TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
111inci Birleşim
12 Temmuz 2016 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Bursa
Milletvekili Hakan Çavuşoğlunun, Bosna Hersek Srebrenitsada
yaşanan soykırımın 21inci yıl dönümü münasebetiyle
yaptığı gündem dışı konuşmasına,
Başbakan Yardımcısı Yıldırım Tuğrul
Türkeş'in cevabı
2.- Uşak
Milletvekili Özkan Yalımın, ülkemizde bulunan mülteci ve göçmenlere
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı verilmesi haberleriyle
ilgili gündem dışı konuşmasına, İçişleri
Bakanı Efkan Ala'nın cevabı
3.-
Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsak'ın, kiraz üreticilerinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
V.- USUL HAKKINDA
GÖRÜŞMELER
1.- Başbakan
Yardımcısı Yıldırım Tuğrul Türkeşin
gündem dışı konuşmaya verdiği cevabın İç
Tüzükün 59uncu maddesinin ikinci fıkrası çerçevesinde
değerlendirilmesi gerektiği iddiaları sonucunda gruplara onar
dakika söz hakkı verilip verilemeyeceği hakkında
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- MHP Grubu
adına Kocaeli Milletvekili Saffet Sancaklı'nın, Srebrenitsa
soykırımının 21inci yıl dönümü ilişkin
açıklaması
2.- HDP Grubu
adına İstanbul Milletvekili Celal Doğan'ın, Srebrenitsa
soykırımının 21inci yıl dönümü ilişkin
açıklaması
3.- CHP Grubu
adına İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun,
Srebrenitsa soykırımının 21inci yıl dönümü
ilişkin açıklaması
4.- AK Parti
Grubu adına Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu'nun, Srebrenitsa
soykırımının 21inci yıl dönümü ilişkin
açıklaması
5.-
İçişleri Bakanı Efkan Ala'nın, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
6.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel'in, İçişleri Bakanı Efkan Alanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
7.- Bursa
Milletvekili Erkan Aydın'ın, Srebrenitsa katliamının
21inci yıl dönümüne ve 50den az çalışanı olan iş
yerlerinde iş sağlığı uzmanı ve doktor
çalıştırma zorunluluğuna ilişkin açıklaması
8.- Manisa
Milletvekili Tur Yıldız Biçer'in, Suriyelilere vatandaşlık
verilmesi meselesine ilişkin açıklaması
9.- Denizli
Milletvekili Cahit Özkan'ın, Srebrenitsa katliamının 21inci
yıl dönümüne ve geçmişte olduğu gibi bugün de zalimlere
karşı bir ve beraber olduğumuza ilişkin
açıklaması
10.-
Şanlıurfa Milletvekili Kemalettin Yılmaztekin'in, Srebrenitsa
katliamının 21inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
11.- Hatay Milletvekili
Serkan Topal'ın, Hatayda, İstanbulda ve Ankarada meydana gelen
patlamalara ve bunlara karşı Hükûmetin sessiz kalmasına
ilişkin açıklaması
12.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Türk Bayrağı Kanununun 7nci
maddesine uymada gerekli hassasiyetin gösterilmediğine ilişkin
açıklaması
13.-
İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel'in, İstanbulun
doğası, tarihi ve kültürel mirasının talan ekonomisine
teslim edildiğine ilişkin açıklaması
14.- Ordu
Milletvekili Metin Gündoğdu'nun, Srebrenitsa katliamının 21inci
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
15.- Mersin
Milletvekili Baki Şimşek'in, Cumhurbaşkanının
Suriyelilerin Türk vatandaşı yapılacağına dair
açıklamasına ilişkin açıklaması
16.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Şanlıurfalı
çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması
17.-
İstanbul Milletvekili Didem Engin'in, 28 Haziran tarihli Bakanlar Kurulu
kararıyla İstanbulun Beyoğlu İlçesinde riskli alan ilan
edilen mahallelere ilişkin açıklaması
18.- Ankara
Milletvekili Murat Emir'in, Ankaranın Beypazarı ilçesinde 27
Haziranda meydana gelen sel felaketine ilişkin açıklaması
19.- Konya
Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurt'un, Başbakanın bayramda acil
servise giden vatandaşlara ilişkin sözlerine ilişkin
açıklaması
20.-
Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer'in, Barış İçin
Akademisyenler metnine imza atan 35 öğretim üyesinin durumuna
ilişkin açıklaması
21.- Giresun
Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu'nun, Giresunun Dereli ilçesinde
teröristler tarafından polislere gerçekleştirilen saldırıya
ilişkin açıklaması
22.- Denizli
Milletvekili Kazım Arslan'ın, Denizlinin Acıpayam ilçesinde
Dalaman Çayının sanayi atıkları nedeniyle
kirlendiğine ilişkin açıklaması
23.- Aydın
Milletvekili Hüseyin Yıldız'ın, 29 Aralık 2015 tarihinde
Aydında düzenlenen yürüyüşe katılan EĞİTİM-SEN
üyeleri hakkında açılan soruşturmaya ilişkin
açıklaması
24.- Hatay
Milletvekili Birol Ertem'in, Hatayın Reyhanlı ilçesinde 6 Temmuzda 3
Suriyeli mültecinin yaşadığı evde meydana gelen patlamaya
ilişkin açıklaması
25.- İzmir
Milletvekili Musa Çam'ın, İzmirin Urla İlçesi Demircili
mevkisindeki balık çiftliklerinin çevreyi kirlettiğine ilişkin
açıklaması
26.- Mersin
Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu'nun, trafik ışıklarında
dilenen yoksul sığınmacı çocuklara ilişkin
açıklaması
27.- Kayseri Milletvekili
Çetin Arık'ın, Srebrenitsa katliamını
kınadığına ve bayramın üçüncü günü Kayserinin
Yeşilhisar ilçesinde meydana gelen sel felaketine ilişkin
açıklaması
28.-
Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukara'nın, elinde binlerce
insanın kanı olan bir teröristin öldürüldüğüne ilişkin
çıkan haberlere ilişkin açıklaması
29.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Öz'ün, Çanakkalenin ilçelerini birbirine bağlayan
yolların inşasına ne zaman başlanacağına
ilişkin açıklaması
30.- Kayseri
Milletvekili Sami Dedeoğlu'nun, 7 Temmuz günü Kayserinin Yeşilhisar
ilçesinde meydana gelen sel felaketine ilişkin açıklaması
31.- Ankara
Milletvekili Şenal Sarıhan'ın, Srebrenitsa katliamının
21inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
32.- İzmir
Milletvekili Atila Sertel'in, bayramda ziyaret ettiği şehit
ailelerinin durumuna ilişkin açıklaması
33.-
Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm'ün, Rusyayla yapılan
görüşmeler ve Hükûmetin dış politikadaki stratejik derinlik
anlayışına ilişkin açıklaması
34.- Ordu
Milletvekili Seyit Torun'un, bayramın birinci günü Ordunun Perşembe,
Fatsa ve Altınordu ilçelerinde meydana gelen sel felaketine ilişkin
açıklaması
35.- Uşak
Milletvekili Özkan Yalım'ın, Uşakın Sivaslı
İlçesi Payam alanı bölgesinde elektrik olmadığına ve
ülkemizdeki terör olayları nedeniyle bakanların tutumuna ilişkin
açıklaması
36.- Gaziantep
Milletvekili Mahmut Toğrul'un, Kahramanmaraşın Sivricehüyük
köyünde yüz dokuz gündür sürdürülen direnişe ilişkin
açıklaması
37.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay'ın, geçmiş Ramazan Bayramını
kutladığına, bayram süresince meydana gelen terör olayları
ile trafik kazalarına ve Başbakanın bayramda acil servis
ziyaretlerine ilişkin açıklaması
38.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken'in, Ramazan
Bayramını kutladığına, Srebrenitsa
katliamının 21inci yıl dönümüne ve Ramazan Bayramı
süresince AKP Hükûmetinin uygulamalarına ilişkin açıklaması
39.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel'in, Srebrenitsa katliamının 21inci yıl
dönümüne, Yargıtay ve Danıştay mensuplarının eylemine
ve Başbakanın acil servislerle ilgili sözlerine ilişkin
açıklaması
40.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın, geçmiş Ramazan
Bayramını kutladığına, Srebrenitsa
katliamının 21inci yıl dönümüne ve Türkiyede
vatandaşlık konusundaki kurallara ilişkin açıklaması
41.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken'in, Başbakan Binali
Yıldırımın acil servislerle ilgili sözlerine ilişkin
açıklaması
42.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel'in, Soma faciası sonrası mağdur ailelere
verilen sözlerin yerine getirilmediğine ilişkin açıklaması
43.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş'ın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
44.- Maliye
Bakanı Naci Ağbal'ın, sataşma nedeniyle yapılan
konuşmalara ilişkin açıklaması
VII.- OTURUM
BAKŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldan'ın,
Başkanlık Divanı olarak Srebrenitsa soykırımında
yaşamını yitirenlere Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı dilediklerine ilişkin
konuşması
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldan'ın, herkesin geçmiş
Ramazan Bayramını kutladığına ilişkin
konuşması
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel'in, İçişleri Bakana Efkan Alanın gündem
dışı konuşmaya cevabı sırasında CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Diyarbakır
Milletvekili İdris Baluken'in, Gaziantep Milletvekili Mehmet
Erdoğanın MHP Grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşma sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Osmaniye
Milletvekili Ruhi Ersoy'un, Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
4.- İstanbul
Milletvekili Aykut Erdoğdu'nun, Gaziantep Milletvekili Mehmet
Erdoğanın MHP Grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
5.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş'ın, İzmir Milletvekili Aytun
Çırayın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
6.- Gaziantep
Milletvekili Mehmet Erdoğan'ın, İzmir Milletvekili Aytun
Çırayın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
7.- İzmir
Milletvekili Aytun Çıray'ın, Gaziantep Milletvekili Mehmet
Erdoğanın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
8.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay'ın, İstanbul Milletvekili Hüda Kayanın
MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
9.- Manisa Milletvekili
Özgür Özel'in, İstanbul Milletvekili Hüda Kayanın MHP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
10.- Bursa
Milletvekili Ceyhun İrgil'in, Gaziantep Milletvekili Mehmet
Erdoğanın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
11.-
Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Ayhan'ın, Gaziantep
Milletvekili Mahmut Kacarın HDP grup önerisi üzerindeki
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
12.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel'in, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın AK
PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
13.- Samsun
Milletvekili Erhan Usta'nın, Maliye Bakanı Naci Ağbalın
404 sıra sayılı Kanun Tasarısının tümü üzerinde
Hükûmet adına yaptığı konuşması
sırasında MHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
14.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırım'ın, Maliye Bakanı Naci
Ağbalın 404 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümü üzerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
15.- İzmir
Milletvekili Zekeriya Temizel'in, Maliye Bakanı Naci Ağbalın
404 sıra sayılı Kanun Tasarısının tümü üzerinde
Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
IX.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Konya Milletvekili Ahmet
Sorgun'un Akdeniz için Birlik Parlamenter Asamblesi Türk Grubu üyeliğinden
istifa etmesiyle boşalan üyelik için; 28/3/1990 tarihli ve 3620
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 2'nci maddesine
göre Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu Başkanlığınca
bildirilen ve mezkûr Kanun'un 12'nci maddesi uyarınca Başkanlık
Divanında yapılan incelemede uygun görülen Bursa Milletvekili Hüseyin
Şahin'in üyeliğine ilişkin tezkeresi (3/805)
2.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Dışişleri Komisyonu ve Türkiye-İtalya Parlamentolararası
Dostluk Grubu üyelerinden oluşan bir heyetin İtalya Temsilciler
Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Fabrizio
Cicchito'nun vaki davetine icabetle İtalya'ya resmî ziyarette
bulunmasına ilişkin tezkeresi (3/806)
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 25 arkadaşının, Artvin
Sarp Sınır Kapısı'nda yaşanan olumsuzlukların
belirlenmesi, fiziki koşullarının
araştırılıp modernize edilmesi araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/255)
2.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 24 arkadaşının,
Ardanuç-Yalnızçam-Ardahan kara yolu inşaatının 1993
yılından beri tamamlanamamasının nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/256)
3.- İstanbul
Milletvekili Ali Özcan ve 25 arkadaşının, Kamu ihalelerinin
amacına uygun hâline getirilmesi için mevzuatın
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/257)
C) Önergeler
1.- Zonguldak
Milletvekili Şerafettin Turpcunun (2/833) esas numaralı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/49)
X.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun,
Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay tarafından, Nisan
2011'de başlayan Suriye iç savaşı sonrasında ülkemize gelen
Suriyelilerin Türk vatandaşlığına geçirilmesinin sebep
olacağı toplumsal ve ekonomik sorunlar ile Suriyelilerin ülkemizde
yaşadıkları sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 12 Temmuz
2016 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun,
20/6/2016 tarihinde Siirt Milletvekili Kadri Yıldırım ve
arkadaşları tarafından verilen, KESK'e bağlı ve
muhalif sendikaların yaşadığı baskıların
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 12 Temmuz 2016 Salı
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun,
Hatay Milletvekili Hilmi Yarayıcı ve arkadaşları
tarafından, "Suriye'de faaliyet gösteren cihatçı örgütlerin
ülkemizi geçiş güzergâhı ile örgütlenme merkezi olarak görmelerinin
ve tüm bunlara göz yummanın başta güvenlik olmak üzere
yaratacağı diğer sorunların
araştırılması" amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 12 Temmuz 2016 Salı
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
4.- AK PARTİ
Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerine, bastırılarak
dağıtılan 404 sıra sayılı Kanun
Tasarısı'nın kırk sekiz saat geçmeden gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının 1'inci sırasına, yine
bu kısımda bulunan 403, 396, 145, 249, 141, 213, 42, 130, 155 ve 135
sıra sayılı kanun tasarılarının ise yine bu
kısmın sırasıyla 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10 ve 11'inci
sıralarına alınmasına, diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine ve 404 ve 405
sıra sayılı Kanun Tasarılarının İç Tüzükün
91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi
XI.-
SEÇİMLER
A)
Başkanlık Divanında Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.-
Başkanlık Divanında açık bulunan Türkiye Büyük Millet
Meclisi İdare Amirliğine seçim
XII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.-
Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/728) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı 404)
XIII.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Çanakkale
Milletvekili Muharrem Erkek'in, Çanakkale'de bir izcilik kampına dair
çeşitli iddialara ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif
Çağatay Kılıçın cevabı (7/5419)
2.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Başbakanlık personeli
ile ilgili mobbing iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Nurettin Caniklinin cevabı
(7/5730)
3.- Konya
Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurt'un, 2016 Tarımsal Destekleme
Kararnamesine ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/5778)
4.-
Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer'in, tarımsal yayım ve
danışmanlık hizmetleri ile ilgili bir düzenlemeye ilişkin
sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk
Çelikin cevabı (7/5779)
5.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Ulukışla ilçesinde soğuk
hava deposu kurulmasına ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/5780)
6.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Narlıgöl bölgesinde sıcak su
seracılık bölgesi yapılmasına ilişkin sorusu ve
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin
cevabı (7/5781)
7.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Ulukışla ilçesindeki
endemik bitkilere ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/5782)
8.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, ülkemizdeki fast food
restoranlarının denetimlerine ilişkin sorusu ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin cevabı
(7/5785)
9.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar'ın, 2016 yılında Nevşehir
ili için ayrılan bütçeye ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/5786)
10.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar'ın, 2016 yılında Aydın ili
için ayrılan bütçeye ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/5787)
11.- Denizli
Milletvekili Kazım Arslan'ın, parçalı arazilerin üzerindeki
hisse satışına yönelik düzenlemelere ilişkin sorusu ve
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin
cevabı (7/5788)
12.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Ulukışla ilçesindeki
kiraz üreticilerinin sorunlarına ilişkin sorusu ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin cevabı
(7/5789)
13.- Adana
Milletvekili Mevlüt Karakaya'nın, tarım sektörünün sorunlarına
ve bunların çözümüne yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin
cevabı (7/5790)
14.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Düzce'nin Çilimli ilçesindeki
tarım arazilerine ve OSB kurulması için alınan karara
ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/5791)
15.- Adana
Milletvekili Elif Doğan Türkmen'in, et fiyatlarının
düşürülmesine ve hayvan kaçakçılığına ilişkin
sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk
Çelikin cevabı (7/5792)
16.- Adana
Milletvekili Zülfikar İnönü Tümer'in, Adana'nın Karataş
ilçesinde yaşanan dolu afetinden etkilenen çiftçilerin
mağduriyetlerine ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/5953)
17.- Çanakkale
Milletvekili Muharrem Erkek'in, 2008-2015 yılları arasında
Çanakkale'de ve Türkiye genelinde kullanılan kredilere ilişkin sorusu
ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin
cevabı (7/5954)
18.- Adana
Milletvekili Elif Doğan Türkmen'in, tarımsal ilaçlar nedeniyle zarar
gören arıcıların mağduriyetlerine ilişkin sorusu ve
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin
cevabı (7/5955)
19.- Adana
Milletvekili Elif Doğan Türkmen'in, Adana'da çiftçilerin tarımsal
desteklerinin ödenmediği iddiasına ilişkin sorusu ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin cevabı
(7/5956)
20.- Adana
Milletvekili İbrahim Özdiş'in, Adana'da yaşanan dolu felaketine
ve çiftçilerin mağduriyetlerine ilişkin sorusu ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin cevabı
(7/5957)
21.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, olumsuz hava şartları nedeniyle
mağdur olan çiftçilere ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/5958)
22.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Bakanlar Kurulunun görüşme
usullerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Nurettin Caniklinin cevabı (7/5999)
23.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın, Yayladağ Sınır
Kapısı'ndan yapılan araç ve şahıs giriş
çıkışlarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret
Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı (7/6048)
24.- İzmir
Milletvekili Tacettin Bayır'ın, bağlı kurum ve
kuruluşlar tarafından İzmir'e yapılan yatırımlara
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Yıldırım Tuğrul Türkeşin cevabı (7/6124)
25.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2010-2016
yılları arasında bağlı kurum ve kuruluşlarca
yapılan kiralamalara ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat
Zeybekcinin cevabı (7/6279)
26.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun,
Bakanlığa bağlı birimlere ait gayrimenkullere ilişkin
sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı
(7/6292)
12 Temmuz 2016 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.03
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
111inci Birleşimini açıyorum.
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır.
Görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Bosna Hersek
Srebrenitsada yaşanan soykırımın yıl dönümü
münasebetiyle söz isteyen Bursa Milletvekili Sayın Hakan
Çavuşoğluna aittir.
Sayın Çavuşoğlu, süreniz beş
dakikadır.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlunun, Bosna Hersek
Srebrenitsada yaşanan soykırımın 21inci yıl dönümü
münasebetiyle yaptığı gündem dışı
konuşmasına, Başbakan Yardımcısı
Yıldırım Tuğrul Türkeş'in cevabı
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Bosna Hersekin Srebrenitsa kentinde
11 Temmuz 1995 tarihinde yaşanan soykırımın 21inci
yıl dönümü münasebetiyle gündem dışı söz aldım. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyor, bu vesileyle, Srebrenitsa
soykırımında hayatını kaybedenleri rahmetle
anıyorum.
Sayın milletvekilleri,
bildiğiniz gibi, 1990 yılında Sovyet Blokunun parçalanması
sürecinde Yugoslavyada da etnik gruplar
bağımsızlıklarını ilan etmeye
başlamışlar, nitekim 5 Nisan 1992 tarihinde Bosna Hersek de
bağımsızlığını ilan etmiştir.
BAŞKAN Sayın
Çavuşoğlu, bir saniye lütfen.
Genel Kurulda çok uğultu
var. Sayın hatibin ne dediği gerçekten anlaşılmıyor
değerli milletvekilleri.
Sayın Çavuşoğlu,
ek süre ilave edeceğim.
Buyurunuz, devam ediniz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Devamla) Bosna Hersekin bağımsızlığı
Birleşmiş Milletler tarafından tanınmış
olmasına rağmen, devam eden süreçte Sırplar ile Boşnaklar
arasında savaş baş göstermiş ve bu savaş beraberinde
250 bin Boşnak nüfusunun hayatını kaybetmesine yol
açmıştır.
Sayın
milletvekilleri, Bosnada savaşın devam ettiği günlerde,
Birleşmiş Milletler, 16 Nisan 1993 tarih ve 819 sayılı
Kararıyla Srebrenitsayı kendi koruması altında olan
güvenli bölge olarak ilan etmiştir. Ancak, Birleşmiş Milletler tarafından
güvenli bölge olarak ilan edilen ve bu nedenle
silahsızlandırılan Srebrenitsa kentinde gerçekleşen olaylarla,
bu bölge, güvenli bölge olmak bir yana, âdeta ölüm tarlasına
dönüşmüştür.
Savaş
sırasında güvenli bölge olarak ilan edilen ve Birleşmiş
Milletler koruması altına alınarak
silahsızlandırılan Srebrenitsa kenti, 6 Temmuz 1995 tarihinde
Sırp paramiliter gruplar tarafından kuşatma altına
alınmıştır. Kuşatma esnasında, Boşnaklar,
Sırpların kıyımından korunmak için Birleşmiş
Milletler askerlerine sığınmıştır.
Birleşmiş Milletler askerlerinin, ne yazık ki nedensizce
bölgeden çekilmesiyle Sırplar karşısında savunmasız
kalan 8.372 çocuk, genç, yaşlı Boşnak erkek, Sırpların
soykırımına uğramıştır. Avrupanın,
İkinci Dünya Savaşından sonra gördüğü bu en büyük trajedi,
ne yazık ki uluslararası kamuoyunun gözleri önünde cereyan etmiş
ve bugün dahi, faillerinden başka hiç kimsenin savunamadığı
bir utanç olmuştur.
Nitekim, Birleşmiş
Milletler nezdinde kurulan eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesinde
görülen davada elde edilen delillerden, soykırımın,
ayrıntılı bir şekilde, önceden tasarlandığı
anlaşılmaktadır. Katledilecek olan Boşnakların
taşınması için otobüslerin önceden temin edildiğine,
soykırımın gerçekleşeceği yerlerin önceden tespit
edildiğine, bazı toplu mezarların önceden
kazıldığına, daha fazlası için kazı makinelerinin
hazır bulunduğuna dair kanıtların olduğu tespit
edilmiştir.
Bununla birlikte, geçmiş
mart ayında, Bosna Kasabı olarak anılan Sırp Radovan
Karadziç, anılan mahkeme tarafından, Srebrenitsada
soykırım yapmak ve insanlığa karşı suç
işlemekten dolayı kırk yıl hapis cezasına
çarptırılmıştır.
Sayın milletvekilleri,
Srebrenitsa soykırımıyla ilgili olarak, Sırplar
dışında Hollandayı, Fransayı, Birleşmiş
Milletleri ve diğer bazı Batılı devletleri suçlayan
değişik raporlar da bugün tarih sayfalarındaki yerini
almıştır. Bütün bu raporlar, uluslararası topluluğun,
Boşnaklara yönelik bu kıyım karşısında ne kadar
sorumsuz ve vurdumduymaz davrandığını gözler önüne
sermiştir.
20nci yüzyılın sonunda yaşanan bu
trajedi, Batının, ölenlerin Müslüman olması
karşısındaki ikiyüzlülüğünü göstermesi bakımından
da ibret vericidir. Nitekim Batının bugün Suriye ve diğer İslam
coğrafyasında yaşananlara ilişkin tutumu da
Srebrenitsadaki tutumundan farklı değildir. Değerler silsilesi
üzerine bina edildiği söylenen Avrupa Birliği ve Birleşmiş
Milletler gibi kuruluşlar, dün Bosnada bugün Suriyede olduğu gibi
kendi değerlerini aşındırmaya devam ettikçe tarih
sahnesinden silinmeleri ve iflas etmeleri mukadderdir.
Sayın milletvekilleri, bundan yirmi bir
yıl önce Srebrenitsada işlenen soykırım nedeniyle
hayatını kaybeden kurbanları bir kez daha rahmetle anıyor,
yakınlarının ve ailelerinin acılarını
paylaşıyorum. 8.372 Boşnakın katledilmesiyle sonuçlanan bu
insanlık suçunu şiddetle lanetliyorum. Uluslararası toplumu ve
bölge ülkelerini, Srebrenitsada yaşananlardan gerekli dersleri
çıkararak aşırı milliyetçilik, dinî, siyasi ve etnik
nefretin sonucu olan benzer olayların bir daha yaşanmaması için
gerekli önlemleri almaya davet ediyorum.
Bu soykırımın unutulmaması ve
benzeri olayların tekrar yaşanmaması için Srebrenitsa
annelerinin acılarından ve gözyaşlarından ilmek ilmek
dokuyarak ördükleri bu çiçeği bugün milletvekilleri olarak yakamızda
bulunduracak olmamız, onlara yaşadıkları acıları
bir nebze olsun unutturacaktır. Tüm milletvekili arkadaşlarıma
bu çiçeği yakalarında taşıma noktasında gösterecekleri
hassasiyet için teşekkür ediyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum, hepinize ayrı ayrı teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Çavuşoğlu.
Sayın milletvekilleri, gündem
dışı konuşmaya Hükûmet adına Sayın Tuğrul
Türkeşin cevap verme talebi var.
Sayın Bakan, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bundan yirmi bir yıl önce Avrupanın ortasında Srebrenitsada
yaşanan insanlık dramı ve vahşet konusu üzerine Hükûmet
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, Meclisin bayram
sonrası ilk çalışma günü olması nedeniyle, geçmiş
ramazanışerifi ve bayramınızı tekrar kutluyorum,
ettiğiniz duaların Yüce Rabbimiz katında
karşılık bulmasını temenni ediyorum.
Ayrıca, bugün Türk Dil Kurumunun ya da
kurulduğu zamanki adıyla Türk Dili Tetkik Cemiyetinin de
kuruluşunun 84üncü yıl dönümüdür. Bugüne kadar Türk Dil Kurumu,
güzel Türkçemize birçok katkılarda bulunmuştur, bundan sonra da bu
doğrultuda çalışmalarını sürdürmeye devam edecektir,
zaten de etmektedir.
11 Temmuz 1995 tarihinde
Bosna Hersekin Srebrenitsa şehrinde büyük bir insanlık
ayıbı yaşandı, yüzyılımızın en büyük
insanlık ayıbı burada gerçekleşti. Masum insanları
korumak için görevlendirilmiş olan Birleşmiş Milletler Barış
Gücünün komutanı Thom Karremans, bilemediğimiz bir nedenden, belki de
bir dinî dayanışma duygusuyla, kendisine sığınan 25
bin Boşnak Müslüman ve şehri, silahsızlandırıp
Sırplara teslim etti. Bundan cesaret bulan Sırp lider Radovan
Karadziç ve kasap Mladiç, sistematik olarak 12 yaş üzeri bütün erkekleri
katletti. Srebrenitsada 8.372 Boşnak Müslüman katledildi. Lahey
Mahkemeleri bunu soykırım olarak tarif etti ve kabul etti.
Burada zaman zaman gözden
kaçan bir detayı da dikkatinize sunmak isterim. O da, Balkanların
çoğu yerinde ve Avrupada olduğu üzere, öldürülenlere Müslüman
Boşnak yerine Türkler denmesidir. Maalesef oralarda genel algı da
bu doğrultudadır.
Değerli milletvekilleri, aradan yirmi bir
yıl geçmesine rağmen vahşetin boyutu o kadar büyük ve vahimdir
ki hâlâ öldürülenlerin kimlikleri tespit edilmeye, yakınlarını
kaybedenlerin acıları bir nebze olsun dindirilmeye ve hiç
değilse bir mezar taşına kavuşturulmaya
çalışılıyor. 8.372 olarak ifade edilse de öldürülen
Müslüman Boşnak sayısı hâlâ tam olarak bilinemezken, aradan
geçen bunca zaman içinde kaybedilen eşlerinden, çocuklarından bir
haber bekleyen acılı Bosna Hersek vatandaşları
bekleyişlerini sürdürüyor. Bu yıl dahi, daha kimliği yeni tespit
edilen 127 kişi ayrı mezarına katledildikten yirmi iki yıl
sonra kavuştu. Bu arada Boşnak kadınların maruz
kaldığı alçakça muameleler de en az bu katliam kadar iç
yakıcı.
Değerli milletvekilleri,
andığımız bu acı olayın 21inci
yılında, 20nci yüzyıl başında ve ortalarında
kurulmuş olan çok uluslu kuruluşların gerçekten kuruluş
amaçlarındaki veya mevcut durumlarında kendilerine tarif edilen
görevlerini tam ve layıkıyla yerine getirip getirmediğine bir
göz atmak istiyorum.
Birleşmiş Milletler, dünyadaki birçok
ihtilaf noktasına barış gücü göndermektedir. Bu birliklerin
barış ve huzuru temin etmesi gerekirken, Srebrenitsa örneğinde
olduğu gibi, oradaki bir yetkilinin veya sorumluların siyasi
tercihleri ve inançlarıyla, maalesef, yanlı ve yanlış
kararlar alınmaktadır. Keza, Sudanda aynı milleti farklı
dinlere mensup diye ikiye bölen zihniyet ile Kıbrıstaki iki
farklı milletin beraber yaşamasında ısrar eden de aynı
yönetim kademeleridir.
Yine, NATO,
Avrupa Birliği ülkeleri veya ABDye yaklaştığı
üslupla, kurulduğundan bu yana ikinci en büyük silahlı güce sahip
olan Türkiyeye ve Türkiyenin problemlerine acaba aynı hassasiyette
davranmakta mıdır? Srebrenitsada bu katliamlar yapılırken Birleşmiş
Milletler Barış Gücü Komutanı Thom Karremans, Bosnalı
Müslümanları Sırplara sattığında NATOnun, olay yeri
üzerinden üç beş jet uçurmanın ötesinde hiçbir faaliyet
yapmadığı artık resmî belgelerle de sabit olmuştur. Burada dinî bir karşıtlık ve
düşmanlık arayışı içinde konuşmuyorum, sadece
dikkatinize sunmak istediğim, 21inci yüzyılın bu ilk
çeyreğinde dünyada yaşanan olaylarda demokrasi havariliği yapan,
gelişmişliği ve medeniyeti temsil ettiğini iddia eden
yapıların bazen ne kadar yanlı olduğuna dikkatinizi
çekmektir. Çok uluslu kuruluşların 21inci yüzyıla göre
uygulanabilir ve gerçek kriterler üzerinden fonksiyon icra etmeleri
gerekmektedir.
Sayın Başkan,
kıymetli milletvekilleri; 21inci yüzyılın medeniyetini ayakta
tutan 3 temel sütun vardır. Bunlar, ifade özgürlüğü, hukukun
üstünlüğü ve demokrasidir ama bunlardan da önde gelen, İnsan Hakları
Evrensel Beyannamesinin en temel maddesi olan yaşama hakkıdır.
21inci yüzyılda çok uluslu kuruluşlar başta olmak üzere,
gelişmiş ülkelerin, medeniyeti ve demokrasiyi hakkıyla temsil
ettiğini söyleyen ülkelerin gözlerinin önünde, Avrupada, Srebrenitsada
bu soykırımın yaşanmış olmasının
ayıbı bütün bu kuruluşlara ve ülkeleredir. İnsanlar dili,
dini, ırkı nedeniyle saldırıya maruz kalıyorsa
dünyanın hiçbir yerinde gerçekten insan hakları, hukukun
üstünlüğü veya ifade özgürlüğü olduğundan bahsetmek mümkün
değildir.
Değerli milletvekilleri, bu konuşmada
Batıdaki dostlarımızın ve müttefiklerimizin
düştüğü hataya düşmeyeceğim. Yani, mesela, Norveçin Utoyo
Adasında çoğu mülteci 77 kişiyi öldüren Breiviki Hristiyan
bir katil olarak tarif etmeyeceğim. Keza, Hollandalı komutan Thom
Karremansı -üçüncü defadır tekrar ediyorum bunu ki bu ismi iyi
hatırlayınız diye- ülkesi sebebiyle -inancını
bilmiyorum ama- Hristiyan bir katliam destekçisi veya Karadziç veya Mladiçi
de Hristiyan soykırımcılar olarak da tarif etmemek gerektiğine
inanıyorum. Ama gerçek şudur ki, 21inci yüzyılda dünyanın
her yerinde bangır bangır bağırarak İslami terörden
bahsedilirken ne gariptir ki mağduriyetlerin çok büyük bir ekseriyeti,
Müslüman ülkelerinde veya Müslüman topluluklarında
yaşanmaktadır. Hepimizin malumu olduğu üzere yüce dinimiz
İslam, barış ve hoşgörü dinidir; şiddet ihtiva etmez.
Tarikatlar ve mezhepler iyiyi, doğruyu, güzeli bulmak için
arayışları düzenleyen yollardır. Bunları göre göre
bugünün dünyasında uluslararası yayın kuruluşlarında,
batıda, doğuda, her yerde bir dinî terör örgütünden bahsederken
görülmesi gereken, terörden gerçekten kimin zarar gördüğüdür. İslami
terör diyerek yüce dinimizi terörle yan yana getirmeye çalışanlar,
bu terör örgütlerinin verdiği bütün zararın Müslümanlara olduğu
gerçeğini gözardı ediyor. Dünyanın ve özellikle Batı
medyasının da artık bağnazlığı bir yana
bırakması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, Batıda
gelişen İslamofobi ve yabancı düşmanlığı da
dikkat çekici boyuttadır. Almanyada döner satan Türklere
saldırılar yapılırken, aynı işi yapan
Yunanlılara dokunulmaması dikkat çekicidir.
Son Avrupa Parlamentosu seçimlerinde
aşırı sağcı, daha doğrusu ırkçı
partilerdeki oy artışının üzerinde de mutlaka
durulması gerekmektedir.
Bütün bunlar yaşanırken geçtiğimiz ay
Alman Federal Meclisinde 1915 olaylarıyla alakalı alınan karar
ise tam bir kara mizah örneğidir, âdeta Bizden önce de bu ayıp
işlenmişti, tarihteki ilk örnek biz değiliz. dercesine alınan
bu yanlı karar, umuyoruz yeni hataların yapılmasına zemin
oluşturmaz.
İngilterenin Avrupa Birliğinden
ayrılmak için yaptığı referandum neticesinde konuşulan
konuların başında Balkanların güvenliği gelmektedir.
Umuyorum ve diliyorum ki bütün ülkelerin ve özellikle Avrupa ülkelerinin
liderleri, bu yeni dalga üzerinde sörf yapmak yerine tehlikeyi görürler ve
gerekli adımları atarlar.
En önemli insan hakkı,
tüm insanların hiçbir ayrım gözetilmeksizin yalnızca insan
oluşlarından dolayı eşit, özgür ve onurlu yaşama
hakkına sahip olmasıdır. Herkes, cinsiyet, ırk, renk, din,
dil, yaş, tabiiyet, düşünce farkı, ulusal veya toplumsal köken,
zenginlik gibi farklar olmaksızın kanun karşısında
eşittir.
Bu vesileyle, Bosna Hersek
halkına ve Balkanlarda katliamlarla karşılaşmış,
etnik temizliğe maruz kalmış, acılar yaşamış
tüm milletlere bir kez daha acılarını
paylaştığımızı ve daima yanlarında
olduğumuzu hatırlatıyorum. Srebrenitsada hayatını
kaybetmiş, hâlen kimlikleri bile belirlenememiş, hâlen
bulunamamış tüm mazlumları rahmetle anıyorum,
yakınlarını kaybedenlere, yakınlarını arayanlara
Allahtan sabır diliyorum.
Bu vesileyle de, başta büyük devlet adamı
Aliya İzzetbegoviç olmak üzere ebediyete intikal eden tüm
kahramanlarını da saygıyla anıyor, Bosna size emanettir.
sözünü hatırladığımızı tekrar ediyorum.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN - Sayın Özel, buyurunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
saygılar sunuyorum.
Elbette bu konuda yerimizden söz haklarında da görüşlerimizi
dile getireceğiz. Sayın Bakanın konuşması da içerik
olarak son derece önemli, bir ortak acıya parmak basıyor. Ancak
burada usul yönünden, hele hele konunun içeriğine
bakıldığında iki haftadır yapılmaması
gereken bir iş yapılıyor.
Şimdi, Sayın Bakan, gündem
dışı konuşmada 59uncu maddenin ilk paragrafına göre
söz aldı. Yani milletvekillerinden bir tanesinin gündem
dışı konuşmasına Hükûmet cevap verme gereği
duyarsa
Şimdi, konuşmanın içeriği ve
cevap niteliğindeki konuşmanın özüne bakarsanız, İç
Tüzük'ün verdiği böyle bir hakkın kötüye kullanımı
anlamına gelir bu çünkü cevap niteliğinde bir konuşma
değil. Oysa, Sayın Bakanın bu konuda söyleyecek sözü varsa,
İç Tüzük onu düzenlemiş, 59un ikinci paragrafı diyor ki: Böyle
bir durumda Hükûmet söz talep ederse karşılanır, bu durumda tüm
parti gruplarının da on dakikayı geçmemek üzere, takdir size ait
olmak üzere cevap hakkı vardır. Söz söyleme hakkı vardır.
diyor, cevap da değil.
Şimdi, bu mesele kendi grubunun bir
konuşmasına cevap veren bir parti ki, Adalet ve Kalkınma Partisi,
her seferinde Hükûmete yapılan sataşmalarda Grubumuz mensubudur.
diyerek illiyet, bağlılık, iç içelik bağını
kuruyor ve genelde de Meclis başkan vekillerimiz de bu söz
hakkını veriyorlar. Bu durumda, kendi kendisine cevap vererek birinci
paragraftan yararlanma, eğer ikinci paragraf olmasaydı elbette
kullandırılabilirdi ama bu durumda Sayın Bakana düşen,
çıkıp ikinci paragrafa göre Bosna meselesi son derece önemli, söz
söyleyeceğim. der, konuşur, sonra tüm partiler sizin takdir
ettiğiniz sürede bu konuya katkı sağlarlar;
yakışanı budur. Bu yüzden, ben özellikle de geçen hafta
Sayın İçişleri Bakanının terör konusunda aynı
şeyi yapıp diğer parti gruplarını dinlemeden
ayrılmasının da tartışma konusu ve kamuoyunda bir
rahatsızlık yarattığından da hareketle, sizin,
Sayın Bakanın söz talebini 59un ikinci fıkrası
kapsamında değerlendirerek tüm siyasi parti gruplarına takdir
edeceğiniz bir sürede bu konuda söz hakkı vermenizin İç Tüzükün
lafzından ve ruhuna en uygun davranış olacağını
düşünüyorum. Bu konuda bir yaklaşım bekliyoruz efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özel.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Can.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkanım, Sayın Bakanımız bugün gündem
dışı konuşmaya cevap niteliğinde değil, gündemin
önemine binaen bir katliamı, bilgilendirme babında Genel Kurula cevap
verdi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamam, olur o zaman, olur.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Fakat bu
yetkisini İç Tüzükten kaynaklanan
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Özgür, teamüller her
zaman olmuştur, her zaman yapılmıştır yani, sanki hiç
olmamış gibi şey yapıyorsun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, hayır; biz
katılıyoruz.
BAŞKAN Bir saniye sayın vekiller
Buyurunuz Sayın Can.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) İç
Tüzükten kaynaklanan bir yetkiyi Hükûmeti temsilen, sadece AK PARTİ
anlamında değil, bütün Meclis adına bir kamuoyuna
taşıma bildirisi şeklinde beyanda bulundu
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamam, yani İkinci
paragrafı kullandı. diyor, o zaman biz de
konuşacağız.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) -
ve yirmi dakika
cevap süresinin de tamamını kullanmadı, bir cevap
niteliğinde değil, bilgilendirme niteliğindedir.
Arz ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamam cevap değilse,
doğru
Sayın Başkanım, özür dilerim;
eğer cevap niteliğinde değilse ki doğru; cevap
niteliği, birinci paragrafı düzenliyor, konunun önemine binaen
açıklama yapma, ikinci paragraftır. Tam da bunu söylüyorum, o zaman
diğer grupların da konu hakkında sizin takdir edeceğiniz
sürede cevap hakkı oluyor efendim, katkı hakkı oluyor.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) O paragrafların,
hepsini değiştireceğiz, merak etmeyin; hepsini
değiştireceğiz.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özel.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay, buyurunuz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
Sayın Ramazan Canın da ifade ettiği üzere,
konuşmasının başında Sayın Özel de gayet iyi bir
şekilde açıklama yaptı ve İç Tüzükün 59uncu maddesinin
ikinci paragrafına göre, bir bilgi vermek maksadıyla Hükûmetin
Sayın Bakanı 20 dakikalık konuşmayı gerçekleştirdi,
kendisine teşekkür ederiz. Sayın Ramazan Canın da ifade
ettiği gibi, Sayın Çavuşoğlunun konuşmasına
cevaben de bir konuşma yapmadığı çok açık, çünkü
kendisine, Hükûmete bir soru yöneltmiş değil, Sayın Bakan da bir
cevap vermiş değil, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu da yine
aynı şekilde; bütün gruplara da ikinci paragrafa göre onar
dakikalık söz hakkı düşer. Bunu bu şekilde
değerlendirmenizi istirham ediyorum.
BAŞKAN Peki, Sayın Akçay.
Teşekkür ederim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken buyurunuz, sizin
talebiniz ne?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, Sayın Özelin yapmış olduğu
itirazın son derece isabetli olduğu kanaatindeyiz, çünkü İç
Tüzükün 59uncu maddesinde iki fıkra düzenlenmiş. Şimdi, geçen
hafta da, daha doğrusu bayramdan önceki hafta da bu konuyla ilgili burada
bir tartışma yaşanmıştı. Sayın
İçişleri Bakanı da yine Atatürk Havalimanındaki katliam
saldırısından sonra, burada bir bilgilendirme ve muhalefet
partilerinin bu konudaki görüşlerini öğrenme yerine, İç Tüzükü
yandan dolanarak, 59uncu maddenin birinci fıkrasına göre, AKPli bir
milletvekiline cevaben söz hakkını kullanmıştı.
Şimdi, bugün, yine Sayın Türkeşin de aynı yönteme başvurmasının
etik olmadığı kanaatindeyiz.
Bir kere, Srebrenitsa katliamıyla ilgili
herhâlde burada ortak bir duygu birliği var ve muhalefet partileri de
insanlığa karşı işlenmiş bu suça karşı,
Avrupanın orta yerinde işlenmiş bu soykırıma karşı,
kürsüden kamuoyuna bu konunun önemi ve soykırıma karşı
bütün insanlığa çağrı mesajlarını iletmek
isteyeceklerdir. Dolayısıyla, AKP Grubunun da Sayın Bakanın
da bu konuda bir itirazının olmaması gerektiği
kanaatindeyiz. Bu konuyu da AKPli bir milletvekiline cevaben değil, AKP
Hükûmetinin sorumlu bir bakanı olarak, dediğim gibi, tarihe not
düşmek üzere burada Meclis kürsüsünde bir değerlendirme
yaptığınızı kabul ederek ben de Sayın Özelin
itirazının doğru olduğu ve bu konuda muhalefet partilerine
de söz verilmesi gerektiği kanaatindeyim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, bir karar mı vereceksiniz bu konuyla ilgili?
BAŞKAN Evet, bir karar vereceğim
Sayın Elitaş. Bir talep var. Sayın Bakanın gündem
dışı konuşmaya cevap niteliğinde, aslında
istediği bir talebi vardı ve çıkıp bir konuşma
yaptı Sayın Bakan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Evet,
doğru.
BAŞKAN Ancak, cevap niteliğinde
değil, aslında bir değerlendirme yaptı konuyla ilgili.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, izin verir misiniz. Buyurun, siz tamamlayın
BAŞKAN Evet, bu konuda muhalefet partilerinin
kendilerine onar dakikalık söz hakkı vermem konusunda bir talepleri
var. Ben bunu değerlendireceğim ve kendilerine onar dakika, konuya
ilişkin sadece, konuyu değerlendirmek amacıyla söz hakkı
vereceğim.
Size de verebilirim Sayın Elitaş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Böyle bir şey
yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, usul tartışması açmak istiyorum tutumunuzla ilgili.
Şu anda, siz yapacağınız konuyla ilgili
kararınızı deklare ettiniz.
BAŞKAN Evet.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ben de İç
Tüzükün 59uncu maddesine göre böyle bir hakkınız
olmadığını ifade etmek istiyorum. Bu konu, daha önce de
gündeme geldi, geçen hafta da gündeme geldi. Bir usul tartışması
çerçevesinde bunu değerlendirelim, takdir ederseniz Türkiye Büyük Millet
Meclisinin onayına sunalım ve bundan sonra bu konuda usul
tartışmasına ihtiyaç duyulmayacak hâle gelmiş olsun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Onaya sunma Başkanın
takdiri; sunar, sunmaz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Çünkü şu
anda siz beyan ettiğiniz için bunu yapıyorum, tutumunuzla ilgili usul
tartışması açmak istiyorum.
BAŞKAN Evet, evet.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Beyan
etmeseydiniz Açtım. dediğiniz anda usul tartışması
isteyecektim. Tutumunuz aleyhinde usul tartışması arz ediyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Peki, o zaman şunu
netleştirelim: Önce usul tartışması yapıp daha sonra
mı
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Evet, doğru.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, zaten ben, size Söz veremezsiniz. diyorum.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Söz veremezsiniz
ki ya.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Yaptığınız, Veriyorum. demeniz, usule aykırı
diyorum.
BAŞKAN Peki, o zaman usul
tartışması açıyoruz Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Tabii, tabii.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Aleyhte.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Aleyhte.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Aleyhte.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Aleyhte.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tutumunuzun lehinde Sayın
Başkan.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Lehinde.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Lehte ama yani
BAŞKAN Tamam, iki lehte, iki aleyhte
alacağız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, aleyhte olanları da
BAŞKAN Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) Lehte Sayın Başkan.
BAŞKAN Lehte.
Sayın Baluken
Mecburen aleyhte.
Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Lehte.
BAŞKAN Sayın Elitaş, aleyhte.
Buyurun Sayın Elitaş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika.
V.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Başbakan Yardımcısı
Yıldırım Tuğrul Türkeşin gündem dışı
konuşmaya verdiği cevabın İç Tüzükün 59uncu maddesinin
ikinci fıkrası çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği
iddiaları sonucunda gruplara onar dakika söz hakkı verilip
verilemeyeceği hakkında
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; işte asıl mesele, hani
konuşuyoruz -Sayın Başbakanımız da bugün siyasi parti
gruplarına bir çağrı yaptı ya- asıl mesele bu İç
Tüzükün yeniden yapılması. Şu anda 59/1i sayın grup
başkan vekili istediği şekilde yorumluyor, muhalefet partisinden
arkadaşlarımız da buna katılıyorlar. Siz de Meclis
Başkan Vekili olarak İç Tüzükü korumak ve kollamakla, buna uymakla
mükellef olmanıza rağmen ben bu arkadaşlarımın
Gündemin ehemmiyetine binaen ve Sayın Bakanın da bir iktidar partisi
milletvekiline cevap vermesi usule uygun olmadığından
dolayı bu bir açıklama niteliğindedir, onun için 59/1e göre bu
işi uyguluyorum. demek İç Tüzüke tamamen aykırı bir
durumdur; biz bunu söylüyoruz, ifade ediyoruz. Diyoruz ki: Şu anda Türkiye
Büyük Millet Meclisinde İç Tüzük diye bir kavram
kalmamıştır. Sayın grup başkan vekilleri ayağa
kalktığı an kendileri bir İç Tüzük oluyor; iktidar
partisini de söylüyorum, genel anlamda söylüyorum. Bir grup başkan vekili
bir söz istediği zaman diğer siyasi parti grup başkan vekilleri
de aynı söz hakkına sahip olduklarını ifade etmeye
çalışıyorlar ve işin enteresan tarafı, Sayın
Meclis Başkan Vekili Meclis Başkanı adına burada Türkiye
Büyük Millet Meclisini idare ederken herhangi bir milletvekilinin veya bir
siyasi parti grup başkan vekilinin ayağa kalkmasıyla birlikte Meclis
Başkanının sözünün kesilmesi mecburiyeti hissettirilmeye
çalışılıyor.
Bakın, değerli arkadaşlar, bir grubu,
bir Meclisi
Ki 550 milletvekilinin, bu milletin yüce oylarıyla
seçilmiş milletvekillerinin burada sağlıklı bir
şekilde görevlerini ifa edebilmeleri için bir disiplin içerisinde, bir
kurallar manzumesi içerisinde bu işleri devam ettirmesi gerekir. O
anlamda, şu anda ifade ettiğimiz ve şu anda Sayın Meclis
Başkan Vekilinin Ben bu konuda onar dakika söz veriyorum. demesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 59/1inci maddesine
aykırı bir durumdur ve eylemli İç Tüzük ihdasıdır.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Aynen öyle.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - 59/1inci madde
yazıyor: Meclis Genel Kuruluna duyurulmasında zaruret görülen
olağanüstü acele hâllerde -ki bu da olağanüstü acele hâller de
değil, Sayın Meclis Başkan Vekilinden geçen hafta alınan
sözler; bu, gelenek hâline gelmiş, geçen hafta alınan sözlerle
ilgili- beş dakikayı geçmemek üzere, Başkanın takdiriyle en
çok üç kişiye gündem dışı söz verilebilir. Hükûmet bu
konuşmalara cevap verebilir. Yani, bunun, konuşmanın cevap veya
açıklama olduğuyla ilgili konunun takdiri Meclis başkan vekiline
ait bir konu değildir. Hükûmetin, 59/1e karşılık, gündem
dışı söz alan milletvekiline burada yaptığı cevap
niteliğindeki bir açıklamadır. Bu çerçevede, Sayın Meclis
Başkan Vekilinin böyle değerlendirmesi İç Tüzüke
aykırı bir durumdur. İnşallah siyasi parti grup başkan
vekillerimizle bugünkü görüşmelerimiz sonucunda behemehal
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
bu İç
Tüzükle ilgili çalışmalarımızı nihayete erdiririz;
aksi hâlde, bu kuralsızlığı kural hâline getirmekten
kurtulamayacağımızı ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkan, 59/1e göre açmanız
usule aykırıdır, İç Tüzüke aykırıdır.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Elitaş.
Lehte Sayın Erkan Akçay, buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Geçen hafta yaptığımız bir
tartışmayı biraz daha tartışmasız ve polemiksiz
götürüyoruz bugün ama maalesef tekrarlanıyor. İçişleri
Bakanı geçen haftaki konuşmasına yine AKPli sözcünün
konuşmasına cevap niteliğinde gerekçesiyle çıktı. Aslında,
tek kelimeyle dahi cevap da verilmedi, kaldı ki konuşmacı
Hükûmete bir soru yöneltmiş de değildi biraz evvel olduğu gibi
ve tartışmalar, polemiklerden sonra, sorulara bile cevap vermeden,
İçişleri Bakanı Genel Kurulu terk etti ve açıkçası
kaçtı. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Şimdi, Sayın Bakan yirmi dakika cevap
verdi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Kim?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ya,
uçağı vardı, ondan gitti ya. Sayın Akçay, yapmayın ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Geçen seferi diyor, geçen
haftayı.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Evet, rahatsız
olabilirsiniz ama değerlendirme o şekildedir.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Kimsenin
rahatsız olduğu yok. Sen rahatsız olmaya devam et.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Doğruyu söylüyor.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Bursa) Senin neyinden kaçacağım?
ERKAN AKÇAY (Devamla) Benim neyimden mi
kaçacaksın?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sen milletten kaçıyorsun.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Bizim
sorularımızdan, milletvekillerinden kaçacaksın.
Üslubuna bakın İçişleri
Bakanının da ondan sonra şey yapın. Attığı
lafları görüyor musunuz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ama sen
kaçtı diyorsun ya. Olacak iş mi bu ya?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sen diyorsun ya!
Erkan Bey, kendi üslubuna baksana.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Hep kaçıyor, evet.
MEHMET MUŞ (İstanbul) İstanbula
gitti, köprünün açılışı vardı.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Muhalefetin
sorularından ve sorgulanmaktan kaçıyor; Genel Kurula, Meclise,
millete hesap vermekten kaçıyor.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Bursa) Ayıp ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
bakın, 66ya göre konuya davet etmeniz gerekir sayın grup başkan
vekilini.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) Konuşuyoruz, kabahat; konuşmuyoruz, o da
kabahat.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Şimdi, değerli
arkadaşlar, Sayın Elitaşın biraz evvelki
konuşması da bu İç Tüzüke bir eleştirinin, bir
polemiğin bahanesi şeklinde yani buna gerekçe olmuş.
Konuşmasından anladığımız şudur ki
sayın AKP grup başkan vekili İç Tüzükte bir teamül tanımak
istemiyor, Meclis Genel Kurulunda bir gelenek de tanımak istemiyor, hatta
Bu İç Tüzüke de uyulmasın, bunu da değiştirelim,
muhalefet de hiç konuşmasın. diyor. Zaten parlamento konuşulan
yer demektir değerli arkadaşlar. Elbette ister iktidar partisinden
bir sözcü isterse muhalefet partilerinden herhangi bir konuşmacı söz
aldığında -diğer muhalefet partilerinin de, aynı
şekilde iktidar partisinin de cevap hakkı veya söz hakkı
olduğu- illa cevap vermek için de konuşma olmaz yani konuşmak ve
düşüncesini ifade etmek maksadıyla da söz alınabilir ve dünyanın
bütün demokratik parlamentolarında görüşme, konuşma,
tartışma usulü bu şekildedir.
Şimdi, Sayın Çavuşoğlu gayet
güzel konuştu, Hükûmete bir soru da yöneltmedi. Ayrıca, biz burada bu
Srebrenitsa soykırımıyla ilgili hiçbir milletvekilinin bir
tartışma açacak, bir polemik yaratacak düşüncesi olduğu
kanaatinde değiliz. Belki de nadir konulardan birisi. Herkesin ortak duygu
ve düşüncesini ifade edeceği bir platformu sırf zaman kazanma
adına gereksiz bir mecraya
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) -
sokunca aslında zaman
kaybı daha da fazla oluyor. Neticede dakika dakika tutalım, netice
zaman bakımından kayba tekabül edecektir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Akçay, teşekkür ederiz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bakın,
eğer muhalefet partilerinin de bu konuda hassasiyetleri varsa gündem
dışı söz alan milletvekillerini bu hassas konuda konuşma
yapmak üzere davet edebilirler. Bu hassasiyeti sadece AK PARTİ Grubu
göstermiş, o bölgeden seçilen bir arkadaşımız, o bölge
doğumlu bir arkadaşımız burada o hassasiyeti dile
getirmiş ve Sayın Hükûmet de o konuyla ilgili
açıklamalarını genişletmiş. Eğer muhalefet de
böyle yapacaksa o arkadaşlarımız da gündem dışı
sözü alıp yapabilirdi yani bizim hatırlatmamıza gerek yoktu 11
Temmuzu.
MUHARREM VARLI (Adana) - Bu konuda herkesin
hassasiyeti var Sayın Elitaş. Srebrenitsa hepimizin yarası.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
Sayın Elitaşın konuşması da bu konuyu bir polemik ve
demagoji konusu yapma eğilimi gösteriyor. Ben de Milliyetçi Hareket
Partisi grup başkan vekili olarak yerimden söz aldığımda
aynı konuya zaten temas edecektim yani etmemiz mümkündü. Fakat Hükûmetin
yerinde bir tutumla bu sözü alıp konuşmayı yapması İç
Tüzük gereği de onar dakika gruplara konuşma hakkı
vermiştir. Bütün mesele de bundan ibarettir. Aslında gereksiz
polemiklerle zaman daha da boşa harcanıyor, şimdiye kadar bu
konuşmalar tamamlanmıştı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Muhalefet
konuşsun diye yapıyoruz bu işi.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz Sayın
Akçay.
Aleyhte Sayın İdris Baluken.
Süreniz üç dakika.
Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, İç Tüzük konuşuyoruz biliyorsunuz. Usulle ilgili aleyhte
konuşması gerekiyor herhâlde, hatırlatırım onu size.
BAŞKAN Usulen
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ama Sayın
Başkan, siz Bakanı uyardınız, Sayın Bakanı
uyardınız.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Konuşmasına
müdahale ettiniz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum. Tabii, usulen
aleyhte söz aldım ama tahmin edeceğiniz gibi lehte
konuşacağım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ama Sayın
Bakanı uyardınız Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Elitaş, lütfen
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Hoşunuza
gitmiyor bunlar.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Bir kere,
Sayın Elitaş, AKP Grubu adına Sayın Ramazan Can
değerlendirme yaptığında burada değildi sanırım.
Sayın Can da yaptığı değerlendirmede, Sayın
Bakanın yapmış olduğu konuşmanın AKPli
milletvekiline bir cevap niteliğinde olmadığını,
konunun önemine binaen Hükûmetin yapmış olduğu bir açıklama
olduğunu söyledi. Dolayısıyla, açık bir şekilde
aslında İç Tüzükün 59uncu maddesinin ikinci fıkrasına
göre bu konuşmanın yapıldığını tutanaklara
geçecek şekilde belirtmiş oldu.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Yok böyle bir
yorum.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Şimdi,
Sayın Elitaş, bakın bu yaklaşımdan vazgeçmeniz
lazım. Bu kadar önemli bir katliamla, Avrupanın orta yerinde bir
soykırım uygulamasıyla ilgili Meclis, Türkiye Büyük Millet
Meclisi bu konuda konuşmayacak da, muhalefet partileri bu konuda gelip
kürsüden gerekli mesajları vermeyecekler de hangi konuda konuşacaklar?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Gündem
dışında niye istemedi?
İDRİS BALUKEN (Devamla) Bugün
getireceğiniz hangi kanun tasarısı bundan daha önemlidir?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Gündem
dışında niye istemedi diyorum.
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Bakın, bugün burada Hükûmet adına gelen Sayın Bakan
eğer Hükûmetin duyarlılığı üzerinden burada yirmi
dakikalık bir konuşma yapmışsa, doğal olarak aynı
duygu üzerinden -ki bu konuda ortak bir görüş birliği var, bugün
siyasi parti gruplarında parti liderleri de bu doğrultuda
değerlendirmeler yaptılar- burada bütün siyasi partilerin ortak bir
mesaj vermiş olması son derece önemlidir. Dolayısıyla,
sizin İç Tüzükü esneterek kendinize göre yorumlamanız doğru
değildir. Etik olmayan yaklaşım, sizin İç Tüzükü esneterek
kendinize göre burada realize etme çabanızdır.
Bakın, geçen hafta da
aynı şey oldu. Yani, ben utanıyorum, geçen hafta bu Meclisin
pratiğinden ben utanıyorum. Atatürk Havalimanında patlama
olmuş, 44 cenaze yerde, bu Meclis sadece yargıyı saraya
bağlamak için sabaha kadar mesai yaptı ve defalarca itiraz etmemize
rağmen bu konuda milletvekillerinin olaya müdahil olma hakkı bile
gasbedildi. Evet, siz duyarsız olabilirsiniz belli konularda, 44 cenazenin
yerde olduğu saatlerde davullu zurnalı köprü
açılışları yapabilirsiniz ya da bu Mecliste, 44 cenazenin
olduğu bir ortamda bir dakikalık bir saygı duruşunu bile
çok görebilirsiniz. Düşünün ki Kanada Parlamentosu Atatürk Havalimanı
için saygı duruşuyla başlıyor, Polonya-Portekiz maçından
tutun da Eurocuptaki bütün maçlar saygı duruşuyla başlıyor
ama bu Meclis kendi topraklarındaki kendi halkının gündeminden
tamamen kopuk bir şekilde bir gündem işletiyor.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum)
- Senin Başkanın başlatsaydı. Kim engel olacaktı? Konuşuyorsunuz
öyle!
İDRİS BALUKEN
(Devamla) - Şimdi, bugün de mevcut durum aynı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN
(Devamla) - Yani, bugün de bu şekilde böyle İç Tüzükü
dolanmanıza falan gerek yok, bırakın Bosna katliamını
bütün partiler buradan lanetlesin, insanlığa da gerekli
mesajları versin diyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Baluken.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Konuşun. Nerede grup öneriniz? Gündem dışı niye
söz almadınız da burada bizim gündem dışımız
hatırlatıyor size, bizimki niye hatırlatıyor size?
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Siz Ramazan Beyin konuşmasına bakın, bizim
haklı olduğumuzu görürsünüz.
BAŞKAN Son olarak,
lehte Sayın Özgür Özel.
Süreniz üç dakika.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, çok teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri,
hepinizi saygıyla selamlarım.
Aslında Sayın
Elitaş gelmeden önce biz yerimizden, süreyi de kısa kısa
kullanarak bu usul tartışmasını fiilen
yapmıştık zaten ve Sayın Başkan da bir kanaate
varmıştı. Sayın Elitaş salonda değildi, herhangi
bir grup başkan vekili salonda değildi. Bu durumda yazılı
ya da sözlü olarak vekâleten devredebilir. Biz sormadık bile, Sayın
Ramazan Canın fiilen grup başkan vekilliğine vekâlet
ettiğini düşündük. Kendisi çıktı, burada bizim tezlerimizi
destekler bir şekilde
Sayın Elitaş duymamış olabilir,
Sayın Ramazan Can burada. Yapılan konuşma İç Tüzükün
59uncu maddesine göre bir cevap konuşması değil- tam da ikinci
paragrafı aynıyla tekrar ederek; -tutanaklarda vardır- Hükûmetin
olağanüstü acele hâllerde Mecliste gündem dışı söz
istemesidir. dedi. Bu durumda zaten gruplara söz hakkı düşüyor ve
süreyi de Sayın Başkan takdir ediyor. Ama biz burada bir usul
tartışmasına ihtiyaç duymazken, siz, vekâleti verdiğiniz
arkadaşınızı da rencide edecek şekilde geldiniz,
tekrar söz istediniz, o tezden geri döndünüz, bir usul
tartışması açarak, hep önem verdiğiniz Bir an önce
müzakereye geçilsin. iddianızı kendiniz terk ederek yeni bir tartışmaya
sebebiyet verdiniz.
Şimdi, burada, İç
Tüzüke, hukuka, akla, vicdana değil polemiğe
sığınıyorsunuz. Önce şunu söyleyelim: Böyle bir konuda
sadece kendi grubundan bir milletvekilini konuşturup, sonra Buna cevap
veriyorum. diyerek birinci paragrafı kullanmak meselenin ruhuna ve
gündeme dair, Srebrenitsada
yaşanan katliama ilişkin Genel Kurulun ortak duygu durumuna
karşıdır bir kere; yanlış bir iş, bunu
yapmamanız lazım.
İki,
polemik derseniz size şunu sorarlar: Srebrenitsa katliamı ne
zamandan beri bu Meclisin gündeminin dışında da gündem dışı
konuşturuyorsun? derler. Ama biz bekleriz ki Hükûmet gündem
dışı konuşmaya cevaben değil de gündeme dair
çıkıp takır takır konuşsun ve ona karşı da
gruplara söz hakkı verilsin.
Sayın
Başkan Meclisi yöneten bir kişi olarak sadece İç Tüzükün
lafzıyla değil -ki bu durum İç Tüzükün lafzıyla da
uyumludur- meselenin ruhuyla ve Meclisin kendi gündemine hâkimiyeti ana
kuralına uygun olarak da bu konuda kendi görüşünü belirtti.
Açtığınız usul tartışması İç Tüzüke ve
usule uygundur. Bu durumda Sayın Başkanın vereceği karara
da hep beraber uyarız ama şunu bir kez daha ifade etmem gerekiyorsa
çok net bir durumla karşı karşıyayız. Eğer sizin
dediğiniz İç Tüzük uygulansa, evet bizi susturursunuz size kalsa.
Demin söylediniz, bu mesele gündem dışı olarak geçen haftadan
alındığı için Çavuşoğlunun konuşmasına
da karşısınız. Ortak olmadığınız duygu -bu
Mecliste Çavuşoğlunu birçoğumuz alkışladık- onun
getirdiği bunları, böyle yaptık -Bosnalı kadınlardan-
taktık.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Aklınız başınıza o anda
geldi.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) Genel başkanlar bugün bunları taktılar,
konuştular.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Aklınız başınıza Çavuşoğlu o çiçeği
verince geldi, o anda hatırladınız siz Srebrenitsayı.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Siz bu işi gündem
dışı görüyorsanız
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Çavuşoğlu çiçeği verince hatırladınız zaten.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
bu polemikten sadece bu
milletin vicdanından size ret çıkar, o kadar söylüyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özel.
Sayın milletvekilleri
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Ben kararımı
açıklayacağım ancak sizi mi dinleyeyim önce?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Buyurun,
açıklayın kararınızı.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, usul
tartışması söz talepleri bitti.
Tutumumda herhangi bir değişiklik yoktur.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkanım, şu anda İç Tüzüke aykırı bir durum
gerçekleştiriyorsunuz, bunu yapma hakkınız mevcut değildir.
Şunu ifade etmeye çalışıyorum:
Srebrenitsa katliamı İslam coğrafyası için, Türk
dünyası için çok önemli günlerden biridir.
BAŞKAN Evet.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Lanetlenmesi
gereken bir konudur.
BAŞKAN Evet.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bu konuyla
ilgili, milletvekili arkadaşlarımız gündem dışı
sözlerini alabilir; on beş dakikalık, birer dakikalık verilen
durumlarda da yapabilirler.
Bakın, şu anda siyasi parti grupları
adına milletvekillerinin yaptığı gündem dışı
konuşmalar bu konuyla hiç alakası olmayan
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu konu gündemin ta kendisi
kardeşim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Mesela
Afyonkarahisar kiraz üreticisinin sorunları diyor.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bütün
dünyanın gündemi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bütün dünyanın gündemi
bu, nasıl gündem dışı diye konuşursunuz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Afyonkarahisar
kiraz üreticisinin sorunlarının yerine bugün Srebrenitsa
katliamının 21inci yıl dönümünde gelip de isyan etseydik, o
konuyla ilgili meseleleri tarihe gömmek yerine bunları millete
hatırlatsaydık daha uygun olurdu.
Biz burada Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin
konuşmasına karşı değiliz ama şu anda İç
Tüzükün maalesef bu dönemde sürekli olarak ihlal edilmesine
karşıyız. Alırız, gideriz, grup başkan
vekillerini çağırırsınız, grup başkan vekillerine
eğer Bu konunun önemine binaen şöyle bir şey yaparız.
derseniz amenna. Fakat siz İç Tüzükü aykırı bir şekilde
uygulamaya kalktığınız takdirde biz buna itiraz ederiz.
Nitekim, geçen hafta da Sayın Levent Gök bu
konuyla ilgili bir açıklama yaptı. Grup başkan vekilimiz dedi
ki: Hükûmet bilgilendirsin, bilgilendirmeye karşılık siz de
onar dakika konuşma yapın. Fakat bunu kabul etmediler. Bunun üzerine
sayın bakanlar da gündem dışı konuşmalara cevap vermek
adına bu işi yaptı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Oooo! Bu doğru
değil.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ben bu İç
Tüzükle ilgili konunun uygulanması mecburiyetinin olduğunu ifade
etmek istiyorum.
Saygılar sunuyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, eğer böyle bir karar verecekseniz Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulunun onayına sunmanız gerekir çünkü
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kararını verdi,
önceden yapabilirdi de verdi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
usule
aykırı bir durum. Aksi hâlde, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanına bu konuyu da şikâyet edeceğiz.
BAŞKAN Şikâyet edebilirsiniz Sayın
Elitaş. Sizin zaten göreviniz bu sanıyorum, sürekli Meclis
başkan vekillerini Meclis Başkanına şikâyet etmek.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Doğru.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sizi İç
Tüzükü uygulamaya davet ediyoruz. Kafanıza göre burayı
yönetemezsiniz, burayı yönetemezsiniz kafanıza göre.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Burada hiçbir
Meclis başkan vekili terör örgütünü övemez, terör örgütünü övücü
konuşma yapamaz. Eğer terör örgütünü övücü konuşma yaparsa
MEHMET MUŞ (İstanbul)
orada
oturamazsınız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
onu Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanına şikâyet ederim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ne
alakası var ya?
BAŞKAN Şu anda ne alakası var
Sayın Elitaş?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, takdir hakkınızı nasıl
kullandıysanız o şekilde devam edin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Şikâyet
ettiğimi söylüyorsunuz siz bana.
BAŞKAN Evet, ediyorsunuz sürekli.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Niye
şikâyet ettim sizi? Siz terör örgütünü övdüğünüz için, ramazan
ayının gelişiyle ilgili bir konuda terör örgütünü övdüğünüzden
dolayı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına, yüce Mecliste, bu
milletin vekillerinin olduğu bir yerde terör örgütünü övecek bir
konuşmayı Meclis Başkan Vekilliği makamında
yapamazsınız diye şikâyet ettim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Öyle bir
beyanı yok Başkanın. Nereden çıkarıyorsunuz? Kendi
yorumunuzu katmayın.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Genel Kurula sorun
efendim.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, İç
Tüzükün 59uncu maddesine göre hükûmetin söz taleplerinin, talebin şekli
ve içeriği dikkate alınarak karşılanacağı yani
hükûmetin talebinin gündem dışı konuşmaya cevap mahiyetinde
bulunması durumunda, talebi de bu yönde ise (59/1) kapsamında
değerlendirileceği; eğer hükûmetin konuşması cevap
niteliğinde değil, yeni bir gündem dışı konuşma
mahiyetinde ise (59/2) kapsamında değerlendirileceğine
ilişkin tutum takındım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) 2003 Anayasa Mahkemesi
kararı.
BAŞKAN Hükûmetin konuşması gündem
dışı değildir, tutumumu değiştirmeyi gerektirecek
bir husus görmüyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Gündem
dışı değildir. diyor ama Sayın Başkan.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Yapıldı
mı şimdiye kadar? Ya, şimdiye kadar oldu mu böyle bir şey?
BAŞKAN O nedenle...
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, müsaade eder misiniz.
BAŞKAN
İç Tüzükün 59uncu
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, müsaade eder misiniz.
BAŞKAN Sayın Elitaş, lütfen
Sözümü
tamamlayayım, ben konuşuyorum şu anda.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, ama siz Kanunlar Kararların verdiği şeyin hilafında
bir uygulama yapıyorsunuz.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Yanlış
yapıyorsunuz Başkan, yanlış yapıyorsunuz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) İç Tüzüke
uymaya davet ediyorum sizi.
BAŞKAN Ben İç Tüzüke uygun hareket
ediyorum sayın milletvekilleri.
MEHMET MUŞ (İstanbul) İç Tüzüke,
(59/1)e uyacaksınız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Peki, her şehrin
kurtuluşunda aynı şeyi
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bayram, bir
dakika
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
Hükûmet ve gruplar
yapmak zorunda mı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bayram, bir
dakika, sus.
BAŞKAN 59uncu maddenin
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, müsaade eder misiniz.
BAŞKAN Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Kanunlar
Kararlar size Hükûmet (59/1)e göre cevap vermiştir. diyor
BAŞKAN Evet.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
siz (59/2)yi
uyguluyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır,
Vermemiştir. diyor ya, dinlememişsin ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, bakın, orada Kanunlar Kararlar size yazmış, onu
yanlış okuyorsunuz; lütfen, bir daha okuyun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya, bu nasıl hakaret ya?
Meclis Başkan Vekiline hakaret ediyor ya!
BAŞKAN - BAŞKAN Yanlış
okumuyorum Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bir daha
okuyun, bakın.
BAŞKAN - Sayın Elitaş, lütfen oturur
musunuz.
Sayın milletvekilleri, biraz önce açıklama
yaptım.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - İç Tüzük
ihlali yapıyorsunuz.
BAŞKAN O nedenle, İç Tüzükün 59uncu
maddesinin ikinci fıkrasına göre siyasi parti grup temsilcilerine
onar dakika söz vereceğim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, konuşmayı neye göre istedi Hükûmet?
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Başkan,
uygulanmadı şimdiye kadar, yanlış yapıyorsunuz.
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Konuşmayı Hükûmet neye göre istedi? Neye göre istedi, söyler misiniz
bize?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
bakın, Srebrenitsa katliamıyla ilgili
MEHMET MUŞ (İstanbul) Gündem
dışı konuşmaya cevap vermek üzere istedi.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bakın,
İç Tüzükü ihlal ediyorsunuz, size bunu yaptırtmayız.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Nasıl yani
ya? Tehdit mi ediyorsun Başkanı? Nasıl yani?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Gündem
dışına cevap vermek üzere söz istiyor Hükûmet, gündem
dışına cevaben istiyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Nasıl yani?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Başkan tartışmaları dinledi, kanaatini oluşturdu.
MEHMET MUŞ (İstanbul) İç Tüzükü
uygulayacaksınız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, bakın, çok yanlış bir yola gidiyorsunuz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Böyle şey
olmaz!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Kanunlar
Kararlara
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Genel Kurula sorun o
zaman.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
birleşime on dakika ara veriyorum.
Grup başkan vekillerini arkaya davet ediyorum.
Kapanma Saati: 15.51
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.10
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 111inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Biraz önceki oturumda Srebrenitsa
soykırımıyla ilgili Sayın Bakanın gündem
dışı konuşmaya cevap verdiği konuşmasından
sonra oturuma ara verdik. Grup başkan vekilleriyle bir toplantı
yaptık ve bir uzlaşma sağladık. Bu nedenle, bu
soykırımla ilgili gruplara beş dakika söz vereceğim.
Sayın Akçay, grubunuz adına
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Saffet
Sancaklı konuşacak.
BAŞKAN Sayın Sancaklı, buyurunuz.
