TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
118inci
Birleşim
26
Temmuz 2016 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, 15
Temmuzda millete, millî iradeye, devlete ve Cumhurbaşkanına
karşı gerçekleştirilmek istenen alçakça
kalkışmayı ve bunu yapan aşağılık
teröristleri lanetlediğine ilişkin konuşması
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının,
Profesör Doktor Halil İnalcıka Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin konuşması
3.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının,
kurulmasına karar verilen araştırma komisyonunun demokrasi ve
millî irade için son derece önemli olduğuna ilişkin
konuşması
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Hatay Milletvekili Mevlüt Dudunun, Hatayın kurtuluşunun ve ana
vatana katılışının 77nci yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
Hatay Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlunun, Hatayın
kurtuluşunun ve ana vatana katılışının 77nci
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
Hatay Milletvekili Hacı Bayram Türkoğlunun, Hatayın
kurtuluşunun ve ana vatana katılışının 77nci
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, 15 Temmuz darbe girişimi
sonrası demokrasiye sahip çıkan bütün vatandaşlara teşekkür
ettiğine ve Mersinde 2014 yılında TÜRK
EĞİTİM-SENli olduğu için görevden alınanların
göreve iade edilmesini beklediğine ilişkin açıklaması
2.-
Mersin Milletvekili Yılmaz Tezcanın, 15 Temmuz günü bir grup FETÖ
terör örgütü mensubu terörist tarafından gerçekleştirilmeye
çalışılan darbe girişiminde şehit olanlara Allahtan
rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğine ve Boğaziçi
Köprüsünün isminin 15 Temmuz Şehitler Köprüsü olarak
değiştirilmesine ilişkin açıklaması
3.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, milletin, hain FETÖ terör örgütünün
yargı önünde en ağır şekilde
cezalandırılmasını ve tek vatan, tek bayrak, tek devlet ve
tek millet ülküsüyle demokratik, sivil anayasanın hayata geçirilmesini
istediğine ilişkin açıklaması
4.-
Ağrı Milletvekili Cesim Gökçenin, 15 Temmuz gecesi
gerçekleştirilmeye çalışılan hain planın, başta
Cumhurbaşkanının, tankların önüne kendini siper eden
milletin, kahraman polisin ve Hükûmetin dik duruşuyla bertaraf
edildiğine ilişkin açıklaması
5.-
Erzurum Milletvekili Orhan Deligözün, 15 Temmuz 2016 gecesi yapılan hain
darbe girişimini lanetle kınadığına, şehitlerin
yakınlarının isteklerine kulak verilmesi ve idam
cezasının getirilmesi için CHP Grubuna ve Kemal
Kılıçdaroğluna çağrıda bulunduğuna ilişkin
açıklaması
6.-
Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, demokratik, laik hukuk
devletinde dürüst kamu görevlilerinin özlük haklarının
korunması, haksızlık ve hukuksuzlukların
yaşanmaması için siyasi iktidarı samimi ve titiz davranmaya,
başlatılan soruşturmaları yeni bir siyasi kadrolaşmaya
dönüştürmemeye çağırdığına ilişkin
açıklaması
7.-
Ordu Milletvekili Metin Gündoğdunun, FETÖ üyesi darbeci vatan hainlerinin
demokrasi dışı girişimlerinin milletin
kararlılığı ve vatan sevgisiyle bertaraf edildiğine
ilişkin açıklaması
8.-
Ankara Milletvekili Murat Emirin, 15 Temmuz darbe girişiminin püskürtülmesinden
sonra yapılması gerekenin hukuk içerisinde kalınarak bu
yapıyla mücadele etmek olduğuna ilişkin açıklaması
9.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, alçakça tezgâhlanan
darbe girişimini bir kez daha lanetlediğine ve olağanüstü hâl
uygulamasının antidemokratik olduğuna ilişkin
açıklaması
10.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, iktidar partisine, muhalefet
partilerine ve Millî Eğitim Bakanına, nitelikli, bilimsel ve laik
bütüncül bir eğitim sistemini inşa etmeye başlama
çağrısında bulunduğuna ilişkin açıklaması
11.-
İstanbul Milletvekili Fatma Benlinin, olağan zamanlara
tutunmanın tek yolunun birlik ve beraberliği devam ettirmek
olduğuna ilişkin açıklaması
12.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, 15 Temmuz darbe girişimi
sonrası Niğdede 6 şehit verildiğine, tekrar benzer
olayların yaşanmaması için başta Parlamento olmak üzere
herkesin kendine düşen sorumluluğu yerine getirmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
13.-
Balıkesir Milletvekili Namık Havutçanın, 15 Temmuz gecesi
yaşanan darbe girişimini ve darbeci hainleri lanetlediğine ve
darbeye karşı direnmek için şehit olanlara Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifalar dilediğine ilişkin
açıklaması
14.-
Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdunun, 15 Temmuz darbe
girişimini bir kez daha nefretle kınadığına, toplumsal
dayanışmanın daha iyi sergilenmesi, normalleşmenin
sağlanması ve demokrasinin güçlendirilmesi için gereken
adımların atılmasının herkesin önceliği
olması gerektiğine ilişkin açıklaması
15.-
Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun, Türk tarih
biliminin önemli değerlerinden Profesör Doktor Halil İnalcıka
Allahtan rahmet dilediğine ve 15 Temmuzdaki darbe girişimi
sonrasında halkın bu yönde ortaya koyduğu tavır ve
anlayışın doğru okunması ve buna uygun
davranılması gerektiğine ilişkin açıklaması
16.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 15 Temmuz girişiminin Türk
Silahlı Kuvvetlerine sızan bir klik tarafından
gerçekleştirildiğine ve teşebbüsün Türk Silahlı
Kuvvetlerinin tamamına mal edilemeyeceğine, Fethullahçı terör
örgütüyle mücadele ederken PKK terör örgütüyle mücadelenin de arka plana
atılmaması gerektiğine, Mardin Derikte 3 polis ve
Diyarbakır Silvanda 1 askerin şehit düştüğüne, Türk ve
dünya tarihinin önemli bilim adamlarından biri olan Profesör Doktor Halil
İnalcıka Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
17.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, idam
tartışmaları, basın-yayın üzerindeki sürek avı,
kamusal alanda suçlu-suçsuz demeden yapılan tasfiye operasyonları,
olağanüstü hâl ilanı ve Meclisin baypas edilmesi tutumunun
vazgeçilmesi gereken uygulamalar olduğuna, İmralıda Öcalan
üzerinde hâlâ yürütülen tecridi kınadıklarına ve bu tecritten
bir an önce vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
18.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, dünyaca ünlü tarihçi Profesör
Doktor Halil İnancıka Allahtan rahmet dilediğine ve
Hatayın ana vatana katılışının 77nci yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
19.-
Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün, birlik ve beraberliğe
katkı sunan herkese yürekten teşekkür ettiğine, Profesör Doktor
Halil İnancıka Allahtan rahmet dilediğine, Lozan
Antlaşmasının 93üncü yıl dönümüne, darbe girişiminde
ve terörle mücadelede şehit olanlara Allahtan rahmet, yaralılara da
acil şifalar dilediğine ilişkin açıklaması
20.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Halkların Demokratik
Partisi olarak İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğduya
babasının vefatı nedeniyle başsağlığı
dilediklerine ilişkin açıklaması
21.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, İstanbul Milletvekili Hayati
Yazıcının (10/276), (10/277), (10/278), (10/279) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin
birleştirilerek yapılan ön görüşmelerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
22.-
İstanbul Milletvekili Hayati Yazıcının, Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
23.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, her siyasi partiden
eşit temsiliyetle yürütülecek bir çalışmanın tekrar darbe
ayıbını yaşamamak açısından son derece önemli
olacağına ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Bolu Milletvekili Tanju Özcan ve 25 milletvekilinin, cezasını
tamamlayarak cezaevinden çıkan ve hükümlülük niteliği ortadan kalkan
eski hükümlülerin topluma adaptasyonu çerçevesinde yaşadığı
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/273)
2.-
Bolu Milletvekili Tanju Özcan ve 25 milletvekilinin, deri sektörünün
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/274)
3.-
Bolu Milletvekili Tanju Özcan ve 24 milletvekilinin, patates üretiminde
yaşanan sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/275)
4.-
AK PARTİ Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Fethullahçı
terör örgütü FETÖnün 15 Temmuz 2016 tarihli darbe girişimi ile bu terör
örgütünün faaliyetlerinin tüm yönleriyle araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/276)
5.-
CHP Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri, Ankara Milletvekili Levent
Gök, İstanbul Milletvekili Engin Altay ve Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, Fethullahçı terör örgütü FETÖnün 15 Temmuz 2016 tarihli darbe
girişimi ile bu terör örgütünün faaliyetlerinin tüm yönleriyle
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/277)
6.-
MHP Grubu adına, Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
Fethullahçı terör örgütü FETÖnün 15 Temmuz 2016 tarihli darbe
girişimi ile bu terör örgütünün faaliyetlerinin tüm yönleriyle
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/278)
7.-
HDP Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri, Diyarbakır Milletvekili
İdris Baluken ve Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin,
Fethullahçı terör örgütü FETÖnün 15 Temmuz 2016 tarihli darbe
girişimi ile bu terör örgütünün faaliyetlerinin tüm yönleriyle
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/279)
B)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının,
Dışişleri Komisyonu üyesi ve Rize Milletvekili Osman
Aşkın Bakın, Avrupa ve Avrupa-Atlantik Entegrasyonundan sorumlu
Gürcistan Devlet Bakanı David Bakradzenin vaki davetine icabetle 14-15
Temmuz 2016 tarihlerinde Batumda gerçekleştirilecek Batum
Uluslararası Konferansı-Gürcistanın Avrupa Yolu konulu konferansa
katılmasına ilişkin tezkeresi (3/813)
2.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Sakarya
Milletvekili ve Aksakallar Konseyi üyesi Mustafa İsenin, Türk Konseyi
Genel Sekreterliğince 18-19 Ağustos 2016 tarihlerinde
Kazakistanın başkenti Astanada düzenlenecek olan Aksakallar Konseyi
11inci Toplantısına katılmasına ilişkin tezkeresi
(3/814)
C)
Önergeler
1.-
Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın, (2/839) esas numaralı Organize
Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/52)
VII.-
ÖNERİLER
A)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, AK PARTİ Grubu adına Grup Başkan
Vekilleri Mustafa Elitaş, Mehmet Naci Bostancı, İlknur
İnceöz, Bülent Turan ve Mehmet Muşun, ülkemize, milletimize, millî
iradeye, ortak değerlerimize ve demokrasimize karşı TSK içindeki
çeşitli kademelerdeki hücrelerin kendilerine ülkenin ve milletin
korunması için emanet edilmiş silahlar marifetiyle
gerçekleştirdiği organize, planlı ve silahlı terörist darbe
girişiminin nedenleri ile bu sürecin bir daha yaşanmaması için
alınması gereken tedbirlerin araştırılması
amacıyla; CHP Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Levent Gök,
Engin Altay ve Özgür Özelin, 15 Temmuz tarihinde parlamenter demokrasiye
karşı gerçekleştirilen darbe girişimine sürükleyen
olayların araştırılarak demokrasinin onarılması
için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla; HDP
Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Çağlar Demirel ve İdris
Balukenin, 15 Temmuz darbe girişiminin araştırılarak böyle
girişimlerin bir daha yaşanmaması için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla; MHP Grubu adına Grup
Başkan Vekili Erkan Akçayın, 15 Temmuz darbe girişiminin ve
yaşanan vahim olayların sebep ve sonuçlarıyla
araştırılarak alınması gereken önlemlerin tespiti amacıyla
vermiş oldukları Meclis araştırması önergelerinin
Genel Kurulun 26 Temmuz 2016 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin birleştirilerek aynı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VIII.-
MECLİS ARAŞTIRMASI
A)
Ön Görüşmeler
1.-
AK PARTİ Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Fethullahçı terör örgütü FETÖnün 15 Temmuz 2016 tarihli darbe
girişimi ile bu terör örgütünün faaliyetlerinin tüm yönleriyle
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/276)
2.-
CHP Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri, Ankara Milletvekili Levent
Gök, İstanbul Milletvekili Engin Altay ve Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, Fethullahçı terör örgütü FETÖnün 15 Temmuz 2016 tarihli darbe
girişimi ile bu terör örgütünün faaliyetlerinin tüm yönleriyle
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/277)
3.-
MHP Grubu adına, Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, Fethullahçı terör örgütü FETÖnün 15 Temmuz 2016 tarihli darbe
girişimi ile bu terör örgütünün faaliyetlerinin tüm yönleriyle
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/278)
4.-
HDP Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri, Diyarbakır Milletvekili İdris
Baluken ve Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin,
Fethullahçı terör örgütü FETÖnün 15 Temmuz 2016 tarihli darbe
girişimi ile bu terör örgütünün faaliyetlerinin tüm yönleriyle
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/279)
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Uluslararası İşgücü Kanunu Tasarısı (1/727) ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 403)
2.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Karadağ Hükümeti Arasında
Konsolosluk Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/491) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 130)
X.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Özün, TBMM Eğitim ve Sosyal Tesisine
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet
Aydının cevabı (7/6195)
2.-
Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdinin, TBMM Eğitim ve Sosyal
Tesisine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili
Ahmet Aydının cevabı (7/6197)
3.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun,
Başbakanlığa bağlı birimlere ait gayrimenkullere
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Nurettin Caniklinin cevabı (7/6228)
4.-
Ankara Milletvekili Murat Emirin, TOKİ tarafından verilen apartman
yönetimi hizmetlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Nurettin Caniklinin cevabı (7/6235)
5.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, esnaf ve sanatkâr verilerine
ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin
cevabı (7/6573)
6.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, soru önergeleri ile ilgili
çeşitli verilere ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Ahmet Aydının cevabı (7/6665)
26 Temmuz 2016 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.02
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Özcan PURÇU
(İzmir)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
118inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
III.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, 15
Temmuzda millete, millî iradeye, devlete ve Cumhurbaşkanına
karşı gerçekleştirilmek istenen alçakça
kalkışmayı ve bunu yapan aşağılık
teröristleri lanetlediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 15
Temmuzda milletimize, millî iradeye, devletimize ve
Cumhurbaşkanımıza karşı gerçekleştirilmek istenen
alçakça kalkışmayı ve bunları yapan aşağılık
teröristleri buradan bir kez daha lanetliyorum.
Parlamentomuzda yer alan tüm grupların
milletimizle ortak hareket ederek bu darbe girişimine karşı tam
bir mutabakatla dayanışmayı sergilemeleri tarih önünde takdirle
karşılanacaktır. Bu birlikteliği gösteren değerli
milletvekili arkadaşlarımla bugün bu çatı altında
bulunmaktan onur duyuyorum.
Buradan hain girişimde yaşamını
yitiren tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet, milletimize
başsağlığı diliyorum, yaralılarımıza
acil şifalar temenni ediyorum.
Ayrıca, cesareti, dirayeti ve milletiyle olan
sarsılmaz bağıyla darbeye ve darbecilere karşı
yüreğini ortaya koyan Sayın Cumhurbaşkanımızı,
millete karşı yapılan hiçbir girişimin başarıya ulaşamayacağını
bir kez daha gösteren Gazi Meclisimizin Sayın Başkanını ve
siz değerli üyelerini hürmetle selamlıyorum.
Yine, darbeye ve darbecilere karşı
kararlı, dik duruşuyla Hükûmetimize, tüm siyasi partilerimize ve
gruplarına, sivil toplum kuruluşlarımız ile
basın-yayın kuruluşlarına da bir kez daha teşekkür
ediyorum.
Özellikle de onursuz yaşamaktansa onurlu bir
şekilde ölmeyi göze alarak, göğsünü tanklara siper ederek
destansı bir tarih yazan ve hâlen bıkmadan, usanmadan, yılmadan
yediden yetmişe meydanlarda demokrasi nöbeti tutan aziz milletimizin her
bir ferdini saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, gündeme geçmeden önce
üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Hatay'ın
kurtuluş yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Hatay Milletvekili
Mevlüt Duduya aittir.
Buyurun Sayın Dudu. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Hatay Milletvekili Mevlüt Dudunun, Hatayın kurtuluşunun ve ana
vatana katılışının 77nci yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
MEVLÜT DUDU (Hatay) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün, Hatay'ın ana vatana ilhak
oluşunun 77nci yılı münasebetiyle gündem dışı
söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi ve ekranları
başında bizleri izleyen vatandaşlarımızı
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sözlerime başlarken 15 Temmuz günü
demokrasimize, devletimize karşı gerçekleştirilmeye
çalışılan darbe girişimini, bunu yapmaya girişenleri,
kalkışanları ve destekçilerini kınıyorum, lanetliyorum
ama aynı şekilde, o gece gerek darbe girişimi
sırasında gerek sonrasında hiçbir suçu olmayan, sadece birer
emir kulu olan Mehmetçiklerimize karşı yapılmaya
çalışılan linç girişimlerini, linç eylemlerini de
lanetliyorum, onları da kınıyorum ve en kısa zamanda
cezalandırılmalarını,
cezalandırılacaklarını umuyorum.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz
Cumartesi günü, 23 Temmuz günü Hatayın ana vatana ilhak oluşunun
77nci yıl dönümüydü. O gün biz Hatayda çok önemli bir olay
gerçekleştirdik, o gün ve dün, 25 Temmuz gecesi, birazdan, benden sonra
söz alacak Hatay milletvekili arkadaşlarım da bu konuda size bilgi
verecekler.
Mustafa Kemal Atatürkün Kırk
asırlık Türk yurdu düşman elinde esir kalamaz.
düşüncesiyle yola çıkan Hatay mücadelesi, Hatay halkı millî
mücadelede çok önemli işler başarmıştır. Örneğin,
bilinenin aksine ilk kurşun İzmirde değil, 19 Aralık 1918
günü Hatayın Dörtyol ilçesinde Karakese köyünde Mehmet Kara
tarafından atılmıştır. Hatay gerçekten Millî
Mücadelede önemli işler yapmıştır ama Kurtuluş
Savaşının kazanılmasıyla birlikte tüm Türkiye'de
olduğu gibi Hatayda millî mücadele, Hatay mücadelesi sona ermemiştir
çünkü 1918 Mondros Mütarekesinden sonra Fransız işgaline giren Hatay
uzun süre -Kurtuluş Savaşından sonra da- ta ki 1939a kadar ana
vatana ilhak olamamıştır. Mustafa Kemal Atatürkün ustaca
diplomatik girişimleriyle 27 Ocak 1937de, Hatayın ana vatana
ilhakı, Birleşmiş Milletlerin, o zamanki ismiyle Milletler
Cemiyetinin onayına sunulmuştur. Daha sonra, 29 Haziran 1939da Hatay
Devleti Cumhurbaşkanı rahmetli Tayfur Sökmen öncülüğünde Hatay
Millet Meclisi ana vatana ilhak kararı almış, ertesi gün de 30
Haziran 1939da bu karar Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
onaylanmış, 23 Temmuzda da Türk askeri Hataya girmiş ve
Hatayın ana vatana ilhak süreci tamamlanmıştır.
Bin yıldan bu yana yaşatmakta olduğu
barış, kardeşlik ve hoşgörü iklimiyle sadece Orta
Doğuya değil, bütün dünyaya örnek olacak bir coğrafya olan
Hatayın, son birkaç yıldır Orta Doğuda ve özellikle
Suriyede yaşananların da etkisiyle birliği,
barışı, kardeşliği tehdit altındaydı ancak
Hatay halkı her zaman olduğu gibi, bu konudaki bütün fitnelere
rağmen bin yıllık geleneğini bozmadı ve
barış, kardeşlik iklimini devam ettirdi.
15 Temmuz darbe girişiminden sonra, geçen
cumartesi günü hem Hatayın yıl dönümünü kutladık hem de çok
önemli bir iş yaptık Hatayda. Bütün milletvekilleri, Hatay Valimizin
önderliğinde, onun girişimiyle bir araya geldik; Hatayın bütün
belediye başkanları -Büyükşehir Belediye Başkanı dâhil
olmak üzere- 3 siyasi partinin, AKP, CHP ve MHP il başkanları bir
araya geldik ve bir ortak deklarasyon yayınladık. Bu deklarasyonda
öncelikle 15 Temmuz darbe girişimine karşı duruşumuzu ve
birlik, dayanışma duygularımızı sergiledik; daha sonra
laik, demokratik, sosyal hukuk devleti ilkeleriyle kurulmuş olan
cumhuriyetimize sahip çıkacağımızı ifade ettik.
Değerli milletvekilleri, dün de
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEVLÜT DUDU (Devamla) Sayın Başkan,
arkadaşlarım da belki isteyeceklerdir, özel bir konu olduğu için
bir dakika daha rica ediyorum.
BAŞKAN Peki, Hataya mahsus olarak birer
dakika
Buyurun efendim, bir dakika süre veriyorum.
MEVLÜT DUDU (Devamla) Yine o gün, deklarasyonla
birlikte çok güzel bir karar aldık ve 25 Temmuzda -yani dün akşam-
Antakyada bir Millî Birlik ve Kardeşlik Buluşması
gerçekleştirme kararı aldık. Dün akşam Antakya Cumhuriyet
Meydanından bütün dünyaya birlik, beraberlik ve dayanışma
duygularımızı haykırdık, demokrasimize, devletimize,
milletimize sahip çıkacağımızı Türkiye ve bütün
dünyaya hep birlikte ilan ettik.
Ben, burada, bu vesileyle, bu girişime öncülük
eden başta Hatay Valimiz Sayın Ercan Topaca olmak üzere bütün Hayat
milletvekili arkadaşlarıma, bütün siyasi parti il
başkanlarımıza, belediye başkanlarımıza, sivil
toplum örgütlerimize şükranlarımı sunuyorum, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP, AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Dudu.
Gündem dışı ikinci söz, aynı
konuda söz isteyen Hatay Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğluna
aittir.
Buyurun Sayın Ahrazoğlu. (MHP, AK
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
2.-
Hatay Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlunun, Hatayın
kurtuluşunun ve ana vatana katılışının 77nci
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hatayın ana vatana
katılışının 77nci yılı ve ülkemizde son
günlerde yaşananlar hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına gündem dışı söz almış bulunuyorum, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün üstün dirayeti ve hassasiyeti neticesinde, 27 Ocak 1937de
Cenevrede toplanan Milletler Cemiyeti Hatayın
bağımsızlığını kabul etmiş ve bir
seçimle Hatayda çoğunluk tespiti yapılmasına karar
vermiştir. Bunun üzerine, 13 Ağustos 1937de Hataylılar, Türk
tarihine geçen bir sadakat örneğiyle, Türkiye Cumhuriyeti devletiyle bir
olmayı, onunla birlikte yaşamayı bağımsız bir
devlet olmaya tercih ederek Hatay Millet Meclisi üyelerinin tamamının
oylarını alarak Hatay 1939da Türkiyeye ilhak ederek ana vatana
katılmıştır. Hatayın ana vatana
katılışının 77nci yılını kutlarken
Kırk asırlık Türk yurdu düşman elinde esir olamaz. diyen
ve Hatay benim şahsi meselemdir. diyerek Hataya olan güvenini ifade
eden başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Hatay
Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmeni, Hatay Meclis Başkanı
Abdülgani Türkmeni, Hatay Başbakanı Abdurrahman Meleki, Hatay
Devleti Meclis üyelerini ve Hatayı o gün bizlere emanet edenlere ve bu
uğurda mücadele eden herkesi rahmetle, minnetle anıyor; ruhları
şad, mekânlarının cennet olmasını diliyorum.
Değerli milletvekilleri, 15 Temmuz günü
demokrasimize, aziz milletimizin iradesini temsil eden Türkiye Büyük Millet
Meclisine, Türk milletinin bağrından çıkan Peygamber
ocağı ordumuzun ana karargâhına, meşru Hükûmete, kahraman
polisimizin birimlerine ve her şeyden önce aziz ve asil Türk milletinin
iradesine karşı yapılmak istenen darbe girişimini
lanetliyorum. Müsebbiplerinin, bu ortamı hazırlayanların yüce
Türk adaleti önünde hesap vermesini, bu olayın tüm detaylarıyla
araştırılmasını bekliyor, Gazi Meclise ve aziz
milletimize geçmiş olsun diyorum. Kendi iradesine sahip çıkan
kahraman milletimizin demokrasi şehitlerine Allahtan rahmet, ailelerine
ve milletimize başsağlığı diliyor, böyle bir kara günü
milletimizin bir daha yaşamamasını Yüce Rabbimden niyaz
ediyorum.
Değerli milletvekilleri, 15 Temmuzdaki darbe
girişiminde Sayın Hatay Valimiz Ercan Topaca Beyin üstün gayret ve
çabaları neticesi Hatayda görev yapan, vatanına ve milletine
bağlı Türk asker ve polisleri ile kadirşinas, hoşgörülü
vatan ve millet sevgisiyle yoğrulmuş Hataylı
hemşehrilerimizin demokrasiye ve millî iradeye sahip çıkmasıyla
Hatayda darbe teşebbüsüne kalkışmak isteyenler anında
etkisiz hâle getirilerek Hatay kara geceyi badiresiz ve sessiz
atlatmıştır. Burada, başta Hatay Valimiz olmak üzere,
demokrasi ve millî iradeye sadakatle bağlı Türk Silahlı
Kuvvetleri mensuplarına, emniyet güçlerimize, Hataylı
hemşehrilerimize teşekkür ediyorum.
Ayrıca, Hatay Valimizin önderliğinde 25
Temmuz 2016 Pazartesi günü yani dün akşam 20.30da Antakya
Köprübaşında Valilik, Büyükşehir ve 15 ilçe belediye
başkanı; AKP, CHP ve MHP il başkanlarının
katıldıkları ve Hataydaki Alevi, Sünni, Hristiyan, Museviyle
bir bütün olarak düzenlenen Hatay Millî Birlik ve Kardeşlik
Buluşması Mitingi yapılmış, bu mitinge her kesim
sadece Türk Bayraklarıyla katılarak katkı
sağlamıştır.
Bizler, Hatay milletvekilleri olarak, bu mitinge
siyasi kimlik ve görüşlerimizi bir kenara bırakarak, devletimizin
birlik ve bütünlüğünü, milletimizin kardeşliğini, ülkemizde
binlerce yıldır devam eden hoşgörü ve sevgi ortamı ile
demokrasimizi tehdit eden iç ve dış mihraklara karşı
birlikte hareket etme iradesiyle katıldık. Bizler demokratik, laik ve
sosyal hukuk devleti olan cumhuriyetimize sahip çıkma adına o gün o
meydanlardaydık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ahrazoğlu, siz de
tamamlayın bir dakikada lütfen.
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Devamla) Bu
mitingde Hataydan tüm ülkemize ve dünyaya Hatay ve Hataylılar birdir,
bir bütündür ve tek bayrak, tek vatan, tek millet olarak biz biriz, bütünüz,
birlikte Türkiyeyiz. mesajı verilmiştir. Hataydaki bu mitingin tüm
ülkemize örnek olmasını temenni ediyor, Gazi Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP, AK PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Ahrazoğlu.
Gündem dışı üçüncü söz, yine
aynı konuda söz isteyen Hatay Milletvekili Hacı Bayram
Türkoğluna aittir.
Buyurun Sayın
Türkoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
3.-
Hatay Milletvekili Hacı Bayram Türkoğlunun, Hatayın
kurtuluşunun ve ana vatana katılışının 77nci
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
HACI BAYRAM TÜRKOĞLU
(Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; kadim medeniyetlere ev sahipliği yapmış
olan, her renk, her mezhep, her din ve meşrepten insanın
barış içinde bir arada yaşadığı, Millî Mücadele
yıllarında Gazi Mustafa Kemal Atatürkün Benim şahsi meselem.
demek suretiyle ehemmiyet verdiği Hatayın yetmiş yedi yıl
önce ana vatana katılması, genç Türkiye Cumhuriyetine enerji,
sinerji veren önemli bir adım olmuştur. Hataylıların ve
Hatay Parlamentosunun güçlü iradesiyle alınan ana vatanla bütünleşme
kararı, millî birlik ve bütünlüğümüze değer katan, uluslararası
camiada ülkemizin barışçı kimliğini öne çıkaran ve
saygınlığını artıran bir hadisedir.
Barış ve hoşgörü kenti olan güzel Hatayımızın
ana vatana katılmasının 77nci yıl dönümünü bir kez daha
kutlarken cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile Hatay
Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen ve tüm silah arkadaşları
başta olmak üzere, vatanımızın birlik ve bütünlüğü
için mücadele veren tüm şehitlerimize yüce Allahtan rahmetler diliyor,
tüm Hataylı hemşehrilerimizi ve bütün vatandaşlarımızı
en kalbî duygularımla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; malumunuz, 15 Temmuzda yurtta sulh konseyi adı verilen
küresel üst aklın taşeronu FETÖ terör örgütü güdümlü hain
şebekenin Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde uyuyan hücreleri
köstebek harekâtıyla uyandırması millî iradeye yönelik darbe
teşebbüsü olmuştur. Bu darbe teşebbüsünde ben ve ailem Türkiye
Büyük Millet Meclisindeki bombalı saldırıda ve helikopterlerden
sıkılan kurşunlarla vurulduk. Bizim, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde o gece helikopterlerden sıkılan kurşunlarla
aldığımız yaralar, bombadan saçılan şarapnellerle
yaralanmamız, bu alçak darbe kalkışmasında şehit olan
ciğerparelerimizin ailelerinin acıları yanında bir hiç
hükmündedir. Meydanlarda bu aziz millet destan yazmıştır.
Canları pahasına, vatanı işgal operasyonuna dur diyen bu
aziz milletimi saygıyla selamlıyorum. Onları ne kadar övgüyle
ansak, minnetle ansak azdır. Allah hepsinden razı olsun.
Gazi Mustafa Kemal Atatürkün
mihmandarlığında Amasya, Erzurum, Sivas kongrelerinde metne
yazılan; Lazı, Çerkezi, Türkü, Kürtüyle Sakaryada bütün bir Türk
milleti; Kocatepede, şehitlerimizin şehadeti, gazilerimizin
yılmaz mücadeleleriyle tescil edilerek temeli atılan millî iradeyi 15
Temmuz itibarıyla ipotek altına alma, derdest etme girişimi,
yine aziz milletimizin azim ve kararlılığıyla
püskürtülmüştür. Milletin vergisiyle alınan uçaklarla milleti
bombalayan, milletin vergisiyle alınan helikopterlerle, silahlarla kamu
kurumlarına, vatandaşlarımıza kurşun yağdıran
gözü dönmüş canilere karşı, erkeği kadınıyla,
genci yaşlısıyla, Alevisi Sünnisiyle, Türkü, Kürtü,
Lazı, Çerkeziyle tüm Anadoluda yek vücut Türk milletiyle, hangi
görüşe mensup olursa olsun millî iradeye sahip çıkma noktasında
milletimizin gücü, tankın gücünün, helikopterin kurşunlarının,
o uçaklardan atılan bombaların gücünün üstüne geçmiştir.
Yaşasın millet; yaşasın, var olsun Türkiye Cumhuriyeti
devleti. O 15 Temmuz gecesinden beri ortaya konulan birlik ve
dayanışma tablosu, Malazgirtten, Mohaçtan, Çanakkaleden, Kutülamareden
miras kalan vahdetin, sarsılmaz inancın, çelikleşmiş
iradenin en müşahhas örneğidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; aziz milletimiz müsterih olsun, bizim milletimiz büyük bir
millet, bizim devletimiz büyük bir devlet. Türkiye Cumhuriyeti devleti dünya
durdukça, ebet müddet yaşayacaktır inşallah, bizim varlık
sebebimiz de budur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Ankara ve İstanbul merkezli başlayan ve
münferit olarak başka illerimizde düşük yoğunlukta süren ve
başarısızlıkla neticelenen
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Türkoğlu, siz de bir
dakikada tamamlayın lütfen.
HACI BAYRAM TÜRKOĞLU (Devamla)
bu
kalkışmanın müsebbipleri en şiddetli şekilde
cezalandırılacak ve büyük Türkiyenin kutlu yürüyüşüne
barikatlar kuran, hendekler açan, paralelci şebeke ve artçısı
olan diğer terör örgütlerinin kökü kazınacaktır inşallah.
Bu hain saldırıda, darbenin
karşısında, milletin ve millî iradenin yanında yer alan
yüce Meclisimizin değerli milletvekillerini, başta Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanımız olmak üzere bütün milletvekillerini,
siyasi parti genel başkanlarımızı ve hepinizi candan
kutluyorum, iyi ki varsınız, Allah hepinizden razı olsun. (AK
PARTİ, CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
Tepesinde darbeci alçakların F16ları
sorti yaparken milletin içinde, milletiyle birlikte darbeye meydan okuyan,
milletin adamı, Başkomutan Recep Tayyip Erdoğanın
şahsında, bu ikinci millî mücadelenin isimli ve isimsiz
kahramanlarına en kalbî şükranlarımı sunuyorum. Alçak FETÖ
ve taşeronluğunu yaptığı küresel akıl bilsin ki
Türkiyenin merhameti
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HACI BAYRAM TÜRKOĞLU (Devamla) -
ne kadar ali
ise gazabı da o kadar şiddetlidir. Türkiyeye yönelik bu işgal
girişiminin bedelini ağır ödeyeceklerdir. 15 Temmuz darbe
teşebbüsünü canlarını feda ederek demokrasi bayramına
dönüştüren aziz milletimize sonsuz teşekkürler ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Türkoğlu.
