TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
110uncu
Birleşim
30
Haziran 2016 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Ağrı Milletvekili Berdan Öztürkün, gözaltı ve tutuklamalarda
yaşanan hak ihlallerine ilişkin gündem dışı
konuşması
2.-
Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzünün, Trafik Elektronik Denetleme
Sistemine ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
Elâzığ Milletvekili Tahir Öztürkün, 26 Haziran Uluslararası
Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığıyla
Mücadele Gününe ilişkin gündem dışı konuşması ve
İçişleri Bakanı Efkan Alanın cevabı
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, İçişleri Bakanı Efkan
Alanın gündem dışı konuşmaya cevaben
yaptığı konuşmasının İç Tüzükün 59uncu
maddesinin (2)nci fıkrasına göre değerlendirilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
2.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, İçişleri Bakanı
Efkan Alanın gündem dışı konuşmaya cevaben
yaptığı konuşmasının İç Tüzük hükümlerine
uygun olduğuna ilişkin açıklaması
3.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, İçişleri
Bakanı Efkan Alanın gündem dışı konuşmaya
cevaben yaptığı konuşmasının İç Tüzükün
59uncu maddesinin (2)nci fıkrasına göre değerlendirilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
4.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, İçişleri Bakanı Efkan
Alanın gündem dışı konuşmaya cevaben
yaptığı konuşmasının İç Tüzükün 59uncu
maddesinin (2)nci fıkrasına göre değerlendirilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
5.-
İstanbul Milletvekili Hurşit Yıldırımın, Atatürk
Havalimanında gerçekleştirilen terör saldırısını
lanetlediğine ve hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine,
terörle verilmek istenen hiçbir mesajı kabul etmediklerine ilişkin
açıklaması
6.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, son zamanlarda
yaşanan terör olaylarının herkesi olduğu gibi adalarda
yaşayanları da tedirgin ettiğine ve feribot ile diğer deniz
araçları için gerekli güvenlik önlemlerinin alınması konusunda
yetkilileri göreve çağırdığına ilişkin
açıklaması
7.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, 2/7/1993 tarihinde Sivas
Madımak Otelinde yakılarak öldürülen aydınları
saygıyla andığına ilişkin açıklaması
8.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, açılışı
yapılacak olan Osman Gazi Köprüsünün hayırlı olmasını
dilediğine ilişkin açıklaması
9.-
Ordu Milletvekili Metin Gündoğdunun, Atatürk Havalimanında
gerçekleştirilen terör saldırısını lanetlediğine
ve hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
10.-
Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, İsraille yapılan
anlaşmanın gerçek yüzünün derhâl açıklanması
gerektiğine ilişkin açıklaması
11.-
İzmir Milletvekili Müslüm Doğanın, 2/7/1993 tarihinde Sivas
Madımak Otelinin yakılması olayının
sanıklarının iade edilmeleri için gerekli girişimin
İçişleri Bakanlığı tarafından yapılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
12.-
Kırklareli Milletvekili Türabi Kayanın, bayram münasebetiyle havaalanlarında,
tren istasyonlarında, şehirlerarası otobüs terminallerinde
yoğunluk yaşanacağına, Hükûmetin bu bölgelerde tedbir
almasını istediğine ve herkese iyi bayramlar dilediğine
ilişkin açıklaması
13.-
Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurtun, Konya Ovasında meydana gelen
dolu felaketi nedeniyle ciddi zarar meydana geldiğine ve
İçişleri Bakanını istifaya davet ettiğine ilişkin
açıklaması
14.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, terörü lanetlediğine, ulusal
bayramlar için yapılan törenlerin iptal edilmesine rağmen Osman Gazi
Köprüsünün açılış töreninin yapılacak olmasına
ilişkin açıklaması
15.-
Tokat Milletvekili Kadim Durmazın, Çamlıbel Geçidinin 2016
yılı içerisinde ihale edilip edilmeyeceğini, Tokatta bölge
enfeksiyon hastalıkları araştırma hastanesi
yapılmasının düşünülüp düşünülmediğine ve
çiğ süt destekleme primlerine dair çiftçiye bir müjde verilip
verilmeyeceğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
16.-
Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün, İçişleri Bakanı Efkan
Alanın atandığı günden beri ülkede can ve mal
güvenliği kalmadığına ve kamuoyunun, derhâl istifa etmesini
beklediğine ilişkin açıklaması
17.-
Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlunun, Ramazan Bayramını ve
Kadir Gecesini kutladığına, şehitlere Allahtan rahmet
dilediğine, gazileri şükranla selamladığına
ilişkin açıklaması
18.-
Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, Mersin Ziraat Odası
Başkanının ihracatta yaşanan sıkıntılara
çözüm önerilerine ve Ramazan Bayramını kutladığına
ilişkin açıklaması
19.-
Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözerin, Atatürk Havalimanında
gerçekleştirilen terör saldırısında hayatını
kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine, Eskişehirin Beylikova ile
Alpu ilçelerinin sorunlarına, Kadir Gecesini ve Ramazan
Bayramını kutladığına ilişkin
açıklaması
20.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, İçişleri Bakanı Efkan
Alanın gündem dışı konuşmaya cevaben
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadeleri ile
konuşmasını yapıp Genel Kurulu terk etmesine ve Hükûmetin,
milletin teröre karşı birlik ve bütünlüğünü sağlayacak
duruşu göstermesi gerektiğine ilişkin açıklaması
21.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, HDP Grubu olarak
İçişleri Bakanının Meclis Genel Kuruluna ve muhalefet
partilerine karşı göstermiş olduğu tavrı
kınadıklarına, İçişleri Bakanı,
Ulaştırma Bakanı ve Adalet Bakanının derhâl istifa
etmesi gerektiğine, Lice ve civarında sokağa çıkma
yasağı adı altında uygulanan bir abluka durumu
olduğuna ilişkin açıklaması
22.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, İçişleri Bakanı Efkan
Alanın, Atatürk Havalimanında gerçekleştirilen terör
saldırısıyla ilgili bilgi verdikten sonra muhalefetin tek bir
cümlesini dahi dinlemeye tahammül edemeyerek Meclisten kaçtığına
ilişkin açıklaması
23.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Hükûmetin ve devletin tüm
birimlerinin terör örgütlerine karşı kararlı bir mücadele
sürdürdüğüne ve terör örgütünün gelir kaynağı olan
uyuşturucuya büyük darbeler vurulduğuna ilişkin
açıklaması
24.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Licenin Yalaza
köyü Mehle mezrasında bağların ateşe verildiğine ve
kısa süreli bir çatışma yaşandığına
ilişkin açıklaması
25.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 2 Temmuz 1993te Sivas
katliamında hayatını kaybedenleri rahmetle
andığına ve insanlık dışı bu katliamı
kınadığına ve Milliyetçi Hareket Partisinin bu elim
hadiseyle ilgili duruşunu son derece net bir şekilde
belirttiğine ilişkin açıklaması
26.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, Cumhuriyet Halk Partisi olarak hiçbir etnik
kökene ya da başkaca özelliğine bakmaksızın katliamlarda
hayatını kaybedenlerin tümünü saygıyla andıklarına ve
bu katliamların tümünün anma törenlerine katıldıklarına
ilişkin açıklaması
27.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, AK PARTİ Grubu olarak 2
Temmuz 1993te Sivasta yaşanan katliamı kınadıklarına
ilişkin açıklaması
28.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Licenin Yalaza
Mahallesinin Mehle mezrasında yaşanan duruma ilişkin
açıklaması
29.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Diyarbakır Milletvekili Sibel
Yiğitalpin 400 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 33üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
30.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, bugün yaşanılan
sıkıntıların çözüm süreci olduğu için değil çözüm
süreci bittiği için yaşandığına ve bu sürece tekrar
geri dönme duyarlılığı içerisinde olunması
gerektiğine ilişkin açıklaması
31.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, ülkenin kurum ve kurallarıyla
yönetilmesi ilkesinden hareketle bu tasarıya ret oyu vereceklerine ve
Kadir Gecesi ile Ramazan Bayramını kutladığına ilişkin
açıklaması
VI.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının,
Hükûmetin gündem dışı konuşmaya cevap talebinin ve
Başkanlık Divanının uygulamasının İç Tüzüke
ve yerleşik teamüllere uygun olduğuna ilişkin konuşması
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının,
Kadir Gecesini ve Ramazan Bayramını kutladığına
ilişkin konuşması
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Bursa Milletvekili Kadir Koçdemirin, İçişleri Bakanı Efkan
Alanın gündem dışı konuşmaya cevaben
yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi
Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, İçişleri
Bakanı Efkan Alanın gündem dışı konuşmaya
cevaben yaptığı konuşması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
3.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, İçişleri Bakanı Efkan
Alanın gündem dışı konuşmaya cevaben
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İzmir Milletvekili
Zeynep Altıokun HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
5.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaşın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
6.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
7.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, İstanbul Milletvekili Azmi
Ekincinin CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
8.-
Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
İstanbul Milletvekili Azmi Ekincinin CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
9.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Muğla Milletvekili Mehmet
Erdoğanın 400 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 23üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
10.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Diyarbakır Milletvekili Sibel
Yiğitalpin 400 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 33üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
11.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin sataşma nedeniye yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
VIII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan ve 22 milletvekilinin,
sokağa çıkma yasağı ilan edilen bölgelerde yaşanan
çocuk ölümlerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/252)
2.-
Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan ve 22 milletvekilinin, kolluk
güçleri başta olmak üzere devlet görevlilerinin kadına yönelik cinsel
şiddet ve cinsel işkence uygulamalarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/253)
3.-
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 24 milletvekilinin, Artvinin
Yusufeli ilçesinde yapılan baraj neticesinde kamulaştırmalardan
kaynaklı yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/254)
IX.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
HDP Grubunun, İzmir Milletvekili Müslüm Doğan ve
arkadaşları tarafından, 2 Temmuz 1993te Sivas Madımak
Otelinde yaşanan katliamın bütün boyutlarıyla
araştırılması amacıyla 30/6/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 30 Haziran 2016
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.-
CHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin
Altay, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Ankara Milletvekili Levent Gök
tarafından, toplumsal barışı tehdit eden ve
yurttaşların yaşamına kasteden terör olaylarının
tüm boyutlarıyla değerlendirilmesi, çözüm önerilerinin
tartışılması ve gerekli etkin tedbirlerin alınabilmesi
amacıyla 29/6/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme
önergesinin, Genel Kurulun 30 Haziran 2016 Perşembe günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
B)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının
320nci sırasında yer alan 395 sıra sayılı Kanun
Tasarısının bu kısmın 5inci sırasına
alınmasına, diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesine ve Genel Kurulun 1/7/2016 Cuma günü
toplanmamasına ilişkin önerisi
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/726) ve Adalet Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 400)
2.-
Dünya Posta Birliği Kuruluş Yasasına Sekizinci Ek Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 343)
3.-
Türkiye Cumhuriyeti ile Moldova Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/717) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 398)
4.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ürdün Haşimi Krallığı
Hükümeti Arasında Kalkınma İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/527) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 183)
5.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında KKTCde Bulunan Vakıf Kültür
Varlıklarının Restorasyon İşlerinin Yürütülmesine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/644) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 395)
6.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Brunei Sultanlığı Hükümeti
Arasında Ekonomik, Ticaret ve Teknik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/573) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 263)
XI.-
OYLAMALAR
1.-
(S. Sayısı: 343) Dünya Posta Birliği Kuruluş Yasasına
Sekizinci Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısının oylaması
2.-
(S. Sayısı: 398) Türkiye Cumhuriyeti ile Moldova Cumhuriyeti
Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
3.-
(S. Sayısı: 183) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ürdün Haşimi
Krallığı Hükümeti Arasında Kalkınma
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
4.-
(S. Sayısı: 395) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında KKTCde Bulunan
Vakıf Kültür Varlıklarının Restorasyon İşlerinin
Yürütülmesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
XII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurtun, TBMMde verilmesi planlanan bir
iftar davetine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Ahmet Aydının cevabı (7/6196)
30 Haziran 2016 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
110uncu Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, gözaltı ve
tutuklamalar hakkında söz isteyen Ağrı Milletvekili Berdan
Öztürke aittir.
Buyurun Sayın Öztürk. (HDP
sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Ağrı Milletvekili Berdan Öztürkün, gözaltı ve tutuklamalarda
yaşanan hak ihlallerine ilişkin gündem dışı
konuşması
BERDAN ÖZTÜRK (Ağrı) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hapishanelerde yaşanan hak
ihlalleriyle ilgili gündem dışı konuşmak üzere söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
Türkiyede 7 Haziran seçim sonuçlarını hazmedemeyen AKP Hükûmeti ve
Cumhurbaşkanı Türkiyeyi, ülkemizi erken genel seçime
götürmüştür. 7 Haziran ile 1 Kasım arasında da gerilim siyaseti
izleyerek, Hükûmet kurmak adına izlediği gerilim stratejisi
neticesinde 1 Kasım sonrası tek başına iktidarı
kurabilecek güce, yeterliliğe erişmiş olan AKP Hükûmeti, seçim
sonrasında da baskıları; farklı kesimlerin, muhaliflerin
sesini kısmak, susturmak adına âdeta otoriter, faşist bir
sistemi tüm topluma, ülkemize, halklarımıza dayatmaktadır.
Amaç sadece Kürt toplumunu
sindirmek değil, bir bütün olarak toplumsal muhalefeti hedef alarak
paralize etmek, toplumu düşünemez ve direnemez hâle getirmektir. Tabii,
bunun yansımalarının hapishanelerde olmaması
düşünülemez. Ülkenin
bu son süreçte içinde bulunduğu olağanüstü koşulların ciddi
bir boyutta yansımasının olduğu alanlardan biri de
hapishanelerdir.
24 Temmuz 2015 tarihinden itibaren hapishanelere
yönelik yaşanan ihlallerin başında sürgünler gelmektedir.
Sistematik bir hâl alan sürgünlerin sadece siyasi tutsaklara yönelik
olması aslında devletin genel politikasından
bağımsız olarak ele alınamaz. Nakil adı altında
gönderilen tutsakların Gümüşhane, Rize, Bandırma, İzmir,
İstanbul, Erzincan, Trabzon, Osmaniye, Kocaeli, Ankara gibi illere,
ailelerinden yüzlerce kilometre uzağa gönderilmeleri, ceza içerisinde ceza
mantığının bir tezahürüdür. Sürgün politikasıyla
devlet hem tutsakları hem de tutsakların ailelerini cezalandırma
amacı gütmektedir. Sürgünlerde amaçlanmak istenen, tutsaklarla birlikte
aileleri de derinleştirilmiş tecride maruz bırakmaktır.
Türkiyede yaşanan savaş
koşullarının hapishanelerde bulunan siyasi tutsaklara
yansımaları çok ağır olmaktadır. İdarelerin ve
gardiyanların yaklaşımları insanlık onuruyla bağdaşmayan
muamele ve işkence boyutlarını aşarak tam bir düşman
hukukuna dönüşmüş bulunmaktadır. Tutsaklar birçok hapishanede;
Erzurum H Tipi ve E Tipi, Şakran, Kırıklar, Sincan,
Kırıkkale, Osmaniye, Çanakkale, Tekirdağ, Edirne ve neredeyse
siyasi tutsakların kaldığı bütün hapishanelerde sadece
slogan attıkları gerekçesiyle aylara varan iletişim
imkânlarından yoksun bırakılmaktadırlar. Bütün bu
ihlallerin ötesinde, Bakanlıkça bütün hapishanelere 5 Mart 2016
sonrasında gönderilmiş olan gizli genelgeyle siyasi tutsakların
bulunduğu bütün hapishanelerde olağanüstü bir sürece geçilmiştir.
Yeni sürecin temel konsepti tecrit, izolasyon ve yaşam
koşullarının minimize edilmesidir.
Yeni konseptle -getirilmeye
çalışılan- sadece siyasi tutsaklara ve ailelerine değil,
avukatlara yönelik de sınırlandırmalar, kısıtlamalar
getirilmektedir. Bu da açıkça savunma hakkının ihlalini
teşkil etmektedir.
Değerli arkadaşlar, avukatlara bile
görüş günleri konularak savunma hakkı yerle bir edilmektedir. Buna
örnek olarak Trabzon ve Sincan Cezaevlerini verebiliriz. Bu nasıl bir
mantıksa, savunmanın ayağını oluşturan avukatlara
-yargı içerisinde savunma hakkı temel, kutsal bir hak olmasına
rağmen- Sen falan gün, falan saatte gelip tutuklularla veya hükümlülerle
görüşebilirsin. anlamında bir sınırlama getirilmesi neyle
izah edilecek, ben onu anlamakta güçlük çekiyorum.
Hapishanelere yönelik gerçekleştirilen yeni
uygulamalardan biri de, henüz muhakeme süreçleri devam eden veya daha muhakeme
süreci başlamayan tutsakların sürgün edilmesidir. Yaşanan
sürgünlerle birlikte gerek hapishanelerde gerekse de yolda tutsaklara yönelik
çok ciddi fiziki ve psikolojik işkenceler gerçekleştirilmektedir.
Cezaevinde verilen disiplin cezalarının süreklilik kazanmasından
dolayı tutsakların bir cezası bitmeden diğer cezasının
başladığı ve verilen cezaların tamamının
keyfî olduğu da tutsaklar tarafından tarafımıza
bildirilmiştir. Tutsakların cezaevi içerisindeki doğal ve insani
taleplerini dile getirmesinin dahi suç unsuru sayılarak cezaların
kesilmesi cezaevlerinde yaklaşımdaki kastı ele vermektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BERDAN ÖZTÜRK (Devamla) Tutsakların hak
ihlallerine karşı her protesto eyleminin ardından verilen
cezaların hapis içinde hapis yaşatmak amacıyla verildiği su
götürmez bir gerçek olarak önümüzde durmaktadır. Ailesi ve çevresinden
tamamen tecrit ettirilen bu cezalandırma anlayışının
altında yatan esas zihniyet de, tutukluya tecrit içinde tecrit etme
zihniyeti de ceza hukuku açısından ikinci bir cezalandırmadan
başka bir şey değildir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
Trafik Elektronik Denetleme Sistemi hakkında söz isteyen Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzüne aittir.
Buyurun Sayın Tüzün. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.-
Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzünün, Trafik Elektronik Denetleme Sistemine
ilişkin gündem dışı konuşması
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Sayın Başkan,
sevgili milletvekili arkadaşlarım; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Bugün, bayram öncesi, kara yollarında
uygulanan, hepimiz için önemli olan bir uygulamayı Meclisin gündemine
getirmek istedim ve bu yüzden de gündem dışı söz aldım.
Sevgili arkadaşlar, 2011 yılında
çıkarılan bir yasayla trafikte belediyelere kısmi yetki verildi.
Buna göre, belediyeler kendi kaynaklarını kullanarak Elektronik
Denetim Sistemi kurabiliyorlar. Buraya kadar güzel ancak geldiğimiz
noktada bu sistem vatandaşa tuzak, yandaşa kıyak sistemine
döndü. Kısacası, bu sistemden elde edilen, biriken paranın yüzde
30unu belediyeler alıyor, yüzde 17sini müteahhit taşeron firmalar
alıyor, geri kalan da Maliyeye.
Değerli arkadaşlarım, elbette
devletin bu anlamdaki denetim sistemini yapması, Hükûmetin
Karayolları Yönetmeliğine uygun bir hâlde güvenliği sağlaması
kuşkusuz tartışılmaz. Ancak burada başka bir şey
var, buraya dikkat çekmek istiyorum. Bu sistemi belediye yapmıyor,
Hükûmet, devlet, ilgili bakanlık yapmıyor, bir müteahhit firma
yapıyor. Bu müteahhit firmalar özellikle belediye imar planları
içerisinde
Bakın, burası da çok önemli çünkü çift yollarda, duble
yollarda uygulama 110 artı 10 yani 120 ama şehir imar planlarda ise
uygulama 90 artı 9 yani 99. Dolayısıyla, belediye ve bu
şirket anlaşıyor, on yıllık bir sözleşme
yapıyor. Bu on yıllık sözleşme karşılığında
7, 8, 10 tane istasyonun bedeli 5 milyon lira, bakınız 5 milyon lira.
Ama uygulanan, özellikle seçim bölgem Bilecek ilinin Bozüyük ilçesindeki
uygulanan sistemden biraz rakamlar vermek istiyorum: 10 tane istasyonun
aylık geliri ortalama 30 milyona yakın çünkü 10 istasyonda sizlerin
de dâhil olduğu -belki milletvekili olarak ceza gelmiyor olabilir ama- bin
tane araca ceza yazılıyor, tam bin tane, günlük ortalama; hatta ve
hatta müteahhit firma Çok ceza geliyor, ciro çok şişiyor, biz on
yıllık sözleşme karşılığı
yaptığımız masraf 5 milyon lirayı bir ayda
karşılıyoruz, dolayısıyla yirmi dört saat bu sistemi
çalıştırmayalım. diyerek bazı saatlerde bu sistemi
kapatıyor.
Burada anlatmak istediğim şu değerli
arkadaşlarım: Vatandaşımızın kara yollarında
uygun bir şekilde araç kullanmasını istiyor muyuz? Evet,
istiyoruz. Ama bu sistem kaza yapma ihtimali, oranı yüksek olan yerlere
kurulmuyor, tam aksine, kaza yapma ihtimali az olan, sadece ve sadece Süratten
yakalansın ve ceza ödesin. diye kurulan bir sistem. Bugün tesadüf
İçişleri Bakanımız burada. Bu sistemle ilgili, yani
vatandaşa tuzak, yandaşa kıyak sistemiyle ilgili bir önlem
alınması gerekiyor. Önümüzde bir Ramazan Bayramı var,
kutlamasını yapacağız, okullar kapandı, üniversite
sınavları bitti, vatandaşımız bayram tatili nedeniyle
yurdun değişik il ve ilçelerine gidecekler. Ama maalesef bu sistemle,
yani bu tuzak sistemiyle de karşı karşıya kalacaklar.
Değerli arkadaşlarım, özellikle bu
TEDES sistemini, ilgili bakanlıkların bir kez daha bu konuyu gözden
geçirmesini, vatandaşa tuzak, yandaşa kıyak sisteminin
kaldırılmasını, eğer böyle bir sistem kurulacaksa
ilgili bakanlıklar tarafından kurulmasını
Toplam maliyeti
5 milyon lira olup sadece ve sadece müteahhit ayda 5 milyon lira
kazanıyorsa bunun adı, dediğim gibi, vatandaşa tuzak ve
yandaşa kıyak sistemidir.
Değerli arkadaşlarım, son olarak da,
önceki akşam patlamada hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum tabii.
Yaralılara geçmiş olsun diyor, acil şifalar diliyorum. Ama patlama
akşamı Ankarada yağmur vardı, gökyüzü utandı, gökyüzü
üzüldü, gökyüzü ağladı, utanması gerekip de utanmayanlara inat
bu oldu diye düşünüyorum.
Yaklaşmakta olan Ramazan
Bayramınızı kutluyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
Uluslararası Uyuşturucu Kullanımı ve
Kaçakçılığıyla Mücadele Günü münasebetiyle söz isteyen
Elâzığ Milletvekili Tahir Öztürke aittir.
Buyurun Sayın Öztürk. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.-
Elâzığ Milletvekili Tahir Öztürkün, 26 Haziran Uluslararası
Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığıyla
Mücadele Gününe ilişkin gündem dışı konuşması ve
İçişleri Bakanı Efkan Alanın cevabı
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlarım.
Sözlerime başlamadan önce, salı günü
Vanda, Licede ve İstanbul Havalimanında bombalı
saldırılarda şehit olan güvenlik güçlerimize ve
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Cenab-ı Allahtan
rahmet diliyor, ailelerine başsağlığı diliyorum.
Ayrıca, Diyarbakır Licedeki çatışmalarda şehit olan
hemşehrimiz Mustafa Yıldırıma rahmet,
yakınlarına da başsağlığı diliyorum.
Evet, Uluslararası Uyuşturucu
Kullanımı ve Kaçakçılığı ile Mücadele Günü
münasebetiyle söz almış bulunuyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kişisel zevk ve tıbbi amaçlarla kullanılan maddelere
uyuşturucu denilmektedir. Ülkelerin sınırlarını
aşıp küresel bir problem hâline gelerek toplumların bugününü ve
geleceğini tehdit eden uyuşturucu kullanımı adli, sosyal,
hukuki ve kamusal alanlı sorunlara yol açmasının yanında,
insanların bedenen, ruhen ve sosyal yönden
sağlıklarının bozulmasına yol açmaktadır.
Uyuşturucu tüketimi dünyada hızla yayılmaya
başlamıştır. Birleşmiş Milletler raporuna göre,
hayatında bir kere uyuşturucu kullananların sayısı her
yıl 1 milyon kişi artmaktadır. Bu, ayrıca üzerinde
durulması gereken çok önemli bir sorundur. Bağımlılık
teşhisi konulan her 6 kişiden 1i de tedaviye
başvurmamaktadır. Uyuşturucu kullanımı önlenmezse
bağımlılığı ölüme kadar götürmektedir. Öyle ki,
2011 yılında 15-64 yaş arası nüfusta yapılan madde
kullanımı araştırmasına göre ülkemizde 1 milyon 350
bin uyuşturucu kullanıcısı bulunmaktadır. Adli
Tıp Kurumu Başkanlığının 2013 verilerine göre
madde bağımlılığına bağlı ölüm
sayısı 232, dolaylı ölümler ise 416 olarak
saptanmıştır. Ülkemiz, çevresinde yaşanan terörist
faaliyetler dolayısıyla siyasi gelişmelerle yoğun
uyuşturucu üretimi yapan ülkelere yakındır.
Dolayısıyla, bu sebeple maalesef, kaçakçıların hedefi
hâline gelmiştir. Bu durumun önlenmesi için çeşitli
çalışmalar yapılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 14 Temmuz 2014te ilgili 7 bakan ve Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu bir araya gelerek Sağlık Bakanlığı
koordinesinde Uyuşturucu ile Mücadele Yüksek Kurulu
oluşturulmuştur. Buna bağlı olarak da Uyuşturucu ile
Mücadele Strateji Belgesi ve Uyuşturucu ile Mücadele Acil Eylem Planı
oluşturulmuştur. 2015 yılı sonu itibarıyla belgelerin
yürürlük süresi dolmuş olmasına rağmen, yeniden 8 ayrı bakanlıkta
çalışmalar yapılarak 18/4/2016da tekrar yürürlüğe
girmiştir bu çalışmalar.
Acil Eylem Planı'nın amacı,
uyuşturucuyla mücadele için hedef, strateji ve faaliyetlerin detaylı
olarak değerlendirileceği, toplumun her kesiminin görüşlerini
ifade edebileceği, bilimsel temellerle oluşturulmuş geniş
katılımlı bir organizasyon oluşturmaktır.
Acil Eylem Planı, ulusal ve uluslararası
boyutta kaçakçılık, üretim, kullanım, dağıtım ve
sokak düzeyindeki satışın engellenmesi için, Emniyet Genel
Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlar Daire
Başkanlığına bağlı Narkotik Şube
Müdürlüğü daire başkanlığı seviyesine
yükseltilmiş ve yeni ismi Uyuşturucuyla Mücadele Daire
Başkanlığı olmuştur. Sokak düzeyinde mücadele
amacıyla 29 ilde etkin mücadele başlamıştır.
Narkotimler kurulmuştur. Hedef, bu pilot
uygulamayı 2016 yılında ilave tedbirlerle tüm ülkeye
yaymaktır. Maddenin zararlı etkileri hakkında hedef
grupların bilgilendirilmesi amaçlanmıştır.
Mücadele için ve dayanışma, destek için
Alo 121 hattı kurulmuş, bağımlının tedaviye
erişiminin kolaylaştırılması, tedavi başarı
oranının artırılması, tedavi sonrası topluma
yeniden kazandırma ve danışmanlık hizmeti için AMATEMe
yönlendirmektedir.
Madde bağımlılığı
tedavi merkezi sayısı 2002de 11 iken AK PARTİ döneminde 64e yükseltilmiş
olup bu tedavi merkezlerinin sayısı daha da
artırılacaktır.
Uyuşturucu kullanımı özellikle
ergenlik döneminde başlandığı için, ailelerin bu konuda
bilinçli desteğine ihtiyaç duyulmaktadır. Uyuşturucu
mücadelesinde ailelerin rolü büyüktür. Sentetik maddeler ilk olarak 2010
yılında tespit edilmiş, yeni nesil uyuşturucu madde görülme
sıklığı için madde yasa kapsamına alınmak ve
mücadeleyi güçlendirmek için Jenerik sınıflandırma adı
verilen uygulama getirilmiştir.
Emniyet Genel Müdürlüğü Uyuşturucuyla
Mücadele Daire Başkanlığı, uluslararası iş
birliği ve bilgi paylaşımında da İtalyan yetkililerle
müşterek çalışma yaparak 15 tona yakın esrar
bulmuştur. Ayrıca, aynı daire başkanlığı
Sahil Güvenlik Komutanlığıyla 2016 Ocak ayında
uluslararası Albatros Harekâtı gerçekleştirmiş, 14 ton
esrar yakalamıştır.
Avrupa uyuşturucu raporuna göre, bizdeki
uyuşturucu yakalamaları Avrupa ülkelerinin 1,5 katıdır. Bu
sebeple uyuşturucu tacirlerinin rotaları ülkemizin kuzey ve güneyine
kaymıştır.
Son zamanlarda PKK terör örgütünün Güneydoğu
Anadolu Bölgesinin bazı illerinde bulunan uyuşturucu ekim
alanları imha edilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TAHİR ÖZTÜRK (Devamla) - Bu operasyonlarda
büyük başarı gösteren askerlerimize teşekkür eder, ayrıca
Hükûmetimizin son terör olaylarındaki kararlılığından
dolayı
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Öztürk.
TAHİR ÖZTÜRK (Devamla) - Terör olaylarıyla
ilgili bundan sonra da ciddi manada çalışmalar daha da devam
edecektir.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Öztürk.
Gündem dışı üçüncü söze Hükûmet
adına cevap hakkını kullanmak isteyen İçişleri
Bakanı Sayın Efkan Alaya söz veriyorum.
Buyurun Sayın Ala. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun.
Bir saniye Sayın Ala.
LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Bakanın üçüncü
konuşmaya göre söz istediğini ifade ettiniz.
BAŞKAN - Evet.
LEVENT GÖK (Ankara) - Üçüncü konuşmaya
baktığımız zaman, arkadaşımızın Trafik
Elektronik Denetleme Sistemi, diğer arkadaşımızın
uluslararası uyuşturucu kullanımı olduğunu ifade
ediyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Hayır efendim,
üçüncüsü uyuşturucuyla alakalı.
LEVENT GÖK (Ankara) - Şimdi, Hükûmet ancak bu
konuşmalara cevap verebilir.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Tamam,
uyuşturucuyla alakalı.
BAŞKAN - Şimdi, üçüncü konuşan Tahir
Beydi, son konuşan Tahir Beydi.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Tahir Bey.
LEVENT GÖK (Ankara) - Onu söylüyorum ben de yani,
üçüncü konuşan arkadaşımız
BAŞKAN - Evet, Tahir Öztürk Beye cevap
niteliğinde. Ama ne konuşacağını da siz takdir
edemezsiniz.
LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan,
bakın
BAŞKAN - Hükûmet bu konuşmaya İç
Tüzük 59un 1inci fıkrasının son cümlesi uyarınca söz
hakkını, cevap hakkını kullanmak istiyor Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) - Şunu bir kayıtlara
geçireyim de
BAŞKAN - Tamam, buyurun, kayıtlara
geçirin.
LEVENT GÖK (Ankara) -
Sayın Bakanı
elbette dinleyeceğiz.
BAŞKAN - Evet.
LEVENT GÖK (Ankara) - Bizim Hükûmetten beklentimiz,
bu terörle ilgili olarak, 59un 2nci fıkrasına göre bilgilendirmesi
ve Sayın Bakan Hükûmet adına konuştuktan sonra da parti
gruplarına söz hakkı verilmesidir. Yani, anlaşılıyor
ki siz bu 59un 2nci fıkrasını arkadan dolanarak
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Arkadan değil
ya.
LEVENT GÖK (Ankara) - ...1inci fıkrayı
uygulamak suretiyle siyasi partilerin konuşma hakkını engellemek
istiyorsunuz gibi bir durum ortaya çıkıyor.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın
Başkan
BAŞKAN - Şimdi, Sayın Gök, Hükûmetin
her gündem dışına cevap verme hakkını İç Tüzük veriyor.
Dolayısıyla Hükûmet isterse her üçüne de cevap verebilir,
istediğine cevap verebilir. Geçmişte de bu çok uygulandı,
uygulaması da var, İç Tüzük buna cevaz veriyor. Bunu
kısıtlamanın bir imkânı yok.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın
Başkan
LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan
BAŞKAN - Ha, 2nci fıkrasında da
böyle bir yetki var, böyle bir hak var. O, Hükûmete kalmış bir
şey, ona bizim diyeceğimiz bir şey yok.
LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan,
bakın, şimdi, burada birbirimizin yani hiçbirimizin aklının
bu işlere yetmeyeceğini düşünerek konuşmamak da gerekir,
istirham ediyorum.
Şimdi, önemli bir hadise Türkiyede
yaşanmış, yaşanıyor. Hükûmeti bilgi vermeye davet eden
de biziz, biz öyle talep ettik. Teşekkür ederiz, eğer Sayın
Bakan bu konuda bilgi verecekse teşekkür ederiz kendisine ancak 59un
1ine göre siz davet ediyorsunuz, üçüncü konuşmacının konusu
Dünya Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığı
ile Mücadele Günü.
BAŞKAN Evet.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Bakanı davet
ettiğimizde bizim beklediğimiz, Türkiye'nin bu önemli gündeminde
59un 2nci maddesine göre bilgilendirmesidir -teşekkür ederiz kendisine
eğer bilgilendirirse- ama ondan sonra da siyasi partilerin konuşma
hakları vardır. Yani, uygulanması gereken yöntem budur. Yani,
üçüncü konuşmacının uyuşturucu kullanımı
üzerinden söz aldı diyerek Sayın Bakanı buraya davet etmek,
siyasi partilerin konuşma haklarını çiğnemek demektir.
BAŞKAN Öyle bir şey yok Sayın Gök,
o hakkı da var, öbür hakkı da var; hangisini kullanmak isterse
Hükûmetin bileceği bir şey, onun takdirinde. İç Tüzük bu yetkiyi
vermiş.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
bakın, bundan kaçınmaya gerek yok.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
LEVENT GÖK (Ankara) Yani, Sayın Bakan
konuşmasını yaptıktan sonra siyasi parti grupları Sayın
Bakanın -muhtemeldir ki terör üzerine konuşacaktır- Atatürk
Havalimanındaki
BAŞKAN Ne konuşacağını
nereden biliyorsunuz Sayın Gök şimdiden?
LEVENT GÖK (Ankara) E, muhtemeldir ki onun için
gelmiştir.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
LEVENT GÖK (Ankara) Çünkü, bütün televizyonlarda
alt yazı geçiyor İçişleri Bakanı terörle ilgili Meclisi
bilgilendirecek. diye. Şimdi hangisi doğru?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Böyle bir tabloda -bakın,
bizim bir genel görüşme önergemiz de var- işin doğrusu, Mecliste
bunu enine boyuna tartışmaktır. Böyle, İç Tüzük
kuralını arkadan dolanarak kamuoyundan kaçırmak da çok
yanlıştır. Ben şimdi kayıtlara geçsin diye ifade
ediyorum: Sayın Bakan konuştuktan sonra bu ısrarımızı
sürdüreceğimizi bilmenizi istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
LEVENT GÖK (Ankara) Yani, bu tablo öyle üçüncü
konuşmacıya göre söz verdim, ona Bakan cevap verecek. anlamında
değildir. Bizim beklentimiz, Atatürk Havalimanında gerçekleşen
terör saldırısıyla ilgili Hükûmetin bilgilendirmesidir.
BAŞKAN Efendim, bu konuyla ilgili sizin grup
öneriniz var, genel görüşme talebiniz var, o konuda da konuşursunuz,
sonrasında da konuşuruz. Tutanaklara da geçti.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, söz istiyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
buradaki usul, Sayın Bakanı konuşmaya davet ettiğiniz usul
İç Tüzüke uygun değildir. Sayın Bakan elbette ki
konuşmalıdır ama konuşacağı konu, Atatürk
Havalimanında gerçekleşen terör saldırısı ve buna ilişkin
bilgidir.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Bu da ancak 59a 2ye göre
olabilir.
BAŞKAN Sayın Gök, teşekkür
ediyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Bakan, tabii,
ülkenin bu ağır gündemi içerisinde sadece uyuşturucuyu
konuşuyorsa o ayrı meseledir, onu da dikkatle dinleyeceğiz.
BAŞKAN Sayın Gök, teşekkür
ediyorum.
Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, İç Tüzük 59 açık. Burada Hükûmet gündem
dışı konuşmalara cevaben söz hakkına sahiptir her
zaman, bu hakkını kullanabilir. Bu hak farklı şekilde
yorumlanmaya açık değildir, arkadan falan dolanılmıyor,
İç Tüzük maddesi uygulanıyor burada. Zaten Cumhuriyet Halk Partisinin
dün de önergesi vardı, bugün de önergesi var, fikirlerini burada ifade
imkânına sahipler.
Teşekkür ediyorum, Tüzükün
uygulanmasını takdir ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Biz Sayın Bakanı
bulmuşken konuşalım.
BAŞKAN Sayın Ala, buyurun, sizi davet
ettim kürsüye.
Buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
LEVENT GÖK (Ankara) Çağlar Hanım da söz
istiyor efendim.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Demirel, davet ettikten
sonra söz istediniz, yoksa size de verirdim.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Biz
istedik de görmediniz Başkan, görmek istemiyorsunuz yani.
BAŞKAN Yok, verirdim size, verirdim yani.
Buyurun Sayın Ala.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Bursa) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, siz bu tarafları
hiç görmüyorsunuz yani bu taraflara bakalım.
BAŞKAN Kimseye fırsat vermiyorsunuz ki
Sayın Gök yani ne yapalım ancak sizi görebiliyoruz böylesine.
LEVENT GÖK (Ankara) Ama biz hangi olayın
nereye varacağını biliyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Ala, buyurun.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Devamla) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
Saygıdeğer Milletvekilimiz Tahir Beyin gündem dışı
konuşmasına cevaben terör olaylarıyla ilgili yüce Meclisi
bilgilendirmek üzere söz almış bulunuyorum. Sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerimin başında tüm şehitlerimize
Allahtan rahmet diliyorum, gazilerimizi minnetle anıyorum.
28 Haziran Salı günü Atatürk Havalimanındaki
terör eylemlerinde hayatını kaybedenleri rahmetle anıyor,
yaralılara acil şifalar diliyorum. Bundan önceki terör
saldırılarında hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Yüce Rabbimden rahmet diliyorum.
Değerli Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; İstanbulda meydana gelen bombalı intihar
saldırısında şu ana kadar 9u Türk olmak üzere 4ü
yabancı, toplam 13 kişi gözaltına alındı. Canlı
bomba intihar eylemini gerçekleştiren 3 kişiden 1isinin kimliği
ve uyruğu belirlendi. Ölü sayısı 43, buna intihar bombacısı
3 kişi dâhil değildir, şu anda hastanede yatan 94 kişi. Bu
43 kişiden 19u yabancıdır.
Olayın seyri hakkında kısaca bilgi
arz etmek istiyorum: Bir taksiyle gelmişlerdir, 3 kişi. Bir terörist
Dış Hatlar Geliş Terminaline doğru gitmekteyken polis tarafından
durdurulmak istenmiş, polise ateş açarak bu terörist
yaralamış, ardından otoparkın merdivenlerinden
aşağıya inerek kendini patlatmıştır. İkinci
ve üçüncü terörist ise Dış Hatlar giriş katına girer girmez
etrafa ateş ederek ters istikametlere koşmuşlar çünkü
bariyerleri ve oradan girişin aksi takdirde mümkün
olmadığını biliyorlar ve birisi kendini orada
patlatmış, polis tarafından vurulmuş, yerdeyken kendini
patlatmıştır. Üçüncü terörist de yine panikle
aşağıya doğru koşarak orada kendini
patlatmış.
Kullanılan patlayıcılar RDX, TNT,
PETN karışımı fabrikasyon tipi
patlayıcılardır. Bunları şunun için söylüyorum: Bu
işin uzmanı olanlar bunların, bu bilgilerin çok önemli olduğunu,
buralardan çok önemli hususlara varılabileceğini bilirler. O
bakımdan, yüce Meclisteki milletvekillerimizin de bu detaylara bir miktar
sahip olmalarında yarar var.
Yani konu da bu çerçevede, değerli
milletvekilleri, çok kapsamlı ve detaylı olarak soruşturulmakta,
bağlantılar tespit edilmekte. Tabii, bu olay olduktan sonra
kişilerin geriye yönelik olarak araştırma ve soruşturmalarında
örgütün bütün irtibatları ortaya çıkarılacaktır. Bütün
şu ana kadar elde ettiğimiz bilgiler, belgeler ve bulgular bu
saldırıyı DAEŞ terör örgütünün gerçekleştirdiği
yönünde tahminleri kuvvetlendirmektedir, emareler onu göstermektedir. Ama
soruşturma neticelenince daha berrak bir biçimde kesin olarak
söylenecektir.
Değerli milletvekilleri, gerçekten dünya yeni
bir çağda ve organize terör saldırılarıyla her ülke yüz
yüze gelebilmekte, karşılaşmaktadır. Daha yakın
dönemde Amerika Birleşik Devletlerinde, Pariste, Almanyada, Brükselde,
Rusyada, çeşitli ülkelerde, her yerde bu tür saldırılar bu
DEAŞ terör örgütü ya da başka organizasyonlar tarafından
yapılmaktadır. Türkiye, hem PKK terör örgütü hem DHKP-C hem DEAŞ
terör örgütüyle ve diğer terör örgütleriyle -birlikte kurdukları,
yardımlaşarak Türkiyeyi hedef aldıkları bir dönemde-
kararlılıkla mücadele etmektedir.
Değerli milletvekilleri, dünyada da -bu ulus-
küresel teröre karşı en fazla mücadele eden ve çok ciddi bir biçimde
yansımaları ortaya çıkaran, sonuçları ortaya çıkaran
bir ülkedir Türkiye. Dünden itibaren bütün Amerika Birleşik
Devletlerinden İngiltereye kadar, Almanyadan Hollandaya kadar,
Fransaya kadar içişleri bakanları, yetkilileri, üst düzey güvenlik
biriminden yetkili olanlar gerek telefon ederek gerek mesaj göndererek bu
acıyı, bu sıkıntıyı bizlerle
paylaşmışlardır, benimle de
paylaşmışlardır ve kendilerine -ben de- artık biz
sürekli söylüyorduk bu sıkıntıyı. Çünkü biz bu bölgede
yaşıyoruz, yanı başımızda bir ülke tamamen
istikrarsızlık içerisine sürüklendi ve bu Suriyede, Suriyedeki
topraklar çeşitli terör örgütlerinin yaşam alanı hâline
dönüştü. O bakımdan burada birlikte bu soruna çözüm
aramalıyız. Sadece benim ülkeme teröristler gelmesin. demek yeterli
değildir. Eğer bir ülke yanarsa dumanı bize gelmesin. politikası
bir işe yaramaz. Onun için, gelin, orada o yangını söndürelim
diye resmî toplantılarda, Pariste yaptığımız
toplantıda -ki bütün içişleri bakanları oradaydı Avrupa
Birliğinin daha önceki dönemde- orada da çok açık bir biçimde bunu
dile getirmiştim. Yani Meseleyi kökünde, yerinde uluslararası güçler
olarak, devletler olarak vaziyet edip bir sükûnete erdirmemiz gerekir yoksa bu
dumanını bırakın ateş herkesi yakar. demiştik.
Iraktaki durumları biliyorsunuz. Onun için, buralarda ortaya çıkan
bu kaotik durumdan gerek Türkiye'nin gerekse diğer ülkelerin de
dünyanın da en az etkilenmesi için Türkiye üzerine düşeni gerçekten
yapmaktadır. O nedenle de bu konuda çeşitli uluslararası
toplantılarda ve platformlarda Türkiye'nin hakkı teslim edilmektedir.
Değerli milletvekilleri, bakınız,
bugüne kadar 145 ülkeden 50.177 kişiye biz Türkiyeye giriş
yasağı koyduk, bunu karşılıklı istihbarat
alışverişiyle yapıyoruz. 145 ülkeyle bu alışverişi
yapmışız ve 50.177 kişiye Türkiyeye giriş
yasağı koymuşuz, sırf Suriye ve Iraktaki bu terör
ortamlarıyla ilgili, bu terör faaliyetleriyle ilgili bir sorun
olmasın diye. Sınır dışı edilen, 98 ülkeden 3.603
kişi sınır dışı edilmiştir. Bazı
ülkeler, bizim bu aldığımız tedbirler neticesinde
yasalarını değiştirmek zorunda kaldılar. Yani
bazılarını biz buradan gönderdik, mesela İsveçe gönderdik
ve o aile, aynı aile, on beş gün sonra bu sefer deniz yoluyla geldi
Türkiyeye; yine yakaladık, kendilerini ikaz ettik. Yani Türkiye,
gerçekten...
Bu göç sorununa ilişkin
aldığımız tedbirler, biliyorsunuz, Batıya göç de
engellendi, Türkiyeye göç de o nispette başka ülkelerden kontrol
altına alınıyor. Dolayısıyla, yani Suriye
dışındaki göçten bahsediyorum; Afganistandan, Pakistandan, diğer
ülkelerden. Yani arkadaşlar, gerçekten, dünyada olup biten hem büyük göç
hareketleri hem de terör hareketleri, Türkiyede el birliğiyle, yürek
birliğiyle, iş birliğiyle ve uluslararası platformlarda da
onların iş birliğiyle bu meseleye vaziyet etme zorunluluğunu
ortaya koymaktadır.
Yine, DEAŞ terör örgütüyle ilgili olarak bugüne
kadar 5.310 kişi gözaltına alınmış, bunlardan 1.654ü
tutuklanmış. Sadece 2016 yılında 1.654 kişi
gözaltına alınmıştır, bunlardan 791i yabancı
uyrukludur ve bunlardan 663ü tutuklanmıştır, bunlardan da 371i
yabancı uyrukludur. Ama, biliyoruz ki arkadaşlar, Türkiyede sadece
terör DEAŞtan ibaret değil, yıllardır mücadele
ettiğimiz PKK terör örgütüyle de gerek Genelkurmay
Başkanlığı, askerimiz, jandarmamız, polisimiz,
korucularımız topyekûn olarak, yekvücut olarak bir mücadele yürütmektedirler.
Hatırlayınız, Suriyede kanton ilan ettikten sonra
sınırımızın güneyinde yani Suriyenin kuzeyinde derhâl
konsept değiştirdiler ve Türkiye'nin içerisine bunu
taşıyabilir miyiz diye bir karar alarak Türkiye'nin içerisine, bu
terör faaliyetlerini şehirlere taşımak istediler. Bunlar,
yapılan bütün bu operasyonlar sonucunda elde edilen bilgiler, bulgular,
istihbarat raporları bunu söylüyor; yapmak istediler ve hemen
arkasından Türkiyede o faaliyetlere başladılar. Allaha
şükür, 12 yerde, 12 yerleşim biriminde, birisi il merkezi,
Şırnak il merkezi olmak üzere, 11 ilçe olmak üzere çeşitli
mahallelerinde bu tür faaliyetlerde bulundular -kanton ilan ettikleri-
Suriyeden aldıkları ilhamla ama Türkiye'nin Suriye olmadığını
yakın zamanda gördüler. Onların hepsi o şehirlerden, o
mahallelerden temizlendi. Onların hepsi de sınırdaydı. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Bunlar, ortaya koydukları, böyle
başkalarının aslında ortaya koyduğu bir projeyi, bir
politikayı, Orta Doğudaki gelişmelerden yararlanarak Türkiyeden
bir şey koparabilir miyiz, Türkiyede bir şeyler yapabilir miyiz?
anlayışıyla yaptıkları işlerdi. Onun için
-Türkiye Cumhuriyeti de büyük bir devlet geleneği- dünyada insanın
insanla ilişkisine dair yeryüzünde en büyük devleti kurmuş bir milletin
çocukları olarak söylüyorum ki bu Osmanlıdır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Biz her zaman
vatandaşımızı suçludan, teröristten, şakiden, hainden
ayırmayı bilmiş, becermiş bir milletiz ve yönetimiz. Buna
halel gelmemesi için de elimizden geleni yaptık. Buradan oradaki
kardeşlerimizi de saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Yüz günü aşan, yüz elli güne
varan sokağa çıkma yasaklarında bu milletin bin yıllık
kardeşliğine yakışır bir vaziyette, vakur bir biçimde
orada durmuşlardır
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Taş taş
üstünde bırakmadınız, baş baş üstünde
bırakmadınız!
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Devamla)
ve bu milletin geleceğine olan inançlarını ortaya
koymuşlardır. Onun için, onları sizler adına tekrar buradan
yürekten selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Her türlü dertleri bizim derdimizdir, her türlü
ihtiyaçları karşılanacaktır. Bugüne kadar
yaptığımız, 150 milyona yakın, 130 milyonu aşan
yardımların daha da fazlasını yapacağız ve
oraları, evlerini dört dörtlük tekrar yapıp, her türlü, içindeki
eşyasıyla birlikte kendilerine teslim edeceğiz. Bütün
bakanlıklarımız bu konuda seferberdir, hiç endişeleri
olmasın. Sadece bu yaptıklarının
karşılığı olarak değil, kardeşliğimizin
karşılığı olarak biz birbirimize zaten bunları
yapmak mecburiyetindeyiz. Bunu da bir lütuf olarak asla söylemiyorum,
haklarıdır, hak etmişlerdir ve biz de bu hakkın tesisi için
elimizden geleni fazlasıyla yapacağız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, şehirlerde bu
olduktan sonra, şimdi kırsal alanda, yine, terör örgütünün
kırsal alandaki varlığını da sonlandırmak için
operasyonlar devam ediyor ve tam da burada, şu anda
Diyarbakırın kuzeyinde, Bingölün güneyinde, o bölgede yapılan
operasyonda ortaya çıkan manzara uyuşturucu ile terörün ve milletin
çocuklarının geleceğini karartmak ile baron olmanın
nasıl iç içe geçtiğini, uyuşturucu baronluğunun nasıl
iç içe geçtiğini berrak bir biçimde ortaya koymaktadır.
Bakın, bugüne kadar Lice, Kulp, Hazro, Hani,
Kocaköy, o bölgede yapılan operasyonlarda ki devam ediyor- 8,8 ton esrar
ele geçirildi, 43,9 milyon kök kenevir söküldü, ele geçirildi arkadaşlar.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Sayın
Bakan, onlar ekilirken görmediniz mi? Onları söyleyin!
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Devamla) Bunun piyasa değeri 2,7 milyar, 2,7 milyar. Şimdi, bunlar
çoğu kere de
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Hangi araziler
onlar?
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Devamla) Hazine arazilerine ekiyorlar. Tam hasat etmeden önce
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) O hazine
arazilerini niye kontrol etmiyorsunuz? Onları söyle!
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Devamla) Planlama tesadüfi değildir arkadaşlar. Biz devlet olarak
ne yaptığımızı biliyoruz, yeter ki partilerimiz de ne
yaptığını bilsin. Hiç sorun değil, biz devlet olarak
neyi ne zaman yapacağımızı biliyoruz.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Biz ne
yaptığımızı biliyoruz, bir de sen ne
yaptığını bilsen!
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Devamla) Yıllardır ekiliyor, geçen senelerde de mücadele edildi.
Hasat gelmeden önce yapıldı ve işte, bunların kökü de
kazınıyor. Çok sayıda mühimmat ele geçirildi. Arkadaşlar,
18 ton patlayıcı ele geçirildi. Yani, 44 milyon kök kenevir, ne
demek? Daha da her gün artıyor bu, 43,9 milyon kök kenevir.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu,
uyuşturucu ile terörün, teröristlerin nasıl iç içe geçtiğini
ortaya koymaktadır. O zaman, dönüp bütün küresel aktörlere, Batıya,
Avrupaya, hepsine yani devletlere diyoruz ki: Terörü, Senin terörün, benim
terörüm. diye ayırmayın, Şu terörist, bu terörist. diye
ayırmayın.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Siz
ayırıyorsunuz, siz.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Devamla) Gelin, topyekûn, hep birlikte buna karşı
çıkalım ve değerli arkadaşlar, bu teröristlerin dünyada,
yer yüzünde gidecek yerlerini daraltalım, gidecek yer bulamasınlar.
Çünkü bunlar milletlerin geleceklerini karartıyorlar, insanlığa
karşı suç işliyorlar. Dürümlüde, Dürümlü mezrasında,
Tanışık köyünde insanlarımızın
yaptıkları neydi? Yani hiçbir gerekçe yokken
Hiçbir gerekçe mamafih
terörü haklı kılamaz, bütün gerekçelerden azade, bütün amalardan,
ancaklardan vareste terör bir insanlık suçudur, lanetli bir olaydır
ve herkesin terör konusu olunca
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Masaya otururken
düşünseydiniz.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Devamla) Her konuda konuşabiliriz, eleştirebilir, şunu
yapabiliriz ama terör konusu olunca yapacağımız şey ilk
önce topyekûn karşı durmaktır. Bakın, dün Eyfel Kulesi,
Mostar Köprüsü Türk Bayrağı rengine ve Türk Bayrağına
boyandı akşam. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Eyfel Kulesi öyle, Almanyada öyle, birçok yerde,
Amerikada öyle; bütün dünya artık Türkiye'nin yıllardır
söylediği noktaya gelmiş ve teröre karşı topyekûn
durmanın zorunluluğunu idrak etmiş durumdadır. Bundan sonra
Türkiye'nin istediği bir şey var, bizim istediğimiz; eyleme
geçmek. Sadece sözle ve davranışla değil, eyleme geçip
insanlığı bu belalardan kurtarmak, yine
insanlığın akledenlerinin ve vicdan sahibi olanlarının
vazifesidir. Değerli milletvekilleri, bu bakımdan da bu konuda mesafe
alacağımız inancındayım ben.
Saygıdeğer milletvekilleri, bir de şu
anda sokağa çıkma yasakları ve o şehirlerde
yaptığımız arama-tarama faaliyetleriyle ilgili kısaca
bilgi arz edeyim. Şu anda 7 yerleşim biriminde, Şırnak
merkez ve 6 ilçede yine kısmen veya tam gün sokağa çıkma
yasağı devam etmektedir. Bunlardan tam gün devam eden
Şırnak merkez, Nusaybin ve Sur ilçelerinin bazı mahallelerinde.
Yani, Sur dediğimiz zaman bütününde değil, bu 4-5 mahallesinde, zaman
zaman artıyor, azalıyor. Diğer ilçelerin de tamamında
değil, bazı mahallelerinde operasyonlar yapıldı yani
problem olmayan yerlerde operasyonlar yapılmadı ama o problem olmayan
yerlerde de insanlarımız zarar görmesin diye sokağa çıkma
yasağı ilan edildi. Yani bir yerde çatışma varken yanı
başındaki mahallede, Allah muhafaza, bir şeyle
insanlarımız, sivil vatandaşlarımız zarar görebilir
diye, bu sokağa çıkma yasaklarını zarar görmesinler diye
ilan ettik. O bakımdan, şu anda Şırnak merkez, Nusaybin ve
Sur ilçelerinde tam gün sokağa çıkma yasağı devam ediyor ve
arama-tarama faaliyetleri devam ediyor, çok hassasiyetle yürütüyoruz çünkü
çocuklar, yaşlı insanlar veya orada yaşayan insanlar oraya
girdiklerinde daha önce de patlamalar oldu ve hayatlarını kaybedenler
oldu. Onun için, buna asla fırsat vermemek için bunu devam ettiriyoruz. 4
ilçede sadece gece devam etmektedir; bunlar da Cizre, Silopi, İdil,
Yüksekova.
Değerli milletvekilleri, bu 12 yerleşim
biriminin çeşitli mahallelerinde bu tür terörist bombalamaların,
tuzakların, barikatların, engellerin olduğu, teröristlerin
bulunduğu ilçelerdeki mahallelerde yaptığımız -12
yerleşim biriminde- bu operasyonlar sonucunda 3.630 çukur, barikat
kaldırıldı, yok edildi, 6.187 bomba düzeneği imha edildi ve
2.102 silah, bunlardan 1.067si uzun namlulu ve ağır, 37si Bixi, 45
Kanas ve çok sayıda patlayıcı, malzeme, 33.546 kilogram
patlayıcı malzeme ele geçirildi ve daha da el yapımı
patlayıcılar, mühimmat, roketatar, bunları saymıyorum.
Tabii, o sınır 1.400 kilometre. Irak, Türkiye ve Suriye
sınırının durumu; bu kadar büyük ağır bir
olayı orada Suriye yaşarken her geçen gün
Şimdi, bazı
yerlere duvarlar da örerek tamamen kontrol altına alma konusunda ciddi bir
çalışma içerisindeyiz.
Tabii, bunlara yardım eden belediyeler,
belediyelerin araçları ya da içinde bomba bulunan belediye araçları
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Devamla) - Ya da geçen gün biliyorsunuz, yine Şırnakta aramada
Şırnak Belediyesinin deposunda bulundu yine roketler.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bakan, süreniz dolmuştur.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Devamla) Değerli milletvekilleri, bunlara ilişkin de gerekli
incelemeler yapılıyor ve terörle ilişkisi olan belediye
başkanları görevden uzaklaştırıldı, belediye
meclisleri görevden uzaklaştırıldı. Daha tabii
yapılacak
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Devamla) Belki bir konuyu daha
BAŞKAN Sayın Bakan, lütfen,
teşekkür ediyorum, süreniz doldu.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Başkanım bir
dakika verin, bir şeyler konuşacak.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Devamla) Yani Sayın Başkanım, bir dakika istirham ediyorum.
BAŞKAN Yerinizde gerekirse veririm, siz
geçin.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Belki istifa
edecekti.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Devamla) Evet, değilse siz bilirsiniz.
BAŞKAN Evet, teşekkür ediyoruz...
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Devamla) Teşekkür ediyoruz. Bugüne kadar 146 ölümlü olay
önlenmiştir yapılan istihbarat çalışmalarında.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sayın
Başkanım, muhalefet bilgilenmeyi istiyor zaten.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Devamla) - Oraya gelince arkadaşlar, beş yılda 6 seçim
kaybedenler istifa edip yerlerini yenilerine bırakmalıdır.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Bravo, bravo, tam da böyle
yakıştı yani!
BAŞKAN Buyurun Sayın Gök.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) 43 kişi
öldü, ben olsam istifa ederim Sayın Bakan.
LEVENT GÖK (Ankara) Evet, Sayın Başkan,
Sayın Bakan büyüklere masallar anlattı burada ama bizim masallara
karnımız tok.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ne alakası var
ya, milletvekillerine bilgi verdi, burada milletvekilleri bilgi aldı.
LEVENT GÖK (Ankara) Olayın vahametinin daha
henüz kavranamadığına, Bakanın İçişleri
Bakanı olarak
BAŞKAN Bir saniye Sayın Gök
LEVENT GÖK (Ankara)
sorunun nereden
kaynaklandığını daha kestiremediğini göstermektedir.
BAŞKAN Yerinize oturun iki dakika süreyle söz
vereceğim size, oturun yerinize.
Buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım,
bir saniye
BAŞKAN Bir saniye, böyle bir usul yok, oturun
yerinize söz vereceğim, mikrofonu açacağım.
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim bir talepte
bulunuyorum size.
BAŞKAN Tamam, oturun, talepte bulunun
buyurun, oturun açayım.
Buyurun, iki dakika.
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, İçişleri Bakanı Efkan
Alanın gündem dışı konuşmaya cevaben
yaptığı konuşmasının İç Tüzükün 59uncu
maddesinin (2)nci fıkrasına göre değerlendirilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
konuşmamı tekrarlıyorum. Sayın Bakan burada büyüklere
masallar anlattı ve hepimizin aklıyla neredeyse alay etmeye
kalktı.
ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) Ne masalı ya!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ne alakası var
ya!
SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) Terörden bahsetti,
terörden.
LEVENT GÖK (Ankara) Bizim karnımız
masallara toktur. Şimdi elbette anlatacakları bunlar yani olayın
ancak çevresinde geziniyor, işin esasına giremeyen bir
İçişleri Bakanı var karşımızda.
ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) Daha nasıl
girecek?
LEVENT GÖK (Ankara) Benim talebim şu:
Şimdi az önce o ısrarımı, talebimi dile getirdim.
Anlaşılıyor ki Sayın
Başkanlığınızca iktidar partisi ve Sayın Bakan
anlaşarak İç Tüzükün 59uncu maddesini arkadan dolanmak suretiyle
BAŞKAN Arkadan değil, bizatihi kendisini
uyguluyoruz efendim, böyle şey mi var.
LEVENT GÖK (Ankara)
siyasi partilerin
konuşma hakkını engellemek istiyorsunuz. Sizi İç Tüzüke
uymaya ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma usullerine uymaya
davet ediyorum.
BENNUR KARABURUN (Bursa) Zaten usul
dışı değil ki.
LEVENT GÖK (Ankara) Çünkü, siz, davet ederken
dediniz ki: Sayın Bakan konuşmasını üçüncü
konuşmacıya cevap olarak verecek.
BAŞKAN Evet.
LEVENT GÖK (Ankara) Yani, bu da gerçekten
Sayın Başkan, bizim aklımızla alay etmektir.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ)
İstediğine verir.
LEVENT GÖK (Ankara) Doğrusu şudur:
İç Tüzükün 59un 2nci maddesine göre Hükûmet gündem dışı
söz alabilir, konuşmasını yapabilir ama ondan sonra 59/2ye göre
siyasi parti gruplarının konuşma hakkı vardır onar
dakika. Şimdi, siz bunu vermemeye çalışıyorsunuz, ben
görüyorum tabloyu, onun zaten farkında olduğum için
başından belirtiyorum. Yani, ne olur burada on dakika bu
konuşmaya karşı siyasi parti grupları da görüşlerini
söylese, Bakan buradayken yüz yüze bir görüşsek bu konuları, niçin
bundan kaçılıyor, niçin yüzleşmekten kaçılıyor? Genel
görüşme önergemiz engellenmeye çalışılıyor. Bakan
geliyor, daha sorunun özüne inmiyor, sorunun özünden dahi haberi yok
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Bursa) Sorunun özünü ben bilmiyorsam sen nereden biliyorsun kardeşim?
LEVENT GÖK (Ankara)
ne olduğunu bilmiyor, ne
olacağını da bilmiyor; gelmiş burada bir de sonunda ahkâm
kesiyor yok 5 seçim kazanamayan istifa etsin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LEVENT GÖK (Ankara) Bakanlığın
döneminde yüzlerce kişi öldü, daha ne zaman istifa edeceksiniz Sayın
Bakan?
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Biz ne yaptığımızı
biliyoruz.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, ben
tutumunuzla ilgili usul tartışması açıyorum.
BAŞKAN Bir dakika
Hangi tutumumla ilgili
usul tartışması açıyorsun? Bir saniye, bir saniye
63ü aç
bak.
LEVENT GÖK (Ankara) 59uncu maddenin 1inci
maddesine göre değil ancak 2nci maddesine göre Bakana söz verebilirsiniz.
Biz siyasi parti grubu olarak konuşmak durumundayız.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, uyuşturucuyla
ilgili bilgi verdi. Kaç tane tarlanın yok edildiği, kaç tane esrar
yakalandığı, onlarla ilgili bilgi verdi.
BAŞKAN Bir dakika, bir dakika
Hangi
tutumumla alakalı?
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, siz
zaten tutumunuzu baştan
BAŞKAN Benim hangi tutumum? Tutumumda İç
Tüzükün neresine aykırılık var. Gerek İç Tüzükün
açık hükmü gerekse de teamüller ortada.
LEVENT GÖK (Ankara) Herhâlde Sayın Bakan
buraya
BAŞKAN Bir saniye
Bir saniye, diğer
arkadaşları da dinleyeceğim, bir tek siz yoksunuz burada
Sayın Gök. Bir tek siz burada yoksunuz, hayır.
LEVENT GÖK (Ankara) Herhâlde... Tutumunuzun hangi
Bir açıklayın.
BAŞKAN Tutumumda bir problem yok Sayın
Gök, bir saniye
LEVENT GÖK (Ankara) Yani, Sayın Bakan
herhâlde önceki gün gerçekleşen terör saldırısıyla ilgili
bilgi vermek için buraya geldi, bu hepimizin malumu. Yani bunun yolu 59a göre
(2)nci maddedir. Bundan niye kaçınıyorsunuz? Bununla ilgili usul
tartışması açıyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Gök
Sayın Gök
Ben
kaçınmıyorum, oturun oturduğunuz yerde. (CHP
sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
nasıl bir ifade bu, nasıl söz bu?
BAŞKAN Sayın Muş, buyurun siz.
Söz verdim Sayın Muşa. Kaç dakikadır
konuşuyorsunuz.
LEVENT GÖK (Ankara) Hangi tutumum
BAŞKAN Sayın Gök, bak, kaç defa ikaz
ettim, başka arkadaşlar
Bakın Sayın Çağlar Demirel
ayakta, Sayın Muş ayakta, az önce Sayın Akçay da söz istedi. Bir
tek siz mi varsınız burada?
LEVENT GÖK (Ankara) Sizi temiz bir dil kullanmaya
davet ediyorum.
BAŞKAN Çalışma usullerine uymaya
biz de sizi davet ediyoruz.
Buyurun, oturun efendim.
LEVENT GÖK (Ankara) Çalışma usullerine
siz uyacaksınız. Ben burada haklı bir infial gösteriyorum. Olur
mu öyle şey?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş, buyurun.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Diğer grup başkan
vekilleri de var ya, onları dinlemek istiyoruz.
BAŞKAN Diğer gruplar var, diğer
grup başkan vekilleri
Ayıptır Sayın Gök, hoş
değil.
LEVENT GÖK (Ankara) Usul tartışması
açıyorum Sayın Başkan, o konuda kararınızı verin.
BAŞKAN Onu açacak olan benim, siz
değilsiniz, siz talep edersiniz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Söz istiyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Ben talep ediyorum ve onda
ısrarlıyız, ısrarlıyız. Böyle şey olur mu?
BAŞKAN Siz talep edersiniz,
değerlendirme yapacak olan benim.
2.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, İçişleri Bakanı
Efkan Alanın gündem dışı konuşmaya cevaben
yaptığı konuşmasının İç Tüzük hükümlerine
uygun olduğuna ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, Sayın Gökten İç Tüzük masalları dinliyoruz.
Meclisi yönetecek Sayın Gök değildir. İç Tüzük
açıktır. Burada, Sayın Gök, illa, kendisi nasıl istiyorsa
Parlamento öyle yönetilecek. İç Tüzükün maddesi açık Sayın
Başkan.
LEVENT GÖK (Ankara) İç Tüzüke göre
Mehmetçiğim, İç Tüzüke göre istiyoruz biz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) İç Tüzükün
maddesi açık, okuyorum, Türkçe okuyorum: Meclis Genel Kuruluna
duyurulmasında zaruret görülen olağanüstü acele hallerde beşer
dakikayı geçmemek üzere, Başkanın takdiriyle en çok üç
kişiye gündem dışı söz verilebilir. Verdi mi 3 kişiye
söz? Verdi.
LEVENT GÖK (Ankara) Sonrasını oku.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Hükûmet bu
konuşmalara cevap verebilir. Hükûmet cevap verdi. Konu bundan ibarettir.
Hükümetin her zaman için, her zaman için
LEVENT GÖK (Ankara) Hangi konuşmaya cevap
verdi, hangi konuşmaya? Ya, yapmayın böyle ya, yapmayın!
BAŞKAN Ya, size sorarak mı
konuşmanın içeriğini belirleyecek Hükûmet, Sayın Gök?
Kusura bakmayın
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Meclis
Başkanı mısın, Hükûmetin temsilcisi misin? AKP Grup
Başkan Vekili değilsin sen, Meclis Başkan Vekilisin!
BAŞKAN Sizin istediğinizi mi
konuşacak orada, böyle bir usul var mı ya? Her
ağzınıza geleni konuşacaksınız, her şeyi
söyleyeceksiniz
LEVENT GÖK (Ankara) Ben İç Tüzüke göre
konuşuyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) İç Tüzüke uy!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, kaldı ki burada kendilerinin zaten bir önergeleri var.
