TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
109uncu Birleşim
29 Haziran 2016 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Mersin
Milletvekili Hüseyin Çamak'ın, Türkiyenin hibrit otomotiv sanayisine
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Bursa
Milletvekili Kadir Koçdemir'in, Bursa iline ilişkin gündem
dışı konuşması
3.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu'nun, merhum
Adnan Menderesin günlüğüne ilişkin gündem dışı
konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu'nun,
İstanbul Milletvekili Engin Altayın yerinden sarf ettiği bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
2.- Amasya
Milletvekili Mustafa Tuncer'in, Atatürk Havalimanında
gerçekleştirilen terör saldırısını lanetlediğine
ve hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine,
Taşova-Ayvacık kara yolunun durumuna ilişkin açıklaması
3.- Bursa
Milletvekili Erkan Aydın'ın, Atatürk Havalimanında
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine,
istikrarlı bir şekilde canlı bomba eylemlerinin devam
ettiğine ve hiç kimsenin istifa müessesini aklına getirmediğine
ilişkin açıklaması
4.- Antalya
Milletvekili Atay Uslu'nun, Osmaniye Kampındaki aslında 4
metrekarelik bir atölyeyi yüzlerce askerî üniformanın dikildiği bir
yer olarak, Antalya Kemerdeki yangın fotoğraflarını
Licede gibi gösteren zihniyete ilişkin açıklaması
5.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın'ın, Atatürk
Havalimanında gerçekleştirilen terör saldırısında
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine ve güvenlik
zafiyetinin sorumlularının hesap vermesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
6.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, terörü şiddetle lanetlediğine,
Atatürk Havaalanındaki terör saldırısının toplumu
derinden etkilediğine ve terör konusunda sorumluluk mevkisinde
olanların başarısızlığının açık
olduğuna, derhâl istifa etmeleri gerektiğine ilişkin
açıklaması
7.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı'nın, Atatürk Havalimanında
gerçekleştirilen katliamın bir insanlık suçu olduğuna ve
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine, terörün ve
teröristlerin her türlüsünü lanetlediğine ilişkin
açıklaması
8.- Denizli
Milletvekili Kazım Arslan'ın, terörü lanetlediğine ve
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı gündem dışı konuşmasıyla
gündemi değiştirmek istediğine ve İçişleri
Bakanını istifaya davet ettiğine ilişkin
açıklaması
9.- Ankara
Milletvekili Nihat Yeşil'in, Atatürk Havalimanında
gerçekleştirilen terör saldırısını
kınadığına ve hayatını kaybedenlere Allahtan
rahmet dilediğine, ülkedeki istihbarat zafiyetine ilişkin
açıklaması
10.- Bursa
Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu'nun, Atatürk
Havalimanında gerçekleştirilen terör saldırısını
kınadığına ve hayatını kaybedenlere Allahtan
rahmet dilediğine, sağlıkta yaşanan sorunlara ilişkin
açıklaması
11.- Muğla
Milletvekili Nurettin Demir'in, terörü kınadığına, Datça
İlçe Millî Eğitim Müdürünün eğitimin sorunlarıyla
ilgilenmek yerine AKP militanı gibi çalıştığına
ilişkin açıklaması
12.- Mersin
Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu'nun, Atatürk Havalimanında
gerçekleştirilen terör saldırısında hayatını
kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine, sorumluları istifaya davet
ettiğine, emeklilerin birçoğunun geçimlerini sürdürebilmek için
çalışmak zorunda olduklarına ve emeklilere promosyon ödemesi
yapılıp yapılmayacağını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
13.- Şanlıurfa
Milletvekili Kemalettin Yılmaztekin'in, Atatürk Havalimanında
gerçekleştirilen terör saldırısını
kınadığına ve hayatını kaybedenlere Allahtan
rahmet dilediğine, terörün yapmak istediği tahribatın
tamamlayıcısı rolüne soyunan birtakım istismarcılar
olduğuna ilişkin açıklaması
14.- Antalya
Milletvekili Mustafa Akaydın'ın, Atatürk Havalimanında
gerçekleştirilen terör saldırısında hayatını
kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine, sorumluları istifaya davet
ettiğine ve Antalyada Kumluca ve Adrasan orman yangınlarına
ilişkin açıklaması
15.- İzmir
Milletvekili Tacettin Bayır'ın, Atatürk Havalimanında
gerçekleştirilen terör saldırısını
kınadığına ve bu iktidarın göstermelik tedbirler ve
terör politikalarıyla terör belasını bitiremeyeceğine
ilişkin açıklaması
16.- Hatay
Milletvekili Serkan Topal'ın, Atatürk Havalimanında
gerçekleştirilen terör saldırısını
kınadığına ve hayatını kaybedenlere Allahtan
rahmet dilediğine, sorumluların istifa etmeyi düşünüp
düşünmediklerini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
17.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay'ın, terör saldırılarının
günbegün arttığına, şehitlere Allahtan rahmet
dilediğine, Devlet Bahçelinin Başbakanı arayarak Türkiyenin
teröre karşı yürüttüğü kararlı mücadelede devletin ve
milletin yanında olduğunu ifade ettiğine, Amerika Birleşik
Devletleri ne zaman Türkiyedeki bazı şehirler için uyarı yapsa
hemen bir saldırı gerçekleştiğine ve ülkede güvenlik
zafiyeti olduğuna ilişkin açıklaması
18.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel'in, Atatürk Havalimanında
gerçekleştirilen saldırıda hayatını kaybedenlere
Allahtan rahmet dilediğine, bu vahşette güvenlik zafiyeti ve
Hükûmetin sorumluluğunun büyük olduğuna ve 29 Haziran Şeyh
Saidin ölümünün 91inci, Orhan Doğanın ölümünün 9uncu yıl
dönümlerine ilişkin açıklaması
19.-
İstanbul Milletvekili Engin Altay'ın, terörün dünyanın her
ülkesinde olabileceğini ama dünyanın hiçbir ülkesinde Türkiyedeki
kadar kronikleşmiş bir terör saldırısı
yaşanmadığına ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin inisiyatif
almasının bir zorunluluk olduğuna ilişkin
açıklaması
20.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş'un, AK PARTİ Grubu olarak
İstanbul Atatürk Havalimanında gerçekleştirilen terör
saldırısını bir kez daha kınadıklarına,
hayatını kaybedenlere Cenab-ı Haktan rahmet dilediğine, AK
PARTİnin hiçbir zaman, hiçbir dönemde, hiçbir terör olayının
üzerini örtmediğine, terörün üzerine kararlılıkla gittiğine
ve terör örgütlerine çok büyük darbeler indirdiğine ilişkin
açıklaması
21.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay'ın, Aksaray Milletvekili Cengiz Aydoğdunun
MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
22.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın, İstanbul Milletvekili
Eren Erdemin HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
23.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken'in, Orhan Doğanın
ölümünün 9uncu yıl dönümüne ve anma törenine müdahale edilmesine
ilişkin açıklaması
24.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken'in, iç ve dış
politikada önemli ve ilginç gelişmelerin yaşandığı bir
sürecin içerisinde bulunulduğuna ve Suriye politikasında öngörülen
değişikliklerin neler olduğunu öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
25.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel'in, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanın Mavi Marmara şehitlerinin ailelerine yönelik
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
26.- Adalet
Bakanı Bekir Bozdağ'ın, Muş Milletvekili Burcu Çelik
Özkanın 400 sıra sayılı Kanun Tasarısının
18inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine açıklaması
27.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel'in, Adalet Bakanı Bekir
Bozdağın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
28.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaş'ın, Adalet Bakanı
Bekir Bozdağın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
29.- Adalet
Bakanı Bekir Bozdağ'ın, Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
30.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel'in, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Ahmet Aydının İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ile Manisa
Milletvekili Selçuk Özdağa konuşma süreleri konusunda
yaptığı muamele farklılığına ilişkin
açıklaması
VI.- OTURUM
BAKŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın'ın,
Başkanlık Divanı olarak terörü lanetlediklerine ve
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediklerine ilişkin
konuşması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.-
Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp ve 22 milletvekilinin, 9/1/2013'te
Pariste yaşanan Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla
Şaylemez suikastinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/249)
2.-
Ağrı Milletvekili Berdan Öztürk ve 22 milletvekilinin, çocuk
cezaevleri sorununun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/250)
3.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaş ve 22 milletvekilinin,
31/12/2015te Aşkale Geri Gönderme Merkezi'nde şüpheli biçimde
gerçekleşen ölümlerin nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/251)
VIII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun,
29/6/2016 tarihinde MHP Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay
tarafından, terör örgütleriyle mücadelede yaşanan idari, istihbari ve
güvenlik sorunlarının tespiti, ihtiyaçlarının belirlenmesi,
zafiyetlerin giderilmesi ve sorumluluğu ve ihmali olanların tespit
edilmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 29 Haziran 2016 Çarşamba günkü birleşimde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun,
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, Gaziantep'te IŞİD'in bütün
faaliyetlerinin açığa çıkarılması ve gerekli
tedbirlerin alınması amacıyla verilmiş olan (10/238) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin, Genel Kurulun 29
Haziran 2016 Çarşamba günkü birleşimde ön görüşmelerinin
yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun,
29/6/2016 tarihinde Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Engin
Altay tarafından, son dönemde yüzlerce yurttaşın ve güvenlik
personelinin yaşamını yitirmesiyle sonuçlanan terör
saldırılarına zemin oluşturan yanlış
politikaların tespit edilmesi, terör saldırılarının
önlenememesinin nedenlerinin araştırılması amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
29 Haziran 2016 Çarşamba günkü birleşimde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş'un, Muğla Milletvekili Mehmet
Erdoğanın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Muğla
Milletvekili Mehmet Erdoğan'ın, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay'ın, Manisa Milletvekili Selçuk Özdağın
MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
4.- Manisa
Milletvekili Selçuk Özdağ'ın, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
5.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken'in, Manisa Milletvekili Selçuk
Özdağın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
6.- Gaziantep
Milletvekili Mahmut Toğrul'un, Gaziantep Milletvekili Şamil
Tayyarın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
7.- Adana Milletvekili
Meral Danış Beştaş'ın, Gaziantep Milletvekili
Şamil Tayyarın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
8.- İstanbul
Milletvekili Engin Altay'ın, Gaziantep Milletvekili Şamil
Tayyarın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
9.- İstanbul
Milletvekili Onursal Adıgüzel'in, Gaziantep Milletvekili Şamil
Tayyarın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
10.-
İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş'ın, Gaziantep
Milletvekili Şamil Tayyarın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
11.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş'un, Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
12.- Gaziantep
Milletvekili Şamil Tayyar'ın, İstanbul Milletvekili
Barış Yarkadaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
13.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
14.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel'in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
15.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Metiner'in, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
16.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel'in, İstanbul Milletvekili Mehmet Metinerin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanına sataşması
nedeniyle konuşması
17.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Metiner'in, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında tekraren şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
18.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel'in, İstanbul Milletvekili Mehmet Metinerin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
19.-
İstanbul Milletvekili Engin Altay'ın, İzmir Milletvekili Hüseyin
Kocabıyıkın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
X.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.-
Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/726) ve Adalet Komisyonu
Raporunun (S. Sayısı: 400)
2.- Dünya Posta
Birliği Kuruluş Yasasına Sekizinci Ek Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (S. Sayısı: 343)
XI.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, uzaktan
alışverişlerde kapıdan ödeme esnasında yaşanan
dolandırıcılık vakalarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin
cevabı (7/5738)
29 Haziran 2016 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 109uncu Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz Türkiyenin hibrit otomotiv sanayisi hakkında
söz isteyen Mersin Milletvekili Hüseyin Çamaka aittir.
Sayın
Çamak, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
Sayın
milletvekilleri hatip kürsüye çıktı, lütfen, derin bir sessizlik
bekliyorum.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak'ın, Türkiyenin hibrit
otomotiv sanayisine ilişkin gündem dışı konuşması
HÜSEYİN
ÇAMAK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Ne yazık ki bir insanlık suçu olan terör,
dün de Atatürk Havaalanı ve güneydoğuda bağrımızı
yaktı. Nereden gelirse gelsin ülkemize yönelik her türlü terörü
şiddetle kınıyorum. Bu saldırılarda
yaşamını yitiren vatandaşlarımıza Allahtan
rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralı
vatandaşlarımıza acil şifalar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, günümüzde, artık,
ülkeler çevresel ve ekonomik faktörleri göz önünde bulundurarak
yatırım stratejilerini yeniden planlamaya başladılar. Bu
durumun en önemli örneklerinden birisi, dizel araçlar yerine çevre dostu hibrit
araçların yaygınlaşmasıdır. Hava kirliliğini
azaltan, çevre dostu, yüzde 50 elektrik, yüzde 50 benzinle çalışan
hibrit otomobil üretimi teşvik edilmeli. Hava kirliliğinden ötürü
sağlık sorunlarının her geçen gün arttığı
ülkemizde, en azından geleceğimizi kurtarmak için, dizel arabalar
yerine kendi elektriğini kendi üreten ve ekonomik açıdan tasarruflu
hibrit araçların yaygınlaşması için gerekli teşvikler
sağlanmalıdır.
Dünya Sağlık Örgütü tarafından,
çevreye ve insan sağlığına zararı raporlarla ortaya
konan dizel otomobillerin, artık, tarihe karışması gerektiğinin
bilincinde olan ülkeler gerekli tedbirleri alıp bunun yerine hibrit
otomotiv sanayisinin yaygınlaşması için seferberlik
başlatmış durumdadır. Örneğin, Fransa Avrupada en
fazla oranda dizel araç satılan ülke iken Paris Belediyesi 2020den
itibaren dizel araç girişlerinin yasaklanacağını
açıkladı. Hindistan Yeni Delhide dizel araçların girişi
tamamen yasaklandı. Petrol üreticisi İran bile yüzde 90 olan ithalat
vergisini hibrit araçlarda 0a düşürerek
yaygınlaşmasını teşvik etme kararı aldı.
Hollanda ve Norveç Parlamentoları 2025ten itibaren dizel araçların
girişini yasaklama kararı aldı.
Peki, Türkiyede durum nasıl dediğimizde,
görüyoruz ki durum hiç de iç açıcı değil. Türkiyede, 2016
yılı itibarıyla trafiğe kayıtlı
yaklaşık 11 milyon aracın yüzde 32si dizel, yüzde 27si
benzinli ve maalesef yüzde 40ı tekerlekli bomba olarak anılan LPGli
araçlardan oluşuyor.
Değerli arkadaşlar, durum böyleyken
Türkiye daha fazla gecikmeden dünyadaki değişime ayak uydurup yerli
hibrit otomotiv sanayisinin geliştirilmesi için gerekli hamleleri bir an
önce başlatmalıdır. Hibrit otomotiv sanayisinden maksimum fayda
elde edilebilmesi için bu yatırımın gerçekleşebileceği
en ideal kent Mersindir. Mersin, sadece Türkiyenin değil, Orta Doğu
ve Doğu Akdenizin de en önemli lojistik merkezidir. Mersin, Avrupa
Birliği ulaştırma ağı genişleme planında
deniz otobanlarının projesine Türkiyeden kabul edilen 2
şehirden birisidir. Türkiyedeki bütün yerleşim birimlerine kara yolu
bağlantısının bulunması, Mersin Tarsustaki organize
sanayi bölgeleri, serbest bölgenin varlığı ve liman
faaliyetlerinin yoğunluğunun da etkisiyle kentimiz kara yolu
taşımacılığı açısından da önemli bir
merkez konumundadır.
Bir yatırım yapılırken iki temel
nokta çok önemlidir: Bunlardan biri ham maddeye yakınlık, diğeri
ise ulaşım ve pazarlama olanaklarıdır. Mersin bu
açıdan Akdenizin sanayi lokomotifi hâline gelmeye aday bir kenttir.
Mersinin gelişmeye müsait organize sanayi bölgeleri bulunmaktadır.
Stratejik konumdaki limanı, demir yolu hattı ve Orta Doğuya
yakınlığıyla yatırımlar için her türlü
olanağı mevcuttur. Merkezî yönetim ve yerel yöneticilerin uyum
içerisinde gerçekleştirebilecekleri bir iş birliğiyle Mersin
önemli bir hibrit otomotiv merkezine dönüşebilir. Böylece hem şehir
sonucunu görebileceği bir ekonomik canlılığa sahip olacak
hem de tüm yatırımların sıkıştığı
diğer bölgelere oranla ülkemiz çok daha fazla kazançlı
çıkacaktır. Mersinli sanayiciler böylesi çevre dostu bir yerli
otomotiv sanayisinin gerçekleştirilmesi için her türlü katkıya ve
desteğe hazırdır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Çamak.
Gündem dışı
ikinci söz, Bursa ili hakkında söz isteyen Bursa Milletvekili Kadir
Koçdemire aittir.
Buyurun Sayın Koçdemir. (MHP
sıralarından alkışlar)
2.- Bursa Milletvekili Kadir Koçdemir'in, Bursa iline ilişkin
gündem dışı konuşması
KADİR KOÇDEMİR
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bursa, medeniyet
mirasımızın örnek şehirlerinden birisidir. Özellikle,
içinde bulunduğumuz zaman itibarıyla Gelin, tanış
olalım, /İşi kolay kılalım, diyen Yunusun, bu
sözlerini hayata geçirmede örnek bir şehirdir fakat Bursa, günümüzde
bazı problemlerle karşı karşıyadır. Bunları
kısaca belirtmek gerekirse, öncelikle, bütünşehirle birlikte Bursa
bütünlüğünü kaybetmektedir, Bursa iyi yönetilmemektedir ve Bursa, güncel
risklerle karşı karşıyadır.
Bursanın 6 ilçesi,
ilçelerin sosyoekonomik kalkınmışlık
sıralamasında ilk 100 arasında yer alıyor. Mesela, Gemlik
46ncı en gelişmiş ilçe Türkiyede ama aynı Bursada
717nci sırada olan Büyükorhan ve 607nci sırada olan Keles de var.
Yani Bursa, dengeli bir gelişmeyi sağlayamamıştır.
Bütünşehirle birlikte, belediye başkanlarımızın, belki
de işin tabiatı gereği, oy ve seçmen yoğunluğunu
dikkate alarak şehirlerine bakması sebebiyle, bu durum daha da
keskinleşmektedir. Bilhassa, dağ ilçelerimizin ulaşım ve
yol problemi, 2016 Türkiyesi ortalamasının çok çok gerisinde olmaya
devam etmektedir.
İkinci olarak: Bursa iyi
yönetilmemektedir. Ehil, emin ve halka yakın kadrolar yerine, iktidara
gelenin, herhangi bir gücü ele geçirenin, çocukluk hayallerini hayata geçirme
zemini olarak gördükleri bir şehir durumundadır.
Bursa, kentsel dönüşümün
en kötü örneği olan, iktidar partisi vekillerimizin bile kabul ettiği
Doğanbey hatasının yaşandığı, buna zemin
teşkil eden bir şehirdir ve yine Bursa, ulaşımın bu
çocukluk hayalleri sebebiyle arapsaçına döndüğü, Bursalılara en
büyük işkence hâline geldiği şehirlerden biridir. Hiçbir rasyonalitesi
hiçbir ulaşıma katkısı olmadığı hâlde ipek
böceği diye bir hayal hâlâ daha Bursalılara eziyet etmeye devam
etmektedir.
Yine, Türkiyede türünün tek
örneği sadece Bursada ana görevlerinden olmadığı hâlde
stadyum Büyükşehir belediyesi tarafından yapılmaktadır. Bu
zamana kadar 600 milyon TL harcanmıştır, hâlâ daha
bağlantı yolları ve stadyumun kendi inşaatı
tamamlanamamıştır. Oysa bu 600 milyon lira ile Bursada
belediyenin asli vazifeleri alanında çok önemli hizmetler yerine
getirilebilirdi.
Dün burada bir iktidar
partisi vekilimiz de söyledi, borcun itibar olduğunu, ne kadar borçlu
olursak bunun itibara delalet ettiğini söyledi ve Bursa da bunu haklı
çıkarmak, teyit etmek için belediyemiz borçludur, içme suyu paraları
ve diğer gelirleri önümüzdeki dönemlere de sarî şekilde ipotek
altındadır.
Yine, günümüzde bugün acil
risklerden birisi de yapımı tamamlanan otoban inşaatı
sebebiyle oluşabilecek Bursadaki yoğunluk; sanayi,
İstanbuldaki sanayi tesislerinin Bursaya taşınması gibi
durumlara karşı yeterli projeksiyonlar ayağı yere basar bir
şekilde yapılamamıştır. Bu da Bursada çok ciddi bir
riski gündeme getirmektedir.
Evliya Çelebi Velhasıl
Bursa sudan ibarettir. demişti ama bugün Türkiye'nin en pahalı suyu
Bursalılara içirilmektedir ama bunun yerine Bursaya gittiğinizde
Orta Doğu ülkelerindeki gibi billboardlarda boy boy şehir
yöneticilerinin, mahallî idare yöneticilerinin resimlerini, posterlerini
görüyoruz. Onun için bu sözü bugün belki şöyle diyebiliriz: Velhasıl
Bursa billboarddan ibarettir. Tamam, Bursa güçlüdür ama herkesin kendi
yanılgısını yaşatacağı kadar da güçlü bir
şehir değildir. Yeşili yemyeşil, beyazı bembeyaz,
kimliğini, kişiliğini koruyan, mirası, sahip olduğu
mirası daha da zenginleştirip daha da çeşitlendiren bir Bursayı
hep birlikte kurma umuduyla hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
ZEKERİYA BİRKAN
(Bursa) Başkanım...
BAŞKAN - Buradan
Bursaya biz de selam söylüyoruz.
ZEKERİYA BİRKAN
(Bursa) Başkanım, kayıtlara geçsin diye söylüyorum, Bursa
şehri Türkiye'nin en hızlı büyüyen, en çok göç alan bir
şehri. Nasıl yönetildiği konusunda da kesintisiz süren bir AK
PARTİ yönetimi var, son seçimlerde aldığımız oylar da
bunun ispatı.
Aynı şekilde bugün
bahsetmiş olduğu ipek böceği... Evet, Türkiyede üretilen ilk
yerli tramvay, biliyorsunuz çok önemli bir şey, yerli bir tramvay şu
anda Bursa sokaklarında dolanıyor, Türkiye'nin birçok şehrinin
sokaklarında da dolanıyor. Ben inanıyorum ki ileride
dünyanın birçok sokaklarında da dolanacak, buna, yerli sanayiye
fırsat tanımak lazım. Bursanın nasıl
yönetildiğine de halkımız karar veriyor.
Kayıtlara geçsin diye
söyledim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Gündem dışı
üçüncü söz, merhum Adnan Menderesin günlüğü hakkında söz isteyen
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğluna aittir.
Buyurun Akbaşoğlu.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlu'nun, merhum Adnan Menderesin günlüğüne ilişkin
gündem dışı konuşması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; Çankırılı hemşehrilerim ve
şahsım adına yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Dün İstanbulda
gerçekleşen menfur terör saldırısını lanetliyor,
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet ve mağfiret,
yaralılara acil şifalar diliyorum.
Bugün hafızalarımızı tazeleyecek
bir konuşma yapmak istiyorum. 16 Haziran 1950, tek parti döneminin
uygulamalarından uydurma ezanın
kaldırıldığı, orijinal asıl ezanın serbest
bırakıldığı gün olarak siyasi tarihimizde yerini
aldı. Merhum Adnan Menderes o günlerde yaşanan zulmü milletimizin
hissiyatını ve kendi düşüncelerini 22 Haziran 1948de günlüğünde
şu şekilde kaleme almış: Seçim bölgem Kütahyadayım,
aslında Aydınlı olsam da öteden beri Kütahyadan
adaylığımı koyuyor ve seçiliyorum. Coşkulu bir
kalabalığa hitap ettim, sözlerim sık sık Yaşa! Var
ol! nidalarıyla kesildi. Kütahyaya bu gidişimde vatandaşı
daha heyecanlı buldum. Halkın beni bağrına bastığına,
samimi ve içten gelen muhabbetle kucakladığına bir kez daha
şahit olmak ne güzel. Vatandaşın sevgisini ve güvenini
sağladıktan sonra bu toprağın insanlarına hizmet etmek
boynumuzun borcu olsun. Artık, Halk Partisi yıpranmış ve
heyecanını kaybetmiş kadrosuyla, eskimiş fikir ve
görüşleriyle tam bir aciz içinde kıvranıyor dedim. Demokrat
Parti İl Başkanlığı binasına girip orada
partililerle kısa bir sohbet yapayım dedim ama ne mümkün. Yarım
saat kalmayı planlarken üç saat çabucak gelip geçmişti. Sohbet
sırasında bir ara akşam ezanı okundu. Partililerden biri
dayanamadı, yüksek sesle bağırdı: Minarelerden ne zaman
Allah sesini duyacağız Adnan Bey? Bütün gözler bana çevrildi.
Haklıydılar, 1932 yılından beri ezanlarda Allah
sözcüğü geçmiyor, onun yerine Tanrı kelimesi
kullanılıyordu. Allah demek yasaktı, söyleyen hapse giriyordu.
Minarelerden yükselen orijinal tevhit La ilahe illallah yıllardan beri
yasaklanmıştı ama Müslümanlar bu uygulamayı hoş görmemişti.
Kur'anda adı bile geçmeyen bir yaratıcıya Tanrı demeyi
halk benimsememiş, uygun görmemiş, kabul etmemişti. Çünkü
Tanrı kavramı çok ilahlı eski Yunan mitolojisini
çağrıştırıyor, akla hemen tanrılar olarak ismin
çoğul hâli geliyordu oysa Allahın çoğul hâli yoktu. Bu
yasakçı zihniyetin gerekçesinde halka rağmen halk için
yutturmacası yatıyordu. Yüce İslam Peygamberinin emirleri
doğrultusunda ezan orijinal şekliyle okunsa irtica mı gelecekti?
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) On yıl CHP
milletvekiliydi Adnan Bey o zamanlar. 1932den 1948e kadar CHP milletvekiliydi
ya.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) -
Din devleti mi kurulacaktı? Halktan kopuk, millete tepeden bakan, onu
cahil cühela sanan üç beş bürokratın koyduğu bu yasak
kalkmalı, isteyen Tanrı demeli, isteyen Allah demeliydi.
Vatandaşın halisane dileği, samimi arzusu buydu. Merak etmeyin
beyler, milletin isteği neyse o olacaktır. İçiniz rahat etsin,
eğer iktidara gelirsek ilk görevimiz bu saçma sapan yasağı
kaldırmak olacaktır. Yüce Allahın huzurunda size ve bütün
milletime söz veriyorum dedim. Beni hemen çembere aldılar, saatler süren
bir kucaklaşma oldu. Ak sakallı ihtiyarlar göz
yaşlarını tutamıyor, hıçkırıklarla beni
bağırlarına basıyorlardı. Parti merkezi dolup dolup
taştı. Bazıları da kahvelere gidip haber vermişler,
gençler de koşuşturdular, ellerimi öpmeye başladılar. Gece
yarısına doğru binadan çıktığımda kendimi
bembeyaz başörtülerini takmış, nur yüzlü yaşlı
ninelerin arasında buldum. Müjdeyi alınca onlar da kapı önünde
saatlerce beni beklemişler, bana hem utangaç nazarlarla kaçamak
bakıyorlar hem de Allah razı olsun, Allah seni
başımızdan eksik etmesin. diye hayır dualarında
bulunuyorlardı. Delikanlılar da beni otele kadar
uğurladılar, hiç kimse benden ayrılmak istemiyor, biraz daha
konuşmak, biraz daha dertleşmek için can atıyordu. Zor bela
kendimi otel odasına attım. Soluk bir ampulün
aydınlattığı küçücük odada mavi renkli, eski bir demir
karyolaya oturdum, ceketimi tahta bir iskemle üzerine fırlattım,
gömleğim terden sırılsıklam olmuştu. Artık fazla
dayanamadım, ellerimi yüzüme kapadım, ağladım,
ağladım.
Değerli milletvekilleri, merhum Menderesin
samimi ve yoğun çabasıyla sona eren uydurma ezan işkencesi tam
on sekiz yıl sürdü. Tanrı uludur, Tanrı uludur diye
başlayan uydurma ezan Allahuekber Allahuekber sedalarıyla semalarda
ve gönüllerde tekrar yankılanmaya başladı.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) O kararın
altında Celal Bayarın imzası var, Celal Bayarın.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Ezanın özgürlüğüne kavuştuğu gün öyle bir sevinç
yaşandı ki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Çankırımızda ve birçok ilimizde vakit ezanı defalarca
okundu.
Bu ezanlar, ki şehadetleri dinin temeli /
Ebedî, yurdumun üstünde benim inlemeli duası tekrar kabul oldu.
Allah ezanlarımızı semalarımızdan
dindirtmesin, bayrağımızı gönderimizden indirtmesin. Tek
millet, tek vatan, tek bayraklı, tek devletten ayırmasın.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Adı ne, adı,
milletin, devletin?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Allah milletimize o günleri bir daha yaşatmasın. Allah bize, aziz
milletimizin hayır duasını alacak işler yaptırsın
diyor, Kadir Gecenizi ve bayramınızı tebrik ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Akbaşoğlu.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) O kararı
tebliğ eden Celal Bayardı, biliyorsunuz değil mi?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Kararın
altındaki imza Celal Bayara aittir.
BAŞKAN Sayın Gürer, Sayın Altaya
söz verdim.
Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, bir sataşma nedeniyle söz almayacağım, bizim için
sataşılmış bir durum yoktur. Ancak, dün gece 41
insanımızın -misafirlerimizle beraber- hayatını
kaybettiği, 239 insanın can çekiştiği, yaralandığı
bir terör saldırısından sonra sayın milletvekilinin seksen
yıl önceki eski defterleri karıştırması aklıma
şunu getirdi: İflas eden müflis tüccar eski defterleri karıştırırmış.
Çok ayıp, çok yadırgadım; Cenab-ı Allah bu milleti Allahla
aldatanlardan korusun. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yazıklar olsun,
yazıklar olsun! Burada gündem değiştirecek, yazıklar olsun!
Açtığın konuya bak.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan, sataşma olduğu için söz
istiyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
kayıtlara geçirerek siz de söyleyin.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ne sataşması? Ne
sataşması?
BAŞKAN Bir saniye, Sayın Özel, lütfen
Meramını anlatsın.
ORHAR KARASAYAR (Hatay) Ne
bağırıyorsunuz arkadaşlar. Adam düşüncelerini
söylemeyecek mi? Adam konuşamayacak mı kürsüde? Sizin
istediğinizi mi konuşmak zorunda arkadaş?
BAŞKAN Bir saniye sayın milletvekilleri
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ne alakası var? Cevap
bile vermiyoruz, ne sataşması?
BAŞKAN Sayın Özel, lütfen
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Ne
bağırıyorsun adama? Herkes sizin istediğiniz gibi mi
konuşacak?
BAŞKAN Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlu'nun, İstanbul Milletvekili Engin Altayın
yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, bu konuşma daha
önceden hazırlanmış, gündem dışı bir
konuşmadır; bir.
İkincisi: Dün, menfur terör
saldırısı sonucu vefat eden bütün
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet diledim, kayıtlara geçti,
bütün yaralılarımıza acil şifalar diledim. Sözlerimin
başında bunları zikrederek sözlerime başladım ve zaten
gündem dışı konuşmanın başlığı da
Merhum Başbakanımız Adnan Menderesin Günlüğü idi. 22
Haziran 1948 tarihinde kendi günlüğünde kendi duygu ve düşüncelerini
ifade etmiş, bunları kaleme almış. Sonuç itibarıyla,
milletimize böyle güzel bir hizmeti kazandıran, uydurma ezan
işkencesini, zulmünü ortadan kaldıran merhum Adnan Menderesi ve bu
şekilde, bu güzel kanuna imza atan bütün milletvekillerimizi yâd etmek
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı)
ve onlardan hareketle Kökü mazide olan atiyim.
cümlesindeki bakış açısıyla
ATİLA SERTEL (İzmir) Sayın
Başkan, beş dakika oldu.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı)
milletimizin hayır duasını alacak
işlere hep beraber imza atalım
ATİLA SERTEL (İzmir) Boş
konuşuyor, boş!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı)
duamızı ortaya koyduk, Kadir Gecenizi ve
bayramlarınızı da hep beraber tebrik ettik. Bundan daha
olağan ve doğal ne olabilir ki?
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, sisteme giren
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ne yapmaya
çalıştığını anladık da
yakışmıyor bu çatının altına. Oradan istismar
çıkmaz sana daha.
BAŞKAN Sayın Özel, lütfen
Sisteme giren ilk on beş sayın
milletvekiline birer dakika süreyle İç Tüzük 60a göre söz vereceğim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Birazcık utanma olur.
Böyle bir günde yaptığın istismara bak. Neyi alet ediyorsun?
Yazıklar olsun!
BAŞKAN Sayın Özel, lütfen
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) İstismar yok, samimiyet var.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Alçakça bir istismar, başka
bir şey değil. Yazıklar olsun!
BAŞKAN - Sayın Topal, buyurun.
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Öncelikle, dünkü terör saldırısında
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet
diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum, terörü bir kez daha
kınıyor ve lanetliyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Grup Başkan
Vekilisin ya, alçak ifadesini kullanma. Böyle bir şey olabilir mi? O
zaman istismar de, alçak ne ya?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Abi, sen istismar
olduğunu kabul ediyorsan ben de alçak lafını geri
alıyorum.
SERKAN TOPAL (Hatay) Sayın AKP
milletvekilleri, sayın AKP Hükûmet yetkilileri, Sayın AKP grup
başkan vekilleri
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Grup Başkan Vekiliniz
İstismar oldu, tamam. dedi, ben de alçak lafını geri
alıyorum.
SERKAN TOPAL (Hatay) - Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın CHP grup başkan
vekiline de seslensen ya böyle, en çok sözünüzü kesen o.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Ne istismar ne de alçaklık var, onu aynen iade
ediyorum, bütün sözleri aynen iade ediyorum.
SERKAN TOPAL (Hatay) Ben şunu söylüyorum,
cumhuriyet tarihinin en büyük terör olayları yaşanıyor. Bunun
sorumlusu kim?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Alçakça bir istismar, alçakça!
BAŞKAN Sayın Özel, istirham ediyorum,
yakışmıyor. Sayın Özel, lütfen
Kapandı bu konu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Alçakça uygulamaları millete rağmen
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu, siz de
susun lütfen.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Millete alçakça uygulamaları sizler
yapmışsınız, Menderes kaldırmış. Merhum
Menderesi tebrik ediyorum, teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Alçakça bir istismar! Nelerden
medet umuyorsun, yazıklar olsun? Böyle bir günde neden medet umuyorsunuz?
BAŞKAN - Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Gündem değiştirecek,
yazıklar olsun!
BAŞKAN - Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yazıklar olsun!
BAŞKAN Sayın Özel
Bir saniye
Sayın milletvekilleri, gündem
dışı söz talebinde her siyasi parti grubunun oradaki
konuşmasına hiç kimse müdahale etmiyor. Bu her milletvekilinin kendi
takdiridir. Bunun içeriği şöyle ya da böyle olmuş, onu bizim
kalkıp yorumlamamız da doğru değil.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Size bir şey
dediğimiz yok Sayın Başkan, sana bir şey dediğimiz
yok.
BAŞKAN - Sayın Özel, konuştu, gündem
dışını bitirdi, Sayın Altay cevabını verdi,
Sayın Akbaşoğlu da karşılığını
verdi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, size
bir şey dediğimiz yok. Hatta, ben alçakça bir istismar
tanımlaması yaptım, Sayın Muş dedi ki: Ya, istismar
ama alçakça deme. Alçak lafını da geri aldım. Ama istismar
BAŞKAN Bakın, bir saniye
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yazıklar olsun ya! Böyle
bir günde nelerden medet umuyorsunuz?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Ne istismardır? Samimiyet uygulamamızdır.
Menderes nasıl düşünüyorsa ben de öyle düşünüyorum ve milletin
adamı olmak istiyorum, o kadar.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
Sayın Muş, Sayın Özel alçak
lafını geri aldı, lütfen bu işi kapatalım, bu
doğru değil.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) İstismar söz konusu değil.
ATİLA SERTEL (İzmir) İstismar
ediyorsunuz, istismar; işiniz gücünüz istismar.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, hayır, şöyle, düzeltmeyi yapalım da: Eleştiri
yapabilirsin, beğenmeyebilirsin, istismar kelimesini kullanıyorsun,
tamam, kendince kullan ama alçak kelimesi ağır bir ifade.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben demin geri aldım
dedim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bu
çatının altına yakışmaz.
BAŞKAN Tamam, geri aldı Sayın Özel.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ben onun istismar
noktasında aynı görüşüne katılmıyorum ama böyle
şey edince
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Geri alacağın sözü bir daha söyleme o zaman, milletvekilisin
artık. Geri alacağın lafı bir daha söyleme.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, hayır, itiraz
edince tekrar söyledim zaten. Tekrar söyledim çünkü hak etti.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Tamam yani ama
BAŞKAN Sayın Özel, lütfen...
Sayın Muş siz de
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Aynen iade ediyorum, size aynen iade ediyorum ne
diyorsanız.
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Grup başkan vekiliniz
istismar ama alçak deme dedi, geri aldım dedim ama madem aranıyorsun
söylüyorum: Alçakça bir istismar!
BAŞKAN Sayın Özel, lütfen, hiç
yakışmıyor, bir grup başkan vekiline hele ki hiç yakışmıyor.
Bir milletvekilinin nasıl, ne şekilde ifade kullanacağına
karşılık bu şekilde ifade kullanmanızı doğru
bulmuyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, bakın, bu hakikaten hoş olmayan bir tutum. Benim neyi
onaylayıp onaylamadığıma Sayın Özel karar veremez. Ben
kendisine diyorum ki, ısrarla aynı şeyi yapıyor, bak
diyorum burada hatibin konuşmasını beğenmiyor olabilirsin,
sen hatibin konuşmasına istismar diyebilirsin, tamam bunu diyorsun
ama alçak kelimesi ağır bir ifadedir. Ben hatibin
yaptığı konuşmanın istismar olduğunu düşünmüyorum
ama kendisinin
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hatibe alçak demedim,
konuşmaya alçakça dedim, istismara alçakça dedim, ben ne dediğimi
biliyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Tamam,
konuşmaya; bu çatının altına bu kelime yakışmaz.
BAŞKAN Şimdi, sizin
yaptığınız konuşmayı bir başka arkadaş
aynı yaklaşımda bulunursa bunu kabullenir misiniz Sayın
Özel, doğru mu?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Bakın, bu doğru değil,
doğru ifadeler değil.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
makamınız ilkokul öğretmeni makamı değil.
BAŞKAN Sizin de kimseye hakaret edecek
hakkınız yok burada.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu bir hakarettir,
tartışma böyle sürecek, tartışma böyle,
tartışmanın özüne yönelik kanaat bildiremezsiniz.
BAŞKAN Kimseye hakaret edecek
hakkınız yok, konuşmanın içeriğine de
karışamazsınız, kusura bakmayın.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tartışmanın
özüne yönelik kanaat bildiremezsiniz, saçma bir şey.
BAŞKAN Kanaatin gerekirse gelirsin kürsüde
kullanırsın ama kimseye hakaret etmeye hakkınız yok sizin.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu, lütfen
bu konuyu kapatıyoruz, lütfen.
Evet, Sayın Tuncer, buyurun...
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, kayıtlara geçmesi
için söylüyorum.
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu, lütfen
istirham ediyorum.
Sayın Tuncer, buyurun
SERKAN TOPAL (Hatay) Sayın Başkanım
ama ben kullanamadım ki.
BAŞKAN Sayın Özel, bırakmadı
ki konuşasınız.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Burada ifade edilenleri aynen
sahiplerine iade ettiğimi bildiriyorum ve samimi bir şekilde
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu, lütfen
istirham ediyorum, oturun bir, lütfen arkadaşım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) -
aynen düşüncelerimi, Menderesin düşüncelerine
katıldığımı ifade ediyorum.
Sağ olun.
BAŞKAN Kamuoyu takdir edecek kimin ne
konuştuğunu, herkes haklılığını burada ispat
etmek zorunda değil, siz konuştunuz, karşılıklı konuşmalar
oldu, takdir kamuoyunundur.
2.- Amasya Milletvekili Mustafa Tuncer'in, Atatürk
Havalimanında gerçekleştirilen terör saldırısını
lanetlediğine ve hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet
dilediğine, Taşova-Ayvacık kara yolunun durumuna ilişkin açıklaması
MUSTAFA TUNCER (Amasya) Sayın Başkan,
Atatürk Havalimanında yapılan terör saldırısını
lanetliyor, ölen yurttaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum.
Taşova ilçemiz, özellikle bu ilçemize
bağlı Alpaslan, Çaydibi, Borabay, Destek, Esençay, Uluköy,
Ballıca, Dereli, Belevi, Andıran, Gürsu gibi köylerimiz hem bölgenin
hem de ülkenin önde gelen önemli meyve ve sebze yetiştiren yöreleridir.
Taşova ilçemiz ve köyleri yetiştirdikleri meyve ve sebzeleri
Karadeniz Bölgesine, oradan da yurt içine ve yurt dışına
gönderebilmek için çok uzun olan Amasya-Samsun kara yolunu
kullanmaktadırlar. Oysa yolu yarıdan daha fazla kısaltan ve
hâlihazırda ham yol olan Taşova-Ayvacık yolu kullanılabilir
duruma getirilirse hem üretici hem ilçe halkı hem de ülke ekonomisi büyük
kazanç sağlayacaktır.
2002 yılında iktidara geldiğinizde
söz verilen ancak geçen on dört yılda unutulan Taşova-Ayvacık
kara yolunun 2016
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aydın
3.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın'ın, Atatürk
Havalimanında hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet
dilediğine, istikrarlı bir şekilde canlı bomba eylemlerinin
devam ettiğine ve hiç kimsenin istifa müessesini aklına
getirmediğine ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Öncelikle, dün akşam Atatürk
Havalimanında hayatını kaybeden içlerinde misafirlerimizin de
olduğu 41 vatandaşımıza Allahtan rahmet,
yakınlarına başsağlığı diliyorum,
yaralı vatandaşlara da acil şifalar diliyorum.
Maalesef, son bir yıl içerisinde özellikle 7
Hazirandan sonra 400ü vermediniz ve kaos gelecek. şeklinde
başlayan ve bugüne kadar 15 tane canlı bomba eyleminde 285 kişi
hayatını kaybetti, bunun yanında da 1.497 kişi
yaralandı, istikrarlı bir şekilde canlı bomba eylemleri
devam ediyor; dün İstanbulda oldu, bugün ve bundan sonra nerede
olacağını maalesef bilemiyoruz. Buna rağmen, en yüksek
yetkililer, Sayın Başbakan Güvenlik zafiyeti yok. diyor,
İçişleri Bakanı aynı şekilde söylüyor ve hiç kimse
istifa müessesini aklına getirmiyor. Normal demokratik bir ülkede 1.500
tane kuş hayatını kaybetse sorumlular görevinden istifa eder ama
burada yok.
BAŞKAN Sayın Uslu
4.- Antalya Milletvekili Atay Uslu'nun, Osmaniye Kampındaki
aslında 4 metrekarelik bir atölyeyi yüzlerce askerî üniformanın dikildiği
bir yer olarak, Antalya Kemerdeki yangın fotoğraflarını
Licede gibi gösteren zihniyete ilişkin açıklaması
ATAY USLU (Antalya) Teşekkür ederim.
Mülteci Komisyonu olarak Osmaniye Kampını
ziyaret ettik. Kampta tek bir dikiş makinesi, tek bir Suriyeli usta
gördük; sökükleri dikiyor, kadınlara şalvar dikiyor. Kampta bulunan 4
metrekarelik bir yerde bir terzi ve tek haki pantolonla, yüzlerce makine ile
yüzlerce terzi ile yüzlerce metre askerî üniforma dikiliyor algısı
oluşturmak ya halüsinasyondur ya da kirli ve kara propagandadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ATAY USLU (Antalya) 4 metrekarelik bir büfeyi,
eski bir dikiş makinesini suç aleti olarak görmek zehirlenmedir. Aynı
zihniyet Antalya Kemer yangın fotoğraflarını, Licede gibi
gösterdi. Licede kenevir imhasıyla terörün finans kaynağına
darbe vuruyoruz. Kenevirini görmeyenler ormanı kullanmaya
çalıştılar yalan fotoğraflarla. Aynı zihniyet yüzlerce
bombayı göremiyor, çukuru göremiyor, terör örgütünü göremiyor, korkuyor
çünkü PKK terör örgütüdür. diyemiyor. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Sayın Akın
5.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın'ın, Atatürk
Havalimanında gerçekleştirilen terör saldırısında
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine ve güvenlik
zafiyetinin sorumlularının hesap vermesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) Maalesef ülke olarak
yine bir terör saldırısıyla karşı karşıya
kaldık. Ülkemizin en iyi korunan ya da korunduğunu
sandığımız havalimanına çok sayıda terörist uzun
namlulu silahlarla ve bombalarla girebilmiş, masum insanları katletmiştir.
Öncelikle bu saldırıda hayatını kaybedenlere Allahtan
rahmet, ailelerine başsağlığı, yaralılara acil
şifalar diliyor; terörü en güçlü şekilde bir kez daha lanetliyorum.
Güzel ülkemizi terörün hedefi hâline getiren
politikaların, teröristlerin elini kolunu sallayarak her yerde cirit
atmasına engel olamayan güvenlik zafiyetlerinin sorumlularının
da artık çıkıp bir hesap vermesi gerekiyor. Başka ülkelerin
istihbarat örgütlerinin zafiyetini sorgulayanlar, bir yıl içerisinde
yüzlerce insanımızın katledildiği ülkemizdeki istihbarat ve
güvenlik zafiyetini umursamıyorlar. Kendini bilmez bazı müsveddeler
de, bütün bu sorumluluklardan kurtulma çabasıyla başka yerleri
suçlama telaşı içerisine girebiliyor. Yazıklar olsun!
BAŞKAN Sayın Gürer
6.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, terörü
şiddetle lanetlediğine, Atatürk Havaalanındaki terör
saldırısının toplumu derinden etkilediğine ve terör
konusunda sorumluluk mevkisinde olanların başarısızlığının
açık olduğuna, derhâl istifa etmeleri gerektiğine ilişkin
açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
İstanbul Atatürk Havaalanında terör
saldırısı ve farklı illerde şehit haberleri toplumu
derinden etkilemiştir. Havaalanlarında uçağa giden
yolcuların aranmasına rağmen havaalanı girişlerinde
araçlarıyla gelenlerin aranmaması terörün erdiği boyut ve
yapabileceklerinden bihaber güvenlik zafiyetinin açık göstergesidir.
Atatürk Havaalanı terör saldırısına karşı
korunamıyorsa bu güvenlikten sorumlu olanlar nereyi korumak için strateji
üretiyorlar, bunun sorgulanması gerekir.
Hükûmet, İçişleri Bakanı, istihbarat
örgütleri, Cumhurbaşkanına muhalefet edenlerin peşine düşüp
onları terörist göstereceğine terör için faaliyet gösterenlerin
peşine düşmesi en azından bu olaylarla
anlaşılmalı ve kavranmalıdır. Terör konusunda
yaşananlar can acıtıcı bir süreçtir. Terör konusunda
sorumluluk mevkisinde olanların
başarısızlığı açıktır, derhâl istifa
etmelidirler.
Hükûmet istediği yasayı çıkaracak
çoğunluğa sahiptir. Terör konusunda getirdiği her yasa Meclisten
çıkmıştır. Başarısızlığın
kılıfı yoktur. Terör kimden gelirse gelsin şiddetle
lanetliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Atıcı
7.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı'nın,
Atatürk Havalimanında gerçekleştirilen katliamın bir
insanlık suçu olduğuna ve hayatını kaybedenlere Allahtan
rahmet dilediğine, terörün ve teröristlerin her türlüsünü
lanetlediğine ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Değerli
arkadaşlar, İstanbul Atatürk Havalimanında dün yapılan
katliam bir insanlık suçudur. Terörün ve teröristlerin her türlüsünü
lanetliyorum. Bu saldırılar alçakça, kalleşçe
tasarlanmış ve birlik ve bütünlüğümüze yönelmiştir.
Yaşamını yitirenlere Allahtan rahmet, yaralılara şifa
diliyorum.
IŞİDi terör örgütü olarak
tanımlamakta zorlananlar, IŞİD teröristlerini öfkeli gençler
olarak tanımlayanlar, IŞİDin ülkemizde palazlanmasına ve
yandaş devşirmesine seyirci kalanlar, IŞİD teröristlerini
ülkemizde tedavi ettirdikten sonra emniyet güçlerine teslim etmek yerine
Suriyeye savaşa gönderenler, IŞİD teröristlerine yardım ve
yataklık edenler, IŞİD teröristlerine lojistik ve silah
desteği sağlayanlar bugün pişmanlık duysalar ne fayda.
Onları da lanetliyorum.
BAŞKAN Sayın Arslan
8.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan'ın, terörü lanetlediğine
ve hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı gündem dışı konuşmasıyla
gündemi değiştirmek istediğine ve İçişleri
Bakanını istifaya davet ettiğine ilişkin
açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli) Terör yine
canımızı yaktı. Dün Atatürk Havalimanında ve
güneydoğuda meydana gelen terör olayları neticesinde 45e yakın
vatandaşımız hayatını kaybetmiş, askerlerimiz
şehit olmuştur. Bu terörü meydana getirenleri lanetliyorum ve
şiddetle kınıyorum. Şehitlerimiz ve ölen
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet diliyor, ailelerine ve
ulusumuza başsağlığı diliyorum.
Böyle acılı bir günde AKPli bir
milletvekili arkadaşımız gündem dışı
konuşmasıyla acılarımızı unutturmak için camide
vaaz verir gibi eski defterleri karıştırıp
karıştırıp gündemi değiştirmek istiyor. Hâlbuki
İçişleri Bakanını güvenlik ve istihbarat eksikliğini
görmemesi nedeniyle istifaya davet etmesi gerekirken maalesef bunu söylemiyor
ve gündemi değiştirmek istiyor, kendisini kınıyorum.
İçişleri Bakanını da istifaya davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yeşil
9.- Ankara Milletvekili Nihat Yeşil'in, Atatürk
Havalimanında gerçekleştirilen terör saldırısını
kınadığına ve hayatını kaybedenlere Allahtan
rahmet dilediğine, ülkedeki istihbarat zafiyetine ilişkin
açıklaması
NİHAT YEŞİL (Ankara) Sayın
Başkan, dün Atatürk Havalimanında gerçekleşen 41
vatandaşımızın yaşamını yitirdiği ve
239 yurttaşımızın da yaralandığı hain terör
saldırısından dolayı büyük üzüntü duyuyorum ve bu
saldırıyı kınıyorum. Yaşamını
yitirenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Yaşanan saldırıdan önce ABD, Türkiye terör
saldırılarına ilişkin bir uyarı yapmıştı.
Bu uyarının üzerinden kırk sekiz saat geçmeden Atatürk
Havalimanında malum saldırı yaşandı. Türkiye terör
saldırılarıyla ilgili istihbaratı her defasında
yabancı ülkelerin açık istihbarat kaynaklarından mı
alacaktır? MİTin istihbarat zafiyetini görmek için daha kaç terör eylemine
kaç şehit vermeyi bekleyeceksiniz? MİT Müsteşarını
görevden almayı düşünüyor musunuz veya istifa etmeyi düşünüyor
mu Sayın Bakanla birlikte? 2016 Ocak ayından beri her ay en az iki
bombalı saldırı yaşanmış ve yüzlerce
yurttaşımız yaşamını yitirmiştir. Ülkeyi
teröre teslim
BAŞKAN Sayın Kayışoğlu
10.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlu'nun, Atatürk Havalimanında gerçekleştirilen
terör saldırısını kınadığına ve
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine, sağlıkta
yaşanan sorunlara ilişkin açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum.
Ben de öncelikle İstanbul Atatürk
Havalimanında gerçekleştirilen saldırıyı lanetliyorum;
sebep olanları kınıyorum, ölenlere rahmet, yaralılara acil
şifalar diliyorum.
Maalesef sağlıkta
yaşanan sorunlar hiç bitmiyor. Yatağa bağımlı
hastası olanlar hasta bezi alırken sıkıntı
yaşamaktadırlar. Asgari ücretle geçinen aileler kendileri için büyük
paralar olan 200, 300 lirayı medikal firmalara peşin olarak vermek ve
kendilerine iadesi için de bir iki ay beklemek zorunda kalıyorlar. Hasta
bezi kullanan bu ailelerin zorunlu olan bu ihtiyaçlarının giderilmesi
sosyal devlet olmanın bir gereğidir diyorum ve bu sorunun çözülmesini
talep ediyorum.
BAŞKAN Sayın Demir.
11.- Muğla Milletvekili Nurettin Demir'in, terörü
kınadığına, Datça İlçe Millî Eğitim Müdürünün
eğitimin sorunlarıyla ilgilenmek yerine AKP militanı gibi
çalıştığına ilişkin açıklaması
NURETTİN DEMİR (Muğla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Terörü kınıyorum. Öncelikle ülkemizin ve
insanlığın başı sağ olsun. Ey yetkililer,
artık bir nebze olsun sorumluluk alın ve istifa edin.
Yaklaşık bir buçuk yıl önce Datçaya
atanan İlçe Millî Eğitim Müdürü, eğitimin sorunlarıyla
ilgilenmek yerine, AKP militanı gibi çalışıyor, özellikle
EĞİTİM-SEN, EĞİTİM-İŞ Sendikasına
üye öğretmenlere baskı uyguluyor. Öğretmenleri AKP
karşıtı diye fişliyor, yandaş sendika
EĞİTİM BİR-SENe üye olmaya zorluyor. Bununla birlikte,
Datça İlçe Millî Eğitim Müdürü izinli olan engelli bir
çalışanına hakaret ettiği,
aşağıladığı için davalıktır. Bu
iddialar ciddidir. Datça sadece bir örnektir Türkiyede. Birçok il ve ilçede
millî eğitim müdürleri, eğitimin sorunlarıyla ilgilenmek yerine,
AKP yöneticisi gibi çalışmaktadır. Çalışanlar ve
öğretmenler üzerindeki bu baskı, yıldırma sayısı
oldukça artmıştır.
BAŞKAN Sayın Kuyucuoğlu
12.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu'nun, Atatürk
Havalimanında gerçekleştirilen terör saldırısında
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine,
sorumluları istifaya davet ettiğine, emeklilerin birçoğunun
geçimlerini sürdürebilmek için çalışmak zorunda olduklarına ve
emeklilere promosyon ödemesi yapılıp
yapılmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
İstanbuldaki terör saldırısında
ölenlere rahmet, yaralılara şifa diliyorum. Ülkemizin başı
sağ olsun. Görevini yapamayan sorumluları da onurlu davranmaya ve
istifaya davet ediyorum.
Sayın Başkan, ülkemizde geçim
sıkıntısı içerisinde yaşayan 10 milyondan fazla emeklimiz
bulunmaktadır. Birçoğu emekli olup rahat bir yaşam sürecekleri
yerde geçimlerini sürdürebilmek için ikinci bir işte çalışmak
zorunda kalmaktadır. Uzun süre çalışan emeklilerimizden sosyal
güvenlik destek primi kesilmiş ve çok sayıda emeklimiz bu kesintiyi
ödemek zorunda kalmış, birçoğuna binlerce lira borç
çıkarılarak mağdur edilmişlerdir. CHPnin seçim vaatleri
sonrası Hükûmet yetkilileri de bu yanlıştan partimiz sayesinde
dönmüş ve kesinti kaldırılmıştır.
Yine Hükûmet uzun zamandan beri emeklilerimize
promosyon ödemesi yapılacağını söylemekte ama bir türlü net
rakam ve tarih belirtmemektedir. Promosyon ödemeleriyle ilgili olarak
yetkililere sormak istiyorum: Emeklilerimize promosyon ödemesi yapılacak
mı? Yapılacaksa kaç lira ve ne zaman yapılacak?
BAŞKAN Sayın Yılmaztekin
13.- Şanlıurfa Milletvekili Kemalettin
Yılmaztekin'in, Atatürk Havalimanında gerçekleştirilen terör
saldırısını kınadığına ve
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine, terörün
yapmak istediği tahribatın tamamlayıcısı rolüne
soyunan birtakım istismarcılar olduğuna ilişkin
açıklaması
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, İstanbulda
düzenlenen adi terör saldırısını kınıyorum,
Allahtan şehitlerimize rahmet, yaralılarımıza şifa,
ailelerine sabır temenni ediyorum.
Bu saldırının elbette ki
uluslararası ve politik mesajları var ancak ne yazık ki terörün
yapmak istediği tahribatın tamamlayıcısı rolüne
soyunan birtakım istismarcılar da dün akşam boş
durmadılar. Onlar kendilerini biliyorlar, özellikle de belirtmeme hiç
gerek yok. PKK terörü bu kadar açık, ahlaksızken bu gayrimillî ve kör
IŞİD yaftalaması siyasetinizi ve kariyerinizi zehirleyerek
tahammül edilemez bir hâle getiriyor. Bu ve bu gibi şahıslar kendi
itibarlarına kıydıklarının, kendi izanlarını
harcadıklarının umarım geç olmadan farkına
varırlar.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Akaydın
14.- Antalya Milletvekili Mustafa Akaydın'ın, Atatürk
Havalimanında gerçekleştirilen terör saldırısında
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine,
sorumluları istifaya davet ettiğine ve Antalyada Kumluca ve Adrasan
orman yangınlarına ilişkin açıklaması
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben de öncelikle İstanbulda kaybettiğimiz
vatandaşlarımıza Tanrıdan rahmet, yaralılara
şifa diliyorum ve sorumluları istifaya davet ediyorum.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz hafta
Antalyanın Kumluca ve Adrasan orman yangınlarında 550 hektar
orman, dönümlerce sera ve onlarca konut ve hayvan kül oldu. Bölge köylülerinin
ikazlarına rağmen gevşeyen elektrik tellerinin şelale
yapması sonucu çıktığı bildirilen bu
yangınların arkasında rant sabotajı
olmadığını umuyoruz çünkü elektrik dağıtım
şirketinin patronu çok ünlü yüklenici Mehmet Cengizdir.
Diğer taraftan, her zaman olduğu gibi
uzman itfaiyecileri sürüp, orman mühendislerini sürüp yandaşları
işe alan Büyükşehir Belediyesi İtfaiyesi ve Orman
Bakanlığı sınıfta kalmıştır, söndürme
işlemini başaramamıştır. Yeni bütünşehir yasasından
sonra lağvedilen ilçe itfaiyeleri sonrası artık Büyükşehir
Belediyesi yangınlara yetişememektedir. Son iki buçuk
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bayır
15.- İzmir Milletvekili Tacettin Bayır'ın, Atatürk
Havalimanında gerçekleştirilen terör saldırısını
kınadığına ve bu iktidarın göstermelik tedbirler ve
terör politikalarıyla terör belasını bitiremeyeceğine
ilişkin açıklaması
TACETTİN BAYIR (İzmir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Terör saldırısını
kınıyorum ancak havalimanlarının güvenlik kontrollerinde
kızlarımızın saç tokası, evlatlarımızın
kemerleri, torunlarımızın oyuncak tabancaları bile
alıkonulurken nasıl oluyor da Keleş silah ve canlı bombalar
geçebiliyorlar? Ne yazık ki, göstermelik tedbirler ve terör politikalarıyla
bu terör belasını iktidarınızın bitiremeyeceği
bir iş gibi görünüyor. Terörün her türlüsüne karşı bir
milletvekili olarak özel güvenliği kaldırıp polisimize ve
askerimize itibarlarını iade etmeyi düşünüp
düşünmediğini ve bu özelleştirmeden AKPnin vazgeçip
vazgeçmeyeceğini sormak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Topal
16.- Hatay Milletvekili Serkan Topal'ın, Atatürk
Havalimanında gerçekleştirilen terör saldırısını
kınadığına ve hayatını kaybedenlere Allahtan
rahmet dilediğine, sorumluların istifa etmeyi düşünüp
düşünmediklerini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle, dünkü terör
saldırısında hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum, yaralılara
acil şifalar diliyorum. Terörü kınıyor ve bir kez daha
lanetliyorum. Teröre ve teröristlere yardım edenleri, övgüler düzenleri,
onları onurlu ve gururlu gören herkesi de buradan bir kez daha
kınıyorum.
Sayın Hükûmet
yetkililerine, sayın AKP milletvekillerine sesleniyorum: Cumhuriyet
tarihinin en büyük terör olaylarını yaşıyoruz. Peki,
soruyorum: Burada sorumlu kim? Bunun önlemini, terörün önlemini alamayan,
beceriksiz olan sorumlular onurlu bir şekilde istifa etmeyi
düşünüyorlar mı ya da siz onlara istifa etmeleri için herhangi bir
şekilde bir telkinde bulunuyor musunuz? Ya, sizden rica ediyorum, elinizi
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz.
Sayın Akçay, sisteme
girmişsiniz, buyurun.
17.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay'ın, terör saldırılarının
günbegün arttığına, şehitlere Allahtan rahmet
dilediğine, Devlet Bahçelinin Başbakanı arayarak Türkiyenin
teröre karşı yürüttüğü kararlı mücadelede devletin ve milletin
yanında olduğunu ifade ettiğine, Amerika Birleşik
Devletleri ne zaman Türkiyedeki bazı şehirler için uyarı yapsa
hemen bir saldırı gerçekleştiğine ve ülkede güvenlik
zafiyeti olduğuna ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ülkemiz vahşi terör
saldırılarına maruz kalmaya devam ediyor ve terör
saldırıları günbegün artmakta. Son bir yılda sadece kent
merkezlerinde canlı bomba yöntemiyle 12 terör saldırısı
gerçekleştirildi. Dün de İstanbul Atatürk Havalimanında
gerçekleşen terör saldırısında 41
vatandaşımız hayatını kaybetti, 239
vatandaşımız da yaralandı. Diyarbakır Licede 2
güvenlik görevlimiz şehit oldu ve muhtelif yerlerde çok sayıda
yaralımız var. Bu vesileyle, saldırıda hayatını
kaybeden şehitlerimize Allahtan rahmet, milletimize ve kederli
ailelerine, yakınlarına başsağlığı ve
yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
Genel
Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli de bugün Sayın Başbakanı
telefonla arayarak Türkiyenin teröre karşı yürüttüğü
kararlı mücadelede devletin ve milletin yanında olduğunu ifade
etmiştir.
Amerika Birleşik Devletleri ne zaman Türkiyedeki
bazı şehirler için uyarı yapsa uyarının
yapıldığı günlerde hemen bir saldırı
gerçekleşiyor. 28 Haziran sabahı gazetelerde ABDnin
uyarısı yer alıyordu ve akşamı saldırı
gerçekleşti. Yani Amerikan istihbaratı Türkiye'de bilgi topluyor,
bizim güvenlik ve istihbarat teşkilatlarımız ne yapıyor?
haklı sorusu cevabını bekliyor. Maalesef devletin terörle
mücadele etme iradesi ve yeteneği zaaf içindedir. Sayın Başbakan
Güvenlik zafiyeti yok. diyor. Ne millet ne de bizler bu sözlere inanmak
istiyor ancak inanamıyoruz. Bu zafiyetin idari, istihbari ve güvenlik
boyutları vardır. Bütün veriler elimizde iken İstihbarat
zafiyeti yok. demek mümkün mü? Millî İstihbarat Teşkilatı ve
Emniyet ve istihbarat birimlerinin çalışmaları hangi yöndedir?
Türkiye terör örgütlerinin cirit attığı bir ülke hâline gelirken
Hükûmet nerededir? Yani sadece kısa açıklamalarla yetinmekten ziyade
icraata yoğunlaşması ve ülkenin gerçek gündemiyle meşgul
olması gerekir. Hükûmet Bu saldırılarda güvenlik zafiyeti
yoktur. diyemez. Üstüne basa basa söylüyorum: Güvenlik zafiyeti vardır.
Yeter artık diyoruz.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Demirel
18.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel'in, Atatürk
Havalimanında gerçekleştirilen saldırıda hayatını
kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine, bu vahşette güvenlik
zafiyeti ve Hükûmetin sorumluluğunun büyük olduğuna ve 29 Haziran
Şeyh Saidin ölümünün 91inci, Orhan Doğanın ölümünün 9uncu
yıl dönümlerine ilişkin açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, dün akşam Atatürk
Havalimanında gerçekleştirilen bu vahşetin sonucunda, şu
anki son bilgiler üzerinden değerlendirdiğimizde -ki sayılar
gittikçe artıyor- 41 vatandaşımız yaşamını
yitirdi ve 239 vatandaşımız da yaralı.
Yaşamını yitirenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil
şifalar diliyoruz. Ama belki bugün biraz daha siyasi olarak
değerlendireceğimiz bir süreçtir. Sadece bir örnek vermek istiyorum
ki biz milletvekilleri, seçildiğimiz ilçelere giderken onlarca kontrolden
geçerek, hatta engellenerek ilçemize giremezken canlı bombalar
havalimanlarında kendilerini patlatacak, silahlarla halkın üzerine
ateş açacak bir süreçtir ve bunu Güvenlik zaafı yok. diyerek ya da
Hükûmet hiçbir şekilde üstüne almayarak bunun üstünü kapatmaya
çalışıyor oysa bu vahşette güvenlik zafiyeti de ve
Hükûmetin sorumluluğu da çok büyüktür, buna ilişkin
değerlendirmelerimizi gün içinde yapacağız.
Onun dışında, bugün, özelde, 29
Haziranda gerçekleştirilen Kürt halkının yüzyıllardır
sürdürdüğü onurlu yaşam mücadelesinin sembolü olmuş 2 önemli
ismin bugün ölüm yıl dönümü. Bunlardan birincisi, Şeyh Said. Bundan
doksan bir yıl önce arkadaşlarıyla birlikte Diyarbakırda
Dağkapı meydanında Kürt halkının özgürlüğü için
mücadele ettiğinden kaynaklı idam edilmiştir ve hâlâ bir
mezarı bile yoktur ve bugün yine aynı şekilde Orhan Doğan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
yine
bu Parlamentoda yer almış siyasetçi, milletvekili yoldaşımız
ve 1994 yılında apar topar gözaltına alınış
şeklini tüm Türkiye kamuoyu ve dünya kamuoyu gördü.
Bugün Orhan Doğanın ölüm yıl dönümü.
Ben Orhan Doğanın Kürt halkının ve tüm Türkiye
halklarının barışı, özgürlüğü ve
kardeşliği için mücadele ettiğini bir kez daha buradan ifade
etmek istiyorum. Kendisini rahmetle, minnetle anıyor, tekrar ailelerine ve
tüm Türkiye halkına ve partimize de bir kez daha
başsağlığı diliyorum.
Orhan Doğanın mirasına sahip
çıktığımız bugünlerde yine yaşanan sürecin bir
kan gölüne döndürüldüğünü bir kez daha ifade ederek, ben hem Şeyh
Saidi hem de Orhan Doğanı vermiş oldukları mücadeleden
dolayı saygıyla anıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Altay, buyurun.
19.- İstanbul Milletvekili Engin Altay'ın, terörün
dünyanın her ülkesinde olabileceğini ama dünyanın hiçbir
ülkesinde Türkiyedeki kadar kronikleşmiş bir terör
saldırısı yaşanmadığına ve Türkiye Büyük
Millet Meclisinin inisiyatif almasının bir zorunluluk olduğuna
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Gerçekten, her vesileyle söylediğimiz gibi,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin vatandaşlarımıza, güvenlik
kuvvetlerimize yönelik terör saldırılarından sonra bir taziye
çadırına dönüşmesi Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarı
açısından da üzüntü vericidir. Dün
yaşadığımız terör saldırısı neticesinde
kimisi konuğumuz olmak üzere 41 insanımız
yaşamını yitirdi, 239 insan yaralı.
Sayın milletvekilleri, terör dünyanın her
yerinde, en gelişmiş, az gelişmiş, orta gelişmiş
her ülkesinde olabilir ama dünyanın hiçbir ülkesinde Türkiyedeki kadar
kronikleşmiş bir terör yoğun saldırının
yaşandığını da yakın tarihte bilmiyorum.
Türkiyenin bunu kabul etmesi, Türkiyenin bu duruma düşmesi hepimiz
açısından da utanç verici bir tablo olarak
algılanmalıdır. Bunun değişik sebepleri olabilir. Orta
yerde cenazeler var, can çekişen, acı çeken yaralılar var.
Elbette hiç şüphe yok siyasi ve idari sorumlularla ilgili Türkiye Büyük
Millet Meclisi zemininde her türlü mücadeleyi zaman içinde vereceğiz.
Ancak unutulmamalıdır ki ilk elden kandan, kinden ve
gözyaşından beslenmek; kandan, kinden ve gözyaşından siyasi
çıkar ummak bu ülkeye, bu millete yapılabilecek ayıpların
ve günahların en büyüğüdür, bunun altını çizmek isterim.
Öte yandan, MİTin siyasallaşması,
devlet organlarına yapılan atamaların ehliyet ve liyakatten
yoksunluğu, Hükûmetin dış politikadaki
tutarsızlığı, Adalet ve Kalkınma Partisinin siyasi
diskurunu yaşam tarzı, inanç aidiyeti ve etnik aidiyet
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Altay.
Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Adalet ve
Kalkınma Partisinin yaşam tarzı üzerinden, inanç aidiyeti
üzerinden, etnik ve ırk aidiyeti üzerinden siyaset yapması
geldiğimiz sonuçtur.
Öte yandan, devletin çürüdüğü, Hükûmetin aciz
içinde olduğu bu dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisinin yüce milletimiz
adına bu konuda inisiyatif alması bir zorunluluktur. Parti olarak bu
konuda önümüzdeki saatlerde Genel Kurula teklifimiz olacaktır. Bunun da diğer
siyasi partiler tarafından olumlu değerlendirileceğini ummak
istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Muş, buyurun.
20.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş'un, AK PARTİ
Grubu olarak İstanbul Atatürk Havalimanında gerçekleştirilen
terör saldırısını bir kez daha
kınadıklarına, hayatını kaybedenlere Cenab-ı
Haktan rahmet dilediğine, AK PARTİnin hiçbir zaman, hiçbir dönemde,
hiçbir terör olayının üzerini örtmediğine, terörün üzerine
kararlılıkla gittiğine ve terör örgütlerine çok büyük darbeler
indirdiğine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, ben de dün İstanbul Atatürk Havalimanında
gerçekleşen terör saldırısını bir kez daha AK
PARTİ Grubu olarak kınadığımızı, lanetlediğimizi
ifade etmek istiyorum. Hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Cenab-ı Haktan rahmet,
yaralılarımıza acil şifalar diliyorum, milletimizin
başı sağ olsun.
Terörün yönü yoktur, terörün ası bsi yoktur,
terörün her türlüsü lanetlenir ve terörün her türlüsüne karşı da
Türkiye geçmişten günümüze kadar çetin bir mücadele vermektedir, bugün de
aynı mücadeleyi sürdürmektedir.
AK PARTİ Hükûmeti, AK PARTİ hiçbir zaman
hiçbir dönemde hiçbir terör olayının üzerini örtmemiştir, böyle
bir çabanın içerisinde olmamıştır; terörün üzerine
kararlılıkla gitmiştir ve terör örgütlerine çok büyük darbeler
indirmiştir. AK PARTİ toplumun tamamını kucaklayan,
toplumun ihtiyaçlarının tamamına cevap veren bir partidir. Hiç
kimsenin yaşam tarzını, etnik aidiyetini veya inanç
duygularıyla alakalı hiçbir siyasal düsturu
oluşturmamıştır; aksine, milleti olduğu gibi kabul
etmiş, milleti değerleriyle kabul etmiş, milletin arzu ve
isteklerini kabul ettiği için milletimiz tarafından ülke yönetimi
için yetkilendirilmiştir. Hükûmetimiz, dün de ifade ettiğim gibi, iş
başındadır. Sayın Başbakanımız,
Başbakan Yardımcımız, İçişleri
Bakanımız, Ulaştırma Bakanımız olayın
gerçekleştiği andan itibaren hızlı bir şekilde olay
mahalline intikal etmiş ve oradan gelişmeleri bire bir takip
etmişlerdir.
Terörle alakalı, bu saldırılar hem
Hükûmetimizin hem devletimizin kararlılığını
zedeleyemeyecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Çok daha güçlü bir
şekilde bu terör örgütlerinin üzerine gideceğimizi buradan ifade
etmek istiyorum.
Dün nasıl kapsamlı ve sonuç getirici
operasyonlar gerçekleştirdiyse devletimiz, bugün de yarın da terör
örgütlerinin Türkiye'nin gündeminden çıkması noktasında bu
azmini sürdürecektir.
Tekrar milletimizin başı sağ olsun.
Hayatını kaybedenlere Cenab-ı Hakktan rahmet diliyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VI.- OTURUM BAKŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydın'ın, Başkanlık Divanı olarak terörü
lanetlediklerine ve hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet
dilediklerine ilişkin konuşması
BAŞKAN - Biz de Başkanlık Divanı
olarak bir kez daha terörü lanetliyoruz. Ölenlere Allahtan rahmet diliyoruz,
yaralılara acil şifalar diliyoruz, milletimizin başı
sağ olsun.
Her zamankinden çok daha fazla birlik ve
beraberliğe ihtiyacımızın olduğu bugünlerde azami hassasiyet
beklediğimizi ifade etmek istiyorum. Hepinize bu konudaki
katkılarınız için çok çok teşekkür ediyorum.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç adet önerge vardır, önergeleri
ayrı ayrı okutacağım.
İkinci ve üçüncü sırada
okutacağım Meclis araştırması önergeleri 500 kelimeden
fazla olduğu için önergelerin özeti okunacaktır ancak önergelerin tam
metni tutanak dergisinde yer alacaktır.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp ve 22
milletvekilinin, 9/1/2013'te Pariste yaşanan Sakine Cansız, Fidan
Doğan ve Leyla Şaylemez suikastinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/249)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
9 Ocak 2013'te Fransa'nın başkenti
Pariste katledilen Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla
Şaylemezle ilgili soruşturmayı yavaşlatan güçlerin
deşifre edilmesi, tetikçi Ömer Güneyin istihbaratla olan
ilişkilerinin açığa çıkarılması, Güneyin
Türkiyeyle ilişkileri, kiminle iletişim hâlinde olduğunun ve
katliamın üstündeki sır perdesinin aydınlatılması için
Anayasanın 98inci, İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını
arz ve talep ederiz.
1) Sibel Yiğitalp (Diyarbakır)
2) İdris Baluken (Diyarbakır)
3) Filiz Kerestecioğlu
Demir (İstanbul)
4) Garo Paylan (İstanbul)
5) Hüda Kaya (İstanbul)
6) Müslüm Doğan (İzmir)
7) Ali Atalan (Mardin)
8) Erol Dora (Mardin)
9) Mithat Sancar (Mardin)
10) Ahmet
Yıldırım (Muş)
11) Burcu Çelik Özkan (Muş)
12) Besime Konca (Siirt)
13) Kadri
Yıldırım (Siirt)
14) Aycan İrmez (Şırnak)
15) Faysal
Sarıyıldız (Şırnak)
16) Ferhat Encu (Şırnak)
17) Leyla Birlik (Şırnak)
18) Dilek Öcalan (Şanlıurfa)
19) İbrahim Ayhan (Şanlıurfa)
20) Osman Baydemir (Şanlıurfa)
21) Alican Önlü (Tunceli)
22) Nadir
Yıldırım (Van)
23) Tuğba Hezer Öztürk (Van)
Gerekçe:
9 Ocak 2013'te Fransa'nın başkenti
Paris'te Kürdistan Enformasyon Bürosunda Sakine Cansız, Fidan Doğan
ve Leyla Şaylemez susturucu silahla başlarından vurularak
katledildiler.