HACI BAYRAM TÜRKOĞLU (Devamla)
Şehitlerimizi tekrar rahmetle, minnetle anıyor, gazilerimize,
yaralılarımıza acil şifalar diliyor, hepinizi en derin
saygı ve sevgilerimle selamlıyorum. (AK PARTİ, CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Çok teşekkür ediyoruz.
Tüm Hatay milletvekillerimizi, siyasi partileri
bizler de tebrik ediyoruz. Bütün sivil toplum kuruluşlarını,
aziz milletimizin her bir ferdini darbeye karşı göstermiş
olduğu bu kararlı birliktelikten dolayı biz de tebrik ediyoruz,
kutluyoruz.
Sayın milletvekilleri, sisteme giren sayın
vekillerimiz var.
İlk 15 sayın vekile birer dakika süreyle
60a göre söz vereceğim.
Sayın Şimşek, Sayın Tezcan,
Sayın Özkan, Sayın Gökçe, Sayın Deligöz, Sayın Arslan,
Sayın Durmuşoğlu, Sayın Gündoğdu, Sayın
Atıcı, Sayın Emir, Sayın Özdemir, Sayın Benli,
Sayın Gürer, Sayın Havutça ve Sayın Gündoğdu.
Sayın Şimşek, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, 15 Temmuz darbe girişimi
sonrası demokrasiye sahip çıkan bütün vatandaşlara teşekkür
ettiğine ve Mersinde 2014 yılında TÜRK
EĞİTİM-SENli olduğu için görevden alınanların
göreve iade edilmesini beklediğine ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
15 Temmuz darbe girişimi sonrası siyasi
görüşü ne olursa olsun demokrasiye sahip çıkan bütün
vatandaşlarımıza teşekkür ediyorum. Bu memleketin
ekmeğini yiyip, suyunu içip bu milletin aldığı uçaklarla,
tanklarla kendi halkını bombalayanları lanetliyorum. Bu
olaylardan gerekli dersleri çıkarmamızı ve sadece seçim bölgem
olan Mersinde 2014 yılında TÜRK EĞİTİM-SENli
olduğu için görevden alınan 197 okul müdürü ve müdür
yardımcısı olmak üzere haksız yere görevden alınan
bütün öğretmenlerin göreve iade edilmelerini ve şeffaf bir yönetim
gösterilerek Hükûmetin bütün vatandaşlarımızı
kucaklamasını bekliyor, saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Tezcan
2.-
Mersin Milletvekili Yılmaz Tezcanın, 15 Temmuz günü bir grup FETÖ
terör örgütü mensubu terörist tarafından gerçekleştirilmeye
çalışılan darbe girişiminde şehit olanlara Allahtan
rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğine ve Boğaziçi
Köprüsünün isminin 15 Temmuz Şehitler Köprüsü olarak
değiştirilmesine ilişkin açıklaması
YILMAZ TEZCAN (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
15 Temmuz günü bir grup FETÖ terör örgütü mensubu
terörist tarafından gerçekleştirilmeye çalışılan,
milletimizin ferasetli duruşuyla engellenen darbe girişimi üzerinden
on bir gün geçti. Şehitlerimize Allahtan rahmet, yaralı
kardeşlerimize acil şifalar diliyorum.
Bu süreçte bazı yaralı kardeşlerimize
ve yakınlarına Ankara Numune Hastanesinde geçmiş olsun
ziyaretlerinde bulunduk. Çok acı, dramatik, iç burkan, sağlık
durumları yanında bir o kadar da dik duran onurlu, vakur ve
yiğit insanların kahramanlık hikâyelerini dinledik, gözlerimiz
yaşardı ama geleceğe ve bu vatana ait ümitlerimiz daha da
güçlendi. Allah hepsinden razı olsun.
Ayrıca, Boğaziçi Köprüsünün 15 Temmuz
Şehitler Köprüsü olarak isminin değişmesi hayırlı
olsun. Seçim bölgem olan Mersinde de Cumhuriyet Meydanında ve tüm ilçe
meydanlarımızda demokrasi nöbetimize devam eden tüm
hemşehrilerime de huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Özkan
3.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, milletin, hain FETÖ terör örgütünün
yargı önünde en ağır şekilde
cezalandırılmasını ve tek vatan, tek bayrak, tek devlet ve
tek millet ülküsüyle demokratik, sivil anayasanın hayata geçirilmesini
istediğine ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
FETÖ terör örgütünün hain, kalleş darbe
teşebbüsü Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğanın dik duruşu ve liderliğinde, aziz Meclisimizin
milletimizle, 79 milyon tek yürek ortaya koyduğu mücadeleyle
püskürtülmüştür. Artık Çanakkale ruhu gibi, Kocatepe ruhu gibi bir 15
Temmuz millî irade ve millî mücadele ruhu vardır. Milletimiz on iki günden
beri meydanlarda millî irade nöbeti tutmaya devam etmektedir. Meydanların
Meclisimizden bir talebi vardır: Öncelikle hain FETÖ terör örgütünün
yargı önünde, tek tek tutuklanarak en ağır şekilde
cezalandırılmasını, FETÖ terör örgütü üyelerinin tüm
yargı, Silahlı Kuvvetler, MİT, Emniyet ve diğer tüm
kurumlardan ayıklanarak ihraç edilmesini, aziz milletimizin yeniden böyle
hain kalkışmalara karşı tek vatan, tek bayrak, tek devlet
ve tek millet ülküsüyle demokratik, sivil anayasasının hayata
geçirilmesini istemektedir. Millî iradeyi, bedenini siper eden aziz milletimizi
şükran ve minnetle selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Gökçe
4.-
Ağrı Milletvekili Cesim Gökçenin, 15 Temmuz gecesi
gerçekleştirilmeye çalışılan hain planın, başta
Cumhurbaşkanının, tankların önüne kendini siper eden
milletin, kahraman polisin ve Hükûmetin dik duruşuyla bertaraf
edildiğine ilişkin açıklaması
CESİM GÖKÇE (Ağrı) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Türkiye, 15 Temmuz gecesinde tarihin en cani, en
vahşi, en alçak saldırısını
yaşamıştır. Ülkemizi, milletimizi yok etmeye, parçalamaya,
sokakları kan gölüne dönüştürmeye, iç savaş çıkarmaya, Türkiyeyi
örgüt devletine dönüştürmeye dönük hain plan başta Sayın
Cumhurbaşkanımızın, tankların önüne kendisini siper
eden aziz milletimizin, kahraman polisimizin, milletimizin ve Hükûmetimizin dik
duruşuyla bertaraf edilmiştir. Türkiyenin en büyük düşmanı,
ruh hastası Gülen ve teröristleri, bin yıldan bu yana
görmediğimiz türden bir vatan hainliğinin en iğrenç hâlini
sergilemiş, milletimizin tanklarını, silahlarını
millete çevirerek sokaklarda kendi insanını kurşun
yağmuruna tutmuş ve nihayetinde milletimizin sesi olan Meclisi
bombalamışlardır. Cumhurbaşkanımızın
hayatına kastetmek, Hükûmeti devirmek, Parlamentoyu kapatarak bir cunta
rejimi kurmak için gerçekleştirilen bu alçakça saldırı,
yıllardır devlet içinde yerleşerek bütün kurumlara
sızmış hain FETÖ terör örgütü tarafından Türkiyeye
karşı yapılan en büyük terör saldırısıdır.
BAŞKAN Sayın Deligöz
5.-
Erzurum Milletvekili Orhan Deligözün, 15 Temmuz 2016 gecesi yapılan hain
darbe girişimini lanetle kınadığına, şehitlerin
yakınlarının isteklerine kulak verilmesi ve idam
cezasının getirilmesi için CHP Grubuna ve Kemal
Kılıçdaroğluna çağrıda bulunduğuna ilişkin
açıklaması
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 15 Temmuz 2016 gecesi yapılan
hain darbe girişimini lanetle kınıyorum.
Bu darbe girişimi göstermiştir ki askerî
okullarımızın eğitim ve öğretim müfredatında
değişiklik yapmamız gerekmektedir. Ayrıca, askerî derslerin
dışında fen, matematik, fizik, kimya, Türkçe, tarih ve
coğrafya gibi derslerin Millî Eğitim Bakanlığınca
belirlenecek sivil öğretmenler tarafından verilmesi gerekmektedir.
Askerî Yargıtay kaldırılmalıdır. Devlet ve millet
bütünleşmesine katkı sağlaması ve askerlerin bu yüce Türk
milletini tanıması açısından askerî lojmanların
lağvedilmesi ve diğer kamu görevlileri gibi halkın arasında
ev kiralayarak kalmaları gerektiğini düşünmekteyim.
Erzurum Narmandan özel harekât polisi şehit
polis Fırat Bulutun babası Şinasi Bulut CHP Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğlunun önünü kesip İdam
istiyoruz, ne olur sesimize kulak verin. diye yalvardığında ben
de yanlarındaydım. Buradan CHP Grubuna ve Sayın
Kılıçdaroğluna sesleniyorum: Bu şehitlerimizin
yakınlarının seslerine kulak verin, idamın gelmesini
sağlayalım...
BAŞKAN Sayın Arslan...
6.-
Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, demokratik, laik hukuk
devletinde dürüst kamu görevlilerinin özlük haklarının
korunması, haksızlık ve hukuksuzlukların
yaşanmaması için siyasi iktidarı samimi ve titiz davranmaya,
başlatılan soruşturmaları yeni bir siyasi kadrolaşmaya
dönüştürmemeye çağırdığına ilişkin
açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli) Bir haftadır
farklı kurumlarda yaşanan görevden alma, uzaklaştırmalar
âdeta cadı avına dönüşmüştür. Cumhuriyetçi, sosyal
demokrat, Atatürkçü, sendikalı ve haksızlığa her durumda
karşı çıkmış birçok kamu görevlisi FETÖ adı
altında başlatılan soruşturmada gözaltına
alınmış ve görevden
uzaklaştırılmıştır.
İktidar, her muhalif insana,
ayrıntısını araştırmadan görevden
aldığı her kamu görevlisine karşı daha dikkatli
hareket etmelidir. Bunların olmaması için, başta Başbakan
ve bakanlar olmak üzere, irticai faaliyetleri olmadığı
açıkça ortada olan kamu görevlilerini derhâl görevlerine iade etmelidir.
Demokratik, laik hukuk devletinde kamu görevi üstlenmiş dürüst
insanların özlük haklarının korunması, güvencelerinin ve
çalışma olanaklarının sağlanması,
haksızlık ve hukuksuzlukların yaşanmaması için siyasi
iktidarı samimi ve titiz davranmaya, başlatılan
soruşturmaları yeni bir siyasi kadrolaşmaya dönüştürmemeye
çağırıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gündoğdu...
7.-
Ordu Milletvekili Metin Gündoğdunun, FETÖ üyesi darbeci vatan hainlerinin
demokrasi dışı girişimlerinin milletin
kararlılığı ve vatan sevgisiyle bertaraf edildiğine
ilişkin açıklaması
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
FETÖ üyesi darbeci vatan hainleri milletin iradesini
hiçe sayarak, millete kurşun sıkarak, milletin Meclisini bombalayarak
demokrasimizi ayaklar altına almaya
çalışmışlardır. Bu hainlerin demokrasi dışı
girişimleri asil milletimizin kararlılığı ve vatan sevgisiyle
bertaraf edildi. Asker ocağı peygamber ocağıdır, bu
ocağa nifak tohumu ekmek isteyen güruhlar kendi sonlarını
hazırlamış oldular. Namlusunu millete döndüren tanka selam
durmam. diyerek iradesine sahip çıkan, sokakları dolduran 78 milyona
minnettar olduğumuzu belirterek sözlerimi istiklal şairimiz Mehmet
Akif Ersoyun söylediği gibi Tükürün cephe-i lâkaydına
Şarkın, tükürün/Kuşkulansın, görelim, gayreti halkın,
tükürün/Tükürün milleti alçakça vuran darbelere/Tükürün onlara alkış
dağıtan kahpelere! diye yüce Meclisi selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Emir, buyurun.
8.-
Ankara Milletvekili Murat Emirin, 15 Temmuz darbe girişiminin
püskürtülmesinden sonra yapılması gerekenin hukuk içerisinde
kalınarak bu yapıyla mücadele etmek olduğuna ilişkin
açıklaması
MURAT EMİR (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
15 Temmuz darbe girişimi, başta siyasi
partiler olmak üzere, Türkiyede demokrasiden yana bütün güçlerin
ortaklaşa mücadelesiyle püskürtülmüştür. Ancak, bundan sonra
yapılması gereken, AKP iktidarının Hükûmetini
pekiştirmek yerine demokrasiyi pekiştirmeye çalışmak ve
hukukun üstünlüğünü sonuna kadar yaşama geçirmeye çalışmak
olmalıdır. Olağanüstü hâl kanunu ancak olağanüstü hâlin
gerektirdiği durumlar için kanun hükmünde kararname çıkartma yetkisi
vermişken, en son çıkartılan 667 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname bu sınırı son derece geniş biçimde
aşmış ve vicdanları ve hukuku yaralamıştır.
Şu hâliyle yapılması gereken, hukuk
içerisinde kalınarak ve insanların başta yaşam ve vücut
bütünlüğü hakkı olmak üzere bu yapıyla mücadele edilmesi ve
gerekiyorsa da Meclisin gerekli hukuk içerisinde önlemler almasıdır.
BAŞKAN Sayın Atıcı
9.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, alçakça tezgâhlanan
darbe girişimini bir kez daha lanetlediğine ve olağanüstü hâl uygulamasının
antidemokratik olduğuna ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, alçakça tezgâhlanan
darbe girişimini bir kez daha yüksek sesle lanetliyorum. Bununla birlikte,
darbecilerin ve uzantılarının zamanında kimler
tarafından ve nasıl desteklendiğinin düşünülmesi
gerektiğini hatırlatıyorum ve hatırlatmaya da devam
edeceğim. Darbelere karşı olduğunu söyleyenler, geçmişte
Fethullahçı yapılara yaptıkları yardımlar nedeniyle
aklanamazlar.
Darbe girişimi ardından ilan edilen
olağanüstü hâl uygulaması antidemokratiktir. FETÖyle hiçbir
ilişkisi olmayan birçok öğretmen, akademisyen, memur ve yargı
mensubu görevden el çektirilmiş, bir kısmı da tutuklanmıştır.
Amirler, temiz olduklarına emin oldukları kişileri FETÖcü
damgası yerim. diye koruyamamaktadır. Yargıçlar, FETÖcü
damgası yerim. diye salıverilme kararı verememektedir. Bu durum
tehlikelidir ve acilen önlem alınmalıdır.
BAŞKAN Sayın Özdemir
10.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, iktidar partisine, muhalefet
partilerine ve Millî Eğitim Bakanına, nitelikli, bilimsel ve laik
bütüncül bir eğitim sistemini inşa etmeye başlama
çağrısında bulunduğuna ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
15 Temmuz darbe girişimi, sadece yargı,
ordu ve emniyetteki kurumsal çöküşü ayyuka çıkarmamış,
bunların yanında biz Cumhuriyet Halk Partililerin on dört
yıldır bıkmadan, usanmadan uyardığımız, en
büyük çöküşün yaşandığı alanlardan birinin de
eğitim kurumunda olduğu ortaya çıkmıştır. Son süreçte 21
bin öğretmen, 22 bin Millî Eğitim personeli olmak üzere, bugün
itibarıyla toplam 43 bin kişi açığa
alınmıştır.
İktidar partisine, muhalefet partilerine ve
Sayın Millî Eğitim Bakanına, başta 4+4+4 eğitim
sisteminin yeniden ele alınması olmak üzere, nitelikli, bilimsel ve
laik eğitim sistemi temelinde Millî Eğitim
Bakanlığını ve bütüncül bir eğitim sistemini birlikte
konuşma, uzlaşma ve inşa etmeye başlama çağrısında
bulunmak istiyorum.
BAŞKAN Sayın Benli
11.-
İstanbul Milletvekili Fatma Benlinin, olağan zamanlara
tutunmanın tek yolunun birlik ve beraberliği devam ettirmek
olduğuna ilişkin açıklaması
FATMA BENLİ (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Geçen hafta Meclis olağanüstü hâl ilan etti
çünkü olağan zamanlardan geçmiyoruz. Olağan bir dönemde olsaydık
tankları sadece çizgi filmlerden ya da televizyonlardan görecek olan 8
yaşındaki Görkem Mert Atalay ailesiyle bulunduğu araç
tankın altında ezildiği için bugün hastanede olmazdı.
Olağan zamanlardan geçseydik Vatan Caddesinde sırtından vurulan
Adil Büyükcengizin ya da Borsa önünde kaşının ortasından
vurulan Fatih Satırın ve onlar gibi 264 tane şehidimizin
cenazesine katılmak zorunda kalmazdık. Olağan zamanlardan
geçseydik Meclisimiz savaş uçakları tarafından bombalanmaz, helikopterler
tarafından taranmazdı.
Bu vesileyle, Meclis bahçesinde vurulan Hacı
Bayram Türkoğlu Vekilimizin eşine -helikopterle vurulduğu için-
ve onunla beraber yaralanan 2 bine yakın yaralımıza da şifa
diliyorum ve o gün Mecliste olan AK PARTİli, CHPli, MHPli
milletvekillerimize, bugün hâlen meydanlarda olan bütün milletvekillerimize ve
bütün partilere teşekkür ediyorum.
Olağan zamanlara tutunmamızın tek
yolu bu birlik, beraberliği devam ettirmek.
BAŞKAN Sayın Güler
12.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, 15 Temmuz darbe girişimi
sonrası Niğdede 6 şehit verildiğine, tekrar benzer
olayların yaşanmaması için başta Parlamento olmak üzere
herkesin kendine düşen sorumluluğu yerine getirmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
15 Temmuz darbe girişimi sonrası
Niğdemiz 6 şehit vermiştir. Şehitlerimizden Ömer Halisdemir
darbe gidişatını değiştirenlerdendir. Bor Çukurkuyuda
babası Hasan Hüseyin Halisdemir ve ağabeyi Doğan Halisdemiri
ziyaret ettim. Ankarada şehit olan polis memurumuz Varol Tosunun
babası Yılmaz Tosuna, İstanbulda şehit olan polis
memurumuz Kemal Tosunun babası Süleyman Tosuna ve veteriner
hemşehrimiz Ramazan Konuşun ailelerine bu hafta ziyaretlerde
bulundum.
Aileler çocuklarıyla gurur duyuyorlar ama
herkesin de tabii bir beklentisi var. Gelecekte ülkemizin benzer durumları
da yaşamaması için herkesin hoşgörüyle, samimi olarak, siyasetin
de kendi kurumsal yapısında karşılıklı hoşgörü
ve anlayışla geleceği kurgulamasını temenni ediyorlar.
Bu bağlamda, tüm şehitlerimizi rahmetle
anıyorum. Ülkemizin tekrar benzer olayları yaşamaması için
de herkesin kendine düşen sorumluluğu, başta Parlamentomuz
olarak yerine getirmesinin gerekliliğini
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Havutça
13.-
Balıkesir Milletvekili Namık Havutçanın, 15 Temmuz gecesi
yaşanan darbe girişimini ve darbeci hainleri lanetlediğine ve
darbeye karşı direnmek için şehit olanlara Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifalar dilediğine ilişkin açıklaması
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
15 Temmuz gecesi yaşanan darbe girişimini
ve darbeci hainleri lanetliyoruz. 15 Temmuz gecesi, savaşlarda bile
bombalanamayan, millî iradenin tecelli ettiği Türkiye Büyük Millet
Meclisini bombalayan hainleri tarihimiz ve ulusumuz unutmayacaktır,
affetmeyecektir.
Darbeye karşı, diktaya karşı
direnen ve yaşamını yitiren şehitlerimize Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifalar diliyorum.
Biz, her şart ve hâlde demokrasiyi,
özgürlükleri, laik cumhuriyetimizi savunduk ve savunmaya devam edeceğiz.
Tüm siyasi partilerin demokrasi paydasında buluşması, 1923te
Büyük Atatürk tarafından temelleri atılan cumhuriyetin ve
halkımızın onu sahiplenmesiyle rüşdünü ispat etmiştir.
Bundan sonra da bu demokratik uzlaşma
anlayışıyla, halkımızın sorunlarının
çözülmesinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde aynı anlayışın
sürdürülmesini temenni ediyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Gündoğdu
14.-
Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdunun, 15 Temmuz darbe
girişimini bir kez daha nefretle kınadığına, toplumsal
dayanışmanın daha iyi sergilenmesi, normalleşmenin
sağlanması ve demokrasinin güçlendirilmesi için gereken
adımların atılmasının herkesin önceliği
olması gerektiğine ilişkin açıklaması
VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Cumhuriyet Halk Partililer olarak bizler,
seçmeninden genel başkanlığına kadar darbelerden en büyük
sıkıntıyı çekmiş, genel başkanı,
milletvekilleri cezaevlerine atılmış, işkenceler
görmüş, yaşamları sonlandırılmış, partisi
kapatılmış bir siyasi anlayışın
devamıyız. Bu anlayışla, millî iradeye, parlamenter
sisteme, demokrasiye ve özgürlüklere karşı alçakça yapılmış
15 Temmuz darbe girişimini bir kez daha nefretle kınıyorum.
Vatanımıza, demokrasimize kasteden
şer odaklarının kirli planlarını bozguna uğratmak
için, en kısa sürede, toplumsal dayanışmanın daha iyi
sergilenmesi, normalleşmenin sağlanması ve demokrasinin daha iyi
güçlendirilmesi için gereken adımların atılması hepimizin
önceliği olmalıdır.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Son, Sayın Bektaşoğlu,
buyurun.
15.-
Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun, Türk tarih
biliminin önemli değerlerinden Profesör Doktor Halil İnalcıka
Allahtan rahmet dilediğine ve 15 Temmuzdaki darbe girişimi
sonrasında halkın bu yönde ortaya koyduğu tavır ve
anlayışın doğru okunması ve buna uygun
davranılması gerektiğine ilişkin açıklaması
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Çok
teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de dün kaybettiğimiz Türk tarih biliminin önemli
değerlerinden Profesör Doktor Halil İnalcıka Allahtan rahmet
diliyorum, ruhu şad olsun.
Sayın Başkan, halkımızın
meydanlardaki şanlı direnişi partimizin organizasyonuyla
Taksimde düzenlenen partilerüstü özelliklere sahip bir mitingle
taçlandırıldı; düzenleyenleri, katkıda bulunanları,
katılanları kutluyorum, teşekkür ediyorum.
Şunu artık kesin ve net olarak biliyoruz
ki halkımız, canı ve kanı pahasına da olsa cumhuriyet
ve demokrasiye sahip çıkıyor, bunun dışında her
şeyi reddediyor; diktalığa, cemaat örgütlenmelerine, darbenin
her türlüsüyle oluşturulmak istenen yönetim şekillerine asla onay
vermiyor. Tüm bunların üzerinde bir millî mutabakat sağlandı. 15
Temmuzdaki darbe girişimi sonrasında halkımızın bu
yönde ortaya koyduğu tavır ve anlayışı doğru
okumalı, buna uygun davranmalı ve gereğini yapmalıyız.
Bu kaostan çıkmanın tek yolu, uyum ve iş birliği içinde
hukukla, temel hak ve özgürlüklerle güçlendirilmiş, eksiksiz ve tam bir
demokrasiyi kurum ve kurullarıyla oluşturmaktır. Türkiye,
çatışmayla, kavgayla, karıştırmayla, bölünme ve
parçalanmayla, farklılıkları ayrıştırmayla bir
şey elde edemiyor, aksine çok şey kaybediyor.
Çok çok teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Akçay, sisteme girmişsiniz, iki
dakika süreyle söz vereceğim.
Buyurun.
16.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 15 Temmuz girişiminin Türk
Silahlı Kuvvetlerine sızan bir klik tarafından
gerçekleştirildiğine ve teşebbüsün Türk Silahlı
Kuvvetlerinin tamamına mal edilemeyeceğine, Fethullahçı terör
örgütüyle mücadele ederken PKK terör örgütüyle mücadelenin de arka plana
atılmaması gerektiğine, Mardin Derikte 3 polis ve
Diyarbakır Silvanda 1 askerin şehit düştüğüne, Türk ve
dünya tarihinin önemli bilim adamlarından biri olan Profesör Doktor Halil
İnalcıka Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
15 Temmuz terör saldırısı ve darbe
girişimi sonrasında Türkiye olarak kritik bir eşikten geçiyoruz.
Devletin en temel kurumlarına yıllarca sinsice, yasa
dışı yollarla sızan Fethullahçı terör örgütünün kamu
kurumlarından tamamen temizlenmesini beklediğimiz bir dönemden
geçiyoruz. FETÖnün özellikle Türk milletinin göz bebeği, peygamber
ocağı Türk Silahlı Kuvvetlerine sızarak burada darbe
girişiminde bulunabilecek bir etkiye ulaşması, üzerinde
düşünülmesi gereken acı bir durumdur. Bununla birlikte özellikle
dikkat edilmesi gereken husus, 15 Temmuz girişiminin Türk Silahlı
Kuvvetlerine sızan bir klik tarafından gerçekleştirildiği
ve teşebbüsün Türk Silahlı Kuvvetlerinin tamamına mal edilmemesi
ve edilemeyeceği gerçeğidir. Türk askerinin şeref ve onuru,
vatan ve millet sevgisi hiç kimse tarafından asla
tartışılmamalıdır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin
ülkemizin güvenliği için bir an önce moral ve motivasyonunun
güçlendirilmesi gerekmektedir ve ayrıca zaman geçmeden komuta kademesinin
de düzenlenmesi gerekiyor. Bir taraftan Fethullahçı terör örgütüyle
mücadele ederken PKK terör örgütüyle mücadelenin de arka plana
atılmaması gerekir. Dün Mardin Derikte 3 polisimiz ve Diyarbakır
Silvanda 1 askerimiz terör örgütü PKKnın saldırısı sonucu
şehit düşmüştür. Türk Silahlı Kuvvetlerinin teröre
karşı mücadele iradesi bazı odaklar tarafından dizginlenmek
isteniyor. Çözüm süreci sonrasında yaşadığımız
sorunları 20 Temmuz 2015ten itibaren terör saldırılarıyla
acı bir şekilde öğrendik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Akçay, bir dakikada
tamamlayın lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - 15 Temmuz olayları
nedeniyle Silahlı Kuvvetlerin kışladan çıkamamasıyla
terör örgütünün ülkemize yine silah ve mühimmat
yığdığı haberleri kamuoyuna yansımaktadır.
Hükûmetin bu hususu dikkatten uzak tutmamasını diliyoruz.
Türk milletinin yetiştirdiği önemli
tarihçilerden olan Halil İnalcık Hocamız dün Hakkın
rahmetine kavuştu. Şeyhül Müverrihin yani tarihçilerin şeyhi
olarak bilinen İnalcık, özellikle Osmanlı tarihi üzerine
verdiği eserleriyle Türk tarihi ve dünya tarihinin önemli bilim
adamlarından birisidir. Halil İnalcık tarihçi kimliğiyle
bilgiyi üreten ve yeniden yorumlayan saygın bir bilim adamıdır.
Türkiye ve dünyadaki tarihçiler araştırmalarını ona bakarak
yönlendirmişlerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Farklı dillerde
yazdığı 1.200ü aşkın eseriyle Halil İnalcık
Osmanlı tarihçiliğinde yolumuzu bulmaya vesile olan rehber
niteliğindedir. Tarih onu eserleriyle yaşatacaktır.
Merhum İnalcıka Allahtan rahmet, kederli
ailesine ve büyük Türk milletine başsağlığı diliyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akçay.
Sayın Baluken, iki dakika süre veriyorum,
buyurun.
17.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, idam
tartışmaları, basın-yayın üzerindeki sürek avı,
kamusal alanda suçlu-suçsuz demeden yapılan tasfiye operasyonları,
olağanüstü hâl ilanı ve Meclisin baypas edilmesi tutumunun
vazgeçilmesi gereken uygulamalar olduğuna, İmralıda Öcalan
üzerinde hâlâ yürütülen tecridi kınadıklarına ve bu tecritten
bir an önce vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, 15 Temmuz darbe
girişimini buradan bütün siyasi parti grupları olarak çok açık
bir siyasi tavırla kınamıştık, lanetlemiştik ve
bu darbe zemininden çıkış için de yapılması gereken
temel ilkeleri ve belirlenecek olan temel politikaları ortaya
koymuştuk. Biz, Halkların Demokratik Partisi olarak bu darbe
zemininden çıkmanın en temel yolunun demokrasi, insan hakları,
hukuk devleti ve toplumsal barış temelinde ortaya konacak olan
politikalarla ve uygulamalarla mümkün olacağını ifade
etmiştik. Aradan geçen zaman süreci içerisinde siyasi iktidarın hâlâ
yaşanan süreçten doğru dersler çıkarmadığına dair
bazı kaygılarımızı ve endişelerimizi belirtmek
durumundayız. İşkence görüntüleri, idam
tartışmaları, basın-yayın üzerindeki sürek avı,
kamusal alanda suçlu-suçsuz demeden yapılan tasfiye operasyonları,
olağanüstü hâl ilanı ve bu OHAL ilanı kapsamında ülkeyi kanun
hükmünde kararnamelerle yönetme anlayışı, anayasal denetimin
tamamen devreden çıkarılması ve Meclisin baypas edilmesi
tutumunu bu darbe zemininden çıkış açısından
kesinlikle çözümleyici görmediğimiz gibi, vazgeçilmesi gereken uygulamalar
olarak da buradan bir kez daha ifade etmek istiyoruz.
Özellikle, darbe zeminine bu ülkeyi savuran Kürt
meselesindeki çatışmalı sürecin bir an önce devreden
çıkarılması gerektiği kanaatindeyiz. Yeniden bir müzakere
ortamının oluşması, siyasetin diyalog kanallarıyla, Kürt
meselesi başta olmak üzere Türkiyenin temel meselelerinin ele
alınmasına acil ihtiyaç olunan bir dönemden geçtiğini
düşünüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Baluken, lütfen
tamamlayın bir dakikada.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Toparlıyorum Sayın Başkan.
Bu anlamda, elimizde 28 Şubat darbe gününde
açıklanmış olan Dolmabahçe mutabakatı gibi son derece de
değerli bir çalışma var. Ya orada belirtilen demokratik
ilkeleri, demokrasi manifestosunu belirleyen temel maddeleri kabul
edeceğiz ya da maalesef, 28 şubatları bir darbeler tarihi olarak
önümüzde görmeye devam edeceğiz. Bu anlamda, özellikle,
İmralıda Sayın Öcalan üzerinde hâlâ yürütülen tecridi
kınadığımızı, bu tecritten bir an önce
vazgeçilmesi gerektiğini, ailesi, avukatı ya da
bağımsız bir heyetin hızla, darbe akşamı ve darbe
sonrası İmralıda neler yaşandığını
tespit etmesi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
ve
Sayın Öcalanın sağlık koşullarıyla ilgili
kamuoyuna temel bilgilendirmenin yapılmasının önemli
olduğunu hatırlatıyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun, size de iki
dakika süre veriyorum.
18.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, dünyaca ünlü tarihçi Profesör
Doktor Halil İnancıka Allahtan rahmet dilediğine ve
Hatayın ana vatana katılışının 77nci yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben iki
dakikayı kullanmam Başkanım, teşekkür ederim.
Milletimizin başı sağ olsun. Bütün
dünyada saygınlığı tescil edilmiş, binlerce
öğrencinin bilim hayatına kazandırılmasına katkı
sağlamış, tarihimizin günümüze objektif yansımasına
bir ömür vermiş Halil İnalcık Hocamızı kaybetmenin
derin üzüntüsü içindeyiz. Milletimizin başı sağ olsun. Kendisine
Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum. İnşallah mekânı cennet
olsun diyoruz.
Öte yandan, Hatay milletvekillerimizin kürsüden
ifade ettiği gibi, Hatayımızın ana vatana
katılması Türkiye Cumhuriyetinin gücüne güç katmış, ulusal
birlikteliğimizi perçinlemiştir. Dönemin Hatay
Cumhurbaşkanına, Meclis Başkanına rahmet diliyorum. Bu
vesileyle, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bütün Hataylı
hemşehrilerimize saygı ve sevgilerimizi iletiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Altay.
Sayın İnceöz
19.-
Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün, birlik ve beraberliğe
katkı sunan herkese yürekten teşekkür ettiğine, Profesör Doktor
Halil İnancıka Allahtan rahmet dilediğine, Lozan
Antlaşmasının 93üncü yıl dönümüne, darbe girişiminde
ve terörle mücadelede şehit olanlara Allahtan rahmet, yaralılara da
acil şifalar dilediğine ilişkin açıklaması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan, kıymetli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle,
ülkemiz 15 Temmuz gecesi Fethullahçı terör örgütünün üniforma giymiş
teröristleri tarafından içeriden ve dışarıdan
aldıkları destekle bir darbe girişimine maruz
kalmıştır. Savaş uçaklarının, helikopterlerin,
tankların uzun namluları tüm sokaklarda ve millî iradenin
tecelligâhı olan Meclisin de hedef hâline getirildiği, milletimizin,
ülkemizin geleceğinin hedef hâline getirildiği darbe girişimine
karşı milletimiz topyekûn, gerçekten yekvücut bir mücadele vermiştir
ve bu mücadele hâlen meydanlarda millî iradeye sahip çıkan milletimizin
azmiyle, kuvvetiyle de devam etmektedir. Burada, Sayın
Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza,
bakanlarımıza ve o gece bu Parlamentoda bulunan milletvekillerimize,
Meclis Başkanımıza da ben yürekten teşekkür ediyorum. O
günkü birlik ortamının, birlik ve beraberlik ikliminin millî irade
söz konusu olduğunda, ülkemiz ve milletimizin geleceği söz konusu
olduğunda tek bir duruş sergilemesinin çok önemli olduğu
kanaatindeyim. Bu anlamda, bu birlik ve beraberliğe katkı sunan
başta aziz milletimiz olmak üzere herkese de yürekten teşekkür
ediyorum.