LEVENT GÖK (Ankara) O ayrı bir konu, onu niye
karıştırıyorsun?
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Kendilerine
konuşmak için alan açıyorlar. Dün de bununla alakalı önerge
verdiler.
LEVENT GÖK (Ankara) O benim hakkım, ona
müdahale edemezsin, o benim hakkım!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Elbette müdahale
edemem.
Bununla alakalı fikirlerinizi ifade
ediyorsunuz. Buradan sizin konuşma hakkınızın
kısıldığı gibi bir mesele ortada yok. Bu açıdan
LEVENT GÖK (Ankara) E, sen İç Tüzükü uygula,
59/2yi uygula Mehmet Bey.
MEHMET MUŞ (İstanbul) 59/1e göre
alıyor.
LEVENT GÖK (Ankara) Oku bakalım 59/2yi.
Uygulanması gereken odur.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Bakan
-söz isteği- gündem dışı konuşmaya cevaben söz
istiyor.
LEVENT GÖK (Ankara) Hangi konuşmaya cevap
verdi Bakan, hangi konuşmaya cevap verdi?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Gökü
İç Tüzüke uymaya davet ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Muş.
Buyurun Sayın Çağlar Demirel.
Size de iki dakika süre veriyorum.
3.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, İçişleri
Bakanı Efkan Alanın gündem dışı konuşmaya
cevaben yaptığı konuşmasının İç Tüzükün
59uncu maddesinin (2)nci fıkrasına göre değerlendirilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, şimdi, Bakanı burada dinledik. Bakan Beyin
buraya gelişi tesadüfi değil, Sadece tesadüfen burada oturdu da bu
gündem dışı konuşmayı dinledi de bu gündem
dışı konuşmaya ilişkin cevap verdi. söyleminiz ne
bizi ne de Türkiye kamuoyunu doğru olarak algılamaya götürmez. Bu
başta yanlış bir tutumdur, bunu ifade etmek istiyorum.
İkincisi, zaten üç gündür Bakanın burada
Genel Kurulu bilgilendirmesi gerektiği noktasında taleplerimiz
vardı ve dün de grup başkan vekilleriyle konuşurken bunu ifade
ettik. Yani şu anda muhalefetin sesi neden kısılıyor, onu
anlamış değiliz.
Evet, İç Tüzük 59a göre bakan eğer
konuşma yaptıysa tüm muhalefet partilerine, hatta grubu olmayanlara
bile söz hakkı verileceğine dair İç Tüzükte çok net olarak
ibaresi vardır ve bunu uygulamakla da birinci derecede görevli, birinci
derecede bunu yerine getirecek de Meclis Başkanıdır, başkan
vekilidir.
Şu anda Bakan konuştu, evet, hepimiz
dinledik ama muhalefetin konuşmasına ve sesini kısmasına
ilişkin tutumunuz ve tavrınızı anlamış
değilim. Ben hâlâ bizlere onar dakikalık konuşma hakkı
vereceğinizi bekliyorum. O yüzden, usul tartışmasına bile
geçmeden, bizlere, İç Tüzüke uygun olarak bütün muhalefet partilerine
Bakanın konuşmasından sonra onar dakikalık kendi
düşüncemizi ifade edeceğimiz, hatta Bakana soracağımız
soruları da ifade edeceğimiz şekilde bunları dile getirmek
istiyoruz. Yani siz şu anda muhalefetin sesini kısmaya
çalışıyorsunuz. Bu söylenen, Bakanın ifade ettiği bu
şeyleri hepimiz daha önce biliyorduk ve rakamlarla geldi. Bakan bu
rakamları ifade ederken sadece bize şunu söyleyemezsiniz: İşte
AKPnin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) -
gündem
dışı konuşması üzerine cevap verdi. demek gerçekten
bu Genel Kurulu
BAŞKAN Muhalefetin sesini
kısmıyorum Sayın Demirel. Bari konuşurken Muhalefetin
sesini kısıyor. demeyin ya, konuşurken bunu diyorsunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Peki, o
zaman, neden siz?
BAŞKAN Neden ben değil, İç Tüzük,
İç Tüzükü açın, bakın. Bunu yapan ben değilim, bu tutum
İç Tüzükten kaynaklanan bir tutum.
LEVENT GÖK (Ankara) Beraber bakalım, beraber.
BAŞKAN - Sayın Akçay, buyurun sıra
sizde
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - O
zaman, İç Tüzük 59 çok nettir. Biz sizi İç Tüzük 59a uymaya davet
ediyoruz.
BAŞKAN Tam da onu yapıyorum Sayın
Demirel. Teşekkür ediyorum. Ben de sizi İç Tüzüke uymaya davet
ediyorum.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) İç
Tüzükü okuyalım o zaman, İç Tüzükü birlikte okuyalım yani.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Akçay.
4.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, İçişleri Bakanı Efkan
Alanın gündem dışı konuşmaya cevaben
yaptığı konuşmasının İç Tüzükün 59uncu
maddesinin (2)nci fıkrasına göre değerlendirilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
Sayın İçişleri Bakanı İç Tüzükün 59uncu maddesine
göre söz almıştır. Sizin ifadenizle 59un birinci paragrafına
göre söz aldığı ifade ediliyor. Eğer Sayın
İçişleri Bakanı birinci paragraftaki ve biraz evvel
tartışması yapılan konuda yani gündem dışı
konuşmalara cevaben konuşma yapsaydı bu haklıydı.
Dolayısıyla bu (1)inci fıkraya göre muhalefete on dakika söz
hakkı düşmezdi. Bunun böyle olmadığı o kadar
aşikâr ki. Çünkü Sayın Bakan, Sayın Tahir Öztürkün
Uluslararası Uyuşturucu Kullanımı ve
Kaçakçılığıyla Mücadele Günü hakkında
yaptığı konuşmaya cevaben söz almıştır. Ve
yirmi dakika bu nedenle konuşmuştur. Ama buna ilişkin Sayın
Bakanın bırakın bir cümlesini bir tek kelimesi dahi
olmamıştır. Yani uluslararası uyuşturucu
kullanımı kaçakçılığıyla mücadeleye ilişkin,
sayın milletvekilinin konuşmasına ilişkin bir tek kelime
sarf etmemiştir.
BENNUR KARABURUN (Bursa) -
Duymamışsınız galiba.
ERKAN AKÇAY (Manisa) O zaman, 59/2ye göre bu sözü
aldığı açıktır ve son yaşanan terör hadiselerine
ilişkin konuşmuştur. Bu durumu 59uncu maddenin 2nci
fıkrasına göre değerlendirmeniz gerekir Sayın Başkan.
Ayrıca, Sayın Bakanın tutumundan da o
anlaşılıyor ki, Hükûmetin muhalefeti dinleyecek takati
kalmamış.
LEVENT GÖK (Ankara) Evet, aynen öyle!
ERKAN AKÇAY (Manisa) Biz ne
yaptığımızı biliyoruz, diğerleri de ne
yaptıklarını bilsinler. diyerek sataşmada da
bulunmuştur. Dolayısıyla, hem sataşmadan hem de bu
muhalefetin, grupların onar dakikalık konuşma hakkının
verilmesi gerekir Sayın Başkan. İç Tüzük 59/2ye göre
değerlendirme yapmanızı istirham ediyorum.
BAŞKAN Sayın Akçay, teşekkür
ediyorum.
VI.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının,
Hükûmetin gündem dışı konuşmaya cevap talebinin ve
Başkanlık Divanının uygulamasının İç Tüzüke
ve yerleşik teamüllere uygun olduğuna ilişkin
konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
değerli grup başkan vekilleri; bir defa, benim tutumumdan kaynaklanan
bir kısıtlama asla söz konusu değildir.
LEVENT GÖK (Ankara) Allah Allah!
BAŞKAN İç Tüzükün 59uncu maddesinin
son cümlesi çok net bir şekilde bu Parlamentoda yerleşik bir teamül
olarak da uygulandı, teamülün de ötesinde İç Tüzükün çok açık
bir hükmüdür. 1incisi bu. Ve Sayın Bakan, Hükûmet, istediği her
gündem dışına karşı yirmi dakika süreyle cevap verme
hakkına sahiptir.
LEVENT GÖK (Ankara) Hangisine cevap verdi
Sayın Başkan?
BENNUR KARABURUN (Bursa) Hepsine verdi.
BAŞKAN Ama Hükûmetin cevabının
içeriğini de ne siz, ne biz belirleyemeyiz. Hükûmet gündem
dışına
Sizin her konuyla ilgili, bakın, sizin gündem
(Gürültüler)
LEVENT GÖK (Ankara) Hayır, hayır!
Sayın Başkan, öyle değil. Siz 3üncü konuşmacıya göre
davet ediyorum. dediniz. 3üncü konuşmacıya göre davet ettiniz.
BAŞKAN Bir saniye Sayın Gök, ben
konuşuyorum, istirham ediyorum. Bakın Sayın Gök, ben
konuşuyorum, o kadar konuştunuz.
Şimdi, burada her konuşmanın
içeriğini ne siz ne biz belirleyemeyiz. Her maddeye ilişkin, her
konuya ilişkin, her muhalefet sözcüsünün oradaki
konuşmasını ilgili, o içerikle sınırlandırdığınız
takdirde asıl muhalefetin sesini o zaman kısmış olursunuz.
Aynısını bekliyorsanız, aynısını
düşünüyorsanız, bundan sonraki uygulamalarımız hep böyle
olsun. Kanunsa kanun, uluslararası sözleşmeyse uluslararası
sözleşme. Onun içeriğinin dışına asla ve asla kimse
çıkmayacak bundan sonra. Doğru mudur? Aynı uygulamayı
bekliyor musunuz? Asıl kısıtlama, asıl muhalefetin sesini
kısıtlama böyle olur.
Bakın, o içeriğe müdahale etme
şansımız ne Başkanlık Divanı olarak bizim ne de
sizin yok. Bakanın konuşmasının içeriği, sizi de
tatmin etmeyebilir, bizi de etmeyebilir, kamuoyunu tatmin edebilir ya da bir
başka grubu tatmin edebilir ya da başka kişiyi tatmin eder,
etmez; takdir, kamuoyunundur. Biz, o konuşmaya müdahale etmek durumunda
değiliz. Hani kürsü özgürlüğü diyorsunuz ya.
LEVENT GÖK (Ankara) Evet.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sen karar
veremezsin, herkesi memnun etmesi
LEVENT GÖK (Ankara) Biz bir şey demedik
zaten.
BAŞKAN - Kürsü özgürlüğü, artı merak
ettiğiniz birtakım konularda da bilgi vermişse takdir etmeniz
lazım.
Bunu niye bu şekilde yapıyorsunuz?
İç Tüzükün dolanması diye bir şey
yok.
LEVENT GÖK (Ankara) Dolandınız,
dolandınız.
BAŞKAN İç Tüzük 59uncu madde, Hükûmete
bu noktada iki ayrı hak tanıyor, iki ayrı hak. Birincisi,
hükûmet dilerse gündem dışına cevap verebilir. İkincisi,
59a 2de, dediğiniz gibi, Hükûmet isterse bilgilendirme yapar. Hükûmetin
buradaki talebi, gündem dışına cevap ve bizim uygulamamız
da tamamen İç Tüzüke ve yerleşik teamüllere uygundur.
Dolayısıyla, bu noktada benim yapabileceğim hiçbir şey yok
ama Sayın Akçayın sataşma noktasında bir talebi varsa Biz
ne yaptığımızı biliyoruz, siz ne
yaptığınızı bilin. diyorsa
LEVENT GÖK (Ankara) Bizim de var efendim o konuda.
BAŞKAN -
bu noktada bunu bir sataşma
olarak görüyorsa ben bu sataşmaya ilişkin olarak belki gruplara
ikişer dakika süreyle cevap hakkı verebilirim.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN - Ama bakın, usul
tartışması noktasında da Sayın Gök, 63üncü maddeye
açıp bakarsanız, usul tartışması hangi şartlar
dâhilinde istenir. Görüşmeye yer olup olmaması
LEVENT GÖK (Ankara) Evet.
BAŞKAN - Evet, görüşmelerde yer alır,
gündem dışı ve gündem dışıya cevap, kanun
açık.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Başkanın gündeme
Zaten
daha gündeme girmedik.
LEVENT GÖK (Ankara) Evet.
BAŞKAN - Yani müsaade ederseniz inşallah
bir an önce gündeme gireceğiz.
LEVENT GÖK (Ankara) Yani siz fırsat
verirseniz...
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışma usullerine uymaya davet, bir konuyu öne alma veya
LEVENT GÖK (Ankara) Evet, aynen bu! Aynen bu!
BAŞKAN Hiçbirinde bir problem yok.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye, ben bitireyim.
Şimdi Sayın Gök, usul
tartışması talebine konu olan tutumum, İç Tüzükün
açık hükmünün ve Meclis teamülünün bir gereğidir. Bu açık durum
karşısında tutumumda, Meclisin çalışma usullerine bir
aykırılık olmadığı ortadadır, çok
açıktır. Söz konusu talebi karşılamam da hakkın kötüye
kullanımı olarak değerlendirilecektir. Dolayısıyla,
usul tartışmasını açacak bir konu bulunmamaktadır.
LEVENT GÖK (Ankara) Böyle bir hakkınız
yok ama Sayın Başkanım. Grup başkan vekili Usul
tartışması açıyorum. dediği anda açmak
zorundasınız bunu.
BAŞKAN Ancak ben sataşmadan dolayı
Sayın Akçayın talebini de haklı görerek sataşmadan
dolayı gruplara ikişer dakika süreyle söz veriyorum. Sayın
Akçay, isterseniz buyurun, talepte siz bulundunuz önce.
LEVENT GÖK (Ankara) Bir saniye Sayın Akçay.
Birkaç cümleyle değinmek istediğim bir
husus var Sayın Başkan.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Kardeşim bir
otur yerine ya! Bir dinle, dinle.
LEVENT GÖK (Ankara) Yaptığınız
açıklamada kendi kendinizi ne yazık ki yanılttınız
Sayın Başkan.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Ne alakası
var ya! Ya çok biliyorsun ya, senden iyi bilen yok burada ya.
BAŞKAN Siz yanıltıyorsunuz.
LEVENT GÖK (Ankara) Bakın, siz, Sayın Bakan
konuşmaya gelmeden önce dediniz ki: Gündem dışı üçüncü
konuşmacıya cevap vermek üzere Sayın Bakanı kürsüye davet
ediyorum.
BENNUR KARABURUN (Bursa) Gayet normal.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Tamam, ne var bunda?
LEVENT GÖK (Ankara) Dediniz mi efendim? Tutanaklar
elimizde.
BAŞKAN Dedim, dedim, doğrudur.
LEVENT GÖK (Ankara) Ama, şimdi diyorsunuz ki:
Ben, Sayın Bakan gelmeden ne konuşacağını bilmem.
Öyle mi?
BAŞKAN Ya, içeriğinin ne
olacağını bilmem. Konuyu biliyorum ama içeriğinin ne olacağına
ben karışabilir miyim?
LEVENT GÖK (Ankara) Şimdi, değerli
arkadaşlar, Sayın Başkan
BAŞKAN Bir dakika
LEVENT GÖK (Ankara) Şimdi, AKPnin
Bakanı, AKPnin gündem dışı söz almış bir üyesine
cevap verecek. Öyle mi? Yani, AKPnin bir üyesinin bir gündem
dışına
BAŞKAN Sayın Gök, açın teamüllere
bakın, bu çokça uygulandı Sayın Gök. Uygulamak ister, istemez,
Hükûmetin takdirinde; biz karışamayız ona.
LEVENT GÖK (Ankara) Doğrusu ne? Doğrusu,
iktidar partisinin muhalefetin söylemlerine cevap vermesi değil midir?
Yani, AKPnin bir gündem dışına bakan cevap verecek ve bu da bir
usul olacak.
BAŞKAN Niye, orada da milletvekilleri yok mu?
Oralarda da söz hakkı yok mu? AK PARTİ milletvekillerini
milletvekillerinden saymıyor musunuz? Böyle bir şey olur mu?
Onların taleplerine cevap veremez mi? Böyle şey olur mu?
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, bu hiç
yakışmıyor. Ben sizin sıkıntınızı
anlıyorum, Bakanı da anlıyorum.
BAŞKAN Benim sıkıntım yok,
sıkıntı sizde var, kusura bakmayın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Bakanın cevap
veremeyeceği konular olduğunu anlıyorum. Ancak, Sayın Bakanın
sözlerinden dolayı, sataşmadan dolayı biz de söz talep ediyoruz.
BAŞKAN Buyurun, sataşmadan dolayı
iki dakika
Kim konuşacak önce?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, Sayın
Koçdemir
BAŞKAN Sayın Koçdemir, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
Sataşmadan dolayı iki dakika süre
veriyorum.
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Bursa Milletvekili Kadir Koçdemirin, İçişleri Bakanı Efkan Alanın
gündem dışı konuşmaya cevaben yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
KADİR KOÇDEMİR (Bursa) Sayın
Başkan, Sayın Bakan, saygıdeğer milletvekilleri;
tartışmaları takip ederken bir futbol
taraftarlığı havasını burada gördüm ve buna üzüldüm.
Bugünlerde Avrupa Futbol Şampiyonası var
ve şunu hatırladım: Millî Takımımız veya
takımlarımız 8-0, 5-0 yenilirken oyuncularımız
diğer takımın oyuncusuna faul yaparlardı ve hakem sık
sık kırmızı kart gösterirdi. Biz de takımın kötü
oynadığını unutur ve başka yerlere kızardık.
Sayın Bakanın olaydan sonraki bu açıklaması, en az olay
kadar beni üzdü çünkü aklımla alay edildiğini hissettim. Hâlâ bu
kadar olaydan sonra üst perdeden ders vermeyi yaptığı
mesleğe, meslektaşlık da yaptık, ona da
yakıştıramadım.
Tamam, dünyanın her tarafında terör var
ama uluslararası istatistikler var. Bu istatistiklerde Türkiyenin yeri
belli, kaçıncı sırada
Uluslararası barış
istatistiği, endeksleri var, sıralamaları var ve son on
yılda bu sıralar nereye doğru gidiyor? Bunları görmüyor
muyuz biz? Teflon tava gibi, hiçbir sorumluluk almadan sadece bu
makamların havasını basmak, prestijini, itibarını
solumak, bu, insan olmakla bağdaşacak bir şey değildir.
Daha düne kadar Cana gelmesin, cama gelsin. deyip
bugün de şahin kartalı oynamak; Cana gelmesin, cama gelsin.
denildiğinde alkışlanıp bugün Taş üstünde taş
bırakmayacağız. denildiğinde de alkışlanmak
Burada aklıselim gitmiştir. Burada artık bu hadiseye bizim bu
çerçevenin dışından bakma zorunluluğumuz vardır. Onun
için ben diyorum ki olayın olması bir şey ama olayın
üzerine pişkinlik bundan çok daha ağırdır. Eğer biz bu
kafayla gidiyor isek bu meselelerin hiçbirini çözemeyiz. Orada 43 kişi
ölmedi mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KADİR KOÇDEMİR (Devamla) Bu, hangi
Bakanlığın sorumluluğunda oldu? En azından bunun
acısını hissederek burada konuşmak gerekir. Ders almaya
ihtiyacımız yok. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Koçdemir.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sataşmadan dolayı söz...
BAŞKAN Bir saniye
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Bakan nereye gitti
ya? Nerede Sayın Bakan?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Biraz evvel demiştik ki Hükûmetin
ve Sayın Bakanın muhalefeti dinleyecek takati yok. Hakikaten,
Sayın Koçdemir kürsüde iken Sayın İçişleri Bakanı,
Genel Kurulu terk etti, resmen
LEVENT GÖK (Ankara) Kaçtı, kaçtı!
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Kaçtı,
kaçtı!
BAŞKAN Estağfurullah, teessüf ederim.
Lütfen, arkadaşlar, herkes
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Kaçtı
efendim yani.
LEVENT GÖK (Ankara) İçişleri Bakanı
kaçtı, bunun adı budur, kaçtı! Bakan kaçıyor.
ERKAN AKÇAY (Manisa) İçişleri
Bakanını bu tutumundan dolayı kınıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar) Burada
yaptığımız görüşmeleri kesinlikle dinleyecekti ve
bizim sorulara, eleştirilere yine bizim konuşmamızdan daha fazla
bir cevap hakkı da doğacaktı. Demek ki biz haklıyız,
yapılan eleştirilere tahammül edememiştir.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Ne alaka!
BAŞKAN Onu kamuoyu takdir edecektir.
LEVENT GÖK (Ankara) Takdir ediyor. Sayın
Bakan kaçmış. Nerede Sayın Bakan?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Bir saniye
Kim konuşacak?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Bakanın yaptığı açıklamalardan sonra
sataşma üzerine muhalefete söz verdiniz.
BAŞKAN Evet.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Yani
konuşması esnasında muhalefet partilerine sataşan
tespitlerde bulunmuş. Şimdi, muhalefet, bu sataşmalar üzerine
çıkıp cevap verecek
BAŞKAN Buyurun, cevap verin.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
ama
İçişleri Bakanı burada yok, bu sıralarda yok.
BAŞKAN Cevap vermeyin o zaman.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Neden
korkuyor?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sizden
korkuyoruz, sizden!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Neden
korkuyor? Niye kaçıyor?
BAŞKAN Cevap vermeyin o zaman, takdir sizin.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Nasıl cevap vermeyin, böyle şey olur mu?
BAŞKAN E, buyurun. Kim konuşacak?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Siz bir
kere Meclis Genel Kurulunu yöneten Başkan olarak Meclisin itibarı,
muhalefet partilerinin ortaya koyduğu eleştirilerin önemi
açısından o uyarıyı yapmalıydınız. Bakan
bunu dinlemek zorunda, böyle şey olur mu!
BAŞKAN Ben sataşmadan şimdi kim söz
isteyecek, onu sordum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sataşmadan söz alacağız.
BAŞKAN Alacaksanız, buyurun alın.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Burada
söylesin, kürsüde söylesin.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ancak,
İçişleri Bakanının yaptığı bu şey...
BAŞKAN Gelirsiniz, burada konuşursunuz.
Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
İstifa etmesi gereken kişi istifa etmeyip kaçıyor işte;
budur yani, geldiği aşama budur.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sen mi karar
vereceksin buna?
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Sana mı
soracağız?
BAŞKAN Kim konuşacak?
Sayın Demirel, buyurun
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, vermeden bir şey söyleyeceğim.
BAŞKAN Bir saniye Sayın Demirel.
Sayın Muş, buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, az önce hatibin yaptığı konuşma, bakın,
bizi itham ederek insanlıkla bağdaşmaz
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Hayret bir
şey ya! En ufak bir şeyde Hükûmet istifa etmeli, şu istifa
etmeli, bu istifa etmeli! Türkiyeye önerdiğiniz çözümler bunlar mı?
ALİ ŞEKER (İstanbul) Ufak bir
şey mi, 43 tane insan öldü! 300 tane insan öldü! Ne kadar ufak
görüyorsunuz can kayıplarını ya!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ne alakası var
ya, kim görüyor? (AK PARTİ ve CHP sıralarından
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Arkadaşlar, ciddi bir konuyu
konuşuyoruz. Lütfen, ciddiyete davet ediyorum!
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Ciddiyete
Bakanı davet et!
BAŞKAN - Ciddi bir konuyu konuşuyoruz!
LEVENT GÖK (Ankara) Hükûmet ciddiye alacak
Sayın Başkan, Hükûmet ciddiye almıyor ki konuyu! Nerede Hükûmet?
BAŞKAN Bakın, sayın grup
başkan vekiline söz verdim Sayın Gök. Lütfen, istirham ediyorum!
(Gürültüler)
Sayın milletvekilleri!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, az önce yapılan konuşmalarda geçen insanlıkla
bağdaşmaz, grubumuzu pişkinlikle itham eden ifadeler
kullandı. Bunların tamamını reddediyoruz, kayıtlara
girmesini istiyorum.
BAŞKAN Sayın Demirel, buyurun.
İki dakika süre veriyorum size de.
Lütfen, yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
2.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, İçişleri
Bakanı Efkan Alanın gündem dışı konuşmaya
cevaben yaptığı konuşması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bakanın söylediği hiçbir şey
doğru değildir; bu, bugün gerçekleşti. Bugün tam olarak
açığa çıktı çünkü Bakanın burada muhalefeti dinlemeye
bile tahammülü yoktu çünkü söylediklerinin hepsi yanlıştı.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sen onlara cevap
ver.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Bunun
konuştuklarının hepsi yanlış, sahtekârlar!
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) Bakanın
bugün burada istifa etmesi lazım. IŞİD terörü, bombayı
havalimanında patlatıyor ve hâlâ Bakan burada kalkmış
Güvenlik zaafı yoktur; biz şunu yaptık, bunu yaptık. diye
ifade ediyor; bununla Türkiye kamuoyunu kandıramaz.
Peki, IŞİD mensubu, bombalarla
havalimanına giriyor, biz milletvekilleri olarak bir ilçeye giremiyoruz;
bu, nasıl bir anlayıştır?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Halk istemiyor
sizi ya, oradaki halk sizi istemiyor!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ne halk
istemiyor be, senin talimatlarınla yönlendirildi!
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) Demek ki
devletin, Hükûmetin içinde IŞİD yapılanması bire bir
vardır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sokmuyorlar sizi
oraya, sizi oraya sokmuyorlar!
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) Devletin ve
Hükûmetin içerisinde bire bir IŞİD yapılanması
olduğunu bugün Bakanın konuşmasında kendini gösterdi.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) O ilçelere
PKKnın nasıl girdiğini anlattık. Sen giremiyorsun ama
yandaşın PKK rahat giriyor. Konuşuyorsunuz burada.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) Nusaybin,
Şırnak ve Surda sokağa çıkma yasakları. diyor.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) O PKK örgütü
nasıl giriyor o ilçelere?
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) Bakan biliyor
ne konuşacağımızı, çünkü kendileriyle görüşüyoruz
ve kamuoyunun çok net bildiği Licenin Kervas Mahallesinde, Mehle mezrasında
şu anda sokakta meydanda insanlar toplatılmış ve
işkence yapılıyor. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) İftira
atma!
MEHMET DEMİR (Kırıkkale) Hadi
canım!
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) Şu anda
orada bir katliam var. Hadi, var mısınız hep birlikte gidelim
oraya, gidelim gerçekleri orada görelim. Şu anda ses kayıtları
elimizde ve Licede uyuşturucuyla mücadele diyor. Uyuşturucuyla
mücadele, F16larla bombalamakla olmaz.
İSMAİL AYDIN (Bursa) Niye
ağrına gitti?
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Biz ne
yaptığımızı biliyoruz.
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla)
Uyuşturucuyla mücadelede 2013 yılında
yaptığınız bir mücadele vardı, 500 kişiyle girer,
orada tarladaki malzemeleri toplar çıkarsınız. Yakmakla,
yıkmakla ve bombalamayla uyuşturucuyla mücadele olmaz.
Devlet, her şeyi biliyor. diyorsunuz. Ne
yapacağını, ne zaman yapacağını biliyor; evet,
devlet -çok net- katliam yapacağının provasını da
yaptı ve ne zaman yaptığını da gösterdi. (AK
PARTİ sıralarından Yuh be sesleri, gürültüler, sıra
kapaklarına vurmalar)
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum)
Yuh be! Otur yerine be, terörist!
RUHİ ERSOY (Osmaniye)
Devlet katliam yapmaz!
BAŞKAN Sayın Demirel, devlet katliam
yapmaz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Nasıl yapmaz ya? Roboskide yaptığı ne? Cizrede
yaptığı ne? (AK PARTİ sıralarından Otur yerine!
sesleri)
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) Siz
yaparsınız! Terbiyesizlik yapma!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Surda,
Cizrede katliam
BAŞKAN Devlet katliam yapmaz, devlet terörle
ve teröristle mücadele eder.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Fikrini
kendine sakla! Genel Kurulu yönetiyorsun.
BAŞKAN - En çok o bölge halkını
baskı altında tutan, Kürtlere zulmeden terör örgütüne karşı
devlet mücadele veriyor. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
MİHRİMAH BELMA SATIR
(İstanbul) Bu devletin vekiliyim diye maaş alacaksın,
geleceksin
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Böyle
oturum yönetemezsin. Sayın Başkan, Genel Kurulu yönetmek
dışında kimseye cevap veremezsin, kişisel görüşünü
ifade edemezsin.
BAŞKAN - Devlet katliam yapmaz! Ne
konuştuğunuzu bileceksiniz! Devlet katliam yapmaz! Devlet terörle
mücadele eder, terörle mücadele eder devlet! Herkes söylediğini bilecek!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sen
kişisel görüşlerini ifade edeceksen buraya gelirsin. Genel Kurulu
yönetiyorsun.
BAŞKAN - Ben burada konuşurum. Bu devletin
bu ülkenin bekası için, bölünmez bütünlüğü için konuşurum, bu
Anayasa ve bu İç Tüzükten yetki alıyorum, kusura bakmayın. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Yazık be, yazık ya!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) İç
Tüzük kurallarına göre Genel Kurulu yönetmiyorsun. Tutumun hakkında
usul tartışması talep ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Otur ulan terbiyesiz!
Her zaman aynı şeyi yapıyorsunuz.
BAŞKAN - Usul tartışması
açmıyorum, tutumumda bir problem yok.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Usul
tartışması açacağız.
BAŞKAN - Açamazsınız her
istediğinizde.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Öyle
şey mi olur?
BAŞKAN Açamazsınız!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Yönetemezsin böyle. Tarafsız değilsin, yönetemezsin!
BAŞKAN - Ben tarafsız yönetiyorum.
İDRİS BULUKEN (Diyarbakır) Sen,
bizim hatibimize cevap veremezsin, böyle bir hakkın yok.
BAŞKAN - Ben bu Anayasadan yetki
alıyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Anayasaya, İç Tüzüke aykırı davranıyorsun.
BAŞKAN - Bu ülkenin, bu milletin bölünmez
bütünlüğü, birliği, beraberliği için gerekeni de söylerim.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Bravo Başkan!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, şu anda orada ortaya koyduğunuz
görüşler, Anayasaya da İç Tüzüke de aykırıdır. (AK
PARTİ sıralarından Ne alakası var? sesleri, gürültüler)
BAŞKAN Devlet terörle mücadele ediyor diye mi
aykırıdır? Bırakın Allah aşkına!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Kürsüden
konuşan hatibe cevap veremezsin.
İSMAİL AYDIN (Bursa) Orada Başkan,
devleti temsil ediyor, seni temsil etmiyor!
BAŞKAN Ben kanaatimi ortaya koyarım.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sen
eğer kürsüden konuşan hatibe cevap verirsen
tarafsızlığını yitirmişsin demektir.
Usul tartışması talep ediyorum.
BAŞKAN Usul tartışması yerinde
değil Sayın Baluken.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Hayır, şu anda devlet köyde katliam yapıyor ya! Gelen
mesajları okuyayım size.
BAŞKAN - Sayın Gök, sizden kim
konuşacak?
LEVENT GÖK (Ankara) Ben
konuşacağım.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun, iki dakika; sataşmadan
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Esrarı temizliyor, esrarı. Ürettiğiniz uyuşturucuyu temizliyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Gülünecek bir şey söylemiyorum İlknur Hanım, gülünecek bir
şey söylemiyorum.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Öyle bir
şey yok, gülen birisi yok.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Gelin,
beraber bakalım. Fotoğraflara bakalım. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Böyle
diyemezsin. Git de milletin sözcülüğünü yap terör örgütünün değil.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Askerler şu anda
Gelin gidelim beraber bakalım yüreğiniz varsa.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Terör örgütüne
söz söyleyemiyorsun, konuşma sen!
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Korkudan
gidemezsin ki oralara.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın milletvekilleri, istirham ediyorum.
Sayın Gök, buyurun
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Milletten oyunu
alıp da sırtınızı
Yalanı nasıl söylüyorsun!
Yazıklar olsun!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Buradan
böyle konuşmak kolay.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Senin hâline
gülüyorum, senin hâline!
LEVENT GÖK (Ankara) Sessizliği
sağlayın efendim, ondan sonra.
BAŞKAN Buyurun Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım,
bir sessizliği temin ederseniz konuşacağım.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
bakın, kürsüye hatibi çağırdım.
Buyurun Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
sessizlik sağlanmadan konuşmam.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, efendim,
cümleten susmanızı bekliyoruz, kürsüdeki hatip de ben de.
İstirham ediyorum
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Zorunuza mı
gitti?.. Çakma baronlar bunlar, çakma!
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Sensin baron!
Asıl baron sensin.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Terör örgütünün
kaynaklarına inildiği için bu kadar çok bağırıyorsun.
BAŞKAN - Sayın Gök, buyurun.
3.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, İçişleri Bakanı Efkan
Alanın gündem dışı konuşmaya cevaben
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye, önemli bir terör
saldırısıyla sarsılmışken bir Hükûmet
arıyoruz Hükûmet yok, bir İçişleri Bakanı arıyoruz,
Bakan Meclise arka sıralardan geliyor, bir bakıyoruz Bakan
kaçmış! Türkiyede İçişleri Bakanı yok.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Ne alakası var?
Bakan kaçmadı
Utanmıyorsun!
LEVENT GÖK (Devamla) Türkiyede İçişleri
Bakanı yok. İç Tüzükü uygulamayan AKPden seçilmiş bir Meclis
Başkanı var, çoğunluk oylarıyla Türkiyeyi
yöneteceğini zanneden bir AKP Grubu var.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Demagoji
yapıyorsun!
LEVENT GÖK (Devamla) Türkiyenin her yerinde
bombalar patlıyor, insanlar ölüyor. Geliyorlar diyorlar ki Biz 5 seçim
kazandık. 15 seçim kazansan ne olacak? 15 seçim kazansan ne olacak?
Türkiyeyi yönetemiyorsun. (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Bir defa
da sen kazan.
LEVENT GÖK (Devamla) - Daha olayın
niteliğini bilmeyen, olayın özünü bilmeyen bir İçişleri
Bakanı var karşımızda.
İSMAİL AYDIN (Bursa) Demokrasiyi
bilmeyen bir Grup Başkan Vekili var burada! Demokrasiyi içine
sindireceksin önce.
LEVENT GÖK (Devamla) Bu Bakan, kalkmış
iki gün önce diyor ki: Terör örgütleri Türkiyede ittifak kurdu, Türkiyeye
saldırıyorlar. Biz de onun için başkanlık sisteminin
tartışılmasını istiyoruz. Bakın, meseleye
İçişleri Bakanı nasıl bakıyor: Terör örgütleri
saldırıyormuş, başkanlık sistemi tartışmasını
onun için getirmişler.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Kelalaka!
LEVENT GÖK (Devamla) Eğer siz meseleyi bu
yöne indirgiyorsanız o başkanlık sistemi alınır,
başınıza çalınır.
MURTAZA ZENGİN (İstanbul) Öyle bir
şey söylemedi ya!
LEVENT GÖK (Devamla)
İnsanlarımızın ölümü, yurttaşlarımızın
ölümü hiçbir konuma feda edilemez. Nasıl söz bu, nasıl söz?
İSMAİL AYDIN (Bursa) Doğru
söylemiyorsun!
LEVENT GÖK (Devamla) İçişleri
Bakanı daha olayın farkında değil, İçişleri
Bakanı olduğunun farkında değil, buradan kaçıyor.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Hadi
canım!
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Sen önce vekil
olduğunun farkında ol!
LEVENT GÖK (Devamla) Bizim güvenliğimizi
sağlayacak güya öyle mi? Sayın Başkan, siz Meclisi
yöneteceksiniz öyle mi? İç Tüzük 59u yanlış uyguluyorsunuz.
Sayın Bakan ancak 59/2ye göre söz isteyebilir ve bizler de
konuşurduk. Anlaşılıyor ki sevgili yurttaşlarım,
Sayın Bakanın da iktidar partisinin de konuşacak hiçbir yönü
yok.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Demagoji yapma,
demagoji yapma!
LEVENT GÖK (Devamla) Muhalefetten kaçıyorlar;
iktidar partisini, İçişleri Bakanını, AKP Hükûmetini
sizlere şikâyet ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Siz
konuşursunuz, biz yaparız kardeşim!
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 15.16
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.27
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110uncu Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Şimdi, sisteme giren ilk 15
sayın milletvekiline birer dakikayla İç Tüzük 60a göre söz
vereceğim.
Sayın Yıldırım
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
5.-
İstanbul Milletvekili Hurşit Yıldırımın, Atatürk
Havalimanında gerçekleştirilen terör saldırısını
lanetlediğine ve hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet
dilediğine, terörle verilmek istenen hiçbir mesajı kabul
etmediklerine ilişkin açıklaması
HURŞİT YILDIRIM
(İstanbul) Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri;
İstanbul Atatürk Havalimanında masum insanları hedef alan kahpe
terör saldırısını lanetliyorum. Şehitlerimize rahmet,
yaralılara acil şifalar diliyorum.
Felaket tellallığı, terörizmi
başarıya götüren bir taktiktir. Sıkıntılı günler
yaşıyoruz ama her zamankinden daha birlikteyiz ve her zamankinden
daha güçlüyüz. Terörle verilmek istenen hiçbir mesajı kabul etmiyoruz.
Siyasi görüşümüz ne olursa olsun ortak kaygımız vatan
olmalıdır. Vatan bir, millet bir, ezan bir, kıblemiz bir ve bin
yıllık kaderimiz birken ve bu kadar da bir varken kimse bizi bölemez.
Allahın gazabı, laneti terörü yapanlara,
onlara destek verenlere, onları besleyenlere, onlara muhabbet duyanlara
olsun; Allah, onları kahruperişan eylesin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Âmin.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Âmin.
BAŞKAN Sayın Akın
6.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, son zamanlarda
yaşanan terör olaylarının herkesi olduğu gibi adalarda
yaşayanları da tedirgin ettiğine ve feribot ile diğer deniz
araçları için gerekli güvenlik önlemlerinin alınması konusunda
yetkilileri göreve çağırdığına ilişkin
açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) Son zamanlarda
ülkemizde yaşanan terör olayları, herkesi olduğu gibi adalarda
yaşayan hemşehrilerimizi de tedirgin etmiş durumda.
Balıkesir, Marmara ve Avşa adalarında yaşayan
hemşehrilerimiz çok tedirgin. Feribota binenlerin, araçlar dâhil, hiçbir
aramadan ve güvenlik kontrolünden geçirilmiyor olması, her isteyenin elini
kolunu sallayarak istediği şekilde deniz araçlarına biniyor
olması, halkımızı güvenlik konusunda endişelendirmektedir.
Özellikle Atatürk Havalimanında yaşanan terör
saldırısının ardından bu endişeleri ve
tedirginlikleri daha da artmış durumda. Her terör
saldırısından sonra Güvenlik zafiyeti yok.
açıklaması yapan ilgili ve yetkilileri buradan uyarmak istiyorum.
Erdekten Marmara, Avşa, Balıklı ve Ekinlik adalarına giden
feribot ve diğer deniz araçları için gerekli güvenlik önlemlerinin
alınarak güvenlik zafiyetinin ortadan kaldırılması için
yetkilileri derhâl göreve çağırıyorum.
Bu vesileyle, ülkemize huzur getirmesini dileyerek
tüm yurttaşlarımızın yaklaşan Ramazan
Bayramını kutluyorum.
BAŞKAN Sayın Özdemir
7.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, 2/7/1993 tarihinde Sivas
Madımak Otelinde yakılarak öldürülen aydınları
saygıyla andığına ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
2 Temmuz 1993 yazında Sivasta Madımak
Otelinin ateşe verilmesi nedeniyle yakılarak öldürülen
aydınları, canları bugün bir kez daha saygıyla
anıyorum.
İnsanlık tarihi, bugüne kadar çok dramatik
katliamlara tanık oldu. Ancak, insan yakmak kadar, en az onun kadar,
katliamları yapanların adaletten kaçırılması,
yargılanmaması, hak ettikleri cezayı görmemeleri,
sırtlarının sıvazlanması ve hatta ödüllendirilmesi de
o kadar dramatik ve utanç vericidir. Madımak davasının zaman
aşımına uğramasına Hayırlı olsun.
diyenler, bugün de IŞİD zihniyetinin katliamlarına
Hayırlı olsun. diyorlar. İnsan yakanlarla mücadele edilmedikçe
bu katliamlar son bulmayacaktır. Bizler, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
İbrahimi ateşe atan Nemrutun karşısında
Tarafım belli olsun. diyerek su taşımaya devam eden
karınca olmaya devam edeceğiz.
BAŞKAN Sayın Özkan
8.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, açılışı
yapılacak olan Osman Gazi Köprüsünün hayırlı olmasını
dilediğine ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Bugün millet karşıtlarının
rahatsız olduğu ve onlara göre çok kötü bir olay gerçekleşiyor.
Dünyanın en büyük asma köprülerinden 4üncü sırada yer alan Osman
Gazi Köprüsü hizmete açılıyor. Otuz dokuz ayda tamamlanan Osman Gazi
Köprüsü, İstanbul ile İzmir arasını dokuz saatten üç buçuk
saate indiriyor. Sırada Yavuz Sultan Selim, Avrasya Tüneli,
Bakü-Tiflis-Kars Demir Yolu Projesi ve üçüncü havalimanı var.
Biz milletimize hizmet ederken bu hizmetleri, kâh
Gezi, kâh Mesele ağaç değil. diye durdurmak için çok direndiler.
Bunlar köprüleri kullanırken bir yandan da karalamaya devam ediyorlar.
İşte, kafa bu. Bunları milletimizin vicdanına havale
ediyorum. Başta Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğana ve Hükûmetimize teşekkür ediyor, Osman Gazi Köprüsünün
devletimize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum.
BAŞKAN Sayın Gündoğdu
9.-
Ordu Milletvekili Metin Gündoğdunun, Atatürk Havalimanında
gerçekleştirilen terör saldırısını lanetlediğine
ve hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Öncelikle Atatürk Havalimanındaki menfur terör
saldırısını lanetliyorum, hayatını kaybeden
kardeşlerimize Allahtan rahmet, yaralılara şifa diliyorum.
Gelenek ile modernizmi toplumsal dinamikleri göz
ardı etmeden mezceden Profesör Doktor Sabri Ülgener Türkiye'nin içinde
bulunduğu ekonomik ve politik duruma millî bir duyarlılıkla
bakmıştır. Osmanlının terbiye ve kültürüyle
yetişmiş mümtaz bir ilim adamı olan Profesör Doktor Sabri
Ülgener Batı iktisadından aldığı tahlilleri Türk
iktisadi hayatına göre yorumlamıştır.
Yaptığı çalışmalarla gelenek ve modernizm
açısından çatışma değil de uyum olduğunu ortaya
koyan Profesör Doktor Ülgener çalışmalarında daima insanı
merkeze almıştır. Çıkış noktası gelenek,
varış noktası modernizm olan zihniyet dervişi Sabri Fehmi
Ülgeneri vefatının 30uncu seneidevriyesinde rahmetle ve minnetle
anıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Arslan
10.-
Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, İsraille yapılan
anlaşmanın gerçek yüzünün derhâl açıklanması
gerektiğine ilişkin açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli) Dün akşam
Cumhurbaşkanı Erdoğanın Mavi Marmara için
yaptığı U dönüşlü açıklama İsraille yapılan
anlaşmanın arka planına dair çok açık itiraflar içermektedir. İnsani yardım
gemisinin yola çıkmasına 2014 yılında izin verdiğini
söyleyip, bugün Gazzeye giderken bana mı sordunuz? diyen Erdoğan
acaba İsrail ve ABDden hangi uyarıları aldı? Yoksa terör
örgütlerine silah taşındığına dair yeni kayıtlar
ve yeni görüntüler mi ortaya çıktı? Yoksa terörle müzakere
ettiğinizin yeni skandal görüntüleri mi ortaya çıktı? Yoksa
Amerikadaki Reza Zarrab davasında sizi etkileyecek yeni belge ve
görüntülerin ortaya çıkacak olmasından mı ürktünüz? Türkiye'nin
onurlu ve gururlu vatandaşlarına U dönüşlü bu teslimiyet
anlaşmasının gerçek yüzü derhâl açıklanmalıdır,
vatandaş bunu beklemektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu
Yok.
Sayın Doğan
11.-
İzmir Milletvekili Müslüm Doğanın, 2/7/1993 tarihinde Sivas
Madımak Otelinin yakılması olayının
sanıklarının iade edilmeleri için gerekli girişimin
İçişleri Bakanlığı tarafından yapılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) 2 Temmuz 1993
yılında Sivasta 33 aydın ve yazarın katledildiği dava
sanıklarından 9 kişinin Almanyada olduğu tespit
edilmiştir. Bunların ikamet adresleri tarafımızdan tespit
edilmesine rağmen, davanın görüldüğü mahkeme
İçişleri
Bakanlığının katliam sanığı tarifi
yapılmadığı için sanıklar Alman makamları
tarafından iade edilmemektedir. İade taleplerinin bu şekilde
yapılarak, katliam sanığı bu insanların derhâl buraya
iade edilmesi için gerekli girişimin İçişleri
Bakanlığı tarafından yapılması gerekmektedir.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Kayan
12.-
Kırklareli Milletvekili Türabi Kayanın, bayram münasebetiyle
havaalanlarında, tren istasyonlarında, şehirlerarası otobüs
terminallerinde yoğunluk yaşanacağına, Hükûmetin bu
bölgelerde tedbir almasını istediğine ve herkese iyi bayramlar
dilediğine ilişkin açıklaması
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bayram yaklaşıyor. Havaalanlarında,
tren istasyonlarında, şehirlerarası otobüs terminallerimizde
yoğunluk bayram münasebetiyle aşırı bir şekilde
olmaktadır. İnsanlarımızın yakınlarıyla
bayramlaşmalarını sağlamak için bayram öncesinde bu
bahsettiğimiz terminalleri kullanacakları muhakkaktır.
Halkımızın yakınlarıyla bayramlaşmasını
en sağlıklı şekilde ve korkusuzca yapmaları için
Hükûmetin bu bölgelerde tedbir almasını ve aldığı
tedbirleri de halkımıza duyurmasını özellikle istiyorum ve
halkımıza şimdiden iyi bayramlar diliyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın Bozkurt
13.-
Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurtun, Konya Ovasında meydana gelen
dolu felaketi nedeniyle ciddi zarar meydana geldiğine ve İçişleri
Bakanını istifaya davet ettiğine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya)
Teşekkür ederim Başkanım.
Dün Ereğli başta
olmak üzere, Konya Ovasında meydana gelen dolu felaketinde
Ereğlimizin Aşağı Göndelen, Yukarı Göndelen,
Yenikuyu, Acıkuyu, Kamışkuyu beldeleri ve Karapınar,
Bozkır ilçelerinde ciddi zarar meydana gelmiştir.
Öte yandan, Hadim,
Ereğli ve Akşehir ilçelerimizde kiraz üreticilerimiz de ciddi sorun
yaşamaktadır.
Bu konularda ve
vatandaşlarımızın canını korumakta
Hotanto İçişleri Bakanını
istifaya davet ediyorum.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Gürer
14.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, terörü lanetlediğine, ulusal
bayramlar için yapılan törenlerin iptal edilmesine rağmen Osman Gazi
Köprüsünün açılış töreninin yapılacak olmasına
ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Teşekkürler Sayın Başkan.
İstanbul Atatürk
Havalimanına elini kolunu sallayarak giren teröristlerle 43 can yitirdik.
Acı çok büyük. Terörü lanetliyorum.
Bu acı dinmeden
İstanbul-İzmit bağlantı köprüsü açılış
töreni yapılacak. Millî Mücadele sonrası şehit çocukları
için düşünülerek belirlenen 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk
Bayramı kutlamaları iptal edilmişti. Daha önce de ulusal
bayramlardan ve ulusal duygularla kutlanan törenlerden iptal edilenler oldu.
Ulusal bayramın şehitlerle bir bağı vardı ama
kutlamalar yapılmadı. Bu ülkede uzun süredir ilk kez, bir gün de olsa
ulusal yas ilan edildi ama bu köprü törenle açılıyor. Bu
anlayışı anlamak olası değildir. Köprü
açılışı bu kadar ertelenemez, önemli ve törensiz
yapılamaz bir olay mıdır? Ayrıca, Anıtkabire
saygı yürüyüşünü ciddi ihbar var diye güvenlik gerekçesiyle iptal
edenlerin köprü açılışında böylesi bir istihbarat alıp
almadıkları da kamuoyuna açıklanmalıdır. Yetkililerin
titizlikleri ulusal bayramlar ve Atatürkle ilgili anmalarda mı
depreşmektedir?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Durmaz
15.-
Tokat Milletvekili Kadim Durmazın, Çamlıbel Geçidinin 2016
yılı içerisinde ihale edilip edilmeyeceğini, Tokatta bölge
enfeksiyon hastalıkları araştırma hastanesi
yapılmasının düşünülüp düşünülmediğine ve
çiğ süt destekleme primlerine dair çiftçiye bir müjde verilip verilmeyeceğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
KADİM DURMAZ (Tokat)
Karadenizi Samsun, Çorum, Amasya, Tokat üzerinden İç Anadolu ve
doğuya bağlayan Çamlıbel Geçidi iniş ve
çıkışlarda ölümlü ve hasarlı birçok kazaya sebep
olmaktadır. Etüt ve projesi hazır olan bu geçidin 2016 yılı
içerisinde ihale edilip edilmeyeceğini öğrenmek istiyorum.
Yine, Tokat merkezli, Sivas, Yozgat, Amasya, Ordu
illerinde onlarca yurttaşımız kene vakasıyla
hayatını kaybetmektedir. Tokatta Sağlık
Bakanlığına tapulu 120 dönüm bir arazi vardır. Bunun üzerine
bölge enfeksiyon hastalıkları araştırma hastanesi
yapılması düşünülüyor mudur? Yoksa daha ne kadar
yurttaşımızın hayatının sona ermesi
beklenecektir? Her üç aylık dönemlerde ödenen çiğ süt destekleme
primleri 2016 yılında ne askıya çıkarıldı ne de
ödenmiştir. Bayram öncesi çiftçiye verilecek bir müjdeniz var mı
Sayın Bakanım?
BAŞKAN Sayın Tüm
16.-
Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün, İçişleri Bakanı Efkan
Alanın atandığı günden beri ülkede can ve mal
güvenliği kalmadığına ve kamuoyunun, derhâl istifa etmesini
beklediğine ilişkin açıklaması
MEHMET TÜM (Balıkesir) Sayın
Başkan, 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonundan sonra göreve getirilen
İçişleri Bakanı Efkan Alanın atandığı
günden beri ülkede can ve mal güvenliği kalmamıştır. Terör,
sizin döneminizde tarihimizin zirvesini yapmıştır. Son
İstanbul patlamasıyla birlikte döneminizde binlerce
yurttaşımızın öldüğü, kentlerin yok olduğu, yüz
binlerce insanın şehirleri terk ettiği
Bir bakan olarak
kendinizi başarılı buluyor musunuz? Dünyanın neresinde
böyle bir bakan pişkin pişkin yerinde oturabilir? Kamuoyu sizden
derhâl istifa etmenizi bekliyor. İstifa edecek misiniz? Sizin
başarısız sayılmanız için kaç
yurttaşımızın daha ölmesini bekliyorsunuz? Bu ölen
yurttaşların ailelerinden, sorumlu makamda birisi olarak özür
dileyecek misiniz? Ülkede yaşanan bu güvenlik sorunundan kendinizi veya
bürokratlarınızı sorumlu görüyor musunuz? Sizler sorumlu
değil misiniz? Sorumlu olan kimlerdir, açıklar
mısınız?
BAŞKAN Sayın Dedeoğlu
17.-
Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlunun, Ramazan Bayramını ve
Kadir Gecesini kutladığına, şehitlere Allahtan rahmet
dilediğine, gazileri şükranla selamladığına
ilişkin açıklaması
SAMİ DEDEOĞLU (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle bayram coşkusunun
bütün gönülleri şenlendirmesini temenni eder, milletimizin ve tüm
İslam âleminin şimdiden mübarek Ramazan Bayramını ve idrak
edeceğimiz Kadir Gecemizi en kalbi dileklerimle kutluyorum. Bayramlar,
sevgi, barış, kardeşlik ve dayanışma duygularının
yoğunlaştığı, milletçe birlik ve beraberliğin
daha pekiştirilmesi için çok önemli bir fırsattır. Ayrıca,
sevgi, kardeşlik ve dayanışmanın göstergesi olarak
bayramlara buruk giren şehitlerimizin ailelerini, kahraman gazilerimizi ve
yetimlerimizi unutmayalım; annelerimizi, babalarımızı,
büyüklerimizi unutmayalım; muhtaçlarımızı, kimsesizleri,
yaşlılarımızı unutmayalım. Bayram sevincini
onlarla paylaşarak sevinçte de, kederde de onlarla bir olduğumuzu
gösterelim.
Bu vesileyle, eşsiz fedakârlık gösteren
aziz şehitlerimize bir kez daha Allahtan rahmet diliyor, gazilerimizi
şükranla selamlıyorum. Bizleri her daim barış ve sevgi
bayramı olan Ramazan Bayramına eriştiren Yüce Allaha da sonsuz
şükürler ediyorum.
BAŞKAN Sayın Çamak
18.-
Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, Mersin Ziraat Odası
Başkanının ihracatta yaşanan sıkıntılara
çözüm önerilerine ve Ramazan Bayramını kutladığına
ilişkin açıklaması
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) Sayın Başkan
ve değerli milletvekilleri; Mersin Ziraat Odası Başkanıyla
görüştüğümde ihracatta ciddi sıkıntılar
yaşadıklarını aktardı. Buna çözüm olarak bize
sundukları önerileri huzurunuzda ifade etmek istiyorum.
İhracatçıya narenciyede ton
başına verilecek destek 100 doların altında olmamalı.
Ayrıca bu destek, narenciye ürünü yetiştiren zor durumdaki çiftçilere
de yapılmalı. Prim en geç ağustos ayı başında
açıklanmalı ki ihracatçı yeni pazar arayışına
girebilsin. Yeni pazar alternatifleri olarak Uzak Doğu ülkeleriyle ikili
anlaşmalara gidilebilir. Kaldı ki bölgemizde yetişen birçok ürün
Uzak Doğuda yetişmediği için ciddi bir pazar alanı olabilir.
Bu vesileyle, vatandaşlarımızın
Ramazan Bayramını kutlar, sağlık ve esenlikler dilerim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Son olarak, Sayın Çakırözer
19.-
Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözerin, Atatürk Havalimanında
gerçekleştirilen terör saldırısında hayatını
kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine, Eskişehirin Beylikova ile
Alpu ilçelerinin sorunlarına, Kadir Gecesini ve Ramazan
Bayramını kutladığına ilişkin açıklaması
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Öncelikle, Atatürk Havalimanındaki terör
saldırısında hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, yakınlarına ve
ulusumuza başsağlığı diliyorum, yaralı
vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyorum.
Bu vesileyle, Eskişehirimizin iki sorununa
değinmek istiyorum. Birincisi: Geçtiğimiz hafta ziyaret ettiğim
Beylikova ilçemiz ve köylerinde yaşanan elektrik kesintileri artık
yurttaşlarımızı yıldırmıştır.
Benim de ziyaretim sırasında tanık olduğum kesintilerin
zaman zaman on-on beş saate ulaştığı belirtilmektedir.
Halkımızı mağdur eden bu elektrik kesintilerinin zaman
yitirilmeden gerekli bakım ve yatırımlar yapılarak
giderilmesi için hem ilgili şirketi hem de düzenleyici kamu
kurumlarını göreve davet ediyorum.
Bir diğer husus da, Alpu ilçemiz, Bozan,
Uyuzhamam, Koşmat Mahalleleri ve çevresindeki sel
baskınlarıdır. Bu felaketlerde mağdur olan çiftçilerimiz
kara kara düşünmektedir. Bayram öncesi yetkilileri sorumluluğa ve
maddi manevi mağduriyetleri gidermeye davet ediyor, tüm
vatandaşlarımın Kadir Gecesini ve Ramazan Bayramını
kutluyorum.
BAŞKAN Şimdi gündeme geçiyoruz.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan, 60a göre çok kısa bir, pek kısa bir söz
istiyorum kayıtlara geçmesi bakımından bana gelen bir bilgiyi
paylaşmak için.
SALİH CORA (Trabzon) Sisteme girmedi, böyle
bir usul yok. Biz de istiyoruz.
BAŞKAN Şimdi, Sayın Tanrıkulu,
size kadar 7 arkadaşımız daha var, onlara da haksızlık
etmiş oluruz, herkesin talebi var.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Sırada
ben vardım, benim sıramı verebilirsiniz.
BAŞKAN Dolayısıyla, 15 kişiyle
zaten sınırlandırılmıştı bu.
Teşekkür ediyoruz.
Sayın Akçay, buyurun.
20.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, İçişleri Bakanı Efkan
Alanın gündem dışı konuşmaya cevaben
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadeleri ile
konuşmasını yapıp Genel Kurulu terk etmesine ve Hükûmetin,
milletin teröre karşı birlik ve bütünlüğünü sağlayacak
duruşu göstermesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biraz evvel İçişleri Bakanının
konuşmasını yapıp Genel Kurulda konuşan
milletvekillerini ve bizleri dinlemeden Meclisi terk etmesini üzülerek gördük.
Şimdi, tabii, Hükûmete
soracağımız sorular var. Bu sorulara nasıl cevap buluruz
bilemem ancak gerçeklerin çok kötü bir huyu varmış, bir gün mutlaka
ortaya çıkarmış. Sayın Bakan 57.177 kişiye giriş
yasağı konulduğunu, 3.603 kişinin sınır
dışı edildiğini -98 ülke vatandaşının- ifade
etti. Bu canlı bombaların kimliği belirlendi mi, bunlar
açıklandı mı? Giriş yasağı ve sınır
dışı listelerinde bu canlı bombaların isimleri,
kimlikleri yer alıyor mu? Dahası, bu kullandıkları
silahların menşesi nedir? Bunlar nasıl bir rota izlemiş,
nereden almış, nereden gitmiş, kim vermiş, kim
almış?
Sonra, eski AB Bakanının Dünyada her
yerde terör var, Türkiyede uzun yıllardan beri devam ediyor. Âdem ile
Havvadan beri bu mücadele var. Terörle yaşamaya
alışmalıyız. Daha çok şehitler vermeye devam
edeceğiz. gibi böyle garip, son derece yanlış ve topluma da
moralsizlik aşılayan sözleri var. Milletimizin teröre karşı
bir ve bütün olması için öncelikle gerekli bu birlik ve bütünlüğü
sağlayacak duruşu Hükûmetin göstermesi gerekir. İnsanları
ayrıştırarak, kamplaştırarak, ötekileştirerek,
tahkir ederek bu birlik ve bütünlük sağlanmaz. Biz Milliyetçi Hareket
Partisi olarak terörle ve terörizmle her türlü mücadelenin yanında
olacağımızı açık açık söyledik ve gösterdik, bu
tutumumuzu bundan sonra da devam ettireceğiz. Yalnız, üzülerek
görüyoruz ki milletin birlik ve beraberliğine ve kararlı
duruşuna örnek olmak bakımından aynı
tutarlılığı Hükûmette göremiyoruz.
İçişleri Bakanı daha önce Suriye
sınırını kastederek Entegre sınır yönetimi
sistemi kuracağız. demişti ve askerin de elini, kolunu
bağladılar. Bu konuda hâlâ bir gelişme yok, bir de mazeret
olarak Suriye sınırı uzun bir sınır. diyor. Yahu,
eskiden kısa mıydı bu sınır? Yani, eskiden beri uzun,
900 kilometreyi aşan bu sınırı
Ve mayınların
kaldırılmasını ısrarla savunan ve mayınların
birçoğunu kaldıran aynı Hükûmet şimdi sınır
güvenliğini nasıl sağlayacak? Bunun gibi hususların önümüzdeki
süreçlerde daha çok tartışılması gerekir Sayın
Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Baluken, buyurun.
21.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, HDP Grubu olarak
İçişleri Bakanının Meclis Genel Kuruluna ve muhalefet
partilerine karşı göstermiş olduğu tavrı
kınadıklarına, İçişleri Bakanı,
Ulaştırma Bakanı ve Adalet Bakanının derhâl istifa
etmesi gerektiğine, Lice ve civarında sokağa çıkma
yasağı adı altında uygulanan bir abluka durumu
olduğuna ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, ben de Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına İçişleri Bakanının
bugün Meclis Genel Kuruluna ve muhalefet partilerine karşı
göstermiş olduğu bu tavrı kınayarak başlamak
istiyorum.
Burada, ağır bir katliam süreci
yaşanmış, muhalefet partileri bu katliam süreciyle ilgili,
Atatürk Havalimanında yapılan saldırıyla ilgili Hükûmetin
ve Bakanın çok ciddi ihmalleri olduğunu ve Bakanın istifa etmesi
gerektiğini düşünüyor. Buna karşı, muhalefet partilerini
dinleyip o sunulan eleştirileri cevaplamak yerine muhalefet partilerini
dinlemeden Genel Kuruldan kaçmak gerçekten çok yakışıksız
olmuştur, kendisine de yakışmamıştır. Bir kez
daha kınadığımı ifade etmek istiyorum.
İçişleri Bakanının, Ulaştırma
Bakanının ve Adalet Bakanının yapması gereken şey
derhâl istifa etmektir, hiç amasız, fakatsız. Son bir yıl
içerisinde bu ülkede 11 patlama, 273ün üzerinde yurttaşın
yaşamını yitirmesi varsa, bunda herhangi bir tereddüde mahal
bırakacak durum söz konusu değildir. Halkların Demokratik
Partisi olarak bugün İçişleri Bakanı hakkında da bir
gensoru önergesi verdik. Genel Kurula gelince de sanırım Sayın
Bakan tekrar kaçma yolunu denemez ve burada eleştirilerimizi dinleme
zahmetine katılır.
Diğer taraftan, Sayın Başkan, Lice,
Hani, Kocaköy, Hazro ve Silvan üçgeninde 19 köy ve 58 mezrayla sekiz gündür bir
irtibatımız yok. Sokağa çıkma yasağı adı
altında uygulanan bir abluka durumu var. Hani Gazze üzerinden bir abluka
durumunu konuşuyoruz ya, şu anda Lice ve civarında, oradaki
köylerin en temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek
koşulların olmadığı bir ablukayla karşı
karşıyayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Toparlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayın.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Köy
girişlerinde ve köy yollarında neredeyse 500 metrede bir mobil
karakollar kurulmuş, sivil insanlar, köylüler zorla evlerinden
çıkarılıyor. İşte, bugün Yalaza köyü Mehle
mezrasında zorla dışarı çıkarılan köylülere sokak
ortasında işkence yapılmış ve 4 ağır
yaralı var ve bunları Diyarbakır Valiliğiyle
görüşmemize rağmen bu saate kadar hastaneye
ulaştırabilmiş değiliz. Gelen bilgiler çok korkunç, kabul
edilemez.
AKP savaşa karar vermiş olabilir.
Savaş, silahlı güçler arasında ölme-öldürme üzerine kurulan bir
denklem üzerinden yürütülür. Orada on binlerce köylüyü, onlarca köyü
mağdur edecek uygulamalardan derhâl vazgeçilmelidir. Bu, 1990lı
yılların konseptidir. Şu anda 1990lı yılları
katbekat aşan bir konseptle Licede çok ciddi şeyler yapılmak
isteniyor. O nedenle, bu tavrı da
kınadığımızı buradan ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Gök, buyurun.
22.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, İçişleri Bakanı Efkan
Alanın, Atatürk Havalimanında gerçekleştirilen terör
saldırısıyla ilgili bilgi verdikten sonra muhalefetin tek bir
cümlesini dahi dinlemeye tahammül edemeyerek Meclisten kaçtığına
ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
Türkiye önemli bir süreçten geçerken önceki gün
yaşadığımız İstanbuldaki terör
saldırısında onlarca yurttaşın hayatını
kaybetmesi ve yüzlercesinin yaralanması Türkiyeyi ve tüm dünyayı
derinden sarsmışken gazete haberlerinden derlediği bilgilerle Meclise
gelerek milletvekillerine güya bilgi verdiğini sanan İçişleri
Bakanı, muhalefetin bir tek cümlesini dahi dinlemeye tahammül edemeyerek
Meclisten kaçmıştır. İçişleri Bakanı, siyasi
sorumluluğu olduğu bir olaydan dolayı Meclise hesap
verememiştir, Meclisin hesap sorma hakkını
kullanmasını engellemiştir. Bunda en başta sizin tutumunuz
da dâhil olmak üzere, ortaklaşa, bir iş birliğiyle,
İçişleri Bakanı bugün konuşarak ve son cümlesinde de
muhalefeti suçlayarak Meclisten kaçmıştır. Kaçak bir
İçişleri Bakanıyla Türkiyenin güvenlik sorunu çözülemez. Bundan
derin bir üzüntü duyduğumu ifade ediyorum. Sayın Bakan muhalefet
temsilcilerini dinlese, onların sorularına cevap verse ne olurdu? Ne
olurdu, kıyamet mi kopardı? Yani, zaten, amaçlanan bu değil
midir, Meclisin bir denetim organı olması işlevini yerinde
görmeyen iktidarın bu tutumu, bu ikircikli tutumu Türkiyedeki bu olaylara
sebebiyet vermiyor mu? Olayların ardındaki gerçekleri bir de
muhalefet partilerinden dinleseler ne olurdu Sayın Başkan?
İçişleri Bakanı niçin kaçmıştır?
İçişleri Bakanı kaçacağına, burada bizleri dinledikten
sonra çıkıp kürsüye aslanlar gibi Ben bu işi beceremiyorum,
istifa ediyorum. dese daha onurlu davranmış olurdu.
BAŞKAN Sayın Muş
23.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Hükûmetin ve devletin tüm
birimlerinin terör örgütlerine karşı kararlı bir mücadele
sürdürdüğüne ve terör örgütünün gelir kaynağı olan
uyuşturucuya büyük darbeler vurulduğuna ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Hükûmetimiz ve devletimizin tüm birimleri terör
örgütlerine karşı kararlı bir mücadele sürdürmektedir.
DAEŞe de, DHKP-Cye de, PKKya da, diğer terör örgütlerine de
karşı bu kararlı mücadelemiz sürecektir. Devlet terör
örgütlerine karşı mücadele eder, devlet operasyonları terör
örgütlerine karşı yapar; devlet topyekûn bir katliam yapmaz, devlet
katliam yapmaz.
Terör örgütünün gelir kaynağı olan
uyuşturucuya büyük darbeler vurulmaktadır. Lice kırsalında,
Kulp kırsalında, o bölgelerde terör örgütünün gelir sağlamaya
yönelik ve çok büyük miktarda ele geçirilen, imha edilen ve hasat zamanına
ulaşmış olan bu uyuşturucu maddeleri, uyuşturucu ham
maddeleri emniyet birimlerimiz tarafından, Silahlı Kuvvetlerimiz
tarafından imha edilmektedir ve terör örgütü finansal anlamda büyük bir
darbe yaşamaktadır.
Aynı şekilde, Şenyayla ve Lice
kırsalında terör örgütünün lojistik olarak kullanmaya
çalıştığı veya burada kümelenmeye
çalıştığı alanlar yine Silahlı Kuvvetler
tarafından ve emniyet birimlerimiz tarafından imha edilmektedir ve
PKKnın burada faaliyet gösterecek, burada eylem gerçekleştirecek
veya bu eylemleri yönlendirecek hiçbir imkân ve kudreti kalmayıncaya kadar
da bu operasyonlar devam edecektir.
