TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
120nci Birleşim
28 Temmuz 2016 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Adana ilinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Tokat
Milletvekili Coşkun Çakırın, Profesör Doktor Halil
İnalcıkın vefatına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, yerel basının sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.-
Ağrı Milletvekili Cesim Gökçenin, 15 Temmuzda karşı
karşıya kalınan darbenin terör saldırısının
ötesinde Türkiyeyi işgal girişimi olduğuna, şehitlere
Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğine
ilişkin açıklaması
2.- Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, darbecileri ve darbeleri ülke gündeminden
silecek, başkanlık sistemine dayanan, her türlü vesayeti
kaldıran, sivil, demokratik anayasayı hayata geçirmek
gerektiğine ilişkin açıklaması
3.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, hain
darbe ve işgal girişimi sonucu şehit düşen
Çankırılı hemşehrilerine Allahtan rahmet dilediğine
ve idam cezasının geri getirilmesi talebini Meclise
hatırlattığına ilişkin açıklaması
4.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcının, el birliğiyle önlenen
darbe girişiminin ardından barış ve kardeşlik
ikliminin devamı için darbeye bulaşmayan kişilerin mutlaka
korunması gerektiğine ve kamuya sınavsız personel
alınacağı iddialarına ilişkin açıklaması
5.- Hatay
Milletvekili Hilmi Yarayıcının, insanlığa
yapılan tüm saldırıları kınadığına ve
IŞİD çetelerinin Kamışlıda bomba yüklü araçla
gerçekleştirdiği saldırıyı şiddetle
lanetlediğine ilişkin açıklaması
6.- İstanbul
Milletvekili Hurşit Yıldırımın, 15 Temmuz gecesindeki
hain FETÖ darbe kalkışmasını lanetlediğine ve darbe
girişimine karşı Batılı hükûmetlerin ve medya kuruluşlarının
net tavır alamamasını kınadığına
ilişkin açıklaması
7.- Ordu Milletvekili
Seyit Torunun, Hakkâri ve Siirtte şehit olan 3 asker ve 2 polise
Allahtan rahmet dilediğine, yaşanan acı olaylardan sonra
yürütülen sürecin mutlaka hukuk çerçevesi içinde olmasının,
yargılamaların şeffaf bir şekilde
yapılmasının demokrasi açısından son derece önem
taşıdığına ilişkin açıklaması
8.- Ankara
Milletvekili Nihat Yeşilin, asılsız ihbarlarla
soruşturmalara tabi tutulan kamu görevlilerinin maddi ve manevi sorunlarla
baş başa kaldığına ilişkin açıklaması
9.- Hatay
Milletvekili Birol Ertemin, görevden uzaklaştırılan cemaat
yapılanmasında olan memurların yerine alınacakların
liyakat sistemine uygun bir şekilde kurumlara yerleştirilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
10.-
İstanbul Milletvekili Halis Dalkılıçın, 15 Temmuz
akşamında yapılan alçak işgal girişiminde direnen aziz
milleti selamladığına ve yurt dışında Türkiyeyle
ilgili olağanüstü bir algı operasyonu yönetildiğine ilişkin
açıklaması
11.- Samsun
Milletvekili Orhan Kırcalının, FETÖcü teröristler
tarafından 15 Temmuzda gerçekleştirilen menfur darbe girişiminin
milletin onurlu ve dik duruşuyla bertaraf edildiğine ilişkin
açıklaması
12.- Sivas
Milletvekili Ali Akyıldızın, 15 Temmuzda darbe yapmaya
çalışanları kınadığına ve kimden ve nereden
gelirse gelsin bütün darbeleri lanetlediğine, şehit olan 5 güvenlik
görevlisine Allahtan rahmet dilediğine ve Yavuz Sultan Selim Köprüsünün
adının Yunus Emre köprüsü veya Âşık Veysel köprüsü olarak
değiştirilmesini önerdiğine ilişkin açıklaması
13.-
Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırımın,
Kamışlıda IŞİDin yaptığı
katliamı lanetlediğine, Alevi yurttaşların
yaşadığı mahallelere karşı provakatif
girişimlerin önüne geçilmesi ve OHAL uygulamalarından bir an önce
vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
14.- İzmir
Milletvekili Necip Kalkanın, meydanlarda demokrasi nöbeti tutan
vatandaşların taleplerine kulak verilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
15.- Bursa
Milletvekili Zekeriya Birkanın, halkın, 15 Temmuzu tarihe bir milat
olarak kaydettiğine ilişkin açıklaması
