TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
112nci
Birleşim
13
Temmuz 2016 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Edirne Milletvekili Erdin Bircanın, Edirnenin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, bilim,
eğitim ve TÜBİTAKa ilişkin gündem dışı
konuşması
3.-
Konya Milletvekili Halil Etyemezin, Konyanın sorunlarına ve
yaşanan dolu afetine ilişkin gündem dışı
konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydının, tarım alanlarının
giderek yok olmasına ilişkin açıklaması
2.-
İstanbul Milletvekili Didem Enginin, ülkemizdeki gelir
adaletsizliğine ilişkin açıklaması
3.-
Şanlıurfa Milletvekili Kemalettin Yılmaztekinin, bir
yazarın gazetedeki köşesinde Recep Tayyip Erdoğana yönelik
bazı sözlerine ilişkin açıklaması
4.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, Fransanın Ankara
Büyükelçiliği ve İstanbul Başkonsolosluğunun ikinci bir
emre kadar kapatılmasına ilişkin açıklaması
5.-
Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun, Ramazan
Bayramında yaşanan trafik kazalarına ve Giresunun Alucra
ilçesinde karakoldaki askerlerle bayramlaşma ve şehit
yakınlarını ziyaretten dönen helikopterin düşmesine
ilişkin açıklaması
6.-
İstanbul Milletvekili Hasan Turanın, bazı Avrupa Birliği
ülkelerinin teröre verdikleri desteği kınadığına
ilişkin açıklaması
7.-
Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, Bursada ve
Türkiyenin birçok yerinde meydana gelen iş cinayetlerine ilişkin
açıklaması
8.-
Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurtun, Konyanın bazı
ilçelerinde yaşanan dolu felaketine ilişkin açıklaması
9.-
Ordu Milletvekili Metin Gündoğdunun, düşünür ve yazar Nurettin
Topçunun vefatının 41inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
10.-
Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, Denizli Pamukkale Sulama
Birliğinin görevini iyi yapamadığı için mağdur olan
çiftçilere ve bu mağduriyetin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
11.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, terör
saldırılarında hayatını kaybedenlere rahmet
dilediğine ve her türlü terörü lanetlediğine ilişkin
açıklaması
12.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğde ili olarak teröre
verilen şehitlere ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde çözüme yönelik
düzenleme yapılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
13.-
Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, ülkemizde binlerce mimar,
mühendis ve şehir plancısı işsiz iken yabancılara hak
ve imtiyaz tanınmaması gerektiğine ilişkin
açıklaması
14.-
Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, atanamayan ve sayıları
30 bini aşkın felsefe grubu öğretmeninin durumuna ilişkin
açıklaması
15.-
Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, Kahramanmaraşın
Afşin ilçesine bağlı köylerin hiç birinde altyapı
olmadığına ilişkin açıklaması
16.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, yirmi iki yıldır
tutuklu bulunan İlhan Çomakın davasının bugün
İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldüğüne,
Başbakan Binali Yıldırımın acil servislerle ilgili
yaptığı tanımlamaya ve 23 Mart 1960 tarihinde
Şanlıurfada vefat eden Bediüzzaman Saidi Nursiye ilişkin açıklaması
17.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, terör nedeniyle hayatını kaybeden
şehitlere rahmet dilediğine, bugün yayımlanan vergi
sıralaması listelerine, Başbakan Binali
Yıldırımın acil servislerle ilgili sözlerine ve İç
Tüzük uzlaşma komisyonuna ilişkin açıklaması
18.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, iki gün önce Mardinde
belediyeye ait bir araçla karakol baskını yapılmasını
şiddetle kınadığına ve Başbakan Binali
Yıldırımın sağlıkta dönüşümü
anlatırken sarf ettiği bazı sözlerinin
çarpıtıldığına ilişkin açıklaması
19.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Fransanın 13-14 Temmuz günlerinde
Türkiyenin 3 büyük kentindeki konsolosluklarını
kapattığına ve Anadolu Ajansının Bahoz Erdalın
öldürülmesine ilişkin yapmış olduğu habere ilişkin açıklaması
20.-
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuşun, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
21.-
Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsakın, Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunçun MHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
22.-
İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbayın, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
23.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Trabzon
Milletvekili Salih Coranın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
24.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Diyarbakır Milletvekili Mehmet Galip
Ensarioğlunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
25.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Manisa Milletvekili
Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
26.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
27.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muş ve Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin sataşma
nedeniyle yaptıkları konuşmalardaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
28.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, Bütünşehir Yasasıyla ilgili
verdikleri araştırma önergesine ve görüşmeler
sırasında yapılan tartışmalara ilişkin
açıklaması
29.-
Maliye Bakanı Naci Ağbalın, Samsun Milletvekili Erhan
Ustanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
30.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İç Tüzükün 72nci maddesine göre
verilen önergeler üzerindeki farklı uygulamalara ilişkin
açıklaması
31.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, İç Tüzükün 72nci
maddesine göre verilen önergelerle ilgili tartışmalara ilişkin
açıklaması
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerinde şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
2.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerinde şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
3.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Diyarbakır Milletvekili
İdris Baluken ve Manisa Milletvekili Özgür Özelin sataşma nedeniyle
yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerinde AK
PARTİ Grup Başkanına ve şahsına sataşmaları
nedeniyle konuşması
4.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Bartın Milletvekili Yılmaz
Tunçun MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
5.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun
MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
6.-
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
7.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Diyarbakır
Milletvekili Mehmet Galip Ensarioğlunun HDP grup önerisi üzerinde
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
8.-
Diyarbakır Milletvekili Mehmet Galip Ensarioğlunun, Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
9.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Diyarbakır
Milletvekili Mehmet Galip Ensarioğlunun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
10.-
Diyarbakır Milletvekili Mehmet Galip Ensarioğlunun, İzmir
Milletvekili Mustafa Ali Balbayın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
11.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Diyarbakır Milletvekili Mehmet Galip
Ensarioğlunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında CHP Grubuna ve şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
12.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
13.-
Diyarbakır Milletvekili Mehmet Galip Ensarioğlunun, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
14.-
Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlunun, İstanbul Milletvekili
Hulusi Şentürkün CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
15.-
Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğanın, Trabzon Milletvekili
Muhammet Baltanın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
16.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Trabzon Milletvekili
Muhammet Baltanın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
17.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
18.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
19.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
20.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
21.-
Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Maliye Bakanı Naci
Ağbalın soru-cevap bölümünde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
22.-
Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Maliye Bakanı Naci
Ağbalın yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
İstanbul Milletvekili Ali Özcan ve 24 milletvekilinin, Elazığ ve
çevre illerindeki deprem riski ve bu riskin yaratacağı tehditlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/258)
2.-
İstanbul Milletvekili Gülay Yedekci ve 24 milletvekilinin, Türkiyede son
yıllarda yüksek oranda gerçekleşen kız çocuğu evlilikleri ile
çocuk istismarının ve 18 yaş altı çocuk evliliklerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/259)
3.-
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 22 milletvekilinin, Artvin ilinin
Şavşat ilçesinde yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/260)
VIII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
MHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay
tarafından, Türk hukuk sisteminin sorunlarının tespiti ve
sorunların çözümüne yönelik gerekli yasal düzenlemelerin
yapılması amacıyla 13/7/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 13 Temmuz 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Diyarbakır Milletvekili
İdris Baluken ve Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel
tarafından, askerî operasyonlar ve Licedeki yangınların
sebeplerinin araştırılması amacıyla 29/6/2016
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 13 Temmuz
2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
3.-
CHP Grubunun, Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu ve
arkadaşları tarafından, Büyükşehir Yasası nedeniyle
yatırımlardan yeterince payını alamayan ve bu nedenle
mağduriyet yaşayan ilçeler, beldeler ve köylerin içinde
bulundukları durumun araştırılması amacıyla
3/6/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
13 Temmuz 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
IX.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldanın, Genel
Kurulda temiz bir dil kullanılması gerektiğine ilişkin
konuşması
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/728) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı 404)
2.-
Uluslararası İşgücü Kanunu Tasarısı (1/727) ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporunun (S. Sayısı: 403)
13 Temmuz 2016 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara), Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 112nci Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için iki dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine
basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde
elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan
teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen
üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel
aracılığıyla iki dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını ve salondan
ayrılmamalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Edirnenin
sorunları hakkında söz isteyen Edirne Milletvekili Sayın Erdin
Bircana aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Bircan, süreniz beş dakika.
Buyurun.
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Edirne Milletvekili Erdin Bircanın, Edirnenin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
ERDİN BİRCAN (Edirne) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, altı yüz
elli beş yıllık dev geleneğimiz olan
Kırkpınarımıza tüm halkımızı davet etmek
istiyorum. Yurttaşlarımızı 18-24 Temmuz tarihlerinde
dünyanın en eski, kesintisiz devam eden organizasyonu olan tarihî
Kırkpınar Yağlı Güreşlerine davet ediyor,
Edirnemizin güzelliklerini görmelerini bekliyorum.
Edirne Milletvekili olarak gerek bu kürsüden gerek
diğer tüm platformlarda ilimizin ve ilçelerimizin bütün
sorunlarını dile getirmeye, çözümleri bulması gereken iktidara
çözüm önerilerimizi de sunarak yardımcı olmaya çalışıyorum.
İktidar, Edirneye üvey evlat muamelesi yapmaya devam ettikçe ben ilimin
sorunlarını anlatmaktan bıkmayacağım,
usanmayacağım. Edirneli insanlarımın dertleri bitmeden,
çözülmeden bu kürsüden hep bu dertleri anlatmaya devam edeceğim.
Tarımdan başlayalım; 42 ile
tarımsal, kırsal kalkınma destekleri veriliyor. Bu 42 ilin
arasında Edirne yok. Bunu soruyoruz Bakana, Bakan, itiraf gibi yanıt
veriyor: 42 il için ısrarlı talepleri ve çalışmaları
olduğu için tarımsal, kırsal kalkınmadan
yararlanıyor. diyor. Yani sayın milletvekilleri, Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının
kırsal kalkınma desteklerinden Edirneyi yararlandırmak gibi
hiçbir niyeti yok. Benim çiftçim emeğinin
karşılığını alamadığı için
tarımsal araziler yabancılara satılıyor ve olan yine
çiftçime oluyor.
Tarımda sorun var da diğer alanlarda yok
mu? Ergenenin kirliliği açıklamalarla maalesef temizlenmiyor.
Ergene, yine zehir saçmaya devam ediyor. Ergenenin zehir gibi akan suyuna çare
olmadığınız için geçtiği tüm topraklarda canlı
bırakmıyor, Enez gibi turizm incisi bir ilçemizin denizi kirlenme
tehlikesi altında kalıyor.
Yine, Keşan-Enez yolu yaz döneminde günlük 300
bin kişinin ulaşımını sağlamaktadır. Sahil
hattına giden tek yol olmasına rağmen yolun
yapılmaması nedeniyle sürekli kazalar meydana gelmektedir. 2014ten
2015e yaralanmalı kaza oranında yüzde 100den fazla artış
olmuştur. Yola dair tek yapılan iş, 2014 yılında Enez
kavşağı-Kılıçköy arasının 5 kilometrelik
kesiminde iyileştirme çalışmaları, sadece bu kadar.
Yıllardır tek santim yol yapımı yok. Orada bu yaz meydana
gelecek kazalarda -Allah korusun- ölen ya da yaralanan
yurttaşlarımızın sorumlusu sizlersiniz.
Edirne turizmine önem vermek yerine daha önce bu
kürsüden defalarca dile getirdiğim Keşan ilçemiz Mecidiye sahilinde,
doğa ve turizm harikasında, taş ocağına onay
veriyorsunuz. Turizm demişken, sahillerin kiralanması konusu da
önemli. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı sahilleri ihale
yöntemiyle kiralatmak istiyor. Sahili olan köy muhtarlıklarına bir
ayrıcalık öngörmeyen Bakanlık, sahildeki oteller için
ayrıcalık yaparak otellere pazarlık usulüyle sahilleri tahsis
edeceğini açıkladı. Otele imtiyaz sağlayan AKP, sahilin
olduğu köye, köylüye, muhtarlığa Büyük şirketlerle
aynı ihaleye gir ve öyle sahilini kirala. diyor. Köylünün
malını köylüye ihaleyle kiralamak nasıl bir mantıktır,
nasıl bir akıldır? Biz bu alanların muhtarlıklara
tahsis edilmesini ve halkımızın rahat rahat sahilden
yararlanmasını istiyoruz.
Yine, Keşanımızın Yaylaköyü
sahilinde dünyanın imrenerek bakacağı kale
kalıntıları var. Edirne Kültür Varlıklarını
Koruma Kurulu tarafından 2012de tescillenen ve sit alanı ilan edilen
tarihî kale kalıntıları, bakımsızlıktan,
definecilerin tahribatı ve Ege Denizinin aşındırması nedeniyle
yıkılma, yok olma tehlikesi yaşamaktadır.
Edirne genelinde sürekli yaşanan ve
yurttaşlarımızı canından bezdiren bir elektrik
kesintisi yaşanıyor ve bununla ilgili hiçbir çalışma
yapılmamaktadır.
Daha sayacağım bir sürü sorun var ama
zaman yok. Hükûmet Osmanlı demeyi çok seviyor ama buradan
hatırlatıyorum ki Edirne, Osmanlı Devletine başkentlik
yapmıştır. Osmanlı, Edirnede büyümüştür, ilk müdafai
hukuk cemiyeti de Edirnede kurulmuştur. Edirne serhat şehridir,
cumhuriyet şehridir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERDİN BİRCAN (Devamla) Siz, Edirneye
bugüne kadar üvey evlat muamelesi yaptınız. Edirneye borçlusunuz.
Benim Edirne insanım hakkı olan hizmeti istiyor.
Yine, konuşmamı bitirirken 18-24 Temmuz
tarihlerinde 655inci Kırkpınar Yağlı Güreşlerimize
hepinizi davet ediyorum. Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Bircan.
Gündem dışı ikinci söz, bilim,
eğitim ve TÜBİTAKla ilgili söz isteyen İstanbul Milletvekili
Sayın Filiz Kerestecioğluna aittir.
Sayın Kerestecioğlu, süreniz beş
dakika.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
2.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, bilim,
eğitim ve TÜBİTAKa ilişkin gündem dışı
konuşması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bugün, Türkiye -emek
yoğun sektörlerde takılı kalmış- ucuz emek gücünden
yararlanarak düşük teknolojili ürünler üretirken, Çin ve Güney Kore gibi
ülkeler yüksek teknolojili ürünlerde ciddi bir atılım yaptılar.
Biyoteknoloji ve nanoteknolojide önemli bir başarı gösteriyorlar.
Bugün teknolojik ürünler Türkiyeye bu ülkelerden gelirken, biz ise onlara
Türkiyeli olmayan şirketler için ürettiğimiz fason tekstil ürünlerini
satıyoruz. Hâlen Türkiyeyi ucuz iş gücü ve inşaat ülkesi olarak
pazarlıyoruz. Yani 2023, 2050 hedefleri hayallerini süslü billboardlara
yazsanız da maalesef hayal kalmaya mahkûmlar.
Peki, ülkemizin bilim ve teknoloji
politikalarını belirleme görevine sahip TÜBİTAK bu durumu
düzeltmek için ne yapıyor? 2009 yılında Darwini sansürlüyor,
bilimsel kitapların basımı ve satışını
durduruyor; kurumun kadroları vasıfsız, sadece AKPli
olduğu için oraya gelen isimlerle değiştiriliyor. Yıllar
geçtikçe, TÜBİTAK tarafından ödüle değer bulunan ve sergilenen
lise projelerinin de içeriği değişiyor. Örneklersek, Taylandda
Osmanlı İzleri Projesi, Ecdadına Bağlı Bir Nesil
Ödülünü alıyor. EKG çekerken hastanın göğüs bölgesinin
çıplak olmasına çözüm üreten EKG Önlüğüyle Mahremiyeti Korumak
Projesi, Cuma Namazının Sosyalleşmeye ve Toplumsallaşmaya
Etkisi, Tebessüm ve Selamın Temiz Dünyalara Etkisinin Araştırılması,
İnsanı Hor Gören İyiliği Zor Görür gibi projeler
sergilenmeye değer bulunuyor.
Bir kapta Kuran-ı Kerim dinletilen bir
fasulyenin, ikinci kapta kulakları rahatsız eden tarzda müzikler
dinletilen fasulyeye ve üçüncü kapta hiçbir ses verilmeyen fasulyeye göre en az
3 kat daha fazla büyüdüğünü iddia eden Canların Gıdası
Kuran-ı Kerim Projesi takdir topluyor. Oysa ahenkli müziklerin zaten
şifa verici olduğu yıllardır, yüzyıllardır
bilinen bir şeydir. Böyle Kuran-ı Kerim ya da başka şeyler
okumaya gerek yok.
Peki, bazı temel bilimsel projelere ne oluyor
bir bakalım. Sıvılardaki Su Oranını
Mıknatısla Ölçebilen Ucuz, Hızlı ve Taşınabilir
Bir Sistem Projesiyle TÜBİTAKtan derece alamayan bir öğrenci,
İlayda Şamilgil, dünyanın en prestijli fizik proje
yarışması olarak kabul edilen First Step to Nobel Prize in
Physicste birinci oluyor.
Bana bu konuşmayı yapmak için ilham veren
bir başka proje, TÜBİTAKın bölge sergisine dahi
çağrılmayan Atık Yengeç, Karides Kabuklarından Yara
Bandı Projesini ABDdeki Genius Olimpiyatlarına gönderen gençler,
Mehmet Can Dursun ve İrfan Efe Boztepe bilelim diye isimlerini özellikle
söylüyorum- 2.450 proje arasından dünya birincisi olarak dönüyorlar.
Maden işçilerinin yerini sürekli kayıt
altına alan ve bir kaza anında yerlerinin tespit edilmesine olanak
sağlayan proje, yine sergilenmeye değer bulunmuyor TÜBİTAK
tarafından.
Size başka bir örnek daha vermek istiyorum. Her
yıl üniversite sınavlarında on binlerce öğrencinin tek bir
matematik veya fen sorusu dahi çözememesi gösteriyor ki temel bilimler
eğitiminde ciddi bir kriz yaşıyoruz. Peki, temel bilimleri
geliştirmek için çabalayanlara, idealist insanlara neyi reva görüyoruz?
Bir öğrencinin sözlerini paylaşacağım: Gerçekten de
okuldaki matematikten çok farklıydı; bu dersleri dinleyerek daha iyi
düşünmeye başladım, test sorularını daha kolay yapmaya
başladım çünkü insanın düşünce yapısı
gelişiyordu. Evet, burası, yıllardır engellemeye çalıştığınız,
AK PARTİli belediyenin yolunu dahi yapmadığı, üstelik
savcılığa şikâyet ederek sürekli davalarla
uğraşmak zorunda bıraktığınız sevgili Ali
Nesinin Matematik Köyü. Dünyanın en ünlü matematikçilerinin
aldıkları ödülleri bağışladıkları ve
yaptıklarını hayranlıkla izledikleri Nesin Matematik Köyü.
Evet, arkadaşlar, geldiğimiz noktada
çocukların suçu yok, sizler TÜBİTAKı da TÜBİT-AK
yapmaya, AK-TÜBİT yapmaya çalışıyorsunuz ama ben gençlere
güveniyorum ve her bakımdan kendi geleceklerine sahip
çıkacaklarına olan inancım da sonsuz.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kerestecioğlu.
Gündem dışı üçüncü söz,
Konyanın sorunları ve yaşanan dolu afetiyle ilgili söz isteyen
Konya Milletvekili Sayın Halil Etyemeze aittir.
Süreniz beş dakika, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
3.-
Konya Milletvekili Halil Etyemezin, Konyanın sorunlarına ve
yaşanan dolu afetine ilişkin gündem dışı
konuşması
HALİL ETYEMEZ (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Konyada ve Karamanda yaşanan,
çiftçilerimizi olumsuz etkileyen dolu afeti sebebiyle şahsım
adına söz almış bulunmaktayım, öncelikle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Yirmi bir yıl önce Avrupanın
göbeğinde, Srebrenitsada 8.372 Boşnakın Sırplar
tarafından katledilmesini buradan kınıyor, ölenlere Allahtan
rahmet diliyorum.
Yine, terörle mücadelede şehit olan asker ve
polislerimize de Allahtan rahmet diliyorum.
Değerli milletvekilleri, Konya maneviyat
şehri, Konya medeniyet şehri, Konya sanayi şehri, Konya
Türkiye'nin tarım başkenti ve tahıl ambarı. Bilindiği
gibi, Konya Ovası 35 ilçesiyle Türkiye'nin toplam tarımsal
alanının yüzde 8ini oluşturmaktadır. Toplam 239 milyon
hektar olan ülkemiz tarım alanları içinde Konyamız 19 milyon
hektar alanda 105 bin çiftçimizle Türkiye tarım ekonomisine önemli
katkı sağlamaktadır.
Değerli milletvekilleri, Konya ve
Karamanın ilçelerinde etkili olan dolu afeti ekili alanlarda büyük hasara
yol açmıştır. Konyamızın 7 ilçesinin 53 mahallesinde
5.760 çiftçimiz 375.995 dekar alanda zarara uğramıştır.
Çiftçilerimizin yıl boyunca sarf etmiş oldukları emekleri heba
olmuş, yer yer yüzde 90lara varan ürün kaybı söz konusu
olmuştur.
Tarihte ilk tarım anıtının,
bolluk ve bereket sembolü İvriz Anıtının bulunduğu ve
Türkiye'nin ilçeleri arasında süt üretiminde günlük bin tonla birinci olan
Ereğli ilçemizde 29 Haziran 2016da yaşanan dolu afeti sonucu
Acıkuyu, Aşağıgöndelen, Yukarıgöndelen, Yeniköy,
Çiller, Kamışlıkuyu, Kargacı, Bulgurluk, Akhüyük, Servili,
Aziziye ve Zengen Mahallelerimizde 1.542 çiftçimiz 106 bin dekarda yüzde
90lara varan oranlarda zarar görmüştür.
Erozyonla mücadelede büyük mesafe katetmiş ve
380 bin küçükbaş hayvanla Türkiyede önemli bir yere sahip olan
Karapınar ilçemizde Akören, Çiğil, Hasanoba, İslik,
Karakışla, Kayacık, Yenikuyu ve Sandıklı Mahallelerinde
120 bin dekar alanda etkili olan dolu afeti yine yüzde 90lara varan oranlarda
zarara yol açmıştır.
Bozkır ilçemizde Hacılar, Ulupınar,
Kınık, Boyalı, Koçaş ve Işıklar Mahallelerinde 22
bin dekar alanda etkili olan dolu afeti 882 çiftçimize yüzde 45 ile yüzde
90lara varan zarara yol açmıştır.
Çumra ilçemizde Çiçek, Erentepe, Yürükcamili,
Arıkören, Adakale ve Uzunkuyu Mahallelerinde 37 bin dekar alanda etkili
olan dolu afeti 595 çiftçimize yüzde 60a varan oranlarda zarara neden
olmuştur.
Ilgın ilçemizde Çiğil,
Yukarıçiğil ve Belekler Mahallelerinde 19 bin dekar alanda etkili
olan dolu afeti 801 çiftçimize yüzde 65e varan oranlarda zarar vermiştir.
Güneysınır ilçemizde 12 mahallemizde 65
bin dekar alanda etkili olan dolu ve sel afeti 1.137 çiftçimize yüzde 90lara
varan oranlarda zarar vermiştir.
Beyşehir ilçemizde 5 mahallemizde 6.300 dekar
alanda etkili olan dolu afeti 307 çiftçimize yüzde 15lere varan oranlarda
zarar vermiştir.
Dolu afeti yaşandığı andan
itibaren bizzat şahsım, ilçe tarım müdürlüklerimiz, İl
Müdürlüğümüz tarafından konuyla ilgili hasar tespiti yapılarak
gerekli çalışmalar yapılmış ve ilgili Tarım
Bakanlığı ve Afet İşleri Genel Müdürlüğüne
gönderilmiştir.
Yine, ayrıca Konyamızda son
zamanların en büyük kuraklığı yaşanmakta, 2015-2016
tarım sezonunda 23 Mayıs itibarıyla düşen
yağış miktarı bir önceki döneme göre yüzde 45 oranında
ve uzun yıllar ortalamasına göre yüzde 31 oranında, önemli bir
oranda azalış göstermiştir.
Sonuç olarak, verim ortalaması buğdayda
233 kilogram, arpada 210 kilogram civarında, toplamda 770 bin ton
oranında azalma gerçekleşmiş ve 628 milyon 581 bin 210 TL
civarında da tahminen bir ekonomik kayıp olacağı söz
konusudur.
Yaşanılan afet nedeniyle ziyaret
etmiş olduğumuz afetzede köy muhtarlarımız ve çiftçilerimiz
yaşamış oldukları afet dolayısıyla
uğramış oldukları zararın giderilmesi için Hükûmetimiz
tarafından gerekli desteğin sağlanacağına
inanıyor ve bu beklenti içinde olduklarını gördük.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HALİL ETYEMEZ (Devamla) - Biz de hem Konya
milletvekilleri olarak, ilgili Tarım Bakanlığı ve
Hükûmetimiz olarak çiftçimizin yanında olacağımızı,
bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da yanında
olacağımızı ifade ediyor, tekrar hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Etyemez.
Sayın milletvekilleri, şimdi sisteme giren
ilk 15 milletvekiline İç Tüzük 60a göre yerinden kısa söz
vereceğim.
İlk sıradan başlıyoruz.
Sayın Aydın
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydının, tarım alanlarının giderek
yok olmasına ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Yoğun gündem maddeleri arasında
sıkışıp kalan Türkiyede çok büyük zenginlikler kayboluyor.
Yeni verilere göre Türkiyenin nüfusu 1990-2015 yılları arasında
yüzde 39 artarken tarım alanları ise yüzde 14 azaldı. Çiftçimiz
85 milyonluk bir nüfusu besliyor, ayrıca milyonlarca ton gıda ürünü
de ihraç ediyor. Tarımın ülke millî gelirine katkısı 55-56
milyar doları buluyor. Bunların hepsinin sürekliliği tarım
alanlarımızın korunmasına bağlı. Başta seçim
bölgem Bursa olmak üzere, tarım alanlarımız giderek yok oluyor.
Bursa Ovası, sanayi ve plansız kentleşme yüzünden yok olma
tehlikesiyle karşı karşıya. Meyve sebze üretimi yok olmak
üzere. Ben de buradan diyorum ki: Sayın Başbakanımız
acillerde kız bakmakla uğraşacağına ülkenin
gerçeklerine dönsün.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Engin
2.-
İstanbul Milletvekili Didem Enginin, ülkemizdeki gelir
adaletsizliğine ilişkin açıklaması
DİDEM ENGİN (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
AKP iktidarıyla birlikte ülkemizde gelir
adaletsizliği çok yüksek boyutlara ulaştı. Ekonomik
Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı OECDnin 2015
yılı Gelir Adaletsizliği Raporuna göre Türkiye, üye ülkeler
arasında gelirin en adaletsiz dağıldığı üç ülkeden
biri. Türkiyedeki en zengin yüzde 10luk kesimin serveti, en yoksul yüzde
10dan 15,2 kat daha fazla. Ülkemizdeki en zengin yüzde 1, 2002de, millî
servetin yüzde 39una sahipken 2014te yüzde 54üne sahip hâle geldi. Yoksulluk
ve gelir dağılımındaki eşitsizlik en çok
çocuklarımızı ve gençlerimizi etkiliyor. Kısacası,
ülkemizde AKP iktidarında, her geçen gün zengin daha çok
zenginleşiyor, yoksul daha çok yoksullaşıyor. Asgari ücrette
çalışan ve düşük geliri olan
vatandaşlarımızın yükü her geçen gün artıyor. Hükûmet,
sürdürülebilir politikalar geliştirerek gelir adaletini ve sosyal adaleti
sağlamaya yönelik adımları bir an evvel atmalı.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yılmaztekin
3.-
Şanlıurfa Milletvekili Kemalettin Yılmaztekinin, bir
yazarın gazetedeki köşesinde Recep Tayyip Erdoğana yönelik
bazı sözlerine ilişkin açıklaması
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Değerli milletvekilleri, bugün yozdil bir yazar,
köşesinde bugüne kadar sadece bilim insanlarına vatandaşlık
verildiğini ifade ederek 300 bini hamile, 2 milyonu okuma yazma bilmeyen,
3,5 milyonu işsiz, güçsüz, zır cahil. diyerek de Suriyeli
kardeşlerimize hakaret etmiştir. Son cümlesinde ise Suriyeliler
kalsın razıyız, İngiltere veya Kanada sadece Tayyip
Erdoğanı buradan alsın yeter. diyerek de asıl
amacını, şizofrenide sınır
tanımadığını dünya kamuoyu önünde ve Türkiye kamuoyu
önünde göstermiştir. Bu zihniyet, mandacı, hep müstemlekeci ve
hastalıklı bir zihniyeti yansıtmaktadır. Güneyden geleni
hor, Batıdan geleni hoş gören bu akıl kaybetmeye mahkûmdur.
Hiçbir zaman aziz milletimizin gönlünde yer bulmadı, bulamayacaktır.
Bu sebeple kendisini şiddetle kınıyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Atıcı
4.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, Fransanın Ankara
Büyükelçiliği ve İstanbul Başkonsolosluğunun ikinci bir
emre kadar kapatılmasına ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
AKPnin çağ atlattığını
iddia ettiği ve cazibe merkezi olarak ilan ettiği ülkemizde, 14
Temmuz Fransa Millî Günü kutlamaları güvenlik nedeniyle iptal edildi.
Üstelik sadece bir yerde değil, Ankara, İstanbul ve İzmirde,
daha da kötüsü, Fransanın Ankara Büyükelçiliği ve İstanbul
Başkonsolosluğu ikinci bir emre kadar kapatıldı.
Korkarım, bunun ardından diğer büyükelçilikler de
kapatılabilir. AKPnin Türkiye'yi getirdiği nokta budur. Başta
Mersin olmak üzere, bütün turistik bölgelerin hasretle turist beklediği
bir dönemde yabancılar ülkemizden bir bir kaçmaktadır. AKP Hükûmeti
ülkeyi suni gündemlerle oyalamaktan ve halkı kandırmaktan derhâl
vazgeçmeli ve daha fazla zarar vermeden istifa etmelidir.
BAŞKAN Sayın Çamlı... Yok.
Sayın Bektaşoğlu...
5.-
Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun, Ramazan
Bayramında yaşanan trafik kazalarına ve Giresunun Alucra
ilçesinde karakoldaki askerlerle bayramlaşma ve şehit
yakınlarını ziyaretten dönen helikopterin düşmesine
ilişkin açıklaması
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bayram ne yazık ki yine acı ve kanlı
geçti; şehitlerimiz vardı, trafik kazalarında 120
insanımızı kaybettik. Hepsine rahmet diliyorum, milletimizin
başı sağ olsun.
Bayramın acı olaylarından biri seçim
bölgem Giresunda yaşandı. Alucra ilçesinde, karakoldaki askerlerle
bayramlaşma ve şehit yakınlarını ziyaretten dönenlerin
bulundukları askerî helikopter Tohumluk Yaylasına düştü. Asker
ve asker yakınlarımızdan 7 kişiyi şehit verdik.
Hükûmet yetkilileri bu olayın hemen ardından, daha olay yerine,
şehit ve yaralılara ulaşılmadan, olayın sis ve kötü
hava şartlarından meydana geldiğini açıkladılar. Görgü
tanıkları dinlenmeden, teknolojik ve hukuki inceleme yapılmadan,
bilgi ve belgelere ulaşılmadan yapılan bu açıklamaları
inandırıcı bulmadık. Bu aceleyi ve telaşı
anlamış değiliz. Buradan, Hükûmeti göreve davet ediyoruz.
Helikopterin düşmesine neden olacak bir sisin olmadığı
iddiaları başta olmak üzere, olayın bütün boyutlarının
hiçbir kuşkuya meydan vermeyecek şekilde ortaya
çıkarılması, özellikle kaza kırım raporunun bir an
önce açıklanmasını bekliyoruz. İnşallah,
acımızı artıracak başka bir sonuç çıkmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Bu
olayda şehit olanlara Allahtan rahmet, yaralananlara acil şifalar
diliyorum.
Giresunlu hemşehrilerime gösterdikleri
hassasiyetten dolayı çok teşekkür ediyorum. Sağ olun.
BAŞKAN Sayın Turan...
6.-
İstanbul Milletvekili Hasan Turanın, bazı Avrupa Birliği
ülkelerinin teröre verdikleri desteği kınadığına
ilişkin açıklaması
HASAN TURAN (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Avrupa Birliğinin başkenti
Brükselde terör örgütü yandaşlarının daha önce propaganda
çadırı açmasından
sonra, şimdi de Avrupa Parlamentosunda teröristbaşı ve terör
elemanlarının resimlerinin de içerisinde bulunduğu fotoğraf
sergisi açılıyor. Bundan birkaç gün önce de yine Kölnde terör örgütü
sempatizanları Türkiye aleyhinde örgüt propagandası yapan
yürüyüşler yapıyor. Ben Avrupa Birliği ülkelerinin, özellikle
bazı devletlerin teröre destek veren bu tutumunu, terör karşısındaki
çifte yüzlü davranışını kınıyorum, telin ediyorum
buradan. Bizim kendi içimizde de farklı siyasi partilerden kendi millî
meseleleri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kayışoğlu
7.-
Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, Bursada ve
Türkiyenin birçok yerinde meydana gelen iş cinayetlerine ilişkin
açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum.
Bugün sabah Bursa Gemlikte gerçekleşen bir
iş cinayetinde 30 yaşında, bir çocuk babası, Abdullah Batak
hayatını kaybetti. Yine, dün Bursa İnegölde 34
yaşında Turgay Kaya iş cinayeti sonucu vefat etti. Hepsine
Allahtan rahmet diliyorum. Sadece Bursada bir gün içinde 2 kişi, yine
Sinopta, Mersinde ve Türkiyenin birçok yerinde gün içinde birçok kişi
maalesef iş cinayetine kurban gitmiştir. Bunların birer kaza
olmadığını, kaza görünümlü cinayet olduğunu biliyoruz
ve önlenebileceğini de biliyoruz. Bu cinayetlere son vermek devletin en
temel görevlerindendir. Bu nedenle, gerekli tedbirlerin derhâl alınarak ve
denetimlerin yapılarak bu cinayetlere son verilmesini talep ediyoruz.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Bozkurt
8.-
Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurtun, Konyanın bazı
ilçelerinde yaşanan dolu felaketine ilişkin açıklaması
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
29 Haziran günü Ereğli ilçemizin
Aşağı Göndelen, Yukarı Göndelen, Yeniköy, Acıkuyu,
Kamışlıkuyu ve Çiller köyleri ile Karapınar, Bozkır,
Çumra, Güneysınır, Ilgın, Beyşehir ilçelerimizde ve Karaman
ilimizde 600 bin dekar alanı etkileyen ve ürünün yüzde 60 ila 100ünün
zarara uğramasına neden olan büyük bir dolu afeti yaşandı.
Bu konuda önerge de verdik, daha önce de gündeme getirdik, hasar tespit
çalışmaları yapıldı ama şu ana kadar 6 bin
çiftçimizi etkileyen bu büyük afet konusunda Tarım Bakanından
zararın karşılanacağına dair bir garanti
alamadık. Bu konuda, biliyorum, AKP milletvekili kardeşlerimiz de
uğraşıyorlar.
Ben Sayın Bakanın bir an önce bu
zararların karşılanacağı konusunda çiftçilerimize bir
müjde vermesini bekliyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Gündoğdu
9.-
Ordu Milletvekili Metin Gündoğdunun, düşünür ve yazar Nurettin
Topçunun vefatının 41inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Teşekkür
ediyorum.
Nurettin Topçu, Anadolu topraklarının
yetiştirdiği kıymetli yazar ve mütefekkirlerdendir.
Davamız hayata uymak değil, hayatımızı Hakka
uydurmaktır. diyerek ortaya koyduğu fikirleriyle Türk düşünce
tarihinde önemli izler bırakan Nurettin Topçu, ne olursa olsun İslam
davasından yüz çevirmeyen, duruşuyla ve cesaretiyle örnek bir millet
adamıdır.
Eserlerinde ve hayatında İslam
ahlakını daima merkez alan Nurettin Topçu Biz bir ahlak tarihinin
çocuklarıyız. Ne ırk ne iktisat endişeleri
ahlakımızı sarsamaz. diyerek İslam ahlakının
önemine dikkat çekmiştir. Onun fikirlerini ve düşünce iklimini
anlayıp nesilden nesle aktarmak ve bahsettiği İslam
ahlakını tekrar temin etmek için elimizden geleni
yapmalıyız. Bu, bizden sonraki nesillere borcumuzdur.
Kıymetli düşünür ve yazar Nurettin Topçuyu
vefatının 41inci senesinde rahmetle, saygıyla anıyorum.
BAŞKAN Sayın Arslan
10.-
Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, Denizli Pamukkale Sulama
Birliğinin görevini iyi yapamadığı için mağdur olan
çiftçilere ve bu mağduriyetin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan,
Denizli Pamukkale Sulama Birliği görevini iyi yapmadığı
için Sarayköy Ovasının bir kısmı, Hasköy, Beylerbeyi,
Duacılı, Üzerlik, Kumkısık Mahallelerinin arazileri
sulanamıyor. Sıcakların bu kadar çok arttığı bir
dönemde yukarıda belirttiğim ovalara suyun verilmeyişi
çiftçilerimizi de mağdur etmektedir. Bu nedenle, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığının ve Devlet Su İşlerinin
bu işe el atmasını, sulamanın iyi bir şekilde
yapılmasını, mahsullerin zarar görmemesi için sulama
birliğine müdahale edilmesini ve çiftçilerimizin zararlarının
bir an önce önlenmesini istiyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu
11.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, terör
saldırılarında hayatını kaybedenlere rahmet
dilediğine ve her türlü terörü lanetlediğine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ediyorum.
Başta Avrupanın göbeğinde
Srebrenitsa katliamında ölen kardeşlerimiz olmak üzere, terör
saldırıları sonucu ülkemizde hayatını kaybeden tüm
şehitlerimize Allahtan rahmet ve mağfiret, yaralılara acil
şifalar diliyorum. Her türlü terörü lanetliyorum.
Bildiğiniz gibi, bir gölge oyunu olan Hacivat
ve Karagözü perde gerisinde sağ ve sol eliyle oynatan kişi aynı
kişidir. Merhum şampiyon Muhammet Alinin arkadaşı Malcolm
Xin güzel bir sözü var: İnsan kuklayı değil,
kuklacıyı görmeli ve ona göre hareket etmeli. der. Kurulu dünya
sisteminin ifsat odakları, sağ elleriyle DAEŞi, sol elleriyle
PKK ve türevlerini kullanmaktadırlar. Dolayısıyla, tüm terör
örgütleri aynı odağa hizmet etmektedirler.
Türkiye, Sayın
Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Dünya beşten
büyüktür. diyerek, bütün insanlığı, bu oyunu bozmaya davet
ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Gelin, adil ve merhametli dünyayı hep birlikte
kuralım diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Gürer
12.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğde ili olarak teröre
verilen şehitlere ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde çözüme yönelik
düzenleme yapılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Hakkâride
yaralandığı kaza sonrası Gülhane Askerî Tıp
Akademisine getirilen Niğde Bozköy kasabamızdan Polis Memurumuz Erol
Öncel bugün şehit olmuştur. Ailemizin acısını
paylaştık, törenle şehidimizi memleketimize uğurladık.
Şehit polisimize Allahtan rahmet, ailesine, halkımıza, Emniyet
teşkilatımıza başsağlığı diliyorum.
Niğdemizde teröre verdiğimiz şehit
sayımız 170e çıktı. Niğde ili olarak 7 Haziran
2015ten bugüne, 5 polis, 5 asker şehidin acısını
yaşadık. Terörün sona ermesi adına, gereken her yasal düzenleme
dâhil, çalışma yapılmalıdır. Anaların
ağlamaması, babaların evlat acısıyla
yaşadıkları büyük acıların dinmesi için, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin, çözüme yönelik toplantı ve yasal düzenleme
gerçekleştirmesi gereklidir. Terörü lanetlemek kadar terörü yok edecek
düzenlemeler de yapmak Meclisin görevidir. Hükûmet, terörle mücadelede dün de
bugün de, ayrı ayrı ama sonuca gitmeyen yollar denemiştir.
Çözümü, tüm siyasi partilerle iş birliğinde aramalıdır. Bu
bir millî meseledir ve çözüm adresi Türkiye Büyük Millet Meclisi
olmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
13.-
Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, ülkemizde binlerce mimar,
mühendis ve şehir plancısı işsiz iken yabancılara hak
ve imtiyaz tanınmaması gerektiğine ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Mesleğini icra eden veya etmeyi bekleyen
binlerce mimar ve mühendisten yardım talepleri alıyoruz. Ülkemizde
100 binin üzerinde mühendis, mimar, şehir plancısı işsiz
iken Uluslararası İşgücü Kanunu Tasarısıyla,
yabancıların Türkiyedeki çalışmalarında hiçbir
denetim ve kurala tabi olmamaları kabul edilemez.
Bir mühendisin mesleğini icra edebilmesi için
akademik ve mesleki yeterliliğinin bulunması ön koşuldur.
Bundan, ülkemizdeki mühendis, mimar ve şehir plancıları muaf
değilken, getirilen tasarıyla, yabancı ülke
vatandaşları bu zorunluluktan muaf tutuluyor. Mühendis olup
olmadığını bilmediğimiz yabancılara bu kadar hak
ve imtiyazlar tanınmamalıdır. Bu tasarı yasalaşır
ise kendi vatandaşı aleyhine bir düzenleme yapan ilk ülke olarak
tarihe geçeceğiz. Yasanın acilen geri çekilmesini talep ediyorum.
BAŞKAN Sayın Arık
14.-
Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, atanamayan ve sayıları
30 bini aşkın felsefe grubu öğretmeninin durumuna ilişkin
açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Atanamayan ve sayıları yüz binleri bulan
öğretmenlerimiz içerisinde yer alan 30 bini aşkın felsefe grubu
öğretmenimiz gönderdiği mektupta bakınız, ne diyor?
Atanamadığımız ve özel sektörde iş bulamadığımız
için ilerleyen yaşlarımıza rağmen ailelerimizden ve
arkadaş çevremizden maddi destek almak durumunda kalmaktayız. Bu
durum birer yetişkin olarak hem onurumuzu hem de psikolojimizi ciddi
şekilde olumsuz etkilemektedir. Ekonomik
bağımsızlığımızı kazanamadığımız
için yükseköğretimden kalma borçlarımızı ödeyemiyor, aile
kuramıyor, günlük ihtiyaçlarımızı
karşılayamıyor ve geleceğe dair uzun vadeli planlar
kuramıyoruz. Evet, atanamayan öğretmenlerin feryadı böyle.
Peki, Suriyeliler için vicdanı sızlayanlar,
onlara iş ve vatandaşlık vermek isteyenler, TOKİden ev
vermeye kalkanlar atanamayan öğretmenlerimiz için vicdanınız
sızlamıyor mu?
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN 15inci ve son olarak Sayın
Çamak.
15.-
Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, Kahramanmaraşın
Afşin ilçesine bağlı köylerin hiç birinde altyapı
olmadığına ilişkin açıklaması
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Kahramanmaraşın Afşin ilçesine
bağlı köyleri ziyaret ettim. Oğlakkaya, Koçovası,
Ağcaşar, Kötüre, Kepez, Binboğa, Yeşildere, İncirli,
Türkçayırı, Haticepınar ve Kaşanlı köylerinin
hiçbirinde yol ve altyapı olmadığını gördüm. Bu
köylerden bazılarına normal arabayla ulaşabilmek imkânsız.
Bu bölgede yaşayan insanlar siyasi tercihlerinden dolayı cezalandırıldıklarını
düşünüyorlar.
Bir, yetkililerin bu durumdan haberleri var mı?
İki, varsa bu soruna çözüm bulmak için herhangi bir şey
düşünüyorlar mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz sayın
milletvekilleri.
Şimdi gündeme geçmeden önce istemleri hâlinde
sayın grup başkan vekillerine de söz vereceğiz.
Sisteme giren yok ancak
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
İstiyoruz, istiyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Peki, Sayın Baluken,
açıyoruz.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Erkan Bey gelince
kullanacak.
BAŞKAN - Tamam, Sayın Akçay gelince söz
veririz.
Sayın Balukenden başlayalım.
16.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, yirmi iki yıldır
tutuklu bulunan İlhan Çomakın davasının bugün
İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldüğüne,
Başbakan Binali Yıldırımın acil servislerle ilgili
yaptığı tanımlamaya ve 23 Mart 1960 tarihinde
Şanlıurfada vefat eden Bediüzzaman Saidi Nursiye ilişkin
açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, 21 yaşında
tutuklanan ve yirmi iki yıldır hakkında herhangi bir hüküm
olmadan tutuklu bulunan İlhan Çomakın davası bugün bu saatlerde
İstanbul Adliyesi 4. Ağır Ceza Mahkemesinde görülüyor. Dünya
tarihinde görülmemiş bir hukuk garabetiyle karşı
karşıyız. Sadullah Erginden, Kenan İpekten Bekir Bozdağa
kadar defalarca İlhan Çomakın durumuyla ilgili görüşmemize
rağmen, bu konuda ortada olan hukuksuzluk örneği aşikâr
olmasına rağmen AKP siyasi saiklarla hâlâ İlhan Çomakı
hüküm verilmeden yirmi iki yıldır tutuklu bir şekilde cezaevinde
tutmaya devam ediyor. Bu tavrı kınadığımızı,
bu hukuksuzluğu kınadığımızı ifade ediyor ve
bugünkü mahkemeden acil bir tahliye talebimizin olduğunu belirtmek
istiyorum.
Diğer taraftan, dün
Başbakan Binali Yıldırımın acil servislerle ilgili
yapmış olduğu cinsiyetçi, ayrımcı ve düzeysiz
tanımlamayı kınadığımızı, hem bir hekim
olarak hem Halkların Demokratik Partisi Grup Başkan Vekili olarak
kınadığımızı ve bir özür beklediğimizi ifade
etmiştim. Bu saate kadar herhangi bir özür gelmemiştir. Sayın
Binali Yıldırıma şunu hatırlatmak isterim ki şu
anda Türkiyenin gelmiş olduğu tablo içerisinde acil servislerin
önünde kendi çocuklarının cenazesini tanımaya çalışan
ailelerin dramı yaşanıyor. Böylesi bir ortamda kadın
sağlık çalışanlarını ve acil servise
başvuran kadın hastaları, kadın hasta
yakınlarını her türlü şiddete ve tacize maruz
bırakabilecek riskleri taşıyan bu açıklamayı derhâl
geri alması gerektiğini bir kez daha buradan ifade etmek istiyorum.
Diğer taraftan
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Ek sürenizi
veriyorum Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Bediüzzaman Saidi Nursi ya da
Saidi Kürdi bu ülkede ilmî ve manevi değerlere büyük katkısı
olan, çağın üstadı olarak bilinen bir alimdir, büyük bir
insandır. Bediüzzaman, büyük emeklerle ve yarattığı
değerlerle yürütülen yaşamı sonrası da 23 Mart 1960ta
Şanlıurfada vefat etti. 27 Mayıs darbesi sonrası da, 12
Temmuz 1960ta cuntanın emriyle Saidi Nursinin mezarı
yıktırıldı ve mezarı açılarak o dönem,
naaşı, kemikleri, bugün itibarıyla da bilinmeyen bir yere
gömüldü. Kendisini muhafazakâr olarak tanımlayan AKP iktidarı
döneminde de Bediüzzaman Saidi Nursi, Şeyh Sait ve Seyit Rıza
başta olmak üzere bütün bu büyük kanaat önderlerinin, alim insanların
mezar yerlerinin iadesine yönelik bütün taleplerimize cevap verilmemiştir.
Cevap verilmediği gibi Lice, Dicle, Varto başta olmak üzere birçok
yerde mezarlık alanlar bizzat AKPnin talimatlarıyla
bombalanmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Mezarlıklara karşı, mezarlara karşı savaş açan
bir pratik sergilenmiştir. Bu tutumu da kamuoyunun ve Türkiye
halklarının takdirine bırakıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Baluken.
Sayın Özel, buyurunuz.
17.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, terör nedeniyle hayatını kaybeden
şehitlere rahmet dilediğine, bugün yayımlanan vergi
sıralaması listelerine, Başbakan Binali
Yıldırımın acil servislerle ilgili sözlerine ve İç
Tüzük uzlaşma komisyonuna ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Tüm Meclise verimli bir çalışma günü
diliyoruz.
Öncelikle, bugün, GATAda tedavi görürken
hayatını kaybeden Niğde Bozköyden polisimize Allahtan rahmet,
ailesine sabır diliyoruz. Yine, dün ve ondan önceki günlerde
hayatını kaybeden şehitlerimize rahmet diliyoruz, ailelerine
sabır diliyoruz.
Bugün Türkiyede vergi sıralamasıyla
ilgili listeler yayınlandı. Listelerde olması gerekenlere
baktığınızda bir kısmı var. Adalet ve
Kalkınma Partisinin eski Türkiyenin zenginleri olarak gördüğü,
Türkiyenin köklü kurum ve kuruluşlarının aileleri,
hissedarları, mensupları, yine geleneksel yerlerini iyi kötü
korumuşlar ama listeye baktığınızda görmeyi umduğunuz
bazıları yok. AKPnin gözde müteahhitleri, havuzunu dolduran
şirketler, bu şirketlerin sahipleri, ortakları, aileleri,
eşi dostu vergi listelerinde yok. Türkiyenin, son dönemde, özellikle
ballı, devlet destekli, kamu garantili ihalelerinin hepsini alan,
buralardan fahiş kârlar elde eden, bu paralarla havuzları dolduran
kimsenin vergi sıralamasında yerini almıyor oluşunu yüce
Meclisin, kamuoyunun takdirlerine arz ediyoruz.
Bir diğer konu: Sayın Binali
Yıldırım Acil servislere kız bakmaya gidiyor gençler.
sözüyle Türkiyede büyük bir infial yarattı. Dün, 3 grup başkan
vekili olarak bunu kınadık. Her fırsatta, en ufak sözde
Başbakanın gruplarının mensubu olduğunu söyleyen
Adalet ve Kalkınma Partisine de birtakım sözlerimiz,
yakınmalarımız oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Ek sürenizi veriyoruz.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama bu tepkileri duymazdan
geldiler, Türkiyedeki infiali görmezden geliyorlar. Ülkenin
Başbakanının hem cinsiyetçi hem de mülkiyetçi bu
yaklaşımını Cumhuriyet Halk Partisi olarak
kınıyoruz. Bu konu Türkiyenin gündemindedir. Başbakanın
sağlık çalışanlarından ve Türkiyenin her yaştaki
bu genç kadınlarından özür dilemesi gerekir.
İç Tüzük uzlaşma masasına hep
birlikte oturuyoruz. Bugün sabah Sayın Yıldırım demiş
ki: Uzlaştılar, uzlaştılar; uzlaşmadılar, günah
bizden gitti. Sanki onun lütfuymuş gibi. Ne onun lütfuyla oturduk ne onun
tehditlerine boyun eğeriz. Günahın gitmesi
deyince, 630
milyarlık haram havuzunun günahı öyle bir İç Tüzük
masasıyla gitmez, bunu da Sayın Binali Yıldırım
bilsin. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özel.
Sayın Elitaş, buyurunuz.
18.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, iki gün önce Mardinde
belediyeye ait bir araçla karakol baskını yapılmasını
şiddetle kınadığına ve Başbakan Binali
Yıldırımın sağlıkta dönüşümü
anlatırken sarf ettiği bazı sözlerinin
çarpıtıldığına ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Bu da herhâlde yeni çıkan âdetlerden biri. Grup
başkan vekilleri iktidar partisine hakaret etmek, Hükûmete hakaret etmek
üzere bu işi kullanıyorlar gibi geliyor.
Bakın, dün Sayın Genel
Başkanımız, Başbakanımız grup
konuşmasında Türkiyedeki sağlıkta dönüşümün hangi
noktaya geldiğiyle ilgili bir tespit yaptı, ironi yaptı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İroniye bak!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bundan önce
acil servislerde insanlar hayatlarını kaybederken, ilaç
sıralarında, maaş sıralarında ölümlerini beklerken
bugün Türkiyede acil servisler öyle bir noktaya doğru geldi ki bu
Türkiyedeki sağlıkta hizmetin hangi noktaya geldiğinin göstergesiydi.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Ne alakası var
ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ama aklı
fikri cinsellikten başka olmayanlar, aklı fikri cinsellikten
başka olmayanlar
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Tarsus
Devlet Hastanesinde vatandaş evinden vantilatör götürüyor, vantilatör.
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Kız bakmaya
gitmek. ne demek Sayın Başkan?
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Tarsus
Devlet Hastanesine vantilatörle gidiyor vatandaş, geldiğimiz nokta
bu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın
Başbakana dediler ki: Böyle böyle kız bakmaya gidiyor.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Sayın
Başkan, şunu bile bile savunmayın ya.
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Kız bakmaya
gitmek ne demek?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sus bir dakika
be, sus!
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Kız bakmaya
gitmek
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sus bir dakika,
terbiyesizlik yapma; sus, konuşuyorum burada!
BAŞKAN Sayın Elitaş, siz hitap
ediniz lütfen.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, siz buradakileri uyarın lütfen.
BAŞKAN Tamam, ben uyarımı
yaparım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ben grup
başkan vekili olarak burada konuşuyorum, yapılanlara,
eleştirilere cevap veriyorum.
BAŞKAN Siz devam edin Sayın Elitaş.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Haklısınız.
Buyurun Sayın Elitaş.
BAŞKAN - Lütfen dinleyelim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Burada,
Sayın Başbakanın bu şekilde söylediği bir sözü, sanki
insanlar dört gözle taciz yapmak için bekliyormuş gibi söylemek
insanın zihnindeki kötü düşüncenin kalıntısının
ne olduğunu gösterir; hani derler ya Dervişin fikri neyse zikri de o
olur. diye. Bunu Sayın Özele söylüyorum.
İki gün önce, üç gün önce Mardinde belediyeye
ait bir araçla bir karakol baskını yapılmışken, 2
askerimiz şehit olmuş, 1 vatandaş ölmüş, 11 askerimiz
yaralanmış ve teröristler belediyeye ait bir araçla tekrar
kaçmışken bunu şiddetle ve nefretle kınıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Ek sürenizi veriyorum Sayın
Elitaş.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bunu niye bana söylüyorsun,
onu anlamadım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sana söyledim,
sen onu anladın.
Devletin imkânlarıyla ve devletin
kaynaklarıyla bir ülkenin güvenlik güçlerine karşı yapılan
bir saldırının şiddetle ve nefretle kınanan bir mesele
olması gerekir ama Türkiyedeki sağlık kurumlarının
geldiği noktayı anlatan Sayın Başbakanın sözlerini
çarpıtarak sanki bütün insanlar cinsellik için sıraya dizilmiş,
acil servislere hücum etmiş gibi kınayan bir zihniyetin iki gün önce,
üç gün önce devletin kurumlarını belediye imkânlarıyla
bombalayanları kınamamasını, ben, burada, şiddetle ve
nefretle kınıyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Elitaş.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
Sayın Elitaş yaptığı değerlendirmede
Dervişin fikri neyse zikri odur. manasına gelecek bir deyim
kullanmak suretiyle ve acil servislerdeki Sayın Başbakanın,
gerçekten nitelemede bile güçlük çektiğimiz, gaf diyerek
geçiştirmeye çalıştığımız ama çok daha
ağır o ifadelerini aklamaya çalışırken,
şahsıma bunu söylediğini de ifade ederek, bizim düşüncemizin
o yönde olduğunu söyledi.
Cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, ben kürsüden konuşma yapmadım. Oradan cevap versin
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sataşmadan istedi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Efendim, ben
orada sataşmıyorum, burada sataşıyorum.
BAŞKAN Sayın Elitaş, siz de
kalkıp sataşmadan biraz sonra cevap vereceksiniz, biliyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, böyle yapa yapa usul bozulmuş.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sataşmaya nereden cevap verileceği belli.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Böyle yapa yapa
İç Tüzük gitmiş.
BAŞKAN Sayın Elitaş, sataşmaya
buradan cevap verilir.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sataşmaya nereden cevap verileceği belli, İç Tüzükte
yazıyor ya! İç Tüzükte yazıyor. Sataşmaya nereden cevap
verilir? Öyle şey mi olur ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Yahu, nereden
konuşursan oradan konuşulur.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerinde şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yorucu bir günden sonra yeni bir gündemle
Mecliste birlikteyiz. İyi niyetle başladık, Sayın
Elitaş konuyu hemen polemiğe çekmeyi tercih etti. Sayın
Elitaş, bir ülkenin başbakanı ülkede
sağlığın nasıl iyileştiğini anlatmak için
iki tane argümana sarıldı dün. Bir tanesini konuşuyoruz, öbürünü
de söyleyeyim. Dedi ki: Ben eskiden sigorta hastanesine gider, anamın,
babamın, konu komşumun ilaçlarını
yazdırırdım kendime. Doktor bana derdi ki: Bu yaşta sen bu
kadar ilacı, bu kadar hastalığı ne yapacaksın?
Bir ülkenin başbakanını düşünün,
Sosyal Sigortalar Kurumunun haksız ve hileli bir şekilde kayba
uğratılmasını bir meziyet olarak görüyor. Kendi
gençliğinde bugün yaptığı işlerin mikro ölçeklerinde
eşinin, dostunun ilacını SSKya fatura ediyor. Doktoru suça,
eczacıyı suça itiyor, sahtekârlık yapıyor, bunu da
sağlık sisteminin iyileşmesini anlatmak için gösteriyor. (CHP
sıralarından alkışlar)
Öbür taraftan çıkıyor, diyor ki:
Artık aciller o kadar güzel ki, millet gidiyor orada kız
bakıyor. Bir kez, bu kız lafının kendisi sorunlu,
cinsiyetçi. İkincisi, mülkiyetçi, beğenirse de alacak, kız
almaya gidiyorlarmış, kız bakmaya gidiyorlarmış, böyle
bir davranış yok. (CHP sıralarından alkışlar)
Bunları savunurken Dervişin fikri neyse
zikri odur. diyorsunuz ya, bunu deyince yakın tarihimize
baktığınızda şunu anlarsınız: Halk arasında
korumak için, engel olmak için denen deyimi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) -
önüne yatmak dedi, bizim
grupta kimse böyle anlamadı, alayınız birden cinsel
çağrışım yaptınız. Onu
hatırlatırım size. (CHP sıralarından
alkışlar)
CEYHUN İRGİL (Bursa) SSK niye
battı? İşte SSK bu yüzden battı, bir sürü sahtekâr gitti
ilaç yazdırdı, SSK ondan battı.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özel.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ben daha
önce istemiştim.
BAŞKAN Sayın Elitaş, sizden önce
Sayın Baluken kalkmıştı. Önce Sayın Balukeni
dinleyelim, sonra sizi dinleyeceğim.
Buyurunuz Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, Sayın Elitaş değerlendirme yaparken
Başbakanın sözlerini eleştiren grup başkan vekillerini
kastederek düzeysiz yakıştırmalar ve cinsel
ağırlıklı düşünce sistematiği
tanımlaması yaptı, ona bir cevap vermemiz lazım.
BAŞKAN Buyurun, size de iki dakika söz
veriyorum Sayın Baluken.
2.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerinde şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Meclisin bundan daha önemli bir çalışma
gündemi olamaz, bir Başbakan çıkıp, acil servislerde insanlar
çok ciddi sıkıntılar yaşarken son derece düzeysiz bir
tanımlama yaparsa bunu tabii ki Meclis tartışacak; bundan daha
önemli konu mu olur? Siz acil servislerin şu anda ne durumda olduğunu
bizden daha çok iyi biliyorsunuz, bilmeniz lazım, Hükûmetsiniz,
iktidarsınız. Bütün acil servislerde çocuklarını
kaybetmiş, beden bütünlüğü bozulmuş olan insanların gidip
yaşamış olduğu ızdıraplar var ya da
sağlık hizmeti alamadığı için saatler boyu orada
sürünmek durumunda kalan hastaların ve hasta yakınlarının
yaşamış olduğu sıkıntılar var. Böyle bir
tablo içerisinde
MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI (Kütahya) Belediye
araçlarıyla atılan bombaya cevap verirsen daha iyi olur.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Bakın,
Beyefendi, dün Vanda plastik cerrahi olmadığı için altı
saat boyunca sedyede bekleyen hastaların yaşadığı
dramdan bahsediyoruz. Ben bir hekimim, bu ülkenin acil servisinde hangi
sıkıntılar yaşanıyor sizin hekim olan
milletvekilleriniz de çok iyi biliyor. Böylesi bir ortam içerisinde
çıkıp bu şekilde cinsiyetçi, oradaki kadın
çalışanları, kadın hastaları ya da hasta
yakınlarını rencide edecek bir açıklama yapmayı siz
nereye sığdırıyorsunuz? Çıkıp erdemli bir
şekilde özür dilemekten Başbakan niye çekiniyor? Kadınlar
başta olmak üzere bütün sağlık çalışanlarından ve
bütün Türkiye halklarından özür dilerse neyiniz eksilir? Putinden,
İsrailden yapmış olduğunuz dış politika hataları
nedeniyle özür üstüne özür diliyorsunuz da bu şekilde rencide
ettiğiniz kendi insanlarınızdan özür dilemekten niye
çekiniyorsunuz? Dolayısıyla, bizim burada ortaya koymuş
olduğumuz düşünce sistematiğinde herhangi bir hakaret de yoktur,
sizin anlatmış olduğunuz anlamda herhangi bir
çağrışım da yoktur ama siz ısrarla bugüne kadar ortaya
çıkan bütün bu yanlışları örtme, Ensar Vakfında ortaya
çıkan istismarı, cezaevinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) -
ortaya
çıkan tecavüzleri örtme pratiğiyle zaten nasıl bir ruh
algısı içerisinde olduğunuzu ortaya koydunuz.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Baluken.
Buyurun Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, sataşmadan dolayı söz istiyorum, hem Sayın
Başbakana seviyesiz, düzeysiz diye tanımlamada bulundu hem de
Sayın Özel biraz önce şahsıma sataştı.
BAŞKAN Zaten geldiniz, buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Hayır,
çağırma nedenini sorarsınız diye söylüyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Başbakanın kendisine değil, Başbakanın
yaptığı tanımlamaya bu atfı yaptım.
3.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Diyarbakır Milletvekili
İdris Baluken ve Manisa Milletvekili Özgür Özelin sataşma nedeniyle
yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerinde AK
PARTİ Grup Başkanına ve şahsına sataşmaları
nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben, burada, HDP grup başkan
vekilinin, az önce buradan ifade ettiğim gibi, Mardin Belediyesine ait
araçla 2 askerin şehit edildiği karakola bombalı
saldırının yapıldığı yerde bunu
şiddetle ve nefretle kınamasını beklerdim, tıpkı
havaalanına saldıran IŞİDçilerin yaptığı
gibi.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Konu bu mu?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Yine, o
teröristlerin, o hainlerin, o insanlık dışı hareketi
yapanların belediye aracıyla kaçmasına ve buna imkân veren
belediye başkanını kınamasını beklerdim, ama,
şu anda Türkiye'nin sağlıkta en iyi noktaya geldiği bir
durumda, bundan önce, AK PARTİ iktidarından önce insanların acil
servise gidemediği, hastaneye ulaşamadığı bir dönemde,
ilaçlarını alamadığı bir dönemde, yaşanan
ızdırapları bir tarafa koyup, Sayın Başbakanın
bir konuya gelirken anlattığı konuyu kalkıp da cinsellikle
bir noktaya doğru getirmek, hakikaten hiç kimsenin aklına hayaline
gelecek bir şey değil.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Bütün Türkiye'nin geldi ama!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Yani bizim, AK
PARTİ Grubunun, hiç kimsenin aklına hayaline gelmiyor, bir
bakıyorum sizin aklınıza hayalinize geliyor.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Aklı
başında olan başını önüne eğdi, utandı!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Onun için,
diyorum ki dervişin fikri neyse zikri odur.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Belki utandı
arkadaşlarınız; 15 kişisiniz, gerisi çıkmış!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bakın,
Sayın Binali Yıldırımın söylediği, Türkiye'nin
AK PARTİden önceki bir gerçeğiydi.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Ne
alakası var ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Binali
Yıldırımın söylediği AK PARTİden önceki bir
gerçekti.