Bununla birlikte, Halil İnalcık
Hocamız Hakkın rahmetine kavuşmuştur; ona da Allahtan
rahmet diliyorum.
Yine, Lozan Antlaşmasının 93üncü
yıl dönümünde cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal başta olmak
üzere o antlaşmanın mimarı olan tüm devlet
adamlarımızı da rahmetle anıyorum.
Bu arada, özellikle darbe girişiminde de
hayatını kaybeden ve yine terörle mücadelede de hayatını
kaybeden -bugün yine bir şehidimiz var- tüm şehitlerimize de
Allahtan rahmet diliyor, yaralılarımıza da acil şifalar
diliyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
III.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının,
Profesör Doktor Halil İnalcıka Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin konuşması
BAŞKAN Biz de Halil İnalcık
Hocamıza Allahtan rahmet diliyoruz, yakınlarına ve tüm
milletimize başsağlığı diliyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç adet önerge vardır ve önergeleri
ayrı ayrı okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Bolu Milletvekili Tanju Özcan ve 25 milletvekilinin, cezasını
tamamlayarak cezaevinden çıkan ve hükümlülük niteliği ortadan kalkan
eski hükümlülerin topluma adaptasyonu çerçevesinde yaşadığı
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/273)
Sayı:150 6/1/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Cezasını tamamlayarak cezaevinden
çıkan ve hükümlülük niteliği ortadan kalkan eski hükümlülerin
yaklaşık yüzde 30u belli bir süre sonra suç işleyerek tekrar
cezaevine dönmektedirler.
Mahkûm olan ve cezasını çeken bir bireyin
cezaevinden çıktıktan sonraki maddi durumunun mahkûm olmadan evvelki
durumuyla eş düzeyde olması mümkün değildir. Maalesef, ülkemizde
istihdam açısından en dezavantajlı kesimlerden biri de eski
hükümlülerdir. Bireylerin başta geçimini sağlamak ve hayatını
idame ettirmek adına iş bulma olanakları, kendilerine
güvenilmemesi ve toplum tarafından çalışma ortamına kabul
edilmemeleri sebebiyle oldukça zordur. Şartlı tahliye hususundaki
düzenlemeler vesilesiyle tahliyelerde büyük bir artış
yaşanması mahkûmların istihdamında yaşanan
sıkıntıları daha da artırmaktadır. Ülkemizin
ekonomik durumu ve yüksek işsizlik oranının getirisi olan
olumsuz tabloya bir de bu etmenler eklendiğinde eski hükümlülerin istihdam
olanağı bulması neredeyse imkânsızdır.
İstihdamda yaşanan
sıkıntıların yanında toplumun eski hükümlülere
karşı ön yargılı bakışı, toplumsal
ortamlardan dışlanması bireyin toplumla olan
bağlarının gün geçtikçe kopmasına sebep olmaktadır.
Maalesef, ülkemizde eski de olsa hükümlüler hayatları boyunca bu hükmü bir
sosyal damga olarak taşımaktadır.
Uzmanların belirttiği görüşlere göre,
eski mahkûmların gerek toplum hayatına gerekse iş hayatına
uyum sağlayabilmeleri ve istihdam olanaklarını elde edebilmeleri
için en önemli husus hiç şüphesiz, mahkûmlara cezaevinde verilen
eğitim ve psikolojik destektir. Bu sistem başarıyla
uygulanırsa hem sosyal yaşamda hem de iş yaşamında
diğer insanların kendilerine duyduğu güven de artacaktır.
Fakat, ülkemizdeki cezaevlerinde yeterli düzeyde psikososyal destek
verilmemektedir. Türkiyede 294ü kapalı, 55i müstakil açık ceza
infaz olmak üzere toplam 360 cezaevi bulunmaktadır ve cezaevleri yüzde 100
doluluk oranına sahip olmasına rağmen bu konuda hizmet verecek
personel sayısı, Avrupa standartları göz önüne
alındığında oldukça yetersiz kalmaktadır.
Yukarıda sayılan gerekçeler göz önüne
alınarak, cezasını tamamlayarak cezaevinden çıkan ve
hükümlülük niteliği ortadan kalkan eski hükümlülerin topluma adaptasyonu
çerçevesinde yaşadığı sorunların ve alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98inci, İç
Tüzükün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ederim.
1)
Tanju Özcan (Bolu)
2)
Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
3)
Gülay Yedekci (İstanbul)
4)
Mehmet Gökdağ (Gaziantep)
5)
Şenal Sarıhan (Ankara)
6)
Aylin Nazlıaka (Ankara)
7)
Ali Şeker (İstanbul)
8)
Çetin Arık (Kayseri)
9)
Mevlüt Dudu (Hatay)
10)
Nurhayat Altaca Kayışoğlu (Bursa)
11)
Kadim Durmaz (Tokat)
12)
Mahmut Tanal (İstanbul)
13)
Haydar Akar (Kocaeli)
14)
Aydın Uslupehlivan (Adana)
15)
Çetin Osman Budak (Antalya)
16)
Ahmet Akın (Balıkesir)
17)
Namık Havutça (Balıkesir)
18)
Onursal Adıgüzel (İstanbul)
19)
Devrim Kök (Antalya)
20)
Melike Basmacı (Denizli)
21)
Erkan Aydın (Bursa)
22)
Ceyhun İrgil (Bursa)
23)
Lale Karabıyık (Bursa)
24)
Kazım Arslan (Denizli)
25)
Orhan Sarıbal (Bursa)
26)
Tur Yıldız Biçer (Manisa)
2.-
Bolu Milletvekili Tanju Özcan ve 25 milletvekilinin, deri sektörünün
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/274)
Sayı: 149 6/1/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Düşük ücretler, iş güvencesiz
çalışma, işsizlik, iş kazaları, meslek
hastalıklarına kurban gitme, insanlık dışı
çalışma koşulları ve benzeri gibi sorunlar tüm işçilerin
ortak sorunlarıdır. Elbette bu ortak sorunlara ek olarak her iş
kolunun kendine özgü, işin niteliğinden kaynaklı sorunları
da vardır.
Bugün Türkiye'de, deri işletmelerinde
çalışarak yaşamını sürdürmeye çalışan deri
işçilerinin kangren haline gelmiş sorunları bulunmaktadır.
Deri üretiminin ve işçiliğinin doğduğu ve ilk
gelişmelerini kaydettiği yer Avrupa iken bu sektör giderek Asya'ya ve
Latin Amerika'ya doğru kaymış ve özellikle
hayvancılığın gelişkin olduğu bölgelere
yönelmiş durundadır.
Türkiye deri üretiminde gerek Avrupa'da gerekse de
dünyada üst sıralarda bulunmaktadır. Sanayicilerin üretimi
artırmak ve sektördeki diğer üreticilerle rekabet edebilmek için
makinelerde yeni teknolojiler kullanmaya başlamasıyla birlikte
işler geçmişe oranla kolaylaşmış görünse de bu durum
işçilerin çalışma ve yaşam koşullarını
olumlu anlamda çok da değiştirmemiştir. Daha az zamanda daha az
kişiyle daha fazla üretmeye devam eden deri işçileri, kötü
çalışma koşulları, sigortasız çalışma,
taşeronlaşma, düşük ücretler, zorunlu fazla mesailer gibi
sorunların yanı sıra bir yandan da sağlık
sorunlarıyla boğuşmaktadır. Üstelik yüzlerce deri
işçisi, her an yakalanabilecekleri meslek hastalıkları ve
sağlık sorunları konusunda hiçbir bilgiye sahip değildir.
Büyük ve ağır derilerle çalışan
işçilerin hemen tamamı özellikle bel ve sırt
ağrılarından şikâyetçidir. Özellikle tıraş ve
kavaleta işlemi sırasında parmak ve kol kopmaları biçiminde
iş kazalarının varlığı da bu fabrikalarda ciddi
bir tehlike oluşturmaktadır.
İçinde bulundukları ortam, işçilerin
çok erken yaşlarda KOAH, astım gibi akciğer
hastalıklarına yakalanmasına sebep olmaktadır. Asitler,
amonyak ve krom gibi kimyasallar nedeniyle kanser riski ciddi
oranlardadır. Tüm bunlar nedeniyle hayatlarını ya da
sağlıklarını kaybeden işçilerle dolu bu sektörde, kan
ve can karşılığında, deri patronlarının
kesesine her gün aralıksız artı değer akmaktadır.
Deri fabrikalarında, ıslak ve
yağlı zeminlerden ötürü düşmelerden kaynaklı
kırıklar, çıkıklar, burkulmalarla beraber yine ıslak
zeminlerde çalışılırken elektrik çarpmaları da bu
olumsuzluklara eklenmektedir.
Deri budanırken kullanılan keskin
bıçaklar, derileri işlemek için kullanılan makineler ise
kesilmeler, sıkışmalara ve kopmalara neden olmaktadır.
Tabaklama işinde, hayvan postlarının
üst derileri çıkartılırken enfeksiyon kapma
olasılığı sürekli bulunmaktadır. Çünkü hayvan postunda
birçok mikroorganizma bulunmaktadır.
Tetanos, şarbon, brusella gibi
hastalıklar, tabaklama sırasında deriden kapılabilecek
hastalıkların en önemlileridir. Bunların
oluşmasını engellemek için kullanılan kimyasallar da
işçilerin sağlığı açısından büyük bir
tehlike oluşturmaktadır.
Deri işçilerinin de en önemli
sorunlarından olan geçici işçilik
yaygınlaştırılmıştır. Belirsiz süreli
iş sözleşmesi, belirli süreli iş sözleşmesi, kısmi
çalışma, telafi çalışma, taşeron işçi
çalıştırma, çağrı usulü çalıştırma gibi
aslında kısmen daha önceden var olan uygulamalar yasayla birlikte
genelleştirilmiştir.
Dericilik sektörünün yaygın olduğu
bölgelerden bir tanesi de Bolu'nun Gerede ilçesidir. Bu ilçemizde dericilik
sektöründe faaliyet gösteren 130 iş yeri bulunmakta, yaklaşık
2.500 işçi de bu iş yerlerinde çalışmaktadır.
işçilerin çok önemli bir kısmı kayıt altına
alınmadığı gibi, İş Kanununun sağladığı
haklar dahi kendilerine tanınmamaktadır.
Deri işçileri 2012 yılında iş
koşullarının iyileştirilmesi için âdeta isyan
etmişler, güvenlik güçlerinin sert müdahalesiyle olaylar
yatıştırılmıştır.
Aileleriyle birlikte yaklaşık 10 bin
kişilik bir grubu temsil eden bu işçilerimiz, yetkili mercilerden
gereken ilgiyi beklemektedirler.
Genelinde ülkemizde faaliyet gösteren tüm deri
sektöründe ve özelinde Gerede ilçemizde dericilik sektörünün
sorunlarının ortaya konulması, yaşanan
sıkıntılara son vermek için hangi önlemlerin
alınabileceği ve çalışan işçilerimizin
sorunlarının giderilmesi yolunda yapılacak çalışmaların
oluşturulabilmesi için Anayasanın 98inci, İç Tüzükün 104 ve
105inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını saygılarımla arz ederim.
1) Tanju Özcan (Bolu)
2) Kadim Durmaz (Tokat)
3) Gülay Yedekci (İstanbul)
4) Mevlüt Dudu (Hatay)
5) Aylin Nazlıaka (Ankara)
6) Aydın Uslupehlivan (Adana)
7) Şenal Sarıhan (Ankara)
8) Mehmet Gökdağ (Gaziantep)
9) Nurhayat Altaca
Kayışoğlu (Bursa)
10) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
11) Mahmut Tanal (İstanbul)
12) Çetin Osman Budak (Antalya)
13) Ali Şeker (İstanbul)
14) Çetin Arık (Kayseri)
15) Haydar Akar (Kocaeli)
16) Ahmet Akın (Balıkesir)
17) Namık Havutça (Balıkesir)
18) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
19) Devrim Kök (Antalya)
20) Melike Basmacı (Denizli)
21) Erkan Aydın (Bursa)
22) Ceyhun İrgil (Bursa)
23) Lale Karabıyık (Bursa)
24) Kazım Arslan (Denizli)
25) Orhan Sarıbal (Bursa)
26) Tur Yıldız
Biçer (Manisa)
3.-
Bolu Milletvekili Tanju Özcan ve 24 milletvekilinin, patates üretiminde
yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/275)
Sayı: 148 Tarih:
6/1/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Patates, anavatanı Güney Amerika olan bir
bitkidir. Ülkemize yaklaşık yüz elli yıl kadar önce Kafkaslardan
ve Avrupa'dan gelmiştir. Bugün yurdumuzun hemen her yerinde, özellikle
Doğu ve Orta Anadoluda yaygın olarak üretilmektedir. Çeşitli
iklim koşullarına kolaylıkla adapte olabildiği gibi, dünyanın
pek çok bölgesinde ekonomik olarak yetiştirilebilmektedir.
Yumruları, nişasta halinde karbonhidrat,
protein, çeşitli vitaminler başta olmak üzere önemli besin maddeleri
içermektedir. Tahıllardan sonra insan beslenmesinde önemli bir paya
sahiptir. Ucuzluğu, birim alandan fazla verim sağlanması, besin
değerinin yüksek oluşu, sindirim kolaylığı,
çeşitli şekillerde kullanılması ve her çeşit iklimde
yetişmesi sebebiyle bugün hemen hemen tüm dünya ülkeleri tarafından
da yetiştirilmekte ve tüketilmektedir.
Ülkemizde patates üretimi son yıllarda 4-4,5
milyon ton arasında üretilmektedir. 2014 yılında Bolu'da 84.461
dekar alanda 280.735 ton patates üretimi yapılmıştır.
Dekara düşen patates üretimi ise 3.324 kilo olmuştur. Bolu, ülkemizde
patates üretimi yapılan Niğde, Nevşehir, Afyonkarahisarla
birlikte en çok üretim yapan illerden bir tanesidir.
Bilindiği gibi, 1/12/2011 tarihinde Bitki
Pasaportu Yönetmeliği yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmelikle
çiftçimizi kayıt altına almak ve vergi sisteminin içine sokmak
amaçlanmaktadır. Yönetmelikte ayrıca yemeklik patates üretiminin üç
yılda bir, tohumluk patates üretiminin de dört yılda bir dikimi
öngörülmektedir.
Geçimini patates üretiminden sağlayan
çiftçilerimiz girdi masraflarının oldukça fazla olması ve kredi
borçlarından dolayı ürününü değerinin altında satmakta, bu
da fiyatlarda kırılmalara yol açmaktadır.
Yine üreticilerimiz açısından önemli bir
sorun üretim maliyetinin yüksekliğidir. Patates üretim maliyetini
artıran önemli unsurlardan biri olan elektrik fiyatının yüksek
olması da çözülmesi gereken bir sorundur.
Üretimin en üst seviyeye çıktığı
eylül ve ekim aylarında yüksek oranda su ihtiva eden patatesin özel
koşullarda depolanması gerekmektedir. Depolama maliyetinin
yüksekliğinden dolayı üretici ürününü düşük fiyatla elden
çıkartmak zorunda kalmaktadır.
Genelinde ülkemizde, özelinde ise Bolu ilimizde
üretimi yapılan patates bitkisinin üretim aşamasından
başlamak suretiyle yaşanan sıkıntıların tespiti
ve kalıcı çözüm yollarının belirlenmesi konusunda
Anayasanın 98'inci, İç Tüzükün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince
Meclis araştırması açılmasını
saygılarımla arz ederim.
1) Tanju Özcan (Bolu)
2) Aylin Nazlıaka (Ankara)
3) Gülay Yedekci (İstanbul)
4) Şenal Sarıhan (Ankara)
5) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
6) Ali Şeker (İstanbul)
7) Çetin Arık (Kayseri)
8) Mevlüt Dudu (Hatay)
9) Nurhayat Altaca
Kayışoğlu (Bursa)
10) Mehmet Gökdağ (Gaziantep)
11) Kadim Durmaz (Tokat)
12) Mahmut Tanal (İstanbul)
13) Haydar Akar (Kocaeli)
14) Aydın Uslupehlivan (Adana)
15) Çetin Osman Budak (Antalya)
16) Ahmet Akın (Balıkesir)
17) Namık Havutça (Balıkesir)
18) Devrim Kök (Antalya)
19) Melike Basmacı (Denizli)
20) Erkan Aydın (Bursa)
21) Ceyhun İrgil (Bursa)
22) Lale Karabıyık (Bursa)
23) Kazım Arslan (Denizli)
24) Orhan Sarıbal (Bursa)
25) Tur Yıldız
Biçer (Manisa)
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının iki tezkeresi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
B)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının,
Dışişleri Komisyonu üyesi ve Rize Milletvekili Osman
Aşkın Bakın, Avrupa ve Avrupa-Atlantik Entegrasyonundan sorumlu
Gürcistan Devlet Bakanı David Bakradzenin vaki davetine icabetle 14-15
Temmuz 2016 tarihlerinde Batumda gerçekleştirilecek Batum
Uluslararası Konferansı-Gürcistanın Avrupa Yolu konulu
konferansa katılmasına ilişkin tezkeresi (3/813)
21/7/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Avrupa ve Avrupa-Atlantik Entegrasyonundan sorumlu
Gürcistan Devlet Bakanı David Bakradze'nin vaki davetine icabetle 14-15
Temmuz 2016 tarihlerinde Batum'da gerçekleştirilecek Batum
Uluslararası Konferansı-Gürcistan'ın Avrupa Yolu konulu
konferansına Dışişleri Komisyonu Üyesi ve Rize Milletvekili
Sayın Osman Aşkın Bak'ın katılması hususu
28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un
9'uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Tezkereyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
2.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Sakarya
Milletvekili ve Aksakallar Konseyi üyesi Mustafa İsenin, Türk Konseyi
Genel Sekreterliğince 18-19 Ağustos 2016 tarihlerinde
Kazakistanın başkenti Astanada düzenlenecek olan Aksakallar Konseyi
11inci Toplantısına katılmasına ilişkin tezkeresi
(3/814)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Türk Konseyi Genel Sekreterliğince 18-19
Ağustos 2016 tarihlerinde Kazakistan'ın başkenti Astana'da
düzenlenecek olan Aksakallar Konseyi 11inci Toplantısı'na Sakarya
Milletvekili ve Aksakallar Konseyi Üyesi Mustafa İsen'in katılması
hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında
Kanun'un 9'uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Böylece tezkereler kabul edilmiştir.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VII.-
ÖNERİLER
A)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, AK PARTİ Grubu adına Grup Başkan
Vekilleri Mustafa Elitaş, Mehmet Naci Bostancı, İlknur
İnceöz, Bülent Turan ve Mehmet Muşun, ülkemize, milletimize, millî
iradeye, ortak değerlerimize ve demokrasimize karşı TSK içindeki
çeşitli kademelerdeki hücrelerin kendilerine ülkenin ve milletin
korunması için emanet edilmiş silahlar marifetiyle
gerçekleştirdiği organize, planlı ve silahlı terörist darbe
girişiminin nedenleri ile bu sürecin bir daha yaşanmaması için
alınması gereken tedbirlerin araştırılması
amacıyla; CHP Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Levent Gök,
Engin Altay ve Özgür Özelin, 15 Temmuz tarihinde parlamenter demokrasiye
karşı gerçekleştirilen darbe girişimine sürükleyen
olayların araştırılarak demokrasinin onarılması
için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla; HDP Grubu
adına Grup Başkan Vekilleri Çağlar Demirel ve İdris
Balukenin, 15 Temmuz darbe girişiminin araştırılarak böyle
girişimlerin bir daha yaşanmaması için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla; MHP Grubu adına Grup
Başkan Vekili Erkan Akçayın, 15 Temmuz darbe girişiminin ve
yaşanan vahim olayların sebep ve sonuçlarıyla
araştırılarak alınması gereken önlemlerin tespiti
amacıyla vermiş oldukları Meclis araştırması
önergelerinin Genel Kurulun 26 Temmuz 2016 Salı günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin birleştirilerek
aynı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
26/7/2016
Danışma Kurulu
Önerisi
Danışma Kurulunun 26/7/2016 Salı günü
yaptığı toplantıda aşağıdaki önerinin Genel
Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
İlknur
İnceöz Engin
Altay
Adalet
ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
İdris
Baluken Erkan
Akçay
Halkların
Demokratik Partisi Milliyetçi
Hareket Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Öneri:
Fethullahçı terör örgütünün (FETÖ/PDY) 15
Temmuz 2016 tarihli darbe girişimiyle bu terör örgütünün faaliyetlerinin
tüm yönleriyle araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla; AK PARTİ Grubu adına Grup
Başkan Vekilleri Mustafa Elitaş, Mehmet Naci Bostancı,
İlknur İnceöz, Bülent Turan ve Mehmet Muş'un ülkemize,
milletimize, millî iradeye, ortak değerlerimize ve demokrasimize karşı
TSK içindeki çeşitli kademelerdeki hücrelerin kendilerine ülkenin ve
milletin korunması için emanet edilmiş silahlar marifetiyle
gerçekleştirdiği organize, planlı ve silahlı terörist darbe
girişiminin nedenleri ile bu sürecin bir daha yaşanmaması için
alınması gereken tedbirlerin araştırılması
amacıyla; CHP Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Levent Gök,
Engin Altay ve Özgür Özel'in 15 Temmuz tarihinde parlamenter demokrasimize
karşı gerçekleştirilen darbe girişimine sürükleyen
olayların araştırılarak demokrasimizin onarılması
için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla; HDP
Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Çağlar Demirel ve İdris
Baluken'in 15 Temmuz darbe girişiminin araştırılarak böyle
girişimlerin bir daha yaşanmaması amacıyla alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla; MHP Grubu adına Grup
Başkan Vekili Erkan Akçay'ın 15 Temmuz darbe girişiminin ve
yaşanan vahim olayların sebep ve sonuçlarıyla
araştırılarak alınması gereken önlemlerin tespiti
amacıyla vermiş oldukları Meclis araştırması
önergelerinin Genel Kurulun 26 Temmuz 2016 Salı günkü (bugünkü)
birleşiminde okunması ve görüşmelerinin birleştirilerek
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Danışma Kurulu önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Oy
birliğiyle kabul edilmiştir.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, çok kısa bir söz talebim var.
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken, bir dakika
efendim.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
20.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Halkların Demokratik
Partisi olarak İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğduya
babasının vefatı nedeniyle başsağlığı
dilediklerine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk Partisi
Milletvekili Aykut Erdoğdunun babasının vefat haberini
üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz, Halkların Demokratik Partisi
olarak milletvekili arkadaşımıza, ailesine ve Cumhuriyet Halk
Partisi camiasına başsağlığı dileklerimizi
iletmek istiyorum.
Aynı zamanda, yaşamını yitiren
Halil İnalcık için de, değerli bilim adamı için de bütün
sevenlerine, öğrencilerine, ailesine ve tüm halkımıza
başsağlığı dileklerimi iletmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş
bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C)
Önergeler
1.-
Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın, (2/839) esas numaralı Organize
Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/52)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/839) esas numaralı
Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınması hususunda
gereğini emir ve müsaadelerinize arz ederim. 26/07/2016
Haydar
Akar
Kocaeli
BAŞKAN Evet, teklif sahibi Kocaeli
Milletvekili Sayın Haydar Akar.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Uğur
Bayraktutan konuşacak.
BAŞKAN Sayın Bayraktutan buyurun.
Bir milletvekili adına Artvin Milletvekili
Sayın Uğur Bayraktutan.
Süreniz beş
dakikadır.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; aslında bu madde üzerinde
Haydar Akar konuşacaktı, ben başka bir konuyu
konuşacaktım.
REŞAT PETEK (Burdur) İmdada
yetiştin.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) Evet, imdada
yetiştim.
Ama ben yine bildiğim konuyu
konuşacağım müsaade ederseniz o da şu: O akşam, darbe
girişiminin olduğu akşam, Parlamentoya ilk gelen
milletvekillerinden bir tanesiyim. Burada diğer siyasi partilerden de
değerli milletvekili arkadaşlarım vardı, Sayın Bakanla
da beraber bir mahzende -mahzende demeyeyim- bir yerde sabaha kadar bekledik,
oranın da ne kadar kötü bir yer olduğunu gördük. Ama gelinen tabloda
bin yıl düşünsem, değerli milletvekilleri, yüce Meclisin,
Parlamentonun bombalanacağı aklımın ucundan geçmezdi.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ben de
ordaydım.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) Evet, Ramazan Bey
de oradaydı, değerli milletvekilleri, tek tek sayarsam 50nin
üzerinde milletvekili vardı, burada olamayanlar vardı, yüreği
burada olan milletvekili arkadaşlarım vardı, hepsini
şükranla anıyorum. Bu konuda yüce Parlamento, Gazi Meclis
olduğunu bir kere daha tescil etti.
Ben, dün bir televizyon programında söyledim,
burada bir kere daha ifade edeyim değerli arkadaşlar, o da
şudur: Burada, yüce Meclisin, Parlamentonun arkasında Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir. diyor. 26ncı Dönem
açısından karşı tarafa da bir tabela asmamız
lazım, ona da Söz konusu olan vatansa gerisi teferruattır. dememiz
lazım. Böyle bir Meclis tablosuyla karşı karşıya
kaldık. O nedenle bu çok önemlidir. Bana göre, Meclis bu anlamda önemli
bir sınavdan geçmiştir.
Ben aslında bu konuşmayı yapmadan
evvel -Sayın Bakan eğer beni lütfeder dinlerse
Adalet Bakanı
beni dinlememekte ısrar ediyor. Aslında avukatlar iyi konuşur,
dinlemiyorsa demek ki bizde bir problem var- Sayın Bakan önce sizinle
konuşmak istiyordum ama bu konuşma birden, aniden geldi. Bunu sizinle
paylaşmak istiyorum. Bakın, darbe girişiminin olduğu
akşam Artvinde de ilginç olaylar oldu Sayın Bakan. Bunu geçen Orman
ve Su İşleri Bakanımıza da arz ettik ama sizin de bilmenizi
istiyorum.
Özellikle, bakın, darbelerden eğer bir
kent çok zorluk çekmişse bu kentlerin başında Artvin geliyor
değerli milletvekili arkadaşlarım. 12 Eylül 1980 darbesinde
gerçekten hemen hemen her eve bir piyango vurmuştur Artvinde. O darbenin
olduğu tarihlerde ben 16-17 yaşlarındaydım, gençtim,
çocuktuk daha doğrusu, darbenin ne olduğunu bilmiyorduk. Evler
basıldı, insanları aldılar; kış vakti Çoruha,
soğuk sulara soktular, işkencelerle öldürdüler. Artvin öğretmen
okulu bir işkence merkezi hâline dönüştürüldü. O nedenle, biz 12
Eylül darbesinin ne olduğunu bilen bir nesilden geliyoruz. Eğer bunu
bir parti olarak da anlatmamız gerekiyorsa Cumhuriyet Halk Partisinin
Genel Başkanlığını, onun kurumlarını,
partinin bütün kimliğini bir anlamda hapsettiler değerli
arkadaşlarım. O nedenle, biz darbelerin ne olduğunu bilerek,
mağduriyeti yaşayarak buraya geldik.
Şimdi, bir olayı paylaşmak istiyorum
Sayın Bakan. Bunu özellikle Adalet Bakanı olarak sizin bilmenizde
yarar var. Bakın, 9 tane isim sayacağım Hopada. Bu isimler:
Ziya Civelek, Savaş Taner Topal, Volkan Aydın, Ufuk
Akbıyık, Erkin Koray Civelek, Akın Yılmaz, Çağdaş
Taylant Yılmaz, Mehmet Çelik ve Tanju Topal. 9 genç, pırıl
pırıl çocuk, Sayın Bakan. Büyük bir hukuki hata yapılmış
burada, gerçekten büyük bir hukuki hata yapılmış. Yani, bir kent
düşünün, bir kentte insanları paldır küldür o akşam
Tabii,
insanlar doğal olarak -halkımızın göstermiş
olduğu refleks gibi- Hopada da sokağa çıkıyorlar neden
böyle bir darbe girişimi yapıldı diye.
Daha ilginç olan olay: Tabii, sürekli olarak bir toplumsal
uyanışın olmuş olduğu, devrimci tabanın
yoğun olduğu bir kent Hopa. Hopada da insanlar sokağa
çıkınca polis de halkı sokağa davet ediyor, bunlar
şaşırıyorlar çünkü yıllardır Hopada gençler
sokağa çıkıyorlar, polis bugüne kadar bunların önüne engel
koyuyor niye sokağa çıkıyorsunuz, neden böyle demokratik
eylemleri gösteriyorsunuz diye. Şimdi, o akşam böyle bir refleks
ortaya çıkınca gençler şaşırıyorlar ve diyorlar
ki: Acaba ne oldu bu ülkede? Onlar da aslında darbeye
karşılar, darbe karşıtı söylemler geliştirmek
istiyorlar ama ne yazık ki güvenlik görevlilerinin bu tavrını
görünce, tepki gösterince Vay efendim, sizler de bu darbe girişimiyle
alakalı FETÖ terör örgütüne destek veriyorsunuz. diye kalkıyorlar apar
topar
Savcı da burada biraz aceleci davranıyor -işgüzarlık
gösteriyor demiyorum yani kullandığım kelimelere dikkat etmek
istiyorum- o akşam bir cadı avı başlatılıyor, 12
genç derdest ediliyor, ifadeleri alınıyor, savcılığa
götürülüyor, polise götürülüyor ve bu 12 gençten 3ü ilk aşamada serbest
bırakılıyor, itiraz üzerine serbest bırakılıyor;
9 genç ne yazık ki şu anda Artvin Kapalı Ceza ve Tutukevinde
tutuklu olarak bulunuyorlar.
Çok önemli bir hukuki hatayla karşı
karşıyayız değerli milletvekili arkadaşlarım. 9
genç, 15 Temmuz tarihinden bugüne kadar Sayın Bakan, tutuklu olarak
bulunuyorlar. Gerçekten büyük bir hukuki hata var, öyle büyük bir hukuki hata
ki Artvinde, Hopada, bulunduğumuz yerlerde gerçekten büyük bir
rahatsızlık var. Bunu savcıya avukatlar anlattı,
anlatamadılar. Aileleri ben tanıyorum, çocukları tanıyorum;
inanılmaz bir tablo var.
Siz yöre milletvekili olarak benim bu konudaki
samimiyetime inanıyorsanız lütfen Sayın Bakan bunu bir not
alın. İlgili cumhuriyet savcısıyla konuşmanın zor
olduğunu biliyorum, olayın yargıya intikal ettiğinin bir
hukukçu olarak da farkındayım ama gerçekten tarihsel bir hukuki
hatayla karşı karşıyayız. Bu gençlerin özgürlüklerine
bir an önce kavuşmasını yüce Meclis, yüce Parlamento aracılığıyla
sizlere ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Evet, önerinin teklif sahibi Sayın Akar
buyurdular.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
Size de beş dakika süre vereceğim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli üyeler;
hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, 15 Temmuzda yapılan alçakça
girişimi lanetlediğimi ifade etmek istiyorum ve 15 Temmuzdan sonra
sağlanmış olan Türkiyedeki toplumsal mutabakatın da aynı
şekilde devam etmesini, Türkiye'nin ihtiyacı olan kanunları
mutabakata vararak, ihtiyaçları belirleyerek birlikte
çıkarmamızı temenni ediyor ve diliyorum.
Evet, bugün getirdiğim konu, aslında,
belki günün anlam ve manasına uygun değil ama Meclis de bir taraftan
yasama görevlerini yerine getirmelidir diye düşünüyorum. Bunu yaparken de
komisyonda görüşülmeyen ama kırk beş gün geçtikten sonra, 37nci
maddeye göre Meclis Genel Kuruluna sunmayı düşündüğüm bu kanun
teklifinin, özellikle bizim bölgelerimiz için yani bizim bölge derken Kocaeli
gibi bölgeler için, sanayinin çok geliştiği bölgeler için elzem bir
ihtiyaç olduğunu belirtmek istiyorum.
Evet, çok sayıda sanayi kuruluşu var ve
sanayi ilerledikçe yeni yeni sanayi tesislerine ihtiyacımız
olduğu ortaya çıktığında, onunla beraber gelen
problemleri de ortadan kaldırmak zorundayız. Geçen hafta,
yatırımı teşvik eden kanunu Meclisten geçirdik.
Yatırımları teşvik etmek yetmiyor, bu sanayi kuruluşlarının
getirmiş olduğu tehlikeleri de hep beraber bertaraf etmemiz
gerekiyor. Nedir bunlar? En büyüğü, özellikle bizim bölgemizde
yaşanan, sanayi yangınları. Sanayi yangınları,
gerçekten, bizim bölgemizdeki gibi petrokimya tesisleri olan, rafinerileri
olan, ağır sanayi olan, boya sanayisi olan ve yanıcı
maddesi yüksek olan bu sanayi kuruluşlarının
yarattığı tehlikeler. Buna en basit örneği de 17
Ağustos 1999da yaşanan Marmara depreminden örnek vermek istiyorum.