Süreniz beş dakikadır.(MHP
sıralarından alkışlar)
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- MHP Grubu adına Kocaeli Milletvekili Saffet
Sancaklı'nın, Srebrenitsa soykırımının 21inci
yıl dönümü ilişkin açıklaması
MHP GRUBU ADINA SAFFET SANCAKLI (Kocaeli)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; biraz önce, bu
usul tartışmasını en arkadan seyrettim ve maalesef,
gerçekten çok üzüldüm. Bugün Bosnada ve Balkanlarda en çok seyredilen
televizyonlar Türk televizyonları ve şu Meclis TV açık
olduğu müddetçe de oradaki soydaşlarımız seyrediyor. Bu
yapılan tartışmayı kınıyorum ve hepimize
yazıklar olsun diyorum öncelikle. Burada tek bir partinin veya 2 partinin
konuşması veya 4 partinin konuşması bu kadar mı
önemli? Dünyada yazılı kurallar var, bir de yazılı olmayan
insani kurallar var, insani değerler var. Srebrenitsa katliamıyla
ilgili herkes bir şey söylese çok mu bir şey olacaktı sanki?
Gerçekten üzüldüm, aslında canım konuşmak da istemedi.
Tabii ki geçen sene bu tarihlerde -ben de yeni
milletvekili olmuştum- burada bütün gruplarımız bunu
kınadı ve çok güzel bir ortam oluştu ve Bosnadan gelen,
Balkanlardan gelen telefonlar hep bu yöndeydi, Hepinize çok teşekkür
ederiz bize sahip çıktığınız içindi. Bu, gereksiz bir
tartışmaydı.
Tabii, bu Srebrenitsa katliamı oldu, hepimiz
bunu konuşuyoruz, finalini konuşuyoruz. Srebrenitsa katliamı
olduğunda Srebrenitsa şehri 25 bin kişilik bir şehir o
zaman. Birleşmiş Milletler askerleri var. 6 bölge güvenli bölge ilan
edilmiş ve oraya hiçbir şekilde herhangi bir katliam veya herhangi
bir savaşın içine sokulamaz hâlde. denmiş. 400 de
Hollandalı asker var. Srebrenitsa katliamının oluş
şekli şöyle arkadaşlar: Birleşmiş Milletler askerleri,
400 Hollandalı asker var, onların komutanı Thom Karremans; o
gece 25 bin Bosnalının bütün silahlarını güvenlik nedeniyle
toplatıyor, bir gün önce ve bir gün sonra 25 bin Müslüman Türkü
Sırpların eline teslim ederek şehri terk ediyor ve ertesi gün de
bu soykırım oluyor. Yani, buradan şunu anlatmaya çalışıyorum:
Bu zaten haç ile hilalin savaşı yüzyıllardır.
İşte, finalinde buraya nasıl gelindi? İşte, buraya
nasıl gelindiğini çok kısa anlatayım, nasıl
yetiştireceğim bilmiyorum: 1970li yılların
ortalarında Yugoslavya var. Diğer, komünizmle yönetilen ülkelere göre
daha iyi yaşıyorlar, refah seviyeleri daha iyi. 7 tane etnik grup,
Boşnaklar, Sırplar, Slovenler, Hırvatlar, Makedonlar var. Her
şey iyi giderken ortaya bir laf atılıyor: Biz hepimiz kendi ana
dilimizde eğitim istiyoruz, bayrağın yanına kendi bayrağımızı
koymak istiyoruz. ve bu, topluma kabul ettiriliyor. Güçlü bir lider var, Tito.
Danışmanları Titoya söylüyor. Peki ne yapalım? diyor.
Bir referandum yapalım. Referandum yapılıyor, yüzde 90ın
üzerinde bir oyla bunlar kabul ediliyor. Tito ölüyor. 1990ın
başında da 18 milyonluk Yugoslavya 7ye bölünüyor. Ve şu anda, o
7 ülke de hem ekonomik hem sosyal olarak, nasıl bakarsanız bakın
çok zor durumda.
Şimdi bunu niye anlattım ben size?
İşte, şimdi bu haç ile hilalin savaşı şu anda
Türkiye üzerinde ciddi manada baskı oluşturmuş vaziyette ve
aynı şeyi bize yapmak istiyorlar. Bu ülkede binlerce yıldır
kardeş kardeş yaşıyoruz, hiçbir
sıkıntımız yok. İstediğiniz dinden olun,
istediğiniz ırktan olun, istediğiniz etnik kesimden olun ama
şu anda Türkiyede yapılmak istenen bu ve bizim de burada, Mecliste
milletvekilleri olarak çok dikkatli ve çok akıllı olmamız
lazım. Herkes partisini de savunsun, propagandasını da
yapsın, oyunu da ne kadar istiyorsa alsın ama ortak değerimiz
bizim Türkiye Cumhuriyeti. Onun için de lütfen, herkesi biraz daha dikkatli
olmaya davet ediyorum.
Tabii, Srebrenitsa katliamı olduğu zaman
35 bini çocuk 312 bin kişi öldü; 50 bin tane kadınımız,
kızımız tecavüze uğradı; 18 bin kişi hâlâ
kayıp. O mezarların nasıl bulunduğunu da size söyleyeyim.
25 bin kişi savaştan sonra kayıp, kadın, erkek, çocuk ve
bunlar bulunamıyor. Bunlar şöyle bulunuyor saygıdeğer
milletvekilleri: Kelebekler sadece bir tane çiçeğe konuyor binlerce
çiçeğin içerisinde. İlgisini çekiyor insanların Neden sadece bu
çiçeğe konuyorlar? Sonradan bunu araştırıyorlar ve
buluyorlar ki mezarların, bu toplu mezarların olduğu yerde
sadece, tek başına o çiçek yetişiyor ve kelebekleri takip
ediyorlar ve bu toplu mezarlar bulunuyor. Srebrenitsadaki o 8 binin üzerinde
katledilen insan öyle bulunuyor. Daha yeni 127 kişi buldular, 18 bin
kişi kayıp ve her sene bu tarihte
(X)
Neden yoksun? adı altında bir sloganla her sabah aileler,
kayıp olan fertleri için kahve içerken bir kahve de ona koyarlar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SAFFET SANCAKLI (Devamla) -
ve
karşısında
(x)
derler, Neden yoksun? Onun için, bu hassas konu hepimizin ortak görüşü,
kimse burada kimseden daha fazla Müslümanım. da diyemez, Türküm. de
diyemez, Bosnalıyım. da diyemez. Onun için, lütfen, bu konuda biraz
daha sağduyulu olalım.
Teşekkür ederim. (MHP, AK PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Sancaklı.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın Celal Doğan.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
2.- HDP Grubu adına İstanbul Milletvekili Celal
Doğan'ın, Srebrenitsa soykırımının 21inci
yıl dönümü ilişkin açıklaması
HDP GRUBU ADINA CELAL DOĞAN (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugünkü, Meclisteki usul
tartışması açısından üzüntülerimi belirtmek istiyorum
açıkçası. Bütün grupların, bütün partilerin yüzde yüz hemfikir
olduğu bir konuda, Parlamentonun sesinin gür çıkacağı ve
bütün dünyaya taşınabileceği
bir noktada beş dakikalık, on dakikalık bir konuşma
meselesi esas alınarak maalesef, hepimizin Parlamento olarak hemfikir
olduğu bir konuyu bile sulandırma noktasına getirebildik; ondan
dolayı üzüntülerimi bildirmek istiyorum. Usul tartışması,
daha doğrusu İç Tüzük uygulamasının şu veya bu noktada
tartışılması mümkün olabilir, hatta bakanlar zaman zaman
buraya geldiği zaman cevap da verebilirler gündem dışı
konuşmalara, direkt de konuşabilirler ama bu mesele, Türkiye için,
Balkanlar için, şu anda da bizim ülkemizde yaşanan bazı sorunlar
için de ibretiâlem bir olaydır. O nedenle, bunun çok daha hassas ve titiz
ele alınması gerekirdi.
1990larda ben Gaziantepte kulüp
başkanıydım, Haris diye bir futbolcum vardı; bu, Bosna
Hersekliydi ve 17 yaşındaydı. Galatasaray Kulübünde bu futbolcu
topa vuracak gücü bulamamıştı, sonra uluslararası bir
şöhrete geldi biliyorsunuz. Sebebi şuydu: Annesi ve babası
savaşın ortasında kalmıştı. O genç çocuğun
kendisine gelebilmesi açısından, dönemin Dışişleri
Bakanı Hikmet Beyi devreye soktuk o zaman, özel uçak bulduk, alıp
getirebildik, hem çocuk kendisine geldi hem de Gaziantepteki
kazancının büyük bir kısmını Bosna halkına
taşıdı ve oradaki savaşan güçlere yardımda bulundu.
Bunu şunun için söylüyorum: Hangi ülke olursa olsun, insanların
vatansız kalması, savaşta bulunması gerçekten çekilecek bir
olay değil.
Buradan şuna gelmek istiyorum:
Açıkçası bu olayın dramatik tarafı Birleşmiş
Milletlerin gözetimi altındaki bir yerde vuku bulmasıdır.
İnsanlar sığınacak yer arıyorlar, gittikleri kamp
Birleşmiş Milletlere mensup Hollandalı askerlerin elinde bulunan
bir kamp. Kampa 8 bin kişi gidiyor ancak 5 bin kişi
alırız. diye takdirde bulunuyorlar. Gelen Sırp ordusunun ne
yapacağını bilmelerine karşın maalesef, o insanları
kampa almıyorlar, o Hollandalı askerlerin gözü önünde Bosnalı
insanlar katlediliyor. Bundan çıkarmamız gereken ders şu:
Değerli arkadaşlarım, ülkemizin etrafında gerçekten alevler
gökyüzüne çıktı. Bu kıvılcımların ülkeye
sıçrama ihtimalinin olmaması mümkün değil. Bütün gayretimizle,
sıçramaması konusunda çaba sarf etmeyi istiyoruz.
AK PARTİnin, Adalet ve Kalkınma
Partisinin son günlerde İsraille, Rusyayla yapmış olduğu
barış, daha doğrusu normalleşme ilişkileri konusunda
pek fazla söyleyecek bir şey bulamıyorum ama şu cümleyi de
eklemek istiyorum: Altı ay önce, dört yıldan beri İsraille olan
ilişkilerin ne noktada olduğunu biliyoruz. Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu tam dört yıl boyunca o politikayı savundu, şimdi,
hiçbir şey olmamış gibi, bugün değişen politikayı
savunuyor. İki yıl önce Sovyet Rusyayla olan ilişkiler, daha
doğrusu uçağın düşmesinden sonra Rusyayla olan
münasebetlerimiz gerçekten incir çekirdeğini doldurmayacak noktada iken
tam milyarlarca dolar, 40-50 milyar dolarlık bir paketle Türkiye zarara
uğratıldı. Şimdi, yine dün bir şey olmamış gibi,
Sovyetlere hiçbir laf söylenmemiş gibi, sebebinin, kusurun kimde
olduğu araştırılmaksızın normalleşen bir
süreçte tekrar bu siyaseti alkışlamaya başladık.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna sormak
istiyorum: Dünkü politika yanlış idiyse niye o kadar açık
savundunuz, bugünkü doğruysa niye dünü tenkit etmediniz? O da doğru
olabilir, bu da doğru olabilir; o konuya da bir itirazım yok.
Devletler arasında ebedî düşmanlık ve dostluk olmaz, ebedî
düşmanlık hiç olmamalıdır ama bunun bir siyasi
faturasının da olması gerekir.
Buradan şu cümleyle düşüncelerimi bitirmek
istiyorum: Dışarıdaki alevin ülkeye sıçrama ihtimali çok
yüksek. Meselenin uluslararası boyuta gelmemesi için kendi iç meselemizi,
Kürt sorunu dediğimiz, Alevi sorunu dediğimiz meseleleri içeride
çözmek zorundayız, başka eller karıştığı
zaman nasıl girift hâle geldiğini görüyoruz.
Ben açıkça şu cümlelerle Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubuna seslenmek istiyorum: İsrail halkına
gösterdiğiniz teveccühü, Rus halkına gösterdiğiniz teveccühü
kendi ülkenizdeki Kürt halkına göstermeniz dileğiyle saygılar
sunuyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Doğan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın Sezgin Tanrıkulu
Süreniz beş dakika.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
3.- CHP Grubu adına İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu'nun, Srebrenitsa soykırımının 21inci
yıl dönümü ilişkin açıklaması
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Çocuklar küçük kurşunlarla öldürülmesinler
anne. denilen bir katliamı konuşuyoruz. Bu sözler bütün dünyada
vicdan sahibi herkesin hafızasına ve vicdanına
kazındı. Böyle bir katliamı bu üslupla konuşmaktan ben de bir
milletvekili ve insan rahatsız olduğumu ifade etmek isterim
öncelikle. Çünkü, bu, sadece oradan gelen milletvekillerinin veya
insanların meselesi değil, vicdan sahibi olan herkesin hicap
duyacağı bir katliamdır ve soykırımdır, herkesin
kınaması lazım, bu Meclisin de ortak iradesiyle
kınanması lazım.
Dün de ben Bosnadaydım,
Srebrenitsadaydım. Törenlere katıldım, anmalara
katıldım. Ben kendi hayatımda birçok cenazeye
katıldım, birçok tabut taşıdım, birçok ölüme
tanıklık ettim, otopsiye katıldım ama hayatımda
taşıdığım en hafif tabutlardı değerli
arkadaşlar çünkü içlerinde sadece birkaç kemik vardı. Yirmi bir
yıl sonra DNA eşleşmesi sonucunda kimlikleri tespit edilen 127
kurbanın cenazesi de dün defnedildi. Bunların içlerinden 14ü çocuktu
değerli arkadaşlar. Hâlen DNA eşleşmesini bekleyen birlerce
cenaze var toplu mezarlarda. Böyle bir katliamı konuşuyoruz.
Avrupanın orta yerinde olan, birçok değerler üzerinde yükselen bir
coğrafyada gerçekleşen ve Avrupanın ve dünyanın kör
olduğu, sesini çıkarmadığı, Hollandalı
Barış Gücü askerlerinin 30 Hollandalı asker uğruna bir
halkı katliamcılara teslim ettiği bir katliamı
konuşuyoruz. Evet gerçekten, ben milletvekili
arkadaşlarımın da bundan sonraki yıllarda o törenlerde
olmasını arzu ederim. Dün, katliamın gerçekleştiği
eski bir fabrikada tören yapıldı. Fabrika bir soykırım
müzesine dönüştürülmüş, orada soykırımda rolü olan
insanların fotoğrafları var. Bir yüzleşme müzesine
dönüştürülmüş. Faillerin geçmişleri var, yargılamaları
var. Dün Sayın Dışişleri Bakanı da Türkiye adına
konuştu, iyi bir konuşma yaptı, kendisini buradan tebrik ederim.
Ancak, Uluslararası Ceza Mahkemesinin üyesi olan yargıçlar da orada
konuştular ve bugünün katliamcılarına örnek olabilecek dersler verdiler
orada. Dünyanın neresinde olursa olsun, katliam yapanların,
soykırım yapanların bir gün mutlaka sadece vicdanlarda mahkûm
olmayacaklarını ama uluslararası kurumların
oluşturduğu bu mahkemelerde de artık yargılanabilecekleri
konusunda bir algı yarattılar, bir konuşma yaptılar. Bunun
da altını çizmek isterim.
Değerli arkadaşlar, evet, 8.372 insan
-daha çok erkek ve genç erkekler- katledildi ve yüzlerce toplu mezarda,
cesetleri parçalanarak defnedildiler ki kimlikleri belli olmasın, kim
oldukları anlaşılmasın. Yirmi yıldır
eşleşme çalışmaları devam ediyor. İnsanlar oradan
yirmi bir yıl geçtikten sonra, hâlen cenazelerinin peşindeler, hâlen
bir parça kemik arıyorlar, hâlen. Orada, aynı anda, yirmi
yıldır benim takip ettiğim Cumartesi Anneleri aklıma geldi.
Hâlen o meydanda insanlar, 1980li yıllarda, 1990lı yıllarda
kaybettikleri çocuklarının kemiklerini arıyorlar. Belki
bazıları burada bir anlam biçemiyor ama orada o hafif tabutları
taşırken bunun ne anlama geldiğini, bir mezar sahibi olmanın
ne anlama geldiğini bir kez daha öğrenmiş oldum değerli
arkadaşlar. O nedenle, bu konulara, Meclis olarak siyasi rekabetin
ötesinde, ortak duygularla yaklaşmalıyız değerli
arkadaşlar. İnsanların bir mezar sahibi olabilme, bir yere dua
edebilme hakkına bizlerin bu topraklarda da büyük bir saygı
göstermemiz gerekir diye düşünüyorum. Bundan sonrası
bakımından en azından böyle yapmamız gerekir bu Meclis
çatısı altında.
Şunu söyleyeyim en son:
Aliya İzzetbegoviçin gerçekten de hafızalara kazınan bir
vasiyeti var. O vasiyeti bugün Sayın Başbakan da ifade etti, ben de
dün o vasiyeti Saraybosnada o mezarları gördükten sonra ifade
etmiştim. Ne yaparsak yapalım, ne yaparsanız yapın ama
soykırımları unutmayın. Unutulan soykırımlar
tekrarlanır. Biz de buradan şu sesle yükselmeliyiz: Bütün
soykırımlara karşı çıkmalıyız, bütün
soykırımları toplumun vicdanında mahkûm etmeliyiz ve bir
gün mutlaka ama mutlaka Uluslararası Ceza Mahkemesinin önüne
çıkacaklarını da hatırlatmalıyız.
Kurbanların anısının önünde
tekrar saygıyla eğiliyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Tanrıkulu.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu Adına
Bursa Milletvekili Sayın Hakan Çavuşoğlu.
Beş dakika süreniz. Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
4.- AK Parti Grubu adına Bursa Milletvekili Hakan
Çavuşoğlu'nun, Srebrenitsa soykırımının 21inci
yıl dönümü ilişkin açıklaması
AK PARTİ GRUBU ADINA HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Çok değerli milletvekili
arkadaşlarım, bir kez daha hepinizi saygı ve muhabbetle
selamlıyorum.
Gerçekten, bir süredir devam eden
tartışmayı gördükten sonra, Bosna ve özelinde Srebrenitsada
yaşanan insanlık dramıyla ilgili olarak bütün parti
gruplarının aynı hassasiyet üzerinde buluşmuş
olmalarından duyduğum memnuniyeti ifade etmek istiyorum. Ben bölgenin
bir evladı olarak bu tabloyu Mecliste gördüğüm için çok mutluyum.
Emin olun ki bugün televizyonları başında bizleri izleyen,
Balkanlarda yaşayan bütün soydaşlarımız, akraba
topluluklarımız bu noktada aynı sevinci, mutluluğu
duyacaklardır.
Tabii, bu ifadelerimin neticesinde söyleyeceğim
şu: Bugün burada üç gündem dışı konuşma olacak. Gönül
isterdi ki her siyasi parti grubundan bir arkadaşımız, tekrar
edilecek olsa bile, aynı konu üzerinde konuşsaydı ve dolayısıyla
eylemli İç Tüzük değişikliğine bu konu en azından bir
malzeme yapılmazdı. Bu konuyu da özellikle ifade etmek istedim.
Değerli arkadaşlarım, 2 Nisan 1992
tarihinde, Sovyet Blokunun çöküşüyle beraber Yugoslavyada etnik gruplar
bir bir bağımsızlıklarını ilan etmeye
başlamışlar ve 2 Nisan 1992 tarihinde de Yugoslavyada Bosna-Hersek
bağımsızlığını ilan etmiştir ve
Bosna-Hersekin bu bağımsızlığı
Birleşmiş Milletler tarafından da
tanınmıştır. Ancak, devam eden süreç maalesef,
Hırvatların da dâhil olduğu, sonraki aşamada Boşnaklar
ile Sırplar arasında çetin bir hâl alan savaşa
dönüşmüş, 250 bin Boşnak kardeşimiz bu savaşta
hayatını kaybetmiştir. Bu, İkinci Dünya
Savaşından sonra Avrupanın tam orta yerinde -göbeğinde
diyebileceğimiz- yaşanmış en büyük trajedidir ve bu
maalesef, bütün uluslararası paktların gözleri önünde ve bile bile,
geldiği görülen katliam habercisi olayların
yaşandığı bir süreçte husule gelmiştir ki esas
insanlık adına utanç verici olan konu da budur değerli
kardeşlerim.
Srebrenitsa da -birçok arkadaşım bahsetti-
Birleşmiş Milletler tarafından güvenli bölge olarak ilan
ediliyor bu süreçte ve bütün Srebrenitsa halkı
silahsızlandırılıyor. Ancak 6 Temmuz 1995 tarihinde
Sırp paramiliter gruplar Srebrenitsayı kuşatma altına
alıyorlar. Silahsızlandırılan Boşnak halkı bu
arada askerlerin bulunduğu Srebrenitsa Potoçari bölgesinde bir pil
fabrikasına, akü fabrikasına çoluk çocuk, genç, yaşlı hepsi
birlikte sığınıyorlar. Sonra, birdenbire, ne oluyorsa
Birleşmiş Milletlerin askerleri buradan, bölgeden çekilme kararı
alıyor ve silahsız Boşnaklar âdeta katliama burada
Birleşmiş Milletler eliyle kurban ediliyor ve 8.372 genç,
yaşlı, çocuk, erkek Boşnak maalesef bir soykırıma tabi
tutuluyor. Nitekim, Uluslararası Ceza Mahkemesi burada yaşanan
olayın bir soykırım olduğunu tescillemiştir ve bunun
failleri konusunda da geçtiğimiz dönemde Radovan Karadziçle ilgili olarak
kırk yıllık bir hapis cezası vermiştir.
Bugün, o dönemde bu hadise yaşanırken
Birleşmiş Milletler veyahut da rivayet odur ki birileri
tarafından Sırplara yapmış oldukları katliamlardan bir
şekilde haberdar olunduğu ve bunun daha sonra kendilerinin gündemine
taşınacağıyla ilgili bir sufle yapılınca da o
toplu mezarlar tekrar tekrar açılarak -çok özür diliyorum- cesetler parça
parça edilerek farklı yerlere gömülme cihetine götürülmüştür.
İnsafsızca ve hunharca yaşanan bir katliamdır değerli
kardeşlerim.
Evet, biz AK PARTİ olarak bölgenin, özellikle
Balkanların, geçmiş kültürel, tarihî ve dinî
bağlarımızın olduğu bu bölgenin her türlü
çatışmadan; siyasi, etnik, dinî her türlü çatışmadan uzak olmasını
arzu ediyoruz, bütün politikalarımızı bu çerçevede
gerçekleştiriyoruz, bu perspektifi güdüyoruz ve biz diyoruz ki eğer
Balkanlarda barışı temin edemezseniz küresel
barışı temin edemezsiniz. Zira, her iki dünya savaşı
Balkan ülkelerinin topraklarından neşet etmiştir.
Son bir söz: Dün, Sayın
Dışişleri Bakanımız oradaydı. Hükûmetlerimiz
döneminde gerçekten de Boşnak halkımıza ve diğer
etnisitelere çok önemli desteklerimiz oldu. Bölgenin barış adası
olması için sürekli icraatlarımız oluyor, girişimlerimiz
oluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Nihayet,
merhum Sayın Aliya İzzetbegoviç ölüm döşeğindeyken,
Sayın Cumhurbaşkanımızın kendisini ziyaret ettiği
sırada, Başbakanlığı döneminde Recep Tayyip
Erdoğanın kendisini ziyaret ettiği sırada, Türk
halkına, Türk halkının da bilmesi gerekecek bir emaneti
özellikle orada kendisine tevdi ediyor ve aynen şunu söylüyor Bilge Kral:
Sen Osmanlı torunusun. Ben Bosnayı sana emanet ediyorum. diyor. O
emanet emin ellerdedir değerli arkadaşlarım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Çavuşoğlu.
Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
çok sağ olun.
Öncelikle size teşekkür ediyoruz. Bu konuyla
ilgili gösterdiğiniz duyarlılık, bir tarafsız Meclis
yönetiminin uzlaşı kültürüne nasıl katkı
sağlayacağı konusunda örnek niteliğinde oldu.
Ayrıca, birinci konuşmasında
Sayın Çavuşoğlunu dinlemiştik ve kendisini tebrik de
etmiştim konuşmasından sonra. Bu konuşmanın da
genelinde bir sorun yok ancak yine de yapmasa çok daha iyiydi, burada dedi ki:
Srebrenitsa konusu -sanki- eylemli bir İç Tüzük ihlaline konu
edilmeseydi. Böyle bir şey olduğu yok da altının çizilmesi
gereken konu şu: Sayın iki Bakan karşıda. Geçen hafta
59/1den yararlanarak ama aslında hepimize söz hakkı düşmesi ve
dinlemesi gereken İçişleri Bakanı, sonra da bugünkü mesele.
Hükûmet şunu yaparsa Sayın Çavuşoğlunun da
söylediğine, sevgili Saffet Sancaklının
rahatsızlığına ve bütün grupları adına
konuşan arkadaşlara
Srebrenitsayı konuşmak için böyle bir
şeye ihtiyaç olmamalı. Yöntem açık, çıkar Sayın Bakan
Ben 59/2ye göre konuşmak istiyorum. der, bütün gruplara da katkı
-cevap değil, katkı- imkânı olur ve böyle günlerde doğru
işler yapmış oluruz.
Ben tüm gruplara gösterdikleri anlayış
için ve size CHP Grubu adına teşekkür ediyorum efendim, sağ
olun.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özel.
VII.- OTURUM BAKŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin
Buldan'ın, Başkanlık Divanı olarak Srebrenitsa
soykırımında yaşamını yitirenlere Allahtan
rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediklerine
ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, biz de
Divan olarak Srebrenitsa soykırımında yaşamını
yitiren bütün insanlara bir kez daha Allahtan rahmet diliyoruz, bu
insanların yakınlarına da başsağlığı
dileklerimizi ifade ediyoruz.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
2.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, ülkemizde
bulunan mülteci ve göçmenlere Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlığı verilmesi haberleriyle ilgili gündem
dışı konuşmasına, İçişleri Bakanı Efkan
Ala'nın cevabı
BAŞKAN Şimdi, gündem dışı
ikinci söz, ülkemizde bulunan mülteci ve göçmenlere Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlığı verilmesiyle ilgili söz isteyen Uşak
Milletvekili Sayın Özkan Yalıma aittir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Yalım.
Buyurun.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bu arada Sayın Bakan, size de teşekkür
ederim; bir gündem dışı aldık, inanın bir saat rötarla
başladık.
Evet, Sayın Divan, sayın milletvekili
arkadaşlarım ve de bizi izleyen Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşları, hatta bizi izleyen Bosnadaki bütün
vatandaşlarımız; bundan yirmi bir yıl önce Bosnada
yapılan katliamda ölenleri, bütün vatandaşları saygı ve
sevgiyle anıyoruz ve de katliamı gerçekleştirenleri son derece
kınıyoruz. Buradan, Saffet kardeşimi de yaptığı
güzel konuşmadan dolayı tebrik ediyorum.
Evet, değerli milletvekilleri ve de bizi
izleyen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları; benim yapacak olduğum
konuşma, bu Meclisi, milletvekillerini hem de en önemlisi bütün Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşlarını ilgilendirmektedir. Nedir? Şu
anda, önümüzdeki günlerde gündeme gelecek olan, özellikle Sayın
Cumhurbaşkanının gündeme getirdiği Suriyeli mültecilere
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı verilme konusudur.
Evet, ilk önce şunu bir değerlendirelim:
Şu anda misafirimiz olan yaklaşık 3-4 milyon arasında
Suriyeli vatandaş bulunmaktadır ve de bunların 2 ila 3 milyon
civarı da reşit durumda olan, 18 yaş üzerindeki oy
kullanabilecek olan kişilerdir. Bu misafirlerimize AKP Hükûmetinin,
Sayın Cumhurbaşkanının oy devşirmesi adına
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı verilmek istenmektedir ama
vatandaşlık verilmek istenen kitlenin ilk önce neler yaptığını
bir görelim: Bundan birkaç ay önce Antepte ev sahibini öldüren Suriyelilerdi;
unutmayınız. Aynı şekilde, iki gün önce veya üç gün önce
Hatay Reyhanlıda bomba düzeneği kurarken, bomba düzeneği
hazırlarken patlatılıp da, patlayıp da kendilerini öldüren
yine Suriyelilerdi, hatta en kötüsü ceplerinden AFAD kartı
çıktı. Aynı şekilde, devam ediyorum, iki gün önce,
cumartesi gecesi Konyada, Beyşehirde bir gencimizi maalesef, katleden
yine Suriyelilerdi. Devam edelim, Atatürk Havalimanında 44
vatandaşımızın ölmesine sebep olanlar yine Suriyeden
gelenler. Bununla birlikte, bir tek orada 44 kişi elbette ki ölmedi
-şehitlerimiz de var, güvenlik görevlilerimiz de var, polislerimiz de var,
turistlerimiz de var- ekonomimize vurulan darbe yine oradan gelenler tarafından
yapıldı ve de bu gelen misafirlerimize vatandaşlık vermek
istiyorsunuz. Diyorsunuz ki, Sayın Cumhurbaşkanı aynen şunu
söylüyor: Gelen kişiler oldukça yüksek seviyede kültürlü vesaire.
Bakın, yine AFADın verdiği raporlardan sizlere örnek
vereceğim: Gelen kişilerin -bakın özellikle altını
çizerek söylüyorum- yüzde 23'ü okuryazar bile değil, yüzde 27si ilkokul
mezunu; yaklaşık yüzde 50si ilkokul mezunu veya okuryazar
değil. Yüzde 28i ortaokul mezunu, yüzde 15i lise mezunu, sadece yüzde
7si üniversite mezunu. Diyorsunuz ki: Biz bunlardan
yararlanacağız.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları; bizim işçiye veya memura veya
okumuşa ihtiyacımız yok; bizim, üniversiteyi bitirmiş, bu
kadar çok, 600 binin üzerinde öğretmenimiz atama bekliyor, o kadar
doktorumuz atama bekliyor, bu kadar mühendisimiz atama bekliyor. Onun için,
bizim kesinlikle, bundan kırk yıl önce Almanyanın işçiye
ihtiyacı olduğu için bizleri çağırdığından
dolayı bizim işçiye vesaireye ihtiyacımız yok, Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşının işe ihtiyacı var. Sayın
Cumhurbaşkanı, sizler diyorsunuz ki özellikle Varşovadan
gelirken Gelen Suriyelilere TOKİden ev vereceğiz. Ey
Cumhurbaşkanı, benim Türkiye Cumhuriyeti vatandaşımın
evi yok, evi olmayan yüz binlerce insan var. Siz TOKİdeki boş evleri
bu vatandaşlarımıza verin ilk önce. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bununla birlikte
YILMAZ TUNÇ (Bartın) 700 bin ev yaptık,
700 bin.
ÖZKAN YALIM (Devamla) Belli, verdiğiniz
belli. Ondan dolayı bir sürü vatandaş Uşakta, Afyonda,
Denizlide evsiz Beyefendi. Bunu da sakın unutmayın.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) 700 bin ev yaptık,
vatandaşımıza verdik.
ÖZKAN YALIM (Devamla) Bizim birçok
vatandaşımız okumuş durumdadır. Bizim kesinlikle
ihtiyacımız yoktur.
Gelelim en önemli konuya. Siz her seferinde
diyorsunuz ya Vatandaşa gidelim, millete gidelim. Buyurun, size hodri
meydan, sineyimillete gidelim. Gelin, milletimize soralım: Suriyelilere
vatandaşlık verilsin mi, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlığı verilsin mi, verilmesin mi? Gelin,
milletimize soralım, korkmayın, çekinmeden referanduma gidelim.
Böylelikle Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, birlikte yaşayacak
olduğu kişileri belirlesin.
Hepinizi saygı ve sevgilerimle
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yalım.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı, buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, Suriyeli mülteciler bir dramdan kaçarak Türkiyeye geldiler,
Ürdüne de gittiler, civar ülkelere gittiler. Onların Türkiyedeki varlıkları
ahlaki, insani ve vicdani bir bağlamda değerlendirilmesi gereken bir
konudur. Vatandaşlık tartışmalarını da bu
bağlam içerisinde görmek gerekir. Gelip bu tartışmayı Oy
kazanmak için yapıyorlar şeklinde bir torbaya doldurmak
yanlış bir bakış açısıdır. AK PARTİ
2002de iktidara geldi, bütün seçimleri kazandı, ne Suriyeli mülteciler
vardı ne başkası. Millete güvenerek kazandı, aynı
şekilde de yoluna devam edecektir. Kayıtlara geçmesi için beyan
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Bostancı.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Millet karar versin buna
Sayın Grup Başkan Vekili.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Millet karar
veriyor zaten.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Buyurun gidelim. Buyurun,
hodri meydan, referanduma gidelim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Her zaman da
millet karar veriyor.
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, İç Tüzük 60a göre yerimden çok kısa bir
değerlendirme yapmak istiyorum. Söz talebim var.
BAŞKAN Gündem dışı bir
kişi kaldı Sayın Baluken, isterseniz konuşsun o
arkadaşımız, daha sonra versek
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman)
Irkçılığın referandumu olmaz.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Irkçılık yok,
ırkçılık yok.
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman)
Irkçılığın referandumu olmaz.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşları kendileri karar versin kimlerle yaşayacak
olduğuna.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) O zaman
tutanaklara
BAŞKAN Kayıtlara geçsin, buyurun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Tutanaklara geçmesi açısından
.
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman)
Irkçılığın referandumu olmaz.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Evet, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarına bir sorun o zaman çekinmiyorsanız.
BAŞKAN Sayın Yalım, lütfen
ÖZKAN YALIM (Uşak) Millete gidelim, millete
soralım.
BAŞKAN Sayın Baluken konuşuyor,
lütfen.
Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, savaştan kaçmak zorunda kalan, kendi ana
topraklarından kaçarak burada güçlükle, büyük zorluklarla hayata tutunmaya
çalışan Suriyeli vatandaşlarla ilgili her birimizin
kullanacağı dilin ve üslubun son derece önemli ve hassas olması
gerektiğini ifade etmek istiyorum. Özellikle yaşanan birtakım
vakalar üzerinden bütün Suriyeli yurttaşlar için bir algı
yaratabilecek değerlendirmelerden bütün milletvekillerinin ve bütün siyasi
parti gruplarının uzak durması gerektiğini belirtmek
istiyorum.
Suriyeli yurttaşlar, maalesef, bugün,
sığınmış oldukları ülkemizde mülteci
haklarına bile sahip değiller. Böyle, vatandaşlık
tartışması üzerinden güncel siyasi polemiklerin bir tarafı
hâline getirilmeleri durumunda her gün farklı şehirlerde görmüş
olduğumuz birtakım ırkçı, şovenist
saldırıların hedefi durumuna gelme tehlikesiyle de
karşı karşıyalar. Dolayısıyla,
yapılması gereken şey, bu savaş mağduru insanları
güncel siyasi polemiklerin konusu hâline getirmemek, vatandaşlıktan
önce mülteci haklarını sağlamak, vatandaşlığa
geçmek isteyenler için de o başvuru hakkını sağlayacak olan
düzenlemeleri yapmaktır.
Ben bu konuda bir kez daha siyasetüstü olarak bütün
milletvekillerinin ve bütün siyasi partilerin duyarlı yaklaşması
gerektiğini ifade etmek istiyorum. IŞİD, El Nusra benzeri çete
yapılanmalarda Türk yurttaşlarının olması nasıl
bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını öyle bir pencerede
görmememizi sağlıyorsa Suriyeli yurttaşlar için de aynı
hassasiyeti göstermemiz gerektiğini belirtmek istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Baluken.
Sözleriniz kayıtlara geçmiştir.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Bursa) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye Sayın Bakan,
Sayın Özel ayağa kalktı.
Buyurunuz Sayın Özel, size de söz
vereceğim.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
Sayın Balukenin kullandığı genel ifadelerin tamamına
katılıyoruz. Bu konuda sayın konuşmacımızın
kullandığı üslupla ilgili, maksadını aşan bir
şey olduğunu düşünmüyorum ancak şu çok net bir konudur:
Bugün Türkiye Cumhuriyeti coğrafi çekincesini koruduğu için dört
yıldır, beş yıldır Türkiyede olan, otobanlarda
dilenmek, parklarda uyumak ya da denizlerde boğulmak zorunda kalan
çocuklar var. Bunlarla ilgili gereken tedbirlerin alınması,
coğrafi çekincenin kaldırılması ve mültecilik -ki bu bir
tercih değildir, bu bir zorunluluktur ve bu bir insan hakkıdır-
konusunda, bu hakka saygılı olan hem Türkiye Cumhuriyeti devletinin
hem de uluslararası tüm kurum ve kuruluşların üstüne düşeni
yapması gerekir. Türkiyenin bir ulusal tezi vardır; o ulusal tezi,
bu büyük insanlık dramını önce Avrupa ve dünyadaki tüm güçlü
ülkelerle birlikte kaldırma tezidir. Sayın
Cumhurbaşkanının bir gecede, bir iftar yemeğinde
kullandığı ve Adalet ve Kalkınma Partisinin
tabanının da çok önemli bir kısmının karşı
çıktığı konu, bu konudaki evrensel değerlere uygun
davranmak yerine, biraz önce ifade edilen tüm şüpheleri de doğrular
bir şekilde vatandaşlık vermeyle ilgili
yaklaşımdır. Sosyal demokrat bir parti olarak, insan
hakları konusunda son derece duyarlı bir parti olarak,
mülteciliğin en önemli insan haklarından bir tanesi olması ve bu
coğrafi çekince konusunda Hükûmetin çekincesi hâlâ ortada duruyorken bir
anda vatandaşlık verme meselesinin önce Konyada, daha sonra
Şanlıurfada yükselen tansiyonun bizatihi kendi sebebi olduğunu
düşünüyoruz. Bu konuda hepimizin, herkesin üslubuna dikkat etmesi
lazım ama devleti yönetenlerin de bu sorumluluk dâhilinde davranıp
Bugün evi olmayanın, işi olmayanın,
Suriyelileri düşman görecek bir şekilde Daha benim evim yok,
Suriyelilere TOKİden ev veriliyormuş. sözü tam da buna hizmet eden,
kutuplaşmaya, ötekileştirmeye ve linç kültürüne hizmet eden bir
yaklaşımdır. Bu konuda herkes dikkatli olacak ama Hükûmet ve
Sayın Cumhurbaşkanının da azami dikkat göstermesi
gerekiyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özel.
Sözleriniz tutanaklara geçmiştir.
Sayın Bakanın söz talebi var.
Buyurunuz Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Bursa) Kürsüden
BAŞKAN Kürsüden mi?
Tabii ki, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Bakan, gündem dışı
konuşmaya cevap niteliğinde mi istediniz söz talebinizi?
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Bursa) Evet, arkadaşlarımızın konuşmasına
cevap
BAŞKAN Peki, o zaman süreniz yirmi dakika.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Beşer dakika
daha verin!
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Bursa) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; öncelikle
hepinizin geçmiş bayramını yürekten tebrik ediyorum, kutluyorum
ve nice bayramlara, güzel günlere birlikte varma dileğimi ifade etmek
istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Suriyedeki bu
ağır dramın ardından dünya bir imtihanla daha baş
başadır. Biraz önce bütün parti gruplarımız, Srebrenitsada
insanlığın vicdanının katledildiği,
soykırıma uğradığı ve aslında o mezarlara
gömülenlerin o şehitlerin ruhu değil insanlığın ta
kendisi olduğu bilinciyle burada değerlendirmeler yaptı, Türkiye
Büyük Millet Meclisine yakışır bir vakarla dünyaya bizim
bakışımızı sergiledi. Aynı durum bugün maalesef
Suriyede gerçekleşmektedir. Oradan, sıkıntı duymuş
kardeşlerimizin Türkiyeye doğru yönelmiş olmaları,
Türkiyenin gurur duyacağı bir husustur. Nasıl ki daha önce
Irakta Saddam zulmünden kaçanların varacağı yer Türkiye
olmuşsa şimdi de Esad zulmünden kaçanların varacağı
yer Türkiye olmuştur ve biz de bize yakışır biçimde,
kişi başına gelir dikkate alındığında
dünyada 1inci sırada olan bir yardım anlayışıyla bu
kardeşlerimize ve dışarıdaki insanlara, mazlumlara
yardım ettik, ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, bugüne kadar 2 milyon
750 bin Suriyeli kardeşimiz Türkiyeye gelmiştir, bunların hepsi
kayıt altındadır. Toplam 3 milyondur ama bu 3 milyonun bir
kısmı Iraktan gelenler, bir kısmı Afganistandan,
Pakistandan, diğer ülkelerden gelenlerdir. 2 milyon 750 bin Suriyeli
kardeşimiz vardır. Bugüne kadar yardım ettiğimiz miktar
-Birleşmiş Milletler hesaplama standardında- 11 milyar dolar
civarındadır; dünyadan aldığımız ise 550 milyon
dolar civarındadır. Dünyanın bu konuya bigâne
kalmasını her platformda dile getirdik, bunun yanlış
olduğunu her yerde gündeme getirdik. Oradaki otorite boşluğunun,
oradaki kaotik ortamın terör örgütlerine yuva olabileceğini her
platformda gündeme getirdik ve sonunda, dünya da bunun ne kadar
yanlış bir şey olduğunu, zamanında inisiyatif
alıp bir istikrarın sağlanmasının ne kadar elzem bir
husus olduğunu kabullenmek zorunda kaldı. Bizim Suriyeli
kardeşlerimize yaptığımızın dünyadaki bütün
ülkeler tarafından takdir edildiği açık bir gerçektir ama daha
önemlisi, milletimiz tarafından takdir edilmiş olmasıdır
ÖZKAN YALIM (Uşak) Millete soralım
Sayın Bakan. Millete sorun, çıkacak o zaman meydana.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Devamla)
ve daha da önemlisi, bizim inancımızın gereği
olan, muhacirlere ensar anlayışıyla yardım ediyor
olmamızın bizim gönlümüzde oluşturduğu
rahatlıktır. Biz bunu yaptık, yapacağız
arkadaşlar; bu yardımları bu kardeşlerimize
yapacağız.
Nitekim, ah, vah edenler, Türkiyenin ekonomisine
büyük sıkıntı oluşturacağını söyleyenler
Son dönemde, son çeyrekte açıklanan 4,8 büyümeyle, dünyada
dışarıya yardım konusunda kişi başına gelir
dikkate alındığında 1inci sırada olan Türkiye,
işte böyle davrandığı için dünyada en çok büyüyen 5 ülkeden
birisi oldu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, bunlar arkadaşlar, önemli göstergelerdir, hepimizin gurur duyacağı
tablolardır.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) O zaman az daha
getirelim Sayın Bakan!
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Biraz
daha gelsin o zaman, biraz daha gelsin(!)
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Devamla) Biz Suriyeli kardeşlerimizle ilgili burada elimizden geleni
ortaya koyarken, onların önemli bir kısmını
yaptığımız çadır kentlerde, konteyner kentlerde bütün
altyapısı yapılmış olarak misafir ederken,
dışarıdan başka ülkelerin başbakanları,
içişleri bakanları, göç bakanları geldiklerinde, hakikaten Birleşmiş
Milletler standardının da üstünde bir anlayışla bu
hizmetleri gördüklerinde bize teşekkür ettiler ama biz onu çok
önemsemiyoruz, kendilerinin de bir şeyler yapma duygularını
depreştirmiş olmasından memnuniyet duyuyoruz çünkü onlar
zamanında bu saikle hareket etselerdi, o kadar insan, Srebrenitsada
değerli kardeşlerim şehit olmazdı. Orada,
Birleşmiş Milletlerin sorumlu olduğu bölgede yapıldı o
katliam, o soykırım. Onun için, böyle küresel sorunlar söz konusu
olduğunda gerçekten uluslararası iş birliğinin çok özel
önemi vardır değerli kardeşlerim.
Ama sizinle şunu
paylaşmak istiyorum: İnanınız, Birleşmiş
Milletlerin göçle ilgili Komiserinin önüne de aynı rakamları koydum.
Diplomatik sorun olmasın diye şimdi tek tek isimlerini verecek
değilim ülkelerin ama bizlerden Suriyeli göçmen talep eden bazı
ülkelerin -biz bu hesapları yapmıyoruz elbette ama- bizden
istedikleri listeye baktığımızda, inanınız yüzde
80i, 90ı yüksekokul mezunu, eğitimli insanlar diyor. Ben
onların önüne koyduğumda dedim ki, bakın, uluslararası
ÖZKAN YALIM (Uşak)
Yüzde 7si Sayın Bakan, bakmayın siz onlara. AFAD kendisi
yayımladı.
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) İsteyen varsa gönderin Sayın Bakan,
hepsini gönderin.
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) Hayır, onların istediklerini diyorum.
Listeyi yapmışlar, 500 kişi alacaklar sayın milletvekili.
Yani, 500 kişi alacaklar 3 milyon 750 bin insan arasından,
bunların
Size şunu söylüyorum: Beraberce, uluslararası
platformlarda bu konuları elbette Türkiyenin milletvekili olarak -burada
birbirimizi eleştirsek de- dışarıda, uluslararası
ilişkilerimiz bakımından biliyorum ki Türkiyenin dış
politikasını çoğu kere savunuyoruz, savunmalıyız da.
Yani, bu kadar bir facia olmuş, bu faciaya hiç kimse bigâne kalamaz,
vicdanı olan hiç kimse kalamaz. Dolayısıyla, ben olan
hadiselerden bazı argümanlar sunuyorum. Bir ülke 600 kişilik liste
yapmış, 600 kişinin içerisinde yüzde 75i yüksekokul mezunu;
bize gelenlerin ise yüzde 1,5u. Arkadaşlar, yüzde 5e yakını da
meslek sahibi.
Şimdi, elbette, koydum
Birleşmiş Milletler Komiserinin önüne Bu izah edilebilir bir durum
mudur? diye, verdiği cevap kesin, net, açık: Hayır, bu
kesinlikle doğru değil. Onun için propaganda yapıyorlardı
Biz istiyoruz da bize vermiyorlar. diye, o da kesildi dikkat ederseniz.
Arkadaşlar, biz bu
konuda hesap kitap içerisinde değiliz. İnsanın söz konusu
olduğu, vicdanın söz konusu olduğu, ahlakın söz konusu
olduğu yerde matematik bir kenarda durur, ondan sonra insanlık
gerçekten devreye girer. Burada yapılacak şey, bu kardeşlerimize,
elimizden geldiğince yardım etmektir.
Suç oranı da Türkiye
ortalamasının yarısından aşağıdadır
arkadaşlar. Bunu da şimdilik söyleyeyim. Yani, suç unsuru
ortalaması oldukça düşüktür.
Şimdi biz ne
yapıyoruz? Bu kardeşlerimize, elbette şu ana kadar da yaptıklarımız
var ama bu aşamadan sonra da Suriyedeki gelişmeler dikkate
alınarak, oradaki iyileşmenin zorluğu dikkate alınarak,
zaman alacağı dikkate alınarak çifte vatandaşlık
konusunda düzenlemeler yaptık, değişiklikler de yaptık ve
değerli kardeşlerim, çalışmalara, İçişleri
Bakanlığı olarak, Türkiye'nin bütün o göçmenlerin olduğu
bölgelerinde daha da hız verdik.
Türkiye, dosya dosya ele
alıyor. Her bir vatandaşın ailesiyle birlikte dosyası ele
alınarak, herhangi bir suça bulaşmamış olan, Türkiye için
bir tehlike, tereddüt olmayan, kendileri için de bizim için de yararlı
olacak olan yani toplumsal entegrasyonda da bir sorun olmayan, bizim de ensar
anlayışımızı yansıtacak biçimde
Yani, sizler,
tabii, eleştirebilirsiniz, biz, o eleştirileri ayrı politikalar
olarak değerlendiririz; siz olursanız iktidarda, hiç
almayabilirsiniz, ayrı politikalar üretebilirsiniz veya başka
politikalar geliştirebilirsiniz. Bunları değerlendirecek olan,
elbette milletimizin kendisidir ama biz, bu çerçevede, bu ensar
anlayışıyla, bunu da yansıtacak biçimde ve ölçekte bir
çalışma içerisindeyiz.
Tespit ettiğimiz
-devletin birimleriyle beraber- alınmasında sakınca
görmediğimiz, yarar gördüğümüz -hem kendi durumları
itibarıyla hem Türkiye bakımından hem Suriye
bakımından- aileleri Türk vatandaşlığına daha
hızlı bir biçimde alacağız. Burada da zaten daha önce
çalışmaları konusunda bir düzenleme yaptık.
Biz, değerli arkadaşlar, işsiz
gencimize de -daha geçen gün, efendim, Başbakanımız yeni paketi
açıkladı- esnafımıza da, çiftçimize de, üniversite mezunu
insanımıza da, kişilere de herkese, en iyi şartlarda bir
Türkiye sunmanın gayreti içerisindeyiz. Nasıl ki sefil bir durumdan,
2.500 dolarlardan 10 bin dolarlara getirdiysek 25 bin dolarlara da biz
çıkaracağız, hiç merak etmeyin. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Yani nasıl ki bir köprünün yapılması bile
büyük, on yıllar alan tartışmalara neden oluyordu ise Türkiyede
ve şimdi, dünyanın dördüncü büyük köprüsünü yapıp açtık ve
insanlar da çok nefis bir biçimde bayramda kullandı, geçtiler. Onları
da yapacağız, Kanal İstanbulu da yapacağız.
İstanbulda üçüncü köprüyü de, dünyanın en önemli
havalimanlarından birini, üçüncü havalimanını da yapıyoruz,
hızlı trenleri de yapıyoruz. Bu arada Suriyedeki bu faciadan
Türkiyeyi ağabey bilip, kardeş bilip, evi bilip gelen
kardeşlerimize de kucak açtık.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Atanamayan
polisler ne olacak, atanamayan polisler Sayın Bakan?
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Devamla) - Daha önce Bulgaristanda olanlar vardı, ki ben de
öğrenciyken protestolarına katılmıştım, oradaki
Jivkov rejiminin protestosuna. Orada gençken karşı
çıktığımız ve hükûmetleri politika üretmeye
zorladığımız hususlarda şimdi elimize imkânlar geçmiş
-Allahıma binlerce şükür- o kardeşlerimize Türkiyenin
imkânlarını beraberce Türkiyeyi geliştirmek için
değerlendirip kullanıyoruz ve
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Şu
atanamayan polislere de bir bakın, atanamayan polislere.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Devamla) -
Türkiyeyle birlikte büyüyorlar; en güzel örneği de 4,8lik
büyümedir değerli kardeşlerim.
O bakımdan biz, Suriyeli
kardeşlerimizin en iyi şekilde eğitim almasını
sağlayacak ve kendi ülkelerinde düzen kurulduktan sonra da arzu edenlerin
elbette topraklarına dönebileceği bir anlayışla, bir politikayla
bu meseleyi de yönetiyoruz. Elbette vatandaş olan kardeşlerimizin
kendi vatandaşlarına yani Suriyeli olup da Türkiyede şu anda
kamplarda ya da şehirlerde, varoşlarda ya da başka yerlerde
yaşayan insanlara eğitim hizmeti, sağlık hizmeti ve sosyal
hizmet sunabilecek olanlarını Türkiyeden başka ülkelerin
almasını engelleyecek bir politikayla da yapıyoruz bunu. Yani
başka ülkeler gerçekten vicdanları kanatacak biçimde alıyorlar,
geliyorlar -biraz önce örneklerini verdim- ve sadece burada diğer kardeşlerimize
-çünkü onlar o dili biliyorlar, onların dilinden anlıyorlar, hâl
dilinden anlıyorlar, lisanından anlıyorlar- elbette onlara
yardım edecek, onlara yardım ederken az ve bizim de işimizi
kolaylaştıracak insanları bir an önce nasıl yurt
dışına götürürümün çabası içerisinde oluyorlar. Bütün
bunlar da, söylediğimiz şeyler de Türkiyenin bu konudaki
yaklaşımını argümanları dile getirme
bakımındandır. Yoksa, hiç bunlar olmasa bile, bizim
vicdanımız ne söylüyorsa biz onu yaparız, hesabını da
millete veririz. Millete zaten hesabı iyi verdiğimiz için, o da
sandıkta bize güvenini her geçen gün artırarak tazeledi ve Türkiyede
bu politikaların uygulanmasına fırsat verdi.
Değerli kardeşlerim, Sayın
Cumhurbaşkanımızın bir mevzuyu gündeme getirmiş
olması, yani karşı çıkanların o anda refleks olarak karşı
çıkmalarıyla aynı anlamda, aynı durumda değildir.
Onun, daha önce onlarca kez tartışılmış, argümanlar
önüne konulmuş, değerlendirmeleri yapılmış ve
Türkiyeye getirisi götürüsü hesaplanmış, insanlığa
getirisi götürüsü hesaplanmış, bizim ensar anlayışımıza
katkısı değerlendirilmiş ve milletimize nasıl
sunulacağı çalışılmış bir mevzuyu tam da
yerinde, Kiliste dile getirmiş olması bir tesadüf değil, orada
dile getirmiştir. Niye tesadüf değil? Dünyada kendi nüfusundan daha
fazla misafir barındıran, Suriyeli kardeşimizi
barındıran yegâne ildir arkadaşlar. Onları buradan
saygıyla selamlıyorum ve o kardeşlerimize buradan
hürmetlerimizi, sizin de izniniz olursa Türkiye Büyük Millet Meclisinin de
takdirlerini sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Hükûmetimizin de minnettarlığını dile
getiriyorum çünkü gittik oraya, işte Sayın
Cumhurbaşkanımızla beraber oturduğumuz masada 3 kişi
vardı Suriyeli ve birisi, bir kızımız vatandaştı.
Vatandaş olmuş, nüfus cüzdanını gösteriyordu gururla ve
ikisi değildi, birisi üniversitede hoca, Şimdi ben de olmak
istiyorum. dedi.
Arkadaşlar, bu kardeşlerimize biz bu
imkânları sunuyoruz ve Allah da bereketini veriyor. İşte,
Türkiye dünyaya örnek olacak bir tutum içerisindedir değerli
arkadaşlar.
ÖZKAN YALIM (Uşak) 600 bin öğretmene de
söyleyin Sayın Bakan?
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Devamla) - Nerede
Sadece bu mu? Darfurda bir hadise oluyor, oradayız;
Orta Asyada -ben de gittim, ziyaret ettim- Orhun Abidelerinin yolu
yapılacak, biz oradayız; anıtlar yapılacak, biz
oradayız; Bosnada, Makedonyada camiler onarılacak, biz
oradayız.
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) Dünya lideriyiz,
dünya(!)
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Devamla) Arkadaşlar, Orta Doğuda bir iş yapılacaksa biz
oradayız. Biz fizikî, coğrafi
sınırlarımıza sığmayan bir siyaset
anlayışıyla siyaset yapıyoruz. Bizim gönül
coğrafyamız fizikî coğrafyamızdan çok daha geniştir.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Gönlümüzün
coğrafyasının sınırları dünyada nerede bir mazlum
varsa orasıdır. Onun dışında yer yüzünde bize
sınır çizecek kimse yoktur. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Değerli kardeşlerim, biz gideriz,
yardım nerede lazımsa oraya gideriz.
MEHMET TÜM (Balıkesir) Niye bugüne kadar
gitmedin Sayın Bakan? Niye bu insanları yerinden yurdundan ettiniz?
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Devamla)
- Biliriz ki veren ele Rabbim daha çok katkıda bulunur. İşte,
dünya ekonomik krizlerle uğraşırken, biz, krizlerle
uğraşan, tarumar olmuş bir coğrafyanın ortasında
dimdik, istikrarlı bir biçimde, ekonomik büyümesini sağlayan
ÖZKAN YALIM (Uşak) Antalyaya otelcilerin
yanına bir gidin siz bakalım, kriz neredeymiş.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Devamla) -
uluslararası yardımları elinden geldiği gibi
yapan ve Suriyeli kardeşlerimize de o günün gereği neyse onu yapan,
bunda da tereddüt etmeyen bir siyaset anlayışını
pratiğe aktarıyoruz. E, bunun da sizlersiniz destekçisi, sizlere de
ayrıca teşekkürlerimi arz ediyorum sayım milletvekillerim.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Emeklinin
maaşı kesildi, emeklinin maaşı.
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) Çünkü, bu grup da bu siyasetin arkasında
böyle durmasa, gerçekten, Türkiyeyi başka yerlere çevirmeye
çalışanlar emellerine ulaşabilirler ama onlar da asla
ulaşamıyorlar. Çünkü, biz tarihimizden aldığımız
sorumluluğu bugün milletimizin bize verdiği imkânlarla buluşturup
hem milletimizin her ferdinin problemini çözmek için politikalar üretiyoruz hem
de milletimizin gönlünün coğrafyasının
sınırlarına kadar ulaşıp orada mazlum kim varsa onun
yardımına koşuyoruz ve o mazlumlara kim zulmediyorsa onu da
Birleşmiş Milletlerin Meclisinde telin ediyoruz, Avrupa
Birliğinin ortasında telin ediyoruz. Bu politikamızı da
büyük bir onurla, değerli arkadaşlar, savunuyoruz ve hiç de tereddüt
göstermiyoruz. Bunun liderliğini Sayın Cumhurbaşkanımız
Recep Tayyip Erdoğan yapıyor, milletten yüzde 52 oy aldı. Bunun
uygulamasını bizler yapıyoruz, politikasını bizler
oluşturuyoruz
ATİLA SERTEL
(İzmir) İsrailin önünde dik çöktünüz, diz.
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) -
yasalarını, politikasını
beraber kararlaştırıyoruz, biz de yüzde 49,5 oy aldık.
ATİLA SERTEL
(İzmir) Rusyadan özür dilediniz.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Bir
daha gittiğinizde göreceksiniz kaç oy aldığınızı.
ATİLA SERTEL
(İzmir) İsrailin önünde diz çöktünüz, diz.
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) Değerli arkadaşlar, 2002den beri de bu
anlayış iktidardadır.
ATİLA SERTEL
(İzmir) Mavi Marmara gitti Biz mi yolladık? dediniz.
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) - Allahın izniyle bu istikamet üzeri
olalım, biz bu istikametten ayrılmayalım; 2019da da, 2023te
de, değerli kardeşlerim, bu anlayış iş
başında olacaktır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ATİLA SERTEL
(İzmir) İsrailin önünde diz çöktünüz, diz.
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) - Çünkü doğrunun millet de
yanındadır, Allah da yanındadır.
Sizleri saygıyla,
hürmetle, muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Bakan.
ÖZKAN YALIM (Uşak) 600
bin atanamayan öğretmene söyleyin siz bunu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Özel, buyurunuz.
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Vallahi, billahi siz de inanmıyorsunuz.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
Dünyanın hangi ülkesinde her üniversite mezununa iş veriliyor?
ÖZKAN YALIM (Uşak)
Belli belli.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
Böyle bir şey var mı?
ÖZKAN YALIM (Uşak)
Atansa ya o öğretmenler o zaman, atansa ya o öğretmenler o zaman.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Sayın Özeli dinleyeceğiz.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Değerli Başkanım, Sayın Bakan gündem dışı
yapılan bir konuşmaya cevaben yirmi dakikalık hakkını
kullandı. Bu hakkını kullandığı sırada
grubumuz adına konuşan arkadaşımızın sözlerine
atfen ve grubumuza atfen birtakım sataşmalarda bulundu kendisi. İç
Tüzük uyarınca, kendisine kürsüden cevap hakkımızı
kullanmak isterim.
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Bursa) Ben hiç öyle bir şeyde bulunmadım.
Tutanaklara bakın.
HÜSEYİN BÜRGE
(İstanbul) Çok iyi şeyler, güzel şeyler söyledi, rahatsız
oldu.
BAŞKAN Sayın
Özel, ben tutanaklara bakmak istiyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben,
müsaade
BAŞKAN Çünkü, Sayın
Bakan cevap verdi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Hayır, hayır
BAŞKAN Bir
sataşma var mı, yok mu, ben tutanaklara bakıp
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, hayır, hayır
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Şöyle bir yanlış anlaşılma olmasın: Şimdi doğrusunu
yaptık. Biraz önce, bir cevap konuşması gibi gösteren ama
kendiliğinden aslında gündeme dair bir şeyler söyleyen bir bakan
vardı. Bütün uyarılar, sizin uygulamanız, şu anda
yapılan iş doğru, ona itirazım yok ve gruplara söz verin
demiyorum.
BAŞKAN Evet
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yazdım, elimde, ben ifade
edeyim o zaman, Sayın Bakan dedi ki: Biz ensar
anlayışımıza ve vicdanımıza göre böyle
yapıyoruz, siz böyle davranmıyor olabilirsiniz. dedi. Ensar kelimesinin
anlamına bakıldığında ya da Biz vicdanımıza
göre böyle yapıyoruz, siz farklı düşünüyorsunuz.
dediğinizde, Cumhuriyet Halk Partisine Suriyeli
sığınmacılar konusunda koruyucu, kollayıcı ev
sahibi gibi davranmama, farklı düşünme gibi bir itham var. Buna,
normal İç Tüzük kuralları içinde grubumuz adına cevap
hakkını kullanmak istiyorum.
BAŞKAN Peki Sayın Özel, iki dakika söz
vereceğim ancak yeni bir sataşmaya mahal vermeyiniz lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Peki efendim.
BAŞKAN - Daha gündem dışı
konuşmaları bitiremedik farkındaysanız.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Manisa Milletvekili Özgür Özel'in, İçişleri Bakana
Efkan Alanın gündem dışı konuşmaya cevabı
sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Öncelikle şunu ifade etmek lazım: Bir
ensar-muhacir ilişkisi içinde davranıyor olmaktan övünmek başka
bir şey ama siz içinde bulunduğunuz durumu, tutumu evrensel hukuk
kurallarına dayandırabiliyor musunuz, bunu bir insan hakkı
sorunu olarak görüyor musunuz? Bunu uluslararası hukukta ve
uluslararası ilişkiler içinde tüm dünya tarafından yüklenilmesi
gereken bir yük olarak görüyor musunuz? Siz, Suriyedeki savaşa katkı
mı sağlıyorsunuz, Suriyedeki savaş bitsin diye mi gayret
ediyorsunuz? Suriyede savaş bitse, bu insanların evleri tüm dünya
tarafından onların tekrar dönüşüne uygun bir hâle getirilse, bu
insanların evlerine dönüşü teşvik edilse, Türkiye onlarla gönül
bağlarını koparmadan gelecekte baş edemeyecekleri bir
hastalık, çocuklarının eğitimi gibi konularda
ayrıcalıkları da onlara tanıyan bir dönüş
programını sunsa bu insanlara da katkı yaparsınız,
Türkiyeye de katkı yaparsınız. Gece yatarken bilmediğiniz
2 milyon 700 bin kişi kayıt içinde. diyorsunuz ya, külliyen yalan.
Aşılarını sorduk, cevap yok. Evli mi, değil mi diye
kaydetmemişsiniz. Medeni hukuk açısından ciddi
sıkıntılar var. Bunlar yıkılan bir hapishaneden mi
kaçtı geldi yoksa
Beyanını esas alarak kayıt
almışsınız, önemli bir kısmının da
kaydı yok. Şimdi, gelmişsiniz burada bir başka şeyden
bahsediyorsunuz. Kendi vicdanınızla, kendi aklınızla bu
ülkenin menfaatları doğrultusunda değil birinin gelecek
hesapları doğrultusunda size verilen görevi yapıyorsunuz.
Ahıska Türkleri,
yetmiş yıldır sürgünde bunlar, Bülent Arınça 4.500
kişiyi alın. diye yalvarıyorlar. Cevabı burada, diyor ki:
3-5 deseniz gidip konuşurum ama 4.500 kişiyi biz değil
dünyanın hiçbir ülkesi ayrıcalıklı olarak vatandaş
yapmaz. Ahıska Türkleri yetmiş yıldır yalvarıyor,
şimdi, yetmiş yıldır yalvaran bu kişilerin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) -
sesini duymayıp, yeni,
taze 3 milyon seçmen hayalleriyle birtakım hesaplara giriyorsunuz.
Milletin vicdanının reddettiği budur işte. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özel.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Bursa) Söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Bakan, siz de
sataşmadan mı?
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Bursa) Evet.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika da size söz
veriyorum.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Bursa) Yerimden konuşabilir miyim?
BAŞKAN Tabii, olur.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- İçişleri Bakanı Efkan Ala'nın, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Bursa) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; önce
şunu söyleyeyim: Ahıskalıları da alacağız, onun
çalışmasını da yapıyoruz, merak etmeyin. Biz onlara
sizden önce söyledik.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Bravo Sayın Bakan (!)
CEYHUN İRGİL (Bursa) Şimdi mi?
Şimdi mi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Keşke olsa keşke.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Bursa) Benim de çok özel ilgi alanımdır.
İkincisi
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) On dört yıldır niye
almıyorsun, on dört yıldır?
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Bursa) Sayın Grup Başkan Vekili, bakın, ben son derece nezih,
Türkiye'nin bugünkü mehabetine yakışır, bugün
konuştuğunuz konulara da yakışır bir üslupla
değerlendirmeler yaptım.
CEYHUN İRGİL (Bursa)
Ahıskalıları Suriyelilere bonus olarak alıyorsunuz, bonus.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Bursa) Bana Yalan söylüyorsunuz. diyerek en büyük yalanı siz
söylediniz. Ben, devletin, yönettiğimiz devletin resmî
rakamlarını söylüyorum, devletin kurumlarının, bana da bağlı
olan kurumların resmî rakamlarıdır ve bunların hepsi
kayıt altındadır. Şimdi, siz buna rağmen buna
inanmıyor da başka bir devletten başka kayıtlar mı
alıyorsunuz?
ZİHNİ AÇBA (Sakarya) Hangi devletin
rakamları? On beş sene öncesinin küfür devleti mi?
ÖZKAN YALIM (Uşak) Canlı bombalar
nasıl geldi? Canlı bombalar nasıl geldi?
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Bursa) Eğer öyle değilse, bana yalancı diyen siz, bir
yalancısınız.
Teşekkür ediyorum.
ZİHNİ AÇBA (Sakarya) Bu devlete
askerlik yapılmaz. dediğiniz devletin rakamları mı?
BAŞKAN Teşekkürler.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, cevap
hakkımı kullanmak istiyorum.
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ne yapayım Sayın
Başkan? Yani siz de haklısınız da ne yapabilirim?
BAŞKAN Sayın Özel, oradan ifade edin lütfen,
tutanaklara geçsin. Mikrofonu açıyorum.
ZİHNİ AÇBA (Sakarya) Bu devlete vergi
verilmez. dediğiniz devletin rakamları mıydı? Hangi
devletin rakamları?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri
ÖZKAN YALIM (Uşak) Canlı bombalar neyle
geldi?
BAŞKAN Sayın Özel, buyurunuz.
6.- Manisa Milletvekili Özgür Özel'in, İçişleri
Bakanı Efkan Alanın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, çok
teşekkür ederim.
Sayın Bakan, sözle üste
çıkamadığında en sonunda hakarete geliyor, biz Sayın
Bakanın bu yaklaşımını biliyoruz.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Siz söylediniz ya.
Özgür, sen söyledin önce.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Ama Sayın Bakan, biraz
önce Türkiye'yi biz sefillikten aldık getirdik. dediniz ya, bir sefillik
varsa benim gördüğüm şu: Bundan iki sene önce Silahlar
IŞİDe gidiyor. dendiğinde IŞİDe gitmiyor da
Bayır Bucak Türkmenlerine gidiyor. diyen siz ile Vallahi de billahi de
Bayır Bucak Türkmenlerine gitmiyor. diyen yanınızdaki
kişiyi aynı iktidar hevesi, aynı kişisel ikbal beklentisi
bu kareye soktu ya bir sefillik varsa siyaseten budur. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın milletvekilleri, gündem
dışı üçüncü söz, kiraz üreticilerinin sorunları
hakkında söz isteyen Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Mehmet
Parsaka aittir.
Buyurun Sayın Parsak. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
3.- Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsak'ın, kiraz
üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Aziz Türk milleti,
saygıdeğer milletvekilleri ve ekranları başında
bizleri izleyen saygıdeğer vatandaşlarımız; ben
öncelikle, geçmiş Ramazan Bayramımızın mübarek
olmasını Cenab-ı Allahtan niyaz ediyorum.
Bugünkü oturumumuz açıldığından
beri haklı olarak Srebrenitsa katliamının yıl dönümü
vesilesiyle pek çok önemli tespit ve söz söylendi, onları da tekrar
etmeden, sadece, katliamı yapanları lanetle, katliamda katledilen
mağdurları da rahmetle andığımızı da ifade
etmek istiyorum.
Evet, ben kiraz üreticilerinin sorunları
hakkında gündem dışı söz almış bulunuyorum.
Şimdi, kendisi burada olmadığı için ismen
zikretmeyeceğim ama bu usul tartışmalarının
başladığı ortamda bir AKP milletvekili Kirazı
konuşacağınıza işte, Srebrenitsayı
konuşun. gibi laflar etti. Evet, biz yaklaşık bir aydır kiraz
üreticilerinin sorunlarını konuşmak istiyoruz ama sürekli olarak
ne yazık ki acı olaylarla karşı karşıyayız;
patlamalar, terör saldırıları, şehitler, katliamların
yıl dönümleri, bu denli önemli meseleler; en nihayetinde bugün
konuşabiliyoruz ve onları konuşmaktan da asla
vazgeçmeyeceğiz. Bugün kirazı konuşacağız, yarın
sırası geldiğinde patatesi, pancarı, işçilerimizi,
çiftçilerimizin tüm sorunlarını buradan dile getirmeye devam edeceğiz.
Saygıdeğer milletvekilleri, dünya kiraz
üretiminin yaklaşık olarak yüzde 20sini karşılayan
ülkemizdeki kiraz rekoltesi hava koşullarına bağlı olarak
yıllık 400 ila 500 bin ton civarında seyretmekte, Türkiye dünya
kiraz üretiminde ilk sırada bulunmaktadır. Bu hâliyle, kiraz Türkiye
için stratejik bir ürün olarak görülmesi gerekirken, artan maliyetler,
kısa hasat dönemi, olumsuz hava koşulları gibi birçok neden her
yıl kiraz rekoltesini ve fiyatlarını düşürmekte,
üreticilerimizin ümitlerinin bir başka bahara ertelenmesine neden olmaktadır.
Bütün bir yılını kiraz yetiştiriciliğiyle geçiren on
binlerce üreticimiz, hasat zamanı geldiğinde bir iki aylık
kısa sezon hareketi içerisinde tüm emeğini kaybetmektedir. Olumsuz
hava şartları ve don olayı meyve oluşumunun önüne geçmekte,
hasat zamanı meydana gelen yaz yağmurları ise olgunlaşmış
meyvenin yağmur suyunu içine çekerek kabuğunu çatlatmasına ve
meyvelerin dalında çürümesine neden olmaktadır. Ürettiği ürünün
fiyatı ile maliyeti arasında sıkışan çoğu kiraz
üreticisi, artan işçilik giderlerini göze alamayıp, ya bütün bir
yılını vererek ürettiği kirazını dalında
çürümeye bırakmakta ya da fiyat yükselsin diye beklerken meydana gelen
yağışlarda ürününü kaybetmektedir. Tüm bu risklere
karşılık, tarım ürünleri sigortası primlerin
yüksekliği nedeniyle kullanılamamakta, üreticilerimiz riskleriyle
baş başa bırakılmaktadır.
Kiraz ihracatımızın
yaklaşık üçte 1ini karşılayan memleketim
Afyonkarahisarda, özellikle Sultandağı ile Çay ilçelerimiz
arasında bulunan mikro klima kiraz üretimi için dünyaca ünlü bir ortam
hazırlamakta, bu ortamda yetiştirilen Gılli ve Karaballı
türündeki kirazlar kozmetik sanayisinde kullanılırken,
uluslararası piyasalarda Türk kirazı olarak ün salan ve Tadiki
adı altında markalaşma çalışmaları sürdürülen
Ziraat-900 (Napolyon) kirazımız ise doğrudan Avrupa sofralarına
ulaştırılmaktadır. Bunca avantajlara rağmen,
Afyonkarahisardaki kiraz üreticilerimiz türlü imkânsızlıklarla
boğuşmakta ve kendilerine gösterilecek ilgiyi özenle beklemektedir.
Bu noktada, geçtiğimiz haftalarda Cumhuriyet
Halk Partisi Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Burcu Köksal, konuyla
ilgili bir mektubu tüm Afyonkarahisar milletvekillerine dağıttı,
buradan ona da cevaben söylüyorum; Sayın Köksalın girişimi bize
göre de son derece isabetli, yerinde bir girişimdir ve biz, bu noktada,
bunu prensipte desteklediğimizi ifade etmek istiyoruz.
Bu bağlamda, seçimler sürecinde de hep ifade
ettiğimiz gibi, söz konusu Afyon ve Afyonlu hemşehrilerimizin ortak
menfaatleri olduğunda, bu konuda siyasi saikleri bir kenara bırakmak
suretiyle bunu siyasetüstü bir yaklaşımla
değerlendireceğimizi hep söyledik, bu konuya da aynı
şekilde bakıyoruz fakat aynı yaklaşımı, söz
gelimi, Afyona İstiklal Madalyası verilmesiyle ilgili olarak
diğer tüm partilerimizin milletvekillerinden de beklediğimizi ifade
etmek istiyorum.
