TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
113üncü
Birleşim
14
Temmuz 2016 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Canın, Karadeniz
Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesinin 28 Haziranda
Moskovada yapılan Genel Kurul toplantısına ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Diyarbakır Milletvekili Ziya Pirin, cezaevlerinde yaşanan
hak ihlallerine ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün, Suriyeli mültecilere
vatandaşlık verilmesine ilişkin gündem dışı
konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, SADAT
güvenlik şirketinin verdiği özel eğitimlere ilişkin
açıklaması
2.- İstanbul Milletvekili Didem Enginin, Giresun fındık
üreticilerinin sorunları ile Alucra ve Şebinkarahisar ilçelerinin yol
sorununa ilişkin açıklaması
3.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, Merkez
Bankasının mayıs ayı cari işlemler verilerine
ilişkin açıklaması
4.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, 24 Temmuzda
başlatılan operasyonların sonuna
yaklaşıldığına ve terör belasının ülke
gündeminden çıkarılacağına ilişkin
açıklaması
5.- İstanbul Milletvekili Hurşit
Yıldırımın, Avrupa Parlamentosunun PKKya karşı
net bir tavır sergilememesine ilişkin açıklaması
6.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Şanlıurfadaki hastanelerin durumuna ilişkin
açıklaması
7.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdinin,
hazırlıkları sürdürülen ve 3 milyon memuru yakından
ilgilendiren yeni sicil sistemine ilişkin açıklaması
8.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun,
engelli vatandaşların memur olarak atanması sürecine
ilişkin açıklaması
9.- Hatay Milletvekili Birol Ertemin, Hataydaki koruma
alanlarının artırılmasına ve Hassanın
güneyindeki alanın ivedi olarak koruma alanı ilan edilmesine
ilişkin açıklaması
10.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun, Ordu
Havaalanının ulusal ve uluslararası sefer
sayısının artırılarak hizmet kalitesinin ve teknolojik
yapısının güçlendirilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
11.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlunun, Mersinde 4
akademisyenin halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme ve
terör örgütü propagandası yaptıkları suçlamasıyla
açılan davadaki yargılama sürecine ilişkin açıklaması
12.- Amasya Milletvekili Mustafa Tuncerin, AKPnin 1 Kasım
seçimleri öncesinde çiftçilere verdiği vaatleri tutmadığına
ve Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığının hibe desteğinden bütün çiftçileri
yararlandırması gerektiğine ilişkin açıklaması
13.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceerin, erken ve zorla çocuk
evlilikleri ve çocuğa yönelik cinsel istismar suçunda cezaların
caydırıcılığının artırılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
14.- Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldızın,
iktidarın yanlış dış politikası yüzünden turizmin
dibe vurduğuna ilişkin açıklaması
15.- Kırklareli Milletvekili Türabi Kayanın, Lüleburgaza
acilen çevre yolu yapılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
16.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, TBMM Başkanı
İsmail Kahramanın Yunus Emre Vakfının Romada Atatürk
resimlerini sergilediği sergi salonunda Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğanın resminin olmamasına gösterdiği tepkiyle
ilgili basında çıkan haberlere ilişkin açıklaması
17.- Erzurum Milletvekili Kamil Aydının, Türkiyede düzenlenen
bazı uluslararası etkinliklerin elçilikler
aracılığıyla iptal edilmesine, Gürbulak Sınır
Kapısının kapatılmasına ve Başbakan Binali Yıldırımın
BBCye verdiği röportaja ilişkin açıklaması
18.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
yargıya yapılan ciddi müdahalelere ve cezaevlerindeki ihlaller,
işkenceler ile hasta tutukluların durumuna ilişkin
açıklaması
19.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün, iktidar partisinin
rejimle ilgili sorunu varmış gibi bir algı yaratılmak
istendiğine ve TBMM Başkanı İsmail Kahramana yönelik
eleştirilere ilişkin açıklaması
20.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceözün yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
21.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün, Manisa Milletvekili
Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
22.- Giresun Milletvekili Cemal Öztürkün,
Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun MHP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
23.- Muğla Milletvekili Mehmet
Erdoğanın, Giresun Milletvekili Bülent Yener
Bektaşoğlunun MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
24.- Ordu Milletvekili Ergün
Taşcının, İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksunun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
25.- Muğla Milletvekili Mehmet
Erdoğanın, Ordu Milletvekili Ergün Taşcının
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
26.- Eskişehir Milletvekili Harun Karacanın, Eskişehirin
bir ilçesinde çıkan orman yangınıyla ilgili görüşme
yapması nedeniyle Genel Kurulda bulunamadığına ilişkin
açıklaması
27.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Halkların
Demokratik Partisi olarak Şanlıurfayı ziyaret eden CHPli
milletvekillerine yapılan saldırıyı
kınadıklarına ilişkin açıklaması
28.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, nerede olursa olsun
siyasi partilerin temsilcilerine yapılacak saldırıları
kabul etmediklerine ilişkin açıklaması
29.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, CHPli milletvekillerine
yapılan protestoyla ilgili kayıtların İçişleri
Bakanlığı tarafından irdelenerek sonucunun gruplarına
bildirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
30.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, MHP Grubu olarak
Şanlıurfayı ziyaret eden CHPli milletvekillerine yapılan
saldırıyı kınadıklarına ilişkin
açıklaması
31.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Tekirdağ 2
no.lu F tipi cezaevinde bulunan siyasi tutsak Ali Şimşekin
açlık grevine neden olan sorunlara, duruma Adalet
Bakanlığının çözüm bulması gerektiğine
ilişkin açıklaması
32.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Fransanın
Nice kentinde bomba yüklü bir kamyonla gerçekleştirilen
saldırıda hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifalar dilediğine ve saldırıyı
kınadığına ilişkin açıklaması
33.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Fransanın Nice kentinde
bomba yüklü bir kamyonla gerçekleştirilen saldırıda
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil
şifalar dilediğine ve saldırıyı
kınadığına ilişkin açıklaması
34.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Fransanın
Nice kentinde bomba yüklü bir kamyonla gerçekleştirilen
saldırıda hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifalar dilediğine ve saldırıyı
kınadığına ilişkin açıklaması
35.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Fransanın Nice
kentinde bomba yüklü bir kamyonla gerçekleştirilen saldırıda
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil
şifalar dilediğine ve saldırıyı
kınadığına ilişkin açıklaması
36.- Maliye Bakanı Naci Ağbalın, Fransanın Nice
kentinde bomba yüklü bir kamyonla gerçekleştirilen saldırıda
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil
şifalar dilediğine ve saldırıyı
kınadığına ilişkin açıklaması
37.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının,
Sağlık Bakanı Recep Akdağın vefat eden amcasına
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
38.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Maliye Bakanı Naci
Ağbalın 404 sıra sayılı Kanun Tasarısı
üzerinde Hükûmet adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
39.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Maliye Bakanı Naci
Ağbalın 404 sıra sayılı Kanun Tasarısı
üzerinde Hükûmet adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 21 milletvekilinin,
Artvinin Borçka ilçesinde AK PARTİ iktidarı döneminde yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/261)
2.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 24 milletvekilinin,
Karadeniz Bölgesinde artan kanser vakalarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/262)
3.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 24 milletvekilinin,
Artvin Kafkasör-Cerattepe maden sahası konusunun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/263)
B) Gensoru Önergeleri
1.- HDP Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri Diyarbakır
Milletvekili İdris Baluken ve Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin,
sokağa çıkma yasakları adı altında devreye konan
uygulamalar neticesinde gerçekleştirilen hak ihlalleri,
mağduriyetler, yaşanan ölümler ve sivillere yönelik
gerçekleştirilen bombalı saldırılara gerekli önlemlerin
alınmaması nedeniyle İçişleri Bakanı Efkan Ala
hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/11)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun, İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu ve
arkadaşları tarafından, fındık üreticilerinin
sorunlarının araştırılması amacıyla
17/2/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 14 Temmuz 2016
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
2.- HDP Grubunun, Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaş ve arkadaşları tarafından,
Cizrede can ve mal kayıplarının
araştırılması amacıyla 9/2/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 14 Temmuz 2016
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Niğde Milletvekili Ömer
Fethi Gürer ve arkadaşları tarafından, Akkaya Barajının
tüm yönleriyle araştırılması amacıyla 16/6/2016
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
14 Temmuz 2016 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, 14 Temmuz 2016 Perşembe günü
yaptığı toplantıda Genel Kurulun daha önce
çalışmasına karar verilen 15 Temmuz 2016 Cuma günkü
birleşiminde çalışmamasına ilişkin önerisi
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili İsmail
Faruk Aksunun, Giresun Milletvekili Cemal Öztürkün MHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- İstanbul Milletvekili İsmail
Faruk Aksunun, Ordu Milletvekili Ergün Taşcının MHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında
MHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
3.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukaranın HDP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
4.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun, Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
5.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
6.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun, Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
7.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Yatırım Ortamının
İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/728) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı 404)
2.- Uluslararası İşgücü Kanunu Tasarısı (1/727)
ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 403)
3.- Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Hukukuna Göre Kurulmuş Olan Üniversitelerin Karşılıklı
Tanınmasına Dair Milletlerarası Anlaşmaya Ek
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/702) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 396)
X.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkanvekili Pervin
Buldanın, Başkanlık Divanı olarak Cumhuriyet Halk Partisi
heyetine yapılan protestoyu kınadıklarına ilişkin
konuşması
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkanvekili Pervin
Buldanın, Fransanın Nice kentinde bomba yüklü bir kamyonla
gerçekleştirilen saldırıda yaşamını yitirenlere
Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediklerine ve
saldırıyı kınadıklarına ilişkin
konuşması
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkanvekili Pervin
Buldanın, Sağlık Bakanı Recep Akdağa
amcasının vefatından dolayı
başsağlığı dileğinde bulunduğuna
ilişkin konuşması
XI.- OYLAMALAR
1.- (S.Sayısı 404) Yatırım Ortamının
İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun,
Bakanlığa bağlı birimlere ait gayrimenkullere ilişkin
sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekcinin cevabı (7/6280)
2.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2010-2016
yılları arasında bağlı kurum ve kuruluşlarca
yapılan kiralamalara ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı
Bülent Tüfenkcinin cevabı
(7/6291)
3.-
İstanbul Milletvekili Oğuz Kaan Salıcı'nın, Panama
belgeleri kapsamında açılan soruşturma olup
olmadığına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Naci
Ağbalın cevabı (7/6327)
14 Temmuz 2016 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Karadeniz
Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesinin 28 Haziranda
Moskovada yapılan genel kurul toplantısı hakkında söz
isteyen Kırıkkale Milletvekili Sayın Ramazan Cana aittir.
Sayın Can, süreniz beş dakika. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Canın, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter
Asamblesinin 28 Haziranda Moskovada yapılan Genel Kurul
toplantısına ilişkin gündem dışı
konuşması
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
KEİPA yani Karadeniz Ekonomik
İşbirliği Örgütü 28-30 Haziran arasında genel kurulunu
Moskovada yaptı. Genel kurulda gerçekten Türkiye delegasyonu olarak güzel
şeyler yaptık. Cumhuriyet Halk Partisinden, Halkların Demokratik
Partisinden, Milliyetçi Hareket Partisinden ve partimizden
katılımcılar güzel sunumlar yaptılar. KEİPA tarihinde,
uzmanların değerlendirmesi de, Türk delegasyonunun bu dönemde aktif
olduğunu teyit etmişlerdir.
Öncelikle KEİ nedir, KEİPA nedir onunla
ilgili bilgi vermek istiyorum. KEİ, rahmetli Turgut Özalın 1992
yılında İstanbulda imzalanan Karadeniz Ekonomik
İşbirliği Zirve Bildirisi, Boğaziçi Deklarasyonu olarak
Arnavutluk, Ermenistan, Azerbaycan, Bulgaristan, Gürcistan, Yunanistan,
Moldova, Romanya ve Rusya Federasyonu ile Türkiye, Ukrayna, 2004 yılında
da Sırbistan Karadağın birleşmesiyle Sırbistan olarak
kurulmuştur. Öncelikle KEİ kurulmuş, ardından da KEİPA
yani Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesi de 1993
yılında kurulmuştur.
KEİnin ve KEİPAnın bir
özelliği var sayın milletvekilleri; KEİ, uluslararası
örgüt, Türkiyede genel sekretaryası olan tek örgüttür. Bu nedenle
KEİPA ve KEİ Türkiye için de önemlidir. 28-30 Hazirandaki
Moskovadaki KEİPAnın ve Soçideki KEİnin
toplantılarında Türkiye bakanlık düzeyinde temsil
edilmiştir. Türkiyeden bu toplantıya katılan Sabri Öztürk
Giresun Milletvekilimiz, Ahmet Demircan Samsun Milletvekilimiz, Özcan
Ulupınar Zonguldak Milletvekilimiz, Uğur Bayraktutan Artvin
Milletvekilimiz, Bülent Yener Bektaşoğlu Giresun Milletvekilimiz, Mahmut
Celadet Gaydalı Halkların Demokratik Partisi Bitlis Milletvekilimiz.
Mazeretine binaen Atila Kaya ve Metin Gündoğdu
katılamamıştır. Katılan arkadaşlarımız
orada sunumlar yapmışlardır. Özellikle raportör olarak ve kalkınma
ve refah anlamında mültecilerin hukuki, siyasi, ekonomik ve kültürel
sorunları hakkında Rusyada Moskova'da Genel Kurulda güzel sunumlar
yapılmıştır.
Bu sunumlar devam ederken, maalesef, Türkiyede de
menfur bir saldırıda Atatürk Uluslararası Havaalanında
şehitlerimiz oldu, yaralılarımız oldu. Bu manada diplomasi
faaliyetlerini orada devam ettirdik ve netice aldık; bir bildiri, ortak
deklarasyon metnini imzaladık ve bu bildiriyi orada okuduk. Tek tek
oylandı çünkü orada oy birliğiyle karar alınıyor.
Bu manada bu bildiriyi de burada paylaşmak
istiyorum:
28 Haziran 2016 tarihinde İstanbul Atatürk
Uluslararası Havaalanında meydana gelen menfur terör
saldırısında onlarca masum insan hayatını
kaybetmiş, yüzlerce insan ise yaralanmıştır.
Hayatını kaybedenlerin yakınlarına
başsağlığı diliyor, yaralılara da acil şifa
dileklerimizi iletiyoruz.
Bu vesileyle terörün ayrım gözetmeksizin masum
insanları hedef aldığına bir kez daha şahit
olmaktayız. Ülkeler ve halklar olarak tüm insanlığa
karşı bir suç olan terörle mücadelede hep birlikte hareket etmeli ve
mağdur ülkelerin yanında olmalıyız. Her türlü terörizme
karşı ortak mücadeleye kararlılıkla devam etme niyetimizi
beyan ederiz. Türkiye Cumhuriyetine ve halkına bir kez daha
başsağlığı diliyoruz.
Evet, bu metni Arnavutluk Delegasyon
Başkanı, Ermenistan Delegasyon Başkanı; Azerbaycan,
Bulgaristan, Yunanistan, Moldova, Romanya, Rusya, Sırbistan ve Türkiye
Delegasyon Başkanları ortak imza altına almıştır.
Netice itibarıyla şunu söylemek istiyorum:
İnsanlığa karşı işlenen bir suçta,
uluslararası güçler olarak ülkeler arasındaki her türlü ihtilafa
rağmen oy birliğiyle bir karar alabiliyoruz ama maalesef, bu
kararı Türkiye Büyük Millet Meclisinde alamıyoruz. Allah göstermesin,
bundan sonra terör olayları olursa, hiç değilse bundan sonra ortak
bildiriye Türkiye Büyük Millet Meclisindeki gruplar adına imza
koymayı umut ediyor, bize bu fırsatı
sağladığından dolayı Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanımız İsmail Kahramana da teşekkür ediyor, parti
gruplarını ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Can.
Gündem dışı ikinci söz cezaevlerinde
yaşanan hak ihlalleri hakkında söz isteyen Diyarbakır
Milletvekili Sayın Ziya Pire aittir.
Süreniz beş dakika Sayın Pir.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
2.- Diyarbakır Milletvekili Ziya Pirin,
cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine ilişkin gündem
dışı konuşması
ZİYA PİR (Diyarbakır) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; Ah şu Diyarbakır Cezaevinin dili olsa da
konuşsa. Bu cümle dönemin Başbakanı bugünün
Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğana ait.
Diyarbakır 5 No.lu yani E Tipi Cezaevinden bahsediyordu. İnsan
hakları ihlalinin vahşete dönüştüğüne, faşist,
ırkçı, tekçi anlayışın bir ülkeyi nerelere
götürebileceğine işaret ediyordu.
Değerli arkadaşlar, Diyarbakır
zindanı her zaman konuştu, hâlâ konuşuyor, bugün de bir alt
komisyonumuzda yine konuştu fakat onu duymak için, onu anlamak için
insanların vicdan ve gönül kulaklarının açık olması gerekiyor.
Bunu Türkiye yapamadı, yapmadı ve o günlerle yüzleşemedi, ders
çıkaramadı ve suçluları maalesef cezalandırmadı.
Yüzleşseydi eğer bugün Türkiyede cezaevlerinde yine faşist ve
tekçi, ırkçı anlayışın getirdiği hak ihlalleri yaşanmazdı.
Cezaevlerinde bugün hâlâ kaba dayak, çıplak
arama, işkence, onur kırıcı ve kötü muamele mevcuttur.
Cezasızlık kültüründen beslenen cezaevi yönetimi cezaevlerini yine
işkence evlerine dönüştürmüş durumdadır. Özellikle
İzmir Aliağa Şakran 4 No.lu T Tipinden bahsedebiliriz.
İşkenceden dolayı buradaki tutsaklar otuz gün açlık grevine
girdiler. Tekirdağ 1 No.lu F Tipinde Ali Şimşek isimli bir
tutsak altmış gündür açlık grevinde ve şu anda buradan
söylemeye dilim varmıyor, ölüm sınırındadır. Tek
isteği, 2 no.lu F Tipine, arkadaşlarının yanına
gönderilmektir. Başta, Adalet Bakanı olmak üzere Hükûmet
yetkililerine sesleniyorum: Tutsaklar üzerinde uygulamaya
çalıştığınız 12 Eylül darbe politikalarından
vazgeçin. 12 Eylülcüler de tutsakların elbiselerine, kitaplarına el
koyuyordu; tek tip elbise giydirmeye çalışıyordu. 12 Eylülcüler
de tutsakları mutlak anlamda eritip özlerinden uzaklaştırmaya
çalışıyordu. 12 Eylülcüler, tutsaklara karşı dünyada
eşi benzeri olmayan her türlü vahşeti uyguluyordu. 12 Eylülcüler de
tutsakların odalarına Co adını verdikleri köpeklerle
girip eşyalarını dağıtıyordu. 12 Eylülcüler öyle
gizli genelgelere de ihtiyaç duymuyordu. 12 Eylülcülerin Esat Oktayları,
Doktor Mengeleleri, Gestapoları vardı. Ne oldu? Sindirebildiler mi,
korkutabildiler mi, yıldırabildiler mi siyasi tutsakları,
Mazlumları, Ferhatları, Necmileri? Hayır.
Diyarbakır 5 no.lu zindanında tutsaklara
yapılan her türlü işkenceye karşı bugün, otuz dört yıl
önce, 14 Temmuz 1982 tarihinde Biz yaşamı, uğruna ölecek kadar
seviyoruz. diyen yoldaşım Kemal Pir ve arkadaşları Hayri
Durmuş, Akif Yılmaz ve Ali Çiçek ölüm orucuna girdiler. Zorluklar ne
olursa olsun faşizmin başarıya
ulaşamayacağını büyük ölüm orucunda canlarını
feda ederek hepimize gösterdiler. Artık 14 Temmuz günü, onur günü olarak
anılmaktadır. Bizlere bu onur gününü miras bırakan Kemalleri,
Hayrileri, Akifleri ve Ali Çiçekleri bir kez daha saygıyla, rahmetle
anıyorum; 14 Temmuz ruhunu selamlıyor ve Hükûmetin faşist
uygulamalardan derhâl vazgeçmesini talep ediyorum.
Saygılarımla. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Pir.
Gündem dışı üçüncü söz, Suriyeli
mültecilere vatandaşlık verilmesi hakkında söz isteyen
Balıkesir Milletvekili Sayın Mehmet Tüme aittir.
Süreniz beş dakika Sayın Tüm.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
3.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün, Suriyeli
mültecilere vatandaşlık verilmesine ilişkin gündem
dışı konuşması
MEHMET TÜM (Balıkesir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Suriyedeki savaştan mağdur olmuş 3
milyon sığınmacıya Türkiyenin kapılarını
açmış olması doğru bir tutumdur, bunu destekliyoruz.
Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanının söylemiyle
vatandaşlığa alınmaları gündeme geldi.
Değerli arkadaşlar, bizler savaş
mağduru insanlara her türlü insani yardımın ve yaşam
koşullarının sağlanmasından yanayız, bunu ısrarla
savunuyoruz. Evrensel İnsan Hakları Beyannamesinin 14üncü
maddesinde belirtildiği gibi, herkesin zulüm altında başka
ülkelere sığınma hakkı vardır; yine 15inci maddeye
göre, herkesin bir yurttaşlık hakkı vardır. Bizler de
herkesin yurttaşlık hakkına saygılıyız ancak
biliyoruz ki bu sorun vatandaşlık verilerek halledilecek bir sorun
olmaktan çoktan çıkmıştır.
Değerli arkadaşlarım, Suriye
sorununun nedeni Suriye halkı değildir. Suriyede son
yüzyılın en ağır dramlarından birisi
yaşanmaktadır. Halk göçe, yoksulluğa ve açlığa mahkûm
edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, bu sorunun temel
çözümü Suriyede kalıcı barışın bir an önce
sağlanmasından geçmektedir. Bunların arasında nitelikli
olanlarına vatandaşlık vermek insan onurunu incitici bir
uygulamadır, bunun söylemi bile doğru değildir çünkü
insanların yurttaşlık haklarını niteliklerine göre
belirlemek ayrımcılıktır, hukuksuzluktur. İnsan
onurunu taşıyan her kişi bu özelliği dolayısıyla
niteliklidir. Böyle bir ayrım asla yapılamaz.
Değerli milletvekilleri, Türkiye çok kimlikli,
çok kültürlü bir ülkedir. Bu olay karşısında nasıl bir
tutum alacağına dair deneyimlere sahiptir. Bu deneyimlerini iyi
kullanmalıdır. Bu deneyimler gösteriyor ki Suriye konusundaki yanlış
politikalarınızı vatandaşlık gibi çok hassas bir
konuyla asla düzeltemezsiniz. Bu konu, öncelikle, Türkiye için var olan
sorunlara yenilerini ekleyecektir. Bunu göz ardı etmek Türkiye
gerçeklerini bilmemektir, yeni sorunlara kapı aralamaktır.
Ayrıca, Suriyeliler yüzyıllardır o topraklarda yaşamaktadır,
bunların vatanı Suriyedir. Geçmişleri, tarihleri, aileleri ve
gelenekleri o topraklarda yoğrulmuştur; gelecekleri de o
topraklardır. Bu kardeşlerimizi kendi topraklarından koparmak en
başta onlara büyük haksızlıktır. Bu insanları ekonomik
rakamların, iktidar oyunlarının, ucuz iş gücünün, mezhepçi
bir yaklaşımın malzemesi hâline getiremezsiniz, buna asla izin
vermemeliyiz. Bu politik çabalar öncelikle bu insanlara
haksızlıktır, yabancı düşmanlığını
körükleyen bir tavırdır.
Değerli milletvekilleri, Sayın
Cumhurbaşkanının niyetini sorgulamak istemiyorum. Ancak
Sayın Cumhurbaşkanına şu çağrıyı yapmak
istiyorum: Rusyayla olan krize son vermek üzere adım attınız,
Putine el uzattınız ve özür dilediniz; İsraille el
sıkıştınız, bağış aldınız.
Devletler arasında küskünlük olmayacağı ilkesinden hareketle
neden Esata el uzatmıyorsunuz? Orta Doğunun, Türkiyenin ve 3
milyon Suriyelinin barışı ve güvenliğini istiyorsanız
Esatla barışın.
Daha önce kardeşim diyordunuz. Bunu demek
istemiyorsanız şimdi biraderim deyin, bundan da rahatsız
olursanız komşu deyin; ne derseniz deyin ama
barışın. Şimdiye kadar savaş, savaş diyerek
hiçbir sorunu çözemediniz. Barış dediniz; Rusyayla kriz bitti,
İsraille ilişkiler normalleşme yoluna girdi, Gazzeye
yardım gemileri gitti. Bir kez daha barış derseniz Suriyeliler
Şama, Halepe, kendi yurtlarına geri döneceklerdir.
Barıştan korkmayın. Ülkemizdeki yurttaşlarla da
barışın. Herkesin Cumhurbaşkanı, Hükûmeti olmak
istiyorsanız hiç kimseyi düşman görmeyin. Her şeyden önce kendi
ülkenizdeki insanlarla barışın.
İşte, Alevi köylerine mülteci
kampları yapmaktan vazgeçin. Demografik yapıyla asla oynamayın.
Sadece yüzde 50nin Cumhurbaşkanı ve Hükûmeti yerine, 78 milyonun
Cumhurbaşkanı ve Hükûmeti olun çünkü 78 milyon yurttaş yurtta
barış ve dünyada barış istiyor. Halkın barış
sesine kulak veriniz. Esatla iletişim kurun, gidin, Emevi Camisinde bir
cuma günü birlikte barış namazı kılın, daha önce yaptığınız
gibi eşlerinizle tatile çıkın, ülkemizin güzel tatil beldeleri var,
istediğiniz yere gidin. Halkımız sizi, barış
adına mutlaka ağırlayacaktır. Bu sorunları bir an önce
konuşun, barışı sağlayın. Bu mezhepçi
anlayışınızdan ve kininizden vazgeçin. Bakınız,
Suriyeyle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET TÜM (Devamla) -
eninde sonunda
barışacaksınız tıpkı İsraille ve Rusyayla
barıştığınız gibi. Bunu bir an önce yapın.
Suriyeliler sizden bunu bekler. Vatandaşlık yerine, kendi
vatanlarına dönmek istiyorlar. Bizim halkımız sizden bunu
bekliyor. Yaşanan olumsuz olayları biliyorsunuz. Daha vahim sonuçlar
doğuracak olaylara meydan vermeyiniz. Vatandaşlık verilerek
bugüne kadar çözülen hiçbir mülteci sorunu yoktur. İktidar, bir an önce,
aklını hırslarının önüne almalıdır.
Bölgedeki terörü bitirmenin yolu, öncelikle Suriyeye barışı
getirmekten geçer.
BAŞKAN Sayın Tüm
MEHMET TÜM (Devamla) Suriyede barış
olmadan, ne IŞİD ne de benzeri vahşi terör örgütleri asla
bitmeyecektir.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Tüm.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce,
sisteme giren ilk 15 milletvekiline, yerlerinden, 60a göre kısa söz
vereceğim; daha sonra, istemleri hâlinde sayın grup başkan
vekillerine söz vereceğim.
Sırasıyla başlıyoruz.
Sayın Atıcı
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, SADAT güvenlik şirketinin verdiği özel
eğitimlere ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, SADAT diye bir özel
güvenlik şirketi var. Bu şirketin başında, eski Özel
Harekâtçı emekli bir general var. Ne yapıyor bu şirket?
Asimetrik harp yöntemleri ve silahlı mücadele için özel eğitim
veriyor. Mevcut yasalarımıza göre böyle bir şey mümkün mü?
Hayır, değil.
SADATın Suriyedeki savaştaki rolü tartışılıyor.
SADATın özellikle Müslüman coğrafyada yaşanan
çatışmalardaki rolü tartışılıyor. SADAT, ÖSO
militanlarına eğitim verdi mi? SADAT, devletten hibe kredi aldı
mı? SADATa yabancı devletler yardım ediyor mu? Silahlı
askerî eğitim ve danışmanlık konularında faaliyet
göstermek üzere devletin hangi kurumu izin verdi?
Peki, Hükûmet, bu sorular karşısında
ne yapıyor? Sessiz. Devleti yönetenler sessiz, TSK sessiz. SADAT,
ısrarla görmezden geliniyor. Acilen bir açıklamaya ihtiyaç
vardır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Engin
2.- İstanbul Milletvekili Didem Enginin,
Giresun fındık üreticilerinin sorunları ile Alucra ve
Şebinkarahisar ilçelerinin yol sorununa ilişkin açıklaması
DİDEM ENGİN (İstanbul)
Teşekkürler.
Geçtiğimiz günlerde Giresunu, Alucrayı,
Şebinkarahisarı ve diğer ilçelerimizi ziyaret ettim ve
halkımızın bana ilettiği sorunları Mecliste dile
getirmek istiyorum.
Öncelikle, Alucralılar ve
Şebinkarahisarlılar yıllardır yol sorununa çözüm
bekliyorlar ama Hükûmet ulaşım zorluğunu maalesef görmezden
geliyor.
Diğer taraftan, fındık üreticileri
çok zor durumdalar, sadece Giresun ve Ordu değil, fındık üreten
diğer illerimizde de aynı durum söz konusu. Önceki gün Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı fındık rekoltesinin
468 bin tona gerilediğini açıkladı. Sadece Giresunda rekolte
geçen yıla oranla yaklaşık yüzde 50 azaldı.
Fındık fiyatındaki istikrarsızlık ve fiyatın
düşüklüğü nedeniyle fındık üreticilerimiz borç içinde ayakta
kalma mücadelesi veriyorlar. On dört yıldır ülkemizi tek
başına yöneten AKP, hâlâ fındık üretiminde verimliliği
artırma, katma değeri yüksek ürün geliştirme ve markalaşma
konusunda etkin bir çalışma yürütemiyor, Hükûmet bu konuda acil çözüm
üretmeli.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Aydın
3.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, Merkez
Bankasının mayıs ayı cari işlemler verilerine
ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Merkez Bankası mayıs ayı cari
işlemler dengesi verilerini açıkladı, yine ortada gizemli bir
para var. Kaynağı belirsiz para girişini gösteren kalem
mayısta 1,85 milyar dolar fazla verdi, başka bir deyişle
Türkiyeye mayısta toplam 1,8 milyardan fazla kaynağı belirsiz
para girişi yaşandı. Bu rakam beş aylık dönemde 2
milyar 622 milyon dolar oldu. Bu paranın sadece hatadan
kaynaklandığı düşünülemez. Hazır Genel Kurulda kara
para konuşuluyorken, hazır Maliye Bakanı oturumlara
katılıyorken bize de bu paranın nereden geldiğini,
nasıl harcandığını açıklar ise memnun oluruz,
yoksa akıllara bu paranın Suudi Arabistan, Katar gibi ülkelerden
geldiği geliyor.
Birçok soru da Bakan tarafından
yanıtlanırsa memnun oluruz.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Özkan
4.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, 24
Temmuzda başlatılan operasyonların sonuna
yaklaşıldığına ve terör belasının ülke
gündeminden çıkarılacağına ilişkin
açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Terör örgütü
PKKnın üst düzey yöneticiliğini yapan Bahoz Erdal kod adlı
Fehman Hüseyin, Sabri Başkale kod adlı terörist Fethi
Şarlatan, sözde Tunceli sorumlusu Baran Dersim kod adlı İsmail
Aydemir bir bir öldürüldü.
Teröristlerin cenazesine katılan, söylem ve
eylemleriyle PKKnın yanında yer alan belediye
başkanlarından 6sı tutuklandı, bazıları ise
görevden uzaklaştırıldı.
24 Temmuzda başlatılan barış ve
huzur operasyonlarının da sonuna yaklaşıldı. Aziz
milletimizin gönlü rahat olsun. Köşeye sıkışan ve
telaşa kapılan PKKnın dağ ve siyasi kadrosunun
ensesindeyiz. Öyle ya da böyle terör belasını ülkemizin gündeminden
bir an önce çıkaracağız.
Silahları gömüp ülkemizi
terk etmeyen PKKyı toprağa gömeceğimizi ifade eder, yüce
Meclisi saygıyla selamlarım.
BAŞKAN Sayın
Yıldırım
5.- İstanbul Milletvekili Hurşit
Yıldırımın, Avrupa Parlamentosunun PKKya karşı
net bir tavır sergilememesine ilişkin açıklaması
HURŞİT YILDIRIM
(İstanbul) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sivil, asker demeden otuz
beş yıldır başkaları adına vekâlet terörü estiren
PKKya karşı net bir tavır sergilemeyen Avrupa Parlamentosunun
bu sefer de terör örgütüne şirin gözükmek için koridorlarında PKK ve
terör propagandası için resim sergisi açmasını
şaşkınla kınıyor ve lanetliyorum.
Avrupa Parlamentosuna
sesleniyorum: Şirin gözükmek için terör sergisi açıyorsun da,
Erzincan Başbağlar sergisini de açacak mısın? Ankara
Güvenparktaki şehitlerimizin sergisini de açacak mısın? Ankara
Merasim Sokaktaki 28 şehit vatandaşımızın da
sergisini açacak mısın? İstanbul Veznecilerdeki
şehitlerimizin de sergisini açın da ikiyüzlü olmadığınızı
görelim. Bir terör örgütüne yakınlık, bütün terör örgütlerine
yakınlık demektir. Bir terör örgütünü diğerine tercih etmek
insanlığa karşı suçtur. Terör yılan gibidir, eninde
sonunda gelir, destek verenleri de sokar.
BAŞKAN Sayın
Tanal
6.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Şanlıurfadaki hastanelerin durumuna ilişkin
açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
dün Şanlıurfa hastanelerini ziyaret ettik. Hastanelerin ve acil
servislerin yuva kurma yeri olmadığını ve
koşulların çok ağır olduğunu tespit ettik. Şanlıurfa
hastaneleri yaşamla ölüm arasında bir çizgidedir. Hastalar yeteri
kadar sağlık hizmeti alamamaktadır. Şanlıurfada
hastaneler yetersiz, Şanlıurfada doktorlar yetersiz,
Şanlıurfada hemşireler yetersiz. Hastanelerde çalışan
doktorlar ve hemşirelerin tümü, çalışanlar baskı ve tehdit
altındadır. Şanlıurfalılar mağdur,
çalışan sağlık personeli mağdur. Sayın
Başbakanın çizdiği pembe tablo gerçekleri yansıtmamaktadır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
İlgezdi
7.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş
İlgezdinin, hazırlıkları sürdürülen ve 3 milyon memuru
yakından ilgilendiren yeni sicil sistemine ilişkin
açıklaması
GAMZE AKKUŞ
İLGEZDİ (İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
3 milyon memuru yakından
ilgilendiren yeni bir sicil sistemi üzerinde
çalışıldığını basından hep birlikte
öğrendik. Buna göre kamu personelinin gizli bir ekip tarafından
değerlendirileceği, A ve B alan memura terfi, C ve D alanlara ise
ceza verileceği belirtilmekte. Emekçilerin, hangi kriterlere göre seçileceği
belli olmayan gizli bir ekip tarafından değerlendirmeye tabi
tutulması, subjektif kriterlere dayanılarak takdiren ödüllendirilmesi
ya da cezalandırılması insan haklarına ve Anayasamıza
açıkça aykırıdır. Bu çalışma taşeron
memurlar yaratılarak milyonlarca kamu emekçisinin iş güvencesini
ortadan kaldırmaktadır. Gizli tanık uygulamasıyla
yaşananlar hâlâ hafızalarımızdayken memurların gizli
bir ekip tarafından değerlendirilmesi kamuda cadı avı
başlatmaktır. Emekçileri iktidarın kurşun askeri hâline
getirecek bu çalışma iş barışı kadar toplumsal
barışı da bozacak bir adımdır. Hükûmetin konuyla
ilgili yüce Meclisi acilen bilgilendirmesini bekliyoruz.
BAŞKAN Sayın Kayışoğlu
8.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, engelli vatandaşların memur olarak
atanması sürecine ilişkin açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum.
Engelli vatandaşlarımızın memur
olarak atanmalarıyla ilgili başvuru süreci
başlamıştır. Engelliler ve aileleri büyük umutlarla
atanmayı beklemektedirler. Zaten yaşam koşulları zor olan,
bir şekilde hayatın sillesini yemiş, önüne engeller konmuş
bu vatandaşlar kadroların artırılmasını
istiyorlar ve sosyal devlet olmanın gereği de budur diye
düşünüyoruz. Başvuran, koşulları taşıyan,
sınavı geçmiş bütün engellilerin herhangi bir kuraya tabi tutulmadan
atanmalarının yapılmasını talep ediyoruz.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Ertem
9.- Hatay Milletvekili Birol Ertemin, Hataydaki
koruma alanlarının artırılmasına ve Hassanın
güneyindeki alanın ivedi olarak koruma alanı ilan edilmesine
ilişkin açıklaması
BİROL ERTEM (Hatay) Hatay, birden fazla
biyocoğrafik bölge türlerini barındırmanın avantajıyla
Türkiyenin biyoçeşitlilik lideridir. Ancak Hatay, resmî olarak ilan
edilmiş korunan alanlar açısından fakir bir ildir. Acilen
Hatayda mevcut korunan alanların oluşturulması gerekmektedir.
Hatay dağ ceylanının yaşam alanı merkezi kurutulan
Amik Gölünden bize kalan son hatıra olan Gölbaşı Gölünü de
içine alan, ayrıca Türkiye için özel jeolojik yapıları, lav
tünelleri, volkanik mağaralarıyla öne çıkan, dağ ceylanı
ve çizgili sırtlan başta olmak üzere pek çok türü içinde
barındıran, Hassanın güneyindeki leçelik alanı da kapsayan
bölgenin acil ve ivedi olarak korunan alan ilan edilmesi hususunda bir
çalışma yapılmasını Orman ve Su İşleri
Bakanı Sayın Veysel Eroğlundan talep ediyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bektaşoğlu
10.- Giresun Milletvekili Bülent Yener
Bektaşoğlunun, Ordu Havaalanının ulusal ve
uluslararası sefer sayısının artırılarak hizmet
kalitesinin ve teknolojik yapısının güçlendirilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İki ilin ortak mücadelesiyle, emeklerini,
çabalarını birleştirmeleriyle gerçekleşen Ordu Giresun
Havaalanı her iki ilin ulaşım ihtiyacına önemli katkı
sağlamaktadır. Yoğun talep ne kadar haklı olduğumuzu
ve yıllardır ne kadar mağdur edildiğimizi gösteriyor.
Dileğimiz, ulusal ve uluslararası sefer sayılarının
artırılması, hava alanındaki hizmet kalitesinin, teknolojik
yapının daha da güçlenmesidir. Ancak havaalanı gelişirken
çeşitli sorunlar da oluşturuyor. Bu sorunlara da şimdiden
ilgililerin çözüm bulması gerekiyor. Şu sıralarda ticari
taksilerin havaalanından yolcu alıp yolcu bırakmaması da bu
sorunlardan bir tanesi. Halkımız, Giresundan bindiği bir
taksiyle havaalanına girişine izin verilmediği gibi yükleriyle
birlikte yol kenarında bırakılarak mağdur edilmektedir,
aynı durum gelen yolcular için de geçerlidir. Vatandaşların ve
taksici esnafın şikâyetlerine neden olan bu keyfî uygulamanın
ortadan kaldırılmasını bekliyoruz.
Konuyu ilgililerin bilgisine ve Bakanıma
sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kuyucuoğlu
11.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlunun,
Mersinde 4 akademisyenin halkı kin ve düşmanlığa alenen
tahrik etme ve terör örgütü propagandası yaptıkları
suçlamasıyla açılan davadaki yargılama sürecine ilişkin
açıklaması
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Mersin ilimizde 4 akademisyen hakkında sosyal
medyadaki paylaşımları nedeniyle halkı kin ve
düşmanlığa alenen tahrik etmek ve terör örgütü propagandası
yaptıkları suçlamalarıyla dava açılmıştır.
Yedi buçuk yıla kadar hapis istemiyle açılan davada akademisyenlerin
yargılanmasına başlanmış, bilim insanlarının
ifade özgürlüklerinin kısıtlanması ve bu ülkede yaşananlara
ilişkin görüşlerini ve düşüncelerini belirtmeleri nedeniyle
yargılanmaları ülkemiz adına utanç vericidir. Barış
istemek ne zamandan beri suç sayılıyor, anlamak mümkün değildir.
Akademisyenler düşündükleri için tutuklanmakta,
davalar açılmaktadır. O akademisyenler düşündükleri için ülkemiz
bir nebze de olsa demokrasi ve özgürlükleri yaşayabilmekte, onlar
düşündükleri için bu ülkenin gençleri bilimle, sanatla, modern dünyayla
tanışabilmektedir.
Artık bu ülkenin yargısı Hükûmet
güdümlü olduğu için Hükûmete sormak istiyorum: Bu ülkenin bilim
insanlarıyla uğraşmaktan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin)
onları
baskılamaktan ve hapis cezalarıyla tehdit etmekten ne zaman
vazgeçeceksiniz?
BAŞKAN Sayın Tuncer
12.- Amasya Milletvekili Mustafa Tuncerin, AKPnin
1 Kasım seçimleri öncesinde çiftçilere verdiği vaatleri tutmadığına
ve Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığının hibe desteğinden bütün çiftçileri
yararlandırması gerektiğine ilişkin açıklaması
MUSTAFA TUNCER (Amasya) Sayın Başkan, 1
Kasım seçimlerinde, AKP, meydanlarda vaatlerde bulunurken genç çiftçilere
30 bin TL proje desteği vereceğini, bu destekten de ayrım
yapılmadan proje hazırlayan her genç çiftçinin
yararlanacağını defalarca belirtmiştir. Seçim bitmiş,
uygulama başlamış ve genç çiftçilere proje desteği
kapsamında, Amasyada toplam 4.584 kişi proje hazırlayarak
başvuru yapmış ancak yapılan başvurulardan sadece 156
kişiye hibe desteği çıkmıştır. 156 kişinin
hangi kriterlere göre seçildiği muallaktır. Ancak seçim
meydanlarında üst perdeden konuşurken tüm genç çiftçilerin
yararlanacağı vadedildiği hâlde, Amasyada niçin sadece 156
kişi yararlandırılmıştır?
Yararlandırılmayan 4.428 kişi hem genç hem çiftçi olmasına
rağmen niçin elenmiştir? Söylenene göre kaynak yok. Madem
kaynağınız yoktu niçin genç ve hevesli çiftçilerimize boş
ümitler verdiniz? Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığının öncelikle hibe desteğinden tüm genç
çiftçileri ayrım yapmaksızın yararlandırmasını
ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yüceer
13.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceerin,
erken ve zorla çocuk evlilikleri ve çocuğa yönelik cinsel istismar suçunda
cezaların caydırıcılığının
artırılması gerektiğine ilişkin açıklaması
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Erken ve zorla çocuk evlilikleri çocuğa yönelik
cinsel istismar ve sömürü en son Karamanda da
yaşadığımız gibi Türkiye'nin en önemli ve acil önlem
alınması gereken sorunlarından birisidir. Kamuoyunun, bizlerin
beklentisi bu soruna çözüm bulunması, cezaların
caydırıcılığının artırılması,
âdeta mağduru cezalandıran haksız tahrik indirimlerinin ve iyi
hâl indirimlerinin kaldırılmasıyken, kadın saikiyle
işlenen suçlarda özellikle Anayasa Mahkemesi geçtiğimiz gün Türk Ceza
Kanununun 103üncü maddesinin (1)inci fıkrasında çocuğa cinsel
istismarı tanımlayan ve bu cezayı tanımlayan hükmünü fiil
ile öngörülen yaptırım makul ve hakkaniyete uygun değil diye,
ileride evlenebilirler diye iptal etmesiyle yine skandal bir karara imza
atmıştır. Çocuk istismarında
caydırıcılığı amaçlayan TCKnın 103/1inci
maddesini iptal eden, neredeyse istismarı meşrulaştıracak
böyle bir kararın altına imza atılmış olması
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ)
hele hele
gerekçesinde Bu ceza fazla, ileride evlenebilirler. diyerek olması
Gerçekten Anayasa Mahkemesinin bu kararını
kınadığımı ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yıldız
14.- Aydın Milletvekili Hüseyin
Yıldızın, iktidarın yanlış dış
politikası yüzünden turizmin dibe vurduğuna ilişkin
açıklaması
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
İktidarın yanlış dış
politikası yüzünden bu sene turizm dip noktada. Bu yıl -iki
bayramın arasında- sadece dokuz günlük bayram tatiliyle turizmi
kurtarma şansımız yok. Özellikle Aydının Didim ve
Kuşadası ilçelerini bayramda gezdik, esnaf çok zor durumda. Turizm
bölgelerinde olan esnafın bu yıl ve önümüzdeki yıl vergilerinin
ertelenmesi, borçlarının ertelenmesi, banka borçlarının
ertelenmesi ve kiralarının ertelenmesini istiyoruz. Özellikle, 1
milyon insan turizm firmalarında çalışıyordu, bu sene,
üzülerek söylüyorum, 400 bine düştü. Bu önlemi
almadığınız takdirde önümüzdeki yıl turizm daha da
kötüye gedecek ve çok zor durumda kalacak esnaf.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Son olarak Sayın Kayan
15.- Kırklareli Milletvekili Türabi
Kayanın, Lüleburgaza acilen çevre yolu yapılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan
E5 Karayolu İstanbuldan Kapıkuleye kadar
250 kilometredir; Silivri, Çorlu, Lüleburgaz, Babaeski, Havsa, Kuleli, Necatiye
ve Edirne gibi 8 yerleşim yerinden geçmektedir. Bu yolun üzerinde sadece
Lüleburgaza çevre yolu yoktur. Lüleburgaz 160 bin nüfuslu bir kent, içinden
geçen E5 6 defa sinyalizasyonla kesiliyor, trafiği allak bullak ediyor.
Lüleburgaza çevre yolu acilen yapılmalıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, grup
başkan vekillerine söz vereceğim ancak sadece Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun grup başkan vekili ve Adalet ve Kalkınma Partisi grup
başkan vekilleri buradalar.
Sayın Özel, açalım mı sistemi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Açalım efendim.
Bence gruplar adına olabilir efendim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Evet, biz de söz istiyoruz gruplar adına.
BAŞKAN Olabilir, gruplar adına
konuşmak isterlerse birer temsilciye söz verebiliriz.
Sayın Özel, sizden başlayalım.
Buyurun.
16.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, TBMM
Başkanı İsmail Kahramanın Yunus Emre Vakfının
Romada Atatürk resimlerini sergilediği sergi salonunda
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın resminin olmamasına
gösterdiği tepkiyle ilgili basında çıkan haberlere ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Geçtiğimiz günlerde, 10-12 Temmuz tarihlerinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Sayın Başkanı İsmail Kahraman
Akdeniz İçin Birlik Parlamenter Asamblesi Başkanlık Divanı
toplantısı için İtalyadaydı. Roma ziyaretinde Yunus Emre
Vakfının Romada Atatürk resimlerini sergilediği sergi salonuna
girdi ve sergi salonunda bir fotoğrafın olmamasına tepki
gösterdi. Atatürk resimlerinin olduğu bir salonda Cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğanın resminin olmamasına tepki göstermesi
basında yer aldı. Bugün bir basın bülteni Meclis
Başkanlığınca geçildi, özrü kabahatinden büyük. Basın
bülteni baştan aşağı Meclis Başkanının
bilinçaltını yansıtan ve son günlerin moda çabasıyla bir
fiilî durum tescillemeye çalışan bir yaklaşım.
İşin kötüsü, kendisi Türkiye Büyük Millet Meclisinin, bu
Parlamentonun Başkanı. Şöyle söylüyor: Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğandan bahsettiği her yerde Türkiye Cumhuriyeti
devlet başkanı diyor. Türkiye Cumhuriyetinin bir
Cumhurbaşkanı var, kendisine makamın gerektirdiği nezaket
gösteriliyor, buraya geliyor konuşmasını yapıyor ama
kendisi başkan değil.
Bir rejim değişikliğini dayatan
AKPnin tarafsız olması, tarafsızlığından
ayrılmaması gereken Meclis Başkanı, bir fiilî durum tescili
için resmî basın açıklamasında Türkiye Cumhuriyeti devlet
başkanı, Türkiye Cumhuriyeti başkanı şeklinde bir
yaklaşımda bulunuyor. Bunu Cumhuriyet Halk Partisi olarak
şiddetle kınadığımızı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Ek sürenizi veriyorum Sayın Özel,
tamamlayın lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu yüce çatının
altında görev yapan, 1 Kasımda parlamenter sistemle görev yapmak
üzere kendisi de oy almış olan, yapılan seçimde kendi partisinin
oylarıyla da olsa Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
seçilmiş olan birisinin Atatürk resimlerine bakıp burada Tayyip
Erdoğan resmi niye yok? demesi, daha sonra da Türkiye Cumhuriyeti devlet
başkanının resminin olmamasını kınamam Atatürkün
resminin olmasına tepki göstermem demek değildir. diye kendisini
savunması da, bu Meclise, bu halka haksızlıktır,
yaptığı iş hadsizliktir.
Kendisi bu basın açıklamasını
düzeltmelidir, bu konuda kendisini haddini bilmeye davet ediyoruz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özel.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Sayın Aydın.
Buyurun.
17.- Erzurum Milletvekili Kamil Aydının,
Türkiyede düzenlenen bazı uluslararası etkinliklerin elçilikler
aracılığıyla iptal edilmesine, Gürbulak Sınır Kapısının
kapatılmasına ve Başbakan Binali Yıldırımın
BBCye verdiği röportaja ilişkin açıklaması
KAMİL AYDIN (Erzurum) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Efendim, 4 Temmuz Amerikanın kurtuluş
yıl dönümü, aynı şekilde 14 Temmuz Fransanın, ama Amerika
Birleşik Devletleri Türkiye'deki bu kurtuluş törenlerini biraz
gecikmeli, geçen gün yaptı, Fransa ise iptal etti.
Şimdi, bu tür uluslararası etkinlikler
Türkiye'de elçilikler aracılığıyla iptal edildiğinde,
güvenlik endişesiyle kaydırıldığında gerçekten
büyük bir endişeye kapılıyoruz, çünkü -Allah korusun-
İstanbul ve Ankaradaki terör patlamaları böyle uyarıların
ve bu tür etkinliklerin iptaliyle, iptallerinin akabinde oldu, vuku buldu.
Dolayısıyla, Fransanın bugün
yapması gereken bu etkinlik kutlamasının iptali de -Allah
korusun- acaba yine bir metropol kentimizde büyük bir patlamanın ön haberi
mi, acaba yine böyle bir güvenlik zafiyeti olacak mı olmayacak mı
Biraz önce sıcak bir haber ulaştı elimize. Gürbulak
Sınır Kapısının, İranla olan tek
sınır kapımızın -geçici olarak-
kapatıldığını bilgi olarak aldık; teröristlerin,
işte birtakım bombalar yerleştirdiği, kablolar
döşediği şeklinde. Allah korusun, acaba yine böyle bir
endişe duymaya bir mahal var mı? Burada, gerçekten,
İçişleri Bakanı başta olmak üzere istihbarat
yetkililerinden de böyle bir bilgi almak istiyoruz.
Diğer bir konu da: Dün Başbakanın
BBCye verdiği bir röportajı izledik. Zeinab Badawiyle
yaptığı röportajda, yine dış işleriyle ilgili,
çok da uzman olmadığı bir alanla ilgili, efendim, har vurup
harman savruldu yine. Daha önceleri de bunları mütemadiyen
yaşadık. Ey İsrail, Ey Amerika, Ey Fransa, Ey Rusyaya,
bir de şimdi, sanki Ey İngiltere gibi bir şey ekleniyor.
Efendim, biz Suriyede barışı istiyoruz ama hem Esede hem
IŞİDe, ikisine aynı derecede karşıyız. Esedi de
istemiyoruz, IŞİDi de istemiyoruz. Şimdi, böyle
uluslararası bir bakış olabilir mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Ek sürenizi veriyorum Sayın
Aydın, buyurun.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Teşekkür ederim.
Yani, böyle romantik bir tavır dış
işlerinde geçerli değil. Ta Churchillden bu yana gerçekten
uluslararası ilişkilerde az konuşulup çok iş
yapılır. Böyle ebedi dostluklardan, ebedi düşmanlıklardan
falan bahsedilemez. Çünkü, bunu en iyi, bu on dört yıldır iktidarda
olan AKP Hükûmeti yaşattı Türkiyeye. Ne oldu? Bir gün protesto
ettik, kızdık, öfkelendik, diktatör dedik; ertesi günü, birkaç
yıl sonra heyetler gönderdik, el altından görüşmelere çalıştık.
Bugün Mısır ve Rusyayla yapmaya
çalıştığımız budur.
Şimdi, yarın Suriyeyle de aynı
duruma düşmemek için Sayın Başbakanı uyarıyoruz
buradan. Yani, kişiler üzerinden değil de uluslararası
menfaatler üzerinden, Türk milletinin menfaatlerini, ali menfaatlerini dikkate
alarak birtakım şeyleri söylemekte yarar var. Belki de o hafife
aldığınız, diğerlerine dediğiniz gibi diktatör
dediğiniz, o Esedle yarın görüşme zorunluluğu
doğabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAMİL AYDIN (Erzurum) Böyle bir şeyi
yaşatmamak için gerçekten iki düşünüp bir konuşmak lazım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Aydın.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Sayın Kerestecioğlu, buyurunuz.
18.- İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demirin, yargıya yapılan ciddi müdahalelere ve
cezaevlerindeki ihlaller, işkenceler ile hasta tutukluların durumuna
ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Evet, bir sistem değişikliği
gerçekten fiilî olarak dayatılmaya çalışılıyor ve
sürekli bu kimse tarafından istatistiklerle de, verilerle de -aslında
gösterdiği gibi kabul edilmese de- her yerde, sanki bir başkan
varmış gibi davranılmaya çalışılıyor. Ama
bunun yanı sıra, özellikle yargı alanında ciddi
müdahalelerle karşı karşıya olduğumuzu ve
yargının yürütmenin denetimine nasıl girdiğini ve sokulmaya
çalışıldığını görüyoruz. Bunun en son
örneği, hakikaten, burada aslında zoraki de olsa kurulan Çocuk
İstismarını Önleme Komisyonu dururken ve çalışmaları
devam ederken diğer yandan bunun verileri, ortaya koyacağı
şeyler hiç de göz önüne alınmadan birdenbire yine Anayasa
Mahkemesinden Türk Ceza Kanununun 103/1inci maddesinin iptaliyle ilgili bir
karar çıkması, zaten daha önce 2nci maddesinin iptal edilmiş
olması nedeniyle ve burada doğan yasal boşluğun bir de
1inci madde nedeniyle doğması, 15 yaşından küçük
çocukların istismar edilmesi hâlinde âdeta cezasızlık getiren
bir düzenlemeye yol verilmiş olması gerçekten Türkiyedeki bütün
çocuklar ve kadınlar, özellikle genç kadınlar adına ciddi, esef
verici ve tehdit edici bir yaklaşımdır. Bunu
kınadığımı belirtmek isterim.
14 Temmuzda cezaevindeki koşullar nedeniyle tek
tip elbise giymek istemedikleri için ve orada yapılan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Ek sürenizi veriyorum Sayın
Kerestecioğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
işkencelere karşı çıkıp
ölüm orucunda ölen kişilerin şahsında şu anda da bütün
cezaevlerinde yaşanan ihlalleri, işkenceleri ve özellikle hasta
tutukluların durumlarını dile getirmek isteriz ve onların
gerçekten artık yakınlarının yanında tedavi
bulmalarını, bütün hasta tutsakların, özellikle ağır
koşullarda olanların serbest bırakılması için
gerekenlerin yapılmasını dile getirmek istiyoruz.
Teşekkürler.
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Kerestecioğlu.
Sayın İnceöz, buyurun.
19.- Aksaray Milletvekili İlknur
İnceözün, iktidar partisinin rejimle ilgili sorunu varmış gibi
bir algı yaratılmak istendiğine ve TBMM Başkanı
İsmail Kahramana yönelik eleştirilere ilişkin açıklaması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, biraz evvel Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkan Vekilinin konuşmasında rejim
değişikliğiyle ilgili
Sanıyorum ki sistematik bir
şekilde, her seferinde, bu açıklamalarla sanki iktidar partisinin
rejimle ilgili bir sorunu varmış gibi bir algı oluşturmaya
çalışıyor. Öncelikle bunun altını çizmek istiyorum:
Burada defaatle gerek oturduğumuz yerde gerek kürsüde gerekse basın
açıklamalarımızda Türkiyedeki rejimin adının belli
olduğunu, cumhuriyet olduğunu ve cumhuriyetle ilgili hiçbir
problemimizin olmadığını çok net bir şekilde
belirttik. Rejimin adı belli, rejimle ilgili bir değişiklik
talebimiz yok ancak şunu tartışmaktan ve konuşmaktan da
hiçbir zaman çekinmemek gerekir ki sistemle ilgili her zaman
tartışılabilir, mevcut sistemin sorunlarını gidermek
için daha farklı yeni sistemler ne olabilir
Bunun adı
başkanlık olabilir, yarı başkanlık olabilir,
başka bir sistem olabilir, Türkiyeye uygun bir model olabilir ama
bununla, rejimle ilgili bir sorun var ve rejim değişikliği
talebi var gibi gösterilmesinin ileriye dönük bir algı yönetimi
olduğunu özellikle belirtmek istiyorum. Burada böyle bir düzeltme yapmak
zorunluluğu doğmuştur bu açıklamanın arkasından.
Bunun dışında, biraz evvel Meclis
Başkanımızın şahsı üzerinden eleştirilerde
bulunuldu ama zaman zaman burada sürekli yaptığımız bir
şey var ki -kürsüde konuşan hatiplerimiz de dâhil olmak üzere- bu biz
tarafından dahi yapılıyorsa eleştirdiğimiz bir
husustur. Evet, açıklamaları beğenmeyebilirsiniz,
eleştirebilirsiniz, bu çok normaldir, muhalefetin de en doğal
hakkıdır ama bütün bu eleştirileri yaparken, gerek kürsüdeki
hatibe karşı gerek konuşmacılara karşı gerekse
açıklama nereden gelirse gelsin -Meclis Başkanımız da dâhil
olmak üzere- bu eleştirileri yaparken karşı tarafın
kişilik haklarına saldırı şeklinde, tahkir edici
şekilde, hakaret edici şekilde, hiçbir zaman eleştiri
sınırlarını taşan, aşağılayan
şekilde olmaması gerektiğini çok net bir şekilde ifade
ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Ek sürenizi veriyorum Sayın
İnceöz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Bunun hem
Parlamentonun hem milletvekillerinin hukukunu korumak hem de siyasetin hukukunu
korumak adına da çok önemli olduğu kanaatindeyim. Daha dün burada
yaşanan üzüntü verici olaylar neticesinde bunun bir kez daha
altını çizmekte fayda vardır.
Bunun dışında, özellikle şunu
belirtmek istiyorum ki elbette ki barış istenebilir ama
barış, savaşın olduğu ülkelerde talep edilebilir.
Eğer bir ülkede kırk yıldır terörle mücadele varsa Senin
terör örgütün iyi, benim terör örgütüm kötü. demeksizin terör örgütünün
eylemlerini
Bölge insanını, ülkemizi ve dünya
insanlığını hedef alan terör örgütlerinin eylemlerine
karşı sessiz kalıp görmezden geliniyorsa elbette ki bunun
adı barış değil, teröre destek olur ve teröre destek
verenlerle ilgili de ceza hukuku sistemi açıktır ve gereği
yapılır. Terörle mücadele de bu anlamda bu tür açıklamalarla
hiçbir şekilde kesintiye uğramayacak, 78 milyonun ve 780 bin
kilometrekarenin birlik ve beraberliği için bu mücadele sonuna kadar
sürecektir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
İnceöz
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
Sayın İnceöz yaptığım konuşmayı iki yönden
tamamen çarpıttı ve söylemediğim bir şeyi söylemişim
gibi bana atfen yanıltarak
Hem kamuoyunu yanılttı hem de
açıklama ihtiyacı var.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Ben genel bir
konuşma yaptım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hatta şöyle söyleyeyim
kendi ifadeleriyle: Birincisi, sistemli bir şekilde algı yönetimi
yapmakla suçladı beni. Oysaki ben öyle bir şey
yapmamıştım.
İsmail Kahramana hakaret ettiğimi
söyledi. Siz dinlediniz, herkes dinledi; hakaret değil, eleştiri
sınırları içinde sözler var. Sayın inceöz bunu
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Kişilik
haklarına dedim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kişilik haklarına da
hiçbir şey yok.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray)
Aşağılıyorsunuz her seferinde.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın İnceözün bu
açıklamaları İç Tüzük 69a göre söylemediğim bir sözün tarafıma
atfedilmesinden dolayı cevap hakkı doğurmaktadır. Cevap
hakkımı kullanmak istiyorum.
BAŞKAN Sayın Özel, bu bir sataşma
değil. Dolayısıyla, size sataşmadan söz vermeyeceğim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Peki.
BAŞKAN Ancak bir açıklama gereği duyuyorsanız
Sayın İnceözün yaptığı açıklamaya dair, size
yerinizden bir söz verebilirim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
özür dileyerek İç Tüzükten okuyorum:
Açıklama hakkı
Madde 69: Şahsına sataşılan veya
ileri sürmüş olduğu görüşten farklı bir görüş
kendisine atfolunan Hükümet, komisyon, siyasî parti grubu veya milletvekilleri,
açıklama yapabilir ve cevap verebilir. Açıklama ve cevaplar için
Başkan, aynı oturum içinde olmak üzere söz verme zamanını
takdir eder. Bu suretle söz almak isteyen, ne sebepten dolayı
konuşmak istediğini Başkana bildirir. Başkan, söz verip
vermemek gerektiğini takdir eder. Başkanlıkça kendisine söz
verilmeyen kimse direnirse, Genel Kurul, bu konuda görüşmesiz ve
işaret oyuyla karar verir.
BAŞKAN Sayın Özel, ben de size diyorum
ki burada bir sataşma yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama siz 60a göre yap
diyorsunuz.
BAŞKAN Sataşmadan değil, size
açıklama yapmaktan dolayı yerinizden söz vereceğim Sayın
Özel. Açıklama yapın, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
bakın, ama madde iki şeyi birden düzenliyor. Biri,
şahsınız
BAŞKAN Sayın Özel, bu benim takdir
hakkım değil mi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamam, ama şunu
konuşalım da takdir hakkı sizin olsun.
Şahsına sataşılan veya ileri
sürmüş olduğu görüşten farklı görüş kendisine
atfolunan
Yani 69 kapsamında.
BAŞKAN Tamam, anlaşıldı
Sayın Özel.
Ben size yerinizden açıklama hakkı
veriyorum, buyurunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, 60a
göre yerinden verirsiniz ama 69a göre kürsüden bu hak.
BAŞKAN Sayın Özel, 60a göre iki dakika
size yerinizden söz vereceğim, buyurunuz lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama bana karşı
yapılan ihlal 60a göre değil ki, 60 açıklama.
BAŞKAN Takdir hakkı benim Sayın
Özel, lütfen uzatmayalım.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan, bir cümle ben de ilave edeceğim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
söz vermeyebilirsiniz, takdir sizin.
BAŞKAN Ben size söz veriyorum, açıklama
yapma gereği duyduğunuz için söz veriyorum ve 60a göre yerinizden
söz veriyorum.
Sayın İnceöz, daha sonra sizi
dinleyeceğim.
Buyurunuz lütfen Sayın Özel.
20.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
öncelikle şunu söyleyeyim: Yani iyi niyetle ve demokratik bir şekilde
yönettiğinizi her seferinde görüyoruz, herkes yaşıyor, o yüzden
buna bir şey diyemem. Ama madde 69, yerleşik uygulamamız
kürsüdendir. Bu, madde 60a göre. O yüzden aslında bu doğru
olmadı ama
BAŞKAN Sayın Özel, size bir sataşma
olsaydı, hani şahsınıza, partinize, grubunuza bir
sataşma olsaydı inanın kürsüden size söz verirdim. Bunda hiçbir
kuşku duymanıza, kaygı duymanıza gerek yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
söylediğim söz farklı şekilde bana atfedildi, aynı maddede
düzenleniyor.
BAŞKAN Tamam, siz de açıklama yapma
gereği duyuyorsunuz, yerinizden söz verdim, bunda bir şey yok.
Buyurunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Peki Sayın Başkan.
Şunu söyleyeyim: Sayın İnceöz diyor
ki, sistemli bir şekilde kendilerinin rejimle ilgili sorunu olduğunu
ifade ediyormuşuz. Sistemli bir şekilde Türkiyede bir sabah rejim
tartışması, öbür sabah sistem tartışması, iftar
yemeğinde başkanlık, sahur yemeğinde Parlamenter sistem
çökmüştür. Bir sistemli saldırı varsa o
saldırıyı yapan AKPdir, Meclis Başkanıdır,
Cumhurbaşkanıdır. Cumhuriyet Halk Partisi bu
saldırılara karşı sessiz ve kayıtsız kalamaz.
Bir Meclis Başkanı düşünün ki bir
basın bülteni -dili sürçse bir şey demeyeceğiz, lafını
geri alacak- enine boyuna Meclis antetli kâğıda basın bülteni
yolluyor. Orada Atatürk resmini görüp de Nerede burada Tayyip Beyin resmî?
dediği ayıbını örtmek için tutuyor bir de üstüne Devlet
başkanımızın resmi. diyor. Böyle bir şey yok. Buna sessiz
kalacak hâlimiz yok. (CHP sıralarından alkışlar) Bunu
söylemek hakkı değil, haddi değil, ona haddini bildiririz.
Şimdi, siz buna hakaret diyorsanız, buyursun beyefendi hakaret
davası açsın, kazananı da yüce yargı takdir etsin.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz Sayın
Özel.
Sayın İnceöz
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) 60a göre ben de
söz istiyorum.
BAŞKAN Peki, sizin de mikrofonunuzu
açıyoruz.
21.- Aksaray Milletvekili İlknur
İnceözün, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Benim
konuşmam burada çok açık ve net bir şekilde. Sadece bu
konuşmanın üzerinden genelleme yaparak da Parlamento da nasıl
bir dil olması gerektiği konusunda genel ve açıklayıcı
bir konuşma yaptım. Bu konuşmadan çıkartmak suretiyle
işte Bir çarpıtma algısı oluşturuldu. vesaire
demesini ben doğru ve yerinde bulmuyorum. Bütün eleştirileri
yapabiliriz ama eleştirileri yaparken kişinin kişilik
haklarına bir saldırı içerecek şekilde bunu yapmamak
gerekiyor. Ama, bu dönem Parlamentoda bilinçli bir şekilde bunlar
yapılıyor, aşağılayıcı şekilde, tahkir
edici şekilde konuşmalar yapılıyor. Benim eleştirim
genel bir konuşmaydı, sataşma içermemekteydi. Bundan
alınmaması gerekir. Eğer varsa bir eksiklik alınması o
zaman doğaldır diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, önergeleri ayrı
ayrı okutacağım.
Üçüncü sırada okutacağım Meclis
araştırması önergesi 500 kelimeden fazla olduğu için önerge
özeti okunacaktır ancak önergenin tam metni Tutanak Dergisi'nde yer
alacaktır.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 21
milletvekilinin, Artvinin Borçka ilçesinde AK PARTİ iktidarı
döneminde yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/261)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Artvin ili Borçka ilçesinde Hükûmetiniz döneminde
yaşanan sorunların yerinde belirlenip incelenmesi amacıyla
Anayasanın 98inci ve İç Tüzükümüzün 104üncü ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması komisyonu
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1)
Uğur Bayraktutan (Artvin)
2)
Kazım Arslan (Denizli)
3)
Erkan Aydın (Bursa)
4)
Şenal Sarıhan (Ankara)
5)
Orhan Sarıbal (Bursa)
6)
Mazlum Nurlu (Manisa)
7)
Ali Şeker (İstanbul)
8) Gülay Yedekci (İstanbul)
9) Mevlüt Dudu (Hatay)
10) Cemal Okan Yüksel (Eskişehir)
11) Nurhayat Altaca
Kayışoğlu (Bursa)
12) Mehmet Gökdağ (Gaziantep)
13) Kadim Durmaz (Tokat)
14) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
15) Mahmut Tanal (İstanbul)
16) Haydar Akar (Kocaeli)
17) Aydın Uslupehlivan (Adana)
18) Çetin Osman Budak (Antalya)
19) Namık Havutça (Balıkesir)
20) Ceyhun İrgil (Bursa)
21) Lale Karabıyık (Bursa)
22) Tur Yıldız
Biçer (Manisa)
Gerekçe:
Artvin ili Borçka ilçesi tarihi ve turizm
açısından bölgenin en önemli yerleşim yerleri arasında
yerini almaktadır. Barajlar kenti Borçka, ülke ekonomisine oldukça
katkı sağlamış bir ilçemizdir. Fedakâr Borçka ve
Borçkalılar aynı fedakârlığı AKP Hükümetinden ne
yazık ki görememiştir.