Devrimci Kürt kadın siyasetçilere yapılan
bu suikaste ilişkin, Paris Savcılığı 1982 Sivas
Şarkışla doğumlu Ömer Güney hakkında baş fail
olarak dava açmıştır. Her ne kadar suikast; örgüt içi bir
hesaplaşmaymış gibi lanse edilmek istense de katliamın
Türkiye'nin İmralı'da tecrit altında tuttuğu Sayın
Abdullah Öcalan ile başlattığı barış
görüşmelerinden sonra yaşanmış olması ve
sonrasında fail hakkında açığa çıkan bilgiler
katliamın karanlık güçler tarafından kasıtlı olarak
yapıldığı kanaatini yaratmıştır.
Basına ve kamuoyuna yansıyan bilgilere
göre; Ömer Güney, 2003'te Almanya'ya gitmiş ve 2009'a kadar
Waakirchen/Marienstein köyünde bulunan "Kinshöfer GmbH" isimli bir
fabrikada kaynakçı olarak, 2009'dan sonra ise Hausham kasabasında
bulunan Türkspor Derneğinin lokalinde çaycı olarak
çalışmıştır. Güney, 2012 yılında toplamda on
kez Türkiye'ye giriş yapmış, bu ziyaretlerinde kimlerle
görüştüğü ve nerede kaldığı hâlâ bilinmemektedir. 2012
yılında; Ağustos ayında Ankara'da 8 gün
kaldığı, katliamdan 19 gün önce yani 18 Aralıkta, Paris'ten
İstanbul aktarmalı olarak yine Ankara'ya gelip 3 gün
kaldığı ve aynı yolla Paris'e döndüğü uçuş
kayıtlarına girmiştir. Bu süre zarfında onlarca telefon
görüşmesi yaptığı ve adına düzenlenmiş çok
sayıda pasaport olduğu ortaya çıkmıştır. Son
olarak üç Kürt kadın siyasetçiyi katletmeden bir gün önce; 8-9 Ocak 2013
gecesi saat 02.00-03.00 saatleri arasında Paris'teki Kürt derneğine
gizlice girerek, derneğe üye 360 kişinin üye formlarını
fotoğraflamıştır.
Bu menfur katliamdan sadece birkaç hafta sonra
Devrimci Karargâh soruşturmasında deşifre olan MİT
elemanı Murat Şahin'in Ömer Güney'i tanıdığı,
Güney'in MİT tarafından eğitildiği ve bu konuya dair ilgili
makamlara ifade vermeye hazır olduğu bilgisi de basına
yansımıştır. Yine Paris Emniyet Müdürlüğüne 20 Ocak
tarihinde kimliği tespit edilmeyen bir kişi tarafından bir
elektronik posta gönderilmiş ve postanın; Ömer Güney'in Türk
istihbaratı için çalıştığı, kendisinin cinayetten
önce Türkiye'de 3 gün kaldığı ve PKK'nin yönetici
kadrolarını öldürmek için emir aldığı gibi bilgileri
içerdiği de basına yansımıştır.
Katliamın yaşanmasından kısa
süre önce İçişleri Bakanlığı Terörle Mücadele Kanunu'nun
"Ödüllendirme" başlıklı 19uncu maddesi
kapsamında Asayişe Müessir Bazı Fillerin Faillerinin
Yakalanmasına Yardımcı Olanlara Verilecek Ödül Hakkında
Yönetmelik taslağı oluşturmuştur. Taslak Yönetmelik; KCK
Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, KCK Yürütme Konseyi
Üyesi Cemil Bayık, Duran Kalkan, HPG Anakarargâh Komutanı Fehman
Hüseyin ile Oslo görüşmelerine katılan Mustafa Karasu, Sabri Ok ve
Zübeyir Aydar gibi isimlerin yer aldığı; PKK'nin 20'si Avrupa'da
bulunan 50 kişilik yönetici kadrosunun yakalanmasını
sağlayanlara 4 milyon liraya kadar ödül verilmesini kapsamaktaydı.
Üstelik Avrupa'da bulunanlar, siyasi sığınma statüsü içinde
olduklarından ancak hukuki yollarla ilgili devletlerden iadeleri
istenilebilmektedir.
Tüm bunlarla beraber dava sürecinde, Türkiye'deki 9
Ocak Paris katliamı davasının üzerindeki gizlilik
kararının kaldırılmaması, Türkiye'nin Fransa adli
makamlarına iş birliğinden uzak olması gibi tutumlar,
Türkiye'ye bağlı iç ve dış destekli derin
yapıların katliamdaki sorumluluklarının gizlenmesi
isteğini akıllara getirmektedir. Bu sebeplerden hareketle, öncelikle
suikastın aydınlatılması için gerekli delillerin ortaya
çıkarılması için bir araştırma komisyonu
kurulması gerekmektedir.
2.- Ağrı Milletvekili Berdan Öztürk ve 22 milletvekilinin,
çocuk cezaevleri sorununun araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/250) (x)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizin kanayan yarası olan ve büyük bir utanca
dönüşen "çocuk cezaevleri" sorunu acil çözüm bekliyor. Çocuklara
yönelik ağır işkence ve hak ihlallerinin sürekli gündemde
olması ve çocuklara yönelik suçların da
"cezasızlık" hâliyle bırakılması Türkiye'de
vakayıadiyeden sayılıyor artık. Çocuklar hakkında
onarıcı olabilecek bir sistemin tartışılması ve
çocuk cezaevlerinin kapatılması için nelerin
yapılabileceğinin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci
İç Tüzükün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılması için gereğini arz ve teklif
ederim.
1) Berdan Öztürk (Ağrı)
2) İdris Baluken (Diyarbakır)
3) Filiz Kerestecioğlu
Demir (İstanbul)
4) Garo Paylan (İstanbul)
5) Hüda Kaya (İstanbul)
6) Müslüm Doğan (İzmir)
7) Ali Atalan (Mardin)
8) Erol Dora (Mardin)
9) Mithat Sancar (Mardin)
10) Ahmet
Yıldırım (Muş)
11) Burcu Çelik Özkan (Muş)
12) Besime Konca (Siirt)
13) Kadri
Yıldırım (Siirt)
14) Aycan İrmez (Şırnak)
15) Faysal
Sarıyıldız (Şırnak)
16) Ferhat Encu (Şırnak)
17) Leyla Birlik (Şırnak)
18) Dilek Öcalan (Şanlıurfa)
19) İbrahim Ayhan (Şanlıurfa)
20) Osman Baydemir (Şanlıurfa)
21) Alican Önlü (Tunceli)
22) Nadir
Yıldırım (Van)
23) Tuğba Hezer Öztürk (Van)
Gerekçe Özeti:
"Çocuk dendiğinde, genelde insanın
aklına 0-7 yaş arasındaki belirli bir kategori gelir. Bu
kategorideki çocuk, bakıma, eğitilmeye ve korunmaya ihtiyaç duyar. Bu
tanımlanmanın yanında asıl çocuk kavramı Rönesans'la
birlikte kullanılmaya başlanmış ve Aydınlanma
Döneminde bugünkü içeriğine kavuşmuştur. Günümüzde tüm
uluslararası sözleşmelerde ve temel kaynak olan Çocuk Hakları
Sözleşmesinde ve iç mevzuattaki Çocuk Koruma Kanununda çocukluk dönemi
0-18 yaş arası olarak belirlenmiştir. Nell Postmanın
"Çocukluk düşüncesi Rönesans'ın en büyük buluşlarından
biridir, belki de en insanca olanıdır." derken işaret
ettiği gerçek modern çocukluk paradigmasıdır. Modern çocukluk
paradigması, tahayyül edilen, bu anlamda hedeflenen
yetişkinliğin ve yaratılmak istenen toplumsal yapı içinde
en başta eğitimde ulaşılmak istenen ulvi amaçların
da varacağı sınırları belirler.
Kapitalist modernitenin bizatihi ürünü olan bu
paradigma bütün çocukları kapsayan ve içine alarak eşit, adil ve
güvenli bir gelecek sunan bir içeriğe hiçbir zaman sahip olmadı.
Bazı çocuklar; emekçi çocuklar, siyahi çocuklar, engelli çocuklar hep bu
paradigmanın dışında kaldılar. Kürt sorunu
bağlamındaysa, son otuz yıldır, özellikle kamuoyunda
yaygın bilinen adıyla "taş atan çocuklar"
sıfatıyla ötekileştirilen Kürt çocukları hepten bu
paradigmanın dışına itilmişlerdir.
Çocukların birey olarak kabul edildiği ve
haklarının hukuksal olarak güvence altına
alındığı modern zamanlarda, çocuk hak ve ihlalleri de bütün
hukuksal düzenlemelere rağmen hız kesmedi. Çocuklara yönelik
şiddet, ayrımcılık ve istismar, evde, sokakta, okulda,
ıslahevlerinde, cezaevlerinde kısacası çocuklara devletin ve
yetişkinlerin elinin uzanabileceği her yerde görüldü. Çocuklara dönük
hak ihlalleri ve istismarı salt şiddet, taciz, tecavüz biçiminde
değil, aynı zamanda neoliberal politikaların da
kıskacına alındı. Küresel pazarlama stratejileri yeni tütün
ve alkol bağımlıları üretmek için 14 yaşından
küçük çocukları hedef alıyor örneğin.
Sağlıksız ve yetersiz beslenmeden
şiddet, taciz, tecavüz ve ayrımcı politikalara varana kadar
geniş bir spektrumda seyreden çocuk hakları ihlallerinde Türkiye
hatırı sayılır ölçüde kötü bir sicile sahip ve bu sicil her
geçen gün kabararak artmaya devam ediyor. Türkiye'de çocuk sorunlarında en
büyük etken yoksulluk ve şiddet. 4 çocuktan biri yoksul, 5 çocuktan biri
çalışıyor. Yoksulluk, yoksunluk ve şiddet sarmalında
suça bulaşan, bulaştırılan çocukları bekleyen en büyük
tehlike ağır cezaevleri koşullarında sürdürecekleri kâbus
dolu bir yaşam.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin, dünyada çocuklara
bayram armağan eden tek ülke olmasıyla övünen ve böbürlenen devlet
erkânının hamasiyeti cezaevlerinde çürütülen çocukların
bedenlerine çarparak tuzla buz olmaktadır. Bir yanda çocuk bayramında
şaşaalı nümayişler yapan, öbür yanda Adalet
Bakanlığının 2013 yılında 5 adet olan çocuk
cezaevlerinin sayısını 2017'ye kadar 15'e
çıkaracağını ve yapılacak cezaevlerinin F tipi ve tek
kişilik hücrelerden oluşacağını muştulayan yeni
Türkiye hâlleri, şanslı illeri de şöyle sıralıyor:
2016 yılında Diyarbakır, Tarsus ve Mersin'de; 2017 sonuna kadar
ise Kayseri, Tekirdağ ve Çorlu'da yeni çocuk cezaevleri
inşaatları tamamlanacak ve çocuklar için 1.500-2.000 yeni hapishane
kapasitesi oluşturularak çocukların hayatı cehenneme çevrilmeye
devam edilecek.
Çocukların suç tasnifleri arasında en
ağır kategori "siyasi çocuklar" kategorisi. Medyada
"taş atan çocuklar" olarak adlandırılan ve toplumsal
olaylar gerekçesiyle gözaltına alınarak tutuklanan Kürt
çocuklarına Pozantı Cezaevinde adli mahkûmlar tarafından cinsel
istismarda bulunulduğu, şiddet uygulandığı,
ırkçı uygulamalara maruz bırakıldığı, daha
önce de Sincan Cezaevinde çocukların zorla çıplak arama, dayak ve
hakaretlere maruz kaldıkları gözler önüne serilmiş ve kamuoyu
tarafından büyük bir tepki almıştı.
Güven Gürkan Öztan'ın da dediği gibi
"Çocukları savunmak, amasız, elindeki taşa,
molotofkokteyline bakmadan savunmak temel sorumluluğumuz.dur çünkü
"Çocukların çocukluklarını savunmak, savaşa hayır
demenin en iyi yoludur." Ve biz vekiller olarak bunun gereğini yerine
getirmek zorundayız.
3.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş ve
22 milletvekilinin, 31/12/2015te Aşkale Geri Gönderme Merkezi'nde
şüpheli biçimde gerçekleşen ölümlerin nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/251) (x)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
31 Aralık 2015 günü Aşkale Geri Gönderme
Merkezi'nde şüpheli bir biçimde yaşamını yitiren Dılo
Derviş ile Dılo Derviş nezdinde geri gönderme merkezlerinde
yaşamını yitiren sığınmacı-mültecilerin
şüpheli biçimde gerçekleşen ölüm nedenlerinin
araştırılması ve tespiti amacıyla Anayasa'nın
98inci ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105inci maddeleri gereğince
Meclis araştırması açılmasını aşağıda
imzası bulunanlar olarak arz ve teklif ederiz.
1) Meral Danış Beştaş (Adana)
2) İdris Baluken (Diyarbakır)
3) Filiz Kerestecioğlu Demir (İstanbul)
4) Garo Paylan (İstanbul)
5) Hüda Kaya (İstanbul)
6) Müslüm Doğan (İzmir)
7) Ali Atalan (Mardin)
8) Erol Dora (Mardin)
9) Mithat Sancar (Mardin)
10) Ahmet Yıldırım (Muş)
11) Burcu Çelik Özkan (Muş)
12) Besime Konca (Siirt)
13) Kadri Yıldırım (Siirt)
14) Aycan İrmez (Şırnak)
15) Faysal Sarıyıldız (Şırnak)
16) Ferhat Encu (Şırnak)
17) Leyla Birlik (Şırnak)
18) Dilek Öcalan (Şanlıurfa)
19) İbrahim Ayhan (Şanlıurfa)
20) Osman Baydemir (Şanlıurfa)
21) Alican Önlü (Tunceli)
22) Nadir Yıldırım (Van)
23) Tuğba Hezer Öztürk (Van)
Gerekçe Özeti:
31 Aralık 2015 günü Aşkale Geri Gönderme
Merkezi'nde şüpheli bir biçimde yaşamını yitiren Dılo
Derviş ile Dılo Derviş nezdinde geri gönderme merkezlerinde
yaşamını yitiren sığınmacı-mültecilerin
şüpheli biçimde gerçekleşen ölüm nedenlerinin
araştırılması önem arz etmektedir. Zira, geri gönderme
merkezleri sığınmacı ve mültecilerin can güvenliklerinin
yüksek risk altında olduğu yerleri tarif eden mekanizmalara
dönüşmüş durumdadır. Kolluk görevlilerinden oluşan geri
gönderme merkezi çalışanları bu merkezleri âdeta karakol yahut
cezaevi mantığı ile idare etmektedirler. Bu itibarla,
geçtiğimiz günlerde yaşamını yitiren Dılo
Derviş'in ölüm olayının araştırılması ve
açıklığa kavuşturulması ile yine bu bahisle geri
gönderme merkezlerinin durumlarının ve çalışma
şartlarının yerinde tespiti büyük önem arz etmektedir.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre vermiş olduğu bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun, 29/6/2016 tarihinde MHP Grup Başkan Vekili
Manisa Milletvekili Erkan Akçay tarafından, terör örgütleriyle mücadelede
yaşanan idari, istihbari ve güvenlik sorunlarının tespiti,
ihtiyaçlarının belirlenmesi, zafiyetlerin giderilmesi ve
sorumluluğu ve ihmali olanların tespit edilmesi amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
29 Haziran 2016 Çarşamba günkü birleşimde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 29/06/2016 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Erkan
Akçay
Manisa
MHP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
29 Haziran 2016 tarih, 1790
Sayı ile TBMM Başkanlığına vermiş olduğumuz
MHP Grubu Başkanvekili ve Manisa Milletvekili Erkan Akçay'ın
"Terör örgütleriyle mücadelede yaşanan idari, istihbari ve güvenlik
sorunlarının tespiti, ihtiyaçlarının belirlenmesi,
zafiyetlerin giderilmesi ve sorumluluğu ve ihmali olanların tespit
edilmesi amacıyla verdiğimiz Meclis araştırması
açılması önergemizin 29/06/2016 Çarşamba günü (bugün) Genel
Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü Birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu önerisi lehinde ilk söz Muğla Milletvekili Mehmet
Erdoğana aittir.
Buyurun Sayın
Erdoğan. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN
(Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak terör örgütleriyle mücadelede yaşanan idari,
istihbari ve güvenlik sorunlarının tespiti, ihtiyaçlarının
belirlenmesi, zafiyetlerin giderilmesi, sorumluluğu ve ihmali
olanların tespit edilmesi konusunda vermiş olduğumuz
araştırma önergesi hakkında konuşmak üzere Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, dün İstanbul
Atatürk Havalimanında gerçekleştirilen saldırıda; yine,
Licede yapılan bombalı saldırıda, Van Gürpınarda
yapılan saldırıda hayatlarını kaybeden
vatandaşlarımıza, askerimize, polisimize Cenab-ı Allahtan
rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
Yine, bugün sabah, bu
olaylardan sonra, Sayın Genel Başkanımız Sayın
Başbakanı telefonla arayarak Türkiyenin teröre karşı
yürüttüğü kararlı mücadelede devletin ve milletin yanında
olduğumuzu ifade etmiştir. Bu konuda Milliyetçi Hareket Partisinin
tutumu ortadadır ve nettir.
Tabii ki, dün İstanbulda yaşanan
saldırıdan sonra hepimizi hayretler içerisine düşüren bir
açıklama Sayın Başbakandan gelmiştir. Bu olayda güvenlik
zafiyeti yoktur. diyor Sayın Başbakan. ABD, dün sabah kendi
personelini ve Türkiyeyi uyarıyor; yine, yirmi gün öne istihbarat
güvenlik birimlerini uyarıyor. Eğer böyle bir ortamda bu
saldırı gerçekleştirilebiliyorsa bunun adına güvenlik
zafiyeti demeyeceksek bunun adını ne koyacağız? Değerli
iktidar partisi yetkilileri bunun adını bir koysunlar, biz de bunun
adını bundan sonra böyle kullanalım.
Bir başka konu da tabii ki böyle bir olay
olunca herkes Birlik, beraberlik içerisinde olalım, bu konuda beraber
hareket edelim, bu olaya karşı tavrımızı beraber
koyalım. diyor. Koyalım arkadaşlar, olması gereken bu ama
bu tavrın ortaya konması için normal zamandaki tavrın da
birazcık gözden geçirilmesi lazım.
Bakın, Bülent Arınç ne diyor: Biz yüzde
50nin oyunu alıyoruz ama diğer yüzde 50nin de nefretini
kazanıyoruz. Bunun sebebini hiç düşündünüz mü? Bunun sebebi hep
ayrıştırma politikası. İç Güvenlik Paketi
çıktı geçen dönem, 24üncü Dönemde burada. 24üncü Dönemde İç
Güvenlik Paketi çıkarken de bunu çok uzun uzadıya konuştuk. O
paketteki şey neydi? Ehliyet, liyakat vesaire önemli değil, her
kademede bir mülakat koymak suretiyle Benden misin, değil misin? diye
emniyeti bir ayrıştır.
Şimdi görüşmekte olduğumuz 400
sıra sayılı Danıştayı, Yargıtayı
yeniden yapılandıran kanun buradaki olay nedir? Bununla birlikte,
gene hâkim alımlarında getirilen ikinci mülakat ve Yargıtaydaki,
Danıştaydaki üyelerin görevlerinin sona erdirilip yeniden
atanması nedir? Benden misin, değil misin? Bendensen problem yok,
benden değilsen, o zaman olmaz!
Arkadaşlar, polis alımında da
aynı bu mülakat sistemi; aldığınız polis memurunu
mülakatla alıyorsunuz, bir sene sonra eğitimini bitirince acaba bu
bir sene içinde bizim tespit edemediğimiz bir durum ortaya çıktı
mı, yeni bir mülakatla göreve başlamadan ilişiğini keselim
yani benden misin, değil misin? Şimdi, bu kadar ayrımla kamu
görevlisi seçerseniz, kucaklamazsanız insanları, böyle bir günde
beraber olmak o kadar kolay değildir.
Bakınız, Londra
Emniyet Müdürü süresiz atanır. Londra Emniyet Müdürünün görevden
ayrılmasıyla ilgili üç tane yol vardır: Ya ölür ya emekli olur
ya da istifa eder.
Şimdi, siz benden olmayana hayat
tanımadığınız için benden olana da öyle bir sahip
çıkıyorsunuz ki onun hiçbir yanlışını
görmüyorsunuz, sorgulamıyorsunuz. Bu bakımdan, bu yaşanan olayların
sorumlularını ortaya koyma konusunda da hiçbir girişiminiz,
çalışmanız ve sonuca ulaştığınız hiçbir
olay yok.
Bakın, Brükselde yaşanan terör
olayları sonrasında adalet bakanı ve içişleri
bakanları istifa etti. Türkiye'de bu kadar olay oluyor, hiç bunun siyasi
sorumluluğu yok mu? Hiç bunun bürokratik sorumluluğu yok mu?
Hükûmetin bu manada ortaya koyduğu bir tane tavrı gösterin Filanca
istifa etti., Filancayı görevden aldık. Var mı böyle bir
şey? Yok.
Yine Belçika Hükûmeti bu Brüksel
saldırısından sonra Fransayla sınırlarını
kapattı. Bakın, Türkiye bu kadar terör olayı yaşıyor,
etrafımız bataklık hâline gelmiş, terör
bataklığı hâline gelmiş Suriye, Irak ve diğer
ülkeler- bizim sınırlarımızı koruma konusunda
aldığımız tedbirler o, Belçika Hükûmetinin
aldığı tedbirlerle mukayese edilebilir mi?
Yine Pariste terör saldırısı oldu, o
saldırıdan sonra Hükûmet ülke genelinde olağanüstü hâl ilan
etti, aylarca bunu uyguladı. Şimdi, bu kadar olay oluyor,
aldığımız kalıcı, toplumu tatmin edecek hiçbir
tedbir yok.
Arkadaşlar, demokrasinin diğer rejimlerden
en önemli farkı hesap vermedir. Yani bu hesap birkaç türlü olur: Siyaseten
hesap verilir, birisi, sorumlu olan istifa eder. Hukuki olarak
bürokratların sorumluluğu vardır, siyasetçiler o, işini
yapamayan bürokratları görevden alır. Bir günde 3 tane bombalı
saldırının yaşandığı ülkede hâlâ MİT
Müsteşarı yerinde duruyor, İçişleri Bakanı yerinde
duruyor. Yani bunlara da Allah rızası için bir el atın. Ya da bu
bürokratik sorumlularla ilgili bir işlem yapılır, bunların
hiçbirisi yok.
Efendim, şimdi, tabii ki, dün bazı iktidar
partisi milletvekillerinin paylaştığı tweetler var,
işte, Bizim diplomatik başarılarımızı
kıskanan ülkeler, işte böyle yollara tevessül ediyorlar.
Arkadaşlar, bu doğru bile olsa, yabancı ülkeler kendi adına
bir iş yapıyor; bizim işimiz onlara laf üretmek değil,
onların Türkiye'ye uyguladıkları politikaya karşı
ortaya bir tavır koymak, bunun tedbirlerini almak. Bizim, devlet olarak
eğer bu olayları engelleyecek birikimimiz yoksa, teknik
eksikliğimiz varsa bunları giderelim, bunların
açığını kapatalım. Başka ülkeleri suçlayarak bir
yere gidemeyiz. Başka ülkeleri biz değiştiremeyiz. Biz,
kendimize çekidüzen vererek, kendi güvenlik yapımızı kontrol
ederek, kendi savunmamızı yaparak bu işlerin içerisinden
çıkabiliriz.
Bakınız, Nizamülmülk, Siyasetnamesinde üç
önemli konuya dikkat çeker: Birincisi adalet, ikincisi liyakat, üçüncüsü
rüşvet ve yolsuzluk. Bunlar da tabii ki demokrasinin temel
taşları. Bunlar olmazsa demokrasiden diktatörlüğe doğru
gidersiniz, diktatörlüğe gittiğinizde de sonucu iyi düşünün.
Yani Hitler de seçimle gelerek diktatörlüğe gitmiştir. Yani Seçimle
geldik, yüzde 50 oy aldık. demeniz, sizi diktatörlüğe giden yoldan
ayırmaz; sizin davranışınız sizi diktatörlüğe ya
götürür ya götürmez, ama diktatörlerle ilgili de hem tarihtekilere hem de
yakın tarihte çevremizde yaşananlara bir bakarsanız,
diktatörlerin çoğu eceliyle ölmemiştir. Toplumu
ayrıştırarak bir yere varamazsınız, toplumu
birleştirin. Bugüne kadar yaptığınız
yanlışları masaya doğru yatırın. Haburda
yaptığınız karşılama törenini masaya doğru
yatırın. İmralıdaki bebek katilini
meşrulaştıracak, onu kahramanlaştıracak
tutumlarınızı gözden geçirin. Bugüne kadar terörle ilgili
yaptığınız ne kadar yanlış varsa
Efendim,
milleti bir araya getiren, birliğimizi sergileyen, o Ne mutlu Türk'üm.
yazılarını sildiniz, kurumların başındaki Türkiye
Cumhuriyeti tabelalarını kaldırdınız,
Andımızı ortadan kaldırdınız; ortak olmayı
gerektiren, birlikte yaşamayı gerektiren şeylerin hepsini
bertaraf ettiniz, bunların hepsini gözden geçirin. Olaylar olduktan sonra
ağlamak para etmez, kınamak para etmez. Türk milleti yüce Meclisten
artık kınama lafı istemiyor; Türk milleti, kendisinin
seçtiği yüce Meclisten bu olayların karşısında
topyekûn, istikrarlı, kararlı bir mücadele iradesi istiyor. Tabii ki bu
ortaya çıkan iradeyi somut olarak alanda uygulamak da iktidarın
işidir, demokraside seçilmiş iktidarlar bu işi yapar.
İktidarın bugüne kadar gelgitler yaşayarak terörle mücadeleyi
bugünkü hâle getirmesinin sonucu hâlâ biz terörü konuşuyoruz. Terörü gündemden
çıkarmamız için iktidarın terörle mücadele konusundaki
kararlılığını, burada ortaya serpdikleri
kararlılığı doğru ve sürekli uygulaması
gerekmektedir.
Ben bu duygularla, buna benzer yeni olayları
yaşamamak temennisiyle yüce heyetinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın
Başkanım
BAŞKAN - Sayın Muş
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Hatip
konuşmasında grubumuza bir Hitler benzetmesi
yapmıştır, bu açık bir sataşmadır. Bundan
dolayı söz almak istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Muş, iki
dakika süre veriyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş'un, Muğla
Milletvekili Mehmet Erdoğanın MHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Hitler bir diktatördür. Türkiyede
düzenli seçimler yapılır. Diktatörlerin olduğu yerlerde düzenli
seçimler yapılmaz. Şu anki, mevcut yasalarımıza göre dört
yılda bir hepimiz seçmenin karşısına gideceğiz. Bizler
iktidar olarak gideceğiz, diğer partiler de şu anki
görevlerinden dolayı muhalefet olarak gidecekler.
AYDIN USLUPEHLİVAN (Adana) Yalnız,
beş ayda bir gidiyoruz.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Millet bir
değerlendirme yapacak. O değerlendirmeye göre ya bize ülkeyi yönetme
yetkisini tekrar verecek ya da bu yetkiyi bizden alıp başka bir
siyasi partiye verecek. Bu yetki kimin elindedir? Bu yetki milletin elindedir
ve Türkiyede millete rağmen hiç kimse iktidarda kalmadı, kalamaz.
Bakın, 2002 seçimlerinde, çok enteresan, 5
siyasi parti Meclis dışı kalmıştır. Bunu kim
gerçekleştirmiştir? Bunu millet gerçekleştirmiştir. Milletin
gücü işte böyle bir güçtür
MEHMET TÜM (Balıkesir) Yüzde 10 barajı,
yüzde 10 barajı.
MEHMET MUŞ (Devamla)
ve AK PARTİ her
girdiği seçimde, bakın, oylarını artıra artıra
gelmiştir. O açıdan, AK PARTİye bir Hitler benzetmesi yapmak
kabul edilebilir bir şey değildir, bunu kabul edemeyiz, reddediyoruz.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Sen
söylediğinden onu söyleyeceğiz, mecburuz yani. Böyle bir ölçü olur
mu?
MEHMET MUŞ (Devamla) Bakınız,
şimdi seçime gireceksiniz, iddialarınızı ortaya
koyacaksınız, aldığınız oy ortada ve ona göre
size bir görev verilecek Parlamentoda. Bu ifade ettiklerinizi, bu
söylediklerinizi seçim meydanlarında da dile getiriyorsunuz. Millet
nezdinde eğer karşılık bulursa sizi bir noktaya getirir,
bulmazsa getirmez.
Bu açıdan, dediğim gibi, AK PARTİye
böyle bir benzetme yapmak bizim kesinlikle reddedeceğimiz bir şeydir,
kabul etmeyiz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Erdoğan
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın
Başkan, yaptığım bütün konuşmanın bir bölümünü
alarak hatip konuşmamı saptırmıştır. Ben cevap
vermek istiyorum.
BAŞKAN İsterseniz yerinizden söz vereyim
Sayın Erdoğan.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Yerimden
değil, ben buna kürsüden cevap vermek istiyorum, o da kürsüden cevap
verdi.
BAŞKAN Peki, buyurun, iki dakika söz
veriyorum.
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
2.- Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan'ın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Muş benim burada
yaptığım on dakikalık konuşmanın, sözlerimin bir
cümlesini alarak açıkça amacından uzaklaştırmış,
saptırmıştır. Bugün bizim söylediğimiz konuyu
baştan aşağıya dikkatlice dinleyin, buna göre
değerlendirin.
Demokraside iktidar vardır, muhalefet
vardır, demokraside kurumlar vardır ama siz, 2002den bu yana, burada
sayısal çoğunluğunuza dayanarak sürekli olarak diktatörlüğe
giden bir yol tercih ediyorsunuz. Yargı benim olacak, Parlamento benim
olacak, emniyet benim olacak
Devletin, milletin değil bak, benim olacak
Bunların sonucu, sizi isteseniz de istemeseniz de oraya doğru
götürür.
Biz dünden beri bu yargı paketiyle ilgili neyi
anlatmaya çalışıyoruz? Yargı iktidarın olmaz,
yargı bağımsız olur.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Doğru.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Emniyet, ordu
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Tarafsız
olur.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla)
devletin ordusu,
milletin ordusu olur; iktidarın polisi, iktidarın ordusu olmaz. Bu
konuştuğumuz hususları saptırarak Efendim, Türkiye'de
seçim oluyor
Seçim olabilir. Seçimin olması bu gerçekleri ortadan
kaldırmaz ve seçimin olması sizi yanlış yola götürmekten
alıkoymaz. Bu bakımdan, arkadaşlar, demokrasiyi işletecek
kurumları ve kuralları doğru koymak lazım. Siz bunu bu Parlamentoda
beceremezseniz, hep birlikte bunu beceremezsek sonuçta bunun
faturasını -siz, efendim, iktidar olabilirsiniz bir süre daha ama-
millet ve toplum çok pahalı öder. Bu, etrafımızda çok
yaşandı, tarihte çok yaşandı. Bu bakımdan buna benzer
yeni bir olayın yaşanmaması için demokrasiyi bütün
kurumlarıyla ve kurallarıyla işletmeyi istiyoruz.
Hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- MHP Grubunun, 29/6/2016 tarihinde MHP Grup Başkan Vekili
Manisa Milletvekili Erkan Akçay tarafından, terör örgütleriyle mücadelede
yaşanan idari, istihbari ve güvenlik sorunlarının tespiti,
ihtiyaçlarının belirlenmesi, zafiyetlerin giderilmesi ve sorumluluğu
ve ihmali olanların tespit edilmesi amacıyla verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 29 Haziran 2016
Çarşamba günkü birleşimde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi grup
önerisi aleyhinde ilk söz Manisa Milletvekili Selçuk Özdağa aittir.
Buyurun Sayın Özdağ. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisi
üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Dünyada 5 büyük imparatorluk kuruldu, 3 tanesini
Türkler kurdular; Büyük Hun İmparatorluğu, Büyük Selçuklu ve büyük
Osmanlı İmparatorluğu ve imparatorlukların ömrü de üç yüz
sene ortalama. İstisnası Osmanlı İmparatorluğuydu,
altı yüz yirmi sene yaşadı. Daha sonra, her imparatorluk ve her
devlet gibi -devletlerin hayatı da insanların hayatına benziyor;
doğuyorlar, büyüyorlar, gelişiyorlar ve daha sonra da
yıkılıyorlardı- Osmanlı da yıkıldı.
Daha sonra biz küllerimizden bir Anka kuşu gibi Sakarya önlerinde 1920de
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarıyla beraber yeniden bir
Türkiye Cumhuriyeti devleti inşa ettik ve Türkiye Cumhuriyeti devleti
doksan üç yıldır ayakta duruyor. Bu cumhuriyet kurulduğundan
beri de dışarıdaki egemen güçlerin dikkatini çekiyor ve onlar
diyorlar ki bu coğrafyada yaşayanlar için: Bu coğrafyada
yaşayanlar hiçbir zaman büyük devlet olmasınlar çünkü bu coğrafyada
yaşayanlar geçmişte büyük imparatorluklar ve büyük devletler
kurdular, yeniden kurabilirler. Churchill şöyle söylüyordu cumhuriyet
kurulduktan sonra: Türkler seksen beş kilodur, bunlar doksan kiloya
çıkarsa seksen beşe indiririz, seksene inerse seksen beşe çıkartırız.
Bu Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Türkler asla onmamalı ve asla ayağa
kalkmamalı, sürünmeli. ifadesini kullanıyordu. Biz, buna
rağmen, Gazi Mustafa Kemalle beraber o günden bugüne kadar bütün parti
liderleriyle ve bütün iktidarlarla birlikte Türkiye Cumhuriyeti devletini
eğitimde, sağlıkta, kalkınmada, teknolojide ve bilgide, her
alanda zirveye taşıma noktasında büyük gayret sarf ettik ve sarf
etmeye de devam ediyoruz. Ama egemen güçler bizi hiçbir zaman yalnız
bırakmadılar.
Çok partili hayata geçtikten sonra
Önce Cumhuriyet
Halk Partisi, tek bir iktidar vardı Türkiyede -benim dedem de
İnönünün koruma muhafızıydı- bir Cumhuriyet Halk Partisi
vardı. Daha sonra çok partili hayata geçtik, neden geçtiğimizi hep
beraber biliyoruz. Rusyadan çekilmiştik, İnönü çekilmişti. Daha
sonra Batı dünyaya sığınmak istedik Batı dünyası
acaba bizi koruyabilir mi Rusyadan, komünist Rusyadan? diyerek ve onlar da
bize şunu söylemişlerdi: Çok partili hayata geçerseniz sizinle
iş birliği yapabiliriz. ve biz çok partili hayata geçtik, İnönü
döneminde başladı -1946- çok partili hayat.
İlk defa ayıplı bir seçim
yaşamıştık açık oy, gizli tasnifle beraber. 1950
yılında ise ilk defa gizli oy, açık tasnif yapıldı,
Demokrat Parti iktidara geldi. İlk çatışma ortamları da bu
zamanlarda doğmuştu; Cumhuriyet Halk Partisi ve Demokrat Parti
kavgası. Partiler araçtır, amaç milletimizin mutluluğu,
devletimizin ebet müddet yaşaması ve aynı zamanda devletimizin
ve insanların müreffeh bir şekilde, zengin bir şekilde
yaşamasıdır. Ama nedense genellikle -Cumhuriyet Halk Partililer
de, Demokrat Partililer de- dil kültüründen yani kültürümüzden
uzaklaştığımız için bir noktada partileri amaç hâline
getirdik, araç olmaktan çıkardık ve bunun
karşılığında da bir kutuplaşma meydana geldi.
Cumhuriyet Halk Partililer ve Demokrat Partililer aynı mezarlara
gömülmediler, ayrı mezarları oldu, ayrı kahveleri oldu,
birbirlerinden kız alıp kız vermediler, aynı Allaha
yönelen insanların ayrı camileri oluştu ve ilk defa kutuplaşmalar
başladı. Bu kutuplaşmaların sonunda bir darbe meydana
geldi, 1960 darbesi. Vesayetçiler, egemen güçlerin vesayetçi
uzantıları vardı. Önce bizi çatıştırmak,
kutuplaştırmak ve kamplaştırmak, ardından da Türkiye
Cumhuriyeti devletinde darbelerle tekrar yeniden bizi terbiye etmek istediler.
Bu darbelerin tamamı önce bizim demokrasimize, sonra bizim
zenginliğimize, özgürlüğümüze ket vurdu, set vurdu, her şeyden
önemlisi de kültürel savrulmaları meydana getirdi. Milletler kültürleriyle
yaşarlar, eğer kültürel savrulmaların içerisine girerseniz bu da
sizin milletleşme vasfınızı ortadan kaldırır.
Daha sonra 1960 darbesi.
1960da biliyorsunuz Menderes -bu kürsüden söylemiştim- artık
yaşadığı çilelerden dolayı Bir daha siyaset
yapmayacağım buradan çıkarsam. ifadesini
kullanmıştı. Ve darbeciler Anadolu çocuklarını
korkutmak, Anadolu çocuklarının bu Parlametoya gelmesini engellemek,
Anadolu çocuklarının millet iradesinin tecelligâhı olan
Parlamentoda neşet etmesine ket vurmak noktasında çok mahirdiler ve
bunu başardılar da bir noktada. Daha sonra 1960dan 1971e geldik.
Yine, darbeler, önce sol hareketler. 1968de meydana gelen Fransadaki komünist
faaliyetlerle beraber Türkiye'de bunun taklitleri meydana geldi. 1971 darbesi,
daha sonra 1980 darbesi. Türkiye'nin çok iyi yetişmiş
yaklaşık 2 milyona yakın insanı sağcısıyla
solcusuyla, devrimcisiyle, ülkücüsüyle birbirleriyle uğraştılar.
Gençler, adları üzerinde delikanlıydılar ve kanları deli
deli akıyordu. Gençler, onlar kavga ettiler, kavga ettirildiler,
aslında konuşmaları gerekiyordu, tartışmaları
gerekiyordu, anlaşmaları gerekiyordu ama maalesef egemen güçler bu
gençleri dövüştürdüler. Dünyada hiçbir zaman gençler iktidar
olmamıştır. Her zaman gençlerin omuzlarına basarak
başkaları iktidar olmuştur, bunlar da ya egemen güçler veyahut
da egemen güçlerin vesayetçileri olmuştur. 1980de darbe yaptılar.
Daha sonra yine bu darbelerin uzantıları meydana geldi. Özal direndi.
Daha sonra Demirel 6 defa
gitti, 7 defa direndi, geldi ve Demirel şöyle söylüyordu: İlk
Başbakan oldum, Giresuna gittim, bir miting yaptım. Mitingden
otobüsüme biniyordum, bir şahıs yanıma geldi, bana bir resim
gösterdi Anladın değil mi? dedi. Baktım resme Menderesin
idama giden resmi. Anladın değil mi? Anladım dedim, otobüsüme
bindim. Ve şöyle söylemişti Demirel: Kim Başbakan olursa
Başbakanlık makamına girdiği zaman her zaman Menderesin
idam edilmiş resmini gösterirler ona. Dikkat et, egemen güçler ve
vesayetçiler. Dikkat et, bizim dediklerimizi yap yoksa sana
Başbakanlık yaptırtmayız. Egemen güçler darbe
yaptılar. Daha sonra kirli ve şantajcı medya patronlarıyla,
daha sonra kirli ve şantajcı sermayedarlarla beraber siyaseti terbiye
etmek istediler. 1970li yıllardan itibaren ise terörle bizi terbiye etmek
istiyorlar. Önce sağ sol olayları, burada illegal örgütler neşet
etti. İşte bunların türevlerini biliyorsunuz, isimlerini
saymamıza gerek yok. Ardından, sağ sol kavgasından sonra
yine darbeler, egemen güçler, egemen güçlerin siyasi uzantıları,
buradaki medya patronları ve sermayedarlar, kirli ve şantajcı
sermayedarlar siyasetçileri daima terbiye etmek için gayret sarf ettiler. Bir
noktada başarılı oldular.
Bizler de on dört
yıldır iktidardayız Adalet ve Kalkınma Partisi olarak. Bize
de aynı şekilde Sarıkız, Ayışığı,
Balyoz, Ergenekon gibi girişimlerle bizi de terbiye etmek istediler, burada
başarılı olmadılar. Daha sonra bu şahıslar
yargılandılar, beraat ettiler ama beraat etmiş olmaları o
dönem içerisindeki konuşmaların yok olması manasına
gelmiyor, onlar yapıldı ve konuşuldu.
Türkiyede nedense iktidarlar
daima bir kişi olmuyordu. Kim erken kalkarsa, mikrofonu kim eline
alırsa o başbakan oluyordu. Zaman zaman YÖK başkanı zaman
zaman Yargıtay başkanı zaman zaman Anayasa Mahkemesi
başkanı zaman zaman bir rektör zaman zaman bir medya patronu zaman
zaman bir sermayedar genellikle kendisini başbakan yerine koyuyordu ve
bizlere de diyorlardı ki: Bizim iktidarımızla ancak ve ancak
siz bizim iktidarımızı paylaşabilirsiniz. Oysaki iktidar
paylaşılmazdı, iktidar sadece ve sadece milletle paylaşılırdı.
Bunun için direndik, bunlara karşı, vesayetçilere karşı
ciddi şekilde meydan okuduk, yasaklara karşı çok ciddi
şekilde başarılı olduk. Türkiyede artık Türkiye
Komünist Partisi de var, Türkiyede herkes her fikri söyleyebiliyor,
İslami faaliyetler içerisinde bulunuyor, herhangi bir tasavvuf faaliyeti içerisinde
bulunabiliyor, yasaklar konusunda da oldukça başarılı olduk ve
bu noktada da yoksulluk konusunda başarılı olduk.
Şimdi, Milliyetçi
Hareket Partisi, bu noktada bize Terörle ilgili siz şunları
şunları yaptınız. diyerek bir Meclis araştırma
önergesi veriyor ve ben diyorum ki: Türkiyede 1980li yıllardan sonra
1984te PKK terör örgütü meydana geldi. Bu da egemen güçlerin çok ciddi
şekilde dizayn ettikleri bir olguydu ve siyasal Kürtçülüğün,
ırkçılığın neşet etmesi için gayret sarf ettiler.
Türkiyeyi geçmişte sağ solla bölemeyenler, darbelerle bölemeyenler,
Türkiyeyi ciddi şekilde vesayet altına alamayanlar, Acaba PKKyla
vesayet altına alabilir, kalkınmasını önleyebilir miyiz?
diyerek gayret sarf ettiler ve otuz dört yıldır da Türkiyede 50 bin
kişi öldü, 1 trilyon dolarımız gitti ve bu insanlarla ilgili de
terörle ilgili bir çalışma yapalım, bir gayret sarf edelim
istedik. Bu terörle ilgili faaliyetleri...
Öncelikle şunu söyleyeyim: Kürtçülük
faaliyetlerinden önce Güneydoğu Anadoluda Kürtler yaşıyordu. Bu
Kürtlerle ilgili olarak Yavuz Sultan Selim döneminde Şah İsmaille
kavga başladığı zaman Şah İsmaile
karşı İdrisi Bitlisîyle beraber, Osmanlıyla Yavuzla
birlikte oldular belki de ilk çözüm sürecinin başladığı
noktaydı. Ardından Hamidiye Alaylarına Abdulhamit devreye
girdi. Aynı şekilde, Acaba, Kürtler Müslümandır, Kürtler
Osmanlının bir parçasıdır, beraberce, birlikte egemen
güçlere, vesayetçilere meydan okuyabilir miyiz, İngiliz İmparatorluğuna
meydan okuyabilir miyiz, Almanya, Avusturya, Macaristan
İmparatorluğuna meydan okuyabilir miyiz? diye gayret sarf etti
Abdülhamid. Ardından, Mustafa Kemal Atatürk dönemi geldi biliyorsunuz. Bu
dönemde de çeşitli isyanlar meydana geldi; Dersim olayları gibi,
Şeyh Sait olayları gibi, Ağrı, Koçgiri olayları gibi.
Burada da Mustafa Kemal devreye girdi, çok ciddi çözüm süreci için devreye
girdi, aracılar kullandı, özellikle Ağrı olaylarında,
1926-1930 yılları arasında ve buraya gönderdi. Dağlardan
inin, silahlarınızı bırakın. Cezaevindekilerini
bırakayım. Sürgüne gönderilenler tekrar gelsinler ve Türkiyede
birlikte yaşayalım. ifadelerini kullandı. Dinlemediler, daha
sonra devlet gereğini yaptı. Aynısı Dersimde oldu.
1938den sonraki tartışılabilir. Bu arada kantarın topuzu
fazla kaçmış ve burada kurunun yanında yaş da
yanmış olabilir. Ardından, 1980li yıllarda bu olaylar
başladıktan sonra Menderes döneminde de gayretler sarf edildi.
Olaylar olmadı Mendereste. Menderes aşiret liderleriyle çok iyi
geçindi. 1960 darbesiyle beraber de kırılma noktası meydana
geldi. O bölgedeki Kürt aşiret reisleri Sivasta toplandılar ve
burada çok ciddi şekilde bir ayrımcılık, çok ciddi
şekilde bir sürgün başladı. Belki de Türkiye Cumhuriyeti
devletindeki -ilk defa, Atatürk dönemindeki o isyanlar haricinde- en önemli
kırılma noktalarından bir tanesi burasıydı, bu
sürgündü, aşiret reislerinin toplanmasıydı. Ardından Özal
dönemi geldi, olaylar başlamıştı. Özal döneminde de
aynı şekilde bu olayları dindirmek ve ortadan kaldırmak
için Özalla gizli gizli görüşmeler meydana getirdi, Özalla gizli gizli
görüşmeler yaptı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Selçuk Bey,
önerge hakkında ne diyorsun?
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) Daha sonra,
Özalın ömrü vefa etmedi. Bu olaylar devam etti.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Tarih dersi
veriyorsun ya, böyle bir şey olur mu?
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, şimdi, bu çözüm süreciyle ilgili çok önemli bir şey
söyleyeceğim.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Bugünü anlat,
bugünü.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Aynı
şekilde, Milliyetçi Hareket Partisi, DSP ve de Anavatan Partisi
iktidarında da Türkiyede bir çözüm süreci yapılmak istendi.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) - Hâlâ
tarihtesin ya! Böyle bir şey olur mu?
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Abdullah
Öcalanın idamı buraya getirilmedi. Neden getirilmedi? İyi
niyetle getirilmedi.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Başkan,
uyarmıyorsunuz da hiç.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) - Hatibi
uyarmıyor.
BAŞKAN Tamam arkadaşlar, bitiyor.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Çünkü eğer
asmazsak, buraya getirmezsek terörü önleyebiliriz diye düşündüler ve bu da
bir doğruydu. Ardından, Recep Tayyip Erdoğan döneminde
yapıldı bu tür şeyler.
BAŞKAN Sayın Özdağ, teşekkür
ediyoruz.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) AKPyi anlat
Selçuk Bey.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Şunu
söyleyeceğim: Bu tür olayları kınıyorum. Türkiyede bu
olayları egemen güçler başlatırlar.
BAŞKAN Sayın Özdağ
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) - Selçuk Bey,
tarih istemiyoruz.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Türkiyede
IŞİD, DAEŞ, PKK, TİKKO, DEV-YOL, DEV-SOL gibi örgütler
olabilir. Bu örgütlere karşı birlikte mücadele edeceğiz.
BAŞKAN Sayın Özdağ, süreniz
dolmuştur. Çok teşekkür ediyoruz, çok sağ olun.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) - Selçuk Bey,
senin tarihini dinlemek istemiyoruz. Selçuk Bey, önergeyi anlat, önergeyi.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Fransada da oluyor,
Belçikada oluyor, İspanyada oluyor, İngilterede oluyor ve bu olaylara
karşı parlamentoları birlikte hareket ediyorlar.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) - Selçuk Bey,
önergeyi anlat, önergeyi! AKPnin PKKyla işbirliğini anlat.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Orada terörü öven,
terörü kutsayan hiç milletvekili yok; terörü öven parlamenterleri yok.
Olmayacak bizim ülkemizde
İnşallah, egemen güçlere karşı
birlikte meydan okuyacağız ve birlik ve beraberliğimizi
sağlayacağız. Daha sonra da Allah nasip ederse Türkiyeyi daha
zengin, daha özgür yapacağız.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Seni dinlemek
zorunda değil insanlar. Sürene uy.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) Teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından sıra kapaklarına
vurmalar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Özdağ. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
Lütfen
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) Konuşmacı
konuşması esnasında önergemizle hiç alakası olmayan
konuları da dile getirerek 57nci Hükûmet döneminde
BAŞKAN Sayın Akçay, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
İki dakika süre veriyorum. Lütfen, yeni bir
sataşmaya meydan vermeyelim.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
3.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay'ın, Manisa Milletvekili
Selçuk Özdağın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yani, on dakikalık konuşmada, ta
Osmanlıdan, Selçukludan bugüne kadar geldi Selçuk Bey, sağ olsun
ama bir türlü bu önergemizin konusuna gelemedi. Konuşmasıyla
önergemiz arasında bir rabıta kurmak mümkün değil.
Bir kere, 57nci Hükûmet döneminde çözüm süreci
başlatılmak istendi, kim başlatmak istemiş, onu bilemeyiz.
Milliyetçi Hareket Partisinin kendi programı, seçim beyannamesinde ifade
ettiği görüşler ve politikaları açık ve nettir. Terörle,
teröristle müzakere olmaz, buna da çözüm süreci mantığı
içerisinde devam edemezsiniz, terörle mücadele olur, terörizmle mücadele olur.
Defaatle tekrarlamaya da gerek yok.
Bundan birkaç ay evvel de Hükûmetin bu konuda
kapsamlı bir terörle mücadele politikası, konsepti, vizyonu
olmadığından bahisle, burada önerileri de tekrarladık, bu
kürsüde de tekrarladık, diğer yerlerde de.
Ülkücülerin mücadelesi vatan ve millet mücadelesi
olmuştur, onu birtakım spekülasyonların konusu edemezsiniz.
Kendisinin kafası bu konuda karışık olmuş olabilir;
geçmişte ülkücü hareketin içinde bulunmuş bir arkadaşımız
olarak biliyoruz ama bu değerlendirmesine de katılmak mümkün
değildir.
Efendim Eline mikrofon alan başbakan
oluyordu. diyor. Olabilir yani o konuda bir eleştiri getirilebilir ama
şimdi tek mikrofon var. O tek mikrofon isterse başbakan oluyor,
isterse YÖK Başkanı oluyor, yargı başkanı da oluyor,
Yargıtay Başkanı da, Danıştay Başkanı da
oluyor, emniyet müdürü oluyor, belediye başkanı oluyor; oluyor da
oluyor, Sadece ben varım. oluyor. Hangisini kabul etmek mümkün? En
tehlikelisi bu ikinci saydığımdır değerli
arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) Ve ayrıca, bu Selçuklu
eserleri daha çok Diyarbakırda, Mardinde yani bu eserleri veya tarihî
serencamı iyi görmek lazım. Tabii, bunu on dakikada özetlemek de
mümkün değildir, yanlış anlamalara meydan vermemek gerekir.
Hepinize saygılar sunuyorum ama şu
önergemize gelelim. Yani önergemizde ne diyoruz? Terör örgütleriyle mücadelede
yaşanan idari, istihbari ve güvenlik sorunlarının tespiti. Sorun
yok mu?
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Akçay.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkan.
İhtiyaçların belirlenmesi. İhtiyaçlar
yok mu? Zafiyetlerin giderilmesi. Zafiyet yok mu? Zafiyet var.
Teşekkürler, saygılar. (MHP
sıralarından alkışlar)
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özdağ
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Efendim, geçmişime
atıfta bulunarak bir ithamda bulundu, düzeltmek istiyorum.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Ne dedi?
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) İthamda
bulunmadı, hayır.
BAŞKAN Kafa
karışıklığından bahsetti.
Buyurun efendim.
4.- Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ'ın, Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) 1975-1980
yılları arasında Ülkü Ocaklarında çalıştım,
Ülkü Ocakları yönetiminde bulundum. 1980 darbesiyle beraber de Milliyetçi
Hareket Partisi ve Ülkücü Kuruluşlar davasında idamla
yargılanarak yedi yıl cezaevinde kaldım ve 12 Eylül öncesi
sağ ve sol kavga etmemeliydi diye hâlâ düşünüyorum. Türkiye'nin
sağcıları da, solcuları da bu ülkenin çocuklarıydılar.
Belki solla ilgili şunu değerlendirebiliriz: Sol, Türkiye'nin solu
olmalıydı.
(x) derken
(x) dememeliydi, onlara da aynı ifadeyi
kullanmalıydı. Onlar da yerli ve millî olmalıydılar.
Olanları vardı, onlara saygı duyarım ama keşke
dövüşmeseydik, keşke ölmeseydik, keşke cezaevlerine girmeseydik
ve özellikle şuna da vurgu yapmak isterim ki: Yeniden bizi
dövüştürmek isteyenler var, dövüşmeyelim, konuşalım.
Konuşanlar kazanır, tartışanlar kazanır,
konuşanlar ve tartışanlar anlaşırlar. O nedenle, benim
mazimle ilgili en ufak bir tereddüdüm yok. Geçmişte de Büyük Birlik
Partisinde Genel Başkan Yardımcılığı yaptım.
Muhsin Yazıcıoğlu döneminde nasıl dik durduysam burada da
aynı şekilde düşüncelerini söyleyen bir milletvekili
arkadaşınızım. Doğruları söylüyorum. Tek adam
yoktur Türkiyede. Demokrasilerde tek adam olmaz. Özellikle,
Cumhurbaşkanlığı noktasında tek adam
ithamınızı kabul etmem mümkün değil. Cumhuriyet Halk
Partisi var, Milliyetçi hareket partisi var, Türkiyede sivil toplum
kuruluşları ver. Tek adamlık kötüdür, hiç kimse de kötülüğe
özenmez. Özellikle buna vurgu yapmak istiyorum. Türkiyede Emniyet de görevini
yapıyor, askeriye de görevini yapıyor, MİT de görevini
yapıyor ama bunu istismar etmek isteyen egemen güçler var ve içerideki
uzantıları var. Bunlara karşı da gelin bir ve beraber
olalım.
Saygılar sunuyorum, teşekkür ederim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) AKP
Grubu adına konuşan sayın hatip, demin,
sıralarımızı da göstererek Dünya parlamentolarında
terörü destekleyen, öven milletvekilleri yoktur ama bu Parlamentoda
vardır. demek suretiyle bize sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN Böyle bir şey söyledi mi,
bilmiyorum ben.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Tabii
tabii, söyledi söyledi, sıralarımıza dönerek de söyledi.
Eğer, kastettiği HDP değilse
MEHMET MUŞ (İstanbul) Siyasi
Kürtçülüğü eleştirdi Sayın Başkan.
BAŞKAN Bir saniye
Ben onun için tutanaklara bakayım. Öyle
sıralarınızı göstererek
Çünkü, ne şahsınıza
ne grubunuza yönelik
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Yok,
tutanaklara bakmayın. Yani Bizim Parlamentomuzda terörü öven, destekleyen
milletvekilleri ve Parlamento grubu var. dedi.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Niye üstünüze alınıyorsunuz?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Eğer kastettiği HDP ise bu sataşmadır, değilse
BAŞKAN Böyle bir kastınız oldu mu
Sayın Özdağ?
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Şöyle söyledim
efendim: Başka ülkelerin parlamentolarında eğer o ülkede bir
terör olmuşsa asla hiçbir milletvekili terörü
kutsamamıştır, orada bir ve beraber olmuşlardır. Bizim
ülkemizde, Türkiyede maalesef terörü kutsayanlar vardır.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Kimdir o
kutsayanlar?
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Şu terör
bendendir, bu terör şundandır. PKKyı kutsayanlar vardır,
KCKyı, TAKı kutsayanlar vardır. Türkiyede TAKı
kutsayanlar vardır, adam öldürenler vardır, Türkiyede masum
çocukları öldürenler vardır.
BAŞKAN Siz üzerinize alınıyor
musunuz?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sıralarımıza dönerek
BAŞKAN - Buyurun o zaman.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Ne demek
alınıyorsanız?
BAŞKAN Nasıl sıranıza dönerek
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Evet,
söylüyor zaten.
BAŞKAN - Eğer, üzerine
alınıyorsanız, buyurun.
İki dakika
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, böyle bir usul yok. Adam, teröriste destek verenleri
eleştiriyor.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Ne alakası var?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ne
alakası var?
BAŞKAN Hayır, sataşma nasıl
olur?
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Niye üzerine alınma olarak değerlendiriyorsunuz?
BAŞKAN - Üzerine alınırsa
sataşma olur, üzerinize alınmıyorsanız sataşma olmaz,
üzerinize alındığınıza göre sataşma var.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Gayet açık
söylüyor. Bir Meclis Başkan Vekili böyle konuşamaz.
BAŞKAN - Buyurun.
5.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken'in, Manisa
Milletvekili Selçuk Özdağın MHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, sizi tarafsız yönetime davet ediyorum. Size
açık şekilde gerekçemizi ortaya koydum, sayın milletvekili de onu
yalanlayacak bir şey söylemedi. Sıralarımıza dönerek terörü
destekleyen ve öven milletvekillerinden bahsetti.
Bakın, ben size
şunu söyleyeyim sayın vekil, dünkü patlamadan sonra yabancı
basını takip ediyor musunuz, çıkan haberlerin içeriğini
okuyor musunuz? Ankaranın gönderdiği silahlar İstanbula geri
dönmeye başladı. diyorlar. IŞİD militanları Atatürk
Havalimanını çok iyi biliyorlardı, o nedenle böyle vahşi
saldırı gerçekleştirdi. diyorlar.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Hadi oradan, ne
alakası var?
İDRİS BALUKEN (Devamla) Çünkü
dünyanın dört bir yanından Suriyeye, Rakkaya geçiş için en
fazla kullandıkları havalimanını ellerinin içiyle
koymuş gibi gidip patlattığını yazıyorlar, bunu
biliyorsunuz değil mi? Bu haberleri okuduğunuzda herhâlde terörü destekleyen,
terörü övenin kimin olduğu hakkında aklınızda bir fikir,
intiba oluşuyor sanırım.
Bakın, bu Parlamentoda Kürt meselesi başta
olmak üzere Türkiyenin temel meselelerine alternatif çözüm önerileri sunan tek
parti HDPdir. Kırk yıldır üç partinin savunmuş olduğu
yöntemlerle gidiliyor ve oluk oluk kan akıyor, sadece iki yıl HDPnin
önerdiği masa yöntemi denendi, o masa yöntemi denendiği süre
içerisinde kan akmıyordu, çatışmalı süreçlerden dolayı
cenazeler kalkmıyordu. Siz bütün bunlarla ilgi kendi grubunuzun
düşmüş olduğu yanlışı göreceğinize gelip
burada bir toplumsal linci bir daha HDP üzerinde yoğunlaştırmak
istiyorsunuz. Paniktesiniz, korkudasınız
MEHMET MUŞ (İstanbul) Hiç de öyle
değil.
İDRİS BALUKEN (Devamla) -
çünkü
yapmış olduğunuz ittifaklar bu ülkenin önüne maalesef acı
faturalar olarak geri dönmeye başladı. Bu yol yol değildir,
buradan rasyonel bir akılla çıkmayı size tavsiye ediyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Sayın
Başkanım, ben hiç HDP demedim.
BAŞKAN Sayın Özdağ, bunu, bu
tartışmayı kapatalım lütfen istirham ediyorum.
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Sayın
Başkanım, HDP demedim, lütfen kayıtlara geçsin.
Çözüm süreci döneminde 61 askerimiz, polisimiz
öldürüldü ve hanımının yanında asker öldürüldü.
Hanımının ve çocuğunun yanında polis öldürüldü, bunu
öldüren PKKydı. Eğer HDP milletvekilleri PKKnın bu ölümlerine
atıfta bulunarak İyi yaptılar. diyorlarsa ben onlara hiçbir
şey söylemeyeceğim. 61 kişi öldüğü dönemde bine yakın
bombalı eylem yapıldı, insanlar kaçırıldılar ve
insanlar orada tehcir edildiler, Gidin buradan. dediler.
BAŞKAN Tamam, Sayın Özdağ
tutanaklara geçmiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisi
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, tutanaklara geçmesi açısından da şunu
ifade edeyim: Hiçbir zaman hiçbir askerin, hiçbir polisin ölümüyle ilgili
HDPnin memnuniyet duyan tek bir açıklaması yoktur, olamaz da.
Eğer mevcut durumu kıyaslamak istiyorsa sayın milletvekili iki
buçuk yıllık süre içerisindeki çatışmasız süreçten
kaynaklanan can kayıplarıyla son altı ay, dokuz ay içerisindeki
can kayıplarını çıksın kürsüden okusun.
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) 39 askerimizi öldürenin
cenazesine katılan milletvekilleri vardı.
BAŞKAN Tutanaklara geçmiştir.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Veriler
ortada, bilgiler ortada, aklın mantığın gerektirdiği
şeyler ortada. Bu grubun da yaptığı en büyük
yanlış, o aklı, mantığı bir kenara
bırakarak, bu otuz yıldır denenen ezberlere saplanmış
olmasıdır.
BAŞKAN Sayın Baluken, tutanaklara
geçmiştir.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Gördüklerimiz var, gördüklerimiz. Tabutları kim taşıdı?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sadece bir hassasiyetimizi belirtmek gereği
duydum. 63e göre usul tartışması açmayacağım ancak
63lük bir hâl var ortada.
Sayın Özdağın konuşması
esnasında kendisine ayrılan süre bittikten sonra -çok doğal
bizce tabii de- bir süre aşımı oldu yaklaşık iki
dakika kadar. Aynı durum, dün Sayın Tanal konuşurken de
yaşandı. Siz, Sayın Tanalı, birinci dakikadan sonra bir
uyarı yaptınız, müteakiben idare amirlerle tehdit ettiniz ya da
o da bir işiniz, ona da bir şey demem ama biz o makamda oturan hangi
partiye ait, hangi menşeden olursa olsun oturumu yöneten her Sayın
Başkanın bu Genel Kuruldaki herkesi bir ve eşit görmesini diler
ve arzularız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Altay, hassasiyetlerinize katılıyorum.
Sayın Tanala, Sayın Özdağa da
defalarca çağrıda, ikazda bulundum; bu, tutanaklarda da
yazılıdır.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Özdağa ne
zaman ikazda bulundunuz?
BAŞKAN Bizim için aslolan, her ikisinde de
süresi dolduktan itibaren
Mikrofon zaten otomatik olarak kesiliyor. Mikrofon
kesikken uzun süre kalması hiçbirimizin de işine yaramaz, orada kalan
kürsüdeki hatibin de işine yaramaz. Şık bir görüntü de
değil.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- MHP Grubunun, 29/6/2016 tarihinde MHP Grup Başkan Vekili
Manisa Milletvekili Erkan Akçay tarafından, terör örgütleriyle mücadelede
yaşanan idari, istihbari ve güvenlik sorunlarının tespiti,
ihtiyaçlarının belirlenmesi, zafiyetlerin giderilmesi ve
sorumluluğu ve ihmali olanların tespit edilmesi amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
29 Haziran 2016 Çarşamba günkü birleşimde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
önerisi lehinde ikinci söz, Bursa Milletvekili Erkan Aydına aittir.
Buyurun Sayın Aydın. (CHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AYDIN (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; MHPnin grup önerisi hakkında söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, Atatürk Havalimanında dün
akşam gerçekleşen, 41 vatandaşın, bir kısmı
yabancı uyruklu misafirlerimizin hayatını kaybettiği,
şu an için 240a yakın da yaralının olduğu bu hain
terör saldırısını lanetle kınıyorum. Umarım
ülkemiz bundan sonra bu tür saldırılarla karşılaşmaz
diyorum, yaralılara da acil şifalar diliyorum.
Evet, gene acı günler yaşıyoruz, gene
teröre çok sayıda kayıplar verdik. Geçen yıldan bu yana, 7
Hazirandan bu yana toplam 15 canlı bomba saldırısı,
neredeyse 300ye yakın can kaybı, 2 bine yakın yaralı ve
terörle mücadelede verdiğimiz yüzlerce şehit, 800e yakın
şehit. Her seferinde aynı şey oluyor, Kimdi bu insanlar? diye
soruyoruz, Bunlardan tanıdıklarımız var mıydı,
içlerinde eş dost, akraba var mıydı? diye üzüldüğümüz,
içimizin kan ağladığı süreçler yaşıyoruz.
Aslında biliyoruz kim olduklarını, içimizden birileri, bizim
yurttaşlarımız. Her seferinde bir türlü yapılamayan
soruşturmalardan, her seferinde Güvenlik zafiyeti yok. diyenlerden, her
seferinde bir iş yapılıyormuş gibi gösterilip sadece yayın
yasağı koyulup yapanlardan
Üstlenilmeyen sorumlulukların
bedelini ödeyen masum, sade, günahsız yurttaşlarımız.
Herhangi bir ülkede bırakın bu kadar
insanı, 1.500e yakın yaralı kuş olsa, 300e yakın bir
canlı hayatını kaybetse emin olun o çevre bakanı istifa
etmek zorunda kalır ama bizim ülkemizde bırakın istifayı,
sadece kınayarak, tweetler üzerinden olayı kınayarak
sorumlular olayı geçiştirme telaşında. Herhangi bir ülkede
teröristler elini kolunu sallayarak gezse, o ülkenin istihbaratının
başındakiler yetkili koltuğunda oturabilir mi, hiçbir şey olmamış
gibi hayatlarına devam edebilir mi? Ama bizde maalesef bu iş bir
alışkanlığa dönüştü, sorumlular sadece kınayarak
ve de Güvenlik zafiyeti yok. diyerek o işi öteleme
alışkanlığına girdiler. Suruçtan bu yana işi
öteleyerek geldiğimiz noktada yarın nerede bir bombalı eylem
olacağını bilemeden yaşıyoruz.
Biz ne dedik? Hemen hemen geçen sene bu
zamanlardaydı, Şu Suruç katliamını hep birlikte bu Büyük
Millet Meclisi çatısı altında araştıralım.
dedik, Bir araştırma komisyonu kuralım. dedik, Nereden
geliyor bu terör, kimler destek oluyor, finansmanı ne, burada, milletin
çatısının altında araştıralım. dedik ancak
iktidar partisinin oylarıyla bu iş reddedildi ve sadece gene
kınama yapıldı. Peki ne oldu? 7 Haziran seçimlerinden sonra
Millet kaosu seçti. dediler, 1 Kasım seçimlerinden sonra da Millet
istikrarı seçti. dediler. Bakalım istikrar tablosuna: 20 Temmuz
Suruç patlaması, 10 Ekim Ankara Gar patlaması, 12 Ocak Sultanahmet
patlaması, 17 Şubat Ankara Merasim Sokak patlaması, 13 Mart
Ankara Kızılay patlaması, 19 Mart İstanbul Taksim
patlaması, 27 Nisan Bursa patlaması, 1 Mayıs Gaziantep
patlaması, 7 Haziran Vezneciler ve en son 28 Haziranda Atatürk
Havalimanı. Gerçekten istikrarlı bir şekilde ortalama her ay bir
canlı bomba vakası ve bunun sonucunda da hayatını kaybeden
binlerce vatandaş.
En son sorumlulara baktığınızda
sorumlular diyor ki, biraz önceki hatip de söyledi: Egemen güçler,
dış güçler, bu iş içinde oyun oynayanlar. Mutlaka
parmağı vardır ama iktidarda olanların sorumluluğu
işi başkalarına havale etmek değil bunu çözmektir. (CHP
sıralarından alkışlar) Varsa bunların bu konuyla
ilgili istihbaratı, bilgisi o zaman çıkıp da işte Biz
Rusyadan özür diledik, ilişkilerimiz iyi gidecekti, hemen devreye girdiler,
bomba patlattılar. Bu mudur iktidarın mesuliyeti? Siz bunu önlemekle
mesulsünüz. Varsa böyle bir bilginiz engelleyeceksiniz. Bunu da
yapamıyorsanız bütün demokratik ülkelerde olduğu gibi o
koltukların sorumluları hesap verecek ve istifa mekanizması devreye
girecek. (CHP sıralarından alkışlar)
Baktığımızda son bir yılda verdiğimiz şehit
sayısı Kıbrıs çıkartmasından daha fazla. Bütün
egemenliğimizi kazandığımız, Kıbrıstaki çıkarlarımızı
koruduğumuz çıkartmadan çok daha fazla sayıda şehidi burada
vermişiz.
Burada birçok defalar söyledik, sesimizi
duymadınız. Şimdi bunları söylememize rağmen herkes
soruyor: Bu insanlar neden öldü? Neden ölmeye devam ediyor? Bu, Orta Doğu
bataklığına Türkiyeyi kim soktu? Yurt dışındaki
basında uyarıların yapıldığı, ülkeye
giderken konsolosluklarda Kalabalık yerlere gitmeyin, belli
alışveriş merkezlerine gitmeyin. diye uyarıların
yapıldığı ve bunun sonucunda sadece ölümlerle değil,
ekonomik anlamda da ödenen bedeller var. Aslında bu
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Başkanlık olmadığı için bunlar oldu.
Başkanlık olsa
ERKAN AYDIN (Devamla) Aslında hepimiz bunun
sorumlusunu çok iyi biliyoruz, yani başkanlık sevdası için
kimin, neler yaptığını hepimiz biliyoruz. Bu ülkenin
Başbakanı çıkıp Ülkenin tek sorunu başkanlık
sistemi. diyorsa, o zaman dün akşamki sorunun ne olduğunu da
çıkıp izah etmesi gerekir. Burada iki gündür sabahlara kadar
çalışıyoruz. Neyi çıkarmaya çalışıyoruz?
Danıştay Kanunu, Yargıtay Kanunu. Eminim vatandaş da
sokakta bizden şunu bekliyor: Hadi çıkarın şu
Danıştay Kanununu da biz de rahat bir nefes alalım. Çok
bunalmıştık. Ekmeğimiz yoktu, işimiz rast gitmiyordu.
Yarın sabah biz sabahlayacağız 6ya kadar, Danıştay
Kanunu çıkacak, herkes bizi telefonla arayacak, Çok şükür, rahatladık.
mı diyecek? Bu mu şu anda ülkenin sorunu yoksa ülkenin gerçek
gündemi, orada patlayan bombalar, Antalyada, İstanbulda, Bursada
esnafın, iş adamının, sanayicinin
yaşadığı sıkıntılar mı? Lütfen,
sizleri, iktidar partisi milletvekilleri ve heyetini bu milletin gerçek
gündemine dönmeye davet ediyorum. Bu sistem nereye kadar sürdürülebilir? Sizler
de gayet iyi biliyorsunuz ki, suni gündemle, tek 1 kişinin isteğiyle,
78 milyonu hızla uçuruma doğru sürüklüyorsunuz ve bunun bedelini
maalesef tek 1 kişi değil, 78 milyon ödemek zorunda kalacak
korkarım. Tek adam iktidarı sürdüğü sürece hiçbirimize istikrar,
huzur ve rahat gelmeyecek. Bu da çok açık.
Devlet kadroları Anayasa dışına
kaymış durumda. Bu suçun bedelini ödemekten delicesine korkan
insanlarla dolu bir ülkede huzur ve istikrar bekliyoruz. Düşmanlık,
şiddet, adaletsizlik, yolsuzluk, ölüm bu iktidar önleyemediği sürece
devam edecek ve bedelini hep birlikte ödeyeceğiz.
Dün Teröre karşı tüm bir Meclis olarak
birlikte karşı duralım. dedik ve burada birlikte terörü
lanetleyen açıklamalar yaptık. Ama bunlar birkaç gün sonra
geçerliliğini yitiriyor ve hepimiz normal hayata devam ediyoruz ve birkaç
gün sonra nerede patlayacağını bilmeden de hep birlikte
yaşamımıza devam etmeye çalışıyoruz. Eğer
bizim geçen sene verdiğimiz araştırma önergesi kurulsaydı,
bu terör kaynakları Adıyamandan mı, Gaziantepten mi, Kilisten
mi, Hataydan mı, Suriyeden mi nereden geldiğini
araştırabilmiş olsaydık, bugün terör örgütü bu eylemleri
yapabilir duruma gelmezdi. Şehirlerimiz silah deposu hâline gelirken
valilere talimat verip dokunmayın diyenlerin bunların bedellerini
ödemeden, bugün gündemi başkanlık sistemine getirmelerini de gene
yüce milletimizin huzurlarına ve takdirlerine tekrar sunuyorum.
Dış politikayı kendi kişisel
politikaları ve iktidarı için kullanmaya başladılar, iç
politika malzemesi yaptılar ancak bunu yaparken bir baktılar ki
sıfır sorun derken, sıfır komşuya dönüşmüş
bir dış politikayla karşı karşıya geldiler. Bugün
az da olsa bundan geri dönüş yapıp milletin menfaatleri
çıkarında bir şeyler yapmaya çalışmayı da olumlu buluyoruz.
Umarım bu tavırları da devam eder.
Aslında dış politikanın kendine
özgü ayrı bir dili vardır. Dış politikada konuşan
insanların, boğazın dokuz düğümünün olduğunu bilerek,
satranç oynar gibi hareket ederek üç adım sonrasını, beş
hamle sonrasını ne olacak diye düşünerek hareket etmek
zorundadırlar diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Eğer bunu yapmazsak bugün yaşadığımız kaos,
kontrollü kaos diye başlayan ama bugün kontrolsüz hâle gelen ve daha kaç
yurttaşımızın, günahsız çoluğun çocuğun
hayatını kaybedeceğini bilemediğimiz bir sürece doğru
hızla gidiyoruz.
Diyorum ki: Ülkenin gerçek gündemine lütfen geri
dönün. Bu ülkenin gündemi başkanlık falan değildir. Böyle
sabahlara kadar çalıştırılarak Danıştay,
Yargıtay kanunu falan hiç değildir. Milletin gerçek gündemini görün
diyorum ve derhâl hep birlikte yüce Meclis olarak buraya yönelelim diyorum.
Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Aydın.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin aleyhinde
ikinci ve son söz Aksaray Milletvekili Cengiz Aydoğduya aittir.
Buyurun Sayın Aydoğdu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
CENGİZ AYDOĞDU
(Aksaray) Sayın Başkan, kıymetli milletvekili
arkadaşlarım; çok zor bir günde zor bir konuyu görüşüyoruz.
İçimiz yanıyor. 40 küsur vatandaşımızı kaybettik.
Şehitlerimiz var aynı gün. Kayıplarımız için Allahtan
rahmet diliyorum, yaralılarımıza şifa diliyorum.
Milletimizin sabrının, metanetinin, basiretinin tezyidini
Cenab-ı Hakktan niyaz ediyorum.
Kıymetli arkadaşlar,
demokrasi güçlülerin rejimidir, güçsüzler için ancak bir lüks olabilir. Bu
açıdan içinde bulunduğumuz süreçte, Türkiyenin neredeyse, 20nci
yüzyılın son çeyreği ve 21inci yüzyılın ilk
çeyreğinde yaşadığı terör belasını
Türkiyenin güçlenmesi, Türkiye demokrasisinin kurulması, inşası
sürecine mütemmim cüzi gibi bakabiliriz. Neden mütemmim cüzi gibi diyorum?
Türkiye ne anlama geliyor konusu bizim şu anda üzerinde
düşündüğümüz meselenin özüdür.
Biz 10uncu yüzyılda buraya geldik, 1071den
beri yüzümüz Batıya dönük ve hâlâ da öyle. Batıya doğru
asırlarca süren bir koşu devam ediyor. Ancak, ilginç bir şey,
bizim bu topraklarda bütün insanlığa mesaj ileten bir medeniyet
kurduğumuz yıllarda bugün dünyayı zapturapt altında tutan
Batı kapitalizmi de inşa ediliyordu. Yani, Osmanlı
dediğimiz cihan harikası şey aynı zamanda kapitalizmle
yaşıttır ve kapitalizmin karşıtıdır.
