TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
12nci
Birleşim
9
Aralık 2015 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Konya
Milletvekili Mustafa Baloğlu'nun, Hazreti Mevlânanın 742nci vuslat
yıl dönümüne ve 7-17 Aralık Mevlâna Haftasına ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- Gaziantep
Milletvekili Mahmut Toğrul'un, sokağa çıkma yasaklarına
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın, İstanbul ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Karadeniz Ekonomik
İşbirliği Parlamenter Asamblesi (KEİPA) ve Türk Dili
Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesinde (TÜRKPA) Türkiye Büyük Millet
Meclisini temsil edecek grupları oluşturacak üyelerin isimlerine
ilişkin tezkeresi (3/380)
B) Önergeler
1.- Başkanlığın,
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonu; Şanlıurfa Milletvekili
Dilek Öcalan ve Batman Milletvekili Saadet Becereklinin, Avrupa Birliği
Uyum Komisyonu; Diyarbakır Milletvekili Feleknas Ucanın,
Dışişleri Komisyonu; Samsun Milletvekili Fuat
Köktaşın ve Karaman Milletvekili Recep Şekerin, Kamu
İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu; Gaziantep Milletvekili Şamil
Tayyarın, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu; Bursa
Milletvekili İsmail Aydının, Dışişleri Komisyonu;
Kütahya Milletvekili Mustafa Şükrü Nazlının Avrupa Birliği
Uyum Komisyonu; Sakarya Milletvekili Mustafa İsenin, İçişleri
Komisyonu üyeliklerinden, 9/12/2015 tarihinde istifa ettiklerine ilişkin
önergesi (4/4)
C) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Konya
Milletvekili Muhammet Uğur Kaleli ve 23 milletvekilinin, Konya kapalı
havzasıyla ilgili sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/4)
2.- Çorum
Milletvekili Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurt ve 28 milletvekilinin,
tıbbi ve aromatik bitkilerin üretimi, satılması, kontrolü,
ekolojik dengenin korunması ve bu konuda kadın
girişimciliğin desteklenmesi konularında yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/5)
3.- Kayseri
Milletvekili İsmail Tamer ve 27 milletvekilinin, istilacı
yabancı türlerin çevresel, ekonomik ve sağlık alanındaki
olumsuz etkilerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/6)
4.- Tekirdağ
Milletvekili Candan Yüceer ve 20 milletvekilinin, Aile bütünlüğünü olumsuz
etkileyen unsurlar ile boşanma olaylarının
araştırılması ve aile kurumunun güçlendirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/7)
5.- MHP Grubu
adına Grup Başkan Vekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Aile bütünlüğünü olumsuz
etkileyen unsurlar ile boşanma olaylarının
araştırılması ve aile kurumunun güçlendirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/11)
6.- İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu ve 24 milletvekilinin, Aile
bütünlüğünü olumsuz etkileyen unsurlar ile boşanma
olaylarının araştırılması ve aile kurumunun
güçlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/14)
7.- İstanbul
Milletvekili Tülay Kaynarca ve 26 milletvekilinin, Aile bütünlüğünü
olumsuz etkileyen unsurlar ile boşanma olaylarının
araştırılması ve aile kurumunun güçlendirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/16)
V.- AÇIKLAMALAR
1.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken'in, Güneydoğu Anadolu
Bölgesinde bazı yerleşim yerlerinde uygulanan sokağa çıkma
yasaklarına, mülki idare amirleriyle görüşmek isteyen Halkların
Demokratik Partisi milletvekillerinin muhatap alınmadığına
ve bu mülki idare amirlerinin uyarılması konusunda İçişleri
Bakanlığının bir genelge göndermesi için Meclis
Başkanlık Divanının müdahil olması gerektiğine
ilişkin açıklaması
2.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
3.- İstanbul
Milletvekili Engin Altay'ın, mülki idare amirlerinin milletvekillerinin
görüşme taleplerine cevap vermesi gerektiğine ve Hükûmetin bu konuda
bilgi vermesini beklediğine ilişkin açıklaması
4.- Adalet
Bakanı Bekir Bozdağ'ın, Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
5.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay'ın, Adalet Bakanı Bekir Bozdağdan,
Hükûmetin Öcalanla görüşmelerinin devam edip etmediği hususunda
millete ve Meclise bilgi vermesini beklediğine ilişkin
açıklaması
6.- Adalet
Bakanı Bekir Bozdağ'ın, milletvekillerinin görüşme
taleplerine cevap vermeleri konusunda mülki idare amirlerine gerekli
uyarıyı yaptığına ve İstanbul Milletvekili Engin
Altay ile Manisa Milletvekili Erkan Akçayın yaptıkları
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
7.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay'ın, Adalet Bakanı Bekir Bozdağın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
8.- Ankara
Milletvekili Levent Gök'ün, Adalet Bakanı Bekir Bozdağın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
9.- Adalet
Bakanı Bekir Bozdağ'ın, Ankara Milletvekili Levent Gökün
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken'in, Adalet Bakanı Bekir
Bozdağın yaptığı açıklaması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
VII.-
ÖNERİLER
A)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, aile bütünlüğünü olumsuz etkileyen unsurlar
ile boşanma olaylarının araştırılması ve
aile kurumunun güçlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla verilmiş olan, (10/7), (10/8), (10/9), (10/10),
(10/11), (10/12), (10/13), (10/14), (10/15), (10/16), (10/17), (10/18) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin Genel Kurulun 9
Aralık 2015 Çarşamba günkü birleşiminde okunmasına; bu
önergelerin görüşmelerinin gündemde bulunan aynı konuda verilmiş
olan Ardahan Milletvekili Orhan Atalay ve 25 milletvekilinin (10/2) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesiyle birlikte
birleştirilerek aynı günkü birleşimde yapılmasına; bu
birleşimde görüşmelerin tamamlanması hâlinde başka bir
işin görüşülmemesine; mezkûr Meclis araştırması
önergelerinin görüşmelerinin Genel Kurulun 9 Aralık 2015
Çarşamba günkü birleşiminde tamamlanamaması hâlinde Genel
Kurulun 10 Aralık 2015 Perşembe günkü birleşiminde görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine ve bu
işin tamamlanmasından sonra başka bir işin
görüşülmemesine; Genel Kurulun 15 Aralık 2015 Salı günkü
birleşiminde sözlü soruların görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi
VIII.-
SEÇİMLER
A) Komisyonlarda
Açık Bulunan Üyeliklerine Seçim
1.- Millî Savunma
Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
2.- Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
3.- Kamu
İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunda açık bulunan üyeliğe
seçim
4.- İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonunda açık bulunan üyeliğe
seçim
5.-
İçişleri Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
6.-
Dışişleri Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
7.- Avrupa
Birliği Uyum Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
IX.- MECLİS
ARAŞTIRMASI
A) Ön
Görüşmeler
1.- Ardahan
Milletvekili Orhan Atalay ve 25 milletvekilinin, Aile bütünlüğünü olumsuz
etkileyen unsurlar ile boşanma olaylarının
araştırılması ve aile kurumunun güçlendirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2)
2.- Tekirdağ
Milletvekili Candan Yüceer ve 19 milletvekilinin, Aile bütünlüğünü olumsuz
etkileyen unsurlar ile boşanma olaylarının
araştırılması ve aile kurumunun güçlendirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/7)
3.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal ve 20 milletvekilinin, Aile
bütünlüğünü olumsuz etkileyen unsurlar ile boşanma
olaylarının araştırılması ve aile kurumunun
güçlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/8)
4.- Kocaeli
Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet ve 21 milletvekilinin, Aile bütünlüğünü
olumsuz etkileyen unsurlar ile boşanma olaylarının
araştırılması ve aile kurumunun güçlendirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/9)
5.- Adana
Milletvekili Aydın Uslupehlivan ve 21 milletvekilinin, Aile
bütünlüğünü olumsuz etkileyen unsurlar ile boşanma olaylarının
araştırılması ve aile kurumunun güçlendirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/10)
6.- MHP Grubu
adına Grup Başkan Vekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Aile bütünlüğünü olumsuz
etkileyen unsurlar ile boşanma olaylarının
araştırılması ve aile kurumunun güçlendirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/11)
7.- Aydın
Milletvekili Deniz Depboylu ve 21 milletvekilinin, Aile bütünlüğünü
olumsuz etkileyen unsurlar ile boşanma olaylarının
araştırılması ve aile kurumunun güçlendirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/12)
8.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka ve 20 milletvekilinin, Aile bütünlüğünü
olumsuz etkileyen unsurlar ile boşanma olaylarının
araştırılması ve aile kurumunun güçlendirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/13)
9.- İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu ve 24 milletvekilinin, Aile
bütünlüğünü olumsuz etkileyen unsurlar ile boşanma
olaylarının araştırılması ve aile kurumunun
güçlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/14)
10.- Bursa
Milletvekili Emine Yavuz Gözgeç ve 24 milletvekilinin, Aile bütünlüğünü
olumsuz etkileyen unsurlar ile boşanma olaylarının
araştırılması ve aile kurumunun güçlendirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/15)
11.-
İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca ve 26 milletvekilinin, Aile
bütünlüğünü olumsuz etkileyen unsurlar ile boşanma
olaylarının araştırılması ve aile kurumunun
güçlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/16)
12.- Çorum
Milletvekili Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurt ve 21 milletvekilinin, Aile
bütünlüğünü olumsuz etkileyen unsurlar ile boşanma
olaylarının araştırılması ve aile kurumunun
güçlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/17)
13.-
Ağrı Milletvekili Dirayet Taşdemir ve 22 milletvekilinin, Aile
bütünlüğünü olumsuz etkileyen unsurlar ile boşanma
olaylarının araştırılması ve aile kurumunun
güçlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/18)
9 Aralık 2015 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP
ÜYELER : İshak GAZEL (Kütahya), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)
------0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı sözlerde süre beş
dakikadır. Beş dakikadan sonra uzatma kullanmayacağız. Tüm
konuşmacılara, hatiplere özellikle şimdiden duyurayım.
Gündem dışı ilk söz, Mevlâna
Haftası hakkında söz isteyen Konya Milletvekili Mustafa
Baloğluna aittir.
Buyurun Sayın Baloğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Konya Milletvekili Mustafa
Baloğlu'nun, Hazreti Mevlânanın 742nci vuslat yıl dönümüne ve
7-17 Aralık Mevlâna Haftasına ilişkin gündem
dışı konuşması
MUSTAFA BALOĞLU (Konya) - Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; Hazreti Mevlânanın 742nci
vuslat yıl dönümü ve 10-17 Aralık Mevlâna Haftası sebebiyle
gündem dışı söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle yeni görevinizin hayırlı ve
başarılı olmasını diliyorum Sayın
Başkanım.
Vefatının 742nci yılında büyük
mütefekkir, gönül insanı, sevgi medeniyetimizin mimarlarından Mevlâna
Celâlettin Rûmi Hazretlerini rahmetle anıyorum. Hazreti Mevlâna tüm
insanlığın önem verdiği bir şahsiyettir. Büyük
mutasavvıf, mütefekkir, şair ve din âlimi Hazreti Mevlâna aynı
zamanda bir gönül eğitimcisi, sevgi eri, Anadolu velisidir. Rehber eseri
Mesnevi milletimizin asırlardır beslendiği temel manevi bir
kaynak olmuştur. Dergâhı ise asırlardır halkın büyük
alaka gösterdiği bir ziyaretgâh, yedi yüz yıllık derin mazi içerisinde
bir ahlak ve fazilet mektebinin merkezi durumundadır. Bugün, bütün
dünyayı birliğe, dirliğe, barışa, dostluğa,
kardeşliğe ve beraberliğe çağıran Hazreti
Mevlânanın mesajları gönülden gönüle dolaşmaktadır.
Hazreti Mevlâna insanı çok iyi
tanımış ve analiz etmiştir, bu yönüyle Mevlânaya insan
mühendisi demek yanlış olmaz. Ona göre insan iki ana unsurdan
oluşmaktadır: Bir tanesi topraktan yaratılan beden, diğeri
Yaradanın ruhundan üflediği can. Mevlânaya göre insan, eğer
topraktan yaratılan bedene önem verirse sadece toprağa mensuptur;
eğer Allahtan geldiğine inanarak cana önem verirse, onun
istediği gibi yaşamaya gayret ederse insan melek gibidir, hatta
meleklerden de üstündür.
Hazreti Mevlâna asırlar boyunca sesiyle,
soluğuyla hep taze ve canlı kalmıştır. Zaman onu
eskitememiş, olaylar ve esen rüzgârlar ona tesir etmemiştir. Ortaya
koyduğu çağlarüstü ölümsüzlük mesajları, fazilet ve meziyet
yüklü öğretileri uyuyan gönülleri uyarmış ve
uyandırmıştır. Ortaya koyduğu ruhi ve ahlaki kaideler
o kadar yenidir ki sanki bugün söylenmiş, az önce yazılmış
gibidir. Asırlar önce Anadoluda, Konyada mutasavvıf ve mukaddes bir
şahsiyet olarak yaşayan Celâlettin Rûmi insanlara ilahi
aşkı, hoşgörüyü, umudu öğretmiştir. Günümüze kadar bu
değerler geçerliliklerini kaybetmemiştir. Özellikle gerçek
değerlerin yitirildiği, ortalığa kan ve barut
kokularının yayıldığı, kardeş
kavgalarının zirveye çıktığı zamanlarda Mevlâna
öğretilerinin değeri çok daha artmıştır. Bugün, İslam
mütefekkirleri gibi, Hazreti Mevlânaya göre de insan bedeniyle pek küçük ve
değersizdir ama mana cihetiyle o, âlemin en kıymetli unsurudur. Sen
görünüşte bu âlemde en küçük şeysin ama
taşıdığın mana bakımından en büyük âlem
sensin. Öyleyse yakınlık dili bizatihi başkadır, gönüldaşlık
aynı dili konuşmaktan daha iyidir. Gönülden konuşmasız,
imasız ve kayıtsız yüz binlerce tercüman yükselir. diyen
Hazreti Mevlâna, gönülden gönüle konuşma ve anlaşmanın
yollarının bulunmasına vurgu yapmıştır.
Ayrılık için harekete geçenlerin insanları kavim kavim yaratan
ve ona can veren Hakkın ayetlerini dahi ayrılık aracı
yapabileceklerini belirtir. Bunların varlıklarını kendi
dışındakilerinin -moda tabirle- ötekilerin yokluğuna
endekslemiş olduklarını düşünür. Hâlbuki dünya hepimize
yetecek genişliktedir. Duygu ve üslup farklılığı
kişilere ve dönemlere göre anlama sorununu büyütmekte veya küçültmektedir.
İttifak ettiklerimizle birleşik, ihtilaf ettiklerimizle
barışık olmayı öğreten Hazreti Mevlâna diyor ki: Onun
şekline ve rengine bakma, onun azmine ve niyetine bak. O, siyah da olsa
seninle aynı niyettedir, sen ona beyaz de, zira seninle aynı
renktedir. Çünkü kervanın kalabalığı ve çokluğu yol
kesicilerin mızrağını ve belini kırar.
Öğütlerinde gerçek insanlardan oluşan mutlu toplumun nasıl oluşacağını
anlatan Hazreti Mevlâna Dün dünle gitti cancağızım, şimdi
yeni şeyler söylemek lazım. Eski satanların nöbeti geçti,
benim pazarımda şimdi hep yeni şeyler satılıyor. der.
Hazreti Mevlânayı anmayla ilgili,
Konyamızda, 10-17 Aralık tarihleri arasında, Mevlâna
Haftası olarak birçok etkinlik yapılıyor. Özellikle Konya Büyükşehir
Belediyesi, dünyanın en büyük restorasyon projesi olan Mevlâna Kültür
Vadisi Projesiyle 3 milyon 950 bin metrekarelik alan ve 7.316 bina, 17 müze ve
371 tescilli binayla Hazreti Mevlânaya yakışır bir
Konyayı oluşturma çabasında.
Yine, 17 Aralık -bildiğiniz gibi- Hazreti
Mevlânanın düğün gecesi olarak tanıdığı
Şebiarus günüdür. Ben bu vesileyle, hem değerli milletvekillerimizi
hem de bizi dinleyen tüm vatandaşlarımızı Şebiarusa
ve Konyamıza Hazreti Mevlânâ etkinliğine davet ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Baloğlu.
Gündem dışı ikinci söz, sokağa
çıkma yasakları hakkında söz isteyen Gaziantep Milletvekili
Mahmut Toğrula aittir.
Buyurun Sayın Toğrul. (HDP
sıralarından alkışlar)
2.- Gaziantep Milletvekili
Mahmut Toğrul'un, sokağa çıkma yasaklarına ilişkin
gündem dışı konuşması
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. Sokağa çıkma yasaklarıyla ilgili gündem
dışı söz almış bulunmaktayım.
Sayın milletvekilleri, son yedi ay içerisinde
kürdistanda Sur, Nusaybin, Derik başta olmak üzere toplam 18 merkezde cari
ulusal ve uluslararası hukuk kurallarına uyulmadan, tamamen kanun
dışı ve saraydan emirlerle kaymakam ve valiler
aracılığıyla sokağa çıkma yasakları uygulanmaktadır.
Son yedi ayda 18 merkezde toplamda yüz elli gün sokağa çıkma
yasağı uygulanmıştır. Bu yasak boyunca burada
yaşayan insanların en temel ihtiyaçlarını
karşılamak bir yana, hareket eden her türlü canlı keskin
nişancılar marifetiyle infaz edilmiştir. 1990lı
yılların katil JİTEMcilerinin günümüz versiyonu olan
IŞİD zihniyetli esedullah tim mensuplarınca bugüne kadar çocuk
demeden, kadın demeden, genç demeden, yaşlı demeden 301 sivil
insanımız katledilmiştir. Bu esedullah timi paramiliter çeteler
sokakları dakikalarca bombaatarlarla, havanlarla, hatta toplarla dövmektedirler;
sadece insanları değil, hayvanları bile telef etmektedirler.
Eş Genel Başkanımız ve halkımızın
temsilcileri vekillerimiz birçok defa bu paramiliter çetelerce öldürücü
saldırılara maruz bırakılmıştır. AKP
iktidarı sokağa çıkma yasakları adı altında
devlet terörü estirmektedir. Sokaklarda devletin paramiliter çeteleri
halkı korumak bir yana, halkın evlerini
boşaltmalarını, aksi takdirde mal ve can güvenliklerinin
sağlanamayacağını anonslarla duyurmaktadırlar. Devlet,
yasak ilan ettiği ilçelerde halkı göçe zorlamakta ve bölgeyi
insansızlaştırmaya çalışmaktadır. Kürdistanda
devletin uyguladığı şiddet, sadece bölge halkına
değil bu halkın kültürel ve kentsel dokusuna karşı da
yürütülmektedir. Sadece Kürtlerin, Ermenilerin, Süryanilerin, Yahudilerin,
Türklerin, Arapların değil tüm halkların ve dinlerin ortak
mirası olan ve gelecek nesillerin de görmeye, dokunmaya hakkı
olduğu Diyarbakır Kalesi içindeki binlerce yıllık tarihî
eserler, helikopterlerden atılan bombalarla umursamazca tahrip ediliyor. Bu
tarihî eserlerin dostu ve koruyucusu Sevgili Tahir Elçi gibi siviller maalesef
katlediliyor.
Surda beş yüz yıllık geçmişi
olan Kurşunlu Camisi, Paşa Hamamı, Dört Ayaklı Minare;
Ermeni, Keldani ve Surp Giragos Kiliselerine verilen tahribatlar uluslararası
hukuka göre kültürel bir soykırımdır; İnsan Hakları
Evrensel Bildirgesi, Avrupa Kentsel Şartını hiçe saymaktır
ve savaş suçudur. Bu yapılanlar IŞİD çetelerinin Palmirada
yaptığı Vandalizmden farklı değildir. Bunu yapanlar,
Yugoslavya iç savaşında Mostar Köprüsünü yıkanlar ve
başkaca katliamlar nedeniyle Laheyde yargılanan Sırp katil
Miloseviç gibi uluslararası mahkemelerde yargılanmaktan
kurtulamayacaklardır.
Devlet güçlerinin halka karşı
düşmanca davranışları ve uyguladıkları yoğun
şiddet, ülkemizde şiddetin gündelik bir yaşam pratiğine
dönüşmesini sağlamakta, diyalog, uzlaşı ve adalet duygusunu
yok ederek müzakere yollarının tamamen
kapandığını toplumsal bir algıya dönüştürmeyi
hedeflemektedir. Bu şiddetin en önemli nedeninin Kobane ve Rojava devrimi
olduğunu biliyoruz. Orada kırılamayan irade
Hendekler bahane
edilerek bu halkın, yüz yıllık ulus devlet zulmünden kurtulmak
ve kendisini yönetmek üzere oluşturduğu öz yönetimler üzerinden
iradeleri kırılmak istenmektedir.
Şunu açıkça ifade etmek gerekir ki
hendekler bir neden değil uyguladığınız şiddetin
bir sonucudur ve biz Kürtler hiçbir şekilde şiddetinize boyun
eğmeyecek, sonuna kadar direneceğiz. Şiddetiniz
direnişimizi büyütecek ve tüm kürdistana yayılmasına neden
olacaktır. Bunun böyle bilinmesi gerekir. Şiddet sonuç
getirmeyecektir.
Kürt sorununun tek çözümü demokratik müzakere ve
toplumsal bir barış projesinin hayata geçirilmesidir.
Savaşı, tasfiyeyi ve çatışmayı esas alan tekçi ve
iktidarcı anlayışın başlattığı bu
çatışma ve şiddet ortamının halklarımıza ve
bu toprakların geleceğine hiçbir faydası yoktur. Kürt sorununun
demokratik ve adil çözümü için taraflar yeniden müzakere masasına
oturmalı ve Kürt şehirlerindeki polis, asker ve devlete bağlı
paramiliter çetelerin ablukasına derhâl son verilmelidir.
Değerli arkadaşlar, bunlar,
tarafınızdan yaratılan tablonun örnekleridirler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) İnsanlar
çocuklarını, yaralılarını beyaz bayraklarla
hastanelere taşıtmaktadır. Tarihî eserler bu şekilde
yakılmaktadır. Bunlar eserlerinizdir, övünebilirsiniz.
Saygılarımla. (HDP sıralarından
alkışlar)
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) - Bundan daha
acı resimler var terör örgütünün yaptıkları!
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Toğrul, süreniz bitmiştir.
Gündem dışı üçüncü söz,
İstanbulun sorunları hakkında söz isteyen İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanala aittir.
Buyurun Sayın Tanal. (CHP
sıralarından alkışlar)
3.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal'ın, İstanbul ilinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; televizyonun başında bizi
izleyen vatandaşlarımıza, herkese selam ve
saygılarımı iletiyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün 9 Aralık
Dünya Yolsuzlukla Mücadele Günü. Yani tam 17-25 Aralık yolsuzluğuna
dokuz gün kala siyasi iktidara baktığımız zaman, dünyada
Yolsuzlukla Mücadele Gününde yolsuzluğu engellemek için, yolsuzlukla
mücadele etmek için çok etkin sözler, mesajlar kamuoyuna verildiği hâlde,
siyasi iktidar da herhâlde yolsuzluğun içerisine battığı
için yolsuzlukla ilgili herhangi bir mesaj vermemekte. Onun için iktidarın
bu tavrını, bu sessizliğini kınıyorum ben. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, İstanbulun
sorunlarına geldiğimiz zaman, 78 milyon insanımız, hepsine
sesleniyorum: Türkiyede bir soygun düzeni var. Şimdi, bu soygun düzenini
resmî mahkeme kararlarıyla birlikte sayın milletvekili
arkadaşlarıma da anlatmak istiyorum ben.
İstanbulkart denilen bir kart var; Ankarada
AnkaraKart var, İstanbulda İstanbulkart var.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - İzmirde yok,
koçan var hâlâ.
MAHMUT TANAL (Devamla) - Netice itibarıyla sözü
olan, lafı olan, bilgisi olan insan gelir, burada konuşur. Yani
yerinizden bana laf atacağınıza bu sorunu nasıl
gidereceğinizi söyleyin.
İstanbulkart İstanbulda 10 TLye
satılıyor, hırsızlık yapılıyor, yolsuzluk
yapılıyor, halkın cebindeki parası çalınıyor.
İstanbulkartla ilgili, ben halkın vekili olarak, Cumhuriyet Halk
Partisi varsa herkes için var olan parti olarak biz, bu
İstanbulkartın Tüketici Kanununun 5inci maddesine aykırı
olduğunu, devletin bir kamu hizmeti verirken bunu bir kartla bedelli
olarak satmasının yasak olduğunu tüketici mahkemesine götürdük,
tüketici heyeti bunu iptal etti. İstanbul Büyükşehir Belediyesi bu
karara itiraz etti ve sayın tüketici mahkemesi şöyle bir karar verdi:
Siz, bu taşıma hizmetini veriyorsanız taşıma ücretini
vatandaşa kart satarak sağlayamazsınız. dedi.
Şu anda tüm İstanbullulara sesleniyorum:
İstanbulkartı 10 TLye aldığınız
paranızın iadesi için İstanbul Büyükşehir Belediyesine
müracaat ediniz. İstanbul Büyükşehir Belediyesinin
İstanbulkartla ilgili bugüne kadar almış olduğu tüm
paralar haksızdır, yolsuzdur ve belediye o parayı başka
yerlere harcamıştır ama bir şeye
harcamadığını iyi biliyorum, kamu hizmeti için
harcamadığını iyi biliyorum. Niçin iyi biliyorum? Aynı
şekilde, İstanbuldaki tüm yolların, tüm caddelerin otopark
olarak kullanılmasıyla ilgili kararını iptal
ettirdiğim hâlde yani yolların ücretli otopark olarak İSPARK
tarafından kullanılması kararını iptal ettirdiğim
hâlde, hâlen devam etmektedir. Vatandaşın bu konuyla ilgili
İstanbul idare mahkemesinin kararı var.
Aynı zamanda Ankaralı hemşehrilerime
sesleniyorum: Ankaradaki caddelerin de, sokakların da ücretli otopark
olarak kullanılmamasına ilişkin Ankara idare mahkemesinden karar
aldım. Ankarada ancak şehir eşkıyaları
tarafından bir esnaf öldürüldükten sonra Ankara Büyükşehir Belediyesi
bunu ücretsiz hâle getirebildi.
Değerli arkadaşlar, Ankaralı
hemşehrilerim şu konuda emin olsunlar: AnkaraKartla alınan o 5
TLlik haksız, yolsuz parayı da iptal ettireceğim, onunla ilgili
de mücadeleye devam edeceğim.
Benim vatandaşlarımızdan
istirhamım şudur: Haksız olarak belediye tarafından
alınan bu paranın iadesi için belediyeye müracaat ederek bu paraların
toplu iadesi hususunda mücadele etmeleridir.
Bana laf atan milletvekillerinin, bu şekilde
kamuya nasıl hizmet ediyorsam onlar da kendi illeriyle ilgili böyle bir
hizmet verirlerse ellerinden öpeceğim ben. Oradan laf atarak
milletvekilliği yapılmaz. Allah rızası için çıkın
bir gün burada şehrinizle ilgili, seçildiğiniz bölgeyle ilgili
sorunları bir dile getirin yahu! Grup başkan vekillerinize bakarak
parmak kaldırıp parmak indirmeyin; parmak kaldırarak, parmak
indirerek milletvekilliği yapılmaz.
Hepinize teşekkür ediyorum,
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Tanal.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır
MUSA ÇAM (İzmir) Söz istemiştik, söz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
AYTUĞ ATICI (Mersin) Söz taleplerimiz var
Sayın Başkan.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, dün de
ifade etmiştim 60a göre yerinden söz vermeyeceğimi ama engelliler
için özel ve istisnai bir durum olarak
Bundan sonraki süreçte de
bakacağız, böyle bir hususiyete binaen gerektiğinde
vereceğim. Bu, tamamen Başkanlığın takdirinde olan bir
husustur. Bu takdire tüm milletvekillerinin saygı ve rıza
göstereceğini temenni ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Göstermiyoruz Sayın
Başkan.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
MUSA ÇAM (İzmir) Dün söz verdiniz, ne
kaybettiniz?
BAŞKAN Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Elbette dün Engelliler Gün
münasebetiyle söz verdiniz ama en az bir o kadar önemli olan 9 Aralık
Dünya Yolsuzlukla Mücadele Günü dolayısıyla bu konuda söz alan
arkadaşlara da söz vermeniz gerekir. Yani, özel bir gün.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Akçay, tutanaklara geçmiştir, çok sağ olun.
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Başkan,
Adıyamanla ilgili konuşacaklarım var, Adıyamanla ilgili,
lütfen!
BAŞKAN Günü geldiğinde söz alır
konuşursun Sayın Çam.
MUSA ÇAM (İzmir) Bir dakika sizin ilinizle
ilgili konuşacağım, sizin ilinizle ilgili!
BAŞKAN Çok teşekkür ediyorum.
Buyurun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, şu hususu hatırlatmaya ihtiyaç var: Dün zaten
bu konu tartışıldı, diğer grup başkan vekilleri
de Meclis başkan vekillerinin Meclis oturumlarında farklı
tutumlar göstermesiyle ilgili ortaya çıkan
karışıklığı ifade ettiler. Bir kere, bunun
giderilmesi gerekiyor. Yani, sizin milletvekiline söz vermeyip bir başka
Meclis başkan vekilinin yine aynı İç Tüzükü gerekçe göstererek
söz vermesi başlı başına bir çelişki yaratıyor.
İkincisi: İç Tüzük 60ta, herhangi bir
konuda Pek kısa bir sözü olduğunu ifade eden bir milletvekiline
Meclis oturumunu yöneten Başkan ya da Başkan Vekili söz verir. diye
bağlayıcı bir ibare var.
BAŞKAN Bağlayıcı değil
Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Her gün
Türkiyenin gündemiyle ilgili son derece önemli gelişmeler
yaşanıyor ve bu konuda da milletvekillerini susturmak değil; tam
tersine, o sorunları Genel Kurulda ifade etmek, Genel Kurulu
bilgilendirmek üzere, takdir hakkınızı İç Tüzükü doğru
yorumlayarak kullanmanız gerektiğini düşünüyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Baluken.
Tamamen İç Tüzükten
aldığımız yetkiye dayanarak bunu yapıyoruz. (CHP, HDP
ve MHP sıralarından gürültüler)
Ben sözümü bitireyim sayın milletvekilleri.
Dün de benzeri ifadeler kullandım. Evet,
İç Tüzük 60ta, Pek kısa sözü olduğunu belirten üyeye
Başkan, yerinden konuşma izni verebilir. diyor, verir demiyor
Sayın Baluken. Bunu, tabii ki her Başkan vekili
Geçmişte de
böyle uygulandı, şimdi de böyle uygulanabilir. Benim buradaki
takdirim şu: Bir taraftan, tabii ki milletvekillerinin söz
hakkını gasbetmemek -mümkün mertebe de geniş olmaya
çalışıyorum, zaten gündem dışılar var- ama bir
başka hususiyetle de önümüzdeki gündemi icra etmekle, Meclisi verimli,
rantabl bir şekilde çalıştırmakla da mükellefiz.
Milletvekilleri her platformda, her sözünü açık bir şekilde,
cesaretle sarf edebilir; basın toplantıları, basın
açıklamaları, başka türlü programlar, Meclis çatısı
altında gündem gereği kendisine söz hakkı olduğu zamanlarda
bunu yapabilir ama burada, siz de takdir edersiniz ki bizler bu gündemi
uygulamakla da mükellefiz. Hem sözleri çok fazla kısmadan hem de özel ve
istisnai birtakım durumlarda esneme payı bırakarak böyle bir
irade kullanacağımı söyledim ve şimdi de ben tekrar
teşekkür ediyorum.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Başkan, siz
konuşacağınıza şimdiye kadar biz 10 kişi
konuşmuştuk, 10 kişi konuşmuştuk.
BAŞKAN Sayın Çam, bakın, dün de
böyle yaptınız.
MUSA ÇAM (İzmir) 10 kişi
konuşmuştuk. Ne oldu?
BAŞKAN Kusura bakmayın
İSMAİL OK (Balıkesir) Sayın
Başkan, niye söz vermiyorsunuz? Biz sorunlarımızı nerede
dile getireceğiz?
BAŞKAN Bakın, ben İç Tüzüke göre
davranıyorum efendim.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Hayır efendim, takdir
hakkınızı kullanıyorsunuz.
İSMAİL OK (Balıkesir) Efendim,
İç Tüzük size milletvekillerinin yöresel sorunlarını burada dile
getirmelerini
BAŞKAN Yöresel sorunları günü
geldiğinde de burada söz alır konuşursunuz.
İSMAİL OK (Balıkesir) Nerede söyleyeceğiz?
Bu millet bizi niye gönderdi buraya?
BAŞKAN Ama her gün, her daim, her
milletvekili
Burada geniş bir şekilde
yorumladığınız zaman da bunu çözme imkânınız yok.