Borçka'nın birçok sorunları ve
ihtiyaçları mevcuttur. Borçka'da öğretmen açığı
mevcuttur. Okullarda öğretmenlerin olmayışı, okul
binalarının fiziki yetersizliği, teknolojinin tam olarak
ilçedeki okullara yansıtılmaması, eğitimi olumsuz yönde
etkilemektedir. Borçka'da eğitim sistemi genel olarak çok eksik
yürütülmektedir. Yine Borçka'da mutlak suretle endüstri meslek lisesi
açılmalıdır. Borçka için endüstri meslek lisesinin
açılması Borçka halkının lehine bir karar olacaktır.
Borçkanın sağlık sektöründe de
birçok sıkıntıları mevcuttur. Borçka Devlet Hastanesinde
doktor yetersizliği vardır, Borçka Devlet Hastanesinde yeterli
sağlık hizmeti verilmemektedir. İlçenin talebi
karşılanmamaktadır.
Yoğun kış koşullarının
yaşandığı Borçka ilçemizde ulaşım oldukça
elverişsizdir. Özellikle köy yolları bakım ve onarımdan
geçirilip yeniden asfaltlanmalıdır. Yine ilçede, Borçka ve
Muratlı Barajının yapımı nedeniyle birçok köylerin
yolları bir o kadar daha uzamıştır ve Borçka nüfusunun
yüzde 70'i bu yüzden sıkıntı yaşamaktadır.
Muratlı Barajının yapımından dolayı
Borçka'nın en büyük köyü Güreşen ve çevre köylerin toplam nüfusu
kışın 4 bin, yazın 8 bin civarındadır.
Vatandaşlar ulaşım sıkıntısı
yaşamaktadır. Muratlı Barajının üzerinde
yapılacak olan bir viyadükle ulaşım sorunu çözülecektir. Borçka
Barajının yapımından dolayı yine 5-6 köyümüz,
kışın 2.500, yazın 5 bin civarında insanımız
ulaşım sorunu yaşamaktadır. Borçka Barajının
üzerinde yapılacak olan bir viyadük ile ulaşım sorunu
çözülecektir.
Borçka halkı, tarım ve
hayvancılıktan yeterince destek ve teşvik alamamaktadır.
Borçka ilçesinde birçok turizm noktası bulunmasına karşın
yeteri kadar devlet desteği alınmamakta ve turizm açısından
hak ettiği payı maalesef ki alamamaktadır. Borçka, birçok
güzelliğini ülkemiz ve dünya turizmine açabilir ve bölgede bir marka
olabilir. Tüm bu sorunlara Borçka halkı çözüm aramaktadır.
Yukarıda belirtilen hususlar
ışığında, Borçka'da yaşanan sorunların
belirlenip Borçka halkının yaşadığı
mağduriyetlerin yerinde incelenip tespit edilmesi amacıyla Anayasanın
98inci ve İç Tüzükümüzün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince
Meclis araştırması komisyonu açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
2.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 24
milletvekilinin, Karadeniz Bölgesinde artan kanser vakalarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/262)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Karadeniz Bölgesinde artan kanser
vakalarının sayılarının ve nedenlerinin tespit edilip,
Çernobil faciası ile alakasının olup olmadığı
konusunda gerekli inceleme ve araştırmaların ivedilikle
yapılması ve Karadeniz Bölgesindeki kanser ve kanser risk
faktörlerinin araştırılması amacıyla Anayasanın
98inci ve İç Tüzükümüzün 104 ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması komisyonu açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Uğur Bayraktutan (Artvin)
2) Kazım Arslan (Denizli)
3) Erkan Aydın (Bursa)
4) Şenal Sarıhan (Ankara)
5) Orhan Sarıbal (Bursa)
6) Tur Yıldız Biçer
(Manisa)
7) Mazlum Nurlu (Manisa)
8) Ali Şeker (İstanbul)
9) Gülay Yedekci (İstanbul)
10) Mevlüt Dudu (Hatay)
11) Cemal Okan Yüksel (Eskişehir)
12) Nurhayat Altaca
Kayışoğlu (Bursa)
13) Mehmet Gökdağ (Gaziantep)
14) Kadim Durmaz (Tokat)
15) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
16) Mahmut Tanal (İstanbul)
17) Haydar Akar (Kocaeli)
18) Aydın Uslupehlivan (Adana)
19) Çetin Osman Budak (Antalya)
20) Barış Karadeniz
(Sinop)
21) Namık Havutça (Balıkesir)
22) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
23) Devrim Kök (Antalya)
24) Ceyhun İrgil (Bursa)
25) Lale Karabıyık (Bursa)
Gerekçe:
Ukrayna'nın Kiev kenti yakınlarındaki
Çernobil Nükleer Güç Reaktörünün 4üncü ünitesinde 26 Nisan 1986 günü erken
saatlerde meydana gelen nükleer kaza sonrasında atmosfere büyük miktarda
füzyon ürünleri salındığını tüm dünya kazadan ancak
dört gün sonra, 30 Nisan 1986 günü öğrenmişti. Kazadan kaynaklanan
radyoaktif salınım 28 Nisan tarihinde kuzeybatı yönünde esen
rüzgârlarla İskandinavyanın güney ve orta bölgelerine yönelmiş,
3 Mayıs Cumartesi günü füzyon ürünleri yüklü hava kütlesi Avrupa'nın büyük
bir kısmı ile birlikte Bulgaristan ve Yunanistan üzerinden
Trakya'yı etkisi altına almıştı. İkinci bir
salınımla Çernobilden doğuya sürüklenen hava kütlesi 7-9
Mayıs tarihlerinde Kırım Yarımadası'nın
kuzeyinden ve Karadeniz üzerinden geçerek Türkiye'nin kuzeydoğu
kıyılarına ulaşmıştı. Bir ülkenin radyoaktif
bulaşmaya maruz kalmasındaki en önemli neden bulutun geçtiği
sırada etkisi altındaki o ülkede yağış
bırakması durumudur. Merhum Karadenizli sanatçı Kazım
Koyuncu'nun da Hep yedik o yağmurları kafamıza. diye ifade
ettiği yağışlarla, Trakya ve Doğu Karadeniz
bölgelerinin o tarihlerde yağış alan yerlerinde radyoaktif
etkilenme ağırlıklı olarak hissedilmiştir.
Bulutun geçtiği sırada etkisi
altındaki ülkelerde yağış olması durumu o ülkenin
radyoaktif bulaşmaya maruz kalmasındaki en önemli nedeni teşkil
etmektedir. Bundan dolayıdır ki Türkiye, bulutun üzerinde
seyrettiği tarihlerde Trakya ve Doğu Karadeniz Bölgelerinde
yağış alan yerlerde, özellikle Karadeniz Bölgesinin
fındık, tütün ve çay üretimi yapılan bir kısım
alanlarının yağış alması sebebiyle Çernobil
reaktöründen kaynaklanan radyoaktivitenin etkisini
ağırlıklı olarak hissetti. Dolayısıyla, radyasyon
etkilerinin hafifletilmesine yönelik önlemler de Trakya ve Karadeniz
bölgelerinin bazı kısımlarına yönelik olarak
alındı. Karadeniz Bölgesinin en önemli tarım ürünü çayda büyük
bir mücadele verildi. Artvin, Rize ve Trabzon illerinde 58 bin ton çay
çeşitli yöntemlerle imha edildi. Radyasyonlu olduğu düşünülen
çayların dere ve deniz kenarlarına döküldüğü, bazılarının
ise toprağa gömüldüğü bölge insanı tarafından
bilinmektedir. Bu durum oldukça tehlikelidir. Bölgedeki birçok tarım
ürününün de etkilendiği iddia edilmektedir. Yine, bölgede yoğun
yetişen fındık ve tütünün de etkilenmiş olacağı
tahmin edilmektedir.
Bu durum Karadeniz Bölgesinde büyük bir travma
yaratmıştır. Hemen hemen her evde rastlanan kanser
hastalığı her geçen gün artmaktadır. Toplum ise bu durumun
Çernobil faciasıyla bağlantılı olduğu
görüşündedir. Bu durumun tespiti, varsa gerçeklik payı, yoksa da
bölgede artan kanser vakalarının nedeninin, sebebinin bulunması
konusu önem arz etmektedir. Kanser vakalarının nedenlerinin
belirlenmesi ve gerekli tedbirlerin alınması kanser
vakalarının azalmasına ve neticesinde ölümcül sonuçların da
azalmasına neden olacaktır.
Zaman zaman yapılan
araştırmaların siyasiler tarafından baskı altında
tutularak gerçek bilgilerin saptırıldığı kuşkusu
her geçen gün artan kanser vakalarının en büyük ispatı
şeklinde yorumlanmaktadır. Her gün bir evde kanser vakalarından
yaşanan ölümler Çernobil'in etkileri gerçeğini gözler önüne
sermektedir.
Yukarıda belirtilen hususlar
ışığında, Karadeniz Bölgesinde sıklıkla
yaşanan kanser vakalarının tespiti, sayısı, nedenleri
ve Çernobilin bölgede yarattığı etkilerin kurulacak bir Meclis
araştırması komisyonu tarafından
araştırılması, görülmesi ve tespit edilmesi amacıyla
Anayasanın 98inci ve İç Tüzükümüzün 104üncü ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması komisyonu
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
3.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 24
milletvekilinin, Artvin Kafkasör-Cerattepe maden sahası konusunun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/263) (x)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Artvin Kafkasör-Cerattepe maden sahası
konusunda gerekli önlemlerin belirlenip ivedilikle alınması
amacıyla Anayasanın 98inci ve İç Tüzükümüzün 104üncü ve
105inci maddeleri gereğince Meclis araştırması komisyonu
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Uğur Bayraktutan (Artvin)
2) Orhan Sarıbal (Bursa)
3) Kazım Arslan (Denizli)
4) Şenal Sarıhan (Ankara)
5) Mazlum Nurlu (Manisa)
6) Niyazi Nefi Kara (Antalya)
7) Ali Şeker (İstanbul)
8) Gülay Yedekci (İstanbul)
9) Mevlüt Dudu (Hatay)
10) Cemal Okan Yüksel (Eskişehir)
11) Nurhayat Altaca
Kayışoğlu (Bursa)
12) Mehmet Gökdağ (Gaziantep)
13) Kadim Durmaz (Tokat)
14) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
15) Mahmut Tanal (İstanbul)
16) Haydar Akar (Kocaeli)
17) Aydın Uslupehlivan (Adana)
18) Çetin Osman Budak (Antalya)
19) Barış Karadeniz
(Sinop)
20) Namık Havutça (Balıkesir)
21) Devrim Kök (Antalya)
22) Ceyhun İrgil (Bursa)
23) Lale Karabıyık (Bursa)
24) Erkan Aydın (Bursa)
25) Tur Yıldız
Biçer (Manisa)
Özet Gerekçe:
Artvin ilimizin hemen üzerinde bulunan Cerattepe
mevkisi ve bu alanla bitişik Genya Dağını da içine alan
iki ruhsat alanında yapılmak istenilen madencilik faaliyeti Artvin
halkının on beş yıllık inançlı ve kararlı
mücadelesi sonucunda 24/10/2008 tarihinde mahkeme kararıyla bir bütün
olarak sona ermişti. Rize İdare Mahkemesinin 2007/52 esas ve 2008/709
Karar ile aynı Mahkemenin 2007/53 esas ve 2008/708 Karar sayılı
ilamlarında doğal yaşlı ormanlara, su kaynaklarına,
canlı yaşama verilecek muhtemel zararlar değerlendirilerek
işletme ve maden ruhsatlarının iptaline karar verilmişti.
Bu karar Artvin'in kurtuluşu olmuş, telafisi imkansız zararlar
mahkeme tarafından da takdir edilmişti.
Ancak, 24 Haziran 2010 tarihinde yeni Maden
Kanununun, 6 Kasım 2010 tarihinde de uygulama yönetmeliğinin
yürürlüğe girmesiyle ülkemiz genelinde ilk olarak 1.343 maden
sahasının ihale yoluyla ruhsatlandırılacağı
bizzat Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız
tarafından Mart 2011 tarihinde açıklanmıştır. Artvin
ve ilçelerinde de ihaleye çıkarılacak onlarca saha olduğu
bilinmektedir. Bunlardan birinin tüm Artvinlilerin desteğiyle
ruhsatları iptal edilen 4252 maden ruhsat numaralı Cerattepe (250
hektar), diğerinin ise 4944 maden ruhsat numaralı Genya
Dağı ve Kafkasör turizm merkezi dâhil şehrin üst mahallelerini
ve ilimizin içme suyu kaynaklarının önemli bir kısmını
da içine alan (4.156,25 hektar) çok daha geniş bir saha olduğu
bilgisi şehirde büyük tepki ve endişe yaratmıştır. Her
iki alan mahkeme kararıyla işletme ruhsatlarının iptal
edilmiş olduğu alandır. Mahkeme kararına rağmen, bu
iki ruhsat alanının yeniden ihaleye çıkarılmış
olması kaygılarımızı daha da
arttırmıştır.
Bu alanlara ilişkin maden
ruhsatlarının mahkeme kararıyla iptal edilmiş olmasına
rağmen ve bu kararlar yüksek yargının onayından geçmiş
olmasına rağmen, belirtilen alanların yeniden ihaleye
çıkarılmış olması öncelikle özel olarak Artvin
halkının ve genel olarak bütün yurttaşların hukuk devletine
ve hukukun üstünlüğüne olan inancını sarsacaktır. Özelikle
ruhsat alanlarının heyelanlı alanlar olduğu,
heyelanların devam ettiği, hâlen giderek büyüyen çatlakların
yaşamsal tehlikeler yaratacak ölçülere geldiği görülmektedir. Yine
yargılama sırasında bu alanda madencilik yapmak isteyen
şirketin açmış olduğu galeride biriken ağır metal
yüklü suyun yol açtığı kaymaların sonuçlarının
yeni yeni ortaya çıkmaya başladığı tespit
edilmektedir. Artvin ilinin bütün içme suyu kaynakları bu iki ruhsat
alanlarında yer almakta olup bir maden işletme faaliyeti ilimizin
bütün su kaynaklarını kurutacak veya kirletecektir.
Yukarıda belirtilen hususlar
ışığında Artvin şehir merkezinin üzerinde yer
alan 4252 ve 4944 no.lu maden ruhsat alanlarının
kapsadığı alan, bu alanlardaki madencilik faaliyetinin çevresel
etkileri, bu alanlardaki mahkeme kararlarının ve daha önceki araştırma
komisyonunun belirlemeleri, şehir merkezine yakınlığı
ve şehir merkezinde yaşayan insanların bundan ne şekilde
etkileneceği, ülkemizin ekonomisine bir katkısının olup
olamayacağı, yer üstü zenginlikleriyle kıyaslandığında
kısa dönemli özel çıkarlar yerine yüzyıllar boyunca bütün
kamunun yararlanacağı yer üstü zenginliklerinin neler olduğunun
kurulacak bir Meclis araştırması komisyonu tarafından
görülmesinin ve tespit edilmesinin ülkemizin geleceği ve
sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı kapsamında bir
zorunluluk olduğuna inanıyoruz.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Bir gensoru önergesi vardır, önerge bugün
bastırılıp sayın üyelere
dağıtılmıştır.
Şimdi önergeyi okutuyorum:
B) Gensoru Önergeleri
1.- HDP Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri
Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken ve Diyarbakır Milletvekili
Çağlar Demirelin, sokağa çıkma yasakları adı
altında devreye konan uygulamalar neticesinde gerçekleştirilen hak
ihlalleri, mağduriyetler, yaşanan ölümler ve sivillere yönelik
gerçekleştirilen bombalı saldırılara gerekli önlemlerin
alınmaması nedeniyle İçişleri Bakanı Efkan Ala
hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/11)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Sokağa çıkma yasakları adı
altında devreye konan uygulamalar neticesinde gerçekleştirilen hak
ihlalleri, mağduriyetler, yaşanan ölümler ve sivillere yönelik
gerçekleştirilen bombalı saldırılara gerekli önlemlerin
alınmaması nedeniyle sorumluluğu bulunan İçişleri
Bakanı Efkan Ala hakkında Anayasanın 98inci ve 99uncu, TBMM
İçtüzüğünün 106'ncı maddeleri uyarınca gensoru
açılmasını arz ederiz.
Çağlar Demirel İdris
Baluken
Diyarbakır Diyarbakır
HDP Grup Başkan Vekili HDP Grup Başkan
Vekili
Gerekçe:
Ağustos 2015 tarihinden itibaren başlayan
sokağa çıkma yasakları, zorunlu göç, orman yangınları
ve âdeta siyasi bir tasfiyeyi amaçlayan yoğun tutuklamalar sonucunda
ülkemizde yeni bir çatışmalı süreç
başlamıştır. Bu sürecin başlamasıyla 1990lı
yıllarda olduğu gibi siyasal, sosyal ve tarihsel boyutları olan
birçok sorun yeniden askerî yöntemlerle bastırılmaya
çalışılmaktadır. Söz konusu çatışmalı
süreçte sadece son on bir ay içerisinde ülke genelinde 867 sivil ve 700
güvenlik görevlisi yaşamını yitirmiştir. Ülkenin her
yerinde patlayan bombalar, milyonları bulan göç dalgaları,
yakılan binlerce hektar orman arazisi, 7 ilçe ve 1 il merkezinde
yaşam alanlarının birçoğunun yaşanamaz hâle
getirilmesi ve binlerce insanın yaşamını yitirdiği
çatışma ve bombalamalar ülkeyi âdeta bir istikrarsızlık
adasına dönüştürmüştür.
Halklarımız tarafından
yetkilendirilen seçilmişlere karşı yoğun bir gözaltı
ve tutuklama furyası başlatılmış, 2015
yılında 5 bini aşkın kişi gözaltına alınmış,
19 belediye eş başkanı, 35 belediye eş başkan
yardımcısı ve belediye meclis üyesi olmak üzere toplamda 2 bine
yakın insan tutuklanmıştır. Buna rağmen
Diyarbakır, Ankara ve İstanbul'da yüzlerce insanın
yaşamını yitirmesine sebep olan bombalı
saldırıların faili olan DAİŞle ilgili ciddi bir
soruşturma ve ceza sistemi geliştirilmemiş hatta Antep ve
Adıyaman gibi bölgelerde rahatça örgütlenmelerine uzun bir süre göz
yumulmuştur. Gitgide artan mezhepçi ve milliyetçi politikalarla toplum
Alevi-Sünni, Kürt-Türk diyerek ayrıştırılmanın
eşiğine getirilmiştir. Bir yandan da AKP Hükûmetinin Orta
Doğu coğrafyasına dağılmış Selefi örgütlerle
oluşturulan bağları birçok yerde deşifre olmuş,
DAİŞ'in daha önce Ankara ve Diyarbakır'da, en son 28 Haziran
2016 tarihinde Atatürk Havalimanında gerçekleştirdiği
saldırılara rağmen hâlâ temkinli bir dil kullanmaya devam
edilmiştir. DAİŞ'in ise diğer ülkelerde
yaptığı tüm saldırıları üstlenirken Türkiye'deki
saldırıları üstlenmemek gibi bir tutumu devam etmektedir.
1 il merkezi ve 7 ilçe merkezinde sokağa
çıkma yasakları süresince yerleşim bölgeleri büyük oranda
yıkılmış olmasına ve yüz binlerce insan göç etmiş
olmasına rağmen bu gerçek kamuoyundan hâlâ gizlenmekte ya da terörle
mücadele diye sunularak kitleler nezdinde manipüle edilmektedir.
Bölgedeki STKlar ve yerel kaynaklar, devletin
açıkladığı göç miktarının gerçeği
yansıtmadığını ve göç eden insan
sayısının açıklanandan çok daha fazla olduğunu, son
bir yıldaki çatışma ortamından dolayı en az 1 milyon
600 bin kişinin zorunlu göçe tabi tutulduğunu
açıklamışlardır.
Hükûmet, kentleri TOKİlerin insafına
bırakarak bir taraftan kültürel hafızayı yok ederek
yerleşim bölgelerinin tarihsellikleriyle olan bağını
koparmayı, diğer taraftan büyük bir ekonomik rant alanı
yaratmayı amaçlamaktadır. Uluslararası hukukta savaş
suçları kapsamına giren yüzlerce uygulama yaşanırken,
çatışmaların bittiği bölgelerde ve Operasyon bitti.
açıklamalarından sonra asıl büyük yıkım
başlatılmış, sadece Yüksekova ilçesinde 4 bine yakın
haneye yıkım kararı verilecek kadar ağır bir tahribat
yaratılmıştır.
Bir insansızlaştırma projesi olan ve
Kürtler ile Alevilerin yaşadığı yerlerde demografik
değişimi esas alan bu uygulamalar devam ederken Atatürk
Havalimanında yapılan bombalı saldırıda 41 insan
yaşamını yitirmesine rağmen havalimanı hemen ulaşıma
açılmış ve insan hayatının Hükûmet nezdinde ne kadar
önemli olduğu bir kez daha açığa çıkmıştır.
Güvenlik kameralarına yansıyan ve canlı bombalardan birinin üstünde
kışlık bir mont olmasına rağmen dünyanın en iyi
korunan havalimanı olmasıyla övünülen havalimanında böylesi bir
güvenlik zafiyetinin yaşanması ciddi kuşkular
yaratmıştır.
Türkiye'de son bir yıl içerisinde 17 kez
bombalı saldırı düzenlenmiştir. Bu saldırılarda
toplam 298 kişi hayatını kaybetmiştir, bine yakın
insan da yaralanmıştır.
Sonuç olarak, ülkeyi boydan boya kana ve
gözyaşına boğan şiddet ve çatışma
ortamını bitirebilecek ya da yumuşatacak stratejiler yerine
Cumhurbaşkanı ve Hükûmet sözcülerinin açıklamaları ve uygulamaları
çatışmaların tırmanacağı işaretini
vermektedir. Cumhurbaşkanı ve Hükûmet yetkililerinin bu yönlü
açıklamalarından sonra Türkiye halkları için yeterince kabul
edilemez bulunan tablonun daha fazla
ağırlaşacağını kestirmek ne yazık ki güç
değildir.
Yüzlerce yurttaşımızın ölümünden
ve binlerce insanımızın yaralanmasından dolayı birinci
dereceden sorumluluk makamında bulunan İçişleri Bakanı
başta olmak üzere Hükûmet üyelerinin herhangi bir şekilde öz
eleştiri ve istifa mekanizmalarını işletmemesi toplumun
vicdanında mahkûm olmuş bir tutuma işaret etmektedir.
Bu kapsamda, İçişleri Bakanı Efkan
Alanın ilk elden sorumluluk makamında olduğunu tekrar
hatırlatmak ve ölümler ile yıkımlardan ötürü ortaya çıkan
tabloda kendisi hakkında bir gensoru önergesi vermek zarureti doğmuştur.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Gensorunun gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmenin gününü de kapsayan
Danışma Kurulu önerisi daha sonra onayınıza
sunulacaktır.
Sayın milletvekilleri, şimdi, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş
bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım:
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun, İstanbul Milletvekili
İsmail Faruk Aksu ve arkadaşları tarafından,
fındık üreticilerinin sorunlarının
araştırılması amacıyla 17/2/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 14 Temmuz 2016
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
14/07/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 14 Temmuz 2016
Perşembe günü (bugün) yaptığı toplantısında
siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Erkan
Akçay
Manisa
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
17 Şubat 2016 tarih, 2016/1226 sayıyla
TBMM Başkanlığına vermiş olduğumuz İstanbul
Milletvekili İsmail Faruk Aksu ve arkadaşlarınca
"Fındık üreticilerinin sorunlarının
araştırılması" amacıyla verilen Meclis
araştırma önergesinin 14 Temmuz 2016 Perşembe günü (bugün) Genel
Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi grup
önerisinin lehinde ilk konuşmacı İstanbul Milletvekili
Sayın İsmail Faruk Aksu.
Süreniz on dakika.
Buyurun Sayın Aksu. (MHP sıralarından
alkışlar)
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi
olarak verdiğimiz fındık üreticilerinin sorunlarına
ilişkin grup önerisi hakkında söz aldım. Aziz Türk milletini ve
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Konuşmamın başında elli yedi
yıl önce bugün 14 Temmuz 1959daki Kerkük katliamında şehit
edilen Türkmen kardeşlerimizi rahmetle anıyorum. Türkmenlere yönelik
olarak bugün de devam eden katliam ve tacizleri kınıyorum ve Hükûmeti
bölgede Türkmen odaklı bir politika izlemeye davet ediyorum.
Giresunda düşen askerî helikopterde şehit
olan asker ve yakınlarını da rahmetle anıyorum,
ruhları şad olsun.
Yine, Orduda yaşanan sel felaketinde
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza da Allahtan rahmet
diliyorum. Hayatı büyük ölçüde etkileyen sel ve heyelan ev ve iş
yerleriyle birlikte fındık bahçelerini tahrip etmiş,
arıcılık ve hayvancılık yapan çiftçilerimiz de selden
zarar görmüştür. Bu felaketten etkilenen tüm vatandaşlarımıza
geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Milliyetçi Hareket Partisi olarak
vatandaşlarımızın uğradıkları
zararların karşılanması için meselenin takipçisi
olacağımızı da ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, fındık
Türkiyenin en değerli ihraç ürünlerindendir, başka alternatifi
olmadığı gibi, rakibi de yoktur. Türk
fındığı sırf ülkemiz için değil, dünya
piyasası için de çok önemlidir. Dünya pazarının yüzde 80ine
bizim fındığımız hitap etmektedir. Üretimden ihraç
aşamasına kadar sektör yaklaşık 8 milyon kişiyi
ilgilendirmektedir ancak Türkiye, maalesef, elindeki bu hazinenin farkında
değildir. Âdeta bu kıymet başına dert olmakta,
fındık üreticisi ise bu çaresizlik karşısında
mağdur edilmektedir. Her yıl rekolte değişikliği ile
arz fazlası arasında çiftçi ezilmektedir. Bizim
fındığımızı kullanan Avrupalı
fındığın kaymağını yerken ülkemiz hâlen
natürel fındık ihracatıyla yetinmektedir. Fındık
üreticisi ise ne emeğinin karşılığını
alabilmekte ne de geleceğe dair iyimser bir beklenti içerisinde
olabilmektedir. Her sezon yeni bir dert, her geçen gün yeni bir
mağduriyetle karşı karşıya kalınmaktadır.
Yüz binlerce fındık üreticisi için bir
nefes ve arka olan üretici kuruluşu FİSKOBİRLİK on dört
yıldır susturulmuş, üreticiye faydası
sıfırlanmış ve kâğıt üzerinde kurum olmaya mahkûm
edilmiştir. Karadeniz insanının alın teri, maddi ve manevi
desteğiyle kurulup bugünlere taşınan ve üreticinin de tek
dayanağı olan FİSKOBİRLİK, şimdilerde
geçmişten kalan gayrimenkulleri satan, satamadıklarını
kiralayan bir kurum hâline gelmiştir. Bu durumun
tartışmasız sorumlusu AKP hükûmetleridir. Oyu fındık
üreticisinden alıp üreticiyi unutan, fındığı
Avrupalı sermayedarlara ve buradaki iş birlikçilerine rehin eden
anlayış artık son bulmalıdır.
Son yılların sahipsizliği esasen 2003
yılında başlamış ve alıştıra
alıştıra bugünlere gelinmiştir. 2003 yılı sezon
başında FİSKOBİRLİK'e fındık teslim
etmiş her üretici parasını peşin almış ve
kimsenin alacağı kalmamıştır. FİSKOBİRLİK,
kasasında bugünkü rakamlarla 230 milyon TL nakit parası,
stoklarında hemen satılabilir 80 bin ton kabuklu
fındığı olan, sağlıklı saklama
şartlarına uygun depolarını tamamlayıp hizmete alan,
Ordu Yağ gibi iştirak ve tesislerini tam kapasite
çalıştıran, Çotanak gibi yeni markalar üreten, yüzlerce
kişiyi istihdam eden, fındıkta arz fazlası sorunu
çözülmüş, FİSKOBİRLİKin yağlık
uygulamalarından kaynaklanan görev zararları
kaldırılmış, özel bankalara olan borçları
silinmiştir. Yani üreticinin emeğinin
karşılığını almasını engelleyen yükler
fındık üzerinden kaldırılmış bir durumda iken
AKP, hükûmeti devralmıştır.
Değerli milletvekilleri, tarımsal ürün
ihracatımızda yaklaşık yüzde 15-20lik payı olan
fındığın en önemli özelliklerinden birisi ülkemize
getirdiği döviz girdisinin tamamını millî kaynaklardan
sağlamasıdır. Çiftçi Kayıt Sistemine göre Türkiyede 43 ilde
fındık yetiştiriciliği yapılmaktadır. TÜİK
verilerine göre 2015 yılında 701 bin hektarlık alanda
fındık yetiştirilmekte ve dikim alanlarının
yaklaşık yüzde 70i Doğu Karadenizde yer almaktadır.
Türkiyede dekar başına üretim diğer ülkelere nazaran daha
düşüktür. Dünya Gıda Örgütü verilerine göre 2013 yılında
dekar başına fındık verimi Türkiyede 130 kilogram iken
ABDde 364, Gürcistanda 249 kilogramdır. Ülkemizde 2002 yılında
dekar başına kabuklu fındık üretimi 113 kilo iken 2015
yılında 78 kiloya düşmüştür. Verimlilik düşüşü
devam etmektedir ve bu önemli bir sorundur. Üretim ve fiyat
politikasındaki yanlışlık ise fındığın
temel sorunlarıdır. Fiyatları bir ya da birkaç firmanın
kontrol ettiği tekelci durum bugün fındık fiyatlarını
maliyetinin çok altına, 8 liraya kadar geriletmiştir.
Fındığın hak ettiği değerlere
ulaşamaması üreticinin refah artışı beklentisini de
boşa çıkartmaktadır. Üreticinin millî gelirden aldığı
pay göreceli olarak azalmaktadır. İllerin genel sosyoekonomik
gelişmişlik endeksine göre yaygın fındık üretilen
Ordu, Giresun ve Samsun gelişmişlik düzeyi sıralamasında
gerilere düşmüştür. 2000-2011
karşılaştırmasına göre 45inci sırada olan
Giresun 52nci sıraya, 57nci sırada olan Ordu 61inci sıraya ve
27nci sırada olan Samsun 33üncü sıraya gerilemiştir. Bu
göstergeler ekonomisi fındığa dayalı olan illerimizin
geride kaldığını, geçim kaynağı fındık
olan üreticilerin fakirleştiğini göstermektedir.
Değerli milletvekilleri, fındık
üreticisinin bir diğer önemli sorunu ise girdi maliyetlerinin
yüksekliğinden dolayı üretim maliyetini karşılayamama
endişesidir. Fındık üretim maliyetlerinin en önemli unsuru
gübre, ilaç, yakıt ve işçiliktir. Kullanılan gübre, ilaç, mazot
ve bakım maliyetlerinin artması üretimi olumsuz etkilemektedir.
Fındık üreticileri destekleniyor gibi görünse de bu destekleme
politikaları küçük üreticinin tüccara ya da tefeciye
bağımlılığını ortadan
kaldırmamaktadır. Bu yıl alan bazlı desteklemede baz
alınan fındık üretim alanları yeni yapılan
çalışmalarla daha da daraltılmıştır. Ordu ve
Giresun başta olmak üzere diğer il ve birçok ilçede taban arazi
gerekçesiyle yıllardır üreticiye ödenen destek miktarı
kaldırılmış ya da azaltılmıştır.
Bugün fındık üreticisinin karşı
karşıya bulunduğu önemli sorunlar bize göre şunlardır:
Bilimsel esaslar çerçevesinde destek, garanti fiyat ve üretim planlama
politikalarının hayata geçirilememesi; fındık
ağaçlarında oluşan hastalıklar ve buna bağlı
kalitesiz ürünün yarattığı olumsuzluklar; yapısal
sorunların yanında don ve diğer doğal afetlere bağlı
verim düşüklüğü; üretilen fındığın
tamamını ihraç edebilecek tanıtım ve pazar
araştırma politikalarının yetersizliği;
fındığın katma değeri yüksek bir ihraç ürünü hâline
getirilememesi; yöre insanının büyük kentlere göç etmesi;
FİSKOBİRLİKin yapısal sorunları, depolama kapasitesi
ve şartları nedeniyle bilinçsiz yapılan kurutma ve kalite
sorunu; üreticilere modern üretim teknikleri, budama, ilaçlama ve gübreleme
konularında yeterli teknik destek verilmemesi; bu kapsamda üreticilere
hizmet veren tarım danışmanları sayısının
azaltılmasıdır.
Değerli milletvekilleri, yeni bir hasat dönemi
yaklaşırken fındık fiyatlarının nasıl
belirleneceği, fiyatlarda artış ve devlet desteklerinde azalma
olup olmayacağı konusu üreticileri düşündürmektedir.
Anlaşıldığı kadarıyla her yıl olduğu
gibi fiyatlar, yine rekolte arz fazlası kıskacında
belirlenecektir. Bu yaklaşım doğru değildir.
Fındık rekolte arz fazlası ikilemine
sıkıştırılamayacak kadar değerli,
fındık üreticisi de konjonktüre mahkûm edilmeyecek kadar önemlidir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak her dönem üreticilerin en büyük problemi olan
fındık alım fiyatına ilişkin görüşümüz
fındıkta fiyat garanti sistemidir. Fındık ve diğer
bazı stratejik ürünlerde uygulanacak garanti fiyat uygulamasıyla
fiyatı alivreciler değil, üretici birlikleri, ziraat odaları ve
diğer ilgili kuruluşlar birlikte belirleyeceklerdir. Belirlenen bu
asgari fiyat üzerinden devlet alım garantisi verecek, piyasada fiyat daha
yüksek ise üreticimiz ürününü bu şekilde değerlendirebilecektir.
Çiftçimiz her şartta ürününü belirlenen fiyat veya üzerinde
satabileceğini bilecek ve satamama endişesi
taşımayacaktır.
Sonuç olarak, uygulanacak
politikaların fındık üreticisinin mağduriyetini giderecek,
millî gelirden hak ettiği payı almasını temin edecek
şekilde tanzim edilmesi şarttır.
Bu düşüncelerle
Milliyetçi Hareket Partisi olarak verdiğimiz fındık üreticisinin
sorunlarının araştırılmasına dair önergemize yüce
Meclisin destek vermesini bekliyoruz.
Hepinizi saygıyla,
hürmetle selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Aksu.
Grup önerisinin aleyhinde ilk
konuşmacı Giresun Milletvekili Sayın Cemal Öztürk. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
Buyurun.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu tarafından fındık üzerine, fındık
üreticilerinin sorunlarının araştırılmasıyla
ilgili verilen Meclis araştırması önergesi üzerine söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Fındık, ülkemizin
en önemli tarım ürünlerinden biridir. Özellikle, Karadeniz Bölgemizin,
doğuda Artvin ilinden batıda İstanbul Boğazına kadar
16 ilimizde ana geçim kaynağı, yaklaşık 5 milyon
insanımızı da doğrudan ilgilendiren bir tarım
ürünümüzdür ve ihracatımızda en önemli paya sahiptir. Nitekim,
Türkiye, ihracatta geçtiğimiz sezon fındıktan 2 milyar 798
milyon dolar net gelir elde etmiştir. Bu sene de inşallah -şu
anda kırk beşinci haftadayız- bu ihracat yaklaşık 2,5
milyara doğru gitmektedir, yedi hafta sonra neticeyi alacağız.
Değerli milletvekilleri,
tabii, fındığın çok sorunu var; bunları belli
başlı başlıklar altında şöyle
sıralayabiliriz:
En önemli sorun, fiyat
istikrarsızlığı. İkinci sırada, verimlilik yani
verim düşüklüğü. Kalite bakımından ağaçlarda meydana
gelen hastalıklar, depolama sorunları, doğal afetler, katma
değeri yüksek ürünlere dönüştürememe -biraz önce sayın konuşmacının
ifade ettiği gibi- Fındık Tarım Satış
Kooperatifleri Birliğinin yani FİSKOBİRLİKin
sorunları, bölgenin göç sorunları; sorunlar çok, sorun yok demiyoruz
ancak bu sorunlar yeni değildir; uzun yılların birikimiyle
meydana gelen ve her biriyle ilgili Hükûmetimizin, AK PARTİ hükûmetlerinin
verdiği büyük mücadelelerle bu sorunların çözümü birer birer
yapılmaktadır.
Nitekim, AK PARTİ iktidara geldiğinde 2002
yılında -fiyat konusunda- fındık 1,5 TL idi bugünkü fiyatla
-o gün, hatırlayanlar bilir, 1 milyon 500 bin TL idi; belki yeni nesil
bunu hatırlamaz, altı sıfır atıldı
paramızdan- ve dolar karşılığı da
yaklaşık 93 sentti. Ben o günleri iyi hatırlıyorum çünkü
FİSKOBİRLİK Genel Müdürüydüm. Ama gelinen sürede, on iki
yıl sonra bugün bile, fındık fiyatlarının en
düşük seviyede olduğu iddia edilen bir dönemde bile fındık
fiyatları 3,5 doların üstündedir ve -Hükûmetimizin verdiği alan
bazlı desteği de buna ilave edersek ki geçen ay ödemelere
başlanmıştır- bu sene, 2016 yılında
fındık üreticilerimize alan bazlı destek olarak Hükûmetimiz
yaklaşık 850 milyon TL gibi bir destek vermiştir.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Eskiden beri
veriliyor, sizin Hükûmet değil, Milliyetçi Hareket Partisi
başlattı onu.
CEMAL ÖZTÜRK (Devamla) Yani dönüm başına
170 TL. 10 dönümden 1 ton fındık elde edildiği
düşünüldüğünde bu da 1.700 TL gibi bir rakama ulaşır ki bu
destekle birlikte fındık fiyatları bugün bile yaklaşık
11 TL civarındadır. Dolayısıyla fiyatta gelinen durumu da
dikkate almak durumundayız.
Verimlilik konusu, tabii ki Türkiyenin önemli bir
sorunu. Doğrudur, dünya fındığının yüzde 75ini
biz sağlıyoruz. Bizim de rakiplerimiz var başta İtalya
olmak üzere ama en önemlisi komşumuz Gürcistan ve Azerbaycan son
yıllarda fındık dikim alanlarını bir hayli
genişletmişlerdir. Türkiye'de aslında geleneksel olarak
Doğu Karadeniz Bölgesinde başta Giresun, Ordu, Trabzon illerinde
fındık yetiştirildiği hâlde, son elli yılda Sakarya,
Düzce, Bolu gibi, hatta Samsun Çarşamba, Terme ovaları bile
fındık alanlarına dönüştürülmüştür. Ancak, son on iki
yılda, istatistiklere baktığımızda, dünya
fındık dikim alanları yüzde 26 genişlemiş, Türkiyede
de yüzde 25 genişlemiştir. Fakat, Türkiyedeki fındık
rekoltesi yıllar itibarıyla dalgalanma göstermekte ve bu
dalgalanmalar neticesinde de -bir türlü- fındık miktarında,
fındık üretiminde bir istikrar yoktur. Bunun sebebi de elbette ki
başta doğal şartlardır ama aşırı göç
Doğu Karadenizdeki fındık bahçelerindeki verimliliği
maalesef düşürmüştür.
Tabii, Hükûmetimiz, başta Tarım
Bakanlığı olmak üzere, bu sorunları günbegün takip etmekte
ve gelinen noktada ki biz fındık bölgesi milletvekilleri olarak
şubat ayında bir araya geldik, konuyla ilgili görüşlerimizi Tarım
Bakanımızla paylaştık ve neticede Tarım
Bakanlığımız Trabzonda yapmış olduğu bir
çalıştayda fındıkla ilgili en önemli 3 tane karar
aldı. Bunların başında, bugüne kadar fındık
rekoltesinin farklı platformlarda, farklı kurumlarla tespit edilmesi
söz konusuydu. İlk defa, Türkiyede, fındık rekoltesinin
Tarım Bakanlığınca temmuz ayının ilk
yarısında, yani ilk on beş gününde açıklanması
kararlaştırıldı ki nitekim Sayın Bakanımız,
sanıyorum pazartesi günü Türkiyenin fındık rekoltesini
açıkladı. Maalesef, bu sene rekolte düşük. Öyle gözüküyor ki 468
bin ton olarak açıklanan bu rekolte iç ve dış talebi
karşılamaya yetecek bir miktar değil.
Tabii ki arz ve talep fındık
fiyatlarının oluşmasında önemli bir faktör. Nihayet piyasa
ekonomisinde yaşıyoruz. Elbette fındık müstahsilimizin
Hükûmet olarak arkasındayız. Nitekim, son yedi yıldır
uygulanan özellikle alan bazlı destek bunun bir göstergesi. Sadece fiyat
bazlı değil, gübre desteği, onun dışında depolama
desteği ki nitekim, bu Trabzonda alınan kararlardan biri de oydu.
Lisanslı depoculuğun özellikle Toprak Mahsulleri tarafından
geçmişte yaptırılan depoların fındık
müstahsilinin emrine verilmesi ve müstahsilimizin alivreci, emanetçi usulden
kurtulmasıyla ilgiliydi bu ikinci alınan karar.
Yine, bizim fındık bölgesi milletvekilleri
olarak aldığımız ve Tarım Bakanımıza,
Bakanlığımıza ilettiğimiz konulardan bir tanesi de
fındıkla ilgili, önümüzdeki dönemde özellikle fındık
bahçelerinin ıslah edilmesi, alternatif ürünlerin teşvik edilmesiyle
ilgili beş ana başlıkta Tarım
Bakanlığımıza verdiğimiz raporlar vardı.
Değerli milletvekilleri, tabii ki ben demiyorum
ki fındık müstahsilimizin sorunları yoktur. Böyle önemli bir
ürünün, Türkiyeye bu kadar katma değer, bu kadar ihracat geliri
sağlayan bir ürünün konu edilip konu başlıklarıyla
değerlendirilmesi ve ayrı bir başlık altında
incelenmesi lazım. Bu, Meclisimizin takdiridir ama ben şahsi olarak,
fındığa emek vermiş hem de fındık müstahsili
olan, yıllarca da FİSKOBİRLİK Genel Müdürlüğü
yapmış bir kişi olarak fındık meselesiyle ilgili
özellikle dört ana faktörü dikkate almamız lazım diye
düşünüyorum. Bunlardan birisi elbette ki müstahsildir ama
fındığın tek başına müstahsil yönünün ya da fiyat
yönünün ele alınması yerine tüketici yönünün de ele
alınması, ihracatçı ayağının dikkate
alınması ve en önemlisi de tacir ayağının yani
Türkiyedeki fındık ticaretiyle ilgilenen insanların da dikkate
alınması gerekir diye düşünüyorum. Âdeta bir masa düşünün,
bu masanın tek başına üretici yönlü değil, biraz önce
söylediğim gibi tacir, sanayici ve tüketici yönlü olarak da ele
alınması lazım. Bugüne kadar maalesef hep fiyat yönlü
tartışılmıştır. Biraz önce konuşan önerge
sahibi partimizin yetkilisi, arkadaşımız FİSKOBİRLİKten
bahsetti. Bakın, FİSKOBİRLİKi ben
bıraktığımda, Genel Müdür olarak 2004te
ayrıldığımda, doğrudur FİSKOBİRLİK çok
güçlü bir konumdaydı. Belirttiğiniz rakamlar da hemen hemen benim
rakamlarıma yakın, siz 233 milyon dediniz, ben 248 milyon cash
para bıraktığımı hatırlıyorum.
FİSKOBİRLİK resmen batırılmıştır. Ama,
bu batırma kesinlikle FİSKOBİRLİKteki yönetim
beceriksizliğinden ve Meclis dışı muhalefet
dolayısıyladır. O günkü ve devamındaki
FİSKOBİRLİK yönetimleri, Meclis dışı muhalefetin
bayraktarlığını yaparak Hükûmete fındık üzerinden
muhalefet etmek amacıyla hem fındığı hem de
FİSKOBİRLİKi bir yerde -sizin ifadenizle kullanmak istersek-
batırma noktasına gelmiştir. Dolayısıyla, bu konuda,
FİSKOBİRLİKin yeniden yapılandırılması
konusunda büyük gayret sarf etmiş bir kişi olarak söz söyleme
hakkım olduğunu düşünüyorum.
Fındığın, fındık
müstahsilinin her zaman yanında olduğumuzu ve olmaya devam
edeceğimizi ifade ederek hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Öztürk.
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın hatip konuşması
sırasında benim özellikle refah düşüklüğüne ilişkin
söylediğim ifadeleri çarpıtarak farklı yorumladı.
BAŞKAN Buyurun Sayın Aksu, size
sataşmadan iki dakika söz veriyorum.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili İsmail Faruk
Aksunun, Giresun Milletvekili Cemal Öztürkün MHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Birincisi, önce şunu ifade edeyim:
Doğrudan gelir desteği uygulaması 57nci Hükûmet döneminde,
Milliyetçi Hareket Partisinin de ortak olduğu Hükûmet döneminde
başlatılmıştır.
İkincisi: Ben refah kaybından söz ettim,
siz de geçmişteki fındık fiyatını örnek gösterdiniz.
Oysa, böylesi bir mukayesenin anlamlı olabilmesi için girdi maliyetleriyle
beraber mukayese edilmesi lazım.
Yine, ben konuşmamda ifade ettim, Kalkınma
Bakanlığının illerin sosyal ve ekonomik
gelişmişlik istatistiklerini yayımladığı
raporları var. Orada fındığın yaygın olarak
üretildiği, bir ekonomik değer olarak
vatandaşlarımızın geçim kaynağı olduğu
illerdeki gerileme çok açık ve net olarak görülüyor. Bu demektir ki bir
eksiklik var yani Karadenizli fındık üreticisi
vatandaşımızın millî gelirden aldığı payda
bir azalma var. Bizim derdimiz de budur. Bu payı artıralım,
nasıl artırabiliriz, ona nasıl katkı sağlayabiliriz,
Ordulu, Giresunlu vatandaşlarımızın derdine nasıl
derman olabiliriz; bu amaçla bu önergeyi verdik.
O sebeple tekrar teşekkür ediyorum.
Desteğinizi bekliyorum. Sağ olun.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Aksu.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- MHP Grubunun, İstanbul Milletvekili
İsmail Faruk Aksu ve arkadaşları tarafından,
fındık üreticilerinin sorunlarının
araştırılması amacıyla 17/2/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 14 Temmuz 2016
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Grup önerisinin lehinde ikinci
konuşmacı Giresun Milletvekili Sayın Bülent Yener
Bektaşoğlu. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
Sayın Bektaşoğlu, ne oluyor, bu
tezahürat niye?
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Herhâlde sevgiden.
BAŞKAN Buyurun, süreniz on dakika.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Sayın Başkan, sol taraftan fazla gürültü geliyor, kalabalıktan
herhâlde(!) Bir müsaade eder misiniz. Bir müdahale eder misiniz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sizleri saygıyla sevgiyle selamlıyorum. Bayram
ertesi ilim Giresunda helikopter kazasında canlarını kaybeden
askerî ve güvenlik görevlilerimize Tanrıdan rahmet diliyorum,
yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Kendilerini dün
GATAda ziyaret ettim. İnşallah kendilerinden iyi sağlık
haberlerini alırız diye düşünüyorum. O yöre halkına da
buradan çok çok teşekkür etmek istiyorum, gazi yakınlarımızın
da dileği, isteği bu idi. Yoğun bir çaba içinde gerçekten orada
zayiatın fazla olmasına mâni oldular, iyi bir kurtarma çabası
gösterdiler. Kendilerine de buradan teşekkür etmek istiyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Evet saygıdeğer milletvekilleri, arkadaşlarımız
fındıkla ilgili konuları gündeme getirdiler.
Fındığın sorunu büyük çünkü fındıkla ilgili
üretici sayısı büyük, ilgilenenlerin sayısı büyük. 500 bin
civarında üreticimiz, 8 milyon civarında da endirekt bu işle
ilgilenen vatandaşlarımız var, bizim başka bir gelirimiz
yok, bizim tek şeyimiz, baş tacımız, gönül
sultanımız, Türkiye'nin tarımsal ürünler içinde en çok yüzümüzü
güldüren, bize Oo! dedirten tarım ürünümüz. Onun için burada on dakikada
fındığın neyini anlatacağım bilemiyorum. Yine,
arkadaşlarım bir şeye değindiler, ben de bir şeyler
paylaşmak istiyorum. Sonda söyleyeceğim bazı önerilerimizin,
başta bölge vekilim Cemal Bey olmak üzere, dikkate
alınmasını da hassaten rica ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Evet, değerli arkadaşlar, Fındığın
başkenti unvanına sahip olan Giresunun milletvekili olmaktan
dolayı, temsil etmekten büyük bir onur duyuyorum. Bizim blogumuz var:
Kirazın Ana Yurdu, Fındığın Başkenti. Giresun Atatürk
Meydanında bir heykelimiz var, bu heykelde bir figür var, bir kadın
ve bir erkek figürü, başta fındık sepeti. Yani
fındığa ne kadar önem verdiğimizin bir nişanesidir. Bu
heykel bizim için çok önemlidir. Varlığımızı bu ürüne
borçluyuz Karadeniz Bölgesi olarak, bilhassa Doğu Karadeniz Bölgesi
olarak. Fındığı, alın terini, göz nurunu temsil eden
kutsalımız olarak görüyoruz, başımızın tacı
olarak biliyoruz, çok önemsiyoruz.
Sadece bizim için değil, ülkemiz için de
fındık önemli bir üründür. Adına türküler söylenmiş,
fıkralar yazılmış çok değerli bir tarım ürünü.
Ülkemizde 49 tarım ürünü içinde yılda 2,5 milyar dolarla en fazla
döviz girdisi sağlayan tek tarım ürünü fındıktır ama
fındık ne yazık ki son yıllarda baştan yere
düştü, yerlerde sürünmeye başladı. Üretici mağdur,
fındık alımı yapanlar mağdur, fındıktan
geçimini sağlayanlar, 8 milyon civarında nüfus mağdur. En
önemlisi de esnafımız mağdur çünkü Giresunun, Ordunun
ekonomilerinin çarkı yalnız fındıkla dönüyor.
Fındık para ederse herkesin, hepimizin yüzü gülüyor.
Fındığı bu hâle getiren,
yerlerde süründüren, AKPnin, dış alıcıları ve
onların yerli iş birlikçilerini koruyan politikalarıdır.
AKP, yeni fındık stratejisi adını verdiği bu
politikalarıyla yeni Zapsular yarattı. Bu süreçte Türk
fındığının yüzde 60ını ihraç yoluyla bizden
satın alan ithalatçı Ferrero firması, ülkemizde
sektörleşerek alıcıyken birden satıcı durumuna geldi,
ki burası çok önemli. Bu firma, fındığı illerde
kurduğu şirketler, manavlar üzerinden alıyor, kendi tesislerinde
işleyerek yurt dışına ihraç ediyor. Yani bir dalda iki
kuş vuruyor. Böylece, Türkiye, hem elinde yüzde 87sini bulundurduğu
dış pazardaki üstünlüğünü kaybediyor hem de iç pazarda
fiyatların bu firma tarafından oluşmasına seyirci kalarak
ihracat geliri kaybına bölgemizi, ülkemizi maalesef uğratıyor.
Bunun önüne geçilmelidir. Dünyada böyle bir sistem
yok. Hangi ülkede üreticisinin alın terini böyle bir sömürü düzenine
teslim eden var, onu bilemiyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Fındık için mücadele eden
milletvekillerinden bir tanesiyim. Burada 30a yakın konuşmamda,
verdiğim önergelerde fındığın gerçek değerinden
alınmasını ve satılmasını hep savundum, devletin
fındığa sahip çıkmasını önerdim, yalvardık
çünkü bizim için çok önemliydi.
Geçen yıl 20 TLye, sezon başında ise
15 TLden başlayarak 8 TLye düşmesi sürecinde hem Türkiye Büyük
Millet Meclisinde hem seçim çevremde üreticinin, ülkemizin hak ve
menfaatlerinin korunması için pek çok çalışmamız oldu
fındıkla ilgili. O dönemde üreticinin elinde 300 bin ton
fındık vardı. Öbür taraftan bu fındığı ucuza
kapatmak isteyen de alıcılar vardı. Bir taraftan üretici bir
taraftan alıcılar. Bu noktada devletin TMO veya FİSKOBİRLİKle
piyasaya müdahale etmesi gerekiyordu. Fındığa devlet müdahalesi
bölgemizde şarttı, olması da gerekirdi. Çağrımız
da bu yönde oldu. Hatta öyle bir kamuoyu oluşturuldu ki Tarım
Bakanı Sayın Faruk Çelik Fındık fiyatlarına TMOyla
müdahale edeceğiz. diye ikili sohbetlerimizde bize söz verdi.
Trabzondaki toplantının da öneminden bir tanesi buydu öyle
zannediyorum. Ama maalesef bundan sonuç alamadık.
Ülkemizde üreticimiz trilyonlar kaybetti.
Ayrıca bu sezon da fiyatının 10 TLnin altında
oluşmasını sağladılar. Gerçekten şu anda bizim
bölgemizde, bizim civarımızda fındığımız 8-9
TL civarında. Yani 15 liradan pazarının
açıldığı fındık şu anda tam yarı
fiyatıyla pazarda satışa sunulmak üzere. Yani üreticimiz bu
yıl da maalesef mağdur kalacak.
Sayın Bakan ne yazık ki üreticilerin
değil fındık baronlarının dediğini yaptı.
Biz kendisini zaman zaman uyardık, fındık bizim için önemli
dedik.
Bu yıl farklı olarak sadece önceki gün
tahminî bir rekolte açıkladılar, 468 bin ton civarında.
Üreticimize, sanayicimize, ihracatçımıza, fındıkla ilgili
olanlara hayırlı olsun. Ne kadar gerçekçi, ne kadar bilimsel verilere
dayanıyor buna değinmeyeceğim, zaten adı üzerinde tahminî
bir rekolte. Ancak, şimdiye kadar 3-4 çeşit rekolte olurdu,
farklı kurumlar birbirini tutmayan rakamlarla farklı rekolte açıklamaları
yapıyor ve spekülasyonlarla haksız kazanç elde ediliyordu; bu
uygulama bu defa iyi oldu, teşekkür ediyorum, tebrik ediyorum.
Ama fındığın asıl ana derdi
rekolte değil sayın milletvekilleri. Sayın Bakan sadece tahminî
rekolte açıklayarak ve Fındık
bu sene az, inşallah çok daha para edecek. diye tahminde bulunarak
sorumluluğunu ve görevini yerine getirmiş sayılamaz. Devlet,
rekoltesini açıkladığı ürünün, hele de bu fındık
gibi stratejik ve millî bir ürünse, bunun, üretici ve ülkenin lehine
fiyatının oluşmasına katkı sağlaması
lazım. Bir ay sonra yeni fındık sezonu başlıyor.
Üretici bahçeye girmeden önce toplayacağı
fındığın kaç kilo olacağını değil, 1
kilo fındığın kaç lira olacağını merak
ediyor. Hükûmete, Sayın Başbakana, Sayın Bakan Faruk Çelike
soruyorum: Rekolte gibi fiyat açıklayarak piyasanın
oluşmasına katkıda bulunacak mısınız? Bir kurum
aracılığıyla müdahale alımı yapacak
mısınız? Ki bu çok önemlidir bölgemiz için. Geçen sezon
olduğu gibi seyirci kalıp yabancı sektörlerin iş
birlikçileriyle birlikte üreticinin emeğini, alın terini, göz nurunu
peşkeş çekmelerine, fındığı ucuza
kapatmalarına yoksa göz mü yumacaksınız? (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Değerli milletvekilleri, ülkemiz
fındıktan 2 milyar dolar civarında para kazanıyor.
2014-2015 ihracat rakamları 3 milyar dolara dayandı. Ama
Avrupalı 1 kilo çikolata içine koyduğu 1 gram fındıktan 18
lira para kazanıyor. Fındık Türkiyeden
çıktığında sadece Avrupada 60 milyar dolarlık bir
para, bir rant yaratıyor, bir kazanç elde ediliyor. Yani üreten Hasan,
kazanan Hans oluyor. Hâlbuki bizler, ayakta durmanın bile zor olduğu
bu coğrafyada fındığı binbir çileyle, zahmetle
topluyor, başkaları emeğimizin üstüne saltanat kuruyor.
Fındığı çok önemsiyoruz. Ama hakkımızı
yedirmeyeceğiz. Fındığı hak ettiği değere
ulaştırma mücadelemiz bundan önce olduğu gibi bundan sonra da
mutlaka devam edecektir. Şunu biliyoruz: AKP, üreticiden,
fındıktan yana değil, üreticinin alın terini sömüren
fındık farelerinden yana. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar) Fındığın bölgede tek
sahibi CHPdir. Fındıkta oynanan oyunları bıkmadan,
yorulmadan halkımıza anlatacağız, Mecliste dile
getireceğiz.
Son olarak, fındıkla ilgili bazı
tespitlerimi sizinle paylaşmak istiyorum, sayın iktidar vekillerimize
de bunu özellikle anlatmak istiyorum. Fındık üreticisini içinde
bulunduğu bu kâbustan kurtarmak için şunlar mutlaka
yapılmalı:
Bir: Türkiye'nin, bahçeden başlayarak ihracata
kadar geçen bütün alanlarını düzenleyen, kurallar içeren,
kalıcı, değişmez doğruları olan, yönetim, üretim,
tüketim, ticaret odaklı bir fındık politikasını
mutlaka oluşturması lazım.
Zamanım dar.
2012de fındık fiyatının serbest
piyasa şartlarında, arz ve talep kanununa göre, tarafların
mutabakat ve memnuniyetiyle belirlenmesi, üreticinin refah seviyesinin
yükseltilmesi amacıyla başlatılan, ancak kimseye yararı
olmadığı anlaşılan yeni fındık
stratejisinden derhâl vazgeçilmeli.
Destekleme politikaları ürün odaklı
olmalıdır. Fındık dikim alanları
sınırlandırılmalı ve fındık bahçelerinin
(CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Devamla)
Efendim, çok önemli.
BAŞKAN Sözünüzü tamamlayın.
Buyurun.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Devamla)
Fındık stratejik öneme sahiptir, millî bir üründür. Bu ürünün
fiyatı serbest piyasa koşullarında değil, devlet
tarafından taban fiyat olarak belirlenmeli ve
açıklanmalıdır.
250 bin ortağı, mal varlıkları,
personeli, fındık işleme ve mamul üretim tesisleri,
satış bayi ağı bulunan, dünyanın en büyük üretici
kooperatifiyken atıl duruma düşürülen -Cemal Bey, bu size-
FİSKOBİRLİK kurtarılmalı ve yeni bir yasal düzenleme
ve profesyonel bir yönetim anlayışıyla yeniden
yapılandırılmalıdır.
Almanyada Hamburgda, olmayan, yapay bir borsa
fındığın ve üreticimizin kaderini belirliyor.
Fındıkta onların dediği oluyor, hâlbuki bizim
dediğimizin olması lazım. Bunu da belirtmek isterim.
Bunun için Giresun Ticaret Borsasının
yürüttüğü Fındık Lisanslı Depo ve Spot Borsası
desteklenmeli, ancak sadece depo işlevi değil, fiyat belirleyen yasal
ürün borsası işlevi görerek emanet fındık alımı
yapılmalıdır. Bu da çok önemli.
Fındıkta yabancı sermayenin
tekelleşmesine izin verilmemeli, bunun yerine yerli
yatırımcıyı özendiren; iş, istihdam, katma değer
yaratan fındık ekonomi politikaları oluşturulmalıdır.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla
selamlıyorum, size çok teşekkür ediyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Bektaşoğlu.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Öztürk
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) Sayın
Başkanım, konuşmacı konuşmasının sonunda
ismimden bahsederek
BAŞKAN Çok kibar bir sataşmaydı ama
Sayın Öztürk, o yüzden yerinizden bir açıklama yapabilirsiniz.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- Giresun Milletvekili Cemal Öztürkün, Giresun Milletvekili
Bülent Yener Bektaşoğlunun MHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Giresun Milletvekilimiz Bülent
Bektaşoğlu Beyin görüşlerinin tamamına yakınına
katılıyorum bir Giresun Milletvekili ve fındık müstahsili
olarak. (CHP sıralarından alkışlar) Tabii,
konuşması içinde suçlamaları var partimizi, Hükûmetimizi. Ona
Hükûmet yetkililerimiz ve partimiz cevap verir ama
FİSKOBİRLİKle ilgili kısmında bana bir söz attı
nezaketle. Ben de nezaketle diyorum, gerçekten FİSKOBİRLİK
yeniden yapılanmalı; dünyanın en büyük kooperatifi, 246 bin
ortağı var fakat çok kötü yönetiliyor. Yani bu yönetim hatası Türkiyenin
kooperatiflerinin sorunu, sadece FİSKOBİRLİKin değil,
bütün birliklerinin. Bu konuda yapılacak çok şey var. Biz Hükûmet
tarafı, iktidar partisi olarak üzerimize düşeni yapıyoruz ama
lütfen kooperatif yetkilileri de üzerlerine düşenleri yapsınlar.
Giresun Milletvekili olarak da teşekkür
ediyorum tekliflerinize. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Öztürk.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Erdoğan, niçin söz
istiyorsunuz?
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın
Başkan, hatip konuşmasında Fındığın tek
sahibi Cumhuriyet Halk Partisidir. dedi ama Milliyetçi Hareket Partisi
önergesinde konuştu yani onu ben bir cümleyle ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Peki, size de bir dakika söz verelim.
Buyurun.
23.- Muğla Milletvekili Mehmet
Erdoğanın, Giresun Milletvekili Bülent Yener
Bektaşoğlunun MHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın
Bektaşoğlu seçim bölgesinin önemli meselesini konuşmanın
heyecanıyla Fındığın tek sahibi Cumhuriyet Halk
Partisidir. dedi ama konuştuğu önerge Milliyetçi Hareket Partisi
tarafından verildi. Burada konunun önemi Milliyetçi Hareket Partisi
tarafından da bilinmekte ve bu konu gündeme Milliyetçi Hareket Partisi
tarafından getirilmiştir. Kamuoyunun bilgisine sunuyoruz.
Teşekkür ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Erdoğan.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- MHP Grubunun, İstanbul Milletvekili
İsmail Faruk Aksu ve arkadaşları tarafından,
fındık üreticilerinin sorunlarının
araştırılması amacıyla 17/2/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 14 Temmuz 2016
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi grup
önerisinin aleyhinde olmak üzere ikinci ve son konuşmacı Ordu
Milletvekili Sayın Ergün Taşcı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Taşcı.
Buyurun.
ERGÜN TAŞCI (Ordu) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle Milliyetçi Hareket Partisinin
fındık üreticilerinin sorunlarının
araştırılmasıyla ilgili Meclis araştırma önergesi
hakkında, aleyhte söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bu arada, öncelikle bir konuyu da Meclisle
paylaşmak istiyorum: Bayram gecesi başlayan ve aralıksız üç
gün devam eden Ordudaki doğal afet nedeniyle bölgemizde can kaybı
olmuştur, ciddi anlamda mal kaybı olmuştur. Bu vesileyle, vefat
eden hemşehrilerime Allahtan rahmet diliyorum. Mal kaybıyla ilgili,
köprüler, yollar ve birtakım evlerin mahsur kalması nedeniyle
Hükûmetimiz, kamu kurumlarımız çok ciddi bir şekilde
çalışmalarını devam ettiriyorlar. İnşallah en
kısa süre içerisinde Hükûmetimiz tarafından bu yaraları sarılacaktır.
Yine, komşu ilimizde, bayramda meydana
gelmiş olan helikopter kazası nedeniyle rahmetli olan güvenlik
kuvvetlerimize buradan Allahtan rahmet diliyorum, ailelerine sabırlar
diliyorum.
Sizlerle, öncelikle, AK PARTİ Hükûmeti
döneminde fındıkla ilgili kurumsal, stratejik verilere dayalı
çalışmaları paylaşmak, daha sonra polemik konusu olan ve
sürekli içi boş olan eleştirilere de kısaca cevap vererek konuyu
sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, fındık,
ülkemizin en önemli tarımsal ürünü olup dünyada üretimin yüzde 70ini
sağladığımız ve ihracatta birinci sırada
olduğumuz, 2014 yılı rakamlarına göre yılda 2,8 milyar
döviz girdisi sağlayan stratejik bir ürünümüzdür. Ülkemizde, 33 ilde 701
hektar alanda yaklaşık 500 bin çiftçi tarafından
fındık üretimi yapılmakta, üretim miktarı yıllara göre
400 ila 800 bin ton arasında değişmektedir. Ancak, don ve
diğer afetlere bağlı olarak yaşanan verim
düşüklüğünden, fındık üretimi 2001 yılında 625
bin ton iken 2014 yılında 412 bin ton olmuştur. Fındık
üretimi yapan işletmelerin yüzde 61i Trabzon, Giresun ve Ordu illerinde
yer almaktadır. Fındığın ülkemiz açısından
ne derece önemli bir ürün olduğunun farkında olan Hükûmetimiz, her
zaman bu konuda üzerine düşeni, sorumluluğu yerine getirmiş ve
bu bilinçle çalışmalarına devam etmiştir.
Hükûmetimiz, bu konuda ilk adımı 2006
yılında, FİSKOBİRLİKin üretici
ihtiyaçlarını karşılayamadığı anda ülkenin
en önemli kurumlarından olan TMOyu fındık alımıyla
görevlendirmiştir. FİSKOBİRLİK o yıllarda borç
batağına girmiş, siyasi çekişmelere taraf olmuş,
fındıkla uğraşmak yerine sigortacılık,
marketçilik, emlakçılık gibi iş ve işlemlerle
yoğunlaşmış, fındık âdeta ikincil bir
uğraş hâline getirilmiştir. TMO, bölgede üç yılda toplam
694 bin ton fındık alarak yaklaşık 3 milyar
fındık üreticimize ödeme yapmış,
FİSKOBİRLİKin borçlarını da ödeyerek üreticinin
içinde bulunduğu kötü durumdan çıkmasını yine Hükûmetimizin
büyük bir gayretiyle sağlamıştır.
Yine, Hükûmetimiz hâlen uygulanan fındık
stratejisini
Bakın, bunun altını çizmek istiyorum;
fındık stratejisi Hükûmetimiz döneminde yani AK PARTİ
hükûmetleri döneminde hayata geçirilerek, fındık üretimiyle ilgilenen
üreticilerimizin desteklenmesi, aynı zamanda aracı, manav, esnaf ve
sanayiciler ile bu alanda istihdam edilmiş vatandaşlarımız
da dikkate alınarak fındık fiyatlarının tüm ürünler
gibi serbest piyasa koşullarında oluşması
sağlanmıştır. Fındık stratejisinin
uygulandığı birinci dönem 2009-2011 yılları arasındadır,
bu yıllar arasında 2 milyar TL; ikinci dönem olan 2012 ila 2014
yılları arasında da 2,3 milyar ve 2015 yılı ödemeleri
kapsamında 812 milyon olmak üzere toplam 5,2 milyar fındık
üreticilerimize ödeme yapılmıştır. Bu dönemde konuyu siyasi
malzeme olarak görmek yerine, kendi dinamikleri olan bir serbest piyasada hak
ettiği gerçek değeri bulması yönünde verilen çaba sonuç
bulmuş, fındık cumhuriyet tarihinde ilk defa 20 TLlere varan ve
üzeri rakamlarda zikredilmeye başlanmıştır.