Önerilerimiz çerçevesinde de kısa kısa
ifade etmek gerekirse öncelikle kirazın stratejik bir ürün olarak ele
alınmasını, ikinci olarak ağaç
yozlaşmalarını önlemek adına ağaç başına
destek ödemesi yapılmasını, üçüncü olarak Türk
kirazının dünyaya takdimi noktasında gerekli markalaşma ve
pazarlama faaliyetlerinin ciddiyetle ele alınmasını, dördüncü
olarak tarım sigortası primlerinin düşürülmesini, beşinci
olarak olumsuz hava koşullarının meydana geldiği dönemlerde
afet bölgesi uygulaması yapılmasını, altıncı ve
son olarak da üreticilerimizin fiyat dalgalandırmalarından
etkilenmemesi adına yörede teknolojik tesislerin inşasının
desteklenmesi ve kiraza taban fiyat uygulaması getirilmesini konuyla
ilgili alınabilecek tedbirlerin başlıcaları olarak
sayıyorum.
Önergemizin kabulüyle, diğer sorunların ve
çözüm önerilerinin de tespiti için gerekli komisyonun kurulmasını
talep ediyor, Genel Kurulu bir kere daha saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Parsak.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce,
sisteme giren ilk on beş milletvekiline -yapılan anlaşma
gereği- yerlerinden söz vereceğim ve ardından sayın grup
başkan vekillerine söz vereceğim.
VII.- OTURUM BAKŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin
Buldan'ın, herkesin geçmiş Ramazan Bayramını
kutladığına ilişkin konuşması
BAŞKAN Ancak, geçen hafta Ramazan
Bayramını kutladık. Başta halkımız olmak üzere
hepinizin geçmiş bayramını ben de bir kez daha kutluyorum.
Bayram arifesinde olduğumuz için ve ayrıca
sizlerden gelen talep üzerine bir sefere mahsus olmak üzere ve bir teamül
oluşturmaması temennisiyle sisteme giren ilk 30 milletvekiline
yerlerinden söz vereceğim.
Şimdi, sırasıyla, Sayın
Aydından başlayalım.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
7.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın'ın, Srebrenitsa
katliamının 21inci yıl dönümüne ve 50den az
çalışanı olan iş yerlerinde iş
sağlığı uzmanı ve doktor çalıştırma zorunluluğuna
ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Öncelikle yüce Meclisimizin ve ulusumuzun
geçmiş bayramını tebrik ediyorum.
Srebrenitsa katliamının da yıl
dönümünde, bu katliamı yapanları nefretle kınıyor,
acılı ailelere tekrardan başsağlığı
diliyorum.
1 Temmuzdan itibaren, az tehlikeli ve 50den az
çalışanı olan iş yerlerinde iş güvenliği
uzmanı ve doktor çalıştırma zorunluluğu geldi. Sadece
1 çalışanı olan berber, manav, bakkal ya da apartmanlarda
iş sağlığı uzmanı ve doktor
çalıştırılması gündeme gelmişti. Ancak,
Sayın Başbakanın bayramda yaptığı bir
açıklamayla, daha henüz bu ortamın altyapısı
oluşmadığı gerekçesiyle bunun erteleneceği söylendi.
Günlerdir bize gelen telefonlarda -gerek iş
sağlığı şirketlerinden gerekse iş yerlerinden-
konu ortada kaldığı için ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı da bu konuda henüz bir açıklama
yapmadığı için çok fazla mağduriyetler gündeme
gelmiştir. Bu konunun bir an önce netliğe kavuşturularak
çözülmesini istiyoruz.
BAŞKAN - Sayın Yıldız Biçer
8.- Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçer'in,
Suriyelilere vatandaşlık verilmesi meselesine ilişkin
açıklaması
TUR YILDIZ BİÇER (Manisa) - Sayın
Başkan, Suriyelilere vatandaşlık verilmesi meselesi iki
eşitsiz kitleyi karşı karşıya getiren politik bir
manevradır. Ülkemizin eşitsizleri bölgenin eşitsizlerine
düşman edilerek ülkede sağcılık ve ırkçılık
üretilmektedir. Önce 3 milyon kişi algısı, sonra 300 bine
çekilmesi, ardından kalifiye vatandaş arayışı ve
ardından TOKİ evleri; âdeta her sözle yoksun ve yoksul halk
kesimlerinin sinir uçlarıyla oynanmaktadır. Vatandaşlık
için ülkede uluslararası ve anayasa hukuku kriterleri mevcutken Kiliste
bir iftar sofrasında boş bulunup da söylenilecek bir söz
değildir vatandaşlık meselesi. Anlatacak hiçbir hikâyesi
kalmadığı için zoraki bir kurgu yaratılmaktadır ve
biliyor ki Konyadaki bir köpek tartışmasından başka türlü
2 ölü çıkmazdı.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Özkan
9.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan'ın, Srebrenitsa
katliamının 21inci yıl dönümüne ve geçmişte olduğu
gibi bugün de zalimlere karşı bir ve beraber olduğumuza
ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - İnsanlık
tarihinin en karanlık sayfalarından biri olan Srebrenitsa
katliamının 21inci yıl dönümünde, hayatını kaybeden
Bosnalı kardeşlerimizi rahmetle anıyorum. Avrupanın
göbeğinde, Birleşmiş Milletlerin gözünün önünde, sırf
Müslüman oldukları için katledilen kardeşlerimizi unutmadık,
unutturmayacağız.
Bugün de dünyanın gözü önünde bombalanan
Suriyeli ve Filistinli kardeşlerimizi unutmadık, onların da her
zaman yanında yer aldık. Nasıl ki dün dedelerimiz Yemende,
Sarıkamışta, Çanakkalede omuz omuza bir ve beraber olarak yedi
düvele meydan okuduysa bugün de bizler zalimlere karşı bir ve
beraberiz. Boşnakların da, Suriyelilerin de -ister vatandaş
olsun ister olmasın- gönül coğrafyamızdaki doğal
vatandaşlarımız olduğunu ifade eder, yüce Meclisi saygıyla
selamlarım.
BAŞKAN - Sayın Yılmaztekin
10.- Şanlıurfa Milletvekili Kemalettin
Yılmaztekin'in, Srebrenitsa katliamının 21inci yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) - Değerli milletvekilleri, Srebrenitsa
katliamının seneidevriyesinde, ebediyete intikal eden tüm
mazlumları derin bir keder ve rahmetle yâd ediyorum.
Savunmasız insanların Avrupanın
göbeğindeki güvenli bölgede katledilmesini, kendisini dünya
barışının teminatı addeden Birleşmiş
Milletlerin insanlığa yaptığı bu ihaneti, maşa
olmayı içlerine sindirilebilen vahşi Sırp politizmini ve
özellikle de Osmanlıdan ve Müslüman Türklerden tarihin
intikamını alıyoruz. diyen o katili asla
unutmayacağız. İntikamını aldıkları tarihin,
insanlığın asrısaadeti olan İslamın
mihmandarlığındaki tarih olduğunu ve katillerin asıl
derdinin insanlık olduğunu çok iyi biliyoruz. Srebrenitsa,
Batının ikiyüzlülüğünün insanlık tarihine
yansıdığı, üzerlerinden asla silinmeyecek bir kara lekedir.
Bizim bu ihaneti unutmayacağımız gibi, adaletten ve
insanlıktan nasibini almamış olanlar intikamını
aldıkları tarihin bir gün mutlaka tekerrür edeceğini asla
unutmamalıdırlar.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Topal
11.- Hatay Milletvekili Serkan Topal'ın, Hatayda,
İstanbulda ve Ankarada meydana gelen patlamalara ve bunlara
karşı Hükûmetin sessiz kalmasına ilişkin
açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) Geçen hafta Reyhanlıda
2 terörist bomba düzeneği hazırlarken patlama oldu. İki ay önce
de Samandağda botla düzenlenen saldırıda bir askerimiz
şehit oldu. AKPden hâlâ ses yok. Reyhanlıdan başlayan
katliamlar dizisi Reyhanlıyla devam ediyor. İstanbul patlıyor,
Hatay patlıyor, Ankara patlıyor, canlarımız gidiyor;
Hükûmet seyrediyor, sadece el kaldırıp indiriyor. Terörle mücadelede
samimi değilsiniz. Bir AKP milletvekilinin ağzından olaya
ilişkin tek bir kelime çıkmadı. Tek kelime
çıkmadığı gibi, teröristlerin yaptığı
katliamları araştırmak için verdiğimiz bütün önergeleri
reddettiniz. Neden reddettiniz? Neyi saklamak istiyorsunuz? Buradan soruyorum:
IŞİDci, El Nusracı teröristleri korumuş olmuyor musunuz?
Teröristlere, katillere bu politikanızla yardım ve yataklık
yapmış olmuyor musunuz? Reyhanlı Türkiyedir, Samandağ
Türkiyedir, Hatay Türkiyedir ve biz Türkiyeyi teröristlere teslim
etmeyeceğiz.
BAŞKAN Sayın Gürer
12.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Türk
Bayrağı Kanununun 7nci maddesine uymada gerekli hassasiyetin
gösterilmediğine ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Türk Bayrağı Kanununun 7nci maddesi
Türk Bayrağı, yırtık, sökük, yamalı, delik, kirli,
soluk, buruşuk veya layık olduğu manevi değeri zedeleyecek
herhangi bir şekilde kullanılamaz. Resmi yemin törenleri
dışında her ne maksatla olursa olsun, masalara kürsülere, örtü
olarak serilemez. Oturulan veya ayakla basılan yerlere konulamaz. Bu yerlere
ve benzeri eşyaya Bayrağın şekli yapılamaz. Elbise
veya uniforma şeklinde giyilemez.
Hiçbir siyasi parti, teşekkül, dernek,
vakıf ve tüzükte belirlenecek kamu kurum ve kuruluşları
dışında kalan kurum ve kuruluşun amblem, flama, sembol ve
benzerlerinin ön veya arka yüzünde esas veya fon teşkil edecek
şekilde kullanılamaz.
Türk Bayrağına sözle, yazı veya
hareketle veya herhangi bir şekilde hakaret edilemez,
saygısızlıkta bulunulamaz. Bayrak yırtılamaz,
yakılamaz, yere atılamaz, gerekli özen gösterilmeden
kullanılamaz. denilmektedir. Ancak, son dönemlerde bazı yerlerde
bayrakların renklerinin oldukça soluk olduğu, kiminin
yırtıldığı, gerekli hassasiyetin gösterilmediği
görülmektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Adıgüzel
13.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel'in,
İstanbulun doğası, tarihi ve kültürel mirasının talan
ekonomisine teslim edildiğine ilişkin açıklaması
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
İstanbulun doğası, tarihi, kültürel
mirası talan ekonomisine teslim. Hepinizin bildiği üzere, zehir saçan
Kurbağalıderenin yıllardır süren ıslah
çalışmaları tamamlanamamışken Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı 12 katlı otel yapılmasına onay verdi.
Tüm uyarılara ve itirazlara rağmen dere yatağı gibi riskli
bir zemine otel inşaatı izni veren Bakanlığın
nasıl böyle bir karara imza attığı ise meçhul.
Öte yandan, dört yüz elli yıllık Atik
Valide Külliyesindeki inşaat rezaleti sürerken Üsküdardaki başka
bir tarihî ve doğal mirasımızın AKPnin rant ekonomisine
kurban edildiğini öğrendik. 17-25 Aralık yolsuzluk
soruşturmasında ve son dönemdeki Panama belgelerinde adı geçen,
Cengiz Holdinge satılan Üsküdardaki Fethipaşa Korusunda onlarca
ağacın kesildiği ortaya çıktı.
Ben buradan Hükûmet yetkililerine ve vicdanlı
bürokratlara sesleniyorum: Kuruyan derelere, kesilen ağaçlara ve yok
edilen yaşam alanlarımıza ses verin.
BAŞKAN Sayın Gündoğdu
14.- Ordu Milletvekili Metin Gündoğdu'nun, Srebrenitsa
katliamının 21inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Teşekkürler.
11 Temmuz 1995te Avrupanın ve dünyanın
gözünün önünde Bosna Hersekin Srebrenitsa kentinde binlerce Müslüman
katledildi. Birleşmiş Milletler tarafından güvenli bölge olarak
ilan edilen kent gözü dönmüş ve insani duygularından uzak Sırp
askerleri tarafından işgal edilerek 8.372 kişi hunharca
katledilmiştir. İkinci Dünya Savaşından bu yana Avrupada
gerçekleşmiş en büyük toplu insan kıyımı olarak kabul
edilen bu soykırım yakın tarihin en büyük kara lekesidir.
Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği bu katliama sessiz
kalmıştır. Katliamın sorumlusu Sırp Komutan Ratko
Mladiçin şu sözleri ise yaşananların asıl sebebini gözler
önüne seriyor: Osmanlıya karşı gerçekleştirdiğimiz
ayaklanmanın anısına Türklerden öç alma vakti gelmiştir.
Srebrenitsada yaşananları unutmadık,
unutturmayacağız. İslam uğruna şehadet şerbetini
içen tüm Bosnalı kardeşlerimize Allahtan rahmet diliyorum.
BAŞKAN Sayın Şimşek
15.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek'in,
Cumhurbaşkanının Suriyelilerin Türk vatandaşı
yapılacağına dair açıklamasına ilişkin
açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Cumhurbaşkanımızın
Suriyelilerin Türk vatandaşı yapılacağı üzerine
yaptığı açıklama, başta seçim bölgem olan Mersin olmak
üzere bütün Türkiyede infiale sebebiyet vermiştir. 300 bin Suriyeliye ev
sahipliği yapan Mersin halkı huzursuz olmuştur. 3 milyon
Suriyelinin Türk vatandaşı yapılmasını Türk
halkına sorulmadan kabul etmemiz mümkün değildir. Suriyelilerin toplu
olarak 10-15 kentte barındırılması yerine herkesin bu
sorunu tanıması adına, başta Sayın
Cumhurbaşkanının baba ocağı olan Güneysu ve Rize olmak
üzere bütün Türkiyeye dağıtılmasını ve Türk
halkına sorularak vatandaş yapılıp
yapılmayacağına karar verilmesini istiyoruz. TOKİnin
Suriyelilerden önce şehit ailelerine ve şehit yakınlarına
ev vermesini talep ediyoruz. Her bir metrekaresi şehit kanlarıyla
yıkanmış olan bu toprakların kimseye peşkeş
çekilmesine izin vermeyeceğimizi belirtir, saygıyla selamlarım.
BAŞKAN Sayın Tanal
16.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın,
Şanlıurfalı çiftçilerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şanlıurfada sulama birliklerinin,
elektrik borcu bulunmayan çiftçilerin, borcunu ödemeyen birkaç çiftçi yüzünden
resmî olarak günde dört saat, gayriresmî olarak da dört saat olmak üzere günde
sekiz saat elektriği kesilmektedir Sayın Bakan. Elektriklerin
kesilmesi nedeniyle Şanlıurfadaki tüm çiftçiler ürünlerini
sulayamadığı için mağdur durumdadır.
Şanlıurfalı çiftçiler tefecinin eline düşmüştür.
Halkın bu mağduriyetinin giderilmesi açısından Cumhuriyet
Halk Partisinin öncülüğünde gerek bu ürün destekleme primlerinin
ödenmemesi nedeniyle açmış olduğumuz Danıştaydaki dava
nedeniyle yürütmeyi durdurma kararını aldık. Yürütmeyi durdurma
kararı Anayasanın 138inci maddesi uyarınca TEDAŞı
bağlamıyor mu, iktidarı bağlamıyor mu?
Urfalıların elektriğini niçin kesiyorsunuz? Bu mahkeme
kararlarını ne zaman infaz edeceksiniz?
Halkımız karara güvenmeyecek de, mahkemesine güvenmeyecek de neye
güvenecek?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Engin
17.- İstanbul Milletvekili Didem Engin'in, 28 Haziran tarihli
Bakanlar Kurulu kararıyla İstanbulun Beyoğlu İlçesinde
riskli alan ilan edilen mahallelere ilişkin açıklaması
DİDEM ENGİN (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
28 Haziran tarihinde
yayımlanan Bakanlar Kurulu kararına göre Beyoğlu ilçemizdeki 6
mahalle, Fetihtepe, Kaptanpaşa, Piripaşa, Keçecipiri, Piyale
Paşa ve Kulaksız riskli alan ilan edildi. Daha önce Beyoğlu
Belediye Meclisinde alınan benzer karar bölge halkı ve sivil toplum
kuruluşları tarafından yargıya
taşınmıştı ve riskli alan kararı iptal
edilmişti. Yargı kararlarını hiçe sayan AKP aynı bölge
için bu sefer Bakanlar Kurulu kararı aldı. Kararın hemen
ardından Başbakana sormuştum Hangi gerekçeyle, hangi bilimsel
raporlara dayanarak bu kararı aldınız? Kaç kişi
etkilenecek? Acele kamulaştırma da planlıyor musunuz? Rant
odaklı yaklaşımınızdan ve halka rağmen karar
almaktan ne zaman vazgeçeceksiniz? diye. Hâlâ sorularımın
yanıtlarını bekliyorum.
İstanbulun en önemli
tarihî yerlerinden olan Beyoğlunun zemin yapısının
sağlıklı bir şekilde incelenmesi ve tarihî dokusunun
korunarak karar alınması gerektiğini tekrar hatırlatmak
istiyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN - Sayın
Emir
18.- Ankara Milletvekili Murat Emir'in, Ankaranın
Beypazarı ilçesinde 27 Haziranda meydana gelen sel felaketine ilişkin
açıklaması
MURAT EMİR (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
27 Haziranda
Ankaramızın Beypazarı ilçesinde büyük bir sel felaketi
yaşandı ve 8 köyü içine alan tarım arazilerinin hemen hemen
büyük bir kısmının tahribatıyla sonuçlanan sel ve dolu
afeti yaşandıktan sonra, Hükûmet, henüz bu aşamada köylülerin
mağduriyetini gidermeye dönük hiçbir işlem yapmadı. Köylüler acil
bir biçimde tohum, gübre, mazot desteği istiyorlar, talep ediyorlar. Tek
tek gezdiğimde köylülerin hemen hemen hepsinin kredi kartı borçlusu
olduğunu ve Ziraat Bankasına borçlu olduğunu tespit ettim.
Hükûmetin bir an evvel, iş işten geçmeden bu köylülerimizin sorununa
eğilmesi gerekiyor yoksa, eğer yeni dikim yapamazlarsa bu
yılı geçirmeleri çok zor olacak.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın
Bozkurt
19.- Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurt'un,
Başbakanın bayramda acil servise giden vatandaşlara ilişkin
sözlerine ilişkin açıklaması
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dün bir
arkadaşımız söyledi, çok ilgimi çekti. Acil servislere bayramda
vatandaşlar gidiyorlarmış. Ne için gidiyorlarmış
biliyor musunuz? Kız bakmaya gidiyorlarmış. Bunu söyleyen bu
ülkenin Başbakanı, üstelik diplomasında hiçbir şaibe yok,
İstanbul Teknik Üniversitesinden diploması var.
Şimdi, ben ömrü acil
servislerde geçmiş kırk üç yıllık bir hekim olarak
Sayın Başbakana teessüflerimi iletiyorum, iki nedenle: Bir, kız
bakmaya diye sanki kurbanlık koyun bakmaktan bahsedermiş gibi
konuşmasından dolayı teessüf ediyorum. İkincisi de o acil
servislerde sabahlara kadar hastalara şifa dağıtmaya
uğraşan her türlü sağlık çalışanı
meslektaşlarım adına kendisine teessüf ediyorum ve bir an önce
hem sağlık çalışanlarından hem bu ülkenin kadın
yurttaşlarından özür dilemeye çağırıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Çakırözer...
20.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer'in,
Barış İçin Akademisyenler metnine imza atan 35 öğretim
üyesinin durumuna ilişkin açıklaması
UTKU ÇAKIRÖZER
(Eskişehir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Hepimizin bildiği üzere,
YÖK Yüksek Disiplin Kurulu, Barış İçin Akademisyenler metnine
imza atan farklı üniversitelerden 35 öğretim üyesinin kamu görevinden
çıkarılmasına ilişkin talepleri 20 Temmuz 2016 tarihinde
karara bağlayacaktır. Bu öğretim üyelerinin arasında bugün
81 yaşında olan ve Türkiyeye ilk nöropsikoloji laboratuvarını getiren, elli beş
yıldır akademi dünyasına büyük katkılar sağlayan
Profesör Doktor Öget Öktem Tanör de bulunmaktadır. Ülkemize, nöropsikoloji alanına büyük
hizmetler vermiş, öğretme aşkıyla görevine dört elle
sarılmış olan Öget Hocamızın eşi ünlü hukukçumuz
Profesör Doktor Bülent Tanöri kaybettiğinden beri hayatının tek
anlamı yetiştirdiği öğrencilerdir. Eğer YÖK bu
cezayı verirse bu yetkin bilim insanı Öget Hocamız bir daha
hiçbir yerde misafir öğretim üyesi olarak bile ders veremeyecektir.
Danıştayın yeni aldığı karar doğrultusunda
hakkında soruşturma açılan...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
UTKU ÇAKIRÖZER
(Eskişehir) - ...akademisyenlere ilişkin disiplin kurulu
soruşturmalarının işletilmemesi gerekmektedir.
Beklentileri, soruşturmaların ve ceza taleplerinin bir an önce
reddedilmesidir.
BAŞKAN - Sayın
Bektaşoğlu...
21.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu'nun,
Giresunun Dereli ilçesinde teröristler tarafından polislere
gerçekleştirilen saldırıya ilişkin açıklaması
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Teröristler, dün gece
Giresunun kendi ilçem olan Dereli ilçesinde polislerimize uzun namlulu
silahlarla, ardından da operasyon sürerken mayınlı
saldırıda bulunmuşlardır. Bu saldırıda yaralanan
3 polis memuruna acil şifalar diliyorum. Hemşehrilerime geçmiş
olsun dileklerimi iletiyorum. Operasyona katılan güvenlik güçlerimize
başarılar diliyorum.
Bu saldırıyı
her zaman olabilecek adli bir vaka, münferit bir olay, taciz ateşi, vurkaç
eylemi gibi küçük gösterme çabaları vardır. Oysa daha önce
vurguladım, Karadenizdeki terörün neden ve sonuçlarının
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinde
komisyon kurulması için de önerilerimiz vardı. Orada belirttiğim
gibi, Giresunda bir yıldır süren ve şehitler de verdiğimiz
bu saldırılar çözüm sürecinin bir ürünüdür ve PKKnın
Karadenizde yapılanma projesinin bir parçasıdır. Terörle
mücadele, bölgedeki güvenlik güçlerinin imkân ve kabiliyetine
bırakılmıştır. Bu saldırılar
amaçsızdır ve sonuçsuz kalacaktır çünkü terör,
vatanını, milletini, bayrağını seven
Giresunluların dokusuyla uyuşmaz. Hainler dağlarımızdan
temizlenecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Halkımızı buradan paniğe
kapılmamaya, normal yaşamlarına devam etmeye ancak duyarlı
olmaya ve güvenlik güçlerine bilgi vermeye çağırıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Arslan...
22.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan'ın, Denizlinin
Acıpayam ilçesinde Dalaman Çayının sanayi atıkları
nedeniyle kirlendiğine ilişkin açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli) Denizli Acıpayam
Gireniz Deresinden akan Dalaman Çayının suyu sanayi
atıkları nedeniyle çok kirlenmiş, içinde yaşayan
balıklar ve tüm canlılar ölmeye başlamıştır. Bu
kirli sular çevreye, bağa, bahçeye, sebze ve meyvelere çok zarar
vermektedir.
İktidarınız bu Dalaman Çayında
arıtma tesisi yapma sözü vermiştir, yıllardan beri hâlâ
yapılmamıştır. Gireniz çevresinde oturan ve üretim yapan
vatandaşlar çok rahatsızdır ve ayaktadır. Siyasi
iktidarın bir an önce bu sorunun giderilmesi için Dalaman Çayına
akıttıkları kirli ve pis sanayi atıklarının
önlemesini, çayın çevreye zarar vermemesi için arıtma tesisinin bir
an önce yapılmasını istiyoruz.
Önceki sorumuzun da cevabını bekliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yıldız.
23.- Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldız'ın, 29
Aralık 2015 tarihinde Aydında düzenlenen yürüyüşe katılan
EĞİTİM-SEN üyeleri hakkında açılan soruşturmaya
ilişkin açıklaması
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
29 Aralık 2015 tarihinde Aydın EĞİTİM-SEN
sendikası üyelerinin katıldığı yürüyüşte 266
üyesi hakkında soruşturma açıldı. Bunlardan 52 sendika
üyemiz Millî Eğitim Bakanlığı tarafından Yüksek
Disiplin Kuruluna sevk edilmiştir. Dün de sendika
başkanımız bu 52 kişiye yapılan
haksızlığı protesto etmek için basın
açıklaması yaptı Aydında. EĞİTİM-SEN
Şube Başkanı Ali Gün, Şube Sekreteri Seyit Pak ve sendika
üyesi Semih Özakçe gözaltına alınıp dört saat boyunca Aydın
Emniyetinde sorguya çekildi.
Ben Sayın Millî Eğitim Bakanına
soruyorum: Sosyal hakkı olan bir eylem yaparken neden dört saat boyunca
öğretmenleri gözaltına aldınız, sorguya çektiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Ertem
24.- Hatay Milletvekili Birol Ertem'in, Hatayın
Reyhanlı ilçesinde 6 Temmuzda 3 Suriyeli mültecinin
yaşadığı evde meydana gelen patlamaya ilişkin
açıklaması
BİROL ERTEM (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Reyhanlı ilçemiz 6 Temmuzda olabilecek bir
faciadan kurtuldu. Kurtuldu diyorum çünkü hazırlanmış bomba
düzeneği kendi ellerinde infilak etti. 6 Temmuzda Reyhanlı ilçe
örgütümüzdeki bayramlaşma merasimimizden takriben on beş dakika sonra
bir patlama olduğunu öğrendim. İlçe binamıza
yaklaşık 100 metre mesafede Kurtuluş Mahallesinde 3 Suriyeli
mültecinin yaşadığı evde bomba yapmaya
çalışırken bombanın infilakı sonucu 2 IŞİD
terör örgütü mensubu ölmüştür.
Başbakan ve Cumhurbaşkanının oy
devşirmek amacıyla Suriyeli mültecilere vatandaşlık
hakkını gündeme getirmesinin akabinde ve 8 Temmuz Reyhanlı
ilçemizin kurtuluş günü arifesinde böyle bir olayın olması
memleketimizi ve vatandaşlarımızı oldukça tedirgin
etmiştir.
Ülkemizde geldiğimiz noktaya
baktığımızda on üç on dört yıllık AKP
iktidarında sıfır sorunla başladık, beton duvarlarla
bitirdik. AKP Hükûmetini bu başarısından dolayı kutluyorum.
Eğer
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Boyraz... Yok.
Sayın Çam
25.- İzmir Milletvekili Musa Çam'ın, İzmirin Urla
İlçesi Demircili mevkisindeki balık çiftliklerinin çevreyi
kirlettiğine ilişkin açıklaması
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
İzmirin Urla ilçesinin Demircili mevkisinde
balık çiftlikleri var. Balık çiftlikleri İzmirin en güzel
koylarını; Karaburun, Seferihisar, Çeşme dâhil olmak üzere bütün
koylarını kirletmektedir. Son olarak Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı, Devlet Su İşleri dâhil olmak üzere,
denizden su çekilerek orada yeni bir kuluçka yeri yapılmaktadır. Bu,
Urla Demircili köyünün güzelim körfezinde, Mavi Bayrak almak için
uğraşılan bu körfezde büyük bir kirlilik yaratacaktır.
Burada Çevre ve Şehircilik Bakanlığını, Orman ve Su
İşleri Bakanlığını göreve davet ediyoruz.
Denizlerimiz kirletilmesin, insanlarımızın daha temiz denizlerde
çocuklarıyla birlikte vakit geçirebilecekleri güzel günler gelsin diyorum
ve Bakanlığı göreve davet ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kuyucuoğlu
26.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu'nun, trafik
ışıklarında dilenen yoksul sığınmacı
çocuklara ilişkin açıklaması
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sözüm Sayın İçişleri
Bakanınadır. Trafik ışıklarında dilenen
yoksullar, çocuklar ve artık sokakları dolduran
sığınmacılar ülkemizin doğal manzarası oldu.
Vatandaşlarımızda da artık trafikte arabaların
önlerine atlayan, yollarını kesen ve bu şekilde geçinmeye
çalışan insanlara, çocuklara karşı bir tepki oluşmaya
ve bu durum günlük yaşam içinde bir güvenlik tehdidi olarak
algılanmaya başlandı. Hükûmet bu görüntülerin ortadan
kaldırılması yönünde ne gibi önlemler almaktadır?
Ülkemizin çeşitli kentlerinde Suriyelilerle
sorunlar yaşanırken Sayın Recep Tayyip Erdoğan Suriyelileri
vatandaş yaparak sorunu çözme yoluna gitmek istiyor. Ancak, bunun çözüm
değil çözümsüzlük olduğu ve çok büyük sorunlar yaratacağı
biliniyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Arık
27.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık'ın, Srebrenitsa
katliamını kınadığına ve bayramın üçüncü
günü Kayserinin Yeşilhisar ilçesinde meydana gelen sel felaketine
ilişkin açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Öncelikle, Srebrenitsa katliamını
kınıyorum.
Bayramın üçüncü günü Kayserinin
Yeşilhisar ilçesinde sel felaketi oldu. Bu olayda, koyunlarını
kurtarmak isteyen 23 yaşındaki Bayram Soya isimli
vatandaşımız sel sularına kapılarak hayatını
kaybetti. Çok sayıda büyük ve küçükbaş hayvan telef oldu. Onlarca
araç ve tarım arazisinde büyük hasarlar meydana geldi. Öncelikle, Bayram
Soya kardeşimize Allahtan rahmet, ailesine
başsağlığı diliyorum. Olayda hayatını
kaybeden Bayram Soyanın eşi hamile ve bir de küçük çocukları
var. Bu ailenin çobanlık dışında hiçbir maddi geliri yok.
Buradan AKP Hükûmetine seslenmek istiyorum: Suriyelilere vatandaşlık
peşinde koşacağınıza, gelin, 6 milyon
işsizimizin, bu çaresiz insanlarımızın derdine derman olun,
Yeşilhisar halkının yaralarını sarın.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Boynukara
28.- Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukara'nın, elinde
binlerce insanın kanı olan bir teröristin öldürüldüğüne
ilişkin çıkan haberlere ilişkin açıklaması
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Teşekkürler.
Elinde binlerce insanın kanı olan bir
teröristin öldürüldüğüne ilişkin bir haber çıkıyor, kimi
milletvekilleri bu haberin gerçek olmadığını ispatlamak
için onlarca tweet yazıyor ve açıklamalarda bulunuyor. Bir teröristin
öldürülmüş veya öldürülmemiş olmasıyla bu denli yakından
ilgilenmek hangi ilişkinin sonucudur? Bu teröristin ölmediğini
ispatlamak için onlarca tweet yazan vekilin birkaç gün önce Hakkâri ve
Ağrıda PKK terör örgütünün öldürdüğü çocuklar için tek bir
tweet yazmaması ne tür bir ruh hâlinin yansımasıdır? Bu
olayla ilgili tweet yazan PKK sözcüsü sözde medya
çalışanlarının yazdıklarını paylaşmak
kendini seçen halkın hangi sorununa çözüm üretmektedir?
Bu sorularla ilgili kişi ve kişileri
halkımıza havale ediyorum. Bu vesileyle her türlü kirli ve kanlı
iş birliğini ve bu tür ilişkilerin parçası olanları
kınıyorum.
BAŞKAN Sayın Öz
29.- Çanakkale Milletvekili Bülent Öz'ün, Çanakkalenin ilçelerini
birbirine bağlayan yolların inşasına ne zaman
başlanacağına ilişkin açıklaması
BÜLENT ÖZ (Çanakkale) Sayın Başkan,
Çanakkaleyi çevreleyen duble yolların inşası
tamamlanmış olsa da ilçeler arası yollardan sadece Çan ile Biga
arası duble yol tamamlanmış fakat diğer ilçeler arası
yollardan Çan-Bayramiç, Bayramiç-Ezine, Çanakkale-Çan ve Çan-Yenice ilçelerini
bağlayan yolların inşasına, yapımına henüz
başlanmamıştır. Yoğun trafik
akışının olduğu ilçeleri birbirine bağlayan bu
yolların inşasına ne zaman başlanacaktır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Dededoğlu
30.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlu'nun, 7 Temmuz günü
Kayserinin Yeşilhisar ilçesinde meydana gelen sel felaketine ilişkin
açıklaması
SAMİ DEDEOĞLU (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 7 Temmuz Perşembe günü
Kayserinin Yeşilhisar ilçesinde ve Araplı, İçmece, Kayadibi
köylerinde akşam saatlerinde etkili sağanak yağmur
yağışıyla meydana gelen sel felaketi sonucunda can
kaybı ve maddi kayıplar yaşanmıştır. AFAD,
Kayseri Büyükşehir Belediyesi, Yahyalı, Develi ve İncesu
Belediyelerimizin bütün ekipleri hasar gören ilçe ve köylerimizde gece gündüz
çalışmıştır. Kayseri Valimiz, Büyükşehir Belediye
Başkanımız, milletvekillerimizle birlikte yerinde tespitlerde
bulunarak yaşanan bu doğal afet sonucunda sele kapılarak
hayatını kaybeden kardeşimizin de ailesine başsağlığı
dileyerek her zaman yanında olduğumuzu belirttik. Allah milletimizi,
ülkemizi bu tür afetlerden korusun ve bu tür acıları bir daha
yaşatmasın inşallah.
BAŞKAN Sayın Sarıhan
31.- Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan'ın,
Srebrenitsa katliamının 21inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
ŞENAL SARIHAN (Ankara) Bugün, Bosnada
yaşanmış olan olağanüstü bir katliamın
anısına hepimiz düşüncelerimizi ifade ederek ne kadar bu tür
katliamlara karşı olduğumuzu ifade etmeye, belirtmeye
çalıştık. Size şunu da anımsatmak isterim. Bu
katliamın izleri -yani biraz önce Sezgin arkadaşımızın
da ifade ettiği- hafif tabutlar içindeki kemikler kelebekler sayesinde
bulundu. İnsan vücutları orada toprağı besledi,
toprağın üzerinde özel bir çiçek açtı ve bu çiçeğin üzerine
giden mavi kelebekler vardı. Bu katliam mavi kelebeklerle anılır.
Umarım kendi ülkemiz üzerinde, Türkiyemizde de mavi kelebekler olmaz,
bunu engellemek için bütün Parlamento var gücümüzle
çalışırız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Sertel
32.- İzmir Milletvekili Atila Sertel'in, bayramda ziyaret
ettiği şehit ailelerinin durumuna ilişkin açıklaması
ATİLA SERTEL (İzmir) - Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Bir bayramı daha geride bıraktık
acısıyla tatlısıyla. Bu bayram süresince ziyaretlerde
bulundum diğer vekil arkadaşlarım gibi. Ödemişte,
Kirazda, Beydağda, Tirede şehit ailelerini ziyaret ettim. Bir
şehit ailesini görünce yüreğim gerçekten cız etti. Kirazda bir
köyde, bir mahallede, yıkık dökük bir evde babasını
doğumuna on iki gün kala kaybetmiş bir çocuğu tanıdım.
Ailenin adını vermek istemiyorum çünkü izin almadım. Yarı
yarıya yıkılmış bir eski ev ve babaanneleriyle,
dedeleriyle yaşama tutunan çocuklar. Eğer TOKİnin evleri varsa
o şehit ailelerine, asker ailelerine, polis ailelerine versinler. İçişleri
Bakanımız burada, kendisine bu şehit ailesinin adını,
soyadını, adresini verebilirim
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tüm
33.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm'ün, Rusyayla
yapılan görüşmeler ve Hükûmetin dış politikadaki stratejik
derinlik anlayışına ilişkin açıklaması
MEHMET TÜM (Balıkesir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Rusyayla yapılan görüşmeler
ilişkilerimizin düzelmesi açısından önemli bir adım olarak
görülmektedir. On dört yıldır AKP iktidarının dış
politikadaki stratejik derinlik anlayışının ülkeyi tüm
komşularla düşman ettiği sonucuna geç de olsa AKP de inandı
ve fark etti. Bunu AKP açısından olumlu bir gelişme olarak
görmekteyiz. Sayın Bakana sormak isterim, Rusyayla yapılan
görüşmelerin detaylarında neler var? Özür dilendi mi? Tazminat olarak
ödenecek miktar nedir? Özür dilendiğine göre Hükûmet hatasını
kabul etmektedir. Bu durumda, ekonomik sıkıntıya
soktuğunuz, turizm ve tarım sektöründe işlerini kaybeden
emekçilerden ve Türkiye halkından özür dileyecek misiniz? Bu
insanların maddi kayıplarını karşılamayı
düşünüyor musunuz? Rusyanın Türkiyeye uyguladığı
ekonomik yaptırımlar kalktı mı? Uygulama ne zaman
başlayacak? Rusyadan sonra hangi ülkelerden özür dilemeyi
düşünüyorsunuz? Bunların içinde sırada Suriye var
mıdır?
BAŞKAN Sayın Torun...
34.- Ordu Milletvekili Seyit Torun'un, bayramın birinci günü
Ordunun Perşembe, Fatsa ve Altınordu ilçelerinde meydana gelen sel
felaketine ilişkin açıklaması
SEYİT TORUN (Ordu) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bilindiği üzere, bayramın birinci gününde
Ordunun Perşembe, Fatsa ve Altınordu ilçelerinde son elli
yılın en büyük sel felaketi yaşanmıştır.
İnsanlarımız yaşamını yitirmiş, selde
kaybolmuştur. Evleri yıkılmış, araçları sel
sularının altında kalmış, fındık bahçeleri,
ekili tarım arazileri büyük hasar görmüştür. Küçükbaş ve
büyükbaş hayvanlar telef olmuş, 14 köprü
yıkılmıştır. Kısacası felaketin boyutu
büyüktür. Öncelikle, selden canını kaybedenlere Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifa, zarara uğrayanlara da geçmiş olsun
dileklerimi iletiyorum.
Zorla büyükşehir yapılan Ordu ilinde
yaşadığımız sel felaketinin ardından
görülmüştür ki büyükşehirle birlikte mahallelerimizde hiçbir
değişiklik olmamış, Her yere hizmet götüreceğiz.
diye övünülen büyükşehir aslında hiçbir yere
yetişememiştir. Felaketin yaşandığı bölgede
köylerin yolları hâlâ kapalı, içme suları kesiktir.
Vatandaşlarımız selden sonra oluşan çamurdan dolayı
sağlık anlamında büyük sıkıntı yaşamaktadır.
Devletimiz bir an önce olaya müdahale etmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SEYİT TORUN (Ordu) Açıklamalar sözlü
olmaktan çıkmalı, vatandaşların yaraları
sarılmalıdır. Sel felaketinin yaşandığı
bölge afet bölgesi ilan edilmelidir.
BAŞKAN Sayın Yalım...
35.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım'ın,
Uşakın Sivaslı İlçesi Payam alanı bölgesinde elektrik
olmadığına ve ülkemizdeki terör olayları nedeniyle
bakanların tutumuna ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
İlim olan Uşak ili Sivaslı ilçesine
bağlı Eldeniz köyünde Payam alanı bölgesi denilen bölgede
elektrik olmadığından, elektrik direkleri
olmadığından, aydınlatma olmadığından
yapılan tarım oldukça verimsizdir. Köylünün bir an önce
elektriğe kavuşması için gerekli işlemin
yapılmasını rica ediyorum; bu birinciydi.
İkinci sorum Sayın İçişleri Bakanına:
Biliyorsunuz, ülkemizde yaklaşık bir yıldır bin küsur
kişinin öldüğü terör olaylarına şahit olduk. Belçikada
metroda ve havaalanında yapılan terör olayından sonra, bir veya
iki gün sonra 2 bakanın istifa ettiğine şahit olduk. Acaba bu
örnek davranış Türkiye Cumhuriyetindeki bakanları da
ilgilendiriyor mu? Takdiri yüce Meclise ve yüce Türkiye milletine
bırakıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Toğrul
36.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul'un,
Kahramanmaraşın Sivricehüyük köyünde yüz dokuz gündür sürdürülen
direnişe ilişkin açıklaması
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Kahramanmaraşın
Sivricehüyük köyünde yüz dokuz gündür bir direniş yaşanıyor.
Çoğunlukla Alevi nüfusun yaşadığı köyde
yurttaşlar kurulmak istenen cihadist kampa karşı direniyor.
Ancak, kurulan çadır bu süre zarfında defalarca emniyet güçleri
tarafından kaldırıldı, köylüler tarafından tekrar
kuruldu. En son Dulkadiroğlu Kaymakamının köy
muhtarını arayarak Biz sizin köyde cem yapmanıza tolerans
gösteriyoruz, izin veriyoruz, cemevine misafirlerinizin gelmesine izin
veriyoruz ama siz çadır kuruyorsunuz, o çadırı
kaldıracaksınız, artık size toleransımız yok.
dediği basına yansıdı. Sayın İçişleri
Bakanına soruyorum: Bu kaymakamla ilgili herhangi bir işlem
yapılmış mıdır? Bu kaymakamın bu sözleri en hafif
deyimiyle bir nefret suçu değil midir? Bunu Sayın Bakanın
cevaplamasını diliyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Son olarak Sayın Tor
Sayın
Tor yok.
Şimdi, sayın grup başkan vekillerine
yerlerinden söz vereceğim.
Sisteme ilk giren Sayın Akçay.
Buyurunuz.
37.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay'ın, geçmiş Ramazan
Bayramını kutladığına, bayram süresince meydana gelen
terör olayları ile trafik kazalarına ve Başbakanın bayramda
acil servis ziyaretlerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Öncelikle, sayın milletvekillerinin ve aziz
Türk milletinin geçmiş Ramazan Bayramını tekrar tebrik ediyorum
ve Ramazan Bayramının milletimize huzur, rahmet, bereket getirmesini
tekrar tekrar temenni ve niyaz ediyorum.
Ramazan Bayramı süresince maalesef acı
olaylar yaşadık. 5 Temmuz Giresunda Türk Silahlı Kuvvetlerine
ait bir helikopterin düşmesi sonucu 7 vatan evladı şehit oldu,
3ü ağır olmak üzere 8 kişi de yaralandı. Yine,
geçtiğimiz hafta Hakkâri, Mardin, Vanda gerçekleştirilen terör
saldırılarında 2 korucumuz ve 7 askerimiz şehit olmuş,
21 askerimiz ve 5 korucumuz yaralanmıştır. Yine, 11 Temmuz günü
Şanlıurfada 3 polisimiz şehit olmuştur.
Ayrıca, Orduda meydana gelen sel felaketinde 3
vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 2
vatandaşımız kaybolmuş, 11 vatandaşımız da
yaralanmıştır.
Yine, bayram boyunca meydana gelen trafik
kazalarında 135 vatandaşımız hayatını
kaybetmiş, 981 vatandaşımız da
yaralanmıştır. Yaşadığımız
kayıplarla bayramımız maalesef acıyla geçmiştir.
Şehitlerimize ve hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, yaralılarımıza
da acil şifalar diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; birkaç saattir, Sayın Başbakanın bayramda
hastanelerdeki acil servis ziyaretleriyle ilgili gaf niteliğindeki sözüne
ilişkin pek çok tepki gelmektedir. Ben buradan Sayın
Başbakanın bu sözünü düzeltmesini, geri almasını ve tevil
etmesini bekliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Akçay, ek sürenizi
veriyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bu tür sözler maalesef yakışık
almamıştır. Sayın Başbakanımızın da
milletimize bu tür birtakım yakıştırmalarda
bulunmasını da doğru bulmadığımızı
ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Sayın Baluken, buyurunuz.
38.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken'in, Ramazan
Bayramını kutladığına, Srebrenitsa
katliamının 21inci yıl dönümüne ve Ramazan Bayramı
süresince AKP Hükûmetinin uygulamalarına ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, ben de bu vesileyle bir kez
daha bütün halklarımızın ve bütün milletvekillerinin geçmiş
Ramazan Bayramını Halkların Demokratik Partisi olarak
kutladığımızı ifade etmek istiyorum.
Bugün, 1991 ve 1995 yılları arasında
devam eden Yugoslavya iç savaşı esnasında Temmuz 1995te
yaşanan ve 8.300ten fazla Bosna Hersekli yurttaşın
yaşamını yitirdiği Srebrenitsa katliamının
yıl dönümü. O dönem General Ratko Mladiç komutasındaki ağır
silahlarla donatılmış Sırp ordusunun Avrupanın orta
yerinde ve Birleşmiş Milletlerin gözü önünde ortaya koymuş
olduğu katliamı bir kez daha buradan lanetlediğimizi ifade etmek
istiyorum. Yaşamını yitirenlere Allahtan rahmet, tüm Bosna
halkına da başsağlığı dileklerimizi iletmek
istiyorum.
Dünyanın en gelişmiş demokrasilerinin
dibinde ve Birleşmiş Milletler gözetiminde yapılan bu
katliamın baş sorumluları olan Ratko Mladiç ve Radovan Karadziç,
Bosna halkının direnci ve direnişi sonucu Laheyde
uluslararası ağır ceza mahkemesinde yargılanmış
ve cezalandırılmışlardır.
Bu vesileyle, ben, yeryüzünde bu tarz katliam
uygulayan katliamcıları bir kez daha
kınadığımızı ve bunların yargı önünde,
uluslararası ceza mahkemeleri önünde, tarih önünde, insanlık önünde
mutlaka cezalandırılacağına olan inancımızı
ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkan, diğer taraftan, Ramazan
Bayramı süresince de AKP Hükûmetinin uygulamış olduğu
gayrimeşru ve hukuksuz ablukalar ve sokağa çıkma yasakları
devam etti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Ek sürenizi veriyorum Sayın
Baluken.
Buyurun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şu anda bir şehir merkezi ve 7 şehrin
23 ilçesinde onlarca mahalleyi kapsayacak şekilde ilan edilen sokağa
çıkma yasaklarında toplam süre 1.400 günü aşmış
durumdadır. Resmî kaynaklara göre, Cizrede göre 11 Şubat 2016dan
itibaren, Silopide 20 Ocak, Surda 9 Mart, İdilde 8 Mart, Nusaybinde 3
Haziran, Yüksekovada 20 Nisan, Şırnakta 4 Hazirandan itibaren
Operasyonlar bitti. açıklaması yapılmasına rağmen bu
gayrimeşru ve hukuksuz ablukalar ve sokağa çıkma yasakları
devam etmektedir. Bu anlayışı buradan kınadığımızı
ve bu hukuksuzluğun bir an önce kaldırılması gerektiği
çağrımızı yinelemek istiyorum.
Bugün mülteciler sorunuyla ilgili önemli bir
tartışma yürütüldü. Grup olarak çok fazla görüşlerimizi ifade
edemedik ancak biraz sonra görüşülecek önerilerde AKP Hükûmetinin Suriyeli
yurttaşları
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
nasıl
mülteci konumuna düşürdüğü ve bundaki rolünü, payını ortaya
koyacak şekilde görüşlerimizi ifade edeceğiz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Baluken.
Sayın Özel, buyurun.
39.- Manisa Milletvekili Özgür Özel'in, Srebrenitsa
katliamının 21inci yıl dönümüne, Yargıtay ve
Danıştay mensuplarının eylemine ve Başbakanın
acil servislerle ilgili sözlerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biraz önce gerek usul tartışmasında
gerekse gruplara verilen sürede de dile getirdik. Üzerinden yirmi bir yıl
geçmiş olan İkinci Dünya Savaşından sonra yaşanan en
büyük insanlık trajedisini kınıyor ve Srebrenitsadaki 8.372
kardeşimizi bir kez daha buradan rahmetle anıyoruz. Kemikleri
ayrıştırılabilip mezarlarına kavuşanlar
olduğu gibi şu anda hâlâ toplu mezarlarda olanlar var. Bu konuda
uluslararası alandaki çalışmalara Türkiyeden de katkı
veren akademisyenlere teşekkür ediyoruz ve en kısa zamanda tüm
ailelerin hiç değilse başlarında yas tutabilecekleri, dua
edebilecekleri ayrı ayrı mezarlara sahip olmalarını ümit
ediyoruz. Bu acının 21inci yıl dönümünde barış içinde
bir dünya yaratma umudunun hepimizin önünde henüz tükenmemiş bir ideal
olduğunu ifade ediyor, barışın halkların
kardeşliğinin ulaşması gereken en temel amacımız
olduğunu bütün dünyaya bir kez daha hatırlatıyor, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak insanlık dışı bu eylemi, katliamı
bir kez daha kınıyor, katledilen Boşnak kardeşlerimize de
Allah'tan ve rahmet ve yakınlarına sabır ve baş
sağlığı diliyoruz.
Sayın Başkan, dün Yargıtay önünde
Yargıtay ve Danıştay mensuplarının, Yargıtay
hâkimlerinin bir araya geldikleri bir eylem vardı. Son bir haftaya baktığımızda
öğretmenlerden, avukatlardan sonra cübbeleriyle birlikte yüksek yargı
mensupları da haklarını aramak için sokaklara döküldüler. Bu
konuyu yüce Meclisin dikkatine sunuyoruz. Daha önce yapılan her türlü
Meclis iradesini ipotek altına alan, dışarıdan talimatla,
yeterli müzakere yapılmadan yapılmış ve Anayasaya
aykırılığı göre göre yapılmış ama
geriye işlemezlik kuralıyla yapılan bu yargı darbesinin bir
şekilde geri dönmesini ve buna karşı yapılması
gerekenin Meclisin bütün iradesi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Ek sürenizi veriyoruz Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Meclisteki tüm partilerin
ortak iradeleriyle suç işlemiş olanların suçlarının
kovuşturulması ve bunların yüksek yargıdan
arındırılması gerektiğinin ama bir cadı avıyla
yüksek yargıya yasama eliyle yapılan darbenin de doğru
olmadığının bir kez daha altını çiziyoruz.
Son olarak da, Sayın Başbakanın dün
kullandığı talihsiz ifadeleri CHP Grubu olarak biz de
kınıyoruz. Özellikle, bırakın orada sağlık
çalışanlarını, orada hastaları olan kişileri son
derece kötü bir pozisyonda gösteren Acil servislerde kız bakmaya
gitmeyi, kız bakma ifadesi, kız alıp verme ifadesi,
kız isteme ifadesi bile bu Meclisin ve bu ülkeyi yönetenlerin artık
terk etmesi gereken cinsiyetçi ve mülkiyetçi ifadelerdir. O yüzden, Sayın
Başbakanın, bu konuda, Hükûmetteki bakanlarımız ve
sayın grubu tarafından, Meclisin ortaklaşmış bu
iradesinin kendisine bir tenkit ve geleceğe yönelik bir tavsiye olarak
iletileceğini belirtmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özel.
Sayın Bostancı, buyurunuz.
40.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın,
geçmiş Ramazan Bayramını kutladığına,
Srebrenitsa katliamının 21inci yıl dönümüne ve Türkiyede
vatandaşlık konusundaki kurallara ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, teşekkürler.
Öncelikle, cümlenin geçmiş Ramazan
Bayramını tebrik ediyorum.
Srebrenitsa katliamı, neresinden
bakarsanız bakın, gayriinsani, gayriahlaki bir vahşettir.
Birleşmiş Milletlerin askerlerinin âdeta gözünün önünde
yaşanması, eli kolu bağlı insanların makineli
tüfeklerle taranması, bir soykırım anlayışıyla
bu katliamın sürdürülmesi her bakımdan bir dramdır, bir vahşettir.
Yirmi bir yıl önce Bosnada yaşanan kıyımın da en
canlı, insanlık adına hafızalarda herhâlde en fazla
-nitelikleri itibarıyla- yerleşen bir vahşet anlatımı
olarak durmaktadır. Bundan sonra da tarih boyunca insanlık
Srebrenitsayı, buradaki katliamı hatırlayacaktır.
Srebrenitsa, Balkanlarda Boşnak
kardeşlerimize yönelik katliamın yaşandığı yer.
Balkanlar, esasen, tarih boyunca, insani dramların,
karşılıklı çatışmaların
yaşandığı bir yer. Balkan
komitacılığı diye bir kavram bu topraklarda türedi.
Osmanlı İmparatorluğu tarihine baktığımızda
da Balkanların bu manada insani dramların
yaşandığı, Osmanlının burada düzeni
sağlamak için çok çaba gösterdiği bir coğrafya olduğunu
görüyoruz. Bunun temelinde de daracık bir coğrafyada, çok farklı
kimlik ve kültürden insanların bir arada yaşaması, âdeta her
kuytulukta bir inanç, bir kimlik, bir kültürün var olması ve öyle
anlaşılıyor ki barış içinde birlikte
yaşamanın yolunu bulma konusunda da zaman zaman
sıkıntıya düşülmesi bu tür tabloları ortaya çıkarıyor.
Ama, bizim dikkat etmemiz gereken ve Srebrenitsanın da
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Ek sürenizi veriyorum Sayın Bostancı.
Buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
insanlığın hem hafızasına yazılması hem de
geleceğe yansıtması açısından önemli olan husus
şu: Bütün dünya Balkanlaşıyor yani bütün kimlikler, kültürler
git gide çok daha fazla dünyanın her tarafında bir birine
karışıyor. Dolayısıyla, Srebrenitsa, bizim sadece
geçmişimizde değil, insanlık olarak da ders çıkarmamız
adına geleceğimizde duran bir hatıradır, acı bir
hatıradır. Bütün dünya Balkanlaşırken, kimlikler, kültürler
içi içe girerken bu tür dramlardan herkesin kendisini koruyacağı,
kurtaracağı esenliğin ve barışın dünya ölçesinde
sağlanacağı bir tasavvuru egemen kılması gerekiyor.
Bizim siyaseten durduğumuz yer burasıdır.
Vatandaşlık meselesi burada çok
köpürtülmeye çalışılıyor. Esasen dünyanın bütün
ülkelerinde vatandaşlık belli şartlarla başkalarına
açıktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sonuçta bu,
dine girip çıkma gibi bir hadise değildir. Türkiyede de
vatandaşlık konusunda kurallar bellidir. O çerçevede bu düzenlemeler
yapılacaktır. Daha ne olduğunu görmeden, bilmeden biraz da
kışkırtıcı anlamına gelebilecek tavır ve
değerlendirmelerin doğru olmadığını,
insanlık, ahlak, vicdan üzerine bu kadar laf ettikten sonra böylesi bir
kışkırtıcılıkla davranmanın yerinde
bulunmadığını düşünüyorum.
Sürem de bitti galiba.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bostancı.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım.
IX.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Konya Milletvekili Ahmet Sorgun'un
Akdeniz için Birlik Parlamenter Asamblesi Türk Grubu üyeliğinden istifa
etmesiyle boşalan üyelik için; 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 2'nci maddesine göre Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu Başkanlığınca bildirilen ve
mezkûr Kanun'un 12'nci maddesi uyarınca Başkanlık Divanında
yapılan incelemede uygun görülen Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin'in
üyeliğine ilişkin tezkeresi (3/805)
1/7/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Konya Milletvekili Ahmet Sorgunun Akdeniz için
Birlik Parlamenter Asamblesi Türk Grubu üyeliğinden istifa etmesiyle
boşalan üyelik için, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanunun 2nci maddesine göre Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu Başkanlığınca bildirilen ve mezkûr Kanunun 12nci
maddesi uyarınca Başkanlık Divanında yapılan
incelemede uygun görülen Bursa Milletvekili Hüseyin Şahinin üyeliği
Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Sayın milletvekilleri, Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 25
arkadaşının, Artvin Sarp Sınır Kapısı'nda
yaşanan olumsuzlukların belirlenmesi, fiziki
koşullarının araştırılıp modernize edilmesi
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/255)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Artvin Sarp Sınır Kapısında
yaşanan olumsuzlukların belirlenmesi, fiziki
koşullarının araştırılıp modernize edilmesi
amacıyla Anayasa'nın 98inci ve İç Tüzükümüzün 104üncü ve
105inci maddeleri gereğince Meclis araştırma komisyonu
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Uğur
Bayraktutan (Artvin)
2) Kadim
Durmaz (Tokat)
3) Mustafa
Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
4) Mahmut
Tanal (İstanbul)
5) Haydar
Akar (Kocaeli)
6) Aydın
Uslupehlivan (Adana)
7) Çetin
Osman Budak (Antalya)
8) Şenal
Sarıhan (Ankara)
9) Kazım
Arslan (Denizli)
10) Namık Havutça (Balıkesir)
11) Devrim Kök (Antalya)
12) Lale Karabıyık (Bursa)
13) Ceyhun İrgil (Bursa)
14) Erkan Aydın (Bursa)
15) Mazlum Nurlu (Manisa)
16) Niyazi Nefi Kara (Antalya)
17) Ali Şeker (İstanbul)
18) Gülay Yedekci (İstanbul)
19) Mevlüt Dudu (Hatay)
20) Cemal Okan Yüksel (Eskişehir)
21) Nurhayat Altaca Kayışoğlu (Bursa)
22) Aylin Nazlıaka (Ankara)
23) Mehmet Gökdağ (Gaziantep)
24) Barış Karadeniz (Sinop)
25) Tur Yıldız Biçer (Manisa)
26) Orhan Sarıbal (Bursa)
Gerekçe:
Artvin Sarp Sınır Kapısında
yaşanan olumsuzluklar kamuoyunun malumudur. Sarp Sınır
Kapısında özellikle de pasaportsuz geçişlerin artması
neticesinde büyük kuyruklar oluşmuş, ticaretle uğraşan
iş adamlarının zaman kaybından oluşan birçok
mağduriyetleri sonucunda maddi ve manevi kayıplar
yaşanmaktadır. Aynı zamanda uluslararası kapı olan ve
birçok turistin ülkemize giriş çıkış yaptığı
Sarp Sınır Kapısı ülkemizin prestiji açısından da
önem arz etmektedir. Yirmi dört saati aşkın bekleyişler ve büyük
izdihamların yaşandığı hudut kapımız ülkemiz
imajı açısından da olumsuz izlenimler yaratmaktadır.
Hükûmetiniz zamanında pasaportsuz
geçişlerin başlaması -15 TL karşılığı
kimlikle geçiş- ve bu geçişlerden faydalanmak isteyen
yurttaşlarımızın Gürcistan'a seyahat etmek istemesi büyük
yığılmalara sebep olmaktadır. Bu yığılmalara
sebep olan husus, yeni inşa edilmiş olmasına karşın
plansız, projesiz olan geçiş noktalarıdır. Komşu
ülkede 20'ye yakın işlem noktası var iken ülkemizin peron
sayısı ise sadece 2dir. Bir turistin Türkiye kapısında
işlem yaparken yaşadığı zaman kaybı ile Gürcistan
kapısında yaşadığı zaman kaybı arasında
büyük farklar vardır. Bunun nedeninin ise günün şartlarına uygun
olmayan yöntemlerin kullanılması olduğunu özellikle belirtmek
isterim.
Ayrıca Sarp Sınır
Kapısında son tesisin dönemin Başbakanı Sayın Recep
Tayyip Erdoğan tarafından açıldıktan sonra 4 tadilat
geçirmesi üç yıl süresi zarfında olmuştur. Ancak hâlâ
sınır kapısındaki sorunlar giderilmemiştir.
Coğrafi yapı ve araziye göre sınır kapısı
projelendirilmediği için bu sıkıntılar
yaşanmaktadır. 2 adet tır parkı yapılmasına
karşı bazen Kemalpaşa beldesi Liman köyüne kadar araç
kuyrukları oluşmaktadır. Oluşan kuyruklar trafik
yoğunluğuna ve aksamalarına neden olmakta hatta birçok zaman bu
nedenle üzücü kazalar da yaşanmaktadır.
Yukarıda belirtilen hususlar
ışığında yaşanan olumsuzlukları kısaca
özetlemek gerekirse Sarp Sınır Kapısı ülkemize yetersizdir.
Araç yığılmalarının yaşandığı,
yirmi dört saati aşkın bekleyişler, günün koşullarına
cevap vermeyen işlemler, peron sayılarındaki yetersizlik ve
çalışanların personel sayısının
azlığı, araç giriş ve çıkışlarının
düzensiz oluşu gibi saymakla bitmeyecek birçok sebepler Sarp
Sınır Kapısında yaşanmaktadır.
Sarp Sınır Kapısında
yaşanan sorunları ivedilikle gidermesi adına kurulacak bir
Meclis araştırma komisyonu tarafından görülmesi ve tespit
edilmesinin bölgede yaşanan çevresel sorunların giderilmesinin,
ülkemizin imajı, ticari ve turizm kapsamındaki sorunların çözümü
açısından bir zorunluluk olduğuna inanıyoruz.
2.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 24
arkadaşının, Ardanuç-Yalnızçam-Ardahan kara yolu
inşaatının 1993 yılından beri tamamlanamamasının
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/256)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Artvin ilinde uzun yıllardan beri devam eden
ancak hâlâ tamamlanamayan Ardanuç-Yalnızçam-Ardahan kara yolu
inşaatının 1993 yılından beri
tamamlanamamasının nedenlerinin belirlenip, yerinde
araştırılması amacıyla Anayasanın 98inci ve
İç Tüzükümüzün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırma komisyonu açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Uğur Bayraktutan (Artvin)
2) Kadim Durmaz (Tokat)
3) Mehmet Gökdağ (Gaziantep)
4) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
5) Mahmut Tanal (İstanbul)
6) Aydın Uslupehlivan (Adana)
7) Haydar Akar (Kocaeli)
8) Şenal Sarıhan (Ankara)
9) Çetin Osman Budak (Antalya)
10) Barış Karadeniz (Sinop)
11) Namık Havutça (Balıkesir)
12) Devrim Kök (Antalya)
13) Ceyhun İrgil (Bursa)
14) Mazlum Nurlu (Manisa)
15) Niyazi Nefi Kara (Antalya)
16) Ali Şeker (İstanbul)
17) Gülay Yedekci (İstanbul)
18) Mevlüt Dudu (Hatay)
19) Cemal Okan Yüksel (Eskişehir)
20) Nurhayat Altaca Kayışoğlu (Bursa)
21) Lale Karabıyık (Bursa)
22) Erkan Aydın (Bursa)
23) Tur Yıldız Biçer (Manisa)
24) Kazım Arslan (Denizli)
25) Orhan Sarıbal (Bursa)
Gerekçe:
Artvin ili Ardanuç-Yalnızçam-Ardahan
bağlantı yolu 62 kilometre uzunluğunda olup, 31 kilometrelik
bölümü Artvin ili Ardanuç sınırları içerisinde
bulunmaktadır. 1993 yılında başlayan bu yol çalışması
yılan hikâyesine dönmüş ve yol inşaatı maalesef ki hâlen
devam etmektedir.
23üncü Dönem Artvin milletvekilimiz Sayın
Metin Arifağaoğlunun 2007 yılında Ulaştırma
Bakanlığına konuyla ilişkin yönelttiği soru önergesi
cevapsız kalmıştır.
2009 yılında
Ulaştırma Bakanlığına yöneltilen soru önergesine yolun
2009 yılı sonunda biteceği cevabı verilmiş, 2013
yılının son günlerine girdiğimiz bu vakitlerde yol
inşaatı hâlâ bitmemiştir. Bu durum bölge insanını
oldukça rahatsız etmektedir.
Yolun 8,5 kilometrelik bölümü
2011 yılında tekrar ihale edilmiştir. Bir yılan hikâyesine
dönen ve yirmi yılı aşkın bir süreye denk gelen bu
çözümsüzlüğün giderilmesini bütün yöre halkı beklemektedir.
Yine, konuyla ilişkin 15 Aralık 2011
tarihinde (7/2092) esas sayılı yazılı soru önergemize
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırım'ın vermiş olduğu cevapta;
"Ardanuç-Yalnızçam yolu 62 kilometre
uzunluğunda olup 31 kilometresi Artvin ili, 31 kilometresi Ardahan
sınırları içerisindedir. Artvin ilindeki 31 kilometrelik bölümün
ilk 12 kilometresi sathi kaplamalı olarak trafiğe
açılmıştır. Devamındaki 8,5 kilometrelik kesiminin ilk
2 kilometresi alt temel seviyesinde, çalışmalar gecikmiştir.
Bugün itibarıyla kamulaştırma problemleri büyük oranda
çözülmüş olup, 2012 yılında ilk 2 kilometrenin, 2013
yılında ise kalan 6,5 kilometrenin sathi kaplama seviyesinde
tamamlanarak hizmete açılması hedeflenmektedir. Kalan son 10
kilometrelik kesimde ise yapılan üst yapı iyileştirme
çalışmalarıyla trafik akışı rahatlatılmıştır.
söz konusu Ardanuç-Yalnızçam yolunun projesine
uygun bir şekilde 2014 yılında tamamlanması
planlanmaktadır." ifadelerine yer verilmiştir.
Son olarak, 2014 yılında
tamamlanacağı vadedilen yolun 3 kilometrelik kısmı asfalt
yapılmış, geri kalanında hiçbir çalışma
yapılmadığı görülmektedir.
Yukarıda belirtilen hususlar
ışığında, Ardanuç-Yalnızçam-Ardahan kara yolu
inşaatının 1993 yılından beri
tamamlanamamasının nedenlerinin belirlenip Meclis araştırma
komisyonu tarafından görülmesi, araştırılması ve
olumsuzlukların yerinde tespit edilmesi amacıyla Anayasa'nın
98inci ve İç Tüzükümüzün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince
Meclis araştırma komisyonu açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
3.- İstanbul Milletvekili Ali Özcan ve 25
arkadaşının, Kamu ihalelerinin amacına uygun hâline
getirilmesi için mevzuatın araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/257)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Kamu ihalelerinin ekonomik yönden verimli, ortaya
çıkarılan iş açısından kaliteli, toplum yararına,
çevreye saygılı, denetleme mekanizmalarının şeffaf ve
güçlü, adil bir şekilde olmasının önünde ciddi yapısal
engeller mevcuttur.
4734 sayılı Kamu ihale Kanunu ve 4735
sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu son yıllarda
onlarca kez, bu kanunlara bağlı yönetmelikler ise yüzün üzerinde
değişikliğe uğramıştır. Buna rağmen
kamu ihaleleri kamu ihtiyaçlarını karşılamanın çok
uzağında bir yapıya sahiptir; öyle ki, özellikle inşaat
alanında verimsiz, pahalı, yarım kalmış işler
sektörün rutini hâline gelmiştir.
Taahhüt işlerinde itibar sahibi, iş
bitirmesi ve tecrübesi yüksek firmalar ihale alamazken, kimi firmalar gerçekçi
olmayan fiyatlardan ihale almakta ve bunun sonucu olarak işler yarım
kalmaktadır.
Gerçekçi rakamların çok altında ihaleye
girilmesi sektörün rutini olmuştur. Pek çok iş,
tamamlanamayacağı herkesçe bilinerek ihale edilmekte, sonuçta devlet
ve millet zarara uğramaktadır.
Bu alanda, sektörün tüm kesimlerinin görüşleri
alınmalıdır. Kamu ihale mevzuatı, meslek odaları ve
birlikleri ile kamu kurumlarındaki uzman kişilerin görüşleri
alınarak baştan aşağı bir değişikliğe
tabi tutulmalıdır.
4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ve 4735
sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu'nda yapılacak
değişikliklerle pek çok konunun çerçevesi çizilecek gibi gözükse de
ikincil mevzuattan kaynaklı sıkıntılar, bu alanın
topyekûn ve detaylıca değerlendirilmesini gerektirmektedir.
Kamu ihalelerinin amacına uygun hâline
getirilmesi için mevzuatın değerlendirilmesi amacıyla
Anayasanın 98'inci, İç Tüzükün 104 ve 105'inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılması için
gereğini arz ederiz.
1) Ali Özcan (İstanbul)
2) Erkan Aydın (Bursa)
3) Kadim Durmaz (Tokat)
4) Kazım Arslan (Denizli)
5) Mazlum Nurlu (Manisa)
6) Niyazı Nefi Kara (Antalya)
7) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
8) Şenal Sarıhan
(Ankara)
9) Ali Şeker (İstanbul)
10) Gülay Yedekci (İstanbul)
11) Mevlüt Dudu (Hatay)
12) Cemal Okan Yüksel (Eskişehir)
13) Nurhayat Altaca
Kayışoğlu (Bursa)
14) Mehmet Gökdağ (Gaziantep)
15) Mahmut Tanal (İstanbul)
16) Haydar Akar (Kocaeli)
17) Aydın
Uslupehlivan (Adana)
18) Çetin Osman Budak (Antalya)
19) Barış
Karadeniz (Sinop)
20) Namık Havutça (Balıkesir)
21) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
22) Devrim Kök (Antalya)
23) Ceyhun İrgil (Bursa)
24) Lale
Karabıyık (Bursa)
25) Tur Yıldız
Biçer (Manisa)
26) Orhan Sarıbal (Bursa)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki ön görüşmeler sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi daha vardır,
okutup oylarınıza sunacağım.
A) Tezkereler (Devam)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Dışişleri Komisyonu ve Türkiye-İtalya
Parlamentolararası Dostluk Grubu üyelerinden oluşan bir heyetin
İtalya Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu
Başkanı Fabrizio Cicchito'nun vaki davetine icabetle İtalya'ya
resmî ziyarette bulunmasına ilişkin tezkeresi (3/806)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Dışişleri Komisyonu ve Türkiye-İtalya
Parlamentolararası Dostluk Grubu üyelerinden oluşan bir heyetin
İtalya Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu
Başkanı Fabrizio Cicchito'nun vaki davetine icabetle İtalya'ya
resmî ziyaret yapması öngörülmektedir.
Anılan heyetin söz konusu İtalya ziyareti,
28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un
6ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Tezkereyi oylarınıza
sunacağım
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama talebimiz var.
BAŞKAN Bir yoklama talebi vardır.
Sayın Karabıyık, Sayın
Çıray, Sayın Tarhan, Sayın Akyıldız, Sayın Çamak,
Sayın Sarıhan, Sayın Altaca, Sayın Arslan, Sayın
Bektaşoğlu, Sayın Özcan, Sayın Özel, Sayın Bakan,
Sayın Yedekci, Sayın Özdiş, Sayın Çam, Sayın
Kuyucuoğlu, Sayın Turpcu, Sayın Çakırözer, Sayın
Gökdağ, Sayın Bozkurt.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.16
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.33
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 111inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
III. YOKLAMA
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresinin
oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi,
yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama
için iki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A) Tezkereler (Devam)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Dışişleri Komisyonu ve Türkiye-İtalya
Parlamentolararası Dostluk Grubu üyelerinden oluşan bir heyetin
İtalya Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu
Başkanı Fabrizio Cicchito'nun vaki davetine icabetle İtalya'ya
resmî ziyarette bulunmasına ilişkin tezkeresi (3/806) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, tezkereyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Tezkere kabul
edilmiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
X.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili
Erkan Akçay tarafından, Nisan 2011'de başlayan Suriye iç
savaşı sonrasında ülkemize gelen Suriyelilerin Türk
vatandaşlığına geçirilmesinin sebep olacağı
toplumsal ve ekonomik sorunlar ile Suriyelilerin ülkemizde
yaşadıkları sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 12 Temmuz
2016 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 12/7/2016 Salı günü
(bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Erkan
Akçay
Manisa
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
12 Temmuz 2016 tarih, 1799 sayıyla TBMM
Başkanlığına vermiş olduğumuz MHP Grup
Başkan Vekili ve Manisa Milletvekili Erkan Akçayın Nisan 2011de
başlayan Suriye iç savaşı sonrasında ülkemize gelen Suriyelilerin
Türk vatandaşlığına geçirilmesinin sebep olacağı
toplumsal ve ekonomik sorunlar ile Suriyelilerin ülkemizde
yaşadıkları sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
verdiğimiz Meclis araştırması açılması önergemizin
12/7/2016 Salı günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin
bugünkü Birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
önerisinin lehinde ilk konuşmacı Osmaniye Milletvekili Sayın
Ruhi Ersoy.
Sayın Ersoy, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
Genel Kurulda çok uğultu var sayın
milletvekilleri. Sayın hatibi kürsüye davet ettim, lütfen dinleyelim.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; parti grubumuz adına Suriyelilere vatandaşlık
verilmesiyle ilgili problemin daha kapsamlı bir şekilde
tartışılması gerektiğini düşündüğümüz için
vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum.
Sayın milletvekilleri, tabii,
konuşmamı önemseyerek hazırladığım için, Genel
Kurula olan saygım gereği önemseyerek de konuşmak istiyorum.
Buna uygun bir zemin oluşursa ben de çok mutlu olacağım
sayın milletvekilleri.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, Genel
Kurulu uyarır mısınız.
RUHİ ERSOY (Devamla)
İnsan Hakları İnceleme Komisyonunun altında mülteci
hakları alt komisyonu var. Ben de partim adına o Komisyonun bir
üyesiyim. Türkiye'deki kampların, Suriyelilerin temel problemleriyle
ilgili elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Bu kapsamda Suriyelilerin
sorunlarının araştırılmasıyla alakalı değişik
siyasi partilerin verdiği araştırma önergelerinin de aleyhinde
konuşmalar yaptım bu kürsüde. Ama bugün itibarıyla
geldiğimiz nokta, bizim durduğumuz yeri bir kez daha
hatırlatmayı gerekli gördüğü için bu önergeyi verdik.
Sayın
Cumhurbaşkanının 2 Temmuzda Kiliste yaptıkları
konuşma
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, çok
uğultu var Genel Kurulda, lütfen kendi aranızda
konuşmayınız.