İSMAİL OK (Balıkesir) Sayın
Başkan, bir dakika verseniz bunu söylemiştik.
BAŞKAN Özel ve istisnai durumlarda bu
olabilir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, tutanaklara geçmesi bakımından ifade etmek istiyorum.
Dün de belirttim, dün çok güzel bir başlangıç yaptınız. Dün
için çok teşekkür ediyorum öncelikle.
BAŞKAN Engellilere duyduğumuz
hususiyetin bir gereğiydi, önemli değil.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet, evet.
Yarın da İnsan Hakları Günü, umarım aynı tutumunuzda
BAŞKAN Yarın da bakacağız
inşallah.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, İç Tüzüke aykırı bir tavır içinde
olduğunuzu ben söyleyemem, ancak İç Tüzükün size verdiği bir
takdir var. Dün, yalnız, bir şeyin altını ana muhalefet
partisi olarak çizdik: Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir uygulama
birliğine ihtiyaç var. Oturum yöneten Meclis başkan vekillerinin
uygulama birliği yapmamaları bu tartışmalara, bu
reflekslere neden oluyor.
Önümüzde olacağı da söyleyeyim:
İktidar partisine mensup başkan vekilleri otururken 60
işlemeyecek, muhalefet partisine mensup başkan vekilleri otururken 60
elli kere işleyecek. Ne olacak? Çok garip bir durum olacak. Yani bu
milletvekillerinin söz hakkına, denetim hakkına, şu veya bu
sebeple bu hakka çekince koymanız sizin tasarrufunuzdur ama yarın
göreceğiz ki önümüzdeki haftalarda oturum yöneten diğer Meclis
başkan vekilleri bu hakkı sayın milletvekillerine verecekler.
Böyle olunca da hem siz hem Meclis zor durumda kalır. Ben diyorum ki gelin
-güzel bir başlangıç oldu- 10 konuşma devam etsin, sizin
açtığınız yoldan diğer başkan vekilleri de devam
eder, uygulama birliğini sağlamış olursunuz. Büyük de bir
hizmet yapmış olursunuz.
Arz ederim efendim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Altay, çok
teşekkür ediyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bir de
Sadık Yakut dışında bunu yapan yoktu, ikinci Sadık
Yakut olmayın.
BAŞKAN Bakın, şunu ifade edeyim:
Ben özel ve istisnai durumlarda, kullanılması gereken durumlarda
zaten bu takdir hakkını en geniş şekilde kullanmaya
çalışacağım ama şunu da ifade edeyim: Burada, İç
Tüzükün vermiş olduğu bir yetki ki bizim asli görevimiz, hepimizin
İç Tüzüke, Anayasaya uygun olarak bu Meclisi yönetmek, burada
çalışma sürecini, çalışma dönemini geçirmek. Ona riayet
edeceğimden hiç kimsenin en ufak bir kuşkusu olmasın. Eğer
İç Tüzükte bu tür problemli hususlar varsa buradan benim de
istirhamım, aslında Meclis olarak hep birlikte belki bir araya
gelerek çok sağlıklı, çok düzgün, uygulama birliğinin esas
alınacağı, herkesin altına imza atacağı çok güzel
bir iç tüzük getirmekle bunu yapabiliriz. Burada asıl problem İç
Tüzükteyse, bu İç Tüzükü hep birlikte değiştirebiliriz
diyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla endişeniz olmasın adil bir şekilde, en
güzel bir şekilde ben yöneteceğim.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Sayın
Başkan, takdir hakkınızı kullanıyorsunuz, İç
Tüzükü uygulamıyorsunuz.
BAŞKAN - Bugün için böyle bir karar verdim ama
yarın İnsan Hakları Günü, yarına ilişkin olarak da
yarın görüşeceğiz.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ZİHNİ AÇBA (Sakarya) Sayın
Başkan, yarın mı insan olacağız, bugün değil
miyiz?
BAŞKAN - Sayın Gök, buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
gündeme geçelim artık.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın Gök, sizi dinliyoruz.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım,
sizinle beraber grup başkan vekilliği görevini uzun bir süre
sürdürdük. Sonunda Meclis Başkan Vekili seçildiniz. Ben de sizi kutluyorum
ve başarılar diliyorum.
Ben, dün bu tartışmaları izledikten
sonra, geçmiş tutanaklara baktım sizin davranışlarınız
açısından. Pek çok oturumda arkadaşlarımızın
gösterdiği talebi siz hepimizden fazla göstererek 60a göre söz talep
etmişsiniz ve kullanmışsınız.
Şimdi, böyle bir uygulama birliğini
sağlamak açısından geçmişte sizin de talep ettiğiniz,
haklı olarak talep ettiğiniz ve faydalandığınız
bu haklı taleplerin yerine getirilmesi, hem sizin geçmişteki
duruşunuza hem de şu anda uygulamada bir birlik sağlanması
açısından çok yararlı olacaktır. Bunu hiç uzatmayalım,
bir on dakika daha kaybedecek zamanımız yoktur.
BAŞKAN Problem o değil.
LEVENT GÖK (Ankara) Çok da başarılı
olacağınızı ben düşünüyorum. Sizi hem kutluyorum hem
de bu uygulamayı beraber sağlayalım diyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Gök.
Ama sizin bahsettiğiniz konuda uygulama birliği zaten var, grup
başkan vekilleri konusunda böyle bir kısıtlamamız yok.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Milletvekillerini susturmaya çalışmayın.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Biz de
konuşalım.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bir dakika
Benim
mikrofonumu açmadın, onunkini de açma Başkan; itiraz ediyorum.
BAŞKAN Talep etseydiniz sizin de
mikrofonunuzu açardık.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Önce Engin Bey
konuşsun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayır, ben
konuştum.
ZİHNİ AÇBA (Sakarya) Bizim öyle bir
talimat verme yetkimiz yok Sayın Başkan.
BAŞKAN Kusura bakmayın, kimsenin kimseye
talimat verme yetkisi yok.
Grup Başkan Vekili, buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, İç Tüzükün kimi maddelerine ilişkin yorum
farklılıkları zaman zaman Mecliste gözlemlenen bir olgu. Esasen
dileriz ve isteriz ki oraya kim oturursa otursun üzerinde
anlaşılmış bir pratik üzerinden gitsin, yerleşmiş
kurallarla Meclis yönetimi gerçekleşsin.
Bugün de muhalefetin değerli sözcüleri 60a
göre en azından ilk 10 kişiye söz talebinde bulunuyorlar ve
Sayın Altayın ifade ettiği gibi, belki yarın başka
başkan vekilleri 60ı başka türlü yorumlayıp başka tür
bir pratikle Meclisi yüz yüze bırakabilirler.
Benim önerim, bugün biz gündeme geçelim ama
muhalefetin bu talebini lütfen Başkanlık Divanında
değerlendirelim, ortak bir pratik üzerine anlaşalım ve o
çerçevede gidelim. Doğrudur, bunun nihai unsuru İç Tüzük üzerine
anlaşmak ve herkesin aynı muradı anladığı bir iç
tüzük düzenlemektir. Ancak mevcut durumda zikredilen probleme ilişkin
önerim bugün gündeme geçmek, Başkanlık Divanında konunun
tartışılması, konuşulması ve ortak bir karara
varılmasıdır.
Arz ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bostancı.
Tabii ki Başkanlık Divanında bu konu
herhâlde gündeme gelir. Aslında grupların da bu noktada bir
mutabakatı bence de önemlidir. Ondan da önemlisi, değerli
milletvekilleri, hepimizin her zaman bir şekliyle şikâyetçi
olduğumuz İç Tüzükün, yeni Meclisin verimli esaslar dâhilinde
çalıştırılması üzerine, milletvekillerinin söz
haklarının gasbedilmemesi üzerine yapılacak olan yeni bir iç
tüzükle belki çok daha sağlıklı sonuçlara ulaşabiliriz. Bu
yorum farklılıklarını da ortadan kaldırabiliriz. Ama
şundan emin olun: Buradaki uygulama tamamen Anayasa ve İç Tüzüke
uygun olarak devam edecektir, bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın
diyorum ve bu bağlamda Başkanlığın Genel Kurula
sunuşlarına geçiyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım.
Buyurun:
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Karadeniz Ekonomik
İşbirliği Parlamenter Asamblesi (KEİPA) ve Türk Dili
Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesinde (TÜRKPA) Türkiye Büyük Millet
Meclisini temsil edecek grupları oluşturacak üyelerin isimlerine
ilişkin tezkeresi (3/380)
9/12/2015
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı
Kanunun 2'nci maddesine göre Karadeniz Ekonomik İşbirliği
Parlamenter Asamblesi (KEİPA) ve Türk Dili Konuşan Ülkeler
Parlamenter Asamblesinde (TÜRKPA) Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek
grupları oluşturacak üyelerin isimleri ekte yer almaktadır.
Genel Kurulun bilgisine sunulur.
İsmail Kahraman
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Karadeniz Ekonomik
İşbirliği Parlamenter Asamblesi (KEİPA) Türkiye Delegasyonu
Üyeleri
Ramazan Can (Kırıkkale)
Özcan Ulupınar (Zonguldak)
Sabri Öztürk (Giresun)
Metin Gündoğdu (Ordu)
Ahmet Demircan (Samsun)
Uğur Bayraktutan (Artvin)
Bülent Yener Bektaşoğlu (Giresun)
Mahmut Celadet Gaydalı (Bitlis)
Atila Kaya (İstanbul)
Türk Dili Konuşan
Ülkeler Parlamenter Asamblesi (TÜRKPA) Türkiye Delegasyonu Üyeleri
Haluk İpek (Amasya)
Ekrem Erdem (İstanbul)
Feyzullah Kıyıklık (İstanbul)
Hasan Karal (Rize)
Mustafa İsen (Sakarya)
Erkan Aydın (Bursa)
Mustafa Hüsnü Bozkurt (Konya)
Mahmut Celadet Gaydalı (Bitlis)
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
B) Önergeler
1.- Başkanlığın,
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonu; Şanlıurfa Milletvekili
Dilek Öcalan ve Batman Milletvekili Saadet Becereklinin, Avrupa Birliği
Uyum Komisyonu; Diyarbakır Milletvekili Feleknas Ucanın,
Dışişleri Komisyonu; Samsun Milletvekili Fuat
Köktaşın ve Karaman Milletvekili Recep Şekerin, Kamu
İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu; Gaziantep Milletvekili Şamil
Tayyarın, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu; Bursa
Milletvekili İsmail Aydının, Dışişleri
Komisyonu; Kütahya Milletvekili Mustafa Şükrü Nazlının Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu; Sakarya Milletvekili Mustafa İsenin,
İçişleri Komisyonu üyeliklerinden, 9/12/2015 tarihinde istifa
ettiklerine ilişkin önergesi (4/4)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Diyarbakır Milletvekili Sayın Çağlar Demirelin Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonu üyeliğinden istifasına
ilişkin yazısı 9/12/2015 tarihinde; Şanlıurfa Milletvekili
Sayın Dilek Öcalan ve Batman Milletvekili Sayın Saadet Becereklinin
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu üyeliğinden istifasına
ilişkin yazıları 9/12/2015 tarihinde; Diyarbakır
Milletvekili Sayın Feleknas Ucanın Dışişleri
Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin yazısı
9/12/2015 tarihinde; Samsun Milletvekili Sayın Fuat Köktaşın ve
Karaman Milletvekili Sayın Recep Şekerin Kamu İktisadi
Teşebbüsleri Komisyonu üyeliğinden istifalarına ilişkin
yazıları 09/12/2015 tarihinde; Gaziantep Milletvekili Sayın Şamil
Tayyarın İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu
üyeliğinden istifasına ilişkin yazısı 09/12/2015
tarihinde; Bursa Milletvekili Sayın İsmail Aydının
Dışişleri Komisyonu üyeliğinden istifasına
ilişkin yazısı 09/12/2015 tarihinde ve Kütahya Milletvekili
Sayın Mustafa Şükrü Nazlının Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin yazısı
09/12/2015 tarihinde; Sakarya Milletvekili Mustafa İsenin Millî
Eğitim, Gençlik ve Spor Komisyonu üyeliğinden istifasına
ilişkin yazısı 09/12/2015 tarihinde Başkanlığımıza
ulaşmıştır.
Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç adet önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum.
Buyurun:
C) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- Konya Milletvekili Muhammet Uğur
Kaleli ve 23 milletvekilinin, Konya kapalı havzasıyla ilgili
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/4)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Konya kapalı havzası ile ilgili
sorunların tespit edilerek çözüm önerilerinin
araştırılıp çözüm için gereken acil tedbirlerin
alınması amacıyla Anayasanın 98inci, Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince
Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Muhammet Uğur Kaleli (Konya)
2) Sebahattin Karakelle (Erzincan)
3) Adem Yeşildal (Hatay)
4) Şirin Ünal (İstanbul)
5) Orhan Karasayar (Hatay)
6) Hacı Bayram Türkoğlu (Hatay)
7) Mehmet Öntürk (Hatay)
8) Fatma Benli (İstanbul)
9) Osman Boyraz (İstanbul)
10) Erkan Kandemir (İstanbul)
11) Aziz Babuşcu (İstanbul)
12) Ali Ercoşkun (Bolu)
13) Ziya Altunyaldız (Konya)
14) Ömer Ünal (Konya)
15) Mustafa Baloğlu (Konya)
16) Halil Etyemez (Konya)
17) Hüseyin Filiz (Çankırı)
18) Süreyya Sadi Bilgiç (Isparta)
19) Mehmet Babaoğlu (Konya)
20) Erol Kaya (İstanbul)
21) Mehmet Erdoğan (Gaziantep)
22) Mücahit Durmuşoğlu (Osmaniye)
23) Hasan Karal (Rize)
24) Tülay Kaynarca (İstanbul)
Gerekçe:
Son yıllarda gerek küresel ısınma,
gerekse yağışların azlığı ve yüzey
sularının yetersizliği sebebiyle ülke genelinde yer altı
suyu kullanımına olan talep artmıştır. Bu durum Konya
kapalı havzasında daha belirgin ve sıkıntılı bir
durum olarak ortaya çıkmaktadır.
Gerek ülkemizin en az yağış alan
bölgesi olması ve gerekse ekonomik olarak sulanabilir arazi büyüklüğü
bakımından mevcut su kaynakları Konya havzasının su
ihtiyacını karşılayamamaktadır. Konya kapalı
havzasında yüzey su kaynaklarının yeterli
olmayışı başta tarımsal sulama olmak üzere tüm
sektörleri yer altı suyuna yöneltmiştir. Bu durum havzada tespit
edilen emniyetli yer altı suyu rezervinin çok üzerinde bir çekime neden
olmuştur. Bunu rakamsal olarak ifade edecek olursak Türkiye'de
yıllık çekilebilir emniyetli yer altı suyu rezervi 17,2 milyar
metreküp/yıldır. Konya kapalı havzasında ise bu oran ülke genelinin
yüzde 17'si ve fiili çekim ise yaklaşık yüzde 30'una tekabül
etmektedir.
Geçmiş yıllarda değeri bugünkü kadar
anlaşılamayan yer altı suları esasında çok önemli
stratejik bir kaynaktır. Yer altı sularının sulamada
kullanılmasından ziyade öncelikle deprem, savaş ve nükleer
tehlike gibi olağanüstü hâllerde kullanılmak üzere mümkün
olduğunca rezerv olarak tutulması gerekmektedir. Bu durum 2014-2018
kalkınma planında da yer almış ve her yıl yer
altı suyunun sulamalarda kullanım oranın yüzde 5
düşürülmesi hedeflenmiştir.
Konya kapalı havzasında rezerv-çekim
ilişkisinin geldiği durum tüm alt havzalarda yer altı
suları bakımından kırmızı alarm vermektedir.
Aşırı çekimler sebebiyle yer altı suyu seviyeleri
hızla düşmektedir. Çekimlerin bu hızla devam etmesi durumunda
kısa, orta ve uzun vadede çok olumsuz durumların ortaya
çıkması kaçınılmazdır.
Bu durum sürdürülebilir bir yer altı suyu
yönetimi için rezerv-çekim ilişkisinin modern sulama sistemleri ile
desteklenerek kontrol altında tutulmasını zorunlu hâle
getirmiştir. Bu nedenle tüm kuyulardan çekilen veya çekilecek yer
altı suyunun ölçülmesi ve buna yönelik ölçüm sistemlerinin tespit ve tesis
edilmesi, gerekliliği ortaya çıkmış ve 167 sayılı
Yeraltı Suları Hakkında Kanunda yapılan bir düzenlemeyle
ülke genelinde tüm kuyulara ölçüm sistemi kurulma zorunluluğu
getirilmiştir. Ancak çeşitli öngörülemeyen nedenlerle
uygulamanın kanuni süre içerisinde tamamlanamayacağının
anlaşılması üzerine kanunda yapılan yeni bir düzenlemeyle
"Ölçüm sistemi kurulması zorunlu havzalar Devlet Su İşleri
Genel Müdürlüğünün teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca tespit edilir"
hükmü getirilmiştir. Bunun üzerine ilk aşamada Konya ve Ergene
havzalarında ölçüm sistemi kurulması zorunluluğu
getirilmiştir. Tüm ilgili birimlerinin çalışmalarına
rağmen bugün itibarı ile Konya kapalı havzasında ölçüm
sistemi kurulum oranı yüzde 16 düzeyindedir.
Konya, Karaman, Niğde ve Aksaray illerini içine
alan Konya kapalı havzasında belirlenen emniyetli yer altı suyu
rezervinden daha fazla çekim yapılmasından dolayı bölgenin tek
su kaynağı olan yer altı suları tehdit
altındadır. Havzayı sosyoekonomik yönden etkileyen ve stratejik
öneme sahip yer altı suyu kullanımının
araştırılıp çözüm için gereken acil tedbirlerin
alınması ve çözüm önerilerinin ortaya konulması amacıyla
Meclis araştırma komisyonunun kurulması uygun olacaktır.
2.- Çorum Milletvekili Lütfiye İlksen
Ceritoğlu Kurt ve 28 milletvekilinin, tıbbi ve aromatik bitkilerin
üretimi, satılması, kontrolü, ekolojik dengenin korunması ve bu
konuda kadın girişimciliğin desteklenmesi konularında
yaşanan sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/5)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizde tıbbi ve aromatik bitkilerin üretimi,
satılması, kontrolü, ekolojik dengenin korunması, bu konuda
kadın girişimciliğin desteklenmesi gibi konularda problemlerin
tespit edilerek çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın
98inci maddesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve
105inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırma komisyonu
kurularak konunun tüm boyutlarıyla
araştırılmasını saygılarımızla arz
ederiz.
1) Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurt (Çorum)
2) Orhan Deligöz (Erzurum)
3) Nursel Reyhanlıoğlu (Kahramanmaraş)
4) Zeki Aygün (Kocaeli)
5) Nihat Zeybekci (Denizli)
6) Hilmi Bilgin (Sivas)
7) Hasan Sert (İstanbul)
8) Yusuf Beyazıt (Tokat)
9) Fatma Seniha Nüket Hotar (İzmir)
10) Ayşe Nur Bahçekapılı (İstanbul)
11) Erol Kaya (İstanbul)
12) Markar Eseyan (İstanbul)
13) Yılmaz Tunç (Bartın)
14) Hüseyin Şahin (Bursa)
15) Ali Ercoşkun (Bolu)
16) Ahmet Sami Ceylan (Çorum)
17) Zehra Taşkesenlioğlu (Erzurum)
18) Osman Boyraz (İstanbul)
19) Mustafa Ilıcalı (Erzurum)
20) Fuat Köktaş (Samsun)
21) Adem Yeşildal (Hatay)
22) Mehmet Öntürk (Hatay)
23) Mustafa Baloğlu (Konya)
24) Taner Yıldız (Kayseri)
25) Ertuğrul Soysal (Yozgat)
26) Celalettin Güvenç (Kahramanmaraş)
27) İbrahim Aydemir (Erzurum)
28) Jülide Sarıeroğlu (Ankara)
29) Serkan Bayram (Erzincan)
Gerekçe:
Dünya pazarlarında tıbbi ve aromatik
bitkilere olan talep çok değişik alanlarda ve sanayi kollarında
tüketimine paralel olarak her geçen gün giderek artmaktadır. Türkiye
tıbbi ve aromatik bitkilerin dış satımında
dünyanın önde gelen ülkelerinden biridir. Ülkemiz, farklı iklim ve
ekolojik koşullara sahip olması, floranın çok sayıda bitki
türü ve çeşitliliği içermesi bakımından doğadan
toplanan ve kültürü yapılan tıbbi ve aromatik bitkiler
açısından büyük bir ekonomik potansiyele sahiptir. Bu kadar zengin
bir kaynağa sahip ülkemizde hâlen doğadan toplanan ve üretimi
yapılan bitkilerin sayısı çok azdır. Ülkemizde tıbbi
ve aromatik bitkilerin üretiminin arttırılması, bu daldaki
birçok sanayi kolunun gelişmesi bazı önlemlerin alınmasıyla
kısa zamanda sağlanabilir.
Son dönemlerde tıbbi bitkilerin endikasyon
belirtilerek kontrolsüz olarak satılması toplum
sağlığını ciddi bir şekilde tehlikeye
sokmaktadır. Piyasada satılan tıbbi bitkilerin gerçekten o bitki
olup olmadığı konusunda şüpheler vardır. Toplanan tıbbi
bitkilerin doğru bitki olup olmadığı ancak bir uzmanın
bitkiyi teşhis etmesi ile mümkün olabilir. Ayrıca, tıbbi
bitkilerin etki gösterebilmesi için standardize olması gerekir. Tıbbi
bitkilerin doğru kısımları, doğru mevsimde, doğru
saatte ve doğru bölgeden toplandıklarında standardizasyondan söz
edilebilir, Çünkü bitkilerin içerdikleri maddeler ekolojik şartlara göre
değişmektedir. Çevrecilik açısından
bakıldığında, bilinçsiz toplamayla biyoçeşitlilik
azalabilir ve bazı türlerin nesli tükenebilir.
Kalkınmanın, ekonomik büyümenin,
istihdamın artışının temelinde girişimcilik
vardır. Ülkemizde kadın girişimci oranı yüzde 7
civarındadır, oysa Avrupa'da bu oran yüzde 35 civarındadır.
Avrupa ülkelerine oranla daha düşük olan kadın girişimci
sayısının artırılması, kadınların
iş kurmaya heveslendirilmesi gereklidir. Özellikle kadın
girişimcilerin desteklenmesi yalnızca onları değil,
Türkiye'yi de ilgilendirmektedir. Araştırma önergemize konu alan
kadın girişimcilerimize çok uygun bir alandır.
Tıbbi bitkiler ve etkileri konusunda
eğitim almış tek meslek grubu eczacı olduğu için, 6197
sayılı Kanunda yapılan değişiklikle tıbbi
bitkilerin eczanelerde eczacının
danışmanlığıyla satılması söz konusudur. Bu
alanda da pek çok sorun bulunmaktadır.
Gerek iç tüketimde kullanılan gerekse
dış satımı yapılan tıbbi ve aromatik bitkilerde
üretimi arttırmak ve istenen kalitede ürünü elde edebilmek için
doğadan toplamaların sürdürülebilirlik ilkesine dayalı floraya
zarar vermeden yapılması, bitki toplayıcıların
eğitilmesi, talebi fazla olan bitkilerin kültüre alınması,
yetiştirme tekniklerinin her bitkiye ve ekolojik koşullara göre
saptanması, yurt dışında geliştirilmiş ve ülkemiz
ekolojik koşullarına adapte olabilecek çeşitlerin getirtilerek
ülkemiz iklim koşullarında denenmesi, bu bitki grubunun en önemli
sorunlardan biri olan tohumluk temini için kurumsal alt yapının
oluşturulması, çeşit geliştirmeye yönelik ıslah
çalışmalarının desteklenmesi, hasat sonrası
işlemler, depolama ve nakliyede uygun şartların
sağlanması gerekmektedir. Yine sosyoekonomik yoksunluk içinde bulunan
vatandaşlarımızın topluma entegre olmaları ve
ekonomide aktif üretken duruma geçerek sürdürülebilir gelire
ulaşmaları amacıyla tıbbi bitkilerin bölge kadınlarına
toplatılarak kadınlar için istihdam alanı oluşturulması
ekonomimiz açısından büyük fayda sağlayacaktır.
Ülkemizde tıbbi ve aromatik bitkilerin üretimi,
satılması, kontrolü, ekolojik dengenin korunması, bu konuda
kadın girişimciliğin desteklenmesi gibi konularda problemlerin
tespit edilerek çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın
98inci maddesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve
105inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırma komisyonu
kurularak konunun tüm boyutlarıyla araştırılması her
bakımdan yararlı olacaktır.
3.- Kayseri Milletvekili İsmail Tamer ve
27 milletvekilinin, istilacı yabancı türlerin çevresel, ekonomik ve
sağlık alanındaki olumsuz etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/6)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İstilacı yabancı türlerin
ülkemizde çevresel, ekonomik ve sağlık alanında ne gibi olumsuz
etkilerinin olduğu ve bu konuda alınması gereken önlem ve
tedbirlerin tespit edilmesi amacıyla Anayasa'nın 98inci, TBMM
İçtüzüğü'nün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ederiz.
1) İsmail
Tamer (Kayseri)
2) Erol
Kaya (İstanbul)
3) Ali
Ercoşkun (Bolu)
4) Zeki
Aygün (Kocaeli)
5) Şirin
Ünal (İstanbul)
6) Mustafa
Baloğlu (Konya)
7) Metin
Külünk (İstanbul)
8) Ahmet
Uzer (Gaziantep)
9) Orhan
Karasayar (Hatay)
10) Hacı
Bayram Türkoğlu (Hatay)
11) Adem
Yeşildal (Hatay)
12) Osman
Boyraz (İstanbul)
13) Mücahit
Durmuşoğlu (Osmaniye)
14) İmran
Kılıç (Kahramanmaraş)
15) Şamil
Tayyar (Gaziantep)
16) Ertuğrul
Soysal (Yozgat)
17) Emine
Nur Günay (Eskişehir)
18) Harun
Karacan (Eskişehir)
19) Zehra
Taşkesenlioğlu (Erzurum)
20) Fevai
Arslan (Düzce)
21) Abdulkadir
Yüksel (Gaziantep)
22) Ramazan
Can (Kırıkkale)
23) Sait
Yüce (Isparta)
24) Süreyya
Sadi Bilgiç (Isparta)
25) Nabi
Avcı (Eskişehir)
26) Abdullah
Nejat Koçer (Gaziantep)
27) Halil
Etyemez (Konya)
28) Tahir
Öztürk (Elâzığ)
Gerekçe:
Son yıllarda küreselleşmenin hız
kazanmasıyla beraber insan, bitki ve hayvan hareketleri de hız
kazanmış, bir yerden başka bir yere taşınmaları
da kolaylaşmıştır. İstilacı yabancı
türlerinde gerek belirli bir amaç için veya istem dışı
taşınmaları da her gün artmaktadır.
Bugün dünyada istilacı yabancı türler hem
sucul, hem de karasal ortamlarda ekonomik, sosyal ve çevresel sorunlar olarak
karşımızda durmakta ve küresel olarak biyoçeşitlilik
üzerine en büyük tehditlerden biri olmaya devam etmektedir. Dünyada
istilacı yabancı türlerin verdiği zarar 1,4 trilyon dolardan daha
fazladır ve dünya ekonomisinin yaklaşık yüzde 5'ine tekabül
etmektedir. Avrupa'da ise her yıl 12 milyon avro masraf
açtığı ve bu rakamın devamlı yükseldiği
görülmektedir.
Dünyanın pek çok ülkesinde sucul-karasal
bitkiler, memeliler, kuşlar, sürüngenler, mikroorganizmalar, amfibiler ve
balıkları içerisine alan yüzlerce canlı türü
"istilacı, yayılımcı veya yabancı, egzotik
tür" olarak tanımlanmaktadır. İstilacı yabancı
türler, bir ekosisteme herhangi bir nedenle ülke içinden veya
dışından sonradan eklenmiş olan ve belli bir süre
zarfında oradaki biyolojik çeşitliliği doğrudan veya
dolaylı olarak olumlu-olumsuz etkileyerek ekosistemde baskın hale
gelen türler olarak tanımlanmaktadır. Biyoçeşitlilik
Sözleşmesi'ndeki tarife göre, yerleşmesi ve istilasıyla ekonomik
veya çevresel zararlar vererek ekosistemleri, habitatları veya türleri
tehdit eden yabancı türdür. Beş kıtada istilacı türlerin
neden olduğu problemler mevcuttur. Avrupa'daki iç sularda gelişen
yaklaşık 80 yabancı türün akvaryum balıklarından
kaynaklandığı tespit edilmiştir. İstilacı
türlerin kontrolü, araştırılması, engellenmesi ve izlenmesi
için yapılan harcamalara tarım, balıkçılık,
ormancılık ve insan sağlığına verdiği zarar
da eklendiğinde Avrupa'da yaklaşık 12,5 milyar avroluk bir
maliyet ortaya çıkmıştır. Ülkemizde ise böyle bir maliyet
hesaplaması yapılmamıştır.
Dünya Koruma Birliği (IUCN) tarafından
yayınlayan dünyanın en kötü 100 istilacı yabancı
türlerinden 14 tanesi Türkiye'de bulunmaktadır.
Süveyş Kanalının açılması,
iklim değişikliğinin etkisi ve alıcı ortamın
biyolojik çeşitlilik yönünden fakirliği yeni türlerin
yerleşimini kolaylaştırmıştır. Akdeniz'de
yabancı bitki ve hayvan türlerinin gelişimi oldukça hızlı
olup uzmanlar bu hızla devam ederse 21inci asrın ortalarında
Akdeniz'deki yabancı deniz bitkisi türlerinin sayısının
yerli türleri geçeceği endişesini taşımaktadır.
Küresel ısınmanın etkisiyle Akdeniz'e özgü türlerin yok
olacağı, yerini Kızıldeniz canlılarına
bırakacağı ve Karadeniz'in de giderek Akdenizleşeceği
dolayısıyla balık stoklarının zarar görmesi nedeniyle
de ticari balıkçılığın zarar göreceği
kaçınılmazdır.
Son on yirmi yılda istilacı yabancı
türler konusu gündeme çok sık gelmekle beraber, iklim
değişikliği ile bu türlerin yayılış alanları
hızlı bir şekilde artmaktadır. Bu türleri
yerleştirdikten sonra sularımızdan çıkartmak, yok etmek çok
zor ve maliyetlidir. Türkiye'nin iç suları, kontrolsüzce salınan
balıkların tehdidi altındadır. Birçok göl ve akarsu,
Türkiye faunasına ait olmayan türlerin istilası altındadır.
Tatlı suları işgal eden bu türler, bulunduğu ortamdaki
organizma ve canlıları yiyerek yerli türlerle besin rekabetine
girmekte ve beraberinde getirdiği hastalık ve parazitleri ortama
bulaştırarak endemik ve doğal türlerimizin yok olmasına
sebep olmaktadır. Bu istilacı yabancı türler balık
yumurtası ve larvalarıyla beslenerek biyolojik çeşitlilik
açısından da büyük tehdit oluşturmaktadırlar.
Meclis araştırma komisyonun
kurulmasıyla gerek denizel gerekse karasal istilacı yabancı
türlerin ülkemizde çevresel, ekonomik ve sağlık alanında ne gibi
olumsuz etkilerinin olduğu ve bu konuda alınması gereken önlem
ve tedbirler ile istilacı yabancı türler
çalışmalarında yetkili kurum ve kuruluşların iş
birliğinin geliştirilmesi ve artırılması için gerekli
adımların atılması gerekmektedir.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Bir dakika Sayın Baluken, bir
düzeltmeyi de yapalım.
Sayın milletvekilleri, az önce komisyondan
istifa yazıları okunurken sehven Sakarya Milletvekili Mustafa
İsenin Millî Eğitim Gençlik ve Spor Komisyonu üyeliğinden
istifa ettiğini ifade ettik. Bunu düzeltiyoruz. Bir yanlışlık
olmuş burada metinde. Sakarya Milletvekili Mustafa İsen
İçişleri Komisyonu üyeliğinden istifa etmiştir. 9/12/2015
tarihli dilekçesi de ilişiktedir.
Bilgilerinize sunuyorum.
Evet Sayın Baluken, sizin bir söz talebiniz
var, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Baluken'in, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde bazı yerleşim
yerlerinde uygulanan sokağa çıkma yasaklarına, mülki idare
amirleriyle görüşmek isteyen Halkların Demokratik Partisi milletvekillerinin
muhatap alınmadığına ve bu mülki idare amirlerinin
uyarılması konusunda İçişleri
Bakanlığının bir genelge göndermesi için Meclis
Başkanlık Divanının müdahil olması gerektiğine
ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, bir konuyla ilgili Genel
Kurulu bilgilendirmek üzere ve Başkanlık Divanınızın
da bir tavır, bir tutum ortaya koymasını talep etmek üzere söz
aldım.