Yine, AK PARTİ hükümetleri döneminde cumhuriyet
tarihinin en önemli projelerinden olan Kırsal Kalkınma
Yatırımlarının Desteklenmesi Programı
uygulanmış olup bu kapsamda üreticilerimizin üretim maliyetlerinin
düşürülmesi adına ihtiyaç duydukları makine ekipman
alımlarında yüzde 50 hibe desteği
sağlanmıştır. Bu kapsamda, sadece Ordu ilinde
fındık üreticilerimizin yaklaşık 20 bin adet makine ekipman
alımı desteklenmiştir. Aynı program kapsamında
ekonomik yatırımlar desteklenmiş olup ürünün
pazarlanmasında önem arz eden fındık işleme tesislerine de
yüzde 50 hibe desteği sağlanmıştır.
Yine, Kırsal Kalkınma Programı
kapsamında özellikle fındık verim ve kalitesinde çok önemli
olan, fındık bahçelerinde kurulan basınçlı sulama tesisleri
desteklenmiştir. Hâlen Ziraat Bankası ve Tarım Kredi
Kooperatifleri tarafından basınçlı sulama sistemlerine
sıfır faizli kredi kullanımı
sağlanmıştır.
Üreticilerimizin ihtiyaç duydukları kredi faiz
oranları yüzde 59lardan yüzde 0-5 aralığına
düşürülmüştür. Üreticilerimize mazot ve gübre desteği yine AK
PARTİ Hükûmeti döneminde verilmiş, üreticilerimizin en önemli girdisi
olan gübrede KDV kaldırılmıştır.
Fındık yetiştiren illerimizdeki
tarım teşkilatlarımız tarafından verim ve kaliteyi
artırmaya yönelik çok sayıda eğitim ve yayın
çalışması yapılmış, hâlen devam etmektedir.
Diğer taraftan, Tarım Bakanlığı tarafından
illerde fındık verim ve kalitesiyle hastalık ve zararlarına
yönelik eğitim ve demonstrasyon çalışmaları yürütülmekte,
fındık alanlarında yıllara bağlı olarak ortaya
çıkan yaşlılık ve bakımsızlıkla mücadele
için fındık gençleştirme çalışmalarına yönelik
bilgilendirme, destek çalışmaları sürdürülmektedir. Bu
çalışmalar, Fındık Araştırma Enstitüsü,
üniversiteler, tarım ve hayvancılık müdürlüklerimizin bünyesinde
ve DOKAP tarafından yapılan çalışmalarla desteklenmektedir.
Fındık hasat sonrası depolama
sorunlarının ve piyasada ürün fiyatlarının etkilenmesinin
önüne geçmek amacıyla lisanslı depoculuk faaliyetleri önemsenmekte,
ürünü lisanslı depoya bırakan üreticilere ton başına
destekleme verilmekte, elektronik ürün senedi çalışmaları devam
etmektedir.
Fındık Araştırma Enstitüsü
tarafından, verimi yanında, don zararına dayanımı
yüksek olan 3 yeni çeşit geliştirilmiş ve bu çeşitler
tescillenmiştir.
Yine Hükûmetimiz döneminde, devlet destekli
tarım sigortaları başlatılmış, üreticilerimizin,
doğal afetlerden kaynaklı olabilecek zararları güvence altına
alınmıştır. Sigorta yaptıran üreticilerimizin prim
bedellerinin yüzde 50-65i devlet tarafından
karşılanmaktadır.
İlgili önergede bahsedilen iddiaların
aksine, Hükûmetimiz, fındık politikasını
başıboş bir ortam yerine, stratejik eksende ele alarak sadece
üreticilerin değil, aynı zamanda, bu işte istihdam edilen nüfus,
tüketici tercihleriyle, dünyada yeni rakipler üretilmesinin önüne geçmeyi temel
almaktadır. En son olarak, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığımız, konunun farklı kesimlerle provoke
edilerek istismar edilmesinin önüne geçmek amacıyla, ülkemiz
fındık rekoltesinin tek elden açıklanmasına karar
vermiş ve bu konuda sektör temsilcilerinden oluşan bir komisyon
kurulmuş ve Sayın Faruk Çelik, rekolteyi 468 bin ton olarak
açıklamıştır.
Yapılan çalışmaların ne kadar
yerinde olduğu, fındığın her geçen gün ihracat
gelirinin artmasından anlaşılmaktadır. İhracatla
sağlanan gelir, 2002 yılında yaklaşık 600 milyon dolar
civarında iken bugün yaklaşık 3 milyar dolara
ulaşmıştır.
Fındık üreticilerinin büyük bir kısmının
tek geçim kaynağının fındık olması, sürekli
yüksek fiyat beklentisine neden olmaktadır. İç piyasada oluşan
yüksek fiyatlar, İtalya, İspanya, Gürcistan, Azerbaycan gibi
ülkelerin pazar bulmasını sağlamaktadır. Bu, ülkemizde
devir stoku oluşturmaktadır.
Gelinen noktada, Hükûmetimiz, fındık
konusunda her dönem üreticinin yanında, üzerine düşeni yapma
noktasında sorumluluğunun bilincinde hareket etmektedir. Konuyu
siyasi malzeme olarak görmek yerine, kendi dinamikleri olan bir serbest
piyasada hak ettiği gerçek değeri bulması yönündeki çaba, takdir
edilmek yerine, her dönem fındık üzerinden söylem geliştiren
bazı çevrelerce siyasi malzeme hâline getirilmektedir.
Fındık stratejisinin
başladığı 2009 yılından bugüne kadar işleyen
serbest piyasa şartları üreticimizi ziyadesiyle memnun etmiş
ancak son günlerde piyasada geliştirilen bazı söylemlerin
oluşturduğu baskı, fiyatlar üzerine etki etmeye
başlamıştır. Bu noktada, Hükûmetimizce, sorumlu kişi
ve kurumların piyasadaki olumsuz müdahaleleri tüm yönleriyle araştırılıp
atılması gereken adımlar atılacaktır. 2015
yılı rakamlarına göre 4,32 TL/kilogram maliyeti olan
fındığa dekara 170 TL destek verilerek
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
tamamlayınız.
ERGÜN TAŞCI (Devamla) -
maliyetin bir
kısmının karşılanması yönündeki karara,
aralıksız yedi yıldır devam eden uygulamaya bugün de
seçimlerin hemen akabinde Hükûmetimiz tarafından karar verilmiş ve
desteklenmiştir.
Kimi siyasi çevrelerce Hükûmet olarak
fındığa sahip çıkılmadığı konusundaki
söylemlerin ne derece doğru olduğu üreticilerimizin takdirine
bırakılmıştır. AK PARTİ Hükûmeti döneminden
önceki fındık fiyatları 1 dolar civarında
dolaşırken bugün itibarıyla fiyatlar 3 dolar
civarındadır. İnşallah, piyasadaki regülasyonun ve Hükûmetimizin
kararlı stratejik programı sayesinde bu fiyatların rekolteyle
bağlantılı olarak daha yukarılara çıkması
hedeflenmektedir. İnşallah, fındığın serbest
piyasada kendi mekanizmasıyla yürütüldüğü günlerin önümüzdeki günler
habercisi
Çalışmaları burada sizlerle
paylaşmış bulunuyorum. Bu vesileyle bu önergeye hayır
yönündeki kanaatimizi paylaşıyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Taşcı.
Sayın Erdoğan
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın
Başkan, sayın hatip konuşmasında grubumuz tarafından
verilen önerge üzerinde grup temsilcimizin yaptığı
konuşmayı içi boş eleştiriler olarak betimlemiştir.
Dolayısıyla, sataşmadan söz istiyoruz.
BAŞKAN Sayın Aksu mu konuşacak?
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın Aksu
konuşacak.
BAŞKAN - Peki, sataşmadan size iki dakika
Sayın Aksu, buyurun.
Yeni bir sataşmaya mahal vermeyin lütfen.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili İsmail Faruk
Aksunun, Ordu Milletvekili Ergün Taşcının MHP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında MHP
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın hatip konuşmasında dile
getirdiğimiz hususların içi boş olduğunu söyledi. Ben de
tekrar soruyorum: Fiyatların 8 liranın altına düşmesi mi
içi boştur? Girdi maliyetlerinin yüksekliği, döviz bazında geldiği
durum mu içi boştur? Verimlilik düşüklüğü mü boştur?
Ağaçlardaki zararlılarla mücadele edilemediği, bugün
fındık bahçelerinin birtakım hastalıklarla muhatap
olduğu mu boştur? Fındık üreticisinin refahının
azaldığı mı boştur? Millî gelirden
aldığı payın düşüklüğü mü boştur? Kurumlarca
açıklanan -resmî kurumlarca açıklanan- ve burada ifade etmeye
çalıştığım rakamlar mı size göre boştur?
Fındığın spekülatörlere teslim edildiği mi
boştur? Alivrecilik sistemi mi boştur? FİSKOBİRLİKin perişanlığı
mı boştur? 700 bin kişinin, Ordudan daha büyük bir Ordunun
İstanbula veya diğer büyük şehirlere göç ettiği mi
boştur? Bütün bunlar boşsa vatandaş niye şikâyetçidir?
Bölge ziraat odaları, topluca, sorunlarını dile getirmek üzere
geçen günlerde niye kalkıp da buralara gelmiştir? Ve hepsinden
önemlisi Adalet ve Kalkınma Partili sayın milletvekilimiz
konuşması sırasında bütün bu söylenenlere büyük bir
olgunlukla katıldığını da ifade etmiştir. O
zaman, boş olan, bize göre, bu yaklaşım tarzı ve bu anlayıştır.
Hepinize teşekkür
ediyorum, tekrar destek istiyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Aksu.
Sayın Taşcı,
buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- Ordu Milletvekili Ergün
Taşcının, İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksunun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ERGÜN TAŞCI (Ordu)
Sayın Başkanım, şimdi, sayın hatip az önce, tabii,
önerge sahibi olarak dolu bir katkı sunmak üzere bir çalışma
yaptığını iddia ediyor. Biz bu önergenin boş
olduğunu söylemedik. Öncelikle, bir defa, hakkı teslim etmek
lazım. Değerli milletvekili arkadaşımız bölgeyle
ilgili bir çalışma yapmış. Biz de bu çalışmaya
özgü olarak, Tarım Bakanlığımızda ve
dolayısıyla AK PARTİ hükûmetleri döneminde 2002 yılından
itibaren tarım alanında Bakanlıkta yapılan
çalışmaları, bölgedeki çalışmaları, ziraat odaları
ve bütün bu çalışmaları rakamlarla ortaya koyduk. Bu şunu
gösteriyor: Eğer üçlü koalisyon döneminin icraatını
anlatıyor ise mukayese ortada. Tarım alanında bölgenin
sorunlarına ilişkin önerilerine biz hayır demedik. Bu
tespitleri, biz zaten daha iyisini yapmak üzere programımızı ve
hedefimizi
Bunun bir sonrası aşaması da Tarım
Bakanlığımızın daire oluşturulması yönünde
bir çalışması var, bunu paylaşamadık.
Bakanlığımız tarım politikasını,
fındık konusunu çalışmak üzere Bakanlıkta daire
kuruyor, bu konuda sektörlerle paydaş çalışmaları var.
Rakamlar ortada, MHP döneminde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERGÜN TAŞCI (Ordu)
üçlü koalisyon döneminde
1 doların üzerinde olan fındık fiyatının bugün, evet,
piyasadaki sıkışıklık nedeniyle 3 dolar civarında
olduğunu, bunun da 20 TLye çıktığını da ifade
ettik. Önerileri, tavsiyeleri zaten bizim hedefimiz olan bir şeydir.
Önergenin içinin boş olduğunu söylemedim, siyasi çevreler dedim,
Milliyetçi Hareket Partisi anlamında söylemedim.
Ben bu vesileyle bunu paylaşmak istedim.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz
Taşcı.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Ordu
Milletvekili olarak fındığın
araştırılmasına niye karşı
çıkıyorsunuz, Ordulusunuz siz?
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Erdoğan
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Yerimden bir
dakika cevap vereyim.
BAŞKAN Sayın Erdoğan, normalde
böyle bir usul yok, biliyorsunuz yani sataşma yok şu anda size,
sataşmadan falan söz veremem.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) 57inci Hükûmet
dönemine gittiler yani, bununla ilgili
BAŞKAN Yani, yapılan bir anlaşmayla
bu usulü kaldırdık normalde tamam ama bir teamül
oluşturmaması temennisiyle size son bir kez söz vereyim.
Buyurun.
25.- Muğla Milletvekili Mehmet
Erdoğanın, Ordu Milletvekili Ergün Taşcının
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Şimdi,
burada Milliyetçi Hareket Partisi olarak verdiğimiz önerge bugün
fındık üreticisinin karşı karşıya olduğu
sorunların tespiti, araştırılması ve bunlara çözüm
üretilmesiyle ilgili bir konu. Yani, buradan dönüp 57inci Hükûmete gitmenin
bir anlamı yok. Hani, müflis tüccar eski defterleri
karıştırırmış. Ona kalınca, Türkiyedeki
tarım desteklemeleriyle ilgili, bugün kendilerinin de övünerek
anlattıkları destekleme politikasının temeli o zaman
atılmıştır. Konuyu amacından çıkartıp
fındık üreticisinin derdini bir öteleme noktasına gitmeyelim.
Burada önemli olan fındık üreticisinin derdine Parlamentoda hep
birlikte bir çözüm üretilmesidir. Konuyu lütfen amacından
dışarıya çıkartmayalım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz Sayın
Erdoğan.
ERGÜN TAŞCI (Ordu) Sayın Başkan,
bir cümle
BAŞKAN Sayın Taşcı, yani
gerçekten böyle bir usul yok.
ERGÜN TAŞCI (Ordu) Bir cümle
BAŞKAN Sayın Taşcı, çok rica
ediyorum, lütfen
Sayın Muş, siz ikna edin isterseniz.
Peki, teşekkürler.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- MHP Grubunun, İstanbul Milletvekili
İsmail Faruk Aksu ve arkadaşları tarafından,
fındık üreticilerinin sorunlarının
araştırılması amacıyla 17/2/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 14 Temmuz 2016
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Milliyetçi
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
LEVENT GÖK (Ankara) Yoklama talep ediyoruz
efendim.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunacağım ancak
bir yoklama talebi var, öncelikle bunu gerçekleştireceğiz.
Sayın Gök, Sayın Yedekci, Sayın
Basmacı, Sayın Gürer, Sayın Bakan, Sayın Uslupehlivan,
Sayın Aydın, Sayın İlgezdi, Sayın Arslan, Sayın
Çamak, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Zeybek, Sayın
Altıok, Sayın Usluer, Sayın Yüceer, Sayın
Karabıyık, Sayın Sarıbal, Sayın Özcan, Sayın
Yarkadaş, Sayın Ekici.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.06
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.19
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Ali Haydar HAKVERDİ
(Ankara)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113üncü
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
- Milliyetçi Hareket Partisi grubu önerisinin oylamasından önce istem
üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi,
yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama
için iki dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- MHP Grubunun, İstanbul Milletvekili
İsmail Faruk Aksu ve arkadaşları tarafından,
fındık üreticilerinin sorunlarının
araştırılması amacıyla 17/2/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 14 Temmuz 2016
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Öneri kabul edilmemiştir.
Şimdi, Halkların Demokratik Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
2.- HDP Grubunun, Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaş ve arkadaşları tarafından,
Cizrede can ve mal kayıplarının
araştırılması amacıyla 9/2/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 14 Temmuz 2016 Perşembe
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
14/7/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 14/7/2016 Perşembe
günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Diyarbakır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
9 Şubat 2016 tarihinde, Adana Milletvekili
Sayın Meral Danış Beştaş ve arkadaşları
tarafından verilen (970 sıra numaralı) Cizrede can ve mal
kayıplarının araştırılması amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma
önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak, 14/7/2016 Perşembe günlü
birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı
tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisinin lehinde ilk konuşmacı, İstanbul Milletvekili
Sayın Filiz Kerestecioğlu.
Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Cizrede, 14
Aralık 2015 ve 2 Mart 2016 tarihleri arasında yetmiş dokuz gün
sokağa çıkma yasağı uygulandı. Minnesota Protokolü ve
Cenevre Savaş Sözleşmesi hükümlerinin tamamı bu ablukalarda
ihlal edilerek, yüzlerce sivil insan öldürüldü. Cizre bodrumlarında, 177
kişi olmak üzere 251 insan acımasızca katledildi. Bu
kişilerden 1i bebekti, 41i çocuk, 22si kadın ve yine, bu
kişilerden 79unun kimliği hâlen tespit edilememiş bulunuyor.
Evet, değerli milletvekilleri, Cizrede
öldürülmüş olan 79 kişinin kimliği hâlâ tespit edilememiş
bulunuyor. İnsan hakları konusunda dünyada en saygın sivil
toplum kuruluşlarından sayılan İnsan Hakları
İzleme Örgütü (Human Rights Watch), bu hafta başında Türkiye'de
sivil halka karşı yapılan kitlesel hak ihlalleriyle ilgili
raporunu yayınladı. Raporun başlığı: Devlet
Güneydoğudaki Ölümlerin Soruşturulmasını Engelliyor.
Daha önce, Cumhurbaşkanı Erdoğan,
MAZLUMDER, Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve İnsan
Hakları Derneğinin Cizre hakkında rapor yayınlaması
üzerine, Bu raporu yayınlayanların üzerine gidilmesi lazım.
Neyin raporunu yayınlıyorsun? demişti. Durum,
Erdoğanın meydan okuyacağı sınırları
aştı artık. Uluslararası sivil toplum örgütleri, bir bir
Türkiye'de yaşananların ciddi bir alarm verdiğini
açıklıyorlar.
Haziran ayında üyesi olduğum Avrupa
Konseyinde yayımlanan Türkiye raporu, Avrupa Konseyi İnsan
Hakları Komiseri Nils Muiznieksin hazırladığı rapor,
Venedik Komisyonunun yayımladığı görüş,
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri Zeyd Raad
El Hüseyinin mayıs ayında kamuoyuna yaptığı
açıklama, Türkiyeyi açıkça kınıyor ve Türkiyeyi
yaşama hakkı başta olmak üzere insan hakları ihlallerini
durdurmaya çağırıyor. Henüz Hükûmet kanadından, sizlerden
bir cevap yok. Zeyd Raad El Hüseyinin askerî operasyonlardaki hak ihlallerini
incelemek üzere Birleşmiş Milletler ekibinin bölgede tetkiklerde
bulunabilmesi için izin istediği mektubuna da hâlen yanıt
vermemiş bulunuyorsunuz.
İnsan Hakları İzleme Örgütü,
pazartesi günü yayımladığı raporda, insan hakları
örgütlerinin ihlalleri belgelendirmek amacıyla bölgeye girmesine
operasyonlar bittikten ve sokağa çıkma yasakları
kaldırıldıktan sonra bile izin verilmediğini söylüyor.
Kendi araştırmacılarının dahi terörle mücadele
şube ekipleri tarafından kaymakamlık izni gerektiği
söylenerek engellendiğini ilan ediyor. Örgüte göre bu durum bir
şeylerin örtbas edilmeye çalışıldığına
ilişkin şüpheleri artırıyor.
Yetkililerin İnsan Hakları İzleme
Örgütünün faaliyetlerini engellemesinin öncesinde, İnsan Hakları
İzleme Örgütü Cizredeki kimi ölümleri ayrıntılı bir
şekilde tespit etme fırsatı bulduğunu, özel mülklerin
yaygın bir şekilde ve hukuksuz olarak tahrip edildiğini
belgelendirdiğini açıkladı. Ayrıca, sokağa çıkma
yasaklarının hukuksuzluğuna, yaralanmış kişilerle
ilgili olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin aldığı
karara rağmen tedavi edilmediklerine ve bodrumlarda hayatlarını
korkunç biçimde kaybeden insanlara dikkat çekti. Rapor, bugüne kadar ortaya
çıkan delillerin, bu ölümlerin yargısız infaz ve hatta cinayete
varan kanunsuz öldürmelerden kaynaklanmış olabileceğini
işaret ediyor. O günlerde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
başvurarak Cizrede yaralanma olayına ilişkin acil tedbir
isteyen ve bu kararı aldığı için cezalandırılan
Avukat Ramazan Demir ise şu anda hâlen cezaevinde tutuklu olarak
bulunuyor.
Cizreden bu yana Yüksekova, Nusaybin ve Licede
olanlar ise Cizrenin boyutlarını da artık kat kat
aşmış durumda. Bugün söylediğini yarın inkâra, bugün
tehdit ettiğinden yarın özür dilemeye alışmış
diplomasimiz en saygın uluslararası kurumların
yaptıkları uyarıların Türkiye'nin uluslararası
konumuna etkisini de ne yazık ki öngörebilecek durumda değil.
Dün de Amerika Dışişleri
Bakanlığı Sözcüsü John Kirby yaptığı
açıklamada, daha doğrusu bir basın toplantısında
kendisine yöneltilen soru üzerine Genel olarak göçmenlere ve masum sivillere
kötü davranılması hakkındaki iddiaları çok çok ciddiye
alıyoruz. Bunların tam ve şeffaf şekilde
soruşturulmalarını ve sorumluların hesap vermesini görmek
isteriz. Aynı şekilde, Türkiye'nin tam bir soruşturmayla bu
iddiaları değerlendirmelerini teşvik ediyoruz. diye bir
açıklama yaptı. Dışişleri Bakanlığından
da Cizre ve bölgede Birleşmiş Milletler ve insan hakları
gruplarına soruşturma izni verilmemesi ve ihlaller hakkında bir
açıklama yapması da ayrıca bekleniyor.
Evet, bildiğiniz gibi haziran ayı
oturumunda Avrupa Konseyi Türkiye Raporu 96 lehte, 24 aleyhte oyla kabul
edildi. Orada Türkiye'nin Avrupa Konseyi kriterlerini yerine getirip
getirmediğini değerlendiren rapor çok daha geniş bir alandaki
insan hakları ihlallerini tespit ediyor.
Şimdi, bu önemli kurumların
hazırladıkları raporlar üzerine hem Hükûmete hem sizlere sormak
istiyoruz: Avrupa Konseyi raportörleri Kürt halkının kültürel ve ana
dil haklarıyla ilgili gelişmelere vesile olan barış
görüşmelerinin 2015te sona ermesinden duydukları üzüntüyü dile
getirdiler. Bütün ülkeye nefes aldıracak bu barış
görüşmelerine tekrar dönmek için bir adım atacak
mısınız? Konseyin raporunda, milletvekili
dokunulmazlıklarının kaldırılmasının,
Türkiye'nin bugün yüzleştiği sorunlar karşısında ihtiyaç
duyacağı sağlıklı politik ortama ve parlamenter
siyasete zarar verecek politik sonuçlar doğuracağı tespiti
yapılıyor.
Seçilmiş milletvekillerini siyasi davalarda
yargılamakta ısrar edecek misiniz? Raporda yargının
bağımsızlık özelliğini yitirdiği, yürütmeye
bağlandığı, bu durumun milletvekillerinin
yargılanmasıyla ilgili endişeleri
artırdığına ilişkin eleştiriyi dikkate alarak
yargının bağımsız ve tarafsız çalışmasını
sağlamak için bir adım atacak mısınız?
Türkiyede güvenlik operasyonları adı
altında sivil halka karşı yapılan kitlesel hak ihlalleriyle
ilgili uluslararası kurumlardan gelen uyarıları dikkate alacak
mısınız, sorumluları yargılayacak
mısınız?
İç güvenlik yasası, askere
dokunulmazlık getiren yasa ve Danıştay Kanunu gibi
uluslararası düzeyde eleştirilere konu olan kanunlarla ilgili geri
adım atacak, yargıyı kontrolden vazgeçecek misiniz?
Akademisyenler ve gazeteciler üzerindeki baskı
ve haklarında yürütülen soruşturmalardan duyulan endişeye bir
yanıt verecek misiniz? Ceza Kanunu 301 ve 299uncu maddeleri
kaldıracak mısınız?
Türkiyeyi kınayan bunca uluslararası
rapor ve uyarıyla ilgili ne yapacaksınız, sessizliğinizi
koruyacak mısınız?
Bildiğiniz gibi, Avrupa Konseyi Parlamenter
Meclisi, Türkiyedeki gelişmeleri İzleme Komisyonu vesilesiyle
yakından takip etme kararı aldı. 2017de Türkiye'nin, izleme
sonrası raporunda yukarıda sayılan konularda gelişme
katedip etmediği belgelenecek. Bu değerlendirme, ülkemiz ve
halklarımız için çok önemli. 2017ye varmadan bu soruların
pozitif yanıtlarına ulaşmayı diliyoruz. Biz isterdik ki
bütün bunlar hiç olmasın, ölümler, katliamlar yaşanmasın ve yine
isterdik ki olduysa da soruşturmalar burada yapılsın, gereken
kimseler, sorumlular cezalandırılsın, hesap versinler. Defalarca
bu kürsüden Kürt illerinde yaşanan vahşeti ifade ettik ve gerçekten
komisyonların kurulmasını istedik, bunları dinlemediniz.
Şimdi, geç de olsa bütün dünya artık bu
durumu görüyor ve yine diyoruz ki uluslararası mahkemelerde
yargılanmak zorunda kalmadan artık bu genç ölümlere, bu savaşa
bir son verin. Bütün ülkenin beklentisi budur, geç anlamış olsalar da
dünyanın da beklentisi budur.
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kerestecioğlu.
Grup önerisinin aleyhinde ilk konuşmacı,
Bursa Milletvekili Sayın Kadir Koçdemir.
Süreniz on dakika.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
KADİR KOÇDEMİR (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu son yasama döneminde en çok konuşulan ancak
karşılık bulmayan, birbirimizle iletişimi olmayan konu
terör konusu. Daha önce de söyledim, bir hoyratta söyleniyordu: Bir yanım
kurt kuş yemiş, bir yanım bihaberdir. Bugün hakikaten ülkenin
terör meselesinden bihaber olmayı terörle mücadele, terörle ilgili
yapılması gereken faaliyetler olarak gören bir anlayışla
karşı karşıyayız. Ben görevim gereği şehit
de uğurladım, şehit de karşıladım; orada,
güneydoğudaki yerli halkın acısını da gördüm;
yapılan yanlış, hata varsa bunlar ve bunların nasıl
tepki gördüğüne, nasıl işlendiğine de şahit oldum.
Terör, beynin, zihnin, düşüncenin işgalini
hedef alır. Maalesef, son zamanlarda yaptığımız
davranışlarla buna hizmet ediyoruz. Bazı iddialar konusunda
resmî makamların mı inandırıcı olduğu yoksa
kamuoyunun başka yerlerden teyit mi beklediği -ki bu teyit
bekleyenlerinin içinde Türkiye Cumhuriyetinin bakanlarının
olduğunu hatırlatmak- zannediyorum terörün beyinlerimizi, zihnimizi,
düşüncemizi işgalde aldığı mesafeyi göstermesi
bakımından önemlidir.
Niye böyle oldu? Çünkü emin olmayan, ehil olmayan ve
millete yakın olmayan kadrolar bu işi götürmeye
çalışıyor. Daha önce kendilerince yanlış
bulduklarının yüz seksen derece zıddını yapmayı
bir tedavi yolu olarak gören kadrolar söz konusu. Öyle olduğu için,
özellikle son zamanlarda, dün burada başka vesilelerle de iktidar
partisinden hatipler çok sık müracaat ettiler: Hayat dinamiktir, ekonomi
dinamiktir, toplum dinamiktir, hâliyle dün dündür, bugün bugündür. Dün
değer odaklı politikayı savunurduk, bugün geçeriz, tam tersine
çevirip politika odaklı değerleri istismar etmeye, suistimal etmeye
gidebiliriz ve bütün bunları sembollere dayalı bir siyasetle yaparız.
Ama birazcık Türkiyeden uzaklaşıp Türkiyede
olan bitene baktığımızda gördüğümüz şudur:
Hükûmet ve bakanlarımız, bir ağır sıklet boks
müsabakasını yönetmek için o boksörlerin ortasına
atılmış banka müdürü gibi, bale öğretmeni gibidir, ne
yapacaklarını bilmemektedirler. Büyük bir trafo istasyonuna
girmiş ve düğmelerin ne anlama geldiğini bilmeyen küçük bir
çocuk gibi bir gün onu, bir gün ötekini değerlendirmektedirler.
Bakın, terörle mücadele konusunda ciddi
mesafeler aldığımız bir dönemde, hatta terörün etkisinin en
aza indiği bir zamanda dünyada defalarca müracaat edilmiş bir yola
girdik. Dünyada 5 terör olayından sadece 1inde yapılabilen ve o
yapılanlardan da sadece yarısında sürdürülebilen müzakereyi biz
çözüm yöntemi diye Türkiyede çok fazla terör olayının da
kalmadığı bir zamanda devreye soktuk. Bununla neyi yaptık?
Mesajını, mücadelesini, fikrini hayata geçirmek için silaha
sarılan bir insan, güvenilir bir insan değildir. Meşru zeminin
dışına çıkan bir insan, sizin müzakere yapabileceğiniz
bir insan değildir. Yine, bunu muhatap aldığınızda ve
bunu alenen devletin 1 numarası ağzıyla söylediğinizde o
insanları meşrulaştırmış olursunuz, dolaylı
olarak da tanımış olursunuz. Sizin tanıdığınızı
daha sonra uluslararası camia tanır ve sizin önünüze getirir.
Bu, aynı zamanda zayıflığın
tescilidir, diğer yönden de amaçlarını gerçekleştirmek için
meşru zeminin dışına çıkan insanlara güç, cesaret
verir, demokrasiyi şantaj yapılabilir hâle getirir. Çünkü yarın
başkaları da bu muhatap alınmanın ancak bu şekilde
gerçekleştirildiğini gördüğü vakit aynı yola tevessül
ederler ve bununla mücadele tarihte dünyanın her yerinde bellidir
arkadaşlar. Yangın nasıl söndürülür bellidir. Bir yerde bir
yangın çıktığı vakit buna teoriler geliştirmenin
gereği yoktur. Önce devlet, güvenlik görevini yerine getirecek. Önce
devlet, adalet fonksiyonunu yerine getirecek, adalete olan güven yüzde 20lere
indiyse dönüp önüne bakacak.
Biz reylerle geldik. Eski dilde rey sahibi diye
bir söz var. Rey sahibi demek, 120 bin, 125 bin oy alan adam demek
değildir. Rey sahibi demek, akıl eden adam demektir. Rey sahibi
demek, olan biten hakkında kanaati, düşüncesi olan adam demektir. Rey
sahibi demek, bu kanaatini, düşüncesini söyleyebilen insan demektir.
Bizler demokrasinin burada temsilcileriyiz ve rey sahibi insanlar olmak
zorundayız. Ama, Obamanın polis cenazesindeki tavrına bir
bakın, bir de bizim devlet büyüklerimizin burada konu gündeme geldiği
vakit ki tavrına bakın, işte o zaman devlet
adamlığı arasındaki farkı görüyorsunuz. 43
insanın hayatını kaybettiğini konuşurken, birileri
gelip bize Biz her şeyi en iyi en doğru yapıyoruz. diye ders
verebiliyor; Obama, ağlıyor arkadaşlar. Birisi, bir devletin
başında olduğunu unutup Onların cehennemde yeri
hazır. diyor; ötekiler yargıya, duruşma salonlarına bu
eylemi yapanları getirip o ülkenin kanunlarının öngördüğü
cezalarla cezalandırılmasının hesabını
yapıyor. Birisi ağlıyor; öteki iki gün sonra köprü
açılışında selfielerle gülücükler, tebessümler
gönderiyor. Sanki bu olaylar bu ülkede olmamış. Arkadaşlar,
aklımızı başımıza almak durumundayız.
Psikolojide hasmıyla aynılaşmak
diye bir şey var. Paralel, paralel diyoruz, paralelin bütün yöntemlerini
bugünkü iktidar, aynen uygulamaktadır ve Türkiyede paralel toplumlar
yaratmaktadır. Bu ülkenin bir kısmındaki insanlar, artık
yirmi, otuz, elli sene sonrasını beraber karşılama
konusunda bundan yirmi, otuz sene önce olduğu kadar emin değiller
arkadaşlar. 1974 Kıbrıs Harekâtında Diyarbakırda,
Bismilde, Silvanda, Mardinde askerlik şubelerinin önünde uzun kuyruklar
oluşuyordu. Caydırmak için Vandan İskenderuna sevk edilen
askerî birliklere köylerin içinden geçerken kadınlar yaptıkları
katmerleri atarken zılgıt çekiyorlardı, sevgi gösterilerinde
bulunuyorlardı. Bugün ne hâldeyiz arkadaşlar, durup bir
düşünmemiz lazım.
Kemalettin Kamunun yalnızlıkla ilgili bir
şiiri var, şöyle diyor:
Gözlerimde parıltısı bir bakır
tasın,
Kulaklarım komşuların ayak sesinde;
Varsın yine bir yudum su veren olmasın,
Baş ucumda biri bana su yok desin de!
Oradaki insanlar da Varsın, yapamasınlar,
engelleyemesinler ama ben buradayım, yapamadım, engelleyemedim,
üzgünüm, eksiğimi tamamlayacağım, yanlışımı
düzelteceğim, desinler. diyorlar. Hem bu kadar olay olup hem de buradan
muhalefete, bunu dile getirene azarlama, ders verme vesilesi çıkarmak için
pek çok şeyi kaybetmek lazım. Bir insanda iki haslet var ise o
insandan umut kesilmez. Bunlardan biri merhamet, acıma; ikincisi ise
utanmadır arkadaşlar. Bu şeyde vakit geçmeden bizim
aklımızı başımıza almak durumumuz vardır ve
Türkiyede birbirinden habersiz yaşayan, gelecek planları,
geçmişteki irtibatları birbirlerinden kopuk, birbirlerine paralel
toplumları hem büyük şehirlerimizde hem de ülke genelinde
oluşturmaktan bir an önce vazgeçmek durumundayız. Bütün bu mücadeleyi
hukuk içinde yapmak zorundayız. Küçücük bir çocuğun nahak yere zulme
uğramasının hesabını vallahi hiçbirimiz veremeyiz
arkadaşlar.
Rey sahibiyiz dedim. Onun için, hakikaten ben,
düşünmeye ve demokrasinin gerektirdiği manada rey sahibi olmaya
başta kendimi olmak üzere yüce Meclisi davet ediyor, hepinize
teşekkür ediyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Koçdemir.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş
MEHMET MUŞ (İstanbul) İktidar,
paralel yöntemlerini kullanmaz, iktidar, paralelle mücadele eder. Bugün de hem
PKK terör örgütüyle hem de paralelle hem IŞİDle hem DHKP-Cyle
kararlı mücadeleye devam edecektir ve bu kararlı mücadele, ülkemizin
huzuru, birliği ve vatandaşımızın yaşam hakkı
ve alanı en maksimum seviyeye çıkana kadar devam edecektir. Hükûmet,
paralel gibi hareket etmez, Hükûmet, paralelle mücadele ediyor ve edecektir.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz.
KADİR KOÇDEMİR (Bursa) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Koçdemir.
KADİR KOÇDEMİR (Bursa) Ben paralelle
mücadeleyle ilgili konuşmadım, sözlerimi çarpıttı. Müsaade
ederseniz
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ne alakası
var ya? Kayıtlara söz girmek ne zamandan beri
KADİR KOÇDEMİR (Bursa) Tutanaklara
bakın efendim, normal bir insan
BAŞKAN Sayın Koçdemir, siz de
kayıtlara geçmesi açısından yerinizden söylerseniz
kayıtlara geçer. Çünkü, Sayın Muş, mikrofonu kullanmadı,
siz de oradan lütfen, rica ediyorum.
Buyurun.
KADİR KOÇDEMİR (Bursa) Sayın
Başkan, burada söz konusu olan, paralelle mücadeledeki eksiklik
değildir, bundan bir sızlanma değildir, bunun
yapılmadığına dair bir beyan değildir.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Paralel
yöntemler ifadesini kullanıyorsunuz.
KADİR KOÇDEMİR (Bursa) Bunu anlamak için
de ancak iktidar partisi grup başkan vekili olmak gerekiyor.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Siz kendi
açıklamalarınıza bakın.
KADİR KOÇDEMİR (Bursa) Ben, paralel diye
diye paralelden rahatsız olunan metotların bugün aynı
şekilde uygulandığını ve sosyolojik, bilimsel manada
karşılığı olan paralel toplumların, Türkiyede
iktidar eliyle oluşturulduğunu, bunun geleceğimiz için çok büyük
bir tehlike olduğunu arz etmeye çalışmıştım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Koçdemir.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, ben ne söylediğimin gayet farkındayım, bir meseleyi
anlayabilecek kapasitedeyim de. Meseleyi şahsileştirmenin anlamı
da yoktur. Hükûmet, paralel yöntem kullanmaz diyorum, Hükûmet, paralelle
mücadele etmektedir. Meseleyi şahsileştirmenin anlamı yoktur.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz.
Her iki tarafın da sözleri kayıtlara geçti.
Teşekkür ediyoruz.
Sayın milletvekilleri, Halkların
Demokratik Partisi Grubunun grup önerisinin lehinde olmak üzere ikinci
konuşmacı, İzmir Milletvekili Sayın Zeynep Altıok.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Altıok.
Buyurun.
ZEYNEP ALTIOK (İzmir) Değerli
Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi, Haziran
sonrası, 5 Haziranda Diyarbakırda ve 20 Temmuzda Suruçta
gerçekleşen patlamalarla, âdeta bir düğmeye basılmışçasına
sonlandırılan çatışmasızlık hâlinin
ardından, Meclisi, defalarca araştırma komisyonları kurmaya
ve çözüm için Parlamento çatısı altında adım atmaya davet
etmiştir. Tamamı karşılıksız kalan bu
girişimlerin yanı sıra, 16 Ağustos 2015 tarihinden bu yana,
Diyarbakırın Sur, Şırnakın Cizre ve İdil,
Mardinin Nusaybin ilçeleri başta olmak üzere, toplam 22 ilçede,
sokağa çıkma yasağı uygulanan ve
çatışmaların yaşandığı bölgelere heyetler
göndererek sivil halkın içinde bulunduğu sorunları yerinde
inceleyip çözüm önerileri içeren raporlar hazırlamıştır.
Cumhuriyet Halk Partisi heyetleri tarafından
bölgede yapılan incelemelerin ardından, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına toplam 21 adet kanun teklifi, Meclis
araştırma ve yazılı soru önergeleri verilmiştir. 23
Aralık 2015 tarihinde, Kürt sorununun çözümü ve terörle mücadelede
Hükûmetin uyguladığı yanlış politikalar nedeniyle,
Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde, başta eğitim ve
sağlık olmak üzere, kamu hizmetlerinin verilemez hâle gelmesi,
vatandaşların can ve mal güvenliği üzerindeki tehditler,
yaşanan ekonomik, sosyal ve siyasi sorunlar ile bunlara karşı
alınacak önlemleri belirlemek amacıyla verilen Meclis
araştırması önergesi başta olmak üzere konuya ilişkin
araştırma komisyonu, İnsan Hakları Komisyonu bünyesinde
çalışacak alt komisyon önerileri ve kanun tekliflerinin tamamı
ya karşılıksız kalmış ya da AKP ve MHP
oylarıyla reddedilmiştir.
Tüm bu süreç boyunca Cumhuriyet Halk Partisi
gerçeklerin ortaya çıkarılması, önlem alınması ve
çözüm üretilmesi adına üzerine düşeni yapmak için birçok heyetle
bölgede mağduriyet yaşanan alanlarda incelemeler,
araştırmalar gerçekleştirmiş, raporlar
hazırlamış ve yeni acılar yaşanmasın diye
raporlarda açıkça görülen ihmal ve insan hakları ihlallerini
Parlamentoya taşımış, kamuoyuyla
paylaşmıştır.
Yapılan incelemelerde sivil
vatandaşların yaşam alanlarının ağır
silahlar, tanklar ve uçaksavarlarla orantısız güç kullanılarak
yerle bir edilmiş durumda olduğunu, bazı mahallelerde
binaların tamamına yakınının tahrip edilmiş,
yıkıntıya dönüştürülmüş olduğunu, bazı
binaların tamamen moloz yığını hâline gelmişken
bazı yıkıntıların hafriyat altına
alınmış düz ve boş bir alana dönüştürüldüğünü,
evlerin çoğuna kapıları kırılarak girilmiş,
içerideki eşyaların tahrip edilmiş olduğunu
gözlemlemiştik.
Göç eden birçok aile eşyalarını bile
almadan ilçeyi terk etmek zorunda kalmıştır. Evine dönmeyi
bekleyen insanların, evlerini yerinde bulamadığı bir durum
ve vahşetle karşı karşıya
kalınmıştır. Bölgede kirayla tutulacak yer de
bulunmadığı ve böyle bir koşulda diğer mahallelerde
yaşayan ailelerin hâlihazırda çok sayıda vatandaşa evlerini
açmış olmasına karşın acil barınma ihtiyacı
içerisinde olunduğu gözlemlenmiştir. Evlerine dönen ailelerin
çoğu, yıkıntılar arasında yaşamaya
çalışmaktadır. İlçede halkın elektrik, su gibi temel
ihtiyaçları karşılanamamış, asgari hizmetler dahi
verilememiştir.
Bölgede eğitim ve öğretim hizmetleri
durmuş, öğretmenlere göreve dönüş çağrısı
yapıldığı hâlde okulların yıkılmış
olması nedeniyle eğitim faaliyetlerinde bulunulamadığı
görülmüştür. Can güvenliğini tehdit eden koşullar nedeniyle
öğretmenler ve sağlık görevlilerinin bölgeden çekilmesi, birçok
okulun, çatışma bölgesi içinde veya civarında olması
sebebiyle kullanılamaması başta çocuklar olmak üzere birçok
yurttaşımızın en temel hizmetlere dahi
ulaşamaması sonucunu doğurmuştur.
Görüştüğümüz sivil toplum kuruluşu
temsilcileri ve vatandaşlar tarafından aktarılanlara göre,
çatışmalar boyunca sağlıklı bilgi akışı
olmayan, bağımsız basın organları dâhil hiçbir
gözlemcinin girmesine izin verilmeyen bölgede sokağa çıkma
yasağının ardından yaşamını yitiren
vatandaşların sayısı ve kimlik tespitiyle ilgili bilgilerin
de resmî makamlarca açıklanan verilerle basına yansıyan, STKlar
tarafından verilen sayılarla tutarlı olmadığı
anlaşılmıştır.
İnsan bedenlerinin DNA tespitine olanak
vermeyecek boyutta tahrip edilmiş olması, aynı kişiye ait
beden parçalarının farklı illerde bulunması, Gaziantepe
gönderilen ve bir insana ait olduğu söylenen çuvaldaki doku ve organ
parçalarının 7 ayrı kişi ile aidiyeti olduğu DNA
yoluyla tespit edilmiş olmasına karşın teşhis bekleyen
çok sayıda insanın da hâlihazırda sınır
kapısında bulunduğuna dair duyumlar verilmiştir.
Sivillerin terör örgütü baskısı ve
güvenlik güçleriyle devam eden çatışma hattında iki arada
kaldıkları tespit edilmiştir. Sağlık ve ilk
yardım hizmetlerinin, çatışmaların ve sokağa
çıkma yasağının sürmesi nedeniyle vatandaşlara
erişemediği ortamda can güvenliği adına yürütüldüğü
öne sürülen operasyonlarda asker ve sivil ayırmaksızın
canlarımız gitmiştir, insanlarımız yok olmuştur.
Çatışma koşullarının
yarattığı fiilî sıkıntıların yanı
sıra bölge halkının yoğun bir duygusal travma altında
olduğu ve gelecek kaygısı, can güvenliğinden endişe
eden hâlde olduğu gözlemlenmiştir. Bölge insanı, ciddi bir
travmayla karşı karşıya, duygusal bir kopuşun
eşiğinde. Sokaklarda konuştuğumuz insanlar, göz
yaşlarıyla kendilerinin de insan olduğu hatırlatmak zorunda
bırakılmıştır. Biz, düşman değildik, bize
bu muameleyi niye reva gördünüz, bizi neden öldürdüler? diyerek tepkilerini
dile getirmişlerdir.
Tüm bu incelemeler ışığında
insan hakları ve hukuk çerçevesinde yaptığımız
çağrılar iktidar partisi ve havuz medyası tarafından hiçe
sayılmakla kalmamış, yalanlarla çarpıtılarak partimiz
ve milletvekillerimiz hedef gösterilmiştir. Ne demişiz raporumuzda?
Bölgede terörle mücadele gerekçesiyle insan hakları ihlallerinde bulunan,
hukuk dışına çıkan güvenlik görevlileri varsa bu konuda
gerekli idari ve hukuki soruşturmalar derhâl açılmalı, gerekli
işlemler yapılmalıdır. Terörle mücadele sırasında
insan hakları ve hukuk dışına hiçbir biçimde
çıkılmayacağı yönünde halka güvence verilmelidir. Bölgeden
sağlıklı haber alınamadığı, STKların,
bağımsız basın mensuplarının ve
milletvekillerinin bile bölgeye girişine izin verilmeyen müphem
koşullar karşısında bu çağrının
yapılmasından daha doğal ne olabilir? Burası demokratik bir
hukuk devletiyse, eğer burası bir muz cumhuriyeti değilse bundan
daha doğal hiçbir şey yoktur.
Çağdaş bir ülkede teröre karşı
mücadelenin demokrasi, hukuk ve insan haklarından vazgeçilmeden
yürütülmesi zorunluluktur. Hâl böyleyken, bizim raporumuzun ardından
Birleşmiş Milletler insan hakları raporunda ve
Birleşmiş Milletler Dünya İnsani Zirvesinde söylediklerimizin
tamamı, neredeyse aynı cümlelerle yer aldı. Üstelik ne oldu
biliyor musunuz? Olağanüstü rakamlar ödeyerek Türkiyede
gerçekleşmesi sağlanan ve böylece, rezil durumda olan dış
ilişkilerimizin bir nebze gündem dışına itilebilmesi ve
dünya kamuoyunda olumlu bir imaj yaratılması için ev sahipliği
yapılan Dünya İnsani Zirvesine katılan 48 ülkenin, devletlerin
çatışma bölgelerinde düzenledikleri operasyonlarda sivilleri
korumaları ve sivillere zarar veren güvenlik güçlerinden hesap
sorulması çağrısı yer aldı. Çatışma
bölgelerinde, uluslararası hukukun, özellikle de uluslararası insani
hukukun sivillere zarar veren güvenlik güçlerinden hesap sorulmasını
talep etmesinden daha doğal ne olabilir? Ve bu bildiriye imza atmayan tek
ülke, ev sahibi Türkiye oldu. Bu, gerçekten acıklı bir durum
değerli milletvekilleri. Eğer barış isteyen herkese
terörist yaftası yapıştırılıyorsa ve herkes
hedef gösteriliyorsa, bir Cumhurbaşkanının Konu terörle
mücadeleyse hiç kimse bana demokrasiden ve hukuktan söz etmesin. gibi
cümleleri yer alabiliyorsa, kamuoyuna böyle seslenebiliyorsa o ülkede
barışın gelmesini istemek de ne yazık ki hayalden ibaret
kalacaktır.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak
çağrımızı yineliyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi
çatısı altında bölgedeki yurttaşların ve sivil toplum
kuruluşu temsilcilerinin görüşleri de alınacak biçimde Meclis
araştırma komisyonu kurulmalı ve sağlık, eğitim,
insan hakları ihlalleri, yeniden imar gibi konularda akıllarda soru
işareti kalmayacak şekilde incelemeler yapılmalı, sistemli
bir çalışma yürütülmelidir. Bu, insanlık için şarttır,
aksini Ben insanım. diyen hiç kimse iddia edemez.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Altıok.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın hatip,
bir rapordan bahsediyor. Bu rapora baktığımız zaman birkaç
kez terör örgütü ifadesi kullanılıyor, bir kere dahi PKK terör
örgütü ifadesi kullanılmamış. Burada, güvenlik birimlerinin
verdiği mücadelenin, sokağa çıkma yasakları ilan
edilmesinin temel sebebi, sivil can kayıplarının
olmamasına, sivil can kayıplarının önlenmesine yöneliktir.
Bunun sebep-sonuç ilişkisine baktığımız zaman, burada
PKK terör örgütünün kendine bir egemenlik alanı kurmak istemesinden,
hendek, çukurlar kazmasından ve burada kendisinin hâkim olacağı
bir alan oluşturmak istemesinden dolayı güvenlik birimlerinin
müdahalesi zaruri ve zorunlu hâle gelmiştir. Burada sebep, terör
örgütünün, PKK terör örgütünün kendisine bir alan, egemenlik alanı
oluşturmak istemesidir ve sokağa çıkma yasaklarıyla beraber
de sivil vatandaşların hayatını korumak, can
kayıplarının minimum seviyede hatta hiç olmamasını
sağlamak amacıyladır. Aynı şekilde
vatandaşların ihtiyaçlarını karşılamak
maksadıyla da sosyal yardımlaşma vakıflarından,
merkezî hükûmetten, ilgili diğer kurumlardan da vatandaşlara
gıda ihtiyacından nakdî yardımlara kadar pek çok yardım
burada sağlanmıştır. Aynı şekilde
sağlık noktasında da hastaneler yirmi dört saat açık
tutulmuştur.
ZİYA PİR (İstanbul) Lice
hastanesini siz yakıp yıktınız ya, ne konuşuyorsunuz?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bölgede
yaralı varsa sağlık ekipleri bunları alma adına
müdahalede bulunmuş fakat bazen farklı noktalarda roketle
sağlık ekiplerine saldırıda bulunulmuştur.
ZİYA PİR (İstanbul) Silvan
hastanesini kim kapattı?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bütün
hastaneleri karargâh hâline getirdiniz ya. Ayıp, ayıp!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sırf bundan
dolayı da zırhlı ambulanslarla müdahalede bulunmak zorunda
kalınmıştır.
Gönül bunların hepsinin detaylı bir
şekilde buradan ifade edilmesini ve bunların duyulmasını
arzu ederdi.
Teşekkür ediyorum.
ZİYA PİR (Diyarbakır) - Benim gözümün
önünde yıktınız ya!
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Muş.
Sözleriniz kayıtlara geçmiştir.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, bir
araştırma önergesi üzerinde bir partinin
konuşmacısına, sataşma olmadığı hâlde, AKP
Grup Başkan Vekilinin bu denli müdahalede bulunması usulümüzde
yoktur. Herhâlde birazdan AKP sözcüsü çıkıp konuşacaktır.
BAŞKAN Konuşacak, evet.
LEVENT GÖK (Ankara) Ancak ben şunu
hatırlatmak isterim: PKK, bir terör örgütüdür, IŞİD, terör
örgütüdür, DHKP-C, terör örgütüdür. Biz, elinde silah tutan, masum
insanları öldüren herkesi terör örgütü olarak görüyoruz ve ayrıca
arkadaşlarımızın raporunda da çok açık bir
şekilde ifade edilmiştir. Böyle çarpıtmalarla, kelime
oyunlarıyla bir yere varmak mümkün değildir. Tablo ortadadır.
Biz, bir yandan devletin terörle mücadelesine destek
de veriyoruz ama kurunun yanında yaşın yanmasını
istemiyoruz, masum insanların, sivil insanların da zarar görmemesini
istiyoruz. Bu nedenle, devlet terörle mücadele edecektir ama insan hakları
ve hukuka saygı çerçevesinde. Cumhuriyet Halk Partisinin durduğu
nokta burasıdır. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Gök.
Sizin de sözleriniz kayıtlara geçmiştir.
BAŞKAN - Şimdi, Halkların Demokratik
Partisi grup önerisinin aleyhinde olmak üzere ikinci ve son
konuşmacı, Adıyaman Milletvekili Sayın Adnan Boynukara.
Süreniz on dakika Sayın Boynukara.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Teşekkürler.
Sayın milletvekilleri, öncelikle bir konuya
açıklık getirelim. Yaşanan süreç, PKK terör örgütünün
şehirler üzerinde terör estirerek ayaklanma başlatma
girişimiydi. Terör örgütü Buralarda ortaya çıkan seçim sonucu bizim
lehimize ve silahlı unsurlarımızı devreye koyarsak halk
bizim yanımızda durur ve ayaklanmayı başlatırız.
diye düşündü. Hesaplayamadıkları, terörle mücadele
kararlılığı ve halkın tutumuydu. Halk, PKK terör
örgütü ve türevlerinin oyununu bozdu, örgütle, türevleriyle arasına mesafe
koydu, Bizim sorunlarımız var, bunların çözülmesini istiyoruz
ama teröre ve şiddete karşıyız. dedi, bir adım daha
ileri giderek Sorunlarımızın sivil siyaset yoluyla çözülmesini
istiyoruz. dedi. Biz her türlü kirli ilişkinin içinde olan, sokak ve
şiddetin dışında hiçbir şey bilmeyen, halktan kopuk
sol ve sosyalist anlayışa esir olmayacağız. dedi. Halkın
bu tutumu ve kararı takdir edilecek bir tutum ve karardır. Bu nedenle
terörle kuşatılmak istenen şehirlerde yaşayan
halkımıza ne kadar teşekkür edilse azdır. Çünkü Kürtlerin
bu tutumu sonunda terör örgütü ve türevleri kazmış oldukları
kuyulara düştüler.
Değerli arkadaşlar, PKK terör örgütü bu
kalkışma planını yaparken ülkedeki, ülke
dışındaki kimi unsurlara da bel bağlamış. Örgüt
elebaşıları Bize bunların nisan ayında devrileceğini
söylediler. diye açıklamalar yaptılar. Hepiniz
hatırlarsınız, kaç kez Şu tarihi bekleyin., Bu tarihte
gidiyorlar., Şu tarihte yıkılıyorlar. diye
açıklamalar yapıldı. Yani küresel odakların emrinde olan
örgüt, şehirleri yakarken de bu unsurlardan talimat almış.
Örgüte egemen olan ve kanla beslenen bu anlayışın, bu aklı
kimden aldığı er geç ortaya çıkacak.
ZİYA PİR (Diyarbakır) Eset
gidecek. derken siz kimden akıl almıştınız?
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Beyefendi, bekleyin
isterseniz, oldu mu, bekleyin siz.
BAŞKAN Karşılıklı
konuşmayalım Sayın Pir, lütfen.
Sayın Boynukara, Genel Kurula hitap edin.
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Süreci daha iyi anlamak
için sizinle birkaç fotoğraf paylaşmak istiyorum. Şu
fotoğrafa iyi bakın. Üniversite gençliği YPSye
katıldı. Aynı fotoğraf. Bunu örgüte yakın bir organ
servis ediyor. Şu fotoğrafa iyi bakın. Bunlar çocuk, bunlar
çocuk.
ZİYA PİR (Diyarbakır) - Ya,
biliyoruz.
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Çocuk, YPS
Kim
bunları yüreklendirdi? Kim bunları örgütledi? Kim bunları ortaya
çıkardı? Bu çocuklar kimin çocukları? Bunların içinde
herhangi birimizin çocukları var mı? Yok. İşte
karşımızda bu denli kirli, kanlı bir terör örgütü var? Siz
adına ne derseniz deyin. Demokrasi, insan hakları, özgürlük gibi
kavramlara inanan hiç kimse bunlara evet diyemez. Mesele şu: PKK terör
örgütü çocukların da eline silah tutuşturdu, şehirde terör
estirdi ve ayaklanma planladı, kimileri de bunun PRını
üstlendi. Bu nedenle dökülen her damla kandan sorumlu olanlar var. Bunlar er
veya geç hesaplarını verecekler.
PKK silahı sadece güvenlik güçlerine karşı
kullanmıyor, daha çok Kürtler üzerinde kontrol sağlamak için
kullanıyor. Zorun rolü kavramını bilir misiniz? Her evden 3
kişi istiyorum; 1i mezara, 1i cezaevine, 1i dağa. diyen
anlayışı biliyor musunuz? Bunlar kanlı terör örgütünün
temel tezleridir. Bu sözlerin hedefiyse Kürtlerdir. Kısacası,
Kürtlerin ve Türklerin ölümleri üzerinden küresel güçlere hizmet eden bir terör
örgütü var karşımızda.
PKK terör örgütünün şehirlerde uygulamak
istediği terör faaliyetleri yeni keşfedilmiş yöntemler
değil. Bunlar Stalin, Mao ve IRA tarafından denendi, uygulandı.
Örgüt elemanlarından birisi de bu uygulamaları bir araya getirip
kitaplaştırdı; Kıra Dayalı Şehir
Gerillacılığı kitabı. Merak edenler açıp
okuyabilir. Hendek kazma, girilmez bölgeler oluşturma, evler arası
geçiş, her evden bir anahtar alma, evleri tuzaklama, ev halkını
rehin alma. Bunları detaylandırmak mümkün.
Değerli arkadaşlar, demokrasiden ve insan
haklarından taviz vermek düşünülemez. Terörle mücadele
kararlılığı ne kadar önemliyse sivillerin zarar görmemesi
de o kadar önemli. Hükûmetimiz buna azami derecede dikkat ediyor.
Bazıları travma çengeline asılmış durumda. PKK
türevleri bunu sık sık gösteriyor. Kendi varlıklarının
esiri olmuşlar. Küresel güçlerle iş tutmayı çözüm
sanıyorlar, tarihten ve geçmişten ders almayı bilmiyorlar.
Küresel güçlerin bu bölgede kaç örgütü kullanıp çöpe
attığını hatırlamıyorlar. Evet,
kurtarıcılardan kurtarma zamanı gelmiştir.
Bakın, PKK ve türevleri yeni bir putperest
ideolojiye dönüşmüş durumda, kelimelere tapıyorlar. Örgüt birkaç
kavramı servis ediyor ve kullanıyor; bakıyorsunuz, herkes
aynı kelimeleri, cümleleri ve dili kullanıyor. Ürettiği
asıl kavram ise nefret. Nefret kavramı üzerinden çocuklardan
katil üretiyor, bunun için ise yalan söylüyor. Ödünç acıları
kullanıyor. Bu tutmadı, tutmaz. Bu oyunu kuranlar, parçası
olanlar er veya geç yargılanacak. Bundan sonra terör örgütü ve türevleri
Kürtleri malzeme olarak kullanamayacak, o defter kapanıyor.
Uluslararası kimi
kurumlara atıflarda bulunuldu. Uluslararası kurumların
nasıl karar aldığını, nasıl raporlar
hazırladığını iyi bilen birisiyim. Onun için,
atıfta bulunduğunuz metinlerin hazırlanma süreçlerini izlemenizi
öneririm.
Bakın, çok sık
kullanılıyor, çözüm süreci ve benzeri kavramlar. Türkiye Cumhuriyeti
devleti, bu meselenin silahın dışında bir yöntemle
çözülmesinin mümkün olup olmadığını 9 ayrı kez
denemiş, farklı partilerin iktidarda olduğu dönemlerde bunlar
hayata geçirilmiş. Bunlar yanlış şeyler değil;
Başka bir yol mümkün mü? diye aramak, arayışa girmek,
insanların hayatını kurtarmak yanlış değil.
Bunlar yapılmış; bugün de yapılmış; yarın da
ihtiyaç olursa yapılabilir. Bunları bir problem olarak ortaya
koymamak lazım, birbirimizin gözüne sokmamamız lazım; bize
yakışan bu değil. Madem kan akıyor, madem insanlar ölüyor,
madem bir sorun var, bunun farklı yöntemlerinin mümkün olup
olmadığını konuşabileceğimiz alanlardan biri bu.
Ama, ortaya çıkıp birbirimize parmak sallarsak, birbirimize ağza
alınmayacak sözlerle konuşursak yapabileceğimiz hiçbir şey
olmaz. Ne konuşuyorsak açık ve şeffaf olarak
konuşmamız lazım.
Levent Beyle biz
Kolombiyaya gittik. Kolombiyada Devlet Başkanı süreci
detaylıca anlattı bize. İrlanda uygulamasını biz
defalarca dinledik. Güney Afrikayı biliyoruz, Sri Lankayı
biliyoruz. Türkiyede çok sık kullanılan bir kavram var: Bu konu
Mecliste konuşulsun. deniliyor.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Tamam, işte, o yöntemler olsun diyoruz biz de.
Kolombiyada barış oldu, barış.
KAMİL AYDIN (Erzurum)
Hiçbirinde müzakere yok, silah bırakmadan hiçbirinde müzakere yok.
Allahtan korkun ya!
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Bu konu Mecliste
konuşulsun. deniliyor.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Saydığın
resimlerin nedeni o süreçtir.
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Bakın, bakın
KAMİL AYDIN (Erzurum) O sabileri dağa
götürürken niye müdahale etmediniz? Neredeydiniz siz?
BAŞKAN Sayın Aydın
Sayın
Aydın, lütfen
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Beyefendi, isterseniz
konuşalım.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Kolombiyaya barış geldi, barış geldi.
BAŞKAN Sayın Boynukara, siz devam edin.
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) İzniniz varsa devam
edebilir miyim Kamil Bey?
Bakın, bu süreçlerin hiçbirinde konu
Meclislerde konuşularak çözülmemiştir; siyasal iktidarlar karar
almıştır ve bunu gizli olarak yürütmüştür. Kolombiyada
bize sır görüşmelerden bahsedildi, sır; gizli değil,
sır -Levent Bey burada, Mithat Bey gelir- sır görüşme.
İktidarda olan parti karar veriyor ve bir adım atıyor. Bunlar
ortalıkta konuşulmuyor. Bir noktaya, çözüme, anlaşmaya
varıldığı zaman meclis gündemine getiriliyor.
Onun için, çözüm isteniyorsa örgütün silahları
bırakıp ülke sınırları dışına
çıkması lazım, küresel güçlerden aldığı
talimatları terk etmesi lazım ve bu ülkeye, bu millete düşman
olmaktan uzaklaşması lazım; nereye gidiyorsa gitsin. Çözüm odur.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Boynukara.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın hatip konuşması esnasında grubumuza da dönerek
çocukları sanki YPSye yönlendirdiğimiz ve Sizin
çocuklarınız orada yok. şeklinde sataşmalarda bulundu, PR
çalışması yaptığımızı söyledi.
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Sayın
Başkan, kayıtlara geçsin. Ben tüm gruplara döndüm, tüm gruplara
fotoğrafı gösterdim. Bizim çocuklarımız yok dedim, sizin
demedim. Tutanaklar ortada. Ben hiç kimseyi o pozisyona getirmem. Öyle bir
cümle de kullanmadım.
BAŞKAN Peki, Sayın Boynukara. Bir
dinleyelim Sayın Balukeni.
Buyurun Sayın Baluken.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukaranın HDP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bir kere, Sayın Boynukaranın
konuşmanın son bölümünde ifade ettiği şeyleri kendi grubuna
özellikle anlatmasını rica ediyorum. Evet, Kolombiyada FARCla bir
barış görüşmesi süreci vardı ve şu anda nihai
barış da sağlandı. Devlet Başkanı ile gerilla
liderinin el ele yapmış olduğu o tokalaşma bütün dünyada
örnek bir müzakere sonucu olarak gösterildi.
Şimdi, tabii, artık sözün bittiği
yerdeyiz. Yani buradan defalarca, çok çok anlattık. Bütün dünya kamuoyu,
Avrupa Parlamentosu, Birleşmiş Milletler, AKPM, İnsan
Hakları İzleme Örgütü ne düşünüyor, artık raporlara
yansıyor.
Ama, ben sadece size buradan birkaç resim
göstereceğim. Biz de artık uluslararası alanda da
konuşmayacağız, yaptığınız tabloyu
dünyanın bütün başkentlerinde sergileyeceğiz. Bu sergileri gelip
gören, izleyen bütün herkes bu tablonun sahibinin kim olduğunu bilecek.
Bakın, burada Kobani, Kobani resmi var;
IŞİDin eseri. Burada Cizre resmi var. Bu tablonun sahibinin kim
olduğunu bütün dünyaya anlatmak durumunda kalacaksınız.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Bu tablonun sahibi
PKK.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Sizin eseriniz, sizin.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Burada, Surda
tarihî değerlerin yıkımı var. Burada, Palmirada tarihî
değerlerin yıkımı var. Şu gördüğümüz resim
Guernicaya ait, şu gördüğümüz şehrin resmi Şırnaka
ait. Şu gördüğümüz resim Halepe ait, şurada gördüğümüz
resim Nusaybine ait. Şurada gördüğümüz resim Yüksekovaya ait,
şu benzer resim de iki gün önce anmasını
yaptığımız Srebrenitsaya ait.
Bu resimlerin tamamını büyütüp
dünyanın bütün başkentlerinde sergileyeceğiz ve ondan sonra siz
Bu tabloyu kim yaptı, bu tablo kimin eseri? diye anlatmak durumunda
kalacaksınız.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) PKKnın
eseri.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Hani, Franconun
Picassoya meşhur bir sözü var ya Guernicayı nasıl
yaptınız? diye. Picassonun cevabını
hatırlıyorsunuz değil mi? O tabloyu ben değil, siz
yaptınız. demişti.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Baluken.
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Sayın
Başkan, benim gösterdiğim fotoğraflardan bahsetmedi hatip. Bu,
bu fotoğrafların doğru olduğunu ortaya koyuyor. Bu
fotoğraflar örgüte yakın bir haber ajansından
alınmış fotoğraflardır ve günlerce servisteydi.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Onu
örgüte sorarsın, ben örgüt sözcüsü değilim.
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Ben de örgüte
sordum zaten, siz niye üstünüze alındınız, onu anlamadım
yani.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Biz başka bir şey söyledik.
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Beyefendi niye
alındı, onu anlamadım.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Biz
HDPye yönelik cümlelerinize söylüyoruz.
BAŞKAN Sayın Boynukara,
karşılıklı konuşmayalım.
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Şunu
söylüyorum Sayın Başkan: Şu an yeni bir sergiden bahsetti,
Avrupa Birliğinde açılan sergiden bahsetti.
Bakın, küresel güçler yeni bir oyun
peşinde, bunu burada tutanaklara geçmesi için ifade ediyorum. Bu ise,
DAİŞ üzerinden PKK terör örgütünü meşrulaştırma
çabasıdır. DAİŞ üzerinden, DAİŞ var, PKKyla
uğraşamayız. denilmek isteniyor. DAİŞ üzerinden
Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarının PKK terör örgütüne mahkûm olmasını
istiyorlar. Biz bu oyunun parçası olmayacağız. Bu kirli ve
kanlı oyunun parçası değiliz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki, Sayın Boynukara, sözleriniz
kayıtlara geçti.
Sayın Muş
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, hatip bir taraftan Kobanideki, Ayn El Araptaki
Ayn El Arap
oranın ismi.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ayn El
Arap değil, Kobani orası, Kobani.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ayn El Araptaki
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bütün
dünya Kobani olarak tanıyor.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ayn El
Araptır onun ismi, Kobani sonra; o sizin söyleminiz.
Ayn El Araptaki fotoğrafları gösteriyor,
sonra Cizreyi mukayese ediyor; diyor ki: Bak, burayı işte
IŞİD yaptı, burayı da siz yaptınız. Bu,
grubumuza açık bir sataşmadır; bundan dolayı AK PARTİ
adına söz istiyorum.