Ülkemizin gündeminden terör hadisesini inşallah
çıkaracağız. Burada, tüm siyasi partiler, toplum olarak, millet
olarak hepimiz bu mücadelede kenetlenmeli ve terörü el birliğiyle
ülkemizin gündeminden çıkarmalıyız.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç adet önerge vardır. Önergeleri
okutuyorum:
VIII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan ve 22 milletvekilinin,
sokağa çıkma yasağı ilan edilen bölgelerde yaşanan
çocuk ölümlerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/252)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
7 Haziran seçim sonuçlarından sonra sokağa
çıkma yasağı ilan edilen bölgelerde işbu önergenin
yazım tarihi itibarıyla 61 çocuğun yaşam hakkının
ihlal edildiği iddialarından hareketle yaşanan çocuk ölümlerinin
araştırılması ve bu yaşam hakkı ihlallerinin
önlenmesi amacıyla Anayasanın 98 ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1)
Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
2)
İdris Baluken (Diyarbakır)
3)
Filiz Kerestecioğlu Demir (İstanbul)
4)
Garo Paylan (İstanbul)
5)
Hüda Kaya (İstanbul)
6)
Müslüm Doğan (İzmir)
7)
Ali Atalan (Mardin)
8)
Erol Dora (Mardin)
9)
Mithat Sancar (Mardin)
10) Ahmet
Yıldırım (Muş)
11) Burcu Çelik Özkan (Muş)
12) Besime Konca (Siirt)
13) Kadri Yıldırım (Siirt)
14) Aycan İrmez (Şırnak)
15) Faysal
Sarıyıldız (Şırnak)
16) Ferhat Encu (Şırnak)
17) Leyla Birlik (Şırnak)
18) Dilek Öcalan (Şanlıurfa)
19) İbrahim Ayhan (Şanlıurfa)
20) Osman Baydemir (Şanlıurfa)
21) Alican Önlü (Tunceli)
22) Nadir Yıldırım (Van)
23) Tuğba Hezer Öztürk (Van)
Gerekçe:
Çocukların bilişsel, sosyal ve fiziksel
anlamda daha iyi biçimde yetiştirilmesi dünyada gelişmiş ve
gelişmekte olan ülkelerin temel bir meselesi olmuş ve olmaya devam
etmektedir. Bu ortak problem için ilk çalışmalar 1923
yılında başlamıştır. İsviçrenin Cenevre
kentinde toplanan 40 ülkenin delegeleri Uluslararası Çocukları Koruma
Birliğini kurmuş ve Birleşmiş Milletlerin de kurulmasını
izleyen yılda Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu
(UNICEF) kurularak çalışmalarına
başlamıştır. Yine 20 Kasım 1989 yılında
Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen ve 193 ülke
tarafından onaylanan Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına
Dair Sözleşmesine Türkiye de taraf olmuş ve bu yükümlülüklere
uyacağını onaylamıştır.
Bugün, UNESCO verilerinde dünyada en az 61 milyon
çocuğun eğitim hakkından tamamen mahrum kaldığı,
bunun yanı sıra eğitim hakkından mahrum olan
çocukların büyük bir bölümünü de kız çocuklarının
oluşturduğu bilgisi yer almaktadır. Bu durum Türkiye gibi
gelişmekte olduğunu iddia eden bir ülkede ise doğrudan
karşımıza yaşam hakkı gasbedilen ölü çocuklar olarak
karşımıza çıkmaktadır. Özellikle Kürtlerin yoğun
yaşadığı illerde yaşandığı çeşitli
iddialar ve tanıklıklarla kuvvetlenen çocuk yaşam hakkı
ihlalleri ile birlikte çocukların yaşam hakkı ihlalinde
cezasızlık da önemli bir sorun olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Dünyanın gelişmiş ülkelerinde
çocuklar toplumsal ilerlemenin en önemli bireylerinden biri olarak görülüp
toplumsal gelişimi amaçlayan çalışmalar bu çerçevede ele
alınırken Türkiye'nin çocuk hakları tarihi, yaşam
hakkı ihlal edilen çocukların silüetleriyle doludur. Özellikle son
otuz yılı aşkın süre içerisinde silahla vurulmak, bombayla
öldürülmek, mayına basmak, zırhlı araç altında kalmak,
savaş uçaklarıyla vurulmak gibi nedenlerle yüzlerce çocuğun
yaşamını yitirdiği iddiaları her daim kamuoyuna
yansımıştır.
7 Hazirandan sonra devreye konan savaş
konseptiyle birlikte Kürtlerin yaşamakta olduğu kentlerde sokağa
çıkma yasakları ilan edilmiş ve yalnızca sokağa
çıkma yasaklarının ilan edildiği bölgelerde 7 Haziran-9
Kasım tarihleri arasında 61'i çocuk, 73'ü kadın olmak üzere,
toplam 220 yurttaşın, yaşamını yitirenlerin
yakınlarının basına verdiği tanıklıklardan
hareketle yaşam hakkı ihlal edildiği iddiaları
bulunmaktadır.
Türkiye, uluslararası bağlamda,
"Çocuk Anayasası olarak kabul edilen, çocukların
sağlıklı ve mutlu yaşayabilmesi için koşullar
sıralamış olan BM Çocuk Hakları Sözleşmesi'ni imzalayarak
taraf olmuş ve sözleşmede yer alan hükümleri uygulamayı taahhüt
etmiştir. Ancak Türkiye, bu sözleşmeyle üstlendiği
yükümlülüklerini yerine getirmeyerek sözleşmenin
bağlayıcılığını bir kenara atarak, taraf
olup imza attığı uluslararası hukuk
anlaşmalarını çiğnediğini kabul etmiştir.
Bu bağlamda, Halkların Demokratik Partisi
olarak çocuk yaşam hakkı ihlallerinin
araştırılması ve en temel hak olan yaşam hakkı
ihlalinin önlenmesi için gerekli hukuki düzenlemelerin çerçevesinin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırma komisyonu
kurulmasını talep ediyoruz.
2.-
Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan ve 22 milletvekilinin, kolluk
güçleri başta olmak üzere devlet görevlilerinin kadına yönelik cinsel
şiddet ve cinsel işkence uygulamalarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/253)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye'nin uzun yıllardır gündeminde olan
ve özellikle son zamanlarda büyük bir artış gösteren, kolluk güçleri
başta olmak üzere, devlet görevlilerinin kadına yönelik cinsel
şiddet, cinsel işkence uygulamalarının
araştırılması, gerekli mekanizmaların oluşturulup
önleyici tedbirlerin alınması, bu suça karışanlar
hakkında yasal işlemlerin başlatılması çerçevesinde,
kadına yönelik taciz ve tecavüzü içeren her türlü cinsel şiddetin
ortadan kaldırılması amacıyla Anayasanın 98inci ve
İç Tüzükün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılması için gereğini arz ve talep
ederiz.
1) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
2) Pervin Buldan (İstanbul)
3) Meral Danış Beştaş (Adana)
4) Behçet
Yıldırım (Adıyaman)
5) Berdan Öztürk (Ağrı)
6) Dirayet Taşdemir (Ağrı)
7) Sırrı Süreyya
Önder (Ankara)
8) Ayşe Acar
Başaran (Batman)
9) Mehmet Ali Aslan (Batman)
10) Saadet Becerekli (Batman)
11) Hişyar Özsoy (Bingöl)
12) Mizgin Irgat (Bitlis)
13) Altan Tan (Diyarbakır)
14) Çağlar Demirel (Diyarbakır)
15) Feleknas Uca (Diyarbakır)
16) İmam
Taşçıer (Diyarbakır)
17) Nimetullah
Erdoğmuş (Diyarbakır)
18) Sibel Yiğitalp (Diyarbakır)
19) Ziya Pir (Diyarbakır)
20) Mahmut Toğrul (Gaziantep)
21) Abdullah Zeydan (Hakkâri)
22) Mehmet Emin Adıyaman
(Iğdır)
23) Erdal Ataş (İstanbul)
Gerekçe:
Türkiye, Anayasanın kişinin
dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığını
tanımladığı 17nci maddesi ve kadına yönelik
şiddeti yasaklayan uluslararası insan hakları standartları,
Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması
Sözleşmesi (ECHR), İşkenceye ve Diğer Zalimane,
İnsanlık Dışı veya Onur Kırıcı Muamele
ya da Cezaya Karşı Sözleşme, Kadınlara Karşı Her
Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW)
ve Çocuk Hakları Sözleşmesi de dâhil olmak üzere birçok
sözleşmeyle herkesin yaşam hakkını garanti altına
almayı ve kimsenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya
veya muameleye tabi tutulamayacağını taahhüt eder. Tüm bu
sözleşmeler, özellikle çatışmalı alanlarda ve gözaltı süreçlerinde kadınlara dönük
başta taciz ve tecavüz olmak üzere cinsel işkenceyi
insanlığa karşı işlenen suçlar ve savaş
suçları kapsamında değerlendirerek yasaklar ve failler
hakkında hukuki işlemlerin yapılmasının
gerektiğini, ama en önemlisi devletlerin bunu önlemekle yükümlü
olduğunu öngörür.
Türkiye, tüm bu uluslararası sözleşmeler
ışığında, cinsel işkence başta olmak üzere,
işkencenin ortadan kaldırılması amacıyla yapmayı
taahhüt ettiği tüm yasal reformlara rağmen, uzun yıllardır
gözaltında cinsel işkence suçlarıyla gündeme gelen ülkelerin
başında gelmiştir. AİHM başta olmak üzere birçok
uluslararası mahkemeye taşınan onlarca gözaltında taciz ve
tecavüz davası Türkiye'nin mahkûmiyetiyle sonuçlanmıştır.
Konuyla ilgili hazırlanan yerel ve uluslararası raporlar da
Türkiye'nin gözaltında cinsel işkenceyi önleme konusunda etkin
politikalar uygulamaktan çok uzak ve failler hakkında gereken yasal
işlemlerin uygulanmasını engellediğinden dolayı
teşvik edici bir pozisyonda olduğunu açıkça belirtmektedir.
Gözaltında Taciz ve Tecavüze Karşı
Hukuki Yardım Bürosunun, devlet kaynaklı cinsel şiddet
vakalarını içeren raporuna göre 1997-2013 yılları
arasında gözaltında tacize uğradığı yönünde 393
kadın başvuru gerçekleştirmiş, bunlardan 86'sı
tecavüz, 307'si ise taciz mağduru olduğunu dile getirilmiştir.
Raporda, işlenen suçların faili olarak 287
polis, 101 asker-jandarma, 20 özel tim ve 49 infaz koruma memuru bulunuyor.
Ayrıca, taciz ve tecavüz vakalarına maruz kalan kadınların
276'sının Kürt, 109'unun Türk olduğu belirtilmektedir.
Gözaltında taciz ve tecavüze uğrayan kadınların 293'ünün
gözaltına alınma sebebi siyasi, 100'ünün ise adli nedenlerden
olduğu belirtilirken, 8 kişinin de bu işkence
sırasında yaşamını yitirdiği ifade
edilmiştir.
Bu raporda da açıkça görüldüğü ve
Uluslararası Af Örgütünün "İşkence ve Kötü Muamelenin
Sistematik ve Yaygın Kullanımı Hâlâ Devam Ediyor."
başlıklı son raporunda da belgelendiği gibi, başta
polis merkezlerindeki terörle mücadele birimleri ile Kürtlerin yoğun
yaşadığı illerde olmak üzere, özellikle toplumsal
muhalefeti susturmak, sisteme karşı sesini yükselten, cinsiyetçi
rolleri reddeden, yaşam alanını korumaya çalışan,
eşitlik, adalet ve özgürlük isteyen kadınların iradesini
kırmak adına, kadın bedenine yönelik cinsel işkence, kolluk
güçlerinin gözaltında yaygın bir şekilde başvurduğu
insanlık dışı ve onur kırıcı bir sindirme
yöntemi olarak uygulanmaya devam etmektedir. UAÖ, Türkiye'de devlet
görevlilerince kadınlara yönelik şiddet suçu işlendiğinde,
devletin aynı zamanda bu şiddete göz yumulduğuna dair açık
bir mesajın gönderildiği ve bütün kadınları riske atan bir
ayrımcılık kültürünün teşvik edildiği
kaygısını taşıdığını da
belirtmiştir.
Türkiye'de, gerek bir basın
açıklamasına katıldığı için gözaltına
alınıp götürüldüğü karakolda gerek gözaltı aracında
gerekse de tutuklanıp götürüldükleri cezaevlerinde kadınlar cinsel
saldırılarla, çırılçıplak soyulma uygulamalarıyla
sindirilmeye, susturulmaya çalışılmaktadır. Özellikle, son
zamanlarda basına da yansıyan biçimiyle, Kürtlerin yoğun
yaşadığı illerde, polis özel harekât ve jandarma özel
harekât timleri başta olmak üzere kolluk güçleri tarafından bu
insanlık dışı uygulamaların yaygın bir
şekilde devreye konulduğu anlaşılmaktadır. Adana'da
F.Ş.'nin gözaltına alındıktan sonra cinsel işkenceye
uğrayıp ve polislerce çekilen çıplak
fotoğraflarının medyada paylaşılması suretiyle
tehdit edilmesi, Urfa Emniyetinde Ş.Ç ve L.T. adlı genç
kadınların, gözaltına alınan çocuklarla birlikte,
DAİŞ olduklarını iddia eden kişilerce cinsel taciz ve
cinsel saldırıya maruz kalması ve birçok kadın siyasetçinin
cezaevlerinde ince arama adı altında çıplak aramaya, tacize
maruz kalması, işlenen bu insanlık dışı uygulama
ve suçlardan sadece birkaçıdır.
Halkların Demokratik Partisi olarak, özellikle
Kürtlerin yaşadığı illerde polis, asker ve paramiliter
güçlerce kadınlara yönelik uygulamaya konulan bir işkence yöntemi
olarak cinsel şiddetin kaynağının belirlenmesi, bu yöndeki
hak ihlallerinin araştırılması, cinsel şiddet
uygulamalarının engellenmesi ve gereken hukuki
yaptırımların başlatılması amacıyla bir
Meclis araştırma komisyonu kurulmasını talep ediyoruz.
3.-
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 24 milletvekilinin, Artvinin
Yusufeli ilçesinde yapılan baraj neticesinde kamulaştırmalardan
kaynaklı yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/254)
6/1/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Artvin ili Yusufeli ilçesinde baraj neticesinde
sular altında kalan ve kalacak yerlerin tespiti,
kamulaştırmaların yerinde ve zamanında
yapılmadığı iddiaları ve yıllarca mağduriyet
yaşayan Yusufeli halkının sorunlarının belirlenip,
yerinde araştırılması amacıyla Anayasanın
98inci ve İç Tüzükümüzün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince
Meclis araştırma komisyonu kurulmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Uğur Bayraktutan (Artvin)
2) Şenal Sarıhan (Ankara)
3) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
4) Kazım Arslan (Denizli)
5) Orhan Sarıbal (Bursa)
6) Mazlum Nurlu (Manisa)
7) Niyazi Nefi Kara (Antalya)
8) Ali Şeker (İstanbul)
9) Gülay Yedekci (İstanbul)
10) Mevlüt Dudu (Hatay)
11) Cemal Okan Yüksel (Eskişehir)
12) Nurhayat Altaca
Kayışoğlu (Bursa)
13) Mehmet Gökdağ (Gaziantep)
14) Kadim Durmaz (Tokat)
15) Mahmut Tanal (İstanbul)
16) Haydar Akar (Kocaeli)
17) Aydın Uslupehlivan (Adana)
18) Çetin Osman Budak (Antalya)
19) Barış Karadeniz
(Sinop)
20) Namık Havutça (Balıkesir)
21) Devrim Kök (Antalya)
22) Ceyhun İrgil (Bursa)
23) Lale Karabıyık (Bursa)
24) Erkan Aydın (Bursa)
25) Tur Yıldız
Biçer (Manisa)
Gerekçe:
Yaklaşık otuz yıldır Artvin ve
Yusufeli gündemini Yusufeli Barajı meşgul etmektedir.
Yapıldı, yapılacak. diyerek bugünlere gelinen Yusufeli
Barajında vatandaşlarımız psikolojik etkiyle arazi ve
arsalarında yeni bir şeyler yapmaya cesaret edememektedir. Bu sebeple
Yusufeli ilçesi ve çevresi bir türlü gelişemedi. Vatandaş hep geri
adım attı. Yatırım yapamadılar. Aynı
şekilde, devletimiz de tamamı baraj su kodları altında
kalan mahallelere herhangi bir yatırım yapmadı. Var olan
okullarda son zamanlarda (16 Mart İÖO) kapanarak yakın köylere
taşındı. Şu an Yusufelinin mahalle ekonomisi tamamen durmuş,
sosyal yaşantı sona ermek üzeredir. Mahalle sakinleri devlete
karşı bu ve benzer sebeplerden ötürü yakınmaktadır. Tüm bu
etkenler sosyal problem olarak her geçen gün artmaktadır.
Mahallelerinin sular altında
kalacağını bilen bölge insanı bir an önce
kamulaştırmaların yapılmasını istemektedir.
Kendilerine yeni bir hayat çizebilmek, yeni bir dünya kurabilmeleri için bir an
önce belirsizliğin ortadan kaldırılması gerekmektedir.
DSİ Genel Müdürlüğü 2015 yılı içerisinde tespitini
tamamlamalı ve 2016 yılı bütçesine kamulaştırma bedeli
olarak belirlemelidir.
Yusufeli Barajı ve HES için
alınmış;
1) 2160 sayılı 25/5/2005 "Kamu
Yararı" Kararı varken,
2) Peşine 14 Mart 2013 tarihli ve 28587
sayılı Resmi Gazete 2013/4317 sayı ile Yusufeli Barajı ve
HES (DOKAP) projesinin yapımı maksadıyla bazı güzergâh ve
alanlarda bulunan taşınmazların Devlet ve Su İşleri
Genel Müdürlüğü tarafından acele kamulaştırılması
hakkında karar Bakanlar Kurulu kararı varken,
3) Başbakanlığın 8/5/2013
tarihli (2013/5) sayılı Genelgesi varken,
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunun
25inci maddesinde değişiklik yapılmış, bu
değişiklik nedeniyle daha önce Yusufeli için alınmış
2160 sayılı 25/5/2005 tarihli Kamu Yararı Kararı, bu
çerçevede, DSİ 26. Bölge Müdürlüğünce Yusufelide 23 Eylül 2013
tarihinde askıya çıkmış, 8/10/2013 tarihinde askıdan
indirilmiştir. Böylece, Yusufeli halkı için Kamulaştırma
Kanununun 25inci maddesindeki kısıtlama süreci
başlamıştır. Yani, vatandaş artık arazisine
diktiği ağacın, arsasına yapacağı bir
yapının bedelini kamulaştırmada alamayacaktır. Bu
durum, zaten mülkiyet hakkının özüne dokunduğu, hukuk,
hakkaniyet ve evrensel ilkelere aykırı olduğu ve mülkiyet
hakkına hukuken el atıldığı açıkken
kamulaştırmaların hâlen yapılmaması bölge
halkını oldukça zor durumda bırakmaktadır.
Yıllarca baraj yapılacak diye mağdur
olan, arsalarına çivi çakamayan, yatırım yapamayan Yusufeli
halkının artık daha fazla mağdur edilmemesi gerekmektedir.
Yıllarca bu endişeyi yaşayan Yusufelilerin istikballerini tayin
edebilmeleri adına bu sürecin uzatılmaması, gerekli tespitlerin
yapılarak kamulaştırma bedellerinin de vatandaşa ivedilikle
verilmesi gerekmektedir.
Yukarıda belirtilen hususlar
ışığında, Yusufeli ilçesinde yapılan baraj
neticesinde kamulaştırmalardan kaynaklı yaşanan
sorunların kurulacak bir Meclis araştırması komisyonu tarafından
görülmesi, araştırılması ve olumsuzlukların yerinde
tespit edilmesi amacıyla Anayasanın 98inci ve İç Tüzükümüzün
104üncü ve 105inci maddeleri gereğince Meclis araştırma
komisyonu açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Levent Bey, Sezgin Bey için mi söz istiyorsunuz?
LEVENT GÖK (Ankara) Evet.
BAŞKAN Bir dakika süre veriyorum.
Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
24.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Licenin Yalaza
köyü Mehle mezrasında bağların ateşe verildiğine ve
kısa süreli bir çatışma yaşandığına
ilişkin açıklaması
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan, öğle saatlerinde bana gelen bir bilgiyi
tutanaklara geçmesi açısından ve Bakanın bilgisine sunmak
açısından paylaşıyorum: Licenin Yalaza (Kervas) köyü Mehle
mezrasında sabah bağlar ateşe verilmiş. Sonra kısa
süreli bir çatışma olmuş, şimdi de bazı köylüler zorla
evlerinden çıkarılıp ve elleri tersten kelepçelenip köy
meydanında sıraya dizilmiştir. Etraflarına ateş
açılıyor, evlerinden çıkmayanların evi ateşe verilecek
deniyor. Her an bir ölüm olayı olabilir. Şimdi, olmaz, yapılmaz,
devlet bunu yapmaz kimse demesin, bizim hafızamız 1980li,
1990lı yıllarda neler yapıldığını çok iyi
biliyor. Dolayısıyla, Sayın Bakan burada, köyün adını
verdim, mezranın adını verdim. Burayla ilgili olarak bir ölüm
olayının olmaması bakımından tedbir
alınmasını özellikle rica ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır. Okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
IX.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
HDP Grubunun, İzmir Milletvekili Müslüm Doğan ve
arkadaşları tarafından, 2 Temmuz 1993te Sivas Madımak
Otelinde yaşanan katliamın bütün boyutlarıyla
araştırılması amacıyla 30/6/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 30 Haziran 2016
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
30/6/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 30/6/2016 Perşembe
günü (Bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Diyarbakır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
30 Haziran 2016 tarihinde İzmir Milletvekili
Sayın Müslüm Doğan ve arkadaşları tarafından verilen
(2391 sıra no.lu) 2 Temmuz 1993te Sivas Madımak Otelinde
yaşanan katliamın bütün boyutlarıyla
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak
30/6/2016 Perşembe günlü birleşiminde sunuşlarda okunması
ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisi lehinde ilk söz İzmir Milletvekili Müslüm Doğana
aittir.
Buyurun Sayın Doğan. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisinin
araştırma önergesi hakkında söz almış
bulunmaktayım.
2 Temmuz 1993 Sivas katliamının yıl
dönümüne yaklaşırken insanlık tarihine bir utanç olarak geçen bu
katliamda kaybettiğimiz canlarımızı buradan bir kez daha
anıyorum.
Sivas katliamı, hakların, inançların,
kültürlerin beşiği sayılan Anadolu ve Mezopotamya
topraklarında dinmeyen acıların sadece birisidir. Aradan geçen
yirmi üç yıla rağmen Alevi toplumunun acısı dinmedi,
yüreklere düşen ateş sönmedi. Peki, neden? Yirmi üç yıl pek çok
acıyı dindirebilir ama Alevi toplumunun acısı ilk günkü
kadar hâlâ derin ve yakıcıdır.
Değerli milletvekilleri, biliyoruz ki bu
katliamla yüzleşilmedikçe, adalet yerini bulmadıkça aradan değil
yirmi üç yıl, yüz yıllar da geçse bu yaralar kapanmayacak
durumdadır. 2 Temmuz 1993 nasıl gerçekleşti ve bu katliama zemin
hazırlayanlar, politikalar neler? İnançsal ve etnik
farklılıkların hoş görüldüğü, halkların
kardeşçe bir arada yaşadığı kültürel bir mozaik olan
Anadolu toprakları, egemenlerin tekçi ve asimilasyoncu
politikalarıyla nasıl da halkların mezarlığına
dönüştü? Bu katliamın aydınlatılması için yetkililer
üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirdiler mi? Bu soruların
cevabını ne yazık ki biliyoruz, hiçbir yetkili üzerine
düşen görevi tam anlamıyla yerine getiremedi ya da getirmek istemedi.
Öncelikle 2 Temmuz 1993 tarihinde olanları
kısaca hatırlatarak başlamak istiyorum. Pir Sultan Abdal
Derneği tarafından ilk 1989 tarihinde düzenlenen Pir Sultan
Abdalı Anma Etkinliklerinin 4üncüsü aydınların, sanatçıların,
yazarların, şairlerin, gazetecilerin, Alevi inanç temsilcilerinin,
demokratik kitle örgütlerinin katılımıyla 1 ile 4 Temmuz
arasında planlanmıştı. Bir yandan Sivasta Pir Sultan Abdal
etkinliklerinin hazırlıkları devam ederken diğer yandan kentin
yerel basını yoluyla Alevilerin yapacağı etkinlik İslamiyet
düşmanlığı olarak servis edilmekteydi. Sivas
sokaklarında Uyuma, gerekli cevabı ver. çağrıları
yapılmakta ve katliamcılar tarafından hazırlanmış
cihat çağrılı bildiriler dağıtılmaktaydı.
Camilerde bu konuda duyurular yapılarak adım adım katliam planı
organize edilmekteydi. Sivasa şehir dışından hiç
olmadığı kadar insan organize edilerek getirilmişti.
2 Temmuz günü cuma namazının ardından
katliamı sistematik olarak organize eden bu karanlık zihniyet,
binlerce kişiyle Sivas size mezar olacak., Şeriat gelecek, zulüm
bitecek. ve bunun gibi sloganlar atarak ilk önce Pir Sultan Abdal Kültür
Derneği tarafından yaptırılan Halk Ozanları Heykeline
saldırı yapıldı. Ortalığı yıkarak
hareket eden bu gruba müdahale eden herhangi bir kolluk teşkilatı ve
gücü bulunmamaktaydı maalesef. Daha sonra etkinliklerin
yapıldığı kongre merkezine doğru harekete geçen bu
grup saldırılarına burada da devam etti. Giderek artan
saldırganlar kongre merkezinden ayrılarak aralarında
aydınların, sanatçıların, yazarların kaldığı
Madımak Oteline doğru yürüyüşe geçti.
Valinin katliam sonrası İçişleri
Bakanına gönderdiği rapora göre saldırganların
sayısı her saat artmıştı. Yine aynı rapora göre
akşam saat 18.00de Madımak Otelinin önünde o ana kadar hiçbir
aşamada dağıtılmamış 15 bin kişi vardı.
Otel önündeki araçlar ve sürüklenen heykel ateşe verilmiş, otelin
camları kırılmıştı. Bu sırada Madımak
Otelinde Hükûmet yetkilileri arandı. Kendilerine verilen yanıtta
Merak etmeyin, gerekli tedbirler alındı. dendi. Madımak
Otelinin önünde çekim yapan İhlas Haber Ajansının görüntülerinde
otelin etrafını kuşatanların sloganları yanında
sözleri de duyulmuştu. Biri otelin birinci katına çıkan
saldırgana Lan, yakın buraları! diyerek seslenirken, bir
diğeri ise ilk alevin görünmesiyle Cehennem ateşi işte! diye
seslenmişti. Toplamda geçen sekiz saate rağmen tüm
insanlığın gözleri önünde 33 can alevler içerisinde maalesef
diri diri yakıldı.
Değerli milletvekilleri, katliam
sonrasında devlet yetkililerinin akıllara ziyan
açıklamaları da Alevi toplumunun hafızalarından
silinmemiştir, silinemeyecektir. Birkaç örnekle
hafızalarımızı tazelemek istiyorum. Katliamdan hemen sonra
dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel Güvenlik güçleri ile
halkı karşı karşıya getirmeyin. Yaşananlar
münferittir. Bir futbol maçında da bu kadar insan ölebilirdi. diye
açıklama yapmıştır. 33 insanın diri diri
yakılması karşısında yapılan açıklamaya
bakar mısınız. Yine, katliam sırasında iktidarda olan
DYP-SHP koalisyonunun Başbakanı Tansu Çiller Çok şükür, otel
dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir. ifadelerini
kullanmıştır. Dönemin İçişleri Bakanı Doğru
Yol Partili Mehmet Gazioğlu ise Aziz Nesinin halkın
inançlarına karşı bilinen tahrikleriyle halk galeyana gelerek
tepki göstermiştir. söylemleri hafızalardan silinmeyecek bir durum
olarak ortaya çıkmıştır. Yine, dönemin Adalet Bakanı
Şevket Kazan Sivas katliamı sanıklarını cezaevinde
ziyaret etmiştir.
Değerli milletvekilleri, peki organize bir
biçimde karanlık güçleri de arkasına alan bu katliamın
davasında neler oldu, biraz da bundan bahsetmek isterim. Polis
kayıtlarına göre 15 bin kişinin katıldığı
olaylarda sadece 128 sanık yakalandı. Bu sanıklar da maalesef
hep korundu. Ankara 1 No.lu DGM ilk kararında 26 sanığa adam
öldürme suçunu işledikleri savıyla TCKnın 456ncı maddesi
gereğince ceza vermiş, daha sonra da bu cezaları TCKnın
65/3 maddeleriyle on beş yıla kadar indirmiştir. 37 sanık
hakkında beraat kararı verilmiş, 60 sanık ise Toplantı
ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasına aykırı
davrandıkları savıyla
cezalandırılmıştır.
Henüz Türk Ceza Kanunu değişmeden
19/11/2004 tarihinde TCKnın 146/3 maddesinden hükümlü olan sanıklar,
bu maddenin yeni yasa karşılığı
olmadığı gerekçesiyle tahliye edilmiştir.
Savcılık, daha sonra yanlış yaptığını
söyleyerek tahliyelerin geri alınmasını mahkemeden talep
etmiştir ama sanıklar çoktan kaçmışlardı bile.
Haklarında ağır cezalar alan sanıkların
yakalanması için en ufak bir çaba harcanmadı. Tesadüfen yakalanan
İhsan Erçakmak, duruşmada 1997 yılında askere
gittiğini, 1999 yılında Altınyayla Belediyesinde nikâh
yaptığını ve çocuğunu nüfusa kayıt
ettirdiğini, ayrıca sigortalı işte
çalıştığını belirtmiştir. Bu söz konusu
şahıs aranıyordu tüm Türkiye genelinde. Katliamın en önemli
sanıklarından Cafer Erçakmakın Fransada ikamet ettiği
mahkemeye resmî belgelerle sunulmasına rağmen Fransadan
getirilemedi. İki yıl sonra bu sanığın öldüğü ve
Sivas mezarlığına gömüldüğü belirlendi. Ölü olarak mı
geldi yoksa Sivasta mı öldü bilinmiyor, hâlâ bir bilgi maalesef
ulaştırılamadı tarafımıza. Bu davayla ilgili
olarak 15 kişi aranmakta, birçoğunun hangi ülkelerde ikamet
ettiği tarafımızdan belirlenmesine rağmen maalesef yetkili
makamlar tarafından bir türlü talep edilmedi.
Sonunda hukuksuzluklarla dolu dava zaman
aşımına uğramış, dönemin Başbakanı
Recep Tayyip Erdoğan tarafından Milletimiz için, ülkemiz için
hayırlı olsun. ifadeleriyle karşılanarak başta
katledilenlerin yakınları, Alevi yurttaşlar ve tüm demokratik
kamuoyu tarafından bu durum tepkiyle
karşılanmıştır.
Zaman aşımı kararından sonra
Madımakta katledilenlerin aileleri, Ağustos 2014te Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuru yaptı. Anayasa Mahkemesinin davanın
tekrar görüşüleceğini duyurmasından sonra avukatların
yaptığı araştırma sonucu Madımak katliamı
davasında kimi sanıkların -ki bu sanıklar da ölüm
cezasına çarptırılan sanıklar-
avukatlığını yapmış olan Celal Mümtaz
Akıncı Anayasa Mahkemesi üyeliğine atanıyor. Bakın,
değerli milletvekilleri, bu ülkede başka hukukçu kalmadı mı
ki Sivas katliamı davası sanığının
avukatlığını yapan bir hukukçu Anayasa Mahkemesi
üyeliğine atanmış oluyor Meclis vasıtasıyla? Bu kabul
edilecek bir durum değil ve vicdanları da son derece yaralayan bir
durumdur. Anayasa Mahkemesinde üye sıfatı taşıyan bu
yargıcın Sivas katliamı davasında karar verici bir noktada
olması Aleviler için ciddi bir problemdir. Karar veren yargıçlar
arasında eski bir sanık avukatın olması hukuka ve adalet
anlayışına gölge düşürmektedir. Aleviler olarak bu
kararı üzüntü ve kaygıyla karşıladığımızı
belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, aradan yirmi üç
yıl geçmesine rağmen bahsettiğim nedenler dâhil olmak üzere hâlâ
gerçek adalet sağlanamadı. Katliam sanıkları
avukatların birçoğu bugün devlet makamlarında yetkili
konumdalar. Alevi inancına mensup insanlarımızdan özür dilenmedi.
Bu katliamlarla yüzleşilmedikçe aradan yüzyıllar geçse de
açılmış olan yaralar kapanmayacaktır.
Sivas katliamı davası özelinde
yetkililerin de yer aldığı ve bu katliama ortak olduğu,
insanlığa karşı suç olarak tüm dünyada kabul gören bu tür
katliamların tüm boyutlarıyla aydınlatılması
amacıyla Meclisin bir an önce harekete geçmesi artık tarihsel bir
sorumluluk olarak ortada durmaktadır. Sivas davası zaman
aşımına uğrayamaz çünkü Sivasın insanlık suçu
kapsamında değerlendirilmesi gerekiyor.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önerinin aleyhinde ilk söz Erzurum Milletvekili
Kamil Aydına aittir.
Buyurun Sayın Aydın. (MHP
sıralarından alkışlar)
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Efendim, 2 Temmuz 1993 hakikaten büyük bir
trajedinin yaşandığı bir tarih. Biz Milliyetçi Hareket
Partisi olarak olayın akabindeki yıllarda, mahkeme sürecinde, hukuk
bağlamından koparmadan hep faillerin bulunması noktasında
gerekli tavrımızı, gerekli işlemlerin yapılması
konusunda hassasiyetimizi gösterdik. Bunun somut bir örneğini sizlerle
paylaşmak istiyorum. Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı
Sayın Doktor Devlet Bahçelinin 15 Mart 2012de yaptığı bir
basın açıklamasından iki bukle okumak istiyorum: 2 Temmuz 1993
tarihinde vuku bulan Sivas olayları, yakın tarihin en üzücü ve
insanlıkla ilgisi olmayan trajik gelişmelerinden biridir. Bir
kıyım olan bu acımasızlığa ve
vicdansızlığa manevi değerlerimizin alet edilme
sinsiliği ise meselenin bir başka mahzurlu ve tehlikeli
tarafını teşkil etmiştir.
Şimdi, Sayın Genel
Başkanımızın bu tavrı gerçekten özetliyor. Hiç kimse
böyle bir olayı tasvip etmez, hele hele böyle mübarek bir günde bunun
Muaviye, Yezidvari bir Kerbelâ olayından çok farklı bir şey
olarak görmek çok fazla inandırıcı değildir.
Değerli milletvekilleri, yaşama hakkı
gerçekten uluslararası hukukta da inanç sistemlerinde de insanın en
temel hakkıdır. Elbette ki insanı yaşatmalıyız
çünkü hüküm bellidir, canı veren ancak can alma yetkisine sahiptir ya da
bir kişinin canını alan bir âlemin canını
almış gibi muamele görür. Biz böyle bir kültürden, gelenekten
geliyoruz. Dolayısıyla, bu olayın tasvip edilecek bir yanı
yoktur. Fakat ben o döneme götürmek istiyorum sizi, birkaç gazete kupürü okumak
istiyorum. Efendim, bazı yazarların bu olayla ilgili çok veciz
yorumları var: Mesela Altan Öymen şöyle demiş: Aziz Nesinin
bir süreden beri yaptığı konuşmaların büyük
çoğunluğumuzca hoş karşılanmadığı
muhakkak. Ertuğrul Özkök, Hürriyetten, diyor ki: Bir tahrik başka
bir tahrikle büyüyor. Aziz Nesinin hassasiyet yaratan, tahrike varan sözleri
karşı tahrikle birleşiyor ve hepimizi ciddi şekilde
endişelendiren bir sonuç ortaya çıkıyor ama bir gün tarih
yazıldığı zaman bu katliamı gerçekleştirenler
kadar buna psikolojik zemin hazırlayan insanlar da sorumlu
tutulacaktır. Bu, elinde benzinle otel lobisini yakan için de geçerlidir,
ne yazık ki Aziz Nesin için de geçerlidir. Cengiz Çandar: Olayların
tetiği Aziz Nesinin provokasyonuyla çekiliyor ve başka provokatörlerin
de olayların içine girmesi ve devletin acziyle beslenerek Madımak
Otelinin kundaklanmasına ve 35 kişinin yanarak ve boğularak can
vermesine işler varıyor. Türk milletinin yüzde 60ından
fazlasının aptal olduğu kanaatini her yerde tekrarlayan Aziz
Nesinin bu saptamasında doğru bir husus var. Eğer 80ine
dayanmış Aziz Nesin bunak değilse Türk milletinin bir aptal
ferdi. diye noktalamış Cengiz Çandar. Oktay Ekşi de şöyle
diyor: Halkta bir hazırlanmışlık olmasa Aziz Nesinin Pir
Sultan Abdal Şenliklerinde söylediği birkaç münasebetsiz cümle bu
kadar tepkiye yol açmazdı. Nihayet, beyin damarlarının
kireçlendiği izlenimi veren, öte yandan da bir hırsıpîrîyle
yanıp tutuşan birinin hezeyanları olarak değerlendirilip
biterdi. Ve Yalçın Doğan tek bir cümleyle o günkü olayları
özetliyor: Önce Aziz Nesine Artık dur. demek gerekiyor. diye o günün
basınından birkaç başlık aldım.
Saygıdeğer milletvekilleri, şimdi,
elbette ki biz İnsanı yaşatmalıyız ki devlet
yaşasın. düsturuyla hareket ediyoruz. Gerçekten, insanın en
değerli hazinesidir yaşama hakkı ama inanın, bir
coğrafya üzerinde, bir yapı üzerinde, bir devlet üzerinde hain
emelleri olan, gizli planları olan büyük güçler ya da küçük güçler,
oluşumlar, terör örgütleri -ne derseniz deyin- onlar böyle düşünmeyebilirler,
düşünmüyorlar da. Onlar, bizim, özellikle, Türkiyede şu anda, bizim
kendi kültürümüz açısından zenginlik saydığımız
birtakım değerleri zaaf olarak algılıyorlar. Bu da çoğunlukla
mezhep ve etnisite bağlamlı. Hâlbuki, biz bunları gerçekten bir
zenginlik, bir çeşni olarak, bir güzellik olarak algılarken onlar da
bir zaaf olarak algılayıp zaman zaman o zaaf yerlerini -eğer bir
hesap varsa- harekete geçirmek için birtakım hamlelerde bulunuyorlar. Bu,
Maraş olaylarında, bizler çok iyi hatırlıyoruz, bizim lise
yıllarımızdı, Çorum olaylarında
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Hocam, ne olursa
olsun bu katliamı açıklar mı ya! Böyle bir şey
savunulabilir mi!
NECATİ YILMAZ (Ankara)
Meşrulaştırmayın hiç değilse.
KAMİL AYDIN (Devamla) Savunmuyorum, dinleyin
lütfen. Bir kronoloji sunuyorum size.
NECATİ YILMAZ (Ankara)
Meşrulaştırıyorsunuz ama.
KAMİL AYDIN (Devamla) Bir olayı
yorumlarken sebep-sonuç ilişkisini iyi kuralım.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Katilin hiç mi
suçu yok?
KAMİL AYDIN (Devamla) Bakın, evet, Sivas
bir katliamdır, bunu kimse telif edemez, bunu kimse telif edemez ama
mezhep farklılığını bir ayrışma sebebi
görenlere de buradan bir ders verelim. Şimdi ben gerekçeyi
okuyacağım size.
NECATİ YILMAZ (Ankara) Dersi katillere verin.
KAMİL AYDIN (Devamla) Geleceğim, biraz
dinleyin. Süremi tamamlayayım.
Gerekçeden bir cümle okuyorum: Selçukludan
Osmanlıya Anadolu ve Mezopotamya topraklarında farklı inançlara
yaşam hakkı tanınmamış, katliamdan geçirilmiş ve
asimilasyona tabi tutulmuşlardır. Osmanlı mirasını
devralmış Cumhuriyet Dönemi iktidarları da benzer
anlayışları sürdürmüştür. Şimdi, mübarek gün, ben
vicdanıma elimi koyuyorum. Selçuklu katliam yapmış, Osmanlı
yapmış, yetmemiş gibi bu bakiyeden doğan -büyük bir mezhep
birlikteliği içerisinde, zenginlik kabul ederek bir etnisite
birlikteliği içerisinde büyük bir zenginlik kabul edip- Türkiye
Cumhuriyeti de yapmış katliamları. Peki, bu Anadolu ve
Mezopotamya coğrafyası
Arkadaşlar, bir de artık şu arkaik
kelimelerden vazgeçelim. Yani, Mezopotamya kelimesi ilahi kitaplarda, çok
eski arkaik kitaplarda, kaynaklarda kullanılan bir şey. Yani
eğer Mezopotamya diyeceksek
Anadolu kelimesi de aslen Türkçe
değil, biliyor musunuz? Yunanca bir kelimedir. Doğudur, Egenin
doğusudur, güneşin doğduğu yerdir ama biz işte o
birlik, beraberlik düşüncemizle onun içini doldurduk, analar koyduk onun
içine. Dolayısıyla, eğer Mezopotamya ve Anadolu diyecekseniz
o zaman Selçukludan önce kimse yaşamadı mı bu coğrafyada,
onlar katliam yapmadı mı? Niye bu böyle ille de
klişeleşmiş ifadeler, sebep-sonuç ilişkisinden yoksun
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Mezopotamya
ayrıdır, Anadolu ayrıdır, aynı şey değil.
KAMİL AYDIN (Devamla)
Selçuklu katliam
yapmış, Osmanlı yapmış, cumhuriyet de onların
bıraktığı yerden devam etmiş.
Şimdi, bakın, evet, Anadoluda çok
isyanlar olmuş, çok ayaklanmalar olmuş, listesi elimde, birkaç
tanesini okuyayım isterseniz. Sadece tek bir gruba, tek bir inanç
sistemine, tek bir etnisiteye yönelik bir katliamdan söz edersek o zaman sahip
çıkamayız, hepsini söyleyeceğiz. Bakın, Osmanlı
dönemindeki ayaklanmaları okuyayım, koca bir liste, inanın.
İzmiroğlu Cüneyt Bey ayaklanması, Küçük Mustafa
ayaklanması, Candaroğlu ayaklanması, Karamanoğulları,
Mısırda hain Ahmet, Celali ayaklanması, Genç Osmana
karşı yeniçeri, sipahi ayaklanması vesaire, vesaire.
NECATİ YILMAZ (Ankara) Sivasta ayaklanma
mı oldu?
KAMİL AYDIN (Devamla) Şimdi, bir sürü
ayaklanmalar var ve devletler de yaşamak için, gücünün ayakta durabilmesi
için birtakım tedbirler almıştır. Şimdi, bakın
NECATİ YILMAZ (Ankara) Sayın Hocam, bu
kadar değil ya, kafan çok karışık Hoca.
KAMİL AYDIN (Devamla) Geleceğiz,
geleceğiz.
Arkadaşlar, geçmişe böyle bir projeksiyon
yapmayın. Bakın Sivas katliamı olduktan sonra tarih kaç? 2
Temmuz. Peki, 5 Temmuzda ne oldu biliyor musunuz?
NECATİ YILMAZ (Ankara) Sadece katliam
yaptılar, katliam oldu.
KAMİL AYDIN (Devamla) 5 Temmuzda ne oldu
biliyor musunuz? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Yapanlar ne dedi biliyor musunuz? Sivas katliamının intikamını
aldık. dediler.
NECATİ YILMAZ (Ankara) Başbağlarda
katliam oldu, Sivasta katliam oldu.
KAMİL AYDIN (Devamla) Yahu bir dinleyin Allah
rızası için, şurada bilimsel bir açıklama yapıyorum.
NECATİ YILMAZ (Ankara)
Ayrımcılık yapmayın, katliamları
karşılaştırmayın, hepsi katliam bunların.
KAMİL AYDIN (Devamla) 5 Temmuzda
Başbağlarda bu katliamı yapanlar dedi ki: Sivasın
intikamını aldınız. Bunun Yezidden, Muaviyeden
farkı nedir? Nedir Yezidden farkı? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Sivas da katliamdır, o da katliamdır.
NECATİ YILMAZ (Ankara) Hepsi katliamdır.
KAMİL AYDIN (Devamla) Bu ülkede kim cana
kıydıysa katliam yapmıştır arkadaşlar.
NECATİ YILMAZ (Ankara) Arayan sizsiniz,
Başbağları arayan sizsiniz.
KAMİL AYDIN (Devamla) Bakın, 25 Ekim
1993, aynı yıl -ben Erzurumlum- Çat Yavi katliamı var. Çat
Yavide bizim 33 arkadaşımız katledilmiştir. Sivastaki de
bizim canımızdır, oradaki de bizim canımızdır. Birine
evet, birine hayır değil
ALİ ŞEKER (İstanbul) Kim hayır
diyor, kim?
KAMİL AYDIN (Devamla)
elbette ki bugün
Sivasla ilgili, Sivastaki katliamı katliam olarak kabul edip ve
gerekenlerin de yapılmasını istiyoruz. Arkadaşlar, bir
bırakın da sebep-sonuç ilişkimizi tam kuralım. Ama
bakın
NECATİ YILMAZ (Ankara) Kafanız
karışık, kafanız.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Kafan
karışık, neyin sebep sonucu?
KAMİL AYDIN (Devamla) Benim kafam
karışık değil, mezhepçilik yapmıyorum, o kadar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
NECATİ YILMAZ (Ankara) Çok
karışık kafanız Hocam.
KAMİL AYDIN (Devamla) Bakın,
arkadaşlar
ALİ ŞEKER (İstanbul) 12
milletvekili geçen sene Cumhuriyet Halk Partisinde Başbağlara
gittik, siz neredeydiniz?
KAMİL AYDIN (Devamla)
biz Anadoluyu
İslamlaştırırken sevgiyi kullandık, biz Yesevi
ekolünden geliriz. Bakın, şurada Kayseriden yolun sapınca
-lütfen- ben her 15 kilometre tabelasını görünce Şeyhe giderim,
canlar canına uğrarım, o ne der? Der ki: Canlar, bir
olalım, iri olalım, diri olalım. Biz birliği savunuyoruz,
biz nüanslara takılmayacağız, biz kardeşliği
savunuyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bizim
hepimiz Allaha şükür
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ya, bu
alkışlarınızla Sivas katliamının üstünü mü
kapatıyorsunuz, siz neyi alkışlıyorsunuz?
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Arkadaşımızı
alkışlıyoruz, sana ne?
KAMİL AYDIN (Devamla)
Sünnimizle de
Alevimizle, efendim Hambelimizle, Malikimizle biz kardeşiz. Burada
yapılan haksızlık kime yapılmışsa
haksızlıktır.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Katliamın
ortağı mısın?
ALİM TUNÇ (Uşak) Birliği
alkışlıyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Sayın Aydın, teşekkür ediyorum,
süreniz doldu.
Çok teşekkür ediyorum, çok sağ olun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Hocam, tamam.
KAMİL AYDIN (Devamla) Evet, dolayısıyla
zulüm kimden gelirse gelsin, kim muhatap olursa olsun zulüm zulümdür, baki
olmaz hesabı da sorulmalıdır.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Evet, evet,
katliamcı zihniyetin ortağısın; doğrudur, biliyoruz
seni, tanıdık artık.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sözlerinize dikkat edin.
KAMİL AYDIN (Devamla) - Teşekkür ediyorum.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisi lehinde ikinci söz, İzmir Milletvekili Zeynep Altıoka
aittir.
Buyurun Sayın Altıok. (CHP
sıralarından alkışlar)
ZEYNEP ALTIOK (İzmir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sivas katliamının 23üncü yıl
dönümünde bir katliamın acısını anmak için ve Madımak
Otelinde yaşanan katliamın ardından yaşananların
bütün gerçekliğiyle açığa çıkarılması için HDP
Grubu tarafından verilen önerge lehinde söz almış
bulunmaktayız.
Az önceki konuşmacıya yanıt vermek
adına değil ama bu öneriyi getirenlerin de, lehte ya da aleyhte
konuşanların da ölümleri yarıştırmak, katliamları
birbirinin önüne çıkarmak gibi bir amacı olmaması
gerektiğini belirtmek isterim. Başbağlar da elbette ki bizim
insanlarımızın öldürüldüğü, bu ülkenin geçmişinde ve
geleneğinde mevcut olan kanlı katliamlardan bir diğeridir. Ben, tüm
demokrasi şehitlerini, tüm yitirdiğimiz canlarımızı
burada saygıyla anıyorum.
"Ömrümce kendimi hep sözde buldum;
Söz cehennemdi yanıp kavruldum.
Yeniden doğdum kendi külümden,
Ben Ankaydım konuşuldum."
Onlar ki tek tek katliamlarda yok edilen tüm
canların her biri birer Anka, hepsinin önünde saygıyla
eğiliyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
Ülkemizin geçmişinde diri diri insan yakmak
yok.muş, bunu söyleyen bu ülkenin Adalet Bakanı. Yirmi üç
yıllık hukuksuzluğun ardından hem de katliamın
yıl dönümüne günler kala bu sözleri en ufak bir vicdani rahatsızlık
duymadan söyleyebilen bu bakan, insanlık suçlarının zaman
aşımına uğrayışını Hayırlı
olsun. diyerek katillere müjdeleyen dönemin Başbakanı, bugünün
Cumhurbaşkanının pusulasında kindar ve dindar nesil
şiarıyla inşa edilen yeni Türkiyenin Adalet Bakanı.
Dün Sivasta tekbir sesleriyle Cumhuriyet burada
kuruldu, burada yıkılacak., Kahrolsun laiklik., Şeriat
istiyoruz., Müslüman Türkiye. çığlıklarıyla
insanları diri diri ateşe atan zihniyet, bugün yanı başımızda
kafa kesiyor, insan ciğeri yiyor. O gün kinle Pir Sultan Abdalın
heykelini parçalayan, dişleyenler bugün insan ciğeri yemeye devam
ediyorlar. İBDA-C, Hizbullah gibi örgütler eliyle yapılan
katliamın arkasındaki radikal İslam ideolojisi, bugün El Nusra,
El Kaide ve IŞİD gibi örgütler eliyle tıpkı o günkü gibi
tekbirle can almaya devam ediyor. MİT tırlarıyla ilaçların
altında silah desteği verilen o örgüt, Suruçta, Ankarada, Kiliste,
Atatürk Havalimanında ülkemizi hedef alıyor, insanlarımızı
katlediyor. Daha kaç insanımızı teslim edeceğiz, daha kaç
canımızın gözler önünde patlamalarda şehit gitmesine
seyirci kalacağız?
İnsanların canı üzerinden
dış politika skoru güden bir anlayışla karşı
karşıyayız. Patlamadan dakikalar sonra, henüz etkisi, sonucu
netleşmemişken, acıları paylaşmak, başsağlığı
dilemek yerine diplomatik galibiyet peşinde koşanlarla
karşı karşıyayız. Bu galibiyetten söz ederek,
ölümlerden siyasi malzeme çıkaranlar arsızca
"Yılmayacağız." dediler.
28 Haziran günü Sivas katliamının firari
sanıklar üzerinden devam eden davasındaydık. Zaman
aşımı kararının kaderini belirleyecek olan üst mahkeme
heyetinde Sivas katliamı sanık avukatlarından biri var. Tüm
sanık avukatları gibi iktidar partisinin ve Hükûmetin tüm üst düzey
kadrolarında bu insanlar yer alıyor. Hiç bir şey tesadüf
değil. Katliamın hemen ardından usulsüzce sanık
avukatlığını üstlenen bir milletvekili ve dönemin Adalet
Bakanı Şevket Kazan'dan bugünün "Geçmişimizde diri diri
insan yakmak yok." diyen Adalet Bakanına planlı bir hukuk
dönüşümü içerisindeyiz. Ekseni siyasal İslam olan bir rejimin
inşası için, yirmi üç yıl önce Sivas'ta hiçbir zaman
açığa çıkarılmayan karanlık güçler tarafından
atılan temel, son on dört yılın iktidarında eğitimden
hukuka sistemli bir kadrolaşmayla tek adamın şiddet rejimine ve
onun kefen giymiş dindar ve kindarlarına harç
sağlamlaştırmaktadır. Sorgulamayan, insani
duygularını yitirmiş çıkar odaklarının elinde
biat eden toplumun tam kontrolü ancak hukukun tam anlamıyla güce hizmet
etmesiyle mümkün. O nedenledir ki insanlarımızın cesetleri
yerdeyken burada yangından mal kaçırırcasına sabaha kadar
kaç madde geçiririz diye uğraşıyorsunuz.
Ülkemiz tam bir kopuşun ve yarılmanın
eşiğinde. Artık her biri birer rakam olarak
algılatılmak istenen ve cenazeleri de siyasete malzeme olan,
kullanılan şehitlerimiz, her gün ölen bebeklerimiz,
insanlarımız, acılarımız bir yanda; diğer yanda
"Bana, hep bana." diyenler, derelerimizden, nefeslerimizden bile rant
çıkaran, geleceğimizi tüketen, şiddete doymayan, kandan beslenen
bir karanlık.
Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız o ülkede
insanların nasıl öldüğüne bakın. diyor Albert Camus. Ben
bu ülkeye baktığımda, maalesef cinayetler, toplumu
aydınlattığı, düşündüğü,
sorguladığı için öldürülen, katledilen, kaybedilen insanlar
görüyorum.
Unutmayın ki devletin
devamlılığı vardır, "O zaman ben iktidarda
değildim." diyerek bu ülkenin geçmişinden
kaçamazsınız. Onca ölüm varken sadece 28 Şubat ve
İslamofobi için insan hakkı peşinde koşamazsınız.
Açlık, yoksulluk varken saraylarda düğün yapamazsınız.
Adliye saraylarını sözde hakaret davalarıyla kilitleyemezsiniz.
Faili meçhullere kulak tıkayamazsınız. Emri ben verdim. diye
böbürlendiğiniz çocukların davalarını, Roboskiyi, Suruçu,
Reyhanlıyı, Ankarayı, Atatürk Havalimanını zaman
aşımına terk edemezsiniz. Bu davaların da zaman
aşımını bekletemezsiniz. "Bu ülkenin geçmişinde
insan yakmak yoktur." diyerek kanlı geçmişinizden
kaçamazsınız. Sorarlar size: 6-7 Eylülü, 2 Temmuz 1993'ü, 19
Aralık 2000 Hayata Dönüş Operasyonunu, hazmedemediğiniz 7
Haziran seçimi sürecinde tutuşturulan seçim otobüslerini, seçim
bürolarını, Gül Kitabevi'ni. Bir düğmeye
basılmışçasına şiddete teslim edilen kentleri,
sivillerin yaşadığı sokakları sorarlar. Beyaz
Toroslarla tehdit ettiniz ya insanları, hesaplaşmadınız ya
darbe anayasasıyla, o anayasanın bütün imkânlarıyla önümüze
getirdiğiniz yasaklar, tutuklamalar, patlamalar,
Aldatılmışız. dediğiniz düzmece davalar.
Nasıl hatırlayacaksınız ki
bunları? Özenle
hafızasızlaştırdığınız toplum ve
bilinçle yok saydığınız hakikatler arasında kurmaya
çalıştığınız yeni Türkiye'nizin
Cumhurbaşkanı bile kendi sözünün farkında değil. "Mavi
Marmara'ya izni biz mi verdik?" diyor. Kendi sesinden kayıtlar
dönüyor dünden bu yana ama işte Ensar vakıflarında aklı
tutulan, bedeni esir alınan nesil nasıl hatırlasın?
Bir haftadır burada el birliğiyle tutuklu
bir hukuk inşa ediyorsunuz. Öyle bir yargı ki karikatürden tahrik
olan şeriatçıların öldürdüğü insanlara ilişkin haber
yapan vicdanlı gazetecileri olasılık üzerinden suçlu ilan edip,
yirmi üç yıl önce diri diri insan yakan aynı zihniyetin
maşalarını "iyi niyetli" insanlar diye tanımlayan
bir gerekçeli karar yazabiliyor. Ceyda Karan ve Hikmet Çetinkaya için
olasılık üzerinden uydurulan suç da tıpkı Sivas
katliamının yirmi üç yıldır deneyimlediği pişkin
kurgunun bir versiyonudur. Dinî saikle insan yakmayı
meşrulaştıran, tahrik olma özgürlüğünü eyleme davet eden bu
anlayış tam bir skandaldır. Danıştay ve
Sayıştay yarın işiniz bittiğinde silkeleyip
atacağınız atanmış kuklalardan oluşsun, bu
kararlar çoğalsın, yürürlüğe girsin diye telaşla gece
yarıları geçirdiğiniz o kanunlar gün gelecek sizlerin
ayağına dolanacak.
Geçmişten günümüze tek bir katliam, tek bir
siyasi cinayetin bile adaleti bulamadığı bir düzen demokrasi
değildir. Yüzleşme, hafıza ve adaletse gerçek bir demokrasinin
olmazsa olmaz unsurlarıdır. Tüm demokrasi şehitleri için adalet
istiyoruz. Tüm insanlarımız için, tüm katliamlarda canı
alınanlar için adalet istiyoruz. Tarihimizde aydınlanmamış
faili meçhul siyasi cinayet bulunmayan, gerçek demokrasiyle yönetilen bir
Türkiye için dini sömürmeyen, vicdana ve akla inanan namuslu vekillere
sesleniyorum: Gelin, yanlış iliklenmiş düğmeyi birlikte
çözelim, ülkemizin hak ettiği geleceği sağlayacak bu
adımı birlikte atalım. Bu önergeyi bugün hep birlikte burada
oylayalım ve bir ilke imza atalım. Gerçekten adalet için ve gerçekten
ölmüşlerin canı için hep birlikte eyleme geçmeyi başaralım.
Burada kof sözlerle ne adaleti ne hukuku ne de Meclisi kilitlemeyi görev
bilmeyelim.
Teşekkür ediyorum. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı, buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Zeynep
Hanım konuşmasında birçok değerlendirmede bulundu. Ekseni
siyasal İslam olan iktidar diyerek AK PARTİ iktidarına yönelik
bir sataşmada bulundu. Bu çerçevede 69a göre
BAŞKAN Buyurun, iki dakika süre veriyorum.
Lütfen, yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İzmir Milletvekili
Zeynep Altıokun HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Zeynep Hanımı
tanırım, kesinlikle vicdanlı bir insandır. Burada
kurmuş olduğumuz komisyonda da çok güzel değerlendirmeleri
olmuştu hem Sivas katliamına hem Başbağlar katliamına
hem de tarihte yaşanan diğer türden katliamlara ilişkin insani
bir tavrı Komisyonda dile getirmişti. Rahmetli Metin Altıokun
kızıdır, kendisi tabii, bunu söylemedi. Sivas katliamında,
o vahşette hayatını kaybeden şairin kızıdır.
Zeynep Hanımın bu insani tavrını biliyorum. Burada
yaptığı konuşmayı anlayışla
karşılamak gerektiğini düşünüyorum, şu anlamda: O
insani tavır da, satır aralarında olmakla birlikte,
fazlasıyla politik angajmanla dolu ve mevcut eleştirel klişeleri
de ifade eden bir konuşmaydı. Belki böyle bir konuşma olmasa biz
Zeynep Hanımı burada daha zevkle dinleyebilir, tıpkı
Komisyonda olduğu gibi, o insani tavrın Türkiye için söyleyeceği
eminim çok kıymetli sözlere herkesin kulak vermesi bakımından da
uygun bir zemin olurdu.
Sivas katliamı 2 Temmuz 1993te oldu.
Unutmayalım, DYP-SHP Hükûmeti vardı, rahmetli Erdal İnönü
Başbakan Yardımcısıydı, Adalet Bakanı da
SHPdeydi. O döneme ilişkin temel bir siyasal sorumluluk söz konusudur.
Ama yapılan konuşmalarda işin gelip AK PARTİye ve bugünkü
iktidara havale edilen bir arka plan üzerinden yürütüldüğünü görüyoruz.
Buna da üzülüyoruz.
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Avukatlarını bakan yaptınız! Avukatları onlar mı
Bakan yaptı?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Her şeyi
bağlamında görmek gerekir.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) O zaman öneriye
Evet deyin Naci Bey, araştıralım, onların
sorumluluğu varsa onu da çıkaralım.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay, oylamadan önce size
söz vereceğim.
IX.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
HDP Grubunun, İzmir Milletvekili Müslüm Doğan ve
arkadaşları tarafından, 2 Temmuz 1993te Sivas Madımak
Otelinde yaşanan katliamın bütün boyutlarıyla
araştırılması amacıyla 30/6/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 30 Haziran 2016
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Önerinin aleyhinde ikinci ve son
konuşmacı Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Tunç.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi hakkında söz aldım. Bu
vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Grup önerisinde, 2 Temmuz 1993 yılında
Sivasta meydana gelen Madımak katliamıyla ilgili bir
araştırma önergesi var. Bu araştırma önergesinin bugünkü gündeme
alınması talep ediliyor.
2 Temmuz 1993te Sivasta düzenlenen Pir Sultan
Abdal Kültür Şenliklerine katılmak için dönemin Sivas Valisinin özel
davetlileri olarak Sivasa gelen yazar, sanatçı ve bilim
adamlarının Madımak Otelinde hayatlarını kaybetmeleri
ülkemiz açısından çok büyük bir üzüntü kaynağı
olmuştur. Çıkan olaylarda 35 kişi hayatını
kaybetmiş, aralarında Aziz Nesinin de bulunduğu 51 kişi
kurtarılmıştır. Olay sonrası 190 kişi
gözaltına alınmış, 124 kişi hakkında dava
açılmış. Ankara 1 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesinde devam eden
davalarda 22 sanık hakkında on beşer yıl, 3 sanık hakkında
onar yıl, 54 sanık hakkında üçer yıl, 6 sanık
hakkında ikişer yıl hapis cezası, 37 sanık
hakkında beraat kararı ve 33 sanık da idam cezasına
çarptırılmış. Daha sonra, 2002de idam cezasının
kaldırılması nedeniyle de müebbet hapis cezasına çevrilmiştir.
5 sanık ise bulunamamış, firari sanıklarla ilgili de devam
eden dava zamanaşımı nedeniyle düşmüş, müdahil
avukatları da bu nedenle Anayasa Mahkemesine
başvurmuşlardır. Dosya, şu anda Anayasa Mahkemesinin
önündedir
Değerli milletvekilleri, Sivas olayları
Alevi-Sünni çatışması çıkarmak isteyen karanlık
odakların bir planıdır. Olayların çıkış
şekline baktığımızda ve olaylar sırasında
alınması gereken güvenlik önlemlerinin alınmaması, olay
sonrasında delillerin yeterince toplanmaması, toplanan delillerin
muhafazasında gerekli hassasiyetin gösterilmemiş olması
karşısında tartışmasız bir gerçek vardır ki,
o da olayların önlenmesinde çok büyük bir yönetim ve devlet zafiyeti
vardır.
Madımak Oteli acı hatırasıyla
giderek sembolik bir değer kazanmış ve Aleviler arasında
sürekli güncellenen bir yas merkezine dönüştürülmüştür ve bu durum
Alevi-Sünni kardeşliğini bozmak için sürekli
kullanılagelmektedir.
Sivas olaylarıyla ilgili olarak geçmişte,
1993 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir araştırma
komisyonu kurulmuştur ve hazırlanan raporda olayın provokatif
ögeler taşıdığı açıkça belirtilmiştir.
Yine AK PARTİ iktidarı döneminde bu konu
araştırılmış, dönemin Cumhurbaşkanı
Sayın Abdullah Gül tarafından Devlet Denetleme Kuruluna bu konunun
araştırılmasıyla ilgili talimat verilmiş ve Devlet
Denetleme Kurulu da ayrıntılı bir inceleme
yapmıştır. Devlet Denetleme Kurulunun tespitleri vardır, bu
raporu okumanızı tavsiye ederim.
Bu raporda, özellikle, mağdurların ifadeye
gelmemesi; mağdurların, gerekli yazışmalar, telefonla davet
etmeler olmasına rağmen Devlet Denetleme Kuruluna ifade vermek istememeleri
de ayrı bir sorun olarak ortadadır.
Bu raporda neler vardır, raporu ben kısaca
size özetleyeyim: Raporda kışkırtma ve provokasyon olduğu
açıkça ortaya konulmaktadır. Olayların önlenmesine ilişkin
yönetim zafiyetine vurgu yapılmaktadır. Aziz Nesinin Sivasa
gelmeden önce, o günlerde tepki çeken, Salman Rüşdiin Şeytan
Ayetleri kitabını Aydınlık gazetesinde Türkçe tercümesini
yayınlamasına ilişkin açıklamaları ve o gün Sivas
Kültür Merkezinde yaptığı konuşmanın tepkilere yol
açtığı, o dönem Sivasta yayın yapan mahallî basında
da etkinliklerden günler önce etkinlikler aleyhinde haberler yapılmaya
başlandığı, 2 Temmuz 1993 tarihinde ise bu olumsuz
haberlerin dozunun artırılarak devam edildiği bilindiği
hâlde meydana gelebilecek olayların önlenmesine ilişkin tedbirlerin
alınmadığı bu raporda ayrıntılı olarak
belirtilmektedir. Daha farklı sebepler de raporda ayrıntılı
dile getirilmiştir.
Sivas olayları sırasında delillerin
toplanması ve muhafazasında gerekli hassasiyetin gösterilmemiş
olmasıyla Sivas olaylarının üzerinden yirmi yılı
aşkın uzun bir sürenin geçmiş olması, bazı bilgi ve
verilere ulaşılmasında güçlük yarattığı da yine
Devlet Denetleme Kurulunun raporunda değinilen hususlardan bir tanesidir.
Raporun sonuç bölümünde de yine soruna ilişkin çözüm önerileri
sayılmıştır. Raporda tarihî tecrübemizin,
farklılıklarımıza karşın toplumu beraber
kılan unsurlar ile yürütülen siyasetlerin yarattığı
sorunları ve çatışmayı görerek ve bunlardan dersler
çıkararak gerçek anlamda çoğulcu bir yaklaşımın
üretilmesini zorunlu kıldığı belirtilmiş, bunun ise
bir yandan ortak bir tasavvurun oluşturulmasını, diğer
yandan da gerçekleştirilen reformlara ve açılan demokratikleşme
paketlerine devam edilmesi ve sistemin demokrasiye dönüştürülmesi
çabalarının sürdürülmesi gerektiği ifade edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi de bu konuda
çalışmalar yapmış, 1993teki araştırma raporunun
sonrasında, yine AK PARTİ iktidarı döneminde Darbeleri
Araştırma Komisyonu kurulmuş ve Darbeleri Araştırma
Komisyonunun raporunda da Sivas olaylarına yer verilmiştir. Sivas
olayları bu raporda ayrıntılı bir şekilde
işlenmiştir ve sebepleriyle ilgili birtakım sonuçlara
varılmış ve bunlar Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine ve
kamuoyunun bilgisine sunulmuştur.
Dönemin Sivas Valisi Türkiye Büyük Millet Meclisine
davet edilmiş ve burada görüşleri alınmıştır. O
olaylarla ilgili dönemin Sivas Valisinin de beyanları bu raporda mevcuttur
ve dönemin Sivas Valisinin olayları neden önleyemediğini, güvenlik
güçleri anlamında taleplerinin neden karşılanamadığını,
nasıl karşılanmadığını Türkiye Büyük Millet
Meclisinde kurulan Komisyona sunmuştur ve bu da rapora geçmiştir.
Yine, değerli milletvekilleri, Sivas
olayları 1993 yılında meydana gelmiştir.
ZEYNEP ALTIOK (İzmir) Katliamı
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Sivas katliamı, evet,
katliam, Madımak katliamı.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Olay diyorsun.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) O dönemde AK PARTİ
iktidarda yoktur, AK PARTİ yoktur zaten o dönemde. O dönemde iktidarda
DYP-SHP koalisyonu vardır.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Niye üzerinize
alınıyorsunuz? Katliamı kabul etmek için AK PARTİnin
olması mı gerekiyor?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Biz bunu savunmuyoruz
bakın.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Bir yılda 11 bombalama oldu.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Yönetim ve devlet zafiyeti
var, Hükûmet zafiyeti var. Hükûmette kim var? SHP koalisyonu var. Adalet
Bakanı kim? Sayın Seyfi Oktay. İçişleri Bakanı kim,
kim? Dönemin Valisini kim atadı? Hepsi, işte, sorumluları, ben
buradan
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Şimdiden bahsedin. Şimdi ne var?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Bu, senin katliam
demeni engelliyor mu? Biz onu eleştiriyoruz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Katliamdır, evet. Bu
olayların önlenmesindeki sorumluluk dönemin Hükûmetinde ve dönemin kamu
yöneticilerindedir. Bunu da buradan ifade etmek gerekir.
Madımak olayından hemen üç gün sonra, 5
Temmuz 1993 yılında PKK terör örgütü, Madımak operasyonunu
fırsat bilerek Erzincan Başbağlarda bir katliam
yapmıştır. Akşamüzeri 100e yakın PKK mensubu köyü
basmış, ezanın okunduğu sırada camiye giren örgüt
mensupları cemaati zorla dışarı çıkarmış,
bir buçuk saat örgüt propagandası yaptıktan sonra tüm erkekler
kurşuna dizilmiştir.