Kapitalizme dünyada meydan okuyan, hakikaten meydan okuyan yegâne güç
Osmanlı Devletidir. 13üncü yüzyılda kapitalizm oluşmaya
başlıyor. Dünyada görünür olmaya başlaması 16-17nci
yüzyıllardır. Kapitalizmin güç kazanması 18inci
yüzyılın başıdır. Bizim Avrupadan tökezleyip dönmemiz
de işte, Kaynarcayı alırsak 1774tür. O günden bugüne Türk
milletinin kapitalizmle mücadelesi devam ediyor arkadaşlar ve bugün
Türkiyede yaşayan halk kaçınılmaz olarak bu mücadelenin bir
bakiyesi. Türkiyede yaşayan halk kaçınılmaz olarak
Osmanlının
KAMİL AYDIN (Erzurum) AVMleri niye
yapıyorsunuz o zaman?
ATİLA SERTEL (İzmir) Esnafı
bitirdiniz. Her yer AVM doldu.
CENGİZ AYDOĞDU (Devamla) Osmanlıdan
elimize kalan şeye Türkiye dedik.
ATİLA SERTEL (İzmir) Her yer AVM, her
yer.
CENGİZ AYDOĞDU (Devamla) Kapitalizmi
yendik demedim, mücadelemiz sürüyor dedim Sevgili Milletvekilim.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Yeni
kapitaller yaratarak mı oluyor bu mücadele? Yeni kapitalistler yaratarak
mı oluyor mücadele?
ATİLA SERTEL (İzmir) Her yeri AVM
yaptınız, her yeri.
CENGİZ AYDOĞDU (Devamla) Değerli
arkadaşlar, millet hayatında hiçbir başlangıç
sıfırdan olmuyor. Hiçbir şekilde millet hayatında
sıfırdan başlanmıyor, millet hayatı bir devamdır.
ATİLA SERTEL (İzmir) Esnafı yok
ettiniz. Her şey AVM oldu, her şey AVM.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen,
müdahale etmeyelim.
Sayın Aydoğdu, buyurun.
CENGİZ AYDOĞDU (Devamla) Birinci Dünya
Savaşında bu topraklarda yani Ekim, Kasım 1918de Türkler
bitti. dendi, Türklerin ruhuna Fatiha! dendi fakat hepinizin bildiği,
Türkler kendilerine has bir mücadeleyle gövdesinden vazgeçen bir ağaç
gibi, kökleri üzerinde kalıp gövdeden vazgeçtik ve gücümüzün yettiği
kadar burada bir devlet kurduk.
Şu anda Türkiye ne anlama geliyor? dedim
başta. Türkiye o gün kurduğumuz devletin, köklerimiz üzerinde kalarak
kurduğumuz devletin kökünün de kazınması mücadelesiyle
uğraşıyor. Dünya üzerinde bizim ülkemizin bulunduğu bölge
dışındaki bütün bölgeler İkinci Dünya
Savaşının neticeleriyle yaşıyor, sadece Türkiye ve
Orta Doğu Birinci Dünya Savaşının neticeleriyle
yaşıyor. Şimdi, Türkiye ve çevresinde Birinci Dünya Savaşının
neticeleri tasfiye edilmek isteniyor ve yüz yüze kaldığımız
terör belası da bunun bir şekilde farklı bir görünüşüdür.
Şark meselesinin, o Batı zihnindeki şark meselesinin
devamıyla karşı karşıyayız. Biz küresel ve millî
bir ufuk oluşturmak zorundayız, aksi hâlde kendi içimizdeki
aidiyetlerin tazyiki altında ezilip gideceğiz.
ATİLA SERTEL (İzmir) Ya,
İstanbulda Araplara sattınız, sen anlatıyorsun ya. Her
yeri sattınız, her yeri.
CENGİZ AYDOĞDU (Devamla) Geçtiğimiz
yıllarda Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti terör meselesinde hiç kimsenin
denemeye cesaret edemeyeceği bir şeyi denedi: Gelin
konuşalım. dedi. Bu konuşma bütün dünyayı rahatsız
etti. O süreçte pek çok hatalar da yapılmış olabilir ama arkadaşlar
terörle mücadele öyle bir şey ki bir şekilde buradan
başarılı çıkmak için, millet olma sürecinizi, millî kültür
inşa sürecinizi, küresel millî tahayyül inşa sürecini
tamamlamış olmanız gerekiyor. Aksi hâlde, hem demokrasiyi
muhafaza ederek hem halkınızın demokrasiyle olan
macerasını devam ettirerek hem de size karşı yapılan
küresel bir saldırıyı aynı metanetle sürdürmek
Evet, bunu
yapıyor Türkiye ve arada pek çok sıkıntılar
yaşıyoruz.
1918de Gandi açlık grevi yapıyor.
Kendisini ziyarete gelen İngiliz subayı Gandiye diyor ki: Türkler
öldü. Türklerden umudu kesebilirsiniz Hintliler olarak. Gandi diyor ki:
Hayır, Türkler ölmediler. Onlar cenaze merasimlerine gelen
insanları, gelenleri parçalamak için tabutlarını kırıp
sizi dağıtacaklar. Hakikaten de öyle oluyor, biliyorsunuz.
Arkadaşlar, 1918de Batı
kapitalizminin bir zaferiydi, dünyanın en korkulacak yeri, en güvensiz
yeri Türk Bayrağının altıydı. Herhangi bir
bayrağın altında durmanın ne kadar cesaret isteyeceği
Türk Bayrağının altında durmak kadar hiçbir
bayrağın altında durmak cesaret istemiyordu. O gün Türk
Bayrağının altında durmak büyük bir cesaret istiyordu.
Şu anda tekrar, Türk Bayrağının altını
dünyanın en korkulacak yeri yapmak istiyorlar. Yeşilköye, Atatürk
Havalimanına yapılan saldırı böyle bir şey. Türk
Bayrağının altında durmanın korkulacak bir şey
olmasını istiyorlar yeniden. Bu savaşı
kazanacağız. Türkiye, dünyaya söyleyecek, insanlığa
söyleyecek sözleri olan Türkiye yeniden büyük ve güçlü bir ülke olacak. Esasen
şu anda da o süreçte onun için birtakım sıkıntılar
yaşıyoruz.
ATİLA SERTEL
(İzmir) O metni kim yazdı size Sayın Valim? Metni kim
yazdı? Bir gözden geçirin.
BAŞKAN Sayın
milletvekili, lütfen
Ayıp oluyor!
Sayın Aydoğdu,
buyurun.
HAMZA DAĞ (İzmir)
Bi sussana ya!
CENGİZ AYDOĞDU
(Devamla) Kıymetli arkadaşlar, bu metnin çok küçük
fragmanlarını okudum ben size, bu metnin çok küçük
fragmanlarını okudum. Türkiye Cumhuriyeti devletinin ne anlama
geldiği üzerinde lütfen düşünelim.
ATİLA SERTEL
(İzmir) Millî olan her şeyi sattınız, millî olan her
şeyi.
HAMZA DAĞ (İzmir)
Sayın Valim, onların bilgisi sana yetişmez zaten.
CENGİZ AYDOĞDU
(Devamla) Türkiye Cumhuriyeti devleti yeniden dünyanın içinde
bulunduğu buhrana bir cevaptır. Türkiye önce kendi
yaralarını saracak, sonra insanlığın
yaralarını saracak bir mesajın taşıyıcısıdır.
Bunun için biz muhteşem bir maziyi daha muhteşem bir istikbale
bağlayan köprü olmak için illaki içimizde çok güçlü olmalıyız.
Herkes kendi kalbine sorduğunda bu dediklerimin böyle olduğunu bilir.
Güçlü bir devlete sahip olmanın ne demek olduğunu, güçlü bir millete
sahip olmanın ne demek olduğunu yakın çevremizdeki ülkelere
baktığımızda görürüz. Şu anda Türkiye, çevresinde
sorun çıkan her ülkenin sığındığı bir limandır
ama bizim başımıza bir şey gelirse gideceğimiz hiçbir
yer de yoktur Türkiyeden başka.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Aydoğdu.
CENGİZ AYDOĞDU
(Devamla) Hürmetler ederim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Akçay, bir dakika lütfen
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay'ın, Aksaray Milletvekili
Cengiz Aydoğdunun MHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşma
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Adalet ve Kalkınma
Partisi sözcüsü, konuşmacısı milletvekili
arkadaşlarımız bir türlü mevzuya gelmiyorlar ve konu
dışına çıkmakta ısrar ettiler. Şu anda Mardin
Derikte 1 askerimiz şehit, 4 askerimiz yaralı şu terör
hadiselerini konuştuğumuz sırada. Biz Milliyetçi Hareket Partisi
olarak terör örgütleriyle mücadelede yaşanan idari, istihbari ve güvenlik
sorunlarının tespiti, ihtiyaçların belirlenmesi, zafiyetlerin
giderilmesi için bir önerge verdik buna ilişkin bir değerlendirme
beklerdik.
Bir de calibidikkat bir cümle
sarf etti, izaha muhtaçtır. Demokrasi güçlülerin rejimi, güçsüzlerin
lüksüdür. dedi. Ee, bu görüşleri kabul etmek mümkün değildir. Bu,
üstünlerin hukukunu kabul eden bir anlayıştır. Güç
haklının olmalıdır, haklı da ancak demokraside hukukun
üstünlüğünün yürürlükte olduğu bir rejimde olur. Ülkeyi bir
şirket gibi yönetemezsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Son
cümle itibarıyla Sayın Başkan.
Türkiyenin şu anda hukuk
ve kuvvetler ayrılığı sorunu vardır; bir de yönetim
sorunu vardır, bir yönetim krizi vardır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- MHP Grubunun, 29/6/2016 tarihinde MHP Grup Başkan Vekili
Manisa Milletvekili Erkan Akçay tarafından, terör örgütleriyle mücadelede
yaşanan idari, istihbari ve güvenlik sorunlarının tespiti,
ihtiyaçlarının belirlenmesi, zafiyetlerin giderilmesi ve
sorumluluğu ve ihmali olanların tespit edilmesi amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
29 Haziran 2016 Çarşamba günkü birleşimde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Evet,
Milliyetçi Hareket Partisi Grup önerisini...
CENGİZ AYDOĞDU
(Aksaray) Sayın Başkan...
BAŞKAN Bir saniye
Sayın Aydoğdu..
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Oylamaya
sunmadan önce bir yoklama talebi var. Bu yoklama talebini
karşılayacağım.
Sayın Altay, Sayın
Kayan, Sayın Tanal, Sayın Gürer, Sayın Uslupehlivan, Sayın
Aydın, Sayın Purçu, Sayın Sarıhan, Sayın Arslan,
Sayın Özdemir, Sayın Yiğit, Sayın Hürriyet, Sayın
Usluer, Sayın Erdem, Sayın Akkaya, Sayın Tanrıkulu,
Sayın Akaydın, Sayın Yıldız, Sayın Kök,
Sayın Topal.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.16
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.35
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Elif Doğan TÜRKMEN
(Adana)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 109uncu
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin oylamasından önce istem
üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama
için üç dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- MHP Grubunun, 29/6/2016 tarihinde MHP Grup Başkan Vekili
Manisa Milletvekili Erkan Akçay tarafından, terör örgütleriyle mücadelede
yaşanan idari, istihbari ve güvenlik sorunlarının tespiti,
ihtiyaçlarının belirlenmesi, zafiyetlerin giderilmesi ve
sorumluluğu ve ihmali olanların tespit edilmesi amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
29 Haziran 2016 Çarşamba günkü birleşimde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Şimdi, Halkların Demokratik Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
2.- HDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, Gaziantep'te IŞİD'in
bütün faaliyetlerinin açığa çıkarılması ve gerekli
tedbirlerin alınması amacıyla verilmiş olan (10/238) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin, Genel Kurulun 29
Haziran 2016 Çarşamba günkü birleşimde ön görüşmelerinin
yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 29/6/2016 Çarşamba
günü (Bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Çağlar
Demirel
Diyarbakır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan (10/238) esas numaralı,
Gaziantep'te IŞİD'in bütün faaliyetlerinin açığa
çıkarılması ve gerekli tedbirlerin alınması
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesinin görüşmelerinin Genel Kurulun 29/6/2016
Çarşamba günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisi lehinde ilk söz, Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrula aittir.
Buyurun Sayın Toğrul. (HDP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, dün ülkemizde İstanbul
Atatürk Hava Meydanında yaşanan bir patlama sonucu resmî
açıklamalara göre 41 yurttaşımızı kaybettik, 239
yurttaşımız yaralandı. Ölen tüm insanlarımıza
Allahtan rahmet, yakınlarına başsağlığı
diliyorum; yaralılara da acil şifa dileklerimi iletiyorum.
Değerli Başkan, aslında biz
IŞİDe dair eleştirilerimizi, önerilerimizi öteden beri burada
dile getirmeye çalışıyoruz. Bu anlamda, IŞİD için
Gaziantepin özellikle bir üs olarak seçildiğini, Gaziantepte
aslında birçok IŞİD militanının tedavi
edildiğini, yine birçok IŞİD militanına ait hücre evinin
olduğunu ve gerekli önlemler alınmazsa ülkemizin Pakistanlaşacağı,
Gaziantepin de Peşaverleşeceği uyarısını öteden
beri defaatle bu kürsüde dile getirmiştik. Maalesef, yeterli önlemler
alınmadı, alınmadığı gibi, hâlâ daha biz
Pakistanlaşma yolunda hızla ilerliyoruz.
Kaygımız odur ki bugün dile
getirdiğimiz, önerdiğimiz araştırma önergemiz kabul edilip
bir araştırma komisyonu kurulmazsa, önümüzdeki süreçte Azez-Cerablus
hattının kesilmesiyle Suriyedeki çeteler ile Türkiyedeki çeteler
arasındaki bağlantının kopmasıyla beraber bu
patlamaların ve ülkemizdeki kan akışının daha artarak
devam edeceğini düşünüyoruz. Bu anlamda, verdiğimiz öneri son
derece önemlidir.
Şimdi, Gaziantepte
meydana gelen birtakım olayları dikkatlerinize sunmak isterim.
Değerli arkadaşlar,
IŞİD çeteleri, sınırda canlı bomba yeleklerinin
yakalanmasıyla beraber bunları Suriyeden taşımak yerine
Gaziantepte bir atölye, canlı bomba yeleği üretim atölyesi kuruyor.
Yine bunun yanında, Gaziantepte sadece bir noktada 120 ton
patlayıcı niteliğinde amonyum nitrat gübresi ele geçiriliyor.
Şimdi, ortaya çıkan bilgi ve belgelere bakıyoruz ki,
aslında bu olaylar yaşanmadan, bu olayların tamamını
-fiziki, teknik takip altında- polis iki yıl boyunca izliyor,
bunları kayıt altına alıyor ama maalesef, dün öfkeli
çocuklar olarak tarif edilen bu kesimin üzerine gidilemediği için ülkemiz
kan gölüne dönüşme yolunda hızla ilerliyor.
Dikkatinizi şuna çekmek
isterim: Gaziantep öyle bir hâle gelmişti ki değerli arkadaşlar,
dünyanın her ülkesinde çeteler rahatlıkla Atatürk
Havalimanını kullanarak, Gaziantep Havalimanında ve
Gaziantep-Kilis sınır hattını kullanarak karşıya
geçmişler, orada savaşmışlar ve tekrar ülkeye dönerek
maalesef, ülkemizi kan gönlüne çevirmişler. IŞİDin
sınır emiri olan, sözde sınır emiri olan Ebubekir kod
adlı İlhami Balının aslında bu sınır
geçişlerinin tamamını yönlendirdiği ve tüm irtibat
noktalarının bilindiği, şu anda Gaziantepte yürüyen bir
mahkemede, Gaziantep 2. ve 5. ağır ceza mahkemelerinde yürüyen
bazı davarlarda bu tapelerin mevcut olduğu
anlaşılıyor. Yine, hem Suruç patlamasını yapan hem
Ankara Gar Meydanındaki patlamanın tasarısını çizen
Yunus Durmazın da kayıt altında takip edildiği, tüm
faaliyetlerinin izlendiği ortaya çıkıyor ama ne hikmetse bu
kadar veriye rağmen, bu kadar istihbarata rağmen, bu kadar fiziki ve
teknik takibe rağmen, bunların kendilerini patlatması ve
ülkemizi kan gölüne çevirmesi engellenemiyor.
Değerli arkadaşlar, eski Başbakan
Davutoğlu şunu söylemişti: Elimizde listeler var ama
kendilerini patlatmadıkları için, maalesef bir işlem
yapamıyoruz.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Nerede söyledi, nerede?
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Şimdi
anlıyoruz ki gerçekten ellerinde bu listeler varmış,
biliniyormuş ama gerekli işlem yapılmadığı için
bu insanlar kendilerini patlatmışlar.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Kim demiş, kim demiş?
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Bu insanlar
ülkemizin, maalesef, bir kan gölüne çevrilmesini istemiş.
Yine, bu IŞİD çetelerinin Gaziantepi
Ezidi kadınlarının satıldığı bir köle
pazarına çevirdiği de Alman radyo ve televizyonlarına, 2 kanala
sızan bilgilerden açıkça ortaya çıkıyor.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Suru ne hâle getirdiğinizi söyleyin.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Sen oradan susarsan,
dinlersen
Önlem alırsak
Bakın, buna çözüm olun.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Cizreyi, Suru ne hâle getirdiğinizi söyleyin,
onun hesabını verin.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Senin orada
konuşmanın bir faydası yok. Siz bu konuşmalarla bu ülkenin
kan gölüne dönüşmesinin bir aracı oluyorsunuz. Sizi ciddiye bile
almıyorum
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, müdahale
etmeyelim lütfen.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bu belgeler, 1.786 sayfalık veriler -maalesef- polisin
elinde; irtibat bürosu biliniyor, basılıyor ve bu pazarlamayı
yapan ofise baskın yapılıyor, gözaltına
alınıyorlar ama birkaç gün sonra, on beş günlük bir mahkemeyle
tekrar serbest bırakılıyorlar.
Bugün, yine, bu çetelerin, özellikle, bu,
İstanbuldaki patlamanın kaynağında, aslında, Hatay
Geri Gönderme Merkezinden firar eden, içinde 5 tane üst düzey IŞİD
yetkilisinin bulunduğu bir grubun olma ihtimalinden bahsediliyor
basında.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) İstihbarat komiseri yapalım seni ya! Bu kadar
çok şeyi biliyorsun ya!
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Değerli
arkadaşlar, evet, istihbarat var ama bunda sorumluluğu bulunanlar,
niye bu istihbaratlar kullanılarak bu engellenememiş, bunu
sorgulamıyorlar. Bunda sorumluluğu olanlar bugün İstanbulun kan
gölüne dönmesinin başlıca sorumlularıdırlar.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Ya beraber çalışıyorsunuz ya da bu kadar
istihbaratı alamazsınız.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) IŞİDe
sizin nasıl yaklaştığınız biliniyor.
IŞİDle; maalesef, sadece, Suriyede, size bir çakıl
taşı atılmamış olan Rojavada
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Çiçek mi suluyorlar, ne yapıyorlar, söyle
bakayım.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) -
Kürtlerin bir
statüye sahip olmasını engellemek adına nasıl bir
yılanla, nasıl bir çuvala girdiğiniz ve beraber iş
tuttuğunuz dünya kamuoyunda.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Zaten kökünüz dışarıda, kökünüz
dışarıda.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Bugün dış
basında, yine, aynı şekilde bizim söylediklerimiz bir kez daha
ifade ediliyor, deniyor ki: Türkiyenin elindeki silah bumerang gibi kendisine
döndü.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Kökünüz dışarıda
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Evet,
dolayısıyla, bugün bu araştırma komisyonlarının
kurulmaması maalesef, önümüzdeki sürecin daha da tehlikeli bir hâl
alacağının açık işaretidir.
Yine, Gaziantep 2. Ağır Ceza Mahkemesinin
kayıtlarında geçiyor, fotoğraflarla belgeli; Gaziantepte Burç
ormanlık alanındaki IŞİD çeteleri, isimleri isim isim
biliniyor. Orada silahlı eğitim aldıkları, orada
eğitim çalışması yaptıkları ve tüm
kayıtlarının iki yıl boyunca polis tarafından
izlendiği yine mahkeme kayıtlarında sabittir.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Beraber gidelim, bakalım; var
mıymış, yok muymuş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Dilipak, müdahale etmeyelim
lütfen.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Siz gerçekten bu
halkın bir vekili misiniz? Siz bu akan kandan memnun musunuz ki oradan
ikide bir bana laf yetiştiriyorsunuz? Size yakışmıyor.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Antep öyle bir yer değildir, beraber gidelim.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Antepin vekili
olarak Antepin imajı birinci derecede benim sorumluluğumdadır
ama Gaziantep Valisi tüm yerel basını toplayarak, önlem olarak bu
kadar elinde bilgi, belge olmasına rağmen bunu kullanmıyor,
basına sansür uygulayarak şunu söylüyor
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Ormanlara beraber kampa gidelim, yürüyelim.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Gazianteple ilgili
bu olumsuz haberleri yapmayalım. Örneğin Gaziantep Havaalanına
bomba düştü. demeyelim, Havaalanına bomba düştü. diyelim.
Kenardan, etrafından dolanarak Antepin ismini
kurtaracağını düşünen mülki idare amirleri var maalesef.
Mülki idare amirleri IŞİDi, öfkeli çocukları hâlâ bugün
itibarıyla bile terör örgütü gibi algılamıyorlar, IŞİD
çetelerini de birer terörist gibi görmüyorlar. Onun için bizim buradaki
çağrımız, acil bir şekilde bu konunun
araştırılması, Antepin gelecekte
Peşaverleşmesinin önüne geçilmesi açısından bizim
verdiğimiz önergeye desteklerinizi bekliyoruz. Yurtseverlik kendi
ülkesinde muhtemel olayları önlemeye katkı sunmaktır, orada
oturup akşama kadar laf yetiştirmek değildir.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önerinin aleyhinde ilk söz, Gaziantep
Milletvekili Şamil Tayyara aittir.
Buyurun Sayın Tayyar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ŞAMİL TAYYAR (Gaziantep) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi sevgi ve muhabbetle selamlıyorum.
HDPnin araştırma önergesi üzerine söz
aldım. Önergeyle ilgili, grubum adına kanaatlerimi, görüşlerimi
paylaşmak istiyorum.
Hepimizin çok iyi bildiği gibi terör artık
küresel bir nitelik, bir boyut kazanmış, sadece Türkiye değil
bütün ülkeler için ciddi bir tehdit hâline gelmiştir. Aslında, bunu
bizim kadar bu önergeyi verenler de çok iyi bilir ama ne hikmetse bir terör
eylemi Türkiyede meydana geldiği zaman hemen bir sorumlu arama
çabasına girişilirken benzer bir eylem bir Avrupa başkentinde,
bir Batı ülkesinde meydana geldiğinde hemen insanlık
duygularını hatırlarlar.
Yine hepimizin iyi bildiği gibi,
uluslararası kriterlere göre terörle mücadelede fizikî tedbirlerin
önleyici oranı yüzde 15 ile yüzde 20 arasındadır. Yani ne kadar
ciddi tedbir alırsanız alın, buna katkı yüzde 20dir. Daha
fazla tedbire ihtiyaç var, bunlarla ilgili çok fazla konuşacak
değilim ama şunu söyleyeyim: Teröre karşı en etkili
silahın birlik ve beraberlik olduğunu biliyoruz. Bütün uluslar,
kendilerinin varlığına yönelik bu tür eylemlerle
karşılaştığında iktidar partisiyle, muhalefet
partisiyle fikri, zikri ne olursa olsun bir araya gelirler ve ortak bir
tavır ortaya koyarlar. Bu en etkili silahtır ama maalesef, Türkiyede
biz bunu başaramıyoruz.
Dün, İstanbulda meydana gelen hadiseden hemen
sonra, 4 partinin temsilcileri olayı kınadılar, olayla ilgili
fikirlerini ifade ettiler, doğru bir tavırdır. Bir araya
geldiler ve bu, toplumda da olumlu bir mesaj bıraktı.
Peki, geçtiğimiz günlerde benzer canlı
bomba eylemleri olduğu zaman aynı tavrı ortaya koyabildik mi?
Koyamadık. Misal, Ankara'da yine 28 vatandaşımızın
hayatını kaybettiği, içinde sivillerin de olduğu,
askerlerin de olduğu bu canlı bomba eyleminden sonra Mecliste bir
ortak karar, bir kınama kararı alınmak istendi. 3 siyasi parti
bu karara imza verdi; sadece bir parti, HDP buna imza atmadı.
Peki, bunda ne vardı? Ben metinden birkaç
cümleyi size hatırlatmak istiyorum, diyor ki: Ülkemiz bugün vahim bir
terör saldırısıyla karşı karşıya
kalmıştır. Öncelikle, bu menfur saldırıda
hayatını kaybeden Türk Silahlı Kuvvetleri personelimize ve aziz
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, yaralılarımıza
acil şifalar diliyoruz. Milletimizin başı sağ olsun.
Bizler, Mecliste grubu bulunan siyasi partiler olarak birlik ve
bütünlüğümüze, huzur ve güvenliğimize yönelik insanlık
dışı terör saldırılarını şiddetle
kınıyoruz. Terör ve şiddet hiçbir zaman hedefine ve amacına
ulaşamayacaktır. Aziz milletimizin teröre asla boyun
eğmeyeceğini, Türkiye Cumhuriyetinin bu oyunu bozacak güç ve kudrete
sahip olduğunu kararlılıkla ilan ediyoruz.
Peki, bu eylemin arkasında PKK ve PYDnin
olduğunu biz biliyoruz, sizler de biliyorsunuz. Terör örgütü PKK
olduğu zaman, o insanların canını alan, o insanların
kanını akıtan PKK olduğu zaman sesinizi
çıkarmayacaksınız, bir mutabakat metnine imza
atmayacaksınız ama IŞİD olduğu zaman hemen buraya bir
araştırma önergesi vereceksiniz.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Bunu da siz mi
sahipleneceksiniz?
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Bakın, PKK
ve IŞİD tek yumurta ikizidir; ikisinin de Allah belasını
versin, destekleyenin de Allah belasını versin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Araştırma
önergesine destek ver o zaman.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Biz
IŞİD için de PKK için de aynı tavrı ortaya koyuyoruz ama bu
ülkede vatandaş olarak yaşayan herkesin benzer bir tepkiyi
göstermesini de bekliyoruz.
Bakın, İstanbuldaki hadiseden sonra
CHPli milletvekilleri de sosyal medyada bazı paylaşımlarda
bulundular. Mesela, CHPnin Sözcüsü Sayın Selin Sayek Böke diyor ki:
Acımız büyük. Basiretsiz siyaset ülkemizi teröre teslim etti.
Terörün bütün nedenleriyle yüzleşmek ve gerekeni yapmak zorundayız.
MURAT EMİR (Ankara) Çok yerinde
söylemiş, harika.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Yerinde mi? Peki,
eyvallah.
Elbette ki Hükûmete bir eleştiri
yöneltebilirsiniz, Hükûmetin terörle mücadelesine ilişkin fikirlerinizi
ifade edebilirsiniz, buradaki cümlelerin doğru olduğunu sizin gibi
burada söyleyen CHPliler de olabilir. Ben sayfasına baktım, acaba bu
terör örgütüyle ilgili de tek bir cümle var mı dedim. Tek bir cümle yok.
Peki, Hükûmetin bu konuda zaafı olduğunu düşünüyorsunuz, velev
ki de haklısınız. Peki, orada onlarca insanın
hayatını kaybettirecek o eylemi gerçekleştiren terör örgütü için
de bir lafınız olamaz mı?
MURAT EMİR (Ankara) Sürekli söylüyor, her
hafta söylüyor. Her hafta söylüyor, emin olun.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Niye peki o terör
örgütünü lanetleyen, o terör örgütüyle ilgili olarak tek bir laf etmiyorsunuz?
MURAT EMİR (Ankara) Söylüyor, söylüyoruz,
çarpıtmayın.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Edemezsiniz,
edemezsiniz çünkü
MURAT EMİR (Ankara) Ediyoruz, her hafta
söylüyor, her hafta söylüyor.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Edemezsiniz. Niye
etmiyorsunuz peki? Partinizin sözcüsü, partinizin sözcüsü
Bakın, muhtemelen de az sonra kürsüye gelecek
diye tahmin ediyorum. Yine, sizin İstanbul Milletvekili bir tweet
atıyor. Diyor ki: Saldırıyı, MİTin silah
verdiği, tüm hücreleri görmezden gelinip bizzat AKP tarafından
desteklenmiş IŞİD yapmış. Eren Erdemin tweeti.
Muhtemeldir ki AK PARTİ bununla ilgili hukuki süreci başlatacak.
Sakın ola ki Can Dündar gibi kıvırmayacaksın, bak, Can
Dündar gibi kıvırmayacaksın. (CHP sıralarından
gürültüler)
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Yuh sana
be!
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Bir saniye
Bir
saniye, dinle.
Can Dündar sosyal medya paylaşımında
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) Sayın
Başkan
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Ya, bir saniye
dinleyin.
IŞİDe giden silahları
yazdığı için gözaltına alındığını
ve tutuklandığını ifade ediyordu ancak tutuklandıktan
sonra savcılıkta verdiği ifadede o yazdıklarının
tamamını inkâr etti. Umut ederim ki sen inkâr etmezsin. Ama, size
şunu söyleyeyim: Yazdıklarının hepsi yalan ama iddiayı
ispat edecek olan iddianın sahibidir.
EREN ERDEM (İstanbul) Konuşacağım,
ispatlayacağım.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) 10 kitap
yazmışsın, 10u da yalan!
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Eğer bu
iddianı ispat etmezsen namussuzsun, şerefsizsin, haysiyetsizsin! (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) Başkan,
uyuma!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen,
istirham ediyorum, kullandığınız dile dikkat edelim.
Sayın vekiller de siz sonradan
EREN ERDEM (İstanbul) Ben belgelerle
konuşurum. İspatlamazsam şerefsizim.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla)
Konuşacağız, konuşacağız.
Orada, 2 tane ne idüğü belirsiz ifade
tutanağı üzerinden değil, belgelerini ortaya koyacaksın.
Delikanlı adamsan, yiğit adamsan belgelerini koyacaksın. (CHP
sıralarından gürültüler)
EREN ERDEM (İstanbul) Ben ispatlamazsam
şerefsizim, ben ispatlamazsam şerefsizim.
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) Eğer koyamazsan namussuzluğun, şerefsizliğin ve
haysiyetsizliğin tarihî belgelere geçecek.
BARIŞ YARKADAŞ
(İstanbul) Senden mi öğreneceğiz
delikanlılığı?
EREN ERDEM (İstanbul)
İspatlayacağım, ispatlayacağım.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Bakın,
İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Ne demiş?
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) 10 kitap
yazdın, 10unda da mahcup oldun.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Terbiyesizlik
yapma, otur yerine!
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) 10unda
da mahcup oldun.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Terbiyesizlik
yapma!
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Terbiyesiz sensin!
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Terbiyesizlik
yapma, otur yerine! Ahlaksız herif, ahlaksız herif!
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Şamil Bey,
konuş, konuş.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) En sonunda
hatırladın değil mi CHPli olduğunu? En sonunda
hatırladın.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Ben hep
CHPliydim, hep CHPliydim. Senin gibi DSPnin kapısında
dolaşmadım.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Sen, bir
televizyon kanalında, televizyona bağlanıp sana CHPli
dediğim zaman bunu bir hakaret olarak kabul ettin.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Ben CHP
üyesi değilim. dedim o zaman.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Allahın
sopası yok ki bugün CHP sıralarında oturuyorsun. Bak, bugün CHP
sıralarında oturuyorsun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Ben hep
CHPliydim.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Niye o zaman onu
hakaret olarak kabul ettin?
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Senin
gibi 28 Şubatta Ecevitin kapısında dolaşmadım.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) 28
Şubatta Ecevitin kapısında dolaşıyordun.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Bakın, ben
konuşuyorum, sözcünüz çıkar konuşur.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Hikâye
anlatma.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Sayın Tayyar, lütfen siz de
kullandığınız dile dikkat edin, temiz bir dil
kullanın.
Sayın milletvekilleri, lütfen, sizler de
İstirham ediyorum
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hele şükür
Başkan, hele şükür yani.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sayın
Tayyar, devam edin lütfen.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) CHP İstanbul
Milletvekili Onursal Adıgüzel bir tweet atıyor
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) Niye ona
söylemiyorsun? Her şeyi söylüyor.
BAŞKAN Herkese söylüyorum, herkese
söylüyorum, ona da söylüyorum.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla)
diyor ki:
Atatürk Havalimanındaki terör saldırısını ve iş
birlikçileri AKPyi kınıyor, yaralılara acil şifa, ölenlere
Allahtan rahmet diliyorum. Eren Erdem için söylediklerim senin için de
geçerli, tekrar etmeyeceğim ama bir şey söyleyeceğim: Bu
arkadaşımızın Paris katliamından sonra
paylaştığı bir tweet var, bir de onu
okuyacağım.
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Hepsinde de
kınıyorum dedim.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Bakın,
Paristen sonra şunu yazıyor: Yeryüzünde insanlığa yönelen
her türlü terörü nefretle kınıyorum. Bu acı tablo
karşısında söyleyecek söz bulmak zor. Peki, Pariste
yaşayan yurttaşların hassasiyeti senin için önemli de Türk
vatandaşının hassasiyeti önemli değil mi? Orada
hayatını kaybeden insanların ailelerinin hassasiyeti önemli
değil mi?(CHP sıralarından gürültüler)
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Orada sizin
zorunuza giden AKPnin olması, değil mi? Biz terörü
kınıyoruz.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Ya, ancak bu
kadar ikiyüzlü olursunuz, ancak bu kadar ikiyüzlü olabilirsiniz. Niye peki
(AK
PARTİ VE CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI (Kütahya) Sizin gibi
milletvekili olmaz olsun! Yazıklar olsun sana be!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın Tayyar, lütfen siz de kaba ve
yaralayıcı dil kullanmayın, temiz bir dile davet ediyorum.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Eyvallah.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Lütfettiniz
Sayın Başkan, nihayet lütfettiniz.
BAŞKAN Daha önce de söyledim.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Şamil Bey,
son dakikanız, devam edin.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Şunu
söyleyeyim: Tabii -cümle uzadı- Gazianteple ilgili söylediklerinizin,
iddialarınızın tamamı yalan. Bununla ilgili eğer
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Hangisi yalan?
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Hayatın yalan!
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Bakın,
eğer Gaziantepte o başarılı operasyonlar olmasaydı
senin İstanbuldaki il binan, Cumhuriyet gazetesi ve birçok yere çok daha
kanlı saldırılar düzenlenebilirdi.
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Ama bunların hepsinin bilgisi sizde vardı zaten.
Doğru söylüyorsun, patlattıktan sonra durdular.
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) - Ama şunu söyleyeyim: Türkiye, Gaziantep, asla Peşaver
olmayacak ama Kandil de olmayacak. Bunu bilin, Kandil de olmayacak. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Efendim IŞİDle
aynı çuvala giriyorsunuz. diye konuşuyorsunuz. Biz,
IŞİDle aynı çuvala falan girmedik ama siz, PKKnın
yatağına girdiniz ve bunun da hesabını bu milletin nezdinde
vereceksiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, IŞİDle
ilgili, bakın, Gaziantepte 2016 yılı içerisinde 25 operasyon
yapılmış, 259 IŞİDli yakalanmış. Bu
yakalananların 155i Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, 104ü yabancı
uyruklu. Bakın, bunlardan 156sı da tutuklanmış.
Ayrıca, diğer operasyonlarda,
başta IŞİDin Gaziantep sorumlusu Yunus Durmaz olmak üzere de
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla)
çetenin bütün elebaşları öldürülmüş ve onlarla da
ciddi bir mücadele verilmiştir.
BAŞKAN Sayın
Tayyar, süreniz doldu.
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) Buradan, Gaziantep Valisini de, Gaziantep Emniyetini de tebrik
ediyorum, kutluyorum, Gaziantepe selamlarımı sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Sayın Başkan
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun,
Sayın Toğruldan başlayalım olmazsa.
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Sayın Başkan, hatip, benim konuşmam üzerine
Gazianteple ilgili verdiğiniz bilgilerin hiçbiri doğru değil,
yalandır. dedi. İkincisi ise
BAŞKAN Buyurun
Sayın Toğrul.
İki dakika süre
veriyorum sataşmadan dolayı.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
6.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul'un, Gaziantep
Milletvekili Şamil Tayyarın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Sayın hatip şunu inkâr ediyor mu Gaziantepte bugün
insanların sokağa çıkamaz hâle geldiğini
ŞAMİL TAYYAR
(Gaziantep) Biz rahat dolaşıyoruz Gaziantepte.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla)
-
Gaziantepte tüm insanların hayatlarından endişe ettiklerini
ve yine, aynı şekilde, Gaziantepte binlerce IŞİD çetesi
üyesinin hastanelerde tedavi edildiğini, yine bunlara göz yumulduğunu.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ŞAMİL TAYYAR
(Gaziantep) Yazıklar olsun sana!
ABDULKADİR YÜKSEL
(Gaziantep) Yazıklar olsun!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, müdahale etmeyelim lütfen, müdahale etmeyelim.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Dinleyin, dinleyin!
MAHMUT TOĞRUL (Devamla)
- Bunların geçişine sebep sizsiniz.
ŞAMİL TAYYAR
(Gaziantep) Yazıklar olsun!
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, ama dinlemiyorlar milletvekilini.
BAŞKAN Ne yapabilirim,
söyledim, kaçtır söylüyorum.
Müdahale etmeyelim sayın
milletvekilleri
MEHMET ERDOĞAN
(Gaziantep) Ne var Gaziantepte?
MAHMUT TOĞRUL (Devamla)
Ne var? değil mi? İnsanlar sokağa çıkamıyor,
AVMlere gidemiyor. Siz Antepe gidebiliyor musunuz?
MEHMET ERDOĞAN
(Gaziantep) Hadi oradan!
ABDULKADİR YÜKSEL
(Gaziantep) Hep beraber gidelim.
AHMET UZER (Gaziantep) Sen
esas gelemiyorsun.
MEHMET ERDOĞAN
(Gaziantep) Sen gidemezsin.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla)
- Siz burada oturup sadece konuşuyorsunuz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Lütfen
Sayın Erdoğan
Sayın Uzer
Lütfen, müdahale etmeyelim,
konuşsun.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Bakın, bugün,
dünyanın çeteleri rahatlıkla geliyor Gaziantepe ve rahatlıkla
sınıra gidiyor, Türk askerine, Biz karşıda IŞİD
saflarında savaşmaya geliyoruz. diyor ve bunu söyleyebilecek,
dünyada bir algı oluşturdunuz. Bugün dünyanın hepsi sizin
IŞİDle aynı çuvala girdiğinizi biliyor.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Karkamış
Sınır Kapısı kapalı, haberin yok!
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Siz, Gaziantepteki
halktan bihabersiniz.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) İftirayla,
yalanla dolanla uyduruyorsunuz.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Oraya gidip o halkla
bu konuşmaları yapabiliyor musunuz? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Gidin, biraz Antepe gidin.
ABDULKADİR YÜKSEL (Gaziantep) Gel, beraber
gidelim. Gel, hafta sonunu beraber geçirelim.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Her gün ben
oradayım ve sizler Antepin ne hâle geldiğini, IŞİDin
nasıl yuvası hâline getirdiğinizi, bunun hesabını
vereceksiniz. Bu akan kanın hesabını vereceksiniz. Ankara Gar
Meydanının hesabını vereceksiniz. Suruçun
hesabını vereceksiniz. Bunun tamamı sizin eserinizdir, bunun
tamamı sizin yarattığınız şeydir. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) Ya,
gittiğiniz yerden kovuluyorsunuz! Diyarbakırdan kovuldunuz,
Mardinden kovuldunuz.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Bütün bu terör
örgütleri sizden cesaret alıyorlar. IŞİD de sizden cesaret
alıyor. IŞİDi de siz cesaretlendiriyorsunuz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Gaziantepin bugün
artık yaşanamaz bir kent olduğunu Antepin tüm yerel
basını her gün yazıp çiziyor. Siz biraz dikkatli olsanız,
Antepe yakışır bir milletvekilliği yapsanız bunu
engellemek hepinizin boyun borcu olur.
Teşekkür ederim.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) - Terör örgütlerini siz
cesaretlendiriyorsunuz. IŞİDi siz cesaretlendiriyorsunuz.
ŞAMİL TAYYAR (Gaziantep) Yazıklar
olsun! Celal Bey de orada oturuyor, dinliyor.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Ne Antepi ya?
Gaziantepi dilinize doladınız ya.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken, sizin
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, AKP adına konuşan hatip kürsüden HDP olarak
bizim işte, yaşanan katliamlarla ilgili ayrım
yaptığımızı, Ankaradaki bazı katliamları
kınamadığımızı ifade etti.
BAŞKAN Buyurun, size de
iki dakika süre vereceğim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Meral
Danış Beştaş
BAŞKAN - Buyurun Sayın Danış
Beştaş.
7.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaş'ın, Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyarın HDP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; doğrusu, dünkü
acı olaydan, katliamdan sonra iktidar partisinin bu
rahatlığını ve hâlâ bağırabilmesini büyük bir hayretle
karşıladığımı ifade etmek istiyorum.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Ne
rahatlığı ya?
ŞAMİL TAYYAR (Gaziantep) Mardindeki
şehitlerimizi de bir an bakayım.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Bugün Mardinde 2
askerimiz şehit, sebebi kim?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Sanki
iktidarda olan muhalefet, bu kadar katliamın olduğu ülke Türkiye
değil, hiçbir sorumluluk üstlenmeden, hiç kimse görevden alınmadan,
hiç kimse istifa etmeden ve olaydan hemen sonra yayın yasakları
koyarak katliamın izlerini de kamuoyundan gizleyen iktidar partisi
değilmiş gibi bir de üste çıkmaya çalışıyorsunuz.
Ya, bu katliama ilişkin demin haberler düştü, yirmi gün öncesinden
MİT -sözde, iddiaya göre, ki doğrudur- tıpkı Suruçta
olduğu gibi, Diyarbakırda olduğu gibi, Ankarada olduğu
gibi IŞİDin Atatürk Havalimanına
saldıracağını istihbari bilgi olarak vermiş. Neredeydi
bu ülkenin iktidarı, İçişleri Bakanı neredeydi, Emniyeti
neredeydi? Cumhurbaşkanı her olaya sos oluyor, neredeydi acaba? (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sözünü geri al
sen!
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Ağzını topla!
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Siz de her olaya ketçap oluyorsunuz, ketçap.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) 46
insan orada can verirken siz neredeydiniz? IŞİDle ilgili son
konuşacak kişi sizlersiniz. Siz IŞİDle ilgili konuşma
hakkına sahip değilsiniz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ne demek sos oluyor.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Doğu, güneydoğuda
insanları paramparça ederken hiç sesiniz çıkmıyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Siz
bir terör örgütünü destekleyip uluslararası alanda yargılanacak bir
partiyi temsil ediyorsunuz. Şu anda Kuveyt Türk, ABDde
yargılanıyor.
SAİT YÜCE (Isparta) Cumhurbaşkanına
Sos oluyor. diyemezsin, Cumhurbaşkanına öyle hitap edemezsin,
seviyesizce konuşamazsın. Terbiyesiz!
BAŞKAN Sayın Yüce, lütfen oturun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Sizi
dinlemiyorum.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Otur yerine!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Ve
gerçekten bu kadar katliamdan sonra güllük gülistanlıkmış gibi
hâlâ boy göstermenizi de esefle karşılıyoruz.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Sen kimin
sosusun, onu söyle. Sen PKKnın sosu musun, onu söyle.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sen neye sos oluyorsun,
sen?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bizim
burada konuşmalarımıza tahammül edememeniz tek bir görüntüyü
hatırlatıyor.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Senin
hakaretlerine tahammül edemiyoruz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Herkesi susturmaya çalışıyorsunuz ya, hani ABDde
Cumhurbaşkanı protestosunda polisler Aa, uu! sesleri
çıkarıyordu ya aynı roldesiniz.
SAİT YÜCE (Isparta) O cinayetleri o
işledi. O cinayeti, İstanbuldaki cinayeti senin
sırtını dayadıkların işledi. Bunu böylece bil.
BAŞKAN Sayın Yüce
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ya, otur
yerine!
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) PKKnın sosu, yürü
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Siz,
gerçekleri söylemeyelim diye sadece ses çıkarıyorsunuz. Bunun hiçbir
anlamı yok. Bu sesle bizim sesimizi susturamayacaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Sen öyle
zannet.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Herkese uyguladığınız sansürü burada kabul
etmeyeceğiz. (HDP sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sen neyin sosusun, onu
söyle.
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum)
Meral Hanım, Ankara katliamına ses çıkarıyorsunuz da
beslediğiniz terör örgütüne niye ses çıkarmıyorsunuz?
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sen kimin
sesisin, onu da söyle. Terör örgütünün sesisin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay, sırayla
geliyorum.
Sayın Muş, bir saniye
YILMAZ TUNÇ (Bartın) PKKnın sosu.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sesi aynı
zamanda.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, istirham ediyorum,
lütfen, herkes ağzından çıkan kelimeye dikkat etsin. Böylesi bir
günde bu tartışmalar hiç şık kaçmıyor.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan, hatip o lafları kürsüde söyledi.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Tamam, biz de size diyoruz aynısını,
hakaret etmiyoruz: PKKnın sosları.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Edep yoksunu bir
konuşma.
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; bu Parlamentoda sataşma, laf
atmanın bir ritüel olduğunu hep söyledik, tacize dönüşmemek
kaydıyla dedik; bir.
İkincisi: Buradan kötü
söz olabilir ama o kürsü milletindir. O kürsüden hiç kimsenin hiç kimseye
hakaret etme hakkı yoktur Sayın Başkan, küfür hakkı yoktur
Sayın Başkan ve daha vahimi şudur: Bu kadar, benim şimdi
ağzıma almak istemediğim kelimeler bu kürsüden dökülürken hatibi
temiz bir dille konuşmaya davet etmemenizden dolayı size de teessüf
ediyorum Sayın Başkan.
İLKNUR İNCEÖZ
(Aksaray) Etti, etti.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Etti Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Çok sonra, çok sonra.
BAŞKAN Kaç defa
söyledim, ısrarla söyledim.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Çok sonra ettiniz, benim buradaki uyarımdan sonra
ettiniz; bu, bir.
BAŞKAN Öncesinden de
söyledim, sonrasında da söyledim herkes için.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Bu, bir.
BAŞKAN Hem bu
kürsüdeki hem de oradakiler için, herkes için aynı şeyi söyledim.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Ama olmadı Başkan.
İki: Hatip 3 ayrı
milletvekilimize isim vererek açıktan sataşmanın çok ötesinde
ağır hakarette bulunmuştur. Onursal Adıgüzel, İstanbul
Milletvekili ve Barış Yarkadaş, İstanbul Milletvekiline
ağır hakarette bulunmuştur.
MEHMET UĞUR
DİLİPAK (Kahramanmaraş) Yalansa söylesin.
HÜSEYİN BÜRGE
(İstanbul) Engin Başkan, söylediklerini söyledi ya.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Bu sebeple, 2 milletvekilimiz için sataşmadan
dolayı söz istiyorum.
İLKNUR İNCEÖZ
(Aksaray) Eren Erdeme dedi ya.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) - Eren Erdeme de hakarette bulunmuştur. Eren Erdem
nasıl olsa biraz sonra on dakika konuşacak ama Eren Erdemin
şahsında partimize hakaret olarak saydığım için ben de
ayrıca söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Altay. (CHP sıralarından alkışlar)
İki dakika süre
veriyorum.
8.- İstanbul Milletvekili Engin Altay'ın, Gaziantep
Milletvekili Şamil Tayyarın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Teşekkür ederim.
Daha vahimi şudur: 40
insan ölmüş, şöyle böyle.
AHMET YILDIRIM (Muş)
46.
ENGİN ALTAY (Devamla)
46. 230 yaralı var. Böyle bir günde
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) IŞİDi savunuyorlar.
ADNAN BOYNUKARA
(Adıyaman) Yeter, ayıp ya!
ENGİN ALTAY (Devamla)
gelip bu kürsüden aklınızca ya da o zat aklı sıra aklanmak
için bu kürsüden
MEHMET ERDOĞAN
(Gaziantep) O tweeti atmasın o zaman. Ölülerimiz varken o tweet
atılır mı?
KAZIM
ARSLAN (Denizli) Dinle, dinle!
ENGİN ALTAY (Devamla)
muhalefet milletvekillerinin tweetlerinden yola çıkarak -ki
arkadaşlarımız gerekli cevabı vereceklerdir- laf ediyor da
iktidar partisinin çok sayın milletvekilleri bunu masum, meşru
görüyor; buna çok üzüldüm, buna çok üzüldüm.
Bu şuna benziyor: Kervan
sahibi ölüyormuş, develerinden helallik istemiş: Ey develerim!
demiş, Bunca yıl sırtınızdan para kazandım,
yükümü taşıdınız, sizi susuz bıraktım, aç
bıraktım, bana hakkınızı helal edin. demiş.
MEHMET ERDOĞAN
(Gaziantep) Onu CHPye mi söylüyorsunuz?
KAZIM ARSLAN (Denizli) Dinle ya!
ENGİN ALTAY (Devamla) Bana
hakkınızı helal edin. demiş. Develer demiş ki: Ey
sahip! Bütün hakkımız helal, bir hakkımız var ki helal
etmeyiz.
BAŞKAN Müdahale etmeyin, lütfen
arkadaşlar, müdahale etmeyin.
ENGİN ALTAY (Devamla) Nedir ey develerim?
demiş.
BAŞKAN Sözü olan gelir, kürsüde konuşur,
lütfen.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Hakaret edecek.
ENGİN ALTAY (Devamla) Edeceğim tabii.
Nedir ey develerim? demiş. Bizi
yıllarca bir eşeğin peşinden yürüttün. demişler. Bu
ayıp AKP Grubuna yeter. (CHP sıralarından alkışlar)
SELİM DURSUN (Sivas) Yuh be!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet, yuh!
SELİM DURSUN (Sivas) Senden daha büyüğü
olmaz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Demin Yuh!
diyecektin arkadaşına sen. Onun adını bile anmadın,
çık cevap ver hadi.
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Evet, söz vereceğim.
Sayın Onursal Adıgüzel, buyurun.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sana eşek demek bile az gelir be!
SELİM DURSUN (Sivas)
Haydi be! Seviyesiz!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bir sürü adama
şerefsiz dedi namussuz dedi, duymadınız mı?
ŞAMİL TAYYAR (Gaziantep) Ben öyle bir
şey söylemedim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Bir taneniz bir
şey demedi.
ŞAMİL TAYYAR (Gaziantep) Ben ispat
etmeye bağlı olarak söyledim. İspat edebilirseniz olabilir.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Hayır,
ispat edemez.
ŞAMİL TAYYAR (Gaziantep) - İspat
ederse mesele yok.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray)
Haysiyetsizsin. dedi. Siz eşeksiniz. demeye getirdi.
ŞAMİL TAYYAR (Gaziantep) O iddiayı
da
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan, bu Mecliste bu kadar ağır hakaretler gerçekten Meclisin
mehabetine yakışmıyor.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet, siz
kendinize bakın önce.
BAŞKAN Kötü söz sahibine aittir, kim ne derse
desin, muhatabını değil hatibi bağlar.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Bundan sonra
hiçbir şey olmamış gibi devam edemeyiz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sizi de rezil
ediyor, siz de seyrediyorsunuz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Ayıp ya!
Bir grup başkan vekilinin ağzından çıkan laflara
bakın. Hayret bir şey!
BAŞKAN - Buyurun Sayın Adıgüzel.
9.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel'in, Gaziantep
Milletvekili Şamil Tayyarın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Atatürk
Havalimanında gerçekleşen saldırıyı tekrar
lanetliyorum buradan. Ölenlere Allahtan rahmet diliyorum ve yaralılara da
acil şifalar diliyorum.
ŞAMİR TAYYAR (Gaziantep) Fransada
ölenler için de.
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) - On dört
yıldır iktidardasınız. Ne yazık ki hiçbir
sorumluluğu üzerinize almıyorsunuz. Havuz medyanızla, bütün
kalemşorlerinizle bizi hedef göstermeye çalışıyorsunuz. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Sen kendine bak.
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) -
Yaşadığımız süreci size özetliyorum: Son bir
yılda 300e yakın vatandaşımız hayatını
kaybetti. Bunların kanı sizin ellerinizde. Ne yazık ki hesap
vermiyorsunuz. 300e yakın insanımız öldü. Dediniz ki:
Fıratın kenarında koyun kaybolsa bunun mesulü biziz. Biz
hesabını sorarız. Nerede?
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Kendi milletini
sevemez misin sen ya?
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) - 300 insanımız
öldü. Dün 44 vatandaşımız hayatını kaybetti. Neden
hesap sormuyorsunuz?
Burada bize şeref dersi verenler paralelcilerin
ellerine tutuşturduğu belgelerle kitaplar yazıyordu. Bugün de
kendilerini yalanlıyorlar Yanlış yazmışız.
diyorlar. Bunun hesabını da versinler önce.
ŞAMİL TAYYAR (Gaziantep) Hiç kimsenin
öyle bir şey söylediği yok. O kitapların sonuna kadar
arkasındayım, bütün iddiaların da arkasındayım. Yalan
söyleme, kimsenin öyle bir lafı yok.
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) - Şeref dersi öyle
verilmez, buradan verilir. Dün, sizin milletvekilleriniz attıkları
tweetlerle kimi hedef gösterdi? Bunu hep birlikte anlatın. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) O tweetleri
sil Fransızsever!
ŞAMİR TAYYAR (Gaziantep) Kim o sözü
söylemiş? Yalan söylüyorsun!
BAŞKAN Sayın Tayyar, lütfen, buyurun
oturun yerinize.
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) Ben bu ülkenin
milletvekiliyim, bu ülkenin vatandaşıyım. Eğer terör can
alıyorsa bunun hesabını size sorarım. IŞİDi de
PKKyı da lanetlerim ama dünyanın neresinde bir vatandaşımızın
başına kötü bir olay gelirse, teröre kurban edilirse bunu da buradan
lanetlemekten çekinmem.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Fransaya
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) -
Siz de sorumluluğunuzu başkasının üstüne atmak için
trollerinizle, bütün gücünüzle algıyı değiştirmeye
çalışmayın. Bu ülkenin annelerini adli tıpların önünde
çocuklarını teşhis etmek zorunda bırakmayın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla)
mahkeme önlerinde
adalet aramak zorunda bırakmayın
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray)
Attığın tweetin suçluluk psikolojisiyle konuşuyorsun.
Yazık!
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla)
bu hesabı verin,
gelin
Defalarca Terör araştırılsın. dedik, Elinizi
taşın altına koyun. dedik, neden koymadınız? (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Adıgüzel.
MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş)
Hadi git! Fransa seni bekliyor, git!
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Attığın tweetlere bak.
BAŞKAN Sayın Yarkadaş, size de iki
dakika süreyle söz veriyorum, ama lütfen yeni bir sataşmaya meydan
vermeyelim.
Buyurun.
10.- İstanbul Milletvekili Barış
Yarkadaş'ın, Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyarın HDP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Şamil Tayyar katıldığımız bir televizyon
programı üzerinden demagoji yapmaya çalışıyor.
Ben o televizyon programında Beyaz TVdeydim ve
Şamil Tayyarın Fethullahçı çeteden istihbarat alarak
yazdığı kitapları anlatıyordum. O gün, cebimde bu kart
vardı, gazeteci kartıydı, basın kartıydı
ŞAMİL TAYYAR (Gaziantep) Yalan
söylüyorsun!
BAŞKAN Sayın Tayyar, lütfen müdahale
etmeyin, gerekirse kalkar cevabını verirsiniz. Lütfen
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla)
gazeteci
olarak konuşuyordum ve Şamil Tayyarın Fethullahçı çetenin
polislerinden aldığı kitapları anlatıyordum,
Ergenekonun ve Balyozun nasıl bir yalan olduğunu anlatıyordum.
Şimdi, Şamil Tayyar o kitaplardan
dolayı yargılanacak çünkü 10 kitap yazdı, 10u da yalan
çıktı.
Yargıtay Ergenekon diye bir örgüt yoktur.
dedi, Şamil Tayyarın yalancılığı da böylece
tescillendi. (CHP sıralarından alkışlar)
Sadece o mu tescilledi? Hayır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fethullahçı çeteyle
yaptığı iş birliği sonucunda
aldatılmışız dedi,
kandırılmışız dedi, böylece Şamil
Tayyarın da kim tarafından kandırıldığı ve
aldatıldığı da ortaya çıkmış oldu.
Şimdi, Şamil Tayyar bana diyor ki:
Efendim, o gün CHPliyim demiyordun. CHP üyesi değildim ama Cumhuriyet
Halk Partisini her koşulda savunan bir gazeteciydim.
ŞAMİL TAYYAR (Gaziantep) Ama kendine
hakaret olarak görüyordun, Ben CHPli değilim, gazeteciyim. diyordun.
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) 28 Şubatta
asker bildiri yayınlarken, cebimdeki bu kartla Kışlalar
sizinse, meydanlar bizimdir. diyordum, Şamil Tayyar o zaman
kapağı DSPye atmaya çalışıyordu, acaba Ecevitin
yanında olurum da ben de buradan bir faydalanabilir miyim diye. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
AKP ne zaman iktidara geldiyse birdenbire
muhafazakâr olduğunu hatırladı. Ben dün neredeysem bugün de
oradayım, yarın da orada olacağım.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
ŞAMİL TAYYAR (Gaziantep) Sayın
Başkan
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Bir saniye
Sayın Muş, size söz vereceğim ancak
bir hatırlatmayı yapmak istiyorum.
Sayın milletvekilleri, İç Tüzükün
60ıncı maddesine göre konuşmanın Genel Kurula hitaben yapılacağı,
65inci maddesine göre hatibin sözünün kesilemeyeceği, 66 ve 67nci
maddelerine göre hatibin sözünün ancak Başkan tarafından
kesilebileceği, yine 60ıncı maddeye göre sözü
Başkanın vereceği, 67nci maddeye göre temiz bir dil
kullanılması gerektiği çok açık bir şekilde
belirtilmiştir. Dolayısıyla söz almadan
konuşulmamasını, hatibin sözünün kesilmemesini ve
karşılıklı konuşulmamasını, lütfen, istirham
ediyorum. Aynı şekilde, konuşmaya ilişkin -varsa-
itirazın da söz almak suretiyle kürsüde yapılacağını
bir kez daha belirtmek istiyorum. Azami hassasiyetle hepinizin dikkatini
istirham ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Muş, buyurun. Ne için?
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Şimdi, iki
sataşma var burada; ben birincisinde söz istedim, beklettiniz beni.
Birincisi şu: Biz
BAŞKAN - Tek bir sataşmada çözeceğiz
yalnız.
ŞAMİL TAYYAR (Gaziantep) - Sayın
Başkan, direkt ismim zikredildi. Buradan söz almak istiyorum.
BAŞKAN - Size söz vereceğim, tamam.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Uluslararası
mahkemede yargılanacak bir partiyi temsil ettiğimizi iddia eden
tweetteki
BAŞKAN - Tamam, buyurun, iki dakika süre
veriyorum size de. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Lütfen, toparlayalım, yeni bir sataşmaya
mahal vermeyelim.
11.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş'un, Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; burada muhalefet, tabii,
eleştirilerini ortaya koyuyor ama Sayın Altay her
konuştuğumuz zaman temiz dilden
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Teşbih,
teşbih yaptım ben. Size deve mi demek istedim?
MEHMET MUŞ (Devamla) -
Ya, bu hakaret
olmasın. Şunda ağır konuştu. gibi ifadeler
kullanır.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Evet, canıma
tak etti kardeşim, ne yapayım? Namussuz, şerefsiz
MEHMET MUŞ (Devamla) - Şimdi, Sayın
Tayyar direkt hakaret etmiyor, diyor ki: Böyle bir iddia ortaya
attınız. Bu iddiayı eğer ispat etmezseniz
, geri
kalanını sayıyor.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sonra tekrar
şerefsiz dedi, sonra tekrar başka bir arkadaşımıza
söyledi.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Ederse bu laflar
boşa çıkar, ederse kimsenin alınması gereken bir nokta yok.
Adama şerefsiz demiyor, haysiyetsiz demiyor.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sonra dedi
Mehmet, aç tutanakları bak, bir başka arkadaşa söyledi.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Bu iddiayı diyor.
Diyor ki
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) - Temiz dil, temiz
dil
MEHMET MUŞ (Devamla) - IŞİDe AK
PARTİnin destek olduğunu söylüyor, iş birliği
yaptığını söylüyor. Ya bunu, bu iddiayı ispatlamazsan
namussuz, şerefsizsin. diyor. İspatlarsan boşa çıkar bu.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) - Temiz bir dil
mi bu?
MEHMET MUŞ (Devamla) - Söylediği bu. Ama
kalkıp da buradan bizleri başka bir şeye -Sayın Tayyar size
cevap verecektir- benzetmek bir grup başkan vekiline yakışmaz.
Tecrübenize de yakışmaz, size de yakışmaz Sayın Altay,
size yakışmaz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Hak etti, hak
etti.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Şimdi, yani,
buradan
ENGİN ALTAY (İstanbul) - O kürsüden her
ağzına geleni söyleyemez, onu öğrenecek
MEHMET MUŞ (Devamla) -
IŞİDin
vahşetine ses çıkararak PKKnın vahşetini görmezlikten
gelmeyeceğiz. IŞİDin de -az önce Şamil Bey ifade etti-
Allah belasını versin, PKKnın da Allah belasını
versin. İkisi de eli kanlı terör örgütleridir.
Bakın, çok değil, daha dün tek kelime
edilmedi burada PKKya, daha dün. Bakın, bu roketler nereden
çıktı, havan mermileri, nereden? Şırnak Belediyesinden.
Bunlar, sokakları aydınlatmak için kullanılacak kandiller
değiller, sokak lambalarına takmıyorlar bunları. Bir
belediyenin bodrum katında bunlar ne arıyor? Kimin bu belediye? Ne
arıyor burada onlar? Bunlar hediyelik eşya mı? Ne bu roketler?
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Biz de size onu soruyoruz.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Onların içine girerken sizin eliniz armut mu topluyordu?
MEHMET MUŞ (Devamla) Bu silah ne? Terörle
arasına mesafe koyacak olanlar önce bu roketlerin hesabını
verecekler. Bu roketlerin orada ne aradığının, bunun
hesabını gelip bu Meclise, bu millete verecekler. Adli makamlar zaten
bunun hesabını soracak. Ondan sonra, gelip terör örgütlerinden
bahsedecekler.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sokağa çıkma yasağı var, kimsenin oraya gitmesine izin
vermiyorsunuz.
MEHMET MUŞ (Devamla) Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Tayyar
ŞAMİL TAYYAR (Gaziantep) Efendim,
sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun efendim, iki dakika. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
12.- Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar'ın,
İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaşın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ŞAMİL TAYYAR (Gaziantep) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
10 kitabım var yayımlanmış. Bu
kitaplarımdan sadece 1i Ergenekonla doğrudan ilgilidir, diğeri
de çok zorlarsanız onun devamı gibi kabul edilebilir, toplam 2dir.
Şimdi, belli ki kitaplarımı okumamış. 10 kitabın
tamamının da
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Okunmaya
değer bir şey yok ki, neden okuyayım?
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Ya, saçmalama!
Sen konuştun, ben de burada konuşuyorum.
8 kitabımın bununla hiçbir alakası
yok. Şimdi, burada, gelip bizatihi yalancılığı yapan
sensin. 10 kitabın 8inin Ergenekonla alakası yok. Demek ki sen
bunları okumamışsın.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Okunacak
bir şey olsaydı okurdum.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Eğer
okusaydın feyzalırdın ve burada da saçmalamazdın.
Şunu söyleyeyim: Eğer, burada, bir
Fethullahçı cemaat örgütünün verdiği bilgilerle iş
birliğinden söz ediyorsak o iş birliği yapanlar şu anda
senin partinde, beraber siyaset yapıyorsunuz.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Sen DSPden
niye çark ettin?
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Kimin, ne zaman,
nerede, hangi dehlizlerde, kirli ilişkilerin içerisinde olduğunu çok
iyi biliyoruz. Geldiniz, burada demokratlık dersi vermeye
çalışıyorsunuz.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Söylemezsen alçaksın!
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Darbecilerle
beraber iş birliği yapanların hangi dehlizde ne tür
fırıldak çevirdiklerini, bugün nerede olduklarını biz çok
iyi biliyoruz. Ama, şunu söyleyeyim
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Söylemezsen alçaksın!
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Bunu
ispatlamazsan şerefsiz, haysiyetsizsin!
NECATİ YILMAZ (Ankara) Söyle o zaman, söyle.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Bakın, bir
saniye
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Söylemezsen alçaksın!
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Bu kadar
açık söylüyorum, bunu ispatlamazsan şerefsiz, haysiyetsizsin!
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) AK PARTİnin
IŞİDle ilişkisi olduğunu söylemek basit bir iddia
mıdır?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Söylemezsen alçaksın! Söylemezsen alçaksın!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, müdahale
etmeyelim.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Siz bunu
söyleyeceksiniz, ondan sonra kalkıp konuşacaksınız.
Son cümle şunu söyleyeyim, bakın, son
cümle şunu söyleyeyim: Demek ki eğitim, diploma her şeyi
halletmiyor.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Söylemezsen alçaksın!
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Eğitim
cehaleti alıyor, eşeklik baki kalıyor. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 17.19
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.33
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 109uncu
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, Gaziantep'te IŞİD'in
bütün faaliyetlerinin açığa çıkarılması ve gerekli
tedbirlerin alınması amacıyla verilmiş olan (10/238) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin, Genel Kurulun 29
Haziran 2016 Çarşamba günkü birleşimde ön görüşmelerinin
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
- Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi üzerindeki görüşmelere
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Öneri
lehinde ikinci konuşma İstanbul Milletvekili Eren Erdeme aittir.
Buyurun
Sayın Erdem. (CHP sıralarından alkışlar)
EREN
ERDEM (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sataşmalara
cevap vermeyeceğim. Cevaba layık insanlar vardır, layık
olmayan insanlar vardır. Sadece, burada yapacağım
konuşmanın içeriğine göre konuşmamı
yapacağım.
Değerli
arkadaşlar, IŞİD dünyanın başına musallat
olmuş tehlikeli bir terör örgütü ve maalesef Türkiye'de de
yapılanmakta olan, hücre evleri olan, bu hücre evleri takip altında
olan, hakkında -yanlış biliyorsam düzeltme hakkı bakidir,
bildiğim kadarıyla söylüyorum- 14 ayrı soruşturma olan -iller
bazında, mesela İstanbul soruşturması ayrı, Van
ayrı, Antep ayrı, Urfadaki soruşturma
- ve tüm bu
soruşturmalarda Emniyet tarafından teknik takipler
yapılmış olan, bu teknik takipler sonucunda da birtakım
teknik verilerle, çok rahatlıkla kamuoyunun ulaşabildiği teknik
verilerle IŞİDin Türkiye'de somut bir yapılanma içinde
olduğu tescilli olan bir terör örgütüdür.
Arkadaşlar,
geçtiğimiz gün, biliyorsunuz, Ankarada yaşanan gar
saldırısının iddianamesi yayımlandı.
İddianame yayımlandı, ben şöyle size göstereyim.
İddianamenin birinci şüphelisi -ismini zikretmeyeceğim-
İ.B., birinci şüphelisi.
Arkadaşlar, birinci şüpheli şu
suçlardan dolayı iddianamenin başşüphelisi sıfatıyla
dosyaya girmiş: İ.B., anayasal düzeni ortadan kaldırmaya
teşebbüs etmek, kasten öldürmeye teşebbüs, terör örgütü üyeliği
Yani terör örgütünden kasıt IŞİD üyeliği.
Şimdi arkadaşlar bakınız,
tamamında gizli ibaresi bulunan şu belgelerde İ.B.nin 2011
yılı itibarıyla Türkiyeden Suriyeye 1.800 militan
taşıdığı, bu militanları üçerli, dörderli gruplar
hâlinde götürdüğü, bunları taşırken telefonda Falanca
petrolün önünde bekleyin. Akşam şu otelde kalın, şurada
bekleyin. 10 kişilik kafile şuraya gelsin. Bu şekilde, üçerli, dörderli
gruplar hâlinde 1.800 teröristi taşıdığı, tamamı
teknik takiple izlendiği, tek bir operasyon dahi
yapılmadığı ortadadır arkadaşlar.
Bakın, somut bir veri paylaşayım.
Mesela diyor ki: Ben bir adres söyleyeceğim, sizi oradan alacak araba.
Adresi söylüyor telefonda. Ertesi gün araba gidiyor, onları alıyor,
Suriyeye götürüyor. Arkadaşlar, nerede emniyet? Adres belli. Bakın,
ben burada 10 bin tane adres tespit ettim. Bu 10 bin tane adres, tamamı
Buyurun arkadaşlar, bakın, kamuya açık. Bu
soruşturmayı paralelciler de yapmadı, şu anda görevinin
başında olan hâkimler, savcılar yürütüyor. Dosyayı vereyim,
inceleyin, beraber görelim içeriğini de arkadaşlar.
Falanca otelde
İsmini
paylaşmayacağım, Antepte bir otel. İstanbuldan telefon
ediyor, diyor ki: Akşam şu otelde kal. Yarın biz seni arabaya
bindireceğiz, göndereceğiz. Emniyet biliyor arkadaşlar.
Akşam o otelde kalınmış, orada yatılmış,
orada uyunmuş, ertesi gün arabaya bindirilmiş ve gönderilmiş.
Şimdi bunun adı nedir arkadaşlar? Bunun adı nedir? Bu
görmezden gelme nedir?
Şimdi, arkadaşlar, bakın bu
şahsı tanıyorsunuz, değil mi? Bu şahıs serbest.
Bu şahsın adı üç ayrı soruşturmada geçiyor. Bir
soruşturmada Afganistandaki El Kaide yapılanmasına Türkiyeden
militan devşirdiği iddiası var. Bir diğer soruşturmada
Suriyede Rakkadaki merkez kamp dedikleri IŞİD terör örgütünün
merkez kampına Türkiyeden militan gönderdiği tescillenmiş,
yapılan operasyonlarda evinden çıkan silah, mühimmat, patlamaya
hazır hâlde tutulan bir araba
Arkadaşlar, bu kişi serbest. Bir
gazeteci, bir akademisyen, bir öğrenci bir şey söylediği zaman
cezaevinde. Nedir arkadaşlar bunun adı? Bu düzenin adını
söyleyebilecek biri var mı değerli arkadaşlar?
Bakın, IŞİD terör örgütünün dergisi
5inci sayıyı çıkarmışlar. İlk 4 sayıyı
tespit edemedim, bulamadım. 5inci sayı, Kur'an-ı Kerimdeki bir
ayetikerimeyi çarpıtarak, onun manasını değiştirerek
Küfredenler ise tağut yolunda savaşırlar. ibaresini
askerimizin altına koyuyor. Arkasında da bir ifade: Firavunun
askerleri.
Arkadaşlar, dergi üzerinden örgütleniyor,
kitabevlerine dergileri gönderiyor, hücrelerine gönderiyor. Devletin haberi
var, bu derginin basıldığı matbaa dâhil hiçbir yere
operasyon yapılmıyor.
Bakın arkadaşlar, Ankara Garı
katliamının başfaili İ.B. diyor ki: Beni bulmak isteyen
buraya gelir., adresini veriyor. Nerede arkadaşlar bu adamlar? Niçin bu
adamlar cezaevinde değil değerli arkadaşlar?
Şimdi, çok iddialı
bir ifade kullandı bir milletvekili, ben cevap vermeyeceğim,
sataşma yapmayacağım, Efendim, ispatlamayan şerefsizdir,
namussuzdur. dedi. Arkadaşlar, bu komisyonu kurun, eğer ben onu
ispatlamazsam şerefsizim ve namussuzum, bunun da sözünü veriyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) On binlerce sayfa belge. Çok basit
bir soru arkadaşlar, çok basit ya: MİT tırları dosyasındaki
gizliliği niye kaldırmıyorsunuz? Koydunuz hepsini paralelci
kefesine. Ya, içinde öylesi varsa da onu kamuoyu bilsin yoksa da bilsin. Öyle
olmayan da var, öyle olan da var, şu da var, bu da var. Laf
kalabalığı yapıyorsunuz arkadaşlar. Vallahi de
billahi de o tırlar Türkmenlere gitmiyordu. diyen sizin
bakanınız değil mi değerli arkadaşlar? Aynı
zamanda, geçmiş Sayın Başbakan Davutoğlu, o
tırların Türkmenlere gittiğini ifade etmiyor muydu? Şimdi,
bu çelişki üzerine bile arkadaşlar tartışmak yasak.
Hazreti Ali ile Muaviye
arasında yaşandığı iddia edilen bir hadise
arkadaşlar, çok bilindik bir fıkradır. Kûfe, bilirsiniz Ali
taraftarlarının yaşadığı bir kenttir, Şamda
da Muaviye validir. Kûfeden bir Arap, devesine biner, dişi deveye,
Şama gider. Şamın girişinde bir Şamlı gelir der
ki: O deve erkektir ve benimdir. Nasıl oluyor ya? Deve benim deve
kardeşim. Nasıl oluyor, ben devenin sırtında geldim
buraya. Hayır, öyle değil, gel gidelim bunu halifeye soralım.
Gidiyor Muaviyeye, Muaviye halkı topluyor, tarafları dinliyor, diyor
ki: Ben de bu devenin erkek olduğuna ve Şamlının
olduğuna inandım. Bunun üzerine halka soruyor: Siz ne diyorsunuz?
Evet, evet, deve erkektir ve Şamlınındır. Bunun üzerine
Kûfeli şoka giriyor, Şamlı deveyi alıp gidiyor. Muaviye de
Kûfeliye diyor ki: Git Aliye söyle, Şamda dişi deve ile erkek
deveyi ayırt edemeyen, Muaviye ne derse ona biat eden 10 bin adam var,
ayağını denk alsın. Bunun gibi bir hikâyeye döndü
arkadaşlar, biz ne söylersek doğru diyorsunuz, belgeleri görmüyorsunuz.
Bu Gar katliamı
sonrası... Bakın size bir tane belge, arkadaşlar, bir terör
örgütü üyesi, IŞİD teröristi. Bakın, size göstereyim, burada,
gelmiş arkadaş. Bu fotoğraf ne biliyor musunuz, bu
fotoğraf? Bu fotoğraf Suriyede IŞİDin kendi teröristlerini
tedavi ettirdikten sonra oluşturduğu veri tabanının arayüzü
arkadaşlar. Hani biz hastaneye gittiğimizde bizim bütün bilgilerimiz
çıkıyor ya, Kişisel Verileri Koruma Kanunu kapsamında da
artık, o, hani çok daha derli toplu bir şekilde de muhafaza edilecek.
Onun bir benzerini yapmışlar. Ne diyor biliyor musunuz? Antepteki
tedavi üssü. Bu adam gelmiş arkadaşlar buraya, ağır
yaralanmadan dolayı, ateşli silah yaralanmasından dolayı
tedavi olmuş, Emniyet takip etmiş. Fezlekeler de var, belge var, doküman
var, evrak var, ben belgesiz konuşmam arkadaşlar, ben belgelerini
gösteriyorum. Bu adam geliyor, tedavi oluyor burada, daha sonra hastaneden
çıkıyor, elini kolunu sallayarak Suriyeye gidiyor. Şimdi,
gelecek belki de kendini patlatacak, nereden biliyorsunuz? Arkadaşlar,
niçin bir tahkikat yürütülmüyor bu insanlar hakkında? Çok net sorular
bunlar.
Bakın, bir nokta daha
Denildi ki: Antepte
böyle bir oluşum yok. Tamam, bu iddiayı ispatlamak lazım çünkü
bilinen, yaygın görüş böyle bir oluşumun olduğu yönünde.