BAŞKAN Peki, buyurun Sayın Muş,
size de iki dakika veriyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; önce, burada şunu ifade etmemiz
lazım: Türkiye Cumhuriyeti devleti kendi egemenlik
sınırları içerisinde kendisine
PKKnın Suriyedeki
yapılanması olan PYD kendisine kantonlar kurdu, orada kendisine bir
egemenlik alanı kurmaya çalıştı. Strateji çok basit, az önce
Adnan Bey de ifade etti: IŞİD giriyor bir bölgeye, onun
arkasından PYD onu temizleyecek diye, oradaki demografik yapı
değiştirilerek o alan PYDye bırakılıyor. PKK da
buradan heyecanlandı, dedi ki: Ben de aynısını özellikle
de Türkiyenin Suriye sınırındaki ilçelerde deneyeyim, orada bu
oldu, ben de bunu burada gerçekleştiririm. Ama hem bölgede yaşayan
vatandaşımız, milletimizin tamamı, güvenlik birimlerimiz
buna müsaade etmedi ve büyük bir hüsrana uğrayan PKK, burada hezimete
uğramış, açtığı çukurlara gömülmüş ve
buralardan temizlenmiştir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, burada bu mücadele
aynı kararlılıkla sürecek ve vatandaşımızın
can kaybının olmaması için, az önce ifade ettim, sokağa
çıkma yasakları uygulanmıştır ve şimdi de süratle
hasar tespit çalışmaları yapılmaktadır. Zarar gören
evler, orada altyapının zarar görmesi, orada teröristlerin
kazdıkları çukurlardan temizlenmesi esnasında ortaya çıkan
hasarlar tespit ediliyor ve yine hızlı bir şekilde Hükûmetimizce
bunlar eskisinden çok daha iyi bir şekilde yerine getirilecektir.
Burada fotoğraf dolaştıracak olanlar
Şırnak Belediyesinden çıkan roketlerin de
fotoğraflarını o parlamentoda bir dolaştırsınlar.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Burada PKKyla
kucaklaşanlar, dağa çıkıp fotoğraf çektirenler de bir
zahmet o Avrupa Parlamentosunda veya diğer yerlerde bu
fotoğraflarını koysunlar da biraz kendilerini de bu anlamda
tanıtsınlar oralarda.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Muş.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın grup başkan vekili bir kez daha sataştı.
Şırnak Belediyesinden çıkan roketleri burada göstersinler.
demek suretiyle grubumuza sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken.
5.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Muş, size tavsiyem özellikle heyetin bir üyesi olarak, bu çözüm
sürecini ilgilendiren çalışmalarla ilgili konuştuğunuzda
özenli bir dil kullanmanızdır. O bahsetmiş olduğunuz
dağdaki fotoğrafların tamamı
Hükûmetinize ait
mesajları Kandile iletmek üzere oraya götürülmüştür. İsterseniz
ayrıntılarına da gireriz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Girin, girin
Sayın Baluken, girin. Hepsine girin Sayın Baluken, hepsine girin.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Ama, sizi özenli
bir dil kullanmaya davet ediyorum.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Devlet koydu
değil mi, onu diyeceksiniz. Hey yavrum!
İDRİS BALUKEN (Devamla) Diğer
taraftan, belediyelerle ilgili, Şırnak Belediyesini geçen gün örnek
verdiniz. Biz yaklaşık sekiz aydır Şırnak
Belediyesinin ortaya çıkan sokağa çıkma yasağı nedeniyle
devlet güçlerinin denetiminde olduğunu defalarca size söyledik. O
belediyede şu anda belediye çalışanları yok. Sokağa
çıkma yasakları uygulanıncaya kadar oradan İçişleri
Bakanlığının müfettişleri çıkmamışlar.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Depoda yeni
bulundu o zaman, depoda yeni bulundu.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Tek bir raporda
belirtiliyor mu?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Tabii, depo
aranınca ortaya çıktı.
İDRİS BALUKEN (Devamla) İşte,
yeni konunca ve içeride belediyeye ait kimse olmayınca kimin koyduğu
ortaya çıkıyor değil mi? Kimin yandaş medyaya servis
ettiği ortaya çıkıyor değil mi? Sokağa çıkma
yasağının olduğu yerde kim götürüp Şırnak
Belediyesine roket koyabilir?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Araba belediyeye
ait çıkıyor Çalındı., bomba çıkıyor Devlet koydu.
Ne güzel iş(!) Sütten çıkmış ak kaşıksın be
kardeşim(!) Geç bunları, geç.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Yani, bütün
bunları, artık, uzun uzun izah etmeye gerek yok.
Bak, burada Şırnakın resimleri var.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Bölgeye
giremiyorsun. Geç, geç bunları.
BAŞKAN Sayın Çavuşoğlu
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Geç, geç
bunları, geç.
BAŞKAN Sayın Milletvekili, lütfen.
İDRİS BALUKEN (Devamla)
Bağırma öyle.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Bağırma
be!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Bölgeye giremiyorsun,
giremeyeceksin. Giremeyeceksin oraya.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Elini indir be!
Terbiyesiz herif!
İDRİS BALUKEN (Devamla) Burada
Şırnakın resimleri var.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Giremeyeceksin
oraya.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Bir kentin yüzde
90ı tahrip olmuş, yüzde 90ı. Bunu neyle
açıklayacaksınız?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sütten
çıkmış ak kaşık be kardeşim, şuna bak(!)
Maşallah!
İDRİS BALUKEN (Devamla) Hendeğin
olmadığı mahallelerde de yüzde 90ı tahrip olmuş bir
kent pratiği var. Dünyada kimi inandıracaksınız buna?
İşte bizim söylediğimiz şey. Bak burada Surun uydudan
fotoğrafı var, bütün dünyanın elinde var bu. Bunları
dünyanın bütün başkentlerine götürüp sergilediğimiz zaman, siz o
zaman çıkıp 100 kişinin, 150 kişinin elinde silah
vardı, terörle mücadele ediyorduk. yalanını gidin söyleyin
bakalım, karşınıza ne cevap bulursunuz. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Baluken.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Nerede istersen
sergile kardeşim, gerçeği değiştiremezsin.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Gerçek
burada bak; gerçek burada, burada, bak. Bak, bir kentin tamamı tahrip
edilmiş.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Nerede istersen
sergile, yapacak bir şeyin yok. Bitti.
BAŞKAN Sayın Çavuşoğlu
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Bu millet size
boyun mu eğecek be! Burası güçlü bir devlet. Bunu bil. Bunu bil.
BAŞKAN Sayın Çavuşoğlu
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Kimse
kimseye boyun eğmeyecek, boyun eğdirmeye çalışan sizsiniz.
Biz size boyun eğmeyeceğiz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Boş versene
sen onu.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş
MEHMET MUŞ (İstanbul) Burada bizim yalan
söylediğimizi, yalan ifadeler kullandığımızı, bu
yalanları kime anlatacağımızı ifade etti.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Ellerinizi kollarınızı vurunca daha mı
iyi oluyor?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bu, grubumuza
açık bir sataşmadır; biz yalan ifade kullanmadık. Bundan
dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Zor
durumdasın kardeşim, her şey ortada, her şey ortada.
BAŞKAN Sayın Çavuşoğlu
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ya,
kimin zor durumda olduğu belli olur, siz merak etmeyin. Elinizden geleni
ardınıza koymayın. Biz gayet rahatız.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sen artık,
bırak yandaş olmayı, neredeyse berabersiniz. Bitti. Sen ne
anlatırsan anlat. Külahıma anlat sen onu, külahıma.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Gayet
rahatız.
6.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; burada ifade ettiğimiz bir
şey var. Israrla PKKya, terör örgütüne tek bir laf edemiyor. Nasıl
etsin?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Patronu o,
listeyi o yapmış.
MEHMET MUŞ (Devamla) Ne diyor Eş Genel
Başkanları? Sırtımızı oraya dayadık."
diyor. Dayadığı yere söz edebilir mi? Edemez. Ama o
dayadıkları yer nasıl yerle yeksan oldu o çukurlarda, gördünüz
değil mi?
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Panikledi orada
zaten. Onun için paniğe kapıldılar.
MEHMET MUŞ (Devamla) Onun için şimdi
Fotoğrafları taşıyacağız." diyor.
Arkadaşlar, o teröristlerin yerle yeksan edildiği o çukurların
da fotoğraflarını çekin, Burada sırtımızı
dayadığımız teröristler vardı, güvenlik birimleri
burayı temizledi." deyin. O fotoğrafları da bir zahmet
götürün.
Şimdi, değerli milletvekilleri, burada
milletimizin tamamına sesleniyorum: Türkiyede son dönemlerde, büyük bir
operasyonla, büyük bir kararlılıkla Suriyede ortaya çıkan
gelişmeleri ülkemizin içerisine taşımak isteyen PKK ve onun
Suriyedeki uzantılarının hezimete
uğradığının resimleridir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Burada durup dururken mi devlet operasyon
yaptı? Niye şimdiye kadar devlet buralara girmedi de şimdi
burada bir operasyon yapma zarureti hisseti?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Çukurlar bizim
oyumuzu arttırdı. diyor Figen Yüksekdağ, daha ne diyecek?
MEHMET MUŞ (Devamla) Dünyada hiçbir devlet,
kendi egemenlik sınırları içerisinde kendine kanton kurmak
isteyene müsaade etmez. Bakın, bir terörist Brükselin mahallelerinde
çukur kazarak kendine egemenlik kurmaya kalkarsa oranın güvenlik güçleri
aynı şekilde ona cevap verir, aynı şekilde müdahale eder.
Hem Silahlı Kuvvetlerimizin hem Emniyet
birimlerimizin vermiş olduğu cevap budur. Aynı şekilde
bölge halkı da Emniyet birimlerimize, güvenlik birimlerimize destek vermek
suretiyle bu teröristlerin oradan temizlenmesini
sağlamıştır.
Buradan bölge halkımızı da yürekten
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Muş.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın grup başkan vekili bir kez daha, işte
sırtımızı PKKye dayadığımızı
iddia ederek sataşmada bulunmuştur. Cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Sayın Baluken, son bir kez size
söz vereceğim ve bu konuyu kapatacağız.
BENNUR KARABURUN (Bursa) Neden son kez ona
veriyorsunuz?
BAŞKAN Buyurun.
İki dakika size söz veriyorum.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Dayamadık
mı diyeceksin, lanet olsun PKKya mı diyeceksin?
BENNUR KARABURUN (Bursa) PKK terör örgütü mü
diyeceksin?
7.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Fotoğraf
sergisiyle devleti tehdit ediyorsun kardeşim. Küçük adamsın sen.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Çavuşoğlu
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Fotoğraf
sergisiyle devleti tehdit edecek. Kimsin sen be? Devletin geçmişi var, sana
müsaade etmez.
İDRİS BALUKEN (Devamla) HDP
sırtını halka, kendi değerlerine sahip çıkan
halkına dayar. Sizin darbe barajlarınıza rağmen, linç
saldırılarınıza rağmen...
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Ama sen bir
fotoğrafla devleti tehdit edemezsin burada. Git, nerede sergi
açıyorsan aç. Yürü git!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sayın
Başkan, müdahale eder misiniz. Bu ne ya!
BAŞKAN Sayın Çavuşoğlu
İDRİS BALUKEN (Devamla) -
Genel Merkeze
yönelik yaptığınız yıkıcı girişimlere
rağmen
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Kimsin sen be?
İDRİS BALUKEN (Devamla)
HDP
sırtını halkına dayadığı için yüzde 10
barajını alt ederek buraya gelmiştir.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Kimsin sen?
İDRİS BALUKEN (Devamla) Burada 6 milyon,
5 milyon oyun temsiliyetini yapan bir siyasi partidir.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Göreceğiz,
göreceğiz.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Ben de o siyasi
partinin grup başkan vekiliyim. Sen de buna saygılı
olacaksın, buna saygılı olmak durumundasın.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sen de devleti
tehdit edemezsin bir grup başkan vekili olarak burada. Fotoğraf
sergisiyle devleti tehdit ediyorsun. Sen kimsin be? Küçük adamsın sen.
BAŞKAN Sayın Çavuşoğlu,
lütfen
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sen ne diyorsun be?
Terbiyesiz herif!
İDRİS BALUKEN (Devamla) Diğer
taraftan, biz, bugüne kadar bunun dışında herhangi bir
tanım yapmadık. Rojavada PYD dâhil olmak üzere Rojava
halklarının IŞİD çetelerine karşı vermiş
olduğu
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Çukur
ahkâmları sizi.
İDRİS BALUKEN (Devamla) -
mücadeleyi,
insanlık onurunu kurtaran bir mücadele olarak değerlendiriyoruz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Çukurcular.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Çuvalcılar.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Bütün
insanlık da, bütün ülkeler de, bütün halklar da bu şekilde
değerlendiriyorlar.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Çukurcu.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Çuvalcı.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Eğer
birtakım ilişkileri böyle buradan teşhir etmek
istiyorsanız
.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Git, nerede
sergiliyorsan sergile. Burası devlet.
İDRİS BALUKEN (Devamla)
sizin Meclis
üyelerinizin ya da bakanlık yapmış olan vekillerinizin sosyal
medya hesaplarında Biz Kobani sürecinde IŞİDden
yanayız., Allah IŞİDin kurşunlarına zeval
vermesin., Allah IŞİDin silahlarını artırsın.
cümlelerini herhâlde açıklamayı, burada, Türkiye kamuoyuna, Türkiye
halklarına karşı bir görev olarak bilirsiniz. Bu
yaklaşımlarla herhangi bir yere varmayacağınızı
buradan ifade etmek istiyorum.
BENNUR KARABURUN (Bursa) Yalan söylüyorsunuz.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Bütün dünya
kimin terörle ilişkisi olduğunu, kimin terör örgütleriyle hangi
ilişkilere girdiğini çok iyi biliyor.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Bu kadar
da büyük yalan olmaz.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Önümüzdeki
dönemde de en yoğun şekilde tartışıp bu konuyu
uluslararası diplomaside
.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Göreceğiz!
Göreceğiz!
İDRİS BALUKEN (Devamla)
ve
uluslararası adalet mekanizmalarında karşınızda
göreceksiniz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Baluken.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Burası
Türkiye! Burası Türkiye Beyefendi! Bin yıllık geçmişi var.
Burası Türkiye!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Burası Türkiye, bizim yurdumuz, senin babanın çiftliği
değil burası.
BAŞKAN - Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati : 17.23
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.31
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Ali Haydar HAKVERDİ
(Ankara)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113üncü
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaş ve arkadaşları tarafından,
Cizrede can ve mal kayıplarının
araştırılması amacıyla 9/2/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 14 Temmuz 2016
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi grup önerisi üzerinde konuşmalar tamamlanmıştı.
Şimdi
grup önerisini oylarınıza sunacağım
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
LEVENT
GÖK (Ankara) Yoklama talebimiz var.
BAŞKAN
Yoklama talebi var, öncelikle bu işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın
Gök, Sayın Basmacı, Sayın Bektaşoğlu, Sayın
Aydın, Sayın Bakan, Sayın Hürriyet, Sayın Arık,
Sayın Gürer, Sayın Arslan, Sayın Engin, Sayın Özdiş,
Sayın Tüm, Sayın İlgezdi, Sayın Sındır,
Sayın Yalım, Sayın Köprülü, Sayın Yarayıcı,
Sayın Kayışoğlu, Sayın Tanal, Sayın Balbay.
Yoklama
için iki dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaş ve arkadaşları tarafından,
Cizrede can ve mal kayıplarının
araştırılması amacıyla 9/2/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 14 Temmuz 2016
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Grup önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Niğde Milletvekili Ömer Fethi
Gürer ve arkadaşları tarafından, Akkaya Barajının tüm
yönleriyle araştırılması amacıyla 16/6/2016 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 14 Temmuz
2016 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 14/7/2016 Perşembe
günü (Bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer ve
arkadaşları tarafından Akkaya Barajının tüm
yönleriyle araştırılması amacıyla 16/6/2016 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan 613 sıra no.lu Meclis araştırması önergesinin Genel
Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 14/7/2016 Perşembe günlü birleşimde sunuşlarda
okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisinin lehinde olmak üzere ilk konuşmacı Niğde Milletvekili
Sayın Ömer Fethi Gürer. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Gürer, süreniz on dakika.
Buyurun.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, dün Niğdenin
Çiftlik ilçesi Bozköy kasabasında 170inci şehidimiz Erol Önceli
ebediyete uğurladık; rahmet diliyorum tüm şehitlerimize.
Değerli milletvekilleri, Niğdeyle ilgili
yaptığım konuşmalarda bölgemizin sahipsizliğini
sıkça dile getirdim, buna bir örnek olacağı için söylüyorum:
Geçtiğimiz günlerde, ramazan ayının son döneminde Niğde
ilinde yaşanan bir çevre felaketi vardı. Bu çevre felaketinde,
halkımız gece kalktığında kenti saran bir kokuyla
karşılaştı. Kokunun ne olduğu yönünde resmî
kuruluşlar arandı. Birkaç gün sonra olay ortaya çıktı.
Kızılca Deresine dökülen bir atığın
çıkardığı zararlı atıklarla çevre olumsuz biçimde
etkilendi ve 71 yurttaşımız hastanelere
kaldırıldı. Bunun sonucunda da bölgede birkaç gün süren koku
Akkaya Barajının yeniden halkın gündemine bir kez daha
gelmesine neden oldu.
Akkaya Barajı, Niğdede 1964
yılında tarım amaçlı sulama için
yapılmıştı. Daha sonraki yıllarda Akkaya Barajı,
ne yazık ki Niğde ile Bor arasında, üniversitenin yanında
yer alan bir baraj olduğu için, Niğdenin
atığının akmasıyla kirlenmeye başladı. Bu
kirlilik sonucu barajdaki balıklar 2000li yıllarda öldü. Bunun
çevreye olan etkisi görülmeye başlayınca Akkaya Platformu ve buna benzer
bazı gönüllüler, durumu kamuoyunun dikkatine sunmaya başladılar.
Ne yazık ki 2002 yılında Niğde Valiliğinin raporunda
da yer alan ve ileride toplum için büyük sıkıntılar
yaratacağı belirtilen bu barajda istenen temizlik bir türlü
gerçekleşmedi. Son yıllarda o hâle geldi ki insanlar artık
kokusundan duydukları rahatsızlıkla ilgililere, yetkililere
ulaşmaya çalıştılar.
Bu arada, Niğdeye gelen her
bakanımız verdiği sözle de bu barajın temizleneceğini
ifade etti. Öyle ki Erdoğan Bayraktar geldiğinde, Niğdelilere
Siz bu kokuyla nasıl yaşıyorsunuz? Hâlâ Ankaraya niye
yürümediniz? diye soracağı kadar vahim bir durum vardı. Bu
barajın Niğde Üniversitesinin yanında, Niğde ile Bor
arasında, yerleşim alanlarının tümünü içine alan bir
bölgede atık merkezi durumuna gelmesi, 100 bin insanın
sağlığını direkt ilgilendiren ve gelecekte de telafisi
zor, olumsuz sonuçlara neden olacak bir durumdaydı. 2009da, Veysel
Bakanımız geldiğinde, bölgedeki durumu görüp buranın
temizleneceği yönünde söz verdi. O günden bu yana, gelen her
bakanımız yaptığı her açıklamada Akkaya
Barajına gidiyor, Bu barajı biz temizleyeceğiz. diyor. Çevre
Müdürlüğünün yayınladığı duyurularda ise bu
barajın temizlenebilmesi için, barajın öncesinde, Niğde
Belediyesinin arıtma tesisi dâhil, Borun, Niğdenin, Fertekin,
Koyunlunun ve tamamen, bölgedeki atıkların Niğdeden, Bordan
geçirilerek yapılacak büyük bir arıtmayla bu işin
gerçekleşmesinin doğru olacağı belirtiliyor. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bakanın açıklamaları ile müdürlük
açıklamaları arasındaki çelişkinin dışında,
ben milletvekili seçildikten sonra bakanımıza yazdığım
yazılarda durumun geldiği olumsuzluğu göz önüne serdim ve
burayla ilgili ne yapacağını sorduğumda, Niğde
Belediyesinin arıtmasının düzenli
çalışmadığını, bu nedenle de bu kirliliğin
devam ettiğini, bölgede yapılan projelere rağmen sonuç
alınamadığını belirtti. Bu anlamda, bu durumun
incelenmesi ve araştırılması gerekiyor. Kurumlar
arasındaki uyumsuzluk, söylenen ve verilen sözlerin bugüne kadar yerine
getirilmemesi bölge halkı için büyük bir tehlike oluşturuyor. Yaz
aylarında Niğdeye gittiğiniz zaman kokudan gezemiyorsunuz ama
Bor ilçesi ve çevresi daha büyük bir risk altında. Bizim
çocukluğumuzda bu barajın suyunda insanlar yüzebiliyordu, sebzemizi,
meyvemizi, bahçemizi biz bu sularla suluyorduk. O anlamda, geldiği durum
vahim.
Bakınız, geçtiğimiz günlerde ben
barajın son durumunu yerinde görmek için tekrar, bir kez daha gittim.
Gördüğüm manzara gerçekten düşündürücüydü. Buradan çıkan sular
yani barajdan çıktıktan sonra Bora, ovaya akan sular köpürüyor,
rengi yeşile çalan sulardan bölgeye akan sağlıksız suyun
görüntüsü ortaya çıkıyordu. İşin düşündürücü
tarafı, 2005 yılında bölgeye flamingo ve dikkuyruk kuşları
gibi 217 çeşit kuş gelmeye başladı. Bu hayvanların
yaşam alanı olan buranın Ramsar Sözleşmesine
alındığı ve buranın kurtarılacağı
belirtiliyordu. Yine, ben bakanımıza sorduğum soruda
buranın böyle bir kapsama alınıp alınmadığını
öğrenmek istediğimde, böyle bir kapsam içine de
alınmadığı ortaya çıktı. Yani, burası
kuş cenneti özelliğine sahip olmasına rağmen, bu
bağlamda da bir çalışma yapılmamıştı.
Verilen sözlerin bugüne kadar
gerçekleşmemiş olması, önerilen projelerin uygulamada sonuç
vermemesi, projeler belirtildiği hâlde neticeye gidilmemesi
düşündürücü. Örneğin, Niğde Belediyesinin mevcut arıtma
tesisi yirmi yıl önce Cumhuriyet Halk Partili belediye döneminde
yapılmıştı; o zaman nüfusun varlığı 50 bin
düzeyindeyken bugün erdiği noktada arıtma tesisi yetersiz
kalıyor. Bununla ilgili 2012 yılında Hollandadan alınan
bir hibeyle buranın kapasitesinin geliştirilerek atık suyun
istenen verimlilikte doğru alana sevk edilecek biçimde işlem
yapıldığı belirtildi ama ne yazık ki bunun da böyle
olmadığı ortaya çıktı.
Bölge genel yapısı itibarıyla
atıkların akabilmesine müsait bir alan. Niğde Organize
Sanayisinin arıtma tesisi var, Niğde Belediyesinin arıtma tesisi
var; bölgede bulunan diğer kasabalar için arıtma tesisi yok. Ama,
arıtma tesisleri dönem dönem bakıma alındığında,
doğal olarak bu su gidip baraja akıyor ve atık sular
aktıkça da baraj için yapılan çalışmalar da bir yerde
boşa gidiyor çünkü dip çamurunun bir bölümü buradan alındı,
sorunun çözümlendiği düşünüldü ama sorunun çözümlenmediği
görüldü.
Şimdi, burada bir sorun daha var; geçmişte
Akkaya Barajına, Kızılca Deresinin -ya da Tabakhane
Deresinin- yanı sıra kaynak suları geliyordu. Son
gittiğimde edindiğim bilgiye göre, artık, baraja yalnızca
Niğde Belediyesine ait arıtmadan çıkan atık sular geliyor.
Öyle olunca, bunun sağlık yönünden de ele alınması ve düşünülmesi
gerekiyor. Bölge için, bu suyun yeniden değerlendirildikten sonra
kapalı bir havzaya alınıp, onunla bölgenin dışına
çıkarılıp, tam kapasiteli fiziksel ve kimyasal bir
arıtmayı da sağlayacak biçimde gerçekleştirilmesi zorunlu
ve ihtiyaçtır.
Bu nedenle, önerimizin tüm siyasi partilerimiz
tarafından desteklenerek bölgede yapılanların yani on beş
yıldır konuşulan, anlatılan çalışmaların da
bütününün ele alınıp geleceğe yönelik hemen, acil bir çözüm
üretilmesi gerekiyor.
Ben, sayın bakanla görüştüğüm zaman
kendisi de ifade etti, buranın önemli olduğunu, temizlenmesi
gerektiğini, projeler geliştirildiğini belirtti ama projelerin
uygulanmasında sıkıntı var.
Onun için, bu yerin çözümünün bir Meclis
araştırmasıyla her yönüyle ele alınıp sorunun bu
şekilde değerlendirilmesini ve en az 100 bin insanı bugün için
riske eden sorunun bir an önce giderilmesini diliyoruz. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Doğal olarak -burada anlatım ifadesi
olarak söyleyeyim- Niğde ile Bor arasında kot farkı var;
Niğdeden gelen su baraja giriyor, yaklaşık Niğdeye 6
kilometre, Bora 4 kilometre uzaklıkta ve burada toplanan sular, Bordaki
ovaya akıyor, aktığı yerde sebze, meyve bahçelerini
suluyor. Onun için, geleceğe dönük de bir risk yaratıyor. Yer
altı suyumuz tehlike altında, insanlarımızın
sağlığı risk altında ama artık o hâle geldi ki
koku, Borun dışında Niğdeye de geri vurmaya
başladı.
Bu bağlamda, bu sürecin doğru ele
alınıp çözüm üretilmesinin, hem insanımız için hem çevremiz
için hem doğamız için gerekli olduğuna inanıyorum. Bu
anlamda sayın bakana yönelttiğim sorularda -konuyu her yönüyle ele
alarak sorular yönelttim- öyle ki birinde Kokuyu önledik., diğerinde ise
Sorun devam ediyor. yanıtlarını aldım. Gördüm ki
bakanlık düzeyinde de bu konuda yanıt yazanların konuya
yeterince vâkıf olmadıkları açık. Bu nedenle, tüm siyasi
partilerimizin kuracağı Meclis araştırması
komisyonuyla -dediğim gibi- 100 bin insanı riske atan sorunun çözüme
ereceğini düşünüyorum. Başka bir yerde, başka bir bölgede
olsaydı bu sorunla ilgili yer yerinden oynardı.
Niğdemiz için de Meclisimizin soruna sahip
çıkmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Gürer.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde
olmak üzere Mersin Milletvekili Sayın Baki Şimşek.
Buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Şimşek.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun, insan sağlığı ve doğayı tehdit
ettiği ve çözümü konusunda on beş yıldır sonuç
alınmadığı gerekçesiyle Akkaya Barajı hususunda
vermiş olduğu araştırma önergesi üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
yüce Meclisi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum. Başta
Niğdeli hemşehrilerim olmak üzere bütün Türk milletinin de
Bozköylü
şehidimize Allahtan rahmet diliyorum.
Değerli milletvekilleri, Akkaya Barajı,
Niğdede Tabakhane Çayı üzerinde sulama amacıyla 1964-1967
yılları arasında inşa edilmiş bir barajdır
-Niğde ile Bor arasında; Niğde merkeze 9, Bor merkeze 4
kilometre uzaklıkta- atık sular sebebiyle bitki ve canlı
türlerinin yok olması sebebiyle bölge için büyük bir çevre sorunu hâline
gelmiştir.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede su
kirliliğine sebep olan en büyük faktörlerden birisi sanayi faaliyetleri ve
endüstriyel atıklardır. Sanayi atık sularının
içerisinde bulunan ve yüksek zehirlilik oranına sahip kurşun, krom,
cıva gibi maddeler insan sağlığı açısından
büyük tehdit oluşturmaktadır. İnsan sağlığı
ve ekosistemin korunması amacıyla su kaynaklarının
endüstriyel atıklar tarafından kirletilmesini önlemek için gerekli
yasal ve kurumsal altyapıların oluşturulması gerekmektedir.
2000 yılında kirlendiği saptanan ve balıkların ölmesi,
canlı yaşamamasıyla gündeme gelen Akkaya Barajı için
maalesef, bugüne kadar herhangi bir sonuç alınamamıştır.
Değerli milletvekilleri,
Akkayanın kurtarılması için 2002 yılında Niğde
Valiliği bu durumun vahimliğini defalarca dile getirmiştir.
Sayısız bakanların, valilerin, siyasetçilerin demeçleri,
açıklamaları, Niğde Üniversitesinde yapılan
çalıştaylar ve yapılan onlarca toplantıya rağmen çözüm
sağlanamamıştır. Akkaya Baraj Gölü hâlen sorun olmaya devam
etmektedir. Suyun çıkış rengi yeşildir, köpürerek akmakta
ve kokudan çevrede maalesef durulamamaktadır. Niğde Üniversitesi Bor
ve Niğde yerleşkeleri, Niğde Organize Arıtma Tesisi
barajdan yayılan kötü kokunun etkisi altında olduğu gibi, Bor
ilçesi köy ve kasabaları da risk altındadır. 100 bini
aşkın nüfusun yaşadığı bölge ciddi risk
altındadır. 217 kuş türünün yaşadığı,
uğrak yeri olduğu, ayrıca Ramsar Sözleşmesi kapsamına
alınacağı söylenen bölgenin 2005 yılında önemli sulak
alan olarak ilan edildiği duyurulsa da gereği
yapılamamıştır.
Değerli milletvekilleri,
on dört yıllık AKP hükûmeti döneminde çevre konusunda gerekli
hassasiyet gösterilmemiştir. Kıyılar
betonlaştırılmış, küresel ısınma göz
ardı edilmiş, tarım alanları ve mera alanları yok
edilmiştir. Yenilenebilir enerji kaynakları yerine ise termik santraller
tercih edilmiştir.
AKP Hükûmetinin çevre
konusundaki başarısız politikalarından Mersin de nasibini
almıştır. Mersinin en önemli çevre sorunu Akkuyu
Barajının olduğu bölgede yaşanmaktadır. Ayrıca,
sahilin en güzel yerindeki ormanlar talan edilip Silifke
Yeşilovacıkta deniz içerisinde çimento fabrikası kurulmuş,
her 60 saniyede bu fabrikadan çıkan kamyonlar Yeşilovacık
beldesinin içerisinden geçerek sahile ulaşmaktadır. Bu hem o yöre
halkı için hem tarımla uğraşan
vatandaşlarımız için büyük bir sıkıntı
oluşturmaktadır. Bununla yetinmeyen AKP Hükûmetinin güzelim Mersin
sahillerine 17 tane termik santral ruhsatı vermek istediği
konuşulmaktadır. Bununla ilgili vermiş olduğumuz soruya
henüz cevap verilmemiştir.
Değerli milletvekilleri,
konuşulması gereken bir başka konu ise kimi zaman
sığınmacı, kimi zaman göçmen, kimi zaman da mülteci olarak
adlandırılan ve şimdi de Türk vatandaşı olması
konuşulan Suriyeliler meselesidir. Hükûmet, maalesef, 3 milyon mülteciyi
barınma, yeme içme ve iş ortamını hazırlamadan
ülkemize kabul etmiş ve bu birtakım sıkıntıları
beraberinde getirmiştir.
Şöyle ki: Mersindeki Suriyeli çocukların
sebebiyet verdiği çevre sıkıntısından bahsetmek
istiyorum. Bu çocukların motosikletlerin arkasına karavan yaparak bir
büyükşehrin içerisinde gezerek şehre yakışmayacak
şekilde çöp topladıkları, çöp kutularını ters
çevirerek içindeki çöpleri sokaklara dağıttıkları tüm
Mersin halkı tarafından bilinmektedir. 300 bin Suriyeliye ev
sahipliği yapan Mersin halkı bu durumdan huzursuz olmaktadır.
Bizim bu konuyu Çevre ve Şehircilik Bakanına sormamıza
rağmen, bu konuda herhangi bir açıklama bugüne kadar
yapılmamıştır.
Değerli milletvekilleri, çevre
sorunlarının yanı sıra Mersin halkının
tarımla ilgili sıkıntıları da mevcuttur. Mersin ve
Adanada buğday hasadı sona erip üreticide buğday
kalmadıktan sonra buğday taban fiyatları
açıklanmıştır. Dolu afeti dolayısıyla mağdur
olan Mersin, Mezitli, Erdemli, Tarsus ve Tarsusun Ulaş, Ashab-ı
Kehf, Killik, Dörtler ve Yanıkkışla başta olmak üzere 33
köyündeki üzüm üreticilerinin tarım kredi ve zirai kredi
borçlarının ertelenmesi gerekmektedir.
Seçim bölgem olan Mersin Tarsus, Türkiyenin
sofralık üzüm üretiminin yüzde 30unu karşılamaktadır. 200
bin dönüm arazide 400 bin ton üzüm yetiştirilip bunun 30 bin tonu şaraplık
üzüm olarak kullanılmaktadır. Geçen yıl 52 kuruştan
alımı yapılan şaraplık üzüm bu yıl, maalesef, 47
kuruşa düşürülmüştür. Fiyatın daha da
aşağıya çekileceği konuşulmaktadır.
Kuraklık, dolu ve güneş yakması sonucu yüzde 40 üretim
kaybı olmuş, bunun üzerine, Rusya kriziyle beraber çiftçi zor duruma
düşmüştür.
Değerli milletvekilleri, Mersinde
Çamlıyayla Devlet Hastanesinde diyaliz ünitesi yoktur. Yazın 100 bin
kişinin yaşadığı kentte diyaliz hastaları her gün
120 kilometre yol gidip gelmek zorunda kalmaktadırlar. Tarsus Devlet
Hastanesinin temeli on dört yıldır atılamamıştır.
Tarsus Devlet Hastanesinde şu anda -yerel medyadan girip bakabilirsiniz-
insanlar hastaneye evlerinden vantilatör getiriyorlar hastaların
odasına, vantilatörle geliyorlar. Hastalar, hasta sahiplerinin
getirdiği vantilatörle hastanede kalıyorlar. Sağlıkta
çığır açtık. diyoruz. Sizden önceki hükûmetler kırk
sene önce Tarsusa 2 tane devlet hastanesi yapmışlar ama maalesef,
siz on dört yıldır çeşitli bahanelerle Tarsus Devlet Hastanesinin
temelini bir türlü atamamaktasınız. Dün, yine, Tarsus Devlet
Hastanesinde ambulans bulunamamıştır, 3üncü kattan düşen
bir çocuk saatlerce beklemiştir, bunun da görüntüleri yine Mersin
medyası tarafından paylaşılmaktadır.
Çeşmeli-Taşucu arasındaki yarım
saatlik yol yaz aylarında üç saate çıkmaktadır.
Yazlığa giden her bir vatandaşımız bunun
farkındadır ama maalesef, her seçim söz verip
yapmadığınız Çeşmeli-Taşucu otoban yol
bağlantısı hâlâ yapılamamıştır,
kamulaştırma işlemlerine bile başlanmamıştır.
Hükûmetin bölgede vermiş olduğu vaatlerini yerine getirmesini ve
vatandaşlarımızın trafik çilesine son vermesini bekliyoruz.
Ayrıca, bir tarım ve hayvancılık
ülkesi olan Türkiye, 100 bin canlı hayvan ve binlerce ton et ithal
etmektedir, Bosna-Hersekte hayvancılığı
kalkındırmak adına Bosnadan 10 bin ton et ithal etmektedir. On
beş yıllık iktidarınızda bu bir ayıp değil
midir? Tarım ve hayvancılık olan bir ülkede bugün 100 bin
canlı ithal ediliyorsa bu bir ayıp değil midir?
Ayrıca, dün, Sayın Cumhurbaşkanımızın
Başdanışmanı Cemil Ertemin et fiyatlarının
önümüzdeki hafta 5-6 TL düşeceğini belirtmesini de manidar buluyoruz.
Vatandaşlarımız soruyorlar: Bu ülkede bir Tarım Bakanı
yok mu? Ekonomi Bakanı ya da Başbakan yok mu? Et
fiyatlarını bile Cumhurbaşkanı
Başdanışmanı açıklıyorsa bu ülkenin
bakanları ve Hükûmet üyeleri ne iş yapmaktadır?
Tüm bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Şimşek.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin lehinde
olmak üzere Mersin Milletvekili Sayın Dengir Mir Mehmet Fırat.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Fırat.
DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Mersin)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım;
Cumhuriyet Halk Partisinin çevreyle ilgili vermiş olduğu önerge
hakkında grubum adına söz almış bulunuyorum.
Tabii ki çevre çok mühim ama ondan çok daha mühim
olan insan, eşrefimahlukat yani mahlukların en şereflisi olan
insan; çevre de onun için, ekonomi de onun için, adalet de onun için, demokrasi
de onun için, özgürlük de onun için. Dolayısıyla, aslında
tartışmamız gereken şey insanımız, insanlık.
İnsanlığın mutlu olabilmesinin
temel şartlarından birisi toplumu teşkil eden bireylerin
birbirleriyle olan ilişkilerindeki saygı, sevgi ve
karşılıklı saygıya dayanan bir anlayış
meselesi. Ülkeye baktığımızda bunu söyleyebilmek mümkün
değil. Bu nedenle de ülkedeki insanların mutlu olduğunu
söyleyebilmek mümkün değil. Araştırma şirketlerinin
araştırmalarına gerek duymadan, bu ülkenin küçük bir örneği
olan Türkiye Büyük Millet Meclisini buna örnek olarak alabiliriz. Neredeyse bu
atmosfer, şu Genel Kurulun atmosferi benzin buharıyla dolu; en ufak
bir konuşma, belli bir noktadan sonra birbirine karşı hakarete,
birbirinin üstüne yürümeye ve birbirini dinlememe esasına dayanıyor.
Aynı şey bütün Türkiyede var. O zaman, çevreden önce Bunu
nasıl yok edebiliriz? konusu üstünde hepimizin ama özellikle bu milletin
temsilcileri olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin çok değerli üyeleri
olarak bizlerin düşünmemiz gerekir.
Ben, konuyu biraz da başka yönüyle
değerlendirmek istiyorum. Bilmem hatırlar mısınız,
çocukluğumuz döneminde bir masal vardı, çok meşhur olan bir
masaldır: Fareli Köyün Kavalcısı veya Fareli Köyün Flütçüsü
aslında Alman kökenli bir masal ama içinde hakikaten bize örnek olabilecek
birçok örneğin de bulunduğu bir masal. Ben onu aslında 21inci
yüzyıla, yani yüzyılımıza adapte ederek bir kez daha
anlatmak istiyorum:
Bir büyük ülkede Türkiye gibi büyük bir ülkede-
fareler çoğalmış ve o hâle gelmiş ki artık, hakikaten
çiftçi ürün alamaz olmuş, evlerin kilerlerindeki zahireler yok olmaya
başlamış. Zenginlerin kasasına dadanmış o fareler
hatta hazinenin, saraydaki hazinenin kasalarına dahi girip çok büyük bir
sorun olunca padişah veya kral vezirlerini toplamış ve buna
acilen bir çare bulmalarını istemiş. Veziriazam,
yaptığı araştırmalar sonunda bir sihirbazın
bulunduğunu ve bu sihirbazın fareleri yok edebileceği konusunda
anlaştıklarını fakat bunun
karşılığında da 30 bin altın istediğini
söylemiş, başka çare kalmadığı için de kabul
edilmiş. Bir süre sonra o sihirbaz gelmiş, flütünü
çıkarmış, hakikaten sihirli bir müzikle bütün fareleri
arkasına takmış ve bir uçuruma götürmüş, o fareleri
uçurumdan aşağı uçurmuş. Sihirbaz dönmüş, Ben
görevimi yaptım, verin bakalım benim şu
altınlarımı. deyince, padişah bir kez daha
toplamış bakanlar kurulunu ve yapılan müzakere sonunda
şöyle bir karar çıkmış, demişler ki: Nasıl olsa
fareler gitti, o zaman bu parayı niye verelim? Hazinemiz boş,
nasıl olsa vergiyle bu paraları topladık, hazinemizin o yok olan
paralarının yerine koyalım. ve sihirbaza bu paranın
ödenemeyeceğini söylemişler. Sihirbaz bunun üzerine yine o sihirli
flütünü çıkarmış, o nameleriyle yeniden çalmaya
başlayınca o ülkenin halkı flütçünün peşine
düşmüş ve yine o uçuruma, o farelerin düşürüldüğü uçuruma
doğru halk arkasından gitmeye başlamış ve maalesef, o
para ödenmediği için halkın büyük bir kesimi o uçurumdan uçarak yok
olmuş. Geride kimler mi kalmış? Benim gibi duyma özürlüler kalmış
çünkü onlar o sihirli flütün sesini duyamamışlar. Bir de kimler mi
kalmış? Yürüme özürlüler kalmış çünkü takip
edememişler.
Değerli arkadaşlar, aslında çözüm çok
basit. Sayın Cumhurbaşkanımızın bir işareti var
ya, hani daha evvel Rabia için yapıyordu, sonra değiştirdi,
ayrı anlamlar yüklendi. Ben de aynı işareti yapıyorum ve
Çözüm budur. diyorum. Çözüm demokrasi, çözüm özgürlük, çözüm adil bir adalet,
çoğulculuk ve eşitlik. O zaman hakikaten bu benzin buharı
ortadan kalkar; hem buradan kalkar hem bu ülkenin üstünden buhar kalkar; o
zaman birbirimizi kardeşçe görmeye, birbirimizi daha iyi tanımaya
başlarız. Peki, bunun aksi ne olur? Hani şu parmak var ya, o da
tek adam. Bu ülkenin veya bütün ülkelerin tek bir felaketi olur, o da tek
adamın iradesiyle o ülkenin idaresidir. Ümit ederim ki bu bir değil,
bu dört kazanır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Fırat.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde
olmak üzere ikinci ve son konuşmacı, Bursa Milletvekili Sayın
Muhammet Müfit Aydın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Aydın.
Buyurunuz.
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla,
muhabbetle selamlıyorum.
En son hatibimizi dinlerken, doğrusu bir iki
konuya değinmeden bu konuya değinmek istemiyorum.
2002 yılından önce, yani AK PARTİ
camiası henüz Türkiye'ye gelmeden önce çok ciddi bir şekilde
sıkıntıların olduğunu kendisi çok iyi bilen bir
hatibimiz ve fareden bahsederken benim başka bir örnek aklıma geldi,
2002den önceki bir hadise fareyle bağlantılı nasıl bu hâle
geldi?
Şimdi, çok samimi söylüyorum, benim
küçüklüğümde rahmetli dedem Arapçayı bana öğretmek isterdi,
bunun için de masal ve hikâye kitaplarıyla başlardık biz. Bir
hikâyeyi hiç unutmuyorum. Kısaca Arapçasını da o zamanlar
ezberlemiştim. Diyor ki:
(X) İki
tane kedi bir parça peynir çalıyorlar ve bunu tilkiye götürüyorlar, Bunu
adil bir şekilde bize iki eşit parçaya bölüştür. diyorlar.
Tilki Başüstüne. deyip, iki parçayı, bir parça çok büyük, bir parça
çok küçük teraziye koyuyor. Büyük parça hâliyle ağır geliyor, tilki
bundan yiyor; öyle bir seviyeye geliyor ki diğeri bu sefer büyük
kalınca bunu yiyor; bir ondan, bir ondan, kediler bakıyorlar ki bu peynir
bitecek. Diyorlar ki: Biz hakkımıza razıyız. Diyor ki:
Siz razı olsanız da adalet razı olmaz. Ben eşit bir
şekilde size bölüştürmek mecburiyetindeyim. Bu, 2002den önceki
mantıktı. Halkın tümünün istifade etmediği, adaletin
gerçekten tecelli etmediği bir ülke; bunu çok samimi bir şekilde
söylüyorum.
Değerli arkadaşlar, Sakaryada on yıl
Çevre ve Orman Müdürlüğü yaptım. Bununla bağlantılı
bir tek şey söyleyip konuya gireceğim. Bana siz On yılda
Sakaryada en fazla ne iş yaptınız? diye sorarsanız, ben
hastane köşelerinde hastalığından dolayı iyileşip
çıkamayan hastaları kurtarmak için giden, cenazelerini alamayan
insanların imdadına giden bir görev ifa ettim. Hakikaten çok
sıkıntılı bir süreç vardı Türkiye Cumhuriyetinde.
Bunları hepimiz yaşadık. Zaman zaman hakikaten bu muhasebeyi
beraber yapalım. Ne olursunuz, bu Meclisin içinde hepimizin birbirimizi
anlayabileceği, biraz önceki saygıdeğer hatibin söylediği,
efendim, bu gerginliklerin oluşmadığı, birbirimize
doğru ve iyi bir şekilde bu ülkeyi yönetebilecek doğru
mantıkların
Ben muhalefeti son derece önemsiyorum ve iktidarın
yapacağı yanlışların önüne geçebilecek en önemli unsur
olduğunu biliyorum ama biz aylardır bunu hakikaten görmemeye başladık.
Ben bundan dolayı üzüntülerimi özellikle arz ediyorum.
Efendim, şimdi, konuya girelim. Gündemimiz,
Niğdede Akkaya Barajıyla alakalı konu. Burada bizim grup
başkan vekilimiz diğer grup başkan vekilleriyle beraber bir
konuşma yapmışlar. Ben konuşma metnini kısaca
okuyacağım, ondan sonra anlatacağım. Diyor ki AK PARTİ
Grup Başkan Vekili Mehmet Muş: Bizim grup önerimiz yok fakat
şöyle bir şey yapabiliriz: Eğer buradaki arkadaşlar da bu
yönde kanaat belirtirlerse
Az önce ben CHPnin temsilcisiyle de görüştüm.
Sizinle görüşemedik başladığı için toplantı.
Hanımefendiyle bir kanaat paylaşalım. Yani, CHPnin
getirmiş olduğu, bu Akkaya Barajıyla alakalı olan meselede
bu noktada böyle bir komisyon kurulabilir. Bunun kurulması noktasında
da düşüncemiz var. Biz bu komisyonu oluşturmuş olsaydık,
çok daha samimi bir şekilde gidip alanda bu tespiti yapmış
olsaydık, çok samimi söylüyorum değerli arkadaşlar, çok daha
manalı olacaktı, bugün konuşabileceğimiz, ifade
edebileceğimiz çok daha mantıklı şeyler ortaya
çıkacaktı. Fakat biz bu yolu, maalesef, tatbik etmedik. Ne yapmışız?
Niğde milletvekilimizin biraz önceki konuşmasını ben
kısaca söyleyeyim: 2000 yılında burada balık ölümleri
gerçekleşti. diyor.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - 2000li
yıllarda, 2013te.
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Devamla) - 2002
yılında da bu barajın tamamen kirli olduğu tespit edildi.
Söylemler bu. Yani, AK PARTİ o dönem yok ve bu kirlilik, balık
ölümleri gerçekleşmiş ve 2002 yılında da tamamen kirli
olduğu net bir şekilde ortaya çıkmış.
Şimdi, buna rağmen AK PARTİnin
2002den bu yana çevreye duyarlılığını ben çok örnek
vermek suretiyle anlatabilirim ama, değerli milletvekilleri, bütün
samimiyetimle ifade edeyim: Bu dönem içinde çevreye verilen değerin daha
önceki dönemlerde hiç verilmediğini de gören bir kardeşinizim burada,
bunu çok samimi bir şekilde söylüyorum. Çevreye verilen tahribatın
verilmeden önce önlenmesi en önemli mantıktır. Siz eğer çevre
kirliliği oluşmadan önce tedbirlerinizi alırsanız, o Akkaya
Barajını daha önce kirletmemiş olsaydık, onun önlemleri
alınmış olsaydı bugün bu maliyetler belki ortaya
çıkmayacaktı.
Akkaya Barajıyla ilgili olarak kısaca
böyle birkaç bilgi arz edeyim.
Amacı: Sulama ve taşkın.
Havzası: Konya Kapalı Havzası. İşletmeye
açıldığı yıl: 1967. Sulama 1974te
başlamış. Su kaynağı: Tabakhane ve Uzandı
Dereleri. Yağış alanı: 484,9 kilometrekarelik bir alan.
Yıllık emniyetli verim: 40 milyon 400 bin. Tipi: Toprak dolgu
şeklinde. Aktif hacmi: 5 milyon 200 bin metreküp. Göl yüzeyi 1,4
kilometrekare.
Şimdi, Devlet Su İşleri
Müdürlüğü Raporuna göre 2000-2009 yılları arasında
Uzandı Deresinde yıllık su miktarının 2 milyon ile 3
milyon metreküp arasında değiştiği görülmekte olup bu suyun
yaklaşık olarak 1,5 milyon metreküpünün kış aylarında
Akkaya Barajına geldiği tahmin edilmektedir. Sulama mevsiminde
Uzandı Deresinden baraja su gelmemektedir çünkü sulama suyu olarak
kullanılmaktadır. İşletmeye alındıktan sonra
tarımda yoğun su kullanımı ve son yıllardaki küresel
ısınmanın etkileriyle baraja gelen temiz su miktarı önemli
miktarda azalmış ve atık su miktarı ise
artmıştır. Özellikle yaz aylarında Niğde
Çayının suyu iyice kurumakta ve baraja sadece Niğde
şehrinin atık suyu gelmektedir. 2007-2012 yıllarında
ilkbahar ayları haricinde, iklimsel nedenlerden dolayı, baraja gelen
su miktarının çok azaldığı görülmektedir. Özellikle
2004 ile 2008 yılları arasında İç Anadoluda yaşanan
kuraklık nedeniyle temiz su kaynaklarında oldukça önemli miktarda
daralma olduğu, bu yıllarda Akkaya Barajına neredeyse sadece
Niğde şehrinin arıtılmamış atık
sularının verildiği görülmektedir.
Akkaya Barajı gölünün su kalitesi 4üncü
sınıf olarak tespit edilmiştir. Burada bir kirlilik söz konusu.
Niğde milletvekillerimizin, AK PARTİ milletvekillerimizin bu konuda
yapmış oldukları tespitleri, gittiklerini,
uğraşlarını, hepsini ben yakinen gördüm. Burada Devlet Su
İşlerinin özellikle OSB ve evsel atıklardan kaynaklanan
Niğde atık sularının bertarafı için bir
çalışması devam ediyor. Zannediyorum 2017 yılında bu,
ihaleye de çıkmış. Bu ihale neticesinde de
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Yanlış yapıyorlar, yanlış. O yapılan
çalışma da yanlış, o gene sorun yaratacak.
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Devamla) Yok, yok. Bak,
ben bir şey arz edeyim.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) 2014te de
yapıldı, 2015te de, 2016da da; o da yanlış.
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Devamla) Bak, mekanik
arıtma tesisi için 23 milyon liralık, tüm yerleşim yerlerinden
kapalı sistemde döşenecek boru hattı için de 20 milyon
liralık bir
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) O çözüm
değil, gene o sorun devam edecek.
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Devamla) Yani O çözüm
değil. demek bu meseleyi çözmez. Bunu teknik elemanlar
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) On beş
yılda hepsi denendi. Gelen her bakan orada açık biçimde Burası
bir an önce kurtulsun. dedi.
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Devamla) Ben bir
şey daha söyleyeyim: Mevcut olarak, 2 milyon lira harcanarak dip suyu, dip
çamuru temizlendi bunun.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Geri doldu.
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Devamla) Evet, bunu
biliyorsunuz. Bu dip çamurlarının gelmemesi için şimdi önlemler
alınmaya çalışılmış. Bu projede benim gördüğüm
kadarıyla, DSİyle yaptığım görüşmede bu proje
kapsamında bundan sonra dip çamurlarının oluşmaması
için ve kirli suların sadece arıtılması için bir sistem
oluşturulmuş. Doğrusunu isterseniz, ben bunun
başarılı olacağına inanıyorum. Kendim çevreciyim,
bu konuyla alakalı olarak da hakikaten bunu önemsedim çünkü Niğde
milletvekillerimiz de bunu çok önemsiyorlar, oradaki o
sıkıntıyı onlara da söylüyorlar. Zaten grup başkan
vekilimizin dünkü meselesi belki buydu, arkadaşlarla bir komisyon
marifetiyle gidelim, oradaki tespitimizi irdeleyelim, DSİnin mi
eksiği var, belediyenin mi eksiği var, kimin eksiği varsa tespit
edelim
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Devamla) -
ondan sonra
bu bütün meseleyi çözelim. Yani bu mesele doğrusu dün eğer
çözülmüş olsaydı veya Mehmet Muş kardeşimizin söylemiyle
çözülseydi çok daha mantıklı olacaktı.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle, muhabbetle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Aydın.
Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi
grup önerisini oylarınıza sunacağım
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Ancak bir yoklama talebi var, yoklama
talebini gerçekleştireceğiz.
Sayın Özel, Sayın Gök, Sayın
Basmacı, Sayın Gürer, Sayın Çam, Sayın Tamaylıgil,
Sayın Türkmen, Sayın Engin, Sayın Hürriyet, Sayın Arslan,
Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Özdiş, Sayın
Sındır, Sayın Zeybek, Sayın Balbay, Sayın Özdemir,
Sayın Emir, Sayın Kayışoğlu, Sayın Yüceer,
Sayın Usluer.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, isimlerini
okuyacağım sayın milletvekillerini lütfen görmek istiyorum.
Sayın Harun Karacan? Yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, sayı var mı yok mu?
BAŞKAN Yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) O zaman
okumanıza gerek yok.
BAŞKAN - Sayın Elitaş, bir kişi
eksik, ben kendimi sayacağım, o yüzden bunları kontrol etmek
durumundayım.
Sayın Harun Karacan, Eskişehir? Yok.
Zeyid Aslan? Burada.
Bir kişi yok gerçi, okumaya gerek yok.
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.22
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.39
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Ali Haydar HAKVERDİ
(Ankara)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113üncü
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin oylamasından önce istem üzerine
yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi,
yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama
için iki dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Niğde Milletvekili Ömer Fethi
Gürer ve arkadaşları tarafından, Akkaya Barajının tüm
yönleriyle araştırılması amacıyla 16/6/2016 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 14 Temmuz
2016 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.42
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.58
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Ali Haydar HAKVERDİ
(Ankara)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113üncü
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
Sayın
milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.59
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 19.16
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Ali Haydar HAKVERDİ
(Ankara)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113üncü
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
Sayın
milletvekilleri, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Yatırım Ortamının
İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Yatırım Ortamının
İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/728) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı 404) (X)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Geçen birleşimde, İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 404 sıra sayılı
Kanun Tasarısının birinci bölümünde yer alan 4üncü maddesi
kabul edilmişti.
5inci madde üzerinde üç önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 404 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 5inci maddesinde yer alan
Konkordatonun tasdiki yargılaması ibaresinden sonra gelmek üzere
verilen ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erhan Usta Mehmet Günal
Konya Samsun Antalya
Erkan Akçay Mehmet Erdoğan Ahmet Kenan Tanrıkulu
Manisa Muğla İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 404 sıra
sayılı Yatırım Ortamının
İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/728) 5inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Aykut Erdoğdu Zekeriya Temizel Kazım Arslan
İstanbul İzmir Denizli
Musa Çam Lale Karabıyık Utku Çakırözer
İzmir Bursa Eskişehir
MADDE 5 2004 sayılı Kanunun 287 nci
maddesinin sekizinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Konkordatonun tasdiki yargılaması süre
içinde bitirilememişse asliye ticaret mahkemesi, komiserin gerekçeli
raporunu da dikkate alarak, sürenin bitiminden sonraki dönem için geçerli olmak
üzere borçluya karşı evvelce başlatılmış olan
takiplerin durdurulmasına veya borçluya karşı yeni takip
yapılmamasına karar verebilir.
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutacağım ancak önerge geri çekilmiştir.
En son okuttuğum önergeyi işleme
alıyorum.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Denizli Milletvekili
Sayın Kazım Arslan. (CHP sıralarından alkışlar)
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz yatırım
ortamının iyileştirilmesiyle ilgili ve bazı kanunların
değiştirilmesine yönelik olarak hazırlanmış bulunan
404 sıra sayılı Kanun Tasarısının 5inci
maddesinde vermiş olduğumuz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, kanunun başlığı
çok güzel fakat içeriğine baktığımız zaman o kadar
farklı konuları içeriyor ki tam bir torba yasa. Yani sanayiciye,
yatırımcıya, ihracatçıya gerçek anlamda destek veren, onun
hevesini artıran, onun yatırım yapması için cazip bir
konuyu ortaya getiren bir yasa tasarısının
olmadığını görüyoruz. Onun için, içinde neler var? Çek
Kanunuyla ilgili konu var, prim borcunun ertelenmesi var, iflasın
ertelenmesi var, ihracatçıya yeşil pasaport verilmesi var, SSK
Kanununda değişiklikler, bireysel emeklilik ve bunun
dışında da en önemlisi, varlık barışıyla
ilgili bir düzenleme var ki gerçek anlamda bu yasanın belkemiğini
teşkil ediyor, önemli bir konu olarak ortaya çıkıyor.
Değerli arkadaşlarım, gerçek anlamda
yatırımı teşvik etmek istiyorsak,
yatırımcının hevesini artırmak istiyorsak,
yatırımcının sadece harçlarda, KDV istisnalarında,
damga vergisinde yapacağımız değişikliklerle hevesini
artırmak değil; gerçek anlamda onun yatırım yapmasına
olanak sağlayacak bir altyapının, imkânların
sağlanması lazım ki yeni bir yatırımcının
heves ederek yatırım yapması ve ülke ekonomisine katkı
yapacak çalışmaları ortaya koyabilmesi gerekiyor. Maalesef, bu
yasada bunu göremiyoruz. Geçmişte birçok teşvik yasaları
yapıldı. Gerçek anlamda bu teşvik yasaları Türkiye'nin
kalkınmasına, Türkiyede yatırımın
yapılmasına ve Türkiyede üretimin artırılmasına,
ihracatın artırılmasına çok olanak sağlayan yasal
düzenlemelerdi. Maalesef, bu yasal düzenlemede bunu göremiyoruz.
Şimdi, yatırım iki şekilde
gerçekleşir: Birincisi, sıfırdan bir hevesle, bir istekle
yatırım yapan bir yatırımcıyla, sanayiciyle; bir de
mevcut yatırımını büyütmek isteyen, genişletmek
isteyen -ama para kazanmışsa, iş yapabilmişse, üretimini
artırabilmişse- daha büyüyüp daha geniş anlamda sanayicilik
yapabilen, üretim yapabilen bir noktaya taşımak isteyenlerle. Ama
bugün böyle bir ortamın olmaması sebebiyle ve ülkenin içinde gerçek
anlamda bir barışın, huzurun olmaması, güvenliğin
olmaması sebebiyle hiçbir yatırımcının böyle
kuşkulu, böyle puslu bir hava içinde yatırım yapma
olanağı yoktur. Sayın Bakanım, öncelikle Hükûmetinizin,
iktidarın özellikle ülkede güvenliği sağlaması ve
Türkiyenin imajını da düzeltmesi gerekiyor. Bunu
yapmadığınız sürece ne içte yatırımcı bir
yatırım yapacaktır ne de dışarıdan doğrudan
yatırım yapmak üzere yatırımcı gelecektir. Diyorsunuz
ki: Dışarıdan çok yatırımcı geldi, para geldi.
Maalesef, bu parayı göremiyoruz, bu sıcak paradır. Gelen
paranın doğrudan ekonomiye katkı yaptığı,
yatırıma yönlendirdiği, istihdamı
artırdığı, ihracatı artırdığı yönünde
herhangi bir bulgu ortada yoktur. O nedenle bu alanlarda çalışma
yapmanın ve sanayicinin, yatırımcının önünü
açmanın çaresine mutlaka bakmak zorundayız.
Yasa maddesinin düzenlemesinde iflas ertelemesinin
özellikle çok suistimal edilmesi sebebiyle bir düzenleme getiriliyor, bunu
olumlu buluyoruz ve bunun yanı sıra da konkordato eğiliminin ve
isteğinin artması yönünde de konkordato müddetinin bitiminde
-eğer tasdikine kadar yetişmemişse- ek bir sürenin verilerek konkordatonun
işlemesi noktasında da bir düzenlemenin yapılmış
olması da olumludur diye söylemek istiyorum. Sözlerimi bu şekilde
bitiriyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Arslan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 404 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 5inci maddesinde yer alan
Konkordatonun tasdiki yargılaması ibaresinden sonra gelmek üzere
verilen ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Kenan Tanrıkulu (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde İzmir
Milletvekili Sayın Ahmet Kenan Tanrıkulu. (MHP sıralarından
alkışlar)
AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan
tasarının 5inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
olarak verdiğimiz önergeyle ilgili söz almış bulunmaktayım.
Öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 17 Temmuz 2003
yılında 4949 sayılı Kanunla bugün görüştüğümüz
tasarının 5inci maddesinde aynen yapıldığı gibi
2004 sayılı Kanunun 287nci maddesi değişti. Bir sürü
kanun adı ve maddesi saydım arka arkaya. Özellikle şunun için
bunu saydım: İktidarın kanun yapımındaki
öngörüsüzlüğü nedeniyle bugün tekrar 2004 sayılı Kanunun
287nci maddesi bu getirilen tasarıyla değiştirilmek isteniyor.
Sayın milletvekilleri, eğer on dört
yıldır gerçekten Türkiye ekonomisinde bir bahar havası, verimli
ve sağlıklı bir yatırım ortamı olsaydı
bugün, iddia edildiği gibi hem gecikmiş hem de oldukça yetersiz kalan
bu tasarıya da ihtiyaç olmaz ve karşımıza getirilmezdi.
Şimdi, birkaç tane uluslararası
göstergeyle Türkiyenin mukayesesini yapalım isterseniz: Türkiyeye
uluslararası doğrudan yatırım girişleri bu yıl
2016nın ilk çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre
yüzde 53 bir düşüşle 2 milyar dolar olmuştur, sadece 2 milyar
dolar. Bunun da 1 milyar doları yeni yatırım ve istihdam
yaratmaktan değil, yabancıların ülkemizden gayrimenkul
alımından kaynaklanmıştır yani sadece arsa, emlak ve
buna benzer el değiştirme sonucunda oluşan bir şeydir. On
dört yıldır her çeşit ekonomik değeri satılan bu güzel
ülkenin, Türkiyemizin ihtiyacı olan sıcak paraya artık satabilecek
pek fazla değer de sayenizde ortada kalmamıştır.
Saygıdeğer milletvekilleri, birkaç tane
daha bir başka göstergeyle vaktinizi almak istiyorum. Yine, Dünya Ekonomik
Forumunun Küresel Rekabet Endeksinde Türkiyenin 6 basamak gerileyerek 51inci
sıraya indiğini görüyoruz bu sene için. Bir başka kurum Uluslararası
Şeffaflık Örgütü, Yolsuzluk Algısı Endeksi yapıyor her
sene. Burada da gene 5 sıra gerileyerek 66ncı sıraya
düşmüş. Ama, her şeyden önemlisi -bu son söyleyeceğim
mukayese belki sizlerin dikkatini cezbedecektir- Küresel Finansal Dürüstlük
Örgütü Amerika Birleşik Devletlerinde faaliyet gösteriyor; bunun
yaptığı bir çalışmaya göre, geçtiğimiz yıl
kara para aklamada Türkiye 145 ülke arasında 26ncı sırada yer
almış. Maalesef, bu göstergeler Türkiyenin bulunduğu üzücü
konumu daha da belirgin hâle getiriyor.
Şimdi, bu konuştuğumuz
yatırım ortamıyla ilgili olarak, saygıdeğer
milletvekilleri, benim de içinde onurla görev yaptığım, 57nci
Hükûmet döneminde oluşturulan Yatırım Ortamını
İyileştirme Koordinasyon Kurulu -ki o zaman oluşturulmuştu-
2015-2016 yılında kamuoyuna bir eylem planı açıkladı
ve bu eylem planı, tıpkı 64üncü Hükûmet Programında da
milletimize vadedilen ve maalesef, altı aylık reformların hâlâ
yapılamaması gibi hayata geçirilemeyen birtakım planlarla
karşımıza çıktı. Şimdi, Türkiyede eğer
yatırım ortamının iyileştirilmesi son derece elzemse
-ki böyle bir ihtiyaç ortada- o zaman, bu tasarıda birtakım yeni
düzenlemelerin, yeni getirilecek olan hükümlerin acilen yerine getirilmesi
beklenirdi ama maalesef karşımıza böyle bir şey getirilmedi.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu alanda
reformist bir anlayış olmasını istiyoruz ve bekliyoruz.
Tekrar verimliliği elde etmeye yönelik bu iflas politikalarının
gözden geçirilmesi ve her büyüklükteki -ama sadece KOBİler veya büyük
işletmeler değil, mikroişletmeleri de içine alacak şekilde-
tüzel kişiliklerin yaşatılması için elden gelen
politikaların da yapılmasını istiyoruz değerli
milletvekilleri. Bu yüzden, daha kapsamlı, ayakları yere basan,
girişimci ve yatırımcılarımızı
heyecanlandıracak, yeni yatırım ve risk
iştahlarını kabartacak olan ve onlara gerçek anlamda rekabet
üstünlüğü sağlayacak olan düzenlemeleri eğer huzura getirirseniz
canı gönülden destekleyeceğimizi vadediyoruz.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Tanrıkulu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
5inci madde kabul edilmiştir.
Sayın Karacanın 60a göre bir söz talebi var,
bir açıklama yapma gereği duyuyor.
Buyurunuz Sayın Karacan.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- Eskişehir Milletvekili Harun
Karacanın, Eskişehirin bir ilçesinde çıkan orman
yangınıyla ilgili görüşme yapması nedeniyle Genel Kurulda
bulunamadığına ilişkin açıklaması
HARUN KARACAN (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli Genel Kurul; biraz evvel ismim okunmuştu Genel
Kurulda. Eskişehirde bir ilçemizde orman yangını
çıktı. Bununla ilgili ben Bakanlık ve o ilçeyle görüşmede
bulunuyordum. Onun için Genel Kuruldayken dışarıya
çıkmıştım bahçeye. Genel Kurulda olamadığım
için özür dilerim. Kayıtlara geçsin efendim.
BAŞKAN Yani, oylama sırasında
imzanızı atıp pusulayı bıraktınız ve ondan
sonra çıktınız, orman yangınıyla ilgili telefon
görüşmesi yaptınız sanırım.
HARUN KARACAN (Eskişehir) Evet efendim.
BAŞKAN Tamam, konu
anlaşılmıştır.
HARUN KARACAN (Eskişehir) Peki, sağ
olun.
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Sayın milletvekilleri, birleşime bir saat
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.32
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.31
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Ali Haydar HAKVERDİ
(Ankara)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113üncü
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
Birleşime
yarım saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.32
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Ali Haydar HAKVERDİ
(Ankara)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113üncü
Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
404 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Yatırım Ortamının
İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/728) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı 404) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon burada.
Hükûmet burada.
6ncı madde üzerinde iki adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 404 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 6ncı maddesinde yer
alan atanan ibaresinin atanmış şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Erhan
Usta Mehmet
Günal
Konya Samsun Antalya
Erkan
Akçay Mehmet
Parsak Mehmet
Erdoğan
Manisa Afyonkarahisar Muğla
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 404 sıra
sayılı Yatırım Ortamının
İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının (1/728) 6ncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Zekeriya
Temizel Utku
Çakırözer Lale
Karabıyık
İzmir Eskişehir Bursa
Musa
Çam Aykut
Erdoğdu Elif
Doğan Türkmen
İzmir İstanbul Adana
MADDE 6- 2004 sayılı Kanuna
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 12- Bu maddeyi ihdas eden
Kanunla değiştirilen hükümler, bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten sonra yapılan iflasın ertelenmesi talepleri
hakkında uygulanır.
Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten
önce verilmiş iflasın ertelenmesi kararına dayanılarak
yapılan uzatma talebi hakkında verilecek karar da iflasın
ertelenmesi talebi hakkında verilmiş karara ilişkin kanun yoluna
tabidir.
Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte derdest
olan dosyalarda kayyım olarak atanan kişiler, bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren on beş gün içinde, adli
yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonu başkanlıklarına
bildirilir. Üçten fazla dosyada görevi devam eden kayyımlara yeni görev verilmez.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Adana Milletvekili
Sayın Elif Doğan Türkmen. (CHP sıralarından
alkışlar)
ELİF DOĞAN TÜRKMEN
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla
-ve varlık barışı adı altında- Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapan Tasarının 6ncı maddesi üzerinde verilen önerge
hakkında söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri,
bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu olan partiler güzel bir
çalışmaya imza attılar, geçici 2nci maddenin geri çekilmesini
hep birlikte kabul ettiler. Bu nedenle, Türkiyeye, 79 milyona doğru bir mesaj
verildiği için, bu çalışmaya imza atan başta grup
yöneticileri olmak üzere tüm milletvekili arkadaşlara teşekkür
ediyorum. Ancak, bugün geri çekilmesi demek, on gün sonra, on beş gün
sonra ya da daha sonra böyle bir tasarının yeniden Türkiye Büyük
Millet Meclisine gelmemesi demek değil. Bu nedenle bu konudaki
çekincelerimiz hâlen devam ediyor ve bu çekincelerimizi de sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
Hükûmet tasarıya hangi ismi verirse versin, sonucunda bu tasarı saray
ve saray yandaşlarına hizmet edecek bir tasarıdır. Bu amaç,
ne kadar gizlenmeye çalışılırsa
çalışılsın, ayan beyan ortadadır. Bu ülkenin ortak
aklı ve vicdanıyla alay etmeden bazı şeyleri doğru
isimlendirmek gerekir. Bu tasarı, geri çekilen geçici 2nci madde AKPnin
bazı konularda kayıt dışı paralarının, kara
paralarının yeniden aklanmasını sağlayacak bir
çalışmadır.
Ancak, şunu bilmeliyiz
ki bir ülkede yatırım yapmanın tek ve biricik yolu, önce hukuk,
bağımsız yargı, tarafsız yargı, kişiye,
şirkete, adamına göre yapılmayacak düzenleme demektir.
Bunların olmadığı ortamlarda hiçbir zaman uluslararası
yatırımların gelme şansı yoktur. Türkiyede bugün
yaşadığımız hukuki ortamda hiç kimsenin, hiçbir
kuruluşun hukuki güvenliği olmadığı açıktır.
Son birkaç ay içerisinde Hükûmetin ve sarayın yandaş olmayan
birtakım şirketleri kayyum eliyle batırması bunun açık
ve net bir göstergesidir. Ülkede hem bireysel hem ekonomik özgürlüklerin
giderek ayaklar altına alındığı bir süreç
yaşanmaktadır. Yandaş olmayan şirketlere yapılan bu
uygulamanın farklı bir boyutunu yandaş olan şirketlerin
ciddi vergi borçlarının ve vergi cezalarının silinmesiyle
görmekteyiz. Bütün bunların nedeni saraydakinin egosunun tatmin
edilmesidir.
Değerli arkadaşlar, Türkiye son
yıllarda kara para aklayan ülkeler içerisinde çok ciddi anlamda basamaklar
atlıyor. 2004-2013le ilgili, 145 ülke arasında 2012de 26ncı
sırada olan 2013te 12nci sıraya geldi ve 14 basamak birden
atladı. Şöyle bir 2013e dönüp baktığımızda,
17-25 Aralığı görüyoruz. Bu konuda uluslararası
araştırma yapan ve istatistik düzenleyen firmanın söyleminde,
açıkça ve net, Türkiyeden 2013 yılında 27 milyar dolar
civarında kara paranın yurt dışına
çıktığına dair veriler var ve bütün, on yıl içerisinde
de 145 milyar dolar civarında bir para yurt dışına
gitmiş ve bu paranın kara para olduğu söyleniyor. İşte
145 doları düşündüğümüzde, böyle bir kanun
tasarısının niçin Meclise geldiğini açık ve net
görüyoruz. Bunun adı varlık barışı değildir,
bunun tek adı vardır, yurt dışına bir biçimiyle
çıkarılan bu kara paraların yeniden Türkiyeye gelmesi ve
aklanmasıdır. Zaten, tüm dünyada yazan Panama Papers
vakasını incelediğimizde bugün Meclisteki bu yasa
tasarısının da amacı açık ve net ortadadır. Bu
nedenle, böyle bir tasarı ne zaman Meclise gelirse Cumhuriyet Halk Partisi
olarak bunun karşısında duracağız ve 79 milyonun
hakkını burada aramaya devam edeceğiz.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Türkmen.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 404 sıra sayılı Kanun Tasarısının
6ncı maddesinde yer alan atanan ibaresinin atanmış
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Parsak (Afyonkarahisar) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Mehmet Parsak
(MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Aziz Türk milleti,
saygıdeğer milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz
tasarının 6ncı maddesine dair olarak vermiş olduğumuz
önergemiz hakkında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, Gazi
Meclisi saygılarımla selamlarım.
Saygıdeğer milletvekilleri,
tasarının bu 6ncı maddesiyle birinci olarak, İcra ve
İflas Kanununda yapılan bu değişikliklerin yürürlük
tarihinden sonra yapılan iflas erteleme talepleri hakkında
uygulanması; ikinci olarak, derdest olan dosyalarda kayyum olarak atanan
kişilerin on gün içinde adli yargı adalet komisyonuna bildirilmesi;
üçüncü olarak da, üçten fazla dosyada görevi devam eden kayyumlara yeni görev
verilmemesi öngörülmektedir.
Dün, yine, bu kanunun müzakereleri esnasında
2nci madde çerçevesinde yaptığım konuşmada da
belirttiğim gibi, iflas erteleme müessesesi, AKP iktidarı döneminde
2003 yılında ödemede zorluk çeken şirketlerin ve kooperatiflerin
bu durumda üzerine gelen özellikle bankalar ve finans
kuruluşlarının baskılarından kurtulabilmesi için,
onları zor durumdan kurtarmak için getirilmiş bir düzenleme olmakla
birlikte ne yazık ki özellikle piyasada bu müessesenin suistimal edilmesi
sonucunda -dün de pek çok hatip etti- şimdiye kadar binlerce şirketin
iflas erteleme talebi ve bunların önemli bir çoğunluğunun da
iflas erteleme talebinin kabulüyle neticelenmiş. Bu yönüyle de bir
taraftan doğru sonuçlar doğurmakla birlikte, öbür taraftan da ne
yazık ki bu müessesenin sıkça istismar edilmesinden dolayı
birilerinin, bazı firmaların iflas erteleme müessesesini istismar
etmesi suretiyle âdeta bunu bir borç ödememe aracı olarak
kullanmasıyla sonuçlanmış durumda.
Şimdi, bir benzetme yaparsak: Bir hasta var ve
gerçekten canıyla boğuşuyor. O anlamda, biz, bu hastayı
hayata döndürmeye gayret etmek durumundayken daha şimdiden morgunu tespit
ediyoruz, daha şimdiden cenaze namazını nerede
kılacağız diye camisini tespit ediyoruz; böyle bir durumla
karşı karşıyayız. Dolayısıyla, ekonomimiz ne
yazık ki içi hava dolu bir balon gibi ve bu anlamda firmalarımız
gerçekten zor durumdalar.
Dün de ifade ettim, Türkiyede ilk 500de yer alan
pek çok firmamız ne yazık ki özellikle yıllardır
ödemelerini düzgün, dürüst bir şekilde yapıyor olmalarına
rağmen ekonomik koşullardaki sıkıntılardan
dolayı, iktidarın yanlış ekonomik, sosyal, siyasi ve
dış politik stratejilerinden ve siyasetinden dolayı zor durumda
kalmak suretiyle bu müesseseye müracaat etmek zorunda kalıyorlar. Burada,
bizim için önemli olan ve özellikle altını çizerek
vurguladığımız husus şu: İktidar partisi iflas
erteleme müessesine ilişkin bu düzenlemeleri yaparken bir taraftan
gerçekten zor durumda olan, dolayısıyla, iflas erteleme talebi
sayesinde ekonomik varlığını ve devamlılığını
sürdürebilecek durumda olan şirketleri, kooperatifleri korumak suretiyle
onların üzerine âdeta üşüşen başta bankalar olmak üzere
finans kurumlarının bu gaddarlıklarından korumaya çalışmalı
elbette ama diğer taraftan da bunu istismar eden şirketlerin, bunu
istismar eden kooperatiflerin böyle bir iflas erteleme talebini mahkemenin
kabul yönünde karara bağlamasıyla birlikte onun ticari etkileşim
içinde bulunduğu onlarca, yüzlerce firmanın, dürüst hareket eden,
güven ilkesine dayalı hareket eden, basiretli bir tacir gibi hareket eden
ama piyasa koşullarından dolayı zor durumda bulunan
şirketlerin de bu çerçevede onlardan dolayı kendilerinin iflas
erteleme talep edecek durumlara; dolayısıyla, bu çerçevede,
mağdur olmalarına yol açacak durumlara gelmesini engelleyecek
tedbirlerin de ikisini aynı anda almak durumunda yani bunların
tamamı, işin açıkçası, istihdam üreten, katma değer
üreten, ekmek veren şirketler. Bunu istismar eden ile bunu gerçekten
kullanmak durumunda olan iki ayrı firmayı aynı muameleye tabi
tutmak hakkaniyetli, adaletli bir durum değil. Dolayısıyla,
iktidarı elinde bulunduran siyasi parti bu konuda furkan olmak durumunda,
hak ile batılı, doğru ile yanlışı birbirinden
ayırmak durumunda.
Bu çerçevede, vermiş olduğumuz önergemizin
kabulünü talep ediyor, yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Parsak.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 6ncı madde kabul edilmiştir.
7nci madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 404 sıra
sayılı Yatırım Ortamının
İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/728) 7nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Aykut
Erdoğdu Zekeriya
Temizel Lale
Karabıyık
İstanbul İzmir Bursa
Mehmet
Bekaroğlu Musa
Çam Utku
Çakırözer
İstanbul İzmir Eskişehir
Mahmut
Tanal
İstanbul
MADDE 7- 15/7/1950 tarihli ve 5682 sayılı
Pasaport Kanununun 14 üncü maddesinin (A) bendine aşağıdaki
paragraf eklenmiştir.
Vakıf üniversiteleri öğretim üyeleri, 20
yıldan çok Türkiye Barolar Birliğine kayıtlı olan avukatlar
ve yıllık ortalama ihracat değerlerine göre yapılan
sınıflandırmada; son üç yılda yıllık ortalama
ihracat tutarı Bakanlar Kurulunun belirleyeceği değerin üzerinde
olan firma yetkililerine, Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen
süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir
yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa
uğramış olsa bile; Devletin güvenliğine karşı
suçlar, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı
suçlar, zimmet, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık,
sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat
karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma,
suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık
suçlarından mahkum olmamaları kaydıyla, Bakanlar Kurulunca
belirlenen esaslara göre yirmi dört ay süreyle hususi damgalı pasaport
verilebilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde, İstanbul
Milletvekili Sayın Mahmut Tanal. (CHP sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, hürmetle
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, buradaki önergemiz
şu: Biliyorsunuz, Türkiye'de on yedi yıl kamu görevi yapan
memurların yeşil pasaport alma hakkı var ve on yedi yıl
kamu personeli olan, adliyede bulunan kâtipten tutun üst dereceye kadar yükselmiş
olan müdürüne kadar bunu alırken, yirmi yıl avukatlık
yapmış olan birisinin yeşil pasaportu yok. Gerçekten, yurt
dışındaki avukatların statüsüyle Türkiye'deki
avukatların statüsü arasında, hani, Avrupa Birliğine hep uyum çerçevesinde
girmeye çalıştığımız bu ülkeler arasında bir
uyumsuzluk var. Nedir?
Bu uyumsuzluğun giderilmesi
açısından, Türkiye Barolar Birliğine en az yirmi yıl
kayıtlı olan, avukatlık yapmış olan kişilere de
yeşil pasaportun verilmesi yönünde önergeyi verdik. Bunun yararı
nedir veya hangi zaruretten, hangi ihtiyaçtan doğmuştur? Takdir
edersiniz, artık bu küresel dünyada, şirketlerin, hem Türkiye'de hem
Avrupada iç içe olması nedeniyle, ister istemez mesleklerinin ifası
için avukatların seyahat etmesi de elzem olmuştur. Nasıl burada
ticaret erbabı için böyle bir teklifi getiriyorsak, buna ilave olarak, hem
üniversitelerde, vakıf üniversitelerinde bulunan öğretim üyeleri hem
de avukatlar için bu gerekiyor. Bunu tanımamak, hakikaten Emek nimet
karşılığıdır. ilkesine de bir
aykırılık teşkil etmektedir. Ben dilerim ve umarım
Tabii, Komisyon Biz katılmıyoruz. dedi, Sayın Bakan da
Katılmıyoruz. dedi ama gerekçelerini de keşke doyurucu bir
vaziyette anlatmış olsalardı bunu da öğrenmiş olurduk.
Benim şu anda Parlamentodan, milletvekili
arkadaşlarımdan istirhamım: Bu, sizin oylarınızla
olmuş olacak. Bu hakkın, bu özgürlüğün partisi olmaz. Her siyasi
partiden, burada, avukat olan, hukukçu olan milletvekili
arkadaşlarımız var. Bire bir görüşmelerimizde bunun
hakikaten geçmesi gerektiği hususunda hemfikir oluyoruz ama ne hikmetse
fiilî duruma geldiğimiz zaman siyasi iktidar bunda destek vermiyor.
Umarım ve dilerim bu konuda bizi bugün şaşırtırlar ve
bu konuda destek verirler.
Değerli arkadaşlar, Şanlıurfa
ilimizde, sulama birlikleri nedeniyle sürekli elektrikler kesiliyor. Elektriklerin
kesilmesi nedeniyle Şanlıurfa iline gittik. Orada -sulama birlik
başkanlıklarına yaptığımız ziyaretler
neticesinde- vatandaşın günlük sekiz saat elektrikleri kesilmekte,
orada pamuk ve mısır üretimi yapan insanlarımızın
tarlaları kurumakta. Bu anlamda, siyasi iktidardan -hukuka
bağlı- ülkenin her tarafında sulama birliğiyle ilgili
nasıl bir uygulama yapılıyorsa yani Edirnede
uygulamış olduğunuz sulama birliğinin koşullarını
Şanlıurfada istiyoruz, Mersinde uygulamış olduğunuz
sulama birliklerinin uygulamasını Şanlıurfada istiyoruz,
Kayseride istiyoruz. Ne yapılıyor? Siz Kayseride, Edirnede,
Mersinde, Balıkesirde aynı adada, aynı parselde elektrik
parasını ödemeyen 5-10 kişi yüzünden o ada, o parselde bulunan
herkesin elektriğini kesmiyorsunuz. Peki, Şanlıurfada neden
kesiyorsunuz değerli arkadaşlar? Bu bir çifte standarttır, bu
hukuk birliğinin bozulmasıdır.
Orada, Eyyübiye Belediye
Başkanlığının sürekli yolsuzluklarla
anılması nedeniyle Eyyübiye Belediye Başkanlığı
hakkında yolsuzlukları dile getirdiğimiz için bindirilmiş
olan kıtalarla, kendi oğlu, kendi yeğeni, akrabalarına yani
Eyyübiye Belediye Başkanlığında çalışan
personelin cebine yumurta koyarak, Balıklı Göle göndererek siz
gidin, bu yolsuzlukları dile getiren Mahmut Tanalı yumurta
yağmuruna tutun
Değerli arkadaşlar, belediye
başkanlıkları yetkilerini böyle kötüye kullanamazlar. Ben
Şanlıurfalılara teşekkür ediyorum, orada saygıyla
sevgiyle karşıladılar ama orada 10-15 belediye personeliyle
şahsıma yönelik olan bu eylem kabul edilebilir bir eylem değil
değerli kardeşlerim. Yani, burada zaten mesele, milletvekilinin
görevi kamu kurumlarının yanlış giden hususlarını
dile getirmektir. Orada yapılan yolsuzluğa hangi milletvekili göz
yumacak?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) - Eğer göz yumulursa bu
kabul edilebilir bir durum değil.
MUSA ÇAM (İzmir) - Baskılar bizi
susturamaz!
MAHMUT TANAL (Devamla) - Ben bunu da bilgilerinize
MUSA ÇAM (İzmir) - Baskılar bizi
susturamaz!
MAHMUT TANAL (Devamla) - Efendim, bunların ne
baskıları, ne şiddetleri, hiçbir şey susturamaz. (CHP
sıralarından alkışlar) Biz halk için, hukuk için,
özgürlükler için bu mücadeleye devam edeceğiz değerli
arkadaşlar.
ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir) - Ama
kaçtınız oradan, kaçtınız. Bak, şimdi, televizyonda
izledik, siz kaçtınız oradan.
MAHMUT TANAL (Devamla) - Şimdi, değerli
arkadaşlar, yani, burada
MEHMET METİNER (İstanbul) - Tahriklere
gelme Mahmutcan.
MAHMUT TANAL (Devamla) - Biz burada adalet için,
özgürlükler için
BAŞKAN - Sayın Tanal, siz bir
haksızlığa uğradığınız için size ek bir
süre veriyorum, bir dakika. (CHP sıralarından alkışlar)
Lütfen sözünüzü tamamlayınız.
MAHMUT TANAL (Devamla) - Değerli
Başkanım, sizi bu adaletli, özgür, dik duruşunuzdan dolayı
kutluyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Ben laf atan
değerli arkadaşıma da teşekkür ediyorum. Yani,
inşallah birbirimizi dinleriz. Ben de bunu suistimal etmeyeceğim.
İstirhamım şu: Hiçbir siyasi partinin
-hangi siyasi partide olursa olsun- oradaki personeline ceplerine yumurta
koyarak gidip
Bu şekildeki hukuk dışı eylemi de tüm
Parlamentonun kınaması lazım. Bunun şeyi olamaz
değerli arkadaşlar, işin doğrusu bu. Yani, o zaman temiz,
dürüst ol, pisliklere bulaşma, kimse de anlatmasın.
Ben teşekkür ederim, saygı ve hürmetlerimi
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Tanal.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - İç
Tüzük 60a göre söz istiyorum.
BAŞKAN - Peki, açıyoruz mikrofonunuzu
Sayın Baluken, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
27.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, Halkların Demokratik Partisi olarak
Şanlıurfayı ziyaret eden CHPli milletvekillerine yapılan
saldırıyı kınadıklarına ilişkin
açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle, Halkların Demokratik Partisi olarak,
dün, Sayın Tanal başta olmak üzere, Şanlıurfa ilimize
ziyarette bulunan CHPli milletvekillerine yapılan bu
saldırıyı açık ve net bir şekilde kınıyorum.
Tabii, kürsüde Sayın Tanalın dile getirdiği ifadeleri,
doğrusu, yeni öğrendik ve çok vahim iddialar ortaya attı. AKPli
bir belediyeye mensup çalışanların ve onlar tarafından
yönlendirilen insanların bilinçli bir şekilde bu saldırıya
yönlendirildiğini ifade etti. Bu, tabii, hiçbir şekilde kabul
edilemez bir durum. Bir milletvekilinin kürsüden bu durumu ifade etmiş
olması izaha açık bir durum da getiriyor. Bu anlamda, AKP Grubunun...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açıyorum mikrofonunuzu Sayın
Baluken, tamamlayın lütfen.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
hem bu
saldırıyla ilgili tavrını açıklamasının hem
de Sayın Tanalın bahsetmiş olduğu iddialar doğruysa
bununla ilgili bir soruşturma yürütmesinin elzem olduğunu
düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Baluken.
Sayın Elitaş, buyurunuz.
28.- Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, nerede olursa olsun siyasi partilerin temsilcilerine
yapılacak saldırıları kabul etmediklerine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Hangi siyasi partiden seçilirse seçilsin herhangi bir
milletvekiline yapılan bir hareketin doğru
olmadığını ifade ediyoruz. Burada Sayın Tanalın
söylediği sözlerin doğru olduğunu kabul etmek mümkün değil.
Onunla ilgili -muhakkak kayıtlara geçti- gerekli kurumlar, birimler
iddialarla ilgili kısmı araştırır, gerekli meselelerin
üzerine giderler. Açıkçası, nerede olursa olsun, bir siyasi partinin
temsilcisi olan milletvekiline yumurtayla, başka bir şekilde ve
tahkir edilerek, hakaret edilerek bu şekilde yapılacak eylemleri kabul
etmediğimizi ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz Sayın
Elitaş.
X.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkanvekili
Pervin Buldanın, Başkanlık Divanı olarak Cumhuriyet Halk
Partisi heyetine yapılan protestoyu kınadıklarına
ilişkin konuşması
BAŞKAN Biz de Divan olarak, Sayın Mahmut
Tanal şahsında, Cumhuriyet Halk Partisi heyetine yapılan
protestoyu buradan kınadığımızı ifade ediyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
şimdi bir açıklamaya ihtiyaç var da.
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Özel.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, CHPli
milletvekillerine yapılan protestoyla ilgili kayıtların
İçişleri Bakanlığı tarafından irdelenerek
sonucunun gruplarına bildirilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, olay
Sayın Tanalın da anlattığı, ekipteki tüm
arkadaşlarımızın da katkılarıyla şöyle bir
noktada, çok kısaca onu da söyleyelim: Zaman zaman bu tip protestolarla
karşılaşılıyor ve bunu son derece ahlaksızca
bulduğumuzu hep söyledik. Dünkü olayda milletvekili grubumuz ile
protestocu grup arasında 600-700 metrelik bir mesafe var ve iki
farklı görüntünün birlikte servis edilmesiyle ortaya çıkarılan
bir algı var. Bu konuda Sayın Tanalın söyledikleri,
arkadaşlarımızın söyledikleri ve sayın grup
başkan vekilinin ifadesini de önemsiyorum. Bu kayıtların
İçişleri Bakanlığı tarafından irdelenmesi ve bu
konuda önümüzdeki günlerde -Meclis tutanak altındayken olabilir, grubumuza
Bakanlık tarafından doğrudan olabilir- bir bilgilendirme
yapılması ve gerekiyorsa -ki gerekiyor muhakkak- bu
soruşturmanın sonucundan haberdar edilmeyi bekliyoruz.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz Sayın
Özel.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Yatırım Ortamının
İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/728) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı 404) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 8inci
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 404 sıra
sayılı Yatırım Ortamının
İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının (1/728) 8inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Aykut
Erdoğdu Zekeriya
Temizel Musa
Çam
İstanbul İzmir İzmir
Utku
Çakırözer Lale
Karabıyık Melike
Basmacı
Eskişehir Bursa Denizli
MADDE 8- 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 22/A
maddesinin birinci fıkrasına 4/1/2002 tarihli ibaresinden önce
gelmek üzere 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve
Kontrol Kanununa tabi kamu idareleri ile bu idarelere bağlı döner
sermaye işletmelerinin yapacağı her türlü ödemeler ile
bunların dışında kalan ve ifadesi eklenmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Denizli Milletvekili
Sayın Melike Basmacı. (CHP sıralarından alkışlar)
MELİKE BASMACI (Denizli) Sayın
Başkan, sevgili vekiller; hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Bir fıkrayla başlayalım istedim çünkü
üstünde konuştuğumuz yasa da fıkra kadar komik. Üç devlet
başkanı toplanmış, milletten aldıkları vergiyi
nasıl harcayacaklarını tartışıyorlarmış.
Birinci devlet başkanı demiş ki: Biz süper bir yöntem bulduk.
Bir çizgi çiziyoruz, paraları havaya atıyoruz; sağa
düşenleri millete, sola düşenleri devlete harcıyoruz.
İkinci devlet başkanı O da bir şey mi, biz bir daire
çiziyoruz. Dairenin ortasında paraları atıyoruz. Dairenin içinde
kalanları devlete, dairenin dışına çıkanları
millete harcıyoruz. demiş. Üçüncü devlet başkanı
haşmetli, kafasında kavuk, üstünde kaftan, belli ki saraylı,
demiş ki: En iyi yöntem bizim yöntemimiz. Biz milletten
topladığımız vergileri havaya atıyoruz. Havada
kalanları millete, yere düşenleri de cebimize harcıyoruz. Amma
da tanıdık geldi bu şekil bize. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sevgili vekiller, Allah aşkına, elinizi
vicdanınıza koyup
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Ne oldu, üstünüze mi alındınız? Elinizi vicdanınıza
koyup dört tarafımızdaki dört dörtlük sorunlarımıza bir
bakın. Bugün doğunun gözyaşları batının
gözyaşlarıyla buluştu. Bugün annelerin kalbine ağlamaktan
taş düştü. Ama sizler ne yapıyorsunuz burada? Kişiye özel,
bazıları mutlu olsun diye poşet yasalar
çıkartıyorsunuz.
Hadi yasaya bir bakalım, 29uncu madde;
gemisini yenileyeceklere müjde, damga vergisinden muaf olacak yeni gemi
alanlar. Bugün ülkemde namusuyla çalışan esnafım kepenk
kapatırken, iş adamı fabrikasına kilit vururken, kayyuma
devrederken siz burada ne yapıyorsunuz? Naylon fatura kesene
teşvikten, hibeden yararlansın diye torba yasa
çıkartıyorsunuz. Hadi bunları geçtim. Bugün ülkemde Suriye
sorunu varken, atanamayan öğretmenler, polisler, mühendisler varken, bugün
çiftçinin ekip biçtiği para etmezken, kredi kartını
ödeyemediği için, evladına harçlık veremediği için intihar
eden babalar, direnen analar varken biz ne yapıyoruz, daha doğrusu
siz ne yapıyorsunuz? Varlık barışı yasası
çıkaracağız diye uğraşıyorsunuz. Nedir bu
varlık yasası biliyor musunuz? Kişi veya şirketlerin yurt
dışında bulunan para, altın, menkul kıymetler, hepsini
bir banka ya da aracıyla bildirerek ülkeye getirmesi, bildirdiği anda
incelemeden, vergiden muaf bir şekilde yani aklanmış olarak
hesaba geçmesi demek. Kara parayla ilgili Türkiye'mizin de imza koyduğu
Birleşmiş Milletler Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesine bile
aykırı olarak dünyayı kendimize güldürerek balon ekonomi
yaratmak demek, hatta balon ekonomi bile yaratmayı becerememek çünkü
getirilen paranın, kıymetin herhangi bir süre sınırı
olmadan tekrar geriye gidebilmesi demek. Yani, çamaşır suyunda bir
gece bekletilip de karanın ak edilmesi gibi, paranın ak edilmesi
yasası demek. Daha anlaşılır söyleyeyim mi? Bu yasa, kara
paranın devlet eliyle aklanması demek. (CHP sıralarından
alkışlar) 17-25 Aralıktaki ayakkabı kutularını
yüzyılın projesiyle aklamak demek.
Ben konuşmamı bitirmeden şunu çok
merak ediyorum ve gerçekten öğrenmek istiyorum; ey AKP milletvekilleri,
size soruyorum ben bu soruyu: Cumhuriyet Halk Partimin terörle ilgili
verdiği Meclis araştırmalarına neden sürekli ret
veriyorsunuz? Adınız çıkar diye mi korkuyorsunuz?
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Basmacı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
8inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
9uncu madde üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 404 sıra
sayılı Yatırım Ortamının iyileştirilmesi
Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının (1/728) 9'uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Aykut
Erdoğdu Zekeriya
Temizel Utku
Çakırözer
İstanbul İzmir Eskişehir
Lale
Karabıyık Musa
Çam
Bursa İzmir
MADDE 9 - 13/7/1956 tarihli ve 6802 sayılı
Gider Vergileri Kanununun 29uncu maddesinin birinci fıkrasının
(t) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"t) Emeklilik yatırım
fonlarının, menkul kıymet yatırım fonlarının,
menkul kıymet yatırım ortaklıklarının,
girişim sermayesi yatırım fonlarının ve girişim
sermayesi yatırım ortaklıklarının para ve sermaye
piyasalarında yaptıkları işlemler nedeniyle
kazandıkları paralar,"
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Bursa Milletvekili
Sayın Lale Karabıyık. (CHP sıralarından
alkışlar)
LALE KARABIYIK (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 404 sıra sayılı Kanun
Tasarısının birinci bölümünün 9uncu maddesi üzerindeki
önergeyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Genel olarak bir
konuşma yapacağım.
Sayın Bakan, dün akşam çok pembe bir tablo
çizdiniz, bizim buradaki güzellikleri göremediğimizi ifade ettiniz ve bizi
daha iyi anlamaya davet ettiniz ama biz bütün rakamları, verileri çok iyi
görebiliyoruz, bunları yorumlayabiliyoruz ve anlamada da bir problemimiz
yok; öncelikle bunu ifade etmek istiyorum.
Şimdi, bugün bütün gruplar üzerinde
anlaştı ve geçici 2nci maddeyi daha sonra değerlendirilmek
üzere geri çektiler. Peki, çekilmeseydi ne olacaktı, önce ona
değinmek istiyorum.
Sayın vekiller, öncelikle, bizim uluslararası
sözleşmelere taraf olduğumuzu biliyorsunuz. Yani kara para aklama ve
özellikle de terörün finansmanı konusunda taraf olduğumuz
sözleşmeler var ve bu sözleşmelere biz eğer bu maddeyi
geçirseydik aykırı hareket etmiş olacaktık. Peki,
aykırı hareket edince ne olacaktı? Biz şüpheli ülke
konumuna düşecektik. Peki, şüpheli ülke konumuna
düştüğümüzde
Ne istiyoruz? Aslında ülkeye yatırım
çekmek mi istiyoruz? Daha fazla yabancı yatırımcı mı
gelsin istiyoruz? Ama ne olacaktı? Bizzat yatırımcılar
ülkeden daha fazla kaçacaktı çünkü şüpheli ülke durumunda
olduğumuzda risk primimiz yükselmiş olacaktı ve kara para
aklayan bir ülke görünümüne bürünmüş olacaktık. Peki, bu ülkedeki
yatırımcıların, firmaların durumu ne olacaktı?
Firmalar da risk primleri arttığı için uluslararası
ortamlarda daha çok sigorta transfer maliyetlerine katlanmak zorunda
kalacaklardı yani bedelini ağır ödeyeceklerdi.
Peki, başka bir nokta: Biz
yatırımcı çekmeye çalışırken sayın vekiller,
mevcut ihracatçımız ve ithalatçımız risk primleri yükseldiği
için artık döviz transferinde belki dört günü, belki beş günü
aşan sürelere maruz kalacaklardı. Yani, birtakım olumsuz
etkileri olacaktı.
Peki, başka bir durum var mı? O da
şu: Siz dün akşam pembe bir tablo çizdiniz, bütün vekilleriniz de
pembe bir tablo çiziyor ama bu maddeyi geçirdiğimizde, bırakın o
pembe tabloyu Türkiye ekonomisi olarak bu dışarıdan gelen ve
nereden geldiği belli olmayacak,
ayrıştıramayacağımız bu paraya acze düşmüş
bir görünüm vererek yana yakıla muhtaç bir ülke ekonomisi görünümünde
olacaktık. Yani, o çizdiğiniz pembe tablonun Sayın Bakan, tam
tersi bir duruma düşmüş olacaktık, aciz hâle gelmiş veya
görünmüş olacaktık.
Şimdi biz zaten yatırımlar üzerinde
durup düşünmek zorundayız. Bakın, sadece yabancı
yatırımcı değil, yerli yatırımcımız da
bu ülkeden kaçıyor. Son üç yılda 17 milyar dolar yatırım,
yerli yatırımcının parası dışarıya
kaçtı. Şöyle bir durum da var: Eğer biz bu maddeyi geçirmiş
olsaydık kara para aklayan bir ülke görünümünde neden olacaktık?
Çünkü, gelen paraların nereden geldiğini, hangi
yatırımcılardan geldiğini ve ne yolla geldiğini de
anlamış olmayacaktık. Hatırlarsanız, zaten on dört
yılda bu ülkeye 37,4 milyar dolar kaynağı belli olmayan para
girişi oldu ve siz, defalarca sorduğumuz hâlde -ki ben dün gece de bu
soruyu sormuş ama yanıt alamamıştım- bu paranın
nereden geldiğinin ayrıntısını verememiştiniz.
Eğer bu maddeyi geçirseydik asla ayrıntısını
öğrenemeyecek ve bizzat kara para aklayan ülke durumuna da
düşmüş olacaktık. Yani değerli milletvekilleri, biz bu
maddeyi geçirdiğimizde kısa vadede bir miktar para gelse bile hem
acze düşmüş ülke durumuna düşecek hem de kara para
akladığı için risk primi yükselmiş ve bırakın
yatırımcıya cazip kılmayı,
yatırımcının uzaklaştığı bir ülke
görünümüne gelecektik.
İşte, tüm bu çekincelerimizden dolayı
bu maddelerin bir daha düşünülmesi gerektiğini söylemek istiyorum. Bu
çekincelere lütfen önem veriniz, dikkate alınız, yoksa finans
tarihimize kara bir leke olarak geçecektir. Bu tarihî hatayı
yapmayalım. Tekrar değerlendirmenizi öneriyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Karabıyık.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
10uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 404 sıra
sayılı Yatırım Ortamının
İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının (1/728) 10uncu maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Aykut
Erdoğdu Zekeriya
Temizel Musa
Çam
İstanbul İzmir İzmir
Haydar
Akar Utku
Çakırözer Lale
Karabıyık
Kocaeli Eskişehir Bursa
MADDE 10- 6802 sayılı Kanunun 31 inci
maddesinin beşinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Sigorta şirketleri, iptal ettikleri
sigorta muamelelerine ilişkin vergileri (yalnızca iptal tarihinden
sonraki döneme ait olan kısmı), iptalin gerçekleştiği dönemde;
bankalar ve finansman şirketleri, 7/11/2013 tarihli ve 6502
sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun gereğince
tüketicilere iade ettikleri ücret, komisyon ve benzeri adlarla tahsil ettikleri
tutarlara ilişkin vergileri, iadenin gerçekleştiği dönemde
hesaplanan banka ve sigorta muameleleri vergisinden indirebilirler. Bu dönemde
indirilemeyen vergiler, sonraki dönem beyannamelerinde indirim konusu
yapılır."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 404 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 10uncu maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Behçet
Yıldırım Dengir
Mir Mehmet Fırat
Diyarbakır Adıyaman Mersin
Mahmut
Celadet Gaydalı Ziya
Pir Erol
Dora
Bitlis
Diyarbakır Mardin
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Mardin Milletvekili
Sayın Erol Dora. (HDP sıralarından alkışlar)
EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yatırım ortamının
iyileştirilmesine dair kanun tasarısının 10uncu maddesi
üzerinde Halkların Demokratik Partisi adına söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, kanun
tasarısının bu maddesiyle sigorta şirketleri için
yapılan kolaylık banka ve finansman şirketlerine de
tanınmaktadır yani banka ve finansman şirketleri üzerindeki yük
tüketici aleyhine değiştirilmektedir.
Değerli milletvekilleri, tabii, konu bankalar
ve finans kurumlarıyla mağdur edilen yurttaşlar olunca bazı
veriler üzerinden konuşmanın daha sağlıklı
olacağını düşünüyorum. Bildiğiniz gibi, gelişmekte
olan ülke ekonomileriyle ilgili yaptığı çalışmalarla
bilinen Uluslararası Finans Enstitüsü 2015 sonunda bir rapor
hazırladı. Rapora göre, Türkiyede yetişkin başına
düşen hanehalkı borcu 2009dan itibaren yüzde 53 arttı ve 2015
itibarıyla 2.740 dolara yükseldi. Böylece Türkiye'de hanehalkı
borçları 2009dan itibaren 88 milyar dolar artarak 143 milyar dolara
ulaştı.
Değerli milletvekilleri, bir diğer veriyi,
Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezinin Mayıs 2016 verilerini
dikkatinize sunmak istiyorum. 2016 yılının ilk beş
ayında 386 bin adet senet protesto edildi. Protesto edilen bu senetlerin
parasal tutarı 4,3 milyar TLdir. Geçen yılın aynı dönemine
göre ise protesto edilen senet tutarı tam yüzde 19 oranında
arttı. Şunun altını çizelim ki bu ödenmeyen senetlere
ilişkin veriler sadece bankalara ibraz edilenleri yansıtmaktadır.
Yani bankalara ibraz etmeden kişilerin kendi aralarında
düzenledikleri senetlerden ödenmeyen, icralık duruma düşenlerin
miktarını biz bilmiyoruz. Bunu sanırım Adalet Bakanı
açıklayacaktır.
Değerli milletvekilleri, yine Risk Merkezinin
verilerine göre yılın ilk beş ayında
karşılıksız işlemi yapılan yani ödenmeyen
çeklerin adedi geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 16
oranında arttı. Yani parasal tutarı 11 milyar TL olan 320 bin
adet çeke yılın ilk beş ayında
karşılıksız işlemi yapılmıştır.
Değerli milletvekilleri, elbette çek ve senet
genellikle ticaretle uğraşan yurttaşlarımızın,
esnaflarımızın kullandığı bir borçlanma
yöntemidir. Az önce paylaştığımız veriler ülkede
ticaretin, özellikle küçük ve orta ölçekte işletmelerin
düşürüldüğü durumu gayet açık bir biçimde ortaya
koymaktadır.
AKP Hükûmetinin çarpık dış
politikasının sonucu bu yıl ülkeye turist akışı
durma noktasına gelmiştir. Turizme bağlı olan diğer
pek çok sektör de bağlantılı olarak önemli ölçüde olumsuz
etkilenmiştir.
Değerli milletvekilleri, izninizle, bir resmî
veriyi daha paylaşmak istiyorum. Bakınız, 2016 Mayıs
ayı itibarıyla Türkiye'de bankalardan çektiği bireysel kredi
borcunu ödeyemediği için yasal takibe intikal etmiş ve hâlen yasal
takibi devam eden gerçek kişi sayısı 1 milyon 700 bini
aşmıştır. Yine 2016 Mayıs itibarıyla kredi
kartı borcunu ödeyemediği için yasal takibe intikal etmiş ve
hâlen yasal takibi devam eden gerçek kişi sayısı 2 milyon 100
bini aşmıştır. Yani neredeyse 4 milyon
yurttaşımız şu anda kredi ya da kredi kartı borcu
nedeniyle icra takibindedir. Elbette bu da AKP Hükûmetinin üretimi öteleyen,
tüketimi özendiren çarpık politikalarının diğer bir
eseridir.
Değerli milletvekilleri, 2015 sonu
itibarıyla mahkemelerde bulunan icra dosya sayısı 25 milyona
yaklaştı. Yanlışsa Hükûmet yetkilileri lütfen düzeltsinler.
Çiftçiler tarım kredi kooperatiflerinden kullandıkları,
bankalara oranla nispeten daha düşük faizli kredi borçlarını
bile ödeyemez durumdadırlar.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sonuç itibarıyla içte savaş, dışta gerilim
sürdürülebilir politikalar değildir. Ülkede güçlü bir
barışı tesis etmek için gerekli çabayı bütün partiler
birlikte vermek durumundadırlar. Aksi durum, kan ve
gözyaşının yanında daha fazla yoksullaşma ve daha
fazla toplumsal travmadan başka bir sonuca yol açmayacaktır.
İnanmak istiyorum ki bu yaptığım
konuşma bütün siyasi partileri gerçek anlamda ciddi bir
duyarlılığa sevk edecektir diyor, Genel Kurulu sevgi ve
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Dora.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın Akçay, buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, MHP
Grubu olarak Şanlıurfayı ziyaret eden CHPli milletvekillerine yapılan
saldırıyı kınadıklarına ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, biz de Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak geçtiğimiz günlerde Şanlıurfada
temaslarda bulunan Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri Sayın
Namık Havutça, Mehmet Tüm, Mahmut Tanal, Dursun Çiçek, Özkan Yalım,
Haluk Pekşen, Nurettin Demir ve Kemal Zeybekten oluşan heyete,
Hasanpaşa Camisine doğru giderken yaklaşık 20 kişilik bir
grup tarafından saldırı girişiminde bulunulduğunu,
birtakım yumurtalı saldırılar
yapıldığını üzülerek öğrendik. Biraz önce de
kürsüden Sayın Tanal olayla ilgili ayrıntılı bilgi de
verdi.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bu çirkin
saldırıyı kınıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum.
BAŞKAN Tamamlayınız Sayın
Akçay, buyurunuz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Konuyla ilgili
ayrıntılı bilginin Hükûmet tarafından Meclisimize
verilmesini talep ediyorum ve olayın sorumluları ve azmettiricileri
hakkında da gerekli işlemlerin yapılıp
yapılmadığı hususunun da ayrıca bu bilgide yer
almasını bekliyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Sayın Baluken, siz de sisteme girmişsiniz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) İç
Tüzük 60a göre söz talebim var.
BAŞKAN Buyurun.
31.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, Tekirdağ 2 no.lu F tipi cezaevinde bulunan siyasi tutsak Ali
Şimşekin açlık grevine neden olan sorunlara, duruma Adalet
Bakanlığının çözüm bulması gerektiğine
ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Tekirdağ 2 no.lu F tipi
cezaevinde bulunan siyasi tutsak Ali Şimşek bundan tam
altmış gün önce açlık grevine başlamıştır.
Açlık grevinin altmışıncı gününde son derece olumsuz
koşullarda kalmaktadır.
Tek bir talebi var: Tekirdağ 1 no.lu F tipine
nakledilerek arkadaşlarının yanında kalmak istiyor ve bu
talebi yerine getirilmediği için de açlık grevini son derece olumsuz
koşullarda sürdürüyor. Kendi iradesine göre de, kendi beyanına göre
de bu talebi karşılanmadığı sürece açlık grevini
bırakmayacağını ifade ediyor.
Bu süreçte ağır işkencelere maruz
kaldığı bilgisini de aldık.
Bir açlık grevi eylemcisinin alması
gereken B vitamini kompleksi almıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Baluken, buyurun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Bütün bu
koşullardan dolayı Ali Şimşek şu anda ölüm
sınırındadır. Böylesi insani bir talep üzerinden bir
cezaevinde hükümlü olarak bulunan bir tutsağın ölüm
sınırına gelmesini kabul etmek mümkün değildir.
O nedenle, iktidar partisi milletvekilleri
başta olmak üzere bütün siyasi parti gruplarına ve milletvekillerine
duyarlılık çağrısı yapıyorum. Adalet
Bakanlığına da özellikle buradan ivedilikle soruna el
atmasını, Ali Şimşekin nakil talebinin yerine
getirilmesini ve açlık grevinin olumsuz bir neticeyle sonlanmadan
bitirilmesi gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Baluken.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Yatırım Ortamının
İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/728) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı 404) (Devam)
BAŞKAN Şimdi diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 404 sıra
sayılı Yatırım Ortamının
İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının (1/728) 10uncu maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Aykut Erdoğdu (İstanbul) ve arkadaşları
MADDE 10-
6802 sayılı Kanunun 31 inci maddesinin beşinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Sigorta
şirketleri, iptal ettikleri sigorta muamelelerine ilişkin vergileri
(yalnızca iptal tarihinden sonraki döneme ait olan kısmı),
iptalin gerçekleştiği dönemde; bankalar ve finansman şirketleri,
7/11/2013 tarihli ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanun gereğince tüketicilere iade ettikleri ücret, komisyon ve benzeri
adlarla tahsil ettikleri tutarlara ilişkin vergileri, iadenin
gerçekleştiği dönemde hesaplanan banka ve sigorta muameleleri
vergisinden indirebilirler. Bu dönemde indirilemeyen vergiler, sonraki dönem
beyannamelerinde indirim konusu yapılır."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde, Kocaeli Milletvekili
Sayın Haydar Akar. (CHP sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; evet, bir kanun tasarısı üzerinde
konuşuyoruz, bu kanun tasarısı yatırımları
teşvik etmek ve yatırım ortamını iyileştirmek
üzerine kurgulanmış bir kanun tasarısı. Ama Bakanı
dinledim, bu kanun tasarısını anlatırken damga vergisi
üzerinden gidiyor ve 5-6 nüshalık damga vergisinin her nüsha için
alınmayacağını söylüyor. Bakanın geçmişine,
biyografisine baktım; 657 devlet memurluğundan geldiği için
sırtını devlet memurluğuna dayamış, pratikten
teoriye inememiş, dünyayı da böyle algılıyor Sayın
Bakan.
Yatırım yapacak insan damga vergisine
falan bakmaz. Yatırım yapacak insan neye bakar? Maliyetlere bakar.
Hangi maliyetlere bakar? Sabit maliyetlere bakar, değişken
maliyetlere bakar; budur. Bunların içinde ne vardır? Amortismanlar
vardır. Bunların içinde ne vardır? Direkt işçilik ücretleri
vardır. Bunların içerisinde ne vardır? Su vardır, elektrik
vardır, buhar vardır, mazot vardır; bunlara bakar ve
bunların sonunda da yatırım yapıp yapmayacağına,
kârlılığına bakar. Yatırımın tek şeyi
vardır, duygusaldır, daha çok para kazanmaktır. Yatırımcının
istihdam sağlamak, devlete vergi vermek gibi çok fazla amacı yoktur,
Ne kadar çok kazanırım? Ne kadar çok kârlı olurum? diye bakar.
Olay budur ama getirdiğiniz şeyde damga vergisini
azaltıyormuşsunuz falan, bürokratik işlemleri azaltın,
tamam ama yatırımları çok cazip kılmaz bu iş.
Devlet bu fiks dediğimiz sabit masraflar ve
değişken masraflarda bir indirime gitmez ise yatırımcı
asla gelmeyecektir. Örneğin bir otomobil üreticisi ürettiği
otomobilin maliyetinin üzerine kârını koyar ve satar. Bugün 30 bin
TLye otomobilini mal eder otomobil üreticisi, bu 70 bin TLye
satılır, aradaki fark
Üreticiden çok devlet kazanır, üreticiden
çok derken üreticinin 3 katı, 5 katını ÖTVsiyle, KDVsiyle
devlet alırsa ve başka giderleriyle devlet alırsa
yatırımcılar yatırımdan uzaklaşırlar.
Şimdi, sevgili arkadaşlar,
yatırım deyince bugünkü popüler konuya dönelim, Osmangazi Köprüsüne
dönelim. Evet, gerekli mi köprü? Gerekli. Yol gerekli mi? Gerekli. Aynı
Yuvacık Barajında olduğu gibi. Yıllarca bizi Yuvacık
Barajında devleti zarara uğratmakla suçladınız. Bakan
burada, bulduğu yöntemin dünyada örnek alındığını
söyledi. Hayır, öyle bir şey de yok. Bu yöntem Özal tarafından
keşfedilmiştir. Türkiyede ilk yap-işlet-devret modeli
Yuvacık Barajıdır. Yuvacık Barajı 512 milyon dolara ihale
edilmiş, on beş yıl sonunda 140 milyon metreküp su
alımıyla 2 milyar 160 milyon dolara devlete mal olmuştur. Hazine
garantilidir, 140 milyon metreküp su alım garantisi vardır,
İstanbulun su ihtiyacı hesaplanarak yapılmıştır.
Bugün sarayda oturan zat, bu suyu almayarak hazinenin ödemesini
sağlamıştır. O dönemin Belediye Başkanı
Sayın Sefa Sirmen de hazineye parayı ödeyememiştir, bu dönemin
Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu da hazineye
parayı ödeyememiştir milletten topladığı su
paralarıyla. Ayrıca, bu yatırımın maliyeti hiçbir
zaman su paralarına yansıtılmamış, vatandaşa yansıtılmamıştır.
Şimdi, gelelim Osmangazi Köprüsüne.
Yatırım bedeli 1 milyar 140 milyon dolar. Yirmi iki yıl
işletme garantisi var, süresi var. Günlük 40 bin araç geçiş garantisi
veriyoruz, geçişlerde 35 dolar artı KDV ödüyoruz arkadaşlar.
Evvelsi gün sayım yapılıyor, bir saatlik sayımda sadece 623
araç geçiyor. İyimser tahminle gece saat üçü, beşi de alırsak-
15 bin aracın geçeceği tahmin ediliyor. Bunu da geçiyorum,
bilmediğiniz bir şey daha söylüyorum: Bu ücret 35 dolarla devam
etmeyecek. Düşürdük. diyorsunuz ya, onun farkını da devlet
ödeyecek, geçenin de geçmeyenin de parasını devlet ödeyecek. (CHP
sıralarından alkışlar) Artı, Amerikan Tüketici Fiyat
Endeksine endekslenmiş, Amerikada Tüketici Fiyat Endeksi
arttığı zaman bu 35 dolarlık fiyat da artacak
arkadaşlar yirmi iki yıl boyunca.
Yatırım maliyetine ne dedik? 1 milyar 400
milyon. Yirmi iki yıl sonunda edeceği para 11 milyar 242 milyon
dolar. Bakın, yatırım bedelinin 8,2 katı; bizim
Yuvacık Barajı yatırım bedelinin ne kadarı
arkadaşlar? 4,2 katı. Şimdi, sizin tabirinizle söylüyorum, hani
bir sloganınız var, ben de diyorum ki: CHP yapar, AKP yolar.
Yaptığınız yatırımların tümü
vatandaşı yolmak üzerine kurgulanmış. (CHP
sıralarından alkışlar)
Hemen İzgaza geliyorum. Evet, Türkiyede büyük
projelere imza atmış -İZAYDAŞa, doğal gaza, çöpe-
Türkiyedeki tüm yerel yönetimlerin örnek aldığı Sefa Sirmen
bugün hapishanede. Yirmi bir yıl önce Türkiyede üçüncü kent olan
doğal gazın geldiği kente sadece 110 milyon dolarlık
yatırımla gelmiş, devleti zarara uğrattığı
gerekçesiyle bugün hapse atıldı ama bugün AKP belediyesi o
İzgazı 562 milyon dolara sattı ve paranın nerede
olduğu belli değil, 562 milyon dolara sattı. Ankara
Doğalgaz 1 milyar 162 milyon dolara satılırken İzmit
Doğalgaz daha fazla tüketiciye sahipken, daha çok gaz tüketilirken onun
yarı fiyatına satılmıştır.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Rakamlar
yanlış Haydar Bey, rakamlar yanlış, hepsi yanlış.
HAYDAR AKAR (Devamla) Evet, CHP yapar, AKP yolar
diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Söylediklerine sen
de inanmıyorsun ya, sen de inanmıyorsun söylediklerine.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Seninle her iddiaya
varım, istifasına da varım, istifasına da varım
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Sen de
inanmıyorsun söylediklerine.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) 8 katı. Devleti
soyuyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Akar, teşekkür ederiz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İlyas Bey, bütün
sözlerini geri alman lazım, özür dilemen lazım.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Sen de
inanmıyorsun söylediklerine.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
10uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
11inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
12nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
13üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
14üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
15inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
16ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
17nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
18inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
19uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi, 20nci madde üzerinde aynı
mahiyette üç önerge vardır. Şimdi, önergeleri okutacağım ve
aynı mahiyette olduklarından önergeleri birlikte işleme
alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz
vereceğim.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 404 sıra
sayılı Yatırım Ortamının
İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının (1/728) 20nci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Aykut
Erdoğdu Zekeriya
Temizel Utku
Çakırözer
İstanbul
İzmir Eskişehir
Musa
Çam Bihlun
Tamaylıgil Lale
Karabıyık
İzmir İstanbul Bursa
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
İdris
Baluken Behçet
Yıldırım Dengir
Mir Mehmet Fırat
Diyarbakır Adıyaman Mersin
Mahmut
Celadet Gaydalı Ziya
Pir
Bitlis Diyarbakır
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mustafa
Kalaycı Erhan
Usta Mehmet
Günal
Konya Samsun Antalya
Erkan
Akçay Mehmet
Erdoğan Emin
Haluk Ayhan
Manisa Muğla Denizli
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler hakkında
konuşmak isteyen Denizli Milletvekili Sayın Emin Haluk Ayhan. (MHP
sıralarından alkışlar)
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşülmekte olan 404 sıra sayılı Tasarının
20nci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun verdiği
önerge üzerinde söz aldım. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Tabii ki zaman zaman burada yapılan konuşmalar,
buradaki olay, görüşmelerin hızı, sıhhati
açısından önemli oluyor. Dolayısıyla, dünkü
yaptığımız görüşmelerde de biz hakikaten müspet bir
şeyler ifade etmeye çalıştık. Bunun da zaman zaman
karşılık bulduğu kanaatindeyiz. Her zaman herkesi tenkit
etmenin veya her zaman herkese olumsuz bir şey söylemenin anlamı yok.
Biz haddizatında bu önergemizle neyi
yapıyoruz? Kanun tasarısının 20nci maddesinin, tasarı
metninden çıkarılmasını öneriyoruz Sayın Bakan.
Buradaki esas olarak ifade ettiğimiz husus şu: Vergi Usul Kanununun
Kaçakçılık Suçları ve Cezaları başlıklı
359uncu maddesinde sayılan fiilleri işledikleri veya bu fiillere
iştirak ettikleri tespit edilenler veya bu suçları
kesinleşenlerin, altı yıl süreyle vergi teşvik ve
desteklerinden yararlanmayacağını içeren hüküm, 6455 sayılı
Kanunla üç yıl önce getirilmişti. Bunu AKP Hükûmeti getirmişti,
uygulamaya koymuştu; şimdi bu tasarıyla bu,
kaldırılmak istenmektedir. Yani, vergi kaçıranların, naylon
fatura düzenleyenlerin, vergi teşvik ve desteklerinden
yararlanabilmelerinin önü açılmaktadır. Bunu olumlu bir şey diye
mütalaa etmek mümkün değildir.
Gerçekten, kanun tasarısının madde
gerekçesinde, teşviklerden geriye dönük olarak
yararlandırılmaması önündeki engellerin kaldırılarak
güvenli bir yatırım ortamı tesis edilmeye çalışıldığı
ifade edilmektedir. Oysa, kaldırılan (10)uncu fıkrada vergi
teşvik ve desteklerinden yararlanmamaya ilişkin bahis konusu edilen
fiiller çok kapsamlı ve geniş olup kaçakçılık suçları
ve cezalarını kapsamaktadır.
Gerekçe ile madde birbiriyle
uyuşmamaktadır. Bu getirilen Hükûmet tasarılarının çok
büyük bölümünde gerekçelerin, maddeleri anlatmadığını,
maddeleri yorumlamadığını, ileride meydana gelebilecek
anlaşmazlıklarda yardımcı olma yerine daha da engelleyici
bir şekilde yazıldığını görüyoruz.
Burada özellikle şunu ifade etmek istiyorum:
Biz, daha önce, Komisyonda, 4 sahifelik 1 maddenin, 1 satırlık
gerekçeyle izah edilmeye çalışıldığını
gördük ve o zaman yetkiliye sorduğumuzda, Bu nedir? dediğimizde,
Daha fazla açık yazdığımızda yanlış
anlamalara neden olduğu için böyle yaptık. dediğini biliyoruz.
O zaman Hiç yazmasaydınız, hiç yanlış anlamalara neden
olmaz. diye de takılmıştık, söylemiştik de.
Şimdi, gerekçe ile maddenin
uyuşmadığını söyledik. Vergi kaçağından hiç
bahsedilmiyor. Geçmişe dönük yararlanmamanın önündeki engellerin
kaldırıldığı gibi, muğlak bir gerekçeyle,
geçmişte vergi kaçıranların teşviklerden
yararlanmasının önü açılıyor. 20nci maddeyle, vergi
teşvik ve desteklerinden yararlanmayacakların kapsamı
daraltılmakta, vergisini ödemeyenlerin teşviklerden
yararlandırılması sağlanarak, vergi kaçağı âdeta
özendirilmektedir. Bu, iyi bir şey midir? Kesinlikle iyi bir şey
değildir. Vergileme yoluyla belirli faaliyet ve
yatırımların özendirilmesi başka bir şeydir, vergi
kaçağının affedilmesi, hatta özendirilmesi yine başka bir
şeydir.
Teşvik tedbirlerinin temel fonksiyonu, vergi
yükünü azaltma yoluyla yatırıma ayrılacak fonların
artırılması, yatırımların arzulanan alanlara ve
bölgelere kayması veya yurt içinde döviz transferinin sağlanması
olmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EMİN HALUK AYHAN (Devamla)
Dolayısıyla, biz, bunun için önergemize Genel Kuruldan destek
istiyoruz.
Bu vesileyle, yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Ayhan.
Aynı mahiyetteki önergeler hakkında
Diyarbakır Milletvekili Sayın Ziya Pir. (HDP
sıralarından alkışlar)
ZİYA PİR (Diyarbakır) Ah, ah!
Bayburt, Bayburt olalı böyle zulüm görmemiştir.
Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Niye dedim bunu? İki Bayburtlu, bir
Gümüşhanelinin diline düşerse tabii ki böyle sözler de söylenir. Dün
ve ondan önceki gün Sayın Bakan diyor ki: Beni anlamanız için çok
gayret göstermeniz gerekiyor. Benden sonra dün başka bir Bayburtlu
sayın milletvekili konuşuyor burada, diyor ki: Bu paralar
Türkiyenin parasıdır, paralar gurbete gitmiştir, gurbetten geri
dönmesini sağlayacağız. Tabii ki bir Gümüşhaneli olarak da
ben Bayburt, Bayburt olalı böyle zulüm görmemiştir. deme
hakkını kendimde görüyorum.
Şimdi, sayın Bayburtlu milletvekiline
şunu söylemek istiyorum: Şimdi, ben otuz beş-otuz altı
yıl yurt dışında, gurbette yaşamış bir
insanım ve sayın hemşehrim, yurt dışındaki o
paralar Türk parası değildir, dolardır, eurodur. O
paraların üstündeki resimler, bu ülkenin önde gelen insanlarının
resmi değildir, Batılıların resimleridir. Onlar vatan
hasreti içinde yaşamıyor, Türkiyeye gelmek falan da istemiyor.
Şimdi, Sayın Bakan, daha önce de -herhâlde
bütçe görüşmelerindeydi- BES konuşuluyordu burada, BESle birlikte
yurt içi tasarruf oranını -şu anda benim bildiğim
kadarıyla 15in biraz altında- yükseltmek istiyorlardı.
Sayın Bakanım, eğer siz de bizi dinleme gayreti göstermiş
olsaydınız o zaman şunları söylediğimi
hatırlardınız: Bu BESle, sizin getirdiğiniz BES sistemiyle
yurt içi tasarruf oranını siz, 14,5tan bırakın benim
önerdiğim 20lere, 15,5a bile çıkartamazsınız. Ben çok
merak ettim, geçen hafta ve bu pazartesi bankacı ve sigortacılara
sordum. Dedim ki: Bu BES sistemi nasıl yürüyor? Elbette üç beş ay
içinde o konuda herhangi bir sonuç almak mümkün değil ama en azından
tandansın nereye gittiğini görebiliriz. Hepsi dert yanıyor yani
mümkün değil böyle bir şeyi pazarlamak. Ben, ama, gerçekten merak
ediyorum, sizin ellerinizde bilgiler vardır, bu BES sistemi ne oldu, ne
kadar başarılı, gerçekten bilmek istiyorum bunu.
Şimdi, o zaman, BES sistemi -Bireysel Emeklilik
Sistemi- için bir neden daha söylemiştiniz. Zaten yurt içi tasarruf
oranını yükseltmenin nedeni odur, yani yurt içinden ekonomiyi
canlandırmak, yani kendi millî ve yerli kaynaklarımızla
canlandırmaktır. Şimdi, madem bu geçici 2nci maddeyle yurt
dışından, gurbetteki paraları getirmek istiyoruz ekonomiyi
canlandırmak için, bunu niye o zaman getirmediniz? Yani BES sistemiyle
birlikte niye getirmediniz madem ihtiyaç vardı? Ha, demek ki BES
sisteminiz yürümeyecek, onu siz de gördünüz.
Şimdi gelelim bu 20nci maddeye yani üzerinde
konuştuğum maddeye. Biraz önceki sayın hatip de bahsetti. Benden
sonra herhâlde CHPnin bir vekili de bahsedecektir. Bu, herkesin
anlayacağı bir şekilde şu: Sahtecilik yapmış
birisine, vergi kaçakçılığı yapmış olan birisine
siz yine vatandaşın parasını hediye ediyorsunuz,
teşvik sağlıyorsunuz. Yani birisi gelmiş,
buzdolabınızı çalmış, siz de çok merhametlisiniz,
diyorsunuz ki: Televizyonu da al götür. Ya, ama televizyon, sizin
televizyonunuz değil ki, halkın televizyonu, bunu veremezsiniz, biz
bunu kabul edemeyiz.
Şimdi, eğer siz mutlaka birilerini
sevindirmek istiyorsanız
Türkiye, işte, dünyanın en güçlü, en
büyük 20 ekonomisinden birisi. diyoruz ama şu çatı altında
çalışan emekçilerin -şuradan dışarı
çıkınca çay içiyoruz, restoranda yemek yiyoruz- bazıları
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Burada
da var, burada da, bak stenograflar var, kavaslar var.
ZİYA PİR (Devamla)
taşeron
şirketlerden geliyor, bazıları kadroludur. Madem birilerini
sevindirmek istiyorsunuz, sayın AK PARTİ milletvekilleri, o
arkadaşların, emekçilerin durumlarını düzeltelim; bu kadar
basit. Eğer bunu yaparsanız Gümüşhane de o zaman Bayburt,
Bayburt olalı böyle zulüm görmemiştir. demez.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Pir.
Aynı mahiyetteki önergeler hakkında
konuşmak isteyen, İstanbul Milletvekili Sayın Bihlun
Tamaylıgil. (CHP sıralarından alkışlar)
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, şimdi, kanun
yapmak için sürekli uyardığımız bir yöntem var: Gelin,
şu tepki yasası, tepki maddeleri oluşturmaktan vazgeçin; günlük,
durumu idare etmek için kanun yapmak yerine vizyonel, süreç iradesini ortaya
koyan kanun yapma anlayışını hep beraber
gerçekleştirelim. Burada iktidarı muhalefeti, bu ülkenin iyiliği
için, bu ülkenin başarısı için doğruyu beraber paylaşmak
ve ortaya koyma niyetinden başka hiçbir niyet de olmaz.
Sayın Bakan, beni dinleyebiliyor musunuz
bilmiyorum ama
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Özür dilerim.
BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) Lütfen,
dinleyebilirseniz çok sevineceğim.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Memnuniyetle.
BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) Çünkü, sizin
kanununuzla ilgili, bundan sonra, geçici 2nci maddede de Komisyonda birçok
şeyi önermiştik, dikkatinizi çekmiştik. Allaha şükür,
kanunlaşmadan tekrar görüşme imkânı ortaya çıktı ama
bu madde yani şimdi konuştuğumuz 20nci madde de Nisan 2013te
yine Adalet ve Kalkınma Partisinin Maliyesi tarafından getirilen bir
kanun içeriğindeki taslakla kanunlaşıyor ve orada gerekçeye
baktığımız zaman arkadaşlar, neden bu şimdi
silmek, daha doğrusu ortadan kaldırmak istediğimiz onuncu paragrafı
koymuşuz? Bunu ben değil, Maliye söylüyor, diyor ki: Ülkemizdeki
vergilendirme sistemimizin daha sağlıklı bir hâle getirilmesi
için kayıt dışı ekonomiyle mücadelenin yanında
sahteciliği engellemenin de büyük payının olduğu
gerçektir. Amenna, altına imza atıyorum. Bu yolla yani sahtecilikle
vergi ahlakı da bozuluyor. Onun da altını imzalıyorum ama
Sahte belge düzenleme fiilinin yaygınlığından dolayı
inceleme elemanları, çalışmalarının büyük bir bölümünü
bu sahte faturaları takiple geçiriyorlar. E vergi olarak, vergi
memurları gerekli işlemlerini yapmakla da zaman kaybı
yaşıyorlar, o yüzden biz bir düzenleme yaptık. Sonra, bu
fiilleri işleyen kişilerin tekrar tekrar yapmaması için de bir
önlem olarak bu onuncu paragrafı koyuyoruz.
E, şimdi, üç yıl geçti, üç yıl
geçtikten sonra bu suçu işleyenler kara parayla ilgili suç
işlememiş mi, kayıt dışıyla ilgili suç
işlememiş mi oluyor? Veya vergi ahlakı bir anda düzeldi, sahte
evrak düzenleyenler, vergi ahlakını ortadan kaldırmıyor mu?
Bakınız, bu verilen teklif
Daha
doğrusu, zaten, ilk yasalaşırken Vergi Usul Kanununun 359uyla
ilgili olarak yapılan düzenlemeler içeriğinde, burada, yine 153
(a)yla ilgili eklemeler de var. Burada zaten sahtecilik yapan kişi ile
bu işlemin nasıl gerçekleştiği veya bunların,
belgeleri basan, kullandıranlar ile kullananlar arasında büyük bir
karmaşa var ve zaten gerek Ceza Kanunu gerekse yine Vergi Usul Kanunu
açısından baktığınızda kesinleşmiş
cezalar var. Yani, oradan bir şey, buradan bir şey, herkes bir
şey söylediği zaman karmakarışık olan bir
vergilendirme yasasında ortaya çıkan tepkiyle bugün tekrar bunu
ortadan kaldırıyoruz ve o gün için ortaya konan dayanaklar da
artık gerçekleşmiyor demek ki. Çünkü en önemli dayanaklardan bir
tanesi de, bu sahte belge ticareti yapanlar, bu ticaretten para kazananlar,
komisyon alanlar. Bu belgeleri kullanarak kurumlar açısından
vergilendirmede vergi ödemekten kaçınanlar bir anda ortadan
kalkmış demek ki.
Ha, biraz önce söylediğim cümleler de yine ben
değil, Sayın Bakanın temsil ettiği Bakanlıktaki
Maliyecilerin ortaya koyduğu gerekçeler. O yüzden, gelin, kanun
yapmayı yine belli bir vizyon içerisinde yapalım; iki yıl sonra,
bir yıl sonra, üç yıl sonra birilerinin işine gelmiyor,
birileriyle ilgili problem yaratıyor diye bakarak vazgeçmeyelim, ona göre
yapmayalım.
Diğer taraftan, bu geçici 2nci maddeyle
ilgili, dediğim gibi, uygulamaya geçmeden ortaya çıkan öngörü ve
aklıselim için gerçekten çok mutluyum çünkü bakınız,
arkadaşlar, bugün, OECDnin 101 üyesinin yarısının
imzaladığı ve bizim de yakında
imzalayacağımız Otomatik Bilgi Değişim
Anlaşması var ve bu anlaşmaya göre, en geç 2018den itibaren
bütün hesaplar OECD bünyesinde kayda girecek ve bugün yapılan yasama da o
gün için öncesinden bir hazırlık aşamasının
kapılarını da açan bir düzenleme.
Şimdi, dediğim gibi, birileri için
değil Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının tamamı için
yasal düzenleme yapalım. O vatandaşları mağdur etmeyecek,
gelir adaletsizliğini, vergi adaletsizliğini ve vergi ahlaksızlığını
ortaya koymayacak düzenlemeler yapalım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Tamaylıgil.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
20nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
21inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
21inci madde kabul edilmiştir.
22nci madde üzerinde aynı mahiyette iki önerge
vardır. Şimdi, önergeleri okutacağım ve aynı mahiyette
olduklarından önergeleri birlikte işleme alacağım,
talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Şimdi, aynı mahiyetteki önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 404 sıra
sayılı Yatırım Ortamının İyileştirilmesi
Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının (1/728) 22nci maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Aykut Erdoğdu Musa Çam Zekeriya Temizel
İstanbul İzmir İzmir
Utku Çakırözer Lale Karabıyık
Eskişehir Bursa
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mustafa Kalaycı Erhan Usta Mehmet Günal
Konya Samsun Antalya
Erkan Akçay Mehmet Erdoğan
Manisa Muğla
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
Aynı mahiyetteki önergeler hakkında
konuşmak isteyen Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycı.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Görüştüğümüz 22nci maddeyle Vergi Usul
Kanununda değişiklik yapılarak haklarında henüz vergi
incelemesine başlanılmamış veya takdir komisyonuna sevk
edilmemiş mükellefler için izaha davet müessesesi getirilmektedir. Buna
göre, vergi ziyaına uğradığına delalet eden emareler
bulunduğu tespit edilen mükelleflerin izaha davet edileceği,
mükelleflerce yapılan izah sonucu vergi kaybına sebebiyet
verilmediğinin idarece anlaşılması hâlinde vergi incelemesi
ve takdir komisyonuna sevkin söz konusu olmayacağı düzenlenmektedir.