Biliyorsunuz, hukuksuz bir şekilde, Anayasaya
aykırı olarak devam ettirilen sokağa çıkma yasaklarına
karşı halkımız ve partimiz, büyük bir mücadele, büyük bir
direniş örneği ortaya koyuyor. Ancak partimizin yapmış
olduğu çalışmalara yönelik fiilî olarak sürekli öldürücü
müdahaleler, alanda idari, mülki, adli amirlerin muhatap almama şeklinde
bir itibarsızlaştırma kampanyasıyla karşı
karşıya kalıyoruz.
Bugüne kadar, milletvekillerimize yönelik
yapılan öldürücü müdahaleleri, eş başkanlarımıza
yönelik suikastları dile getirdik. Uzun süredir Parlamentoda dile
getirmemize rağmen bir türlü çözüm bulunmayan bir sorunla karşı
karşıyayız. Milletvekillerimiz gittikleri illerde, o ilin
yetkili valisiyle ya da herhangi bir idari amiriyle sorunu çözme adına
görüşme talebinde bulundukları zaman muhatap alınmıyorlar.
Atanmış bir vali, yüz binlerce insanın iradesini temsil eden bir
seçilmiş milletvekilini muhatap almama terbiyesizliğini ve
basiretsizliğini gösteriyor. Konuştuğumuz bu dakika
itibarıyla da Mardin Valisi aynı basiretsiz ve terbiyesiz tutumu
sergilemeye devam ediyor.
İki gündür Mardinde olan Sayın Ali
Atalan, Sayın Mizgin Irgat ve Sayın Berdan Öztürk Milletvekillerimiz
Mardin Valisiyle görüşme talebinde bulunmalarına rağmen,,
kendilerine bu saate kadar herhangi bir randevu verilmemiştir.
Milletvekillerimiz, bu saat itibarıyla Mardin Valisinin makamında
oturuyorlar ve Mardin Valisi kendileriyle görüşünceye kadar da orada
oturmaya devam edecekler.
Parlamentonun ve milletvekillerinin
itibarını sağlamak Meclis Başkanlığının
ve Meclis Başkanlık Divanının da görevidir.
Dolayısıyla sizin de bu tutumla ilgili, Mardin Valisi başta
olmak üzere, bu tutumu sergileyen valileri uyaracak İçişleri
Bakanlığından bir genelgenin hızla bütün valilere
ulaştırılması noktasında müdahil olmanız
gerekiyor. Eğer bir kentte yüz binlerce oyla seçilmiş bir
milletvekili dikkate alınmıyorsa o kentin Ankaradan atanmış
bir memur olan valiyi de dikkate almama hakkı doğuyor. Öz yönetim
talebi derken tam da bunu ifade ediyoruz. Öz yönetim dediğimizde
atanmış bir memurun, halkın iradesini tanımama,
arkanızda yazan Egemenlik kayıtsız şartsız
milletindir. sözünü boşa çıkarma tutumundan dolayı vali,
kaymakam ve kenti yönetecek bütün meclislerin o kent tarafından, o kentte
yaşayan halklar tarafından seçilmesini ifade ediyoruz.
Dolayısıyla bu konuyla ilgili -Hükûmet
yetkilileri de burada- Hükûmet olarak vermiş oldukları bir talimat
var mı? Herhangi bir ilin valisinin o ilin seçilmiş milletvekillerini
muhatap almama, randevu vermeme ya da onu dikkate almama gibi bir talimatı
olup olmadıklarını açıklamalarını istiyoruz.
Sizin de Başkanlık Divanı olarak, Parlamentonun ve milletvekillerinin
itibarını koruyacak bu yaklaşımlarla ilgili bir tavır
ortaya koymanızı, oturuma ara vermek suretiyle, Mardin Valisini
arayarak kendisini Parlamento iradesinin üstünde görme hakkına ve haddine
sahip olmadığını hatırlatmanızı istiyoruz.
Diğer taraftan, söz konusu görüşmeye
konu olan Nusaybindeki sokağa çıkma yasağı dördüncü
gününde, Sur ilçemizdeki sokağa çıkma yasağı da sekizinci
günündedir. Yasalara ve Anayasaya, hukuka aykırı bir şekilde
işletilen bu sokağa çıkma yasaklarında Surda bugüne kadar,
son sokağa çıkma yasağından bugüne kadar 5 sivil
yurttaş, Nusaybinde de dört gün içerisinde 5 sivil yurttaş
yaşamını yitirmiştir. Onlarca yaralı da mahallelere
ambulans ulaşamadığı için ölümle maalesef pençeleşmek durumunda
kalmaktadır. Bunun bir çözüm olmadığını, silahla,
halka yönelik öldürücü müdahalelerle bir sonuç
alınmayacağını Halkların Demokratik Partisi olarak bir
kez daha ifade etmek istiyoruz.
Oradaki sorunların çözüm yönteminin
diyaloğu ve müzakereyi esas alan demokratik siyasi çözüm olduğunu,
halkın taleplerine savaş açmanın da diktatöryal bir sistem
olduğunu bir kez daha hatırlatıyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Baluken.
Tabii, hukuka, Anayasaya ve yasalara uymak
hepimizin görevidir. Dolayısıyla hiç kimse hukukun, Anayasanın
ve yasaların üzerinde değildir. Milletin iradesiyle seçilen
milletvekillerine, hangi partiden olursa olsun herkesin saygı duyması
lazım. Milletin sorunlarını ulaştırma noktasında
elinden gelen tüm gayreti gösteren milletvekillerine,
atanmışların da muhakkak ki bu noktada duyarlılık
göstermesi lazım, gereken en üst düzeyde ilgiyi, alakayı göstermesi
lazım. Bu hususu da özel olarak araştırırız.
Sayın Bostancı, buyurun.
2.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı'nın, Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, burası Parlamento. Parlamento bu ülkedeki en temel
iradeyi, halkın iradesini temsil eden yer, genel iradeyi temsil eden yer.
Bu ülkede mikro düzeyde moleküler iradeler olmaz. Parlamento, bu ülkenin her
yerindeki insanları temsil eden vekillerle teşekkül etmiştir ve
Türkiye'deki sistem, idare, bu işlerin nasıl yürüdüğü bellidir.
Varsayımsal, tahayyüli birtakım öneriler yahut da
değerlendirmelerde bulunarak mikro düzey iradelere atıf yapmak,
aynı diskurun içerisinde aynı zamanda Parlamentonun da iradesine
atıf yapmak bir çelişkidir. Aslolan, Parlamentonun iradesidir.
Öncelikle bunun altını çizmek isterim.
Bu Parlamentonun iradesi çerçevesinde Türkiye'de
teşekkül eden idari yapının görev yapan valilerine ilişkin
değerlendirmede bulunurken yapmış oldukları işler,
bölgenin vekillerine randevu verip vermeme, ne yapmaları gerektiği
konusundaki öneriler şikâyet konusu olabilir, burada dile getirilebilir.
Bütün bunları elbette değerlendirmesi için Hükûmetin sayın
yetkilileri buradadır, burası da Parlamento, bunlar elbette
söylenecek. Ancak nezaketten, itibardan bahsederken, vekillerin itibarından
bahsederken unutmayalım ki cumhuriyetin ve demokrasinin olduğu bir
ülkede bırakın valiyi, her sıradan insanın dahi
itibarına ilişkin bu Parlamentoda konuşulurken dikkat etmek
bizim boynumuzun borcudur. Burada bir haktan, bir talepten, bir nezaketsizlik
iddiasıyla ortaya konulan bir değerlendirmeden bahsederken
nezaketsizlik yapmamak, itibarsızlık yapmamak bu ülkedeki iradeyi
temsil eden Parlamento ve idari yapı esasında görevlendirilen
valilere ilişkin de dikkatli bir dil kullanmak, benim söylememe gerek yok,
Sayın Balukenin kendi diskurunun içinde de mündemiçtir.
Arz ederim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, bu konuyla ilgili Sayın Bostancıya daha önce
söz vermiştiniz Grup Başkan Vekili olarak. Tekrar neden söz
verdiğinizi anlayamadım.
BAŞKAN Söz vermedik ki daha önce. Nasıl?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Söz
aldı tabii, grubu adına konuştu, düşüncelerini dile
getirdi. Ben de HDP adına Grup Başkan Vekili olarak söz aldım.
Oturum ilk başlarken sizin grup başkan vekillerine vermiş
olduğunuz söz hakkını Sayın Bostancı kullandı.
BAŞKAN Evet, veriyorum, size de veriyorum.
Sınırsız da konuştunuz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Burada
AKP Grubu ya da kendisiyle ilgili herhangi bir konuyla ilgili söz talebinde de
bulunmadı. Ona söz verdiniz. Bazı değerlendirmeleri çarpıttı.
Tutanağa geçmesi açısından tekrar söz
talebim var.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Benim de söz
talebim var Sayın Başkan.
BAŞKAN Şimdi, Sayın Baluken, siz
ifadelerinizi kullandınız, söylenmesi gerekeni, kendinizce doğru
olanları
Sizin kendinizce doğru.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Hayır, hayır, nezaketsizlik dedi, sataştı.
BAŞKAN Tabii, sizin söylediğiniz her
şeyin herkes tarafından doğru kabul edilmesi mümkün değil.
Sayın Bostancı da kendince doğru olması gerekenleri kendi
tarafından söyledi. Dolayısıyla, bu beyanlar zaten zapta geçti,
tutanağa geçti beyanlarınız. Yani bunu uzatmak bence çok
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) O zaman
sataşmadan söz isteyeceğim. Yani benim kullandığım
ifadeleri nezaketsizlik olarak değerlendirdi.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Ne
sataşması.
BAŞKAN Hayır, sataşma olarak bunu
algılamamak lazım. Kaldı ki kürsüde zaten konuşmadı.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) O zaman
onu düzeltmemiz için yerimizden kısa bir söz verin. Ben oradan neyi
kastettiğimi ifade edeyim.
BAŞKAN Tamam, buyurun Sayın Baluken. Bir
dakikada çözelim bu işi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, ben de varım bu arada. Bu topa ben de girmek istiyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, burada herhangi bir kelimeyi kullanırken bile on
kez düşünerek o şekilde dile getiriyoruz. Bir valinin Parlamentonun
iradesini, milletvekilinin iradesini, halkın iradesini dikkate
almaması, buradan ifade etmiş olduğumuz kelimelerden çok daha
ağır bir söylemi fazlasıyla hak ediyor. Bir vali eğer
halkın hizmetinde olacak şekilde yetki alıp görev alanına
gitmişse insani terbiyeden nasibini almalı, siyasi terbiyeden
nasibini almalı, bürokratik terbiyeden nasibini almalı, devlet
terbiyesinden nasibini almalı. Eğer halkın oylarıyla
seçilmiş bir milletvekilini dikkate almıyorsa, onunla görüşmeyi
reddediyorsa, onun sorunu çözmek için yaptığı bütün
başvuruları göz ardı, kulak ardı ediyorsa orada hem insani
açıdan hem siyasi hem bürokratik hem devlet terbiyesi açısından
çok büyük bir terbiyesizlik vardır. Burada benim dile getirdiğim
husus da herhangi bir nezaket kurallarını zorlayacak bir söylem
değil, bu durumu tespit için ifade edilmiştir.
BAŞKAN Tutanaklara geçmiştir.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Bostancının da bir siyasi partinin grup başkan
vekili olarak milletvekillerinin ya da Parlamentonun itibarını,
halkın iradesinin dikkate alınmamasını nasıl
değerlendirdiğiyle ilgili bir söylem ifade etmesi gerekirken burada
bu şekilde bir savunmaya girmesi, bu terbiyesizliğe karşı
kendini siper etmesi de hiçbir şekilde kabul edilemez.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun.
3.- İstanbul Milletvekili Engin
Altay'ın, mülki idare amirlerinin milletvekillerinin görüşme
taleplerine cevap vermesi gerektiğine ve Hükûmetin bu konuda bilgi
vermesini beklediğine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Balukenin Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündemine getirdiği konuyla ilgili, öncelikle ben sizin,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin oturumunu yöneten Başkan Vekili
sıfatıyla, bu durum parlamenter demokratik sistemde kabul edilemez
olduğundan, derhâl bu konuda Meclise bir izahat vermek üzere Hükûmeti
kürsüye davet etmenizi beklerdim, bu bir.
İkincisi, Sayın Balukenin gündeme
getirdiği bu konuyla ilgili Hükûmetin 2 sayın bakanı oradayken
Sayın Bostancının Hükûmet üyesi gibi bu konuyla ilgili topa
girmesi, valilere arka çıkmasını anlamak mümkün değil.
Hangi sebeple olursa olsun, konu ne olursa olsun Türkiyenin 81 valisi
şunu bilecek: Onlar devletin valisidir, gestapo şefi
değillerdir. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
Gestapo şefi gibi valilik yapan valilere de milletten
aldığımız yetkiyle hadlerini bildireceğiz.
Sayın Grup Başkan Vekilimize
kasıtlı ve aleni şekilde fotoğrafla, belgeyle yüzüne gaz
sıkıldığı
Üstelik Sayın Grup Başkan Vekilimizi
olayda arabulucu olmak üzere polisler yanlarına çağırıyor,
ondan sonra gaz sıkılıyor. Özür dilemekten geçtim, Ankara Valisi
diğer Grup Başkan Vekilimiz Özgür Özelin telefonuna
çıkmıyor. Bunun adı Parlamentoya
saygısızlıktır! Bunun adı terbiyesizliktir! (CHP ve
HDP sıralarından alkışlar)
Mardinde 3 Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesiyle
görüşmeyen vali olamaz, o valinin derhâl görevden alınması
lazım ve sizden Türkiye Büyük Millet Meclisi adına İsmail
Kahraman burada olmadığına göre bir izahat bekliyoruz. Ankara
Valisine de buradan çağrıda bulunuyorum. Özgür Özeli arayıp
telefonuna dönecek, Levent Gökten özür dileyecek. Yoksa, bu ayıp Özgüre,
Levente, şuna buna değil, hepimize yapılan bir
ayıptır sayın milletvekilleri, bunun altında
kalmamalısınız. Bugün bize yarın size! Türkiye Büyük Millet
Meclisi önce kendi itibarını korumak, yüceltmek zorundadır.
İtibarsız bir Meclis hiçbir işe yaramaz.
Saygılar. (CHP ve HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Altay.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Tanal, bir dakika.
Öncelikle, az önce ben de ifade ettim, tabii,
milletin temsilcilerine, millî irade adına, millete hizmet etmek için
seçilen her türlü milletvekiline, her milletvekiline -hangi gruptan olursa
olsun- tüm atanmışların hizmet noktasında
yardımcı olmaları lazım, en üst düzeydeki ilgiyi
göstermeleri lazım, söyledim, bu bir.
İkincisi, Sayın Bostancı niye topa
girdi? dediniz de, siz nasıl topa giriyorsanız, o da Grup
Başkan Vekili olarak topa giriyor. O onun da doğal hakkı, bütün
grup başkan vekilleri konuşuyor.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Efendim orada
Hükûmet var, Hükûmet var orada, Hükûmet izahat versin.
BAŞKAN - Tabii ki Hükûmet, burada, bu noktada
notlarını almıştır. Söylenenlerin, söylemlerin
boyutunun doğruluğunun ne derece olduğunu şimdi bilmeden
kesin bir karar vermenin de doğru olmadığını ifade
edeyim. Tabii ki bu araştırılacak. Hiçbir milletvekiline hiçbir
atanmışın bu tarz davranmasının doğru
olmadığını ifade ediyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Araştırmaya gerek yok Sayın Başkan, ara verin, Mardin
Valisini arayın. (HDP ve CHP sıralarından gürültüler)
Araştırılacak bir şey yok, ara verirsiniz
BAŞKAN - Bunu söylüyoruz ve Parlamentonun
üstünde, millî iradenin üstünde de hiçbir güç tanımıyoruz.
Tanımıyoruz, bunu
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, araştırılacak hiçbir şey yok. Ara
verirsiniz, Mardin Valisini ve Ankara Valisini ararsınız, çünkü iki
vali burada dile getirilen
BAŞKAN Sayın Baluken, bu konu tüm
Türkiyenin nazarında gündeme geldi. Bu konuyla ilgili mutlaka
soruşturulacaktır. Onu
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Parlamentonun iradesine
Hayır, böyle şey olur mu? Bunu
sağlamakla yükümlüsünüz. Eğer bir vali milletvekillerini dikkate
almayıp randevu vermiyorsa, iki gün boyunca milletvekilleri onunla
görüşemiyorsa, grup başkan vekilinin telefonuna çıkmıyorsa
ara verin
BAŞKAN Sayın Baluken, bakın,
milletin iradesinin üstünde hiçbir güç
tanımadığımızı söylüyoruz. Parlamentonun
itibarını
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ararsa
zaten bir şey yok.
BAŞKAN Bakın bir dakika. Parlamentonun
itibarını tüm milletvekilleri olarak hep birlikte korumak
zorundayız, katılıyorum. Bunu hem söylemlerimizle hem de
eylemlerimizle göstermek durumundayız. Saygıya davet ederken de
ifadelerimizin doğru olması gerektiğini söyledi Sayın
Bostancı, başka bir şey söylemedi. Bu yalandır,
yanlıştır. diye ifade etmedi.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Valiler devletin
itibarını korumuyor!
BAŞKAN - Dolayısıyla, değerli
arkadaşlar, sayın milletvekilleri, biz
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, bakın Nusaybinde dört günde 5 sivil yaşamını
yitirmiş. Milletvekillerimiz bu sorunu görüşmek için valiyle
görüşmeye gidiyorlar, 5 yurttaşın cenazesinin yerde olduğu
bir yerde vali milletvekilleriyle görüşmüyor. Böyle bir tutumu nasıl
kabul etmemizi bekliyorsunuz?
BAŞKAN Bunu, bu tutumunu kabul etmiyoruz,
kabul etmiyoruz efendim, tutanaklara geçmiştir.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ara
verirsiniz, Mardin Valisini Meclis Başkanlığı adına
ararsınız, o tutumundan da derhâl vazgeçmesini söylersiniz.
BAŞKAN Tamam Sayın Baluken.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim.
Açabilir misiniz lütfen?
BAŞKAN Siz niye söz istediniz
Sayın Tanal?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Anlatayım niçin
istediğimi.
Sayın Başkan, Bursa Milletvekilimiz
Sayın Ceyhun İrgil ve Balıkesir Milletvekili Sayın
Namık Havutçayla birlikte biz Şırnaka, bölgeyi tespitle
ilgili, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu heyeti olarak ziyarete gittik.
Efendim, orada...
BAŞKAN Sayın Tanal,
bakın... Bakın...
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bitiriyorum, tek
cümle.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Önemli, çok önemli.
BAŞKAN Çok kısa lütfen. Bakın, çok
kısa.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Konuyla ilgili
Sayın Başkan.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bitiriyorum, tek cümle
Sayın Başkan.
Ve orada, Sayın Vali ile Sayın Belediye
Başkanının konuşmadıklarını,
Şırnak Valisinin Şırnak Belediye Başkanına
görüşmek için randevu vermediğini söylediler.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu da ayıp!
MAHMUT TANAL (İstanbul) Şimdi,
bakın, devlet işlerinde küslük olmaz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ya,
hangi birini sayalım!
MAHMUT TANAL (İstanbul) Siz beni
sevmeyebilirsiniz, benimle konuşmak istemeyebilirsiniz, aynı
düşüncede olmayabilirsiniz...
BAŞKAN Evet Sayın Tanal...
MAHMUT TANAL (İstanbul) ...ama devlet
işlerinde, kamu kurumlarında çalışan insanların...
BAŞKAN Tutanaklara geçmiştir Sayın
Tanal.
Sayın Bostancı, buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) ...bu şekilde
parti il başkanı sıfatıyla görüşmemesi gerçekten
Türkiye Cumhuriyeti devletini zedeler, düzeni bozar, kaos çıkarır.
Bir vali il başkanı gibi davranmamalıdır. (CHP
sıralarından alkışlar) Netice itibarıyla...
BAŞKAN Tamamdır Sayın Tanal.
Sayın Bostancı, buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım...
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) AKP
militanı Başkan onlar! Vali falan değil, AKP militanı
hepsi! Hepsi AKP militanı!
BAŞKAN Bakın, haksızlık
yapmayın kimseye. (CHP ve HDP sıralarından gürültüler) Kimse
militanlık yapamaz, hiç kimse.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Militan bunlar,
vali falan değil! Rahatsızsanız...
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Ağzınızdan çıkanı kulağınız duysun ya!
Vali milletvekilini muhatap almıyor, sizin söylediğinize bakın.
BAŞKAN Bunun doğru
olmadığını söylüyorum Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ara
verin çözelim.
BAŞKAN Hayır Sayın Baluken, bunun
doğru olmadığını...
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ara
vermek zorundasınız.
BAŞKAN Ara vermek zorunda değilim
Sayın Baluken, ara vermek zorunda değilim ben. Ben, bunun
doğru... (HDP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar,
gürültüler)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Milletvekilinin Parlamentoda itibarını
sağlayacaksınız.
(HDP milletvekillerinin Başkanlık kürsüsü
önünde toplanmaları)
BAŞKAN Siz böyle mi itibarı
sağlayacaksınız? Nasıl yapıyorsunuz?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Mardin
Valisi neden milletvekilleriyle oturmuyor?
BAŞKAN Ben söylüyorum size, ben onun
doğru olmadığını söyledim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Niye
karşılamıyor?
BAŞKAN Doğru olduğunu söylemedim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Genel
Kurulu bilgilendireceksiniz.
BAŞKAN Doğru
olmadığını, millî iradenin...
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Genel
Kurulu bilgilendirmek zorundasınız.
BAŞKAN Buyurun oturun,
öğrendiğimizde açıklarız.
Buyurun oturun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Burada milletvekilinin
itibarı, Parlamento itibarı sağlanmadan hiçbir oturum
yürütemezsiniz.
BAŞKAN İtibar bu şekilde mi
sağlanır?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bu
şekilde sağlanır tabii.
BAŞKAN Milletvekilinin itibarı bu
şekilde mi sağlanır?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ara
verip, bizim milletvekillerimizle niçin görüşmediklerini izah edeceksiniz.
Böyle bir şey olamaz.
BAŞKAN Bu buranın konusu değil,
buranın konusu değil.
Bakın, sayın milletvekilleri, lütfen
yerinize buyurun. Öğrendiğimizde... Hükûmet yetkilileri burada.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Mardin
Valisinden bilgi istiyoruz
BAŞKAN Bakın, tamam, Hükûmet yetkilileri
burada.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Parlamentonun temsilcileri
BAŞKAN Sayın Baluken, Hükûmet
yetkilileri burada, öğrenip
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Hükûmetin söz talebi yok.
BAŞKAN Söz talebi
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Söz
talebi yok.
BAŞKAN Öğrenince verecekler, bilgi
alıyorlar.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Meclis
Başkanı olarak sizin ara vermenizi ve bilgi almanızı istiyoruz.
BAŞKAN Sayın Baluken, bu şekilde
olmaz, lütfen yerinize oturun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bu
şekilde olur, aynen bu şekilde olur.
BAŞKAN Hayır, bu şekilde olmaz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Valinin
yaptığını burada yapamazsınız.
BAŞKAN Bakın, lütfen
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bizim
söylemimizi göz önüne almalısınız.
BAŞKAN Valinin yaptığını
ben yapmıyorum. Şu anda sizin yaptığınız nedir?
Sizin yaptığınız nedir?
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Tarafsız
değilsiniz.
BAŞKAN Sizin yaptığınız
nedir şu an?
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Hayır,
tarafsız değilsiniz.
BAŞKAN Bakın, Hükûmet bilgi alıyor.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bilgi
almak zorundasınız.
BAŞKAN Hükûmet bilgi alıyor. Bilgi
almadan nasıl söylesin? Bilgi alıyor.
Sayın Baluken, lütfen, istirham ediyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ara ver
Başkan 68e göre.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Hayır, hayır, Başkanlık Divanı olarak
BAŞKAN Sayın Baluken
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, 68i uygulamanız lazım.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
grup
başkan vekilleriyle toplanıp bu meseleyi konuşmanız
lazım.
BAŞKAN Sayın Baluken, ama bu doğru
değil. Bakın, Hükûmet bilgi alıyor.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bu
sıradan bir olay değil.
BAŞKAN Tamam, yerinize buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) 68i
uygulayın Sayın Başkan, 68i.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Ara verin.
BAŞKAN Bir dakika, talimat mı
veriyorsunuz?
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Hayır,
talimat vermiyorum, tarafsız olmanız gerekiyor.
BAŞKAN Tarafsızım, tamam, oturun.
Ben tarafsızım, oturun, lütfen oturun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken, lütfen
Tamam, bir oturun, bakalım arkadaşlar.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Grup
başkan vekilleriyle birlikte değerlendirme için sizi bekliyoruz.
BAŞKAN Oturun, oturun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
İtibarsız olduğumuz
BAŞKAN Sayın Baluken, lütfen oturun, bu
şekliyle değil, lütfen oturun.
GÜLSER YILDIRIM (Mardin) Başkan, biz vekil
olarak orada, valilikte, bahçede saatlerce oturduk ki bir valiyle
görüşelim.
BAŞKAN Siz oturun, lütfen oturun.
GÜLSER YILDIRIM (Mardin) Yani, bölge valileri
AKPnin valileri olmak zorunda değil, bu sizin
sorumluluğunuzdadır.
BAŞKAN Değil, kesinlikle
GÜLSER YILDIRIM (Mardin) Bunu siz çözün o zaman.
BAŞKAN Bakın, bakın
GÜLSER YILDIRIM (Mardin) O vali bizim görüşme
talebimizi reddediyorsa bu sizin
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Hayır, bu
Sayın Başkanım
BAŞKAN Lütfen Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkanım, grup başkan vekillerini arkaya
çağırın.
BAŞKAN Siz buyurun oturun, bu şekilde
olmaz. Böyle zorlamayla, böyle şeyle olmaz, kusura bakmayın. Burada
hep birlikte, önce grup başkan vekilleri başta olmak üzere
iktidar-muhalefet tüm milletvekilleri Parlamentonun itibarını korumak
durumundayız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
GÜLSER YILDIRIM (Mardin) Biz parlamenter
değil miyiz? Sadece siz mi parlamentersiniz?
BAŞKAN Herkes öncelikle kendi tavrına da
dikkat etmek zorunda.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, bu konuyla ilgili grup başkan vekillerini arkaya
çağırıp bilgi vermeniz, durumu açıklamanız gerekiyor.
BAŞKAN Bir dakika Sayın Baluken,
anladım, tamam.
Sayın Altay, buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, biraz önce kastınızı aşan bir söz ifade
ettiniz ya da yanlış anlamaya meydan verilebilecek bir söz ifade
ettiniz. Söylediniz ki
Bunu açarsanız
BAŞKAN Sesiniz duyuluyor Altay, yüksek,
davudi bir ses.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bunu düzeltmeniz
lazım.
BAŞKAN Ama, bakın, sizden önce tam
on beş dakikadır Sayın Bostancı ayakta bekliyor orada. (CHP
sıralarından Biz muhalefetiz.sesi)
Ne olmuş muhalefet olunca?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, parlamentolarda iktidar az konuşur, muhalefet çok
konuşur; bu genel bir kaidedir.
Sayın Başkan, biraz önce bir söz
söylediniz. Söylediğiniz söz izaha muhtaç, yanlış
anlaşılmaya açık bir söz. Parlamentonun itibarını
korumak öncelikle grup başkan vekillerinin görevidir. dediniz. Bunu
dinleyen herkes, grup başkan vekillerinin Parlamentonun
itibarını korumak konusunda bir hassasiyet kaybı içinde
olduğunu düşünebilir.
BAŞKAN Grup başkan vekilleri ve tüm
milletvekilleri dedim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ama ben beklerdim
ki Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve milletvekillerinin itibarını
korumak elbet hepimize düşer ama önce Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanına düşer, önce oturduğunuz koltuğa düşer.
(CHP sıralarından alkışlar) Burada 2 vali zikredildi;
Ankara Valisi, Mardin Valisi. Bu valilerin yaptığı iş ve
işlemler yüce Meclise saygısızlıktır.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Her yer
aynı.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu meseleyle
ilgili sizin daha keskin bir açıklama yapmanızı öncelikle
beklerdim.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Hepsi öyle, hepsi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) İkincisi,
hakikaten 3 milletvekili valiyle görüşemiyorsa, sayın
milletvekillerimize vali dönmüyorsa bu Meclis niye çalışsın?
Valiler Türkiyeyi idare etsin!
BAŞKAN Sayın Altay, bunun kabul edilemez
olduğunu
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet, evet.
BAŞKAN -
bunun doğru
olmadığını en keskin şekilde ifade ediyorum, ediyorum
ama siz beni dinlemiyorsunuz ki.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hükûmet bir
izahat niye vermez?
BAŞKAN Şimdi geleceğim, o konuya
geleceğim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hükûmet niye bir
izahat vermiyor?
BAŞKAN O konuya geleceğim.
Sayın Bostancıyı da dinleyelim.
Buyurun Sayın Bostancı.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Başçavuş vekili tehdit ediyor, sesiniz çıkmıyor Sayın
Başkan. Atanmış mı önemli seçilmiş mi önemli?
Demokrasi dersi anlatıyorsunuz herkese. Başçavuş milletvekilini
tehdit ediyor.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bu
konuda anlatacağımız çok şey var.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Bu
nasıl Meclis, bu nasıl bir iş?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, anlatacağımız çok şey var. Grup
başkan vekilleriyle arkada bu konuyu görüşmeniz gerekiyor.
(Gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar lütfen, lütfen
arkadaşlar
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, yol olmaması için bir açıklama yapmayı görev
addediyorum, o da şudur: Burada bir milletvekili görüşlerini
açıkladığında başka bir milletvekilinin onun ne
konuşması gerektiği, nasıl konuşması
gerektiği, aslında hakikatin ne olduğu üzerine tahakkümcü bir
tavırla konuşması uygun bir davranış değildir.
Herkes kendi görüşlerini açıklıyor, bütün grup başkan
vekilleri aynısını yapıyor, netice olarak biz de onu
yapıyoruz ama buradan biz, diğer sayın grup başkan
vekillerine, muhalefetin sözcülerine, onların nasıl konuşması
gerektiğine ilişkin tahakkümcü bir tavırla davranmıyoruz.
Onlardan da ricamız, bizim yapmış olduğumuz
açıklamaları eleştirebilirler, itiraz edebilirler ama lütfen
neyi, nasıl konuşacağımızı bize
bıraksınlar. Bizi buraya getiren millettir.
İkincisi, benim yapmış olduğum
konuşmada, Sayın Balukenin topa girmek yahut da valilerin
itibarını korumak tarzında anlamlandırdığı
bir hususi değerlendirme söz konusu değildir.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Yani ne
söylediğinizin farkında değilsiniz o zaman.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Eğer
dikkatli bir şekilde kulak vermiş olsaydı, valiler dâhil bu
ülkedeki en sıradan insanın bile onurunu korumakla mükellef bir
Parlamentodan bahsettiğim tutanaklarda mevcuttur.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Tutanakları tekrar okuyun, ne söylediğinizi bilmiyorsunuz o zaman.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bu görev sadece
bizim değil, aynı zamanda Sayın Balukenindir.
O yüzden, burada biz validen de bahsederken, bir
vatandaştan da bahsederken eleştirebiliriz, görüşlerimizi dile getiririz
ama onların onurlarına ilişkin dikkati, inceliği ve
nezaketi göstermek Parlamentonun boynunun borcudur. Benim söylediğim
budur.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Bostancı.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Baluken, bir dakika; ben de
konuşayım.
Şimdi, burada tabii yürütmenin işlemine
konu bir husus.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Evet.
BAŞKAN - Yürütmenin temsilcileri var,
Sayın Bozdağ burada, Adalet Bakanı.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hele şükür.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bravo
ya, bravo.
BAŞKAN - Sayın Bozdağa söz
veriyoruz. Sayın Bozdağ konuyla ilgili
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Hayır, defalarca söyledik.
BAŞKAN - Beni dinleseniz bunu ifade
edeceğim. Bilgi alıyor, bilgi aldıktan sonra Parlamentoyu
bilgilendirecek. dedim.
Buyurun Sayın Bozdağ.
Yerinizden Sayın Bozdağ.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Oradan bir
açıklama yaparsa onar dakika da biz konuşuruz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Hayır, kürsüden verin ya, önemli bir konu.
BAŞKAN Tamam.
Buyurun Sayın Bozdağ.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Peki, uygun bir süre verirseniz
BAŞKAN Tamam Sayın Bozdağ.
Hükûmet adına Sayın Bozdağ bir
açıklama yapacak bu konuyla ilgili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, yani Cumhuriyet Halk Partisi Hükûmetin de hakkını
hukukunu savunuyor işte, gördünüz değil mi? Gerçekten yani.