Yunus Durmaz dosyası arkadaşlar. Yunus Durmaz, Suruç katliamı
dâhil
Zaten bakın, ben şu iddiada değilim: Antepte
bağımsız bir hücre var demiyorum, Antep ile Adıyaman
hücreleri müşterek hücreler. Yani, Dokumacılar iddianamesi ortaya
çıktığında o hücrenin bir uzantısı olarak Antep
hücresi vardı, o İ.B. dediğimiz, Ankara Garı
saldırısını yapan hücrenin başındaki
şahısla hep müşterek çalıştı bunlar. Diyor ki:
Biz Suruç katliamını beraber yaptık. Poliste kaydı var.
İfadesi alınıyor, serbest bırakılıyor
arkadaşlar. Yazıktır, günahtır, ayıptır. Niye böyle
bir şeye göz yumuluyor arkadaşlar? Bunlar kabul edilemez. Yunus Emre
Alagöz 2011 yılında gözaltına alındı, serbest
bırakıldı arkadaşlar. Adıyaman hücresindeki
adamların tamamı gözaltına alındı, serbest
bırakıldı. Arkadaşlar, bu serbest bırakılan
adamlar şu ana kadar 300-400 -tam rakamını bilmiyorum-
insanımızı öldürdü. Buna karşı, bu komisyon
kurulmalıdır, bunu araştırmalıyız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EREN ERDEM (Devamla) Son cümle olarak
Yayın
yasağı getirmekle yanlış yapıyorsunuz arkadaşlar.
Siz yayın yasağı getirdiğiniz için Hakan Fidan
patlamalardan haberdar olamıyor. Yapmayın arkadaşlar, Hakan
Fidan sadece televizyondan öğreniyor mevzuyu madem, yayın yasağı
getirmeyin. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı, sistemi
açıyoruz.
EREN ERDEM (İstanbul) Sayın
Bostancı, en ufak sataşma yapmadım.
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Burada olmayan
kişinin ismini niye anıyorsun?
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın,
İstanbul Milletvekili Eren Erdemin HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkürler.
Sayın Erdem, IŞİDe karşı
yürütülen mücadele hakkında bazı değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye Cumhuriyeti devleti, kamuoyunun da çok yakından bildiği,
televizyon ve gazete haberlerine konu olan birçok başarılı
operasyonu gerçekleştirdi, birçok yerde hücre evlerine baskın
yaptı, IŞİD kökenli birçok canlı bombayı
yakaladı. Bütün bunların arkasında Emniyetin yürüttüğü
teknik takibin, çalışmanın büyük payı var. Eğer
Sayın Erdem o değerlendirmeleri yaparken Emniyetin sosyal zemini olan
terör örgütlerine karşı nasıl bir mücadele yöntemi
yürüttüğüne ilişkin de bilgi sahibi olsaydı 1.800 teröristi
sürekli olarak bir yerden bir yere götüren, bir yerlerde konaklatan
kişinin niçin hemen enselenmediğini de tahmin edebilir, bilebilirdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EREN ERDEM (İstanbul) Hâlâ enselenmedi
Sayın Başkan, hâlâ enselenmedi. Ne zaman enselenecekler?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Üç yıl bilgi
edinmek için mi takip ediyoruz?
EREN ERDEM (İstanbul) Bunun öyle bir
şeyi olur mu? 1.800 kişi gitmiş, gelmiş, kendini
patlatmış burada, hâlâ enselenmemiş. Ne zaman enselenecek?
BAŞKAN Lütfen tamamlayın.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Emniyet
bildiği kişiler marifetiyle bu insanları kontrol altında
tutuyor. Eğer siz 3 kişiyi yakalarsınız operasyon
yaptığınızda, 5 kişiyi yakalarsınız ama
sürekli networkü, oradaki insanları takip edemezsiniz.
Dolayısıyla, sosyal zemini olan teröre karşı mücadelede,
teknik takip, başka tür yöntemler hususunda daha geniş bir perspektifle
bakmak ve siyasi polemik malzemesi de yapmamak gerekir.
Teşekkür ediyorum.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) Allahından bulsun
diye patlayana kadar bekletiyorsunuz adamı.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Tarih 22 Ekim 2015, dönemin Başbakanı
Ahmet Davutoğlu, Gaziantep ve Şanlıurfa mitingleri
DAEŞ
ne kadar nankörse, ne kadar hainse, ne kadar alçaksa PKK da o kadar alçak, o
kadar hain, o kadar korkaktır. Türk Dil Kurumuna
bakıldığında, nankörün karşılığı
İyilik gördüğü kimseye hainlik yapan, aldığı
yardımı inkâr eden. demektir.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bir kelimeden
hareketle imalarda bulunmak uygun bir değerlendirme değildir
Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Nereden hareket
edeceğiz? Oradan hareket etme, buradan hareket etme. Tabii, tabii.
Ne nankörlüğü yaptı IŞİD size?
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri, her
konuşmadan sonra yorum yapma gereği duymayalım.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, Gaziantep'te IŞİD'in
bütün faaliyetlerinin açığa çıkarılması ve gerekli
tedbirlerin alınması amacıyla verilmiş olan (10/238) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin, Genel Kurulun 29
Haziran 2016 Çarşamba günkü birleşimde ön görüşmelerinin
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisi aleyhinde ikinci ve son konuşmacı Malatya Milletvekili
Nurettin Yaşardır.
Buyurun Sayın Yaşar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; bir ara konuşsam mı
konuşmasam mı diye düşündüm ama nihayet
(CHP sıralarından
Konuş konuş. sesleri)
Konuşayım mı? Müsaade ediyor musunuz?
Bizim ünlü, değerli bir şairimiz var,
İsmet Özel, sanıyorum duymuşsunuzdur, duymayanlara da ben
duyurmuş olayım. Onun bir dizesi vardır, İnsan, hangi
dünyaya kulak kesilmişse öbürüne sağır. diye. Herhâlde, bizim
için mi yazdı, bugünleri mi öngördü ya da o zaman, onu
yazdığı zamanki Meclis de böyle bir Meclis miydi bilmiyorum ben
ama karşılaştığımız manzara beni bu dizeyi
okumak zorunda bıraktı.
Şimdi, burası demokrasi mabedi diyoruz,
burası bir ülkenin siyasetinin üretildiği ana mecra, ana merkez
diyoruz, burası millî iradenin tecelli ettiği yer diyoruz. Hatta,
bazen burayı kutsayanlarımız bile oluyor. Mekânları
kutsamak dinen çok caiz değil, ben de dindar bir insanım, o yüzden
kutsamıyorum ama değerli bir mekân burası, değerli bir
kurum. Burada biraz önce de yaşadığımız gibi, bir
kelime üzerinden, bir fotoğraf üzerinden, bir kesit üzerinden, günlük bir
olay üzerinden siyaset üreteceksek bunun adına magazinel siyaset denir,
bunun adına kesit siyaseti denir, fotoğraf siyaseti denir ama
bunun adına siyaset denmez. Siyaset, bir ülkenin temel meseleleri ile
geleceğini ilgilendiren, bölgesini ilgilendiren,
varlığını, bekasını ilgilendiren ve normal
hayatlarını kaliteli bir şekilde, o ülkenin
insanlarının hayatlarını kaliteli bir şekilde
sürdürmelerini sağlayan, sağlamayı amaç edinen, o konuda verilen
uğraşın adıdır.
Siyaseti bir yerde doğru dürüst
tanımlarsak belki birçok kavramı yeniden tanımlamamız
gerekecek çünkü değişik kesimlerin, ideolojik, siyasi, dinî, mezhebî
kesimlerin ipoteklerinde kalmış kavramlarımız var,
demokrasi gibi, barış gibi, özgürlük gibi,
bağımsızlık gibi -çoğaltabiliriz bunları- hatta,
sömürgecilik gibi, emperyalizm gibi veya unuttuğumuz, kültür
emperyalizmi diye bir kavram vardı, onun gibi bazı
kavramlarımız var. Dolayısıyla, bağlamından
kopmuş, sadece tekil, güncel, polemik için üretilen siyasetin bu ülkeye
bir faydası yok, şu anda Meclisimize bir faydası
olmadığı gibi. Bir konuyu aldığımız zaman bu
konudan ne fayda tahsil ederiz
Yani buna bir işletmeci, bir iş
adamı gözüyle de baksak oradan elde edilecek toplumsal fayda, bireysel
fayda, ülkesel fayda, bölgesel fayda, bundan bağımsız,
amaçsız bir şeyi ele aldığımız zaman siyaset
kendi kendini tüketen bir meta hâline dönüşür, anlamından sapar,
bağlamından sapar. O yüzden, bir süreç siyaseti, bağlam
siyaseti, bütüncül bir siyaset, kuşatıcı bir siyaset ve gelecek
zamana sari bir siyaset yapmak zorundayız, bu hepimizin ortak
yükümlülüğü. Yani dönüp haddimi aşarak şunu diyebilirdim,
demedim, yine de diyorum: Ya, ne yapıyoruz arkadaşlar? filan
diyecektim.
Yani, alındınız, Engin Bey, kusura
bakmayın, kişisel bir şey değil, sataşma da
değil. Ben de yapabilirim, herhangi bir kelimeyi alırım, oradan
bir şey çıkarırım. Bunu bu ülkede yapıyoruz, sürekli
yapıyoruz. Kime, ne fayda sağlıyor? Konuştuğumuz konu
IŞİD, DAEŞ.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Arkadaşına da söyle de dengele, arkadaşına da söyle.
NURETTİN YAŞAR (Devamla) - Herkese
söylüyoruz.
Biraz önce Engin Bey, gene söylüyorum,
oturduğunuz
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben teşbihte
bulundum, çok bilinen bir fıkra.
NURETTİN YAŞAR (Devamla) - Doğru
söylüyorsunuz.
Yani nankör kelimesinin sözlükteki
karşılığını hepimiz öğrendik. Teşekkür
ederiz, bu da bir katkı. Ama, şunu da öğrendik: Engin Bey biraz
önce Burası kürsüdür, halkın kürsüsüdür, buradan hakaret edilmez,
buradan yaralayıcı, incitici, kaba sözler söylenmez. diyerek söz
aldı oturduğu yerden, geldi buradan, affedersiniz, eşek dedi.
Şimdi, bunu sizi tekzip etmek için, yaralamak için, incitici söz söylemek
için söylemiyorum ama gerçekten burası değerli bir kürsü. Sizi takdir
ediyorum, tebrik ediyorum, bir gün dediniz ki: Arkadaşlar, burada
sataşma olur, polemik olur. Bu bir düzey gerektirir, bir seviye
gerektirir, bir kalite gerektirir ama taciz olmaz, dolayısıyla
hakaret olmaz. Kişilere yönelik
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben de
insanım, ne yapayım! Allah Allah ya!
NURETTİN YAŞAR (Devamla) - Sizinle ilgili
söylemiyorum. Yani biraz sizi bu anlamda kullanayım, iyi bir şey için
kullanılmış olacaksanız.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Çünkü,
IŞİDi kaybettiniz.
NURETTİN YAŞAR (Devamla) - Burada ne kadar
bağırırsak, çağırırsak, ses tonumuzu
ayarlayamayabiliriz, sataşmada bulunabiliriz, polemik yapabiliriz, espri
de yapabiliriz. Sürekli gergin suratlarla, sürekli kavgaya hazır böyle
dipçiği elinde, süngü takmış pozisyonda buraya
çıkmanın, konuşmanın bize bir faydası yok ama bütün
bunları yaparken
Hepimizin kişiliği saygındır,
hepimizin annesi, babası, çocukları ailesi vardır ve hepimizin
buradaki işimiz, buradaki görevimiz bir şekilde sonlandıktan
sonra çocuklarımıza onurla, gururla izleteceğimiz bir videomuz,
bir görüntümüz olsun istiyorum ben.
Dün 41 vatandaşımız
hayatını kaybetti, vatandaşımız ya da olmayan 41
insan. Hepsinin de biraz önce söylediğim gibi ailesi var,
yakınları var, dostları var, sevenleri var. 130 civarında
insanımız hafif ya da ağır yaralı olarak hastanelerde
tedavi görüyor ve birden, birçok yerden, birçok odaktan, birçok kurumdan,
birçok siyasetten lanetlemeler, başsağlığı dilekleri
ve bunlar akın akın bütün kanallardan, bütün ajanslardan, medyadan
hepimizin gözüne, kulağına aktı; bu bir rutin. Biz yine bir
şiddet ve dehşet sarmalının içine düştük, her zaman
olduğu gibi, her şeyi ilk defa yaşıyormuşuz gibi, hiç
daha önce böyle bir şey yaşamıyormuşuz gibi geldik, yine
lanetledik, başsağlığı dileğinde bulunduk ama
arkasından gittik, yerimizden, yine kaldığımız yerden
devam ettik, hepimiz aynı şeyi yaptık. Bunu bu ülke hak etmiyor,
bunu DAEŞi üretenler, IŞİDi üretenler, -adını ne
koyarsanız koyun- onlar bize gündem dayatmak için, bizim gündemimizi
belirlemek için, bizim o veriler, o datalar üzerinden
konuşmamızı sağlamak için bunu bize dayatıyorlarsa
yapacağımız şey buradaki konuşmalar değil,
onların amacına karşı gelmek. Mesela Mecliste grubu bulunan
dört partinin liderleri kalkıp da Biz bu oyuna gelmeyeceğiz,
oyununuzu gördük, blöfünüzü gördük, bu oyunu oynamayacağız, bu oyuna
aracılık etmeyeceğiz, bu amaca hizmet etmeyeceğiz. diye
bir görüntü verseler, bir fotoğraf verseler kim ne kaybeder?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Keşke,
keşke, ah nerede?
NURETTİN YAŞAR (Devamla) - Kim ne
kaybeder?
Ben, Mahmut arkadaşımızı tebrik
ediyorum yani teröre karşı böyle bir araştırma önergesi
verdiği için onu kutluyorum, kutlamaya değer bir şey. Ama,
beklediğimiz
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Layığını yapalım Başkanım.
NURETTİN YAŞAR (Devamla) Evet, aynı
şeyi söyleyecektim, layığını yapalım.
Terör kimden gelirse, kime yönelirse, hangi
amacı taşırsa, adı ne olursa, etnisitesi ne olursa, mezhebi
ne olursa, kimin adına, nereden hareket ederse etsin aynı tonda,
aynı volümle, aynı kelimelerle karşı
çıkmadığımız müddetçe, lanetlemediğimiz müddetçe
yaptığımız şeyin samimiyetine kimseyi
inandıramayız Mahmut Bey, hiç kimseyi, kimseyi
inandıramayız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Önerge verdik
diğerleriyle de ilgili. Bunların hepsini siz reddettiniz, bunu da
reddedeceksiniz, bakın, sayın hatip bunu da reddedeceksiniz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) PKK için de bir
önerge bekliyoruz sizden Mahmut Bey. Mahmut Bey, PKK için de bir önerge
bekliyoruz.
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen, lütfen
NURETTİN YAŞAR (Devamla) Bakın,
herkes için geçerli bu, ben yapıyorsam benim için de geçerli. Ben
yapıyorsam benim için geçerli, Ahmet Bey yapıyorsa Ahmet Bey için
geçerli, Tahir Ağabey şu genç hâliyle yapıyorsa onun için de
geçerli, hepimiz için geçerli. Bunu yapabildiğimiz zaman bize dokunulunca,
bizi harekete geçirecek zayıf noktalarımız olmayacak. Bunu
yapabildiğimiz zaman
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Destek
vereceksiniz, anlaşıldı.
NURETTİN YAŞAR (Devamla)
DAEŞ
bomba patlatmayacak. O canlı bombada ölen çocuklar da nihayet bir anne
babanın çocukları, o canlı bombalar da; PKKdan olsun,
DAEŞten olsun, şundan olsun, bundan olsun fark etmez, onlar da
ölmeyecek. Dolayısıyla, bu ülke hassas noktalarını,
zayıf noktalarını tamir etmedikçe ki bunu tamir edecek olan
bizleriz hangi siyaset, hangi muhalefet, hangi iktidar olursa olsun...
Burada anlatacağım bir sürü şey
olabilir, bir sürü polemik malzemesi var, yaparım da hallederim yani
beceririm. Ama, kimden, nereden gelirse gelsin aynı
duyarlılıkla, aynı vicdanla, aynı samimiyetle, aynı
tonda, aynı kelimelerle karşı
çıkmadığımız müddetçe bizim yaralarımız
kaşınır, biz bu belalardan kurtulamayız ve halk bize rahmet
okumaz, halk bize lanet okur.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Çok teşekkür ediyorum.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Oylamadan önce bir yoklama talebi
vardır, o talebi karşılayacağım.
Evet arkadaşlar, isimleri alıyoruz:
Sayın Altay, Sayın Aydın, Sayın Yeşil, Sayın
Tümer, Sayın Yedekci, Sayın Hürriyet, Sayın Özdemir, Sayın
Arslan, Sayın Arık, Sayın Özdiş, Sayın Akaydın,
Sayın Budak, Sayın Üstündağ, Sayın Purçu, Sayın Erdem,
Sayın Sarıhan, Sayın Yüceer, Sayın Çıray, Sayın
Bozkurt, Sayın Balbay.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, Gaziantep'te IŞİD'in
bütün faaliyetlerinin açığa çıkarılması ve gerekli
tedbirlerin alınması amacıyla verilmiş olan (10/238) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin, Genel Kurulun 29
Haziran 2016 Çarşamba günkü birleşimde ön görüşmelerinin
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, 29/6/2016 tarihinde Grup Başkan Vekili
İstanbul Milletvekili Engin Altay tarafından, son dönemde yüzlerce
yurttaşın ve güvenlik personelinin yaşamını
yitirmesiyle sonuçlanan terör saldırılarına zemin oluşturan
yanlış politikaların tespit edilmesi, terör
saldırılarının önlenememesinin nedenlerinin
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 29 Haziran 2016
Çarşamba günkü birleşimde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu; 29/6/2016 Çarşamba
günü (Bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İç Tüzükün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili ve Grup Başkanvekili
Engin Altay tarafından, "Son dönemde yüzlerce
yurttaşımızın ve güvenlik personelimizin
yaşamını yitirmesiyle sonuçlanan terör
saldırılarına zemin oluşturan yanlış
politikaların tespit edilmesi, terör saldırılarının
önlenememesinin nedenlerinin araştırılması"
amacıyla 29/6/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma
önergesinin (696 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 29/6/2016 Çarşamba
günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisi
lehinde ilk söz Manisa Milletvekili Özgür Özel.
Buyurun Sayın Özel. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Dün
akşam İstanbul Atatürk Havalimanında yaşanan bombalı
saldırıda hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifalar diliyoruz ve yaralıların daha
fazlasının hayatını kaybetmemesini ümit ediyoruz, onlar
için de dua ediyoruz.
Bugün burada Cumhuriyet Halk Partisi olarak bir grup
önerisi getirdik. Aslında bu grup önerisi konusunda biraz önce Adalet ve
Kalkınma Partisinden konuşan son hatip konuştuğunda bir
yerde umutlandım. Benzer bir grup önerisi biraz önce oylandı, acaba
Adalet ve Kalkınma Partisi, evet oyu kullanacak mı? dedim. Bu
mümkün olmadı ama CHPnin grup önerisinde eğer evet oyu
kullanırsanız şunu yapma imkânı bulacağız:
İç Tüzüke göre yine çoğunluğu Adalet ve Kalkınma
Partililerden oluşan bir Meclis araştırma komisyonu kurulacak.
Terörü
Bu noktaya nasıl geldik? Özellikle son bir yıldır
Türkiyede ne oluyor? Her türlü iddiayı, her türlü
bağlantıyı ve buna karşı dört partinin
birlikteliğiyle çözüm önerilerini hem Hükûmete hem devletin tüm kurum ve
kuruluşlarına katkı da sağlayabilecek şekilde bir
komisyon kurulmasını teklif ediyoruz. Aslında bunu biz ilk kez
yapmıyoruz. Övünmek için söylemiyorum ama geçen sene 7 Haziran
akşamı bir seçim sonucuna karşı Adalet ve Kalkınma
Partililer Millet kaosu seçti. diye tweetler atıp hiçbirimiz anlam
veremezken, takip eden süreçte Suruçta bir canlı bomba 32 kişinin
hayatına mal olduğunda, 32 evladımızın bedenleri paramparça
olduğunda, 70 milyonun yüreklerine ateş düştüğünde biz
Meclisi olağanüstü toplantıya çağırıp bu konuda bir
araştırma komisyonu kurulmasını önermiştik. Buna
iktidar partisi hayır oyu verdiği için herkes gerisin geriye, seçim
bölgelerine gitti ve gittiğimiz yerlerde yeni taziyelere gitmek zorunda
kaldık. O günden bugüne kadar 11 tane bombalı terör
saldırısı yaşandı bomba yüklü araçlar ya da canlı
bombalarla. O 11 saldırının sonucunda, 273 kişi hayatını
kaybetti, ayrıca, Suruç saldırısı, arkasından
yaşanan ve her geçen gün şiddetin ve terörün
tırmandığı süreçte 700ün üzerinde de şehidimiz var;
geçtiğimiz gün, dün resmî makamlarca açıklanan. Eğer biz o gün
bu Meclis olarak bir irade koyabilmiş olsaydık, araştırabilseydik,
belki bunlar yaşanmıyor olacaktı. Bu Meclisin sicili bu anlamda
fevkalade kötü, iktidar partisinin sicili çok kötü.
Hekime karşı şiddeti
araştıralım. 10 kez önerilmiş, Gaziantepte Doktor Ersin
kardeşimizin böğrüne bıçak girip çıktıktan sonra 11
kere, gelip burada o komisyonu kurduk.
Türkiye uluslararası camiada rezil oldu doping
skandallarıyla, 7 kez önerdik, ancak Kırkpınar başpehlivanında
ve olimpiyat şampiyonu kızımızda doping çıkınca
geldiniz, Onu araştıralım. dedik.
Soma Komisyonunu Soma faciasından sonra
kurdunuz.
IŞİDin ve diğer terör örgütlerinin
yaptıklarına karşı bu Meclis ortak bir tavır
sergilesini her dediğimizde karşı çıktınız.
Ama bildiğiniz bir şey var: Bir patlama,
bir cinayet, bir saldırı ardından, Hadi, birlikte
oturalım, terörü kınayan bir bildiri imzalayalım. Cumhuriyet
Halk Partisi olarak, gün geldi, bu tip bildirilere de, Türkiyenin birlik,
beraberlik içinde, Parlamentonun bir bütünlük içinde cevap vermesi ümidiyle bir
imza da attık. Ama bugün gelinen noktada, biraz önce sayın hatip
söylüyor, diyor ki: Teröre karşı başka ülkelerde olduğunda
iktidar partisine herkes destek veriyor, birlik, beraberlik içinde oluyor.
Arkadaşlar, bu konuda iktidar partisiyle birlikte değiliz çünkü
halkımızla birlikteyiz, vatandaşlarımızla birlikteyiz,
evlatlarımızla birlikteyiz. Ancak doğrudan sorumlu olan,
engellemeyen, her türlü destek vaadine karşı sırtını
çeviren, Birlikte araştıralım. deyince hayır diyen, bu
saldırıları engelleyemeyen iktidar partisi bu ölümlerin
tamamından doğrudan ve birinci derecede sorumludur. (CHP sıralarından
alkışlar)
Yarın -biraz önce sayın grup başkan
vekillerine ifade ettim- bir genel görüşme talebi getiriyoruz Meclise.
Üzerinde onar dakika gruplar konuşacak. Eğer bu konu enine boyuna
konuşulsun diyorsanız, gizli kapaklı bir şey kalmasın
diyorsanız biz birer saat de verebiliriz gruplara sözü. Tahmin ediyorum,
böyle bir genel görüşmeye evet derseniz diğer muhalefet partileri de
zaman ekonomisi açısından katkı sağlayacaklardır, tek
bir öneride birleşiriz ama dört saat burada bunu konuşuruz.
İstiyorsanız, kapalı oturum önergesi verirsiniz, kapalı
oturuma geçeriz, her şeyi konuşuruz. Böyle bir genel görüşme
yapılacak olursa Sayın Genel Başkanımızın burada
yer alacağını ve bu genel görüşmede oturumda
bulunacağını ve Cumhuriyet Halk Partisinin en üst düzeyde
katkıyı sağlayacağını da buradan açıkça
ifade ediyoruz. Ve yarın bu genel görüşmede iktidar partisinin
tavrını merak ediyoruz. Birazdan kullanacağınız
oylarla terör araştırılsın mı yoksa Böyle
kalsın. Biz işimizi biliyoruz, biz iktidar etmeye, evlatlarımız
ölmeye devam etsinler. mi diyeceksiniz, onu da birazdan tüm Türkiyeye
göstereceksiniz.
Şimdi, on dört yıl mukayeseleri bu kürsüde
çok yapıldı. On dört yıl önce 2002 yılında sadece 7
şehit veren bir Türkiye'den geliyoruz. On dört yılın sonunda son
bir yılda 730 şehit. 2002 yılında bütün dünyadan gelen
turistler yılbaşını Taksim Meydanında
kutluyorlardı. Şimdi bütün dünyadan gelen turistler dünyaya
açılan kapımızın patladığı yerde
hayatlarını kaybediyorlar; Sultanahmette, Atatürk
Havalimanında, Bursa Ulu Camisinin yanında, İstiklal
Caddesinde, Ankara Kızılayda. Evlatlarımız,
çocuklarımız uçağa binemez, otobüse binemez, metroya binemez
oldular. Anneler çocuklarına Metrodan çıkınca bir mesaj at,
rahat edeyim çocuğum, aklım sende kalıyor. diyor. Televizyonlarda
altyazıları herkes, analar, babalar nefeslerini tutarak -o
kırmızı şerit geldiğinde- izliyorlar ve
geldiğimiz noktada, öyle bir noktadayız ki Adalet ve Kalkınma
Partisi hem seçimden sonra, diğer seçim arasındaki süreçte, terörün
tırmanmasını istikrarsızlığa, mevcut seçim
sonuçlarına bağlayıp 1 Kasım günü eğer iktidara
gelirse bu işin bıçak gibi kesileceğini bilinçaltlarına
aşıladıktan ve istediği oyu belli partilerden
devşirdikten sonra gelinen nokta ortada. Ama biz şunları
hatırlıyoruz: Millet kaosu seçti.yi unutmadık. Eski
Sağlık Bakanının Bursada Başkan seçilseydi
şehitler gelmezdi. dediğini unutmadık.
Cumhurbaşkanının Dağlıca
saldırısının üzerine katıldığı ortak
yayında, alttan Dağlıca şehitleri geçerken, 400 vekil
alınsaydı bunlar olmazdı. dediğini unutmadık.
Ama, o günden bugüne
unutmadığımız pek çok şey daha var. Örneğin
şunu unutmadık: Temmuz 2014 İstanbul Ömerlide IŞİD,
önce piknik yaptılar 3 bin kişi, sonra birlikte namaz
kıldılar ve cihat yemini ettiler; iktidarda siz varsınız.
Ardından, yine, Nisan 2015, Fatih Camisi. Suriyedeki Cisr El
Şuğur katliamının üzerine, Alevi katliamının
üzerine lokum dağıtıyor bir cani ve bunun üzerine sizin
örgütünüzden Cisr El Şuğur kurtarıldı diye Fatihte lokum
dağıtan Bağımsız Fikriyatı kınıyorum!
-Bağımsız Fikriyat, Twitter hesabı bunu paylaşan-
İnsan bir lokma ayırmaz mı? diyor. AKPli söylüyor bunu, Fatih
Tezcan söylüyor bunu.
IŞİD store açıldı Türkiyede.
Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor forması
satılıyor ya; IŞİD formaları, IŞİD hediyelik
eşyaları satılıyor. İktidarda Cumhuriyet Halk Partisi
yok, kimi neyle ilişkilendiriyorsunuz? Bunları görmek lazım,
bunlara söyleyecek bir sözünüzün olması lazım.
Arkası Atatürk heykeli, önünde
IŞİDle dayanışma masası, bağış
topluyor adamlar. Nerede emniyet güçleriniz, nerede istihbarat örgütünüz? Bu
adamları kim izliyor, ne yapıyor? Bu adamın yarın kendini
nerede patlatacağı belli mi veya sağladığı
finansmanı nerede kullanacağı?
Bir gerçek var: Lübnanda yüzde 1 IŞİDe
destek, İsrailde 2, Ürdünde 4, Endonezyada 4, Filistinde 6; Türkiyede
direkt destek olan 8, 6 milyon kişiye karşılık gelir. Hani
övünüyoruz, hakkımız da, on yılda 15 milyon genç yarattık
ya, on dört yılda 6 milyon IŞİDli yarattınız her
yaştan. (CHP sıralarından alkışlar) Sonra
çıkıp efendim, iktidar-muhalefet bir olsun...
Milletvekiliniz Sayın Metiner İstanbul
havalimanında patlayan bombayla Kılıçdaroğlunun bugünkü
konuşması tesadüf değil." demiş. Ardından da
demiş ki: Hendek arkadaşları patlattı bombayı.
Bakın, Şamil Tayyar ifadeleri: Bu kullanılan ifadeler, net
söyleyelim, siyaset seviyesinde değil, bir çukur seviyesindedir, foseptik
çukuru. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET METİNER (İstanbul) Sizden
öğrendik foseptiği. Sizden öğrendik o
hayasızlığı, arsızlığı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Normal siyaset
manivelasıyla baş edilemez, sizi bu işten arındırmak
için size bir vidanjör lazım, başka türlü paklanmaz bu siyaset.
BAŞKAN Sayın Özel, lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, Özgür Bey yapmış olduğu konuşmada
MEHMET METİNER (İstanbul) O çukur
siyasetini sizden öğrendik, seviyesizliği, dipsizliği,
çapsızlığı.
NİHAT YEŞİL (Ankara) Senin
çapında işte.
MEHMET METİNER (İstanbul) Senin
çapın da ortada, genel başkanınızın çapı da
ortada.
NİHAT YEŞİL (Ankara) Senin
çapın belli ya.
BAŞKAN Sayın Bostancıyı
dinliyorum sayın milletvekilleri, lütfen
Buyurun Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) CHP Grubunun
vermiş olduğu önergeye bizim desteğimizin teröre karşı
tavrımızı araştırılsın,
araştırılmasın bu konuda âdeta bir turnusol kâğıdı
olacağını, bizim iktidar, keyif içerisinde iktidar olmayı
seçip yahut da teröre karşı mücadeleyi seçeceğimize ilişkin
önemli bir karine teşkil edecek bağlamına
yerleştirdiği bir konuşma yaptı. 6 milyon IŞİDli
yarattığımızdan bahsetti. Bunlar açık bir sataşmadır.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun iki dakika süre veriyorum.
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
Buyurun Sayın Bostancı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
13.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Türkiye'de birçok terör
olayları yaşandı. Aslında uzun yıllardan bu yana var,
yaşadığımız coğrafyanın getirdiği bir
problem. Burası Patagonya değil. İkinci Dünya Savaşı,
Birinci Dünya Savaşı, çevremizde yaşanan olaylar, enerji
havzaları vesaire bütün bunlarla bağlantılı uluslararası
arka planı da olan birtakım olaylar yaşanıyor. Biz
bunları soğukkanlı bir akılla ne olup bittiğini
gerçekten görmeye çalışan ve millet iradesini de bu çerçevede siyasi
partilere bir fayda sağlama anlayışının ötesinde ortak
bir duruş temelinde millet iradesini oluşturma istikametinde bir dil
ve üslupla teröre yaklaşırsak zannediyorum ülkeye daha fazla
faydamız olur.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Ya göremiyorsan niçin bakalım diyorsun?
Göremiyorsun sen. Tek başımıza giremiyoruz. Komisyon
kuralım diyoruz.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Yoksa polemikçi bir dille şuradan da terör
kanı var, acısı var, ızdırabı var
NİHAT
YEŞİL (Ankara) Bundan niye korkuyorsun Hocam?
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla)
buradan nasıl ucuz bir dille, polemikçi
bir üslupla ben ne sağlayabilirim yaklaşımı yahut da sosyal
medyada -kimin yaptığı önemli değil, kim yaparsa
yapsın ayıptır- birisine ben buradan çakayım, buradan da
bir ekmek çıkartayım, yaklaşımının, emin olun, bu
ülkenin terörle olan mücadelesine hiçbir faydası olmaz.
Türkiye,
IŞİDle mücadele ediyor. IŞİD de sosyal temeli olan bir
terör örgütü, unutmayalım. IŞİDin ortaya
çıkışının arkasında Irakta yaşanan
gelişmeler var. Bunu biliyoruz.
EREN
ERDEM (İstanbul) Hangi sosyal tabana dayanıyor Sayın Hocam?
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Bunları biz soğukkanlı
konuşabilmeliyiz, soğukkanlı. Böyle ateşli, volümü yüksek
bir dil uygun bir dil değil. Sayın Özgür Özel burada birçok örnek
gösterdi. Ben hatırlıyorum, yine CHPden bir hatip İstanbulda
köftecileri göstermişti, sakallı, Bunlar IŞİD üyesi diye.
Öyle olmadığı çıktı.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Ne alaka ya?
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Ne alaka değil.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Bakın, bunlar gösterildi,
yapıldı.
NİHAT
YEŞİL (Ankara) Belgeli Hocam, bunlar belgeli yalnız.
EREN
ERDEM (İstanbul) Orada IŞİD para toplamıştır,
yardım toplamıştır, Emniyet de bundan haberdardır.
NİHAT
YEŞİL (Ankara) Bunlar basına çıktı Hocam ya.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Biz, teröre karşı mücadelede lütfen
daha dikkatli bir dil kullanalım.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bostancı.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Özel
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Konuşmasının son kısmında Sayın
Grup Başkan Vekili, gösterdiğimiz bazı belgelerin gerçeğe
aykırı olduğunu ima ederek, daha önce de gösterilen bazı
belgelerin yanlış çıktığını söylemek
suretiyle konuşmamı itibarsızlaştırdı ve
söylemediğim bir sözü söylenmiş gibi söyledi. Ayrıca
konuşmasının başında da böyle polemikçi bir dilin
kimseye, ülkeye faydası olmayacağı gibi konuşmamı ve
şahsımı itham eden sözler kullandı. Cevap vermek istiyorum.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkanım, bir
konuşmanın itibarı kendisidir. On dakika konuştu. Benim bir
kelimem onun konuşmasını
itibarsızlaştırdıysa buyursun, konuşsun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Özel, buyurun, iki dakika süre de size veriyorum.
Lütfen
Sayın Özel..
14.- Manisa Milletvekili Özgür Özel'in, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Grup Başkan
Vekili, bir konuşmanın itibarı kendisindedir, doğru. On
dakikalık konuşmayı itibarsızlaştırmanız bir
cümlenizle mümkün değil ama on dört yıllık
yaptığınız icraatın tamamının ülkeyi
uluslararası camiada nasıl itibarsızlaştırdığı
ortadadır.
Pariste 14 insan Charlie Hebdo
saldırılarında hayatını kaybetti. Türkiye de dâhil 50
lider ve 100 ülkenin temsilciler Parise aktılar, Pariste yürüdüler.
Türkiyede dün akşam 41, son bir yıl içinde 274 Türk
vatandaşı ölüyor ve Türkiyeye, bırakın buraya liderlerin
gelmesini, Başbakana, Cumhurbaşkanına hitaben bir taziye yerine
Türkiyede hayatını kaybedenlerin aileleriyle yas tutuyoruz.
diyorlar. Türkiye Cumhuriyetinin, dünya ölçeğinde
vatandaşlarımızın itibarını getirdiğiniz
nokta ortada.
Milletvekilleriniz dün akşam tweet
yarışına girdiler. Önceden bir hazırlık
olmaksızın yapılabilecek iş değil. Burada
saldırının PKK tarafından yapıldığı da
söyleniyor ve buna Cumhuriyet Halk Partisinin destek verdiği de
söyleniyor.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Tabii
IŞİDi aklamaya çalışıyorlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Siz bunlara karşı
dün 2 tane çukur seviyesindeki Twitter silahşorunu, bugün birini
yanınıza oturtursanız grupta, öbür bir tanesini alıp grup
adına konuşturursanız ve o seviye ki
MEHMET METİNER (İstanbul) Çukur sizin
seviyenizi göstermek için bile yetersiz.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - O seviye ki biraz önce
anlatıyordum, bir siyaset üslubu değil, bir çukur da değil, bir
foseptik çukurudur.
BAŞKAN Sayın Özel, sizin üslubunuz da
doğru bir seviye değil, lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Bunları siyasetten
arındırmanın yolu sadece vidanjördür.
MEHMET METİNER (İstanbul) Bunları
sizden öğrendi, Türkiye siyaseti sizden öğrendi.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Bir vidanjör gelmeli, Mehmet
Metiner ile Şamil Tayyarı layık oldukları yere deşarj
etmelidir.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Kendi
arkadaşlarına bak sen.
MEHMET METİNER (İstanbul) Foseptik
çukurunu sizden öğrendi.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Başka türlü bu Meclis
arınmaz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sizi temiz bir dile davet ediyorum
Sayın Özel, lütfen.
Buyurun Sayın Metiner.
İki dakika süre veriyorum Sayın Metiner,
yeni bir sataşmaya meydan vermeyin.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, Özgür Beyin yaptığı konuşma
BAŞKAN Sayın Metineri kürsüye davet
ettim Sayın Bostancı.
15.- İstanbul Milletvekili Mehmet Metiner'in, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET METİNER (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bu ülkede herkesin söz söyleme özgürlüğü var.
Herkesi eleştirme özgürlüğü var.
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Edeple, edeple!
MEHMET METİNER (Devamla) Çukur siyasetini de,
foseptik siyasetini de bu ülke Kılıçdaroğlundan öğrendi.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Yok ya!
MEHMET METİNER (Devamla) Her grup
toplantısında ağzından kin akıyor, lağım
akıyor, irin akıyor. (CHP sıralarından gürültüler)
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Yuh
sana, yuh!
VELİ AĞBABA (Malatya) Senin
ağzına yakışır, ağzına. Utanmaz adam!
Utanmaz adam!
MEHMET METİNER (Devamla) Liderimize
söylediği her bir sözü kendisine ziyadesiyle iade ediyorum.
VELİ AĞBABA (Malatya) Utanmaz adam seni!
Utanmaz! Ağzına nasıl yakışıyor.
MEHMET METİNER (Devamla) - Evet,
Kılıçdaroğlunun siyaseten yapmak istediği şeyi o
terör örgütleri yapıyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) - O lağım
bile senin ağzına
O lağım bile senin ağzına
Utanmaz adam!
BAŞKAN Temiz bir dil lütfen Sayın
Metiner.
MEHMET METİNER (Devamla) - Hepsinin ortak
amacı bir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) O lağım
bile senin ağzına
O lağım senin ağzına
MEHMET METİNER (İstanbul) O, Genel
Başkanınıza yakışıyor!
VELİ AĞBABA (Malatya) - Lağım
bile senin ağzına
Lağım
Lağım
Ağzına
başka şeyler yakışıyor. Utanmaz adam!
MEHMET METİNER (İstanbul) Utanmaz
sensin!
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, 29/6/2016 tarihinde Grup Başkan Vekili
İstanbul Milletvekili Engin Altay tarafından, son dönemde yüzlerce
yurttaşın ve güvenlik personelinin yaşamını
yitirmesiyle sonuçlanan terör saldırılarına zemin oluşturan
yanlış politikaların tespit edilmesi, terör
saldırılarının önlenememesinin nedenlerinin
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 29 Haziran 2016
Çarşamba günkü birleşimde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi
üzerinde ilk söz aleyhte olmak üzere Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoya aittir.
Sayın Ersoy, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) - Lağımdan
başka ağzına başka şeyler yakışıyor
senin. Utanmaz, ahlaksız!
MEHMET METİNER (İstanbul) Utanmaz da
sizsiniz, arlanmaz da sizsiniz.
BAŞKAN Sayın Ağbaba, lütfen
Sayın Ağbaba, sözlerinize dikkat edin.
VELİ AĞBABA (Malatya) Oraya söyleyeceksin.
BAŞKAN Oturun
VELİ AĞBABA (Malatya) Oraya
söyleyeceksin.
BAŞKAN - Oraya da, size de, ikinize de,
hepinize söylüyorum: Herkes sözlerine dikkat edecek.
VELİ AĞBABA (Malatya) Bu kadar
ahlaksızlık, bu kadar alçalma olur mu?
MEHMET METİNER (İstanbul) O
ahlaksızlık, o alçaklık size ait.
BAŞKAN Kötü söz sahibine aittir, kim ne derse
desin.
VELİ AĞBABA (Malatya) Onun
ağzına başka şeyler yakışıyor.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Ersoy.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Arkadaşlar, henüz
daha 41 kişinin ölümünün üzerinden yirmi dört saat geçmedi ve ölümler
üzerinden
NİHAT YEŞİL (Ankara) Siyaset
yapıyorlar
RUHİ ERSOY (Devamla) -
yapılan genel
siyaset memleketi bu hâle getirdi.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Mehmet Metiner gibi
adamlar yüzünden.
RUHİ ERSOY (Devamla) Bu insanların
akıbetini öğrenmeden bunun sonucu kime yarar konusunda bir
tartışmanın bu yüce Meclise
yakışmadığını düşünüyoruz.
MEHMET METİNER (İstanbul) Daha çok
konuşacaksınız.
BAŞKAN Kürsüdeki hatibe saygılı
olalım lütfen sayın milletvekilleri.
RUHİ ERSOY (Devamla) Milliyetçi Hareket
Partisi olarak burada sağlıklı bir zeminin, olgun bir
müzakerenin, tartışmanın yapılmasıyla meselelerin
üzerine daha ciddi gidilmesinin gerektiği kanaatindeyiz.
İnancımız o ki Cenab-ı Allah
Maide suresi 32nci ayette Kim bir insanı bir can
karşılığı veya yer yüzünde bir bozgunculuk
çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse
o sanki bütün insanları öldürmüştür. Her kim de birini hayatını
kurtararak yaşatırsa sanki bütün insanlığı
yaşatmış gibidir. der. Biz bu inançtan, bu ülküden beslenen bir
medeniyetin çocuklarıyız. Dolayısıyla, cana kastedenin
referans kaynakları din olamaz, cana kastedenin referans kaynakları
insanlığın ortak mirası asla olamaz. O sebeple, üzerinde
tartışılan bu cinayeti kimlerin işlediğiyle ilgili
örgütlerin kaynaklarının hele dinle, Müslümanlıkla yan yana
gelmesini şiddetle kınıyoruz.
Öte yandan, gönül köprüleri
yıkılmış bir ülkede Boğaza 100 köprü kursak da, bütün
göletlerin üzerini inşaatlarla doldursak da hiçbir fayda getirmez
arkadaşlar, öncelikle gönül köprülerini inşa etmek lazım.
Ölümler sıradanlaşıyorsa, toplum ölümleri sıradan görmeye
başlıyorsa ve bayağılaşıyorsa, bu
bayağılaşmanın iklimi bu milletin ortalaması olarak
bizlere kadar, Parlamentoya kadar yansıyorsa ülkemizde ciddi bir toplumsal
çürüme başlamış demektir. Bunun kaygısını çekmek,
buna göre tedbirler almak zorundayız.
Üzerinde grubum adına söz
aldığım, terörle olan mücadelelerin kapsamlı bir
şekilde araştırılmasıyla ilgili biz de bugün bir
önerge verdik. Buradaki kastımız şudur: Evet, siyaset
müessesesi, devlet kurumunu yöneten iktidarlar problemlerini çözmeye muktedir
olmalıdırlar fakat son zamanlarda iktidarda taze fikirlere duyulan
ihtiyaç var. Uzun soluklu iktidarın ve iktidarın içerisinde de devlet
meselelerini çözmenin ötesinde, siyaseten içerisine düştükleri durumdan
çıkmak, kurtulmak adına pozisyon değiştirmelerinin
sıklıkla yaşandığı bir dönemde yeni fikirlere,
yeni düşüncelere ihtiyaç var. Yeni fikirler ve düşünceleri üretecek
olan müessese Parlamentodaki komisyonlardır, Meclisteki
konuşmalardır ve oluşturulacak olan komisyonlardır. Biz de
bu komisyonun kurulmasını bu gerekçeden, bu sebepten dolayı
istiyoruz.
Evet, Türkiyede DEAŞ, IŞİD, PKK,
DHKP-C, adını bile sayarak Meclisi kirletmek istemediğimiz
bilumum terör örgütlerinin büyük bir operasyonu var, bunu kabul ediyoruz. Ama
Bunu dış güçler yaptı. Tarihin arkasından bu tarafa
Haçlı orduları yeni bir sürüm olarak üzerimize geliyor, ondan böyle
oluyor. diyerek bu işin içerisinden çıkamayız. Siyasi iradenin
ve siyaset müessesesinde -iktidarından muhalefetine kadar, sivil toplumuna
kadar- kafa yoran insanların bu konuda sorumlulukları var. Ben
muhalefetim, benim bir sorumluluğum yok. diyemem. Dolayısıyla,
muhalefet olarak biz önerilerimizi ifade etmek istiyoruz.
Örneğin İstanbulda en son yaşanan
bu acı olayda istihbarat eksiği var mı? diye soruyoruz,
istihbarat eksiğinin olmadığı, on beş yirmi gün
öncesi, böyle bir eylemin orada yapılacağına dair bilginin
varlığı haberini alıyoruz. Pekâlâ Bu bilgi olduğu hâlde
eylemi önleyebilmek için daha tedbirli olunamaz mıydı? sorusunu
sormak hakkımızdır diye düşünüyoruz.
Buradan bir adım sonra ileriye geçiyoruz ve
diyoruz ki: Türkiye'ye 35 civarında teröristin yabancı uyruklu olarak
girdiği ama çıkamadığı veya çıkarılmadığı
ya da çıkmadığına dair bilgiler var, bu bilgi doğru
mu? Bu girenler nereden girdiler? Bu uyruklar hangi uyruklar ve bu eylemi
yapanların bunlarla ilgisi var mı? Bu sorulara cevap arıyoruz.
Bu sorularla sınırlı kalmadan, beraberinde şu soruyu da
Milliyetçi Hareket Partisi olarak soruyor ve Hükûmeti uyarıyoruz:
Eğer bu eylemi DEAŞ, IŞİD yaptı ve kamuoyu
IŞİDi PKKya eş değer görsün 6 milyon sempatizan, 5
milyon şu tartışmaları bir yana Önceliğiniz
IŞİDle mücadele olsun, PKKyla mücadele ya da PYDyle mücadele
olmasın. gibi bir alana çekiliyorsanız siyasi irade olarak, Hükûmet
olarak sakın böyle bir hataya düşmeyin diyoruz. Türkiye Cumhuriyeti
devletinin terörde öncelik sıralaması IŞİDtir,
PKKdır. diye bir tasnif olmaz. Önceliklerimiz vardır, önceliklerimizde
terörle mücadelenin hepsine aynı kararlılıkla mücadele
önceliğimiz vardır.
Uluslararası güçlerin, PYDnin Suriyedeki
yapılanmasına karşı Türkiye'yi içeriden
sıkıştırarak bir adım sonra PYDyle birlikte hareket
edin ve Irakın Suriyenin kuzey yapılanmasına sessiz
kalın, biz de sizi içeride rahatlatalım, PKKyı içeride
kısık ateşe alalım, içeride aldığımız
kısık ateşle beraber siz de PYDyle tokalaşın,
öncelikle PYDyi de yanınıza alarak IŞİDle mücadele
verin. gibi bir durumla karşı karşıya Türkiye. Buna
karşı Türkiye'yi masaya çekmek ve ikna etmek için bu tür
olayları da yaptırıyor olabilirler diyoruz. Sakın ha
sakın böyle bir hataya düşmeyin.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucu iradesi,
Türkiye Cumhuriyeti devletinin dışındaki Türkmen politikasında
gerek Kerkükle ilgili, Musulla ilgili gerek Türkmen Dağından
Çobanbeyine kadarki Bayır Bucakla ilgili bir kurucu akılla
orayı muhafaza etti. O mübadeleyi, Bulgaristandan
arkadaşlarımız, Yunanistandan arkadaşlarımız
Lozanla mübadele anlayışını yaparken buradaki Türkmen
unsurunu muhafaza etmesinin sebebi aynı zamanda bir millî güvenlik
konseptiydi. Suriye meselesinde, iktidar, Türkmen meselesini bu şekliyle
okuyamadı. Biz mücadelede etnik kimliklere göre o bölgeye katkı
verelim demiyoruz. Ezidiye de Kürte de bu manada katkı,
sığınma noktasında yardımcı olalım diyoruz
ama Türkmen politikası millî bir konsept olduğu için bu görülmeliydi
diyoruz. Görülmediği için bugün Çobanbey IŞİD kontrolü
altına girebildi diyoruz. İşte, siz Suriyede Türkmene kör
kalırsanız birileri sizi İstanbulda ve Ankarada kör edebilecek
eylemleri yapabilir. Bu tehlikeleri yerinde ve vaktinde görerek tedbirlerimizi
almakla mükellefiz.
Bütün bunları değerlendirirken Rusyayla
olan ilişkilerin yeniden normalleşme emareleri ekonomik gelir
açısından, turizm açısından iyiymiş gibi gözükebilir
ama daha düne kadar, 18/10/2015 tarihinde Rusyanın Ankara Büyükelçisinin
PKK terör örgütü değildir. açıklamaları hâlâ önümüzde duruyor
ve Rusyanın uluslararası terör örgütleri listesi konusunda
PKKyı, PYDyi nerede gördüğü tartışmalı. Bu konudaki
kararlılığımızı ciddi anlamda
Birileri bizi test
etmesin diyerek savunma yapamayız.
Evet, son zamanlarda terör insanlığın
ortak sorunu, tıpkı 65 milyon mültecinin dünyadaki
varlığı gibi. Bu ortak sorunu görebilmeliyiz. Doğru, kabul
ediyoruz, ortak sorun ama bu ortak sorunun çözümü için neden ortak adımlar
atamıyoruz?
Yani Fransaya benim, dönemin Başbakanı
oradaki patlamaları kınamak için, Avrupa Birliği liderleriyle
beraber kendini göstermek için gitti. Ama 41 insanın öldüğü,
uluslararası bir havalimanının terminalinin
bombalandığı bir ortamda Avrupadan bir tık yok. Avrupa
basınına baktım, Merkel Şaşkınlık
içerisindeyim. diyor, bir başka Alman siyasetçi Türkiyede bu işle
ilgili sorumluluk üstlenen kimse yok. diyor. Ama birileri Türkiyeye gidelim
de İstanbulda, Atatürk Havalimanında bir yürüyüş yapalım.
Terörü bu manada kınayalım, lanetleyelim. diye bir hareket de
yapmıyor. Neden acaba? Uluslararası anlamda Türkiyenin yalnızlaşmasının
sonucu mu bu? Bunu da ayrı bir problem alanı olarak düşünmek
lazım.
Bir başka konu: Milliyetçi Hareket Partisi
lideri Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi, 22 Mart 2016 günü grup
konuşmasında 8 maddelik terörle mücadeleyle ilgili yeni bir konsept
tavsiyesinde bulundu. Ben, buradan iktidar partisinin yetkililerini ve bununla
ilgili güvenlik politikalarını takip eden arkadaşları 22
Mart 2016 günü Sayın Bahçeli neler önerdi, bunları yeniden bir
okumaya davet ediyorum.
Sürem burada tamamlandığı için burada
okuyamadığım için özür diliyorum fakat gönül köprülerini
yıkarak biz memlekette hayırlı işler yapamayız.
Siyasetin doğasında elbette muhalefet vardır, eleştiri
vardır, yer yer hakarete varan cümleler vardır ama nihayetinde
birlikte Türkiye olduğumuzu, büyük Türk milleti ailesinin mensubu
olduğumuzu, geleceğe birlikte yürümek zorunda olduğumuzu
unutmadan hareket etmek durumundayız.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Ersoy.
Şimdi önerinin lehinde olmak üzere ikinci söz,
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukene aittir.
Buyurun Sayın Baluken. (HDP
sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
CHP grup önerisinin lehinde olduğumuzu en
başından ifade etmem gerekir.
Tabii, benzer bir önergeyi biraz önce Genel Kurul
oyladı. 41 cenazenin yerde olduğu bir ortamda, HDP Grubunun
getirmiş olduğu Türkiyede IŞİD yapısının
araştırılması ve gerekli tedbirlerin alınmasıyla
ilgili önerge, AKP milletvekillerinin oylarıyla reddedildi; bütün Türkiye
kamuoyu bunu bilsin. Yani son bir yıl içerisinde yapmış
olduğu katliamlarla 250nin üzerindeki yurttaşımızın
yaşamına mal olan bir terör örgütünün Türkiyedeki
yapılanmasının açığa çıkarılması için
grubumuzun vermiş olduğu önerge, AKP oylarıyla reddedildi.
Muhtemelen biraz sonra CHP Grubunun da benzer gerekçelerle getirmiş
olduğu önerge, yine oylarınızla reddedilecek. Zaten yaşanan
bütün bu katliamların aslında temel sebebi, Suruç katliamından
hemen sonra bu Meclise getirilen o önergenin, bir komisyon kurulmak üzere
getirilen o önergenin yine sayısal çoğunluğunuzla
reddedilmesiydi. Biz o dönemde, Hükûmetin, bu katliamlarla ilgili etkin bir
mücadele yürütemediğini, etkin tedbirler alamadığını,
dolayısıyla Meclisin mutlaka bu süreçlere müdahil olması
gerektiğini ifade etmiştik. 33 insanın cenazesi Suruçta
yerdeyken siz burada bu getirilmiş olan komisyon önergesini
reddetmiştiniz.
Peki niye reddediyorsunuz? Buna bir bakmak gerekir.
Bakın bu IŞİDin yaptığı katliamlarla ilgili AKP
neden çekiniyor? Niye Meclisin bir komisyon kurmasını istemiyor?
Bunları biraz konuşmak lazım. Bunun için, her katliamdan önceki,
katliam sırasındaki ve katliam sonrasındaki süreçlere göz atmak
lazım. Bakın katliam öncesindeki o olayları tek tek burada
anlatmaya zamanım elvermez. Ancak, Diyarbakır katliamından
başlayarak bazı şeyleri söyleyelim.
AKP, niye Diyarbakır katliamının
araştırılmasından çekiniyor? 5 Haziranda benim 50 metre
ötemde patlayan bir bombayla yapılan katliamdan bahsediyorum. Çünkü, bir
gün öncesi, bombayı oraya yerleştiren IŞİD militanı
göz altına alınmış. Bir gün öncesi, sözüm ona bir güvenlik
soruşturmasından geçirilmiş. Ama sonra sırtı
sıvazlanmış ve miting alanına âdeta teşvik edilerek
gönderilmiş. Bu kişi, Türkiyeye gelmeden önce bir yıl boyunca
teknik takipte tutulmuş. Ancak Türkiyeye geldikten sonra bir hafta
içerisinde o teknik takip kesilmiş ve bu kişi, bütün bu
kolaylaştırıcı faktörlerle de Amed İstasyon Meydanında,
Diyarbakır İstasyon Meydanında 5 yurttaşın
yaşamını yitirmesi, 500e yakın
yurttaşımızın da yaralanmasına yol açan bu
katliamı gerçekleştirmiştir.
Aynı şey, Suruçta geçerli, Ankarada
geçerli. Suruç ve Ankara katliamlarından önce emniyet ve istihbarat
raporlarına göre, orada saldırıların
yapılacağına dair net bilgiler var. Hatta basına da
yansıdı, polise hem Suruçta hem de Ankarada katliamdan önce
Canlı bomba saldırısı yapılabilir, o nedenle kendinize
yönelik tedbirler alın. diye yazılar gönderilmiş. Yani, polise
göndermiş olduğunuz yazıyı, oraya giden yurttaşlarla
ilgili riski ortadan kaldırmak üzere siz resmî olarak bir tutanağa
bile dökmemişsiniz. Zaten tedbir almadığınız ortada
işte. Ankara'da 100ü aşkın cenaze, yine Suruçta da 33 gencin
cenazesi, bu konuda ortaya çıkan ihmalleri, kasıtları ya da
yetersizlikleri ortaya koymaya yetiyor.
Bakın, olay öncesindeki bütün bu bilgilerle
beraber -detaylandıracak çok şey var- olay sırasında neler
oluştu? Suruçta, Diyarbakırda, Ankara'da, İstiklalde bu
IŞİDin yaptığı katliamlardan sonra nasıl bir
tavır ortaya koydunuz diye hepinizi biraz kafa yormaya, biraz incelemeye
davet ediyorum.
Ben, Diyarbakır katliamında -dediğim
gibi- konuşmam bittiği esnada patlamayı gören bir
milletvekiliyim. Diyarbakırda ne olduysa Suruçta da Ankarada da o oldu,
ambulans yerine TOMAlı, müdahaleli ekipler gönderildi; gazlı, coplu,
tazyikli sulu müdahaleler yapıldı. Bir hekim olarak, bir doktor
olarak söylüyorum: Hem Diyarbakırda hem Suruçta hem Ankara'da kurtarılabilecek
onlarca can o ilk müdahalede, yapılan gazlı müdahalelerin neticesinde
yaşamını yitirdi. Ambulans yerine siz gazlı müdahaleyi
Ankara'nın orta yerinde yaparsanız, tabii ki insanlar, sizin bu
katliamlarla ilgili ilişkinizi sorgulama hakkını kendinde görür.
Aynı şekilde, cenazelerle ilgili tutumda bile
tavrınızı ortaya koydunuz.
Ankara'da katledilen 100 insanın bir cenaze
merasimine bile Ankara'da izin vermediniz. Yasaklamalar getirildi. Biz, o
cenazeleri yakınlarıyla birlikte buradan Türkiye'nin dört bir
tarafına yolculamak istedik, karşımızda polis ekiplerini,
polis müdahalelerini gördük. Yani, olay sırasındaki
yaklaşımlarınız da bu konuda aslında neden
korktuğunuzu çok rahatlıkla ele veriyor.
Hemen yayın yasağı getiriyorsunuz.
Gerçeklerin üstünü örtme, kamuoyunun gerçekleri tartışmasının
önüne geçme anlayışını hemen sergiliyorsunuz.
Peki, olay sonrası ne oluyor yani katliam
geçtikten, cenazeler defnedildikten sonra ne oluyor? Bugüne kadar etkin bir tek
soruşturma süreci yürütülmüş değildir. Eğer etkin
soruşturma süreçleri yürütülmüş olsaydı, Diyarbakırdan
sonra Suruç olmayacaktı, Suruçtan sonra Ankara, Ankaradan sonra
Sultanahmet, İstiklal ve nitekim, en son Atatürk Havalimanına kadar
gelen bu katliam süreçleri yaşanmayacaktı. Bütün bu
soruşturmalardaki süreçleri kamuoyunun gözünün önünden saklamak için de
soruşturmalara gizlilik kararı getiriyorsunuz. Yani, âdeta bir rutin
hâline gelen AKP pratiklerinden bahsediyorum. Bu pratiğiniz ortada
olduğu için de bu gelen önergelere bu şekilde ret oyu veriyorsunuz.
Bakın, bu İstiklal Caddesindeki patlamada
bir IŞİD militanının ismi geçti, Savaş
Yıldız. Bütün sosyal medyada ve emniyet birimlerinden yapılan
ilk açıklamada Savaş Yıldızın İstiklaldeki
canlı bomba saldırısını gerçekleştirdiği
bilgisi paylaşıldı. Ancak, sonrasında ortaya
çıktı ki bu Savaş Yıldız sizin Hükûmetiniz döneminde
yeşil kart almış, Türkiyede birçok tedavi sürecinde AKPnin
bilgisi dâhilinde sağlık hizmeti görmüş, Suriyeye ve Türkiyeye
sürekli bir giriş çıkış yapmış ve İstiklal
Caddesindeki patlamayı da o yapmamış. Savaş
Yıldız nereden çıktı biliyor musunuz? Savaş
Yıldız, Gıre Spide, Tel Abyadda çıktı, YPG
tarafından esir alındı ve Savaş Yıldız, YPGye
yapmış olduğu itiraflarda Adana ve Mersindeki HDP
binalarını bombalama eylemini bizzat kendisinin, MİT elemanlarıyla
birlikte planladığını söyledi ve bunlar çarşaf
çarşaf itiraflar şeklinde, Hükûmetinizin IŞİDle
ilişkileri noktasında hangi noktada olduğunu ortaya koyması
açısından kamuoyunda yoğun bir şekilde
tartışıldı.
Tabii, anlatacak çok husus
var yani burada zaman yetmeyecek ama neden IŞİDle ilişkilerden
rahatsızlık duyduğunuzu artık bütün dünya
tartışıyor. Bakın, bugün Kuveyt Türk başta olmak
üzere, Türkiyedeki 6 büyük bankanın -ki birçoğu kamu bankası-
IŞİDe finans sağladığına dair çok ciddi dosyalar
hazırlanıyor ve önümüzdeki dönemde önünüze gelecek.
Yine, bu Meclis
tutanaklarına geçecek şekilde, Akçakale Tel Abyad
kapısından, Karkamış Cerablus kapısından
Hükûmetiniz döneminde 2014-2015 yılında IŞİDle 10 milyon
doları aşan bir ihracat yaptığınız ortaya
çıktı, Meclis tutanaklarında var. Madem terör örgütü diyorsunuz,
o zaman bu terör örgütüyle nasıl bir ticaret yaptınız,
nasıl bir ihracat yaptınız? Ekonomi Bakanınızın
ağzından çıkan cümlelerle 10 milyon doları aşan bir
ticaret hacmi neyi açıklıyor? Bunu çıkıp kamuoyuna
açıklamak zorundasınız.
Demin CHPden arkadaş
burada gösterdi. Yani, Ebu Hanzalanın, işte, böyle güler adım
soruşturma süreçlerinde yürümesi ile Şebnem Korur
Fincancının, Türkiyedeki aydınların eline takılan
kelepçeler bile aslında bu noktada nerede olduğunuzu ortaya
koyması açısından önemlidir.
Biz çok iyi biliyoruz. Suruç
Kobani sınırından, Kamışlı Nusaybin
sınırından IŞİD militanları ile Silahlı
Kuvvetler mensupları arasındaki ilişkileri, orada yapılan
lojistik destekleri, oradan getirilen IŞİDli militanların
nasıl tedavi edildiğini çok iyi biliyoruz ama size kötü bir haberim
var: Münbiçte devam eden operasyonda ele geçirilen hastanede bol miktarda
Türkiyeden giden ilaç
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN
(Devamla)
ve yine bol miktarda AKPnin bilgisi dâhilinde giden silahlar ele
geçirildi. Önümüzdeki dönemde bunlarla ilgili savunmanızı
şimdiden hazırlayın diyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, biraz önce Mehmet Metiner bana cevaben
çıktığında çok sayıda laf atıldı. Benim
kaçırdığım bir nokta olmuş, o sırada
arkadaşlar uyardı; tutanak talep ettim, bir nüshasını da
size yolladım. Tekrarından utanç duyacağım cümleler var.
Genel Başkanımıza yapılan bu hakaret için cevap
hakkımızı kullanmak istiyorum.
BAŞKAN İki dakika
süre vereceğim ama lütfen Sayın Özel, yeni bir sataşmaya meydan
vermeyelim.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
16.- Manisa Milletvekili Özgür Özel'in, İstanbul Milletvekili
Mehmet Metinerin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, aslında en kolay yolu Bir lafa bakarım, bir
söyleyene bakarım. deyip oturmak ama öyle sözler söylemiş ki
Sayın Genel Başkana
Burada mı değil mi, bilmiyorum.
MEHMET METİNER
(İstanbul) Burada, burada.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Mehmet
Metiner, benim genel başkanımın geçmişi belli.
Geçmişiyle ilgili 300 tane müfettiş görevlendirdiniz, beş
yıl çalıştı, bir tane leke bulamadı.
Ama soruyorum şimdi
Sayın Metiner? İstanbul Büyükşehir Belediyesinden neden görevden
azledildiniz?
HADEP Genel
Saymanıydınız, neden o görevinizden atıldınız?
Recep Tayyip Erdoğana
laf söylediniz, daha sonra cahiliye dönemi deyip gittiniz önünde diz
çöktünüz.
Bir siyaset insanı
düşünün ki geçmiş mesai arkadaşları tacizci, geçmiş
siyaset arkadaşları hırsız, mevcut siyaset
arkadaşları yalaka diyorsa ben ona ne söyleyeyim?
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET METİNER
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Metiner.
Size de iki dakika süre
veriyorum.
17.- İstanbul Milletvekili Mehmet Metiner'in, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında tekraren şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET METİNER
(İstanbul) Değerli arkadaşlar, foseptik siyaseti bu işte.
Söyleyecek sözünüz yoksa, aşağılık bir biçimde, bel
altına çalışırsınız. (CHP sıralarından
gürültüler)
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Sen, sen
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sen
başlattın.
MEHMET METİNER (Devamla)
- Genel Başkanlarından öğrenmişler. bunu.
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Siz onun ansiklopedisini yazdınız.
MEHMET METİNER (Devamla)
- Tek tek cevap veriyorum.
Ben, hem lafa bakarım,
adam değilse bile, söylediği lafa gene bakarım ama kendisi hem
adam değil hem de söyleyecek hiçbir sözü olmayan, sığ,
derinliksiz, çapsız bir adam. (CHP sıralarından gürültüler)
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Ayıptır!
VELİ AĞBABA
(Malatya) Seni tutma
MEHMET METİNER (Devamla)
- Büyükşehir Belediyesinden niye ayrıldığımı,
beraber çalıştığımız arkadaşlar
buradadırlar, bilirler.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Tutma
NİHAT YEŞİL (Ankara)
Dönme, dönek!
MEHMET METİNER
(İstanbul) Sayın Cumhurbaşkanımız oradadırlar,
bilirler. Verilmeyecek hiçbir hesabımız yok. Azledilmedim, kendim
görevden ayrıldım. Aksini iddia edip de ispatlamayana, evet, Şamil
Tayyar gibi söylüyorum, namussuz derim, şerefsiz derim, alçak derim.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Seni tutma, seni
MEHMET METİNER (Devamla)
HADEPte Genel Sayman değildim. Önce, ne olduğunu bileceksiniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Paraları diyorlar, götürdü diyorlar.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Paraları götür, götür.
MEHMET METİNER (Devamla)
- HADEPten niye ayrıldığımı da herkes bilir.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Parayı seviyor ağabey. 4 gazetede köşe
yazarlığı yapıyor havuz medyasında, haram
medyasında.
MEHMET METİNER (Devamla)
- Onu, her yerde, her platformda savunurum. HADEPe niye gittiğimi de niye
ayrıldığımı da herkes bilir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Kayıp paralar ne oldu, kayıp paralar?
MEHMET METİNER (Devamla)
- Recep Tayyip Erdoğana söylediğim sözler
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Kayıp paralar
MEHMET METİNER (Devamla)
- Hangi paralar?
VELİ AĞBABA
(Malatya) Canlı yayında söylesen ya.
MEHMET METİNER (Devamla)
- İspat etmezsen, sen o sırada oturan, o sırada oturup da iddia
edecek olanlar, ispat etmezse, onları müfteri ilan ediyorum.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Canlı yayında söylesen ya. Cevap versene canlı yayında.
MEHMET METİNER (Devamla)
- Hodri meydan! Verilemeyecek hiçbir hesabımız yok.
NİHAT YEŞİL
(Ankara) Canlı yayında niye cevap vermedin?
MEHMET METİNER (Devamla) - Şunu da
söyleyeyim: Fail, PKK olunca arkasında duran, IŞİD olunca
karşısına dikilen anlayışları
ayaklarımızın altına alıyoruz. Hem IŞİD
terörünü hem PKK terörünü lanetliyoruz.
VELİ AĞBABA (Malatya) Hem
IŞİDe destek ver
MEHMET METİNER (Devamla) - Biz,
Kılıçdaroğlunun siyasetinin o terör üzerinden Türkiyeyi dizayn
etmeye çalışan güç odaklarının siyaseti olduğuna
inanıyoruz, bunu söylemeye de devam edeceğiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özel
VELİ AĞBABA (Malatya) Sen de
kanıtlamazsan şerefsizsin, alçaksın!
Kılıçdaroğlunun terörü desteklediğini kanıtlamazsan
alçaksın, şerefsizsin sen de! Kanıtlamazsan sen de
alçaksın, kanıtlamazsan şerefsizsin, namussuzsun!
MEHMET METİNER (İstanbul)
Şerefsizsiniz, şerefsiz!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
bakın, şu tutanakları millet okuyacak, millet okuyacak.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Kılıçdaroğlunun teröre destek verdiğini kanıtlamayan
alçaktır, namussuzdur, şerefsizdir!
BAŞKAN Bakın, Sayın Ağbaba,
bunu derken dahi sözümü kesiyorsunuz, lütfen
VELİ AĞBABA (Malatya) Kanıtlamayan
alçaktır!
MEHMET METİNER (İstanbul) Alçak
sizsiniz! Şerefsiz sizsiniz! İspatlamazsan sizi şerefsiz ilan
ediyorum.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Hayatın
boyunca nerede iktidar var oraya dönüyorsun!
BAŞKAN Herkes eleştirisini
çıksın yapsın, herkes tenkidini yapsın ama ne olursunuz
kullandığımız dil bu millete uygun bir dil olsun.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Oraya
söyleyeceksin, oraya. Oraya söyleyeceksin Sayın Başkan.
BAŞKAN Herkese söylüyorum, herkese
söylüyorum. Herkese, üslubu aykırı olan herkese söylüyorum ben.
Herkes temiz bir dille konuşmak zorundadır.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Oraya söyle.
Oraya söyle.
BAŞKAN Ben size de söylüyorum, oraya da,
herkese söylüyorum.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Ağzından lağım akıyor. diyor, Ağzından
irin akıyor. diyor. Onun ağzına o da yakışmıyor,
onun ağzına başka şeyler yakışıyor.
BAŞKAN - Herkes diline dikkat edecek, herkes
hâl ve hareketine dikkat edecek. İç Tüzüke göre, 67nci maddeye göre kaba
ve yaralayıcı sözler sarf etmeden, düzgün bir üslupla, milletin hak
ettiği, onuruna yaraşır bir üslup kullanmak mecburiyetindeyiz
arkadaşlar.
VELİ AĞBABA (Malatya) Bize
söylemeyeceksin, bize söylemeyeceksin.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Başkanım, bize değil, o tarafa söyle.
BAŞKAN - Lütfen, istirham ediyorum. Bakın,
istirham ediyorum, çok kez tekrar ettim bunu, tekrar etmek de istemiyorum. Her
bir milletvekili muhakkak ki bunu düşünebilecek bir pozisyonda ama bu
millet böyle bir üslup, böyle bir dil hak etmiyor, bu Meclis hiç hak etmiyor.
Dolayısıyla, lütfen eleştirimizi yaparken de buyurun,
eleştirelim ama üslubuna uygun bir şekilde.
Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Baştan sona hakaret etti,
herhangi birisi için söz istiyorum, hangisini takdir ederseniz. Her cümlesi
hakaret.
BAŞKAN Buyurun lütfen,
yeni bir hakarete meydan vermeyelim. (CHP sıralarından
alkışlar)
18.- Manisa Milletvekili Özgür Özel'in, İstanbul Milletvekili
Mehmet Metinerin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Arkadaşlar,
karşı karşıya olduğumuz organizma, bir terör eylemi
yaşansın diye bekliyor. Önceden hazırlıklarını
yapmış, bilgisayarını hazırlamış, kanlı
bir terör eylemi yaşandığında oradan siyasi rakiplerine
kara çalmak, çamur atmak, hakaret etmek ve bunun üzerine sahibine yaranmak ve
ensesini okşatmak için hazır bekleyen bir organizmayla
karşı karşıyayız. (CHP sıralarından
alkışlar)
Dün akşam bu organizmanın
attığı Tweetlerden bir tanesinin altına imza atarım
diyen bir AKP milletvekilinin çıkacağına inanmıyorum.
MEHMET METİNER (İstanbul) Hepimiz
atarız.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Sen attın ama bu
insanlar, bu hakaretlerin, bu iğrençliklerin altına imza atmaz.
MEHMET METİNER (İstanbul) O
iğrençlik size ait. Sizin grubunuzun ve Genel
Başkanınızın o iğrenç
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Bakın, kendi grubu
içinde yalnızlaşmış bir adamsın sen.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şahsiyatla uğraşmayalım lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Çok net olarak söylüyorum:
Bugüne kadar seninle temas etmiş herkes, kendini bir ölçüde kirlenmiş
hissediyor.
MEHMET METİNER (İstanbul) Hadi oradan!
VELİ AĞBABA (Malatya) Aynen öyle.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Bugüne kadar seninle sosyal
hayatında birlikte olanlar, seninle birlikte İstanbul Büyükşehir
Belediyesinde görev yapan insanlar, senin o görevden yüz
kızartıcı suçtan el çektirildiğini biliyor.
MEHMET METİNER (İstanbul)
İspatlamazsan namertsin, alçaksın, şerefsizsin!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Seninle birlikte siyaset
yapmış arkadaşların Ne oldu bizim 4 trilyon? diyor,
ispatlayamıyorsun.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
MEHMET METİNER (İstanbul) Buyurun, kim
iddia ediyorsa çıksın. İspatlamayan şerefsizdir!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Senin bugünkü siyaset
arkadaşların, senin saray adına, saraydan aferin almak için
neler yaptığını biliyor.
MEHMET METİNER (İstanbul) Hadi oradan!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Çünkü 2004lerde, 2005lerde
hakaret ediyordun, sonra gittin Cahiliye dönemim efendim. dedin böyle.
MEHMET METİNER (İstanbul) Geçin bunları,
geçin.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Sen busun Metiner, sen busun.
MEHMET METİNER (İstanbul) Ben aslanlar
gibi bir adamım.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Seninle bu çatı
altında olmaktan utanıyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, benim bir
istirhamım var. Ben isterim ki her bir konuşmacı daha sonra
televizyonda kendisini bir seyretsin, her bir konuşmacı.
VELİ AĞBABA (Malatya) Bence de,
yazılanları, okunanları
BAŞKAN Bu üslubu uygun mu, değil mi;
millet bu üslubu hak ediyor mu, etmiyor mu ona göre bir tahlil etsin, analiz
etsin, ondan sonra tekrar gelsin.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.49
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.58
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 109uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, 29/6/2016 tarihinde Grup Başkan Vekili
İstanbul Milletvekili Engin Altay tarafından, son dönemde yüzlerce
yurttaşın ve güvenlik personelinin yaşamını
yitirmesiyle sonuçlanan terör saldırılarına zemin oluşturan
yanlış politikaların tespit edilmesi, terör
saldırılarının önlenememesinin nedenlerinin
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 29 Haziran 2016
Çarşamba günkü birleşimde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi
üzerindeki görüşmelere kaldığımız yerden devam
ediyoruz.
Şimdi, önerinin aleyhindeki ikinci ve son
konuşmacı, İzmir Milletvekili Hüseyin Kocabıyık.
Buyurun Sayın Kocabıyık. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Sayın
Başkan, zatıalinizi ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin terör
saldırılarına zemin oluşturan yanlış
politikaların tespit edilmesi, terör saldırılarının
önlenememesinin nedenlerinin araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasını talep eden önergesi
üzerine düşüncelerimi arz edeceğim.
CHPnin söz konusu
önergesinin altında Sayın Grup Başkan Vekili Engin Altay
Beyefendinin imzası var. Sayın Altay, benim hem gazeteci olarak hem
de kısa milletvekilliğim süresince Meclis çatısı
altında ilgiyle izlediğim, vicdan sahibi, saygıdeğer bir
insandır. Araştırma önergeleri, Meclis sistematiği
içerisinde gerçekten yararlı çalışmalardır. Ancak, keşke
bu önergeler, araştırma önergeleri görüşülmekte olan
kanunların çıkmasını engelleme amacıyla
kullanılmasa, bu amaçla verilmese, keşke memleket meselelerinin enine
boyuna tartışılması ve çözüm yolları bulunması
maksadıyla verilse bundan herhâlde Türkiye de siyaset de Meclis de çok
büyük faydalar görür diye düşünüyorum.