Marmara depreminde rafinerimizin birinde yangın çıktı,
etrafı tanklarla doluydu ve bölgedeki tüm insanlar korkudan bölgeyi
boşaltmak zorunda kaldılar; hatta, devletin kamu kurum ve
kuruluşları da bölgenin boşaltılması konusunda
yayınlar yaptılar ve vatandaşı tahliye ettiler. Ama
enkazlar altında yüzlerce vatandaşımız vardı.
İnanın, bölge tahliye edildiği için bu vatandaşlarımıza
ulaşamadık ve birçok arkadaşımızı,
kardeşimizi orada kaybettik, o arkadaşlarımıza
ulaşılamadığı için, bölgeye müdahale edilemediği
için.
Şimdi, böyle bir tehdit dururken, orada dev
akaryakıt tankları, LPG tankları, amonyak tankları dururken
burada oluşabilecek bir kazaya normal itfaiye
teşkilatlarımızla yani şehir yangınını
söndürmek için kullandığımız, evlerdeki, binalardaki
yangını söndürmek için kullandığımız itfaiye
teşkilatlarıyla müdahale etmek durumunda kalıyoruz. Böyle olunca
da bazen günlerce süren yangınlar vuku buluyor. Sadece depremde
değil, bakın, depremden sonra, sadece bu yılın ilk yedi
ayında yine büyük bir rafineride yangın, Plastikçiler Organize
Sanayisinde kimyasal madde yangını, organize sanayi çeltik
fabrikası yangını, boyahane fabrikası yangını,
otomobil tamirhanesi yangını, metal fabrikası yangını
ve başka yerde yine bir kimya fabrikası yangınıyla
karşı karşıya kaldık. Gerçekten profesyonel bir
yangın ekibi, özel teçhizatlı bir ekip olsaydı inanın bu
yangınlar büyümeden, çevreye zarar vermeden, vatandaşın
canına zarar vermeden, yine o sermayeyi oraya koyan iş
adamının malına zarar vermeden çok hızlı bir
şekilde söndürülebilirdi.
Bu kanun teklifini bunun için hazırladık.
Teklifimiz, burada, organize sanayi bölgelerinin yoğun olduğu
bölgelerde, özellikle bizim gibi 12 tane organize sanayi bölgesinin ve
yüzlerce, binlerce fabrikanın olduğu bölgelerde özel teçhizatlı
itfaiye teşkilatının kurulmasıdır. Bu teklifin
içerisinde uçağı var, helikopteri var, özel teçhizatı var. Bunların
gerçekten de elzem olduğunu düşünüyorum. İşte 15 Temmuzda
bir darbe girişimiyle karşı karşıya kaldık
hepimiz, Meclisimiz bombalandı yani Kurucu Meclis dediğimiz, Gazi
Meclis dediğimiz Meclisimiz bombalandı, çeşitli yerler
bombalandı, Emniyet Müdürlüğümüz bombalandı; ola ki
akıllarına gelip bir tanesi rafineriye bir bomba atsaydı, Allah
korusun, Kocaeli bölgesinde ayakta kalan ya da canını kurtaran bir
vatandaşımız kalmayacaktı arkadaşlar. Onun için, bu
tedbirleri hem güvenlik anlamında hem de gelecekte orada yaşayan
vatandaşların can ve mal güvenliğini garanti altına almak
adına bu teklifi sizlerin onayınıza sunuyorum, hep birlikte
yapmanın doğru olacağını düşünüyorum. Eğer
bu teklif geçerse gerçekten Türkiyeye ve o bölgelerde yaşayan
insanlarımıza faydalı bir iş yapmış
olacağımızı düşünüyorum. Eğer bu teklife pozitif
oy verirseniz şimdiden hepinize teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum Genel Kurula. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
Alınan karar gereğince sözlü soru
önergelerini görüşmüyor ve gündemin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmına geçiyoruz.
AK PARTİ Grubu adına Grup Başkan
Vekili ve Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Grup Başkan Vekili ve
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı ve Grup Başkan Vekili ve
Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz, Grup Başkan Vekili ve
Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Grup Başkan Vekili ve İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun (10/276); CHP Grubu adına Grup Başkan
Vekili ve Ankara Milletvekili Levent Gök, Grup Başkan Vekili ve
İstanbul Milletvekili Engin Altay ve Grup Başkan Vekili ve Manisa
Milletvekili Özgür Özelin (10/277); MHP Grubu adına Grup Başkan
Vekili ve Manisa Milletvekili Erkan Akçayın (10/278); HDP Grubu
adına Grup Başkan Vekili ve Diyarbakır Milletvekili İdris
Baluken ve Grup Başkan Vekili ve Diyarbakır Milletvekili Çağlar
Demirelin (10/279) esas numaralı Fethullahçı terör örgütünün (FETÖ)
15 Temmuz 2016 tarihli darbe girişimi ile bu terör örgütünün
faaliyetlerinin tüm yönleriyle araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergelerin birlikte yapılarak
görüşmelerine başlıyoruz.
Hükûmet? Burada.
Şimdi, birlikte görüşülecek olan Meclis
araştırması önergeleri bilgiye sunulmadığı için
sırasıyla okutuyorum.
Buyurun.
A)
Meclis Araştırması Önergeleri (Devam)
4.-
AK PARTİ Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Fethullahçı terör örgütü FETÖnün 15 Temmuz 2016 tarihli darbe girişimi
ile bu terör örgütünün faaliyetlerinin tüm yönleriyle
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/276)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
15 Temmuz 2016 Cuma günü ülkemize, milletimize,
millî iradeye, demokrasimize, ortak değerlerimize karşı,
organize, planlı ve kapsamlı bir terörist darbe girişimine
kalkışılmıştır. TSK içinde çeşitli
kademelerdeki hücrelerin marifetiyle, milletin ve ülkenin korunması için
kendilerine emanet edilmiş silahlarla bu kalkışmada bulunan
teröristlerin ihanet girişiminin nedenleri ile böyle bir sürecin bir daha
yaşanmaması için alınması gereken tedbirlerin
araştırılması amacıyla Anayasanın 98inci,
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri
gereğince bir Meclis araştırılması açılması
konusunda gereğini arz ederiz.
Mustafa
Elitaş Mehmet
Naci Bostancı İlknur
İnceöz
Kayseri Amasya Aksaray
Grup
Başkan Vekili Grup
Başkan Vekili Grup
Başkan Vekili
Bülent
Turan Mehmet
Muş
Çanakkale İstanbul
Grup
Başkan Vekili Grup
Başkan Vekili
Gerekçe:
15 Temmuz 2016 gecesi, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin içine yerleşmiş bir terörist grup organize,
kapsamlı bir darbe girişiminde bulunmuştur. Her terör yöntemini
kullanan kesim gibi halk nezdinde bir karşılığı
olmayan, bu yüzden iradesini ülkeye egemen kılmak için şiddet
yöntemlerini devreye sokmak isteyen bu terörist grup hepimizin yakından
takip ettiği şu türden bir planı yürürlüğe koymuştur:
Başta Sayın Cumhurbaşkanımıza karşı suikast,
korku ve panik yaratmak amaçlı yol kesmeler, ulaşıma ve
iletişime mani olma çabaları, direnmeye kalkacak sivil kesimlere
karşı saldırılar, psikolojik etki yaratmaya dönük olarak
Meclisi, millet iradesinin tecelligâhını uçakla ve helikopterle
bombalama ve ateş altına alma, devleti temsil eden ve terörist
saldırıya karşı duracak stratejik güvenlik birimlerine
karşı da silahlı, stratejik donanımlı
girişimler...
Eldeki mevcut veriler, bir süredir Millî Güvenlik
belgelerinde ve hukuk zemininde paralel devlet yapılanması terör
örgütü olarak vurgulanan ve çeşitli tedbirler alınan
yapının Türk Silahlı Kuvvetleri içinde organize olmuş çete
elemanlarının bu darbe girişimini gerçekleştirdiği
istikametindedir. Elbette hukuki ve adli çalışmalar bu konudaki
bilgileri sahihliğe kavuşturacak, olaya ilişkin daha
kapsamlı bir değerlendirmeyi ortaya koyacaktır.
Bu darbe girişimi 1960, 1971, 1980, 1997, 2007
yıllarında yaşanan kimi sonuca ulaşmış darbe ve
girişimlerden çok daha farklı bir karaktere sahiptir. Burada
karşı karşıya olduğumuz yapı, yaklaşık
elli yıllık bir süre içinde devletin çeşitli birimlerine
sızan, taraftarlarının önünü açmak için her türlü
gayrimeşru yöntemi kullanan, örgütlenmesi itibariyle olağanüstü bir
gizliliğe sahip, zayıflığını telafi için en
stratejik yerleri hedefine alan bir niteliğe sahiptir. İdeolojik
örgütlenmesi ise sosyoekonomik temelli, çıkar esaslı ancak hemen
bunların yanında halkımızın İslami
değerlerini istismar ederek bir sempati halesi doğurmaya
çalışırlarken taraftarları için de bâtıni, transandantal
ögelerle süslenmiş, ruhani bir vecd anlatısı ihmal
edilmemiş, böylelikle taraftarlarını her iki dünyaya
ilişkin normlarla kuşatmış bir karakter üzerine
kurmuştur.
Bu, Türk Silahlı Kuvvetler içine
yuvalanmış PDY kliği 15 Temmuz gecesi darbe girişimini üç
ana esas üzerine kurmuş gözükmektedir:
1) Sayın Cumhurbaşkanımızı
denetimleri altına alarak kendileri için tehdit olabilecek sivil
direnişi engellemek.
2) Medya organlarını kontrol ederek kudret
sahibi olduğu izlenimini vermek.
3) Meclis ve stratejik devlet kurumlarına
saldırıp ele geçirerek psikolojik yıkım yaratmak ve kendi
iradesini bunun üzerine tesis etmek.
Hemen ifade etmeliyiz ki bu darbeci kliğin
bütün planları akamete uğramış ve gecenin sabahında
önemli ölçüde teslim alınmışlardır. Ancak, terör örgütü
milletin mukavemetine rağmen geride yüzlerce şehit ve binlerce
yaralı bırakmış, devletin en önemli kurumlarının
binalarına bombalarla ağır hasar vermiştir.
Bu neticenin sağlanmasında Sayın
Cumhurbaşkanımızın kendisine yönelik girişimi bertaraf
ederek medya üzerinden milletimizi sivil direnişe
çağırması, Sayın Başbakanımızın darbe
girişimini afişe ederek milletimizi direnmek için sokaklara
çağırması, CHP Genel Başkanı Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu'nun darbeyi kesin bir dille reddeden ve demokrasiye
sahip çıkan tavrı, HDP'nin darbe karşıtı bildirisi,
MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin darbeyi reddeden
demokrasiye sahip çıkan kararlı tavrı ve yine demokratik
kurumların aynı istikametteki açıklamaları çok önemlidir.
Keza, televizyon yayın kuruluşlarının ortak bir
şekilde darbe karşıtı bir tavırla
yayınlarını sürdürmesi ve demokrasiye, halka, millet iradesine
sahip çıkan bir yayın akışı planını
kararlılıkla sürdürmeleri darbe tehdidinin ortadan
kaldırılmasında önemli rol oynamıştır.
Şüphesiz, bu darbenin
başarısızlığa uğramasında en büyük pay aziz
ve kahraman milletimize aittir. Tüm partilerden vatandaşlarımız
darbe girişimini haber alır almaz sokaklara, meydanlara
çıkmışlar, darbecilerin tanklarını çıplak
elleriyle teslim almışlar, TRT'deki darbeci kliğin
egemenliğine son vermişlerdir. Milletimiz, bu kararlı
tavırla kendi iradesine sahip çıkmış, düşmana
karşı kullanılmak için alın teriyle satın alınan
silahları kendisine yönelten bu alçaklığa geçit
vermemiştir.
Meclisimizin demokrasiye, millet iradesine ve onun
temsilcisi olan kendisine yönelik bu darbe girişimini
araştırması, baştan sona sürecin nasıl
işlediği, kimlerin ne tür roller üstlendikleri, bu
yapılanmanın nasıl organize olduğu vb. konularda bir
komisyon kurarak konuyu bütün boyutlarıyla değerlendirmesi önemlidir.
Devlet içinde yapılanmış bu tür illegal yapılarla etkin
mücadeleyle ilgili alınması gereken her türlü etkili, hukuki ve idari
tedbirlerin araştırılması için AK PARTİ Grubu olarak
yukarıdaki gerekçeler ışığında
araştırma önergemizi yüce Meclisimize sunmaktayız.
5.-
CHP Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri, Ankara Milletvekili Levent
Gök, İstanbul Milletvekili Engin Altay ve Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, Fethullahçı terör örgütü FETÖnün 15 Temmuz 2016 tarihli darbe
girişimi ile bu terör örgütünün faaliyetlerinin tüm yönleriyle
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/277)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
15 Temmuz 2016 tarihinde parlamenter demokrasimize
karşı gerçekleştirilen kalkışmaya uzanan sürece
sürükleyen olaylar ile bu darbe girişimi sonrasında demokrasimizin
nasıl onarılması gerektiğinin araştırılarak
demokrasimize yönelik tehditlerin belirlenmesi ve alınması gereken
önlemlerin tespiti amacıyla Anayasanın 98inci ve Meclis
İçtüzüğünün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ederiz.
Levent Gök Engin Altay Özgür Özel
Ankara İstanbul Manisa
CHP Grup Başkan Vekili CHP Grup Başkan Vekili CHP Grup Başkan Vekili
Gerekçe:
Cumhuriyet tarihimizde, değişik dönemlerde
askerlerin demokrasiye müdahale ettiği acı olaylara tanık
olunmuştur. Darbeler Türkiye'nin sadece çağdaş demokrasiye
ulaşma yolculuğunu duraksatmamış, o güne kadar elde edilen
kazanımları da geriye götürmüştür. Darbelerin bedelini siyasi
partilerle birlikte toplumun tüm kesimleri en ağır şekilde
ödemiştir. Ne yazık ki bugüne kadar darbelerle samimi bir
şekilde hesaplaşılmamış, dönemsel siyasi çıkarlar
bu amacın önüne konulmuştur. Türkiye'de hâlâ 12 Eylül hukukunun hâkim
olması darbelerle gerçek bir hesaplaşmaya gidilmediğinin en
önemli göstergesidir.
15 temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen
kalkışma da darbelere zemin oluşturan iklimin ortadan
kaldırılamadığı gerçeğini gözler önüne
sermiştir. Kuşkusuz bu durumdan siyaset kurumu da sorumludur. Siyasi
iktidarların özgürlükleri kısıtlayan, toplumu baskıyla
şekillendirmeyi amaçlayan uygulamaları ülkedeki demokrasi kültürünün
gelişmemesini beraberinde getirmiştir. Baskıcı
anlayış, toplumu ayrıştırmaktan beslenen siyasi
kültürün kök salması darbelere zemin oluşturmuştur. Türkiye'nin
hâlâ darbe tehlikesiyle karşı karşıya olmasının
en önemli nedenlerinin başında siyasi partilerin özeleştiri
kültüründen yoksun olmaları gelmektedir.
Türkiye, 15 Temmuz darbe girişimi
sonrasında çok önemli bir kavşak noktasına gelmiştir. Darbe
girişiminin başarısızlıkla
sonuçlandırılması parlamenter demokrasimizin bir zaferidir.
Siyasi partilerimizin ve medyanın halkımızla birlikte sistemin
arkasında durması sayesinde darbe girişimi
başarısız kılınmıştır. Bu açıdan
darbe girişimi, Türkiye'de siyaset ikliminin yeniden ele
alınması noktasında önemli fırsatlar da ortaya
koymuştur. Bu aşamadan sonra siyasete hâkim olan gerginliklerin
sonlandırılması ve demokrasimizin nasıl
onarılması gerektiğinin el birliğiyle ortaya konulması
gerekmektedir. Bu noktada tüm siyasi partilerimize çağdaş
demokrasinin tesisi noktasında tarihî görev düşmektedir. Toplumun
yaşadığı travmalar, ancak siyaset kurumunun el ele
vermesiyle onarılabilir.
Darbe girişiminin ülkemizin uluslararası
alandaki imajına verdiği zararın giderilmesi için
alınması gereken önlemler de öncelikle ele
alınmalıdır.
Parlamento üzerindeki vesayet ve darbeye zemin
oluşturan nedenlerin tespit edilmesi ile demokrasimizin
onarılması noktasında alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi konularının yüce Meclisimizce ele alınması son
derece önem taşımaktadır.
6.-
MHP Grubu adına, Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, Fethullahçı terör örgütü FETÖnün 15 Temmuz 2016 tarihli
darbe girişimi ile bu terör örgütünün faaliyetlerinin tüm yönleriyle
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/278)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
15 Temmuz 2016 tarihinde ortaya çıkan darbe
girişiminin ve yaşanan vahim olayların sebep ve
sonuçlarıyla birlikte araştırılarak alınması
gereken tedbirleri tespit etmek üzere Anayasanın 98inci ve İç
Tüzükün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına arz ve teklif ederim.
Erkan
Akçay
Manisa
MHP
Grubu Başkan Vekili
Gerekçe:
15 Temmuz 2016 akşamı Türk Silahlı
Kuvvetleri içinden bir grubun darbe yapmak ve yönetimi ele geçirmek
amacıyla yaptığı kalkışmayla Türkiye Cumhuriyeti,
olağanüstü ve gayrimeşru bir durumla karşı
karşıya bırakılmıştır.
Demokrasi ve hukuk dışı bir
yaklaşımla yakın tarihimizde Türk milletine büyük acılara
ve derin izlere sebep olan askerî darbelerin bir yenisine daha
girişilmiş, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en karanlık
gecelerinden birisi yaşanmıştır. 15 Temmuz
kalkışmasında Genelkurmay karargâhı işgal
edilmiş; emniyet binaları, devlet televizyonu, özel kanallar,
istihbarat kuruluşları, yollar, köprüler, havalimanları, askerî
üs ve bölgeler ablukaya alınmış ve saldırıya
uğramış; tanklar sokaklara çıkmış ve Gazi
Meclisimiz 7 kez bombalanmış ve kurşunlanmıştır.
Kalkışmaya karşı sokaklarda tepkisini göstermek isteyen
vatandaşlarımız darbeciler tarafından açılan
ateşlerle hedef alınmıştır. 15 Temmuzu 16 Temmuza
bağlayan gece 208 vatan evladı şehit olmuş, 1.491
vatandaşımız yaralanmıştır.
Bu kalkışma, yalnızca seçilmiş
Hükûmet veya milletvekillerini değil, Türk milletinin tamamını,
millî iradeyi ve Türkiye Cumhuriyetinin bütün kurumlarını hedef
almıştır. Bu darbe girişimiyle Türk milletinin birlik ve
kardeşliği hedef alınarak ülkemiz bir kaos ortamına
sokulmak istenmiştir.
15 Temmuz girişimi demokrasiyi askıya
alma, millî iradeyi yok sayma teşebbüsüdür. Bu girişim sadece siyasi
iktidara, herhangi bir görüşe, siyasi partiye veya politikaya
karşı değil, topyekûn millet iradesine karşıdır.
Dolayısıyla, TBMM'deki siyasi partiler, millet iradesinin temsilcisi
olarak bu kalkışma girişimine yekvücut karşı
durmuştur.
15 Temmuz darbe girişimi, aynı zamanda
Türk devletinin maddi ve manevi varlığına yönelmiş bir
saldırıdır. Darbe girişiminin olası sonucu,ş Türk
devletinin otoritesinin sarsılması olabilecek ve zorlu bir
coğrafyada olan Türkiye Cumhuriyeti içeride ve dışarıda çok
olumsuz etkileri olabilecek durumlarla karşılaşabilecekti.
15 Temmuz darbe girişimi sonrası kamu
yönetiminde yaşanan gelişmeler, darbe girişiminin kamu
yönetimine dair gelişmelerin de yakından takip edilmesi
gerektiğini göstermiştir. Kalkışma sonrasındaki iki
günde 103 general ve amiral, 30 vali, 2 Anayasa Mahkemesi üyesi, 140
Yargıtay üyesi, 48 Danıştay üyesi, 2.745 hâkim ve savcı,
7.899 polis, 614 jandarma, 47 kaymakam ve çok sayıda askerî personel
gözaltına alınmıştır.
Darbe girişimi sonrasında bu denli çok
sayıda kamu personelinin gözaltına alınması 15 Temmuz darbe
girişiminin dün-bugün-yarın perspektifiyle
araştırılması gerektiğini zorunlu
kılmaktadır. Özellikle darbe girişiminde bulunan askerî
personelin Türk Silahlı Kuvvetlerine kurulan Ergenekon ve Balyoz
davaları gibi kumpaslarla tasfiye edilen subay ve astsubaylardan
boşalan kadrolara yükseltilen askerî personelin darbe girişiminde yer
alması önemle incelenmesi gereken bir durumdur.
Sonuç olarak, Türk demokrasisi yeni bir darbe
girişimiyle karşı karşıya kalırken Türk milleti
iradesine sahip çıkmış, demokrasi dışı tavır
ve arayışlara engel olmuştur.
Türk milletinin ortak geleceği hukuk ve
demokrasidir. TBMM; demokrasiye, parlamenter sisteme, anayasal sisteme
bağlı olarak darbe ve darbeciliği Türk siyasetinin lügatinden
silmelidir. Bu çerçevede başta darbeciler olmak üzere bu kişilerin
darbe yapma güç ve iradesini elde etmelerine vesile olan unsurlarla
"ama'sız, fakat'sız, lakin'siz" mücadele edilmesi
gerekmektedir. TBMM'nin siyasi görüş farklılıklarını
bertaraf ederek 15 Temmuz darbe girişiminin bütün süreçlerini Meclis
araştırma komisyonu vasıtasıyla sebep ve sonuçlarıyla
araştırması gerekmektedir. Bu araştırma TBMM'nin Türk
siyasetine karşı tarih ve hukuk önündeki bir görevidir.
7.-
HDP Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri, Diyarbakır Milletvekili
İdris Baluken ve Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin,
Fethullahçı terör örgütü FETÖnün 15 Temmuz 2016 tarihli darbe
girişimi ile bu terör örgütünün faaliyetlerinin tüm yönleriyle
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/279)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan darbe
girişiminin tüm boyutları ile araştırılması ve
böylesi girişimlerin bir daha yaşanmaması için alınacak
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98'inci,
İçtüzükün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılması için gereğini arz ederiz.
Çağlar Demirel İdris
Baluken
HDP Grubu Başkan Vekili HDP Grubu Başkan
Vekili
Gerekçe:
15 Temmuz 2016 saat 22.00 sularında
başlayan darbe girişimi süresince yaşanan olaylar sonucu
yapılan resmî açıklamalara göre 104'ü asker olmak üzere 265 kişi
yaşamını yitirmiş, 1.440 kişi de
yaralanmıştır.
Kurumlarını demokratikleştirmeyen,
haklar ve özgürlüklerini geliştirmeyen, denge-denetleme
mekanizmalarını demokratik olarak şekillendirmeyen, vesayet
ilişkileri üzerinden işleyişe sahip olan ve demokratikleşme
sürecini toplumun bütün alanlarına yansıtamayan bütün ülkeler darbe
riskiyle her zaman karşı karşıyadır. 12 Eylül
Anayasasına ve kurumlarına bağlı işleyişin
sürekli olarak bir darbe ürettiği açıktır. Demokratikleşme
sürecini yaşamayan ve demokratik olmayan hiçbir uygulama ve politika
böylesi bir Anayasa altında darbe zihniyeti üretiminden başka bir
şey değildir.
7 Haziran Meclisine gerçekleştirilen darbe ve
halkların iradesinin tanınmaması, 7 Haziran Meclisinin
lağvedilmesi süreci, demokratik siyasete ve halk iradesine karşı
bir darbeydi. Halk iradesinin tanınmaması üzerine yaşananlar,
demokratikleşme süreci eksiklikleri nedeniyle Türkiye'nin karanlık
geçmişiyle yetişen ve yok edilmeyen güçlerin tekrar sahneye
çıkmasına sebep olmuştur. Temmuz ayından bu yana bölgede
ortaya konulan savaş politikaları sonucunda kentler yıkıldı,
binlerce insanımız göç etmek zorunda kaldı, birçok yurttaşımız
da yaşamını yitirdi. Bu yıkım bölgelerinde
insanlığa karşı suçlar işlenmesine rağmen bir
cezasızlık politikası olarak askere dokunulmazlık
zırhı getirildi. Yıllar öncesinden başlayarak Türkiye'de
darbe mekaniğinin işler olduğunu ve canlı bir organizma
olarak her an icraya geçebileceğini ifade etmemize rağmen Hükûmet
uyarılarımıza kulak tıkamış, gerekli
demokratikleşme adımlarını atmamıştır.
1 Kasım seçimleri sonrasında demokratik
siyaset alanının daraltılması süreci
dokunulmazlıklarının kaldırılmasıyla devam
etmiş, halk iradesine bir kez daha darbe vurulmak istenmiştir.
Şüphesiz ki bu sürece gelene kadar
yaşananlar 15 Temmuzda darbe girişiminde bulunanları da
güçlendirmiştir. Demokratik siyasetin gerilediği yerde darbe
zihniyetinin ve darbeci güçlerin örgütleneceği zemin gelişmektedir.
Yasama, yürütme ve yargı erkleri arasındaki
ayrılığın silikleşmesi, şehirlerin
yıkılarak insanlarımızın göç ettirilmesi ve
katledilmeleri, demokratik tepkilerin ideolojik ayrılık gerekçesiyle
yok sayılması, kutuplaşmanın arttırılması,
nefret söylemlerinin her geçen gün artması, temel insani değerlerde
yaşanan aşınma, çoğunluğun tahakkümünün
belirginleşmesi, kadın hak ve özgürlüklerinin geriletilmek istenmesi,
belediyelere kayyım atanmaya çalışılması ve
dokunulmazlıkların kaldırılarak milletvekillerinin keyfî
yargılamalara maruz bırakılmak istenmesi ve daha birçok
antidemokratik uygulama ve yaşanan gerilik 15 Temmuz darbe girişimine
giden yolu açmıştır.
Meclisin havadan bombalanması halk iradesine
yapılan büyük bir hadsizlik olarak tarihe geçmiştir. Hiçbir güç ve
hiçbir kurum halk iradesini meşru olmayan yol ve yöntemlerle ele
geçiremez. Kendini halk iradesinin üzerinde gören hiçbir yapı zorla ve
baskıyla da olsa meşruiyetini sağlayamaz. Bu açıdan
demokratik siyasetin ve demokrasi kültürünün geliştirilmesi bizlerin en
temel sorumluluğudur.
Basın kuruluşlarının ele
geçirilerek halkın haber alma hakkının engellenmesi ve tutum
almasının önüne geçilmek istenmesi de tarihin en büyük geriliği
olarak karşımıza çıkmıştır. Halkın haber
alma hakkı hiçbir gerekçeyle engellenemez. Bu hakkı korumak ve
gelişmesini sağlamak da yine bizlerin temel görevleri
arasındadır.
Bu bağlamda, yaşanan darbe
girişiminin ulusal ve uluslararası tüm
bağlantılarını bütün ayrıntılarıyla ortaya
çıkarmak için, bombalanan Meclisin üyeleri olarak bizlerin, her türlü
bilgi ve belgeye ulaşmaya, araştırma yapmaya tam yetkili, her
siyasi partiden eşit sayıda üyeyle geniş
katılımlı bir komisyon kurmamız demokratik geleceğimiz
açısından hayatidir.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
VIII.-
MECLİS ARAŞTIRMASI
A)
Ön Görüşmeler
1.-
AK PARTİ Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Fethullahçı terör örgütü FETÖnün 15 Temmuz 2016 tarihli darbe
girişimi ile bu terör örgütünün faaliyetlerinin tüm yönleriyle
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/276)
2.-
CHP Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri, Ankara Milletvekili Levent
Gök, İstanbul Milletvekili Engin Altay ve Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, Fethullahçı terör örgütü FETÖnün 15 Temmuz 2016 tarihli darbe
girişimi ile bu terör örgütünün faaliyetlerinin tüm yönleriyle
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/277)
3.-
MHP Grubu adına, Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, Fethullahçı terör örgütü FETÖnün 15 Temmuz 2016 tarihli
darbe girişimi ile bu terör örgütünün faaliyetlerinin tüm yönleriyle
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/278)
4.-
HDP Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri, Diyarbakır Milletvekili
İdris Baluken ve Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin,
Fethullahçı terör örgütü FETÖnün 15 Temmuz 2016 tarihli darbe
girişimi ile bu terör örgütünün faaliyetlerinin tüm yönleriyle
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/279)
BAŞKAN - İç Tüzükümüze göre, Meclis
araştırması açılıp açılmaması hususunda,
sırasıyla, Hükûmete, siyasi parti gruplarına ve önergelerdeki
1inci imza sahiplerine veya onların göstereceği bir diğer imza
sahibine söz verilecektir.
Konuşma süreleri Hükûmet ve gruplar için
yirmişer dakika, önerge sahipleri için onar dakikadır.
Şimdi, söz alan sayın üyelerin isimlerini
okuyorum:
Hükûmet adına, Adalet Bakanı Sayın
Bekir Bozdağ.
Gruplar adına; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Manisa Milletvekili Erkan Akçay, Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Mardin Milletvekili Mithat Sancar, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Engin Altay, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Hayati
Yazıcı.
Önerge sahipleri adına; Aksaray Milletvekili
İlknur İnceöz, Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan, Muğla
Milletvekili Mehmet Erdoğan ve İstanbul Milletvekili Celal
Doğan.
Şimdi, ilk söz Hükûmet adına Adalet
Bakanı Bekir Bozdağa aittir.
Buyurun Sayın Bozdağ. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; siyasi parti
gruplarının 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen ancak
milletimizin, Meclisimizin, siyasetimizin, medyamızın, sivil
toplumumuzun ortak direnişi ve tavır koyması sonucu
başarısız kalan Fethullahçı terör örgütünün Türk
Silahlı Kuvvetleri içerisinde yuvalanmış
yapılarının, darbe teşebbüsünün ve Fethullahçı
örgütlenmenin bütün boyutlarıyla araştırılması ve
sonuçlarının ortaya konulması maksadıyla
araştırma komisyonu kurulmasına dair önergelerle ilgili
Hükûmetimizin görüşlerini ifade etmek üzere
huzurlarınızdayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiyemiz
tarihî bir dönemden geçiyor. 15 Temmuz 2016 hem milletimizin tarihi
bakımından hem de demokrasimizin tarihi bakımından kara bir
lekedir, kara bir tarih olmuştur. Ancak öte yandan bu kara lekeye, kara
tarihe, kara güne karşı milletimizin, Meclisimizin, siyasetimizin,
medyamızın, sivil toplumumuzun, hasılı toplumun her
kesiminin birlikte ayağa kalkması, demokrasiye, millî iradeye,
Anayasaya ve bizi biz yapan bu ortak değerlere sahip çıkması
son derece önemli, bu açıdan da tarihî bir gün olmuştur.
Esasında bu darbe teşebbüsünü gerçekleştirenler her şeyi
göze almışlardı. Meclisi bombalarken de Cumhurbaşkanlığı
Sarayını bombalarken de Özel Harekâtı bombalarken de
Cumhurbaşkanımızı infaz için giden timler infaz
teşebbüsünde bulunurken de köprüyü tutarken de
vatandaşımızın üzerine tankı sürerken,
zırhlı araçları sürerken hedef gözeterek, gözetmeyerek ateş
edip pek çok masum insanı şehit ederken ve yüzlerce insanımızı
yaralarken de gözü dönmüş bir canavarlık içerisinde pek çok
vahşeti göze alarak, pek çok ölümü göze alarak bir yola
çıktıklarını ortaya koymaktadır.
O geceye dair hepimizin çok
hikâyesi var, milletimizin her bir ferdinin hikâyesi var. Eminim ki bu hikâyeler
bu işin aydınlatılması bakımından da bize yol
gösterici olacaktır. İşte, TÜRKSATtaki 2 TÜRKSAT
çalışanını şehit eden darbeci askerin,
çalışanları şehit ettikten sonra su istediğini bir
gazeteci yazdı dün. Suyu alıyor, diz çöküyor yere, sonra besmeleyi
çekiyor, üç yudumda su içiyor. Bunu gören oradaki çalışanlar Siz
besmele çektiniz, üç yudumda su içtiniz, sünnete bu kadar uyuyorsunuz da bu
masum insanları niye öldürüyorsunuz, bunu niye yapıyorsunuz? diye
sorunca cevaben diyor ki: İyi ya, şehit oldu. Biz de şehadet
şerbetini içtik, yola çıktık. Şimdi, zihniyete
bakıyor musunuz? Öldürdüğü sivil masumun şehit olduğuna,
onun cennete gittiğine inanıyor; ölürse, öldürülürse kendisinin de
şehit olacağına inanıyor. DEAŞ
mantığından ne farkı var bunun? O da aynı şeyi
düşünüyor, öldürdüklerinin şehit olduğunu, kendisinin de
şehit olacağına inanıyor. Sapkın bir din
anlayışının da sapkın bir itikadı yapının
da varlığını gösteriyor.