MURAT BAYBATUR (Manisa) Sor bakalım, katliam
mı o?
İSMAİL BİLEN (Manisa) Katliam
mı o? Katliam mı?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Burada 29 kişi
ölmüş, daha sonra evler basılmış ve evlerde de
yaşlı, kadın, çocuk demeden katledilmiştir. 33 kişi,
33 vatandaşımız Başbağlarda katledilmiştir ve
PKK terör örgütü de bıraktığı notlarda ve
yaptığı açıklamalarda Sivasın öcü
alınmıştır. diye mesajlar bırakmıştır.
İSMAİL (BİLEN (Manisa) O katliam
değil miymiş!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Sivas, Madımak ve hemen
iki gün sonra Başbağlar katliamları yakın tarihimize bir
kara leke olarak geçmiştir değerli milletvekilleri. Bu olaylar
ülkemizin birlik ve beraberliğine, milletimizin huzuruna kasteden
olaylardır. Türkiyenin gücünü zayıflatmak isteyen, içimizdeki ve
dışarıdaki şer odaklarının karanlık
planlarıdır. Bu olaylar karşısında uyanık olmak
gerekir, milletimiz bu tür oyunların arka planını artık çok
net olarak görmektedir. Bu tür karanlık planlar içerisinde olanlar
artık milletimizin bu oyunlar karşısında uyanık
olduğunu ve bu şer şebekelerine hiçbir zaman fırsat
vermeyeceğini bilmeleri gerekir.
Sivas, Madımak olaylarının meydana
geldiği 1993 yılı, PKK terör örgütü nedeniyle en çok şehit
verdiğimiz yıl olmuştur. 1990lı yıllar siyasi
istikrarsızlığın bir sonucu olarak hem ekonomik krizlere
hem de güvenlik sorunlarına yol açmış; terörün, faili
meçhullerin en çok olduğu yıllar olarak tarihe geçmiştir. AK
PARTİnin iktidar olduğu son on dört yılda da Türkiye
düşmanları boş durmamış, siyasi istikrarı bozmak
için elinden geleni yapmış; Türkiyenin yürüyüşünü kesmek,
dış politikada aktif olmasını engellemek, ekonomide güçlü
olmasının önüne geçmek için provokasyonlar yapmıştır
ama bu provokasyonların arka planı deşifre edildiğinden
milletimiz bu kışkırtmalara kanmamıştır.
Sivas Madımakı unutmamamız gerekir.
Başbağları unutmamamız gerekir. Bu olaylardan ders
çıkarmak gerekir. Bu olayları aynı dine mensup Alevi-Sünni
kardeşliğine, Türk-Kürt kardeşliğine zarar verici unsur
olarak kullananlara fırsat vermemek gerekir. Sivas olaylarından
çıkarılacak dersler çoktur. Bu konuda, bu tür olaylar öncesinde
alınması gereken tedbirler, olay sırasında
alınması gereken tedbirlerle ilgili zaten gerekli raporlar,
başta Devlet Denetleme Kurulu olmak üzere tüm kurumlar tarafından,
Meclis tarafından ortaya konulmuştur. Bu nedenle yeni bir
araştırmaya gerek yoktur.
Önerinin aleyhinde olduğumu belirtiyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Akçay, bir dakika süreyle söz
vereceğim 60a göre.
Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
25.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 2 Temmuz 1993te Sivas
katliamında hayatını kaybedenleri rahmetle
andığına ve insanlık dışı bu katliamı
kınadığına ve Milliyetçi Hareket Partisinin bu elim
hadiseyle ilgili duruşunu son derece net bir şekilde
belirttiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sevmeye başlayınca birini/ Kendimi
yıkıp yeniden kurarım/ Çünkü bu yeni bir aşktır ve
temeldeki yerini alacaktır/ Dikkat!/ Yabancıların inşaat
alanına girmesi tehlikeli ve yasaktır. Bu, merhum Metin
Altıokun şiirleriyle 2 Temmuz Sivas katliamında
hayatını kaybeden insanlarımızı rahmetle anıyorum
ve tekraren de bu katliamı insanlık dışı,
aşağılık katliamı ve bütün katliamları
kınıyorum.
MEHMET HABİB SOLUK (Sivas)
Başbağlar da var Başbağlar.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Muhterem arkadaşlar, Sayın
Başkan; Milliyetçi Hareket Partisi 2 Temmuz 1993 yılından bu
yana bu elim hadiseyle ilgili duruşunu son derece net bir şekilde
belirtmiştir. Yine, biraz evvel konuşmacımız Sayın
Kamil Aydın da partimizin ve Sayın Genel
Başkanımızın hangi tarihlerde ne dediği hususunu da
dile getirmiştir. Yaptığı eleştiri, bu 2 Temmuz
Madımak hadisesinden ziyade, HDPnin önergesindeki bazı ifadeleredir
yani itirazımız onadır, o değerlendirmeleredir. Bilhassa
ikinci paragrafta Selçukludan, Osmanlıya, cumhuriyete tümden böyle
katliamcı bir şekilde itham etmeyi son derece yanlış
buluruz ve reddederiz ve onun üzerine bir eleştiridir. Tepki gösteren
milletvekili arkadaşlarımızın da Sayın Kamil
Aydının konuşmasını tutanaklardan alarak tekrar
okumalarını salık veririm.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Gök
Bir dakika süre veriyorum, buyurun.
26.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, Cumhuriyet Halk Partisi olarak hiçbir etnik
kökene ya da başkaca özelliğine bakmaksızın katliamlarda
hayatını kaybedenlerin tümünü saygıyla andıklarına ve
bu katliamların tümünün anma törenlerine katıldıklarına
ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
tarihimizde gerçekleşen acı olayları kimsenin etnik kökenine
bakmadan, dinine, mezhebine bakmadan sadece ve sadece insan ve yurttaş
olma özelliğinden kaynaklanan özelliklerinden dolayı hiçbirini
birbirinden ayırt etmek durumunda kimse olamaz. Tarihimizde
gerçekleşen 2 Temmuz Sivas katliamında ölenler de bizim
insanımızdır, 5 Temmuzda Başbağlarda ölenler de bizim
insanımızdır, 28 Aralık 2011de Uluderede, Roboskide
ölenler de bizim insanımızdır.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, hiçbir etnik kökene
ya da başkaca özelliğine bakmaksızın bu katliamlarda
hayatını kaybedenlerin tümünü saygıyla anıyoruz ve bu
katliamların tümünün anma törenlerine de katılarak ölenlerin
anısına saygı göstermeye gayret ediyoruz. Başbağlara
da gidiyoruz, Sivasa da gidiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
LEVENT GÖK (Ankara) Başbağlar
katliamının anma törenlerine de katılıyoruz, Sivas
katliamının anma törenlerine de katılıyoruz, Roboski,
Uluderedeki katliamın anma törenlerine da katılıyoruz. Bu
nedenle, hiçbirinin arkasındaki olayların sebep-sonuç ilişkisini
ayırt etmeden ölenlerin masum insan olduğu gerçeğinden hareketle
Cumhuriyet Halk Partisi bu duyarlılığını bundan sonra
da sürdürecektir. Ölenlerin hepsine Allahtan rahmet diliyorum.
Sağ olun.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Muş
27.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, AK PARTİ Grubu olarak 2
Temmuz 1993te Sivasta yaşanan katliamı kınadıklarına
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, biz de AK PARTİ Grubu olarak 1993 yılında Sivasta
yaşanan katliamı kınıyoruz. Aynı şekilde
Başbağlarda ondan üç gün sonra yine böyle bir katliam
yaşanmıştır. İnşallah ülkemizde bir daha bu tip
katliamlar yaşanmaz. Burada hayatını kaybedenlere Cenab-ı
Haktan rahmet diliyorum, ailelerine tekrar başsağlığı
diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun.
IX.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
HDP Grubunun, İzmir Milletvekili Müslüm Doğan ve
arkadaşları tarafından, 2 Temmuz 1993te Sivas Madımak
Otelinde yaşanan katliamın bütün boyutlarıyla
araştırılması amacıyla 30/6/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 30 Haziran 2016
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Peki, HDP Grup önerisini oylamaya
geçmeden önce bir yoklama talebi var; şimdi bu talebi
gerçekleştireceğiz.
Sayın Gök, Sayın Altay, Sayın Tuncer,
Sayın Gürer, Sayın Sarıhan, Sayın Sarıbal, Sayın
Hürriyet, Sayın Şeker, Sayın Özdemir, Sayın Arslan,
Sayın Akaydın, Sayın Tüzün, Sayın Gaytancıoğlu,
Sayın Çam, Sayın Altuğ, Sayın Arslan, Sayın Durmaz,
Sayın Doğan, Sayın Kesici, Sayın Berberoğlu.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve
yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
IX.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
HDP Grubunun, İzmir Milletvekili Müslüm Doğan ve
arkadaşları tarafından, 2 Temmuz 1993te Sivas Madımak
Otelinde yaşanan katliamın bütün boyutlarıyla
araştırılması amacıyla 30/6/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 30 Haziran 2016
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Şimdi,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verdiği bir önerisi vardır, bu öneriyi okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.-
CHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin
Altay, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Ankara Milletvekili Levent Gök
tarafından, toplumsal barışı tehdit eden ve
yurttaşların yaşamına kasteden terör olaylarının
tüm boyutlarıyla değerlendirilmesi, çözüm önerilerinin tartışılması
ve gerekli etkin tedbirlerin alınabilmesi amacıyla 29/6/2016
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan genel görüşme önergesinin, Genel Kurulun 30 Haziran
2016 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu, 30/06/2016 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzükün 19uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Levent
GÖK
Ankara
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Grup
başkan vekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay, Manisa
Milletvekili Özgür Özel ve Ankara Milletvekili Levent Gök tarafından,
toplumsal barışımızı tehdit eden ve
yurttaşlarımızın yaşamına kasteden terör
olaylarının tüm boyutlarıyla değerlendirilmesi, çözüm
önerilerinin tartışılması ve gerekli etkin tedbirlerin
alınabilmesi amacıyla 29/06/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme
önergesinin (9 sıra No.lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 30/06/2016 Perşembe
günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi
grup önerisi lehinde ilk söz İstanbul Milletvekili Engin Altaya aittir.
Buyurun Sayın Altay. (CHP
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce Sayın Bostancı çok güzel bir
şey söyledi -peşinen altına imza atıyorum- Sivas
katliamıyla ilgili olarak O zaman DYP-SHP iktidarı vardı,
doğal olarak SHPnin siyasi sorumluluğu var. dedi. Çok doğru.
Son yaşanan olaylarla ilgili de şüphesiz, 64üncü Hükûmetin siyasi
sorumluluğu olduğunu böylece beyan ve teyit etmiş oldunuz
Sayın Bostancı, çok teşekkürler. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Başkan, Genel Kurulda uğultu
var ama biz artık vatandaşlarımıza
konuşacağız bu durumda.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
yerlerimizi alalım lütfen.
ENGİN ALTAY (Devamla) Sayın
milletvekilleri, hükûmetlerin görevi ve varlık sebebi öncelikle
vatandaşların can, mal ve namus güvenliğini
sağlamaktır. Yine, vatandaşların huzurunu,
refahını ve mutluluğunu tesis etmek de hükûmetlerin asli
görevidir. Bunu da sevk ve idare ettikleri devlet aygıtı ve organları
eliyle yaparlar ya da şimdi olduğu gibi yapamazlar.
Geldiğimiz nokta vahimin ötesindedir,
geldiğimiz nokta bütün siyasi mülahazaları bir kenara koymamız
gereken bir noktadır; geldiğimiz nokta kan üzerinden, gözyaşı
üzerinden polemik yapılacak bir nokta da değildir. Allahın
takdir ettiği kadere amenna, başımızın üstünde yeri
var, razıyız, rıza göstermek zorundayız. Ancak siz terörü
Türkiye'nin kaderi yaptınız; buna rızamız yoktur, buna
razı değiliz, Türkiye bunu hak etmemektedir. Bugün maalesef bu
yanlış politikalar 79 milyon vatandaşımızı,
yurttaşımızı terör örgütlerinin açık hedefi hâline
getirmiştir. Milletçe başımız sağ olsun. Acımız
büyük, endişemiz derin, toplum büyük bir kaygı ikliminde.
Elbette dış faktörler, dış
mihraklar, uluslararası senaryolar, bunlar var, bunları yok
saymıyoruz ama devleti sevk ve idare edenlerin kusurları,
yanlış ve eksikleri de bu Mecliste konuşulabilmelidir. Bu
bakımdan, talep ettiğimiz, genel görüşme açılmasıyla
ilgili önergemizin kabul edileceğine dair bir endişe
taşımıyorum. Hiç şüphesiz, bu Parlamentoyu oluşturan
bütün milletvekillerinin böyle hassas bir konuda, millet büyük bir endişe
iklimine sokulmuşken, herkes bir saat sonrasından emin değilken
Meclisin bu konuya duyarsız kalacağına ihtimal dahi vermiyorum.
Meclis bunun için vardır sayın
milletvekilleri. Hükûmetin denetlenmesi, Hükûmetin uygulamalarının
gözetilmesi de Türkiye Büyük Millet Meclisinin varlık sebebidir. Hükûmet
yok maalesef, zaten fiilen de yok. Ancak, bu Hükûmet size, bize, millete,
hepimize çözüm süreci dedi, sonra İhanet ettiler. dedi. Öfkeli
çocuklar dedi, sonra Bunlar bize nankörlük etti. dedi. Buradan
anlıyoruz ki bu Hükûmetin PKK terör örgütüne yönelik de, IŞİD
terör örgütüne yönelik de vahim yanlışları olmuş. Kendi
itirafları, çözüm süreci, nankörlük; öfkeli çocuklar, nankörlük.
Buradan ne anlaşılır? Bir insan niye nankörlük yapar? Sen birine
bir iyilik edersin de adam ondan sonra umduğunu bulamayıp seni hayal
kırıklığına uğratınca adama nankör dersin.
Bu açık bir belgedir, bundan başka belge aramaya gerek yok.
Muhalefet aslında her 2, hatta 3 terör örgütü,
Türkiye'nin başına önemli olarak sorun olan 3 terör örgütüyle ilgili
de süreç içinde sizi uyardı, hatta destekledi. Terörle mücadele konusunda,
özellikle Cumhuriyet Halk Partisi olarak -sizin tabirinizle- ne istediniz de
vermedik? 6 maddelik, aslında uyduruk, muğlak bir çerçeve yasa
istediniz, Buyurun. dedik, bir sürü eleştiri almamıza rağmen
Buyurun, hayhay, bitirin bu terörü. dedik. Ortak deklarasyon
yayımlayalım. dediniz, Buyurun, hayhay. dedik. Özellikle terörle
mücadele konusunda, Cumhuriyet Halk Partisi olarak yapıcı, olumlu
muhalefetimizi hep ortaya koyduk. Kanunsa kanun, bildiriyse bildiri dedik, desteklerimizi
verdik. Ama geldiğimiz noktada durum hiç de iç açıcı değil.
Üzerinde siyaset yapılacak bir durum da değil.
Sadece 7 Haziran seçimlerinden sonra 9 büyük
bombalı saldırıya maruz kaldı Türkiye. Bunda 7 Haziran
öncesini -önemsemediğim için değil ama- Cilvegözünü, Reyhanlıyı,
Diyarbakırı saymıyorum. 7 Hazirandan sonraki süreçle ilgili, bu
saldırıların çok karanlık, çok kuşku götürür
olduğunun altını özenle çizmek istiyorum. 12 vahşi
saldırı, sadece canlı bomba vesairelerle yüzlerce ölü ve
yaralı
Sayın milletvekilleri, bu olağan bir
durumsa, kabul edilebilir bir durumsa genel görüşme önerimizi reddediniz
ama bu kabul edilebilir bir durum değilse, Allahtan korkuyorsak, bu
vatanı seviyorsak buna Hayır. demek pek vicdanla, pek de siyasi ahlakla
bağdaşmaz.
Bizce Türkiyenin geldiği bu noktanın,
tabii, sebepleri var. Mesela MİT siyasallaşmasaydı Türkiye bu
noktada olmazdı diye düşünüyoruz. Devlette ehliyet ve liyakat esas
alınaydı, güvenlik ve idari kadrolara özellikle, yapılan
atamalarda ehliyete ve liyakate dikkat edileydi Türkiye bu acıları
çekmezdi diye düşünüyoruz. Dış politikanız bu kadar
tutarsız olmasaydı, dış politikanız bu kadar subjektif
yaklaşımlar içermeseydi Türkiye bu acıları çekmezdi diye
düşünüyoruz. Yaşam tarzı üzerinden Türkiyede siyaset
yapılmasaydı bu bombalar patlamazdı diye düşünüyor ve
inanıyoruz. Etnik farklılıklar üzerinden siyaset
yapılmasaydı bu bombalar patlamazdı diye düşünüyoruz ve
inanç aidiyetleri üzerinden Türkiyede siyaset yapılmasa, dizayn
edilmeseydi Türkiye bu acıya, bu kana, gözyaşına maruz
kalmazdı diye düşünüyoruz ve tabii, en önemlisi; kan, kin ve
gözyaşı siyaseti maalesef Türkiyeyi bu noktaya getirdi diye
düşünüyoruz.
Sonuç: Ağlayan bir Türkiye var. Ağlayan
bir Türkiyeyi Türkiye Büyük Millet Meclisinin seyretmesi mümkün değildir,
varlık sebebini inkâr anlamına gelir. Elbette sağduyu, elbette
teröre karşı tek yürek, tek vücut olmamız, teröre
karşı Hükûmeti desteklememiz belli ki sizin yanlış
politikalarınıza, Aldatıldık. paranoyalarınıza,
Ne pahasına olursa olsun, ille de Başkanlık olsun.
hırsınıza bir fren mekanizması
oluşturamamış. Bu sebeple bu noktadan sonra durumun Türkiye
Büyük Millet Meclisinin iradesine sevkinde fayda görüyoruz ve Hükûmetin terörle
mücadelesizlik politikasına artık destek vermiyoruz. Mesele asli
sahibi olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesindedir. Sözün bittiği
yerdeyiz. Millî irade meseleye el koymalıdır. Varlık sebebi
olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti denetlemek, iş ve
işlemlerini gözetmek zorundadır. Yanlış politikaları
tayin, tespit ve çözüm üretmek bu Meclisin asli işidir, bu Meclisin
birinci önceliğidir.
Değerli milletvekilleri, Güvenlik zafiyeti
yok. denebiliyor. Canlı bomba için elbette caydırıcı önlem
alınamaz, adam kendini öldürmeyi kafaya koymuş. Nerede sizin önleyici
istihbaratınız? Koskoca Millî İstihbarat Teşkilatı ne
işe yarar? Şimdi isim vermeyeceğim, dün tartışmalara
konu olan bir milletvekiliniz gerekirse ismini veririm- Asıl operasyon
MİTe yapılmalı. derken belki de çok doğru bir şey
söylemiş. O kendisini bilir, bunu söylemiyorum. Terör elbette olur, her
yerde olur; gelişmiş, gelişmemiş her ülkede olur ama kabul
edilebilir sınırları aşmış bir terör tehdidine
maruz bir ülkede o ülkenin Parlamentosunun sırf 3 tane kanun
çıkaracağız; Danıştayı, Yargıtayı istediğimiz
gibi dizayn edeceğiz. diye bu tehdide sırt çevirmesi, yok
sayması bence ahlaki değildir.
Önümüz ramazan, bu bayrama nasıl
gireceğimizi bilmiyoruz. Bayram sabahı bayramlaşırken
mutluluk içinde bayramlaşıp
bayramlaşmayacağımızı bilmiyoruz.
Sayın milletvekilleri, sizi vicdana davet
ediyorum; sizi kandan, gözyaşından, acıdan Türkiye'yi uzak
tutmaya katkı koymaya davet ediyorum. Bu genel görüşme önergesini
kabul etmemek demek, buradaki varlığınızı, bu yüce
çatıyı inkâr etmek demek olur. Vicdanlarınıza havale
ediyorum.
Bu vesileyle mübarek bayramınızı
tebrik ediyorum. Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Altay.
Önerinin aleyhinde ilk söz Manisa Milletvekili Erkan
Akçaya aittir.
Buyurun Sayın Akçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin,
terör olaylarının değerlendirilmesi, çözüm önerilerinin
tartışılması ve gerekli tedbirlerin alınmasına
yönelik genel görüşme önergesi üzerine söz aldım. Her ne kadar
İç Tüzük gereği aleyhte ise de bu genel görüşme lehine oy
kullanacağımızı baştan ifade etmek isterim.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizin en önemli sorunu terör ve güvenlik sorunudur. Terör
saldırılarının hedefi Türkiye Cumhuriyetinin
varlığı, Türk milletinin birliği ve
vatanımızın bölünmez bütünlüğüdür. Ve Türkiye Cumhuriyeti,
devlet ve millet olarak bir beka mücadelesiyle karşı
karşıyadır. Yanlış teşhis ve çözüm
politikaları sonucu terör örgütleri güçlenmiş, terör olayları
artmıştır. Özellikle 20 Temmuzdan sonra patlayan terör
hadiseleri ve yaşanılan canlı bomba hadiselerini de dikkate
aldığımızda Teröristler vatan sathında cirit atarken
ey Hükûmet, sen ne yaptın? diye sormak en birinci görevimiz ve
hakkımızdır. Bugüne kadar ortaya çıkan gerçekler ve iktidar
mensuplarının pek çok itirafı
Maalesef, çözüm süreci adı
altında terör örgütünün faaliyetlerine göz yumulmuş, görmezden
gelinmiş, silah ve cephane depolamasına, militan devşirmesine ve
eylem hazırlıkları yapılmasına ses
çıkarılmamış. En modern asfaltların altından
eğer patlayıcılar patlatılabiliyorsa, Hükûmetin,
İstihbarat Teşkilatının, Emniyetin, güvenlik
teşkilatlarının ne yaptığını
vatandaşımız ve bizler defaatle sormak durumundayız.
Hatırlarsanız, Cumhurbaşkanı,
Başbakan ve Hükûmet yetkilileri ve bir kısım AKP sözcüleri yine
Kandırıldık, ne kadar safmışız, göz yumduk;
işte, çözüm süreci uğruna operasyon yapma izni vermedik. diyerek bu
itirafları dillendirmişlerdir. Yani, mücadeleden müzakereye geçmenin
acı bedelini bu kararı alanlar değil, millet olarak hepimiz
ödüyoruz. O nedenle, Milliyetçi Hareket Partisi olarak terörle mücadele
konusunda Hükûmete verdiğimiz destek, Türkiye Cumhuriyetine, milletimize,
devletimize verdiğimiz bir destektir. Bu destek, sizin geçmişteki
günahlarınıza ortak olmamız, bunları gözden ırak
tutmamız anlamına gelmemektedir. Bu uyarıları, bu eleştirileri
her zaman yapmaya devam edeceğiz. Keşke bu önerge kabul edilse de
daha ayrıntılı bu görüşmeler yapılsa; bir kuru
temenniden öteye geçmiyor.
Biraz evvel İçişleri
Bakanının yaptığı konuşmayı ve tavrını, tutumunu
gördük. Tekraren buradan ifade ediyorum, muhalefet konuşurken dinlemeyip
Meclisten kaçan İçişleri Bakanını kınıyorum.
Değerli milletvekilleri, 20 Temmuzdan bu yana
350den fazla askerimiz, polisimiz ve sivil vatandaşlarımız
olmak üzere 1.069 vatandaşımız hayatını
kaybetmiştir, şehit olmuştur. Türk milleti, Hükûmetten terörle
müzakere değil, sonuna kadar mücadele edilmesini ve yok edilmesini
beklemektedir. Ancak, yıllardır teröristle müzakere edenler tüm bu
terör saldırıları sonrasında Terör bitmez, Mücadelenin
doğasında var., Dünya önleyemedi ki biz önleyelim., Nerede son
bulmuş ki?, Terörle yaşamaya alışmalıyız.,
Habil ile Kabilden bu yana var. gibi sözlerle maalesef Türk milletini
terörle yaşamaya alıştırmaya çalışmaktadır
ve daha vahimi, daha insafsızı ve daha büyük yanlış yapılmaktadır
değerli arkadaşlar, terörle mücadele veya artan terör olayları
başkanlık hayallerine alet edilmek istenmektedir. Bu tutumdan, bu
tavırdan, terör hadiselerinin bu şekilde istismarından kesinlikle
kaçınması gerekir Hükûmetin ve bu konuda uyarıyoruz.
Değerli milletvekilleri, Amerika Birleşik
Devletleri ne zaman Türkiyede terör uyarısı yapsa aynı günlerde
hemen bir saldırı gerçekleşiyor. 28 Haziran sabahı
gazetelerde ABDnin terör uyarısı yer alıyordu ve aynı
günün akşamı Atatürk Havalimanında bombalar patladı.
Amerikan istihbaratı Türkiyede bilgi toplarken bizim güvenlik ve
istihbarat teşkilatlarımız ne yapmaktadır? Öğreniyoruz
ki Atatürk Havalimanı patlamasından yirmi gün evvel bu genel
istihbaratın da verildiği anlaşılıyor ama Sayın
Başbakanın ilk açıklamalarından birisi de Güvenlik
zafiyeti yok, böyle bir zafiyet söz konusu değil. diyor. Her ne kadar
böyle dese de canlı bombalar Türkiyenin kalbi Ankarada ve
havaalanlarında patlıyorsa orada kesinlikle bir güvenlik ve
istihbarat zafiyeti vardır. O gelen istihbarat bilgileri de genel
hatlarıyla. Yani, normal bir vatandaşın bile, bir şirketin
bile rahatlıkla öngörebileceği bilgilere ne derece istihbarat denir,
o da tartışmalıdır. Gerçek istihbarat nokta
istihbaratıdır; gününü, yerini eylemcileriyle birlikte belirleyen ve
takip eden bir istihbarattır. Türkiye Cumhuriyeti devletinin öncelikle bu
güvenlik ve istihbarat zafiyetinden kurtulması gerekir.
Değerli arkadaşlar, demokrasinin temel
koşullarından biri de hesap vermedir, sorumluluk üstlenmektir. Bu
sorumluluk üstlenme ve hesap verme siyasi olur, hukuki olur, etik olur ama
Hükûmetin bu konularda en küçük bir sorumluluk üstlendiğini ne duyan var
ne gören var, sanki hiçbir sorumluluğu yok. Hiç alakası olmayan
kişi ve kesimlere neredeyse ihale edip işin içinden
sıyrılmaya çalışıyorsunuz. Bu terör olaylarıyla
ilgili Hükûmetin sorumluluğu birinci derecedir ve en fazladır.
Brükseldeki terör olayları sonrasında
Adalet ve İçişleri Bakanları siyasi sorumluluk gereği
istifa ettiler ama biz, Efkan Alanın bunu aklından bile
geçirdiğini tahmin etmiyoruz veya izin vereceklerine Hükûmetin veya
Sayın Cumhurbaşkanının, hiç ihtimal vermiyoruz.
20 Temmuzdan bu yana 1.069 insan hayatını
kaybetmiş, yüzlerce terör hadisesi meydana geliyor. Bunun 12si büyük kentlerde,
metropollerde canlı bomba patlaması şeklinde olmuş. Ancak,
Başbakan, İçişleri Bakanı, MİT Müsteşarı,
Emniyet Genel Müdürü ve sorumlular hâlâ koltuklarında oturuyorlar.
Görevlerine devam ediyorlar diyemiyorum çünkü görevlerini
yaptıklarından son derece kuşkuluyuz. Bunun bir siyasi
sorumluluğu yok mudur? Siyasi sorumluluk üstlenmiyorsunuz, üstlenmeye de
niyetinizin olmadığı anlaşılıyor. E, peki,
İstanbul Havalimanındaki patlamadan birinci
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) -
derecede Hükûmet sorumlu
olmasına rağmen Hükûmet ve sorumluları istifa etmedi. Peki,
bunun görevlisi, bürokratı da yok mudur sorumlu olanı? En
azından bu mekanizmayı denetleyip sorgulayacak
Bu düşüncelerle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Akçay.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, bir şeyi ifade etmek istiyorum.
Başkanlık sistemi, AK PARTİnin
Anayasa teklifinde Anayasa Komisyonuna sunmuş olduğu bir şeydir.
Partimizin, terör olaylarını başkanlık sistemine alet etmek
gibi bir düşüncesi yoktur, böyle bir çalışması
olmamıştır. Başkanlık sistemi bir yönetim sistemidir.
Terörle mücadele ayrı bir şeydir, bir güvenlik meselesidir.
Hükûmetimiz, AK PARTİ Hükûmeti kararlı bir şekilde terörle mücadelenin
üzerine gidecektir, gitmeye de devam ediyor, gitmiştir, gidecektir de. Bu
ikisi arasında bir bağ kurmak büyük bir talihsizliktir.
Bir diğeri, Operasyon yapılmasın.
diye bir talimat olmaz, böyle bir talimat yoktur.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
öncelikle ifade etmek isterim ki terörle mücadele konusunda operasyon
taleplerinin geri çevrilmesi, bu iznin verilmemesi ve verilen talimatlar
gereği göz yumulduğu hususu zamanın Başbakanının
ve ilgililerinin itirafıdır.
Bir de, terör olaylarıyla ilgili bu hadiseleri
başkanlık arzularına tahvil hususu da İçişleri
Bakanı Efkan Alanın sözleridir ve buna benzer daha başka
sözleri de buluruz. Bizatihi Hükûmetin İçişleri Bakanı bu
sözleri sarf etmiştir.
BAŞKAN Peki Sayın Akçay.
Sayın Demirel, bir dakika süreyle sistemi
açıyorum.
Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
28.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Licenin Yalaza
Mahallesinin Mehle mezrasında yaşanan duruma ilişkin
açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, daha önce de burada ifade
ettik ama yeni, sıcak gelişmelerle bilgi edindiğimizde Genel
Kurulu da tekrar bilgilendireceğiz ve bu konuda Hükûmetin de bize cevap
vermesini istiyoruz.
Özelde Licede, Licenin Kervas yani Yalaza
Mahallesinin Mehle mezrasında sabahtan beridir yaşanan bir durum
var: Ormanlar yakılıyor, askerlerin köye girdiğine ve evlerin
yakıldığına dair bilgiler bize ulaşıyor. Bu
konularda valilik de bilgilendiriliyor. Görüşmeler yapılıyor
köylülerle. Ben az önce yoklama istendiğinde köylülerle görüşüyordum.
Şu anda, son aldığımız bilgi itibarıyla, oradaki
evlerin ve ormanlık alanın yakıldığına, evleri
yakılan kişilerin buna itiraz etmeleri sonucunda 4 kişinin
işkence yapılarak o alandan biraz
uzaklaştırıldığına ve şu anda bir
ağacın altında yattıklarına dair bir bilgi var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Yani,
yaşamlarını yitirdiklerine dair bir durum söz konusu,
yaşamlarını yitirdiklerinden endişe duyuyoruz. Basına
da yansıdı, özelde isimler de var. Çocukları ve eşinin de
içinde yer aldığı bu kişinin 15-20 kişiyle birlikte
meydana toplanarak, köy meydanına toplanarak orada işkence
yapıldığı ve onunla birlikte zırhlı araçlara
bindirilerek götürüldüğü bilgisi çok sıcak bir bilgi olarak bize
iletildi. Bu konuya ilişkin özelde Hükûmetin, iktidarın buna yönelik
bir cevabını bekliyoruz ve çok acil bir şekilde Genel Kuruldan
bir heyetin seçilerek Liceye gitmesi ve bu yaşananları oradan
incelemesi gerektiğini ifade etmek istiyorum. Ve bize iletilen bilgi de
şu: Yani, burada, aslında, uyuşturucuyla mücadele adı
altında yapıldığı ifade edilse de -çünkü elimizde
görüntüler var- onunla hiçbir alakası olmadan köylerin, evlerin
yakıldığı ve onlarca zırhlı aracın köy
içinde olduğuna dair
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) -
hem
görüntüler hem de çok sıcak ve net bilgiler var.
Herkesin Licede yaşanan bu vahşete dur
demesi gerektiğini bir kez daha ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
IX.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
CHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin
Altay, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Ankara Milletvekili Levent Gök
tarafından, toplumsal barışı tehdit eden ve
yurttaşların yaşamına kasteden terör olaylarının
tüm boyutlarıyla değerlendirilmesi, çözüm önerilerinin
tartışılması ve gerekli etkin tedbirlerin alınabilmesi
amacıyla 29/6/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme
önergesinin, Genel Kurulun 30 Haziran 2016 Perşembe günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
lehinde ikinci söz, Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşa
aittir.
Buyurun Sayın Danış Beştaş.
(HDP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)-
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Cumhuriyet Halk Partisinin genel görüşme
açılması istemine dair grubum adına söz almış
bulunmaktayım.
Bizden önceki hatipler de aleyhe de olsa her iki
konuşmacı da lehe bir görüş ifade ettiler, parti grubu olarak
bizim de genel görüşme talebini desteklediğimizi baştan ifade
ederek sözüme başlamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, doğrusu, bugün,
İçişleri Bakanının gelip Meclis Genel Kurulunu
bilgilendirmesi konusunda küçücük de olsa bir adım atılmış
gibi algılamıştık, en azından son gelişen
olaylar, özellikle Atatürk Havalimanında meydana gelen olaydan sonra
Mecliste o saatten bu yana yapılan tartışmalara yanıt
verilebileceğini düşünmüştük ama maalesef İçişleri
Bakanı aynı beyanları tekrar ederek, yeni bir şey
söylemeden bu kürsüden indi. Konuşmasında bazı bölümler var,
onları değerlendireceğim ama gerçekten, böyle bir katliamdan
sonra İstanbulun göbeğinde, tıpkı Ankara gibi, Suruç gibi,
Diyarbakır gibi, Sultanahmet gibi, Reyhanlı gibi büyük bir katliamdan
sonra İçişleri Bakanlığının bu tutumunu anlamak,
anlamlandırmak ve kabul etmek mümkün değil çünkü kendisi birinci
derecede bu işin yetkili ve sorumlu makamını işgal ediyor,
orada oturuyor ve konuşmasında, işin en korkunç tarafı,
pişkinliğin doruk yaptığı nokta, muhalefeti istifaya
davet ediyor. İçişleri Bakanı istifa etmeyi hiç zaten söylememekle
birlikte, bir de muhalefetin seçim kazanmamasını -genel olarak ortaya
bir laf söylüyor ama- bahane ederek, bir laf söyleyerek diyor ki: Siz istifa
edin. Size ne ya? Muhalefet seçim geçer geçmez, baraja takılır
takılmaz, kaç milletvekiliyle temsil edilir
Bu işin yetkilisi
sensin, kolluk senin emrinde. Orada bir patlama oluyor ve bütün katliamlarda
olduğu gibi, yirmi gün önce istihbarat alındığı
yönünde bilgiler de hemen dolaşıma girmiş durumda.
Şimdi, bu manzarayı maalesef çok
yaşadık. 7 Hazirandan önce başlayan, sonrasında devam eden
kaos, katliam ve bu katliamların üstünün örtülmesi süreci yeni bir olgu
değil bizim açımızdan ve Türkiye açısından da
değil ve gerçekten şu anda Türkiye'de yurttaşların önemli
bir bölümü kendini güvende hissetmiyor. Dün sosyal medyada bu konuda
açılan bir tag TT listesine girdi, güvende değiliz. Gerçekten
artık bu olaylar, katliamlar, IŞİD terörü ve diğer
çatışmalar bütün halkın yaşam hakkını, yaşam
alanlarını daraltan ve tehdit eden bir hâle dönüştü.
Şimdi, bu konuda Hükûmetin
pişkinliği, açıklamaları dudak uçuklatacak derecede absürt.
Biz medyanın, yandaş medyanın manşetlerine bakıyoruz,
Atatürk Havalimanı birinci sıraya yükselemedi zaten. Rusyayla balayı
dönemi var ya, hani yeni anlaşmışlar, özür dilemişler ya
Daha
düne kadar bizim Eş Genel Başkanımızı ve partimizi
hainlikle suçlayan medya, şimdi Rusyayla anlaşmanın, özür
dilemenin ne kadar güzel bir şey olduğunu anlatmaya
çalışıyor. Yani bu dönüşümü de gerçekten anlamak da mümkün
değil, zaten anlaşılacak bir mesele değil.
Şimdi, bu Meclisin temel görevlerinden biri,
iktidarın görevi tabii vatandaşın can ve mal güvenliği ve
bu ülkede yaşanan her türlü probleme çözüm üretme konusunda inisiyatif
alması, sorumluluk alması ve yetkisini vatandaşın lehine kullanmasıdır.
Bu konuda Hükûmetin anayasal sorumlulukları, yürütmenin görevi de budur.
Ama biz ne yapıyoruz? Hemen katliamlardan sonra katliamların üstü
örtülmeye çalışılıyor. Bütün dosyalarda istisnasız
gizlilik kararı var, bütün dosyalarda önceden istihbari bilgi var, bütün
dosyalarda Millî İstihbarat Teşkilatıyla arasında bir
bağ kurulduğu iddiaları ve belgeleri anında
dolaşıma sokuluyor, fakat iktidar partisi bu meselelerin hiçbirini
üstüne almıyor, garip bir şekilde üstüne almıyor, yani bu
sorumluğum var
Hani, Brükselde havalimanında patlama oldu, üç bakan
aynı gün istifa etti, birininki kabul edildi. Bizde zaten istifa
müessesesi diye bir şey yok, bugün de siyaset literatürüne yeni bir
şey girdi, patlama olunca muhalefet istifa etsin. Bu kadar pişkinliği
de bugün bir kez daha yaşamış olduk.
Ve gerçekten bu meseleyle ilgili,
araştırmalarla ilgili Meclisin de muhalefetiyle birlikte görüşme
açması, Kürt meselesi, çözüm süreci, IŞİD çetesi, IŞİD
barbarlığıyla iktidar partisi arasındaki ilişkilerin
de, bağın da Meclis tarafından araştırılması
gerekiyor, tespit edilmesi gerekiyor. Bütün dünya Türkiye Cumhuriyeti
devletini, daha doğrusu iktidar partisiyle IŞİD
ilişkilerini tartışıyor, bunun belgelerini sunuyor,
Birleşmiş Milletlere gönderiyor, Independentdan New York Timesa,
The Guardiana kadar bütün uluslararası basın, manşetlerle
Türkiye-IŞİD ilişkisini tartışıyor, ama bize
gelince, aynı klasik cümlelerle Şunlar da terördür, şunlar da
terördür, bizim bir bağımız yoktur. baştaki söylemler geri
alınıyor.
Tabii, hafızamız çok taze; biz öfkeli bir
topluluk olduğu iddialarını, söylemlerini unutmadık,
IŞİDe rahmet okutacak sözleri söyleyenleri unutmadık, yani
IŞİDin eline su dökemezler. dedi Emrullah İşler. Şu
anda zaman yok, bu beyanların hepsini söylemiyoruz. Yani bununla ilgili
İşte, bugün balayı dönemi yaşanan, bu özür,
barışma ve uluslararası diplomaside bu sürecin durumuyla ilgili
parti olarak görüşlerimiz de biliniyor. Biz Barışmayın,
aman herkese düşman olun. gibi bir öneride de değiliz; sadece ilkeli
siyaset, iyi bir duruş ve istikrarlı bir siyasetten söz ediyoruz.
Rusyanın Birleşmiş Milletler Daimî
Temsilcisi Vitali Çurkin, Türkiye'nin, Suriyede IŞİDin kontrolü
altında bulunan bölgelere yasa dışı yollardan silah ve
mühimmat gönderdiğini iddia eden belgeleri BM Güvenlik Konseyine sundu.
Rusyanın sunduğu belgelerde Türkiyeden 2 milyon dolarlık
kimyasal madde gönderildiği söyleniyor ve bununla birlikte Türkiyeye
yönelik ithamlar çok ciddi. O kadar ciddi ki IŞİDin ana silah ve
askerî teknolojisinin tedarikçisi durumunda bir Türkiyeden söz ediliyor ve
sevkiyat, arabalarla, insani yardım konvoylarıyla
gerçekleştiriliyor. Buna ilişkin elimizde hiç malzeme
sıkıntısı yok, binlerce doküman, belge sunabilirim; dava
dosyası, iddianameler de hazır. Yani, bu katliamların sorumlusu
kesinlikle iktidar partisidir. Onları önceden önlememekle, onlara destek
vermekle, sınırdan gönderdiği silahların, bir şekilde,
İstanbula, Ankaraya, Suruça, Adanaya, Diyarbakıra geri
gitmesinden iktidar partisi sorumludur. Fakat, tabii ki bunları üstüne
alan, bunu kabul eden bir iktidar partisi yok.
İktidar partisine göre katliam demek suç. Biz
katliam diyoruz, bütün iktidar partisi sıraları zıplıyor.
Ya, katliam yapanlar suç işliyor, katliamın
yapıldığını söyleyenler suç işlemiş olmaz.
Bu ülkede neredeyse her güne bir katliam denk geliyor, her gün bir katliam
anması var. 2 Temmuzdan 10 Temmuza birçok tarih sayabilirim, ezbere
hepimizin hafızalarında var ve bu katliamlarla yüzleşmek gerekiyor.
Yeni katliamların olmaması için, kesinlikle, bu meselede genel
görüşmenin, araştırma önergelerinin kabul edilip Meclisin
inisiyatif almasına olanak sunulmalı.
Daha önce grup başkan vekilimiz tarafından
da buraya sunulan belge var, ayrıntısına giremeyeceğim ama
Akçakale Tel Abyad Sınır Kapısının Ocak 2014te
IŞİDin eline geçmesiyle birlikte IŞİDle ticaret
yapıldığı, bizzat TÜİK verilerine göre, resmî
bilgilerine göre, resmî ihracat verilerine göre ispatlanmış durumda
ve bunlar Meclis tutanaklarında da mevcut. Bunu bir kez daha sizin
dikkatinize sunmak istiyorum.
Son olarak da İçişleri Bakanının
bugünkü söylemini büyük bir esefle
karşıladığımızı ifade etmek istiyorum. Demin
grup başkan vekilimiz söyledi. Şu anda Licede, köyde işkence
yapılıyor, 4 insan katledilmiş, sivil insan. Bunu söyleyince
Olmuyor. diyorlar. Ya, işte, devam ediyor ve İçişleri
Bakanı yine gelmiş şu cümleyi kurabiliyor, diyor ki: 150
milyonu aşan yardımlar yapacağız, içindeki eşyayla
birlikte vatandaşımıza vereceğiz, kardeşliğimizin
gereği bunu yapacağız. Vatandaş hak etmiştir.
İçişleri Bakanı Kürt halkına, orada yaşayanlara kan
parası teklif ediyor. Böyle bir kardeşlik anlayışı
olabilir mi? Oradaki vatandaşını öldür, evini yık başına
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Teröristleri
öldürüyorlar ya, vatandaşları değil. Vatandaşı
öldürenleri herkes biliyor. Teröristleri öldürüyorlar.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) -
iftar
sofrası açtırma, sonra da de ki: Ben size 150 milyon lirayı
aşan bir yardım yapacağım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bu,
hiçbir şekilde kabul edilebilir bir durum değildir.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Terörle mücadele edip
teröristleri öldürüyorlar. Şurada PKKya da bir şey söyleseydiniz.
ŞAHİN TİN (Denizli) Buraya, kürsüye
çıkıp teröristleri savunamazsınız.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bunlar
sizin duymak istemediğiniz zaman duymak istemediğiniz şeylerdir.
O hâlde alışkanlık haline getiriyorsunuz. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Danış
Beştaş.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hayır, lütfen, PKKya
da bir şey söyleyin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Ezberledik sözünüzü.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş
ŞAHİN TİN (Denizli) Hadi oradan sen
de!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Kim o
Hadi oradan! diyen? Kim o?
BAŞKAN Bir saniye sayın milletvekilleri,
Sayın Muşu dinliyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) İktidar
partisinin IŞİDle ilişkisi olduğunu iddia etti. Bu,
açık bir sataşmadır.
ŞAHİN TİN (Denizli) Ben söyledim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Terbiyeli ol!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ayıp ya!
Yakışıyor mu sana?
ŞAHİN TİN (Denizli) Sen terbiyeli
ol!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Terbiyeli ol, terbiyeli!
BAŞKAN Lütfen, sayın milletvekilleri,
Sayın Muşu kürsüye davet ettim.
İki dakika süre veriyorum sataşmadan. Yeni
bir sataşmaya meydan vermeden
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaşın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz terörle yoğun bir
mücadelenin içerisindedir ve bu terörist faaliyetleri yürütenler, bu
teröristler oldukları yerlerden temizlenecekler. Bu noktadaki
kararlılığımız net, açıktır; onlara finansal
kaynak oluşturan kenevir tarlaları da imha edilecektir, ortadan
kaldırılacaktır çünkü buradan ciddi bir finansal kaynak var.
Bakınız değerli milletvekilleri,
IŞİD bir terör örgütüdür. PKK da bir terör örgütüdür. Dün buradan ben
bazı fotoğraflar gösterdim. Şırnak Belediyesinde ortaya
çıkan havan topları. Bakın, burası bir belediyenin deposu,
havan topları bunlar, bir belediye, bir belediyenin deposu, bu da silah.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sonra
siyasetçileri suçluyorlar. Siyasetçileri suçluyorlar değil mi? Belediye
başkanı siyasetçi oluyor!
MEHMET MUŞ (Devamla) - Şimdi, buradan hem
iktidar partisinin IŞİDle ilişkisi olduğu iddia ediliyor
hem de Hükûmetin içerisinde IŞİD yapılanması var.
Değerli arkadaşlar, kusura bakmayın,
sizin içinizde PKK yapılanması var, bunun başka bir anlamı
yok. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Görüyor musunuz
bunları? Hadi istifa etsin Genel Başkanınız, niye etmiyor?
Bakın bunlara. Ne yaptınız bunlarla alakalı? Görevden
alabiliyor musunuz belediye başkanınızı, istifa
ettirebiliyor musunuz?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Siz
hepsini aldınız ya!
MEHMET MUŞ (Devamla) - Bir şey yapabiliyor
musunuz?
Aynı şekilde Vanda yapılan bir
operasyonda -değerli milletvekilleri, bu örnekleri artırmak mümkün-
teröristler emniyet birimlerine saldırıda bulunuyor. Emniyet
güçlerine ateş açınca emniyet güçleri karşılık veriyor
ve teröristler etkisiz hâle getiriliyor. Sonra bunların
kullandığı araç kime ait çıkıyor, biliyor musunuz?
VASKİ yani Van Su Kanalizasyon İdaresine yani Van Büyükşehir
Belediyesine ait araç çıkıyor. Bunun gibi onlarca örnek var. Millete
hizmet için verilen vergiler terör örgütüne kaynak olarak
aktarılıyor. Bunların da hesabını soracağız,
hiç şüpheniz olmasın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın grup başkan vekili belediyelerde silah saklamamızdan tutun
da çok farklı ithamlara giden sataşmalarda bulunmuştur.
BAŞKAN Buyurun, size de iki dakika süre
veriyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
Lütfen yeni sataşmaya meydan vermeyelim.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Siyasetin önü
tıkanıyormuş dokunulmazlıklar kalkınca!
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa)
Kınayın bunları, kınasanıza!
6.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Dinle,
bağırma öyle, bağırma!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa)
Bağırırım ben.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Sayın
Başkan, süreyi yeniden başlatır mısınız.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Resmen
teröristlik yapıyorsunuz burada be!
BAŞKAN Sayın Çavuşoğlu,
lütfen
Sayın milletvekilleri, istirham ediyorum.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Ya böyle panikle
bağırmanızı anlıyoruz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Panik falan
değil kardeşim.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Ben bir sakin
sakin anlatmaya çalışayım. Eğer
bağırırsanız biz de bağırmasını
biliriz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Orta oyunu
oynanmıyor burada, burası Meclis!
İDRİS BALUKEN (Devamla) Şimdi,
birincisi, bu uyuşturucu meselesine geleyim. Ya bu esrar tarlaları,
Hint keneviri tarlaları birdenbire havadan mı Lice
kırsalına yerleşti?
ŞAHİN TİN (Denizli) Eskiden beri
var o.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Bu esrar
ekilirken, Hint keneviri ekilirken sizin denetiminizde olan bu devlet güçleri,
kolluk güçleri neredeydi?
ŞAHİN TİN (Denizli) Felsefe yapma
burada, felsefe yapma!
İDRİS BALUKEN (Devamla) Niye izin
vermişler? Bunun bir mantıklı cevabı var mı? Devletten
habersiz kuş uçmaz denilen yerde bu esrar tarlaları, Hint kenevir
tarlaları nasıl bu aşamaya geliyor, kim buna müsaade ediyor?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Devlet kendi
stratejisini geliştirir, zamanı
İstediğinde yapar, tamam
mı?
İDRİS BALUKEN (Devamla) Hangi kolluk
güçleri buna müsaade ediyor? Hayır, bunun cevabını verin bize.
Peki, madem diyelim ki tespit ettiniz. Bu
tarlaları imha etmek bu kadar zor mu? Bunun için on binlerce askerle
birlikte bir coğrafyanın tamamını abluka altına
alıp ormanları yakmak mı gerekiyor?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Hayır,
teröristleri
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Tweet
atmıştı HDP, tweet atmıştı değil mi?
İDRİS BALUKEN (Devamla) Köydeki
köylülere her türlü zulmü yapmak mı gerekiyor?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - HDP tweet
atmıştı Antalyadaki orman yangını orada gibi,
değil mi?
İDRİS BALUKEN (Devamla) Yani,
bakın, bölge halkı orada bu tarlaları kimin ektiğini, kimin
göz yumduğunu, kimin bunun üzerinden servet
kazandığını çok iyi biliyor. Ben bir soru ortaya
atayım: Son otuz yılda o bölgede görev yapan yetkililerin mal
varlıklarını bir inceleyin, bu söylediğimden ne
kastettiğimi anlarsınız.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Şırnaka
gel, Şırnaka! Şırnaktaki bombalara gelsene!
Şırnaktaki bombaları açıklasana! Bak süren bitiyor.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Şırnak
Belediyesiyle ilgili de söyleyeyim.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli)
Şırnaktaki bombaları açıkla! Ramazan bombası mı
onlar?
İDRİS BALUKEN (Devamla) Ya yedi sekiz
aydır Şırnak Belediyesi zaten devletin elinde.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Nasıl
devletin elinde?
İDRİS BALUKEN (Devamla) O silahları
sen gösterdiğin saatler içerisinde oraya koyma ihtimalî olan tek bir
şey var, güvenlik güçleridir yani. Bakın, böyle iddialara
karnımız tok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Baluken, savunulacak tarafı yok bunun!
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) İddia
değil, gerçek olan şeyler bunlar!
İDRİS BALUKEN (Devamla) Kayyum
atamanın zeminini hazırlıyorsunuz.
ŞAHİN TİN (Denizli) Milletin
gözünün içine baka baka yalan söylüyorsunuz!
İDRİS BALUKEN (Devamla) Şırnak
Belediyesinde Belediye Başkanımız görevdeyken silah milah falan
hiçbir şey yok.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Meclis üyeleri ne
yapıyor acaba? Sayın Baluken, Şırnak Belediyesinin yönetiminde
kim var şu an?
İDRİS BALUKEN (Devamla) Ama, o dönem
içerisinde binlerce tırla El Nusraya, IŞİD çetelerine silah
gittiğini bütün dünya biliyor. (HDP sıralarından
alkışlar)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Bu millet size
inanmıyor. Oraya sizi sokmayacak bu millet! Sokmayacak, oralara
giremeyeceksiniz! Siz ancak kendinizi kandırırsınız!
AHMET YILDIRIM (Muş) Sokağa çıkma
yasağı var, senin haberin yok be! Şırnakta sekiz
aydır sokağa çıkma yasağı var!
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sokağa çıkma yasağı var, sokağa çıkma
yasağı!
AHMET YILDIRIM (Muş) Yedi aydır belediye
başkanı yok!
IX.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
CHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin
Altay, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Ankara Milletvekili Levent Gök
tarafından, toplumsal barışı tehdit eden ve
yurttaşların yaşamına kasteden terör olaylarının
tüm boyutlarıyla değerlendirilmesi, çözüm önerilerinin
tartışılması ve gerekli etkin tedbirlerin alınabilmesi
amacıyla 29/6/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme
önergesinin, Genel Kurulun 30 Haziran 2016 Perşembe günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
aleyhinde ikinci ve son konuşmacı İstanbul Milletvekili Azmi
Ekinci.
Buyurun Sayın Ekinci. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AZMİ EKİNCİ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHPnin toplumsal
barışımızı tehdit ve
yurttaşlarımızın yaşamına kasteden terör
olayları hakkında vermiş olduğu grup önerisi aleyhinde AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
13 Haziran 2002 tarihli Terörizmle Mücadeleye Dair
Avrupa Konseyi Çerçeve Kararında Terör Suçları, Temel haklar ve
Prensipler başlıklı 1nci maddesinde terör suçu ve terör
örgütü kavramlarının genel kriterleri açısından çerçevesi
şöyle çizilmiştir: Bir ülkenin halkını ciddi şekilde
korkutmak veya sindirmek, bir hükûmeti ya da bir uluslararası
kuruluşu bir şeyi yapmaya ya da yapmamaya zorlamak ve bir ülkenin ya
da uluslararası kuruluşun siyasal, sosyal, ekonomik, anayasal temel
yapısını yıkmak veya işlemez hâle getirmek
amacıyla bir ülkeyi ya da uluslararası bir organizasyonu ciddi zarara
uğratan kasıtlı eylemler yapmaktır. Kasıtlı
eylemlerden de kastı, bir insanın ölümüne sebebiyet vermek, bedensel
bütünlüğüne zarar vermek, insan kaçırmak ya da rehin almak, kamuya
ait mülkiyette ya da özel mülkiyette altyapı sistemlerinden bilgi
sistemine kadar insan hayatını tehlikeye sokacak şekilde
aşırı kayba yol açmak veya büyük ekonomik zarar vermek, uçak,
gemi veya diğer taşımacılık araçlarını kaçırmak,
silah, patlayıcı, kimyasal, nükleer veya biyolojik her türlü silah
üretmek, geliştirmek, elde etmek, taşımak veya kullanmak, insan
hayatını tehlikeye sokacak patlama, sel veya yangına sebep olmak
gibi veya tehlikeli maddeleri yaymak, bu eylemleri yapmak tehdidinde bulunmak
şeklinde sıralanmıştır. Bu tanımlamalardan hareketle,
hiçbir devlet hiçbir terör örgütünü meşru kabul edemez, destekleyemez;
hiçbir parti, hiçbir sivil toplum kuruluşu, hiçbir vatandaş da hiçbir
terör örgütünü destekleyemez, meşru göremez. Ama, gerçek şudur ki,
terör örgütleri, varlığına kastettikleri devletlere
karşı kullandıkları silahları yine başka bir
devlet ya da devletlerin ürettikleri ve sattıkları silahlardan temin
etmişlerdir. Yani, hiçbir terör örgütü bir devlet ya da devletlerin
desteğini almadan var olamaz. Bu, şu demektir: Aslında her terör
örgütü bir ya da birkaç devletin başka bir devlete ya da devletlere nizam
vermeye, sömürmeye ya da yok ederek kendi hâkimiyetine almaya matuf
açtığı savaşta kullandığı birer
silahtır. Başka bir deyimle, bütün terör örgütleri
varlığına, egemenliğine ve huzuruna kastettikleri
devletlere karşı başka devlet ya da devletlerin
kullandığı birer kiralık taşerondur.
İşverenleri küresel güçlerdir, taşeronları ise terör
örgütleri ya da zaman zaman üçüncü dünya ülkeleridir. İşlevi biten
terör örgütlerinin yerine yenisi ya da yenileri kurulur ama işverenleri
hep kalıcıdırlar.
Birinci Dünya Savaşında 30 milyon,
İkinci Dünya Savaşında 50 milyon insanı katliamdan geçiren
küresel güçler, her ne kadar bir daha böyle kıyımların
yaşanmaması için insan hakları beyannamesi gibi
bağlayıcı metinler yazsalar da Birleşmiş Milletler,
NATO, Varşova Paktı, Avrupa Birliği gibi
caydırıcı birlikler kursalar da emperyal güdülerine ve
çıkar savaşlarına çok daha kurnazca ve kalleşçe yöntemler
geliştirerek devam etmişlerdir. Küresel güçler işgal ettikleri
yerleri hegemonyalarında tutmaya devam etmek ve işgal edemedikleri
yerleri hegemonyalarına almak için ya savaşmadan devirme yöntemini
kullanmışlardır; Türkiyede her on yılda bir gerçekleşen
darbeler, ihtilaller, muhtıralar gibi, Mısırda daha yeni
yaşanan, Mursiye karşı yapılan ihtilal gibi ya da
savaşmadan savaştırma yöntemini kullanırlar; İran-Irak
Savaşı gibi, Irak-Kuveyt Körfez Savaşı gibi ya da yerel
terör yöntemini kullanarak devletleri kendi içlerinde kurdukları ve
destekledikleri terör örgütleriyle savaştırarak terbiye etme yoluna
giderler; Türkiyeye karşı otuz beş yıldır
kullandıkları PKK ve DHKP-C gibi, Afganistanda ve Pakistanda
kullandıkları Taliban gibi, Nijeryada kullandıkları Boko
Haram gibi, Somalide kullandıkları Eş Şebab örgütü gibi ya
da uluslararası terör yöntemini kullanarak kurdukları ve
destekledikleri terör örgütlerine uluslararası düzeyde eylemler
yaptırarak devlet ya da devletleri terbiye etme yoluna gitmişlerdir.
Irak, Sureyi ve Türkiye üçgeninde ve zaman zaman Batı ülkelerinde
kullandıkları terör örgütü, daha önceleri kullanıp tedavülden
kaldırdıkları El Kaidenin yerine kurdukları DEAŞ
terör örgütüdür. Daha çok Orta Doğu ve İslam ülkelerinde ajanlarının
eliyle kurdukları ve kullandıkları bu örgütler ne hazindir ki bu
toprakların çocuklarından oluşturulmuş ve savaşmadan
savaştırma yöntemiyle hem birbirlerine
kırdırılmışlardır hem de İslamofobiyi
besleyerek yeni bir haçlı savaşının zemini
hazırlanmaktadır. Bunu, İslam ülkelerinde etnisiteye dayalı
milliyetçilik ve mezhepçilik çatışması üzerinden
devşirdikleri terör örgütleri eliyle yapmaktadırlar.
Kuranı, kurduranı, yöneteni, yönetileni,
destekleyeni ve kullananı devletlerce malum olan yerel ve
uluslararası terör örgütlerinin Türkiyeye yönelik yaptıkları
terör eylemlerine karşı iktidarıyla, muhalefetiyle, bütün kurum
ve kuruluşlarıyla, medyasıyla, akademisyeniyle, STKlarıyla
ve iş adamlarıyla yekvücut, meseleye tamamen millî bir mesele olarak
bakılması gerekirken ne üzücüdür ki Türkiyede böyle olmuyor.
Bugün burada CHPnin önerisi olduğu için sadece
CHPnin terörle ilgili politikalarını, görüşlerindeki
paradokslara ve gayrimillî duruşlarına değinmeye
çalışacağım. CHP, demokratik yollarla 11 seçimdir güçlenerek
başa gelen AK PARTİyi terör örgütü PKKyla iş birliği
yapmakla suçlayarak ve terör örgütünü üzerimize salan küresel güçlere de gidip
bizi şikâyet ederek yaşadığı paradoksla Türkiyeyi
zora sokacak derecede gayrimillî duruş sergilemektedir. Türkiyede
İsmet Paşanın 1935 ve umumi müfettişlerin 1936 Kürt Raporu
doğrultusunda uyguladıkları ret, inkâr ve asimilasyon
politikalarının ve küresel güçlerin desteğiyle otuz beş
yıldır devam edegelen PKK terörünün mimarları sanki kendileri
değilmiş gibi müsebbip olarak AK PARTİyi utanmadan, arlanmadan
göstermeye devam ediyorlar. HDPyle birlikte, hem ülke içinde hem de
uluslararası arenada AK PARTİ Hükûmetinin DEAŞla iş
birliği yaptığını, desteklediğini, buna dair
paralel ve bir kısım küresel güçlerin beslediği medya
bozuntularıyla birlikte ispatlamak için gece gündüz
yırtınıp durdukları Türkiyeyi zora sokmayı âdeta
birinci vazife addettiklerini üzülerek müşahede ediyoruz. CHP, bugünkü
önerisinin gerekçesinde belirttiği üzere, 7 Hazirandan sonra son bir
yılda terör olaylarının artışının ve son
olarak 28 Haziran 2016 tarihinde İstanbul Atatürk Havalimanında
yapılan saldırının son yıllarda Türkiyenin iç ve
dış politikalarındaki tercihlerinden ve uygulamalarından
ayrıca yeterli tedbirlerin alınmayışından
kaynaklandığını söylemektedir.
Evet, terör artıyor çünkü artık
ekonomisiyle, yatırım ve kalkınmasıyla, demokrasisiyle ve
Orta Doğuda rol model olması, itibarı artan, sözü dinlenir olan
bir Türkiye doğuyor ve bundan rahatsız olanlar var. Terör
olayları artıyor çünkü güvenliğimizi ve ekonomimizi etkileyecek
sınır komşularımızda yaşanan ve
yaşatılmak istenen 5 bin kilometreden, 11 bin kilometreden gelip
komşularımız üzerinde tasarruf hakkına sahip ülkelere
karşı Türkiyenin de söyleyecek bir çift sözü var artık. Ama
biz, CHP zihniyeti gibi bugüne kadar iç politikada barışı ve
sulhu
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) CHP kadar taş düşsün
başınıza, CHP kadar.
AZMİ EKİNCİ (Devamla) -
sadece
vesayetlere ve darbelere teslim ederek sağlasaydık, dış
politikamızı da yine yıllarca yapıldığı gibi
ABD ve NATOya ipotekleyerek cihanda sulhu sağlasaydık tabii ki kimse
bize niye, niçin ses çıkarsın. Dış politikamızda yine
yıllarca yapıldığı gibi ABD ve NATO
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AZMİ EKİNCİ (Devamla) -
doğrultusunda hareket eden CHP, bugün AK PARTİ döneminde
yaşananlarla ilgili de eski...
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Ekinci.
Süreniz dolmuştur, teşekkür ediyorum, süre
vermiyoruz kimseye malumunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Süreyi de kesen CHP zihniyeti!
AZMİ EKİNCİ (Devamla) Çok
teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
hatibin bize yönelik oldukça yoğun sataşma ve suçlamaları oldu
BAŞKAN Buyurun iki dakika süre veriyorum.
Lütfen yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
7.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, İstanbul Milletvekili Azmi
Ekincinin CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Herhâlde
televizyonlarda Türkiye Büyük Millet Meclisini izleyen
vatandaşlarımız sayın hatibi izlerken şöyle bir içleri
burkulmuştur; Memleketin derdi ne, sayın hatibin, sayın milletvekilinin
derdi ne? demişlerdir. Ama, bir iki konuya değinmezsek olmaz.
Kıymetli Milletvekilim, yeni değil,
aylardır Hükûmetin terör örgütlerine yardım ve
yataklığını söyleyegeliyoruz. Neden bir dava
açmazsınız merak ederiz, neden bir dava açmazsınız? Biz,
bunu söylüyoruz, siz bir dava açın da biz de gidelim, mahkemede bunu ispat
edelim derdindeyiz.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla)
Açılmadığını nereden biliyorsun?
ENGİN ALTAY (Devamla) Neden bir dava
açmazsınız merak ediyoruz, bir.
Kıymetli Milletvekilim, asimilasyon
politikaları, CHP zihniyeti bunları geç, bunlardan size ekmek
çıkmaz. O gün ne yapıldıysa senin dedenle benim dedem beraber
yaptı. (CHP sıralarından alkışlar) O gün bir suç varsa
o suç hepimizin suçu; Menderesin de suçu, Celal Bayarın da suçu,
İnönünün de suçu; bunlardan ekmek çıkmaz.
Ben, o gün Demokrasi var. hiç demedim. Türkiye
demokrasiyle 1950de tanışmıştır. 1950ye kadarki
sürece kim demokrasi demiş? Diyen halt eder. Cumhuriyet kurulmuş,
1950de demokrasiyle tanışmış.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bu sözünüzü
takdir ediyorum, çok güzel.
ENGİN ALTAY (Devamla) Siz şimdi o
demokrasiyi de askıya aldınız, o da ayrı bir şey.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Almadık.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ama, bir şeyi
söyleyelim: 1950ye kadarki süreçte devlet partisi vardı, siz şimdi
devleti parti devleti yaptınız, bunun bir hesabını
aslolarak vermeniz lazım. Size kalırsa Türkiyede olumsuz her
şeyi CHP yaptı -geçen bir milletvekilimiz de söyledi- demokrasi de
Türkiyeye sizle geldi, komünizm de sizle geldi, hepsi sizle geldi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Şimdiye
kadar demokrasi yoktu, doğru.
ENGİN ALTAY (Devamla) Bunu anlamak mümkün
değil. Bir bakın, kendinize bir bakın, aynanın
karşısına geçin, Türkiyenin hâline bakın.
Ayıptır, ayıp, millet ağlıyor, millet gözyaşı
döküyor, milletin içi kanıyor, milletin canı yanıyor, siz burada
polemik peşindesiniz. Yazıklar olsun. (CHP sıralarından
alkışlar)
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Biz
aynanın karşısına geçelim, siz de milletin
karşısına geçin bakalım. Biz aynada bakarız, siz de
milletin karşısına geçin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ayıp ya,
vallahi ayıp ya.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Altay.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Demirel
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) AKP
adına konuşan hatip konuşmasında HDPyle CHP birlikte
dış politikada el ele vererek Hükûmet
BAŞKAN Buyurun, buyurun, size de iki dakika
süre veriyorum.
Kim konuşacak?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Meral
Hanım konuşacak.
BAŞKAN Sayın Danış
Beştaş, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
İki dakika süre veriyorum, lütfen yeni bir
sataşmaya meydan vermeyelim.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Sayın
Başkan, kayıtlara geçmesi için bir cümle kurmak istiyorum.
BAŞKAN Bir saniye
Hatibi kürsüye davet ettim
Sayın Gündoğdu.
8.-
Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
İstanbul Milletvekili Azmi Ekincinin CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; demin, iktidar partisinin
grup başkan vekili Şırnak Belediyesine ilişkin bazı
iddialarda bulundu, süre kalmadığı için cevap veremedik; önce
onu yanıtlamak isterim.
Sayın Muş, 14 Marttan bu yana
Şırnak belediye başkanları da belediyeye gidemiyor,
sokağa çıkma yasağı var ve belediye şu anda tümüyle
oradaki kolluk gücünün denetiminde. O silahları, eğer doğruysa
(AK PARTİ sıralarından Aa sesleri)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Aa, bak bak, bak bak.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Aa diye ses
çıkarmayın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Biz
bilmiyoruz. Bir parti belediye başkanı belediyesine gidemiyor,
belediye başkanına -şu anda Ağrı Milletvekilimiz de
burada- üç ay boyunca bir evden dışarı çıkmasına bile
izin verilmiyor ve milletvekillerimiz de orada evde sadece bulunabiliyor ve hastaneye
gidince bile, biz de gittiğimizde, özel valilik kanalıyla gidiliyor.
Eğer varsa bu mühimmatlar, doğruysa, vallahi bunu kolluk gücü
koymuş, belediye bizim denetimizde değil.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Allah Allah
Bak
sen, bak sen!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Belediye sizin denetiminizde. Siz zaten 21 tane belediye
başkanını tutukladınız.
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Soracağız bunların hesabını. Bunların
hesabını soracağız.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Her
gün 2-3 belediye başkanı görevden alınıyor.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Hepsinin
hesabını soracağız. Hiçbir belediye böyle bir şey
yapamaz!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Kayyum
iddiaları ve söylemlerine de bir dayanak lazım. Bu, yeni
politikanız değil, bu politikayı tanıyoruz yani. O yüzden
öyle bir mühimmat falan yok.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Allah Allah
Havadan geldi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Belediyelerimiz halka hizmet ettiği için, siz o belediyeleri
alamadığınız için hedeflemiş durumdasınız.
Diğeri de
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Belli oluyor halka
hizmet ettiğiniz
Çukur açarak, çukur açarak
Çukur açarak mı hizmet
ediyor?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Belediye çiçek
ekiyormuş, çiçek!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Yani
sizin halkın iradesine saygınız bu kadar.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa)
Yargılanacaksınız, er geç yargılanacaksınız!