Bakın, Sayın Kılıçdaroğlu
SSK Genel Müdürü. Yıl 1 Mart 1996. Oğlu Kerem 13 yaşında,
ortaokul talebesi, bir şirkette sigortalı, ama okul talebesi. Yahu,
Allah aşkına, Sayın Kılıçdaroğlu, senin
oğlun ya okuldan kaçtı, işe gitti ya okula gitti, işe
gitmedi.
ALİ ÖZCAN (İstanbul) Dönüp dönüp
aynı şeyi söylüyorsun, sen utanmıyor musun? Sen utanmıyor
musun?
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Recep Tayyip
Erdoğan da öyle!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bunu sahte bir
şekilde yapan
Kılıçdaroğlu SSK Genel Müdürüyken ne
yaptı? Torununun sigortalılığını ne yaptı?
ALİ ÖZCAN (İstanbul) Bunun
cevabını 50 defa söyledi, 50 defa! Komisyondan geçti, sen
utanmıyor musun? Sen utanmıyor musun?
BAŞKAN Dinleyelim lütfen.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Daha
yürümemiş torununun sigortalılığını
ALİ ÖZCAN (İstanbul) Sen utanmıyor
musun?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Yürümeden,
oturduğun yerde konuş!
ALİ ÖZCAN (İstanbul) Sen utanmıyor
musun?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Kılıçdaroğlu utanacak, Kılıçdaroğlu!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ ÖZCAN (İstanbul) Sen utanmıyor
musun? Kılıçdaroğlu burada olduğu zaman konuşsana!
BAŞKAN Sayın Özcan
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Yaptığı hileyle utanacak! Belgeler ortada!
Kılıçdaroğlu SSK Genel Müdürüyken oğlunu sigortalı
yaptıracak, erken emekli yaptıracak, 38 yaşında emekli
yapmak için kanunu dolanarak bunu yapacak.
ALİ ÖZCAN (İstanbul) Yalandan
başka, iftiradan başka
Sen tam bir acizsin, biliyor musun?
BAŞKAN Sayın Özcan, lütfen
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) İşte
bunun hesabını vereceksiniz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ ÖZCAN (İstanbul) Sen terbiyesiz,
artist ve şovdan başka bir şey yapmayan bir adamsın,
tahrikçi bir adamsın!
BAŞKAN Sayın Özcan, lütfen, rica
ediyorum.
Buyurun Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Elitaş bir kez daha kürsüden,
tartıştığımız konuyla hiçbir ilgisi olmayan
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Oğlum, parayı sıfırla. diyen kim? Sen
Kılıçdaroğluna laf söylüyorsun. Tüm dünya duydu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Terbiyesizlik
yapma; söz al, söz!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Sayın Özdiş, Sayın Balukeni
dinliyoruz.
ALİ ÖZCAN (İstanbul) Siyasetten para
kazanıp zengin oldunuz; Başbakanınız,
Cumhurbaşkanınız
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Otur yerine,
otur yerine artık!
ALİ ÖZCAN (İstanbul) Var
mısınız bunu televizyonda konuşmaya? Ben varım.
BAŞKAN Rica ediyoruz Sayın Özcan,
yerinize oturur musunuz, lütfen.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Ama
insanı da çıldırtıyorlar.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Çıldırmayacaksın, dinleyeceksin, hazımlı
olacaksın.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Bakın, ara vermek durumunda kalacağım.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Ama haddini
bilmeyene haddini bildirmek lazım, haddini bilerek konuşması
lazım. Mustafa Elitaş haddini bilmeyen bir kişidir, haddini
bilerek konuşması lazım. Haddini bilip
konuşmalısın burada.
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 14.56
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara), Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 112nci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
İstanbul Milletvekili Ali Özcan ve 24 milletvekilinin, Elazığ ve
çevre illerindeki deprem riski ve bu riskin yaratacağı tehditlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/258)
6/1/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Elâzığ
ilinin deprem riski son derece güncel ve üzerinde hassasiyetle durulması
gereken bir konudur. Doğu Anadolu Fay Zonu ülkemizdeki en etkin fay
zonlarından biridir. Son dönemde Malatya ve Bingöl'de peş peşe
meydana gelen depremler bilim insanlarının dikkatini çekmiştir.
Elâzığ
ilinde 7 büyüklüğünde bir deprem olması ihtimali üzerinde
durulmaktadır. Kuzey Anadolu Fay Zonu'nun aktiviteleri gibi Doğu
Anadolu Fay Zonu'ndaki aktiviteler de dikkatli bilimsel çalışmalarla
gözlemlenmelidir.
Ancak
bunun da ötesinde Elâzığ ilinin kentsel dönüşüm planları deprem
riski gözetilerek yeniden ele alınmalıdır. Bu planlamaya köyler
de dâhil edilmeli ve vatandaşımızın barınma ve
yaşam güvenliği öncelikli bir bakış açısıyla
incelenmelidir.
Kentsel
dönüşüm projeleri bugüne kadar ne yazık ki deprem gerçeği
gözetilerek, zemin değerlendirmeleri yapılarak ele
alınmamıştır. Elâzığ ilinde
gerçekleşebilecek büyük bir depremde kayıplarımızın
büyük olması riski vardır.
Elâzığ
ve çevre illerindeki deprem riski ve bu riskin yaratacağı tehditlerin
en aza indirilmesi için yapılacak çalışmaların
araştırılması amacıyla Anayasanın 98inci,
İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılması için gereğini arz ederiz,.
1) Ali Özcan (İstanbul)
2) Erkan Aydın (Bursa)
3) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
4) Mazlum Nurlu (Manisa)
5) Kadim Durmaz (Tokat)
6) Kazım Arslan (Denizli)
7) Niyazi Nefi Kara (Antalya)
8) Şenal Sarıhan (Ankara)
9) Ali Şeker (İstanbul)
10) Gülay Yedekci (İstanbul)
11) Mevlüt Dudu (Hatay)
12) Cemal Okan Yüksel (Eskişehir)
13) Nurhayat Altaca
Kayışoğlu (Bursa)
14) Mehmet Gökdağ (Gaziantep)
15) Mahmut Tanal (İstanbul)
16) Haydar Akar (Kocaeli)
17) Aydın Uslupehlivan (Adana)
18) Çetin Osman Budak (Antalya)
19) Barış Karadeniz
(Sinop)
20) Namık Havutça (Balıkesir)
21) Devrim Kök (Antalya)
22) Ceyhun İrgil (Bursa)
23) Lale Karabıyık (Bursa)
24) Tur Yıldız
Biçer (Manisa)
25) Orhan Sarıbal (Bursa)
2.-
İstanbul Milletvekili Gülay Yedekci ve 24 milletvekilinin, Türkiyede son
yıllarda yüksek oranda gerçekleşen kız çocuğu evlilikleri
ile çocuk istismarının ve 18 yaş altı çocuk evliliklerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/259)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiyede son yıllarda çocuklarımız
büyümeden, önce eş ve sonra da anne olmaktadır. Yüksek oranda
gerçekleşen kız çocuğu evliliklerinin
araştırılarak çocuk istismarını önlemek ve 18 yaş
altı çocuk evlilikler için alınabilecek acil tedbirlerin tespit
edilmesi amacıyla konuyu Türkiye Büyük Millet Meclisinin ele alması
ve çözmesi acil duruma gelmiştir. Bu gerekçelerle Anayasanın 98inci
ve İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılması için gereğini arz ederiz.
16/12/2015
1) Gülay Yedekci (İstanbul)
2) Kadim Durmaz (Tokat)
3) Kazım Arslan (Denizli)
4) Mazlum Nurlu (Manisa)
5) Niyazi Nefi Kara (Antalya)
6) Aylın Nazlıaka (Ankara)
7) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
8) Ali Şeker (İstanbul)
9) Ceyhun İrgil (Bursa)
10) Mevlüt Dudu (Hatay)
11) Aydın Uslupehlivan (Adana)
12) Şenal Sarıhan (Ankara)
13) Nurhayat Altaca
Kayışoğlu (Bursa)
14) Mehmet Gökdağ (Gaziantep)
15) Cemal Okan Yüksel (Eskişehir)
16) Mahmut Tanal (İstanbul)
17) Haydar Akar (Kocaeli)
18) Çetin Osman Budak (Antalya)
19) Barış Karadeniz
(Sinop)
20) Namık Havutça (Balıkesir)
21) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
22) Lale Karabıyık (Bursa)
23) Erkan Aydın (Bursa)
24) Tur Yıldız
Biçer (Manisa)
25) Orhan Sarıbal (Bursa)
Gerekçe:
Çocuk hakları kavramının evrensel
kabul gören tanımı: Çocuk hakları, kanunen veya ahlaki olarak
dünya üzerindeki tüm çocukların doğuştan sahip olduğu
eğitim, sağlık, barınma, fiziksel, psikolojik veya cinsel
sömürüye karşı korunma gibi haklarının hepsini birden
tanımlamakta kullanılan evrensel kavramdır. Ayrıca, Çocuk
Hakları Sözleşmesi'nin 36ncı maddesinde "Taraf devletler,
esenliğine herhangi bir biçimde zarar verebilecek başkaca her türlü
sömürüye karşı çocuğu korurlar." denmektedir. Hâlen
ülkemizde çocuk hakkı ihlallerinin vardığı boyut vahimdir.
Ülkemizde çocuk haklarının ihlali çocuk
işçiliği, çocuk kaçakçılığı, çocuğun cinsel
istismarı, çocuk işkencesi ve muhtaç çocukların korunmaması
şeklinde görülmektedir. Yetişkin istismarına karşı
savunmasız olan kız çocukları eşleri tarafından
fiziksel, duygusal, sözel ve hatta cinsel şiddete maruz kalabilmekte,
birçok ruhsal sorun yaşadıkları gibi bedensel olarak da ciddi
sağlık sorunlarının etkisine açık hâle gelmektedir; çocuk
gelin, çocuk anne olgusunu beraberinde getirmekte, erken yaşta evlilikler
kız çocuklarının cinsel sağlık ve üreme
sağlığı haklarını ihlal etmekte ve anne, bebek
ölümlerine yol açmaktadır.
Türkiye Nüfus ve Sağlık
Araştırması sonuçlarına göre her 3 evlilikten 1i çocuk
evliliğidir. 2014 TÜİK verilerine göre ülkemizde ne yazık ki 181.036
çocuk gelin bulunmaktadır. Bu evlilikler kız çocuğunun
yaşı büyütülerek yapıldığından sayının
çok daha fazla olduğu tahmin edilmektedir. 2013 yılında 20 bine
yakın aile 16 yaşından küçük kızlarını
evlendirebilmek için dava açmıştır. 18 yaş altında evlenenlerin
yarısı okuma yazma bilmeyen, yüzde 31,7si de hiç okula gitmeyen
çocuklardır. Oysa, tüm insanların kendilerine yaşam becerisi
kazandıracak nitelikli eğitim görmeye hakkı vardır. Çocuk
yaşta evlilik, kız çocuklarının eğitim,
sağlık, çalışma gibi temel insan haklarına sahip
olamamasına, ayrımcılığa uğramasına yol
açmaktadır. Eğitim hakkından yoksun kalan çocukların
topluma genel olumsuz etkisinin yanı sıra, suça eğilimli bireyler
olma oranı da yüksek olmaktadır. Çocukları eğitimsizlik,
yoksulluk, cahillik ve bağımlılık kısır döngüsüne
hapseden bu evlilikler, onların geleceğe dair hayallerini de
ellerinden almaktadır. Erken yaşta yapılan evliliklerin bir
çocuk hakkı, kadın hakkı ve insan hakkı ihlali olduğu
çok açıktır.
Evliliğin ve eş seçiminin özgür iradeye
dayanması uluslararası hukukla güvence altına
alınmıştır. Taraf olduğumuz Kadına Yönelik
Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye
İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi ve İstanbul
Sözleşmesi gibi uluslararası sözleşmeler vardır. Bu ve
benzer sözleşmelerde, bir yetişkini ya da çocuğu evliliğe
zorlayan kasıtlı davranışların suç sayılması
için gerekli yasal düzenlemelerin yapılması şart
koşulmaktadır. Kadınlara Karşı Her Türlü
Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesine taraf olan
Türkiye Çocuğun erken yaşta nişanlanması veya evlenmesi
hiçbir şekilde yasal sayılmayacak ve evlenme asgari
yaşının belirlenmesi ve evlenmelerin resmî sicile
kaydının mecburi olması için yasama dâhil gerekli tüm önlemler
alınacaktır." hükmünü kabul etmiştir. Kız çocuklarının
evliliklerinin gerçekleşmesini önlemek üzere alınabilecek acil
tedbirlerin araştırılarak çocuklarımızın ruhsal
ve fiziksel sağlığını koruyarak geleceklerini
güvenceye alma konusunda yasalar yetersiz kalmıştır. Bu sebeple
çocuklarımızı koruma görevi TBMM tarafından ele
alınmalıdır.
Bu bağlamda araştırma komisyonu
kurularak sorunların tespiti, çözüm için gerekli yasaların
çıkarılması ve acil tedbirlerin alınmasının
çocuklar ve toplumun geleceği açısından gerekli olduğu
açıktır.
3.-
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 22 milletvekilinin, Artvin ilinin
Şavşat ilçesinde yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/260)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Artvin ili Şavşat ilçesinde Hükûmetiniz
döneminde yaşanan sorunların yerinde belirlenip incelenmesi
amacıyla Anayasa'nın 98inci ve İç Tüzükümüzün 104üncü ve
105inci maddeleri gereğince Meclis araştırma komisyonu
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Uğur Bayraktutan (Artvin)
2) Kazım Arslan (Denizli)
3) Mazlum Nurlu (Manisa)
4) Niyazi Nefi Kara (Antalya)
5) Ali Şeker (İstanbul)
6) Gülay Yedekci (İstanbul)
7) Mevlüt Dudu (Hatay)
8) Cemal Okan Yüksel (Eskişehir)
9) Nurhayat Altaca
Kayışoğlu (Bursa)
10) Mehmet Gökdağ (Gaziantep)
11) Kadim Durmaz (Tokat)
12) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
13) Mahmut Tanal (İstanbul)
14) Haydar Akar (Kocaeli)
15) Aydın Uslupehlivan (Adana)
16) Çetin Osman Budak (Antalya)
17) Şenal Sarıhan (Ankara)
18) Namık Havutça (Balıkesir)
19) Ceyhun İrgil (Bursa)
20) Lale Karabıyık (Bursa)
21) Erkan Aydın (Bursa)
22) Tur Yıldız
Biçer (Manisa)
23) Orhan Sarıbal (Bursa)
Gerekçe:
Şavşat ilçemiz, doğuda Ardahan il
merkezi ile Hanak ilçesi, kuzeydoğuda Posof ilçesi, güney ve
güneybatıda Ardanuç, batıda Artvin merkez ve Borçka ilçesi, kuzeyden
de Gürcistan devletiyle çevrilidir. 1.317 kilometrekarelik dağlık ve
engebeli bir arazi üzerine yayılmış bulunan Şavşat
ilçesinin dört yanı yüksek dağlarla çevrilidir. İlçenin
rakımı minimum 950 metre, maksimum ise 1.800 metredir. İlçe
merkezinin rakımı 1.100 metredir.
Şavşat ilçesi akarsu bakımından
zengindir. İlçede çok sayıda buzul gölü bulunmaktadır. Bu göller
nispeten küçük göllerdir. Göllerin en büyüğü Karagöl Dağlarında
bulunan ve bu dağa kendi adını veren Karagöl'dür. Bol miktarda
alabalık bulunan gölden sulama amaçlı olarak yararlanılmaktadır.
Meşeli köyü orman içi mevkisinde millî parklar kapsamı içerisinde
bulunan ikinci bir Karagöl mevcut olup piknik, mesire yeri özelliğine
sahiptir. Pınarlı köyü yakınlarında Balık Gölü,
Arsiyan Yaylasında ise Kız Gölü, Boğa Gölü ve Koyun Gölü isimlerinde
göller bulunmaktadır.
İlçe dâhilinde şifalı maden
suları mevcuttur. Bunlardan Çermik ve Çoraklı köyleri
sınırları içerisinde bulunan sıcak su kaplıcası
romatizmal hastalıklara iyi gelmektedir.
Şavşat bir doğa harikasıdır
ve Türkiye'nin en güzel ilçelerinden biridir. Tarihî ve turistik güzellikleri içinde
barındıran Şavşat, günümüzde birçok olumsuzluklarla
karşı karşıyadır. Şavşat ilçesinde
vatandaşlar HES konusundan çok şikâyetçidir. Halk doğa cenneti
olan tabiatını HES'lere feda etmek istememektedir. Hükûmetin
yanlış politikaları Şavşatlıyı devletle
karşı karşıya getirmektedir. Halkın istemediği
hiçbir HES projesi hayata geçirilmemelidir.
Yine, Şavşat halkı Ardahan ili ile
ulaşımı kolaylaştıracak Sahara Tünelinin
tamamlanmasını istemektedir, Şavşat halkı, ilçelerinde
küçük sanayi sitesinin yapılmasını beklemektedir.
Şavşat-Artvin Varyant yolunun tamamlanması gerekmektedir.
Bölgede yapılan çalışmalar zamanında
tamamlanmamaktadır. Durumdan hem taşeron firmalar hem de firmalarda
çalışan işçiler şikâyetçidir. Bu durumun en önemli
nedenlerinden biri de hak edişin zamanında ödenmemesidir.
Tarım ve hayvancılıkla geçimlerini
sağlayan Şavşatlılar köylerinin yeteri kadar hizmet
alamadıkları düşüncesiyle durumdan oldukça şikâyetçidir.
Şavşat köy yolları ulaşıma elverişsizdir.
Özellikle yoğun kış koşullarının yaşandığı
bölgede yolların asfaltlanması gerekmektedir. Yine birçok köyün en
büyük sorunu içme suyu ve sulama suyu sorunlarıdır. Birçok dere
ıslahına ihtiyaç duyan Şavşatlılar ülkenin en çok göç
veren ilçeleri arasında yer almaktadır. İlçelerinde yüksekokul açılmasını
arzu etmelerine karşın bu istekleri tüm taleplerine karşın
gerçekleşmemiştir. Tüm bu olumsuzluklar Şavşat'ta
hayatı yaşanmaz kılmaktadır.
Yukarıda belirtilen hususlar
ışığında, Şavşat'ta yaşanan
sorunların belirlenip Şavşat halkının
yaşadığı mağduriyetlerin yerinde incelenip tespit
edilmesi amacıyla Anayasa'nın 98inci ve İç Tüzükümüzün
104üncü ve 105inci maddeleri gereğince Meclis araştırma
komisyonu açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın Özel, sisteme girmişsiniz.
Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
19.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Fransanın 13-14 Temmuz günlerinde
Türkiyenin 3 büyük kentindeki konsolosluklarını
kapattığına ve Anadolu Ajansının Bahoz Erdalın
öldürülmesine ilişkin yapmış olduğu habere ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
Hükûmetten bilgi istemeyi uygun gördüğümüz iki konuda, tam da
Başbakan Yardımcısı Sayın Kurtulmuş buradayken...
İlk olarak, 13-14 Temmuz günlerinde Fransanın Türkiye'nin üç büyük
kentindeki konsolosluklarını kapadığı, 14 Temmuz
Fransa Millî Günü resepsiyonunu iptal ettiği, bununla ilgili de
konsolosluklarına ve konsoloslukların bulunduğu şehirlerin
kalabalık mekânlarına yönelik olarak yapılacak bombalı
saldırı istihbaratını gerekçe gösterdiğini okuyoruz.
Bu konuda Hükûmete ulaşmış bir bilgi var mı? Fransa,
konsolosluklarda çalışanları konsoloslukları kapayarak,
ailelerini de Fransaya yollayarak korurken Sayın Başbakan
Yardımcımızın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına
bu konuda söyleyecek bir sözü var mı?
Bir de Anadolu Ajansının Bahoz
Erdalın öldürüldüğüne ilişkin yapmış olduğu
haber, Anadolu Ajansının kendisine bağlı olduğu
Sayın Kurtulmuş tarafından...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Müsaade eder misiniz?
BAŞKAN Açıyorum, tamamlayınız
lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Anadolu Ajansının
bundan üç gün önce Bahoz Erdalın öldürüldüğüne ilişkin
geçmiş olduğu haber, bizzat kendisine bağlı olan bir ajans
olarak Sayın Kurtulmuş tarafından Teyide muhtaç. olarak
nitelendirildi ve farklı kaynaklardan doğrulatılmaya çalışıldı.
Anadolu Ajansı geleneksel yapısıyla
ve Meclisimizin de denetimine tabi olan, hepimizin göz bebeği olması
gereken ve marka değerini hepimizin önemsemesi gereken bir kuruluş
olarak, söylediği söze herkesin itibar etmesi gereken bir kuruluşken
bugün söylediği sözün bağlı olduğu bakan tarafından
dahi teyide muhtaç olarak nitelendirildiği bir noktadayız.
Bahoz Erdalın öldürüldüğüne ilişkin,
hem ajansın bağlı olduğu bakan olarak hem de Kabinenin
Başbakan Yardımcısı olarak Meclise vereceği bir bilgi
var mı?
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özel.
Sayın Bakan, buyurunuz, bilgilendirme
ihtiyacı var sanırım.
20.-
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuşun, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu)
Sayın Özele teşekkür ediyorum.
Bugün Fransız Büyükelçiliğiyle ve
başkonsolosluklarıyla ilgili Fransız makamlarının
kendilerince var olan bizdeki bilgi bu- istihbarat birimlerinden gelen
bilgilerle böyle bir saldırıya muhatap olabileceği yönünde
bilgiler var. Bununla ilgili olarak Fransız Hükûmeti ve Fransız
Dışişleri Bakanlığının bilgisi dâhilinde
Fransız makamları kendi kararlarını aldılar.
Öncelikle, herhangi bir ülkenin bir başka ülkedeki yabancı misyonla
ilgili kararları o ülkeyi ilgilendirir. Daha evvelde, Türkiye
Cumhuriyetinin, bizim başka büyükelçiliklerimizin ve
başkonsolosluklarımızla ilgili geçici süreli oradaki
faaliyetleri durdurduğumuz olmuştur, başka ülkelerin de
olmuştur. Dolayısıyla, Fransızların
aldığı bu karar onların takdiridir ve saygıyla
karşılarız. Ancak, şunu ifade edeyim: İlk andan
itibaren ilgili bütün birimlerimiz Fransız makamlarıyla irtibat
hâlindedir. Hem Fransız Büyükelçiliği ve
başkonsolosluklarının fiziki olarak korunmasıyla ilgili
ilave tedbirler hem de buradaki Fransız yabancı misyonuyla ilgili
ilave tedbirler gündeme gelmiştir. Bu konuda çok yakın temasta
karşılıklı çalışmalar sürdürülüyor.
CEYHUN İRGİL (Bursa)
Fransızları korudunuz da halk ne olacak?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu)
İkinci olarak, Bahoz Erdalla ilgili konu: Değerli arkadaşlar,
biz konuştuğumuz zaman Hükûmet adına konuşuyoruz, resmî
olarak konuşmak mecburiyetindeyiz. Herhangi bir şekilde böyle bir
bölüm kararının doğrulanabilmesi için elimizdeki hukuki
mesnetlerle konuşmak mecburiyetindeyiz. Bunlar, birtakım istihbarat
bilgileri ve birtakım ajans bilgileri üzerinden ortaya
çıkmış olan bilgilerdir. Bu yönde bilgiler var, aksi istikamette
de bilgiler var. Dolayısıyla, biz bir şey söylerken, Hükûmet
adına resmî açıklamayı yaparken teyide muhtaç bir bilgi
olduğunu ifade ettik. Bu bilgi teyit edilir edilmez de gerçek bilgi neyse
bunu da kamuoyuyla paylaşacağımızdan hiç şüpheniz
olmasın. Şu anda bizdeki bütün bilgiler bunun teyit edilmeye muhtaç,
doğrulanmaya muhtaç bir bilgi olduğu yönündedir. Bunu da yüce Kurula
arz ederim.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz Sayın
Bakan.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Sayın Bakan,
size bağlı Anadolu Ajansı, öldü haberi veriyor. En azından
Anadolu Ajansı Müdürünü görevden almanız gerekmez mi veya
uyarmanız gerekmez mi veya düzeltme haberi yapmaları gerekmez mi? Bu
ülkenin en güvenilir ajansı bir haber veriyor ve size bağlı ve
onu uyarmanız gerekirken siz teyit edilmeye muhtaç diyorsunuz; biz onu
soruyoruz.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Bir de Veysi
Bey bayram müjdesi vermişti ya, o bu Hükûmetin bakanı değil mi?
BAŞKAN Sayın İrgil, böyle bir usul
yok yani karşılıklı konuşma gibi. Sayın Bakan
gerekli açıklamayı yaptı.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Hayır, ben
sataştım efendim.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz.
Sayın milletvekilleri, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VIII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
MHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay tarafından,
Türk hukuk sisteminin sorunlarının tespiti ve sorunların
çözümüne yönelik gerekli yasal düzenlemelerin yapılması amacıyla
13/7/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 13 Temmuz 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
13/7/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 13/7/2016 Çarşamba
günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Erkan
Akçay
Manisa
MHP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
13 Temmuz 2016 tarih, 1806 sayı ile TBMM
Başkanlığına vermiş olduğumuz, MHP Grup
Başkan Vekili ve Manisa Milletvekili Erkan Akçayın Türk hukuk
sisteminin sorunlarının tespiti ve sorunların çözümüne
ilişkin gerekli yasal düzenlemelerin yapılması amacıyla verdiğimiz
Meclis araştırması açılması önergemizin 13/7/2016
Çarşamba günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi grup
önerisinin lehinde ilk konuşmacı Afyonkarahisar Milletvekili
Sayın Mehmet Parsak.
Süreniz on dakika.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Aziz Türk milleti,
saygıdeğer milletvekilleri; grup önerimiz hakkında söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Grup önerimiz, Türk yargı sisteminin, Türk
hukuk sisteminin, Türk adalet sisteminin sorunlarının
araştırılması, tespit edilmesi ve nihayet bir komisyon
kurulması talebine ilişkin.
Yargı sisteminin sorunlarından söz ederken
belli unsurlardaki duruma bir bakmak gerekiyor. Bunların en
başında da hiç şüphesiz hukuk devleti gelmekte ve hukuk devleti
ne yazık ki ülkemizde âdeta bir hukuksuzluk devleti olarak
karşımıza çıkmakta. Hukuk devleti ilkesi Anayasamızın
2nci maddesinde ifadesini bulmuş olmasına rağmen, Sayın
Cumhurbaşkanının, iktidar partisi yetkililerinin
Anayasayı, Anayasa Mahkemesi kararlarını ve pek çok yargı
kararını tanımadığını ifade ettiği bir
ortamda herhâlde hukuk devletinden de söz edebilmek mümkün değil.
İkinci bir unsur olarak karşımızda
yargı bağımsızlığı ve
tarafsızlığı durmakta. Gerçekten hukuk devletinin de yerli
yerinde olabilmesi için hiç şüphesiz yargının
bağımsız ve tarafsız olması lazım. Ben
avukatlık mesleğinden gelen bir milletvekili olarak
avukatlığım döneminde de, şu yakın zamanlarda da en
basit bir boşanma davasında, bir kira davasında, bir geçit
hakkı davasında dahi müvekkillerin gelip hâkimi tanıyıp
tanımadığımızı sorduğu, savcıyla münasebetimizi
test etmeye çalıştığı bir ortamda ve buna ilişkin
pek çok da tartışmanın yaşandığı verileriyle
birlikte hafızalarımızda bulunduğu bir ortamda ne
yazık ki yargı bağımsızlığından ve
tarafsızlığından da yeterince söz edemeyecek durumdayız.
Öbür taraftan, gene bir unsur olarak adalete güven
toplumda son derece önemli. Bizler Şeriatın kestiği parmak
acımaz. diye bir atasözüne sahibiz. Bunun mahiyeti şudur: Bizim
kültürümüz yani bu atasözünü vücuda getiren kültür hukuka, o hukukun
yaptığı yargılamaya ve yargılamanın sonucunda ortaya
çıkan karara saygılıdır, ondan dolayı,
Şeriatın kestiği parmak acımaz. diye bir
yaklaşıma sahiptir ama bugün geldiğimiz ortamda bunu
ısrarla hep ifade etmek durumunda kalıyoruz. Yargıda güven
endekslerine baktığımızda bu yüzde 11lere kadar
düşmüş vaziyette ne yazık ki. Bu ülkenin yüz yıllık
tarihinde Başbakanın asıldığı dönemler oldu
1960ta, o dönemlerde dahi yüzde 50lerin altına düşmeyen
yargıya güven endeksi eğer özellikle de 17-25 Aralık 2013
tarihinden itibaren yüzde 11lere kadar düşmüşse burada da
yargıya güvenden, adalete güvenden ne yazık ki söz edebilecek durumda
değiliz. Bu da önemli sorunlarımızın başında
gelmekte.
Tabii, hukuk sistemimizin sorunlarını dile
getirirken karşımıza bir adil yargılama ve bu adil
yargılamanın tüm unsurlarının da bir arada çıkabilmesi
gerekiyor. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6ncı
maddesinde ve Anayasamızın 38inci maddesinde adil
yargılamanın nasıl olabileceğine dair, nasıl
olması gerektiğine dair prensipler açıkça düzenlenmiş.
Makul süre içinde yargılanacaksınız, tarafsız bir
yargı tarafından yargılanacaksınız, hızla
yargılanacaksınız ve yargılama sonunda ortaya çıkan
hüküm gene hukuk devleti ilkelerine uygun bir şekilde infaz edilecek. Ne
yazık ki bizim yargı sistemimizde yargıçlarımızın,
yargı sisteminin unsurlarının böyle bir yargılamayı
yapabildiği de vaki değil, bunu da özellikle ifade etmek istiyorum.
Yargı sistemimizin bir diğer sorun olarak
önemli konu başlıklarından bir tanesi yargımızın
fiziksel sorunları. Şimdi, biz bunları yıllardır
Milliyetçi Hareket Partisi olarak da, diğer muhalefet partileri olarak da
sırası geldiğinde dile getirdiğimiz vakit sürekli olarak
iktidar partisinden Şu kadar yeni adliye sarayı açtık,
işte bu kadar yeni cezaevi açtık. gibi savunmalarla
karşılaşıyoruz ve yargı sisteminin
sorunlarını çözmeye matuf olarak karşımıza gelen
savunma argümanı ne yazık ki bunlarla sınırlı
kalıyor. Fakat baktığımızda, şu anda kimi
cezaevlerinde yoğunluktan dolayı mahkûmlar nöbetleşe uyumak
zorunda kalıyor. Yani fiziksel zorunluluklar, sıkıntılar
öyle bir durumda ki -o yargılamayı yapan hâkimler- ne yazık ki
adalet sarayları hâlâ ülkemizin pek çok yerinde hükûmet
konaklarının içinde, iş hanlarında vesaire olduğu için
fiziksel ortamların da iyiliğinden söz edebilmek mümkün değil.
Yargı sistemimizin, hukuk sistemimizin önemli
konu başlıklarından bir tanesi de tabii, yargılamanın
içerisinde, yargının sacayağının içerisinde bulunan
insanlarla alakalı; işte, avukatlarımız, hâkimlerimiz,
savcılarımız ama bu mesleklere gelirken hukuk fakültesi
öğrencilerimiz de ne yazık ki yeterli donanımı edinemeden
hukuk fakültelerinden mezun olmakta, arkasından da çok kısa bir staj
süresi içerisinde avukat olmakta, ondan sonra da biz bu yetersizlikler içinde,
bu sıkıntılar içinde bu insanlardan yargı sistemimiz
sorunlu olmasın, adalet doğru dürüst tecelli etsin diye bir emek, bir
gayret beklemekteyiz. Hukuk fakültesi öğrencilerinin, arkasından
avukat olanların sıkıntıları bu şekilde de
hâkimlerimizin, savcılarımızın problemleri yok mu? Elbette
ki çok fazla var. Öyle ki ne yazık ki hâkimlerimizin pek çoğu
canhıraş, gayretli bir şekilde işlerini
yetiştirebilmek için dosyalarını evlerine götürmek suretiyle ya
da akşam mesai saatinden sonra evinde bir yemeğini yiyip ya da hafta
sonu adliyede böyle sakinlik içerisinde, acaba toplayabilir miyim,
işlerimi yetiştirebilir miyim gayretleriyle çalışmakta. O
anlamda hâkim, savcı yetersizliğimiz hakikaten diz boyu. Bunlara olan
müdahaleler, bunların fiziki yoksunlukları da ayrı problemler
olarak karşımızda durmakta.
Gene bu yargı sistemi içerisindeki adliye
personellerimiz yani yazı işleri müdürlerimiz, zabıt
kâtiplerimiz, mübaşirlerimiz inanın çok zor şartlar altında
bu görevi yerine getirmeye çalışmakta. Aylardır mücadele
ediyoruz şu mübaşirlerimiz idari hizmetler sınıfına
geçsin diye ama hâlâ bir ses bulamadık. Kanun teklifimiz var. İç
Tüzük çerçevesinde çıkalım burada konuşalımdan ziyade
sorunları çözülsün istiyoruz, defalarca -bu konu gündeme geldikçe- bunu
dile getirmeye çalışıyoruz. Ne yazık ki hâlâ çaresini
görebilmiş durumda değiliz.
Ben şimdi on dakikalık kısa bir süre
içerisinde sadece konunun ana başlıkları itibarıyla
sorunları sıralamaya çalıştım. İşin
açıkçası, bunların her birinin alt
başlıklarını burada ifade etmek bile saatlerimizi
alır. Bunların tüm nitelikleri hakkında bilgi sahibi olmak,
bunları tartışmak; o da, günlerimizi alır. İşte
bunlardan dolayı zaten bir araştırma önergesi vermek suretiyle
bir komisyon kurulsun, bu komisyonda etraflıca bunlar
değerlendirilebilsin istiyoruz ama bu sorunların çözümünün de ortaya
konulması lazım.
Şimdi, sorunların çözümü deyince, AKP
iktidarı, bu çözüm süreçlerini çok seviyor, ben de ondan dolayı,
biraz ironi de olsun, bir retorik de olsun, bir çözüm süreci tahayyülümüzü
ortaya koymak isterim bu çerçevede.
Şimdi, işte Suriyelilere
vatandaşlık verilmesi de gündemde olduğu için özellikle o
kapsamda belki bir çözüm süreci denk getirilebilir. Şöyle bir şey
yapabilirsiniz mesela: Bu Suriyeli vatandaşları sınavsız
bir şekilde hukuk fakültelerine alabilirsiniz -hani bizim
kardeşlerimiz sınava giriyorlar, ter döküyorlar, ben de aynı
süreçlerden geçtim- arkasından bunları hukuk fakültesi öğrencisi
yaparsınız. Milletvekili seçildiğim günden beri özellikle
yıl başları ve dönem ortalarında sürekli olarak
öğrenci kardeşlerimiz yurt problemleriyle karşımıza
geliyorlar. Siz, bizim bu gariban kardeşlerimiz yurtlara yerleşemeden
barınma problemleriyle boğuşurken, bu Suriyeli
vatandaşları -vatandaşlığa aldıktan sonra-
isterseniz doğrudan doğruya KYKnın yurtlarına ya da
isterseniz TOKİde boş bulunan evleri, öğrenci evine
dönüştürmek suretiyle buraya yerleştirebilirsiniz. Barınma
problemini de çözdükten sonra
Bizim gariban öğrencilerimiz ne yazık
ki geri ödemeli öğrenim kredileri kullanıyorlar ve bunların geri
ödemesini yapabilmek için işin açıkçası göbekleri çatlıyor
fakat hâlâ da yapamamışlarsa haciz marifetiyle bunlar
alınıyor. Bunlar böyleyken siz karşılıksız
burslar verirsiniz ve böylelikle bir eğitimin sonunda dört yılda
bunları mezun edebilirsiniz ya da isterseniz bunların bizim gariban öğrencilerimizden
farklı olarak bir yılda mezun olup diploma almalarını temin
edebilirsiniz fakat bu konuda dikkat etmenizi istirham ettiğim bir husus
var, bu diplomaların sahte olmamasını özellikle dikkate almak
gerekiyor. Bu şekilde bunları mezun ettikten sonra gene staj falan
yaptırmadan avukat yaparsınız, sınava sokmadan hâkim,
savcı yaparsınız, hatta doğrudan doğruya
yargıçaya, danışçaya isterseniz üye yaparsınız,
isterseniz daire başkanı yaparsınız, isterseniz de bunları
doğrudan doğruya bu kurumların başına getirirsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET PARSAK (Devamla) - Şimdi, Mahzuni
Şerifin böyle bir Tersnamesi var ve en sonunda da diyor ki:
Hasılı, sözümün tersine yürü. Siz özellikle bu benim son
söylediklerimin tersine yürüyün.
Bu çerçevede, komisyon kurulma talebimize
ilişkin önergemizin kabulünü talep ediyor, sizleri saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Parsak.
Önerinin aleyhinde ilk konuşmacı, Kars
Milletvekili Sayın Ayhan Bilgen.
Süreniz on dakika.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; elbette yargı sisteminin teknik, fiziksel
birçok sorunu var, ekonomik imkânlar, kapasite, dava dosya yoğunluğu,
birçok sorunu var ama galiba bir sorunu masaya yatırırken onun
yapısal ve asıl üzerine oturduğu temel soruna odaklanmak
gerekiyor. Bir ülkede eğer adalet mantığı, yargılama
mantığı çarpıksa, onunla ilgili, diğer yan
sorunları çözmeyle ilgili çabalarınızın çok sonucu olmaz.
Nasıl çok adalet sarayı yapmak -tırnak içerisinde- adalet
getirmiyorsa sadece sorunu istihdam boyutuyla ele almak, sadece yargı
mensuplarının özlük sorunları, ekonomik çalışma
koşullarıyla ele almak da sorunu çözmez.
Bu sorunun temelinde ne var yani Türkiye yargı
sisteminin asıl ana sorunu nedir? Bunu yapısal ele almak
zorundayız. İktidarda kim olursa olsun yaşanan temel hem
evrensel karşılaştırma yaparak hem insani boyutuyla
karşılaştırma yaparak ele aldığımızda
şunu görürüz: Yargı, tarafsız ve bağımsız olma
imkânından neden mahrum? İstiklal mahkemelerinden bugüne mahkemelerin
isimleri, tabelaları değişse de adalet duygusunu inciten, adalet
duygusunu zayıflatan uygulamalar, kararlar neden çıkıyor? Buna
yoğunlaştığınızda aslında bir somut vakayla
karşı karşıya kalıyorsunuz. O da gerçekten
yargının bağımsızlığına, tarafsızlığına
inanan, buna değer atfeden bir akıl, bir yönetim kültürü var mı,
yok mu? Eğer siz, toplumun bir kesimini düşman olarak
görüyorsanız, öteki olarak görüyorsanız,
ayrımcılığı, dışlamayı
olağanlaştırıyorsanız yargının da
düşman hukuku gibi işlemesi, tehdit kategorisinde ele
alınması, zaten baştan peşinen cezalandırılmaya
layık, reva görülmesi zaten sıradanlaşır,
olağanlaşır. Siz ondan sonra yargılama teknikleri,
yargılama usulleri, yargı imkânları, dosya yoğunluğu,
dava yoğunluğu gibi konular üzerinden adalete erişemezsiniz.
Yargı
bağımsızlığı konusunda siyasi iktidarın net
olması gerekir. Yargı bağımsızlığı
kavramı, siyasetin sorumsuzluğu anlamına gelmez. Yani
işinize gelmeyen kararlar çıktığında, hoşunuza
gitmeyen kararlar çıktığında Yargı
bağımsız, ne yapalım. deyip yönetimin iktidar olmanın
sorumluluğundan kurtulamazsınız, aynı şekilde de
müdahale etme ihtiyacı duyduğunuzda müdahale etmenin bir yolunu,
yöntemini buluyorsanız, geliştiriyorsanız bu durumda da yine
yargının bağımsızlığını
tutarlı biçimde asla savunamazsınız. Yargıyı eğer
siz bir biçimde kontrol etmenin yollarını, yöntemlerini aramaya, buna
dair girişimler, buna dair planlamalar içerisine girmişseniz bir gün
bu kontrol etme hevesinin, arayışının aleyhinize
dönebileceğini, ters tepebileceğini ve yargının
yıpranmasının faturasının size
çıkacağını da göze almak zorundasınız. Burada çok
net bir evrensel ölçü var, o da hukuk, kuralların önceden bilinmesidir ve
yargı bağımsızlığı, yargı
tarafsızlığı da yargının siyasal erkten, siyasal
güçten bağımsız karar alabilmesidir. Yargının
siyasallaşması kavramını canımızın
istediği biçimde tarif edemeyiz. Yargının
siyasallaşması demek, mahkemeler karar verirken evrensel
değerlere ve adalete göre mi karar veriyor, yoksa yönetenin tercihine,
inancına, ideolojisine, görüşüne, beklentisine, hesabına göre mi
karar veriyor? Bu ölçüyü objektif biçimde önünüze koyduğunuzda,
yaptığınız, yaşadığınız,
karşı karşıya kaldığınız tablonun
gerçekten yargının siyasallaşması kavramıyla ifade
edilecek nitelikte olup olmadığına dair en azından kendi
vicdanınıza net bir hesap verebilirsiniz.
Değerli milletvekilleri, bu, toplumun bir
kesiminin ötekileştirilmesi, dışlanması konusunda
aslında kavramsal bir tehlikeyle karşı
karşıyayız. Kamu kavramı, ne yazık ki,
Habermasın çok net ifade ettiği gibi, bir süredir, birçok ülkede,
devlete ait olan, iktidara ait olan, egemenin yönettiği alan gibi tarif
ediliyor. Oysa, kamu kavramını, hiç olmazsa, Yunus Emrenin
şiirlerindeki temiz Türkçede ifade edildiği gibi, toplum
anlamında kullanmayı, toplum anlamında ele almayı
başarsak emin olun ki yöneten ile yönetilen, toplum ile devlet
arasındaki çelişkiyi daha adil bir ölçüyle, daha insani bir ölçüyle
değerlendirmiş oluruz. Bizim hukuk dilimizde kamu yönetimi, kamu
güvenliği gibi, kamu düzeni gibi kavramlara
baktığınızda, bunların toplum, toplumun
çeşitliliği, toplumun çoğulculuğu üzerinden tarif edilen
bir anlam, yani Türkçenin özündeki kamu kelimesiyle hiçbir ilgisinin olmadığı,
tam tersine, otorite, yöneten, iktidar eden, o gün devlet kimin elindeyse onun
dediğinin egemen olduğu bir alan olduğunu çok net biçimde
görürsünüz.
Güçler ayrılığıyla ilgili birkaç
örnek aktaracağım. Amerika Birleşik Devletleri
Anayasasının yapımında da önemli bir isim, Hamilton diyor
ki: Yasama ve yürütme, eğer yargıyı kontrol ediyorsa, orada
özgür bir yargıdan, özgürlükten söz edilemez. Ama yasama ve yürütmenin
yargıyı kontrol ediyor olması, aslında korkulacak bir
şeydir. Özgürlük nasıl korkulacak bir şey değilse,
yargının yasama ve yürütmeden bağımsız olmasında
da korkulacak bir şey yoktur eğer sizin
yaptıklarınızla ilgili hesap verme konusunda bir
kaygınız yoksa. Meşhur örnektir; George Orwellin, o
meşhur, asansörlerin çıkışına asılmış
resim ifadesi vardır. Hani, gözlerinize bakan, size bakan bir çift göz,
sizi sürekli izleyen, sizi sürekli denetleyen, gören gözler ve bu resmin
altında da, her katta bulunan bu resmin altında da Büyük biraderin
gözü senin üzerinde. ifadesi. Eğer yargıçlar, savcılar, tabii
ki savcıların pozisyonu, konumu farklı,
tartışmalı ama hiç olmazsa hüküm verenler, hâkimler eğer
tarafsızlık pozisyonlarını gözetmiyorlarsa, iktidarın
sopası pozisyonuna düşmüşlerse o üzerlerinde hissettikleri
Büyük Biraderin gözüyle hareket edecek, onun göz işaretinden onunla ilgili
korkudan, kaygıdan hareketle karar vereceklerdir.
Yine, Amerika Birleşik Devletlerinden
Wilsonun bir sözü var, diyor ki: İktidarlar, hükmedenler, hükûmetler
iktidara geldiklerinde sözlerinde durmayabilirler yani muhalefetteyken
vadettiklerini yerine getirmeyebilirler ama her şart altında bize
düşen, bireylere, topluma düşen görev, iyi yasaların
çıkması için çaba sarf etmek ve mahkemelerden adalete uygun karar
çıkması için mücadele etmektir.
Değerli milletvekilleri, Montesquieuyu
anlatmaya burada vakit yok ama Yasaların Ruhunda der ki: Ülkeler,
topraklarının verimliliğine göre ekilmezler; ülkeler,
özgürlüklerine göre, özgür oldukları ölçüde ekilirler.
Yine, yakın tarihten iki örnek davayla Türkiye
yargı sisteminin asıl sorununun, temel sorununun bu
düşmanlaştırma, ötekileştirme üzerine kurulu olduğuna
dikkat çekecek iki örnekle konuşmamı tamamlamaya
çalışacağım. Birisi, Yarbay Ali Tatar -en azından
ismini kamuoyundan, herhâlde, şu anda bizi dinleyenler de
hatırlamışlardır- bir kez tahliye edildi, sonra tekrar
tutuklama kararı çıktığında da intihar etti, aynen
kendi cümlelerini okuyorum, diyor ki: Hukuksuzluk sürecine hukuk adına
saygı gösterilemez. O deliğe dönmektense mezara girerim. Yapılan
hukuksuzluğa isyan için hayatıma son veriyorum. Bir başka
örnek, Hatip Dicle Ben, dört yıldır hukuksuz biçimde cezaevinde
tutuluyorum. Bu hukuksuzluk içinde adaletin neresine başvurup neyin iznini
alayım? diyor. Ne üzerine diyor? Annesinin cenazesine katılmayla
ilgili izin isteyip istemeyeceği sorulduğunda Cenazeye
katılmayacağım. diyor.
Değerli milletvekilleri, Zizek der ki:
Hikâyelerini bilmediklerimizdir en çok düşman olduklarımız.
Eğer siz toplumda birilerini peşinen suçlu olarak görmeye
başlamışsanız, onlarla ilgili duygularınız, sizi
onlara düşman gibi bakmaya itmişse orada artık adaletten, adil
yargılanmadan, hukuk devletinden söz edilemez. Evet, yargının
gücü, Türkiye tarihinde önemli bir sorun olmuştur siyaset üzerinde vesayet
ve başka açılardan ama yargının gücü, bazen kötüdür fakat
gücün yargısı, her zaman tehlikeli, her zaman kötüdür.
Herkesi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Bilgen.
Önerge üzerinde lehinde olmak üzere ikinci
konuşmacı, Adana Milletvekili Sayın Elif Doğan Türkmen.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Türkmen.
ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) Teşekkür
ediyorum Başkanım.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin hukukun sorunlarıyla ilgili
vermiş olduğu araştırma önergesine dönük, partim Cumhuriyet
Halk Partisi adına konuşmak üzere kürsüdeyim.
Milliyetçi Hareket Partisinden sayın hatip,
hukukun, yargının, özellikle de pratikte adliye
saraylarının yaşadığı sorunları anlattı
ama yargının gerçekleşmesi adına karar verildikten sonra
yerine getiren bir grup daha var, onlar da cezaevinde çalışanlar yani
gardiyanlar, yani infaz memurları, yani idari amirler ve diğerleri.
Bu konuda Grup Başkan Vekilimiz Sayın Özgür Özel, Genel Başkan
Yardımcımız Veli Ağbaba ve Muğla Milletvekilimiz
Nurettin Demirin cezaevleriyle ilgili hazırlamış oldukları
kitaplar da gerçekten hukuk fakültelerinde ders kitabı olarak
okutulabilecek kadar sorunlara inilmiş, tespit edilmiş ve çözüm
önerileri sunulmuştur. Ama ne yazık ki bu kitaplar,
yayınlandığından bu yana ne infaz memurlarının ne
gardiyanların ne de cezaevinde bulunan tutuklu ve hükümlülerin hiçbir
sorunu bugüne kadar çözülmemiş, tam tersine bir çığ gibi
katlanarak büyümüştür. Her gün ailelerden çeşitli biçimde çığlıklar
geliyor bize, yüzlerce insanın insanlığa yakışmayan
bir biçimde cezaevlerinde bulunduklarına dair ve şunu söylüyorlar:
Ya denetimli serbestlik iki yıl olsun ya da bir af olsun.
Ben şimdi merakla soruyorum: Sürekli
varlık barışı diye af getiriyoruz, kara parayı
aklama adına çalışmalar yapıyoruz. Peki, belki çoğu da
kader mahkûmu olan bu hükümlüler için neden bu Mecliste hiçbir düzenleme
yapmıyoruz? Neden bu kadar ailenin çığlıklarına
özellikle Hükûmet ve AKP Grubu kulaklarını tıkıyor? Ben bunu
gerçekten merak ediyorum ve binlerce kadın, eş, anne, baba, çocuk
adına da bu soruyu sormak istiyorum. Çünkü Hükûmetimiz ve AKP Grubu bu
işlemi yapmaya, bu Mecliste bu çalışmaları yapmaya
sayısal olarak onlar yeterlidir, niçin bu çığlıkları
duymuyorlar? (CHP sıralarından alkışlar)
Bunun yanı sıra, bir konu daha var,
sayın konuşmacı dile getirmedi, adliye personeli. Ben
yaklaşık yirmi küsur yıl avukatlık yaptım, adliye
personelinin de ne kadar zor koşullarda
çalıştığını biliyorum. Evet, görevini
layıkıyla yapmak isteyen, düğmesiz cübbesini iliklemeye
çalışmayan hâkimler ve savcılar evlerine dosya götürüyorlar;
cumartesi, pazar dahi çalışıyorlar. Bunun yanı sıra,
bunlara yardımcı olan adliye personeli, biliyor musunuz ki onlar
çocuklarını iyi bir yaşama kavuşsunlar diye, bir dershaneye
gönderebilmek adına o kadar çok fedakârlıklarda bulunuyorlar ki ama
onların yaşamını iyileştirme adına hiçbir
şey yapmıyoruz. Şunu da yapıyoruz ama elektrik
şirketleri, kârına kâr katsın diye kaçak elektriğin
kayıp kaçak elektrik parasını onu kullanmayan tüm
vatandaşlardan almak adına yasa düzenleyen, Meclise yasayla ilgili
tasarı getiren Hükûmet ve AKP Grubu, bu binleri bulan adliye personelinin
yaşamını birazcık iyileştirmek adına ne
yazık ki hiçbir çalışmaya parmak basmıyor, imza
atmıyor. Bu konuda da tüm yapılanlar Türkiyede yaşayan her
vatandaşın vicdanında yerini buluyordur diye düşünüyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, Türkiye,
Anayasanın askıya alındığı, kararların sarayda
verildiği, devletin bir bütün olarak meşruiyetinin
aşındığı bir dönemden geçiyor. İnsanlık
tarihine baktığımızda, dört bin yıllık
insanlık tarihinde şunu görüyoruz: İnsanlar, o günden bugüne
eşit, bağımsız, adil bir dünyada yaşama ülküsünün
peşinde koşmuşlar. Bunu yapan insanların adil bir dünyada
yaşamasının koşullarından biri de ülkeyi yönetenlerin
güçler ayrılığı prensibine uymasıdır. Tüm dünyada
evrensel bir ilkedir; yargı, yasama ve yürütme
Dünyada insanlık
tarihinin dört bin yıllık birikimiyle geldiği bu noktada
ülkemize baktığımızda ne yazık ki ne görüyoruz: Dikta
rejimi kurma hevesi, sistemin tüm kurullarını
aşındırıyor, otoriter rejim adına Türkiyenin
istikrarı yok ediliyor ama hukuk da güç karşısında susuyor,
keyfîlik artıyor, gücün karşısında hakkın, hukukun
sesi olması gereken adliyeler, güçlünün baskı aracı oluyor.
Hukuk susuyor, silahlar konuşuyor; hukuk susuyor, hırsızlık
artıyor; hukuk susuyor, baskı artıyor, ezenler dokunulmaz hâle
geliyor, ezilenler çaresiz kalıyor, siyaset ve demokrasi Türkiye'de
artık bir buhran yaşıyor.
Adliye sarayları inşa ediyoruz. Adliye
sarayları inşa ederken amacımız, adaleti sağlamak
değil, amacımız, sarayı inşa eden müteahhitlerin biraz
daha zengin olması. (CHP sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ne alakası
var ya.
ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Devamla) Türkiye'nin
parlamenter sistemini güçlendiren, güçler ayrılığı ilkesini
ve hukukun üstünlüğünü egemen kılan bir anayasaya ve birinci
sınıf demokrasiye ihtiyacımız var. Bugüne kadar Darbe
hukukundan, darbelerden hesap soracağız. diyenler ne yazık ki,
darbe hukukuna dayanarak ülkeyi sivil bir darbenin eşiğine
getirdiler. Ama şunu bilmemiz gerekir ki bu ülkede demokrasi adına,
hukuk adına, adil bir Türkiye'de yaşamak adına mücadele eden
savaşçılar var. Biz hiçbir zaman bu savaştan
yılmayacağız ve ülkemizdeki bağımsızlık ve
demokrasinin en önemli unsuru olan yargının yeniden
bağımsız hâle gelmesi için her tür çalışmayı
yapacağız ve o çalışmaların da yanında
olacağız.
Bu nedenle bugün MHP Grubunun vermiş olduğu
araştırma önergesinin lehine söz aldım ve şunu söylemek
istiyorum: Hep büyük hedefler koyuyoruz. 2023 diyoruz, yüz yıllık
hedef diyoruz ve bu hedeflere baktığımızda insan
adına hiçbir şeyin olmadığını görüyoruz. Nedir
hedefler? İşte, Osman Gazi Köprüsü. Osman Gazi Köprüsünün
yapılışına karşı değiliz, üzerinden insanlar
geçecek ama Osman Gazi Köprüsünün fiyatının, 80 küsur liranın
vatandaştan alınmasına, onun üstünün hazineye yani 79 milyon
insana yüklenmesine karşıyız. 40 bin aracın geçmesini
taahhüt eden devletin, 40 bin araç geçmediğinde o aradaki araç
farkının tüm bedelini 79 milyon insanımızın ödemesine
karşıyız.
Biz, Türkiyede adil bir düzen istiyoruz ve bu
nedenle de 550 milletvekiline sesleniyorum: Anayasayla ilgili, milletvekili
olmakla ilgili yemininize bağlı kalınız. Buradan, cübbesini
düğmesi olmamasına rağmen iliklemeye çalışanlara
karşı iliklemeden görevini yapan yargı mensubu ve tüm avukat
meslektaşlarımın önünde de saygıyla eğiliyorum.
Selam ve saygılar. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Türkmen.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin aleyhinde
ikinci ve son konuşmacı, Bartın Milletvekili Sayın
Yılmaz Tunç.
Süreniz on dakika Sayın Tunç, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin
aleyhinde söz aldım, bu vesileyle sizleri saygılarımla
selamlıyorum.
MHP grup önerisiyle, Türk hukuk sisteminin
sorunlarının tespiti ve bu sorunların çözümü için gerekli yasal
düzenlemelerin yapılması amacıyla bir Meclis
araştırması komisyonu kurulması istenmekte ve bugünkü
gündemde görüşülmesi talep edilmektedir. Grup önerisinin gerekçesine
baktığımız zaman da hukuk sisteminin sorunları dört
ana başlık altında özetlenmiştir. Bunların birincisi,
hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı
ilkelerinin uygulanmaması; ikincisi, adliye binalarının yetersiz
olması; üçüncüsü, hukuk eğitiminin yetersiz olması; dördüncüsü
de iktidarın yargı üzerinde baskı yaptığı yönündeki
iddialardır.
Şimdi bunlara kısa kısa
değinmekte fayda vardır. Hukukun üstünlüğü ve yargı
bağımsızlığının uygulanmamasıyla ilgili
sorunlar, sadece günümüzün problemi değildir. Bu problem, uzun
yıllardır devam etmektedir. Hukukun üstünlüğünün tesisi ve
yargı bağımsızlığının tesisi
anlamında da özellikle son yıllarda önemli adımlar
atılırken vesayetçi anlayışın, yargı sistemindeki
vesayetçi anlayışın da direnci henüz kırılabilmiş
değildir. Bu anlamda da iktidarın, siyasi iktidarın yalnız
bırakıldığını söylemekte fayda vardır.
Adliye binalarının yetersizliğiyle
ilgili gerekçe de, aslında, on dört yıllık AK PARTİ
iktidarında ortadan kaldırılmıştır. Zaten
Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü de bu konuya değindi, Müteahhitleri
zengin etmek için adliye sarayları yaptınız. dedi. Biz,
müteahhitleri zengin etmek için adliye sarayları yapmadık. Adliye
binaları apartman dairelerinde kiralıktı, merdiven
altlarında duruşmalar yapılıyordu. Biz, vatandaşımızı,
yargı mensuplarımızı çağdaş, teknolojiyle
donatılmış fiziki imkânlara kavuşturmak için bunları
yaptık. Eğer o anlayış olursa, müteahhitleri zengin etmek
için yapıyorsak bunları, o zaman köprüleri de yapmayalım,
feribot sıralarında, kuyruklarında beklemeye devam edelim;
hastaneleri yapmayalım, okulları yapmayalım. Bu
anlayışın, müteahhitleri zengin etmek için bunların
yapıldığı yönündeki anlayışın da zaten
klasik bir anlayış olduğunu milletimiz bilmektedir.
Hukuk eğitiminin yetersiz olması
Evet, bu
konuda haklı gerekçeler var. Hukuk eğitimiyle ilgili sorunlar devam
ediyor. Bununla ilgili de 65inci Hükûmetin programında buna geniş
bir yer veriliyor. Hukuk eğitiminin güçlendirilmesi anlamında önemli
tedbirler var. Hâkim ve savcılarımızın meslek içi
eğitimlerinin güçlendirilmesiyle ilgili önemli planlamalar var. Bu planlamalar
hayata geçtiğinde ve üniversitelerimiz de hukuk eğitimiyle ilgili
gerekli tedbirleri aldığında bu sorun da önemli ölçüde ortadan
kaldırılabilecektir.
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) 65inci Hükûmete
kadar, 58den 65e tüm hükûmetler sizin.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Tabii, yapılanlar var
ama yapılacak olanlar da var. Bunlara devam edeceğiz.
İktidarın yargı üzerindeki
baskısıyla ilgili gerekçeler
Bir kere bunlara
katılmadığımı belirtmek istiyorum. Bu, sürekli gündeme
getirilen bir husus. Aslında iktidarın yargı üzerinde bir
baskısı değil de, yargının zaman zaman
sınırlarını aşarak, vesayetçi anlayıştan
kaynaklanan alışkanlıklarla aslında siyasi iktidarın
üzerinde zaman zaman baskılar oluşturduğunu da çok iyi
biliyoruz; Anayasa Mahkemesi kararlarından biliyoruz, yüksek
yargının görev ve yetki sınırını aşan
kararlarından bunları biliyoruz. Anayasa Mahkemesi
başkanlarının, HSYK başkanlarının, Yargıtay,
Danıştay başkanlarının, üstlerine elzem olmayan siyasi
konularda, yargı konusunun da dışına çıkarak açıklamalar
yaptığını geçmişte çok iyi biliyoruz. Tüm bu
olumsuzlukların ortadan kaldırılması anlamında da, on
dört yılda AK PARTİ iktidarında önemli çabalar
sergilenmiştir. Yargının vermiş olduğu kararlar hep
eleştiriliyor; neden eleştiriliyor? Çünkü yargılama saiki
dışına çıkarak birtakım soruşturmalar
yapıldığını hepimiz biliyoruz. Ergenekon
soruşturması, 17-25 Aralık soruşturması; bunların
yargılama saikiyle yapılmayan soruşturmalar olduğu da
artık herkesin malumu olan hususlar.
Şimdi, değerli milletvekilleri, adalet,
mülkün ve meşruiyetin temelidir, hukuk devletinin esasıdır.
Yargı sistemi, hukukun üstünlüğüne dayanıyorsa, herkesin güven
duyduğu her türlü güç odağından bağımsız ve
tarafsız ise ve vatandaş taleplerine hızlı cevap verebilen
bir yapıdaysa adalet tesis edilebilir. Yargı, hukuk güvencesi
oluşturuyorsa, uluslararası standartlarda ve demokratik usullerle
işliyorsa, ideoloji, siyasal tasavvur veya inanç dikte etmiyorsa o zaman
bağımsız ve tarafsız olabilir, o zaman güven veren bir
adalet sistemi vücut bulabilir. Güven veren bir adalet sisteminin olduğu
yerde de öngörülebilirlik olur, istikrar olur, belirsizlik ortadan kalkar,
üretim olur, insanlarımızın refah düzeyi artar, kalkınma
hızlanır. AK PARTİ hükûmetleri, 2002 yılından bu yana,
güven veren bir adalet sisteminin tesisi için gerçekten önemli reformlara imza
atmıştır. Şu on dört yılda, seksen yıldır
uyguladığımız temel kanunların tamamı
değişmiştir. Hukuk alanında sessiz bir devrim
gerçekleştirmiştir AK PARTİ bunları gerçekleştirirken
de Türkiye Büyük Millet Meclisindeki tüm siyasi partilerin
uzlaşmasıyla bu temel kanunlar geçmiştir; Ceza Kanunumuz
uzlaşmayla geçmiştir, Ceza Usul Kanunumuz uzlaşmayla
geçmiştir, Türk Ticaret Kanunumuz uzlaşmayla geçmiştir, Borçlar
Kanunumuz uzlaşmayla geçmiştir, Hukuk Muhakemeleri Kanunumuz
uzlaşmayla geçmiştir. Ceza İnfaz Kanunumuz yine bu Meclisin
partilerinin uzlaşmasıyla geçmiştir. Tüm temel
kanunlarımız yenilenmiştir. Bu mevzuat yenilenmesi uygulamaya bu
derece yansımış mıdır? Bunu tabii söyleyemiyoruz çünkü
yargı mensuplarının da bu mevzuata uygun bir şekilde karar
vermesi gerekiyor, bu anlamda da çabalar devam ediyor.
İşte, geçen hafta, bayramdan önceki
görüşmelerimizde Meclisimizin gündeminde yine bir yargı paketi
vardı. Neydi bu yargı paketi? Yüksek yargının
ağır iş yükünden kurtulması ve bir içtihat mahkemesi hâline
gelmesiyle ilgili çalışmalarımızdı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya, atma Yılmaz din
kardeşiyiz ya, atma Yılmaz din kardeşiyiz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Burada da yine belki on gün
bunu geçirmek için uğraştık. Hâlbuki amaç belliydi. Amaç neydi?
Amaç, Yargıtay ve Danıştaydaki ağır iş yükü
artık
İstinaf mahkemelerinin önümüzdeki 20 Temmuzdan itibaren
devreye girecek olması nedeniyle artık dosyaların yüzde 80inin
istinaf kanun yolunda kesinleşecek olmasından dolayı
Yargıtay ve Danıştay daire sayılarının
azaltılması. Buna da itiraz edildi. Evet, muhalefet itiraz edebilir,
eleştirebilir ama gerekçemiz haklı bir gerekçe. Şu denildi: Niye
artırdınız geçmişte? Evet, geçmişte
artırdık, niye artırdık? Yargının ağır
iş yükü vardı
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şimdi hafifledi mi?