Tabii, böylesi bir
yapıyla mücadele etmek de kolay değil. Her yerde,
baktığınızda, sivillere karşı hedef gözeterek
ateş eden, ateş etme emrini veren bir yapı var ve bundan da
rahatsız olmayan bir yapı var ve bu yapı
karşısında -demin de söyledim- milletimizle birlikte direndik ve
birlikte kazandık, iktidar ve muhalefetiyle siyaset birlikte direndi,
birlikte kazandı, yazılı ve görsel medya birlikte direndi,
birlikte kazandı ve toplumun bütün kesimi birlikte direndi. Bu darbe
teşebbüsü milletimizi birleştirme noktasında önemli bir
fonksiyon ortaya koymuştur; sağdan, soldan, hangi görüşten,
hangi siyasetten olursa olsun, insanlarımız darbeye karşı
yekvücut oldular. Partiler âdeta ortadan kalktı, herkes demokrasi
partisinin bir üyesi, millî irade partisinin bir üyesi oldu ve darbeye
hayır, demokrasiye evet dedi. Tankların önüne koşanlar sadece
bir siyasi partiden değil, bütün siyasi partilerden aziz
vatandaşlarımız oldu. Eğer biz demokrasiye, millî iradeye,
Anayasamıza, hukukun üstünlüğüne terimizle, canımızla,
kanımızla sahip çıkarsak 15 Temmuz 2016da olduğu gibi,
bundan sonra da demokrasimize, millî irademize, hukukun üstünlüğüne dönük
her türlü saldırı millete çarptığı gibi gerisin geriye
dönecektir.
Bu vesileyle aziz milletimizin her bir ferdine,
Meclisimize, siyasi partilerimize, medyamıza, sivil toplumumuza ve bu
darbe teşebbüsünün başarısızlığı için
terini, canını, kanını vermekten çekinmeyen her bir
insanımıza ayrı ayrı şükranlarımızı,
teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Bir ilki de yaşadık aynı zamanda, bu
bir ilkti ama başka ilkler de oldu; bundan önceki darbe
teşebbüslerinde siyaset kurumu hep susmuştu, iktidar
şapkayı alıp kaçmıştı, cumhurbaşkanları
daha işin başında etkisiz hâle getirilmişti ya da sessiz
kalmıştı, toplum da hakeza sessiz kalmıştı, sivil
toplum da sessiz kalmıştı. Darbenin hemen arkasından
gazeteler darbeyi öven manşetlerle çıkmıştı.
Siyasetçiler darbenin aleyhine konuşmamakta, konuşunca da biraz
dengeli konuşmaya özen göstermiş; siyasetin içinden, medyanın
içinden, akademianın içinden pek çok şakşakçılar
çıkmıştı ama Türkiyenin geçirdiği aşamalardan
sonra demokrasimizin ulaştığı olgunluk, milletimizin
demokrasiyi benimsemede geldiği seviye ve bilinçlenme artık bugün
Türkiyede darbeye şakşakçılık yapacaklar dahi darbenin
karşısında olduğunu inanmasa da milletin bu sağduyusu,
siyasetin sağduyusu nedeniyle söylemek zorunda kalmıştır.
Gazeteler, medyalar hepsi ne yaptı; açık, daha işin
başında, darbenin başarılı veya
başarısız olmayacağı belli olmadığı bir
zamanda demokrasiden yana tavır koymuştur. Siyaset kurumu da onu
yapmıştır, Cumhurbaşkanı ölüme uçmuştur. Hükûmet,
hakeza, herkes bunun karşısında durmuş, bu da bir ilktir.
Demek ki demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü, millî irade
millet sahip çıktığı sürece tankla, topla, uçakla,
helikopterle, bombayla, otomatik silahlarla yok edilemez; ne zaman ki millet buna
sahip çıkmaktan vazgeçerse işte o zaman yok edilebilir.
Allaha şükürler olsun, bugün bizim ortak
değerlerimiz arasına yeni bir ortak değer daha
katılmıştır. Bugüne kadar vatan dedik, hep beraber
vatanı savunmak için bir araya geldik; bayrak dedik, öyle oldu; devlet
dedik, öyle oldu; millet dedik, öyle oldu ama artık bundan sonra
Türkiyede demokrasi de millî irade de bu milletin ortak değerlerinden
biri hâline gelmiştir, bunda bir tartışma yoktur. Demokrasi
artık hepimizin kırmızı çizgisi hâline gelmiştir.
Demokrasi tehlike ve tehdit altında olduğu zaman Parlamento, siyaset,
millet nasıl bir dayanışma gösterdi hep beraber gördük. Belki bu
dayanışma, Türkiyenin Kurtuluş Savaşında düşman
orduları tarafından işgali sırasında, nasıl
Atatürkün arkasında aziz milletin her bir yerindeki insanları saf
tutup o gün bağımsız bir Türkiyeyi kurmayı
başardıysa bu sefer de 15 Temmuz 2016da, Kurtuluş
Savaşından yaklaşık yüz yıl sonra, demokrasiyi
korumak için, anayasal düzeni korumak için, millî iradeyi korumak için, hukukun
üstünlüğüne sahip çıkmak için yeniden bir ayağa kalkış
olmuştur. Onun için de ben eminim ki bundan sonra demokrasimizin üzerinde
kara bulutlar estirmek isteyenler, demokrasiyi kesintiye uğratmak isteyenler
niyetlenmeden önce trilyonlarca defa düşünmek zorunda kalacak, asla
niyetlenmeyecektir. Ama bu darbe teşebbüsünden sonra eğer biz Her
şey geçti, bitti. der, durursak o zaman yenileri kümelenebilir. Çünkü 27
Mayıs 1960 oldu, tedbir alamadık yeni darbe için geri sayım
başladı. 9 Mart geldi, tedbir alamadık 12 Mart geldi. 12 Mart
muhtırasının arkasından yine tedbir alamadık 12 Eylül
darbesinin geri sayımı başladı. Eğer biz 15 Temmuz
2016 darbe teşebbüsünden sonra tedbir alamazsak yeni bir darbe
teşebbüsünün geri sayımı başlamış demektir. Bize
düşen, bu Parlamentoya düşen, demokrasiye sahip çıkma
konusundaki ittifakımızı bundan sonra Türkiyede darbe
yapılmaması için yapılması gereken ne varsa bunları
tereddütsüz hayata geçirene kadar ve netice alana kadar sürdürmektir.
Halkımızın bizden istediği bana
göre üç şey var. Bu darbe teşebbüsü karşısında ölen,
şehit olan, yaralanan, meydanlara giden vatandaşımız
bizden, bir: Bu darbe teşebbüsünü püskürttünüz, bu darbe teşebbüsüne
kalkışanları yargının huzuruna çıkarın,
millete hesap versinler. Bunların uzantıları, bunların
destekçilerini devlet aygıtı içerisinden tek tek temizleyin. Birinci
mesajı bu. Hesap sorun ve bunları temizleyin. Bu ihanet içerisinde
olanlarla devletin birlikte yaşama imkânı artık
kalmamıştır, öyle ise bunların devletin yönetim
aygıtı içerisinden de hukuka uygun bir biçimde temizlenmesi son
derece önemli.
İki: Bu darbe teşebbüsünün artçı
darbeleri olabilir. Geçen, bu darbe teşebbüsünü sevk ve idare eden
Fethullahçı terör örgütünün elebaşı Fethullah Gülen video
vasıtasıyla açıklamalarda bulundu. Takip ettiniz, ne diyor
teslim alınan, şu anda yargının elinde bulunanlara: Aman
dik durun, eğilmeyin, itirafçı olmayın. Siz böyle dik
durursanız tarih sizi şerefle yazacak. Şöyle, paragraf
paragraf, satır satır yazacak diye, onlara gaz veriyor, güya motive
ediyor. Şimdi de kendisi Amerika Birleşik Devletleri yönetimine Beni
Türkiyeye iade etmeyin. diye yazılar yazıyor, âdeta
yalvarıyor. Ben de diyorum ki: Gaz vereceğine, çık gel. Senin
gelmen onlar için daha iyi bir motivasyon olur. Gel Türkiyeye, en iyi
şekilde onlar mutlu olurlar, tarih yazacaksa o zaman sizi daha güzel
harflerle yazar; satır satır, paragraf paragraf yazar. Ama onu
yapmıyor, oradan Türkiyenin içerisinde beyinlerini yıkadığı
taraftarlarını gaza getirmek, tahrik etmek için ne yapıyor;
oradan mesajlar veriyor. Arkasından, darbe teşebbüsünü akim
kılan aziz milletimizin her bir ferdine ahmak diyerek, onların
darbenin başarısız olması nedeniyle ortaya koyduğu
sevinç gösterileriyle alay ediyor, Bu iş bitmedi. diyor, arkası
gelecek dercesine, sevinçlerinizi kursağınızda
bırakacağım dercesine milleti tehdit ediyor.
Öte yandan, darbenin karşısında
dimdik duran Parlamentoyu, Hükûmeti, medyayı,
Cumhurbaşkanımızı, herkesi de açık bir şekilde
tehdit ediyor, Sağ kalırlarsa -Bunları öldürün. talimatı
mıdır bu, onu bilemeyiz- nasıl rezil olacaklar, nasıl bir
zillete düşecekler; yok eğer ölürlerse keşke, keşke
diyecekler. diyor. Yani ahirette ne olacağımıza da o karar
veriyor, dünyada ne kadar yaşayacağımıza da o karar veriyor.
Benin inancıma göre, bu heyetin inancına göre de bu aziz milletin
inancına göre de insanların ömrünün ne olduğuna karar verecek
yegâne merci, yegâne zat Cenab-ı Haktır, onun dışında
hiçbir kimse karar veremez. Ahirette kimin cennete kimin cehenneme
gideceğine hiçbir insan karar veremez. Bu sadece Cenab-ı Hakkın
takdirinde olan bir konudur. Rabbim bana ömür vermişse, bu heyete ömür
vermişse, dışarıdaki aziz insanlara ömür vermişse
gökler ölüm de yağdırsa onu içerisinde saklar. Bunun nice örnekleri
var; bizim inancımız, imanımız da bunu gerektiriyor. Ama,
baktığımız zaman, burada böylesi bir sapık
anlayışın da yerleştiğini görüyoruz. Bu da son derece
tehlikeli bir durumdur.
Bir diğer konu da milletimizin verdiği
mesaj: Bu artçıları önleyin ama arkasından bir daha Türkiye'de
ne asker ne yargı ne sivil ne başka birisi darbeye dair bir
düşünce sahibi olmasın. Darbe yaparız, başarılı
oluruz. diye aralarında bir sohbet de kurmasınlar. Böyle bir gündemleri
olmasın. Onun için, Meclis, Hükûmet, milletin yetki verdiği herkes,
Siz tedbir alın. Bu açıdan da bir mesajı vardır.
Bu yapının bir başka önemli
özelliği de gizli örgütlenmiş olmasıdır, o da çok önemli.
Bakın, şimdi Sayın Genelkurmay Başkanının en
yakınındaki, şoförü, emir subayı, özel kalemi, korumaları
oradan çıkıyor; Cumhurbaşkanımızın
arabasının önünde yıllarca oturan oradan çıkıyor. 17
Aralıktan sonra onca tedbire rağmen 3 yaver var, 3ü de oradan
çıkıyor. O kadar gizli bir yapı var ki buna karşı da
bizim, hepimizin açıkça durması lazım. Şeffaflığın,
demokrasinin, aleniyetin hepimiz için ne büyük teminat olduğunu bu olay
bir kez daha göstermektedir. Annesine karşı, babasına
karşı, kardeşlerine karşı, eşine karşı,
arkadaşlarına karşı takiye yapan bu
anlayışın ne olduğunu, nasıl örgütlendiğini hepimizin
iyi görmesi lazımdır. Onun için, ben bu araştırma
önergelerinin kabulü sonucunda kurulacak komisyonu çok önemsiyorum, Hükûmet
olarak da çok önemsiyoruz.
Bir yandan yargıda devam eden bir süreç var, o
devam edecek, o pek çok hakikati eminim ki ortaya çıkaracaktır. Çünkü
şu anda ifadeleri alınıyor, pek çok kamera kayıtları,
pek çok bilgisayar kayıtları, telefon kayıtları, pek çok
yazılı evrak, pek çok bilgi, belge toplanmış durumda.
Bunların tasnifi, bunların analizi, değerlendirilmesi, bugün sahip
olduğumuz bilgiler dışında eminim ki bu darbe
teşebbüsünü gerçekleştiren Fethullahçı terör örgütü
hakkında Türkiye içerisindeki nüfuzu, gücü hakkında da bize çok fikir
verecektir, çok şeyi ortaya çıkaracaktır. Ama bu devam ederken
Meclisimizin millet adına konuya vaziyet etmesi, bu konuyu enine boyuna
araştırması da son derece önemli. Nasıl
evlatlarımızı kandırabiliyorlar? Babasını,
anasını, kardeşlerini reddedecek hâle nasıl getiriyorlar?
Gözünü kırpmadan yıllardır hizmetinde bulunduğu, her gün
yanında olan bir komutanını yere yatırıp
ayağıyla kafasına basacak kadar bir
ahlaksızlığı, bir ihaneti, bir
vicdansızlığı yapacak bir canavara nasıl
dönüştürüyorlar? Bunun elbette araştırılması, ortaya
konulması lazım. Devlet içerisine nasıl sızıyorlar?
Nerede, nasıl örgütleniyorlar? Bunlar birbirleriyle, bu örgütle elde
ettikleri bilgileri ne yapıyorlar? Devletin içerisinde görev yapmanın
ötesinde devlete hâkim olmak için niye bu kadar çırpınıyorlar,
ona bakmak lazım. Artık bizim, devleti ele geçirmek isteyen kim olursa
olsun onlara karşı her daim ortak mücadele etmemiz lazım. Bu
devlet hepimizin, bu devlet milletimizin, devlet milletin hizmetkârı. Biz
Mecliste milletimize, devletimize hizmet ediyoruz, başka kurumlarda
çalışanlar da orada hizmet ediyor. Biz gideceğiz,
başkaları gelecek. Bu devlet bu milletin olmaya kıyamete kadar
inşallah devam edecek ama birileri gelip Benimdir. diyorsa onun
karşısında hepimizin dimdik durması lazım kim olursa
olsun.
Bu konuda hepimizin geçmişte söyledikleri var.
Geçmişte bize bu Fethullahçı yapıyla ilgili çok şeyler
söyledi dostlarımız, biz onlara inanmadık; 17 Aralıktan
sonra da biz çok şey söyledik -Sayın Kılıçdaroğluna
da söyledim- 17 Aralıktan sonra da siz bize inanmadınız. Diyoruz
ki artık biz birbirimize inanarak, söylediklerimizi check ederek yola
devam edersek, ben eminim ki bundan sonra böylesi yapılar, devlet için
böylesi bir tehlike ve tehdit oluşturmazlar.
Ben şimdiden, kurulacak komisyonun
hayırlı olmasını diliyor, demokrasimiz, anayasal düzenimiz,
hukuk devletimiz ve millî irademizin teminatı ve her daim güven içerisinde
olması bakımından çok önemli sonuçlar
çıkaracağına inanıyor, hepinizi saygıyla Allaha
emanet ediyorum. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bozdağ.
Gruplar adına ilk söz Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Erkan Akçaya aittir.
Buyurun Sayın Akçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 15 Temmuz darbe girişiminin
ardından önemli bir oturumu daha gerçekleştiriyoruz. Türkiye Büyük
Millet Meclisinin millî iradeye saldırı karşısındaki
kararlı tutumunun bir kez daha ortaya konacağı Meclis
araştırması komisyonu önergesi üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz aldım. Muhterem heyetinizi ve ekranları
başında bizleri izleyen büyük Türk milletini saygıyla
selamlıyorum.
15 Temmuz 2016 akşamı Türk Silahlı
Kuvvetleri içinden bir grubun darbe yapmak, kaos çıkarmak ve yönetimi ele
geçirmek maksadıyla yaptığı kalkışmayla Türkiye
Cumhuriyeti olağanüstü ve gayrimeşru, fiilî bir durumla
karşı karşıya bırakılmıştır.
15 Temmuzda devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez
bütünlüğü hedef alınmıştır. Türk Silahlı
Kuvvetlerine sinsice, yasa dışı yollarla sızan FETÖcü
teröristler Türk milletine bomba ve kurşun
yağdırmıştır. Bu bir terörist faaliyettir. Bu, Türk
milletine ve Türkiye Cumhuriyetine, suyunu içip ekmeğini yedikleri
milletimize büyük bir ihanettir.
15 Temmuz adı hain darbe girişiminin hedef
aldığı unsurlar dikkatle incelenirse bunun darbe ötesi bir
devlet yıkıcılığı olduğu görülür.
Türk Silahlı Kuvvetlerine sızan bu
alçaklar devletle milleti, askerle milleti, askerle askeri, askerle polisi
karşı karşıya getirmeye
çalışmıştır ancak büyük Türk milleti yekvücut olarak
bu hainliğin karşısında durmuş ve faaliyetlerini de
durdurmuştur.
Türk milleti suni bir varlık
olmadığını bir kez daha göstermiştir ve çetin
günlerden geçerken varlığına biçilen kefeni yırtıp
atmıştır. Demokrasinin itibarı
kurtarılmıştır. Şüphesiz ki milletçe bir demokrasi ve
devlet şuuruna sahip olmasaydık bu iradeyi ortaya koyamazdık. Bu
iradeyi göstererek darbeye karşı çıkan büyük Türk milletinin her
bir ferdiyle övünüyoruz.
Değerli milletvekilleri, 15 Temmuz darbe
girişimi sadece Hükûmeti, Cumhurbaşkanını, seçilmiş
milletvekillerini değil, bir bütün olarak millî iradeyi, Türkiye
Cumhuriyeti devletinin bütün kurumlarını hedef
almıştır.
Bu girişim herhangi bir görüşe, siyasi
partiye veya politikaya değil, topyekûn millet iradesine, bütün demokrasi
kurumlarına karşı yapılmıştır.
Dolayısıyla bizler de millet iradesinin temsilcisi olarak bu
kalkışma girişimine karşı yekvücut ayaktayız.
Türkiye Cumhuriyetini bir kabile devleti hâline
getirmek isteyenler hüsrana uğramıştır. Artık
bilinmektedir ki darbe başarılı olduğunda sadece
seçilmiş siyasal iktidarı değil demokrasinin tüm
kurumlarını tasfiye eder ve demokratik siyasi alanı tümüyle yok
eder. Ülke sonu belirsiz bir dikta rejiminin pençesine düşer. Bu nedenle,
toplumun genel kesiminin ve kurumlarının darbeyi reddetmesi çok
önemlidir. Bu duruş, demokrasinin geleceği bakımından umut
verici bir işaret fişeğidir. Her türlü terör faaliyetiyle, darbe
girişimleriyle mücadeleyi bu işaret doğrultusunda yürütmeliyiz.
Dikkat ediniz, Fethullahçı terör örgütü
devletimizi ve toplumsal yaşamımızı bir ur gibi
sarmıştır. FETÖcü yapılanma, medyadan sivil topluma,
bürokrasiden eğitime, TSKdan emniyete kadar geniş bir alana
çöreklenmiştir; bunun adı kuşatmadır. Devletimiz içten
çökertilmek istenmiştir. 15 Temmuzda bu hain amacın son hamlesi, bir
işgal teşebbüsüdür. Bu teşebbüsün 1919 ve sonrasındaki
emperyalist uşakların projelerinden bir farkı yoktur.
Bugün, sıkıca sarılmamız ve
sahip çıkmamız gereken üç temel kavram; demokrasi, millî irade ve
hukuktur. Ülkemizin bugün siyasal, ekonomik, toplumsal, kültürel ve
dış politikada pek çok sorunla mücadele ettiği bir gerçektir. Bu
sorunlara demokrasi içinde çare arıyoruz. Mücadelemiz demokrasi içindir.
Milliyetçi Hareket Partisi demokrasi
dışı her türlü arayışa karşıdır,
karşı duracaktır. Bu duruşumuz ilkesel bir duruştur,
konjonktürel bir duruş değildir. Bugün de aynı duruşla
demokrasinin yanında, darbenin ve fiilî durumların, oldubittilerin
karşısındadır.
Milliyetçilik ve demokrasi aynı kökün iki
dalıdır, ikiz kardeşidir. Demokrasi, millî bütünleşme
ülküsünün anahtarıdır. Türkiyenin sorunlarına demokrasi
dışında hiçbir çözüm üretilemez, demokrasi dışı
arayışlar sorunları daha da derinleştirecektir. Zorlu
sınavlardan geçen demokrasimizin üzerinde kara bulutlar
dolaşmıştır. Siyasi hayatımız çetin bir demokrasi
sınavından geçmektedir.
Millet olarak topyekûn bir şekilde cunta
vesayetiyle mücadelemiz bazı çıkar hesaplarıyla sivil vesayet
odaklarınca devşirilmek istenebilir. Demokratik parlamenter sistem
vesayet odaklarının her türlüsünü reddetmelidir. Parlamenter sistemin
meşruiyeti bu odaklara karşı yaptığı mücadeleyle
pekişmektedir. Türk siyaseti bir yandan askerî darbe olgusunu siyasi literatürden
çıkarmak zorundadır, diğer yandan millî iradenin üstüne
çıkarılmak istenen şahsi vesayet gayretleriyle de mücadele
edilmelidir.
Evet, Türkiyede demokratik yaşam uçurumdan
dönmüştür. İstikamet neresidir? İstikamet tepenin diğer
tarafındaki uçurum mu olacaktır, yoksa kurum ve kurallarıyla
yönetilen demokratik bir siyasal yaşam ülküsüyle mi hareket edeceğiz?
İşte, buna karar verecek olan millî iradedir, Türkiye Büyük Millet
Meclisidir.
Türk milleti tercihini doksan altı yıl
önce demokrasiden yana kullanmış, mümkün olduğunca
geliştirmiş ve iradesini her şeyin üzerinde tutmuştur. Türk
milleti kendi iradesi dışındaki her yol ve tercihi
açılmamak üzere kapatmıştır. Bu nedenledir ki, darbe
girişimleri ve düşünceleri Gazi Meclisimizin kazanımlarına
tahammülsüzlük anlamına gelecektir.
Mart 1920de işgal kuvvetleri İstanbulda
Meclis-i Mebusanı bastığında askerlerimiz şehit
edildi, pek çok milletvekili Maltaya sürgün edildi. Türkiye işgal
altındayken Ankaraya 75 kilometre mesafedeki Polatlıdan
Yunanın top sesleri gelirken Büyük Millet Meclisi
çalışmıştır. Hiç kimse Meclise en küçük bir zarar
verememiştir. Geçmişin olağanüstü şartlarında bile
Meclisimiz açık ve çalışır bir vaziyettedir. 15 Temmuz
gecesi Gazi Meclisimiz uçakların bombardımanıyla
saldırıya uğramıştır. 7 bomba
atılmış ve makineli tüfekle gerçekleştirilen bu
saldırı savaş dönemlerinde dahi görülmemiştir.
Bu Meclis, devlet ve ordu kuran, Kurtuluş
Savaşını yöneten Gazi Meclistir. Buraya yapılacak
saldırı büyük milletimize ihanettir.
Değerli milletvekilleri, antidemokratik
eğilimlerle mücadele hepimizin görevidir ve sorumluluğudur. Bu
sorumluluktan hareketle, demokrasiye karşı olan bütün
yasadışı oluşumların ortaya çıkarılması
ve hukuk içerisinde kalarak bu oluşumların bertaraf edilmesi için
atılacak adımların destekçisi olmalıyız.
Öte yandan, unutulmamalıdır ki demokrasi,
uzlaşıdan önce, bir müzakere ve farklılıklara saygı
sistemidir. Demokrasiye anlam katan özellik, farklı görüşlerin dile
getirilmesi ve sonrasında bunlar etrafında bir araya gelinmesidir. Bu
ilke çerçevesinde, Türkiye Cumhuriyeti demokrasiyi ve parlamenter sistemi
birlikte yaşatmaya ve yüceltmeye mecburdur. Gazi Meclisimiz hepimize büyük
bir mirastır. Bu mirasa gözümüz gibi bakarak koruyup
kollamalıyız.
Değerli milletvekilleri, devlet yönetimi ortak
kabul etmez. Kamu yönetimindeki bütün paralel yapıların temizlenmesi
için Milliyetçi Hareket Partisi olarak her türlü desteği vermeye
hazırız. Bu bağlamda 15 Temmuzun bir milat olmasını
diliyoruz. Önce nerede yanlış yapıldığını
tespit etmemiz gerekmektedir. Hiçbir şey olmamış gibi davranamayız.
Teşhisi doğru koyalım ki tedavi iyi sonuç versin.
Elbette darbe teşebbüsünde bulunan hainler
yargılanacak, hak ettikleri cezalara çarptırılacaklardır.
Ancak, bu olayların bir daha yaşanmaması için meseleleri dün,
bugün ve yarın perspektifiyle incelemek Türkiye Büyük Millet Meclisinin en
önemli görevidir. Kurulacak olan Meclis araştırma komisyonunun bu
ilkeyle çalışması gerekmektedir. Bugün
yaşadıklarımızın sebepleri nedir? Dün neler oldu?
Bugün yaşadıklarımızın yarınki sonuçları
neler olabilir? Araştırma komisyonunda bu soruların
cevapları mutlaka aranmalıdır.
Özellikle darbe girişiminde bulunan askerî
personelin, Türk Silahlı Kuvvetlerine kurulan Ergenekon ve Balyoz
davaları gibi kumpaslarla tasfiye edilen subay ve astsubaylardan
boşalan kadrolara getirilen askerî personelin darbe girişiminde yer
alması önemle incelenmesi gereken bir durumdur. Birlikte
kuracağımız bu Komisyonda, meydana gelen yönetim zafiyetleri,
yönetim teknikleri açısından, yönetim bilimlerinin verileri
ışığında ve siyasi mülahazalardan uzak bir
şekilde mutlaka incelenmelidir.
Değerli milletvekilleri,
krizi fırsata çevirmek isteyen anlayış getirilmek istenmektedir.
Türk milleti 246 evladını darbe girişiminde şehit verirken,
burada şahsi ve keyfî bir yönetime evrilecek girişimlerden özenle
uzak durulmalıdır. Devlet, hukuk ve demokrasi içinde kurum ve
kurallarıyla yönetilmelidir. Bu anlayıştan yoksun bir yönetim
çürümeye mahkûmdur. 15 Temmuz akşamı bu çeteleşmenin
boyutlarını gördük. Bundan sonra yeni çeteleşmelere asla
fırsat verilmemelidir. Ülkemizi kriz ve belirsizlik sarmalından
süratle çıkarmamız ve demokrasinin, devletin bütün
kurumlarını sağlıklı işler hâle getirmemiz
gerekmektedir.
Demokrasiden vazgeçemeyiz
çünkü demokrasiden taviz, istikbal ve istiklalden kopuş demektir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak her türlü demokrasi dışı
arayış ve tavırlara karşı tavırlıyız.
Ülkemizin ve milletimizin bölünmez bütünlüğüne yönelik tehdit ve tacizleri
demokrasiyle bertaraf edeceğiz. Ülkemiz üzerinde proje yürüten çetelerin,
paralel yapıların, terör örgütlerinin sonu her zaman hüsran
olacaktır.
Siyasi görüş ve
düşünce farklarımız elbette vardır, ancak
değişmeyen bir gerçek, hepimiz Türk milletinin birer mensubuyuz.
Vatanımız tektir; doğusu, batısı, kuzeyi, güneyi
yoktur. Devletimiz tektir; paraleli, düzü, üçgeni, beşgeni yoktur.
Türkiyemiz tektir; yenisi, eskisi yoktur. Bizde bölünecek ülke yoktur. Bizde
yıkılacak devlet yoktur. Bizde parçalanacak vatan yoktur. Bizde
teslim alınacak millet olmayacaktır. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Biz Türk milletiyiz, Türkiye Cumhuriyetiyiz.
Sonsuza kadar, ayrışmadan ve çatışmadan bir arada
yaşamaya, 1915te Çanakkalede, 1921de Sakarya Savaşında,
Büyük Taarruzda ant içtik. Aziz vatanımızın huzur ve
inkişafı için çalışacağız, demokrasimize ve
hukukumuza sahip çıkacağız, birlik ve beraberliğimizi
güçlendireceğiz. Konjonktürel değil, ilkesel davranacağız.
15 Temmuzda, Türk Silahlı Kuvvetleri
içerisindeki bir grubun darbe girişimine karşı
çıktığımız gibi, her türlü fiilî durumu
reddedeceğiz. Darbe girişimini siyasi çıkarlara çevirme
gayretiyle yeni fiilî durumlara girişenlere Türkiye Büyük Millet Meclisi
olarak hep birlikte fırsat vermeyeceğiz.
Darbe girişimleriyle mücadele etmek için, hukuk
ve demokrasi çerçevesinde, mevcut yönetimi iyi işletmemiz gerekmektedir.
Duygusal davranmamalıyız, gerçekçi ve akılcı olmalıyız.
Yaşadıklarımız
kişiselleştirilemeyecek kadar derinlere inmektedir. Topyekûn bir
seferberlikle, devletin ve ülkenin omurgasını yerine oturtmamız
gerekmektedir. Uzlaşma kültürünü mutlaka ama mutlaka geliştirmeye
mecburuz. Duyguyla değil, akılla hareket etmeye mecburuz.
Ameliyat masalarında, sözde kimlik
tartışmalarıyla milletimizin bölünmesine izin vermeyeceğiz.
Türk milletini hedef tahtasına oturtan tüm dâhilî ve haricî
düşmanlara rağmen Ne mutlu Türküm diyene. demeye devam edeceğiz.
Dedem Korkutun çağlar öncesinden
yaptığı uyarıyı hatırlatmak istiyorum: El olma,
elin olma, elden olma. El olan, elin olan, elini de kolunu da
vatanını, bayrağını ve devletini de kaybeder.
Sonuç olarak, darbe girişiminin, siyasi ya da
şahsi istismar konusu yapılmadan, herkesin, bütün demokratik siyasi
aktörlerin gereken dersi çıkarması gerekmektedir. Her türlü paralel
yapıyla, terör örgütüyle mücadelenin toplumsal desteğini azaltacak
bir tarz benimsenmemesi, herhangi bir siyasi ajanda ile hareket edilmemesi özel
önem taşımaktadır.
15 Temmuzda Türkiye Büyük Millet Meclisi
varlığına, iradesine sahip çıkmış, darbe
teşebbüsü ve saldırılara karşı cesur ve kararlı
ortak bir tepki göstermiş, her türlü teşebbüse karşı
durmuştur. Bu çok önemlidir. Sorumluluğumuz büyüktür. Şimdi
karşımızda demokratik parlamenter sistemin, demokrasinin, hukuk
devletinin geliştirilmesi için önemli bir fırsat doğmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi demokrasiye,
parlamenter sisteme, Anayasaya bağlı olarak darbe ve
darbeciliği Türk siyasetinin lügatinden silmelidir. Bu çerçevede,
başta darbeciler olmak üzere bu kişilerin darbe yapma güç ve
iradesini elde etmelerine vesile olan unsurlarla amasız,
fakatsız, lakinsiz mücadele edilmesi gerekmektedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15 Temmuz darbe
girişiminin bütün süreçlerini sebep ve sonuçlarıyla
araştırması büyük önem arz etmektedir. Bu araştırma
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Türk siyasetine karşı tarih ve hukuk
önündeki bir görevidir.
Konuşmama burada son verirken muhterem
heyetinizi saygıyla selamlıyor, kurulacak komisyonun
hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Akçay.
Söz sırası Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Mithat Sancara aittir.
Buyurun Sayın Sancar. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MİTHAT SANCAR (Mardin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi hürmetle
selamlıyorum.
15 Temmuz akşamı kanlı bir darbe
girişimine hep birlikte tanık olduk. Katliamcı bir cunta gözünü
kırpmadan insanları öldürebileceğini, pek çok yıkıma
yol açabileceğini göstererek bir darbe teşebbüsünde bulundu. Bunu bir
kez daha huzurlarınızda lanetliyoruz, kınıyoruz.
O gün bu darbenin gerçekleşmesini önleyen
toplumun geniş kesimlerinin ortak duyarlılığını
buradan bir kez daha selamlıyorum. Özellikle darbeyi engellemek için
sokaklara cesaretle çıkan, kahramanca direnen bütün insanları buradan
saygıyla, şükranla tekrar selamlıyorum. Hayatlarını bu
uğurda kaybeden çok değerli insanlarımıza da Allahtan rahmet,
yakınlarına başsağlığı, bütün toplumumuza da
sabır ve başsağlığı diliyorum.
Bugün böyle bir komisyonun, darbeyi
araştırmak üzere bir komisyonun Mecliste kurulması konusunda
ortak bir görüş ortaya çıkması son derece önemlidir. Ortak
komisyon kurulması darbecilikle mücadele adına atılmış
son derece değerli bir adımdır. Çünkü bu tür darbelere, darbeci
girişimlere ve darbe heveslilerine engel olmanın başlıca
şartı geçmişte ve yakın zamanda yaşanmış
olan bu tür örneklerle samimi bir şekilde yüzleşmektir, hesaplaşmaktır.
Eğer bunlarla yüzleşmezseniz, hesaplaşmazsanız bir süre
sonra bir daha tekrar eder, tarihimiz bunun örnekleriyle doludur. Tarihimizde
silahlı veya postmodern çeşitli darbeler yaşandı, Sayın
Bakan az önce ifade etti, bunlarla ne Meclis ne toplum olarak yüzleşme
basiretini gösterebildik. Yüzleşemediğiniz felaketler tekrarlar. Bu,
siyaset biliminin ve çeşitli alanlardan bilim faaliyetlerinin
vardığı önemli bir sonuçtur. Yüzleşirseniz bir daha tekrar
edilmesini önleme şansınız çok yükselir. Neden yüzleşir bir
toplum geçmişteki bu tür felaketlerle? Bir daha asla
yaşanmamasını sağlamak için. Yüzleşmenin ilk ve en
önemli hedefi, bu tür girişimlerin, bu tür cinayet, katliam, baskı,
sindirme projelerinin tekrar denenmesini engellemektir.