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Bütün sokaklara
çukur açtırarak mı hizmet ediyorsunuz?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Halkın iradesiyle seçtiği yerel yönetici yerine kayyum atamak gibi
absürt, hukuk dışı, demokrasi dışı bir meseleyi
tartışıyorsunuz zaten.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa)
Yargılanacaksınız, hesap vereceksiniz!
Yargılanacaksınız!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Diğeri de, sayın hatip El ele vererek şikâyet ediyor. dedi.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Çukurcu belediye!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa)
Yargılanacak ve hesap vereceksiniz!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen,
müdahale etmeyelim. Lütfen
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bizim
şikâyet etmemize gerek yok, biz zaten diplomatik ilişkilerimizde, ne
yaşanıyor bunu anlatıyoruz; buna, şikâyet olarak da
bakmıyoruz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Elbet
yargılanacaksınız!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Biz
Türkiyede demokrasinin, standartların yükselmesi mücadelesini veriyoruz
ve uluslararası ilişkilerimiz de bu temeldedir. IŞİDle
ilişkiyi de bütün dünya tartışıyor. (HDP
sıralarından alkışlar)
IX.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
CHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin
Altay, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Ankara Milletvekili Levent Gök
tarafından, toplumsal barışı tehdit eden ve
yurttaşların yaşamına kasteden terör olaylarının
tüm boyutlarıyla değerlendirilmesi, çözüm önerilerinin
tartışılması ve gerekli etkin tedbirlerin alınabilmesi
amacıyla 29/6/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme
önergesinin, Genel Kurulun 30 Haziran 2016 Perşembe günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yoklama
istiyoruz.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisini
oylarınıza sunmadan önce bir yoklama talebi var, onu
karşılayacağız.
Sayın Özel, Sayın Altay, Sayın Tanal,
Sayın Gürer, Sayın Gökdağ, Sayın Kayan, Sayın
Hürriyet, Sayın İrgil, Sayın Yıldız, Sayın
Akın, Sayın Özdemir, Sayın Arslan, Sayın Yüksel, Sayın
Çamak, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Akaydın, Sayın
Kuyucuoğlu, Sayın Çam, Sayın Kesici, Sayın Baydar,
Sayın Öztrak, Sayın Çıray.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Pusula veren sayın milletvekilleri
ayrılmasınlar lütfen.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
IX.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
CHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin
Altay, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Ankara Milletvekili Levent Gök
tarafından, toplumsal barışı tehdit eden ve
yurttaşların yaşamına kasteden terör olaylarının
tüm boyutlarıyla değerlendirilmesi, çözüm önerilerinin
tartışılması ve gerekli etkin tedbirlerin alınabilmesi
amacıyla 29/6/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme
önergesinin, Genel Kurulun 30 Haziran 2016 Perşembe günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati 18.02
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.14
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
110uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Danıştay
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/726) ve Adalet Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 400) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Geçen birleşimde, İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 400 sıra sayılı
Kanun Tasarısının İkinci Bölümünde yer alan 22nci madde
kabul edilmişti.
23üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400 sıra
sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 23üncü maddesinde yer alan yapılan
yazılı ve sözlü sınav neticesinde ibaresinin yapılan
yazılı sınav neticesinde şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail
Faruk Aksu Mustafa
Kalaycı Mehmet
Günal
İstanbul
Konya
Antalya
Mehmet
Parsak Kamil
Aydın Mehmet
Erdoğan
Afyonkarahisar Erzurum Muğla
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
400 sıra sayılı Danıştay
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 23üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer
Süha Aldan Cemal
Okan Yüksel Necati
Yılmaz
Muğla
Eskişehir
Ankara
Zeynel
Emre Namık
Havutça Mehmet
Gökdağ
İstanbul
Balıkesir
Gaziantep
Erdoğan
Toprak Mahmut
Tanal Veli
Ağbaba
İstanbul
İstanbul
Malatya
Madde 23.- 24/2/1983 tarihli ve 2802
sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun 13üncü maddesinin
birinci fıkrasında yer alan yazılı sınavda ibaresi
yapılan yazılı ve sesli ve görüntülü cihazlarla kaydedilen
sözlü sınav neticesinde şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400 sıra
sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 23üncü maddesinin tasarıdan
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Çağlar
Demirel Mahmut
Toğrul
Diyarbakır
Diyarbakır
Gaziantep
Mithat
Sancar Ahmet
Yıldırım Ayhan
Bilgen
Mardin
Muş
Kars
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Kars Milletvekili Ayhan Bilgen.
Buyurun Sayın Bilgen.
AYHAN BİLGEN (Kars)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 23üncü maddedeki
değişiklik, yazılı sınav ifadesinin yanına bir
de sözlü sınav ifadesinin eklenmesi. Türkiyede yazılı sınav
şartının yanına sözlü sınav eklendiğinde bunun ne
anlama geldiğini herhâlde bu çatı altındaki herkes nasıl
biliyorsa bizi izleyen herkes yine aynı şekilde çok net biçimde
anlıyor.
Değerli milletvekilleri,
2010 yılında da çok ciddi bir paket hazırlandı ve HSYKyla
ilgili ciddi bir değişiklik yapıldı. Ama o gün yapılan
eleştirileri ve bu değişiklikten medet uman
yaklaşımı bugün aynen bir kez daha yaşıyoruz. Galiba
duvara çarpmak da gerçeği öğrenmeye yetmiyor. O zaman HSYKda
yapılan değişiklikle yine adalet sistemi üzerinde bir kontrol
kurulacağı sanılıyordu ama sonra anlaşıldı
ki, o kontrol aslında başkasının eline geçmiş.
Yargı, adalet ancak bağımsız olduğu ölçüde
değerlidir ve meşrudur. Yani o meşhur deyimle hani sefer
yapılıp ama zafer elde edilemeyecek alanlardan birisi, ele
geçirildiğinde kimsenin işine yaramayacak ve kendi meşruiyetini
yitirmek dışında hiçbir sonuç doğurmayacak alanlardan
birisi yargıdır. Adaletle ilgili meşhur bir söz vardır:
Nasıl bir binanın mühendislik hesapları yanlış olduğunda
o bina çökerse, bir toplumda, bir ülkede adalet ortadan
kalktığında da aslında o toplum çökmeye yüz tutar. Çok
örnek var verebileceğimiz ama ben sadece birkaç tanesini bu kısa
sürede sizlerle paylaşacağım. Bunlardan birisi cezaevlerinin
durumudur.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz
günlerde AİHM kararlarının izlenmesiyle ilgili Adalet
Bakanlığı bürokratları geldiler ve İnsan Hakları
Komisyonuna bir sunum yaptılar; çok da önemliydi, değerli bir
sunumdu. Bu sunum sırasında belki birçok milletvekilinin de
şaşırdığı bir gerçeği, cezaevlerindeki bir
uygulamayı -kendimi de dâhil edeyim, ben yıllardır biliyorum
cezaevi mektuplarından dolayı ama- öğrendik. Bu uygulama çok
ilginç, renkli kalemlerin cezaevine sokulmaması. Çok mu önemli? Yani
renkli kalem cezaevine girse ne olur, girmese ne olur? diye
düşünebilirsiniz. Ama, aslında tam da bu ülkede devletin neyle
meşgul olduğunu, neyi önemsediğini, güvenlik diye kafayı
nereye taktığını göstermesi açısından önemli. Ve
bürokratlar da -sizin tahmin edeceğiniz gibi- bu renkli kalemlerin
cezaevlerine alınmamasının gerekçesini açıkladılar:
Renkli kalemlerle malum semboller çizilebilir, boyanabilir,
dolayısıyla da bu, ülke için tehlikeli bir şeydir.
Şimdi, cezaevlerinde on binlerce insanın
bulunduğu, bir yatakta 2 kişinin yattığı, sadece
annelerinden dolayı cezaevinde kalan çocuk sayısının bin
civarında olduğu bir ülkede eğer siz cezaevlerine renkli kalem
girişini yasaklayarak adaleti tesis etmeye
çalışırsanız hiçbir şekilde insani bir noktayı,
insanca yaşanabilir bir tabloyu ortaya çıkaramazsınız.
Değerli milletvekilleri, suç ve ceza konusu
aslında insanlık tarihinin en önemli tartışmalarından
biridir. Eğer suçla mücadeleyi, suçluyla mücadeleyi ciddi bir
yüzleşme konusu yapmazsanız yani çözümü eğitim sisteminizde
aramazsanız, yetiştirdiğiniz insan tipinde aramazsanız,
çareyi siyasetçi profilinizin ne kadar örnek olup olmadığında
aramazsanız, medyada aramazsanız asla adil bir toplum düzenini, adil
bir ülkeyi inşa edemezsiniz. Dolayısıyla, çözümü, sınav
sistemlerinde inisiyatif kullanılabilecek -ben diğer kelimeyi
kullanmayayım ama- kayırma ya da daha alt sırada puan
almış, daha az başarılı birilerini yargıda üst
yerlere atamanın, görevlendirmenin bir fırsatı, vesilesi
kılarsanız o toplumda adalet çöker ve adalet çöktüğünde, ehliyet
bittiğinde her toplum insanlık tarihinde ne yaşamışsa
burası da bundan beri değildir, aynı şeyi yaşar.
Herkesi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler...
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Karar
yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Oylamaya sunduktan sonra istediniz.
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
400 sıra sayılı Danıştay
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 23üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Veli
Ağbaba (Malatya) ve arkadaşları
Madde 23- 24/2/1983 tarihli ve 2802
sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun 13 üncü maddesinin birinci
fıkrasında yer alan yazılı sınavda ibaresi
yapılan yazılı ve sesli ve görüntülü cihazlarla kaydedilen
sözlü sınav neticesinde şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar, herkesi
çok yakından ilgilendiren bir yasa geçiyor. Bu önemli yasayla birlikte çok
önemli değişiklikler yapılıyor. Bu değişiklikten
herkes önümüzdeki dönemde çok etkilenecek.
Değerli arkadaşlar, bu
değişiklikleri yapanlar, neden ihtiyaç duydular? Neden bu anda bu
kanunu getirip bu zamanda geçirmek istiyorlar? Bunun bir sebebi var
değerli arkadaşlar; korkuyorlar, açıkça korkuyorlar, geçmişte
işledikleri suçlardan yargının karşısına
çıkmaktan korkuyorlar. Bu nedenle işgal ordusu gibi girip
yargıyı darmadağın etmek istiyorlar.
Değerli milletvekilleri, bunu yapan insanlar
geçmişteki uygulamalara baktığımız zaman siyah
dediklerine beyaz diyorlar, beyaz dediklerine siyah diyorlar ve bunları
yaparken de hiç yüzleri kızarmıyor, en ufak bir pişmanlık
duymuyorlar. Bu grup bir gün cemaatle bir gün liberallerle bir gün Millî
Görüşçülerle iş tutuyor, iş birliği yapıyor, hangisi,
hangi gün işine gelirse onu kullanıyor. Hatırlayın, bir
dönem, 2004 yılında yaz aylarında -Avrupa Birliğini hedef
göstermişlerdi- Avrupa Birliğine gireceğiz. diye gündüz havai
fişek patlattılar, şimdi Avrupa Birliğine Almazsan alma!
diye meydan okuyor.
Değerli arkadaşlar, bir gün öyle, bir gün
böyle. Geri viteste hızınıza yetişmekte zorlanıyoruz.
Bakın, birkaç gündür cumhuriyet tarihinde daha önce
yaşamadığımız olayları yaşıyoruz. Bir
özür dileme ve çark etme furyası başladı; Rusyadan özür
dilendi, İsraille öpüşülüp barışıldı,
Mısıra göz kırpıldı. Bu hızla giderseniz
önümüzdeki hafta Sisiden, sonra Esaddan, üç vakte kadar Fethullah Gülenden
özür dilerseniz şaşmayız. Ha, değerli arkadaşlar, Esad
demişken yarın Cumhurbaşkanı çıkıp Ey
Davutoğlu, Esad kardeşimle aramı bozdun. derse vallahi
şaşırmayız. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, yine Ey Davutoğlu, Mısırla aramı sen bozdun.
Er ya da geç bunun hesabını vereceksin. derse ve yarın
Sayın Adalet Bakanından Sayın Davutoğlu için Silivri
Cezaevinde görüşmek için izin istersek biz şaşmayız, siz
şaşar mısınız, bilmiyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bakın, değerli arkadaşlar, bir de
Mursiye destek için -onu da hatırlatayım- hani Rabia işareti
yapıyordu ya, Rabia işareti, hani siz de
alkışlıyordunuz ya
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Evet, al; bak, bak
Veli!
VELİ AĞBABA (Devamla) Şöyle miydi
Osman?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bak, bak, hah!
VELİ AĞBABA (Devamla) Peki.
Vallahi, bir gün derse ki Ey Davutoğlu, ben bu
hareketi Mursiye destek için yapmadım. Bunu, bu hareketi Sisi dört
dörtlük adamdır. demek için yaptım. derse şaşmayız,
bunu da alkışlarsınız. (CHP sıralarından
alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Alkışlamayız, darbeleri alkışlamayız.
VELİ AĞBABA (Devamla) Bir gün
kardeş, bir gün
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Darbeleri
alkışlamayız.
VELİ AĞBABA (Devamla) Vallahi böyle
olur.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hadi bakalım,
darbeleri alkışlamayız.
VELİ AĞBABA (Devamla) Bakın
arkadaşlar, siz var ya siz, siz var ya siz
Hani bir laf var ya, hani bir
laf var, ne diyor: Maşallah dediğiniz inek sütten kesiliyor;
maşallah dediğiniz çocuk üç gün yaşıyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) O sizin
dediğinizde oluyor, sizin. O sizde oluyor.
VELİ AĞBABA (Devamla) Diyorsunuz ya
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sen Maşallah
dedin, Malatyada oylar yüzde 21den yüzde 16ya düştü be!
VELİ AĞBABA (Devamla) Bakın, bir
gün akşam yatıyoruz terörist, sabah kalkıyoruz vatansever!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ne diyorsun? Ona cevap
ver! Maşallah dedin, Malatyada oylar yüzde 21den yüzde 16ya
düştü.
VELİ AĞBABA (Devamla) Bir gün
bakıyorsunuz vatansever, bir gün bakıyoruz terörist.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ne konuşuyorsun!
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Sana
maşallah diyoruz, maşallah!
VELİ AĞBABA (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bakın, İsrail dosttu, terör devleti oldu;
şimdi, yine kardeş olduk, kardeş, kardeş ülke, bizim
dostumuz ülke. İsrail devleti bizim dostumuz. diyor sizin sözcünüz.
Bizim dostumuz değil, İsrail devleti bizim dostumuz değil,
mazlumların dostu değil. Sizin dostunuz olabilir ama bizim dostumuz
değil, onu bilin. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, Esadla kankaydınız, beraber
el ele verip göz göze gelip tatile gidiyordunuz katil Esad oldu. Şimdi,
yarın çıkar
Şimdi, hani böyle yapıyorsunuz ya, el ele,
böyle el ele.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, resim çektirdiniz
siz, o ne olacak? Bana bak, resimleri kaldırabilirsin ha!
VELİ AĞBABA (Devamla) Yarın
çıkar bu katil Esad, pardon, özür dilerim, katil Esed yarın
dostum Esad olursa bunu da alkışlarsın Osman, bunu da
alkışlarsın, bunu da alkışlarsın!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Alkışlamam,
alkışlamam!
VELİ AĞBABA (Devamla) Bakın, diyor
ki: Rusyadan özür dilemedik. Yandaş medya da yazıyor, ne diyor?
Kusura bakmayın. dedik. diyor. Rusya mektubu çıkarmış
sallıyor, Özür mektubu burada. diyor. E, ne olacak?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) İyi oku, iyi!
VELİ AĞBABA (Devamla) Bakın
değerli arkadaşlar, aslında bunların hepsi normal. Önce Gül
vardı, Abdullah Gül, gitti. Sonra Arınç vardı, gitti. Hele bir
Davutoğlu vardı, hoca, hoca, hani ayakta alkışlıyordunuz
ya, şimdi adamın yüzüne bakmıyorsunuz, darbeyle devirdiniz,
darbeyle devirdiniz. Bakın bu Davutoğlu var ya bu Davutoğlu
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hadi kardeşim, ne
alakası var ya? Her bir milletvekilimiz, başbakanımız bizim
için kıymetli, hepsi kıymetli.
VELİ AĞBABA (Devamla) Bir şey daha
söyleyeceğim: Ya akşam Cumhurbaşkanını dinliyorum,
güldüm. Ne diyor? Diyor ki değerli arkadaşlar: Yardım
götürürken dönemin başbakanına mı sordunuz? diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
VELİ AĞBABA (Devamla) - Bakın,
yakında bu Silivriye gidecek. Yakında bu da Bana mı
danıştın? derse hani sizin çok övdüğünüz, Gazzeye
yardım götüren yardım kuruluşu başkanı var ya, buna da
şaşmayız
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya olmadı!
BAŞKAN Sayın Ağbaba, buyurun,
süreniz doldu.
VELİ AĞBABA (Devamla)
Yaptığınız hiçbir çarka şaşmıyoruz,
şaşırmıyoruz ama siz de bunun hesabını
vereceksiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya sizin Genel
Başkanınızdan daha büyük çarkçıbaşı var mı
be, ne konuşuyorsun? Sen kendi Genel Başkanına bak, nasıl
çarkçıbaşı biliyor herkes.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Beş dakika
içinde 5 bin konuya değinen, rengârenk, talk show tadındaki bu
konuşmaya cevap verme ihtiyacı hissetmiyoruz. Kayıtlara girmesi
için söz aldım.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
III. YOKLAMA
(CHP sıralarından bir
grup milletvekili ayağa kalktı)
LEVENT GÖK (Ankara) Yoklama
istiyoruz.
BAŞKAN Önce bir yoklama talebi var, o talebi
yerine getireceğiz.
Sayın Özel, Sayın Gök, Sayın Aldan,
Sayın Hürriyet, Sayın Yüksel, Sayın Yedekci, Sayın
Akaydın, Sayın Özdiş, Sayın Ağbaba, Sayın
Doğan, Sayın Arslan, Sayın Çamak, Sayın Gaytancıoğlu,
Sayın Köprülü, Sayın Çıray, Sayın Öztrak, Sayın
Baydar, Sayın Kesici, Sayın Doğan, Sayın Akkaya, Sayın
Sağlar.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/726) ve Adalet Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 400) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400 sıra
sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 23'üncü maddesinde yer alan "yapılan
yazılı ve sözlü sınav neticesinde" ibaresinin
"yapılan yazılı sınav neticesinde" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Erdoğan (Muğla)
ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan.
Buyurun Sayın Erdoğan. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN (Muğla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 23üncü madde üzerinde
vermiş olduğumuz önerge hakkında Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin
başında, yarın idrak edeceğimiz mübarek Kadir Gecesini ve
önümüzdeki hafta idrak edeceğimiz Ramazan Bayramını
şimdiden tebrik ediyorum. Milletimize ve Türk İslam âlemine
hayırlar getirmesini Cenab-ı Allahtan niyaz ediyorum.
Tabii ki
bu maddeye baktığımızda, hakikaten, daha önce
söylediğimiz sözlerin ne kadar yerinde olduğu açıkça ortada.
Sayın
Özel, ikide bir yoklama istiyorsunuz, arkadaşlar geliyor, gürültüden
konuşamıyoruz; ikide bir yoklama istemeyin. Bakın buranın
sükuneti bozuluyor. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Alkışladıkları şeye bak!
Kahrımdan öleceğim Sayın Başkan,
alkışladıkları şeye bak!
VELİ
AĞBABA (Malatya) AKP Grubu bayağı çalışıyor.
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) Şimdi arkadaşlar
Sayın
Başkan, hakikaten gürültüden konuşulmuyor yani.
BAŞKAN
Sayın Erdoğan, sizi dinliyorduk ama.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Mehmet Bey, buyurun.
BAŞKAN
Buyurun, buyurun.
Sayın
milletvekilleri, lütfen sessizlik.
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) Şimdi, bu maddeye
baktığımızda çok açıkça görüldüğü gibi, zaten hâkim,
savcı adayını alırken Adalet Bakanlığı bir
yazılı, bir sözlü sınav yaptıktan sonra alıyor. Hani
bu yazılı sınavda, sözlü sınavda gözümüzden kaçan var
mı diye iki yıllık eğitimin sonunda yeniden kontrol
yapmanın, bize tabi olmayanları meslekten uzaklaştırmanın
formülünün yazıldığı bir 23üncü maddeyle karşı
karşıyayız. Bu, gerçekten yargı
bağımsızlığı, demokrasi, insan hakkı,
adalet, hukuk kelimelerinin bir arada buluşacağı bir madde
değil. O bakımdan, bu önergemizin kabul edilmesinin faydalı
olacağını düşünüyorum.
Gene, bu
vesileyle söz almışken, yargıyla ilgili ifade etmek
istediğim bir şey var. Tabii ki bununla ilgili bir İngiliz
atasözüne de atıfta bulunmak istiyorum. İngilizler diyor ki:
Çalışan saati kurun ama kurcalamayın. Kurun ama
kurcalamayın. Şimdi, yargıyı kurcaladınız, mesela
Not sistemi yanlış. dediniz, kıyameti koparttınız,
şimdi not sistemi geri geliyor. Şimdi, bununla ilgili, tabii ki
HSYKnın yapısıyla ilgili, yargı
bağımsızlığıyla ilgili şu anda görev yapan
binlerce hâkimin, savcının feryadını size iletmek
istiyorum.
Bakın,
ben de kendim yirmi beş yıl memurluk yaptım. Bir mülki idare
amiri olarak gerek taşrada gerekse bakanlıkta hukuk müşaviri
olarak görev yaptığım dönemde yargı mensuplarıyla çok
yakın ilişkilerimiz oldu. Şimdi, yargının içerisinden
gelen yüksek ses şu arkadaşlar, diyorlar ki: Biz eskiden mesaiye
giderken yanımızdaki, servisteki, yan odadaki
arkadaşımıza hep Meslektaşımız. diye
bakardık; önümüzdeki dosyayla ilgili, hukukla ilgili, dünyadaki
gelişmelerle ilgili biz onlarla istişarede bulunurduk ama
HSYKnın bu yeni yapısıyla -seçimlerden dolayı- artık
biz, servise beraber bindiğimiz arkadaşlarımıza, lojmandaki
komşumuza, mesai arkadaşımıza Bu hangi yapının
elemanı? diye bakmaya başladık. Bu da adalete sürekli zarar
veriyor. Hatta bu, yeni, en son yapılan seçimde Yargıda Birlik
Platformu içerisinde yer alan ve bu sebeple unvanlı koltuklarda bulunan,
ağır ceza reisi, başsavcı vesaire koltuğunda bulunan
çok yakın arkadaşlarımın da söyledikleri şeyler
şu: Bu platformda yer aldığım için ben buradayım
şimdi ama ben bu başsavcılığı da istemiyorum,
ağır ceza reisliğini de istemiyorum. Allah rızası
için, Anayasada bir maddelik değişiklik yapın, HSYKyı
yeniden bağımsız, bu günlük polemiklerin dışında
oluşturacak, siyasetten uzaklaştıracak, Türk
yargısını bağımsız hâle getirecek bir maddelik
bir değişiklikle bu meseleyi düzenleyin, bu mesele kökünden çözülsün,
yoksa bundan sonra yargının içinde huzur olmaz. Yargının
içinde huzur olmazsa
MEHMET DEMİR (Kırıkkale) 367yi bağımsız
yargı mı verdi?
MEHMET
PARSAK (Afyonkarahisar) 2012de Anayasa değişikliğini kendiniz
getirdiniz. Bilmeden konuşuyorsunuz. Adam doğru bir şey
söylüyor.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Şimdi,
arkadaşlar, boş verin onları. Siz bu yanlış
işlerden dönmezseniz, yargı,
bağımsızlığına kavuşmazsa demokrasiyi ayakta
tutamazsınız. Size de bu adalet lazım olur. Onun için, adaletin
işleyecek hâle gelmesi konusunda yargının içinden gelen feryada
kulaklarınızı açın ve bu yapılanmayı en kısa
zamanda buradan geçirelim. O insanlara huzur gelmeden Türkiyeye adalet gelmez,
adalet olmayan memlekette de hiçbir şey olmaz.
Önergemizin kabulü dileğiyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
23üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın Özel, sisteme girmişsiniz, vereyim
ben size yerinizden bir dakika.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, yok,
önce sisteme girdim ama sayın hatip, Sayın Erdoğan doğrudan
ismimi zikrederek ve bir sataşmada bulunarak benim onun
konuşmasının duyulmasına engel olduğumu söyleyip
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Gereksiz
yere yoklama istediğini
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
iktidar partisi
sıralarından da buna alkışla destek gelince, buna kürsüden
cevap vermek zorundayım, başka türlü olmaz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Böyle bir usul
mü olur Sayın Başkan! Sayın Başkan, burada herkes her
istediğini söyleyemez.
BAŞKAN Lütfen, sataşma
MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) Ayıp ya,
ayıp! Vallahi ayıp, billahi ayıp ya!
BAŞKAN Yerinizden söz vereyim. Bak sisteme
girmişsiniz, ben yerinizden söz vereyim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, bunlara müsamaha göstermeyin lütfen!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
kürsüden sataşıldı.
BAŞKAN Sayın Özel, hepimiz böyle bir
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, usulden devam edin, bunlara müsamaha göstermeyin efendim.
BAŞKAN Esprili bir şey söyledi.
Ben yerinizden söz vereyim, bu sataşma
değil.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, siz işleme devam edin, bunlara müsamaha göstermeyin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
kürsüden, kürsüden, kürsüden; sataşma kürsüden.
BAŞKAN Bu, sataşma değil efendim.
Sataşmanın açıkça Türk Dil Kurumunda
karşılığına bak Sayın Özel. Lütfen
MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) Espri yaptı,
espri!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İsmim doğrudan
zikredilerek
BAŞKAN Her ismi
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, siz işleme devam edin, dinlerseniz konuşuyor herkes.
BAŞKAN Ya, Sayın Özel, sizi seviyorum,
ne güzel adamsınız. Ben size sataştım mı?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben de sizi seviyorum.
BAŞKAN Buyurun efendim, buyurun, lütfen
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, sorun.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Ben AKP Grubuna
sataştım.
BAŞKAN Bak, AKP Grubuna söylüyor. AK
PARTİ Grubuna sataştığını söylüyor.
Buyurun, buyurun, hadi.
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
9.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Muğla Milletvekili Mehmet
Erdoğanın 400 sıra sayılı Kanun Tasarısının
23üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Erdoğan öyle
söyleyince, tabii, Sayın Erdoğan aslında bir şeyi görünür
kıldı. Diyor ki: Biz konuşmadan önce yoklama istemeyin Özgür
Bey. O kadar büyük bir kalabalık grup giriyor çıkıyor ki
uğultudan sesimiz duyulmuyor. Tabii, bu, aslında çok ciddi bir
eleştiri iktidar partisine ama bunu alkışladılar.
İnsanın gerçekten kahrından ölesi geliyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sen
anlayamazsın bunların ne olduğunu! 20 kişiyi zor
topluyorsun sen!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Arkadaşlar, şöyle
bir durum var
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, böyle bir usul mü olur! Başka bir partinin
konuşmasından beni eleştirmesine müsaade ediyorsunuz! Lütfen,
Sayın Başkan, buna izin vermeyin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
Yoklama olunca Çin ordusu
gibi içeri giriyorsunuz, müzakereler sürerken çil yavrusu gibi
dağılıyorsunuz.
MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) Ayıp ya,
vallahi ayıp, billahi ayıp ya!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Aslanlar gibi
buradayız sabaha kadar. Siz kendinize bakın, 20 kişiyi zor
topluyorsunuz ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çin ordusu gibi gelip çil
yavrusu gibi dağılırken buradaki insanın ağzından
çıkanı kulağı duymuyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, böyle her isteyen söz alamaz! Grup başkan vekilinin ne
özelliği var! Başkasına ilişkin söylenene burada söz
alıyor, konuşuyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Böyle bir yasama yok, böyle
bir yöntem yok, böyle bir iktidar yok, böyle bir yasama anlayışı
yok
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Efendim,
işleme devam edin siz. Biz bunu dinlemek zorunda değiliz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
böyle bir grup başkan
vekili de yok. Olacak bir şey değil arkadaşlar!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/726) ve Adalet Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 400) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 24üncü
madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) 10 tane adam bulamıyorsun şurada,
başkalarından adam topluyorsun yoklama için.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Elitaş, Elitaş, aklını başına
topla, aklını başına topla! Kaç kere kapattık bu
Meclisi! 164ü neden bulamıyorsun arkada?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Kaç kere kapattırdın? Bir daha kapatamaz
olacaksın zaten yakında.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Görürüz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Görürüz.
BAŞKAN
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
400 sıra sayılı Danıştay
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 24üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 24- 2802 sayılı Kanunun 21 inci
maddesinin birinci fıkrasının (c) bendine geçen işleri,
ibaresinden sonra gelmek üzere yasa yolu değerlendirme formları,
ibaresi eklenmiştir.
Ömer Süha Aldan Cemal Okan Yüksel Necati
Yılmaz
Muğla Eskişehir Ankara
Zeynel Emre Namık Havutça Mehmet Gökdağ
İstanbul Balıkesir Gaziantep
Erdoğan Toprak Mahmut Tanal Kazım Arslan
İstanbul İstanbul Denizli
BAŞKAN Şimdi okutacağım iki
önerge aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım.
Aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400 sıra
sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 24üncü maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Mustafa Kalaycı Erhan Usta
İstanbul Konya Samsun
Mehmet Parsak Kamil Aydın Mehmet Günal
Afyonkarahisar Erzurum Antalya
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
İdris Baluken Çağlar Demirel Mahmut Toğrul
Diyarbakır Diyarbakır Gaziantep
Mithat Sancar Ahmet Yıldırım Ayşe Acar Başaran
Mardin Muş Batman
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergelere Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki ilk önerge üzerinde söz isteyen Batman Milletvekili Ayşe Acar
Başaran.
Buyurun Sayın Acar
Başaran. (HDP sıralarından alkışlar)
AYŞE ACAR BAŞARAN
(Batman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de bu
yargı tasarısının 24üncü maddesi üzerinde verdiğimiz
önerge üzerine söz aldım.
Keşke bu maddeye sadece
bir önerge vererek bu tasarının tamamı düzeltilebilseydi ancak
bir cümleyle sadece düzeltilebilir galiba: Derhâl geri çekilmesi
Çünkü biz
iki gündür aynı şeyi söylüyoruz, bu tasarının hiçbir
şekilde yargıya ya da hukuka, adalete bir şekilde katkı
sağlaması imkânsız. Bunun katkı sağlayacağı
tek yer, iktidarın iktidarını birazcık daha
sağlamlaştırması, o iki gündür ısrarla belirttiğimiz
korkularından bir nebze olsun kurtulması
Ancak bir daha şunu
belirtmek istiyoruz: Bu uygulamaları Türkiye çok gördü, biz ilk defa
bunlara şahit olmuyoruz, ilk defa böyle tasarılar, böyle düzenlemeler
getirilmiyor. Aynı şeyi tekrar tekrar yaparak farklı sonuçlar
beklemeye gerçekten akıl sır ermiyor, farklı sonuçlar
çıkmayacak.
Bu tasarının
içerisinde, aslında iki gündür gözden
kaçırdığımız, belki de çok farkına
varılmayan, en önemli, en kritik düzenlemelerden biri de, tekrar,
aslında DGMlere geri dönülmesi.
Türkiyedeki bütün kesimler, aslında, şu
anda iktidarın kendisi de bu tür bir düzenlemede damdan düşen
taraftı. Ancak, o, damdan düştüğünü çok çabuk unutmuş,
demek ki bir daha düşmesi gerekiyor. Yani biz bu ülkede istiklal
mahkemelerini gördük, DGMleri gördük, özel yetkili mahkemeleri gördük,
TMKları gördük ve bunların tek bir işlevi oldu; bu mahkemeler,
aslında, siyasi bürolar gibi çalışıp muhalefeti sindiren,
onları susturan bir şekilde çalışmaya devam etti.
İşte bu düzenleme de, yine, tam da bunun kapısını
açan, bunun yolunu açan bir düzenleme olacak.
Yani iktidar partisi siyaseten
başaramadığını, bu sefer, darbelerle, bu şekilde
siyasi bürolar açarak özel yetkili mahkemelerle, DGMlerle muhalefeti susturma
yoluna gidiyor. Yani bu dönemin başından beri biz sık sık
bunlarla karşılaştık. Özellikle, belediyelere kayyum
atanması, milletvekili dokunulmazlıklarının
kaldırılması ve en son gelinen nokta, askerlere dokunulmazlık
getirilmesi ve yine, dediğim gibi, siyasi büro gibi çalışacak,
iktidarın hukuk komisyonu gibi çalışacak yeni bir yargı
yapısının oluşturulması, işte, bunun son
halkası.
Evet, her tarafta, şu anda bizim belediye
eş başkanlarımız görevden alınıyor.
Batmanın Gercüş ilçesinin Belediye Eş Başkanı da iki
gün önce görevden alındı. Yani iktidar sayesinde,
alınlarının teriyle, insanların emek vererek, çaba sarf
ederek elde etmiş oldukları o belediye eş başkanlık
kurumları bir memurun, iktidara bağlı bir memurun talimatıyla
bugün tekrar görevden alındı. Şu anda bizim, Batmanda, elimizde
hiçbir belediye başkanı kalmadı.
Seçimle bunu başaramıyorsunuz, bunu
görüyoruz. Kendi anlattıklarınıza artık halk da
inanmıyor, bunu da görüyoruz. Ama, dediğim gibi, bu şekilde
farklı yollarla, kanunu dolanarak, bu şekilde yargıyı da
kendi denetiminize alarak başarabileceğinizi zannediyorsunuz. Ama,
dediğim gibi, damdan düşmüştünüz, tekrar damdan
düşeceksiniz. Çünkü iki gündür anlatıyoruz. Evet, korkuyorsunuz,
bence de korkun. Daha düne kadar yol arkadaşlığı
yaptığı, o sarayın yanındaki herkes şu anda
artık onun karşısında, düşmanı olarak
gördüğü tarafta. Dün söylediğini tekzip eden, dün söylediğini
bugün reddeden bir saray iktidarı var. Bir iki gün sonra, işte, bu
kurduğunuz, kendi ellerinizle yarattığınız bu
komisyonlar dönüp sizi yargılayacak. Çok korktuğunuzun
farkındayım ama kendinizi böyle kendinize bağlayarak
oluşturduğunuz kurumlar üzerinden de koruyamayacaksınız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sen dağdan
korktun, bizi de korkuyor zannediyorsun. Dağdakiler korkutuyor seni.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Çünkü bütün
erki, bütün iktidarı, bütün yetkileri şu anda tek bir merkez elinde
topluyor, o da saray. Yani bu dönemin başından beri saraya
bağlı her türlü kurumu oluşturduğunuzun
farkındayız.
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum)
Sizin belediyeniz roketatarlar mı üretiyor acaba? Sizin belediyeniz
roketatar mı üretiyor, mermi mi üretiyor? Benim bildiğim belediye
yol, su, elektrik yapar.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) -
İşte, bu da yine saraya bağlı bir kurum olarak
işleyecek, yoksa Yargıtayda sayıları düşürelim,
burada daha iyi adalete hizmet edelim. Bunun aslında hiçbirimiz
tarafından, sizin tarafınızdan da kabul görmediğini
biliyoruz. Sadece kendisiyle çaya gidenleri şu anda tutup
diğerlerinin hepsini tasfiye ediyor. İşte, o beraber çaya
gittikleri var ya, işte, onlar hepinizi de tek tek yargılayacak, bunu
hatırlatacağım size. (HDP sıralarından
alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum, karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Bir önerge daha varmış aynı
mahiyette, onu es geçtik.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Öyle mi?
Siz dediniz Oylamaya geçiyoruz. diye de.
BAŞKAN - Şimdi, aynı mahiyetteki
diğer önerge üzerinde Samsun Milletvekili Erhan Usta
konuşacaktır.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 400 sıra sayılı Danıştay Kanunu
Tasarısının 24üncü maddesi üzerine MHP Grubu adına söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Şimdi, AKP hükûmetleri için ben sık
sık kullanıyorum, bütün sorunlara çözümü betonda aradı diye,
burada aslında, adalette de aynı şeyi yaptılar. Çok güzel
adliye sarayları yapıldı fakat içine adaletle hükmeden adil
yargıçlar koyamadılar. Onların adil davranmaları, vicdani
kanaatlerine göre hareket etmelerini sağlayacak ortamı maalesef
hazırlayamadı Hükûmet. Çünkü yargıçlar
kamplaştırıldı, sürekli birilerini temizleyip birilerini
getirme derdinde oldu bu Hükûmet. Yani daha önceki temizlikleri hatırlayın;
birilerini gönderdiler, birilerini getirdiler. Getirdiklerinden memnun
kalmadılar, şimdi onları temizleyip başkalarını
getirmeye çalışıyorlar. Yani bu şekilde, adalet sistemiyle
bu kadar oynanması son derece vahim bir durumdur. Bugün bakın bu
istatistiklere, adalet en güvenilmez kurumlar arasındadır, yargı
sistemimiz. Bu, zaten işin geldiği boyutu gösteriyor. Peki buraya
nasıl geldik? İşte mobil mahkemeler kuruldu, teröristin
ayağına hâkimler, yargıçlar götürüldü. Vicdani kanaatlerine göre
değil de siyasi kanaatlerine göre karar vermeleri için yargıçlara
baskı yapıldı ve hukuk, siyasete alet edildi.
Şimdi, herkesin ağzında bir şey
var, özellikle AKP yetkililerinin, Cumhurbaşkanında da var,
Sayın Başbakanda da var, diğerlerinde de var; Efendim, bir
fiilî durum var. Fiilî duruma hukuki durumu uydurmamız lazım. Bunun
kadar hukuksuzluk olamaz. Yani bir hukuk devletinde böyle bir şeyden
bahsedilemez. Yani siz Anayasaya aykırı, yasalara aykırı
bir durum oluşturacaksınız, arkasından da diyeceksiniz ki:
Efendim, fiilî durum var, bu fiilî duruma uyulsun. Nerede hukuk devleti?
diye ben sormak istiyorum. Böyle fiilî durumların oluştuğu bir
ülkede nasıl ülkeyi kalkındıracaksınız, nasıl bu
işleri düzelteceksiniz onu anlamak mümkün değil.
Tabii, bakıyorsunuz Sayın
Cumhurbaşkanı Anayasa Mahkemesi kararlarına saygı
duymuyorum. diyebiliyor. Böyle bir devlette yaşıyoruz, böyle bir
ülkede yaşıyoruz, böyle bir yönetim altında yaşıyoruz.
İçişleri Bakanı Anayasa tanımıyorum. diyor. Yani bunu
burada, Meclis kürsüsünde İçişleri Bakanı çok net bir
şekilde ifade etti. Dolayısıyla, Anayasa hükümlerinin
buzdolabına konulduğu bir ortamı yaşatıyorsunuz
ülkeye.
Hukuk siyasallaştı yani işte yüksek
yargı organlarının başkanları çay toplamaya gidiyorlar
siyasilerle birlikte ve dolayısıyla bütün yargı
organlarının
Bakın çok vahim bir durumdur, hiçbir kamu
kuruluşunda ben böyle bir şey yapılabileceğini
zannetmiyorum. Mesela, şimdi Yargıtay üyelerinin siyasi
görüşleri herkes tarafından biliniyor, listeler ortalıkta
geziyor. Böyle bir kamplaşmanın başka hiçbir kurumda olmaması
lazım ama herhâlde yargı kurumunda hiçbir şekilde olmaması
lazım. Bunlar apaçık bir şekilde ortada, bu tür düzenlemeler
var.
Şimdi, bugün burada bu Danıştay
tasarısıyla apaçık bir şekilde Anayasa'ya aykırı
düzenlemeler yapılıyor, bunu herkes biliyor. Geçmişte
yapılmış, bunlar Anayasada iptal edilmiş fakat tabii,
beş günlük süre içerisinde bunların atamaları yeniden
yapılacağı için Atı alan nasıl olsa Üsküdarı
geçecek. mantığıyla burada düzenlemeler yapılıyor.
Tabii, düzenlemelerde bir istikrar da yok. Bugün
yaptığımız, şimdi, Yargıtay üyelerinin,
Danıştay üyelerinin fazlalığından şikâyet
ediliyor. Efendim, bu fazlalığı kim yarattı yani bunlar
kendiliğinden mi oldu? Bunları iki üç yıl önce siz
yaptınız.
Yine, bakıyorsunuz, bir sürü mahkeme türü.
Bugün bir mahkeme türü kuruyorsunuz, ertesi gün geliyorsunuz, onu
kaldırıyorsunuz, başka bir şey. Yani, bir istikrar yok
düzenlemelerde. Sürekli zikzaklarla bugün yaptığınızın
tersini yaparak bir hukuk sistemi oluşturmaya
çalışıyorsunuz. Hukuk sistemi deneme tahtasına
dönmüştür, hukuk sistemi yapboza dönmüştür.
Şimdi, tabii, yapılması gereken
nedir? Bir defa hukuk devletini çalıştırmamız lazım,
hukuk devletini tesis etmemiz lazım, memurlar açısından hukuki
güvenlik ilkesinin zedelenmemesi lazım yani bugün Hâkim teminatı
var. diyorsunuz, Hukuki güvenlik ilkesi var. diyorsunuz yani hâkimin
görevine son verilebilecek bir sistem. Yani, böyle düzenlemeler bu Meclisten
çıkarılmaya çalışılıyor. Dolayısıyla,
hukuka uygunluk kültürü kalmadı, hukuka uygunluk kültürünü de bu ülkede
sağlamamız lazım.
Adaletin olmadığı bir yerde hiçbir
şey olmaz. Adalet mülkün temelidir, adalet her şeyin
esasıdır, temelidir. Adaletin olmadığı yerde
kalkınma da olmaz, adaletin olmadığı yerde yaşam da
olmaz. Adaletle çalışmadığımız zaman bizden ne
millet razı olur ne Allah razı olur. Ben, Adalet
ve Kalkınma Partisini adaletli olmaya davet ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeyi oylarınıza sunuyorum...
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) Karar yeter sayısı istemiştik.
BAŞKAN Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Aynı mahiyetteki önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
400 sıra sayılı Danıştay
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 24üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım
Arslan (Denizli) ve arkadaşları
MADDE 24- 2802 sayılı Kanunun 21 inci
maddesinin birinci fıkrasının (c) bendine geçen işleri,
ibaresinden sonra gelmek üzere yasa yolu değerlendirme formları,
ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Denizli
Milletvekili Kazım Arslan.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 400
sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 24üncü maddesinde vermiş olduğumuz
önergeyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Hepinizi öncelikle sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum.
Bir kere, yasanın
başlığında bir eksiklik var kanun yapma tekniği
açısından. Burada Yargıtayla ilgili bir değişiklik var
ama sadece Danıştayın ismi geçiyor, Yargıtayla ilgili bir
isim geçmiyor. Dolayısıyla, böyle bir yasanın daha başlangıçta
sakat olduğunu ve kanun tekniği açısından da uygun
olmadığını Sayın Bakana iletmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün burada, yüksek
yargıyı kendinize bağlamaya, kendinize göre bir yargı
yaratmaya, yürütmeyi yargıya sürekli müdahale eden bir noktaya getirmek
için bu düzenlemeyi yapıyorsunuz. Ama, şunu hiçbir şekilde
akıldan uzak tutmayınız: Bunu yaptığınız
zaman, kuvvetler ayrılığı ilkesini zedelemiş, hatta
yok etmiş dolayısıyla burada hem parlamenter sistemi hem de
hukuk devleti ilkesini kökünden sarsmış olan bir uygulamayı
getirmiş oluyorsunuz.
Sayın Bakan, yargının iş yükünün
yüksek olduğunu biliyorsunuz, bunun için 2011de bir değişiklik
yaptınız, 2014te yaptınız, şimdi de o gün
yükselttiğiniz, artırdığınız daire sayısını,
üye sayısını bugün iş yükünde hiç azalma
olmadığı hâlde düşürmeye kalkıyorsunuz. Ya, böyle bir
anlayış hayatta hiçbir şekilde olamaz. Ortada iş bekliyor,
Yargıtaydan, Danıştaydan işler iki ile dört sene
arasında zor geliyor, insanlar adaleti bulamıyor, zamanında
adalet gerçekleşmiyor ama siz, yargının üzerinde vesayet kurmak
için bu çalışmayı yapıyorsunuz, hem daire
sayısını hem de üye sayısını azaltmaya
çalışıyorsunuz.
Sayın milletvekilleri, değerli
arkadaşlarım; şimdi, yargıyla ilgili olarak mevzuatta
sık sık değişiklik yapmak aslında yargı düzenini,
sistemini bozmak demektir. Bir sistem üzerinde ne kadar çok oynarsanız o
kadar çok olumsuz bir sonucun ortaya çıkacağını
şimdiden görmelisiniz, bilmelisiniz. Çünkü, sizler her şeyin
değişmesine olanak sağlayan bir gücü elde ettiğiniz için
her şeyi değiştirmeye çalışıyorsunuz; iç
politikada değişiklikler, dış politikada
değişiklikler ve sistemde değişiklikler ama sonuçta
geldiğiniz noktada tam bir çıkmazın içine girmiş olan bir
iktidar konumundasınız. Çünkü neden? Görüyorsunuz dış
politikadaki durumumuzu, terör olayları noktasındaki durumları
biliyorsunuz, çözüm süreciyle ilgili başlattığınız bir
konunun hangi noktaya geldiğini, bugün ülkenin hangi şekilde
başına bela olduğunu da görmek durumundasınız.
Değerli arkadaşlarım, şimdi,
yargıda temizlik için başlanan bu düzenleme aslında bir intikam
duygusuyla, kin duygusuyla, aynı zamanda da kadrolaşma duygusuyla
yapılan bir düzenlemedir. Bakıyorsunuz yargının
düzenlemesine, başkanlarla ilgili bir şey yok, başkan
vekilleriyle ilgili yok, cumhuriyet başsavcılarıyla ilgili yok,
daire başkanlarıyla ilgili bir değişiklik yok ama üyelerle
ilgili değişikliği öyle bir yapıyorsunuz ki Yargıtayda
ve Danıştayda sizden olmayan bütün arkadaşların, bütün
hâkimlerin hem geleceğini karartıyorsunuz hem de onların
çalışmalarına engel oluyorsunuz. Herkes için adaleti değil,
kişiye göre yargılamayı hedefleyen, on dört yıldan beri de
aynı şekilde bir çalışmayı sürdüren bir
konumdasınız, durumdasınız.
Özetle söylemek gerekirse, bu yasayla, kuvvetler
ayrılığını yok edecek, hukuk devleti ilkesini
zedeleyecek, yürütmenin yargıya sürekli müdahale etmesine olanak
sağlayacak, saraya teslim olan bir yargıyı
oluşturacaksınız. Bu tasarının kanunlaşması
hâlinde kamu yararı yoktur, parti çıkarı vardır,
başkanlık sevdası vardır, tek adamlık rüyası ve
dikta isteği vardır. Bu tasarı eğer yasalaşırsa
Anayasa Mahkemesince iptal edilecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KAZIM ARSLAN (Devamla)
Sayın Bakan, bu tasarı yasalaşırsa adalet mülkün temeli
değil, sarayın temeli olacaktır. Bu tasarı
yasalaşırsa sizin, tarihe, adaleti gerçekleştirmeyen bir Adalet
Bakanı olarak da geçeceğinizi söylemek istiyorum.
BAŞKAN Süreniz doldu
Sayın Arslan.
KAZIM ARSLAN (Devamla)
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama istiyoruz, Sayın
Elitaşın hatırına istiyoruz efendim, Elitaş için
istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebi var, onu
gerçekleştireceğiz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, 20 kişi ayakta yok. Sayın Başkan, ayakta 20
kişi yok, yapamazsınız. Varsa tamam. 20 kişinin ayağa
kalkması lazım aynı anda.
BAŞKAN - Sayın Özel, Sayın
Ağbaba, Sayın Doğan, Sayın Gökdağ, Sayın
Karadeniz, Sayın Hürriyet, Sayın Yıldız, Sayın Arslan,
Sayın Çamak, Sayın Yılmaz, Sayın Altaca, Sayın
Gaytancıoğlu, Sayın Tanal, Sayın Kayan, Sayın
Sarıhan, Sayın Nurlu, Sayın Köprülü, Sayın Çıray,
Sayın Kesici, Sayın Baydar, Sayın Öztrak, Sayın
Berberoğlu.
Şimdi üç dakika yoklama için zaman
vereceğim.
Buyurun.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/726) ve Adalet Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 400) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
24üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
25inci madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
400 sıra sayılı Danıştay
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 25inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer
Süha Aldan Cemal
Okan Yüksel Necati
Yılmaz
Muğla Eskişehir Ankara
Zeynel
Emre Namık
Havutça Mehmet
Gökdağ
İstanbul Balıkesir Gaziantep
Erdoğan
Toprak Mahmut
Tanal Gülay
Yedekci
İstanbul İstanbul İstanbul
"MADDE 25- 2802 sayılı Kanunun mülga
28 inci maddesi başlığı ile birlikte
aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.
"Yasa yolu değerlendirme formu:
MADDE 28- Yargıtay ve Danıştay
daireleri ile genel kurullarınca yapılan yasa yolu incelemeleri
sonunda;
a) İstinaf yasa yolu incelemesinde görev alan
daire başkanı, üye, Cumhuriyet başsavcısı ve
savcılar,
b) İlk derece yargı yerlerinde
duruşmaya, karara veya hükme katılan, karar veya hükmü veren ya da
soruşturma aşamasında görev yapan hâkimler,
c) İlk derece yargı yerlerinde
soruşturma aşamasında görev alan, iddianameyi tanzim eden,
duruşmaya katılan, mütalaa veren veya kanun yoluna başvuran
Cumhuriyet savcıları,
hakkında yasa yolu değerlendirme formu
düzenlenir.
Yasa yolu değerlendirme formu;
soruşturmanın niteliği, iddianame, karar veya hükmün hukuka
uygunluğu ve isabet derecesi, soruşturma, kovuşturma veya
yargılamanın hedef sürede tamamlanması, gereksiz masrafa
sebebiyet verilmesi, duruşmalara hazırlıklı çıkılması
veya hazırlıksız çıkılarak gecikmelere neden
olunması, dosyaların eksiklik nedeniyle geri çevrilmeye neden
olmayacak şekilde görevli daire veya birime gönderilmesi, bilirkişi
görevlendirilmesinin hukuka uygun yapılması, soruşturma,
kovuşturma veya yargılama işlemlerinin usul hükümlerine uygun
olarak doğru ve zamanında yapılması, dava
konularının anlayış ve yönlendirilmesi ile mütalaa,
gerekçeli karar ve tebliğnamelerin yazılış, tahlil ve
sonuçlandırılmasında başarı gösterilmesi gibi hususlar
dikkate alınarak yüz tam puan üzerinden düzenlenir. Yapılan incelemede
olumlu veya olumsuz kanaat edinilememesi hâlinde, değerlendirme formu bu
durum belirtilerek düzenlenir.
Hükmün onanmış veya bozulmuş
olması tek başına olumlu veya olumsuz değerlendirme
yapılmasını gerektirmez. Ayrıca, incelenen karara uygun
muhalefet şerhi bulunması hâlinde olumsuz değerlendirme
yapılamaz.
Bölge adliye mahkemeleri veya bölge idare
mahkemeleri dairelerince yapılan istinaf yasa yolu incelemesi sonucunda
yukarıdaki fıkralarda belirtilen kriterler esas alınarak yasa
yolu değerlendirme formu düzenlenir. Aynı dosyaya ilişkin olarak
istinaf yasa yolu incelemesi sonucu düzenlenen değerlendirme formu ile
temyiz incelemesi sonucu düzenlenen değerlendirme formu arasında
çelişki bulunması hâlinde temyiz mercilerince düzenlenen
değerlendirme formu esas alınır.
Değerlendirme formu, kararı inceleyen
heyetin başkanı tarafından düzenlenir. Hakkında
değerlendirme formu düzenlenenler, formun Ulusal Yargı Ağı
Bilişim Sistemi (UYAP)'ne kaydedilmesinden itibaren bir ay içinde
gerekçelerini belirtmek suretiyle değerlendirme formunun yeniden
incelenmesini isteyebilir. Yeniden inceleme talebi, başvuru tarihinden
itibaren bir ay içinde incelemeyi yapan daire tarafından oyçokluğuyla
karara bağlanır.
Yukarıdaki fıkraların
uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Yargıtay ve
Danıştayın görüşü alınmak suretiyle Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu tarafından yürürlüğe konulan yönetmelikle
belirlenir.
Soruşturma, kovuşturma veya
yargılamanın tamamlanması için öngörülen hedef süreler Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulunun görüşü alınarak Adalet
Bakanlığı tarafından belirlenir."
BAŞKAN Şimdi okutacağım iki
önerge aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım.
Aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400 sıra
sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 25inci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İsmail
Faruk Aksu Mehmet
Parsak Mehmet
Günal
İstanbul Afyonkarahisar Antalya
Kamil
Aydın Mustafa
Kalaycı
Erzurum Konya
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
İdris
Baluken Mahmut
Toğrul Mithat
Sancar
Diyarbakır Gaziantep Mardin
Çağlar
Demirel Ahmet
Yıldırım Berdan
Öztürk
Diyarbakır Muş Ağrı
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki ilk önerge
üzerinde söz isteyen Ağrı Milletvekili Berdan Öztürk.
Buyurun Sayın Öztürk. (HDP
sıralarından alkışlar)
BERDAN ÖZTÜRK (Ağrı) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 400 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 25inci maddesi üzerine
grubum adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Yapılacak olan değişikliklere
ilişkin görüşlerimizi kürsüden sürekli olarak dile getirdik. Söz
konusu maddenin içeriğine dair bir şey söyleme gereği bile
duymuyorum ancak AKP Hükûmetinin yargıyı adım adım ele
geçirmesinin serencamını aktarmak istiyorum. 12 Eylül,
Anayasası ve yasalarıyla yargının yeniden
biçimlendirildiği, rejimin ihtiyaçları doğrultusunda tahkim
edildiği, faşizan bir anlayışın kendine yer
bulduğu yeni bir süreci ifade ediyordu.
Yargının işlevi, esas olarak Millî
Güvenlik Kurulunda ve askerî, sivil bürokratik elitler tarafından
belirlenen politikalar doğrultusunda harekete geçmek ve karar vermektir.
Genel politik belirlemeler yaparak hedef gösteriliyor ve ihtiyaç duyduğu
ölçüde tekil olaylara, davalara müdahale ediliyordu. Yargı bu süreçte
temel bir aktör değil, talimatları uygulayan ve sistemin
tahkimatında önemli rol oynayan bir uygulayıcı olarak görev ve
sorumluluğunu yerine getiriyordu. AKP Hükûmetinin vesayetin etkileri
üzerinden yarattığı mağduriyet algısı toplumsal
kesimler tarafından alıcı bulmuş ve uzun yıllara
yayılacak tek başına iktidar olma imkânını
sunmuştur. Bunu halkın kendilerine karşı gösterdiği
bir teveccüh olarak her daim ballandıra ballandıra anlatan AKP
Hükûmeti maruz kaldığına yabancılaşarak aynı
yöntemleri uygulamaya girişmiştir.
AKPnin kuvvetler birliğini sağlamak için
yani tam iktidar olabilmek için attığı adımların en
önemlisi 2005 yılında ceza hukuku mevzuatını baştan
aşağı yenilemek olmuştu. Türk Ceza Kanunuyla terör
suçlarına ilişkin getirilen düzenlemeler muhalif hemen her eylemin
terörizm suçlamasıyla cezalandırılmasının önünü
açıyordu. Kanun, kutsal devlet anlayışını sürdürüyor,
düşünce özgürlüğünün sınırlandırılması ve
basın özgürlüğü açısından kendisinden önceki kanunu
aratacak düzenlemeler taşıyordu. Ceza Kanununun yanı sıra
Ceza Muhakemesi Kanunuyla DGM sistemini aratacak özel yetkili ağır
ceza mahkemeleri sistemi kuruluyor ve geniş bir suç yelpazesinde istisnai
bir yargılama usulü öngörülüyordu. Ceza hukuku mevzuatında
yapılan bu değişikliklerle özel yetkili mahkemelerde önemli
ölçüde etkinliği kuran siyasi iktidar yargının bütününde
kurumsallaşmasını sağlamak ve HSYK ve yüksek yargı
engelini aşmak üzere bitirici vuruşunu 2010 yılında
gerçekleştirdiği Anayasa değişikliğiyle yaptı.
Referanduma sunularak kabul edilen bu değişikliğin temel
amacı yargı gücünü iktidarın koltuğu altına
almasıydı ve yapılan düzenlemelerle iktidar bloku
açısından dikensiz gül bahçesi yaratılmış oldu. Bugün
artık yargı siyasi iktidar bloku içindedir ve onun ihtiyaçlarına
göre hareket etmektedir. Yargı siyasi iktidarla bütünleşmiş,
onun bir organı hâline gelmiştir. Anayasa değişiklikleriyle
iktidar, yargıda tam bir kurumsallaşma sağlamış ve
HSYKyı âdeta bir genel müdürlük hâline getirmiştir.
Yargının siyasi iktidarla
bütünleşmesi, en sahih hâliyle kendisini düşman ceza hukuku
pratiklerinde göstermiştir. Buradaki kilit kavram terörizmdir. Öyle ki
düşman ceza hukuku pratiği iktidar mücadelesinin bir aracı
kılınırken, muhataplara yönelen suçlamanın terörizm
olması, bu konuda iktidara söylem ve yargısal pratikler
açısından çok önemli bir güç vermektedir. Böylelikle, eski
yargının külliyatında da düşman kategorisinde yer alan
sosyalistler, demokratlar, Kürtler, gazeteciler, akademisyenler de terör
suçlarından tutuklanmaya devam edilmektedir. Bu evrede, kimin düşman,
terörist kategorisine alınarak istisnai hukuk kurallarına tabi
tutulacağına doğrudan siyasi iktidar karar vermekte, bu yetkiyi
egemenliğin bir gereği olarak işletmektedir.
Her şey âdeta Schmittin dediği gibidir:
Olağanüstü hâle karar veren egemendir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki diğer
önerge üzerinde söz isteyen Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsak.
Buyurun Sayın Parsak. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Aziz Türk milleti,
saygıdeğer milletvekilleri; 400 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 25inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına vermiş olduğumuz önergemiz hakkında söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, işbu
maddeyle, hâkim ve savcılar için kanun yolu değerlendirme formu, daha
başka bir ifadesiyle, tabiri caizse bir karne uygulaması
getirilmektedir.
Esasen bu karne uygulaması yeni bir düzenleme
de değildir; daha önce de olan, fakat AKP döneminde kaldırılan
ve aradan çok da fazla bir zaman geçmediği hâlde, bugün, şimdi ve
yine AKP döneminde yeniden getirilen bir düzenlemeden söz ediyoruz. Bu karne
uygulaması şayet adaleti yani en önemli kamu hizmetini yerine
getirmekte olanların vermiş oldukları adalet hizmetinin daha
kaliteli, daha yerinde, daha isabetli olması için objektif olarak,
adaletli bir şekilde uygulanacaksa bu ilk bakışta, bu çerçevede
Doğru, isabetli, desteklenebilir. şeklinde değerlendirilebilir
ama bu karne uygulaması bu amaçlara matuf olarak değil de adalet
hizmetini yerine getirenlere türlü adaletsizlikler yapmak üzere, bu yönüyle
yargının siyasallaşması amacına yönelik olarak, daha
açık bir ifadeyle yargı üzerindeki siyasi tahakkümün daha da
artırılması amacına yönelik uygulanacaksa, bu yönüyle son
derece sakıncalı sonuçlar doğurabilecek bir mahiyet arz
etmektedir. Dolayısıyla, şimdiye kadar olduğu gibi biz
önergemizi bu maddenin tasarıdan çıkarılması şeklinde
verdik ama daha önce de ifade ettiğim gibi, bir parmak çoğunluğu
demokrasimiz var, ondan dolayı bizim önergemizin kuvvetle muhtemel
reddedileceğini ve bu maddenin bu şekilde yasalaşacağını
tahmin ederek söylüyorum. Dolayısıyla, biz Milliyetçi Hareket Partisi
olarak sorumlu siyaset anlayışımızın gereğiyle bu
maddenin uygulamasını da hassasiyetle takip edeceğiz. Çünkü
burada hâkimlerimiz, savcılarımız bu çerçevede karnelendirilirken,
notlandırılırken adaleti tesis etmekle görevli bu hâkimlerin,
savcıların herkesten önce kendilerine karşı adaletli
yaklaşılması gerekiyor.
Şimdi, karne demişken, bir de bu karne
müessesesini getiren AKP iktidarının karnesine bakma ihtiyacı da
duyuyoruz. Adaletten başlayarak AKP iktidarının da
tıpkı burada, bu tasarıda getirildiği gibi -çok iyi,
iyi, orta ve zayıf şeklinde dört ayrı puanlama var bu
25inci madde çerçevesinde- karnesine baktığımızda öyle
çok iyi not alabilecek bir şey görmüyoruz biz işin
açıkçası. (AK PARTİ sıralarından Millet görüyor,
millet! sesi) İşte, biz de onları ifade ediyoruz zaten, neler
iyi, neler kötü. İyi olanlar mutlaka vardır, ondan dolayı
Milletimizden destek alıyoruz. diyebilirsiniz ama bunu da ifade edeyim,
gerçekte bu çok da öyle değildir. Ama, bir de zayıflarına bakmak
lazım.
Şimdi, adaletle ilgili bir kanunu şu anda
müzakere ediyoruz, görüşüyoruz. Hep söylüyoruz, buraya çıkan hemen
hemen tüm konuşmacılar altını önemle çiziyorlar, çok önemli
olduğu için altını çiziyorlar. Yargıya güven endeksinde en
fazla duyabildiğimiz rakam yüzde 30u geçmiyor bu dönemde ama yüzde
11lere kadar yargıya güven endeksi
E, şimdi, demek ki
yargıdaki karnemiz çok da iyi değil o yönüyle. Ekonomide bazı
makroekonomik verilerin rakamlar itibarıyla iyi olduğu sunulsa da
alana çıktığınızda, sahadaki gerçek durum o
değil. İşsizlik oranlarının arttığı,
kalkınmanın daraldığı bir dönemde bu da öyle çok da
iyi değil. Dolayısıyla, bizim muradımız şudur:
Gerçekten, AKPnin Hükûmette kaldığı müddetçe tüm karnesi
baştan aşağı çok iyi olsun ama öyle değil. Dolayısıyla
ortaların iyi, iyilerin çok iyi olması bakımından
biz burada söz söylüyoruz, eleştiri getiriyoruz, öneride bulunuyoruz.
Bunların da dikkate alınmasını,
bu çerçevede de işbu önergemizin kabulünü talep ediyor, hepinizi ve Gazi
Meclisi bir kere daha saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
400 sıra sayılı Danıştay
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 25inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Gülay
Yedekci (İstanbul) ve arkadaşları
"MADDE 25- 2802 sayılı Kanunun mülga
28 inci maddesi başlığı ile birlikte
aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.
"Yasa yolu değerlendirme formu:
MADDE 28- Yargıtay ve Danıştay
daireleri ile genel kurullarınca yapılan yasa yolu incelemeleri
sonunda;
a) İstinaf yasa yolu incelemesinde görev alan
daire başkanı, üye, Cumhuriyet başsavcısı ve
savcılar,
b) İlk derece yargı yerlerinde
duruşmaya, karara veya hükme katılan, karar veya hükmü veren ya da
soruşturma aşamasında görev yapan hâkimler,
c) İlk derece yargı yerlerinde
soruşturma aşamasında görev alan, iddianameyi tanzim eden,
duruşmaya katılan, mütalaa veren veya kanun yoluna başvuran
Cumhuriyet savcıları,
hakkında yasa yolu değerlendirme formu
düzenlenir.
Yasa yolu değerlendirme formu;
soruşturmanın niteliği, iddianame, karar veya hükmün hukuka uygunluğu
ve isabet derecesi, soruşturma, kovuşturma veya
yargılamanın hedef sürede tamamlanması, gereksiz masrafa
sebebiyet verilmesi, duruşmalara hazırlıklı
çıkılması veya hazırlıksız çıkılarak
gecikmelere neden olunması, dosyaların eksiklik nedeniyle geri
çevrilmeye neden olmayacak şekilde görevli daire veya birime gönderilmesi,
bilirkişi görevlendirilmesinin hukuka uygun yapılması,
soruşturma, kovuşturma veya yargılama işlemlerinin usul
hükümlerine uygun olarak doğru ve zamanında yapılması, dava
konularının anlayış ve yönlendirilmesi ile mütalaa,
gerekçeli karar ve tebliğnamelerin yazılış, tahlil ve
sonuçlandırılmasında başarı gösterilmesi gibi hususlar
dikkate alınarak yüz tam puan üzerinden düzenlenir. Yapılan
incelemede olumlu veya olumsuz kanaat edinilememesi hâlinde, değerlendirme
formu bu durum belirtilerek düzenlenir.
Hükmün onanmış veya bozulmuş
olması tek başına olumlu veya olumsuz değerlendirme
yapılmasını gerektirmez. Ayrıca, incelenen karara uygun
muhalefet şerhi bulunması hâlinde olumsuz değerlendirme
yapılamaz.
Bölge adliye mahkemeleri veya bölge idare
mahkemeleri dairelerince yapılan istinaf yasa yolu incelemesi sonucunda
yukarıdaki fıkralarda belirtilen kriterler esas alınarak yasa
yolu değerlendirme formu düzenlenir. Aynı dosyaya ilişkin olarak
istinaf yasa yolu incelemesi sonucu düzenlenen değerlendirme formu ile
temyiz incelemesi sonucu düzenlenen değerlendirme formu arasında
çelişki bulunması hâlinde temyiz mercilerince düzenlenen
değerlendirme formu esas alınır.
Değerlendirme formu, kararı inceleyen
heyetin başkanı tarafından düzenlenir. Hakkında
değerlendirme formu düzenlenenler, formun Ulusal Yargı Ağı
Bilişim Sistemi (UYAP)'ne kaydedilmesinden itibaren bir ay içinde
gerekçelerini belirtmek suretiyle değerlendirme formunun yeniden incelenmesini
isteyebilir. Yeniden inceleme talebi, başvuru tarihinden itibaren bir ay
içinde incelemeyi yapan daire tarafından oyçokluğuyla karara
bağlanır.
Yukarıdaki fıkraların
uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Yargıtay ve
Danıştayın görüşü alınmak suretiyle Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu tarafından yürürlüğe konulan yönetmelikle
belirlenir.
Soruşturma, kovuşturma veya
yargılamanın tamamlanması için öngörülen hedef süreler Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulunun görüşü alınarak Adalet
Bakanlığı tarafından belirlenir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekili Gülay Yedekci. (CHP sıralarından
alkışlar)
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Yazık ki güzel ülkemizde hukuk sisteminden
bahsetmek mümkün değil. Milletimiz artık Yargıtaya,
Danıştaya, yargının herhangi bir kurumuna güvenmemekte.
Alınan mahkeme kararları değiştirilmekte, aynı konuyla
ilgili başka mahkemelerde başka kararlar alınabilmekte.
Sınav kriterlerini değiştiriyorsunuz
bu yasayla. Mevcut yargı organları çaydı çorbaydı derken
zaten sizin emrinizde. Şimdi de yeni gelecek olan, yargıya yeni
katılacak olan hâkimleri, savcıları denetiminize almaya
çalışıyorsunuz, bunun için de bir sistem getiriyorsunuz.