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
istinafı devreye
geçiremedik bazı sebeplerle ama şimdi istinaf devreye girdi ve
azaltma gerekçemiz bu. Yargıtay ve Danıştayı içtihat
mahkemesi hâline getirmek zorundayız. Aksi takdirde, ağır
iş yükü nedeniyle vatandaşlarımızın haklarına
kavuşabilmelerinin ve davalarının sonuçlanmasının uzun
yıllar sürmesi yargıya olan güveni zedeliyor. Bunu da ortadan
kaldırmak için çok önemli bir çalışmayı bayramdan önce
sizlerle beraber gerçekleştirmiş olduk ve ülkemiz yargı
sistemiyle ilgili de önemli bir sorunu Meclis olarak gündeme aldık ve
gidermenin yoluna baktık.
Yine, önümüzde duran en önemli problem Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun yapısıyla ilgilidir. Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunun demokratik ve çoğulcu bir yapıda
oluşmasıyla ilgili olarak, evet, burada bir Anayasa
değişikliği yaptık ve 2010 Anayasa
değişikliği Meclisimizin, milletimizin onayından geçti.
Ancak, milletimizin onayına sunulmadan önce Anayasa Mahkemesi bir iptal
kararı verdi ve bizim amaçladığımız çoğunlukçu
yapı yerine çoğulcu bir yapıyı getiren bir sistemi getirdi.
Liste usulüyle seçimler yapıldı ve bu liste usulüyle ilgili
yapılan seçimler de maalesef, yargıda, ilk derece mahkemelerinde
birtakım gruplaşmalara neden oldu ve hukuk dışı bir
yapılanmanın temayüz ettiğini görmüş olduk.
Bununla ilgili, siyasi partilerimizden sözcüler
zaman zaman bu HSYK yapısının yeniden düzenlenmesi ve Türkiye
Büyük Millet Meclisinin de bu anlamda devreye sokulmasıyla ilgili
görüşler serdediyor. Burada gerçekten sadece bir yargı krizi
değil, önümüzde bir devlet krizi söz konusu. Bu devlet krizini çözebilmek
için de -sadece iktidar partisinin değil, muhalefet partilerinin de-
HSYKnın yapısının yeniden düzenlenmesi ve seçim usulüyle
ilgili olarak burada Anayasa değişikliği konusunda bir
çalışmanın yapılmasını önümüzde duran en önemli
sorun olarak görüyoruz.
Bilirkişilik müessesesi önemli. Bununla ilgili
tasarı Meclisimizin gündeminde, bir an önce bunu
yasalaştırmamız gerekiyor. Hâkim ve savcı sayısı
Avrupa standardının üzerine inşallah çıkacak, bununla
ilgili çalışmalar gerçekleştiriliyor. Hukuk sistemimizin
sorunlarını biliyoruz siyasetçiler olarak. Araştırmadan
ziyade biz burada icraat yapalım, kanuni düzenlemeleri bir an önce hayata
geçirelim diyorum.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Bartın.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Tunç konuşması
esnasında bizim bu grup önerimizi de kastederek kendilerinin
yaptığı vesayetle mücadelede gereken desteği
alamadıklarını ifade etti. Bu, bize de yapılmış
bir haksız isnattır. Sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Akçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
İki dakika
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Bartın Milletvekili Yılmaz
Tunçun MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
12 Eylül, 28 Şubat, e-muhtıra ve
diğer birtakım vesayetçi yaklaşımları sembolize eden
davranışların dışında, bütün vesayetçi
yaklaşımlara karşı net duruş sergileyen bir partidir
Milliyetçi Hareket Partisi. Fakat, tutarlı olmak gerekir, dünün vesayetine
karşı çıkıp Vesayetle mücadele ediyorum. diyerek kendine
göre yeni vesayetler oluşturmakta ayrı bir tutarsızlıktır
ve ilkesizlik söz konusudur. Yani eskiden askerlerin brifingine yüksek
yargı üyelerinin gitmesini yıllarca eleştirirken şimdi
beraber çay toplamaya gitmeyi de doğrusu nasıl
değerlendirirsiniz, merak konusu. Şimdi, beraber çay toplamanın
ötesinde gece üçte bazı yüksek yargı mensuplarının saraya
gittiği iddiası var. Herhangi bir yalanlama da şu saate kadar
gelmediğine göre bu konuda bir açıklama beklemek
hakkımızdır.
Hukuka ve yargıya kimin nasıl
baktığı bugün saat 14.00te Ankara Adliyesinde de berrak bir
şekilde, net bir şekilde ortaya çıkmıştır
değerli arkadaşlar. Milliyetçi Hareket Partisi Genel
Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli, bu yargı
dosyaları ve dokunulmazlıkların kalkması üzerine ilk
ifadesini vermeye giden siyasi lider ve siyasetçi olmuştur. Bizler de
-benim de var bir dosyam- alnımız ak, başımız dik
şekilde gideceğiz. Yargıya güvenin yerle yeksan olduğu bir
ortamda, demokrasiyi, yargıyı güçlendirmenin ve bununla mücadele
etmenin bir yöntemi olarak da değerlendirmek istiyoruz.
Sayın Başbakan, Genel
Başkanımızı tebrik ediyor veya teşekkür ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) - Sayın Başbakan,
Genel Başkanımızı tebrik ve teşekkür etme mevkisinde
değildir. Siz de bu havuz ve birtakım yolsuzluklar nedeniyle sizler
de yargıya gidin, biz de sizi tebrik etmek istiyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bravo; doğru.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Efendim, aynı gerekçeyle
ben de söz istiyorum.
BAŞKAN Peki, buyurun, size de iki dakika söz
veriyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
5.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun
MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yargının sorunlarını
konuşuyoruz, yargı bağımsızlığı önemli
bir başlık olarak karşımızda. Adalet ve Kalkınma
Partisinin değerli sözcüsü çıktı, bugün yapmaya
çalıştıklarını ve geçen sefer
yaptıklarını aynı bağlam içinde ilişkilendirerek
mantıksal bir yere oturtmaya çalıştı ama imkânsız,
bunu yapamazsınız çünkü 12 Eylül 2010 referandumunda biz 23 maddeyi
Ya, bunun 20 tanesi hepimizin kabul edeceği maddeler, bunu getirin, Meclisten
geçirelim ama bu sıkıntılı 3 maddeyi halka soralım.
dediğimizde siz bunu kabul etmediniz. Biz dedik ki: Bu bir şeker,
zehrin etrafına doluyorsunuz, vatandaşa bunu
yutturacaksınız. Neydi o madde? İşte, bugün
değiştirmeye çalıştığınız yüksek
yargı sistemini, HSYKyı, Yargıtayı,
Danıştayı yeniden düzenliyordunuz. Referandum yoluyla bunu
yapmaya çalıştığınızda, biz Bu zehri
vatandaşa yutturmayın. dedik. Dün bir başka sözcünüz
çıktı Diğer 20 maddeye niye hayır dediniz? dedi. Siz o
maddeye nasıl evet dediniz? O gün güya bir vesayete son verecektiniz. Ne
yaptınız? Bir cemaate teslim oldunuz, bir cemaat sizi ele geçirdi.
Siz vatandaşa zehri yuttururken esas zokayı cemaat size yutturdu.
Daha hâlâ debelenip duruyorsunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi size söyleyelim: Bu
yaptığınız düzenleme de o günkü düzenleme gibi hukukun
üstünlüğüne inanmak yerine, üstünlerin hukukunu yerleştirmeye
çalışan bir düzenlemedir. Ben iktidardayım, 300 küsur
milletvekili elimin altında. Oylar verilir, benim istediğim hâkimler,
savcılar göreve gelir. Bu mantıkla giderseniz askere, yine
alamayacaksınız tezkere! Bunu aklınıza sokun. (CHP
sıralarından alkışlar)
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Sen kendine bak ya. Tezkere
almıyoruz ki biz, sürekli uzatıyoruz, millete gidiyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özel.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın
Başkan...
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, 60a göre bir dakika yerimden söz istiyorum izninizle.
BAŞKAN Sayın Parsak, biliyorsunuz bu
uygulamayı kaldırdık yani gündeme geçtikten sonra 60a göre...
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Sataşma
olmadığı için 69a göre istemiyorum ama AKPli hatibin
söylediklerine ilişkin bir dakika 60a göre söz
istiyorum.
BAŞKAN Önerge sahibi olarak size bir sefere
mahsus olmak üzere söz vereceğim.
Daha sonra sizi dinleyeceğim Sayın
Bartın. Sayın Parsak bir dakika konuşsun, sonra size söz
vereceğim.
Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
21.-
Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsakın, Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunçun MHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bartın konuşmalarında
doğrudan doğruya ismimi zikretmediği için sataşma
kapsamında değil ama söyledikleri doğru olmadığı
için, özellikle önemli olan birkaçını düzeltmek için bu sözü
aldım.
Hukuk eğitimindeki sorunlarla ilgili 65inci
Hükûmet Programında var. dedi. 58inci Hükûmetten bu yana tüm hükûmetler
AKP iktidarının, keşke on dört yıldır bu sorun
çözülseydi.
Maksadı yargılama olmayan davalara örnek
olarak Ergenekonu gösterdi. Ergenekonun savcısıyım.
diyenlerle bir arada yürüdüler şimdiye kadar, onu hatırlatmak
istedim. Ayrıca, o davanın asıl savcısına
zırhlı makam arabasını, Mercedesi verenler de kendi
liderleriydi o çerçevede.
Danıştay Kanununu
çıkarmamızın sebebi yargının iş yükünü
düzenlemek. dedi. Hayır, öyle değildi, AKP tarafından paralel
hâle getirilmiş devletin düzeltilmeye çalışılmasıydı;
bunu da ifade etmek isterim.
Devlet krizidir. dedi. Bu kavram bize aittir,
doğrudur ama devlet krizinin de en önemli sebebi AKPydi. Ancak,
şimdiye kadar Biz bu krize yol açtık. Ey milletim, özür diliyoruz,
pişmanız, düzeltmek için de şunu yapacağız. diye
hiçbir AKP milletvekilinden bir söz duymadım.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz Sayın
Parsak.
Sayın Tunç, ben demin size Sayın
Bartın dedim sanırım.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Fark etmez, memleketimiz
kazansın.
BAŞKAN Buyurun Sayın Tunç, iki dakika da
size söz veriyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
6.-
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın
Başkanım, Bartın demenizde hiçbir mahzur yok, yeter ki
memleketimiz kazansın. Bartın gerçekten ülkemizin en güzel
köşelerinden bir yer. Çeşmicihan dediğimiz Amasra ilçemiz
Bartınımızda yer alıyor. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Tüm milletvekillerimizi Bartına, Amasraya,
memleketimize davet ediyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii, HSYKyla ilgili olarak Sayın Özel
eleştirilerde bulundu, Bu duruma siz getirdiniz Anayasa
değişikliğiyle. dedi. Tabii, o dönemi hatırlayacak
olursak, Anayasa değişikliği yapmamızın gerekçesi
neydi? HSYKnın özellikle başkanı, her sabah binaya girerken
siyasi açıklamalar yapan bir başkanı vardı ve sürekli,
HSYK, bir vesayet sistemi içerisinde yargıya hükmeder bir hâldeydi.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın Tunç,
iki yanlış bir doğru yapmıyor.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Bu yapıyı
değiştirmek için biz yola çıktık ve Meclisten
geçirdiğimiz Anayasa değişikliği çoğulcu bir
yapıyı oluşturmaktı, demokratik bir yapıyı oluşturmaktı.
Onun için ilk derece mahkemelerine seçim yetkisi getirdik. Yargıtaydan,
yüksek yargıdan ve ilk derece mahkemelerinden temsil orada olsun dedik, bu
amaçla Anayasa değişikliğini yaptık.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ne oldu?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Ancak bu amaç nasıl
değişti, bu amacı kim değiştirdi, bunu da
hatırlamakta fayda vardır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Paralel yapı.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Anayasa Mahkemesine
Cumhuriyet Halk Partisi başvuru yaptı ve Anayasa Mahkemesi o
başvuru neticesinde, CHPnin başvurusu neticesinde seçim usulüyle
ilgili olarak bizim Meclisimizin amaçladığı sistemi
değiştirdi ve liste usulünü getirdi.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Anayasa Mahkemesini
kaldıralım(!)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Esas suçlu biziz(!)
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Liste usulünün gelmesiyle
siz aslında CHP olarak HSYKnın bugünkü yapısının
oluşmasına fırsat vermiş oldunuz, bunu da zaten milletimiz
biliyor.
Saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Tunç.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
aslında kürsüden cevaba muhtaç bir şey ama artık öyle bir hâle
geldi ki neredeyse gökten meteor düşse İsmet Paşayı suçlu
gören AKP iktidarı, şimdi, 2010da bizim karşı
çıktığımız, Mecliste doğrusunu söylediğimiz,
bunu Anayasa Mahkemesi bozar dediğimiz bir düzenlemeyi Anayasaya
aykırı olduğunu bile bile getirip daha sonra da iptal olan
kısmından sonraki durumdan bizi sorumlu tutuyor. Bunu yüce Meclisin
takdirine sunuyoruz ama şunu bilsinler ki o günlerde biz bir paralel
yapıdan bahsederken Sayın Bartın Milletvekili ve arkadaşları
da Pensilvanyaya selam durup gidip orada el etek öperek yükselmeye
çalışıyorlardı. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Peki, tutanaklara geçti Sayın
Özel, teşekkür ediyoruz.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
MHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay
tarafından, Türk hukuk sisteminin sorunlarının tespiti ve
sorunların çözümüne yönelik gerekli yasal düzenlemelerin
yapılması amacıyla 13/7/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 13 Temmuz 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebi mi var?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Evet efendim.
BAŞKAN Peki.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini
oylarınıza sunmadan önce bir yoklama talebi var.
Sayın Özel, Sayın Bayraktutan, Sayın
Aydın, Sayın Bektaşoğlu, Sayın Uslupehlivan,
Sayın Tuncer, Sayın Yiğit, Sayın Gürer, Sayın Çamak,
Sayın Kayan, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Sarıhan,
Sayın Aldan, Sayın Balbay, Sayın Akaydın, Sayın
Özdemir, Sayın Usluer, Sayın Özdiş, Sayın Özcan, Sayın
Ekici.
Şimdi, yoklama için iki dakika süre veriyorum
ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
MHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay
tarafından, Türk hukuk sisteminin sorunlarının tespiti ve
sorunların çözümüne yönelik gerekli yasal düzenlemelerin
yapılması amacıyla 13/7/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 13 Temmuz 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.18
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.33
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara), Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 112nci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Halkların
Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Diyarbakır Milletvekili
İdris Baluken ve Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel
tarafından, askerî operasyonlar ve Licedeki yangınların
sebeplerinin araştırılması amacıyla 29/6/2016
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
13 Temmuz 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
13/7/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 13/7/2016 Çarşamba günü (bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Diyarbakır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
29 Haziran 2016 tarihinde Diyarbakır Milletvekili
Grup Başkan Vekili İdris Baluken ve Çağlar Demirel
tarafından (2388 sıra numaralı) askerî operasyonlar ve Lice'deki
yangınların sebeplerinin araştırılması
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 13/7/2016 Çarşamba
günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisinin lehinde ilk konuşmacı Diyarbakır Milletvekili Sayın
İdris Baluken. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
Buyurun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Vermiş olduğumuz araştırma önergesi,
23 Haziran ile 3 Temmuz tarihleri arasında Diyarbakır il
sınırlarında bulunan Lice, Hazro, Kocaköy, Hani, Silvan ve yine,
Bingöl il sınırlarında bulunan Gençe bağlı 39 köy ve
onlarca mezrayı kapsayan sokağa çıkma yasakları döneminde
ortaya çıkan, insanlığa karşı suç olarak nitelendirebileceğimiz
birtakım tabloların Meclis tarafından
araştırılmasını içeriyor.
Gerekçeye baktığımızda,
başlatılan askerî operasyonlar sonucunda ortaya çıkan orman
yangınları, sivil alanların
insansızlaştırılması, bombalanması, operasyonu
yürüten askerî birliklerin görev ve ihmallerinin sorgulanması,
kusurlarının tespit edilmesi ve bundan sonraki süreçlerde
alınabilecek olan tedbirlerle ilgili bu Meclisin müdahil
olmasını istediğimiz bir önergeden bahsediyoruz.
Tabii, biliyorsunuz, daha önce benzer önergeleri de
Sur, Cizre, Silopi, Nusaybin, Şırnak, Yüksekova için de buraya
getirmiştik ve o dönem de iktidar partisinin çoğunluk oylarıyla
o önergeler reddedilmişti. Peki, niye reddediliyor? İktidar partisi
kürsüye çıkıp bu yaşanan süreçlerle ilgili birtakım
iddialarda bulunuyor, oradaki yıkımı, insanlığa
karşı işlenen suçları kendisinin yapmadığını
söylüyor ama ısrarla da Meclisin o bölgelere gidip bu konuyu
araştırmak üzere bir komisyon kurmasını da engellemeye
çalışıyor. Bir kere bu sorunun kendisi bile kendi içerisinde bir
cevap barındırıyor. Ancak, ben, Licedeki hadiselere geçmeden önce
şunu ifade edeyim: Bu yapmaya çalıştığınız
engellemelerle eğer Türkiye kamuoyundan, dünya kamuoyundan orada
yaşanan gerçeklikleri saklamayı amaçlıyorsanız, böyle bir
amaca ulaşacağınızı sanıyorsanız ciddi
yanılıyorsunuz. Ya dünya gündemini takip etmiyorsunuz, Türkiye
gündemini takip etmiyorsunuz ya da bile bile bu yanlışlarda
ısrar ediyorsunuz.
Bugüne kadar Meclisin gidip incelemediği Sur,
Cizre, Silopi, Nusaybin, Şırnak, Yüksekova süreciyle ilgili,
bakın, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliğinin
raporları açıklandı. Cizrede sivil katliamlarının
yapıldığı Birleşmiş Milletlerin raporuna girdi.
Orada yerinde gözlem yapmak için heyet göndermek istediklerini en üst düzeyde
Hükûmete ilettiler. Nusaybinde ordu güçlerinin ağır silahlarla sivil
yerleşim alanlarını tahrip ettiğini Birleşmiş
Milletlerde yine ilgili kurumlar rapora döktüler. Daha iki gün önce, İnsan
Hakları İzleme Komitesi yine bölgede yaşananlarla ilgili bir
rapor hazırladı ve bu raporla ilgili olarak da Türk Hükûmetinin,
Türkiye Hükûmetinin hâlâ Birleşmiş Milletler heyetine izin
vermemesini manidar bulduğunu ve orada insanlığa karşı
işlenmiş olan suçların üstünün örtülmeye
çalışıldığını açık bir şekilde
ifade etti. Yani, demem odur ki: Burada engelleyerek, Meclisin oraya gitmesini önleyerek
siz orada ortaya çıkan bu suçların üstünü örtemezsiniz. O nedenle,
burada, getirmiş olduğumuz bu önergeye destek vermeniz, en
azından önceki süreçlerde yaşamış olduğumuz o bütün
hukuksuzlukları ortaya çıkarma açısından da son derece
önemlidir.
Şimdi, neden korktuğunuzu da bir iki
cümleyle ifade edeyim. Çünkü, bunu siz bilinçli bir politika olarak bölgede
yürüttünüz. Çökertme planı tartışmalarını bütçe
görüşmeleri sırasında çokça ifade ettik. Ta 2014 yılında
yani müzakere masası henüz devrilmemişken, henüz müzakere süreci
devam ediyorken on binlerce Kürtün ölmesini, yaralanmasını, on
binlercesinin tutuklanmasını, yüz binlerce insanın
yaşadığı yerleşim alanlarından göç etmesini
öngören bir çökertme planını hayata geçirmeye
çalıştınız. Bilinçli politika olduğu için de bugün
sonuçlarıyla yüzleşmekten korkuyorsunuz, çekiniyorsunuz. Bakın,
Sur, Cizre, Silopideki süreçler bu çökertme planının kent
ayağıydı. O kentleri tamamen insansızlaştırma,
orada ortaya çıkan yıkım ve talan tablosuyla birlikte oradaki
halkın iradesini tamamen kırmayı amaçlayan âciz bir
politikaydı. Şimdi, Licedeki süreçle birlikte, daha önce kent
merkezlerinde uygulanan bu çökertme planının köy ayağı,
kırsal yaşam ayağı devreye konulmaya
çalışılıyor. Ne oldu Licede on gün boyunca? Bunu
tartışmak lazım. Sivil yerleşim alanlarının
insansızlaştırılmasını hedefleyen bombalamalar
yapıldı, orada yangınlar çıktı. Yangınlara
-devletin bütün kurumları bilinçlendirilmesine, bilgilendirilmesine
rağmen- müdahale edilmedi. Oradaki halkın yangın söndürme
çalışmalarına izin verilmedi. Köylüler kent alanlarında,
kent merkezlerinde dışarıya çıkarılarak
işkenceden geçirildi. Sivil insanlar katledilerek, işkenceyle
katledilerek PKKli diye kamuoyuna sunuldu. Bütün bu tabloların kendisi,
Lice operasyonunda aslında gerçekten açığa çıkmasından
korktuğunuz bazı süreçlerin işlendiğini açıkça ortaya
koyuyor.
Bakın, Lice bu uygulamalara yabancı bir
yer değil, zamanımız dar olduğu için ben 1925
yılından beri, Şeyh Sait kıyamından bugüne kadar
Licede yaşananları burada anlatamayacağım ancak
1990lı yıllarda Licede nelerin yaşandığını
özelikle iktidar partisi sıralarında oturan birçok milletvekili
biliyor. Orada, birtakım senaryolarla Licedeki kent merkezinin
yakılıp yıkıldığını, birkaç gün
içerisinde 30 insanın katledildiğini, 60tan fazla insanın
yaralandığını, Lice nüfusunun yarısının
Liceden çıkarıldığını sizin
sıralarınızda oturan birçok milletvekili hem defalarca bu
kürsüden ifade etti hem de kamuoyuna yapmış olduğu
açıklamalarda belirtti.
O dönem, Tuğgeneral Bahtiyar Aydının
nasıl katledildiğini, yine artık mahkeme iddialarından
biliyoruz. Hatırlarsanız, Bahtiyar Aydının PKK
tarafından katledildiği iddiası üzerinden Lice yakılıp
yıkılmıştı ama bugün, Diyarbakır
savcılığının yürütmüş olduğu mahkeme
soruşturma, iddianamesinde bile on bir saat boyunca Licede süren bu
yakma, yıkma, talan, katletme sürecinde hiçbir PKKlinin ölü ya da
sağ yakalanmadığı, hiçbir PKKlinin görülmediği
gerçekliğinden de yola çıkılarak orada böyle bir
saldırının gerçekleşmediği bilgisi tarih
kayıtlarına geçti. Bahtiyar Aydının kimler tarafından
katledildiği, yine o mahkeme iddianamesi okunursa iyi
anlaşılır.
Aynı süreçte, kent merkezi yakılırken
Licenin bütün köyleri boşaltıldı, faili meçhul cinayetler
işlendi, tıpkı bugünkü gibi ormanlar yakıldı, meralar
boşaltıldı. Bütün bu uygulamalarla sonuç almaya
çalışanlar tarih önünde bu yaptıklarının
hesabını veremeyecek ağır bir siyasi hezimeti
yaşadılar. İşte bugün, AKP Hükûmeti, bırakın
1990lı yılları tekrar etmeyi 1990lı yılları katbekat
aşan hukuksuzluklara ve insanlığa karşı suç
pratiklerine Licede imza attı. Aslında sadece Lice değil, bütün
bölgede şu anda Hükûmet tamamen inisiyatifini yitirmiş
durumdadır. Açık ve net konuşalım. O dönemin, 1990lı
yılların bölgede görev yapan Ergenekon, kontrgerilla, gladyo
çetelerinin tamamı bu dönemde büyük bir iradeyle, büyük bir inisiyatifle
bölgeye gönderilmiş ve insanlığa karşı işlenen
bütün suç pratiklerine karşı, Başbakan Davutoğlunun
devreye girmesine rağmen, bugüne kadar hiçbir sonuç alamamıştır
yani tamamen inisiyatifi yitirmiş, Ergenekona teslim olmuş bir
iktidar pratiğiyle karşı karşıyayız. Mevcut
pozisyonunuz şudur: Orada insanlığa karşı suçlar işleniyor,
siz de bunları yalanlar üzerinden Türkiye kamuoyuna
meşrulaştırarak sunmaya çalışıyorsunuz.
Bakın, Licede özellikle bu on günlük süre
içerisinde kan donduran bazı şeyler oldu. Bunları her birinizin
araştırmasını özellikle rica ediyorum. 34 köylü köy
meydanında yakılmak istendi, bu bahsetmiş olduğumuz güçler
tarafından benzin bidonları temin edilerek ve yakma tehditleri aleni
bir şekilde halkın gözü önünde ortaya konularak yakılmak
istendi. Ve bunları engelleyen de bakın, yine orada görev yapan bir
subay oldu. Yani, burada genelleştirerek bir suç pratiği filan ortaya
koyuyor değiliz ancak suç işleyen, orada insanlığa
karşı hukuksuz işlemler yürütenler varsa mutlaka tarih önünde,
adalet önünde ortaya çıkarılması için Meclisin müdahil
olması gerektiğini ifade ediyoruz.
Tabii, anlatacak çok şey var ancak ben hani
geldiğiniz aşamayı göstermesi açısından şunu
ifade edeyim: Veli Küçükün protokolde, Musa Çitilin terfilikte, Doğu
Perinçekin de Hükûmet sözcüsü olarak kürsüde, mikrofonlar
karşısında olduğu bir tabloyla karşı karşıyasınız.
Bütün dünya bu yapmış olduğunuz pratikleri ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) -
işlediğiniz suçları biliyor. O nedenle gelin, bu vermiş
olduğumuz önergeye destek verin, hep birlikte gidip orada bu
olayların tamamını araştıralım diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Baluken.
Grup önerisinin aleyhinde olmak üzere birinci
konuşmacı, Diyarbakır Milletvekili Sayın Mehmet Galip
Ensarioğlu.
Buyurun Sayın Ensarioğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, HDPnin grup
önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum.
Licede, herkesin bildiği gibi, 22 Haziranda
başlayan 3 Temmuzda sona eren bir operasyon yapıldı ve bu
operasyon sonunda da Diyarbakır Valiliği basını
bilgilendirerek orada olup biteni anlattı. Şimdi, Licede operasyon
sonunda 67 milyon 605 bin kök Hint keneviri ele geçirilmiş, 15.414
kilogram kubar, 4.921 kilogram da toz esrar ele geçirilmiş. Yapılan
aramalarda 44 silah ele geçirilmiş çeşitli çap ve ebatlarda;
patlayıcı yapımında kullanılan 20 ton amonyum nitrat,
64 el yapımı bomba; yine, bu bombalama eylemlerinde kullanılmak
üzere çalıntı 22 adet araç ele geçirilmiş ve bu
çatışmalarda da 5 güvenlik görevlisi şehit olmuş, 6 örgüt
mensubu öldürülmüş, 8i de yakalanmış.
Şimdi, bu operasyon gerekli miydi, gereksiz
miydi? Bu operasyonda neler oldu? Aslında sonuçlarını
konuşuyoruz. Sonuç itibarıyla, son dönemlerde özellikle Dürümlü
köyünde meydana gelen o patlama neticesinde 16 sivil vatandaşın
hunharca öldürülmesi herkesin hafızalarında. Ardından,
Diyarbakırda patlatılan çeşitli bombalı araçlarla hem
güvenlik güçlerinin hem sivil vatandaşların yaşamını
yitirdiğini biliyoruz ve bütün bu istihbari bilgilere göre de bütün bu
bombaların hazırlanmasının bu operasyon bölgesinde
olduğu bu yakalanan araçlar ve bombalarla da teyit edildi. Ve orada
yakalanan bunca esrardan dolayı da devlet açısından bu
operasyonun gerekliliği sorgulanır mı? Bunlar sorgulanmaz.
Ortadaki bir yıldır süren şiddet ve
bunun sebepleri sıkça burada konuşuldu, ama bugün verilen önerge
şu aslında: Evet, orada operasyon yapıldı, ama o
operasyonlarda köylüler yakılmak istendi, Lice'de ormanlar
yakıldı, köyler boşaltılmaya çalışıldı,
bir tehcir ve insansızlaştırma politikası var iddiası
ve sivil insanlara, köylülere işkence yapıldığı, bunun
da 1990lı yıllardaki uygulamaları kat ve kat aşan bir
durum olduğu ifade ediliyor. Aslında, bugün burada konuşmamız
gereken bunlar. Yani, devlet nerede gerekli görürse operasyon yapar, ama bu
operasyonları hukuk içinde yapmak zorundadır, bu operasyonları
yasal güçleriyle yapmak zorundadır.
Şimdi, Diyarbakırda Lice operasyonuyla
başlayan çok ciddi bir bilgi kirliliği var. Sosyal medyaya
baktığınız zaman, işte, aslında, polis, asker
orada iyi davranıyor da -az önce hatibin de dediği gibi, Köylülerin
yakılmasını bir asker engelledi. dedi, ama- orada polis ve
askerin kontrol edemediği, sakallı, hatta Arapça konuşan, Türkçe
bilmeyen, saraya bağlı olan birtakım timler var, ölüm timleri
var. Yani sosyal medyada sıkça konuşulan bunlar. Ve 1990lı
yıllardaki gibi, bilinçli olarak köyler yakılıyor, ormanlar
yakılıyor.
Evet, bu operasyonlar sırasında,
operasyonların devam ettiği yerde, ben, hem insan hakları
dernekleriyle, MAZLUMDERle, bölgeye gidenlerle, bölge halkıyla bayram
boyunca da bölgeden gelen bütün insanlarla görüştüm, herkesle tek tek
görüştüm, gerçekten bu iddialar nelerdir? Çünkü, bu sadece HDPnin veyahut
da CHPnin meselesi değil, hepimizin meselesidir. Yani, eğer ortada
bir hukuksuzluk varsa, bir yıldır devam eden bu şiddet
olaylarından bugüne kadar, gerek Cizrede gerek Şırnakta gerek
Diyarbakırda ve çeşitli yerlerde hukuk dışı davranan
bütün güvenlik güçlerine gereken yasal işlem
yapılmıştır. Böyle, bunun, devlet politikası olarak,
Hükûmetinizin hoş gördüğü bir şey olarak anlatılması
doğru değil. Bunların
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Sayın Vekilim,
araştıralım, kuralım bir komisyon,
araştıralım.
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla)
Mesele şudur
Komisyon kurulur, aslında bütün bunlar oturulur,
konuşulur. Gerçekten Suru kim yıktı, gerçekten Cizreyi kim
yıktı
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Doğru.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Araştıralım.
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla)
şiddeti sivil alana kim taşıdı, kim bunlara sebep oldu, bunları
otururuz, hep beraber belki konuşuruz ama bugün burada yapıla veyahut
da
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Araştıralım.
Ya, bunda ne var, hep beraber anlaşalım
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla)
Her gün bütün partiler, muhalefet buradan soru önergesi ve çeşitli
şeylerde bulunuyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Soru önergesi bu değil.
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla)
Eğer biz bunların hepsini kabul edersek Meclisin hiçbir iş
yapmaması lazım. Ama, samimi olarak bu mesele hepimizin meselesidir,
insanlık meselesidir.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Soru önergesi
değil, araştırma ya.
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla)
Hükûmetimiz
Yani, ben kendim de Diyarbakırda bu Lice operasyonları
sürecinde arama ve yol kontrollerinde veyahut da köydeki aramalarda
birtakım güvenlik güçlerinin vatandaşa hoş
davranmadığı gibi birkaç söylem üzerine bütün yetkilileri
aradım. Böyle bir şeyin asla kabul edilemez olduğunu, hiç
kimsenin hukuk dışına çıkmaması gerektiğini söyledim.
Ama, kalkıp da 1990lı yılları aratan ve hatta aşan
bir şey şeklinde bunlar sunulursa bunun amacı üzüm yemek
değil, bunun amacı bağcıyı dövmek olur.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Daha fazlası
var, daha fazlası var ya!
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla)
1990lı yıllarda 3.500 köy boşaltıldı,
yakıldı. 1990lı yıllarda doğu ve güneydoğuda tek
bir yeşil ağaç bırakılmadı ve Lice Bahtiyar Aydın
olayını örnek verdi sayın hatip. Evet, Bahtiyar Aydın
olayının şüpheli olduğu ve soruşturma gerektirdiği
Yine bizim iktidarımız döneminde, son gününde davası
açılarak bugün de Bahtiyar Aydın davası devam etmektedir. On
yıllarca, Bahtiyar Aydının nasıl öldürüldüğünün
hesabını kimse sormazken bugün biz sorduk ve bugün bir devlet
yetkilisi de ondan dolayı yargılanıyor. O dönemde alay
komutanı olan eleman da bunun sorumlusu olarak bugün yargılanıyor.
Bahtiyar Aydın döneminde, o gerekçe gösterilerek Lice yakılıp
yıkılmış, 30un üzerinde insan öldürülmüştür ve o gün
devletin içinde var olan derin güçleri, çeteleşmeleri ortadan kaldıran
AK PARTİnin bizatihi kendisidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Kalkıp da AK PARTİyi bugün bu tür suçlamalarla suçlamak vicdana
sığmaz. 1990lı yılların izlerini süren, o günkü faili
meçhullerin hesabını soran, Bahtiyar Aydının da yargılanmasının
önünü açan, Diyarbakır Cezaevindeki vahşetin hesabını
LEZGİN BOTAN (Van) - Cemal Temizözü de serbest
bırakan AK PARTİdir.
MEHMET GALİP
ENSARİOĞLU (Devamla) - Cemal Temizözün yakalanması yine AK
PARTİ dönemindedir. Cemal Temizözün davasını açan AK
PARTİdir, döneminde açılmıştır.
LEZGİN BOTAN (Van)
Ama, serbest bırakan da AK PARTİdir yani.
MEHMET GALİP
ENSARİOĞLU (Devamla) - Cemal Temizöz davasında siciliniz
bozuktur. Cemal Temizöz davası Diyarbakırda beş yıl
boyunca görüldüğü zaman, her türlü davada gidip adliye önünde
duyarlılık gösterirken Cemal Temizöz davasını dört yıl
görmezden geldiniz. Cemal Temizöz davasını açan da bizleriz, takip
eden de bizleriz, hesabını soran da bizleriz.
LEZGİN BOTAN (Van) -
Kapatan da sizlersiniz yani bunu da kabul edin.
MEHMET GALİP
ENSARİOĞLU (Devamla) - Bu bahsettiğiniz Doğu Perinçekten
Veli Küçüke, Yalçın Küçüke kadar, bunlar kimin döneminde yakalanıp
hesap soruldu?
LEZGİN BOTAN (Van) -
Şimdi protokollere alınıyorlar.
MEHMET GALİP
ENSARİOĞLU (Devamla) - Bizim dönemde. Ama kalkıp da Doğu
Perinçeki, Veli Küçükü bizden sorarsanız, Doğu Perinçekin,
Yalçın Küçükün, Mihri Bellinin yıllarca hangi televizyonda her gün
mülakat verdiğini, gidip Bekaada kimi denetlediğini, kiminle sohbet
ettiğini de buradan size sorarlar.
LEZGİN BOTAN (Van)
Ama, şu an kimin sözcülüğünü yaptığı belli.
MEHMET GALİP
ENSARİOĞLU (Devamla) Biz Yalçın Küçükten hesap soranız.
Yalçın Küçükle muhabbeti olanları veyahut da Doğu Perinçekle
muhabbeti olanları herkes çok iyi biliyor. O yüzden, burada bir şey
söylerken gerçekten samimi, bir ihlal varsa, şüpheli bir durum varsa
bunları paylaşalım, bunun hesabını soralım,
üzerine de gidelim, bundan hiç gocunmayız ama bulabildiğimiz her
fırsatta, her türlü bilgi kirliliği, her türlü yalan ve iftira
üzerinden iktidarı ve devleti karalama girişimi ise o zaman biz de
burada, bu Parlamentoda, gücümüz yeterse, buna müsaade etmeyiz, mesele budur
yoksa herhangi bir insan hakları ihlalini bizim kabul etmememiz, üzerine
gitmememiz, sorgulamamamız diye bir şey söz konusu olamaz. Hatta, ilk
defa AK PARTİ Hükûmeti döneminde devlet mensuplarına devlet hesap
sormuştur. AK PARTİ hükûmetlerine kadar tek bir askerî yetkiliye
hesap sorulamamıştır ama bugün yüzlercesi gidip hesap
vermiştir, hapis yatmıştır, ceza almıştır.
Bu MİT mensubu da olsa, Emniyet mensubu da olsa, askerî yetkili de olsa
hepsi hesabını bu Hükûmet döneminde verebilmiştir ve bu süreçte
de onlarca Emniyet mensubu görevden el çektirilmiş
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla)
görevden uzaklaştırılmış ve çoğunun da şu
anda mahkemesi devam etmektedir.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Suçsuz olduğu
anlaşılmıştır.
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla)
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Ensarioğlu.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) AKP
Grubu adına konuşan sayın hatip hem kirli bilgilerle burada
farklı bir algı yaratmaya
çalıştığımızı söyledi hem de 1990lı
yılları katbekat aşan tanımlamalarımızın
haksız, yersiz, yanlış olduğunu söyleyerek sataşmada
bulundu.
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken.
Süreniz iki dakika.
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
7.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Diyarbakır
Milletvekili Mehmet Galip Ensarioğlunun HDP grup önerisi üzerinde
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Cevap verilecek o kadar çok husus var ki nereden
başlayayım bilemiyorum doğrusu.
Şimdi, bu Ergenekon meselesine gelelim.
Ergenekon davasını bir cadı avına çevirerek
Fıratın doğusuna asla götürmeyen sizlersiniz. Orada
işlenen tek bir suçu soruşturma konusu bile yapmayan sizlersiniz.
Musa Çitili tahliye ettirip sonra terfi ettiren sizlersiniz. Vartinis
davasından tutalım da o bölgede 1990lı yıllarda ortaya
çıkan birçok davayı düşüren, siyasi saiklerle hukuksal süreçleri
yöneten sizlersiniz.
Şimdi sayın hatip diyor ki: Biz hesap
sorduk, hesap soracağız, yanlış yapan varsa hesap
soracağız. Yani, ben demin de söyledim, sizin kendi gündeminizden
haberiniz yok herhâlde. Siz bütün bu suçların yargılanma ihtimaline karşı
orada bu suçları işleyenlere dokunulmazlık getirdiniz, zırh
getirdiniz. Milletvekillerinin dokunulmazlığını
kaldırıp bu tablonun sahiplerine zırh yasası getirerek mi
siz bu işlerin üstüne gideceksiniz?
Diğer taraftan, orada yürütülen operasyon öyle,
bilmem, Hint keneviri, esrar işi falan değil. Biliyoruz, aylarca
yandaş medya üzerinden Orada küçük Kandilcikler var, gideceğiz,
dağıtacağız, geleceğiz. dediniz. Sonra ortaya büyük
bir siyasi fiyasko çıktı, toplumun rızasını ve iknasını
sağlamak için birdenbire Kandilcikler meselesi bir kenara itildi, Hint
keneviri ve esrar meselesine girildi. Ya, şimdi, sayın vekil de iyi
bilir, Licede karakolların 100 metre ötesinde o tarlalar var. Orada
askerî yetkililerin haberi olmadan kuş uçmayacağını
söyleyen hep sizler oldunuz. Bu Hint keneviri nasıl ekilmiş,
nasıl büyümüş, nasıl bu aşamaya gelmiş, sizler daha
iyi bilirsiniz. Evet, Hint keneviri varsa tabii ki operasyon yapılsın
ama bunun için 39 köye, 50den fazla mezraya bombalama yapmanın ne anlamı
var, insanlara hayatı zehir etmenin ne anlamı var? Bırakın
onları, mezarlıkları tahrip etmenin, savaş uçaklarıyla
bombalamanın ne anlamı var?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla)
Dolayısıyla, Hint keneviri esrar meselesi işin
kılıfıdır, gerekçesidir. Orada, dediğim gibi, çökertme
planının kırsal ayağı devreye konulmak
istenmiştir. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Baluken.
Sayın Ensarioğlu, buyurun.
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Diyarbakır) Tabii, hatip, benim konuşmama cevap verirken 39 köy
tahrip edilmiş, uçaklarla bombalanmış. gibi yine kamuoyunu
yanıltıcı bilgiler verdi. Müsaadeniz olursa buna cevap vermek
isterim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Ensarioğlu,
size de iki dakika veriyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
8.-
Diyarbakır Milletvekili Mehmet Galip Ensarioğlunun, Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET GALİP ERSARİOĞLU
(Diyarbakır) Değerli arkadaşlar, tabii ki olan biteni
konuşalım ama ne olur, bu kürsüden -bütün Türkiye bizi dinliyor- olan
biteni konuşurken vicdanlı konuşalım.
Şimdi, 39 köyü kapsayan sokağa çıkma
yasağı ilan edilmiş ve orada operasyon
başlatılmış. Bunu, 39 köyü uçaklarla bombaladılar,
tahrip ettiler. gibi burada anlatırsanız kamuoyunu
yanıltmış olursunuz. Operasyon bölgesi 2-3 köydedir ve
diğer köylerin kırsalındadır. Tahrip edilen ev
sayısı da zannedersem 2dir yani tahrip olan ev sayısı ama
bir ev dahi tahrip edilmişse bunun hesabını soralım kim
tahrip etmişse ama orada tahrip olan ev sayısı 2dir.
Hiçbir soruşturma Fıratın
doğusunda açılmadı. Hiç
Yani, böyle kesin ve şey
hükümler veriyorsunuz. Temizöz davası ve Diyarbakır Cezaevi
davası. Diyarbakırda devam eden onlarca dava bölgeyle ilgilidir.
Veli Küçük davası Fıratın batısı falan değil,
Veli Küçük beş yıl cezaevinde yattı veyahut da sadece Veli
Küçükle ilgili değil, faili meçhul cinayetlerin soruşturulması,
Lice olayı, Bahtiyar Aydın olayı Fıratın
batısı falan değil, Fıratın doğusuyla
alakalıdır, bütün bu derin devletin kirli işleri
Fıratın doğusunda dönmüştür, batıda da yapılmışsa
Fıratın doğusuyla ilgili yapılmıştır. Onun
için bütün bu davaların hesabı ilk defa AK PARTİ döneminde
görülmüştür. Daha önceki hükûmetler döneminde bunların hiçbiri
sorgulanmamıştır bile, bunların davası dahi
açılmamıştır. Yine, Mutkili Ali olayı
Fıratın batısı mıdır? Cezası
onaylanmış, şu anda cezasını da çekiyor. Demek ki
yapılan her şeyin hesabı bu Hükûmet döneminde sorulmuştur
ve sorulmaya da devam edilecektir. Varsa bir eksiklik, varsa bir kusur
bunları da konuşur, bunların da üzerine gideriz. Öyle gülmekle
de olmaz.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ZİYA PİR (Diyarbakır) Siz DYP
İl Başkanı değil miydiniz? Niye DYP zamanında
yapılmadı?
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Ensarioğlu.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın hatip yine yanlış bilgiler verdiğimi ve vicdandan
uzak değerlendirmeler yaptığımı ifade etti. Müsaade
ederseniz
BAŞKAN Sayın Baluken, bir kez daha size
söz veriyorum. Lütfen yeni bir sataşmaya mahal verilmesin.
Süreniz iki dakika.
Buyurun.
9.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Diyarbakır Milletvekili
Mehmet Galip Ensarioğlunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Değerli milletvekilleri, özellikle AKP sırasında oturan
sayın milletvekilleri; bölgede yaşananlarla ilgili kimin doğru,
kimin yalan bilgiler verdiğini, bize inanmıyorsanız kendi kurucu
kadrolarınızın özellikle bugünlerde yapmış olduğu
değerlendirmelere bakarak da çok rahat öğrenebilirsiniz.
Bakın, şu anda bölgede yürütülen bütün bu
süreci tanımlayamıyorsunuz, hesabını vermekten
korkuyorsunuz. Bunun için de psikolojik harp yöntemlerini kullanarak, algı
operasyonları yürüterek yalan haberlerle oradaki süreci, bu
çatışma, savaş sürecini sürdürmeye çalışıyorsunuz.
Sayın Bülent Arınç bile isyan etti buna. Yani bugüne kadar resmî
kayıtlarınızda 4 bin ya da 5 bin PKKli var. diye hep buradan
konuşmalar yaptınız ama bugün çıkıp bu
savaşı sürdürmenin, Türkiye kamuoyunda milliyetçi desteği
almanın argümanı olarak Biz -bilmem- 8 bin insanı öldürdük.
diyorsunuz yani şimdi kimin yalanlarla konuştuğu ortada.
Bölgedeki gerçekliği doğru bir şekilde burada konuşmak
zorundayız.
Bu mesele bu yöntemlerle çözülmüyor, denediniz
çözülmüyor, daha önce de denemiştiniz. Roboski katliamından sonra
aklınız başınıza gelmişti. Şimdi Sur, Cizre,
Silopi, Nusaybin, en son Liceye kadar uzanan bu süreçler, bu meselenin bu
yöntemlerle çözülemeyeceğini ortaya koyuyor. Acıları
artırma, acıları derinleştirme, çözümsüzlüğü daha
fazla bu halkın gündemine getirme dışında ortaya çıkan
hiçbir sonuç yoktur. Birbirimizi kandırmanın bir anlamı yok. O
yönüyle hani ben burada böyle Laf yarıştıralım, polemik
yapalımdan çok, gelin, bu meseleyi aklıselim bir şekilde tekrar
Türkiye'nin gündemine bir barış umudunu sokacak şekilde
tartışalım diyorum. Bunun için de en önemli şey, Meclisin
müdahil olmasıdır, incelemesidir, araştırmasıdır,
Türkiye kamuoyuna biz mi yalan söylüyoruz, yoksa sizin yöneticileriniz mi yalan
söylüyor, bunu açıklamasıdır.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Baluken.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Diyarbakır Milletvekili
İdris Baluken ve Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel
tarafından, askerî operasyonlar ve Licedeki yangınların
sebeplerinin araştırılması amacıyla 29/6/2016
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
13 Temmuz 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi grup
önerisinin lehinde ikinci konuşmacı İzmir Milletvekili
Sayın Mustafa Ali Balbay.
Buyurun Sayın Balbay. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Teşekkür
ediyorum Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
biraz da rastlantı oldu ama HDP ve AKP milletvekilleri arasındaki
yakın geçmişe ilişkin bu ilginç tartışmanın
sonrasında ben de konuşmamı tümüyle değiştirdim. Bu tartışmanın
devamında bu ülkeye yararlı olması için, Türkiye'nin
geleceği için yaşadıklarımı ve gözlemlerimi
kısıtlı zaman içinde paylaşmanın daha iyi
olacağını düşündüm.
Sayın milletvekilleri, ben Ergenekon
duruşmasında 3 bin saat hâkim karşısında kaldım,
3 bin saat ve bu 3 bin saat içinde, arşivler ortada, bütün görüntüler
ortadaydı; bir tek sanığa, Veli Küçük dâhil, faili meçhul
cinayet sorulmadı. Orada tanık PKKnın ikinci
adamıydı, sanık İlker Başbuğdu ve en uzun süren
tartışmaların başında da zaten o dönemde bu geliyordu.
Bu davanın savcısı Öz şu anda yurt dışında
kaçak, hâkimleri kaçak. O yüzden, Sayın Ensarioğlunun
değerlendirmeleri
Tabii Oğlan bizim, kız bizim. demekle
olmuyor. Gerçekten hâkimler, savcılar olsaydı
O davalar içinde ben o
kürsüden de bağırdım, dedim ki: Bütün gerçekler ortaya
çıksın, her şeyi burada konuşalım ama tanıklar
artık dinlensin; ama hiçbiri kabul edilmedi sayın milletvekilleri. O
yüzden, o davalar, faili meçhul cinayetlerin üzerine beton dökmüştür. (CHP
sıralarından alkışlar) Beton dökmüştür
arkadaşlar.
Zekeriya Öz bana Vatan Caddesinde ilk şu
soruyu sordu: Uğur Mumcuyu öldüren örgüte üyesin,
olmadığını ispat et. Şimdi, ben, insan vücudunun,
kimyasının bu kadar hızlı değişebildiğini
bilmezdim. Bir an, köşesinde, köşesini doldurmak değil ama
bayrağı yerde bırakmamak için yazdığınız o
köşenin bir önceki sahibini öldüren örgüte üyesin... Biz biliyoruz. diyor,
Ama sen, olmadığını ispat et. diyor. Baştan sona
böyleydi arkadaşlar.
Zaten bugünlerde sürdürmekte olduğunuz operasyonlar,
o dönemdeki yargılamaların hâkimleri, savcıları ve delil
üreticileriydi. Bu delil üreticilerinin neler ürettiği dünkü Akşam
gazetesinde vardı, Star gazetesinde vardı, bugün Hürriyette var. O
yüzden, gerçekten o dönem açılan davalar, pek çok kişiyi sadece
mahkemelerde, daha doğrusu hapislerde yıllarca yatırmadı
Sayın Ensarioğlu. Burada iddiayla söylüyorum, benim için de pek çok
sanık için de tutuklu kalmak ikinci sorundu. Birinci sorun,
karşı karşıya kaldığımız
yargılamaydı. Öyle bir ortamdaydı ki yargılama bütün
sanıkların üzerinden mikrofon sarkıyordu. Bir sanık ötekine
fısıltıyla bir şey söyledi, hakkında hakaretten dava
açıldı ama ne yazık ki biraz önce sizlerin, AKPnin, HDPnin
konuştuğu faili meçhul cinayetlerin hiçbiri oraya getirilmedi.
O davayı isterseniz inceleyin, rakam vereyim,
A4e kâğıda basarsanız 120 milyon sayfa. Ne arayıp ne
bulabilirsiniz 120 milyon sayfadan? Maalesef, çok acı bir dönemdi, hukuki
sonuçları, toplumsal sonuçları çok acı bir dönemdi. O yüzden,
yakın gelecekte ne olursa olsun ben bu ülkeden umudunu kesmemiş bir
insanım.
İlk gözaltına alındım, beş
gün kaldım, çıktım. Bana Bir fırsatını bul, git.
Kesin seni tutuklayacaklar. dediler ama ben bu ülkeyi terk edemezdim. Sekiz ay
sonra da tutukladılar. Beş yıl o tutukluluğun ardından
bütün o yargılama süreçlerinde, sayın milletvekillerim, herkes
Suçunuz ne? diye sordu. Savcılar Kendisi bilir. dediler. Evet,
işkence yoktu. Neden yoktu? Çünkü, savcılar diyor ki: Bu suçu
işlediysen delile gerek yok. Sen işlemediğini ispat etmeye
çalış. diyor. Bu mantık, sayın milletvekilleri -lütfen
muhakeme edin, bakın, sizlerle yüz yüze konuşuyoruz, muhakeme edin-
12 Eylülden dahi kötü bir mantıktı, lütfen bunu böyle görün. 12
Eylülde çok işkence vardı. Neden? Çünkü, sanığa suçu kabul
ettirmeye çalışıyorlardı. O da sonunda kabul ediyordu
doksan günlük gözaltının ardından. Şimdi yok, şimdi
İşledin zaten bunu. diyor. Sen işlemediğini ispat et
bize. diyor. Hukukun binlerce yıl, yüzlerce yıldır
getirdiği birikimin sonucu, iddia eden iddiasını kanıtlamak
zorunda.
O yüzden, bu konuda da çok şey söylenebilir ama
ben HDPnin grup önerisiyle ilgili düşüncelerimi de ana hatlarıyla
paylaşmak istiyorum.
Sayın milletvekilleri, terörle mücadelede,
Türkiye, 1984ten beri, yirmi iki yıldır 9 kez eve dönüş
yasası çıkarmış. Terörle şiddetli mücadele Dağda
tek terörist dahi kalmayıncaya kadar bitireceğiz. bir yıl sonra
Eve dönsünler, yasa çıkaracağız. Bu 9 eve dönüş yasasından
2sini AKP çıkardı. Biri 2003te, öteki de 1 Temmuz 2014te,
anımsayacaksınız ve 1 Temmuz 2014, Cumhuriyet Halk Partisi de
yeter ki terör bitsin, bu ülkeye barış gelsin
çırpınışlarıyla Türkiye'nin bu konudaki bütün
çabalarını desteklemeye çalıştı. Ama aradan bir
yıl geçti, o şefkatli devlet gitti, şiddetli devlet geldi. Bu kez,
Dağda tek terörist kalmayıncaya kadar yok edeceğiz.
Şimdi, bu süreçtesiniz. O dönemde Cumhuriyet Halk Partisine Ya,
barışa gidiyoruz, destek versenize. diyordunuz, biz de Evet,
verelim ama biraz açın, gelin, bu Mecliste konuşalım bunu.
diyorduk. Şimdi de Sonuna kadar mücadele ediyoruz, mücadeleye destek
versenize. diyorsunuz. Biz de evet, verelim ama hukuki zeminde olsun ve bu
Parlamento devrede olsun istiyoruz.
Bu anlamda, her türlü iddia -HDPnin iddiası
dâhil- bu Parlamentoda açıkça konuşulabilmeli. Bazı olaylar
vardır ki dedikodusu gerçek olmasından çok daha kötüdür. O nedenle,
gelin, Kurtuluş Savaşında dahi açık olarak ve
Başkumandan Mustafa Kemal Atatürke altı aylık geçici sürelerle
başkomutanlık vermiş bu Meclis, Ben denetleyeceğim. demiş,
Altı ay sonra gel, ne yaptığını bileceğiz, ondan
sonra süreyi uzatalım. demiş Mustafa Kemale. Arkadaşlar,
Kurtuluş Savaşını dahi kendi inisiyatifi içinde yöneten bu
Meclis terörle mücadeleyi nasıl devreder? O nedenle, Meclisin her
aşamasında devrede olması gerekir.
Ama bugün, şu anda görüyorum ki iki yıl
önce çok farklı bir tablodaydı, Dolmabahçede ortak fotoğraflar
vardı HDPliler ve AKPli milletvekilleri arasında ama bugün
müthiş bir çatışma var. Bu yöntemle biz terörü çözemeyiz
arkadaşlar. Son bir yılda terörle mücadele sürecinde
güneydoğudan göçenlerin sayısı 500 bin. Bunu en iyi,
sanıyorum, Ensarioğlu biliyordur. 500 bin kişide her 100
kişiden biri devlete nefret duysa, 100 kişiden biri Bunu bana
yapanları affetmeyeceğim. dese 5 bin yeni terörist
katılmış oluyor arkadaşlar. Siz O kadarını yok
ettik. diyorsunuz ama o kadarı katılıyor.
En son Sayın Çavuşoğlu yok ama- NATO
zirvesi fotoğraflarla konuşuldu, genel, işte Merkel, Elin
soğuk, bakışın sıcak. gibi yorumlarla konuşuldu
ama sayın milletvekilleri, 130 maddelik NATO bildirisine, PKK, terör
örgütü olarak girmedi. Ben, Sayın Elitaştan ya da AKPli sorumlu bir
arkadaştan bunun nedenini öğrenmek istiyorum. Niçin PKK terör örgütü
olarak o listede, NATO listesinde yer almadı?
Sayın milletvekilleri, bütün bunların
ardından ben ne olursa olsun
Biz tabii, ki
Son kısa, şeye de
değinmek istiyordum ama
Bütün dünya Türkiye'nin, AKPnin terörle mücadele
ederken zaman zaman mukabele ettiğini konuşuyor. İnternete
girdiğinizde Columbia Üniversitesinden David Phillipsin
konuşmasını ya da raporunu göreceksiniz.
Ben her şeye rağmen, son olarak -dün
Srebrenitsayı andık- bir Balkan sözüyle sözlerimi noktalamak
istiyorum: Kardeşe kardeş demeyen yabancıya efendi. der
diyorum, terörü bu Mecliste hep birlikte çözelim diyorum sayın
milletvekilleri.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Balbay.
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Ensarioğlu, buyurun.
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Diyarbakır) Sayın Balbay ismimi vererek yargıyla ilgili
oğlan bizim, kız bizim söylemini söylediğimi ve yargı
hakkında böyle düşündüğümüzü söyledi.
BAŞKAN Buyurun Sayın Ensarioğlu.
İki dakika söz veriyorum size. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
10.-
Diyarbakır Milletvekili Mehmet Galip Ensarioğlunun, İzmir
Milletvekili Mustafa Ali Balbayın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum.
Tabii, Sayın Balbay sadece Ergenekon
davasında faili meçhullerle ilgili hiçbir şey
sorulmadığını söyledi. Faili meçhuller davası sadece
Ergenekon davası değil, bunu da bilmeniz gerekir. Van ve Diyarbakır
mahkemelerinde faili meçhullerle ilgili görülen ve şu anda da devam eden
birçok dava var, bilmenizi isterim. Biz Bunların hepsi bizim dönemimizde
açıldı. dedik ve sizinle alakalı, o dönemlerde bu Ergenekon ve
benzeri davalarla alakalı eğer bir haksızlık varsa bu
haksızlığa da müdahale eden yine biz olduk. Uzun tutukluluk
sürelerini ortadan kaldıran yasayı çıkaran ve delil
oluşturmayla ilgili
(Gürültüler)
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Ergenekonun
savcısı kimdi ya?
BAŞKAN Dinleyelim lütfen.
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla)
eğer tespit edilmiş birtakım şeyler varsa bunların
üzerine giden yine biziz, belki de bu sayede
dışarıdasınız, buradasınız, Meclistesiniz.
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Savcıya makam
arabasını, zırhlı Mercedesi veren kim?
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla)
Bir de 500 bin kişi
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - 2010
referandumunda yargıyı paralele sen vermedin mi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Allahtan kork ya!
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla)
Biz Allahtan korkarız da siz de tanısanız iyi olur.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Ya, bu 2010
referandumunda yargıyı paralele sen vermedin mi? Hayret bir şey!
O zaman onların paralelci olduğunu bilmiyor muydun?
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla)
500 bin kişi göç etti. dedi, Ensarioğlu iyi bilir.
MUSA ÇAM (İzmir) Bizim abdestimizden bir
kuşkumuz yok; abdestimizden korkumuz, kuşkumuz da yok.
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla)
Operasyonlar döneminde 500 bin insan, sokağa çıkma yasağı
dönemlerinde bu bahsi geçen illerde ve ilçelerde çevre köylere, çevre
vilayetlere gitmiştir, bunların çoğu da geri dönmüştür,
batıya göç edenlerin sayısı 30 bin civarındadır. Böyle
bilinçli bir tehcir ve insansızlaştırma falan da yoktur,
rakamlarla da bunu ispat ederiz.
Yargıyla ilgili de, biz başkanlık
sistemini tartışırken bir televizyon programında bizim
başkanlık sistemini istememizi daha fazla güç elde etmek gibi
yorumluyor muhalefet dedik. Eğer daha fazla güç isteseydik bugünkü mevcut
parlamenter sistem bu gücü bize fazlasıyla veriyor dedik. Biz kuvvetler
ayrılığı prensibinin tam işlediği, Meclisin
Hükûmeti denetleyebildiği, yürütmenin ve yargının farklı
ellerde olduğu, tam demokrasi kurallarının işlediği
bir sistemden dolayı Türkiyenin daha iyi idare edilmesi için
başkanlık sistemini istiyoruz dedik...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla)
yani daha fazla güç isteseydik mevcut sistemi savunurduk dedik.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Ensarioğlu.
Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Ensarioğlu
yaptığı açıklamada grubumuza ve şahsıma dönerek
-değilse geri alabilir ama- Biz Allahtan korkarız keşke siz de
tanısanız. diye bir ithamda bulunmuştu, siz de şahit
oldunuz.
BAŞKAN Duydum, evet.
Buyurun Sayın Özel, iki dakika. (CHP
sıralarından alkışlar)
11.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Diyarbakır Milletvekili Mehmet Galip
Ensarioğlunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında CHP Grubuna ve şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu yüce çatı ve bu kürsü çok şeye
şahittir. Sayın Balbayın da içinde bulunduğu 3 partiden 8
milletvekili bu siyasi davalarda ve bugün düşman oldukları o günkü
dostları, üst işveren-taşeron ilişkisi hâlinde hem
yargıyı hem hukuku hem insan haklarını katlettikleri bir
iş birliği içinde bu Meclisin seçilmiş 8 milletvekilini içeride
tutarken Cumhuriyet Halk Partisi buna direniyordu. O sırada bir yemin
krizi çözülürken bir protokol imzalandı. Milletvekillerinin
dışarı çıkarılması ve yasama faaliyetlerine
katılmaları için bütün gruplar üzerine düşeni yapacaklardı.
Bu mutabakattan Adalet ve Kalkınma Partisi o dönemde ayrıldı. O
sırada bunu çok konuştuk. Biz bunu konuşurken Galip
Ensarioğlu tepedeki 16 tane avizeyi sayıyordu.
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Diyarbakır) Doğru konuş, doğru konuş!
Konuşurken öyle hakaret etme.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Onu sizden öğrenmem.
Çıkar cevap verirsiniz.
Biz bu davaların siyasi davalar olduğunu,
hukukun katledildiğini anlatırken -Ergenekon davasını- siz
darbecilerle hesaplaştığınızı, terör örgütlerini
çökerttiğinizi iddia ediyordunuz. Siz çıkıp da biraz önce, bir
aciz içinde, Veli Küçükle hesaplaşılan bir dava olarak Ergenekonu
gösterip, hatta tutukluluk tedbirini bir ön infaz olarak gösterip dediniz ki:
Beş yıl hapis yattı Veli Küçük bizim dönemimizde. Beş
yıl hapis yatan Veli Küçük, Ergenekon kumpası içinde ve kendisi de
doğu, güneydoğuda veya Sakaryadaki üçgende
yaptıklarının hesabı sorulmadan, bambaşka, tertemiz
insanları ilişkilendirerek içerde tutmak için kurulan bir
kumpasın unsuru olarak oradaydı. Bu gerçekleri görmeden, o gün
vicdanınızı, gönül gözünüzü kapatıp bugün buraya
gelmiş, o tutarsızlığınıza nasıl bu kılıfı
uyduruyorsunuz, ben şaşırmıyorum. Neden? O derin devletin
eski dönemindeki Doğru Yol Partisinin de İl
Başkanıydınız. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Diyarbakır) Çok âciz davranıyorsunuz.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özel.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan...
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Diyarbakır) Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın Elitaşı bir
dinleyeyim Sayın Ensarioğlu, sizden önce ayağa kalktı.
Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, sayın grup başkan vekili 24üncü Dönemin
başında AK PARTİ ile Cumhuriyet Halk Partisi bir protokol
imzaladı, AK PARTİ bunun gereğini yapmadı. diye bir ifade
kullandı. O konuda cevap vermek istiyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir gerçeklik ya.
BAŞKAN Buyurun Sayın Elitaş. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Ensarioğlu, daha sonra sizi
dinleyeceğim.
12.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Balbay biraz önce kürsüde konuşurken bir soru
sordu NATO belgeleri içerisinde, terör örgütleri listesinde niye yok? diye.
Ben de biraz önce Dışişleri Bakanımızı
aradım. Bilgilendirmek adına söylüyorum: NATOnun hiçbir terör örgütüyle
ilgili listesi bugüne kadar olmamış ve bugün de olmamış.
Birleşmiş Milletlerin ve Avrupa Birliğinin bu konuda terör
örgütü listesinin var olduğunu ifade etti. Ben Sayın Bakandan
aldığım bilgiyi size aktarıyorum.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Son zirvede.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bakın
değerli milletvekillerim, 24üncü Dönemin başladığı
dönemde 8 milletvekili seçimlerden önce hapis yatmıştı. Onunla
ilgili bir anlaşma yapıldı, bu anlaşmanın
gereğinde de Türkiye Büyük Millet Meclisi tutuklu milletvekilleriyle
ilgili üzerine düşeni yapacaktır. denildi; Bu konunun çözüm yeri
Türkiye Büyük Millet Meclisidir. denildi. Nitekim o dönemde o
milletvekillerini -haklı haksız tartışmıyorum- içeriye
sokan AK PARTİ iktidarı değildi, bağımsız diye
ifade ettiğimiz yargıydı. Ama Anayasa değişikliği
yaptık hatırlarsanız.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Hayda! Ya, Cumhurbaşkanı Ben bu
davanın savcısıyım. dedi.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Sayın milletvekilleri, Anayasa değişikliği
yaptık.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Cumhurbaşkanı Ben Ergenekon
davasının savcısıyım. dedi ya, yapmayın!