Şimdi, 15 Temmuza somut olarak bakmadan önce bu
tür darbelere yol açan genel faktörleri, zemin hazırlayan genel sebepleri
sizlerle kısaca paylaşmak istiyorum. Öncelikle, yönetim zihniyeti,
bir ülkede darbeciliğe önemli bir fırsat ve imkân sunar. Eğer
devleti, fethedilebilecek bir kale, paylaşılacak bir ganimet olarak
görüyorsanız, ister meşru, yasal yollarla ister gayrimeşru,
darbeci yöntemlerle olsun, o devleti ele geçirmeyi aklına koyan mutlaka
olur bir toplumda; gruplar olur, siyasi çevreler olur, cuntalar olur. Ama eğer
devleti, demokratik işleyen bir organizasyona dönüştürürseniz,
şeffaf, denetime açık ve liyakatle görev alınan bir kamu
aracına dönüştürürseniz darbe heveslerini de belki kökünden
engellersiniz.
İkinci önemli sebep, bir toplumda
çatışmalı ortamın yaşanmasıdır. Eğer
çatışmalı ortam varsa, sıcak çatışmalar
yaşanıyorsa ve Silahlı Kuvvetler de bu çatışmalarda
kullanılıyorsa buradan bir siyasi iktidar, siyasi avantaj yaratma hesabı
türetir, Silahlı Kuvvetlerin yapısı üretir bunu, ister cuntalar
şeklinde ortaya çıksın bu hevesliler ister bir bütün olarak
hiyerarşik emir komuta zinciri içinde Silahlı Kuvvetler olsun.
Üçüncü önemli sebep, toplumsal kutuplaşma ve
siyasal gerilimdir. Ülkeyi dost/düşman kamplarına
ayırırsanız bundan faydalanarak kendi gayrimeşru,
baskıcı, katliamcı iktidarlarını kurmak için
heveslenecek gruplar mutlaka ortaya çıkar.
Dördüncüsü, demokrasi ve hukuk devleti
eksikliğidir. Demokrasinin olmadığı ülkelerde, toplumlarda
ya da zayıf ve eksik işlediği dönemlerde iktidarı silahla
ele geçirmeye heves edenler yine mutlaka çıkar.
Beşincisi, derin sosyal adaletsizlik ve
ekonomik eşitsizliktir.
Şimdi, bu sebeplerle neden yüzleşilir? Bir
darbe girişimiyle veya yaşanmış bir darbe örneğiyle
neden bir toplum yüzleşir? İşte bu sebeplerin somut olarak
nasıl gerçekleştiğini ortaya çıkarmak için yani darbenin
hakikatini aydınlatmak için. Bu sebepleri ortaya
çıkardığınızda daha kolay tedbir alır, bir daha
asla yaşanmamasını daha kolay sağlarsınız.
Şimdi, 15 Temmuz darbesine gelirken
yaşananları kısaca bu çerçevede hatırlamaya
çalışalım. Saydığım darbe üreten faktör ve
sebeplerin bir süredir çok görünür hâle geldiğini anlatmaya
çalışıyoruz, çeşitli vesileler ve yollarla bu konuda
uyarılarda bulunmaya gayret ediyoruz. Şu soruları sorun. dedik
Meclis kürsüsünde, başka platformlarda ama kulak asan olmadı. Mesela,
15 Temmuzda insanların üstüne gözünü kırpmadan ateş eden,
yüzlerce insanı acımasızca katleden kolluk görevlileri bundan
önce hiç böyle şeyler yapmamışlar mıdır? Buna benzer
uygulamaların sık sık gerçekleştiğine dair örnekleri
dikkatlerinize sunduk. Bu pratikler gelişirse, sadece belli bir bölgeyle
ve belli bir hedefle sınırlı kalmaz, ülkenin bütününü tehdit
eden ciddi bir sebebe dönüşür. diye defalarca söyledik. Sonra, mesela,
Suruçta, Ankarada ve ülkenin başka yerlerinde bombalar patlarken,
insanlar katledilirken Devletin sorumluluğu yok mudur, bunu
araştıralım. diye çıktık, sorduk, taleplerde
bulunduk. Bize sürekli, en çok söylenen şey Güvenlik zafiyeti yoktur,
Hükûmetin burada hiçbir sorumluluğu bulunmamaktadır. şeklinde
oldu. Şimdi herkesin ağzında güvenlik zafiyeti, üstelik mizah
dergilerine konu olabilecek düzeyde. Mesela, istihbaratın ne zaman haber
aldığı, Cumhurbaşkanına, Hükûmete ne zaman bilgi
verdiği konusunda söylenenler gerçekten komik değil, trajikomik
durumdadır. Demek ki daha önce yapılan uyarıları dikkate
almak gerekiyordu.
Sokağa çıkma yasaklarının
uygulamaya konmasından itibaren orada katliamcı bir grubun gözünü
kırpmadan insanları ve yaşadıkları mekânları
hedef aldığını hem Meclis kürsüsünde hem de kişisel
görüşmeler yaptığımız bakanlarla
konuşmalarımızda sık sık dile getirdik, bunları
bizzat yerlerinde müşahede ettik, gördük. Orada ortaya çıkan
yapının amacının terörle mücadele
olmadığını, tam tersine, terörizme benzer yöntemlerle
hareket ettiğini söyledik. Hatta şu açıklıkta bile
uyarıda bulunduk: Bakın, bunlar yarın sizin de ülkenin de
başına çok ciddi belalar açar. Buna görüşme
yaptığımız bakanlar şahittir, buna bizzat dönemin
Başbakanı şahittir. Bunu defalarca söyledik. Bu yapı, bu
gruplar ülkenin başına ve sizin de başınıza çok kötü
şeyler getirirler. Böyle bir ortam var, böyle bir niyet var. Bunları
söylediğimizde bizlere saldırdınız, susturmaya
çalıştınız. Oysa şimdi hepsine -büyük
çoğunluğuna diyelim- sizler de terörist diyorsunuz.
Bakın, görevden alınan subayların
büyük bir kısmı bu operasyonları yöneten birimlerde görev
almışlardır. Bunları araştırmadan bu darbe
mantığını, sebeplerini ortaya çıkarmak mümkün
görünmüyor.
Yine, Roboskideki katliamı her gündeme
getirişimizde susturmaya çalıştınız. Uyardık,
söyledik, birkaç nedenle araştırılmalıdır dedik,
hakikat ortaya çıkarılmalıdır dedik. Roboskide
katledilenler, onların yakınlarından ve onların
acısını yüreğinde hissedenlerden özür dilemek gerekir
dedik; sorumlular açığa çıkarılmalı,
yargılanmalı, cezalandırılmalı dedik. Dönemin
Başbakanı bütün siyasi sorumluluğu üstüne aldı, Ben emir
verdim. dedi. Bunu açık söylemese bile, bunu, bu meseleyi kapatın
anlamına gelen sözler söyledi. Dönemin bakanları oradaki katledilen
yurttaşları suçladı. Hatta alay eden sözler sarf ettiler.
Şimdi, bugün, bir bakan Roboski dosyası yeniden
açılmalıdır. diyor. Keşke, o zaman bu uyarılar
dikkate alınsaydı.
KCK operasyonları devam ederken de aynı
uyarılarda bulunduk, Bakın, burada, yargı içine
çöreklenmiş bir grup, siyasi soykırım operasyonu yürütüyor.
dedik ama bu da dikkate alınmadı.
Bütün bu saydığım ve
sayabileceğim pek çok örnekte hükûmetler ne yaptılar? Eleştiri
yapanları susturmaya çalıştılar, onları, eleştiri
yapanları suçladılar; siyasi sorumluluk söz konusu olduğunda
asla üstlenmeye yanaşmadılar.
Fethullahçı örgütün devlete yerleşmesi
meselesine uzun uzun girmeyeceğim. Bugün, Eş Genel
Başkanımız grup toplantısındaki konuşmasında
ayrıntılarıyla anlattı. Sızma diyorsunuz ama
sızma gizli olur; her şey, herkesin gözünün önünde oldu. Bu konuda
uyarıda bulunanlara en ağır ifadelerle saldırılar
yapıldı. Bir devleti, cemaat veya başka bir ad altında,
gayriyasal, gayrimeşru bir yapının ele geçirmesi hiçbir hukuk
devletinde, hiçbir demokraside kabul edilemez.
Yıllardır herkesin gözü önünde
kadrolaşma devam ediyor. Bugün gözaltına alınan, tutuklanan,
hain ilan edilen pek çok insan, buradaki siyasi kararlarla, hükûmetlerin
imzalarıyla göreve getirildi. 17-25 Aralık olayları ortaya
çıktığında grup önerisi vermiştik 17-25 Aralık
iddialarını araştıralım ama aynı zamanda, bu
devlet içindeki yapılanmayı da araştıralım. diye.
Hayır. dediniz, kabul etmediniz. Eğer o zaman araştırma
önergemize Evet. deseydiniz, Meclis bu olaya el koysaydı belki de çok
daha hızlı yol alınacak ve bugünkü ya da 15 Temmuzdaki o
felakete yol açan ama daha büyük bir felaketin eşiğinden de
döndüğümüz uğursuz girişimi yaşamamış
olacaktık.
Şunu kabul etmemiz gerekiyor galiba,
yüzleşmek için bu şart: Evet, bu örgütle zamanında kurulan
ilişkiler işinize yaradığında sorgulanmasını
istemediniz, bir tür kısa dönemli faydacı hesaplarla göz yumdunuz,
teşvik ettiniz ve sonuçta buraya geldik. Bunları söylerken gerçekten
bugün suçlamaları yarıştırma gibi bir niyetim yok.
Yüzleşme isteğimiz varsa, eğer darbelerin sebeplerini ortadan
kaldırma gibi bir kararlılığımız varsa bu
sebepleri de, bu faktörleri de dikkate almak yani aynaya cesaretle bakmak
gerekir.
Peki, bundan sonra ne yapılmalı?
Yüzleşme nasıl yapılır? diye çok genel
sıralayayım ve bugünkü olaya bağlamaya çalışayım,
konumuza bağlamaya çalışayım. Bir defa, kutuplaştırma
ve gerilim politikasıyla yüzleşme olmaz; yüzleşme, siyasal
diyalog ve toplumsal uzlaşma arayışıyla olur.
Antidemokratik yöntemlerle yüzleşme olmaz, demokrasiyi işleterek
yüzleşebilirsiniz ancak. İntikamcılıkla yüzleşme
olmaz, hakikat ve adaletle yüzleşme olur. Eğer şimdi bu
felaketten bir erdem çıkarmak niyetinde isek yeni yaralar açacak
yöntemlerden de kaçınmak zorundayız. Amacımız hukuk devleti
ve demokrasiyi yeniden güçlendirerek inşa etmekse, hukuk devletine ve
demokrasiye aykırı yöntemleri asla kullanmamalıyız. Elbette
darbe girişimine katılanları, devlet içinde bunlarla
doğrudan bu suç üzerinden birlikte hareket edenleri adil bir şekilde,
hukuka uygun olarak soruşturmak ve yargılamak devletin hakkıdır,
ayrıca görevidir ama eğer bunu fırsat bilerek bir genel
tasfiyeye gidilirse, yeniden demokratik yapılanma yerine kendi
iktidarını ve kendine yakın olanları korumak gibi bir hedef
güdülürse korkarım ki darbeler için zemin her zaman hazır
kalacaktır.
Her şeyi konuşmaya
açık olmak gerekiyor. Hepimiz buna açık olmak zorundayız.
Bakın, Güney Afrikada ırkçı rejim çözüldükten sonra hakikat
komisyonu kuruldu. Biz de bu komisyonu hakikat komisyonuna çevirebiliriz.
Hakikat komisyonunun neden kurulduğunu dönemin adalet bakanı
şöyle bir sözle anlatmıştı; kısa, net ve açık bir
söz: Hakikat acıtır, susmak ve susturmak öldürür. (HDP
sıralarından alkışlar)
Eğer hakikatle
yüzleşmek yerine bunu dile getirenleri susturmaya ve yüzleşmekten
kaçınmaya devam ederseniz bu toplum çürür, çözülür. Ama hakikat
acıtsa bile bizi çok daha iyi yerlere götürebilir.
Hepinizi bu duygularla
selamlıyorum. Bu yolda ilerleyeceğimize inancımı da bu
vesileyle tekrar ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Gruplar adına üçüncü
söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Engin
Altaya aittir.
Bu arada, ilk defa Parlamentomuza güneş
doğuyor, o da o gecenin eseri, oradaki buzlu cam
kırılmış. Nur gibi üzerimize yağdı, güzel bir
iş yaptığımız için hep birlikte.
Buyurun Sayın Altay. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Doğrudur, benim de dikkatimi çekti otururken,
sizin yüzünüzdeydi, şimdi Hükûmet sıralarında, biraz sonra da
milletin kürsüsünde o ışığı göreceğiz. Bu
aslında demokrasinin ışığıdır. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Bu Gazi Meclise o
kırık camdan yansıyan ışık bizim
geleceğimizi artıran bir ışıktır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. 15 Temmuz gecesinde fiilen burada
olan, kalbi burada olan bütün milletvekillerini kutluyorum. Türkiye Büyük
Millet Meclisinin şahsında milletimize geçmiş olsun diyorum ve
artık bu son olsun diyorum ve ben bunun son olduğuna yürekten
inanıyorum.
Sayın milletvekilleri, 1950 yılında,
savaş sonrası kurulan cumhuriyet demokrasiyle
tanıştırıldı. Aradan geçen altmış altı
yıllık süre içerisinde cumhuriyetimiz, onun demokratik niteliği
6 müdahaleyle karşı karşıya kaldı. Bütün siyasi
hayatım boyunca ben ve partim nereden, kimden, hangi gerekçeyle gelirse gelsin
demokrasi dışı müdahalelerin tümüne karşı tavır
aldık. Türkiyede yaşanmaması gereken çokça olay
yaşandı ve 1960, 1971, 1980, 1997, hatta 2007 ve 2016 darbelerinin,
müdahalelerinin -elektronik ya da postallı, tanklı ya da
muhtıralı- tümünü lanetliyorum. Bundan sonra Türkiye Büyük Millet
Meclisinin şahsında, bu millete kalkacak kafa tanımıyoruz.
(CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu
anlayışla, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, millî iradenin tayin ve
tespit ettiği formatla yoluna devam etmesinin büyük bir zaruret
olduğunu da görüyoruz. Sayın Başbakan da söyledi, ben de
söylemiştim: Bir musibet bin nasihatten iyidir. Bu 15 Temmuzun başta
iktidar partisi olmak üzere bütün siyaset kurumuna çok şey
öğrettiğini ama ötesinde demokrasimizi çok güçlendirdiğini,
demokrasimizin faziletini, erdemini, nimetini 78 milyonun
anladığını, içselleştirdiğini ve
benimsediğini bize yaşatan, bize gösteren iki gün geçirdik.
Şimdi, siyasi partilerin grup önerileri elimde.
İktidar partisi:
böyle bir sürecin bir daha yaşanmaması için
alınması gereken tedbirlerin araştırılması
Milliyetçi Hareket Partisi:
sebep ve sonuçlarıyla birlikte
araştırılarak alınması gereken tedbirleri tespit etmek
üzere
Bizim parti:
demokrasimizin nasıl onarılması
gerektiğinin araştırılarak, demokrasimize yönelik
tehditlerin belirlenmesi ve alınması gereken önlemlerin tespiti
HDP, aynı şekilde:
tüm boyutları ile
araştırılması ve böylesi girişimlerin bir daha
yaşanmaması için alınacak tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisinde, inşallah, 4 siyasi
partinin oy birliğiyle bir komisyon kurulacak. Komisyonun kuruluş
amacı; Türkiyeyi demokrasimize artık müdahale edilmeyecek bir hâle
sokmak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin üstünde hiçbir gücün olmadığını,
egemenliğin kayıtsız ve şartsız millete ait
olduğunu tescillemek. Bu komisyon böyle bir çalışma yürütecek ve
sonuçlarını kamuoyuyla paylaşacak. (CHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Türkiye Büyük Millet Meclisinin temel görevlerinden
biri de, birçok görevi var ama önemli görevlerinden biri de yürütme
organını denetlemektir. Bu çerçevede, bu yapılacak
çalışmalar ışığında da yürütme organına
düşen çok büyük ve önemli görevler var.
Sayın milletvekilleri, bu darbeyi 3 şey
püskürtmüştür, 3M püskürttü diyorum ben, o da biraz önce aklıma
geldi: Millet, Meclis, medya. 3M, tankları püskürttü, demokrasi
kazandı, demokrasi galip geldi.
Sayın milletvekilleri, şimdi bu
aşamadan sonra yapılması lazım gelen üç şey var,
kaçınılması lazım gelen de üç şey var. Eğer bu üç
şeyi yapabilirsek, Hükûmet ve Meclisimiz, bütün siyaset kurumu, partiler,
sivil toplum kuruluşları, herkes, toplumun bütün katmanlarıyla
bu üç hususta mutabakat sağlanırsa ve biraz sonra söyleyeceğim
üç husustan hepimiz ayrı ayrı sakınırsak Türkiyeyi,
işte o zaman altmış altı yıl önce
tanıştığı demokrasiyle cumhuriyeti taçlandırmak
mümkündür. Türkiyede hâlâ tam demokrasiden, özgürlükçü demokrasiden bahsetmek
imkânı da yoktur. Demokrasi, sadece Meclisin açık olması, Meclis
kürsüsünden milletin vekillerinin millet adına söz söylemesinden ibaret
değildir. Demokrasi, aynı zamanda, hukukun üstünlüğü,
medyanın özgürlüğüdür, kanunların herkes için eşit
olması, herkesin kanunlar önünde eşit olmasıdır yani
hukuktur, adalettir, haktır. Bunların tesisi hepimizin görevidir.
Böyle baktığımız zaman, üç
şeyi süratle yapmamız lazım. Hiç şüphesiz hepimizin
mutabık kaldığı birinci husus, darbecilerden keskin bir
şekilde hesap sormak, hesaplaşmak ve onların hak ettiği
cezayı maksimum düzeyde almasını tayin ve tespittir. Bunu
sağlamamız lazım. (CHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Yani kimsenin yaptığı yanına kâr
kalmamalıdır. Kimsenin artık devlete ve millete kafa
kaldırmayı aklından bile geçirmeyeceği kadar şiddetli
bir hesaplaşmaya ihtiyaç var. Bunun iki ayağı var; bir, yasama
ayağı var yani Parlamentomuzca yapılması lazım gelen
işler var, bir de tabii yargı tarafından yapılacak
işler var; bununla beraber, yürütme organının yapması
gereken işler var.
Bunu yaparken, bu hesaplaşmayı süratle ve
şiddetle yaparken öncelikle Hükûmete, iktidara düşen önemli bir
iş de toplumsal normalleşmenin süratle ikmalinin tamamlanması
için de -hepimizin- azami gayreti göstermesi lazım. Toplumsal
normalleşmenin sağlanmaması hâlinde, ben, Türkiye'nin önünün, demokrasimizin
önünün tümüyle açıldığına çok inanamam. Üçüncü olarak da,
bununla birlikte, demokrasimizin sözde değil, gerçek anlamda güçlenmesi
için de bütün ideolojik kaygıları, siyasi konsolidasyon
hesaplarını bir tarafa bırakarak demokrasinin güçlenmesi için
gerekenleri de bu Meclisin süratli bir şekilde yapması lazım.
Bunları yaparken üç şeyden de Meclisin ve
siyaset kurumunun sakınması lazım. Bu üç husus da şudur:
Bir kere, her şeyden önce ve önemlisi, siyaset tarzında, Türkiye'de
siyasete bakış tarzında, siyasette iş tutuş
tarzında, siyasette, sahada, Anadoluda, alanlarda toplumla diyalogdaki
bazı hususlardan kaçınmak, kimi istismarlardan uzak durmak da
zorundayız. Bunlar şudur sayın milletvekilleri: Bir partiyi
hedef alarak söylüyor değilim, söylediğim 4 siyasi parti grubu için
de geçerlidir. Yaşam tarzı üzerinden bu ülkede siyaset
yapmamalıyız. Siyasete yaşam tarzı üzerinden yeni boyutlar,
pencereler açmamalıyız. Aynı şekilde, inanç aidiyeti
üzerinden, inanç ekseni üzerinden siyaset yapmamalı, uzak durmalı, bu
iki şeyi birbirinden çok ama çok ayrı görmeli ve ayrı
tutmalıyız. Ve üçüncü olarak, etnik aidiyet üzerinden, ırk
aidiyeti üzerinden siyaset yapma şekline de, tarzına da,
anlayışına da, yaklaşımına da son vermek zorundayız.
Samimiyetle ve inanarak söyleyeyim ki, siyaset
kurumu, yani bu siyasi partiler, bizler bu üç husustan sakınırsak
Türkiye'nin ve demokrasimizin önünün çok açık olduğunu ben buradan
görüyorum.
Sizin hedefiniz 2023tür, şudur budur. Bizim
hedefimiz, bize kurucu iradeden kalan, sırtımızda şerefle
taşıdığımız Gazi Mustafa Kemal Atatürkün
muasır medeniyet hedefidir. Diğer siyasi partilerin hedeflerinin
hepsi de Türkiye için, vatandaşlarımız için müspettir, olumludur
ama bu hedeflere ulaşmanın başka bir çaresi de yoktur. Toplumu
kamplaştırmayacağız, toplumu
kutuplaştırmayacağız, insanları
ayrıştırmayacağız. İnsanları Alevi-Sünni,
laik-antilaik, Türk-Kürt diye ayrıştırarak; işte,
kısa giyiyor-uzun giyiyor, başı açık-başı kapalı
diye ayrıştırarak yapılan siyaset, bu millete ve bu ülkeye
15 Temmuz darbecilerinin yaptığı ihanetle aynı şeydir,
aynı şeydir. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Buna dikkat etmemiz, bundan sakınmamız
lazım. Bu millet bizim milletimiz, biz bu milletin bağrından
çıktık, bu topraklar bizim ecdat topraklarımız, ata
topraklarımız; bu topraklarda doğduk, bu topraklarda
öleceğiz. Bu bayrağı gören hepimiz aynı hisse
kapılıyoruz. Bu bayrağın değeri ve önemi sizin için
neyse bizim için de odur. Hepimiz bu bayrağın altında yaşamaktan
iftihar ediyoruz. Bir millî maçta millî marşımız
çalındığı zaman, bir başarı elde edildiği
zaman benim tüylerim de diken diken oluyor, AK PARTİli milletvekilininki
de, Milliyetçi Hareket Partilininki de, HDPlininki de böyle oluyorsa
anlamsız ayrışmalarla siyasette biraz daha fazla oy
alacağım diye kimi hassasiyetleri kaşıyarak siyaset yapmak
bize ama özünde bu millete ve bu ülkeye zarar veriyor.
Bu darbede bir şey daha görüldü. Çok can
kayıplarımız var. Tabii, unutmadım, hiç aklımdan
çıkmıyor ama 15 Temmuz gecesi kaybettiğimiz demokrasi
şehitlerimizi rahmetle, minnetle anıyoruz. Allahım cennetini
onlara zaten nasip etmiştir, bir tereddüdüm yok. Geride kalanlara
Meclisimizin de, devletimizin de, Hükûmetimizin de sahip
çıkacağına dair bir tereddüdüm de yok ve bu şekilde dün
Bakanlar Kurulunda alınan kararları da uygun buluyoruz şüphesiz
ama bu olay, bu musibet bazı kazanımları da beraberinde getirdi.
Bakın, dikkat ettiyseniz, özellikle o tarihten sonra polemik yapmamaya
özen gösteriyoruz. Bu konuların polemik yapılması, bu konular
üzerinden siyasette bir şeyler kazanmaya çalışmak hainliktir,
şerefsizliktir; yapmamaya parti olarak da özen gösteriyoruz.
Kazanım şu: Biz, hep Demokrasi tepki ve
protesto rejimidir. dedik, Meydanlar ve sokaklar demokrasinin mabedidir.
dedik. Ve zaman zaman kimi Hükûmet yetkililerince bu tepki ve protesto
hakkını kullanmak isteyen yurttaşlarımız, molotof
şişesiyle değil, sopayla değil, silahla değil, tamamen
barışçıl olmak kaydıyla toplanan insanlar bazen terörist
diye itham edildi, bazen bölücü diye itham edildi, şu oldu bu oldu. Ama
demokrasiye yönelik, devletimize, milletimize yönelik bir kalkışmadan
çıkmanın tek yolunun meydanlar olduğunu, sokaklar olduğunu
da Sayın Cumhurbaşkanı o gece adres olarak gösterdi. Bunu bir
kazanım olarak görüyorum, eleştirel söylemiyorum, olması gereken
oldu. Millet meydana inerek, millet sokağa çıkarak Türkiye Büyük
Millet Meclisine ve onun üzerinden demokrasiye sahip çıktı. Bu, 78
milyon için bir büyük mutluluktur, bana göre cumhuriyet tarihimizin en önemli
anlarından birisidir. Az önce söylediğim gibi, hep söylediğim
gibi, bu millet demokrasiyi özümsemiştir, benimsemiştir ve
içselleştirmiştir.
Onun için -bazen arkadaşlarla da
tartışırız- Türkiye'nin geleceğinden hiç kaygı
duymadım ben, duymuyorum da, milletin doksan yıllık bu
tecrübeyle, altmış altı yıllık demokrasi tecrübesiyle,
Türkiye Büyük Millet Meclisine de iradesine de her hâl ve şart
altında sahip çıkacağıyla ilgili bir tereddüt bende var
değil.
Hiç şüphesiz, darbeler her ne kadar iktidara
yapılıyor gibi algılansa da darbe buraya yapılır,
çünkü burası içinden iktidarı çıkaran yerdir.
Dolayısıyla, Efendim, biz bu darbeyi şuna yapıyoruz, buna
yapıyoruz. Yok öyle şey. O şu dediğin millî iradenin
içinden çıkan yürütme organıdır. (CHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ve ona yönelik her türlü tankın,
topun karşısında, Cumhuriyet Halk Partisi, bugüne kadar
olduğu gibi bundan sonra da göğsünü siper edecektir, bunda kimsenin
tereddüdü olmasın.
Bununla beraber, bu vesileyle bir güzellik, direnme
hakkının tescillenmesi oldu. Bunu demokrasimiz adına büyük bir
kazanç sayıyorum, ancak tabii ki direnme hakkı derken, orta yerde bir
anayasa, yürürlükteki kanunlar çerçevesinde bir direnme hakkından tabii ki
bahsediyorum.
Gene aynı şekilde, aslında, bu dört
partinin verdiği önergelerde bahsedilen, dördünde de kullanılan,
alınması gereken tedbirlerin başında
Şimdi, tabii,
sayın bakanlar da onu bire bir konuştuğumuzda söylüyor: Devlette
ehliyet ve liyakat unutulmuş idi ya da çok bakılmıyordu. Ne
söylersek söyleyelim, artık geriyi konuşmanın bir alemi yok.
Yeni dönemde, devletin yeniden inşa edileceği bu dönemde devlette
ehliyet ve liyakatin her şeyin üstünde tutulmasının o devleti
idare edenlere sadece başarı sağlayacağının
bilinmesi ve anlaşılmış olması gerekir. Devlette
ehliyet ve liyakat esas alındığında, hükûmette kim olursa
olsun o hükûmetin başarılı olmaması diye,
dolayısıyla o hükûmetin içinden çıktığı partinin
seçim meydanlarında başarılı olmaması diye bir
şey söz konusu değil. Millet sandığa giderken seçtiği
iktidar partisine devleti yönetsin diye oy veriyor; ideolojik saiklerle, inanç
aidiyetleriyle ya da değişik siyasi sebeplerle, siyasi
ilişkilerle devlette kadrolaşsın, devleti kuşatsın
diye değil. Bunun da bu vesileyle çok iyi
anlaşıldığını umuyorum ve görüyorum da, onu da
söyleyeyim.
Bununla beraber, kamu vicdanını kanatan
bir sorunla da karşı karşıyayız. Elbette bu
hesaplaşmanın kolay olmadığını
Hani bir atasözü
var: Kurunun yanında yaş da yanar. derler; bizim Sinopta da, her
yerde de derler. Bu tür yol kazalarının, hak ihlallerinin
olacağı muhakkak ama bu konuda Hükûmetin, devlet yetkililerinin
maksimum hassasiyeti göstermeleri de bir zorunluluk. Bir masum haksız yere
bir gün hapiste ya da karakolda yatacaksa bin suçlu, şüpheli sokakta
gezsin. Devlet er geç onu bulur tepesine biner. Bu anlayışla da meseleye
bakılabilmesi lazım. Yani, medyada ve kamuoyunda çok
konuşulduğu şekliyle söyleyeyim: Bu hesaplaşmayı
-konuşmamın başında söylediğim- şiddetle ve
süratle yapılması lazım gelen bu hesaplaşmayı yaparken
bunu bir kin ve intikam sürecine, projeksiyonuna çevirmemek gibi bir
hassasiyeti iktidar partisinin içinden çıkan bu Hükûmetten de beklemek
bizim muhalefet olarak görevimiz. Sizin de bizim de mağdur, mazlum kim
varsa sahip çıkmak asli görevimiz; milletin incinmemesi asli görevimiz; insanların
çalışma haklarına, temel hak ve özgürlüklerine gereksiz yere el
konulmasına karşı çıkmak hepimizin asli görevi. Böyle
bakıldığı zaman, sayın milletvekilleri, şüphesiz,
özel bir art niyet yoktur belki; bir yüksek hassasiyetten kaynaklı olarak,
kamu yöneticilerinin, görevlilerin yüksek hassasiyetinden kaynaklı olarak,
yapılan darbe girişiminin vahametinden, aşağılık
ve haince şeklinden doğan bir refleksten kaynaklanarak bir yüksek
hassasiyet gösteriliyor olabilir. Bunu bir yere kadar anlayışla
karşılamak da mümkündür ama gelin siz de Hükûmeti uyarın. Bu
konuda kamu yöneticilerini, görevlilerini daha titiz davranmak konusunda sadece
biz muhalefetin değil sizin de uyarmanız insani bir sorumluluktur.
Burada hepimiz bunun için varız. Birinin burnu kanasa biz bu Meclis olarak
bundan sorumluyuz. Bu anlayışla bakabilmenizin meseleyi daha
kolaylaştıracağını öngörüyoruz.
Bir boyutu da, değerli milletvekilleri, medya
mensuplarına, basın mensuplarına yönelik kimi gözaltılar ve
operasyonlar. Demin söyledim, 3M bu darbeyi püskürttü dedim: Millet dedim,
Meclis dedim, 3üncü sıraya medyayı koydum. Gerçekten, özel
kanalların tutumu takdire şayandır, eğri oturup doğru
konuşalım. Bu noktada, medya mensuplarına yönelik bu tür tutuklama,
gözaltı süreçlerinde de çok yüksek hassasiyete ihtiyaç var. Haber
yaptı diye, yorum yaptı diye gazetecilerin tutuklanmaması
gerekir. Bulaşmışsa, FETÖyle bir ilişki varsa gelin ben de
sizinle bir tutayım onun ensesinden ama haber yaptı, yorum yaptı
diye gazeteci tutuklamak bu terör örgütüyle mücadeleye zarar verir. Bunun da
altını çizmek istiyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde söylenecek çok
şey var ama Başkan ek süre vermeyecek, öyle
anlaşılıyor.
Bir endişem şudur: Kaos ortamı
oluşturmaya yönelik kimi saldırılar ve etkinlikler, eylemler
olabilir, ben bundan korkuyorum. Hepimizin de bu dikkat ve endişe içinde
ve bu sorumlulukla hareket etmesi gereğinin altını çizerek Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Altay.
Gruplar adına son söz, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Hayati Yazıcıya
aittir.
Buyurun Sayın Yazıcı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HAYATİ YAZICI
(İstanbul) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; AK
PARTİ Grubu adına sizleri ve bizleri dinleyen aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Biz tarih boyunca devlet kuran bir milletiz. Tarihin
her evresinde var olmuşuz. Güçlü tarihî birikimlerimiz var, ortak
mirasımız var, kültürel zenginliğimiz çok.
Dolayısıyla, konuşmamı başka şekilde icra etmeyi
tasarlarken az önce konuşan arkadaşımın
konuşmasından da esinlenerek önemli bir hususa değinmek
istiyorum.