RUHİ ERSOY (Devamla) -
ve Suriyelilere
vatandaşlık verilmesiyle alakalı ifade konuya çok farklı
bir boyut kazandırdı. Bu mesele ensar- muhacir muhabbetiyle gelen
misafirlere ev sahipliği yapma, onları kucaklama, onlarla hemdert
olma meselesini aşarak artık bir adım sonra ekmeği çok
gönlü paylaşma, tapu senedine ortak olma ve demografik anlamda
Türkiye'nin, Türk milletinin ve Türk devletinin geleceğiyle ilgili
problemlerin daha ciddi boyutlarda tartışılması
gerektiğini gösterdi. Bunun şakasının
olmadığını ve ciddiyetini hatırlatmak için bugün
Milliyetçi Hareket Partisi olarak burada bu sözü almış bulunuyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlığının nasıl alınacağı
5901 sayılı Vatandaşlık Kanunu içerisinde rahatlıkla
ifade ediliyor ve bunu da Profesör Doktor Vahit Doğan
kitaplaştırdı. Vatandaşlık hukukuna göre bakıp
incelediğimizde, Sayın Cumhurbaşkanının akşamdan
sabaha 3 milyon Suriyeliyi vatandaş yapamayacağını
biliyoruz, böyle bir şey yok. Ama buradaki, Sayın
Cumhurbaşkanının yapmış olduğu açıklama ve
Hükûmetin yetkililerinin de bunu âdeta canhıraş bir şekilde
destekliyor olması Türkiye'de bir kafa
karışıklığına sebebiyet verdi. Düne kadar
hoşgörüyle, sevgiyle Suriyelilere yardımcı olmaya
çalışan vatandaşlarımız, bunlar bir gün
yurtlarına geri dönecek, Suriyedeki problemler bitecek
düşüncesindeyken 3 milyon insan -kendi sokağında gördüğü
demografik yapıyla- bu ülkenin vatandaşı olursa ben ne
yapacağım? sorularını sormaya başladı. Bu, ciddi
anlamda Hükûmetin kendi eliyle hatta Sayın Cumhurbaşkanının
katkılarıyla bir Suriye karşıtlığına
dönüşen, Suriyeli karşıtlığına dönüşen bir
hâl alabilme riskine sahiptir, bunu bir hatırlatmak istiyoruz. Buradaki
süreci, eğer, siyaseti gündem belirlemek olarak görür ve Benim
söylediğim fikirler tartışılsın, gündem
değişsin. düşüncesiyle söylenmiş olsa bile -ki bunu bazen
Sayın Cumhurbaşkanı yapar- bu çok tehlikeli bir şeydir; bu,
gündem değiştirmek için yapılacak bir iş değildir. Öte
taraftan, bu, aynı zamanda gündem dışı bu konularla ilgili
zemini olmayan, geçerliliği olmayan bir durumdur.
Şimdi, biz, aramızda bulunanlara -az önce
sayın bakan da ifade etti- misafir mi diyoruz, mülteci mi diyoruz,
sığınmacı mı diyoruz, göçmen mi diyoruz? Bir kere
buradaki kavramlara çok iyi bakmamız lazım, mülteci ile göçmen
kavramları birbirinden farklıdır. Bu insanlar daha mülteci
haklarını ellerine almış değillerdir; mültecinin bile
daha alt kategorisinde, geçici sığınma statüsünde bulunan
misafirlerdir, mülteci bile değillerdir. Uluslararası hukukta ve
bizim 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunundaki
aşama, değişik vesilelerle çok ciddi kontrolden geçirilerek
yapılacak uygulamalardan sonra ancak mümkündür.
Burada, nitelikli ve vasıflı birtakım
Suriyelilerin ülkemizde kalmasıyla alakalı uygulamalar var; evet,
doğru, ama mevcut yasalar buna uygun; vatandaş yapmaya gerek olmadan
bu vasıflı insanları muhafaza edebiliyoruz, kalabiliyorlar.
Bunları da toparladığımızda sayıları çok
sınırlı. Bu sınırlı sayıda,
vatandaşlık haklarını vererek Türkiye'de katma değer
üretecek insanları tutabilmek adına Türkiye'deki bu kaos
ortamını oluşturabilecek zemini oluşturmaya
hakkımız yok.
Biliyorum, Komisyona da geldi, turkuaz kart
uygulamasıyla Amerikanın green kartı gibi, birtakım uzun
süreli çalışma haklarının verilmesi vesaire gibi konular
bir entegrasyon gerektirebilir, ama biz, öncelikli olarak, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak diyoruz ki Suriyenin geleceği konusunda dış politikada
aktif olun ve Suriyenin geleceğini kurguladıktan sonra
Burada, biz, Komisyon olarak gezdiğimiz
kamplarda şunu gördük: Bu insanlar bir an önce memleketlerine dönmek
istiyorlar. Bu insanların memleketlerine dönecekleri bir zemini
oluşturmak için, Suriyenin geleceği konusunda önemli dış
politik hamlelerimiz gerekmekte. Bunu yapmadan, 3 milyona yakın
insanı Türkiye'ye vatandaş yapacağız. gibi söylemler çok
riskli, tehlikeli ve gelecek açısından da büyük problemler
barındırmaktadır.
Bakın, bu konuda bilim insanları neler
söylüyor? Özellikle bizim komisyonlarda da dinlediğimiz, Hacettepe
Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezinin
Başkanı Doçent Doktor Murat Erdoğan Bey bu açıklamadan
sonra analizleri vermiş. Suriyelilere baktığımızda,
buradaki durumun hemen akşamdan sabaha mümkün
olmadığını
Verilerle beraber Türkiyede hoca şöyle
diyor: Yüzde 45in üzerinde okuryazar olmayan bir kitleden söz ediyorsunuz.
Benim işim, mesleğim var. diyenlerin oranı ise sadece 3,9.
Türkiyede yüzde 10un üzerinde işsizlik var, insanların mesleği
yok. 3,2 milyon insan, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı iş
bulabilmek için başvuru sırasında iş bekliyor. Bu kadar
vasıfsız insanın alayını birden siz
Vatandaşlık bünyesi içerisinde alacağız. diye
tartışmaya kalkarsanız bir emekçi, bir zanaatkâr, bir esnaf
kendisiyle aynı haklara sahip olma noktasını gördüğünde bu,
Suriye karşıtlığı, geçici statülü misafirlerimizle
evimizin tapu senedinin ortaklığı gibi algılanır ve
Türkiyede ciddi anlamda sosyal sorunlara sebebiyet verebilir. Kabul ediyorum,
bir Beyşehirdeki veya bir başka memleketteki bazı bölgesel
olaylar genele yansımamalıdır. Biz bunları görerek bir
Suriyeli karşıtlığına kesinlikle müsaade edilmesi taraftarı
değiliz ama bu öz güven bir adım sonra, beraberinde çok daha
farklı problemler yumağını bize getirecektir. Türkiye
Cumhuriyeti devletinin hülasa öncelikleri arasında yapacağı
iş: 1inci derecede, Suriyenin geleceğinin kurgulanması var.
2nci mesele: Bu konuda Efendim, biz Almanyaya
gidiyoruz, Alman vatandaşı oluyoruz; Amerikaya gidiyoruz, Amerikan
vatandaşı oluyoruz; onlar da gelmiş, çok mu? Arkadaşlar,
göçmen statüsüyle daha iyi bir yaşam için,
karşılığında davetiyeyle Almanyaya gitmiş olan
gurbetçi ile savaştan kaçıp canını kurtarmak için
malını mülkünü orada bırakan insanların statülerini
aynı görüp aynı mantıkla hareket edemezsiniz; bu, en ufak
ifadeyle, bir anakronizmdir, tarihî hadiseleri yer değiştirmektir.
Siz, Yesevi ocağının Alperenlerinin coğrafyayı
vatanlaştırmak için Anadoluya gelişleri ile bugünkü
Suriyelilerin gelişlerini de birbirine
karıştıramazsınız; bunlar çok farklı
kavramlardır, bu hatayı yapmayalım. Bu topraklardaki
hoşgörüyü hoşgörüsüzlüğe dönüştürebilecek bu tür siyasal
hatalar, bu tür söylemler ciddi anlamda problemler yumağını
meydana getirir. Unutmayalım ki, Osmanlı Devletinin son döneminde
Anadoluya yapılan göçler ile Suriyeli mülteciler birbiriyle özdeş
değil ve mukayese edilemez. İmparatorluk dağılırken
gelenler tabiiyet değiştirmediler, vatandaşı oldukları
devlette sadece yer değiştirdiler, zihinlerinde ayrı bir
aidiyetleri yoktu. Geride mensubiyet hissettikleri etnik kimlikleriyle
özdeş devlet yapıları bulunmayan muhacirlerin hepsi, Türkçe ve
Müslümanlık etrafında, bu coğrafyada Müslüman Türk oldu. Etnik
kimlikleriyle bağlantılı yeni devletlerin kuruluşuna
sonradan şahit olanlar da bildikleri düzeni meçhul geleceğe tercih
ettiler.
Mültecilerle ilgili çok ciddi bir mesele de devletin
kafasının vatandaşlık için ne talep etmesi gerektiği
hususunda karışık olmasıdır. Bakın, burada bir
devlet politikası gerekiyor arkadaşlar. Şimdi, bu devlet
politikası Hatayı devlet aklıyla 1939da Türkiyeye ilhak etti
ama bugün Hatay, Gaziantep, Şanlıurfa, Kilis hattına
baktığımızda yaşayan Suriyeli sayısı bölge
nüfusunun yüzde 25i. Bölgede yüzde 25 bir demografik tehdit mi yoksa misafir
mi var? Hatayın geleceği konusunda vatandaşlık hukuku söz
konusu olursa biz gelecekte nasıl bir riski almış oluyoruz?
Kilis ve Gaziantepteki bu demografik değişimleri entegre edebilecek
bir hâlimiz var mı yoksa bir devlet aklıyla kalacaklarsa da bunlara
stratejik bir eylem planı düşünebiliyor muyuz? Lütfen bu konuda
Hükûmet, yetkililer kafasını netleştirsinler.
Milletin adını telaffuz edemez hâle gelen
Hükûmet, samimiyetle aidiyet değiştirmek isteyenlere bir yol
haritası çizebilir mi sizce? Hangi aidiyetler üzerinden
vatandaşlık hukukunu tanımlayacaksınız? Siz Türk
milleti olamazsanız, vatandaşlık dağıtılanlara da
hep Suriyeli, Iraklı ve benzeri ifadeler kullanırsınız,
isteseler de kalacakları kimlikleri bulamazlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RUHİ ERSOY (Devamla) Dolayısıyla,
bu süreci olduğundan fazla önemsiyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak
vatandaşlık hukuku çerçevesinde Suriyelilere vatandaşlık
verilmesi gündemiyle bir komisyonun kurulması, bu konuda çalışma
yapan akademisyenler başta olmak üzere siyasi partilerin yetkilileriyle
devlete, Hükûmete, siyasi iradeye sağlıklı veriler üretmeyi
istiyoruz, talep ediyoruz. Bu konudaki, kapsamdaki önergemize de yüce
Meclisimizden destekler bekliyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Ersoy.
Grup önerisinin aleyhinde ilk konuşmacı,
Gaziantep Milletvekili Sayın Mehmet Erdoğan.
Süreniz on dakika.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekili kardeşlerim; tabii,
Suriyelilerle ilgili konu gündemimizin büyük bir kısmını
işgal ediyor, etmeye devam edecektir çünkü çok önemli bir olay.
Suriyede bir despot, bir lider çıkıyor,
halkın üzerine varil bombaları atıyor, sarin gazları
atıyor, oradaki insanları betona yapıştırıyor,
yok ediyor ve şu ana kadar 500 binin üzerindeki insan çoluğuyla
çocuğuyla, yaşlısıyla ihtiyarıyla katledilmiş
durumda. Tıpkı İsrailin 1976da Tel al-Zaatarda;
tıpkı yine İsrailin 1982de Sabrada ve Şatillada
yaptığı gibi. Yine tıpkı Jivkovun 1990lı
yıllarda Bulgaristan Türklerine yaptığı gibi. Çinin
Doğu Türkistan Türklerine, Uygurlara yaptığı gibi.
Saddamın Halepçede 5 bin Kürt halkına vatandaşına
yaptığı gibi.
Türkiye, adı gibi bir Anadolu oldu, zulümlerle
buluşan tüm mazlum milletlerin de kucaklayıcısı oldu. Bu
halkların, bu milletlerin inancına bakmadan, ırkına bakmadan,
milliyetine bakmadan hepsine ev sahipliği yaptı, kucak açtı ve
tarih boyunca da bu kucak açmaya nasıl devam ettiyse bundan sonra
edecektir. Dünya ne yaptı? Dünyaya baktığımızda biraz
önceki tüm konuşmacıların ve yine tüm parti
gruplarının yakasına taktığı Srebrenitsada
açılan çiçeğin sembolü olan 11 Temmuz 1995te 8.372
Boşnakın Birleşmiş Milletlerin Hollandalı
askerlerinin gözü önünde kurşunlanarak, hem de yaşları 12den
büyük olan tüm insanların orada katledilerek ve ardından pazar yerine
domates, patates almaya giden halkı Sniperlarla kurşuna dizerken
Bunların kanının üzerinden yirmi bir yıl geçmesine
rağmen ve Laheyin bunu bir soykırım kabul etmesine rağmen
Karadzicin, Miloseviçin ceza almalarına rağmen Hollanda bir özür
dilemedi ve Almanya çıktı, Türkiyeyi soykırımla suçlayan
kararı çıkardı.
Tabii, biz politikalarımızı maalesef
içe dönük yapıyoruz ve dışarıya dönüp millî şuur ve
millî mefkûrelerimizi geliştireceğimize kendi iç
hezeyanlarımızı birincil amaçmış gibi en ön noktaya
koyuyoruz, onun üzerine tartışmalarımızı
yapıyoruz. Zaten Avrupanın istediği bu değil mi? Zaten bu
katliamcı güçlerin istediği de bu değil mi? Tarihlerine
bakın; Fas, Cezayir, Tunusta Fransızları görürsünüz, Orta
Doğuda Avrupanın tamamını görürsünüz. Hani kimse diline
doluyor mu? Amerikalılar Kızılderilileri tek tek katletti, yok
etti, milyonları yok etti, ağzını açıp konuşan
var mı? Stalin milyonlarca Türkü sürdü Sibiryanın derinliklerine,
hani Kırımdan bahseden var mı? Çok değerli
kardeşlerim, biz iç hezeyanlarımızı birinci öncelik
yaparken bir şeyi kaçırıyoruz, birilerine malzeme veriyoruz. O
birileri de canları istediği gibi kanunlarını
çıkarıyor, uluslararası kararlarını çıkarıyor
ve birileri bu kürsüde de ileride AİHMe malzeme olacak doneler
oluşturmaya çalışıyor, bunları yapmayalım. Bunun
yerine dönüp biraz kendi geçmişimizi ve gelecek hedeflerimizi
konuşalım.
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Sayın Erdoğan, ne alakası var?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla)
Değerli Arkadaşım, onların iş birliğini yapma
lütfen. Benim kimleri suçladığım ortada. Niye cevap veriyorsun?
CEYHUN İRGİL
(Bursa) O zaman Kırımı da eleştir, Rusyaya
karşı Kırımı da eleştir!
MEHMET ERDOĞAN (Devamla)
Sevgili Kardeşim, sen Kırım Türklerine karşı
mısın? Utanıyor musun onlardan?
CEYHUN İRGİL (Bursa)
Hayır.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla)
E, niye Stalinin yanında yer alıyorsun? Ben Stalini kastederken
sen rahatsız oluyorsun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Kimse Hitlerden, bakın, Hitler
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) İsrail, sizin dostunuz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Anıta gidip ben çiçek koymadım ki orada. Anıta gidip ben çiçek
koymadım.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla)
Değerli arkadaşlarım, bakın, Hitler milyonlarca
İsrailliyi katletti ama kimse çıkıp bu kürsüde Almanya senin
yüzün kara, bak, sen bunu yaptın. dedi mi? İsraili sevmeyebiliriz,
hayır, sevmeyebiliriz de
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Herkes dedi, demeyen mi var?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla)
Ama, o zaman, bakın, benim verdiğim noktaları yakalarken
yanımda lütfen yer alın. Çünkü kimleri kastettiğim belli. O
kastettiklerim içinde lütfen yer almayın, sizden rica ediyorum sevgili
vekillerim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Siz
yer alıyorsunuz ya, bizim yer aldığımız falan yok.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla)
Yok, şov yapma, hiç gerek yok.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Siz
yer alıyorsunuz, siz. Anıta karanfil koyan sizsiniz. Bursada Türk
bayraklarını stada sokmayan sizsiniz.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla)
Ben deminden beri ne söylediğimi çok iyi biliyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ne
bize dönüp söylüyorsun, arkadaşlarına söyle!
BAŞKAN Sayın
Akar
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, Genel Kurulda bir uğultu var.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen hatibi dinleyelim.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla)
Evet, değerli arkadaşlar, Esadın yanında yer
almayın lütfen diyorum. Hitlerin yanında yer almayın diyorum.
Türkiyeyi mahkûm eden kararların yanında yer almayın diyorum.
ZİHNİ AÇBA
(Sakarya) Esadla koyun koyuna olan sizdiniz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ya
siz yer alıyorsunuz, siz, biz yer almıyoruz.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla)
Kim alıyorsa o kendini çok iyi biliyor.
BAŞKAN Sayın
Hatip, siz de Genel Kurula hitap edin.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Siz
yer alıyorsunuz.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla)
Hiç boşuna gerilim yapmayın.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Karanfil koydunuz, gittiniz anıta.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla)
Bakın, işiniz gücünüz bu olmasın, doğruya doğru
deyin.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Türk
bayraklarını sokmadınız, Azeri bayraklarını
sokmadınız oraya. Ne anlatıyorsunuz burada şimdi?
BAŞKAN Sayın
Akar
MEHMET ERDOĞAN (Devamla)
Bunu demezseniz kaybederseniz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ne
anlatıyorsun şimdi? Milleti suçlamayı bırak.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla)
Deminden beri anlattığım sizin işinize gelmiyorsa siz
kimin yanındasınız onu söyleyin.
BAŞKAN Sayın
Erdoğan, lütfen Genel Kurula hitap ediniz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sen
neredesin? Siz neredesiniz? Dün böyle, bugün böyle.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla)
Ben işte bu kürsüdeyim. Ben Türkiye Cumhuriyeti devletinin millî
bütünlüğünün yanındayım, millî birliğinin
yanındayım.
ZİHNİ AÇBA
(Sakarya) Pardon
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yapma
ya! Bravo, seni alkışlıyorum(!) [CHP sıralarından
alkışlar (!)]
BAŞKAN Sayın
Akar
MEHMET ERDOĞAN (Devamla)
İşte sizler bu akılla kaybetmeye daha çok mahkûmsunuz. Sabah
başka, akşam başka konuşuyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Allahtan korkun!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Anca
mı aklınıza geldi?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla)
Evet, bugün sabahleyin lideriniz Suriyelilerle ilgili çok başka
konuşuyordu, siz şimdi başka konuşuyorsunuz.
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Bugün itibarıyla İsrailin dostu
musun, düşmanı mısın?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla)
Evet, değerli arkadaşlarım, Suriyelilerle ilgili
yapmış olduğumuz çalışmalarda hep bir ev sahibi olarak
davrandık, onlara hep bir misafir olarak baktık ve bundan sonra da
tabii ki vatandaşlık gündeme gelir, bunların barınma
meselesi gündeme gelir, eğitim meselesi gelir, sağlık gelir,
sosyal ihtiyaçlar gelir. 3 milyon insan bu topraklara keyfinden gelmedi ama
birinci önceliğimiz tabii ki bu insanların yurtlarına dönmesi
olmalı. Bu coğrafya, aldığı insanlara, ekmek
verdiği insanlara hiçbir zaman eziyet de etmedi ama bir Batı,
bakın bir Batı, 3 mülteci almak için 3 bin mültecinin Akdenizin
sularında ölmesine razı oldu, orada azap çekmesine razı oldu.
Kimleri seçti aldı? Kalibrasyonu yüksek olan ve şey olan...
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Onları kim gönderdi?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla)
Sizin iş birliği yaptığınız Esad gönderdi.
Değerli kardeşlerim, Kim gönderdi? diye sormayın,
biliyorsunuz, bunu bana sormayın.
ZİHNİ AÇBA
(Sakarya) - 6 milyarı göndermezlerse oraya göndeririz adamları diyen
sizsiniz.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla)
Sevgili Kardeşim, sen yerinde rahat dur, sen rahat dur yerinde.
ZİHNİ AÇBA
(Sakarya) - 6 milyarı göndermezlerse sizi göndeririz diyen kim?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla)
Bu davanın içinde sen yoksun. Bak, benim konuşmamım içinde
hedef kitlede sen yoksun, kendini niye katıyorsun? Gözünü seveyim senin.
ZİHNİ AÇBA
(Sakarya) Ya, ne olur, hedef kitlede olsam ne olur, olmasam ne olur?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla)
O zaman, bilemem yani onu siz parti içi düşünün.
BAŞKAN Sayın
Erdoğan, lütfen karşılıklı konuşmayalım.
ZİHNİ AÇBA
(Sakarya) - Ben bir soru soruyorum.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla)
Evet, sevgili kardeşlerim, gördüğünüz gibi biz hedeflerimizi
koyduk.
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) - İsrail dostunuz mu
düşmanınız mı, onu açıklayın.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla)
Hedef, büyük Türkiye, yeni Türkiye, güçlü Türkiye.
MEHMET ERDOĞAN
(Muğla) - BOBun neresindesin, BOBun?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla)
Bu noktada adım atmaya devam edeceğiz.
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) - İsraille dost musun, düşman
mısın?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla)
Batı insanları tek tek seçerken, alacağı
yabancıların bile ırkına değil, parasına, puluna,
kültürüne bakarken biz 3 milyon insana kapı açtık. Niye açtık?
Katledildiği için açtık, sevgili kardeşlerim.
Çok değerli
arkadaşlar, önergenin aleyhinde olduğumuzu AK PARTİ Grubu
adına belirtiyorum, saygı ve muhabbetle hepinizi selamlıyorum.
Sağ olun, var olun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Erdoğan.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın
Baluken, buyurun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın hatip konuşması esnasında bizim Mültecileri kim
gönderdi? şeklindeki sorumuza Sizin desteklediğiniz Esad gönderdi.
şeklinde bir cevap verdi. Biz Esadı falan destekliyor değiliz.
Dolayısıyla, açık bir sataşmada bulundu.
BAŞKAN Siz mi konuşacaksınız?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Evet.
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken.
İki dakika söz veriyorum.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken'in, Gaziantep
Milletvekili Mehmet Erdoğanın MHP Grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşma sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Suriyeli yurttaşların yaşamış
olduğu sıkıntıların tamamında AKPnin Suriye
politikasının ve dış politikasının rolü
olduğunu bugüne kadar hep söyleyegeldik, bugün de aynı şeyi
söylüyoruz.
Bir kere, bu vatandaşlıkla ilgili
tartışmalara geçmeden, sizin bu insanları bu şekilde
mağdur eden politikalarla bir yüzleşmeniz gerekiyordu. Esadın
katliamları ne kadar bu insanları kendi topraklarından
koparmışsa sizin izlemiş olduğunuz yanlış
dış politika ve oradaki çetelerle içerisine girmiş olduğunuz
ilişkiler de aynı düzeyde bu insanları mağdur etti.
Dolayısıyla, bu insanlarla ilgili olumlu bir şey yaparken
herhangi bir lütufta falan bulunuyor değilsiniz.
Şimdi, bu vatandaşlık
tartışmasına geleyim. Bir kere, Cumhurbaşkanının
böyle bir yetkisi var mı? Anayasada Cumhurbaşkanı kimin
vatandaş olacağına karar verecek herhangi bir yetki
taşıyor mu? Hükûmet yok mu? Bu ülkenin bir hükûmeti yok mu?
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) Yok.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Siz Suriyeli
yurttaşlara henüz mülteci hakkını
tanımamışsınız. Birleşmiş Milletlerin kabul
ettiği evrensel mülteci haklarının tamamından bu
insanları mahrum bırakmışsınız. Kaldı ki
gelen bu mültecilerin tamamını Avrupa Birliğine karşı
şantaj aracı olarak kullanmışsınız. Suriyede
zaman zaman savaşın fiilî bir tarafı olarak sınırdan
geçişkenliklere izin vermişsiniz. Şimdi, demografik
değişim ve başkanlık hesapları üzerinden nüfus
mühendisliği yapıyorsunuz. Bütün bunları peki biz görmezden mi
geleceğiz? Bunlarla ilgili samimi olmanız için bir kere bütün bu
yanlış uygulamalardan vazgeçmeniz gerekiyor.
Vatandaşlıkla ilgili de, dediğim
gibi, mülteci haklarını tanıyacaksınız, insan onuruna
yaraşır koşulları sağlayacaksınız,
tıpkı diğer ülkelerde olduğu gibi vatandaş olmak
isteyenler başvurduğunda da bunu uluslararası sözleşmelerin
gerektirdiği kriterlerle değerlendirmeye alacaksınız. Bütün
bunları yapmadan burada ortaya koymuş olduğunuz söylemlere hiç
kimse inanmaz.
Esada destek meselesine gelince
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla)
Cezayirde
gizli gizli görüşen biz değiliz. Yakında bu söylediklerinizden
dolayı da özür dilemek durumunda kalırsınız, o yüzden
dikkatli olun diyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Baluken.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Elitaş
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
hatip, konuşmasında AK PARTİnin Suriyedeki çetelerle
ilişkisi olduğuyla ilgili bir ifade kullandı. Kayıtlara
geçmesi açısından söylüyorum: AK PARTİ, iktidar olduğu
günden bu tarafa hem Türkiyede hem de yurt dışında hangi çete
varsa çetelerle sonuna kadar mücadele etmiştir. Hangi örgüt terörist
faaliyetlerde bulunuyorsa hem Türkiyede hem yurt dışında terör
örgütleriyle mücadele etmiştir. AK PARTİnin çetelerle ve terör
örgütleriyle yan yana getirilmesi mümkün değildir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Elitaş.
Kayıtlara geçmiştir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Ersoy
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Muhataplıkla
ilgili olan bir polemikten kaynaklı bir söz hakkı istiyorum. Söylenen
sözlerin partimizi bağlamaması
BAŞKAN Peki, Sayın Ersoy, size de
sataşmadan iki dakika
Ya da açıklık getireceksiniz muhtemelen.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Açıklık
getireceğim, evet.
BAŞKAN Gerçi, yerinizden de söz verebilirdim
ama
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Kürsüden lütfederseniz
BAŞKAN Peki, buyurun.
Sayın Özel, daha sonra sizi dinleyeceğim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tabii, tabii.
3.- Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy'un, Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi
Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Sayın
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi, siyasetini Önce ülkem. üzerine
kurar. Bu, artık Türk milletinin de ezberidir. Biz, iktidar partisinde,
genel anlamda, uzun soluklu iktidar olmaktan kaynaklı bir yorgunluk ve
yeni fikirler üretememekten kaynaklı birtakım sorunlar görüyoruz ve
yaptığımız çalışmalar ve önergelerde de ciddi
anlamda çalışmalar yaparak o komisyonlar üzerinden yeni fikirler
üretebilir miyiz, buradan bir katkı değer, katma değer
üretebilir miyiz niyetiyle geliyoruz. Buradaki retorik ve belagatle bu
kürsünün, sadece seçmene mesaj verilecek yer olmasının da ötesinde,
mesaisinin de hakkını vermek istiyoruz.
Getirmiş olduğumuz önergenin de temelinde,
Cumhurbaşkanının açıklamasından sonraki
vatandaşlık meselesi konusunda Türkiyede ciddi bir
tartışma var ve kafa karışıklığı var.
Bu, Hükümetin de devletin de işine gelecek, aydınlanması gereken
problemdir; bu problemi gelin, bilim insanlarıyla, hukuk insanlarıyla
ve Meclisle birlikte çalışıp olması gerekeni ifade edelim.
Ama siyasetin işleyiş tarzı, sadece polemikler üzerinden, gerçek
zeminden kopartılarak, akılcı zeminden kopartılarak duygu
üzerinden birtakım polemiklerle başka yerlere çekilirse olay tabii ki
muhatabın sen olmaması, başkası olması gibi
tartışmalara sebebiyet verir. Buradaki muhatap, Türkiye Büyük Millet
Meclisindeki Genel Kurulun tamamıdır. Muhataplık konusunda Genel
Kurulun tamamına hitap edilir. Kendi gerçekliklerinizden kaçmak adına
yeni sataşma alanı ve bir öteki inşa ederek kendi tezlerinizi
savunma modası artık kalkmıştır. Türk milleti de
rasyonel zemin üzerinden akılcı siyaset yapanları yakından
takip ediyor.
Suriye politikasında biz, Suriyeli
vatandaşlarımızla olan kardeşlik hukukumuzda onları
ötekileştirmiyoruz, misafir olarak görüyoruz Milliyetçi Hareket Partisi
olarak ama vatandaşlık verilme konusundaki riskleri ve tehditleri
hatırlatıyoruz.
Bu gerçeği de tekrar hatırlatır,
Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Ersoy.
Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, iki
ayrı sataşma söz konusu. Bir tanesi, sayın hatibin, biraz önce
Sayın Balukene de takdir ettiğiniz gibi Niye Stalini
savunuyorsunuz? Hitlerin mi yanında yer alacaksınız? ve Sizin
iş birliği yaptığınız Esad
diye aynı, o
konuda arkadaşlarımıza yönelerek kullandığı ifade
var. Bunun dışında, ayrıca, Cumhuriyet Halk Partisi
sıralarına doğrudan yönelerek Siz bu kafayla giderseniz daha
çok seçim kaybedersiniz. var, orada da grubumuza bir sataşma var.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Doğru bir
eleştiri.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şahıs adına
sataşmada -aslında, 3 arkadaşımıza sataştı
ama sizi de yormamak için- Bursa milletvekilimiz
BAŞKAN Sayın Özel, rica ediyorum, lütfen
Ben size söz vereyim, siz iki dakika içerisinde sataşmadan dolayı
hakkınızı kullanın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
grubumuza ayrı bir sataşmada bulundu, milletvekili
arkadaşımızın şahsına ayrı bir
sataşmada bulundu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Grubun üyesi
zaten Sayın Başkan, o milletvekili.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yani grubun üyesi olması
ayrı bir şey.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Bağımsız bir milletvekiliyse o kendi adına konuşsun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şimdi, örneğin,
burada bir sayın hatip bir gruba sataştığında tüm HDP
milletvekillerinin haklı olarak sıraya girdiklerini ve söz
sırası aldıklarını
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) O,
yanlış bir uygulamaydı, öyle bir şey yok.
BAŞKAN Hangi milletvekiline sataşmada
bulundu?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) 24üncü Dönemde bütün bir
grup
BAŞKAN Hayır, hayır, hangi
milletvekiline sataşmada bulundu?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bizim Ceyhun İrgile
sataştı, şahsı adına kullanacak, grubumuz adına
da Aykut Erdoğdu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, isim vermedi. Oradan kürsüde konuşan hatibe sataşma
üzerine sayın hatip orada bir
BAŞKAN Karşılıklı bir
sataşma oldu Sayın Özel.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Karşılıklı tartışma oldu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Efendim, grubu tahrik etti ve
onun üzerine de şahsa dönük ifade kullandı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, böyle bir şey olmaz. Herkes adına bir şey söylemesi
mümkün değil. İkinci ifadesi tamamen eleştiridir.
BAŞKAN Sayın Özel, ben size iki dakika
söz veriyorum, siz bir buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, grup adına söz verdiğiniz takdirde onu
da grubumuz adına bir başka arkadaşımıza
kullandıracağım ama şahıs adına yapılan
sataşmaya ve çok açık yapılan bir sataşmaya takdir
hakkınızı
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, böyle bir usul olması mümkün değil, ikinci konuyla
ilgili...
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın grup başkan
vekilinin buna karşı çıkıyor olması bile anlamlı
değil. Defalarca burada hem şahıs adına hem grup adına
sataşmadan söz verildi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Olmaz efendim,
böyle bir usulümüz yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Var, öyle bir usul var.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bakın,
usule uygun olmayan böyle bir hareket yapmak mümkün değil.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hatta Sayın Başkan
BAŞKAN Kim konuşacak Sayın Özel?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ceyhun İrgil
konuşacak efendim.
BAŞKAN Diğer konuşmacı kim?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Aykut Erdoğdu grup
adına sataşmaya cevap verecek efendim.
BAŞKAN Aykut Bey, siz bir buyurun
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, böyle bir usule hakikaten şaşırıyorum ben burada.
BAŞKAN Sayın Elitaş, ben
tutanaklara bakacağım, varsa bir sataşma
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ama
sataşanı uyardınız zaten siz orada.
BAŞKAN Ben uyardım Sayın
Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Evet yani
sataştıysa bile hak etmiştir muhakkak.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Öyle bir şey olur mu
canım?
BAŞKAN Öyle bir şey yok Sayın
Elitaş, lütfen.
Sayın Erdoğduyu dinleyelim lütfen.
Buyurunuz Sayın Erdoğdu. (CHP
sıralarından alkışlar)
4.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu'nun, Gaziantep
Milletvekili Mehmet Erdoğanın MHP Grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Şimdi,
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sürekli bizi bir
tanımlama içerisinde iktidar partisi. Habire bu şeyde: Siz kimin
yanındasınız? Bunu netleştirelim, biz her zaman mazlumun
ve ezilenin yanındayız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Çok güzel (!)
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Bizim için mazlumun
ve ezilenin etnik kimliği, mezhepsel kimliği hiç önemli
değildir. Mazlum ve ezilmiş olması, bizim için onun yanında
yer alma konusunda yeter bir sebeptir.
Şimdi, bir Esad tartışması
yürüyor: Esad, Esad, Esad, antidemokratik. Ya, Orta Doğuda bir demokratik
lider var mı? Elimizi vicdanımıza koyalım: Suudi Arabistan
Kralı demokratik mi, Katar Emiri demokratik mi? Böyle bir kavram
koyacaksanız buna bir mezhepsel kimlikle bakmak yakışmıyor,
bu, bizim ülkemizi zor durumda bırakıyor. Bakın, İran da
mezhepsel bir kimlikle yaklaşıyor; biz, İrana da
karşıyız. Biz, mesela politik olarak Filistin halkının
yanındayız çünkü Filistin halkı mazlum olduğu için,
Filistinli olduğu için değil. Eğer İsrail halkı mazlum
olsaydı hiç çekinmeden İsrail halkının yanında dururduk.
Bizim uzun yıllardan gelen çizgimiz bu ama kırılma
göstermiyoruz. Mesela şöyle yapmıyoruz: Önce kardeşim Esad
deyip, vıcık vıcık bir ilişkiye girip ondan sonra
katil Esed demiyoruz. Bütün ilişkilerimizi iyi kurmayı tavsiye
ederiz. Suriyeyle de ilişkilerimiz iyi olsun, İsraille de olsun ama
haksızlık
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katil Esedle
kucak kucağasınız.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Kimseyle kucak
kucağa değiliz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katil Esedle
kucak kucağasınız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bak laf atıyor Sayın
Başkan, hak ediyor o zaman. Şimdi, istediğini söylesin cevap
verme, tutarsız adam.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Bakın,
şimdi bu başka bir sataşma ve bir grup
BAŞKAN Sayın Elitaş, lütfen
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Hiçbir zaman kucak
kucağa olmadık ama yarın siz Rusyadan özür dileme zilletinde
olduğu gibi Esaddan özür dileyebilirsiniz. Ama sizin temel
özelliğiniz şu: Hepimizi balık hafızalı
sandığınız için biz sizin adınıza utanıyoruz
çünkü bu ülkenin Hükûmeti sizsiniz. Sadece sizi suçlamıyorlar, bütün
ülkeyi suçluyorlar. Şu Rusyada düştüğünüz hâle bakın.
Yazık değil mi, günah değil mi, 80 milyon insanı böyle
utandırabilir misiniz? (CHP sıralarından alkışlar)
Önce uçağını düşürüyorsunuz, sonra gidip resmen
uluslararası ilişkiler anlamında diz çökme, bu ülkeye
yakışıyor mu? Artık sizden utanmaktan bıktık.
Umarım ki bir gün iktidarı bırakırsınız.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Millet bizden
utanmıyor, millet sizden utanıyor ki sizi yüzde 25le mahkûm etti.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Erdoğdu.
Sayın Özel, tutanakları bekliyorum.
Eğer varsa bir sataşma söz vereceğim. Hakkınız baki
kalır. Biz diğer konuşmacıyı çağıralım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamam Sayın Başkan,
tamam, sağ olun, teşekkür ederim.
X.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- MHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili
Erkan Akçay tarafından, Nisan 2011'de başlayan Suriye iç
savaşı sonrasında ülkemize gelen Suriyelilerin Türk
vatandaşlığına geçirilmesinin sebep olacağı
toplumsal ve ekonomik sorunlar ile Suriyelilerin ülkemizde
yaşadıkları sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 12 Temmuz
2016 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi grup
önerisinin lehinde ikinci konuşmacı, İzmir Milletvekili
Sayın Aytun Çıray. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Çıray.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Cumhuriyet
kurulduğundan bu yana doksan üç yıl geçti. Bu doksan üç yıl
süresince bu ülkeden çeşitli hükûmetler geldi geçti ama doksan üç yıl
boyunca hiçbir zaman Almanya Parlamentosu, sözde soykırımı
onaylama cesaretini gösteremedi. Buraya gelip hem suçlu hem güçlü, kendi
yaptıklarınızı bir muhalefet ağzıyla bize
anlatmaya çalışıyorsunuz. Size cevap vermek isterdim ama
söylediklerinizin bütününe baktığımda cehalet dolu yani
eğitimle alınacak bir cehalet söz konusu, hangi birine cevap
vereceğim. Onun için işime bakmak istiyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Bravo, tebrik
ederim (!) Buna da cahil cesareti denir.
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Beyler, 2011 senesinde
Tayyip Bey, her yerde Bıçak kemiğe dayandı, artık Esada
savaş açmak üzereyiz. demişti. Biz de o zaman demiştik ki
2011de, bu Parlamentoda... Beyefendi de o zaman yine grup başkan
vekiliydi, Türk dış politikasını bir doktor mu
konuşacak? diye sormuştu. Bugün alsın o konuşma
metinlerini okusunlar, ne demişsek çıkmış. Bizim
dış politikada doktorlarımızın bilgisi bile sizin
Dışişleri Bakanınızı yüze katlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
Şimdi, değerli arkadaşlar, savaş
lafı, mermi gibidir, siyasetçinin ağzından bir kere
çıktı mı onu uygulamak zorundasınız. Eğer
ağzınızdan lider olarak savaş lafı
çıkmış ve uygulayamıyorsanız o zaman
itibarsızlaşırsınız ve nitekim itibarınızı
yok ettiniz. İsrailde itibarınızı yok ettiniz, Rusyada
itibarınızı yok ettiniz. Geçenlerde el altından
Mısıra haber gönderdiniz, reddedildiniz, henüz Mısır kabul
etmedi; itibarınızı yok ettiniz. Bakın göreceksiniz,
yakında Esaddan da özür dileyeceksiniz. Bugün Rusyayı ve
İsraili burada aslanlar gibi savunanlar ve televizyondaki sözcüleriniz, dönüp
ertesi gün Esadı da savunmaya başlayacak.
Değerli arkadaşlar, bizim karşı
olduğumuz, sizin barışmanız falan değil, bizim
karşı olduğumuz, sözde barışlar; bizim karşı
olduğumuz, barışların arkasındaki gizli
barış anlaşmaları; bizim karşı olduğumuz, siz
barış yaparken bir bakanınızın petrol şirketinin
çıkarlarının İsrail masasında görüşülmesidir; biz
buna karşıyız.
Şimdi, Türk dış politikasında
komploculuk diye bir şey yoktur fakat Adalet ve Kalkınma Partisinin
uyguladığı dış politikalar, ne yazık ki
uluslararası alanda Türkiyeyi bir komplocu pozisyonuna
düşürmüştür. Yani, kibirli zihniyetinizin oluşturduğu
dış politikanız tam bir fiyaskoyla
sonuçlanmıştır. Sakın, bizim sizin fiyaskolarınız
nedeniyle sevindiğimizi düşünmeyin, tam aksine üzülüyoruz çünkü
neticede dış dünyada Türk milletini temsil ediyorsunuz, öyle
zannediyorlar. Millî ve yerli bir muhalefet olarak bu düştüğünüz
durumdan üzgünüz.
Kalkmışsınız Türkiyeye ve
dünyaya nizamat vereceksiniz. Biraz önce arkadaşım da söyledi, Suudi
Arabistanla Katarla iç içesiniz, demokrasisi mi var? Irakta insanlar,
Müslümanlar katledildi, sesiniz çıktı mı? Bakın,
İngiltere, raporu açıkladı, İngilterenin
açıkladığı rapora göre, Iraka haksız yere
saldırılmış. Hava sahasını
açtığınız için vicdanınız sızlıyor mu,
sızlamıyor mu şu anda? Hadi bakalım onu söyleyin siz.
Müslümanlar, sizin buradan kaldırdığınız uçaklarla
öldürüldü orada.
Şimdi, Saddam gibi gaza geldiniz Esad
konusunda, Batılılar arkanızdan çekilecek. Sayın Metinerle
bir televizyon programında karşılaşmıştım.
Aynı gün, tezkereyi geçirdiğiniz gün ben o televizyon
programında dedim ki: Sizin arkanızdan çekilecekler, Saddamla
baş başa kalacaksınız. Nitekim öyle oldu.
Şimdi, değerli arkadaşlar, her sabah
Türkiye, dehşete uyanıyor sizin yönetiminizde,
umutlarımızın çıtası iyiden iyiye düştü.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) 150 Azeri
önderini Ruslara nasıl öldürttünüz ondan da bahset.
AYTUN ÇIRAY (Devamla) - Radikal İslamcı
cani çetesi IŞİD ve ırkçı bölücü katiller sürüsü
PKKnın metropollerimizde katliam yapmadıkları günleri kâr
sayıyoruz. Şehit sayımızın çok az olduğu günlere
âdeta şükrediyoruz. Ancak, defakto olarak yürütmeye el koymuş olan
Cumhurbaşkanı, Türk milletine daha umutsuz günler yaşatmaya
kararlı gözüküyor. Felaketlerinde büyük pay sahibi olduğu
Suriyelilerin Türkiye vatandaşı yapılabileceğine
ilişkin açıklaması işte bu türden.
Değerli üyeler, Cumhurbaşkanının
bu açıklamasından beri uykularım kaçıyor çünkü Türkiyeye
sığınmış Suriyelilerin, bir zaman parçasına
yayılarak Türkiye vatandaşlığına alınması
demek, Türk milletinin bu topraklardaki varlığına kastetmek
demektir. Sonu, çocuklarımızın bu topraklardaki geleceğini
yok edecek zincirleme bir tahrip sürecini tetikleyecek demektir. Ne
dediğimi bilerek söylüyorum, bu kararın, IŞİD canileri, PKK
katillerinin yarattığı acı ve keder tablosundan daha çok
acı yaşatacağını göreceğiz bunu yaparsanız.
İnanın, bu en karanlık dehşet ve yıkım tablosu
bile bize bu tür bir kararın alınmasından çok daha zarar vermez.
Biz, AKP iktidarının stratejik derinlik
adı altında yürütülmüş stratejik bozgun
politikalarının kurbanı olan 3 milyon Suriyeliyi sözde vicdan
adına vatandaş yaptığımız anda, mensubu
olduğumuz Türk milletine en büyük vicdansızlığı
yapmış olacağız. Genç kuşakların geleceklerini
karartırken, gelecek kuşaklara bir gelecek alanı dahi
bırakmayacağız. Ben burada, gelecekte bu kararın suç
ortağı olmadığımızı söylemek için
konuşuyorum. Gelecek kuşakların, Türk milletinin esenlik ve
refah umutlarını ilelebet berhava edecek bu yıkım
kararı uygulanırsa eğer, başta CHP olmak üzere Meclis
çatısı altında Buna karşı çıkanlar
varmış. desinler diye konuşuyorum.
Değerli üyeler, gerekçelerimi peş
peşe açıklayacağım ama bunlara geçmeden önce hemen bir
noktayı açıklığa kavuşturmak istiyorum. Şimdi,
AKPnin yine televizyonlara doluşan medya silahşorları, Yetmez
ama Evetçiler sahneye çıktılar Suriyelilere vatandaşlık
statüsü verilmesini destekliyorlar, karşı çıkanları ise her
zamanki adice basitlikleriyle Irkçı diye yaftalamaya
çalışıyorlar. Bu ucuz yaklaşımın sahipleri benim
umurumda bile değil.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Çok
kalitelisiniz, çok kalitelisiniz, tebrik ederim(!)
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Açıkça
haykırıyorum: Suriyelilere vatandaşlık verilmesine
karşı çıkmamızın ırkçılıkla
ilişkilendirilmesine çalışanlar şerefsizdir.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Çok
kalitelisiniz, tebrik ederim(!)
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Bizim, Suriyelilere
vatandaşlık verilmesine karşı çıkmamızın tek
bir gerekçesi vardır; o da bizi buraya gönderen Türk milletinin
refahı ve esenliğini sağlamaktır. (CHP
sıralarından alkışlar) Irkçılık bir millete olan
düşmanlıksa eğer, Türk milletinin düşmanları
ırkçıdır arkadaşlar. Siz, Türk milletine düşmansınız.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Müthiş bir
başlangıç!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ne diyorsun sen be!
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Ben, Cumhurbaşkanı
ve Davutoğlunun feci dış politikasının kurbanı
olan Suriyelilerin bu topraklarda misafir edilmelerini ahlaki ve vicdani bir
siyasi sorumluluk addediyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) İyice
zırvaladın ya!
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Senin
mantığını sevsinler!
AYTUN ÇIRAY (Devamla) - Buna itirazımız
yok ancak bu sorumluluğun, geri dönüşü olmayan felaket süreçlerini
tetikleyecek uygulamalara dönüştürülmesini kabul edemem, hiçbirimiz
edemeyiz. Neden? İlk olarak, 3 milyon Suriyelinin Türk
vatandaşlığına kabul edilmesi, sarayın kontrolünde
yürütülmeye ve AKP Grubuna bırakılamaz da onun için kabul edemeyiz.
Bakın, dokunulmazlıklarla ilgili Anayasa
değişikliği eğer 367nin altında bir oyla kabul
edilseydi, referanduma gidilecekti. Türkiyeye 3 milyon insanın kabul
edilmesi, dokunulmazlıklardan daha mı az önemlidir arkadaşlar?
Şimdi, bakınız, İngilterede
referandum yapıldı ve oradaki konu neydi biliyor musunuz?
İngiltereye yerleşecek insanlarla ilgiliydi. O yüzden, İngilizler
ABye hayır. dediler. Şimdi, burada, televizyonlarda
karşımıza çıkıp hiçbiriniz tartışma cesareti
gösteremiyorsunuz. Geliyorsunuz kapalı kapılar arkasında ya da
birtakım doçent, profesör görünümlü AKP sözcülerini öne sürüyorsunuz,
bizi muhatap etmeye kalkıyorsunuz.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Cahillerle
tartışmıyoruz, cahillerle!
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Gelin, bu meseleleri
televizyonların önünde, milletin önünde milletin meselelerini
tartışalım.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Cahillerle tartışmıyoruz!
AYTUN ÇIRAY (Devamla) - Bu milletten niye
korkuyorsunuz? Bu gerçeklerin öğrenilmesinden niye korkuyorsunuz? Gelin o
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, ne korkması
ya, 10 seçimdir sandığa gömülüyorsunuz, hâlâ Milletten
korkuyorsunuz. diyorsun ya!
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Şimdi, bu kadar
insanı almak bir an önce
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hangi seçimi
kazandınız ya? Ne anlattınız da kazandınız
seçimi?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Millete ne
anlattınız da kazandınız seçimi? Ne anlatıyorsun sen?
Hayret bir şey ya!
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Arkadaşlar, bu kadar
insanı almak demek, Türkiyeyi ekonomik olarak otuz yıl geriye
götürmek demektir.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hangi argümanla seçim
kazandın, hangi projenle kazandın?
AYTUN ÇIRAY (Devamla) - SGKnın 28 milyar dolar
olan açığını 30 milyara çıkarmak demektir.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ne yaptın da
kazandın seçimi?
AYTUN ÇIRAY (Devamla) - Eğitimde korkunç
yıkımlara sebep olacaksınız.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Kuru konuşuyorsun
ya!
AYTUN ÇIRAY (Devamla) - Türk
milletinin AKP iktidarları tarafından zaten iyice
aşındırılmış uyum unsurları ortadan
kalkarken yeni ve baş edilmesi çok zor gerilim faktörlerini devreye
sokuyorsunuz. İnsanların birbirlerinin vatandaşı
değil, kurdu oldukları bir düzen yaratıyorsunuz.
Üçüncü olarak: Suriyelilerin dinsel fanatizm
eğilimleri Türkiyede zaten iyiden iyiye gerilen sekülariteyi tamamen yok
edecektir ve insanları birbirine düşüreceksiniz.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) - Çok cahilsiniz,
çok.
AYTUN ÇIRAY (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bugüne kadar yaptığınız her şeyin
yanlış olduğunu Sayın Cumhurbaşkanı ikrar ediyor.
Herkesten özür dileyip duran sizsiniz. Eleştirince niçin
alınıyorsunuz anlamıyorum. Onun için, biz, masum Suriyelilerin
acı çekmesini istemeyiz. Ancak bizim önceliğimiz ve
sorumluluğumuz şüphesiz Türk milletine karşıdır. Bu
konuda ısrarcı olduğumu düşünebilirsiniz. Doğrudur,
ısrarcıyım. Bir felaketi önlemeye çalışıyorum.
Böyle bir vatandaşlar topluluğunun nasıl bir Anayasa ortaya
çıkaracağını bir düşünün bakalım. Anayasası
olmayan bir devle
Hatta devleti yıktınız. Anayasası
olmayan devlet olmaz. Anayasayı askıya alıp devleti
yıktınız, yetmedi şimdi Türk milletini yok etmeye
çalışıyorsunuz. İzin verirsek namerdiz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Çıray.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Elitaş
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Konuşmacı, biraz önce kürsüden AK PARTİ Grubu olarak Türk
milletinin düşmanısınız. diye bir ithamda bulundu. Cevap
vermek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Elitaş. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Erdoğan
MUSTAFA ERDOĞAN (Gaziantep)
Konuşmacı, konuşmasında şahsıma cahil diye
hitap etti.
BAŞKAN Şimdi hatibi çağırdım,
daha sonra sizi dinleyeceğim.
Buyurunuz.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
5.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın, İzmir
Milletvekili Aytun Çırayın MHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; herhâlde burada konuşan
arkadaş, doktor diye tahmin ediyorum. Ben geçen
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) - Demirelin
müsteşarı.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Gurur duyarım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Değil mi?
Doktor değil miydi, bilmiyorum. Doktorlarla ilgili bir şey söyledi
ama ben o zaman Ekonomi Bakanıyken bir konuyu gündeme getirmiştim,
herhâlde onun hafızasında yanlış kalmış veya
hafızasını yeniden kontrol ettirmesi gerekir.
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Zihin fukara
olunca, akıl
BAŞKAN Sayın Boynukara, Grup Başkan
Vekili konuşuyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Ben bu dönemde
Ekonomi Bakanıyken bu konuyla ilgili doktor bir arkadaşın
dış politikayla eleştiriler konusunda Maşallah siz kendi
mesleğinizden daha iyi biliyorsunuz bu konuyu. diye ifadede
bulunmuştum.
Değerli milletvekilleri, bakın, AK
PARTİ hiçbir ülkeden, hiçbir devletten özür dilememiştir. (CHP ve MHP
sıralarından Oo sesleri) Ne Rusyadan ne başka bir yerden. O,
sizin hüsnüzannınızdır; o, sizin başka şekilde
değerlendirmenizdir, suizannınızdır, başka bir
şekilde değerlendirmedir.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Rus gazetelerini
oku, Avrupa gazetelerini oku. Avrupa gazetelerine bak, Rus gazetelerine bak.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Ne Rusyadan ne
başka bir ülkeden özür dilenmemiştir.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Rus sözcüleri
açıkladı, Özrünüz için teşekkür ederiz, tatmin etti bizi.
diyorlar.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Ben, Ekonomi
Bakanıyken her yerde ifade ettim, Ticaretin kuralları başka,
siyasetin kuralları başka, askerî işin kuralları
başkadır. diye söyledim. Şu anda 2 ülke halkı
arasındaki kurallar, ticari ve turizm yönünde de gelişmeye devam
ediyor.
Hatip, burada Siz Türk milletinin
düşmanısınız. diye bir ifade kullandı, bir de
kendilerini savunmaya kalkarken dedi ki: Suriyeli vatandaşların,
Suriyeli kişilerin Türk vatandaşı olmasıyla ilgili
çalışmalara Cumhuriyet Halk Partisi ırkçı yönden
karşı duruyor. diyen, şerefsizdir. dedi. AK PARTİnin bu
şekilde herhangi bir şeyi yok. Kendi şerefiniz kendinize ait.
Ama şunu söylüyorum: AK PARTİye ve AK PARTİnin
milletvekillerine Türk milletinin düşmanıdır. demek,
şerefsizliktir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Elitaş.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Sayın
Başkan
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Erdoğan, buyurun.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Hatip, bana
cahil diye hitap etti, hakaret etti, cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Erdoğan, size
de iki dakika söz veriyorum.
Sayın Çıray, daha sonra sizi
dinleyeceğim.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Bu kapı
iyi bir kapı mı? Şerefin pazara sürüldüğü bu kapı iyi
bir kapı mı? Çok ayıp! Cehalet bu işte.
BAŞKAN Sayın Yaşar, lütfen.
Buyurun Sayın Erdoğan.
6.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan'ın, İzmir
Milletvekili Aytun Çırayın MHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Sayın
milletvekili kardeşlerim, bir milletvekiline, hele hele bir grubun
tamamına cahil deyip, televizyona çıkanların tamamına
cahil deyip kendisini âlim gören bir Doktor Frankenstein izledik burada,
sahnede.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İki ayrı
sataşma var.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Ben size sadece
Türk milletinin dostu muyuz, düşmanı mıyızı bir
cümleyle hatırlatmak istiyorum, tarihi çabuk unutmuşsunuz; Boraltan
Köprüsünü ne çabuk unuttunuz? 150 Azeriyi Ruslara siz teslim ettiniz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BURHAN KUZU (İstanbul) Aynen öyle, siz teslim
ettiniz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Evet, ne oldu?
BAŞKAN Sayın Çıray, buyurun, önce
dinleyelim talebinizi.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Heyecanlanma! İç
Tüzükü öğren. Daha davet etmedi seni. Sebebini açıkla. (AK
PARTİ sıralarından Cehalet sesleri)
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) İşte
cehalet. Cehalet bu işte.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen.
Sayın Çıray, buyurunuz, sizi dinliyorum,
talebiniz nedir?
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sayın Başkan,
hem Frankenstein hem de şeref konusunda söyledikleri sözleri
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, hiç
duyulmuyor.
Buyurun.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Hem Doktor Frankenstein
diye hakaret var hem de şerefsizlik konusunda şahsen
şahsıma söylenmiş bir hakarette bulundu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Türk
milletinin düşmanı diyenlere söyledi.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Evet, Türk milletinin
düşmanı diyenlere söyledim.
BAŞKAN Sayın Çıray, buyurun iki
dakika size söz veriyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Sayın Çıray,
sakın üslubunu değiştirme, aynen devam et.
BAŞKAN Sayın Yaşar, lütfen
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Tavsiyede
bulunuyorum.
7.- İzmir Milletvekili Aytun Çıray'ın, Gaziantep
Milletvekili Mehmet Erdoğanın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Değerli
arkadaşlar, burada hem Sayın Cumhurbaşkanının hem de
sizin bu kürsüde söylediklerinizin her üç günde bir değişenlerini
çıkarıp anlatmaya kalksak herhâlde bir dizi oluşturmamız
gerekir.
MURAT EMİR (Ankara) Yalan rüzgârı,
yalan
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Siz Rusyadan özür
dilemedik. diyorsunuz. Rusyadan özür dilediniz, Putin bunu
açıkladı, yalanlayamadınız. Ayrıca, barışmak
için de hani şu sarayı yapan Rönesans müteahhitlik şirketinin
patronunu devreye soktunuz, iş adamlarıyla barıştınız
yani diplomatlarınızı kabul etmediler. O şekilde durumu yumuşattınız.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, amma hikâye
anlatıyorsun be. Bu saatte çekilmez hikâye. Gece on ikide anlat hikâyeyi,
hikâyeyi on ikide anlat, şimdi anlatma. Uydura, uydura çeviriyorsun ya.
BAŞKAN Sayın Bak
AYTUN ÇIRAY (Devamla) İkincisi: İsrail
meselesince gelince, buraya gelince asıp kesiyorsunuz.
Biz hiç kimseyle kavga etmek taraftarı
değiliz. Biz İsraille de size kavga edin dememiştik ama öyle
bir anlaşma yaptınız ki İsraille Gazzenin
ablukasını resmîleştirdiniz ve size çok üzülüyorum. Sizi üzmek
için ne yaptılar biliyor musunuz?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Kendine üzül ya,
kendine üzül.
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Türkiyeye ilk gönderilen
parlamenter, siyasi, sembolik olarak hangi partiden gönderildi biliyor musunuz
değerli üyeler? Siyonist partiden gönderdiler size. Hani
yıllardır antisiyonist davrandınız ya, neden sesiniz
çıkmadı? Türkiyenin içine gelince bağırıp
çağırıyorsunuz, dışarıda durumunuz felaket.
Gerçekten üzülüyorum. Sayın Cumhurbaşkanının, Muhammed Ali
Clayin ölümü nedeniyle gittiği cenaze töreninde düştüğü hâli
sizin vicdanınız kabul ediyor mu? Türk milletinin böyle temsil
edilmesini kabul ediyor musunuz?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ne alakası var
ya? Spor adamı o, spor; siyasete ne karıştırıyorsun?
Spor adamı.
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Şimdi, ben size bir
soru sorup gideceğim: Ali Şahin, Avrupa Birliği Bakan
Yardımcınıza, bu şahsa El Kaidenin Ebubekir Medresesi,
Karaçi Gürşan İkbalde ne eğitim verildi? Ne alakası var? Şimdi
bu sorunun cevabını gelip verin burada? Hadi bakalım. (CHP
sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ne
şarkısı anlatıyorsun sen ya?
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Çıray.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Niye cevap vermedin
Türk milletine?
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Bir eksik
kalmış.
BAŞKAN Sayın Çıray, lütfen
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Geç kaldın.
BAŞKAN Sayın Bak, lütfen
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Bir dakika
Eksik
kalmış.
BAŞKAN Sayın Çıray, lütfen
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Hanımefendi, bu da
bir sataşma, buna cevap vermek zorundayım.
BAŞKAN Sayın Çıray, kürsüde
değildiniz ama yerinize geçerken karşılıklı
konuşma
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Neyse, öğrenecek,
öğrenecek.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Abandone oldu
arkadaş, Özgür Bey bir toparlasanız
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Dağıldı, dağıldı. Evet, toparlayın, bir
toparlayın.
X.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- MHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili
Erkan Akçay tarafından, Nisan 2011'de başlayan Suriye iç
savaşı sonrasında ülkemize gelen Suriyelilerin Türk
vatandaşlığına geçirilmesinin sebep olacağı
toplumsal ve ekonomik sorunlar ile Suriyelilerin ülkemizde
yaşadıkları sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 12 Temmuz
2016 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu önerisinin aleyhinde ikinci ve son konuşmacı,
İstanbul Milletvekili Sayın Hüda Kaya.
Buyurunuz Sayın Kaya. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
HÜDA KAYA (İstanbul) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; öncelikle bugün 21inci yılı olan
Srebrenitsa katliamında katledilen bütün şehitlerimizi rahmetle
anıyorum ve Bosna halkı şahsında bütün mazlum halkları
saygıyla anıyorum. Fakat Bosna halkının direnişini
anarken, o yıllarda Bosna direnişinin yanında yer almak ve Bosna
halkıyla dayanışmak amacıyla Türkiyeden gidenler
vardı. Bu gidenler içerisinde Türkiyeden katılanlardan bir ilk
şehit vardı: Selami Yurdan. Onun şahsında bütün
şehitleri de saygı ve rahmetle anıyorum ki Türkiye'de biz onu
iftiharla yıllarca Bosnadaki ilk şehidimiz. diye andık ve o
Selami Yurdan, bir Kürt genciydi; Bosna halkıyla dayanışmak
adına oraya giden, Metin Yüksel gibi şehit edilen bir Kürt genciydi.
YUSUF BEYAZIT (Tokat) Türkiyeden gitmiş
yani. Çok mu önemli, illa farklı bir şey mi olacak?
HÜDA KAYA (Devamla) Oraya gidenler, şunu da
ifade etmek istiyorum, soydaşlarımız diye gitmediler, bundan
dolayı bu vurguyu yapıyorum. Oraya gidenler; Türkünden Kürtüne,
Farsından Arapına kardeşlerimiz diye oraya
koşmuşlardı, insanlık adına oraya
koşmuşlardı. Aradan on yıllar geçse de mazlumların
adaleti ve haklılığı, zalimlerin ise mutlaka bir gün hesap
vereceği gerçekliğini bu vesileyle bir kez daha
hatırlıyoruz.
Sayın Başkan, sayın milletvekili
arkadaşlarım; Milliyetçi Hareket Partisinin Suriyeli mültecilerle
ilgili -aslında mülteci değiller, böyle bir statü yok Türkiyede-
göçmenlik önergesiyle ilgili söz almış bulunuyorum.
Suriyeli göçmenler başta olmak üzere, bütün
kıtalardan ülkemize gelen göçmenler o kadar hayatımızın
içinde ve görünürler ki ama tabii, toplumumuzun her kesiminin bu
görünürlüğe vâkıf olduklarını düşünemiyoruz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, hem uğultu çok hem de ayakta olan milletvekilleri
hatibin düzenini bozuyor.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen,
uğultu var Genel Kurulda. Dinleyelim.
HÜDA KAYA (Devamla) - Suriyeli göçmenler başta
olmak üzere, Afrikalısından Uzak Doğulusuna, Orta
Asyalısına kadar bütün göçmenlerin ama göçmen barındırma
kamplarında ama kaçak yaşamaya çalıştıkları
şehirlerin, metropollerin sokaklarında, merdiven altlarında,
istismarın olduğu her alanda, hayatın her alanında onursuz
bir yaşama nasıl mahkûm bırakıldıklarını
sizler de bizler de biliyoruz.
Son beş altı yıldır AKPnin
mazlum halklar ve göçmenlerle ilgili konular başta olmak üzere
attığı ve atacağı adımlarını ve
Suriyeli göçmenlerin vatandaş edilmesi niyetlerini ne niyetle yapmaya
çalıştığını bizler de çok iyi biliyoruz. Bu art
niyetlerle ve istismar politikalarıyla mücadele etmeye devam
edeceğiz. Neden istismar politikaları diyorum? Ülkemize Suriyeli
göçmenlerden önce de yıllardır yüzlerce, binlerce göçmen geldi ve
gelmeye devam ediyor.
Metropollerde en insanlık dışı
şartlarda, sokaklarda suça itilen, ucuz iş gücü olarak emekleri
sömürülen, fuhşa zorlanan kadınlar ve göçmen halkların hâline
İstanbul sokaklarında her gün şahit oluyoruz. Suriyeli
kadınları, parayla alınıp satılan çocuk yaştaki
kız çocuklarını; kadınları ikinci, üçüncü eş
olarak kendilerine eş etmeye teşvik eden, parayla satan böyle bir zihniyetin
Biz ensar bilinciyle bu kapılarımızı açtık. Suriyeye,
vatandaşlarımıza kucak açtık. demelerini de esefle
karşılıyorum. Gözaltına alınıp tecavüz edilen
göçmen kadınları, fuhşa sürüklenen göçmen kadınları,
işkence altında öldürülen Festus Okeyleri de bizler unutmadık.
Suriyeli göçmenlerle ilgili
söz almışken şunu da ifade etmek istiyorum: Gerek sağ
çevrelerden gerekse sol çevrelerden göçmen karşıtı nefret
söylemlerine de asla taviz vermeyeceğiz, bu nefret söylemlerine
karşı Hepimiz Suriyeliyiz. diyeceğiz. İktidarın
göçmenleri alınıp satılan bir mal gibi gördüğünü hem biz
hem dünya hem de Suriyeli göçmenler çok iyi biliyorlar. Devlet güvencesindeki
kamplarda yaşayan göçmenlerin hayatı hapishane şartlarından
da daha vahim durumdadır. İktidarın istismarcı ve sömürgeci
politikalarını eleştirenlerin başta göçmenler olmak üzere
başlarına neler geldiğini, hangi şartlara mahkûm
edildiğini burada saatlerce anlatsak bitmez.
Sınırdan geçerken
göçmen kadınları, yaşlıları, hamile
kadınları, çocukları, hatta bebekleri katleden bu
anlayış yeni bir istismar politikası peşindedir. İktidarın
yaptığı tüm politikalar, aldığı tüm kararlar,
attığı bütün adımlar ilkesellikten maalesef uzaktır.
Suriye halkıyla kardeşiz. Tek millet, iki devlet. diyenlerin,
Filistin halkıyla dayanışma içindeyiz. diyenlerin Rabia
hamasetiyle nelere, hangi sonuçlara geldiklerini çok iyi gördük.
İktidarın tek bir ölçüsü var, kimlerle daha fazla bir rant ve kâr
peşindeyse, hesabı varsa onlar onların dostudur,
kardeşidir; eğer bir menfaati ve hesabı yoksa, üstüne de yanlışlarını
yüzlerine söyleyenler varsa onlar onların düşmanıdırlar.
Yine, Suriyeli göçmenler konusuna dönersek,
mültecilik de vatandaşlık da bir haktır ama bu, sadece
Suriyeliler için değildir; Afrikalısı için, Uzak Doğulusu
için, Orta Asyalısı için de bütün göçmenlerin, başka ülkelere
göçmek zorunda olanların insani bir hakkıdır; bu, istismar
aracı yapılamaz. Suriyeli göçmenlere dönük linç girişimlerini,
belediyelerin, üstelik de AKP belediyelerinin iftar çadırlarından
kovulan çocukları, evleri yıkılan veya
barındırıldıkları yerlerden kovulan göçmenleri,
turizme zarar veriyor diye şehirlerden sürülenleri, sınırlarda
işkence görenleri, hatta hapsedilenleri, hatta öldürülenleri çok iyi
biliyoruz. Göçmen karşıtı nefret tepkileri ve pratikleri,
maalesef, içinde yaşadığımız toplumun da bir
gerçeği olarak önümüzde.
Bir rapordan hemen kısa bir alıntı
yapmak istiyorum. Öncelikle şunu söylemek lazım: AKP Hükûmeti
tarafından ezilenlere müthiş bir şey bahşediyormuş
gibi yürütülen vatandaşlık verme hikâyesi, aynen
karşısındaki tepkiler gibi göçmen karşıtı bir
yerden yürütülmektedir. Türkiye'ye göçmek zorunda kalan 3 milyon göçmenin önce
30 bini, sonra ise 300 bini bu vatandaşlık için düşünülüyor.
Yani vatandaşlık projesi hayata geçse bile, Suriyelilerin yüzde
90ı bile eşit haklara sahip olamayacaklardır. Türkiye ne kadar
Türkiyelilerin ise o kadar da Suriyelilerindir; Türkiye ne kadar Türklerin ise
o kadar da Kürtlerindir, Araplarındır, Süryanilerindir,
Lazlarındır ve Ermenilerindir. Hepimiz Suriyeliyiz, hepimiz göçmeniz
diyoruz ve buradan CHPli ve MHPli arkadaşlara özellikle şunu demek
istiyorum: Eğer göçmen istemiyoruz diyorsanız savaşa evet
demeyecektiniz. Savaş politikalarına evet demenizin sonucudur bu
yaşananlar. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kaya, teşekkür ederiz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay, buyurunuz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın
konuşmacı son cümlesinde partimizin de adını zikretmek
suretiyle sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Akçay.
Sayın Özel, daha sonra sizi dinleyeceğim.
Sayın İrgile de sataşmadan
dolayı iki dakika söz vereceğim, tutanakları inceledim.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
8.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay'ın, İstanbul
Milletvekili Hüda Kayanın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi bu son yıllarda
uygulanan Suriye politikasıyla ilgili görüşlerini,
yanlışlığını defalarca ve son derece açık
bir şekilde, hiçbir muğlaklığa sapmadan ortaya
koymuştur; bu birincisi.
Eğer bizim grup önerimiz dikkatle
okunsaydı aynen şu ibarenin, Suriye iç savaşı
sonrasında ülkemize gelen Suriyelilerin ibaresinin dikkat çekici
olması gerekirdi çünkü biz ne göçmen ne sığınmacı
ne mülteci dedik, ne de İçişleri Bakanının ifade
ettiği gibi misafir şeklinde
Çünkü bunun hukuki statüsü farklıdır.
Ayrıca, sanki oradaki iç savaşı
desteklemişiz gibi son derece yanlış bir görüş ifade
edilmiştir. Asla ve kata; biz Türkiye Cumhuriyetinin temel dış
politikası olan Yurtta sulh, cihanda sulh. ilkesi bağlamında
komşuların iç işlerine karışmama ve komşularla
iyi geçinme politikasına inanırız. Hatta bu Suriye krizi öncesi
o iyi ilişkileri de destekledik biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak.
Yani bu temel, komşularla iyi geçinme politikasını olumlu
bulduğumuzu, bunun geliştirilmesi gerektiğini destekledik ve
Hükûmeti cesaretlendirmeye çalıştık bir muhalefet partisi olarak
ve daha sonradan da Hükûmetin Suriye politikasını devamlı
eleştirdik, bunun gözden ırak tutulmaması gerekir.
Sayın konuşmacı, tabii, Milliyetçi
Hareket Partisinin Suriye politikasıyla ilgili görüşlerini dikkatten
kaçırmış olabilir. Bu vesileyle bunu da ifade etmiş oldum.
Hepinize teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akçay.
Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Akçayla aynı
gerekçeyle
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
İki dakika da size söz veriyorum.
9.- Manisa Milletvekili Özgür Özel'in, İstanbul Milletvekili
Hüda Kayanın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.
Biraz önce Halkların
Demokratik Partisinin sayın hatibini dikkatle dinledik,
konuşmasının tümünde, Adalet ve Kalkınma Partisine yönelik
olarak, eğer bir sataşma hassasiyetini, ortalama sataşma
hassasiyetlerini göz önünde bulunduracak olursak 5-6 katı sataşma
vardı ama Adalet ve Kalkınma Partisi bunlara cevap vermemeyi tercih
etti. O, onların bileceği iş ama son cümlesinde Cumhuriyet Halk
Partisini savaş politikalarına destek vermekle ve Suriyeli
sığınmacı sorununa dolaylı yoldan sebep olmakla
suçladı. Özellikle şunu söyleyelim: 1 Mart tezkeresinden
başlayarak yani Adalet ve Kalkınma Partisinin Türkiyenin
komşuları üzerinde, onların toprak bütünlüğüne yönelik
olarak ve Büyük Orta Doğu Projesi dâhilinde, emperyalistlerin emperyal
amaçlarına hizmet etmek adına Türkiyeye getirilen tüm tekliflere AKP
Evet. derken önce, 1 Martta o savaş tezkeresine Cumhuriyet Halk Partisi
tüm kadrolarıyla, dönemin Genel Başkanıyla karşı
çıktı ve Adalet ve Kalkınma Partisinin içindeki belli
sayıda vicdanı bunu kaldırmayan milletvekilinin oylarıyla da
hiç olmazsa Iraka askerimiz girmedi, Türkiyeye Amerikan askeri girmedi.
Suriye tezkeresine gelince,
bugün, Sayın Başbakan, CHPyi Suriye tezkeresine destek vermemekle
suçluyor Sayın Kaya. Ve evet, Suriye tezkeresine destek vermedik,
Suriyeyle savaşma niyetine ama ardından şunu getirdik:
IŞİDle savaşmak için, Kobanideki IŞİD
varlığını ortadan kaldırmak için gelecek bir
tezkerenin de bu ülkenin derhâl görüşmesi gereken bir tezkere olduğunu
o günlerde ifade ettik.
Bazı sözler vardır,
söylenir; bazı sözler vardır, bazı partilerin üzerine hiç
yapışmaz. Savaş politikalarını savunma konusunda
CHPye söylediğiniz söz bu grubun üzerinde durmaz Sayın Kaya.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Özel.
Sayın İrgil, biraz
önce sataşmadan dolayı söz istemiştiniz, ben de tutanaklara
bakacağımı, eğer varsa bir sataşma size söz
vereceğimi ifade etmiştim. Tutanaklar geldi, baktım.
Buyurun, size iki dakika
sataşmadan söz veriyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
10.- Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil'in, Gaziantep
Milletvekili Mehmet Erdoğanın MHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, daha önce konuşan
bir hatibimiz bize dönerek şunu söylemişti: Sizin akşam
söylediğiniz farklı, sabah söylediğiniz farklı. Hakikaten
son günlerin en esprili konuşmasıydı çünkü hiç kendine
bakmamış, hiç bugüne kadar söylenen demeçleri, kendi Hükûmetinin
açıklamalarını okumamış bir milletvekili gibi
davrandı. Burada, bizleri özellikle dış politika konusunda
savaş isteyenlerle veya Stalinle, şununla bununla
karşılaştırarak suçlamaya kalktı.