BAŞKAN Müdahale
etmeyin lütfen sayın milletvekilleri.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Anayasa değişikliğine Cumhuriyet Halk Partisi
Hayır. dedi.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Yapmayın Sayın Hatip!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Yaptığımız Anayasa
değişikliğiyle birlikte Sayın Balbay da dâhil olmak üzere
diğer milletvekilleri Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda
bulundular ve özgürlüklerini kazandılar. O zaman biz dedik ki:
Bakın, bu protokol gereğince veya Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyelerinin haklarını savunmak Türkiye Büyük Millet Meclisinin
üyelerinin görevi ise bu Anayasa değişikliğine Evet. deyin.
dedik ama dediler ki: Siz bu Anayasa değişikliğini farklı
amaçlar için yapıyorsunuz, olmaz.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Doğru.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Nitekim, bizim o yaptığımız Anayasa
değişikliği sonunda sayın milletvekilleri bireysel
başvuruyla bugün bir kısmı aramızdalar, görevlerine devam
ediyorlar.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin)
HSYKyı nereye koydunuz, HSYK'yı? Bağımsız yargı
ile HSYKyı nereye koydunuz?
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Elitaş.
MEHMET GALİP
ENSARİOĞLU (Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Ensarioğlu
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Referandumdaki HSYK ne oldu?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri duyamıyorum Sayın Ensarioğlunu.
MEHMET GALİP
ENSARİOĞLU (Diyarbakır) Sayın hatip konuşurken
Doğru Yol Partisi İl Başkanlığı
yaptığım döneme dair birtakım suçlar gibi konuştu,
cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Peki, son bir
kez size söz vereceğim Sayın Ensarioğlu. Bence doyuma
ulaştı bu tartışma, kapatalım derim.
Buyurun.
13.-
Diyarbakır Milletvekili Mehmet Galip Ensarioğlunun, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET GALİP
ENSARİOĞLU (Diyarbakır) Şimdi, Meclis kürsüsünde biz
ülkeyi ilgilendiren meseleleri konuşurken, yapılan suçlamalara,
haksızlıklara burada cevap verirken verdiğimiz cevaplara
karşı cevap veremeyince kişi, meseleyi bazen
şahsileştirip bizim eski dönemde hangi partiye üye olduğumuzu ve
hangi görevleri yaptığımızı söylüyorlar.
HÜSEYİN BÜRGE
(İstanbul) Âcizliklerinden, âcizliklerinden!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O
dönemde neler oldu senin orada, ona bak sen.
MEHMET GALİP
ENSARİOĞLU (Devamla) Ben Doğru Yol Partisi İl
Başkanlığını on altı yıl yaptım,
şerefle yaptım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Beyaz
Torosa biniyor muydun o zaman?
MEHMET GALİP
ENSARİOĞLU (Devamla) Beyaz Toroslara sizin zihniyetiniz biniyordu,
sizin zihniyetiniz onları idare ediyordu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ne
zihniyeti ya, Allahtan korkun.
MEHMET GALİP
ENSARİOĞLU (Devamla) Edepsizlik yapma, tamam mı? (CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Ensarioğlu
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya,
edepsiz sensin, terbiyesiz! Cevap vereceksen adam gibi cevap ver!
MEHMET GALİP
ENSARİOĞLU (Devamla) Edepsizlik yapma, haddini bil, haddini bil!
BAŞKAN Sayın
Ensarioğlu
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Edepsiz
sensin, terbiyesiz!
MEHMET GALİP
ENSARİOĞLU (Devamla) Terbiyesizlik etme, terbiyesizlik etme tamam
mı?
BAŞKAN Sayın
Ensarioğlu, lütfen, lütfen Genel Kurula hitap edin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Küfre
sarılıyorsun, utanmaz!
MEHMET GALİP
ENSARİOĞLU (Devamla) Edepsizlik etmeyin!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Küfre
sarılıyorsun, utanmaz!
MEHMET GALİP
ENSARİOĞLU (Devamla) Konuşurken burada doğru dürüst
konuşacaksın.
BAŞKAN Sayın Ensarioğlu, lütfen
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla)
Meseleleri kişiselleştirmeyeceksin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kendin ol da cevap ver!
BAŞKAN Sayın Özel
Sayın milletvekilleri, lütfen dinleyelim.
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla) O
gün de ben faili meçhul cinayetlere karşıydım, o gün de
yakılan köyleri ben dile getiriyordum, o gün de haksızları,
faili meçhulleri dile getiriyordum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ne diyordu Çiller? Aferin
evladım. mı diyordu?
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla) -
Bütün basında, ulusal basında bunu herkes bilir,
Diyarbakırlılar çok daha iyi bilir.
MUSA ÇAM (İzmir) - O zaman JİTEMin
temsilcisiydin, JİTEMin!
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla) -
Benim duruşum her zaman bellidir ama sizin duruşunuz öteden beri de
bellidir bu konularda.
MUSA ÇAM (İzmir) JİTEMin
temsilcisiydin, JİTEMin, JİTEMin!
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla) -
Kürt sorunu varsa sebebi sizsiniz.
MUSA ÇAM (İzmir) JİTEMin temsilcisiydin
o zaman, JİTEMin!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sen kekliksin, keklik!
MUSA ÇAM (İzmir) - Sen JİTEMin
temsilcisiydin o zaman!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sen kekliksin!
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla) -
Bu ülkede Kürt sorunu varsa da sebebin ne olduğunu bu millet iyi bilir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kendi halkına ihanet
ediyorsun sen!
MUSA ÇAM (İzmir) O zaman JİTEMciydin
sen, JİTEM
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla) -
Bugün bizim çözdüğümüz sorunun, bizim çözdüğümüz meselelerin ana
kaynağı da sizsiniz.
MUSA ÇAM (İzmir) O zaman JİTEMciydin
sen, JİTEMci, JİTEM!
BAŞKAN Sayın Çam
AYTUĞ ATICI (Mersin) Kendi halkına
ihanet ettin sen!
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla)
Gelip de bu meselelere burada cevap verirken meseleyi
kişiselleştirmeyeceksiniz.
MUSA ÇAM (İzmir) - JİTEMciydin o zaman
sen, JİTEMci!
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla) -
Kişisel birtakım şeylere girmeyeceksiniz.
MUSA ÇAM (İzmir) O zaman JİTEMciydiniz
siz, JİTEMci.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Terbiyesizlik yapmayacaksın!
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla) -
Yapacağınız şeylere gelin burada cevap verin. CHPnin
ötesinden alır bugününe getiririz, tamam mı?
MUSA ÇAM (İzmir) - JİTEMciydiniz o zaman,
Veli Küçükle beraberdiniz o zaman, koyun koyuna!
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla) -
Öyle gelip burada konuşurken istediğiniz gibi istediğinize
hakaret edeceksiniz
MUSA ÇAM (İzmir) Koyun koyuna Veli Küçükle
beraberdiniz.
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla) -
Yok Lambaları sayıyordu
Ne demek?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Oraya bakıyordun tabii.
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla)
Nereden gördün sen benim oraya baktığımı?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Oraya bakıyordun!
BAŞKAN Sayın Özel, lüften
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla) -
Akşama kadar sen oraya bakıyorsun. Senin nereye
baktığın bile belli değil.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şurada oturup böyle
havalara bakıyordun. İşine gelmedi mi öyle yaparsın sen.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Kendi halkına
ihanet eden bir adamsın sen!
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla) -
Edebini bileceksin. Böyle bir meseleyi
MEHMET METİNER (İstanbul) Biz seninle
gurur duyuyoruz.
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla) -
Teşekkür ediyoruz efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bundan sonra konuşurken gelin söyleyeceğiniz
her şeyi burada söyleyin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Ensarioğlu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN - Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.24
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.44
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara),
Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 112nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Balbay.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) En
azından düzeltme açısından, Sayın Elitaş çok
yanlış bir bilgi verdi bana dayanarak Varşovadaki NATO
Zirvesiyle ilgili.
BAŞKAN Sayın Balbay, NATO Zirvesiyle
ilgili size birazdan yerinizden bir açıklama için bir dakika süre
verebilirim.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Tamam.
BAŞKAN - Sayın Özelin de
sanırım Sayın Ensarioğlunun yapmış olduğu
konuşmaya dair tutanakları isteme talebi vardı. Ben
tutanakları istedim Sayın Özel. Ancak bir konuşmacı
kaldı. İsterseniz onu davet edelim, konuşmasını
yapsın. Bu arada tutanaklar gelmiş olur, daha sonra
konuşalım.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Diyarbakır Milletvekili
İdris Baluken ve Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel
tarafından, askerî operasyonlar ve Licedeki yangınların
sebeplerinin araştırılması amacıyla 29/6/2016
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
13 Temmuz 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisinin aleyhinde son konuşmacı Sayın Salih Cora. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Balbay, daha sonra size söz
vereceğim.
Süreniz on dakika Sayın Cora.
Buyurun.
SALİH CORA (Trabzon) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; HDP Grubu tarafından Türkiye Büyük Millet
Meclisine sunulan grup önerisi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 1984
yılından beri PKK terör örgütü tarafından yapılan eylemleri
hepimiz biliyoruz. Bu eylemlerle ülkemiz kan gölüne dönüşmüştür.
Birçok acılar yaşadık. Askerimizi, polisimizi şehit
ettiler, anaları evlatsız, evlatları babasız
bıraktılar, onlarca sivili katlettiler, şehirleri yaşanamaz
kıldılar. Her tarafı yakıp yıkarken, şimdi bu
önergeyle beraber, bize çevre dersi vermeye çalışmaktadırlar.
Biz, geçmişte, nasıl o operasyonlarda insanlık dersi
vermişsek ve bunu bütün dünyaya göstermişsek, şimdi de, o
kırsalda yaptığımız operasyonlarda, çevre dersi
nasıl verilir, bunu da hep beraber göstereceğiz.
Değerli arkadaşlar, PKK terör örgütü, 1
Haziran 2015 tarihinde sözde devrimci halk savaşıyla beraber
başlatmış olduğu o savaşta, kendine göre o
operasyonlarda, askerimizin buna karşı nasıl bir operasyon
yaptığı malumunuzdur. Millet olarak biz orada nasıl bir
insanlık dersi verdiğimizi bütün dünyaya gösterdik. Terör örgütünün
açtığı çukurlar kapatılırken, orada yaşayan
sivillerin mağdur olmaması için ne kadar hassas
davrandığımızı herkes görmüştür. Bizim terörle
mücadelemizde önceliğimiz terörist öldürmek değildir, terör
unsurlarını etkisiz hâle getirmektir, terör örgütü mensubunun teslim
olmasını sağlamak ve orada bulunan sivil
halkımızın zarar görmesini engellemektir. Biz hukuku hiçe
sayarak terör örgütüyle mücadele etmiş olsaydık bu operasyonlar hiç
bu kadar uzun sürmez, hiç bu kadar da şehit vermezdik. Hukuka
saygılı olmamızın bedelini ödedik. Avrupadaki polislerin
tehlikeli bir durumu gördüğünde nasıl davrandıklarını
hepiniz gayet iyi biliyorsunuz. Hiç gözünü kırpmadan silahındaki
mermiyi zanlıların üzerine nasıl
boşalttıklarını hep beraber görüyoruz. Bizim askerimiz öyle
asil, öyle imanlı davranıyor ki bu olaylar karşısında
el bombasıyla eylem hazırlığı içerisinde aktif durumda
olan ve termal kameralarla sabit olan bir olayda asker olaya müdahale etmeden
önce kendi aralarında konuşarak hedef şahsın terörist olup
olmadığını teyit ederek kuşkuya yer vermeyecek
kesinlik oluştuktan sonra Bismillah diyerek hata yapmadan, dua ederek
hareket etmektedir.
Siz merak etmeyin, burada yaşananları
milletimiz çok iyi bir şekilde gözlemlemiştir. Bu milletin
evlatlarının nasıl et ve tırnak olduklarını hep
beraber bir kez daha gördük. Vatandaşımız tercihini vatanın
ve milletin bölünmez bütünlüğünden yana kullanmıştı. Siz ne
yaptınız? Sizin belediye araçlarınızın -Mardindeki en
sonki olayı söylüyorum- Mardindeki askerî alana girip
saldırması sonucu askerlerimizi şehit ettiler. Geçtiğimiz
mayıs ayında, sırtını dayadığınız
terör örgütü Dürümlü mezrasına gidip Danışlı köyünde 13
sivil vatandaşımızı katletti, bir gecede 35 kişiyi yetim
bıraktı. İşte, o zamanlar terör örgütünün
açtığı çukurlar üzerinden siyaset yapanlar, işte o zaman,
kazdıkları çukura kendilerinin düştüğünü fark
etmişlerdir.
Şimdi, bu askerî operasyonlardan sonra
kırsalda başlatılan operasyonlarla nasıl bir teori ortaya
koyduğunuzu iyi biliyoruz. Biz bir taraftan terörle mücadele ederken bir
taraftan da terör örgütünün en önemli finans kaynaklarından olan
uyuşturucu madde ticaretine darbe vururken aslında organik terörü de
ortadan kaldırmaya çalışıyoruz. Biz bu organik terörü
ortadan kaldırmaya çalışırken siz şimdi çevreci
oldunuz öyle mi? Sizin derdiniz orman değil, sizin derdiniz ağaç
değil; sizin derdiniz, oradaki uyuşturucu maddeyi koruma altına
almaktı; yine, terörü korumaktı. Bu orman
yangınlarının kaynağı bellidir, bu orman
yangınlarının sebebi bellidir. Terör örgütü, uyuşturucu
ticaretine ait delilleri ortadan kaldırmak için yakıp
yıkıyor ve geride hiçbir delil bırakmak istemiyor. Bu
yangınlarda ilk kibriti çakanlar, ateşe körükle gidenler itfaiyeden
şimdi medet mi umuyorlar? Sizler kamu binalarını zamanında
yaktınız, hastaneleri, ambulansları ateşe verdiniz,
okulları bombaladınız, barajları, havaalanlarını
patlattınız, şimdi kalkmış doğa katliamından
bahsediyorsunuz. Biz, bir taraftan, operasyonlarda insan hakkını,
hukukunu her zaman gözettiğimiz gibi şimdi de doğayı,
ormanı koruyoruz ve bir taraftan da kırsala
sıkışmış bu yılanın başını
ezmeye gayret ediyoruz.
Terör eylemleri nedeniyle boşalan köyleri
devletin bir politikası olarak değil terörün bir sonucu olarak
görmeniz gerekiyor. Orada bizim insansızlaştırma gibi bir
politikamız asla olmaz çünkü onun ülkemize ekonomik maliyetlerini çok iyi
biliyoruz. Terör eylemleri nedeniyle oluşan göçün oluşturduğu
sosyal sorunları çok iyi biliyoruz. Bunlar aynı zamanda ülkemize
ekonomik anlamda da önemli zararlar vermektedir. Aynı şekilde yine bu
göç nedeniyle geri dönüşler sonucunda oluşan yeniden yerleşim
yerlerinde de büyük maliyetler söz konusu olmaktadır. Bunun
dışında terörün turizme, doğrudan yabancı sermaye
yatırımına ve dış ticaret ve yerel ekonomiye
verdiği zararlar hepimizin malumudur.
Son bir ayda Diyarbakırda meydana gelen orman
yangınları nedeniyle bu orman yangınlarındaki mal ve cana
gelen zararları siz bir şekilde devlete yüklemeye
çalışıyorsunuz. 9 adet orman yangını çıkmış,
41 hektar orman alanı zarar görmüştür. Bundan kim zarar görmüştür?
Ülkemiz zarar görmüştür. Orman Genel Müdürlüğüne bağlı
ekipler bu yangına müdahale etmek için yola çıkarken, yangın
söndürmek için kullanılan araçlar PKKlı teröristler tarafından
durdurulup içerisindeki araç şoförü çıkarıldıktan sonra
araçlar yakılıp yıkılmış, imha edilmiştir,
yangına müdahale eden araçlara taciz ateşlerinde bulunulmuştur,
yangına müdahale etmeleri engellenmiştir. Şimdi bu şekilde
mi ormanı korumayı düşünüyorsunuz, bu şekilde mi ormanlar
korunur?
Şimdi, çıkıp Meclis
araştırma önergeleriyle beraber devletimizi ve askerimizi suçlayan,
polisimizi suçlayan, terör örgütünü cesaretlendiren söylemleri
bırakmanızı istiyoruz. İç Tüzükün size verdiği
yetkileri terör örgütü lehine, ülkemiz aleyhine kullanmayın. Böyle yapmaya
devam ettiğiniz müddetçe işte kendi içinizden
arkadaşlarınız geçmişte nasıl açıklamalar
yapıp terör örgütünün açtığı çukurların
yanlış olduğunu ve bundan dolayı uğranılan zararı
ortaya koyduklarını söylemişse, yine bu zararlardan dolayı
hesap vermeye devam edeceksiniz.
Bakın, orada yaşanan sorunlardan
dolayı vatandaşımızın mağduriyetini,
vatandaşımızın orada yaşadığı
sıkıntıları devlet olarak hiçbir zaman göz ardı etmedik.
Devlet olarak orada yaşanan sıkıntıları bertaraf
edecek gerekli tedbirleri alıyoruz. Oradaki ıslahı
sağlayacak, çevreyi yeniden ihya edecek ve milletimizin yanında
olduğunu her zaman gösterecek adımları tek tek atıyoruz.
Bunları size rağmen yapıyoruz. Çünkü siz, burada milletimizin
huzur ve barış içerisinde olmasını istemiyorsunuz. Milletin
devletten yana tercihini kullanmasını, devletin yanında
olmasını, ülkenin bir ve bütün olmasını, barış ve
huzur içerisinde olmasını değil, kaos içerisinde
olmasını istiyorsunuz çünkü terör örgütleri kaostan
beslenmektedirler. Siz de bu kaostan beslenmeyi bir an önce bırakmalısınız.
Orada aldığınız oyun hakkını vererek,
vatandaşımıza ve milletimize orada yapılan hizmetleri
engellemeyi bir tarafa bırakarak, hizmetlere destek olmanızı bekliyoruz.
Ben bu vesileyle HDP grup önerisi aleyhine, verilen
önergenin aleyhinde sözlerimi bildirmiş oluyorum. Bu vesileyle Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Cora.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken, sizden önce
Sayın Balbaya söz vereceğim. Siz gelmeden önce kendisinin bir söz
talebi vardı, 60a göre yerinden bir açıklama
yapacağını ifade etti.
Sayın Balbay, açıyoruz mikrofonunuzu,
buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
22.-
İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbayın, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sayın
Başkan, biraz önceki konuşmam sonrasında Sayın Elitaş
soruma yanıt verdi. Çavuşoğluyla -Dışişleri
Bakanıyla- konuştuğunu, NATOnun konsept olarak terör örgütleri
tarif etmediğini, böyle bir şey olmadığını
söyledi.
Ben onu kastetmemiştim. En son Varşova
Zirvesinde NATO, 139 maddelik bir bildiri yayınladı. O bildiri
içinde IŞİD ve El Nusra terör örgütleri olarak geçiyor ama PKK
geçmiyor. Bunu o zirveyi izleyen Yıldız Teknik Üniversitesi Siyaset
Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı ve
BİLGESAM Başkan Yardımcısı Profesör Nurşin
Ateşoğlu Güney şöyle özetliyor: Zirvede kabul edilen kararlara
baktığımızda, Türkiyeyi memnun etmeyen başka bir konu
daha var. İttifak, yaptığı terör ve terörizm
tanımı içine sadece DAİŞ, El Nusra gibi radikal
grupları referans almış durumda. Ama şurada da PKK ve
Suriye uzantısı PYD yok; görmezden gelindi. diyor.
Ben bunun altını çizdim; bunun
yanıtını istemiştim.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz Sayın
Balbay, kayıtlara geçti.
Sayın Baluken, buyurun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, AKP Grubu adına konuşan sayın hatip
tabii konuşmasının tamamını grubumuza hakaret ve
sataşmalarla geçirdi. Yani somut bir şey istiyorsanız da, teröre
destek verdiğimizden, ülke aleyhine çalışmamıza kadar
birçok konuyu iddia ederek konuştu.
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken, bir
dakika
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Kerestecioğlu söz alacak.
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu,
buyurun.
23.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Trabzon
Milletvekili Salih Coranın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, sayın
konuşmacı Bütün dünya gördü yaptıklarımızı.
dedi. Evet, bütün dünya gördü yaptıklarınızı. Pazartesi
günü İnsan Hakları İzleme Örgütü yaptığı
açıklamada, raporda Cizredeki ölümleri ayrıntılı bir
şekilde tespit etme fırsatı bulduğunu, özel mülklerin
yaygın şekilde hukuksuz olarak tahrip edildiğini
belgelendirdiğini açıkladı ve AİHM kararına
rağmen insanların tedavi edilmediğini, bodrumlarda hayatlarını
korkunç biçimde kaybettiklerini söyledi. Bu ölümlerin yargısız infaz
ve hatta cinayete varan kanunsuz öldürmelerden kaynaklanmış
olabileceğine de işaret etti. Avrupa Konseyi de aynı
şekilde, biliyorsunuz, haziran ayındaki raporunda, Türkiye Raporunda
2017ye kadar aslında Türkiyeye süre verdi ve Türkiyedeki, özellikle de
Kürt illerindeki insan hakları ihlallerine işaret etti.
Evet, Liceden konuşuyoruz, Licede neler
olduğuna dair önerge verdik ve Licede bir vatandaşımız,
gazeteciye şöyle anlatıyor: Biz feryat etmeye başladık. O
esnada bir asker araya girdi, sakallı özel timlerle
tartıştı. Konuşurlarken askerin 2nci tabur
komutanlığındanım. dediğini duydum. Aynı
operasyondalar ama birbirlerini tanımıyorlar. Artık Şirin
gitmiş, ses gelmiyordu, Erdal ve bacıları inliyordu.
Bunların hepsi köylü, bunlara ne yapıyorsunuz? dedi asker. Ve 33
kişiyi merkeze bildirdim, Bunlara bir şey yaparsanız ne siz ne
ben hesap verebiliriz dedi. Ahmet Arif, Mustafa Muğlalıyla ilgili,
33 köylüyü katleden Mustafa Muğlalıyla ilgili yazdığı
şiirde şöyle der:
Kirvem hâllarımı böyle yaz,
Rivayet sanılır belki.
Gül memeler değil,
Domdom kurşunu
Paramparça ağzımdaki.
Evet, aynı şekilde gene 33 köylüyü biz
katledilmiş olarak görüp yeni şiirler yazılmasını
bekleyebilirdik. Bunu beklemeyelim ve ne yapıldığını
hep birlikte görüp araştıralım.
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Kerestecioğlu.
Sayın Özel, tutanaklar henüz gelmedi. Ya, bu
durumda ya size konuşma hakkı vereceğim yerinizden.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bekleyelim tutanağı
efendim.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Diyarbakır Milletvekili
İdris Baluken ve Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel
tarafından, askerî operasyonlar ve Licedeki yangınların
sebeplerinin araştırılması amacıyla 29/6/2016
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
13 Temmuz 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Ama ben öneriyi oylamak
durumundayım.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O zaman ben de yoklama istemek
durumundayım.
BAŞKAN Peki, yoklama talebi var.
Sayın Özel, Sayın Gök, Sayın
Aydın, Sayın Gürer, Sayın Engin, Sayın Bakan, Sayın
Tarhan, Sayın Karabıyık, Sayın Yıldız, Sayın
Gaytancıoğlu, Sayın Özdiş, Sayın Tuncer, Sayın
Üstündağ, Sayın Arslan, Sayın Çamak, Sayın Kuyucuoğlu,
Sayın Uslupehlivan, Sayın Atıcı, Sayın
Akyıldız, Sayın Çam.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Diyarbakır Milletvekili
İdris Baluken ve Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel
tarafından, askerî operasyonlar ve Licedeki yangınların
sebeplerinin araştırılması amacıyla 29/6/2016
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
13 Temmuz 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, söz
talebim var. Tutanaklar geldi şimdi.
BAŞKAN Siz mi, Sayın Gök mü? Sizin mi
Sayın Özel?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben efendim.
BAŞKAN Sayın Özel, önergeyi okutup daha
sonra size versek
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Olur.
BAŞKAN Buyurun okuyun.
3.-
CHP Grubunun, Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu ve
arkadaşları tarafından, Büyükşehir Yasası nedeniyle
yatırımlardan yeterince payını alamayan ve bu nedenle
mağduriyet yaşayan ilçeler, beldeler ve köylerin içinde
bulundukları durumun araştırılması amacıyla
3/6/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 13 Temmuz 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Sayı:198 13/7/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 13/7/2016 Çarşamba
günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği sağlanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önergesinin, İç Tüzükün 19uncu
maddesi gereğince, Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu ve
arkadaşları tarafından Büyükşehir Yasası nedeniyle
yatırımlardan yeterince payını alamayan ve bu nedenle
mağduriyet yaşayan ilçelerimiz, belediyelerimiz ve köylerimizin
içinde bulundukları durumun araştırılması ve çözüm
üretilmesi amacıyla 3/6/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin (594 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 13/7/2016 Çarşamba
günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Sayın Özel, sisteme girdiniz.
Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
24.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Diyarbakır Milletvekili Mehmet Galip
Ensarioğlunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Tutanaklar tüm gruplarda var, sizin de önünüzde var.
Sayın Ersarioğlu bir konuşma yapıyor,
konuşmasında CHP Grubuna sataşıyor. Cevap vermek için
çıktığımızda, içinde hakaret olmayan ama o sırada
yani konuya ilgi göstermeme, havaya bakma, lambaları sayma gibi bir
eleştiriye edepsizlik olarak yanıt veriyor ve onun üzerinden de
defalarca, normal şartlarda milletvekillerinin birbirlerine
kullanmaması gereken, özellikle, içerde de biraz önce konuştuk, grup
başkan vekillerine karşı
Ki biraz önce Sayın Elitaşa
karşı grubumuzdan arkadaşlar tepki gösterdiğinde benim
tavrımı da Sayın Elitaş kendisi teyit etti. Böyle bir durum
da varken, bir partinin grup başkan vekiline, sonra da kürsüyü bırakıp
üstüne yürüyerek kabadayılık yapma
Ki kendisine yöneltilmiş
söz, Doğru Yol Partisi il başkanlığı
hatırlatılıp o döneme ilişkin beyaz Toroslarla ilgili bir
eleştiri. Buna karşı, doğrudan küfre
sığınmayı ve buna karşı Adalet ve Kalkınma
Partisinin geçmişte benzer durumlarda bizim nasıl tavır
sergileyerek davrandığımızı da göz önünde bulundurarak
nasıl bir söz söyleyeceğini gerçekten merak ediyorum.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz Sayın
Özel.
Sayın Bostancı, buyurun.
25.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Manisa Milletvekili
Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Evet, tutanaklar hepimizin önünde var. O
sırada sen tavandaki avizeleri sayıyordun. sözü bir espri
değildir yani Türkiye ciddi işlerle uğraşırken sen
lay lay lom bir havadaydın. tarzında bir aşağılamadır,
hakarettir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yok artık!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Özgür Bey de
neyi ne için söylediğini gayet iyi biliyor. Sözler bağlamlarıyla
birlikte anlam kazanır.
Tutanaklara bakıyoruz: Sayın
Ensarioğlu orada konuşuyor, konuşurken diyor ki: Ben Doğru
Yol Partisi İl Başkanlığını on altı yıl
yaptım, şerefle yaptım. Sayın Özel o sırada Beyaz
Torosa biniyor muydun o zaman? diyor. Bu ne demektir? Beyaz Toros mevzusunu
bilen herkes, 1990ları bilen herkes doğrudan doğruya bu sözün
anlamını bilir. Bu çok açık bir sataşmadır, açık
bir hakarettir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İnsafın kurusun!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Hayır,
açık bir hakarettir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Küfür mü?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Beyaz Torosa
biniyordun sen o zaman
Bakın
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Biniyor muydun?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Beyaz Torosa
biniyor muydun o zaman? Hayır, burada sadece soru sormuyor; ihsas ediyor,
ima ediyor, bunu söylüyor; bu açık bir hakarettir. Daha sonrasında da
istenmeyen o sözler, o gelişmeler yaşanıyor ve
karşılıklı -Sayın Özel de katılıyor
aynı o istenmeyen sözlere- sözler söyleniyor. Biz bunların
hiçbirisini kabul etmeyiz, ne Sayın Ensarioğlunun söylediği
sözleri ne Sayın Özelin söylediği sözleri. Burada her türlü
tartışmanın medeni bir üslupla yapılması
Öyle ima,
ihsas, alt metin göndermelerle hakaretler kabul edilemez; bunu Meclisin
atmosferine de uygun olarak görmeyiz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Peki, teşekkürler Sayın
Bostancı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın Özel, bir saniye
IX.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldanın, Genel
Kurulda temiz bir dil kullanılması gerektiğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, ben de
tutanakları şu anda inceliyorum. Evet, karşılıklı
bir sataşma var. Yani Sayın Özel, sizin de özellikle Beyaz Toroslara
biniyor muydunuz? sözünüzün ben çok doğru bir söz
olmadığını ifade etmek istiyorum. Çünkü beyaz Toros demek
bir zamanlar Türkiyede seri cinayetlerin nasıl işlendiğini,
insanların nasıl katledildiğini ifade eden bir cümle
anlamına geliyor bana göre çünkü ben de bu konuda mağdur olan
birisiyim. Dolayısıyla, bu sözün doğru bir söz
olmadığını düşünüyorum. Ancak Sayın Ensarioğlunun
da Edepsizlik yapma, şerefsizlik yapma. gibi hakaret içeren kelimeleri
ve cümleleri olduğunu burada gördüm yani karşılıklı
hakaret var.
Ben bir uyarı yapmak istiyorum. İç
Tüzükün 66ncı maddesi İç Tüzüke uymayı, görüşülen
konudan ayrılmamayı, İç Tüzükün 67nci maddesi Genel Kurulda
yapılan konuşmalarda temiz bir dil kullanılmasını,
kaba ve yaralayıcı sözler sarf edilmemesini düzenlemektedir. Yine,
İç Tüzükün 65inci maddesinde Genel Kurulda söz kesmek, şahsiyatla
uğraşmak ve çalışma düzenini bozucu harekette bulunmak
yasaklanmıştır. Görüşmelerin sağlıklı ve
verimli yürütülebilmesi, gerginliklere sebep olunmaması için tüm
milletvekillerimizden konu dışına çıkılmaması,
temiz bir dil kullanılması, şahsiyatla
uğraşılmaması ve hatibin sözünün kesilmemesi hususunda
hassasiyet göstermelerini rica ediyorum.
Sayın Özel, bir daha sisteme girdiniz.
Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
26.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
bu konuda şöyle basit bir yol izlesek: Sayın Galip Ensarioğlu
ile biz birbirimize hakaret davası açsak ve Biz bunları
anlatırken sen avizeye bakıyordun. sözünde hakaret kastı var
mıdır, yoksa arkasından gelen Edepsizlik yapma. sözünde mi
hakaret vardır, mahkeme karar verse veya sizin vicdanlarınıza
seslenelim: Yani beyaz Toroslara binme eleştirisinin ne manaya
geldiğini biliyorum. Devrin Doğru Yol Partisi İl
Başkanlığını şerefle yaptığını
söyleyen birisine tam da siyasi cinayetler konuşulurken
yapılmış ağır bir eleştiri, hatta bir sorudur.
MEHMET METİNER (İstanbul) İçinizde
bir sürü DYPden gelen milletvekili var.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ama bunun hakaretle
bağdaşır bir tarafı yoktur ama ardından gelen
ifadelerin tamamı, hani benim huyum değil, kimseyi daha bugüne kadar
hakaretten mahkemeye vermedim ama verseniz hepsi tazminat doğurur. Ben bu
gerçeği ortaya koyuyorum. Sayın Galip Ensarioğlunun
sonrasındaki kabadayı tavrına karşı
arkadaşlarının gösterdiği duyarlılığa
teşekkür ediyoruz ama bu hakaret diline karşı Sayın
Bostancının takındığı tavır kendisiyle
mütenasip değildir.
Çok teşekkür ediyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bir kere
hakaret dilini reddediyorum, kim konuşursa konuşsun. Sayın
Özelin kendi konuşmasında da var, üstelik kendisi grup başkan
vekili. Beyaz Toroslara biniyor muydunuz? sözünü kendisi hangi bağlamda
görür bilmiyorum.
AHMET YILDIRIM (Muş) Siyasi eleştiri.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Siyasi eleştiri.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Ama buradaki
insanların kahir ekseriyeti için o açıktan bir hakarettir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Karşılıklı
dava açalım, bakalım.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Diyor ki: Siz
katil miydiniz? Dediği bu. Şimdi bu açık sataşma
değil mi? Bu hakaret değil mi?
Dolayısıyla, bir grup başkan
vekilinin oturduğu yerden kürsüde konuşan birisiyle böyle bir dil
üzerine polemiğe girmesi kabul edilemez. Hepimiz üslubumuza dikkat edelim.
BAŞKAN Peki.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Özel, lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben sadece tutanağa
geçsin diye
Sayın Başkan, o zaman bu şu sonucu
doğurur: Sayın grup başkan vekilleri, milletvekilleri kürsüye
çıkıyor, Dersim olayından başlıyorlar Sivas
katliamına kadar, mağduru olduğumuz ve geçmişin hepimizi
çok yaralamış olaylarında, yok O dönemde SHP şeydeydi,
siyasi akrabalarınız vardı. Tek parti iktidarında
katliam. diyorlar. Buna karşı o zaman CHPnin tavrı,
Şerefsizlik, adilik. diye laf söyleyip sayın grup başkan
vekiline de dönmek lazım Efendim, Dersim katliamıyla CHPyi
ilişkilendirmek hakarettir, buna karşı verilecek cevap da
Şerefsizsiniz.dir. Kim kabul edebilir? Bu doğru bir
yaklaşım değil.
Ben tartışmayı burada bitiriyorum ama
tutarsızlığı da tutanaklara ve yüce millete havale
ediyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, son bir dipnot, Doğru Yol Partisinden üyeler sadece bizde
değil CHPde de var.
Saygılarımla.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Güneydoğudaki il
başkanlığını şerefle
yaptığını söylüyor.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
karşılıklı sataşmadan dolayı sizlere söz verdim.
Karşılıklı konuşmalar yapıldı, düzeltmeler
yapıldı ve cevaplar verildi. Açıklama hakkı
karşılıklı kullanıldı.
Şimdi, gündeme kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu ve
arkadaşları tarafından, Büyükşehir Yasası nedeniyle
yatırımlardan yeterince payını alamayan ve bu nedenle
mağduriyet yaşayan ilçeler, beldeler ve köylerin içinde
bulundukları durumun araştırılması amacıyla
3/6/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 13 Temmuz 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisinin lehinde ilk konuşmacı, Mersin Milletvekili Sayın
Serdal Kuyucuoğlu.
Süreniz on dakika, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; grup önerimiz üzerine söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmeti
tarafından çıkarılan 6360 sayılı Büyükşehir
Yasasıyla 14 yeni büyükşehir kurulmuş, büyükşehir
sayısı 30a çıkmıştır. Siyasi partilerin, sivil
toplum örgütlerinin ve halkın büyük çoğunluğunun
itirazlarına ve eleştirilerine rağmen çıkarılan bu
yasayla beldelerin yüzde 54ü, köylerin yüzde 47si ve il özel idarelerinin
yüzde 36sı kapatılmıştır. Çok iyi incelenmeden,
yasadan etkilenecek hiçbir kesimin, kamuoyunun, ilgili kuruluşların
ve muhalefetin tavsiye ve önerilerine kulak vermeden çıkarılan eksik
ve hatalı yasalarda birkaç yıl geçmeden uygulamadaki sorunlar nedeniyle
sıkıntılar yaşanmakta ve çıkarılan yasalar
değiştirilmek zorunda kalınmaktadır.
Henüz 2012 yılında çıkarılan
6360 sayılı Yasa da yine uygulamadaki sıkıntılar
nedeniyle tekrar ele alınmalı ve değiştirilmelidir çünkü il
sınırlarının belediye sınırları yapılması,
köy ve belde tüzel kişiliklerinin kaldırılması, birçok
konudaki yetki devirleri uygulamada sorunlar yaşanmasına neden
olmaktadır. Yüz ölçümleri açısından
değerlendirdiğimizde 3.625 kilometrekare yüz ölçümü olan Kocaeli
ilimiz de 40.813 kilometrekare olan Konya ilimiz de büyükşehir
statüsündedir. Birçok ülkenin yüz ölçümünden daha büyük olan illerimize
belediye hizmetlerinin eşit olarak götürülebilmesi mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, bu yasayla 2
farklı mahallî idare oluşmuştur. Örneğin, Mersin
büyükşehirdir ama komşu illeri Karaman ve Niğde büyükşehir
değildir. Komşu illerinde muhtarlık, belde belediyesi, il özel
idaresi bulunurken, Mersin ilimizde köyler, beldeler ve il özel idareleri
kaldırılmıştır. Bu durum ülkemizde 2 farklı idari
yapının ortaya çıkmasına neden olduğu gibi,
farklı yerel yönetim birimlerinde yaşayan halkın da mahallî
müşterek ihtiyaçlarına uygun düşmemektedir. İlde, ilçede,
beldede ve köyde yaşayan halkın ihtiyaçları bire bir
örtüşmediği gibi, bu ihtiyaçların tüm il düzeyinde tek bir yerel
yönetim birimi tarafından karşılanmaya
çalışılması kadar yanlış bir uygulama da olamaz.
Mahalleye dönüştürülen köyler merkeze
yakınlık ve uzaklık açısından ele
alındığında, merkeze yakın olanların hizmete
ulaşmalarındaki kolaylığı ve ayrıcalığı
bazı illerimizde merkeze neredeyse yüzlerce kilometre uzaklıktaki
mahalle olan köylerle aynı değildir. Bir belediye meclisinin hiç
gitmediği, görmediği bir mahalleyle ilgili doğru karar alabilmesi
mümkün değildir. Koca koca beldelerin iptal edilerek tek muhtarlık
hâline getirilmesi garabettir.
6360 sayılı Yasa öncesi valiliklerin karar
ve denetim organları olarak ciddi görevler yapan,
yatırımların adil dağıtılmasında rol
oynayan, aynı zamanda da seçimle iş başına gelen il genel
meclisi ve il daimi encümenlikleri ortadan
kaldırılmıştır. Bunun yerine ise, valilere
bağlı çalışan ve yatırımlarda ne kadar eşit
ve adil yönlendirme yaptığı tartışılır olan
Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı
getirilmiştir. Kısacası, seçilmişlerle değil de
atanmışlarla çalışacak olan bir kurul
oluşturulmuştur. Bu uygulama, yerinden yönetim
anlayışına da aykırıdır.
Değerli arkadaşlar, gerçekten bir ihtiyaç
olmasına rağmen, çıkarılan 6360 sayılı
Büyükşehir Yasası o günkü koşullarda çözüm sürecinin bir
parçası olarak belki de bir kısım pazarlıklar nedeniyle
amacına ulaşamamış, yeterince
tartışılmamış ve gereken fayda
sağlanamamıştır. Bu yasayla büyükşehir
sınırlarına dâhil edilen köylerde yaşayanların da
artık emlak vergisi, çevre temizlik vergisi, harç ve katılım
paylarını ödemek zorunda kalmaları kırsal alanlarda
yaşamı oldukça zorlaştıracaktır. Ayrıca,
büyükşehirlerde uygulanan ve diğer kentlere göre 2 kat olan emlak
vergisi kırsaldaki yurttaşa da ayrı bir yük getirecektir.
6360 sayılı Yasanın geçici 1inci
maddesinin (15)inci fıkrasına göre bu vergi, harç ve
katılım payları uygulaması iki buçuk yıl sonra
başlayacaktır. Kısa bir süre sonra, sınırlar
içerisinde kırsal alanlarda yaşayan halk çok önemli miktarlar
içerecek vergilerle karşı karşıya kalacaktır. Bu durum
zaten kırsal alanlarda var olan yoksulluğun daha da
derinleşmesine ve kırdan kente göçün artmasına,
tarımın gerilemesine ve işsizliğin artmasına neden
olacaktır.
Yine, yasa yürürlüğe girdiğinden beri en
düşük tarifenin yüzde 25i oranında içme ve kullanma suyu bedeli
ödeyen kırsal kesimde yaşayan halkımız tarımsal sulama
için kullandıkları su bedelini ödeyemedikleri için üretim yapamaz
hâle gelmişlerdir. Beş yılın sonunda, diğer vergi ve
harçların devreye girmesi ve su bedelinin de yüzde 100e
çıkmasıyla büyük sıkıntılar çekeceklerdir.
Düşünün ki farklı il
sınırları içerisindeki bitişik iki köyden büyükşehir
kapsamında olan ille olmayan arasındaki ayrımcılık
Anayasanın eşitlik ilkesine de aykırıdır.
Ülkemizde kullanılan suyun yüzde 75inin
tarımda kullanıldığı düşünülürse bu uygulama
çiftçi ve kırdaki aileler için büyük bir maliyeti de beraberinde
getirecektir.
Değerli milletvekilleri, sonuç olarak, 6360
sayılı Yasanın büyükşehir belediye
sınırlarını il mülki sınırlarıyla
belirlemiş olması birtakım yönetsel, kentsel ve toplumsal
sorunların ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
Yasa, mülki sınırlar içerisinde hizmet
üreten köy, belde ve il özel idareleri gibi geleneksel yerel yönetim
birimlerini kaldırarak, büyükşehir belediyesini, ilçe belediyeleri
arasında eş güdümü sağlamak suretiyle bu alanda hizmet üreten
tek yerel yönetim birimi olarak belirlemiştir. Oysa, il
sınırları içerisinde yerel ihtiyaçları
farklılaşan yerleşim birimleri vardır ki buralarda yaşayan
insanlara yakından hizmet sunmakla görevli olan yerel yönetim birimlerinin
yapılarına son verilmiştir.
Bu nedenle, yeni yasayla oluşturulan uzaktan
kumandalı hizmet yapısı, hem etkili hizmet sunumu hem de
demokratik yaşama katılım anlamında çok önemli
sorunları barındırmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bu ve daha burada dile
getiremediğimiz birçok nedenle, yasa çıktıktan sonra
büyükşehir sınırları içerisinde ve özellikle kırsal
kesimde yaşayan halkın sıkıntıları ile uygulamada
büyükşehir ile ilçe belediyeleri arasında yetki ve icraat konusunda
ne gibi sorunlar yaşandığının tespiti amacıyla
bir araştırma komisyonu kurulması yerinde olacaktır diye
düşünüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kuyucuoğlu.
Grup önerisinin aleyhinde ilk konuşmacı,
İstanbul Milletvekili Sayın Hulusi Şentürk. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Şentürk.
Buyurun.
HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi aleyhine söz
almış bulunuyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinde 6360
sayılı Yasayla büyükşehirlerin il mülki
sınırlarına oturması ve yine bu büyükşehir
sınırları içerisinde, büyükşehirlerde il özel idarelerinin
kaldırılmasıyla beraber daha önce büyükşehre tabi olmayan
ilçelerde, beldelerde ve köylerde hizmet anlamında ciddi mahrumiyetler
yaşandığı iddia ediliyor, bu mahrumiyet ve
mağduriyetlerin incelenmesi ve çözüm yollarının
araştırılması için de bir Meclis araştırması
komisyonu kurulması isteniyor.
Uzun yıllardır yerel yönetimlerde
çalışmış, bu alanda çok sayıda kitap ve makaleleri
olan bir insan olarak bu değerlendirmelere
katılmadığımı peşinen belirtmek istiyorum.
Her şeyden önce, Cumhuriyet Halk Partisinin
grup önerisinde karar organı seçilmişlerden oluşan il genel
meclisi olan kurumdan bu yetki ve görevlerin atanmışlardan
oluşan yatırım izleme ve koordinasyon başkanlıklarına
devredildiği iddia ediliyor. Allah aşkına, yatırım
izleme ve koordinasyon başkanlıklarının görev ve
yetkilerini de biliyoruz, neyin kime devredildiğini de biliyoruz. Daha
evvel il özel idareleri tarafından yürütülen il, ilçe, belde ve köyler
arasında ulaşımın sağlanması, yolların
açılması, kanalların yapılması, su şebekelerinin
döşenmesi, atık bertaraf sisteminin kurulması gibi kentsel
hizmetler yatırım izleme ve koordinasyon
başkanlığına değil, büyükşehir belediyelerine
devredilmiştir. Yatırım izleme ve koordinasyon
başkanlığı ne yapar? Merkezî idarenin yani
bakanlıkların, örneğin Sağlık
Bakanlığının oradaki yatırımlarını,
oradaki çalışmalarını, merkezî idare
yatırımlarını izleyen, koordine eden, raporlayan bir
kurumdur ve yine yatırım izleme ve koordinasyon
başkanlığı daha evvel il özel idaresinde olan madenler gibi
yer altı kaynaklarının çalışma ruhsatlarının
verilmesinde görevlidir, yoksa kentsel hizmetler yatırım izleme ve
koordinasyon başkanlıklarına değil, belediyelere devredilmiştir.
Burada tabii, önergede üstü kapalı bir
çarpıtma da var, karar organı olan, seçilmişlerden oluşan
il özel idareleri. Değerli arkadaşlar, 5302 sayılı İl
Özel İdareleri Yasasında valinin tanımına
baktığımızda Vali, il özel idaresinin başı ve
temsilcisidir. der. İl özel idareleri, atanmış valinin
başkanlığındaki atanmış bürokratlardan
oluşan bir kurumdur ve bu görevleri ifa eder. Peki, yasayla ne geldi?
Yasayla, tam tersi, yol, kanal, su gibi kentsel hizmetler atanmış bir
kurumdan alınıp seçilmiş bir kuruma devredilmiş oldu.
Dolayısıyla, bu gerçeği hepimiz burada görmek mecburiyetindeyiz.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Masrafı seçilmişler yapacak, parayı atanmışlar alacak,
öyle mi?
HULUSİ ŞENTÜRK
(Devamla) Değerli arkadaşlar, yine, Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinde daha evvel il özel idaresi tarafından yapılan hizmetlerin
büyükşehirlere devredilmesiyle beraber köylere, beldelere çok uzak olan
yerden hizmetlerin görülmeye başlandığı ve bunun da
hizmetleri aksattığı iddia ediliyor. Allah aşkına, il
özel idareleri köylerde, beldelerde kuruluydu da biz mi bilmiyorduk? E, il özel
idaresi zaten şehrin merkezindeydi. Hatta büyükşehir belediyeleri
AKIN ÜSTÜNDAĞ
(Muğla) Köy tüzel kişiliğini kaldırdınız. Köy
tüzel kişiliği kalktı.
HULUSİ ŞENTÜRK
(Devamla) Değerli arkadaşlar, büyükşehir belediyeleri il özel
idarelerine göre çok daha yaygın kuruluşlardır. Bakın,
örneğin İstanbulda Büyükşehir Belediyesinin
İSKİsinin 39 ilçede de şubesi vardır. Ankarada
ASKİnin Ankaranın 18 şubesinin tamamında şubesi
vardır. Dolayısıyla, tam tersi, il özel idaresi yüzünden
merkezde olan hizmetler, büyükşehre devredilmesiyle beraber, büyük oranda
yerinden görülmeye başlanmıştır.
AKIN ÜSTÜNDAĞ
(Muğla) Belde belediyeleri kapattınız. Hizmetler yerinde
görülemiyor.
MEHMET ERDOĞAN
(Muğla) Nallıhanın köylerinde nasıl oluyor Başkan?
HULUSİ ŞENTÜRK
(Devamla) Değerli arkadaşlar
AKIN ÜSTÜNDAĞ
(Muğla) İçmeler Belediyesi, Turgutreis Belediyesi
sıkıntıda.
HULUSİ ŞENTÜRK
(Devamla) Değerli arkadaşlar, söz göndermekle, söz atmakla bir
şey olmuyor.
AKIN ÜSTÜNDAĞ
(Muğla) Çarpıtıyorsunuz ama.
BAŞKAN Lütfen hatibi
dinleyelim.
HULUSİ ŞENTÜRK
(Devamla) Çıkarsın burada tersinin olduğunu söylersin, burada
konuşursun. Hiç önemli değil değerli arkadaşlar.
AKIN ÜSTÜNDAĞ
(Muğla) Çarpıtıyorsunuz da onun için söylüyorum.
HULUSİ ŞENTÜRK
(Devamla) 6360 sayılı Yasayla getirilen düzenlemeler Türkiyede
kentlerimizin en büyük sorunlarının çözümü için
atılmış adımlardır. Öncelikle uzun yıllardır
kamu yönetimiyle ve yerel yönetimlerle ilgilenen herkesin en büyük
sıkıntılarından bir tanesi, illerde il bütününde
planlamanın yapılamaması, il bütününde örgütlenmesi gereken su,
kanal gibi hizmetlerin parça parça birimler tarafından
yapılması, dolayısıyla plansal bütünlüğün
sağlanamamasıydı. Bu düzenlemeyle artık il
sınırları içerisinde, planlardan tutun, yine entegre olması
gereken su, kanalizasyon gibi hizmetler artık tek bir kurum
tarafından entegre bir biçimde verilmektedir. Daha evvel bu gibi illerde
il özel idaresi, il belediyesi, ilçe belediyesi, belde belediyesi, köy,
artı, köylere hizmet götürme birlikleri ve diğer hizmet birlikleriyle
beraber 7 ayrı kurum tarafından yürütülen hizmetler artık tek
bir kurum tarafından koordineli olarak yürütülmeye
başlanmıştır ve yine
AYTUĞ ATICI (Mersin) Yani, yürütülememeye!
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) Ona geleceğiz
değerli arkadaşlar. Yürütülüp yürütülmediğinin
halkımız sandıkta değerlendirmesini yapıyor.
Diğer değerlendirmelerin hepsi farazi değerlendirmelerdir. (CHP
sıralarından gürültüler) Sandık çıkar, o köylerdeki, o
beldelerdeki insanlar hizmetlerden memnun olup olmadığını
söyler
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sandık sizi
aklamaz.
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla)
biz de
demokratik bir biçimde sonucu elbette kabul ederiz, gerisi nazariyedir
Bakın değerli arkadaşlar,
Tekirdağ büyükşehir belediyesi olmuştur.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sandık sizi
aklamaz, mahkemeler sizi aklar.
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) Ya, bir laf
atmadan konuşmayı öğrenin, dinlemeyi öğrenin!
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) Sizin
belediyeleriniz de rahatsız beyefendi, AKPli belediyeler de rahatsız
bundan!
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) Ya, laf atma!
BAŞKAN Siz Genel Kurula hitap edin Sayın
Şentürk.
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla)
Tekirdağda 33 tane belediye vardı arkadaşlar.
Dolayısıyla, su, kanal, itfaiye hizmetleri, mezarlık hizmetleri
gibi kentsel hizmetler 33 ayrı belediyenin 33 ayrı kuruluşu tarafından
yürütülüyordu, artı, köylerdeki birliklerle beraber yüzlerce kuruluş
söz konusuydu. Tabii, siz bir ildeki hizmetleri yüzlerce kuruluşa
dağıttığınızda ne mali kaynaklarla ne insan
kaynaklarıyla bu hizmetleri etkin bir biçimde sürdürmeniz ve yürütmeniz
mümkün değildir.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Şimdi yürütülebiliyor
mu? Daha kötü oldu.
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) Onların
yerine maddi kaynak yönünden çok daha güçlü olan ve ciddi kadrolara sahip olan
büyükşehir belediyeleri bu hizmetleri hakkıyla yürütmeye
başlamıştır.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Daha kötü oldu.
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) Halk sizi
dinliyor.
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) Değerli
arkadaşlar, önergede, yine, yeni düzenlemeyle beraber belediyelerin
gelirlerindeki düşüşten bahsedilmektedir. Düşüş söz konusu
değildir bir istisna hariç. Şöyle söz konusu değildir: Bu
düzenleme çıkmadan evvel hazineden belediyelere, köylere, il özel
idarelerine dağıtılan payların toplamına
baktığımızda, kişi başına 372 lira hazine
yardımı yapılıyordu. Yeni düzenlemede hazineden
ayrılan payların büyükşehirde yüzde 5ten 6ya çıkarılması
suretiyle bu oran kişi başına 419 liraya -aynı tarih
itibarıyla söylüyoruz- çıkarıldı. Yani, yüzde 13 net gelir
artışı sağlandı.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) O
gelirlerle restorasyon yapıp Ensara peşkeş çekiyorsunuz, o
gelirler köylüye gitmiyor.
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) Sadece ve
sadece büyükşehir belediyesine yeni dâhil olan ilçelerin gelirlerinde
düşme görüldü ancak burada da arkadaşlar
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) Köylülerin
tarlalarından vergi alacaksınız. Köylüler tarlaları için
emlak vergisi verecek.
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla)
daha evvel
yol, kanal, su, park gibi o devasa hizmetleri yapmak zorunda kalan ilçe
belediyeleri artık bunu yapmıyor, büyükşehir yapıyor.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Yapamıyor,
büyükşehir de yapamıyor.
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) - Dolayısıyla,
bu hizmetler büyükşehre geçtiği için böyle bir durum söz konusudur.
Gerçek anlamda hizmet çeşitliliği olarak
baktığımızda bu belediyelerde gelir düşüşleri
diye bir düşüş söz konusu değildir.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Kanalizasyon olmadığı
hâlde atık su parası alıyorsunuz.
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) Çok
yakışıyor sana laf atmalar, hele hele bilmeden laf atmalar.
Ahmet Kaya bir türküsünde yaman çelişkiden
bahsediyordu
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Tam da
cuk oturdu size.
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) -
gerçekten
Cumhuriyet Halk Partisinin önergesi de yaman çelişkilerle dolu. Valinin
kontrolündeki il özel idaresini seçkin bir demokratik kuruluş olarak
gören, buna karşılık belediye başkanını dahi -halkın
seçtiği bir kurumu- demokratik görmeyen bir anlayış!
Bakın, değerli arkadaşlar, yeni
düzenlemeler demokratik anlamda, katılımcılık
anlamında da bizi ileri bir düzeye getirdi. Daha önce bu beldelerin, bu
köylerin, bu ilçelerin hiçbirinin şehrin tamamını,
dolayısıyla kendisini ilgilendiren kararlarda kararları alacak
kurumu seçmede söz hakkı yoktu. Köydeki seçmen sadece kendi
muhtarını seçiyordu, bir de il genel meclisini. Belde sadece kendi
belediye başkanını ve il genel meclisini. Yeni düzenlemeyle
köylü hem mahalle muhtarını seçiyor hem ilçe belediye
başkanını hem ilçe meclisini hem büyükşehir belediyesini
seçiyor. Dolayısıyla katılımcılık anlamında
daha etkin bir yapıya gelindi.
Değerli arkadaşlar, herkesin
sıklıkla bahsettiği şu yerel özerklik, yerel yönetim ve
özerklik kavramıyla ilgili olarak, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik
Şartını herhâlde hepiniz defalarca okumuşsunuzdur.
Hizmetin yerinden görülmesi esastır ancak hizmetlerin daha büyük ölçekte
yerine getirilmesi ölçek sorunu itibarıyla söz konusu olduğunda, daha
üst ölçekteki yerel yönetimler tarafından yerine getirilmesi
gerekmektedir, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı da bunu söyler.
Dolayısıyla küçük küçük imkânlara sahip olan kurumlar yerine çok daha
büyük imkâna sahip olan ve kendisi de yerel yönetim olan büyükşehir
belediyelerine hizmetler devredilmiştir.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sizin o maddeye
şerhiniz var unuttunuz mu?
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) - Ben, bu
düzenlemenin Türkiye'de hem yerel yönetimleri güçlendirmek hem de Türkiye'deki
yatırımların kaynak israfını önlemek için önemli
olduğunu düşünüyorum.
Bakın, Çevre Kanununun 11inci maddesine göre,
nüfusu 2 bini geçen her yer atık bertaraf tesisi kurmak zorunda.
Şimdi, bu sistem sayesinde artık yüzlerce belediyenin, yüzlerce
atık bertaraf tesisi kurması yerine ilin ihtiyacını
karşılayacak 2-3 tane büyük yatırım sayesinde, daha az
yatırım maliyeti ve daha düşük işletme maliyetiyle bu
yatırımların yapılması gerçekleşmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) Hepsini birden
nasıl yapacak?
AYTUĞ ATICI (Mersin) Yapılamıyor,
konu da o zaten.
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) Bütün bu
açıklamalardan sonra bu önergeye evet oyu veremeyeceğimizi
belirtiyor, hepinizi saygıyla selamlıyor ve sizleri dinlemeye davet
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) Madem o kadar
iyiyse diğer illere de yapın.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sadece Orduyu almak
için büyükşehir yaptınız.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Şentürk.
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Kuyucuoğlu
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) Demokratik
görmeyen anlayışla bizi suçladı, yaman çelişki dedi
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Eleştiri,
eleştiri efendim.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sataştı ya
düpedüz, daha ne yapacaktı ya? İlla el savurup küfür mü etmesi
lazım.
BAŞKAN Buyurun iki dakika sataşmadan söz
veriyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Efendim,
sataşma sayılmaz, eleştiri.
BAŞKAN Sayın Bostancı, ben
biliyorum ki birazdan Sayın Şentürk de kalkıp cevap verecek, ona
da Evet. diyeceğim.
Buyurun.
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
14.-
Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlunun, İstanbul Milletvekili
Hulusi Şentürkün CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) Sayın
Başkan, evet, il yatırım koordinasyon merkezi, burası
nereden oluşuyor? Atanmışlardan oluşuyor. Peki, il genel
meclisindeki üyeler neyle geliyor? Seçimle geliyor, seçimle gelen insanlar. İl
daimî encümeninden geçiyor değil mi yatırımlar? Demek ki
atanmışlar tarafından il genel meclisi olan yerlerde
yatırımlar yönlendiriliyor. Vali başkan olabilir ama bir tane
oyu var değil mi il genel meclisinde? Demek ki o zaman
yatırımlar il genel meclisinde değerlendiriliyor, karar
veriliyor. Peki, il genel meclisleri demokratik bir yapı değil ise
ülkenin yarısında il genel meclisleri duruyor, onu niye tutuyorsunuz?
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Millet yerel yönetimlerde cevabını verdi,
cevabını.
SERDAL KUYUCUOĞLU (Devamla) Hem diyorsunuz
Demokratik değil, biz demokratikleştik. il genel meclisi bir
tarafta duruyor, bir tarafta başka bir yapı duruyor. Türkiyede ikili
bir yapı var, biz bunu söylüyoruz. Karaman benim komşu ilim, orada il
genel meclisi var, Mersinde yok; hangisi demokratik? O zaman Karamandaki il
genel meclisi demokratik değil, seçilenleri seçimle gelmiyorlar,
atanmışlar
HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul)
Keskelalaka.
SERDAL KUYUCUOĞLU (Devamla) E, sizin
ifadenizden bu çıkıyor.
Şimdi, bakın, planların
bütünleşmesi açısından diyorsunuz, doğru ama planlarla
ilgili biliyorsunuz, Bakanlık yetki aldı, resen yapıyor. Bu
yetkileri niye alıyor madem yerelleştiriyoruz? İmar yapma
yetkisini bakanlıklar aldılar, nasıl alıyorlar? İlçeden
geçiyor, olmazsa ilden geçiyor, büyükşehirden geçmiyorsa resen
yapıyor; bütün büyük projelerde de Bakanlık müdahil oluyor. Bu
nasıl demokratik yapı? Hani siz bunları yerele vermiştiniz?
Nerede? Değil. Onun için, gerçekten samimi olmak lazım. Burada
gerçekten bir kısım sıkıntılar var, yeni bir uygulama,
aceleye gelmiş bir uygulama, Türkiyenin genelinde birçok
büyükşehirde bununla ilgili sıkıntılar var. Bu samimiyetle,
biz diyoruz ki bunu araştıralım, soruşturalım,
faydalı bir şekilde, yanlışlık olan
kısımlarını düzeltelim.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Önerileriniz varsa getirin, bakalım.
SERDAL KUYUCUOĞLU (Devamla)
Yanlıştan dönmek ferasettir.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kuyucuoğlu.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu ve
arkadaşları tarafından, Büyükşehir Yasası nedeniyle
yatırımlardan yeterince payını alamayan ve bu nedenle
mağduriyet yaşayan ilçeler, beldeler ve köylerin içinde
bulundukları durumun araştırılması amacıyla 3/6/2016
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
13 Temmuz 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin lehinde olmak üzere ikinci konuşmacı Muğla
Milletvekili Sayın Mehmet Erdoğan.
Buyurun Sayın Erdoğan. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
lehinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
6360 sayılı Kanun 5/12/2012 tarihinde
Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. 24üncü
Dönemde, bu kanunun görüşmeleri sırasında ben İçişleri
Komisyonu üyesi olarak görev yaptım. Bizim, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak İçişleri Komisyonunda yaptığımız
konuşmaların tutanağı 800 sayfa arkadaşlar; bunda,
tabii ki Genel Kuruldakiler hariç. O zaman biz bu kanunla ilgili olarak masal
okumadık, ciddi eleştiriler ve öneriler getirdik, iktidarı
uyardık. Bu düzenleme, fikrî ve fiziki ayrışmayı
tetikleyecektir dedik, bugün maalesef haklı çıktık. Bu düzenleme
merkezî kontrol ve üniter devlet yapısını zedeleyecektir dedik,
maalesef haklı çıktık. Bu düzenleme Türk idare sisteminin ilke
ve esaslarına aykırıdır dedik, bunda haklıyız
çünkü idarenin birliği, bütünlüğü ilkesi ortadan
kalkmıştır. İşte, biraz önce konuşan hatibin de
söylediği gibi, bir ilde özel idare vardır, bir ilde yoktur.
Büyükşehir belediye sınırlarının il
sınırlarına çekilmesi, fiilen bölgesel yönetimin
başlamasına sebep olacaktır dedik, haklı çıktık.
Bölücü terör hortlayacak, sivil uzantıları daha da
şımaracak, öz yönetim, otonomi ve bölünme heveslileri
alanlarını genişletecektir dedik, haklı çıktık.
Bu büyükşehir yasası, İmralı ve Kandilin taleplerini
karşılamaktadır dedik, haklı çıktık. Önce
bombalar yerleştirildi, üstüne asfaltlar döküldü, sonra istendiği
zaman askerimiz, polisimiz geçerken de patlatıldı. Her şey bir
tarafa, bu düzenleme kontrol edilemeyecek yerel otoritelerin zuhur etmesine
sebep olacaktır dedik, haklı çıktık. Bu örnekleri
çoğaltmak mümkündür. Merak edenler o günkü konuşma
tutanaklarımızı incelerler, ne söylediğimizi, bunun içinden
nelerin daha gerçekleştiğini daha iyi görürler.
Bugün uygulamaya baktığımızda
Biraz önce burada konuşan, AKP adına konuşan hatip sanki sadece
özel idareler kapatılmış gibi bir şey ima etti burada.
Sadece özel idareler kapatılmadı arkadaşlar; özel idareler
kapatıldı, bir gecede bir kanunla 16.082 köy tüzel kişiliği
kaldırıldı ve nüfusu 2 binin altındaki belediyeler ve
büyükşehir sınırı içindeki bütün belde belediyeleri
kaldırıldı, kapatıldı. Bugün oralardaki manzaraları
da biraz sonra, konuşmamın ilerleyen bölümlerinde biraz daha
detaylı olarak anlatacağım.