Yazılı sınavdan yüzde 60, sözlü sınavdan yüzde 40
alıyorsunuz. Yani 100 puan üzerinden 60 puan almış olan bir
kişi 70 puanı tamamlayamazsa yani sözlü sınavda sizin gözünüze
giremezse, sizin istediğiniz kriterlerde değilse, sizin istediğiniz
yerde doğmamışsa, sizin istediğiniz ideolojiye sahip
değilse o arkadaşımızın yargının ilgili
kurumlarında görev alması mümkün değil. (CHP
sıralarından alkışlar)
Şimdi, uyarmadı demeyin tabii, biz
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak sizi uyaralım. Şimdi
bu sistemi size dayatmaya çalışanlar belki de sizi
kandırıyorlar. İlerleyen günlerde karşımıza
çıkıp Bizi kandırmışlar, bu yanlış bir
sistemdi. diyebilirsiniz (CHP sıralarından alkışlar)
İnsanlarımızın yargıya
güveni kalmadı, hukuk sistemine güveni kalmadı, ÖSYMye güveni
kalmadı biliyorsunuz, soruları çalıp başkalarına
vermeleri de mümkün- Meclise, siyasete güveni kalmadı, Parlamentoya güveni
kalmadı. Freni boşalmış bir arabada gibiyiz, arabanın
içinde durmadan kavga ediyoruz; duralım, evimizdeki kavgayı
bırakalım. Hep beraber, bütün muhalefet partileri ve iktidar
partisinin milletvekilleri ve Hükûmetin temsilcileri el ele verelim ve vaktiyle
yedi düvele diz çöktüren Millî Mücadele ruhunu ayağa kaldıralım.
(CHP sıralarından alkışlar) Direksiyonu ehliyetsiz
insanların eline bırakmayalım. Kavganın hiç kimseye
faydası yok, hele ki vatandaşımıza, milletimize hiç
faydası yok. Bunu bir çağrı olarak almanızı rica
ediyorum. Bu bir çağrıdır. Gelin, bütün siyasi kimliklerimizi
bir kenara bırakalım ve bu ülke için, bu güzel ülke için, aynı
anda dört mevsimi yaşayabilen, binlerce endemik bitkiyi, binlerce
yıllık tarihi, kültürü barındıran güzide ülkemizi,
bağrında nice koç yiğitler yetiştiren, üç yanında
denizi olan, Mezopotamya bahçesine açılan, dünya üzerinde bir cennetmekân
olan, uğruna dünyanın en güzel türküleri söylenmiş,
yoğrulduğu acılarla dünyanın en acı
ağıtları yakılmış, her karışı
şehit kanıyla sulanmış güzel ve yalnız ülkemize sahip
çıkalım. Biz, neler yapabileceği unutturulmuş bir milletin
evlatlarıyız. Biz, o çılgın Türklerin, bir çağ
açıp bir çağ kapatan Fatih Sultan Mehmetin, yedi düvele diz çöktüren
Atatürkün torunlarıyız. (CHP sıralarından
alkışlar) İnanırsak başarır ve bu karanlık
günlerden el birliğiyle, alnımızın akıyla
çıkarız. Yaratılan korku imparatorluğunun, geleceğe
umutsuz gençlik yaratma anlayışının, terörün,
bölücülüğün, yoksulluğun, adaletsizliğin
karşısında duralım ve el ele verelim. Devletimizin ve milletimizin
buna gücü yeter.
Burada bir de öneride bulunmak isterim. Atatürk
Havaalanında yapılan o menfur terör saldırısında
şehit olan gümrük muhafaza memurumuz Umut Sakaroğlu ve şu anda
ağır yaralı olan polis memurumuz Yasin Durnaya takdirname
beratı verilmesini teklif ediyorum. Kahraman polisimiz yine üzerine
düşeni yapmıştır, bundan sonra da yapacaktır.
Hepimiz için terör, dış işleri gibi
konular vatan meselesidir. Bu devleti kurmuş bir parti olan Cumhuriyet
Halk Partisi olarak her zaman için terörün karşısında dimdik
duracağız ve hep beraber el ele verip bu menfur saldırı ve
benzerlerinin karşısında ülkemizin diz çökmesine müsaade
etmeyeceğiz. Biz kendi gücümüzün farkına varalım ve burada sahte
gündemlerle uğraşmayalım. Yargıyı lağvetmeye
çalışacağınıza gelin Türkiyeyi içeride ve
dışarıda ayağa kaldıralım.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
25inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
26ncı madde üzerinde iki adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
400 sıra sayılı Danıştay
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 26ncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ömer
Süha Aldan Cemal
Okan Yüksel Necati
Yılmaz
Muğla Eskişehir Ankara
Zeynel
Emre Namık
Havutça Mehmet
Gökdağ
İstanbul Balıkesir Gaziantep
Erdoğan
Toprak Mahmut
Tanal Burcu
Köksal
İstanbul İstanbul Afyonkarahisar
Madde
26 2802 sayılı Kanunun 33üncü maddesinin birinci
fıkrasında geçen işleri ibaresinden sonra gelmek üzere yasa
yolu değerlendirme formları ibaresi eklenmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 400 sıra sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 26ncı maddesinin tasarıdan
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Çağlar
Demirel Mahmut
Toğrul
Diyarbakır Diyarbakır Gaziantep
Mithat
Sancar Ahmet
Yıldırım Sibel
Yiğitalp
Mardin Muş Diyarbakır
BAŞKAN Son okuttuğum maddeye en
aykırı önergeye Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI
KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp.
Buyurun Sayın Yiğitalp. (HDP
sıralarından alkışlar)
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Danıştay Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı üzerine söz almış bulunmaktayım.
Biz bu kanun tasarısını konuşurken
şu anda Diyarbakırın Lice ilçesinde çok büyük yangınlar,
çok büyük insan katliamları var. Ben size önce kısaca bir Liceyi
özetlemek istiyorum. Licede 1925 yılında, tam doksan bir yıl
önce 7 bine yakın insan katledilmişti, 30dan fazla köy, 100den
fazla ev yakılmıştı. Yine 22 Ekim 1993te, tam yirmi üç
yıl önce, yerel kaynaklardan alınan bilgilere göre, 30a yakın
insan, yüzlerce yaralı, 400 ev, 250 iş yeri yakıldı ve o
dönemde Tuğgeneral Bahtiyar Aydın katledilmişti.
Sonrasında, Bahtiyar Aydının katledilmesi üzerinden bütün ilçe
içerisine girilerek Liceyi tamamen yakmışlardı. Ondan sonra ne
oldu? 4 Ağustos 1994te, tam yirmi iki yıl önce 108 ev, 2 kahve ve 1
dükkân yakıldı. Sonrasında, 20 Ağustos 1994te 15 ev, 10
iş yeri, 1 cami yakıldı. 1996da, yirmi yıl önce, korucu
olma baskısı üzerinden Liceye yine yoğun bir baskı
yapıldı ve Lice yine yakıldı. 22 Ekim 2013te, dönemin
cumhuriyet başsavcısı, Bahtiyar Aydının
katledilmesinin PKK dışındaki oradaki yerel güvenlik kolluk
kuvvetleri üzerinden yapıldığını iddianamede
belirtmişti. Geçen yıl 2015 yılında yine Lice
yakıldı.
Bugün Licede ne var? Size sayıyorum: Licede 1
İlçe Emniyet Müdürlüğü var. Abalı, Duru, Tapantepe,
Kayacık, Baharlar Karakolları var. Bunun yanında ne var? Lice
Jandarma Komutanlığı var. Yine, YİBO Kışlası
var, topçu taburu var, ulaştırma taburu var, alay komutanlığı
var ve bunun halka hizmet boyutundan ne var? Sadece 2 sağlık
ocağı var, 1 devlet hastanesi var; 2 sağlık
ocağının da 1 tanesi Lice ilçe merkezinde, diğeri de köyde
olmak üzere. Ancak, bu kadar ağır bir dönemden geçmemize rağmen,
bugün, Cizrede, insanlar, 280 insan katledildiğinde yine bu aynı
duyarsız kadro yine aynı bu şekilde yaklaştı ve
oradaki 280 insanın katliamını göz göre göre izledi ve hatta
bunun parçası oldu, kararını veren oldu ve bunun bütün
sorumluluğunu da almış oldu bununla birlikte.
Şimdi, 16 Haziran 2016 tarihinden bu yana
Licede 39 köyde sokağa çıkma yasağı var. Bu sokağa
çıkma yasaklarına baktığınızda oradaki köylülerin
bütün çalışma alanları, yaşam alanları, köy
alanları, mezraları, hayvanların bulunduğu yerler F16larla
bombalanıyor, Sikorsky helikopterle ateş topu atılıyor ve
onların bütün yaşam alanları, iletişimleri kesilerek
katledilmesine zemin yaratılıyor ve bu bir politika olarak
uygulanıyor ama güvenlik ve burada yapılan soykırım ve
katliam da şu sebep üzerinden, böyle bir algı oluşturuyor: Hint
keneviri var. Şimdi size saymış olduğum karakollar ile
jandarma komutanlığının orada olması, emniyet
müdürlüğünün orada olması, binlerce JÖHü, PÖHü, paramiliter
güçleri, korucuları ve dışarıdan
tanımadığımız, bilmediğimiz DAİŞ
görüntülü, aynen ısrar ediyorum ve net olarak söylüyorum, DAİŞ
görüntülü güvenlik, kolluk kuvvetleri var ve siz orada bu kadar ağır
saldırı yaparken hâlen oradaki insanları, Hint keneviri
üzerinden biz oraya operasyon yapıyoruz. diye Türkiye toplumunu da böyle
algılar üzerinden kandırmaya çalışıyorsunuz ya, bunun
hiçbir zaman saklanmayacağını, hiçbir zaman
gizlenmeyeceğini bilmenizi hatırlatırım.
Şimdi, bugün aldığımız
habere göre orada 5 insan yaşamını yitirmiş ve onlar
köylerin etrafını sarmışlar, 5 köylü
yurttaşımızı ailelerinin gözü önünde katletmişler. Biri
40 yaşında, 4 çocuk babası, diğeri de 24 yaşında,
yine onun akrabası olan bir yurttaşımız. Şimdi, bu
kadar ağır insan hakları ihlallerinin geçtiği, zalimce
politikaları uygulayan bir Hükûmetin olmayan adaleti üzerinden, sadece
kendi tahakküm aracını yapmak adına burada bir yasa düzenlemesi
yapılıyor ve kendi içinde tiyatral bir kurgu var. Bu kurgunun da siz,
buradakiler sadece figüranları, bu işi yöneten, yapan,
yapımcısı da saraydır, bunu da herkese saygıyla
iletiyorum.
Hoşça kalın. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
lll.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Yoklama talebi var, onu karşılayacağım.
Sayın
Özel, Sayın Yedekci, Sayın Doğan, Sayın Gürer, Sayın
Karadeniz, Sayın Özdiş, Sayın Köksal, Sayın Üstündağ,
Sayın Arslan, Sayın Çamak, Sayın Tanal, Sayın Zeybek,
Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Altaca Kayışoğlu,
Sayın Kuyucuoğlu, Sayın Sarıhan, Sayın Tekin,
Sayın Emre, Sayın Gökdağ, Sayın Ağbaba, Sayın
Yılmaz.
Evet, yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/726) ve Adalet Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 400) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
400 sıra sayılı Danıştay
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 26ncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Burcu
Köksal (Afyonkarahisar) ve arkadaşları
MADDE 26 2802 sayılı Kanunun 33üncü
maddesinin birinci fıkrasında geçen işleri ibaresinden sonra
gelmek üzere yasa yolu değerlendirme formları ibaresi
eklenmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal.
Buyurun Sayın Köksal. (CHP
sıralarından alkışlar)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yargıçlar siyasetten,
çıkardan etkilenmeksizin objektif ve tarafsız olarak görevlerini
yapıp karar verirlerse hukuka güven sağlanır, eğer hür
iradeleriyle karar verirlerse hukuk devletinden söz edilebilir. Yargıçlar
siyasal iktidarın baskısı yüzünden hür iradeleriyle karar
veremezlerse, iktidarın talepleri doğrultusunda karar vermek zorunda
kalırlarsa o zaman yargı siyasallaşmış olur, o zaman
hukuk devletinden söz edemeyiz ve yargının siyasallaşması
demek hukuk devletinin katledilmesi demektir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Siz bu tasarıyla yüksek yargı üyesi
hâkimlerin görev süresini on iki yılla sınırlayıp onların
yeniden seçilmelerine, ikinci kez seçilmelerine engel koyuyorsunuz. Görev
süresi on iki yılla sınırlanan yüksek yargı üyesi hâkimler,
eğer emeklilik yaşı dolmamışlarsa görev sürelerinin
sonunda Türkiye'nin çeşitli yerlerindeki mahkemelere kürsü hâkimi olarak
atanacaklar. Şimdi, bu konumdaki bir yüksek yargı üyesi hâkimi
düşünün, görev süresinin bitiminde eğer emeklilik yaşı
dolmamışsa mecburen bundan sonrasını düşünerek hareket
etmek zorunda kalacaktır çünkü siz işinize gelmeyen bir karar
verildiğinde, bu kararı veren yüksek yargı üyesi hâkimi, görev
süresinin bitiminde eğer emekliliği dolmamışsa sürgün yeri
olarak tabir edilen mahkemelere kürsü hâkimi olarak atayacaksınız.
(CHP sıralarından alkışlar) İşte bu yüzden,
yüksek yargı üyesi olan hâkim hukuka ve vicdani kanaatine göre değil,
AKP iktidarının isteğine göre karar vermek zorunda kalacak.
Siz bu yasa tasarısıyla hâkimlik
teminatını yerle yeksan edeceksiniz. Hukuk fakültesini bitirip
idealistçe hâkim, savcı olmak isteyenler için yazılı ve sözlü
sınav koyuyorsunuz, çok güzel ama diyorsunuz ki: Yazılı
sınav yüzde 60, sözlü sınav yüzde 40 dikkate alınacak. Sözlü
sınav nedir Allah aşkınıza? Ben söyleyeyim, AKPye
yakın olan heyetin subjektif kriterlere göre hâkim adaylarını
mesleğe kabulüdür yani başka bir deyişle AKPye yakın olan
hâkim adaylarının hâkim olmasıdır. (CHP
sıralarından alkışlar) Çünkü yazılı sınavdan
çok yüksek puan almış bile olsa hâkim adayı, sözlü sınavı
geçemezse mesleğe kabul olmayacaktır.
Son zamanlarda sayenizde kayyumluk en popüler
mesleklerden biri oldu. Şirketin birine kayyum olarak atıyorsunuz ve
ne hikmetse kayyum atanan şirketlerin hemen hepsi batıyor. Bu
tasarıyla o kayyumlara da bir koruma kılıfı getiriyorsunuz.
Şirketleri kasten batırılan şirket sahipleri devlete
karşı tazminat davası açabilecek, tazminat alabilecek ancak
devlet, kayyuma sadece görevi kötüye kullanma suçundan hüküm giymişse rücu
ettirebilecek. Böylece, AKP yandaş olan kayyuma da büyük bir koruma
getirmiş oluyor bu yasa tasarısıyla.
İktidara geldiğiniz günden beri
kendinizden olmayan herkesi ötekileştiren, dışlayan, sizi
desteklemeyenleri, sizi eleştirenleri, sizden olmayanları
ayrıştıran AKP Hükûmeti, bu tasarıyla yüksek yargıda
kendisi gibi düşünmeyen, kendisinin isteği doğrultusunda karar
vermeyen yüksek yargı üyesi hâkimleri tasfiyeyi amaçlamaktadır. Ben
size asrın lideri, cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal
Atatürkün sözlerini hatırlatmak istiyorum. Büyük Önder ne diyor biliyor
musunuz, sizlere ta 1920lerden seslenmiş, bugünleri görerek seslenmiş:
Adalet gücü bağımsız olmayan bir milletin, devlet hâlinde
varlığı kabul olunmaz. Onun bu sözlerini örnek
almanızı diliyorum.
Hepinize saygılarımla. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
26ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
27nci madde üzerinde dört adet önerge
vardır, okutuyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400 sıra sayılı
Kanun Tasarısının çerçeve 27nci maddesiyle 4954
sayılı Türkiye Adalet Akademisi Kanununun 28inci maddesine
eklenmesi öngörülen onuncu fıkrada yer alan "ve Bakanlık
Personel Genel Müdürü" ibaresinin ", Ceza İşleri, Hukuk
İşleri ve Personel Genel Müdürleri" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Muş Mehmet
Naci Bostancı Azmi
Ekinci
İstanbul Amasya İstanbul
Osman
Aşkın Bak Şahin
Tin Abdurrahman
Öz
Rize Denizli Aydın
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
400 sıra sayılı
Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 27nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ömer
Süha Aldan Cemal
Okan Yüksel Necati
Yılmaz
Muğla Eskişehir Ankara
Zeynel
Emre Namık
Havutça Erdoğan
Toprak
İstanbul Balıkesir İstanbul
Mahmut
Tanal Mehmet
Gökdağ
İstanbul Gaziantep
"MADDE 27- 23/7/2003 tarihli ve
4954 sayılı Türkiye Adalet Akademisi Kanununun 28 inci maddesine
yedinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkralar eklenmiş ve mevcut sekizinci ve dokuzuncu fıkralar
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Yazılı sınav,
Akademide ders veren öğretim elemanları arasından Yönetim
Kurulunca seçilen başkan ile dört asıl ve iki yedek üyeden
oluşan yazılı sınav kurulu tarafından yapılır.
Sınav, yüz tam puan üzerinden
değerlendirilir. Yapılan değerlendirmede en az yetmiş puan
alanlar yazılı sınavda başarılı kabul edilir ve
sesli ve görüntü cihazlarla kaydedilen sözlü sınava alınır.
Yazılı sınavda başarı gösteremeyenlere iki ay içinde bir
sınav hakkı daha tanınır.
Sözlü sınav; Başkanın
başkanlığında, Bakanlık Teftiş Kurulu
Başkanı ve Bakanlık Personel Genel Müdürü ile Yönetim Kurulu
tarafından Akademide ders veren öğretim elemanları arasından
seçilen iki asıl ve bir yedek üyeden oluşan sözlü sınav kurulu
tarafından yapılır. Sözlü sınavlar sesli ve görsel
kayıt yapan cihazlarla kaydedilir. Kaydın bir örneği talebi
halinde adaya verilir. Kayıtlar en az on yıl süre ile saklanır.
Sözlü sınavda adayın;
a) Eğitim konularına
ilişkin bilgi düzeyi, mevzuat ve içtihat bilgisi,
b) Mesleki yeterliliği, hukuki
meseleleri kavrama, çözme ve ifade etme yeteneği,
c) Özgüveni, temsil kabiliyeti ve
davranışlarının mesleğe uygunluğu,
değerlendirilir.
Sözlü sınav puanı, üyelerin
on birinci fıkrada belirtilen hususları değerlendirerek yüz
üzerinden verdikleri puanların aritmetik ortalamasıdır.
Eğitim
sonunda başarılı sayılmak için, yazılı sınav
puanının yüzde altmışı ile sözlü sınav
puanının yüzde kırkının toplamının en az
yetmiş olması şarttır.
Eğitim
sonunda başarılı sayılanların mesleğe kabulleri
ile atanmaları 24/2/1983 tarihli ve 2802 sayılı Hâkimler ve
Savcılar Kanunu hükümlerine göre yapılır. Eğitim sonunda
yapılan sınavlarda başarı gösteremeyenler, talepleri
halinde Bakanlıkça merkez veya taşra teşkilâtında genel
idare hizmetleri sınıfında bir kadroya atanabilir, aksi hâlde
bunların adaylığına Bakanlıkça son verilir.
Yazılı
ve sözlü sınava ilişkin diğer hususlar yönetmelikle
düzenlenir."
BAŞKAN
Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette olup birlikte
işleme alacağım.
Talepleri
hâlinde önerge sahiplerine söz vereceğim.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 400 sıra sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 27nci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Mustafa Kalaycı Mehmet Günal
İstanbul Konya Antalya
Mehmet
Parsak Kamil
Aydın Ruhi
Ersoy
Afyonkarahisar Erzurum Osmaniye
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
İdris
Baluken Çağlar
Demirel Mahmut
Toğrul
Diyarbakır Diyarbakır Gaziantep
Mithat
Sancar Ahmet
Yıldırım
Mardin Muş
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki ilk önerge
üzerinde konuşacak olan Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul.
Buyurun Sayın Toğrul. (HDP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkürler.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, birkaç gün önce
İstanbulda büyük bir patlama meydana geldi ve bu patlamalarda 46
yurttaşımızı kaybettik, 300e yakın da yaralı
vardı. Bugün bu konuyla ilgili bilgi vermek için Genel Kurulu teşrif
eden Sayın Bakan, Sayın Meclis Başkan Vekiliyle daha önce de
görüşerek İç Tüzüke aykırı bir şekilde buraya geldi
çünkü yaptıklarının hesabının muhalefet
tarafından sorulmasının önüne geçmek için İç Tüzükü de
arkadan dolanarak bir şekilde burada birkaç cümle etti ama işin
esasına girmeden hemen Genel Kurulu terk etti ve muhalefeti dinleme
nezaketinde bile bulunmadı.
Değerli arkadaşlar, bu olayların
sorumlusunun birinci derecede IŞİD olduğu biliniyor, üstlenildi.
IŞİDin adım adım takip edildiğini dünkü
araştırma önergemizde söyledik. Hem sınır bölgesi emiri
olarak geçen İlhami Balının hem Ankara ve Suruç
katliamlarının sorumlularının adım adım
izlendiğini, kayıt altına alındığını,
fiziki ve teknik takibin yapıldığını biliyoruz. Bunlar
artık mahkeme kararlarıyla sabit olmasına rağmen,
olayın birinci dereceden sorumlusu olması gereken İçişleri
Bakanı geldi, burada biraz önceki tabloyu yaşadık.
Değerli arkadaşlar, bu hesaplar mutlaka
gün gelecek sorulacaktır. Şimdi, üzerinde konuştuğumuz
önergeyle ilgili birkaç kelam da etmek isterim.
Şu anda kamunun tüm kurumlarına artık
neredeyse sözlü sınavlarla eleman alınmaktadır. Sözlü
sınavda çoğu zaman basına birtakım olaylar düşüyor.
Sorulan sorular son derece subjektif, hiçbir şekilde objektif kriterlerden
oluşmuyor ve tamamen o günkü siyasi iktidarın meşrebine göre
olup olmadığının ölçüldüğü bir sınava
dönüşüyor. Bugün tüm kamu kurumlarında durum bu ve kamuda
hâlihazırda görevde olan memurların da büyük bir mobbing,
bıktır kaçır baskısı altında olduğu
biliniyor. Şimdi, bu kurumlardaki insanların tabii ki güvencesi
adalettir. Adalete gider ve mevcut durumda yargı, bağımsız
olan yargı söz konusu bu uygulamaya maruz kalanların durumunu inceler,
hakkaniyete uygun karar verir ve oradaki çalışanlar o anlamda adalete
de güvenerek davranırlar. Ama gelin görün ki tüm kamu kurumlarında
yapılan o adaletsiz şekilde işe alınma, sınava
bağlı işe alınma şimdi aynı şekilde, adalet
kurumunda da, yargıda ve Danıştayda da aynı şey
yapılmak isteniyor. Peki, bu durumda kim, neye güvenecek? Hangi
yargıya güveneceğiz?
Dün siyah dediğinize bugün beyaz
diyorsunuz. Dün A kararını veren mahkemeler yarın B
kararını veriyor; A kararını verdiği zaman
alkışlıyorsunuz, sonra B kararını verdiğinde de
alkışlıyorsunuz. A işlemini yaptığında da
alkışlıyorsunuz, B işlemini yaptığında da
alkışlıyorsunuz. Aynı şey, maalesef, devlet
yönetiminde de böyle. Örneğin uluslararası alanda İsraile
terörist dendiğinde de alkışlıyorsunuz, bugün Niye
bunları yaşadık? diye sormuyorsunuz, şimdi İsraille
dost oluyoruz ve yine alkışlıyorsunuz. Yani gerçekten dönüp
hiçbir şekilde Yahu, dün neydi, bugün nedir? Hangisi doğrudur?
diye, maalesef, bir fikir süzgecinden geçirmekten kendinizi
alıkoymuşsunuz. Neredeyse birer el kaldırma makinesine
dönüşmüşsünüz. Hâlbuki burada konuşulan şeyler, ya o
doğrudur ya bu doğrudur, ikisi aynı anda doğru olamaz.
Dolayısıyla, sizin bu hâliniz, gerçekten
ülkenin içine düştüğü içler acısı durumun yargıya da
taşınması
Tüm kurumlarda bozulma anlaşılabilir,
giderilebilir ama yargısı bozulmuş, adaleti bozulmuş bir
ülkede hiçbir şey, hiçbir gelecek yoktur ve o ülke çökmeye mahkûmdur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) O yargı dönecek,
bu hâle getirenleri de bir gün yargılayacak, bunun hesabı da o gün
sizlerden sorulacak diyorum, saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki ikinci önerge
üzerinde söz isteyen, Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy.
Buyurun Sayın Ersoy. (MHP
sıralarından alkışlar)
RUHİ ERSOY (Osmaniye)
Hayırlı akşamlar cümleten.
Değerli arkadaşlar,
yasama-yürütme-yargı kuvvetler ayrılığı, demokrasi,
parlamenter sistem ve yönetim erki açısından
insanlığın gelmiş olduğu ortak akılla yönetim
şeklinin bir ifadesi ve tezahürü. Bugün Türkiye'de
tartışılan temel problem, bu erklerin kuvvetler birliğine
dönüştürülerek bir sorun yaşanmasıyla ilgili örneklerden
hareketle tehlikeler dile getiriliyor.
Türkiye Cumhuriyeti
devletinin kuruluş referansları ve köklerine
baktığımızda, devletin kurucu iradesinin, özellikle
Yargıtayı ilk önce Ankaraya getirmeyerek, Ankarada tutmayarak
Sivasta kurumsallaştırdığını, uzun süre Sivasta
kaldıktan sonra kademe kademe, önce Eskişehire, daha sonra Ankaraya
getirdiğini bir hatırlatmak istiyorum. Sebebi: Rahmetli Mustafa Kemal
tarafından, siyasi kararların, devletin otoritesini temsil eden
makamların yargıya ve yargı kararlarını verecek
olanlara uzak olması gerekçesiyle Sivas ve aşamalı olarak
Eskişehir, daha sonra Ankara yapıldığı bilgisini
bugünlerde ifade etmek galiba çok manidar olur diye düşünüyorum.
Buradan hareketle,
referansını manevi güçlerden ve inançtan alan ama
uygulamasını seküler yaşamda hukuktan alan bir anlayış
hâkim devlet aklında. Manevi anlamda baktığımızda
temel kaynağımızın Kuran-ı Kerim olduğunu
görüyoruz. Orada Cenab-ı Hak Nisa Suresi 135inci ayette Ey iman edenler!
Adaleti ayakta tutan ve kendiniz, ana babanız ve yakın akrabanız
aleyhinde de olsa yalnız Allah için şahitlik eden kimseler olunuz.
Zira, zengin de olsa, fakir de olsa Allah ikisine de
Nefisinizin arzusuna
uyarak adaletten uzaklaşmayın. Eğer şahitlik ederken
dilinizi eğer, bükerseniz veya çekinirseniz, şüphesiz Allah
yaptıklarınızdan haberdardır. ifadeleriyle temel referans
kaynağımızda adil olmayı, adaletli olmayı vurguluyor.
Türk-İslam medeniyetinin temel eserlerinden
Kutadgu Biligde Yusuf Has Hacib, devlet adamlarına nasihat bölümü ve
temel anlayışı ifade ederken Tanrı seni doğruluk için
bu mevkiye getirdi, haydi doğru ol ve doğruluk ile yaşat. Ey
kanun yapan, iyi kanun koy; kötü kanun yapan kimse, daha hayattayken ölmüş
demektir. Beylik çok iyi bir şeydir fakat daha iyi olan kanundur ve onu
doğru tatbik etmek ve edebilmektir. Bey ne kadar doğru olur ve iyi
hareket ederse halk için o kadar mesut bir devir ve hayat başlar.
İster oğlum, ister yakınım veya hısmım olsun;
ister yolcu, geçici, ister misafir olsun; kanun karşısında benim
için bunların hepsi birdir, hüküm verirken hiçbiri benim için ayırt
etmez. diyor. İşte bu kaynaklar üzerinden yol yürümenin bir
sırat-ı müstakim olduğunu ifade ediyoruz.
Türk kültürünün temel kaynaklarını,
İslam ahlakının temel kaynaklarını argüman
geliştirmek için, siyaseten, siyaset sahnesinde, seçim meydanlarında
veyahut da mitinglerde birbirimize propaganda yaparken değil, bu
kaynaklardaki ahlak anlayışını önce kendi nefsimize, sonra
hâkim olduğumuz alanlara sindirebilmek temel şiar olmalıdır
anlayışındayız. Ama referanslar bu olsa da bireysel ahlak
anlamındaki ahlak anlayışına dönüşmesi, bunun bir
sosyal ahlak nizamına dönüşmesi fakat dini bu manada siyasete alet
etmeden, yönetim anlayışının dünyevi olduğu
gerçeğini, seküler olduğu gerçeğini de unutmadan; on dört
yıllık iktidarda, tecrübeyle yaşamış olan
arkadaşların, iktidarı, muhalefetiyle beraber, bu ince çizgiyle
beraber bu konulara yaklaşması gerektiğini düşünüyoruz.
Bu, üzerinde
tartıştığımız Danıştay Kanununun
memleketimiz için, milletimiz için temel ahlak ilkelerine uygun, adil bir
yönetim anlayışına vesile olmasını diliyoruz. Ne kadar
vesile olur bilemiyoruz, onu yaşayarak göreceğiz tabii. Ama ne olur
dilimiz başka, kalbimiz başka olmasın.
Saygılar sunuyorum. Hayırlı iftarlar
diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
400 sıra sayılı Danıştay
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 27nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer
Süha Aldan (Muğla) ve arkadaşları
"MADDE 27 - 23/7/2003 tarihli ve 4954
sayılı Türkiye Adalet Akademisi Kanununun 28 inci maddesine yedinci
fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkralar
eklenmiş ve mevcut sekizinci ve dokuzuncu fıkralar
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Yazılı sınav, Akademide ders veren
öğretim elemanları arasından Yönetim Kurulunca seçilen
başkan ile dört asıl ve iki yedek üyeden oluşan yazılı
sınav kurulu tarafından yapılır.
Sınav, yüz tam puan üzerinden
değerlendirilir. Yapılan değerlendirmede en az yetmiş puan
alanlar yazılı sınavda başarılı kabul edilir ve
sesli ve görüntü cihazlarla kaydedilen sözlü sınava alınır.
Yazılı sınavda başarı gösteremeyenlere iki ay içinde
bir sınav hakkı daha tanınır.
Sözlü sınav; Başkanın
başkanlığında, Bakanlık Teftiş Kurulu
Başkanı ve Bakanlık Personel Genel Müdürü ile Yönetim Kurulu
tarafından Akademide ders veren öğretim elemanları arasından
seçilen iki asıl ve bir yedek üyeden oluşan sözlü sınav kurulu
tarafından yapılır. Sözlü sınavlar sesli ve görsel
kayıt yapan cihazlarla kaydedilir. Kaydın bir örneği talebi
halinde adaya verilir. Kayıtlar en az on yıl süre ile saklanır.
Sözlü sınavda adayın;
a) Eğitim konularına ilişkin bilgi
düzeyi, mevzuat ve içtihat bilgisi,
b) Mesleki yeterliliği, hukuki meseleleri
kavrama, çözme ve ifade etme yeteneği,
c) Özgüveni, temsil kabiliyeti ve
davranışlarının mesleğe uygunluğu,
değerlendirilir.
Sözlü sınav puanı, üyelerin on birinci
fıkrada belirtilen hususları değerlendirerek yüz üzerinden
verdikleri puanların aritmetik ortalamasıdır.
Eğitim sonunda başarılı
sayılmak için, yazılı sınav puanının yüzde
altmışı ile sözlü sınav puanının yüzde
kırkının toplamının en az yetmiş olması
şarttır.
Eğitim sonunda başarılı
sayılanların mesleğe kabulleri ile atanmaları 24/2/1983
tarihli ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu hükümlerine
göre yapılır. Eğitim sonunda yapılan sınavlarda
başarı gösteremeyenler, talepleri halinde Bakanlıkça merkez veya
taşra teşkilâtında genel idare hizmetleri
sınıfında bir kadroya atanabilir, aksi halde bunların
adaylığına Bakanlıkça son verilir.
Yazılı ve sözlü sınava ilişkin
diğer hususlar yönetmelikle düzenlenir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HİLMİ
BİLGİN (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ankara
Milletvekili Necati Yılmaz.
Buyurun Sayın Yılmaz. (CHP
sıralarından alkışlar)
NECATİ YILMAZ (Ankara) Sayın
Başkan, Sayın Divan, sayın milletvekilleri, basının ve
Meclisin değerli emekçileri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
İşbu yasa tasarısının genel
gerekçesinde ortaya konulan görüşlerin dışında yasanın
asıl amacını Sayın Bakan ifade etmiştir. Sayın
Bakanın beyanına göre, bu yasayla, yargı içerisinde etkin ve
belirleyici konuma geldiği belirtilen, cemaat mensubu olan ve
aldığı talimatlarla karar veren yargıçlar yüksek
yargıdan temizlenmek istenilmektedir. Ancak bizler iktidarın
amacının bununla da sınırlı olduğunu
düşünmüyoruz.
Sayın milletvekilleri, AKP hükûmetleri on dört
yıllık uygulamalarını, dış politika da dâhil
olmak üzere kimlik siyaseti üzerinden yürütmüştür. Dünyayı ve
hayatı kimlikler üzerinden okumuş ve kurgulamıştır.
Hiçbir yurttaşımızı sadece yurttaş olarak
algılamamış, görmemiştir. Onun cinsiyetine ve memleketine
dikkat etmiş, etnik kimliğini merak etmiş, inancını
araştırmıştır. Yaşam tarzı üzerinden yurttaşlarını
öteki ve beriki olarak ayırmıştır. AKP
iktidarları, ayrıştıran, kutuplaştıran,
karşı karşıya gösteren bir siyaset üzerinden
varlığını sürdürmeyi temel politik yöntem olarak
benimsemiştir. Hükûmet, bu anlayışıyla yıllardır
bürokraside tam bir kıyım gerçekleştirmiştir. (CHP
sıralarından alkışlar) Belli inanca ve yaşam
şekline dâhil olanlar bürokrasiden tasfiye edilmişlerdir. Özellikle
de kamu hizmetine ilk girişte, AKP iktidarları, sözlü
sınavları, bu politikaların uygulanmasının temel
aracı olarak görmüşlerdir. Bu hükümle, bugüne değin iktidar
tarafından sürekli haksızlıkların, kayırmaların
ve ötekileştirilip dışlanmanın aracı olarak
kullanılan sözlü sınav yeniden getirilmektedir.
Sayın milletvekilleri, yazılı
sınav sonuçlarının denetime elverişli, sözlü sınav
sonuçlarının ise sınavı yapan heyetin subjektif kriterlere
göre yapacakları değerlendirmeleri olduğu açıktır.
Yasayla mesleğe kabulde yazılı sınav sonucunun yüzde 60;
sözlü sınav sonucunun da yüzde 40 ağırlıkla dikkate
alınacağı öngörülmektedir ve ikisinin toplamında yüzde
70lik başarı aranmaktadır. Bu hâlde, sözlü sınavı
yapacak heyetin, yazılı sınavdan çok yüksek, hatta 100 tam puan
almış adayların dahi mesleğe kabulünü engellemeleri
mümkündür. İşte bu düzenleme dahi, iktidarın yargıyı
ele geçirme niyetini açık seçik ortaya koymaktadır.
Sayın milletvekilleri, özellikle sözlü sınavda
değerlendirmeye esas olacak kriterlerin içerisinden birincisi; eğitim
konularına ilişkin bilgi düzeyi, mevzuat ve içtihat bilgisidir.
İkinci kriter; mesleki yeterlilik, hukuki meseleleri kavrama, çözme ve
ifade yeteneğidir. Bu iki kriterin yazılı sınavda ölçülüp
değerlendirilmesi mümkün iken bunların ayrıca sözlü sınav
konusu yapılması manidardır, anlamlıdır. Sözlü
sınavda üçüncü ölçüt; öz güveni, temsil kabiliyetini ve
davranışların mesleğe uygunluğunu ölçmektir, üçüncü
kriter budur. Bu hususun da o kısa sözlü sınav süresinde ölçülmesi
mümkün değildir. Kaldı ki, tasarıda, başarısız
hâkim adayının ikinci kez yazılı sınava girmesine
olanak tanınırken, sözlü sınava ikinci kez girme imkânı
kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, yazılı
sınavda başarılı olmasına rağmen sözlü
sınava girme imkânı dahi elinden alınan adaylar
bakımından, sınavını kazandığı,
stajını gördüğü, düşünü kurduğu mesleği edinmesi,
denetimi mümkün olmayan subjektif değerlendirmelerle yapılacak olan
sözlü sınavda siyasal iktidarın etkisinden kurtulamayacak olan
sınav komisyonunun keyfiyetine terk edilmektedir. Bu husus yasada
açık seçik anlaşılmaktadır çünkü yazılı
sınavı akademisyenlerin yapacağı, bu kurulun
yapacağı öngörülürken, sözlü sınavın
başkanlığını Teftiş Kurulu
Başkanının yapması ve Personel Genel Müdürünün bu kurulda
yer alması öngörülmektedir. Dolayısıyla, bu sözlü
sınavı yapacak olan heyetin politik mülahazalarla davranan bir heyet
olacağı açıktır.
Özetle, sözlü sınav, bu yasa
değişikliğinin, yargıyı tarafsız ve
bağımsız hâle getirme düşüncesiyle değil, tam aksine,
yargıyı ele geçirme ve -söylüyoruz, bir kez daha söyleyelim-
iktidarın sopasına dönüştürme niyetinin açık ve güçlü bir kanıtıdır.
(CHP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, tüm bu gerekçelerle tuzu
çürütme yasasını reddediyoruz, karşı çıkıyoruz.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400 sıra
sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 27nci maddesiyle
4954 sayılı Türkiye Adalet Akademisi Kanununun 28inci maddesine
eklenmesi öngörülen onuncu fıkrada yer alan ve Bakanlık Personel
Genel Müdürü" ibaresinin , Ceza İşleri, Hukuk İşleri
ve Personel Genel Müdürleri" şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mehmet
Muş (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HİLMİ
BİLGİN (Sivas) Takdire bırakıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Katılıyoruz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle hâkim ve savcı
adaylığına girişteki mülakatı yapan kurulun 7
kişiden oluşması nedeniyle, buna uyum sağlanması
amacıyla meslek öncesi eğitim sonunda hâkim ve savcı adaylarına
sözlü sınav yapacak olan sözlü sınav kuruluna, Adalet
Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanı ile Personel
Genel Müdürünün yanı sıra, Hukuk ve Ceza İşleri Genel
Müdürleri de alınmak suretiyle üye sayısı
artırılmaktadır.
BAŞKAN Gerekçesini okuttuğum önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 27nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
28inci madde üzerinde iki adet önerge vardır,
aynı mahiyetteki bu önergeleri okutacağım ve birlikte
işleme alacağım.
Şimdi önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
400 sıra sayılı Danıştay
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 28inci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer
Süha Aldan Cemal
Okan Yüksel Necati
Yılmaz
Muğla Eskişehir Ankara
Zeynel
Emre Namık
Havutça Mehmet
Gökdağ
İstanbul Balıkesir Gaziantep
Erdoğan
Toprak Mahmut
Tanal Emre
Köprülü
İstanbul İstanbul Tekirdağ
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
İdris
Baluken Çağlar
Demirel Mahmut
Toğrul
Diyarbakır Diyarbakır Gaziantep
Mithat
Sancar Ahmet
Yıldırım Erol
Dora
Mardin Muş Mardin
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HİLMİ
BİLGİN (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki ilk önerge
üzerinde Mardin Milletvekili Erol Dora konuşacaktır.
Buyurun Sayın Dora. (HDP sıralarından
alkışlar)
EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Danıştay Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 28inci maddesi üzerine Halkların Demokratik
Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Tasarının bu maddesiyle yeni özel yetkili
mahkemeler ve savcılıklar kurulması öngörülmektedir. Bir
diğer ifadeyle, özel yetkili ağır ceza mahkemeleri yeniden ceza
yargılaması sistemine sokulmaya çalışılmaktadır.
Bildiğiniz gibi, bu düzenleme Anayasanın kanuni hâkim ilkesini
düzenleyen 37nci maddesine aykırılık teşkil etmektedir.
Diğer taraftan, özel yetkili mahkemeler yargı
bağımsızlığı ve yargıcın
tarafsızlığı gibi temel hukuki ilkeleri en fazla örseleyen
mahkemeler olmuştur.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede yargı
bağımsızlığı ve yargının
tarafsızlığı çok uzun zamandır çeşitli
düzenlemelerde konuşulan bir konudur; Parlamentoda hukuksal açıdan
belki de en fazla konuştuğumuz konulardan birisi olmuştur.
Elbette, yargı bağımsızlığının siyasal
sonuçları bakımından çok ciddi sonuçları olan bir mesele
olduğunu gayet iyi biliyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bakınız, literatüre Birleşmiş Milletler
Bangalor Yargı Etiği İlkeleri olarak giren ve Birleşmiş
Milletler İnsan Hakları Komisyonunun 23 Nisan 2003 tarihli oturumunda
kabul ettiği metinde yargı bağımsızlığı
ilkesi şöyle tanımlanmaktadır: Yargı bağımsızlığı
hukuk devletinin ön koşulu ve adil yargılanmanın temel
garantisidir. Bundan dolayı, hâkim hem bireysel hem de kurumsal yönleriyle
yargı bağımsızlığını temsil ve muhafaza
etmelidir.
Şimdi üzerinde görüştüğümüz
Danıştay ve Yargıtay gibi iki yüksek yargı kurumunun
yargıçlarına ilişkin düzenlemeler içeren, özel yetkili
mahkemeleri yeniden hortlatan bu tasarıya baktığımızda
temel asgari ilkelerin bile yok sayıldığı açıkça
görülmektedir.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede yargı
bağımsızlığı ve yargının
tarafsızlığıyla ilgili sorunların giderek
büyüdüğünü son bir iki yılda yayınlanan çeşitli istatistik
ve raporlarda da görebiliyoruz. Mesela, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin 2012-2015 yılları arasında Türkiye
hakkında verilen ihlal kararlarının yüzde 75inden fazlası
adil yargılanma hakkının ihlalinden dolayıdır. Yani,
Türkiye 6ncı maddeyi ihlal ettiği için en çok mahkûm edilen
ülkelerden birisidir.
Değerli milletvekilleri, bunun
dışında başka kurumlara bakalım. Bizi doğrulayan,
etkileyen, bağlı olduğumuz sözleşmeler ve kurumlar var,
bunların raporları da aynı şeyleri söylemektedir. Mesela,
20 Nisan 2015te Venedik Komisyonu Türkiyeyle ilgili yargı
bağımsızlığı konusunda bir rapor
hazırladı. Hazırlanan bu rapor yargıya müdahalelerin
Türkiyede yargı bağımsızlığını, hâkim
teminatını ciddi biçimde zedelediğini, ihlal ettiğini
belirtmektedir. Yine, Avrupa Birliğinin Kasım 2015te yayınlanan
2015 Yılı İlerleme Raporunda da aynı vurguları
görmekteyiz, orada da güçler ayrılığı ilkesinin ciddi
biçimde ihlal edildiği özellikle belirtiliyor ve bunun da en önemli nedeni
olarak hâkim ve savcıların büyük bir siyasi baskı altında
oldukları belirtilmektedir.
Değerli milletvekilleri, şimdi, Türkiyede
yargının hızla
siyasallaştırıldığı, bu siyasallaşmanın
geçmişle mukayese edildiğinde son derece tehlikeli boyutlara
ulaştığı bir süreç yaşamaktayız.
Yargının siyasallaştırılması ise yürütmeye
yargıyı dizayn etme, hâkimleri tayin etme, önemli davalara belirli
hâkimleri atama ve bireysel olarak hâkimler üzerinde baskı kurma
imkânını sağlamak amacını taşımaktadır.
Yargının bu denli müdahale alanına çevrilmesi ne iç dinamikler
bakımından ne de dış dünyada oluşan izlenim
bakımından sürdürülebilir değildir; yurttaşın
yargıya olan asgari güven duygusunun da sıfırlanması
anlamına gelmektedir.
Değerli milletvekilleri, yargı
bağımsızlığı söz konusu olduğunda 1985
tarihli Birleşmiş Milletler Yargı
Bağımsızlığının Temel İlkeleri, 1994
tarihli Avrupa Konseyi Hâkimlerin Bağımsızlığı,
Etkinliği ve Rolü konusunda tavsiye kararı, 2007 tarihli Venedik
Komisyonu Yargısal Atamalar Raporu ve 2010 tarihli Venedik Komisyonu
Yargıçların Bağımsızlığı Raporu gibi
bütün dünyanın referans aldığı uluslararası belgeler,
birikimler ortadayken gerek ülkemiz gerek dünya kamuoyunda bizlerin zor duruma
düşebileceğimiz düzenlemelere mesai harcıyor olmamız trajik
bir durumdur. Hukuku hiçe sayan yöntemlerle bir hukuk devleti asla inşa
edilemez. İç barışımızı da bu tür düzenlemelerle
sağlayamayız.
Bu duygularla, tekrar hepinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde söz
isteyen, Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü.
Buyurun Sayın Köprülü. (CHP
sıralarından alkışlar)
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biliyorum ki iktidar partisinin
içerisinde birçok sayın milletvekili muhalefetin İç Tüzükten
kaynaklanan grup önerisi verme hakkını, sözlü sorularını,
önerge verme hakkını Meclisin işlerliği için geçerli bir
durum olarak görmüyor. Muhalefet haklı bir talep dile getirse, o
sayın milletvekili vicdanında bunu hissetse dahi hayır deme
alışkanlığının bir gereği olarak buna, bu
önergeye karşı çıkıyor. Biliyoruz ki bu durum bizim
önergemizde de tekrarlanacak, aksi bir beklentimiz yok, hayır
diyeceğiniz ortada. Ama, ben sizlerden şunu rica ediyorum:
Hayır dediklerinizi biliyoruz da hiç dünden bugüne kadar evet
dediğiniz kanunlara bir baktınız mı? Nelere evet
demişsiniz, bir incelediniz mi? Evet dediğiniz kanunlar
noktasında Türkiye hangi sıkıntılar, hangi sorunlar
yaşamış, bir baktınız mı?
Bir örnek var önümüzde: Biliyoruz, bu yasaya da evet
diyeceksiniz. Ne diyor bu yasa? Birçok hükmü var ama bir tanesi:
Yargıtayda 516 olan üye sayısını 200e,
Danıştayda 195 olan üye sayısını da 90a
düşüreceksiniz. Kısaca belirtmek gerekirse bu yolla bir
yapıyı, cemaati yargıdan tasfiye edeceksiniz. Yani, size göre
paralel yapıyı yargıdan temizlemek için üye
sayılarıyla oynamak, bunları değiştirmek lazım.
Peki, durum nasıl oluştu, nasıl
geldik bu duruma, yargı sizin iddianıza göre, bu duruma nasıl
geldi? Şimdi, bakalım, sayın milletvekilleri, 2011
yılında AKPli milletvekillerinin kabul oylarıyla
Yargıtayın 250 olan üye sayısı 387ye,
Danıştayın 95 olan üye sayısı da 156ya
çıkarıldı. Bu düzenleme neden yapıldı o tarihte,
hatırlayalım. Yargıtayda ve Danıştayda biat etmeyen,
hukuku uygulayan üyelere karşı Yargıtayı ve
Danıştayı ele geçirmek adına o gün kol kola yürünen,
bugünün düşmanı olan cemaatle birlikte bir organizasyon kuruldu, bir
kanun çıkarıldı ve bu kanunla da Yargıtay ve
Danıştayın yapısında bir oynama yapıldı.
Hatırlayalım o günkü hukuksuzlukları, hatırlayalım
Balyoz davasını, Ergenekonu ve benzeri davaları. O
hukuksuzlukları Yargıtayda tescil edecek üyelere ihtiyaç vardı,
o üyeleri kurmak adına 2011 yılında o kanuna AKPli
milletvekilleri evet dedi. Danıştayda haksız atamalara, rant
kararlarına karşı çıkmayacak üyelere ihtiyaç vardı ve
2011 yılında bu kanun çıkarıldı. Peki, 2014
yılına gelindi, ne oldu? Bu kez, az önce söylediğim gibi, 2011
yılında kurulmuş olan yapıyı bu sefer
değiştirmek için yeniden bir kanun çıkarıldı. Yine bu
kanun da AKPli üyelerin oylarıyla çıkarıldı, yine bu sefer
de Yargıtay ve Danıştayın üye sayısı
artırıldı, yapı yine değiştirilemedi.
Şimdi, önergelere hayır diyorsunuz ama
evet dediğiniz kanunlar da ortada. Üzülerek söylüyorum ama muhalefete
koşulsuz hayır, önünüze konan her yasa tasarısına da
koşulsuz evet diyerek bunu siz yaptınız sayın
milletvekilleri. Yani, bu suça ortak oldunuz.
Şimdi, paralel yapıyı ayıklama
iddiası, cemaati ayıklama iddiası ama yargıyı ele
geçirme gayesiyle tekrardan Meclise benzeri bir yasayla geldiniz, yine
koşulsuz evet diyeceksiniz. Fark etmiyor musunuz, sayıyı
artırın, sorun; indirin, sorun, bir türlü çözüme
kavuşturamıyorsunuz. Çünkü, problem sayıyı artırmakta,
indirmekte değil; sorun, zihniyette, sorun amacınızda.
Amacınız, hukuk devleti inşa etmek olmayıp
yargıyı ele geçirmek olduğu zaman hiçbir şekilde sorun
çözülemiyor, katlanarak artıyor.
Bir an için haklı olduğunuzu
düşünüyorum; hukuku dinlemeyen, başka odaklardan emir, talimat alan
bir yapıyı tasfiye edeceğinizi düşünelim. Yargıtaydan,
Danıştaydan alacaksınız, ilk derece mahkemelerine
atayacaksınız. Peki, iddianız haklıysa bile, hukuk
tanımaz bu insanların, savcıların, hâkimlerin ilk derece
mahkemelerinde görev alması ne kadar sağlıklı? Niye
sistemin içinde tutuyorsunuz? Sorunu çözmek mi istiyorsunuz? Ama bu yolla
çözemiyorsunuz. Benden size bir tavsiye, bir öneri: Ergenekon gibi, Balyoz gibi
bir yapının aktif rol aldığı davalarda
kanunsuzluğa, hukuksuzluğa açık olarak imza atmış
kişiler tespitli, belli. Bunlar hakkında etkin bir soruşturma
yapın, bunları sadece Yargıtayda, Danıştayda
değil, hukukun dışına çıkaracak, sistemin
dışına çıkaracak bir soruşturma yapın ve hukuku,
hukuk devletini böyle inşa etmeye çalışın ama sadece
dosyanın hâkim ve savcılarını değil, savcı
olmadan da davanın savcılığını üstlenmiş,
onlara talimatları vermiş kişileri de araştırın.
(CHP sıralarından alkışlar) Yapabiliyorsanız paralel
yapıyı yargıdan, paralel yapıyı o gün kullanmaya
çalışanları da içinizden ayıklayın ve temizleyin. (CHP
sıralarından alkışlar) İşte o zaman, hukuk
devletini inşa eder, o zaman da böyle yasaları
günaşırı Meclise getirmek zorunda kalmazsınız.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
28inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
28inci madde kabul edilmiştir.
Birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.16
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.17
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 110uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.18
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.38
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 110uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
400 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet burada.
Şimdi, 29uncu maddede
kalmıştık.
29uncu madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400 sıra
sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 29uncu maddesinde yer alan dolayısıyla
ibaresinin sebebiyle şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
İsmail Faruk Aksu Mustafa Kalaycı Mehmet Günal
İstanbul Konya Antalya
Mehmet Parsak Kamil Aydın
Afyonkarahisar Erzurum
BAŞKAN Şimdi okutacağım iki
önerge aynı mahiyette olup, önergeleri birlikte işleme
alacağım.
Aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
400 sıra sayılı Danıştay
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 29uncu maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer Süha Aldan Cemal Okan Yüksel Necati
Yılmaz
Muğla Eskişehir Ankara
Zeynel Emre Namık Havutça Mehmet Gökdağ
İstanbul Balıkesir Gaziantep
Erdoğan Toprak Mahmut Tanal
İstanbul İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önerge sahipleri:
İdris Baluken Çağlar Demirel Mahmut Toğrul
Diyarbakır Diyarbakır Gaziantep
Mithat Sancar Ahmet Yıldırım İmam
Taşçıer
Mardin Muş Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki ilk önerge
üzerinde söz isteyen Diyarbakır Milletvekili İmam Taşçıer.
Buyurun Sayın Taşçıer. (HDP
sıralarından alkışlar)
İMAM TAŞÇIER (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 29uncu maddesi üzerine söz almış
bulunmaktayım.
Yargının adil ve bağımsız
olabilmesi, kişi ve makamlara bağlı olmaksızın
kanunlar çerçevesinde yargılama yapılması, demokratik bir
ülkenin en önemli kıstaslarındandır.
Yapılması istenen kanun
değişikliklerinin acele getirilerek, yargı üyelerini seçerken
iktidarda olan partinin istediği kişileri yargı üyesi olarak
atayarak, kendi siyasi rantları çerçevesinde karar verecek
atanmış memur gibi çalıştırılmak istenmektedir.
Bunun en iyi örneği devlet güvenlik mahkemeleri -yani DGMler- ve istiklal
mahkemeleridir.
Başlangıçta asker kaçağı için
kurulan istiklal mahkemeleri daha sonra bir intikam mahkemesi hâline
gelmiştir. İstiklal mahkemelerinde çok kısa süren bir
yargılama sonunda
Aslında buna yargılama denmez, görev yapan
hâkim kılıklı üyelerin tamamı asker veya milletvekili
olarak atanan kimselerdi. Türkiyede birkaç mahkeme kurulmuş. O
mahkemelerin verdikleri kararların temyiz edilmesi mümkün iken şark
istiklal mahkemesinin kararları kesin olup temyizi kabil değildi.
Bundan da anlaşılıyor ki, gayeleri yargılama değil,
Kürt halkını imha idi.
Kürt ve kürdistan halklarının hak ve
özgürlük talepleri için mücadele eden ve doksan bir yıl önce istiklal
mahkemeleri tarafından idam edilen Şeyh Sait ve 47 saygın
arkadaşını saygıyla anıyorum.
Türkiye Kürt sorununu bugüne kadar neden çözmedi?
sorusuna ilgi duyanların önüne çıkan en çarpıcı ve en kilit
örnek Şeyh Sait olayıdır. 1925 Şubatında başlayan
ve giderek isyana dönüşen olay, Şeyh Sait ve arkadaşlarının
idamı kürdistanda büyük yıkımlarla sonuçlanmış, onu
başka ayaklanmalar ve katliamlar takip etmiştir.
Bu olay gerekçe gösterilerek Takriri Sükûn Kanunu
çıkarıldı ve istiklal mahkemeleri faaliyete geçti. İstiklal
mahkemeleri, verdikleri idam kararlarını Meclis onayına gerek
duymadan infaz etmeye de yetkili kılındılar. Otoriter rejimin
sistematik bir şekilde inşasına başlanması için önce
Hükûmet değiştirildi. Dönemin Başbakanı Fethi Okyar Bey
isyanın yerel bir olay olduğunu, bütün ülkeyi bir baskı rejimi
altına sokmanın anlamsızlığını anlatmaya
çalıştı, dinletemedi. Mustafa Kemal tarafından onun yerine
atanan İsmet İnönü, bastırma hareketinin ve geri dönüşü
olmayan bir dönemin fitilini ateşledi.
Fethi Bey istifasından önce, Halk Partisi
Meclis Grubunda şunları söylemişti: "Anlıyorum ki
arkadaşlarım isyana karşı Hükûmetin almış
bulunduğu tedbirleri yeterli görmeyerek daha geniş, daha
şiddetli tedbirler alınmasını istiyorlar. Ve sizlerin
şahsında itimatlarımızı kaybetmiş olduğum
kanaatiyle Başvekillikten çekiliyorum. dedi. Fethi Beyin Elimi kana
sürmek istemiyorum. sözü yeni rejimin Kürt meselesine nasıl
yaklaşacağına dair önemli bir ipucuydu.
İsmet Paşa başbakanlık
koltuğuna oturdu, 4 Mart 1925te Takriri Sükûn Kanunu
çıkarıldı, idam kararlarının tasdik ve infazı
istiklal mahkemelerine verildi. Şeyh Sait ile arkadaşları 28
Haziran 1925te idam kararı verildikten bir gün sonra, 29 Haziranda idam
edildiler. İdam gerekçeleri de müstakil bir İslam Kürt hükûmeti
kurmak maksat ve gayesiyle isyan etmekti.
Şeyh Saiti idam ettiren istiklal mahkemesinin
o günkü savcısı olan Ahmet Süreyyanın kitabında bir
anısı var. O anıda Türkçe bilmeyen bir genci nasıl idam
ettiklerini anlatıyor ve o genç Süreyya Beyin rüyasına giriyor ve
rüyada da çok huzursuz oluyor. Bununla ilgili de bir yazı yazıyor
Ankaraya. Ankaradan gelen cevap şu: Ahmet Süreyya Bey, Diyarbakır
İstiklal Mahkemesi müddei umumi; gayemiz Kürtlerin ve Kürtçülüğün
kafasının ebediyen ezilmesidir. Hâkim arkadaşınla
anlaş, gözlerinden öperim. Başvekil İsmet imzasıyla
geliyor. Bildiğiniz gibi, eğer o gün Kürt sorununa bu şekilde
yaklaşılmış olmasaydı bugün bu olaylar
olmayacaktı; ne Lice olacaktı ne Şırnak olacaktı ne
Cizre olacaktı, bugün farklı bir toplumda, farklı bir yerde
yaşıyor olacaktık.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki diğer önerge
üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekili Zeynel Emre.
Buyurun Sayın Emre. (CHP sıralarından
alkışlar)
ZEYNEL EMRE (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Günlerden beridir adalet üzerine konuşuyoruz,
bugün burada konuştuğumuz yasa tasarısının
sakıncaları üzerine sizleri uyarıyoruz ancak belli ki
bildiğinizi yapacaksınız, yine bizi dinlemeyeceksiniz. Gün
gelecek Yine yanlış yaptık, yine hata yaptık, yine
kandırıldık. diyeceksiniz. Nasıl olsa o vakit geldiğinde
de bir sorumlu bulursunuz. Aslında, tam da yargıya ilişkin
böylesine önemli bir değişikliğin görüşüldüğü günlerde
geçmiş dönemde dış politikaya yönelik
yaptığımız itirazların da ne kadar haklı
olduğu ortaya çıkmış oluyor. Bizim bunu söylememizin nedeni
bugün kimseye bir şey ispatlamak düşüncesi değil ancak sizin
yanlışınızı anlatıp doğruyu fark etmeniz
zaman alıyor, bu vakte kadar da ortaya ciddi mağduriyetler
çıkıyor.
İsraille anlaşma konusu hakikaten çok
ilginç. Seçim döneminde yaptığınız konuşmaları
düşündüğümüzde, kendi ifadesiyle o dönemin başbakanı, Mavi
Marmaradan mağdur olan insanlar, aileler yapılan anlaşmaya
itiraz edince yani oradaki Türkiye vatandaşlarına yönelik operasyon
yapan İsrail askerlerinin bu anlaşma sonucunda aklanacağına
yönelik bir şey çıkacağı öğrenildiği vakit tepki
gösterdiler, Tazminat istemiyoruz. dediler ve orada ne dendi iktidar
tarafından: Bizden izin mi alındı?
Değerli milletvekilleri, çok basit bir soru
soruyorum: Türkiye kara sularından bir geminin çıkışı,
başka bir ülkeye gidişi, tekrar Türkiye kara sularına
gelişi herhangi bir izne tabi mi, değil mi? Şayet izne tabiyse
bu konuda izin verilmiş mi, verilmemiş mi? İzin verilmediyse o
zaman o geminin kaptanına, gemiyi kullanana, içerisinde bulunanlara, oraya
gidenlere yönelik herhangi bir soruşturma yapılmış mı,
yapılmamış mı? Şimdi, biliyoruz ki böyle bir
soruşturma yok.
Aslında, Suriye meselesi de bu durumdan
farklı değil. En büyük yanılgınız Suriyedeki bu iç
karışıklık yaşanırken bizim bundan
etkilenmeyeceğimizi düşünmek. Bir defa şundan da vazgeçmek
lazım: Ne kadar bomba patlarsa patlasın, ne kadar olay olursa olsun
Güvenlik zafiyeti yoktur, bizim sorumluluğumuz yoktur. demek
anlaşılır bir politika değil. Bakın, güvenlik
zafiyetini de araştırmak lazım, istihbarat zafiyetini de
araştırmak lazım. IŞİD gibi bağımsız
hücrelerin kendi iradesiyle, bir merkezden talimat almadan yani hücre
yapısıyla yapılanan bir örgüte karşı etkili istihbarat
ve sınır güvenliği asıl önemli olandır.
Anlaşılan, Türkiye bir dönem IŞİD ve benzeri
cihatçıların merkezi hâline gelmiş, ne kadar derinlerde
örgütlendiklerini ve kaç tane hücreleri olduğunu da tam olarak bilmiyoruz.
Türkiyede istihbarat birimleri AKP iktidarının muhaliflerine yönelik
araştırma yapacağına, bunları takip etmek için
harcadığı enerjinin önemli bir kısmını belki
IŞİDe karşı harcasa bu denli patlamalarla
karşılaşmayacağız. (CHP sıralarından
alkışlar)
Son olarak şunu ifade etmek istiyorum: Biz
geçmiş dönemden bugüne kadar adaletle ilgili, eğitimle ilgili,
dış politikayla ilgili birçok eleştiri getirdik; Böyle
yapmayın, sonuçları çok ağır olur. dedik; maalesef,
birçoğunda bugün haklı çıkıyoruz. Sizin haklı
çıktığımıza yönelik geçmiş dönemde
yürüttüğünüz politikaların tersine bir dış politika
izlemeye başladığınızı görüyoruz.
Dolayısıyla şunu söylemek istiyorum:
Siz özür dilemeye başladınız. Geçmiş dönemde Cumhuriyet
Halk Partisinin çözüm sürecinde söylediği -yanlış politikaya
yönelik- dış politikada ileri sürdüğü düşünceleri
eleştirdiniz; eğitimde söylediğini eleştirdiniz, adalette
söylediğini eleştirdiniz. Dolayısıyla, eliniz
değmişken bir özür de Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan dilemenizi
istiyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, bugün burada
konuştuğumuz yasalaşacak bu tasarıyı çok yakın
bir zaman içerisinde, çok kısa süre içerisinde Yine hata yaptık.
deyip buraya getireceksiniz. Biz de bu tutanaklardan çıkartıp burada
yaptığımız konuşmaları size
hatırlatacağız diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400 sıra
sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 29uncu maddesinde yer alan dolayısıyla
ibaresinin sebebiyle şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
İsmail
Faruk Aksu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye iştirak ediyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Yüksek Genel Kurulun takdirindedir efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Katılıyoruz Başkanım.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyoruz.
Gerekçe:
Cezanın bir fiilden dolayı değil
doğrudan fiil sebebiyle olması gereği dikkate alınarak
madde metninin açık ve anlaşılabilir olması
öngörülmüştür.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 29uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
30uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
400 sıra sayılı Danıştay
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 30uncu maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer
Süha Aldan Cemal
Okan Yüksel Necati
Yılmaz
Muğla Eskişehir Ankara
Zeynel
Emre Namık
Havutça Mehmet
Gökdağ
İstanbul Balıkesir Gaziantep
Erdoğan
Toprak Mahmut
Tanal Şenal
Sarıhan
İstanbul İstanbul Ankara
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
İdris
Baluken Çağlar
Demirel Mahmut
Toğrul
Diyarbakır Diyarbakır Gaziantep
Mithat
Sancar Ahmet
Yıldırım Burcu
Çelik Özkan
Mardin Muş Muş
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KEREM ALİ
SÜREKLİ (İzmir) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki ilk önerge
üzerinde söz isteyen Muş Milletvekili Burcu Çelik Özkan.
Buyurun Sayın Çelik Özkan. (HDP
sıralarından alkışlar)
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, İstanbul
Havalimanında yaşanan olayı kınadığımı
ve orada hayatını kaybedenlerin geride kalanlarına
başsağlığı dilediğimi, yaralılara da acil
şifalar dilediğimi belirtmek isterim.
Ancak değinmek istediğim bu noktada
başka bir durum var. Bugün Obama, Kanada Parlamentosunda İstanbul
Havalimanında yaşanan facia sebebiyle bir dakikalık saygı
duruşunda bulundu ve konuşmasını daha sonra
başlattı. Biz burada, Türkiyede, Ankarada, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde orada hayatını kaybedenler için bir dakikalık
saygı duruşunda bile bulunmadık, bunu hatırlatmak isterim.
Bunun yerine ne yaptık? Osman Gazi Köprüsünü açarak onun üzerinde terörle
mücadele propagandası yaptık, bunu takdirlerinize sunuyorum
arkadaşlar.
Şimdi gündemimize dönelim. Evet,
Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunu Tasarısının 30uncu maddesi
üzerine birkaç kelamımız olacak.
Şimdi, arkadaşlar, 30uncu maddede
aslında çok çok önemli şeyler söyleniyor fakat üstü kapalı.
Nedir bu? Türk Ceza Kanununun ikinci kitap dördüncü kısmından
bahsediyor. Oradaki suçlarda ilin cumhuriyet savcısının gayet
keyfî, gayet takdirî uygulamaları aslında düzenlenmiş. Nedir
oradaki suçlar? Devletin güvenliğine karşı suçlar
Bu, sizin
için ne demek biliyor musunuz? Taş atan çocuklar aslında, sizin
nezdinizde böyle bir tanımlaması var. Anayasal düzene ve bu düzenin
işleyişine karşı suçlar
Burada ne var? Hükûmete
karşı suçlar var mesela. Millî savunmaya karşı suçlar,
devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk. Nedir bu mesela,
sizdeki karşılığı ne? Can Dündar ve Erdem Gül
davası ya da Dicle Haber Ajansında çalışan muhabirlerin
davası sizler için bu maddeye giriyor. Bu maddelerde ne olacak? Buradaki
düzenleme hangi şekilde düzenlenmiş söyleyelim hemen, diyor ki:
Gecikmesinde sakınca bulunduğu hâllerde suçun işlendiği
cumhuriyet başsavcısı delilleri toplayabilir ancak takdir ilin
cumhuriyet başsavcısındadır. Burada oluşturulmak
istenen mahkemeler ve savcılıklar DGM zihniyetiyle oluşturulmak
isteniyor arkadaşlar. Aynı ihlallere sebebiyet verecek olsalar bile
onların çok çok gerisindedir çünkü aslında bu, korsan bir
düzenlemedir. Örneğin DGMlerin, devlet güvenlik mahkemelerinin
kuruluş ve yargılama usulleri hakkında kanunları vardı
ancak DGMlerle aynı işlevi görecek olan bu mahkemeler ve
savcılıkların böyle bir kanunu bile şu anda yok. Niyetleri
ne peki yani aslında niyetiniz ne? Ben o mahkemelere belirlediğim
hâkim ve savcıları atar, soruşturma ve kovuşturmaları
şansa bırakmadan tüm hâkim ve savcılarla değil, sadece
benim belirlediklerimle yürütürüm, sürpriz kararlar da verilmemiş olur.
mantığı ve isteğiyle hareket edilmek isteniyor ve bu,
uygulamada da karşımıza böyle çıkacak zaten. Bunun
dışında, tabii yargıç ilkesinin zedelenmesi, adil
yargılanma hakkının ihlal edilmesi gibi durumlar bu
hukuksuzlukta dikkat edilecek hususlar olmayıp iktidar her yolu kendine
mübah görmeye devam etmeye çalışmaktadır. Sıkıyönetim
mahkemeleri, devlet güvenlik mahkemeleri, özel yetkili mahkemeler gibi özel bir
alanı ifade ettikleri için çifte standartlı uygulamalara neden olan;
tabii hâkim ilkesine aykırı olan; demokratikleşme süreci
içerisinde, daha adil yargılamaların sağlanması
amacıyla kaldırılan devlet güvenlik mahkemeleri veya özel
yetkili mahkemeler bir başka düzenlemeyle tekrar yaşama geçirilmeye
çalışılmaktadır.