(Gülüşmeler)
4.- Adalet Bakanı Bekir
Bozdağ'ın, Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
İki gündür Parlamentomuzu, dün nöbetçi olmam
hasebiyle, bugün de görüşülecek bir araştırma önergesi nedeniyle
yakından takip ediyorum. Gördüğüm kadarıyla burada
sağlıklı bir çalışma ortamı oluşması
için herkes elinden geleni yapıyor ama gönül arzu ediyor ki buradaki
konuşmaların bilgiyle olması, gerçeğe dayanması son
derece önemli. Deminden beri Mardin Valimiz burada maalesef linç edilmek üzere.
İki gruptan arkadaşlarımız konuştular,
değerlendirmeler yaptılar. Ben de nedir, hakikaten Valimiz
milletvekilinin bir randevu talebine Hayır. mı demiş, böyle
bir davranışta bulunmuş mu diye aradım. Kendisi de bana
döndüler, görüştüm. Valimizden randevu talep edilmiş. Orada talep
sırasında Valimiz -kalkınma ajansları var bölgelerde-
kalkınma ajansının
(HDP sıralarından gürültüler)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Sürekli
toplantıdalar Bakanım, sürekli toplantıdalar.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bir
aydır toplantıdalar, telefonlara çıkmıyorlar!
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Bir
dakika
Bir dakika
Müsaade edin
Müsaade edin
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade edin
Bakın, sizi dinledik, müsaade edin de Hükûmeti dinleyelim.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Siz
konuştunuz, ben cevap veriyorum.
Vali toplantıda olduğu için hemen cevap
verememiş, toplantıdan sonra da randevu taleplerini kabul etmiş.
Şu anda da Valinin odasında sizin milletvekilleriniz ile Mardinin
Valisi görüşüyor. (HDP sıralarından gürültüler)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Vali
doğru söyler hep, biz yalan söyleriz!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Görüşmek zorunda işte, görüşecek, görüşecek! Burada
görüşüldüğü için görüşmek zorunda kaldı.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Ayıptır, ayıptır, ayıp, ayıp! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Hemen bir yanlışla
kalkıp burada yargısız infaz yapıyorsunuz, fevkalade büyük
bir yanlış yapıyorsunuz.
İkincisi, sokağa çıkma
yasaklarıyla ilgili
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ne zaman arasak
valileriniz toplantı hâlindeler!
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Müsaade buyurun.
Kim sokaklara hendek kazıyor? PKKnın
teröristleri kazıyor. Kim mayınlıyor? Teröristler
mayınlıyor. Kim barikatı kuruyor? Teröristler kuruyor. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, HDP
sıralarından gürültüler)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Kim
halkı katlediyor? Mezarlıkları bombalıyorsunuz,
mezarlıkları!
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Bakın, Türkiye Cumhuriyeti devletinin güvenlik güçleri, sokakları
tuzaklayan, mayınlayan, hendek kazan, askerin, polisin, masum
insanların hayatına kasteden terör örgütüne karşı müdahale
ediyor. (HDP sıralarından gürültüler)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sivilleri katlederek mi?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Kadınları
öldürerek mi müdahale ediyor?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Şimdi, bakın, çok net, hiç konuşmaya gerek yok, Surda Dört
Ayaklı Minarenin yanında Diyarbakırımızın
değerli baro başkanı hayatını kaybetti. (HDP
sıralarından gürültüler)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Kim
yaptı? Kim yaptı?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Kim sorumlu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Olay yeri incelemesine giden başsavcı, başsavcı vekilleri,
savcılar, baronun avukatları delilleri toplamak için inceleme
yapıyor, sizin yaslandığınız teröristler otomatik
silahla saldırıyor. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Hepsi
yalan!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Hepsi yalan, siz
delilleri toplatmak istemiyorsunuz.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Arkasından, otomatik silah yetmiyor, roketle saldırıyor, roket
atıyorlar savcıların üzerine.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Biz
oradaydık, öyle bir şey yok.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Delilleri toplamak
istemediniz.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - O
yetmiyor, uzaktan kumandayla, o güvenlik alanı içerisinde, olay yeri
incelemesi yapan başsavcı, savcı, uzman, Diyarbakır
Barosunun üyelerinin olduğu yerde güvenliği alan polisin
aracını patlattılar orada. Şimdi sizden ben şunu
duymak isterdim: Ey teröristler, ey PKKlılar -ne diyorsanız öyle
deyin- bu hendekleri kaldırın, bu tuzakları kaldırın,
bu mayınlamaya son verin, askeri, polisi şehit etmeyin. diye oradan
sesinizi yükseltmeniz lazım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Peki,
siz niye bu halkı muhatap almıyorsunuz?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Bakın, öz
yönetim
Hendeklerle uğraşmayın.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Sanki Diyarbakırın Valisi, Silvanın Kaymakamı,
Cumhuriyetin Hükûmeti keyfine sokağa çıkma yasağı ilan
ediyor.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Keyfî bir
şekilde. Sadece Nusaybinde son bir ayda 20 gün sokağa çıkma
yasağı ilan ettiniz.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Oradaki vatandaşların can güvenliği için, mal güvenliği
için, temel hak ve hürriyetlerini özgürce kullansın diye devlet vazifesini
yapıyor ama burada çıkmışsınız
konuşuyorsunuz.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Vazifesi
çocukları mı katletmek?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sen
Bakan mısın, militan mısın, ne biçim konuşuyorsun?
Neye şimdi açıklık getiriyorsun?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Bakın, o hendekleri oradan kaldıracağız. Burada,
Parlamentoda Hükûmete sesinizi yükselttiğiniz gibi terör örgütüne
karşı da sesinizi yükselteceksiniz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ankara Valisine
gel Sayın Bakan.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Dün
iki polisimiz şehit oldu, bugün bir polisimiz şehit oldu. Biz ne
yapıyoruz? Oradaki sivillerin hayatını korumak için özen
gösteriyoruz. Hayatını kaybeden siviller yok mu? Var ama
bunların neredeyse tamamı teröristlerin saldırısıyla
hayatını kaybetti. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Siz
altmış yaşındaki kadını nasıl
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
- Hepsiyle ilgili de soruşturma açtık, hepsi soruşturuluyor.
Bakın, Tahir Elçinin olayında bile hakikatin ortaya
çıkmasından korkuluyor ve olay yerini inceleyenlere saldırı
yapılıyor. Gerçeğin ortaya çıkmasından kimse
korkmasın. Olayların üzerine Hükûmetimiz kararlılıkla
gidecek, terörle mücadele kararlılıkla devam edecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Ankara Valisi dönmedi mi size de Sayın Bakan?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
- Onun için, bu konuyu özellikle burada bir kez daha ifade ediyorum.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Sayın Bakan, Ankara Valisinin neyi vardı?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Bakan, Ankara Valisi?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Ankarayı görüşmedim, görüşüp bilgi vereceğim.
Saygılar sunarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Bozdağ.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Bakan, Ankara Valisinden bahsetmedi.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Nerede Ankara Valisi, Ankara Valisi nerede?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Milletvekillerinin ve Parlamentonun itibarıyla ilgili, valilerin
milletvekillerini muhatap almaması durumuyla ilgili bilgi istediğimiz
Hükûmet yetkilisi kürsüye çıktığında o konuyla ilgili
gerçeğe tekabül edecek tek bir bilgi açıklamadı. Kendisi bir
siyasi partiyi hedefleştirerek tamamen konuyu gündemden düşürmek
üzere yalan yanlış bilgilerle bir konuşma yaptı.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Dediklerimin hepsi doğru. (AK PARTİ ve CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, dinliyoruz
Arkadaşlar lütfen
Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) O
konuşması sırasında da partimize açık şekilde
sataştı.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Teröristler orada, hendekler orada.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Dinleyin, dinleyin, Bakan olmuşsunuz dinleyin.
BAŞKAN Bir dakika arkadaşlar...
Dinleyin.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Mardin Valisini infaz etmemizden tutun da, sırtımızı nereye
yaslayacağımıza kadar grubumuza defalarca sataşmada
bulundu.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
E, siz söylediniz.
BAŞKAN Sataşmadan iki dakika süre
veriyorum efendim.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) Sayın
Başkan, Sayın Bakana bir sorum var: Halkına küfür eden eski
Adana Valisi ne yapıyor şu anda? Ne yapıyor Adana Valisi?
BAŞKAN Sayın Baluken, siz buyurun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bu
ortamda konuşamam Sayın Başkan, süreyi durdurun.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Ne cevap
vereceksin Sayın Bakan? Halkına küfür eden valin var, halkına.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Hayır, süreyi tekrar başlatır mısınız?
BAŞKAN Evet, sataşmadan süreyi
tekrar başlatalım -iki dakika- arkadaşlar.
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Baluken'in, Adalet Bakanı Bekir Bozdağın yaptığı
açıklaması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakanın burada
yapmış olduğu hiçbir açıklamanın gerçeğe tekabül
eden bir yanı yok. Bir kere bu valilerin toplantıda olması
meselesi
Yahu, bir toplantı bir ay boyunca sürer mi? (HDP sıralarından
alkışlar) Mardin Valisi, Şırnak Valisi, İstanbul
Valisi bir aydır, bırakın yüz yüze görüşmeyi, telefonla
aradığımızda bile toplantı gerekçesini öne sürüyorlar.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Yanlış
yeri arıyorsunuzdur.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Meclis
Başkan Vekili Sayın Pervin Buldan üç gün önce İstanbul Valisiyle
telefonla görüşmek istediği zaman toplantıda olduğunu ve
kendisine geri döneceğini söylüyorlar. Milletvekilini de geçtim, Meclis
Başkan Vekilini üç gündür toplantı nedeniyle İstanbul Valisi
hâlâ arayamamış durumda. Utanmıyor musunuz gelip bu gerekçeleri
burada yalan yanlış şekilde Genel Kurula aktarmaya. Burada
açık bir şekilde milletvekillerinin itibarı zedeleniyor.
Bakın, bu hendek meselelerine gelince. Bu
hendeklerin nasıl oluştuğunu, nasıl kapatıldığını
da siz çok iyi biliyorsunuz. Şu anda abluka altına
aldığınız, havadan bombaladığınız,
havan toplarıyla dövdüğünüz, keskin nişancılarla
katlettiğiniz halkın
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Halk
değil terörist!
İDRİS BALUKEN (Devamla) -
halkın
sonuç olarak bunları kazmak zorunda kaldığını çok iyi
biliyorsunuz.
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) Daha bugün
PKKlı teröristler bir polisimizi öldürdüler.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Diyaloga ve
müzakereye geldiğiniz anda, siyasi çözüme geldiğiniz anda, halka
katliamdan vazgeçtiğiniz anda hendek meselesi çözülür.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Halk
değil terörist!
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Diğer
taraftan, Tahir Elçinin soruşturmasıyla ilgili verdiğiniz
bilgilerin hepsi yanlış. Orada, olay yerinde delilleri karartan
sizsiniz. Olay yeri incelemelerinde hiçbir güvenlik önlemi almadan oradaki
delilleri karartan sizsiniz.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Hadi
canım!
İDRİS BALUKEN (Devamla) Biz Tahir Elçi
cinayeti, sokağa çıkma yasakları, camiler başta olmak üzere
kültürel değerlere saldırılarla ilgili araştırma
önergesi getirdik. Madem söylediklerinize güveniyorsunuz niye reddettiniz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) Madem yalan
söylemiyorsunuz niye reddettiniz? (HDP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - Gerçek ortada, o
yüzden reddettik.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Yalandan
başka bir şey konuşmuyorsunuz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
düşünceler dile getirildi. Maksat hasıl oldu diye düşünüyorum.
Milletvekili milleti temsil ediyor. Tabii ki tüm
atanmışların bu noktada milletvekili iradesine, milletin
iradesine saygı göstermesi lazım ama her birimizin de tabii ki
bilgileri olduğu gibi doğru bir şekilde yansıtması ve
birbirimize bu çerçevede doğru kaynaktan besleninceye kadar en
azından söylenen ifadeler noktasında dikkatli olmamız
gerektiğini düşünüyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, doğru kaynak diye bir şey yok.
BAŞKAN Niye üzerinize alınıyorsunuz
Sayın Baluken? Niye üzerinize alınıyorsunuz?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Bizi
yalancılıkla suçlayamazsınız.
BAŞKAN Hayır, hayır, sizi
değil.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Burada
konuşulduğu için, kendilerine telefon açıldığı
için görüşmek zorunda kaldı. Bizimle görüşmeseydi biz burada
yasama faaliyeti yapmayacaktık.
BAŞKAN Tamam.
Gündeme bağlılık ilkesi gereği
gündemdeki işlere devam ediyoruz.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır,
okutup
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkanım, Ankarayla ilgili bilgi bekliyoruz Sayın Bakandan.
BAŞKAN Tamam efendim, onu da bilahare
Sayın Bakan görüşüp iletir.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Akçay.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay'ın, Adalet Bakanı Bekir Bozdağdan,
Hükûmetin Öcalanla görüşmelerinin devam edip etmediği hususunda
millete ve Meclise bilgi vermesini beklediğine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bir
süredir Mardin Valisiyle bazı HDP milletvekillerinin görüşüp
görüşmeme hususu tartışıldı ve Sayın Bakan da
burada kendine göre cevaplar da verdi. Sayın Altay da Ankara Valisinin
tutumuyla ilgili bilgi istedi Sayın Bakandan. Ben de, Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkan Vekili olarak Sayın Bakandan Hükûmet adına
bir açıklama yapmasını bekliyorum, o da şu: Geçtiğimiz
günlerde Adalet ve Kalkınma Partisinin bir sayın milletvekili
devletin ve Hükûmetin İmralıda PKK elebaşı Öcalanla
görüşmelerinin sürdüğünü ifade etti.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Yalan söylemiş.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bence,
kamu hayatı bakımından ve Hükûmet faaliyetleri
bakımından bu görüşmelerin devam edip etmediği, hangi
safhada olduğu hususunda milletimize ve Meclisimize
ayrıntılı bir bilgi verir ise buradaki tartışmalar
zannediyorum biraz daha vuzuha kavuşacaktır. Ben Sayın
Bakanın bu hususta bir açıklama yapmasını bekliyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Akçay.
Soru-cevap yapmıyoruz tabii
burada, her konuyu şu anda dile getirebilmek durumunda
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yani
bu önemli ama Sayın Başkan.
BAŞKAN -
ya da her
soruya cevap verebilmek durumunda değil.
Gündeme geçtik değerli
arkadaşlar
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, özgün bir konuyu da
aktarmıştım, o konuda özellikle bilgi bekliyoruz.
Sizin koltuğunuzda
oturacak olan Meclis başkan vekilinin telefonlarına cevap vermeyen
bir İstanbul Valisinin gerekçesi nedir diye Hükûmetten açıklama
beklediğimizi de ifade ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sizin de buna karşı bir tutumunuzun olması
gerekiyor.
BAŞKAN
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım:
VII.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, aile
bütünlüğünü olumsuz etkileyen unsurlar ile boşanma
olaylarının araştırılması ve aile kurumunun
güçlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
verilmiş olan, (10/7), (10/8), (10/9), (10/10), (10/11), (10/12), (10/13),
(10/14), (10/15), (10/16), (10/17), (10/18) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergelerinin Genel Kurulun 9 Aralık 2015
Çarşamba günkü birleşiminde okunmasına; bu önergelerin
görüşmelerinin gündemde bulunan aynı konuda verilmiş olan
Ardahan Milletvekili Orhan Atalay ve 25 milletvekilinin (10/2) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesiyle birlikte
birleştirilerek aynı günkü birleşimde yapılmasına; bu
birleşimde görüşmelerin tamamlanması hâlinde başka bir işin
görüşülmemesine; mezkûr Meclis araştırması önergelerinin
görüşmelerinin Genel Kurulun 9 Aralık 2015 Çarşamba günkü
birleşiminde tamamlanamaması hâlinde Genel Kurulun 10 Aralık
2015 Perşembe günkü birleşiminde görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine ve bu
işin tamamlanmasından sonra başka bir işin
görüşülmemesine; Genel Kurulun 15 Aralık 2015 Salı günkü
birleşiminde sözlü soruların görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi
Danışma Kurulu
Önerisi
Danışma Kurulunun
09/12/2015 Çarşamba günü yaptığı toplantıda
aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması
uygun görülmüştür.
Ahmet
Aydın
Türkiye Büyük
Millet Meclisi
Başkanı
Vekili
Nurettin Canikli Engin
Altay
Adalet Ve Kalkınma
Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
İdris Baluken Oktay
Vural
Halkların Demokratik
Partisi Milliyetçi
Hareket Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Öneriler:
1 - Aile bütünlüğünü olumsuz etkileyen unsurlar
ile boşanma olaylarının araştırılması ve
aile kurumunun güçlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Tekirdağ Milletvekili Candan
Yüceer ve 19 milletvekilinin (10/7) esas numaralı; Afyonkarahisar
Milletvekili Burcu Köksal ve 20 milletvekilinin (10/8) esas numaralı;
Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet ve 21 milletvekilinin (10/9) esas
numaralı; Adana Milletvekili Aydın Uslupehlivan ve 21 milletvekilinin
(10/10) esas numaralı; MHP Grubu adına grup başkan vekilleri
İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Manisa Milletvekili Erkan Akçay'ın
(10/11) esas numaralı; Aydın Milletvekili Deniz Depboylu ve 21
milletvekilinin (10/12) esas numaralı; Ankara Milletvekili Aylin
Nazlıaka ve 20 milletvekilinin (10/13) esas numaralı; İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu ve 24 milletvekilinin (10/14) esas
numaralı; Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeç ve 24 milletvekilinin
(10/15) esas numaralı; İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca ve 26
milletvekilinin (10/16) esas numaralı; Çorum Milletvekili Lütfiye
İlksen Ceritoğlu Kurt ve 21 milletvekilinin (10/17) esas
numaralı; Ağrı Milletvekili Dirayet Taşdemir ve 22
milletvekilinin (10/18) esas numaralı Meclis araştırması
önergelerinin Genel Kurulun 9 Aralık 2015 Çarşamba günkü (bugün)
birleşiminde okunması, bu önergelerin görüşmelerinin gündemde
bulunan aynı konuda verilmiş olan Ardahan Milletvekili Orhan Atalay
ve 25 milletvekilinin (10/2) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesiyle birlikte birleştirilerek aynı
günkü (bugün) birleşimde yapılması, bu birleşimde
görüşmelerin tamamlanması hâlinde başka bir işin
görüşülmemesi,
2 - Mezkûr Meclis araştırması
önergelerinin görüşmelerinin Genel Kurulun 9 Aralık Çarşamba
günkü (bugün) birleşiminde tamamlanamaması hâlinde Genel Kurulun 10
Aralık 2015 Perşembe günkü birleşiminde görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi ve bu
işin tamamlanmasından sonra başka bir işin
görüşülmemesi,
3 - Genel Kurulun 15 Aralık 2015 Salı
günkü birleşiminde sözlü soruların görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi
önerilmiştir.
BAŞKAN Danışma Kurulunun bu ortak
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
VIII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklerine
Seçim
1.- Millî Savunma Komisyonunda açık
bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Millî
Savunma Komisyonunda boş bulunan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna
düşen 2 üyelik için seçim yapacağız. Gösterilen adayları
ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İzmir Milletvekili Murat Bakan: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.- Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonunda boş bulunan ve Halkların Demokratik Partisi Grubuna
düşen 1 üyelik için seçim yapacağız. Gösterilen adayı
oylarınıza sunacağım.
Mardin Milletvekili Gülser Yıldırım:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3.- Kamu İktisadi Teşebbüsleri
Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN Boş bulunan ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubuna düşen komisyon üyelikleri için seçim
yapacağız. Gösterilen adayları ayrı ayrı
oylarınıza sunacağım.
Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunda
boş bulunan üyeliklere, İstanbul Milletvekili Aziz Babuşcu:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kilis Milletvekili Reşit Polat: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kırşehir Milletvekili Salih Çetinkaya:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4.- İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonuna İstanbul Milletvekili Hulusi Şentürk: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
5.- İçişleri Komisyonunda açık
bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN İçişleri Komisyonuna Kütahya
Milletvekili Mustafa Şükrü Nazlı: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
6.- Dışişleri Komisyonunda
açık bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN Dışişleri Komisyonuna
Karaman Milletvekili Recep Şeker: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
7.- Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda
açık bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN Avrupa Birliği Uyum Komisyonuna
Aksaray Milletvekili Cengiz Aydoğdu: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Şimdi, alınan karar gereğince
gündemin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmına geçiyoruz.
Bu kısımda, aile bütünlüğünü olumsuz
etkileyen unsurlar ile boşanma olaylarının
araştırılması ve aile kurumunun güçlendirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen,
Ardahan Milletvekili Orhan Atalay ve 25 milletvekilinin (10/2) esas
numaralı; Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer ve 19 milletvekilinin
(10/7) esas numaralı; Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal ve 20
milletvekilinin (10/8) esas numaralı; Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan
Hürriyet ve 21 milletvekilinin (10/9) esas numaralı; Adana Milletvekili
Aydın Uslupehlivan ve 21 milletvekilinin (10/10) esas numaralı; MHP
Grubu adına Grup Başkan Vekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural
ve Manisa Milletvekili Erkan Akçayın (10/11) esas numaralı;
Aydın Milletvekili Deniz Depboylu ve 21 milletvekilinin (10/12) esas
numaralı; Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka ve 20 milletvekilinin
(10/13) esas numaralı; İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
ve 24 milletvekilinin (10/14) esas numaralı; Bursa Milletvekili Emine
Yavuz Gözgeç ve 24 milletvekilinin (10/15) esas numaralı; İstanbul
Milletvekili Tülay Kaynarca ve 26 milletvekilinin (10/16) esas numaralı;
Çorum Milletvekili Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurt ve 21
milletvekilinin (10/17) esas numaralı; Ağrı Milletvekili Dirayet
Taşdemir ve 22 milletvekilinin (10/18) esas numaralı Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergelerinin
görüşmelerine başlayacağız.
(10/2) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesi dünkü birleşimde okunduğundan
tekrar okutmuyorum.
Şimdi, birlikte görüşülecek olan Meclis
araştırması önergelerinden bilgiye sunulmamış
olanlardan, her siyasi parti grubuna mensup milletvekillerinden birer önerge
okunarak bilgilerinize sunulacaktır. Ancak, birlikte görüşülen bütün
araştırma önergeleri tam metin olarak Tutanak Dergisinde
yayımlanacaktır. (x)
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
C) Meclis Araştırması
Önergeleri (Devam)
4.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer
ve 20 milletvekilinin, Aile bütünlüğünü olumsuz etkileyen unsurlar ile
boşanma olaylarının araştırılması ve aile
kurumunun güçlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/7)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Kadına yönelik ekonomik ve fiziksel
şiddetin boşanmalar üzerindeki etkisi, boşanma aşaması
ve sonrasında kadının yaşadığı
sorunların araştırılarak kadının güçlenmesi, can
güvenliğinin sağlanması yönünde hangi adımların
atılması gerektiğinin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
104üncü ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.06/12/2015
1)
Candan Yüceer (Tekirdağ)
2)
Ali Yiğit (İzmir)
3)
Devrim Kök (Antalya)
4)
Utku Çakırözer (Eskişehir)
5)
Veli Ağbaba (Malatya)
6)
Okan Gaytancıoğlu (Edirne)
7)
Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
8)
Burcu Köksal (Afyonkarahisar)
9)
Mevlüt Dudu (Hatay)
10) Mehmet Tüm (Balıkesir)
11) Namık Havutça (Balıkesir)
12) Erdin Bircan (Edirne)
13) Gülay Yedekci (İstanbul)
14) Mustafa Ali Balbay (İzmir)
15) İlhan Cihaner (İstanbul)
16) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
17) Nurettin Demir (Muğla)
18) Çetin Osman Budak (Antalya)
19) Muharrem Erkek (Çanakkale)
20) Gamze Akkuş İlgezdi (İstanbul)
21) Lale Karabıyık (Bursa)
Genel Gerekçe:
Boşanma, eşlerin evlilik
durumlarını hukuken ve fiilen sona erdirmeleri olarak
tanımlanmaktadır. Hukuki, psikolojik ve sosyal bir süreç olan
boşanma, aile ve çocuklar için çoğunlukla travma yaşatabilen bir
olgudur.
Ülkemizde her yıl yanlış ve
yetersiz ekonomik politikalara bağlı olarak artan işsizlik ve
yoksulluk aile içinde kadına şiddet olarak karşımıza
çıkmaktadır. Nüfusun önemli bir kısmının yoksulluk
sınırında yaşadığı ülkemizde ekonomik
şiddet başlı başına boşanma ve kadına
yönelik şiddet nedenidir. Ülkemizde kadına yönelik şiddet,
cinayet, toplumsal bir gerçek ve kanayan bir yara olarak
varlığını sürdürmektedir. Ancak, AKP iktidarı
çıkarmaya çalıştığı reformlarla, yasalarla
kadını dışlayıp sadece aileyi güçlendirmek
çerçevesinde politikalar üretirken kadını güçsüzleştirmekte,
kadını aile içindeki görevi ve geleneksel normlar çerçevesinde
şekillendirmekte, birey olarak değil, aile içinde
tanımlamaktadır.
Siyasi iktidar, ülkemizde toplumsal
hayatın ve ekonomik yaşamın dışına itilmeye
çalışılan kadınların birey, yurttaş olma
hakkını gasbederek kadını sadece aile içinde var etmeye
çalışmaktadır. Kadınların kimliğini ve
haklarını aile kurumu içinde eritip boşanmayı toplumsal
bir sorun olarak tanımlarken boşanmanın da evlenmek gibi ve
evlenmeye eş değerde meşru bir hak olduğunu, sorun
olmadığını görmemektedir.
Kadın sorunlarıyla ilgili Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı, şiddeti görmezden gelip çiftler
arası ara buluculuğa soyunmakta, başka bir seçeneğe
kapıları kapatmakta, boşanmaları önlemek için çiftlere
terapi ve ombudsmanlık hizmeti vermeyi bir meziyet olarak topluma
sunmaktadır. Anneliği bir kariyer olarak sunan, kadını geri
planda tutan, kadını baskılayan açıklamalarla
kadının şiddet görmesi ve canı pahasına evliliği
devam ettirmesi istenmekte, en az 3 çocuk doğurması yönünde telkin ve
teşvik politikaları uygulanmaktadır. İstatistikler,
kadın cinayetlerinin yüzde 47sinin eski koca ya da boşanmak üzere
olunan koca tarafından işlendiğini ortaya koymaktadır.
Şiddet yaşayan kadınların korunma talebiyle polise ya da
savcılıklara başvurması da çözüm olmamaktadır. Koruma
kararı alınmasına karşın kadınların yüzde
73ü öldürülmektedir. Oysaki kadının aile içindeki güçsüz konumunun
değiştirilmesi, kadın erkek arasındaki toplumsal cinsiyet
eşitsizliğinin giderilmesi için kadın yoksulluğunun
azaltılması ve kadının ekonomik olarak güçlendirilmesi
tartışılmaz bir gerçektir. Kadınların eğitim
düzeyinin artırılması için yapılacak çalışmalar,
kadını toplumsal yaşamın içinde tutacak, ekonomik olarak
güçlenmelerini sağlayacak, kadınların insan hakları
ihlallerini engelleyecek, kadına yönelik şiddetle mücadelede de
önemli bir adım olacaktır.
Yukarıda özetlenen gerekçelerle toplumsal
cinsiyet eşitliğini sağlamak, kadının ekonomik olarak
ve eğitim yönünden birey olarak toplumsal yaşam içerisinde durumunu
güçlendirmek, şiddet gördüğü ya da eşiyle birlikte yaşamak
istemediği için boşanmayı seçen kadınları koruyacak,
boşanma aşamasında veya sonrasında kadının can
güvenliğini sağlayacak politikalar üretmek amacıyla
Anayasanın 98inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
104üncü ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
5.- MHP Grubu adına Grup Başkan
Vekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, Aile bütünlüğünü olumsuz etkileyen unsurlar ile
boşanma olaylarının araştırılması ve aile
kurumunun güçlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/11)
08/12/2015
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Toplumumuzun temel taşı olan aile
müessesemizin güçlendirilmesi için, sosyokültürel alanda yaşanan
yozlaşmanın aile üzerindeki etkileri, pek çok ailenin
yıkımına yol açan ve gelecek nesillerimiz olan
çocuklarımızın mağduriyetine neden olan boşanma
hadiselerinin ve sebeplerinin araştırılarak gerekli önlemlerin
alınması amacıyla Anayasanın 98inci, Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Meclis
araştırılması açılmasını arz ederiz.
Erkan Akçay Oktay
Vural
Manisa İzmir
MHP Grup Başkan Vekili MHP
Grup Başkan Vekili
Gerekçe:
Millî
ve manevi değerlerin geliştirilip korunmasında, millî
bütünlüğün ve dayanışmanın pekiştirilmesinde aile
müessesesi özel öneme sahiptir. Ülkemizde son yıllarda meydana gelen
hızlı sosyokültürel değişmeler, ekonomik
sıkıntılar, iç göçler sonucu nüfusun şehirlerde
toplanması, günlük hayatın karmaşıklığı,
tüketim kültürünün gelişmesi, bireysel menfaatlerin ön plana
çıkartılmasıyla birlikte millî ve manevi değerlerin zaafa
uğraması toplumların temeli olan aile mefhumunu temelden
sarsmıştır.
Günümüzde
Türk ailesini kuşatan sorun alanlarına
bakıldığında boşanmanın ilk sırada yer
aldığını görüyoruz. TÜİK verilerine göre 2005
yılında 95.895 olan boşanma ve 641.241 olan evlenme
sayısı son on yılda önemli değişim göstererek 2014
yılında boşanan çiftlerin sayısı 130.913'e
yükselmiş, evlenen çiftlerin sayısı ise 599.704'e
gerilemiştir.
Kuşkusuz
boşanma sadece sayısal, istatiksel bir hadise olmayıp
psikolojik, sosyal ve ekonomik boyutlarıyla eş ve çocukların
hayatlarını büyük oranda etkilemektedir. Boşanmadan en çok mağdur
olanlar, boşanmanın ağırlığını en çok
omuzlarında hissedenler de çocuklarımız olmaktadır.
Mahkeme
kayıtları üzerinden boşanma nedenleri incelendiğinde en
fazla payı evlilik birliğinin sarsılması almaktadır.
Ancak geçimsizliğe iten nedenlerin temelinde sosyal, kültürel, ekonomik ve
psikolojik birçok neden yatmaktadır.
Toplumun
kanayan bir yarası olan parçalanmış aile çocukları madde
bağımlılığı ve fuhuş tuzaklarının
ana hedefleri hâline gelmekte, parçalanan aile çocuklarının
artması değerlerinden uzak, uyuşmuş, kendi değerlerine
yabancılaşmış nesiller olarak karşımıza
çıkmaktadır.
2011
yılında yayımlanan 633 sayılı Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameyle, ailenin bütünlüğünün
korunması, aile yapısının ve değerlerinin
korunması, aile yapısını ve değerlerini tehdit eden
sorunların ve bu sorunlara yol açan faktörlerin tespit edilmesi, bu
sorunlara karşı çözüm önerilerinin geliştirilmesi, aile içi
şiddet ve istismar, töre cinayetleri, intihar ve benzeri sorunların
önlenmesi gibi görevler Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına
verilmiştir. Ancak aradan yaklaşık dört yıl geçmesine
rağmen aile bütünlüğünü sağlayıcı, boşanma nedenlerini
ortadan kaldırıcı ciddi bir çalışma
yapılamamıştır. Hükûmetinizce bu hususta "Evlilik
Öncesi Eğitim Programı" adı altında yapılan
seminerler ise amaca ulaşmakta oldukça yetersiz ve sığ
kalmaktadır.
Ülkemizde
giderek sosyal bir sorun hâline gelen evlenme oranındaki azalış,
buna karşın aile içi şiddet ve beraberinde getirdiği
boşanma oranlarındaki artış bizleri bu konuda daha
duyarlı olmaya ve bu sorunların nedenlerini araştırmaya,
çözüm önerileri geliştirmeye itmektedir.
Medeni
Kanun başta olmak üzere uygulanmakta olan kanunların -örneğin 20
Mart 2012 tarih ve 28239 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına
Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun- ve diğer yönetmeliklerin
yeniden gözden geçirilerek kendi toplumsal değerlerimize uygun hâle
getirilmesi gerekmektedir.
Aile
birliğinin bozulmasının en önemli sebeplerinden biri de sosyokültürel
alanda yaşanan yozlaşmanın her geçen gün toplumda kendini büyük
oranda hissettirmesi, toplumdaki aidiyet duygularını giderek yok
etmesidir. Bu nedenle günümüzde aile kurumu sadece boşanmalarla
sarsılmamaktadır. Toplumun sosyokültürel alanında yaşanmaya
başlayan yetersizlik, yoksunluk ve yoksullaşmanın etkisi ailenin
varlığına yönelik bir tehdide dönüşmüş
durumdadır.