Hizmetin sunumuna gelince: Başta içme suyu
fiyatları olmak üzere birçok hizmet vatandaşa daha pahalı
sunulmaktadır. Dünyada eşi benzeri görülmemiş şekilde,
16.082 köyde yaşayan köylüler -bunlar hâlâ köylü olarak üretmektedir, hâlâ
köylü olarak hayatlarını idame ettirmektedir, düğün, dernek,
bayram, iyi kötü günde beraber olan insanlardır- bir anda kanunla
şehirli yapıldılar ve o beş senenin dolduğu günden
itibaren şehirli olmanın emlak vergisi, su parası vesaire gibi
bütün külfetleri de bunların sırtına binecektir.
Yine, o köy kültürü, dolayısıyla Türk
kültürünün en iyi yaşadığı o köylerimiz yok olup, tarihe
karışıp, kaybolup gidecektir. O köylüye yüklenen yükler de beş
senenin dolmasından sonra, hitamından sonra köyde insanları
yaşayamaz hâle, üretim yapamaz hâle getirecektir.
Yine, köylünün asırlardır
sahiplendiği ortak malları, harman yerleri, köy meydanları, köy
konakları, köy çeşmeleri yağma Hasanın böreği olmuş,
haraç mezat satışa sunulmuştur.
İl içi yolcu taşıma sektöründe hizmet
veren minibüsçüler ile belediyeler karşı karşıya
gelmiş ve bu sektörden ekmek yiyen insanlar perişan olmuştur.
Muğla gibi dünyanın gözünün üstünde
olduğu ilimizde AKPnin dayattığı Büyükşehir
Yasasının doğurduğu sorunlar gün geçtikte içinden
çıkılmaz bir hâle gelmektedir.
Yetki karmaşası; işte,
vatandaşın bir kısmı yetki hâlâ valide, özel idarede diye
valiye gidiyor, bir kısmı ilçe belediyesine gidiyor, bir
kısmı hâlâ muhtara gidiyor ama işin tabii ki yetkilisi kim?
Arayıp sorup öğreninceye kadar zaman geçiyor.
Mesela, imar konusunda bütünlük sağlanacak.
Muğlada şimdi imar konusunda büyükşehrin yetkisi var, ilçe
belediyesinin yetkisi var, ÖÇKnın yetkisi var, TOKİnin yetkisi var,
Kıyı Kanunundan kaynaklanan yetkiler var, o zaman bu bütünlük
nasıl sağlanacak? Onu da birisi bize anlatsın.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Farklı ölçeklerde
ele alınıyor.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Tabii, neyse
bunları gelir anlatırsınız burada.
İdari tecrübesizlik, yeni oluşan
birimlerin çalışma konusu ayrı bir konu. Gene aynı partiden
olmasına rağmen il büyükşehir belediyesi ile ilçe belediyeleri
arasında bile maalesef koordinasyonun sağlanmasında sıkıntılar
yaşanmaktadır. İlçe belediyelerinin konumu büyükşehir
belediyesinin çöp toplama şubesine döndü. Niye? Adamların
kaynakları yok, onlara yeteri kadar kaynak maalesef kanunda öngörülmedi.
Gene kendi görev alanlarında olmasına rağmen ilçe belediye
başkanları paraları pulları olmadığı için
kendilerine tevdi edilen görevlerin çoğunu yapamıyor. İktidar da
bu konunun farkında ve bu konuda birtakım değişiklik
hazırlıklarının yapıldığını da
görmekteyiz.
Tabii, biraz önce konuşan hatibe de cevap
olması bakımından bunu da söylemek istiyorum. Muhtemelen
önümüzdeki günlerde iktidar partisi buraya bir kanun değişikliği
getirecek. O gün, bugün burada söylenenleri hepinize tekrar
hatırlatacağız ama bugün söylediklerinizin arkasında
durabilmeyi hepinize tavsiye ediyorum çünkü hiçbiriniz o gün, bugün
söylediklerinizi yapamayacaksınız, saraydan size verilen talimat
neyse onun arkasında duracaksınız, ona tevil getirmeye
çalışacaksınız.
Yine, nüfusa göre pay dağıtımı
turizmin yoğun olduğu Muğla gibi iller açısından bir
eşitsizlik oluşturmaktadır. Muğla Büyükşehir
Belediyesi 900 bin nüfusa göre pay almakta ama yıl ortalamasına
baktığımızda yaklaşık 2 katına hizmet
vermektedir. Bu da ayrı bir haksızlıktır.
Yine, büyük şirketlerin vergi merkezleri de
büyükşehirler olduğu için, Muğla gibi Anadoludaki
büyükşehir statüsündeki iller kendilerinin vergi gelirlerinin
alacağı paydan daha az almakta, İstanbul, Ankara gibi
büyükşehirler bu payların daha fazlasını almaktadır.
Yine, yerinden yönetim ilkesi yok olmuştur.
Eskiden köylünün muhatabı muhtardı. Beldede belediye
başkanı vardı, ilçede belediye başkanı vardı; il
genel meclisi vardı. Şimdi bütün bunların yerine bir tek
büyükşehir belediye başkanı var. Bulabilirsen derdini anlat.
Yani, gene bu belediye sayısıyla ilgili de
küçük bir örnek olması için hatırlatmada bulunmak istiyorum: Fransanın
yüzölçümü de nüfusu da bizden az ama Fransada 36.500 belediye var, bizde bu
belediye sayısı 1.400ün altına düştü. Hani her şey
ölçekten anlatılıyor. Yani, Ankarada elbette ki
Kızılayın, Çankayanın, işte neyse, Çankaya, Mamak,
Altındağ, bu ilçelerin sınırının nerede
başlayıp nerede bittiğini yollar belirliyor, bunların
büyükşehir sınırları içinde olmasını kimse
tartışmıyor ama Nallıhanın bilmem ne köyünün de
büyükşehir kapsamına alınması oradaki içme suyunun da
Ankara şebekesine bağlanmasını zaten fiilen de mümkün
kılmamaktadır.
Bu aksaklıkları ortadan kaldıracak
kanun teklifini Milliyetçi Hareket Partisi olarak seçim beyannamemizde
vadettiğimiz şekliyle Türkiye Büyük Millet Meclisine sunduk. Buna
göre, bir: Bu kanun teklifimizi eğer burada getirip kabul edersek, hep
birlikte bu işin yasalaşmasını sağlarsak
büyükşehrin sınırı 30 kilometre çapında olacak
İstanbul ve İzmit dışındaki illerde ve bütünşehir
düzenlemesi ortadan kalkacak.
İki: Bütün illerde özel idare yeniden
kurulacak.
Üç: Köylerin tüzel kişiliği yeniden iade
edilecek.
Dört: Nüfusu 2 binin altında olduğu için
kapatılan belde belediyeleri tekrar eski statülerine kavuşturulacak
ve bugün büyükşehir il sınırı olmasıyla ortaya
çıkan karmaşa, kaos ortadan kalkacak.
Eğer bunlar bugün çözülmezse yarın
telafisi mümkün olmayan daha büyük sorunlarla
karşılaşacağız. Ama haricen
aldığımız bilgilere göre, iktidar partisi istese de
istemese de yaptığı yanlışlardan geriye dönecek bir
hazırlık içerisinde, haricen aldığımız bilgiler
bu. İşte o gün, bugün savunmak için kendinizi
hırpaladığınız sözlerinizin arkasında
durabilmenizi temenni ediyorum ve bu değişikliğin,
sunduğumuz kanun teklifinin bir an önce kabul edilerek bu garabetten
Türkiye'nin, Türk milletinin kurtulmasını diliyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Erdoğan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin aleyhinde
olmak üzere ikinci ve son konuşmacı Trabzon Milletvekili Sayın
Muhammet Balta.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Balta.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisi
aleyhinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini özellikle
inceledim eski bir il genel meclisi üyesi ve il genel meclisi başkanı
olarak, yerel yönetimlerde de görevde bulunmuş bir kardeşiniz olarak
inceledim.
Şimdi, özellikle seçimle iş
başına gelen il genel meclisi ve il daimî encümeni 2005
yılından sonra il daimî encümeni değil il encümeni olarak
değiştirildi. Bu, ortadan kalktı diye söylendi.
Yatırım İzleme Koordinasyon Kurulu Merkezi seçilmişlere
değil atanmışlara emanet edildi. İl özel idareleri il
sınırları içindeki ilçe ve bucaklar arası
ulaşımı sağlayan kara yolları yapım, bakım,
onarım, imar yolu, kanalizasyon ve bu tür hizmetleri yapıyordu,
şimdi yapamıyor. diye söylendi. Adil dağılımdan,
dağıtımda şikâyetler var. Bunun yanında altyapı,
katı atık, çevresel sorunlarla alakalı burada gerekçelerde
gösterilen maddeler var. Bu bana şunu hatırlatıyor, sanki 2002
öncesinde verilmiş bir önergeyi hatırlatıyor.
Değerli arkadaşlar, AK PARTİ
döneminde, AK PARTİ hükûmetleri döneminde yerel yönetimlere her alanda
destek verilmiştir, biraz sonra sıralayacağım. Biz 2002
öncesine baktığımız zaman -az önce burada
konuşmacı da bir şeylerden bahsetti, ona da söyleyeceklerim var-
belediyeler iflasın eşiğindeydi, çöp dağları
vardı, atık su arıtmalar yoktu, hava kirliliği had
safhadaydı, su kesintileri ve arızalar had safhadaydı.
Gazete manşetlerini size hatırlatmak
istiyorum o dönem içerisindeki. Özellikle metropol bir ilimizde, dünyanın
en büyük ili, en güzel illerinden bir tanesi İstanbulda
Ha
İstanbul, ha Ruanda!
Değerli kardeşlerim, önergeyi veren
kardeşlerime söylüyorum bunları: Susuz yaz geliyor. Merhaba
susuzluk. Terkos Gölünde 2 karış su kaldı. 95 günlük
suyumuz var. İstanbul susuzluktan kıvranıyor.
O dönem içerisinde, 1993lü yıllarda çöp
dağları vardı, çöp dağları. Ümraniye çöplüğü
patladığı zaman 27 kişi bulundu, 14 kişi kayıp,
bulanamadı, 14 kişi. Ne zamandı bu zamanlar? Sizin döneminizde,
sizin partinize mensup olan o belediyelerin o zaman belediyeyi yönettiği
dönemler içerisinde.
VELİ AĞBABA (Malatya) Eskiden Boğaz
Köprüsü yoktu, sandalla geçiyorduk karşıya.
MUHAMMET BALTA (Devamla) - Başka, başka
Değerli kardeşlerim, yine 2002 öncesinde
VELİ AĞBABA (Malatya) Eskiden belediye
otobüsü yoktu.
MUHAMMET BALTA (Devamla) - 2002 öncesini bir
hatırlayalım ve o dönemler içerisinde İller Bankası
belediyelere nasıl yardım yapıyordu? Merkezî idareden
aldıkları yardımları, eğer hangi parti iktidardaysa o
partiye mensup olan belediyelerin yüzde 100 paraları gönderiliyor, o
iktidara mensup olmayan belediyelerin paraları tamamen kesilip belediye başkanlarının
eli kolu bağlanıyordu. Faizler yüksekti, yüzde 60lara varan bir faiz
vardı.
Belediye başkanının
açıklamaları var, Bu İller Bankasından kara faizci daha
insaflıdır. diye açıklamaları var o dönemler içerisinde.
Unutmayalım bunları. Biz İller Bankasının önünden
geçmeye korkuyoruz. diyen belediye başkanları vardı.
Peki, yerel yönetimlerle alakalı
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) - Yasayla ilgili
konuşun, yasayla ilgili.
MUHAMMET BALTA (Devamla) - Yasayla ilgili
konuşuyorum, yerel yönetimlerle alakalı.
Bir muhtar, o dönem içerisinde, 10 torba çimento
almak için valilik kapılarında 30 torba çimentonun
masrafını yapıp geri dönüyordu, alamıyordu. O dönemler
içerisinde yönettiğiniz Türkiyede greyder operatörlerinin yanında
ilçe başkanları vardı, bir köyde beş sene dozer dururdu hiç
hizmet yapmadan, bununla beraber siyaset yapardınız o dönem
içerisinde. Ne oldu bu dönem içerisinde?
AYTUĞ ATICI (Mersin) Şimdi
aynısı AKPye oy vermeyen köyler için geçerli.
MUHAMMET BALTA (Devamla) Ben bitireyim Beyefendi,
ben bitireyim ondan sonra siz konuşursunuz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) AKPye oy vermeyen
hiçbir köye hizmet yapılmıyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) Eskiden faytonla
ulaşım sağlanıyormuş şimdi belediye otobüsüyle
sağlanıyor, doğru söylüyor!
MUHAMMET BALTA (Devamla) Bu dönemler içerisinde ne
oldu? İLBANKta 2002den sonra eşit ve adil bir şekilde bütün
belediyelere eğer borcu varsa yüzde 60ı gönderiliyor, yüzde
40ı kesiliyor.
Yine, yaz döneminde belediyelerden kesinti
yapılmıyor, dört ay içerisinde bütün belediyelere hangi siyasi
görüşte olursa olsun ödenekleri gönderiliyor. Milliyetçi Hareket
Partisinin iktidar olduğu dönem içerisinde afete maruz kalan belediyeler
vardı. Kendi partisine mensup olan belediyelere 3 kat, 4 kat afetten para
gönderiliyor, esasında hiç afet olmamış ama afete maruz kalan
belediyelere -canlı şahit, örnekleri var- ödenek gönderilmiyordu. Biz
eşit ve adil bir şekilde bunları dağıtmaya
çalıştık.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Çok, çok, çok.
MUHAMMET BALTA (Devamla) - İl özel idareleri,
5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanununda
VELİ AĞBABA (Malatya) - Çevre
Bakanlığına sorsana, muhalefet belediyelerine kaç tane araba
verilmiş diye sorsana.
MUHAMMET BALTA (Devamla) Bak söylüyorum,
söylüyorum. 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanununda il genel
meclisi başkanları kimdi daha önce? Valiydi. O kanunda ilk defa
seçilmişlerin başına bir seçilmiş başkan atandı.
Başka bir şey daha var.
VELİ AĞBABA (Malatya) Çevre
Bakanlığına sor bakalım, muhalefet partili belediyelere kaç
tane araba vermişler.
MUHAMMET BALTA (Devamla) Rahatsız
olmayın, rahatsız olmayın, ben söylüyorum, rahatsız
olmayın.
VELİ AĞBABA (Malatya) Salla, salla
bakalım!
MUHAMMET BALTA (Devamla) 5302 sayılı
Yasayla ondan sonrası ne geldi? Yerinden yönetimin özüne uygun olarak
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Sen bilmezsin.
BAŞKAN Sayın Atıcı, lütfen,
yerinizden müdahale etmeyiniz.
MUHAMMET BALTA (Devamla) -
hem belediyeler hem il
özel idareleri güçlendirildi. Nasıl güçlendirildi?
VELİ AĞBABA (Malatya) Salla
bakalım! Köy kalmadı, belde kalmadı, beldeler yetim kaldı,
yüz yıllık beldeler kapatıldı.
BAŞKAN Sayın Ağbaba
MUHAMMET BALTA (Devamla) Bakın, KÖYDES
Sayın Cumhurbaşkanımızın -her zaman buradan
söylüyorsunuz, rahatsız olmayın- Yolsuz ve susuz köy kalmayacak.
sloganıyla KÖYDES, ödeneklerini başlattı. Siz köylere
gitmediğiniz için konuşuyorsunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Köyleri
kapattınız. Köylünün arazisine, suyuna el koydunuz.
BAŞKAN Sayın Ağbaba, hatibi
dinleyemiyoruz.
MUHAMMET BALTA (Devamla) Köylerimiz, köylülerimiz
asfalt ve betonla tanıştı ve şu anda konforu
yükselttiğimiz için betonun üzerini de asfalt istiyorlar. Belediyelerden
bahsediyordunuz. BELDESten, özellikle 2 binin altındaki belediyelerden,
kapatılan belediyelerden.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Sayın
Cumhurbaşkanı atık su parası alıyor şimdi
MUHAMMET BALTA (Devamla) Değerli
kardeşim, kapatılan belediler maaşını veremeyecek
durumdaydı, iflas etmişti.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sizin döneminizde iflas
etti.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Vallaha.
MUHAMMET BALTA (Devamla) Ne demişti o zaman
Sayın Cumhurbaşkanımız? Siyasi hayatımıza mal
olsa dahi 2 binin altındaki nüfustaki belediyeleri kapatacağız.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Doğru
söylüyor, sayın hatip doğru söylüyor, eskiden Kadıköyden Beşiktaşa
sandalla geçiyorduk.
MUHAMMET BALTA (Devamla) Şimdi nasıl
hizmet gidiyor? Her şey gidiyor. Yolu da var, suyu da var, temiz su da
içiyor
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Yalan söylüyorsunuz!
VELİ AĞBABA (Malatya) Eskiden itfaiye
aracı yoktu, tulumbacılarla yangın söndürülüyordu.
MUHAMMET BALTA (Devamla) -
kanalizasyonu var,
köylerde park var, parke var ama siz gitmediğiniz için bunları
göremiyorsunuz, onu söyleyeyim, onu söyleyeyim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) SUKAP kapsamında yine
VELİ AĞBABA (Malatya) Eskiden tulumbacılar
yangın söndürüyordu! Salla bakalım! Salla bakalım!
AYTUĞ ATICI (Mersin) Yalan söylüyorsunuz!
Mersine bir gel de bakalım.
BAŞKAN Sayın Atıcı, Sayın
Ağbaba; lütfen
AYTUĞ ATICI (Mersin) Efendim, yalan söylüyor.
Yalan söyleyeni de alkışlıyorlar. Konuşamayacak
mıyız yani!
MUHAMMET BALTA (Devamla)
25 bin nüfusun
altındaki belediyelere yüzde 50 hibe veriliyor, yüzde 50 de uzun vadeli
krediler veriliyor. Yani biz ne yaptık?
Değerli kardeşlerim, oradan konuşmaya
gerek yok.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Var, var; sen doğru
konuş, biz susarız.
MUHAMMET BALTA (Devamla) Eğer bu
Büyükşehir Yasasında bir eksiklik olsaydı, Trabzon -kendi
şehrimden örnek vermek istiyorum size- 2014 yılında
büyükşehir oldu, yüzde 57 oy almıştık. Evet, 2016da,
seçimde biz kaç oy aldık? Yüzde 67 oy aldık, yüzde 67 beyler. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Bravo!
AYTUĞ ATICI (Mersin) Orduyu nasıl
aldınız, Orduyu?
MUHAMMET BALTA (Devamla) Öyle, siz, buradan
konuşmayla değil, vatandaşımızın ne
düşündüğüne bakacaksınız.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Orduyu nasıl
aldın, sen onu söyle!
MUHAMMET BALTA (Devamla) Biz köylere gittik. Yine
örnek vereyim. Bakın, yine örnek vereyim.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Seçmen
taşıyarak Orduyu aldınız.
MUHAMMET BALTA (Devamla) Eksikleri olmasına
rağmen Trabzon büyükşehir olduktan sonra ilk defa 2014
yılında KÖYDESten ve BELDESten en fazla yatırım
yapılmıştı. Ama büyükşehir olduktan sonra, şu
anda Trabzonda -50 milyon beton, 50 milyon asfalt- 100 milyonluk kırsala
yatırım yapılıyor, yatırım.
VELİ AĞBABA (Malatya) Düzköy
Belediyesine ne verdiniz, Düzköye?
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sen Mersine bir bak
bakalım, Mersine!
MUHAMMET BALTA (Devamla) Öyle, birileri buradan
çıkacak, Yok efendim, Kandilin mi, bilmem neyin mi talimatıyla
Biz milletin talimatıyla bu tasarıları
yasalaştırıyoruz, milletimizin lehine. Biz kimseden korkmuyoruz.
Sadece milletimizin ve Allahın önünde eğiliyoruz. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Hay Allahına
kurban senin, hay Allahına kurban!
MUHAMMET BALTA (Devamla) Öyle buradan
kurusıkı atmayla olmaz. Birileri belediyelerin makineleriyle beraber
teröre destek verirken, birileri beceriksizlikten milletine hizmet edemezken,
AK PARTİli belediyeler bu millete hizmet ediyor, hizmet etmeye de devam
edecek. Size örnek vereyim.
VELİ AĞBABA (Malatya) Salla
bakalım!
MUHAMMET BALTA (Devamla) Bakın değerli
arkadaşlarım, şimdi siz konuşuyorsunuz, çevresel sorunlarla
alakalı konuşuyorsunuz. Hepsinden konuşabilirsiniz. 2002
yılında
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) 1,5
milyara restorasyon yapıp 600 liraya Ensara
kiraladığınız yerleri biliyoruz.
MUHAMMET BALTA (Devamla) Dinleyin, dinlemesini
öğrenin.
VELİ AĞBABA (Malatya) Biraz da parsel
parsel sattıklarını söyle!
MUHAMMET BALTA (Devamla) 2002 yılında bu
memlekette özellikle hizmet veren, evet, kentsel
VELİ AĞBABA (Malatya) Biraz da laleye ne
kadar para ödediğini söyle! Biraz da parsel parsel
sattıklarını söyle! Parsel parsel Ankarada
satılanları söyle biraz!
BAŞKAN Sayın Ağbaba
MUHAMMET BALTA (Devamla) Atık su arıtma
tesislerinden bahsedeyim.
VELİ AĞBABA (Malatya) Yolsuzlukları
söyle! Parsel parsel satıyordunuz ya, parsel parsel satanları söyle!
1915 yılını söyleyeceğine parsel parsel satanları
söyle!
MUHAMMET BALTA (Devamla) Bir saniye
O sizin mesleğiniz, kusura bakmayın. Bu
kadar yolsuzlukları
BAŞKAN Sayın Balta, siz Genel Kurula
hitap edin lütfen.
MUHAMMET BALTA (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN Ben uyarımı yapıyorum.
Siz devam edin.
Sayın Ağbaba
Sayın Ağbaba
Sayın Gök, sizden rica ediyoruz.
MUHAMMET BALTA (Devamla) Bakın, yolsuzluk
yapılan bir memlekette 2002 yılında atık su arıtma
tesisleri 145 iken 2016 yılında 653e yükseldi, 653e.
VELİ AĞBABA (Malatya) Efendim, ona
bakılırsa eskiden toplu ulaşım faytonla
sağlanıyordu, şimdi otobüsle sağlanıyor. Ne
yapalım?
BAŞKAN Sayın Ağbaba, lütfen.
MUHAMMET BALTA (Devamla) Rahatsız
olmayın.
VELİ AĞBABA (Malatya) Ne yapalım!
Beldeleri sattılar, köyleri sattılar! Bir tane belde
bırakmadınız!
MUHAMMET BALTA (Devamla) Siz İstanbulda
kirli su içirdiniz milletimize, biz atık su arıtma tesisleriyle suyu
da çevreyi de temizledik.
VELİ AĞBABA (Malatya) Malatyanın
beldeleri kan ağlıyor. Hepsini kanla aldınız.
MUHAMMET BALTA (Devamla) Sizin
bıraktığınız yerleri de temizledik.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sor bakalım
Malatyanın beldelerine!
MUHAMMET BALTA (Devamla) Siz maskeyle milleti
dolaştırırdınız İstanbulda, Türkiyenin
farklı yerlerinde, biz millete temiz hava solutuyoruz.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sor! Köylerin
tüzel kişiliğini yok ettiniz.
MUHAMMET BALTA (Devamla) Başka? Başka
bir şey daha söyleyeceğim; burada, burada, bakın burada.
VELİ AĞBABA (Malatya) Beldeleri yok
ettiniz.
MUHAMMET BALTA (Devamla) Rahatsız olma,
rahatsız olma.
Katı atık tesisleri 2002 yılında
15 iken şu anda kaç oldu biliyor musunuz? 150 oldu, 150.
VELİ AĞBABA (Malatya) Köylünün
hakkını aldınız, köylünün suyunu aldınız,
köylünün su kaynağını aldınız.
MUHAMMET BALTA (Devamla) Siz çöplerde
insanlarımızı öldürürken, biz çöplerden 150 megavatlık
elektrik enerjisi üreterek milletimize enerji veriyoruz. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Kusura bakmayın, oradan buradan
kurusıkı atmaya gerek yok! Siz ne söylerseniz söyleyin, bu millet
kime destek vereceğini, bu millet kendisine kimin hizmet ettiğini çok
iyi biliyor. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Balta, süreniz bitti,
teşekkür ederiz.
MUHAMMET BALTA (Devamla) Allaha şükürler
olsun, yüzde 49,5 oyu biz nasıl aldık? Nasıl aldık? Böyle
çukur açmayla değil, terör örgütlerini arkasına almayla değil,
öyle kendi partisine mensup olan belediyelere destek verip kendi partisinden
olmayan belediyelere ayrımcılık yapmayla değil, kusura
bakmayın! (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
Allaha şükürler olsun, biz millete hizmet
etmeye devam edeceğiz.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay, buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
sayın konuşmacı konuşması esnasında partimizin de
adını zikretmek suretiyle 57nci Hükûmet döneminde kendi
belediyelerine daha fazla yardım yapıldığı
isnadında bulunmuştur. Bu bir sataşmadır, bu konuda
sataşmadan söz istiyoruz. Sayın Erdoğan konuşacak.
BAŞKAN Sayın Erdoğan, buyurunuz.
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
15.-
Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğanın, Trabzon Milletvekili
Muhammet Baltanın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sayın hatip
konuşmasında Milliyetçi Hareket Partisinin koalisyon hükûmetinde
bulunduğu 57nci Hükûmet döneminde belediyeler arasında ayrım
yapıldığını iddia etti. Bir kere, kendileri şu
anda iktidardadır, Milliyetçi Hareket Partisi bu manada hangi belediyelere
ayrımda bulunmuş onları buraya getirip somut söylemesi
lazım.
İki: O zamanın o işi
yaptığını iddia ettiğiniz Bakanı Sayın Koray
Aydın Yüce Divana gitmiş ve aklanmıştır. Eğer
öyle bir şey vardıysa onu o zaman sorsaydınız.
Yine, Milliyetçi Hareket Partisinin iktidarda
bulunduğu dönemde Türkiye, Marmara depremini
yaşamıştır, Marmara Bölgesinde, depremden etkilenen
bölgede her partiden belediye vardı ve bunların hiç birine ayrım
yapılmadan o gün o bölgenin ayağa kalkması konusunda o günkü
Hükûmet üzerine düşen görevi sonuna kadar yapmıştır.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Belediyeler
arasında ayrım yapıldığına dair belgeleri
verebilirim size.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Yine bu altyapı
birlikleri, köylere hizmet götürme birlikleri
kapatılmıştır. Eğer bunlar kapatılmasaydı,
zaten o küçük beldelerin ve köylerin birçok altyapı yatırımları
ortaklaşa yapılmaktaydı
Şimdi de iktidar partisi kendi belediyelerine
çeşitli yollarla kaynak aktarmakta, onların borçlarını,
vergi borçlarını tahsil etmemekte, onların diğer
belediyelere göre göreceli olarak çok daha büyük kaynakları
kullanmasını sağlamaktadır. Bu
ayrımcılığı yapan esas sizsiniz.
Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Erdoğan.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) AKP
Grubu adına konuşan sayın hatip konuşmasının
sonunda grubumuza da dönerek Biz çukur kazarak oy kazanmadık, hizmet
yaparak oy kazandık. dedi. Grubumuza açık sataşmada bulundu.
BAŞKAN Sayın Baluken, buyurun iki
dakika.
Sayın Gök, daha sonra sizi dinleyeceğim.
16.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Trabzon Milletvekili
Muhammet Baltanın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bakın, sizin nasıl oy kazandığınızın en
önemli göstergesi 7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri. 7 Haziranda nasıl
tarihinizin en büyük oy düşüşünü, en büyük hezimetini
yaşadınız.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Siz de nasıl
kaybettiniz?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Niye o
sonucu kabul etmediniz? Niye o sonuca yönelik darbe yaptınız? (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Niye ondan sonra bütün Türkiye
ortamında bombalar patladı? Niye sahaya bir savaş konseptini
sürdünüz? Niye seçim öncesinde Ya kaos, ya istikrar. deyip, sonra Millet
kaosu tercih etti. deyip milleti korkuttunuz? Patlayan bombalarla, sahaya
sürülen savaş konseptiyle bizim dışımızda bir istikrar
seçeneği yoktur ortamı yarattınız. Millette bir şok
etkisi yaratıp oradan istikrar üzerinden, âdeta milleti tehdit eden bir
pozisyon yarattınız, bu şekilde aldınız oyu. Yüzde 40
oyla, yüzde 49,5 oyun kıyasını yapıyor musunuz hiç?
HAMZA DAĞ (İzmir) Yüzde 50 oy verdi
millet be. Millet cahil mi yani?
İDRİS BALUKEN (Devamla) Savaş
ortamında bakın, kan ortamında, şiddet ortamında siz
oylarınızı artırıyorsunuz.
HAMZA DAĞ (İzmir) Ne savaşı,
terörle mücadele.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Terörle mücadele
var.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
dinleyelim.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Ama
barış ortamında, demokrasi ortamında, siyasetin etkin
olduğu ortamda siz oy kaybediyorsunuz, bu kadar açık ve net.
Dolayısıyla, yok bilmem Çukurlar kazarak oy kazanmıyoruz.
deyişinize hiç kimse inanmıyor.
SALİH CORA (Trabzon) Kendi
arkadaşların söyledi, kendi arkadaşların Çukur
yanlıştır." dedi.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Ya, tablo ortada
bakın, savaş ortamında
SALİH CORA (Trabzon) Altan Tan ne dedi? Kendi
arkadaşların ne dedi?
İDRİS BALUKEN (Devamla) Bir bekleyin, bakın,
ben size söylüyorum işte, duymaya tahammülünüz yok.
SALİH CORA (Trabzon) Kendi
arkadaşlarınız Çukur yanlıştır." dedi.
Allah Allah!
İDRİS BALUKEN (Devamla) Barış
ortamında aldığınız oy yüzde 40, savaş
ortamında aldığınız oy yüzde 49,5.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Savaş ortamı diye bir şey yok, terörle
mücadele var.
İDRİS BALUKEN (Devamla) HDPnin
barış ortamında aldığı oy yüzde 13, savaş
ortamında aldığı oy yüzde 10,9. Kim savaştan
besleniyor, kim barışla oy kazanıyor, kim demokrasiyi savunuyor
açıkça ortada.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teröre destek
verdiniz, sandığa gömüldünüz.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Saygılar
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Baluken.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Gök, buyurunuz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş, bir saniye,
Sayın Gök'ü dinleyeyim.
Buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, ben
tutanaklara geçmesi açısından bir değerlendirmede
bulunacağım.
Şimdi, partimizin vermiş olduğu önerge
son derece insani ve haklı bir önerge. Yani iktidar partisinin her
önergede böyle refleks göstererek karşı çıkmasını
anlamak mümkün değil. Bu bütünşehir yasasıyla ilgili olarak AKP
içerisinde bakan olarak görev yapmış olan Sayın Ertuğrul
Günay dahi Bu yasada yanlış yaptık. diyerek bir itirafta
bulunmuştur. Şimdi, her araştırma önergesini muhalefet
partisi veriyor diyerek karşı çıkıp gerginlik yaratmak
anlaşılır değildir. Şimdi, Ankaranın köyleri var
-Haymanaya gidelim, Polatlıya gidelim, Şereflikoçhisara gidelim-
bütün köylerine gidelim, eskisi gibi çöpler toplanmıyor, eskisi gibi
yollar yapılmıyor, eskisi gibi elektrik işleri ya da başka
işler yapılmıyor, çok devasa sorunlar var. Böylesine bir
haklı önergede -beklerim ki- AKP Grubunun, evet, Cumhuriyet Halk
Partisinin bu önergesindeki aksaklıkları giderecek bir tasarruf
içerisinde olalım anlayışını burada sergilemesi
gerekirken, karşı çıkan bir anlayışla burada bir cephe
yaratmasını anlamak mümkün değildir. Biz, her şeyi
insanımız için istiyoruz, her şey insan için daha iyi olsun
istiyoruz. Bu yöntem iyiyse ona devam edelim ama aksaklıkları varsa
giderelim arkadaşlar. Buna Aksaklıkları yok. diyemezsiniz.
Bu önerge bunun için verilmiştir,
haklıdır, meşrudur ve bu nedenle tartışılmaya
müsaittir. Nitekim, bir müddet sonra bu konuda AKP Grubunun getireceği
kimi değişiklik teklifleri burada konuşan
arkadaşlarımızı mahcup edecektir.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Levent Bey,
sarayın göndereceği, sarayın, AKP Grubunun getireceği
değil.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Gök,
sözleriniz tutanaklara geçmiştir.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş, buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, HDP grup başkan vekili partimizi hedef alarak, bir savaş
konsepti geliştirdiğimizi ve 7 Hazirandan sonra savaş konseptini
devreye soktuğumuzu ve bu şekilde 1 Kasım seçimlerini
kazandığımızı iddia etmiştir. Bu, açık bir
sataşmadır. Bundan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Size de iki dakika söz veriyorum.
17.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepimiz millî iradeye saygı
duyuyoruz. Çok partili hayata geçildiği 1950den itibaren
VELİ AĞBABA (Malatya) Sizin olursa
saygı duyuyorsunuz Sayın Muş.
BAŞKAN Sayın Ağbaba, rica ediyorum,
lütfen.
MEHMET MUŞ (Devamla) -
Türkiyede düzenli
olarak seçimler yapılmıştır ve seçimler yoluyla iktidarlar
belirlenmiştir.
AYTUĞ ATICI (Mersin) 7 Haziranda niye
saygı duymadınız?
MEHMET MUŞ (Devamla) 7 Hazirandan sonra Türkiyede
bir hükûmet kurulamamış olmasından dolayı 1 Kasımda
tekrar seçimlere gidilmiştir.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Millî iradeye
saygınız yok.
MEHMET MUŞ (Devamla) Bakınız,
burada savaş konsepti diye bir tabir kullanmak doğru değildir.
Burada teröristle ve terörle mücadele vardır. Bunun altını
çizmemiz gerekiyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ, hiçbir zaman terörden ne beslenmiştir ne medet
ummuştur.
Bakın, bize bu ithamlarda bulunanlar şöyle
biraz geçmişe bakacaklar ve Cemil Bayık ne dedi 7 Hazirandan sonra?
Biz olmasaydık -yani PKK olmasaydı diyor- HDP yüzde 5 oy
alamazdı. diyor. Kim Cemil Bayık? Terör örgütünün
elebaşlarından. Demek ki, Sayın Baluken, Cemil Bayık size
fazla destek olamamış, oylarınızı
düşürmüşsünüz. Bundan sonra, hiç merak etmeyin, size hiç destek
olamayacak çünkü hem terörle hem teröristle mücadele kararlı bir
şekilde devam edecektir. Buradaki mücadelemiz azalmayacak, artarak devam
edecektir.
Şimdi bu önemli bir tespittir. Böyle bir laf
vardır ortada, böyle bir söylem vardır ve siz hiçbir zaman
çıkıp da Hadi oradan, Cemil Bayık da kim oluyormuş,
teröristbaşı. Biz halkımızdan bu oyu aldık
VELİ AĞBABA (Malatya) TRT basın
toplantısını canlı veriyordu zamanında.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Sandık sandık
çalışma yaptık, sokak sokak vatandaşımıza gittik
ve vatandaşımızın desteğini alarak, onları ikna
ederek bu oyları aldık. diyemediniz, hiçbiriniz bir cevap verme
cesaretinde bulunamadınız. Bu anlamda, kim kaostan kim şiddetten
besleniyor Cemil Bayıkın ifadesiyle ortadadır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Muş.
Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Herhâlde
açıklama yapmama gerek yok yani. Açık bir sataşma var.
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken, iki
dakika
(AK PARTİ sıralarından Sataşma değil,
doğru laf sesi)
18.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ya HDP
yüzde 5lik oy oranını PKKnin desteğiyle kaybetti. diyor, daha
ne desin yani? Bundan daha âlâ sataşma mı olur?
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Doğru
söylemiş. Kaybetmedik mi? diyeceksin.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Bundan daha âlâ
sataşma mı olur?
Sayın Başkan, süreyi herhâlde yeniden
başlatacaksınız
MEHMET MUŞ (İstanbul) Niye
başlatsın?
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Ee, izin
verirseniz konuşacağız.
Değerli milletvekilleri, çözüm sürecinin
nasıl bittiğini her biriniz çok iyi biliyorsunuz. İki önemli
kırılma noktası var
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Urfada iki
polisin öldürülmesi!
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Gece yarısı
uyuyan polisin ensesine kurşun sıkılması!
İDRİS BALUKEN (Devamla) Birincisi,
HDPnin parti olarak seçime girme kararı vermesi.
BAŞKAN Sayın Çavuşoğlu
İDRİS BALUKEN (Devamla) Çünkü siz
HDPnin bağımsız olarak seçime girip hak etmiş olduğu
o koltukları gasbetmeye alışmıştınız.
Başkanlık hesabı içinde HDPli vekiller bağımsız
girecekti, siz böyle kafadan birtakım koltukları alıp
gasbedecektiniz. Birinci kırılma noktası o.
İkinci kırılma noktası da, siz
çözüm sürecinde barışı değil başkanlık sistemine
geçişi hedeflediniz ve ne zamanki Seni başkan yaptırmayacağız.
söylemi ortaya çıktı o durumda da masayı devirmiş oldunuz.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Hadi oradan!
İDRİS BALUKEN (Devamla) Şimdi bunu
hiç sağa sola çekmenize falan gerek yok. Yani HDPnin parti olarak girmesi
ve Türk işi başkanlık sistemiyle ilgili
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Öyle avunun, öyle
avunun.
İDRİS BALUKEN (Devamla) -
net tutumunu
tıpkı masada olduğu gibi ortaya koymasından sonra sahaya
savaş konseptini sürdünüz, bu kadar açık ve net.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Polisler öldürülürken niye taziyeye gitmediniz?
İDRİS BALUKEN (Devamla) - 7 Haziran
öncesinden başladı o süreç. Diyadindeki provokasyonu bilmiyor
musunuz? Orduyu ilk kışla dışına ne zaman
çıkardınız? Diyarbakır İstasyon Meydanında ilk
bombalar ne zaman patladı? Suruç katliamı ne zaman oldu?
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Kendi patlattığınız bombalarda
boğulun inşallah!
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Bütün
bunların hepsini biliyorsunuz. Bu savaş tercihi, savaş
konseptini sahaya sürme sizin bilinçli bir politikanızdı, bugün de o
bilinçli politikanızın arkasında durmak zorundasınız.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Terörle
mücadelenin arkasındayız sonuna kadar, vatandaş da destekledi, 1
Kasımda karşılığını verdi. 1 Kasımda
vatandaş karar verdi.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Ben çok net
verilerle konuşuyorum. Savaş ortamında, kanın oluk oluk
aktığı ortamda oyunuz yüzde 40tan yüzde 49,5a çıktı
mı, çıkmadı mı? HDPnin oyu yüzde 13ten 10,9a düştü
mü, düşmedi mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) 1 Kasımda
gömdü sizi.
İDRİS BALUKEN (Devamla) -
Dolayısıyla, sizin iktidarınız için size savaş
lazımdı, şiddet lazımdı, kan lazımdı. (HDP
sıralarından alkışlar)
Teşekkür ediyorum.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Hadi yürü!
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Baluken.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sen ne terbiyesiz
bir adamsın be!
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Sen mi karar veriyorsun terbiyeye ha!
BAŞKAN Sayın Toğrul, lütfen.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Grup başkan
vekilimize Yürü git. demeye hakkı yok.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Sen terbiye ölçer misin!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
karşılıklı konuşmayalım.
Sayın Muş, buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, bakın, hatip, başkanlık sistemini getirmek için
bizim Türkiyede bir şiddet siyaseti, Türkiyede bir kaos, kaotik ortam
oluşturduğumuzu iddia ediyor. Bunlar grubumuza açık
sataşmadır, bundan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Akçay, daha sonra sizi dinleyeceğim.
19.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bakınız, burada ders
şu: Neden bizim oyumuz düştü? diyor. Arkadaş, niye
düşürdünüz oyunuzu? Demek ki siz 7 Hazirandan sonraki tutumunuzla terörle
mücadele noktasında aranıza mesafe koyamamışsınız.
Bakın, PKKnın elebaşlarından yapılan
açıklamalarda, Hendekler kazılacak, Devrimci halk
savaşlarını başlatacağız gibi
Türkiyenin belli
bölgelerinde, Türkiyenin egemenlik sınırları içerisinde
kendilerine bir egemenlik oluşturacak bir çalışmanın
içerisine giriyorlar ve bu anlamda Türkiye Cumhuriyet devleti ve o dönem AK
PARTİ Hükûmeti, gereken cevabı teröre ve teröriste vermiştir.
Bakın, hiçbir ülke kendi egemenlik sınırları içerisinde bir
yapılanmaya, farklı bir terör örgütünün kendine müzahir bir alan
kurmasına müsaade etmez, Türkiye Cumhuriyeti devleti de müsaade etmez. Bu
açıdan, buradaki mücadele terörle ve teröristledir. Ha siz bu mücadele
devam ediyorken terörle ve teröristle aranıza mesafe koyamamış,
bunları âdeta savunurcasına bir dil kullanırsanız milletten
böyle 13ten 10,9a indirilen bir tokat yersiniz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bunun için, bu sorunun cevabını bulmak çok
zor değil. Bunun cevabını aramak istiyorsanız
kullandığınız söylemlere bakacaksınız.
Bakın, hâlâ aklınızı başınıza devşirmediniz,
hâlen terörü öven ifadeler kullanıyorsunuz. Bakın, belediyelerde
çıkan bombalar, silahlı kuvvetlerimize saldıran teröristlerin
içinden çıktığı kamyon, kamyonetler nereye ait? Belediyeye
ait. Kimin bu belediyeler? Sizin belediyeleriniz.
O açıdan, değerli arkadaşlar,
eğer siz meşru alanda siyaset yapacaksanız terörle aranıza
mesafeyi koyacaksınız, politikalarınızı
anlatacaksınız. Halk eğer size inanır, güvenirse o
açıdan sizin değerlendirmenizi yapar. Bizim neden oyumuz düştü?
Vay niye biz oy alamıyoruz vatandaştan? sorusunun cevabı,
terörle aranızdaki mesafeye bağlıdır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Muş.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, yani sayın grup başkan vekili bir kez daha
terörle aramıza mesafe koymadığımızı ve işte
belediyelerimize ait araçların da terör saldırılarında
kullanıldığını ifade etti.
BAŞKAN Sayın Baluken, sizden önce
Sayın Akçay söz istedi.
Sayın Akçayı dinleyeceğiz.
Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
27.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muş ve Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin sataşma
nedeniyle yaptıkları konuşmalardaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Öncelikle çok vahim bir hata yapılıyor
değerli arkadaşlar. Bazı terör elebaşlarının
birtakım açıklamaları referans gösterilerek bunun üzerinden
yorum yapılmasını fevkalade yanlış buluyorum ve
Sayın Muşu da öncelikle uyarıyorum. Yani, çeşitli terör
elebaşları, Kandildeki veya İmralıdaki bu terör
elebaşları AKPyi iktidar yapan da biziz, iktidarda tutan da biziz.
diye... Yani, bu sözleri mi referans alacağız, bunlar üzerinden
tartışma mı yapacağız? Kesinlikle terör
elebaşlarının üzerinden referans alarak Türkiye
Büyük Millet Meclisinde tartışma ve yorum yapmak çok
yanlıştır. Hatta, Sayın Cumhurbaşkanının o
biraz evvel referans verdiği isme, kendi Türkiye Cumhuriyetine veya
iktidara yönelik bir sözden dolayı, Sayın Cumhurbaşkanı
Cemile söyleyin, bilmem ne deyip durmasın, bize çatmasın. gibi
laflar var. Sanki arkadaşından bahsediyor. Ben sorarım AKP ile
PKK arasında masadaki mesafe kaç metredir, kaç kilometredir? Yani, siz
Kandile elçi gönderip Haburdan...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Akçay,
mikrofonunuzu açıyorum, tamamlayın lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kandilden gelecek teröristleri
Haburda karşılatırken elçiler gönderip bunlarla pazarlık
içerisinde bulunanlar kimlerdi? Yani, bunları göz ardı etmeden
değerlendirme yapmakta fayda var. Lütfen,
teröristbaşlarının birtakım şeyleri referans
gösterilerek buradan yorum yapmayın, tartışma yapmayın;
fevkalade -kullanmak istemem ama- çukura düşersiniz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Akçay.
Sayın Baluken, buyurun.
Sayın Baluken,
sataşmadan son bir kez... Lütfen yeni bir sataşmaya mahal vermeyin.
Yirmi dakika soru-cevap
işlemini yapıp yemek arası vereceğiz.
Buyurun.
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
20.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bakın Kimin terörle arasında ne kadar
mesafe var?ı buradan bizim ifade etmemize gerek yok. Bütün dünya
konuşuyor bu konuyu. Yani, sizin söyleminizle, yandaş basına
birkaç tane ısmarlama yalan haber yazmanızla hakikatler ters yüz
edilemiyor. Bütün dünya bugün... Bakın, bugün basını okuduysanız
IMFnin bir raporu açıklandı. IMF IŞİDin petrol ticareti
yaptığı 4 ülkeyi sayıyor: Türkiye, Ürdün, Lübnan, Suriye. Yani,
siz öyle kirli ilişkiler içerisine girdiniz ki zaten bütün dünya bunu
konuşuyor. Ben bu kürsüden kaç defa sordum, çıkın bana cevap
verin: IŞİDin elinde Tel Abyad ve Cerablusun olduğu dönemler
içerisinde Karkamış ve Akçakale Sınır Kapısından
yapılan ihracat rakamlarını neyle açıklıyorsunuz? Siz
hangi mesafeden bahsediyorsunuz? Belediye
çalışanlarınızın IŞİD saflarında
yaşamını yitirdiği üzerinden şimdi biz çıkıp
bütün belediyenizi IŞİD belediyesi olarak mı
suçlayacağız? Böyle bir şey var mı?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Örnek göster,
örnek göster.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Nerede örnek?
İDRİS BALUKEN (Devamla) Bakın, bu
son Mazıdağındaki olayla ilgili
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Nerede, örnek
nerede?
İDRİS BALUKEN (Devamla) Gerçeği
çarpıtmayın. Orada çalınan, gasbedilen bir araç var ve belediye
tutanağını tutup Emniyete bildirmiş. Siz, bir hukuk
devletinde o çalınan ya da gasbedilen araçla ilgili eğer orada
birilerinin ihmali varsa yargısal süreç işletirsiniz, hukuk önüne
çıkarsınız; onun dışında çıkıp
belediyelerle ilgili ya da bir siyasi partiye bağlı bütün belediyelerle
ilgili genelleme yapamazsınız, yaparsanız belediye meclis üyelerinizin
IŞİD üyeleri için atmış olduğu sosyal medya
tweetlerini sizlerle paylaşırız. Dolayısıyla, böyle
havuz medyasının manşetlerine değil, dünya gündemine biraz
eğilin diyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Baluken.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, kayıtlara girmesi için
Terör elebaşlarına referans değil,
terörün, terör elebaşlarının desteğiyle ben burada siyaset
geliştiren bir gruba eleştirilerde bulundum. Ben bir terör
elebaşını referans göstermedim.
Bir ikincisi: AK PARTİ iktidarları ve AK
PARTİ hükûmetleri teröre karşı her zaman tavrını net
ortaya koymuştur.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sen İmralı
tutanaklarını okumamışsın. Bir oku, oku.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bakın, dün
Sayın Başbakanımız da gündeme getirdi. 2014
yılında, Suriyede DAEŞe yönelik Hükûmet bir yetki
istemişti Parlamentodan, ona destek veren burada parti
gruplarımız vardır.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Hangi parti grupları
var, söyle.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Söyle ya, ifşa et
ya.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bugün bazı
iddialarda bulunanlar, IŞİDle alakalı iddialarda bulunanlar bu
tezkereye hayır vermişlerdir 2014 yılında, 2015
yılında da hayırı vermişlerdir; bunun da
kayıtlarda yer almasını diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Muş.
Sayın Gök, sisteme girmişsiniz, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
28.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, Bütünşehir Yasasıyla ilgili
verdikleri araştırma önergesine ve görüşmeler
sırasında yapılan tartışmalara ilişkin
açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, vermiş olduğumuz
önerge çok açık ve nettir. Eğer iktidar partisi Bütünşehir
Yasasıyla ilgili Türkiyede hiçbir sıkıntı yoktur.
diyorsa bunu elbette tespit etmek ve köylerle, beldelerle görüşerek sorunu
çözmek en doğru yöntemdir. Biz bu yasanın Türkiyede pek çok
sıkıntıya yol açtığını biliyoruz, görüyor ve
yaşıyoruz ve gerçekten de bu yasayla ilgili olarak köylerimiz ve
beldelerde çok önemli sıkıntıların
yaşandığı konusunda bizim hiçbir tereddüdümüz yoktur.
Az önce de belirttim yani iyi niyetle verilmiş
bir önergenin üzerine siyaset örmek kadar yanlış bir şey olamaz.
Amacımız, aksaklıkların giderilmesine dönük çabalara hep
birlikte ortak olmak, varsa daha iyileştirmektir, amaç bu. Ama farklı
amaçlarla konuşmalar yapılınca iş mecrasından
çıkıyor ve aslında hepimizin ihtiyacı olan bir
uzlaşı kültürü maalesef ortadan kayboluyor. Hâlbuki böyle bir
önergeye AKP Grubu da iştirak etmeli ve bence yapılacak bir ortak
çalışmayla Bütünşehir Yasasının eksiklikleri gözden
geçirilmeli, biz varsa ikna olmalıyız ya da yoksa AKP Grubu ikna
olmalı, bir yol bulmalıyız diye düşünüyoruz. Nitekim, bu
konuda önümüzdeki günlerde yapılacak çalışmalara katkı da
vermeye hazırız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LEVENT GÖK (Devamla) Devam edebilir miyim?
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın Gök.
Buyurun.
LEVENT GÖK (Devamla) Tabii, bu konu
görüşülürken çeşitli partiler arasında
karşılıklı sataşmalar oldu ama ben özellikle bir sözü
de hatırlatmak isterim terörle ilgili bağlantılar yönünde.
Örneğin, geçmiş dönemde AKP içerisinden bakan olmuş,
başbakan yardımcısı olmuş Sayın Yalçın
Akdoğan da şöyle bir cümle kullanmıştı, onu söyleyerek
sözlerimi tamamlayayım: Silahı kutsayan söylemler, siyaseti öne
çıkaran İmralıyı anlamsızlaştırıyor.
Yani, terörü övme noktasında herkesin hangi noktada olduğunu görmesi
açısından bunu da gelinen tartışma ortamında söylemeyi
uygun buldum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz Sayın
Gök.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu ve
arkadaşları tarafından, Büyükşehir Yasası nedeniyle
yatırımlardan yeterince payını alamayan ve bu nedenle
mağduriyet yaşayan ilçeler, beldeler ve köylerin içinde
bulundukları durumun araştırılması amacıyla
3/6/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 13 Temmuz 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Yatırım
Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/728) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı 404) (X)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Geçen birleşimde, İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 404 sıra sayılı
Kanun Tasarısının tümü üzerindeki görüşmelerin, İç Tüzükün
72nci maddesine göre devam etmesine dair Manisa Milletvekili Özgür Özel ve
arkadaşları tarafından verilmiş olan önergenin
oylamasında kalınmıştı.
Şimdi, önergenin oylama işlemini
yapacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Şimdi, tasarının tümü üzerinde yirmi
dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır. Bu sürenin on
dakikası sayın milletvekillerine, geri kalan on dakikası da
Sayın Bakana aittir.
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Başkan, dün
akşamdan hakkımız saklı değil mi?
BAŞKAN Şimdi, dün soru-cevap işlemi
için sisteme giren sayın milletvekillerinin listesi elimde. Onların
hakkını yememek adına, ben bu listeyi bir kez
okuyacağım ve bu milletvekillerinin, özellikle sisteme girmelerini
rica edeceğim.
MUSA ÇAM (İzmir) Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Usta, Sayın
Şimşek, Sayın Arslan, Sayın Balbay, Sayın Bakan,
Sayın Gürer, Sayın Atıcı, Sayın Yıldız,
Sayın Yiğit, Sayın Basmacı, Sayın Çam, Sayın
Bektaşoğlu, Sayın Çamak, Sayın Türkmen, Sayın Tümer,
Sayın Depboylu, Sayın Topal ve Sayın Aydın.
Sayın Şimşek, buyurun.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, Mersin ve Adanada
buğday hasadı sona ermiştir. Henüz buğday tavan
fiyatları açıklanmamıştır. Buğday tavan
fiyatlarını ne zaman açıklamayı düşünüyorsunuz?
Sumalık üzümde tavan fiyatlar geçen
yılın da altında, 480 kuruş olarak
açıklanmıştır. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Dolu afeti dolayısıyla mağdur olan
Mersin Erdemli, Mezitli, Tarsus, Ulaş, Ashab-ı Kehf, Killik
bölgesindeki üzüm üreticilerinin tarım kredi ve zirai kredi
borçlarını ertelemeyi düşünüyor musunuz?
Milleti canından bezdiren elektrik
kesintilerine ne zaman son vereceksiniz?
Mersinde Çamlıyayla Devlet Hastanesinde
diyaliz ünitesi yoktur. Yazın 100 bin kişinin
yaşadığı kentte diyaliz hastaları her gün 120
kilometre yol gidip gelmek zorunda kalmaktadır. Buna çözüm üretebilecek
misiniz?
Tarsus Devlet Hastanesinin inşaatını
ne zaman bitireceksiniz? Tarsus Devlet Hastanesine şu anda insanlar
vantilatör getiriyorlar evlerinden, vantilatörle hastaneye geliyorlar. Buna ne
zaman çözüm üreteceksiniz?
BAŞKAN Sayın Usta
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim.
Sayın Bakana sorum şu: Biliyorsunuz, bu
kanun tasarısıyla yurt dışındaki varlıkların
ülkeye getirilmesi amaçlandığı söyleniliyor ama biz iddia ediyoruz
ki bu, kara para aklama operasyonudur. Şimdi ben Bakana şunu sormak
istiyorum: Bir, burada biz diyoruz ki, kanun diyor ki daha doğrusu,
kaynağını sormayacağım. İki,
başkasının hesabına da getirebilirsiniz deniliyor. Üçüncüsü
de özellikle bu Ceza Kanununun 282nci maddesi olan, suçtan kaynaklanan mal
varlığını aklamaya çalışanlara hapis cezası
veriliyor, buradan da muafiyet getiriliyor. Şimdi, bir tane eski siyasetçi
yurt dışından bir parayı ülkeye getirmiş olsa, daha
önceden de hakkında hiçbir soruşturma olmadığını
varsayalım, buna ilişkin burada bu beyandan hareket ederek hiçbir
soruşturma yapılamaz hükmü var. Buna herhangi bir işlem
yapılabilecek midir, bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Arslan
KAZIM ARSLAN (Denizli) Maliye Bakanına
soruyorum: Yatırım ortamının iyileştirilmesi
amacıyla bazı kanunlarda değişiklik yapmaya ilişkin
düzenlemeyi yaparken devletin hukuk devleti olması yönünde nasıl bir
düzenleme yapmayı düşünüyorsunuz? Yatırım güvencesini
nasıl vereceksiniz? Ülkemizin terörden temizlendiğine ilişkin
bir imaj yaratmadan ne içeriden ne de uluslararası şirketlerden
yatırım yapmayı düşünenler olur mu? Ülkemizde can ve mal
güvenliğini sağlamadan bu yasanın ne kadar fayda
sağlayacağını düşünüyorsunuz? Şirketleri terörle
ilişkilendirerek atamakta olduğunuz kayyum uygulamasına hangi
sermaye güven duyabilir? Bu yasanın yürürlüğe girmesiyle ne miktar
para girişi bekliyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Balbay
MUSTAFA ALİ BALBAY
(İzmir) Sayın Bakan, Türkiyede vergi sistemi Vereni mahvet,
vermeyeni affet. şeklinde uygulanıyor ve siz de bu uygulamayla bunu
devam ettirmekte oluyorsunuz. Şimdi, kara parayı aklama
Dün
açıklamalarınızı dinledik ama hiçbir şey
sormayacaksınız ve bu, fiilen Türkiyede ak parayı karalamak
anlamına gelmiyor mu? Barış diyorsunuz, siz vergisini
verenlerle mi, vermeyenlerle mi barışmak istiyorsunuz?
BAŞKAN Sayın
Bakan
Yok.
Sayın Gürer
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Sayın Bakan, engelliler ve emeklilerin
maaşlarında 2016 yılında yeniden hesaplamayla önemli
kişisel kesintiler yapıldığı şikâyet konusudur.
Bu bağlamda çok sayıda yurttaş mağdur durumdadır.
BAĞ-KUR dul aylığı bağlanan kişilerde geriye
dönük kesintiler neden yapılmaktadır? 7 bin lirayı bulan borçlar
çıkarılmıştır. 600 Türk lirası maaş alandan
bu parayı tahsil etmek, o kişileri açlığa mahkûm etmek
demek değil midir? 65 yaşından sonra bu insanlara reva görülen
uygulamalar kabul edilebilir mi? 600 Türk lirasından 150 lirası
kesilen bir aile 450 lirayla nasıl geçinecektir? Kesintiler devletin
hatasıysa vatandaşı cezalandırmak nedendir? Bir çözüm
çalışması var mıdır? Engellilerde, bir evde birden çok
maaş girdiği gerekçesiyle bakım ücreti dışında
kesinti yapılmasının gerekçesi nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Atıcı
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Sayın Bakan, dün konuşmanızda Türkiye olarak cazibe merkezi
olduk. dediniz. Havaalanında ölmek gibi bir fanteziniz varsa Türkiye
cazibe merkezi olabilir. Yok eğer tren garında öleyim derseniz yine
cazibe merkezidir. Yok, denize gireyim, öleyim, orada karaya vurayım
derseniz, evet, yine cazibe merkezidir. Hapse girmek gibi bir fanteziniz varsa,
maalesef Türkiyeyi yine cazibe merkezi hâline getirdiniz. Terör kurbanı
olmak istiyorsanız, yine, Türkiye cazibe merkezi oldu sayenizde. Bu tasarıyla
kara para aklamak için de ülkemizi cazibe merkezi hâline getiriyorsunuz.
Milletimizin inancına göre de, ahlakına göre de kara para aklamak
uygun değildir Sayın Bakan. Hırsızlardan, silah ve
uyuşturucu kaçakçılarından hesap sormamak da bizim milletimizin
ahlakına göre uygun değildir. Bunları dikkate alarak bu
tasarının ilgili maddesini derhâl geri çekmeniz gerekiyor.
BAŞKAN Sayın Yıldız
Yok.
Sayın Yiğit
Yok.
Sayın Basmacı
Yok.
Sayın Çam
MUSA ÇAM (İzmir) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
2008, 2011 ve 2013 yıllarında 5811, 6111
ve 6486 sayılı Kanunlarla varlık barışı
gerçekleştirilmiştir. Bu üç uygulamada elde edilen gelir miktarı
ayrı ayrı ne kadardır? Bu düzenlemeyle ne kadar bir gelir
bekliyorsunuz? 2008, 2011 ve 2013 yıllarında varlık barışından
faydalananların listesi elinizde var mıdır, bunlar kimlerden
oluşmaktadır, bunu ilan edebilir misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bektaşoğlu
Yok.
Sayın Çamak
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) Sayın Bakan, hem
Mersinliler hem de Mersine gelen tüm yerli ve yabancı turistler için
neredeyse bir eziyete dönüşen Mersin-Silifke-Taşucu Otoyol
Projesinin tamamlanması sözü hep verilmiştir ancak bugüne kadar ne
yazık ki bu vaatler gerçekleştirilmemiştir.
Sayın Bakana sorularım:
1) Vatandaşlarımız için çileye dönüşen
Mersin-Silifke otoyolunun son akıbeti nedir?
2) Proje güzergâhında kamulaştırma
işlemlerinin tamamlanmadığı iddiaları doğru
mudur? Doğru değilse kaç kilometre kamulaştırma
yapılmıştır, ne kadarı yapılmamıştır?
Her seçimde tekrar edilen bu vaatlerin yerine
getirilmemesinin gerekçeleri nelerdir? Seçim vaatleri arasında Mersini
dünyanın en önemli lojistik merkezlerinden biri yapmak olan Hükûmetin
lojistik için hayati önem taşıyan bu yolları yapmaması bu
iddiayı boşa çıkarmaz mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tümer
Yok.
Sayın Türkmen, isminiz var ancak sisteme henüz
girmemişsiniz. Ben Sayın Depboyluya vereyim, daha sonra size
veririm.
Buyurun Sayın Depboylu.
DENİZ DEPBOYLU (Aydın) Sayın Bakan,
1 Kasım seçimlerinden sonra kurulan Hükûmetin Başbakanı
Sayın Davutoğlu görevdeyken 2016 yılında ayrılan
öğretmen kadrolarının yarısının şubatta,
yarısının da ağustosta atanacağını
belirtmişti. Siz o zaman da Maliye Bakanıydınız şimdi
de aynı görevdesiniz, Hükûmet yine AKP Hükûmeti. Öğretmen
ihtiyacının 67 bin olduğunu siz de bir konuşmanızda
ifade etmiştiniz. Bugün AKP Hükûmeti verdiği sözü neden tutmuyor?
KPSS için maddi manevi fedakârlık yaparak hazırlanan öğretmen
adaylarımız neden mağdur ediliyor? Öğretmen adayları
ve aileleri verilen sözlerin tutulmasını, dolayısıyla
ağustosta atamayı umutla bekliyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Türkmen
ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) Teşekkür
ediyorum Başkanım.
Sayın Bakan, seçimlerden önce AKPnin Genel
Başkanı taşeron işçilerine söz verdi, müjde verdi. AKP
Hükûmeti hâlen sözünü yerine getirmedi. Binlerce taşeron işçisi
AKPnin verdiği sözü tutmasını bekliyor. Bu konudaki sözünüzü ne
zaman tutacaksınız?
BAŞKAN Sayın Topal? Yok.
Sayın Aydın? Yok.
Sayın Yıldırım
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Sayın Bakan,
bildiğiniz üzere, Vanın Bahçesaray ilçesinde DBPnin düzenlemiş
olduğu Nevroz etkinliklerine katıldıkları gerekçesiyle
nisan ayında 16 korucunun silahına el konulmuştu. Yine aynı
gerekçeyle haziran ayında halkın kendi iradesiyle seçtiği, yani
seçimle gelen muhtarlar tamamen keyfî bir şekilde görevden alınarak
yerlerine mevzuat gereği birinci azanın gelmesi gerekirken hiçbir
iradeyi ve yasayı tanımadan kendi istekleriyle tamamen biat eden
düşük profil anlayışına girerek atama yaptılar.
Ağzını her açtığında yüzde 50 halk iradesinin
arkasına sığınan saray, söz konusu Kürtler, HDP, DBP olunca
nedense bu halk iradesini tanımıyor. DBPli belediyeler için
planlanan kayyum atamalarının startını buralardan veren
Hükûmeti bir an önce bu antidemokratik, hukuksuz uygulamadan vazgeçmeye
çağırıyorum. Biat etmeyeni her türlü potansiyel suçlu görmekten
vazgeçin. Siz bu halkın kendi iradeleriyle seçtikleri temsilcilerini
tanımazsanız, kusura bakmayın, bu halk da sizin düşük
profilli tamamen biat eden atanmışlarınızı
tanımayacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Son günlerde yayın organlarında vergi
affı gündeme gelmektedir, bu konuya yönelik bir çalışmanız
var mı? Varsa bu vergi affı hangi kalemleri kapsıyor? Vergisini
düzenli ödeyen vatandaşlarımızın hak mahrumiyetini önlemeyi
düşünüyor musunuz? Esnafımız zor durumda, vergisini ödeyemiyor,
BAĞ-KUR primini ödeyemiyor, bu kadar vergi affı yerine emeklinin,
işçinin, çiftçinin, memurun gelirini artırarak piyasada daha fazla
ticaretin yapılmasına katkı sağlamayı düşünüyor
musunuz?