Ama yine de sayın başkanın kaleme
aldığı önerge gerekçesi doğrusu benim için konuşmama
temel teşkil edecek kadar ilham verici olmuştur. Önergenin gerekçesi
şu cümleyle başlıyor: Terör olayları gelişmiş
ülkelerden gelişmemiş ülkelere kadar tüm ülkeler için ortak bir
tehdit hâline dönüşmüştür. Tamamen doğru bir tespittir bu.
Terör, 21inci yüzyılın ilk çeyreğinde ülkesel ve bölgesel
olmaktan çıkıp tüm insanlığın hayat alanını
tehdit eden küresel bir felakete dönüşmüştür. Tarihin bu evresinde
bir tür vebadır terör. İnsanların tüm hayatını
etkileyen, toplumları örseleyen, hükûmetleri çaresiz bırakan ve veba
gibi yayılan bir felaket. Terör belası esasen sadece hükûmetlerin
doğru veya yanlış kararlarına göre ortaya çıkan ya da
ortadan kalkan bir sorun da değildir. Bu tehdidi bu kadar vahşi, bu
kadar acımasız, bu kadar kanlı yapan bir yığın
tarihî sebep, birikim vardır ve tüm bu birikimin örtüsünü
kaldırdığınız vakit, hiç şüphesiz emperyalizmin Müslüman
coğrafyalarda iki yüz yıllık faaliyetinin
sırıttığını görürüz.
Değerli arkadaşlar, CHP önergesi ve
Sayın Altay yukarıdaki tamamen doğru tespiti yaptıktan
sonra özellikle dış politikada izlenen yanlış çizgiden söz
ediyorlar ve çok haksız bir iddiada bulunuyorlar, Türkiye'nin terör
örgütlerinin üssü hâline geldiğini belirtiyorlar. Keşke Sayın
Engin Altay ülkemizle ilgili hiç de gerçek olmayan böylesine imaj bozucu bir
cümleyi bu önergeye hiç koymamış olsaydı.
Türkiye, Sayın Altayın da işaret
ettiği üzere, birçok Avrupa ülkesi gibi terörün hedefidir ve terörle onlar
nasıl mücadele ediyorsa öyle mücadele etmektedir. Sayın Altay
önergelerinin gerekçe bölümünde, DAEŞ ve PKK terör örgütünün büyük
çaplı eylemlerini sıralamış. Evet, bu eylemler, burnunun
dibinde iki bölünmüş ülkeden onlarca terör örgütüyle aşağı
yukarı bin kilometrelik bir sınır hattında gelip Türkiyeyi
vuruyor. Peki, söyler misiniz Fransayı niye vuruyor bu terör,
Belçikayı niye vuruyor, İngiltereyi niye vuruyor? Kaldı ki,
gururla ifade etmeliyim ki, Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Hükûmeti bunca
mukayeseli zorluklara rağmen, içerideki kronik terör faaliyetlerine
rağmen, hem DAEŞ terörüyle hem de PKK terörüyle çok etkili bir
biçimde mücadele edebilmektedir. Sadece terörle mücadele rakamlarına
bakmak bile, Türkiyenin ne kadar güçlü bir ülke olduğunu, Hükûmet politikalarının
ise gerçekçi ve doğru esaslar üzerine oturduğunu gösterebilir.
İşte, PKK terörüyle mücadelemiz ortadadır, şehir
teröristlerini kazdıkları çukurlara gömerek mücadelemizi
sürdürüyoruz, kırsalda 7 bine yakın PKKlı terörist etkisiz hâle
getirilmiştir; irademizin hedefi nettir, kökünü
kazıyacağız.
DAEŞ terörüne gelince, maalesef, muhalefetin en
fazla haksızlık ettiği husus burasıdır. CHP
önergesinde de sıralandığı gibi, DAEŞ Türkiyeye
karşı Türkiyenin içinde onlarca eylem yapıyor, yüzlerce Türk
vatandaşını katlediyor; ondan sonra da muhalefet, DAEŞ ile
Türkiyenin ilişkilerinden bahsediyor. Bu, tutarlılık
bakımından üzücü bir durumdur. Diğer taraftan da Türk
Silahlı Kuvvetlerinin Komutanı Orgeneral Hulusi Akar açıklama
yapıyor, Şu ana kadar 1.300 DAEŞli terörist Türk Silahlı
Kuvvetleri tarafından etkisiz hâle getirilmiştir, yüzlerce DAEŞ
hedefi imha edilmiştir. diyor.
Arkadaşlar, istediğiniz gibi muhalefet
yapmak sizin hakkınız ama bunu yapmayın, olabilir ki muhalefet
olarak rekabet hâlinde olduğunuz Hükûmete saygınız
azalmıştır ama kendinize saygınızı kaybetmemeniz
bakımından bunu yapmayın. Terör organizasyonunun siyasi
uzantıları ferasetlerini iyice kaybettikleri için bir yalan makinesi
gibi çalışıyorlar ama bunu CHP gibi Türkiyenin asli bir siyasi
kurumunun yapmaması lazım. Bu temennim inanın ki çok içten bir
temennidir. Ben, CHPyi çok önemli bulan, önemli bir siyasi kurum olarak gören,
hatta kompleksiz söyleyeyim, Türkiyenin temel güvencelerinden biri olarak
gören bir insanım. Ama, şu önergede dile getirdiğiniz iddialarla
bu vasfınızı aşındırıyorsunuz.
Merhum Cemil Meriç şöyle derdi: Kendi
varlığına iftira atan bir milletiz biz. Yapmanız gereken
ve yapmamız gereken şu: Bizi terörle mücadele konusunda
acımasızca eleştirin, bu demokrasi açısından iyidir,
yanlışlarımız varsa gösterin, bu bizim için de ülkemiz için
de faydalıdır ama lütfen, Türkiye Cumhuriyeti hükûmetine iftira
atmayın. İftiralar bize zarar vermez, bunlar bizi kınından
çıkmış kılıç gibi yapar ama Türkiyeye zarar verir, kollarını
sıvamış Büyük Türkiyeyi nasıl durdururum. diye
hazır bekleyen düşman unsurlarının işini
kolaylaştırmış olursunuz. Biliyorum, bunun böyle
olmasını istemezsiniz ama inanın böyle olur.
Bu belaya karşı ortak mücadele kodu yine
CHPnin önergesinde mevcuttur. Şöyle deniyor önergede: Terörün sadece bir
ülkenin değil, tüm ülkelerin ortak mücadelesiyle sonuç alınabilecek
bir olgu olduğuna kuşku yoktur. Bununla birlikte, uluslararası
dayanışmanın yanında ülke içindeki
dayanışmanın yükseltilmesi de terörle mücadelenin en önemli
unsurudur.
Bakınız, size, kendi
arkadaşlarıma ve tüm yüce Meclise tarihî bir anekdot arz
edeceğim: Merhum İsmet İnönü Lozan Antlaşmasını
imzaladıktan sonra Şükrü Saracoğluna şu tarihî sözü söylüyor
-kızı Özden Toker Hanımefendi açıkladı- dediği
şey şu rahmetli İnönünün: Şükrü, bir yüzyıl
kazandık.
Şimdi, herkesi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
bütün üyelerini, Türkiyede yaşayan herkesi bu söz üzerine düşünmeye
davet ediyorum. Lozanı imzalıyor ve Şükrü Saracoğluna
diyor ki: Şükrü, bir yüzyıl kazandık. Bu söz, bana göre, tüm
olup bitenleri açıklama imkânına sahip bir sözdür.
Diğer taraftan, terör örgütü PKKnın
siyasi kolu olarak çalışanların DAEŞ terörü üzerinden PKK
terörünü gizleme çabasını da milletin huzurunda yapılmış
bir komiklik olarak gördüğümüzü belirtmek isterim. Bizim için DAEŞ
terörü ile PKK veya DHKP-C terörü arasında en ufak bir fark yoktur, hepsi
varlığımıza düşmandır ve hepsi yok edilmelidir.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın hatip
önergemizin mahiyeti bakımından olumsuz eleştiri ve
sataşmalarda bulundu. Çok kısa
BAŞKAN Çoğunlukla güzellemede bulundu
şahsınıza yönelik ama. Nezaketle ve nezahetle bunu ifade etmeye
çalıştı Sayın Kocabıyık.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Önergede yer alan
ifadeleri asılsız olarak ifade ettiği için, bu önergeyi kaleme
alan biri olarak ben Meclise ve bu millete asılsız bir şey
söylemem.
BAŞKAN Peki.
Sayın Altay, aynı nezaketi sizden de
bekliyoruz her zamanki gibi.
Teşekkür ediyoruz.
Buyurun.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
19.- İstanbul Milletvekili Engin Altay'ın, İzmir
Milletvekili Hüseyin Kocabıyıkın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
milletvekilime çok teşekkür ederim. İktidar partisinden uzun
zamandır böyle siyasetin bir nezaket ve vicdan işi olduğunu tam,
dört dörtlük ortaya koyan konuşma izlememiştik. Bu bakımdan
teşekkür ederim Sayın Milletvekilim.
Ancak şunu söyleyeyim:
Türkiye Büyük Millet Meclisinde zaman zaman engelleme amaçlı da önerge
verilir Sayın Milletvekilim. Bunu niye verir muhalefet? Bu öyle bir
şey değil, Türkiyenin içinde bulunduğu hâl bakımından
bu önerge Meclisin görüştüğü bütün kanunlardan çok daha önemlidir.
Eğer bu Meclis, bugün oturduğum yerde de söyledim, bu meseleye el
atmayacaksa bu Meclisi kapatalım gitsin yani Türkiyenin bu kadar can
yakıcı, can alıcı bir sorununa Meclis neme lazım
diyemez, görmezden gelemez. Bu sıralar gördüğünüz gibi boş, bunu
söylüyoruz.
Sürem çok kısa, şunu da belirtmem
lazım: Türkiyenin, terör örgütlerinin üssü olduğu ifadesini ezbere
yazmadım. 70 vilayetimizden IŞİD terör örgütüne insan transferi
yapılabiliyorsa, Türkiye'de 70 vilayette IŞİDin hücreleri
varsa, Sayın Milletvekilim, Türkiye gerçekten maalesef, terör örgütlerinin
üssü hâline gelmiştir.
Ayrıca, bu patlayan bombaların gübre
kısmı bir tarafa, elektronik aksamı, bombanın
mühimmatı, bomba yapımında kullanılacak malzeme ve
mühimmat, Sayın Milletvekilim, hiç şüpheniz olmasın ki
Avrupadan, Türkiye üzerinden IŞİD terör örgütlerine ya da PKK terör
örgütlerine gidiyor. Yani Türkiye terör örgütlerinin hem lojistik üssüdür
maalesef hem de insan kaynağı bakımından üssü
olmuştur. Bu iddiamızda bir eksik ya da bu iddiamızda bir
yanlışlık yoktur.
Son söz: Eleştirin dedi sayın
milletvekilim. Sayın Milletvekilim, partinizi ve yöneticilerini defaatle
terör örgütlerine yardım ve yataklık yapmaktan dolayı
eleştirdik, bir tane dava açılmadı. Bekliyoruz ki, bir iktidar
partisi yöneticisi bir Cumhuriyet Halk Partili milletvekiline
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) -
ya da bana terör
örgütlerine yardım ve yataklık yaptığımla ilgili iddia
nedeniyle dava açsın.
HARUN KARACA (İstanbul) Sizi millete havale
ediyoruz.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum.
III.-YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama istiyoruz efendim.
BAŞKAN Oylamadan önce bir yoklama talebi var,
onu karşılayacağım.
Sayın Özel, Sayın Altay, Sayın
Kuyucuoğlu, Sayın Gürer, Sayın Purçu, Sayın
Yıldız, Sayın Kayışoğlu, Sayın Budak,
Sayın Yedekci, Sayın Aydın, Sayın Hürriyet, Sayın
Arslan, Sayın Ertem, Sayın Gökdağ, Sayın
Gaytancıoğlu, Sayın Akaydın, Sayın Demirtaş, Sayın
Çiçek, Sayın Balbay, Sayın Nurlu.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, 29/6/2016 tarihinde Grup Başkan Vekili
İstanbul Milletvekili Engin Altay tarafından, son dönemde yüzlerce
yurttaşın ve güvenlik personelinin yaşamını
yitirmesiyle sonuçlanan terör saldırılarına zemin oluşturan
yanlış politikaların tespit edilmesi, terör
saldırılarının önlenememesinin nedenlerinin
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 29 Haziran 2016
Çarşamba günkü birleşimde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
Böylece, alınan karar gereğince sözlü soru
önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Danıştay
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/726) ve Adalet Komisyonu Raporunun (S. Sayısı: 400) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Geçen birleşimde İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 400 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 1inci bölümünde yer alan 11inci maddesi
kabul edilmişti.
Şimdi, 12nci madde üzerinde üçü aynı
mahiyette olmak üzere dört adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400 sıra
sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 12nci maddesiyle
2575 sayılı Danıştay Kanununa eklenmesi öngörülen geçici
27nci maddenin birinci fıkrasında yer alan Ancak ibaresinden sonra
gelmek üzere vekalet edenler hariç olmak üzere, ibaresinin eklenmesini,
beşinci ve altıncı fıkralarında yer alan Genel
Kurulu ibarelerinin ilgili dairesi şeklinde değiştirilmesini,
sekizinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan yürürlüğe
girdiği tarih itibarıyla Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
ibaresinden sonra gelmek üzere asıl ibaresinin eklenmesini ve sekizinci
fıkranın son cümlesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Muş Markar Eseyan İlyas
Şeker
İstanbul İstanbul Kocaeli
Mücahit Durmuşoğlu Abdulkadir Yüksel Ahmet Uzer
Osmaniye Gaziantep Gaziantep
Mehmet Erdoğan
Gaziantep
BAŞKAN Şimdi okutacağım üç
önerge aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim.
Aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400 sıra
sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 12nci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Mustafa Kalaycı Ahmet Kenan
Tanrıkulu
İstanbul Konya İzmir
Mehmet Parsak Kamil Aydın Mehmet
Günal
Afyonkarahisar Erzurum Antalya
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Çağlar Demirel Filiz Kerestecioğlu Demir Dirayet Taşdemir
Diyarbakır İstanbul Ağrı
Meral Danış Beştaş Berdan Öztürk Erol Dora
Adana Ağrı Mardin
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Ömer Süha Aldan Cemal Okan Yüksel Necati Yılmaz
Muğla Eskişehir Ankara
Zeynel Emre Namık
Havutça Mehmet
Gökdağ
İstanbul Balıkesir Gaziantep
Erdoğan Toprak Mahmut Tanal
İstanbul İstanbul
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HİLMİ
BİLGİN (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki ilk önerge
üzerinde söz isteyen Gaziantep Milletvekili Mehmet Gökdağ.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
Beş dakika süre veriyorum.
MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun
tasarısının 12nci maddesiyle ilgili söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Maddeye ilişkin görüşlerimi
paylaşmadan önce, dün İstanbulda Atatürk Havalimanında
yaşanan terör saldırısını şiddetle
kınadığımı ve lanetlediğimi belirtmek istiyorum. Hain
saldırıda yaşamını yitirenlere, şehitlerimize
Allah'tan rahmet diliyorum, yakınlarına ve ülkemize
başsağlığı, yaralılara acil şifa diliyorum.
Umuyorum ve diliyorum ki can kaybı daha fazla artmaz.
Sayın milletvekilleri, on dört yıldan beri
ülkeyi tek başına yöneten AKP iktidarları, AKP üyeleri, AKP
yandaşları iki ellerinin arasına başlarını
alıp biz ne yaptık diye düşünüyorlar mı acaba on dört
yılda bu ülkeyi ne hâle getirdik diye düşünüyorlar mı?
Değerli milletvekilleri, bunu terör saldırısı üzerinden
siyaset yapmak için söylemiyorum. Elbette, teröre karşı
iktidarıyla, muhalefetiyle birlikte hareket etmeliyiz çünkü aynı
gemideyiz ve bu gemi batarsa birlikte batarız. Ancak, on dört yıldan
bu yana ülkemizi tek başına yöneten AKP anlayışı biz
nerede yanlış yaptık diye kendilerini samimi olarak
sorgulamazlarsa, yetkililer sorumluluklarının gereklerini yerine
getirmeyip sanki bu terör olayları yaşanırken ülkeyi kendileri
yönetmiyormuş gibi davranırlarsa hiçbir soruna çözüm
bulamadığınız gibi terör sorununa da çözüm bulamazsınız.
Değerli arkadaşlar, bu hain
saldırıyla ülkenin ciğerine ateş düşmüş, ocaklar
sönmüş, siz burada sabahın altısına kadar AKPnin
yargıyı tam olarak ele geçirme tasarısını
yasalaştırmaya çalışıyorsunuz. 12nci maddeyle, bir
günde Danıştay üyeliklerinin sona ermesini dolayısıyla
Danıştayın lağvedilmesini, sonra da beş gün içerisinde
yeni bir Danıştay oluşturmanın yasasını
hazırlıyorsunuz. Ayıptır, bu halka karşı
saygısızlıktır!
Değerli milletvekilleri, elbette teröre teslim
olmayacağız. Meclis çalışmalı, hem de çok
çalışmalı ancak bu çalışma, tek adam otoritesinin egemenliği
için değil, terörün kökünü nasıl kazırız,
halkımızın başta can güvenliği olmak üzere
sorunlarının çözümü için çalışma olmalı.
Sayın milletvekilleri, görüşmekte
olduğumuz yasa tasarısı AKP iktidarlarının yüksek
yargıyla ilgili getirdiği 4üncü düzenleme. Yüksek yargı yapboz
tahtasına döndü. Neden? Çünkü, düzenlemeler tarafsız,
bağımsız, etkin bir yargı için değil, iktidarın
ihtiyacına göre, yargıyı düzenleme anlayışıyla yapılmıştır.
Bu tasarı da aynen, iktidarın ihtiyacına göre, AKP
iktidarının yargıyı tam olarak ele geçirme
anlayışıyla hazırlanmıştır. Sayın
Adalet Bakanı tasarıyla ilgili verdiği röportajında
şunları söylüyor: Yargının içinde çok net bir şekilde
Pensilvanyayla irtibatlı bazı kişiler var ve oranın
irtibatına göre hareket etmeyi kendilerini cennete götürecek büyük bir
ibadet gibi görüyorlar. Anayasaya ve yasaya aykırı hareket etmek
onlar için önemli değil çünkü başka yerlere sadakat var. diyor.
Demek ki Anayasaya ve yasalara aykırı davranmak güzel bir şey
değil. Herkes ama herkes Anayasaya ve yasalara uygun davranmalı. Bu
herkesin içinde Cumhurbaşkanı da var, Başbakan da var, bakan da
var, milletvekili de var. Öte yandan, bu durumda olan üyeleri başka bir
yere göndermeyi düzenliyor yasa.
Değerli
arkadaşlar, Anayasaya, yasaya aykırı karar veren, başka
yere sadakatle karar veren bir üyeyi başka bir kürsü hâkimliğine
göndererek orada görev yapmasını nasıl kabulleniyorsunuz?
Eğer böyle birileri varsa bunlar hâkimlikten ve savcılıktan
uzaklaştırılmalı.
Değerli
milletvekilleri, yargıyı siyasallaştırmak çok tehlikeli bir
şeydir. Bakın, bu durum, güçlü iktidarların çantalarında
kendi hâkimleriyle gelmesinin yolunu açar. Bugün sizin iradeniz
yargıyı şekillendirirse, yarın başka bir siyasi irade
yargıya yön verir. Oysaki, unutulmamalı ki, bağımsız
ve tarafsız bir yargı herkese olduğu gibi size de gerek olur.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde söz isteyen Ağrı
Milletvekili Berdan Öztürk.
Buyurun
Sayın Öztürk. (HDP sıralarından alkışlar)
BERDAN
ÖZTÜRK (Ağrı) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 12nci maddesi
üzerinde Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Söz konusu madde birçok ilkeye aykırı
olduğu gibi eşitlik ilkesine de aykırılık teşkil
etmektedir. Danıştay başkanları, daire başkanları
ve savcıları işlem dışında tutularak açık
bir ayrım yapılmaktadır. Hukuka ve Anayasaya aykırı
düzenlemelerle yargı bağımsızlığı zarar
görmektedir.
Söz konusu düzenleme, yargıyı daha ileriye
taşıyacak, değişim ve dönüşümün önünü açacak bir
düzenleme değildir. Kamuoyuna "reform" olarak sunulan bu yasa
tasarısı tam bir tasfiye ve ayıklama tasarısıdır.
Bir hukukçu ve avukat olarak mevcut düzenlemeye reform demek
aldığım eğitime ve mesleğime ihanet olacaktır.
Yeni bir yasa yapılırken veya mevcut yasa
değiştirilirken dikkat edilmesi gereken temel düstur, hukuki ve
siyasi tercihlerin sağlıklı bir bilgilenme ve tartışma
süreci sonunda ortaya konması düsturudur.
Peki, Sayın Bakana soruyorum: Bu tasarı
hangi bilgilendirme ve tartışma süreçlerinden geçti? Konuyla ilgili
hangi kurumların görüşlerini aldınız? Hatırı
sayılır hangi hukukçunun görüşüne başvurdunuz? Hadi bunların
hepsini bir kenara bırakalım, Parlamentoda grubu bulunan hangi siyasi
partinin görüşlerini dikkate alıp değerlendirdiniz? Sayın
Bakanın bu sorulara verecek bir cevabı yoktur. Yoktur çünkü
baskın yapar gibi, hırsızdan mal kaçırır gibi
komisyondan geçirilen bu tasarı, parmak demokrasisiyle de Meclisten
geçirilip yasalaştırılacaktır. Alın size ilerici
demokrasi.
Yeni bir yasa yapılacaksa ya da
değiştirilecekse değişikliğin geniş kitleler
tarafından kabul görmesi ve uzun ömürlü olması gerekmektedir. Oysa
yargı sistemi tam bir yapboz sistemine dönüştürüldü. Dün
çıkardığınız bir yasaya kendiniz bile güvenmeyip bugün
yeniden bir düzenlemeye gidebiliyorsunuz. Bu düzenleme, yargı
bağımsızlığına iktidarın ayan beyan
müdahalesidir. Oysa yargı bağımsızlığı söz
konusu olduğunda, 1985 tarihli Birleşmiş Milletler yargı
bağımsızlığının temel ilkeleri, 1994 tarihli
Avrupa Konseyi hâkimlerin bağımsızlığı,
etkinliği ve rolü konusunda tavsiye kararı, 2007 tarihli Venedik
Komisyonu yargısal atamalar raporu ve 2010 tarihli Venedik Komisyonu
yargıçların bağımsızlığı raporu gibi
bütün dünyanın referans aldığı uluslararası belgeler
orta yerde dururken kendi hukuk garabetinizi bu ülkenin kaderi hâline getirmeye
çalışıyorsunuz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu yasa tasarısının asıl amacını
halkımızla paylaşmak bizim boynumuzun borcudur. Burada her ne
kadar paralel yapı adı altında hâkim ve savcıların
soruşturulması, kovuşturulması amacıyla
yargının temizlenmesiyle, bunların görevden
uzaklaştırılmasıyla ya da bir şekilde tasfiye
edilmesiyle yargı bağımsızlığının
sağlanacağı iddiasında bulunuluyorsa da buradaki asıl
amaç, gerçek amaç, hâlâ kendi vicdanına göre, Anayasaya göre, evrensel
hukuk ilkelerine göre, Türkiye'nin bağlı olduğu
uluslararası sözleşmelere göre hareket eden, karar veren hâkimleri ve
bu anlamda soruşturmada bulunan savcıları aslında bir nevi
tasfiye etmektir. Bu kanun tasarısının asıl amacı
budur. Bu kanun tasarısıyla getirilmek istenen yargı sistemini
tamamıyla otoriter bir zihniyetin emri altına almaktır.
Dolayısıyla, bu düzenlemelerin er ya da geç, yarın öbür gün
iktidar, Hükûmet değiştiğinde bu düzenlemelere onay verenlerin,
bu düzenlemeleri getirenlerin de vicdanıyla karar veren, vicdanıyla
soruşturmada bulunan hâkim ve savcılara ihtiyaç
duyacağını tekrar hatırlatır, Genel Kurulu
saygıyla selamlarım. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki üçüncü önerge
üzerinde söz isteyen Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsak.
Buyurun Sayın Parsak. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Aziz Türk milleti,
saygıdeğer milletvekilleri; 400 sıra sayılı Kanunun
12nci maddesi üzerinde verdiğimiz önerge hakkında söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Bu tasarının temelde 2 önemli maddesi var;
birincisi bu madde, ikincisi de 22nci madde ve temelde asıl hedefi ortaya
koyan maddeler de bunlar. Birincisi, Danıştayda, 22nci madde
üzerinden de Yargıtayda daire sayılarının, üye
sayılarının azaltılması, eksiltilmesi; başkanlar,
başkan vekilleri, başsavcılar ve daire başkanları
dışındaki tüm üyelerin üyeliklerini düşürülmesi;
ardından, beş günlük süre içerisinde yeni üyelerin seçilmesinin
teminine yönelik bir düzenleme. Bu, 12nci maddeyle de bu çerçevede, Danıştaya
ilişkin olarak aynı amaca matuf bir düzenleme öngörülmüş.
Şimdi, burada, ben birinci bölüm üzerinde
yaptığım konuşmada da
Tasarının gerçekteki
amacının, iş yüklerindeki değişmeler olmasından
kaynaklı olarak buralardaki hâkimlerin, üyelerin bölge adliye
mahkemelerine, bölge idare mahkemelerine kaydırılması
değil, temelde -bakın, bu tabirimi özellikle ifade ediyorum- AKP
tarafından paralel hâle getirilmiş yapının öncelikli olarak
yargıdan tasfiye edilmesi noktasında olduğunu, artık, bugün
herkes biliyor. Ben, birinci bölümle ilgili olarak yaptığım
konuşmada bununla ilgili, meselenin özüne dönük tüm açıklamaları
yaptım, burada onları tekrar etmek istemiyorum. Nihayetinde,
Danıştay çerçevesinde de böyle bir yaklaşım söz konusu.
Evet, bir paralel yapının olduğu, AKP
tarafından paralel hâle getirilmiş olan bir yapının
olduğu gerçek, bundan kurtulunması gerektiği de bir gerçek. Bu
noktada da öncelikli olarak Yargıtaydan, Danıştaydan, yüksek
yargıdan başlamak suretiyle, devletin tüm mekanizmalarından
sadece sözü edilen yapının değil, Türk devletinin binlerce
yıllık geleneğine uygun olmayan, Türk milletinin
yapısına uygun olmayan herhangi bir yapı varsa bunlardan
kurtulmak gerektiği de bir gerçek. Fakat bunu yaparken bunun yolu bu
değil yani bunu bu şekilde hayata geçirmek, bunu bu şekilde
nihayete erdirmek doğru değil. Çünkü bunu hepimiz biliyoruz ki bir
yanlışla başka yanlışlar örtülüyor ve bu noktada,
özellikle, işte, Danıştay Başkanı, Başsavcısı,
Danıştay Başkan Vekili, Danıştayın ilgili
dairelerinin başkanlarının muhafaza edilip diğerlerinin
üyeliklerinin düşürülmesi son günlerde önemli tartışmaları
da beraberinde getiriyor.
Yüz elli yıllık bir müessesemizden söz
ediyoruz. Danıştay Başkanı, kızı ve damadı
üzerinden şu anda ülkemizde tartışma konusu. Yargının
çivisi çıkmış, adalete güvenin son derece
azaldığı bir dönemde Sayın Bakanın bunu Yani
işte, Danıştay Başkanıysa kızı, oğlu
işsiz mi kalsın? diye savunmak durumunda kaldığı
günlerden geçiyoruz şu anda. Evet, kimsenin çocuğu falan işsiz
kalmasın, belki de o noktada bir adaletsizlik de yoktur ama şu
önemli: Hâkimler tarafsız olmak durumunda. Tek başına oralarda
çocuklarının çalışıyor olması belki
tarafsızlığını ortadan kaldırmaz ama hâkimlerin
tarafsız olması yetmiyor, aynı zamanda tarafsız da görünmek
zorundalar. Dolayısıyla, bu tarafsız görünmek zorunda
olması ilkesine de uygun olmayan durumların
tartışılıyor olması ve bunun idari yargı
sistemimizin en tepe noktasında, Danıştayın
Başkanı noktası üzerinden tartışılıyor
olması gerçekten hepimizin vicdanlarını,
akıllarını yaralayıcı bir durum değil mi? Evet,
idari yargının en tepe noktasından bahsediyoruz;
Danıştay ve idari yargı ki sadece taraflarının bir
tarafında vatandaş, bir tarafında devlet ya da herhangi bir
başka -ama mutlaka- idarenin olduğu bir yargılama sistemi.
Daha önceki konuşmalarımda da burada ifade
etmiştim, AKP dönemine kadar, 2002 yılına kadar
vatandaşın devletle nizalaşması yani açılan dava
sayısı ile 2002 yılından bu yana açılmış
olan idari yargıdaki dava sayısı ne yazık ki aynı
durumda. Burada çok çeşitli hukuksuzluklar var. Biz gerçekte bunları
konuşmak isterdik ama ne yazık ki bunları
konuşamıyoruz. Biz o idari yargıdan adaletli kararlar
çıkmasını konuşmak isterdik, konuşamıyoruz. O
idari yargıdan adaletli kararlar çıksa bile o kararların
uygulanmasını isterdik. Binlerce, sırf eğitim kadrosundaki
yöneticilerin davalarının uygulanmaması çerçevesinde bile çok
ciddi hukuksuzluklarla karşı karşıyayız, bunları
da konuşamıyoruz.
Netice itibarıyla, verdiğimiz önergenin
kabulünü talep ediyor, hepinizi bir kere daha saygılarımla
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Parsak.
Şimdi, aynı mahiyetteki önergeleri
III. YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama talebimiz var
Sayın Başkan.
BAŞKAN -
oylamadan önce yoklama talebi var.
Sayın Özel, Sayın Ağbaba, Sayın
Karadeniz, Sayın Gürer, Sayın Aydın, Sayın Yiğit,
Sayın Purçu, Sayın Yıldız, Sayın Torun, Sayın
İrgil, Sayın Hürriyet, Sayın Özdemir, Sayın Arslan,
Sayın Yedekci, Sayın Kuyucuoğlu, Sayın Demirtaş,
Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Şeker, Sayın
Kayışoğlu, Sayın Toprak.
Üç dakika süre veriyorum yoklama için.
Buyurun.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/726) ve Adalet Komisyonu Raporunun (S. Sayısı: 400) (Devam)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Aynı
mahiyetteki önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400 sıra
sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 12nci maddesiyle
2575 sayılı Danıştay Kanununa eklenmesi öngörülen geçici
27nci maddenin birinci fıkrasında yer alan Ancak ibaresinden sonra
gelmek üzere vekalet edenler hariç olmak üzere, ibaresinin eklenmesini,
beşinci ve altıncı fıkralarında yer alan Genel
Kurulu ibarelerinin ilgili dairesi şeklinde değiştirilmesini,
sekizinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan yürürlüğe
girdiği tarih itibarıyla Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
ibaresinden sonra gelmek üzere asıl ibaresinin eklenmesini ve sekizinci
fıkranın son cümlesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Muş
(İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HİLMİ
BİLGİN (Sivas) Takdire bırakıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi mi okutuyoruz Sayın
Muş?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Gerekçe...
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
2575 sayılı Kanunun 22nci maddesi
uyarınca vekâleten görev yapanların durumlarının
açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Önergeyle ilk
olarak uygulamada tereddüt yaşanmaması amacıyla,
Danıştay Başkanlığı, Danıştay
Başsavcılığı ve daire başkanlığı
görevlerine vekâlet eden üyelerin de Danıştay üyeliklerinin sona
ereceği vurgulanmaktadır.
6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu Kanununa göre hâkim ve savcıları atama ve nakletme
görevi, Kurulun Birinci Dairesinin görevleri arasında olması nazara
alınarak, bu kanunla uyumlu olması için önergeyle, yeniden seçilmeyen
Danıştay üyelerinin idari yargıda bir göreve Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Genel Kurulu yerine, ilgili daire tarafından
atanmaları öngörülmektedir.
Yine önergeyle, uygulamada tereddüt
yaşanmaması amacıyla Danıştay üyeliğinden
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu asıl üyeliğine seçilmiş
olup da, kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla asıl
üyeliği devam edenlerin, bu görevlerinin bitmesine üç ay kala ilgisine
göre Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu veya Cumhurbaşkanı
tarafından yeniden Danıştay üyeliğine seçilebilecekleri
vurgulanmaktadır. Danıştay üyeliğinden Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu yedek üyeliğine seçilmiş olanların
bu kapsamda olmadıkları ve Danıştay üyeliklerinin sona
ereceği açıklığa kavuşturulmaktadır.
BAŞKAN Gerekçesi okunan önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 12nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
13üncü madde üzerinde üç
adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400 sıra
sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 13üncü maddesindeki ibaresi kelimesinin
ifadesi olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Mustafa Kalaycı Ahmet Kenan
Tanrıkulu
İstanbul Konya İzmir
Mehmet Parsak Kamil Aydın Mehmet
Günal
Afyonkarahisar Erzurum Antalya
Erkan
Akçay
Manisa
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
400 sıra sayılı
Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 13üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ömer Süha Aldan Cemal
Okan Yüksel Necati
Yılmaz
Muğla Eskişehir Ankara
Zeynel Emre Namık
Havutça Mehmet
Gökdağ
İstanbul Balıkesir Gaziantep
Erdoğan Toprak Mahmut Tanal Nurhayat Altaca
Kayışoğlu
İstanbul İstanbul Bursa
MADDE 13- 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı
İdari Yargılama Usulü Kanununun 27 nci maddesinin yedinci
fıkrasında yer alan , çalışmaya ara verme süresi içinde
ise idare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararlara en yakın
nöbetçi mahkemeye veya kararı veren hâkimin
katılmadığı nöbetçi mahkemeye, ibaresi yasa metninde
çıkarılmıştır.
BAŞKAN Şimdi
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400
sıra sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 13üncü maddesinin tasarıdan
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Çağlar Demirel Filiz Kerestecioğlu Demir Dirayet Taşdemir
Diyarbakır İstanbul Ağrı
Meral Danış Beştaş Erol Dora
Adana Mardin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HİLMİ
BİLGİN (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirdir.
Buyurun Sayın Kerestecioğlu Demir. (HDP
sıralarından alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Adalet
Bakanının burada olacağını düşünmüştüm ama
yok, biraz belki arkasından konuşuyor gibi olacak.
Ben Sayın Adalet Bakanını,
yıllar önce bir avukat meslektaşımız F tipi cezaevleriyle
ilgili, orada yaşanan işkenceler ve ihlaller üzerine ölüm orucuna
başladığı ve ölüm sınırına geldiği
zaman avukatlar olarak topluca Meclise ziyarete geldiğimizde
tanıdım. Ne o meslektaşımın görüşleri benim
görüşlerimdi ne de cezaevlerinde o ihlalleri yaşayan insanları
tanıyordum ama bir grup avukat olarak o ihlalleri durdurmak, gerçekten
ölüm sınırına gelmiş bir insanın -çünkü
başkalarının yaşadıkları için hayatını
ortaya koymuş ve ölüm sınırına özellikle gelmiş bir
insanın- ölmesini engellemek için buraya gelmiştik. Kendisi Onlar
terör örgütleriyle bağlantılı. demişti o zaman.
Aynı şekilde, bu
ölüm orucunu durdurabilmek için uğraştığımız bir
başka meslektaş ise, o zaman bunlara terör, terörist demeyen ama
şu anda ne dediğini çok merak ettiğim bir başka
meslektaş ise Cumhurbaşkanının
başdanışmanı. Evet, nereden nereye demek istiyor insan
bazen.
Şimdi, Sayın Adalet
Bakanı gerçekten o günden bugüne hiç değişmemiş. Dün de burada
yargıyla ilgili, cezaevleriyle ilgili ihlaller
aktarıldığında Yalancısınız, yalan
söylüyorsunuz. ya da terör laflarını kullanarak tepkiler veriyor.
Oysa, bir demokratik ülkede olması gereken aslında nedir? Eğer
birileri, milletvekilleri size bir mecliste Cezaevlerinde ciddi ihlaller var.
diyorsa ve o mahpusların isimlerini de vererek bunları ifade ediyorsa
ve siz de bir bakansanız bunları not alırsınız, tespit
edersiniz ve var mı yok mu bakarsınız. Eğer varsa bunun
açıklamasını yaparsınız, önlemeye
çalışırsınız ama yoksa da yine o şekilde
kalkıp da Yalan söylüyorsunuz. demezsiniz. Dersiniz ki Hayır, biz
ihlal tespit etmedik, bunda yanlışlık var. Ama bu ülke böyle
bir ülke değil, bu Bakan da öyle bir bakan değil; keşke
olsaydı gerçekten.
Evet, dün yaşananlardan
sonra
Dün gece -41 veya 46 sözleri dolaşıyor ama sayılar önemli
değil- hepsinin bir hikâyesi olan insanları kaybettik hem Türkiyeden
hem dünyanın çeşitli yerlerinden. Ama biz sabaha kadar, sabahın
altısına kadar Danıştay Kanununu konuşmaya devam
ettik çünkü yargının, daha fazla zapt edilmeye ihtiyacı
vardı.
Gerçekten, olması
gereken bir şeyi daha ifade etmek istiyorum: Evet, Sayın
Cumhurbaşkanı Bu, her yerde olabilir. dedi. Doğru, her yerde
olabilir ama her yerde olduğunda, olan bir başka şey daha var.
11 patlama oldu bu ülkede, bir yılda 11 patlama oldu ve tek bir istifa
olmadı.
Soma oldu, Tayyip
Erdoğan Başka yerlerde de oluyor. dedi ve neredeyse, 1800lü
yıllarda yaşanan maden kazalarını örnek verdi.
Güney Korede, 300
kişinin öldüğü feribot faciası sonrası Başbakan istifa
etti.
Hindistanda, akrabaları
yolsuzlukla suçlanan Ulaştırma Bakanı istifa etti.
Fransada, hakkında
vergi kaçırma soruşturması açılan Bütçe Bakanı istifa
etti. Bunlar yakın zamanlar -2012, 2013- çok uzak değil.
Mısırda, bir
trenin okul otobüsüne çarpması sonucu 47 kişi öldü,
Ulaştırma Bakanı -2012de- istifa etti; bizde Başbakan
oldu.
Gürcistanda, bir hapishanede
mahkûmlara işkence ve cinsel taciz olduğu görüntüleri ortaya
çıkınca, İçişleri Bakanı istifa etti.
Japonyada nükleer santral
kazası sonrası Ekonomi Bakanı istifa etti.
Kosovada protesto
gösterilerinde 3 kişi ölünce, İçişleri Bakanı istifa etti.
Evet, her yerde olur ama olan
başka bir şey daha var, insanlar, gerçekten
sorumluluklarını alıyorlar, biliyorlar ve istifa ediyorlar. 11
patlama olan bu ülkede istifa edin artık.
Saygılar sunarım.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
400 sıra
sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 13üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurhayat Altaca Kayışoğlu (Bursa) ve
arkadaşları
MADDE 13.- 6/1/1982 tarihli ve 2577
sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27 nci maddesinin
yedinci fıkrasında yer alan , çalışmaya ara verme süresi
içinde ise idare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararlara en
yakın nöbetçi mahkemeye veya kararı veren hâkimin
katılmadığı nöbetçi mahkemeye, ibaresi yasa metninden
çıkarılmıştır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HİLMİ
BİLGİN (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Bursa
Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu.
Buyurun Sayın Altaca Kayışoğlu.
(CHP sıralarından alkışlar)
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 400 sıra
sayılı Yasa Tasarısının 13üncü maddesi üzerinde
vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum.
Bir kez daha dünkü saldırıyı
lanetliyorum ve bu saldırılar, bu katliamlar bize şunu
gösteriyor aslında: Tek tip insan modeli hayali, farklılıklardan
nefret etme duygusu yaratıyor ve o duygu da kendisi gibi olmayanları
hep tarih boyunca katletti, katlediyor. Bundan ders çıkarıp
farklılıklarımızı zenginlik olarak görecek ve
hoşgörü kültürünü yerleştirmeyi amaç edinen kanunlar çıkarmayı
umarım bir gün hep birlikte başarırız.
Günlerdir, gecelerdir Komisyonda, burada, Genel
Kurulda, bu kürsüde birtakım ilkelerden, hukuki kavramlardan bahsediliyor;
ben size onlardan bahsetmeyeceğim. Sizlere hukukun üstünlüğünü
katlettiniz, üstünlerin hukukunu tesis ettiniz demeyeceğim. Size
yargı bağımsızlığını ayaklar
altına aldınız demeyeceğim. Adil yargılanma
hakkını ihlal ediyorsunuz, hâkimlik teminatını yok ettiniz
hiç demeyeceğim. Size arkabahçeler yaratıyorsunuz demeyeceğim
çünkü zaten her şeyi ön bahçe hâline getirdiniz. Sayenizde hukuki güvenlik
ilkesi maalesef kalmadı ve insanlar kanunlara güvenerek hareket edemez
oldular. Anayasayı delmeyi alışkanlık hâline getirdiniz
demeyeceğim çünkü bu ilkelerin, bu kavramların sizin
nazarınızda maalesef hiçbir kıymetiharbiyesi yok. Çünkü siz
demokrasiyi, hukuku, insan haklarını bir araç olarak görüyorsunuz.
Bizlerse her zaman, her yerde, her koşulda insan haklarını,
demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü savunmaya devam edeceğiz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Siz bizim bu davranışlarımıza
akıl sır erdiremiyor olabilirsiniz, mazlumun ve zalimin
kimliğine bakmadan bu ilkeleri savunmamız size tuhaf gelebilir. Bu
yüzden konjonktüre göre bazen darbeci, bazen Ergenekoncu, bazen terörist, ocu,
bucu, şucu diye bizi yaftalayabilirsiniz. Her
yaptığınıza kendinizi kandıran haklı gerekçeler
bulabilirsiniz. Örneğin, 28 Şubat. diyebilirsiniz, Millet bizi
seçti, demek ki doğru yapıyoruz. diyebilirsiniz. Mesela, bu kanun için
çocuk kandırır gibi İstinaf mahkemeleri kuruluyor, o yüzden
Yargıtayın, Danıştayın iş yükünü hafifletmemiz
lazım. diyebilirsiniz. Biz de size İdari yargıda zaten istinaf
vardı. dediğimizde yüzünüz kızarmıyor olabilir.
Çıkardığınız bütün
kanunların, aldığınız bütün kararların,
uyguladığınız bütün uygulamaların öznesi nihayetinde
insan. Bir kere de bu pencereden bakın. Bu ilkeleri bir kenara
bırakalım. Bir kez olsun insanların hayatını
etkilediğinizi, duygularını değiştirdiğinizi,
geleceğini etkilediğinizi, kararttığınızı
görün ve bir kere de insan olarak bakın. O yüzden, ben sizin
vicdanınıza seslenmek istiyorum, tabii, eğer biraz
kırıntısı varsa.
Evet,
tanıdığım biri vardı, bir kasabada okuyup avukat
olmuştu, büro açmıştı ve babasını kaybedince
hayata tutunmak için idealist bir hâkim olmaya karar verdi. Hâkimlik
sınavına girdi, yazılıyı kazandı, sonra mülakatta
elendi. Bir daha hazırlandı, bir daha sınava girdi, bir daha
mülakatta elendi. Ona dediler ki: Boşuna uğraşma çünkü senin
doğum yerin sakat. O Yok canım, bu kadar da insafsız
olamazlar. dedi, bir daha girdi, bir daha elendi ve sonra gecelerce şöyle
dedi: Allahım beni sen yarattın, doğduğum yeri sen
belirledin; ailemi, dinimi, dilimi, ırkımı sen seçtin ve
eğer bunları ben seçmediysem Allahı sevdiğini, Allaha
inandığını söyleyen insanlar neden bu özellikleri yüzünden
benim hayatımı belirliyor, beni yok sayıyor, beni
ötekileştiriyor. Ama ilahi adalete de hep inandı.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Aynı yerde
doğan başkaları giriyor ama.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla)
Evet, siz bu mağduriyetleri hep yaptınız ama sizin döneminizde
binlerce insan bu mağduriyeti her gün her gün yeniden fazlasıyla
yaşıyor; bir kere de buradan bakın, bunu da bilin istedim.
Bu yüzden, eğer siz de gerçekten ilahi adalete
inanıyorsanız, gerçekten demokratsanız, gerçekten insan
haklarından, hukukun üstünlüğünden yanaysanız artık bu
kanunları, yargıyı katletmeyi bırakın ve bir kez
olsun, bir kez olsun geleceğimiz için, insanlar için doğru düzgün
kanunlar yapın diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN -
sunacağım ama öncesinde bir
yoklama talebi var.
Sayın Kayışoğlu, Sayın
Özel, Sayın Ağbaba, Sayın Karadeniz, Sayın Yüksel,
Sayın Purçu, Sayın Yıldız, Sayın İrgil,
Sayın Yedekci, Sayın Arslan, Sayın Hürriyet, Sayın Özdemir,
Sayın Kayan, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Demirtaş,
Sayın Kuyucuoğlu, Sayın Budak, Sayın Akaydın,
Sayın Gürer, Sayın Köksal.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Buyurun.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/726) ve Adalet Komisyonu Raporunun (S. Sayısı: 400) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 400 sıra sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 13üncü maddesindeki ibaresi kelimesinin
ifadesi olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HİLMİ BİLGİN (Sivas)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Manisa Milletvekili Erkan Akçay.
Buyurun
Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Sayın Akçay kürsüde konuşuyor, sessizlik
lütfen.
ERKAN AKÇAY
(Devamla) Dün, dış politikada meydana gelen önemli
değişikliklerle ilgili Genel Kurulda parti grupları olarak
görüşlerimizi dile getirirken ben de Türkiye-İsrail ilişkileri
hakkında bir söz almıştım; tabii, zamanın da yetersiz
olması nedeniyle sözlerimiz biraz da yarım kalmıştı.
Şimdi, önemli gördüğüm bu Türkiye-İsrail ilişkileri
konusunda Hükûmet politikasını eleştirmek üzere diğer
hususları dile
getirmeyi uygun gördüm.
Malumunuz, daha önce de ifade ettiğim gibi,
iktidarın dış politikasını çelişkili,
tutarsız ve ilkesizlikle itham etmiştik. Bu çelişki,
tutarsızlık ve ilkesizlik en çok İsraille ilişkilerde
kendisini göstermiştir. 30 Ocak 2009daki
(x)
hadisesi, 11 Ocak 2010da İsraildeki Türk büyükelçisine karşı
gösterilen yanlış muamele ve 31 Mayıs 2010daki Mavi Marmara
gemisini hadiseleri olduktan sonra zamanın Başbakanı Sayın
Erdoğan ve AKPli yetkililer kameralar karşısında
İsraille ilgili sert eleştiriler yaparken bir taraftan da
İsraille gizli görüşmelere de devam etmişlerdir. Mavi Marmara
baskınından tam altı ay sonra, Haziran 2010da dönemin
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve İsrail
Ticaret Bakanı Binyamin Ben Eliezer Brükselde gizli görüşmeler
yapmıştır. Yine, AKPli yetkililer ile İsrailli diplomatlar
arasında dokuz ay süren gizli görüşmeler de yapılmış
ve 5 Aralık 2010da Cenevrede Dışişleri
Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ile İsrailin
Birleşmiş Milletler temsilcisi görüşmüştür. Yine, Temmuz
2011de de Dışişleri Müsteşarı
başkanlığında bir heyet İsrail Başbakan
Yardımcısı Moşe Yaalonla New Yorkta bir araya
gelmiştir ve 2011de ve takip eden tarihlerde de bu gizli görüşmeler
devam etmiştir.
Şimdi, yine zamanın
Başbakanı Ticari ilişkilerimizi askıya alıyoruz.
açıklaması yaparken aslında İsraille ticari
ilişkilerin de katlanarak arttığı görülüyor. Yine, ekonomik
ambargodan bahsedilirken zamanın Başbakanı Erdoğanın
oğlu Burak Erdoğanın da İsrail limanlarına yük
taşıdığı herkesin bildiği bir sırdır.
Yani, bu AKP-İsrail ilişkilerinin iki yüzü vardır: Birincisi,
kamuoyuna yansıtılan ve siyasi rant toplamaya yönelik İsrail
düşmanlığı politikası. İkincisi de el
altında yapılan gizli görüşmeler, tavizler ve verilen
ihalelerdir. İsrail Başbakanı ile Türk Başbakanı
arasında kırmızı telefon hattı kurulmuş, askerî
ve ekonomik 60a yakın anlaşma imzalanmıştır. Yine 15
Temmuz 2004te Ankarada imzalanan mutabakat zaptıyla İsraile âdeta
Türk tarımını çökertecek tavizler sunulmuştur. Hibrit tohumları
kastediyorum.
Bir zamanlar Anıtkabiri
ziyareti Kazık gibi dikiliyorlar. diye suçlayanlar, 2 Mayıs 2005
İsrail ziyaretleri esnasında Beyrut kasabı Ariel Şaronu
ziyaret ediyor ve Osmanlı İmparatoru Abdülhamid Hanın
huzurundan kovduğu, siyonizmin kurucusu Theodor Herzlin anıtına
çelenkler bırakılıyor ve saygı duruşunda bulunuyor.
Hatırlatmak bakımından tekrar bu fotoğrafı görmek
gerekiyor.
Şimdi, sınai AR-GE
alanında iş birliği anlaşmasıyla İsraile birçok
tavizler veriliyor ve Suriye sınırındaki mayınlı
arazilerin kırk dört yıllığına İsrailli şirkete
verilmesine karşı çıkan Milliyetçi Hareket Partisini de
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla)
Bunları şunun için söylüyorum: Elbette diğer ülkelerle iyi
ilişkiler içerisinde olmamız gerekir. Yani bu politikaların
tutarlı ve çelişkisiz, ilkeli olması gerekmektedir.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Keyfî
bir şekilde birtakım gerekçelerle önce ilişkileri bozup sonra
düzeltmeye çalıştıktan sonra bundan bir başarı ve
zafer hikâyesi çıkarmamak gerekir.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Akçay, teşekkür ediyoruz.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
13üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 13üncü
madde kabul edilmiştir.
14üncü madde üzerinde üç
adet önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400
sıra sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 14'üncü maddesindeki "ve sadece bir idare veya
bir vergi mahkemesi bulunan yerlerdeki idari yargı mercileri"
ibaresinin "ve sadece bir idare ya da vergi mahkemesi bulunan yerlerdeki
idari yargı mercileri" şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Mustafa
Kalaycı Ahmet
Kenan Tanrıkulu
İstanbul Konya İzmir
Mehmet Parsak Kamil Aydın Mehmet
Günal
Afyonkarahisar Erzurum Antalya
Erkan Akçay Fahrettin Oğuz Tor
Manisa Kahramanmaraş
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
400 sıra
sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 14üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer Süha Aldan Cemal Okan Yüksel Necati Yılmaz
Muğla Eskişehir Ankara
Zeynel Emre Namık Havutça Mehmet
Gökdağ
İstanbul Balıkesir Gaziantep
Erdoğan Toprak Mahmut Tanal Muharrem Erkek
İstanbul İstanbul Çanakkale
"MADDE 14- 2577 sayılı Kanunun 61
inci maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan
"idare ve vergi mahkemeleri" ibaresi "ve sadece bir idare veya
bir vergi mahkemesi bulunan yerlerdeki idari yargı mercileri"
şeklinde ve ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
2. Çalışmaya ara verme süresi içinde;
Bölge İdare Mahkemesi başkanının önerisi üzerine, Hakimler
ve Savcılar Yüksek Kurulunca, birden fazla idari yargı mercii olan
yerlerde idare veya vergi mahkemeleri üyeleri arasından görevlendirilecek
yeteri kadar hâkimin katıldığı bir nöbetçi mahkeme kurulur.
Bölge İdare Mahkemeleri için ise Bölge İdare Mahkemesi
başkanının önerisi üzerine, Hakimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunca, tüm daire üyeleri arasından görevlendirilecek yeterli
sayıda nöbetçi daire kurulur."
BAŞKAN Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 400 sıra sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 14üncü maddesinin tasarıdan
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Çağlar Demirel Filiz Kerestecioğlu Demir Dirayet Taşdemir
Diyarbakır İstanbul Ağrı
Meral Danış Beştaş Erol Dora
Adana Mardin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HİLMİ
BİLGİN (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Ağrı Milletvekili Dirayet Taşdemir.
Buyurun Sayın Taşdemir. (HDP
sıralarından alkışlar)
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. 14üncü madde üzerinde söz almış
bulunmaktayım.
Aslında bu ülkede yargı hiçbir zaman
bağımsız, tarafsız ve adil olmadı. Her dönem
yargı, iktidarın elinde muhalifleri cezalandıran bir araca
dönüştü. Şeyh Sait'in yargılandığı İstiklal
Mahkemeleri de, birçok siyasinin yargılandığı DGM'ler de,
siyasi soykırım operasyonları olan KCK davalarının
görüldüğü özel yetkili mahkemeler de bu mantık ve amaçla
kullanıldı. Yargının bağımsız olmama hâli bu
ülkede maalesef süreklilik göstermektedir.
Siz bu durumdan şikâyetçiydiniz aslında,
tabii iktidar olmadan önce. Bu durumun mağduriyetinin siyasetini çokça da
yapıyordunuz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, bir uyarı yapar mısınız?
Uğultu var.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen,
salonda uğultuyu keselim.
DİRAYET TAŞDEMİR (Devamla) Bugün
iktidarın gücüyle ele geçirmediğiniz tek bir kurum kalmadı.
Şimdi bu güçle aslında sizden farklı düşünen vatandaş,
seçilmiş, akademisyen, avukat, yazar, gazeteci demeden kopya davalar ve
pilot kararlarla, kendisine muhalifim diyen herkesi terörle mücadele adı
altında sindirmeye çalışıyorsunuz. Şu an cezaevleri bu
suçlamalarla tıklım tıklım dolu insan.
Sizden farklı düşünen kim varsa
aslında susturmak amacınız. Öyle ki bu kürsüde
yaptığımız konuşmalara bile çoğu zaman müdahale
ediliyor ve şiddetli yaklaşımlarda bulunuyorsunuz. Sokakta
insanlar linç ediliyor. Çeteler hukukun yerini alıyor. Özellikle resmî
ideolojiye aykırı demeç, etkinlik ve girişim dava konusu hâline
getiriliyor.
Yargı, tüm sorunlu geçmişine rağmen
hiçbir zaman bu kadar ayaklar altına alınmamıştı.
Yargı sisteminin bu derece siyasallaştığı, yargı
mensuplarının büyük çoğunluğunun hukuk ve kanunlar yerine
resmî ideolojinin yönlendirmesine tabi olduğu bir dönem
yaşanmadı. Aslında mevcut hukuku ortadan
kaldırmışsınız; fiilî olarak yasalara aykırı
şekilde ülkeyi yönetmeye çalışıyorsunuz, kafanızdaki
dünyaya uygun şekilde değişiklikler yapıyorsunuz. Bu
uygulamayla aslında hep birlikte bağımsız yargıya
rahmet okuyacağız. Yargı mensuplarının artık
siyasal iktidarın yanında alenen yer alarak, herhangi bir
bağımsızlık kaygısı gütmemesi son dönemdeki
değişimi anlatmak açısından önemli. Türkiye'de hukukun
üstünlüğü yerine üstünlerin hukukunun egemen kılındığı
bir yargı sistemi aslında yaratmaya çalışıyorsunuz.
Zaten yasaları tanımıyorsunuz ve birçok anlamda da
işlevsizleştirmişsiniz. Şimdi denetimin tamamen
dışına çıkma çabası içerisindesiniz ki bu yasal
değişikliklerin de amacı aslında bu. Yargıda hâkim
olan cezasızlık yetmedi, bir de son dönem askere, polise, korucuya
yargısal zırh getiren düzenlemelere giriştiniz. Yargıdaki
ikiyüzlülüğü aslında bir anlamda kurumsallaştırmaya
çalışıyorsunuz.
Sadece İç Güvenlik Yasası'nın
ardından 218 kişi polis kurşunuyla yaşamını
yitirirken tek bir polis bile maalesef ceza almadı. Polis ve askerler
tutuksuz yargılanırken meşru savunma gerekçesiyle
aklanıyor. Son dönemde muhaliflere en az 4.752 gözaltı
yapıldı, 1.125 kişi tutuklandı. Genellikle gerekçesiz
mahkeme kararlarıyla delil aranmaksızın yapılan
tutuklamalar yargıdaki bu hoyratlığın da bir göstergesi.
Çetelerin yargılanmasında takipsizlik, iyi hâl ve zaman
aşımı cezasızlık araçları olarak süreklilik
kazanıyor.
Her şehit için bir DTP'li öldürülsün"
diyen gazetecinin sözlerinde suç unsuru bulamayan yargımız, Özgür
Gündem'e yayın yönetmenliği yapılmasını suç unsuru
olarak görüyor. Türkiye'de nefret gazeteciliğiyle ünlenmiş Yeni Akit
gazetesi hedef gösteren haberlerine, tehdit niteliğindeki
gazeteciliğe devam ederken, şu an 37 gazeteci halka gerçekleri
ulaştırma sorumluluğunu yerine getirdiği için cezaevinde.
Tam 380 öğrenci eğitim hakları engellenerek şu anda hapiste
tutuluyor.
Vekili olduğum Ağrı'da KCK
davasının karar duruşmasında rekor cezalar çıktı.
11 kişiye toplam doksan yıl, yedi ay hapis cezası verildi,
herkese üst sınırdan bu cezalar verildi. Bu
arkadaşlarımızın yaptığı tek şey
aslında sizin siyasetinize muhalefet etmek, basın
açıklaması yapmak, görüşlerini beyan etmek ve siyaset yapmak.
Yine, bir yöneticimiz olan
Nevzat Tekid on üç yıl ceza aldı ve bu ceza tek bir celsede verildi.
Mevcut yargı mekanizması bunu soruşturma, araştırma,
delilleri görme gereği bile görmeden tek bir kere Nevzatı mahkemede
dinledi ve onun suçlu olduğuna karar verdi, on üç yıl ceza verdi.
Yine benzer şekilde, Diyadin eş başkanımız Hazal Aras
yaptığı hizmetlerden kaynaklı cezaevinde dokuz aydır
tutuklu. Hâlâ davasının hangi mahkemede görüleceğine dair en
ufak bir fikrimiz de bulunmamakta. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Karar yeter sayısı.
BAŞKAN Karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Elektronik cihazla oylama
yapıyoruz.
İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı
vardır, önerge reddedilmiştir.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, İç Tüzük 60a göre söz talebim var.
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
400 sıra
sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 14üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muharrem Erkek (Çanakkale) ve arkadaşları
"MADDE 14- 2577 sayılı Kanunun 61
inci maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan
"idare ve vergi mahkemeleri" ibaresi "ve sadece bir idare veya
bir vergi mahkemesi bulunan yerlerdeki idari yargı mercileri"
şeklinde ve ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
2. Çalışmaya ara verme süresi içinde;
Bölge İdare Mahkemesi başkanının önerisi üzerine, Hakimler
ve Savcılar Yüksek Kurulunca, birden fazla idari yargı mercii olan
yerlerde idare veya vergi mahkemeleri üyeleri arasından görevlendirilecek
yeteri kadar hâkimin katıldığı bir nöbetçi mahkeme kurulur.
Bölge İdare Mahkemeleri için ise Bölge İdare Mahkemesi
başkanının önerisi üzerine, Hakimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunca, tüm daire üyeleri arasından görevlendirilecek yeterli
sayıda nöbetçi daire kurulur."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HİLMİ
BİLGİN (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Çanakkale Milletvekili
Muharrem Erkek konuşacaktır.
Sayın Erkek, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 400 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 14üncü maddesine ilişkin sunulan önerge
üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 2014 yılında
HSYK Kanununda bir değişikliğe gittiniz ve HSYKda görev yapan
tetkik hâkimlerinin görevlerine yasayla son verdiniz. Bunu Anayasa Mahkemesi,
bildiğiniz üzere, iptal etti çünkü Anayasaya ve hukuka aykırı
buldu. Yine, Avrupadan bir örnek: Polonyada anayasa mahkemesi üyelerinin
yasayla değil, anayasa değişikliğiyle görevlerine son veren
düzenlemeyi Venedik Komisyonu hukuka ve anayasaya aykırı buldu. Çünkü
hukukun üstünlüğü güçler ayrılığı, kuvvetler
ayrılığı, yargıç güvencesi ilkelerine ve yargı
bağımsızlığına tamamen aykırı
düzenlemelerdi bunlar.
Dün Sayın Adalet Bakanını burada
dinlerken gerçekten bir hukukçu olarak büyük bir üzüntü duydum çünkü hâkimlik
teminatı ilkesinin ne anlama geldiğini gerçekten
kavramadığını görmek üzüntü verici. Bakın,
Anayasamızın birçok maddesinde örneğin, 76ncı maddesinde,
örneğin 68inci maddesinde hâkimler ve savcılar ve yüksek yargı
organları mensupları diye ayrı ayrı vurgu
yapılır. Hâkimler ve savcılar ve yüksek yargı
mensupları. Anayasa yüksek yargı mensuplarına özel ve
farklı bir statü vermiştir. Yine, 154üncü ve 155inci maddede,
sizlerin de bildiği gibi, Yargıtay ve Danıştay
üyeliklerinin seçimleri kanunla düzenlenir ama nasıl düzenlenir?
Mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik
teminatı esaslarına göre ve bu maddelerde hâkim, savcı demez,
Yargıtay üyesi ve Danıştay üyesi der. Siz bir Yargıtay
üyesini veya Danıştay üyesini, bir yüksek yargı organı
mensubunu görevine son vererek, üstelik bunu yasayla yaparak onu ilk derece
mahkemesinde görevlendirirseniz ne yapmış olursunuz biliyor musunuz
değerli milletvekilleri? Yüksek yargıyı yasama
organının iradesine bağlamış olursunuz, bu çok
açık. Peki, hangi gerekçeyle bu yapılıyor? Hepimizin
bildiği gibi yüksek yargıda da bir cemaat yapılanması
olduğu gerçeği var, bunu mu yargıdan temizlemek istiyoruz? Bunu
Anayasaya ve hukukun temel ilkelerini çiğneyerek değil, başka
şekillerde yapabilmenin mümkün olduğunu hepimiz biliyoruz.
Daha çarpıcı bir şey: Evet, cemaati
yüksek yargıdan temizlediniz, bu düzenleme yasalaştığı
zaman Yargıtayda ve Danıştayda görev yapan ve cemaate
bağlı yargıçlar nerede görev yapacaklar? Kimisi idari görevler
üstlenecek kimisi ilk derece mahkemelerinde adli ve idari yargıda görevler
üstlenecekler. Türkiye Cumhuriyeti Millî Güvenlik Kurulu ve Hükûmetiniz,
Fethullah Gülen cemaatini bir terör örgütü olarak kabul etti. Peki, o zaman bu
yargıçlar adli ve idari mahkemelerde nasıl görev yapacaklar,
nasıl adalet dağıtacaklar? İlk derece mahkemelerinde
kürsülerde dağıtılan adaletin sizce bir önemi yok mu? Bu konuda
nasıl bir çözüm üretilecek? (CHP sıralarından
alkışlar)
Bakın,
çok açık ve samimi olarak her zaman şunu söylüyoruz: Bizim için ve
hukuk için cemaatten talimat alan yargıç ile saraydan talimat alan
yargıç arasında hiçbir fark yoktur değerli milletvekilleri. (CHP
sıralarından alkışlar)
ORHAN
DELİGÖZ (Erzurum) Ne alakası var?
MUHARREM
ERKEK (Devamla) Gelin, hep birlikte HSYKnın yapısını
yeniden düzenleyelim, Anayasada mahkemelerin
bağımsızlığını ve yargıç güvencesini
evrensel ilkelere göre tesis edelim.
Bakın,
şu anda Yargıtayda fiilen 476 üye görev yapıyor,
Danıştayda da 187. Kademeli olarak ve süreç içerisinde 200e ve 90a
indirmeyi düşünüyorsunuz. Yani Yargıtaydan 276, Danıştaydan
97 üye, yani yüksek yargı organı mensubunu tasfiye edeceksiniz.
Hâkimler ve savcılar azlolunamaz değerli milletvekilleri. Bir
Yargıtay üyesinin, bir Danıştay üyesinin görevine yasayla son
vermek, aynı zamanda bir yargıcı, bir yüksek yargı
organı mensubunu azletmek anlamına gelmektedir.
Biz
her zaman hukukun üstünlüğünü ve yargının
bağımsızlığını savunduk çünkü demokrasinin
güvencesi de bağımsız yargıdır. Hukuk havuzuna bir
damla siyaset bulaştırırsanız artık o havuza
giremezsiniz ama sizin döneminizde maalesef bu siyaset oluk oluk o havuza
akıtıldı ve dikkat edelim, o havuzda boğulmayalım
değerli milletvekilleri.
Saygılarımı
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan, illa sesimizi mi
yükseltelim?
BAŞKAN
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400
sıra sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 14'üncü maddesindeki "ve sadece bir idare veya
bir vergi mahkemesi bulunan yerlerdeki idari yargı mercileri"
ibaresinin "ve sadece bir idare ya da vergi mahkemesi bulunan yerlerdeki
idari yargı mercileri" şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Fahrettin Oğuz Tor
(Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HİLMİ
BİLGİN (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Gerekçe
BAŞKAN Erkan Akçay Beye ve Fahrettin
Oğuz Tor Beye de teşekkür ediyoruz, iftar öncesi, gerekçeyi
okutuyorlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Gerekçe:
Madde metninin açık ve anlaşılabilir
olması öngörülmüştür.
BAŞKAN Gerekçesini okuduğumuz önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
14üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın Baluken, vereyim
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Talebimi
ben de saklıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Baluken de söz
hakkından vazgeçti. İftardan sonra inşallah.
Birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.19
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.27
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 109uncu
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
400 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Sayın milletvekilleri, bildiğiniz üzere
birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştı.
Şimdi, ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm 15 ile 36ncı maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci bölümde gruplar adına ilk söz Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Ankara milletvekili Necati Yılmaz.
Buyurun Sayın Yılmaz. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA NECATİ YILMAZ (Ankara)
Sayın Başkan, Sayın Divan, sayın milletvekilleri,
basının ve Meclisin değerli emekçileri; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Bugün AKPnin siyaset tarzıyla, siyasal
hedefleriyle örtüşen yeni bir yasayı tartışıyoruz.
Yasa yenidir ancak amacı, hedefleri, görüşülme biçimi eskidir,
tanıdıktır, AKPye özgüdür. Bu anlayışı
tanıyoruz. Daha önce de bu ülkede, basılmamış
kitapları toplatan, teröristten gizli tanık üreten, devlet eliyle
sahte delil yaratan, devlet yönetimini veya yargı erkini çetelerle
paylaşan bu anlayıştır. Mahkeme kararıyla çeteleri
ordunun kozmik bürolarına sokan bu anlayıştır. Bu defa da
Anayasanın korumasındaki yüksek mahkemeleri bir yasayla kapatıp
üyeliklerine kurşun asker misali kurşun hâkimlerinizi atayarak
yeniden açmak istiyorsunuz. Bu yapılan bir darbedir.
Bu yasayla anayasal bir statü olarak
belirlenmiş olan Yargıtay ve Danıştay üyeliği statüsü
kaldırılmaktadır. 65 yaşına kadar görev yapmak üzere
seçilen bu hâkimlerin görevlerine son verilmekte, yeniden seçilenlerin görev
süreleri on iki yıl ile sınırlanmaktadır. Olağan
süreçlerde de görev yapmak üzere özel yetkili mahkemeleri
çağrıştıran yargılama süreçleri yeniden
getirilmektedir. Bu mahkemelerin görevi suç tarihine göre değil de
soruşturma tarihine göre belirlendiği için tabii hâkim ilkesi de
ihlal edilmektedir. Yüksek mahkemeye, yerel mahkeme
yargıçlarının mesleki ilerlemesinde etkili olacak olan, kanun
yolları düzenleme formları düzenleme yetkisi verilmekte ve yeni
içtihat yaratılmasının önü de kapatılmaktadır.
Yıllardır
yakındığımız, yüksek yargının birikmiş
iş yükü orta yerde dururken, geciken adalet nedeniyle adalete duyulan
güven yüzde 30lara inmişken yüksek yargıda daire ve üye
sayısı azaltılmaktadır. Bu düzenlemeler, maddi ve hukuksal
ihtiyaçtan kaynaklanmıyor. Sayın Bakan bu yasanın bir
ayıklama operasyonu olduğunu beyan etmekten çekinmiyor. Cemaatin,
Danıştay ve Yargıtay içerisindeki mensuplarının
temizlenmek istendiğini açıkça söylüyor. Yine, düşman
gördüğü muhaliflerle ilgili yürütülecek soruşturmalarda, hukuk
dışı uygulamaları yaptıracakları kayyum için
devlet güvencesi getiriliyor. Bu anlamda, bu yasa bir kin, bir nefret, bir
intikam yasasıdır. Ancak iktidarın bununla yetinmeyip biat
etmeyen tüm yargıçları hedef alacağı da açıktır.
Biliyoruz ki totaliter yönetimlerin klasik yöntemi
şudur: Önce kendisini ayakta tutan düşman yok edilir, sonrasında
tüm muhalifler. Bu nedenle, biz solcuların, devrimcilerin, hukuksuzluk
karşısında birlikte haykırdığımız bir
slogan var: Susma, sustukça sıra sana gelecek. (CHP
sıralarından alkışlar) Şayet kimliğimizle,
kişiliğimizle var olmak ve yaşamak istiyorsak bu totaliter
anlayışa da, getirdiği bu yasaya da hep birlikte karşı
çıkmalıyız. Değilse, torunlarınıza sadece mal
varlığınızı değil aynı zamanda Nazilerin
torunlarının bugün yaşadıkları duyguları da miras
bırakmış olacaksınız.
Sayın milletvekilleri, biliyoruz ki AKP tüm
yolsuzlukları ve hukuksuzlukları sahte özgürlük ve demokrasi
söylemlerinin arkasına saklayarak gerçekleştirmiştir. Burada da
durum aynıdır. Bu anlamda, bir yargıcın hukuksal gereklerle
değil de sadakat kültürüyle dâhil olduğu bir yapıdan aldığı
talimatlarla karar vermesi elbette ki kabul edilemez. Bu türden
yargıçları yüksek mahkemeden yerel mahkemelere göndermek sorunu
çözmez. Bu kişiler yargılanmalı, meslekten
çıkarılmalı ve cezası varsa çekmelidir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Cemaatten veya iktidardan aldıkları bugüne
kadarki tüm talimatlar da kamuoyunun bilgisine sunulmalıdır,
açığa çıkmalıdır ancak tüm bu işlemler MİT
raporlarıyla değil, yargı kararıyla olmalıdır.
Bunun yanı sıra, inançlı, inançsız, yaşam tarzı
ve siyasi görüşü ne olursa olsun kendi kimliğine ve aidiyetine
karşı bağımsız kalabilen ve
tarafsızlığını koruyarak hukuka dayalı
şekilde karar veren hiçbir hâkime de asla dokunulmamalıdır.
Sevgili milletvekilleri, özetle, şunun
altını çizmek istiyorum: Kirli bir bezle temizlik
yapamazsınız, hukuk dışı yöntemlerle hukuk devletini inşa
edemezsiniz. Bizleri yönlendirecek olan duygu, toplumun belli kesimlerine
karşı kolektifleştirilmiş kin ve intikam duyguları
olamaz. Bize, hepimize lazım olan güvendir, haktır, adalettir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bu yasayla, talimatla karar veren yargı dönemi
ne yazık ki sona ermeyecektir sayın milletvekilleri, kumpas
davaları da bitmeyecektir. Tam aksine, sadakatle sarayın
talimatlarını yerine getiren bir yargı aynı işlevle
çalışmaya devam edecektir. İktidarın tüm muhaliflerini
dünden ve bugünden çok daha karanlık bir dönem beklemektedir.
Sayın milletvekilleri, bu yasa bir
ayrımcılık ve ötekileştirme yasasıdır.
Stajını tamamlamış yargıç adayları için
artık yazılı sınav yanında, bir de sözlü sınav
getirilmektedir.
Sayın milletvekilleri, Hükûmetin bugüne kadar
toplumu etnik, inanç, siyaset ve yaşam tarzı üzerinden
ayrıştıran bir pratiği bulunmaktadır. Hükûmet, bu
anlayışıyla yıllardır bürokraside tam bir
kıyım gerçekleştirmiştir, farklı inanca ve yaşam
şekline dâhil olanlar bürokrasiden tasfiye edilmiştir. Aynı
uygulamanın Danıştay ve Yargıtay üyelerinin seçiminde de
sözlü sınav vesile kılınarak mesleğe kabul
sırasında da yaşanacağından şüphemiz
bulunmamaktadır.
Sayın milletvekilleri, bu yasa iktidarın
korku yasasıdır; iktidarın, yaptığı
yolsuzlukların, haksızlıkların hesabını
verememekten ne kadar çok korktuğunun açık bir belgesidir. Ancak, bu
yasa iktidarın kendi sonunu da hazırlayan yasadır ve
bardağı taşıran son damladır. Yürütmeye yapılan
darbeyle Başbakan isteği dışında görevden
uzaklaştırılmıştır. Meclisin çoğunluğu
ve Hükûmet mutlak anlamda sarayın keyfî iradesine
bağlanmıştır. Bu darbe yasasıyla yüksek yargı da
keyfî iradeye bağlanmakta ve bürokrasinin bir parçası hâline
getirilmektedir. Böylelikle, yasama, yürütme ve yargı tek elde toplanmak istenmektedir.
Bu yasa, yargıyı iktidarın sopasına dönüştürmektedir.
(CHP sıralarından alkışlar) İktidar, siyaseti, toplumu
ve giderek bireyi yargı aracılığıyla yeniden
kurgulamak istemektedir. Totaliter yönetiminin inşasını
tamamlayarak hedeflediği tek tip toplumu yaratmak istemektedir. Bu
yasanın yürürlüğe girmesinden sonra mahkeme salonlarının
arkasına Adalet sarayın mülkünün temelidir. diye yazabilirsiniz.
(CHP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, Türkiyenin tüm
sorunlarının asıl sebebi, temel sebebi, ülkenin kurallara göre
değil, sarayın keyfî, hukuk dışı tutumuna ve
ihtiyaçlarına göre yönetilmesidir. Çıkarılan her yasa,
yapılan tüm Anayasa değişiklikleri saray istediği için ve
sarayın ihtiyaçları içindir. Saray istediği için ülkenin
Başbakanı değişir, Meclisi feshedilir, seçimler yenilenir.
O istediği için Yargıtay ve Danıştay kapatılır,
yargıçlar görevden alınır, onun istedikleri atanır. Ona söz
söyleyen vatan hainidir. Ülkemizin dostlarını da,
düşmanlarını da o belirler. Kimin hangi gün dostumuz, hangi gün
düşmanımız olduğuna o karar verir. Devlet de onun içindir,
halk da, anayasal kurumlar da, milletvekilleri de. (CHP sıralarından
alkışlar) O, Anayasaya uymaz, Anayasa ona uydurulur. Yargı ona
hesap sormaz, o, yargının hesabını görür. Hukuk
kuralları yetmez, ahlak kuralları da onun ihtiyaçları üzerine
şekillenmeli, hatta inanç kuralları da onun ihtiyacına göre
yorumlanmalıdır. Böyle bir şey olabilir mi arkadaşlar? Bu
gidiş asla iyi bir gidiş değildir. Bu gidişin
varacağı ve döneceği yer totaliter yönetimdir.