Türk toplumunun aile yapısının
sağlıklı işleyebilmesi, toplumun mirasının
gelecek nesillere aktarılabilmesi için toplumun en küçük yapı
taşı olan ailenin sağlam temellere dayanması, evlilik
kurumunun güçlenmesi, aile yapımızı derinden sarsan ve son
zamanlarda giderek artan boşanma hadiselerinin ve sebeplerinin ele
alınması, sosyokültürel alanda yaşanan yozlaşmanın
aile üzerindeki etkileri ve bu konuda gerekli tedbirlerin tespiti için
Anayasanın 98inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
104 ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını arz ederiz.
6.- İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu ve 24 milletvekilinin, Aile bütünlüğünü olumsuz
etkileyen unsurlar ile boşanma olaylarının
araştırılması ve aile kurumunun güçlendirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/14)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Özellikle taciz ve kötü muamele içeren evlilikler
içerisindeki kadınların yaşadıkları sorunların
araştırılarak evlilik bağını sonlandırmak
isteyen kadınlara yönelik sosyal destek politikalarının
belirlenmesi için Anayasanın 98inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını
saygılarımızla teklif ederiz.
1) Filiz Kerestecioğlu (İstanbul)
2) Besime Konca (Siirt)
3) Pervin Buldan (İstanbul)
4) Meral Danış
Beştaş (Adana)
5) Behçet
Yıldırım (Adıyaman)
6) Berdan Öztürk (Ağrı)
7) Dirayet Taşdemir (Ağrı)
8) Sırrı Süreyya
Önder (Ankara)
9) Ayşe Acar
Başaran (Batman)
10) Mehmet Ali Aslan (Batman)
11) Saadet Becerikli (Batman)
12) Hişyar Özsoy (Bingöl)
13) Mizgin Irgat (Bitlis)
14) Altan Tan (Diyarbakır)
15) Çağlar Demirel (Diyarbakır)
16) Feleknas Uca (Diyarbakır)
17) İmam
Taşçıer (Diyarbakır)
18) Nimetullah
Erdoğmuş (Diyarbakır)
19) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
20) Sibel Yiğitalp (Diyarbakır)
21) Ziya Pir (Diyarbakır)
22) Mahmut Toğrul (Gaziantep)
23) Abdullah Zeydan (Hakkâri)
24) Mehmet Emin Adıyaman (Iğdır)
25) Erdal Ataş (İstanbul)
Gerekçe:
Aile,
karşılıklı görev ve sorumluluklara dayanan, tarihsel olarak
ekonomik ve ideolojik koşullarla değişegelmiş bir
yapıdır. Ne var ki aile tarih ötesi, ekonomik ve politik
şartlardan bağımsız, mutlak ve ideal bir yapı gibi
tariflenmekte, bu ideal yapının korunması gereği özellikle
yeni muhafazakâr siyasetçilerce sıkça gündeme getirilmektedir. Bu siyaset
anlayışı, aile içindeki iktidar ilişkilerini ve kadın
erkek eşitsizliğini gizleyerek ev içi şiddet, işsizlik,
boşanma, yoksulluk gibi konuları ailenin çözülmesiyle
açıklamakta, ailenin ne şartta olursa olsun korunmasını
öncelemektedir.
Neoliberal
politikalar sonucu kısıtlanan sosyal güvenlik ve refah hizmetlerinin
aileye, esasen ailedeki kadınlara devredilmesi de ailenin
güçlendirilmesi söylemiyle meşrulaştırılmaktadır. Tüm
dünyada kentleşme, kadınların iş gücüne
katılımının artması, kadınların güçlenmesi
ve aile içinde yaşadıkları sorunlara karşı
çıkabilmeleri sonucu boşanma oranları artsa da Türkiye,
boşanma oranları bakımından OECD ülkeleri arasında
sonlarda, 27nci sırada yer almaktadır. Aslında Türkiyedeki
sorun, boşanma oranlarının yükselmesi değil, taciz ve kötü
muamele içeren evlilikler içindeki kadınların boşanmak
istediklerinde eşleri ve aileleri tarafından baskıya ve
şiddete maruz kalmaları ve maalesef öldürülmeleridir.
Boşanmak isteyen kadınlar
yalnızca şiddet görecekleri korkusuyla değil, sosyal ve ekonomik
güvenceden yoksun olacakları için de evliliklerini sürdürmeye mecbur
bırakılmaktadırlar. İçinde bulundukları evlilikleri
sonlandırmak isteyen kadınların birçoğu evlilik
dışında kendilerini ve hanede birlikte
yaşadıkları kişileri idame ettirebilecek ekonomik
olanaklara sahip değiller. Kadınların istihdama
katılımı Türkiyede yüzde 27,1 gibi düşük bir oranda
seyrettiğinden, kadınların çoğu evlilikleri boyunca ücretli
bir işte çalışmıyorlar. Boşanma durumunda da iş
bulmakta güçlük çekiyorlar, cinsiyetçi iş bölümü sebebiyle düşük
ücretli ve güvencesiz, ailelerini geçindirmelerine imkân vermeyen işlerde
çalışıyorlar. Devlet ve iş yerleri yaygın, ücretsiz ve
ulaşılabilir çocuk bakım hizmeti sunmadığından
kazandıklarıyla çocuk bakımı masraflarını
karşılayamıyorlar.
Ön yargılar, toplumsal roller,
boşanmış kadınlara yönelik çevre baskısı,
kadınların tekrar evlenmeye zorlanmaları sebebiyle boşanma
kadınların ancak en son olarak başvurabilecekleri bir durumdur.
Aileyi korumak adı altında kötü
evliliklerin devamının özendirilmesi, şiddete karşı
koruyucu ve güçlendirici önlemler almak yerine karakollar ve
ŞÖNİMler aracılığıyla kadınların
şiddet uygulayan erkeklerle bir araya getirilerek ara buluculuk
yapılması, sığınaklarda kadınları
güçlendirici, kadın dayanışmasını esas alan destek
mekanizmaları bulunmadığından kadınların bir
hapishane gibi tarif ettikleri sığınaklara yerleşmek
istememeleri kadına yönelik şiddeti önemli ölçüde artırmaktadır.
Bu yaklaşımla kurgulanan, kadını değil aileyi
korumayı esas alan politikalar, kadınların kötü muameleye maruz
kaldıkları evliliklerin içinde sıkışmalarına sebep
olmaktadır.
Taciz ve kötü muameleye dayalı
evliliklerde çocuklar da fiziksel ve psikolojik zarar görmektedir. Şiddet
içeren bir evliliğin devlet tarafından çocukların
korunması maksadıyla sürdürülmesinin teşvik edilmesi,
Türkiye'nin imzacısı olduğu ve taraf devletleri çocuklara bedensel
veya zihinsel saldırı, şiddet ve suistimale, ihmal ya da
ihmalkâr muameleye, ırza geçme dâhil her türlü istismar ve kötü muameleye
karşı korumakla yükümlü kılan Çocuk Hakları
Sözleşmesine aykırıdır.
Türkiyede eşi vefat etmiş
kadınlar ile boşanmış kadınlar benzer yoksulluk
koşullarıyla baş etmeye çalışmalarına
rağmen, eşi vefat etmiş kadınlar için sosyal yardım
programlarından boşanmış kadınlar
yararlanamıyorlar. Bu durum, devletin sosyal politika oluştururken
hak ve ihtiyaç saikıyla değil, siyasi saiklarla hareket ettiğini
ortaya koymaktadır.
Pek çok ülkede evliliğini sona erdiren
kadınlara yönelik sosyal destek programları
oluşturulmuştur. Boşanmış kadınların iş
gücüne katılımını kolaylaştıracak önlemlerin alınması,
tüm bireylere tanınması gereken yaşlı, hasta ve çocuk
bakım hizmetlerinin boşanmış kadınları da
kapsayacak şekilde genişletilmesi, maddi, hukuki ve psikolojik
destekler kadınların devam ettirmek istemedikleri evliliklerini
sonlandırmalarına yardımcı olmaktadır. Türkiyede de
boşanan kadınlara yönelik sosyal destek politikalarının
araştırılması amacıyla Anayasanın 98inci ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104üncü ve 105inci
maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını saygılarımızla teklif ederiz.
7.- İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca
ve 26 milletvekilinin, Aile bütünlüğünü olumsuz etkileyen unsurlar ile
boşanma olaylarının araştırılması ve aile
kurumunun güçlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/16)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ailelerin
dağılmasına ve çocuklarımızın mağdur
olmasına neden olan boşanma olaylarının ve sebeplerinin,
özellikle, sosyal medyanın boşanmaya etkilerinin
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla, Anayasanın 98inci, Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Tülay Kaynarca (İstanbul)
2) Mustafa Baloğlu (Konya)
3) Hamza Dağ (İzmir)
4) Nihat Zeybekci (Denizli)
5) Ali Ercoşkun (Bolu)
6) Yılmaz Tunç (Bartın)
7) Adem Yeşildal (Hatay)
8) Orhan Atalay (Ardahan)
9) Selim Dursun (Sivas)
10) Gökçen Özdoğan Enç (Antalya)
11) İsmail Bilen (Manisa)
12) Mihrimah Belma Satır (İstanbul)
13) Radiye Sezer
Katırcıoğlu (Kocaeli)
14) Mücahit
Durmuşoğlu (Osmaniye)
15) Cahit Özkan (Denizli)
16) Emrullah İşler (Ankara)
17) Şahin Tin (Denizli)
18) Ahmet Sami Ceylan (Çorum)
19) Lütfiye İlksen
Ceritoğlu Kurt (Çorum)
20) Hatice Dudu Özkal (Afyonkarahisar)
21) Orhan Karasayar (Hatay)
22) Fevzi Şanverdi (Hatay)
23) Fehmi Küpçü (Bolu)
24) Murat Alparslan (Ankara)
25) Ravza Kavakcı Kan (İstanbul)
26) Ceyda Bölünmez
Çankırı (Mardin)
27) Mustafa Şükrü
Nazlı (Kütahya)
Gerekçe:
Aile yararlı bir kurumdur ve sürdürülmesi
gereklidir. Aile, bireye temel eğitiminin verildiği, ruhsal ve fiziksel
yönden sağlık kazandırıldığı, dış
tehlikelerden ve zararlardan korunduğu, böylece bireyin kendisini huzur ve
güvende hissettiği bir yuvadır. Aile, toplumun çekirdeği ve
temel birimidir. Her toplum varlığını sürdürebilmek için
aile kurumuna ihtiyaç duyar. Sağlıklı bir toplumun oluşumu
ve devamı açısından ailenin devamlılığı
oldukça önemlidir.
Ülkemizde artan genç nüfusa rağmen, evlenen
çiftlerin sayısı bir önceki yıla göre yüzde 0,1 azalarak 2014
yılında 599.704 olmuştur. Kaba evlenme hızı ise binde
7,8 olarak gerçekleşmiş, boşanan çiftlerin sayısı bir
önceki yıla göre yüzde 4,5 artarak 130.913'e yükselmiştir. Böylece
kaba boşanma hızı binde 1,7 olarak gerçekleşmiştir.
Bütün bu rakamsal değerler göstermektedir ki gelecekte bu durumun sosyal
sorunlara sebep olması ihtimali yüksektir.
Araştırmalar, boşanma nedenlerinde
ilk sıranın iletişim çağında iletişimsizlik
olduğunu göstermektedir. Uzmanlar iletişimsizliğe neden olan
sosyal medyanın boşanmayı tetiklediğini belirtmektedirler.
Facebook, Twitter ve sosyal medyanın hayatımıza çok fazla
girmesiyle aile hayatının olumsuz etkilendiği son zamanlarda
basında da sıkça yer almaktadır. Son yıllarda artan
boşanma olaylarının sonuçları incelendiğinde bu
sonuçların altında İnternetin, özellikle de sosyal
medyanın önemli bir yeri olduğunu görmekteyiz. Çiftlerin en büyük
problemlerinden bir tanesi iletişim kuramamaktır. Bu iletişimi
sosyal medyayla çok daha iyi kurmakta ve birbirleriyle konuşmak yerine
iletişimi atlayarak ne yazık ki sosyal medyaya daha çok yüklenmekteler
ve bu da çiftlerin birbirleriyle olan ilişkilerini azaltan ve koparan bir
vaziyet hâline gelmektedir.
Boşanma olaylarının en büyük
mağdurları çocuklar olmaktadır. Anne veya babasından
ayrı kalmak zorunda kalan veya devletin kurumlarına verilen çocukların
kişisel gelişimlerinde ciddi sorunlar ortaya çıkmakta ve bu
nedenle ilerleyen yıllarda topluma entegre olma sorunu
yaşamaktadırlar. Dolayısıyla boşanma hadiseleri
kişisel ve ailevi problemler olmaktan öte toplumun genelini ilgilendiren
sonuçlar doğurmakta ve toplumumuzun geleceğini derinden
etkilemektedir.
2002den bu yana aile kurumunun güçlendirilmesi
amacıyla pek çok kanuni düzenleme yapılmış, Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı kurulmuş, aile mahkemeleri
oluşturulmuş, çeyiz, konut ve doğum yardımları
çıkarılmıştır. Bu konuda büyük ilerlemeler
kaydedilmiştir. Tüm iyileştirmelere rağmen toplumda bu sorunun
artış göstererek devam etmesi nedeniyle bu konuda çalışma
yapılması toplumumuz için önem arz etmektedir. Yapılacak
çalışmalar boşanmaların ciddi bir toplumsal soruna
dönüşmeden kontrol edilmesini mümkün kılacaktır.
Bu nedenlerle ailelerin dağılmasına
ve çocuklarımızın mağdur olmasına neden olan
boşanma olaylarının ve sebeplerinin, özellikle sosyal
medyanın boşanmaya etkilerinin araştırılarak alınması
gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılması faydalı olacaktır.
BAŞKAN - Bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergelerin birlikte yapılacak
görüşmesine başlıyoruz.
Hükûmet? Burada.
IX.- MECLİS ARAŞTIRMASI
A) Ön Görüşmeler
1.- Ardahan Milletvekili Orhan Atalay ve 25
milletvekilinin, Aile bütünlüğünü olumsuz etkileyen unsurlar ile
boşanma olaylarının araştırılması ve aile
kurumunun güçlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/2)
2.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer
ve 19 milletvekilinin, Aile bütünlüğünü olumsuz etkileyen unsurlar ile
boşanma olaylarının araştırılması ve aile
kurumunun güçlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/7)
3.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal
ve 20 milletvekilinin, Aile bütünlüğünü olumsuz etkileyen unsurlar ile
boşanma olaylarının araştırılması ve aile
kurumunun güçlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/8)
4.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet
ve 21 milletvekilinin, Aile bütünlüğünü olumsuz etkileyen unsurlar ile
boşanma olaylarının araştırılması ve aile
kurumunun güçlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/9)
5.- Adana Milletvekili Aydın Uslupehlivan
ve 21 milletvekilinin, Aile bütünlüğünü olumsuz etkileyen unsurlar ile
boşanma olaylarının araştırılması ve aile
kurumunun güçlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/10)
6.- MHP Grubu adına Grup Başkan
Vekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, Aile bütünlüğünü olumsuz etkileyen unsurlar ile
boşanma olaylarının araştırılması ve aile
kurumunun güçlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/11)
7.- Aydın Milletvekili Deniz Depboylu ve
21 milletvekilinin, Aile bütünlüğünü olumsuz etkileyen unsurlar ile
boşanma olaylarının araştırılması ve aile
kurumunun güçlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/12)
8.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka ve
20 milletvekilinin, Aile bütünlüğünü olumsuz etkileyen unsurlar ile
boşanma olaylarının araştırılması ve aile
kurumunun güçlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/13)
9.- İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu ve 24 milletvekilinin, Aile bütünlüğünü olumsuz
etkileyen unsurlar ile boşanma olaylarının
araştırılması ve aile kurumunun güçlendirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/14)
10.- Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeç ve
24 milletvekilinin, Aile bütünlüğünü olumsuz etkileyen unsurlar ile
boşanma olaylarının araştırılması ve aile
kurumunun güçlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/15)
11.- İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca
ve 26 milletvekilinin, Aile bütünlüğünü olumsuz etkileyen unsurlar ile
boşanma olaylarının araştırılması ve aile
kurumunun güçlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/16)
12.- Çorum Milletvekili Lütfiye İlksen
Ceritoğlu Kurt ve 21 milletvekilinin, Aile bütünlüğünü olumsuz
etkileyen unsurlar ile boşanma olaylarının
araştırılması ve aile kurumunun güçlendirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/17)
13.- Ağrı Milletvekili Dirayet
Taşdemir ve 22 milletvekilinin, Aile bütünlüğünü olumsuz etkileyen
unsurlar ile boşanma olaylarının
araştırılması ve aile kurumunun güçlendirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/18)
BAŞKAN İç Tüzükümüze göre Meclis
araştırması açılıp açılmaması hususunda
sırasıyla Hükûmete, siyasi parti gruplarına ve önergelerdeki
birinci imza sahibine veya onların göstereceği bir diğer imza
sahibine söz verilecektir. Konuşma süreleri Hükûmet ve gruplar için
yirmişer dakika, önerge sahipleri için onar dakikadır.
Şimdi, söz alan sayın üyelerin isimlerini
okuyorum: Hükûmet adına Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağ;
gruplar adına, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Sayın Filiz Kerestecioğlu, İstanbul Milletvekili; Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Sayın Ruhi Ersoy, Osmaniye Milletvekili;
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Candan Yüceer,
Tekirdağ Milletvekili; Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Sayın Emrullah İşler, Ankara Milletvekili.
Önerge sahipleri: Sayın Orhan Atalay, Ardahan
Milletvekili; Sayın Burcu Köksal, Afyonkarahisar Milletvekili; Sayın
Fahrettin Oğuz Tor, Kahramanmaraş Milletvekili; Sayın Nuri
Okutan, Isparta Milletvekili; Sayın Aylin Nazlıaka, Ankara Milletvekili;
Sayın Besime Konca, Siirt Milletvekili; Sayın Emine Yavuz Gözgeç,
Bursa Milletvekili; Sayın Tülay Kaynarca, İstanbul Milletvekili;
Sayın Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurt, Çorum Milletvekili;
Sayın Dirayet Taşdemir, Ağrı Milletvekili.
İlk söz, Hükûmet adına Adalet Bakanı
Sayın Bekir Bozdağa aittir.
Buyurun Sayın Bozdağ. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; boşanma
olaylarının artmasının toplumsal dokuda meydana
getirdiği tahribatın ve özellikle kadınlarımıza,
çocuklarımıza, aile yapısına verdiği zararların,
aile içi şiddet ve diğer bazı konuların
araştırılmasına ilişkin Parlamentodaki siyasi parti
gruplarınca ayrı ayrı verilen araştırma önergesi
vesilesiyle huzurlarınızdayım, bu vesileyle değerli üyeleri
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında, öncelikle böylesine
ciddi ve ülkemiz, milletimiz açısından önem arz eden bir konuda
Türkiye Büyük Millet Meclisimizin bir araştırma komisyonu kurarak
konuyu bütün yönleriyle araştırmasının Hükûmetimiz
bakımından da son derece önemli ve yol gösterici olacağına
olan inancımı burada açıklıkla ifade etmek isterim.
Öncelikle, bu komisyonun bu konudaki bütün
sorunların tespiti, çözüm önerilerinin değerlendirilmesi ve Hükûmetimize
bulunacağı tavsiyeler bizim açımızdan verimli bir
çalışma için yol haritası olacak ve bu rapor doğrultusunda
bu konuda atacağımız tedbirler olacak ve o adımlarla hem
aile yapımızı güçlendirmek hem
kadınlarımızın toplumda daha güçlü bir konuma gelmesi hem
geleceğimizin teminatı çocuklarımızın güçlendirilmesi,
iyi yetiştirilmesi hem de toplumun temeli olan ailenin korunması
bakımından önemli adımlar atılmasına vesile
olacaktır.
Değerli milletvekilleri, boşanma
olayları elbette ülkemizde artan nüfus ve başka nedenlerle
artmaktadır. Cumhuriyetimizin ilk yıllarında 20 bin
civarında olan evlenme sayısının 2014 yılı sonu
itibarıyla 600 binlere ulaştığını görüyoruz ve
yine 2 bin civarında olan ilk yıllardaki boşanma
sayısının 130 bin civarına
yaklaştığını da görmekteyiz. 2014 yılı
TÜİK verileri incelendiğinde gerçekleşen 130.913
boşanmanın 126.732sinin şiddetli geçimsizlikten
kaynaklandığı, 107 boşanmanın zinadan, 31
boşanmanın cana kast ve pek fena muameleden, 36 boşanmanın
cürüm ve haysiyetsizlikten, 200 boşanmanın terkten, 61
boşanmanın akıl hastalığı sebeplerinden, 1.280
boşanmanın da diğer sebeplerden gerçekleştiği şu
andaki adli kayıtlardan da anlaşılmaktadır, TÜİK
verilerinden de açıkça görülmektedir. Tabii, boşanma oranlarında
Türkiyede bir artış olduğu gerçek; bu artan nüfus ve başka
sorunlar, pek çok şey bunda etki sahibidir, elbette bunların
araştırılmasında fayda var.
OECD ülkeleri arasında Türkiye 34 ülke
içerisinde boşanma oranının yüksekliği bakımından
27nci sırada. Buradaki durumumuz iyidir ancak Türk toplumu
bakımından baktığımızda durumumuzun iyi
olmadığını da buradan ifade etmek lazım. Zira, bizim
toplumumuzun sahip olduğu kültürel anlayışlar, değer
yargıları, medeniyet tasavvuru diğer ülkelerle
farklılık arz ettiğinden bu rakamın elbette aşağıda
olmasında fayda vardır. Esasında, boşanma nedenlerinin
verilerinin yanlışlığını da görüyoruz biz çünkü
pek çok ailenin gerçek boşanma sebebi yerine yargılama süreçleri içerisinde
onları gizleyerek şiddetli geçimsizlik çatısı
altında bir boşanma veri bankası âdeta oluşturduğunu
da görüyoruz çünkü sebepleri ailelerin de gizlediğini hepimiz
müşahede ediyoruz. Onun için bu noktada sebeplerin gerçek olarak tespiti
de çözüm arayışlarına yardımcı olacaktır. Hem
Aile Bakanlığımız hem de Adalet
Bakanlığımız yeni dönemde bu konuda gerekli
adımları atmak için ayrı ayrı çalışmalar
yürütmektedirler. İnşallah, bu komisyonun çalışması da
bizim için yol gösterici olacaktır.
Değerli milletvekilleri, tabii toplumda aile
yapısını güçlendirmek bakımından atılması
gereken bütün adımları sadece erkek penceresinden, sadece kadın
penceresinden değerlendirmek de fevkalade büyük bir
yanlışlıktır. Bunu hem erkek hem kadın penceresinden
değerlendirmek ve ikisini birlikte ele almak, kadının
hakları ve sorumluluklarıyla erkeğin hakları ve
sorumluluklarını birlikte değerlendirmek ve bu konuda
atılacak adımların birlikte atılmasını, birlikte
geliştirilmesini temin etmek son derece önemlidir. Ailenin korunması
sadece kadının görevi olmadığı gibi sadece
erkeğin de görevi değildir. Evliliklerin sürdürülmesi sadece bir
tarafın omuzlarına yıkılacak bir yük değildir, her iki
tarafın büyük bir sorumluluk içerisinde sürdürmesi gerekir, her iki
tarafın da bu konuda ödevleri vardır; onların üzerinde de
ciddiyetle durulmasında büyük faydalar olduğunu görüyoruz.
Tabii toplumumuzda erken yaşta evliliklerle
ilgili de önemli veriler var. Bunların üzerinde de Parlamentomuz
geçmiş dönemde kurduğu komisyonlarla da durdu, incelemeler
yaptı; bunun üzerinde de belki bu komisyonumuzun bir kez daha durmasında
fayda var. Türkiye İstatistik Kurumunun verilerine
baktığımız zaman 2002 yılı verilerinde 37.263
kız çocuğunun erken yaşta evlendiğini, 2.592 erkek
çocuğunun erken yaşta evlendiğini veya evlendirildiğini
daha doğrusu görüyoruz, aileler vasıtasıyla veya başka
şekilde. 2014 yılına baktığımızda ise erkek
çocuklarda 1.670, kız çocuklarında ise bu rakamın 34.629 olarak
gerçekleştiğini görüyoruz. Esasında hem erkek çocuklarda hem de
kız çocuklarda hükûmetlerimiz döneminde erken yaşta evlilik konusunda
az da olsa bir azalmanın olduğunu görüyoruz ancak bu yeterli
değil, bunu daha ileri noktaya taşımamız lazım.
AK PARTİ hükûmetleri döneminde kız
çocuklarımızın ve erkek çocuklarımızın erken
yaşta evlenmelerini önlemek maksadıyla pek çok adım
atılmıştır. Bunlardan en önemlisi nedir diye
sorarsanız, bana göre en önemli attığımız tarihî
adım 4+4+4 eğitim sistemiyle beraber zorunlu eğitimin on iki
yıla çıkarılmasıdır. Zorunlu eğitimin on iki yıla
çıkarılması, hem kız çocuklarımızın hem de
erkek çocuklarımızın erken yaşta evlendirilmeleri konusunda
en önemli güç kaynağı olacaktır, hem velilerin bu noktadaki
anlayışlarını değiştirmesine etki edecek hem de
devletin bu meseleyi yakından takibi konusunda da önemli bir imkân
oluşturacaktır. Şu anda Türkiyede lise mezunu olmayan pek çok
evladımız var ama artık yeni Türkiyede lise mezunu olmayan
kızımız da lise mezunu olmayan oğlumuz da kalmayacak, hepsi
en az lise mezunu olacaktır. Bu da bu konudaki olumsuzluğu
değiştirme bakımından elimizdeki en önemli imkânlardan
birisidir.
Elbette daha çok adımı atmamız
lazım. Hem erkekleri hem de kadınları bilinçlendirme konusunda
da bizim ciddi adımlara ihtiyacımız var.
Bizim, toplum olarak, insan olarak hepimizin
kafasında ayrımlar olduğu gibi, bizim yasalarımızda da
ciddi ayrımlar vardı. 2004te yürürlüğe giren Türk Ceza Kanunu
ve diğer ceza adalet sistemine ilişkin mevzuat ve 2002
yılında yürürlüğe giren Türk Medeni Kanunu ve diğer
mevzuatlar beraber değerlendirildiğinde esasında bizim
hukukumuzda yer alan pek çok ayrımcılığın yasalarla
himaye edildiğini görüyoruz. Ceza Kanununda
baktığınızda kız var, kadın var, karı var,
dul var pek çok ifade var. Kadınları tek gözle görmeyen bir
anlayış var, kadınları da kendi içinde ayrıma tabi
tutan bir Ceza Kanunu, bir Medeni Kanun ve diğer pek çok kanunumuz var ve
bu kanunlar bu ayrımcılıkları himaye ederken öte yandan
kadına karşı ayrımcılıkla mücadele eden
anlayışlar var. Bir yandan kanun himaye ediyor, öte yandan biz bu
anlayışlara karşı mücadele ediyoruz. Hem mücadele
edeceğiz hem de bu yanlışlardan hukukumuzu arındırmak
için çalışmalar yapacağız. AK PARTİ hükûmetleri
döneminde Ceza Kanununda yapılan büyük değişimlerle -Cumhuriyet
Halk Partisiyle de uzlaşmayla yaptık, onun için onlara da buradan
teşekkür ediyorum, beraber yaptık- bu ayıplardan ceza hukukumuzu
temizledik. Bakın neler vardı, birkaçını sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Tabii Ceza Kanunu içerisinde tecavüze uğrayan
bir kadının tecavüz edenle evlenmesi hâlinde soruşturmanın,
dava aşamasındaysa davanın, infaz aşamasındaysa
infazın ertelenmesini öngören bir düzenleme vardı. Bir yandan
kadın böylesi bir cinsel saldırıyla mağdur edilirken, öte
yandan cinsel saldırıyı yapanı ödüllendiren bir
evliliğe de razı edildiğini görüyoruz ve bunun da hukukumuz
tarafından himaye edildiğini maalesef bir gerçek olarak hep
yaşadık. Buna son veren adımı bu Parlamento attı, AK
PARTİ hükûmetleri attı. Artık böylesi bir ayıp bizim
hukukumuzun içerisinde bulunmamaktadır.
Aile içerisinde başka alanlarda da ciddi
sorunlar vardı. Örneğin bir hanımefendi namus saikıyla
çocuğu öldürdüğü zaman ona cezada büyük bir indirim
yapılıyordu. Bizim Ceza Kanunumuzda 2004e kadar yürürlükte olan bir
düzenleme. Masum bir çocuk gayrimeşru veya başka tür bir
ilişkiden olmuş durumda. Onun hiçbir günahı yok. Sonra annesi
veyahut da o çocuğa neden olan erkek onu öldürdüğü zaman buradan bir
bakıyorsunuz bir himaye çıkıyor, cezada indir, indir, indir,
indir
Ne yapıyor? Kanun diyor ki: Cinayet işleyebilirsin. Böylesi
hastalıklı bir anlayış olur mu? Oldu. Hukukumuzda var
mıydı? Vardı. Hâkimlerimiz yıllar yılı bunu
uyguladı mı? Bunu uyguladı ve bu ayıbı da hukukumuzdan
2004 yılında yaptığımız reformla
kaldırdık. Kadınımızı güçlendiren karı,
kız, dul ve benzeri ayrımların tamamına hukuk içerisinde
son veren adımı attık ve yine Ceza Kanununun içerisine
ayrımcılıkla mücadele anlamında önemli bir adım
attık ve orada cinsiyete dayalı ayrımcılığı
suç sayan ve buna yaptırım uygulayan bir düzenlemeyi de hukukumuzun
içerisine yerleştirdik. Biz biliyoruz ki kadını
güçlendirdiğimizde -sadece erkeği değil aynı zamanda
kadını güçlendirdiğimizde- aile yapısı daha iyi
korunacaktır, ailelerin, karı kocanın birlikte mutlu
olmaları daha iyi bir şekilde temin edilecektir. Bu anlamda önemli
adımların atıldığını özellikle ifade etmek
isterim.
Tabii, ailede boşanmaların nedenlerine
baktığınızda şiddetli geçimsizliğin en üst
noktada olduğunu görüyoruz. Şiddetli geçimsizliğe
karşı da bizim ciddi adımlar attığımız ortadadır.
Yeter mi? Yetmez, çünkü şiddetli geçimsizliği, bizim, sadece
kanunlarda yapılacak düzenlemelerle ortadan kaldırma
imkânımız yok. Esasında, bu, biraz da toplumun geneliyle de
alakalı bir konu. Okul, iş yeri, üniversite, camiler, toplumun
hayatını devam ettirdiği her yer şiddetli geçimsizliğe
karşı bir eğitim yeri olarak görülmeli ve buralardan toplumsal
bilinçlendirmenin bireyin gelişmesine etkisi bakımından da son
derece istifade etmemiz gerekir.
İstatistiklere
baktığımızda, zaman zaman eğitim düzeyiyle bunu
ilişkilendirmeler var ama üniversite mezunları arasında
eşine şiddet uygulayanların sayısının
üniversiteyi bitirmeyenleri aratmayacak kadar yüksek olduğunu da hepimiz
biliyoruz. Esasında bu sadece eğitim düzeyiyle de ilgili bir konu
değil, bunun pek çok boyutları vardır. Son dönemlerde hükûmetlerimizce
atılan adımlarla bu konuda ciddi mesafeler alındı.
Tabii, rakamlarda da büyük patlamalar oldu.
Rakamlara bakıldığında, şiddetin çok yükseldiğini
esasında görüyoruz, birdenbire büyük patlamalar var. Bunun üzerinde de
durmak lazım. Neden patlamalar oldu? Bir defa, Türk Ceza Kanununda aile içi
şiddeti resen takip eden bir hukuksal düzenleme yaptık. Artık,
ailenin şikâyetiyle sadece gündeme gelmiyor, bundan haberdar olan
soruşturma makamları, savcılıklar resen harekete geçip
bununla ilgili soruşturma yapma imkânı buldular. Yine,
yayınlanan genelgelerle, atılan adımlarla, polisin karakollarda
hemen buluşturup, barıştırıp gönderme devrine son
veren, her şikâyeti kayda alan ve bununla ilgili işlem yapan bir
döneme geçtik. Dolayısıyla, kayıt dışılık
sona erdi bu alanda, her şey kayıt içine girdi. Bu da rakamların
değişmesine, farklılaşmasına yol açtı.
Yine, bu konularla ilgili, hem hâkim ve
savcılarımız hem de kolluk ayrıca eğitimlere tabi
tutuldu. Bu alanda kim yanlış yaparsa ona müeyyidenin etkin
uygulanması, şiddetin gizlenmemesi, üzerinin örtülmemesi, bu konuda
alınacak tedbirlerden geri durulmaması konusunda da ciddi mesafeler
alındı. Yeter mi? Yetmez. Bu konuda da yapacağımız
elbette çok şeyler var. Umarım ki bu çalışma
sırasında bunun üzerinde de ciddiyetle durulur ve önemli mesafeler
almamıza yol açacak öneriler bizim Hükûmet olarak önümüze getirilir.