Vergi ziyaı söz konusuysa mükellef tarafından izah tarihinden
itibaren on beş gün içinde hiç verilmemiş beyannamenin verilmesi,
eksik veya yanlış yapılan vergi beyanının
tamamlanması ve verginin gecikme zammıyla birlikte ödenmesi
kaydıyla vergi ziyaı cezası yüzde 20 oranında kesilecektir.
Bu durum, keyfî uygulamalara yol açabilecektir. Zira, izahta bulunma ve
izahın anlaşılması hususu soyut ifadeler olup maddede bu
hususların somut belgelere dayandırılması şartı
aranmamaktadır.
Diğer taraftan, bu düzenlemenin Vergi Usul
Kanununun 359uncu maddesi kapsamına giren fiillere
uygulanmayacağı öngörülmektedir ancak sahte veya muhteviyatı
itibarıyla yanıltıcı belge kullanma fiilinin
işlenmiş olabileceğine dair yapılan ön tespitlerde
kullanılan sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı
belge tutarının, her bir belge itibarıyla 50 bin Türk
lirasını geçmemesi ve mükellefin ilgili yıldaki toplam mal ve
hizmet alışlarının yüzde 5ini aşmaması
kaydıyla mükellefler izaha davet edilebilecektir. Bir anlamda, ön tespitle
belirlenen 50 bin liranın altındaki her bir naylon fatura
kullanımından dolayı yüzde 20 ceza ödeyerek kurtulma imkânı
tanınmaktadır.
Yapılan düzenleme, vergi alma sürecini
kısaltması ve vergi ziyaının önlenmesi açısından
pratik bir çözüm gibi görünmekle beraber, vergisini doğru beyan edip
zamanında ödeyen, sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı
belge kullanmayan mükelleflere karşı bir eşitsizliğin
ortaya çıkmasına neden olabilecektir. Vergi kaçıranların,
sahte ve yanıltıcı belge kullananların bir anlamda ödüllendirilmesi
söz konusu olacaktır.
Bu madde, vergi hukukuyla bağdaşmayan,
adaleti zedeleyici ve şahsi ilişkilerin önem kazandığı
bir uygulamaya dönüşebilme ihtimali olduğundan, amaçlanmayan bir
sonuç ortaya çıkarabilecektir. O sebeple, maddenin bu hâliyle uygulamaya
geçirilmesini uygun görmüyoruz.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde vergi
sistemi sağlıklı bir yapıya sahip olmaktan
uzaklaşmıştır. Türkiye'de yeterince vergi toplayamama ve
vergideki adaletsiz dağılım kronikleşmiştir. Bugüne
kadar sağlıklı bir vergi reformu yapılmadığı
için, vergi adaleti sağlanmadığı için ve geniş bir
kesimden vergi toplanmadığı için, vergi yükü, esnafın,
işçinin, memurun, asgari ücretlinin, dar ve sabit gelirlinin
sırtında kalmıştır.
Türkiye ekonomisi, vergi toplamakta
sıkıntı yaşarken, gelir politikasının temelini
oluşturması gereken gelir ve kâr üzerinden alınan vergiler,
kişilerin gelirine bakılmaksızın aynı oranda
alınan dolaylı vergilerin çok altında kalmıştır.
Türkiye'de adil bir vergi sisteminin
oluşturulması ve vergi tabanının genişletilip
düşük gelir gruplarına vergi avantajı sağlanması ve
dolaylı vergilerin, vergi gelirleri içindeki payının
düşürülmesi gerekmektedir. Mevcut yapı, eşitsizlikleri daha da
derinleştirmektedir.
Her yıl bütçe sunuşunda sayın maliye
bakanları Vergi reformunu hızla gerçekleştiriyoruz., Gelir
Vergisi Kanununu, Vergi Usul Kanununu yeniliyoruz. demektedirler. AKP
Hükûmeti yıllardır hep aynı sözleri bir nakarat hâlinde
tekrarlamaktadır. Boş konuşmakla olmuyor, icraat
yapılmalıdır. Ekonomide ortaya çıkan reform ihtiyaçlarına
artık cevap verilmelidir. Basit, anlaşılır ve adaletli bir
vergi sistemi acilen tesis edilmelidir. Vergi gelirleri içindeki dolaylı
vergilerin payının azaltılması suretiyle esnafın,
çiftçinin, çalışanın, sabit ve dar gelirlilerin vergi yükü
hafifletilerek vergide adalet sağlanmalıdır.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kalaycı.
Aynı mahiyetteki önergeler hakkında
İzmir Milletvekili Sayın Musa Çam.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Başkan,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; 404 sıra
sayılı, yatırım ortamının iyileştirilmesi
amacıyla hazırlanan kanun tasarısının 22nci maddesi
üzerinde vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii ki öncelikle bu tasarının
tamamında bulunan, özellikle geçici 2nci maddenin geri çekilecek
olması, hepimiz açısından son derece önemlidir. Bunu Plan ve
Bütçe Komisyonunda da hem grup sözcümüz hem de Komisyonda bulunan diğer
arkadaşlarımız defalarca dile getirdiler. Geçici 2nci maddenin
bu tasarının içerisinde bulunmasının doğru
olmadığını, bunun ayrı bir şekilde, uzun uzun
tartışılması gerektiğini, 2008, 2011 ve 2013
yıllarında, yine varlık vergisiyle ilgili birtakım
düzenlemelerin yapıldığını, o zamanlar varlık
vergisiyle ilgili yapılan düzenlemelerde herhangi bir
sıkıntı ve sorun olmadığını ama bu getirilen
varlık vergisiyle ilgili ciddi sorunlar ve sıkıntılar
yaratılacağını, hem içeride hem de dışarıda
önemli prestijler kaybedileceğini söylemişti, dinletemedik ama
şimdilik geri çekildi.
Bu 22nci madde ise belki bu 77 maddelik
tasarının içerisinde en önemli maddelerden bir tanesidir
arkadaşlar. Nedir, ne getiriyor bu? Tasarının 22nci maddesiyle,
Vergi Usul Kanununun mülga 370inci maddesine İzaha Davet başlıklı
bir madde eklenmektedir. Ne demek izaha davet arkadaşlar? Bu maddeye
neden ihtiyaç duyulduğu bize yeteri kadar açıklanmadı ve bundan
dolayı tatmin edici bir cevap da alamadık. Vergi dairesi, zaten bugün
mükelleflerini, istediği takdirde denetleyebilir ve vergi mükelleflerini
izaha davet edebilir. Yani, şudur: Vergi dairesi herhangi bir iş
adamını, herhangi bir iş yerini Gel bakalım kardeşim
buraya, sen bir yıl içerisinde bu kadar iş yaptın, bu kadar para
kazandın, buraya vermiş olduğun vergi nedir? diye izaha davet
ediyor. Mükellef de geliyor ve bir yıl içerisinde yapmış
olduğu harcamaların tutarıyla ilgili, vergi dairesine hesap
veriyor. Eğer vermiş olduğu hesap gerçek beyan ise ve doğru
ise, o zaman bunun yüzde 100ü üzerinde bir uzlaşma sağlayarak bundan
kurtulabiliyor idi. Ama şimdi bu getirilen düzenlemeyle birlikte burada,
vergi kaçıran, vergisini vermeyen, her türlü kaşkarikoyu yapan,
naylon vergi, naylon fatura düzenleyen ne kadar insan var ise bu düzenlemeyle
ona kısmi bir af getiriliyor arkadaşlar.
E, peki, ahlaklı, namuslu iş adamları
vergisini vererek suç mu işliyorlar, günah mı işliyorlar yani
ahlaklı davranmak bu ülkede bir suç mu oldu arkadaşlar? O nedenle, bu
22nci madde, şu 77 maddenin içerisinde 20 ve 22nci ve Çek Kanunu ve
geçici 2nci madde olmak üzere toplam 5 madde bu tasarının
omurgasını oluşturmaktadır ve bu 22nci madde de tamamen
affa yöneliktir arkadaşlar.
Geçmiş dönemlerde bununla ilgili, uzlaşma
komisyonlarında toplanıldı. Uzlaşma komisyonlarında,
ne yazık ki, vergisini vermeyen, naylon fatura kullanan onlarca, yüzlerce
müteahhit, iş adamı bir kuruş vermeden, uzlaşma komisyonu
tarafından, alınmadı. Bunların en önemlilerinden bir tanesi
de Türkiyede şu anda en büyük köprü inşaatını,
havaalanı inşaatını, bilmem, alt geçit
inşaatlarını alan ve milletin asına koyan bir müteahhit.
422 trilyon, uzlaşma komisyonuna gitti ve sıfır kuruş
ödemeden, elini kolunu sallayarak çıktı. Şimdi, bu kadar, tabii,
elini kolunu sallayarak çıkarsa milletin asına da koyar, bsine de
koyar, csine de koyar. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, bu düzenleme, o tip müteahhitleri tekrar
koruyan, kollayan; namuslu, ahlaklı iş adamlarına ise ceza veren
bir düzenlemedir arkadaşlar. Bunun mutlaka bu tasarıdan
çıkarılması gerekiyor. Ben yine de AKPnin içerisinde vicdanlı
insanların olduğunu düşünüyorum ve çok yakından
tanıdığım sanayici ve iş adamlarının
olduğunu biliyorum, kuruşuna kadar vergi verdiğini de biliyorum.
E, şimdi o insanlara yazık günah değil mi? O insanlar
kuruşuna kadar vergi verecekler, milletin asına koyan adamlar 5
kuruş para vermeden, elini kolunu sallayarak gezecekler, yeni ihalelerinin
üzerine yeni ihaleler alacaklar ve zenginliklerine zenginlik katacaklar
arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSA ÇAM (Devamla) Bu 22nci madde bu ülkeye
verilmiş olan en büyük zulümdür arkadaşlar.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Çam.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Şimdi, konu
şu Değerli Başkanım: Şimdi, bu getirilen kısmi
bir aftır. Takdir edersiniz, Anayasamızın afla ilgili 87nci
maddesi burada af düzenlemesinin vergi affı veya hürriyeti
bağlayıcı ceza affı olarak ayrımını
yapmıyor. Af kavramında gerek vergi hukukunda gerek hürriyeti
bağlayıcı cezada nispi bir çoğunluk aranıyor. Nispi
bir çoğunluk arandığı için, haklı olarak, kanunun
kabulüyle ilgili Sayın Meclis
Başkanlığınızın, resen, Anayasamızın
afla ilgili bu 87nci maddesindeki 2/3 nispi çoğunluğunu
aramasını istirham ediyoruz. Aksi takdirde, bu madde tek
başına dahi Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilir. Bunu ben
bilginize sunmak istedim.
Teşekkür ediyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Elitaş
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Tanalın söylediği konu 2007 yılına kadar o şekilde
oluyordu.
BAŞKAN Evet.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) 2007
yılına kadar her türlü afta nitelikli çoğunlukla burada oylama
yapılıyordu. Ama, yanlış hatırlamıyorsam -Kanunlar
Kararlar onu bulabilir- 2007 yılından itibaren Anayasa Mahkemesinin
verdiği karar sadece hürriyeti bağlayıcı suçlarla ilgili
kısımda nitelikli çoğunluk arar hâle getirmiştir.
Arz ediyorum.
BAŞKAN Evet, ben de bu şekilde biliyorum
Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Şimdi,
Değerli Başkanım, tabii, Sayın Başkanın
görüşü
Bu, şu şekilde: Takdir edersiniz, Anayasa Mahkemesi
üyeleri de, yargıçlar da sürekli değişiyor. Sürekli değişmesi
nedeniyle olayların koşullarına göre bunun tekrar
değişme ihtimali yüzde 100 de diyemem, yüzde 10 da diyemem. Yani bu
açıdan, burada Anayasa Mahkemesinin o kararları doğrultusunda
bugüne kadar madem olduysa niçin böyle bir boşluk doldurulmadı? Böyle
bir boşluk daha var. Çünkü Anayasa burada bu ayrımı
yapmamış. Bu konuyu ben bilginize sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Tanal.
Ben maddeyi oylarınıza
sunacağım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, 2/3ü
aramadan oylara sunuyorsunuz, değil mi?
BAŞKAN Hayır, hayır, önergeleri
önce oylarınıza sunacağım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, hayır,
Sayın Tanalın ifade ettiği şekliyle 2/3 nitelikli
çoğunluk aramadan, normal, işari oylama yapacaksınız?
BAŞKAN Normal oylayacağım
Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Anladım. Söz konusu bir
Anayasa Mahkemesi başvurusuna delil teşkil etmesi açısından
sordum efendim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Anladım, tamam, teşekkür
ederiz Sayın Özel.
Sayın milletvekilleri, aynı mahiyetteki
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
22nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
23üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
23üncü madde kabul edilmiştir.
24üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
25inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
25inci madde kabul edilmiştir.
Şimdi, birinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
İkinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm 26 ila 54üncü maddeleri
kapsamaktadır.
Birleşime on dakika ara veriyorum; grup
başkan vekillerini arkaya davet ediyorum.
Kapanma Saati: 22.34
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 22.48
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Elif Doğan TÜRKMEN
(Adana)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113üncü
Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
404 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
İkinci bölüm üzerinde gruplar adına söz
isteyen, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili
Sayın Mustafa Kalaycı.
Süreniz on dakika.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 404 sıra sayılı Kanun
Tasarısının ikinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle hepinizi tekrar
saygılarımla selamlıyorum.
Tasarı yatırım ortamının
iyileştirilmesi iddiasıyla hazırlanmıştır. Tasarıda
reformların olduğu söylenmiş, hatta Sayın Başbakan
ezber bozan düzenlemeler diye adlandırmıştır.
Tasarı ne getiriyor, daha iyi
anlaşılması için sizlere bir mukayese yapmak istiyorum. Buna
baktığımız zaman, tasarıyla vazgeçilen vergi ve
harçların toplam tutarına göre, öyle anlatıldığı
gibi yatırım ortamına önemli bir katkı
sağlamayacağı görülmektedir. Sayın Maliye Bakanı, bu
tasarının gelir kaybı hesaplanabilen maddelerine göre vazgeçilen
vergi ve harç tutarının 718 milyon lira olduğunu
açıklamıştır.
Bakınız, bankaların
aldığı komisyon ve ücretler 2015 yılı itibarıyla
6,5 milyar liraya ulaşmıştır. Dosya parası diye
adlandırılan bankacılık hizmet gelirleri de 2015
yılında 21,5 milyar liraya varmıştır. Sayın
Başbakan ve bakanlar tarafından ballandıra ballandıra
anlatılan bu düzenlemenin işlem maliyetlerinde
sağlayacağı azalma bankalara faiz dışında ödenen
paraların yüzde 2si bile değildir. O sebeple esas
yapılması gereken, finansman maliyetlerinin düşürülmesi için
kredi kullanımında alınan ücret, komisyon ve dosya
paralarının disipline edilmesi ve finansman yükünün hafifletilmesini
sağlayacak tedbirlerin alınmasıdır. Hâlbuki bundan üç
yıl önce AKP Hükûmetinin Başbakan ve bakanları bankalara yönelik
çok ağır sözler sarf etmişler, Faiz dışı gelirlerle
abat olan bir lobi var, faiz dışı gelirle benim halkım
sömürülüyor. Artık bu milletin kanını emen, alın terini
sömüren faiz lobisine izin vermeyeceğiz. demişlerdir. Ancak, bunlar
hep sözde kalmış, hiçbir tedbir alınmamış, faiz
dışı alınan ücret, komisyon ve dosya paraları yüksek
oranda artmaya devam etmiştir. Zaten AKP Hükûmetinden vatandaşı
koruyacak, milletimizin soyulmasını ve sömürülmesini önleyecek bir
düzenleme yapmasını beklemek nafile bir çabadır, tam tersine,
bankaların aldığı ücret, komisyon ve masrafları yasal
hâle getiren AKPdir.
Bugün milletimizin borç ve faiz batağına
girmiş olmasının müsebbibi AKPnin bilinçli
uyguladığı politikalardır. Milletimiz doludizgin
borçlanmaktadır. Tüketici kredilerinde patlama yaşanmıştır.
Bireysel tüketici kredisi kullanan kişi sayısı 26 milyon 170 bin
düzeyinde olup bu sayı, nüfusumuzun üçte 1ine karşılık
gelmektedir. Tüketici kredisi borçları, AKP döneminde tam 160 kat artarak
314 milyar liraya varmıştır. Kredi kartı borçları da
80 milyar lira düzeyindedir. Sadece tüketici kredisi ve kredi kartı
borçları için ödenen faiz, AKP döneminde 15 kat artarak 2015
yılı itibarıyla 45 milyar liraya çıkmıştır.
Milletimiz dipten tepeye faize batırılmıştır.
Genele göre gidişatı çok vahim olan seçim
bölgem Konyada toplam nakdî krediler, 2002de sadece 150 milyon lira
düzeyindeyken 2016 Mart ayı itibarıyla 31 milyar liraya
ulaşmıştır. Konyalının bankalara olan borcu AKP
döneminde tam 207 kat artmıştır. İnancı gereği
geçmişte faize bulaşmak istemeyen, faizden kaçan hemşehrilerim,
AKP tarafından faiz tuzağına düşürülmüştür. AKP,
Konyayı borca batırmış, Konyalıyı faiz lobisinin
kucağına itmiştir.
AKP döneminde en fazla kâr eden, en fazla büyüyen
kesim faiz lobisidir. Faiz lobisi AKPnin ekonomi politikalarından
beslenmiştir. Dün açıklanan kurumlar vergisi rekortmenleri listesinin
ilk 10 sırasında, ilk 10u arasında 7, ilk 100ü arasında
18 banka yer almıştır. AKP, on dört yıldır faiz
lobisini abat etmekte, bu milletin alın terini faiz lobisine
yedirtmektedir. Aslında AKPnin on dört yıllık
icraatının özeti budur. Muhafazakârım diye gelenler milleti faiz
tuzağına düşürmüşlerdir. Nereden nereye?
Değerli milletvekilleri, uzun süredir ekonomide
reform niteliğinde yapısal önlemler alınmaması nedeniyle
ülkemizin ekonomik sorunları yıldan yıla
artmıştır, yatırımlar azalmış, büyüme
daralmıştır. Ekonomide zaten sınırlı olan
kaynaklar üretken alanlardan hızla üretken olmayan alanlara
kaymıştır. Arazi rantına ve inşaat sektörüne
dayalı bir ekonomik yapı hâkim olmuştur. Bundan dolayı,
imalat sanayisinin millî gelir içindeki payı gerilemiş, üretim ve
ihracat dışa bağımlı hâle gelmiştir. Üretim ve
ihracatta yüksek teknolojili ürünlerin payı azalmıştır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak
yıllardır hep uyardık, uyguladığınız rant
ekonomisi, beton ekonomisi yerine, yatırım, üretim ve istihdamı
artırmayı öngören üretim ekonomisine geçilmesini hep söyledik ama
dinletemedik. Son yıllarda iyice karmaşıklaşan ülke gündemi
ekonomik sorunları gölgelemiş ve geri plana düşürmüştür.
Yaşanan gelişmeler ekonomideki sorunları daha da
yaygınlaştırmış ve geleceğe dönük beklentileri
tahrip etmiştir. Hükûmetin çizdiği pembe tablolar artık acı
gerçekleri saklamakta yetersizdir. Yapısal sorunlar, adaletsizlikler ve
darboğazlar daha da ağırlaşmıştır. Ekonomik
sıkıntılardan dolayı sanayi, ticaret ve meslek
erbabımız, KOBİlerimiz, esnafımız ve çiftçimiz ciddi
sorunlarla karşı karşıya kalmıştır.
Piyasalarda durgunluk hâkimdir. Nakit sıkışıklığı,
tahsilat ve geri ödeme problemleri, karşılıksız çek ve
iflas ertelemelerindeki artış bu sıkıntıların
somut göstergeleri olarak karşımıza çıkmaktadır. 2015
yılında karşılıksız çek tutarı yüzde 37,
protestolu senet tutarı yüzde 23, sorunlu kredi tutarı yüzde 31
oranında artmış olup kriz yıllarının dahi
üzerinde tarihî seviyelere yükselmiştir. İlk 100e giren firmalarda
bile iflaslar baş göstermektedir. Ekonomide ortaya çıkan reform
ihtiyaçlarına artık cevap verilmelidir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, ekonomiye
ilişkin 7 temel alanda yapısal mahiyetli reformlar
yapılması gerektiğini ve alınması gereken bir dizi
önlemleri daha önce milletimizle paylaştık. Bunlardan biri de vergi
reformudur. Ülkemizde vergi sistemi adil ve sağlıklı bir
yapıya sahip değildir. Vergi yapısında dolaylı
vergilerin payı 2002 yılında yüzde 65ler düzeyinde seyrederken
AKP döneminde yüzde 70i aşmış bulunmaktadır. Oysa AKP
Hükûmeti, 2003 yılında ilk bütçesini Meclise sunarken o tarihteki
dolaylı vergilerin payını yüksek bulmuş ve bu oranı
aşağı çekeceklerini vadetmişti. Maalesef, uygulamaları
vaatlerinin tam aksi yönde olmuştur. Dolaylı vergilerin bu derece
yüksek oranlara çıkmış olması bir yandan vergi ve gelir
adaletini daha da bozarken öte yandan reel ekonominin dengelerini
zedelemektedir.
Sayın Maliye Bakanı ülkemizin vergi
yükünün sanıldığı gibi yüksek
olmadığını sık sık ifade etmektedir. Sayın
Bakan, doğru söylüyorsunuz, patronlardan az vergi alıyorsunuz ama KOBİlerin,
nakliyecinin, esnafın ümüğüne çöküyorsunuz, binbir çeşit vergi
ve harç alıyorsunuz. Rantiyeciden az vergi alıyorsunuz, doğru
ama çiftçinin iflahını kesiyorsunuz, mazottan yüksek vergiler
alıyorsunuz. Asgari ücretten bile vergi alıyorsunuz.
Sigortalıyı ve emekliyi muayene parası, katılım
payı, reçete parası, ilaç kutusu parası diye soyuyor,
maaşını kuşa çeviriyorsunuz. AKPnin
anlayışı bu; garip gurebadan alıp zengine vermek.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kalaycı.
Bölüm üzerinde gruplar adına ikinci
konuşmacı, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Muş Milletvekili Sayın Ahmet Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın
Yıldırım.
Buyurun.
HDP GRUBU ADINA AHMET YILDIRIM (Muş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlayarak başlamak istiyorum.
Evet, bugün yürütülen görüşmeler çerçevesinde,
Sayın Komisyon Başkanı ve Bakanla birlikte, öğle
saatlerinde, bir buçuk saati aşkın, her parti sözcüsünün bulunduğu
bir toplantı yaptık ve bu görüşmelerde, asgari
müştereklerde sağlanmış olan bir uzlaşmadan
kaynaklı, bazı maddelerdeki önergeler geri çekildi. Açık
söylemek gerekirse bu uzlaşma çok içimize sinmiş veya bu yasa
tasarısının önergelerini çektiğimiz bütün maddelerini kabul
ettiğimiz anlamına gelmiyor. Biz, bizim dışımızda
sağlanmış olan bir uzlaşıyı bozmamak adına,
kısmi katkı anlamında, bazı önergelerimizi geri çektik ve
bu temelde de Genel Kurul görüşmelerinde bu yasa
tasarısının maddeleri görüşülmeye devam ediyor ancak
şunu ifade edelim ki memleketteki ekonomik sorunlar keşke bu yasa
tasarısında bulunan maddelerin burada kabulünden sonra
giderilmiş olsaydı. Gelin görün ki memleketteki ekonomik
sorunların köklü olma düzeyi maalesef bu yasa tasarısındaki
maddelerin kabulüyle giderilmeyecek kadar ayrıntılı ve
derinliklidir. Gelin görün ki burada geliştirilmeye
çalışılan ve yatırım ortamının
iyileştirilmesi adı altında sermaye kesimine dönük
sağlanmaya çalışılan iyileştirmeler belki de var olan
sorunları gidermeyecek, bazı alanlarda sorunların daha fazla
katmerleşmesi sonucunu doğuracaktır.
Baştan ifade edelim ki Türkiye Cumhuriyeti
tarihi boyunca hiçbir zaman vergi sistemi adaletli olmamıştır.
Gerek gelir vergisi gerekse gider vergisi yoksullar ile zenginler
arasındaki, sermaye ile emekçiler arasındaki çelişkinin bugüne
kadar sürdürülegeldiği bir gerçekliğe sahiptir. Zaten var olan vergi
sistemindeki adaletsizliği bu yasa tasarısının gidermesi
bir yana, maalesef emekçi ile sermaye arasındaki çelişkinin daha
fazla derinleşmesine, aralarındaki makasın daha fazla
açılması sonucuna hizmet edecektir. Sermaye sahiplerinin vergi
yükünün bu denli zaten düşük olduğu ve bunların nedenlerinin
başında ise sadece zenginlerin faydalandığı vergi
kaçırma imkânı, vergi afları, vergi uzlaşmaları ve
yaygın muafiyetler, istisnalar, vergi indirimleri ve ertelemeleri zaten
var olan sorunların başında gelmektedir. Bu vergi
muafiyetlerinden faydalanan sermaye sahipleri iktidarın da arkalarında
hissettikleri desteğiyle hem daha mutlular hem de emekçiler üzerindeki
baskı araçlarını daha fazla derinleştirme konusunda büyük
bir rahatlık sağlamış olacaklardır.
Burada özellikle uluslararası finans
kurumlarının ve uluslararası bazı birliklerin verilerini
daha önce buradan paylaşmıştık. Tekrar ifade edeyim ki OECD
verilerine göre Türkiye, 36 ülke arasında, çok uzun saatler
çalışan emekçilerin en uzun süreli çalıştığı
ülkeler arasında 1inci sırada yer almaktadır. Bu nedenledir ki
Türkiye'deki emekçilerin meslek hastalıkları her geçen gün daha fazla
artmaktadır. Yine, ITUC Küresel İşçi Hakları Endeksine
göre Türkiye, işçiler için dünyanın en kötü 10 ülkesi arasında
yer almaktadır. Bu, hem çalışma saatleri açısından
böyledir hem de çalışanların çalışma
koşulları ve yakalandıkları meslek hastalıkları
açısından da aynıdır. Burada sermayenin zenginliğinin
giderek arttığı, yoksul halkın ise yoksulluğunun
katmerleştiği bir gerçeklikle karşı karşıya iken,
bizim aslında görevimiz, toplumun çok büyük bir bölümünü oluşturan ve
yoksul halkı korumak değil midir? Yine, maalesef,
çıkardığımız ve çıkarmaya devam ettiğimiz
son dönemlerdeki yasalar, toplumu değil sermayeyi korumayı amaçlayan
bir içeriğe sahiptir.
Değerli milletvekilleri, bakın, özellikle
uluslararası ilişkilerde yaşamış olduğumuz
bazı komşularımızla olan problemlerimizde birçok hatip
burada özellikle turizm sektörünün problemlerine dikkat çektiler, turizm
sektörünün durumunun kötüye gittiğini ifade ettiler ama hiç kimse
halkın yüzde kaçının tatile gidebilme olanaklarının
azaldığını ifade etmiyor. Burada biz turizmin
sorunlarını tartışırken bile bir işveren olarak
turizmcinin, turizm yatırımcısının, turizm
işletmecisinin sorunlarına dikkat çekiyoruz ama yoksul halkın
tatil yapabilme olanaklarını nasıl artırabileceğimize
dair kafa yorma sürecimiz çok daha sınırlıdır. Evet, bunlar
birbirini besleyen süreçlerdir ama bizim, turizm işletmecisinin
olanaklarını ve iş yapabilme kapasitesini artırma
çabası içerisine girerken, bu konudaki çabalarımızı,
temennilerimizi arttırırken bir yandan da yoksul halk
yığınlarının tatil yapabilme olanaklarını
arttırabilmek için acaba ne yapıyoruz? Bunu, parti ayrımı
yapmaksızın bütün milletvekillerine ve Parlamentonun temel
sorumluluğu olarak halkımızın dikkatine sunuyoruz.
Evet, bir krizin
yaşandığını bugün ve dünkü konuşmalarda da birçok
hatip ifade etti. Evet, kriz aşılırken nedense hep sermayeyi
koruma refleksiyle yapılmış düzenlemeler üzerinden
aşılma çabaları içerisine giriliyor ama halkı kriz
anında yaşananlardan daha iyi bir sisteme entegre edebilmenin
koşullarını tartışmıyoruz. Yine, sadece belli bir
tabakayı kriz anında daha fazla nasıl mutlu edebilirizin veya o
krizden en az olumsuz nasıl etkilenebilir pozisyonda tutabilirizin
çabalarını sergiliyoruz. Oysa, krizden kurtulmanın doğru
seçeneğinin, kendi ülkemizdeki doğal kaynakları, yer
altı-yer üstü zenginlik kaynaklarını daha doğru, daha
efektif kullanabilmenin koşullarını yaratabilmekle
sağlanacağını unutmamalıyız. Bu ülkenin tarım
olanaklarını, potansiyelini, hayvancılık potansiyelini, yer
altı-yer üstü zenginlik kaynaklarını üretime dayalı
sanayide nasıl daha işler hâle getirebiliriz gibi bir
çabamızın olmadığını, bizatihi kendimi de
işin içine katarak ifade etmek isterim.
Yine, burada, evet, bu düzenlemeler palyatif
düzenlemelerdir. Bu düzenlemeler, ekonomik rahatlamayı sağlamaktan
ziyade, bataklığı kurutmaktan ziyade, maalesef, bataklık
içerisinde gezen bir iki sineği öldürme çabasından başka bir
şey değildir. Gerek sermaye açısından gerek emekçi
açısından, bir bütün olarak bu ülkeyi oluşturan bütün insanlar
açısından en temel probleminden, güvenlikçi politikalar üzerinden,
bir savaş ekonomisinden ülkeyi kurtarabilmenin çabasını
açığa çıkarabilmeliyiz biz. Çünkü -tümü üzerinde konuşurken
de ifade etmiştim- bir ülkedeki güvenlikçi politikalar üzerinden güvenliğe
ayrılan paylar ve çatışmalı ortamda istikrarın
bozulmasından sonra açığa çıkmış olan
koşulların bir kara delik gibi olduğunu söyledik. O kara delik,
düşünün ki iktisadi olarak her şeyi yutuyor; insani, ahlaki, vicdani
bütün değer yargılarınızın daha fazla
yıpranması sonucunu beraberinde getiriyor.
Biz, bu ülkenin savaş ekonomisinden bir an önce
barış iklimine, barış atmosferine dönüşünü
sağlayabilmeliyiz. Bu, ekonomide, sosyal yaşamda, siyasal
yaşamda, sanatsal yaşamda hoşgörüyü, barışı,
kardeşliği, eşitliği ve her bir vatandaşın ülkeye
dönük aidiyet ve sahiplenme duygusunu daha fazla güçlendirecektir. Bütün bunlar
temel sorunlar olarak orta yerde dururken biz bunu aşma çabaları
yerine hâlâ palyatif çözümlerle, işverenin sigorta veya vergi yükleri
üzerinden bazı kısmi iyileştirmelerle temel
sorunlarımızı aşacağımız
yanılgısı içerisinde bulunuyoruz.
Bu temelde, dünyada hiçbir çatışmalı
ortam ve süreç yoktur ki en nihayetinde barışla sonuçlanmasın.
Buradan bakıldığında, Türkiyede son bir yılda
kötülükleri sıradanlaştıran, her birimizdeki iyi niyet
duygularını körelten, her birimizdeki hoşgörü ve kardeşlik
duygularına zarar veren, var olan problemlerimizin daha fazla katmerleşmesine
hizmet eden savaşın er geç bir masada diyalog ve müzakere yoluyla
çözüleceği gün gibi ortadayken, bizim hâlâ bu çatışma kültüründe
ısrar eden ve onu besleyen bir süreçle kendimizi oyalıyor
olmamız 80 milyon insana karşı olan sorumluluğumuzu yerine
getirmeyişimiz anlamına geliyor.
Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yıldırım.
İkinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Sayın Faik Öztrak.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 404 sıra
sayılı Kanun Tasarısının ikinci bölümü üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu yasa
tasarısı önümüze şu başlık altında geldi:
Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa
Tasarısı. Ancak, bugün konuşulup, üzerinde uzlaşmaya
varılıp iktidar partisinin geri çektiği geçici 2nci madde bu
yasa içinde kalmış olsaydı, bu sadece Türkiyede değil,
dünyada en kaba kara parayı aklama yasası olarak
anılacaktı.
Değerli milletvekilleri, tabii, bizim gibi,
gelişen ekonomilerde yatırım son derece önemlidir.
Yatırım olmadan aş olmaz, iş olmaz, verimlilik artmaz,
üretim ve sağlıklı bir büyüme gerçekleşemez.
Dolayısıyla, güçlü bir yatırım ortamının
koşullarını oluşturmak mutlaka tüm devletlerin görevidir.
Peki, ülkemizde Hükûmet bu görevi yerine getirebilmiş midir? Maalesef
hayır. Bunu hem devletin hem de uluslararası kuruluşların
rakamları açıkça gösteriyor. Bakın, 2016 yılının
ilk üç ayında özel sektör yatırımlarının reel düzeyi
yani enflasyondan arındırılmış seviyesi hâlen 2011
yılının altında. Bir başka ifadeyle, beş
yıldır bu ülkede özel kesimin yatırımları yerinde
sayıyor.
Peki, bu acaba dünyada genel bir konjonktürün sonucu
olarak ortaya çıkmış bir durum mudur, yoksa bizdeki durum
dünyadan, bizim ligimizdeki ekonomilerden daha mı farklıdır?
Buna da dönüp baktığımız zaman, bizim içinde
bulunduğumuz gelişen ve yükselen ekonomiler liginde
yatırımların millî gelir içindeki payı yüzde 31,5. Peki,
bizde kaç? Yüzde 20. Yani, rakiplerimize göre biz gelirimizin çok daha az bir
kısmını yatırımlara ayırıyoruz, ondan sonra
da diyoruz ki: 2023 hedeflerini gerçekleştireceğiz. Bu
yatırımlarla 2023 hedeflerini gerçekleştirebilmek mümkün
değildir.
Değerli milletvekilleri, bu
yatırımların düşüklüğüne rağmen,
baktığımızda, özel kesim yatırımları yerinde
sayarken özel kesimin dış borçları da çığ gibi
büyüyor. 2011den bu yılın nisan ayına kadar, bankalar
dışındaki özel kesimin net döviz borcu 74 milyar dolar artarak
192 milyar dolara çıkmış. 2011de millî gelire oranla reel
sektörün net döviz borcu yüzde 15miş, şimdi yüzde 27 olmuş.
Çinin ardından reel sektörü en hızlı borçlanan ülke Türkiye.
Peki, bu neden oluyor? Çünkü, Türkiyede tasarruf yok. Bakın, yine dünya
karşılaştırmasını
yaptığımızda, bize benzeyen ekonomilerde tasarrufların
millî gelir içindeki payı yüzde 31, bizdeki yüzde 15,6. Sonuç? O zaman bu
yetersiz yatırımları da dış borçlanarak
gerçekleştirmek zorunda kalıyoruz ve bu dış borçlar
büyüyor.
Değerli milletvekilleri, dünyada küresel
likidite dalgasının üzerinde gemi yüzdürme dönemi artık sona
erdi. İşte, böyle bir dönemde Türkiye çok ciddi bir
kırılganlıkla bu konjonktüre yakalandı; o da özel kesimin
artan döviz cinsinden borçları, buna karşılık bunun
karşısında yeterli döviz imkânının bulunmaması.
Şimdi, bu borç nedeniyle dışarıda bir rüzgar esse
Türkiyede fırtına biçiyoruz. 2013ten bu yana, dünyanın en
kırılgan ekonomi listelerinde başa güreşiyoruz. El
atına binenin tez ineceğini, uygulanan bu ekonomik modelin ilelebet
süremeyeceğini defalarca bu kürsüden dile getirdim.
Peki, bu kadar kırılganlık varken
yani döviz bu kadar oynakken, faizler bu kadar oynakken nasıl
yatırım yapılacak? Arkadaşlar, bir ülkede
yatırımları artırmak istiyorsanız ilikleyeceğiniz,
doğru iliklemeye başlayacağınız ilk düğme
bellidir: Ülkede herkesin güvenebileceği tarafsız ve
bağımsız bir yargı gücünü tesis etmek
zorundasınız. Evrensel kabul görmüş hukuku, adaleti bu
topraklarda hâkim kılmadan atacağınız her adım etkisiz
kalmaya mahkûmdur. Ancak, Türkiyede sorun şu: Ben şu kadar oy
aldım, hukuk falan dinlemem, istediğimi yaparım. diyen bir
zihniyet iktidarda. (CHP sıralarından alkışlar) Bir yandan
yatırım ortamını iyileştirmekten bahsediyorsunuz,
bundan önce getirdiğiniz kanunla da yargıyı tamamen iktidara
bağlayacak birtakım önlemler alıyorsunuz. Bu ne perhiz, bu ne
lahana turşusu arkadaşlar?
Kayyum vasıtasıyla milletin malına,
mülküne el koyuyorsunuz. Memleketin en gözde mesleği maalesef, sizin
sayenizde kayyumluk oldu. Ne kadar eski milletvekili, bakan, yandaş,
akraba varsa el koyduğunuz şirketlere dolduruyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Haram zıkkım olsun.
VELİ AĞBABA (Malatya) Zehir
zıkkım olsun o 80-100 bin liralık maaşlar.
FAİK ÖZTRAK (Devamla) - Şirket batırmak
ve içini boşaltmak için kayyum atıyorsunuz. Türkiyenin kurumsal
kimliği en güçlü şirketlerini, vergi kaçırmak,
kaçakçılık yapmak maksadıyla çete kurmakla suçluyorsunuz. En
itibarlı bankaların yöneticilerini bu gerekçeyle mahkemeye
verebiliyorsunuz. Hukuku silah yapıp şirketleri ve yöneticilerini
taciz ediyorsunuz.
VELİ AĞBABA (Malatya) Burunlarından
gelsin inşallah.
FAİK ÖZTRAK (Devamla) - Bu ülkede kimsenin
malının, mülkünün güvencesi kalmamışken kim, neden, ne için
yatırım yapacak? Yabancı yatırımcı da hukukun
olmadığı topraklarda yatırım yapmaz. Kimse, hukukun
karşısında hakkını arayabileceği bir ortam
olmadığı zaman malını, mülkünü bu ülkeye getirmez. Son
açıklanan ödemeler dengesi rakamlarına bir dönüp bakalım:
Yabancıların Türkiyedeki doğrudan yatırımları
ilk beş ayda geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 55
azalmış; 1,9 milyar dolar olmuş. Kim geliyor? Portföy
yatırımı yapmak isteyen geliyor. O da son aylarda geliyor,
neden? Çünkü faizleri düşüreceğiniz belli oldu. Bir de dünyanın
en yüksek faizini veriyorsunuz dolar cinsinden, yüzde 10. Bu faizi verip, bir
de faizleri düşürüp sermaye kazancı yatırılacağı
belli olunca yabancılar, kısa vadeli yatırım yani
sıcak para Türkiyeye geliyor.
Değerli milletvekilleri, biraz önce söyledim:
Hukukun üstünlüğü yatırımcı için en önemli gerekliliktir
ancak yeterli de değildir. Yatırım yapmak için ülkede
istikrarlı bir kurumsal çerçevenin de olması lazım. Tek bir
örnek vereyim: Son on üç yılda Kamu İhale Kanununu 34 kere
değiştirmişsiniz. Her yıl 2 kez değişen bir kanun
olur mu? Türkiyede olur. İkincisi, hukukun üstünlüğü dedik,
istikrarlı, kurumsal çerçeve dedik; siyasi istikrarın da olması
gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, aslında mevcut
iktidarı millet 7 Haziranda yerinden indirdi ama Başbakan bir türlü
gitmedi, Hükûmet bir türlü gitmedi, yerinde oturmaya devam etti. Buna
rağmen, ülkede huzursuzluk, istikrarsızlık, terör zirve
yaptı. Bundan korkan millet de bu sefer bu iktidarı tek
başına iktidar yaptı ama ne kadar ilginçtir ki tek
başına iktidar olan AKP şu beceriyi de gösterdi: Tek
başına iktidar olduğu bir ortamda siyasi belirsizlik
yarattı. (CHP sıralarından alkışlar) Beş ay
geçmeden ülkenin üzerindeki bu kara vesayet ve Türk demokrasisi üzerindeki bu
kaba vesayet seçim kazanan Başbakanı görevden aldı. Herkesin
aklı karıştı, Bu ülkede yatırım yapılabilir
mi? dedi. Şimdi, siz bu düzenlemeyi getiriyorsunuz yatırım
yapılsın diye. E, bütün bunlar bu ülkede varken nasıl
yatırım olacak?
Bakın, bir başka önemli olay, veri
kalitesi. Şimdi, Türkiyede bir makro veriler var; işte, büyüme
diyoruz, şu diyoruz, bu diyoruz; bir de mikro veriler var. Şimdi, ben
bazı mikro verileri söyleyeyim, diyor ki: KOBİlere açılan
krediler son bir yılda yüzde 10,9 artmış, takipteki krediler
ise, takibe düşen krediler ise yüzde 43,6 artmış, ekonomi de ilk
üç ayda yüzde 4,5 büyümüş. Şimdi, 4,5 büyüyen bir ekonomide
nasıl bu kadar kredi takibe düşüyor? Yani, bunu anlayabilmek mümkün
değil.
Bakın, yine TÜİKin kendi verileri,
turizm; makro veri olan istihdam verisine dönüp baktığınız zaman
diyor ki: Turizm sektöründe istihdam yüzde 2,5 arttı. Hâlbuki biz
biliyoruz ki ilk üç ayda Türkiyeye gelen turist sayısı yüzde 10,3
düştü. Peki, çalışan sayısı nasıl artıyor
turizmde? Buna karşılık bir alt veri var; ticaret ve hizmet
endeksi. O verinin de bir alt verisi daha var, turizm sektöründe
çalışanlar burada da var. Oraya dönüp bakıyoruz, yüzde 5,8
azalıyor.
Değerli milletvekilleri, bakın, verilerin
doğru olmadığı, hesap vermekten kaçan bir iktidarın
olduğu bir ekonomiye kimse gelip yatırım yapmaz. Onun için, bu
düzenlemelerin hepsi yatırımcının belki işini
kolaylaştırabilir ama iştahını açmaz.
İştahını açabilmesi için bugüne kadar yapılan tüm
uygulamaların değişmesi ve mevcut zihniyetin iktidardan gitmesi
lazımdır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Öztrak.
Sayın Özel, sisteme girmişsiniz.
Buyurunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
Türkiyenin uluslararası itibarını sarsacak, Türkiyenin
uluslararası camiada kara parayla mücadele konusunda karne notunu çok kötü
bir duruma getirecek bir maddeyi bir hafta boyunca muhalefet partilerinin etkin
muhalefeti ve direnişiyle, güçlükle yasa tasarısından çektirmeyi
başardık. Bunun karşılığında, bütün gruplar
büyük bir anlayış gösterdiler, önergeler çekildi, bu teşvik
yasası pek çok karşı çıktığımız noktaya
rağmen Sayın Bakanın arzu ettiği gibi ilerliyor.
Sayın Bakan, sadece partimizin değil,
Türkiyenin bu konuda söylediği söze değer verilecek ve ülke için
yapılacak yasaların kalitesi için en değerli gördüğümüz iki
konuşmacısını, en değerli
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız Sayın
Özel.
Buyurunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sadece partimiz için
değil, Türkiyede bu konuda söylediği sözün Bakan tarafından
dinlenmesi ve kaliteli yasama açısından en kıymetli
olacağını düşündüğümüz iki konuşmacımız
Sayın Bihlun Tamaylıgil ve Sayın Faik Öztrak kendisine
katkı yapmaya çalışırken Bihlun Hanımın
uyarısına rağmen, etrafındaki kalabalık içinden göz
ucuyla, Sayın Faik Öztrak konuşurken de arkasındaki
bürokratlarla dokuz dakika boyunca sohbet etti, bir kelimesini dinlemedi.
Muhalefet partilerinin gösterdiği bu
saygıya, muhalefet partilerinin gösterdiği bu iş birliğine
karşı Sayın Bakanın bu tavrı doğru bir tavır
değildir. Kendisini bu açıdan kınıyoruz ve bundan sonra
düzeltmesi konusunda da uyarıyoruz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bakan, eleştiriler
size. Sanırım cevap vereceksiniz.
Buyurunuz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Öncelikle Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekilimizin
haklı eleştirisine teşekkür ediyorum.
Yani, kasıtlı olarak
yapılmış bir davranış olmadığını
bilmenizi isterim. burada arkadaşlarla bir teknik konuyu müzakere ediyoruz. Ama,
haklısınız, sayın vekilimiz konuşurken kendisinin
konuşmasını takip etmem doğru ama sadece şuna
itirazım var: Yani burada, gerçekten, bir art niyet asla yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Peki, o zaman
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) -
Hani kınama ifadesi, yapılan eleştirinin dozuna uygun
düşmez diye düşünüyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tutanaklardan okuyun.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Ama, gerçekten, ben, sayın vekilimizi dinlememiş olmaktan dolayı
da özür diliyorum ama herhangi bir şekilde bir kastımın
olmadığının bilinmesini istiyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamam.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tutanakları okuyun.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Bakan,
tutanağı okuyun o zaman. Kınamayı geri çekti, siz de
tutanağı okuyun.
BAŞKAN Sayın Bakan, bence de
tutanaklardan okuyabilirsiniz her iki konuşmacının da
konuşmalarını.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Tabii, memnuniyetle.
BAŞKAN - Tutanaklardan okuyacak Sayın
Bakan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Efendim
BAŞKAN - Sayın Özel, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Bakanın
açıklaması bu şekliyle hiç olmazsa şey. Ben de oradaki
kınama kelimesini çekiyorum.
Hukukçu kimliğim yok, bir eczacı olarak
Sayın Bakana da şunu hatırlatayım, buna hukuk dilinde
şöyle diyorlar: Evet, kasıt olmadığına inandık,
kınamayı çektik ama yaptığınız iş, kasta
varan kusurdur.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz Sayın
Özel.
Sayın milletvekilleri, ikinci bölüm üzerinde
şahsı adına Kocaeli Milletvekili Sayın Sami Çakır.
Buyurunuz Sayın Çakır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Yatırım Ortamının
İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair 404 sıra sayılı
Tasarının ikinci bölümü üzerine şahsım adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, Genel Kurulu ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; her ekonomide şartlara, konjonktüre bağlı
olarak zaman zaman inişli çıkışlı dönemler
yaşanması doğal kabul edilmektedir. Hükûmetler ve ekonomi
yönetimleri, bu gibi durumlarda politikalar üretmek, değişiklikler
gerçekleştirmek ve içinden geçilen duruma göre gerek yapısal gerek
yasal düzenlemelerle ihtiyaç hasıl olan alanlar için çözüm üretmek
durumundadır.
Bilindiği üzere, 26ncı Dönem Meclisi
oluşur oluşmaz, hükûmetlerimiz, taahhütlerine ve vatandaşın
beklentilerine uygun ekonomik vaatleri hayata geçirmeyi
başarmış, bu da milletimiz nezdinde olumlu karşılanmıştır.
İşte, bu yasa tasarısıyla
ihtiyaç görülen alanlara müdahale edilmiş olmakla gerçekleştirilen
ekonomik iyileştirmelerin hem devamını sağlamak hem de bu
iyileştirmeyle iç içe olan yatırım ortamının
iyileştirilmesi için çok ciddi adımlar atılmış
bulunmaktadır.
Bu yasa tasarısı, sadece yeni düzenlemeler
yapmış olmayıp aynı zamanda, ekonomi çarkını
direkt ilgilendiren ve etkileyen iflasın ertelenmesi hususu, Çek
Yasasıyla ilgili oluşan boşluklar gibi öncesi olan sorunları
da düzenlemeye tabi tutan bir tasarı hüviyetindedir ve bu konularda günün
şartlarına ve ihtiyaçlarına göre düzenlemeyi içermektedir.
Yasa tasarısının Plan ve Bütçe
Komisyonundaki yoğun görüşmeleri esnasında elbette muhalefetin
katkı ve değerlendirmelerinin önemi inkâr edilemez.
Tasarıyla yatırım ortamına
ilişkin işlem maliyetlerinin azaltılması, finans
kurumları arasındaki farklı uygulamaların ortadan
kalkması hedefine yönelik etkin ve nitelikli bir düzenleme getirilmekte,
bunun da yatırım ortamının iyileştirilmesine
yardımcı olması öngörülmektedir.
Özellikle tasarının ikinci bölümüyle,
döviz kazandırıcı faaliyetler ile uygulama usul ve
esaslarının belirlenmesindeki hususlara kanun hükmünde yer verilmesi,
yeni sözleşme türleri ve bu sözleşmeler için oran belirlenmesi, kamu
ihalelerinde ihalenin iptali durumunda damga vergisinin iadesi, kanuni
süresinde düzeltme amacıyla verilen beyannamelerden damga vergisi
alınmaması, aylık hizmet ve prim belgesi ile muhtasar
beyannamenin birleştirilerek verilmesi, öğrenciler ile özel okullar
arasında düzenlenen kâğıtlarda ve resmî dairelerce yurt
dışına gönderilen kişilerin eğitim, öğretim ve
sağlık giderlerine ait düzenlenen kâğıtlardan damga vergisi
alınmaması, anonim, limitet ve komandit şirketlerin pay devirlerinin
istisna kapsamına alınması, gayrimenkul yatırım
fonlarının istisna kapsamına alınması, birden fazla
düzenlenen kâğıtların sadece bir nüshasından noter
harcı alınması, finansal kiralama işlemlerinde süre sonunda
kiracıya devrinde tapu harcı alınmaması, yatırım
teşvik belgesi kapsamında inşa edilen binalara beş yıl
süreyle emlak vergisi muafiyeti verilmesi, sat ve geri kirala işlemine
konu edilen taşınır ve taşınmazlara ilişkin KDV
muafiyeti tanınması gibi, bu ve benzeri birçok alanda getirilen
muafiyet ve teşvikler bu yasanın amacıyla örtüşmektedir.
Bu tasarıyla ülkemizin
kalkınma yaklaşımının esaslarını gösteren
planların uzun vadeli bakış açısıyla
hazırlanmasının, toplumun tüm kesimlerine yönelik hedef
birliği ve bütüncül bir perspektif sağlanmasının
kalkınma sürecinin başarısı için önemli olan hedef ve
stratejilere katkı sağlayacağına inanıyor ve bu
çerçevede her bir maddenin farklı bir iyileştirmeyi ele
aldığını görüyoruz. Bir bütün olarak Meclisimizin
tensibiyle yasalaşması hâlinde de yatırımın
iyileştirilmesine yönelik olumlu bir adım atılmış
olacağı ve refahın yaygınlaştırılmasına
yönelik katkı sağlayacağı aşikârdır.
Değerli Başkan,
değerli milletvekilleri; bu vesileyle, görüşmekte olduğumuz yasa
tasarısının hayırlı sonuçlar
doğurmasını temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Çakır.
Sayın milletvekilleri,
ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümde yer
alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan
sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
26ncı madde üzerinde
bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 404
sıra sayılı Kanun Tasarısının 26ncı
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
İdris Baluken Filiz Kerestecioğlu Demir Lezgin Botan
Diyarbakır İstanbul Van
Mehmet Ali Aslan Mahmut Toğrul Ayhan
Bilgen
Batman Gaziantep Kars
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Kars Milletvekili Sayın Ayhan Bilgen. (HDP sıralarından
alkışlar)
AYHAN BİLGEN (Kars)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 26ncı madde
bakanlara tanınan yetkiyle ilgili ve tabii, kanun yorumlarken, kanun metni
yorumlarken soyut yorum yapmanın çok anlamı yoktur. Sonuçta bu
kanunun bu ülkede yargıçlar tarafından nasıl
yorumlanacağı, bürokrasi tarafından nasıl
anlaşılacağı geçmiş pratik üzerinden anlam ifade eder.
Sonuç itibarıyla, bu ülkede geçmişte bakanlık yapmış 4
kişiyle ilgili iddiaların da geçtiği bir dava Amerika
Birleşik Devletlerinde Rıza Sarraf davası dolayısıyla
her gün basına yansıyor. Şimdi, bakanlarla ilgili böyle bir
iddianın Türkiyede açık, ikna edici, toplumsal vicdanı
rahatlatıcı bir yargılama süreciyle
tamamlanmadığı gerçeğiyle birlikte Bakanlar Kuruluna
metinde geçen -tırnak içerisinde söylüyorum- sıfırlama yetkisini
verdiğinizde bunun hangi sonuçları doğurabileceğini de
dikkate almak zorundasınız.
Önümüzde çok somut pratikler var ama galiba her
şeyin gelip dayandığı, bağlandığı nokta
siyasetin finansmanı konusu. Türkiyede siyasete olan güvenin
sarsılmasının, siyasetçinin toplumdaki algısının
gün geçtikçe meşruiyetini yitiriyor olmasının en önemli
sebeplerinden birisi siyasetin finansmanı konusudur. Siyasetin
finansmanında şeffaflıkla ilgili ve etik kurallara
bağlı kalmakla ilgili iki düzenleme iktidar partisi tarafından
kamuoyuna deklare edildi. Bunlar çok önemli düzenlemelerdi aslında. On
dört yıldan sonra deklare edilmiş olması elbette
eleştirilmeye değer ama hiç olmazsa deklare edilmiş olması
da önemli. Birisi, 2015 Şubatında bir önceki Başbakan
tarafından kamuoyuna bir paket olarak açıklanmış olan
şeffaflıkla ilgili paketti, sonra, tahmin edeceğiniz, hepimizin
bildiği tepkiler üzerine paket geri çekilmişti.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Başbakanı götürdü işte şeffaflık paketi.
AYHAN BİLGEN (Devamla) - Biri de yine kendisi
görevden alınmadan önce siyasi etik yasasıyla ilgili düzenlemeydi.
Siyasi iktidarlar sadece yaptıklarından
dolayı değil, yapmaları gerektiği hâlde
yapmadıklarından dolayı da sorumludurlar topluma. Eğer bu
ülkede siyaset bir kişisel çıkar elde etme aracı olarak
okunuyor, algılanıyorsa ve bundan dolayı da siyaset kurumu
yıpranmışsa, kirlenmişse, yozlaşmışsa bunun
sorumluluğu bu çatı altındaki herkese aittir.
Dolayısıyla, bugünkü pratiği, bugünkü tabloyu, Türkiye
gerçeğini yok sayarak bu paket içerisindeki, bu torba kanun içerisindeki
düzenlemeleri okumanın, değerlendirmenin çok imkânı yok. Bir
başka pratikte, bir başka ülkede belki aynı maddeleri böyle
kaygıyla, korkuyla, tereddütle değerlendirmeyebilirsiniz. Mesela,
Panama belgeleriyle ilgili birçok ülkede istifa geldi, ciddi tartışmalar
yaşandı ama Türkiyede tık yok. Demek ki yolsuzluğun
siyaset açısından tartışılmaya değer tarafı
yok, siyaset açısından bu çok önemli bir mevzu değil, medyada
ciddi bir karşılık bulmuyor.
Aynı şekilde, Rıza Sarrafın
ortağı Zencani İranda yargılanıyor ve Türkiyede ne
kadar rüşvet dağıttığına dair rakamları
telaffuz ediyor. Şimdi, olması gereken, bu iş İranda
yargılama konusu olmadan önce onun iddia ettiği rüşveti kime
vermiştir, bununla ilgili idari soruşturma, etkin soruşturma
yapılmış mıdır, bürokratlar mı
almıştır bu rüşveti, gümrükçüler mi
almıştır, siyasetçiler mi almıştır, kim ne kadar
almıştır -herhâlde muhalefet almamıştır, herhâlde
gönüllü kültür kuruluşları falan almamıştır bu rüşveti-
diye bununla ilgili araştırmayı burada yapmak ve
İranın Amerikayla birlikte Türkiyeyi bu vesileyle pres etmesine
fırsat vermemek olması gerekendir. Hadi bu olmadı, hiç olmazsa
bu aşamadan sonra yani bu iş bu kadar gündemleştikten sonra bir
ülke, o ülkeyi yönetenler dönüp komşunuzdaki yargılama sürecine
müdahil olup Ne oluyor? Ciddi bir iddia var, büyük bir rakam söz konusu. Ben
bu kadar rüşvet dağıttım komşu ülkede. diyor,
Türkiyeyi karalamaya ne hakkınız var? Bu kadar ağır bir
iddiada bulunuyorsunuz, bunu ispatlayın, iddialarınızı
ortaya koyun, biz de gerekli etkin soruşturmayı, yargılamayı
yapalım. demek yakışmaz mıydı?
Değerli milletvekilleri, bir ülkede yolsuzlukla
mücadele demokratikleşmenin olmazsa olmazıdır ve eğer bu
ikisini birlikte ele almazsanız demokrasi sadece bir süs, sadece bir
görüntü olarak kalır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Bilgen.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
26ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
27nci madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 404 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 27nci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Lezgin Botan Mahmut Toğrul
Diyarbakır Van Gaziantep
Filiz Kerestecioğlu Demir Mehmet Ali Aslan
İstanbul Batman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde Batman Milletvekili
Sayın Mehmet Ali Aslan. (HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) - Sayın
Başkan, Sayın Divan ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün 14 Temmuz, Arap Alevi
insanlarımızın Evvel Temmuz ya da
(x)
diye kutladıkları bayram havasında geçen bir festivaldir. Bu 14
Temmuz bayramının anlamı, temmuz ayındaki bereketi,
bolluğu ve hasadı temsil eder. Bayramdan ziyade de bir şenlik,
bir eğlence ve piknik havasında kutlanır. Daha çok Adana,
Antakya, Mersindeki Arap Aleviler bunu kutlar. Arap Alevilere de buradan
(x) diyoruz yani bu festivali, bu
bayramı kutluyoruz.
Bu bayram, havarilerden bu yana kutlanan bir
bayramdır. Bir hafta öncesinden kutlamalarına başlanır ve
14 Temmuz final günü olur. Ama her ne hikmetse bize Antakya, Adana ve
Mersindeki Arap Alevilerin ulaştırdığı bilgiye göre,
sırf bu kutlanmasın diye, katılım az olsun diye hep
IŞİD, DAEŞ canlı bomba ihbarı yapıldı.
şeklinde, böyle gerçekle ilgisi olmayan bilgiler yayıldı
katılım olmasın diye ama Antakya ve özellikle de
Samandağı halkı büyük bir katılım göstermiştir
panellere, konferanslara ve gecelere. Bu, bizde de oluyor, genelde HDP
mitinglerinde de, bir bakarsınız ki bir yıl boyunca ihbar olmaz
ama miting yapacağımız zaman bir de duymuşsunuz ki
IŞİD canlı bomba ihbarı peş peşe Emniyete gelir,
her ne hikmetse de iktidar partisinde de öyle bir ihbar olmaz.
Tabii biraz konuya da değinelim. Yapılan
düzenleme anladığımız kadarıyla, zengin ile fakir
arasındaki uçurumu gittikçe derinleştirmektedir ve bu torba yasa
toplumda on binde 2 karşılığı olan insanlar için,
sermaye için çıkarılmaktadır. Örneğin değerli
taşlardan, işlenmemiş taşlardan bırakın ÖTVyi,
KDV bile alınmamaktadır ama bütün toplumun
faydalandığı süt gibi, sağlık gibi ve diğer temel
ihtiyaçlar gibi ürünlerden yüzde 8 KDV alınabilmektedir. Yine,
engellilerden otomobil alımı sırasında ÖTV alınmamakta
ama maalesef, KDV alınmaktadır yani engellilerden bile kâr etme
mantığı hâlâ sürdürülmektedir.
Yine -aslında bu yasaların en başta
engelliler için çıkarılması gerekiyordu, Sayın Bakan
herhâlde dinliyor- engelli, Türkiyeden bir araç aldığı zaman
beş yıla kadar satamıyor, yurt dışından
aldığı zaman on yıla kadar satamıyor ve yurt
dışından alacağı otomobilin de üç yaşından
büyük olmaması gerekiyor. Oysaki zaten birçok engellinin bunu alım
gücü yoktur. Beş yıla kadar satamıyor yani bir ÖTV indirimi
yapıyorsunuz diye engellinin beş yıllık talebine,
isteğine, zevkine de ipotek koymuş oluyorsunuz; bu da doğru
değildir.
Yine, çok büyük, devasa iş adamlarına
yapılan vergi affı maalesef, engellilere yapılmamaktadır.
Örneğin Cerattepe doğasının yıkıcısı
holdingin eski parayla 424 trilyonluk vergi borcu siliniyor ama engellilerin,
öğrencilerin, memurların, emekçilerin, yoksulların elektrik
borcu, su borcu ve öğrencilerin de katkı kredi borçları
silinmiyor. Niye bir kişi için özel yasa çıkarılıyor,
trilyonları siliniyor, niye bütün toplumu ilgilendiren fakirlerin vergi
borçları silinmiyor? Şu anda, Türkiye'de memurlar, engelliler,
emekçiler, hepsi gurbet hayatı yaşamaktadır. Niye gurbet
hayatı diyorum? Çünkü Hazreti Ali (RA) buyurmuş ki: Zenginlik
gurbette bir vatan, fakirlik ise vatanda bir gurbet hâlidir.
Teşekkürler. Sağ olun. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Aslan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
27nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
28inci madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 404 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 28inci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Filiz Kerestecioğlu Demir Lezgin Botan
Diyarbakır İstanbul Van
Mehmet Ali Aslan Mahmut Celadet Gaydalı Mahmut Toğrul
Batman Bitlis Gaziantep
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde, Bitlis Milletvekili
Sayın Mahmut Celadet Gaydalı. (HDP sıralarından
alkışlar)
MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; partim ve grubum adına,
görüşülmekte olan 404 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 28inci maddesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, 28inci madde, geneli
itibarıyla vergilendirme hususunda Bakanlar Kuruluna vergiyi
sıfıra kadar düşürebilme yetkisi tanımaktadır.
Vergiyle ilgili çalışmalar
yapılırken, uygulamada meydana gelebilecek olası problemlerin
önceden görülebilmesi adına, detaylı ve teknik bir
çalışmaya tabi tutulması gerekmektedir.
Daha önce Plan ve Bütçe Komisyonunda alt komisyona
sevk edilen Gelir Vergisi Kanunu gibi temel kanun tasarıları
şeklinde incelenmesi gerekmektedir. Oldu bitti mantığıyla
bu madde net olarak görülmektedir. Bizler yatırım ortamının
iyileştirilmesine karşı değiliz fakat bunun hangi
koşullarda ya da hangi pratikler doğrultusunda
şekillendirileceğinin iyi belirlenmesini istiyoruz.
Tasarı da geneli itibarıyla,
yatırım ortamının iyileştirilmesi amaçlanmaktadır
fakat gerek gerekçeler gerekse içeriği bakımından, tasarı,
maddi kaynakların yeniden dizaynı ve maddi güce sahip olanların
şartlarının iyileştirilmesinden ibarettir.
İktidarın uzun süredir görmediği veya görmezden geldiği
asıl problem, maddi koşulların düzenlenmesiyle
yatırımların artmayacağı, tam tersi, sosyal ve
toplumsal demokrasinin gelişimiyle yatırımların
artacağı gerçeğini kabul etmiyor olmasıdır.
Yatırımlar güven ortamının
tahsis edildiği, barışın ve sosyal adaletin hüküm
sürdüğü, buna bağlı olarak ideal ve doğru toplumsal
politikaların uygulandığı ortamlarda gerçekleşebilir.
Fakat, bugün Türkiyede gerek barış ortamı olsun gerekse sosyal
hak, özgürlük ve adalet gibi evrensel değerler olsun, her biri yok
edilmekte, tekçi ve merkeziyetçi bir yaklaşımla her problemin
çözüleceğine inanılmaktadır. Özellikle doğu illerinde
meydana gelen hukuksuz sokağa çıkma yasakları, güvenlikçi
politikalar, aynı zamanda yanlış ve öngörüsüz bir biçimde
uygulanan dış politikalar sonucu, sıfır sorun yerine sıfır
komşu ilkesinin benimsenmesi, basın ve medya kuruluşları
üzerinde uygulanan baskılar, yargı ve hukukun saf dışı
edilmesi ve hizaya çekilmeye çalışılması, milletin
iradesinin kayyumlarla ve gayrihukuki yöntemlerle saf dışı
edilmeye çalışılması, totaliter bir devlet rejiminin
oluşturulmaya çalışılması, Türkiyede
yatırım için gerekli koşulların sağlanmasını
da imkânsız bir hâle getirmektedir.
Değerli milletvekilleri, birçok konuda hâlâ
sosyal eşitlik sağlanamamıştır. Gelir
dağılımı üzerinde inanılmaz bir uçurum
bulunmaktadır. Bugün ülke servetinin yüzde 54ü yüzde 1lik nüfusun
kontrolündeyken, atılan her adım ve geliştirilen her politika
halkın değil sermayenin menfaatleri doğrultusunda
şekillenecektir. Yani hem halk için siyaset
yaptığınızı iddia edip hem de yapılan tüm yasal
düzenlemelerde sermayenin çıkarlarının gözetilmesiyle sosyal
devlet anlayışı sergileyemezsiniz.
Bugün bu kanun tasarısıyla Damga Vergisi
Kanunundaki muafiyet ve istisnalar olsun, Gider Vergileri Kanunundaki
muafiyet ve istisnalar olsun, Harçlar Kanunundaki, Emlak Vergisi Kanunundaki,
Katma Değer Vergisi Kanunundaki muafiyetler ve istisnalar olsun, hiçbiri
uzun vadede bir randıman sağlayamayacaktır. Devletin hangi
koşullarda olursa olsun sosyal barışı ve sosyal adaleti
gözetmesi gerekmektedir. Yani, bir yandan halk için siyaset
yaptığınızı iddia edip diğer yandan ülke vergi
gelirlerinin yüzde 70inden fazlasını işçiden, memurdan,
çiftçiden alıyorsanız ve AKP iktidarı yaptığı
yasal düzenlemelerle vergi borcu olan yandaş şirketlerin
borçlarını ya af yoluyla sıfırlıyor ya da uzlaşma
yoluyla kuşa çeviriyorsanız buna halk için siyaset yapmak
değil halkın parasıyla siyaset yapmak denir.
Yani, kısacası, bu yasa
tasarısının özünü ifade etmek gerekirse, AKP iktidarı
şirketlere en ufak detayına kadar vergi indirimi ve muafiyetler
sağlarken, hatta ve hatta vergi oranlarını sıfırlara
kadar indirirken emekçilerin, yoksulların, halkın en temel
gereksinimlerini görmezden geliyor; dolaylı yollardan üzerlerindeki vergi
yükü daha da artırılıyor.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın
Gaydalı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
28inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
29uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
30uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
31inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
32nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
33üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
34üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
35inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
36ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
37nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
38inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
39uncu madde üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 404 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 39uncu maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Lezgin
Botan Ziyar
Pir
Diyarbakır Van Diyarbakır
Ahmet
Yıldırım Filiz
Kerestecioğlu Demir
Muş İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Van Milletvekili
Sayın Lezgin Botan. (HDP sıralarından alkışlar)
LEZGİN BOTAN (Van) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben de grubumuz adına 39uncu madde üzerine
söz almış bulunmaktayım.
39uncu madde ve takip eden 3 maddede
yatırım teşvik belgesi ve işletmelere sağlanan
kolaylıklar ve muafiyetler yer almaktadır. Söz konusu bu maddeyle,
39uncu maddeyle bu belgeye sahip olan işletmelere inşa ettikleri
binaları inşa ettikten sonraki süreci takiben beş yıl
boyunca emlak vergisinden muafiyet sağlanmaktadır. Ancak, bu
muafiyetin kimlere avantaj sağlayacağı hususu da
yatırım teşvik belgesinin nasıl ve neden
alındığı da aslında açıkça görülmektedir. Bu
belgenin Ekonomi Bakanlığı tarafından verildiği göz
önünde bulundurulursa sürecin ne kadar subjektif ve siyasi saiklerle
işlediği gerçeğini de görürsünüz. Bu durumda siyasi iktidara
yakın olan işverenlerin kendilerine haksız avantaj
sağladığı, sağlayacağı da gün gibi
ortadadır. Öyleyse bu yatırım belgesinin ya isteyen her
yatırımcıya verilmesi lazım ya da bu yatırım
teşvik belgesine sahip olan şartı aranmaksızın
seyyanen uygulanması lazımdır.