BAŞKAN Teşekkür ederiz sayın
milletvekilleri.
Sayın Bakan, geri kalan süre size aittir.
Buyurunuz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Şimşek Mersin ve Tarsusla
ilgili olarak bazı sorular sordular özellikle buğday taban
fiyatlarının ne zaman açıklanacağı konusunda; uygun
görürlerse şu anda açıkçası bu konuda bilgim yok, Tarım
Bakanlığımızla görüştükten sonra sizlere bilgi vermek
isterim.
Yine, Tarımsal kredilerin borç ertelemesine
ilişkin olarak bir planınız var mı? şeklinde bir soru
sordular, onu da yine Tarım Bakanımızla görüşeceğim.
Tarsus Devlet Hastanesi ne zaman bitecek? diye bir
soru sordular, onu da Sağlık Bakanımızla görüştükten
sonra sizlere bilgi vereceğim.
Sayın Usta bizim torba yasa içerisinde yer alan
geçici 2nci maddeye ilişkin olarak bir değerlendirmede bulundu, bu
yapılan düzenlemeyi bir kara para operasyonu olarak niteledi. Bunu kabul
etmemiz asla söz konusu değil. Yapılan düzenleme esasen, yurt
dışında vatandaşlarımızın hâlihazırda
bulunan varlıklarının Türkiyeye getirilmesinden ibarettir.
ERHAN USTA (Samsun) Bunların getirilmesinde
bir engel yok ki.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Gelsin de nasıl
gelirse gelsin!
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Biz biliyoruz ki birçok medeni ülke benzer düzenlemeleri geçmişte,
yakın zamanda da yapmıştır; Türkiye de diğer ülkelerin
yaptığı uygulamalara benzer bir uygulamayı
yapmaktadır. Baktığımız zaman, yakın zamanda
İtalya, Yunanistan, İngiltere, İspanya, Endonezya, Rusya,
Belçika, Almanya gibi ülkeler bu tür düzenlemeleri yaptılar; yurt
dışındaki vatandaşlarına ait varlıkların
ülkelerine getirilmesini sağlayacak paketler düzenlediler. Ayrıca,
tekrar tekrar vurgulamak gerekirse, diğer vekillerimizin sorularında
da işaret edildi, Bu şekilde, yurt dışındaki
varlığını getiren kişilere hiçbir sorgu ve sual yok,
mutlak manada bir koruma sağlanıyor. şeklindeki
değerlendirmeler de doğruyu yansıtmamaktadır. Tekrar
tekrar, üstüne basa basa söylüyorum, açıkça madde okunursa maddede çok net
bir şekilde görülecektir ki burada yapılan düzenleme şunu ifade
ediyor: Herhangi bir kişi, yurt dışından getirmiş
olduğu varlık nedeniyle veya bu varlığı getirmiş
olmaktan dolayı yapacağı bildirimden dolayı herhangi bir
soruşturmaya ve kovuşturmaya tabi olmayacak. Bu kişiyle ilgili
ulusal mevzuatımızda veya uluslararası mevzuatta öngörülen
başka bir nedenden kaynaklanan bir bilgi, bulgu, emare, soruşturma
yapılması gereken bir durum varsa hiçbir şekilde bu düzenleme
onun önünde bir engel oluşturmamaktadır.
Bakın, biz yasa yapıyoruz, yasada
vatandaşlarımıza diyoruz ki: Yurt dışında
hâlihazırda olan varlıklarınızı getirin, bankalara
bildirin, vergi dairelerine bildirin ve bunları Türkiyeye getirin.
Vatandaş da devletine güveniyor ve bu varlıklarını
bankalara getiriyor, Türkiyeye getiriyor. Sadece ve sadece getirmiş
olmaktan dolayı, sadece ve sadece bildirimde bulunmuş olmaktan
dolayı doğrudan doğruya bir soruşturma yapılmasın
diyoruz. Bu aslında doğal, evrensel hukukun zaten bir gereği.
Bir kişinin bir suç işlediğine dair bir bulgunuz, emareniz,
bilginiz yoksa, herhangi bir parasal transfer veya bildirimden dolayı,
sadece bunu gerekçe göstererek soruşturma açmamanız gerekir. Burada
yapılan, aslında kişinin hakkını ve hukukunu korumak.
ERHAN USTA (Samsun) 282den niye muaf
tutuyorsunuz?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Yoksa, tam tersine, suç işleyen, gelir elde eden kişiyi korumak
değil.
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Bakan, benim sorum
çok net, çok net bir soru soruyorum size.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Türk Ceza Kanununun 282nci maddesine karşı da herhangi bir
şekilde bir özel koruma getirilmemektedir. Burada
ERHAN USTA (Samsun) Hayır, muaf tutuyorsunuz
Ondan soruşturma yapılamaz. diyorsunuz, 282den,
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Erhan Usta, tekrar tekrar dönüp kanunu okumanıza rağmen
sanki bu metni özellikle anlamamak yönünde bir irade gösteriyorsunuz. Ben size
diyorum ki: Sizin okuduğunuz o Türk Ceza Kanununun 282nci maddesinin üst
tarafındaki fıkraya bakarsanız bu kapsamda herhangi bir
soruşturma açılmamasının tek bir koşulu var: Sadece bu
bildirimin yapılmış olması ve bu kaynağın getirilmiş
olması.
ERHAN USTA (Samsun) Tamam, biz de onu diyoruz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Kanun diyor ki: Sırf bu nedenle soruşturma açılamaz. Yoksa,
herhangi bir şekilde bu kanun
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Bakan, başka
soruşturmalardan bahsetmiyoruz elbette, bu nedenle soruşturma
açılamaz diyorsunuz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
çerçevesinde kişilerle ilgili bir takibat yapılacaksa onun da önüne
geçmiyoruz.
ERHAN USTA (Samsun) Çok net bir soru sordum ve
soruya cevap vermiyorsunuz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Ben çok net bir soruya çok net bir cevap veriyorum. Anlamak için biraz daha
gayret sarf edin lütfen.
Sayın Arslan Yatırımcıya
güvenceyi nasıl vereceksiniz? şeklinde bir soru sordu.
Değerli arkadaşlar, bakın,
yıllardır bu işleri yapan bir insanım, çok samimi ve içten
bir şekilde işin hukuki tarafını anlatmaya
çalışıyorum, burada siyaset yapan bir tarzda bir açıklamada
bulunmuyorum. Burada biz kanun yapıyoruz, hukuk normu üretiyoruz ve ben
hukuk bilgime, tecrübeme dayanarak size söylüyorum ki bu yazılan metinde,
sayın vekillerimizin iddia ettiği gibi, her hâl ve koşulda veya
koşulsuz bir suç soruşturmasına karşı koruma yok. Bunu
ifade etmeye çalışıyorum. Bunu ifade etmek suç mu?
ERHAN USTA (Samsun) Bu kanunu niye böyle
yapıyorsunuz o zaman?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Bu kanunun bu hâli hiçbir şekilde sizin ifade ettiğiniz şekilde
bir sonuç doğurmuyor. Tam tersine, kişilere yasal güvence veriyoruz.
Nedir yasal güvence? Biz demiyor muyuz hukukun evrensel bir kuralı
vardır, bir kişi suçluluğu ispat edilinceye kadar masumdur diye?
Bu kişi, kanun çıkmış
AYTUĞ ATICI (Mersin) Hesabınıza
geldiği zaman o geçerli!
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
yurt dışındaki varlığını Türkiyeye
getirmiş, beyan etmiş. Sırf beyan etmiş olmak, sırf
varlığını yurt dışından Türkiyeye
getirmiş olmak, başkaca hiçbir bilgi, bulgu yoksa tek
başına bir suç oluşturur mu? Oluşturmaz ama Türkiyede bu
meselenin herhangi bir şekilde vatandaşın hakkını ve
hukukunu kaybedeceği şekilde yorumlanmaması için, aslında
malumun ilanı olacak şekilde diyoruz ki: Sadece bu nedenle, sadece bu
gerekçeyle soruşturma açılamaz. Yoksa, bu kişi
bakımından herhangi bir şekilde bir suçtan gelir elde edildiğine
dair bir bilgi, bulgu, emare varsa ceza kanunlarımızın,
soruşturma kanunlarımızın genel hükümlerine göre bu
kişiyle ilgili soruşturma açılması kadar tabii bir durum
yok. Bunu ifade etmeye çalışıyorum, bir şeyi
saklamıyorum, bir şeyi gizlemiyorum. Burada, Türkiyedeki
vatandaşlarımızın yurt dışında varlıkları
var, bunu hepimiz biliyoruz, bu kazançlar bir şekilde yurt
dışında elde edilmiş. Siz baştan itibaren Türkiyeye
parasını getirmek isteyen her kişiyi baştan suçlu ilan
ediyorsunuz, buna hakkınız yok. Bakın, bugün televizyon
ekranlarında insanlar bizi dinliyor.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayenizde televizyon
kapalı Sayın Bakan, dinleyemiyorlar.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Biz milletvekilleri olarak, siyasiler olarak Türkiyeye parasını
getirmek isteyen herkesi doğrudan doğruya baştan suçlu ilan ederek
haksızlık yapamayız, böyle bir hakkımız yok.
Dolayısıyla bu yasa Türk vatandaşlarının yurt
dışında kazandıkları helal kazançlarını
getirip Türkiyede yatırıma dönüştürmelerini sağlamaya
dönük bir düzenlemedir. Bunun tekrar tekrar söylenmesini gerçekten
yadırgadığımı ifade etmek istiyorum.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Getirmesin demiyoruz,
helal para gelsin canım. Helalse sorun yok ya, bizim derdimiz haramla.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Haram olduğunu nereden biliyorsunuz? Nereden biliyorsunuz vatandaşın
getirdiği paranın haram olduğunu? Baştan hâkim misiniz,
hâkim misiniz? Hem savcısınız, hem hâkimsiniz.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Bakan, Türkiye
bir hukuk devleti mi?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayına Arslan Yatırımcıya nasıl güvence vereceksiniz?
diyor, haklı. Bakın, şöyle: Değerli arkadaşlar, sözler
vardır konuşulur, hepimiz konuşuruz, siyaset yaparız ama
bir de hayatın gerçeklerine bakalım. Eğer bu ülkede demokrasi
olmasa, bu ülkede hukuk güvenliği olmasa, bu ülkede
yatırımcı için uygun ortam olmasa
Ya, 1980den 2002
yılına kadar bu ülkeye yılda ortalama 1 milyar dolar
yabancı sermaye gelmiş. Allahını severseniz, 2002den
2016ya kadar 165 milyar dolar bu ülkeye yatırım gelmiş. Demokrasi
yoksa, hukuk güvenliği yoksa bu kadar yatırım niye geliyor?
Yabancı yatırımcılarla konuşuyoruz, arkadaşlar,
inanın bu ülkeye birçok kişiden daha fazla güveniyorlar.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Niye yargıyı
değiştirdiniz o zaman, yüksek yargıyı niye
değiştirdiniz o zaman?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Bu ülkenin demokrasisine güveniyorlar, hukukuna güveniyorlar, bu ülkenin
potansiyeline güveniyorlar, bu ülkenin geleceğine güveniyorlar.
Allahınızı severseniz vatandaşın önünde bu psikolojik
engelleri oluşturmayın. Bu ülke hepimizin ülkesi. Dolayısıyla,
herhangi bir şekilde...
ERHAN USTA (Samsun) Bir Türkler mi güvenmiyor?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Şu anda Türkiye, bölgesinde tam manasıyla yatırım
açısından bir çekim merkezidir. Bunu uluslararası
kuruluşlar da söylüyor, uluslararası yatırımcılar da
söylüyor.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Fransa bu yüzden mi
büyükelçiliğini kapattı?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Siz ne derseniz deyin, siz ne konuşursanız konuşun Türkiyeye
daha fazla sermaye gelmeye devam edecek.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Kara para gelmesin, kara
para; haram para gelmesin!
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Türkiye büyüyecek, Türkiye kalkınacak; istihdam olacak, aş olacak,
iş olacak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Balbay...
BAŞKAN Bitti.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Peki.
Diğer sorulara sonra devam edeyim.
BAŞKAN Peki.
Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemini
tamamladık.
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın Usta...
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan, Bakan
konuşmasında beni anlamamakla, kasıtlı olarak anlamamakla
suçladı. Sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Sataşmadan söz istiyorsunuz.
Buyurunuz, size iki dakika söz veriyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, böyle bir usul yok ya.
BAŞKAN Sataşmadan istiyor Sayın
Muş.
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
21.-
Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Maliye Bakanı Naci
Ağbalın soru-cevap bölümünde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim.
Tasarı burada çok net arkadaşlar, diyor
ki: Bu beyandan hareket edilerek şu şu şu kanunlar çerçevesinde
soruşturma, kovuşturma, vergi tarhı yapılamaz. Ben
demiyorum ki bu adamla ilgili, bu şahısla ilgili, bu parayı getiren
kişiyle ilgili başka bir soruşturması vardı, ondan muafiyet
Hiçbir soruşturması olmayan bir şahıs düşünün, eski
bir siyasetçi diyelim buna, başka bir isim altında -şimdi ona da
imkân tanıyorsunuz- bu parayı Türkiyeye getirdi. Bir sürü kanundan
dolayı muafiyet tanıyorsunuz da Ceza Kanununun 282nci maddesi, bu
madde nedir? Suçtan kaynaklanan mal varlığını birisi
aklamaya çalışıyorsa ben onunla ilgili soruşturma
yaparım ve hapis cezası işlemi yaparım. Niye bundan muaf
tutuyorsunuz diyorum. Yani, herhangi bir soruşturması yok. Bu
beyandan dolayı, bu parayı getirdiği için, bu parayı beyan
ettiği için ben böyle bir işlem yapmayacağım. diyorsunuz,
niye bu güvenceyi veriyorsunuz? Herkes Türkiyeye güveniyor. diyorsunuz, tek
Türkler mi Türkiyeye güvenmiyor? O zaman bütün dünya Türkiyeye güveniyorsa
niye bu kanunu çıkartıyorsunuz?
Sonra, bu para helal paraysa Sayın Bakan, yurt
dışında ne işi var? Açıklanamayan bir para bu.
Başka isim altında dahi bu parayı getirmesine müsaade
ediyorsunuz. Bakın, önceki düzenlemelerin hiçbirisinde bunlar yoktu.
Ben dolayısıyla Genel Kurulu bu konuda çok
dikkatli davranmaya davet ediyorum. Önceki uygulamalar bile iktisadi
açıdan problemliydi yani önceki yaptığınız üç uygulama
ama onlardan çok farklı olarak bu sefer getirilen apaçık şekilde
İster terörün finansmanı adı altında olsun ister kara para
olsun, ister kaçakçılık parası olsun ne olursa olsun Türkiyeye
getirebilirsiniz ve ben bu paradan dolayı sizinle ilgili herhangi bir
işlem, bu beyanınızdan dolayı herhangi bir işlem yapmayacağım.
diyorsunuz, bunu nasıl izah edebilirsiniz bu söylediğiniz
şeylerle? Medeni dünyada böyle bir şey yok. Türkiye'nin
imajını bozacak bir düzenlemedir bu. Ben bu düzenlemenin mutlak
suretle tasarıdan çıkartılmasını talep ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Usta.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Başkan, bir açıklama yapabilir miyim?
BAŞKAN Sayın Bakan, Sayın Usta
sataşmadan söz almıştı.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Benim yaptığım açıklamanın doğru
olmadığını ifade eden bir açıklama yaptı.
BAŞKAN Açıklama mı yapacaksınız?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Evet.
BAŞKAN Buyurun, size de son bir kez söz
verelim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Kürsüden mi istiyorsunuz? Oradan da
konuşabilirdiniz, açıklama yapacaksınız çünkü.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
29.-
Maliye Bakanı Naci Ağbalın, Samsun Milletvekili Erhan
Ustanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Değerli arkadaşlar, bu konuya gerçekten önem veriyorum. Türkiye için
hayırlı bir düzenleme yapıyoruz. Bu yasal düzenlemenin
yapılmasıyla beraber yurt dışındaki
vatandaşlarımız varlıklarını Türkiyeye
getirecekler, ekonomiye kazandıracaklar; hassasiyetim oradan.
Sayın Erhan Ustanın ifade ettiği,
suçtan elde edilen gelirlerin aklanması Türk Ceza Kanununun 282nci
maddesine göre suçtur. Burada yapılan düzenleme, bu fıkrada sayılan
diğer düzenlemelerle beraber bir bütünlük oluşturuyor. Nasıl
diğer kanunlar bakımından da soruşturma ve kovuşturma
yapılamaz ifadesini kullanmışsak bu bakımdan da geçerli
ama Bütün bu suçlar bakımından soruşturma ve kovuşturma
yapılamaz. ifadesinin ucu açık değil. Şunu söylüyoruz: Bu
kişiler hakkında bütün bu mevzuatta belirtilen
soruşturmaları her hâl ve takdirde yapabilirsiniz. Herhangi bir
şekilde bu kanunlar kapsamında soruşturma yapmak için ne
yapmanız lazım? Bu kişinin bu suçu işlediğine dair
delil, emare, bulgu olması lazım. Biz bu yasal düzenlemede Sadece
parayı getirmiş olması, sadece bildirimde bulunmuş
olması bu şekilde bir soruşturma yapılmasına imkân vermez.
diyoruz.
Arkadaşlar, bundan daha doğal ne var?
Bildirimde bulunmak, parayı getirmek tek başına zaten suç
oluşturmuyor ki. Sonra, şunu yadırgarım:
Vatandaşımızın parası yurt dışındaysa
mutlaka haramdır. Vallahi, böyle bir anlayış, çağ
dışı bir anlayış. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu kadar, sermayenin global bir
şekilde ülkeler arasında dolaştığı bir ortamda
bir vatandaşımızın yurt dışında parasının
olmasını baştan böyle sanki bir olumsuzlukmuş gibi anlatmak
ekonominin geldiği noktaya da sermayenin geldiği noktaya da gerçekten
ters.
Bu açıklamaları özellikle yapıyorum
ki hiç kimse şundan endişe etmesin: Burada belirtilen yasal hükümler
bakımından hiç kimseye kanunların öngörmediği bir
korumayı asla vermiyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Usta
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan,
Sayın Bakan konuşmasında benim söylemediğim bir şeyi
söyleyerek sataşmıştır, sözlerimi
saptırmıştır.
BAŞKAN Sayın Usta, burada sataşma
yok. Bir açıklama yapma gereği varsa size yerinizden söz vereyim,
açıklama yapın.
ERHAN USTA (Samsun) Yurt dışındaki
paraların hepsine haram dediğime ilişkin bir ifadesi var.
Benim ifadelerimi saptırdı, sataştı yani ikisi de var
aslında.
BAŞKAN Buyurun Sayın Usta. (MHP
sıralarından alkışlar)
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
22.-
Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Maliye Bakanı Naci
Ağbalın yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ERHAN USTA (Samsun) Şimdi, efendim, bir defa,
şunu görmemiz lazım: Yapılan bu tasarıyla ilgili ben
Hükûmetin kafasının karışık olduğunu
düşünüyorum. Niye? diyeceksiniz.
Bakın, Sayın Bakan ısrarla bunun
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yurt dışında
olan paraları olduğunu söylüyor. Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarının yurt dışında böyle bir
parası varsa, bundan önceki düzenlemeler gibi -her ne kadar iktisaden onun
da sıkıntıları olmuş olsa bile- bir düzenleme
yapılarak bu paraların Türkiyeye getirilmesi sağlanabilirdi.
Demek ki burada problem, Türkiyedeki demokrasiye güvenmiyorlar, Türkiyedeki
hukuka güvenmiyorlar. Ben bunu öyle anlarım. Yurt dışına
helalinden kazanılmış olarak çıkan bir para değil ki
bu para; bu paraya Ceza Kanunu kapsamında siz muafiyet getiriyorsunuz, bu
bir.
İkincisi: Biz bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda
Canikliye sorduk. Canikli, biliyorsunuz finanstan sorumlu Başbakan
Yardımcısı. Kendisinin bize söylediği şey: Burada
temel olarak amaçlarının Körfez sermayesinin Türkiyeye çekilmesiydi.
Plan ve Bütçe Komisyonundaki arkadaşlar hatırlayacaklar,
tutanakları getirtebilirim. Yani şimdi bir karar versin önce Hükûmet.
Şimdi bakın, ikisi de söylese problem değil. Maliye Bakanı
ısrarla diyor ki: Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yurt
dışında parasını getirteceğiz., diğer
Sayın Bakan da diyor ki: Körfez sermayesini Türkiyeye çekeceğiz. O
zaman ona da şunu sorduk: Körfez sermayesinin Türkiyeye gelmesi için
nasıl bir engel var? Hiçbir engel yok. Tam tersine, gayet de isabetli yapılmıştır.
Sukuk ihraçları yoluyla o sermayenin Türkiyeye faizsiz bir şekilde
gelmesini sağlayacak düzenlemeleri de Türkiye yaptı. Ben bir bürokrat
olarak bu çalışmaların içerisinde bulundum. Dolayısıyla
buna bir engel yok. Önce şunun kararı verilsin: Hangi parayı
Türkiyeye getirmeye çalışıyoruz? Tabii karar çok net.
Arkadaşlar, ben iyi niyetli olduklarını düşünüyorum. O
yüzden de ısrarla uyarmaya çalışıyorum. Lütfen, ben AK
PARTİ Grubundaki arkadaşları da uyarmaya
çalışıyorum. Şu tasarıya bir baksınlar. Ben de
diyorum ki: Bu beyandan dolayı Ceza Kanununun 282nci maddesine göre
soruşturmayacağım. demeniz, tamamen Sen bir suç gelirini
Türkiyeye getirebilirsin ve bununla ilgili, seninle ilgili herhangi bir
kovuşturma, soruşturma yapmayacağım. garantisini
veriyorsunuz. Bu garantiyi vermeyi nasıl izah ediyorsunuz?
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Usta.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/728) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı 404) (Devam)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
III. YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Maddelere geçilmesini
oylarınıza sunacağım ancak bir yoklama talebi var.
Sayın Özel, Sayın Ağbaba, Sayın
Karabıyık, Sayın Bakan, Sayın Engin, Sayın
Yıldız Biçer, Sayın Kayışoğlu, Sayın Çamak,
Sayın Uslupehlivan, Sayın Atıcı, Sayın
Gaytancıoğlu, Sayın Arslan, Sayın Özdiş, Sayın
Gürer, Sayın Bektaşoğlu, Sayın Aydın, Sayın
Basmacı, Sayın Hürriyet, Sayın Tarhan, Sayın Akaydın,
Sayın Kayan, Sayın Balbay.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/728) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı 404) (Devam)
BAŞKAN Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma saati: 19.56
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.03
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara),
Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 112nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
404 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Şimdi, birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 25inci maddeleri
kapsamaktadır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Dün tümü üzerinde
görüşmeler başlarken Komisyondan tali komisyonların
raporlarının olmadığı, Komisyon üyelerinin haberdar
olmadığı ve tali komisyonlar tasarıyı
görüşmedilerse bununla ilgili gerekçelerini bildirip bildirmediklerine
ilişkin sormuş ve varsa o tezkereleri görmek istemiştik.
BAŞKAN Evet.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Tam bu aşamaya
ertelemiştik o talebi.
BAŞKAN Evet, Komisyon Başkanı geçen
birleşimde bana bu talebin yerine getirileceğini, daha doğrusu,
yazışmaların elinde olduğunu ifade etti. Okuyabilirim
dedi ancak ben Sayın grup başkan vekilleri eğer isterlerse, söz
talep ederlerse ya da okunmasını isterlerse ben size söz veririm,
okuturum. demiştim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Fotokopisini alsak yeterli
efendim.
BAŞKAN Şu anda Komisyon
Başkanı burada değil ancak yazışmalar yine Komisyon
üyesi arkadaşımızda.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Birer fotokopi alırsak
yeterli.
BAŞKAN Tamam, ben hemen fotokopilerini
çektiriyorum ve sizlere dağıtımını yapıyorum.
Sayın milletvekilleri, birinci bölüm üzerinde
gruplar adına; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Denizli
Milletvekili Sayın Emin Haluk Ayhan. (Alkışlar)
Sayın Ayhan, süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
404 sıra sayılı Tasarının birinci bölümü üzerine
Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek üzere söz aldım.
Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan, bazı kanunlarda acele
değişiklik istiyorsunuz; bu, ihtiyaç olabilir. Neden istiyorsunuz
bunun bir izahı lazım. Yatırım ortamının
iyileştirilmesi için istiyorsunuz bize göre. Kimin yatırım
ortamını iyileştireceksiniz? Türkiye Cumhuriyeti devletinin,
Türkiye Cumhuriyeti devleti özel sektörünün neyini iyileştireceksiniz?
Yatırım ortamını. Demek ki böyle bir şeye ihtiyaç var,
ihtiyaç hasıl olmuş.
Tasarının içinde yok yok; iflas erteleme
var, yeni varlık barışıyla ilgili düzenleme var, kaçak para
işi göçek para işi denilen işler; Türkiye Büyük Millet Meclisi
acaba alet oluyor mu diye endişeleri muhalefetin doğal olarak var.
Siz tabii, bu arada biraz gerginsiniz. Önden söyleyene bir şey
söylüyorsunuz, arkadan söyleyene. Bunu kötü amaçla falan söylemiyorum. Ben size
Komisyon üyesi olmamama rağmen -eski üyesiyim- geldim sordum. Ya, bundan
size bir talep geldi mi Allahınızı severseniz diye sordum öyle
değil mi? Siz de bana bir cevap verdiniz. Şimdi, burada Genel Kurulda
size soruyorum, hakikaten size böyle Benim yurt dışında kaçak
göçek param var, getireceğim Türkiye'de yatırım
yapacağım, bana da bir kolaylık sağlayın, bunun Türk
milletine de faydası olur, işsize iş, aşsıza aş
bir faydası olur. Yoksa niye yapıyorsunuz siz bunu? Böyle bir
şey var. Biz bu kadar bir tomar laf söylüyoruz, siz de cevap vermek için
hakikaten, bakıyorum sıkıntıya girdiniz. Eskiden bu kadar
stresli değildiniz siz. Hakikaten maliye müfettişlerinin
dışında herkese saldırıyorsunuz yani açık
söyleyeyim. Dolayısıyla sakin olmak lazım, bu işleri ya,
memlekete yatırım yaptınız, dünyanın parası geldi
de Milliyetçi Hareket Partililer veya diğer muhalefet partileri veya AK
PARTİnin içinde muhalif olabilecek olanlar niye karşı
çıksın canım? Ne güzel, getireceksiniz yapacağız. Ama
endişelerimizi de söyleyeceğiz, bu, bu kadar olacak.
Şimdi, karşılıksız çek
Ya,
bunu siz değiştirdiniz burada. Hatta siz derken zatıalinizi
kastetmiyorum, AKP hükûmetlerini kastediyorum, çekte burada sayın bakanlar
dediler ki: Engizisyon dönemi tedbirleri, bunlar ekonomide uygulanmaz.
Şimdi, geri dönüyorsunuz. Zatıaliniz belki farklı
düşünüyor, o günkü bakanlar, Sayın Babacan falan bunları söyledi
buralarda, dışarıda da söyledi. Sizin
aldığınız tedbirlerde bir garabet, bir terslik var.
İcra iflas benim şimdi konuşacağım alan, orada da bir
sıkıntı var. 2003te Sayın Erdoğanın
imzasıyla -Cumhurbaşkanının- bu tasarı geldi, ondan
altı yedi ay önce bir değişiklik daha yapıldı. E
Denizlide -Kazım Bey biliyor, iş hayatının içinde- icra
iflas
Vallahi billahi, açık net söylüyorum, Sayın Bakan Nihat
Zeybekci 7 Haziran öncesi çıktı Hakikaten bu şirketler iflas
eder. dedi, bildi, takdir ediyorum. Bildi ama yani bu icra iflas ertelemesi
olayı sıkıntılı. Demek ki yönettiğiniz ekonomide
birtakım problemler, birtakım arızalar ne? Var. Bunları
tartıştığımız zaman bize kızmayın.
Ben dün zatıalinizi izledim, başka
arkadaşlara buradan baktım, ne var? Millî gelir 4,8 büyüdü, öyle
değil mi? Her yerde konuşuyorsunuz. Millî gelir 4,8 büyüdü de 3
binden -kaça- 10 bin dolara geldi. diyorsunuz. Dolar bazında bakın,
2015te yıllık yüzde 9,9 düşmüş. Allahtan korkun, bir de
Dolar bazında düştü. deyin canım, ne olacak? 2015 birinci
çeyrek 2,8 düşmüş, ikinci çeyrek 10,6 düşmüş, üçüncü çeyrek
13,8 düşmüş, dördüncü çeyrek 11,8 düşmüş. E canım,
2016da 4,9 büyüdü, bir davul çalıp oynamadığınız var.
Dolar bazı 6,3 düşmüş. Allahtan korkun. Yatırım
ortamı, şimdi, burada var. 1,5 yatırımda ne var? 9,4.
2014te ne olmuş yatırımlar? Kamu yatırımları
düşmüş. 15,2, 2015te büyüyor. 2016 hedefi de eksi 2,2. Ya nerede
hani ekonominin düzgün gitmesi? Stable diyorsunuz. Hani böyle bir şey
var mı?
Özel sektöre bakıyorsunuz, 0,7, 2014te
büyüyor. Yani binde 7, sonra binde 4, şimdi de 7,3. Nasıl olacak bu?
Şimdiye kadar doğru dürüst bir şey yok. Negatif şeyden
Vakit de bitiyor ama. Negatif büyüme, ihracatın da
yatırımların da katkısı negatif o 4,8 dediğiniz
şeye.
Sizin acele ettiğinizi ben anlıyorum ama
sıkıntılı şeyi de lütfen söyleyin ya. Biz de gidip de
Türkiye batıyor demekten zevk almayız, biz de demiyoruz. Diyoruz
işte gayret edin, çalışın. Ama ya muhalefet de şurada
bir şey derse, önünüze gelene bir laf söylemeyin, arkanıza gelene de
bir laf söylemeyin. Olsun, biz de bunu nezaketimizden nezaket ölçüsünde
söylemeye çalışıyoruz.
Siz Erhan Beyi görüyorsunuz, biliyorsunuz
yıllarca. Bu işten anlamıyor. Okuduğunu anlamıyor.
denir mi ya Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Çok güzel anlıyor canım.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) Olur mu böyle bir
şey ya?
KAMİL AYDIN (Erzurum) Dedi, dedi
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) Yani
yakışık alır bir şey değil!
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Aramızı niye bozmaya çalışıyorsunuz?
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) Şimdi, bak,
bu olmaz.
MUSA ÇAM (İzmir) Olmaz
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) Bu üslubu bir
düzeltmemiz lazım. Ben sizden hakikaten Sayın Bakanım daha
farklı bir üslup bekliyordum.
Ben açık söyleyeyim. Sizinle de iyiyiz ama
Mehmet Şimşekle, Sayın Şimşekle
Olan lafı
söylüyorduk, hiçbir şey söylemiyordu adamcağız yani.
Doğruyu söylediğimiz zaman kabulleniyordu. Siz bir de
kabullenmiyorsunuz sanki biz yalan yanlış konuşuyormuşuz
gibi.
MUSA ÇAM (İzmir) Bayburtlu o, Bayburtlu.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) Şimdi,
büyümenin kalitesi düşük, istikrarsız, tasarrufları rezil
ettiniz, böyle gidiyor.
Şimdi gelelim şeye: Burada yandaş
medya tasarıyla ilgili devrim yaratacak iş falan diyor. Bunun
devrim yaratacağı falan yok.
Sayın Bakanım, daha önce
yaptınız. Zaten devrim yaratırdı.
Denizlide serbest bölgede yatırım var
mı Kazım Bey? Yok değil mi? Kaç senedir? On beş senedir.
Temel atmaya ben gitmiştim bürokratken. Var mı? Kaç tane şirket
icra iflasa gidiyor, iflas ertelemeye gidiyor? E, siz değiştirdiniz
bunu. Yani burada detay konuşacak bu kadar iş var ki ama vaktin
yetmesi mümkün değil.
MUSA ÇAM (İzmir) Bütün yatırımlar
Bayburta gidiyor, Denizliye gitmiyor.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) Bakın, bu
sistem arızalı, sakat. İyi düşünün. Gelin şunu bir
düzeltelim ya. Biz tenkit ederken zevk almıyoruz ya. Biz size, Türkiyeyi
fevkalade iyi bir pozisyona getirdiniz de ya getirdiler ayıptır
demeyiz.
Biz, dün, sizin grup başkan vekilinizin biriyle
geçtik içeri oturduk. Ya şu kaçak göçek para işine
Şirket ismi
bile konuştuk. Şimdi benim burada bunu söylemem uygun olmaz. Filanca
böyle derse falanca böyle der, şu olur, bu olur diye bunları
konuştuk.
ERKAN AYDIN (Bursa) Panama belgelerinde
yayınladılar.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) - Burada benim size
özellikle söylemek istediğim
Bakın, ben bunu Genel Kurulda falan
söylemedim size, Komisyonda kimse duymadan Ya, çok mu talep var Sayın
Bakanım? falan dedim. Şimdi, biz bu işin usulünü,
adabını da biliriz. Ya, buna bir böyle bakmak lazım.
Yalnız, benim bundan sonraki şeyim var:
Hakikaten, bakın, İflas erteleme zor durumda bulunan şirketler
için etkili bir çıkış yolu. demişsiniz daha önce, demek ki
olmamış, daha kötüye gitmiş. Alacaklı ve borçlu
arasında hassas denge gözeten şeffaf bir icra iflas hukuku.
demişsiniz, kurtarmamış; bakın, tekrar geliyorsunuz. Ekonomik
koşullarda beklenmedik değişiklikler nedeniyle aslında
ekonomik varlıklarını sürdürmesi mümkün olan sermaye
şirketlerinin borçlarından dolayı faaliyetlerini durdurmak
zorunda kalmaması. demişsiniz, olmamış, hepsi tersine
gitmiş. Esasen sizin bu getirdiğiniz tedbirler ne, biliyor musunuz?
Siz de söylediniz kürsüde, 2009daki krizden sonra Portekizli, Batı Avrupa
ülkelerinin bazılarındaki problemlerden kaynaklanıyor. Öyle
değil mi? Adamlar da aştılar o problemleri büyük ölçüde. Siz
bunları şimdi getiriyorsunuz, bu problemleri Türkiye yaşamaya
devam ediyor, siz kürsüden bunu söylediniz zaten.
Şimdi, dolayısıyla, ileriki
aşamalarda değineceğim noktalara da değinmek genelini
konuşmaktan mümkün olmadı ama benim size şahsen hem bir
muhalefet partisi yetkilisi hem de bir milletvekili olarak
Hakikaten bizim
sözlerimizden alınıp burayı germeyin. Sükûnet size düşer
Sayın Bakan, hakikaten geriyorsunuz, ben çok üzülüyorum.
Ben teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Ayhan.
NURETTİN ARAS (Iğdır) 2001deki
yüzde 1.500 faizden de bahsedin. Su üstünde yürüsek Yüzme bilmiyor.
diyeceksiniz ya.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Çok gelip
gidiyordun o zaman bana.
BAŞKAN Şimdi, gruplar adına ikinci
söz Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır
Milletvekili Sayın Ziya Pir. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
Buyurun.
HDP GRUBU ADINA ZİYA PİR (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; benden önceki
sayın hatip konuşurken CHP sıralarından bir laf
atıldı, O Bayburtlu, bütün yatırımlar Bayburta gidiyor.
dedi. İnanın öyle değil, bir Gümüşhaneli olarak ben bunu
bilirdim. Çünkü, Bayburta giden bütün yatırımlar bir şekilde
Gümüşhane üzerinden gider, oraya da bazı şeyler
takılıp kalırdı. Yok, Türkiyede artık
yatırım yapacak para kalmadı. Herhâlde bu yüzdendir ki üçüncü
veya dördüncü defa böyle kanunlar çıkartılıyor.
Ben aslında farklı bir konuşma yapmak
istiyordum ama ara vermeden önce Sayın Bakan ile muhalif gruplar
arasında bazı polemikler yaşandı. Dolayısıyla,
ben de konuşmamı biraz değiştirdim, biraz doğaçlama
gidelim diyorum. Şimdi, orada haram para mı, helal para mı diye
bir tartışma oldu. Hangi paradır, hangi sermayedir, kim
getirecek, nereden getirecek; şöyle bir kurcaladım hafızamı
yani yurt dışında kimlerin parası olabilir? Bir, daha önce
MHP sıralarından bir hatip dedi ki: Körfezden gelecek olan
sermayelerle ilgili husus zaten bellidir, orada bir düzenleme yapmaya gerek
yok. doğrudur. İki, yurt dışında iş yapan
iş adamlarımız vardır, bunların da Türkiyeye
sermayeyi nasıl getireceği bellidir. Üçüncü bir nokta, yurt
dışında yaşayan vatandaşlarımız vardır,
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, Batı Avrupada, Amerikada
yaşayan ama holdingler sayesinde ve AK PARTİnin ilk dönem Sanayi Bakanı
ve bazı milletvekilleri sayesinde oralarda yaşayan
insanlarımızda artık birikim yok. Geriye ne kaldı? Kara
para kaldı, vergi kaçakçıları kaldı, bunların
dışında da başka bir opsiyon ben görmüyorum.
Şimdi, kara para deyince, yurt
dışında kara para deyince tabii ki dünyada 175 tane, bugün
bilinen 175 tane offshore merkezi vardır. Eskiden, 1950lere kadar bunlar
55 taneydi, şimdi 175e çıkmış. 1987ye kadar buradaki para
miktarı bin milyar dolardı. 1987lerde biliyorsunuz Türkiye de
dünyaya açıldı, daha sonra, 1989dan sonra Çin, Hindistan, Güney
Amerikadaki bazı ülkeler Güney Afrikada açılınca
Bu offshore
merkezlerinde onlarca trilyon dolar para var. Bunların üçte 2si,
sayın milletvekilleri, kara paradır, illegal işlerden
kazanılmış kara paralardır; üçte 1i legaldir yani
offshoreların tamamı illegal diyemeyiz, oradaki paraların da
tamamı değildir ama üçte 2si kara paradır.
Bu kara paralar nasıl oluşuyor orada?
Önce, 7 tane çok bilinmiş offshore merkezi vardır. Bunlar, hepimiz
son haftalarda duyduk: Panama, Hong Kong, Liberya, Bahamalar, Antiller, Cayman
Adaları ve Bermuda Adaları. Bu paralar oralara nasıl gidiyor?
Buradan nasıl gidebilir? Ben bilmiyorum ama önümde İngilizce
yazılmış bir rapor var konuyla ilgili ve orada yani bir ülkeye
mal gelir, bu mallar genelde gemiyle gelir, gemiciklerle gelir ve o ülkeden,
malın geldiği ülkeden bir kara deliğe, no mans lande para
transfer edilir, kime gittiği belli olmaz. Burada eğer sistem iyi
işliyorsa kayıt altına alabilirsiniz ama işlemiyorsa
Türkiyedeki gibi, bunu kayıt altına alamazsınız, offshore
merkezlerine giren paraların da herhangi bir kaydı yoktur.
Yakın bölgelerde de offshore merkezleri
vardır, demin saydığım 7 ülkeden biraz daha
yumuşaktır; Andorra, kumar merkezi olan Bulgaristan, Isle of Man,
yine yakınlarda Lihtenştayn, Lüksemburg, işte İsviçrenin
bazı kantonları, Malta, Panamayı dedim ve
şaşırmayın sakın Singapur. Panamayı daha önce
duymuştuk, Singapuru da daha önce duymuştuk burada, birileri
oralarda bazı faaliyetlerdeydi. İki hafta önce de birileri bu gelecek
olan tasarı için müjde demişti, şimdi Singapur ismini görünce
daha da bir anlam yükleyebiliyorum ben buna.
Şimdi, oralarda, offshore merkezlerinin
bazılarında çok kolay bankalar satın alabiliyorsunuz.
International Herald Tribune gazetesinde ilanlar var, diyor ki: 9.990 dolara
ful lisanslı banka ya da Moskovada haftalık gazete Kommersant diyor
ki: 300 bin dolara, 320 bin dolara bankanın yanında Belizenin
vatandaşlığını da sana veriyorum ki bütün dünyayı
İngiliz vatandaşıymış gibi dolaşabilirsin.
Şimdi, bunları alıyorsunuz
Prosedüre
çok fazla girmek istemiyorum, o bankalar üzerinden o paraların nasıl
aklandığını da daha sonraki oturumlarda isterseniz
anlatabiliriz, o konulara girebiliriz. Bu paralar offshore merkezlerinde ya hiç
vergilendirilmiyor ya da çok cüzi bir miktarda vergilendiriliyor ve -daha önce
de söylemiştim- offshore merkezlerinde bunların kayıtları
tutulmuyor.
Şimdi, gelelim bu Yatırım
Ortamının İyileştirilmesine Dair Kanun
Tasarısına. Bir ülkede suç işlemek istiyorsanız, daha
detaylı şekilde söylemek gerekirse hırsızlık yapmak
isterseniz bunun için bir, fırsatın olması lazım; iki, o
suçu işleyebilmek için belli bilgilere sahip olmanız gerekiyor ve
üçüncüsü yakalanma ihtimalinizin düşük olması lazım. Normal ülkelerde
bu üç noktayı ortadan kaldırırsınız. Burada hemen
şu bilgi geliyor: Offshore merkezleriyle ilgili acaba Türkiyedeki
bazı kamu bankaları müşterilerine, Türkiyedeki müşterilere
offshore merkezlerine para nasıl aktarılabilir, bu konularda bilgi
veriyor mu? Benim bu konuda bilgim yok, bu bir itham da değil,
yanlış anlamayın ama Hükûmetin bunları
araştırması -çünkü kulağıma bazı iddialar
geliyor- doğru olur.
Bu tasarıyla ilgili, biz, diğer partiler
gibi, Türkiyeye yatırım gelmesini elbette istiyoruz. Elbette Türkiye
kalkınsın, insanlar daha iyi iş yerlerinde
çalışsın, inovasyon Türkiyeye gelsin. Kimse buna
karşı değil ama bunun yolu yordamları vardır.
İstikrarı sağlarsınız, hukuk devleti denen bir
şey varsa onu yerleştirirsiniz, demokrasiyi yerleştirirsiniz ki
Batı Avrupalı bir ülkenin büyükelçiliğine sizin Hükûmetinizden
bir bakan gidip, öğle yemeğinde o ülkenin 6 büyük holdinginin
karşısında oturup, onların problemlerini teker teker
telefonla çözmez. Eğer hukuk olsaydı Türkiyede ve bu hukuk herkes
için geçerli olsaydı, o holdinglerin karşısına bizim
bakanımız oturup küçük düşürtülemezdi.
Bu tasarıyla ne yapılıyor? Suç
işleyenleri, vergi kaçakçılarını
Biraz önce saydım,
3ü söz konusu olmadığına göre 4üncü; aynı, nasıl
Putine mektup gönderdiyseniz, onlara da böyle çiçekli, böcekli,
kırmızı kurdeleli davetiye gönderiyorsunuz, diyorsunuz ki:
Paranızı getirin, ben size hiçbir şekilde soru sormuyorum,
hiçbir şekilde cezası olmayacak, takibi olmayacak. Biraz önce bunlar
söylendi, hatta Türk Ceza Kanununun 282nci maddesi sizin için
uygulanmayacak. diye konuşuldu. 2008, 2011, 2013te bunlar geldi. Ben
olsam iş adamlarının yerinde ve param olsa, derim ki: Ya,
Türkiyede istikrar yok, nasıl olsa 2018de yine gelir böyle bir şey,
o zamanı beklerim.
Almanyayla ilgili, Sayın Bakan Almanya da
bunu yaptı. dediniz. Almanya bunu bir kere yaptı, 5 milyon euro
verdi, CD satın aldı ama vergileri aldı; ondan sonraki süreçte
bu tür vakalarda vergi aldı, cezasını aldı ve futboldan
anlayanlar bilir, Bayern Münihin menajeri Uli Hoeness, bu cezaları
ödedikten sonra iki buçuk yıl da cezaevinde yattı, daha yeni
çıktı.
Ya, bu bilgileri de bu şekilde vermek
lazım. Bizim gibi, iki senede, üç senede bir, böyle bir şey getirmek
Bir kere getirirsiniz bunu. İki sene de doğru olmuş bana göre,
getirmişsiniz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZİYA PİR (Devamla) -
ama bugün
yapılanlar pek doğru değil.
Söylenecek çok şey var ama 80-90 madde var
herhâlde, daha bu konuları konuşacağız.
Teşekkür ederim, hepinize saygılar
sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Pir.
Bölüm üzerinde gruplar adına üçüncü
konuşmacı Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Eskişehir
Milletvekili Sayın Utku Çakırözer.
Süreniz on dakika.
Buyurunuz Sayın Çakırözer. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 404 sıra sayılı Kanun
Tasarısının birinci bölümü hakkında grubumuz adına
söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz, ülkemizin daha
çok üretmesini, ekonomimizin büyümesini ve halkımızın bu
refahtan hakça pay almasını savunan bir anlayışa sahibiz.
Daha çok üretmenin, daha çok büyümenin yolu ise daha fazla yatırımdan
geçer. Dolayısıyla, yatırım ortamının
iyileştirilmesine yönelik düzenlemeleri ülkemiz açısından her
zaman yararlı görürüz. Ancak Türkiyeye yatırım gelmiyor
olmasının temel nedeni bu tasarıda yer alan ve bizim de
çoğuna genelde karşı olmadığımız teknik
düzenlemeler değildir. Yatırımcıların her ülkede
baktıkları konular bellidir: Evrensel ilkelerin geçerli olduğu
bir hukuk devleti, tarafsız ve bağımsız bir yargı, bir
günden diğerine değişmeyen bir ekonomi düzeni, içeride toplumsal
barış, dışarıda karşılıklı ulusal
çıkarlara dayalı barışçı politikalar izleyen bir ülke.
Değerli arkadaşlarım, mahkemelerin
bağımsızlığını ve
tarafsızlığını yitirdiği, gazetecilerin,
akademisyenlerin, yazan çizen aydınların cezaevine tıkıldığı
bir ülkeye yatırımcı niye gitsin?
Cumhurbaşkanının Anayasayı tanımıyorum.
dediği, halkın yarısının oyunu almış bir
Başbakanın bir gecede değiştirildiği, toplumun her
geçen gün yeni düşmanlar ilan edilerek
kutuplaştırıldığı, dışarıda bir
tek dostumuzun dahi kalmadığı bir ortamda yatırım
gelir mi? İçeride toplumsal barışın
sağlanamadığı, metropollerde patlayan canlı bombalar
nedeniyle insanların sokağa çıkamadığı,
çıkmaya korktuğu bir ortam var. Ben bu konuşmaya
hazırlanırken Fransanın İstanbul Başkonsolosu terör
tehdidi nedeniyle bugünkü millî gün resepsiyonlarını iptal etti,
Konsolosluğu kapattıklarını duyurdu. Böyle güvensiz bir
ortama hangi yatırımcı niye gelsin? Yolsuzlukla mücadelede iki
yılda dünya çapında 13 basamak birden düşen bir ülkeye
yatırım gelir mi? Son derece keyfî kayyumluk ve müsadere
uygulamalarına bakan hangi yatırımcı koşa koşa
Türkiyeye gelir? Bırakın yabancı
yatırımcıyı, yerli girişimcimiz dahi yatırım
yapmaz ve nitekim yapmıyor zaten.
Yani, değerli arkadaşlarım, temel
sorunumuz hukuk devleti meselesidir; öncelikli konumuz tarafsız ve
bağımsız bir yargı ihtiyacıdır; gençlerimizi
çağın gerekleriyle buluşturacak bir eğitim sistemi
ihtiyacıdır.
Değerli arkadaşlarım, peki bu
tasarı neden böyle apar topar önümüze geldi? Çünkü kriz kapıda, acil
kaynak lazım. Ekonomi o kadar sıkışmış durumda ki
kaynağını dahi sormadan yolsuzluk, rüşvet, her türlü
illegal faaliyete batmış olabilecek paraların acil olarak
sisteme sokulması lazım.
Daha önce komisyonda da ifade ettik. Bu paketin
içeriğindeki yatırımı kolaylaştırıcı,
teşvik edici teknik düzenlemelere birkaç ciddi mesele
dışında karşı olmadık. Genel bir
itirazımız var tabii ki, toplumun geniş kesimlerinin haklı
beklentisini yansıtan bir itiraz bu. Bu Hükûmet madem 78 milyonun
Hükûmeti, bu Meclis madem 78 milyonun Meclisi, yatırımlar için
işverene, girişimciye yönelik destekte bulunalım ama aynı
zamanda ülkemizin en büyük ana damarını oluşturan
emekçilerimizin hayatına da dokunalım, teşvikler,
kolaylıklar getirelim. Unutmayalım ki yatırımlar, içinde
çalışanlarıyla, emekçileriyle yatırım olurlar;
onlarsız sadece dört duvardan ibarettirler. Ekonominin bir ayağı
yatırım ise, sermaye ise, bir diğer ayağı emektir,
üretimdir. Emekçi dikkate alınmadan getirilecek düzenlemeler de tek
ayaklı kalmaya mahkûmdur.
Bakın, ekim ayında
1.300 liralık asgari ücret, gelir vergisi tarifesine takılacak.
Milyonlarca kişiyi ilgilendiriyor. Onunla ilgili bir tedbir bu torbada var
mı? Yok. Taşeron çalışanlar kadro bekliyor, yüz binlerce,
verdiğiniz sözlerin yerine getirilmesini bekliyor. Bu torbada var mı?
Yok. Tarım danışmanı 2.600 kardeşimiz getirilen son
düzenlemelerle işsiz kaldı. Onlara bir müjde var mı? Maalesef
yine yok.
Değerli
arkadaşlarım, görüşmekte olduğumuz birinci bölüme
ilişkin iki önemli kaygımızı burada vurgulamak isterim.
Tasarının 20nci maddesiyle, vergi kaçıran, naylon fatura
düzenleyenlerin, vergi teşvik ve desteklerinden yararlanabilmelerinin önü
açılmaktadır. Yani sahte belge düzenlediği yargı
kararıyla kesinleşen kişiler hem devleti aldatacaklar hem de
devletin verdiği her türlü teşvikten faydalanacaklar. Böyle bir
düzenleme kabul edilemez.
Tasarının 22nci
maddesiyle getirilen izaha davet uygulaması ise büyük sakıncalar
yaratması muhtemel bir düzenlemedir. Somut delillerin kuşkulu karine
gibi, dayanaksız karinelerin ise ileri sürülerek mükelleflerin
beyanını düzeltmeye zorlanması da söz konusu olabilecektir.
Düzenleme mükelleflere karşı bir tehdit ve şantaj unsuru olarak
kullanılabilme potansiyelini taşımaktadır.
Değerli arkadaşlarım, bakın,
bugün Türkiyenin vergi şampiyonları açıklandı. Cumhuriyet
Halk Partisi olarak tüm vergi mükelleflerimizi ekonomiye ve istihdama
katkıları nedeniyle kutluyor, teşekkür ediyoruz. Bakın, bu
ülkede bir yanda helal kazancının vergisini düzgün ödeyen binlerce
girişimcimiz var, yüz binlerce esnafımız var,
kaynağında vergisi alınan milyonlarca emekçimiz, memurumuz var.
Öte yanda ise bu tasarıyla vergi kaçıranlar, sahte belge
düzenleyenler, kara para aklayanlar muteber görülüp teşvik edilmekteler.
Bu yapılan, helal kazancının vergisini ödeyen dürüst, namuslu
yurttaşlarımıza karşı çok büyük
haksızlıktır, adaletsizliktir.
Değerli arkadaşlarım, bu tasarı
Hükûmetin deyimiyle bir de varlık barışı getirmekte. Yurt
dışındaki varlıkların Türkiyeye getirilip ekonomiye
kazandırılması kuşkusuz önemlidir. Nitekim, geçmişte
bu yönde üç benzer kanun çıkmış, sınırlı da olsa
varlık girişi ve vergi geliri elde edilmiştir. Bugüne kadarki
varlık barışlarında Türkiyeyi kara para aklayan ülke
konumuna sokacak düzenlemelerden özenle kaçınılmıştır
ama bu kez, anlaşılan o ki, öyle büyük bir sıkışma
hâli var ki Para gelsin de nasıl gelirse gelsin. denmiş, her türlü
yasal fren ve önlem bir kenara bırakılmış durumdadır.
İster Türk vatandaşı ister yabancı olsun sisteme giren
paraların nereden ve kimden geldiği asla soruşturulmayacaktır.
İşin ilginci, tek kuruş vergi dahi istenmeyecektir.
Değerli arkadaşlar, tüm ekonomistlerin
üzerinde mutabık olduğu bir tespit var: Vergisiz barış kara
para getirir. Bunu sadece biz, muhalefet değil, konunun uzmanı
maliyeciler, gazeteciler, hukukçular söylemekte, günlerdir kamuoyunu
uyarmaktalar.
Ayrıca, yine bu düzenlemeyle gerçek ve tüzel
kişilere para ve diğer varlıklarını üçüncü
kişiler adına da Türkiyeye getirme hakkı tanınıyor,
üstelik belge de istenmeyecek. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı
şartı da getirilmediği için dünyanın herhangi bir yerinden
herhangi bir kişi şaibeli paralarını
başkasının adına Türkiyeye getirip aklama imkânına
sahip olacak. Görüldüğü üzere, bu düzenleme Türkiyeyi tam bir kara para
cennetine çevirecek; rüşvet, yolsuzluk, kaçakçılık ve benzeri
yasa dışı yollardan elde edilerek yurt dışına
çıkarılan para ve diğer varlıkların cezasız
Türkiye'ye getirilerek aklanmasının önü açılacaktır. Belge
istenmeyeceği için suçtan elde edilmiş ve Türkiye'de kayıt
dışı tutulan para ve varlıklar da sisteme sokularak
aklanmasının yolu açılacaktır. Düzenlemenin Panama
belgeleri skandalının ortaya çıkmasından hemen sonra
gündemimize getirilmesinin tesadüf olmadığı kanısındayız.
Orada ve diğer vergisiz cennetlerde tutunamayan paralar Türkiye'ye bu
yolla getirilecek, hiçbir araştırma, soruşturma ya da
kovuşturmaya uğramadan aklanarak sisteme sokulacaktır.
Değerli arkadaşlar, gelecek paraların
yatırıma geleceğinin garantisi de yoktur. Başka ülkelerdeki
varlık barışı düzenlemelerinde gelen varlıkların
o ülkede belli süre kalmasını zorlayıcı tedbirler de
konmaktadır. Ama bu tasarıyla varlıkların bildirim ve beyan
tarihinden itibaren her zaman Türkiye dışına
çıkarılmasına imkân tanınmıştır.
Değerli arkadaşlarım, bu
tasarının bu şekilde çıkması başımıza
çok büyük işler açacaktır. Eğer siz sorgusuz, sualsiz yurt
dışından transferlerin önünü açar, hele hele üçüncü
kişilerin gönderdiği değerleri ilgisi olmayan başka
kişilerin hesaplarında yasal olarak kabul etmeye
başlarsanız bunun adı dünyanın her yerinde şüpheli
işlem olur. Şüpheli işlem üzerinde araştırma,
inceleme yapmamak da ülkemizi kara para aklama suçlamasıyla
karşı karşıya bırakacaktır. Bu durum, kara para
ve aklanmasına ilişkin uluslararası hukuk kuralları,
uluslararası anlaşmalar ve Türkiye'nin tarafı olduğu ikili
anlaşmalara aykırılık teşkil etmektedir.
İşin trajikomik olan bir tarafı da
var. Taraf olduğumuz bu anlaşmalardan birisi kısaca BEPS olarak
bilenen Matrah Aşındırması ve Kâr Artırımı
Eylem Planıdır. Amacı tüm dünyada vergi şeffaflığı
ve karşılıklı bilgi değişim anlaşmaları
için küresel bir model oluşturmaktır. Bu eylem planı daha geçen
yıl Türkiye'nin ev sahipliğinde yapılan G20 Zirvesinde Antalyada
onaylanarak hayata geçirildi. Üzerinden bir yıl bile geçmeden, Türkiye,
amaçlanan şeffaf model ile taban tabana zıt bir tasarı ile
sadece Türkiye'nin değil dünyanın da karşısına
çıkmaktadır, dünyanın önüne geçmeye
çalıştığı ve ciddi mücadele verdiği kara para
işlemlerine meşruiyet kazandırmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, bir kez daha vurgulamak
isterim ki, Türkiye kara para aklayan ülke olarak nitelendirilse ülkemizin
uluslararası finans sektöründen dışlanması gündeme
gelecektir. Bu yaptırımlar başta finans kurumları olmak
üzere tüm ithalat ve ihracat yapanlar ile basit bir havale yapacak sıradan
insanları dahi etkileyecektir.
Değerli arkadaşlarım, bakın,
yatırım ortamı iyileşsin, sermaye gelsin diye 80 maddelik
bir düzenleme yapıyoruz ama bunlar arasında yer alan geçici 2nci
madde yüzünden kara para cenneti suçlamasıyla karşı karşıya
kaldığımız an aslında bu kanunu asıl
amacından saptırmış olacağız yani
yatırımı, yatırımcıyı teşvik etmiş
olmayacağız. Türkiyede yapılan işlemlere şüpheli
işlem gözüyle bakılmaya başlandığı an yerli,
yabancı hiçbir girişimci gelip yatırım yapmayacaktır.
O yüzden, geçici 2nci maddeyle getirilen düzenleme Türkiyenin itibarı
açısından, Türkiyedeki yatırım ortamı
açısından iyileştirici değil, tam tersine felaketin
başlangıcı olacaktır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Çakırözer.
Bölüm üzerinde şahsı adına Bayburt
Milletvekili Sayın Şahap Kavcıoğlu.
Süreniz beş dakika.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Sayın
Bakanım, değerli milletvekillerim; Yatırım
Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı üzerine söz almış bulunmaktayım. Öncelikle,
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ
hükûmetleri zamanında geliştirilen, piyasalarda özel sektörün de
yatırımlarının artması büyüme ve kalkınmanın
hız kazanmasına önemli ölçüde katkı
sağlamıştır. AK PARTİ döneminde yıllık yüzde
9,4 seviyelerini gören büyüme oranlarımız, rakamlarımız
küresel dalgalanmalardaki yaşanan aksaklıklara rağmen aynı
oranda, dünyadaki diğer ülkelerden daha yukarılarda devam
etmiştir. 2015 yılında ülkemizde yüzde 4 seviyesinde yine büyüme
gerçekleştirilmiştir ki bu da dünyada yine Çinden sonra en büyük
büyümelerden bir tanesidir ki Avrupa Birliği ortalama büyümesi yüzde
2dir. Bu da hem büyüme rakamları olarak hem de dışarıdaki
ihracat ve diğer rakamlar açısından önemli bir göstergedir.
Değerli milletvekillerim,
yatırımın iyileştirilmesi için çok önemli
değişiklikler yapılıyor, bunların semeresi de AK
PARTİ döneminde her zaman olumlu anlamda
sonuçlandırılmaktadır. Ama daha fazla yatırım
yapılması, ekonomi paketimizdeki yatırımların daha
fazla netice vermesi için bazı düzenlemeler de gerekiyor. Bu düzenlemeler
de bu paket içerisinde yerini alacaktır. Türkiyenin her yerinde bu yatırım
paketinin uygulamaya alınmasıyla, organize sanayilerde ve diğer
küçük işletmelerdeki firmaların Türkiyenin her yerinde, gittikçe
yatırım tutarları artmaktadır. Bugün Türkiyenin artık
her ilinde organize sanayiler bir değil, birden fazla. Her organize sanayi
de
Artık 50nin üzerinde yüzlerce firma faaliyet göstermektedir.
Bunların artık dünyanın her yerine ihracat yapar hâle
geldiklerini, dünyayla entegre olduklarını görmekteyiz. Bunun en
önemli
Türkiyede bu yatırımlara karşı olduğumuz
yerlerde bile, Diyarbakırda hem firma sayılarının
artması hem ihracat
6 milyon dolardan 280 milyon dolara yükselmiş
bir ihracat rakamı Diyarbakırda sadece. Dolayısıyla,
ihracatçılarımıza sağlanan bu yeşil pasaport
olayı -bu düzenlemeyle- dünyadaki ihracatçılarımızın
dünyayla entegre olması açısından, her yerde daha iyi işler
yapması açısından önemli bir fırsattır. Bugün
dünyanın her yerine ihracat yapan bir Türkiye ve iş adamlarından
söz ediyoruz. Yani, ihracatçılarımıza diyoruz ki: Yap
ihracatını, al yeşil pasaportunu.
Sayın milletvekilleri, bugün bu varlık
barışı paketinden de bahsettiğimizde, bu düzenleme,
varlık barışıyla ilgili düzenlemelerimizde, bir saattir
burada konuşmalarımızda kara para aklanması diye söyleniyor
ki bu kara para aklanması değildir, gurbetteki sermayenin yurda geri
dönmesini sağlama operasyonudur. Özellikle offshore bankalarda,
kıyı bankalarda, baktığınızda, insanların
oralara para göndermelerinin birkaç nedeni vardır ama en önemli nedeni,
insanlar, kişi ve kurumlar varlıklarının karşı
karşıya olduğu siyasal riskin derecesini düşürmek için
Bugün ülkemizde böyle bir siyasal risk kalmamıştır.
Dolayısıyla da artık bu paraların Türkiyeye gelmesi söz
konusudur.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Türkiyede siyasal risk olmaz
mı ya, başbakan değişiyor sabah ülkede!
MELİKE BASMACI (Denizli) Siz hangi ülkede
yaşıyorsunuz?
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla) Yani,
Türkiyede siyasal risk, mümkün değil, yoktur. 283 milyar dolar olan özel
sektör borçlanmasının
Geçen de söyledik, bu bir itibar meselesidir.
Batık bir insana, firmaya kesinlikle kimse borç vermez.
Dolayısıyla, bugün Türkiye özel sektörünün 283 milyar dolar
borçlanması, hem oradaki bizim paralarımızı hem de
Türkiye'nin güvenini göstermesi açısından çok önemlidir. Yani,
şunu söylüyoruz: İhracatçılarımız dünyaya,
zenginlerimiz Türkiyeye doğru yelken açmaktadır çünkü küresel
durgunluğa karşı meydan okuyan bir Türkiye var, bunu da hepimiz
görmekteyiz. Türkiyeyi batan bir ülke olarak göstermek -biraz önce
konuşmacılardan dinlediğimiz- Türkiye'nin bu kredibilitesini
görmemek Türkiye açısından üzücü, sizin adınıza da üzücü.
Dolayısıyla, Türkiye'nin bugün dünyadaki itibarı, Türkiye'nin
ekonomik rakamlarına baktığımızda, analiz
ettiğimizde zaten çok net bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
Dolayısıyla, bu paketin ülkemize
hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Şimdi birinci bölüm üzerinde Hükûmet adına
Maliye Bakanı Sayın Naci Ağbal. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
tasarının birinci bölümü üzerinde Hükûmet adına konuşmak
üzere huzurlarınıza gelmiş bulunmaktayım. Sözlerime
başlarken hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Tasarının, biliyorsunuz, genel
başlığı: Yatırım Ortamının
İyileştirilmesi Dolayısıyla, tasarının tümü
üzerinde genel olarak değerlendirme yapmak gerekirse; bugünkü
yatırım ortamında
yatırımcılarımızın
karşılaştıkları hukuki sorunları ortadan
kaldırmaya çalışıyoruz; özellikle yatırım
döneminde ortaya çıkan birtakım maliyetleri ortadan kaldırmaya
çalışıyoruz; özellikle işletme döneminde damga vergisi,
harç, banka sigorta muameleleri vergisi gibi gerçekten dolaylı işlem
vergilerinin işletmeler üzerinde oluşturduğu maliyetleri ortadan
kaldırmaya çalışıyoruz; yine Türkiyeyi gerçekten bir
üretim merkezi, yatırım merkezi, istihdam merkezi hâline getirecek
düzenlemeler yapıyoruz. Dolayısıyla tasarı gerçekten bugün
özel sektörün, piyasanın, sivil toplum örgütlerinin beklentilerini önemli
ölçüde karşılıyor. Bu yapılacak düzenlemeler hayata
geçtiğinde özellikle reel sektörde finans kullanmak isteyen
işletmelerimiz üzerindeki vergi yüklerinde önemli indirimlere gidiyoruz.