Arkadaşlar, sizin dış
politikanızın özetini burada söylemeye kalksak söylenecek binlerce
şey var ama ben çok özetleyeyim: Hatırlayın, birkaç yıl
önce Nisanda Gazzedeyim., Mayısta Gazzedeyiz, bir ziyaretim olacak.,
Haziranda Gazzedeyiz inşallah. Sonuç: İsrailin
kucağındayız. Özetlersek, sizin dış politikanız,
iç politikaya, tabanınıza dönük
(x)
ama dış politikaya baktığımızda,
dışarıya
(x)
politikasıdır. O yüzden, dış politikanızla ilgili
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Öztürk gelsin ya.
CEYHUN İRGİL (Devamla) Dış
politikanızla ilgili konuşacak bir şeyiniz yok. Siz,
dış politikanızı
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) CHPde doktorlar
dış politikayı anlatınca bir tuhaf oluyor ya.
CEYHUN İRGİL (Devamla) O zaman
başka açıdan sana özetleyeyim Osman.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Öztürk gelsin, Öztürk.
MELİKE BASMACI (Denizli) Söyleyen de ne
acaba? Meslek ne?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Makine mühendisiyim
ben.
CEYHUN İRGİL (Devamla) - Sana başka
açıdan özetleyeyim: Sizin dış politikanız, karada çuval
geçirdiler, denizde geminizi bastılar, havada
uçağınızı düşürdüler, geriye bir derinlik kaldı;
el âlem düşürdü, el âlem geldi çıkardı. Sizin dış
politikanız budur arkadaşlar. O yüzden, dış
politikanız, içeride seçmene gürle, öğrenciyi copla, memura gaz
sık...
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) İkisi de doktor
kardeşim. Böyle bir şey olur mu ya?
CEYHUN İRGİL (Devamla) -
yurt
dışında, İsrail, Amerika ne derse Peki abi
politikasıdır Osman, bunu öğreneceksin.
Ayrıca, Rusya konusunda arkadaş bize
akıl vermeye kalktı. Ben bunun için çok basit bir öneride bulunuyorum
değerli milletvekillerine.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Dış
politikada adam bulun, adam.
CEYHUN İRGİL (Devamla) - Sayın
Başbakan çıksın, bu kadar açıklama yapmanıza gerek
yok, Biz Rusyadan özür dilemedik. desin, bu konu burada bitsin.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Dış
politikada adam bulun.
CEYHUN İRGİL (Devamla) - Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hocam, bu ameliyata
benzemez.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
İrgil.
X.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- MHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili
Erkan Akçay tarafından, Nisan 2011'de başlayan Suriye iç
savaşı sonrasında ülkemize gelen Suriyelilerin Türk
vatandaşlığına geçirilmesinin sebep olacağı
toplumsal ve ekonomik sorunlar ile Suriyelilerin ülkemizde
yaşadıkları sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 12 Temmuz
2016 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) İç
Tüzük 60a göre yerimden kısa bir söz talep ediyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Peki, açıyoruz mikrofonunuzu.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
41.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken'in,
Başbakan Binali Yıldırımın acil servislerle ilgili
sözlerine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, bugün Başbakan Binali
Yıldırım Sağlıkta Dönüşüm Programını
öveyim derken maalesef son derece skandal bir cümlenin altına imza
atmış, aynen okuyorum: Acil servislere
vatandaşlarımız gidiyormuş kız bakmaya, evlendirmek
için oğlunu, kızını. O kadar hastaneler şirin hâle
geldi ki, gidip orada dostluklar kuruluyor, yuvalar kurulmak için ziyaretler
yapılıyor. gibi hiç anlamlandıramadığımız,
nereden çıktığını bilmediğimiz bir tanımlama
yapmış. Bir hekim olarak öncelikle kınıyorum, sonra HDP
Grup Başkan Vekili olarak, bu kadar cinsiyetçi bir tanımlamayı
HDP Grubu olarak kınadığımızı ifade etmek
istiyorum.
Hastaneler izdivaç yerleri değildir,
hastaların sağlık hizmeti almaya gittiği, AKP sayesinde de
almaya çalıştığı, bazen iki saat boyunca o hizmeti
alamadığı yerlerdir. Özellikle kadın sağlık
çalışanlarını ve hastane aciline giden kadın
hastaları her türlü tacizle muhatap edebilecek, bu potansiyeli, bu riski
taşıyacak böylesi bir açıklamayı derhâl geri alması
gerektiğini ifade ediyor ve bir kez daha kınadığımızı
buradan belirtiyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Baluken.
Sayın milletvekilleri, Halkların
Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
X.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 20/6/2016 tarihinde Siirt Milletvekili Kadri
Yıldırım ve arkadaşları tarafından verilen,
KESK'e bağlı ve muhalif sendikaların
yaşadığı baskıların araştırılması
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 12 Temmuz 2016 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
12/7/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 12/7/2016 Salı günü
(bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzük'ün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Diyarbakır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
20 Haziran 2016 tarihinde Siirt Milletvekili
Sayın Kadri Yıldırım ve arkadaşları
tarafından verilen (2294 sıra numaralı), KESK'e bağlı
ve muhalif sendikaların yaşadığı baskıların
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak
12/7/2016 Salı günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisinin lehinde ilk konuşmacı Şanlıurfa Milletvekili
Sayın İbrahim Ayhan. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
İBRAHİM AYHAN (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; öncelikle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Şu anda, Meclis tarafından
araştırılmasını istediğimiz önergeye dair,
EĞİTİM-SEN emekçilerinin Aydından Ankaraya doğru bir
yürüyüşü başlatılmış durumdadır. Özellikle
eğitim emekçilerinin bu yürüyüşü başlatmalarındaki amaç,
üzerlerindeki çok yoğun baskı ve soruşturmalara karşı
demokratik tepkilerini ortaya koymaya yöneliktir.
Buradan, kürsüden, grubumuz adına ve Meclisin
bir üyesi olarak EĞİTİM-SEN üyelerinin bu demokratik
mücadelelerini selamlıyor, mücadelelerinin yürekten yanında
olduğumuzu da ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; demokrasilerde örgütlenme özgürlüğünün en önemli
kazanımlarından biri de sendikalaşmaktır. Sendikalar,
özellikle toplumsal yaşamımızın olmazsa olmaz
unsurlarından biridir. Sendikalar, çalışanların ekonomik,
sosyal, özlük ve demokratik haklarının savunulduğu
yapılardır.
Çalışanlar,
özellikle toplumsal bir yapı olmaları itibarıyla, toplumun bir
parçası olmaları itibarıyla, sendikal mücadeleyi geçmişten
beri, bugüne kadar hep veregelmişlerdir. Türkiye'de de sendikal mücadele
bu eksende uzun bir süreden beri verilmektedir ve bu alanda çok ciddi
gelişmeler, çok büyük kazanımlarda elde edilmiştir. Onun için,
bu kazanımlara karşı iktidarlar, sürekli kendi savunmuş
olduğu çıkarların savunusunu yaparak sendikal mücadeleyi
geriletmek için sendikalı çalışanların haklarına
karşı bir duruş içerisinde olmuşlardır. Diyalektik
olarak da sendikanın çalışanları, sendika üyeleri de
iktidara karşı kendi üyelerinin, kendi
çalışanlarının haklarını savunmanın
mücadelesini vermişlerdir. Türkiyede de bu mücadele özellikle
1990lı yıllarda, Kamu Emekçileri Sendikalarının
başını çektiği sendikal mücadelenin fiilî ve meşru bir
ivme kazanmasıyla büyük bir yere sahip olagelmiştir.
Şu anda da, özellikle son bir yıldır
Kamu Emekçileri Sendikaları çalışanlarına yönelik ciddi
boyutta bir soruşturma furyası başlatılmış
durumdadır. Kamu Emekçileri Sendikalarına üye olanlar birtakım
keyfî gerekçelerle, birtakım antidemokratik gerekçelerle ve tamamen
politik yaklaşımlarla susturulmaya, hakları çiğnenmeye,
engellenmeye çalışılmaktadır. Özellikle AKP
iktidarının 7 Hazirandan sonra toplumda yaratmak istediği korku,
kaos ve kutuplaştırma politikalarına paralel olarak kamu
çalışanlarına yönelik de bu saldırı dalgası,
saldırı siyaseti olanca hızıyla devam etmektedir. Bu
çerçevede de, birçok kamu çalışanı görevden
alınmış, sürgün edilmiş, adli ve idari cezalara tabi
tutulmuştur. Onlarca kamu çalışanı, Toplantı ve
Gösteri Yürüyüşleri Kanununa muhalefet ettiği, basın
açıklamalarına katıldığı, sosyal medyada
birtakım düşüncelerini paylaştığı gerekçesiyle
soruşturmalara tabi tutulmuştur. Çok basit gerekçelerle sendikal mücadele
siyasal iktidar tarafından susturulmaya, engellenmeye ve bastırılmaya
çalışılmaktadır. Özellikle 12 Eylül darbe dönemini
aratmayacak baskılarla, aratmayacak uygulamalarla soruşturmalar
başlatılmış, insanlar zapturapt altına alınmaya
çalışılmıştır. Bakın, geçen yıl 10 Ekim
barış etkinliğinde yapılan katliama karşı
emekçilerin, çalışanların demokratik haklarını
kullanarak 13-14 Ekimde gerçekleştirmiş oldukları iki günlük
greve karşı büyük bir soruşturma başlatıldı. 16
binin üzerinde insana, çalışana idari ve adli soruşturma
açıldı. Bu niçin açıldı? Demokratik bir hakkın
kullanımı ve katliama karşı
çıkıldığı için açıldı. Ondan sonra, 29
Aralıkta bölgede, Türkiyede devam edegelen şiddete,
çatışmaya ve ölümlere karşı yine KESKin
başlattığı grevler gerçekleştirildi. 29 Aralık
günü yapılan iş bırakma grevinden kaynaklı yine on binlerce
insana karşı soruşturma açıldı ve bu
soruşturmalar çerçevesinde ne yazık ki birçok kamu
çalışanı görevden alındı, sürgüne
uğratıldı, maaş kesimi, kınama ve benzeri cezalara
tabi kılındı.
Tüm bunlar şunu gösteriyor ki siyasal alanda
da, toplumsal alanda da, çalışma yaşamında da
barış, demokrasi ve özgürlük mücadelesi engellenmeye,
baskılanmaya çalışılmaktadır. Bir karabasan gibi
çalışanların üzerine çöreklenen bu siyasal mantık demokratik
yaşamı engellemeye çabalamaktadır. Özellikle, otoriter, tekçi ve
statükocu bir anlayışı geçmişten alarak bugünlere
taşımak ve insanların hak ve özgürlüklerini
savunmalarının önüne geçilmek istenmektedir. Bu yapılırken
de, tabii ki her alanda olduğu gibi, sendikal yaşamda da,
çalışma yaşamında da çalışma
barışı bozulmakta, toplumsal kutuplaşma ve
ayrışma da giderek derinleşmektedir. Bu, hepimizi büyük bir
kaygıya, büyük bir endişeye sevk etmektedir. Tam da bunların
önüne geçmek için parti olarak biz çalışma yaşamının
korunması, oradaki iş barışının
sağlanması için de bu araştırma önergesini verdik.
Özellikle, son bir yıl içerisinde bu cadı avına dönüşen
soruşturmaların objektif bir şekilde Meclis tarafından
araştırılmasını istiyoruz, herhangi bir sendika ayrımı
yapılmadan. Sadece bir sendikaya yönelik bu soruşturmaların
kesinlikle politik olduğunu, hukuki olmadığını
düşünüyoruz.
Sizlerin de bildiği gibi, KESK, 1990larda
kurulmuş ve bugünlere gelinceye kadar da -sözümün başında ifade
ettiğim gibi- birçok baskı ve engellemelerle karşı
karşıya kalmıştır ama şu anda da görüyoruz ki
KESKten sonra kurulan, Hükûmete yakın, yandaş diyebileceğimiz
-tırnak içerisinde- bir kamu sendikasının 2002
yılında, AKP iktidara geldiği zaman 62 bin olan üye
sayısı 2016 yılı itibarıyla 974 bine
ulaşmıştır. Bu alanda da muhalefet yapmaktan ziyade, çalışanların
haklarını savunmaktan ziyade siyasal iktidara birtakım alanlar
açmanın alt basamağı olmaktan öte bir anlam, bir ifade ortaya
konulmamıştır ve bir pratik de gerçekleşmemiştir. Biz
isteriz ki tüm sendikalar hükûmetlerin, siyasal iktidarların yanında
değil, temsil ettikleri, haklarını savundukları,
vekâletlerini aldıkları çalışanların
haklarını savunsunlar; onların demokratik, ekonomik, özlük
haklarının savunuculuğunu yapsınlar. Dolayısıyla,
tam da bunun içindir ki muhalif bir sendika olan KESKe yönelik, kamu
çalışanlarına yönelik, EĞİTİM SENe ve diğer
bileşenlere yönelik bir cadı avı
başlatılmıştır. Bundan dolayı da bu cadı
avının Meclis tarafından objektif bir şekilde
araştırılıp yapılan haksızlıkların,
yapılan keyfî uygulamaların, hukuksuzlukların ortadan
kaldırılması için Meclisin de gereken sorumluluğu yerine
getirmesini bekliyoruz. Herhangi bir taraf tutmadan, objektif bir şekilde,
sendika ayrımına gitmeden, çalışanların hakkını
esas alan ve çalışanların çıkarını esas alan bir
tutum Meclisin de asli görev ve sorumluluklarından biridir.
Dolayısıyla, toplumsal barışımızı ciddi bir
şekilde tehdit eden ve çalışma yaşamındaki demokratik
ilkeleri de altüst eden bu soruşturma furyasına artık son
demeliyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM AYHAN (Devamla) Bunun için de
vermiş olduğumuz önergenin tarafınızca desteklenmesini ve
bu son süreçte yapılan antidemokratik uygulamaların
araştırılmasını istiyoruz.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Ayhan.
Grup önerisinin aleyhinde ilk konuşmacı
Şanlıurfa Milletvekili Sayın Mahmut Kaçar.
Süreniz on dakika.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MAHMUT KAÇAR (Şanlıurfa) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; HDP grup önerisi
hakkında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce Temmuz 1995te
Srebrenitsa katliamının yıl dönümü münasebetiyle,
Avrupanın ortasında, sözde medeni dünyanın gözü önünde
sırf Müslüman oldukları için soykırıma uğrayan
savunmasız sivil Boşnak kardeşlerimizi bir kez daha rahmetle
anıyor, bu soykırımı yapanları, destek olanları,
seyirci kalanları lanetliyor, bu soykırımı
unutmayacağımızı ve unutturmayacağımızı
bir kez daha ifade ediyorum.
Tabii, HDP grup önerisiyle
ilgili HDPnin çok değerli milletvekili, arkadaşım İbrahim
Ayhan Beyin Urfa Milletvekili olarak burada konuşması, ardından
bizim söz almamız aynı zamanda bize bir tarihsel tevafuku
hatırlattı. İbrahim Bey, 1990lı yıllarda, 28
Şubat sürecinde kendisi Şanlıurfa EĞİTİM-SEN ve
KESK Başkanıyken, biz de Şanlıurfada SAĞLIK-SEN ve
MEMUR-SEN Başkanı olarak birlikte sendikal mücadelede yol
yürüdüğümüz bir arkadaşımız. Onun için, bahsettiği konularla
ilgili zannediyorum tarihî süreci anlatmada Meclis Genel Kurulu içerisinde en
fazla karşılık bulacak olan arkadaşlarımızdan
biri.
HDP grup önerisi iki temel
yaklaşım üzerinde ifade edilmiş: Bunlardan biri, sendikal
hakların gelişimiyle ilgili. İkincisi de KESK üyelerine
baskı yapıldığı hususuyla ilgili. Sendikal mücadelede sendikal
haklarla ilgili gelinen noktada zannediyorum başta İbrahim Bey olmak
üzere herkesin üzerinde ittifak ettiği konu Türkiyede son on beş
yıldır sendikal örgütlenme, sendikal hakların korunması ve
gelişimi noktasında çok önemli adımlar
atıldığıdır.
Türkiyede özellikle kamu
sendikacılığı alanında 1990lı yıllarda
uluslararası sözleşmeler esas alınarak genelgelerle
sendikacılık faaliyeti yürütülürken 2001 yılında kamu
sendikacılığında toplu görüşme yani memur
sendikalarının görüşme yaptığı ama son sözü
hükûmetin söylediği ve kamu çalışanlarının
kendileriyle ilgili kararları almadığı bir süreçten sonra
bugün Türkiyede kamu çalışanlarının toplu sözleşme
hakkının olduğu, kendileriyle ilgili alınan her kararda söz
sahibi olduğu ve toplu sözleşme neticesinde mutabakata varılan
hususların yasal düzenleme yerine geçtiği ve hükûmeti de
bağladığı son derece önemli bir sendikal zemini
kazandığımız bir süreç yaşıyoruz.
Kamu
çalışanlarıyla ilgili her toplu sözleşme hakkı gündeme
geldiğinde AK PARTİ öncesi dönemin iktidarları ilk olarak kamu
çalışanlarına Eğer bu ülkede toplu sözleşme
hakkı istiyorsanız önce iş güvencesinden vazgeçeceksiniz.
dayatması yapmıştır. Avrupadaki örneklerin de çok daha ilerisinde
bugün Türkiye, kamu çalışanlarının devlet memuru güvencesine
dokunulmadan iş güvencesi hakkının yanında toplu
sözleşme hakkının alındığı dünyadaki nadir
ülkelerden biridir. Bugün Avrupa ülkelerinde toplu sözleşme hakkı
vardır ama bunun karşısında kamu
çalışanlarının tamamı sözleşmelidir ve iş
güvencesi yoktur. Bugün eğer Türkiyede biz memurların toplu
sözleşme haklarından bahsediyorsak, eğer bu kamu
çalışanlarının iş güvencesinden bahsediyorsak bunun
altındaki temel faktör -AK PARTİnin- 2010 yılında Mecliste
kabul edilen, ardından da halkımızın onay verdiği Anayasa
değişikliği ve ardından 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları
ve Toplu Sözleşme Kanununda yapılan değişikliktir.
Halkımızın toplu sözleşmeye de toplumsal sözleşmeye de
evet demesiyle birlikte, kamu çalışanları bugün toplu
sözleşme hakkına sahiptir.
Sayın Ayhan
konuşmasında sendikal mücadeleyle önemli kazanımlar elde
edildiğini ifade etti. Aslında, bu cümle sendikal bakış
açısıyla belki sendikal bir dildir ama siyasi bir değerlendirme
yaptığınız zaman, aynı zamanda son yıllarda
sendikal anlamda elde edilen kazanımların da bir ikrarıdır.
Evet, önemli kazanımlar elde edilmiştir, elbette ki sendikal mücadele
önemlidir ama bunun yanında, iktidarın çalışanlara
bakış açısı bundan çok daha önemlidir. 2002den önce de
sendikalar vardı, sendikal mücadeleler vardı ama bırakın
yeni kazanımlar elde etmeyi, mevcut olan haklarda dahi geri gitme
hadiseleri varken, AK PARTİnin emeğin kutsal olduğu,
emeğin hakkını korumanın temel insan haklarından olduğu
temel yaklaşımıyla atmış olduğu demokratik
adımlarla biz, bugün çalışma hayatıyla ilgili çok önemli
kazanımlardan bahsediyoruz.
Yine, bu anlamda, 2003te, 2005te, 2010da
yapılan önemli yasal mevzuat değişiklikleriyle birlikte,
sendikalara basın açıklamaları ve mesai saatleri
dışında sendikal faaliyetlere katılanlar hakkında
disiplin soruşturması yapılamayacağıyla ilgili
yayımlanan 2003teki genelge, yine disiplin yönetmeliğinde
yapılan önemli bir değişiklikle, az önce ifade edildi, işte
binlerce memurun soruşturma geçirdiğinden... Daha önce, kendileriyle
ilgili herhangi bir disiplin soruşturmasına tabi tutuldukları
zaman merkez disiplin veya yüksek disiplinin aldığı kararlara
kamu çalışanlarının veya onların temsilcilerinin
hiçbir surette müdahale imkânı yokken bugün kamu
çalışanları, sendikalar eliyle bütün disiplin kurullarında
temsil edilmekte ve asil üye olarak oy hakkına sahiptir. Bugün eğer
kamu çalışanlarıyla ilgili disiplin soruşturmalarında
gerek merkez disiplinde gerekse de yüksek disiplin kurullarında sendikaları
temsil ediliyorsa, soruşturma geçiren memur arkadaşlarımız
kendileriyle ilgili savunma hakkında esas teşkil ediyorsa bu AK
PARTİ iktidarı döneminde yapılan yasal düzenlemeler
sayesindedir. Bu bağlamda, elbette ki sendikal mücadelede atılması
gereken adımlar var mıdır? Siyaset hakkı başta olmak üzere,
alınması gereken mesafeler vardır ama burada da şunu ifade
edeyim: Bugüne kadar nasıl ki AK PARTİ iktidarının
çalışanlara temel bakış açısı noktasındaki
olumlu yaklaşımıyla önemli adımlar atıldıysa ben
inanıyorum, önümüzdeki süreçlerde de bu önümüzde problem olarak gözüken
kamu çalışanlarının talepleri noktasında da önemli
adımlar atılacaktır.
Şimdi, son, KESKe yönelik o
soruşturmalara gelince: Hiçbir zaman kamu
çalışanlarının bir sendikaya üye olduklarından
dolayı özel bir ayrıma tabi tutulmaları söz konusu olamaz. Böyle
bir ayrımı hiçbirimizin kabul etmesi de asla kabul edilecek bir husus
değil. Bahsedilen soruşturmalar, kamu
çalışanlarının yapmış olduğu fiil ve
eylemlerden dolayı yapılan soruşturmalardır. Bunlar da
genel anlamda incelendiğinde, terörist cenazelerine katılım,
terör örgütünün organize ettiği, flamaların
açıldığı, terörü destekleyen sloganların
atıldığı illegal gösterilere katılım, siyasi
parti toplantılarına katılım, sosyal medyada terör
propagandası, terörü teşvik ve destek alanında yapılan
iş ve işlemlerle ilgili soruşturmalardır. Bu kapsam
dışında, sendikal faaliyetlerden dolayı yapılan
herhangi bir soruşturma varsa buna karşı sesimizi yükseltmek
hepimizin temel görevi. Bakın, şunu ifade edeyim
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Grev dolayısıyla
bu soruşturmalar hep, grev dolayısıyla.
MAHMUT KAÇAR (Devamla) Grevle ilgili, siz de
biliyorsunuz ki sendikalar grev kararı alırlar. Bununla ilgili
yapılan bütün soruşturmalarla ilgili de Danıştayın bu
konuda iptal kararları vardır. Yani, bugün bir grev kararında
veya iş yavaşlatma eyleminden dolayı geçmişe dönük, matuf
olarak netleştirilen, somutlaştırılan bir ceza yoktur.
Ancak, yapılan işlemlerde eğer kamu çalışanlarının
temel görevi dışında, illegal yapıların
propagandasını yapma, terörist cenazelerine katılım gibi,
kamu çalışanlarının değil, normal
vatandaşlarımızın da hukuk devleti içerisinde temel
sorumluluğu ve sorumluluğunun karşısında da
cezanın olduğu işlemler varsa elbette ki hukuk devletinde
bunlara karşı bir müeyyide uygulamak da takdir edersiniz ki en
doğal sonuçtur.
Sendikalarla ilgili konu yapıldı ve bir
sendikaya atıfta bulunuldu, işte, yandaş sendika,
Kurulduğu zaman üyesi şu. diye, MEMUR-SENle ilgili bir
yaklaşım. Elbette ki ben 2011den itibaren milletvekiliyim, 2011den sonrasıyla
ilgili MEMUR-SENin yetkili organları bununla ilgili
açıklamaları yapar ama 2011 öncesi bu sendikada genel
başkanlık yapmış birisi olarak çok açık ve net ifade
ediyorum: 2001 yılında çıkan yasayla üyeleri
sıfırlanan, baskı altına alınan ve ötekileştirilen,
eğer sendikal mücadelede bir örnek görülüyorsa bu ötekileştirme ve
baskı MEMUR-SENe ve MEMUR-SEN üyelerine yapılmıştır.
Bugün Diyarbakır Belediyesinde, bugün Batman Belediyesinde, bugün Siirt
Belediyesinde MEMUR-SENe ait 1 üye dahi bulma imkânınız yoktur. Ama,
bugün AK PARTİ belediyelerinin birçoğunda KESKin yetkili
olduğunu görürsünüz, MEMUR-SENin yetkili olduğunu görürsünüz,
KAMU-SENin yetkili olduğunu görürsünüz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT KAÇAR (Devamla) Onun için, eğer bir
baskıdan bahsedeceksek KESKe yapılan baskı değil, HDPli
belediyelerin kamu çalışanlarına yaptığı
baskılarla ilgili bir Meclis araştırması önergesi
verilmesinin daha doğru olduğunu ifade ediyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ver
işte, araştıralım.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Verin, verin,
araştıralım.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kaçar.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın hatibin konuşmasında birçok sataşma vardı ama en
son söylediği cümleyle zaten HDPli belediyelerin yaptığı
baskılar üzerine
diyerek grubumuza sataşmıştır, söz
istiyoruz.
BAŞKAN Siz mi konuşacaksınız?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
İbrahim Ayhan konuşacak.
BAŞKAN Sayın Ayhan, buyurun.
Süreniz iki dakika.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
11.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Ayhan'ın,
Gaziantep Milletvekili Mahmut Kacarın HDP grup önerisi üzerindeki
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
İBRAHİM AYHAN (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; tabii, Mahmut Bey ifade
etti, kendisiyle biz uzun süre sendikal çalışmalarda birlikte
mücadele ettik, aynı sendikalarda olmamamıza rağmen, en
azından bir zemini, bir süreci birlikte götürdük. Ben isterdim ki Mahmut
Bey en son yaptığı konuşmayı önceki
yaptığı konuşmalarla paralel bir şekilde götürsün.
Şimdi, Türkiyede alışılagelen ve kolay olarak ezberlere
yerleşen bir ezberi de tekrar etti, sendikal çalışmalardan
dolayı, demokratik faaliyetlerden dolayı, haklarını
savunanlara yönelik açılan soruşturmaları terör sepetine koydu,
işte, örgüt propagandası, örgüt resimleri, benzeri şeyler
söyledi. Bu dil zaten çok geçmişten beri artık
klişeleşmiş, olagelen bir dildir. Çok açık, net bir
şekilde söylemek gerekirse -bakın, ben konuşmamda da ifade
ettim- 10 Ekim Ankara katliamına karşı yapılan greve
katıldıkları için 16.746 kişi hakkında idari
soruşturma açıldı. Suruç katliamını protesto ettikleri
için, Suruç katliamında yaşamını yitirenleri basın
açıklamasıyla andıkları için yüzlerce insan hakkında
soruşturma açıldı. Yani, bunun terör örgütüyle, bunun işte
farklı böyle şeyle ilişkilendirilebilecek ne ilişkisi ve
bir bağlantısı vardır? Dolayısıyla, nasıl ki
gazetecilik faaliyetleri yürütürken gazetecilere Terörist gazeteci.
deniliyorsa şimdi sendikacılara da sanırım Terörist
sendikacı. denilecektir. Ben bunu gerçekten Mahmut Beyden de
beklemiyordum. Şunu açık bir şekilde söyleyeyim, elimde tek tek,
soruşturma açılan kamu çalışanlarının
soruşturma açılma nedenleri var, onu kendisine ayrıyeten de
gösterebilirim. Tüm bunların, birtakım böyle hani
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM AYHAN (Devamla) -
kriminal
gerekçelerle hukuksuzların üstü örtülmeye çalışılıyor.
Bu kesinlikle doğru değildir. Tamamen demokratik faaliyetler,
sendikal faaliyetler.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Ayhan.
X.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 20/6/2016 tarihinde Siirt Milletvekili Kadri
Yıldırım ve arkadaşları tarafından verilen,
KESK'e bağlı ve muhalif sendikaların
yaşadığı baskıların araştırılması
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 12 Temmuz 2016 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi grup
önerisinin lehinde ikinci konuşmacı İzmir Milletvekili
Sayın Musa Çam. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Başkan, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; Halkların Demokratik
Partisinin vermiş olduğu Meclis araştırması önergesi
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, Srebrenitsada bundan yirmi bir yıl önce
hayatını kaybeden ve dünyanın en ücra köşesinde ve nerede
yapılırsa yapılsın insanlığa karşı
işlenmiş bütün suçları, bütün cinayetleri şiddetle ve
nefretle kınıyor, hayatını kaybedenleri saygıyla
anıyorum.
Halkların Demokratik Partisinin vermiş
olduğu Kamu Emekçileri Sendikası KESKe karşı yapılan
baskılar ve mobbinglerle ilgili araştırma önergesinin gerekçe
bölümünde aynen şunlar söyleniyor: Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi kararları olmasına rağmen, Kamu
Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) üyesi birçok kamu emekçisine
grev, eylem, yürüyüş etkinliklerinden çeşitli cezalar verilmektedir.
Bu kapsamda, Siirtte KESK bileşenlerinden Sağlık Emekçileri
Sendikası (SES), Diyanet ve Vakıf Emekçileri Sendikası
(DİVES), EĞİTİM-SEN ve TÜM BEL SEN üyelerine yönelik
sürgün, açığa alma, kademe ilerlemesinin durdurulması
cezaları verilmiştir. Özellikle son bir yıl içerisinde, Siirtte
keyfî uygulamalarla kamu emekçilerine yönelik hukuksuz uygulamaların
başlatıldığı ifade edilmekte, bu sebeple
EĞİTİM-SEN üyelerine yönelik nöbet, kılık
kıyafet, sosyal medya paylaşımları gibi gerekçelerle 100ü
aşkın soruşturma açılmış ve çeşitli cezalar
verilmiştir. Yine, gerekçenin bir paragrafında da: KESK
tarafından kamuoyuyla paylaşılan raporlara
bakıldığında da muhalif kamu emekçileri üzerindeki
baskı daha net görülecektir. Özellikle 10 Ekim Ankara katliamı
sonrasında yapılan 13-14 Ekim grevleri ile 29 Aralık grevi
sebebiyle soruşturmalar rekor düzeydedir. denilmekte, KESK
tarafından hazırlanan rapora göre de birtakım veriler ortaya
konulmaktadır. Şimdi, gerekçede bunlar söylenildiğine göre,
gerçekten Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu ve diğer
sendikal harekete böyle bir baskı yapılıyor mu,
yapılmıyor mu bunlara bakmak lazım. Bununla ilgili de Kamu
Emekçileri Sendikaları Konfederasyonunun kendisinin
yayımlamış olduğu birtakım raporlar ve birtakım
veriler var, bu verilere kısaca bir göz atmak gerekir. Bu, özellikle 10
Ekim Ankara patlamasından sonra ve toplu sözleşme süreçlerinde
yapılan grev ve eylemlerden dolayı... Kendi raporlarına dayanan
rakamlar şunlardır, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu
diyor ki: Biz 16.475 kamu emekçisine greve katıldığı
gerekçesiyle çeşitli soruşturmalar açılmıştır ve
bunlar yürürlüktedir. Örneğin, bunların başında,
Diyarbakırda 4.900, İzmirde 3 bin, Mardinde 2.600, Vanda 2 bin,
Batmanda 1.200ün üzerinde, Adıyamanda 499, Urfada 246, Artvinde 40,
Gaziantepte 475 kişi olmak üzere son üç ay içerisinde 16.475 kamu
emekçisi hakkında soruşturma, araştırma ve kovuşturma
yapılmıştır. denilmektedir KESKin raporunda. Yine, bunu
bilanço olarak şöyle döküyor, diyor ki işte bu son üç ayın
bilançosunda: Soruşturma, uyarı ve kınama cezaları 16.646;
sürgün, görev yeri ve görev değişikliği 82; işten
çıkarma, göreve son verme cezaları 50; gözaltı ve tutuklama 20;
Cumhurbaşkanına, Başbakana hakaret davası 37; kademe ilerlemesinin
durdurulması 23, ceza davaları ve soruşturmaları 102,
akademisyenlere yönelik kadro iadesi, işten çıkarma 12, aylıktan
kesme ve idari para cezası 16; sosyal paylaşım, ifade
özgürlüğüne yönelik davalar 40, mobbing 14, sendikal faaliyetlerin engellenmesi
11, sendikal materyallerin engellenmesi 3, eylem ve yürüyüş engelleme 2,
2911e muhalefet iddiasıyla açılan dava 5, eğitim ve
öğretim hakkının engellenmesi, Cizre, Silopi, Nusaybin, Sur,
Yüksekova ve diğer illerde de onlarca engelleme var.
Şimdi, baktığımızda,
fiilen, Türkiyede Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonuna
karşı ve diğer sendikalara karşı bir
yaptırımın söz konusu olduğu açık ve net bir
şekilde görülmektedir. Yaklaşık olarak bayramdan önce, 27
Haziranda, yine burada, bu kürsüde, yine bununla ilgili verilen bir önerge
üzerine de ben, Sayın Ahmet Bey ve diğer değerli
konuşmacılarımız bunu dile getirdik. Evet, 1990lı
yıllarda başlayan, 2001 yılında çıkartılan kamu
emekçileri sendikası yasasıyla birlikte, Türkiyede önce toplu
görüşme, daha sonra toplu sözleşme noktasına gelinmiştir.
Ancak, bu yeterli midir? Değildir. Özellikle Türkiye Cumhuriyeti
devletinin de altına imza altmış olduğu ILO
sözleşmeleri standardında mıdır? Değildir, onun
gerisindedir. Bunu daha da ileri götürmemiz gerekiyor ama burada esas dikkat
etmemiz gereken nokta, benden olan kamu emekçileri sendikalarına yol,
benden olmayanların tamamını da tasfiye etme operasyonudur
arkadaşlar. Bu, sadece sendikal alanda değil, on dört yıllık
AKP Hükûmeti döneminde kendisine karşı olan veya kendisine biat
etmeyen tüm kurum ve kuruluşları biat eder noktaya getirmek, tasfiye
etmek veyahut da yok etmek anlayışının Türkiyede egemen
olmasıdır arkadaşlar. Sanayi odası, ticaret odası,
esnaf odası, diş hekimleri, mimarlar odası, mühendisler
odası, kadın dernekleri, Yeşilay, TÜRGEV, vakıf,
aklınıza ne gelirse gelsin, arkadaşlar, bunları
AKPlileştirmekle ilgili yoğun bir çalışma var; bu da
bunlardan bir tanesidir. Evet, Türkiyede kamu emekçileri sendikalarına,
kendinden olmayan sendikalara karşı önemli bir yaptırım
var, önemli bir baskı var. Tayin olacaksınız, falanca
konfederasyona gideceksin, MEMUR-SENe gideceksin üye olacaksın, tayinin
olur. O sendikaya gideceksin terfi edeceksin, o sendikaya gidip üye olursan
terfi ediyorsun. O sendikaya gidip üye olursan lojman hakkına sahip
olabilirsin. O sendikaya gidip üye olursan her türlü imtiyazdan faydalanma
şansın ve hakkın vardır.
Bunlar doğru yöntemler ve usuller değildir
arkadaşlar, bunların terk edilmesi gerekiyor ama ne yazık ki on
dört yıllık AKP iktidarı döneminde bu tip
alışkanlıklar artık bir kural hâline getirilmiş ve bir
kural hâlinde uygulanmaya devam ediyorlar. Buna hepimizin ve herkesin
karşı çıkması gerekiyor.
En son şubat ayında, 16 Şubat 2016
tarihinde Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğü,
Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu imzasıyla, Hükûmetin
aleyhinde yorum, açıklama, basın toplantısı, eylem gibi her
türlü etkinlik yapıldığında bunlara katılanlar
hakkında soruşturma ve kovuşturma açılmasıyla ilgili
bir genelge yayımladı. Bu genelge Sayın Ahmet Davutoğluna
yaradı mı, yaramadı mı; onu sizler biliyorsunuz.
Yaramadığı açık, kimseye bir faydası
olmadığı açık ve net ama bu genelge doğrultusunda ve
bu genelge doğrultusunda oluşturulan BİMER marifetiyle,
şimdi önüne gelen herkes ama herkes imzasız, isimsiz bir şekilde
Falanca şunu yaptı, filanca şunu yaptı. diye kamu
çalışanları hakkında, vatandaşlar hakkında
BİMERe onlarca, yüzlerce, binlerce, on binlerce şikâyet dilekçesi
gönderiyor ve o insanlar hakkında kovuşturma, soruşturma
açılıyor arkadaşlar.
Sorun nedir? Söylüyorsunuz paralel devlet,
paralel yapı, paralel yapı
Onlarca insan mahkûm edildi -Tuncay
Özkanı, Mustafa Balbayı, Sayın Çiçeki- onlarca insan
cezaevlerinde beş yıl altı ay yattılar, sesinizi
çıkarmadınız, onlarla birlikte bunları yaptınız.
Ama, şimdi aynı yöntem ve usulü sizler kendiniz yapıyorsunuz,
kendi bakanlarınız, kendi yöneticileriniz marifetiyle bunu
gerçekleştirmeye çalışıyorsunuz ki bu doğru bir yöntem
ve usul değildir.
Yani, geçtiğimiz hafta yine burada
söylemiştim, Amerikada 1940lardan sonraki McCarthycilik dönemini.
Şu anda Türkiyede, fiilen, ispiyonculuk ve ihbarcılık
marifetiyle önüne gelen herkes kendisi gibi düşünmeyen, kendisi gibi
hareket etmeyen, kendisi gibi oy vermeyen herkesi şikâyet eden, ihbar eden
noktaya geldi ki bu, Türkiyenin gidişatı açısından
doğru bir nokta değildir.
Bununla ilgili şimdi mademki bu kadar iddia
var, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonuna (KESKe) bu kadar
baskı var, bu kadar rakamlar verilmiş, bu kadar raporlar var; o zaman
bunlar doğru mudur, yanlış mıdır
anlaşılabilmesi için yapılacak bir tek şey var, hiç
kimsenin şaibe altında kalmaması gerekir, doğruların
gün ışığına çıkartılması gerekir.
Bunların gün ışığına çıkartılması
için de araştırma komisyonu kurulması gerekir.
İktidarıyla muhalefetiyle hepimiz, herkes, bu kadar iddialar
karşısında, şimdi burada parmak kaldırarak
Hayır, istemiyoruz. demek yerine, bu iddiaların
araştırılması ve gün ışığına
çıkartılması gerekir ve o zaman demeliyiz ki: Ey HDP, senin bu
kadar iddiaların var ama biz araştırma komisyonunu kurduk,
bunların hiçbirisinin doğru olmadığını gördük.
Alırsınız, suratına atarsınız. Bu kadar basit.
Ama, bunu burada reddetmek yerine o komisyonun
kurulmasını hep birlikte sağlamamız ve bu iddiaların
tamamını araştırmamız ve doğruları gün
ışığına çıkarmamız gerekir diyor, bu konuda
hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum arkadaşlar.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Çam.
Halkların Demokratik Partisi Grup önerisinin
aleyhinde ikinci ve son konuşmacı İstanbul Milletvekili
Sayın Halis Dalkılıç. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; HDPnin grup önerisi aleyhinde
grubum adına söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle ben de yirmi bir yıl önce
Avrupanın göbeğinde yaşanan vahşeti, yaşanan
katliamı kınıyorum, orada hayatını kaybeden
şehitlere Allahtan rahmet diliyorum. Bu katliamı işleyenlere
sessiz kalanları, hâlâ bugün bile görmezden gelenleri
insanlığın vicdanına havale ediyorum ve en yüksek seviyede,
Meclis adına kınıyorum ve geçmiş olan Ramazan
Bayramınızı tekrar kutluyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; HDPnin grup önerisinin içeriğine
baktığımda, içeriğine katılmamakla birlikte
ısrarla bazı muhalif sendikalar ibaresini görüyorum. Muhalif
sendikanın ne olduğunu gerçekten anlamakta güçlük çekiyorum. Neye
muhalif sendikalar?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yandaşı iyi bilirsin
ama. Yandaşı bilirsin.
HALİS DALKILIÇ (Devamla) - Hükûmete mi muhalif,
millete mi muhalif, işverenine mi muhalif, yaşadığı
kurumuna mı muhalif yoksa kendi teşkilatlarına mı muhalif
doğrusu bunu anlamakta güçlük çekiyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yandaş olabilirsin
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
Sendikaların muhalif olması lazım.
HALİS DALKILIÇ (Devamla) - Sendikalar muhalif
değildir. Sendikanın tanımını yapalım isterseniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sendikalar yapısı
gereği muhaliftir, iktidardan bağımsız olarak
muhaliftirler.
HALİS DALKILIÇ (Devamla) Sendikanın
tanımını yapalım ve sendikanın üzerine
konuşalım. Sendika olmanın birinci şartı, hiçbir
siyasi parti ve hükûmete yakın olmaları değil
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ee, onu nereden getirdiniz?
HALİS DALKILIÇ (Devamla) -
bağımsız olmaları, bu sayede işçi, memur ve halklara
toplumsal barışı, ülke ekonomisine ve ülkenin gelişmesine
katkı sağlamalarıdır.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) - KESKi ve
Birleşik KAMU-İŞi grubunuzda ağırlayan sizsiniz Özgür
Bey. Ama, MEMUR-SEN MHP
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Tabii
ağırlayacağız, seni de ağırlarız.
HALİS DALKILIÇ (Devamla) - HDPnin önerisinde
özellikle, ısrarla muhalif
Muhalifi gerçekten merak ediyorum,
açıklamalarını da bekliyorum. Muhalif sendika hangisi, muhalif
olmayan hangisi? Doğrusu bunu ben de merak ediyorum, Meclisimizin de merak
ettiğini düşünüyorum.
AK PARTİ iktidara geldiği günden bugüne
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Üyesinin hakkını
savunuyorsa muhalif, saraya yanaşıyorsa değil.
HALİS DALKILIÇ (Devamla) -
çalışanlarımızın, emekçilerimizin bugüne kadar
aldığı sendikal haklar
Türkiyenin önünü açan AK PARTİ
hükûmetleri oldu. 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve
Toplu Sözleşme Kanununda, Sendikalar Kanununda, sırayla, 2004te,
2006da, 2008de, en son 2010da yapılan olumlu değişikliklerle
sendikaların gelişmelerine yol açılmıştır ve 2010
referandumunda çalışanlarımızın, emekçilerimizin
kazanımları şunlardı
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Paralel yapı
kandırdı sizi 2010 referandumunda. Paralel yapı
kandırdı sizi orada.
HALİS DALKILIÇ (Devamla) Birden fazla
sendikaya üye olmak yasaktı, bu yasak ortadan kaldırıldı;
memurlar ve diğer kamu personelinin toplu sözleşme hakları
verildi
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) HSYKnın yapısı
ne oldu?
HALİS DALKILIÇ (Devamla)
kısmi yasaklar
kaldırıldı, Ekonomik ve Sosyal Konseyin kurulması -ki bu
çok önemli- anayasal güvence altına alındı. Peki, bugün sendika,
bugün emekçilerin hakkını korumak adına konuşanlar o gün
referandumda ne yaptı?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Hayır.
dedi.
HALİS DALKILIÇ (Devamla) - Milletin
hafızası biliyor ama. Yüce milletimiz o gün referandumda her zaman
olduğu gibi cevap verdi, sendikaları, işçileri, emekçileri
sömürenlere cevap verdi. Doğrusu bunları bir kere daha
paylaşmış olalım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; baskı ve sendikacılık kavramlarını
burada birlikte konuşalım. Yıllardır AK PARTİye
Mahalle baskısı yapıyor. diyorsunuz, bu yaftayı
yapıştırmaya çalışıyorsunuz. Şimdi de
sendika baskısı diyorsunuz. Günümüzde sendika üyeliği
bakımından bakanlıklarda hem KAMU-SEN hem KESK hem onun
dışındaki sendika üyelerinde bir eksilme olmuş mudur? Bunu
rakamlarla bir araştırın lütfen. Artma olmuştur.
Dolayısıyla, bir baskının söz konusu olduğu yerde,
çalışılan kurumlarda, özellikle bakanlıklardaki
kurumların hiçbirinde bir eksilme yok bahsettiğiniz sendikalar
açısından.
Ben, buradan, bu öneriyi getiren HDP Grubuna
sesleniyorum. Peki, sizin yönettiğiniz Diyarbakır, sizin
yönettiğiniz, belediyesi sizde olan Van, sizin yönettiğiniz Mardinde
kaç tane MEMUR-SEN üyesi vardır? Bunu burada açıklayın
bakalım. Mahalle baskısı ne? Onu konuşalım burada. Var
mıdır? (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
MELİKE BASMACI (Denizli) Yönettiğiniz
ne demek ya? Orası başka bir eyalet mi?
HALİS DALKILIÇ (Devamla) Ben bu soruyu
soruyorum. Varsa Var. deyin, gelin açıklayın
sayılarını. Bunu merak ediyorum. Mahalle
baskısını orada konuşalım.
MELİKE BASMACI (Denizli) Yönettiğiniz
ne demek? Oraya Hükûmet bakmıyor mu? Orası ayrı bir devlet mi?
Hiç şık olmadı söylediğiniz.
HALİS DALKILIÇ (Devamla) Şimdi, AK
PARTİ Hükûmetine sendikalara baskı yaptığı gibi bir
yaftayı yapıştırmanızın mümkün
olmadığını bir kere daha ifade ediyorum.
İkincisi: Bakın, yapılan
soruşturmalar, kovuşturmalar
MELİKE BASMACI (Denizli) Mantıksız
oldu. Eyalet mi orası, ayrı mı yönetiliyor?
HALİS DALKILIÇ (Devamla) Sendikaya üye olmak
şu anlama gelmiyor: İstediğiniz zaman işe gitme,
istediğiniz zaman eylem yapma, istediğiniz zaman iş bırakma
eylemi yapma, istediğiniz zaman seçilmiş Başbakana,
Cumhurbaşkanına hakaret etme haklarını vermiyor, böyle bir
özgürlük vermiyor. Eğer bunu yaparsanız bu ülkenin
bağımsız hukuku var
MELİKE BASMACI (Denizli) Neyi var?
HALİS DALKILIÇ (Devamla)
bağımsız yargısı var, soruşturma yapar,
kovuşturma yapar; suçunuz varsa cezanızı verir, suçununuz yoksa
aklanırsınız. Niye soruşturmaktan imtina ediyorsunuz?
Dolayısıyla, bu suçları işleyenlerle alakalı, bakın,
verdiğiniz rakamlarla ilgili yaklaşık 100-102 civarında
dava açılmış. Bunların çoğu ne biliyor musunuz?
Başbakana, Cumhurbaşkanına hakaret ve görevi kötüye kullanmak.
MELİKE BASMACI (Denizli) Bu da
bağımsız hukukun ispatı (!)
HALİS DALKILIÇ (Devamla)
Dolayısıyla, bununla ilgili bağımsız yargı
gereğini yapacak. Eğer bunu yapmıyorsa görevini
yapmamıştır.
MELİKE BASMACI (Denizli) Hangi yargı?
HALİS DALKILIÇ (Devamla)
Bağımsız yargı.
Siz bu ülkenin yargısına güvenmeyi de
öğrenmelisiniz, bu millete güvenmeyi de öğrenmelisiniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Güvensene. Hadi Danıştaya
güvensene, Yargıtaya güvensene. Değiştiriyorsun
HALİS DALKILIÇ (Devamla) Nerede usulsüzlük
varsa, hak tanımazlık, kural tanımazlık varsa bunlarla
ilgili cevaplar mutlaka verilecektir.
MELİKE BASMACI (Denizli) İlahi adalet
verecek size.
HALİS DALKILIÇ (Devamla) Bundan hiç kimsenin
gocunmaması lazım.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Paralel yargıçlara
güvendiniz. Güvendiğiniz yargıçların hepsini yok ettiniz.
HALİS DALKILIÇ (Devamla) Nerede hangi ülkede
yaşıyorsanız yaşayın, hangi sendikaya üye oluyorsanız
olun, hangi kuruma üye oluyorsanız olun, hangi STKya üye oluyorsanız
olun bu ülkenin kuralları var
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bu ülkenin yüksek
yargıçlarını yok ettiniz.
HALİS DALKILIÇ (Devamla)
ve almanız
gereken izinler var. Bu izinleri takmadan, bu ülkenin yasalarını
takmadan Ben istediğimi yaparım
MELİKE BASMACI (Denizli) Diyen kimdir acaba?
HALİS DALKILIÇ (Devamla)
ben falan
sendikanın üyesiyim. diyorsanız, bununla ilgili mutlaka yargı
gereğini yapar, yapmıştır, yapmalıdır.
MELİKE BASMACI (Denizli) Anayasayı
saymayan kimdir acaba?
HALİS DALKILIÇ (Devamla)
Dolayısıyla, sözlerimin sonuna gelirken HDP grup önerisinin aleyhinde
olduğumu bir kere daha zikrediyorum ve bu önergenin gerekli
olmadığıyla alakalı bütün kanaatim tamdır. Dolayısıyla,
Meclisin boşuna bu tür meselelerle değil de milletin hizmet
beklediği, milletin bir an önce kavuşmasını beklediği
hizmetlerin gelmesi için
MELİKE BASMACI (Denizli) Tabii, mesela torba
gibi, mesela vergi afları gibi.
HALİS DALKILIÇ (Devamla) Evet, ben, HDPnin
grup önerisine CHPnin daha aşkla sarıldığını
görüyorum, bu da ayrıca bir ibretlik durum.
MELİKE BASMACI (Denizli) Bu,
şahsınıza
HALİS DALKILIÇ (Devamla) Daha aşkla
sarılıyorsunuz.
Dolayısıyla, burada hiçbir siyasinin arka
bahçesi olarak görmemeniz gerekiyor sendikaları, arka bahçeniz olarak
görmeyin; görürseniz millet de sizi görmemeye devam eder. Ben tekraren
söylüyorum; Grup önerisinin aleyhinde olduğumu zikrediyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyor, millet
adına hayırlı çalışmalar diliyorum hepinize. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Dalkılıç.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama talebimiz var.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunacağım ancak bir yoklama talebi
var.
Sayın Özel, Sayın Aydın, Sayın
Basmacı, Sayın Karabıyık, Sayın Çamak, Sayın
Kayan, Sayın Engin, Sayın Biçer, Sayın Kayışoğlu,
Sayın Çam, Sayın Atıcı, Sayın Tümer, Sayın
Türkmen, Sayın Uslupehlivan, Sayın Yedekci, Sayın
Yarayıcı, Sayın Yüceer, Sayın Tanrıkulu, Sayın
Bayır, Sayın Özcan.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır.
X.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 20/6/2016 tarihinde Siirt Milletvekili Kadri
Yıldırım ve arkadaşları tarafından verilen,
KESK'e bağlı ve muhalif sendikaların
yaşadığı baskıların araştırılması
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 12 Temmuz 2016 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi
Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.31
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.34
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Ali Haydar HAKVERDİ
(Ankara)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 111inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Sayın
milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Hatay Milletvekili Hilmi Yarayıcı ve
arkadaşları tarafından, "Suriye'de faaliyet gösteren
cihatçı örgütlerin ülkemizi geçiş güzergâhı ile örgütlenme
merkezi olarak görmelerinin ve tüm bunlara göz yummanın başta
güvenlik olmak üzere yaratacağı diğer sorunların
araştırılması" amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 12 Temmuz 2016 Salı
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
12/7/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun, 12/7/2016 Salı
günü (bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Hatay Milletvekili Hilmi Yarayıcı ve
arkadaşları tarafından, Suriye'de
faaliyet gösteren cihatçı örgütlerin ülkemizi
geçiş güzergâhı ile örgütlenme merkezi olarak görmelerinin ve tüm
bunlara göz yummanın başta güvenlik olmak üzere yaratacağı
diğer sorunların araştırılması amacıyla
3/6/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma
önergesinin (608 sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 12/7/2016 Salı günlü
birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı
tarihli birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisinin lehinde ilk konuşmacı Hatay Milletvekili
Sayın Hilmi Yarayıcı. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
Buyurun.
HİLMİ YARAYICI
(Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Suriyede
faaliyet gösteren örgütlerin ülkemizdeki faaliyetleri hakkında grubum
adına söz almış bulunmaktayım.
6 Temmuz Çarşamba günü
17.15 sıralarında Hatay Reyhanlıda Suriyeli
sığınmacıların kaldığı evde bir patlama
olduğu haberi üzerine derhâl oraya gittim ve oradaki konuyla ilgili
yetkililerle, vatandaşlarımızla ve orada olayı gören görgü
tanıklarıyla konuştum ve bilgi aldım.
Aldığım bilgiye göre Reyhanlıda binanın ikinci
katında bulunan bir evde bomba yapımı sırasında bir
bomba patlaması gerçekleşmiş ve patlama sonucu Usam İsa ve
Rahmi Hadad adındaki 2 Suriyeli terörist önce ağır
yaralanmış, bir süre sonra da hayatlarını
kaybetmişlerdir. O sırada, onlardan birinin eşi olan bir
kadın mutfakta iş yaparken söz konusu bomba çok tesir
bırakmadığı için yaralanmadan sağ salim
çıkmış, sorgusu alınmış, ifadesi sonrasında
onunla birlikte 6 kişi tutuklanmıştır.
Ölen kişilerin 2015
yılının Ocak ayında AFADtan kart alarak Reyhanlıya
yerleştikleri, pasaport ve yerleşim kartlarının birbirini
tuttuğu bilgisini öğrendim ama bunların hiçbirinin bir önemi yok
çünkü AFAD kartı verildiğine göre aklımıza ilk gelen
şey bir meşru statü tanındığı, yerinin yurdunun
nerede olduğu, ne iş yaptığı, kim oldukları
noktasında bir meşruiyet kazandırılmış. Oysa
böyle insanların bile o evde bomba yaptıklarını
düşündüğümüzde ülkemize milyonlarca giriş çıkış
yapan Suriye vatandaşlarının hangisinin terörist, hangisinin
masum olduğunu gerçekten ayırmak çok zor. AFADın verdiği
tanıtım kartıyla ikamet etmiş olmaları Hükûmetin
Suriye iç savaşındaki rolünü bir kez daha gözler önüne
sermiştir. Ancak, patlama kadar vahim olan bir başka durum; evde yine
2 susturucu tabanca olan suikast amaçlı kullanılan tabanca, 1 uzun
namlulu ve çeşitli silahlar bulunmuştur. AFAD tanıtım
kartıyla ülkemizde ikamet eden şahısların bugüne kadar
ülkemizde katıldığı eylemler ve işlediği suçlar
henüz bilinmemektedir. Bu olay, ülkemize sığınan 4 milyona
yakın insanın, Suriye vatandaşının hangisinin
sığınmacı, hangisinin terörist olduğunu bir kez daha
somut bir örnek olarak karşımıza çıkarmaktadır.
Hatayda bir korkuya dönüşmüş bulunmaktadır bu durum.
Reyhanlıda halkın,
hâlen, 2013te ilçelerinde gerçekleştirilen katliamın
travmasını üzerinden atamamış iken bu patlamayla bir kez
daha sarsıldığına ve
sarsıldığımıza tanık oldum. Uzun zamandır
güvenlik konusunda endişe yaşadıklarını belirten ilçe
sakinleri, kimin gerçekten sığınmacı kimin eli kanlı
terörist olduğunu bilememenin tedirginliğiyle uyku uyuyamaz bir
durumda olduklarını belirttiler. Patlamanın
gerçekleştiği evde hayatını kaybedenlerin üzerinden AFAD
kartının çıkmasının tedirginliklerini daha da
artırmış olduğunu gözlemledim.
Sınır ilçesi Reyhanlı halkı,
Suriye savaşının ağır yükünü üzerinde
taşımaktan yorulduklarını,
sığınmacılara sağlanan hakların kendilerine
tanınmadığını, sığınmacıların
iş yeri açmalarına rağmen vergiden muaf tutulmaları
yüzünden kendilerinin rekabet edemez konuma geldiklerini, bu nedenle
işsizliğin had safhaya ulaştığını; zaten
ülkemizde 6 milyon insanın yoksullukla, 17 milyon insanın açlık
sınırı, yoksulluk ve işsizlikle boğuştuğunu
bir kez daha hatırlatarak Hükûmetin bir an önce bu duruma el
atmasını istedi. Reyhanlıda yaşayan
vatandaşlarımızın iletmiş olduğu sıkıntılar
belki özetle bunlar olabilir, ancak detaylarının daha da iç
karartıcı olduğunu özellikle belirtmek isterim.
Hükûmetin insanlık
suçlarının işlenmesine zemin hazırladığı
Suriye iç savaşının etkileri Suriyeyle sınırlı
kalmamıştır. Özellikle sınır şehirleri cihatçı
çetelerin eğitim kampı, geçiş güzergâhları ve lojistik
üsleri hâline dönüşmüştür. Hükûmet her ne kadar üst perdeden
IŞİDle mücadele ettiğini söylese de koskoca bir yalandır.
IŞİDin kamuflaj elbiseleri hâlen Hataydaki tekstil atölyelerinde
üretilmeye devam edilmektedir. Üstelik bu kıyafetler insanlık
dışı koşullarda, 9-12 yaş aralığındaki
çocukların çalıştırıldığı atölyelerde
üretilmektedir. İngiliz gazetecilerin gelip röportaj
yaptığı bu atölye sahiplerini istihbarat örgütlerimizin bilmemesi
düşünülemez. Geriye tek bir seçenek kalıyor, o da bu işletmelere
göz yumulması seçeneğidir. Yine, başta Atatürk Havalimanı
ve birçok saldırının emrini veren IŞİDçi terörist
İlhami Balının -kaldı ki, bununla ilgili ben hem mart
ayında hem haziran ayında verdiğim araştırma
önergelerinde ismini özellikle belirtmiştim ve yine bizim milletvekili
arkadaşlarımız defalarca altını çizmişti, yine
buna ilişkin hiçbir çalışma yapılmadı ve önlem
alınmadı ne yazık ki- örgütün her türlü lojistik malzeme
tedarikini Hataydan sağladığı, hastanelerde tedavi
ettirdiği IŞİDlileri Kilis üzerinden Gaziantepe
gönderdiği mahkemeye sunulan dinleme kayıtlarında net olarak
görülmüştür. Aynı İlhami Balı, 2013 yılında elini
kolunu sallayarak Ankarada Hacı Bayram civarında haftalarca
örgütlenme faaliyetlerinde bulunmuş ama ne hikmetse sadece
telefonları dinlenmiş, kendisine dokunulmamıştır ve o
İlhami Balı, askerimizi şehit etmiş, yüzlerce
vatandaşımızın katliam emrini vermiştir. Bu
acılar yaşatılırken istihbaratımızın tek
tesellisinin şahsı takip altında bulundurmuş olmasıysa
trajedidir.
Üzerinde önemle durulması gereken bir
diğer noktaysa, özellikle sınır illerimizin IŞİDten
El Nusrasına kadar birçok örgütün hesaplaşma alanı hâline
çevrilmesidir. Geçtiğimiz yıl, üst düzey bir sözde El Nusra komutanı
olan Cemil Radon Hatayda aracına bomba konularak öldürüldü. Aynı
şahsa yine Hatayda birçok kez suikast girişiminde bulunuldu. Keza,
Şanlıurfada, Gaziantepte IŞİD ve diğer örgütlerin
kendilerine muhalif gazetecileri rahatça öldürmelerine defalarca tanık
olduk. Bu katillere o kadar kol kanat gerildi ki, 2011 yılında
Apaydın Kampına dönemin milletvekilleriyle girmemize dahi izin
verilmemişti. Bizi kamp kapısında bıyıksız, uzun
sakallı, elinde keleş olan paçavralar, eli kanlı katiller
karşıladı ve ne yazık ki kendi toprağımızda,
kendi ülkemizde bizi tehdit etme cüretini gösterdiler. Esadı devirme
uğruna küresel terörizmin tüm unsurları ülkemiz üzerinden Suriyeye
gönderildi; örgütler desteklendi, her türlü para ve lojistik destek sunuldu.
Geldiğimiz aşamada Esad yerinde kaldı ve savaşı
körükleyen ülkeler Esadlı çözümü kabul etmiş görünüyor. Uzun bir
süredir bu gerçeği kabullenemeyen Hükûmet, son uluslararası
gelişmeler doğrultusunda politika değişikliğine
gideceğinin sinyallerini vermeye başladı; bu uğurda, ilan
ettiği tüm kırmızı çizgilerin çiğnenmesine örtülü onay
vermeye başladı. Bu politika değişikliğinin diğer
sonucu, başta IŞİD ve El Nusra olmak üzere cihatçı
örgütlerle araya mesafe konulması zorunluluğudur. Savaşın
daha da radikalleştirdiği örgütlerin bunu sessizce kabullenmeleri
beklenmemelidir. Bu örgütlerin, artık ülkemizi de bir savaş
alanı olarak kullanmaya başlayacakları kesindir.
IŞİDin son eylemleri bunun sinyalleridir. Bu nedenle, ne yazık
ki ülkemiz için artık sıkıntılar daha fazla artmıştır.
Savaşın asıl faturasını ne Amerika emperyalizmi ne
Suudi Arabistan ne gerici, tutucu, yobaz Katar ödeyecektir. Hükûmetin kör
dış politikasının faturasını sadece ama sadece
halklarımız ödeyecektir.
Hükûmetin yüzlerce tır dolusu silahla iç
savaşı kışkırtmasının
ayrıntılarına bir kez daha girmeyeceğim, burada defalarca
konuştuk.
Bu savaşın baş aktörlerinden
olması ve yaşanan bu trajedinin sorumluluğu kendisinde
değilmişçesine Suriyeli sığınmacılara
vatandaşlık müjdesi açıklaması utanmazlığın,
aymazlığın tarifinden başka bir şey değildir.
Hükûmetin ülkemize getirdiği 4 milyon sığınmacı bugün
insanlık dışı koşullarda yaşamak, büyük bir
çoğunluğu dilencilikle yaşamını sürdürmek zorunda
kalmıştır. Kamplarda yaşayan çok küçük bir
azınlık dışında büyük bir çoğunluğu
açlıkla, sefaletle yaşamak, kadınlar 3-4 evlilik yapmak zorunda,
taciz ve tecavüze uğramak zorunda kalmıştır. Bu nedenledir
ki yüzlerce Suriyeli ülkemizden Avrupaya geçmek isterken hayatlarını
kaybetmiş, buna rağmen, ölümü göze alarak kaçmaya devam
etmişlerdir.
Tüm bunlara rağmen, Hükûmet sıklıkla
algı operasyonuyla sığınmacılara karşı
olduğumuz yönünde algı yaratma peşinde. Bu da ayrı bir
utanmazlık örneğidir. Sığınmacıların
yaşadığı acıların sorumlusu ülkemiz Hükûmeti ise
öncelikle bu insanların insanca yaşamalarını talep etmek
bizim insanlık görevimizdir, bu insanların hakkını aramak
da bizim görevimizdir.
Bugün sayıları 500
bine ulaşan okul çağındaki Suriyeli çocuk eğitim
haklarından mahkûm kalarak karanlık bir geleceğe yürüyor. Bu
çocukların eğitimini sağlamak da hastaları tedavi etmek de
hepsine temel insan haklarına uygun bir yaşam sunmak da Hükûmetin
insanlara borcudur. Bizler Suriyede yaşanan insanlık
dramının acısını yüreğimizin en derininde
hissediyoruz. Bu nedenle, savaştan kaçıp ülkemize
sığınan insanlara evimizin yanı sıra yüreğimizi
de açtık, açmaya da devam edeceğiz. Burada asıl sorun, Hükûmetin
kapalı kapılar ardında binlerce cihatçı katile
kapıları açarak onlara silah, eğitim, her türlü desteği
sunmuş olmasıdır. Şu an Suriyelilerin bizden beklediği
barışı sağlamaktır yoksa vatandaşlığa
geçmek onların bizden talep ettiği bir durum değildir.
Teşekkür ederim. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yarayıcı.
Grup önerisinin aleyhinde ilk konuşmacı
Adana Milletvekili Sayın Talip Küçükcan.
Süreniz on dakika.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
TALİP KÜÇÜKCAN (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği Meclis
araştırma önergesinin aleyhine söz almış
bulunmaktayım.
Araştırma önergesi özet itibarıyla
Suriyede ortaya çıkan devlet dışı aktörlerin ve
cihatçı terör örgütlerinin faaliyetlerine engel olunmadığı
varsayımına ve iddiasına dayanmaktadır. Realite ise
araştırma önergesinde yer verilen somut gerçekliğe tekabül
etmeyen, alınan önlemleri ki bunların hepsi somut önlemlerdir, biraz
sonra bahsedeceğim- ve tüm bunları göz ardı eden iddialardan
ibaret olup realite son derece farklıdır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye zor bir
coğrafyada bulunmaktadır. Küresel güç mücadeleleri ve bölgesel rekabetlere
sahne olan bir coğrafyadayız. Türkiye'nin içinde bulunduğu
jeopolitik iklim hem önemli imkânlar sunmakta hem de riskler ve meydan okumalar
getirmektedir. Irak işgali ve Suriyedeki iç çatışmalar ne
yazık ki bölgesel istikrarı ve Türkiye'nin güvenliğini olumsuz
etkileyen gelişmeler olmuştur.
Değerli milletvekilleri, Türkiye, Suriye krizi
gündeme geldiğinde iki tane önemli seçenekle karşı
karşıya geldi: Bu seçeneklerden bir tanesi, ya
sınırımıza yığılan insanlara kapıları
açmak ve onlara bir hayat öpücüğü vermek ya da onları rejimin eline
teslim etmekti, kadın, çocuk, yaşlı demeden. Türkiye, vicdani,
ahlaki bir sorumluluk üstlenerek sınırları açtı. Bugün 3
milyondan fazla veya 3 milyona yakın Suriyeli Türkiye'de. Elbette 3
milyona yakın insanın göç ettiği bir yerde
sınırların tamamen, özellikle 911 kilometrelik
sınırın bütünüyle kontrol edilmesi mümkün olamayabilirdi. Zira,
Türkiye bir istihbarat devleti değildi, Türkiye bir güvenlik devleti
değildi. Ancak gelinen noktada şunu ifade etmekte yarar var ki Türkiye,
bölgede oluşan jeopolitik boşluğu dolduran devlet
dışı aktörleri ve terör örgütlerini önceden zaten gördü ve bütün
bunlarla ilgili önlemlerini almaya başladı. Suriyede merkezî hükûmet
ve rejim ülkenin çoğunda kontrolü kaybetti, iktidar ve güç boşluğunu
DAİŞ, PYD, YPG ve benzer örgütler doldurdu. Bunlar Türkiye için
önemli tehditler ve riskler oluşturdu ve Türkiye ilk günden itibaren
bunlara karşı bildiğimiz pozisyonunu aldı ve
tekrarladı.
Değerli milletvekilleri, Türkiye, özellikle
sınırlarımız içerisinde faaliyet göstermeye
çalışan ve bu niyetle ülkemize gelmeye çalışanlara
ilişkin önemli tedbirler aldı. Bunlar somut tedbirlerdir,
bunları tek tek ifade etmekte yarar var.
Bunların başında teknik tedbirleri
sizinle paylaşmak isterim. İlk olarak, Türkiye, özellikle Suriyede
DAİŞ ve PYDnin, YPGnin kontrolüne geçen yerlere yakın
bölgelerdeki hudut kapılarını kapattı ki buralardan illegal
geçişler olmasın Türkiye'ye.
Türkiye'nin bütün sınırlarında görev
yapan askerî personelin yüzde 50si Suriye sınırında
konuşlandırıldı. Amaç, bu sınırdaki
güvenliği ve güvenlik riskini mümkün olduğunca kontrol altında
tutmak.
Sınırdaki güvenliği sağlamak
amacıyla yüzlerce kilometre hendekler kazıldı, tel engeller
çekildi. 1.280 kilometre sınır güvenliği yolunda düzenlemeler
yapıldı, yaklaşık 300 kilometrelik aydınlatmalar
yapıldı. Bunların bir amacı vardı, o da
sınırımızın güvenliğini sağlamak ve
geçişleri kontrol altına almak.
Sınır güvenliğini sağlamak
amacıyla, belki bazı muhalefet partisi
arkadaşlarımızın farkında olmadığı
gelişmeler de sağlandı. Örneğin modüler geçici üs bölgeleri
kuruldu, mobil keşif gözetleme sistemi genişletildi ve
yaygınlaştırıldı. Bu tedbirler sayesinde, Suriyeye
yasa dışı yollarla geçmeye çalışan veya Suriyeden
Türkiye'ye gelmeye çalışanlar büyük oranda engellendi.
Biz, Türkiye'de terör örgütlerinin faaliyetlerini
engellemek amacıyla siyasi tedbirler de aldık. Türkiye'ye giriş
yasağı listesi oluşturuldu, listede yer alanların ülkeye
girişi engellendi.
Havaalanlarında ve
otobüs terminallerinde risk analiz merkezleri kuruldu ve bunlar sayesinde çok
sayıda insan gözaltına alındı, yakalandı.
Ben somut olarak şunlarla sözlerimi tamamlamak
istiyorum; bakın, Türkiye aldığı somut önlemlerle neler
yaptı: 145 farklı ülkeden 51.617 yabancıya Türkiyeye giriş
yasağı konuldu, bu son derece önemli bir rakam. 98 farklı
ülkeden 3.637 yabancı sınır dışı edildi. Bunun
bir amacı vardı. Düşünebiliyor musunuz, Brükseldeki
saldırıyı yapanları Türkiye saldırıdan bir
yıl önce tespit etti, sınır dışı etti, ilgili
ülkelere bildirdi. Demek ki Türkiye'nin kendi içerisinde riskli kişileri
yakalama, gözetleme ve bunları sınır dışı etmeyle
ilgili son derece önemli aygıtları aslında var ve bunları
kullandı.
Gelelim gözaltı meselesine. Çatışma
bölgeleriyle ilgili irtibatlı olduğu anlaşılan ve görülen
5.465 kişi gözaltına alındı, bunların 2.098i
yabancı. 1.748 kişi -ki 679u yabancı- tutuklu şu anda ve
1.560 kişi mahkemeye sevk edildi. Bütün bu rakamlar ve gelişmeler
bize gösteriyor ki hem teknik anlamda hem de siyasi anlamda Türkiye kendi
sınırlarını koruma, Türkiyeye sızmaya
çalışan terör örgütlerini kontrol altına alma ve faaliyetlerini
yasaklamak için, engellemek için elinden gelen çabayı göstermektedir.
Ancak şunu da ifade etmekte yarar var
sayın milletvekilleri: Suriyede kriz devam ettiği sürece, yanı
başımızda bir ülkede çatışmalar devam ettiği
sürece, hangi önlemleri alırsanız alın,
sınırların güvenliğini yüzde 100 sağlamak kolay
olmayacaktır. Bakın Meksika-Amerika sınırına,
neredeyse her metrekaresi duvarlarla çevrili ama hâlâ illegal göçler
yaşanabiliyor. Bu gerçekliği de göz önünde bulundurarak ben CHP grup
önerisinin aleyhine oy verilmesini takdirlerinize sunuyorum.
Saygılar sunarım, teşekkür ederim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın
Küçükcan.
Grup önerisinin lehinde ikinci konuşmacı,
Gaziantep Milletvekili Sayın Mahmut Toğrul.
Süreniz on dakika.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Teşekkürler.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, CHPnin, Suriyede
faaliyet gösteren cihatçı terör örgütlerinin ülkemizi geçiş
güzergâhı olarak kullanmasının önüne geçilmesi
başlıklı araştırma önergesi üzerine söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle, Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bugün
Suriye iç savaşının 5inci yılını geride
bıraktık. Aslında, baktığımızda, herkes
biliyor ki
Şimdi, AKP sözcüleri buraya gelip bir alınan önlemlerden
bahsediyor, bir de bir gerçeklik var, toplumun algısı var ve
yaşanan gerçeklik var. O yaşanan gerçeklik de şu: Biliyorsunuz,
dönemin Hükûmeti, Arap Baharı Suriyeye geldiğinde kısa sürede
Emevi Camisinde namaz kılmayı planlıyordu ve Suriyenin
kısa sürede düşeceğini hesap ediyordu. Bu şekilde,
özellikle Suriyenin kuzeyinde, Rojava" denilen bölgede Kürtlerin bir
statüye sahip olacağı öngörüsüyle bu durumu engellemek için Suriyede
faaliyet gösteren cihadist örgütlerle içli dışlı olduğu ve
beraberce birçok faaliyeti örgütlediği, bugün aslında mahkeme
tutanaklarından satır satır biliniyor.
Değerli arkadaşlar, bunların bir
kısmını size şöyle sıralayayım: Türkiye'nin
üzerinden geçen cihadist grup, cihadist çete sayısı şu anda
IŞİDin toplam oranını oluşturan yüzde 50ye
yakını yabancılardır ve bu yabancıların
tamamının Türkiye üzerinden geçtiğine dair ciddi makaleler
vardır. Biz ne kadar bunları görmezden gelirsek gelelim
uluslararası basın her gün bunları yazıyor. Yine,
Suriyedeki Kürt statüsünü engellemek adına bu cihadist gruplara
olmadık destekler verildi. Bakın, şimdi ortaya çıkıyor
ki aslında bu faaliyetlerin hepsini Türkiye istihbaratı adım
adım takip ediyormuş. Cihadist çetelerin sınır emiri olarak
tarif edilen İlhami Balı adım adım izleniyor, dünyanın
öbür tarafından gelen çeteler burada İlhami Balıyla temas
kuruyorlar. Polis kayıtlarında, teknik takipte, ses
kayıtlarında, dinleme kayıtlarında bunlar satır
satır yazıyor. İlhami Balı çetelere Şu petrole gelin,
şu petrolden şu otele gidin, yatın. O otelden falanca kişi
sizi alacak ve sizi sınırın öte yakasına geçirecek.