16.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, IŞİD çetelerinin
Rojavanın Kamışlı kentinde yapmış olduğu
katliamı bir kez daha lanetlediğine, İçişleri
Bakanının polisin ağır silahlarla donatılacağı
yönündeki açıklamasına, darbeyle ilgili gerekli tedbirler
alınırken hukuk devleti ve insan hakları bağlamında
yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması
17.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, 15 Temmuz darbe girişiminin milletin
birliğini, devletin payidarlığını, ülkenin
bütünlüğünü hedef almış bir terör eylemi olduğuna, ülkeyi
FETÖcü yapılanmalardan temizlerken hukuk devleti ilkesinden
vazgeçilmemesi ve yargı süreçlerinin kişiselleştirilmemesi
gerektiğine, kaostan başkanlık devşirmeye çalışan
ifadeleri esefle kınadığına ve Hakkâri ile Siirtte
şehit olan asker ve polislere Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
18.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
Kamışlıda IŞİDin üstlendiği insanlık
dışı katliamı şiddet ve nefretle
kınadıklarına, hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet
dilediğine, Siirt ve Hakkâride 3 asker ve 2 polisin şehit
olduğuna, Türkiye Büyük Millet Meclisinin terör sorunuyla ilgili yüksek
duyarlılık göstermesini talep ettiğine, Avrupada bazı
basın-yayın kuruluşlarında 15 Temmuz darbesiyle ilgili kimi
değerlendirmeleri kayda değer bulmadıklarına ilişkin
açıklaması
19.- Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün, yurt dışı
basınındaki gerçekleri çarpıtan eleştirileri kabul
etmediklerine, OHAL kararı alınmasının atılması
gereken bir adım olduğuna, eleştiriler yapılırken
üniformalı vatan hainleri ile üniformalı gerçek askerlerin
ayrımını ayırt ederek yapılması gerektiğine,
sadece Fethullahçı terör örgütüyle değil PKK terör örgütüyle
mücadelenin de kararlılıkla devam edeceğine ve şehitlere
Allahtan rahmet dilediğine açıklaması
20.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, şehit olan 5 güvenlik
görevlisine Allahtan rahmet dilediğine ve Kamışlıdaki
terör eylemini şiddetle lanetlediğine ilişkin
açıklaması
21.-
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylunun,
milletvekillerinin fiilî hizmet zammı haklarına ilişkin
açıklaması
V.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, bütün
terörist faaliyetleri lanetlediğine ilişkin konuşması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Edirne
Milletvekili Okan Gaytancıoğlu ve 22 milletvekilinin, beyaz et
sektörünün sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/283)
2.- Mersin
Milletvekili Oktay Öztürk ve 19 milletvekilinin, Millî Eğitim
Bakanlığında ataması yapılan 1.709 şube müdürünün
durumunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/284)
3.- Bolu
Milletvekili Tanju Özcan ve 20 milletvekilinin, çiftçilerin kredi borcu
dolayısıyla içinde bulundukları sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/285)
VII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.-
Uluslararası İşgücü Kanunu Tasarısı (1/727) ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporunun (S. Sayısı: 403)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Karadağ Hükümeti Arasında Konsolosluk
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/491) ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun (S. Sayısı: 130)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Karadağ Hükümeti Arasında Yolcu ve
Eşyanın Karayoluyla Uluslararası Taşınmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/495) ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun (S. Sayısı: 155)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı ile Karadağ
Dışişleri Bakanlığı Arasında
İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/512) ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun (S. Sayısı: 135)
VIII.-
ÖNERİLER
A)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 29/7/2016 Cuma günü
toplanmamasının Genel Kurulun onayına sunulmasının
uygun görüldüğüne ilişkin önerisi
IX.- OYLAMALAR
1.- (S.