Sayın milletvekili arkadaşlarım,
şimdi, yatırım ortamının iyileştirilmesinden söz
ediyoruz. Yatırım ortamının iyileştirilmesinden önce
toplumsal barış ortamının iyileştirilmesi gerekiyor.
Bir taraftan kentleri yakıp yıkacaksınız, dağı
taşı bombalayacaksınız, ormanları kül edeceksiniz,
bağımsız yargıyı ortadan
kaldıracaksınız; vergi adaletsizliği, bölgeler arası
bu adaletsizliği giderek derinleştireceksiniz; yoksulluğu, iç
göçü ve yüz binlerce insanı işsiz, evsiz, barksız
bırakacaksınız, sonra yatırım ortamını
iyileştireceğinizi söyleyeceksiniz. Gerçekten, bunu nasıl
yapacaksınız, bunu nasıl başaracaksınız yani
akıllara ziyan bir yaklaşım bu. Öncelikle toplumsal
barış ortamının sağlanması lazım. Eğer
toplumsal barış ortamını sağlayamazsanız durmadan,
her gün savaşın günlük maliyetinin giderek katlandığı
bir ortamda, kentlerin yakıldığı,
yıkıldığı bir ortamda, yüz binlerce insanın
evsiz, işsiz kaldığı bir ortamda, işverenlerin böylesi
bir ortamda, güven isteyen sermayenin böylesi bir ortamda yatırım
yapmasını sağlamak mümkün değildir.
Şimdi, ben bölgeden birkaç şeye
değinmek istiyorum Sayın Bakan buradayken. Yatırım
ortamının iyileştirilmesini söylüyorsunuz ancak bölgedeki birçok
iş adamına -çağırarak- bizzat AKPnin kimi yetkilileri
şunu söylüyor: Biz 100 bin liralık bir kredi
sağlayacağız, faizsiz bir kredi vereceğiz ancak siz PKKnin
terör örgütü olduğunu bütün kamuoyuna beyan ederseniz vereceğiz.
Allah aşkına, böyle akıllara ziyan bir yaklaşım
olabilir mi, böyle bir şarta bağlanabilir mi? Böyle bir şart
olmaz, bakın böyle bir şart, böyle bir şantajvari
yaklaşım olmaz. Diğer taraftan, birçok iş adamına
benzer şekilde Siz bizim elimizi güçlendirmediniz. Eğer siz elimizi
güçlendirirseniz yani AKPye oy verirseniz yani AKPnin politikalarına, savaş
politikalarına teslim olursanız, biat ederseniz size birtakım
kolaylıklar sağlayacağız, yok yapmazsanız bu mümkün
değil.
Diğer taraftan, 2014 yılından bugüne
kadar bölgedeki birçok iş adamı ve şirketler on beş
yıl geriye dönük soruşturmalara tabi tutulmakta ve gönderilen
müfettişler haksız bir şekilde oradaki sermayeyi, zaten
kırk yıllık savaşta tahrip olan, çöken bölge ekonomisini
iyice çökertmek üzere orada haksız cezalar kesmekte. Sadece onlara
değil, avukatlara, doktorlara yani kürdistandaki işverenlere,
kürdistandaki iş adamlarına, kürdistandaki sermayeye yönelik
ayrımcı, ırkçı ve oradaki sermayeyi çökertmeye yönelik bir
yaklaşım var. Dahası, AKPye yakın iş adamlarına
bile 2014 yılından şimdiye kadar hak edişleri verilmiyor,
kamu ihaleleri bir nevi durdurulmuş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LEZGİN BOTAN (Devamla) - Oradaki kamu
ihalelerinde iş adamlarının ki bunların çoğu AKPye
yakın iş adamlarıdır- hak edişleri hâlen 2017
yılına ertelenmiştir. Bölgeye bilinçli bir şekilde ekonomik
bir ayrımcılık uygulanmakta ve ekonomik ambargo uygulanmakta.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Botan.
LEZGİN BOTAN (Devamla) - Siz
barışı sağlamadan, barış ortamını
sağlamadan, orada her türlü altyapıyı tahrip ettikten sonra
böyle bir şeyde başarılı olamazsınız.
Selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Botan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
39uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
40ıncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 40ıncı madde kabul
edilmiştir.
41inci madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 404
sıra sayılı Kanun Tasarısının 41inci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Lezgin Botan Ziya Pir
Diyarbakır Van Diyarbakır
Ahmet Yıldırım Filiz Kerestecioğlu Demir Mahmut Toğrul
Muş İstanbul Gaziantep
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Gaziantep Milletvekili Sayın Mahmut Toğrul konuşacak. (HDP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli Başkan, söz
konusu yasayla, yatırım teşvik belgesine sahip işletmelerin
inşa ettiği yapılar için belediyelere olan yükümlülüklerine yani
yapı ruhsatı için muafiyet getiriliyor. Burada aslında problemli
olan iki nokta var: Birincisi, bu yatırım teşvik belgesini
Ekonomi Bakanlığı veriyor yani Hükûmet veriyor ve bu belge
tamamen subjektif koşullarda verilmektedir. İkincisi, zaten
sınırlı olan, sınırlı gelirleri olan yerel
yönetimlerin bu yasayla yetkileri ve gelirleri daha da kısıtlanmaktadır.
Dolayısıyla, yerel yönetimlerin aslında güçlendirilmesi
gerekirken ve yerel yönetimlerin desteklenmesi gerekirken bu yasanın
onların yetkisini ve gelirlerini azaltan bir yönü olduğu için de
aslında kabul edilebilir bir tarafı yoktur.
Değerli milletvekilleri,
bugün ben -Gaziantep milletvekili olarak- Türkiye'nin önemli bir sanayi
şehri olduğu düşünülen bir şehrin milletvekiliyim ama
bilmiyorum şu anda Türkiyede halkımızın yüzde kaçı
biliyor ki Gaziantep Türkiye'nin bankalara en borçlu kentidir. Gaziantepte
sanayi üretimi neredeyse durma noktasına gelmiştir. Neden durma
noktasına gelmiştir? Çünkü Gazianteplinin ürettiğini genel
olarak pazar anlamında kullandığı yer Irak, Suriye, Ürdün
başta olmak üzere Orta Doğu coğrafyasıdır ama maalesef
bizim yanlış dış politikamızdan kaynaklı olarak
Orta Doğuda hiçbir dostumuz kalmamış ve orası özellikle de
IŞİDle de iş tutarak
karıştırılmış ve oraya
satışımız, ihracatımız neredeyse durma
noktasına gelmiştir.
Değerli arkadaşlar, Gaziantepte nakliyat
ve lojistik önemli bir iş koludur ve ürettiğini Orta Doğuya götüremediği
için şu anda nakliyat sektörü, lojistik sektörü iflasın
eşiğindedir. Tırlar yatmaktadır ve lojistik işi
yapanlar, nakliyatçılar, bugün tırlarını satışa
çıkarmış durumdadırlar yani iflasın
eşiğindedirler, bir kısmı da zaten iflas etmeye
başlamıştır. Ama asıl sorunlu olan, büyük sanayi
şirketlerinin yanında asıl sorunlu olan küçük esnaftır.
Gaziantepte küçük imalat sanayisi oldukça yoğundur, başta tekstil
olmak üzere özellikle emek yoğunluklu küçük imalat sanayisi yoğundur
ve bunların da pazar alanı başta Kürt şehirleridir. Bugün
malını satmış olan alacağını alamıyor
çünkü verdiği, satışını yaptığı
karşı yer de maalesef dükkânını aylardır
işletemiyor, dolayısıyla senetleri ödenmiyor ve Gaziantepli
işini kapatmaya başlamış durumdadır. Küçük sanayi iflasın
eşiğindedir, imalat sanayisi iflasın eşiğindedir.
Bunun üzerine, özellikle küçük imalat sanayisinde çalışanlar da
işsiz kalmaya başlamıştır.
Ağırlıklı olarak bugün kenar
semtlerdeki terzihanelerde 7 yaşında Suriyelilerin
çalıştığına şahit olduk biz. 7 yaşında,
8 yaşında çocuklar, emekleri sömürüldüğü gibi zor
koşullarda bu alanda çalıştırılıyor. Bu
plansız gelen misafirler, aynı zamanda kontrollü
olmadığı için yerli emekçinin de işsiz kalmasına neden
olmuş, bugün Gaziantepte işsizlik alabildiğine ilerlemiştir.
Sadece organize sanayi bölgesinde geçen hazirandan bu yana yani 7 Haziran
seçimlerinden bu yana yaklaşık 35 bin insan işinden
edilmiştir, işsiz kalmıştır, iş yerinden
çıkarılmıştır.
Şimdi, yatırım ortamını
iyileştiriyoruz diyoruz ama bu koşullarda, savaş
koşullarında, Gaziantepte neredeyse yaşamın imkânsız
olduğu koşullarda yatırım yapılmasını
beklemek son derece saflıktır ve gerçekçi değildir diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Gaziantepe sahip çıkılmasını
tüm Gaziantep milletvekilleri başta olmak üzere yüce Meclisten diliyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Toğrul.
ABDULKADİR YÜKSEL (Gaziantep) Gaziantep emin
ellerde Mahmut Bey, hiç merak etme sen.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Biliyoruz,
biliyoruz.
ABDULKADİR YÜKSEL (Gaziantep) Başka yeri
anlatıyorsun sen, başka yeri!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Gaziantepe gitmiyorlar herhâlde, esnaf iflas ediyor.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
41inci madde kabul edilmiştir.
42nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
43üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
44üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
45inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
46ncı madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 404 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 46ncı maddesinde yer
alan her türlü belge, muhtasar ve prim hizmet beyannamesi veya bilginin
ibaresinin muhtasar ve prim hizmet beyannamesinin şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş Halis
Dalkılıç Murat
Alparslan
Kayseri
İstanbul
Ankara
Zekeriya
Birkan Abdullah
Ağralı Abdurrahman
Öz
Bursa
Konya
Aydın
Kerem
Ali Sürekli Mahmut
Atilla Kaya Halil
Özcan
İzmir İzmir
Şanlıurfa
Mücahit
Durmuşoğlu
Osmaniye
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi mi okutuyoruz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Serbest muhasebeci, serbest muhasebeci mali
müşavir ve yeminli mali müşavirlerin kuruma gönderilecek tüm bilgi ve
belgelerden değil, yalnızca muhtasar ve prim hizmet beyannamesinden
sorumlu tutulmaları amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
46ncı
madde kabul edilmiştir.
47nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
48inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
49uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
50nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
51inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
52nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
53üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
54üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
54üncü madde de kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, ikinci bölümde yer alan
maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi, üçüncü bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Üçüncü bölüm 60ıncı maddenin (a) ve (b)
bentleri ile geçici madde 1 ve geçici madde 2 dâhil, 55 ila 77nci maddeleri
kapsamaktadır.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.04
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 00.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Elif Doğan TÜRKMEN
(Adana)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113üncü
Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.
404
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon
burada.
Hükûmet
burada.
Üçüncü
bölüm üzerinde söz isteyen, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya
Milletvekili Sayın Mehmet Günal.
MHP GRUBU
ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) Sayın milletvekilleri, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Gecenin
bu saatinde en azından sonrasını kısaltmış
olmanızdan dolayı da baştan teşekkürlerimi ileteyim ama
teşekkürümüzün kalıcı olması için Sayın Bakana
-yukarıda Sayın Canikliye de söylemiş olduğumuz, bütün
arkadaşlarımızın- bu geçici 2nci maddenin tamamen
gündemden çıkarılmasının ülkemiz adına daha
hayırlı olacağını söyleyerek başlıyorum.
Bu arada,
Sayın Ağbal Diğer ülkelerde de böyle uygulamalar var.
demiş ama ben çekle ilgili konulara girmeden önce birkaç şeyi
kendisinin dikkatine sunacağım. Hepimizden daha kolay bir
şekilde Türkiyede bunun olup olmadığına en rahat kendisi
ulaşacaktır çünkü MASAK kendisine bağlı bir birim. Hem
MASAKın hem Adalet Bakanlığının hem Emniyet
istihbarat biriminin ortaklaşa yürüttüğü bir Avrupa Birliği
projesinde ben de akademisyen olarak Türkiye paperını yazma
imkânına kavuşmuş idim 2005-2006 yılında. Kara para
aklamanın yollarıyla ilgili hangi yöntemlerin
çıktığına ilişkin, suç gelirlerinin aklanmasıyla
ilgili bir projeydi. Ondan sonra da yine -az önce buradaydı- daha geçen
dönemde 2013 yılında Sayın Mehmet Muşun ve Sayın Erdoğdunun
katıldığı, Brükselde bir toplantıya gittik, AB
Parlamentosunun Organize Suçlar, Rüşvet ve Kara Paranın
Aklanması ile Mücadele konulu seminerinde ülke örneklerini
ayrıntılı bir şekilde sunumlarını yaptılar.
Burada da, Sayın Bakan isterse kendisine de takdim ederim, dosyalar
hazır durumda var.
Şunu söylüyorum, siz diyormuşsunuz ki: Bu
başka ülkelerde de var. Başka hiçbir ülkede böyle bir düzenleme yok.
Neden yok? Çünkü Birleşmiş Milletler Sözleşmesini biz burada
onayladık Sayın Bakan. Onun ötesinde tutanakları elimde duruyor,
biz konuştuk burada. FATFin OECDye bağlı kararları var,
AB konvansiyonu var. Bir taraftan bunlar dururken biz suç gelirlerinin
aklanmasını eğer burada soruşturmadan muaf tutar,
tamamıyla sınırsız bir kara para girişini aklarsak biz
bütün listelerde kara listeye bütün kuruluşlar tarafından
alınırız. Bunlar uluslararası hukuk, biz de onayladık,
onu söylemeye çalışıyorum. Madem bundan şimdilik
vazgeçtiniz, temelli kaldırın ki teşekkürümüz daha
kalıcı olsun, Türkiyeyi böyle bir sıkıntıya
sokmayalım diyoruz. Yani burada birtakım düzenlemeler var. Eğer
onları dikkate almaz isek yarın uluslararası arenada da ciddi
sıkıntıya uluslararası hukuk açısından
düşeriz diyorum. Sizlere bir daha uyarıda bulunmuş olayım.
Alınan karar kalıcı olursa daha güzel olur, ülkemizi de böyle
bir sıkıntıya düşürmemiş oluruz. Ama
yatırımı teşvik edeceksek onun yolu var, yabancı
sermayeyi teşvik edeceksek onun yolu var. Daha önce
yaptığımız varlık barışlarında en
azından yüzde 2 vergi alıyorduk, şimdi o da yok,
kaynağı da belirsiz. Dolayısıyla bunlara tevessül etmemek
lazım, başka yollarla ülkemize yatırım girişini
sağlama şansımız var.
Şimdi, çeklerle ilgili daha önce burada
tartıştık, yeniden düzenlemeler geliyor;
sıkıştıkça yarın tekrar olacak, Komisyonda da
arkadaşlara sorduk, dosyalar birikince yeniden o zaman hapis
cezasını kaldıracağız, hapishaneler dolunca yine
kaldıracağız. Bunu köklü bir şekilde
Şu anda da
bekleyenler var. diye arkadaşlarımız söylüyorlar. Tabii az önce
de arkadaşlarımız yetkili arkadaşlarla da
görüşüyorlar, bir ara formül bulabilir miyiz diye ama hep ifrat tefrit
oluyor yani bir o uca gidiyoruz, bir bu uca gidiyoruz. Köklü bir şey
yapmak lazım. Bir taraftan çekin bir kere senede dönüşmesini önlemek
lazım. Evet, ama bir hapis cezası getirirken de şu anda ödeme
güçlüğüne düşmüş insanları da profesyonel çek
dolandırıcısı hâline gelmiş insanlarla aynı
kategoriye koymamak lazım. Bizim seçim bölgemiz Antalyada, şu anda
yaşanan, Rusyayla yaşanan krizden dolayı -her ne kadar birkaç
gün önce bir adım atılmış olsa da bu krizin sonucunu bir
senede alma şansımız, olumluya dönüştürme
şansımız hemen yok- birçok otel satılık şu anda,
birçok insan çeklerini ödeyemiyor ki ekim, kasım ayı geldiğinde,
sezonun sonunda bu çok daha bariz bir şekilde ortaya çıkacak. O
zaman, şimdi, bir defalık çeki yazılmış, temerrüde
düşmüş, başka bir senedini ödeyememiş birisiyle, sürekli
olarak bunu daha önceden alışkanlık hâline getirmiş, sahte
şirketlerle, paravan şirketlerle, faktöring şirketlerle
anlaşarak birtakım şeyler yapan birisine aynı şeyi
yapmayalım diyoruz. Arkadaşlar Bir formül geliştirelim.
diyorlar. En azından bu şekliyle, kararın açıklanması
tarzı bir şeyle ikinci bir defa işlenmesi hâlinde ertelenmesine
ilişkin diğer bazı suçlarda bu hükümler var. Öyle bir şey
yapılabilir dedik.
Artı, az önce Sayın Kalaycı
konuşmasında belirtti, hepiniz de baktınız. İyi, vergi
rekortmeni şirketlere baktığınız zaman ilk 10da 7
tanesi, ilk 100de 18 tanesi banka. Geçen sene de öyleydi. Sadece Halkbank
vardı. O biraz şimdi aşağılara düşmüş, ilk
başlardaydı. Demek ki bankalar hâlâ belli ölçüde kâr ediyorlar. Biz
de diyoruz ki o zaman yaprak başına bankanın sorumluluğunu
arttıralım veya çekin miktarıyla bir şekilde
orantılayalım ki riski onlar da takip etsinler. Yani kredi kartı
verir gibi, peynir ekmek dağıtır gibi de çek vermesinler.
Nasıl ki kredide tek tek inceliyorlar, çek de bir kredi, ona göre gidip
kredibilitesine bakıyorlar, bir sürü denetlemeler yapıyorlar.
Dolayısıyla, bir şey yapalım. Yani bankaların da
çalışmasını engelleyelim demiyoruz ama bu sorumluluğa
o zaman biraz daha ortak edelim ki iyi niyetli vatandaşı, çekini
sırf düştüğü sıkıntıdan dolayı ödeyemeyeni
bir şekilde koruyalım diye söylüyoruz. Köklü bir çalışma
yapalım. Yine teşviklerle ilgili burada düzenlemeler var. Yine böyle
pansumanla yapıyoruz. Sıkıntı burada arkadaşlar. Yani
dar bölgeli sektörel teşvik dedik, üretimi teşvik edelim sadece
tüketimle olmaz, sadece inşaatla olmaz diye sizin bakanlarınız
da söylediler.
Onun için, böyle bir fırsat elimize
geçmişken ne yapıyoruz? Bunları köklü düzeltmek yerine yine bir
torbanın içerisine üç oradan, beş oradan, sahibinden ihtiyaçtan acele
torba kanun yine geliyor.
Ee, şimdi, bu şekliyle çıkarınca
yarın yine geleceksiniz, yine düzeltme isteyeceksiniz. Bunlar daha önce
çıkardığımız kanunlar diye onun için söylüyoruz
değerli arkadaşlar. Oysa ne yapmamız lazım? Hepsini
oturtup, ilgili kurumların zaten görüşleri var, daha önce gelmiş
tasarılar var.
Yukarıda, şimdi, gelir vergisi kanunu
komisyonda, alt komisyonda devam ediyor, biz burada yine vergi kanunuyla ilgili
istisnalar, muafiyetlerle uğraşıyoruz. Ya topyekûn bir şey
yapmamız lazım. Evet, teşvik edelim. Evet, istisnası,
muafiyeti olsun. Ama bir oradan bir buradan madde
Aciliyeti şu konunun var,
bunu koyalım, yarın başka bir konu daha geliyor; öyle bir hâle
geliyor ki istisna muafiyet maddeleri ana kanundan fazla hâle geliyor kamu
ihale mevzuatında olduğu gibi.
Onun için, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak
-sürekli olarak sizlere söyledik- yapıcı, yol gösterici,
uzlaşmacı bir muhalefet anlayışından yanayız.
Eğer acil bir şey varsa esnafımızla ilgili, çiftçimizle
ilgili, sanayicimizle ilgili, iş adamımızla, çıkaralım
ama bunları hep böyle üçer beşer kopyala yapıştırla
getirerek, teklifle tasarıyı birleştirip başka bir teklifi
koyarak değil, gerçekten ilgili kesimlerin görüşünü alarak, daha
önceden muhalefet partilerinin de görüşünü alarak uzlaşmacı bir
şekilde getirin, acil olanları çıkaralım dedik.
Aynı şeyi bunun için de söyledik.
Sayın Bakanlara -yukarıda geldiler- dedik ki: Bunun içinde eksik de
olsa, bizim de seçim beyannamemizde, parti programımızda olan
hususlar var, bizim de verdiğimiz vaatler var ve kamuoyunun da ilgisini
çeken, vatandaşın da lehine olacak düzenlemeler var. Ama bunları
yaparken içine, bu kadar helalin içine bir tane haram karıştı
mı, bu sefer insicamımız bozuluyor, gereksiz yere Meclisin
enerjisi tüketiliyor, komisyonların çalışma düzeni bozuluyor.
Onun için, bunları baştan yaparsak iyi
niyetli bir şekilde
Sayın Başbakanın dediği gibi,
İçerde de dostları artıralım. diyor ama arkasından
da Biz söyledik siz bilirsiniz. diyor. Şimdi öyle olduğu zaman
olmuyor. Yani Muhalefetle de uzlaşalım. deyip sonra da Biz
teklifimizi yaptık, kendileri bilir. deyince olmuyor. O teklifin arkasında
durup, gelip iyi niyetli şekilde muhalefet partileriyle bunları
paylaşmak gerekiyor, ilgili kesimlerle de bunları paylaşmak
gerekiyor. O zaman, eksik olur, doğru olur, eleştiririz, katkıda
bulunuruz, önerge veririz ama netice itibarıyla en azından
zararlarını azaltarak, eksiklerini bir şekilde tamamlayarak
çıkarmış oluruz. Aksi takdirde ne oluyor? Bir iki madde için
bütün tasarı tıkanmış oluyor ve sonra da ne oluyor?
Kalkıyorsunuz, içinizden birisi kızıyor, Muhalefet çalıştırmıyor.
Bakın bugün bitecek, aksi takdirde önümüzdeki hafta da devam edecekti.
Eğer olumlu olan şeylerde eksik de olsa uzlaşabilirsek
bunları buradan çıkarma şansımız var.
Onun için, tekrar diyoruz ki: Bu yapmış
olduğunuz tasarrufları devam ettirin, kalıcı olarak da
kamuoyunda tartışma yaratan, uluslararası hukuka
aykırı, Türkiyeyi de sıkıntıya sokacak düzenlemeleri
yapmayalım; vatandaşımızın lehine olan düzenlemeleri
de hep birlikte, eksikleri varsa burada tamamlayarak çıkaralım ki o
zaman içeride de dostluklarınızı artırmış olun
diyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Günal.
Üçüncü bölüm üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekili Sayın Bülent Kuşoğlu.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
404 sıra sayılı Tasarı üzerinde
söz aldım. Üçüncü bölüm üzerinde partimin görüşlerini ve kendi
görüşlerimi açıklamaya çalışacağım gecenin bu
saatinde, dinletebilirsek tabii.
Değerli arkadaşlarım, kendimizi
kandırmayalım, 2008 sonrası Türkiye ekonomisi göreceli olarak
istikrarını yitirdi ve sıkıntılı bir dönem
geçiriyor. Büyüme, reel dayanaklarını kaybetmiş vaziyette.
Türkiye'nin sorunlarını, özellikle ekonomiyle ilgili
sorunlarını çözmek için bir şeyler yapılması
lazım. Türkiye'nin nasıl bir krizde olduğunu dahi henüz
tanımlayamamış bir Hükûmet var. Nasıl bir krizde, durumu
nedir, sıkıntıları nedir; henüz bunu tam olarak
tanımlayamamış bir Hükûmet var. Şimdi, yüzde 50 oy
almış bir Hükûmetin getirdiği yatırım
ortamının iyileştirilmesiyle ilgili tasarıya bakın,
ilk gelen bu. Yüzde 50 oy almış bir Hükûmet bunu mu getirir? Böyle
yapısal sorunları çözecek zaman zaman bahsediliyor- Türkiyeyi yeni
baştan mamur edecek, baştan aşağı
değiştirecek
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ayağa kaldıracak
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) -
ayağa
kaldıracak bir heyecanla gerçekten yapısal reform denebilecek
düzenlemeler yapar. Bu getirilenler pansuman tedbirler, gerçekten öyle yani
siyaset yaparak söylemiyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Tedbir bile değil.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, yüzde 50lik bir Hükûmetin getirmesi gereken bu
değil.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hiçbir işe yaramaz, bir
lira yatırım gelmez.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) AK PARTİ
içerisinde de böyle bir Hükûmetin çıkmaması, böyle bir zihniyetin
olmaması lazımdı. Ben çok değerli
arkadaşlarımın olduğunu da biliyorum. Böyle bir
anlayış Türkiye için züldür. Gerçekten yapısal reformlar
getirilebilirdi. Bu, Türkiyeye kriz teğet geçti. kafasıdır;
bu, Her işletme bir tane adam alsın, bir işçi alsın, krizi
çözeriz. kafasıdır. Bunlar önemsenmemesidir krizin, bunlar
Türkiyenin sorunlarının önemsenmemesidir,
anlaşılmamasıdır. Sayın Bakan burada, siz Maliye
Bakanından hiç duydunuz mu İşsizliği şöyle
önleyeceğiz, şöyle yapacağız, şöyle
programlarımız var. diye. Bunun içerisinde de işsizlikle ilgili
hiçbir şey yok.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Çok şey söyledik.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Çok şey
söylüyorsunuz, hiçbir şey yapmıyorsunuz Sayın Bakanım. Çok
şey söylemek yetmez. (CHP sıralarından alkışlar)
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Çok şey yaptık, görmek için göz gerekir.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Maliye
politikası ve para politikasını yürüten kurumlar ile -ki bu
dönemde bunlar çok önemli- ekonomiden sorumlu olan kurumlar arasında
uyumsuzluk var, aralarında uyumsuzluk var. Bu çok bariz bir şekilde
ortaya çıkıyor. Özellikle Merkez Bankasının enflasyon
hedeflerinin tutmaması da bunu net olarak her zaman gösteriyor.
Şimdi, çok önemli bir konu da kayıt
dışılık. Hızlı geçiyorum. Kayıt
dışılık Hükûmet programında önemli bir bölüm olarak
yer alıyor. Kayıt dışılıkla ilgili hedef
unutulmuş vaziyette. Ya, bu, Hükûmetin, Türkiyenin en önemli
sorunlarından bir tanesiydi, Maliye Bakanlığı da bununla
ilgili bir komisyon kurmuştu, çalışıyordu,
uğraşıyordu. Bunlar hiç açıklanmadı, bu dönem de
bununla ilgili bir şey yok. Tam tersine, kayıt
dışılığı artıracak şeyler yapılıyor,
vergi afları getiriliyor. Bir de bu Para getir ciğerimi ye.
yasası diye bir şey getirildi, Allahtan çekildi o. Yani bunlarla
Türkiyenin sorunları büyütülür, çözülmez. Hakikaten öyle, Allahtan
çekildi. Bu, Türkiyede birkaç yüz kişiye yarar, Türkiyenin
başını büyük bir belaya sokardı. İnşallah
getirilmez bundan sonra.
Sonuç olarak değerli arkadaşlarım,
bakın, Sayın Maliye Bakanı Hükûmet adına bir tasarı
getirdi. Analizi yok, etki analizi dahi yok. Sadece şunu
yazmışlar: 780 milyon liralık gelirden vazgeçildi. Hiç analiz
yok, ayrıntı yok; etki analizi böyle olmaz,
detaylandırılır.
Bir de bu kara para devleti olmamız konusuyla
ilgili olarak Sayın Bakan, Komisyonda da burada da bunun Türk
vatandaşları için getirildiğini ve servet affı
niteliğinde olduğunu söyledi. Sürekli olarak Sayın Maliye Bakanının
söylediği bu. Ama Başbakan Yardımcısı Canikli de
sürekli olarak Bu, Körfez sermayesi için, Körfez sermayesinin Türkiyeye
çekilmesi için getirildi. dedi. Yani yabancılar için getirildi, Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşları için değil yani Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarıyla birlikte yabancılar için getirildi. dedi.
Gerçekten çekildiği iyi oldu. Düşünebiliyor musunuz, burada
konuşuyoruz, IŞİDin veya PKKnın veya bir başka terör
örgütünün parasını burada herhangi bir avukat, kendi adına
bankaya bildirecekti, Maliyeye bildirecekti; onun adına o para gelebilecekti
ve soruşturma yapamayacaktık. Türkiye bir kara para ülkesi hâline
gelecekti. Çok büyük bir sıkıntıydı, Allahtan çekildi.
Tasarının çok vaktim kalmadı- en
önemli konularından bir tanesi, benim de konumdur, özellikle ona
değineceğim: Bu Maliye Bakanlığı ile Sosyal Güvenlik
Kurumunun muhtasar ve aylık prim ve hizmet belgelerinin
birleştirilmesi. Şimdi, bu çok önemli, ben Maliye
Bakanlığı ya da Sosyal Güvenlik Kurumu ya da kayıt
dışılık konulu her konuşmamda ortak bir veri
tabanı hazırlanması gerekir, oluşturulması gerekir, bu
çok şeyi çözer diye başlıyorum. Bunda da bu prim belgelerinin ve
muhtasar beyannamelerinin birleştirilmesiyle ilk adım
atılmış oldu diye sevindim, inanın sevindim. Çünkü,
kurumlar vergisi mükellefi 700 bin kişi var -gecenin bu saatinde tam
hatırlayamayacağım- 2 milyon küsur gelir vergisi mükellefi var,
iş yeri sayısı bunların altında kalıyor.
Milyonlarca kişiyi ilgilendiriyor, her ay bu belgeler veriliyor. Bu,
muhasebecileri, SMMMleri ilgilendiriyor, denetçileri ilgilendiriyor,
SGKyı ilgilendiriyor, Maliye Bakanlığını
ilgilendiriyor; çok sorunu çözebilecek bir düzenleme, ortak veri
tabanının ilk adımı diye düşünmüştüm; kontrol
sağlayacak, kolaylık sağlayacaktı ve kayıt
dışılığı önleyecekti ancak etki analizi
olmadığı için tam olarak ne amaçlandı, onu bilmiyoruz.
Çalışma Bakanlığı da, Maliye Bakanlığı
da bu konularda yetki istiyor, Yetki verin. diyor. Ama, birçok soru var,
Komisyonda da bunun üzerinde durduk, burada sıkıntı çok
olabilir. Şimdiye kadar bu yapılamadı, bununla ilgili çok sorun
var, sıkıntı var, ortak bir numara olmadan bilgisayar iki
tarafın kayıtlarını okuyamıyor. Ortak bir numara
oluşturmadınız, nasıl yapacaksınız? Henüz pilot
uygulama dahi yapılmamış, bu kanun çıkınca hemen
ertesi günü başlanacak.
Sayın Elitaş yok, kendisinin de
mesleğidir; şimdi, bir apartman iş yeri kapıcısı
için iş yeridir SGK açısından ama vergi mükellefi değildir,
muhtasar beyanname vermez. Bunun gibi, Maliye ile SGK mükellefi ve iş yeri
sayısı arasında yüz binlerce fark var. Şimdi,
düşünebiliyor musunuz, bu kanunu çıkarttık, önümüzdeki günlerde
yayınlandı, apartman iş yeri Maliyeye gitmiyor, vergi dairesi
numarası da yok. Nereye gidip bildirgesini verecek, aylık prim ve
hizmet belgesini verecek? Hangi vergi dairesine verecek? Hangi numarayla
verecek? Bunlarla ilgili hiçbir düzenleme yapılmamış. Bunlar çok
büyük sorun olacak şeyler. Bunlar düşünülmemiş, Biz onları
hallederiz. demişler. Maliye Bakanı çok zekidir, birikimlidir ama bu
konuları düşünmesi lazım. Eğer geçici bütçedeki gibi
-yanlış bir geçici bütçe yaptınız- yine aynı
hatayı yaparsanız çok büyük sorun olur Türkiye için, çok büyük sorun
olur. Bunlara çok dikkat etmeniz gerekiyor.
Mesela, gübrede -burada yine konuşmuştuk-
hem ithalatla ilgili hem de üretimle ilgili KDVler ikisinde de düşürüldü.
Hiçbir anlamı yok dedik, bir fayda sağlamaz dedik ama yine o hata
yapılmıştı, burada da yine o hata yapılıyor.
Hiçbir faydası olmadı biliyorsunuz sektör için.
Mesela, Maliye Bakanlığı için çok
önemli değil, çok büyük bir risk yok, onun için o tarafını
görmüyorlar ama Sosyal Güvenlik Kurumu için bu düzenlemenin çok büyük riskleri
var. Mesela, bu beyanname alındıktan sonra -beyanname diyorum eski
adıyla- ortak hâle getiriliyor; biliyorsunuzdur, eski bildirge, bordro ve
muhtasar beyanname ortak hâle getiriliyor, tek belge yapılıyor ama o
tek belge sorunu çözmüyor. Ortak numara yok dediğim gibi, ortak bir veri
tabanı yok ama onun haricinde mesela ek bir bildirimde bulunmak
gerektiği zaman Sosyal Güvenlik Kurumunun bunu incelemesi gerekir çünkü
Sosyal Güvenlik Kurumunda kişilerin ne kadar süre
çalıştığı, ne kadar prim ödediği çok önemlidir.
Sosyal Güvenlik Kurumu onu, o ek bildirimi alır, inceler, sahte bir
bildirim olmasın diye inceler. Mükellef Yanlış yaptık.
dediği zaman onu muhakkak incelemek zorundadır ama Maliye
Bakanlığı Nasılsa vergi artışı var. diye
alır onu, incelemez. Şimdi burada büyük sıkıntılar söz
konusu olacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Maalesef çok
büyük değişiklikler oldu SGK kadrolarında, sık
değişti. Birçok şeyi gözden kaçırıyor, bilmiyor,
kadroları gözden kaçıracaklar, sıkıntı olacak.
Çok teşekkür ediyorum. Bu vesileyle, gecenin bu
saatinde herkese saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kuşoğlu.
Sayın Bakanın söz talebi var.
Buyurunuz Sayın Bakan, iki dakika söz
veriyorum.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Öncelikle Sayın Bülent Kuşoğlu Vekilimizin eleştirilerine
teşekkür ediyorum, önemli konulara temas ettiler.
Birkaç konuya açıklık kazandırmak
istiyorum:
Bugün geçici 2nci maddeyle ilgili bir önerge
verildi, işleme konulacak ve o madde geri çekilecek. Ancak, bu meseleyi,
bu konuyu ayrı ve müstakil bir düzenleme olarak önümüzdeki hafta tekrar
Parlamentoya getireceğiz. Türkiyedeki
vatandaşlarımızın yurt dışında olan
varlıklarının Türkiyeye getirilmesiyle ilgili bir düzenlemenin
önemli olduğunu düşünüyoruz, Türkiye'nin ihtiyacı olduğunu
düşünüyoruz. Dolayısıyla, bu düzenlemenin çekilmiş
olması konusunda, böyle bir bilgi verme ihtiyacı oluştu.
İkinci olarak: Komisyon görüşmeleri
sırasında gerek benim yaptığım açıklamalar
gerekse Başbakan Yardımcımız Nurettin Caniklinin
yaptığı açıklamalar birbiriyle tezat oluşturmamaktadır,
tam tersine, birbirini bütünlemektedir çünkü bu getirilen düzenlemeyle, gerek
Türk vatandaşları yani Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları
gerekse diğer ülke vatandaşları yurt dışında
bulunan varlıklarını Türkiyeye getirebileceklerdir. Dolayısıyla,
Nurettin Canikli Bey, anladığım kadarıyla, görüşmeler
sırasında Körfez bölgesine ilişkin olarak özel bir vurgu
yapmış. O açıdan, Sayın Vekilim,
açıklamalarımız arasında herhangi bir tenakuz yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Aslında, İzmit
Körfezini kastetmişti(!)
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Üçüncü olarak, son olarak: İşsizlikle ilgili olarak Maliye
Bakanı bugüne kadar konuşmuş mudur? diye kendileri soru
sordular. Ben de Evet, bu konuda konuşmalarımız olmuştur.
dedim. Dolayısıyla, Hiçbir şey yapmış
mıdır? dedi. Evet, son bir yılda, bakın, bütün global
krizden sonra hâlâ Avrupa, OECD ülkeleri global kriz öncesi istihdam
seviyelerini yakalayamamışken, Türkiyede global kriz sonrası
dönemde 7 milyon ilave istihdam üretildi, son bir yılda da 1 milyon ilave
istihdam üretildi. Türkiye Cumhuriyeti hükûmetleri istihdamı
artırıyor, ekonomiyi büyütüyor, kalkınma yolculuğuna devam
ediyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, buyurunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Bakanın ilk
başta kullandığı birkaç ifade, gruplar açısından
da bir düzeltmeye ve hatırlatmaya muhtaç.
Geçici 2nci maddenin çekilmesiyle ilgili
varılan uzlaşıda Bu maddenin şimdi çekileceği, daha
sonra, Sayın Bakanın söylediği şekilde, gelecek hafta
Parlamentoya getirileceği Genel Kurul diye de anlaşılabilir-
önümüzdeki hafta ya da bir sonraki hafta Plan Bütçe Komisyonuna müstakil olarak
getirileceği, bütün partilerin bu konudaki uzman milletvekillerinin
yapıcı katkılarıyla, endişeleri ve şüpheleri
bertaraf edecek bir hâle dönüştürülmesi noktasında bir gayret içinde
olunacağı sözü üzerine, biz bu uzlaşıya, kısmen
varılmış olan bu uzlaşıya evet dedik ve bunu Türkiye
için çok önemli bir fırsat olarak görüyoruz. Sayın Bakanın
dediği gibi, Biz bunu geri çektik olduğu gibi, pinpon topu gibi
haftaya kucağınıza atacağız. diye bir
yaklaşım yanlış anlaşılmaya yöneliktir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir tamamlayabilir miyim
efendim, çok kısa, yarım dakika?
BAŞKAN Tamamlayınız, buyurunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Bakanın cevap
vereceği anlaşılıyor, ona da istinaden şunu da
söyleyeyim: Ben, Sayın Bakanın, Sayın Kuşoğlunun
söylediğinin aksine işsizliği ortadan kaldıran ve istihdam
artıran bir şeyler yaptığından haberdarım. Adalet
ve Kalkınma Partisi Bayburt Gençlik Kollarından 30 genci işe
soktuğu konusunda önemli bilgiler var. Bakalım, Sayın Bakan bu
konuda da bir aydınlatmada bulunur mu.
BAŞKAN Peki.
Sayın Bakan, buyurunuz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Şimdi, öncelikle, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekilimizin
yurt dışından varlıkların getirilmesine ilişkin
düzenlemeyi Türkiye için tarihî bir fırsat olarak değerlendirmesini
önemli buluyorum, teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Müzakereyi tarihî fırsat
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Dolayısıyla, Cumhuriyet Halk Partisi de yapılan düzenlemenin
Türkiye için önemli bir fırsat olduğunu belirtiyorlar, kendilerine bu
açıklamalarından dolayı teşekkür ediyorum.
İkinci olarak, hayatta en fazla
önemsediğim şey iftiradır, Allah herkesi iftiradan
saklasın. Maliye Bakanı olduğum günden itibaren herhangi bir
şekilde ne makamımı ne görevimi hiçbir şekilde, yasalara
aykırı bir şekilde veya sizin söylediğiniz manada kullanmam
söz konusu değildir. Söylediğiniz söz tamamen bir iftiradır,
gerçekten üzüldüm, gerçekten üzüldüm.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Yani bu kadar ucuz bir iftiraya malzeme olmanızı da
yadırgadım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Dur, dur, dur bir dur, dur.
Bir müsaade edin de
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
Sayın Özel, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kusura bakmayın
Sayın Başkan.
Öncelikle sondan başlayalım, günün
yorgunluğundan dolayı, siz Ben işsizlikle ilgili bir şey
yaptım. dediniz ya, bununla ilgili olarak
anlayacağınızı düşünerek Yapsanız yapsanız
bunu yapmışsınızdır. diye bir şaka yaptım
size, iftira falan atmadım da aramızdaki şeye, ben bunu
anlamamış olmanıza
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Herkes öyle mi anladı? Düzeltin lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, hayır, o
zaman eksiklik benimdir. Eksiklik benim o zaman, ben şaka yaptım, siz
yanlış anladınız veya siz doğru anladınız,
ben şakayı aktarmayı beceremedim yoksa öyle bir şeyi
söylemeyeceğimi tahmin edersiniz. Öyle bir kanıtım olursa da
burnunuzun önüne koyarım belgesini. O başka bir şeydi, onu bir
kenara bırakalım.
Cumhuriyet Halk Partisinin
fırsat olarak gördüğü mesele, bu kara parayla ilgili düzenlemenin bu
hâliyle geçmeyip, komisyona tekrar gidip orada partilerin
katkısını alarak ve endişelerin bertaraf edileceğinin
söylenmesiyle bu hâlinden farklı bir hâle dönüşeceği konusunda
bir fırsat görüyoruz. Diğer değerlendirme bana ait. Orada da siz
benim sözümü bilerek çarpıtmış oluyorsunuz.
MALİYE BAKANI NACİ
AĞBAL (Bayburt) Aynı manada söyledim.
BAŞKAN Tamam. Konu
anlaşılmıştır, teşekkür ederiz.
Sayın Kuşoğlu
BÜLENT KUŞOĞLU
(Ankara) Sayın Başkan, Sayın Bakan sözlerimle ilgili dört
konuda eleştiride bulundu. Müsaade ederseniz ben bir açıklama
yapabilir miyim?
BAŞKAN Yerinizden
Sayın Kuşoğlu, buyurun, geçin, ben mikrofonunuzu
açtırayım. Bir açıklama ihtiyacı var.
BÜLENT KUŞOĞLU
(Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, çok
teşekkür ederim sözleriniz için ama bu konuyu tekrar gündeme
getirecekseniz, kara para -MASAK da sizinle ilgili bir kuruluş- kaynağı
belli olmayan paradır, kime ait olduğu belli olmayan paradır.
Sizin yaptığınız bu düzenlemeyle kime ait olduğu da
belli olmayacak, kaynağı da belli olmayacak. Bu, Türkiyeyi çok büyük
bir sıkıntıya sokacak düzenleme olur. Bu konu çok önemli bir konu.
Onunla ilgili daha sonra konuşma yapmak isterim.
Tenakuz yok Sayın
Başbakan Yardımcısıyla aramızda. dediniz ama
Sayın Başbakan Yardımcısı Komisyonda da, daha sonra
basındaki açıklamalarında da Bu düzenleme Körfez sermayesine
yöneliktir. dedi, Kesinlikle öyledir. dedi. Yani çok net olarak bunu ifade
etti, tutanaklarda da var. Siz de hiç Körfez sermayesinden ve
yabancılardan bahsetmediniz, Türk vatandaşlarıyla ilgili bir
varlık barışıdır. dediniz. Hatta yurt
dışındaki örnekleri de verdiniz. Hâlbuki böyle bir örnek yok.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BÜLENT KUŞOĞLU
(Ankara) Bitirebilir miyim Sayın Başkan?
BAŞKAN Sayın
Kuşoğlu, lütfen tamamlayınız.
BÜLENT KUŞOĞLU
(Ankara) Bir de, bu istihdamla ilgili, evet, Türkiye istihdam üretiyor tabii
ki ama Türkiye şu anda dünyada işsizliğin en fazla olduğu
ülkelerden bir tanesi ve üretime dayalı bir istihdam söz konusu
değil. Biz gençlerimizi maalesef ağırlıklı olarak
hizmet sektöründe, güvenlik sektöründe hâlâ çalıştırıyoruz,
buna da istihdam diyoruz. Reel bir istihdam yok çünkü reel bir üretim söz
konusu değil Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI NACİ
AĞBAL (Bayburt) 4,5 büyüyoruz. Sayın Kuşoğlu, 2015
yılında Türkiye
BÜLENT KUŞOĞLU
(Ankara) Dolayısıyla, bunlarla ilgili olarak hâlâ çok büyük
sorunlar var, sıkıntılar var. Hâlâ konuşuyoruz, bir
şey yapmıyoruz. Bu, yatırım ortamının
iyileştirilmesiyle ilgili düzenleme de hiçbir yapısal sorunu çözen
bir düzenleme değildir. Sizden çok daha iyi düzenlemeler beklerdik
aslında Hükûmet olarak.
Teşekkür ederim.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Onları da yaparız inşallah.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz Sayın
Kuşoğlu.
Sayın milletvekilleri, üçüncü bölüm üzerinde
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili
Sayın İdris Baluken konuşacak.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; üçüncü bölüm üzerine partim adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan
Vekilinin yerinden kullanmış olduğu söz hakkıyla ilgili
birkaç hususu belirtmek isterim. Doğrusu, Sayın Bakanın son
açıklamasını ben de hayretle ve ibretle takip ettim çünkü gerek
AKP grup başkan vekillerinin bize aktarımı gerekse de bugün
Komisyon olarak yürütülen tartışmada bu kara para aklama olarak bizim
değerlendirdiğimiz geçici madde 2nin çekilmesiyle ilgili muhalefetin
eleştiri, öneri ve görüşlerinin dikkate alınarak tekrar
değerlendirilmesi şeklinde bir çerçeve sunuldu ve biz bunu hem yasama
tekniği açısından hem demokratik kültür açısından hem
de bu kadar kutuplaşmış bir toplumsal ortamda uzlaşma
kültürü açısından önemli bulduk. Yani, AKP Grubunu da, AKP Grubunda
bulunan birçok milletvekilini de bu konuda
rahatlattığımızı düşünüyoruz. Bu hafta muhalefet
olarak yaptığımız en hayırlı iş
oluşturduğumuz kamuoyu baskısıyla, meydana gelen toplumsal
baskıyla Hükûmete bu konuda bir geri adım attırmak oldu.
Şimdi bunu daha sağlıklı bir ortamda değerlendirme
fırsatı var. Bu kara para aklama olarak söylemiş olduğumuz
düzenlemedeki değişiklikle silah tüccarlığı
yapanlardan uyuşturucu kaçakçılığı yapanlara kadar;
hırsızlık, yolsuzluk yapanlardan her türlü yüz
kızartıcı yöntemle para kazanmış olan insanların
Türkiyeyi bir kara para aklama merkezi olarak kullanmış
olmasının önüne geçmiş olduk. Yani, bu, insani, dinî, vicdani,
ahlaki, hangi açıdan bakarsanız, hangi teraziye vurursanız
doğru olan bir tutum olarak değerlendirilmesi gereken ve Hükûmetin de
bu konuda tekrar yaptığı düzenlemeyi gözden geçirmesi gereken
bir husus olarak değerlendirilmeli kanaatindeyiz.
Bakın, yasama tekniği açısından
belki de aylardır ilk defa bir maddedeki uzlaşmadan dolayı bu
şekilde rahat bir yasa görüşüyoruz. Yani, toplumsal gerilimin bu
kadar arttığı bir ortamda hiçbirimiz buraya çıkıp
boyun damarlarımız şişecek şekilde, yüzümüz
kızaracak şekilde, avazımız çıkacak şekilde
burada bağırarak konuşmak istemiyoruz. Ancak, demokrasi kültürünü
kaybettiğimiz için, bu Meclis çatısı altında, aynı
çatı altında mesai yürüten milletvekilleri olarak, siyasi partiler
olarak, birbirimizin hassasiyetlerine saygı duymayı ya da tahammül
göstermeyi unuttuğumuz için aylardır ilk defa bir yasayı belli
bir olgunlukla görüşüyoruz. Bence bu konuda iktidar partisinin
milletvekilleri hem kendi grup başkan vekillerine hem de Kabine üyelerine,
bakanlara baskı yapmalılar. Siz bu şekilde dayatarak yasa
getirdiğiniz zaman bu Mecliste uzlaşma zeminini ortadan kaldırıyorsunuz.
Yasayı ya Genel Kurula ya da komisyona getirmeden önce ya da getirdikten
sonra muhalefetle bir uzlaşmayı deneyin, bir ortaklaşmayı
deneyin. şeklinde kendi grup başkan vekillerinize, kendi bakanlarınıza
baskı yapmalısınız düşüncesindeyiz.
Bakın demokrasi dediğimiz şey, en
aykırı fikre saygı duymaktır ya da saygı duymuyorsa
bile tahammül etmektir. Benim söylediğim cümlelerin hiçbirisine
katılmıyor olabilirsiniz ama bu kürsüden benim fikirlerimin
tamamını özgür bir şekilde ifade etmem gerektiğini savunduğunuz
ölçüde demokrat olabilirsiniz, demokrasinin gereği budur. O nedenle,
özellikle, bugünkü görüşmelerin bu konuda iktidar partisinde bulunan
milletvekilleri için tekrar bir gözden geçirilmesi gerektiğini
düşünüyorum.
Tabii, Sayın Bakan özellikle yatırım
teşvikiyle ilgili belli bilgiler aktarıyor. Ancak, ben, daha önce
ekonomi direksiyonunda bulunan Sayın Ali Babacanın bazı
sözlerini burada hatırlatmak istiyorum: Hukuk devleti olmadan,
demokrasiyi geliştirmeden, kendi iç barışını
sağlamadan, özgürlükleri genişletmeden bir ülkede ekonomiyi
toparlamanız mümkün değildir. Maalesef, şu anda Türkiyede
toplumsal barış yoktur. İç barışımız
zedelenmiştir. Demokrasiyle ilgili büyük kaygılar vardır.
özgürlüklerin genişletilmesini bırakalım, antidemokratik yasalarla
neredeyse boğulma aşamasına gelmiş olan bir toplumsal
dinamik söz konusudur. Hukuk devleti rafa
kaldırılmıştır. Yargının
siyasallaşması, yüksek yargıya yapılan müdahaleler hukuk
devletiyle ilgili temel normları, temel değerleri ortadan
kaldırmıştır. Dolayısıyla, bu ortamda siz
istediğiniz kadar teknik düzenlemeler yapın, ne
yatırımı artırabilirsiniz ne yatırım
teşvikiyle ilgili bir yol alabilirsiniz.
Bütün bunları geçtik, insanların can ve
mal güvenliği ortadan kalkmıştır. Öyle Cizreye, Silopiye,
Sura falan gitmeye gerek yok, İstanbulda, Ankarada en işlek
yerlerde, en işlek caddelerde artık gündüz en yoğun olan
saatlerde bile insanlar can güvenliğiyle ilgili kaygı
taşıyorlar. İstiklal Caddesinde insanlar rahat yürüyemiyor, Tunalı
Hilmide rahat yürüyemiyor, Kızılay Meydanında esnaf kan
ağlıyorsa burada oturup şapkayı önünüze koymanın
zamanı çoktan gelip geçmiştir.
Yine, mal güvenliğiyle ilgili, özellikle bu
kayyum atamasının neredeyse tam bir ganimet
anlayışıyla ele alınması, bütün kendisinden
farklı düşünen şirketlere, yatırım sahiplerine yönelik
iktidar eliyle müdahalelerin yapılmış olması yani
yatırımla ilgili, üretimle ilgili birçok zemini tamamen ortadan
kaldırmıştır.
Şimdi, bu koşulları düzeltmeden,
burada ne kadar teknik düzenleme getirirseniz getirin, herhangi bir düzeltme,
düzelme sağlamanız mümkün değil.
Sayın Bakan diyor ki: Bu yasanın
asıl amacı Körfez sermayesini Türkiyeye çekmek. Bakın, az önce
ajanslara düşen Suudi Dışişleri
Bakanlığının bir yetkilisinin açıklamasını paylaşmak
istiyorum. Eğer Türkiye Suriyedeki muhalefete ihanet ederse bunun
bedelinin ağır olacağını bilmelidir. diyor.
Bakın, bunu nereden söylüyor? Rusyayla bir kriz
yaşanmıştı ya, dünkü konuşmamda ifade etmiştim,
önce Rusyaya bir dayılanma, işte, uçak düşürmeden sonra bir
efelenme olayı oldu, ondan sonra Olursa yeniden düşürürüz.
çıkışı oldu; ondan sonra baktılar iyice, tarım,
turizm, ekonomi sektöründe büyük bir çöküntü yaşandı, sonra ilk
turist kafilesi geldiğinde Başbakan Birbirimizi çok özlemişiz.
dedi. Ya, birbirinizi çok özlemişseniz el âlemin uçağını
niye birtakım çete ilişkileri yüzünden düşürüyorsunuz?
Şimdi, bakın, bu Rusyayla olan
yakınlaşma üzerinden Suudi Dışişleri Sözcüsü
Türkiyeye mesaj veriyor çünkü Rusyayla ilişki geliştirmeniz için El
Nusraya olan desteği kesmeniz lazım, Ahrar el-Şama,
Ceyşul İslam gibi birtakım çete yapılanmalarına bugüne
kadar sağlamış olduğunuz desteğin tamamını
kesmeniz gerekiyor. Şimdi, Suudi yetkililer bu tehlikeyi gördüler, oradan
hemen yüksek sesle Eğer Rusyayla birtakım farklı
ilişkiler üzerinden yakınlaşırsanız unutmayın
bizim de size ödeteceğimiz bir bedel var.ın mesajını
gönderiyorlar. Yani iç politikada, dış politikada birtakım
yanlışları düzeltmeden istediğiniz kadar teknik düzenleme
yapın hiçbir şekilde bu işleri düzeltemezsiniz.
Bir kere, içeride arkadaşlarımız da
iç politikayla ilgili bu kürsüden defalarca belirttiler, bu vesileyle son
sözlerimi söylerken de tekrar bu savaş ekonomisinin bir çare
olmadığını ifade etmek istiyorum. Çözüm sürecini hep
eleştirenler oluyor, çözüm süreciyle ilgili farklı birtakım
bilgileri buradan sunanlar oluyor ancak bakın, çözüm süreci devam ederken,
masa kurulu hâldeyken 402 karakol yapıldı, kalekol yapıldı,
bırakın karakolu kalekol yapıldı; bir kalekolun
parasıyla o bölgedeki illerin her birine 2 orta ölçekli fabrika
yapılabilirdi, hastane yapılabilirdi, okul yapılabilirdi yani
bütün bunları, savaş ekonomisi ile üretim ekonomisi arasındaki,
barış ekonomisi arasındaki çelişkiyi ortaya koymak
açısından ifade ediyorum. 1 F16nın bir saatlik havada uçuş
maliyetini hesapladığınız zaman özellikle son bir
yılda ortaya çıkan ekonomik kaybı, hani, can
kayıplarını, insan kaybını, ortaya çıkan ahlaki değerler
kaybını, hakikat kaybını bir kenara bırakıyorum
-o çok daha önemlidir- ama ekonomik kaybını, inanın ki hangi
düzenlemeyi getirirseniz getirin, burada düzeltmeniz, toparlamanız mümkün
değildir.
Umarım, bu yanlışlardan
vazgeçersiniz. Umarım, bu yasa tasarısında olduğu gibi
sermayeyi değil, yoksulu, emekçiyi, emeği esas alan yasal
düzenlemelere yoğunlaşırsınız.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinize iyi
akşamlar diliyorum.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Baluken.
Sayın milletvekilleri, üçüncü bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi üçüncü bölüm üzerinde yer alan maddeleri,
varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
55inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
56ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
57nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
58inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
59uncu madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 404 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 59uncu maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Lezgin Botan Ziya Pir
Diyarbakır Van Diyarbakır
Ahmet Yıldırım Filiz Kerestecioğlu Demir
Muş İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde, İstanbul
Milletvekili Sayın Filiz Kerestecioğlu Demir. (HDP
sıralarından alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan, Sayın Divan, değerli
milletvekilleri; gerçekten bir gün de bu Meclisten çıkarken diyelim ki
bugün emeğiyle hayatını kazananlar için bir şey yaptık
ve huzurlu bir şekilde eve gidiyoruz ama maalesef, öyle olmuyor.
1 Temmuzda tatile girecek olan Meclis
çalışmaya devam ediyor ve çok çalışıyoruz diye kendini
avutuyor sanıyorum iktidar vekilleri.
Ne için çalışıyoruz?
Uluslararası insan hakları kurumlarının defalarca
hakkında uyardığı kanun tasarıları Mecliste birer
birer kabul ediliyor. AKP kanunları için mesai yapıyoruz.
İşçiler için mi
çalışıyoruz? Hayır. İşçilerin
yarattığı değerin bölüşümü sırasındaki
adaletsizliği daha da derinleştirecek olan bu yasayı
görüşüyoruz. Diyoruz ki: Ey servet sahibi, sizin bu serveti nasıl
kazandığınızın hiç önemi yok, bu beni ilgilendirmiyor;
kayıt dışı olabilir, sorun değil. Bu paradan ben vergi
de almayacağım. Yeter ki parayı Türkiyeye getir. Büyük servet
sahipleri pastayı alıp götürürken esnafı da vergi affıyla
kontrolde tutacağım. Maaşlı çalışanların
vergisi ise daha gelirleri ellerine geçmeden kaynağında kesilecek,
onlar vergisini vermeye devam edecek.
İşçilerin, ücretli
çalışanların yarattığı değer, eğer adil
bir vergi sistemiyle işçilere geri dönüyorsa en azından adaletli bir
vergi sisteminden söz edilebilir. Karl Marx şöyle der: Vergileme,
sınıf mücadelesinin gerçekleştiği en önemli alanlardan
birini oluşturuyor. Bugün ise patronların, sermayenin
sırtından tüm vergi yükünü kaldıralım diye
uğraşıyor yine Hükûmet. Neden? Yatırımcı gelsin.
Peki, telaş niye? Çünkü, artık Türkiye sermaye için güvenli bir ülke
olmadığından yatırım yapılmıyor.
Uluslararası Yatırımcılar
Derneği, Türkiyeye doğrudan yabancı yatırımın
2016nın ilk dört ayında yüzde 45 düştüğünü söylüyor.
Hükûmet de biliyor ki her ekonomik kriz iktidarın sonudur. Artık
kimse hegemonyanıza, baskınıza boyun eğmez hâle gelir.
Korkulan o ki ekonomi, emin adımlarla krize gidiyor. Türkiye
İstatistik Kurumunun açıkladığı verilere göre
dış ticaret açığı mayısta 5,05 milyar dolara
yükseldi. Finansal kesim dışındaki firmaların nisan
döneminde net döviz pozisyon açığı 3 milyar 966 milyon dolar
artarak 192 milyar 299 milyon dolara yükseldi. Rant odaklı kentleşme
ve bunun etrafında şekillenen ekonomik kalkınma projesi de krize
doğru emin adımlarla ilerliyor.
Bu yılın ilk yarısında
vatandaşların kredi kartı ve tüketici kredisi borçları
394,3 milyar liraya yükseldi. Vatandaş bankalara borcunu zamanında
ödeyemediği için icralık olan kredi tutarı 18,3 milyar liraya
çıktı. TÜİK verilerine göre 21 milyon ailenin 19 milyonu yani yüzde
90ı bankalara borçlu durumda. Merkez Bankası verilerine göre ise 2,6
milyon kişi borcunu ödemediği için bankaların kara listesinde
yer alıyor. İşte, bu tip yasalar bu tabloyu düzeltmek, üretim
ekonomisini güçlendirmek yerine yine sıcak parayı ülkeye çekmeyi
amaçlar yani fabrikaların açılıp iş olanaklarının
sağlanmasına yol açmaz.
Bugün sermayeye, getirdikleri paradan hiç vergi
alınmayacağı ve kaynağına ilişkin hiçbir
sorgulamanın yapılmayacağı garantisi veriliyor. Yani, bugün
yine işçiden alıp patrona vermenin huzuruyla evlerinize döneceksiniz.
17-25 Aralık operasyonlarıyla anladık ki sermayeye bu kadar pay
vermişken onlar da sizi düşünecektir tabii, mutlaka.
1990lı yıllarda, değerli
milletvekilleri, İsviçre Daha Beyaz Yıkar diye bir kitap
okumuştum. İsviçrenin nasıl kara para
akladığını anlatıyordu, İsviçrenin Fransız
Kantonundan Parlamenter Jean Ziegler. Gerçi daha sonra Jean Zieglerin, bu
kitabı yazdı diye dokunulmazlığı da
kaldırıldı ama olsun. Umarım sizlerin sayesinde bir gün
Türkiye daha beyaz yıkar diye bir kitap da yazılmaz.
Bu arada, benim bugün dokunulmazlıkla ilgili
ifadem için ilk önce Anadolu Ajansına tebligat yapılmış.
Eğer Adalet Bakanına iletirseniz, önce bana tebligat
yapılsın, ben daha sonra Anadolu Ajansına iletirim.
Sizlere saygılar sunarım, iyi geceler.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın
Kerestecioğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
59uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
60ıncı maddenin (a) bendi üzerinde bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 404 sayılı Kanun
Tasarısının 60/a maddesinde yer alan takip eden yıllarda
ibaresinin sonraki yıllarda şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Erhan
Usta Mustafa
Kalaycı Mehmet
Günal
Samsun Konya Antalya
Erkan
Akçay İsmail
Faruk Aksu Mehmet
Erdoğan
Manisa İstanbul Muğla
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Samsun Milletvekili
Sayın Erhan Usta.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 60/a
maddesindeki önergemize ilişkin görüşlerimizi ifade etmek üzere söz
aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Şimdi, burada esas itibarıyla yapılan
şey, Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi Kanununda yer alan AR-GE
harcamalarının sadeleştirilmesini sağlamak amacıyla
5746 sayılı Kanuna alınmasıdır. Biz de bunun gayet
isabetli bir madde olduğunu düşünüyoruz.
Şimdi, tabii, burada AR-GE konusu önemli. Ben,
burada, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bizim düşüncelerimizi bir
miktar sizinle paylaşmak istiyorum.
Şimdi, biliyorsunuz, Türkiye, 1990lı
yılların sonlarından itibaren istihdamını
tarımdan hizmetler ve sanayi sektörüne kaydırarak düşük gelirden
orta gelir grubuna doğru yükseldi. Fakat, bu orta gelir grubundan yüksek
gelir grubuna geçilmesi için yapılması gereken şey teknoloji
üretmek, teknolojiyi ticarileştirmekle ancak mümkün olacaktır. Bütün
dünyada da orta gelir grubundan yüksek gelir grubuna geçen ekonomilere
baktığımızda ancak bununla bu işi
başardıklarını görüyoruz.
Daha önceki konuşmalarımda benim
sıklıkla ifade ettiğim bu demokratik fırsat penceresi
hususu vardı. Türkiye, 2000li yılların başında girdi,
bir otuz yılı var -2028, 2030 gibi- yani önümüzde bir on beş
yıl var. Bu on beş yıl içerisinde Türkiye eğer bir şey
yapabilirse, bu genç nüfusunu kullanabilirse ve bu teknolojiyi geliştirip
bunu ticarileştirebilirse içinde bulunduğu bu orta gelirden yüksek
gelire geçme imkânı ancak o zaman olabilecektir. Fakat, bugünkü
projeksiyonlara ve gelişmelere baktığımızda, burada
aslında bizim biraz kötümser olmamızı gerektirecek bazı
hususlar var. Onları bir miktar sizinle paylaşmak istiyorum.
Örneğin, şimdi IMFnin
projeksiyonlarını esas aldığımızda, 2008
yılında, biliyorsunuz, Türkiye, 10.444 dolar kişi başı
geliri yakalamıştı. 2008den 2023e kadar reel bazda Türkiye'nin
kişi başı geliri nasıl seyredecek diye
baktığımızda -IMF 2021e kadar yapıyor bunu ama- o son
altı yılın ortalamasıyla bunu 2023e
uzattığımızda maalesef Türkiye'nin 2008 fiyatlarıyla
kişi başı gelirinin ancak 10.125 dolar olacağını
görüyoruz. Yani şunu söylemeye çalışıyorum: 2008de
yakalanan 10.444 dolar 2023 yılında dahi reel bazda
yakalanamayacaktır. Dolayısıyla, burada bir on beş
yıl
İşte, bu tam orta gelir tuzağı dediğimiz
meseledir arkadaşlar.
Dolayısıyla, hani Hükûmet
sıklıkla Türkiye'de AR-GE harcamaları
artırıldı. filan şeklinde bir şey söylüyor. Bu
doğrudur, bir miktar artış var ama geldiği boyut hâlâ millî
gelirin yüzde 1idir. Bu çok düşüktür ve burada sonuçlara bakmamız
lazım. Maalesef, bizim bu AR-GE harcamalarımızdaki
artış hem seviyesinin düşük olması nedeniyle hem de
yanlış kurgu nedeniyle çok fazla bir sonuç üretmiyor. Yani biz AR-GE
harcamaları arttı. diyoruz ama ihracatımız içerisinde
teknolojik ürünlerin payının düştüğünü görüyoruz.
Bunların rakamlarını sıklıkla veriyoruz.
İşte, 2002de yüzde 6,2yken şu anda yüzde 3,5a düştü. Hele
hele beni daha da kötümserliğe sevk eden şey, 2013ten 2014e
gelirken ortanın altı teknolojiden düşük teknolojiye doğru
bir kayma var. Dolayısıyla, bunlar bizi kötümserliğe sevk
ediyor.
Yapmamız gereken şey şu
Ben bu AR-GE Yasası Mecliste görüşülürken
Bu, Doğu Bloku mantığıyla hazırlanmış bir
yasadır. diye eleştirimi ifade etmiştim. Buradaki kastım
şu: Şimdi, burada iki tane faz var. Birinci fazda AR-GEnin
desteklenmesi, AR-GE tabanlı bilgi üretilmesi ve prototipe dönüştürme
var. Türkiye'de burada bir şeyler, çabalarımız var yani
özellikle AR-GEnin desteklenmesi konusunda çabalar var ama esas olarak ikinci
faz çok daha önemli yani özgün teknolojiyi geliştirdiğimiz ve
ticarileştirdiğimiz faz. Bizim kanunlarımızda, şu
andaki mevcut kanunlarımızda ticarileştirmeye yönelik olarak
yani bu ikinci faza yönelik olarak hiçbir şey yok. Hâlbuki en riskli, en
maliyetli alanlarla ilgili birtakım çabalar gösteriliyor ama bunun -tabiri
caizse- kaymağını yiyeceğimiz yerle ilgili
programlarımız maalesef yok.
Dolayısıyla, burada bu ikinci fazla ilgili
mesela seri üretim tesislerinin kurulması, teknolojinin, patentinin,
lisansının, akreditasyonunun, standardizasyonunun, sertifikasyonunun,
fikrî mülkiyet haklarının alınması ve markalaşma
buralara yönelik olarak bizim programlarımızı geliştirmemiz
lazım. Bu ikinci fazı yapmadığımız sürece burada
bir yol katetme imkânımızın olmadığını ben
üzülerek ifade etmek istiyorum.
Şimdi, tabii, yani bu birinci faz gerçekten çok
riskli ve çok pahalı, dolayısıyla esas kaymak ikinci fazda.
Dolayısıyla, geliştirdiğimiz teknolojileri
ticarileştirerek ikinci fazla ilgili programlar yürürlüğe
koyabilirsek Türkiyenin önümüzdeki dönemde bir şeyler yapma imkânı
olabilecektir. Dolayısıyla, bu AR-GE meselesine bütüncül olarak
bakmamız lazım; birinci aşama ile ikinci aşamayı
birleştirmeye yönelik gayretleri göstermemiz lazım. Bundan sonra da
ben Meclisin bu yönde kanun çıkarmasının Türkiye
açısından çok faydalı olacağını düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Usta.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
60ıncı maddenin (a) bendini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
60ıncı maddenin (b) bendini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
61inci madde üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 404 sıra
sayılı Yatırım Ortamının
İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının (1/728) 61'inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif deriz.