Özellikle yatırım yapmak isteyen, yatırım teşvik
belgesi alıp yatırım yapmak isteyen
firmalarımızın yatırım döneminde
karşılaştıkları maliyetleri önemli ölçüde
azaltıyoruz. Dolayısıyla burada yatırım
ortamının iyileştirilmesine gerçek manada katkı veren bir
tasarı söz konusu.
Yine, bu tasarının içerisinde bir süredir
kamuoyunda tartışılan iflas erteleme meselesiyle ilgili çözümler
getiriyoruz. Doğrudur, hem iflas erteleme konusu olsun hem de çekle ilgili
düzenlemeler olsun geçmişte sistemin o günkü koşulları
içerisinde karşılaşılan sorunları çözmek üzere
birtakım düzenlemeler yapıldı. Bunlar o dönemde iyi niyetle
yapılan, piyasanın önünü açmak için yapılan düzenlemelerdi fakat
uygulama sırasında yine özel sektörün gündeme getirdiği
bazı sorunlarla da açıkçası karşılaştık.
Ekonomi dinamik bir süreçtir, ekonomi statik bir süreç asla olamaz.
Dolayısıyla siz belli bir tarihte, belli bir dönemde, o günün
koşullarında ortaya çıkan ihtiyaçları karşılamak
üzere bir düzenleme yaparsınız ama ekonominin içerisindeki birtakım
aktörler farklı davranışlar sergilediği zaman bu defa sorun
farklı bir noktada, farklı bir şekilde tezahür eder. O zaman ne
yapmanız lazım? Ekonomi yönetimi olarak, Hükûmet olarak bu defa yeni
ortaya çıkan sorunları çözmeniz lazım. Dolayısıyla bu
tasarı içerisinde gerek iflas erteleme gerekse çekle ilgili getirilen
düzenlemelerin arkasında yatan temel neden o düzenlemelerin
yapıldığı tarihten sonra ekonomide ortaya çıkan yeni
ihtiyaçlardır ve bugün hepimiz biliyoruz ki çekte
karşılaşılan sorunların mutlaka ve mutlaka bir an önce
çözülmesi ve çekin yine bir ödeme ve kredi aracı olarak yaygın bir
şekilde kullanılması lazım. Burada gerek özel sektör
kuruluşlarıyla gerekse sivil toplum kuruluşlarıyla
yapılan istişarelerde görüldü ki özellikle karşılıksız
çıkan çeklerle ilgili olarak caydırıcı bir
yaptırım müessesesi getirmememiz hâlinde gerçekten iyi niyetli çek
lehtarları bundan mağdur olabiliyorlar. Bu o zaman ne oluyor? Çekin
piyasadaki yaygın kullanımının önünde bir engel
oluşturuyor. Dolayısıyla, piyasadaki çek üzerinden
oluşturduğumuz kredi hacmini de kendi elimizle daraltmış
oluyoruz. Dolayısıyla, bugün Hükûmet olarak, çekle ilgili olsun,
iflas ertelemesiyle ilgili olsun getirdiğimiz düzenlemeler gerçekten
geniş bir istişareyle ortaya çıkan düzenlemelerdir. O gün o düzenlemeler
yapıldığında da doğruydu, bugün bu
yaptığımız düzenlemeler de bugünkü ihtiyaçlar çerçevesinde
doğrudur. Ekonominin bu şekilde dinamik bir süreç olduğunu da
mutlaka düşünelim.
İflas ertelemesiyle ilgili olarak tabii en çok
gündeme gelen konu iflas ertelemesi müessesesi aslında ekonomide
işletmeleri ayakta tutmak için önemli bir müessese. Modern ekonomilerde,
modern hukuk sistemlerinde şirketleri ayakta tutan, zor durumlarında
onlara kol kanat geren ama bir taraftan da aslında gerçek manada
alacaklıların da haklarını koruyan bir sistem.
Dolayısıyla, getirdiğimiz düzenlemede iflas erteleme
müessesesini amacı dışında farklı bir noktaya
taşımıyoruz; tam tersine, amacına uygun bir yapıya
dönüştürüyoruz. Bu çerçevede, özellikle iflas erteleme müessesesinin
kötüye kullanılmasına neden olan birtakım hukuki faktörleri
ortadan kaldırıyoruz. Bu bakımdan yapılan düzenlemelere
bakıldığında, iflas erteleme talebinin ticaret siciline
bildirimi ve ilanı sağlanarak alacaklılara itiraz hakkı
sağlanmaktadır. Biliyorsunuz, iflas ertelemede alacaklılar
bakımından iflas erteleme süreci devam ettiği zaman
alacakları tahsil etmiyoruz. Dolayısıyla burada iflas erteleme
sürecinden etkilenecek olan alacaklıların bu süreçten haberdar
olmaları noktasında sistemi daha da etkin hâle getiriyoruz. Erteleme
başvurusu üzerine verilebilecek tedbirlere açıklık getiriyoruz.
Erteleme hükümlerine ihtiyati tedbirler ile ihtiyati hacizleri de dâhil
ediyoruz.
Yine, iflas erteleme kararlarına
karşı alacaklılar ile diğer ilgililere itiraz ve istinaf
yoluna başvurma imkânı verilmektedir. Biliyorsunuz, iflas erteleme
süresi mevcut yasal düzenlemelerde uygulamadan kaynaklanan sebeplerle sekiz
yıla kadar uzayabilmektedir. Hâlbuki iflas erteleme sürecinin bu kadar
uzun sürmesi aslında hem şirket sahipleri bakımından hem de
alacaklılar bakımından doğru ve verimli bir yöntem
değil. Dolayısıyla burada iflas ertelemenin sürecine
ilişkin yeni süreler getiriyoruz. Burada yapmış olduğumuz
düzenlemeyle bir yıl olan iflas erteleme süresinin azami bir yıl daha
uzatılabileceği hususunu yasada düzenliyoruz. Ayrıca, konkordato
yoluyla borçların tasfiyesini cazip hâle getirebilmek için konkordato
tasdikine ilişkin yargılamanın kanunda öngörülen sürede
belirtilmemesi hâlinde tasdik makamına tedbir yoluyla tedbirleri, takipleri
durdurma ve yeni takibi yasaklama yetkisi de verilmektedir.
Dolayısıyla umuyorum ki bu iflas ertelemeyle ilgili
yapacağımız düzenlemeler hayata girdikten sonra hem iflas
erteleme müessesesi daha etkin, daha verimli hem de iflas erteleme
hakkını kullanmak isteyen şirketlerimizin hakkını
koruyan ama diğer taraftan da iflas ertelemeden etkilenen
alacaklıların hakkını da koruyan bir müessese hâline
dönüşecek.
Yine, birinci bölümde yapılan düzenlemelerde
banka ve sigorta muameleleri vergisine ilişkin olarak birtakım
düzenlemeler yapıyoruz. Biliyorsunuz banka ve sigorta muameleleri vergisi
esas olarak finans sektöründe finansal işlemler yapanlar üzerinden
alınan bir vergi. Dolayısıyla burada finansman temin edenler ile
finanstan yararlanan arasında bir maliyet unsuru olan banka ve sigorta muameleleri
vergisini belirli noktalarda istisna hâline getiriyoruz. Böylelikle banka ve
sigorta muamelelerinin reel sektör firmaları üzerindeki
oluşturduğu maliyetleri de aşağı çekmek imkânına
kavuşuyoruz.
Yine burada sigorta sözleşmeleri
yapılmasına ilişkin olarak bir sigorta sözleşmesi iptal
edilmişse buna bağlı olarak alınan banka ve sigorta
muameleleri vergisinin de alınmaması imkânını getiriyoruz.
Dolayısıyla burada, birinci bölümde
yapılan düzenlemeler ve diğer bölümlerde yapılan düzenlemeleri
bir arada değerlendirdiğimizde gerçekten önemli düzenlemeler hayata
geçiriyoruz. Yurt dışındaki varlıklarını
Türkiyeye getiren vatandaşlarımız ile yurt
dışındaki varlıklarını Türkiyeye getirmek
isteyen başka ülke vatandaşlarının da ekonomiye
katacağı taze kanla umuyorum ki önümüzdeki dönemde yatırım
artacak, üretim artacak, istihdam artacak, ülkemizde son on dört yılda
oluşturduğumuz kalkınma hamlesi inşallah 2023 hedeflerine
uygun bir şekilde devam edecek.
Bu çerçevede birinci bölümde yapılan yasal
düzenlemelerin memleketimize, milletimize,
yatırımcılarımıza hayırlı olmasını
diliyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Birinci bölüm üzerinde şahıslar adına
ikinci ve son konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet
Bekaroğlu.
Süreniz beş dakika.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 404 sıra sayılı
Yasanın birinci bölümü üzerine konuşuyoruz. Bu yasanın
başlığı: Yatırım Ortamının İyileştirilmesi
Tabii, herkes, ülkenin yatırım ortamı iyileştirilsin,
Türkiye büyüsün, millî gelir artsın, işsizlik azalsın;
bunları istiyor. Ama bir soru var, bu sorunun cevabını kimse
vermedi. On dört yıllık bir iktidar, ne oldu da yatırım
ortamını iyileştirme ihtiyacı duydu?
SALİH CORA (Trabzon) - Dünya piyasalarında
bir daralma var.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Evet, dünya
piyasalarında bir daralma varmış! Bu çok klasik bir savuna
yöntemidir. Psikolojik bir olaydır da bu. Herkes, kişiler de,
kurumlar da, hükûmetler de bu arada kendilerinin ortaya çıkarmış
oldukları sorunların vermiş olduğu
sıkıntıları azaltmak için -savunma mekanizması bu
sevgili arkadaşım- yansıtırlar başka taraflara.
Piyasalar böyle., Dış düşmanlarımız var bizim.,
Yedi düvel bizle savaşıyor. filan, sürekli şekilde kendi
yanlışlarını bunlarla örterler. İş öyle
değil değerli arkadaşlarım. Siz Türkiyedeki
yatırım ortamını bozdunuz. Sadece yatırım
ortamını bozmadınız siz, Türkiyedeki iç
barışı da bozdunuz, Türkiyedeki iç barışı da
ciddi bir şekilde bozdunuz. (CHP sıralarından
alkışlar) Bugün Türkiye, cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde
görülmemiş kadar iç barışı bozulmuş bir ülkedir
değerli arkadaşlar. Bugün rastladığımız,
yaşadığımız gerginliği, kutuplaşmayı
hiçbir dönemde yaşamadık. Buna gerek yoktu. Bunu siz bir siyasi
argüman olarak, enstrüman olarak kullanıyorsunuz, bu toplumsal
gerginliği, ama son derece tehlikeli bir şey bu.
Değerli arkadaşlarım, şimdi
piyasalar filan diyorsunuz. Bayramda hepiniz gitmişsinizdir, kendi seçim
bölgelerinizi de gezdiniz. Piyasaların ne durumda olduğunu, gerçekten
yatırım ortamının perişan olduğunu hepiniz çok
kesin bir şekilde biliyorsunuz. Birinci sebep: Bir defa güven yok,
güvenmiyorlar artık Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetine piyasalar
ama bu piyasalar sadece dünya piyasalarından başlayarak içeri kadar
ciddi bir güven sorunu var. Öyle bir iş yapıyorsunuz ki bu piyasada
Biz yatırım ortamını iyileştireceğiz. diye,
Türkiyeyi kara para cenneti hâline getirerek gerçekten -biraz evvel
arkadaşlarımız saydılar- kara para cenneti olan 300 bin,
200 binlik ada ülkeleri pozisyonuna düşürüyorsunuz değerli
arkadaşlarım. Bunun böyle olduğunu aslında biliyorsunuz ama
günü kurtarmak için bunu yapıyorsunuz. Bakın basit bir şey
söyleyeyim size. Birkaç rakam vereceğim, bu ülkede, böyle bir ülkede
yatırım ortamından söz edilebilir mi?
Siz şimdi damga vergisinde birtakım
düzenlemeler yapacaksınız, noter masraflarını bir miktar
azaltacaksınız ve yatırım ortamı düzelecek. Ya,
bakın, bir iş adamı, basit, küçük KOBİ, 300 bin
liralık doğalgaz yakıyor, 300 bin liralık, fatura geliyor
500 bin lira değerli arkadaşlar, pardon, 300 liralık
yakıyor 500 lira geliyor. Böyle bir ortamda siz, işte, 10
liralık, 20 liralık, her neyse, damga vergisiyle ilgili birtakım
muafiyetler getirerek yatırım ortamını düzelteceksiniz.
Böyle bir şey yok değerli arkadaşlar. Bu belki psikolojik bir
etki yaratacaktır ve bundan sonra ne çıkacak göreceğiz.
Şimdi siz bir defa Türkiyenin
uluslararası ilişkilerini -dünya piyasaları falan diyor arkadaşım,
hayır, siz bozdunuz- ciddi bir şekilde bozdunuz. Şimdi,
işte, Rusyadan özür diliyorsunuz, İsrailden özür diledik,
dilemedik. Ama bunların hepsini siz yaptınız, sizin elinizle
oldu, bu ödenen faturaların hepsinin sorumlusu sizsiniz.
Değerli arkadaşlarım, gerçekten
herkesin güvendiği bir hukuk devleti işlemiyorsa bir ülkeye
yatırım filan olmaz. Ya, siz bahaneler üreterek şirketlere,
iş adamlarının mallarına çöküyorsunuz ya! Böyle bir ortam
Yani eşkıyalık yapıyorsunuz. Böyle bir ortamda nasıl bir
yatırım ortamından söz ediyorsunuz değerli arkadaşlar?
MAHMUT POYRAZLI (Balıkesir) Sen kime
eşkıya diyorsun? Bak, sağına soluna bir bak!
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Evet, ya, paralel
maralel filan hepsi bahane.
MAHMUT POYRAZLI (Balıkesir) Kime
eşkıya diyorsun sen! Bak, eşkıyalara bak! Sana mı
soracağız?
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Bakın, sizin
paralel dediğiniz işleri bürokraside memurlar birbirlerinin
ayaklarını kaydırmak için kullanıyorlar. (CHP
sıralarından alkışlar) Bir zamanlar denilirdi ki: Bu
komünisttir, Kürtçü komünisttir, hadi bakalım, bunu gönderelim. Denilirdi
ki: Bu şeriatçıdır, şöyledir, gönderelim. Şimdi de
paralel diye bir şeyle insanlar birbirlerinin ayağını
kaydırıyor. Paralel bahanesiyle insanların mallarına
çöküldüğü bir yerde yatırım ortamından söz edemezsiniz.
Daha ne kadar kandıracaksınız bu milleti, merak ediyorum.
Selamlar arkadaşlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Bekaroğlu.
Sayın milletvekilleri, tasarının
birinci bölümü üzerinde İç Tüzükün 72nci maddesine göre verilmiş
bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 404 sıra
sayılı Yasa Tasarısının birinci bölümünün
görüşmelerinin İç Tüzükün 72nci maddesi uyarınca sürdürülmesini
arz ve teklif ederiz.
Özgür
Özel Lale
Karabıyık Aytun
Çıray
Grup
Başkan Vekili Bursa İzmir
Ömer
Fethi Gürer Melike
Basmacı
Niğde Denizli
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Gerekçesini de okuyalım, gerekçesi okunacak.
BAŞKAN Gerekçe
okunmuyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Okunuyor efendim, okunuyor; çok farklı farklı uygulamalar var.
Gerekçenin okunduğu 17 örnek, okunmadığı 4 örnek var.
BAŞKAN Sayın Özel,
son usul tartışmasında gerekçe okutulmamıştı,
ondan kaynaklı
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Efendim, 17 farklı örnek var, 4 farklı örnek var.
BAŞKAN Okunursa bir sakıncası
var mı?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ne
sakıncası olacak, bir cümle gerekçe, yok öyle bir şey.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Efendim, Genel Kurulun kararı alınmıştı ve
teamül oluştu. Genel Kurulun kararı alındı ve teamül
oluştu Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamam, okunsun
gerekçe.
Gerekçe:
Konu müzakerelerin
devamıyla ancak anlaşılabilecek kadar
karmaşıktır.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama
talep ediyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebi
var.
Önce yoklama talebini yerine
getireceğim.
Sayın Özel, Sayın Basmacı,
Sayın Karabıyık, Sayın Gürer, Sayın Akar, Sayın Aydın,
Sayın Uslupehlivan, Sayın Bakır, Sayın Tekin, Sayın Arslan,
Sayın İrgil, Sayın Kayışoğlu, Sayın Hürriyet,
Sayın Emir, Sayın Emre, Sayın Topal, Sayın Bektaşoğlu,
Sayın Özdiş, Sayın Tarhan, Sayın Balbay.
Yoklama için iki dakika süre
veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/728) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı 404) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, pek
kısa bir söz talebim var yerimden.
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Özel.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
30.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İç Tüzükün 72nci maddesine göre
verilen önergeler üzerindeki farklı uygulamalara ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, biraz
önce İç Tüzükün 72nci maddesine göre bir önergemiz oldu ve siz
önergemizi işleme aldınız.
Geçtiğimiz haftalarda 72nci maddeye göre
verilmiş olan bir önergede gerekçenin okutulmamasına bir sayın
Meclis başkan vekili hükmetti. Ardından bir usul
tartışması ve Sayın Elitaşın
ısrarlarıyla bir oylama yoluyla bunun okutulmamasını
söyledi çünkü Meclise de şöyle bilgi verdiler: Bundan önce,
geçmişteki çok sayıda örnekte bu gerekçe okutulmadı. Ama
sonrasında görülen şu ki: 72nci madde önergelerinde gerekçe okutmama
durumu 4 örnekle sınırlı iken geriye dönük aynı sürede 17
tane gerekçenin okutulduğu örnek var ve özellikle geçen dönem İç
Güvenlik Yasası sırasında Milliyetçi Hareket Partisinin
önergelerinde tamamının gerekçesinin tüm nöbetçi Meclis başkan
vekilleri tarafından uygulandığı görüldü. Geçen haftakinin
bir temayül oluşturmaması ve Meclis başkan vekillerinin İç
Tüzüke uygun olarak kendi yorumlarıyla davranmaları
açısından tavrınız son derece önemliydi. Doğrusunu
yaptık.
Çok teşekkür ediyorum efendim, sağ olun.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özel.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
31.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, İç Tüzükün 72nci
maddesine göre verilen önergelerle ilgili tartışmalara ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, 72nci maddeye göre verilen devam önergeleriyle alakalı
burada bir tartışma geçen hafta yaşanmıştı
gerekçenin okunup okunmamasıyla alakalı.
Geçtiğimiz hafta yani bayramdan önceki hafta
Meclisi yöneten Meclis başkan vekili sizin aslında ilk anda vermiş
olduğunuz refleksi vererek gerekçeyi okutmadan önergeyi oylamaya sundu,
daha sonra itirazlar oldu ve uygulamalara bakıldı. Usul
tartışması açıldı burada. Gerekçeleri okutularak
oylananlar var, gerekçeleri okutulmadan oylanan örnekler var. Daha sonra burada
bir oylama yapmak suretiyle gerekçelerin okutulmadan oylanması Genel
Kurulun onayına sunuldu ve burada Genel Kurul, gerekçeler okunmadan
oylanmasını kabul etti.
Bu bilgiyi de burada Genel Kurulla paylaşmak
istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz Sayın
Muş.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/728) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı 404) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
birinci bölüm üzerinde on beş dakika süreyle soru-cevap işlemini
gerçekleştireceğiz. On beş dakikalık sürenin
yarısı sayın milletvekillerine geri kalan diğer yarısı
da Sayın Bakana aittir.
Ben sırasıyla söz vermeye
başlayacağım.
Sayın Arslan
.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Bakan, ülkemizin
ekonomisi zor durumda. İşçimizden çiftçimize, esnafımızdan
sanatkârımıza, sanayicimizden ihracatçımıza kadar herkes
büyük sıkıntı içinde bulunuyor. Siftah edemeden
dükkânını kapatan esnafımız borçlarını ve
kirasını ödeyemiyor. Üreticimiz, çiftçimiz ürettiği ürünleri
satamıyor, satanlar da parasını alamıyor. Sanayicimiz,
ihracatçımız, turizmciler borçlarını ödemede zorlanıyor.
Bu durumlar dikkate alınarak vergilerde indirimi düşünüyor musunuz?
Vergisini ödeyemeyenlerin faizlerini silmeyi düşünüyor musunuz? Üretimde
kullanılan elektrik ücretinden KDVyi sıfırlamayı
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Aydın
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, görüştüğümüz
tasarıda en önemli değişikliklerden biri de Çek Kanunu ve
iflasın ertelemesinde yapılıyor. 2012 yılında
kaldırılan karşılıksız çek yasası aynen geri
geliyor, üstelik daha ağır koşullarda. 5941 sayılı
Yasanın değişen 5inci maddesi eski hâline dönüyor.
Karşılıksız çekte yetkili mahkeme icra mahkemeleri olacak.
Temyiz yok, cezalar da itiraza tabi olacak. Karşılıksız çek
yargılanmaları jet hızıyla gerçekleşecek. Bu kanunun
bu düzenlemeyle tekrardan çek kullanan, ticaret yapan insanları daha zor
bir duruma sokacağını düşünüyor musunuz? Bu konuyu tekrar
bir açıklarsanız seviniriz.
BAŞKAN Sayın Gürer
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Bakan, bazı vatandaşlar vergi borcundan dolayı bankalardan kredi
çekemediklerinden dert yanmaktadırlar. Vergi dairesi evrak vermek için
borcu olmamasını şart koşuyor. Borçlunun
maaşının dörtte 1ine el koyuluyor, arabası
bağlanıyor, kısacası hareketsiz kılınıyor.
Vatandaşın Ana borcu ödeyelim, faiz silinsin, bize de kredi
verilsin, bu yolla nefes alalım, mağduriyetimiz ortadan kalksın,
biz de borcumuzu ödeyelim. isteği var. Bu yolda bir düzenleme
düşünüyor musunuz?
Biraz evvel sorduğum, BAĞ-KUR dul
aylıklarında önemli düşmeler oldu ve bunlara geriye dönük de
borç çıkarıldığı, vatandaşın da büyük
mağduriyet yaşadığı yönündeki sorumu da
yanıtlamadınız. Bunu da yanıtlarsanız memnun olurum.
BAŞKAN Sayın Bektaşoğlu
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Giresunun ciddi boyutlarda ulaşım sorunu var.
Bu konuda bize yoğun talep ve şikâyetler geliyor. Bunlardan birisi de
Görele-Çanakçı yoludur. Genişletilme çalışmalarına
1999 yılında başlanılan Görele ile Çanakçı ilçesinin
Karabörk beldesini ve yörede bulunan 40 köyü sahile bağlayan yol hâlâ
tamamlanamamıştır. Bayramda sevgili milletvekilim Cemal Öztürk
kardeşimin daveti üzerine gittiğimizde toplam 17 kilometrelik bölümün
hâlâ inşaatının devam ettiği, 5 kilometrelik yolun
yapılmadığı görülmektedir. Bu yol toplam 9 hükûmet, 3
cumhurbaşkanı görmüştür. Hâl böyle olunca umudunu kesen
vatandaşlarımız, 1914-1917 yılları arasında
Ruslar tarafından yapıldığı iddia edilen bu yolun
yapılması için Atalarınızın yolunu siz bari gelin
yapın. çağrısında bulunmuşlardır. Yolun
yapılması için
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özdiş
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum Sayın Çalışma Bakanına:
İlerleyen günlerde Meclis gündemine alacağınız
Uluslararası İşgücü Kanunu Tasarısı hakkında
kamuoyundan ve meslek odalarından yoğun tepki alıyoruz.
Örneğin, Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği, tasarı
hazırlanırken görüşlerinin alınmadığını
belirtiyor. Ülkemizdeki en büyük meslek birliğinin görüşü neden
alınmadı, kimlerle görüşülerek bu tasarı
hazırlandı?
Yine bir başka sorum Sayın
İçişleri Bakanına: Adanada kaç Suriyeli
sığınmacı bulunmaktadır? Adanada son beş
yıl içerisinde Suriyeli sığınmacıların
karıştığı suç sayısı nedir? Adananın
genel anlamda suç istatistiği son beş yılda nasıl bir
değişim göstermiştir?
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Karabıyık
LALE KARABIYIK (Bursa) Sayın Bakan, az önce
pembe bir tablo çizdiniz. Ayrıca yurt dışından gelen
paralarla da bir sorun olmadığını ifade ettiniz. Sayın
Bakan, bu ülkeye on yılda 34,7 milyar dolar kaynağı belli
olmayan para girdi. Defalarca sorduk. Plan ve Bütçe Komisyonunda sorduk,
basında sorduk, sizlere sorduk, Merkez Bankası Başkanına
sorduk defalarca ancak hiç bilgi vermediniz, bir yanıt alamadık. Bu
soruya yanıt vermediğiniz sürece, şu anda adına
varlık barışı diyerek güzel bir ambalaj
yaptığınız maddeyle ilgili de şüpheler devam ediyor.
Lütfen, artık, bu ülkeye giren kaynağı belli olmayan
paraları açıklayınız. Nereden geldiğini
bilemiyorsanız şu anda bunları nasıl kontrol
edeceğinizi açıklayınız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Topal
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Bilindiği gibi Suriye savaşı ve
sonrasında AKP politikaları nedeniyle ülke sınırları
âdeta yol geçen hanına dönmüş, Suriyede çatışan çete
mensupları ülkemize getirilerek tedavi ettirilmiş ve Suriyedeki
çetelere çeşitli yardımlar yapılmıştır. Geçen
hafta içerisinde Reyhanlıda evde bomba düzeneği hazırlarken bu
teröristlerden ikisi ölmüştür. Halkımız huzursuzdur, ülkemiz
terörist cehennemi hâline gelmeye başlamıştır. Bu olaydan
sonra Bakanlık ne gibi önlemler almayı düşünmekte ve
sığınmacılarla birlikte giriş yaptığı
görülen teröristlere karşı ne yapmayı planlamaktadır?
Halkımız huzursuzdur, halkımız
yanı başında teröristlerle yaşamak istememektedir.
Gereğinin yapılmasını talep ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Usta
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan dün akşamki
konuşmasında Türkiye bölgede cazibe merkezi hâline geldi.
demişti. Şimdi 2015 yılı ödemeler dengesi finansmanına
baktığımızda, aslında ödemeler dengesinin 1/3ünün
rezerv erimesiyle, 1/3ünün -yaklaşık rakamlar olarak söylüyorum
bunu- kaynağı belirsiz para girişiyle ve sadece 1/3ünün normal
yollardan para girişiyle finanse edildiğini görüyoruz. Türkiye dolar
cinsinden yüzde 10 faiz veren bir ekonomi ve faizden de vergi almıyoruz.
Madem güven ve istikrar var niye ödemeler dengesini yani cari
açığı finanse edecek kaynak girişini
sağlayamıyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şimşek
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
TOKİnin Suriyelilere ev vermek yerine şehit ailelerine ve fakir
fukaraya ev vermek gibi bir projesi var mıdır?
İkinci sorum: Osman Gazi Köprüsü ve üçüncü
köprüde devletin payı nedir? Ne kadarı dış kaynaklı
kredidir?
Dördüncü sorum Tarım Bakanımıza
olacak. 100 bin canlı hayvan ve binlerce ton et ithal ediyoruz. Bir
tarım ve hayvancılık ülkesi olan Türkiye için on beş
yıllık iktidarınızda bu bir ayıp değil midir?
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Tekin
HAYATİ TEKİN (Samsun) Bakanım, kara
para aklama kanunu hayırlı olsun diyemeyeceğim. Akı
karayı karıştırdınız, ölüyü diriyi hallettiniz
yetmedi, gözü imama diktiniz. Şimdi imamlardan lojman parası
istiyorsunuz. O cami lojmanlarını yaparken kaç kuruşluk masraf
ettiniz? Köylülerin, mahallelilerin aldığı arsalara kaç kuruş
ödediniz? İstediğiniz lojman kiraları haksız
kazançtır, haram kazançtır. Bu uygulamadan lütfen vazgeçin.
İmamlar bağırıyor,
(x) ama duyan yok, kefenin cebi de yok.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Sayın Bakan, kalan süre size ait.
Buyurunuz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Tabii, Sayın Arslan
vatandaşlarımızın, farklı toplum kesimlerimizin
farklı taleplerini dile getirdi. Hükûmetimizin bu konuda,
vatandaşlarımızın
karşılaştığı sorunlarla ilgili her zaman için
çözümleri olmuştur, olmaya da devam etmektedir. Özellikle diğer
sorularda da gündeme geldi, biliyorsunuz, esnafımızdan vergi borcunu,
prim borcunu yapılandırmak için 2014 Eylül ayında müracaat edip,
ancak çeşitli nedenlerle taksitlerini ödeyemeyip sistemden çıkanlarla
ilgili olarak bir hazırlığımız var. Sayın
Başbakanımız birçok proje yanında bayramdan önce arife günü
bunu da açıkladı. Dolayısıyla, esnafımızdan vergi
borcu olanlara, prim borcu olanlara, önceki taksitlendirme düzenlemesinden
yararlanmakla beraber çeşitli nedenlerle taksitlerini ödeyemediği
için sistemden çıkanlara yeni bir imkân getirme müjdesini verdi.
İnşallah, sizlerin de katkılarıyla
esnafımızın vergi ve prim borç yapılanmalarını
yeniden ihya ediyoruz. Böylelikle bugün özellikle küçük
esnafımızın vergi ve prim borçlarından kaynaklı
sorunlarını çözüyoruz.
Yine, esnafımızdan kredi
borçlarını vadesinde ödeyemeyenlere ilişkin olarak erteleme
konusunda da Sayın Başbakanımızın bayram öncesi bir
müjdesi oldu. Yine, özellikle BAĞ-KURlular bakımından son
derece önemli bir düzenleme yapılacağı konusu da bayram öncesi
duyuruldu. Biliyorsunuz, biz 2008 yılında işverenler üzerindeki
iş gücü maliyetlerini düşürmek üzere 5 puan sigorta primi teşviki
diye bir teşvik getirdik. Böylelikle işverenlerimiz
çalıştırdıkları işçiler için yüzde 19 yerine
yüzde 14 işveren sigorta primi ödeme imkânına
kavuşmuşlardı. Bugün kabaca her yıl yani en son 2016
yılı rakamı itibarıyla söyleyeceğim, 23 veya 24 milyar
liralık bir kaynağı bu şekilde özel sektörün elinde
bıraktık. En son, Sayın Başbakanımızın
açıkladığı yeni düzenlemede de aynen çalışanlar
bakımından getirdiğimiz 5 puan indirimini bu defa
BAĞ-KURlular için getiriyoruz. Dolayısıyla, BAĞ-KUR prim
borçlarını süresinde ödeyen vatandaşlarımız,
esnafımız da normal ödeyecekleri BAĞ-KUR primlerini 5 puan daha
düşük ödeme imkânına kavuşacaklar.
Çiftçilerimizle ilgili, esnafımızla da
ilgili çok kapsamlı bir paketi açıkladık. İnşallah
bununla ilgili yasal düzenlemelerin bir kısmını bu yasa
içerisinde, bir kısmını ise inşallah önümüzdeki günlerde
Meclise sunulacak diğer tasarı içerisinde getireceğiz.
Sayın Aydın, Çek düzenlemesi
yapıldıktan sonra acaba ne sonuç elde edilecek? şeklinde bir
soru sordular. Bu düzenlemede, biliyorsunuz temelde çek, düzenleyen
bakımından ve lehtarı bakımından güvene dayanır.
Dolayısıyla, yapmış olduğumuz yasal düzenlemede
özellikle çek lehtarı bakımından güven artırıcı
tedbirler alıyoruz. Tasarıyla getirilen karekodlu çek müessesesiyle
özellikle çek lehtarları bir çek alırken çeki düzenleyen, keşide
eden kişi bakımından daha fazla bilgi sahibi olma imkânına
kavuşacak. Böylelikle çeki daha güvenli bir kredi ödeme aracı hâline
getiriyoruz. Yine, çekle ilgili olarak yaptığımız düzenlemelerde
karşılıksız çıkan çeklere idari para cezası ve yine
hürriyeti bağlayıcı cezalar getiriyoruz. Ekonomik suça ekonomik
ceza prensibi AK PARTİ olarak bizim benimsediğimiz bir prensiptir. Bu
meselelere de geneli itibarıyla böyle bakıyoruz. Fakat, özellikle çek
düzenlemesi yapıldıktan sonra piyasada gerçekten
vatandaşlarımızın büyük şikâyetleri oldu. Birçok
noktada, inanarak, güvenerek aldıkları çeklerin
karşılıksız çıkması sonucunda alacaklılar
zor duruma düştüler. Ve özellikle hürriyeti bağlayıcı ceza
yaptırımının tekrar getirilmesi konusunda piyasada, vatandaşlar
arasında büyük bir beklenti var, büyük bir talep var. Bu düzenlemeyle,
inşallah, çekin karşılıksız çıkması hâlinde
yaptırımları da caydırıcı, önleyici bir noktaya
taşımak suretiyle, umuyoruz ki çek, piyasada daha yaygın olarak
kullanılan, hacim olarak daha da fazla kullanılan bir noktaya
gelecektir.
Sayın Gürer Vergi dairesine
vatandaşın borçları var
Bunlar konusunda demin ifade ettim
yani bu yeniden yapılandırma düzenlemesinin ihya edilmesi sayesinde
umuyoruz ki vatandaşlarımızdan vergi dairesine borçlu olan
mükelleflerimiz bu anlamda bir rahatlama ve borçlarını taksitle ödeme
imkânına kavuşacaklar.
BAĞ-KURluların elde ettikleri gelirlerde
bir düşüş meydana geldi. dediniz ama onu
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Mektupları
verebilirim.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Normalde böyle bir şey yok ama BAĞ-KUR prim borçlularıyla
ilgili, BAĞ-KURlularla ilgili birtakım geriye dönük borçlar
çıkarılmışsa -genel bilgi olarak söyleyeceğim- hani
BAĞ-KUR emeklisi olmanın getirdiği bazı koşullar
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Hayır,
öyle değil; maaşlarında hem düşme meydana geliyor hem
geriye dönük beş yıllık kesinti
Birinin yaşı 87.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Onu bir inceleyeyim. Normalde biz BAĞ-KURlular
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Bende mektupları
da var.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Yok, yok, şöyle: Normalde biz yani her zaman için, bu senenin
başında da BAĞ-KUR emeklileri, işçi emeklileri, memur
emeklileri, bütün emeklilerimizin maaşlarını hem ocakta hem de
temmuzda artırdık.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Şimdi,
Sayın Bakanım, Niğdede deniliyor ki: Yanlış
hesaplama yapılmış. diyerek geriye dönük beş yıl
üzerinden dul bayanların
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Peki, o zaman ben Niğde üzerinde özel olarak bir
araştırtayım, olur mu? Araştırır, arkadaşlar
da bir çalışma yapıp bana verirlerse bu bilgiyi sizinle
paylaşırım.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Yani,
mektupları da verebilirim, mektupları da var.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Bektaşoğlu Özellikle yol yapımıyla ilgili
sıkıntılar var. dedi ama sanki işler yolunda gidiyor gibi,
sayın vekilimizden, buradan bilgi alıyorum. 5 kilometrelik bir yol
kaldı, onun ihalesi de yapıldı. Biz yolları inşallah
daha hızlı, daha çabuk da yapacağız. Söylediğiniz
yerdeki mesele de çözülecek.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Ben
onu Cemal Beye havale ediyorum.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
İnşallah, hep beraber o konuları takip ederiz ama her geçen gün
yollarımızın daha kaliteli olması,
yollarımızın daha ulaşılabilir olması hepimizi
ziyadesiyle memnun ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Süre bitti Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, birinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa
o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
1inci madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 404 sıra
sayılı Yatırım Ortamının
İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının (1/728) 1'inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
SaygılarımızIa.
Aykut
Erdoğdu Zekeriya
Temizel Utku
Çakırözer
İstanbul İzmir Eskişehir
Musa
Çam Lale
Karabıyık Zeynel
Emre
İzmir Bursa İstanbul
MADDE 1- 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı
İcra ve İflas Kanununun 179uncu maddesi
başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Sermaye şirketleri ile kooperatiflerin
iflası ve iflasın ertelenmesi:
MADDE 179- Sermaye şirketleri ile kooperatiflerin,
aktiflerin muhtemel satış fiyatları üzerinden düzenlenen ara
bilançoya göre borca batık olduğu idare ve temsil ile
vazifelendirilmiş kimseler veya şirket ya da kooperatif tasfiye
halinde ise tasfiye memurları veya bir alacaklı tarafından beyan
ve mahkemece tespit edilirse, önceden takibe hacet kalmaksızın
bunların iflasına karar verilir. Şu kadar ki, idare ve temsil
ile vazifelendirilmiş kimseler ya da alacaklılardan biri, şirket
veya kooperatifin malî durumunun iyileştirilmesinin mümkün olduğuna
dair bir iyileştirme projesini son bir yıldan uzun süre ile
şirket merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemeye sunarak iflasın
ertelenmesini talep edebilir.
İyileştirme projesinde, yeni nakit kaynak
konulması dahil nesnel ve gerçek kaynaklar ve önlemler ile erteleme
süresince tüm işletme giderlerinin ve çalışma sermayesinin
nasıl karşılanacağı gösterilir.
Mevcut borçların ödeme süre ve
tutarlarını, alacaklıların adreslerini, faaliyet gösterilen
sektörün özelliklerine göre stoklar ile bunların bekleme sürelerini ve
tutarlarını gösteren listeler, vergi dairesine sunulmuş en son
bilanço ve gelir tablosu, şirket veya kooperatifin ticaret sicili tasdiknamesi
ile iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı
olduğunu gösteren diğer bilgi ve belgelerin, işletmenin
devamlılığı esasına göre düzenlenmiş ara
bilânçoyla birlikte mahkemeye sunulması zorunludur.
Üçüncü fıkrada belirtilen liste ve belgelerin
iflasın ertelenmesi talebiyle birlikte sunulmaması veya mahkemece
verilecek iki haftalık kesin süre içinde tamamlanmaması halinde
iflasın ertelenmesi talebi ispatlanamamış sayılır ve
borca batık olduğunun anlaşılması halinde talep sahibi
şirketin veya kooperatifin iflasına karar verilir.
Daha önce iflasın ertelenmesinden
yararlanmış bir sermaye şirketi veya kooperatif, duruma göre
uzatma dahil erteleme süresinin bitiminden itibaren bir yıl geçmedikçe
iflasın ertelenmesi talebinde bulunamaz."
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 404 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 1inci maddesinde yer alan
son bir yıldan ibaresinin son iki yıldan şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Erhan
Usta Mehmet
Günal
Konya Samsun Antalya
Erkan
Akçay Mehmet Erdoğan Mehmet Parsak
Manisa Muğla Afyonkarahisar
Ahmet
Kenan Tanrıkulu
İzmir
BAŞKAN Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 404 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 1inci maddesinin
beşinci fıkrasında yer alan bir yıl geçmedikçe
ibaresinin, 3 yıl geçmedikçe şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Filiz
Kerestecioğlu Demir Behçet
Yıldırım
Diyarbakır İstanbul Adıyaman
Dengir Mir
Mehmet Fırat Ahmet
Yıldırım Mahmut
Celadet Gaydalı
Mersin Muş Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Muş Milletvekili
Sayın Ahmet Yıldırım. (HDP sıralarından
alkışlar)
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlayarak başlamak istiyorum.
Tabii, dün tümü üzerine konuşurken de ifade
etmiştik ama bu madde iz düşümünde tekrar belirtelim. Özellikle, bu
yasa tasarısı içerisinde yer alan ve niyete dair hiçbir
sorgulamamızın olmadığını ifade etmek isterim.
Şüphesiz yatırımların ve üretimin
artırılması ve bunlara bağlı olarak istihdamın,
istihdam olanaklarının artırılmasına karşı
değiliz, varlık barışıyla ülkeye para girişinin
sağlanmasına da karşı değiliz ama bunların belli
bir hukukunun, belli bir çerçevesinin ve evrensel değer
yargıları çerçevesinde dünya gelenekleriyle uyumlu hâle getirilmesi,
burada özellikle sadece sermayeyi rahatlatan değil, sermaye ile istihdam
alanı yaratılma niyetiyle yola çıkılan bu yasa
tasarısında emekçiler arasındaki çıkar dengesinin, adalet
dengesinin sağlanması gibi bir talebimizin olduğunu tekrar ifade
etmek isterim.
Bakın, birçoğumuz bugün takip
etmişizdir, özellikle 2015 yılının vergi rekortmenleri
açıklandı. Özellikle ilk 100 vergi rekortmeninin ismini okudum,
bunlardan bazıları, yaklaşık olarak 20-22 tanesi isminin
açıklanmasını istemeyenler ama bunlar da daha çok 10uncu
sıradan sonra yer alanlardır. Şimdi, şurada doğal
olarak dün konuşurken bazı iş adamlarının, iktidar
tarafından desteklenen ve iktidar döneminde sermayesini artıran,
servetini artıran ve hızlı gelişim gösteren bazı
iş çevrelerinin adını anmıştım ve bu iktidar
tarafından beslenmiş ve güçlendirilmiş olan bu iş
çevrelerinin hiçbiri ilk 100 kişilik listede yer almıyorlar.
İktidara yakınlığı bütün herkes tarafından
bilinen Fettah Tamince, Nihat Özdemir, Ethem Sancak, Atasay Kamer, Remzi Gür,
Mehmet Cengiz, bunların, düşünün, Türkiyedeki en zengin kesim
içerisinde oldukları herkes tarafından biliniyor, iktidar
tarafından bu iktidar döneminde servetlerini, sermayelerini
artırdıkları herkesçe kabul ediliyor ama ilk 100 kişilik
vergi rekortmenleri listesinde bunların hiçbirinin adı yok. Bu acaba
bir tesadüf olabilir mi?
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Bu
sene zarar ettiler, zarar!
AHMET YILDIRIM (Devamla) Ya değilse,
işte dünden beri farklı partilerden hatiplerin şu kürsüden ifade
ettiği şu husustaki haklılığımız çok net bir
biçimde ortaya çıkıyor. Şimdi, sermaye ile emekçi
arasındaki denge, haksız kazanç sağlanması, Panama
Belgelerine yansımış olan vergi kaçırma
olaylarının özellikle offshore merkezlerinde dünyanın
farklı yerlerinde toplanıyor olması ve 101 Türk şirketinin
Bakın, 101 Türk yatırımcısının Panama
Belgelerinde adı var ve az önce adını saydığım
iş insanları içerisinde Fettah Tamincenin, Atasay Kamerin, Remzi
Gürün, Mehmet Cengizin de özellikle vergilerini dışarıya
kaçırdıkları, vergi kaçakçılığı
yaptıkları çok net bir biçimde ortaya konmuş. Dün bunu söyledik,
bir gün sonra, işte bugün, hepimizin takip ettiği, okuduğu
üzere, bu iş insanlarının hiçbirinin yüksek vergi veren iş
insanları içerisinde yer almaması, bu listede yer almaması,
iktidar tarafından desteklenen bu iş insanlarının
vergilerini, kazançlarını, yatırımlarını devlete
nasıl mahsup ettikleri konusundaki kuşkularımızı,
kaygılarımızı artırmıştır.
Ya değilse,
şüphesiz ülkede yatırım ortamı rahatlatılsın,
şüphesiz üretim artırılsın, şüphesiz istihdam
olanakları artırılsın. Şu Parlamentoda hiç kimsenin
buna karşı çıkacağını herhâlde tahmin
etmiyoruzdur. Yeni iş olanakları yaratılsın, işsizlik
azaltılsın, varlık barışıyla sermaye girişi
sağlansın ama bunların hepsinin bir hukuk sistemi içerisinde
yapılması, özellikle emek-sermaye dengesinin gözetilmesi, her
ikisinin de belli bir çalışma barışı ve
çalışma adaleti içerisinde sağlanması gerektiğinin
isabetli olacağını düşünüyorum.
Bütün Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Yıldırım.
Önergeyi oylarınıza
sunacağım
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Karar yeter
sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler...
Kabul etmeyenler...
Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.31
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 22.41
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara),
Sema KIRCI (Balıkesir)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 112nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
404 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 1inci maddesi üzerinde Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırım ve arkadaşlarının önergesinin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Şimdi, 404 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
1inci madde üzerindeki diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 404 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 1inci maddesinde yer alan
son bir yıldan ibaresinin son iki yıldan şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Kenan Tanrıkulu (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde İzmir Milletvekili
Sayın Ahmet Kenan Tanrıkulu konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan
tasarının 1inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi olarak
verdiğimiz önergeyle ilgili olarak söz almış bulunmaktayım.
Genel Kurulumuzu öncelikle saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, bundan bir süre önce
62nci Hükûmet Başbakanının verdiği talimat
doğrultusunda artık torba kanun olarak nitelendirilen, kamuoyunda
öyle bilinen çok maddeli ve birbiriyle de ilişiği ve ilişkisi
olmayan maddelerin bir araya getirildiği kanun
tasarılarının Türkiye Büyük Millet Meclisine yani sizlerin
huzuruna getirilmeyeceğine dair bir söz verilmişti. Bu sözü o dönemin
Sayın Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç 15 Eylül
2014 tarihinde kamuoyuyla paylaşmıştı ancak bunun üzerinden
iki yıl gibi bir süre geçmesine rağmen arada çok sayıda torba
kanun tasarısı Meclisimize intikal etti ve bu tasarılar
yağmur şeklinde geldi, gelmeye de devam etmekte. Hâl böyle olunca, bu
kanunlar için aranan öngörülebilir olma veyahut anlaşılabilir olma
veyahut da ulaşılabilir olma gibi bir yasa
çıkartılırken aranılan başlıca 3 temel
özelliğin de bu görüşülen yasa tasarılarında maalesef
sağlanmadığını da görüyoruz.
Sayın milletvekilleri, son yıllarda çok
başlı olan bu ekonomi yönetiminin sebep olduğu
başarısız ve vurdumduymaz politikalar neticesinde de işleri
yolunda gitmeyen, kazançlarını sağlayamayan, gerekli kâr
artışlarını bir araya getiremeyen pek çok girişimcimiz
maalesef üretim ve istihdam kaybına da sebep oldu. Girişimcimizin bu
üretim yolundaki zor şartlar, gerçekleştirmek istedikleri
yatırımlarda da zarar etmeleriyle sonuçlandı ve buna sebep oldu
ve bunların neticesinde de iflas erteleme taleplerinde de âdeta büyük bir patlama
yaşadık.
Değerli milletvekilleri, şimdi
paylaşacağım rakamlar en son alınan rakamlardır. Geçen
yılın, 2015in birinci çeyreğine göre bu yılın, 2016nın
birinci çeyreğinde yüzde 63lük bir artışla 184 adet iflas
erteleme başvurusu gerçekleşti. Haziran ayında da,
geçtiğimiz ayın sonu itibarıyla da bu başvuru
sayısının 246yı bulduğunu görüyoruz. Demek ki çok
ciddi bir ekonomik sarsıntıyla karşı karşıya
girişimcimiz.
Hâlen 50 ülkede faaliyet gösteren ve bir alacak
sigortası firması olan Euler Hermes adındaki firma da
Türkiyeyle ilgili yaptığı bir araştırmada
iflaslardaki artışta Rusya, Brezilya ve Çinden sonra hemen 4üncü
sırada Türkiyenin geldiğini belirterek ve önemli bir yükselme
gösterdiğini, bir risk artışı olduğunu belirterek 2016
yılında da yaklaşık 15 bin firmanın iflas
artışıyla karşı karşıya
olacağını öngörmektedir.
Demek ki sayın milletvekilleri, gelinen bu
nokta itibarıyla baktığımız zaman, gerek icra iflas
dosyaları gerekse karşılıksız çek ve protestolu senet
sayıları bizlere ilgili verilerde bir alarm olduğunu
göstermektedir. Resmî veriler icra dosyası sayısının
arttığını, işlemleri yapacak icra dairesi
sayılarının da yetersiz kaldığını ve hatta
bunların azaldığını da göstermektedir. Bu durum,
piyasada yaşanmakta olan tedirginliği de derinleştirmektedir.
Dolayısıyla adalet de gecikmektedir. Eğer siz bu konuda, geciken
bir adaletle vatandaşları karşı karşıya
bırakırsanız o zaman uyguladığınız ekonomi ve
hukuk sisteminde de bir başarısızlıkla da karşı
karşıya kalırsınız.
Diğer yandan, iflas ertelemenin sürecin kötüye
kullanılması sonucunda da
yaygınlaştığını ve ancak bu duruma da zaman
içerisinde iktidarın göz yumduğuna dair eleştiriler de o kadar
çok arttı ki netice itibarıyla işte bu torba tasarının
içerisine bir şeyler sıkıştırılma durumunda
kalındı. Oysa bu iflas erteleme başvuruları gereği
gibi yönetilmediği için, iyi olan firmaların da nakit
akışı bozulacağı için piyasada da bir domino etkisi
yaratması maalesef kaçınılmaz oldu.
Sayın milletvekilleri, biz bir kez daha
hatırlatmak istiyoruz ki ülkemizde yatırımların cazibesini
eğer arttırmak istiyorsanız bunun en etkili ve maliyetsiz yolu
ekonomideki beklenen güvenin ve istikrarın sağlanmasıdır
diyorum ve önergemize desteğinizi bekleyerek tekrar
saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Tanrıkulu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 404 sıra
sayılı Yatırım Ortamının
İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının (1/728) 1inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
SaygılarımızIa.
Zeynel Emre (İstanbul) ve
arkadaşları
MADDE 1- 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı
İcra ve İflas Kanununun 179uncu maddesi
başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Sermaye şirketleri ile kooperatiflerin
iflası ve iflasın ertelenmesi:
MADDE 179- Sermaye şirketleri ile kooperatiflerin,
aktiflerin muhtemel satış fiyatları üzerinden düzenlenen ara
bilançoya göre borca batık olduğu idare ve temsil ile
vazifelendirilmiş kimseler veya şirket ya da kooperatif tasfiye
halinde ise tasfiye memurları veya bir alacaklı tarafından beyan
ve mahkemece tespit edilirse, önceden takibe hacet kalmaksızın
bunların iflasına karar verilir. Şu kadar ki, idare ve temsil
ile vazifelendirilmiş kimseler ya da alacaklılardan biri, şirket
veya kooperatifin malî durumunun iyileştirilmesinin mümkün olduğuna
dair bir iyileştirme projesini son bir yıldan uzun süre ile
şirket merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemeye sunarak iflasın
ertelenmesini talep edebilir.
İyileştirme projesinde, yeni nakit kaynak
konulması dahil nesnel ve gerçek kaynaklar ve önlemler ile erteleme
süresince tüm işletme giderlerinin ve çalışma sermayesinin
nasıl karşılanacağı gösterilir.
Mevcut borçların ödeme süre ve
tutarlarını, alacaklıların adreslerini, faaliyet gösterilen
sektörün özelliklerine göre stoklar ile bunların bekleme sürelerini ve
tutarlarını gösteren listeler, vergi dairesine sunulmuş en son
bilanço ve gelir tablosu, şirket veya kooperatifin ticaret sicili
tasdiknamesi ile iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı
olduğunu gösteren diğer bilgi ve belgelerin, işletmenin
devamlılığı esasına göre düzenlenmiş ara
bilânçoyla birlikte mahkemeye sunulması zorunludur.
Üçüncü fıkrada belirtilen liste ve belgelerin
iflasın ertelenmesi talebiyle birlikte sunulmaması veya mahkemece
verilecek iki haftalık kesin süre içinde tamamlanmaması halinde
iflasın ertelenmesi talebi ispatlanamamış sayılır ve
borca batık olduğunun anlaşılması halinde talep sahibi
şirketin veya kooperatifin iflasına karar verilir.
Daha önce iflasın ertelenmesinden
yararlanmış bir sermaye şirketi veya kooperatif, duruma göre
uzatma dahil erteleme süresinin bitiminden itibaren bir yıl geçmedikçe
iflasın ertelenmesi talebinde bulunamaz."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın Zeynel Emre
konuşacak.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
ZEYNEL
EMRE (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlarım.
İşbu
kanun tasarısının 1inci ve 2nci maddesi iflas erteleme
davalarında uygulamada karşılaşılan
sıkıntıların giderilmesine yönelik. İflas
ertelemesindeki amaç ne? Amaç, zor durumda olan şirketlerin
batmasındansa bir süre hukuki güvence altına alınıp ticari
yaşamda tekrardan var olabilmelerinin önünün açılması. Burada
şirketin devamı ile şirket alacaklıları
arasındaki dengenin de hukuken doğru şekilde tespit edilip
sağlanması da önemli. İflas erteleme davalarının bu
amacın dışına çıkılarak
kullanıldığı da bir gerçek, uygulamada hepimizin
yaşadığı, gördüğü olaylar. Burada getirilen
düzenlemelerle iflas ertelemeye ilişkin yargılamalardaki
sıkıntılar giderilebilir mi? Bütününü gidermez yani belki
bazı düzenlemeler; işte aynı anda farklı mahkemelerden
başvuru yapılması, burada kötü niyet gösterip hangi mahkemeden
karar alırsa onu uygulamaya sokması şirketlerin, uzun süren
-yıllar boyu- dava süreçleri, -az önce de ifade edildi- özellikle şirketlerin
çok yüksek meblağda değeri olduğu için şirketlere atanan
kayyumların ve bilirkişi raporlarında yaşanan
usulsüzlüklerin, belki bunların iyileşmesine yönelik bazı
adımlar atıldığı söylenebilir. Ancak, daha önceki yasa
tasarılarında da karşılaştığımız
temel fikir ve yöntem ayrılığı burada da karşımıza
çıkıyor. Nedir o? Şimdi bir problem var. Bu problem
karşısında kafamızı kuma gömmememiz lazım. Nedir
problem? Yani, bu problemi sadece günü kurtarma adına yasal düzenleme
yapma gayretiyle geçiştiremeyiz.
Temel sorun şu: 2006 yılında
Türkiyede iflas erteleme talebinde bulunan şirket sayısı 61.
Bugüne gelirken, 2014 yılında bu sayı kaç? 429. 2015
yılında kaç? 805. 2016nın ilk üç ayına ilişkin veriyi
aldım, o da 256 yani muhtemelen bu yılı binleri deviren bir
sayıyla tamamlayacağız. Demek ki şirketlerimiz
açısından sizin iktidarınızda kötüye giden bir süreç var.
Bu problemi çözebilmek için önce bu tespiti yapabilmek, sonra buna uygun çözüm
önerileri geliştirmek lazım. Salt bu davalarda yaşanan
sıkıntıları gidermeye yönelik adım atılması
problemin özünü çözmeyecektir.
Şimdi, aslında son günlerde
yaşadığımız gelişmeler, ekonomideki gidişat
AKP açısından da bir dizi manevra yapmayı zorunlu hâle
getirmiştir. İşte Rusyadan özür dilenmesi, İsraille
yapılan anlaşma, Suriyeyle ilgili de normalleşmeye yönelik
çağrılar seslendiriliyor, bunun yanında da iç barış
gibi bir söylem tutturuluyor. Biz biliyoruz ki AKP zorda olmasa dediğim
dedik siyasetinden de vazgeçmezdi. Şimdi, bu defa neyi konuşuyoruz?
Varlık barışı tasarısı. Burada neyi
amaçlayacağız? Aslında yasanın bütününe
baktığımızda salt kaba sermaye. Bu ülkeyi ileri refah
düzeyine taşıyacak katma değeri yüksek ürünleri nasıl
üretiriz gibi bir düşünce hâlâ yok. Karşılığında
ne var? İster rüşvet parası olsun, ister kaçakçılık
parası olsun, ister terör eliyle edinilmiş para olsun fark etmez,
yeter ki çuvalla kara para ülkeye gelsin, yeter ki -Panama Belgelerinde gördük-
milletin anasına küfredenler kara para cenneti ülke
arayışından vazgeçsin.
Şunu unutmayalım: Kötü para iyi
parayı da kovar. Türkiye kara para konusunda açıklanan listede gri
seviyede yani beyazdan siyaha kadar olan bir alanda grideyiz. Muhtemelen, bu
yasa çıkarsa bundan sonra koyu gride olacağız. Koskoca
Türkiyeye kimsenin Cayman Adaları muamelesi yapmaya hakkı yoktur. Bu
yasa çıkacak ve bununla birlikte Türk Ceza Kanunundan, Suç Gelirlerinin
Aklanması Kanunundan ve bizatihi sizin döneminizde imzalanan
uluslararası sözleşmelerden kaynaklı yükümlülüklerimizi de
askıya alacağız. Türkiye, dünyadaki en büyük 20 ekonomiden biri.
Bu, yıllardır böyle, sizin döneminizde olmadı; yani, Türkiyenin
14üncü sırada olduğu dönemler de oldu. Yatırım
dediğimiz şey insana yapılır, insana yapılırsa
yatırımdır. Türkiyede çocuklarımız Türkiye'nin içinde
bulunduğu sistem tarafından hesaplanan, mesela, işte PISA raporları
bunun güzel örneği, fen, matematik ve kendi dilleriyle okuduğunu
anlamada dünyada ilk 40ta yok ve sizinle birlikte de geriye gidiyor.
Burada Türkiye şu tercihi yapacak: Ekonomik
büyümenin yegâne hedef olduğu ve hiçbir donanımla
desteklenmediği bir gelecek inşasıyla Katar mı olacak,
Suudi Arabistan mı olacak, kaynağı sorgulanmayan bir kasa ülkesi
mi olacak yoksa eğitim düzeyi yüksek, demokrasisi gelişmiş,
insan haklarına duyarlı, orta gelir tuzağından
uzaklaşmış, katma değeri yüksek ürün üreten çağdaş
bir ülke mi olacak? Aslında buna karar vermemiz gerektiğini
düşünüyorum. Bu tasarı da buna yönelik maalesef yanlış bir
hamle.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Emre.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
2nci madde üzerinde üç önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 404 sıra
sayılı Yatırım Ortamının
İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının (1/728) 2nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Aykut
Erdoğdu Zekeriya
Temizel Utku
Çakırözer
İstanbul İzmir Eskişehir
Zeynel
Emre Musa
Çam Lale
Karabıyık
İstanbul İzmir Bursa
MADDE 2- 2004 sayılı Kanunun 179/a maddesi
başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Erteleme yargılaması:
MADDE 179/a- Mahkeme, iflasın ertelenmesi
talebinde bulunulması üzerine, yönetim organının yerine geçmesi
ya da yönetim organı kararlarını veya işlemlerinin bir
kısmını veya tamamını onaylaması ve ayrıca
envanter işlemlerini başlatarak kontrolü altında yürütmesi için,
derhal, görevinin gerektirdiği mesleki ve teknik yeterliliğe sahip,
yeterli sayıda kayyım atar.
İflasın ertelenmesi talebi,
kayyımın atanmasına ilişkin karar, kayyımın
mahkemece belirlenmiş görevleri ve temsil yetkisi ile bunların
sınırları tescil edilmek üzere ticaret sicili müdürlüğüne
bildirilir ve 166 ncı maddenin ikinci fıkrasının ikinci ve
üçüncü cümlelerinde öngörülen usulle ilan ettirilir. Bu ilanda
alacaklıların iflasın ertelenmesi talebinin ilanından
itibaren iki haftalık kesin süre içinde itiraz ederek iflasın
ertelenmesi şartlarının bulunmadığını ileri
sürebilecekleri ve mahkemeden talebin reddini isteyebilecekleri belirtilir.
Mahkeme ayrıca şirketin veya kooperatifin
malvarlığının korunması ve faaliyetlerinin yürütülmesi
için gerekli olan tedbirleri alır; 179/b maddesinin ikinci ve üçüncü
fıkra hükümleri saklı kalmak ve toplam iflasın ertelenmesi
süresinden sayılmak kaydıyla, 21/7/1953 tarihli ve 6183
sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna
göre yapılan takipler de dâhil olmak üzere şirket veya kooperatif
aleyhine takip yapılmasını yasaklayabilir veya evvelce
başlatılmış takipleri durdurabilir. Bu süre içinde ihtiyati
tedbir ve ihtiyati haciz kararları uygulanmaz; bir takip muamelesi ile
kesilebilen zamanaşımı ve hak düşüren müddetler işlemez.
İflasın ertelenmesi yargılaması
sırasında tedbir talebinin reddi veya bu talebin kabulü halinde
aynı mahkemeye yapılacak itiraz üzerine verilecek kararlara
karşı 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanununun 341 inci ve devamı maddeleri uyarınca istinaf yoluna
başvurulabilir.
Kayyım mahkemece uygun görülecek sürelerde,
sermaye artırımı ödemelerinin gerçekliği ve bunların
kullanım yerlerini de gösterecek şekilde şirket veya
kooperatifin faaliyetleri hakkında rapor verir.
Mahkeme gerektiğinde kayyımın
görevine son verebilir ve görevine son verilen ya da istifa eden
kayyımın yerine yenisini seçer. Mahkemece atanan kayyımlar, özel
sicilinde kaydedilmek üzere mahkemenin bağlı bulunduğu adli yargı
ilk derece mahkemesi adalet komisyonu başkanlığına
bildirilir. Bir kişi aynı anda en fazla üç dosyada kayyım olarak
atanabilir. Kayyımın sorumlulukları hakkında 227 nci
maddenin dördüncü ve beşinci fıkrası hükümleri uygulanır.
Mahkeme, gerekli görürse idare ve temsille
vazifelendirilmiş kimseleri ve alacaklıları ve diğer üçüncü
şahısları dinleyebilir.
Şirket veya kooperatif, erteleme
yargılaması sırasında ancak bir defaya mahsus olmak üzere
revize iyileştirme projesi verebilir.
İflasın ertelenmesi talepleri öncelikle ve
ivedilikle sonuçlandırılır.
Mahkeme, projeyi ciddi ve inandırıcı
bulur ve şirket veya kooperatifi iflasın ertelenmesine layık
görürse iflasın ertelenmesine, şirket veya kooperatifin borca
batık olmadığını tespit ederse erteleme talebi ile
iflas davasının reddine, aksi takdirde şirketin veya
kooperatifin iflasına karar verir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 404 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 2nci maddesinde yer alan
mesleki ve teknik yeterliliğe ibaresinden sonra gelmek üzere ve en az
beş yıllık deneyime ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa
Kalaycı Erhan
Usta Mehmet
Günal
Konya Samsun Antalya
Erkan
Akçay Mehmet
Erdoğan Mehmet
Parsak
Manisa Muğla Afyonkarahisar
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 404 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 2nci maddesinin (10)uncu
fıkrasında yer alan Mahkeme, projeyi ciddi ve
inandırıcı bulur ibaresinin, Mahkeme, iflasın ertelenmesi
talebinde bulunan şirket veya kooperatifin sunduğu projeyi ve
alacaklıların mağduriyetini önlemek için sunulması gerekli
olan teminat ve taahhütleri inceleyip inandırıcı bulur
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Filiz
Kerestecioğlu Demir Behçet
Yıldırım
Diyarbakır İstanbul Adıyaman
Mahmut
Celadet Gaydalı Dengir
Mir Mehmet Fırat
Bitlis Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) - Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Diyarbakır
Milletvekili Sayın İdris Baluken. (HDP sıralarından
alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 404 sıra
sayılı Kanun Tasarısıyla ilgili 2nci maddede vermiş
olduğumuz önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Çoğunluğu teknik düzenlemelerle dolu olan
yeni bir torba tasarıyla karşı karşıyayız. Genel
içeriğine baktığımız zaman işçiden, emekçiden,
emekten yana herhangi bir düzenleme içermeyen, daha çok büyük şirketleri
kayıran, sermaye ve rant çevrelerine birtakım vergi muafiyetleri
getiren bir düzenleme var karşımızda. Tabii kanun yapma
tekniği açısından torba tasarı olarak gelmesi ve tali
komisyonlara gitmeden, daha doğrusu tali komisyonların bunu
görüşmek için bir süreye bile sahip olmadığı bir ortamda
yapılmış olması bu kanun tasarısının büyük
bir panikle hazırlandığını gösteriyor. Niye büyük bir
panik var? Nedir bu acele? Niye tali komisyonlarda
tartışılmadan, bu şekilde, önce Komisyona, sonra Genel
Kurula getiriliyor? Bunu biraz sorgulamak lazım. Çünkü içeride ve
dışarıda yürütülen savaş politikalarıyla ekonomi çökme
noktasına gelmiş. Para yok, sıcak paraya ihtiyaç var, bu
nedenle, işte, en çok tartışılan geçici madde 2
düzenlemesinde olduğu gibi, yurt dışında vergisizlik
cennetlerine buradaki paraları kaçıran ya da yurt
dışında, bilmem, silah tüccarlığından birçok
kirli işlere kadar bulaşmış olan çevrelere, Yeter ki para
getirin, ben hiçbir denetim yapmayacağım, size güvence
vereceğimin düzenlemesini yapıyorsunuz.