Değerli milletvekilleri, kadınla ilgili
yaptığımız önemli düzenlemeler oldu. Hepsini burada sayma
imkânım yok. Ama en önemlilerinden bir tanesi, Anayasanın 10uncu maddesinde
yaptığımız 2004 yılındaki
değişikliktir. Eklenen bir cümleyle Kadınlar
ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin
yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. hükmünü getirip
koyduk. Ondan önce kanun önünde herkesin eşit olduğunu söyleyen ama
devlete bu konuda bir yükümlülük yüklemeyen, kadını erkeği
ayrı ayrı zikretmeyen bir anlayış vardı. Şimdi
hem ayrı ayrı burada ifade edildi hem de bu eşitliği hayata
geçirmek için devlete bir yükümlülük yüklendi, Bu eşitliği hayata
geçirecek adımları at. dedi Anayasa. Ancak gördük ki bu bile
yetmiyor çünkü eşitsizlik, ayrımcılık o kadar fazla ki
eşitlik kuralına riayet ederek bu açığı kapama
imkânımız yok. Bunun üzerine Anayasada 2010 yılında
yapılan değişiklikle kadınlar lehine pozitif
ayrımcılık yapılmasının eşitlik ilkesine
aykırı olmayacağına dair hükmü Anayasaya koyarak burada
tarihî bir adımı attık çünkü bu alanda
yapacağımız bazı düzenlemeler eşitlik ilkesine
aykırı görülüp Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilebilirdi.
Onun önüne geçmek için böylesine önemli bir adımı
attığımızı da buradan ifade etmek isterim.
Tabii, kadının eğitim
hayatında kendi içinde eşitsizlik doğuran sorunları
vardı. Türkiye uzun yıllar başı açık başı
kapalı kadınları ayıran, birbirinin karşısına
diken hastalıklı bir yapıyla maalesef yaşamak zorunda
kaldı ve bunlar nedeniyle Türkiyede partiler kapandı, nice hayatlar
karardı ve atılan adımlarla önce üniversitede bu Orta Çağ
anlayışı sona erdirildi, arkasından ortaöğretimde
başörtüsü, başı açıklıkla alakalı herhangi bir
sorunun olmadığı ortaya çıktı ve orada da bu sorun
çözüldü, arkasından çalışma hayatında da eşitliği
hayata geçiren adımlar atıldı. Bizde sadece kadın ve erkek
arasında ayrımcılık yoktu, maalesef kadınlarımızın
arasında da ayrımcılık vardı. İşin garibi
Parlamentoda da, yargıda da, üniversitelerde de bu
ayrımcılığı adalet diye savunan insanlar vardı,
hak diye savunan insanlar vardı. Hamdolsun, Türkiye, bu ayıptan
kurtulmuş oldu.
Tabii, parlamentoda kadınların
temsiline ilişkin adım, Türkiye bakımından övünç
kaynağı olan bir adım. Çok eski bir tarihte, pek çok başka
ülkeden, Avrupa ülkelerinden önce, Türkiye, bu tarihî adımı attı
ama başı örtülü kadınların Parlamentoda temsili ilk defa
25inci Dönemde sağlanmış oldu. Böylece, Parlamento içinde de
devam eden bir ayrımcılığa da son verilmiş oldu.
İnşallah önümüzdeki süreçte,
kadın erkek arasında ayrımcılık yapan,
kadınların kendi içinde ayrımcılık yapan, erkeklerin
kendi içinde ayrımcılık yapan bütün anlayışlara karşı
Parlamentomuz grup farkı gözetmeksizin birlikte hareket eder, birlikte
adımlar atar ve bu konuda ülkemizi dünyanın örnek ülkelerinden biri
hâline hep beraber getiririz diyor, ben tekrar böylesi bir komisyonun
hayırlı olacağına olan inancımızı ifade
ediyor, Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Bakan
BAŞKAN- Teşekkürler Sayın
Bozdağ.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başkanım
Sayın Bakan, ben tabii, burada değildim,
Sayın Ankara Valisiyle herhâlde bir görüşme yaptınız; onu
bir lütfederseniz sevinirim.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, o
bilgilendirme de yapılacak.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.16
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.34
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER : İshak GAZEL (Kütahya), Ali
Haydar HAKVERDİ (Ankara)
------0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 12nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Aile bütünlüğünü olumsuz etkileyen unsurlar ile
boşanma olaylarının araştırılması ve aile
kurumunun güçlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla verilen önergelerin birlikte yapılan
görüşmesine devam ediyoruz.
Şimdi söz sırası Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım,
benim bir talebim vardı Sayın Bakandan, onu rica edelim lütfen.
BAŞKAN Tamam.
Sayın Bakanım, Sayın Levent Gökün
bir talebi vardı, bir açıklama bekliyorlar.
Buyurun efendim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bizim de vardı
Sayın Başkan.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Aynı şekilde bizim de vardı. Meclis Başkan Vekilinin
telefonuna cevap vermeme durumu vardı. Yani, artık ötesi yok bunun.
BAŞKAN Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
6.- Adalet Bakanı Bekir
Bozdağ'ın, milletvekillerinin görüşme taleplerine cevap
vermeleri konusunda mülki idare amirlerine gerekli uyarıyı
yaptığına ve İstanbul Milletvekili Engin Altay ile Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın yaptıkları
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Levent Gökün
telefonuna cevap vermemesiyle ilgili Ankara
LEVENT GÖK (Ankara) Benim telefonuma değil
efendim.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Telefon değil mi?
LEVENT GÖK (Ankara) Değil efendim.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Tamam, neyse. Sizinle ilgili konuda bana anlatılan şeyi söylüyorum:
Orada Vali Bey sizinle bir telefon görüşmesi yapmamış, bana
söylediği o. Kendisine Durum nedir? diye sordum, orada bir görüşme
yapmadığını ifade etti. Ben de kendisine bunun, tabii,
yanlışlığını söyledim. Bütün valilerin, sadece
sizin değil Parlamentoda bulunan bütün vekillerimizin, bütün
vatandaşlarımızın -eğer kendisine telefon etmek
istediyse- herkesin telefonuna çıkması millete ve bulunduğu
makama saygısının bir gereğidir. Bunun aksini bizim
savunmamız, tasvip etmemiz mümkün değildir. Ben, sizinle ayrıca
diğer kısmını özel de konuşuruz. Yani bu konuda
maalesef böyle bir durum olmuş.
Tabii, Pervin Buldan Hanımefendiyle ilgili
İstanbul Valimizle de görüştüm. Kendisi, daha önce Pervin
Hanımla değişik vesilelerle telefonla konuştuğunu
ifade etti ancak son araması üzerine kendisiyle bir telefon
konuşması, görüşmesi yapmadığını ifade
ettiler. Ben de ona gene aynı şeyleri söylediğimi ifade etmek
isterim.
Tabii, diğer tartışmalar
çerçevesinde valilerimizin bütün milletvekillerimizin, bütün vatandaşlarımızın
görüşme taleplerine, yüz yüze görüşme talebi olsun, telefonla
görüşme talebi olsun, hepsini saygıyla karşılayıp,
saygıyla cevap vermesi hem temsil ettiği makamın hem de
kendisinin, vergilerinden maaşını aldığı
vatandaşlarımıza karşı en önemli vazifesidir diye
düşünüyorum. Bu konuda gerekli uyarıları ben her üç valimize de
yaptım. Ayrıca, İçişleri Bakanımızla da bu konuyu
görüşeceğim. Sayın Bakanımız da gerekli uyarıları
yapacaktır. Bunu ifade etmek isterim.
Tabii, MHP Grup Başkan Vekilimizin
söylediği hususla alakalı da şunu ifade edeyim: Daha önce de biz
söyledik -AK PARTİ, siyasi parti olarak- tüzel kişiliği olan AK
PARTİden herhangi birinin İmralıyla görüşmesi kesinlikle
söz konusu değildir, bu bir. Hükûmet üyesi herhangi bir bakanın görüşmesi
de söz konusu değildir, bu iki. Geçmişte olduğu gibi,
hükûmetlerimiz döneminde de bazı devlet görevlilerinin görüşmesi
olmuştur. Bu, MHPnin koalisyon Hükûmeti olduğu dönemde de var,
başka dönemlerde de var. Bunu Genel Kurula saygıyla arz ederim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
lütfen, söz istiyorum.
BAŞKAN Evet, Sayın Akçay.
7.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay'ın,
Adalet Bakanı Bekir Bozdağın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biraz evvelki sorumu yine bir AKP milletvekiline
atfen ifade etmiştim. Son derece açık bir şekilde kamuoyunda,
basında da yer aldı ve bu görüşmelerin devam ettiği ifade
edildi. Buradan, işte, AKP tüzel kişiliğinin veya
yöneticilerinin veya Hükûmetten sayın bakanların görüşüp
görüşmediği değil önemli olan, görüştürülüp
görüştürülmediği. Elbette devlet görevlileri vasıtasıyla
olacak.
Ayrıca, Milliyetçi Hareket Partisinin koalisyon
ortağı olduğu dönemle ilgili bu iddialar zaman zaman bu tür sorulara
muhatap olunca söyleniyor. Biz defalarca, her ne görüşme
yapılmış ise, kimler tarafından yapılmış ise
ve neler görüşülmüş ise devletin bütün gizli açık bilgileri
sayın Hükûmette, sayın bakanlardadır. Bunları
açıklamaları gerekir.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Kayıtlı hepsi.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Milliyetçi Hareket Partisinin
dâhil ve müdahil olduğu, ortak olduğu bir iktidar döneminde hiçbir
zaman böyle bir görüşme, diyalog asla ve asla olmamıştır,
Oldu diyenler, lütfen, bilgilerini, belgelerini de ortaya koysunlar.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akçay.
Sayın Gök, buyurun.
8.- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, Adalet
Bakanı Bekir Bozdağın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım,
teşekkür ederim.
Sayın Bakan sanırım bizim talebimiz
konusunda eksik bir bilgiyle Sayın Valiyle görüşmüş. Oradaki
mevzubahis olan konu daha bir farklıdır.
Sayın Bakan, 27 Kasım tarihinde Can Dündar
ve Erdem Gülün tutuklanması üzerine, Ankarada Gazeteciler Cemiyeti
öncülüğünde yapılan basın açıklamasına ben de
katıldım. Bu arada, basın açıklaması
yapıldıktan sonra gazeteci arkadaşlarımız Cumhuriyet
gazetesine gitmek üzere, otobüse binmek üzere hareket ettiler.
Yaklaşık 30-40 metrelik bir güzergâh konusunda Emniyetle
aralarında anlaşmazlık çıktı. Bu arada Emniyet amiri
beni yanlarına davet ederek Levent Bey kitleyi siz tanıyorsunuz,
lütfen bize yardımcı olur musunuz. dedi. Ben de, arkadaşlar da
rica edince, gazeteci arkadaşlar da yanlarına giderek Emniyet
mensuplarıyla görüşmeye başladım. Tamamen Emniyetin
davetiyle bulunduğum bir esnada, o andaki bir hareketlilikte, en ön
sırada, tam bir metre mesafeden üç dört tane polis memurunun hedef
gözeterek, vücudumun her yerine olmak üzere, defalarca
sıktığı biber gazına maalesef maruz kaldım. Bu
olay üzerine derhâl hastaneye giderek birkaç gün süren bir tedaviden sonra
sağlığıma kavuştum.
Benim buradaki en büyük üzüntülerimden bir tanesi,
bir milletvekili sıfatıyla değil, bir yurttaşın dahi
böyle bir olaya maruz kalması kabul edilemez bir
davranıştır. Ankara Valisiyle Ankara Emniyet Müdürü bizzat
Emniyet müdürlerinin beni davet ettiği bir hadisede, o günden bugüne
değin bir dakika dahi beni telefonla ya da yanıma gelerek bir
geçmiş olsun nezaketi dahi göstermemişlerdir.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Aramamışlar.
LEVENT GÖK (Ankara) Elbette.
Bu olay sıradan bir hadise değildir. Yani
ortada çok basit bir 20-30 metrelik güzergâh sorununu, ben de tam da Emniyetin
istediği gibi çözme noktasında bir iradeyi
arkadaşlarımızla paylaşmak üzereyken yapılan bu
saldırı, açıkça Emniyetin nasıl bir artık
milletvekillerine, muhalefet milletvekillerine karşı bir psikolojik
yapı içerisinde olduğunu, bunda iktidarınızın da
sorumlu olduğunu gösteriyor. Böyle bir cüreti nereden alıyorlar
bunlar? Nasıl alıyorlar? Bir vali milletvekiliyle görüşmüyor;
bir vali kendi ilinin milletvekiline, emniyet müdürü kendi ilinin
milletvekiline, toplumsal olaylarda yardım istediği bir milletvekiline
polisin bizzat gaz sıkmasını gördüğü, gazetelerde,
basında yer aldığı hâlde bunu önemsenmeyecek bir
davranış olarak nasıl gösterebiliyorlar? Bu cüreti nereden
buluyorlar? Böyle bir tablo olamaz Sayın Bakan!
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Benim sizden istediğim
budur. Yoksa, elbette diğer grup başkan vekilimiz Ankara Valisini
arıyor ben hastaneye gittikten sonra, onun da telefonuna
çıkmıyorlar. Ben sizlerden bu konuda açıklama bekliyorum. Bu
gecikti.
BAŞKAN Sayın Gök Geçmiş olsun.
diyoruz bizler de. Özellikle, tabii ki milleti temsil eden, milletin iradesiyle
burada olan her milletvekiline herkesin en üst düzeyde saygı
göstermelerini bizler de bekliyoruz.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Bozdağ, kısa bir
cümle, gündeme geçmemiz lazım.
Buyurun Sayın Bozdağ.
9.- Adalet Bakanı Bekir
Bozdağ'ın, Ankara Milletvekili Levent Gökün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Tek
bir cümle söyleyeceğim.
Tabii, olan hadiseyi tasvip etmemiz mümkün
değil yani hem sizin şahsınıza hem de kim olursa olsun.
Buna karşı böyle bir şeyi bizim tasvip etmemiz mümkün
değil. Ben Vali Beyle konuşurken bu telefon tartışmaları
nedeniyle, sadece o çerçevede bir konuşma yaptım ama tabii sizin
dediğiniz konu ayrı bir konu. Ben onu da ayrıca kendisiyle
görüşeceğim, bunu buradan ifade etmek isterim ama olayı,
oluş şeklini tasvip etmemiz mümkün değil, fevkalade
yanlış bir durum. Yani, bununla ilgili de ben gerekli
girişimlerde bulunacağım.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Sayın Bakan,
özel mevzu bu muydu?
BAŞKAN Evet, çok teşekkür ediyorum.
IX.- MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- Ardahan Milletvekili Orhan Atalay ve 25
milletvekilinin, Aile bütünlüğünü olumsuz etkileyen unsurlar ile
boşanma olaylarının araştırılması ve aile
kurumunun güçlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/2) (Devam)
2.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer
ve 19 milletvekilinin, Aile bütünlüğünü olumsuz etkileyen unsurlar ile
boşanma olaylarının araştırılması ve aile
kurumunun güçlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/7) (Devam)
3.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal
ve 20 milletvekilinin, Aile bütünlüğünü olumsuz etkileyen unsurlar ile
boşanma olaylarının araştırılması ve aile
kurumunun güçlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/8) (Devam)
4.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet
ve 21 milletvekilinin, Aile bütünlüğünü olumsuz etkileyen unsurlar ile
boşanma olaylarının araştırılması ve aile
kurumunun güçlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/9) (Devam)
5.- Adana Milletvekili Aydın Uslupehlivan
ve 21 milletvekilinin, Aile bütünlüğünü olumsuz etkileyen unsurlar ile
boşanma olaylarının araştırılması ve aile
kurumunun güçlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/10) (Devam)
6.- MHP Grubu adına Grup Başkan
Vekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, Aile bütünlüğünü olumsuz etkileyen unsurlar ile
boşanma olaylarının araştırılması ve aile
kurumunun güçlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/11) (Devam)
7.- Aydın Milletvekili Deniz Depboylu ve
21 milletvekilinin, Aile bütünlüğünü olumsuz etkileyen unsurlar ile
boşanma olaylarının araştırılması ve aile
kurumunun güçlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/12) (Devam)
8.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka ve
20 milletvekilinin, Aile bütünlüğünü olumsuz etkileyen unsurlar ile
boşanma olaylarının araştırılması ve aile
kurumunun güçlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/13) (Devam)
9.- İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu ve 24 milletvekilinin, Aile bütünlüğünü olumsuz
etkileyen unsurlar ile boşanma olaylarının
araştırılması ve aile kurumunun güçlendirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/14)
(Devam)
10.- Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeç ve
24 milletvekilinin, Aile bütünlüğünü olumsuz etkileyen unsurlar ile
boşanma olaylarının araştırılması ve aile
kurumunun güçlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/15) (Devam)
11.- İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca
ve 26 milletvekilinin, Aile bütünlüğünü olumsuz etkileyen unsurlar ile
boşanma olaylarının araştırılması ve aile
kurumunun güçlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/16) (Devam)
12.- Çorum Milletvekili Lütfiye İlksen
Ceritoğlu Kurt ve 21 milletvekilinin, Aile bütünlüğünü olumsuz
etkileyen unsurlar ile boşanma olaylarının
araştırılması ve aile kurumunun güçlendirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/17) (Devam)
13.- Ağrı Milletvekili Dirayet
Taşdemir ve 22 milletvekilinin, Aile bütünlüğünü olumsuz etkileyen
unsurlar ile boşanma olaylarının
araştırılması ve aile kurumunun güçlendirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/18)
(Devam)
BAŞKAN Hükûmet yerinde.
Şimdi söz sırası, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğluna aittir.
Buyurun Sayın Kerestecioğlu, süreniz yirmi
dakikadır.
HDP GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri,
değerli halkımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, öldürücü olan biber gazına hem tüm
milletvekillerimizin hem de halkımızın maruz kalmaması ve
daha özgür günlerde yaşama dileğimi ileterek geçmiş olsun
dileklerimle sözüme başlamak istiyorum.
AK PARTİ Grubunun komisyon teklifi şu
cümlelerle başlıyor: Toplumun en küçük birimi olan aile kurumunun
temelini evlilik oluşturmaktadır. Milletlerin tarih sahnesindeki
varlıklarını devam ettirebilmelerinin en sağlam ve
sağlıklı yolu da bu kurumun varlığını
koruyabilmesidir. Oysa, ifade etmek isterim ki milletler, tarih sahnesindeki
varlıklarını her alanda yaptıkları üretimlerle, insan
haklarıyla, kadın-erkek eşitliğiyle, adaletle,
istisnasız her bireyin özgürlüklerine ve yaşam hakkına
verdikleri değerle ve adı ister evlilik olsun ister olmasın,
sevgiyle devam eden gönüllü birlikteliklerle devam ettirebilirler. Bütün bunlar
olmadan sadece bir kurum olarak adlandırılan evliliği devam
ettirmeye yönelmek, yine sadece nüfusun çoğalması politikalarına
bağlı olarak bir kalabalık ve ucuz iş gücü olarak tarihte
yer almaktan başka bir anlam ifade etmez.
Teklif, AK PARTİ iktidarı döneminde aile
kurumunu güçlendirmek için birçok düzenleme yapıldığı, Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kurulduğu, çeyiz, konut,
doğum yardımları çıkarıldığı hâlde
boşanmaların arttığından dem vurarak,
boşanmaların nedenlerini araştırmak ve evlilik kurumunu
güçlendirmek için bir araştırma komisyonu kurulmasını
önermektedir. Öncelikle sormak isteriz: Ayrılmaya
çalıştığında defalarca öldürülmekle tehdit edilen,
aldığı koruma kararlarına, devam eden ceza davalarına
rağmen ve sürekli şiddet uygulayan kocasına direnen, Ne olursa
olsun bu hayatı kabul etmeyeceğim. diyen kadınlara sözünüz bu
mudur?
Pek çok kadın boşanmak istediklerinde
eşleri ve ailelerinin şiddetine maruz kalıyorlar,
öldürülüyorlar. Evlilikleri sonlandırmak isteyen kadınların bir
çoğu evlilik dışında kendilerini ve hanede birlikte
yaşadıkları kişileri idame ettirebilecek ekonomik
olanaklara sahip değiller. İş bulmakta güçlük çekiyor,
cinsiyetçi iş bölümü nedeniyle düşük ücretli, güvencesiz işlerde
çalışmak zorunda kalıyorlar. Ülkemizde yaygın, ücretsiz,
ulaşılabilir çocuk bakım hizmeti de olmadığından
kazandıklarıyla çocuk bakım masraflarını
karşılayamıyorlar. Ön yargılar, toplumsal roller,
boşanmış kadınlara yönelik çevre baskısı zaten
kadınları evlilik içerisine sıkıştırmışken
Hükûmetin kurmayı öngördüğü komisyon maalesef boşanmayı
önleme komisyonu.
Meclisin bugün acil gündemle toplanıp böylesi
taciz ve kötü muamele içeren evlilikler içindeki kadınlar için ne
yapabiliriz? Ne yapabiliriz de bu kadınları tek seçeneklerinin bu
şiddete maruz kalmak olmadığına, ayrılmaya cesaret
ederse destek politikalarının onu gözeteceğine
inandırabiliriz? Asıl bunun araştırılması
gerekiyordu.
Boşanmaların neden
arttığını araştırmak için hiç komisyon kurmadan
ben size söyleyeyim: Siz ne kadar Olur derseniz deyin, zorla güzellik
olmadığını kadınlar çok iyi biliyorlar. (HDP sıralarından
alkışlar) Kendilerini güçlü hissedebildiklerinde, kötü evliliklerini
sonlandırma cesareti gösteriyorlar. Örneğin Hasreti, boşanmak
istediği eşi 43 yerinden tornavidayla yaralamıştı.
Hâkim Nafaka istiyor musun? diye sorduğunda Hasret Sadece bu soyaddan
kurtulmak istiyorum. demişti. Artık Zorla güzellik olur."
demeyin, Kadınların hayatı güzel olsun. deyin. Siz
bunları söyledikçe şiddetin dozu daha çok artıyor. Herkes
şikâyetçi olduğu için, boyun eğmediği için, karşı
çıktığı için erkeğin kadına şiddet uyguladığını
söylerken bizlere düşen Karşı çık, yeni bir hayat kurmana
yardım edeceğiz. demektir. Boşanmalar neden olmasın
istiyorsunuz? İnsanlar ne olursa olsun evli kalsınlar diye mi?
Ayrıca, yine sormak isteriz: Evlilik ve aile kurumunu güçlendirme perspektifi
dışında bir önermeniz var mıdır? Kadını
değil, ne olursa olsun aileyi korudunuz. Şiddete karşı
direnerek kendini savunan kadınlara hiçbir indirim uygulamazken
şiddet uygulayan erkeğin kravatına dahi indirim uygulayan
yargı politikalarıyla, kadınları güvencesiz, düşük
ücretli işlere mahkûm ettiğiniz emek modelleriyle, Meclisteki
temsilcilerine dahi Hanımefendi, sus, bir kadın olarak sus!
diyebildiğiniz söylemlerle ya da Zaten fıtratında eşitlik
yoktur. dediğiniz kadın ve erkek arasında hangi gönüllü
birlikteliği sağlamayı düşünüyorsunuz?
Sermayeyle erkek egemenliği arasındaki
uzlaşıyı devam ettirmeyi amaçlayan istihdam politikalarıyla
kadınları gönülsüz ama zorunlu evliliklere
sıkıştırıyorsunuz. 2013 yılında Hükûmet
kadın istihdamının artırılması için kadın
istihdam paketini duyurmuştu. Kadın istihdamında kayıt
dışılığın azaltılması için sürekli
gündeme getirilen çözümlerden biri özel istihdam bürolarıydı. Daha
önce yaşamlarını yitirdiklerinde dahi iş
koşulları akla gelmeyen ev işçileri bu vesileyle sık
sık gündeme geldi. İşçiler, özel istihdam büroları
aracılığıyla -tırnak içerisinde- kiralanacaktı.
Böylece işveren ihtiyaç duyduğu süre, ihtiyaç duyduğu kadar
işçi çalıştırabilecekti. Hükûmetin
yayınladığı son Ulusal İstihdam Stratejisinde, orta vadeli
programda IMFnin önerilerini kelimesi kelimesine tekrarlıyorlardı:
İş gücü piyasasındaki katılıklar böylece
azaltılacak, istihdam artırılacak.
Şöyle bir hikâye anlatılır: Bill
Clinton seçim kampanyası esnasında kendi döneminde
yarattıkları 1 milyon istihdamdan bahseder. Bir kadın
çıkıp Evet, söylediği kesinlikle doğru, bende 3 tane var o
istihdamdan. der. Yani Türkiyede de aynen, kadınlara biçilen rol budur,
3 çocukla istihdam.
Türkiyede bir yandan parça başı
nakış işleyen, bir yandan özel istihdam büroları
aracılığıyla kiralandığı iş yerinde
günde dört saat temizlik yapan, altı ay boyunca istihdam edilirim umuduyla
taşerondan beter toplum yararına çalışma programlarına
başvuran işçiler yaratmak niyetiniz. Türkiye, ihracat hamlesi yapmak
için, Avrupanın Çini olmak için hazır giyim, tekstil gibi
sanayilere önem veriyor. Peki, kimler çalışıyor buralarda?
Nasıl Asyada kadınlar düşük ücretli işlerde
çalıştırılarak yabancı yatırımı
çektiyse ülkelerine, Türkiyede de erkeklerden belirgin biçimde daha düşük
ücret alan kadınlar güvencesiz, geçici işlerde çalışarak
sermayeyi büyütecekler.
Pakette, ayrıca, annelik iznini bahane ederek
kısmi zamanlı ve uzaktan çalışmayı yaygın bir
emek forumu hâline getirmek de amaçlanmıştı. Kadınlar
doğum sonrası yarı zamanlı çalışabilecek,
yerlerine bürolardan kiralanan işçiler bakacaktı. Ne diyelim? Sermaye
ileriyi göremedi, Hükûmetin iyi niyetini anlayamadı!
Aile, arkadaşlar, sizlerin bahsettiği gibi
tarih ötesi, ekonomik ve politik şartlardan bağımsız,
mutlak ve ideal bir yapı değildir. Batı ülkelerinde başta
olmak üzere yeni muhafazakâr siyasetçiler, sermaye ve erkek egemenliğinin
uzlaştığı, bakım emeğinin devlete yük olmadan
kadınlar tarafından karşılandığı ucuz
iş gücü üreten yeni bir ideal yapı tarifliyor, bunun geleneksel bir
aile yapısı olduğunu vurguluyor ve bunu da kabul ettirmeye
çalışıyor. Bu siyaset anlayışı ise aile içindeki
iktidar ilişkilerini, kadın-erkek eşitliğini gizliyor, ev
içi şiddet, işsizlik, boşanma, yoksulluk gibi konuları
ailenin çözülmesiyle açıklıyor ve ailenin ne şartta olursa olsun
korunmasını amaçlıyor.
Aslında bir başka gerçeklik de, bu
politikaların tamamen görmezden geldiği biçimde, bugün aile ve
evliliğin artık dünyada sadece heteroseksüel ve tek tip olarak da
yaşanmadığıdır.
Bu teklife karşı vurgulamak
istediğimiz bir başka nokta da şu: Tüm dünyada kentleşme,
kadınların iş gücüne katılımının
artması, kadınların güçlenmesi ve aile içinde
yaşadıkları sorunlara karşı çıkabilmeleri
sonucunda boşanma oranları artsa da, Sayın Bakanın da ifade
ettiği gibi, Türkiye, OECD ülkeleri arasında 27nci sırada.
Yani, aslında, birçok konuda olduğu gibi boşanmada da sonlarda
yer alıyoruz. Yani ortada suni bir gündem var şu anda. Böyle bir konu
yok Türkiyede. Asıl sorun, kadınların boşanmak
istediklerinde eşleri ve aileleri tarafından baskıya,
şiddete maruz kalmaları ve maalesef öldürülmeleridir.
Bizler, her gün sayın milletvekilleri, birden
fazla kadın cinayetiyle sarsılıyoruz. Kadınlar aile içi
şiddetle, canla başla mücadele ediyorlar. Ancak
boşandıkları hâlde eski kocaları tarafından da
öldürülüyorlar. Boşanmanın en önemli nedenleri arasında
şiddet gösteriliyor. Bütün bunlar ortadayken siz hangi aileyi ve evlilik
kurumunu güçlendirmeyi amaçlıyorsunuz? Dikkatinizden kaçan bir şey
yok mu? Dünyanın yarısını oluşturan kadınları,
kadın cinsini, bu cinsin haklarını asıl olarak güçlendirmek
gerektiğini gözden kaçırmıyor musunuz ya da bunu mu tercih
ettiğinizi söylemek gerekecek?
Sayın AK PARTİ milletvekilleri, sadece on
üç yıldır iktidarda değilsiniz, aynı zamanda yirmi bir
yıldır belediyecilik de yapıyorsunuz. Belediyeler Kanununa göre
100 bin nüfusu olan yerlerde kadın sığınakları
açılması zorunluyken bunları neden yapmıyorsunuz? Ve hâlâ
yirmi beş yıl önce bizim kurduğumuz Mor Çatıdan ve daha çok
kısa süredir sahip olduğumuz belediyecilik deneyimlerimizle
şiddeti önlemek, kadınları güçlendirmek için Kürt illerinde
yapılan uygulamalar örnek olarak parmakla gösterilebiliyor.
En tepeden kurduğunuz söylemlerin, kadın
ve erkeğin eşit olmadığını ifade etmenin,
Türkiyeyi yöneten siyasetçiler Kadın mı, kız mı
olduğunu bilmediğimiz
gibi sözler sarf ederken bir kadın bakan
Zorla güzellik olur. derken evdeki erkeğin ne yapmasını
bekliyorsunuz? O hakkı, kadına şiddet uygulama hakkını
o erkek bu söylemlerle en fazla kendisinde buluyor ve bu kadınların
canına mal oluyor.
Türkiyede çok net olarak bir kadın
katliamı var ve besleyen en önemli kurum da kadın ve erkeğin
hiçbir şekilde eşit olmadığı aile ne yazık ki. O
çok kutsal sayılan aile kurumu, bugün, maalesef, birçok kadın için
şiddet, hasta veya yaşlı bakımı, çocuk
bakımı, ücretsiz ev emeği ve binbir entrikayla her türlü
mülkiyetten yoksun bırakılma anlamını taşıyor.
Biliyoruz ki kadınlar, aynı zamanda, en
çok en yakınları tarafından öldürülüyorlar. Daha uzaktaki,
sokaktaki insanların şiddet uygulama sayısı çok daha az ve
biliyoruz ki Türkiyede hiç ağza alınmayan ensest, aile içi çocuk
tacizi ve tecavüzü de var. Evlilik kurumu denilen şey kendinden menkul,
bağımsız bireylerden oluşmayan bir şey değil. Siz
bir önergeyle her şeye rağmen şiddetin olduğu bir evlilikte
çocukların korunması maksadıyla bu evliliğin sürdürülmesini
teşvik etmeye çalışırken Çocuk Hakları
Sözleşmesine de aykırı davranmıyor musunuz? Ekonomik
birçok zorlukla çocuk doğurmak istemeyen ya da Benim bedenim, benim
kararım. diyerek bu kararı kendi özgür iradesiyle almak isteyen,
yine o aile içindeki kadınlar kürtaj olmak istediklerinde, yasal
düzenlememiz olmasına rağmen şu anda kaç hastane buna razı
ve kaç kadın ölümcül düşükler yapıyor, biliyor musunuz? Evet,
biliyorsunuz ve bu verilere sizler de sahipsiniz ama birçok zaman olduğu
gibi bazen bunları açıklıyorsunuz, istemediğinizde de
gizliyorsunuz.
Biliyoruz ki kadınlar muhafazakâr politikalarla
belirlenen makbul kadın rolünü benimsemediklerinde onlara gösterilen
düşmanlık katbekat fazla olabiliyor. Bazen bir kırmızı
ruj bile katline neden olabiliyor kadınların. Bu algıyı
değiştirmek, kadınları başörtülü-başı
açık, iffetli- iffetsiz gibi tasniflere tabi tutarak aralarında
bölmeye, düşmanlaştırmaya çalışan algılara
karşı mücadele etmek için neler yapıyorsunuz? Aylardır
savaşın fitilini ateşlemişken Kürt illerinde o korumak
istediğiniz kutsal aileler neler yaşıyor, çocuklar hangi
şiddet sarmalı içinde güne uyanıyor? Savaşı önlemek
için, bu travmaları önlemek için ne yapıyorsunuz?
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Terörle mücadele
ediyoruz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU (Devamla)
Ülkenin bir yarısını Avrupaya vizesiz giriş hikâyeleriyle
avuturken diğer yarısını çoluk çocuk demeden
açlığa, ölüme, sokağa çıkma yasaklarına mahkûm
edemezsiniz. İktidar fikir ya da yaşam biçimini kabul etmediği
kişileri cezalandırma mevkisi ya da aracı değildir.