Bunların hepsi kayıtlı.
Yine, Ankara bombalamasını planlayan Yunus
Durmazın da adım adım izlendiği ve yine Yunus
Durmazın Antepte nasıl örgütlendiği, Adıyamanda
hepinizin bildiği çay ocakları, IŞİD çetelerinin
yaralılarının nasıl hastanelerimizde tedavi edildiğini
mahkeme tutanaklarında aslında satır satır
yazılmış. Yine, Antepte Burç Yolunda, Burç ormanlık
alanında bu çetelerin eğitim yaptığını,
silahlı-silahsız eğitim yaptıklarını
fotoğraflarıyla ayrıntılı belgelemişler, iki
yıl boyunca izlemişler ama ne hikmetse hiçbir şey
yapılamamış. Yunus Durmazla irtibatlı olan Diyarbakır
bombacısı Orhan Gönder engellenememiş. Ankara
bombasını yapanlar engellenememiş. Suruçta kendisini
patlatanlar engellenmemiş ya da engellenmemek istenmiş.
Bakın, yaratılan öyle bir algı var ki
çeteler çok rahatlıkla gelip havaalanlarında sanki burada
Hani
üniversite sınavını kazandığınızda bir büro
açılır ya oraya gider, o büroyla temas kurarsınız,
IŞİD çeteleri de orada sanki büroları varmış gibi
temas kuruyorlar, sınır bölgelerine gidiyorlar, hatta ve hatta
sınır bölgelerinde askerlerle temas kuruyorlar. Dünyada
yaratılan, açık bir şekilde IŞİDin rahatlıkla
burayı kullandığı algısı o çetelere
verildiği için askere gidip Biz karşıya geçmek istiyoruz.
diyebilmişlerdir.
Tüm bu durumlara karşı, maalesef,
aslında şu anda ülkemiz IŞİDin bir arkabahçesi olmuş
durumda. Şu anda özellikle sınır illeri -Hatay, Gaziantep,
Kilis, Urfa- o kadar ciddi bir örgütlenmeye sahipler ki, artık bu
örgütlenme öyle bir noktaya gelmiş ki aslında devletin denetiminde,
adım adım izlediğinin dışında başkaca hücre
evlerinin kurulmuş olduğu yaygın bir şekilde
dillendiriliyor.
Yine, IŞİD çetelerinin faaliyetlerine
baktığımızda, örneğin -İnternet üzerinden-
Gaziantepte Ezidi kadınları pazarlama merkezi kuruyorlar. O
merkezler tespit ediliyor -yine tutanaklarda bunlar mevcut- oraya baskın
yapılıyor. Binlerce sayfalık, paraların transferinde
kullanılan Arapça makbuzlar olmasına rağmen, ne hikmetse o
baskında gözaltına alınan 6 kişi on beş günlük bir
süre zarfında mahkeme edilip serbest bırakılıyor. O Arapça
dokümanların bile çevirisi -uzmanlar tarafından- geldiğinde
mahkeme bitmiş oluyor, mahkeme bittikten sonra o çeviriler geliyor.
Yine, değerli arkadaşlar, şu anda
halk gerçekten kiminle beraber yaşadığının,
IŞİD çetesinin nerede kaldığının, kendisiyle
aynı binada mı, komşu binada mı kaldığının
endişesini yaşıyor.
Tüm bunların sonucunda
sınırlarımızı tamamen açtık.
Yarattığımız bizatihi İşte, orada bir Kürt
statüsü oluşmasın. Esad hemen gitsin. Bir ihvan-ı Müslimin,
Müslüman kardeşliği liderliğine soyunalım. gerekçesiyle
tüm kapıları açtık, kimlerin geldiğini dahi kontrol etmedik.
Şu anda ortaya çıkıyor, AFAD kamplarında yaşayan
yüzlerce çete burada eğitim almış. AFAD kartlarıyla
sınırı geçmişler, Suriyede savaşmışlar,
tekrar Türkiyeye gelmişler. Türkiyede ve Avrupanın
başkentlerine gidip kendilerini patlatmışlar.
Biraz önce Sayın Bakan
kamplardan bahsederken beş yıldızlı olduğunu, tüm
Avrupanın hayranlıkla izlediğini söylüyor ama ne hikmetse
Suruçta, Nizipte, İslâhiyede ve Apaydın kamplarında nelerin
yaşandığından, çocuk tecavüzlerinin ve kadın
ticaretinin buralarda organize edildiğinden bahsedilmiyor. Buralardaki
çocukların tecavüze uğradığını yine biz mahkeme
kayıtlarından öğreniyoruz. Beş yıldızlı
kamplarda çocuk tecavüzü ve oradaki insanların tamamen eğitimsiz
Aslında pedagojiden uzak kişiler tarafından o kampların yönetildiğini
hepimiz biliyoruz. Kimlerin o kamplara hangi saiklerle idareci olarak
atandığını da biliyoruz. Oraya yönetici olarak
atadığınız kişiyi şu anda Ankaraya öğretmen
olarak getirdiniz. Şimdi, bunların hepsi ortadayken şimdi
kalkıp mülteciler üzerinden yeni hesaplar yapılıyor. Mültecileri
yeterince iç ve dış siyasette araçsallaştırdınız.
Avrupaya karşı kürdistandaki katliamlar görülmesin diye Üzerinize
salarız. tehditleriyle Avrupayı susturmaya
çalıştınız, dış politikada
araçsallaştırdınız. İç politikada Alevilerin,
azınlıkların olduğu yerlere cihadist kampları kurmaya
çalışıyorsunuz ve o insanları yerini yurdunu terk etmeye
zorluyorsunuz. Maraş Dulkadiroğlu Kaymakamı köylüleri arayıp
Biz sizin cem yapmanıza tolerans gösteriyoruz. diyebiliyor. Haddiniz
midir, hakkınız mıdır? Siz bir halkın
inancını nasıl yaşayacağına nasıl tolerans
gösteriyorsunuz? Siz kim oluyorsunuz? O halk nasıl inanıyorsa öyle
ibadetini yapacak, öyle toplanacak. Ama, tehdit edilmekte bir kusur duyulmuyor,
bunun önlemleri alınmıyor, Sayın Kaymakamla ilgili
yapılmış hiçbir işlem yok. Şimdi, bu tüm durumlar
gösteriyor ki
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla)
- Ülkemizin daha ileride bir karanlığa gitmemesi için bu önerinin
desteklenmesi ve bunda sorumluluğu olanların hesap vermesi gerekiyor
diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (HDP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Toğrul.
Grup önerisinin aleyhinde
ikinci ve son konuşmacı Bursa Milletvekili Sayın Kadir Koçdemir.
(MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
Buyurun.
KADİR KOÇDEMİR
(Bursa) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; sözlerimin
başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün 21inci
yılını idrak ettiğimiz Srebrenitsadaki katliamda kaybettiklerimizi rahmetle, minnetle,
saygıyla anıyorum.
Suriyede
2011 yılının Mart ayının ortasında Daraa
şehrinde çocuk tutukluları ve bu tutuklamaları protestoyla
başlayan eylemler, Türkiye Cumhuriyetinin yanlış
politikalarıyla, dış politikasıyla bugün, başta
Türkiye olmak üzere dünyanın en önemli dertlerinden biri hâline
gelmişti. Bu eylemler demokratikleşme talepleriyle başladı
ancak gelinen noktada demokrasi ile ilgili bir tahminde bulunmak Suriyenin
yakın ve orta geleceğinde normal aklın çerçevesi içine
sığmamaktadır.
Bugün Suriyede vekâlet
savaşları dediğimiz İranın Hizbullahla,
Rusyanın ordusuyla, Amerikanın anti IŞİD koalisyonuyla
kendilerini gösterdiği bir arenaya dönmüştür ve 400 binden fazla can
kaybı, 11,5 milyon da yerinden yurdundan olmuş insan Suriyede bulunmaktadır.
Bunların 4 milyonu yurt dışına çıkmış, 2
milyon 750 bini Türkiyede, geri kalan 7,5 milyonu da Suriye içinde kendi
yaşadığı yeri terk etmek zorunda kalmıştır.
Bunun bu noktaya gelmesinde Türkiye'nin uyguladığı dış
politikanın büyük payı vardır çünkü dış politika ipek
halı dokumak gibidir, orada milimetrelerle ölçülür ilerlemeler ve yine dış
politika millî güç unsurlarıyla, millî imkânlarla, millî hedefleri ve
millî idealleri ahenkleştirme sanatıdır. Ayakları yere
basmayan, heyecan, ütopya dolu adımlar dünya tarihinde her zaman çok büyük
zararlara yol açmıştır.
Türkiye dış politikada, AK PARTİ
hükûmetleriyle birlikte, yüz yıllar içinde oluşturduğu birikimi
bir tarafa atmış, bu zamana kadar beğenmedikleri hariciyenin
yaptığının tersini yaparak netice alacağını
zannetmiştir ve bütün bunlar şu anda
Cumhurbaşkanlığı makamında olan Sayın Tayyip
Erdoğan ve artık Başbakanlıktan
uzaklaştığı için kendisine günah yüklemenin, suç yüklemenin
mübah hâle geldiği Sayın Davutoğlu sayesinde olmuştur.
Sayın Cumhurbaşkanımız bir
bilardo oyuncusudur, Amerikan bilardosu oynamaktadır, topların
durmasını bekleyip toplar durduğu anda kendince uygun olan
hareketi yapmaktadır. Birkaç yıla matuf bütün şeylerde başarısız
olmuş, attığı bütün adımlardan geri dönmek zorunda kalmıştır.
Oysa, siyaset ve dış politika bir satranç oyunudur, hamleleri
karşı hamleleri de dikkate alarak yapmak gerekir. Hislerle, duygusal
tepkilerle dış politika olmaz.
Kasım ayında Rus uçağı
düştüğünde ilk gün 50 kere olsa gene düşürürüz. deyip ertesi
gün Bu uçağı, Rusyanın olduğunu bilseydik
düşürmezdik. demek ancak bir bilardo oyuncusunun yaptığı
dış siyasetle izah edilebilir.
En son, biliyorsunuz, İncirlikte Alman
parlamenterlerin ziyaretini büyük bir krize döndürdük çünkü o da hiçbir tahlil,
hesap yapılmadan atılmış bir adımdı. Savunma
Bakanları geldi bir parlamenter olarak, orayı paşa paşa
ziyaret etti ve yakında Alman parlamenterler de orayı ziyaret
ederlerse buna şaşırmamak lazım çünkü 180 derece
dönüşler dış politikanın mutadı hâline gelmiştir.
Sayın Cumhurbaşkanımız ve
Hükûmet yüzde 51i olmayan bir yönetim sergilemektedir. Yarın Suriyeyle
ilişkilerimiz düzelir mi? Yüzde 50 düzelir, yüzde 50 düzelmez; yüzde 51
yok. Mısırla ilişkileri düzeltmek isteyecek miyiz? Yüzde 50
isteriz, yüzde 50 istemeyiz; yüzde 51 yok arkadaşlar ve bizler de bu irade
ortaya konulduktan sonra bunu gerekçelendirme, buna bahaneler bulma konusunda
maharetlerimizi ilerletiyoruz. Ben eminim, bir ay önce İsraille
yakınlaşma gerektiğine dair küçücük bir imada bulunulsa burada
bu grup onu linç ederdi sözleriyle ya da Rusyaya yanlış
yapıyoruz, Rusyaya üzüntümüzü, özrümüzü ifade etmemiz gerekir. desek
duymadığımız laf kalmazdı. Nitekim, savaşta bile
tarafların konuşmaya devam ettiği gerçeğinden, o ülkelere
giden heyetlere olmadık hakaretler edildi ama bugün kendimiz oralara heyet
göndermek istiyoruz.
Bu dış politikanın tek
başarısı, tarihte sadece Hitlere ve Hitler sonrası
İsrailin kuruluşunda bir araya gelen Amerika ve Rusyayı
Türkiyeye karşı bir araya getirmek olmuştur. Bugün Amerika,
Rusya, İran Suriyede Türkiye'nin karşısında yer
almaktadırlar.
Hükûmet bu hâliyle hibrit bir Hükûmete
benzemektedir. Hani biliyorsunuz, hibrit otomobiller var; mazot bittiği
vakit elektrik enerjisiyle, elektrik enerjisi bitince başka bir enerjiyle
gidiyor. Dış politikada da benzer ilkeler, hangisi işimize
yarıyorsa davranışımızı açıklamak için bu
ilkelere müracaat edildiğini görüyoruz. Bugün İçişleri
Bakanımız -dış işleriyle ilgili nedense
İçişleri Bakanı konuştu- aynı şeyde yirmi saniye
arayla çok büyük bir tenakuza düştü ve burada AKP Grubu Sayın
Bakanı alkışladı. İçişleri Bakanı dedi ki:
Bir ülke var, adını söylemeyeceğim, bana 600 kişilik bir
liste getirdi. O listeye baktım, hep işe yarayacak adamlar
vardı, yüksekokul mezunları vardı içinde. Ondan sonra,
vatandaşlığa geçirme işini gerekçelendirirken aynen
şunu söyledi: Biz işe yarayacakları alacağız,
bakacağız, inceleyeceğiz, işe yarayacakları alacağız.
dedi. Hem o ülkeye işe yarayanları seçmeyle ilgili ensar duygusu,
anlayışı adına eleştiride bulunuyorsunuz hem de -bizzat
Cumhurbaşkanımızın lafı- Avrupaya mı
kaptıralım bu işe yarayacak insanları? diye ve bu iki
şey yirmi saniye arayla söyleniyor, burada da alkışlanıyor.
Arkadaşlar, gözden
kaçıramayacağımız bir şey var, uluslararası
indeksler var, uluslararası Fragile States Index var yani devlet olma
vasfını kaybeden ülkelerle ilgili bir indeks var. Bu indekste Türkiye
178 ülke arasında 79uncu; 90ıncılıktan 79unculuğa
geldi. Yani güvenlik, hukuk devleti, adalet, emniyet, asayiş gibi temel
devlet fonksiyonlarını yapamayan bir ülke durumunda Türkiye ve
giderek de kötüye doğru gidiyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Amerika
kaçıncı, Amerika?
KADİR KOÇDEMİR (Devamla) Bu indeksleri
ben size takdim ederim Osman Bey.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hayır,
hayır, Amerika kaçıncı?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Adam Amerikan milletvekili
değil ki, Türk milletvekili.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Dallasta ne oldu bir
de onu söyle.
KADİR KOÇDEMİR (Devamla)
Arkadaşlar, bu indekslerde kötüye gidiyoruz. Demokrasi indeksinde,
basın özgürlüğünde, insan haklarında, bütün sıralamalarda
Türkiye'nin kötü yerde olması önemli değil ama trend de daha
aşağıya doğru gidiyor.
NURETTİN ARAS (Iğdır) Bu ülkeden
daha özgür ülke yok.
KADİR KOÇDEMİR (Devamla) Bu ülkeden
daha özgürü yok ve bunlar küçük şeyler. Bunu duyunca şu aklıma
geldi arkadaşlar: Bir filmde New Yorkta polis bir suç örgütüne
karşı bir operasyon planlıyor. İki sene
uğraşıyorlar, tam operasyonda düğmeye basılacak, bir
gün önce bir haber sızıyor ve bu mafya suç örgütünden hiç kimseyi
alamıyorlar. Polis örgütünün başı o bilginin
sızdığı departmandaki memuru çağırıyor, ona
kızıyor, diyor ki: Ne yaptınız? Niye bütün her şeyi,
bütün emekleri heba ettiniz? Memur çok pişkin, buradaki
bakanlarımız gibi. Diyor ki: Efendim, küçük bir
sızıntı oldu. Amir diyor ki: Daha önce böyle bir
sızıntı olduğunda Nuh (AS) kendisine bir gemi yapmak
zorunda kalmıştı. Türkiyede bu kadar ölümler, bu kadar
kayıplar, uluslararası arenada bu kadar küçük düşmeler
olduğunda bunlar küçük şeyler değil arkadaşlar.
Vatandaşlıkla ilgili son bir teklifimi arz
etmek istiyorum. Gelin, Sayın Tayyip Erdoğana çifte
vatandaşlık olarak Suriye vatandaşlığını
verelim. Sadece buradaki 2 milyon 750 bin Suriyeli değil, oradaki
Suriyeliler de konuşulsun.
Saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP
sıralarında alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Koçdemir.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunacağım
Ill.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama istiyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
ancak yoklama talebi var.
Sayın Özel, Sayın Bakan, Sayın Gürer,
Sayın Karabıyık, Sayın Uslupehlivan, Sayın Kayan,
Sayın İrgil, Sayın Yarkadaş, Sayın Arslan, Sayın
Demirtaş, Sayın Yedekci, Sayın Aydın, Sayın Hürriyet,
Sayın Kayışoğlu, Sayın Arık, Sayın
Basmacı, Sayın Çam, Sayın Balbay, Sayın Yiğit,
Sayın Akkaya.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır.
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Hatay Milletvekili Hilmi Yarayıcı ve
arkadaşları tarafından, "Suriye'de faaliyet gösteren
cihatçı örgütlerin ülkemizi geçiş güzergâhı ile örgütlenme
merkezi olarak görmelerinin ve tüm bunlara göz yummanın başta
güvenlik olmak üzere yaratacağı diğer sorunların
araştırılması" amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 12 Temmuz 2016 Salı
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri
kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma
gün ve saatlerine, bastırılarak dağıtılan 404
sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın kırk sekiz
saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmının 1'inci
sırasına, yine bu kısımda bulunan 403, 396, 145, 249, 141,
213, 42, 130, 155 ve 135 sıra sayılı kanun tasarılarının
ise yine bu kısmın sırasıyla 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10 ve
11'inci sıralarına alınmasına, diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine ve 404 ve 405 sıra
sayılı Kanun Tasarılarının İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi
12/7/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 12/07/2016 Salı
günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasi parti grupları
arasında oy birliği sağlanamadığından, İç
Tüzükün 19uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki
önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Mehmet
Naci Bostancı
Amasya
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri :
Bastırılarak dağıtılan 404
sıra sayılı Kanun Tasarısının kırk sekiz
saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmının 1inci
sırasına, yine bu kısımda bulunan 403, 396, 145, 249, 141,
213, 42, 130, 155 ve 135 sıra sayılı kanun tasarılarının
ise yine bu kısmın sırasıyla 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10 ve
11inci sıralarına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi;
Genel Kurulun;
12 Temmuz 2016 Salı günkü birleşiminde 404
sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
13 Temmuz 2016 Çarşamba günkü birleşiminde
396 sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
14 Temmuz 2016 Perşembe
günkü birleşiminde 145 sıra sayılı Kanun
Tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar;
Haftalık çalışma günlerinin
dışında 15, 22 ve 29 Temmuz 2016 Cuma günleri saat 14.00te
toplanarak bu birleşimlerinde gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmında bulunan işlerin görüşülmesi;
15 Temmuz 2016 Cuma günkü birleşiminde 249
sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
19 Temmuz 2016 Salı günkü birleşiminde 141
sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
20 Temmuz 2016 Çarşamba günkü birleşiminde
213 sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
21 Temmuz 2016 Perşembe günkü birleşiminde
42 sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
22 Temmuz 2016 Cuma günkü birleşiminde 130
sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
26 Temmuz 2016 Salı günkü birleşiminde 155
sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
27 Temmuz 2016 Çarşamba günkü birleşiminde
135 sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
28 Temmuz 2016 Perşembe günkü birleşiminde
263 sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
29 Temmuz 2016 Cuma günkü birleşiminde 328
sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
Yukarıda belirtilen birleşimlerde gece
24.00'te günlük programların tamamlanamaması hâlinde günlük
programların tamamlanmasına kadar;
Çalışmalarına devam etmesi;
404 ve 403 sıra sayılı kanun
tasarılarının İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel
kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetvellerdeki
şekliyle olması;
önerilmiştir.
403 Sıra Sayılı Uluslararası
İşgücü Kanunu Tasarısı (1/727) |
||
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde Sayısı |
1. Bölüm |
1 ila 28inci maddenin birinci
fıkrası arası (1inci fıkranın a, b ve c bentleri
dâhil) |
30 |
2. Bölüm |
28inci
maddenin ikinci fıkrası ila 30uncu madde arası (28inci
maddenin ikinci fıkrası; üçüncü fıkrasının (a, b, c, ç ve d)
bentleri; (e); (f); (g ve ğ) bentleri; dördüncü fıkrası;
beşinci fıkrasının (a); (b); (c ); (ç); (d ve e) bentleri; (altıncı, yedinci, sekizinci) fıkraları;
dokuzuncu; onuncu fıkraları ile on birinci
fıkranın (a); (b); (c); (ç); (d); (e); (f); (g); (ğ); (h) bentleri, on ikinci
fıkrası ile geçici 1inci madde dahil) |
28 |
Toplam Madde Sayısı |
58 |
404
sıra sayılı Yatırım Ortamının
iyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/728) |
||
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde Sayısı |
1. Bölüm |
1
ila 25inci maddeler arası |
25 |
2. Bölüm |
26
ila 54üncü maddeler arası |
29 |
3. Bölüm |
55
ila 77nci maddeler arası (60ncı maddenin (a) ve (b)bentleri ile
geçici 1 ve geçici 2nci maddeler dahil) |
26 |
Toplam Madde Sayısı |
80 |
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisinin lehinde ilk konuşmacı Kırıkkale Milletvekili
Sayın Ramazan Can. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Grup önerimizle, 404 sıra sayılı
Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısını gündemin 1inci sırasına almayı
planlıyoruz.
Yine gündemin 2nci sırasına 403 sıra
sayılı Uluslararası İşgücü Kanunu
Tasarısını almayı planlıyoruz.
Üç haftalık çalışma periyodunda cuma
günlerini de çalışma takviminde öneriyoruz yani 15, 22 ve 29 Temmuz
tarihleri itibarıyla çalışmayı planlıyoruz.
Ayrıca gündemin 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10uncu
sıralarına da 8 tane uluslararası sözleşmeyi alıp
yasalaştırmayı düşünüyoruz.
Grup önerimize Genel Kurulun desteğini
bekliyor, tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Can.
Grup önerisinin aleyhinde ilk
konuşmacı Manisa Milletvekili Sayın Özgür Özel. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İktidar partisinin grup önerisini görüşmek
için buradayız. Aslında, normal şartlarda Danışma
Kurulu diye bir mekanizma var. Danışma Kuruluna 4 partinin grup
başkan vekilleri ya da görevlendirdikleri milletvekilleri katılacak.
Orada iktidar ne yapmak istediğini anlatacak, muhalefet partileriyle
istişare edecek ve Meclis bir çalışma düzeni alacak. Adalet ve
Kalkınma Partisi kendisinden önceki iktidarların aksine ve iktidarda
kıdemlendikçe bu uzlaşı arayışını ve
uzlaşı yeteneğini kaybetmiş ve Meclise sadece kendi grup
önerilerini getirip dayatmak ve çoğu zaman da İç Tüzüke hatta bazen
Anayasaya aykırı grup önerileri getirerek bu grup önerilerini
sayısal çoğunluğuyla, parmak çoğunluğuyla geçirip
Meclise bir çalışma düzeni, bir istikamet dayatma yolunu seçiyor.
Öyle olunca ne oluyor? Herkes İç Tüzükten doğan haklarını
kullanıyor. Bugün şu anda saat on buçuk. Grupların
konuşmalarından sonra yapılacak oylamayla, on bire çeyrek kala,
Meclisin bugün nasıl çalışacağına karar verilecek. Bu,
gerçekten iktidar partisinin ve onun Biz söyleriz olur, biz ne dersek öyle
olacağız, istişare etmeyiz, kimseyle konuşmayız,
kimsenin katkısını almayız.
yaklaşımının sonucu. Yani çoğunluğuna dayanarak
çoğulculuğu terk eden bir yaklaşımın sonucuyla
karşı karşıyayız.
Dikkat ettiniz mi, iktidar partisinin grup önerisi
konuşulurken ilk cümle Kırk sekiz saatlik bekleme süresi
kullanılmadan. İç Tüzük çok açık bir şekilde Genel Kurulda
görüşülecek olan bir kanun tasarı ya da teklifinin sıra
sayısı bastırılıp milletvekillerine ve gruplara
dağıtıldıktan kırk sekiz saat geçmeden
görüşülemeyeceğini açıkça karara bağlamış.
İçinde diyor ki: Aksi yönde bir karar alınmadıkça. Buradaki
aksi yönde karar, Meclis tarihinin önemli bir kısmında,
Danışma Kurulunun önerisi olarak teamülen yerleşmiş ama
Adalet ve Kalkınma Partisi bunu Danışma Kuruluna gitmeyip
19uncu maddeye göre, gidilmediyse, toplanmadıysa herkes kendi önerisini
getirire çevirip, bu Meclisin önüne dayayıp sizin çoğunluk
oylarınızla da bu Meclise istikamet dayatmaya
alışmış.
Bu konu Anayasa Mahkemesinin önüne gitmiş.
Birazdan Sayın Elitaş der ki: Buradaki bilmem ne maddesinden bu
anlaşılıyor. Anayasa Mahkemesi incelemiş, İç Tüzüke
açıkça aykırı bulmuş, yalnız, bu konuda Anayasada bir
düzenleme olmadığı için Anayasaya aykırılığa
hükmedip hükmedemeyeceğini karara bağlayamamış. Ama
kararı diyor ki: Yapılan iş İç Tüzüke
aykırıdır. Yani, İç Tüzük bu Meclisin anayasasıysa,
bu Meclisi İç Tüzüke göre yönetmek iktidarın boynunun borcuysa bu
işi bir daha yapmaması lazım bu yüksek mahkeme kararından.
Ama, tabii, Anayasaya aykırı değil, İç Tüzüke
aykırı. Bir eylemli İç Tüzük uygulamasına
dönüştürdüler, yıllardır da bunu suiistimal ediyorlar.
Bugün size şunu söylüyor, iktidar partisi
milletvekillerine de söylüyor, sadece bize söylemiyor: Benim ortaya
koyduğum irade bu kanunu basıp size dağıttıktan sonra
sizin bunu açmanız -80 madde, neler neler var içinde- okumanız,
bölgenizdeki sivil toplum kuruluşlarıyla, bölgenizde bu konudan
etkilenebilecek -örneğin, bugün için- varsa iş adamlarıyla,
yatırımcılarla istişare etmeniz ve buraya katkı
sağlamanız benim umurumda değil. diyor. Okumazsanız
okumayın. ikide bastırdım, üçte dağıttım, burada
konuşturacağım. diyor. Bizim grup önerileri olmasaydı üç
buçukta bu kanunu görüşmeye başlayacaktık. Biz, dün akşam
itibarıyla, başka bir kanunun görüşmesi
hazırlığındaydık. O komisyon üyesi
arkadaşlarımız konuşma sıralarını
belirlediler, çalışmalarını yaptılar ama bugün -hatta
resmiyete bakarsan, yani gayriresmî 3ten beri biliyoruz- yüce Meclis birazdan
karar verecek ve bambaşka bir kanun, bambaşka bir komisyon,
bambaşka tartışmalar. Diyorlar ki: Meclisin bizim gözümüzde
hiçbir kıymetiharbiyesi yoktur. Bize hangi talimat gelirse onu
yaparız. Bakın, gelen talimat ne? Aslında gelen talimat, yurt
dışından gelen işçilerin
çalıştırılmasıydı. Biz buna çok ciddi
şekilde karşı çıkıyoruz, muhalefet edecektik. Biraz
önce sayın vekil anlatıyor, Cumhurbaşkanı iftar
yemeğinde, en doğru yerde konuştu diyor. En doğru yerde
konuştu ama Kiliste roketatarlarla çocuğunu kaybetmiş anneyi de
en fena bir yerde ağlattı. Ne dedi? Beni iftar yemeğine
çağırdınız, Cumhurbaşkanı acımızı
paylaşacaktı, o benim için tek kelime etmedi, Suriyeli sığınmacılar
için konuştu. (CHP sıralarından alkışlar) O
ananın önüne geçmiş, korumalar böyle böyle ittiriyor. O korumalara o
talimatı veren de o ananın huzurunda iftara onu çağıran
vali de oranın o duygu durumunu fark etmeyip böyle bir şey söyleyen
Cumhurbaşkanı da gitsin o anadan önce helallik istesin. Ben çok kolay
alabileceğini de düşünmüyorum açıkçası.
Bundan sonraki süreçte hemen kamuoyu
araştırmaları, yandı gülüm keten helva, yüzde 92
karşı
Hani ne oldu milletin adamına, milletin adamı
millete rağmen bir şey yapmazdı? Yüzde 92 karşı, hop
geri vites, aynen geri, hemen Elitaşa talimat saraydan, diyorlar ki:
Aman ha yurt dışı işçi çalıştırma
konuşulursa
Biz TOKİden ev verilecek. dedik, Türkiyedeki
evsizler, barksızlar ayağa kalktı. Şimdi, yurt
dışından işçi de muhalefet bize Suriyeli işçiyi,
Türkiyedeki işsizler dururkeni söyleyince bu sefer o yüzde 92, yüzde 97
de olur. O yüzden saraydan talimat, çarliston, hemen oradan oraya sıra
sayıları değişsin, bir tane grup önerisi, İç Tüzük
kimin umurunda, Anayasa kimin umurunda? Hadi bakalım, burada, şimdi,
milletin adamı bir geri vites yapıp Mehter Marşıyla
yeniden vaziyeti toparlayana kadar bundan sonraki süreçte siz sabahlara kadar
şimdi çalışacaksınız.
Yatırım durumunun iyileştirilmesi
Hiçbir şeyden haberiniz yok. Neden? Başka bir kanuna
hazırlıklıydınız, hepimiz öyle ama böyle gerekti,
böyle yaptılar, şimdi oturacağız,
konuşacağız. Peki, bu kanun içinde son derece önemli
düzenlemeleri içeriyor; satır, satır, satır, her bir maddede
konuşmamız lazım.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Senin haberin yok,
milletin haberi var ya. Bakanlar Kurulunda canlı oldu.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Ama böyle bir şey
yapamayız, üzerinde konuşamayız. Niçin konuşamayız?
Çünkü sizin üzerinizdeki vesayet Elitaş, Elitaşın üzerindeki
vesayet Saray. Saray diyor ki: Bu maddeleri konuşmadan geçin.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Çok
sataşıyorsun ama.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Ne yapacağız? Bize
verilen vazife ne? Kardeşim, Cumhuriyet Halk Partisi, seçmeninden
aldığı oy, ona duyduğu saygı gereği
itirazlarını dile getirecek, çare yok. Her maddede önerge
vereceğiz. Biz her maddede önerge vereceğiz, siz diyeceksiniz ki: Bu
önergeleri neden verdin? Kardeşim, öyle düzenlemeler var ki onlar geri
çekilmezse kara para, bu havuz paraları, rüşvet paraları
dışarıya çıkıyor, içeriye alınıyor,
aklanıyor, yetimin hakkı yeniyor ve o havuzun başında,
şimdi devletin başında olan beyefendi ilk icraat olarak da bunu
yapıyor. Ben buna itiraz edeceğim, geri çektirmek için her şeyi
yapmak zorundayım. Elimde önerge vermek dışında bir şey
yok. Neden? Elitaş maddeler üzerinde konuşmamıza engel olacak
bir şekilde getirdi. Bu kanun normal gelecekti. Şahıs adına
başvuruları hep beraber yaptık. Ama şu anda -biraz önce
gittim- temel kanuna dönüştürüldüğü için şahıs adına
başvuruların geçerliliği yok, tamamen İç Tüzük ayaklar
altında. Hadi bakalım, bugün ne olacak?
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Milletin vakit
kaybetmeye tahammülü yok, oyalanamaz bu işlerle. Bu işler bir an önce
yapılacak.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Kimse bugün, yarın,
perşembe, cuma sabaha karşı 05.20de gelip de sakın Özgür
Bey neden bu kadar önerge veriyorsunuz? falan demesin. Sizin
yaptığınız işe karşı bizim
yaptığımız meşrudur, sizin
yaptığınız iş İç Tüzükün, Anayasanın
arkasından dolanmaktır.
Bugün gelinen noktada hep birlikte gördük;
Sayın Elitaş, bizim itirazlarımızdan sonra, Sayın
Başkanın doğru uygulamasıyla neler
yaşandığını gördük. Bu Meclise saygı duymak
zorundasınız. Bu Mecliste Cumhuriyet Halk Partisi
aldığı her oyu anasının ak sütü gibi helal ettirmek
için seçmenine görevini yapıyor. Birileri buna karşı kara
parayı aklamak, havuz parasını aklamak, uluslararası
birtakım karmaşık ve çapraşık işlere
Sahillerimizde tatil yaptırdığınız o Suud
aşiretinin, Suud hanedanının ülkesinde kadınların araba
kullanması yasak, burada 10 çıplak kadınla jet skiye biniyor,
siz de Sahil Güvenliğin 302 numaralı botunu görevlendirmişsiniz,
yanında kuş uçurtturmuyor. (CHP sıralarından
alkışlar) Arkadaşlar, o botun içindeki evlatları
anaları Peygamber ocağına yolluyorum. diye yolladı, eline
kına yaktı da yolladı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Peygamber ocağı
bildi yolladı, siz Suudi Kralının jet skisine refakat
ettiriyorsunuz. Bunun hesabı bir gün sizlerden sorulur.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Çanakkaleye de eline
kına yakıp yolladı, Çanakkaleye.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Çok teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Konuşuyorsunuz
sadece.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özel.
Grup önerisinin lehinde ikinci konuşmacı,
Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika, buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Elitaş, Suudi
prensten başla yanıta, Suud prensten başla.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Aslında,
Sayın Grup Başkan Vekilimiz Özgür Özel çok güzel bir konuşma
yaptı İç Tüzükle ilgili, konuşmalarının son
kısımlarına katılmıyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Suudi Kral değil mi, jet
ski
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Gazetede
resimleri var Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Ama İç
Tüzükle ilgili son iki üç dakikalık kısmı -hangisi
olduğuna bakarsınız tutanaktan- hariç olmak üzere, İç
Tüzükle ilgili Anayasa Mahkemesinin kararları da dâhil olmak üzere,
hakikaten Türkiye Büyük Millet Meclisinin İç Tüzük yapma konusunda ne
kadar mecburiyet hissettiğinin en güzel örneğini şu andaki
yaptığınız konuşmada gösterdiniz.
Bakın, geçmişteki
uygulamaları siz inceleyememiş olabilirsiniz. Biz son dönemde sanki
İç Tüzükün 52nci maddesindeki kırk sekiz saat geçmeden
görüşülmesiyle ilgili tavsiyeyi bu dönemde yapıyormuş gibi
görüyorsunuz ama önümde tutanaklar var, mesela 21inci Dönem, mesela 1996,
kaçıncı dönem bilmiyorum, 20nci Dönem olabilir ya da 21inci Dönem
olabilir. 1/8/1996 tarihinde tasarının kırk sekiz saat geçmeden
gündeme alınmasıyla ilgili bir grup önerisi var. Yine, 1999
yılında tasarının kırk sekiz saat geçmeden gündeme
alınmasıyla ilgili grup önerisi var. Yine, 2002 tarihinde, 57nci
Hükûmet döneminde, 21inci Dönem 4üncü Yasama Yılı, yine
tasarının kırk sekiz saat geçmeden gündeme alınmasıyla
ilgili grup önerisi var. Nitekim, ondan da geçtik, bu dönemde, şu anda
Genel Başkan olan Sayın Kılıçdaroğlunun imzasıyla
da -muhtemelen grup başkan vekiliyken- tasarının kırk sekiz
saat geçmeden gündeme alınmasıyla ilgili grup önerisi var.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Nasıl?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Yine, şimdi Meclis Başkan Vekilimiz olan Sayın Akif
Hamzaçebinin
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Danışma Kurulu, Danışma Kurulu
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Hayır, hayır. Bakın, o örneği de size
okuyayım:
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hadi
oku.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Danışma Kurulu 27/5/2014 Salı
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Danışma
Kurulu, Danışma Kurulu önerisi.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Danışma Kurulu önerisinde, kırk sekiz saat geçmeden
bunun gündeme alınmasıyla ilgili
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Danışma Kurulu; dört partinin uzlaşısı, imzası
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Hayır, hayır. Danışma Kurulu, dört partinin
ortak imzasıyla olan kısımdır, diğerleri de kırk
sekiz saat geçmeden bu konunun gündeme alınmasıyla ilgili
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamam.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Nedir o biliyor musunuz? Gündeme girmiş, bugün diyelim ki 403
sıra sayılı Kanun Tasarısı bastırılıp
dağıtılmış; bastırılıp dağıtıldıktan
sonra Aksine bir hüküm olmadıkça kırk sekiz saat geçmeden
görüşülemez. diye bir hüküm var 52/1.
Şimdi, bu aksine hüküm
nerede alınacak? Ya Danışma Kurulu ortak karar verecek ya da
baktığımız zaman grup önerilerinin her halükârda 19uncu
madde gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına
sunulması gereken bir durum söz konusu. 19uncu madde gereğince biz
bunu yapıyoruz ve bunu daha önce de yaptık. Başka partiler de
yaptı, bizden önceki iktidarlar da yaptı, Cumhuriyet Halk Partisinin
-Ne zaman iktidar oldu bilmiyorum- ortak olduğu dönemler var, o ortak
olduğu dönemlerde
Bu İç Tüzük 1876dan kalma bir İç Tüzük yani
1973 tarihli İç Tüzük ama 1876dan kalma İç Tüzük, Meclisi Mebusandan
kalma bir İç Tüzükün bugüne kadar revize edilmiş, getirilmiş
hâli İç Tüzük. O güne baktığımızda bunlarla ilgili de
çeşitli durumların var olduğunu görüyoruz.
Bakın, Anayasa Mahkemesi
konuyla ilgili nasıl bir kanaat oluşturdu bilmiyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Burada,
hemen vereceğim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Sayın Özel biraz sonra yerime oturduğumda verebilir ama
Anayasa Mahkemesi öyle bir hüküm sunuyor, diyor ki: Biz bunun Anayasaya
aykırılığını inceleyemeyiz. Niye inceleyemeyiz?
Çünkü Anayasaya aykırı bir durumun olabilmesi için Anayasada yer
alması gerekir. İşte, üstadıazam burada, Sayın Kuzu
burada.
BURHAN KUZU (İstanbul)
Aynen öyle.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İç
Tüzüke aykırı, İç Tüzüke.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Sayın Kuzu burada olduğuna göre
Ben Sayın Kuzuyu
şimdi görüyorum. Haddimi aşmıyorum herhâlde Sayın
Başkanım. Yani cumhuriyet tarihinde geçmiş uzun bir zaman, on
iki yıl süreyle Anayasa Komisyonu Başkanlığı
yapmış ikinci bir kişiyi göremezsiniz. Sayın Kuzu
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Allah
taksiratını affetsin (!)
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Onun için, burada
Anayasaya aykırı bir hükmün olduğunu ifade edebilmek Anayasa
Mahkemesinin Anayasada var olduğunu ifade etmesiyle mümkün. Ama Anayasa
Mahkemesinin bir kararı var biliyorsunuz, Anayasa Mahkemesi İç
Tüzükün Anayasaya aykırı olan kısımlarını
inceleyebilir ama Anayasa Mahkemesinin bir hakkı daha var, bir kararı
daha var Sayın Özel, Türkiye Büyük Millet Meclisi eylemli bir iç tüzük
yapma kararını oluşturduysa Anayasa Mahkemesinin bunu inceleme
hakkı ve yetkisi de var ama sizin okuduğunuz -ben sizin okuduğunuza
göre söylüyorum- Anayasa Mahkemesinin görüşünde -kararı diyemiyorum,
karar verebilmesi için uygulanabilir olması lazım- ne Anayasaya
aykırı bir durum ne de eylemli bir iç tüzüğün var olduğuyla
ilgili bir kısım değerlendirilmemiş. O anlamda
baktığımızda Sayın Özel, hakikaten İç Tüzükle
ilgili değindiğiniz konular önemli konular, ona teşekkür
ediyorum.
Dün telefonla yaptığımız
görüşme çerçevesinde, diğer siyasi parti grup başkan
vekilleriyle de yaptığımız mutabakat çerçevesinde-
perşembe günü 4 siyasi partinin grup başkan vekilleri veya
temsilcileri bir araya gelecekler Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünü görüşecekler. Bu İç Tüzükün behemehâl
yapılması gerekir. Ben açıkça kendi adıma söylüyorum, sekiz
yıl grup başkan vekilliği yapmış birisi olarak
söylüyorum, ki bazı arkadaşlarımız da bu konuda
mutabıktır, geçmiş dönemin tarihçesini bilen
arkadaşlarımız var veya diğer arkadaşlar Türkiye Büyük
Millet Meclisi tutanaklarını inceledikleri takdirde görecekler,
şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarında
İç Tüzük yüzde 20 uygulanıyorsa büyük bir başarıdır
değerli arkadaşlar, İç Tüzük yüzde 20 uygulanıyorsa büyük
bir başarıdır. Onun için, herkesin bir iç tüzüğü var: AK
PARTİ grup başkan vekilinin -orada oturan arkadaşın-
ayrı bir iç tüzüğü var, Cumhuriyet Halk Partisi grup başkan
vekilinin ayrı iç tüzüğü var, HDPnin ayrı bir iç tüzüğü
var, Meclis başkan vekilinin ayrı iç tüzüğü, Milliyetçi Hareket
Partisinin ayrı bir iç tüzüğü var. Herkes anladığı
şekilde iç tüzüğü uygulatmak için gayret gösteriyor.
Onun için, hakikaten bir aydır, bir buçuk
aydır herhâlde grup başkan vekilliği görevini yapıyorum,
şu anda bakıp geçmiş dönemdeki yaptığımız
çalışmaları da gördüğümde, o dönemdeki iç tüzük
çalışmalarına baktığımda Türkiye Büyük Millet
Meclisinin eğer yüzde 20 İç Tüzüke uygun yaptığı
çalışma var olduğunu söylersek hakikaten mübalağa
yapmamış oluruz gibi geliyor.
Bugün bir ifade daha kullandınız.
Bakın, Meclis Başkan Vekilimiz Sayın Bakanın gündem
dışı konuşmaya verdiği cevabı, 52ye 2ye göre
uygulamasıyla ilgili konuda
İçeride konuştuk, biliyorsunuz.
Sayın Başkan dedi ki: Meclis Başkanı
Nitekim Kanunlar
Kararların verdiği metinde de yazıyor, Kanunlar Kararların
verdiği metinde de Bakan gündem dışı konuşmaya cevap
vermiştir. 59a 1in uygulanma mecburiyeti vardır
Yani burada Sayın Başkan ve grup
başkan vekilleriyle yaptığımız istişare
toplantısında nitekim arkada da söyledik, Biz bu insanlık
dışı katliamla, soykırımla ilgili, lanetlenmesiyle
ilgili konuşmayı her ortamda yapalım ve süresiz de konuşalım
ama İç Tüzükü ihlal ederek değil. dedik. On beş dakika
konuşalım, on dakika konuşalım, yirmi dakika
konuşalım. Yine, değerli grup başkan vekili
arkadaşlarıma teşekkür ediyorum, dediler ki: Biz bunu
beşer dakika konuşuruz, kâfi. Ama Sayın Başkana da buradan
teşekkür ediyorum huzurlarınızda, İç Tüzük ihlaline meydan
vermeden, grup başkan vekillerinin yaptığı bir anlaşma
çerçevesinde, olayın da ehemmiyetine binaen, hakikaten insanlığın
vicdanını yaralayan bir katliamla ilgili burada Türkiye Büyük Millet
Meclisinin değerli siyasi partilerinin ve değerli grup başkan
vekillerinin, hatta sözcülerinin de dâhil olmak üzere
Nitekim, Sayın Başkan gündemi açarken
bizimle yaptığı istişare sonucunda dedi ki: Biz bugüne
kadar 15 milletvekiliyle ilgili bir mutabakat yaptık ama uygun görürseniz,
ben böyle böyle, günün önemine binaen 30 milletvekiline, teamül olmamak
kaydıyla söz vereceğim. Ve bugünün anlamına binaen bunu da hep
beraber uygun gördüğümüzü ifade ettik. Çünkü böyle konularda, millî
hassasiyetin, vicdani hassasiyetin, insani hassasiyetin zirve
yaptığı konularda zaman sınırı tanınmaz. Ama
bizim oradaki itirazımız, İç Tüzükün ihlal edilerek
yapılması ve bundan sonra da örnek gösterilerek teamül hâline
gelmesiyle ilgili bir durumu engellemek adına yaptığımız
bir itirazdı ve bunda da Sayın Başkan gerekli itirazın
doğru olduğu kanaatine vardı ve beş dakikalık bir
konuşmayla, siyasi parti gruplarınca yapılan beşer dakikalık
konuşmayla bu konunun bu düzenlemesini yaptı. Siyasi parti
gruplarına söz veriyorum. dedi, beşer dakika siyasi parti
grupları adına söz alan milletvekilleri bu insanlık
dışı katliamı kınamak üzere, telin etmek üzere burada
konuşmalarını gerçekleştirmiş oldular.
Değerli milletvekilleri,
bakın, dün değerli grup başkan vekillerine -tahmin ediyorum-
saat altı civarında, 18.00 civarında ne
konuşacağımızla ilgili bilgi verdik. Muhtemelen ya 404ü
konuşacağız ya 403ü konuşacağız. Akşam
MYKda bunun değerlendirmesini yapacağız, yarın bu konuyla
ilgili kanaatimizi, kararımız size bildirilir. dedim. O ara HDP grup
başkan arkadaş dedi ki: MYKdan kaçta çıkarsanız
çıkın lütfen bana mesaj atın. Size de atsam uygun olurmuş,
o benim ihmalim olarak değerlendirilebilir. HDP grup başkan vekiline saat
23.00 civarında ben 404 sıra sayılı Yatırım Ortamının
İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısını görüşeceğimizi ifade ettim. Ve bu kanun
tasarısı Plan ve Bütçe Komisyonundan bayramdan önce geçti
değerli arkadaşlar. Bilgi sahibi değiliz. demek, hakikaten Plan
ve Bütçe Komisyonu üyeleri ile Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilgili
milletvekillerine karşı yapılan bir haksızlıktır
diye düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSA ÇAM (İzmir)
Sayın Başkan, baskıya dün girdi, dün.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Plan ve
Bütçeci konuşuyor, saygısızlık.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Evet, yani daha
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Hayır, siz muhalefet şerhini yeni verdiniz.
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Yani, ne görüşüleceğini bilmek bu
Meclisin hakkı mı, değil mi yahu?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Muhalefet şerhini verdiniz, bayramdan önce konuşuldu.
MUSA ÇAM (İzmir)
Anlaşmamız öyle, anlaşmamız öyle, anlaşmamız.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Elitaş.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın
Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Elitaş, konuşmasının birçok yerinde
Ama son
kısmını söyleyeyim ki daha rahat olsun. Bu konuya
hazırlıksızdık; bu, bugün basıldı. demek, Plan
ve Bütçe Komisyonu üyelerine hakarettir. dedi.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Hayır, hayır, öyle demedim.
BURHAN KUZU (İstanbul)
Demedi, demedi, hakaret demedi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Beni
Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerine hakaret etmekle suçladı.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Haksızlık olur. dedim, hakaret demedim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Haksızlık yapmakla suçladı, öyle değilse.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Hah, hakaret değil.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben
hakaret gibi anladım, haksızlık yapmakla suçladı, cevap
hakkımı kullanmak istiyorum.
BAŞKAN Bu bir
sataşma değil ama Sayın Özel.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkanım, bu görüşüldü.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Bir şey yok efendim, Plan ve Bütçede görüşüldü.
BURHAN KUZU (İstanbul)
Bir şey demedi ki yahu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, kaldı ki
O zaman şunu da
söyleyeyim, buna tekrar dönebiliriz: Benim de içinde olduğum ve sizin
Başkanlığınızda içeride gerçekleşmiş olan
bir toplantıyı, ki o toplantının içeriği burada konuşulacak
olsa -biz bunu etik olarak yapmıyoruz- herhâlde en çok Sayın
Elitaş burasından terler yine.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Açıkla o zaman, öyle Terler. diyorsan açıklamak
mecburiyetindesin. Beni terleten konu ne, onu lütfen
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama
önemli olan mesele şu: O toplantıyla ilgili bir şeyler söyledi,
o konuyla ilgili bir şeyler söyledi, bizim içinde bulunduğumuz bir
konuşma, tartışma ortamından sonra burada bir
uzlaşıya varıldığını söyledi ama bizim
varmış olduğumuz böyle bir uzlaşı yok. Biz bir
başka noktadan yaklaştık, o konuya açıklık getirmek
istedim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Meclis Başkan Vekilimizin okuduğu cümleler o zaten.
BAŞKAN Sayın Özel, şimdi, burada
bir sataşma yok. Eğer konuya açıklık getirmek
istiyorsanız ben size yerinizden söz vereyim, sataşmadan değil.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
İç Tüzükün 69uncu maddesine göre, söylediğim bir söz
bağlamından koparılarak bana atfen farklı şekilde
ifade edildiği için açıklama hakkı, kürsüden iki dakika
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Tutanaklara
geçti, Öyle değil. dediniz.
BAŞKAN Açıklama yapacaksınız
Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) 60a göre istemiyorum efendim.
BAŞKAN Tamam, açıklama, yerinizden iki
dakika vereyim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Efendim, ama kürsüden bu hak,
neden yerimden olsun?
BAŞKAN Sataşma değil ama Sayın
Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Efendim, kürsüden
sataştı. Efendim, şöyle birlikte bakalım.
BAŞKAN Peki, şimdiye kadar
konuşmuştunuz.
Buyurun Sayın Özel.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Yapamadın,
beceremedin bu işi, olmadı.
MELİKE BASMACI (Denizli) Oldu işte.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Olmadı.
Temenniler olmadı, olmadı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Efendim, 69da
BAŞKAN Sayın Özel, tamam, buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
12.- Manisa Milletvekili Özgür Özel'in, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın AK PARTİ grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, çok
değerli arkadaşlar; Sayın Başkanın
başkanlığında içeriye gittik.
Bir kez tutanak bir bütündür. Tutanağı
açın okuyun. Sayın Başkan kullanılan cevap
hakkının bir milletvekiline cevaben değil bütün gruplara hak
doğurduğunu düşündü, itiraz ettiniz. Biz o noktada bir usul
tartışmasına gittik sizin talebinizle. Usul tartışmasının
sonunda, tutanakta Başkan Kararım değişmedi, onar dakikaya
karar verdim. dedi. Bu sırada, sizin itirazınız üzerine
Başkan kararını açıklamış ve sizin oylama
talebinize rağmen, kararını açıklamış
olmasından sonra bir ara vermeye karar verdi. İçeriye gittik, orada
siz tam bu söylediklerini söylediniz, biz kabul etmedik. Biz dedik ki
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Siz kabul
etmediniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Kabul etmedik,.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Siz kabul
etmediniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Bir uzlaşma yok ve
şöyle bir şey oldu: Dedik ki
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sadece siz
kabul etmediniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Hayır, hepimizin kabul
ettiği şu
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sen diye
ifade edeyim, sen kabul etmedin.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Başkan Onar dakika
demişti, bu arayla da ve konunun da önemine binaen Biz bunun beşer
dakikaya indirilmesine itiraz etmeyiz. dedik ama Başkanın
yaptığı uygulamadan geri adım atılması doğru
değildi. Tutanak bir bütündür, yarın oturur okursunuz.
Burada, hem Sayın
Başkanı birtakım laf oyunlarıyla -kendisini savunmak benim
haddim değil- hem de bütün grupları ve şahsımı
birtakım laf oyunlarıyla bugünkü uygulamada, İç Tüzüke uygun
davrandığımız hâlde sizin baskınızla fikrimizi
değiştirmişiz gibi bir ifade kullanmanızı en hafif
deyimle kınamak gerekir. Bu doğru bir şey değil.
İçeride konuşulanların içeride kalması ilkesine hem riayet
etmeyip hem onu çarpıttığınızda biz sizin içeride
neler yaptığınızı burada söyledikten sonra söylesek
böyle olursunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Söyleyin,
söyleyin burada, söyleyin, söyle. Bak, töhmet altında bırakma, söyle,
söyle.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Vakti gelince ben sizin o
alnınızdan o teri akıtmayı büyük bir zevkle yapıp
Buyurun, görüyor musun, aktı yine terin. diyeceğim.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Bak bu
yaptığın haksızlık, bu yaptığın ahlaki
değil, yaptığın ahlaki değil, orada ne
konuşuluyorsa söyleyeceksin. İkimizin de şahitleri var, bu
yaptığın ahlaki değil. Ne konuşuldu söyleyeceksin.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Beceremedin,
olmadı, ikna edici olmadı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Göreceğiz.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özel.
X.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma
gün ve saatlerine, bastırılarak dağıtılan 404
sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın kırk sekiz
saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmının 1'inci
sırasına, yine bu kısımda bulunan 403, 396, 145, 249, 141,
213, 42, 130, 155 ve 135 sıra sayılı kanun
tasarılarının ise yine bu kısmın sırasıyla
2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10 ve 11'inci sıralarına
alınmasına, diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesine ve 404 ve 405 sıra sayılı Kanun
Tasarılarının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel
kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Adalet ve
Kalkınma Partisi grup önerisinin aleyhinde ikinci ve son
konuşmacı Sayın Erkan Akçay, Manisa Milletvekili.
Süreniz on dakika.
Buyurunuz Sayın Akçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bu
yaptığın ahlaki değil.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bugünkü konuşmaya
istinaden söylemiyorum, açık söylüyorum. Damlattırırım o
teri yine.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Onu orada
söyleyeceksin, ahlaki olacaksın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Söyleyeceğim bir dahaki
sefere.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Şimdi
söyle, kalk.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bugün olan bir şeyden
bahsetmiyorum, içeride böyle terliyordun ya geçen günler, ondan bahsediyorum.
BAŞKAN Sayın Akçayı kürsüye davet
ettim, sayın grup başkan vekilleri, Sayın Özel, lütfen
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Pardon efendim.
BAŞKAN - Sayın Akçayı davet ettim.
Buyurunuz Sayın Akçay, yeniden başlatıyoruz
sürenizi.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun
vermiş olduğu bir grup önerisini görüşüyoruz ve genellikle
Meclisin üç hafta süreyle salı, çarşamba, perşembe ve cuma
günleri çalışmasını öngören, düzenleyen ve mutat hâle
gelen, aslında her hafta hemen hemen verilen fakat özellikle bundan iki-üç
hafta evvel de neredeyse günlük hâlde verilen bir grup önerisini görüşüyoruz.
Tabii, Sayın Elitaş dinlerse sevinirim.
Yarın tekrar bir grup önerisiyle gelip gelmeyeceğinizden acaba emin
misiniz, önce bir onu ifade etmek lazım.
Şimdi, Her partinin bir anayasası var, iç
tüzüğü var. dedi Sayın Elitaş. Milliyetçi Hareket Partisinin
bir tane anayasası var, bir tane de iç tüzüğü var. Biz kendimiz bir
iç tüzük ihdas etmiş veya ihdas etme gayreti içerisinde girmiş
değiliz. Fakat bu sizin fiilî durum
alışkanlığından kaynaklanıyor olmalı ki,
zaten Anayasa'yı tanımayan ve onun pek çok hükmünü dikkate almayan,
bunu da açık açık defalarca söyleyen bir anlayışın
temsilcisi olarak konuşuyorsunuz ve İç Tüzük'te de yine bu keyfî,
şahsi ve dayatmacı bir anlayışın tezahürü olarak bu
görüşmeleri gerçekleştirmek istiyorsunuz.
Şimdi, Sayın Elitaş bugün bir beyanat
veriyor, İç Tüzük çıkmadan Meclis kapanmaz. diyor. Bunu ne zaman
söylüyorsunuz Sayın Elitaş? Şimdi, gruplar olarak, grup
başkan vekilleri olarak, İç Tüzüke ilişkin bir toplantı
yapma, komisyon gibi bir kurul vasıtasıyla bunları
görüşmekte mutabık kaldıktan sonra söylüyorsunuz. Normalde, bu,
bir uzlaşma kültüründe
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ben sizin iyi
niyetinize güvenerek söylüyorum o konuyu.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Evet, teşekkür ederim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Yani birlikte
mutabık kaldığımız için söylüyorum, siz de katkı
sağlayacaksınız diye söylüyorum.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Ama İç Tüzük
çıkmadan Meclis kapanmaz. deyince
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Öyle bir kanaat
oluşturduk, onun için söylüyorum.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Peki, bu sizin bizi iyi
niyetli görmenize karşı biz de sizi iyi niyetli görmeye
zorlayalım kendimizi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Dikkatli olun, Elitaştan
bahsediyorsunuz!
ERKAN AKÇAY (Devamla) Ama, tabii, 13
Hazirandı yanılmıyorsam, Sayın
Cumhurbaşkanının bir iftar yemeğinde çakılan bir
işaret fişeğiyle bu İç Tüzük
tartışmalarının alevlendirildiğini de bir kenara
yazmak gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, iktidar partisi
iğneyi kendisine, çuvaldızı muhalefete batırmak durumunda,
onu tavsiye ediyorum.
Şimdi, karar yeter sayısı temin
edemeyip yoklama veremeyince, bundan yüksünüp, bunun
sıkıntısını duyacağına, tam aksine
muhalefetin karar yeter sayısı ve yoklama istemesinden rahatsız
olan bir iktidar partisiyle karşı karşıyayız ve sanki
muhalefet çıkacak yasaları gereksiz yere engellemeye
çalışıyormuş gibi bir anlayışı kabul etmek
mümkün değil.
İddia ediyorum, bugünkü
yaptığımız görüşmelerin tutanaklarını süre
olarak hesaplayalım, şu saate kadar eğer boşa
geçtiğini iddia edecek olursanız ki ben boşa geçtiğini
iddia etmiyorum, etmeyeceğim de fakat sizin maksadınıza matuf
bir netice hasıl olmamışsa birinci derece sorumlu olarak iktidar
partisi grubunu gördüğümü de ifade etmek istiyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar, gelen bu
grup önerisi için Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna sormak istiyorum: Siz
iktidar partisi olarak kendi önerdiğiniz bu çalışma takvimine
uyacak mısınız? Genel Kurulda toplantı ve karar yeter
sayısını rahatlıkla hazır bulundurabilecek misiniz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Değerli AK
PARTİli milletvekilleri, bakın, size söylüyor bunu
arkadaşımız, Sayın Erkan Akçay.
ERKAN AKÇAY (Devamla) - Evet. Size de böyle bir
katkım olsun Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Teşekkür
ediyorum.
ERKAN AKÇAY (Devamla) - Yani, Meclis gündemini
belirlemeye yönelik bu grup önerileri, esas itibarıyla, Meclisin daha
kaliteli bir yasama yapmasını düzenlemiyor.
Şimdi, iktidara bir talimat geliyor, iktidardan
iktidar grubuna bir talimat geliyor ve AKP Grubu bile Genel Kurulun bu
hızlı değişen gündemine ayak uydurmakta zorlanıyor.
Bugün, biraz evvel yaptığımız tartışmalar da
işte Uluslararası İşgücü Tasarısı mı
gelecek yoksa 404 no.lu Kamu Yatırımlarının
İyileştirilmesine Yönelik Tasarı mı gelecek?teki
belirsizlik Hükûmetin plansız ve programsız çalışmasının
en bariz delillerinden birisidir. Hatırladığınız
kadarıyla bu Uluslararası İşgücü Tasarısı 24üncü
Dönemde gündeme gelmesine rağmen kadük olan bir tasarı.
Sayın Özel de gayet haklı olarak ifade
etti; mesela ben evvelsi gün sadece Uluslararası İşgücü
Tasarısına çalıştım çünkü Çalışma
Komisyonundan geçen ve bayram arifesinde de alelacele, iki günlük bir
Çalışma Komisyonu görüşmesiyle geçip, kabul edilip sıra
sayısı alan bir tasarı. Takdir edersiniz ki milletvekili
arkadaşlarımızın 58-60 maddelik bir tasarıya hemen o
gün adapte olması, nüfuz etmesi beklenemez. Bu, grup başkan vekilleri
için de beklenemez. Fakat, yine sizin de ifade ettiğiniz gibi, öğleye
doğru kamu yatırımlarına ilişkin tasarının
geleceğini kesinlikle öğrendik ve arkadaşlarımıza da bu
konuyu bildirdik. Şimdi, işte bu fiilî duruma ayak uydurma
zorluğu var. Fiilî durumdan kurtulmak lazım. Ülkeyi de, Meclisi de
kurumlarıyla ve kurallarıyla yönetmek lazım.
Tasarıların Genel Kurul gündemine gelmesi için kırk sekiz saat
bekleme şartının nasıl
aşıldığını, buna ilişkin
tartışmaları hep hatırlıyorsunuz. İşte,
iktidar partisi kendine göre bir İç Tüzük ihdas etmeye
çalıştığı için o duruma bizi de ortak etmeye
çalışıyor ama bundan en fazla sorumlu olan da iktidar partisi
grubu. Tasarıların kırk sekiz saat geçmeden Genel Kurula
getirilmesi, torba kanunların temel yasa olarak görüşülmesi, bir
kere, normalde İç Tüzüke aykırı durumlar ve İç Tüzük
hükümlerinin zorlanmasından başka bir şey de değil. Üstelik
bu uygulamalar siyasi parti gruplarının uzlaşmasıyla
değil, sadece iktidar partisinin iradesiyle ve dayatmasıyla
gerçekleştiriliyor.
Geçtiğimiz gün de Sayın Elitaş bir
kampanya şeklinde bu İç Tüzük tartışmalarını
devam ettirdi. Biz de, tabii, muhalefet olarak, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak önümüzdeki günlerde yapacağımız İç Tüzük
çalışmalarına elimizden gelen iyi niyetli, samimi
katkıları, 24üncü Dönemde verdiğimiz gibi, vermeye gayret
edeceğiz. Maksat üzüm yemektir yani bağcı dövmek değil.
Buradan ülkemize, vatanımıza, milletimize faydalı kanunların
çıkması, ülkemizin daha iyi yönetilmesi birinci
muradımızdır.
80 maddelik kamu yatırımlarını
iyileştirme tasarısı
Adı o kadar güzel ki bir kere
adı bağlıyor insanı, itiraz mümkün değil ve o
maddelerin büyük çoğunluğuna da muvafakatimiz var, destek de
vereceğiz, daha olumlu katkı olması için önergelerimizi de
vereceğiz ve görüşlerimizi dile getireceğiz. Fakat bu
tasarıların içerisine öyle birkaç madde yerleştiriliyor ki
aslında bunu, o birkaç maddeyi ayrı bir tasarı veya teklif
olarak getirseler hem iktidar partisinin niyeti daha iyi billurlaşacak,
berraklaşacak hem de o toplum yararına gördüğümüz, muhalefet
olarak da desteklediğimiz tasarıları çok rahatlıkla ifade
etme ve çok çabuk çıkartma imkânını bulacağız ve buna
da mani olan iktidar partisi.
Şimdi, 80 maddenin içerisinde 2 maddeye, 3
maddeye muhalefet itiraz ediyorsa yani lütfen bu konuda sizler de
anlayış gösterin, onları ayrı bir tasarı, teklif
olarak değerlendirin, biz de muhalefet olarak bu ülke yararına
gördüğümüz kamu yatırımlarının
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) -
iyileştirilmesine
ilişkin tasarının bir an evvel çıkması için elimizden
gelen gayreti gösterelim diyor, bu düşüncelerle hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma
Partisi grup önerisini oylarınıza sunacağım
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama talebimiz var.
BAŞKAN Bir yoklama talebi var, yoklama
talebini gerçekleştireceğiz.
Sayın Özel, Sayın Bakan, Sayın Akar,
Sayın Özcan, Sayın Yıldız, Sayın Demirtaş,
Sayın Arslan, Sayın Çamak, Sayın Turpcu, Sayın Arık,
Sayın Hürriyet, Sayın Akkaya, Sayın Tarhan, Sayın
Karabıyık, Sayın Türkmen, Sayın Öz, Sayın Bircan,
Sayın Erdoğdu, Sayın Çam.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) 3 kişi
daha ayakta Sayın Başkan. Onları niye saymıyorsunuz? Onlar
da milletvekili ve yoklamada olduklarını ifade etmek istiyorlar.
BAŞKAN Yoklama için iki dakika süre veriyorum
ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
X.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma
gün ve saatlerine, bastırılarak dağıtılan 404
sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın kırk sekiz
saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmının 1'inci
sırasına, yine bu kısımda bulunan 403, 396, 145, 249, 141,
213, 42, 130, 155 ve 135 sıra sayılı kanun
tasarılarının ise yine bu kısmın sırasıyla
2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10 ve 11'inci sıralarına
alınmasına, diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesine ve 404 ve 405 sıra sayılı Kanun
Tasarılarının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel
kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Şimdi
öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Öneri kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme
alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
IX.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) Önergeler
1.- Zonguldak Milletvekili Şerafettin Turpcunun (2/833) esas
numaralı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi'nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/49)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
(2/833) esas numaralı Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifim havale edildiği Plan ve Bütçe Komisyonunda
kırk beş günlük süre içinde görüşülmediğinden İç
Tüzükün 37nci maddesi gereğince doğrudan Genel Kurul gündemine
alınması için gereğini saygıyla arz ederim. 18/4/2016
Şerafettin
Turpcu
Zonguldak
BAŞKAN Teklif sahibi
olarak Zonguldak Milletvekili Sayın Şerafettin Turpcu, buyurunuz.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
ŞERAFETTİN TURPCU
(Zonguldak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Teklifimiz, en özet hâliyle 2014 yılında
Soma ve Ermenekte yaşanan facialar sonrasında hayatını
kaybeden madencilerimizin ailelerine tanınan hakların
genişletilmiş hâliyle Zonguldaktaki ve Türkiyenin diğer
illerindeki tüm madenci ailelerine tanınmasını
amaçlamaktadır.
Bu teklifle maden
kazalarında hayatını kaybeden emekçilerimizin geride kalan
yakınlarına kamu eliyle sahip çıkılmasını, bu
durumun 2014 yılına özel, geçici, istisnai bir durum olmaktan
çıkarılmasını, maden emekçilerinin yakınlarına kapsamı
genişletilmiş şekilde mali ve sosyal haklar verilmesini ve
hayatını kaybeden madencilerimizin reşit olmayan
çocuklarının haklarını da güvence altına almayı
amaçlıyoruz. Teklif, maden kazalarında hayatını kaybeden
emekçilerin SGK'ya olan bütün borçlarının silinmesi, hak sahiplerine
aylık bağlanması ve istihdam haklarını içermektedir.
Değerli milletvekilleri,
2014te yaşanan Soma ve Ermenek faciaları çok büyük facialardır,
tıpkı daha önce yaşanan facialar gibi. Amacımız,
acıları tazelemek veya acıları
karşılaştırmak değildir. Sadece şunu söylüyoruz:
Maden şehidi Somada da Ermenekte de Zonguldakta da aynıdır.
Soma ve Ermenekte yaşanan facia sonrasında bu ailelerimize
tanınan hakların Zonguldaktaki ve Türkiye'nin diğer illerindeki
madenci ailelerine tanınmaması, bu insanlarımızı
derinden yaralamıştır. Oysa bu madencilerimiz de Soma ve
Ermenekte hayatını kaybeden emekçilerimiz gibi ülkemizin refahı
ve kalkınması için mücadele ederken hayatlarını
kaybetmişlerdir.
Zonguldak bugüne kadar 5
binden fazla maden şehidi vermiş bir ildir. Taş kömürünün
başkenti Zonguldakta en ağır bilançolu facialara
baktığımızda 1983te Armuçukta 103, 1992de de Kozluda
263 maden şehidi verilmiştir. 2014 yılında
çıkarılan yasayla tanınan hakların Zonguldaktaki ve
Türkiye'nin diğer illerindeki madenci ailelerini kapsamaması,
eşitsizlik ve mağduriyet doğurmuştur. Aynı veya
benzeri nedenlerle hayatını kaybetmiş emekçilerimizin
arasında il ve zaman gözeterek ayrım yapmak, Anayasanın
eşitlik ilkesine aykırı olmakla birlikte, vicdanların da
kabul edebileceği bir durum değildir.
Zonguldakta ve ülkemizin
diğer yerlerinde gerçekleşmiş kazalarda hayatını
kaybetmiş maden emekçilerimizin yakınlarına sahip çıkmak
zorundayız. Maden kazası olduğunda herkesin yanında olduğu
maden emekçilerinin aileleri, emekçi, toprağa verildikten sonra kaderine
terk edilmektedir. Hayatını kaybetmiş birçok maden emekçimizin
ailelerinin çok zor durumda olduğunu bilmekteyiz. Yüce Meclisimizin bu
duruma kayıtsız kalması düşünülemez. Bu nedenle vakit kaybetmeden
gerekli tedbir ve önlemler alınarak bu mağduriyetin giderilmesi
sağlanmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
cumhuriyet sonrası kurulan ilk il olan Zonguldakın bugün
geldiği noktada durumu içler acısıdır. Zonguldak, bir
zamanlar Türkiye'nin tamamından insanların iş için geldiği,
yabancı devlet başkanlarının
ağırlandığı il iken, bugün kaderine terk edilmiş,
doğru düzgün yolu olmayan, havaalanında uçağı uçmayan, limanına
gemi gelmeyen, köyünde kasabasında genci kalmayan, göç verdiği için
sürekli küçülen bir şehir hâline gelmiştir.
Değerli milletvekilleri, Kelebeğin
Rüyası filmini izleyenler bilirler, 1970te Mükellefiyet Kanunuyla ülke
sanayisinin gelişmesi için zorla madenlere sokulup
çalıştırılan Zonguldaklılar, bugün ise yine zorla
işsizliğe, açlığa ve göçe mahkûm edilmektedirler.
Ülkemiz, 33 milyon ton taş kömürü tüketmekte,
bunun 32 milyon tonunu ithal etmekteyiz. TTKnın üretimi ise 1 milyon
tonun altındadır. Kurumun şu an 5.500 üretim işçisi
açığı bulunmaktadır. Yeni yatırım
yapılmaması, işçi alınmaması, ülkeye hesapsız
şekilde ithal kömür girmesine izin verilmesi, ülkemizin tek taş
kömürü üreticisi olan TTKyı tamamen savunmasız
bırakmıştır.
Zonguldak emek şehridir. Burada, iktidarın
politikaları nedeniyle günden güne eriyen ekonomik yapıda,
insanlarımız yaşam mücadelesi vermektedir. Bu gerçekleri, bugün
Meclis çatısında iktidara bir kez daha sesleniyorum: Sizlere oy
verdiği hâlde unuttuğunuz, kaderine terk ettiğiniz şehre
olan borcunuzu hatırlatmak istiyorum.
Bu gerçekleri hatırlattıktan sonra,
şu an gerçekleştirdiğimiz görüşmelerin ana maddesi olan
maden şehitlerinin yakınlarının bir önceki yasadan
kaynaklanan mağduriyetinin giderilmesi ve ülke genelinde tüm maden
şehitlerinin yakınlarının aynı yasa kapsamına
alınmasının sağlanması için tüm parti
gruplarının desteğini beklediğimizi belirtiyor, yirmi bir
yıl önce Srebrenitsa katliamında hayatını kaybedenleri
saygıyla anıyor, hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Turpcu.
Teklifle ilgili ikinci konuşmacı Zonguldak
Milletvekili Sayın Ünal Demirtaş.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sizin de süreniz beş dakika.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce Genel Kurula selam ve
saygılarımı sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde taş
kömürü, Uzun Mehmet tarafından 8 Kasım 1829 tarihinde Karadeniz
Ereğlinin Neyren Deresinde bulundu. O günden bugüne kadar binlerce maden
işçisi, gece demeden gündüz demeden ağır sanayinin vazgeçilmezi
olan taş kömürünü çıkarmaya çalıştılar. Osmanlı
döneminde İngiliz, Fransız, Rus şirketler, Osmanlı
yönetiminden elde ettikleri ayrıcalıklar sayesinde taş kömürü
üretimini yapmışlardır. Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte,
Mustafa Kemal Atatürk, taş kömürünün stratejik önemi nedeniyle,
Zonguldakı, 1 Nisan 1924 tarihinde cumhuriyetin ilk ili ilan
etmiştir, taş kömürü madenlerini de millileştirmiştir. Ulu
Önder Mustafa Kemal Atatürk, Zonguldaka verdiği önemi ve değeri
şu veciz sözüyle anlatmıştır: Zonguldakın derin
toprakları altındaki servetimadeniye ne kadar kıymetli ise bizim
nazarımızda Zonguldak da o kadar çok kıymetli bir
vilayetimizdir.
Değerli milletvekilleri, Zonguldak, Türkiye
Cumhuriyetinin ağır sanayi hamlesinin başladığı
ilk il olmuş ve yıllarca da Türk ağır sanayisini
sırtında taşımış bir ilimizdir. Zonguldakta 1939
yılında Karabük Demir Çelik Fabrikası, 1956 yılında
Çatalağzı Termik Santrali ve 1965 yılında Ereğli Demir
Çelik Fabrikaları üretime başlayarak Türk ağır sanayisini
yıllarca sırtında taşımışlardır. Bütün
bu fabrikaların ana girdisi ise taş kömürüdür.