AK PARTİ, Türk siyasi tarihinde kurumsal olarak
var olduğu günden bu yana hep ilkeli hareket etmiştir. Bizim kurumsal
sorumluluklarımız var. Bunu defaatle kamuoyuyla, sizlerle Mecliste
hep paylaşır olduk. Vatanımız tek dedik, 780 bin
kilometrekare vatan. Bugün itibarıyla Türkiye'nin nüfusu 79 milyon. Peki,
780 bin kilometrekare vatan toprağında paydaş olmayan bir
kişi var mı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı? 79 milyonun
tamamı 780 bin kilometrekare vatan toprağında iştirak
hâlinde pay sahibi. Ana vatanımız bir, hepimizin. Bayrak ortak
değerimiz. Öyle dedik. İki renkten oluşuyor:
Kırmızı- beyaz. Renk bu vatanı bize vatan yapan
şehitlerimizin kanını temsil ediyor. Bu vatan için
çalışanların, çatışanların, şehit
olanların kanlarının rengi farklı mı? Değil,
hepsi kırmızı. Irk gözetmeden, etnik duruma dikkat çekmeden o
rengi oradan alıyor. Bu, ortak paydamız. Devletimiz Türkiye Cumhuriyeti
devleti. Devleti olmayan bir topluluk, bir küme var mı? Herkesin devleti,
79 milyonun. Ve nihayet biz bir milletiz ama bizim millet
anlayışımızın içerisinde, derinliğinde etnik bir
tanımlama yok; insan topluluklarını millet hâline getiren
değerler var, ortak tarih var, kültürel mirasımız var, inanç
değerlerimiz var, örf âdetlerimiz var. İşte, bunları,
tümünü içeren büyük kümenin ismi millettir, öyle geldik.
Sosyal sorumluluğumuz var. dedik. Sosyal
sorumluluğumuzu da üç başlık altında topladık. Biz
Etnik milliyetçilik asla yapmayacağız. dedik ve yapmadık.
Dinsel milliyetçilik yapmayacağız. dedik. Bize destek veren
kesimlerin belki algılaması itibarıyla yanlışlara yol
açabilse de bunu kullandık. Ve bölgesel milliyetçilik asla
yapmayacağız. Böyle yürüdük ve bu da bizim siyasetimizin sosyal
parametreleri.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben sizi
eleştirmedim ama ben genel konuştum.
HAYATİ YAZICI (Devamla) Hayır,
Sayın Başkan, sizi itham etmiyorum, bir başlık, bir dibace
takdim etmek istiyorum.
Ve bireysel sorumluluklarımız var.
Aldatmayacağız, aldanmayacağız, ehliyet ve liyakati esas
alacağız. Bunlar bizim yol haritamızın parametreleri. Böyle
yürüdük, böyle geldik.
Değerli milletvekilleri, 15 Temmuz 2016
gecesinde ülkemiz gerçekten -bütün konuşmacıların
altını çizdiği gibi- tarihimizin en vahim olaylarından
birini hep birlikte yaşadı. Türk Silahlı Kuvvetleri içinde âdeta
bir ur gibi yuvalanan Fethullahçı terör örgütüne bağlı
teröristler, millî iradeye karşı vatan sathında
kalkışma cüreti gösterdiler. Bu ihanet çetesinin
yaptığı, esas itibarıyla aziz milletimize, aynı
zamanda halkın oylarıyla seçilmiş
Cumhurbaşkanımıza, millî iradenin tecelli ettiği Türkiye
Büyük Millet Meclisine, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetine, millî kurum ve
kuruluşlarımıza karşı darbe teşebbüsü
niteliğindedir. Bizi devlet olarak var eden tüm kurumları hedef alan
bir darbe teşebbüsüdür.
Türk milleti asırlardır defalarca ihanet
hareketleriyle hep karşı karşıya kalmıştır.
Demin de söylendiği gibi, bugüne kadar bizim gözlemlediğimiz
başarılı başarısız altı darbe teşebbüsü
olmuş. 15 Temmuzda bu ülkede teröristlerin gerçekleştirdiği,
Fethullahçı terör örgütünün gerçekleştirdiği darbede, başta
Gazi Meclisimiz olmak üzere, devletin hayati kurumlarını
bombalayacak, sivil halkın üzerine ateş açacak kadar cinnet hâlinde
olduklarını ortaya koymuşlar ve göstermişlerdir ve
teröristlerin bu eylemlerinin ana hedeflerinden bir tanesi de Türkiye
Cumhuriyetinin halk tarafından seçilmiş Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan olmuştur. Başı alacak, diri
tutanı alacak, yönlendireni alacak, vizyoner olanı alacak ki toplumda
kaos olsun ve bu coğrafyada çok önemli konumda olan Türkiyede iç
savaş, iç kargaşa çıksın; bunu hedeflediler ve eylemi de
icra etmeye kalkıştılar. Türkiye Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanı, bulunduğu yerden, ilk fırsat bulduğunda
dik duruşuyla, cesaretiyle, öngörüsüyle televizyonlar
aracılığıyla millete seslendi ve sokağa çıkmaya
başlayan aziz milletimiz, darbecilerin önünde, topların önünde, tankların
önünde, kullanılan her türlü silahın önünde göğsünü siper etti,
darbeyi önledi.
Değerli milletvekilleri, bu kanlı darbe
girişimi, hem milletimizin bütün dünyaya örnek olan feraseti hem de
bilinçli hareket eden emniyet ve güvenlik güçlerimizin cansiparane savunmalarıyla engellendi; millet topyekûn
kenetlendi. 15 Temmuz gecesi Çanakkale ruhu şahlanmış ve
milletimizin bu ruhu tüm dünyaya yankılanmıştır. O gece
milletimiz, vatan toprağının her köşesinde -sadece
İstanbul, Ankara değil- âdeta destan yazdı. Bu ihanet
şebekesinin hain planları, milletimizin sahip olduğu
kahramanlık ruhu, Çanakkale ruhuyla ortadan kaldırıldı. O
gece ülkemizde her türlü siyasi görüşe sahip insanlar sokaklarda mücadele
etti ve vatanını bu alçak teröristlere bırakmadı. O uzun
gecede yeni bir istiklal mücadelesi verildi. O gece Türkiyede siyaset
gerçekten ortak bir duruş sergiledi. Yaşlısıyla genciyle,
iktidarıyla muhalefetiyle sokaklarda, meydanlarda büyük Türkiye
vardı, bizatihi milletin kendisi sokaklardaydı. Yüce Meclisimizin
çatısı altından önce aziz milletimize, o gece sokaklara çıkıp
vatanını savunan her bir vatandaşımıza ve onların
kahraman ailelerine grubumuz adına teşekkürlerimi sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, 15 Temmuz gecesi bize
çok şey öğretti. O gece tüm dünya, milletimizin birbirine nasıl
kenetlendiğini, birbirine nasıl destek olduğunu ve bu ülkeyi
demokrasi adına, bağımsızlık adına nasıl
savunduğunu gördü. O gece ülkesine sahip çıkan
vatandaşlarımıza, bombaların altında tankları
durduranlara, 81 şehrimizde meydanları dolduran
vatandaşlarımıza, sokağa çıkmasa da evinde dua
edenlere, yürekten destek verenlere canıgönülden yine grubumuz adına
teşekkürlerimi sunuyorum.
15 Temmuzda egemenlik hakkına, devletine,
vatanına, namusuna sahip çıkan, meşru Hükûmetin yanında
duran, görevi başında şehadet şerbetini içen güvenlik
güçlerimize ve vatandaşlarımıza Allahtan rahmet ve yaralılara
acil şifalar diliyorum.
Şehadetle şereflenerek ülkesini canı
pahasına koruyan şehitlerimiz ve yaralılarımız bu
vatanın gerçekten has evlatlarıdır. Bu millet bu
evlatlarını hiçbir zaman asla unutmayacaktır.
Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; milletimiz dünyaya nasıl millet olunur, onu gösterdi.
Milletimizin bu asil duruşu bir yandan demokrasi yürüyüşümüzü tahkim
etmiş, öte yandan dünya siyasi tarihine ve tarihimize son derece
kıymetli bir sayfa olarak geçmiştir. Halkımızın
iradesi silahları, tankları, savaş uçaklarını
yenmiştir. Milletimiz canı pahasına vatanına sahip
çıkmış ve geleceğini kurtarmıştır.
Aklını, vicdanını ve imanını kaybetmiş bu
şer odaklarıyla mücadelemiz son nefesimize kadar devam edecek. Aziz
ve asil milletimize ne kadar teşekkür etsek azdır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanı, Sayın Başkanımızın defaatle
söylediği gibi, böyle kahraman bir milletin mensubu olmakla iftihar
ediyoruz, böyle kahraman bir milletin Meclisinde milletvekili olmaktan
şeref duyuyoruz. İnşallah, bundan sonraki
çalışmalarımızı da milletimizin büyüklüğüne,
kahramanlığına yakışır ve yaraşır bir
biçimde sürdüreceğiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 15 Temmuz gecesi milletimizle birlikte en büyük teşekkürü
hak edenlerin başında, az önce de söylediğim gibi, kahraman
polislerimiz geliyor. Onlar da canlarını hiçe sayıp vatan
savunmasına koştular ve Türkiye'nin bütün meydanlarında, bütün
sokaklarında milletimizle birlikte destanlar yazdılar. Ayrıca,
bu terörist güruhuyla karıştırılmaması gereken
askerimiz de görevini şerefle yapmıştır. Kahraman ordumuza
da grubumuz adına şükranlarımı sunuyorum.
15 Temmuz gecesi, iktidarıyla muhalefetiyle
siyasi partilerimiz ülkemizin bölünmez bütünlüğü için
kenetlenmişlerdir. Millet meydanlarda istiklal mücadelesi verirken
milletin vekilleri Gazi Meclisin çatısı altında milletin
emanetine sımsıkı sarıldı, demokrasiye ve millî
iradeye sahip çıktı. Meclisinde, milletvekillerimiz hangi siyasi
görüşten olursa olsun milletin onlara verdiği emaneti korumak için
dik durdu, dik durdunuz.
Zırh delici bombalar, helikopter taarruzları
altında Türkiye Büyük Millet Meclisi olağanüstü toplandı,
çalışmalarını yürüttü. Meclis Başkanımız
başta olmak üzere bu Gazi Meclisin her bir vekiline grubumuz adına
tekrar şükranlarımı sunuyorum.
Özellikle Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket
Partisinin sayın genel başkanlarına, o gece çok hızlı
davranarak ülkemizin birlik ve beraberliği doğrultusundaki
kararları ve açıklamaları için de yine grubumuz adına
içtenlikle teşekkürlerimi sunuyorum.
En büyük teşekkürü hak edenlerden birisi
şüphesiz medya kuruluşlarımızdır. Onlar
gazeteciliğin, yayıncılığın ne demek
olduğunu, nasıl yapılması gerektiğini bu eylem
dolayısıyla bir kez daha hem ülkemize hem de dünyaya gösterdiler ve
pek çok medya mensubumuz, görev yaptıkları kuruluşlarda da
gerçekten, darbeci teröristlere karşı kahramanca mücadele verdiler.
Onlara da bir kez daha buradan, Millet Meclisinden, milletin Meclisinden AK
PARTİ Grubu adına teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu zafer herhangi bir kesimin veya partinin değil tüm
milletindir, hepimizin zaferidir. İktidarı ve muhalefetiyle siyasi
partilerimizin hain darbecilere karşı birlik içinde olması
ülkemiz siyasetinin ulaştığı demokratik olgunluk düzeyini
tüm dünyaya göstermiştir. Bugün milletimiz, cumhuriyetimiz ve demokrasimiz
her zamankinden çok daha güçlü, ülkemiz çok daha itibarlıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; terör örgütüyle, Fethullahçı terör örgütüyle ve
diğerleriyle hukuk içerisinde mücadele edeceğiz. 15 Temmuz darbe
girişimi ülkemize yönelik tehdidin ne denli büyük olduğunu ortaya
koydu. Devletimiz bu terörist çeteyle, onun mensuplarıyla büyük ve
kararlı bir mücadele başlatmıştı, bu olaydan sonra
bunu daha da hızlandırmış bulunuyor. Bizim mücadelemiz 15
Temmuz darbe girişimine yeltenen Fethullahçı terör örgütüyledir.
Halkımız birlik ve beraberlik içinde ortak bir duruş sergiledi,
biz de burada, milletin Meclisinin çatısı altında bu ortak
duruşu devam ettirmeye, bu terör örgütüyle mücadeleyi omuz omuza
sürdürmeye kararlıyız. Bu süreçte iş birliğimiz son derece
önemli. İnşallah bu iş birliğini en üst düzeyde devam
ettireceğiz.
Değerli milletvekilleri, bu bakımdan, dün
Beştepede gerçekleştirilen zirveyi son derece kıymetli
bulduğumu ifade etmek istiyorum. O sözü kullanmayacağım, bir
musibet, bin nasihat sözünü kullanmayacağım, elbette ki kullananlara
saygım var. Ama, 15 Temmuzda milletin ortak değerler etrafında
kümelenmesi, siyasi partilerin demokrasiye, vatanın bütünlüğüne,
devleti yöneten kurumları ele geçirmeye, hasılı ülkemizde bir iç
savaş gerçekleştirmeye yönelik eylemcilere karşı ortak
duruşu ülkemiz açısından hayati derecede önem taşıyor.
Siyaseti değerler üzerinden değil,
projeler üzerine yürütmeliyiz. Siyasi rekabet projeler üzerine
yapılmalıdır. Vatan hepimizin demin söylediklerimi
tekrarlayacağım- bayrak hepimizin, tek milletiz, devletimiz var,
Atatürk hepimizin. (CHP sıralarından alkışlar) Niye Atatürk
sizin ile bizim olmasın? Bizim komutanımız. Cumhuriyeti kuran
öncüdür, İstiklal Savaşımızın
Başkomutanıdır. Buna itiraz eden var mı? Hepimizin. Dinî
değerler hepimizin. İbadetini yapan da, yapmayan da bu ülkenin
yurttaşları, eşit hakları var. Haklar önemli. Bunlara
bakacağız. Fatih hepimizin, Osman Gazi hepimizin. Böyle bakacağız,
böyle yürüyeceğiz. İnşallah, bundan böyle siyasetimizi rakip
partiler olarak projeler üzerine yürütürüz, projelerle
yarışırız, ülkenin geleceğine ilişkin vizyoner
olmakla yarışımızı sürdürürüz, değerlere hep
sahip çıkarız, bu değerlere katılıp katılmamakla
birbirimizi itham etmeyiz.
Evet, süremin bittiğini görüyorum. Gene bu
vahim çete örgütünün, silahlı örgütün, Fethullahçı çete örgütünün 15
Temmuz darbe girişimi vesilesiyle, bütün grupların, onun sebeplerini,
devlet içerisindeki yerleşmelerini, uyguladıkları yöntemleri,
iç, dış bağlantılarını ve alınması
gereken önlemleri belirlemek amacına dönük araştırma önergesini
de çok değerli ve kıymetli bulduğumu ifade etmek istiyorum.
Son olarak şunları belirteyim.
Değerli milletvekilleri, bu yüce Meclis birlikte daha güçlü
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAYATİ YAZICI (Devamla) - Başkanım,
bir dakika verebilir misiniz?
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Yazıcı.
HAYATİ YAZICI (Devamla)
bu aziz millet ortak
payda için kol kola, omuz omuza çok daha güçlü; siyasetçiler olarak ülkemizin
kazanımları ve değerleri ortak paydasında buluşunca
siyaset de çok daha güzel.
Güzelliklerde, iyiliklerde buluşmak
dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Yazıcı.
Böylece gruplar adına sözler tamamlanmıştır.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay, buyurun, bir dakika
süreyle söz veriyorum.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
21.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, İstanbul Milletvekili Hayati
Yazıcının (10/276), (10/277), (10/278), (10/279) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin
birleştirilerek yapılan ön görüşmelerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Yazıcının
konuşmasının başında bazı ifadelerle ilgili bir
görüşlerimi kısaca ifade etmek istiyorum, maksadım da herhangi
bir tartışma veya polemik yaratmak değildir. Kavramları
doğru ve yerli yerinde kullanmamız gerekiyor. Malum partimizin
adı da Milliyetçi Hareket Partisi, milliyetçilik kavramı üzerinde
de hassasiyetle duruyoruz.
Şimdi, etnik milliyetçilikten bahsetti
Sayın Yazıcı. Etnik milliyetçilik olmaz, etnikçilik olur, bunun
karşılığı ırkçılıktır.
Milliyetçilik bir millet temeli üzerine oturur ve millet, etnisiteden
farklı bir sosyolojik olgudur ve bizim milletimizin adı da Türk
milletidir.
Bölgesel milliyetçilik olmaz, bölgecilik olur.
Bölgesel milliyetçilik diye bir kavram bir kere bilimsel değil. Ne
sosyolojik ne de...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Akçay, lütfen
tamamlayın.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Dinsel milliyetçilik de olmaz
yani dinsel milliyetçilik diye bir kavram bir kere bilimsel değil.
Dincilik olur, bunun karşılığı eğer bir
şeycilikse bunu ancak dincilik olarak ifade edebilirsiniz. Dinsel
milliyetçilik olmaz. Dolayısıyla, ifadeleri ve kavramları yerli
yerinde kullanmamız da daha uzlaşma kültürünün geliştirilmesi ve
toplumumuza da doğru mesajların verilmesi bakımından faydalı
olacaktır diye düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Yazıcı, kürsüye buyurun, size
de bir dakika süreyle söz vereyim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
22.-
İstanbul Milletvekili Hayati Yazıcının, Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Efendim, biz
bir siyaset diliyle bir anlatım yaptık; katkı verirsiniz,
istediğiniz tarzda bilimselliğe dönüşür ama söylediklerimiz
doğru. Mesela, bölgesel milliyetçilik yapmayacağız. Ülkenin
kaynakları sınırlı, imkânlar belli; bunları
kullanırken, projelere tahsis ederken öncelikler belirleyeceğiz.
Ülkenin stratejik üstünlüğünü nasıl sağlarız ona göre
belirleyeceğiz, yatırımları ona göre yapacağız.
Yani, burası Karadeniz Bölgesi, burada yapalım; şurası
doğu, güneydoğu, orada yapmayalım, şurada yapalım...
Bu anlamda ifade ettiğimiz bir sözcüktür, bir anlatımdır. Öyle
anlaşılması gerekir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Yazıcı.
VIII.-
MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)
A)
Ön Görüşmeler (Devam)
1.-
AK PARTİ Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Fethullahçı terör örgütü FETÖnün 15 Temmuz 2016 tarihli darbe
girişimi ile bu terör örgütünün faaliyetlerinin tüm yönleriyle
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/276) (Devam)
2.-
CHP Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri, Ankara Milletvekili Levent
Gök, İstanbul Milletvekili Engin Altay ve Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, Fethullahçı terör örgütü FETÖnün 15 Temmuz 2016 tarihli darbe
girişimi ile bu terör örgütünün faaliyetlerinin tüm yönleriyle
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/277) (Devam)
3.-
MHP Grubu adına, Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, Fethullahçı terör örgütü FETÖnün 15 Temmuz 2016 tarihli
darbe girişimi ile bu terör örgütünün faaliyetlerinin tüm yönleriyle
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/278) (Devam)
4.-
HDP Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri, Diyarbakır Milletvekili
İdris Baluken ve Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin,
Fethullahçı terör örgütü FETÖnün 15 Temmuz 2016 tarihli darbe
girişimi ile bu terör örgütünün faaliyetlerinin tüm yönleriyle
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/279) (Devam)
BAŞKAN Evet, önerge sahipleri adına ilk
söz Aksaray Milletvekili İlknur İnceöze aittir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın İnceöz.
Süreniz on dakikadır.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; FETÖ paralel
devlet yapılanması, Fethullahçı terör örgütünün 15 Temmuz 2016
akşamı gerçekleştirmeye çalıştığı darbe
girişimiyle ilgili araştırma önergesi üzerine önerge sahibi
olarak söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi, Gazi Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum.
15 Temmuz darbe girişimi
gerçekleştirildiği akşam da burada milletvekili
arkadaşlarımız vardı, Gazi Meclis unvanının
yanında da gazi milletvekilleri unvanı da eklenmiş bulundu. (AK
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
Evet, bence asrın en uzun gecelerinden biriydi.
O gün burada, Parlamentoda bulunan arkadaşlarımızda,
hiçbirimizde hiçbir endişe yoktu, onu özellikle belirtmek istiyorum.
Herkesin sokağa döküldüğü, hain darbe girişiminin
gerçekleştirildiği sıralarda bedenlerini tanklara siper eden,
F16lara, helikopterlere meydan okuyan ve bu uğurda canlarını
kahramanca vermeyi göze almış şehitlerimize başta Allahtan
rahmet, yaralılarımıza şifa diliyorum.
Burada o gece yaşananlardan dolayı
özellikle Başkomutanımız, Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğanı, Başbakanımızı,
bakanlarımızı, Gazi Meclisin gazi milletvekillerini; darbe
girişiminin püskürtülmesinde dünyaya kahramanlık örneği gösteren,
vatansa can verme konusunda her şeyi teferruat olarak gören, vatanı
için canını vermekten çekinmeyen en başta da aziz milletimizi
Gazi Mecliste gazi milletvekilleri huzurunda özellikle yürekten
selamlıyorum, saygı ve hürmetlerimi aziz milletimize arz ediyorum.
Bununla beraber, 15 Temmuz gecesi
gerçekleştirilmeye çalışılan darbe girişiminde şu
ayrımı yapmamız gerekmektedir: Askerin içerisinde ama askerin
tamamı değil. Üniformalıların tamamını bu itham
altında bırakmamamız gerekmekte. Onlara karşı çok kahramanca,
çok çetin mücadele veren askerlerimize, emniyet mensuplarımıza da
buradan şükranlarımı arz ediyorum. Ve yine o gece burada bulunan
milletvekillerimize, parti ayrımı yapmaksızın, bütün siyasi
görüş farklılıklarımızı bir kenara koymak
suretiyle burada yekvücut olan parlamenterlere ve bizim sözcümüz olan, burada
konuşmalarımızı, Sayın
Cumhurbaşkanımızın, Başbakanımızın,
televizyonlara bağlanarak bir şekilde bu darbe girişimini halka
duyurmamızda etkili olan bütün medya kuruluşlarına da yürekten
teşekkür ediyorum. Bu duruş, geçmiş döneme
baktığımızda, geçmiş darbe girişimlerine baktığımızda,
netice alınmış ihtilallere baktığımızda
Türkiyede millet olarak ilk kez sergilenmiş bir duruştu; o anlamda
da bu çok önemliydi.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; bu FETÖ terör örgütüne özellikle diyoruz ki: Paralel
devlet yapılanması. Bunu şunun için söylüyoruz: Çok sinsi, çok
hain bir terör örgütüyle karşı karşıyayız. Burada bu
terör örgütü yıllarca devlet içine sızmış, girmiş, bir
şekilde devletin, askeriye de dâhil olmak üzere, Türk Silahlı
Kuvvetleri de dâhil olmak üzere pek çok kademesini ele geçirme gayreti
içerisinde olmuş ve en son görmediğimiz bir yüzünü de 15 Temmuz günü
akşamı hep birlikte gördük. Elinde kendi kullanımına
verilmiş, düşmanlara karşı savunmada kullanımına
verilmiş aletleri edevatları, teçhizatları, eğitim
almış, önemli kademelerde bulunan askerlerin, destekçilerinin, o
topları, tankları, tüfekleri, helikopterleri, F16ları aziz
milletimize çevirdiğini
Ve ilk kez de bir şeye tanıklık
ettik ki, bu çok önemli, bütün girişimlerden, darbe girişimlerinden,
darbelerden ayıran bir başka özellik de savaş ortamında
dahi bombalanmayan Gazi Meclis, ilk kez bir terör örgütü tarafından
bombalarla hedefe konulmuş, Sikorsky helikopterlerle buraya asker
indirilmeye çalışılmış ve ciddi manada bu bölgede de
bir çatışma alanının oluşturulduğu
görülmüştür. Ankarada özellikle Meclis, Genelkurmay,
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, MİT, Gölbaşı
dâhil olmak üzere
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Şırnak
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla)
İstanbulda Boğaz Köprüsü gibi yerler dâhil olmak üzere bir
hareketlilik başlamış ve Türkiyedeki önemli kurumlar, TRT gibi,
işte yayın yapan CNN gibi kanallarda bağlantıyı kesmek
için buralar da işgal altına alınmaya
çalışıldı. Eli kanlı bir terör örgütünün asrın
en uzun gecesi dediğimiz darbe girişimine hep beraber ne yazık
ki
Bizler 1980 ihtilalinde daha küçüktük, en yakın 28 Şubat 1997
sürecini gördük, 27 Nisan e-muhtırasını gördük ve diğer
darbe girişimlerinin varlığından bahsedildi ama hep beraber
bu kanlı terör örgütünün eylemine, darbe girişimine tanıklık
ettik. O gece Sayın Cumhurbaşkanımızın,
Başkomutanımızın telefonla bağlanıp milletimizi
meydanlara daveti de bu darbe girişiminin belki seyrini
değiştirmede, Ne oluyor? diye her birimizin kafalarında soru
işareti oluştuğu bir ortamda Sayın Başbakanımızın
açıklamalarıyla birlikte çok aydınlatıcı olmuş ve
işte Vatan mevzubahisse gerisi teferruat. diyerek aziz milletimiz
sokaklara dökülmüştür. Bu anlamda, ben, şükranlarımı
özellikle arz ediyorum.
Burada çok önemli hikâyeler var, her bir
vatandaşımızın, şehitlerimizin,
yaralılarımızın ayrı ayrı belki yıllarca
anlatılacak hikâyeleri var. Ama şunu da söylemeden
geçemeyeceğim: Eğer geçmiş darbeler, muhtıralar,
birtakım girişimler, ihtilallerde zamanında sonuç
alınmış olsaydı, örneğin 1960 ihtilali engellenebilmiş
olsaydı -milletimiz orada haber alıp ne olupbittiğini- o zaman
bir Başbakanımız asılmayacak, bakanlarımız
asılmayacak ve ne yazık ki siyasi tarihimize döndüğümüzde 1960
ihtilali bir kara leke olarak orada durmayacaktı.
Bakın, 1960 ihtilali olduğunda kişi
başına düşen millî gelirimiz o dönemde 583 dolar. Bir
bakıyorsunuz, ihtilal gerçekleşiyor, on yılda sağlanan
büyüme bir anda düşüyor, 159 dolardan 583 dolara çıkmış
olan millî gelir 224 dolar düşüyor yedi ay gibi kısa sürede ve 359
dolarlara düşüyor. Burada darbelerin ülkeler açısından ekonomik
boyutu var, darbelerin ülkeler açısından
Ki hep bunları
yaşadık, 28 Şubat süreci en önemli insan kaynağı
israfının yapıldığı bir darbedir.
Kadınlarımızın başörtülü diye bir kenara
bırakıldığına, eğitim hakkından yoksun
bırakıldığına, darbelerin ülkelerin geleceklerine
nasıl ipotek koyduğuna da geçmiş ihtilallerde ve darbelerde hep
birlikte tanıklık yapmış bulunmaktayız. İşte
bu darbeyi, bu darbe girişimini diğer darbelerden ayıran ise bu
yönüyle en kanlı oluşu, devlet içindeki sızmalarla,
yapılanmalarla bunun gerçekleşmiş olması da ne yazık
ki 15 Temmuz gecesi gerçekleştirilen darbeyi de bu yönüyle ayrı bir
yere koymakta. Bunu söylerken bugüne kadar girişilmiş,
girişilmeye teşebbüs edilmiş tüm darbeleri, darbe
teşebbüslerini, muhtıraları da bir kez daha aziz milletimizin
huzurunda kınıyor, lanetliyor, Aslolan egemenlik kayıtsız
ve şartsız milletindir. diyorum ve milletimizde ve milletimizin
temsilcilerinde de bu irade olduğu sürece de böyle kalmaya devam edecektir,
bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.
Burada özellikle bir konuya da değinmeden
geçemeyeceğim. Geçmiş dönem içerisinde 17 ve 25 Aralık
olayları gerçekleştiğinde bunun net olarak bir darbe
girişimi olduğunu söylemiştik. O komisyonda çalışmış,
o tutanaklara bakmış, incelemiş bir kardeşiniz olarak
şunu belirtmek istiyorum: Burada çok daha önceden ifadelerin
alındığını, çok daha önceden dönemin
Başbakanının ifadeleri söylenmek suretiyle aslında 17 ve 25
Aralık girişiminin de bir siyasi suikast olduğunu, her ne kadar
kanlı olmasa da asıl olanın millet iradesine dem vurmak
olduğunu burada da bir kez daha belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, burada hem 15 Temmuz
gecesi sergilenen birliktelik hem dün, üst, genel başkanlar düzeyinde
Sayın Cumhurbaşkanımızın kabulü, o günden bugüne kadar
tüm partilerin, parti milletvekillerimizin bir arada bu süreçteki dik
duruşu gerçekten tarihe not olarak düştü. Tarihe kara bir leke olarak
düşen bu darbe girişiminin yanında bu birliktelik ülkemizin
eğer geleceği söz konusuysa, ülkemizin gelişimi söz konusuysa,
istikbali söz konusuysa, istiklali söz konusuysa nasıl bir arada
bulunabildiğimize de örnek davranışların sergilendiği
bir süreçteyiz. Bu, bu yönüyle gerçekten takdire şayan. Bugün dört
partinin hep beraber kendi önergelerini vermek suretiyle oluşacak olan
araştırma komisyonundaki çalışmayı bu yönüyle de ben
çok önemsiyorum. Şu açıdan çok önemsiyoruz: Bu komisyonda
yapılacak çalışmalarla öncelikle bu darbe girişiminin
nasıl gerçekleştirildiği, nasıl kendilerine yıllarca
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Sayın
Başkanım, sözlerimi tamamlayacağım.
BAŞKAN Uzatmıyorum Sayın
İnceöz, biliyorsunuz ama tamamlayın lütfen.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Bir dakika
içinde tamamlayacağım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Pozitif
ayrımcılık olabilir Sayın Başkan.
BAŞKAN Peki, bitirin.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Yıllarca
kendilerini kamufle ettiği, darbe girişimini nasıl
gerçekleştirdiği, teşebbüs ettiği noktasında ve
buradan yapılacak çalışmalarla ilk kez tarihî bir
kırılmanın yaşandığı 15 Temmuz
akşamından itibaren bir darbeyle bir daha yüzleşmemek için hangi
tedbirleri almak lazım, neler yapmak lazım bu konuda da bu araştırma
komisyonunun önümüze, geleceğe ışık tutacak bir
çalışma olacağı kanaati içerisinde herkesin objektif,
darbelere karşı dik duracağı, her şeyi
sorgulayacağı, verimli, etkin bir araştırma komisyonunun
kurulması noktasında da bu ortak çalışma bu yönüyle de tarihî
bir öneme sahiptir diyorum.
Tüm sürece katkı veren milletvekili
arkadaşlarımıza teşekkür ediyor, araştırma
komisyonunda görev alacak, katkı sunacak arkadaşlarımıza
şimdiden kolay gelsin diyorum. Hepinizi saygı ve muhabbetle
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
İnceöz.
Önerge sahipleri adına ikinci söz Muğla
Milletvekili Ömer Süha Aldana aittir.
Buyurun Sayın Aldan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 15 Temmuz gecesi amaçlanan şey gerçekleşmiş
olsaydı biz burada olmayacaktık. Parlamento tamamıyla
feshedilecekti. Belki bizim yerimize bir başkaları gelip burada
oturacaktı. Türkiye Cumhuriyeti önemli bir badireyi, önemli bir sorunu
atlatmıştır. Bu oldukça sevindirici bir gelişme. Keza, bu
işin kotarılmasında canını ortaya koyan,
yaşamlarını yitiren pek çok insanımız oldu, onlara
Allahtan rahmet diliyorum. Pek çok insan yaralı, belki sakat kalacak.
Onlar da gerçekten bugün burada oturmamızın en önemli aktörlerinden
biridir. Onlara çok büyük bir şükran borçluyuz ama şunu da demeden
geçemeyeceğim. Bu insanların özverisini değerlendirirken terör
örgütünden yana tavır koymadılar, bu ülkenin parlamenter sisteminden
yana tavır koydular diyerek, ha üstünlük bizde deyip geçemeyiz. Acaba biz
bazı şeyleri ne kadar doğru yaptık? Bu işin bu noktaya
gelmesinde bizim ne kadar sorumluluğumuz var? Hiç bunu sorguluyor muyuz?
Oldu ama önlendi. demenin ve bunun üzerine bir zafer inşa etmeye
çalışmanın anlamı yoktur. Aslında sorulması
gereken şey, olmamalıdır, neden olduğu değildir.
Oldu, önledik. Hayır, olmamalıdır.
Bir konuya daha dikkat çekmek istiyorum. Bu kürsüden
defalarca, Artık bu ülkede demokrasi tam anlamıyla yerleşti,
artık darbeler dönemi bitti, bu ülkede bir daha darbe olmayacaktır.
diye bas bas bağıran siyaset adamlarının ne kadar siyaseten
öngörüsüz olduğunu, ne kadar Türkiye gerçeğinden uzak olduğunu
da anlamış olduk. Acı bir şekilde anlamış olduk. İnsanlar
yaşamlarını verdiler bu uğurda ve bu da çok önemli bir
sorun.
Tabii biz bu noktaya gelirken belli sorunlar var.
Bir, belli ki istihbarat zafiyeti var. Bir şeyler dönüyor, bir şeyler
kotarılıyor, darbe olduğu zaman kimin hangi göreve
atanacağına dair sayfalar dolusu dokümanlar hazırlanıyor
ama istihbarat birimlerinin bundan haberi yok ya da var, bir de
bakıyorsunuz 2 tane kuvvet komutanı gitmişler düğünde
geziyorlar, ne işleri varsa?