Bu yasa, özetle bir saray
yasasıdır, sarayın ihtiyaçlarını karşılama
yasasıdır. Tarihten öğrendiğimiz şudur: Bu
sarayları yapanlar o saraylarda daim olamamışlardır, o
saraylar da ayakta kalmamıştır sevgili arkadaşlar. Kendini
ne kadar güçlü tahkim ederse etsin zulüm her zaman yenilmiştir. Ülkemizde
de mutlaka yenilecektir. (CHP sıralarından alkışlar) Bizim
görevimiz de hukuksuzluğa ve zulme karşı direnmektir sevgili
arkadaşlar.
Bu inanç, bilinç ve dirençle Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gruplar adına ikinci söz,
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Mithat
Sancara aittir.
Buyurun Sayın Sancar. (HDP
sıralarından alkışlar)
MİTHAT SANCAR (Mardin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının ikinci bölümü
üzerine söz aldım.
Türkiyede yargı
bağımsızlığı ve yargının
tarafsızlığı gerçekten çok uzun zamandır
konuşuluyor. Belki de en fazla konuştuğumuz konulardan biri
olmuştur anayasal ve hukuksal açıdan. Ayrıca, bunun siyasal
sonuçlarının çok ciddi olduğunu da gayet iyi biliyoruz.
Beklerdik ki bu tasarı yargı
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
konusunda mevcut sorunları düzeltmeye yönelik olsun, birikmiş
sorunların en azından bir kısmını halletme amacı
taşısın ama maalesef öyle değil.
Türkiyede yargı
bağımsızlığı ve yargının
tarafsızlığıyla ilgili sorunların giderek
büyüdüğünü son bir iki yılda yayınlanan çeşitli raporlarda
da görebiliriz. Şüphesiz, bu raporlara bakmamız şart değil
yargının tarafsızlığı ve
bağımsızlığıyla ilgili çok sorun bulunduğunu
görmek için. Ama eğer bizlerin gözlemleri bazılarını ikna
etmiyorsa, eğer bizlerin teşhisleri iktidar partisini tatmin
etmiyorsa o zaman bu raporlara bakılsın. Mesela -raporlara geçmeden
önce- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatlarına
bakalım. 2012-2015 yılları arasında Türkiye hakkında
verilen ihlal kararlarının yüzde 75inden fazlası adil
yargılama hakkının ihlalinden dolayıdır. Yani, Türkiye
6ncı maddeyi ihlal ettiği için en çok mahkûm edilen ülkedir. 1.464
ihlal kararı verilmiştir Türkiyeyle ilgili adil yargılama
hakkı açısından.
En yakın rakibi Rusya; 6ncı maddeden 924
ihlalle bu sırayı paylaşmaktadır yani sondan 2nci
sırayı.
Bunun dışında,
başka kurumlara bakalım. Bizi doğrudan etkileyen,
bağlı olduğumuz sözleşmeler ve kurumlar var, bunların
raporları da aynı şeyleri söylüyor. Mesela, 20 Haziran 2015te,
Venedik Komisyonu, Türkiyeyle ilgili bir rapor hazırladı yargı
bağımsızlığı konusunda. Hazırlanan bu rapor
yargıya müdahalelerin Türkiyede yargı bağımsızlığını,
hâkim teminatını ciddi biçimde zedelediğini, ihlal ettiğini
belirtmiştir.
Yine, Avrupa Birliğinin
10 Kasım 2015 tarihinde yayımlanan 2015 yılı İlerleme
Raporunda da aynı vurgulara rastlıyoruz. Orada da güçler
ayrılığı ilkesinin ciddi biçimde ihlal edildiği
özellikle belirtiliyor ve bunun da en önemli nedeni olarak, hâkim ve
savcıların büyük bir siyasi baskının altında
bulunduğu belirtiliyor.
Avrupa Hâkimleri
Danışma Konseyinin ve Avrupa Savcıları Danışma
Konseyinin de raporları aynı doğrultuda. Bu raporlar çok
yakın zamanda yayımlandı, 24 Mart 2016da. Bu raporlara
baktığımızda, yine, yargı
bağımsızlığı ve hâkim teminatıyla ilgili çok
ciddi eleştiriler var Türkiyeye. Türkiye'nin çok ciddi bir gerileme
içinde olduğu belirtiliyor.
Uluslararası Hukukçular
Komisyonun daha yirmi gün önce yayımladığı bir rapor var, 2
Haziran 2016 tarihinde yayımlandı. Bu rapor, orada da yine aynı
şekilde, yargının hızla
siyasallaştırıldığı, bunun yürütmeye,
yargıyı dizayn etme, hâkimleri tayin etme, önemli davalara belirli hâkimleri
atama ve bireysel olarak hâkimler üzerinde baskı kurma imkânı
sağladığı eleştirileri yapılıyor.
Şimdi, bütün bu raporlara
baktığınızda, hepsinin düşmanca bir zihniyetle,
Türkiyeye karşı hasmane bir niyetle hareket ettiklerini iddia etmek
hakikaten her türlü aşırı komplo teorisinin
sınırlarını da zorlar. Bunları ciddiye almak
gerekiyor.
Bu tasarıda yapılanlar, dünden beri
belirtiyoruz, bir defa, hâkimlik teminatını kökten ihlal ediyor.
Şimdi, önümüzde başka örnekler varken neden bütün üyelerin hepsinin
görevinin bitmesini öngören bir hüküm kondu bu tasarıya yani üyelerin
yenilenmesi için mevcut üyelerin tamamı azlediliyor, bir kanunla
azlediliyor. Anayasa Mahkememizin bu konuda daha önce verdiği kararlar
var, bu kararlarda da kanunla hâkimlerin azlinin Anayasaya aykırı
olduğu belirtiliyor. Şimdi, 2010 yılında Anayasa
Mahkemesiyle ilgili bir değişiklik yapıldı biliyorsunuz, o
yöntemi burada da tercih etmek mümkündü ve çok da iyi olurdu eğer bu
yöntem kabul edilseydi, bu yöntem uygulansaydı. O zaman da Anayasa
Mahkemesi üyelerinin görev süreleri on iki yıl olarak belirlendi ancak
mevcut üyelerin yasal yaş sınırına kadar çalışma
hakları korundu, yedek üyelerin de asil üye olarak görevlerine devam
edeceği hükme bağlandı yani mevcut üyeleri azletme yoluna
başvurulmadı, bir geçiş süreci kuruldu ve bu geçiş
sürecinde de hâkimlik teminatı, yargı
bağımsızlığı ilkeleri belli ölçüde de olsa
gözetildi.
Şimdi, bütün bunlar ortadayken peki neden böyle
bir düzenlemeye gidiyor Hükûmet, neden AKP böyle bir düzenlemeye ihtiyaç
duyuyor?
Şimdi, biraz önce Komisyon Başkanı
Sayın İyimaya bana Komisyon raporunun belli bir bölümünü gösterdi,
özellikle dikkat etmemi istedi, ben de hemen baktım. Birlikte
değerlendirelim istiyorum Sayın İyimaya, sizin bu konuda
çalışmaları sıkı takip ettiğinizi biliyorum, bu
tasarıdan rahatsız olmanız gerektiğini de hep söyledim,
düşünüyorum. Bugüne kadar sizinle yaptığımız
değerlendirmelere baktığımızda Anayasaya
aykırılığının açık olduğunu sizin de
göreceğiniz bir tasarıyı Başkanı olduğunuz
Komisyondan geçirmeyi ben üzüntüyle karşıladım. Şöyle
deniyor raporda, Komisyon görüşü: Bağımsızlık,
tarafsızlık ve teminatlar yargı erkinin özüdür, adil
yargılanma hakkının vazgeçilmezleridir. Bu temel değerlerin
taşıyıcısı da, koruyucusu da evvelemirde hâkimler
olmak gerekir. Yargıtay ve Danıştay gibi kadim ve güzide yüksek
yargı kuruluşlarımızla ilgili bir düzenleme zaruretiyle
karşı karşıya kalınması kimseyi sevindirmez.
diyor ama, tırnak içinde, zaruret yasama organını da zorunlu
olarak harekete geçirir. Bu zaruretin ne olduğunu çok açık ifade
etmenizi beklerdim aslında. Gerçi, herkes tahmin ediyor bunu. Yargıda
bir grubun hâkimiyetinden söz ediliyor ama bir hukuksuzluğu gidermenin
yolu başka bir hukuksuzluk olamaz. Eğer böyle yaparsanız
hukuksuzluk döngüsünü belki de sonsuza kadar sürdürürsünüz. Bu döngünün
yarattığı başka bir şey var; rövanşizm,
intikamcılık. Şimdi, eğer imkân sizdeyken daha önce bu
grubun kullandığı yöntemlere benzer yöntemleri
kullanırsanız, başka gruplara aynı adaletsizliği uygulamaya
kalkarsanız yarın çoğunluk değiştiğinde
mağdur olanlar bunun rövanşını almak isteyeceklerdir. Son
elli altmış yılımız bu rövanş
karşılaşmalarıyla doludur ve bundan hiçbir şekilde bu
toplumun mutlu olduğunu kimse iddia edemez.
Yargı
bağımsızlığı son derece önemli, bunu herkes
söylüyor fakat bu okuduğum raporlara baktığınızda,
artık yargı bağımsızlığını
bırakın, ortada yargının kalmadığını bile
iddia edebiliriz.
1920lerin Almanyasında yaşayan çok
değerli bir hukuk eleştirmeni, yargı eleştirmeni var Kurt
Tucholsky diye, yargıya bakıyor, bugün anlattığım
tabloya benzer bir tablo görüyor ve şu sözleri kullanıyor: Şu
gördüğüm kötü bir yargı değil, bu eksik bir yargı bile
değil, aslında bu hiçbir şekilde yargı değil.
Yargı olabilmek için
tarafsızlık şarttır. Biliyorsunuz, halk deyişimiz
vardır bizim, peygamber postunda oturan adamdır hâkim yani yargı
Peygamberin postudur. Neden böyle takdir etmiş bilgeler? Çünkü adalet,
tarafsızlık bunun özüdür. Eğer bunu çıkarırsanız
ortada ne Peygamber postu kalır ne adalet kalır.
Son olarak şunu söyleyeyim, yıllar önce
yazdığım bir yazıda bir söz: Bir toplumu çok şey
çürütür ama bir toplum ne zaman ölür? Turgut Uyarın şiirini
uyarlıyorum izninizle, bir toplum adaleti solduğu zaman ölür. Buna
hepimiz dikkat edelim.
Saygılarımla efendim. (HDP
sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, oturumdan önce de İç Tüzük 60a göre bir söz
talebim vardı.
BAŞKAN Tamam, bir söz hakkı var,
doğrudur.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken'in, Orhan
Doğanın ölümünün 9uncu yıl dönümüne ve anma törenine müdahale
edilmesine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bugün, Türkiye'deki demokrasi mücadelesinin ve Kürt
halkının siyasi mücadelesinin önemli, değerli bir evladı
olan Sayın Orhan Doğanın 9uncu ölüm yıl dönümü. Orhan
Doğanın bugün Şırnakta, Cizrede bu yıl dönümü
nedeniyle bir anması yapılmak istendi. Partimizin milletvekilleri,
ailesi, partili arkadaşlarımız, Cizre halkı ve Şırnak
halkı mezarı başında Orhan Doğanın mücadelesinin
anılması ve dualarla ruhunun bir kez daha yâd edilmesi amacıyla
bir araya gelmek istedi. Ancak, maalesef arkadaşlarımızın attığı
her adıma yönelik çok ahlak dışı, çok insanlık
dışı müdahaleler yapıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Toparlayın lütfen.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Âdeta
mezarlık alanı büyük bir ablukaya alındı, herhangi bir anma
konuşmasına izin verilmedi. Halkın kendi dinî duygularıyla
dua edilmesine bile müdahale edilmek istendi. Yani düşünün ki bir
milletvekilinin ölüm yıl dönümünde bir anmaya müdahale eden
olağanüstü, sıkıyönetim dönemlerinde olan uygulamalarla karşı
karşıyayız. Bu durum şunu gösteriyor: Orhan
Doğanın sağlığında yürütmüş olduğu
siyasi mücadeleden korkarak kendisini bu Meclisten derdest ederek götürenlerin
zihniyeti neyse bugün bu anmayı engelleyerek onun mezarından ve
ölüsünden de korktuğunu gösteren Hükûmetin de anlayışı ve
zihniyeti aynıdır. Şiddetle kınıyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/726) ve Adalet Komisyonu Raporunun (S. Sayısı: 400) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, gruplar adına üçüncü
söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Kadir
Koçdemire aittir.
Sayın Koçdemir, sizin şahıslar
adına da bir söz hakkınız var, beş dakika da o; ilave
ediyorum, toplam on beş dakikalık konuşma süresi veriyorum.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA KADİR KOÇDEMİR (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin
başında yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
400 sıra sayılı, Danıştay
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının ikinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi adına söz almış bulunuyorum.
Çokça tekrar edilen bir sözdür Adalet mülkün
temelidir., Adalet ülkenin temelidir. Bir yüksek lisans
sınıfında hocamız yönetim sistemi, yönetim biçimi ile
kalkınma, gelişme arasında nasıl bir ilişki var, bunu
araştırmamızı istemişti; dünyanın
değişik ülkelerinden öğrenci arkadaşlarımız
vardı ve kalkınmaya delalet eden göstergeler ile bu göstergelerin
alındığı tarihlerde o ülkenin yönetim sistemi arasında
bir ilişki var mı bunu araştırdık yani kalkınmaya
delalet eden göstergeler neler olabilir. Kişi başına düşen
gelir artışı, intiharlar, suçluluk oranları, icatlar,
patentler, basılan kitap sayısı, okunan gazete tirajları
gibi. Bunlar bir tarafa kondu ve bunlardaki değişim ile ülkedeki cari
yönetim biçimi arasında bir ilişki arandı. Ülkede yönetim
merkeziyetçi mi, ademimerkeziyetçi mi, demokratik mi, otoriter mi, totaliter mi
ve bu yönetimdeki değişikliklerin kalkınmaya delalet eden bu
parametreler üzerinde nasıl bir etkisi olduğunu aradık;
vardığımız sonuç şu oldu arkadaşlar: Kayda
değer bir ilişki kurulamadı yani bir ülkede yönetim biçiminin
merkeziyetçi ya da ademimerkeziyetçi, otoriter ya da gevşek olmasıyla
kalkınma parametreleri iyiye ya da kötüye doğru gider gibi bir
ilişki bulunamadı. O zaman kalkınmayı, gelişmeyi,
birlikte yaşamanın verimli olmasını hangi parametreler, ne
izah eder arayışına girdik ve vardığımız 2
sonuç var. Bunlardan birisi, öngörülebilir bir ortamın tesis edilmesi,
ödüllendirme, cezalandırma, tayin, terfi, tenzil mekanizmaları
bakımından hesaplanabilir, öngörülebilir bir ortamın
olması; ikincisi de insanların ne için yaşadıklarına,
ne için çalıştıklarına, ne için siyaset
yaptıklarına dair sordukları soruya anlamlı bir cevap
bulabilmeleri. Maalesef, ülkemizde tam da bu 2 parametre bakımından
durum iyi değil, bundan daha kötü olmak üzere de her geçen yıl bu 2
parametre bakımından durum daha da kötüye gidiyor. Bu ülkede tayin,
terfi, ödül, ceza, yükselmeniz, para kazanmanız, zengin olmanız ya da
sahip olduğunuz şirketleri kaybetmeniz önceden hesaplanabilir, bir
tarafta yazılan kriterlere göre değil, doğru zamanda, doğru
adamın yanında doğru tavır almanız ya da
yanlış yerde olmanıza bağlı bir kader var.
Yine, bu ülkede, Kızılayda gezen
insanlara eğer döndürüp sorsak Ne için yaşıyorsun? diye,
yaptığı iş siyaset, memuriyet, iş
adamlığı, STKcılık her neyse Ne için bunu yapıyorsun?
diye sorduğumuzda alabileceğimiz motivasyonu sağlayan bir cevap
maalesef yok. Bu tasarı da bunun en ileri gitmiş bir örneği
olarak önümüzde durmaktadır. Çünkü benzer gerekçelerle son beş
altı yıl içinde Türkiyede adaletin iyileştirilmesi adına
müdahalelerde bulunuldu. Yüksek yargı organlarına bir gecede,
beş günde, on günde çok yüksek sayıda yüksek hâkimler atandı ve
bu sefer de bunu tersine çeviriyoruz, beş gün içinde yüksek
yargıyı sıfırlıyoruz. Şimdi, oraya giden insanlar
kendileriyle ilgili hesaplanabilir, öngörülebilir ortam bakımından
neler hissediyorlardır?
Ben ilkokulu bitirdiğimde yatılı okul
imtihanına girdim ve öğretmen okulu imtihanını
kazandım. Etrafımda herkes Okuyacak, muallim olacak. diyordu. Okula
gittik, kaydı yaptık, dört ay sonra öğretmen okulları öğretmen
lisesine çevrildi ve ben bunu etrafıma anlatamadım, annem babam da
anlatamadı Sizin çocuk ne olacak? diye sorduklarında.
Bu ortamın bozulmasından herkes zarar
görür ve bu ortamı tesis etmek de yargının birinci derecede
üstlenmek zorunda olduğu bir fonksiyona tekabül eder. Ama bakıyoruz Türkiyede
yargıyla ilgili, yargının mevcut hâlinde -Bakanımız
yüksek yargı başkanları da bunu telaffuz etmekten çekinmiyorlar-
yargıya güven son yıllarda giderek azaldı ve yüzde 30ların
altına indi. Eğer bir ülkede insanlar yargıya daha başka
pek çok kurumdan daha az güveniyorsa orada adalet mülkün temeli olmaktan
uzaklaşmaya başlamıştır ve tehlike çanları
çalmaya başlıyordur.
Peki kendisine güvenilmeyen
bu yargının sebebi oradaki hâkim ve savcılar mıdır?
Ben vazifem gereği taşrada uzun yıllar adliye mensuplarıyla
birlikte çalıştım. Orada şunu gördüm: Yirmi-yirmi beş
yılı geride bırakmış adliyede
arkadaşlarımızdı bunlar ama bir adanmış ömür, bir
fedakârlıkla, bir feragatle geçen bir ömrü arkalarında
bırakmışlardı. Doğru dürüst sosyal ilişkiye bile
girmekten çekinen, tarafsızlıklarına halel gelir, tarafsızlıklarına
laf edilir diye başka insanların yaşadığı
hayatın pek çok unsurundan gönüllü olarak vazgeçen insanlardı. Bu
kadar ihtimam gösteren mensupları olan bir kuruma, bir müesseseye güven
nasıl oluyor da yüzde 20 ila 30lar arasında oluyor? Bunun üzerine
oturup düşünmemiz gerekiyor.
Hatta bu tasarıyla
ilgili kendileri bu tasarıdan birinci derecede etkilenecek ve bir gecede
statüleri sıfırlanacak olan yüksek yargı organlarından ve
mensuplarından da herhangi bir ses çıkmamaktadır çünkü
Türkiyede bir korku ortamı tesis edilmiştir. Bu kanun muhtemelen
cumartesi akşamı onaylanıp o beş günlük sürede bir gecede
tamamlandığında Belki oraya girmeyebilirim. beklentisiyle
yüksek hâkimlerimiz bu Kanun Tasarısı hakkında görüşlerini
ifade etmekten çekinmektedir.
Peki, sadece yüksek
yargı organları ya da hâkimlerimiz mi? Bütün toplum böyledir çünkü
toplum kayyumları, el koymaları,. susturmaları ibretle
seyretmekte, kendi gücü olmadığı için de korkmaktadır.
Kimsenin sesinin çıkmaması sağlıklı bir topluma
delalet etmemektedir çünkü orada karşılıklı diyalogla bulunmayan
hükümler yaygınlaşır ve rövanşist bir beklentiyle hınç
büyür büyür bir gün bütün toplumu temelinden yıkabilir. Bu kanunun
görünürdeki gerekçesi istinaf mahkemeleridir ama daha istinaf mahkemeleri
yürürlüğe girmeden, hiçbir dosyaya bakmadan Türkiye Büyük Millet Meclisi
mübarek ramazan ayında sabah saat beş-beş buçuklara kadar
meşgul edilerek belli bir tarihe yetiştirilmeye
çalışılmaktadır ve yine açıkça Anayasaya
aykırı olduğu belli olan bu kanunun, anayasa yargısı
denetiminden kaçırılması için de beş günlük bir uygulama
süresi getirilmiştir çünkü daha önce HSYKnın idari
kısımlarında yapıldığı gibi Anayasa
Mahkemesi kararlarının geriye yürümemesinden tırnak içinde
söylüyorum- istifade edilmeye çalışılmaktadır. Bu, kanuna
karşı hiledir; bu, yasama hakkının kötüye
kullanılmasıdır. Anayasaya aykırı
olmadığını burada iktidar partisi mensupları
söylüyorlar. Eğer bunda kendinize güveniyorsanız Anayasa Mahkemesinin
Anayasa yargısını tamamlayacağı kadar bir süre bu kanunun
yürürlüğe girmesini erteleyebiliriz. Çünkü, temmuz ayının son
haftasında adli tatille birlikte istinaf mahkemeleri hizmet vermeye
başlayacak. Şu anda yüksek yargıda çok sayıda birikmiş
dosya vardır, o zamana kadar yüksek yargının
çalışması hiçbir mahzur doğurmayacaktır.
Bu sıfırlama,
tarihte, 27 Mayıstan sonra Danıştayla ilgili buna benzer bir
şey, tam böyle yapılmamış; bir de Hitler zamanında
1942de Nazi Almanyasında yapılmıştır. Bunun hâkimlik
teminatıyla bağdaşmadığını, bunu yazan
arkadaşlarımız da gayet iyi bilmektedirler.
Yine, bu yasayla kayyumlara
getirilen sorumsuzluk ve kendilerine dava açılamaması, devletin rücu
etme prensibinin getirilmesi ama devlete de bu rücu etmeyle ilgili bir
yıllık bir zaman aşımı süresi, hak düşürücü süre
konulması da yine iyi niyetle ve Türkiyenin ihtiyaçlarıyla izah
edilebilecek bir şey değildir.
Meclis tutanaklarına
baktığınızda arkadaşlar, muhtemelen, yüksek
yargıyı bugün temizlemek istediğiniz unsurlara verirken
çıkardığınız kanunlarda, burada endişeler dile
getirildiğinde bu endişelere yine siz Çok daha iyi olacak.
Yargı hızlı, etkin ve tarafsız bir şekilde
çalışacak. diye cevap verdiniz. Yani bugün, o unsurları yüksek
yargıya kendiniz yerleştirirken belirttiğiniz gerekçeleri, bu
sefer o unsurları yüksek yargıdan uzaklaştırmaya yönelik
yaptığınız bu tasarıda yine ifade ediyorsunuz. Tarih
şunu gösteriyor: Bir problemi, o probleme yol açan süreci tersine
çevirerek çözemezsiniz. Bunu çözüm sürecinde de böyle yaptınız. Yani
bir adama 80 kilometre hızla bir araba çarptıysa siz bunun çözümü
olarak adamı arabaya çarptırarak bunu çözemezsiniz. Hâliyle,
yargının, cumhuriyet tarihi boyunca tabii ki bir sürü eksikleri
vardı ama ona rağmen bir birikimi, bir düzeni vardı. Bunu siz
hızlıca değiştirmek istediğinizde nasıl
beklentilerinizin tam aksi sonuçlarla karşılaştıysanız
bugünkünde de muhtemelen böyle olacaktır çünkü bu meselenin sebebi,
yöntemdir ve bu tasarı, aynı yöntemin devamı mahiyetinde bir
çabadır.
Onun için biz diyoruz ki gelin biraz daha
soğukkanlı düşünelim. Dün de söyledim. İstikametinizin
doğru olması önemlidir ama bazen hız, istikametten çok daha
önemlidir. Doğru bir istikameti belirlersiniz ama hızınız
bu istikamete uygun değilse o hedefinize asla varamayabilirsiniz. Ama
hedefiniz uygun olmayan bir istikamete çıksa bile hızınız
doğruysa bu istikamette gerekli değişiklikleri,
revizyonları yaparak tekrar bu hedefe varma imkânınız olur. O
açıdan diyorum ki gelin bu kanunun yürürlüğünü 1 Ocak 2017 tarihinde
yapalım ve atama için de bu sıfırlamadan sonra kalacakları
tespit için de bir aylık bir süre koyalım; bir gün, iki gün içinde
atadıklarınızdan bugün nasıl rahatsızsanız, ola
ki bir gün, iki gün içinde attıklarınızdan da aynı
şekilde rahatsız ve pişman olabilirsiniz. Yöntem
değişmedikçe sonucun da değişme ihtimali küçüktür diyorum.
Bu açıdan tekrar değerlendirmenizi
istirham ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Koçdemir.
Şimdi, Hükûmet adına Adalet Bakanı
Sayın Bekir Bozdağ konuşacaklardır.
Buyurun Sayın Bozdağ. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
İkinci bölüm üzerinde bu vakte kadar
yapılan eleştirileri de cevaplayacak mahiyette bazı
değerlendirmelerde bulunmak istiyorum.
Pek çok arkadaşımız, Yargıtay
Başkanı, Danıştay Başkanı, daire
başkanları ve unvanlı görevlerde bulunan kişilerin
üyeliklerinin neden korunduğuna dair sorular sordular. Esasında,
bunların başkanlıkları ve üyeliklerinin korunması,
Anayasanın emrinin gereğini yapmaktan ibarettir. Zira, Anayasanın
154üncü maddesine göre, Yargıtay Birinci Başkanı, birinci
başkan vekilleri, daire başkanları ile Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcısı ve cumhuriyet başsavcı vekili dört yıl
için seçilmektedir.
Yine, aynı şekilde, 155inci maddeye göre,
Danıştay Başkanı, başsavcısı,
başsavcı vekilleri ve daire başkanları dört yıl için
seçilmektedir. Bu nedenle, Anayasamızın bu hükümleri dikkate
alınmak ve buna uygun düzenleme yapılması maksadıyla, unvanlı
görevlerde bulunanların, daha doğrusu Yargıtay ve
Danıştay genel kurullarının belli bir süreyle seçtiklerinin
görevleri ve unvanları korunmuştur, Anayasaya uygun bir adım
atılmıştır.
Öte yandan, Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kuruluna hem Yargıtaydan hem de Danıştaydan seçilen sayın
üyeler var. HSYK Kanununa göre bunlar seçildikten sonra üyelikle
bağları kopmaktadır, şu anda onlar, Yargıtay üyesi
değildirler. Ancak, 159uncu maddeye göre bunlar da belirli bir süreyle
seçilmişlerdir. Görev süreleri dolduktan sonra kadro şartı aranmaksızın,
kanuna göre, üyeliklere dönebilmektedirler. Bu düzenlemeyle onların da
üyeliklerinin, daha doğrusu HSYK üyeliklerinin devam edebilmesi için bir
düzenleme yapıldı, görev sürelerinin sonuna kadar HSYK üyelikleri
devam edecek, görev süresinin sonuna bir ay kala bunların durumu tekrar
değerlendirilecektir. Bu da Anayasaya uyma zorunluluğundan
kaynaklanan bir düzenlemedir, Anayasanın emrinin gereğini yapmaktan
ibarettir.
Özlük hakları korunuyor mu? Bu düzenlemede
özlük hakları korunmaktadır. Özlük hakları korunmadan bir
düzenleme yapmayı elbette düşünmek mümkün değildir. 2802
sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun Amaç
başlıklı 1inci maddesinin (1)inci fıkrasının
(b) bendi uyarınca Yargıtay ve Danıştay Başkan ve
üyelerinin aylık ve ödenekleri ile diğer mali, sosyal hak ve
yardımların bu kanun kapsamında düzenleneceği ifade
edilmektedir. Diğer bir anlatımla, gerek Yargıtay üyelerinin
gerek Danıştay üyelerinin özlük haklarına ilişkin
düzenlemeler, Hâkimler ve Savcılar Kanununa göre yapılmaktadır
ve bunların düzenlemeleri kapsamında 2802 sayılı Kanuna
göre Yargıtay üyeleri, Danıştay üyeleri, Yargıtay
Başsavcı Vekili, birinci sınıf hâkim ve
savcılıkta altı yılını doldurup Yargıtay ve
Danıştay üyeliğine seçilme hakkını kaybetmemiş
olanlar ile birinci sınıf hâkim ve savcılara ödenecek aylık
ve ek gösterge aynıdır. Dolayısıyla, bu düzenlemelerde
bunlar korunmaktadır.
Şimdi, Danıştayda
Cumhurbaşkanımızın seçtiği üyeler var. Bunların
durumunda, özlük haklarında farklılıklar öngörmekteyiz. On iki
yıl görev yaptılar, on iki yıldan sonra bunlar ne yapacaklar?
Bir tercihte bulunacaklar. Hâkim ve savcılık mesleğine tercihte
bulunanlar o mesleğe geçecekler, dolayısıyla özlük
haklarından aynen yararlanacaklar. Kamuya geçmek isteyenler de tercihte
bulunduklarında kamuya geçecekler. Ana maddede bu düzenleniyor. Neden
böyle yaptık? Çünkü, on iki yıllığına
seçileceğini bilerek seçiliyor. On iki yıl sonra isterse hâkimlik
mesleğine devam edeceğini, isterse kamuya geçeceğini öngörerek
seçildiği için kamuya geçenlerle ilgili bu başlangıçtaki
belirlilik nedeniyle ayrı bir koruma getirmeye gerek
duyulmamıştır.
Ancak, şu anda Danıştayda görev yapan
Cumhurbaşkanının seçtiklerinden görevi sona ereceklerle ilgili
ikili bir ayrım getirilmiştir. Bunlardan hâkimlik mesleğine
geçecekler, o mesleğe geçecekler dolayısıyla birinci
sınıf hâkim muamelesi görecekler, Danıştay ve Yargıtay
üyelerinin sahip olduğu özlük haklarına sahip olacaklardır.
Ancak, kamuya geçmeyi tercih edenlerle ilgili özlük haklarını
koruduk, onlarla ilgili istisnai bir geçiş hükmü koyduk. Çünkü, onlar
seçildiklerinde böyle bir belirlilik olmadığı için onların
özlük haklarını teminat altına alan bir düzenlemeyi orada
yaptığımızı ifade etmek isterim.
Dolayısıyla, gerek Yargıtay üyeleri gerekse Danıştay
üyeleriyle ilgili özlük haklarında herhangi bir kısıtlama,
kayıp söz konusu olmayacaktır. Bunu buradan bir kez daha ifade etmek
isterim.
Geçen de tartışıldı -bugün belki
dile getirilecektir, bilmiyorum- ifade ettim ama bir kez daha ifade etmekte
fayda görüyorum. Yargıtay ve Danıştay üyeliği ifadeleri,
Anayasamızda geçmektedir. Üyelik ibaresi geçmekte ancak
Anayasamız Yargıtay ve Danıştay üyeliğine dair bir
koruma öngörmemektedir, onunla ilgili ayrı bir teminat öngörmemektedir.
Anayasamız neyi öngörüyor? Yargı bölümüne
baktığımız zaman genel hükümler başlığı
altında mahkemelerin bağımsızlığı 138,
hâkimlik ve savcılık teminatı 139, hâkimlik ve
savcılık mesleği 140; buralarda bunlarla ilgili genel
teminatlar öngörülüyor, bütün bunlara baktığınızda
mahkemelerin bağımsızlığı var; tamam, burada bu,
zaten korunuyor. İki: Hâkimlik ve savcılık teminatı var. Bu
da burada korunuyor çünkü istemedikçe emekliye ayrılamazlar, emekliye sevk
edilme yok. Azlolunamazlar, azlolunma yok. Özlük haklarından mahrum
bırakılamazlar, özlük haklarından mahrum bırakma yok.
Hâkimlik ve savcılık mesleğine ilişkin düzenleme var, bu
düzenlemeden de geri adım söz konusu değildir. Peki, koruma neye
getiriliyor Anayasada? Koruma, esasında hâkimlik ve savcılık
teminatı nedeniyle hâkimlik ve savcılık mesleğine
getiriliyor ve bu meslek korunuyor. Bu düzenlemede de aslolan hâkimlik ve
savcılık mesleği olduğu için bu mesleğe ilişkin
teminatların her birerine uyulmuştur ve bu teminatların
gereğine uygun olarak düzenleme yapılmıştır.
Yargıtay ve Danıştay üyeliği için geçerli olan teminat da
Yargıtay ve Danıştay üyeliği için ayrı bir teminat
olmayıp hâkimler ve savcılar için geçerli olan hâkimlik ve
savcılık teminatıdır.
Tabii, bu bir kariyer meslek de değildir
Yargıtay ve Danıştay üyeliği. Kariyer mesleklerle ilgili
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun temel ilkelere
ilişkin 3üncü maddesinde kariyer ilkesi olarak bir tanımlama var, bu
konuda çıkarılan yönetmelikler var, başka değerlendirmeler
var, bu konuda bizim mevzuatımız var. Bu mevzuat içerisinde
Yargıtay ve Danıştay üyeliği, bir kariyer meslek olarak
öngörülmemekte, aksine hâkimlik, savcılık da bu kariyer meslekle
ilgili şeyin kapsamı dışında tutulmakta. Ancak,
Anayasa Mahkememiz verdiği bir kararında 2008/7 esas sayılı
ve 2011/80 sayılı Kararında Anayasa Mahkememiz, Hâkimlik ve
savcılık mesleğine seçimde muhakeme gücünün karar vermek veya
iddiada bulunmak için bir konuyu kavrayıp iddianame veya karar
şekline getirerek özetleme yeteneğinin, mesleğin temsilinde
fiziki görünüm ve davranışları ile olaylara verilen tepkinin
mesleğin kariyer meslek olması nedeniyle
diye devam ediyor.
Hâkimlik ve savcılık mesleğini kariyer meslek olarak kabul
ediyor ancak Yargıtay ve Danıştay üyeliğiyle ilgili böyle
bir durum söz konusu değildir.
Yine Anayasamızda Yargıtay ve
Danıştay üyeliği için bir süre öngörülmemiştir. Bu, tamamen
yasamaya bırakılmıştır. Aynı şekilde YSK
üyeleri için de bir süre öngörüsü yoktur. YSK üyelerinin süresi kanunda
altı yıl olarak düzenlenmiştir. Şimdi, Yargıtay ve
Danıştay üyeleri için de yasama yetkisinin asliliği ilkesi çerçevesinde
bir süre getirilmektedir. Bu da tamamen Anayasanın yasamaya
bıraktığı takdir yetkisi çerçevesinde yapılan bir
düzenlemedir.
Son olarak, Yargıtay ve
Danıştayın ilk derece mahkemelerinde ve istinaf mahkemelerinde
görev yapan hâkim ve savcılarla ilgili kanun yolu değerlendirme formu
düzenlemesine ilişkin önemli bir yetki getirilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Sayın Başkan, bir dakika
verebilir misiniz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan, tamamlayın lütfen sözlerinizi.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Bildiğiniz gibi, not sistemi,
bizim mevzuatımızda vardı ancak kaldırıldı. Not
sisteminin kaldırılmasından önce terfiler içerisinde mümtazen
terfi oranları yüzde 50lerde. Not sistemi kaldırılıyor,
birdenbire mümtazen terfi edenlerin oranı yüzde 81e çıkıyor.
2015 yılı itibarıyla mümtazen terfi edenlerin oranı yüzde
92 ama kararların tartışması ve yargıdaki bu mümtazen
terfi oranının artmasına rağmen kararlara dönük
eleştirilerde bir azalma var mı? Yok, aksine, artma var. Öte yandan
hem direnmelerde artma var hem de kararların kalitesinde ve
niteliğinde önemli oranda düşüşler var. Bakın, 2010
yılında Ceza Genel Kuruluna giden 308 tane direnme kararı varken
2015 yılında 2.112 tane olmuş. Hukuk Genel Kuruluna 2010da 794
dosya giderken 2015te 6.677 dosya gitmiş. Bu, şunu gösteriyor
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Pek
çok dosyada tekli direnmeler var. Bu açıdan not sistemi de yargıya
olan güveni güçlendirme bakımından, pek çok keyfîliğin önüne
geçme bakımından son derece önemli bir yenilik olacaktır.
Hayırlı olmasını diliyorum.
Saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bakan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
tutanaklara geçmesi açısından bir şey söyleyeceğim.
Biraz önce Sayın Bakanın süresi doldu,
talep etti
Bizce de son derece makul. Amacımız, kaliteli yasama
yapmak. Bu kararınız doğru ama yürütmenin bir mensubuna,
Hükûmetin bir mensubuna gösterdiğiniz bu toleransı, yasama
mensuplarının da talep etmeleri durumunda göstermeniz
gerektiğini hep söyledik. Bu davranışınız
yanlış değil, eleştirmiyoruz ama bizim hatiplerimizin de
benzer taleplerinde Söz veremiyorum. gibi yaklaşımlar, eşitsizlik
oluyor ve sizin adil davranma ilkesini çiğnemeniz oluyor.
Bunu hatırlatmak istedim.
BAŞKAN Sayın Özel, Sayın Bakan hem
sizin merak ettiğiniz konularla ilgili bir bilgilendirme hem de zaten
Sayın Bakan yerine geçtiği zaman da her an söz alma imkânı olan
bir Sayın Bakan olduğu için
Ben bölünmesin diye
Zaten sadece bir
dakikalık bir uzatma oldu.
VELİ AĞBABA (Malatya) Bizim
konuşmalarımız merak edilmiyor mu?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, bakan ile milletvekili arasına fark koymayın.
BAŞKAN Dolayısıyla, buna
ilişkin olarak başkan vekilleriyle almış olduğumuz
mutabakat metninde de var, sürelerin uzatılmamasıyla ilgili. Bu
konuda bir talep olunca
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
şunu: Bakın, önerge işleminde beş dakika konuşuyoruz.
Orada bir dakika uzatma talep etsek ve sürekli etsek, bu dediğiniz de
haklısınız. O, zaten doğru olmaz. Ama gruplar ve Hükûmet,
İç Tüzükte eşit haklara sahip. Grup adına konuşma yapan
bir konuşmacı, on dakikalık süreyi kullandı Sayın
Bakan gibi. Hem ne diyorsunuz? Sayın Bakanın her zaman hakkı
var. diyorsunuz. Aslında
BAŞKAN Her zaman hakkı var yani.
Açın bakın İç Tüzüke, Bakan ve ilgili Komisyon
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, hayır
Ya
tamam zaten aynı şeyi söylüyorum. Sayın Bakan, bu süreye gruplardan
daha az ihtiyaç duyar çünkü istediği zaman açıklama yapıyor. Ama
siz grupların sürelerini de kısıtladınız. Şimdi,
burada
BAŞKAN Kısıtlamadım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hükûmet ve gruplar, İç
Tüzüke göre eşit süre hakkı elde ettiklerine göre grup adına
konuşan arkadaşlarımızın benzer taleplerini, ihtiyaç
duymaları hâlinde, karşılamanız hakkaniyetle
bağdaşır. Aksi durum, oradaki tarafsızlığa gölge
düşürür. Ben böyle bir şey yapacağınızı
düşünmüyorum. Ama bu konudaki beklentimizi kayda geçirmek istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Özel.
Olmadığı takdirde Bakana yerinden de
zamanında söz verebiliriz. Dolayısıyla, beş dakika da olsa,
yirmi dakika da olsa, aslında tüm konuşmacıların -Hükûmet,
milletvekili, gruplar fark etmez- konuşmalarını o süre içerisinde
ayarlamaları, hem Meclis pratiği açısından hem de gündemin
normal bir akışı açısından çok daha
sağlıklı olur diye düşünüyorum.
Şahıslar adına son
konuşmacı, Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin.
Buyurun Sayın Bilgin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
HİLMİ BİLGİN (Sivas)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
400 sıra sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının ikinci bölümünde şahsım adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle heyetinizi ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, öncelikle,
görüşmekte olduğumuz kanun tasarısına neden ihtiyaç
duyulduğunu kısaca açıklamak istiyorum. AK PARTİ
hükûmetleri yüksek yargıda oluşmuş ağır iş ve
dosya yükünü azaltmaya, yargının işleyişini
hızlandırmaya ve yüksek mahkemelerin asli fonksiyonları olan
içtihat mahkemelerine dönüştürülmesi amacıyla birçok düzenleme
yapmış ve istinaf sisteminin yasal altyapısını
oluşturmuştur. Ancak yasal altyapının oluşturulmasına
rağmen, gerek fiziki altyapı eksikliği gerekse hâkim, savcı
ve adli personel sayısının yetersizliği nedeniyle bugüne
kadar istinaf sistemine geçilememiş, mevcut sistem uygulanmaya devam
etmiştir. Bu durum da yüksek mahkemelerin altından
kalkılamayacak yoğunlukta dosya ve iş yüküyle karşı
karşıya kalmalarına neden olmuş, siyasi irade, bu noktada
biriken iş yükünü azaltmak ve adaletin işleyişini
hızlandırmak için yüksek yargıda daire ve üye
sayılarını artırmıştır.
Bilindiği üzere, istinaf mahkemelerinin faaliyete
geçebilmesi için gerekli olan altyapı eksiklikleri ve personel
atamaları tamamlanmış ve bölge adliye ve bölge idare
mahkemeleri, 20 Temmuz 2016 tarihinde faaliyete geçecektir. İstinaf
sisteminin faaliyete geçmesiyle birlikte ilk derece mahkemelerince verilen
kararların adli yargıda yüzde 90ının, idari yargıda
ise yüzde 80inin istinaf mahkemelerinde kesinleşeceği tahmin
edilmekte olup Yargıtay ve Danıştayın iş yükü de bu
oranda azalacaktır. Bu nedenle, Yargıtay ve Danıştayın
daire ve üye sayılarını yeniden belirleme ihtiyacı
doğmuştur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarının ikinci bölümünde yapılan düzenlemeler
hakkında kısaca bilgi vermek istiyorum. Tasarının 15inci
maddesiyle Yargıtayın daire sayıları, tasarının
amacına uygun olarak azaltılarak 12 ceza ve 12 hukuk dairesi olarak
değiştirilmektedir. Tasarının 17nci maddesiyle,
Yargıtay üyeliğinin süresi, Anayasa Mahkemesi üyeliğinde
olduğu gibi, üyelerin yeterince tecrübe kazanması, tecrübelerini
mahkeme çalışmalarına yansıtması bakımından
makul bir süre olan on iki yıl olarak belirlenmiş ve ayrıca
üyelerin tekrar seçilemeyecekleri düzenlenmektedir.
Tasarının 21inci maddesiyle, gereksiz
zaman kaybını önlemek ve yargının hızlanması
amacıyla, Yargıtaya gelen dosyanın en kısa zamanda görevli
daireye gönderilmesi amacıyla kendisini görevsiz gören dairenin,
dosyayı Hukuk İşbölümü İnceleme Kurulu yerine direkt
görevli olduğu kanısına vardığı daireye
göndermesi amaçlanmaktadır.
Tasarının 22nci maddesinde, istinaf
mahkemelerinin faaliyete geçmesi nedeniyle Yargıtayın iş yükünün
azalacak olmasından dolayı Yargıtay üye sayısının
ilk etapta 300e, nihai olarak kademeli şekilde 200e düşürülmesi
Ayrıca yeni üyelerin seçilme usulleri ve yeniden üye seçilemeyenler
hakkında yapılacak işlemler de madde metninde düzenlenmektedir.
Tasarının 23 ve 27nci maddelerinde,
yargı görevini icra edecek hâkim ve savcı adaylarının
başarı ve liyakat durumlarının bütün yönleriyle
değerlendirilmesine ihtiyaç duyulduğundan, hâkim ve savcı
adaylarına meslek öncesi eğitim sonunda yazılı sınava
ilave olarak sözlü sınav getirilmesi düzenlenmektedir. Düzenlemede
asıl amaç, meslek öncesi eğitim sürecinde adayların meslekî
yeterliliği, hukuki meseleleri kavrama, çözme ve ifade etme yeteneği,
temsil yeteneği, öz güveni ve davranışlarının
mesleğe uygunluğu hususlarının daha sağlıklı
ve somut verilerle değerlendirilmesi amaçlanmaktadır.
Tasarının 24, 25, ve 26ncı
maddelerinde, hâkim, savcılar hakkında düzenlenen kanun yolu
değerlendirme formlarının, hâkim ve
savcılarımızın duruşmalara hazırlıklı
çıkmaları, hukuki gelişmeleri takip etmeleri ve daha isabetli
karar vermeleri amacıyla tekrar derece yükselmelerinin dikkate
alınmasına yönelik düzenleme yapılmaktadır.
Tasarının 29, 30uncu maddelerinde
özellikle terör suçlarında, örgüt ve örgüt mensuplarının
aynı il, ancak farklı ilçe idari sınırları içerisinde
kalan eylemlerinin soruşturulmasında ve yargılanmasında
karşılaşılan zorlukları ortadan kaldırmak
amacıyla, Türk Ceza Kanununda tanımlanan bazı suçlar ile
Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlardan dolayı
açılacak soruşturmaların ve davaların, suçun
işlendiği yerin bağlı olduğu ilin adıyla
anılan cumhuriyet başsavcılığı ve ağır
ceza mahkemelerinde görülmesine yönelik düzenleme yapılmaktadır.
Sonuç olarak, görüşmekte olduğumuz yasa
tasarısı, uzun bir süreden beri gündemde olan ancak çeşitli
nedenlerle faaliyete geçemeyen istinaf sisteminin faaliyete başlayacak
olması nedeniyle ortaya çıkan yeni duruma adaptasyonu sağlamaya
yönelik bir düzenlemedir.
Yüksek mahkemelere gelecek iş ve dosya
sayısı belli bir periyotta azalacağından dolayı,
yüksek mahkemeleri, olması gereken içtihat mahkemesi hâline getirmek için
yasal düzenleme yapılmaktadır.
Görüşmekte olduğumuz tasarının
hukuk sistemimize ve milletimize hayırlı olmasını temenni
ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, ikinci bölüm üzerinde
İç Tüzük'ün 72nci maddesine göre verilmiş bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400
sıra sayılı Kanun Tasarısının ikinci bölümü
üzerindeki görüşmelere İç Tüzük'ün 72nci maddesi gereğince
devam edilmesini teklif ederiz.
Özgür Özel Veli Ağbaba Ömer Süha Aldan
Manisa Malatya Muğla
Zeynel Emre Cemal Okan Yüksel
İstanbul Eskişehir
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Oylamadan önce bir yoklama talebi var,
önce o talebi gerçekleştiriyoruz.
Sayın Özel, Sayın Gök, Sayın
Ağbaba, Sayın Yüksel, Sayın Aldan, Sayın Adıgüzel,
Sayın Altaca Kayışoğlu, Sayın Emre, Sayın
Yarkadaş, Sayın Özdemir, Sayın Arslan, Sayın Gürer,
Sayın Dudu, Sayın Purçu, Sayın Gaytancıoğlu,
Sayın Demirtaş, Sayın Özdiş, Sayın Kayan, Sayın
Tanrıkulu, Sayın Çamak.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/726) ve Adalet Komisyonu Raporunun (S. Sayısı: 400) (Devam)
BAŞKAN - İç
Tüzükün 72nci maddesine göre verilmiş öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri,
soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz. Yalnız, yoklama
olduğu için sistemden kayıtlar silindi. Ben, sırayla okuyorum,
arkadaşlar sisteme girerlerse.
Sayın Gürer, Sayın
Arslan, Sayın Demirtaş, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın
Özdiş, Sayın Özdemir, Sayın Ağababa, Sayın Aldan,
Sayın Atıcı.
Şimdi, on beş
dakikayla soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz. Bu on beş
dakikanın yarısını soruya, yarısını da
cevaba kullanacağız.
Sisteme giren sayın
milletvekillerine sırayla söz veriyorum.
Sayın Gürer
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Sayın Bakan, Adalet Bakanlığı infaz koruma
memurlarının yıpranma payı ve özlük haklarıyla ilgili
iyileştirmeye yönelik bir çalışma var mıdır? Bu bağlamda,
koruma memurları, özellikle yaptıkları iş nedeniyle oldukça
yorucu bir iş yapmaktadırlar. Bu yönde bir çalışma
dileğimizdir.
Eğitim durumu ve
aynı kategoride bulunan memurlar arasında farkların giderilmesi
için bir çalışma düşünülmekte midir?
Döner sermayeden eşit
yararlandırılmaları konusunda bir çalışma var
mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Arslan
KAZIM ARSLAN (Denizli)
Sayın Bakana soruyorum: Daha önce de sorduğum hâlde
cevabını alamadım, şimdi tekrar soruyorum: Denizlinin
Beyağaç, Bozkurt, Güney, Bekilli, Baklan, Babadağ ilçelerimizin
adliyelerini hiçbir neden yokken kapattınız. Bu ilçelerin
adliyelerini ne zaman açacaksınız? Tasarruf yapmak için
yaptıysanız sarayın masraflarını kısmayı ne
zaman yapacaksınız?
İki: Ülkemizde bulunan bütün cezaevleri
kapasitesinin yüzde 100 üstünde tutuklu ve mahkûm barındırmaktadır.
Bu nedenle, tutuklu ve mahkûmlar yerlerde yatmakta, birçok
ihtiyaçlarını karşılayamamaktadırlar. Bunu ne zaman
düzeltmeyi düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Demirtaş
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Sayın
Bakan, Karadeniz Ereğlinin nüfusu Zonguldak merkez nüfusundan
fazladır. Bu sebeple, Karadeniz Ereğlide bir ağır ceza
mahkemesine ihtiyaç vardır, Ereğli kamuoyunda da böyle bir beklenti
vardır. Karadeniz Ereğlide ağır ceza mahkemesi kurulacak
mıdır?
Sayın Bakan, Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığı hizmet binası olarak Balgatta bir
özel bina kiralanmıştır. Bu bina hangi kişi veya
şirketten kiralanmıştır, kaç yıllığına
kiralanmıştır? Bu binanın 2016 yılı aylık
kirası kaç liradır? Bugüne kadar bu bina için ne kadar kira
ödenmiştir?
Sayın Bakan, Ankara Adliyesine bağlı
iş mahkemeleri ve ticaret mahkemeleri için hizmet binası olarak yine
Balgatta bir özel kişiye ait bina kiralanmıştır. Bu bina
hangi kişi ve şirketten kiralanmıştır, kaç
yıllığına kiralanmıştır? Bu binanın
2016 yılı aylık kirası kaç liradır? Bugüne kadar bu
bina için ne kadar kira ödenmiştir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Sayın Bakan,
Edirne Türkiyenin en güzel kentlerinden biri olup bir sınır
kentidir. Maalesef, Edirne AKP iktidarının uyguladığı
niteliksiz politikalar sonucu göç veren bir il konumuna gelmiştir.
İktidarın Edirneyi pek dikkate almadığı konulardan
birisi de adliyelerin kapatılmasıdır. Adliyeler her türlü hukuki
işlerin yapıldığı, yurttaşların hukuki
sorunlarına çözüm arandığı bir yer iken Edirnemizde Havsa,
Lalapaşa ve Meriç ilçelerimizdeki adliyeler
kapatılmıştır. Zaten merkez ilçeyle birlikte 9 ilçemiz var,
siz 3ünü kapatmışsınız, Süloğlunu hiç
açmamışsınız. Özellikle, gümrük işlerinde birçok
adliyelik vakanın görüldüğü Lalapaşa ilçemizde insanlar 30
kilometre mesafedeki Edirneye gitmektedirler. Havsa ilçesi Edirneye, Meriç
ilçesi ise Uzunköprüye gitmektedir. 80 yaşında bir insanın da,
ortopedik özürlü insanların da adliyelik olabileceğini
düşünürsek Havsa, Lalapaşa ve Meriç ilçelerindeki adliyeleri ne zaman
açmayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özdiş
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum Sayın Sağlık Bakanına:
Adanada kamu hastanesine bağlı olarak çalışan 100.
Yıl Diş ve Protez Merkezindeki diş protez teknisyenleri uzunca
bir süredir çalışma koşullarının iyileştirilmesi
için mücadele veriyor. Diş teknisyenlerinin sağlıklı bir
ortamda çalışma talebi en doğal hakları değil midir?
Bu konuda gelen talepleri dinliyor musunuz? Söz konusu merkezdeki şartlar
ne zaman düzelecek?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özdemir
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan kanun
tasarı ve tekliflerinin Avrupa Birliği mevzuatına
uygunlukları incelenerek ihtisas komisyonlarına görüş sunmak
üzere Avrupa Birliği Uyum Komisyonu kurulmuştur. Bugün
görüştüğümüz Danıştay Kanunu Tasarısı, Avrupa
Birliği Uyum Komisyonuna havale edilmemiştir. Kanun
tasarısında Avrupa Birliği Uyum Komisyonunun görüşü yer
almamaktadır, eksik kalmıştır. İktidar partisi ve
Meclis Başkanlığı bu uygulamayla bir kez daha Avrupa
Birliği müktesebatını, direktiflerini, ilerleme raporunu
tanımıyorum ve Avrupa Birliği müktesebatıyla açıkça
çelişen bir düzenlemeye gidiyorum. demiştir. Yol yakınken bir
kişinin şahsi hırsı ve güvenliği için
çıkarılan bu yasa tasarısından, bu
yanlışlıktan dönülmesi için Avrupa Birliği müktesebatına,
hatta Anayasamıza aykırılıklar içeren bu
tasarının görüşmelerine ara verilerek Avrupa Birliği Uyum
Komisyonuna gönderilmesi gerekmektedir. Sayın Bakanın bu konudaki
görüşlerini merak ediyorum.
BAŞKAN Sayın Ağbaba
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Bakan,
aslında size soracak çok sorum, sizden soracak çok hesabım var.
Ancak, bu hakkımı çok geniş bir kitle için
kullanacağım.
Bayram geliyor, kader mahkûmlarının
koğuşlarında, evlerinde sizden gelecek, bu Meclisten gelecek bir
müjdenin umudu var. Onlara verecek bir ortak müjdemiz var mı? Ceza
indirimi ya da denetimli serbestliğin iki ya da üç yıla yükseltilmesi
gibi bir müjde bekliyorlar. Bu, birkaç yıllık infazı
kalmış kader mahkûmları için çok önemli. Bu konuda biz bir
uzlaşmaya varız. Evet derseniz on binlerce ana, baba, evlat, eş,
kardeş hepimize dua eder. Var mısınız? Eğer siz
varsanız biz grup olarak varız, bu işi on dakikada hallederiz
Sayın Bakan. Bu konuda, bütün kader mahkûmları bu yüce Meclisten bir
müjde bekliyorlar. Bu müjdeyi inşallah bayramdan önce veririz diye
diliyorum ve teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Aldan
ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) Teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakan,
Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, İsraille yapılan bir
anlaşma var malum. Bunun Meclisin onayından geçirilmesi söz konusu
mu? Bu anlaşma metninin içindeki Mavi Marmara baskınına
katılan askerlerin cezai sorumsuzluktan yararlanacakları iddiası
doğru mudur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Atıcı
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, yargı sistemine doğrudan
yaptığınız müdahalelerle
yurttaşlarımızın adalete ve devlete olan güvenini ciddi bir
şekilde sarstınız. Dünya âlem size yanlış
yaptığınızı söylüyor, siz kendinizi herkesten
akıllı zannediyorsunuz. Hiç olmazsa kendinize dürüst olun ve bir an
için empati yapın. Sizin yaptıklarınızı bir başka
parti yapmış olsaydı acaba ne yapardınız? Kimse size
Paralel yapıyla mücadele etmeyin. demiyor ancak Paralelle mücadele
bahanesiyle AKP devleti kurun. da demiyor. Türkiye'ye verdiğiniz
zararı görmek istiyorsanız, sadece dün İstanbulda yapılan
katliama bakmanız bile yeterlidir.
BAŞKAN Soruları cevaplandırmak
üzere sözü Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağa
bırakıyorum.
Buyurun Sayın Bozdağ.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; ceza infaz
kurumlarında çalışan infaz koruma memurlarının
durumuyla ilgili bildiğiniz gibi geçen yasama yılında bir kanun
tasarısı hazırlandı; cezaevlerinin dış
güvenliğinin jandarmadan alınarak Adalet Bakanlığına
verilmesi, infaz koruma memurlarımızın özlük haklarında
iyileştirmeler yapılmasını da içeriyordu. Genel Kurulda önemli
bir kısmı da görüşüldü, o arada kanun görüşmeleri
ertelendi, kadük kaldı. Bakanlık olarak bu kanunu önümüzdeki yasama
döneminde -yılında daha doğrusu- Türkiye Büyük Millet Meclisine
yeniden sevk etmeyi, dış güvenliği Adalet
Bakanlığına almayı ve infaz koruma memurlarının
özlük haklarını da iyileştirmeyi planlıyoruz.
İnşallah, önümüzdeki yasama yılında bu adımı
beraber atarız.
Cezaevlerindeki kapasiteyle ilgili, şu anda
cezaevlerimizin kapasitesi 180 bin. Ama, cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü
sayısı 192 bindir. Tabii, cezaevlerindeki rakam yüksek, biz bunu her
defasında ifade ediyoruz. Bu kalabalıklaşmanın, rahat
olması için de çalışmalarımız devam etmektedir.
Adliyelerin kapatılmasına ilişkin
sorular var; iki arkadaşımız sordu. Adliyeler, geçmişte
dosya sayıları, coğrafi yakınlıklar, uzaklıklar
ve başka pek çok kriter dikkate alınarak kapatıldı. Şu
ana kadar bir 146 adliye kapatıldı, daha sonra da 44 adliye
ayrıca kapatıldı yani yaklaşık 200 adliye
kapatılmış oldu. Yeniden adliyeleri açmayı düşünüyor
musunuz? Bakanlık olarak düşünmüyoruz yeni adliyeler açmayı.
Benim ilimde 4 tane ilçenin adliyesi kapatıldı. İlk
kapattığımız 146lık grup içerisinde Sayın
Cumhurbaşkanımızın ilçesi Güneysu Adliyesi de
kapatıldı. Gerçekten dosya sayıları çok az yani 20 tane, 30
tane dosya; 2 hâkim, 2 savcı yıl boyu orada kendilerini de
geliştiremiyorlar, o ihtilafların büyük bir kısmı da
savcılarımızın iş çıkarma gayretinden
çıkıyor, normal seyrine bıraktığınızda o
kadar ihtilaf da yok. Tabii, ulaşım da kolaylaştı, eskisi gibi
değil yani 40 kilometre uzun bir yer değil, 20 kilometre uzun bir yer
değil; çok rahat bir şekilde ulaşılabiliyor. Hem
hâkimlerimizin, savcılarımızın daha fazla işe
bakmaları, kendilerini geliştirmeleri hem de
vatandaşlarımızın lehine doğru karar verebilmeleri
bakımından da bunu önemsedik. Hükûmet olarak adliye kapatmak
övünülecek bir iş değil ama baktığımız zaman
bunun, sonuçları itibarıyla doğru bir iş olduğuna
inanıyoruz. Benim ilimde de 4 ilçe, her gittiğimde söylüyorlar, ben
de onlara bunları dilim döndüğü kadar anlatmaya
çalışıyorum. Önümüzdeki dönemde de bu kapatılan adliyelerin
yeniden açılması söz konusu değildir, en azından şu
aşamada söz konusu değildir.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Birer mahkeme açabilirsiniz
Sayın Bakan.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Şimdi, Karadeniz Ereğliyle ilgili ağır ceza mahkemesi
kurulmasına ilişkin talepler var; hem siz söylediniz hem bizim
sayın milletvekillerimiz söyledi, hepsi burada bir adliye ihtiyacı
olduğunu söylediler. Ben, Zonguldak ziyaretimde de Karadeniz
Ereğliye de uğradım, oradaki durumu da gördüm. Tabii, bu konuyu
da özelde incelettirdim. Zonguldak ağır ceza mahkemelerine
gönderilen, ağır ceza mahkemelerinin görev alanına giren iş
sayısı son beş yılda ortalama 120dir, Zonguldak
ağır ceza mahkemesinde son beş yılın ortalaması
120dir. Karadeniz Ereğli ile Zonguldak il merkezi arasındaki
kilometre de 46 kilometredir. 120 dosya, bunların tamamı Karadeniz
Ereğliden olsa bile -ki değil başka yerlerden de var- yani
takdir edersiniz ki bu kadar az dosyanın olduğu bir yerde
ağır ceza mahkemesi açmak pek doğru gelmiyor. Mesafe
yakınlığı da var ama dosya sayısı çok olmuş
olsa, Zonguldaka 2nciyi açacağımıza, Karadeniz Ereğliye
2nciyi açardık, orada mesafeye bakmazdık. Ama, gerçekten dosya
sayısı çok az, o nedenle Karadeniz Ereğlide böyle bir
ağır ceza mahkemesi açma şu aşamada mümkün gözükmüyor, onu
ifade etmek isterim.
Tabii, Balgatta kiralanan yer, binalarla ilgili
ifadeler oldu, bununla ilgili soru önergeleri de var. Bunları biz niye
kiraladık? Türkiyede her yerde adalet sarayları yaptık ama yani
Ankarada maalesef yer sorunu nedeniyle henüz başaramadık.
İnşallah, bu sene Ankaranın yeni adliyesine ilişkin proje
çalışmasını ihale edeceğiz ve önümüzdeki iki üç
yıl içerisinde de büyük bir adliyeyi, Ankaraya yaraşır bir
adliyeyi Ankaramıza kazandıracağız. Şu anda ciddi
sıkıntılarımız var mahkemelerin bulunacağı
yerler nedeniyle ve biz mecburen kiraya çıkmak zorunda kaldık. Ben
buradan sizlere de söylüyorum. O Balgattaki yerlere dönük
avukatlarımızın, hâkimlerimizin ciddi eleştirileri de var,
hakikaten uygun yerler de değil, park sorunu, ciddi sorunlar var ama yer
bulamadık, daha iyi bir yer varsa biz oraları da kiralamaya
hazırız. Çünkü, daha iyi yer daha iyi hizmet için gerekli bize,
şu anda bulabildiğimiz yerler ancak buralar oldu. Biz bir yandan da
hızlıca bu ihtiyacı gidermek için yeni inşaat
çalışmamızı başlattık. İnşallah, bir
iki sene içerisinde netice alacağız.
Diğer dediğiniz rakamlarla ilgili,
isimler, kişilerle ilgili şu anda bir bilgi verme imkânım yok;
onlara yazılı olarak cevap verebiliriz.
Denizli vekilimizin sorusuyla beraber Edirneyle
ilgili soruya da cevap verdim.
Tabii, diş protezle ilgili Adanada
Bunu
Sağlık Bakanımıza ileteceğim, oradaki sorunların
takibi ve çözümü konusunda Sayın Bakanımızdan destek
isteyeceğim.
Tabii, kader mahkûmlarıyla ilgili denetimli
serbestlik veya ceza indirimi konusunda şu anda bir
çalışmamız yok. Denetimli serbestliğin iki yıla
çıkarılması hâlinde
Şu andaki uygulamada, on sekiz ay
hapis cezası alan kişiler içeride sadece gir çık
yapıyorlar; bir iyi hâl tespiti kadar, bu bazen bir gün, bazen iki gün
oluyor, çıkıyorlar. Eğer biz bunu iki yıla
çıkarırsak, o zaman otuz altı ay hapis cezası alan
kişiler içeride hiç yatmadan çıkmış olacaklardır. Otuz
altı aylık nihai cezaya baktığınız zaman tabii
-nihai ceza otuz altı ay- işlenen suçun cezası daha da yüksek
olabilir. Bu, cezası hafif olan suçlarla ilgili tam bir
cezasızlık hâli ortaya çıkarıyor. Yani bu gerçekten çok
şey.
VELİ AĞBABA (Malatya) Beş yıl
ile yedi yıl.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Zaten iki yıla kadar, Sayın Ağbaba, iki yıla kadar hükmün
açıklanmasının geri bırakılması var. Bir iyi hâl
gördüğünde bunu kullanıyor ama bunu kullanmıyorlar ve ona
rağmen bir cezalandırma
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bakan.
VELİ AĞBABA (Malatya) Yedi yıl
yapalım, yedi yıl ağır cezada.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Beş yıldır
yatanlar için dersiniz mesela, yine birilerine
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Başkanım bitiriyorum.
BAŞKAN Bitirin lütfen, toparlayın.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Bununla ilgili geçen dönem de söyledim Adil bir formül olur mu? diye ama bu
konuda şu ana kadar geliştirdiğimiz henüz bir şey de yok.
Şu anda söyleyeceklerim bu kadar çünkü onlara
dair bir şey söylediğimizde geciktirmeden yapmak lazım yoksa
yanlış olur. Şu anda bir çalışmamız yok, onu
ifade etmek isterim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, 15inci madde üzerinde
aynı mahiyette üç önerge vardır.
Şimdi önergeleri okutacağım ve
aynı mahiyette olduklarından birlikte işleme alacağım.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400 sıra
sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 15'inci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Mustafa Kalaycı Mehmet Günal
İstanbul Konya Antalya
Mehmet Parsak Kamil Aydın Afyonkarahisar Erzurum
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Ömer Süha Aldan Cemal
Okan Yüksel Necati
Yılmaz
Muğla Eskişehir Ankara
Namık Havutça Mehmet Gökdağ Zeynel Emre
Balıkesir Gaziantep İstanbul
Erdoğan Toprak Mahmut Tanal Mevlüt Dudu
İstanbul İstanbul Hatay
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
İdris Baluken Çağlar Demirel Mahmut
Toğrul
Diyarbakır Diyarbakır Gaziantep
Mithat Sancar Bedia Özgökçe Ertan Ahmet
Yıldırım
Mardin Van
Muş
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KEREM ALİ
SÜREKLİ (İzmir) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki ilk önerge
üzerinde konuşacak olan Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Doğrusu, 15inci madde üzerindeki görüşlerimize
geçmeden önce Sayın Bakanın anlattığı hususa tekrar
değinmekte fayda görüyorum grubumuz adına. Hem Komisyonda hem bugün
Genel Kurulda ve birkaç gün önce de yine Genel Kurulda Sayın Bakan
ısrarla Yargıtay ve Danıştay üyeliği teminatı
diye bir şey yoktur, hâkimlik teminatı şöyledir
şeklinde
bazı açıklamalar yapıyor ya da tasarının bütünü
hakkında Anayasaya doğrudan aykırı değil, işte
nerede yazıyor, bana gösterin açıkça Danıştay,
Yargıtay üyeliği statüsü. şeklinde bazı belirlemelerde
bulunuyor. Ama ben öncelikle şunu söylemek istiyorum:
Cumhurbaşkanına dair, Cumhurbaşkanının
dokunulmazlığına ilişkin de ne Anayasada ne de başka
yerde herhangi bir düzenleme yoktur ama sorulduğu zaman Hükûmet sözcüleri
şunu söylemişlerdi: Milletvekilleri ve bakana tanınan
dokunulmazlık ve güvence evleviyyetle Cumhurbaşkanına da
tanınır. Aynı şeyden bahsediyoruz, hâkimlere tanınan
bu hâkimlik teminatı mevzusu bütün hakimler için geçerlidir. Hâkimlik
teminatından bahsediyoruz ama Yargıtay ve Danıştay
üyeliğinin de bir statü olduğunu anlatıyoruz çünkü
Anayasanın ve kanunların, uluslararası metinlerin, bunun
dışında Anayasanın özünde ve yer aldığı
şekliyle bu teminat yüksek yargı üyeleri için evleviyetle zaten
geçerlidir. Hâkimlik yaparak adalet için karar verici konumundaki herkes bu
teminatın kapsamındadır ve bu teminat öylesine önemlidir ki
ancak değiştirilmesi çok zor olan belgelerde güvenceye
alınmıştır ve o belgelerle yine değiştirilmesi
gerekir, Anayasa gibi.
Şimdi, Türkiyede hâkim, savcı olma
kriteri aslında ayrı bir tartışma konusu olmakla beraber,
yüz yıldır bu ülkede her dönem nasıl göreve geldiklerini
biliyoruz hâkim ve savcıların, buna değinmeyeceğim ama
kısaca, bu yarışmayı geçen kişiler hâkim veya
savcı olabilir ama Danıştay ya da Yargıtay üyeliği için
bundan çok daha fazlasına ihtiyaç var. Bu kriterler öncelikle meslekteki
başarı, tecrübe, birinci sınıf hâkimliğe
ayrılmış olma, analitik düşünme yeteneği, zekâ,
pratiklik ve çevresince de kabul gören, herkesçe meşruluğu da kabul
edilen üyeler arasından seçiliyor. Şimdi, üzerinde
uzlaşılan ortak kriterler bu iken ve hukukun üstünlüğünü
sağlamak adına bu güvenceyi korumak üstün değerken yasanın
lafzına bakarak bu hâkimlik teminatının ruhunu gölgeleyen
açıklamalar ve kavramın içini boşaltan yaklaşımlar olsa
olsa sadece kötü niyettir. Doğrusu, Sayın Bakan, böyle, sürekli
olarak aynı açıklamaları yaparken şunu düşündüm:
Gerçekten de zor bir durumda çünkü izahı çok zor olan açıklamalarda
bulundu yani söylediklerine kendisi de inanıyor mu, ben merak ediyorum.
Öte yandan, Yargıtay
yani Meclisi Ahkâmı Adliye yüksek yargı organıdır ve buraya
meslekten gelerek seçilenler bir anlamda terfi alıyorlar. Yine, hukuk
düzenimizde Hâkimler ve Savcılar Kanunu diye ayrı bir kanunla düzenleme
var. Aynı şey Danıştay üyeliği için de söz konusu.
Anayasal güvenceler bu üyeliklerin ayrı bir statü alanı
olduğunun kanıtlarıdır. Anayasanın 154üncü
maddesinde veya başka herhangi bir yerde üyelik teminatı yok diyerek Yargıtay
üyelerinin, Danıştay üyelerinin daha güvencesiz olduğunu belirtmek
en iyi olasılıkla -belirttiğim gibi- kötü niyetli bir
yaklaşım, bir çarpıtma olsa gerektir.
Şimdi, bir de
Anayasanın yargı sistematiği bölümüne
baktığımızda, anayasa koyucu yüksek mahkemelere
ilişkin sıkı kurallar getirmiş, olağan kanunlar
aracılığıyla bu yargı organlarına politik
müdahaleleri engellemek istediği anlaşılıyor. Amaç, üstün
değer, korunan değer yargı
bağımsızlığıdır ve hukukun üstünlüğüdür.
Amaç ve ışık ve korunan değer bu olursa düzenlemeleriniz de
buna uygun olmak zorundadır ve olmalıdır da yani beklenen
aslında budur. Oysa, burada yapılan tam aksine tamamen yargı
bağımsızlığını hiçe sayarak
kadrolaşmayı hedefleyen düzenlemeleri getirmektir. Bu, başta da
belirttiğimiz gibi, İç Tüzük 38e aykırılık
tartışmalarında da belirttiğimiz gibi Anayasaya
açıkça aykırı düzenlemenin hemen geri çekilmesi gerekir. Bunu
biz, ikna olacağınız için de söylemiyoruz aslında, ikna
olmayacağınızı biliyoruz çünkü
kodlanmışsınız. Yani bu kodlanma dışında
başka bir şeyi tartışmanız bile mümkün değil ama
biz muhalefet partisi olarak, HDP Grubu olarak bu sorumluluk hissiyatıyla
burada tarihe not düşsün diye, tekrarla bu tasarının
ısrarla Anayasaya aykırı olduğunu savunuyoruz ve
belirtiyoruz.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki diğer önerge üzerinde söz isteyen, Hatay Milletvekili Mevlüt
Dudu.
Buyurun Sayın Dudu. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEVLÜT DUDU (Hatay)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının 15inci maddesi hakkında Cumhuriyet Halk
Partisinin vermiş olduğu önerge üzerinde söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken dün
İstanbulda meydana gelen terör saldırısında vefat eden
başta İskenderunlu hemşehrim sevgili Umut Sakaroğlu olmak
üzere bütün vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, milletimize
başsağlığı diliyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu vesileyle PKK ve IŞİD
terör örgütleri başta olmak üzere bütün terör örgütlerini nefretle
kınıyorum ve lanetliyorum. Tabii, her saldırıdan sonra
benzeri ifadeleri kullanıyoruz ama ne yazık ki terörü engellemekle,
önlemekle görevli olanlar da bizden çok farklı ifadeler
kullanmıyorlar; sadece bunlara ilave olarak bir de muhalefeti suçluyorlar.
Dünyanın hiçbir yerinde bir terör saldırısı nedeniyle
muhalefetin suçlandığı görülmemiştir. Türkiyedeki PKK ve
IŞİD terörünün tek sorumlusu politikalarıyla, yanlış
politikalarıyla buna sebep olan AKPdir, şu andaki mevcut
iktidardır.
Değerli milletvekilleri, bu
kısıtlı sürede tasarıyla ilgili söylenecek çok şey
var. Bunları nasıl sığdıracağımı
düşünürken Sayın Bakan sağ olsun, öyle bir laf etti ki cevap
vermeden geçemeyeceğim. Sayın Bakan dedi ki: Yüksek yargı
başkanları, başkan vekilleri, başsavcıları ve
benzeri bazı unvan sahibi kişilerin üyeliklerinin düşürülmemesi
Anayasa gereğidir, Anayasa bağlılığımızdan
dolayı bunları tasarıya ilave etmedik, onların üyeliklerini
muhafaza ettik." dedi. Yani, gülecek hâlimiz olsa bu açıklamaya, bu
ifadeye kahkahalarla gülmemek elde değil. Neden mi? Sayın Bakan, bu
tasarının neresi Anayasaya uygun. Bu tasarının Anayasaya
uygun olan bir yeri var mı? Bu tasarıyla yargıyı tamamen
siyasallaştırıyorsunuz, yargıyı tamamen
bağımlı hâle getiriyorsunuz, hukuk devletini katlediyorsunuz.
Dolayısıyla, bu konudaki hassasiyetinizin doğru olmadığını,
geçerli olmadığını, yargı
başkanlarının, yüksek yargı başkanlarının
Cumhurbaşkanıyla çay toplamaya gitmelerinden dolayı
ödüllendirildiklerini söyleyemediğiniz için bunu söylediğinizi
düşünüyorum.
AKP iktidarı, başta millî eğitim
olmak üzere, birçok alanda bir yapboz politikası uyguluyor. 2011den bu
yana bu politika yargı için de geçerli. 2011den önce, sözüm ona Vesayet
sistemini, düzenini yıkacağız. diyerek o zamanki suç
ortağınız olan bir cemaate yüksek yargı üye
sayılarını yükselterek yüksek yargıyı teslim ettiniz.
Sonra 17-25 Aralık oldu. 17-25 Aralıktan sonra ne olduysa bir anda bu
cemaati paralel yapı ilan ettiniz, Paralel yapı devleti teslim
aldı. dediniz. İyi de, o paralel yapıya o devleti teslim eden
kimdir; hükûmet değil midir, iktidar değil midir? Yasa
dışı bir yapılanmanın devleti teslim almış
olmasında iktidarın hiç mi sorumluluğu yoktur?
2014 yılında, Aralık ayında yine
yükselttiniz yüksek yargı üyelerinin sayısını, şimdi
düşürüyorsunuz, gerekçeniz de istinaf mahkemelerinin kurulmuş
olması. Peki, size soruyorum: Siz nasıl bir iktidarsınız?
HURŞİT YILDIRIM (İstanbul) Biz çok
iyi bir iktidarız.
MEVLÜT DUDU (Devamla) İki yıl sonra,
hatta bir buçuk yıl sonra bu istinaf mahkemelerinin
kurulacağını öngöremediniz de mi bir buçuk yıl önce yüksek
yargı üyelerinin sayısını yükselttiniz? Birkaç gündür
arkadaşlarımız anlatıyor; bunların tek sebebi
korkudur, bu bir korku yasasıdır. Adaletten korkuyorsunuz ama
şunu unutmayın: Türk adaletinden kaçamazsınız, belki
kaçarsınız ama Lahey sizi bekliyor orada ve en önemlisi ilahi adalet
bekliyor sizi.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki üçüncü ve son
önerge üzerinde, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı.
Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Ülkemizde adalet sistemi AKP iktidarının
âdeta oyuncağı hâline gelmiştir. Yargıtay Kanunu ihdas
edildiği tarihten itibaren 4 veya 5 defa değiştirilmiş, AKP
hükûmetleri zamanında ise 12 defa değiştirilmiştir. Yine,
Danıştay Kanunu 9 defa değiştirilmiştir. HSYK Kanunu,
Ceza Muhakemesi Kanunu yine birçok defalar değiştirilmiştir, bir
defa değiştirilen bir kez daha değiştirilmiştir. Bu
kanunlarda en büyük değişiklikler konjonktürel gelişmelere göre
zülfüyâre dokunan sert rüzgârların etkisiyle
yapılmıştır.
AKP döneminde HSYK, Danıştay,
Yargıtay gibi birçok kuruma yapılan müdahalelerle Anayasa
çiğnenmiş, yargı bağımsızlığı
ilkesi yok sayılmış, hukukun üstünlüğü ayaklar altına
alınmıştır. Vatandaşlarımızın adalete
olan güvenini temelden sarsan bu durum, uluslararası arenada da ülkemizin
itibarını zedelemiştir. Yargıya güvenin sağlanabilmesi
için AKP iktidarı hukuku daha fazla katletmemelidir. Kişilerin
devlete güven duymaları, maddi ve manevi varlıklarını
geliştirebilmeleri, temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmeleri ancak
hukuk güvenliği ve üstünlüğünün sağlandığı bir
hukuk düzeninde gerçekleşebilir. Yargı kararlarının alenen
uygulanmadığı bir ülkede hukuk güvenliğinden, hukukun
üstünlüğünden bahsedilemez. Yargı kararlarına uymayanların
haktan, hukuktan, adaletten bahsetmeye, hukukun üstünlüğünü savunmaya,
demokrasiyi ağzına almaya hakkı yoktur.
Anayasal demokrasinin en temel kurumlarından
biri kuvvetler ayrılığıdır. Yasamanın ve
yürütmenin yargıya rahatça müdahale edebildiği ve yüksek mahkeme
hâkimlerinin kanunla görevden alınabildiği bir ülkede yargı
bağımsızlığından söz edilemez. Eğer yüksek
yargı mensubu hâkimler bulundukları görevlerden bir kere kanunla alınabilirse
artık, hâkimlik teminatının pratikte hiçbir değeri
kalmayacaktır. İktidarda bulunan bir partinin yüksek
yargının bütün üyelerini bir kanun çıkararak bir anda görevden
alabilecek bir güce sahip olması, hâkimlerin herhangi bir grup
tarafından gelecek bütün baskılardan bağışık bir
şekilde karar verebilmesini imkânsız kılacaktır.
Kanunla ve hatta Anayasada güvence altına
alınan görevlerde bulunanları kanun çıkararak görevden alma
uygulaması hukuki güvenlik ilkesini zedelemekte ve bağımsız
olmaları öngörülen bu kurumların
bağımsızlıklarını altüst etmektedir. Böyle bir
uygulamanın yerleşik hâle getirilmesi kanunlara ve Anayasaya güven
duyulmaması sonucunu doğuracağı gibi, ilgili kurumların
temellerini ve itibarını da zayıflatmaktadır. Neresinden
tutarsanız elinizde kalan güncel uygulama da Anayasada öngörülen hâkimlik
teminatını boşa çıkarmaktadır ve yüksek yargıda
görev yapan hâkimlerin iktidarın görevlerine son verebileceği
ihtimalinin yarattığı baskı altında karar vermeleri
gibi ciddi bir tehlike yaratmaktadır. Bir ülkede yüksek yargı
mensupları yasama tarafından çıkarılan bir kanunla
görevinden alınabiliyor ve bunun yerleşmiş bir uygulama hâline
gelmesi bize olağan bir ihtimal gibi görünüyorsa, Anayasada belirlenen
sınırların pratikte hiçbir değeri kalmamaktadır.
Hâkimlerin teminatı ve yargının
bağımsızlığı her şeyden önce
vatandaşların özgürlüğünün garanti altına
alınması içindir. Bu, hem yargının yürütmeyi
sınırlandıran en önemli güç olması yönünden hem de adil
yargılanma hakkının korunması yönünden geçerlidir. Bu
nedenle, bugün yüksek mahkeme hâkimlerinin görevden alınması ve bunun
daha sonra da tekrarlanabilecek bir uygulama hâlini alması tehlikesi
hepimizi ilgilendiren bir tehlikedir. Her şeye rağmen kurumları
ve Anayasayı savunmak, onlara sahip çıkmak, devlet
organlarını kendileri için belirlenen anayasal sınırlara
uyma konusunda zorlama yükümlülüğümüz vardır. Çünkü, kendi
özgürlüğümüzü ancak bu şekilde koruyabilir, geleceğimizi güvence
altına alabiliriz.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir
grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama
istiyoruz.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunmadan önce bir yoklama talebi
var, şimdi onu gerçekleştiriyoruz.
Sayın
Özel, Sayın Yedekci, Sayın Emre, Sayın Yüksel, Sayın Aldan,
Sayın Gökdağ, Sayın Kayışoğlu, Sayın
Tanrıkulu, Sayın Üstündağ, Sayın Purçu, Sayın
Gaytancıoğlu, Sayın Çamak, Sayın Torun, Sayın Balbay,
Sayın Köprülü, Sayın Bozkurt, Sayın Akkaya, Sayın Demir,
Sayın Adıgüzel, Sayın Atıcı.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/726) ve Adalet Komisyonu Raporunun (S. Sayısı: 400) (Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler
kabul edilmemiştir.
15inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 15inci madde kabul edilmiştir.
16ncı madde üzerinde ikisi aynı mahiyette
olmak üzere dört adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400 sıra
sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 16ncı maddesinde yer alan her daireden en az
bir ibaresinin dava dairelerinden en az bir şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Mustafa Kalaycı Mehmet Günal
İstanbul Konya Antalya
Mehmet Parsak Erkan Haberal Kamil Aydın
Afyonkarahisar Ankara Erzurum
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400 sıra
sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 16ncı
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mehmet Muş Hasan Basri Kurt Nureddin Nebati
İstanbul Samsun İstanbul
İlyas Şeker Hacı Bayram
Türkoğlu Mücahit
Durmuşoğlu
Kocaeli Hatay Osmaniye
MADDE 16- 2797 sayılı Kanunun 7 nci
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan beş ibaresi üç,
beşten ibaresi üçten, daire sayısının en az iki
katı ibaresi her daireden en az bir şeklinde değiştirilmiş,
aynı fıkraya aşağıdaki cümle eklenmiş ve üçüncü
fıkrasında yer alan ve başkanlarının
katıldığı dairelerden bir, katılmadığı
dairelerden iki üyenin" ibaresi madde metninden
çıkarılmıştır.
"Genel kurul toplantısına
katılan üye sayısının çift olması hâlinde, ilgili
kurul başkanı tarafından belirlenecek daireden bir üye daha
Kurula katılır.
BAŞKAN Şimdi okutacağım iki
önerge aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım ve talepleri hâlinde önerge sahiplerine de ayrı
ayrı söz vereceğim.
Şimdi, aynı mahiyetteki önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
400 sıra sayılı Danıştay
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 16ncı maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer Süha Aldan Cemal Okan Yüksel Necati Yılmaz
Muğla Eskişehir Ankara
Zeynel Emre Namık Havutça Mehmet Gökdağ
İstanbul Balıkesir Gaziantep
Erdoğan Toprak Mahmut Tanal Mustafa Sezgin Tanrıkulu
İstanbul İstanbul İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahiplerini okutuyorum:
İdris
Baluken Çağlar
Demirel Mahmut
Toğrul
Diyarbakır Diyarbakır Gaziantep
Mithat Sancar Ahmet Yıldırım Filiz Kerestecioğlu Demir
Mardin Muş İstanbul
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KEREM ALİ
SÜREKLİ (İzmir) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki ilk önerge
üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir.
Buyurun Sayın Kerestecioğlu Demir. (HDP
sıralarından alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şüphesiz, yargının pek çok sorunu var ancak bunların
başında tabii ki şu anda görüşmekte olduğumuz
Danıştay Kanunu Tasarısı gelmiyor; aksine,
Danıştay ve Yargıtay üyelerinin sayısının
azaltılması, hele bunu yaparken bile Anayasaya aykırı
davranarak, ayrımcılık yaparak Yargıtay ve
Danıştay Başkanı, daire başkanları ve
savcıları dışında tutmak sadece belli tasfiye
niyetlerini ortaya koymaktadır ve bu tasfiye hiç de öyle ifade
edildiği gibi sadece paralel yapı dediğiniz yapıya
yönelik değil, muhalif olan bütün yargı mensuplarına yöneliktir.
Özellikle muhalif yargı mensupları aslında hiçbir dönemde
kendilerini güvencede hissedememişlerdir. Ancak bu dönem
fütursuzluğun şahikası olan bir dönemdir gerçekten çünkü Meclis
işleyişi dahi adalete erişilemeyen ve gördüğünüz gibi
çoğunluk tahakkümüyle geçiştirilen yasalarla sürüyor.
Halkımızın adalete erişimi ise daha adliye binalarına
girişte başlayan kuyruklarla imkânsız ve esef verici hâlde.
İşte, Sayın Bakan ve Adalet Komisyonu
üyeleri; gerçekten yargı ve adalet adına bir şeyler yapmak
istiyorsanız, örneğin, okullarda, yurtlarda, evlerde istismara
uğrayan çocukların haklarına sahip çıkabilir, onların
bir adım ötelerinde adalete erişimini sağlayabilirsiniz.
Şiddete uğrayan kadınlar için,
başta İstanbul Sözleşmesi olmak üzere, bütün yasal
düzenlemelerin etkin uygulanmasını sağlayabilirsiniz.
Nefret suçlarına maruz kalan ve başta
işe alımlarda olmak üzere her alanda ayrımcılığa
uğrayan LGBTİlerin haklarının garanti altına
alınmasını sağlayabilirsiniz.
Uzun tutukluluğa rest çekip, hasta mahpuslara
biraz alaka gösterip cezaevlerinin ikinci bir ceza hâline getirilmesini
engelleyebilirsiniz.
İnsanların düşüncelerini özgürce
ifade edebilmesi için uğraşır, toplantı, gösteri
hakkının serbestçe kullanılmasını sağlayabilir,
biber gazının yasaklanmasını gerçekleştirebilirsiniz.
Aynı şekilde, Surda, Cizrede, Yüksekovada ihlalleri tespit edip
Kürt yurttaşlarımızın ana dilde eğitim
hakkını sağlamak için uğraşabilirsiniz.
Evet, bütün bunları, gerçekten adalet için bir
şeyler yapmak istiyorsanız gerçekleştirebilir, yapabilirsiniz.
Çünkü başta da söylediğim gibi, insanlar adalete erişmek için
bekliyorlar. Yıllarca süren davalarıyla, onların sonunda, üstelik
gerçekleşmeyen adaletle, cezasızlıkla
karşılaştıklarında adalet duyguları bir kez daha
zedeleniyor.
Bugün yaptığınız şey,
hâkimlerin, savcıların yerlerini değiştirerek
yargıyı daha fazla zapturapt altına almak ancak adaleti
sağlamak değil, kesinlikle değil.
Ben, Sevgili Özdemir Asafın adaletle ilgili
dizeleriyle sözlerimi bitirmek istiyorum: İnsansız adalet
olmaz/Adaletsiz insan olur mu/Olur, olmaz olur mu/Ama, olmaz olsun Adaletsiz
insan olmaz olsun.
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Baluken sisteme
girmişsiniz, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken'in, iç ve
dış politikada önemli ve ilginç gelişmelerin
yaşandığı bir sürecin içerisinde bulunulduğuna ve
Suriye politikasında öngörülen değişikliklerin neler
olduğunu öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tabii, iç ve dış politikada önemli ve
ilginç gelişmelerin yaşandığı bir sürecin içerisinde
bulunuyoruz. Maalesef, AKPnin yürüttüğü omurgasız siyaset
halklarımıza büyük bedeller ve acı faturalar olarak geri
dönüyor. Meclis de halkın gerçek gündemi yerine AKPnin ya da sarayın
gündemi üzerine bir tartışma yürütüyor. O nedenle, halkın
gündemiyle ilgili önemli bazı hususları burada dile getirmek
durumundayız.
Bunlardan en önemlisi Suriye politikası. Dünkü,
İstanbul Atatürk Havalimanındaki terör saldırısı da
Suriye politikasının doğrudan bir sonucudur. Şimdi, bugün
basına düşen haberleri okuduğumuzda, Vatan Partisi Genel
Başkanı Doğu Perinçek, Rusyayla anlaşmayı
kendilerinin sağladığını, sırada Suriyenin
olduğunu, Suriyeyle görüştüklerini, AKPnin Suriyeyle
görüşmeye başladığını ifade ediyor. Şimdi,
Hükûmet, Kabine yetkilileri burada, AKP grup başkan vekilleri burada. Ben
soruyorum: Bu Suriye politikasında öngördüğünüz
değişiklikler nedir? Yine Meclisten neyi saklıyorsunuz?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) PYD gidecek,
PYD.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Yine
nasıl bir fatura önümüze gelecek? Düşman Esedden kardeş Esada
doğru yeni bir geçiş mi olacak?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Baluken, bir dakikayla
sınırlandırmıştık gündemden sonra biliyorsunuz,
lütfen toparlayalım.
Bir daha da arkadaşlarımız dikkat
ederse bu uygulamaya
Buyurun.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Böyle bir usul yok
Başkanım.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Doğu Perinçekin bu görüşmeleri yürütürken sıfatı nedir?
Dışişlerinin resmî temsilcisi midir yoksa AKPnin gayriresmî
siyasi ortağı olarak mı bunları yürütüyor?
Diğer taraftan, bu akşam
Cumhurbaşkanı Erdoğanın Mavi Marmarayla ilgili
yaptığı açıklama, Gazzeye gidildiği dönemde bize mi
sordular? açıklaması Mavi Marmara gemisinin de İsraille
yapılan anlaşma neticesinde Akdenizin serin sularına
gömüldüğünü ortaya koyuyor. Yani deyim yerindeyse AKP İsraille
anlaşma uğruna Mavi Marmara gemisiyle ilgili bütün o süreci de bir
kenara bırakıyor. Ne abluka ne de oradaki yaşamını
yitirenlerin hak ve hukukuyla ilgili herhangi bir kaygı
olmadığı da ortaya çıkmıştır. Bu konuda bir
açıklama beklediğimizi ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özel
25.- Manisa Milletvekili Özgür Özel'in, Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğanın Mavi Marmara şehitlerinin ailelerine
yönelik bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
İsrailin elindeki kan varken onunla el
sıkışmam. diyen, Mavi Marmaradakilerin intikamları
alınacak, kanları yerde kalmayacak. diyen Recep Tayyip Erdoğan,
bugün akşam saatlerinde birkaç gündür kendisine, bu anlaşmaya tepki
gösterdiklerini gördüğümüz Mavi Marmara mağdurlarının veya
o dönem çok kullanıldığı şekliyle Mavi Marmara
şehitlerinin ailelerine bugün üç dakika süren ve unutulmayacak bir
fırça attı ve dedi ki: Gazzeye giderken bize mi sordular?
Yardım götürmeye neyiniz vardı, biz zaten yardım yapmıyor
muyduk? Bu işin şovunu yaptılar. Meşhur bir hikâye var ya:
Hamsi tutulmuş, ölmemiş; içini soymuşlar, ölmemiş; tavaya
atılmış, ölmemiş de limon sıkmışlar,
Şimdi öldüm. demiş. Mavi Marmara şehitleri belki o gece
ölmemişti ya, şehitler ölümsüzdü, bu gece öldürdünüz Mavi Marmara
şehitlerini. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ İHSAN YAVUZ
(Sakarya) Hadi be hadi!
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/726) ve Adalet Komisyonu Raporunun (S. Sayısı: 400) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, aynı mahiyetteki
diğer önerge üzerinde söz isteyen, İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de, 2 grup
başkan vekili şimdi söyledi grup başkan vekilimiz de- gerçekten
okuduğum zaman tüylerim diken diken oldu ve dinliyordum. Yani bu Anayasa
değişikliği üzerine bir şeylere bakıyordum ama bunu
dinlerken yani insani ve vicdani her şeyi yapabileceğiniz konusunda
bir kez daha şok oldum. Hakikaten, beraber yola
çıktığınız, ölüme gittiğiniz insanları
nasıl böyle ölümünü meşrulaştıracak sözler söyleme
ortamına geldiniz, ben hayretler içerisindeyim. Okuyayım, burada
kayıtlara geçsin; Mavi Marmarayla ilgili olarak bu akşam Sayın
Cumhurbaşkanının söyledikleri: Türkiyeden böyle bir insani yardımı
götürmek için günün Başbakanına mı sordunuz? Biz zaten
yardım yaptık, yapıyoruz. Bunları da yaparken gövde
gösterisi olsun diye mi yapıyoruz? Edebi, adabı içinde yaptık,
yapıyoruz.
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Nereden okuyorsun?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Her yerde var, her yerde.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Şimdi,
burada iki sorum var: Bir, Mavi Marmarayla gidenleri gövde gösterisi yapmakla
suçluyor. İki, edepsizlik ve adapsızlıkla suçluyor ölen
insanları. 9 yurttaşımız, çocuk da var, genç de var,
yaşlı da var ve bunları bu şekilde suçluyor. Ve burada
suspus olmuş Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu var, gerçekten. Ve
Günün Başbakanı. diyor, kendisini tarif ediyor. Böyle bir ortam var
ve tam da bu ortamda görüştüğümüz, Anayasaya baştan sona
aykırı olan bir yasa var, baştan sonuna kadar aykırı
olan.
Bakın, değerli arkadaşlar,
arkadaşlarımız ifade etti, ben de Komisyonda ifade ettim. Bu bir
korku yasasıdır; bu, Adalet ve Kalkınma Partisi
kadrolarının bir vesileyle korku yasasıdır; Sayın Cumhurbaşkanının
korku yasasıdır; geçmiş Başbakanın korku
yasasıdır, korktuğu için böyle bir yasa geliyor. Yani hava
boşluğu bırakmak istememe yasasıdır herhangi bir
biçimde. Ama şunu söyleyeyim, bakın şu tehlikeli işi
yapıyorsunuz, çok tehlikeli, bu böyle gitmez, gitmeyeceğinin siz de
farkındasınız: Bir vesileyle 276yla iktidara gelen siyasi
partiye kendi yargısıyla beraber gelme imkânı tanıyorsunuz
Anayasaya aykırı bir biçimde. O zaman ne olacak, nereye kaçacaksınız?
Herhangi bir iktidar, iktidara geldiği zaman sizden sonra herhangi bir
biçimde, kendi yargısıyla beraber geldiği zaman nereye
gideceksiniz, nereye gideceksiniz? Dolayısıyla, çok yanlış
bir işe imza atıyoruz şu anda, çok yanlış. Şimdi
buradan çıkabiliriz, Anayasayı değiştirerek
çıkabiliriz. Evet, yargı içerisinde tarafsız olan,
bağımsız olan birçok insan var, yargıç var, bunlarla ilgili
mekanizma üretilebilir eğer mevcut mekanizmalar yetersiz ise.
İnançlarını, bulundukları gücü kendileri için kullananlar
varsa bunlar için mekanizma geliştirelim ama korku için bütün yargı
sistemini heba edecek düzenleme yapmayalım.
Keşke Adalet Bakanı burada olsaydı
Bakın, bir de şu düzenlemeyi dokunulmazlıktan sonra
yapıyorsunuz. Teorik olarak söylüyorum, benim dokunulmazlık dosyam
var, Adalet Bakanıyla siyasi rakibiz, kendisinin önüne gidecek dosyam var.
Kendisi HSYKnın Başkanı; bir, benimle ilgili izin verecek
Adalet Bakanı olarak veya vermeyecek, birçok milletvekiliyle ilgili böyle
bir durum var. İki, HSYKnın Başkanı kendisi, HSYKnın
Müsteşarıyla beraber bundan sonraki yargı süreçlerinde bizim
yargılanacağımız Yargıtay üyelerini tayin edecek,
kendisi tayin edecek bu Yargıtay üyeleri içerisinde.
Dokunulmazlığı kaldırılan milletvekillerinin aşağı
yukarı hangi dairede yargılanacağı belli. Şimdi o
dizaynı yapıyorsunuz. Yargıdan daha öte, siyaseti dizayn etme,
dokunulmazlıklar üzerinden böyle bir imkânı da elinizde tutuyorsunuz.
Bakın, değerli arkadaşlar, adil
yargılanma ilkeleri bakımından, hukuk devleti ilkeleri
bakımından, siyaseten, ahlaken ve vicdanen çok yanlış bir
iş yapıyoruz, çok yanlış bir iş yapıyoruz ve bu,
döner, daha sonra en başta sizi vurur 17-25ten sonra vurduğu gibi,
vurur sizi. Dolayısıyla, şu andaki yargıçlara güvenerek,
atayacağınız yargıçlara güvenerek hareket etmeyin.
Yargıçlar ve savcılar kelebek gibidirler, ışığa
doğru uçarlar, ışığı gördükleri zaman da
ışığa vururlar ve pat diye ölürler. Şimdi, siz
güçsünüz, sizin gücünüzden yana hâkimler ve yargıçlar var, onları
kendi gücünüze doğru çekiyorsunuz ama bilin ki o yargıçlar ve
savcılar yarın başka bir güçlü iktidar gördükleri zaman kendi
yanlarına giderler. Bunu Türkiye bakımından, yargı
bakımından ve adalet sistemi bakımından yapmak son derece
yanlıştır, bununla bu şekilde oynamayalım.
Geçmişte de yargı tarafsız ve bağımsız
değildi, şimdi de değil ama şimdi
bağımsızlığın bütün kurumsal güvencelerini
ortadan kaldırıyorsunuz ve bunu bir yasayla yapıyorsunuz. Son
derece yanlış, bu yanlıştan dönelim hep birlikte.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Aynı
mahiyetteki önergeler kabul edilmemiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400 sıra
sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 16ncı
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mehmet Muş (İstanbul) ve
arkadaşları
MADDE 16- 2797 sayılı Kanunun 7 nci
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan beş ibaresi üç,
beşten ibaresi üçten, daire sayısının en az iki
katı ibaresi her daireden en az bir şeklinde
değiştirilmiş, aynı fıkraya aşağıdaki
cümle eklenmiş ve üçüncü fıkrasında yer alan ve
başkanlarının katıldığı dairelerden bir,
katılmadığı dairelerden iki üyenin" ibaresi madde
metninden çıkarılmıştır.
Genel kurul toplantısına katılan üye
sayısının çift olması hâlinde, ilgili kurul
başkanı tarafından belirlenecek daireden bir üye daha Kurula
katılır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KEREM ALİ
SÜREKLİ (İzmir) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle maddede yapılan
değişikliklere ilave olarak Hukuk veya Ceza Genel
Kurullarının toplantılarına kurul başkanları
dâhil katılan üye sayısının çift olması hâlinde ilgili
kurul başkanı tarafından belirlenecek daireden bir üyenin daha
katılımı sağlanarak karar alınabilmesi amaçlanmaktadır.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN Gerekçesini okuttuğum önergeyi
oylarınıza sunacağım ama oylama öncesi bir yoklama talebi
var.
Her önergede yapmayın ya.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İktidarın
kıymetli önergelerinde(!)
BAŞKAN Bir hakkın suistimali
olmasın yani.
Sayın Özel, Sayın
Emre, Sayın Yıldız, Sayın Aldan, Sayın Gökdağ,
Sayın Kayışoğlu, Sayın Tanrıkulu, Sayın
Üstündağ, Sayın Özdemir, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın
Çamak, Sayın Balbay, Sayın Demir, Sayın Bozkurt, Sayın
Baydar, Sayın Torun, Sayın Akkaya, Sayın Tüm, Sayın
Doğan, Sayın Salıcı.
BAŞKAN Evet, yoklama için üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/726) ve Adalet Komisyonu Raporunun (S. Sayısı: 400) (Devam)
BAŞKAN Gerekçesini okuttuğum önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400 sıra
sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 16ncı maddesinde yer alan her daireden en az
bir ibaresinin dava dairelerinden en az bir şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Haberal (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET BAKANI SÖZCÜSÜ KEREM ALİ SÜREKLİ
(İzmir) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, Ankara
Milletvekili Erkan Haberal.
Buyurun Sayın Haberal. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN HABERAL (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Yargının temel amacı, adaletin
gerçekleşmesini, hakkın yerini bulmasını
sağlamaktır. Yargı organları adaleti sağlarken
yetkisini millet adına bağımsız olarak, yani herhangi bir
siyasi güce ve otoriteye bağlı ve bağımlı
olmaksızın kullanmak zorundadır. Bunun yasal güvencesi de
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasıdır. Ülkemizde hukukun üstünlüğü,
hâkimlerin bağımsızlığı,
tarafsızlığı ve mesleki güvencesi de anayasal düzeyde ilke
olarak benimsenmiştir. Peki, ilkesel düzeyde bağımsız
olması öngörülen, temel amacı adaletin yerini bulmasını
sağlamak olan Türk yargısı bugün ne durumdadır?
Değerli milletvekilleri, maalesef, bugün,
Türkiye Cumhuriyeti devletinin yargı organları
bağımsız ve tarafsız değildir. Bilindiği gibi,
yüksek yargı organlarına karşı yapılan ilk büyük
operasyon 2010 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı
tarafından gerçekleştirilmiştir. 2010 Anayasa
değişikliği sonrasında Adalet Bakanı ve
Müsteşarının başında olduğu HSYK eliyle
yargıda büyük bir tasfiye operasyonuna girişilmiştir. 2010
Anayasa değişikliği sonrasında Yargıtay ve
Danıştay kontrolünün siyasi iktidar lehine sağlanması için
üye sayıları artırılmıştır. Bu mahkemelere
siyasal çoğunluğu Hükûmet lehine çevirmek için 200ü aşkın
yeni üye atanmıştır. 2014 yılında ise iş yükünün
fazlalığı gerekçe gösterilerek Yargıtay ve
Danıştayın daire ve personel sayıları artırılmıştır.
Bugün ise yüksek yargı organlarımızın iş yükünün
azaldığı gerekçe gösterilerek personelin tasfiyesi ve dairelerin
kapatılması meşrulaştırılmaya
çalışılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, siyasilerin
geçmişi sözlerine kefil olmalı, bugünkü sözleri ileride kendilerinden
davacı olmamalıdır. 2010 yılında dönemin Adalet
Bakanının sözlerinden vicdanlar davacıdır. O dönemde
Sayın Bakanın söylediği Yargıtay İstinaflar
faaliyete girecekse buralarda daire ve üye sayısını
artırmaya gerek yoktur. diye görüş açıkladıysa burada çok
aşırı bir iyimser yaklaşım vardır. Madem bir
yıl içerisinde bunlar çözülecekse bugün hâlen 2006dan gelen
dosyaları görüşen dairelerimizin Yargıtayda olmaması
lazım. Bunlar neyle izah edilecektir? şeklindeki sözlerini
hepinizin, siz çok değerli milletvekillerinin vicdanlarına
bırakıyorum.
Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarih
itibarıyla Danıştay Başkanı, Danıştay
Başsavcısı, Başkanvekili ve daire başkanı olarak
görev yapanların dışındaki tüm üyelerin görevleri sona
erecektir. Ayrıca, görevi sona eren üyelerin yerine beş gün
içerisinde yeni görevlendirmeler yapılacağı hükme
bağlanmıştır. Bu düzenleme ise tamamen, Anayasa
Mahkemesinin denetiminden kurtulmak için yapılmıştır.
Bilindiği gibi, Anayasa Mahkemesi kararları geriye yürümediği
için ileride kanun iptal edilse bile atamalar iptal edilemeyecektir. Hükûmet
tarafından yargı kurumlarına yapılan bu yanlış
müdahaleler sonucu Türk yargısı siyasallaşmış ve
milletimizin yargıya olan güveni büyük ölçüde azalmıştır.
Değerli milletvekilleri, yargı
bağımsızlığının
sağlanamadığı ve yargının giderek
siyasallaştığı ülkemizde bugün bir dönüm
noktasındayız. Yüksek yargı organlarına karşı
yapılan müdahaleler ve yakında kanunlaşacak olan bu tasarı
ülkemizde güçler ayrılığı ilkesinin yok edilmesi sürecinde
bir kilometre taşı olarak hatırlanacaktır. Bu kanun
tasarısı yürürlüğe girdikten sonra artık hukukun üstün
olduğu, temel hak ve özgürlüklerin bağımsız mahkemelerle
teminat altına alındığı, hâkimlik ve
savcılık teminatının sağlandığı
demokratik toplum düzeninin gereklerine uyulan bir ülkeden söz etmemiz
artık mümkün olmayacaktır. Bu tasarının asıl
amacı, az da olsa bağımsız Türk yargısını
sindirme, yüksek yargı organlarını tasfiye etme ve Hükûmet
merkezli yeni bir yargı düzeni oluşturmaktır. Yasama, yürütme ve
yargı erklerinin tek elde toplanması parlamenter demokratik sistemin
sonu ve hukuk devletinin intiharı olacaktır. Bu intihar,
yıllardır binbir zorlukla kazandığımız demokrasi
birikimimizi öldüreceği gibi, ileride çocuklarımıza
bırakacağımız adil ve özgürlükçü Türkiye hayallerini de yok
edecektir.
Unutulmamalıdır ki tarih, ibret alınmadığı
zaman tekerrür eder, ibret almayanları tedavi etmek ise millete
düşer. Bu hatalar peşi sıra devam ettiği sürece adalet ve
hukuk sistemiyle, çok daha fazla yeni yasalarla uğraşılacaktır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Elektronik oylama cihazıyla yapıyoruz.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı
vardır, önerge reddedilmiştir.
Şimdi, kabul edilen önerge doğrultusunda
16ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
16ncı madde kabul edilmiştir.
17nci madde üzerinde üçü aynı mahiyette olmak
üzere dört adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400 sıra
sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 17nci maddesiyle
2797 sayılı Yargıtay Kanununun 29uncu maddesine eklenmesi öngörülen
üçüncü fıkrada yer alan Genel Kurulu ibaresinin ilgili dairesi
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Muş Hasan Basri Kurt Nureddin Nebati
İstanbul Samsun İstanbul
İlyas Şeker Hacı Bayram
Türkoğlu Mücahit
Durmuşoğlu Kocaeli Hatay Osmaniye
BAŞKAN Şimdi okutacağım üç
önerge aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim.
Önergeleri okuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400 sıra
sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 17nci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Mustafa Kalaycı Mehmet Günal
İstanbul Konya Antalya
Mehmet Parsak Kamil
Aydın Mehmet
Erdoğan
Afyonkarahisar Erzurum Muğla
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Ömer Süha Aldan Cemal
Okan Yüksel Necati
Yılmaz
Muğla Eskişehir Ankara
Namık Havutça Mehmet Gökdağ Zeynel Emre
Balıkesir Gaziantep İstanbul
Erdoğan Toprak Mahmut Tanal İstanbul İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
İdris Baluken Çağlar Demirel Mahmut
Toğrul
Diyarbakır Diyarbakır Gaziantep
Mithat Sancar Ahmet Yıldırım
Mardin Muş
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KEREM ALİ
SÜREKLİ (İzmir) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki ilk önerge
üzerinde söz isteyen Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım.
Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; açıkçası yargıda ve devletin birçok
alanında siyasallaşma, özellikle de paralel devlet eksenindeki
siyasallaşma tartışmaları 17-25 Aralık 2013ten beri
süregelmektedir. Bu süre içerisinde gerek HSYKda gerekse yargıda çok
farklı düzenlemeleri bu siyasi iktidar döneminde izledik, şahit
olduk. Yargıdaki siyasallaşmayla alakalı olarak özellikle Gülen
Cemaati üzerinden bir paralel devlet yapılanmasının yargıya
sirayet ettiği ve bunların artık siyasal karar verme
eğilimi içerisinde bulunduğu saikiyle böyle bir
değişikliğin hasıl olduğu gerek Hükûmet gerekse siyasi
iktidarın farklı temsilcileri tarafından farklı dönemlerde
söylemler geliştirildi.
Bu değişikliğin bu ihtiyaca binaen
gerçekleştiğini çok farklı çevreler dile getirmektedir ama biz
buradan sormak istiyoruz: Evet, sadece yargıda değil, emniyette, istihbaratta,
eğitimde, sağlıkta ve devletin farklı kademelerinde paralel
devlet yapılanmasının oluştuğunu ve bunların
belli bir örgütsel saik ve reflekslerle devletten kaynaklı güçlerini
kullandığını çok farklı kesimlerden dinledik,
özellikle de siyasi iktidar buna karşı tedbir geliştirmek üzere
bu değişiklikleri, bu düzenlemeleri yaptığını
iddia ediyor.
O zaman biz buradan
soruyoruz: Evet, ben de Gülen Cemaatinin devletin farklı kademelerinde
belli bir örgütlenme ve kadrolaşma içerisine girdiğine inananlardanım.
Peki, buradan, iktidar tarafından terör örgütleri listesine alınan ve
kısaca FETÖ olarak adlandırılan bu örgüt ne zaman kuruldu?
Şimdi, her örgütün bir tarihçesi, bir kuruluş felsefesi ve
kronolojisi var. Mesela, benim bir örgüt olarak gördüğüm ama iktidar gibi
terörist olarak nitelendirmediğim bu terör örgütü size göre ne zaman
kuruldu? Bunların özellikle yargı içerisindeki üyeleri kimlerden
oluşuyor? Gerek temyiz mahkemelerinde gerek bölge gerekse yerel
mahkemelerdeki üyeleri kimlerden oluşuyor? Şimdi bunların
terörist örgüt olduğunu iddia eden siyasi iktidar ve yargıda da çok
ciddi kadrolaşma içerisine girmiş olduğunu iddia eden siyasi
iktidarın cevap vermesi ve tedbir geliştirmesi gereken tek husus bu
düzenleme değil. Bu örgüt ne zaman kuruldu? Kimlerden müteşekkildir?
Bu örgütün hangi yargı üyesi, kaç yıldan beri yargıda görev
yapıyor? Bir diğer husus, bu süre içerisinde bu örgüte
bağlı olarak çalışan yargıçlar kaç dava dosyasına
baktı? Örneğin bunlara bu örgütle birlikte hareket eden savcılar
kaç tane iddianame hazırladı, hâkimler ise kaç tane davaya bakarak
ceza, beraat, kararlarına hükmetti? Şimdi, tırnak içinde, benim
örgüt olarak kabul ettiğim ama terörist olarak görmediğim, siyasi
iktidarın terörist olarak gördüğü bu yargıçların özellikle
baktıkları dosyalar içerisinde bugüne kadar kaç karar verildi? Bu,
sadece siyasi iktidarı, Cumhurbaşkanını, Hükûmet üyelerini
onların çocuklarını veya yandaşlarını hedef alan,
haksızlığa uğratan dava dosyalarına bakmadılar.
Bunlardan bazıları on yıllık, bazıları yirmi
yıllık, bazıları otuz yıllık yargıçlar. Biz
bu örgütün ne zaman kurulduğunu bilebilsek o günden bugüne kadar
bakmış oldukları davalarda verdikleri kararlar ne kadar
hukukidir? Bir tek siyasi iktidarı, tırnak içerisinde, mağdur
eden davalara bakmadılar bunlar. Ve buradan hareketle bunlar yıllarca
yatıp sadece bu iktidarı mağdur etmek için kararlar
almadılar. Peki sizin dışınızdaki özellikle
bakmış oldukları dosyalarda mağdur olanlara dair ne
düşünüyorsunuz? Örneğin haksızca iftiralarla on binlerce
kişinin tutuklanmasına sebep olan KCK operasyonlarına da bunlar
hükmetti. Bunlara karşı bir tedbir geliştirmeyi düşünüyor
musunuz? Bu savcılar, bu hâkimler hazırladıkları
iddianameler ve verdikleri kararlarla onlarca, yüzlerce müebbet cezalarına
hükmettiler. Bunlar peki mağdur değil midir? Bunlar o müebbet
cezalarını sizin dışınızdakilere verirken hukuka
göre hareket ettiler de bir tek -belki de en haklı oldukları nokta-
17-25 Aralık dava süreçlerini başlattıkları zaman mı
siyasallaştılar ve bir -tırnak içinde- terörist refleksiyle
hareket ettiler? Bunların hepsi cevap bekleyen çok önemli sorulardır.
Ya değilse, özellikle sizin dışınızda mağdur
olanların hakkının, hukukunun ve vebalinin de sizin boynunuzda
olacağını ifade ederek bütün Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı
mahiyetteki diğer önerge üzerinde söz isteyen Muğla Milletvekili Ömer
Süha Aldandır.
Buyurun Sayın Aldan.
(CHP sıralarından alkışlar)
ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının
17nci maddesi, Yargıtay üyeliğini on iki yılla
sınırlayan maddedir. Polonya ve Macaristan, Baka kararları var
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin. Hatta Polonyaya ilişkin
karar Anayasa düzenlemesiyle hâkimlerin görev süresinin
kısıtlanmasına ilişkindir. İkisinde de Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi yargının devamı ve hukuk
güvenliği ilkesinin ihlali nedeniyle ihlal kararları vermiştir.
Dolayısıyla, bu düzenleme açıkça Anayasaya aykırıdır.
Ama anlaşılan o ki yasanın yürürlüğe girmesinden sonraki beş
gün içerisinde yapılacak atamalarla bu düzenlemede Anayasaya
aykırılık göz ardı edilecektir. Ama şunu
unutmayalım: Bundan dolayı Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin kişi başına hükmettiği tazminat miktarı
300 bin euroyu aşmaktadır. Şimdi, bu yasaya eğer evet oyu
verirseniz, şimdi, geçmişte kayyuma rücu müessesesi gibi burada buna
evet oyu verenlerin de bu rücuyla karşı karşıya
kalmaları olasılık dâhilinde olacaktır. İyi
düşünmek lazım böyle bir düzenleme yaparken. Evet, bir sorun var,
sorunu bu yöntemle mi çözeceğiz? Eğer suç işleyen varsa suçun
cezasını Yargıtay kendi bünyesi içinde vermelidir. Yargıtay
kendi bünyesi içerisinde gereken cezayı vererek ihraç yolunu ya da
görevden çekinmeye davet unsurunu yürürlüğe sokabilirdi.
Bir diğer konu var; o da
tasarı ilk geldiğinde, bu tip, Yargıtayda, Danıştayda
yeniden görev verilmeyenlerin özlük haklarının korunacağına
dair. Ama, anlaşılan o ki komisyonda yapılan düzenlemede bu
unsur ortadan kaldırılmıştır. Biraz önce Sayın Adalet
Bakanı Yargıtay ve Danıştayda görev alanların,
üyelerin Hâkimler ve Savcılar Kanunundaki mali ve özlük haklarına
sahip olduklarını söyledi. Aslında, ikisi doğrudur, kanunda
yer almaktadır ama iki unsur arasında fark vardır. Bir örnek vereyim,
Hâkimler ve Savcılar Kanununun 103üncü maddesinde Yargıtay ve
Danıştay üyeleri için en yüksek devlet memuru maaşına göre
belirlenen kıstas yüzde 83 iken, birinci sınıf hâkimler için
yüzde 79dur; bu bir hak kaybıdır. Yarın Hâkimler ve Savcılar
ile Yargıtay üyeleri arasında bu yüzdelerde olağanüstü bir
farklılık ortaya konursa bu kişilerin hak kaybına
uğrayacakları açıktır, keza bu da Anayasaya açıkça
aykırıdır.
Sayın milletvekilleri, bir konuyu daha
bilgilerinize sunmak isterim bu bağlamda. 2015 yılında
Yargıtayda dairelerde bulunan devreden dosya sayısı 651.435tir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında bulunan dosya
sayısı ise 467 bin 554tür. İkisinin toplamı 1 milyon 118
bin 989 dosyadır. Bizim yaptığımız bir başka
araştırmaya göre, 2016 yılından bu ana kadar gelen
dosyalarla birlikte şu anda Yargıtaydaki dosya sayısı 1
milyon 365 bindir. Şimdi, daire sayısı 46dan 24e
indirildiğine göre, daire başına 56 bin 875 dosya
düşecektir. Normalde bir Yargıtay dairesi haftada en çok 150
dolayında dosyayı karara bağlamaktadır. İşe
bundan yola çıkarak bakacak olursanız şu andaki bu sistemin
uygulanması hâlinde Yargıtaydaki bir dava dosyasının
görüşülmesi en az altı yılda sonuçlanacaktır. Keza hâlen
bir tutuklu dosya dahi bir buçuk yıl sonra ele alınabilmektedir ve bu
anlamda pek çok hak kaybı meydana gelecektir. Geçen konuşmamda da
söyledim, çok değil iki ay sonra Yargıtaya en azından 1.200 üye
daha atanacaktır. O bölge adliye mahkemesi de bir laftan ibaret
kalacaktır.
Tabii, işin bir diğer boyutu var.
Örneğin, Balyoz davasında açıkça bilirkişi incelemesinin yapılmasına
gerek görmeyen, yasa gereği savunma tanıklarını dinlemeyen
mahkemenin verdiği kararları onayan o dairenin, 9. Dairenin
Başkan ve üyeleri hakkında şu ana kadar ne yapıldı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖMER SÜHA ALDAN (Devamla) Yargıtay
Başkanı biraz, çay keseceğine buna da akıl verse diyorum ve
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Aldan.
Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde söz
isteyen Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan.
Buyurun Sayın Erdoğan.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 17nci maddede Milliyetçi Hareket
Partisi olarak vermiş olduğumuz önerge hakkında Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii ki, Sayın Bakanın kendisi hukukçu,
burada da yeteri kadar hukukçu milletvekili var. Hukuk fakültesine
başlayan, hukuka giriş dersi alan her öğrencinin ilk
öğrendiği terimlerden birisi müktesep hak meselesidir. 2011
yılında Adalet ve Kalkınma Partisi çıkardığı
kanun hükmündeki kararnamelerle kamudaki diğer insanların, kamu
görevlilerinin müktesep haklarını yerle yeksan etti.
Şimdi bu maddeyle, bu kanun
tasarısıyla yüksek yargıdaki insanların müktesep
hakları da yerle yeksan edilmektedir. Yine, bugün sabahki konuşmamda
da belirttim, Londrada emniyet müdürü süresiz atanır, ömür boyu görev
yapar yani kendisi istifa edecek, emekli olacak ya da ölecek, başka türlü
kimse onu görevden alamaz. Dünyadaki birçok yüksek yargı
yapılarını incelediğinizde de göreceksiniz, yüksek
yargı üyeleri birçok yerde ömür boyu, bazı ülkelerde yaş haddine
kadar atanır. Dolayısıyla, burada bu süreli atama bundan sonra
adaletin üzerine çok önemli bir gölge olarak düşecektir.
Tabii, belki bu kadar uzun, yoğun
çalışma arasında muhalefetin bu kanunda gösterdiği tepkiyi
farklı algılayabilirsiniz ama biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak
yargıyla ilgili kanunlarda hep daha hassas davranmaya gayret ettik. Buradaki
esas mantığımız şu: Adalet mülkün temelidir. Buradaki
mülk kelimesini belki bilmeyenler vardır. Buradaki mülk; Ahmetin,
Mehmetin, birilerinin şahsi mülkü değildir, buradaki mülk devlettir.
Devletin bekası için adalet sisteminin sağlıklı
işlemesi lazım, adaletin bağımsız olması
lazım, adaletin tarafsız olması lazım ve adaletin herkes
tarafından ulaşılabilir olması lazım. Pekâlâ, bu
olmazsa ne olur? Tarihte birçok devletin yok olmasının sebebi adaleti
uygulayamamasıdır. Eğer biz bugün Türkiyede adaleti hâkim
kılamazsak, hukuku hâkim kılamazsak, bu toplumdaki herkesin hukuka
ulaşmasını sağlıklı bir şekilde
sağlayamazsak inanın bu devletimizin bekası için en büyük
tehdittir. Yani bu tehdit, terörden de kötüdür, savaştan da kötüdür, harpten
de kıtlıktan da yokluktan da kötüdür. Çünkü en büyük yokluk hukukun
yokluğudur, bunu çok iyi düşünmek lazım.
Tabii buradan, hani biraz önce Bu mülk devlettir.
dedim ama bu mülk, devleti koruyamazsanız şahsi mülklerinizi de
koruyamazsınız arkadaşlar. Bu konuda da herkesin daha
sağlıklı düşünmesi lazım. Bugün Türkiyede 3 milyon
civarında Suriyeli mülteci var. Şöyle bir geriye dönün, arkanıza
yaslanın, sağlıklı bir şekilde düşünün. Bugün
Türkiyede bulunan 3 milyon mültecinin hepsi Suriyede aç sefil değildi,
bunların çok azı Suriyede aç, sefildi; çoğunun işi
vardı, gücü vardır, evi vardı, bağı vardı ama
Suriyede devletin devamı, devletin hâkimiyeti Suriyedeki kamu düzeni
bozulunca, Suriyedeki adalet bozulunca ne yaptılar? Hepsi evini,
bağını, malını mülkünü terk etti. Bugün Türkiyede
bunların çoğu kendi ülkelerindeki geçmiş döneme, devletin hâkim
olduğu döneme göre çok daha kötü şartlarda hayatını devam
ettirmektedir. Bu bakımdan, hukuka bakarken, günübirlik, saraydan, oradan
buradan alacağınız talimatlara göre değil
Aklınızı başınıza alın, yarın hukukun
size de lazım olacağını unutmayın. Hukuk size
lazım olduğunda bugün yaptıklarınız için
dövüneceksiniz ama belki bugün yaptıklarınızdan dolayı
duyduğunuz pişmanlık sizi kurtarmayacak. Bu bakımdan, hâlâ
fırsat varken bu kanunla ilgili yanlışların ortadan
kaldırılması için gayret sarf etmenizi, elinizi
vicdanınıza koymanızı bekliyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Karar
yeter sayısı.
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, önergeler kabul edilmemiştir.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Nerede var?
BAŞKAN Şimdi diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400 sıra
sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 17nci maddesiyle
2797 sayılı Yargıtay Kanununun 29uncu maddesine eklenmesi
öngörülen üçüncü fıkrada yer alan Genel Kurulu ibaresinin ilgili
dairesi şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Muş (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HİLMİ
BİLGİN (Sivas) Takdire bırakıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FARUK ÖZLÜ (Düzce) Kabul ediyoruz efendim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu Kanununa göre hâkim ve savcıları atama ve nakletme,
Kurulun Birinci Dairesinin görevi olması nazara alınarak Kanunla
uyumlu olması için önergeyle, görev süresi biten Yargıtay üyelerinin
adli yargıda bir göreve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel
Kurulu yerine, ilgili daire tarafından atanmaları öngörülmektedir.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı.)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Gerekçesini okuttuğum önergenin
oylamasından önce yoklama talebi var.
Sayın Özel, Sayın Ağbaba, Sayın
Gürer, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Altaca
Kayışoğlu, Sayın Havutça, Sayın Özdemir, Sayın
Üstündağ, Sayın Arslan, Sayın Yüksel, Sayın Aldan,
Sayın Çamak, Sayın Nurlu, Sayın Balbay, Sayın Gökdağ,
Sayın Bozkurt, Sayın Baydar, Sayın Demir, Sayın Tüm,
Sayın Emre.
Evet, yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/726) ve Adalet Komisyonu Raporunun (S. Sayısı: 400) (Devam)
BAŞKAN Gerekçesini okutmuş olduğum önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge oy
birliğiyle kabul edilmiştir.
Şimdi, kabul edilen önerge doğrultusunda
17nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... 17nci madde kabul edilmiştir.
18inci madde üzerinde üç adet önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400 sıra
sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 18'nci maddesindeki "altı" ibaresinin
"sekiz" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Mustafa Kalaycı Mehmet Günal
İstanbul Konya Antalya
Mehmet Parsak Kamil Aydın
Afyonkarahisar Erzurum
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
400 sıra sayılı Danıştay Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 18inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 18- 2797 sayılı Kanunun 30
uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan "on" ibaresi
"beş" şeklinde değiştirilmiştir."
Ömer Süha Aldan Cemal Okan Yüksel Necati
Yılmaz
Muğla Eskişehir Ankara
Zeynel Emre Namık
Havutça Mehmet
Gökdağ
İstanbul Balıkesir Gaziantep
Erdoğan Toprak Mahmut Tanal Mustafa Hüsnü
Bozkurt
İstanbul İstanbul Konya
BAŞKAN Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400 sıra
sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 18inci maddesinin tasarıdan
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Çağlar Demirel Mahmut
Toğrul
Diyarbakır Diyarbakır Gaziantep
Mithat Sancar Ahmet Yıldırım Burcu Çelik Özkan
Mardin Muş Muş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HİLMİ
BİLGİN (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Muş
Milletvekili Burcu Çelik Özkan.
Buyurun Sayın Çelik Özkan. (HDP
sıralarından alkışlar)
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dün tasarı üzerine
yaptığımız konuşmada Adalet Bakanının bu
tasarı için ayıklama operasyonu olarak değerlendirmesini tekrar
etmiştik, bugün de bunu tekrarlamakta aslında sakınca
görmüyorum. Fakat şunu tekrardan sormak gerekiyor, Adalet Bakanı
bugün Hükûmet tarafında oturmuyor ama şu anda iktidar partisinin
arasında olduğunu gördüğüm için kendisine yönelik sorularım
olacak, lütfen cevaplayın Sayın Bakan. Neyi amaçlıyoruz? Neyi
ayıklıyoruz? Gerçekten bunların kendisi tarafından
açıklanması gerekiyor.
Şimdi, ayıkladığımız
şey neticesinde ulaşmaya çalıştığımız
şey ne aslında? Yani iktidar partisinin adaletine mi artık
sığınmamız gerekiyor. Eğer AKPnin, iktidar partisinin
adaletine sığınacaksak e, yargının durumu ortada; her
gün avukatların, gazetecilerin, bütün değerli, bizler
açısından değerli profesörlerin, hocaların apar topar
tutuklandığı bir süreçte AKPnin yargısına, siyasallaşan
yargıya hangi sebeple nasıl güvenmemizi bekliyorsunuz? Öncelikle
bunun cevabının verilmesi gerekiyor.
İkincisi: Yargının en üstünde olan
bir kişi tarafından yargıya güven sorununa ilişkin bir
değerlendirme yapıldı. Ne dendi? Yargıya güven yüzde
30larda. Peki, neden? Karıştırmayın arkadaşlar, halk
her zaman yargıya, adalete güvenir, halkın güvenmediği tekrar,
az önce belirttim- AKPnin yargısıdır, AKPnin tüm kurumlarda
ben bir hukukçu olarak söylüyorum- hem hâkimler bazında hem savcılar
bazında hem de savunma ayağında her şeye, her kesime, her
kuruma müdahalesi sebebiyle aslında bu güven sorunu. Aksi takdirde, halk
ve bizler, hepimiz esasen yargıya güvenmek zorundayız ama bizim
güvenmediğimiz AKP Hükûmetidir, AKP Hükûmeti sebebiyle siyasallaşan
yargıdır. Hep birlikte aslında bunun önüne geçmeliyiz. Bunun
önüne geçmeye çalışırken neyle
karşılaşıyoruz? Bütün yargı mensuplarının
çay toplamaya gittiğini görüyoruz. E, şimdi bu kadar bizler için
trajikomik bir ortamda yargıya güvenin mümkün olmadığını
herhâlde çok kolay bir şekilde anlarız.
Bunun yanı sıra Danıştayın,
Yargıtayın bilmiyorum- arşivlerine hiç gittiniz mi? Ben
avukatlık mesleğimi icra ederken gittim ve orada arşivlerde bir
dosya bulabilmek için saatlerimizi veriyoruz biz, verdik. Şimdi hem
dairelerin hem de hâkim sayılarının azaltılmak
istendiği bir tasarı bu.
Şunu sormak istiyorum: Bir avukat olarak
aylarca, yıllarca, biz Yargıtaydan ve Danıştaydan
dosyaların dönmesini bekliyorduk. Peki, bu sayıların bu kadar
azaltılmasından sonra gerçekten halk, gerçekten adalet bekleyen
insanlarımız kaç yıl bekleyecek? Türkiye gerçekliklerini
düşünmeden apar topar hazırlanan bu tasarıların, bu
yasaların ne yazık ki uygulamada karşılık
bulmayacağına ilişkin hiçbir şüphenizin
olmadığını düşünüyorum.
Bu tasarıda özellikle şunu belirtmek
gerekiyor: DGMler tekrardan hayata geçirilmek isteniyor. Bakın,
cezaevlerini ziyaret ederken DGMler yüzünden sorgusuz sualsiz bir gecede
ömürlerini şu anda cezaevlerinde, zindanlarda geçiren
insanlarımızın gerçekliğinin bilmiyorum farkında
mısınız?
Peki, Sayın Bakan, cezaevlerindeki sorunların
farkında mısınız? Hiç bu konuda açıklama
yaptınız mı? Ya da bu açıklamaları sizin elinizden
çıkan -dün söyledim, bakın, bugün tekrar hatırlatıyorum-
gizli genelge sebebiyle açıklama yapamayacak durumda
mısınız? Lütfen buna cevap verin.
Bakın, eğer biz bu ülkede adalet
istiyorsak, eğer gerçekten hep birlikte adaletin tesisi için
çalışıyorsak, yirmi iki yıldır tutuklu olan İlhan
Çomak -13 Temmuzda duruşması var- eğer adalet varsa o gün
serbest kalır.
Eğer bu ülkede adalet aranıyorsa, iki kolu
olmayan Ergin Aktaş, tek kişilik hücreden derhâl, ivedilikle serbest
bırakılır.
6sı ölüm seviyesinde olan 60 tane hasta
tutuklu -bunlar en ağırları- ve yaklaşık 300ü
aşmış bir sayıdan bahsediyoruz, derhâl, ivedilikle, hiçbir
siyasi düşünce, politika göz önüne alınmadan, insani değerler
göz önüne alınarak derhâl serbest bırakılır. Bu ülkede,
sadece düşündüğü için, sadece düşüncesini
dışarıya yansıttığı için ömrünü,
hayatını, yıllarını cezaevlerinde geçiren
insanları düşündüğümüzde ve onlar bir gün tahliye olduğunda,
evet, bu ülkeye adalet gelir diyorum.
Sizleri tekrardan saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanın bir açıklama talebi
var.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın, Muş Milletvekili
Burcu Çelik Özkanın 400 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 18inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
açıklaması
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; dün ve
bugün bazı sorular soruldu, onlara ilişkin kısaca bir
değerlendirme yapmak istiyorum.
İlhan Çomak isimli bir hükümlü Bolu F Tipi
Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda terör suçundan hükümlü.
Otuz altı yıl süreyle hapis cezasına mahkûm edilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gidiyor, askerî hâkimin mahkemede
bulunması nedeniyle hak ihlali tespit ediliyor ve yeniden yargılama
istemi var. En sonunda bu da karara bağlanıyor. Yargıtay
16ncı Ceza Dairesi uyarlama talebinin reddi, ağır hapis
cezasının süreli hapse dönüştürülerek aynen infazına karar
veriyor.
Yani dün de söylendi, Yirmi yıldır
tutuklu olur mu? Beş yıldan fazla yok. Burada tutuklu biri söz
konusu
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) Sayın
Bakan, yargılaması devam eden bir olay ama. Eksik bilgiye sahipsiniz.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Bakın, burada tutuklu birisi yok, mahkûm birisi var ve hükmü de
kesinleşmiş birisi var. Bunu tutuklu diye takdim etmek fevkalade
yanlıştır.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Dosyada
tutuklu yazıyor, hükümlü yazmıyor.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Bendeki bilgi doğru bilgi.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) Yanlış
bilgi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Yanlış bilgi.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) 13 Temmuzda
duruşması var, beraber gidelim istersiniz.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
İkincisi, aramalarla ilgili. Bu, tabii, ceza infaz kurumlarında yatan
kişilerin de güvenliğiyle alakalı bir durumdur. Çıplak
arama sadece Türkiyede değil, Avrupa Birliğine üye ülkelerin
tamamında yapılmaktadır. O ülkeler ile Türkiye uygulamasına
baktığımızda, Türkiye uygulaması onlara göre daha
insani bir uygulamadır ve bu her yerde olan bir şey. Bu, zaman zaman
güvenlik nedeniyle yapılmaktadır. Bu, gizli bir şey değil,
yönetmeliği var ve buna göre yapılmaktadır.
Öte yandan, ceza infaz kurumlarında
bulundurulabilecek eşya ve maddelere ilişkin Resmî Gazetede
yayınlanmış Ceza İnfaz Kurumlarında Bulundurulabilecek
Eşya Ve Maddeler Hakkında Yönetmelik hükümleri var. Bu hükümlere göre
ceza infaz kurumunda bulundurulacak işler belirtiliyor. Bizim bu konuda
çıkardığımız bir gizli yönetmelik, vesaire yoktur. Bu
konuda sadece uyarı yapılmıştır Bakanlık
tarafından ve bu uyarı da açık bir şekilde yapılmıştır,
alenidir yani bu yönetmeliğin gereği neyse onların
yapılması ve bunlara uyulmasıyla ilgili.
Bir de Ergin Aktaşın Adli Tıp
Kurumunun Cezaevinde kalamaz. raporuna rağmen hâlen cezaevinde
tutulduğu iddiası, bu doğrudur. Ergin Aktaş devletin
birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma, tehlikeli maddeleri izinsiz
olarak bulundurma ve nitelikli şekilde kasten öldürme suçlarından
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına
çarptırılıyor. Hükümlü bu suçlardan dolayı şu anda
cezaevinde bulunuyor. Bombanın elinde patlaması sonucu -yani eylem
hazırlığı veya eylem sırası, tam bilemiyorum- sol
kol orta alt 1/3 seviyesinde, sağ el bilek eklem seviyesinin üstünden
ampute olduğu bir durum var. Adli Tıp da bunu tespit etmiş,
Cezaevinde kalamaz. raporu vermiş. Güvenlik nedeniyle bunun
cezasının infazının ertelenmesine onay
çıkmamıştır çünkü buna dair değerlendirmelerde
canlı bomba olarak kullanılma riski, ihtimali bulunduğundan bu
yöndeki rapora rağmen infazın ertelenmesi yönünde bir karar
verilmemiştir. Konular bundan ibarettir.
Arz ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Demirel, bir dakika süre veriyorum.
Buyurun.
27.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel'in, Adalet
Bakanı Bekir Bozdağın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, şimdi, Bakan ifade etti yani özelde İlhan
Çomaka ilişkin belki yanlış bilgi gelmiştir, biz ifade
edelim. 1 Haziran 2016da İlhan Çomakın mahkemesi oldu. Mahkeme de
13 Temmuza ertelendi. Yani şu anda duruşmalar devam ediyor, tutuklu
yargılanıyor ve tutuklu yargılanması devam ediyor. Uzun
tutukluluktan normalde en fazla beş yıl yargılanır ama
İlhan Çomakın hâlâ tutuklu olarak yargılandığı
şu anki süreçtir. Buna ilişkin belki tam, net olarak bilgi Bakana
ulaşmamıştır. O yüzden tekrar ifade ediyorum, 13 Temmuzda
duruşması var.
İkincisi: Ergin Aktaşla ilgili şu anda
tek kişilik bir hücrede kalıyor ve tek kişilik hücrede
kaldığını ifade ediyor. Fakat iki kolunu da
kullanamadığı için hiçbir ihtiyacını gideremeyecek
durumdadır. Yani adli tıbbın vermiş olduğu rapor
açısından da düşündüğümüzde şu anda kendi
ihtiyacını gideremeyecek bir pozisyondadır. O yüzden, biz
bunların tekrar değerlendirilmesi gerektiğini ifade etmek
istiyoruz.
BAŞKAN Zannediyorum Sayın Bakan tekrar
söz istiyor.
Buyurun Sayın Bakan.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
İlhan Çomakla ilgili yeniden yargılama istemi mahkemeye
iletilmiş, mahkeme yeniden yargılanmasına karar vermemiş.
Bu istemin
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Hayır
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
İzin verirseniz.
Bu istemin mahkeme tarafından kabul edilmesi
hâlinde dosya, yeniden yargılama açılır. O zaman mahkûmiyetle
ilgili yeni bir durum ortaya çıkar. Ama şu anda infazın
ertelenmesi ve hükmün kesinliğini ortadan kaldıran bir durum yok.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, ben 60a göre bir açıklama istiyorum.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) Bir bilgi
kirliliği var.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, Meral Hanım dosyayı bildiği için bir
açıklama yapacak.
BAŞKAN Tamam, sizin talebiniz üzerine ben
veriyorum zaten.
Sayın Beştaş, buyurun.
28.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaş'ın, Adalet Bakanı Bekir Bozdağın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, Sayın Adalet Bakanının
açıklamasında şöyle bir eksiklik var, daha doğrusu
yanlış bir bilgi var: Bir kere iadeimuhakeme talepleri kabul
edilmezse yargılama tekrar başlamaz ceza usul sistemimize göre ve
İnfaz Kanunumuza göre. Şu anda yine aynı mevzuata göre yine
beş yıllık tutukluluk sonrasında emredici bir hükümle
tahliye edilmeleri gerekiyor ve bu, daha önce, KCK, Ergenekon, Balyoz
soruşturmalarında yine aynı Meclisten çıkan bir kanunla
ileri bir adım diye takdim edildi ve İlhan Çomak, şu anda,
yargılamanın yenilenmesi talebi kabul edildiği için
yargılanıyor ve her duruşma tutuklu olarak mahkemeye getiriliyor
ve duruşması erteleniyor. Yani, bu durumda bir hükümlü muamelesi
yapılamaz, hükümlü değildir, şu anda onun hakkında verilen
karar bozma sonucunda bu askerî hâkim neticesiyle tekrar yargılama
başlamıştır ve yeni bir kararın ittihazına
ihtiyaç vardır. Bu bilgiyi böyle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakan.
Lütfen, bunu bitirelim yalnız.
29.- Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın, Adana Milletvekili
Meral Danış Beştaşın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Ceza
Muhakemesi Kanununun 312nci maddesini okumak istiyorum. Başlık:
İnfazın geri bırakılması veya durdurulması
Yargılamanın yenilenmesi istemi hükmün infazını ertelemez.
Ancak mahkeme, infazın geri bırakılmasına veya
durdurulmasına karar verebilir. Şimdi, burada hükmün
infazını geri bırakmıyor, bırakabilmesi için
mahkemenin geri bırakma kararı veya infazı durdurma kararı
vermesi gerekiyor 312ye göre; çok net bir hüküm.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) Bundan
bahsediyoruz zaten.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) O
nedenle, şu anda böyle bir karar verilmemiştir ve bu, hükümlü olarak
hâlen kabul edilmekte ve infaz devam etmekte.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, biz burada
yargılama yapmıyoruz, yasama yapıyoruz, gerekli
karşılıklı açıklamalar yapıldı.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, tutanağa geçmesi için bir şey söyleyebilir
miyim.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Tutanağa geçmesi için arkadaşlar bir açıklama yapacaklar.
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Bakanın son verdiği bilgiye ek olarak şunu
söyleyeyim: İadeimuhakeme talebi kabul edilmemiştir. dedi
başta, sonra Kabul edilmiş fakat infazın ertelenmesine mahkeme
karar vermiyor. diyor. Bu bilgi önceki bilgiye göre bir adım daha
doğru fakat zaten yerel mahkemenin vereceği infazın ertelenmesi
kararı tahliye kararıdır, tam da bunu söylüyoruz. Yani, diyoruz
ki: Yirmi yıllık bir tutukluluk var, iadeimuhakeme kabul
edilmiş, bu nedenle infaz ertelenip tahliye edilmelidir.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz, tutanaklara
geçmiştir.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/726) ve Adalet Komisyonu Raporunun (S. Sayısı: 400) (Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, benim
farklı bir konuda
BAŞKAN Sayın Özel, önergeyi oyluyoruz,
sonra size söz vereceğim.
Sayın Burcu Çelik Özkan ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın Özel, buyurun.
Size de bir dakika süre veriyorum.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- Manisa Milletvekili Özgür Özel'in, Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal ile Manisa Milletvekili Selçuk Özdağa konuşma süreleri
konusunda yaptığı muamele farklılığına
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bugün
Sayın Mahmut Tanal ve Sayın Selçuk Özdağ arasında
yapmış olduğunuz muamele farklılığına dikkat
çekmiştik, biz fark ettik. Ama tam tutanaklar yayınlandı, kelime
kelime saydırdım. Durum şudur: Sayın Tanal
konuşması bittikten ve otomatik cihaz kestikten sonra 117 kelime
kullanmış, siz Meclis idare amirlerini göreve davet etmek durumunda
kalacağım. dedikten sonra da 10 kelime, toplam 127 kelimede
bırakmış.
BAŞKAN Ama durdu yani sadece konuşma
değil, orada öyle bekledi Sayın Tanal.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bugün Sayın Selçuk
Özdağ 117 kelimeye karşı 357 kelime otomatik cihaz mikrofonu
kestikten sonra konuşmuş ve Meclis idare amirini göreve
çağırmamışsınız.
BAŞKAN Sayın Özel, yapmayın ya.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) 117 kelimeye 357 kelime.
BAŞKAN Sayın Tanal orada
konuşmadığı hâlde bekledi. Konuşması bittikten
sonra da epey bir bekledi. Sayın Özel, lütfen yapmayın, biliyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Dakika olarak da tam 3 kat
fark var efendim, tam 3 kat.
BAŞKAN Dakikayı nerede
hesapladınız orada?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Videodan hesapladık
efendim. Yarın da onu getireceğiz size.
BAŞKAN Tamam bakarız, videoya
bakarız, peki.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/726) ve Adalet Komisyonu Raporunun (S. Sayısı: 400) (Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
400 sıra sayılı Danıştay
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 18inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Hüsnü Bozkurt (Konya) ve arkadaşları
"MADDE 18- 2797 sayılı Kanunun 30
uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan "on" ibaresi
"beş" şeklinde değiştirilmiştir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HİLMİ
BİLGİN (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, Konya
Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurt.
Buyurun Sayın Bozkurt. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
400 sıra sayılı Kanunun 18inci
maddesi üzerinde söz aldım. Tabii, böyle bir kanun üzerinde günlerdir -bir
gece önce saat 02.00ye kadar, dün gece sabah saat altı buçuğa kadar-
çalışıyoruz. Güya çalışıyoruz, aslında
itiraf edelim ki yaptığımız bir şey yok. Biz burada
konuşuyoruz, sayın iktidar grubu ne söylersek söyleyelim çok da fazla
kale almıyor, Sayın Bakan dinliyor ve sonra Kabul edenler
Etmeyenler
gidiyor. Dolayısıyla, ben hukukçu da değilim, bir doktor gözüyle
baktığım zaman hakikaten ne yerseniz yiyin dediğimiz bir
durumdasınız arkadaşlar, gerçekten söylüyorum.
Yani dün akşam Ilgınlı Ayhan Kaya
diye bir çocuğumuz Diyarbakır Licede şehit düştü.
Aynı saatlerde Bismilde bir astsubayımız şehit oldu. Onun,
Ayhan Kayanın babasını aramak için telefonunu edinmeye
çalışırken televizyonlardan burada telefonlarımıza
havaalanındaki patlama haberleri düşmeye başladı, 46 insan
kaybettiğimizi öğrendik. Bugün Mardin Derikte yine 2 askerimiz
şehit, 3 askerimiz yaralı. Geçen sene 7 Haziranda bu salonlarda ilk
defa yer aldığımız zamandan bugüne 730dan fazla
şehidimiz var, binlerce insan kaybettik ve burada sabahlara kadar devletin
üç erkinden -elbette bir hiyerarşik sıra yoktur ama- en önemlisini
yani mülkün temelinin nasıl bir iradeye teslim edilip edilmeyeceğini
biz tartışıyoruz ama hiçbir sözün hiçbir kıymetiharbiyesi
yok ne kadar haklı şeyler söylenirse söylensin. Yani ben hekimim,
bana sayın grup başkan vekilleri bugün konuşma
yapacağımı söyleyince gerçekten kanunu madde madde okudum. Yani
ortalama bir zekâ sahibi ve ortalama eğitim sahibi kime gösterseniz,
orada, insanların müktesep hakkının elinden alındığı
da var, eşitler arasındaki eşitsizlik de var
Yargıtayın
veya Danıştayın şu kadar üye sayısını 4 defa
değiştirmişsiniz, daha önce aynı, tersi gerekçelerle üye
sayısını arttırmışsınız. O zamanki Başbakan
Vekiliniz kalkmış demiş ki Yüce Rabbim verdikçe veriyor.
Şimdi, Yüce Rabbinizin verdiklerinden feragat ediyorsunuz; o verilenleri
gönderiyorsunuz, yeni şeyler istiyorsunuz.
Bakın, çok üzüntü verici ama hani siz çok
öykünüyorsunuz
Gerçi fetih kutlamalarında da Fatihsiz fetih
kutluyorsunuz tıpkı Mustafa Kemalsiz Çanakkale
kutladığınız gibi ya da andığınız gibi
diyelim. Şimdi, Fatih Sultan Mehmetin çok önemli bir özdeyişini size
aktarayım, diyor ki: Aklı öldürürsen ahlak ölür.
Arkadaşlar, sevgili AKPli kardeşlerim;
akılla hareket etmiyorsunuz, ahlakı yok ediyorsunuz. Gerçekten,
samimiyetle söylüyorum. Ahlakın temeli özveri ve dürüstlüktür. Özveri
başkaları için fedakârlıkta bulunmak, dürüstlük ise
aldatmamaktır. Ahlakı yok ediyorsunuz. (CHP sıralarından
alkışlar) Akıl ve ahlak öldüğünde millet bölünür. diyor
Fatih Sultan Mehmet. Milleti böldünüz kardeşlerim. Milletin bir
yarısı öbür yarısıyla aynı şeye sevinmiyor. Bir
yerde orman yangını çıkıyor, öbür tarafta orman
yangını çıkıyor, iki yangına aynı anda üzülemiyoruz.
Fatih Sultan Mehmet diyor ki: Kadıyı satın
aldığın gün adalet ölür, adalet öldüğünde devlet
yıkılır. (CHP sıralarından alkışlar)
Kadıyı satın alıyorsunuz kardeşlerim, yapmayın,
devleti yıkarsınız. O yıkılan devletin altında
hep beraber kalırız. Bir gün biri bir düdük çalar, hep beraber
altında kalırız, yapmayın.
Saygı sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400 sıra
sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 18inci maddesindeki altı ibaresinin sekiz
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HİLMİ
BİLGİN (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen,
İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu.
Buyurun Sayın Aksu. (MHP sıralarından
alkışlar)
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 400 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 18inci maddesi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Maddeyle, Yargıtay Birinci
Başkanlığına atanabilmek için gerekli olan, üyelikte
bulunmuş olma süre şartı on yıldan altı yıla
düşürülmektedir. Her ne kadar gerekçede üyelik süresinin on iki yılla
sınırlanması doğrultusunda bu düzenlemenin yapıldığı
ifade edilse de Yargıtay Başkanlığının önemi ve
yürüttüğü, yerine getirdiği görevin tecrübe gerektirmesi dikkate
alındığında bu sürenin yetersiz olduğunu
değerlendiriyoruz. Bu nedenle, önergemiz sürenin sekiz yıla
çıkarılması yönündedir.
Değerli milletvekilleri,
yargı bağımsızlığı, yargılama
sürecindeki sınırlamalar, yargı ve infaz kurumlarının
fiziki, teknolojik ve beşeri kapasitesinin yetersizliği, adli
personelin özlük hakları, adli teşkilatın hantal
yapısına bağlı uygulama sorunları, yargının
temel sorun alanları olarak karşımıza
çıkmaktadır. Geciken adaletin adalet olmadığı dikkate
alındığında, adil ve hızlı yargılamanın
sağlanamaması, adalete güveni tehdit eden ana unsur olarak
değerlendirilmektedir. Yargının kısaca özetlenen, ancak
niteliği itibarıyla devasa boyutta olan sorunlarının siyasi
saiklerden uzak, iyi niyetli, sadece yargının bağımsız
ve tarafsız işlemesi, adaletin hızlı, doğru ve adil
tesisi anlayışıyla çözümü mümkündür. Bu çerçevede, öncelikle,
kanun yapma süreci ve kanun yapma tekniğine ilişkin olarak hukuki
güvenlik ilkesini ihlal eden, devlet gelenekleriyle de bağdaşmayan,
yasama organını etkisiz hâle getiren uygulamalara son verilmeli, etki
analizi çerçevesinde uygun süreçler oluşturulmalıdır.
Başta bölücü terör örgütüyle sürdürülen
müzakere sürecine paralel olarak yapılanlar olmak üzere, millî ve manevi
değerlerle üniter millî devlet yapımızı, cumhuriyetin temel
niteliklerini tahrip eden, Türkiye'nin ülkesi ve milletiyle bölünmezliğini
tehdit eden, yolsuzluk ve usulsüzlüğü teşvik eden yasal ve idari düzenlemeler
kaldırılmalı ve oluşan tahribatı onarıcı
yeni düzenlemeler hayata geçirilmelidir. Hâkim ve cumhuriyet
savcılarının örgütlü suçlar, haksız rekabet, döviz
işlemleri, sigortacılık, kara para aklama, iş
kazaları, sermaye piyasası suçları gibi bazı özel alanlarda
uzmanlaşmaları sağlanmalıdır. Adalet sisteminin
ayrılmaz bir parçası olan hâkim ve savcılar
dışındaki görevlilerin özlük hakları ve çalışma
şartları düzeltilmelidir. Hâkim, savcı ve yardımcı
personel ihtiyacı giderilmelidir. Hâkim ve savcıların mesleki
gelişmeleri takip edebilmeleri ve niteliklerinin
artırılması için hizmet içi eğitim faaliyetlerinde
devamlılık sağlanmalıdır. Kolluk sisteminden
kaynaklanan yapısal ve hukuki sorunlar çözülmeli; yargı sisteminin
ayrılmaz parçası olan avukatlık, noterlik, icra ve iflas
idareleri ile ceza infaz kurumlarının kronik sorunları çözüme
kavuşturulmalı; adalet sistemine katkı sağlaması temin
edilmelidir. İnfaz koruma memurlarına fiilî hizmet süresi zammı
hakkı verilmelidir. Mübaşir, zabıt kâtibi ve diğer adalet
hizmetlerinde çalışanların mali ve sosyal hakları
iyileştirilmelidir. Ayrıca yargı kurumlarının fiziki,
teknolojik ve beşeri kapasitesinin artırılması, yargı
bağımsızlığı ile hukuk devleti ilkesinin gerçek
anlamda tesis edilmesine katkı sağlayacaktır.
Değerli milletvekilleri, bir toplumun huzur
içinde yaşayabilmesi ve o toplumda yaşayan insanların kendisini
güvende hissedebilmesi için adalet çok önemlidir. Bir ülkenin hukuk devleti
olduğundan bahsedilebilmesi için o ülkede bağımsız bir
yargı teşkilatının varlığının
tartışmasız olarak kabul edilmesi gerekir.
Bağımsız yargı ise, yargıçların
bağımsızlıkları ile mesleki geleceklerini güvencede
hissetmelerinin sağlanması ile gerçekleşir.
Bağımsız yargı, vatandaşların yasama ve yürütme
organları karşısında en önemli teminatıdır. Bu
teminat sayesinde hukuk devleti varlık bulmaktadır. Ancak kanun
tasarısı bu teminatı ortadan kaldırmaktadır. Amaç,
iş yükünün azalmasına bağlı küçülmeden ziyade siyasi
iradenin yargı üzerinde bir hâkimiyet alanı oluşturma
çabasıdır.
Unutmayalım ki her birimiz adaleti vicdanlarımızda
hissetmediğimiz takdirde adalet kurumuna güven gerçek anlamda tesis
edilmiş olmayacaktır.