Örneğin, neden eşi vefat eden kadınlar için sosyal yardım
programı uygularken boşanmış kadınlar için aynı
programı uygulamıyorsunuz?
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Uygulanıyor,
sizin haberiniz yok herhâlde.
FİLİZ KERESTECİOĞLU (Devamla)
Haberim her şeyden var.
Oysa sizler de çok iyi biliyorsunuz ki ön
yargılar, toplumsal roller, boşanmış kadınlara yönelik
çevre baskısı nedeniyle şiddete rağmen boşanma ancak
kadınlar için son çare olarak başvurulan bir durum. Bunu otuz
yıllık avukatlık deneyimime dayanarak da söylüyorum.
Kadınlar en son noktada boşanma için geliyorlar.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Sokakları
yaşanmaz hâle getirenlere de bir cümle
FİLİZ KERESTECİOĞLU (Devamla)
Kürsü var, buyurun, gelebilirsiniz.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Yo, yo, siz herhâlde
sokakları yaşanmaz hâle getirenlere de bir cümle edersiniz hukukçu
olarak diyorum.
FİLİZ KERESTECİOĞLU (Devamla)
Süremden yediniz sanırım on saniye.
Aileyi korumak adı altında kötü
evliliklerin devamının özendirilmesi, şiddete karşı
koruyucu, güçlendirici önlemler almak yerine, karakollar ve
ŞÖNİMler, şiddet önleme ve izleme merkezleri
aracılığıyla kadınların şiddet uygulayan
erkeklerle bir araya getirilerek ara buluculuk yapılması,
sığınaklarda kadınları güçlendirici, kadın
dayanışmasını esas alan destek mekanizmaları
bulunmadığından kadınların bir hapishane gibi tarif
ettikleri sığınaklara yerleşmek istememeleri kadına
yönelik şiddeti büyük ölçüde artırmakta. Bu yaklaşımla,
kadını değil, aileyi korumayı esas alan politikalar ise
kadınların kötü muameleye maruz kaldıkları evliliklerin
içinde daha fazla sıkışmalarına sebep olmakta.
Sayın Bakan Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekillerine Türk Ceza Kanunundaki 2004, 2005 yılındaki
değişiklikler için teşekkür etti. Ama bence gözden kaçan ve
asıl teşekkür edilmesi gereken bir grup daha var ki o da
yıllardır bunun mücadelesini veren kadın örgütleridir. (HDP
sıralarından alkışlar) Eğer kadın örgütleri gerek
Medeni Kanun gerek şiddete karşı yaptıkları kampanyalarla
mücadele etmiş olmasalardı o gündemler bu Meclise gelmez ve kabul de
görmezdi. Kabul edildiği için tabii ki o dönem milletvekillerine
ayrıca teşekkür ederiz.
Yıllardır feministler, Kürt kadın
özgürlük hareketi ve tüm kadın hakları mücadelesinde yer alan
kadınlar; şiddeti besleyen bu ailenin rolünü sorgulamak, şiddeti
engellemek, aslında sadece şiddeti engellemek değil,
kadınları güçlendirmek için neler yapılması
gerektiğini haykırıyorlar. Lütfen artık dinleyin ve kendi
kendinize suni gündemler yaratmayın.
Biz de diyoruz ki şimdi: Kadın
cinayetlerini önlemenin, kadınları güçlendirmenin en önemli
koşullarından biri, cinsiyetçilikle mücadele etme
kararlılığına sahip bir siyasal iradedir,
kadınların ekonomik olarak güçlendirilmesidir, eşitlikçi
istihdam politikalarıdır, siyasal katılım
eşitliği için özel önlemler alınmasıdır, eğitimde
ilköğretimden başlayacak toplumsal cinsiyet eşitliği
derslerinin verilmesidir. Bunları yapmadığınız zaman,
aileyi koruma adı altında yaptığınız şeyler
milyon liralık ödeneklerle üretilen, kâğıt üstünde kalan
projecilik faaliyetlerinden öteye gitmez ne yazık ki. Bu nedenle özellikle
ifade etmek isterim ki kurulması gereken komisyon, taciz ve kötü muamele
içeren evlilikler içerisindeki kadınların yaşadıkları
sorunların araştırılarak evlilik bağını
sonlandırmak isteyen kadınlara yönelik sosyal destek
politikalarının belirlenmesi için oluşturulacak bir
araştırma komisyonu olmalıdır.
Sayın milletvekilleri, Mecliste, Halkların
Demokratik Partisi olarak kurduğumuz kadın grubu sadece bize ait
değildir. Bu grubu tüm kadın vekillerle birlikte, hemcinslerimize
karşı her türlü ayrımcılığı önlemek için
birlikte mücadele etmek üzere oluşturduk. Gelin, bu çatı
altındaki başta tüm kadın vekiller olmak üzere hepimiz, gönüllü
olmayan ve şiddeti yeniden üreten birliktelikler yerine
kadınları güçlendirmek ve özgürleştirmek için çaba gösterelim,
kadınların mücadelesine hep birlikte el verelim.
Hepinizi tekrar saygıyla selamlarım. (HDP
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kerestecioğlu.
Gruplar adına ikinci söz, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Ruhi Ersoy, Osmaniye Milletvekili.
Buyurun Sayın Ersoy. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA RUHİ ERSOY (Osmaniye)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama
başlamadan önce yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Aile kurumunun
tartışıldığı bir Mecliste araştırma
grubunun olması memnuniyet vericidir. Öncelikle bunu ifade ederek sözlere
başlamak istiyorum. Fakat -Hükûmet adına konuşan Sayın
Bakan da olsun diğer sözcüler de olsun- temel anlamda bu komisyonun
vazifesinin, sadece bir kurumun, kadından veyahut da bireyden
oluştuğu üzerine sınırlı kalmaması
gerektiğini, aile kavramının birey, anne baba, ebeveyn ve sosyal
çevreyle beraber bir bütün olarak ele alınması gerektiğini düşünüyorum.
Bizlerde, bu toplumu var eden Türk kültürünün müktesebatında Aile
toplumun yapı taşıdır. diye tanımlanır ve Türk
Anayasasının ilgili maddesinde de güvence altına
alınır ve değerler aktarımı başta olmak üzere,
kişilik, şahsiyet ve topluma sağlıklı bireylerin
yetiştirilmesinde de huzurlu ve sağlıklı bir ailenin
O ev,
o ocak, o müessese huzurlu bir şekilde devam ediyorsa milletin
bekasının da devletin bekasının da sağlıklı
olacağına inanılır.
Dolayısıyla, ailenin, birlikte yaşama
bilincini oluşturması, toplumun fertlerinin bir arada yaşama
kültürünü benimsemesi için öncelikle değerler eğitimiyle bu işe
başladığını görüyoruz. Bugünkü duruma
geldiğimizde, ülkemizdeki temel sorun: Türk modernleşmesi sürecinin
hızlı aşamasıyla meydana gelen kentleşme, hemen
akabinde teknolojik gelişmelerle beraber
sıkıştırılmış sosyal yapılarla
sindirilemeyen hadiselerden kaynaklı oluşan varoşlar, gettolar,
ciddi anlamda kültürel kırılmalar ve kültürel
kırılmaların bir parçası olan ailelerin hayata
tutunmalarıyla ilgili oluşturdukları birtakım sorunlar
yumağını beraberinde getirmiştir. Bu, Türkiyenin genel bir
sorunu olmakla beraber, özelinde bu sorunu çözmekle mükellef olan iradelerin de
soruna bir bütün hâlinde yaklaşamamasıyla beraber sorunlar
yumağı artarak devam etmiştir.
Bu konuda, geleneğimizi hiçe sayan,
komşuluk ilişkilerinin düşünülmediği, geleneksel çocuk
oyunlarına imkân tanımayan, iki salıncak, bir kaydırak
parkı bulunan toplu konut projelerinden tutun, dede ile torunun bir arada
değerler aktarımını ifade edebileceği sosyal
mekânların icra edilememesine kadar bu problem yumağını
bütün hâlinde düşünebiliriz. Bu konu, sadece Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı bünyesinde çözüm üretilebilecek bir problem değildir.
Bu problemi genel bir devlet politikası hâline getirmek ve alınacak
tedbirlere disiplinler arası bakmak durumundayız.
Günümüz toplumsal sorunlarının
başında şiddet oranlarının artışı ve
suça bulaşmış veya madde bağımlısı
olmuş çocuklarımız gelmektedir. Bunun sebepleri deminki
bahsetmiş olduğumuz unsurlardır. Nedenlerine
baktığımızda, parçalanmış aile temel
çıkış noktasını oluşturuyor. Bunun yanında,
televizyon karşısında saatlerini geçiren ebeveynlerin çocuklardan
ayrı, aynı konut içerisinde farklı odalarda, farklı
televizyon veyahut da İnternet ve telefon ekranlarıyla meşgul
olduğu, ailenin kendi içerisinde bile iletişimini
kuramadığı bir çağda yaşıyoruz.
İnanıyorum ki bu Parlamentodaki milletin aziz temsilcilerinin
tamamı kendi evinin içerisinde bile bu sorunları yaşıyor ve
kendi çocuklarının teknoloji
bağımlılığından rahatsızlık duyuyor.
Ama, bu çocuklarımızın geleneksel bağlamla
tanışabilmelerinin bir parçası olarak okul öncesi eğitimden
örgün eğitime kadar yapılan projelere sadece teknolojik destek
vermeyi, modern teknolojinin nimetleriyle insanları
tanıştırmayı sorunların çözümü olarak gören
sınırlı bir anlayış bu sorunların daha da
büyümesine neden oluyor.
Enformatik Cehalet kitabının yazarı
Sayın Millî Eğitim Bakanımızın kitaplarını
biz çok önceki yıllarda okuduk. Bunlardan hareketle, enformatik cehaletin
âdeta temsilcisi mahiyetinde olan FATİH Projesinin uygulanmasında
dijital teknolojiyle gençleri tanıştırmayı bir yönüyle
desteklerken, adına FATİH denilen bu projenin içerisinde Fatihin
ruhunu veren geleneksel bağlamın olmaması kendi içerisinde büyük
bir çelişkiydi ve eksikti.
Bugünkü istatistiklere
baktığımızda, bu iletişimsizlik ve bağlamdan
kopukluktan kaynaklı, Türk ailesinin en büyük sorunlarından bir
tanesinin boşanma olduğunu görüyoruz. Şüphesiz boşanma tek
başına olumsuzluk ifade ederken bazen kadının
mutsuzluğunun ilacı da olabilir, buna da saygımız var. Ama
genel anlamda kurumu muhafaza etmek adına boşanma
kavramının indirgenebilmesi için kadının üzerindeki yükü
artırmadan sorunlara çözüm üretilmesi gerekiyor ama TÜİK verilerine
baktığımızda durumun hiç de iç açıcı
olmadığını görüyoruz.
Sayın milletvekilleri, Sayın Başkan,
bizi izleyen aziz vatandaşlar; TÜİK verilerine göre 2005
yılında 95.895 olan boşanma ve 641.241 olan evlenme
sayısı
Boşanma sayısı 130.913e yükselmiş maalesef,
evlenen çiftlerin sayısı ise yaklaşık 599.704lere -kendi
içerisinde çok bariz oranda- iniyor. Şimdi, yalnız
yaşamayı, kendi olmayı teşvik eden bir yaşam
tarzı elbette bu modernitenin, şehirleşmenin doğal sonucu
olabilir, insanların özel hayatı, nasibi, kısmeti onları o
şekilde de yalnız yaşamaya itebilir ama yalnız
yaşamayı bir yaşam tarzı olarak dayatan medya
yapımlarından -havuz medyası dâhil- oluşmuş kadın
kuşağı programlarına kadar devam eden bir bütün hâlindeki
dijital kültürün hayatımızın her alanını
etkilediğini görmek temel problemi çözmek adına çıkış
noktalarımızdan bir tanesi olmalıdır.
Yine TÜİK verilerinde yaşam
memnuniyeti araştırmasının sonucunda
kadınlarımızın mutlu olmadığı
görülmüştür. Kadın istismarı ve kadın cinayetleri artmakta,
kadının toplumu oluşturmadaki değeri bir şekliyle
görülmez bir hâl almaktadır.
Son on yıl içerisinde, yine, 7.122
kadın çeşitli nedenlerle katledilmiş, 5 bine yakın
kadın da ne acıdır ki tecavüze uğramış. 2008den
bu yana kadın cinayetleri yüzde 1.400 çoğalmıştır
değerli arkadaşlar. Bu olumsuz istatistikleri çoğaltmak mümkün
ama bunları ifade ederek can sıkmak istemiyoruz. Ama
canımız sıkılmalı, moralimiz bozulmalı ve bu can
sıkıntısı, moral bozukluğu bir kaygıyla çözüm
üretme noktasında bizi bir arada hareket etmeye doğru itmelidir.
İnsanların hukuk sistemine güvenleri
azalmakta, toplumsal adalet duygusu zedelenmektedir. Bu, kadının
âdeta kapitalist sistemin bir parçası, sömürü unsurunun bir parçası
olma durumundan kurtulamama meselesidir. Neoliberal politikalar da
şiddetle bunu desteklemektedir. Her sözlerinin başında,
değişimi sağlıklı yönetmek, değişimi
yönetmek için dinamik bir kadroyla işbaşına gelen, muhafazakar
demokrat olduğunu söyleyenler, son zamanlarda yönetememe
sorunlarından sadece ve sadece siyasi iktidarı ele geçirmeyle
kurtulduğunu zannederlerse yanılırlar.
Türkiyedeki yönetilememe sorunu siyasal
iradedeki çoğunlukçuluk değil, çoğulculukla beraber toplumdaki
çeşitliliği, insani anlamdaki varoluşu yönetebilecek bir
zihniyetle konuya yaklaşmaktadır. Hâlâ kadını
nesneleştiren ve kadın üzerinden siyasal söylem geliştiren,
kadın üzerinden ekonomik tarif yapan bir dil kapitalist bir dildir, bu dil
hatalı bir dildir. Bu dili insan odaklı bir dile dönüştürmek ve
kadını nesne olmaktan özne olmaya dönüştürmek analık
kavramının da bu vesileyle hakkının iadesi için gereklidir.
Elbette ki tüm bu sorunların temelinde ne var
diye baktığımızda, bu sorunların temelinde
bakış açısı ve zihniyet var. Bu bakış
açısı ve zihniyetin arka planında ise muhafazakârlık
kavramını sağlıklı bir şekilde
algılayamayan, algıladığını zannedenlerin de
uyguladıkları neoliberal politikalarla, çelişkiler
yumağıyla toplumu gerdikleri ve istismar alanından öteye
gidemediklerini gören bir zihniyet var.
Şimdi, muhafazakârlık dediğimiz
kavrama baktığımızda Neyi muhafaza ediyoruz? sorusuyla
yola çıkıyoruz. Elbette ki değerlerimizi kadim kültürümüzden
alarak, Anadoluda Türk-İslam medeniyetinin mayaladığı
değerleri muhafaza ederek, onun kökü mazide ati olabilmesi için yol
almayı
Ama aynı zamanda da şu sorumluluğumuz var: Hep
hazırı tüketiyoruz; hem tarihte hazırı tüketiyoruz hem
cumhuriyetin kaynaklarını tüketmekte hazırdakileri tüketiyoruz.
Oysa yarınlarda muhafaza edebileceğimiz değerler üretebiliyor
muyuz? Yarınlarda muhafaza edilebilecek şu değeri on dört
yıla yaklaşan iktidarımızda ürettik ve bu bir klasik oldu.
diyebiliyor muyuz? Biz bunları ifade ederken çocuklarımız acaba
sunduğumuz teknolojik imkânlar ve maddi konforlarla yalnızlaşan
ve bireyselleşen o mekânlarda yeniden Yahya Kemal okuyarak kökü mazide
atinin ne demek olduğunu bilebiliyorlar mı?
Muhafazakârlığın sembolü, Türk edebiyatındaki estetik
duruşun ismi Ahmet Hamdi Tanpınarı kaç çocuğumuza
okutabiliyoruz? Öte yandan, baktığımızda,
muhafazakârlığın âdeta romanını yazan Peyami
Safanın Matmazel Noraliyanın Koltuğunun sözde
kızları biz insanları, Fatih-Harbiyesini kaç çocuğumuza
okutabiliyoruz? Fatih-Harbiye demişken, orada üstat, Fatihi
muhafazakârlıkla, Harbiyeyi Batı ve moderniteyle muhakeme eder ve tercihini
kahramanına nihayetinde Harbiye olarak değil, Fatih olarak tercih
ettirebilir. Şimdi, bizler siyaseten söylemlerimizde Fatihçi oluyoruz,
eylemlerimize geldiğimizde Harbiyeci oluyoruz. Bu Harbiyeciliğin sonu
bir adım sonra Sodom ve Gomora yapmasın bizi değerli
milletvekilleri.
Neden? Neden biliyor musunuz, bu uygulamaların
neticesinde, siz, mahallenin namus bekçisi ve hafıza mekânı kabul
edilen bakkallarımıza, Bakkallar birleşsinler de süpermarketler
açsınlar. derseniz ve onun sosyal fonksiyonunu idrak edemez, AVMlerin
rantıyla hayatı değiştirecek rant gözüyle meselelere
bakarsanız Türk kültüründe yuva olarak bilinen ev kurumunu da konuta
indirger, bir rezidans inşa edip üzerinde bireye dayalı bir hayat
standardını sunarsınız. Ne alakası var bunun
kadınla, aileyle? diyeceksiniz.
Değerli milletvekilleri, aziz
vatandaşlarımız; Çok alakası var çünkü
Çalışmadan, yorulmadan kolay yaşamayı itiyat hâline
getiren topluluklar önce benliklerini, haysiyetlerini, daha sonra da
kimliklerini, yurtlarını kaybeder. diyor Büyük Atatürk. Bugün
çocuklarımıza adanmış insan hikâyeleri sunabiliyor muyuz,
kendinden geçmiş, serdengeçti modeller gösterebiliyor muyuz yoksa
kısa yoldan köşe dönmece, para, inşaat, mülk edinmenin ötesinde
değerleri verebiliyor muyuz? Veremiyoruz. Neden veremiyoruz? Okumayla
yüzleştiremiyoruz, sadece izleme ve dijital kültüre mahkûm
bırakıyoruz. Çocukları avutmak için karşılarına
bıraktığımız ekranlar âdeta çocukların kültürel
şizofrenik bir hâl almasına neden olan yapıtlarla
karşımıza çıkıyor. Dedesiyle, ninesiyle beraber
yaşama kültürünü ifade edebilecek yatay mimari konusunda neredesiniz?
TOKİyle insanların konut edinme ihtiyaçlarını istismar
alanına çevirerek o geleneksel bağlamından koparttığınız
gecekondudaki insanlar oralarda mutlu bir şekilde yaşayabiliyor mu?
Mutluluk istatistiklerinin, oralardan, o konutlara dönüştüğündeki
hâlini görebiliyor musunuz? Elbette biz insanımızın mutlu
olmasını, kaloriferli dairelerde oturmasını istiyoruz ama
orayı insan odaklı dizayn edebiliyor musunuz yoksa rant odaklı
mı yaklaşabiliyorsunuz? Cevap verilmesi gereken temel sorulardan bir
tanesi budur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sıklıkla bahsettiğimiz gibi, siyasi
iktidarın her projesi ve programı Türk aile yapısını
gözeten, geleneği koruyan, sosyokültürel değişim
karşısında kültürel kodlarımızdan beslenen bir
vizyonla ortaya çıkmalıdır ama maalesef bunun
çıkamadığı, bunun çıkamamasının sebeplerinde
de bu yönetim anlayışının sadece meselelere nesne gözüyle,
rant gözüyle, günübirlik değerlendirmelerle baktığını
görüyoruz. Bu konuda 2011 yılında yayımlanan 633
sayılı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameyle ailenin
bütünlüğünün korunması, aile yapısının ve
değerlerinin korunmasıyla ilgili görevler Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığına verildi. Ancak, aradan geçen dört yıla
rağmen bunu sağlayıcı, boşanma nedenlerini ortadan
kaldırıcı ciddi bir çalışma yapılmış
değildir. Hükûmetinizce bu hususta Evlilik Öncesi Eğitim
Programı adı altında yapılan seminerlerse amacından
çok uzak bir hâle gelmiştir.
Biz, buradan, vatandaşa yapılan
sosyal yardımların gerçekten hak edenlere gitmesini ve samimiyetle
ihtiyacı olanlara ulaşmasını desteklediğimizi ifade
ediyoruz. Ama Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bünyesinde
kurulan diğer kurumlar gözükmezken iktidar partisi milletvekillerimiz
dâhil şunu sormak istiyorum burada: Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının toplumsal algısı nedir? Sadece
fonlardan yardım verenlerin seçim dönemlerinde Bize oy vermezseniz
yardımlarınız kesilir ha. tehditlerinin
yapıldığı bakanlık olmanın ötesinde, çocuk
esirgeme kurumlarından, terk edilmiş çocuklara kadar kurumunun devasa
altyapısıyla ilgili farkındalık
oluşturamamasından dolayı üzüldüğümüzü ifade etmek
istiyorum.
Sözümüzü toparlayacak olursak,
muhafazakârlığın sadece muhafazasını çok iyi idrak
etme, kâr kısmını ise muhafaza edilen değerlerle millete
verilebilecek değer üreten kârlar olarak düşünmesini arz ediyoruz.
Sadece kârı rant ve şahsi paylaşımlar olarak değerlendiren
bir anlayışı burada şiddetle kınıyoruz.
Bu vesileyle, anaların, babaların,
kardeşlerin, büyükbabaların, ninelerin bir arada kendi
değerleriyle yaşayabilecekleri bir şehir mimarisini, gündelik
yaşam içerisinde dedenin torununa değerlerini aktarabileceği
kent parklarının inşa edilmesini ve bu konuda değer
aktarımıyla ilgili medya yapımlarının ciddiyetle takip
edilmesi gerekliliğini tekrar vurguluyorum.
Bugün, huzuru ve güvenliği sağlamak
adına evinden, ocağından, yuvasından, yavrusundan
ayrılarak görevini yapmak üzere Diyarbakırda bir bomba
ihbarını değerlendirmek adına, görevini yapma
aşamasındayken, henüz daha görevini ifa edemeden uzaktan bir suikast
silahıyla şehit edilen Haydar Çetin kardeşimizi rahmetle
anıyor, tüm şehit analarımızı, şehit evlatlarımızı,
şehit ailelerimizi büyük Türk milletinin bağrına
bastığının ve basacağının inancını
ifade ediyor, huzurunuzdan saygıyla ayrılıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Ersoy.
Gruplar adına üçüncü söz, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Candan Yüceer, Tekirdağ Milletvekili.
Buyurun Sayın Yüceer. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA CANDAN YÜCEER (Tekirdağ)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle bir
şehidimiz var, galiba Diyarbakırda. Allahtan rahmet,
yakınlarına sabır diliyorum; ülkemizin başı sağ
olsun.
Parlamentoda temsil edilen siyasi gruplarca verilen,
boşanma olaylarının sebeplerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırma komisyonu kurulmasına yönelik verilmiş önergeler
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Değerli milletvekillerini ve ekranları başında
bizleri izleyen yurttaşlarımızı sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, Meclisin ilk ayında önemli ve
öncelikli bulunup verilmiş olan bu önergelerin, aileyi
konuştuğumuz, boşanmaları, şiddeti
konuştuğumuz bu önergelerin görüşmelerinde ilgili
bakanlığın olmamasını, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanının olmamasını
yadırgadığımızı ifade etmek istiyorum. Herhâlde
Sayın Bakan tarafından yeterince önemli ve öncelikli
bulunmamış bu konu.
Bir selam da buradan Silivriye göndermek istiyorum.
Yaptıkları mesleğe saygıları,
yaşadıkları memlekete saygıları olan, sevgileri olan,
halkına karşı sorumluluk duyan, daha iyi, daha güzel,
yaşanabilir bir Türkiye için bedel ödemeyi göze alan, Bedelini
ağır ödeyecek, öyle bırakmam onu. diyenlere bu bedeli
şeref madalyası saydığını ifade eden, Biz casus,
hain, kahraman değiliz, sadece gazeteciyiz. diyen ve on dört gündür
Silivride tutsak edilen onurlu, ilkeli, dürüst gazeteciler sevgili Can
Dündara ve Erdem Güle selam olsun diyorum buradan. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
Öncelikle, vahşice katledilen Özgecan
Aslanın katillerine verilen tabii ki, kadın mücadelesinin ciddi bir
kazanımıydı bu-
ağırlaştırılmış müebbet hapis
cezalarının diğer bütün katillere, kadın cinayetlerinin
katillerine verilmesini ve buna emsal olmasını diliyorum. Özgecana
bir kez daha Allahtan rahmet, yakınlarına sabır diliyorum.
Tabii ki biz 1 tane daha kadın cinayeti olmamasını diliyoruz. Bu
verilmiş karar bizim yüreğimizi soğutmadı, Özgecanı
geri getirmedi ama yüreğimizin daha çok yanmasına da engel oldu.
Özellikle kadın hareketinin takip ettiği,
kamuoyunun gözünün önünde seyrettiği, kamuoyu oluşturan davalarda
biliyorsunuz mahkemeler daha hassas davranıyor ve bu iyi hâl
indirimlerini, tahrik indirimlerini uygulayamayabiliyor. Ama kamuoyunun
oluşmadığı ve takip edilmeyen sayısız davalarda
da bu tahrikler uygulanarak maalesef yeni cinayetlerin de önü
açılıyor. Türkiye'de yargının inisiyatifine
bırakılan bu indirimlerle maalesef cinayeti işleyen erkeklerin,
işte, Erkekliğime hakaret etti., Yemek tuzsuz olmuştu.,
Kadınlık görevini yapmıyordu., Bana küfretti., Tayt
giyiyordu. demeleri ya da duruşmalarda kravat takmaları, efendi
durmaları ya da öldürülen kadınların giydikleri
kıyafetlerin rengi, rujları, telefonla fazla konuşmaları,
eve birkaç saat geç gelmeleri maalesef tahrik ve iyi hâl indirimi olarak
sayılıyor.
Bizim amacımız, isteğimiz, talebimiz
tabii ki kadın saikiyle işlenen davalarda iyi hâl indirimlerinin,
aynı Özgecan davasında olduğu gibi, tahrik indirimlerinin
uygulanmaması.
Değerli milletvekilleri, bu durum yani ailenin
güçlendirilmesi politikaları aslında yeni değil, 2008
yılında çocuk sayısıyla başlayan, akabinde kürtaj
tartışmalarıyla devam eden, 17-27 yaş arası
evliliklere prim gelmesiyle
Ve böylelikle, tabii ki kadın okumayacak,
erken evlenecek, mesleği olmayacak, en az 3 çocuk doğuracak ve evinde
oturacak. Ve bu politikalar kadın kelimesinin adının
Bakanlığın ve yasaların adından çıkarılması,
kürtajın fiilen olumsuz, imkânsız hâle getirilmesi, gebe
kadınların takibe alınması, doğum kontrol
araçlarına ulaşımın güçleşmesi, Kadın-erkek
eşit değildir. çıkışı ve maalesef onun yerine,
kadın-erkek eşitliği yerine adaletin ve merhametin alması,
aile paketi ve şimdi de verilen önergeyle kadınların makamının
analık, mekânının evi, aile olduğu yani kutsal aile
vurgusu.
Hepinizin malumu, 25inci Dönem
çalışamadık, çalıştırılmadı Meclis.
Aslında, 7 Haziran-1 Kasım arası Türkiyede yaşanan,
yaratılan kaos ortamının araştırılması; o
patlayan bombaların, artan terörün, yitirilen canların, parçalanan
ailelerin ve yitirdiğimiz canların araştırılarak
başlamalıydı 26ncı Dönem ama böyle başladık.
24üncü Dönemin -burada değerli milletvekili arkadaşlarımız
var 24üncü Dönemden de- son günlerinde aile paketi, aile teşvik
paketi, annelik paketi adı altında Ailenin ve Dinamik Nüfus
Yapısının Korunması Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı Sayın Başbakan Davutoğlu tarafından
Meclise gönderildi. Tasarının gerekçelerinden biri de azalan
doğurganlık oranının artırılmasıydı.
Türkiyenin nüfus yapısı itibarıyla artık yaşlanan bir
ülke olarak kabul edilmeye başlandığı, bu yüzden de genç
nüfusu teşvik etmemiz gerektiği ve bu yönde politikalar ve
düzenlemeler gerektiği söylenerek, ifade edilerek doğurganlık
teşvik ediliyordu. Oysa, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu 2014
Dünya Nüfusunun Durumu Raporuna göre Türkiye, nüfusunun bir bölü 4ü, yani 19
milyonu oluşturan gençlerle Avrupanın en genç nüfuslu ülkesi Türkiye
ve yine bu rapora göre 2050ye kadar Türkiye'nin nüfus problemi yok, 65
yaş üstü nüfusumuz da sadece yüzde 8.
Doğurganlık oranlarına
baktığımızda, 2008deki oranlar 2,16 düzeyindeyken, 2013te
bu oranların 2,26ya çıktığı, yani
doğurganlıktaki azalmanın durduğu, azalmanın aksine
artık durağanlaştığını gösteriyor.
Tabii, bu önergede, dinamik, çok nüfuslu Türkiye
politikası dillendirilirken, 15-29 yaş arası kızların,
kadınların yüzde 52sinin çalışmadığını
ve okumadığını söylemiyor. Türkiye'de her yıl 91 bin
kız çocuğunun anne olduğunu söylemiyor. Evliliklerin bir bölü
3ünün, her 3 evlilikten 1inin çocuk evlilik olduğunu söylemiyor.
Gelişmekte olan bölgelerde bulunan gençlerin yüzde 60ının
okumadığını, çalışmadığını ya
da düzensiz işlerde çalıştığını söylemiyor.
Yükseköğretimdeki net okullaşma oranımızın yüzde 38,5
olduğunu söylemiyor. Türkiye'de gençlerin iş gücüne
katılımı yüzde 39,6 iken, genç işsizliğinin yüzde 19
dolayında olduğunu söylemiyor. Bu oranlar, bu sorunlar görmezden
geliniyor, çok nüfus derken mevcut nüfusun iyi hâle getirilmesi için hiçbir
şey söylenmiyor.
Ne söylüyor bu önerge? Kısaca şunu
söylüyor. Kadınlara diyor ki: Sizin asıl işiniz annelik.
Eş, çocuk, yaşlı, hasta bakımı sizin asıl
işiniz, ev dışında da çalışmak istiyorsanız
eğer -tabii, asıl işinizi aksatmadan yapmanız gerekiyor
bunu da- esnek, güvencesiz ve yarı zamanlı işlerde
çalışabilirsiniz. Yani kadınlara uygun rolü ve toplumdaki yeri
hatırlatılıyor. Ekmek parası kazananın erkek
olduğu aile modeli yeniden kutsanıyor. Yani kadınların esas
kariyerinin, asıl görevinin annelik olduğu ve bunun için de bu yönde
konumlanması gerektiği, gerisinin teferruat olduğu söyleniyor.
Bakın, kadına şiddet -biraz önce de
ifade edildi- yedi yılda 14 kat arttı. Her 3 evlilikten 1i -biraz
önce de söyledim- çocuk evliliği. 181.036 çocuk gelinimiz var, çocuk
evliliği var. Tabii, bu, buzdağının sadece görünen
kısmı. Genç kızların yüzde 41,5i ne okuyor ne
çalışıyor. Tecavüz ve taciz, cinsel istismar olaylarında
son beş yılda yüzde 30 artma var. Bunların yüzde 50si de 18
yaşın altındaki çocuklar; yüzde 90ı kız
çocukları, yüzde 10u erkek çocukları. Bunların ancak yüzde
27si cinsel istismara uğradığını ifade edebilen grup.
Her 5 kadından 1inin okuma yazma
bilmediği, her 3, 4 kadından 1inin şiddete uğradığı,
her gün 1-3 kadının cinayete kurban gittiği ve
kadınların yüzde 50sinin yaşadıkları şiddeti
bırakın Yeter. demeyi kimseyle paylaşamadığı,
yüzde 92sinin hiçbir kuruma başvuramadığı ve
bildiğimiz üzere kadın cinayetlerinin yüzde 47sinin ya eski koca ya
da boşanmak üzere olduğu koca tarafından işlendiği.
Biz bu eşitsizliği,
ayrımcılığı, şiddeti, tacizi, tecavüzü
görmeyelim, neymiş bir önceki yıla göre boşanma oranları
yüzde 4,5 artmış, evlilik oranları yüzde 0,1 azalmış.
Bu kadar yakıcı sorunun içinde aileyi esas
aldığınız için boşanmayla ilgileniyorsunuz. Aile
içindeki eşitsiz ilişkiyle ve ezilen taraf olan kadının
sorunlarıyla -boşanma aşamasında olsun ya da
sonrasında olsun- ne sorunlar yaşadığıyla
ilgilenmiyoruz. Aslında Türkiyedeki boşanma ve evlenme
oranlarında dünya ortalamasıyla
karşılaştığımızda öyle dramatik artma ya da
azalma yok. Yani aslında paniğe gerek yok ama panik
olacağımız bir yer var, ailede kadınların
yaşadıkları.