Değerli milletvekilleri, yer altı taş
kömürü madenciliği dünyanın en ağır ve en tehlikeli iş
koludur. Bu sebeple de en fazla iş kazasının ve toplu ölümlerin
yaşandığı bir iş koludur. Zonguldakta bugüne kadar
birçok büyük maden kazası meydana gelmiştir. Zonguldakta taş
kömürünü çıkarmak için on binlerce madenci sakatlanmış, on
binlerce madenci meslek hastalığı nedeniyle
yaşamını yitirmiş, 5 bine yakın da maden şehidi
verilmiştir. Bundan dolayı da bu madencilerin eşleri,
çocukları, anne babaları ve kardeşleri mağdur
olmuşlardır. İşte, Zonguldak, cumhuriyetin
kuruluşundan bugüne kadar ülke ağır sanayisini
sırtında taşırken Zonguldak halkı da ağır
bedeller ödemiştir.
Değerli milletvekilleri, kamuoyunda torba
yasa olarak bilinen 6552 sayılı Kanun, 11 Eylül 2014 tarihinde Resmî
Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi. Bu yasayla, Soma
kazasında yaşamını yitirenlerin yakınlarına
önemli haklar verildi. Bunlardan birisi de Somadaki maden kazasında
ölenlerin eş ya da çocuklarından birisi, eşi veya çocuğu
yoksa kardeşlerinden birisi olmak üzere, bir kişiye kamuda istihdam
edilme hakkı verilmesidir. Biz elbette ki son derece insani, son derece
vicdani olan bu hakların verilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Kanun, bu yönüyle son derece doğrudur ancak bu kanundan Zonguldakta ve
Türkiyede maden kazası sonucu yaşamını yitiren maden
işçilerinin yakınlarının yararlanamaması da son derece
yanlış olmuştur, eksik olmuştur; daha ötesi, bu yönüyle
Anayasanın eşitlik ilkesine de aykırı olmuştur. Yasa
bu mevcut hâliyle yaklaşık 700 Zonguldaklı aileyi mağdur
etmektedir. İşte bu kanun teklifiyle bu
yanlışlığın düzeltilmesi, bu eksikliğin
giderilmesi, Anayasanın eşitlik ilkesine
aykırılığın giderilmesi, 700 Zonguldaklı ailenin
ve tüm Türkiyedeki mağdur ailelerin mağduriyetinin giderilmesi
amaçlanmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Zonguldak Maden
Şehidi Aileleri Derneği söz konusu haklardan Türkiyedeki tüm madenci
ailelerin yararlanması için geçen yıl idare mahkemesine dava
açtı. Soma mağdurları için çıkan bu yasa, Zonguldak
İdare Mahkemesince Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı
bulundu. Dosya şu anda Anayasa Mahkemesinde. Anayasa Mahkemesi de büyük
bir olasılıkla eşitlik ilkesinin ihlali nedeniyle açılan
davayı kabul edecek.
Değerli milletvekilleri, mahkeme
kararını beklemeden yasa teklifini kabul ederek Zonguldakta ve tüm
Türkiyede mağdur olan bu ailelerin mağduriyetlerini giderelim, kanun
teklifini kabul edelim.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Demirtaş.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bir
söz talebim var oylamadan önce yerimden.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
42.- Manisa Milletvekili Özgür Özel'in, Soma faciası
sonrası mağdur ailelere verilen sözlerin yerine getirilmediğine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, Soma
faciasından sonra -ki, Türkiye'nin en büyük, dünyanın
sayılı iş kazalarından bir tanesidir can kaybı
açısından, hele yaşandığı dönem itibarıyla
çok daha acı bir faciadır- yaz boyunca Soma kanunu adı
altında başlayan, daha sonra 200 maddeye yaklaşan bir torba
görüşüldü. O torba görüşmeleri sırasında, biraz önce
kürsüyü kullanan arkadaşımızın da avukatları olarak
katıldıkları bir Meclis ziyareti sırasında Zonguldak
maden faciasının acılı aileleri Somaya ve daha sonra
Ermeneke eklenerek verilen hakların Zonguldaka da verilmesi
gerektiğini çok acı hikâyelerle anlattılar. Örneğin Somada
oluşan toplumsal duyarlılıkla aile başına düşen
yaklaşık 185 bin liralık para da toplanmamıştı
Zonguldak için ve Plan Bütçe Komisyonunda onlar ağladı, Plan Bütçe
Komisyonu üyelerinin de gırtlakları düğümlendi. O gün
kendilerine verilen bir devlet sözü var: Bu konuda sizin için düzenleme
yapacağız. diye şu ana kadar mahkeme kararına rağmen
hâlâ Anayasa Mahkemesinde bekliyor. Burada oy kullanmadan önce bütün
milletvekillerinin o ailelerin durumunu göz önünde bulundurmasını,
onlara verilen devlet ve Hükûmet sözünün de yerde bırakılmaması
gerektiğini bir kez daha yüce Meclisin takdirlerine arz ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özel.
IX.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) Önergeler (Devam)
1.- Zonguldak Milletvekili Şerafettin Turpcunun (2/833) esas
numaralı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi'nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/49) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, konuyla ilgili bir açıklama yapmama izin verir misiniz?
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Elitaş.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
43.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, Sayın Grup Başkan Vekilinin biraz önceki
açıkladığı ve milletvekili
arkadaşlarımızı bu konuda hassasiyete davet etmeleriyle
ilgili konuda bir açıklama yapmak istiyorum.
Bu, şu anda İç Tüzükün 37nci maddesine
göre görüştüğümüz mesele, bu kanun teklifinin gündeme
alınmasıyla ilgili yani şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisinde
görüşmesini amaçlayan bir düzenleme değil. Bu gündemin,
kırmızı gündemdeki -şu andaki sırası kaçsa- o
sıraya girmesiyle ilgili, 326ncı sıraya girecek bugünkü
itibarıyla.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Öne alırız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bakın,
değerli arkadaşlar, bu konu işte az önce dediğim mesele,
şu anda İç Tüzükün 37nci maddesi, komisyonda kırk beş gün
içerisinde konuşulmamış bir konunun gündeme
alınmasıyla ilgili konuyu milletvekiline hak olarak
tanımış. ani bu konunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde o
teklifin görüşülmesi anlamında değil sadece gündeme
alınmasıyla ilgilidir. Esas itibarıyla konunun -ki muhalefet
partili arkadaşlarımız da bunu söyleyebilirler, söylerler-
komisyonda enine boyuna değerlendirilerek teferruatıyla
yapıldıktan sonra, teklifin olgunlaştıktan sonra gelmesi
gerekir.
Bu konuyu Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine
sunmak istedim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz Sayın
Elitaş.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın Özel...
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
şimdi, Sayın Elitaş, bir yandan bilgi veriyor, bir yandan
kusura bakmasın- bilgi kirliliği yaratıyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Allah Allah!
Sayın Başkan, böyle her şeye cevap
verecek bir durum yok yani sürekli benim konuşmamı eleştirme
hakkı yok ya.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Canım olur mu, gerçek
dışı bir şey. Siz niye verdiniz o zaman?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Hayır, siz
milletvekili arkadaşları vicdana davet ediyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şimdi, Sayın
Başkanım, eğer ki İç Tüzükün 37nci maddesindeki hak
milletvekiline verildiyse gündeme alınmasını sağlamak için.
Bunu yapmaksızın görüşülmesini nasıl sağlayacağız?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Komisyonda
sağlanacak bu iş, yapma... Yahu, İç Tüzük
konuşmalarını yapıyoruz, problem buradan...
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hatta buna hayır oyu
vermek, bırakın bunun kanunlaşmasını, Mecliste
müzakereye açılmak üzere sıraya girmesine bile tahammül etmemek
demek. Durum çok daha kötü.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bırak
canım, öyle şey mi olur? Kalkıyorsunuz, Komisyonda
hızlıca geçelim diyorsun. Komisyondan hızlıca geçelim...
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Madem öyle alın gündeme,
neden almıyorsunuz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Komisyonda
görüşülmeden buraya getiriyorsun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan...
Sayın Başkan...
Yahu Sayın Elitaş, söyleyecek sözün varsa
söz alıp çıkarsın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ama bu,
yanlış bir şey.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) E sen yanlış
yapıyorsun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Benim her
konuştuğuma, iktidar partisi milletvekilinin her konuştuğuna
cevap verecek hâli yok ki bunun, olur mu böyle?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Vereceğim tabii,
yanlış konuşuyorsun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Neyi
yanlış?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yanlış söylüyorsun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Yanlış söylüyorsam millet takdir edecek.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Millet nereden bilecek
doğru mu yanlış mı?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Oylamaya geçildi
zaten.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, her konuşmaya cevap verme hakkını nereden
alıyor?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Millet nereden bilecek?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ben bir
şeyi ifade ediyorum, açıklama yapıyorum...
BAŞKAN Sayın Elitaş, her grup
başkan vekiline söz vermek durumundayım; size de veriyorum,
Sayın Özele de veriyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Efendim, ben
bir açıklama yapıyorum. Benim yaptığım açıklamaya
karşı cevapla olur mu böyle bir şey?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Vereceğim tabii.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Olmaz efendim.
Kendisi bir açıklama yapıyor, ben de
açıklama yapıyorum ya.
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun, lütfen bitirelim
bu tartışmayı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Efendim, Sayın
Elitaşın açıklaması, bilgi kirliliği yaratmaya
yöneliktir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Olur mu bilgi
kirliliği, İç Tüzükü iyi oku.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) İç Tüzük 37yi
oku o zaman.
BAŞKAN Sayın Elitaş da cevap verdi
Sayın Özel, bilgilendirme yaptı konuyla ilgili.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
yaptığı bilgilendirme doğru değil.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sen
yanıltmaya çalıştın, ben doğru bilgiyi sundum buraya.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yaptığı
bilgilendirme bir nevi günah çıkarma.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bu millet
İç Tüzük 37nci maddeyi okursa her şeyi görür.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) İç Tüzük 37yi
oku.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan...
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bu kadar
çarpıtma olmaz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Aç usul
tartışması, okuyayım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Neyin usul
tartışması?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
çok özür diliyorum. İyi niyetinizi suistimal etmek istemem. Mesele
şu: İktidar partisinin elinin altında Hükûmet var. Hükûmet
tasarısıyla, komisyon başkanıyla, komisyon
çoğunluğuyla yaptığı işlere karşı
İç Tüzük 37, bir milletvekilini değerli kılan bir maddedir.
Verdiği teklif gündeme alınmadıysa bunu getirir, burada savunur,
oylatır.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, burada kimsenin İç Tüzük dersi vermeye
hakkı, yetkisi yok. Az önce konuştuk.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bunu Sayın
Elitaşın Komisyon Başkanı alır onu gündeme demesi,
milletvekiline İç Tüzükün belirlediği hakkı küçümsemektir,
doğru bir davranış değildir. Bilgi kirliliği
yaratıyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, lütfen, bakın, İç Tüzük hâlâ ihlal ediliyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, 60a
göre bir söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Özel, her hafta her salı
günü İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş bu doğrudan
gündeme alma önergesi burada okunuyor
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Doğrudan gündeme
alma
BAŞKAN
ayrıca üzerinde 2 kişi
konuşma yapıyor, ondan sonra da oylanıyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Evet efendim.
BAŞKAN Her hafta bu yapılıyor
değil mi? Ancak siz hiçbir hafta böyle bir tartışma
yapmıyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Evet, onu söylüyorum.
BAŞKAN Yapmıyorsunuz, ilk defa bugün
yaptınız böyle bir tartışmayı Sayın Özel.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, Somaya mesaj
yolluyor galiba, Somaya mesaj. Manisaya mesaj mı var?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, ben İç Tüzük 37nci maddeyle ilgili konuyu gündeme getirdim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
aldığım söz, bunun yapılıp yapılmamasına ilişkin
değildi.
BAŞKAN Evet.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Somayla ilgili kanuna
ettiğim üç buçuk aylık tanıklık, Somanın milletvekili
olma, orada, Komisyonda Zonguldaklı ailelere hepimiz önünde verilen sözü
Genel Kurulun bilgisine sundum; bu kadar.
BAŞKAN Peki Sayın Özel, sözleriniz
tutanaklara geçti, teşekkür ediyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Oturdum, Sayın
Elitaş çıktı, başka bir şey anlatıyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ben, İç
Tüzük 37yi anlatıyorum, hiç gereksiz şeyi konuşuyorsun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O çıkmış,
İç Tüzük anlatıyor bana.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sen, sanki oylama
yaptırmıyormuşuz gibi konuşuyorsun.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özel.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) 60a göre söz istiyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Akar, gündeme geçtikten sonra
60a göre söz vermiyoruz, biliyorsunuz. Biraz önce Sayın Filiz
Kerestecioğlu da istedi.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bu konuyla ilgili söyleyecek
sözümüz var Sayın Başkan.
BAŞKAN Aldığımız bir
karar, yaptığımız bir anlaşma sonucunda bunu ortadan
kaldırdık.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan,
aynı olayı geçen dönem, 24üncü Dönem de yaşadık,
Sayın Bakan orada canlı şahit.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, bakın
Siz gündeme geçin Sayın Başkan.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) 37nci maddeye göre indirdik
gündeme aldık, gündeme aldırdık, gündeme aldılar. Evet,
gündeme girer ve en sonuna eklenir. Bir sonraki hafta da öne alınması
konusunda verdiğimiz önergeyi reddettiler. Sayın Bakan, oradan
işaret etti
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Doğru,
benim önümde, burada. Ondan sonra tasarı olarak geldi. Tasarı olarak
geldi ondan sonra.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Farklı bir şey
söylemiyoruz, niye buna itiraz ettiğinizi anlamış değiliz
yani.
BAŞKAN Peki, Sayın Akar, teşekkür
ederiz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sonra tasarı
olarak geldi o.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ne geldi ya?
BAŞKAN Sayın Akar, lütfen
Teşekkür
ediyoruz.
Sayın milletvekilleri, gündemin Seçim
kısmına geçiyoruz.
XI.- SEÇİMLER
A) Başkanlık Divanında Açık Bulunan Üyeliklere
Seçim
1.- Başkanlık Divanında açık bulunan Türkiye
Büyük Millet Meclisi İdare Amirliğine seçim
BAŞKAN Başkanlık Divanında
boş bulunan Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna düşen Türkiye Büyük
Millet Meclisi İdare Amirliği için Ankara Milletvekili Sayın
Erkan Haberal aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. (MHP, AK PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, Sayın Haberalı tebrik ediyoruz, başarılar
diliyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir teşekkür konuşması
yapsın Sayın Haberal.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 23.23
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.34
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 111inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar gereğince sözlü soru
önergeleri ile diğer denetim konularını görüşmüyor ve
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sıraya alınan, Yatırım
Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
XII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Yatırım Ortamının
İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/728) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı 404) (x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon Raporu 404 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince, bu tasarı, İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle tasarı tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı
ayrı oylanacaktır.
Buyurunuz Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
şimdi, 404 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine başladığımız
anlaşılıyor. Burada, hemen sıra sayısının
4üncü sayfasında, Meclis Başkanlığı tarafından,
ilgili yasa tasarısının, Plan Bütçe Komisyonuna esas, Adalet
Komisyonu, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonlarına da tali olarak havale edildiği
anlaşılıyor. Bu havale edilen komisyonlardan sadece Plan Bütçe
Komisyonunun raporu ve Plan Bütçe Komisyonundaki karşı oy
yazıları mevcut. Ancak, raporun herhangi bir yerinde, biz, tali
komisyonların bunu görüştüğünü ya da görüşmediyse
görüşmeme gerekçesini ana komisyona bildirdiğini görmedik. Bu konuda
Komisyon Başkanımızdan bilgi talep ediyoruz. Böyle bir rapor
varsa onu Genel Kurulun bilgisine sunsunlar, yoksa, ona göre, bu sıra
sayısının görüşmesine geçmemiz mümkün değil. O bilgiyi
talep ediyorum efendim.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz Sayın
Özel.
Sayın Komisyon Başkanı, bu konuda
açıklama yapacak mısınız?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Sayın Başkanım, Plan ve Bütçe Komisyonumuzda temel
kanun olarak görüşülmüş ve muhalefet şerhleriyle birlikte
oylanarak Meclise getirilmişti. Tali komisyonlarda görüşülüp
görüşülmediği konusunda bizim Plan Bütçe Komisyonu olarak bir
bilgimiz yok, benim bilgim yok.
BAŞKAN Anlaşıldı.
O zaman, Sayın Özel, şöyle bir şey
yapalım: Şu anda görüşmelere başladık, geneli
üzerindeki konuşmaları başlatacağım birazdan. Bu
konuda eğer diğer tali komisyonlarda bir yazışma varsa
yarın Komisyon Başkanından rica edelim, maddelerine geçtikten
sonra ya da birinci bölüm üzerindeki görüşmeler başladıktan
sonra Komisyon Başkanı bu konuda size bilgi versin. Olur mu?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
normalde olmaz bence ama şimdi, bir kez, şu yanlış ifadeyi
düzeltmek gerekiyor, tutanaklara geçiyor: Bu kanunun Komisyonda temel kanun
olarak görüşüldüğü bilgisi doğru değil. Hiçbir kanun zaten
komisyonlarda temel kanun olarak da ele alınamaz. Burada o biraz önce AKP
grup önerisinde, temel kanun olarak görüşülmesi okunan ve oylanan grup
önerisinde kararlaştırıldı. Hatta daha öncesinde temel
kanun olmadığı için yapmış olduğumuz söz
talepleri düştü; yeniden, o oylama anında, gruplar adına geldik,
kürsüde başvuruda bulunduk ve o söz taleplerini aldık. Bu bir temel
kanun görüşmesi değildi Komisyonda, zaten öyle bir şey İç
Tüzük olarak da mümkün değil.
Normal şartlarda bu mümkün değil ama sizin
demokratik yönetim anlayışınızla yarın bunu talep
etmeniz ve eğer orada bir aksilik varsa o zaman itiraz
haklarımız ve gerekirse bunun Komisyona iade edilmesi ve gerekli eksikliklerin
tamamlanması da göz önünde bulundurularak şu anda bu görüşmeye
devam etme iradenize saygılıyız.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özel.
Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, Komisyon bu çalışmaları ilk defa yapmıyor.
Daha önceki bütün komisyonlarda olduğu gibi, bu Komisyonun da
yapmış olduğu çalışmalarda Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı tali komisyonları
bildirdiğinde mutlak suretle bir yazışma gerçekleştiriliyor,
eğer tali komisyonlar görüşme yapmama şeklinde bir irade beyan
ediyorlarsa onlar da ekleniyor.
Sayın Başkan muhakkak ki yarın bunu
beyan edecektir. Dolayısıyla, bir eksiklik olduğunu
düşünmemekteyiz.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz Sayın Bostancı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Görüşmelere de aykırı bir durum yok zaten.
BAŞKAN Sayın Toğrul
Sizi sanırım Sayın Baluken sözcü
olarak bu akşam bıraktı ve gitti.
Buyurunuz.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Ben Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonu üyesiyim. Son dönemde görüştüğümüz, herhangi
bir gündemimizde program olmamasına rağmen, bu konu bizim
komisyonumuza gelmedi, bizim de bu konuda bir bilgimiz olmadı. Ben de
Sayın Özelin söylediği gibi, yarın bu konuların, en
azından yazışmaların bize bildirilmesini ama gerçekten
böyle bir yazışma söz konusu değilse bu kanunun tekrar bu tali
komisyonlarda görüşülmesi konusunda tali komisyonlara iade edilmesini
talep ediyorum.
BAŞKAN Peki, yarın bu konuyu tekrar
gündeme alacağız. Sayın Komisyon Başkanından da rica
ediyoruz, yarın bu konuyla ilgili Genel Kurulu ve sizleri bilgilendirsin.
Sayın milletvekilleri, şimdi gruplar
adına ilk konuşmacı Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Samsun Milletvekili Sayın Erhan Usta.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz yirmi dakika Sayın Usta.
MHP GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 404 sıra sayılı Yatırım
Ortamının İyileştirilmesi başlıklı torba
kanunun geneli üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına konuşmak
üzere söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Şimdi, benim esas itibarıyla üç bölümden
oluşacak konuşmam. Bir, bu kanun tasarısının usulüne
yönelik değerlendirmelerim olacak. İkincisi, Türkiye'de
yatırım yapılıyor mu, Türkiye yatırım ortamı
açısından nasıldır, bu konuyu değerlendirmeye
çalışacağım. Üçüncü bölümde de maddelere çok fazla
girmeyeceğim ancak bu tasarıda çok önemli bir geçici madde var,
Türkiyeyi kara para cenneti hâline getirmeye yönelik bir geçici madde var, o konulara
ilişkin olarak da değerlendirmelerde bulunmak istiyorum.
Şimdi, tabii, yeni bir torba kanun önümüze
getirildi. Hükûmet Bir daha getirmeyeceğiz. sözüne rağmen yine bir
torba kanunla geliyor. Torba kanun dışında da zaten hemen hemen
Plan ve Bütçe Komisyonundan herhangi bir kanun geçmedi. Burada 18 ayrı
kanuna yönelik düzenlemeler var 79 maddede.
Tabii, şimdi, bu torba kanunlar, biliyorsunuz,
kanunlar için aranan öngörülebilirlik, anlaşılabilirlik,
ulaşılabilirlik özelliklerinin tamamını ortadan
kaldırıyor. Hukuki güvenlik ilkesi hiçe sayılıyor torba
kanunlarla. Bu konu çok eleştirilmesine rağmen Hükûmet sürekli torba
kanun getiriyor.
Şimdi, diğer bir husus, yapılan
düzenlemelere ilişkin düzenleyici etki analizi meselesi. Biliyorsunuz,
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun da emredici
hükmü var düzenleyici etki analizi yapılmasına yönelik. Yine, Mevzuat
Hazırlama Yönetmeliğinde de buna ilişkin hükümler var ancak
baktığımızda etki analizinin bu kanun tasarısında
olmadığını görüyoruz. Etki analizi diye, aslında,
Plan ve Bütçe Komisyonunda -resmî değil fakat- bir not
dağıtıldı, bu not
Yine, tabii, en azından böyle bir
şey var, onun için teşekkür etmek lazım Maliye
Bakanlığına belki ama bunun üzerinde etki analizi
yazıyor, etki analizi adı burada son derece iddialı. Yani buna
hiçbir şekilde etki analizi diyemeyiz, bu olsa olsa mali boyuta
ilişkin çok küçük fikirler veren, çok az fikirler veren bir
çalışma. Niye öyle? Şimdi burada bir defa 34 tane düzenleme
için gelir kaybı hesaplanamamaktadır. denilmektedir. Yani bir sürü
düzenleme yapılıyor, bu düzenlemelerden sadece 23 tanesine
ilişkin rakam var ama esas, daha önemli bir kitle için, 34 tane düzenleme
için herhangi bir hesaplama yapılamamıştır.
Yılların Maliye Bakanlığı veya yılların
kurumları niçin böyle bir hesap yapamıyor, bunun bilgisi niye
toplanamıyor, bunlara bakmak lazım. Çünkü bakın, bunlar yeni
hususlar da değil, bunların birçoğu vazgeçtiğimiz vergiler.
Yani biz topladığımız vergiyi alt detayları
bazında bilmediğimiz için, şimdi vazgeçeceğimizi de ne
kadar maliyeti olacağını da bilemiyoruz. Bu, Türkiye için böyle
büyük lafların konuşulduğu, özellikle AKP Grubu tarafından
büyük lafların konuşulduğu Türkiyeye yakışır bir
durum değildir, kurumlarımızın bir an evvel liyakate önem
vererek bu işlerin üzerine düşmeleri gerekir.
Hazine Müsteşarlığının,
Kalkınma Bakanlığının görüşü olması
gerekiyor, bu görüşler yok. Bir de etki analizini, düzenleyici etki
analizini burada arkadaşlar sadece gelir kaybı olarak
anlamışlar, hâlbuki -yani gelir kaybı olabilir, harcama artışı
olabilir, gelir artışı olabilir ama- bunun
dışında, esas, ekonomi üzerinde yaratacağı, sosyal
hayat üzerinde yaratacağı etkilere yönelik de bir şey söylemek
lazım. Yani biz diyelim ki bir kısım vergilerden vazgeçiyorsak
bizim büyümemiz üzerinde, ticaretimiz üzerinde veya sosyal kesimlerin
refahı üzerinde nasıl bir etki oluşturacağına
ilişkin hiçbir çalışma yok. Bu, bunlar kabul edilebilir
şeyler değil. 5018 sayılı Yasa Bunu en az üç yıl için
yapacaksınız. Sosyal güvenliğe yönelik bir düzenleme getiriyorsa
en az yirmi yıl için bunları yapacaksınız. diyor ama
bunlar yapılmadan tasarılar önümüze geliyor.
Şimdi, az önce
tartışıldı burada, itiraz oldu. İlgili komisyonlarda
görüşülmeden gelmiştir bu tasarı yine, bu da ciddi bir
sıkıntıdır. Meslek kuruluşlarının
görüşleri alınmadan gelmiştir. Hatta, Komisyonda enteresan bir
durum oldu, Sayın Bakan ifade etti; Sayın Canikliydi o zaman Bakan,
nöbetçi Bakan, Sayın Canikli ifade etti: Bütün meslek
kuruluşlarının görüşleri alındı, olumlu
görüşleri var. denildi. Orada TOBB temsilcisi -tutanaklarda vardır,
benim yanımda da var, isterseniz okuyabilirim- mesela, Çek Kanununa hapis
düzenlemesini uygun görmediklerini, kurumsal görüş olarak uygun
görmediklerini ifade ettiler; böyle enteresan bir durum. Yani bakanlara
söylenilen sözlü kabuller var ancak kurumlardan gelen olumsuz görüşler
var. Bunları nasıl anlamak gerekir? Türkiyenin nasıl
yönetildiğini aslında anlamak açısından da küçük bir örnek
ama iyi bir örnek olduğunu düşünüyorum.
Şimdi, tabii, diğer
bir husus: Bir iyi, bir kötü mantığıyla
hazırlanmış bir tasarı. Yani burada bizim de birazdan
ifade edeceğim- desteklediğimiz, ticareti kolaylaştıran,
üretime yönelik yeterli olmasa bile küçük adımlar var. Aslında, madde
olarak bakınca birçok madde var ama yani toplamında burada ifade
edilen, işte, nihayetinde 700 milyon lira vergiyi azaltan bir uygulama
bütün yaptığımız, yatırım ortamı için
dediğimiz şey; hesaplananlar için söylüyorum. Ama biz bunları
yine, böyle olmakla birlikte destekliyoruz ancak burada -şimdi,
destekliyoruz, desteklediğimiz maddeler var fakat- öyle bir madde var ki -birazdan
ona detaylı değineceğim zamanım kalırsa- yani
Türkiyeyi kara paranın cirit attığı bir ülke hâline
getiren, yani üçüncü dünya ülkesi dahi değil ondan daha kötü bir ülke
hâline getirecek, Türkiyenin imajını bozacak düzenlemeler de buraya
konuluyor. Oysa biz Komisyonda şunu ifade ettik, şunu teklif ettik:
Burada yapılmasını benimsediğimiz, istediğimiz
şeyler var, bunları gelin hızlıca geçirelim ancak şu
kara parayla ilgili hususları bu tasarıdan çıkartın. diye
aslında bir anlaşma, uzlaşma teklif ettik fakat bu teklifimiz
Komisyonda iktidar grubu tarafından kabul edilmedi oysa kabul edilmiş
olsaydı bu yasayı çok hızlı bir şekilde geçirme
imkânımız olacaktı.
Şimdi, politikalarda
istikrar yok yani Hükûmet aslında sesi fazla çıkanın talebine
yönelik düzenlemeler yapıyor. Burada yine komisyonlardan bir anekdot
anlatabilirim: Yani bu Çek Yasasıyla ilgili Sayın Bakan Biz vatandaşın
sesine kulak veriyoruz. Hapis vardı, hapsi kaldırdık,
vatandaş böyle talep etti
Ee, şimdi ne oldu? Şimdi de
vatandaşın bir başka grubu dedi ki: Kardeşim, yeniden
hapis getirilsin. Yeniden hapsi getiriyoruz. Ee, şimdi yarın
vatandaşın bir başka tarafı Bu hapis kalksın. diyecek,
kaldıracağız. Böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir ülkede
yatırım olur mu? Belirsizliğin olduğu,
öngörülebilirliğin olmadığı bir ülkede yatırım
için şimdi, birazdan vergilerden vazgeçeceğiz ama inanın, bu
ülkede yine yatırım yapılmayacak, bunun rakamlarını
birazdan size ifade edeceğim.
Dolayısıyla bunun nedeni nedir? İyi
çalışılmıyor. Hep işte etki analizi dediğimiz
şey o. Yani kardeşim, çalışacaksın, dersini iyi
çalışacaksın; sonuçlarını, ekonomik, sosyal etkilerini
iyi çalışacaksın, ondan sonra, Bir vatandaştan böyle
geldi, öbür vatandaştan böyle geldi.yle devlet yönetilmez. Burada buna
dikkat etmek lazım, evrensel kurallara aykırı işler
yapmamak lazım.
Şimdi, ikinci kısımda,
tasarının yatırım ortamının iyileştirilmesi
amacıyla hazırlandığı iddia ediliyor. Bizim az önce
de ifade ettim- bu anlamda tasarının desteklediğimiz maddeleri
var. Bir kısım aracılık maliyetlerinin
azaltılmasına ilişkin hususları özellikle destekliyoruz.
Yatırımın, üretimin artırılmasına yönelik
şeyleri destekliyoruz.
Peki, Türkiye'de yatırım ortamı
nasıldır diye baktığımızda bunun için en önemli
kriter, gösterge Dünya Bankasının hazırladığı bu
Doing Business raporlarında geçen yani iş yapma raporlarında
geçen İş Yapma Kolaylığı Endeksidir. Bununla ilgili,
biliyorsunuz, iş ortamıyla ilgili bir de Öncelikli Dönüşüm
Programı da var Hükûmetin hazırladığı, burada da zaten
var. Bu hazırlanırken Türkiye 51inci sıradaymış
iş yapma kolaylığı açısından, bunu
hazırlamışız -tabii, hiçbir şey yapılmadı,
şimdi bir şeyler yapılmaya çalışılıyor-
Türkiye'nin yeri kötüleşmiş ve 55inci sıraya düşmüş.
Yani bir şeyi yapmaya çalışırken işimizin de
kötüleştiğini yani Türkiye'nin performansının kötüleştiğini
de görüyoruz.
Şimdi, büyüme diyoruz. Amacımız tabii
ki ülkede büyümeyi artırmak. Büyüme yatırımla olur.
Yatırım olmayan bir ülkede büyüme olmuyor. Ben burada sıkça
tekrarlıyorum, Türkiye'nin -AKP hükûmetleri dönemi için bakarsak- 2007ye
kadar iyi bir büyüme performansı olduğunu fakat ondan sonra büyüme
performansının olağanüstü derecede düştüğünü ve
büyümede önceki dönemleri aratacak bir düşük seviyeye geldiğini ve
özellikle emsal ülkelerle büyüme farkımızın son derece
açıldığını aslında buralarda ben
sıklıkla ifade ediyorum. Fakat önemli bir konu; tabii, bütün
yatırımı büyüme için yaptığımıza göre bu
önemli bir konu. Büyüme, maalesef, Türkiye'de ıskalanmaktadır ve
Türkiye'nin büyüme performansı özellikle emsal ülkelere göre
baktığımızda kötüleşmektedir.
Şimdi, tabii, burada üzerinde
durmayacaktım ama bugün İçişleri Bakanı dahi Suriye meselesini,
Suriyeli misafirlerimizle ilgili konuyu görüşürken Türkiye 2016nın
birinci çeyreğinde yüzde 4,8 büyümüştür. deyip bu konuya
değinince 2016 büyümesine birazcık bakmak gerekiyor. Şimdi, 2016
birinci çeyrek büyümesi Türkiye'nin, bir defa, arzu ettiği bir büyüme
kompozisyonu değildir. 4,8 büyüme gelmiştir, rakam olarak
baktığınızda güzel bir rakamdır, fena bir rakam
değildir ancak ola ola zaten bir çeyrekteki rakam, konuştuğumuz
tek bir çeyrek rakamı bütün bakanların, bütün AKPli yöneticilerin ve
siyasetçilerin diline pelesenk oldu, sürekli bunu söylüyorlar. Şimdi,
bakıyorsun, Bununla ilgili kurumlar ne demiş? diyorsun, Mehmet
Şimşekin basın duyurusu var; ürkek, korkak bir şekilde,
aslında bir şeyi söyleyecek fakat söyleyememiş de yani diyor ki:
Büyümenin tamamı iç talepten gelmiştir. Orada sormak lazım,
Sayın Bakan, büyümenin tamamı iç talepten geldi de iç talebin hangi
componentinden geldi? 2006 birinci çeyrek büyümesinin tamamı, hatta
büyümenin daha fazla bir kısmı tüketimden gelmiştir. Türkiye
tüketimini kısıp yatırımını artırmaya
çalışan, tasarrufunu artırmaya çalışan politikalar
uygularken tüketimden gelen bir büyümeyle övünmek ancak yani bugünkü Hükûmete
yakışıyor diyeceğim ben.
Şimdi, Kalkınma Bakanlığı
zaten o topa hiç girmemiş. Yani orada başka bir şeylerden
bahsetmiş. Hâlbuki Kalkınma Bakanlığımızın
müktesebatını biliyoruz. Kalkınma Bakanlığı bunu,
bu büyümeyi çok iyi şekilde analiz edebilir, ciddi eleştiri
getirebilir ama işte, böyle sıradan cümlelerle
geçiştirmişler.
Tabii, bu büyümenin, yüzde 4,8 büyümenin
vatandaş nezdinde bir karşılığı yok.
Vatandaş, tüketici de, üretici de, reel sektör de, bankacı da
Türkiyede çekilen sıkıntıları biliyor ve
dolayısıyla, vatandaş inim inim inlerken Yüzde 4,8 büyüdük.
deyip büyümenin detayına bakmadan bunları konuşmak doğrusu
vatandaşı yanıltmak anlamına geliyor, ben başka bir
şey söylemeyeceğim.
Şimdi, Türkiyede yatırım
yapılıyor mu arkadaşlar? Şimdi, böyle, hep 2002
mukayeseleri filan yapılıyor ya, ben tek yıl mukayeselerini
yapmayacağımı başından beri söylemiştim. Dönem
mukayeseleri yapalım yani çünkü bir yıl kötü olabilir, bir yıl
iyi olabilir. AKPli on üç yılda yapılan yatırımların
millî gelire oranı ile AKPden önceki on üç yılda yapılan
yatırımların millî gelire oranını mukayese ettiğimizde
-gecenin yarısında çok fazla rakamlara boğmak istemiyorum sizi
ancak- Türkiye rakamlarına göre -IMFyle biraz
farklılaşıyor- 1,2 puan; IMF rakamlarına göre 1,3 puan
altındadır AKP döneminde her yıl millî gelire oran olarak. Yani
bugün ortada konuşulan reklamlara filan siz bakmayın, Türkiye AKPli
on üç yılda AKPden önceki on üç yıla göre millî gelire oran olarak
çok daha az yatırım yapmaktadır.
Şimdi, mesela deniliyor ki bu Osmangazi
Köprüsüyle ilgili
Efendim, işte, yine bunu bir sürü bakandan filan
duyuyoruz Türkiye dünyada 4üncü büyük uzunlukta köprüyü yaptı.
şeklinde. Bakın arkadaşlar, böyle, geçmişi o kadar kolay
karalamayalım. Ben diyorum ya, yatırımlar geçmişte daha
fazlaydı diye. Şimdi, 1973 yılında yapılan Boğaz
Köprüsü de o dönemde dünyanın 4üncü büyük köprüsüydü. Yani, Türkiye,
kırk üç yıl önce de dünyanın 4üncü büyük köprüsünü
yapmış, siz bugün neden bahsediyorsunuz? Böyle ucuz siyasetle, ucuz
politikalarla bu işi götürme imkânı yok.
Türkiye yatırım yapamıyor çünkü
Türkiyede tasarruflar düştü. Yine bunlara, çok fazla rakama boğmak
istemiyorum ancak yine on üç yıllık ortalamalarla
baktığımızda Türkiye, AKPden önceki on üç yılda millî
gelirin yüzde 20,6sı kadar tasarruf ederken bugün millî gelirin 14,8i
kadar tasarruf ediyor. Dolayısıyla, cari açık artmasına
rağmen
Yani, tasarruflarımız düşüyor. Cari
açığımız arttığı için
Yatırım
daha az yapılmasına rağmen, Türkiyede cari açık çok daha
fazla artıyor. Yani, şunu söylemeye çalışıyorum:
Tasarruflarımız düştüğü için
yatırımımız da düşüyor ama tasarruf o kadar fazla
düşüyor ki Türkiyenin cari açığı astronomik bir
şekilde artıyor ve Türkiyenin kırılganlığı
artıyor, Türkiyenin yabancı kaynak ihtiyacı artıyor.
Şimdi, AKPli on üç yılda Türkiye 468 milyar dolar cari açık
veriyor. Bunun anlamı nedir? 468 milyar dolar dışarıdan
kaynak kullanıyorsunuz. Yani toprağı satıyorsun,
borçların artıyor, üretim tesislerini satıyorsun,
bankalarını satıyorsun, bir şeyi finanse ediyorsun. Neyi
finanse ediyorsun? Yatırımı finanse etmiyorsun çünkü yatırım
önceki on üç yıla göre azalmış. Neyi finanse ediyorsun? Tüketimi
finanse ediyorsun. Böyle bir makroekonomik çerçeve var. Bu hiçbir şekilde
kabul edilebilir ve Türkiyeyi ileriye götürecek bir makroekonomik çerçeve
değildir.
Şimdi, oysaki bizim yapmamız gereken
iş, birinci iş, tasarruflarımızı artırmak, ikinci
iş mevcut tasarruflarımızı üretken alanlarda kullanmak
-mevcut tasarruflarımızı, hem de yurt dışından
kullandığımız kaynakları tüketimde değil
yatırımda kullanmak- ve ülkenin büyüme performansını artırmak
olmalıdır. Ben o zaman hemen soruyorum: Eğer biz
tasarruflarımızı, zaten az olan tasarruflarımızı
üretken alanlarda kullanacaksak
Bunu Hükûmet de iddia ediyor, gayet güzel,
Kalkınma Bakanlığının, Hükûmetin
hazırladığı, Meclisin kabul ettiği kalkınma
planında var Üretken alanlara yönlendireceğiz
yatırımı. diye. Nasıl yapacaksınız bunu? Bunun
en birinci unsuru, rant vergisinin getirilmesidir. Nerede rant vergisi? Yok.
Yani, sadece, böyle küçük küçük rakamlarla, böyle küçük küçük vergilerle
oynayarak Türkiyede yatırım ortamının iyileştirilmesi
imkânı yoktur.
Bu rant vergisi meselesinin daha fazla üzerinde
durmayacağım, daha önceden de buradaki kürsü konuşmalarımda
ifade ettim ancak Türkiyenin hakikaten kaynaklarını üretken alanlara
yönlendirme ihtiyacı vardır. Burada popülizm yapamayız, burada
siyaset yapamayız. Türkiye'nin geleceğini istiyorsak -ki ben herkesin
iyi niyetli olduğunu düşünüyorum- çerçevesi iyi düzenlenmiş bir
rant vergisini bir an evvel getirip ülkeyi içinde bulunduğu bu
sıkıntılardan kurtarmamız gerekiyor.
Büyümenin birinci kaynağını,
yatırım kısmını bu şekilde konuştuk.
Büyümenin ikinci kaynağı nedir? Büyümenin ikinci kaynağı
verimliliktir arkadaşlar. Hele hele bizim gibi kaynak sıkıntısı
çeken ülkelerde verimlilik konusu çok daha fazla önemlidir. Verimlilik nedir?
Verimlilik bir ülkedeki hukuki ortamdır, demokrasidir, kamu yönetimidir,
iş gücünün niteliğidir, ülkedeki şeffaflıktır,
yolsuzluk algısıdır, öngörülebilirliktir, kayıt dışılıktır.
Bunlara baktığımızda, Türkiye'nin maalesef, bugün iyi
olmadığını söylüyoruz. Mesela birkaç örnek vereyim size:
Mahkemelerin bağımsızlığını,
tarafsızlığını yitirdiği bir ortamda,
Cumhurbaşkanının Anayasa Mahkemesinin kararına saygı
duymuyorum. dediği bir ortamda, İçişleri Bakanının
Meclis kürsüsünde, şu kürsüde Anayasayı tanımıyorum.
dediği bir ortamda, fiilî durum naralarıyla hukuk devletinin rafa
kaldırıldığı bir ortamda, medyanın
bağımsız hareket edemediği, toplumun doğru ve
tarafsız haber alamadığı bir ortamda, dış
politikanın sürekli zikzak yaptığı, terörün
tırmandığı bir ortamda, yatırımcının
önünü göremediği, sürekli şirketlere kayyum atandığı,
yolsuzluk ve rüşvetin meşru sayıldığı, bir
yılda Yolsuzluk Algı Endeksinde 13 basamak kötüleştiği bir
ortamda verimlilikten elbette söz edilemez.
Yine, eğitimin yazboz
tahtasına döndüğü, iş gücü niteliğinin
artırılamadığı, ülkeyi yöneten siyasi partinin yetkili
organlarında Eğer eğitim seviyesini yükseltirsek kendi
ayağımıza sıkarız. türü tartışmaların
yapıldığı bir ortamda, Sayıştayın tamamen işlevsizleştirildiği
bir ortamda, iç denetimin kurulamadığı, engellendiği bir
ortamda, reform yapmak yerine günübirlik politikalarla ülkenin yönetildiği
bir ortamda elbette verimlilikten bahsedilemez. O yüzden de Türkiyede
verimliliğin -yine Kalkınma Bakanlığı
rakamını söylüyorum, Sayın Bakan bu rakamı bize Plan ve
Bütçe Komisyonunda bütçe görüşmelerinde vermişti- 2007-2014 döneminde
verimliliğin büyümeye yıllık katkısı eksi 0,7dir arkadaşlar.
Biz, büyümede verimlilikten kabaca 1,1 civarında bir olumlu katkı
beklerken eksi 0,7 yani olumsuz bir katkı geliyor. Yani hukuk sisteminin
göçtüğü, demokrasinin olmadığı, kamu yönetiminin iyi
olmadığı bir ülkede verimlilikten gelen katkı negatif. Ee,
zaten yatırım yapamıyorsun, verimlilikten bir şey gelmiyor,
o yüzden de emsallerimize göre baktığımızda Türkiye
büyümede son derece kötü bir performans sergiliyor.
Şimdi, son kısım, bu kara para
cenneti hâline getirilmesi. Bununla ilgili arkadaşlar detayları
konuşacak ama, buna benzer düzenlemeler daha önceden de yapıldı fakat
sadece benzer. Nitelik itibarıyla son derece farklı bir düzenlemedir
bu yapılan düzenleme. Bu düzenlemeden mutlaka vazgeçilmesi lazım. Ben
bütün samimiyetimle söylüyorum, Türkiye'nin algısını son derece
bozarız.
Bakın, bu düzenlemede neler yapılıyor:
Şimdi, mesela, önceden, para getirildiğinde, paranın sermayeye
ilave edilmesi, defterlere işlenmesi, efendim, bir fonda toplanması
gibi zorunluluklar vardı; bunların hepsi kaldırılıyor.
Ya, ben bu parayı niye getirtiyorum o zaman, yani sermayeye ilave edilemeyecekse?
Bu paranın, bakın, suç olup olmadığı, yani suça
yönelik bir işlemden elde edilip edilmediğine yönelik de herhangi bir
araştırma ve soruşturma yapılamayacak bu düzenleme
çıkarsa. Yani siz uyuşturucu veya ne bileyim ben, silah
kaçakçılığından elde edilen bir parayı -bunu bir terör
örgütü dahi yapabilir- başkasının nam ve hesabına da
getirebiliyorsunuz. İsminin de özellikle gizlenmesine ilişkin burada
bir şey var, bunu anlamak mümkün değil. Yani bir şahıs
adına getiriyorsunuz ve hiçbir beyan da istenmiyor, yani bunun orada
olduğuna ilişkin bir vesika da istenmiyor. Benim şöyle bir
param var. diyorsunuz, bu parayı getiriyorsunuz ve bu parayı,
efendim, bir defa, vergiden ve vergiyle ilgili bütün soruşturma, kovuşturmalardan,
her şeylerden muaf tutuyor. Türk Parasının Kıymetini Koruma
Kanunu, Sermaye Piyasası Kanunu, Gümrük Kanunu, Kaçakçılıkla
Mücadele Kanunu, Vergi Usul Kanunu, Türk Ceza Kanununun 282nci maddesi
Ki bu
maddenin başlığı nedir biliyor musunuz? Suçtan kaynaklanan
mal varlığı değerlerini aklama maddesidir. Yani suçtan
kaynaklanmış olan bir malvarlığı var diye buna
ilişkin bir soruşturma yapılacaksa bu soruşturma dahi
yapılamayacak. Yani Siz kara parayı Türkiye'ye getirin, bu,
ananızın ak sütü gibi helal olacak. diyor bu madde.
Ben şunu iddia ediyorum: Türkiye'de helalinden
kazanılmış, vergisi verilmiş, meşru bir şekilde
kazanılmış bir paraya dahi bu kadar güvence yok. Bunun
olmadığını zaten görüyoruz. Yani bir şekilde,
işte, şirketlere kayyum atıyorsunuz. Yani vergisini veren insanların
bile şirketlerine kayyum atandığı bir ortamda kara
parayı, suçtan elde edilmiş parayı dahi
meşrulaştıran, aklayan bir yasal düzenleme yapılıyor;
bunu hiçbir şekilde kabul etme imkânı yoktur. Dolayısıyla,
ben Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetini ve Adalet ve Kalkınma
Partisi yetkililerini buradan uyarmak istiyorum; bu, Türkiye'nin
imajını bozar.
Arkadaşlar, bu maddeyi lütfen buradan
çıkaralım ve yetersiz olmakla birlikte bu tasarıda iyi maddeler
var, onları hızlıca geçirelim diye söylüyorum.
Bir de bu madde, böyle, dışarıdan
gelecek yabancılar, yabancı parası filan deniliyor ama
tasarıya baktığınız zaman -biz de bu işin
artık erbabıyız- aslında, tamamen içeriye göre yazılmış
yani yabancıya göre değil.
Sayın Canikli diyor ki: Efendim, Körfez parası
için yaptık bunu. Kardeşim, Türkiye'ye Körfez parasının
gelmesi için bir engel yok ki, meşru bir paranın Türkiye'ye gelmesi
için, hatta biz onu teşvik ediyoruz; sukuk ihraçları var, yeni
enstrümanlarla Körfezden sermayenin Türkiye'ye gelmesini biz destekliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERHAN USTA (Devamla) Dolayısıyla, adrese
teslim bir yasadır ve bu madde Türkiye'nin imajını bozacak bir
maddedir, bu maddenin metinden mutlaka çıkarılması
gerektiğini düşünüyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Usta.
Gruplar adına ikinci konuşmacı,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın
Zekeriya Temizel. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika Sayın Temizel.
Buyurunuz.
CHP GRUBU ADINA ZEKERİYA TEMİZEL
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, görüşmeye
çalışacağımız kanun tasarısının
görüşme süreciyle ilgili olarak, daha önceki torba kanunlarda
söylediğimiz şeyleri burada yeniden tekrar etmeyeceğiz
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
Başkan, gürültüye engel olur musunuz efendim, kürsüde konuşmacı
var.
BAŞKAN Peki.
Sizi duydular zaten.
ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla)
çünkü hem
söylemenin bir anlamı olmuyor hem böylece zaten sınırlı
olan konuşma süresini de aynı şeyleri yeniden anlatmakla
harcamış oluyoruz.
Değerli arkadaşlar, ancak şu
kadarını tarihe not düşme adına söylüyorum. Bu
tasarının beşer dakikada konuşulacak 2 maddesi, genel
olarak tek bir yasayla getirilip de çözülmesi gereken 2 tane af kanunu
anlamına geliyor. Hatta bunlardan bir tanesi daha önceden tek
başına bir kanun olarak getirilmiş, görüşülmüş.
Şimdi aynı kanun, içeriği genişletilerek, 80 maddelik bir
tasarıda tek bir ek madde olarak getirilmiş. Bu Meclise böyle bir
şeye onay verme konusunda getirip de tasarı dayatmak, bunun
beşer dakikalık konuşmalarla görüşüldüğünü savunmak
gerçekten, Meclise ya hakaret olarak algılanmalıdır ya da
Meclisin gücünün gerçek anlamıyla algılanmadığı
şeklinde alınmalıdır.
Düşünün, 77-80 maddelik
-açılımıyla 80 madde oluyor- bir kanun tasarısında
beş dakika konuşulacak bir madde. Konuşamazsınız
arkadaşlar çünkü maddenin kendisini okumaya kalksanız beş
dakikada okuyamıyorsunuz, upuzun bir madde, daha önceden bir kanun
olmuş o. Beş dakikada okuyamadığınız, hatta
yarısını bile okuyamadığınız bir şeyi
nasıl Beş dakika görüştük. diyebilirsiniz? Böyle hukuk mu
olur, böyle hukuk yapmak mı olur? Şu Parlamentoda istenen
kanunların mükemmel şekilde çıkarılması için gereken
ortamı hazırlayabiliriz diye buradaki arkadaşların hepsinin
çırpındığını görüyoruz ama bir kısır
döngünün içerisinde geliyoruz, geliyoruz, gene aynı çemberin içerisine
çarpıyoruz. Zaten Meclisin gösterdiği ilgi de belli. Yani,
Türkiye'nin gelecekteki yurt dışından görünümünü belirleyecek
düzenlemeler yaptığınız bir kanun tasarısı;
Yatırım ortamını iyileştiriyoruz. diyorsunuz dolayısıyla
bu ortamın dünya tarafından görülmesini sağlayacak olan bir
kanun tasarısı ama ilgimiz bundan ibaret. Hatta, buna halkın da
ilgisinin olması mümkün değil. Halka hitap ediyoruz desek de zaten
halk da izleyemiyor, öyle bir saate denk geliyor.
Değerli arkadaşlar, bu konunun üstünde
konuşmayacağız dedik ama yine de neredeyse dört dakika gitti.
Ben sizlere Kasım 2015 tarihinde Antalyada olan çok önemli bir
toplantıyı hatırlatmak istiyorum. Antalyada mükemmel bir
organizasyonla, gerçekten övünülecek bir sonuçla G20lerin Türkiye'nin Dönem
Başkanlığı altında toplantıları
yapıldı ve burada dünyanın gelecekteki ekonomi
politikalarına ve ekonomik ilişkilerine yön verecek inanılmaz
derecede önemli kararlar alındı. Bu süreç içerisinde, özellikle de
neoliberal olarak tanımlanan ekonomi politikalarının dünyada
yaratmış olduğu çürümüşlüğü, dengesizliği ortadan
kaldırarak yeniden devletlerin hak ettikleri gelirleri alabilecekleri bir
sistem kurulması için karar verildi. Bu kadar önemli bir karar oldu bu.
Hatta ve hatta, bildirgenin 15 maddesi bunlara ayrıldı.
Başkanlığını Türkiye'nin
yapmış olduğu bu toplantıda alınan kararların,
ister istemez, bu Meclisin yasa yapma yetkisini ve
çalışmalarını etkilemesi gerekirdi çünkü orada çok önemli
bir şekilde, özellikle çok uluslu şirketlerin vergi
matrahını eritme ve kâr kaydırma mekanizmaları olarak
tanımlanacak sistemlerin önüne geçilmeye çalışılıyor
idi. Verginin kaynak ülkede vergilendirilmesiyle ilgili olarak düzenlemeler
yapılıyordu. Kaynak ülkede elde edilecek fakat elde edilen gelir
başka ülkelere, vergi cennetlerine taşınacak, tek bir kuruş
vergi verilmeyecek; bunun önüne geçilmesi için önemli kararlar alınıyor
idi. Özellikle de ülkeler arasındaki vergi düzenlemelerinin
boşluklarından yararlanarak hiçbir ülkede vergi vermeyen çok uluslu
şirketlerin yaratılan gelirlerin büyük bir kısmını
paylaşmalarının önüne geçilmeye
çalışılacaktı. Ülkeler arasında bu konuda bilgi
değişimi ve saydamlık sağlanacaktı. Şimdi, bu
kararların hepsi bizde, Antalyada alındı. Böyle kararların
alındığı bir toplantıdan sonra ve üstelik de G20ye
Türkiyenin Başkanlık ettiği bir dönemden sonra bizden beklenen,
Meclisten beklenen, Maliye Bakanlığımızdan beklenen nedir?
Bu ilkeler çerçevesinde, Türkiyede gerçek anlamıyla bir vergi reformunu
gerçekleştirmektir ve bu şekilde getirilecek olan vergi reformuna bu
Mecliste bir tek milletvekilinin bile hayır diyeceğini
düşünmüyorum. Bunu yapmak zorundaydık. Peki, dünyada bu kapsamda
iş birliği projelerine katılan, hatta bu kararların
alınmasında başkanlık eden ülkemiz, bu ilkelere uygun
olarak vergi düzenlemesi yaptı mı? Üzülerek söylemek gerekiyor ki
hayır. Burada gelen düzenlemelerin büyük bir kısmını daha
önceden Maliye Bakanlığının tebliğleriyle
düzenlediğini, işlem vergileri olarak tanımlanacak olan
işlemlere ilişkin olarak yasal bazı düzenlemeler olduğunu,
dolayısıyla da itiraz edilmemesi gereken maddeler olduğunu hemen
baştan söyleyeyim. İtiraz edilenlere zaten edeceğiz. Buralarda
çok somut olarak gördük ki işlem vergilerinin azaltılması
suretiyle yatırım ortamının iyileştirileceği gibi
bir duygu var.
Değerli arkadaşlar,
yatırımcıların hiçbiri işlem vergileri az veya fazla
diye yatırım kararı vermez. İçinizde dünya kadar
yatırımcı var; hanginiz kalkıp da şu 3 tane
kâğıttan veya 10 tane kâğıttan damga vergisi
alınıyor diye yatırım kararınızı belirliyorsunuz
ya da vazgeçiyorsunuz? Geçilmez. Yatırım kararlarının
gerçek anlamıyla belirleyicisi tamamen farklıdır.
Yatırımlar için en uygun ortam, evrensel hukuk kurallarının
geçerli olduğu, tarafsız ve bağımsız bir
yargının hâkim olduğu, ekonomiyle ilgili yasaların
kişilere ve olaylara özgü olarak değiştirilmediği ve özel uygulamalar
için özel yasaların çıkarılmadığı
ortamlardır. Dolayısıyla, bunlardan 3 kuruş vergi
alsanız ne olur, almasanız ne olur? Zaten bu şekilde gelen
yatırımları yeteri kadar teşvik ediyorsunuz.
Dolayısıyla, işlem vergilerinde azaltma yaparak damgaları,
harçları, belediye gelirlerini belirli işlemler için azaltmak -itiraz
etmedik ama- yatırım ortamının iyileştirilmesi için
asla yeterli olan şeyler değildir, olmuyor da zaten.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
yatırım ortamıyla ilgili bu belirlemelerden sonra,
bırakın yatırım ortamını, asıl, Türkiye'yi
dünya ekonomik sisteminin dışına atabilecek,
dışlatabilecek, hatta ve hatta uzun yıllardan beri dişiyle,
tırnağıyla edinmiş olduğu kazanımlardan
uzaklaştıracak bir düzenlemeyle karşı
karşıyız burada. Bu, süre azlığı nedeniyle asla
doğru dürüst tartışamayacağımız maddeyi her
fırsatta arkadaşlarımız burada dile getirmeye
çalışacaklar. Hemen, en son söyleyeceğimi ilk olarak söylüyorum:
Böyle bir düzenleme Türkiyenin uluslararası ekonomik sistemden
dışlanmasına kadar gidecek bir sürecin başlangıcı
olur değerli arkadaşlar.
Biraz önce Sayın Ustanın söylediği
cümleyi aynen tekrar ediyorum: Bu düzenlemenin dışında
diğer iki düzenleme daha var ama onlarla ilgili yeniden uzlaşma
sağlanabilir, bazı değişiklikler yapılabilir.
Diğer konularda herhangi bir karşıtlık söz konusu
değildir, çıkarılabilir ama bu kanun böyle çıkarsa bunun
sorumluluğunu hiç kimse taşıyamaz.
Değerli milletvekilleri, daha önceden de
yapılmış olan bir düzenleme bu. Varlık
barışı adı altında yapıldı; 3 defa
yapıldı, 1 defa da değişiklikleri geldi, 4 defa.
Dolayısıyla, böyle bir düzenleme daha önceki tarihlerde tasarı
sırasındayken yer alan ancak Genel Kurulda çıkartılan
maddeleri de içererek geldi. Şimdi bu tasarının içerisinde hepsi
var.
Şimdi, tasarının 2nci maddesi çok
özet olarak diyor ki: Yurt dışında bulunanların
varlıklarını yurt içinde beyan etmeleri hâlinde, sırf bu
beyanın yapılmış olmasından dolayı bunlara
herhangi bir vergi incelemesi, vergi tarhiyatı yapılamaz. Güzel,
buraya kadar bir şey yok. Daha önceki düzenlemelerde, bunlar üzerinden
yüzde 2, yüzde 5 vergi alınmak suretiyle herhangi bir şey
yapılmaz diyordu, bu defa vergi almıyoruz. Niye almıyoruz? Onu
birazdan yeniden konuşacağız.
Fakat, daha önemli olanı
hemen arkasından sıralamaya başlıyoruz. Tamam, vergi tarhiyatı
yapılmayacak, vergi alınmayacak ama Türk Parasının
Kıymetini Koruma Hakkında Kanuna göre de soruşturma
yapılamayacak, Sermaye Piyasası Kanununa göre soruşturma
yapılamayacak, Kaçakçılıkla Mücadele Kanununa göre
soruşturma yapılamayacak. 213 sayılı Kanundaki -vergi
suçlarını kastediyor- cezalarla ilgili olarak, Türk Ceza Kanununun
282nci maddesindekilerle -bu, kara para aklama suçları anlamına
geliyor- ilgili uygulama yapılamayacak. Yani, kara para aklayanlarla
ilgili herhangi bir soruşturma veya inceleme yapamayacaksınız.
Değerli arkadaşlar,
bütün bunlarla ilgili olarak araştırma ve kovuşturma yapamayan
bir ülkenin uluslararası camiada biraz önce ilkelerini Türkiyede
koymuş olduğumuz düzenlemeler çerçevesinde gerçekten herhangi bir
yaşama şansı bulunmamaktadır, olmaz öyle bir şey. Biz
şimdiye kadar altıya yakın uluslararası anlaşmaya imza
attık, sözleşmeye imza attık sırf bu konularla mücadele
etmek için. Birkaç tanesini hatırlatayım size. Uyuşturucu ve
Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığına Karşı
Birleşmiş Milletler Sözleşmesine imza attık, bu kanunlar
uygulanıyor. Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı
Birleşmiş Milletler Sözleşmesini imzaladık, bu kanunlar
uygulanıyor. Suç Gelirlerinin Aklanması, Aranması, Zapt Edilmesi
ve Müsadere Edilmesi Hakkında Avrupa Konseyi Sözleşmesini
imzaladık, bu kanunlar uygulanıyor. Suç gelirlerinin
aklanmasıyla ilgili olarak Varşova Sözleşmesini imzaladık.
OECD Mali Eylem Görev Gücünün (FATF) bu konudaki düzenlemelerini OECD üyesi olarak
kabul ettik, uygulamayı taahhüt ettik. Avrupa Birliği direktiflerini
imzaladık bu konuda. Şimdi, bütün bu anlaşmaları
imzalamış olan Türkiye Ben kara para incelemesi
yapmayacağım, soruşturmayacağım. diyor. Getirilen
paralardan hareketle bunların yapılıp yapılmaması
konusu kesin olarak bunların yapılacağı anlamını
taşımaz değerli arkadaşlar. Buna zaten kimse de inanamaz,
inandıramazsınız da. Dolayısıyla, bütün bu
yapılan düzenlemenin Türkiye'nin terörün finansmanı ve kara parayla
ilgili olarak imzalamış olduğu anlaşmaların
tamamına aykırı olduğunun altını bir defa daha
çizmek istiyoruz. Yerel hukukun üstünde olan uluslararası
anlaşmaların yine aynı şekilde hukukta çiğnendiği
bir düzenleme yapıyoruz. Bu güveni sağlayamazsınız
Türkiyede bir defa daha, böyle bir şey yaptığınızda.
Değerli arkadaşlar,
şimdiye kadar yaptığımız varlık
barışı vesaire gibi düzenlemelerin her birisinde, özellikle
Türkiye'nin kara para aklayan ülkeler suçlamasına maruz kalacak
düzenlemelere yer verilmemesine, bu grupta sayılmamasına özel özen
gösterilmiş, bundan itinayla kaçılmış ancak daha önceden
itinayla kaçtığımız bütün maddelerin hepsi getirilmiş,
yeniden önünüze konulmuş. Şimdi 2008 yılında
yapmış olduğunuz düzenlemede bunlar var, Plan ve Bütçe
Komisyonundaki tasarıdan bu şekilde geliyor ama Genel Kurulda çıkarttınız,
niye çıkarttınız? diye sorarlar. Aynı toplantılara
katılmış arkadaşlar kesin olarak buradadır.
Şimdi, o zaman çıkarttığımız, haklı
gerekçelerle çıkarttığınız bu düzenlemeleri bugün
buraya getirip de yeniden Biz kara parayla ilgili olarak uluslararası
sözleşmelerimizin hepsini çiğniyoruz, bundan sonra bunu
sormayacaksınız. derseniz bu olay kesin olarak olmaz değerli
arkadaşlar. Özellikle ve özellikle, yapılan düzenlemelerde Türkiyeye
getirilen kaynakla ilgili olarak belge aranmaması, bu çok önemli bir olay,
herhangi bir vergi filan alınmaya kalkılmaması ki bunu anlamakta
güçlük çekmişizdir açıkça. Niye? Yani niye, bu şekilde vergiden
kaçınmış veya vergi kaçırmış ya da vergiye tabi bir
gelirini Türkiyeye getiren insanlardan daha önceden olduğu gibi bir
vergi, en azından bir katılım payı almıyorsunuz? Bir
tek nedeni geliyor akla, o da bunların aleniyet kazanmasının,
devlet kayıtlarına girmesinin önlenmesi. Her şeyini bu kadar
açık olarak yazdığınız bir tasarının, daha
sonra da başkaları tarafından
anlaşılmayacağını düşünmek, birazcık
başkalarını küçümsemek anlamına gelmiyor mu?
Değerli milletvekilleri, yurt
dışındaki varlıkların ülkeye
kazandırılmasıyla ilgili düzenlemelerin hem ülkenin
itibarını hem de yatırımcıların
itibarını zedelememesi, yasal ve doğal ticari faaliyetlere zarar
vermemesi çok önemlidir. Dünyadaki finansal hareketlerin liberalizasyonu yurt
dışında birçok yatırımcımızın
yatırım yapmasına neden oldu. Bunlar yasal bir şekilde
Türkiyeden transfer edilen kaynaklarla yapıldı orada. Şimdi,
siz bu şekilde yasalardan yararlanarak -örneğin, yurt
dışı taahhüt işleri yapan müteahhitlerin yurt
dışında bırakmak hakkına sahip oldukları döviz
gelirlerinin bir kısmı da bu grup içerisinde- yasalara uygun olarak
yurt dışında kaynak yaratmış, şirket kurmuş
olan insanların kara para suçlamasına maruz kalacakları riskini
göze alabilir misiniz? Alamazsınız, almamanız gerekir. Bir de
üstelik herkesi aynı kefenin içerisine koymak suretiyle, bunlar
arasında hiçbir fark yokmuş gibi bir tavır da kesin sergileyemezsiniz.
Değerli arkadaşlar, şüpheli olarak
adlandırılacak parasal işlemlerle ilgili olarak dünyada
artık kimsenin kimseden saklayacak bir şeyi kalmadı. Bunu bu
konuyla ilgilenen arkadaşlarımız hemen bileceklerdir,
hatırlayacaklardır, özellikle Malezya, Çin, Hong Kong ve Katar
zincirinin nasıl çalıştığını bizler
biliyoruz, sizler de biliyorsunuz büyük bir ihtimalle, dünya da biliyor. Bu çok
önemli bir olay. Yani, Malezyadan başlayan, Çine gelen zincirin orada
tamamen karışık olduğunu, gri alana girdiğini, sonra
Hong Kongda yeniden dolara çevrilerek Körfeze geldiğini kara para
aklamayla ilgili olarak çalışma yapanların hepsi biliyor,
biliyor. Dolayısıyla, bu herkes tarafından biliniyor ise
diğer taraftan da Körfez sermayesi denilen sermaye ve Körfezde
kurulmuş olan şirketlerin orada yaptıkları işlemlerin,
orada yaptıkları satışların Türkiyedeki mallar ve
değerler üzerinden gerçekleştiğini de herkes biliyor. Yani,
Türkiyede bu olaylar olmuşsa, bütün bu olayların üstüne bir çizgi
çekilmek veya bunlarla ilgili bir barış sağlanması
gerekiyorsa yapılacak olan bu değildir, bunu bile bile Evet, bunlar,
bunlar, bunlar oldu, biz bunu bu şekilde kapatıyoruz, bundan sonra da
bu tür olaylar Türkiyede olmayacak. demektir. Bunu demezsek bunun
altından kalkamayız değerli arkadaşlar.
Dâhilde işleme rejimi kapsamında
Türkiyede üretilip de yurt dışında, vergi cennetlerinde
kurulmuş şirketler üzerinden yapılan satışlardan
Türkiyeye tek bir kuruşluk gelir transferinin yapılmadığını
bizler bilmiyor muyuz? Daha önceden de konuştuk buralarda, o da biliniyor.
Yani, kısacası, Türkiyeye getirilecek olan kaynakların hepsi
zaten bu ülkenin kaynağı ama burada iki grup var, bu grupları
birbirine karıştırmamak gerek. Dürüst, yatırımcı,
bu ülkenin yasalarından ve uluslararası konjonktürden yararlanarak bu
işleri yapmış olanlara kara paracı muamelesi gördürmeye ve
bununla ilgili düzenlemeler yaptırmaya kimsenin hakkı yok, bizim de
hakkımız yok.
Değerli arkadaşlar, özellikle, mutemet
kişilerin, üçüncü kişiler adına bu tarafa kaynak göndereceklerin
o mutemet kişilere Türkiyeden nasıl kaynak gönderildiği konusu
herkesin kafasını karıştıracaktır zaten. Ya, bu
ne demektir yani ne? Üçüncü kişi adına kaynak göndermek ne demektir?
diye sorulacak, sorulmaması mümkün değil.
Değerli arkadaşlar, bu gelişmeler
karşısında Türkiye'nin bir G20 ülkesi olarak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla)
OECD ülkesi
olarak böyle bir kanunun altından kalkması zor. Konuyla ilgili olarak
belki saatlerce daha konuşulabilir ama isteriz ki bunun üzerinde lütfen,
hepiniz konuşun, lütfen hepiniz konuşun, bunun ne olduğunu
araştırın.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Temizel.
Gruplar adına üçüncü konuşmacı, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Sayın Ahmet
Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
Buyurun.
HDP GRUBU ADINA AHMET YILDIRIM (Muş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gecenin bu saatinde hem konuşmanın hem dinlemenin
güçlüğünü de göz önünde bulundurarak, herkesin sabrına
sığınarak konuşmamı yapmak istiyorum.
Ben de yirmi bir yıl önce, birkaç
yılın birikimi olarak açığa çıkmış olan,
Srebrenitsa katliamında yaşamını yitirmiş olanları
rahmetle anarak konuşmama başlamak istiyorum ve bu temelde,
devletlerin, özellikle de zalim devletlerin gadrine uğramış,
katliam yaşamış bütün halkların anısı önünde
saygıyla eğilerek konuşmamı başlatmak istiyorum.
404 sıra sayılı Yatırım
Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısıyla ilgili olarak parti grubum adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, uğultu çok.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Sayı az ama
uğultu fazla.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
hatibi dinleyelim.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; açık söylemek gerekirse
kitapçığı bugün dağıtılmış olan ve
yaklaşık 80 maddeden oluşmuş olan özellikle bu yasa
tasarıyla ilgili olarak yarından itibaren gerek bölümler üzerinde
gerekse maddeler üzerinde arkadaşlarımızla birlikte kendi
düşüncelerimizi ayrıntılı olarak aktaracağız. Ben
tümü üzerinde, parti grubum adına genel görüşlerimizi ve iktisadi yaşamın
içerisinde yapılmaya çalışılan değişikliklerdeki
ayrıntılara da girmeden, genel politik bakış
açımızı bütün Genel Kurulla paylaşmak istiyorum.
Öncelikle ifade edelim ki yasama tekniği
açısından yine bir problemli yasa tasarısıyla
karşı karşıyayız. Kitapçığı
basılmış, üzerinden sadece birkaç saat geçmiş iken maalesef
biz görüşmelere geçtik, kırk sekiz saati beklemedik. Kitapçık
üzerinden farklı partilerin muhalefet şerhlerini bütünüyle okuma
şansına sahip olmadan genel görüşmeleri başlatmış
bulunuyoruz.
Bir diğer husus ise: Evet, ben bir Plan ve
Bütçe Komisyonu üyesi olarak burada tali komisyonlar olan Adalet Komisyonu,
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu,
ayrıca üçüncü tali komisyon olarak belirtilmiş olan Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonundan nasıl bir
görüş alındığını ve bu tali komisyonlar
tarafından bu yasa tasarısının nasıl
güçlendirildiğini bilmiyorum. Plan ve Bütçe Komisyonunda kendi partimin
komisyondaki parti sözcüsü olarak gerçekten bu üç tali komisyon bu yasa
tasarısıyla ilgili ne düşünüyor, neyin revize edilmesi
gerektiği konusunda -veya neleri desteklediği- nelerin
değiştirilmesi gerektiği konusunda bilgileri bilmeksizin Genel
Kurulda görüşmelere başlamış olmanın yasama
tekniği açısından nasıl bir probleme tekabül ettiğini
bütün Genel Kurulun takdirine sunuyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle şunu ifade edeyim ki: Son yedi sekiz ayda torba
yasalarla yapılmaya çalışılan gerek iş gerekse
çalışma yaşamıyla alakalı olarak bütün
değişikliklerin sermayeden yana, işverenden yana bir iktisadi
yaşamı dizayn etmeye çalıştığını
üzülerek ifade edeyim. Bu 80e yakın madde içerisinde emekçinin, yoksul
halkın yaşamını kolaylaştıracak bir tek yasa
maddesine rastlayamayız. Tümüyle zenginin zenginliğine daha fazla
servet katabilecek maddelerdir. Zenginin üzerindeki vergi yükünü hafifletecek,
zengini fakire karşı, varsılı yoksula karşı daha
güçlü kılabilecek, sömürü araç ve gereçlerini daha fazla baskıcı
hâle getirecek olan düzenlemeler olarak görmekteyiz biz bunu.
Sadece birkaç örnek madde üzerinden, konuşma
akışım içerisinde özellikle bu yasa tasarısına neden
karşı çıktığımızı, bu
değişikliğin yoksul halk yığınlarına hiçbir
şey katmayacağını, zenginler ile yoksullar arasındaki
makasın daha fazla açılmasına hizmet edeceğini
çarpıcı bir şekilde sunmaya çalışacağım.
Örneğin, genel değerlendirmeye geçmeden önce bütün Genel Kurulun
bilgisine sadece bir maddeyle ilgili bir bilgi sunmak istiyorum.
Bakın değerli milletvekilleri, bu yasa
tasarısı içerisinde, yüksek teknolojiyle üretilmiş olan,
özellikle deniz araç gereçlerinin alım ve satımını yapan
yani özellikle gemi veya birileri tarafından gemicik olarak
adlandırılan deniz taşıtlarının
alınması ve satılmasını, gerek satanın gerekse
alanın elini güçlendiren, kolaylaştıran bir düzenleme var. Peki,
şimdi soruyorum: 80 milyona dayanmış olan bu ülke nüfusunun
yüzde kaçını, binde kaçını, on binde kaçını
ilgilendiren bir maddedir bu? Bu temelde, özellikle deniz araç gereçlerinin
alım ve satımının yapılmasındaki zenginlerin
yükünü hafifleten bu düzenleme başlı başına bu yasa
tasarısının ruhunun neye hizmet ettiğini göstermesi
açısından önemli bir karinedir.
Değerli milletvekilleri, ülkedeki gelir gider
dengesindeki öncelikler belli bir süreden beri değişmiştir.
Siyasi iktidar önceki yıllarda, bir yıl önce, iki yıl önce, üç
yıl önce kendi bütçe planlamasını yaparken
karşısında olmayan gelir gider dengesiyle bugün muhatap olmak
zorunda kalmıştır. Özellikle, son birkaç yıldır
harcamaların minimize olduğunu ve güvenlikçi politikalar üzerinden
özellikle askerî harcamalara, güvenlik harcamalarına dönük var olmayan
bazı kalemlerin devreye girdiğini, bunun özellikle yükünün yoksul
halk yığınlarına, onların sırtına bindirileceğini
gerek üç aylık 2016 geçici bütçe yasa tasarısı
hazırlanırken ifade ettik gerekse daha sonraki, dokuz aylık
merkezî bütçe yasa tasarısı hazırlanırken ifade ettik.