Sayısı: 403) Uluslararası İşgücü Kanunu
Tasarısı'nın oylaması
X.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Barış Yarkadaşın, Digitürkün
satışına ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Nurettin Caniklinin cevabı (7/6238)
2.-
Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Ayhanın, üç öğretmenle
ilgili olarak Başbakanlık İletişim Merkezine yapılan
bir ihbar üzerine yapılan işlemlere ilişkin Başbakandan
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Nurettin Caniklinin
cevabı (7/6486)
3.- Kırklareli
Milletvekili Vecdi Gündoğdunun, 2003-2015 yılları arasında
Kırklareli iline yapılan yatırımlara ilişkin sorusu ve
Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı (7/6575)
28 Temmuz 2016 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.02
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Özcan
PURÇU (İzmir), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
120nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Adana ilinin
sorunları hakkında söz isteyen Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaşa aittir.
Buyurun Sayın Danış Beştaş.
(HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Adana ilinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Adana ilinde kentsel dönüşüm ve bundan kaynaklı
sorunlarla ilgili konuşma yapmak üzere söz almış
bulunmaktayım.
Kentsel dönüşümün, kuşkusuz, nüfusu her
geçen gün artan kentlerin yeniden planlanması, yapılanması ve
nitekim, halkın daha rahat ve sağlıklı yaşayabileceği
alanların yaratılması kaygısıyla ele
alınması gerekmekteyse de pratikte kentsel dönüşümün çok daha
trajik neticelendiğine şahit oluyoruz. Nitekim, çok boyutlu yönleri
olan kentsel dönüşüm hem ekonomik hem politik hem hukuksal ve yönetsel hem
de sosyolojik bir sorundur. Dolayısıyla, kentsel dönüşüm, birden
çok değişkeni içerisinde barındıran ekonomik, sosyolojik,
kültürel, tarihsel, siyasal ve her şeyden önemlisi insani boyutları
da içeren bir meseleyse de kentsel dönüşüm projelerinde rant uğruna
halkın sağlıklı ve insana yaraşır bir çevrede
yaşama hakkından ödün verildiğini de gözlemliyoruz.
Kentsel dönüşüm çalışmaları,
ülke genelinde ciddi sorun alanı olmakla birlikte, özelde, Türkiyenin
5inci büyük ili olan Adana için de büyük bir öneme sahiptir. Adanada kentsel
dönüşümle ilgili 33 proje alanı bulunuyor. İlk olarak Yüreğir
Sinanpaşa Mahallesiyle başlamışlardı, şimdi ise
sıra Seyhan, Barbaros ve Bey Mahallelerine geldi. Yakın zamanda
bunların sayısının artacağı da ifade
edilmektedir. İsmetpaşa, Havuzlubahçe, Sucuzade, Barış,
Mestanzade, Sakarya, Döşeme, Hürriyet, Başak, Yavuzlar,
Kışla, Akıncılar, Karacaoğlan, Cumhuriyet, Belediye Evleri
gibi mahalleler ise şu anda sıralarını bekliyorlar.
Şimdiden, 33 proje bölgesi, 1.600 hektarı geçen alanıyla
Adanalılar için tehlike arz eden bir boyuta
ulaşmıştır.
Mahallelerin yaşam alanlarının,
barınma hakkının iyileştirilmesi, sağlıklı
bir kentsel dönüşüm elbette Adanalıların da temel talebidir.