İşin bir diğer yönü: Böyle bir Türk
Silahlı Kuvvetleri içerisinde bir çete örgütlenmesinin görmezden
gelinmesidir. Yıllar itibarıyla atamalarla bunların hep
korunmuş olmasıdır. Bunları hem siyasi otorite görüyor hem
Silahlı Kuvvetler içindeki egemen güç görüyor. Bunlar da hep göz ardı
ediliyor. Bir diğer önemli sorun: Memleket üzerinde iç ve dış
düşmanların rahatça oyun oynayabileceği bir ortam
yaratılmasıdır. Bunlar görünürdeki nedenlerdir. Ama Türkiye
darbelerin yaşandığı bir ülkedir. Bunun temel nedenlerine
baktığınız zaman şunu görüyorsunuz: Bir
demokratikleşme sıkıntısı var. Bir, Hep bizim
oğlanlar. anlayışı var, Hep bizden olan insanlar.
anlayışı var. Eğer bir kurumda 10 kişi aynı
düşüncedeyse oradan bir örgüt çıkar ama o kurumdaki 10 kişi
farklı düşüncelerden oluşan insanlardan oluşuyorsa oradan
konsensüs çıkar, orada darbe ortamı oluşmaz ve böyle bir
yapıyı ne yazık ki Türkiye oluşturmuştur.
Böyle bir araştırma komisyonuna gerek var
mıdır? Vardır. Ama temel sorunlarımızdan bir tanesi
şu: Bence bu komisyonun üyeleri eşit sayıda olmalıdır.
Dört siyasal parti de eşit milletvekiliyle bu komisyona
katılmalıdır. Bunu iki nedenle söylüyorum: Bir tanesi,
yargısal faaliyete konu olan bir olayla ilgili Mecliste soruşturma
komisyonu kurulamaz. Uzun vadede, yargıdaki süreçle buradaki komisyonun
çatışma olasılığı gündemdedir. İkinci bir
durum ise, yine 24üncü Dönemde bir Darbeleri Araştırma Komisyonu
kuruldu; bütün darbeler bir tarafa bırakıldı, iktidar
çoğunluğuyla sadece 28 Şubat süreci değerlendirmeye
alındı. Burada toplanan donelerle 28 Şubat operasyonu
başlatıldı. Bu doğru bir yaklaşım değildir
ve hem hukuksal anlamda hem de fiilen sorun yaşamak istemiyorsak bence bu
komisyonu, normal komisyonlar, ihtisas komisyonları dışında
bir Anayasa Uzlaşma Komisyonu gibi bir yapıda oluşturmakta fayda
vardır ve geçen dönemdeki duruma da dönebiliriz.
Keza, bu komisyonda dikkat çeken şeylerden bir
tanesi
Gerçekten tuhaf işler var. Yani, bir darbe yapacak insanları
düşünün, bu kişi Avrupa Yakasını tutuyor, Anadolu
Yakasını serbest bırakıyor. Bu darbeciler, asker
kanadındaki herkesi yakalıyorlar, siyasi kanattaki hiç kimseye
dokunmuyorlar; muhalefet de dâhil, iktidar da dâhil. Bu kişiler ne
hikmetse TRTyi ele geçiriyorlar ama özel televizyonların hepsi
bangır bangır bağırıyor. Evet, bir tuhaflık var;
evet, buna ilişkin bazı kuşkularım da var ama buradan
paylaşamayacağım ne yazık ki. Dilerim, komisyonda bunların
ayrıntısına girilir, Türkiyede bazı gerçekler ortaya
çıkar.
Empati konusunda sorunlarımız var, hukukun
üstünlüğüne inanç konusunda sorunlarımız var. Demin İlknur
Hanım 1960 ihtilalindeki gelir dağılımındaki
düzensizlikten ya da azalmadan bahsetti ama şu da bir gerçektir: 12 Eylül
1980 darbesi Türkiyedeki işçi hareketini bastırmak için
yapılmıştır; Türkiyedeki sermayenin
arzuladığı ucuz iş gücüne ortam sağlayan, sendikal
örgütlenmeyi önlemeyi amaçlayan bir darbe girişimidir, bunu da görmek
lazımdır. Darbe, sonuçta, ezilen, yoksul, yoksun, mazlum
insanların tepesine biner. Bunu da her hâlükârda görmek lazım.
Kaldı ki sadece karşımızda
Evet, karşımızda
bir çete vardır; Türkiye büyük bir badireden kurtulmuştur gerçekten,
bir cunta vardır ama şunu göz ardı etmemek lazım: Sadece
suçlu o örgüt, terör örgütü, çete değildir. Bu yapı o tip çeteleri ya
da çetecikleri oluşturmaya elverişlidir. Türkiye'nin en büyük sorunu
demokratikleşmedir, empatidir. Şimdi, bazı insanların
yerini kiminle dolduracaksınız? Ha, illa Ben şu düşünceden
insanlarla dolduracağım. diyorsanız, Benim kardeşlerim
dolduracak burayı. diyorsanız, o kardeşler bir gün gelir
karşınıza dikilir.
Fransız Devriminin en önemli
sonuçlarından bir tanesi devrimin çocuklarını yemesidir.
Türkiyede iktidara egemen olan anlayış bir koalisyon içgüdüsü
içerisinde bir araya geldi ve iktidara egemen oldular, yavaş yavaş
toplumun ve ülkedeki bürokrasinin her alanına yayıldılar.
İş geldi, geldi, bir süre sonra güç savaşına dönüştü.
İşte, devrimin çocukları yemesi kavramı budur. Bu, bir
karşı devrim hareketiydi ve o çocuklar birbirini yedi ve
boğazlamaya başladılar.
Sayın milletvekilleri, tabii, bu yapıyla
ilgili ilginç bir örnek vereceğim size: Ankarada bir başsavcı
vekili vardı, bu yapının önemli insanlarından bir tanesiydi
ama bunun emir aldığı kişi kendi özel korumasıydı
yani koruma polisinden emir alıyordu o başsavcı vekili. Böyle
bir tabloyla yüz yüzeyiz.
Ama bu noktada işin cadı avına
dönüştüğüne ilişkin kaygılarımız vardır.
Binlerce insan şu anda gözaltında ve bizim partimiz, benim de içinde
bulunduğum, bu işi takiple yükümlü bir komisyon oluşturdu,
onlarca başvuruyla yüz yüzeyiz. İşte, bu cemaatle hiç ilgisi
olmadığını iddia eden, başka düşünceden
olduğunu söyleyen insanlar var. Bir fırsatçılık gözlemlemeye
başladık. Fırsattan istifade herkesi bu torbaya koyalım,
sorunlu kişileri defedelim. anlayışı içerisinde,
taşeronda çalışan işçiler bile işten atılır
duruma gelmiştir.
Birkaç gün önce bizim belediyelerden bir tanesindeki
bir görevli, işçi sosyal medyada bir şey paylaşmış.
Paylaştığı şeyden dolayı hemen ihbar ediliyor ve
kişi tutuklanıyor. Bizim belediye başkanı yanına
yazı işleri müdürünü alıyor, o hâkime gidiyorlar, diyorlar ki:
Efendim, burada bir suç var mı, yazdıklarında? Hâkimin cevabı:
Hayır. Peki, neden tutukladınız? dedikleri zaman Ben
tutuklamazsam beni tutuklarlar. diyor. Türkiyede yargının
geldiği durum da budur. Hükûmet yetkililerini bu konuda uyarıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖMER SÜHA ALDAN (Devamla) Lütfen, bu işi
cadı avına dönüştürmeyin diyorum ve yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Çok teşekkür ediyorum Sayın
Aldan.
Söz sırası önerge sahipleri adına
Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğana aittir.
Buyurun Sayın Erdoğan. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 15 Temmuz 2016 gecesinde
yaşanan darbe girişiminin sebep ve sonuçlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla vermiş olduğumuz önerge hakkında Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken, 15
Temmuz gecesi darbeye karşı mücadele sırasında şehit
olan polislerimize, askerlerimize ve vatandaşlarımıza
Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum. Yine bu vahim olaylar
sırasında yaralanan, başta Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle
Mücadele Dairesi Başkanı Turgut Aslan olmak üzere tüm yaralılarımıza
acil şifalar diliyorum.
Yine bugün Diyarbakır ve
Vanda meydana gelen roketli ve bombalı saldırılarda şehit
olan 2 askerimize ve yaralı olan 3 askerimize Cenab-ı Allahtan
rahmet ve acil şifalar diliyorum.
Her şeyiyle mükemmel
olmasa da insanlığın tatbik edebildiği, mahzurları en
az olan sistem demokrasidir. Demokrasinin işlemesinde şimdiye kadar
karşılaştığımız
sıkıntıları bir kenara bırakmalıyız,
yaşanan olaylardan ders alarak demokrasiye sahip çıkmanın,
demokrasiyi bütün kurum ve kurallarıyla yaşatmanın ne kadar
önemli olduğunu bugün bir daha görmeliyiz. Bu olaylar vesilesiyle
başlayan uzlaşma ve diyalog ortamının sürdürülmesini
sağlayabilmeliyiz.
Önümüzdeki günlerde, elbette
yaşananların muhasebesi yapılacak ancak muhasebesi
yapılmayacak tek şey, 15 Temmuz gecesi aziz Türk milletinin
demokrasiye, devletine sahip çıkma konusunda gösterdiği şuurlu,
sorumlu ve kararlı tutumudur. Eğer 15 Temmuzda yaşananlar bir
imtihansa bu imtihanın muhatabı Türk milletidir ve Türk milleti bu
imtihanı başarıyla kazanmıştır. Ben de bu zor
sınavı başarıyla geçen Türk milletinin bir ferdi olmaktan
ve Türk milletinin hizmetinde bir milletvekili olmaktan dolayı gurur
duyuyorum.
Aziz Türk milletinin 15
Temmuz gecesi ve sonrasında ortaya koyduğu tavır, yüce
milletimizin teveccühüyle oluşan Parlamentomuza da ciddi sorumluluklar
yüklemektedir. Milliyetçi Hareket Partisi bugüne kadar hep sorumlu
davranmıştır. Milliyetçi Hareket Partisinin devletiyle,
milletiyle, cumhuriyetle, demokrasiyle ve milletimizin ortak değerleriyle
hiçbir zaman, hiçbir devirde sorunu olmamıştır. Demokrasi
üzerindeki en önemli tehdit, ara ve kara rejim arayışlarındaki
odaklardır. Ancak siyasal iktidarların dayatmacı,
başına buyruk ve çatışmacı siyaset
anlayışı da bu niyet sahiplerine fırsat vermekte, demokrasi
dışı arayışların toplumsal zemin ve taban
bulmasına imkân sunmaktadır. Bu sıkıntıların
çözümü için demokrasiyi özümsemek, muhalefeti iyi dinlemek ve dikkate almak
lazım. Sayın Genel Başkanımızın geçmişte
yaptığı uyarıları o zaman dinlemediniz, bari
şimdi dinleyin ve dikkate alın ki bu sıkıntıları
tekrar yaşamayalım.
Gelinen noktada, darbe
başarılamamıştır, ancak başta Türk Silahlı
Kuvvetleri olmak üzere, kurumlarımız yıpratılmaya
çalışılmakta, asker ile polis, asker ile vatandaş karşı
karşıya getirilmeye çalışılmaktadır. Bir avuç
terörist yüzünden kurumlarımızın yıpratılmasına
göz yumamayız, izin veremeyiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yaşadığımız
olağandışı dönemden bir an önce normal sürece dönmeliyiz.
Ekonominin bir an önce bu olayların etkisinden kurtarılması,
sosyal hayatın ve iş hayatının süratle normalleşmesi
sağlanmalıdır. Ekonomi durursa eğer, bu ortamda bunu tekrar
harekete geçirmek oldukça zor olacaktır.
Ortadaki tablo, neresinden bakılırsa
bakılsın çok vahimdir. Milletçe, tabii ki sağduyumuzu koruyarak
olup biteni çok iyi değerlendirmemiz ve Biz buraya nasıl geldik?
sorusunu doğru sormamız, bu soruya cevapları doğru
aramamız lazım çünkü burada eğer teşhisi doğru
koyamazsak yani şu andaki bu darbe cenazesinin otopsisini doğru yapamazsak,
olay yeri incelemesini doğru yapamazsak yarın tedavide uygulayacağımız
reçeteyi de doğru belirleyemeyiz, dolayısıyla buna benzer
olaylarla tekrar karşılaşma riskimiz olur. Bu bakımdan,
elinizdeki bu fırsatı çok iyi ve çok doğru kullanmak lazım.
Paralel devlet yapılanması ve
Fethullahçı terör örgütünün kamunun her noktasına
sızdığı, son günlerde -sayısını tam olarak
bilmemekle beraber- 50 binden fazla kamu görevlisinin açığa
alındığı dikkate alınırsa içine
sızamadığı bir devlet kurumu olmadığı
ortadadır. Hatta bu sızma o seviyeye ulaşmıştır
ki Cumhurbaşkanının Başyaveri,
Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı, Genelkurmay
Karargâhı, yüksek yargı, emniyet teşkilatı, Millî
Eğitim -tabii, bunu sayarak çoğaltmak mümkün- velhasıl devletin
bütün kurumları bu paralel yapı tarafından
kuşatılmıştır. Bugün ise Biz buraya nasıl geldik?
sorusunu hep birlikte soracağız ve buna bir çıkış
arayacağız. Bu bahsedilen kurumların birçoğuna kamu
personeli olarak girebilmek için ciddi sınavlar yapılmaktadır.
Geçmiş yıllarda yapılan sınavlar şaibelerle doludur.
Bu şaibelerin açıklığa kavuşturulması cemaatin
kamuya nasıl sızdığının ortaya
çıkartılması noktasında önemli bir yol gösterici
olacaktır. Askerî okullar, polis okulları ve yargı
mensupları gibi kamu personelinin çoğunun güvenlik
soruşturmasına tabi personel olduğu göz önüne alınırsa
istihbarat yapımızın da yeniden gözden geçirilmesi
gerektiği açıktır.
Yaşanan süreçte en önemli husus hukuktur,
adalettir. Bu manada, hem yargının bu örgütlerden
arındırılması hem de vatandaşlarımızın
yargıya olan güvenini artıracak, yargının itibarını
yükseltecek çalışmaların muhakkak yapılması
lazım. Adalet mülkün temelidir, adalet olmazsa devletin
bekasının sağlanması mümkün değildir.
15 Temmuzdan bu yana on binlerce personel
açığa alınmıştır. Açığa almalar
konusunda, kurumlara sızan FETÖcülerin hedef saptırdığı
iddiaları da vardır. Yani Fethullahçı olmamasına
rağmen o Fethullahçılar kendilerini kamufle etmek için
başkalarının isimlerini vererek kamuoyunu
yanıltmaktadırlar. Bu kadar kısa sürede bu kadar çok personelin
açığa alınması bunlarla ilgili yürütülecek idari ve adli
soruşturmayı güçleştirecektir. Bu açığa alınma
konusunda da dikkatli davranılması gerekmekte, suçsuz insanları
rencide edecek bir yanlışa düşülmemesi gerekmektedir. Bu minvalde,
şahsıma ve partimize ulaşan bilgiler
ışığında, bazı hataların da olduğu
ortadadır. Kurunun yanında bir tane de olsa yaşın
hakkını savunmak da adalete inanan herkesin görevidir.
Devlet bu hainlerden muhakkak temizlenmelidir ama bu
işlem hakka, hakkaniyete uygun bir şekilde yapılmalı, kamu
vicdanı incitilmemelidir. Devlet bir paralelden kurtarılmaya
çalışılırken yeni paralellere alan
açılmamalıdır, yeni paraleller ihdas edilmemelidir. Bu konuda da
Hükûmeti ve yetkilileri ikaz etmek istiyorum.
15 Temmuzda yaşanan terör
saldırısıyla daha hızlı mücadele edilebilmesi için
ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesini Milliyetçi Hareket Partisi
olarak desteklediğimizi daha önce ifade etmiştik. Bu süreçte elbette
15 Temmuz günü yaşadığımız terör
olaylarının, darbe girişiminin muhatabı olan
Fethullahçı terör örgütü birinci hedeftir. Ancak ülkemizde faaliyet
gösteren ilk ve tek örgüt Fethullahçı terör örgütü ya da paralel devlet
yapısı değildir. Bu sebeple bu olağanüstü hâl süreci devam
ederken PKK, PYD, IŞİD, DHKP-C ve diğer terör örgütleriyle de
başta kamu kurumlarına sızan unsurları olmak üzere tam
anlamıyla ve doğru bir şekilde mücadele edilmelidir. Bir terör
örgütüyle mücadele edilirken diğer terör örgütleri göz ardı
edilmemelidir. Bu fırsat doğru ve yerinde
kullanılmalıdır.
Diğer önemli hususlardan birisi de 15 Temmuzda
yaşanan darbe girişiminin dış
bağlantılarının araştırılması ve tespit
edilmesidir. Bu konuda kesin sonuçlara ulaşılmadan, devlet
yetkilileri tarafından ileri geri konuşulmasının da
sakıncaları muhakkak dikkatle takip edilmelidir. Yani dış
bağlantıları, başka ülkeleri muhatap alırken bu konuda
önce titizlikle çalışmalar yapılmalı, hangi terör örgütünün
hangi ülkeyle hangi şekilde bağlantısı var, bu ortaya
doğru konduktan sonra bu işin üzerine ciddiyetle gidilmelidir.
Terör örgütlerinin finansman kaynaklarının
kurutulması konusunda da kalıcı tedbirler
alınmalıdır. Bakın, ben bunu daha önce de dile getirdim.
Paralel yapıyla mücadele konusunda kayyum atanmış birçok
şirket bulunmakla beraber diğer terör örgütlerine finansman
sağlayan hiçbir kurum, kuruluş ya da şirkete bugüne kadar kayyum
atanmamıştır. Bu konuda da fırsat varken yetkililerin bütün
terör örgütlerine aynı muameleyi yapmasını ve kamu
vicdanını sızlatacak bir yanlışa düşmemesini
diliyor, kurulacak komisyonun hayırlı hizmetlere vesile olması
dileğiyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önerge sahipleri adına son söz İstanbul
Milletvekili Celal Doğana aittir.
Buyurun Sayın Doğan. (HDP
sıralarından alkışlar)
CELAL DOĞAN (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türk siyasi tarihinin en kötü
günlerinden çıkarak bir komisyon kurulması konusunda yapılan bir
Meclis toplantısında konuşma sırası bana geldi ve en
son konuşmacıyım galiba ben de. Bu nedenle, mümkün olduğu
kadar çizdiğiniz tablo ve tesanüte riayet ederek konuşmama dikkat
edeceğim. Ancak, biraz önce Sayın Bakan da saydı, diğer
konuşmacılar da belirttiler, bir insan ömrünün elli yıllık
süresinde, sayacağım bu isimler hep darbelerin isimleridir. 1960
ihtilali, 12 Mart 1971, 12 Eylül, 28 Şubat, 28 Nisan, arkasından
Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz, Eldiven
-tırnak içinde- Balyoz, Ergenekon, casusluk ve en son 15 Temmuz
Fethullahçı örgütün müdahalesi, daha doğrusu akim kalan
teşebbüsü.
Elli yıla sığmış bir
darbeler tarihini göz önüne aldığımızda, demokratik bir
cumhuriyette mi yoksa bir kabile devletinde mi olduğumuzun gözden
geçirilmesi gerekir. Kısacası, cumhuriyetimiz, demokrasi konusunda
maalesef iyi imtihan vermemiştir. Onun için yapılması gereken,
herkesin şu günlerde diline pelesenk ettiği: Bilahare nasıl
darbeler olmamalıdır, darbelerin kaynağı nasıl
kurutulmalıdır?
Bu nedenle, bugüne kadar, özellikle 1960tan sonra
yapılan tüm müdahalelere hiçbir şekilde Parlamento ve yüce Meclisler
bir neşter vuramamışlardır. Bu neşteri vuramama sonucu
15 Temmuzun tezahürü, açıkça bunun sonucudur. Bu darbenin de
Yekdiğerlerinden
çok farkları olan darbe teşebbüsüyle karşı
karşıyayız. Diğer darbelere
baktığınızda bir ekonomik nedeni var, bir siyasi nedeni
var, bir dayandığı kitle var, bir süresi var en azından.
Gördüğüm kadarıyla, bu darbenin belki çözülmesi gereken en büyük
şifresi, amacının ve süresinin ne olduğu konusunda ciddi
olarak araştırmalar yapılması gerekir. Belki de komisyonun
çözmesi gereken en büyük şifre, bu darbenin amacının ne
olduğu ve hangi süreler için buraya geldiği veyahut da devleti işgaldeki
niyetin kalıcı mı olduğunun net ortaya çıkarılması
gerekir ki belki bu darbeye bir teşhis koyma şansı elde
edebiliriz. Bu nedenle, gördüğüm kadarıyla, partilerde konsensüs var,
bu sevindiricidir. Diğer darbelerin her birisi, aslında, keşke
vaktiniz olsa, birer gündem maddesi yapılsa ve her hafta bir darbe
tartışılsa gerçekten yakın tarihe ışık
tutacak nice belgelerle karşılaşırız ve bu darbeleri
yapanların hepsi de yüce ufuklar, yüce emeller, yüce ideallerle ortaya
çıkmışlardır, hepsi de demokrasiyi ve ülkeyi kurtarmak
iddiasıyla ortaya çıkmışlardır. Tıpkı Tarzan
filmlerindeki gibi, Tarzanın kızı kurtarması gibi
kendilerini kurtarma çabasının dışında hiçbir şey
yapmamışlardır. Yaptıklarının sonucu şudur:
Tamamen kendi hukuklarını yaratmışlardır. Bana 60
ihtilalinin, 12 Eylülün, 12 Martın yarattığı bir demokratik
hukuktan bahsedebilir misiniz? Kendi hukuklarıyla da yaptıkları
kabahat ve suçları örtbas etmek, kendilerini teminat altına alma
hukukunu yaratmışlardır. Örneğin, 60 ihtilalindeki tabii
senatörlük müessesesine baktığınızda, futbol
takımlarındaki Cumhurbaşkanlığı yedek kulübesi
gibidir ve ilanihaye senatördür. Kaldı ki, 12 Eylül 1980e
baktığınızda, sıkıyönetim komutanları
hakkında dava açılmaması Anayasa hükmüne bağlanmıştır.
Bu teşebbüsün akim kalması bence sevindiricidir, en azından
kendi hukuklarını yaratmamışlardır ama
yaptıkları tahribat tümünden çok daha yüksektir çünkü sadece ordu
içindeki bir mesele değildir, ona münhasır bir olay değildir.
Yaratılan siyasi iklimin... Şahıslar üzerinde laflar söyleyerek
kimsenin yüzüne bir şey vurmak niyetinde değilim, öyle bir
tarzım da zaten yok. Siyasi iklim
Palazlanan bu hareketin sirayet
ettiği Türkiyenin kılcal damarlarından temizlenme
şansı çok zordur, çok zordur, belki de tıpkı kanser
hastası gibi metastaz olan bir hastalıktır, bir noktaya
gelmiştir, mikrop her tarafa sirayet etmiştir, her tarafında,
açıkçası kalpte görülen rahatsızlık beyne
sıçramıştır. Eğitimdir, sağlıktır,
sivil toplum örgütleridir, sermayedir, bankalardır, ciheti askeriyedir ama
ciheti askeriyedeki gerçekten calibidikkattir. Ciheti askeriyedeki sıçrama
tahtasına baktığınızda, özellikle 2006dan sonraki
aldıkları mesafe çok ciddi boyutlardadır. Eğer
yanılmıyorsam, verilen bilgiler -ki doğrudur- iyi ki derim, hiç olmazsa
ellerini yanlışlıkla çabuk tutmuş olmaları
Eğer
dört yıl daha bu devam edebilseydi, komuta heyetinde bir tek paralelci
olmayan orgeneral dahi olmayacaktı, tüm kuvvet komutanları paralelci
olacaklardı. O nedenle, askeriyenin sevk ve idaresi kendiliğinden
hiyerarşik nizam olarak paralelin eline geçmiş olacaktı. Bu nedenle,
komuta heyetinin başında kim var? Genelkurmay Başkanı var.
Genelkurmay Başkanını, enteresandır, MİT
Müsteşarı saat dörtte gönderiyor muavinini, yetmiyor, kendisi
gidiyor, uyarıyor. Nasıl becerdin Genelkurmay Başkanı
olarak ihtilal haberini almana rağmen kendini esir düşürmeyi?
Nasıl kendini esir düşürebildin? Bunu kimse beceremez, yoktur siyasi
tarihimizde. İki: Birisi düğüne gidiyor, bir başka kuvvet
komutanı ihtilal haberine rağmen, teşebbüsüne rağmen
düğüne gidiyor.
Şimdi, tarihe baktığınızda
enteresan şeylerle karşılaşıyoruz. Örneğin, bizim
kuvvet komutanlarının birisi de Jandarma Genel Komutanı, ismini
şu anda tam telaffuz edemeyeceğim, sekiz yıllık yaverine
diyor ki: Yunan askeri bana bunu yapmazdı. Yunan askerleriyle biz
savaşmayalı seksen yıl oldu. Belli ki Türkiyeden kopmuş,
Türkiyedeki sorguların nasıl olduğunu bile bilmiyor yani
Filistin askısını bilmiyor, Çin işkencesini bilmiyor,
nasıl elektrik verilir bilmiyor; kopmuş Türkiyeden, alakası
yok. Ama, sekiz yıldır yanında taşıdığı
adamı bir türlü tanıyamamış. Peki, bu komutan, başka
komutanlar da var
Bir de Genelkurmay Başkanını kendi yaveri
kemeriyle bağlıyor.
Şimdi, size bir şey
hatırlatacağım, Reşat Çiğiltepeyi
hatırlatacağım. Reşat Çiğiltepe kimdir? Anafartalarda
bir komutandır, Mustafa Kemalin verdiği emri bir saat geç icra
ettiği için intihar etmiş bir asker, bir paşadır veyahut da
bir albaydır. O paşaydı, intihar edecek adam seçebiliyordu
yanına; bunlar kendisini bağlayacak arkadaşlar seçebiliyorlar.
(HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
Bu nedenle, Sayın
Başbakanımızdan ricam var, o da şu: Çok kısa sürede
gideceğiniz Askerî Şûraya lütfen bu komuta heyetiyle gitmeyiniz,
lütfen bu kesimle gitmeyiniz. İnşa edeceğiniz komuta heyetinin veya
terfilerin bundan iyi olma şansı yok. Hiçbirinin şahsıyla
bir alacağım vereceğim yok. Sayısız general dostum
var; hepsi jantidir, gerçekten centilmen insanlardır ama bu sevk ve
idaredeki anlayışın Türkiye ordusunu dizayn etme hakkı yoktur.
Belki ileride komisyonlarda
konuşacağız, bunların derdini, çaresini nasıl buluruz
diye konuşacağız. Konuşmamız gereken, asıl
kaynağında kurutulması gereken meselelerdir, bir. Ama beş
dakika daha
Son dakika konuşuyorsunuz, bir dakikanız kalıyor,
bitirmek durumunda kalıyorsunuz.
Bir şey daha söyleyeceğim: Toplumsal
birlikten bahsediyorsun, çok doğrudur; toplumsal barıştan
bahsediyorsun, çok güzeldir. Değerli, eskimeyen dostlarımın
olduğu Halk Partisinin mitingini tebrik ediyorum ama bir tek şu
serzenişim var: O manifestoda bir tek cümle keşke toplumsal
barışlar olabilseydi.
Bir başka şey söylemek istiyorum:
Halkların Demokratik Partisini şeytanlaştırmaya devam
etmenizde bir fayda yoktur, Türkiyeye de bir faydası yoktur. Bütün siyasi
partilerin genel başkanlarını Cumhurbaşkanı
çağırdı. Halkların Demokratik Partisi, çok iyi biliyorum,
saat on buçuktan itibaren dimdik darbenin karşısında durdular ve
Parlamentodaki bildiriyi de imzaladılar.
Şimdi, duvarların dili olsa,
dağların dili olsa, mitinglerin dili olsa
İki genel başkan
Sayın Cumhurbaşkanına gitti. Ne iki genel başkanın
kendisine sarf etmediği bir laf kaldı ne
Cumhurbaşkanının onlara sarf etmediği bir laf kaldı.
Ben yüzlerine ne dedikleri konusunu da tartışmıyorum. Hiç
olmazsa bundan sonra -Anadoluda bir laf vardır, Lütfen bir
merhabanın yerini bırakın. derler- birbirinize merhaba edecek
düzende siyaset yapmaya devam edin çünkü siyasette
kullandığımız dilin, vardığımız
noktanın bir kısmında etkisinin bu olduğunu da biliyorum.
Kısacası, değerli
arkadaşlarım, söylemek istediğim şu: Manzara çok kötü; asker,
askere kurşun sıkıyor. Siz şimdi ona eşkıya
diyebilirsiniz, dün o askerdi, dün o komutandı ama bugün eşkıya.
Adliye paramparça olmuş, bürokraside gerçekten on binlerce tasfiye söz
konusu. Yargıda güveneceğimiz mercinin neresi olduğunu
bilmiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
CELAL DOĞAN (Devamla) - Kim kendisini nereye
emanet edeceğini bilmiyor. Bu geldiğimiz noktada bir restorasyon
dönemine geçilecektir yani cumhuriyeti yeniden inşa eder gibi
sıfırdan kuracaksınız.
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Doğan.
CELAL DOĞAN (Devamla) Tamamlayayım
Sayın Başkan.
Yeniden inşa edilen cumhuriyetin 1921
felsefesine uygun olması gerekir yani Türkiyedeki bütün kesimlerin, bütün
halkların ve bütün katmanların birlikte
paylaştığı çağdaş bir anayasa için söylüyorum.
Bir cümle şunu söyleyeceğim: Gazi Meclisin
bize eseri bir cumhuriyet ve bir devlettir. Bu Gazi Meclis çok güzel direndi,
saygıyla karşılıyorum, önünde şapka
çıkartıyorum ama gerçek bir sivil demokrasiye bizi ulaştıracak
bir anayasa yapmazsa sadece anılarda kalır.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Doğan.
Böylece Meclis araştırması önergeleri
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi Meclis araştırması
açılıp açılmaması hususunu oylarınıza
sunacağım.
Meclis araştırması
açılmasını kabul edenler
Kabul etmeyenler
Oy birliğiyle
kabul edilmiştir.
Allah hayırlı, mübarek eylesin; millî
irade için, demokrasi için önemli bir araştırma komisyonu kurulacak.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye, oylamaları bitireyim,
söz vereceğim.
Meclis araştırmasını yapacak
komisyonun 15 üyeden kurulmasını oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Komisyonun çalışma süresinin başkan,
başkan vekili, sözcü ve kâtip üyenin seçimi tarihinden başlamak üzere
üç ay olmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Komisyonun gerektiğinde Ankara
dışında da çalışabilmesi hususunu oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın Baluken, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
23.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, her siyasi partiden
eşit temsiliyetle yürütülecek bir çalışmanın tekrar darbe
ayıbını yaşamamak açısından son derece önemli
olacağına ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Çok önemli bir çalışmaya bugün Meclis imza
attı. Eminiz ki 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Meclisin ortaya
koyduğu tavır ne kadar tarihîyse bugün bu komisyonun kurulması
da o düzeyde tarihî olarak gelecek nesiller tarafından da
değerlendirilecektir.
Ancak, burada özellikle bir
hatırlatmayı tekrar ifade etmekte sonsuz bir yarar görüyorum. Bu
komisyon, dediğim çerçevede tarihî bir işlev görecek ve özel bir
çalışma alanıyla belki de ülkemizin demokratik geleceğine
büyük bir katkı sunacak bir komisyon. O nedenle klasik bir komisyonun
işleyişini veya teşekkülünü aşmak durumundadır diye
düşünüyoruz. Yani İç Tüzüke göre oluşturulan araştırma
komisyonlarının nasıl teşekkül ettiği daha önceki
Parlamento teamüllerinde ve İç Tüzük kurallarında ifade
edilmiştir. Ancak, bu komisyon, bahsettiğim tarihî misyondan
dolayı, her siyasi partiden eşit üye katılımının
olduğu, kendi yöntem, metodoloji ve çalışma takvimini özgün
olarak ortaya koyabileceği bir çalışmayı esas
almalıdır diye düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Bağlıyorum, bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Bitirelim
lütfen.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Bu konuda özellikle iktidar partisine önemli bir görev ve
sorumluluk düşüyor. Her siyasi partiden eşit temsiliyetle yürütülecek
bir çalışma, tekrar darbe ayıbını
yaşamamamız açısından son derece önemli olacaktır diye
düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
III.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının,
kurulmasına karar verilen araştırma komisyonunun demokrasi ve
millî irade için son derece önemli olduğuna ilişkin
konuşması
BAŞKAN Evet,
sayın milletvekilleri, hakikaten demokrasimiz için, millî irademiz için
son derece önemli bir araştırma komisyonu kuruluyor. Ben
şimdiden, emek veren tüm siyasi partilere, çalışacak olan tüm
görevlilere, milletvekillerine çok çok teşekkür ediyorum.
Hayırlı, uğurlu olsun diyorum.
Böylece, alınan karar
gereğince, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan,
Uluslararası İşgücü Kanunu Tasarısı ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Uluslararası İşgücü Kanunu Tasarısı (1/727) ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 403)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan,
130 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Karadağ Hükümeti Arasında Konsolosluk
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
2.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Karadağ Hükümeti Arasında
Konsolosluk Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/491) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 130)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların
bulunamayacağı anlaşıldığından, kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 27 Temmuz 2016 Çarşamba günü saat
14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum, hayırlı
akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati: 19.08