Arkadaşlar, adalet mi istiyoruz gerçekten? Otuz
beş gündür akıbeti belli olmayan ve bir türlü de buna ilişkin
açıklama yapılmayan Hurşit Külterin nerede olduğunu
eğer bu Parlamento çatısı altında bulabilirsek ve o çok
yetki verdiğiniz savcılarınız, o çok yetki verdiğiniz
atanmış valileriniz kalkıp buna ilişkin bir açıklama
zahmetinde bulunursa evet, o gün bu ülkeye mutlaka adalet gelecektir
arkadaşlar. Bunun dışında, buradan adalet bekleyen, bu
Parlamentodan insanlık bekleyen hasta tutuklu ve hükümlüler -bakın,
bizleri izliyorlar arkadaşlar- ne bekliyorlar biliyor musunuz? Son
günlerini -ölüm noktasına gelmiş olan hasta insanlardan bahsediyorum-
sadece ailelerinin yanında geçirmek istiyorlar. Bu konuyu sizlerin vicdanına
ve insanlığına bırakıyorum.
Tekrardan sizleri saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki diğer
önerge üzerinde söz isteyen Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan.
Buyurun Sayın Sarıhan. (CHP
sıralarından alkışlar)
ŞENAL SARIHAN (Ankara) Değerli
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım,
çalışan arkadaşlar ve basın emekçileri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, gerçekten, dün ve bugün, hatta bir gün
öncesinden başlayarak bu yasa üzerinde, tasarı üzerinde
görüşlerimizi bildirdik. Genel olarak da -özellikle muhalefet
partilerinden, diğer partilerden herhangi bir söylem gündeme
gelmediği için Komisyon dışındaki görüşlerini
bilmiyoruz- arkadaşlarımız da görüşlerini ifade ettiler.
Kanımca bu madde, şu anda üzerinde duracağımız 30uncu
madde bu tasarının ruhunu ifade eden bir madde. Çünkü diyoruz ki:
Yapılmakta olan şey yargıyı tamamen yanlı hâle
getirmektir. Siz baştan sona yargı üzerinde yaptığınız
değişikliklerle, önce atamalarla bunlar yetmiyor- yasa
değişiklikleriyle tamamen iktidara bağlı bir yasa,
yargıçlar grubu oluşturmaya çalışıyorsunuz.
Şimdi, 30uncu madde şunu yapıyor: Bu
yargıçlara, seçilmiş yargıçlara, seçilmiş savcılara
özel yetkiler veriyor. Bunu nasıl veriyor? Geçmişte, burada dün
konuşan bir arkadaşımız olağanüstü dönemde
çektiği sıkıntılardan söz etti. Bizim cephemizde de bu
sıkıntılara tanıklık etmiş olan arkadaşlar
var; MHPde var, CHPde, HDPde ve AKPde. Hepimiz şunlardan şikâyetçi
olduk: Sıkıyönetim mahkemelerinden şikâyetçi olduk, devlet
güvenlik mahkemelerinden şikâyetçi olduk, olağanüstü mahkemelerden
şikâyetçi olduk. Çünkü dedik ki: Bu mahkemeler özel yetkilendirilmiş
mahkemelerdir. Yargılamak istedikleri kişilere karşı, özel
olarak iktidarın ya da iktidarı elinde tutan hangi güç varsa bu gücün
emrinde hareket etmektedirler. Doğal yargıç değildirler,
doğal mahkeme değildirler;
bağımsızlıklarından söz etmek mümkün değil.
Şimdi ne yapıyoruz arkadaşlar bu
maddeyle? Biraz önce Burcu arkadaşım ayrıntılarıyla
sunmaya çalıştı; bir ilin savcısını ve bir ilin
yargıcını o ile bağlı ilçelerdeki bütün
savcılardan ve bütün yargıçlardan daha üstün bir yere koyuyoruz.
Diyoruz ki: O ilçelerdeki savcılar yetersizdir, ilçelerdeki yargıçlar
yetersizdir, deneyimsizdir. Bırakınız onları, maddenin
gerekçesi okunduğunda görülüyor, ilçelerdeki polis teşkilatı da
güçsüzdür, yetersizdir. Yetişkin elemanlar, alanında bilgili ve
donanımlı olan kamu görevlileri buralarda görev alamazlar. E, biz ne
yapalım? En üstün, en yetkili gibi gördüğümüz -Niye? İle
atamış olduğumuz için- bu üç alandaki kişiye de özel bir
görev veriyoruz. Bu görevi de hangi gerekçeyle veriyoruz? Daha çok, örgüt
suçları gibi gördüğümüz, siyasi nitelikli diye ifade
edebileceğimiz suçlarla sınırlı olmak üzere. Oysa burada da
başka bir ayrım yapıyoruz. Sanki suçluların arasında
katiller, dolandırıcılar, ihaleye fesat
karıştıranlar, bütün bunlar daha hafif yargıçlar
tarafından, daha az bilgili yargıçlar tarafından
yargılanabilirler ya da savcılar tarafından haklarında
düzenleme yapılabilir ama bu gruptaki, özel gruptaki, devletin
düşmanı diye nitelendirdiğimiz -ayırmadan- bu grupla ilgili
olarak ise biz özel bir yargılama getiririz.
Değerli arkadaşlarım, şimdi siz
kaç ilimiz varsa o kadar ile bir özel mahkeme kuruyorsunuz, özel yetkili
mahkeme kuruyorsunuz, özel yetkili savcılık kuruyorsunuz, özel
yetkili emniyet görevlileri hazırlamış, biçimlemiş
oluyorsunuz. Bu, hukuka aykırıdır. Hukukun üstünlüğü diye
ifade ettiğimiz şey, bütün sözleşmelerde ve kendi iç hukukumuzda
da öncelikle hakkaniyeti, eşitliği önemser. Hani, o adalet ve adil
olma dediğimiz kavramlar, bu, hukukun üstünlüğü kavramı içinde
insan onurunu korur. Şimdi biz, insan onurunu da korumayan, insan
haklarını da herhangi bir biçimde gözetmeyen ve yıllardır
hepimizin, bakınız, dört yan, dört parti grubunun da şiddetle ve
yüksek sesle, belki farklı nedenlerle Aman ha, özel yetkili ya da DGM
gibi mahkemeler olmasın. çığlıklarımızı
şimdi biz bütün illerimize birer özel yetkili mahkeme, savcılık ve
emniyet teşkilatına, bütün güçleri onlara yüklediğimiz bir örgütlenmeye
teslim ediyoruz.
Hayırlı olsun diyemiyorum, keşke
hayırlı olabilse, keşke farklı bir tutum olabilseydi. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum
lll.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Yoklama talebimiz var.
BAŞKAN
Oylamadan önce bir yoklama talebi var.
Sayın
Özel, Sayın Emre, Sayın Gürer, Sayın Altaca
Kayışoğlu, Sayın Biçer, Sayın Özdiş, Sayın
Çamak, Sayın Doğan, Sayın Özdemir, Sayın Arslan, Sayın
Durmaz, Sayın Demirtaş, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın
Sarıhan, Sayın Ayata, Sayın Tanal, Sayın Zeybek, Sayın
Köprülü, Sayın Aldan, Sayın Pekşen, Sayın Özkan.
Yoklama
için üç dakika süre veriyorum.
Süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklamaya başlandı)
BAŞKAN Pusula veren milletvekilleri salondan
ayrılmasınlar lütfen.
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN Evet, Bennur Hanım? Burada.
İmran Kılıç? Burada.
Toplantı yeter sayısı
vardır.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/726) ve Adalet Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 400) (Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Maddenin oylamasından önce Komisyonun bir
redaksiyon talebi var.
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KEREM ALİ
SÜREKLİ (İzmir) Sayın Başkan, 29uncu maddede önergeyle
yapılan değişiklikle, uyum sağlamak amacıyla,
dolayısıyla ibaresinin sebebiyle olarak redaksiyona tabi
tutularak maddenin oylanmasını talep ediyoruz.
BAŞKAN Komisyonun redaksiyon talebiyle
birlikte 30uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
30uncu madde kabul edilmiştir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
yerimden söz talebim var. Sayın Başkan, madde 60a göre benim
kısa bir söz talebim var.
BAŞKAN Bir dakika süreyle, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, iyi
insan lafının üzerine gelir. Sayın Grup Başkan Vekili
Bülent Bey de buradayken, geçen hafta muhalefet tarafından verilmiş
olan bir önergede dolayısıylayı sebebiyleye
çevirdiğimiz için kendisi tarafından eleştirilmiştik. Biraz
önce iktidar partisinin mensubu olan Sayın Komisyon Başkanı,
redaksiyon talebinde madde metninin daha anlaşılır olması
için aynı düzenlemeyi istedi ve Genel Kurul ona göre maddeyi oylayıp
uygun gördü.
Tutanaklara geçmesi açısından önemli
görüyorum Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Biri önerge
değişikliğiydi, biri redaksiyon talebiydi.
Teşekkür ediyoruz.
31inci madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400 Sıra
sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
31'inci maddesinde yer alan "dolayısıyla" ibaresinin
"sebebiyle" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Mustafa Kalaycı Mehmet Günal
İstanbul Konya Antalya
Kamil Aydın Mehmet Parsak Ahmet Selim Yurdakul
Erzurum Afyonkarahisar Antalya
BAŞKAN Şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyette olduğundan birlikte
işleme alacağız.
Aynı mahiyetteki önergeleri
okutuyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
400 sıra sayılı
Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 31inci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer
maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer Süha Aldan Cemal Okan Yüksel Necati Yılmaz
Muğla Eskişehir Ankara
Zeynel Emre Namık Havutça Erdoğan Toprak
İstanbul Balıkesir İstanbul
Mahmut Tanal Mehmet Gökdağ Serdal Kuyucuoğlu
İstanbul Gaziantep Mersin
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
İdris Baluken Çağlar
Demirel Mahmut
Toğrul
Diyarbakır Diyarbakır Gaziantep
Ahmet Yıldırım Ayhan Bilgen
Muş Kars
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki ilk önerge üzerinde
söz isteyen Kars Milletvekili Ayhan Bilgen, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 31inci maddede bir geçici düzenleme var ve bazı
suçlarla ilgili yetkisizlik kararının verilemeyeceğine dair bir
düzenleme. Tabii, neredeyse son maddelere geldik. Dolayısıyla
artık teknik konuşmanın, tartışmanın çok bir
önemi de yok.
İki net soru sormak istiyorum. Birisi, kendimi,
partimizi sizin yerinize koyuyorum ve diyorum ki, acaba biz iktidarda
olsaydık ya da diğer muhalefet partileri iktidarda olsaydı böyle
bir düzenlemenin altına imza atmak isterler miydi? Bunu içimize sindirir
miydik, böyle bir düzenlemeyi? Aynı soruyu sizin de kendinize sormanızı
istiyorum: Siz muhalefette olsaydınız, birisi iktidarda yargıyla
ilgili böyle bir düzenleme yapıyor olsaydı siz nasıl
davranırdınız? Bu düzenlemenin geçmesi için çaba mı sarf
ederdiniz, yoksa -bunun ileride doğuracağı riskleri, tehlikeleri
siz de pekâlâ biliyorsunuz, görüyorsunuz- karşı mı dururdunuz?
Değerli milletvekilleri, eleştirilmekten kimse
hoşlanmaz ama galiba iktidar olmanın ağır sorumluluğu
tam da eleştirilmeyi hazmetmekle başlıyor.
Yaptığınız 10 işten 9u doğru bile olsa, bu
çatıda çıkan 10 kanundan 9u çok iyi bile olsa, bu ülkedeki
uygulamalardan 10 tanesinden 9u mükemmel bile olsa eğer 1 tanesiyle
ilgili ciddi bir itiraz varsa siz de bir kere daha düşünmeyi, bir kere
daha sorgulamayı
Acaba biz de yanlış yapabilir miyiz? Hani
hepimiz beşeriz ya, olabilir şaşarız, yanlış
yapabilir miyiz diye bir kez olsun sormanın kimseyi küçültmeyeceğini,
kimsenin itibarından, saygınlığından bir şey
kaybettirmeyeceğini görmemiz gerekiyor.
Şimdiki Kültür Bakanı, eski Millî Eğitim
Bakanının -muhtemelen aranızda çok kişi okumuştur-
eski bir kitabı, biliyorsunuz Enformatik Cehalet yani toplumun
algısının, toplumun düşünme biçiminin egemen yaygın
medya eliyle aslında kendine göre doğru gibi gösterip kabul
ettirdiği ama biraz sorguladığınızda çok vahim
yanlışlar içeren tablolar karşısında sizin nasıl
düşündüğünüz. Yani akıntıya mı uyduğunuz, yoksa
gerçekten sorgulayıp ona göre bir tavır mı
aldığınızla ilgilidir.
Birkaç gün sonra bayram yapacağız ve bu
ülkenin bir ilçesinde dağ taş her yer yakılıyor.
Değerli milletvekilleri, narkotik bir
operasyonda Hint kenevirlerinin nasıl imha edileceğini az çok hepimiz
biliyoruz, bu işin uzmanı değiliz ama biliyoruz. Bunların
toplandığı, bir yerde imha edildiğine dair de daha önce
defalarca zaten böyle operasyonlarla ilgili haberler
çıkmıştı. Şimdi, bayram birilerinin
acısını kendi içinizde hissetmektir. Elbette, hani Komşusu
açken tok yatan. ifadesi sadece kursaklarımızda bir şey olup
olmamasıyla ilgili bir mesele değildir, dünyanın herhangi bir
yerinde birisinin ayağına bir diken battığında bunun
acısını içinizde hissediyor musunuz? Bırakın
dünyanın bir yerini, sizin yönettiğiniz bir ülkede, bir ilçede
eğer oradaki 10 bin güvenlik görevlisinin 9.999u mükemmel insan olsa,
sivillere hiçbir zarar vermemiş olsalar bile, bir tanesinin
yaptığı yanlışların vebalini, sorumluluğunu
siz kaldırabilir misiniz, biz kaldırabilir miyiz? Bu Meclis bu
ağır vebali taşıyabilir mi? Orada bir kişi, bir masum
haksız yere ölüyorsa, öldürülüyorsa bunun vebali kaldırılabilir
mi? Bunlar bu ülkede hiç olmadı. diyorsanız söylenecek söz yok ama
başka yere bakmaya gerek yok. Geçmişte JİTEMin kurucusu
güvenlik görevlileri bile halka, sivillere güvenlik politikaları
adı altında ne kadar büyük haksızlıklar
yapıldığını, ne kadar büyük baskılar, zulümler
yapıldığını, tam da devleti bunun
yıprattığını, kurumları bunun
yıprattığını, toplumu bunun
kırdığını, toplumu bunun kendi ülkesinden soğuttuğunu
defalarca yazdılar, kitapları basıldı bunun. Ama galiba
bunu görmezlikten gelerek bir bayramı daha birlikte geçireceğiz.
Evet, biz bir iddiada bulunuyoruz, biz iddia
makamıyız; araştırmak, sorgulamak, eğer
iddialarımız yanlışsa, buraya
taşıdığımız şeyler doğru değilse
doğrusunu buraya aktarmak, kamuoyunu aydınlatmak sizin göreviniz. Ama
örtmek çürütür değerli milletvekilleri, örtmek kokuşturur, bozar.
Yanlışsa, yalan söylüyorsak bunu çıkar kamuoyunun önünde hep
birlikte ispatlarız, biz özür dileriz ama eğer bir tanesi bile
doğruysa, bir kişi bile haksız yere hayatını
kaybetmişse bütün bir insanlığı öldürmenin vebalini
üzerimizde taşırız.
Herkesi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) Şemdinlide
öldürülen şoför kimdi?
AYHAN BİLGEN (Kars) İki
yanlıştan bir doğru olmaz.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) Ya, ama onu öldürenlere sormuyorsun.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki diğer
önerge üzerinde söz isteyen, Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu.
Buyurun Sayın Kuyucuoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Danıştay Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 31inci maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyor, terör nedeniyle
yaşamını yitiren vatandaşlarımıza Allahtan
rahmet, yaralılara şifa diliyorum. Sivasta katledilen aydınlarımızı
da saygıyla anıyorum.
Değerli milletvekilleri, kan gölüne çevrilen,
cihatçıların ve bombacıların güzergâhı ve hedefi
hâline gelmiş ülkemizde yöneticiler hiçbir şey olmamış gibi
yerlerinde oturuyorlar, faturasını ise turizmci ödüyor, tarım üreticisi
ödüyor, ihracatçı ödüyor, sanayici ödüyor; kısacası
halkımız ödüyor.
Dün söylediklerinin tam tersini bugün yüzleri
kızarmadan söyleyebiliyorlar. Dün Mavi Marmaraya biz izin verdik.
deyip, bugün Bana mı sordunuz? diyebiliyorlar. (CHP sıralarından
alkışlar) Dün Uçağı biz düşürdük. dediler, bugün
Yanlışlık oldu, özür dileriz, tazminat da öderiz. diyorlar.
Dün İsraile Şeytandır, teröristtir. dediler, bugün
İsraile ihtiyacımız var. diyorlar. Kısaca, bunlar
kurulmuş oyuncak gibi sürekli dönüyorlar.
Türkiye'nin ne güvenliğini ne demokrasisini ne
hukukunu ne istikrarını ne de ekonomisini bıraktılar.
Ülkemiz adına üzülmemek elde değil. Bütün olanlar
karşısında Hükûmet ile destekçilerini ibretle izliyoruz.
Havuz medyası, Atatürk
Havalimanında ölen 41 kişiyi görmüyor ama havaalanının bir
günde açılmasıyla övünüyorlar.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) 43 oldu sayı.
SERDAL KUYUCUOĞLU
(Devamla) İnsanda ar olur, insanda hayâ olur, vicdan olur ama bunlar
insan olanda olur. (CHP sıralarından alkışlar) Bütün
yaşananlar karşısında hâlâ yerinde oturanların, siyasi
sorumluların dünyada nasıl davrandıklarına bakıp
utanmaları gerekir.
Değerli arkadaşlar,
getirilen yasa, demokrasinin temeli olan Adalet mülkün temelidir. sözünde
belirtilen gerek mülkiyet hakkına gerekse ekonomik sistemin
işleyişine ilişkin ciddi tehlikeler oluşturmaktadır.
Türkiye'nin ciddi tasarruf sıkıntısı vardır. Yeterli
tasarruf ve birikimin olmaması nedeniyle ekonomimizi hareketlendirecek ve
ivme kazandıracak yabancı sermayeye ihtiyaç vardır. Türkiye,
yatırımcılara destek vermek ve özellikle yabancı sermaye ve
yatırımcıları ülkeye çekmek için özel teşvikler
uygulamaktadır. Sermaye korkaktır, sermaye ürkektir. Özellikle yabancı
sermayenin bir ülkeye gelmesi için belli şartlar vardır. Bu şartlardan
birincisi güvenlik, ikincisi adalet ve hukuk sistemi, üçüncüsü demokrasi ve
özgürlükler ve dördüncüsü mülkiyetin korunmasıdır.
Bu yasayla da bu konudaki
endişelere yenileri eklenecektir. Bir yatırımcının
mülküne ve şirketine devlet istediği gibi el koyabilir ve
istediği gibi malını satabilirse böyle bir ortamda
yatırımcı neden yatırım yapsın? Üstelik bu
yasayla Danıştay ve Yargıtay tam olarak iktidarın
kontrolüne girecektir. Böyle bir ülkede insanların paralarını,
sermayelerini tehlikeye atmaları düşünülebilir mi?
Yapılan düzenlemeyle hem kapsamın hem de
yetkinin daha da genişletildiğini görüyoruz. Bu kanunla mülkiyet
hakkının kullanımında yatırımcının
malı üzerinde ilgisiz kişilerin tasarruf yapma yetkisi
olacağı için direkt mülkiyet hakkının gasbı anlamına
gelir.
Düzenlemede en tehlikeli maddelerden biri de
kayyumun sorumsuzluğudur. Yapılan düzenlemeyle kayyum bir memur
hâline getirilmekte, kayyumun görevini kötüye kullanması durumunda
tazminatı devlet ödeyecektir. Bir yıl içerisinde kayyuma rücu ettirilecek.
denmektedir. Yaptığı işlerden sorumsuz kılınan
bir memurun yapabileceklerinin ne kadar tehlikeli olabileceği de
açıktır. Kayyumların yetkilerini artıran ve
sorumluluklarını azaltan, mülkiyet hakkını tehlikeye atan,
yatırımcıları daha fazla ürküten, yargıyı tamamen
Hükûmetin kontrolüne alan bu yasa ülkemizi büyük sıkıntılara
sokacak ve dışarıda itibarımızı daha çok
zedeleyecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SERDAL KUYUCUOĞLU (Devamla) Bu nedenle yasaya
karşı olduğumuzu belirtir, hepinize saygılar sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama talebimiz var.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylamadan önce yoklama talebi var.
Sayın Özel, Sayın Gürer, Sayın
Yüksel, Sayın Yıldız, Sayın Özdiş, Sayın
Kuyucuoğlu, Sayın Hürriyet, Sayın Doğan, Sayın
Özdemir, Sayın Arslan, Sayın Durmaz, Sayın Gaytancıoğlu,
Sayın Demirtaş, Sayın Biçer, Sayın Sarıhan, Sayın
Gökdağ, Sayın Turpcu, Sayın Baydar, Sayın Kesici,
Sayın Ayata, Sayın Tanal.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/726) ve Adalet Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 400) (Devam)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400 sıra
sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 31'inci maddesinde yer alan
"dolayısıyla" ibaresinin "sebebiyle" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail
Faruk Aksu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Katılıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçesini okutuyorum.
Gerekçe:
Cezanın bir fiilden olayı değil,
doğrudan fiil sebebiyle olması gereği dikkate alınarak
madde metninin açık ve anlaşılabilir olması öngörülmüştür.
BAŞKAN Gerekçesini okuttuğum önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 31inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
32nci madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
400 sıra sayılı Danıştay
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 32nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cemal Okan Yüksel Mustafa Tuncer Şenal
Sarıhan
Eskişehir Amasya Ankara
Ömer Fethi Gürer Orhan Sarıbal
Niğde Bursa
"MADDE 32- 4/12/2004 tarihli ve 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 133 üncü maddesine
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
(5) Bu madde uyarınca atanan kayyumların
görevleriyle ilgili iş ve işlemlerinden dolayı tazminat
davaları, 142 ila 144 üncü maddeler uyarınca Devlet aleyhine
açılır. Devlet, ödediği tazminattan dolayı kayyımlara
bir yıl içinde rücu etmek zorundadır. Kayyımlara rücu etmeyen
ilgililer ödenen tazminattan sorumlu olur. Haklarında cezai hükümler
saklıdır."
BAŞKAN Şimdi okutacağım iki
önerge aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400 sıra
sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 32nci maddesinin tasarı metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Mustafa Kalaycı Mehmet Günal
İstanbul Konya Antalya
Mehmet Parsak Kamil Aydın Erkan Akçay
Afyonkarahisar Erzurum Manisa
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
İdris Baluken Çağlar Demirel Mahmut Toğrul
Diyarbakır Diyarbakır Gaziantep
Mithat Sancar Ahmet Yıldırım Ayşe Acar Başaran
Mardin Muş Batman
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki ilk önerge üzerinde söz isteyen Ayşe Acar
Başaran.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de, sona yaklaşırken,
iki gündür üzerinde uzun uzun konuştuğumuz bu kanunun son maddeleri
konuşulurken tekrar hatırlatmak istiyorum: Tarih tekerrür eder; tarih
şimdidir, gelecektir.
Mevcut düzenlemelerin hepsi, dediğimiz gibi,
daha önceki süreçlerde de yaşadığımız ve
gördüğümüz düzenlemelerdi. Özellikle, şu anda mevcut dosyada yani bu
tasarı içerisinde olan DGMlerle ilgili olarak size kısaca DGMlerin
tarihçesini söylemek gerekiyor. Bu çerçevede, 1993 yılında DEP Genel
Başkanı Ankara DGM tarafından tutuklandı. Yine, HADEPin
il, ilçe örgütleri basılarak, 270i yönetici olmak üzere, 3.215 kişi
gözaltına alındı. 1999 yılında yine HADEP Genel
Başkanı ve birçok parti yöneticisine siyasi yasak getirildi. Yine,
2000 yılında HADEP Genel Başkanı konuşmalarından
dolayı binlerce liralık para cezasına
çarptırıldı. Yine, 1993 yılında Bozlak ve PM üyeleri
devlet güvenlik mahkemesince tutuklanıp cezaevine konuldu. Yine,
bildiğimiz gibi, çok yakın bir tarih olan KCK operasyonlarıyla
binlerce yöneticimiz tutuklanıp cezaevine konuldu. İşte böyle
tarihi olan bir yapının tekrar bu Meclis tarafından
getirilmesinden söz ediyoruz. İşte o dönemde, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi tarafından, bu yapının doğal hâkim
ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle Türkiye'ye ihlaller
çıktığından devlet güvenlik mahkemeleri
kaldırıldı ancak bugün, bunu göre göre, bile bile biz tekrar bu
yapının oluşturulması için burada bir tasarıyla bu
yapıları tekrar getiriyoruz. Yani, yakın bir zamanda -bugün de
biliyorsunuz- Dışişleri Bakanlığı, Avrupa
Birliğine uyum çerçevesinde görüşmelerin tekrar
başladığını söyledi ve bunun içerisinde de
aslında Avrupa Birliğinin en önemsediği konu Terörle Mücadele
Yasasının kaldırılması. Avrupa Birliği, Terörle
Mücadele Yasasının kaldırılması üzerinden Türkiye'ye
bir tavsiyede bulunurken, Avrupa Birliğinde vize muafiyetinin
kaldırılması için bu şartın yerine getirilmesini
söylerken, biz, bugün birazcık daha derinleştirip bu Terörle Mücadele
Kanununun yanında yine o DGMleri kurmak için burada çalışmalar
yapıyoruz. İşte, bu çelişkiler içerisinde maalesef
yaşıyoruz ve dediğim gibi tarih tekerrür ediyor. Biz, birkaç gün
sonra, vize muafiyetleri için burada kalkıp Terörle Mücadele Kanununun
kaldırılması ve oluşturulan bu yapının
kaldırılması için tekrar bir araya geleceğiz. Onun için,
dediğimiz gibi -en başta söylediğimiz gibi- sadece önergeler
değil -bir önerge üzerinden şu anda burada konuşmuyorum- bu
tasarının bütünen esasında geri çekilmesi gerekiyor çünkü
neresinden tutsanız elinizde kalan, neresinden tutsanız insan
haklarına, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine, uluslararası
sözleşmelere, iç hukuka aykırı olan bir düzenlemeyi onaylamak
için şu anda burada duruyoruz ve maalesef ki bütün halkı temsil eden,
halkın iradesini, vekâletini elinde bulunduran Meclisin, bu yönde bir
düzenleme için iki gündür harıl harıl çalışması bizi
hayretler içerisine düşürüyor çünkü bugün esasında daha önemli
konuları konuşmamız gerekiyor. Bugün, yapılan insan
hakları ihlallerini nasıl çözeceğimizi, adaletin tesisini daha
uygun nasıl sağlayacağımızı -dediğimiz gibi-
cezaevlerinin yine 1980 yılındaki 12 Eylül darbe dönemine dönen
Diyarbakır cezaevlerini andıran uygulamalarını nasıl
telafi edeceğimizi konuşmamız gerekirken, bütün insan
hakları ihlallerinin altına bir yenisini daha ekleyip buna imza
atmaya çalışıyoruz.
Bugün cezaevlerinde bir sürü ihlali buradan
saydık ama gerçekten, en feci olan, belki fecaat olan, cezaevlerinde kitap
sınırlaması getirilmesi. Bugün cezaevlerinde 20 kitaptan
fazlasının tutulmasına izin verilmiyor. Peki, her şeyden
korkunuzu anladık, oradaki plastikten de korktuğunuzu anladık,
leğenden korktuğunuzu da anladık ama kitaptan, bilimden bu kadar
korkunuzun nedenini gerçekten algılamak, anlamak mümkün değil. Biz
asıl meseleleri konuşmak için umarım en kısa zamanda bir
araya geliriz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki diğer
önerge üzerinde söz isteyen Manisa Milletvekili Erkan Akçaydır.
Buyurun Sayın Akçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 32nci maddedeki önergemiz üzerine söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama bir soruyla başlamak istiyorum
değerli arkadaşlar: Kayyumu kim atar? Kayyumu, bilindiği
kadarıyla, yasal mevzuatın ve kanunların dediği
şekliyle mahkemeler atar, hâkim atar değil mi. Bildiğimiz bu ama
yanılıyorsunuz, kayyumları artık Cumhurbaşkanı
atıyor. İşte başkanlık sistemi dedikleri tam da bu
değerli arkadaşlar. Hani Kuvvetler ayrılığı yok
olacak. diyoruz da Yok canım, yok olmayacak. falan deyip
geçiştiriyorsunuz. Bu kuvvetler ayrılığı ilkesini
nasıl yok edeceğini en güzel gösteren örneklerden biri bu. Ha bir de
fiilî durum diyorsunuz ya, işte fiilî durumu da gösteren bu.
Nereden çıkarıyorsunuz bunu? 1 Haziranda
Valiler Kararnamesi çıktı değerli arkadaşlar. Vahdettin
Özcan Çankırıdan alınarak merkez valisi oluyor bu kararnameyle
ve 7 Haziranda Çankırıda bir veda konuşmasında aynen
şu sözleri sarf ediyor: 2011 yılında buraya sizlere hizmet
etmek için Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından
görevlendirilmiştim. Validir, kararnamede Cumhurbaşkanının
da imzası var, doğrudur. Gene bir ramazan günü, 2016
yılının Haziran ayında yine Sayın
Cumhurbaşkanımızın takdirleriyle İstanbulda görev
alacağım. Biz de merak ediyoruz, vatandaşlar da merak
etmiş Acaba bizim vali nereye gidiyor? diye. 9 Haziranda Vahdettin Özcan
Fatih Üniversitesine kayyum olarak atanıyor değerli arkadaşlar.
Kayyum görevlendirmesini kim yapmış? Fiilî
durum gereği Cumhurbaşkanı yapmış. Yetkili olan,
sorumlu olan mahkemeler; yok. Şimdi, demek ki bu fahiş, astronomik
kayyum ücretlerini de Cumhurbaşkanı takdir ettirmiş; normalde
bir genel müdürün veya bir bürokratın ortalama maaşının 5-6
katı. Şimdi kayyumluk kavgaları başlamış. Kayyum
atanmak için atanmasına engel olacağı kişiye paralel
yaftasıyla engel olmaya çalışıyorlar. Bunun adı da
arpalık düzeninin ihdasıdır, tam bir arpalık. (CHP
sıralarından alkışlar) Ve işte bu 32nci madde bir de
yargı zırhı getiriyor; hiç sorumlu olmayacak.
Değerli arkadaşlar, ben on iki yıl
kayyumluk yaptım.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sen böyle
yapmadın.
ERKAN AKÇAY (Devamla) - Defterdarlar aynı zamanda
kanunen kayyum olarak atanırlar. Bu kadar böyle ücret bile alınmaz
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) 100 bin
lira maaş mı aldınız?
ERKAN AKÇAY (Devamla) Asla.
Şu anda ben size söyleyeyim, Ankara
Defterdarı kayyumdur, ayda en fazla -tahmin üzerine söylüyorum- ya 500
liradır ya 600 liradır. Ve hesabı mahkemeye verir, hâkime verir,
Maliye Bakanlığı da hesabını soramaz kayyumdan, sadece
hâkime verir, bir de vicdanlarına verir, hukuka verir. Şimdi bu
kayyumlar hesap da vermeyecek. Son derece yanlış, hukuk
dışı, devletin çivisini, Anayasayı, hukuku nasıl
mahvettiğinizin en bariz, somut örneğidir ve turnusol görevi
görmektedir bu kayyumluk meselesi. (CHP sıralarından
alkışlar) Ayrıca, özel sektörün, şirketlerin üzerine de tam
bir Demoklesin kılıcı gibi tehdit unsuru olmaktadır ve
yetkisi var, sorumluluğu yok.
Değerli arkadaşlar, ben kayyumları
yine 5 Mart tarihinde bu kürsüden yapmış olduğum şu
ifadeleri tekrarlayarak tekrar uyarıyorum: Kayyumun birinci görevi
atandığı işletmenin zarar etmemesi, iflasa sürüklenmemesi
ve çalışmasının sağlıklı bir şekilde
devam etmesini sağlamaktır fakat bu kayyumların bilakis
firmaları çökertme, oradan semirme şeklinde bir yaklaşım
içerisinde oldukları görülmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) - Kayyumlara tavsiyem: Bu
paraları sakın harcayıp yemeyin. Aldığınız
bu kayyumluk ücretlerini atın bir kenara dursun, hini hacette ve ileride
yargı bu kayyum ücretlerinin geri alınmasına karar verir, çok
zor durumda kalırsınız.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Fitil
fitil burunlarından getiririz.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Akçay.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
400 sıra sayılı Danıştay
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 32nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cemal Okan Yüksel (Eskişehir) ve arkadaşları
"MADDE 32- 4/12/2004 tarihli ve 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 133 üncü maddesine
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
(5) Bu madde uyarınca atanan
kayyımların görevleriyle ilgili iş ve işlemlerinden
dolayı tazminat davaları, 142 ila 144 üncü maddeler uyarınca
Devlet aleyhine açılır. Devlet, ödediği tazminattan dolayı
kayyımlara bir yıl içinde rücu etmek zorundadır. Kayyımlara
rücu etmeyen ilgililer ödenen tazminattan sorumlu olur. Haklarında cezai
hükümler saklıdır."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen,
Eskişehir Milletvekili Cemal Okan Yüksel.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; benden önce konuşan hatip,
Milliyetçi Hareket Partisinin Sayın Grup Başkan Vekili Erkan Akçay
gerçekten çok dehşet içinde bırakacak bilgiler verdi bize. Meclisi
aydınlattığı için teşekkür ediyorum.
Fakat, ben bu maddenin diğer bir
sakıncasından bahsetmek istiyorum. Şimdi, madde diyor ki:
Kusurlu hareketleriyle görevin gereklerini yerine getirmeden şirketi
zarara uğratan kayyum
Yani, şunu söylemek lazım ilk önce:
Nasıl bu yasayla, 2011deki bu yasanın aynısıyla yüksek
yargıyı paralel hâkimlerle doldurduysanız daha önce de paralele
yakın olan şirketlere usulsüz ihaleler vererek, himmet
toplamalarına izin vererek o şirketleri de zengin etmiştiniz
çünkü o zaman ortaktınız. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, bu kayyum meselesini gerçekten çok
istismar ederek o şirketleri iflasa sürüklemek, batırmak için yeni
bir uygulama icat ettiniz. Hangi şirkete bir kayyum atadıysanız
o şirket iflasa sürüklendi. Şimdi, bu madde ne yapıyor? Bu madde
diyor ki: Eğer kayyum Türk Ceza Kanunu 257nci madde uyarınca görevi
kötüye kullanmadan hüküm giymezse devlet ona rücu edemeyecek. Yani,
şirketi zarara uğrayan vatandaş devlet aleyhine dava açacak,
eğer şirket kayyumun kusuruyla zarar ettiyse bu parayı tazminat
olarak devlet kayyuma ödeyecek ama devlet kayyuma rücu için hüküm giymiş
olmasını arayacak. Bu nedir biliyor musunuz? Biraz önce muhalefetin
sorularından kurtulmak için tabanları yağlayıp kaçan
İçişleri Bakanınız bir ara bir bürokrata Sen benim
dediğimi yap, biz onu suç olmaktan çıkartırız.
demişti ya, şimdi o en tepeden talimat alan kayyumlar baktılar
ki tazminat davaları açılıyor, pabuç pahalı Biz ne
olacağız? dediler, Bizi mahvedecekler. dediler, şimdi siz
kayyumlara koruma zırhı getiriyorsunuz.
Bir de yasada bir madde var, diyor ki: Devlet
kayyumlara bir sene içinde rücu eder. E, 366ncı gün oldu, ne olur? Rücu
edemez. Peki, rücu etmeyerek tüyü bitmemiş yetimin hakkını
peşkeş çeken görevliler ne olur? Onunla ilgili hüküm yok, genel
hükümlere göre.
Arkadaşlar, bu yasayla hem yargının
ayarlarıyla oynuyorsunuz hem de ticaret hayatının
ayarlarıyla oynuyorsunuz. Kayyumlara yüzlerce milyar maaş
veriyorsunuz, o şirketlerin bütün haklarını kayyumlara devrediyorsunuz
ama hani adı Paralel yapıyla mücadele. Biz buna karşı
çıkınca da paralelci oluyoruz, hukukun yanında olunca
paralelci oluyoruz.
Şimdi, bir şirketin vadesi gelmeyen
borçlarını ödemiş olan, şirketin kasasını
boşaltmış olan kayyum ya da örneğin yüklü miktarda
işçiyi işten çıkartıp ihbar ve kıdem
tazminatlarını ödeyen kayyum görevi suistimalden Türk Ceza Kanunu
257nci maddeye göre hüküm giyemeyeceğinden, bir tazminat davasında
devlet ödediği parayı kayyuma rücu edemeyecek. İşte sizin
adalet anlayışınız bu. Tüyü bitmemiş yetimin
hakkıyla, bizim ödediğimiz vergilerle kayyumun zararını
devlet ödeyecek. Kendi adamlarınızı kayırıyorsunuz,
bravo ama unutmayın, bir zamanlar bu cemaatçiler de sizin
adamınızdı. Bir zamanlar o Mavi Marmarayı gönderenler de
sizin adamınızdı. Sayın Cumhurbaşkanı o zaman
Başbakanken Ben izin verdim o geminin gitmesine: demişti 2014
yılında. Bugün de Siz benden izin almadınız. diyor. Bir
dahaki gemiye ben de bineceğim. demişti. Şimdi, İsraille
20 milyon dolara anlaştı ve şimdi eski
adamlarınızı sattınız.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Gemileri
yaktı. Mavi Marmarayı yaktı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Mavi Marmarayı
yaktı.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla) Şimdi, ben
bunları söyleyince Sayın Grup Başkan Vekili gülüyor. Sayın
Bostancı, yarın Sen de hainsin. derse hiç
şaşırmayın, hiç şaşırmayın, âdeti bu.
Teşekkür ederim efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Karar yeter
sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Elektronik oylama cihazıyla
yapacağız.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı
vardır, önerge reddedilmiştir.
Şimdi, 32nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
33üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400 sıra
sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 33üncü maddesinde bulunan yer alan ibaresinin
yerine bulunan ibaresinin kullanılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Çağlar
Demirel Mahmut
Toğrul
Diyarbakır Diyarbakır Gaziantep
Mithat
Sancar Ahmet
Yıldırım Sibel
Yiğitalp
Mardin Muş Diyarbakır
BAŞKAN Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
400 sıra sayılı Danıştay
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 33üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer
Süha Aldan Cemal
Okan Yüksel Necati
Yılmaz
Muğla Eskişehir Ankara
Zeynel
Emre Namık
Havutça Mehmet
Gökdağ
İstanbul Balıkesir Gaziantep
Erdoğan
Toprak Mahmut
Tanal Fatma Kaplan
Hürriyet
İstanbul İstanbul Kocaeli
MADDE 33- 23/3/2005 tarihli ve 5320
sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli
Hakkında Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan ibaresi verilmiş olan
şeklinde değiştirilmiş ve fıkraya birinci cümlesinden
sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiştir.
Bu kararlara ilişkin dosyalar bölge adliye
mahkemelerine gönderilemez.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Kocaeli
Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 400 sıra sayılı
Danıştay Kanunu Tasarısının 33üncü maddesi
hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu tasarıyı geceler boyu
tartışırken, sürekli olarak yargının
siyasallaşması diyoruz, yargıya operasyon diyoruz. Yani Bir
hukukçunun benimsediği siyasal görüşüne göre kararlarını
oluşturma ihtimalinden dolayı kaygılıyız. diyoruz. Ve
sizler de Meclise sunulan bu tasarıyla yargının kendisine emek,
ekmek veren yere nankörlük yapmamasını istiyorsunuz, yani yola
çıktıklarınızı yolda bulduklarınızla
değiştiriyor ve kendi cemaatinizi kurmak istiyorsunuz.
Bu tasarı Meclisten geçerse yargı sadece
siyasallaşmakla kalmayacak, AKPnin il ve ilçe teşkilatlarına
dönüşecek maalesef. Özel yetkili savcılıklar tekrar kurulacak,
usulsüz kayyum atamalarının önü açılacak, yargı üzerinde
vesayet oluşacak, yargı siyasi mücadele alanı hâline gelecek,
muhalif görülen herkes tasfiye edilecek, yani adalet siyasetin aracı
hâline gelecek. Oysa, yargı halk iradesine bağımlıdır.
Bu iradenin seçimle, sandıkla ve burada temsil ettiğiniz koltuk
sayısıyla hiç mi hiç alakası yoktur değerli
arkadaşlar.
Bakınız, bugün, Türkiye'de, iktidara ve
iktidar mensuplarının işledikleri iddia edilen suçlara
dokunamayan bir yargı vardır. Buna her gün hepimiz şahit
oluyoruz.
Nitekim ne diyor AKP vekilleri? Yasama bizde,
yürütme bizde, yargı bizde, her şey bizde. Başka bir vekil ne
diyor? Oğlan bizim, kız bizim, niye denetleyelim? İşte,
gerçek niyetlerin dışa vurumudur bu ifadeler. Evet, yasama sizde,
yargı sizde, oğlanınız kızınızla, çay
toplayan Yargıtay Başkanınızla beraber
operasyonlarınız devam ediyor. (CHP sıralarından
alkışlar)
Yargıya güveni
sıfırladınız; artık kim gerçekten suçlu, kim gerçekten
suçsuz, inanın vatandaş karar vermekte zorlanıyor bu
operasyonlarınız nedeniyle.
Siyasallaştırdığınız
yargınızla yargıladığınız bir isimden
bahsedeceğim sizlere. Eminim ki birçoğunuz o ismi biliyordur çünkü
seçim meydanlarında Cumhurbaşkanının bile sürekli ağzından
düşürmediği, çokça ismini zikrettiği bir isim: Eski İzmit
Büyükşehir Belediye Başkanı Sefa Sirmen.
Yargılandığı İZGAZ dosyasında Rahşan
affını kabul etmeyip Aklanmak hakkımdır. deme cesaretini
gösteriyor, önce beraat ediyor, sonra yaptığınız operasyonlarla,
geçmişteki operasyonlarınızla mahkemeler, heyetler, hâkimler ve
savcılar değişiyor, beraat ettiği aynı delillerle
bugün altı yıla mahkûm ediliyor ve 20 küsur kişinin
yargılandığı bir dosyada herkes dışarıdayken
bugün kendisi içeride maalesef.
540 milyon dolar kârla
sattığınız İZGAZ şirketini zarara
uğrattığı gerekçesiyle, maalesef, bugün içeride
yatıyor. Ve daha da ilginci: 12 adet boru ve vanasının direnç
basıncı uygun değil, bunun sorumlusu da Belediye
Başkanı. diyerek siyasallaşan yargı sisteminizle
yargılarken Türkiye'nin dört bir yanında patlayan bombalardan
dolayı hiçbir sorumluluk duymuyorsunuz.
Sayın Bakan, size soruyorum: Acaba
binalarınızda, Bakanlığınızın
binasında, verdiğiniz işlerde, şirketlere verdiğiniz
işlerde vanaları, çukurları, cıvataları,
somunları biliyor musunuz? Ya da soralım bütün belediye
başkanlarına: İhale verdikleri işlerde, şirketlere
verilen işlerde bütün işlerin cıvatalarını, somunlarını,
boru ve vanalarını acaba biliyorlar mıdır, çok merak
ediyorum.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) -
Bunların cıvataları gevşemiş!
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Devamla) -
Cıvataları gevşemiş, evet.
Sefa Sirmen bugün iktidar tarafında
olsaydı ve ayakkabı kutularında paralar bulsaydı,
birilerinin önüne yatsaydı şu anda iktidardaydı. (CHP
sıralarından alkışlar) Ama ne yaptı?
Çalıştı. Çünkü bugün çalışan mahkûm, çalan bakan oldu
arkadaşlar. Ama şunu unutmayın: Yaratmaya
çalıştığınız dikensiz gül bahçesinde, gün gelecek
o dikenler size batacak. Dün önüne yattığınız
kişilerle yarın aynı koğuşlarda yatmak zorunda
kalacaksınız ve o gün geldiğinde biz sizi
sığdıracak bir cezaevi bulamayacağız maalesef.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyor,
şimdiden hayırlı bayramlar diliyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400 sıra
sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 33üncü maddesinde bulunan yer alan ibaresinin
yerine bulunan ibaresinin kullanılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken (Diyarbakır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen,
Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp.
Buyurun Sayın Yiğitalp. (HDP
sıralarından alkışlar)
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önümüz bayram ve
bayrama ne yazık ki Türkiye toplumlarının iki farklı
duyguyla girmesi gibi bir psikolojiyle giriliyor. Bu ülkeyi yöneten Hükûmetin
Başbakanı Bayram havası var. diyor ve bunun için trajikomik
bir Mecliste
Üçüncü köprü diye Osman Gazi Köprüsünü açmaya
çalışırken yaşamını yitiren 44 insanın
cenazeleri hâlen gömülmemiş. Hâlen o insanların cenazeleri yerdeyken
bayram demek gerçekten akıl dışı bir şey.
İstanbulda bu kadar cenaze var, Licenin de kendisi yakılıyor,
yıkılıyor, bütün doğa katlediliyor, bu bile görülmüyor.
Toplumu ve halkları ikiye bölünmüş, bir tarafı sevince
boğulurken bir tarafı da üzüntüde olan Türkiye toplumu bayramı
kutlayamaz. Devleti kendi içinde bölmek budur. Devletin politikası
eğer halkları bölüyorsa burada bir sorun var demektir. Eğer biz
acılarımızı ortaklaştıramıyorsak ya da
sevinçlerimizi ortaklaştıramıyorsak devlet bütünlüğünden,
vatan bütünlüğünden bahsetmek akıl dışı bir
şeydir. Eğer siz bugün Liceyi görmezseniz, İstanbuldaki 44 insanın
yaşamını yitirdiği yeri görmezseniz burada istediğiniz
kadar devletin bütünlüğü, vatanın bütünlüğü deyin, asla
pratikte karşılığı olmaz çünkü duygular kopmuş
demektir. Siz, Lice halkına devleti sevdiremezsiniz, Lice halkına bu
Hükûmeti sevdiremezsiniz. Orayı yakarak, yıkarak, doğayı
katlederek Gelin, hadi biz sizin devletiniziz, biz sizin için her şeyi
istiyoruz. deseniz bile kimse size inanmaz çünkü sayısız defa Lice
yakıldı. Neden yakıldı? Bir Kürt sorunu var. Kürt sorununun
siyasal statü, Kürt halkının bir siyasal statü talebi var ve bu
talebine karşı devletin göstermiş olduğu refleks 1925ten
beri yakmak, yıkmak, katletmek, binlerce insanın ölümüdür.
Şimdi, bayram geliyor, iki gün sonra. Binlerce
insan evinde taziyesini kurarken bu Hükûmetin Başbakanı Bayram
havası var. diyor ve bu kadar, binlerce insanın
acısını görmezden geliyor. Bu, gerçekten kabul edilebilir,
tahammül edilebilir bir durum değil. Eğer biz, buradaki insanlar bu
acıları ortaklaştırmayacaksak kimse bize Bu vatan
bölünüyor. diye söylemesin çünkü vatanı bu Hükûmet bölüyor terör
politikalarıyla.
Az önce Liceyle ilgili yaptığım bir
telefon görüşmesinden öğrendiğime göre bir aileden 2 kişi
ağır yaralanmış, 1i de yaşamını
yitirmiş. Oraya giden kolluk kuvvetleri önce köye giriyor, sonra köyün
etrafını sarıyor, o insanları köyün meydanına
getiriyor, ondan sonra o kadar sivil insanın içinde tarama yapıyor,
oradaki insanlar yaşamını yitiriyor. Şimdi, buradaki dünya
oradaki dünyayı görmüyor. Biz burada aylardır diyoruz ki: Bakın,
bunlarla olmaz. Ölümler ölümleri getirir. Ölüm ve öldürmeyle olmuş
olsaydı 1925lerde çözülmüştü, 1937lerde çözülmüştü, 1938lerde
çözülmüştü, 1990larda çözülmüştü. Demek ki ölüm ve öldürme üzerinden
bu sorun çözülmüyor. Sorun nasıl çözülebilir? Bu iş, çözüm ve
müzakere üzerinden çözülebilir. Yol yakınken, insanların bu kadar,
daha fazla ölmemesini istiyorsak eğer, gelin, bu Meclisteki bütün partiler
bir araya gelsin ve bu işi çözüm ve müzakere üzerinden tartışma
yürütsün. Siz, tartışma yürütmekten kaçıp sadece şiddet
üzerinden bu halkın taleplerini yok sayarsanız inanın ki
halkları kaybedersiniz. Bakın, kürdistanda yaşayan insanlar
Hükûmete karşı, AKPye karşı, CHPye karşı,
MHPye karşı son derece tepkililer.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Size tepkililer,
nerede bize tepkililer?
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) Çünkü
şunu çok iyi biliyorlar
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Size hiç tepki
yok mu?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Kürtleri, Kürt, Türk
halkını siz öldürüyorsunuz, teröristler öldürüyor, kime tepkili ya?
SİBEL YİĞİTALP (Devamla)
diyorlar ki: Biz burada ölürken insanlar bizim ölümümüzü terörize ediyorlar.
Biz burada katledilirken bizim yaşadığımız alan
kamulaştırılıyor, rant alanına dönüştürülüyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Size tepkililer, size!
Sokağa çıkamıyorsunuz.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Surda
sokağa çıkın, sokağa!
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) Bize
tepki gösterilseydi
Biz binlerce koruma ordusuyla gezmiyoruz bakın.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hayır! Bütün
oylarını sen mi alıyorsun?
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) Biz
çok vasat, normal, sade bir milletvekili olarak gezerken sizler
geldiğinizde binlerce polis ordusuyla, yüzlerce koruma ordusuyla
geziyorsunuz. Bunun sebebi nedir? Çünkü bu halka yapmış
olduğunuz terörden nasıl bir cevap alacağınızı
bildiğiniz için yapıyorsunuz. Eğer bugün
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Terörü PKK
yapıyor, PKK!
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) PKK
yapıyor diyerek, AKP yapıyor diyerek bu işi çözemezsiniz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) PKK, PKK!
SİBEL YİĞİTALP (Devamla)
1980de de bu akılla yönetenler, 1990da da bu akılla yönetenler
bakın şimdi neredeler. On yıl sonra da sizin nerede
olduğunuzu herkes konuşacak burada.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Tamam, millet nerede
derse biz oradayız, milletle beraberiz.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) On
yıl sonra burada sizlerin politikalarınız
tartışılacak. Hayat bir günlük değildir, yaşam bir
günle geçmiyor; bunun on yıl sonrası da var, on beş yıl
sonrası da var. Çocuklarınız size gelip bunun hesabını
sorduğunda Biz onlara terör dedik, o yüzden böyle dedik.
dediğinizde kimse size inanmayacak çünkü her şey arşivleniyor,
her şey hafızaya alınıyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Size de
inanmıyorlar zaten ya!
SİBEL YİĞİTALP (Devamla)
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
sayın hatip konuşması sırasında bir tanımlama
yaparak -onu cevap hakkımı kullanırken de ifade edeceğim-
bölgede yaşayan vatandaşların, Kürt vatandaşların
partimize de -başka partilerle birlikte ismini anıp- tepkili
olduklarını söyledi. Bu konuda cevap hakkımızı
kullanmak isteriz.
BAŞKAN Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
İki dakika süre veriyorum.
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
10.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Diyarbakır Milletvekili Sibel
Yiğitalpin 400 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 33üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.
Yoğun bir haftanın son saatlerindeyiz
artık. Böyle sataşmadan kürsüye gelmeyi, özellikle de
tartışmanın özü ortadayken ve Türkiyede yüksek yargıya
iktidar partisi eliyle büyük bir darbe girişiminin son kısmına gelmişken
bir başka konuda tartışma yaşamayı, muhalefet
partileri arasında karşılıklı bir atışma
yaşanmasını doğru bulmam. Muhalefetin muhalefete muhalefet
etmesini de bir âcizlik olarak görürüm her zaman. Ama, eğer kastedilen
Türkiye Cumhuriyeti devletinin doğu ve güneydoğusundaki illerse ve
eğer oradaki vatandaşlardan bahsediliyorsa, Cumhuriyet Halk Partisi
24, 25 ve devam eden 26ncı Dönemde bölgeye çok sayıda heyet
gönderdiğinde, son dönemde bizim raporlarımızda -ki sizlerle de
paylaşabiliriz, zaman zaman kamuoyuna da açıklıyoruz
raporlarımızı- bölge halkından yükselen tepkinin iki tane
odağı var. Evet, Adalet ve Kalkınma Partisinin bölgedeki gücünü
hızla kaybettiğini seçim sonuçlarından da biliyoruz, bize gelen
raporlarda da AKPye çok ciddi tepkiler var. Ama, en az o kadar, hatta daha
yüksek bir ivmeyle son aylarda biraz önceki sayın hatibin partisine Bizi
hendek ile tank arasına sıkıştırdılar, bizi
evimizden, yurdumuzdan ettiler ve biz onlara bunun için oy vermemiştik.
diye çok ciddi tepkiler var. Bölgeye giden herkes Cumhuriyet Halk Partisinin
bölgedeki varlığından, temaslarından, ülkenin bölünmez
bütünlüğünü esas alırken hukuk devletini savunmasından, terörle
mücadelenin hukuk içinde ve hukukun temel prensiplerine ve yaşam
hakkına saygılı bir şekilde sürdürülmesiyle ilgili evrensel
gerçekleri savunmasından duyduğu memnuniyeti ifade ediyor.
Yüce Meclise arz ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye
Sayın Akçay
istemişti önce Sayın Baluken.
Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
29.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Diyarbakır Milletvekili Sibel
Yiğitalpin 400 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 33üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biraz önce kürsüde konuşan sayın
konuşmacı öncelikle kürdistan diyor. Türkiye Cumhuriyeti
sınırlarında böyle kürdistan diye bir yer yok. Türkiye
Cumhuriyeti bir bütün, vatanımız hepimizin vatanı, 78 milyonun
ve Türkiye Cumhuriyeti nüfus cüzdanını taşıyan herkesin
vatanıdır. Bu vatanın adı Türkiyedir. Öncelikle bölücü
ifadelerden kaçınmak lazım, aksi takdirde bu etnik bölücülüktür ve
ırkçılıktır.
Ayrıca, işte AKPye, CHPye ve MHPye
sitem olduğunu ifade etti. Milliyetçi Hareket Partisi Edirneden Karsa
tüm birimlerde, illerde, ilçelerde teşkilatlı ve bütün seçimlere
katılmakta ama az ama çok mutlaka oy almaktadır. Kaldı ki pek
çok ilimizden yıllarca çok sayıda milletvekili ve belediye
başkanlıkları da kazanılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Tamamlayınız Sayın
Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) İnşallah önümüzdeki
süreçte bu artarak da devam edecektir. Demokrasi sandıkta düz bir çizgi
izlemez, mutlaka zikzakları olur, bunları da demokrasinin doğal
sonucu olarak düşünmek lazım.
PKK terörünün yoğun olduğu illerimizde,
beldelerimizde insanlarımız, vatandaşlarımız huzur
istiyor, güvenlik istiyor, can ve mal emniyeti istiyor, iş istiyor,
aş istiyor, vatanımızda birlik ve beraberlik içerisinde
yaşamak istiyor; bu Manisada da böyle, Diyarbakırda da böyle.
Teşekkür ederim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan...
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Baluken...
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşan
sayın grup başkan vekili, bölge halkının partimizi
hendekler ve tanklar arasına
sıkıştırdığına dair...
BAŞKAN Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
İki dakika süre veriyorum size de.
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
11.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin sataşma nedeniye yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben de özellikle bir rejim
değişikliğini hedefleyen ve devletin bütün kurumlarını
tamamen bu rejim değişikliği ekseninde dizayn etmeye
çalışan bir yasa tasarısı görüşülürken farklı bir
konu üzerinde bir tartışma açmanın çok doğru
olmadığı kanaatindeyim ancak şunu ifade edeyim: Özellikle
Kürt ve kürdistan realitesiyle ilgili biz defalarca görüşlerimizi ifade
ettik. Bizim bu ülkenin bölünmesiyle ilgili tek bir tereddütümüz yok. Bu
ülkenin bütünlüğü içerisinde kendi sorunlarımızı
demokrasiyi geliştirerek çözmemiz gerektiğini, tarihsel, sosyal,
coğrafik, siyasal birtakım realitelerin kabul edilmesinin bu ülkeyi
bölme değil, tam tersine bu ülkenin bütünlüğünü
sağlamlaştırma anlamına geldiğini de defalarca ifade
ettik. Bunun için uzak yere gitmeye gerek yok yani Osmanlı tarihinden,
Selçuklu tarihinden, hatta Türkiye Cumhuriyeti tarihinden de
Hem Meclisin
kuruluşunda söylenilenleri hem de son Cumhurbaşkanının Kürt
ve kürdistan realitesiyle ilgili söylediklerini de defalarca buradan ifade
ettik. Dolayısıyla, böyle farklı bir tartışma açmak
çok doğru değil.
Uzun süredir şunun farkında değiliz:
Siyaset kurumu çözüm gücünü giderek yitiriyor; burada sadece laf
yarıştırıyoruz, burada sadece demagoji yapılıyor,
demagoji üzerinden çözüm üretilmiyor. Demagojiye dayanan, demokrasiye
dayanmayan bir Meclis pratiği bu ülkenin sorunlarını çözmez. O
nedenle, buradaki her 4 siyasi partinin dile getirdiği her bir görüşü
önemsemek ve bu görüşler doğrultusunda temel meselelerimizi çözmek
durumundayız. Hele hele böyle bayram günlerinin
yakınlaştığı bir dönemde cenazelerin
kalkmadığı, ölümlerin olmadığı, kanın
akmadığı bir ortamı sağlamak hepimizin boynunun borcu
olsa gerek diye düşünüyorum. Bunun için de önümüzde iki buçuk
yıllık bir model var diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bunu kayıtlara
geçmesi için ifade ediyorum: Bu hazırlanan yasa mevcut hukuk
kuralları içerisinde hazırlanmıştır. Bu yasada bir
rejim değişikliği amaçlanmamaktadır ve bu yasa Türkiyede
bir rejim değişikliğine ülkeyi götürmeyecektir.
Bir ikincisi: Türkiyede Kürt kökenli
vatandaşlarımız vardır, bu ülkenin
vatandaşlarıdır. Türkiye'nin egemenlik sınırları
içerisinde yapılan tanımlamalar etnik temelli tanımlama
değildir.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Türk demek etnik değil midir?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Türkiyede illerin
nasıl tanımlandığı Anayasamızda, ilgili
kanunlarda yazılmıştır.
Aynı şekilde, bu konuyla alakalı
grubumuzun ifadeleri de daha önceki kayıtlarda mevcuttur. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/726) ve Adalet Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 400) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, Sibel Yiğitalp ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
33üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
33üncü madde kabul edilmiştir.
34üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır,
ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400 sıra
sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 34üncü maddesinde bulunan yer alan ibaresinin
yerine bulunan ibaresinin kullanılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Çağlar
Demirel Mahmut
Toğrul
Diyarbakır
Diyarbakır
Gaziantep
Ahmet
Yıldırım Erol
Dora Mithat
Sancar
Muş
Mardin
Mardin
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400 sıra
sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 34üncü maddesinde yer alan Bu kararlara
ilişkin ibaresinin Bu kararlarla ilgili şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail
Faruk Aksu Mustafa
Kalaycı Mehmet
Günal
İstanbul
Konya
Antalya
Mehmet
Parsak Mehmet Necmettin
Ahrazoğlu Kamil
Aydın
Afyonkarahisar
Hatay Erzurum
BAŞKAN Maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
400 sıra sayılı Danıştay
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 34üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer
Süha Aldan Cemal
Okan Yüksel Necati
Yılmaz
Muğla
Eskişehir
Ankara
Zeynel
Emre Mahmut
Tanal Namık
Havutça
İstanbul
İstanbul
Balıkesir
Mehmet
Gökdağ Erdoğan
Toprak
Gaziantep
İstanbul
MADDE 34- 12/1/2011 tarihli ve 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3 üncü maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş
olan ibaresi verilmiş olan şeklinde değiştirilmiş
ve fıkraya aşağıdaki cümle eklenmiştir.
Bu kararlara ilişkin dosyalar bölge adliye
mahkemelerine gönderilemez.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal.
Buyurun Sayın Tanal. (CHP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ben size tanımlardan başlamak isterim.
Türk Dil Kurumunun darbeyle ilgili tanımına
baktığımız zaman, Türk Dil Kurumunda darbenin
tanımı şu şekilde yapılmış: Bir ülkede
baskı kurarak, zor kullanarak veya demokratik yollardan yararlanarak
hükûmeti istifa ettirmeye zorlamak darbe olarak kabul edilmekte. Yani,
demokratik yöntemlerle bir başbakanın istifasını sağlamak,
Türk Dil Kurumunun darbe tanımına göre bir darbedir bu. Olaya böyle
baktığımız zaman, yani Sayın Davutoğlunun
demokratik yollarla istifaya zorlanması darbe olarak nitelendirildikten
sonra, Türk siyasi tarihinde yapılan 27 Mayıs darbesi, 12 Mart
muhtırası, 12 Eylül darbesine baktığımız zaman
ortak özellikler şu: Bir sefer, Danıştay
başkanlarının ve üyelerinin tamamı aynen bugün istifaya
kanunla zorlandığı gibi, değiştirildiği gibi 27
Mayıs 1960 darbesinde de olmuştu bu. Yani darbelerin benzerliği
açısından söylüyorum.
İki: 1960ta yani 27 Mayısta, o dönemde,
sıkıyönetim yani olağanüstü hâl rejimi vardı ama bugün
farklı olan olay, Parlamento feshedilmemiş, o dönem Parlamento
feshedilmişti. 12 Eylülde de Parlamento feshedilmişti ancak 12 Mart
muhtırasında Parlamento feshedilmemişti. Ne olmuştu yine o
dönem? O dönemde de yine Başbakan Demirel istifaya
zorlanmıştı. Yani baktığımız zaman,
aslında bugün, bal gibi, bir darbenin tüm koşulları
oluşmuş durumda.
Geliyoruz 1980 darbesine. Yine, o dönemde de kanunla
hem Danıştay Başkanlığı hem de tüm üyeler istifa
ettirilmişti.
Sayın Bakanla hukuk fakültesinde aynı
dönemdeydik. Okuduğumuz, rahmetli Lütfi Duran Hocanın
kitaplarıydı, aynı hukuku okuduk ama niye burada aynı
şeyi savunmuyoruz, şimdi oraya da geleceğim ben. Yani bunun
darbe olduğunu gösteren koşul, bir: 1960 darbesinin de, 1980
darbesinin de, ikisinin de müşterek noktası, o dönemde de
Danıştay başkanları, üyelerinin görevleri kanunla sona
erdirildi, bugün de sona erdiriliyor; konu müşterek, bu da bir darbenin
aynısı. (CHP sıralarından Saray darbesi! sesleri,
alkışlar)
Geliyorum şimdi Sayın Bakanla aynı
dönemde okuduğumuz kitaplara. Ya, Sayın Bakan, sizinle aynı
okulda okuduk, rahmetli Lütfi Duran ne derdi? Çocuklar, hangi merdivenle
çıkıyorsanız idari işlemlerde aynı merdivenle de
ineceksiniz. diyordu. Bu pratiği gösteriyorum siz bilmediğiniz için,
Sayın Bakanım bunu biliyor. (CHP sıralarından
alkışlar) Yani Lütfi Duran Hoca bu merdiveni bize böyle gösterdi.
Neydi? Bu Yargıtay üyeleri, Danıştay üyeleri neyle
çıktılar buraya? Seçimle geldiler. Seçimle geldiler, seçimle
indirmeniz lazım. Siz ne yapıyorsunuz? Seçimle gelen üyeleri kanunla
indiriyorsunuz siz burada. Burada bu kanunun adı nedir? Boşalt,
doldur kanunudur. Önce kanunla boşaltıyorsunuz, sonra kanunla dolduruyorsunuz.
(CHP sıralarından alkışlar) Sizin burada
yaptığınız, yargının şalterini
indiriyorsunuz. Yani bu beş günlük süre içerisinde yargı ne olacak,
şalterini indiriyorsunuz? Bu bir darbe değil de nedir değerli arkadaşlar?
Onun için, bu kanun Anayasaya aykırıdır, bu kanun bir darbe
kanunudur.
Tabii, bu kanunun amacı kamu yararı
değil, tamamen siyasi amaçlarla
Hatırlanırsa, Abana ilçesi
siyasi nedenlerden dolayı Bozkurt ilçesine
bağlanmıştı; hatırlanırsa, 1960 sonrası
Cumhuriyet Halk Partisinin mal varlıkları o dönemde kanunla hazineye
intikal ettirilmişti. O dönem Anayasa Mahkemesi dedi ki: Bunların
hepsinin amacı siyasi eritme politikasına yöneliktir. Siyasi eritme
politikasına yönelik olduğu için kamu yararı burada yoktur ve
bu, Anayasaya aykırıdır. Onun için, buraya da baktığımız
zaman kamu yararı yok, bu tamamen siyasi amaçlara yönelik.
Biz yargıda cemaatçi yapı istemiyoruz,
reise bağlı yapı istemiyoruz, siyasi iktidarlara bağlı
yargı istemiyoruz (CHP sıralarından alkışlar) kaçak
köşke bağlı yargı istemiyoruz; tarafsız,
bağımsız, adil, sorgulanabilen, hesap verebilen yargı
istiyoruz biz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) Hepinize teşekkür
ediyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Mehmet Moğultaya
bak, geçmişine bak sen.
MAHMUT TANAL (Devamla) Herkesin
bayramını kutluyorum ve iyi geceler diliyorum değerli
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Size de iyi bayramlar diliyoruz efendim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Hatip konuşmasında
darbeyi tanımladı ve bizim Genel
Başkanlığımızı,
Başbakanlığımızı yapmış Sayın
Ahmet Davutoğluna bir darbe yapıldığını iddia
etti.
Darbelerin nasıl yapıldığı
bellidir. AK PARTİde bir kongre yapılmıştır, bir
bayrak değişimi yapılmıştır ve bu kongrede 1.405
oy kullanılmak suretiyle yeni bir Genel Başkan seçilmiş, yeni
bir Başbakan gelmiştir. O açıdan yapılan bütün süreç hukuk
içerisinde ve partimizin ilgili
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Ben siyasi darbelerin ortak niteliklerini saydım
Sayın Başkan.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Bir saniye ama
kurulları
içerisinde yapılmıştır. Kayıtlara girmesi
açısından bunu ifade ediyorum. Mahmut Bey bunları bilsin,
incelesin, böyle boş konuşmasın.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyoruz
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
LEVENT
GÖK (Ankara) Yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN
Sunmadan önce bir toplantı yeter sayısı talebi var.
Sayın
Gök, Sayın Özel, Sayın Gürer, Sayın Gökdağ, Sayın
Yıldız, Sayın Demirtaş, Sayın Özdiş, Sayın
Tanal, Sayın Hürriyet Kaplan, Sayın Doğan, Sayın Özdemir,
Sayın Karadeniz, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Durmaz,
Sayın Aldan, Sayın Erkek, Sayın Kuyucuoğlu, Sayın
Baydar, Sayın Kesici, Sayın Ayata.
Evet,
yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/726) ve Adalet Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 400) (Devam)
BAŞKAN
Mahmut Tanal ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 400 sıra sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 34üncü maddesinde yer alan Bu kararlara
ilişkin ibaresinin Bu kararlarla ilgili şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu (İstanbul)
ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HİLMİ
BİLGİN (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Hatay
Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlu.
Buyurun Sayın Ahrazoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 400 sıra sayılı
Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 34üncü maddesi
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun vermiş olduğu önerge
üzerinde söz almış bulunuyorum.
Tasarının 34üncü maddesinde yapılan
düzenlemeyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3üncü
maddesinde değişikliğe gidilmektedir. Bu değişiklikle
yapılmak istenen, Danıştay ve Yargıtay üyelerinin temyiz
haklarının ortadan kaldırılmasıdır. AKP
Hükûmetinin, yargıyı sadece siyasallaştırma gayretlerinin
açıkça görüldüğü politik bir süreçte vatandaşın kanuni
yollardan hak arama yöntemlerinin kısıtlanması, demokratik bir
yönetim anlayışından gün geçtikçe
uzaklaştığının en temel göstergesidir.