Biz, başından beri Bu yanlış
politikalarla ülkeyi felakete götürüyorsunuz. demedik mi? Bakın, hem
dış politika hem iç politikada ülkeyi getirdiğiniz tablo ortada.
Rusya uçağını düşürdünüz, yetmedi, -dönemin
Cumhurbaşkanı, Başbakanı çıkıp- Talimatı
ben verdim, yine olsa yine düşürürüz. diye efelendiniz, yetmedi, Biz
enerji konusunda, işte, gerekirse tezek yakarız, yine de kimseye el
aman etmeyiz, avuç açmayız. dediniz. E, şimdi bakın
geldiğimiz noktada ne oldu? İki turist kafilesi buraya geliyor diye,
birkaç kasa limon sepeti Rusyaya gidiyor diye neredeyse bayram ilan
edeceksiniz. Yani, bütün bunlar yürütmüş olduğunuz yanlış dış
politikaların sonucudur. Aynı şekilde, İsraille ilgili
ilişkilerde de aynı, iç politikada yine aynı.
Savaşa can dayanır mı, savaşa
ekonomi dayanır mı? Bir yıla yakın bir süredir dağ
taş demeden bombalıyorsunuz, bütün şehirleri harabeye
çevirdiniz. Şimdi bütün bunların bir ekonomik maliyeti olacağını
düşünemiyor muydunuz? Üretim üzerine siz bugüne kadar hangi ekonomik
politikayı oluşturdunuz? Sadece kredi kartlarından tüketim
üzerine ve devlet eliyle teşvik edilen bir inşaat sektörü üzerinden
bir ekonomi politikasını yürütürseniz geleceğiniz aşama,
işte, bu olur. Yani, can havliyle Aman, biraz sıcak para ülkeye
getireyim de palyatif bir çözüm bulayım, ekonomik krizi erteleyeyimin
telaşı içerisindesiniz. Dolayısıyla, bu getirmiş
olduğunuz düzenlemenin herhangi bir şekilde işe
yaramayacağını ifade etmemiz lazım. Herhâlde
yolsuzlukları, hırsızlıkları, hesabı sorulamayan
örtülü ödenekleri, yandaşlara açılan, sağlanan rantları
burada ifade etmeye gerek yok. Bu kadar savurgan, bu kadar pervasız
politikalar yürütürseniz bu şekilde de can havliyle torba tasarılardan
medet umar hâle gelirsiniz diyorum, saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Baluken.
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama
talebimiz var efendim.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunacağım ancak bir yoklama talebi var.
Sayın Özel, Sayın Emre,
Sayın Karabıyık, Sayın Gürer, Sayın Bakan, Sayın Uslupehlivan,
Sayın Akyıldız, Sayın Özdemir, Sayın Hürriyet,
Sayın İrgil, Sayın Arslan, Sayın Atıcı,
Sayın Balbay, Sayın Bekaroğlu, Sayın Öz, Sayın Türkmen,
Sayın Topal, Sayın Çam, Sayın Tekin, Sayın Tamaylıgil.
Yoklama için iki dakika süre
veriyorum, yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/728) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı 404) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 404 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 2nci maddesinde yer alan
mesleki ve teknik yeterliliğe ibaresinden sonra gelmek üzere ve en az
beş yıllık deneyime ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Parsak (Afyonkarahisar) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Afyonkarahisar
Milletvekili Sayın Mehmet Parsak konuşacak. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Aziz Türk milleti,
saygıdeğer milletvekilleri; 2nci maddeye dair verdiğimiz önerge
hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla
selamlarım.
Bu maddeyle İcra ve İflas Kanununun
179/ası değiştiriliyor. Mevcut yürürlükteki hâliyle İcra
ve İflas Kanununun 179/ası 3 fıkradan oluşmaktayken gelen
tasarıyla birlikte bu, 10 fıkraya çıkarılıyor ve
esasen uygulamada söz konusu olan birtakım durumlar bu yasaya
işlenmiş oluyor böylelikle. Yani burada detaylı bir düzenleme
söz konusu. Keşke bu iflas erteleme müessesesine ilişkin bu maddeyi
detaylarıyla düzenleyene kadar iflas ertelemeye yol açan sebepleri ortadan
kaldırmaya yönelik bu denli detaylı çalışmalar yapılsa
da istihdam üreten, iş veren, ekmek veren şirketlerimiz iflas
erteleme durumları istemek durumunda kalmasa.
Şimdi, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu
sıkıntıları daha önceden öngördüğümüz için seçim
beyannamemizde, aynen okuyorum, İcra iflas daireleri ile ceza infaz
kurumlarının kronik sorunları çözüme kavuşturularak adalet
sistemine katkı sağlaması temin edilecektir. demek suretiyle
önceden bu yaklaşımımızı ifade etmişiz.
İflas erteleme sistemi, ödeme yapma
noktasında sıkıntı çeken şirketler
bakımından söz konusu olduğu için benden önceki hatipler de
yıl yıl iflas erteleme talep eden ve bunlara karar verilen şirketlerin
sayısını verdiler, ben onları tekrar etmeyeceğim ama
şu rakam çarpıcı: 2010 yılından bu yana, özellikle son
iki yılda da biner biner rakamlarla artmak suretiyle yaklaşık 4
bin şirketimiz iflas erteleme kararı almış durumda; bu da
basit bir hesapla en az bunun 10 katı kadar şirketin dolaylı
olarak da etkilenmesi suretiyle gerçekte reel sektörün ne durumda olduğunu
göstermesi bakımından son derece çarpıcı.
Bu kapsamda, memleketim ve seçim çevrem olan
Afyonkarahisarda da özellikle son iki yıl içerisinde Türkiyede ilk
500de yer alan bazı firmaların da yer aldığı
gıda sektöründe, pazarlama sektöründe, ticarette pek çok firmanın
iflas erteleme almak durumunda kaldığı, bundan dolayı da
her birinde yüzlerce personel çalışan bu şirketlerimizin zor
durumda kalmasından mütevellit yine bunlardan dolayı yüzlerce
hemşehrimizin işsiz kalması, ekmeğinden olması gibi
üzücü neticelerle karşılaştığını da ne
yazık ki üzülerek görüyoruz.
Bu kapsamda özellikle son dönemde tekstilden
inşaata Türkiye genelinde pek çok sektörde komşu ülkelerle
ilişkilerin bozulması, siyasi istikrarsızlık, iktidar
tarafından oluşturulan suni gündemler ve ekonomik göstergelerde
meydana gelen dalgalanmalar nedeniyle mali sıkıntıya giren
firmaların iflas erteleme talepleriyle adliyelerde âdeta kuyruğa
girdiğini görüyoruz. Bu sektörlerin içinde özellikle ihracat ve turizmle
uğraşan firmalar ne yazık ki özellikle son yıl içerisinde
daha da içler acısı bir durumda. Bunda tabii ki son dönemlerde
yaşanan dış politikadaki dalgalanmalı, tutarsız ve son
derece önemli, çok vahim etkileri bulunan olayların oldukça etkili
oluğu hepimizce malum. Bu çerçevede son yıllarda ticareti yönlendiren
faktörlerin küresel rekabet ya da inovasyon olmaktan daha çok ne yazık ki
yandaşlıkla odaklandığını görüyoruz. Bu da
doğal olarak millî ekonomiyi âdeta bir rant ekonomisine çevirmiş
oluyor. Son dönemlerde sayısının tam olarak ifade
edilmediği ama milyonlarla ifade edildiği Suriyeli mültecilerden
kaynaklanan ekonomik sıkıntıların, onlara harcanan tutarlar
da gözetildiğinde bu firmalarımızın ne denli zor durumda
olduğu işin açıkçası ortada. Biz önergemizle bu
sıkıntıların çözülebilmesini düşünmüyoruz ama en
azından bu madde çerçevesinde maddenin mevcut hâlinde yer alan mesleki ve
teknik yeterliliğe sahip ibaresinden sonra gelmek üzere beş yıllık
deneyime sahip ibaresinin eklenmesini sağlayarak en azından bu zor
durumda olan firmalara tayin edilecek kayyumların daha tecrübeli, daha
deneyimli olmasını temin edebileceğimizi düşünüyoruz. Bu
düşüncelerle önergemizin kabulünü saygıdeğer hazırundan
talep ediyor, Gazi Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Parsak.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 404 sıra
sayılı Yatırım Ortamının
İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının (1/728) 2'nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Zeynel
Emre (İstanbul) ve arkadaşları
MADDE 2- 2004 sayılı Kanunun 179/a maddesi
başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Erteleme yargılaması:
MADDE 179/a- Mahkeme, iflasın ertelenmesi
talebinde bulunulması üzerine, yönetim organının yerine geçmesi
ya da yönetim organı kararlarını veya işlemlerinin bir
kısmını veya tamamını onaylaması ve ayrıca
envanter işlemlerini başlatarak kontrolü altında yürütmesi için,
derhal, görevinin gerektirdiği mesleki ve teknik yeterliliğe sahip,
yeterli sayıda kayyım atar.
İflasın ertelenmesi talebi,
kayyımın atanmasına ilişkin karar, kayyımın
mahkemece belirlenmiş görevleri ve temsil yetkisi ile bunların
sınırları tescil edilmek üzere ticaret sicili müdürlüğüne
bildirilir ve 166 ncı maddenin ikinci fıkrasının ikinci ve
üçüncü cümlelerinde öngörülen usulle ilan ettirilir. Bu ilanda
alacaklıların iflasın ertelenmesi talebinin ilanından
itibaren iki haftalık kesin süre içinde itiraz ederek iflasın
ertelenmesi şartlarının bulunmadığını ileri
sürebilecekleri ve mahkemeden talebin reddini isteyebilecekleri belirtilir.
Mahkeme ayrıca şirketin veya kooperatifin
malvarlığının korunması ve faaliyetlerinin yürütülmesi
için gerekli olan tedbirleri alır; 179/b maddesinin ikinci ve üçüncü
fıkra hükümleri saklı kalmak ve toplam iflasın ertelenmesi
süresinden sayılmak kaydıyla, 21/7/1953 tarihli ve 6183
sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna
göre yapılan takipler de dâhil olmak üzere şirket veya kooperatif
aleyhine takip yapılmasını yasaklayabilir veya evvelce
başlatılmış takipleri durdurabilir. Bu süre içinde ihtiyati
tedbir ve ihtiyati haciz kararları uygulanmaz; bir takip muamelesi ile
kesilebilen zaman aşımı ve hak düşüren müddetler
işlemez.
İflasın ertelenmesi yargılaması
sırasında tedbir talebinin reddi veya bu talebin kabulü halinde
aynı mahkemeye yapılacak itiraz üzerine verilecek kararlara
karşı 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanununun 341 inci ve devamı maddeleri uyarınca istinaf yoluna
başvurulabilir.
Kayyım mahkemece uygun görülecek sürelerde,
sermaye artırımı ödemelerinin gerçekliği ve bunların
kullanım yerlerini de gösterecek şekilde şirket veya
kooperatifin faaliyetleri hakkında rapor verir.
Mahkeme gerektiğinde kayyımın
görevine son verebilir ve görevine son verilen ya da istifa eden
kayyımın yerine yenisini seçer. Mahkemece atanan kayyımlar, özel
sicilinde kaydedilmek üzere mahkemenin bağlı bulunduğu adli
yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonu
başkanlığına bildirilir. Bir kişi aynı anda en
fazla üç dosyada kayyım olarak atanabilir. Kayyımın
sorumlulukları hakkında 227 nci maddenin dördüncü ve beşinci
fıkrası hükümleri uygulanır.
Mahkeme, gerekli görürse idare ve temsille
vazifelendirilmiş kimseleri ve alacaklıları ve diğer üçüncü
şahısları dinleyebilir.
Şirket veya kooperatif, erteleme
yargılaması sırasında ancak bir defaya mahsus olmak üzere
revize iyileştirme projesi verebilir.
İflasın ertelenmesi talepleri öncelikle ve
ivedilikle sonuçlandırılır.
Mahkeme, projeyi ciddi ve inandırıcı
bulur ve şirket veya kooperatifi iflasın ertelenmesine layık
görürse iflasın ertelenmesine, şirket veya kooperatifin borca
batık olmadığını tespit ederse erteleme talebi ile
iflas davasının reddine, aksi takdirde şirketin veya
kooperatifin iflasına karar verir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Sayın Zeynel Emre. (CHP sıralarından
alkışlar)
ZEYNEL EMRE (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Aslında biraz evvel
yaptığımız açıklamaların devamı
niteliğinde bir konuşma olacak. Burada amaç, yasaya
baktığımızda varlık barışı gibi ama
böyle bir barışın reel olduğunu söylemek güç.
Bakın, az önce ifade ettim, Türkiye'nin temel
sorunu katma değeri yüksek ürün üretememiş olması. Türkiyedeki
en iyi şirketleri, inşaat şirketlerini, böyle en büyüklerini,
ilk on sırayı aşağı doğru sıralayalım,
bunları bir toplayalım, bütün bunların hepsinin toplamı bir
WhatsApp etmiyorsa bu büyük bir problemdir, bunu çözmek de iktidarın
sorumluluğundadır.
Bunu kara parayı ülkeye sokarak çözemezsiniz,
inşaat yaparak, yol yaparak, sayılarla oynayarak millî geliri bir
yere kadar yükseltebilirsiniz. Ancak bunun sürdürülebilir olması için ya
da daha üst seviyeye çıkabilmesi için katma değer şarttır,
bunun için akıl şarttır, zekâ şarttır. Çuvalla kara
para ve kaba sermaye peşine giderek gerçek bir medeniyet düzeyine
erişmek imkânsızdır.
Burada çocuklarımıza yatırım
yapmamız lazım. Çocuklarımızın eğitim düzeyini
yükseltmemiz lazım, zekâ seviyesini yükseltmemiz lazım. Bu ürünleri
bize üretebilsinler diye buna yatırım yapmamız lazım.
Eğer şimdiki gibi sonuçlarla devam edersek eğitim durumunda,
bakın, ileride bizim yetiştirdiğimiz çocuklar, burada, bu
Meclisten emekli olan insanların emekli parasını dahi
ödeyemezler.
Değerli milletvekilleri, yönetenler adil olmak
zorunda, adalet de salt parmak hesabına göre olmaz. Kaçak elektrik
kullananların faturasını elektrik ücretini düzenli ödeyen
vatandaşa yüklediniz mi? Yüklediniz. Şimdi bu yasayla usulüne uygun
vergisini veren vatandaş ile vergisini ödemeyen vatandaş
arasında bir ayrım kaldı mı? Kalmadı. Vergisini
vermeyenin yanına kâr kaldı. Bir gece sabaha karşı burada
çıkardığınız bir yasayla yargıyı
sıfırladınız mı? Sıfırladınız.
Şimdi, köprüden geçmeyenlerin köprü ücreti ödediği başka bir
ülke var mı? (CHP sıralarından alkışlar) Anadolunun
bir köyünde oturan, mütevazı bir yaşam süren, belki batıya hiç
gelmeyen bir aile niye hiç geçmediği, geçmeyeceği bir köprünün
parasını ödesin?
Uluslararası politikada bir süreklilik, bir
tutarlılık olması gerektiğini hep anlattık,
kalmadı. Türkiyeyi itibarsızlaştırmaya kimsenin hakkı
yoktur. Bakın, telafisi imkânsız zararlar veriyoruz. Şimdi,
gelin, bari bugün bu yanlıştan dönün. Ülkeyi uluslararası anlamda
içine soktuğunuz itibar yitimine bir katkı daha yapmayalım.
Metropollerinde bombalar patlayan, yabancı ülke temsilciliklerinin her gün
adres vererek dikkatli olmaya çağırdığı, ülkedeki
mültecilerle ilgili önce Ülkelerine geri göndereceğiz., sonra Eğer
bize belli miktar para vermezseniz otobüslere bindirir, size göndeririz. sonra
da şimdi İçlerinde nitelikliler var, biz bunları vatandaş
yapacağız. gibi bir anlayışla tutarlılık olmaz,
Türkiye de güvenilir bir ülke olmaktan hızla uzaklaşır.
Bakın, daha düne kadar sizin
imzaladığınız kara para ve terör finansmanının
önlenmesine yönelik uluslararası anlaşmalara aykırılık
teşkil edecek bir tasarıdan bahsediyoruz. Biz imzalamadık bu
anlaşmaları, sizler imzaladınız. Şimdi,
çıkardığınız bu yasayla kendi çıkardığınız,
kendi imzaladığınız uluslararası anlaşmalara
aykırılık arz eden bir işe imza atıyorsunuz. Bize
düşen, ülkenin içinde ve dışarıda güvenilirliğini
yeniden tesis etmektir, bu gidişatı yeniden ele almaktır. Böyle
kuralsız, sınırsız hamlelerle bu işin olmasına
imkân yok.
Bakın, az evvel burada Sayın Bakan
konuşma yaparken dedi ki: Türkiyede yatırımcıların karşılaştığı
hukuki sıkıntıları gideriyoruz. Türkiyeyi üretim merkezi
hâline getireceğiz. Keşke üretim merkezi olsa Türkiye. Türkiye bir
tüketim merkezi oldu. Özelleştirmelerle ciddi sayıda öz
varlığımız satıldığı gibi üretime
yönelik de yeni bir yatırımımız yok yani yeni açılan
fabrikalar yok. Türkiye bugün coğrafi şartları uygun
olmasına rağmen eti dahi ihraç eden bir ülke hâline geldi mi? Geldi.
Şimdi, aynı konularla ilgili döne döne
yasa çıkıyor burada. İşte çekle ilgili daha önce tam tersi
bir düzenleme vardı, şimdi onun tersine bir düzenleme var. O
açıdan ben sizden şunu rica ediyorum: Bizim burada
yaptığımız muhalefete itiraz etmeyin, çünkü bir süre sonra
aynı bizim söylediğimiz muhalefeti gelip burada
yasalaştıracaksınız. Dolayısıyla, biz yine bu
itirazlarımızı tarihe not düşmek açısından
yapıyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Emre.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Karar yeter sayısı
talep ediyorum efendim.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.23
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.31
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara),
Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 112nci Birleşiminin Yedinci Oturumunu
açıyorum.
404 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 2nci maddesi üzerinde İstanbul Milletvekili
Zeynel Emre ve arkadaşları tarafından verilen önergenin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
404 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Şimdi 2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü madde üzerinde üç önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 404 sıra
sayılı Yatırım Ortamının
İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının (1/728) 3üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
SaygılarımızIa.
Aykut
Erdoğdu Zekeriya
Temizel Utku
Çakırözer
İstanbul İzmir Eskişehir
Mehmet
Bekaroğlu Musa
Çam Lale
Karabıyık
İstanbul İzmir Bursa
MADDE 3- 2004 sayılı Kanunun 179/b
maddesi, başlığıyla birlikte aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"Erteleme kararı ve sonuçları:
MADDE 179/b- Erteleme kararı üzerine borçlu
aleyhine 6183 sayılı Kanuna göre yapılan takipler de dahil olmak
üzere hiçbir takip yapılamaz ve evvelce başlamış takipler
durur, ihtiyati tedbir ile ihtiyati haciz kararları uygulanmaz; bir takip
muamelesi ile kesilebilen zamanaşımı ve hak düşüren müddetler
işlemez.
Erteleme sırasında taşınır,
taşınmaz veya ticari işletme rehniyle temin edilmiş
alacaklar nedeniyle rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip
başlatılabilir veya başlamış olan takiplere devam
edilebilir; ancak bu takip nedeniyle muhafaza tedbirleri alınamaz ve
rehinli malın satışı gerçekleştirilemez. Bu durumda
erteleme süresince işleyecek olup mevcut rehinle
karşılanamayacak faizler teminatlandırılmak
zorundadır.
206 ncı maddenin birinci sırasında
yazılı alacaklar için haciz yoluyla takip yapılabilir.
Erteleme süresi azami bir yıldır. Bu süre
mahkemece uygun görülmesi halinde bir yıl daha uzatılabilir. Uzatma
talebi hakkında karar verilebilmesi için erteleme kararının
kesinleşmesi bekletici sorun yapılır. Uzatma
yargılaması sırasında ancak bir kez revize iyileştirme
projesi verilebilir.
İflasın ertelenmesine karar veren mahkeme
179/a maddesi uyarınca atanan kayyımın görevine devam etmesine
karar verebileceği gibi aynı niteliklere sahip yeni kayyım da
atayabilir. Kayyım, takvim yılının her üç aylık dönem
sonu itibarıyla şirketin projeye uygun olarak iyileşme gösterip
göstermediğini mahkemeye rapor eder. Kayyım ayrıca
şirketteki olağanüstü gelişmeleri mahkemeye derhal rapor etmekle
yükümlüdür.
Erteleme süresi sonunda, kayyımın
verdiği raporlardan veya gerek gördüğünde alacağı
bilirkişi raporundan, borca batıklığın devam
ettiğini tespit eden mahkeme, şirketin veya kooperatifin
iflâsına karar verir.
Erteleme süresi dolmamakla birlikte, mahkeme
kayyımın verdiği raporlardan veya gerek gördüğünde
alacağı bilirkişi raporundan, şirketin veya kooperatifin
mali durumunun iyileştirilmesinin mümkün olmadığı kanaatine
varırsa, erteleme kararını kaldırarak şirketin veya
kooperatifin iflâsına; şirket veya kooperatifin bu aşamada borca
batıklığının ortadan kalktığı sonucuna
varırsa, erteleme talebi ile iflas davasının reddine karar
verir.
İflasın ertelenmesi talebi üzerine
mahkemece verilen nihai kararların hüküm fıkraları tescil
edilmek üzere ticaret sicili müdürlüğüne bildirilir ve 166 ncı
maddenin ikinci fıkrasının ikinci ve üçüncü cümlelerinde
öngörülen usulle ilan ettirilir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 404 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 3üncü maddesinde yer alan
"Bu süre" ibaresinden sonra gelmek üzere ", şirket veya
kooperatifin malî yönden iyileşme durumu dikkate alınarak"
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Erhan
Usta Mehmet
Günal
Konya Samsun Antalya
Erkan
Akçay Mehmet
Erdoğan İsmail
Faruk Aksu
Manisa Muğla İstanbul
BAŞKAN Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 404 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 3üncü maddesinin dördüncü
fıkrasında yer alan Erteleme süresi azami bir yıldır. Bu
süre mahkemece uygun görülmesi halinde bir yıl daha uzatılabilir.
ibaresinin, Erteleme süresi azami 6 aydır. Bu süre, ancak talepte bulunan
şirket veya kooperatifin iflastan kurtulması ve
alacaklılarına borçlarını ödeme durumu mahkeme
tarafından somutlaştırıldığında 6 ay daha
uzatılabilir şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
İdris
Baluken Filiz
Kerestecioğlu Demir Dengir
Mir Mehmet Fırat
Diyarbakır İstanbul Mersin
Behçet
Yıldırım Mahmut
Celadet Gaydalı İbrahim
Ayhan
Adıyaman Bitlis Şanlıurfa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde, Şanlıurfa
Milletvekili Sayın İbrahim Ayhan. (HDP sıralarından
alkışlar)
İBRAHİM AYHAN (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; öncelikle, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, üzerinde konuşmuş olduğumuz bu
404 sıra sayılı Yasa Tasarısı birçok teknik
düzenlemeyi içerisinde taşıyor. Ben, çok teknik
değerlendirmelere girmeyeceğim.
Ekonomik sıkıntının, ekonomik
krizin en büyük faturası, Türkiyede olduğu gibi, her yerde, topluma,
toplumun bütün kesimine yansımaktadır ve şu anda Türkiyede
yaşanan ekonomik krizin doğalında vurduğu kesimin en başında
da özel sektör ve halk gelmektedir. Gün geçmiyor ki firmalar, özel sektör ve
şirketler iflas durumunu yaşamasınlar. Her geçen gün, bu iflas
durumunu yaşayan şirketler artmakta, bu, giderek katlanmaktadır.
Tekstilden teknolojiye, inşaat sektörüne, gıda sektörüne
varıncaya kadar bu iflas erteleme talepleri her geçen gün
artmaktadır. Tabii, bu ekonomik göstergelerdeki değişimin çok
ciddi yansımalarından biri de, en önemli nedenlerinden biri de ülkede
yaşanan istikrarsızlık ve güvensiz bir ortamdır diye ifade
etmek gerekiyor.
Herhangi bir problemi siz çözmeye
çalıştığınız zaman problemin köküne, problemin
esasına inmediğiniz takdirde o problemi çözmeniz de mümkün
değildir. Bugün Türkiyede yaşanan temel problem, başta Kürt
sorunu olmak üzere toplumsal sorunların şiddetle,
çatışmayla, gerilim politikalarıyla çözülmüş
olmasıdır ve bu yöntemde ısrarcılıktır. Bunu
şu şekilde de benzetebiliriz: Özellikle bir delikli kumbarayla
karşı karşıyayız. Türkiye birçok yerden delinmiş
bir kumbara görüntüsü arz etmektedir. Bu deliklerden en büyüğü de Kürt
sorunudur. Son bir yıldır Kürt sorunundan kaynaklı, başta
bölge olmak üzere her tarafta şiddet ve çatışma
yaşanmaktadır. Bu şiddet ve çatışma konsepti özellikle
ekonomiyi çok ciddi bir şekilde etkilemekte, ekonomik gelişmeleri,
ekonomik göstergeleri de müthiş derecede krize sokmaktadır.
Şimdi, bir yandan savaş ekonomisine yapılan harcamalar varken,
diğer taraftan toplumun ekonomik yaşamının düzeltilmesi de
asla mümkün değildir. Yani siz, bütün harcamalarınızın
ağırlıklı boyutunu tanka, topa ve tüfeğe
yatırırsanız halkın kendi ev geçimini
sağlayabileceği, kendi geçimini temin edebileceği
kaynakları da yaratamazsınız. Dolayısıyla, son bir
yıldır ekonomide yaşanan krizin en temel nedenlerinden biri de
özellikle bölgede yürürlüğe konulan savaş konseptidir. Tabii, bunun
yanında dış politikada komşularla yaşanan
çatışmalı süreç de ekonomik göstergelerin giderek kötüye
gitmesine neden olmaktadır.
Tüm bu yaşananlar
siyasal iktidar tarafından, AKP tarafından sürekli kanunlar
çıkarılarak, sürekli palyatif ve geçici çözümler üretilerek ortadan
kaldırılmaya çalışılıyor. Kesinlikle, şu
anda olduğu gibi, hiçbir zaman bu mevcut yaşanan soruna köklü bir
çözüm bulunmadığı müddetçe, istediğiniz kadar yasa
çıkarın, istediğiniz kadar düzenlemeler yapın, hiçbir
şekilde sorunu çözemeyeceksiniz. Yapılması gereken temel
şey, Türkiyede demokrasinin ve özgürlüklerin önündeki engelleri
kaldırmak, iç barışı sağlayacak adımlar
atmaktır. Nasıl ki komşularla dışarıda, işte
son süreçte yaşandığı gibi Rusyayla, İsraille ve
benzeri ülkelerle bir barışma sürecine girilmişse Türkiyede de
iç barışa gidilmeli ve bu barışın demokratik,
kalıcı bir şekilde gerçekleşmesi için adımlar
atılmalıdır. Yoksa 80 maddeyle, 100 maddeyle, torba maddelerle
bu sorunu çözmek de mümkün değildir.
Türkiye giderek bir kanun
devletine, giderek bir yasa devletine dönüşmektedir. Hâlbuki AKP iktidara
geldiği zaman bu yasa devletinden, kanun devletinden Türkiyeyi
kurtaracağı, Türkiyede toplumsal demokrasiyi inşa edeceği
iddiasında bulunmuştu. Ama görülüyor ki son süreçte, özellikle,
ısrarla kanunlarla, yasalarla ülke yönetilmeye, idare edilmeye
çalışılıyor. Bu mevcut yöntem ve yaklaşım
kesinlikle çözüm getiren bir yaklaşım değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İBRAHİM AYHAN
(Devamla) Bu yol bir an önce terk edilmelidir. Bu yasa da bu mevcut yöntemin
esas alındığı bir yasadır. Dolayısıyla, bu
önergeyle bu talebimizin yerine getirilmesini istiyorum.
Saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Ayhan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 404 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 3üncü maddesinde yer alan
"Bu süre" ibaresinden sonra gelmek üzere ", şirket veya
kooperatifin malî yönden iyileşme durumu dikkate alınarak"
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu
(İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
İstanbul Milletvekili Sayın İsmail Faruk Aksu
konuşacaktır. (MHP sıralarından alkışlar)
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 404 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 3üncü maddesi hakkında
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu ve
aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarı bazı vergi ve harçlarla ilgili
indirim ve uygulama kolaylıkları getirilmesi, iflas erteleme
sisteminin yeniden düzenlenmesi, karşılıksız çek
kullanımını önlemeye yönelik tedbirler alınması,
şirket kuruluş ve tasfiye süreçlerinin
kolaylaştırılması ve yeni bir varlık
barışı öngörmektedir. 3üncü maddeyle, iflası erteleme
kararı üzerine borçlular aleyhine hiçbir takip yapılmaması ve
evvelce başlamış takiplerin durması, ihtiyati tedbir ile
ihtiyati haciz kararlarının uygulanmaması düzenlenmektedir.
Yatırım için kaynak temin etmek ve yatırımları
artırmak amacına yönelik olduğu ifade edilen bu düzenlemeler
genel anlamda olumlu olmakla birlikte gerçek ve tüzel kişilerce yurt dışında
bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye
piyasası araçlarının hiçbir kayda tabi olmadan, nereden ve
nasıl temin edildiğine bakılmadan, vergilendirilmeden ve
diğer kişiler nam ve hesabına bildirim imkânıyla Türkiyeye
sokulması kabul edeceğimiz bir durum değildir. Böyle bir
düzenleme karşısında, örneğin, uyuşturucu ticaretinden
veya silah kaçakçılığından elde edilmiş, terör
örgütlerine ait bir varlığın ülkeye girişine mâni bir hâl
var mıdır? Bu ve benzeri kara paraların aklanmasının
önünde bir engel bulunmakta mıdır? Konunun Panama Belgelerinin
çıktığı döneme denk gelmesi tesadüf müdür? Düzenlemeyle
varlık sahiplerinin adları kamuoyunda gizlenmek istendiğine göre
varlıklar açısından ortada ayıplı bir durum mu söz
konusudur? Akla gelen bu ve benzeri soruların cevap bulmaması hâlinde
şüpheli işlere zemin hazırlayan bu düzenleme mahşeri
vicdanda da kabul görmeyecektir.
Kuşkusuz, ekonomiyi büyütebilmek için
yatırıma, yatırım için de kaynağa ihtiyaç
duyulmaktadır. Sorun, ülkemizin yurt içi kaynaklarının yani iç
tasarrufların AKP hükûmetleri döneminde ülke tarihinin en düşük
düzeylerine, yüzde 15lerin altına inmesidir. Yurt içi
tasarruflarımız gelişmekte olan ülkeler ortalamasının
yaklaşık 20 puan altındadır. İç ve dış kaynakların
verimli ve üretken alanlarda kullanılamaması da Türkiye'nin bir başka
kronik sorunudur. Demokrasi, hukuk ve eğitim sistemi, kamu yönetiminin
işleyişi, iş gücünün niteliği, şeffaflık,
ekonomideki kayıtlılık ve öngörülebilirlik verimliliği
etkileyen, yatırımcı için belirleyici temel faktörlerdir. Oysa
Türkiye, Uluslararası Şeffaflık Örgütünün
açıkladığı küresel yolsuzluk algısı
sıralamasında son iki yılda 13 basamak birden
kötüleşmiştir.
Yine ülkemizde yayınlanan beklenti ve güven
anketlerine bakıldığında da, tarihin en kötü dönemlerinin
yaşanmakta olduğu görülmektedir. Tüm bunlar aslında ülkemize istenen
düzeyde yatırımların neden çekilemediğini göstermektedir.
Değerli milletvekilleri, AKP idaresindeki
Türkiye, sağlıklı bir yatırım, üretim ve istihdam
zinciri kuramamış, yatırımcıya güven telkin edecek
hukuk sistemi ve adaletli bir yönetim düzeni tesis edememiştir. Yasalar
üretken yeni yatırımları teşvik etmekte yetersiz
kalmıştır. Dünya Bankasının
yayınladığı 2016 Yılı İş Yapma Kolaylığı
Endeksinde Türkiye 55inci sıraya, işe başlama
kolaylığında ise 94üncü sıraya gerilemiştir. Bu
durum, yatırım için uygun ortam
oluşturulamadığını göstermektedir. Nitekim,
yabancı sermaye daha çok banka, sigorta, finans sektörleriyle gayrimenkul
satışı ve AVMlerle sınırlı olarak ve el
değiştirme şekliyle ülkemize girmiştir.
Yatırımsız sermaye girişi sonucunda da işsizlik
azaltılamamış, yüzde 9-11 aralığında
kalıcı hâle gelmiştir.
Bu defa, daha önce defaatle getirilen çeşitli
teşvik düzenlemelerinin bir yenisi önümüzdedir. Yatırıma,
üretime ve istihdama katkısı olacak, milletimizin yararına her
girişimi destekliyoruz. Bununla birlikte, yatırımcıyı
cezbetmek için yasaların tek başına yeterli
olmadığı da açıktır. Esas olan, ülkedeki yönetim
anlayışı, hukuk düzeni ve güvendir. Ancak ifade etmeliyim ki,
AKP icraatları Türkiye'yi muhataplarının güven
duyacağı bir ülke olmaktan giderek uzaklaştırmaktadır.
Bu düşüncelerle konuşmamı bitirirken,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Aksu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 404 sıra
sayılı Yatırım Ortamının
İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının (1/728) 3üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
SaygılarımızIa.
Mehmet Bekaroğlu (İstanbul) ve
arkadaşları
MADDE 3- 2004 sayılı Kanunun 179/b
maddesi, başlığıyla birlikte aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Erteleme kararı ve sonuçları:
MADDE 179/b- Erteleme kararı üzerine borçlu
aleyhine 6183 sayılı Kanuna göre yapılan takipler de dahil olmak
üzere hiçbir takip yapılamaz ve evvelce başlamış takipler
durur, ihtiyati tedbir ile ihtiyati haciz kararları uygulanmaz; bir takip
muamelesi ile kesilebilen zamanaşımı ve hak düşüren
müddetler işlemez.
Erteleme sırasında taşınır,
taşınmaz veya ticari işletme rehniyle temin edilmiş
alacaklar nedeniyle rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip
başlatılabilir veya başlamış olan takiplere devam edilebilir;
ancak bu takip nedeniyle muhafaza tedbirleri alınamaz ve rehinli
malın satışı gerçekleştirilemez. Bu durumda erteleme
süresince işleyecek olup mevcut rehinle karşılanamayacak faizler
teminatlandırılmak zorundadır.
206 ncı maddenin birinci sırasında
yazılı alacaklar için haciz yoluyla takip yapılabilir.
Erteleme süresi azami bir yıldır. Bu süre
mahkemece uygun görülmesi halinde bir yıl daha uzatılabilir. Uzatma
talebi hakkında karar verilebilmesi için erteleme kararının
kesinleşmesi bekletici sorun yapılır. Uzatma
yargılaması sırasında ancak bir kez revize iyileştirme
projesi verilebilir.
İflasın ertelenmesine karar veren mahkeme
179/a maddesi uyarınca atanan kayyımın görevine devam etmesine
karar verebileceği gibi aynı niteliklere sahip yeni kayyım da
atayabilir. Kayyım, takvim yılının her üç aylık dönem
sonu itibarıyla şirketin projeye uygun olarak iyileşme gösterip
göstermediğini mahkemeye rapor eder. Kayyım ayrıca
şirketteki olağanüstü gelişmeleri mahkemeye derhal rapor etmekle
yükümlüdür.
Erteleme süresi sonunda, kayyımın
verdiği raporlardan veya gerek gördüğünde alacağı
bilirkişi raporundan, borca batıklığın devam
ettiğini tespit eden mahkeme, şirketin veya kooperatifin iflâsına
karar verir.
Erteleme süresi dolmamakla birlikte, mahkeme
kayyımın verdiği raporlardan veya gerek gördüğünde
alacağı bilirkişi raporundan, şirketin veya kooperatifin
mali durumunun iyileştirilmesinin mümkün olmadığı kanaatine
varırsa, erteleme kararını kaldırarak şirketin veya
kooperatifin iflâsına; şirket veya kooperatifin bu aşamada borca
batıklığının ortadan kalktığı sonucuna
varırsa, erteleme talebi ile iflas davasının reddine karar
verir.
İflasın ertelenmesi talebi üzerine
mahkemece verilen nihai kararların hüküm fıkraları tescil
edilmek üzere ticaret sicili müdürlüğüne bildirilir ve 166 ncı
maddenin ikinci fıkrasının ikinci ve üçüncü cümlelerinde
öngörülen usulle ilan ettirilir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde, İstanbul
Milletvekili Sayın Mehmet Bekaroğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz 404 sıra
sayılı Kanun Tasarısının ilk 6 maddesi iflas
ertelemesiyle ilgili. Bugüne kadar iflas ertelemesinin kötüye
kullanımı hakkında çok sayıda örnekler var. Bu işi
zorlaştırmak, engellemek için bazı düzenlemeler
yapılıyor. Bunun teknik yönünü, yeterli olup
olmadığını bundan sonraki maddelerde
arkadaşlarımız anlatacaklar. Tabii, yapılan düzenlemelerin
bütününün kötü olduğunu, gereksiz olduğunu Cumhuriyet Halk Partisinin
hiçbir sözcüsü hiçbir zaman söylemedi ama sizin başka bir probleminiz var
ve bu problem bütün yaptıklarınızı etkiliyor.
Değerli arkadaşlarım, şimdi,
Adalet ve Kalkınma Partisiyle ilgili bu adalet ve kalkınma
kelimeleri üzerinde çok konuşuldu, tartışıldı,
fıkralar anlatıldı İşte, sizin kalkınmanız
tamam ama adaletiniz şöyle. diye. Kalkınmayla ilgili de çok ciddi
problemler var arkadaşlar. Kabul etmiyorsunuz, kızıyorsunuz ama
bu pakete vermiş olduğunuz isim dolayısıyla yani
yatırım ortamının iyileştirilmesi diye bir kavramla
gelmiş olmanız bile, tek başına, gerçekten, on dört senede
yatırım ortamıyla ilgili ciddi tahribat
yaptığınızı gösteriyor. En çok övündüğünüz konuda
durum bu.
Değerli arkadaşlarım, on dört senedir
bu ülkeyi siz yönetiyorsunuz, Adalet ve Kalkınma Partisi yönetiyor.
Dolayısıyla, olup bitenlerin sorumlusu budur, bir başka yerde
bunu aramak mümkün değil. Gerçekten yatırım ortamıyla
ilgili çok ciddi problemler var. Bu tip yani müflis tüccar misali yapılan
palyatif değişiklikleri biz bu Parlamentoda daha evvel de gördük,
başka hükûmetler de gördük. Bunların hepsinin yolu IMFye
çıktı. Hani çok övünüyorsunuz ya -o da doğru değil ya-
işte IMFye borç veriyoruz, borcumuz kalmadı, 25 milyar doları
ödedik, 5 milyar da borç veriyoruz. diye, böyle bir şey yok ama sürekli söylüyorsunuz.
Bu gidişle sizin yolunuz IMFye doğru çıkar, öyle görünüyor,
öyle anlaşılıyor.
Başka bir sorununuz var değerli
arkadaşlarım. Bu yasa yapma tekniğinizle ilgili ciddi problem
var ve bu problem asla sadece teknik bir problem değil. Komisyonlar
çalışmıyor. Şimdi kızacaksınız ama iktidar
partisi milletvekilleri, bu yasa, 77-78 madde, ne anlama geliyor; gerçekten
bunu tartıştınız mı, konuştunuz mu; neye el
kaldırıyorsunuz? Bu konuda da ciddi endişelerim var. Yani,
kimseyi suçlamak açısından söylemiyorum. Komisyonlarda çok
hızlı bir şekilde geçiyor yangından mal kaçırır
gibi. Ama, siz demiyor muydunuz, hâlâ da demiyor musunuz millî irade diye?
Efendim, seçilmişlere vesayet sistemini ortadan kaldırdık,
zayıflattık, seçilmişleri güçlü kıldık. diyorsunuz.
Seçilmişlerin bu yasayla ilgili hiçbir şeyi yok, bilgisi yok. Siz
sadece el kaldırıyorsunuz. Bunun doğru olduğu size
söylenmiş, el kaldırıyorsunuz. Böyle olmaz değerli
arkadaşlarım. Geçmişte bunun örneklerini gördük. Gerçekten demokrasi
deniliyorsa burada ne yapılıyor, bu ne anlama geliyor, bunun
bilinmesi lazım. Bunu bürokrasi getiriyor size, böyle uygun görüyor ve siz
burada el kaldırıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, başka bir
konu da sizin adalet anlayışınızla ilgili. Bakın,
böyle bir düzenleme yapıyorsunuz, çok büyük sıkıntılar var
ekonomide, problemler var, daralmalar var, işte
Dışarısı sorunlu, dünyadaki daralma Türkiyeye
yansıyor. filan gibi birtakım şeyler söylüyorsunuz ama bu
daralmadan etkilenenler sadece para sahipleri değil ki, sermaye sahipleri
değil ki. Bu daralmadan etkilenen geniş kitleler var değerli
arkadaşlarım, çiftçiler var, esnaf var ama onlarla ilgili hiç elinizi
kaldırmıyorsunuz, hiçbir şey yapmıyorsunuz. Ben size bir
örnek vereyim: Bakın, bu sene yaş çay için 1,90 lira alım
fiyatı tespit ettiniz. Aslında 2 liraya mal oluyor ama geçen seneye
göre 20 kuruş fazla, iyi. Fakat, arkadaşlar, şu anda Rizede çay
üreticisi çayı 110 kuruşa satıyor, bunu ÇAYKUR yapıyor.
Gidiyor, tam çayın sıkılaştığı zamanda
kontenjan uyguluyor, fabrikaları boş dururken kontenjan uyguluyor. Buradan
iddia ediyorum ve gerçekten millet çayını 110 kuruşa
satıyor. Yani bu daralmadan millet etkilenmiyor mu?
Başka bir şey daha var. Esnafı
geziyoruz, dolaşıyoruz, konuşuyoruz, perişan vaziyette,
onlarla ilgili hiçbir şey yapmıyorsunuz. On dört seneden beri, on
beş seneden beri bu marketler zinciriyle ilgili, AVMlerle ilgili bir yasa
tasarısı vardı. Burada bakanları yiyen -Ali Coşkunu
burada anmak istiyorum- bakanlar yenildi, ta 2002lerde, 2003lerde
çıkartacaktınız. Ne yapacaktınız? Esnafı
rahatlatacaktınız, sınırlayacaktınız, zincirleri
bütün mahalleye sokmayacaktınız, AVMlerin çalışma
saatlerini filan düzenleyecektiniz ki bakkalı, kasabı iş
yapsın diye. Yapmadınız arkadaşlar, onlardan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla)
oy
alıyorsunuz ama onlardan giderek uzaklaşıyorsunuz maalesef
değerli arkadaşlar.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Bekaroğlu
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
4üncü madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 404 sıra sayılı Kanun Tasarısının 4üncü
maddesinde yer alan aynı esaslar dahilinde ibaresinden sonra gelmek
üzere ilgililerce ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Erhan Usta Mehmet Günal
Konya Samsun Antalya
Erkan
Akçay Mehmet Erdoğan Mehmet Necmettin Ahrazoğlu
Manisa Muğla Hatay
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 404 sıra sayılı Yatırım Ortamının
İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının (1/728) 4üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Aykut
Erdoğdu Zekeriya
Temizel Utku
Çakırözer
İstanbul İzmir Eskişehir
Musa Çam Lale Karabıyık Haluk Pekşen
İzmir Bursa Trabzon
Mehmet Bekaroğlu
İstanbul
MADDE 4- 2004 sayılı Kanuna 179/b
maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 179/c maddesi
eklenmiştir.
"Kanun yolları:
MADDE 179/c- İflasın ertelenmesi talebi
üzerine mahkemece verilen nihai kararlara karşı borçlu şirket
veya kooperatif ya da erteleme talep eden alacaklı tarafından
kararın tebliğinden; diğer ilgililer tarafından ise
kararın ilanından itibaren on gün içinde istinaf yoluna
başvurulabilir. Bölge adliye mahkemesi tarafından verilen kararlara
karşı da aynı esaslar dahilinde on beş gün içinde temyiz
yoluna başvurulabilir.
Bölge adliye mahkemesince iflasın ertelenmesi
kararının kaldırılması veya bölge adliye mahkemesi
tarafından verilen iflasın ertelenmesi kararının
Yargıtay tarafından bozulması halinde, borçlunun
malvarlığı üzerindeki tedbirler devam eder. Mahkeme davanın
seyrine göre bu tedbirleri değiştirmeye veya kaldırmaya
yetkilidir.
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 404 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 4üncü maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan Mahkeme davanın seyrine göre bu tedbirleri
değiştirmeye veya kaldırmaya yetkilidir ibaresinin Mahkeme
tarafından alınan tedbirler, sadece borçlu şirket veya
kooperatifin, alacaklıya borcunu ödeyeceği somut şekilde ortaya
konulması şartıyla, mahkeme tarafından
değiştirilir veya kaldırılır şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Filiz Kerestecioğlu
Demir Behçet
Yıldırım
Diyarbakır İstanbul Adıyaman
Dengir Mir Mehmet Fırat Mahmut Celadet Gaydalı Mahmut Toğrul
Mersin Bitlis Gaziantep
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde, Gaziantep
Milletvekili Sayın Mahmut Toğrul. (HDP sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
404 sıra sayılı Yatırım
Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 4üncü maddesi üzerinde grubumuzca verilen önerge
üzerine söz aldım.
Değerli arkadaşlar, aslında yasa
yapma tekniğiyle ilgili epey şey söylendi ama bu 404 sıra
sayılı Yasanın Genel Kurula getirilmesi başlı
başına gerçekten sorunlu bir durum.
Bakın, bu yasanın Meclis
Başkanlığına geliş tarihi 23 Haziran. 24 Haziranda,
Plan ve Bütçe Komisyonu esas komisyon olmak üzere diğer üç tali komisyona
da gönderiliyor. Yani perşembe günü veriliyor, cuma günü komisyonlara
gidiyor; pazartesi, tali üç komisyonun başkanları
komisyonlarında görüşmeden bunun yetişmeyeceği
düşüncesiyle Plan ve Bütçe Komisyonuna iade ediyorlar, Plan ve Bütçe
Komisyonu hızla görüşüyor. Biliyorsunuz bu arada da dokuz günlük
bayram tatili vardı yani aslında açıkça
anlaşılıyor ki talimatla komisyonlara bilgi verilmiş
Görüşmeyin tali komisyonlar. Plan ve Bütçe Komisyonunda hızlandırılmış
ve yine talimatla Genel Kurula getirilmiş.
Madde üzerindeki sözlerime gelince de değerli
arkadaşlar, söz konusu madde, iflasın süresinin mahkemece
uzatılıp kısaltılmasıyla ilgili süreyi düzenliyor.
Önemli olan aslında iflas erteleme süresinin bir yıl
uzatılıp kısaltılması meselesi değil. Önemli
olan, bir ülkede iflası yaratan koşulların ortadan
kaldırılmasıdır.
Şimdi baktığımızda
değerli arkadaşlar, yatırımcı Türkiyede bir defa
önündeki süreci göremiyor, bir projeksiyon yapamıyor. En azından üç
beş yıllık bir planlama yapmalı, ona göre yatırımını
planlamalı, ona göre yatırımını yapmalı ve önünü
en azından öngörebilmeli ama bugün yaşadığımız
koşullarda bırakın üç beş yılı, üç beş ay
sonrasını öngörmek neredeyse imkânsız hâle gelmiş durumda.
Bugün ülkemizin zaten yarısında Kürt coğrafyasında savaş
hâli var. Burada hangi yatırımcı yatırım yapacak? Her
gün bir ilçeyi bombalıyorsunuz, yerle bir ediyorsunuz. Sınır
bölgelerinde zaten komşularla
IŞİD belası vesaire gibi
cihadist gruplarla iş birliğine girmişsiniz. Cihadist gruplar,
ülkeyi yol geçen hanına çevirmiş. Özellikle sınır
bölgelerindeki nakliyatçılar, lojistik işi yapan şirketler
tamamen iş yapamaz hâle getirilmişler. Şu anda, Gaziantepte
nakliyat ve lojistik işi yapanlar, ağırlıklı olarak
Irak, Suriye, İran üzerine bu malları taşırlardı ama şu
anda bu yönde yapılacak olan ticaret neredeyse
sıfırlanmış durumdadır. Nakliyatçıların,
lojistikçilerin tamamı iflasın eşiğine gelmiş durumda
çünkü artık üretici üretip, ürettiğini satamadığı için
ülke ciddi bir ekonomik buhranda ve bunun üzerine bölgede yürütülen savaş
da eklenince artık neredeyse ülke yönetilemez hâle gelmiştir.
Bir yatırımcının
yatırımını yapması için en azından
yatırımını güvencede hissetmesi gerekir. Peki, hangi
güvenceden bahsediyorsunuz? Dolayısıyla iflas koşullarını
artırıyorsunuz, her gün iflas eden şirket sayısı
hızla artıyor. Bugün binlerle ifade ediliyor bu yıl içerisinde
iflas edecek şirketlerin sayısı ama biz Yatırım
ortamını iyileştireceğiz. diyoruz. Yatırım
ortamını iyileştirecekseniz önce şu savaşa son verin,
önce komşularınızla ilişkiler geliştirin ve en
önemlisi IŞİDle girdiğiniz bu politik yakınlaşmada bu
aynı çuvalda iş tutmadan vazgeçin diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Toğrul.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 404 sıra
sayılı Yatırım Ortamının
İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının (1/728) 4üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
SaygılarımızIa.
Haluk
Pekşen (Trabzon) ve arkadaşları
MADDE 4- 2004 sayılı Kanuna 179/b
maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 179/c maddesi
eklenmiştir.
"Kanun yolları:
MADDE 179/c- İflasın ertelenmesi talebi
üzerine mahkemece verilen nihai kararlara karşı borçlu şirket
veya kooperatif ya da erteleme talep eden alacaklı tarafından
kararın tebliğinden; diğer ilgililer tarafından ise
kararın ilanından itibaren on gün içinde istinaf yoluna
başvurulabilir. Bölge adliye mahkemesi tarafından verilen kararlara
karşı da aynı esaslar dahilinde on beş gün içinde temyiz
yoluna başvurulabilir.
Bölge adliye mahkemesince iflasın ertelenmesi
kararının kaldırılması veya bölge adliye mahkemesi
tarafından verilen iflasın ertelenmesi kararının
Yargıtay tarafından bozulması halinde, borçlunun
malvarlığı üzerindeki tedbirler devam eder. Mahkeme davanın
seyrine göre bu tedbirleri değiştirmeye veya kaldırmaya yetkilidir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul) - Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde, Trabzon Milletvekili
Sayın Haluk Pekşen. (CHP sıralarından alkışlar)
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; iflas erteleme konusu
Türkiyede olabildiğince ciddiyetsiz bir şekilde ele
alınmış bir konudur. Dünyada hiç bu kadar sermayenin
horlandığı, itilip kakıldığı ve gerçekten
yatırımların insanların kendi elleriyle perişan
edildiği başka bir alan, başka bir ülke daha olduğunu
düşünmüyorum. Geriye bir dönün, 2008-2009lu yıllara bir bakın.
Amerika Birleşik Devletlerinde dünyanın en büyük otomotiv
şirketleri krize girdiklerinde doğrudan Amerika Birleşik
Devletleri Hükûmeti devreye girmiş ve o şirketlerin
yaşamaları için gerekli tedbirleri ivedilikle almıştır.
Şimdi size bir örnek vereyim. Libyada yatırım yapmış
olan bir yatırımcı, uluslararası bir
yatırımcı, çok ciddi işler yapıyor, ciddi paralar
kazanıyor, istihdam sağlıyor ve Türkiyede de çok ciddi bir
banka kredibilitesi var. O yatırımcı bir gün sabahleyin
uyanıyor, Türkiyenin Libyayla dış politika ilişkilerinde
yaşanan bir gerginlik sebebiyle ertesi gün çeklerini ödeyemez hâle
gelmiş. Şimdi bu yatırımcıyı ne yapalım?
İflas mı ettirelim? Yaşatalım mı? Bu getirmiş
olduğunuz yasaya göre o yatırımcıyı iflas ettirelim
tıpkı Rusya krizi sonrasında Akdeniz Bölgesinde yüzlerce,
binlerce turistik tesiste yaşandığı gibi. O tesis
sahiplerini bu yasal düzenlemeyle ne yapacağız? İflas mı
ettireceğiz, yoksa ekonominin içerisinde onları tutacak
mıyız?
Arkadaşlar, dünyanın her yerinde,
sektörler yaşatılmak üzere, istihdam sağlayan, üretim
sağlayan marka sektörler yaşatılmak üzere yasalar
yapılır. Ama maalesef bu yasal düzenlemeniz tam tersine, sektörün
sistemin dışına itilmesini sağlıyor. Bunu hangi bankacı
gönderdiyse, emin olun, bu ülkenin hayrına bir düzenleme değildir bu.
Bakın, buna ilişkin geçmişte örnekler verelim size: 2001
yılı krizi yaşandığında İstanbul
Yaklaşımı yapılmıştı. Sonra Hükûmetiniz
geldi, 2006 yılında Anadolu Yaklaşımı
yapıldı. İkisi de doğruydu. İstanbul
Yaklaşımıyla Türkiyede çok sayıda şirket sistemin
içerisinde tutuldu, 2006 yılında Anadolu Yaklaşımıyla
yine aynı şekilde Türkiyenin çok sayıda şirketi sistemin
içerisinde tutulmuştur. Ama şimdi, bu getirdiğiniz düzenlemeyle,
eğer 2001 yılında bu düzenleme olmuş olsaydı
-bakın, bir örnek vereyim size- 2001 yılında o 33 milyon dolar
borcu olan Sabah ve ATV grubu bu yasal düzenlemeyle, mevcut olsaydı, iflas
etmişti. Ama hâlbuki aynı grup daha sonra 1 milyar 150 milyon dolara
satıldı ve bu ülke oradan çok büyük bir gelir elde etti. Hangisi doğruydu?
Sabah, ATVnin 33 milyon dolara iflas ettirilmesi mi, yoksa ekonomik sistemin
içerisinde tutulması mıydı? Elbette doğru olan ikinci
yöntemdi. Bu işletilebilir bir düzenleme değildir. Bakın
saygıdeğer milletvekilleri, size bir örnek anlatayım: Bankaların,
özellikle bu iflas ertelemesine ilişkin baskılarının temel
gerekçesi şudur: Bankalar alacaklarını çok çeşitli,
mükerrer takibe koymaktalar. Buna ilişkin bir yasak yok, engel de yok.
Banka kredi alacağını ayrı bir sözleşmeyle, kefaleti
ayrı bir takiple, işte, ona ilişkin aldığı
kambiyo belgelerini ayrı bir takiple, yani 3-4 tane takiple icra takibine
koyuyor. 100 bin lira alacağı var, 500 bin liralık icra takibi
yaratıyor. 500 bin lira devletin vergisini alıyor, zimmetine
geçiriyor. Niye? Çünkü bankalar, şirketler ihtilaflı alacakları
doğrudan vergi matrahından düşme hakkına sahipler.
İşte, buna kapı açıyorsunuz, buna olanak
sağlıyorsunuz. Bu yanlış bir şeydir.
Başka bir örnek daha
vereyim. Yatırım teşvik belgesi alıyor
yatırımcı, 20 milyon dolarlık yatırım
yapıyor. O yatırımcının 20 milyon dolarlık
yatırımı yüzde 100 yatırım teşvik belgesine
bağlı, vatandaşın vergisiyle devlet onu sübvanse ediyor,
sonra 50 bin dolarlık borcunu ödeyemiyor; bir icra takibi
başlatılıyor, geliyor, trafoyu söküyorlar. 20 milyon
dolarlık vatandaşın yatırımı çöp oluyor, gidiyor.
Bunlara izin vermeyin. Dünyada iktisadi bütünlükleri yapılandırma
vardır, Güney Kore modeli vardır. Bakın, iktisadi bütünlükleri
yapılandırmak üzere Türkiyede önemli birikimi olan bir kurumumuz
var, TMSF adında bir kurum var, bu konuda çok ciddi birikimleri var,
deneyimleri var. İktisadi bütünlükleri satarsanız ekonominizi ayakta
tutarsınız, iflasları engellerseniz, istihdamı ayakta
tutarsınız, insanlar işsiz kalmaz, bankalar
alacaklarını tahsil etme umuduna sahip olur ama iktisadi bütünlükleri
teferruat haczi, icra takibi vesaire gibi çarçur ettirirseniz ekonomiler ayakta
kalamazlar.
Bu iflas ertelemesi tekrar gözden
geçirilmesi gereken bir müessese olmalıdır. Bu yöntem
yanlıştır, sürdürülemez.
Hepinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Pekşen.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 404
sıra sayılı Kanun Tasarısının 4üncü maddesinde
yer alan aynı esaslar dahilinde ibaresinden sonra gelmek üzere
ilgililerce ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Necmettin Ahrazoğlu (Hatay) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI NACİ
AĞBAL (Bayburt) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Necmettin Ahrazoğlu
konuşacaktır.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET NECMETTİN
AHRAZOĞLU (Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
404 sıra sayılı Yatırım Ortamının
İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 4üncü maddesi üzerinde verdiğimiz önergeyle
ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
4üncü maddeyle iflas erteleme talebi üzerine
mahkemece verilecek nihai kararlara karşı gidilebilecek kanun
yolları düzenlenmektedir. İflas erteleme talebi üzerine mahkemece
verilen nihai kararlara karşı borçlu şirket veya kooperatif ya
da erteleme talep eden alacaklıların kararın tebliğinden
itibaren on gün içerisinde istinaf yoluna başvurabileceği gibi
hükümler getirilmektedir.
İflasın ertelenmesi kurumu hukukumuzda
kavram olarak daha önceden de mevcut olmakla birlikte, 2003 yılında
İcra ve İflas Kanununda yapılan değişiklikle
ağırlıklı olarak uygulamaya alınmıştır.
İflasın ertelenmesi kurumu borçlu ile alacaklıların
menfaatleri ve hatta millî ve bölgesel menfaatler arasında hassas bir
dengeye dayanmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; iflas erteleme başvurusundaki artış ekonomideki
bozulmaların ve kriz durumunun göstergesidir. Bu durum borçların
ötelenmesi ve alacakların domino etkisiyle yeni iflasların meydana
gelmesini tetikleyebilmektedir. 2009-2014 döneminde iflas erteleme dava
sayısının 3.500 civarında olduğu, alacaklı dava
sayısının ise 37 binin üzerinde olduğu belirtilmektedir.
İflas erteleme kararları alacaklıları zor durumda
bırakmaktadır, bunun da en belirgin göstergesi çek ve senetlerdeki
protesto sayıları ve miktarlarıdır.
Değerli milletvekilleri, AKP öncesi on üç
yılda Türkiye, yıllık ortalama olarak gelişmekte olan
ülkeler ortalamasından sadece 0,4 puan düşük büyürken, AKPli on üç
yılda 1,5 puan daha düşük büyümüştür. MHPnin koalisyon
ortağı olduğu 57nci Hükûmet döneminde gerçekleştirilen
yapısal reformlar sayesinde 2007 yılına kadar geçen yüksek
büyüme bu farkın artmasını engellemiştir.
2016 yılının ilk yarısı
içinde açıklanan büyüme değerlerine bakıldığında
ise, Türkiyenin istediği ve olması gereken büyüme
sağlanamamıştır. İlk çeyrekte büyümenin tamamı
tüketimden gelmiş, özel sektör yatırımlarının
azlığı nedeniyle büyümeye katkısı negatif
olmuştur. Bu durum, ekonomide yeniden dengesizlik probleminin
varlığına işaret etmektedir. Bu nedenle borçların
iflas erteleme sisteminin kötüye kullanılmasının önüne geçmek
amacıyla maddede yapılan düzenlemeyi Milliyetçi Hareket Partisi
olarak olumlu değerlendirmekle birlikte yapılan düzenlemenin sonucuna
ulaşmak için ekonomik hayatın sürdürülebilir olması ve güven
ortamının sağlanması, ekonomi yönetiminin sağlam
temeller üzerine organize edilmesi, bilirkişi seçiminde objektif
kriterlerin dikkate alınması, bilirkişinin mutlaka hukuk,
muhasebe, bağımsız denetim veya yeminli mali müşavirlerden
olmasının yanı sıra şirketlerin,
yatırımcıların, kooperatiflerin gelecek
kaygılarının olmaması gerekmektedir. Bunun için de tasarruf
bilincinin artırılması, üretken bir ekonomik
anlayışın olması, ülkede iç huzurun sağlanması,
hukukun üstünlüğünün teminat altına alınması gibi hususların
yanı sıra aldatmadan, kandırmadan, parçalamadan iç ve
dışta güvenli bir yönetimin olması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu tasarıda
yatırım ortamının iyileştirilmesine yönelik düzenleme
yapılması öngörülmekte ancak yapılan düzenlemeyle, araya
sıkıştırılan maddelerle Vergi Usul Kanununun
Kaçakçılık ve Cezalar maddesinde yer alan suçları
işleyenlere dolaylı af getirilmekte, vergi teşvik ve
desteklerindeki kısıtlayıcı hükümler
kaldırılmaktadır ancak kanunlara göre vergisini zamanında
beyan eden ve ödeyen vatandaşlara adaletsizlik yapılmaktadır.
Nereden geldiği, nasıl kazanıldığı belli olmayan
mal varlıkları ve paralar aklanarak şahıslara veya
şirketlere resmî yollardan kayıtlara geçirme imkânı
tanınmaktadır ve meşrulaştırılmak istenmektedir.
AKP, bu kanun tasarısıyla da kendi
anlayışı doğrultusunda kara para ekonomisini düzlüğe
çıkarmak, aklamak istemektedir diyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Ahrazoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunacağım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.18
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.28
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara), Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 112nci
Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
404 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 4üncü maddesi üzerinde Hatay Milletvekili Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu ve arkadaşları tarafından verilen
önergenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
4üncü madde kabul edilmiştir.
404 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Hükûmet? Yok.
Tasarı ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan 403 sayılı
Uluslararası İşgücü Kanunu Tasarısı ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
2.-
Uluslararası İşgücü Kanunu Tasarısı (1/727) ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporunun (S. Sayısı: 403)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka iş
bulunmadığından, kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için 14 Temmuz 2016 Perşembe günü saat 14.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 00.29