Şunu söyleyelim: Direksiyonu güvenlikçi politikalara kırmış
olan bir ülke gerçekliğinin birçok açıdan iflah olma şansı
maalesef ama maalesef yoktur. Bu bir kara delik gibidir; iktisadi bir kara
deliktir, insani bir kara deliktir, vicdani bir kara deliktir. Ülkenin maddi ve
manevi birçok varlığını yer yutar. Asla bunların
gerçekliği karşılanamaz hâle gelir. Buradan
bakıldığında açık söyleyelim ki bu bütçenin
açığa çıkmış olmasının belli açığa
çıkmış olduğu ihtiyaçlar vardır; birincisi, bir
ekonomik sıkışmışlığı aslında ifade
etmektedir. Bunu özellikle son günlerde anlamsız yere ilişkilerin
bozulduğu, belli ihtiraslara uluslararası politikaların kurban
edildiği, Rusyayla; İsraille, Mısırla, Suriyeyle
bozulmuş olan, anlamsız yere bozulmuş olan ilişkilerin
onarılmasıyla birleştirildiğinde bu yasa
tasarısının ruhu, aslında nasıl ekonomik
sıkışmışlığı
yaşadığımızın ve bunun üzerinden neyi gidermeye
çalıştığımızın bir göstergesi olarak
karşımıza çıkmaktadır. Bu kara delik ülkenin birçok
açıdan doğal kaynaklarını ve zenginliklerini
insanların huzuruna, refahına, mutluluğuna,
barışına, demokrasisine ve özgürlüğüne harcamak yerine
birçok açıdan toplumsal değer yargılarımızı
dejenere eden savaşa harcanmış olmanın açığa
çıkarmış olduğu bir
sıkışmışlığı aşma çabalarıdır
bunlar.
Buradan hareketle dar gelirli üzerindeki vergi
politikaları giderek katılaşmaktadır değerli
milletvekilleri. Dar gelirlinin özellikle vergi yükü üzerindeki, verginin
toplanması üzerindeki disiplini gittikçe artırılmakta, disiplin
içinde disiplin uygulanmaktadır. Buna mukabil sermayede ve işverende
ise alabildiğine muafiyetler ve esnetme politikaları bu yasa
tasarısında da olduğu üzere maalesef
rahatlatılmaktadır. Sermayeye hizmet eden, işverene hizmet eden,
onu emekçiye karşı daha fazla güçlü kılan, onun kâr
hırsına hizmet eden belli yasal değişikliklerle karşı
karşıya olduğumuzu üzülerek ifade etmek isterim. Birçok kalemde muafiyet
getirilmekte, bu yasa tasarısında olduğu üzere bazı
kalemlerdeyse yük hafifletilmektedir. Örneğin, şirket kurma,
özellikle iflas verme üzerindeki yükümlülükler azaltılmaktadır.
Herhâlde hiç kimse kalkıp yoksul emekçi yığınların bir
şirket kurma çabası içerisinde olacağını iddia
etmeyecektir.
Yapılan düzenlemelerle muafiyetler
sağlanan işletmelerin bazı ülkelerle, bazı Avrupa
ülkeleriyle kârlılık oranlarını kıyaslayarak
konuşmamı sürdürmek istiyorum. Açık söylemek gerekirse Türkiyede
özellikle vergi düzenlemesine gidilirken işvereni rahatlatan, ona
muafiyetler getiren değil, vergi muafiyetleri yerine zenginlere, sermayeye
servet vergisi gibi yeni kalemlerin yüklenmesi acil bir ihtiyaç olarak
ülkemizin gündeminde ve önünde durmaktadır. Eğer bir vergi muafiyeti
getirilecekse başta asgari ücretliler olmak üzere emekçi
çalışanlara dönük olarak getirilmelidir.
Değerli milletvekilleri, küçük, orta ve büyük
ölçekli şirketler açısından birkaç Avrupa ülkesi ile ülkemizdeki
işletmelerin kârlılık oranlarını kıyaslayarak
devam etmek istiyorum. Bakın, Türkiyedeki küçük ölçekli işletmelerin
kârlılık oranı Polonyanın ve İtalyanın 2
katı, yine küçük ölçekli işletmelerin kârlılık oranı İspanyanın
3 katından daha fazla, Almanya ve Fransada ise kârlılık
oranları Türkiyeden daha düşük. Bunun yanı sıra,
Türkiyedeki orta ölçekli işletmeler bu saydığımız
ülkelerin hepsinden daha fazla bir kârlılığa sahiptir. Yine
özellikle büyük ölçekli işletmeler açısından Avrupa ülkeleriyle
kıyasladığımızda kârlılık oranları daha
fazla artmaktadır. Buna göre, Türkiyedeki büyük ölçekli firmaların
kârlılığı Almanya, Fransa ve İspanyadaki büyük
ölçekli firmaların yaklaşık 2 katı, İtalya ve
Polonyadaki büyük ölçekli işletmelerden ise 3 kattan daha fazla bir
kârlılığa sahiptir.
Bu örnekleri vermemin temel sebebi şudur:
Avrupa ülkeleri içerisinde büyük ve orta ölçekli işletmelerde emek
sömürüsü Türkiyede birçok Avrupa ülkesine göre daha fazladır. Eğer
bir ülkede kârlılık oranı daha fazlaysa emeğin daha fazla
ucuzlatılması, emeğin sömürüsünün daha fazla
artırılması realitesiyle karşı karşıya
olduğumuzu çok net bir biçimde açığa çıkarmış
oluruz. Bu da yetmezmiş gibi bu düzenlemelerle sermaye kesimi bu siyasi
iktidar döneminde artan bir şekilde sürekli desteklenmeye devam
etmiştir. Sermayenin asli sorumluluğu olması gereken asgari
ücret özellikle 1.300 liraya çıkarılırken -birazdan rakamlarla
da vereceğim üzere- asgari ücret artışının yüzde
40ı kamu kaynaklarından yani emekçi vergilerinden
karşılanmaktadır. Ayrıca bu siyasi iktidar döneminde birçok
iş cinayetine imza atan maden şirketleriyle ilgili nasıl bir
düzenleme yapılmıştır? Özellikle İş
Güvenliği Kanununda yapılan değişiklikle oluşacak
olan maliyet artışlarının yine kamu kaynakları
tarafından karşılanmasına bu siyasi iktidar döneminde karar
verilmiştir. Yani patronların, emekçinin iş güvenliğini
sağlarken alması gereken tedbirlerin maliyeti kamuya yüklenmiş,
kamuda da özellikle vergiler üzerinden bir ülke gerçekliğini göz önünde
bulundurduğumuzda karşımıza emekçinin sömürüsü çıkacaktır.
Değerli milletvekilleri, yine burada,
bakın, mevcut siyasi iktidar döneminde sermaye sahiplerine özellikle
manevi dünyamızı, dayanışma duygularımızı
güçlendiren bir değişiklikte nasıl bir hilenin
yapıldığını bariz bir örnekle sizlerle paylaşmak
istiyorum. Sermaye sahipleri yaptıkları bazı
bağışları matrahtan indirerek hem vergilerini azaltmakta
hem de kendilerine hak etmedikleri bir itibar sağlamaktadırlar.
Bazı hayırsever iş sahipleri, bazı hayırsever
işverenler ve holding sahipleri özellikle vergi matrahlarından
bunları düşerek milletin sırtından ve emekçinin
sırtından emekçiye bağışlarda bulunmaktadır.
Örnek olarak verelim: Fakirlere yardım amacıyla gıda
bankacılığı faaliyetinde bulunan dernek ve vakıflara
bağışlanan gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddelerinin
maliyet bedelinin tamamı şirketlere gider olarak
yazılmaktadır. Peki buradan hareketle
Ayrıca KDVden de istisna
tutuluyor bu şirketler. Bağış yapanlar, gıda, giyecek,
yiyecek, yakacak yardımı yapan patronlar bunları vergilerinden
düşüyorlar. Gıda bankacılığı yapan bazı
dernek ve vakıfların ismini sayayım: Deniz Feneri
Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, Deniz
Yıldızı Kültür ve Yardımlaşma Derneği,
Hızır Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği,
İnsan Eğitimi Kültür ve Yardımlaşma Vakfı, Eğitim
Vakfı örneklerinde olduğu gibi, belli tarikat ve cemaatlerle
bağlantılı olan bu vakıf ve derneklerin büyük bir
çoğunluğu ne yapmaktadır? Yoksul vatandaşlara gıda,
yakacak, giyecek dağıtan bu tür dernek ve vakıflara yapılan
yardımların tamamının elde edilen gelirden
düşülebilmesi yapılan bağışlara büyük bir vergi
avantajı sağlamaktadır. Şimdi ben de buradaki milletvekili
arkadaşlarıma sormak istiyorum: Bu gerçekten hayra geçer mi? Bunun
sevabı yazılır mı? Kendi cebinden çıkmayan bir para
üzerinden yapılan bağışlar kişinin hayrına
yazılır mı? Ya da kendi hesabından bu yardımları,
bu bağışları aktaran kişi, diğer taraftan,
vergilerden düşmek suretiyle, özellikle kamuya, devlete vergi üzerinden
harcadığı bağışı, parayı gönlünden,
kendi rızkından, alın terinden değil de devletin kesesinden
veriyorsa bunun sevap veya hayır mütekabiliyeti ne olacaktır? Biz
bunu Allaha havale ediyoruz.
Bir diğer husus
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Vergiden
düşmüyor, matrahtan düşüyor beşte 1i.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Ben de matrahtan düştüğünü
söyledim. Peki, bu bir işverene avantaj sağlamakta mıdır,
sağlamamakta mıdır? Bu bağışı yapmaması
durumunda devlete vereceği vergiden bir avantaj kendisine sağlamakta
mıdır Sayın Demiröz, sağlamamakta mıdır? Ben bunu
ifade ediyorum.
Bir kişi, hiçbir şekilde devlete olan
borcuna mahsup etmeden kendi mal varlığından
bağış yapabilir. Biz fitremizi, zekâtımızı
verirken bunun üzerinden vermiyor muyuz? Fitremizi, zekâtımızı
biz kendi vergimizden düşerek mi yapıyoruz? Eğer bir iş
sevaba ve hayra geçecekse kişinin kendi mal varlığı
üzerinden yapılmalıdır. Kişinin devlete olan borcu
üzerinden bu işlerin yapılmaması gerekmektedir.
Bir diğer husus: Özellikle bir emekçinin
üzerindeki vergi yükü net ücretinin yüzde 70ine, brüt ücretinin ise yüzde
50sine kadar çıkabilmektedir. Bir başka anlatımla, 1.300 TLlik
net asgari ücretle geçinmek ve ailesini geçindirmek zorunda kalan bir emekçinin
yıllık ödediği vergi, prim, fon yaklaşık 6 bin TLdir.
Düşünün, aylığı 1.300 TL olan bir asgari ücretli, devlete
vergi, prim, fon, yılda 6 bin TL özellikle ödeme yapmaktadır. Buna
karşılık bu ülkede bu rakamın onda 1ini ödeyemeyen birçok
işverenin olduğunu biz çok iyi biliyoruz.
Diğer yandan, kâr üzerinden alınan
kurumlar vergisi veya kâr dağıtımı üzerinden alınan
gelir vergisi aslında işçinin ürettiği ama sermayedarın el
koyduğu artı değerin devletle paylaşılmış
olmasından başka bir şey değildir. Burada Dostoyevskinin
efsanevi romanından bir cümle alıntılayarak ifade etmek isterim
ki: Yoksulluk, işlemediğiniz suçların cezasını
çekmektir; yoksulluk, özellikle bir işverenin kâr sömürüsü olmadan hiçbir
sosyal yığına, kitlesel gerçekliğe yaşatılamaz. Bu
yönüyle, Dostoyevski o müthiş romanında diyor ki: Yoksulluk
aslında bir emekçinin, bir fakirin işlemediği suçların
cezasını çekmekten başka bir şey değildir. Devlet, bu
vergilerle sermaye birikimini kolaylaştırıcı ve bu eylemini
meşrulaştırıcı bir işlev görmektedir.
Daha önce şu kürsüden farklı partilerden
hatipler sıklıkla dile getirdiği için ben direkt geçmek
istiyorum. Bu düzenleme ilk kez vergi muafiyetleri ve aflarıyla ilgili bir
kolaylık sağlamıyor. Sermaye kesiminin birçok kazanç ve
yatırımı vergiden muafken oluşan vergi
borçlarının devamının silindiğini ve 29 Aralık
2010 tarihli 2010/42 no.lu karara göre Cerattepedeki katil Cengiz Holdingin
tam 424 milyon vergi borcunun silindiğini herhâlde belirtmemize gerek yok.
Değerli milletvekilleri, bir diğer husus,
özellikle, Panama belgelerinde geçen birçok Türkiyeli şirketin nasıl
vergilerini kaçırdığını hepimiz ibretle okuduk,
okumaya devam ediyoruz. Burada Panama belgelerinde adı geçen birçok
şirketle ilgili olarak, Fettah Tamince, Mehmet Cengiz, Atasay Kuyumculuk,
Remzi Gür, Hayyam Garipoğlu ve birçok offshore sahibinin özellikle yurt
dışında nasıl şirketler kurulduğunu
ayrıntılı ifade etmeden
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET YILDIRIM (Devamla) Son olarak şunu
söyleyeyim: Panama belgelerine ait Türkiye'den toplam 101 şirketin
olduğu ortaya çıktı. Bu şirketlerden bazıları
Türkiyenin en büyük holdingleridir. Bu ülkede her türlü vergi yükünü emekçinin
sırtına yükleyen mevcut siyasi iktidar ve bu Hükûmetler bu
şirketlerle ilgili soruşturma açma ve tüm
bağlantılarını ortaya çıkarma, bunları kamuoyuyla
paylaşma zorunluluğuna sahiptir; ya değilse bu vergi
kaçırmaların göz yumanı, ortağı olarak orta yerde duracaktır.
Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yıldırım.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
üzerinde şahsı adına İzmir Milletvekili Sayın Musa
Çam.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Çam.
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Başkan,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. 404 sıra sayılı Kanun
Tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum.
Tasarı Türkiye'deki yatırım
ortamının iyileştirilmesi amacıyla
hazırlanmış. İsim ne kadar güzel, ne kadar hoş geliyor
ve bu iyileştirmeyle beraber Türkiye'de sanayinin, kalkınmanın
ne kadar yükseleceği, istihdamı artıracağıyla ilgili
hepimize büyük bir ferahlık getiriyor isim olarak ama gerçekten öyle
midir, buna bir bakmamız gerekir. Gerçekten Türkiye'de şu anda yatırım
yapmak için gereken ortam var mıdır? Bana göre yok ama Sayın
Osman Beye göre, Sayın Vedat Beye göre vardır, olabilir,
olmadığını söyleyeceğim.
Bu yüzden de son dört yılda özel sektörün
yatırım harcamaları yüzde 2ye yakın oranda azaldı.
Üretken yatırımlar yani makine, teçhizat
yatırımlarında son dört yılda azalma yüzde 5i geçti. Özel
sektörün yatırım harcamaları bu yılın ilk üç
ayında azalmaya da devam ediyor. Türkiyenin yatırımlarını
caydıran bunlardan çok daha da önemli sorunları ve problemleri bulunuyor.
Bunlardan en önemlilerinden bir tanesi Türkiye'de hukukun üstünlüğü
ayaklar altına alınmış durumda. Hiç kimsenin, hiçbir
kuruluşun, hiçbir yatırımın hukuk güvenliği ne
yazık ki ülkemizde bulunmamaktadır. Her şey bir adamın iki
dudağı arasında, yargıya güven sıfıra inmiş
durumda. Cumhuriyet savcısı saray savcısı hâline
gelmiş, hâkimler tarafsızlığını yitirmiş
durumda. Yüksek yargı diye bir şey kalmamış;
Yargıtayın, Danıştayın içerisinde bulunduğu
durum, son yapılan operasyonla birlikte her şey açık ve net bir
şekilde ortada. Bağımsız yargının
olmadığı bir ülkeye kim yatırım yapmak isteyebilir?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Mehmet Moğultay
dönemi mi bu, Mehmet Moğultay dönemi mi?
MUSA ÇAM (Devamla) - Kimse kendini güvende
hissetmediği yere yatırım yapmaz kolay kolay, cebindeki
parasını getirip yatırım yapmaz.
Anayasa ayaklar altına alınmış
durumda. Kuvvetler ayrılığı yerini kuvvetler birliğine
bırakmış. Meclis yasama yetkisini, Hükûmet yürütme yetkisini,
yargı yargılama yetkisini bir adamın iki
dudağının arasına bırakmış durumda.
Anayasası fiilen ortadan kaldırılmış bir ülkeye kim
yatırım yapar arkadaşlar?
Türkiyede özgürlükler tehdit altında, yönetim
giderek otoriterleşiyor, basın özgür değil, düşünceyi
açıklama özgürlüğü yok edilmiş durumda, gazeteler, gazeteciler
yazdıkları haberler nedeniyle tutuklanıyor,
yargılanıyor ve özgürce yazamıyorlar. Türkiyede uyduruk
gerekçelerle şirketlere iktidar yanlıları kayyumlar
atanıyor, insanların mülkiyetine bu yolla el konuluyor,
şirketlere uyduruk suçlardan kayyum atamak için Türkiye Büyük Millet
Meclisinde düzenlemeler yapılıyor. Türkiye Avrupa Birliğinden,
çağdaş dünyadan giderek uzaklaşıyor. Türkiyenin Avrupa
Birliğine tam üye olmasıyla birlikte özellikle yabancı
yatırımlarda önemli canlanma olmuştu, şimdi Türkiye
özgürlükleri genişleterek ABye yakınlaştırmak yerine,
giderek uzaklaştırılıyor.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Niye? Fasıl
açtık, 33üncü fasıl da açıldı. 2 fasıl birden
açıldı.
MUSA ÇAM (Devamla) - Türkiyede siyasi iktidardan
bağımsız olması gereken Merkez Bankasının,
diğer bağımsız kurulların
bağımsızlığı da yok edilmiş durumdadır,
bu kuruluşlar sürekli müdahale altında tutulmaktadır.
Hepsinden önemlisi, Türkiyede rüşvet ve
yolsuzluklar soruşturulmamakta, sorumlular yargı önüne
çıkarılmamakta. Çarkların yasalara göre değil, bir
rüşvet çarkına göre döndüğü bir ülkeye kim gelip
yatırım yapabilir?
Bu örnekleri daha da
artırmak mümkün. Bu yasa tasarısındaki geçici 2nci maddeye
baktığımızda, AKPnin Türkiyeyi getirdiği
noktanın bizim düne kadar gördüğümüz yerden çok daha kötü bir nokta
olduğunu ortaya koyuyor.
Bu tasarı, Türkiyeye
para gelsin de kimden gelirse gelsin mantığıyla
hazırlanmış bir tasarı şeklindedir. 2008, 2011, 2013
yıllarında 5811 sayılı Kanun, 6111 sayılı Kanun
ve 6486 sayılı Kanunla uygulanan varlık barışı
bu kanunla yeniden gündeme getiriliyor, yurt dışındaki
varlıkların Türkiyeye getirilip ekonomiye
kazandırılması sağlanmaya çalışılıyor
ama kimden ve nereden, nasıl olduğu çok belli değil. Önceki
varlık barışlarında Türkiyeye getirilen tutarlar üzerinden
az da olsa vergi alınmıştı, bu defa tek kuruş vergi
alınmıyor.
Ayrıca, gerçek ve tüzel
kişilere para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye
piyasasının araçlarına diğer kişilerin yani
başkalarının namı hesabına bir bildirme ve beyanda
bulunma hakkı veriliyor. Daha önceki varlık barışı
uygulamalarında parasını ya da değerli
varlıklarını yurda getireceklerden vergi alınırken bu
düzenlemeyle tamamen sıfır düzeyde, vergi alınmadan yurt
dışındaki bütün paralar Türkiyeye getirilecek. 17-25
Aralıkta bir türlü sıfırlanamayan paralar da bu yolla sisteme
sokulacak, şimdiye kadar başkalarının üzerine yapılan
tapular, başkalarının adına açılan hesaplar, banka
hesapları gerçek sahiplerine bu düzenlemeyle geçecek.
Düzenlemenin
yatırım ortamının iyileştirilmesiyle yakından ve
uzaktan hiçbir ilgisinin olmadığını bilmenizi isteriz. Bu
tasarı, AKPnin rüşvet ve yolsuzluk çarkında elde ettikleri para
ve diğer değerli varlıkları sisteme sokma ve artık
gizlenemeyecek boyuta gelen bu suçlardan cezalandırılmaktan
kurtulmalarına dönük bir çaba olarak gözüküyor. Yatırım
ortamını iyileştirmekten öte kendilerini kurtarmaya yönelik bir
düzenleme olarak açık ve net bir şekilde ortadadır.
Bu düzenleme Türkiyeyi tam
bir kara para cennetine çevireceği gibi rüşvet, yolsuzluk,
kaçakçılık ve benzeri yasa dışı yollardan elde
edilerek yurt dışına çıkarılan, kaçırılan
para ve diğer değerli varlıkların cezasız bir
şekilde Türkiye'ye getirilerek aklanmasına yol açacaktır. Bu
düzenlemenin Panama belgeleri skandalının ortaya
çıkmasından sonra gündeme gelmesi de ayrıca önemlidir.
Tasarı, oralarda tutulamayan paraların Türkiye'ye bu yolla
getirilerek hiçbir araştırma, soruşturma ve kovuşturma
yapılmadan aklanmasına hizmet edecek bir düzenlemedir. Sadece Türk
vatandaşları değil, yabancılar da bu şekilde yasa
dışı yollardan elde ettikleri kara para ve suç gelirlerini
Türkiye'ye getirip aklayabileceklerdir. Bu iktidarın çok büyük
yolsuzluklara, rüşvete, suça bulaştığını bütün
dünya biliyor. Bu maddeyle, yurt dışında bu konuda çok
sıkıştığınız ve bu
sıkışıklığı aşmak için böyle bir
yönteme başvurduğunuz anlaşılıyor. Anlaşılan
paraları koyacak yer bulma sorunu yaşanıyor ve bu paralar
şimdi içeriye taşınıyor. Bu düzenleme Türkiye'yi başta
OECD olmak üzere uluslararası kuruluşlar nezdinde çok güç durumda
bırakacak çünkü Türkiye tam bir kara para cenneti hâline getirilecek. Bu
tasarı, Türkiye'de işlerin iyi gitmediğinin temel nedeni kötü
yönetim ve kötüye giden bir ekonomi olduğu gerçeği göz ardı edilerek
hazırlanmış bir tasarıdır. Bu nedenle bunların
tamamının düzeltilmesi hepimiz açısından önemlidir ama
gelin görün ki burada bu düzenlemeyle Türkiye tamamen bir kara para cenneti
hâline getiriliyor.
Bu madde bir af niteliğindedir.
Dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda
Anayasanın 87nci maddesinde öngörülen beşte 3 çoğunlukla kabul
edilmesi gerekir. Beşte 3 çoğunlukla kabul edilmesi gerekir.
Eğer siz sadece Burada bizim 316 milletvekilimiz var, buradaki ekseri
çoğunlukla biz bunu geçiririz. derseniz bu konu Anayasa Mahkemesine,
uluslararası arenaya götürülecek bir
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hemen gidersiniz
Anayasa Mahkemesine.
MUSA ÇAM (Devamla) Çünkü bu bir aftır
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Neyin affı? Hangi
cezaya?
MUSA ÇAM (Devamla)
ve yurt dışına
çıkarılan ve yurt içine saklanan, gizlenen paraların
aklanmasıdır ve aftır. O nedenle burada mutlak bir
çoğunluğa ihtiyaç vardır, sadece 276yla, 180le biz bunu
burada yasalaştırırız. deme şansınız yoktur
ve buradaki Anayasanın 87nci maddesinde öngörülen beşte 3
çoğunlukla kabul edilmesi gerekir. Zira, Anayasanın Türkiye Büyük
Millet Meclisinin görev ve yetkilerini düzenleyen 87nci maddesinde
Türkiye
Büyük Millet Meclisi üye tam sayısının beşte üç
çoğunluğunun kararı ile genel ve özel af ilânına karar
vermek
denilmektedir. Bu kadar açık ve nettir ve burada bu af kanunuyla
ilgili konu konuşulurken, oylama yapılırken bu şekilde
Anayasanın 87nci maddesine mutlaka uyulması gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, AKPnin on dört
yıllık iktidarı döneminde çıkarılan birçok af gibi bu
da bir af düzenlemesidir ve yurt dışındaki ve yurt içindeki
saklanan, gizlenen bütün paraların aklanmasına yönelik bir
düzenlemedir. İnsanların vicdanlarına sesleniyoruz, vekillerin
vicdanlarına sesleniyoruz: Fakirin fukaranın, yetimin
parasının; çarçur edilerek, yurt dışına
kaçırılarak saklanan, gizlenen paraların şimdi aklanma
zamanı değil, şimdi vicdan zamanı. Vicdanların bu
konuda ayağa kalkmasını istiyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Çam.
Şimdi Hükûmet adına Maliye Bakanı
Sayın Naci Ağbal konuşacak.
Süreniz yirmi dakika.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmetimizce
hazırlanan Yatırım Ortamının İyileştirilmesi
Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının görüşmelerine başlarken
sizleri saygı ve sevgiyle selamlıyor;
çalışmalarımızın memleketimize, milletimize hayırlar
getirmesini temenni ediyorum.
Öncelikle, sözlerimin başında, bu
tasarının Plan Bütçe Komisyonu görüşmeleri sırasında
gerek eleştirileriyle gerekse yaptığı katkılarla
tasarının daha da gelişmesine katkı veren gerek AK
PARTİ milletvekillerimize gerekse muhalefet partisi milletvekillerimize
teşekkür ediyoruz. Gerçekten, son derece verimli, son derece
tasarının gelişmesine katkı veren görüş ve öneriler
oldu, eleştiriler oldu, hepsine ayrı ayrı teşekkür
ediyorum. Bugünden itibaren de Genel Kurulda inşallah yapılacak
tartışmalarla birlikte bu tasarı daha da geliştirilecek,
yapılan önerilerle birlikte inşallah ülkemizde yatırım
ortamının iyileşmesine önemli bir katkı sağlayacak.
Bu tasarıyla,
yatırım ortamına ilişkin işlem maliyetlerini
azaltmayı hedefliyoruz. Katma değeri yüksek, inovasyon ve AR-GE
yoğun üretim ve hizmetleri desteklemek amacıyla
yaptığımız teşvik düzenlemelerini gözden geçirerek
yasal düzenlemelerden kaynaklı uygulama farklılıklarını
gidermeyi amaçlıyoruz. Uluslararası yatırımların önünü
açmayı hedefliyoruz. Finans kurumlarının ve finansal ürünlerden
elde edilen getirilerin vergisel yükümlülüklerini eşitleyerek finansal
piyasalarda derinleşmeyi hedefliyoruz. Yine, vergisel araçlarla özel
sektör tasarruflarını artırmayı, kayıt
dışı ekonomiyle mücadeleyi etkinleştirmeyi, vergilemede
öngörülebilirliği ve uyumu artırmayı, yurt
dışında bulunan varlıkların ülke ekonomisine
kazandırılmasını amaçlıyoruz. Ayrıca, bu amaçlarımızla
uygun olmak üzere muhtasar beyanname ile Sosyal Güvenlik Kurumu bildirgelerinin
birleştirilmesini hedefliyoruz. Şirket kuruluş ve şube
açılış işlem maliyetlerinin azaltılmasına
ilişkin düzenlemeler yapıyoruz. Toplumun tüm kesimlerince yeniden ele
alınması istenilen iflas erteleme ve Çek Yasasına ilişkin
düzenlemeleri burada gözden geçirmek suretiyle toplumun beklentilerine uygun
yeni düzenlemeler getiriyoruz. Tasarının görüşülmesi
sırasında yapılacak her türlü yapıcı eleştiri,
değerlendirme ve tespitlerin faydalı ve yol gösterici olduğuna
inanıyor ve katkılarınız için şimdiden teşekkür
ediyorum.
Hazırlanan tasarı, 2 geçici maddeyle
birlikte 79 maddeden oluşmaktadır. Tasarıyla, başta Damga
Vergisi Kanunu ve Harçlar Kanunu olmak üzere vergi kanunlarında, Türk
Ticaret Kanunu ve Çek Kanununda, İcra ve İflas Kanununda ve ilgili
diğer kanunlar olmak üzere toplam 18 kanunda düzenleme
yapılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yatırım ortamıyla ilgili işlem
maliyetlerini azaltmak kapsamında iş ve yatırım
ortamının geliştirilmesi programlarımız çerçevesinde
yatırım ortamına ilişkin işlem maliyetlerini azaltmak
amacıyla vergi kanunlarında istisna ve muafiyetlere ilişkin
düzenlemeler yapıyoruz. Düzenlemelerimizin detayları maddelerin
görüşülmesi sırasında konuşulacağından ben burada
tek tek bahsetmek istemiyorum ama geneline ilişkin olarak Genel Kurulumuzu
bilgilendirmek istiyorum.
Yatırımları teşvik etmek
konusundaki kararlılığımızı her ortamda dile
getiriyor ve icraatlarımızla da bunu ortaya koyuyoruz. Bu
tasarıyla da yatırımlarla ilgili kâğıtlardan ve harca
tabi işlemlerden alınan damga vergileri ile harçları
kaldırmaya ve azaltmaya dönük düzenlemeler yapıyoruz.
Aslında, uzun süredir
özellikle yatırımcılarımız, müteşebbislerimiz
damga vergisinin ya kaldırılması ya da azaltılması
yönünde önemli bir beklenti içerisindeydi. Bu kapsamda, uzun süre Bakanlık
olarak bir çalışma yaptık. Özellikle işletmeleri kayıt
dışılığa iten, teşebbüsü engelleyen,
işletmelerin önünde önemli bir yük oluşturan işlem maliyetlerini
azaltacak şekilde damga vergisindeki istisnaları genişletiyoruz.
En fazla önem verdiğimiz, sözleşmeler üzerindeki damga vergisi
yükünün azaltılması. Gerek finans sektöründe gerekse reel sektörde
çok farklı amaçlarla sözleşmeler düzenleniyor. Bu sözleşmeler
üzerinden de genellikle nispi oranda vergi alıyoruz. Bu vergi, işletmeleri
zaman zaman kayıt dışılığa itiyor.
Dolayısıyla, reel sektörün önündeki, yatırımın
önündeki bu engelleri azaltmak anlamında özellikle reel sektörün daha
fazla yatırım yapmasını sağlayacak. Yatırım
dönemindeki maliyetlerini azaltacak. Yatırım bitmiş, işletme
dönemindeki maliyetlerini azaltacak şekilde damga vergisindeki
istisnaları genişletiyoruz. Özellikle yatırım teşvik
belgesi kapsamında yatırım mallarının alımı,
gayrimaddi hakların kiralanması ve satın alınması,
sabit kıymet yatırımlarının imal ve inşası,
danışmanlık ve teknik müşavirlik hizmetlerine ilişkin
düzenlenen kâğıtlarda damga vergisini ve harcını istisna
ediyoruz ve böylelikle Türkiye'de özellikle Yatırım Teşvik
Belgeli yatırımlarda yatırım dönemi maliyetlerini
aşağı çekmeyi umuyoruz.
Yine damga vergisinde hep konuşulan bir konu.
Bir damga vergisine tabi bir sözleşmeyi kaç nüsha düzenlerseniz her
nüshadan biz aynı oranda vergiyi tekrar alıyoruz. 5 nüsha
düzenlemişseniz 5 defa aynı vergiyi alıyoruz. Bu ise
işletmeleri büyük ölçüde kayıt dışılığa
itiyor. Burada yaptığımız düzenlemede, artık 1den
fazla düzenlenmiş olsa bile sadece 1 nüshadan damga vergisi
alacağız. Böylelikle sözleşmeye taraf olan
yatırımcılar, işletme sahipleri bu damga vergisi yükünden
kurtulmuş olacaklar.
Yine hepimizin malumu, kamu ihale yapıyor, kamu
ihalelerinde biliyorsunuz vatandaş arasında konuşulan
şekliyle karar pulu diye tabir ettiğimiz damga vergisi var.
İhale yapılmış, ihaleyi kazanan yüklenici damga vergisini ödemiş,
karar pulu olarak ödemiş. Ama daha sonra ihale iptal edilmiş. Mevcut
düzenlemede biz bu damga vergisini geri ödemiyoruz. Hâlbuki ihale iptal
edilmiş, vatandaşın üzerinde bir yük kalmış.
Şimdi, yaptığımız düzenlemeyle bu damga vergisinin
iadesinin önünü açıyoruz.
Yine
yaptığımız düzenlemeler kapsamında özellikle ileri
teknolojili imalatı ve ileri teknolojiye dayalı patent
haklarının kapsamındaki patentin kullanımını,
satın alınmasını teşvik eden hükümler getiriyoruz.
Yani orta teknolojili veya ileri teknolojili ürün imalatına ilişkin
düzenlenecek bütün sözleşmelerdeki damga vergisini kaldırıyoruz.
Yine, sermaye şirketlerinin pay devirlerinde
damga vergisi ve noter harcı var, onu kaldırıyoruz. Böylelikle,
işletmelerin pay devirlerinde damga vergisi yükü ortadan kalkmış
olacak.
Finansal kiralama işlemlerinde çeşitli
aşamalarda damga vergisi var, katma değer vergisi var, kurumlar
vergisi var. Finansal kiralama işlemleri üzerindeki vergi yüklerini bir
bankanın üzerindeki vergi yükleriyle eşitliyoruz. Böylelikle, reel
sektörden bir vatandaşımız bir finansman ihtiyacını
karşılamak istiyorsa, onu bir bankadan kredi kullanarak
karşılayabileceği gibi, bir finansal kiralama şirketinden
de kaynak kullanabilsin.
Özellikle bu tasarıyı hazırlarken
finans sektöründen kaynak kullanımında, farklı finans
kurumları arasında veya farklı finansal enstrümanlar
arasındaki vergi kanunlarından kaynaklanan vergi yükü
farklılıklarını ortadan kaldırmayı
amaçladık. Böylelikle, ister katılım bankasından kredi
alın ister bir bankadan kaynak kullanın ister bir finansal kiralama
şirketinden kaynak kullanın isterse yine diğer finans
kuruluşlarından kaynak kullanın; vergi kanunları
karşısında, bundan sonra eşit muamele sağlayacak bir
vergi düzenini bu tasarıyla getirmiş oluyoruz, bu da son derece,
özellikle finans sektöründeki eşit rekabete katkı sağlayan bir
düzenleme olacak.
Vergi kanunlarında özellikle vergi
cezalarına ilişkin birtakım belirsizlikler var, o
belirsizlikleri ortadan kaldıracak düzenlemeler yapıyoruz.
Yine, para piyasası işlemlerinde banka
sigorta muameleleri vergisi istisnalarını gözden geçiren ve bu alanda
farklı enstrümanlar üzerindeki banka sigorta muameleleri vergi yükünü de
eşitliyoruz.
Araştırma
geliştirme harcamalarına ilişkin, şu anda Gelir Vergisi
Kanununda, Kurumlar Vergisi Kanununda ve AR-GE Kanununda hükümler var,
aynı konuda farklı düzenlemeler var. Daha önce, buradan, Genel
Kurulumuzdan geçen düzenlemeyle, AR-GE Kanununda özellikle vergi
uygulamaları bakımından kolaylaştırıcı
hükümler getirdik, ancak Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarında
hâlihazırda bu AR-GEyle ilgili düzenlemeler farklı şekilde
devam ediyor. Biz artık diyoruz ki: AR-GEyle ilgili bir harcama
yapıldığında, bu konuyla ilgili bütün düzenlemeler AR-GE
Kanununda olsun. Bütün Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunundaki hükümleri AR-GE
Kanununa taşıyoruz; diğer taraftan, AR-GE indiriminden
kaynaklanan vergi avantajını ertesi yıla devir imkânı
getiriyoruz; bir de, paranın zaman değerini kullanacak şekilde
bu vergi indirimine endeksleme imkânı getiriyoruz, bu da özellikle
araştırma-geliştirme harcamaları yapan
firmalarımız açısından önemli bir iyileştirme olacak.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yine, finansal kiralama şirketleri
dışında, özellikle faizsiz finans ürünlerinin
yaygınlaşması ve derinleşmesi noktasında da vergi
kanunlarında önemli, iyileştirici düzenlemeler yapıyoruz. Bugün
bir katılım bankasından finansman kullanan
yatırımcının üzerindeki vergi yükü, bir bankadan finansman
kullanan yatırımcının vergi yükünden farklı;
bunları her bakımdan eşitliyoruz. Dolayısıyla,
vatandaş bankaya gittiğinde de, katılım bankasına
gittiğinde de aynı vergi muamelelerine tabi tutulacak.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Katılım
bankalarını eşitliyor da onlar IŞİDliyor bazı
işleri. Onlar IŞİDliyor bazı işleri yalnız,
biliyorsunuz değil mi? IŞİDin paraları taşıyor.
Siz eşitleyin de
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) -
Vallahi, bizim hiç bilmediğimiz konuları siz söylüyorsunuz, hayret
ediyorum. Başka bir ülkede mi yaşıyorsunuz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Benden mi duyuyorsunuz? Soru
önergesiyle sordum, Sorunun ifşası olur. dedi.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) -
Evet, ben bazen bakıyorum, hangi ülkede yaşıyorsunuz,
şaşırıyorum hakikaten.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Soru önergesi sordum, Sorunun
ifşası olur. dedi.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) -
Evet, uluslararası yatırımları destekliyoruz. Bakın,
Türkiye
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Kuveyt Türkü işittin mi,
işittin mi?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) -
Siz ne derseniz deyin, Türkiye, bölgesinde, dünyada uluslararası
yatırımcılar için bir cazibe merkezi, bir çekim merkezi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Kuveyt Türkü de mi
işitmedin Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) -
Türkiye olarak biz, özellikle global şirketlerin bölgesel yönetim
merkezlerini Türkiyede kurmalarını teşvik edecek vergisel
düzenlemeler yapıyoruz. Bir global şirket, bölgesel yönetim
merkezleri
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) - Sayın
Bakanım, demokrasisi olmayan bir ülkede, evrensel hukuku olmayan bir
ülkede yatırımcı gelip buraya yatırım yapar mı?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) -
Arkadaşlar, bu ülkede evrensel hukuk normları da var
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hadi!
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) -
demokrasi de var, insan hakları da var, var da var. (AK PARTİ
sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar, CHP
sıralarından Nerede? sesleri)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Evet. Size göre yok
ama millete göre var, genele göre var, boş ver sen. Haydi bakalım!
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) -
Olmayan tek şey sizsiniz.
Siz şu yabancı
yatırımcıların Türkiyeye gösterdikleri güveni, Türkiye
olarak gösterdikleri itimadı anlayacak seviyede olsanız zaten her
şey çözülecek. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yavaş, yavaş,
yavaş Sayın Bakan, o seviye senin Başbakanının
seviyesi.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Türkiye bugün gerçekten bölgesinde her bakımdan bir cazibe merkezi oldu.
Bölgesel yönetim merkezlerini Türkiyede kuran firmalara kurumlar vergisi ve
gelir stopajı bakımından avantajlar getiriyoruz.
Yine, biliyorsunuz, arkadaşlar, global olarak
hizmet sektörü artık ulusal sınırları aştı,
artık hizmet sektörü global
(AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
Osman Bey kardeşim, bir dakika, bir dur
Allahını seversen, ben konuşuyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Herkese
yapıyor, bir gün de size yapsın.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla)
Alışkanlık, alışkanlık.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Bakan, bize de hep
böyle yapıyor, bize de yapıyor.
MELİKE BASMACI (Denizli) Yerinizde gözü var
bence.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Dolayısıyla, bugün özellikle çağrı merkezleri, veri saklama
hizmetleri, veri depolama hizmetleri, veri işleme hizmetleri konusunda,
muhasebe hizmetleri konusunda, servis hizmetleri konusunda Türkiyeyi sahip
olduğu genç nüfusuyla, eğitimli nüfusuyla bir bölgesel hizmet merkezi
yapabiliriz. Biz bu inanca sahibiz. Bu konuda iki yıl önce bir düzenleme
yaptık. Gerçekten özel sektörde büyük bir itibar gördü. Şimdi bunun
kapsamını genişletiyoruz. Yeni hizmet türlerini bu hizmet sektöründe
faaliyet sunan şirketlere getiriyoruz. Dolayısıyla, burada ne
getiriyoruz? Bugün Türkiyede kurulu bir şirket eğer bir başka
ülkedeki bir şirketin veri saklama hizmetlerini Türkiyede yaparsa
kazancının yüzde 50sinden kurumlar vergisi almayacağız.
Sağlık, eğitim
Arkadaşlar, Türkiye
büyük bir potansiyele sahip. Bölgedeki ülkelere bakın, Türkiye bu anlamda
gerçekten gerek sağlıkta gerek eğitimde gerek bilgi işlem
sektöründe gerekse özellikle mühendislik hizmetlerinde büyük bir potansiyele
sahip. İnşallah yaptığımız bu düzenlemeler
neticesinde de büyük ölçüde Türkiye bir bölgesel yönetim merkezi hâline
gelecek.
Çek Kanununda ve iflas ertelemeyle ilgili kanunda
önemli değişiklikler yapıyoruz. Bu değişiklikler de
inşallah bu alandaki sorunları ortadan kaldıracak.
Konuşmamın son bölümünde özellikle yurt
dışındaki varlıkların Türkiye'ye getirilmesine
ilişkin yaptığımız düzenleme hakkında Genel
Kurulumuzu kısaca bilgilendirmek istiyorum. Bir kere ilk bilmemiz gereken
şey şu ki arkadaşlar muhtemelen tabii dünyayı takip
etmedikleri için
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya, Sayın Bakan, yapma
şunu akşam akşam ya, yapma gözünü seveyim ya, ya, bu nasıl
bir üslup ya?
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Sen takip
etmiyorsun. Ayıp ya! Saygısız cevap veriyorsun. Meclise hakaret ediyorsun.
Yazıklar olsun sana!
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) -
global kriz olduktan sonra bırakın uzağı, Avrupa
Birliği ülkelerinden
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya, bırak Allah
aşkına ya, herkes seni dinliyor, sen Meclise hakaret ediyorsun.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) -
Sabret kardeşim, bir dinle.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Hakaret
ediyorsun millete ya, yazıklar olsun ya, koskoca Bakansın ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sen Meclise hakaret ediyorsun.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) -
Bir dinle, bir dinle.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Etme kardeşim!
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) -
Bir dinle.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya, etme Sayın
Bakanım, derdini anlat, niye hakaret ediyorsun? Dünyayı takip
etmiyormuş
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Dünyayı yalnız sen mi takip ediyorsun?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Avrupa Birliği ülkelerinden bakın İtalya, Fransa,
İngiltere, belki -dördüncü ülkeyi hatırlayamadım- İspanya,
bu 4 ülkede arkadaşlar, varlık barışı düzenlemeleri
oldu yani bugün ülkeler vatandaşlarının yurt
dışındaki varlıklarını ülkeye getirmek için bu
tür düzenlemeler yapıyorlar. Bunda garipsenecek bir durum yok ve Türkiye
de diğer ülkelerin yaptığı gibi kendi
vatandaşlarının yurt dışındaki kazançlarını,
varlıklarını Türkiye'ye getirmelerini teşvik etmek üzere bir
yasal düzenleme yapıyor. Dolayısıyla, bunu başka ülkelerin
de yaptığını, bunun da normal bir şey olduğunu
kabul edelim. Burada herhangi bir şekilde sanki dünyada hiç kimse
yapmıyor da bir tek bu düzenlemeyi Türkiye yapıyor gibi bir düzenleme
var. Daha iki gün önce Endonezyada buna benzer bir varlık
barışı kanununu Parlamentodan geçirdi. Bugün sermaye global
olarak dolaşıyor. Türk vatandaşlarının da yurt
dışında birtakım faaliyetlerden elde ettikleri
kazançları var, birtakım varlıkları var. Bu
varlıklarını Türkiye'ye getirmelerini sağlamak üzere
yaptığımız düzenleme hepimizin destek olması gereken
bir düzenlemedir diye düşünüyorum.
İkinci olarak bu getirilen düzenlemeye bu
kürsüde ve Plan ve Bütçe Komisyonunda şöyle bir eleştiri
yapılıyor: Getirilen düzenleme sonucunda bu
varlıklarını getiren kişilere mutlak manada bir koruma
sağlanıyor. Şu şu şu kanunlardan dolayı herhangi
bir şekilde bunlar hakkında bir soruşturma, kovuşturma
inceleme yapılmayacak. şeklinde bir eleştiri getiriliyor.
Tasarının kendi içerisinde çok açık ve net bir şekilde bu
ifade edildi. Ne diyoruz tasarıda? Diyoruz ki: Bu madde kapsamından
yararlanarak bildirim veya beyanda bulunanlar ile bunların kanuni
temsilcileri hakkında -burayı dikkatle dinleyin- sırf bu
beyanın yapılmış olmasından dolayı ve bu beyandan
hareket edilerek, aşağıdaki alt bentlerde yer alan ilgili
kanunlardan dolayı soruşturma, araştırma yapılamaz.
Ne demiş oluyoruz? Kişi yurt dışından varlığını
getirmiş, bankaya bildirimde bulunmuş, vergi dairesine bildirimde
bulunmuş. Sadece ve sadece bu bildirimde bulunulmuş olması veya
bu bildirimden hareketle kişi hakkında soruşturma ve
kovuşturma yapılamaz diyoruz. Herhangi bir şekilde bu kişi
hakkında soruşturma, kovuşturma, araştırma, inceleme
yapılmasını gerektiren bu bildirim dışında bir
bilgi, bir bulgu, bir delil, bir emare, bir gerekçe varsa bu düzenleme hiçbir
şekilde bu bakımdan bir koruma getirmiyor. Eğer kişi,
burada ifade edildiği şekliyle, kara para diyelim, suç geliri diyelim
vesaire bu tür bir kaynaktan bir gelir elde ettiğine dair devlet
makamlarının bilgisinde olan bir sebep varsa, gerekçe varsa, bulgu
varsa bu yasa çerçevesinde dahi olsa o getirilen para nedeniyle hakkında
araştırma da, soruşturma da yapılacak. Dolayısıyla,
Genel Kurulu bilgilendirirken yasada açık bir şekilde ifade edilen bu
hususu yokmuş gibi farz ederek böyle bir yanlış bilgilendirme
yapılmaması gerekir. Dolayısıyla, bu yapılan
düzenlemede biz inanıyoruz ki
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MALİYE BAKANI NACİ
AĞBAL (Devamla) Sayın Başkan, bir iki dakika alabilir miyim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Böyle
bir usul yok.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Böyle
bir usulümüz yok.
MEHMET ERDOĞAN
(Muğla) Böyle bir usul yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Normalde bunu hep yapıyoruz, size yapmayacağız şimdi, yapmayacağız.
Doğru değil, kabul etmiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Bakanım, soru-cevap kısmında devam
edebilirsiniz.
BAŞKAN Sayın
Bakan, normalde süreniz bitti, tamamlamanız için bir dakika
vereceğim, lütfen tamamlayınız.
MALİYE BAKANI NACİ
AĞBAL (Devamla) Sayın Başkanım, göstermiş
olduğunuz nezakete ve zarafete teşekkür ediyorum. Genel Kurulda bu
konudaki diğer arkadaşları da hayretle
karşılıyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Biz
sizi hayretle karşılıyoruz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bu
İç Tüzük meselesi, nezaket ve zarafet meselesi değil.
MALİYE BAKANI NACİ
AĞBAL (Devamla) Değerli arkadaşlar, bu yurt
dışındaki varlıkların Türkiyeye getirilmesi
meselesiyle ilgili düzenleme uluslararası normlar bakımından
hiçbir şekilde Türkiye'nin itibarını sarsacak bir düzenleme
içermiyor. Sayın Bakanımız söylediler, Türkiyede kara para
aklamayla ilgili mücadeleyi en kapsamlı şekilde getiren parti AK
PARTİdir. Suç gelirleriyle mücadele eden, bugün kadar düzenleme yapan AK
PARTİdir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KAZIM ARSLAN (Denizli)
Sayın Bakan, hangi para aklandı şimdiye kadar? Hangi kara para
aklandı?
MALİYE BAKANI NACİ
AĞBAL (Devamla) Dolayısıyla, bu düzenleme kapsamında
hiçbir şekilde kara paranın, suç gelirlerinin korunması
şeklinde bir durum söz konusu değildir. Siz de biliyorsunuz ki bu
düzenleme
KAZIM ARSLAN (Denizli)
Şimdiye kadar bir tek kara parada aklandığını söyler
misiniz Sayın Bakan, bir tek kara parada aklandığını
söyler misiniz?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Bakan, siz Genel Kurula hitap edin, soru-cevap
kısmında cevaplarsınız.
MALİYE BAKANI NACİ
AĞBAL (Bayburt) Arkadaşlar, siz merak etmeyin, bu düzenleme
gelecek, vatandaşlarımızın yurt dışında
helal kazançları Türkiyeye gelecek, yatırım olacak, üretim olacak,
istihdam olacak, Türkiye büyüyecek, Türkiye kalkınacak.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Bakan.
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Reza Zarrab neden Amerikada yargılanıyor? Siz serbest
bıraktınız, niye Amerika yargılıyor, onu
açıklayın yeterli.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın
Akçay, buyurunuz.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan, Sayın Bakan konuşması esnasında
Genel Kurula, milletvekillerine açıkça hakaret etmiştir.
MALİYE BAKANI NACİ
AĞBAL (Bayburt) Hayır canım, yapma Allah aşkına!
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ve
bütün milletvekillerine sataşmadan dolayı söz hakkı
doğmuştur. Fakat biz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
sataşmadan dolayı söz istiyoruz. Anlayacak seviyede olsanız,
dünyayı takip edecek kapasiteniz olsa
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Bunda ne var, eleştiridir bu?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bakana
yakışır mı ya?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Kimi
kastetmiştir, onu da bir açıklığa kavuştursun
Sayın Bakan. Yani, böyle genelleme yaparak
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Bu eleştiridir.
MEHMET ERDOĞAN
(Muğla) Ya, ne biçim eleştiri bu?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Ya, niye eleştiri olmasın, eleştiridir bu ya.
Soru-cevap kısmında sorarsınız bu işi.
MEHMET ERDOĞAN
(Muğla) O zaman senin kendinden haberin yok!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Elitaş, sen Bakanlık yaptın, senden beklemem bunu ya.
BAŞKAN Sayın
Elitaş, lütfen Sayın Akçayı dinleyelim.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan, Sayın Elitaş; sizin Sayın Bakanı
uyarmanız gerekir.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Neyini uyaracağım?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tasvip
mi ediyorsunuz konuşmasını? Şu söylediği sözleri
tasvip ediyor musunuz?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Takip ediyorum tabii, etmez olur muyum?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Takip
ediyorsun da tasvip ediyor musun?
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Aslında size de hakaret var eğer genel yönden alırsanız.
Sayın Başkan,
sataşmadan söz istiyoruz.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Erhan Usta konuşacak.
BAŞKAN Sayın
Usta, buyurun iki dakika.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
13.- Samsun Milletvekili Erhan Usta'nın, Maliye Bakanı
Naci Ağbalın 404 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümü üzerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşması sırasında MHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
ERHAN USTA (Samsun)
Teşekkür ederim.
Şimdi, Sayın Bakan
Anlayacak seviyede değilsiniz. Dünyayı takip etseniz
anlarsınız. filan dedi. Tabii, kime dediğini bilmiyoruz ama
muhalefet sıralarına bakarak söylediği için
Şimdi ben Bakana
şunu söylemek istiyorum: Bu seviye tartışmasına girersek bu
işten zararlı çıkarsınız. Yani, herkesin seviyesini
burada vatandaş da görüyor, Meclis de görüyor,
konuşmalarımızda da seviyelerimiz belli. Seviyeniz, zaten
düzenleyici etki analizi diye dağıttığınız
notta, kâğıtta belli yani orada birçok şeyi hesap edemeyen,
düzenleyici etki analizi dediğinizde sadece gelir kaybı olarak
anlayan bir bürokratik veya siyasi seviyenin nasıl bir seviye
olduğunu ben milletin takdirine bırakıyorum. Mesela orada nedir
bunun ekonomiye etkisi, büyümeye etkisi, yatırıma etkisi, tasarrufa
etkisi? Yani böyle seviye tartışması, sizin
konuşmanızda zaten şeyi ortaya koyuyor.
Şimdi, gelelim bu
varlık barışı dediğiniz... Varlık
barışı değil bu, Türkiyeyi kara para cenneti hâline
getirme yasasıdır. Bir defa, bahsettiğiniz ülkelerde yapılanlar,
sizin yapmaya çalıştığınızdan tamamen
farklı. Burada çok temel bir husus var. Yani bir defa, sermayeye ilave
zorunluluğu getirmiyorsunuz -bakın, öncekilerde en azından
bunlar vardı- işletme, deftere kayıt zorunluluğu
getirmiyorsunuz, başkasının ismi üzerinden getirme imkânı
tanıyorsunuz. Yani bir terör örgütü, bu parayı, diyelim ki
uyuşturucu kaçakçılığından kazandığı
bir parayı bir X şahsı adına getirse, beyan etse ve getirse
herhangi bir soruşturma yapmayacağım diyorsunuz Sayın
Bakan. Bunun yanlış anlaşılacağı nerede? Burada
yazıyor zaten. Bu bildirimde ve beyanda bulunanlar, bunların kanun
temsilcileri hakkında sırf bu beyanın yapılmış
olmasından dolayı da beyandan hareket ederek aşağıdaki
kanunları tek tek sayıyorsunuz ve bunlarla ilgili soruşturma
yapılamaz diyorsunuz. Bir tanesi ne? Ceza Kanununun 282nci maddesi. Bu
ne? Suçtan kaynaklanan mal varlığını aklama yani bu
aklamaya yönelik bir iş yaparsa suçtan kaynaklanan bir
varlığı işte ona ceza, hapis cezası öngörülüyor. Bu
anlamda da bir ceza işletmeyeceğim diyorsunuz, bunu daha başka
nasıl anlayacağız Allah aşkına? Siz milletin
aklıyla alay mı ediyorsunuz?
Dolayısıyla, böyle
seviye meviye meselelerine girmeyelim, bu işler sizi aşar. (MHP
sıralarından alkışlar)
MALİYE BAKANI NACİ
AĞBAL (Bayburt) Okumasını bile bilmiyorsunuz.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Usta.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın
Baluken...
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Aynı gerekçelerle, Sayın Akçayın
belirttiği gerekçelerle...
BAŞKAN Evet, iki dakika
da size söz veriyorum.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Yıldırım...
BAŞKAN - Sayın
Yıldırım konuşacak.
Buyurunuz.
14.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım'ın,
Maliye Bakanı Naci Ağbalın 404 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümü üzerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
AHMET YILDIRIM (Muş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, açık söylemek gerekirse, teknik bir
sunum yapan Sayın Bakan Meclisin iradesine, doğal olarak da milletin
iradesine hakaret ederek kendi konuşmasına halel düşürdü. Hiç
kimse kimsenin seviyesi üzerinden, neyi ne kadar bildiği üzerinden bir
tartışma yapmak üzere kürsüde söz almıyoruz Sayın Bakan.
Bütün dünyanın Türkiyedeki ekonomik dibe vurmuşluktan haberi var da
bir tek şu ülke iktidarının ülkeden haberi yok. (AK PARTİ
sıralarından Allah Allah! sesleri, HDP sıralarından
alkışlar)
O zaman söyleyeyim: Bakın, bilgiyle
konuşuyorum.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Onlar ülkelerini
satılığa çıkarıyorlar.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) PKKnın
uyuşturucu parasının hesabını ver sen.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Panama belgelerinde 101
şirket sayılıyor ve bunların büyük bir çoğunluğu
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
PKKnın uyuşturucu parasının hesabını ver.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Bunların büyük bir
çoğunluğu ülkenin büyük holdingleri. Panama belgelerinde 101 ülke
şirketi sayılıyor
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
PKKnın uyuşturucu paralarını anlat.
AHMET YILDIRIM (Devamla)
isim veriyor ve iktidar
tarafından desteklenerek palazlanan şirketler ve holdingler bunlar.
Bütün dünya ülkeyi biliyor; ülkedeki yolsuzluğu, kara parayı, vergi
kaçırmayı biliyor. Biz çok açık söyledik, Panama belgelerinde
içinde büyük holdinglerin olduğu 101 şirketi açığa
çıkarın, Devlet Denetleme Kurulu devreye girsin, bunları
araştırsın, sonuçlar halkla paylaşılsın
Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
PKKnın uyuşturucu gelirlerinden elde ettiği paranın
hesabını ver.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ya,
PKKyla ne alakası var?
AHMET YILDIRIM (Devamla) İkinci bir husus:
2016 yılında, bakın, barış, demokrasi, özgürlük
seviyesinden ve barometresinden söz ediyorsunuz ya, niye turist düştü?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
PKKnın uyuşturucu parasını anlat.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Neden turist
sayısı düştü? Neden bin tane otel sadece bir ilde
satılığa çıkarıldı? Neden sadece Antalyada bin
otel satılığa çıkarıldı veya işletme kiralığına
çıkarıldı? Neden ülkeye gelen yabancı ve yerli turist
sayısı düştü? Ülkedeki demokrasi, barış ve özgürlük
standardı çok yüksek olduğu için mi düştü?
SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) Sizin terörü
desteklemenizden düştü, terörü desteklemenizden.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Neden düştü? Hiç
kimsenin, bu ülkede hiçbir kimsenin can güvenliği yok. 79 milyon insan can
güvenliğinden yoksun olarak yaşıyor.
SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) O da sizin
yüzünüzden, sizin terörü desteklemeniz yüzünden.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Ülkenin demokrasi,
özgürlük, barış çıtası budur.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bayramın üçüncü
günü 1.450 tane uçak indi kalktı be. Ne konuşuyorsun sen?
AHMET YILDIRIM (Devamla) Bütün Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Yıldırım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
Sayın Bakan konuşması sırasında doğrudan
Sayın Zekeriya Temizele bakarak ve kastederek Sayın Bakanın da
ifade ettiği gibi deyip, kendisinin söylediği bir sözü tamamen
çarpıtıp Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının
yapmış olduğu kara parayla ilgili mücadeleyi Sayın
Bakanın övdüğünü iddia etti. Bunun gerçekle bağdaşık
tarafı yok. Sayın Bakanımız bu konuda cevap verecek.
BAŞKAN Sayın Temizel, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Hayır hayır, hiçbir şekilde onu kastetmedim. Sayın
Bakanımızın söylediği hiçbir şeyle ilgili olumsuz
düşünmem.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Öyle demediniz mi?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Hayır, hayır, siz yanlış
Sayın Bakan, yok böyle bir şey. (CHP
sıralarından gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Aynen öyle söylediniz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Bakanla arama kara kedi mi sokmak istiyorsunuz?
CEYHUN İRGİL (Bursa) Aklımızla
alay ediyorsunuz da bari kulağımızla alay etmeyin.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Bakana saygımız sonsuz.
15.- İzmir Milletvekili Zekeriya Temizel'in, Maliye
Bakanı Naci Ağbalın 404 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümü üzerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, ben çok net olarak anladım
kastınızın bu olmadığını ancak
söylediğiniz şeyden çıkan sonuçlarla ilgili olarak, asla bir
polemik olarak algılanmamasını rica ederek -çünkü öyle bir
derdimiz falan yok burada, gerçekten yok- bir şey söylemeye
çalışıyoruz. Yapmış olduğumuz düzenleme, bizim
içimizde kalacak, başkalarının hiç duymayacağı bir
düzenleme olsa belki bir noktaya kadar bu tartışmalar su götürür. Ama
değerli arkadaşlar, şu anda bankacılık sektörünün ne
kadar tedirginlik içerisinde olduğunu tahmin edebiliyor musunuz? Daha
önceden hiç umulmayacak şekilde, daha önce yine aynı kürsüden
yaptığım bir konuşmada, özellikle ve özellikle,
Birleşmiş Milletlerin tek kutuplu dünyada jandarması
kesilmiş, mahallenin kabadayısı kesilmiş bir ülkenin
bankacılık sisteminde bankalara nasıl cezalar
yağdırdığını biliyoruz. Paribas 9 milyar dolar
ödedi, Commerzbank 1,5 milyar dolar ödedi. Dolayısıyla, bu tür
düzenlemelerde bankacılık sisteminin tedirginlik içerisinde
bunları uygulamama olgusuyla karşı karşıya
kalacağını, bankacılar arasında müthiş
ayrılıklar ve çatışmalar olacağını asla
unutmayın, olacaktır bunların hepsi. Ne pahasına olursa
olsun, bu olmamış olsa, kanunun içerisine Bunları uygulamak
zorundadırlar. diye bir cümle konulur mu? Konuldu.
Söylemeye çalıştığımız
olay şu: Kara para aklama ve özellikle de kara para tanımı
içerisinde
Bizim kara para tanımımız ne? Çok net olarak
biliyorsunuz, Ceza Kanununa göre altı aydan daha fazla hapis cezası
gerektiren fiillerden elde edilen kaynak, olay bundan ibaret. Vergi Usul
Kanunumuza göre, sahte belge düzenleyerek, belgelerde tahrifat yaparak vergi
kaçıranlarla ilgili ceza ne kadar? On sekiz aydan başlıyor.
Alın size kara para. Öyle bir belge bulduğunuz andan itibaren buradan
gelen kaynağın üzerine gidemiyorsanız siz demek ki kara parayla
ilgili herhangi bir soruşturma yapamıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZEKERİYA TEMİZEL
(Devamla) Bu düzenleme kesin olarak bizim ihtiyacımıza yanıt
verecek bir düzenleme değildir. Bu, polemik konusu yapılacak bir olay
da değildir. Oturup kafa kafaya vererek biz bu ülkeyi ve bu ülkenin
kurumlarını savunmak zorundayız.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Temizel.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Başkan, iki dakika
BAŞKAN Sayın Bakan, iki dakika
yerinizden de konuşabilirsiniz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Kürsüden konuşacağım.
BAŞKAN Buyurun, peki. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
44.- Maliye Bakanı Naci Ağbal'ın, sataşma
nedeniyle yapılan konuşmalara ilişkin açıklaması
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Öncelikle, Sayın Bakanımıza teşekkür ediyorum. Ben de
aynı kanaatteyim. Yani kesinlikle Türkiye olarak özellikle suç
gelirlerinin aklanmasının önlenmesine ilişkin uluslararası
yükümlülüklerimize sonuna kadar bağlıyız. Bu düzenleme, bizim
kanaatimize göre, uluslararası yükümlülüklerimize halel getirecek,
herhangi bir şekilde uluslararası anlaşmaları askıya
alan, onların hükümlerini işlemez hâle getiren bir düzenleme asla
değil.
Baştan beri söylüyorum -demin Milliyetçi
Hareket Partisi adına konuşan Erhan Usta Bey kendisi aslında
tekrar metni okudu, tekrar okumaya davet ediyorum- yazılan metin
açık. Sırf diye başlayan ifade yani Sırf bu nedenle bu
soruşturmalar yapılamaz. şeklindedir. Arkadaşlar,
söylediğimiz şu: Bir kişi yurt dışındaki bir
varlığını bu kanuna dayanarak Türkiyeye getirdi, bankaya
bildirdi ve Türkiyeye de fiilen parasını getirdi, bu yasal düzenleme
diyor ki: Sadece bu bildirimde bulunmuş olması, sadece bu
parayı getirmiş olması tek başına hiçbir başkaca
bir koşul aranmaksızın bir soruşturma nedeni olamaz.
Tekrar söylüyorum, bu kişi hakkında herhangi bir şekilde
buradaki yazılan yasal düzenlemeler dâhil olmak üzere soruşturma
açılmasını gerektiren bir durum varsa her hâl ve takdirde bu
soruşturmalar açılacak. Dolasıyla, aradaki yaklaşım
farkımız: Ben bunun çok sınırlı,
kısıtlı, sınırları belirli bir konu olduğunu
söylüyorum; iyi niyetle bu kanuna dayanarak bildirimde bulunan bir kişiyi
siz baştan suçlu ilan ediyorsunuz, baştan suç işlemiş ilan
ediyorsunuz. Bu yasa diyor ki: Kişi sırf parasını getirdi
diye suçlu ilan edilemez, sırf parası Türkiyeye geldi diye
hakkında otomatikman soruşturma açılamaz. Ama, buna
rağmen, bu kişi hakkında Türk Ceza Kanunu, Türkiyedeki bütün
ulusal mevzuatın, Sayın Bakanımızın işaret
ettiği bütün bu uluslararası mevzuatın gerekleri çerçevesinde ne
soruşturma açılması gerekiyorsa sonuna kadar bu maddeye
rağmen açılacaktır, burada kimsenin bir tereddüdü olmasın.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
XII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Yatırım Ortamının
İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/728) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı 404) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerinde şahsı adına ikinci ve son
konuşmacı Gaziantep Milletvekili Sayın Abdullah Nejat Koçer.
Süreniz on dakika.
Buyurun Sayın Koçer. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Yatırım
Ortamının İyileştirilmesine Dair Kanun Tasarısı
hakkında şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Dün saat 15.00te
başladığımız Meclis Genel Kurul
çalışmalarımız on birinci saatten on ikinci saate
girmiş durumda. Maalesef kanun çalışmalarına saat 23.30
civarlarında başlamış olduk. İç Tüzükten kaynaklanan
sıkıntıların kanun çalışmalarını ne
kadar engellediğini de bugün en güzel örneğini burada görmüş
oluyoruz, bunun da özellikle tutanaklara geçmesini diliyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) İç
Tüzüke göre Meclis 1 Temmuzda tatil oluyor.
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Devamla) Yatırım
Ortamının İyileştirilmesine Dair Kanun
Tasarısını görüşürken Meclis çalışma
ortamının da iyileştirilmesiyle ilgili inşallah birlikte,
beraber güzel bir çalışma yapmayı temenni ediyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde
yatırım ortamının iyileştirilmesi, üretim ve
istihdamın artırılması için zaman zaman alınan tedbirler
dinamik bir yapıda olan ekonomimiz için hayati önem
taşımaktadır. Bir yandan ekonomiyi iyileştirirken
diğer yandan ekonomi vizyonumuzu geliştiriyor ve büyüme sorunu
yaşayan dünyada Türkiye olarak büyüme rakamlarımızla öne
çıkıyoruz. Belirli periyotlarda alınacak tedbirler ve
desteklerle Türkiye ekonomisi daha da iyi olacak ve bu da üretim, istihdam ve
ihracatımıza yansıyacaktır. Türkiyede yatırım
ortamı vardır ama alacağımız tedbirlerle daha da iyi
olacaktır. 28 çeyrektir büyüme gösteren Türkiye ekonomisi büyümede Avrupa
1incisi, dünya 5incisi konumundayken bu tedbirler ve iyileştirmelerle
3üncü ve 4üncü çeyrekte de daha iyi bir performans sergileyeceğimize ve
büyüme rakamı ortaya çıkaracağımıza olan inancımı
da belirtmek isterim.
Bir yandan terörle mücadele devam ederken diğer
yandan bölgesel sorunlara ve dünyadaki ticaretin küçülmesine rağmen
Hükûmetimizin yatırım ve üretim ortamını desteklemek için
yapmış olduğu bu kanun tasarısı çalışmasının
iş âlemi ve yatırımcılar tarafından memnuniyetle
karşılandığını da görmekten ayrıca mutluluk
duyuyorum.
Hükûmetimizin hazırlamış olduğu
Onuncu Kalkınma Planındaki 25 öncelikli dönüşüm programı
eylem planı çerçevesinde, yatırım ortamına ilişkin
işlem maliyetlerinin azaltılması, AR-GEye yönelik
teşviklerin gözden geçirilmesi, finans kurumları arasında
farklı uygulamaların ortadan kaldırılması,
tasarrufların vergisel düzenlemelerle üretken alanlara yönlendirilmesi,
vergilemede öngörülebilirliğin artırılması ve uyum
maliyetlerinin azaltılması, muhtasar beyanname ile Sosyal Güvenlik
Kurumu bildirgesinin birleştirilmesi, şirket kuruluş ve
şube açılış işlemlerinin maliyetlerinin
azaltılması gerektiği hedef olarak belirlenmiştir. Hedef
olarak belirlenen bu Onuncu Kalkınma Planı çerçevesi içerisinde, Plan
ve Bütçe Komisyonumuz geçtiğimiz haftalarda, bu, yatırım
ortamını iyileştirmeyle ilgili kanun tasarısını
görüşerek kabul etmiş ve bugün Meclis Genel Kurulunda bunun
görüşmelerine başlamış bulunuyoruz.
Bu kanun tasarısının içerisinde yer
alan birçok başlıkla ilgili Sayın Bakanımız biraz önce
gerekli açıklamaları yaptı, gecenin bu saatinde ben tekrara
girmek istemiyorum. Bu kanun çalışması aslında bir torba
yasa çalışması değil. Hepsi birbirini ilgilendiren,
yatırım ortamının iyileştirilmesini sağlayacak,
aslında komisyon çalışmalarımız içerisinde de
muhalefet milletvekillerimizin büyük çoğunluğunun desteklediği,
maddelerin büyük çoğunluğunun da desteklendiği bir kanun
tasarısı çalışmasıdır. Özellikle Çek Kanunu ve
iflas ertelemeyle ilgili, kamuoyundan bizlere gelen, muhalefet
milletvekillerimizin de birçoğunun katıldığı genel
talepler bu kanun tasarısı içerisinde yer alıyor. Bu
düzenlemelerle iş hayatından gelen taleplerin birçoğunun
karşılanabildiğini, bu dinamik ekonomik süreç içerisinde
karşılanamayacak şeylerin de ileriki zamanlarda yeni bir
çalışmayla düzenlenebileceğini düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye ekonomisinde
bardağın dolu tarafına baktığımızda -hep
boş tarafına bakıyoruz- konuşmamın başında
söylediğim gibi büyüme rakamlarında Avrupada 1inci sırada yer
alan bir ülkeyiz, dünyada 5inci sıradayız; bunu küçümseyemeyiz.
Tabii AR-GEde, inovasyonda, markalaşmada çok önemli çalışmalar
var, Türkiye büyüyor ve gelişiyor. Sadece tasarım
başvurularında Avrupa 2ncisi, dünyada 4üncü sırada Türkiye.
2016 yılının ilk beş ayında tasarım
başvurusunda 18.359 başvuruyla Avrupa 2ncisi olmuş durumda.
Marka başvurularında Avrupada 1inci, dünyada 6ncı
sırada.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Kaç tane markan var?
Kaç markan var?
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Devamla) Sanayi üretim
rakamlarında tüm olumsuz rakamlara rağmen artış söz konusu.
Patent başvurularında dünyada 15inci sırada ve
artışlarla birlikte -ki bu yılın ilk beş ayında
geçen yıla nazaran yüzde 59luk bir artış söz konusu- önümüzdeki
yıllarda çok daha iyi bir noktaya geleceğini düşüyorum.
Evet, bazı göstergeler vardır ki
ekonomiyle ilgili, yatırım ortamıyla ilgili ya da iç hareketle
ilgili en önemli göstergedir. Bayram içerisinde İstanbula bir günde 1.443
uçağın inip kalktığını söylemek Türkiyedeki
ekonomik büyümenin veya iyileşmenin en önemli göstergelerinden bir
tanesidir.
Ben diğer detaylara çok fazla girmek
istemiyorum. Çek Kanunu ve iflas ertelemeyle ilgili toplumdan gelen taleplerin
karşılanabildiği bu yasa tasarısının,
yatırım ortamının iyileştirilmesiyle ilgili
alınacak tedbirlerin bu başarıların ve bu büyümenin
devamını sağlayacağı ve 3üncü, 4üncü çeyrekte
Türkiyenin daha iyi büyüme rakamları elde edebileceği
inancıyla, kanunun ülkemize, yatırımcılarımıza ve
iş âlemimize hayırlı uğurlu olmasını temenni
ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Koçer.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
üzerinde İç Tüzükün 72nci maddesine göre verilmiş bir önerge
vardır.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 404 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edilmesini İç Tüzükün 72nci maddesi gereğince arz ve teklif ederiz.
Özgür Özel Lale Karabıyık Murat Bakan
CHP Grup Başkan Vekili Bursa İzmir
Melike Basmacı Aytun Çıray
Denizli İzmir
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebi var.
Sayın Özel, Sayın Karabıyık,
Sayın Bakan, Sayın Basmacı, Sayın Gürer, Sayın Tarhan,
Sayın Aydın, Sayın Adıgüzel, Sayın Yıldız,
Sayın İrgil, Sayın Arslan, Sayın Çamak, Sayın Akar,
Sayın Balbay, Sayın Tümer, Sayın Öz, Sayın Çam, Sayın
Temizel, Sayın Tekin, Sayın Türkmen, Sayın Bircan, Sayın
Bektaşoğlu.
Şimdi yoklama için iki dakika süre veriyorum ve
yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 01.39
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 01.46
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 111inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN İç Tüzükün 72nci maddesi
uyarınca verilen önergenin oylamasından önce istem üzerine
yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı yoktur.
Alınan karar gereğince, kanun tasarı
ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 13 Temmuz 2016 Çarşamba günü saat
14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 01.49