Tarafını AKP olarak seçmeyen yargı mensuplarını
tasfiye etmek, vatandaşın haklarının da elinden
alınması amacıyla yüce Meclise sunulan bu kanun
tasarısıyla karşı karşıyayız.
Değerli milletvekilleri, bir yandan iç hukuk
yolları tamamlansa bile vatandaş lehine Anayasa Mahkemesine
başvuru yolu açılırken, hatta iç hukuk uygulamaları
dışına çıkılarak İnsan Hakları Mahkemesine
başvuru süreci işletilirken, diğer taraftan Danıştay
ve Yargıtay üyelerine temyiz yolunun kapatılması, içtihatlar
açısından derin bir çelişkiyi ortaya koymaktadır. AKP
Hükûmeti, yargıyı sadece siyasallaştırma ve
yandaşların çıkarlarını gözetme üzerine inşa
etmektedir. Hukukun üstünlüğü ve vatandaşların hak ve
hukuklarının gözetilmesi gibi kaygıları yoktur.
AKP'nin yargıya bakışı ve adalet
anlayışı açısından düşüncelerini şu sözlerle
anlamak ve aramak gerekir: AKPli bir vekilin "Anayasa vesayetin son
kalesidir, Anayasa'yı paramparça yapacağız.", AKPli bir
bakanın "Anayasayı tanımıyoruz.", Adalet
Bakanı Sayın Bozdağın iki gazetecinin Anayasa Mahkemesi
kararıyla tahliye edilmesi üzerine "Daha yargılamaya
başlamamış mahkemeye baskıdır, müdahaledir, Anayasa
ihlalidir.", Sayın Başbakanın "Anayasa ne söylerse
söylesin Cumhurbaşkanımızın fiilî olarak siyasi
sorumluluğu doğmuştur.", Sayın
Cumhurbaşkanının ise "Anayasa Mahkemesinin kararına
uymak zorundayız ama saygı duymak zorunda değiliz, saygı da
duymuyorum.", iki gazetecinin mahkeme kararıyla tahliye edilmesinden
sonra ise Anayasa Mahkemesine yönelik "Mahkeme, kararında
direnebilirdi." gibi sözleriyle bağımsız yargıya
talimat verilebilmektedir.
Buna benzer örnekleri çoğaltabiliriz. Bu
sözler, AKP'nin hukuk ve adalet anlayışı hakkında
ipuçları vermektedir. AKP, kendilerine yönelik veya kendi beklentileri
dışındaki kararları tanımamakta, yargıdan da
kendileri gibi düşünülmesini, kendi anlayışları
doğrultusunda karar almalarını beklemektedir. Onun için de,
tasarıyla yargı yönetimini değiştirmek istemektedirler.
Dün kendileri için mezardaki yatanları
kaldırıp oy kullandırmak isteyenleri, kendileri için muhterem
olanları, ne istediyse verdiklerini, iktidarlarına ortak ettiklerini
Kendi paralel çizgilerinin diğer çizgisini yok etmeye
çalışmaları
17-25 Aralık yolsuzluk olaylarından sonra
paralel kardeş kavgasına dönüştürmüşlerdir.
Bu olay, kimin, ne maksatla, neyi ele geçirmek
istediğinin kavgasına, adaletin, hukukun alet edilmesinden başka
bir şey değildir. Maksat paralel yapıyı yok etmek ise
bunlar kendilerince malum olup bu oluşumu yasa
değişikliğiyle değil yasaların öngördüğü
yöntemlerle aşmak mümkündür. Ancak niyet bu oluşumu yok etmekten
ziyade yargıyı AKPlileştirmek istemektedirler.
Değerli milletvekilleri, bu tasarıyla AKP
kendi hukuk anlayışına fiilî durum yaratmakta, demokratik hukuk
devletinin ön şartı olan kuvvetler
ayrılığını yok etmekte, hukuk güvenliği ilkesini
ihlal etmektedir, adalete olan güveni sarsmaktadır. Bu durum ise yasama ve
yürütmenin sayısal çoğunluğunu elinde bulunduran AKP'nin tek
parti diktatörlüğüne gitmesinden, yargıyı da ele geçirme
isteğinden başka bir şey değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Devamla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime son verirken,
sizlerin, aziz Türk milletinin ve İslam âleminin bin aydan
hayırlı olan Kadir Gecesini ve Ramazan Bayramını
kutluyor, Anadolu topraklarının ve İslam
coğrafyasının üzerindeki kara bulutların dağılmasını
ve her günün bayram coşkusuyla geçmesini Cenab-ı Allahtan niyaz
ediyor, hepinize saygılar sunuyor, hayırlı akşamlar
diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400 sıra
sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 34üncü maddesinde bulunan yer alan ibaresinin
yerine bulunan ibaresinin kullanılmasını arz ve teklif ederiz.
Erol Dora (Mardin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HİLMİ
BİLGİN (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, Mardin
Milletvekili Erol Dora.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kanun tasarısının 34üncü maddesi
üzerinde Halkların Demokratik Partisi adına söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, içinde
bulunduğumuz nokta şudur: Hükûmet, yaptığı bu
düzenlemelerle hukuk devletine son veriyor, hukuk devletini rafa
kaldırıyor. Bunun sonucunda bir dizi yasa karşımıza
çıkmaktadır. Yüksek yargıda, son beş yılda, bu
tasarıyla birlikte 3 tane kapsamlı değişikliğe
gidilmiş olacak. Her 3 düzenleme de birbiriyle çelişkiler
barındırmaktadır. Konjonktürel gelişmelere göre Hükûmet
kendi iktidarını sağlamlaştırmak için hukuk devleti
olmanın asgari ilkelerini bile yerle yeksan etmektedir. Aceleyle,
telaşla hazırlanmış, doğru dürüst kimseye
danışılmamış ve belirli bir siyasi amaca yönelik
olarak yapılmış bu yasa değişiklikleri Türkiyede
hukuk devletinin ve demokrasinin büyük ölçüde yaralanmasına sebebiyet
vermektedir.
Değerli milletvekilleri,
partimiz ne olursa olsun, ister muhalefet partisi ister iktidar partisi olsun,
Türkiye'de hukuk devletini ortadan kaldıracak olan, demokrasiyi ortadan
kaldıracak olan bu trende, bu yasalar dizisine karşı durmak
gerekir, hukuk adına, demokrasi adına karşı
çıkmamız gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri,
tasarının Danıştay ve Yargıtay üzerinde yapmaya
çalıştığı kapsamlı operasyonel düzenlemelere
baktığımızda, Anayasanın 2nci maddesinde yer alan
hukuk devleti ilkesine, 9uncu maddesinde ifade edilen mahkemelerin
bağımsızlığı ilkesine, 138inci maddede
belirtilen hâkimlerin bağımsızlığı ilkesine,
139uncu maddede belirtilen hâkimlik ve savcılık teminatı, 154
ve 155inci maddelerle düzenlenen Yargıtay ve Danıştayla ilgili
hükümlere aykırılık teşkil etmektedir.
Burada
baktığımız zaman, AKP Hükûmetinin şöyle bir
argümanı var: Efendim, biz yaptık, Anayasaya uygundur.
Değerli milletvekilleri, şimdi, Anayasaya uygunluk konusunda az önce
belirttik, Anayasaya uygun değil, tasarının birçok maddesi
Anayasaya aykırıdır, Anayasanın ruhuna da açıkça
aykırıdır çünkü Anayasada yüksek yargının
bağımsızlığı, hâkim
bağımsızlığı, tarafsızlığıyla
güvence altına alınmıştır. Ama diyelim ki Anayasada
böyle bir şey yok ve Anayasaya tamamen uygundur, ancak şunu da
biliyoruz ki: Anayasaya şekil bakımından uygun bir yasa yapmak
aslında hukuk devleti bakımından yeterli değildir çünkü
burada amaç sadece şeklen uygunluk değildir, aynı zamanda
Anayasanın ruhuna uygun olması gerekmektedir. Yapılacak
düzenlemelerin esasen hukuk devleti ilkelerine uygun olması gerekir.
Değerli milletvekilleri,
hukuk devletinin asli amaçlarından birisi nedir? İktidarın hukuk
sınırları içinde kalmasını sağlamaktır.
Yaptığımız yasalar iktidarın hukuk
sınırları içinde kalmasını sağlayamıyorsa,
tahakkümü önleyemiyorsa, istediği kadar şeklen Anayasaya uygun olsa
da hukuka aykırılık teşkil etmektedir. Burada önemli olan,
yaptığımız düzenlemeler hukuk devleti ilkelerine uygun
mudur değil midir, ona bakmamız gerekir.
Değerli milletvekilleri,
son olarak bir alıntıyla konuşmamı tamamlamak istiyorum.
Amerika Birleşik Devletlerinin kurucularından ve
başkanlarından olan siyaset felsefecisi James Madison 18inci
yüzyılda şöyle demektedir: Bütün iktidarın; yasama, yürütme ve
yargının tek bir elde toplanması, ister babadan oğula geçme
yoluyla olsun, ister kendi kendini atama yoluyla olsun, ister seçimle
işbaşına gelmek yoluyla olsun, despotizmi yani istibdat rejimini
ortaya çıkarır. Maalesef, Madisonun 18inci yüzyılda
söylediği bu sözler, bugünkü Türkiyeyi konu alırsak dikkate
almamız gereken önemli sözlerdir.
Değerli milletvekilleri, bütün gücün tek bir
elde; yasamanın, yürütmenin, yargının tek bir elde
toplanması despotizmin ta kendisidir. Bugün Türkiyede rejimin adı da
bu nedenle demokrasi olamaz. Anayasada hukuk devleti, demokrasi,
özgürlükler gibi kavramların, ilkelerin bulunması yalnız
başına bir şey ifade etmez. Bu nedenle yurttaşlarımızın
hukukunu, devlet ile yurttaş arasındaki hukuku ve hükûmetlerin
denetlenebilmesini mümkün kılacak nitelikli bir hukuk devleti ilkesini
mümkün kılmak, parti gözetmeksizin bütün milletvekillerinin asli
görevidir.
Bu vesileyle, ben de bütün Müslüman âleminin Ramazan
Bayramını kutluyor, bu bayramın barışa, sevgiye ve
huzura vesile olmasını temenni ediyor, hepinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir
34üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
34üncü madde kabul edilmiştir.
35inci madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400 sıra
sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 35inci maddesinde bulunan "yayımı
tarihinde" ibaresinin yerine "yayımlandığı
tarihte" ibaresinin kullanılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Çağlar
Demirel Mahmut
Toğrul
Diyarbakır Diyarbakır Gaziantep
Mithat
Sancar Ahmet
Yıldırım Bedia
Özgökçe Ertan
Mardin Muş Van
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
400 sıra sayılı Danıştay
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 35inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer
Süha Aldan Cemal
Okan Yüksel Necati
Yılmaz
Muğla Eskişehir Ankara
Mahmut
Tanal Zeynel
Emre Namık
Havutça
İstanbul İstanbul Balıkesir
Mehmet
Gökdağ Erdoğan
Toprak
Gaziantep İstanbul
"MADDE 35 - Bu Kanun Resmi Gazetede
yayımı tarihinde yürürlüğe girer."
BAŞKAN Maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400 sıra
sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
35'inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail
Faruk Aksu Mustafa
Kalaycı Mehmet
Günal
İstanbul Konya Antalya
Kamil
Aydın Fahrettin
Oğuz Tor Mehmet
Parsak
Erzurum Kahramanmaraş Afyonkarahisar
"Yürürlük
MADDE 35 - "Bu Kanunun;
28 inci maddesinin birinci fıkrası
31/12/2019 tarihinde,
Diğer hükümleri yayımı tarihinde,
yürürlüğe girer."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Kahramanmaraş Milletvekili Fahrettin Oğuz Tor.
Buyurun Sayın Tor. (MHP sıralarından
alkışlar)
FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 400 sıra
sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 35inci maddesi hakkında MHP adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tasarıyla
Danıştay ve Yargıtayın üye sayıları
azalmaktadır, azalacaktır. Önemli olan, üye sayısının
azalması değildir, üye sayısı azalmakla suç ve suçlu
sayısı azalmayacaktır. Önemli olan suçu kaynağında
kurutmaktır ancak suç ve suçlu sayısı bu şekilde
azalacaktır. Maalesef, suç ve suçlu sayısı hızla
artmaktadır. Özellikle de terör suçu ve suçlusu sayısı, terör
mağduru rekora ulaşmıştır, her türlü kaynağı
kurutulmadan başarılı olunmayacaktır. Bugün cezaevinde yere
yatak sermek için bile torpil arandığı bir dönem
yaşıyoruz. Dün, 2002 yılında sadece eski
Başbakanlık binasının Adalet Bakanlığı ile
Millî Eğitim Bakanlığı arasına bariyer konuldu diye
feveran edilirken maalesef bugün dolmuş durakları da oradan
çıkarıldı, Millî Müdafaa Caddesinden itibaren kapatıldı.
Kıymetli milletvekilleri, bir aydan fazla
zamandan beri sarayın önü, 4 gidiş, 4 geliş, trafiğe
kapalıdır maalesef. Güvenlik için kıtalar arası araba
götürmeye başladık.
Değerli milletvekilleri, son günlerde
yaşanan olaylar nedeniyle milletimizin morali oldukça bozulmuştur.
Geçmişte 10-11 defa yapılan katliamlar nedeniyle vatandaş büyük
tedirginlik içindedir. Nerede, ne zaman olacağı belli olmayan bu
eylemleri milletimiz bir daha yaşamak istememektedir. Bu vesileyle, önceki
gün İstanbul Atatürk Havaalanında düzenlenen menfur
saldırıda hayatını kaybeden 40tan fazla
insanımıza Allahtan rahmet diliyorum, yaralılarımıza
acil şifa niyaz ediyorum. Olay acıdır, büyüktür. Her zaman olduğu
gibi ateş düştüğü yeri yakmaktadır. Her toplu
saldırıda olduğu gibi birkaç gün ağlayıp
sızladıktan sonra olay unutulmamalı, her türlü tedbir
alınmalıdır. Terörün insan kaynağı
kurutulmalıdır. Terörün finans kaynakları
kurutulmalıdır. Kim destek oluyorsa, kim teröristi övüyorsa
gereği yapılmalı, yapılmıyorsa söylemlerin hepsi
boş laftır.
Sayın Başbakan Binali
Yıldırım, her türlü yetkiyi haiz, büyük Türkiye Cumhuriyetinin
Başbakanıdır, sözüne güvenmek gerekir. Bir belediye
başkanı hakkında Terör örgütüne destek verdi. ifadesini kullanıyorsa
mutlaka bir tespiti vardır. Belediye başkanı teröre lojistik
destek verdi, para aktardı. diyorsanız gereğini
yapacaksınız. Bu paraları terör örgütüne aktaranların lime
lime burunlarından getireceğiz. diyorsanız daha ne
duruyorsunuz, elinizi tutan mı vardır? Sayın Başbakan Bu terör
belasını Türkiyenin gündeminden çıkarmaya azmettik. diyorsa
hiç gecikmemelidir.
Evet, Başbakanın temennisiyle
inşallah Türkiye terör belasından kurtulacaktır, bundan
şüphemiz yoktur. Ancak elinizdeki imkânları kullanmadan, lafla
terörden kurtulamayacağımız da açıktır. Ocaklara
ateş düşmeye devam edecektir. Ekmeğimizi böleriz ama Türkiyeyi
böldürtmeyiz. lafları terörü önlemiyor. Teröristlerin hızlı
yargılanması bir katkı sağlayacaksa hemen yürürlüğe
konulmalıdır.
Değerli milletvekilleri, dönemin Başbakanı,
bugünün Reisicumhuru Sayın Recep Tayyip Erdoğanın PKKyla
görüşme talimatını bizzat ben verdim, PKKyla görüşülmesini
ben istedim, sıkıntısı olan bana gelsin. PKK çözüm sürecini
silah stoklama süreci olarak değerlendirdi, bu süreç içinde güvenlik
güçlerimiz Herhangi bir çatışmaya, şuna buna girmeyelim.
dediler ama daha sonra anladık ki bu süreç içinde bunlar bunu
yaptılar. Çözüm süreci içinde valilerimiz kendilerine verdiğimiz
talimatlar gereği PKKya operasyon yapmadı. Bu süreçte
hazırlık safhasına girdiler, mayın döşeyip bombalar
yerleştirdiler. Bu terör eylemlerini biz görmezden gelmeye nereye kadar
devam edeceğiz? Bunlara benzer birçok beyanı daha vardır, bu
sözlerini unutmadık. Benzer beyanları, daha başka, başbakan
yardımcıları ve bakanlar da vermiştir.
Değerli milletvekilleri, PKK terörüne ilave
olarak son günlerde başımıza başka bir terör belası
daha musallat olmuştur. Kobani Türkmen bölgesindeki çatışmalar
sonrasında sınır hattı âdeta bir kevgire dönmüştür,
yol geçen hanından bir farkı yoktur. IŞİD terörü de bu
süreçte doğmuştur. Bunlarla ilgili her türlü tedbir alınarak
gereğine başvurulmalıdır diyor, yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
400 sıra sayılı Danıştay
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 35inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cemal
Okan Yüksel (Eskişehir) ve arkadaşları
"MADDE 35 - Bu Kanun Resmi Gazetede
yayımı tarihinde yürürlüğe girer."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Eskişehir Milletvekili Cemal Okan Yüksel.
Buyurun Sayın Yüksel (CHP
sıralarından alkışlar)
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; artık tasarının
sondan ikinci maddesine geldik. Çok kısaca toparlayacak olursak,
tasarı kanunlaştığında ne oluyor? Yargıtayın
516 üye sayısı 300e, Danıştayın şu anda 195 olan
üye sayısı da 116ya; kademeli olarak ilk önce 200e Yargıtay,
sonra da 90a Danıştay inecek.
Şimdi, tasarının gerekçesi diyor ki:
İstinaf mahkemeleri kurulduğu için ihtiyaç kalmadı bu kadar
üyeye. Aslında doğru değil. Şu anda, örneğin
Yargıtayda 1 milyon 365 bin dosya var ve bunlar istinaf mahkemelerine iade
edilmeyecek. Yargıtayın daire sayısını da 46dan 24e
indirdiğinizde, basit bir hesaplamayla, Yargıtay elindeki
dosyaları altı senede bitirebilecek, istinaf mahkemelerinden hiçbir
dosya gelmediğini düşünsek dahi. Aslında amaç, kulislerde
konuşulan, paralel yapıyla mücadele ama amaç o da değil. Amaç
şu: Yüksek yargıdan kendinden olmayan herkesi tasfiye etmek çünkü
baştaki, artık halkın desteğini alamayacağından
korkuyor, gideceğini biliyor, kendini güvence altına almak istiyor.
İkinci bir değişiklik, yüksek
yargı organına yeniden seçilecek üyelerin görevlerini on iki seneyle
sınırlıyorsunuz. Yüksek yargı üyeliği, yüksek hâkimlik
bir kariyer mesleğidir. On iki sene sonra emekliliği gelmeyenleri siz
kürsülere göndereceksiniz. Onlar açısından kariyer manasında bir
düşüş, bir sürgün gibi olacak bu meslek. Kötü yerlere atanmamak için,
on iki sene Ankarada görev yapmış, düzenini burada kurmuş fakat
daha sonra Şırnaka, Bitlise gitmemek için yürütmeyle uyumlu bir yargı
olacak.
Bir de eşitler arasında eşitsizlik
yaratıyorsunuz. Çay toplamaya giden Yargıtay Başkanı,
Danıştay Başkanı, başkan vekilleri, daire
başkanları yerlerini koruyor. Yani, bu çay kültürü
Hani, şunu
önereyim artık: Yargıtay yerine yargıçay diyelim,
danışçay diyelim, bunlar bir araya gelsinler, bir de çaydaş
hukukçular derneğini kursunlar, tam olsun!
Kayyumlarla ilgili, kayyumları koruma
altına alan çok önemli bir düzenleme getiriyorsunuz. 257nci maddeden
hüküm giymeyen herhangi bir kayyum, devleti uğrattığı
zarardan dolayı mesul olmuyor. Yani, bunları ne adına
yapıyorsunuz? Bunları, kendi elinizle devlete, iş hayatına,
ticarete, yüksek yargıya monte ettiğiniz paralel yapıyla
mücadele için yapıyorsunuz. Ya, ilk önce Biz yanlış
yaptık, bu paralel yapıyı biz soktuk. diye bir özür dileyin ilk
önce ama o da yok. Herkes sizi kandırıyor, herkes sizinle dalga
geçiyor ama siz geliyorsunuz, memleketi yönetmeye
çalışıyorsunuz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Yönetiyoruz ama
Cemal, yönetiyoruz.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla) Yönetemiyorsunuz
Sayın Çavuşoğlu, yönettiğinizi zannediyorsunuz. Neden?
Çünkü kendi işinize gelen kanunu çıkarıyorsunuz, kendi
yandaşınızı koruyorsunuz, zengin ediyorsunuz, pohpohlanıyorsunuz;
yönettiğinizi zannediyorsunuz. Ama doğuda o kadar olay oluyor,
vatandaşlar ölüyor, son bir senede Kıbrıs Savaşında
verdiğimiz şehitten daha fazla şehit verdik ama hiç umurunuzda
değil.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Kıbrısta
tek düşman vardı. Burada kaç düşman var, biliyor musunuz? Onu da
söyleyin.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla) Dün 43 kişi öldü,
bugün Cumhurbaşkanı, Başbakan çok ihtişamlı köprü
açılışı yaptı. Ya, bir hafta erteleyemediniz mi? Bir
hafta erteleyemediniz mi yani o gösterişli açılışları
yapmayı?
MEHMET DEMİR (Kırıkkale) Bayram
geliyor.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla)
Yaptığınız tek iş şu: Duble yol
yapıyorsunuz, binalar dikiyorsunuz, müteahhitleri zengin ediyorsunuz ama
memlekette Yargıtay Başkanının deyimiyle, pardon,
yargıçay başkanının, çaycı başkanın
deyimiyle yargıya güven yüzde 30a düşmüş, siz ülkeyi
yönettiğinizi zannediyorsunuz.
Yani, sevgili arkadaşlar, gelin, yapmayın
etmeyin. 2011de yaptınız, 2014te yaptınız ve şimdi
de yapıyorsunuz; yol olacak. Bu iktidar size sonsuza kadar nasip
değil, yarın düşeceksiniz, bu yargıçlar gelecek, yeni
iktidara gelene Onlar yapmıştı, siz de yapın. diyecekler
ve bu yargıyı intikamlar rejimine çeviriyorsunuz. Yargıyı
-Sayın Adalet Bakanı Bekir Bozdağın deyimiyle- bir yapboz
tahtasına çeviriyorsunuz.
Bir de hiç konuşulmadı bu kürsüde, Yüksek Seçim
Kurulunun 11 üyesinin hepsi Yargıtaydan ve Danıştaydan.
Şimdi bu yasa kabul edilecek, onların hepsi de azlolunmuş
olacak. Yüksek Seçim Kurulunun üyesi kalmıyor. Atanana kadar on beş
gün -bayram giriyor araya- bir ay boyunca Yüksek Seçim Kuruluna gönüllü bir
itiraz, başvuru olduğunda ne olacak, bunu düşündünüz mü?
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400 sıra
sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 35inci maddesinde bulunan yayımı
tarihinde ibaresinin yerine yayımlandığı tarihte ibaresinin
kullanılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken (Diyarbakır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Van
Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan.
Buyurun Sayın Özgökçe Ertan. (HDP
sıralarından alkışlar)
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tasarının yürürlük maddesine geldik ve biz
tüm tartışmalar boyunca tasarının Anayasaya
aykırılığını tekrarladık ve anlattık
sizlere ve tüm tekrarlarımızda adalet dedik, eşitlik dedik,
çoğulculuk dedik ama siz ısrarla hiçbirini duymadınız.
Aylardır sizden çıkan, sizin yarattığınız,
yaptığınız ve izlediğiniz politikalar sonucu bu ülkede
sadece kaos, hukuksuzluk ve susturma, yok etme politikalarınızı
izledi Türkiye ve bugün Türkiye bütün bunların, bütün bu
politikaların acısını yaşıyor. Her gün ülkenin
bir tarafında canlar yanıyor, her gün bombalar patlıyor ne
yazık ki.
Bu ülke son bir yılda iki başbakan gördü,
daha önce de birçok başbakanımız oldu ama bu iki başbakan
döneminde öncelikle Vanın orta yerinde beyaz Toroslardan bahseden
Sayın Davutoğlunun söyleminden sonra gerçekten beyaz Torosların
yerini başka araçlar aldı ama ülkede her gün cinayetler işlendi,
suçlar işlendi, bombalar patladı yine Ankaranın orta yerinde,
Suruçta, Diyarbakırda ve daha birçok yerde. Elimizde canlı bomba
listesi var ama eyleme geçmeden hareket edemiyoruz. dedi ve daha birkaç gün
önce yine Atatürk Havalimanını havaya uçurdular, onlarca insan
yaşamını yitirdi ve onlarcası, yüzlercesi yaralandı.
Orada güvenlik zafiyeti yok. diyen bir Başbakanımız var ve
bugün de bir açılışta Bayram havası yaşıyoruz.
söylemini ne yazık ki çok talihsiz bir ifadeyle kullandı. Bütün
bunlar aslında bu başbakanlar döneminde bir yıldır nasıl
bir kaos politikası ve felaketler silsilesiyle yönetildiğimizin de
açık bir kanıtıdır.
Biz sorumluluk almalısınız diyoruz,
siz Öncelikle bizim tasarılarımız ve yasalarımız.
diyorsunuz. Adım adım her gün diktatörlüğe giden yolları
döşüyorsunuz. Evet, tasarı yürürlüğe girecek ve böylece Türkiye
yargıdaki siyasallaşma, adaletten uzaklaşma, hukuk düzenini
oluşturan her ne varsa tüm bu değerlerden nasıl
uzaklaştığını görecek ve siz de bunu tescillemiş
olacaksınız bu yasanın yürürlüğe girmesiyle. Üst yargıda
AKP kadrolaşması büyük ölçüde tamamlanıyor. Hukuk çevreleri,
vatandaşlar ve bizler de artık bu yargının da hukuk birimi
olacağını, sizlerin hukuk birimi ve hukuk komisyonu
olacağını düşünüyoruz ve biliyoruz.
Yine, az önceki hatibin de bahsettiği gibi
tasarının hiçbir yerinde olmayan gizli bir sonuç daha var.
Tasarının yürürlüğe girmesiyle YSK üyelikleri de boşalacak.
Tasarıyla 6sı Yargıtay, 5i Danıştay genel
kurulları tarafından seçilecek YSK üyeleri tamamen düşmüş
olacak. Şimdi, böylesi bir sonuçla, iktidardaki bir siyasi partinin
kadrosundan oluşacak olan YSK, zaten bizler açısından yeterince
tartışılan Yargıtay ve Danıştay üyelikleri daha
meşruluğunu ispatlayamamışken ayrı bir meşruiyet
sorunu doğuracak. Anayasada yasama bölümü içinde yer alan YSK,
yalnız seçimlerin genel yönetim ve denetimini yürüten bir kurul
değildir. Yargıtay ve Danıştayın kendi içlerinden
çıkardıkları üyelerden oluşan, seçimlerin yargısal
denetimini de sağlayan karma, egemen bir üst yargı mercisidir YSK.
Belirttiğim gibi, bir siyasi partinin -kendi kadrosunu- Türkiyedeki tüm
siyasi partilerin seçim güvenliği, siyasi geleceği hakkında da
karar verecek olması diktatörlük değil de nedir? Bu durum siyasetin
iktidar lehine ama demokrasi aleyhine şekillenecek olması, siyasetin
nefes alamaz hâle gelmesi, farklılıkların yok edilme
tehlikesiyle de açıkça yüz yüze olduğunun başka bir
göstergesidir.
Yine, bu tasarıyla 3 maddeye gizlenmiş ve
başka bir yasayla düzenlenmesine ihtiyaç dahi duyulmayan DGMleri geri
getirmiş oluyorsunuz. Doksan yıldır bu özel yetkili mahkemeler
hiçbir zaman gerçek anlamda zaten kaldırılmamıştı,
kısa bir süre kaldırmıştınız ki 17-25 Aralık
operasyonları oldu. Yani, silahın namlusu size dokununca hemen geri
getirme ihtiyacı duydunuz ve daha kötü bir düzenlemeyle getirdiniz.
İşte, bu tasarının bütün genel
kurgusu budur. Yani, sadece sizi koruyan bir model yaratıyorsunuz ve
açıkça, yarattığınız bu model de ülkeyi
yönetemediğinizi, yönetimde acze düştüğünüzü açıkça
gösteriyor. Yönetemiyorsunuz bu ülkeyi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) Türkiye AKP
seçmeninden ibaret değildir. Şu an çoğunluk gücüne dayanarak
diğer herkesi yok etmeye çalışmak, baskı kurmak sadece
yönetememek olarak tarif edilebilir. Hukuk hepimizi bağlar ve bu halk size
hukuktan ayrılmanız için yetki vermedi diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
35inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
35inci madde kabul edilmiştir.
36ncı madde üzerinde üç adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400 sıra
sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 36ncı maddesinde bulunan bu kanun
ibaresinin yerine bu kanunun ibaresinin kullanılmasını arz ve
teklif ederiz.
İdris Baluken Çağlar Demirel Mahmut Toğrul
Diyarbakır Diyarbakır Gaziantep
Mithat Sancar Ahmet
Yıldırım
Mardin Muş
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
400
sıra sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 36ncı maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer Süha Aldan Cemal Okan Yüksel Necati
Yılmaz
Muğla Eskişehir Ankara
Zeynel Emre Namık Havutça Mehmet Gökdağ
İstanbul Balıkesir Gaziantep
Erdoğan Toprak Sibel Özdemir Mahmut Tanal
İstanbul İstanbul İstanbul
MADDE 36- Bu kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu eli ile yürütür.
BAŞKAN Maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400 sıra
sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 36ncı maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 36 - Bu Kanun hükümleri Bakanlar Kurulu
tarafından yürütülür.
İsmail Faruk Aksu Mehmet Günal Mehmet Parsak
İstanbul Antalya Afyonkarahisar
Mustafa Kalaycı Kamil Aydın Erkan Akçay
Konya Erzurum Manisa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Manisa
Milletvekili Erkan Akçay.
Buyurun Sayın Akçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 36ncı maddedeki önergemiz üzerine söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, konuşmama yine
bir soruyla başlamak istiyorum. Bir sorum var: Sizce, bu kanuna göre
yargı üyelerini, Yargıtay üyelerini, Danıştay üyelerini kim
seçecek değerli arkadaşlar? Kanunu okuduğumuzda, bir
kısmını Cumhurbaşkanı, pek çoğunu da HSYK
seçecek, kanun öyle diyor. Peki, öyle mi olacak? Dört seçenek var burada:
a) HSYK yani kendi seçmesi gereken üyeleri
belirleyecek,
b) Başbakan,
c) Adalet bakanı,
d) Cumhurbaşkanı,
Sizce hangi şık geçerli? Bütün yüksek
yargı üyelerini de Cumhurbaşkanı belirleyecek değerli
arkadaşlar, kanun ne yazarsa yazsın. Çünkü, ortada bir fiilî durum
var. O fiilî duruma göre Cumhurbaşkanı yüksek yargı üyelerini
seçecek ve beni hiç kimse inandıramaz ki yüksek yargı üyelerini
belirlemede tek söz sahibi HSYK olsun. Son söz sahibi Cumhurbaşkanı
olacak. İşte, fiilî durum dediğiniz bu ve işte başkanlık
dediğiniz de bu, gideceğiniz veya varmak istediğiniz yol. Dedim
ki: Sakın bu yola baş koymayın değerli arkadaşlar,
iktidar mensupları. Son zamanlarda moda oldu, Sayın Başbakan
başladı, şimdi önüne gelen Biz bu yola baş koyduk. diyor.
Bizim milletimizin bir şarkısı var, Baş koymuşum
Türkiyemin yoluna. diyor, bütün halkımız, milletimiz, bizler o
şarkıyı söylüyoruz ama milletten ve millî iradeden
ayrıştınız ve ayrıldınız, sizin
şarkınız Baş koymuşum başkanlığın
yoluna. Millî iradeye aykırı bir şekilde, millî iradeye
ihanettir, bunun için millî irade bu yetkiyi vermedi.
Tasarının özünde AKPnin bu paralel
yapıyla mücadele hedefi olduğu söyleniyor. Şimdi, bu paralelle
mücadele öyle bir boyuta geldi ki kendi kendini yok edecek bir düzeye
ulaştı. Yani ikide bir suçunuzu yüzünüze vurmak istemiyorum ama
paralel, paralel derken aslında kendi suçlarınızı itiraf
ediyorsunuz; paralel, bir çizgiyse karşıdaki çizgi de sizsiniz.
Birisi paralel yapılanma
Şimdi, hukuk yolundan gitmek için değerli
arkadaşlar, şöyle bir örnek verebiliriz: Teşbihte hata olmaz,
balıkçılıkta balık avlama yöntemleri vardır.
Birincisi, oltayla balık avlarsınız; bu hukuk yoludur.
Belirlersiniz, nokta tespitler yaparsınız ve gerçekten işte, bu
paralel yapıysa, kanunlara, nizamlara aykırı birtakım
bağlantıların içerisinde örgütsel bağları varsa bunun
gereğini yaparsınız; buna olta yöntemi diyelim. Diğer bir
yöntem, mesela ağ atılır, ağdan yakalayabildiklerinizi yakalarsınız.
En kötüsü vardır bir de değerli arkadaşlar ve yasaktır bu
balıkçılıkta ve avlanmanın belki de en tehlikesi de trolle
avlanma. İşte, siz bu kanunlarla trolle avcılık
yapıyorsunuz ve kurumları, kuralları perişan ediyorsunuz,
yerle yeksan ediyorsunuz; devletin, kamunun, yargının, yürütmenin
çivisini çıkarıyorsunuz. Şimdi, bu tehlikeyi yargı ve
adalet sistemine taşıyorsunuz, bu arada, asıl yapmak
istediğiniz de yargıyı ele geçirmek.
Şimdi, ben, geçmişte Plan ve Bütçe
Komisyonundan da hatırlıyorum, bir torba tasarıya bir madde
eklerlerdi, Ya, bunu, işte, bu PKKyla mücadele için getiriyoruz. filan
derlerdi; aslında onu yargısal düzenleme için getiriyorlar, bu genel
bir gerekçe oluyor. Şimdi de paralel modası var, bir şeyi kabul
ettirmek için veya bir muhalefetin gardını düşürmek için
Paralelle mücadele için bunu getiriyoruz. diyorlar.
Değerli arkadaşlar, şimdi, Numan
Kurtulmuşun bir fiilî durum açıklaması vardı 30 Mayıs
2016da. Ne demişti? Yargı kurum ve kuruluşları, son
olarak Türkiye Cumhuriyeti devletinin en üst makamı olan
Cumhurbaşkanlığı makamına bağlıdır.
Sonradan tevil etmeye çalıştı ama edemedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) Oğlan bizim, kız
bizim. diyen, Yasama, yargı, yürütme bizim. diyen hiçbir demokratik
yönetimde bu düşüncelerin dile getirilmesi dahi mümkün değildir ve bu
bir rejim değişikliğidir. Sakın ola baş koymayın,
başınız gider arkadaşlar. Çok tehlikeli bir sürece
girmiş durumdasınız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
400
sıra sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 36ncı maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sibel
Özdemir (İstanbul) ve arkadaşları
MADDE 36- Bu kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu eli ile yürütür.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir.
Buyurun Sayın Özdemir. (CHP
sıralarından alkışlar)
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
Danıştay Kanunu Tasarısının 36ncı maddesi için
vermiş olduğumuz önerge üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Avrupa Komisyonu ve
kurumlarının, 1999 resmî adaylık sürecimizden itibaren
hazırladığı bütün ilerleme raporlarında en başta
gelen eleştiri ve olumsuzluklar arasında bugüne kadar istisnasız
tek yer alan başlık hukukun üstünlüğü ve yargı
bağımsızlığı olmuştur. Bu hafta
görüştüğümüz, bugün hızla yasalaştırmaya
çalıştığınız Danıştay Kanunu
Tasarısı, Avrupa Birliği Uyum Komisyonunun değerlendirmesi
yapılmadan Genel Kurulun gündemine getirildi ve sanırım beş
on dakika sonra da yasalaşacak.
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisine sunulan kanun tasarı ve tekliflerinin Avrupa Birliği
mevzuatına uygunluklarını inceleyerek ihtisas
komisyonlarına görüş sunmak üzere Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
kurulmuştur. Adalet Bakanlığı tarafından
hazırlanan ve tasarı olarak Meclis Başkanlığına
sunulan Danıştay Kanunu Tasarısı Avrupa Birliği Uyum
Komisyonuna havale edilmemiştir. Ve Meclis Başkanlığı
tarafından bastırılan 400 no.lu sıra sayısı
içinde Avrupa Birliği Uyum Komisyonunun görüşü yer almamaktadır,
eksik kalmıştır. Dün Sayın Bakanın bu konuda
görüşünü sormuştum ancak bir yanıt alamadım. İktidar
partisi ve Meclis Başkanlığı, Uyum Komisyonunun
görüşünü almamakla bir kez daha Avrupa Birliği
müktesebatını, direktiflerini, ilerleme raporlarını
tanımıyorum ve Avrupa Birliği müktesebatıyla çelişen
bir düzenlemeye gidiyorum. demektedir. Avrupa Birliği müktesebatına,
hatta Anayasamıza aykırılıklar içeren bu
tasarının görüşmelerine başlamadan tasarının
Sayın Meclis Başkan Vekili tarafından Avrupa Birliği Uyum
Komisyonuna gönderilmesi gerekirdi ancak Sayın Başkan böyle bir
tasarrufta bulunmamıştı.
Değerli milletvekilleri, bu uygulama kadar
trajik olan başka bir olay bugün Brükselde yaşandı. Bugün yeni
bir faslın açılması görüşmeleri sonrasında Avrupa
Birliği Bakanı ve Dışişleri Bakanı Avrupa
Birliğine tam üyelik yolunda bir başarı hikâyesiymiş gibi
gülümseyerek kamuoyuna görüntü verdiler.
Sayın milletvekilleri, Brükselde Hükûmet tam
üyelik yolunda çok önemli bir adım attığımız yönünde
görüntü verirken sizler burada Avrupa Birliğinin müktesebatıyla
uyumlaştırılmayan, açıkça Avrupa Birliğinin
yargı bağımsızlığı ve tam üyelik
kriterleriyle çelişen bir yasa tasarısını Meclisten
geçiriyorsunuz. Avrupa Birliği gibi çok önemli ve stratejik üyelik
sürecimizi hükûmetleriniz dönemlerinde kişisel ikbal ve
çıkarlarınız için dönemsel bir araç olarak
kullandığınıza ve halkı yine
aldattığınıza şahit oluyoruz. Günü geldiğinde,
sanırım, halkımıza yeni bir özür borcunuz daha olacak.
Değerli milletvekilleri, HSYK Başkan
Vekili Mehmet Yılmaz El birliğiyle yargıya güveni yükseltmezsek
her birlikte kaybedeceğiz. diyerek devleti, Hükûmeti, muhalefeti ve
toplumu uyarıyor. Meclisten geçirilen bu tasarıyla, hep birlikte,
yargıya, adalete olan güven zerrelerini de
Cumhurbaşkanlığı ve Hükûmetin kişisel ikballeri
uğruna, maalesef, feda ediyoruz. Yine, maalesef, kaybeden halk, kazanan
Cumhurbaşkanının hırsları oluyor. Bizler biliyoruz ki
bir kişinin şahsi hırsı ve güvenliği için çıkarılan
bu yasa tasarısı can çekişen yargıya, adalete olan güvene
son darbeyi vuracaktır.
Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz
bu yasa tasarısının açık amacı, yargının üst
düzey kurumlarındaki üye dağılımını bizler ve
onlar olarak kadrolaştırmak; örtülü amacı,
Cumhurbaşkanlığının her dediğine evet diyecek
kişilerin seçilmesi, kendinden olmayan tüm üyelerin tasfiye edilecek
olmasıdır ve yine bu yasa tasarısının yıkım
amacı, Yargıtay ve Danıştaydan sonra hedef Anayasa
Mahkemesidir. Biz ana muhalefet partisi olarak bu tasarıyı iptal için
Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunacağız. Buradan Anayasa
Mahkemesine de sesleniyorum: Danıştay ve Yargıtaydan sonra size
sıra geleceği anlaşılmaktadır. Önünüze gelecek iptal
başvurumuzu bu gözle incelemenizi tavsiye ediyorum.
Son olarak, bu tasarıyla
Cumhurbaşkanlığı ile Hükûmet karanlık ve
yaşanılmaz bir ülke yaratmanın son taşlarını
döşeyecektir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu yasa tasarısına
karşı çıkmamızın halkımıza karşı
tarihî sorumluluğumuz ve görevimiz olduğunu bir kez daha dile
getiriyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Tasarının ve maddenin son önergesini
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 400 sıra
sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
36ncı maddesinde bulunan bu kanun ibaresinin yerine bu kanunun
ibaresinin kullanılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken (Diyarbakır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken.
Buyurun Sayın Baluken. (HDP
sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir kez daha hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sanırım, artık, son sözleri söylerken
çok teknik değerlendirme yapmaya gerek yok diye düşünüyorum çünkü
söylenecek sözlerin hepsi bu kürsüde ifade edildi, tarihe geçecek şekilde
Meclis tutanaklarına geçildi, kayıtlar tutuldu. O nedenle belki son
yapacağımız konuşmada hâlâ belli yanlışlardan
dönmenizle ilgili çağrılarımızı tekrarlayabiliriz.
Burada konuşan her muhalefet partisinden
milletvekili eğer bu yasa tasarısının yargıda
siyasallaşma ve yargı kurumunun bir bütün olarak
yandaşlaşması üzerine kaygılarını dile getirmişse
bu kaygıları dikkate almamakla tarihe geçecek bir yanlış ve
bir hata yapıyorsunuz demek durumundayız. Çünkü sizin
adınıza konuşan hatiplerin de ifade ettiği gibi,
yargı, uzun yıllardır, belki de cumhuriyetin kuruluşundan
bugüne kadar devleti ele geçirmenin, iktidarı, hegemonyayı sağlamanın
bir aracı olarak maalesef bugünlere kadar kullanıldı.
Ulusalcılar, milliyetçiler, cemaatçiler, işte, en son
getirdiğiniz düzenlemeyle birlikte şimdi AKPlilerin
yargıyı devleti ele geçirmenin bir aracı olarak kullanması,
kendi iktidarlaşmasının bir basamağı olarak
kullanması bu ülkeye maalesef herhangi bir hayır getirmeyecektir.
Geçmiş deneyimler ortadayken çok uzaklara gitmeye gerek yok. Bakın,
yakın dönemde yargıda bugün terör örgütü olarak ifade ettiğiniz
cemaat yapılanmasıyla birlikte iş tuttunuz. Cemaat
yapılanması ne zaman ki MİT Müsteşarı aleyhinde bir
dava açtı ve ne zaman ki 17-25 Aralık dosyalarını gündeme
getirdi, o günden itibaren yargının aslında devleti ele geçirme
adına nasıl tehlikeli bir silaha dönüşebileceğini sizler
kendiniz yakın dönemde müşahede ettiniz. Bunun tespitlerini burada da
yaptınız ama şimdi o yaptığınız tespitlerin
tam aksi yönünde, toplumun geri kalanını ikna etmeden, hiçbirimizin
rızasını almadan, bizim temsil etmiş olduğumuz
toplumsal kesimlerin itirazlarını dikkate almadan bir düzenleme
yapıyorsunuz ve burada da maalesef dediğim gibi sadece ve sadece
devleti ele geçirmenin, yeni bir rejim tahkim etmenin bir
arayışı içerisindesiniz. Bu, doğru bir yaklaşım
değil. Zaman zaman milletvekilleriniz de dile getirdi, yürütmenin,
yasamanın tamamen sizin elinizde olduğu bir düzende aslında
toplumun diğer kesimlerini koruyan, sigorta görevi yapan en önemli
şey yargının kendisiydi. Medya için de aynı şeyi
söyleyebiliriz. Yani Türkiyede hukuk devletiyle ilgili kaygılar eğer
toplumda oluşmuşsa, kuvvetler ayrılığıyla ilgili
birtakım kaygılar oluşmuşsa bunu giderecek en önemli
şey yargı mekanizması ve medya özgürlüğünün kendisiydi. Ama
bugün yaptığınız düzenlemeyle birlikte siz bu
sigortanın kendisini de maalesef toplumun elinden alıyorsunuz. Kendi
tabanınızda bile eğer bugün yargıya, adalete güven yüzde
10lar, 20ler seviyesine inmişse bunu tekrar gözden geçirmeniz
gerektiğini bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Bu ülkenin temel sorunlarını burada çözmek
zorundayız. Her birimizin ağzından çıkan cümlelere kulak
kabartmak, dikkate almak, ortak aklı, rasyonel aklı aramak
durumundayız. Ön yargılarla muhalefetten gelenleri reddetmekle ancak
yönetilemez bir ülke gerçekliğine hızla savrulmayı
yaşarız.
Diyarbakır milletvekilimiz konuşurken
ifade etti, 44 cenazenin yerde olduğu bir zaman dilimi içerisinde
eğer bu ülkenin Başbakanı bir bayram havasından
bahsediyorsa ya da Licede yaşamını yitiren insanlar için
Türkiyenin dört bir yanındaki ocağa ateşler düşerken
birileri bayram havasından bahsediyorsa orada yönetilebilir bir devlet
işleyişi yok demektir. Bunu gidermek, dediğim gibi hepimizin
boynunun borcudur. Bir Suudi diktatörüne bile üç gün yas ilan eden bir
Hükûmetin, kendi vatandaşları için bir günlük bir yası bile bir
bayram çelişkisiyle birlikte çok görmesi izaha muhtaç bir durumdur. Korkarım
ki yapmış olduğunuz bu yasal düzenlemeler de ortaya çıkan
bu derin kutuplaşmanın acı bir faturası olarak önümüzdeki
dönemde yine karşımıza gelecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Ben bu duygu ve
düşüncelerle bir kez daha yanlış
yaptığınızı, yanlıştan vazgeçmeniz
gerektiğini, bütün toplumsal kesimlerin yükseltmiş olduğu
itirazları dikkate almanız gerektiğini ifade ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
36ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 36ncı madde kabul edilmiştir.
Böylece ikinci bölümde yer alan maddelerin
oylamalarının yapılmasıyla birlikte tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Tasarının tümünü oylamadan önce, İç
Tüzükün 86ncı maddesi uyarınca oyunun rengini belli etmek üzere
lehte ve aleyhte iki söz hakkı vardır.
İlk söz hakkı, lehte olmak üzere
Nevşehir Milletvekili Sayın Murat Göktürke aittir.
Sayın Göktürk, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; ben de
sizleri en içten saygı ve sevgilerimle selamlıyorum.
Görüyorum ki kürsüye gelirken iyi bir
alkışla buraya geldim, iyi bir alkışla da
ayrılacağım inşallah. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bu kanunun yapılmasında emek veren,
emeği geçen, başta Bakanımız olmak üzere, burada olumlu,
olumsuz katkı sunan bütün milletvekili arkadaşlarımıza
teşekkür ediyorum. Ben, kanunun ülkemize, milletimize faydalı
olacağını düşünüyorum.
Yaklaşan Kadir Gecenizin ve Ramazan
Bayramınızın mübarek olmasını diliyorum ve ülkemizin
bu birkaç gün içinde yaşadığı acıları tekrar
yaşamaması temennisiyle hepinizi en içten saygı ve sevgilerimle
selamlıyor, saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Aleyhte, Ankara Milletvekili Sayın Levent Gök.
Buyurun Sayın Gök. (CHP sıralarından
alkışlar).
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bir yasama faaliyetinin daha sonuna geldik.
Umarım, AKP Grubu, dört günlük yoğun bir mesaiden sonra,
yangından mal kaçırırcasına çıkarılmak istenen bu
yasanın bir sonraki süreçte tam aksi bir yasayla karşı
karşıya gelmez.
Biz bugünleri çok gördük, hangi AKP? İki
yıl önce Yargıtayda, Danıştayda cemaat
yapılanması var diyerek üye sayısını
artırdığınız zaman da oy verdiniz, şimdi iki
yıl sonra aynı gerekçeyle yine cemaat yapılanması var
denilerek Yargıtay ve Danıştayın üye sayısı
düşürülüyor. Hangisi doğru Sayın Bakan, o mu doğru bu mu
doğru? Şimdi, cemaat diyorsunuz, FETÖ terör örgütü diyorsunuz yani
Yargıtayda böyle üyeler varken niçin haklarında bir işlem yapmıyorsunuz
değerli arkadaşlar, niçin bir işlem yapmıyorsunuz?
Yargıtayda böyle Yargıtay üyelerinin olmasına nasıl izin
veriyorsunuz? Devlette elbette başka yapılanmaların olması
kabul edilemez, böyle bir tablo içerisinde gelin el birliğiyle hepsinin
üzerine gidelim ama AKP yargısını kurmak için de böylesine
arkadan dolanarak, yasaları çiğneyerek, Anayasayı
çiğneyerek, kuvvetler ayrılığı prensibini yok ederek
yasalar çıkarmayın.
Geçtiğimiz hafta bir yasa çıkardık,
neydi o? Askere koruma sağlayan bir yasa. Niçin çıkardık?
PKKyla dövüşmek için askere belli zırh verildi,
dokunulmazlıklar verildi. Bu yasayla ilgili eleştiriler
yapıldığı zaman buna karşı çıkanları
terörist diye nitelendirdiniz biz gerçi o yasayı destekledik- ama
arkadaşlar hangi AKP? İki yıl önce bu Mecliste PKKyla
görüşmek için yasa çıkarıldı, bunları biliyor musunuz
değerli arkadaşlar? Siz kimsiniz, hangi AKPsiniz? İki yıl
önce PKKyla görüşmek için yasa çıkardığınız
zaman da oy veriyorsunuz, iki yıl sonra PKKyla dövüşmek için de yasa
çıkarıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Yani
iki yıl önce çıkardığınız yasada diyorsunuz ki:
PKKyla görüşmek için görüşen kişilere hukuki, idari, cezai
sorumluluk verilmez.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sayın Gök,
askerimiz dövüşüyor mu sizce orada? Siz askerimizin orada
dövüştüğünü mü zannediyorsunuz? Yazık!
LEVENT GÖK (Devamla) - Geçen hafta da askere
verdiniz bu yetkiyi. Değerli arkadaşlar, bir vizyon sahibi
olmanız lazım. Bir iktidarın ülkeyi yönetme gücü ve erki
olması lazım. Bir iş yapıyorsanız doğrusunu
yapın.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa)
Bilinçaltına işlemiş.
LEVENT GÖK (Devamla) - Şimdi, bir yandan
PKKyla görüşmek için de yasa, bir yandan PKKyla dövüşmek için de
yasa; bu ikisi aynı anda olmaz. İktidar bir yolunu belirleyecek ve
devam edecektir.
Her konuda ikirciklisiniz değerli
arkadaşlar. 44 vatandaşımız hayatını
kaybetmiş. Bugün, Avrupa Kupasında dünyanın bir başka
ülkesinde Portekiz-Polonya maçında on binlerce kişi, bütün futbolcular
saygı duruşunda bulunuyor; biz 44 kişinin daha yasını
tutamadan buradan yangından mal kaçırırcasına bir yasa
çıkartıyoruz. Bu, vicdanlara sığdı mı
değerli arkadaşlar? Sığdı mı bu? İçinize
sindi mi?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, terör Meclisi mi
durduracak? Meclis çalışacak.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Kurtuluş Savaşında da bu Meclis çalıştı.
LEVENT GÖK (Devamla) - Yani, bu yasaları
çıkartsanız ne olacak? Bakın, iki yıl önce
çıkarttığınız yasadan bahsediyorum. Çözemiyorsunuz,
yine yasa çıkartıyorsunuz, yine çözemiyorsunuz. Yani, diyeceğim
odur ki değerli arkadaşlar, yasa çıkartmakla ülke yönetilemez,
artık ülkeyi yönetemez hâle geldiniz. Hele yargıyla bu denli içli
dışlı oynarsanız
Adalet duygusunun zedelendiği her
ülke patlar değerli arkadaşlarım. Türkiyeyi yönetme gücünü
kaybettiniz. Dostlarınız kalmadı. Her yerde yanlış
yapıyorsunuz; millî eğitimi çökerttiniz, yargıyı
çökerttiniz, Türkiye'nin bütün kurumlarını yerle bir ettiniz,
dış politika ayaklar altında. O yüzden, iki yıl önce
dediğiniz lafları yiyorsunuz; Rusyayla, başka ülkelerle
anlaşma yollarına gidiyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, onurlu olalım,
dik duralım ama önce ülkemizde iç barışı bir
sağlayalım. Çıkarttığınız bütün bu
yasaların ülkemizin iç barışına katkı getirmeyeceğini
ben çok iyi biliyorum.
Şimdi, yaklaşan bu Ramazan Bayramı ve
yarınki Kadir Gecesi nedeniyle tüm İslam âleminin Kadir Gecesini ve
Ramazan Bayramını kutluyorum.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) En doğru
şeyi söylediniz Sayın Vekilim, en doğru şeyi.
LEVENT GÖK (Devamla) - Umuyorum, bu bayramda AKP
Grubu, iktidar partisi, bakanları, Hükûmeti, Başbakanı
aklıselim bir yola girerler ve Türkiyeyi sağ salim, girmiş
olduğu karanlık odadan hep birlikte çıkartırız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LEVENT GÖK (Devamla) Bu yasaya Cumhuriyet Halk
Partisi olarak ret oyu vereceğimizi ifade ediyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, kayıtlara geçmesi için ifade ediyorum. Sayın Gök
PKKyla görüşmek için yasa çıkardığımızdan
bahsetti. (CHP sıralarından Doğru. sesleri) Meclis öyle bir
çalışma yapmadı. İki yıl önce, Sayın Gökün
bahsettiği yasa, çözüm sürecine hukuki bir zemin oluşturma
kastıyla çıkarılmış bir yasaydı
LEVENT GÖK (Ankara) Hangi süreçti o Sayın
Bostancı?
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Çözüm sürecinde
ne yaptınız? İmralıya yol yaptınız.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
ve Cumhuriyet
Halk Partisi de bu yasaya destek vermişti.
LEVENT GÖK (Ankara) Bir şey demiyoruz o
konuda.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Yürütülen çözüm
sürecine hukuki bir çerçeve kazandırmak hukuk devletinin gereğidir.
Keşke çözüm süreci bir neticeye ulaşsaydı ama burada çok
çeşitli müzakerelerde tartışıldığı gibi
çözüm süreci neticeye ulaşmadı. PKKnın girişimleri,
terörist girişimleri
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın
Bostancı, İmralı tutanakları yayımlandı
artık, onu şimdi konuşmanın bir anlamı yok. Oradan
aldığınız talimatla o kanunu çıkardınız.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Suriyenin iç
karışıklığı ile o çerçevedeki gelişmeler
çerçevesinde şimdi devlet teröre karşı mücadele veriyor.
Çok dinamik bir coğrafyada yaşıyoruz.
Bütün bunları hesaba katarak değerlendirme yapmak gerekir.
Maruzatım budur efendim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, ben de
kayıtlara geçmesi açısından bir iki cümle söyleyeyim.
BAŞKAN Buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) Ben ne söylediğimi
biliyorum. Biz Türkiyedeki kanın akması ve terörün sona erdirilmesindeki
her türlü çabaya destek verdik. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Bir saniye arkadaşlar, Sayın
Gök konuşuyor.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Kanın
durması demek istediniz, değil mi?
LEVENT GÖK (Ankara) Evet, kanın durması
elbette.
Yani, kanın durması açısından
her tür çabaya destek verdik, sürecin sona erdirilmesinin başarıya
ulaşması konusunda da destek verdik. Bunda hiçbir tereddüt yok. Ben
sadece iktidar partisindeki kafa karışıklığını
anlatmak için örnek verdim. Yani, kanun burada, yapılanlar ortada.
Şimdi, iki yıl önce de yasayı değiştirdik, iki
yıl önce de arkadaşlar, üyeler artırıldı, şimdi
üyeler indiriliyor. Bu kafa karışıklığını
sorgulamak için...
BAŞKAN Kayıtlara geçti Sayın Gök.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, İç Tüzük 60a göre yerimden söz talebim var.
BAŞKAN Sayın Baluken, buyurun.
Bir dakika süreyle
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
30.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, bugün yaşanılan
sıkıntıların çözüm süreci olduğu için değil çözüm
süreci bittiği için yaşandığına ve bu sürece tekrar
geri dönme duyarlılığı içerisinde olunması
gerektiğine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, çözüm sürecini partimiz
Türkiye siyaset tarihinin ve son otuz yıllık çatışmalı
sürecin en doğru çalışması olarak değerlendirdi ve
bugün de bir kez daha ortaya çıkan tartışmalar nedeniyle bunu
ifade etmeyi Türkiye halklarına karşı duyduğu
sorumluluğun bir gereği olarak görür. Çözüm süreci, bu ülkede
demokratikleşmenin ve kalıcı barışın mümkün
olabileceğini, bu coğrafyanın, bu ülke halklarının
demokratik geleceğiyle birlikte, bütün Orta Doğuya model olabilecek
bir barış çıkarabileceğini gösterdi. Nitekim, süreç
bittikten sonra ortaya çıkan sonuçlar da bu söylemimizi doğrulayan
sonuçlardır. Bugün yaşadığımız
sıkıntılar çözüm süreci olduğu için değil, çözüm
süreci bittiği için yaşanan sıkıntılardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Hemen
toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Lütfen, toparlayın.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bugün
AKP Hükûmeti İsrailden, Rusyadan, Mısırdan, Suriyeden medet
umar bir pozisyona düşeceğine bu ülke halklarından özür ve bu
ülke halklarıyla barış temelinde bir iç politika ve
dış politikayı esas alması durumunda bu ülkenin çözülmeyecek
hiçbir sorununun olmayacağını bütün demokratik kamuoyu,
barıştan yana olan kamuoyu ifade ediyor. O nedenle, bütün
milletvekillerinin, bu kadar değerli bir süreci mahkûm etmek yerine tam da
ihtiyacını duyduğumuz günlerde bu sürece tekrar geri dönme
duyarlılığı içerisinde olması gerektiğine
inanıyoruz.
Teşekkür ediyorum söz verdiğiniz için.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Akçay, siz de sisteme girmişsiniz.
Buyurun.
31.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, ülkenin kurum ve kurallarıyla
yönetilmesi ilkesinden hareketle bu tasarıya ret oyu vereceklerine ve
Kadir Gecesi ile Ramazan Bayramını kutladığına
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
12 Eylül 2010 Anayasa değişikliklerini bu
paralel yapı dediğiniz cemaat yapılanmasıyla birlikte
kotardınız; şimdi siz pişman, onlar pişman. 2011de
sayıları artırarak yine yüksek yargıda düzenlemeler
yaptınız, 2014e kadar pişman oldunuz, daha da
artırdınız. Şimdi yine bir pişmanlıkla 2016
Haziranında, Temmuzunda bu değişiklikleri yapıyorsunuz.
Temenni ederiz ki yıllar sonra Çok safmışız,
kandırıldık. demezsiniz ama bu ihtimal çok yüksek.
Değerli arkadaşlar, kapı açıksa
bacadan girilmez. Bu gayretler kapı açık olduğu hâlde bacadan
girme gayretidir ve kurumlarla oynamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Anayasanın 139uncu
maddesi ve ilgili kurumların özel kanunları ve diğer
kanunlarımız bu paralel yapı dediğiniz yapıyla
mücadele etmek için pekâlâ bir yöntem olabilecekken siz bu yolu
işletmediniz, kolay yolu varken zoru seçtiniz, doğru yolu varken
yanlış yolu seçtiniz. Bu nedenle, hukukun yara almaması, ülkenin
kurum ve kurallarıyla yönetilmesi ilkesinden hareketle bu tasarıya
ret oyu vereceğimizi ifade etmek istedim.
Bu vesileyle, saat on ikiyi de geçtiğine göre,
bugün idrak edeceğimiz Kadir Gecesinin bütün milletimize,
insanlığa, İslam âlemine hayırlı ve mübarek
olmasını ve önümüzdeki Ramazan Bayramımızı da tebrik
ederek sözlerime son veriyorum.
Herkese iyi akşamlar.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Akçay, çok sağ olun.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/726) ve Adalet Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 400) (Devam)
BAŞKAN Tasarının tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Böylece
tasarı kabul edilmiştir ve kanunlaşmıştır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Yoğun mesai harcadığımız bu
tasarıda emeği geçen tüm milletvekillerine teşekkür ediyoruz.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
IX.-
ÖNERİLER (Devam)
B)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının
320nci sırasında yer alan 395 sıra sayılı Kanun
Tasarısının bu kısmın 5inci sırasına
alınmasına, diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesine ve Genel Kurulun 1/7/2016 Cuma günü
toplanmamasına ilişkin önerisi
Danışma Kurulu
Önerisi
30/6/2016
Danışma Kurulunun 30/6/2016 Perşembe
günü yaptığı toplantıda gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının 320nci sırasında yer alan 395 sıra
sayılı Kanun Tasarısının bu kısmın 5inci
sırasına alınması, diğer işlerin sırasının
buna göre teselsül ettirilmesi ve Genel Kurulun 1/7/2016 Cuma günü
toplanmamasının Genel Kurulun onayına sunulması uygun
görülmüştür.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Mehmet
Muş Levent
Gök
Adalet ve Kalkınma
Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu Başkan
Vekili Grubu
Başkan Vekili
Çağlar
Demirel Erkan
Akçay
Halkların Demokratik
Partisi Milliyetçi
Hareket Partisi
Grubu Başkan
Vekili Grubu
Başkan Vekili
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmiştir.
Beş dakika ara veriyorum
Kapanma Saati: 00.26
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 00.35
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110uncu Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
İkinci sırada bulunan, Dünya
Posta Birliği Kuruluş Yasasına Sekizinci Ek Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.-
Dünya Posta Birliği Kuruluş Yasasına Sekizinci Ek Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 343) (x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon Raporu 343 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz
isteyen yok.
Tasarının maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
DÜNYA POSTA BİRLİĞİ KURULUŞ YASASINA SEKİZİNCİ
EK PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) Dünya Posta Birliği Kuruluş Yasasına Sekizinci Ek
Protokolün onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN 3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Tasarının tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Dünya Posta Birliği Kuruluş
Yasasına Sekizinci Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının yapılan açık
oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy
sayısı : 230
Kabul : 228
Ret : 2 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Mücahit Durmuşoğlu Elif
Doğan Türkmen
Osmaniye Adana
Böylece, tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır, hayırlı olsun.
3üncü sırada bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ile
Moldova Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
3.-
Türkiye Cumhuriyeti ile Moldova Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/717) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 398) (xx)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 398 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ İLE MOLDOVA CUMHURİYETİ ARASINDA SERBEST
TİCARET ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR
KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 11 Eylül 2014 tarihinde Kişinevde
imzalanan Türkiye Cumhuriyeti ile Moldova Cumhuriyeti Arasında Serbest
Ticaret Anlaşması ve Notaların onaylanması uygun
bulunmuştur.
(2) Birinci fıkrada belirtilen Anlaşmanın
eklerine ilişkin değişiklikleri onaylamaya Bakanlar Kurulu
yetkilidir.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre veriyorum ve
oylamayı başlatıyorum:
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Türkiye Cumhuriyeti ile Moldova Cumhuriyeti
Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı : 242
Kabul : 240
Ret : 2 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Mücahit Durmuşoğlu Elif
Doğan Türkmen
Osmaniye Adana
Böylece, tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır, hayırlı olsun.
4üncü sırada bulunan
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ürdün Haşimi Krallığı
Hükümeti Arasında Kalkınma İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonunun
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
4.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ürdün Haşimi Krallığı
Hükümeti Arasında Kalkınma İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/527) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 183)
(xx)
BAŞKAN Komisyon ve
Hükûmet burada.
Komisyon Raporu 183 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen yok.
Maddelere geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ İLE ÜRDÜN HAŞİMİ KRALLIĞI HÜKÜMETİ
ARASINDA KALKINMA İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE
1- (1) 22 Ekim 2015 tarihinde Ammanda imzalanan Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Ürdün Haşimi Krallığı Hükümeti
Arasında Kalkınma İşbirliği
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1inci
madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre veriyorum
ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ürdün
Haşimi Krallığı Hükümeti Arasında Kalkınma
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı : 252
Kabul : 244
Ret : 8 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Mücahit Durmuşoğlu Elif
Doğan Türkmen
Osmaniye Adana
Böylece, tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır, hayırlı olsun.
VI.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının,
Kadir Gecesini ve Ramazan Bayramını kutladığına
ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, son
tasarıya geçmeden önce bir dakikanızı istirham edeceğim ben
de.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
mübarek ramazan ayı boyunca bir aydır burada hep beraber mesai
yaptık. Bu gece itibarıyla bayram tatili
hazırlıklarının da başladığı bu anlarda
milletimizin, tüm İslam âleminin ve siz değerli milletvekili
arkadaşlarımın mübarek Ramazan Bayramını tebrik
ediyorum.
Yine, yarın idrak edeceğimiz mübarek Kadir
Gecesinin de ülkemize ve milletimize hayırlara vesile olmasını
temenni ediyorum.
Mutluluklara ve güzelliklere vesile olan bayram
günlerinin eli kanlı hainler, zorbalar ve insanlık
dışı mahlûklar tarafından milletimize ve ülkemize zehir
edilmeye çalışıldığını görüyoruz. Bayramlarımızı,
kutsal ve ulvi olan her şeyimizi ayaklar altına almaya
çalışanlara karşı millet olarak bu Ramazan Bayramında
da en güzel cevabı yine biz vereceğiz. Birlik, beraberlik ve
kardeşlik içerisinde dimdik millet olarak karşılarında
duracağız. En güzel cevabı her daim var olan bayram
tadındaki kardeşliğimiz ve beraberliğimizle vereceğiz.
Bir kez daha aziz milletimizin, siz tüm değerli milletvekili
arkadaşlarımın, Meclis
çalışanlarımızın, ailelerinizin, sevdiklerinizin
Ramazan Bayramını kutluyor, tüm dünyaya barışın,
esenliğin, huzurun ve kardeşliğin egemen olduğu günlere
vesile olmasını temenni ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında KKTCde Bulunan Vakıf Kültür
Varlıklarının Restorasyon İşlerinin Yürütülmesine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/644) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 395) (x)
BAŞKAN 5inci sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında KKTC'de Bulunan Vakıf Kültür Varlıklarının
Restorasyon İşlerinin Yürütülmesine İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlıyoruz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 395 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen yok.
Maddelere geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KUZEY KIBRIS TÜRK
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA KKTC'DE BULUNAN VAKIF KÜLTÜR
VARLIKLARININ RESTORASYON İŞLERİNİN YÜRÜTÜLMESİNE
İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 14
Kasım 2014 tarihinde Lefkoşa'da imzalanan Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
KKTC'de Bulunan Vakıf Kültür Varlıklarının Restorasyon
İşlerinin Yürütülmesine İlişkin Anlaşma'nın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE
2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE
3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında KKTC'de Bulunan Vakıf Kültür
Varlıklarının Restorasyon İşlerinin Yürütülmesine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık oylama
sonucu:
Kullanılan oy
sayısı : 248
Kabul : 248 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Mücahit Durmuşoğlu Elif
Doğan Türkmen
Osmaniye Adana
Böylece, tasarı kabul edilmiş,
kanunlaşmıştır, hayırlı uğurlu olsun.
6ncı sırada bulunan 263 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Brunei Sultanlığı Hükümeti Arasında Ekonomik, Ticaret ve
Teknik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/573) ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
6.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Brunei Sultanlığı Hükümeti
Arasında Ekonomik, Ticaret ve Teknik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/573) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 263)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonun bulunmayacağı
anlaşıldığından, alınan karar gereğince,
kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 12 Temmuz 2016 Salı günü saat
15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Aziz milletimize ve tüm vekillerimize
hayırlı bayramlar, hayırlı tatiller diliyorum.
Kapanma Saati: 00.58
(x) 400 S. Sayılı Basmayazı 27/6/2016 tarihli 107nci Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) 343 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 398 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 183 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 395 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.