Ancak bu dönüşümün insan odaklı olması gerekmektedir. Mahalle
sakinlerinin düşüncesinin alınması, kendi mahalleleri ve evleri
konusunda söz sahibi olmaları gerekiyor. Yerinde dönüşüm, insana ve
yaşamına değer vermek ve
katılımcılığı geliştirmek demokrasinin
olmazsa olmazlarındandır. Yeni yapılan evler olduğu gibi,
iyileştirme ihtiyacı olan evler de var. Amaç depreme
dayanıklı ev inşa etmekse tüm mahallelerin dümdüz edilmesi
sorunu çözmüyor, daha büyük sorunlar doğuruyor.
Tüm bu alanlardaki gelişmeleri yakından
izlediğimizde, Adanalıların kentsel dönüşümle ilgili karar
mekanizmalarının dışında tutulduğunu ve bu karar
mekanizmalarının rant odaklı alınıyor oluşunu ve
Adanadaki kentsel dönüşüm çalışmalarının tümünden
mahallelilerin, insanların dışlandığını
ifade edebiliriz. Üstelik vatandaşa kendi mülkiyetinin akıbetine dair
dahi bilgi verilmemesi, kişinin kendi mülkiyetine dair karar
almasının engellenmesi ve vatandaşın kendi mülkiyet
sahasında dahi söz sahibi kılınmaması başta insan
haklarına aykırıdır. Tepeden verilen kararlarla önlerine
sunulan seçeneklerden birine razı edilmeye zorlanmaktadırlar. Kentsel
dönüşüm projelerinde vatandaş kendi mülk sahibi olduğu sahada
borçlanarak ev sahibi olmaya yahut maddi gücü elverişli değilse
kentin çeperlerine göçe zorlanmaktadır.
Adananın Seyhan Nehri kenarında dar
sokaklarda sıkışmış olan Sinanpaşa Mahallesi AVM
ve otel için görüntü kirliliği olarak nitelendirilmektedir. Kuşkusuz,
vatandaş güzel ve temiz bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.
Ancak Sinanpaşada bir belirsizlik hâkim ve vatandaşlar
gelecekleriyle ilgili bir bilgiye sahip değildir. Şimdilerde oralarda
çok büyük AVMler ve bir otel var. Öte taraftan ise vatandaş kendi evinde
kendini yabancı hissetmekte, ilerleyen yıllarda evsiz kalıp
kalmayacağı korkusuyla yaşamaya mahkûm edilmektedir ve
geleceğe dair belirsizlik vatandaşta ciddi bir huzursuzluk yaratmaya
dönüşmüştür.
Gerçekten, TOKİlerin yaşam
alanlarını daraltması ve bu konuda Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun beraberinde birçok il
gibi Adanada da büyük mağduriyetler doğurmaktadır. Şu anda
Adananın birçok mahallesinde kentsel dönüşümlerle ilgili
kaygılar had safhaya varmış durumdadır ve özellikle
vatandaşın dışlanması, Adanayı
sağlıksız, plansız ilerleyen çarpık kentleşme
sorunsalından kurtarmak için hepimiz büyük bir çaba içinde olmalıyız
diyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı ikinci söz Profesör
Doktor Halil İnalcıkın vefatı hakkında söz isteyen
Tokat Milletvekili Coşkun Çakıra aittir.