Saygılarımızla.
Kazım Arslan Faik Öztrak Çetin Osman Budak
Denizli Tekirdağ Antalya
Mahmut Tanal Musa Çam
İstanbul İzmir
MADDE 61- 14/12/2009 tarihli ve 5941
sayılı Çek Kanununun 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer
alan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası kayıtlarını,"
ibaresi Risk Merkezi ile adli sicil kayıtlarını ve
şeklinde değiştirilmiş, üçüncü fıkrasına aşağıdaki
cümleler eklenmiş, dördüncü fıkrasında yer alan
yaptığı, temsilcisi veya imza ibaresi yaptığı
veya ticaret siciline tescil edilen şeklinde değiştirilmiş
ve yedinci fıkrasına aşağıdaki bentler ilave
edilmiştir.
Muhatap banka; gerçek veya tüzel kişi
adına açılması talep olunan çek hesaplarında bunların,
sermaye şirketlerinde ayrıca yönetim organında görev yapanlar
ile ticaret siciline tescil edilen şirket yetkililerinin çek hesabı
açma yasağının bulunmadığı hususunu kontrol
ederek, yasağın bulunmadığına ilişkin sorgulama
sonucunu muhafaza eder. Bankalar çek hesabı açtıkları
kişiler ile çek hesabı sahibi tüzel kişi ise hesap
açılış tarihi itibarıyla tüzel kişi tarafından
bildirilen işlem yetkililerini 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı
Türk Ticaret Kanununun 780 inci maddesinin üçüncü fıkrasında
belirtilen sisteme kaydeder."
e) Çek hesabı sahibi gerçek kişi ise
Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Numarası; tüzel kişilerde ise varsa
Merkezi Sicil Kayıt Sistemi (MERSİS) numarası,
f) Çek hesabı sahibi ile düzenleyenin
farklı kişiler olması halinde, ayrıca düzenleyenin Türkiye
Cumhuriyeti Kimlik numarası,
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili
Sayın Mahmut Tanal konuşacak. (CHP sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, çekle ilgili getirilen yeni düzenlemelerde birkaç
eksik veya yanlış husus var. Aşağı yukarı hepimiz
araç kullanıyoruz. Yollarda bir Radar Kontrolü yazar, Dikkat, ileride
radar var! denilir. Niçin? Hızınız eğer yüksekse
hızınızı radarın o 120 kotasına indirmeniz için,
gafil avlanmamanız için, o suçla ilgili bir cezaya muhatap olmamanız
için bir radar uyarısı var. 1988de ben avukatlık ruhsatı
aldım. 1996 veya 1997 yılında bir gün Adanadan geliyorum, o
Toroslarda hemen yüksek bir yerden iniş yapınca pat
karşımda ben radarı gördüm ve radara yakalandım, Ya
arkadaş, devlet bu şekilde eşkıyanın
yaptığı yöntemlerle sırf para cezası almak için pusuya
yatmaz. dedim. Buradaki yasada yapılan aynen bir pusu Sayın Bakan.
Nasıl pusu? Vatandaş şu anda çekini vermiş, uzun vadeli ve
çekte de ceza yok, hürriyeti bağlayıcı ceza yok ve siz bu radar
kontrolü olmaksızın
Anayasanın 38inci maddesi diyor ki:
Yürürlükte olmayan yasa nedeniyle kişiye ceza verilemez. O dönemde bu
ceza yasası yoktu. Vatandaş şu anda 2016 yılının
Ocak ayına, Şubat ayına çek vermiş, böyle bir radar
uyarısı da yoktu. Şu anda bu yasa yürürlüğe girdiği
andan itibaren vatandaş suç işlemiş olacak. Sizden istirham
ediyorum, devlet bu açıdan vatandaşına pusu kurmamalı. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar, siz, bakın, burada yerinizden
konuşuyorsunuz işi bilmediğinizden dolayı. Ben
düşüncelerinize saygı duyuyorum. Bakın, burada Bakanlık
var, bürokratlar var, yargıçlar var, biraz önce, on beş-yirmi dakika
orada onu tartıştım, konuştum, hâlledemedim ben bunu. Ben
hâlledemeyince şimdi bunu sizlerle paylaşıyorum. Bir zahmet siz
de konuşun yetkililerle. Devlet vatandaşına pusu kurmaz çünkü
suç yoktu ki. Yani Sayın Elitaş, ticaret erbabı, bu işi çok
iyi bilir ve bu konuda bakanlık da yaptı, Ekonomi
Bakanlığı da yaptı. Yani sizden istirham ediyorum, bu
uyarıyı bilgilerinize sunmak istedim.
Gelelim yine çek yasasıyla ilgili bir
başka soruna, nedir? Yine 2 yargıcımızla da görüştük.
Siz şirketlerle ilgili kesilen çeke... Yönetici çeki
karşılıksız çıktı, gayet rahat onun yöneticilik
sıfatını sona erdiriyorsunuz. Peki, benim şirketim var,
karşılıksız çekten dolayı ceza aldım, benim
yöneticiliğimi sona erdirdiniz. Bana laf atan değerli milletvekili
arkadaşımızın da şirketi yok, kendisi, şahıs
olarak ticaretle uğraşıyor, o da esnaf. Aramızdaki fark,
birimizin şirketi var birimizin yok. Onun yöneticiliği gayet rahat
devam edecek Sayın Çakır, gülüyor, konuyu biliyor- ve ben
şirket yöneticisi olarak devam edememiş olacağım.
Değerli arkadaşlar, hatırlar
mısınız bir dönem tavşan yöneticiler çıkardı.
Burada, şimdi, yeniden tavşan yöneticiler çıkacak. Tavşan
yöneticiler çıkacak ve burada işletmeler, iş yerleri, kendi çaycısını
şirket yöneticisi yapacak ve başka mağduriyetleri bu
şekilde yaşayacağız.
Burada cezayla ilgili, evet, efendim, bazı
yargıçlar günlük 20 TL üzerinden hesaplayacak -bin beş yüz günden
aşağı olamaz ya- bazıları, işte, 100 TL üzerinden
de yapabilir, 70 TL üzerinden de yapabilir. Pratik yaşamdan gelen hukukçu
arkadaşlarımız çok iyi bilirler. Diyelim ki siz müşteki
vekilisiniz, 20 TL veren yargıca götürmezsiniz de onu günlük 50 TL
üzerinden veren, 70 TL üzerinden verene de götürürsünüz. Yazık, günah
değil mi? Bunu engelleyemezsiniz, aradaki makas çok yüksektir. Bu ceza bu
şekliyle orantılı ve ölçülü değil. Bu, tamamen
yargıcın keyfine bırakılmış durumda. Bunu
yapabileceğiniz
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Nasıl götüreceksin
yargıca?
YUSUF BAŞER (Yozgat) Hâkimi nasıl
seçecek?
MAHMUT TANAL (Devamla) Söyle üstadım.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Hâkim seçme
hakkınız yok, UYAP atıyor.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Hâkimi nasıl
seçeceksiniz?
MAHMUT TANAL (Devamla) Arkadaşlar,
bakın, biraz önce yargıçlarla onu görüştük. Adamlar, UYAPı
kırmışlar, sizin ondan haberiniz yok. UYAPı kıran,
UYAPı kırıcı programlar var. Eğer bunu
bilemiyorsanız ben şimdi size ne söyleyeyim?
Yani, onun için, burada sizden istirhamım benim
şu: Burada o makası daraltmak lazım. 100 TL ile 20 TL
arası diyeceğimize
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla)
20 TL ile 40 TL
arası diyelim ki belki daha makul, daha orantılı olur.
Hepinize teşekkür ediyorum, saygı ve
hürmetlerimi sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Tanal.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
61inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
62nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
63üncü madde üzerinde iki önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 404 sıra
sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 63üncü maddesiyle
değiştirilmesi öngörülen 5941 sayılı Kanunun 5inci
maddesinin (1)inci fıkrasının ikinci cümlesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş Hakan
Çavuşoğlu Zekeriya
Birkan
Kayseri
Bursa
Bursa
Ramazan
Can Murat
Alparslan Abdulhamit
Gül
Kırıkkale
Ankara
Gaziantep
Halis
Dalkılıç Mustafa
Köse Yılmaz
Tunç
İstanbul
Antalya
Bartın
İsmail
Emrah Karayel Mahmut
Atilla Kaya Abdurrahman
Öz
Kayseri
İzmir
Aydın
Mücahit
Durmuşoğlu
Osmaniye
Ancak, hükmedilecek adli para cezası; çek bedelinin
karşılıksız kalan miktarı, çekin üzerinde
yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz tarihinden
itibaren işleyecek 3095 sayılı Kanuna göre ticari işlerde
temerrüt faizi oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile takip ve
yargılama gideri toplamından az olamaz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 404 sıra
sayılı Yatırım Ortamının
İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 63üncü maddesiyle 5941 sayılı Kanunun
5inci maddesine eklenmesi öngörülen (11)inci fıkranın
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Günal İsmail
Faruk Aksu Mehmet
Parsak
Antalya İstanbul Afyonkarahisar
Erhan
Usta Mustafa
Kalaycı
Samsun Konya
Birinci fıkra uyarınca verilen adli para
cezalarının ilk kez ödenmemesi durumunda, 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun
106ncı maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan kamuya
yararlı bir işte çalıştırma kararı verilir.
Birinci fıkra uyarınca verilen adil para cezalarının bir
defadan fazla ödenmemesi durumunda ise, bu ceza doğrudan hapis
cezasına çevrilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Afyonkarahisar
Milletvekili Sayın Mehmet Parsak konuşacak. (MHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Aziz Türk
milletinin saygıdeğer milletvekilleri, ben de gecenin bu saatinde
sizleri saygıyla selamlıyorum.
Bu kanun tasarısının, ticaret
hayatını, alacaklıları, borçluları en fazla
ilgilendiren maddelerinden bir tanesi de 2012 yılında AKP
iktidarı zamanında kaldırılmış ve bugün yeniden
getirilmekte olan, karşılıksız çeke hapis cezası
verilmesine ilişkin bu maddeyle ilgili. Şimdi, burada, Milliyetçi
Hareket Partisinin de iktidar ortağı olduğu 2001
yılında Anayasamızın 38inci maddesinde bir
değişiklik yapılmak suretiyle, Hiç kimse, yalnızca
sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden
dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz. hükmü getirilmiştir ve
bu Anayasa hükmünün doğal bir gereği olarak, yalnızca ekonomik
suç işlemek, kişinin hapis cezasıyla muhatap
olmamasını gerektirdiği hâlde, 2012 yılına kadar bu
hapis cezası devam etmiş fakat sonrasında -rakamlar son derece
önemli bu bağlamda- 2002 yılında 5.602 iken 2012
yılında 392.314 olmak suretiyle, bu kadar afaki bir yükselişle
hapis cezası kaldırılmıştır.
Şimdi, çek, bir ödeme aracı olarak ticaret
hayatında da bu anlamda, adliyelerde de son derece önemli bir durumda.
Çekin ödenmemesi de iki türlü mümkün: Birincisi, hiçbir şekilde çeki
ödemeye niyeti olmadığı hâlde çok küçük bir sermayeyle Her
işi yaparım. kabilinden bir şirket kuran ve ondan sonra da
özellikle kamu bankalarında pek çok çek hesabı açıp, çek
defterleri alıp piyasa tabiriyle söylüyorum- bu çekleri
doğrayıp onlarca, yüzlerce firmanın iflasına veya çok zor
durumda kalmasına yol açan çek keşidecileri var. Bunlarla ilgili her
hâl ve şartta hapis cezası da uygulanmalı, en sert yönüyle de
uygulanmalı ki ticaret hayatının gerekliliği yerine
getirilebilsin.
Ama, bir de şu durum var ki biraz önce
Anayasadaki o hükümle daha da uyumlu olan bir mahiyette: Örneğin, bizim
Başmakçı ilçemiz yumurta borsasının bulunduğu, yumurta
piyasasının belirlendiği bir ilçemizdir. Bu anlamda, çok fazla
sayıda orada özellikle Suriyeye, Iraka ihracat yapan firmamız var.
Bunların içinde elli yıldır bu ticareti namuslu bir
şekilde, dürüst bir şekilde sürdürdüğü hâlde son dönemde
yanlış uygulanan ekonomik politikalardan dolayı, siyasi
politikalardan dolayı, yanlış diplomatik tercihlerden
dolayı zor durumda olanlar var. Bunlardan dolayı, elli
yıllık ticaret hayatında bir defa ve belki de ilk ve son defa
bir çeki ödeyememekten dolayı bugün bu getirilen düzenlemeyle bin beş
yüz güne kadar hapis cezasıyla bunu muhatap etmek adaletli, hakkaniyetli
bir yaklaşım değil.
Bunu komple kaldıramıyoruz da, bunu ticari
hayatın gerekleriyle, icaplarıyla münasip de göremiyoruz. Bunu
çözüme kavuşturabilmek için hem Hükûmetle hem de bakanlık
bürokrasisiyle nasıl bir yol izleyebiliriz, nasıl bir önerge
getirebiliriz de -hakikaten maksadımız üzüm yemek olduğu için-
bunu bir düzenlemeye kavuşturabiliriz? diye saatlerdir burada çalışmasını
yürütüyoruz. Hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasını bir formül olarak düşündüğümüzde,
Ceza Muhakemesi Kanununun 231inci maddesinde bir değişiklik
ihtiyacı hasıl oluyor. Buraya bir dolandırıcılık
kastı eklediğimizde Türk Ceza Kanununda
dolandırıcılık suçu müstakil bir suç olarak işlenmiş,
çek dolandırıcılığı diye ayrı bir suçun
özel görünüş biçimi getirdiğimizde sistem karmaşası vücut
buluyor.
Şimdi, genel bir yaklaşımı da
var ne yazık ki AKPnin, kervan yolda düzülür yaklaşımı; bu
hâliyle bunu çıkaralım, uygulamaya bakalım, mevcut düzenlemeyi
buna göre getirelim, uygulamada karşılaşılan
düzenlemelerle, karşılaşılan durumlarla bunu belki daha iyi
bir noktaya getirebiliriz yaklaşımı. Bu da bir yere kadar
anlaşılabilir ama biz, en azından, gecenin bu saatinde
getirmiş olduğumuz önergeyle
Mevcuttaki hükümde o verilmiş olan
adli para cezasının hapis cezasına dönüştürülmesinde, Ceza
İnfaz Kanununun 106ncı maddesi çerçevesinde kamu yararına
çalışmayı da baypas etmek suretiyle doğrudan doğruya
hapis cezasına dönüştürmeyi getiriyorsunuz. Biz de diyoruz ki
gerçekten namuslu olan, 1 defaya mahsus bunu işlemiş durumda olan bir
çek keşidecisi en azından 1inci defa bunu işlediğinde kamu
yararına çalışma tedbiriyle bunu telafi edebilsin. Bu istidâd
hâline geldiğinde, 2, 3, 5, 10, 15 olduğunda bunları hapis
cezasına dönüştürebilelim. Bu mahiyette bir önerge sunduk.
Önergemizin kabulünü talep ediyor, Gazi Meclisi ve
sizleri saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Parsak.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, İç Tüzük 60a göre bir söz talebim var.
BAŞKAN Sayın Baluken, sizden önce ben
bir açıklama yapma gereği duyuyorum, daha sonra size söz
vereceğim.
X.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkanvekili
Pervin Buldanın, Fransanın Nice kentinde bomba yüklü bir kamyonla
gerçekleştirilen saldırıda yaşamını yitirenlere
Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediklerine ve saldırıyı
kınadıklarına ilişkin konuşması
BAŞKAN Şimdi, son dakika olarak
haberlere düşen bir bilgiyi paylaşmak istiyorum: Fransanın Nice
kentinde bomba yüklü bir kamyon, kalabalık bir topluluğun üzerine
gitmiş ve çok sayıda ölü ve yaralının olduğu ifade ediliyor,
yazılıyor. Yapılan bu saldırıyı
kınıyor, yaşamını yitiren bütün insanlara Allahtan
rahmet, yaralılara da acil şifalar diliyoruz.
Sayın Baluken, buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
32.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, Fransanın Nice kentinde bomba yüklü bir kamyonla
gerçekleştirilen saldırıda hayatını kaybedenlere
Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğine ve
saldırıyı kınadığına ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Aynı gerekçeyle söz istemiştim. Öncelikle
Divanın göstermiş olduğu duyarlılığa
teşekkür ettiğimi ifade etmek istiyorum.
Fransanın Nice kentinde Bastille Gününü
kutlayan kalabalığın içerisine bir kamyonun, bomba yüklü bir
kamyonun dalmasıyla meydana gelen bir saldırıyla onlarca ölü ve
yüzlerce yaralının olduğu ifade ediliyor. Nice
Başsavcılığı, şu ana kadar 60a yakın ölüden
bahsediyor. Tabii, korkunç bir olay. Bu saldırıyı
lanetlediğimizi, bu saldırıyı yapan insanlık
düşmanı barbar anlayışı, barbar zihniyeti
kınadığımızı Halkların Demokratik Partisi
olarak ifade ediyoruz. Yaşamını yitiren bütün Fransız
yurttaşlarına rahmet, yaralananlara acil şifalar dileğimizi
iletiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız Sayın
Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Tüm Fransa halkına da geçmiş olsun
dileklerimizi ve dayanışma duygularımızı buradan
iletmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Baluken.
Sayın Özel, buyurunuz.
33.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Fransanın Nice kentinde bomba yüklü bir kamyonla gerçekleştirilen
saldırıda hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifalar dilediğine ve saldırıyı
kınadığına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Aynı sebeple söz
istemiştim Sayın Başkan.
Sayın Balukenin ve sizin
aktardığınız bilgiler dâhilinde biz de İnternet
üzerinden aldığımız bilgilerle Fransa halkının
büyük bir terör saldırısıyla karşı karşıya
olduğunu, ölü sayısının artmasından endişe
edildiğini ama rakamın şimdiden 60 olduğunu ve çok daha
artabileceğine ilişkin endişeli yorumları üzülerek
okuyoruz. Terör kimden gelirse gelsin ve hangi gerekçeyle yapılırsa
yapılsın, dünyanın neresinde yapılırsa yapılsın
bir insanlık suçudur. Ulusal günlerinde, ulusal gününü kutlayan suçsuz
günahsız Fransız vatandaşlarına veya dünyanın herhangi
bir yerinden olan oradaki misafirlerine karşı yapılmış
böyle bir acımasız saldırıyı lanetlediğimizi ve
Fransız halkının acısını
paylaştığımızı ifade ediyor, teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özel.
Sayın Elitaş, buyurun.
34.- Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, Fransanın Nice kentinde bomba yüklü bir kamyonla
gerçekleştirilen saldırıda hayatını kaybedenlere
Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğine ve
saldırıyı kınadığına ilişkin
açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Arkadaşlarımızın da ifade
ettiği gibi şu anda biraz önce aldığımız bilgi
çerçevesinde, Fransanın Nice kentinde millî gün kutlamaları
yapılırken bir kamyon veya kamyonet üzerinden
kalabalığın içerisine dalarak 60 insanın hayatını
kaybetmesine sebebiyet veren terör olayını şiddetle
kınıyoruz. Terörün iyisi, kötüsü olmaz. Benim, senin, teröristin
iyisi olmaz. Terörün insanlıkla, dinle, imanla herhangi bir
ilişkisinin olmadığında herhâlde hepimiz hemfikiriz.
Bu anlamda, Fransa halkına
başsağlığı diliyoruz, geçmiş olsun dileklerimizi
iletiyoruz, yaralılara acil şifalar diliyoruz ve bu terörü, bütün
terörü şiddetle kınadığımızı ifade etmek
istiyorum AK PARTİ Grubu adına.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Elitaş.
Sayın Akçay, buyurunuz.
35.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
Fransanın Nice kentinde bomba yüklü bir kamyonla gerçekleştirilen
saldırıda hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifalar dilediğine ve saldırıyı
kınadığına ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Maalesef Fransanın korktuğu
başına geldi. Bu birkaç gündür bu terör saldırıları
nedeniyle -Türkiye de dâhil olmak üzere- Fransada ve değişik ülkelerde
bu saldırı beklentisi nedeniyle güvenlik önlemlerini
artırmışlardı ama maalesef öğreniyoruz ki çok
sayıda kişinin hayatını kaybettiği ve çok sayıda
yaralananın olduğu vahim, vahşi bir saldırının
olduğu ortaya çıktı.
Öncelikle Fransanın başı sağ
olsun diyorum. Ölenler nedeniyle başsağlığı
dileklerimizi iletiyorum ve yaralılara da acil şifalar diliyorum.
Olay çok yeni. Önümüzdeki saatlerde ve günlerde
elbette ayrıntılarını öğreneceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız lütfen.
Buyurunuz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Biz de Türkiye olarak, Türk
milleti olarak, neredeyse hemen hemen her gün, hatta bazen her saat terör
saldırılarına maruz kalan bir ülke olarak da, bu terör
acılarını yıllardır en derin şekilde
yüreğimizde ve her alanda çeken bir ülke olarak bu acıları
biliyoruz ve bu vesileyle de, terör saldırılarında
hayatını kaybeden bütün insanlarımızı,
şehitlerimizi tekrar rahmetle yâd ederken Avrupa Parlamentosuna da, Avrupa
Birliğine de, yine, Avrupa Parlamentosunun bir üyesi olan Fransaya da
hatırlatmak isterim ki, hiçbir terör örgütüne ve terör faaliyetine izin
verilmemesi gerektiğini, eninde sonunda kendilerini de
yakacağını bütün ülkelerin düşünmesi gerektiğini
düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Tüm siyasi parti grup temsilcilerine ve grup
başkan vekillerine ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Yatırım Ortamının
İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/728) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı 404) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
63üncü madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 404 sıra
sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 63üncü maddesiyle
değiştirilmesi öngörülen 5941 sayılı Kanunun 5inci
maddesinin (1)inci fıkrasının ikinci cümlesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
Ancak, hükmedilecek adli para cezası; çek bedelinin
karşılıksız kalan miktarı, çekin üzerinde
yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz tarihinden
itibaren işleyecek 3095 sayılı Kanuna göre ticari işlerde
temerrüt faizi oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile takip ve
yargılama gideri toplamından az olamaz.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, mahkeme tarafından hükmedilecek adli
para cezasına faiz bedeli ile takip ve yargılama giderinin de ilave
edilmesi hükme bağlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
63üncü madde
kabul edilmiştir.
64üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
65inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
66ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
67nci madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutmadan önce Sayın Bakana söz veriyorum.
Buyurunuz Sayın Bakan.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
36.- Maliye Bakanı Naci Ağbalın,
Fransanın Nice kentinde bomba yüklü bir kamyonla gerçekleştirilen
saldırıda hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifalar dilediğine ve saldırıyı
kınadığına ilişkin açıklaması
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Tüm parti gruplarımız gibi biz de AK
PARTİ Hükûmeti olarak Fransada bugün meydana gelen terör
olayını şiddetle kınıyoruz. Terör nereden gelirse
gelsin, hangi sebeple yapılırsa yapılsın bir insanlık
suçudur. Türkiye her dönemde olduğu gibi bütün terör örgütlerine
karşı, bütün teröre karşı sonuna kadar mücadele etmektedir.
Bütün medeni memleketlerin de bu mücadeleyi ortaklaşa yürütmesi
gerektiğine inanıyoruz. Umuyorum ki bu saldırılar bir daha
asla olmaz. Ülkeler bu alanda ortak bir anlayış içerisinde teröre
karşı mücadele ederler.
Tekrar ben bu terör olaylarında vefat eden
insanların yakınlarına başsağlığı
diliyorum. Fransaya, Fransa halkına, Fransa Hükûmetine üzüntülerimizi
bildiriyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Yatırım Ortamının
İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/728) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı 404) (Devam)
BAŞKAN Şimdi önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 404 sıra
sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 67nci maddesinin
birinci fıkrasının (a), (c), (e) ve (f) bentlerinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa
Elitaş Halis
Dalkılıç Murat
Alparslan
Kayseri İstanbul Ankara
Zekeriya
Birkan Abdullah
Ağralı Abdurrahman
Öz
Bursa Konya Aydın
Mahmut
Atilla Kaya Gökcen
Özdoğan Enç Kerem
Ali Sürekli
İzmir Antalya İzmir
Mücahit
Durmuşoğlu Halil
Özcan
Osmaniye Şanlıurfa
"a) 212 nci maddesinin birinci fıkrasına
"onaylanması" ibaresinden sonra gelmek üzere "veya
şirket sözleşmesinin ticaret sicili müdürü yahut
yardımcısı huzurunda imzalanması" ibaresi ile
aynı fıkranın sonuna "Şirketin kuruluşunda,
şirket sözleşmesini ihtiva eden kâğıtlardan değerli
kağıt bedeli alınmaz." cümlesi,"
"c) 335 inci maddesinin birinci
fıkrasına "onaylandığı" ibaresinden sonra
gelmek üzere "veya ticaret sicili müdürü yahut yardımcısı
huzurunda imzaladığı" ibaresi ile aynı
fıkranın sonuna "Şirketin kuruluşunda, esas
sözleşmeyi ihtiva eden kâğıtlardan değerli kâğıt
bedeli alınmaz." cümlesi,"
"e) 566 ncı maddesinin birinci
fıkrasına "onaylanması" ibaresinden sonra gelmek üzere
"veya esas sözleşmenin ticaret sicili müdürü yahut
yardımcısı huzurunda imzalanması" ibaresi ile aynı
fıkranın sonuna "Şirketin kuruluşunda, esas
sözleşmeyi ihtiva eden kağıtlardan değerli kâğıt
bedeli alınmaz." cümlesi,"
"f) 575 inci maddesinin birinci
fıkrasına "onaylanması" ibaresinden sonra gelmek üzere
"veya şirket sözleşmesinin ticaret sicili müdürü yahut
yardımcısı huzurunda imzalanması" ibaresi ile
aynı fıkranın sonuna "Şirketin kuruluşunda,
şirket sözleşmesini ihtiva eden kağıtlardan değerli
kağıt bedeli alınmaz." cümlesi,"
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılıyoruz Sayın Başkanım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan düzenlemeyle şirket kuruluş
işlemlerindeki maliyetlerin azaltılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
67nci madde
kabul edilmiştir.
68inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
69uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
70inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
71inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
72nci maddede bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Yatırım Ortamının
İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 72nci maddesiyle 6102 sayılı
Kanuna eklenmesi öngörülen geçici 11inci maddenin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesi arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş Halis
Dalkılıç Murat
Alparslan
Kayseri İstanbul Ankara
Abdurrahman
Öz Zekeriya
Birkan Abdullah
Ağralı
Aydın Bursa Konya
Mücahit
Durmuşoğlu Mahmut
Atilla Kaya
Osmaniye İzmir
"GEÇİCİ MADDE 11- (1) 31/12/2016
tarihinden sonra bankalarca çek hesabı sahiplerine 780 inci maddeye bu
Kanunla eklenen hüküm gereğince bulunması gereken karekod ve seri
numarası unsurlarını içermeyen çek yaprağı verilemez.
31/12/2016 tarihinden önce basılan çeklerde bu unsurlar aranmaz."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Takdire bırakıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılıyoruz Sayın Başkanım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının çerçeve 70inci maddesiyle 6102
sayılı Kanunun 780inci maddesinde yapılan düzenlemeyle seri
numarası ve karekod çekin zorunlu unsuru hâline getirilmektedir.
Tasarının çerçeve 72nci maddesiyle 6102 sayılı Kanuna
eklenmesi öngörülen geçici 11inci maddeyle, 31/12/2016 tarihinden sonra
bankalarca çek hesabı sahiplerine karekodsuz çek yaprağı
verilemeyeceği düzenlenmektedir. Dolayısıyla, bu tarihe kadar
bankalarca karekodsuz çek bastırılıp verilebileceği gibi,
bu çekler belirtilen tarihten önce veya sonra keşide edilebilecektir.
31/12/2016 tarihine kadar bankalarca
bastırılmış bulunan ve seri numarası ile karekod
bulunmayan çeklerin geçerliliği konusunda uygulamada tereddüt
yaşanabilecek, kambiyo senetlerine mahsus icra yoluyla takip yapılıp
yapılmayacağı veya karşılıksız çek
keşide etmek suçunun oluşup oluşmadığı konusunda
farklı uygulamalar ortaya çıkabilecektir. Görüş
ayrılıklarının giderilmesi amacıyla, önergeyle
31/12/2016 tarihine kadar bastırılan çeklerin geçerliliği
bakımından seri numarası ve karekod unsuru
aranmayacağı açıkça düzenlenmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
72nci madde
kabul edilmiştir.
73üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
74üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
75inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Geçici madde 1i oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Geçici madde 2 üzerinde bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 404 sıra
sayılı Kanun Tasarısının geçici 2nci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş Ramazan
Can Adnan
Boynukara
Kayseri Kırıkkale Adıyaman
Mücahit
Durmuşoğlu Murat
Göktürk Hüsnüye
Erdoğan
Osmaniye Nevşehir Konya
Sami
Dedeoğlu İsmail
Tamer
Kayseri Kayseri
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılıyoruz Sayın Başkanım.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının geçici 2nci maddesinde
düzenlenen konunun bütüncül bir anlayışla ele alınarak
değerlendirilmesinin sağlanması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilen önerge
doğrultusunda geçici madde 2 tasarı metninden
çıkarılmıştır. (CHP ve HDP sıralarından
alkışlar)
76ncı madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Yatırım
Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 76ncı maddesinin birinci fıkrasının
(d) bendinde yer alan "43 üncü maddesinin birinci fıkrasının
(ç) bendi" ibaresinin "43 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (ç) bendiyle yapılan düzenlemenin birinci
paragrafı" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa
Elitaş Halis
Dalkılıç Murat
Alparslan
Kayseri İstanbul Ankara
Zekeriya
Birkan Abdullah
Ağralı Abdurrahman
Öz
Bursa Konya Aydın
Mahmut
Atilla Kaya Kerem
Ali Sürekli Halil
Özcan
İzmir İzmir Şanlıurfa
Mücahit
Durmuşoğlu
Osmaniye
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılıyoruz Sayın Başkanım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle yürürlük maddesinde değişiklik
yapılmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 76ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
77nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 404 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 77nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erhan
Usta Mustafa
Kalaycı Mehmet
Günal
Samsun Konya Antalya
Erkan
Akçay İsmail
Faruk Aksu Mehmet
Erdoğan
Manisa İstanbul Muğla
MADDE 77- Bu Kanun hükümleri Bakanlar Kurulu
tarafından yürütülür.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Samsun Milletvekili
Sayın Erhan Usta konuşacak.
Buyurunuz.
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulda üç günlük bir mesainin son
dakikalarını yaşıyoruz. Plan ve Bütçe Komisyonunda da iki
gün boyunca bu konuyu tartıştık. Kanun tasarısı
görüşmeleri esnasında ikazlarımız oldu, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak iyileştirmeye yönelik çabalarımız oldu ve son
noktaya gelmiş bulunuyoruz. Şimdi, Türkiyede
yatırımların artırılması ihtiyacı var
diyoruz ve mevcut yatırımlarımızın da kalitesini
iyileştirmemiz lazım.
İş ortamının düzeltilmesi konusu
yani bugün burada çalıştığımız bu kanun
tasarısında yoğunluklu olarak yer alan maddeler, iş
ortamının iyileştirilmesi açısından bizim de
desteklediğimiz, bizim parti programımızda da olan maddelerdi. O
yüzden, çalışmalar esnasında biz hem Komisyonda hem de Genel
Kurulda bunları destekledik. Tabii, burada, izaha davet, çek ve iflas
erteleme gibi bazı konularda çekincelerimiz oldu, oradaki
düşüncelerimizi de sizlerle paylaştık.
Ancak, şunu unutmayalım ki bu
yaptığımız işler, iş ortamının
iyileştirilmesi açısından çok da yeterli olan hususlar
değildir. Buna mali boyutla bir bakacak olursak, genel devletin, toplam
kamunun yaklaşık 900 milyar TL civarında bir geliri var. Biz,
burada yaptığımız işlerle -parasal açıdan olanlar
için söylüyorum- yaklaşık 1 milyar liralık bir gelirden
vazgeçiyoruz yani topladığımız gelirin dokuz yüzde 1i. O
yüzden, bunu, bu işi fazla abartıp rehavete kapılmamamız
lazım.
Türkiyede iş ortamının
iyileştirilmesi için yapmamız gereken yapısal mahiyetli çok daha
fazla iş var. İlk yapmamız gereken iş de, Türkiyede
belirsizliklerin azaltılmasıdır. Siyasi ve ekonomik
belirsizliklerin yani her gün yeni bir gündemle Türkiyede, işte
Suriyelilere vatandaşlık verilmesi, bilmem, başkanlık sistemi,
efendim, başkanlık olmazsa yeniden seçim olur, olmaz gibi-
belirsizliklerin yaratıldığı, öngörülebilirliğin
kaybedildiği bir ülkede yatırımcı olmaz. Yatırım,
güvene gelir. O yüzden, bu belirsizlikleri azaltmamız lazım.
Yapısal mahiyetli olarak da -ben geneli
üzerindeki konuşmalarımda da ifade ettim- demokrasiyi üstün
kılacak, demokrasiyi iyileştirecek çabalar içerisinde olmamız
lazım; hukukun üstünlüğünü hâkim kılacak çabalar içerisinde
olmamız lazım; yargı bağımsızlığını
sağlamamız lazım; kamu yönetimini iyileştirmemiz, liyakate
önem vermemiz, politikalarda, kamu politikalarında istikrar
sağlamamız lazım. Bir gün böyle, ertesi gün şöyle
politikalar, kanunlar yaparsak, politikalar uygularsak, istikrar olmaz, güven
olmaz. Şeffaflığı sağlamamız lazım.
Kayıt dışılıkla mücadelede yapmamız gereken çok
önemli işler var. Ekonomide verimliliği artırmamız
lazım, güveni ve hoşgörüyü hâkim kılmamız lazım.
Şimdi, bu çok tartışılan geçici
2nci maddenin -yani Türkiyede, bize göre kara para aklama maddesinin-
kaldırılmış olması, Hükûmet tarafından
çekilmiş olması son derece isabetli bir husustur. Milliyetçi Hareket
Partisi olarak biz de bunu, bu konudaki düşüncelerimizi ısrarla hem
Komisyonda hem de Genel Kurulda sizlerle paylaştık. Hayırlı
bir iş yapılmıştır. Tabii, bu keşke Plan ve Bütçe
Komisyonunda yapılsaydı, burada da daha verimli başka
işlere zamanımızı ayırabilseydik. Maalesef Hükûmet
orada yaklaşmadı. Biz onu orada teklif etmiştik, Plan ve Bütçe
Komisyonunda çekilmesini ancak yine de hatadan dönüldü, Genel Kurul
aşamasında çekilmesini takdirle karşılıyoruz. Tabii ki
temennimiz bunun tekrar getirilmemesidir. Türkiyenin böyle bir yasaya -bütün
samimiyetimle ifade ediyorum- ihtiyacı yoktur. Bu yasanın Türkiyeye
faydası olmayacak, zararı olacaktır çünkü biz bir defalık
parayla bir işi çözemeyiz. Buradan gelecek para zaten hayırlı
bir para değil, helal bir para değil ve helal olmuş olsa bile bu
para, biz yıllık 200 milyar dolar finansman ihtiyacı olan bir
ekonomiyiz, bir defalık paralarla bir şey yapamayız çünkü kötü
para iyi parayı kovar. Bizim sürekli, sağlam ve ekonomik
altyapımızı güçlendirerek elde edeceğimiz paralara
ihtiyacımız var, kaynaklara ihtiyacımız var. Bence bunu hiç
göz ardı etmememiz lazım. Para, güvene, istikrara gelir. Güveni,
istikrarı sağlayacak işlerin yapılması lazım.
Türkiyeye sermaye girişine herhangi bir engel yok yani bunu da
açıklıkla ifade etmek lazım. Hatta bugün bakan olan bir
kısım bakanlarımızın geçmişte Normal sermaye
girişine bile sermaye kontrolü uygulayalım, Tobin tax
uygulayalım. dedikleri bir ortamdan bugün Kara parayı bile
Türkiyeye çekelim. diye bir gayret içerisinde olmayı zaten anlamak
mümkün değil, bu hiçbir şekilde anlaşılır değil.
Hele hele on dört yıllık bir iktidardan sonra hâlâ işte Yurt
dışında Türklerin parası var. veya Körfezden para
gelsin, biz bu parayı çekmek için bunları yapıyoruz. demek çok
anlaşılır değildir.
Ben sözlerimin son dakikalarında bu
tasarıya, çekincelerimize rağmen ama geneli itibarıyla olumlu
gördüğümüz için kabul oyu kullanacağımızı da Genel
Kurula ifade etmek istiyorum. Yasanın hayırlı ve uğurlu
olması temennisiyle Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Usta.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
77nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, üçüncü bölümde yer alan
maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi İç Tüzük 86ya göre lehte ve aleyhte
iki sayın milletvekiline söz hakkı vereceğim.
Lehte olmak üzere, Kayseri
Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz sonra Danışma
Kurulu önerisi Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyelerinin
oylarına sunulacak. Bildiğiniz gibi, perşembe ve cuma günü bu
kanunun ve birkaç tane uluslararası sözleşmenin bitimine kadar bir
grup önerimiz gelmişti. Bugün siyasi partilerle
yaptığımız görüşmeler çerçevesinde bu kanun
gerçekleşti, bitti ve yarın çalışmamak üzere, salı
günü saat 15.00te Türkiye Büyük Millet Meclisinde buluşmak üzere
Sayın Başkan Danışma Kurulunu değerli milletvekillerinin
oylarına sunacak. Kabul ettiğiniz takdirde salı günü buraya
geleceğiz, etmediğiniz takdirde yarın tekrar
çalışmalara devam edeceğiz.
Değerli arkadaşlar,
bu kanunda bir madde vardı. Bu konuyla ilgili siyasi parti
gruplarının çeşitli hassasiyetleri söz konusu oldu. Hem Plan ve
Bütçe Komisyonunda bu konuyu dile getirdiler hem de burada gündeme getirdiler.
Kanun tasarısı görüşülürken siyasi parti grubuna mensup
değerli milletvekili arkadaşlarımız bazı
hassasiyetlerini hakikaten çok samimi bir şekilde dile getirdiler. Bu
hassasiyetleri de biz dikkate aldık.
Bu çerçevede, dün Plan ve
Bütçe Komisyonu Başkanımız Sayın Süreyya Sadi Bilgiç
başkanlığında Cumhuriyet Halk Partisinden Sayın
Zekeriya Temizel, HDPden Sayın Ahmet Yıldırım, Milliyetçi
Hareket Partisinden Sayın Mustafa Kalaycı ve Maliye
Bakanımızla birlikte arkadaşlarımız bir teknik
toplantı yaptılar. Bu toplantıda, biraz önce
çıkardığımız maddeyle ilgili teknik bazı
aksaklıkları, endişeleri ortadan kaldırabilecek herhangi
bir şekilde uzlaşabildikleri takdirde bunun şu anda Türkiye
Büyük Millet Meclisinde değiştirilmesiyle ilgili kanaat
oluşturduk ama bugün aldığımız, sabah
aldığımız cevap çerçevesinde Sayın Başkanın
ifade ettiği ve diğer partili arkadaşlarımızın da
gruplarına söyledikleri çerçevede bu konuda bugün bu işin
olmayacağını, anlaşamadıklarını ifade ettiler.
Bunun üzerine yapmamız gereken noktanın şu olduğunu
Bunu
kanun tasarısından çıkaracağız, önümüzdeki günlerde
tekrar metin olarak getireceğiz ve Plan ve Bütçe Komisyonunda, bütün
siyasi partilerin Plan ve Bütçe Komisyonundaki teknik milletvekilleri
tarafından enine boyuna, siyasi görüşleri bir tarafa bırakarak
en olgun bir şekilde değerlendirmeleri üzerine karar aldık. Bu
karar çerçevesinde, eğer muhalefet partisi milletvekili
arkadaşlarımız iktidar partisinin yetkili
arkadaşlarını ikna ederlerse birlikte bir önerge
hazırlanacak, ikna edemedikleri takdirde biz bu maddeyi aynı
şekilde getireceğimizi ifade ettik. Bu çerçevede, bugüne kadar
gelmesinde katkı sağlayan siyasi partilerimizin değerli grup
başkan vekillerine, özellikle, bu arada, konuşmaları
yaptığımız süre içerisinde de bizi hassasiyetleriyle
uyarmaya çalışan değerli milletvekili arkadaşlarıma
çok çok teşekkür ediyorum.
Gerçekten, bu kanun tasarısını
görüşürken biz dedik ki: Piyasayı rahatlatıcı bir
düzenleme yapalım, şirket kurulurken ortaya çıkabilecek
zorlukları ortadan kaldıracak ve şirket kurmayı
kolaylaştıracak düzenleme yapalım.
Arkadaşlarımızın bir madde üzerinde çekinceleri vardı,
onu da önümüzdeki hafta, önümüzdeki günlerde o çekinceleri
karşılıklı ikna olarak yapabilme konusunu da
değerlendirelim dedik.
Değerli arkadaşlar, kanun yapma
tekniği yönünden bu maddenin, bizim teklifimizde, şu anda içinde
bulunduğu gibi, aynı gelmesi gerekir. Aynı gelip, Plan ve Bütçe
Komisyonunda teferruatıyla tartışılıp, önergelerle
düzenlenmesi gerekir. Yani, biraz önce Sayın Bakanın bu konuyu ifade
ederken Aynen getireceğiz. diye söylediği şey, kanun yapma
tekniği açısından aynı gelmesi gerekir, aksi hâlde yeni bir
tartışmaya mahal verecek durum ortaya çıkmış olur.
Bu arada, Sayın Parsak ile Sayın
Tanalın yaptığı bir konuşma var; hassasiyetle, iyi
niyetle yaptıkları bir konuşma. Bakın değerli
arkadaşlar, çek edimi ödeme aracıdır, ödeme sözüdür, ödeme
vaadidir. Yani, bu kanunun yayımı tarihinden itibaren bazı arkadaşlarımızın,
bazı esnaf ve sanatkârlarımızın tıpkı
Hani, radarla
ilgili güzel bir örnek verdiniz ama ticaret hayatında bu böyle değil.
Ben bir kağıdın, evrakın altına imza atıyorsam
Sayın Tanal, size bu borcu ödeyeceğim şu tarihte. diye söz
vermişim demektir ve çekte vade yoktur, görüldüğünde ödenir. Geçici
bir düzenleme yaptık. Onun için, bu anlamda
baktığımızda, bugünden sonra insanların sanki
tuzağa düşürülüyor gibi değil, eğer biz o düşünceyi
ortaya çıkarırsak bazı esnafın, tüccarın tuzağa
matuf kalmalarına sebebiyet veririz diye düşünüyorum.
Sayın Parsak hassasiyetle bir konuyu dile
getirdi Acaba bunu kamuda çalıştırabilir miyiz? diye.
Kendileriyle de arada konuştuk, o süreç içerisinde eğer Ceza
Muhakemeleri Kanunuyla ilgili endişeler varsa, o endişeler ortaya
çıkacaksa onları da ortadan kaldırabilecek bir düzenlemeyi
yapalım diye ifade ettiler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bugünün
hassasiyetine bir dakika verirseniz Sayın Başkan, hemen
tamamlıyorum.
BAŞKAN Tabii ki Sayın Elitaş.
Buyurun, tamamlayın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Ben, bu
çerçevede, katkı sağlayan tüm milletvekili
arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Siyasi partilerimizin
grup başkan vekillerine teşekkür ediyorum. Muhalefet partisinden
milletvekili arkadaşlarımızın burada yaptığı
yapıcı katkılara da teşekkür ediyorum. Meclis Başkan
Vekilimize teşekkür ediyorum. Kâtip üyelere, bütün
arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Hakikaten
özlediğimiz bir tabloyu bugün yaşadık, inşallah önümüzdeki
hafta görüşeceğimiz kanun tasarı ve tekliflerinde de aynı
tabloyu yaşarız diye ümit ediyorum.
Hepinize hayırlı sabahlar.
Teşekkür teşekkürlerimi sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Elitaş.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Tanal, Sayın Akçay
sizden önce söz istedi.
Buyurun Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bu 404 sıra sayılı Yatırım
Ortamının İyileştirilmesi Kanunu
Tasarısının görüşmelerini tamamladık, biraz sonra
tümünü oylayacağız. Öncelikle, bu tasarının ülkemize,
milletimize, insanlarımıza ve yatırım yapacak olanlara ve
bu maddelerin ilgililerine ve paydaşlarına hayırlı
uğurlu olmasını temenni ediyorum. Biz bu tasarıya
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak kabul oyu vereceğiz.
Şunu ifade etmek isterim ki
Biraz evvel
Sayın Elitaş ifade etti, işte, bir düzeltme niyetlerinin ve
amaçlarının olduğunu ama zaman nedeniyle bunun
yetişmediğinden bahsetti. Ben, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
açısından şunu söylerim: Bu geçici 2nci maddeyle ilgili olarak
bizim böyle bir niyetimiz, amacımız ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamamlayacağım
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Akçay,
tamamlayınız lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak bizim böyle bir amacımız, niyetimiz ve önerimiz de
olmamıştır, onu bir açıklığa
kavuşturayım.
Değerli milletvekilleri, bu tasarının
en önemli yönü de şu olmuştur: Bu, İç Tüzük
tartışmalarının
yoğunlaştığını ve İç Tüzük
çalışmalarının bugün başladığını
da dikkate alırsak çok güzel bir örnek teşkil etmiştir. Demek ki
neymiş? Demek ki uzlaşma yaklaşımıyla, tasarı ve
teklifler, iktidarın da amaçladığı gibi, aslında bizim
de muhalefet olarak pekâlâ yapıcı katkı vermeyi samimi olarak
arzu ettiğimiz tasarılar daha kolay ve rahat geçebiliyormuş.
Burada, uzlaşma kültürünü iktidar ve muhalefet olarak benimsememiz
gerektiğini
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Akçay, lütfen
tamamlayınız.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Son cümleler.
bu uzlaşmayı esas almamız
gerektiğini gösteren en güzel örnek teşkil etmiştir ve bunun
önümüzdeki günlerde yapacağımız İç Tüzük
çalışmalarına da bir örnek teşkil etmesini temenni
ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken, sizden önce
Sayın Tanal söz istemişti.
Niçin söz istiyorsunuz Sayın Tanal?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, konu şuydu: Grup Başkan Vekili Sayın
Elitaş 69uncu madde uyarınca sataşma şeklinde bir cümle
sarf etti ancak ben zamanınızı almamak adına buradan,
yerimden
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sataşmadım Sayın Tanal.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz Sayın
Tanal.
Buyurun, açıyorum mikrofonunuzu.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ben teşekkür
ederim Sayın Elitaşın duyarlılığından
dolayı.
Şimdi, burada, ben şunu söyledim: Bir
sefer, şu andaki tüccarımız, esnafımız çekin
karşılıksız çıkması hâlinde bu kadar
ağır sonuçların olabileceğini bilebilseydi belki çekin
miktarını o kadar yüksek yazmazdı. Çünkü, tüccar
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Zaten basiretli
tüccar.
MAHMUT TANAL (İstanbul) -
evet, basiretli bir
iş adamı olarak bunun sonuçlarını, ağır
yaptırımın, hürriyeti bağlayıcı cezanın
olduğunu bilmiyordu düzenlediği zaman, şu an ticari piyasada
olan çeklerle ilgili. Burada, basiretli bir hukuk devletinden beklenen de
şudur: Vatandaşına herhangi bir pusu kurmamalı,
vatandaşını tuzağa düşürecek düzenlemeler
yapmamalıdır. Bu düzenlemeyle, çekini şu anda ticari piyasaya
vermiş ve yapılan düzenleme gereği de vadesinden önce ibraz
edilmeyen çeklerden dolayı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bitiriyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Tanal, lütfen
tamamlayınız.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bitiriyorum, özür
dilerim.
ve şu anda ticari piyasaya verilmiş olan
çeklerden dolayı bu şekilde ağır ceza
yaptırımının getirilmesiyle gerçekten, esnafa bir tuzak
kurulmuştur, esnafa pusu kurulmuştur. Bu, hukuk devletiyle
bağdaşan bir düzenleme değildir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Tanal.
Sayın Baluken, buyurun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yine önemli bir kanun tasarısının
görüşmelerini bitiriyoruz. Öncelikle şunu ifade edeyim: Kanun
tasarısıyla ilgili genel düşüncelerimizi kürsüden ifade ettik
ancak bütün uyarılarımıza rağmen yoksuldan, emekçiden,
işçiden yana bir düzenleme yerine ranttan, sermayeden ve sermaye
sahiplerinden, büyük şirketlerden yana bir kanun tasarısı
birazdan yasalaşacak. Ancak, bu görüşmeler esnasında bu
tasarıdaki en kritik maddenin siyasi partilerin uzlaşmasıyla
geri çekilmiş olmasını olumlu değerlendirdiğimizi bir
kez daha ifade etmek istiyorum. Özellikle iktidar partisi grubu ve
milletvekillerinin, yasama tekniği açısından sürekli olarak
muhalefeti farklı bir şekilde eleştiren, suçlayan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen, tamamlayınız
Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
itham
eden değerlendirmelerden çok bugünkü pratiğe göz atmalarını
ve bundan sonraki yasama faaliyetlerinde de muhalefetle uzlaşmayı
kendi gruplarından da talep etmelerini önemsediğimizi belirtmem
gerekiyor.
Kara para aklamayla ilgili geçici madde 2nin geri
çekilmiş olması bütün Meclisin, Parlamentonun bir
başarısıdır. Umarım, bu şekliyle, bu hâliyle bir
kez daha bu, Genel Kurulun gündemine gelmez.
Ben de Sayın Akçayın belirttiği
gibi, İç Tüzük çalışmaları açısından bugünkü
ortaya çıkan tablonun örnek olması gerektiğini ifade ediyorum.
Sayın Elitaşın hoşgörüsüne sığınarak, bu
yılki İç Tüzük Komisyonunda kendisinin bulunmamasının da
uzlaşma açısından bir avantaj olarak
değerlendirilebileceğini ifade ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Baluken.
Sayın milletvekilleri, İç Tüzük 86ya göre
aleyhte olmak üzere Manisa Milletvekili Özgür Özele söz vereceğiz. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Haftanın son gününde, gecenin bu ilerleyen
saatinde hepimiz yorulduk ama bugün Mecliste bir şey yaptık. 80
maddelik bir kanundu. Muhalefet Biz, bu kanunu 1 maddesinden dolayı çok
sakıncalı görüyoruz. dedi ve İç Tüzükün kendisine
tanıdığı tüm imkânları kullanarak, bütün dünya
parlamentolarındaki en meşru hak olan direnme ve engelleme
hakkını kullandı.
Bir hafta çalıştık, kaç madde geçti?
5. Sonra sihirli bir sözcük devreye girdi, eser miktarda uzlaşı
gösterdi bu Parlamento, eser miktarda ve beş saat çalıştık,
geriye kalan 75 madde geçti. Demek ki bu Parlamentonun uzlaşıya,
diğerini dinlemeye, anlamaya, ortak akla ve Sadece benim dediğim
doğrudur. demektense, ortak katların en küçüğünde
birleşmeyi aramaya ihtiyacı var.
Muhalefet partilerinin değerli grup başkan
vekillerinin tespitlerine aynen katılıyorum. Dün aynı İç
Tüzük vardı; siz, bizim yaptığımız her türlü hak
kullanımına karşı öfkeliydiniz, bugün aynı İç
Tüzük var; Parlamentoda herkes uzlaşmanın, birlikte
çalışmanın olumluluklarını ifade ediyor. Demek ki
mesele İç Tüzüke ne yazdığınızda değil,
demokrasiden ne anladığınızda, onu nasıl
uyguladığınızda. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bu açıdan, bu maddenin bugün geri
çekilmesindeki başarı muhalefete aittir ama önümüzdeki süreçte,
bundan sonrası için, bu maddenin Türkiye'yi utandırmayacak,
sıkıntıya sokmayacak, hiçbirimizi sonradan pişman etmeyecek
bir hâle gelmesi için, görev, Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli
milletvekillerine düşüyor. Lütfen, bizim endişelerimizi dinleyen,
hâkim olan ve bundan sonra da dinleyecek olan Hükûmete ve yöneticilerinize
Bu
açıdan, demokratik en doğal hakkınız olan ve aslında
seçmeninizin size yüklediği en önemli ödev olan, demokratik yollardan
kendi partinizin içinde de bu baskıyı, bu talep
mekanizmasını çalıştırmalısınız. Aksi
takdirde, Türkiye, kara para cennetine dönüşebilir. Aksi takdirde 6 Eylül
günü Reza Zarrab konuşacak da onun söylediklerinden sonra yurt
dışındaki bazı paralar, el konma kararı
alınmasın diye, Türkiyeye mi kaçırılacak? Reza Zarrab
konuşacak da o konuştuktan sonra o paraların izleri bulunur, bu
kanun o yüzden o bağlantıyı koparıyor mu? endişesi,
şüphesi, sorusu sizin vicdanınızda cevap verebileceğiniz
bir soru hâlinde kalmaz.
Bu kanun, Sayın Bakan açısından çok
ciddi sıkıntılara işaret ediyor, öz güveni eksik bir kanun.
Çünkü, iktidar değişse de, bu kanun iptal edilse de, yeni Hükûmet bu
işin peşine düşse de bağ kuramasınlar diye yani hedef
2023, hedef 2071, iki sene sonrasına bile güvenle bakmayan bir icra
anlayışı. Ayrıca, sadece kendisi değil, arkasında
oturan ve Türkiyenin en kadim geleneklerine sahip Maliye
Bakanlığı bürokrasisinin de Hükûmete ve yaşanacaklara
güvenmediği ve bürokrasinin de Hükûmete güveninin
sıfırlandığı görülüyor. Sebep: Maliye
Bakanlığının -hepimiz görüyoruz- pek çoğu
tebliğlerle, ikincil, üçüncül mevzuatla düzenlenebilecek işlerini
bugün kanunla yapıyoruz. Bu ne zaman olur biliyor musunuz Sayın
Bakan? Bürokrasi Hükûmete güvenmiyorsa, tebliğin altına imza atmaya
korkuyorsa olur. (CHP sıralarından alkışlar) Bundan sonraki
süreçte de Siz yapın, sorumluluğu siz alın. diyorlar size.
Bugün çok sayıda rakam söylenebilir ama Türkiyeye yabancı
yatırımcının gelmediğini, paranın gelmediğini
siz de söylüyorsunuz, ona çare aradığınızı
düşünüyorsunuz. Evet, yabancı yatırımcı, gelmeden önce
hukuk ister. Bugün Türkiyede hukukun bir önceki güne göre her gün biraz daha
azaldığını ve adalete güvenin yüzde 23e
düştüğünü tescilliyoruz, bir kez daha söylüyoruz. Elbette ki
yabancı yatırımcı para getirecekse istikrar ister. Oy yüzde
49-52 ama siyasi belirsizlik ve antidemokratik bir vesayet sistemi yani bir
sabah yatağından Başbakan kalkmış ama saraydaki
görüşmeden sonra Başbakanlıktan alınmış, Başbakanlığa
bir kayyum atanmasına şahitlik etmiş bir partinin Türkiyeyi
siyasi istikrarsızlığa sürüklediği görülüyor. Demokrasi
için, istikrar için, güven için muhalefetin katkısı ortada, gerisi
size kalmış.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Özel.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) -
Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Bakan, sizden önce
Sayın Ilıcalı 60a göre söz istemiş. Bir açıklama
yapma istemi var, talebi var. Önce Sayın Ilıcalıya söz
veriyorum, daha sonra size söz vereceğim.
Buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
37.- Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalının, Sağlık Bakanı Recep
Akdağın vefat eden amcasına Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Teşekkür ederim
Değerli Başkanım.
Az önce aldığımız bir habere
göre, Erzurum Milletvekilimiz Sağlık Bakanı Sayın Recep
Akdağın amcası Mustafa Akdağ vefat etmiş. Allah
rahmet eylesin, mekânı cennet olsun. Cuma namazından sonra Erzurum
Lala Mustafa Paşa Camisinde cenaze namazı kılınacak.
Değerli vekillerimizi bilgilendirmek istedim.
İyi geceler, teşekkürler.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın
Ilıcalı.
X.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkanvekili
Pervin Buldanın, Sağlık Bakanı Recep Akdağa
amcasının vefatından dolayı
başsağlığı dileğinde bulunduğuna
ilişkin konuşması
BAŞKAN - Biz de Sayın Bakana
amcasının vefatından dolayı
başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz, Allah rahmet
etsin diyoruz, kendilerine de sabır diliyoruz.
Sayın Bakan, sanırım Hükûmet adına
konuşma yapacaksınız.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) -
Evet.
BAŞKAN - Buyurunuz, kürsüye davet ediyorum
sizi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Yatırım Ortamının
İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/728) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı 404) (Devam)
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin
başında, öncelikle Hükûmetimiz tarafından hazırlanan, Plan
ve Bütçe Komisyonunda yoğun katkılardan sonra Genel Kurula gelen ve
sizlerin katkılarıyla son şekli verilen tasarıya yaptığınız
katkılardan dolayı, emekten dolayı teşekkür ediyorum.
Bugün, burada partiler arasında yapılan
görüşmeler neticesinde geçici 2nci maddeyle ilgili olarak bir ortak
kanaat oluştu ve o ortak kanaate göre biz bu maddeyi geri çektik. Ama,
baştan itibaren söylüyoruz, burada yapılan düzenleme ne Türkiyeyi uluslararası
hukuk anlamında sıkıntıya sokacak bir düzenlemedir ne de
iddia edildiği gibi Türkiyeyi kara para cenneti hâline getirecek bir
düzenlemedir. Tam tersine, uluslararası
Sayın Grup Başkan Vekilimiz
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Buradayım.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Dolayısıyla, yaptığımız düzenlemenin gerek
Bakanlık olarak gerek Hükûmet olarak doğru bir düzenleme
olduğuna inanıyoruz. Herhangi bir şekilde, yapmış olduğumuz
düzenlemeyi gerçek manada bir daha getirmemek üzere geri çekmek şeklinde bir
düşüncemiz yok, kendilerine de ifade ettik. Bugün, bu tasarının
-vatandaş bekliyor, iş âlemi bekliyor, yatırımcı
bekliyor- bir an önce yasalaşması için burada ortak bir
anlayış üretildi. Biz o anlayışa göre hareket ettik.
Vatandaşlarımızın yurt dışındaki
varlıklarının Türkiyeye getirilmesine ilişkin hususu
ayrı bir müstakil kanun olarak tanzim edeceğiz ve inşallah,
gelecek hafta tekrar Parlamentoda bu maddeyi görüşeceğiz.
Bu görüşmeler sırasında da, Komisyon
sırasında da getirilen düzenlemenin hem hukuk tekniği
açısından hem kanun tekniği açısından hem
uluslararası yükümlülükler açısından herhangi bir
sakıncası olmadığını defalarca ifade ettim. Asla
ve kata bir kara para aklama niyetiyle bu yasa getirilmemektedir ve bunu
muhalefet partileri de bilmektedir. (CHP sıralarından gürültüler)
LALE KARABIYIK (Bursa) Böyle bir şey yok!
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Ama, belli ki burada yeni bir anlayışla tekrar kendi aramızda
bunu değerlendirmemiz lazım. Fakat, Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkan Vekilinin bu kadar olumlu bir ortam burada oluşmuşken,
şu son dakikalarda bu kadar güzel, olumlu bir atmosfer varken bu kürsüde,
kalkıp önce Maliye Bakanı olarak beni, sonra
Bakanlığımı, Bakanlık bürokratlarımı ve daha
önemlisi, Hükûmetimizi bu gösterdiğimiz doğru ve olumlu tavır
konusunda haksız bir şekilde itham etmesini de
yadırgıyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ne alakası var ya?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Biz Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti olarak, AK PARTİ olarak bu Parlamentoya
ne getiriyorsak öz güven içerisinde getiriyoruz, ne getiriyorsak inanarak
getiriyoruz, ne getiriyorsak vatandaşın hayrına olduğuna
inandığımız için getiriyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
LALE KARABIYIK (Bursa) Siz öyle sanıyorsunuz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) -
Bir konuda farklı bir şey yapıyorsak onu da yine
vatandaşın ihtiyacı olduğu için, vatandaşın
hayrına olduğu için yapıyoruz. Herhangi bir şekilde,
inandıklarımızdan, yapmak istediklerimizden, sırf siz
istediniz diye, iyi niyetli bir hakkın kötüye kullanımına teslim
olmak anlamında, asla direnme hakkı olarak ifade ettiğiniz
şey açısından da yapmıyoruz. Dolayısıyla, burada
gerçekten bu kadar olumlu bir hava varken Hükûmete karşı, Hükûmetin
bu şekilde olumlu tavrından muhalefet partisine çok farklı bir
konum kazandırmak istiyorsanız, bunun
karşılığı yok. Bu düzenleme Parlamentoya tekrar
gelecek. Siz istediğiniz için değil, millet istediği için
doğru düzenlemeyi buradan AK PARTİ Grubu çıkaracak. Ama, biz her
zaman için tartışmaya açığız, her zaman için değerlendirmeye
açığız ama bunların hiçbirisi
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Allah Allah! Ya, şimdi bu
olacak konuşma mı ya?
LALE KARABIYIK (Bursa) Hayret ediyoruz size,
hayret!
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) -
Sadece size söylüyorum, diğer parti gruplarının burada
yaptığı olumlu açıklamalara hiçbir şey söylemiyorum.
Ama, burada Cumhuriyet Halk Partisinin göstermiş olduğu tavrı,
Sayın Grup Başkan Vekilimizin göstermiş olduğu tavrı
da
LALE KARABIYIK (Bursa) Herhâlde aynı
şeyi yapmak için bahane arıyorsunuz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) -
Benim orada bürokratlarım oturuyor, Maliye Bakanlığı
bürokratları.
ERKAN AKÇAY (Manisa) O bürokratlar senin
bürokratların değil Sayın Bakan, Maliye
Bakanlığının, devletin bürokratları. Benim
bürokratım diye bir şey mi var ya?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) -
Sizin söylediğiniz o bürokratlar, AK PARTİ hükümetleri olarak
yaptığı bütün işlerin arkasında öz güvenle
duracaktır. Maliye Bakanı olarak ben, yaptığım her
işin arkasında öz güvenle duracağım, bundan hiç kimsenin
şüphesi olmasın.
Sözlerimin sonunda, tekrar bu yasanın bu
noktaya gelmesiyle ilgili olarak bütün milletvekillerimizin, iktidar partisi
milletvekillerimizin, muhalefet partisi milletvekillerimizin her birisinin
vermiş olduğu katkılardan dolayı, göstermiş
olduğu çalışmalardan dolayı, emekten dolayı yürekten
teşekkür ediyorum. İnşallah, bu yasal düzenleme hayata
geçtiğinde memleketimizde yatırım ortamı, üretim
ortamı gelişecek, aş, iş üretilecek, yatırım
üretilecek, büyüme ve kalkınma üretilecek.
Ben tekrar sözlerimi tamamlarken hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Sayın Akçay sisteme girmiş.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
38.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Maliye
Bakanı Naci Ağbalın 404 sıra sayılı Kanun
Tasarısı üzerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
Sayın Maliye Bakanının bu açıklamalarını esef
verici buluyorum. Bunca uzlaşma şeyinden geldiğimiz şu
saatte, bu faili meçhul paraların aklanmasına yönelik geçici 2nci
maddenin tekrar, müstakilen getirileceğini ve bunun inatla
çıkartılacağını ifade etmesi doğru bir
yaklaşım değildir. Bunun Parlamentoda, Meclisimizde iktidar
muhalefet olarak oluşmuş konsensüse de aykırı olduğunu
düşünüyorum, bir.
İkincisi, benim bürokratlarım diyor.
Sizin bürokratlarınız yok, Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve Maliye
Bakanlığının bürokratları vardır Sayın
Bakan. Lütfen bu üslubu, ifadeyi de düzeltmenizi özellikle istirham ederim.
(MHP ve CHP sıralarından alkışlar) Bu, birilerinden sizlere
tevarüs eden kötü bir alışkanlık. Benim bürokratım,
benim valim, benim bakanım, benim Başbakanım demekten
vazgeçin lütfen.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Kimsenin bürokratı
yoktur değerli arkadaşlarım. (AK PARTİ
sıralarından gülüşmeler) Gülmeyin! Ama, siz birilerine
bürokratlık yapmışsanız, kula kulluk
yapmışsanız onu bilemem ama bizim bildiğimiz bürokrat
devletin bürokratıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Sayın Özel bir dakika sadece.
Buyurun.
39.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Maliye
Bakanı Naci Ağbalın 404 sıra sayılı Kanun
Tasarısı üzerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
aslında Sayın Bakanın konuşması kürsüden cevap
hakkını doğuran bir şey ama gecenin bu vaktinde onu
kullanmayacağım.
İki tane şeyi düzeltmek lazım. Bunun
birincisi, Sayın Bakan istediği kadar farklı bir şey yapsın
Sayın grup başkan vekilinin tespiti çok doğrudur, onu tekrar
etmeyeyim ama ben Bürokrasi hükûmete güvenmediği zaman tebliğ yerine
kanun ister. dediğimde bu işten alınması gereken
kişiler veya eleştirilenler kesinlikle bürokratlar değildir.
Devlet geleneğine hâkim olan herkes bilir ki hükûmetin acziyeti
bürokrasiyi tebliğ yerine kanun talebine iter, benim söylemek
istediğim o.
Onun dışında, bir uzlaşı
ortamı oldu mu? Oldu. Bunu anladı mı? Görünen, herkes
anladı, anlamayan birisi var; onu da kamuoyunun takdirine arz ediyorum.
Sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özel.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Yatırım Ortamının
İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/728) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı 404) (Devam)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın şekli hakkında
Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre veriyorum. Bu süre
içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini,
bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy
pusulalarını oylama için öngörülen iki dakikalık süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da
taşıyan oy pusulasını yine oylama için öngörülen iki
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı açık oylama sonucu:
Kabul : 244
Ret : 6 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Mücahit
Durmuşoğlu Elif
Doğan Türkmen
Osmaniye Adana
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulu
önerisi vardır, okutuyorum:
VII.- ÖNERİLER (Devam)
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, 14 Temmuz 2016
Perşembe günü yaptığı toplantıda Genel Kurulun daha
önce çalışmasına karar verilen 15 Temmuz 2016 Cuma günkü
birleşiminde çalışmamasına ilişkin önerisi
Danışma Kurulu
Önerisi
14/7/2016
Danışma Kurulunun 14 Temmuz 2016
Perşembe günü yaptığı toplantıda Genel Kurulun daha
önce çalışmasına karar verilen 15 Temmuz 2016 Cuma günkü
birleşiminde çalışmaması önerilmiştir.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Mustafa
Elitaş Özgür
Özel
Adalet ve
Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
İdris
Baluken Erkan
Akçay
Halkların
Demokratik Partisi Milliyetçi
Hareket Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
BAŞKAN Danışma Kurulu önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Uluslararası İşgücü Kanunu
Tasarısı (1/727) ve Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 403)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, gündemin
2nci sırasında yer alan 403 sıra sayılı
Uluslararası İşgücü Kanunu Tasarısı ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan 396 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Hukukuna Göre Kurulmuş Olan Üniversitelerin Karşılıklı
Tanınmasına Dair Milletlerarası Anlaşmaya Ek Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
3.- Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti Hukukuna Göre Kurulmuş Olan Üniversitelerin
Karşılıklı Tanınmasına Dair Milletlerarası
Anlaşmaya Ek Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/702) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 396)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Alınan karar gereğince kanun tasarı
ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 19 Temmuz 2016 Salı günü saat
15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 02.24
(x) (10/263) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin tam metni tutanağa eklidir.
(X) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(X) 404 S. Sayılı Basmayazı 12/7/2016 tarihli 111inci Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.