Bu düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
18inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
19uncu madde üzerinde ikisi aynı mahiyette
olmak üzere üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400 sıra
sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 19uncu maddesinde yer alan Yargıtay üyeleri
ibaresinin en az üç yıl Yargıtay üyeliği yapmış
olanlar olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Mustafa Kalaycı Mehmet Günal
İstanbul Konya Antalya
Mehmet
Parsak Kamil
Aydın Erhan
Usta
Afyonkarahisar Erzurum Samsun
BAŞKAN Şimdi okutacağım iki
önerge aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım ve
istemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
400 sıra sayılı Danıştay
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 19uncu maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer Süha Aldan Cemal
Okan Yüksel Necati
Yılmaz
Muğla Eskişehir Ankara
Namık Havutça Mehmet Gökdağ Zeynel Emre
Balıkesir Gaziantep İstanbul
Erdoğan Toprak Mahmut Tanal Mehmet Tüm İstanbul İstanbul Balıkesir
Aynı mahiyetteki önergenin imza sahiplerini
okuyorum:
İdris Baluken Çağlar Demirel Mahmut
Toğrul
Diyarbakır Diyarbakır Gaziantep
Mithat Sancar Ahmet Yıldırım Altan Tan
Mardin Muş Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki ilk önerge
üzerinde konuşacak olan Diyarbakır Milletvekili Altan Tan.
Buyurun Sayın Tan. (HDP sıralarından
alkışlar)
ALTAN TAN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; bugün, 1925in 29 Haziranında 46
arkadaşıyla beraber idam edilen Şeyh Saitin ölüm yıl
dönümü ve dolayısıyla arkadaşlarının da. Öncelikle,
bütün bu idam edilenleri, Şeyh Sait ve 46 arkadaşını
rahmetle yâd ediyoruz, Allahtan rahmet diliyoruz. Fakat bugün benim üzerinde
durmak istediğim, doksan bir yıldır kapanmayan bir yara. Siyasi
kavgalar, isyanlar, başkaldırılar; bunların hepsi, tarihte
farklı farklı okumalara tabi tutulabilir. Birinin hain dediği
bir başkasının gönlünde büyük bir kahramandır; birinin
zalim dediği, bir başkasının gözünde büyük bir mazlumdur.
Bu, dünya tarihi boyunca da böyledir. Sokratın idamına da karar
verenler, iki bin dört yüz yıldır dünyada doğru bir iş
yapmadıklarıyla anılmaktadır, Sokratın adı devam
etmektedir ama o mahkemenin üyelerinin adını insanlığın
kahir ekseriyeti bilmemektedir. Bunlar tartışmalı
konulardır ama üzerinde tartışılmayan bir konu vardır,
kim olursa olsun, siyasi kimliği, siyasi eylemleri ne olursa olsun
insanlar öldükten sonra artık hukuk durur orada, cenaze sahiplerine teslim
edilir, mezar hakkı vardır, ailesinin o mezara sahip olma hakkı
vardır.
Niye bu girizgâhı yaptım? Ben, gecenin bu
saatinde ve doksan bir yıl sonra tekrar polemik yapmak, bazı
yaraları kanatmak, büyük tartışmalara girmek niyetinde
değilim. Benim bu gece yapmak istediğim, öncelikle bu insanları
mağdur ve mazlum olarak kendi vicdanımda takdir etmek ve rahmet
okumak, ondan sonra da hukuklarını savunmak. Doksan bir
yıldır bu mezarlar iade edilmedi.
Sayın Bakan da burada, Adalet Bakanı.
Sayın Bakan tabii ilgilenmiyor bununla ama bu Şeyh Sait ailesinden ve
yine beraber idam edilen şahısların ailelerinden sizin
milletvekilleriniz var ve AK PARTİ il başkanları var. Bu dört
dönemdir, beş dönemdir milletvekilliği yapanlar oldu, il
başkanı olanlar oldu, belediye başkanı olanlar oldu, hâlen
de var. Bunların hukukuna bile sahip çıkmıyorsunuz.
Bakınız, bu siyasi olayı tartışmıyorum bu gece,
insani bir olaydan bahsediyorum. Doksan bir senedir bu insanların
mezarları, cenazeleri ailelerine verilmedi.
Aynı şekilde Seyit Rıza için de bu,
söz konusu, aynı şekilde Bediüzzaman Said Nursî için de bu, söz
konusu. Dini, dili, mezhebi, siyasi ideolojisi, siyasi kanaatleri ne olursa
olsun sonuçta hukukun yapması gereken, insani ve İslami vicdanın
yapması gereken bunların teslimiyeti.
Sayın Bakandan da soruyoruz, Sayın
Hükûmetten de soruyoruz: Bugün doksan bir yıldır ve
iktidarınızın on dördüncü yılında bu
şahısların mezarları, cenazeleri, mezar yerleri -hangi dili
ve üslubu kullanırsa kullansın- neden ailelerine iade edilmiyor?
İkinci bir önemli konu: Geçen dönem geçen
dönem Mecliste olan arkadaşlar bilirler- Meclis
Başkanlığı, Elcezire İstiklal Mahkemeleri ve
Elâzığ İstiklal Mahkemeleriyle ilgili kayıtları kitap
olarak bastırdı ve milletvekillerine dağıttı.
Şeyh Sait ve arkadaşlarının davalarının
görüldüğü İstiklal Mahkemeleriyle ilgili zabıtlar
yayımlanmıyor.
Değerli arkadaşlar, bu zabıtları
niye yayımlamıyorsunuz? Sayın Cemil Çiçek de bunları
yayımlamadı, Sayın İsmail Kahraman da bunları
yayımlamıyor. Defalarca Meclis araştırması önergesi
verdik, soru önergeleri verdik. Bunların tasnifi yapılmış,
bitmiş ama siyasi nedenlerden dolayı, derin mülahazalardan
dolayı, iyi saatte olsunların hesabından dolayı bu mahkeme
zabıtları yayımlanmıyor. Bunu da, bu ikinci soruyu da sizin
vicdanlarınıza bırakıyoruz. Bu zabıtları niye
yayımlamıyorsunuz? İki: Ne zaman
yayımlayacaksınız? Yayımlamadığınız
müddetçe ve mezarları iade etmediğiniz müddetçe bu zulmün bir parçasısınız.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki diğer önerge üzerinde söz isteyen, Balıkesir Milletvekili
Mehmet Tüm.
Buyurun Sayın Tüm. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET TÜM (Balıkesir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla
selamlıyorum. Dün İstanbulda yaşanan terör
saldırısını şiddetle, nefretle kınıyorum.
Yaşamını kaybeden yurttaşlarımıza ve yabancı
konuklarımıza, şehit olan askerlerimize Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifalar diliyorum.
Değerli milletvekilleri,
AKP, iktidara geldiği günden bu yana rahatsız olduğu kurumların
başında yüksek yargı gelmektedir. AKPnin yüksek yargıdan
rahatsız olduğunu çok iyi biliyoruz. AKP, bu girişimiyle
adım adım yüksek yargı organlarını kapatmak istiyor.
Özellikle Anayasa Mahkemesi konusundaki rahatsızlıklar, başta
Cumhurbaşkanı olmak üzere AKP sözcüleri tarafından sık
sık dile getirilmektedir. Bugüne kadar yapılan düzenlemeler, AKPnin
yüksek yargı konusundaki gizli planının bir sonucudur.
Değerli milletvekilleri,
2011deki düzenleme, yüksek yargıyı AKPnin arka bahçesi yapma
girişimiydi. Üye sayısını artırarak yargıyı
ele geçirmeyi hedeflediler. Bu durum, 17-25 Aralık yolsuzluklar
operasyonuyla yeni bir boyut kazanmıştır. Ne istediniz de
vermedik söylemiyle başlayan kavgada görüldü ki yargı, cemaate
teslim edilmiştir. 2014te bu sefer, paralel yapıdan kurtulma
operasyonu olarak yeni düzenleme yapıldı, üye sayıları
yeniden artırıldı, gerekçe olarak yüksek mahkemelerin iş
yükü gösterilmişti. Şimdi sormak isterim: Ne oldu Yargıtayın,
Danıştayın iş yükü bitti mi, azaldı mı? Bugün ne
değişti de üye sayılarını azaltıyorsunuz? Bunun
17-25 Aralıkla bir ilgisi var mıdır? Sizlerin paralel
yapı dediğiniz yargıç ve savcılar kimlerdir? Bu
yargıç ve savcıları siz atamadınız mı?
Ortaklaşa, Genelkurmay Başkanını terör örgütünün
başı ilan etmediniz mi? Balyoz ve Ergenekon davalarında
savcılık yapmadınız mı? Birlikte yüzlerce insanı
mağdur etmediniz mi? Şimdi ne oldu da bunlardan korkuyorsunuz? Onu
bilmek istiyoruz.
Değerli milletvekilleri,
dünyanın neresinde görülmüş ki yargı mensuplarını
görevden almak için yeni bir yasa çıkarılsın, böyle bir şey
olabilir mi? Sizler bu tür uygulamaları alışkanlık hâline
getirdiniz.
Millî Eğitim
Bakanlığında tüm yöneticileri yasa çıkararak görevden
aldınız; tamamı yargı kararıyla göreve iade edilmesine
karşın, yargı kararını uygulamadınız.
Şimdi, benzer uygulamayı Yargıtay ve Danıştay üyeleri
için yapıyorsunuz. Anayasaya açıkça aykırı olan bu durum,
Anayasa Mahkemesinden döndüğü takdirde her yerde yargı darbesi diye
bağırıp çağıracaksınız.
Adalet Bakanı Bekir
Bozdağ burada açıkça itiraf etti, Yargı, yazboz tahtasına
döndü. dedi. Yargıya olan güvenin yüzde 30ların altına
indiğini Yargıtay Başkanı söylüyor. Bu
değişiklikle sizin asıl amacınız, yüksek
yargıyı kapatmaktır ama bunu söylemeye diliniz bir türlü
varmıyor. (CHP sıralarından alkışlar) Sizin
aklınızda çay toplayan Yargıtay Başkanı,
fındık toplayan Danıştay Başkanı, nohut biçen
Sayıştay Başkanı anlayışı var. Sizin
anlayışınızda noter görevi görecek Anayasa Mahkemesi var
çünkü sizler, hiçbir zaman demokrasinin en temel değeri olan kuvvetler
ayrılığını içinize sindiremediniz. Açıkça her
yerde kuvvetler birliğini savunuyorsunuz. Saray ve Hükûmet, el
birliğiyle, demokrasi adına hangi kurum varsa öncelikle onu itibarsızlaştırıp
etkisiz duruma getiriyor.
Değerli milletvekilleri,
demokratik yönetimlerde Hükûmetin birincil görevi, demokratik kurumları
güçlendirmek ve onu korumaktır. Türkiyede ise ne yazık ki demokratik
kurumlar, bizzat Hükûmet eliyle yıpratılmakta, yok edilmektedir.
Değerli milletvekilleri,
Nazi Almanyasında Hitlerin en çok üzerinde oynadığı
meslek grubu, hukukçulardır, yargıçlardır. Hitler döneminde
kendisine karşı çıkan, yaptıklarına alet olmayan
birçok hukukçu ve bilim adamı ülkeyi terk etmek zorunda
kalmıştı. Bunlar arasında ülkemize gelerek hukukun ve
bilimin gelişmesine büyük katkı yapan Alman hukukçuların ve
bilim adamlarının olduğunu çok iyi biliyoruz.
Değerli milletvekilleri, şimdi sizlere
soruyorum; yaptığınız bu uygulamalarla Nazi
Almanyasından ne farkınız var? Yargıçları,
savcıları güvencesiz bırakarak ne yapmak istiyorsunuz?
Mahkemeleri padişahtan emir alan kadılara mı teslim edeceksiniz?
Değerli milletvekilleri, AKPli milletvekili
arkadaşlarımı buradan uyarmayı tarihî bir görev
sayıyorum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET TÜM (Devamla) Biliniz ki bu tek adamcı
anlayışınızın Türkiyeyi götüreceği yer
diktatörlüktür. Sizler parmak kaldırarak Anayasaya aykırı olsa
da diktatörlüğü getirebilirsiniz. Ancak unutmayınız ki
getirdiğiniz diktatörlüğü asla parmak kaldırarak götüremezsiniz.
Biliniz ki adaletin öldüğü topraklarda özgürlük ve demokrasi asla
yeşeremez. Adaleti öldürmeyin çünkü ilahi adalette zaman
aşımı yoktur, er geç gelir sizi de bulur, sizi de bulur
Sayın Bakanım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Tüm.
MEHMET TÜM (Balıkesir) Sizi de vurur
Sayın Bakanım!
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Aynı
mahiyetteki önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 400 sıra sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 19uncu maddesinde yer alan Yargıtay üyeleri
ibaresinin en az üç yıl Yargıtay üyeliği yapmış
olanlar olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erhan Usta (Samsun) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Samsun
Milletvekili Erhan Usta.
Buyurun Sayın Usta. (MHP sıralarından
alkışlar)
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlarım.
Şimdi, Yargıtayda genel sekreter olabilmek
için mevcut kanunda beş yıl Yargıtay üyeliği yapma
şartı var, bu maddede o şart kaldırılıyor. Biz de
önergemizle şunu söylüyoruz, diyoruz ki hiç olmazsa bu, üç yıl olsun.
Çünkü Yargıtayın genel sekreteri olarak görev yapacak kişinin
Yargıtayın işleyişini en iyi bilmesi gerektiği
açıktır yani bir tecrübe ihtiyacı vardır. Bunu tamamen
kaldırmak gibi bir şeyin yapılması son derece
yanlıştır. Fakat tabii, bu yapılanı da Sayın
Bakan, işin doğrusu yadırgamıyorum çünkü maalesef, sizin
yönetiminizde yani sizin hükûmetlerinizin yönetiminde artık tecrübenin,
liyakatin inanın hiçbir önemi yok. Yani tamamen, tecrübe olsun olmasın,
birini bir yere getirirken oraya layıktır, değildir, bunlara hiç
bakılmadığını biz kamu yönetimindeki
atamalarınızda çok yakinen bunları görüyoruz, bunları bu
ülke yaşıyor. Çünkü, her şey siyasallaştı; hukuk
siyasallaştı, -burada öteden beri konuşuldu- kamu yönetimi
siyasallaştı, bürokrasi siyasallaştı. Bir vali bey
çıkıp takdimde ak kadrolar denildiğinde vali bey de oradaki
siyasetçilerle birlikte elini kaldırabiliyor. Böyle bir ülkeyi
yaşıyoruz. Dolayısıyla, burada da tecrübe aramamanız,
bir günlük Yargıtay üyesi olanı Yargıtay Genel Sekreterliğine
layık görmenizi de aslında çok yadırgamıyorum çünkü bunu
alışkanlık hâline getirdiniz.
Fakat burada şunu söyleyeceğim:
Şimdi, hani Her şey siyasallaştı. diyoruz ya, bürokrasi
de
Bakın, size bir örnek vereceğim. Evvelsi gün Samsundayken ben
bununla ilgili bilgilendirildim. Samsunun Ayvacık diye bir ilçesi var,
küçük bir ilçe. Burada çiftçiler bir bahar şenliği yapacaklar,
4üncüsünü, geleneksel 4üncü bahar şenliği. Bahar şenliği
yapılacak mekân olarak da şehir stadyumunu talep ediyorlar. Bunun yazışmaları
yapılıyor, ilçe spor müdürlüğüne söyleniyor, oradan
kaymakamlık, valilik, bakanlığa geliyor. Bakanlık 20
Haziranda bir görüş gönderiyor Şu, şu şartlarda mevcut
mevzuat hükümleri çerçevesinde tahsiste herhangi bir sakınca
görülmemektedir, burayı kullanabilirsiniz. diye Bakanlık gayet güzel
bir şeklide görüş veriyor. Ondan sonra, araya siyasiler giriyor Ya
bu adamlara, niye böyle bir şeye şehir stadyumunu veriyorsunuz?
diyorlar. Ondan sonra, iki gün sonra, bakın çok enteresan
Sayın Bakanın bizi dinlemesini
sağlayabilir misiniz? Sayın Bakanım, saatlerce konuşulmaz.
Bir tane şey söylenir ama yani burada nihayetinde bir şey söylüyoruz;
bakın, önemli bir şey, her şey siyasallaşıyor diyorum.
HASAN SERT (İstanbul) Sen, Genel Kurula
konuş.
ERHAN USTA (Samsun) Ben, Genel Kurula
konuşuyorum ama nihayetinde yapılmasını istediğimiz
şey, Hükûmet tarafından
Dolayısıyla, Sayın Bakanım,
bakın, görüşü veriyor, diyor ki: Tamam, şehir stadyumunu bu
çiftçiler yani oradaki meslek örgütü, ziraat odası kullanabilir. diye
tahsisatı Gençlik ve Spor Bakanlığı yapıyor, yazı
burada. Araya siyasiler giriyor. Kim giriyor? Onu da söyleyeyim. Ayvacık
Belediye Başkanı giriyor, AK PARTİli Belediye
Başkanı. Diyor ki: Kardeşim, bu adamlara nasıl burayı
verirsiniz? Hemen bir telefonlar, şunlar bunlar
Şimdi, aynı
şeye herhangi bir ilave görüş yok bakın yani tekrar bir
görüş istenir, bir gelişme olur. Aynı yazıyı ilgi
göstererek, şu yazdığı, yani tahsisatı
yaptığı yazıyı ilgi göstererek tekrar bir yazı
yazıyor, diyorlar ki: İşte, şöyle şöyle talep
Genel
müdürlüğümüzün izni istenmektedir. Konu Genel Müdürlüğümüzce
incelenmiş, adı geçen tesiste belirtilen tarihte spor faaliyetleri
nedeniyle tahsis talebi uygun görülmemiştir. İmzayı da
aynı kişi atıyor, Osman Gümüş. Bakın, aynı
kişi, iki gün arayla -20 Haziran, 22 Haziran- böyle bir şeyi
imzalayabiliyor aynı yazıyı ilgi tutarak. Şunu bile
yapmıyor: Yani Biz daha önceki yazımızda böyle bir uygun
görmüştük ama sonradan anlaşıldı ki işte, şöyle
var
Yani bu gerekçeleri bile söylemeksizin
Yani kamu yönetiminin
geldiği durumu görebiliyor musunuz?
Şimdi, bu ülkede neye güveneceksiniz? Hukuk
böyle olmuş, kamu yönetimi böyle olmuş. Niye? Çünkü hukuk
çalışmıyor. Yargıdan korkmayan bir memurun
yapacağı şey bu, siyasallaşan bir memurun
yapacağı şey bu çünkü meslek ahlakı da
kalmamış.Yani insanı öldürseniz bunu yapmaz. Ya, iki gün oldu
daha, hiçbir gelişme olmadan
Hani, yeni bir gelişme olur, dersiniz
ki Biz daha önceden uygun görmüştük ama şimdi şu zaruretten
dolayı bunu iptal ediyoruz. Hiçbir şey yok.
Şimdi, böyle bir ülkede yaşıyoruz.
Sayın Bakanım, bunun temelinde
Bunu konumuza nasıl
bağlayacağız? Hukukun çalışmamasıdır,
hukukun siyasallaşmasıdır ve dolayısıyla bir de bu
yazı bütün silsileyle geliyor, biliyor musunuz? Valilik, il
müdürlüğü, ilçe müdürlüğü, kaymakamlık. Bir tanesi, Allah
rızası için demiyor ki Ya kardeşim, ben bunun iki gün önce
olumlusunu da sevk ettim, şimdi olumsuzunu nasıl yapayım? Benim
ahlakıma bu aykırıdır, benim meslek
anlayışıma aykırıdır. diyen bir tane
bürokratınız yok Sayın Bakanım. Dolayısıyla böyle
bir Türkiyede yaşıyoruz.
Hayırlı uğurlu olsun.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
19uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
19uncu madde kabul edilmiştir.
Şimdi, 20nci madde üzerinde ikisi aynı
mahiyette olmak üzere üç adet önerge vardır, okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400 sıra
sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 20nci maddesinde yer alan on milyon Türk
Lirasına ibaresinin on iki milyon Türk Lirasına olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Mustafa Kalaycı Mehmet Günal
İstanbul Konya Antalya
Mehmet Parsak Kamil Aydın Deniz Depboylu
Afyonkarahisar Erzurum Aydın
BAŞKAN Şimdi, okutacağım iki
önerge, aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım ve talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim.
Aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
400 sıra sayılı Danıştay
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 20nci maddesinin, tasarı metninden
çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer Süha Aldan Cemal Okan Yüksel Necati
Yılmaz
Muğla Eskişehir Ankara
Zeynel Emre Namık
Havutça Mehmet
Gökdağ
İstanbul Balıkesir Gaziantep
Erdoğan Toprak Mahmut Tanal Akın
Üstündağ
İstanbul İstanbul Muğla
Barış
Karadeniz
Sinop
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
İdris Baluken Çağlar Demirel Mahmut
Toğrul
Diyarbakır Diyarbakır Gaziantep
Mithat Sancar Ahmet Yıldırım Ayşe Acar
Başaran Mardin Muş Batman
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki ilk önerge
üzerinde söz isteyen Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Danıştay Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu üzerinde grubum adına söz
almış bulunmaktayım.
Yani, şu an Danıştay Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı
Yani, bu, artık, herhâlde, Meclisin süreklilik arz
eden bir hâli hâline geldi. Bir torba kanun getiriliyor, içerisine birçok
farklı madde ekleniyor ve belli, gerçekten bu Hükûmetin en
başarılı olduğu ve takdir ettiğim bir yönüyle
kamuoyuna benimsetiliyor. Bu nedir? diye sorarsanız, manipülasyon,
algı yönetimi. Şu anda, çünkü, bu tasarıyla ilgili olarak
yargı reformu olarak bütün havuz medyasında dolanıyor. Topluma
da yargı reformu olarak yansıtılıyor, lanse ediliyor. Ama,
reformun kelime anlamına bakarsak aslında düzeltme, daha iyi hâle
getirme olması gerekirken esasında bu tasarının bir
bütünen kendine göre şekillendirme, kendine göre düzenleme, kendine göre
yapılanma tasarısı olduğunu net olarak görüyoruz. Ama,
dediğim gibi, bu Hükûmetin en iyi yaptığı şey
manipülasyon, en iyi yaptığı şey algı yönetimi çünkü iktidara
ilk geldiğinden beri kanunlar üzerinde en çok oynamayı yapan, her gün
başka bir kanunu değiştiren
Bir hukukçu olduğum için, her
baktığımda, bir hafta aralıklarla bir kanunun farklı
farklı versiyonlarıyla karşılaştığım
için bu yargının, aslında kanunların nasıl bir yapboz
tahtasına döndürüldüğünü en yakinen takip edenlerden biriydim.
İşte o yapboz tahtasının bir tane daha eklenmiş
şeklini burada görüyoruz. Çünkü burada yargıda bir reform, bir düzeltme,
böyle bir durum yok.
Dediğimiz gibi, aslında iki gündür
yoğun olarak belirttiğimiz ama Meclis sıralarında ama
iktidar sıralarında hiçbir şekilde dinlenmeyen, hiçbir
şekilde acaba bu kanunun içerisinde ne vardı. Bizi de ilgilendiriyor
mu ya da bizim dinlememiz gerekiyor mu, tamam, el kaldırıyoruz, onaylıyoruz,
tamam diyoruz ama ya bir de içeriğine bakalım, bir de
konuşmacıları dinleyelim. gibi bir durum
olmadığını şu anda da net görüyoruz çünkü iktidar
sıraları yine boş, birazdan oylama için gelirler muhtemelen ama
emin olun ki
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Biz
buradayız, rahat olun. İşinize bakın.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla)
bu mevcut
düzenleme, üç gün sonra dönüp dolaşıp yine sizi bulacak çünkü
yargının birilerinin eline düştüğünü, birilerinin bu
yargıyı kendilerine göre şekillendirdiğini en çok söyleyen,
bundan şikâyetçi olan, daha birkaç gün öncesine kadar sizdiniz. Bunu
yoğun olarak şikâyet eden de sizdiniz ama iktidar işte böyle bir
şey, gücü elinize geçirince bu sefer ilk yaptığınız
şey, yargıyı kendinize göre düzenlemek oluyor. İşte,
bu düzenlemenin karşısında, dediğim gibi, bu kanunu nereden
tutsak elimizde kalıyor, nereden tutsak elimizde kalan bir düzenleme
olduğu için tek tek maddeleri üzerinde değil, esasında kanunun
sürekli bütünü üzerinde konuşuyoruz.
Ancak, benim, 20nci madde üzerinde
de birkaç söz söylemem gerekiyor. Yani, bu 20nci maddede yüksek yargı
bütçesi, 50 binden 10 milyona çıkarılıyor ve bunun nedeni de
yargı görevlilerinin eğitiminin sağlanması, kendilerini
geliştirmeleri için belli eğitimlere tabi tutulması şeklinde
bir açıklama getiriliyor. Doğrudur, yüksek yargıda da,
yargının bir bütününde de kendilerini geliştirmeleri, bu
devlette gerçekten bir hukuk devleti olma çerçevesinde kararların
çıkabilmesi içi, belli standartları tutturabilmeleri için eğitim
şart. Bu, doğrudur ama 10 milyon lirayla, bırakın siz
yüksek yargının eğitimlerini ya da kendini geliştirmeleri
için belli katkıları sağlamayı, yani ülkenin
yarısının eğitimini sağlayabilirsiniz. Bunun
altında nasıl bir amaç olduğunu da galiba birazcık
irdelemek gerekiyor. Bu halkın o sürekli dişinden tırnağından artırarak
kenara koyduklarını vergi olarak toplayıp böyle yüklü miktarda
birilerine bütçe olarak sağlamanın nasıl bir amaç
taşıdığını üç gün sonra daha net olarak
göreceğiz.
Bir
de işte o yine bir yargı reformu adı altında
Kaldırıyoruz. dediğiniz, özel yetkili mahkemelere
çevirdiğiniz ama şu anda tekrar çark ederek o geri döndürdüğünüz
DGMleri tekrar geri getirdiğinizin de farkındayız. Bütün Türkiye
toplumunun da üç gün sonra bunu daha açık ve net olarak göreceğine
inanıyoruz.
Dediğim
gibi, siz o en çok bildiğiniz işi yapmaya devam edin. Manipülasyona,
algı yönetimlerine devam edin ama emin olun, işte o
kazdığınız kuyuya, bu yarattığınız
sisteme, bu canavara en büyük yem de siz olacaksınız diyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde söz isteyen, Muğla
Milletvekili Akın Üstündağ.
Buyurun
Sayın Üstündağ. (CHP sıralarından alkışlar)
AKIN
ÜSTÜNDAĞ (Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi öncelikle saygıyla selamlıyorum.
Aslında görüşmekte olduğumuz
yasanın savunulacak hiçbir yanı yok. Hiçbir gerekçenin, hiçbir
zorunluluğun bu yasanın çıkma ihtiyacını açıklama
ihtimali dahi yoktur. İktidarınızı devam ettirme konusunda işi
o kadar ileriye götürmüşsünüz ki cemaat tasfiyesi peşinde koşma
bahanesiyle yargıyı dizayn etme, yüksek yargıya ayar verme
noktasına gelmişsiniz. Bu, aslında tuzun koktuğu
andır. Bu, aslında, değerli arkadaşlarım, devletin
çivisinin çıktığı andır. Bu yasa Meclisten
geçtiği takdirde adalet, mülkün temeli olmaktan çıkacak,
kayırmacılık, mülkün temeli olacaktır. Bu yasa Meclisten
geçtiği takdirde temel hak ve hürriyetler tehlike altına girecek,
özgürlük ve kişisel güvenceler tamamen ortadan kalkacaktır.
Değerli milletvekilleri, istinaf mahkemelerinin
20 Temmuzda faaliyete geçmesinden sonra Danıştay ve
Yargıtayın iş yükünün azalacağı ve bu nedenle bu
düzenlemeye gidildiği ileri sürülüyor. Bu memlekette AKP gibi iktidarlar
olduğu sürece dava sayısı ve icra dosyası sayısı
hiçbir şekilde azalmaz, merak etmeyin, bu memlekette yargı hiçbir
zaman işsiz kalmaz değerli arkadaşlarım.
Şimdi, Değerli Adalet Bakanı diyor
ki: Yargıtay ve Danıştay üyeliği, kariyer mesleği
değildir. Evet, Sevgili Bakan da burada herhâlde, bizi özellikle
dinlemesini istiyorum. Bu, son derece yanlış bir şeydir Sevgili
Bakan. Burada kariyer dendiği zaman, hem wikipediadan baktım hem
de Türk Dil Kurumundan, aynen şöyle diyor
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Mevzuata bak, mevzuata.
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Devamla) Bir meslekte zaman
ve çalışmayla elde edilen aşama, başarı ve
uzmanlık. demek, kariyerin gerçek anlamı budur. Yani neymiş?
Danıştay ve Yargıtay üyeliği bir kariyer
mesleğiymiş.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Hâkimlik ve savcılık kariyer.
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Devamla) Siz dediniz ki: Her
hâkim ve her savcı, kariyer mesleğine sahiptir. Ben de diyorum ki:
Meslekte geçen zaman ve çalışma ile elde edilen aşama,
başarı ve uzmanlık, kariyer için önemli bir şarttır.
Onun için bu söylediğinize kesinlikle katılmıyorum ve bu
gerekçeye de kesinlikle katılmadığımı ifade etmek
istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, görüldüğü
gibi, kariyerin ne olduğunu bilmeyen Adalet Bakanıyla karşı
karşıyayız. Yargıtay ve Danıştay üyeliği,
meslekte başarılı olmuş, meslekte zaman ve
çalışmayla belli bir aşamaya gelmiş kariyerli hâkimlerin
bir oluşumudur. Yargıtay ve Danıştay üyelerinin bu
kazanılmış haklarını ve kendilerine teslim
edilmiş haklarını elinden almak, sadece kişisel olarak
uğradıkları haksızlık değil, aynı zamanda
geleneksel hukuk sistemimize, yıllar içerisinde oturmuş içtihadi
birikimimize yapılan bir saldırıdır.
Değerli arkadaşlarım, burada cemaat
yok edilmiyor, burada cemaat kullanılarak hukuk devleti yok ediliyor,
burada kuvvetler ayrılığı yok ediliyor. Bu yasayla
yargıçların cübbelerine düğme dikiliyor, yargı bu yasayla
siyasallaştırılıyor. Bu yasa, içtihat üreten yüksek
yargıyı sadece içtima eden yüksek yargı hâline getiriyor.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte
olduğumuz yasa tasarısı Anayasaya birçok noktada
aykırıdır. Danıştay ve Yargıtay üyelerinin
tamamının görevine son vermekle hukuk devleti ilkesine,
Anayasanın 2nci maddesi; mahkemelerin
bağımsızlığı ilkesine, Anayasanın 138inci
maddesi; hâkimlik ve savcılık teminatına, Anayasanın 139uncu
maddesi; yargı yetkisinin bağımsız mahkemelerce
kullanılacağı ilkesine, Anayasanın 9uncu maddesi;
özellikle Yargıtay ve Danıştayın düzenlendiği 154 ve
155inci maddelerinin son fıkralarına aykırıdır
değerli arkadaşlarım.
Aslında konuşacak çok şey var. Bu
kadar garabet içeren bir yasayı oy çokluğuyla kabul etmek, hukuk
devletine verilecek en büyük zararlardan birisidir diyorum, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400 sıra
sayılı Danıştay Kanunu İle Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 20nci maddesinde yer alan 10 milyon Türk
Lirasına ibaresinin 12 milyon Türk Lirasına olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Deniz
Depboylu (Aydın) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen,
Aydın Milletvekili Deniz Depboylu.
Buyurun Sayın Depboylu. (MHP
sıralarından alkışlar)
DENİZ DEPBOYLU (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 400 sıra sayılı
Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 20nci
maddesindeki önergemiz üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubum adına
söz almış bulunmaktayım. Sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, biz Milliyetçi Hareket
Partisi olarak adaleti temel hak ve özgürlüklerin güvencesi ve devletin temeli
olarak görüyoruz. Bu nedenle, yargı, insanların tereddütsüz
güvenebileceği, adalet duygusunun zihinlerde ve kalplerde yer ettiği
bir yapıda olmalıdır.
Seçim beyannamemizde, insanlarımızın
adaletli ve hakkaniyetli bir sosyal düzen içerisinde yaşamının
sağlanacağı, hukukun üstünlüğü prensibinin hâkim
kılınacağı, temel hak ve özgürlüklerin güvence altına
alınacağı da belirtilmiştir.
Yargının siyasi iktidarların veya
belirli kişi ya da grupların güdümünde hareket etmeyeceği, bir
kısım aidiyetlerin adalet duygusunun önüne geçmeyeceği, daima ve
her şartta hakkı savunan bir yapıya büründürüleceği bir
yapıda olması gerektiğine inanmaktayız. Çeşitli güç
unsurlarının hukuk devleti kurallarına göre
sınırlandırılması suretiyle, güçlünün değil,
haklının korunmasının, toplumsal ahengin ve huzurun tesis
edilmesinin devletin temel görevleri olacağına her zaman vurgu
yaptık.
AKP hükûmetleri boyunca ve özellikle son
yıllarda hukuk ve adalet sisteminde karşımıza çıkan
bunca sorun ve haksızlığı dikkate
aldığımızda, yargının tamamen kontrol altına
alınmasına yönelik çabalar bizleri kaygıya düşürmektedir.
Ülkemizde yargı sisteminin son on beş
yıldaki işleyiş biçimini dikkate
aldığımızda, sunulan kanun tasarısının
iktidar ilişkilerini hukukta sorunsuz yürütmek adına
alınmış kararlardan ibaret olduğunu görmekteyiz.
2010da Yargıtayda 250 olan üye
sayısını önce 387ye, sonra 516ya çıkardıktan sonra,
şimdi de 200e düşürmektesiniz. Görüşülen kanun
tasarısı kabul edildiği takdirde, Yargıtayın daire
sayısı 46dan 24e, üye sayısı 516dan 200e;
Danıştayın daire sayısı 17den 10a, üye
sayısı 195ten 90a inecek. Bu defa iş yükünü azaltmayı
hedeflediğinizi gerekçe gösteriyorsunuz ve bu dairelerin
kapatılmasını, üyeliklerin düşürülmesini öngörüyorsunuz.
Aslında bu, yargıdaki iş gücünü azaltmaktan çok
yargıyı kontrol etme çabasıdır. Yargının
doğru, hızlı ve adil işlemesi yerine Yargıya müdahale
imkânını nasıl sağlarız? şeklinde
niyetlenirseniz, yargının devasa sorunlarını çözmekten uzak
kalırsınız.
Üyelerin görev süreleri kanunun yürürlüğe
girmesiyle birlikte sona ermekte ve üç yıllık kademeli bir
geçişle üye sayısının kanunda belirtilen sayıya ulaşması
beklenmektedir ancak başkan, başsavcı, birinci başkan
vekili ve daire başkanları bu durumdan muaf tutulmaktadır, bu da
dikkat çekicidir. Yargı erkinin temel kurumlarından birisinin
üyeliklerinin kısa bir süreliğine de olsa tamamen
sonlandırılması hukuk devleti ilkesine aykırıdır.
Üyelerin vazife süresi on iki yılla ve bir dönemle
sınırlanıyor oysa Anayasada 65 yaşına kadar görevde
kalabilecekleri, sürdürebilecekleri yazıyor. Hâlihazırda, yargı
kurumlarına karşı vatandaşlarımızın
duyduğu güvensizliklerin üzerine, çay toplama partileriyle başlayan
ve üzerinde görüştüğümüz kanun tasarısıyla
artacağını düşündüğümüz güvensizlik ortamından
kurtulmak için bu kanun tasarısının iptal edilmesi
gerektiğine inanıyoruz.
İktidar yaptığı düzenlemelerle
paralel olarak adlandırdığı yapıya itaat edenleri
ayıklama niyetinde olduğunu ifade etti, Sayın Bakan bu konuda
demin bir ifadede bulundu. Ancak, kanunla birlikte yargıyı kontrol
altına alma ve kendilerine biat edenleri atama yolunu açmaktadırlar,
biz bunu anlamaktayız ve bazı soruların cevaplarını ki
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu kürsüde arkadaşlarımız
bazı sorular sormuştu, bu soruların cevaplarını da
almak istiyoruz.
Temizlemek istediğiniz kadroların
kurucuları kimlerdir? Bu kadrolara şimdi ayıklamak istediklerinizin
atanmasına göz yuman, izin verenler kimlerdir? Görevden almak üzere
gerçekleştirdiğiniz uygulamalar zamanında atamaları
gerçekleştirmiş olanları ya da göz yumanları da içine
alacak mı, kapsayacak mı yani adalet herkese tecelli edecek mi?
Bundan sonra, özellikle gelecekte yeni paraleller olarak ilan
edebileceklerinizle birlikte yürüme ihtimalinizi de tamamen ortadan
kaldıracak mı, bunu da merak etmeyiz.
Sorularımızın
cevaplandırılmasını bekliyor, sizleri saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
20nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
20nci madde
kabul edilmiştir.
Şimdi 21inci madde
üzerinde üç adet önerge vardır. Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400 Sıra
sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 21'inci maddesinde yer alan "gerekçesiyle
birlikte dosyayı" ibaresinden sonra gelmek üzere " ilgili görev
dağılımı çerçevesinde" ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Mustafa Kalaycı Mehmet Günal
İstanbul Konya Antalya
Mehmet Parsak Kamil Aydın Mehmet Necmettin
Ahrazoğlu
Afyonkarahisar Erzurum Hatay
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
400 sıra sayılı Danıştay
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 21inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer Süha Aldan Cemal
Okan Yüksel Necati
Yılmaz
Muğla Eskişehir Ankara
Zeynel Emre Namık
Havutça Mehmet
Gökdağ
İstanbul Balıkesir Gaziantep
Erdoğan Toprak Mahmut Tanal Mazlum Nurlu
İstanbul İstanbul Manisa
"MADDE 21- 2797 sayılı Kanunun 60 ıncı
maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Birinci fıkra uyarınca dosya kendisine
gönderilen ilgili hukuk dairesi, bir ay içinde yapacağı ön inceleme
sonucunda iş bölümü bakımından kendisini görevli görmez ise
gerekçesiyle birlikte dosyayı görevli olduğu kanısına
vardığı ilgili hukuk dairesine gönderir. Bir aylık sürenin
bitiminden sonra veya duruşma günü verilen dosya hakkında gönderme
kararı verilemez. Gönderme kararı üzerine dosya kendisine gelen hukuk
dairesi üç hafta içinde yapacağı ön inceleme sonucunda görevli
olmadığı kanaatindeyse, varsa geçici hukuki koruma tedbirlerine
dair talepler hakkında da karar vermek suretiyle dosyayı Hukuk
İşbölümü İnceleme Kuruluna gönderir. Üç haftalık sürenin
bitiminden sonra gönderme kararı verilemez. Kurul tarafından
yapılan ön inceleme sonunda verilen iş bölümüne ilişkin karar
kesindir."
BAŞKAN Şimdi, maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400 Sıra
Sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 21inci maddesinin tasarıdan
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Çağlar Demirel Mahmut
Toğrul
Diyarbakır Diyarbakır Gaziantep
Mithat Sancar Ahmet Yıldırım Meral
Danış Beştaş
Mardin Muş Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş.
Buyurun Sayın
Danış Beştaş. (HDP sıralarından
alkışlar)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu kanun tasarısı üzerinde, doğrusu, çok
geniş değerlendirmeler yapıldı hukuki boyutuyla,
sonuçları boyutuyla. Bu yüzden, oranın aslında bir doyuma
ulaştığı kanaatiyle, biraz da bu kanun
tasarısının arka planında ne var, aslında bunu
değerlendirmekte fayda var.
Gerçekten, Türkiye'nin
gündemi ile Türkiye vatandaşlarının şu anda siyasete
bakışı, yaşanan olaylar, dünkü patlama, katliam, şu
anda çok sıcak bir gündemken biz, burada Danıştay
tasarısını, iktidar partisinin gündemi diye iki gündür,
sabahlara kadar tartışıyoruz. Neden? Çünkü bunu iktidar partisi
böyle istiyor. Şu anda bu, Türkiye'nin gündemi mi, bir ihtiyaç mı?
Hayır.
Şu anda,
Danıştay ya da Yargıtay üyeliklerinin sona ermesi ya da
gösterilen ama asla inandırıcılığı olmayan bir
gerekçe olarak takdim edilen istinaf mahkemelerinin kuruluşuyla
boşalacak üyelikler, işte orada fazlalık olacak,
aktarılacak
Bunların hepsi, gerçekten, hiçbir
karşılığı olmayan, sadece yasa
tasarısının geçmesi için, daha doğrusu -geçmesi için bu
gerekçelere ihtiyaç yok- kamuoyunu farklı bir şekilde yönlendirmek ve
algısını şekillendirmek, inşa etmek
açısından oluşturulan gerekçelerdir.
Ne kadar süslerseniz
süsleyin, bu yasa tasarısının tek anlamı var: AKPden yana
olmayan, iktidardan yana olmayan hâkim ve savcıların Yargıtaydan
ve Danıştaydan ayıklanması. En sade hâliyle bu, budur,
Türkçesi budur. Bunu, diğer hukuki gerekçeleri, onları bunları
geçiyorum.
Peki, bunun sebebi nedir, niye böyle bir ihtiyaç
var? Çünkü, şu anda iktidar partisi bu yargıya güvenmiyor. Bu kadar
ameliyat yaptı, bu kadar operasyon yaptı, binlerce hâkimin,
savcının yerini değiştirdi. Hâkim ve savcılar, bu ülkede,
aldıkları kararlar sebebiyle, yaptıkları soruşturmalar
sebebiyle Türkiye tarihinde ilkleri yaşadı bu ülke,
tutuklandılar. Bir hâkimin kararından dolayı tutuklanması
hukuk devletinde, yargının bağımsız olduğu bir
ülkede asla rastlanılır bir durum değildir. Peki, ne oldu? Bütün
bu tutuklamalara, görev değişikliklerine, işten atılmalara,
kademe durdurmalara, cezalandırılmalara rağmen, iktidar partisi
hâlâ kendilerince adını koydukları FETÖ terör örgütünün -ki onu
da ayrıca tartışacağız- üyelerinin bu yargıda
görev aldıklarına ilişkin subjektif değerlendirmeler ya da
bilgiler
Peki, nedir? Bu hâkim, savcılar gerçekten hangi suçu
işlediler, var mı bu örgüt üyeliği? Diyelim ki gerçekten bunlar
örgüt üyeliği, yasa dışı işler yapıyor fakat
elinizde hiçbir delil yok, teki bir soruşturma geçirmiş mi,
haklarında bir ceza kovuşturması var mı, bir mahkûmiyet
kararı var mı, hâkimliklerini uygulayacak, icra edecek bir engel var
mı yasal olarak? Hayır, yok. Bunlar, Yargıtay üyeliğine
kadar, Danıştay üyeliğine kadar bütün o kademeleri geçerek,
seçimle atanarak HSYKnin kararıyla ve ilgili yasal düzenlemelerle oraya
kadar yükselmişler. Fakat o kadar titiz CVleri var ki o
yargıçların, haklarında aslında hiçbir şey
yapamıyorlar, ne disiplin işlemi yapabiliyorlar ne ceza soruşturması
açabiliyorlar ne kovuşturmaya yükseltebiliyorlar savcılık
iddianamesiyle. Fakat Biz, size güvenmiyoruz -yarın öbür gün sanık
olacaklarından eminler ya, o mahkeme önüne çıkacaklar ya- bizi
yargılayacağınızdan korkuyoruz. Biz, size güvenmiyoruz. Bu
nedenle biz kendimiz yüzde yüz güvendiğimiz -gerçi ondan sonra da yüzde
yüz güvenmediklerini görecekler- bir yüksek yargı dizaynı yapmak
istiyoruz. diyorlar. Bunun hukukla, hukuk devleti olmakla, istinaf
mahkemesiyle, HSYK yapısıyla hiçbir bağlantısı yoktur.
Şu anda, iktidar partisi büyük bir panik ve korku içindedir, gerçekten
yanlış üstüne yanlış yapıyor, öyle yanlışlar
yapıyor ki artık kendisini hiçbir şekilde güvende hissetmiyor.
Bu ülkede şu anda, bu kadar iktidar olanaklarına rağmen, en çok
korkan siyasi yapı, parti kimdir diye sorarsanız hiç tereddütsüz AK
PARTİdir ve bu korkuyla bu dönemde, böylesi kaotik bir dönemde, bu kadar
ölümün yaşandığı bir dönemde biz Danıştay
tasarısını konuşuyoruz.
22nci maddede de söz alacağım,
devamını orada anlatacağım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Ama bu
korku bizi adım adım cehenneme götürüyor. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
400
sıra sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 21inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mazlum
Nurlu (Manisa) ve arkadaşları
"MADDE 21- 2797 sayılı Kanunun 60 ıncı
maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Birinci fıkra uyarınca dosya kendisine
gönderilen ilgili hukuk dairesi, bir ay içinde yapacağı ön inceleme
sonucunda iş bölümü bakımından kendisini görevli görmez ise
gerekçesiyle birlikte dosyayı görevli olduğu kanısına
vardığı ilgili hukuk dairesine gönderir. Bir aylık sürenin
bitiminden sonra veya duruşma günü verilen dosya hakkında gönderme
kararı verilemez. Gönderme kararı üzerine dosya kendisine gelen hukuk
dairesi üç hafta içinde yapacağı ön inceleme sonucunda görevli
olmadığı kanaatindeyse, varsa geçici hukuki koruma tedbirlerine
dair talepler hakkında da karar vermek suretiyle dosyayı Hukuk
İşbölümü İnceleme Kuruluna gönderir. Üç haftalık sürenin
bitiminden sonra gönderme kararı verilemez. Kurul tarafından
yapılan ön inceleme sonunda verilen iş bölümüne ilişkin karar
kesindir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, Manisa
Milletvekili Mazlum Nurlu.
Buyurun Sayın Nurlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
MAZLUM NURLU (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 400 sıra sayılı Danıştay
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Yargının yürütme erkine yani iktidara
bağlanmasına doğru evrilen bu süreçte, sözlerime başlamadan
önce, dün İstanbulda Atatürk Havalimanında yapılan
insanlık dışı, hain saldırıyı
kınıyor, yaşamını yitirenlere rahmet, yaralılara
da şifalar diliyorum.
Sayın milletvekilleri, temel
haklarımızı ve özgürlüklerimizi koruyan yasaların göz
ardı edildiği, yargının siyasetin emrine alınmaya
çalışıldığı, parti devletine doğru, tek adam
devletine doğru giden tehlikeli bir süreci yaşıyoruz.
Türkiye bugün, cumhuriyet tarihinin hiç bir
döneminde yaşamadığı krizlerle karşı
karşıya. Bu krizlerin odağında şimdi yargı
kurumları var. Parlamenter sistemin dayandığı kuvvetler
ayrılığının üç ayağından birisi olan
yargı, tarihinin hiçbir döneminde bu kadar ağır baskılara,
bu kadar ağır saldırılara ve müdahalelere hedef
olmamıştır. Hiç bu kadar kendi içinde çelişkilere
sürüklenmemiş, halkın gözünde saygınlığı hiç bu
kadar tartışmalı hâle gelmemiştir. Bunun altında yargıya
özgü nedenlerden çok siyasete özgü nedenler yatmaktadır. Yaşanan bu
tablonun sorumlusu, yargıya sürekli müdahale eden, sürekli kendi
zihniyetine göre şekillendirmek isteyen, her türlü müdahaleyi kendisine
hak bilen, yargıyı bu noktaya sürükleyen AKP iktidarıdır,
AKPnin yandaş yargı oluşturma siyasetidir. Her alanda
olduğu gibi adalette de dikiş tutturamayan AKP hükûmetleri, kendi
yaptıklarını, yine kendileri bozarak yargıda yeni bir krize
yol açmıştır. AKP maalesef, dış politikada, millî
eğitimde, ekonomide ve özellikle yargıda uzlaşmadan uzak, olumlu
katkılara kapalı ve kuşatmaya dönük bir anlayış
içinde.
Sayın milletvekilleri, gerçekte
yargının beklentileri için değil, sadece bir kişi
istediği için bu dayatmayla karşı karşıya kaldığımızı
hepimiz biliyoruz. Görüyoruz ki milletin Meclisi, başkanlık hayalleri
kuran bir kişi tarafından saray tahakkümü altına
alınmış durumda. Ne yazık ki hep birlikte, Sayın Recep
Tayyip Erdoğan'ın "Ben her istediğimi yaparım."
diyen bir anlayışla, üstelik kendisinden fazla oy almış bu
ülkenin Başbakanını bir saray darbesiyle devirip bir kenara
attığına tanık olduk. Meclise geldiğinde
etrafında pervane olunan, önünde el pençe divan durulan azil Başbakan
Sayın Ahmet Davutoğlu'na selam vermekten bile korkulan
manzaraları gördük.
Sayın milletvekilleri, görüşmelerini
yaptığımız bu kanun tasarısıyla, Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın 2011 ve 2014 yıllarında bizzat kendisinin
atadığı Yargıtay ve Danıştay üyelerinin
tamamı görevden alınacak, bir kenara atılacak, üstelik bunun
adına yargı reformu denilerek.
Sayın milletvekilleri, bu tasarı bir
yargı reformu değil, aksine tam bir yargı darbesidir. Bu
tasarıyla mevcut Danıştay ve Yargıtay üyelerinin
tamamının görevi sıfırlanacak yani yüksek yargı
sıfırlanacak. Bu tasarı kanunlaşınca Sayın
Cumhurbaşkanı jet hızıyla onaylayacak ve beş gün
içinde bizzat kendisinin belirlediği yeni üyeleri atayacak.
Sayın milletvekilleri hatırlarsak, 25
Şubat 2014'te çıkarılan torba yasayla HSYK'nın tümü
aynı şekilde sıfırlanmış, yerlerine Adalet
Bakanı yeni atamalar yapmış ancak Anayasa Mahkemesi Bir kurumun
lağvedilmesi, başka bir kurum oluşturulması gibi
yapısal zorunluluklar olmadıkça kamu görevlilerinin görevlerine
kanuni düzenlemelerle son verilmesi hukuki güvenlik ilkesinin ihlalidir ve
Kanun Anayasaya açıkça aykırıdır." gerekçesiyle 10
Nisanda yani bir buçuk ay sonra bu kanunu iptal etmişti.
Kanun tasarısını getiren iktidar
mensupları da çok iyi biliyor ki bu tasarı da Anayasaya açıkça
aykırı ama görüyoruz ki iktidar "Olsun, mahkeme karar verene
kadar ben atamaları yaparım. Anayasa Mahkemesi kararları geriye
yürümediği için de atananlar yerinde kalır."
kurnazlığı içinde. Anayasa Mahkemesine gidildiğinde ise
mahkeme beş gün içinde karar veremeyeceği için maalesef,
Yargıtaya ve Danıştaya atanacak yandaş üyeler görevlerine
devam edecek ve ne yazık, sonra da onlardan adalet
dağıtmasını bekleyeceğiz.
Son olarak tasarının Anayasaya
açıkça aykırı olduğunu ifade ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400 sıra
sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 21'inci maddesinde yer alan "gerekçesiyle
birlikte dosyayı" ibaresinden sonra gelmek üzere "ilgili görev
dağılımı çerçevesinde" ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Mehmet Necmettin Ahrazoğlu (Hatay) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ
(Bartın) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Hatay
Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlu.
Buyurun Sayın Ahrazoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 400 sıra
sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
21inci maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi grubunca verilen
önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tasarının
21inci maddesi, yapılan düzenlemeyle 2794 sayılı Kanunun
60ıncı maddesinin (3)üncü fıkrasında değişiklik
getirmektedir. Bu maddeyle, kendisine gönderilen dosyayı hukuk dairesi,
bir ay içerisinde yapacağı ön inceleme sonucunda iş bölümü
bakımından kendisini ilgilendirmiyorsa gerekçesiyle birlikte
dosyayı görevli olduğunu düşündüğü diğer daireye
gönderebilecektir.
Değerli milletvekilleri,
AKP Hükûmeti bu kanun tasarısıyla demokrasinin temel
ihtiyaçlarından olan yargının dejenere olmasında taraf ya
da yandaş olmasında hiçbir sakınca görmemektedir. Liyakatin
tamamıyla göz ardı edildiği, atamalar ve görevlendirmelerle
yargının temel yapısı bozulmaktadır. Tasarıyla,
daha önceden sırf Bizden olsun, atayalım. denilen yargı
mensuplarından kendi politikalarına ve yönetimlerine sadakatle
bağlı olmadığını düşündüklerini
Danıştaydan uzaklaştırmak için değişiklik yapmak
istemektedirler. Böyle giderse her yıl farklı bir Danıştay,
Yargıtay kanunuyla karşılaşabiliriz. 17-25 Aralık
depreminden sonra, 2011 yılında atamalarını bire bir
yaptıkları hâkim ve savcıları paralel yapıya
bağlı oldukları gerekçesiyle görevden almak için 2014
yılında nasıl kanun değişikliği
yapıldıysa bugün de benzer bir kanun değişikliğine
gidilmektedir. Yargının güvenilirliğini yitirmesi ve
bağımsızlığının tesis edilebilmesi için
siyasetten uzak bir yapısı ve de işlevi bulunmalıdır.
Yoksa, değişiklikle Bana bir şey olmasın. diye yargı
mensupları soluğu çay toplamada, alkış tutmada
alırlar.
Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmeti kendi
siyasi amaçları için sandıkta sadakati liyakatten önce tutmakta, bu
konuda en ufak bir tereddüt dahi hissetmemekte, hissettiğinde ise
kanunları değiştirmekte tereddüt etmemektedir. Masonluğun
temelinde yer alan sadakat kavramında olduğu gibi, sadakat arayan
hükûmetler için liyakatli ve devletine sorumlulukla bağlı yargı
mensupları onlar için ayak bağıdır, çıbanbaşıdır.
AKP açısından bunları devlet sisteminden uzaklaştırmak
için her yol mübahtır.
Nasıl olsa sayısal çoğunlukla
istediklerini kanun yoluyla göndermektedirler. Bu anlayış ise
milletten alınan yetkinin kötüye ve siyasi emellere
kullanılmasından başka bir şey değildir. Hukuki
olayları sandıktan çıkan sonuca bağlamak, sandık
sonucuna göre aklamak, paklamak hukukun üstünlüğüne yapılacak en
büyük kötülüktür. Bu tasarıyla AKP, bağımsız
yargının hukukun temel şartlarını yerine getirecek
şekilde hızlı ve adil olarak hizmet sunma hedefinden ziyade
Yargıya müdahalenin yolunu nasıl temin ederiz? üzerinde
odaklanmıştır. Geçmişte CHPli Adalet Bakanının
yargıya müdahalesinde yaygara koparanlar, MHPyi hedef seçenler şimdi
kendileri şikâyet ettikleri konuda geçmişte yaptıklarından
daha kötüsünü yapmayı istemektedir, hem de dün birlikte oldukları
yandaşları için.
Değerli milletvekilleri, yargı
bağımsızlığı ve
tarafsızlığını yok eden, yargıyı kanun
değişiklikleriyle siyasallaştıran bu tasarının
yasalaşmasına karşı olduğumuzu belirtir, Genel Kurulu
saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Madde 21i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 21inci
madde kabul edilmiştir.
22nci madde üzerinde üçü aynı mahiyette olmak
üzere dört adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400 sıra
sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 22nci maddesiyle
2797 sayılı Yargıtay Kanununa eklenmesi öngörülen geçici
15inci maddenin birinci fıkrasında yer alan "Ancak"
ibaresinden sonra gelmek üzere "yeni seçim yapılıncaya kadar
görevlerine devam eden eski başkanlar hariç olmak üzere," ibaresinin
eklenmesini, üçüncü fıkrasında yer alan "üç yüzdür"
ibaresinin "üç yüz ondur" şeklinde, beşinci ve yedinci
fıkralarında yer alan "Genel Kurulu" ibarelerinin ilgili
dairesi" şeklinde değiştirilmesini, yedinci
fıkrasının birinci cümlesinde yer alan "yürürlüğe
girdiği tarih itibarıyla Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu" ibaresinden sonra gelmek üzere "asıl" ibaresinin
eklenmesini ve yedinci fıkranın son cümlesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Muş Kemalettin Yılmaztekin Hüseyin
Kocabıyık
İstanbul Şanlıurfa İzmir
İbrahim Aydın Murat
Alparslan Gökcen
Özdoğan Enç
Antalya Ankara Antalya
Mücahit Durmuşoğlu
Osmaniye
BAŞKAN Şimdi okutacağım üç
önerge aynı mahiyette olup önergeleri birlikte işleme
alacağım ve talep hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz
vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400 sıra
sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 22nci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Mustafa Kalaycı Mehmet Günal
İstanbul Konya Antalya
Mehmet Parsak Kamil
Aydın
Afyonkarahisar Erzurum
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Ömer Süha Aldan Cemal
Okan Yüksel Necati
Yılmaz
Muğla Eskişehir Ankara
Namık Havutça Mehmet Gökdağ Zeynel Emre
Balıkesir Gaziantep İstanbul
Erdoğan Toprak Mahmut Tanal
İstanbul İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
İdris Baluken Çağlar Demirel Mahmut
Toğrul
Diyarbakır Diyarbakır Gaziantep
Ahmet Yıldırım Meral
Danış Beştaş Mithat
Sancar
Muş Adana Mardin
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki ilk önerge
üzerinde söz isteyen Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş.
Buyurun Sayın Danış Beştaş.
(HDP sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, size bir pasaj
okuyacağım. Hukuk sistemimize biz inanmazsak, biz güvenmezsek
başkalarının inanmasını, güvenmesini bekleyemeyiz.
Türkiyede yasama, yürütme ve yargı bağımsız biçimde, her
türlü etkiden, her türlü baskıdan uzak şekilde Anayasada tarif
edildiği şekilde işlevlerini yerine getiriyor. Aynı
şekilde, kurumlarımız tam bir uyum içerisinde, koordinasyon
içerisinde çalışmalarına devam ediyor. Yargının
aldığı her kararı biz de memnuniyetle
karşılamıyoruz. Ülkenin, milletin menfaatine ters sonuçlar
ortaya çıkabildiğini görüyoruz ama yargının
kararlarına karşı çıkıp da AK PARTİ
düşmanlığı yapıyorlar, Hükûmeti yıpratmaya
çalışıyorlar. demiyoruz. Beğenmediğimiz her
yargı işlemine karşı yargıyı belli grupların
hâkimiyetine girmekle, karanlık emellerin peşinde koşmakla
suçlarsak bunun vereceği zararları nasıl telafi edebiliriz?
Bunu 2009 yılında Sayın
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan söylüyor bir grup
toplantısında. Kim konuşmuş olursa olsun, gerçekten güzel
şeyler söylemiş, olması gerekenleri söylemiş ama bugün
neredeyiz? Bu konuşmadan, 2009dan 2016ya gelince, bu konuşmadaki
her kelimenin satır satır canına okuyan, tam aksini uygulamaya
geçiren bir dönüşten söz ediyoruz. Bu sadece bir konuşma örneği,
bunun gibi yüzlerce yargı bağımsızlığına,
kuvvetler ayrılığına, demokratik bir hukuk devletinde
yargının durması gereken yere dair
Cumhurbaşkanının açıklaması var. Şimdi ne?
Şimdi, çoğunluğun gücüne dayanarak -Meclisteki çoğunluktan
söz ediyorum- yasa yapma gücüne -parmak sayısından söz ediyorum-
güvenerek aslında kelimenin tam anlamıyla sadece ve sadece kendi
çıkarlarını, partinin duruşunu, çıkarlarını
esas alan, çoğunluğu azınlık üzerinde bir diktaya çeviren
bir Meclis organımız var. Biz ne dersek diyelim, hangi parmağı
kaldırırsak kaldıralım, en haklı eleştirileri
yaparsak yapalım tek bir satır değişmiyor. Bu,
çoğunluğun kendi gücüne dayanarak Her istediğimi yaparım
hiç kimse de karşı çıkamaz, karşı çıksa da ben
buna güvenerek Hükûmeti ve ülkeyi böyle yönetirim. demektir. İşte,
diktatörlük tam da böyle bir şeydir; demokrasilerde aslında
barındırmaması gereken bir anlayıştır. Muhalefet
niye var? Eleştirileriyle iktidarı ilerletmek için, daha demokratik
adımları atmak için. Şimdi, biz bas bas
bağırıyoruz.
Ya, bir ülke düşünün,
daha geçen güne kadar kol kola, birlikte yargıyı dizayn eden, on
binlerce insanı tutuklayan iki yapı ayrılmış ve bir
yapı diğerini terör örgütü ilan etmiş. Terör örgütü olmanın
ölçütü size ihanet edilmesi midir ya da kimin ihanet ettiğini
Ortaya
söylüyorum, o tartışılır, bilmiyoruz biz o ittifakın
ve ayrılmanın kodlarını. Yani ben iktidarsam bana
karşı çıkan, bana biat etmeyen, benim sözlerimi dinlemeyen,
benim hakkımda soruşturma açan herkesi terör örgütü ilan ederim gibi
bir anlayış olamaz. PYDye de Terör örgütü diyorlar, Fethullah
Gülen cemaatine de Terör örgütü diyorlar, yarın öbür gün
başkalarına da terör örgütü diyecekler. Bugün İHH ile de
aralarında Mavi Marmara gemisi sebebiyle, korkunç beyanatlar sebebiyle bir
çelişki çıktı; yakında terör örgütü olacak.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tabii, terör örgütü kesinlikle(!)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Yani
bu ülke bu iktidar sayesinde terör örgütlerinden geçilmez olacak. Neden? AK
PARTİye, AKPye muhalefet ediyorlar diye. Ya, nerede hukuk? Nerede
hukukun üstünlüğü? Nerede evrensel değerler? Bu işin merkezi siz
olamazsınız; dünyanın merkezi siz değilsiniz. Türkiyede
sadece siz halkı temsil etmiyorsunuz, sizin aldığınız
oy kadar daha fazla insan size karşı durumda ve işin korkunç
tarafı size oy vermeyenlerin tutumu sadece bir iktidar partisine
yaklaşır gibi değil, bir kutuplaşmanın artık
gerçekten zirvede olduğu bir dönemi yaşıyoruz ve ilk
konuşmamda da söylediğim gibi, subjektif ölçülerle tümüyle kendisini
esas alan bir yargı dizaynı Türkiye'yi gerçekten daha karanlık
günlere götürecektir ve bu en başta bu yasayı getirenleri
götürecektir çünkü onlar bu yasayı yaparken
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
korktukları için yapıyorlar ama korku çözüm olmayacaktır
diyorum, teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Korkunun ecele
faydası yok.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki diğer
önerge üzerinde söz isteyen Eskişehir Milletvekili Cemal Okan Yüksel.
Buyurun Sayın Yüksel. (CHP
sıralarından alkışlar)
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu kürsüde defalarca
anlatıldı ama zararı yok, ben de bir kısa tarihçesini
vereyim bu Yargıtay, Danıştay hikâyesinin.
Sene 2011: 2011de Yargıtayda 250 adet üye var.
Fakat AKP Hükûmeti tam olarak Yargıtaya sirayet edememiş,
Yargıtaydaki hâkimiyeti, sayısal hâkimiyeti ele geçirmek istiyor;
250den 387ye çıkarıyor Yargıtay üyelerini. O zaman Cumhuriyet
Halk Partisi, Komisyonda Yapmayın etmeyin, yargı bu şekilde
düzelmez." diyor, Komisyonu terk ediyor. O dönemde bu 137 kişinin
hepsinin -daha siz paralel yapı terimini icat etmemiştiniz- paralel
yapıdan olan hâkimler olduğu çok açıktı. Bu arada önemli
bir olay oluyor: 17, 25 Aralık. Bir bakıyorsunuz ki kendi elinizle
Yargıtayı paralel yapıya teslim etmişsiniz. 2014te ikinci
bir operasyonla 516ya çıkartıyorsunuz bu sayıyı. Bu sefer
de kendi yandaş hâkimlerinizi doldurup milimetrik bir hesapla sayısal
çoğunluğu ele geçirmeye çalışıyorsunuz ve ele
geçiriyorsunuz. Ondan sonra, şimdi bu tasarı. Bakıyorsunuz ki
Paralel yapının gücünü tam kıramadık; e, o zaman biz
Yargıtayı, Danıştayı bir gecede
sıfırlayalım." diyorsunuz, hem de vahim olanı
hukukçuların hazırladığı bu tasarının
Anayasaya açıkça aykırı olduğunu bile bile
yapıyorsunuz. Burada amaç şu
Malumunuz, Anayasanın 2, 9, 10,
13, 138, 139, 154 ve 155inci maddelerine açıkça aykırı. Bu
kanun Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilecek ama amaç belli. Anayasa
Mahkemesinin kararları geriye yürümüyor. Yani amaç, atı alan
Üsküdarı geçsin, oradaki atamalar beş gün içinde yapılsın,
Anayasa Mahkemesi kararı verirse verin, fiiliyatta bir şey
değişmeyecek.
Şimdi,
üyeliklerin sıfırlanmasının yanında bir de
Eşitler arasında eşitsizlik. Bu terim kullanılıyor.
Nedir bu? Bu şu: Şimdi, ben çayın çeşitli
faydalarını sayabilirim. Hazımsızlığa iyi gelir,
uykuyu açar, dikkati toplamaya yarar ama bu yasayla bir şey daha
yapıyoruz: Koltuğu korumaya yarar. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Bravo!
CEMAL
OKAN YÜKSEL (Devamla) Çay toplamaya gidenler azledilmiyor. Yargıtay
Başkanı, başkan vekili, daire başkanları,
başsavcı üyeliklerini koruyor. Çay toplamaya gidenler
koltuklarında oturmaya devam ediyorlar.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Yandaş değil, çaydaş bunlar.
CEMAL
OKAN YÜKSEL (Devamla) İşin kötüsü, biraz önce verdiğiniz
önergeyle HSYK Genel Kurulundan, yeni atanacak hâkimlerin yetkisini
aldınız, daireye verdiniz. Yani toplam 4 HSYK üyesi bütün
Yargıtayı ve Danıştayı dizayn edecek oylarıyla.
Bu çok yanlış arkadaşlar.
Şimdi,
Hoca Nasrettin bir akşam damda yatarken bir tane fare
sakallarının arasından geçivermiş; Hoca hemen aynanın
karşısına koşmuş, sakalları kesiyor;
karısı gitmiş demiş ki: Hocam, sen bu sakalları
senelerce büyüttün, nasıl kıyıyorsun bir fare geçti? diye.
Hanım, yol olur, yol. demiş. Arkadaşlar, bu
yaptığınız yol olur. Bugün mağdur ettiğiniz,
attığınız hâkimler yarın iktidara gelenlere gider,
Siz de yapın. der. Yargı sistemini bir intikamlar rejimine
dönüştürürsünüz.
Sevgili Ömer Süha Aldanın bir lafıyla
bitirmek istiyorum: Yönetirken adil olmayanlar, iktidardan düştükten sonra
kendilerine adaletli davranılmasını bekleyemezler. (CHP
sıralarından alkışlar) Yaptıklarınız
akıbetinizdir. Gelin, etmeyin, en azından kendinize acıyın;
elinizi vicdanınıza koyun, bu yasayı geçirmeyelim yoksa
yargı sistemi, Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağın
deyimiyle, bir yapboz tahtasına dönecek. Bu, paralel yapı, şu
yapı, bu yapı meselesi değil; onları, tabii ki bir paralel
yapının, okyanus ötesinden talimat alan bir yapının yargı
sistemini ele geçirmesi düşünülemez, kabul edilemez ama saraydan da emir
alması kabul edilemez.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki diğer
önerge üzerinde söz isteyen Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsak.
Buyurun Sayın Parsak. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Aziz Türk milleti,
saygıdeğer milletvekilleri; gecenin bu son konuşmasında
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Hem bölüm üzerinde konuşurken hem de 12nci
madde üzerinde konuşurken ifade etmiştim; bu kanun
tasarısının iki soğan cücüğü mahiyetinde maddesi var:
Bir tanesi o 12nci maddeydi, diğeri de bu 22nci madde. Evet, daha önce
de hep ifade edildi, Komisyon çalışmaları esnasında da hep
söyledik bunları. Burada özellikle 12 Eylül 2010 Anayasa referandumuyla
birlikte çivisi çıkmış olan yargı düzeninde peş
peşe yapılan pansuman tedbirlerin bize göre sonuncusu olmayan ama
şu an mevcut durumu toparlayabilmek amacına matuf olduğunu
düşündüğümüz bir düzenleme daha yapılıyor ve böylelikle
tıpkı Danıştayda olduğu gibi Yargıtayda da hem
daire sayıları azaltılıyor hem de bu dairelerde görev yapan
üyelerin sayıları önce 300e -birazdan görüşeceğiz AKP
önerisi muhtemelen burada parmak çoğunluğuyla kabul edilecek, 310a o
artık yeni hâliyle- ondan sonra da kademeli olarak 200e düşürülecek.
Tabii, burada, ciddi anlamda, yargı
sistemimizin ve onun üzerinden de adalete olan inanışın, genel
anlamda adaletin ve onun temelini oluşturduğu devletin çok ciddi
hasar aldığı, çok ciddi zarar gördüğü aşikâr.
Bizim buradaki yaklaşımımız
-biraz önce Danıştayla ilgili kısmında da söyledim- bir
ayrımcılık yapıldığı belli bir vakıa ve
önemli bir sıkıntı. Biraz önce, benden önceki hatipler çay
üzerinden pek çok eleştiride, farazide bulundular. Çay toplamanın ve
Hatta oradan bir hatip de çayıştay mı dedi?
ALİ ŞEKER (İstanbul) Çaydaş
yargı.
MEHMET PARSAK (Devamla) Çaydaş yargı
dedi.
Bakın, şunu söyleyeyim sayın
milletvekilleri: Yargı sistemimizin en tepesindeki kurumlarla ilgili
olarak gecenin bu saatinde bunları konuşuyor olmamız bile,
işin açıkçası, durumun ne derece vahim olduğunu kendi
başına ortaya koymakta. Bu pansuman tedbirler biraz sonra muhtemelen
bu maddede kabul edilecek. En nihayetinde yarın veya en nihayet diğer
gün yasa tasarısı da tamamen kabul edilecek ve bir an önce Sayın
Cumhurbaşkanı tarafından da onaylanıp yürürlüğe
girecek elbette. Ama bizim bu pansuman tedbirlerle değil, işi yeni
baştan ele almak suretiyle bu sistemdeki tüm aksaklıkları kökten
çözmemiz gerekiyor. Eğer bunu yapmazsak, şu anda yüzde 12 ile yüzde
29 arasında çeşitli rakamlar zikredilen Adalete Güven Endeksi daha da
aşağılara düşecek. Sıradan vatandaşı biz
noktada, adaletine, dolayısıyla devletine güvenir bir hâle
getiremeyeceğiz.
Bir de burada bir hususa daha dikkat çekmek
istiyorum. Şimdi, biz burada Yargıtay üyelerini hâkimlikten
almıyoruz. Yargıtay üyelerini Yargıtay üyeliğinden
düşürüyoruz ve bu tasarı kanunlaştıktan sonra ilk önce 310
tanesini yeniden Yargıtay üyeliğine getiriyoruz. Peki,
diğerleri? Diğerlerini bölge adliye mahkemelerine, kürsüye geri
gönderiyoruz.
Şimdi, burada,
eğer, AKP tarafından paralel hâle getirildiği için adalet
sistemimiz içinde ciddi bir sıkıntı mahiyetinde olan bu hâkimler
ise problem, bunlar Yargıtayda değil, gönderildikleri yerlerde gene
Türk vatandaşlarına adaleti tecelli ettirmekle yükümlü olacaklar.
Oradaki vatandaşların, o aşamadaki yargılamada bunlar
eğer tırnak içinde söylüyorum- defolu, problemli,
sıkıntılı olan hâkimlerse orada görev
yapmalarının devam etmesi de ayrıca bir sakınca değil
mi?
Ben burada tekrara düşmemek adına ve
süremin de azaldığını gözeterek, önceki tüm muhalefet
şerhlerimizde ifade ettiğimiz hususlara da yeniden atıf yapmak
suretiyle tekrar ediyorum ve bu konunun gerçekten olması gerektiği
gibi çözüme kavuşturulmasını temenni ederek yüce heyetinizi ve
Gazi Meclisi bir kere daha saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Aynı
mahiyetteki önergeler kabul edilmemiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400 sıra
sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 22nci maddesiyle
2797 sayılı Yargıtay Kanununa eklenmesi öngörülen geçici
15inci maddenin birinci fıkrasında yer alan "Ancak"
ibaresinden sonra gelmek üzere "yeni seçim yapılıncaya kadar
görevlerine devam eden eski başkanlar hariç olmak üzere," ibaresinin
eklenmesini, üçüncü fıkrasında yer alan "üç yüzdür"
ibaresinin "üç yüz ondur" şeklinde, beşinci ve yedinci
fıkralarında yer alan "Genel Kurulu" ibarelerinin ilgili
dairesi" şeklinde değiştirilmesini, yedinci
fıkrasının birinci cümlesinde yer alan "yürürlüğe
girdiği tarih itibarıyla Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu" ibaresinden sonra gelmek üzere "asıl" ibaresinin
eklenmesini ve yedinci fıkranın son cümlesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Muş (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) Katılıyoruz
Sayın Başkanım.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyoruz.
Gerekçe:
Yargıtayda başkanların görev
sürelerinin bitmesi hâlinde 2797 sayılı Kanunun 31inci maddesinin
dokuzuncu fıkrası uyarınca yeni seçim yapılıncaya
kadar eski başkanlar görevlerine devam etmektedir. Kanunun yürürlüğe
girdiği tarih itibarıyla görevlerine devam eden eski
başkanların durumlarının açıklığa
kavuşturulması gerekmektedir. Önergeyle ilk olarak uygulamada
tereddüt yaşanmaması amacıyla Yargıtayda başkanlık
görev süresi bitmesine rağmen yeni seçim yapılamaması nedeniyle
başkanlık görevine devam eden eski başkanların da
Yargıtay üyeliklerinin sona ereceği vurgulanmaktadır.
6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu Kanununa göre hâkim ve savcıları atama ve nakletme
görevi, Kurulun Birinci Dairesinin görevleri arasında olması nazara
alınarak bu kanunla uyumlu olması için önergeyle, yeniden seçilmeyen
Yargıtay üyeleri ile Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelikleri sona
erenlerin adli yargıda bir göreve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
Genel Kurulu yerine, ilgili daire tarafından atanmaları
öngörülmektedir.
Yine önergeyle, uygulamada tereddüt
yaşanmaması amacıyla Yargıtay üyeliğinden Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu asıl üyeliğine seçilmiş olup da
kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla asıl
üyeliği devam edenlerin, bu görevlerinin bitmesine üç ay kala Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu tarafından yeniden Yargıtay
üyeliğine seçilebilecekleri vurgulanmaktadır. Yargıtay
üyeliğinden Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yedek üyeliğine
seçilmiş olanların bu kapsamda olmadıkları
açıklığa kavuşturulmaktadır.
BAŞKAN Gerekçesi okunan önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler.. Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 22nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler.. Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime üç dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 01.46
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 01.48
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Elif Doğan TÜRKMEN
(Adana)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 109uncu
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
400 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Dünya Posta Birliği
Kuruluş Yasasına Sekizinci Ek Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
2.- Dünya Posta Birliği Kuruluş Yasasına Sekizinci
Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (S.
Sayısı: 343)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonun olmayacağı
anlaşıldığından, kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için 30 Haziran 2016 Perşembe günü, alınan karar gereğince, saat
14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Hayırlı sahurlar diliyorum.
Kapanma
Saati: 01.49
(x) (10/250) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin tam metni tutanağa eklidir.
(x) (10/251) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin tam metni tutanağa eklidir.
(x) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) 400 S. Sayılı Basmayazı 27/6/2016 tarihli 107inci Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.