Bakın, kadınlar en çok güvendiği
yerlerde, ailelerinde, evlerinde ve en çok güvendiği kişiler
tarafından, eşleri, babaları, erkek kardeşleri
tarafından değişik derecelerde ve şekillerde şiddete
maruz kalıyor.
Kadına yönelik şiddet, aile içi şiddet,
kadını baskılayan, kadının öz güvenini yok eden,
kadının benlik saygısını azaltan ve maalesef gelecek
nesillere olumsuz modeller oluşturan, özellikle kadınların ve
çocukların ruh ve beden sağlığını bozan,
özellikle sosyal ve kültürel temelleri de ağır basan aslında
toplumsal bir sorun, halk sağlığı sorunu. Her 10
kadından 4ünün birlikte yaşadığı erkekler ya da
eşleri tarafından şiddete maruz kalmaları, aslında
aile ortamının kadınlar için onların hayatını
zaman zaman tehdide kadar götüren, onların hayatını tehdit eden
bir kurum hâline dönüştüğünü gösteriyor. İşte, biz bu noktada
ailenin güçlendirilmesi politikalarını kadının
güçlendirilmesi bakış açısıyla yeniden değerlendirmek
zorundayız, sorunun kaynağı çünkü bu. Eğer biz
çocukların, kadınların yaşadığı
mağduriyete, yaşadığı eşitsiz ilişkiye
gözümüzü kapatıp hâlâ ailenin güçlendirilmesi dersek
kadınların ve çocukların haklarını,
dolayısıyla aileyi de koruyamayız.
Bu öneride açıkça itiraf edilen bir şey
var, diyor ki
Çeyiz, evlilik, doğum yardımları, evlilik
okulları, aile sempozyumları gibi bu kadar teşvike, nasihate
rağmen tablo değişmiyorsa o zaman yapılması gereken,
kadını eğitimde ve çalışma hayatında
güçlendirerek tüm toplumu içine alan bir zihniyet değişimi için hep
beraber çabalamamız lazım. Vatandaşa 3-5 çocuk yapın
diyorsunuz, nasihatler veriyorsunuz ama aile kalabilmek, aile kurabilmek
gerçekten çok zor. 30 milyon yoksulun olduğu, 20 milyonun açlıkla
mücadele ettiği, asgari ücretin hâlâ açlık
sınırının altında kaldığı ülkede aile
kurabilmek kolay değil.
Kadınlar bir yandan yoksullukla mücadele ediyor
ama bir yandan da aile içindeki şiddetle, ayrımcılıkla
mücadele etmeye çalışıyor. Bakın, evli kadın nüfusunun
yüzde 39u fiziksel şiddete, yüzde 15i cinsel şiddete, yüzde 50si
duygusal şiddete maruz kalıyorken aile kalabilmek mümkün değil.
Yani, her gün 1-3 kadının katledildiği, hem de en
yakınları tarafından, eşi, babası, erkek kardeşi,
amcası, kuzenleri tarafından katledildiği bir ortamda, kusura
bakmayın, kutsal aile teziniz çökmüş oluyor. Yani, aslında bu
boşanma oranları bu kadar şiddete, bu kadar baskıya,
ayrımcılığa bence az bile. Tam tersi, bunu
araştırmamız lazım. Kadınlar nasıl
dayanıyor, kadınlar bu stresle, bu şiddetle nasıl mücadele
ediyor, asıl bizim bunu araştırmamız lazım. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, aile içi şiddet
kadın ile erkeğin birlikte yaşam isteğini azaltıyor.
Nasıl bir ülkede terör -yaşıyoruz yıllardır- bir
toplumun birlikte yaşam isteğini zayıflatıyorsa aile içi
şiddet de kadın ile erkeğin birlikte yaşam isteğini
azaltıyor. O yüzden de diyoruz ki -eğer aileyi korumak istiyorsak-
aile içi şiddet, ayrımcılık, kadın-erkek
ilişkilerinde, toplum ilişkilerimizde bir an önce
aşılması gereken en önemli şey. Eğer biz mutlu aile
istiyorsak, biz güçlü, büyük Türkiye istiyorsak bu şiddeti, bu
ayrımcılığı bir an önce kadın erkek ilişkilerinde
bitirmemiz, sonlandırmamız gerekiyor.
Bakın, kadınların şiddete,
tacize, baskıya, tecavüze, ayrımcılığa
uğramadığı bir yaşam en doğal hakkıdır,
insanlık hakkıdır. Kadının insanlık onuru için
mutlu, huzurlu, güvenli bir yaşam talep etmesi, bu talep
doğrultusunda da bazı kararlar alması ve uygulamasından
doğal bir şey yok. Yani boşanmak da evlenmek gibi, evlenmeye
eşdeğer meşru bir hak aslında.
Ülkemizde ve dünyadaki ilerlemeyle beraber aile
içindeki yaşanan sorunlara baktığımızda aslında
bizim sorunumuz boşanmak değil, boşanamamak. Kadınlar
şiddetten ya da mutsuz bir evlilikten kaçmak istediğinde,
boşanmak istediğinde biliyorsunuz öldürülüyor. İstatistikler
kadın cinayetlerinin yüzde 47sinin -biraz önce de ifade ettiğim
gibi- eski kocalar ya da boşanmak üzere olan kocalar tarafından
işlendiğini söylüyor. Ama, biz ne yapıyoruz? İlgili ilgisiz
kurumlarla kadına yönelik şiddette ara buluculuk yapıp hâlâ
onları uzlaştırmaya, barıştırmaya
çalışıyoruz.
Değerli
milletvekilleri, 24üncü Dönem boyunca 7 ayrı bölgede sayısız
sığınmaevi ziyaretleri yaptım, buralarda mağdur
kadınlarla ve çocuklarla görüştüm. Gördüğüm şu ki
şiddet kadınlar arasında ayrım yapmıyor ve
şiddetin yaşı da yok. 15inde de kadın, 60ında da
kadın şiddete maruz kalıyor. Eğitimlisi eğitimsizi,
çalışıp çalışmaması, işte kentlisi köylüsü
ya da yaşlısı genci... Gerçekten şiddet
ayırmıyor. Hikâyeler çok farklı ama kadın üzerindeki
etkileri, sonuçları çok benzer hatta ortak. Burada şiddetin nasıl
başladığından, neden olduğundan ziyade kadınlar
yaşanmışlıktan bahsediyor yani aradan yıllar geçse de,
onu artık geride bıraksa da o
yaşanmışlığı, üzerinde
bıraktığı izleri daha dün gibi hatırlıyor.
Kadınlar şiddete ilk kez uğradığında kararlı
bir tepki gösteremediğinde de maalesef şiddetin artarak ve uzun
yıllar devam ettiğini görüyoruz. Kendini çaresiz hisseden, kendine
olan güvenini yitiren, artık şiddete dayanamayan kadınlar için
gerçekten tüm yetersizliklerine rağmen sığınmaevleri bir
çıkış kapısı, ara bir istasyon. Bu anlamda da ama
maalesef biliyorsunuz ki kadınların ancak yüzde 8i bir kuruma
başvuruyor, yüzde 92si herhangi bir kuruma başvuramıyor. Ama,
bu anlamda da kadınların son çare olarak sığınmaevlerine
başvurması çok önemli. Sığınmaevlerindeki
yetersizlikler sayısal olsun, fiziksel ya da personel anlamında
muhakkak geliştirilmeli.
Şimdi,
iktidarın özellikle kadın üzerinden uyguladığı nüfus
politikası bu temeller üzerine oturuyor. Kürtaj, sezaryen
konuşmalarıyla maalesef kadın bedeni siyasetin bir numaralı
malzemesi yapılıyor. Eğer bizler en az üç beş çocuk
dersek, işte kadın doğasının ilk işaretine,
narinliğine işaret edersek, ardından da kadının esas
görevinin annelik olduğunu söylersek ve aile yaşamının
sınırlarına hapseden bir adalet anlayışı içinde
Eşit değilsiniz. dersek o zaman kadınlar öldürülmeye devam
ediyor. Birileri çıkıp diyor ki: Eşitlik politikaları aile
bütünlüğümüzü, birliğimizi bozuyor. ya da işsizlikten
yakınan kadınlara Evdeki işler yetmiyor mu? cümlesiyle
karşılık veriliyor.
Çok fazla zamanım kalmadı. Diyorum
ki sorun tabii ki çok büyük, çok ayaklı, bu sorunların
aşılması için samimi olmamız gerekiyor, gerçekten
samimiyetle çalışmamız ve gerçekten bu sorunu aşmayı
istememiz gerekiyor. Ben şunu söylüyorum: Eğer bu konuda
samimiyseniz, bizim ilk işimiz kadınların şiddete
uğramasına, çocukların örselenmesine ve ne yazık ki
annelerin hayatını kaybetmesine, babaların cezaevine gitmesine
neden olan kadın cinayetlerini gündeme almak olmalı.
Kadının toplumsal yaşamda birey olması için,
kadının toplumsal cinsiyet eşitsizliğini gidermek için ve
en önemlisi de tabii ki çocuk evliliklerini ortadan kaldırmak için gelin
adım atalım. İster şiddet gördüğü için olsun ister artık
birlikte yaşamak istemediği için olsun boşanmayı seçen
kadınların güçlendirilmesi ve korunması için gereken
adımları atalım. Gelin hep beraber aileyi korumak, toplumumuzu
güçlendirmek, ayrımcılık ile şiddetle mücadele etmek için
bugüne kadar atılmış çok önemli adımlar olan CEDAWın,
İstanbul Sözleşmesinin ve çıkardığımız
yasaların hayata geçirilmesini sağlayalım. Bakın, elimizde
ilk imzalayıcısı olduğumuz, bizim de şahitlik
yaptığımız çok güçlü bir İstanbul Sözleşmesi var.
Gelin 26ncı Dönemde İstanbul Sözleşmesinin uygulanmasına
iktidarıyla muhalefetiyle öncülük edelim. Biz Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu olarak ayrımcılığa karşı verilen her
mücadelede, yürütülecek eşitlik mücadelesinde her zaman bu konuda tam
destek olduğumuzu söylemek istiyorum.
Sayın Başbakanımız
Davutoğlu, bugün kadına şiddet konulu bir konferansta
konuşmuş ve orada Gazze, Suriye, Somalideki kadınların ve
çocukların yaşadıkları acıları
unutamadığını ve çok etkilendiğini söylemiş.
Aslında çok uzağa gitmeye gerek yok Sayın Başbakan, bu
ülkede bir anne, polisler destan yazdı güzellemeleri arasında, 18
yaşında hepimizin gözü önünde, gözlerin içinde ve maalesef
ağlaya ağlaya izlediğimiz şekilde, dövüle dövüle katledildi
ve bu ülkede bir anne, 15 yaşında ekmek almaya
yolladığı çocuğunun başında 267 gün onun komadaki
hâlini izledi ve maalesef hayatını kaybetmesine şahitlik etti.
(CHP sıralarından alkışlar)
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Yasin
Börünün annesi de anneydi, ona hiçbir şey yok, o
başkasının evladı.
CANDAN YÜCEER (Devamla) Ben şunu
söylüyorum, bir Afrika atasözü bu: Gözlerin rengi, biçimi farklı olabilir
ama gözyaşının rengi gerçekten her yerde aynı. O yüzden biz
önce kendi acılarımıza ortaklaşacağız, kendi
acılarımıza gerçekten samimiyetle gözyaşı dökeceğiz,
ondan sonra tabii ki tüm dünya için ağlayacağız, tüm dünya için
sevineceğiz diyorum, hepinize sevgi ve saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Yüceer.
Gruplar adına son söz, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Emrullah
İşlere aittir.
Süreniz yirmi dakikadır.
Buyurun Sayın İşler. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA EMRULLAH
İŞLER (Ankara) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; sözlerime başlarken 26ncı Dönemin Meclisimize,
ülkemize hayırlı uğurlu olmasını Cenab-ı Haktan
niyaz ediyorum.
Yine, sözlerimin hemen başında, bugün
Diyarbakırda şehit olan polisimize ve tüm şehitlerimize
Allahtan rahmet diliyorum.
Sayın milletvekilleri, aile
yapısının korunması ve boşanmalarla ilgili verilen
çeşitli araştırma önergeleri hakkında AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Sözlerimin başında yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği gibi, aile toplumun çekirdeğini
oluşturan en önemli unsurlardan biridir. Sosyal bir varlık olan insan
için toplumsal birliktelik ne kadar önemli ve elzem ise toplum için de temelini
oluşturan aile kurumu o kadar hayati bir öneme sahiptir. Bu nedenledir ki
aile insanlık tarihinin başlangıcıyla birlikte hep var
olmuş ve toplumun varlığını devam ettirmesinde de en
önemli görevi üstlenmiştir.
Aile, toplumların kültürel kimliklerinin bir
sonraki kuşağa aktarılması, nesillerin devamı,
çocukların bakım ve yetiştirilmesi, yeni nesillere ahlaki
değerlerin kazandırılması, ahlaki ve toplumsal bilincin
aktarılması, sevgi, saygı, hoşgörü ve benzeri tutum ve
değerlerin yerleştirilmesi gibi temel ve evrensel fonksiyonları
üstlenmekte ve yerine getirmektedir.
Anayasanın 41inci maddesinde de ailenin Türk
toplumunun temeli olduğu belirtilmiş, devlete ailenin korunması
için gerekli düzenlemeleri yapması ve teşkilatları kurması
konusunda büyük ödevler yüklenmiştir.
Sayın milletvekilleri, Anadolu Türk toplumu
tarih boyunca ailenin kurumsal bir unsur olarak yaşamasına çok büyük
önem vermiştir. Bu bizim ulusal, kültürel ve dinî değerler
sistemimizden kaynaklanmaktadır. Türk aile yaşamında görülen
düzen, disiplin, aileye bağlılık, onun şeref ve onursal
düzeyde muhafazası, yüzyıllara dayalı oluşum ve
kuşaklar boyu aktarılan geleneksel birikim tüm dünya
uluslarının toplum ve aile yapımıza ilgi duymasına
neden olmuştur. Büyüklere duyulan saygı,
karşılıklı sorumluluk duygusu ve yardımlaşma
bilinci, çalışkanlık, sıcak komşuluk ilişkileri,
konukseverlik ve benzeri pek çok özellik aile kurumunun muhafazasında
önemli rol oynamış ve kuşaklar arasında
devamlılığın korunmasında etken olmuştur. Ancak
günümüz dünyasında cereyan eden ve Türk İslam dünyasında da
kendini gösteren küresel değişimler, temel kurumsal bir unsur olan
ailede de dönüşümlere yol açmıştır. Küresel boyutta
değişim süreçleri çok farklı kanallar
aracılığıyla -televizyon, sinema, İnternet ve benzeri-
giderek çağdaş ailenin yaşam alanına müdahil olmuştur.
Bu değişimin sonuçları ülkemizde de ne yazık ki tüm
unsurlarıyla hissedilmektedir.
Bir toplumun geleceğini tahmin etmek,
değerler açısından, aile yapısına bakmakla mümkündür.
Değerler, kültür ve topluma anlam veren ölçütlerdir. Toplumun geneli ortak
değerler üzerinde uzlaşır çünkü değerler toplum fertleri
tarafından paylaşılır, ciddiye alınır. Zira
değerler, sosyal ihtiyaçların karşılanmasında fert ve
topluma motivasyon işlevi kazandırır. Değerler
coşkularla birlikte var olur, kişiler yüce değerler için
özveride bulunur, savaşır ve hatta ölürler. Burada sözü edilen
değerler, kaynağı aşkın olan bir güce dayanır ki
biz buna manevi değerler adını veriyoruz.
Sosyolojide aile, en az iki yetişkin insandan
ve çocuklardan meydana gelen kurumsallaşmış,
kurumlaşmış biyolojik bir topluluk olarak tanımlanır,
buna çekirdek aile de denir. Geniş aile ise anne, baba, çocuklar, dede
ve nineden müteşekkil bir grup olarak tanımlanır ki bu bizim
geleneksel aile yapımızla örtüşür. Dikkat edilirse geniş
ailenin bu tanımında en az iki, üç kuşak bir arada
yaşayabilmektedir. Geniş aile yapımızın
oluşumunda en belirleyici unsur, varlık sebebimiz olan ebeveyne
karşı sorumluluklarımızın
anlatıldığı şu ayettir: Rabbin ondan
başkasına kulluk etmemenizi, anne babaya iyilikle muamele etmenizi
emretti. Şayet onlardan biri veya ikisi senin yanında
yaşlılığa ulaşırsa onlara öf bile deme,
onları azarlama, onlara güzel söz söyle. Bu ayetten
anladığımız kadarıyla, anne babalarımız
bizimle birlikte yaşayarak gözlerini hayata yumacaklardır. Geleneksel
toplumlarda çocuk doğar doğmaz böylesi geniş bir aile içinde
dünyaya gözlerini açar. Bu tip aile yapıları ferdin doya doya mensubiyet
duygusunu içselleştirdiği ve sosyalleşme sürecine
katıldığı bir ortamdır. Genç kuşak, birinci ve
ikinci neslin hayat tecrübelerinden istifade eder. Burada sosyal, dinî,
kültürel ve iktisadi alanda bir dayanışma ve değerlerin
aktarımı söz konusudur.
Sayın milletvekilleri, bireyin ruhsal
gelişimi bu tip aile yapılarında daha sağlıklı ve
dengeli bir seyir izler. Böyle bir gelenekle beslenen milletlerin geleceği
kuşkusuz aydınlıktır. Pedagoji uzmanlarınca da
bilinmektedir ki anne şefkat ve sevgisinden mahrum olarak yetişen
çocukların karakteri üzerinde olumsuzluklar ve kişilik
bozulmaları meydana gelmektedir. Aydınlanma düşüncesiyle
birlikte kutsalı dışlamayı beraberinde getiren bir
zihniyette aile kavramı da yara almıştır. Bunun en canlı
örneği Batı toplumlarındaki durumdur. Özellikle günümüz
Batı toplumlarında kiliselerin olağanüstü çabalarına
rağmen, aile yapılarındaki yozlaşma gitgide
artmaktadır. Öte yandan, Aile bağları ve aile kavramı
yaşadığı sürece devrim güçsüz kalacaktır.
görüşünü savunan, yaşam tarzı hâline getiren Marksist
toplumlarda aile yapısından bahsetmeye bile gerek yoktur. Nitekim,
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin son Başkanı Mihail
Gorbaçov komünizme yönelik ilk eleştirisinde komünizmin aile kurumunu
bozduğunu ve çocukları anne sevgisinden mahrum ettiğini
söylemesi örnek olarak yeter de artar bile.
Modern Batı toplumlarında modernleşme
her türlü aidiyet noktalarını yok ettiği için bireyciliği
öne çıkarmıştır. 18 yaşına basan gençlerin
özgürlük adına Kendin kazan, kendin ye. felsefesiyle sokağa
bırakılması gençlerin daha hayatlarının baharında
hayatın acımasızlığı karşısında
direnme ve ayakta durma güçlerini yok etmiştir.
Yalnızlaşmayı beraberinde getiren materyalist yaşam tarzı
gençleri korkunç yıkımların kollarına
atmıştır. Bunun sonucu olarak alkolizm ve uyuşturucunun
kucağına düşen genç dimağlar şiddet yanlısı,
tüm geleneksel değer yargılarına karşı savaşan
bir ruhla donanmıştır. Günümüzde Batı toplumu bunun
acısını ve ızdırabını çekmektedir. Batı
toplumlarında modernite fertte her türlü mensubiyet duygusunu yok etmekle
kalmadı, aile hayatına da büyük darbe indirdi. Bugün, Batı
toplumunda aile kurumunun var olup olmadığı pekâlâ
sorgulanmaktadır. Her türlü aşkın değer
yargılarından soyutlanmış olarak yetişen gençler
evliliği, aile yuvası kurmayı düşünmüyor, evliliğe de
geçici bir birliktelik olarak maalesef bakıyorlar. Yüce dinimiz
İslamda aile yapısı kutsaldır, aile yapımız bu
kutsallığını en yüce değer kaynağı olan
Kuran ve sahih sünnetten almaktadır. Geçen yüzyılın
başlarından itibaren mantıkçı pozitivist anlayış
ve düşünce biçimlerinin kültür ve düşünce dünyamızı
etkilemeye başlamasıyla birlikte aile hayatımız da
etkilenmiş, bu sebeple aile yapımızda sarsılmalar baş
göstermiştir. Özellikle küresel ölçekte kitle haberleşme
araçlarının artmasıyla birlikte gelenek, ahlak ve öz kültürümüzü
dikkate almadan yapılan yerli dizi ve filmlere ek olarak bazı
yabancı yayınların -tabiri caizse- filtresiz olarak toplumumuza
sunumu aile yapımız üzerinde büyük tahribatlara yol açmıştır.
Sayın milletvekilleri, manevi değer
yargılarının askıya alındığı bütün
toplumlarda ailenin iki temel direği olan anne ve babaya karşı
saygı ve sevgi bağları yok olacaktır. Böyle bir vasatta
anne ve baba çocuklarına yabancılaşır, çocuklar da anne ve
babalarına yabancılaşır. Hâlbuki İslam inancında
yaşam tarzı böyle midir? Elbette hayır, İslami
düşünceye göre kişinin cenneti ve cehennemi anne ve
babasıdır. Müslüman kültüründe anne ve baba ister Müslüman olsun
isterse olmasın Müslüman bir evlada düşen görev anne ve
babasıyla asla beşerî ilişkileri kesmeden maddi planda gücü
nispetinde onların bütün ihtiyaçlarını
karşılamasıdır çünkü Müslüman kültüründe kolektif ahlak
anlayışı çocukların anne ve babalarına müteşekkir
ve saygılı olmalarını zorunlu kılar. Her şeyin
ötesinde bu zorunluluk sadece Kuranda emredilen bir emir ve tavsiye olarak
kalmamış, uygulamaya hizmet edecek boyutta
ayrıntılarıyla fıkıh ve hadis kitaplarında anne
ve babanın hak ve yetkileri detaylı bir şekilde
işlenmiştir.
Sayın milletvekilleri, günümüzde Türk ailesini
kuşatan sorun alanlarına bakıldığında nedenleri
ve sonuçları bakımından ilk sıralarda boşanma
olgusunun yer almaya başladığı görülmektedir. Türkiyede
son yirmi yıla kadar boşanma olgusunun önemli bir toplumsal sorun
olarak algılanmadığı bilinmektedir. Özellikle 20nci
yüzyılın son dönemine kadar ülkemizde güçlü aile
bağlarının ve dinî inançların etkisiyle beraber toplumda
boşanmış bireylere, özellikle de kadına karşı ön
yargılı ve damgalayıcı tutumların olması,
kadının ekonomik bağımsızlığının
bulunmaması, ailede sorunların çözümlendiği bir dinamik
yapının söz konusu olması ve benzeri faktörler nedeniyle
boşanma olgusu toplumsal bir sorun oluşturmamaktaydı. Bugün
diğer toplumlarda olduğu gibi ülkemizde de temel değerlerin
zaafa uğraması, nüfusun şehirlerde toplanması, günlük
hayatın karmaşıklaşması, iletişim
teknolojilerinin ve kitle iletişim araçlarının
yaygınlığı, tüketim kültürünün değişmesi,
bireysel değerlerin ön plana çıkmasıyla birlikte
toplumların temeli olan aileyi yıkıma götüren aile içi
şiddet ve boşanma olgusu birey, toplum ve hukuk açısından
giderek daha önemli bir olgu hâline gelmiştir. Buna paralel olarak,
yaşanılan yüzyılın stres çağı olarak
nitelendirilmesine neden olan bireysel stres kaynaklarının
artmasıyla birlikte tahammülsüz bireylerin yetişmesi, sürekli
tüketimi hedef alan tüketim tutkusu, ailelerin sorumsuz bireyler
yetiştirme tarzı, medyanın ürettiği değer
kargaşasıyla birlikte oluşan ahlaki yozlaşma, evlilikte
maddi değerler üzerine kurulmak istenen hayat tarzı ve benzeri
faktörler boşanmaya giden yol üzerindeki mayınlar olarak
değerlendirilebilir.
Aile, özellikle de evlilik ilişkilerinin
belirgin biçimde değişmesi, ailedeki ekonomik sorunlar,
kadının ekonomik özgürlüğünün artması ve onun ailedeki
rolünün değişmesi beraberinde bazı toplumsal sorunların da
yaşanmasına yol açmaktadır.
Bu sorunların başında ülkemizdeki
boşanma vakalarında son yıllarda yaşanan artış
gelmektedir. Ülkemizde 2001 yılında 544.322 evliliğe
karşılık 91.944 boşanma var iken, 2014 yılında bu
sayı 599.704 evliliğe çıkıyor ve boşanma
sayısı ise 130.903 vakaya yükseliyor. Daha önemli bir
ayrıntı ise erken boşanmaların yani evliliğin ilk
yılını bile tamamlamadan gerçekleşen boşanmaların
oranının 1990lı yıllara oranla bugün itibarıyla yüzde
57,3 artmasıdır. Boşanma davalarının başlıca
sebebi olarak evli çiftler arasındaki şiddetli geçimsizlik
gösterilmektedir. Bu gerekçe ile boşananların oranı yüzde 93
seviyesindedir. Toplumumuzda eşlerden birinin sadakatsizliği ya da
evi terk etmesi nedeniyle gerçekleşen boşanmalar da önemli ve geçerli
gerekçeler arasındadır. Son yıllarda aile içinde kadına
yönelik şiddet olaylarının artması da ülkemizdeki
boşanma vakalarının en büyük nedenlerinden biri olarak
görülmektedir. Yüce dinimiz kadına yönelik şiddeti tüm yönleriyle
yasaklamasına ve büyük günahlar arasında görmesine rağmen bu
konuda da büyük ihlallerin yaşanmakta olduğunu üzülerek görmekteyiz.
Yüce Peygamberimiz Hazreti Muhammed (SAV) Hanımını döven
Allaha ve Resulüne asi olur, kıyamette onun hasmı ben olurum. ve
Hanımlarımızı üzmeyin, onlar Allahutealanın size
emanetidir, onlara yumuşak olun, iyilik edin. diyerek
kadınlarımızın yüce dinimiz açısından ne derece
önemli olduğunu ortaya koymuştur.
BAŞKAN Sayın İşler, bir dakikanızı
istirham edeyim.
Sayın milletvekilleri, çalışma
süremizin sona ermesine çok az bir zaman kalmıştır. Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına kürsüdeki hatibin
konuşmasını tamamlayabilmesi için konuşma tamamlanıncaya
kadar çalışmalara devam edilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Buyurun Sayın İşler.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, geçimsizliğe
götüren nedenlerin temelinde yer alan psikososyal, ekonomik, kültürel ve
toplumsal faktörlerin yapılan çalışmalarda çok boyutlu olarak
ortaya konulamadığı bir gerçektir. Türkiye gibi hızlı
bir değişim süreci yaşayan bir ülkede boşanmaya etki eden
bu faktörlerin detaylı bir şekilde ele alındığı
çalışmaların periyodik aralıklarla gerçekleştirilmesi
boşanmanın nedenlerinin anlaşılabilmesi açısından
hayati öneme sahiptir. Dünyanın birçok ülkesiyle
karşılaştırıldığında Türkiye'deki boşanma
oranları çok şükür hâlâ düşük düzeylerdedir.
Boşanmaların yüksek düzeylere ulaştığı ülkelerde
boşanmaların neden olduğu olumsuzluklar çözümü en zor sosyal
problemler arasında sayılmaktadır. Ülkemizde ise boşanmalar
hâlâ ciddi bir sosyal sorun olma, oluşturma aşamasına bugün
itibarıyla çok şükür gelmemiştir. Ancak, 1990lı
yıllardan itibaren gözlenen artış, boşanmaların
ülkemiz için de bir sosyal sorun potansiyeli taşımaya
başladığı, üzerinde ısrarla durulması gereken bir
husustur. Bu ve benzeri toplumsal hususlarla daha aktif olarak ilgilenilmesi ve
çözüm yolları bulunması amacıyla 61inci Hükûmetimizce 29
Haziran 2011 tarihinde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
kurulmuştur. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının
sosyal ve kültürel dokudaki aşınmalara karşı aile
yapısının ve değerlerinin korunarak gelecek nesillere
sağlıklı biçimde aktarılmasını sağlamak
üzere, ulusal bütünlüğünün korunması ve aile refahının
artırılmasına yönelik sosyal hizmet ve yardım
faaliyetlerini yürütmek yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu doğrultuda,
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı üzerine düşen
yükümlülüklerini yerine getirmek için özveriyle bugüne kadar çalışmıştır.
Eğitim ailede başlar. ilkesinden
hareketle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından,
bilgi çağının gereklerine uygun olarak toplumun dikkatinin
ailenin önemine çekilmesi, aile bireylerinin karşılaştıkları
sorunların en aza indirilebilmeleri ve sorunların aile
odağında çözülmesine yönelik olarak Aile Eğitimi Programı
Bakanlıkça hazırlanmıştır. Aile Eğitimi Programı
aileleri bilgilendirmeye ve bilinçlendirerek yaşam kalitelerini
arttırmaya dönük önemli bir adımdır.
Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının eğitim ve danışmanlık
hizmetleri kapsamında geliştirmiş olduğu programlardan bir
tanesi de Evlilik Öncesi Eğitim Programıdır. Evlilik Öncesi
Eğitim Programıyla evlilik çağına gelmiş ve aile kurmak
için bir araya gelen çiftlerin, evlilik hayatına hazırlanmaları
amaçlanmaktadır. Evlilik uyumunda, eşlerin evlilik öncesi
hazırlığının ve evlilik problemleri henüz ortaya
çıkmadan eğitim almalarının önemi bütün dünyada bilimsel
çalışmalarla da ortaya konulmaktadır.
Bakanlığa bağlı Aile ve Sosyal
Politikalar il müdürlüklerinde ve sosyal hizmet merkezlerinde aile ve
boşanma süreci danışmanları tarafından ücretsiz olarak
Aile ve Boşanma Süreci Danışmanlığı hizmeti
sunulmaktadır. Evliliğin kuruluş ve işleyişinde
özellikle ilk yıllarda çiftlerin muhtemel sorunlarına çözüm
üretebilmeleri evlilik başarısında, dolayısıyla
ailenin korunmasında çok önemlidir. Evlilik sorunlarında ilgili kurum
ve kuruluşlar tarafından profesyonel psikososyal
danışmanlık desteği önem arz etmektedir. Aile içi problem
yaşayan, boşanma düşüncesinde ya da boşanma sürecinde olan
çiftlerin bu süreci sağlıklı yönetebilmeleri amacıyla
sunulan danışmanlık hizmetine Aile ve Boşanma Süreci
Danışmanlığı denilmektedir. Bu hizmet 81 ilde Aile ve
Sosyal Politikalar İl Müdürlükleri ve Sosyal Hizmet Merkezlerindeki uzman
personel aracılığıyla, boşanma öncesi
danışmanlık hizmeti, boşanma sürecinde
danışmanlık hizmeti ve boşanma sonrası
danışmanlık hizmeti olmak üzere üç aşamalı olarak
verilmektedir.
Sayın milletvekilleri, modern hayat
tarzının toplumsal değerlerimizde meydana getirdiği erozyon
neticesinde son yıllarda hem geleneksel aile yapımızın
değiştiği hem de boşanma olaylarının
arttığı bir gerçektir. Bu alanda bugüne kadar çeşitli
bireysel ve kurumsal çalışmalar yapılmakla birlikte, gelecekte
sağlıklı politikalar oluşturmak için aile
yapımızın ve boşanma nedenlerinin kapsamlı bir
araştırmaya tabi tutulması yararlı olacaktır.
Bu çalışmaların yapılabilmesi
için Mecliste bir araştırma komisyonunun kurulacak olmasını
AK PARTİ Grubu olarak destekliyoruz ve bugün burada medeni bir ortamda,
Meclisimizde bütün grupların gayet nezaket içerisinde böyle bir konuyu
tartışmasını da memnuniyetle kabul ediyorum ve bu uzlaşının
pek çok alanda da Meclisimizde yine sergilenmesini canıgönülden temenni
ediyor, yüce heyetinizi AK PARTİ Grubu adına saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
İşler.
Sayın milletvekilleri, çalışma
süremiz tamamlanmıştır.
Alınan karar gereğince, aile
bütünlüğünü olumsuz etkileyen unsurlar ile boşanma
olaylarının araştırılması ve aile kurumunun
güçlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilen Meclis araştırması önergelerinin
görüşmeleri için, 10 Aralık 2015 Perşembe günü saat 15.00te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 19.05
(x) ( (10/8), (10/9), (10/10), (10/12), (10/13), (10/15), (10/17), (10/18) esas numaralı Meclis araştırması önergeleri tutanağa eklidir.