Buyurun Sayın Çakır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
2.- Tokat Milletvekili Coşkun Çakırın, Profesör
Doktor Halil İnalcıkın vefatına ilişkin gündem
dışı konuşması
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; büyük tarihçimiz, sosyal bilimcimiz Profesör
Doktor Halil İnalcıkın ölümü münasebetiyle gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
hepinizi hürmetle selamlıyorum, saygılarımı sunuyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle, konuşmama başlamadan önce, bir tarihçiyi
konuşacağım ve Türk siyasi tarihinde, Türkiye tarihinde eşi
ve benzeri görülmemiş, belki İslam tarihinde de bir örneği
görülmemiş bir meşum, menfur, alçak müdahaleye milletimiz,
memleketimiz ve çatısı altında bulunmuş olduğumuz yüce
Meclisimiz maruz kalmıştır; o vesileyle bir daha böyle bir olay
yaşamamayı Cenab-ı Haktan temenni ediyorum. Bilvesile
şehitlerimize rahmet, yaralılarımıza da acil şifalar
diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hadis olduğu da iddia edilen meşhur bir söz
vardır: Âlimin ölümü âlemin ölümü gibidir. Profesör Doktor Halil
İnalcık bir asırlık ömrüyle âdeta cumhuriyet tarihinin bir
özeti gibidir. Büyük bir tarihçidir çünkü yüz yıllık ömrüne hakikaten
çok büyük başarıları sığdırmıştır.
1916da yani Osmanlı Döneminde doğmuş, arkasından da
cumhuriyetle birlikte 1924 yılında Ankaraya gelmiştir ve
Türkiye Cumhuriyetinin, bir anlamda devrimin de sembol mekteplerinden birisi
sayılması gereken Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde okumuş
ve orada hocalığa başlamıştır. Ve
arkasından, aslında 3 kişinin yapabileceği bir akademik
başarıyı, akademik hayatı ortaya koymuştur. 1940 ve
1972 yılları arasında Ankara Üniversitesinde
çalışmış ve emekli olmuştur. Arkasından Amerika
Birleşik Devletlerine gitmiş, 1972-1992 yılları
arasında Amerika Birleşik Devletlerinde, başta Chicago olmak
üzere Princeton gibi, Harvard gibi üniversitelerde ders vermiş,
hocalık yapmış, ikinci defa emekli olmuştur. Yine,
Türkiyeye dönmüş, arkasından, bu sefer, emekli olduğu 1993
yılından itibaren -aslında emekli de olmadı- ölümüne kadar
Bilkent Üniversitesinde çeyrek asra varan bir dönem ders vermiştir. Bu,
muazzam bir başarıdır.
Profesör İnalcık üç kaynaktan
beslenmiştir: Birincisi, Fuad Köprülü. İkincisi, Ömer Lütfi Barkan.
Üçüncüsü, içinde yer almaktan onur duyduğu Fransız Annales ekolü ve
onun önemli temsilcisi Braudelden etkilenmiştir. Ve kendi ifadesiyle
söylemek gerekirse Ben, Köprülünün açtığı, Barkanın
derinleştirdiği bir çığırda yürüdüm. demiştir.
Çok sayıda eser vermiştir, bunlardan
ikisini zikretmek gerekir: Birisi, Osmanlı İmparatorluğu Klasik
Çağ (1300-1600) isimli eseri, bir diğeri de Osmanlı
İmparatorluğunun Ekonomik ve Sosyal Tarihi eseridir. Bunlar
İnalcıkın muhalled eseridir, magnum opusudur, masterpieceidir.
Bu eserler bugün dünyada onlarca dile çevrilmiştir ve başta Amerika
ve Avrupa olmak üzere buralarda ders kitabı olarak okutulmaktadır.
Çok sayıda ödül almıştır,
bunlardan da iki tanesini zikretmem yetişir diye düşünüyorum. Birisi
Kültür Bakanlığının Kültür ve Sanat Büyük Ödülü,
diğeri de Dışişleri Bakanlığının Yüksek
Hizmet Madalyasıdır Türk hükûmetine, Türkiye Cumhuriyetine hizmet
edenlere verilen. Öncü bir kişiliktir, kurucudur. Çok sayıda
derneğin ve araştırma merkezinin kurucusu olmuştur.
Sözlerime son verirken, onu büyük ve farklı
kılan üç noktaya değinmek isterim. Profesör İnalcık, kendi
meslektaşlarından farklı olarak, bir dönemin tarihçisi
değildir, farklı dönemleri çalışmıştır.
Kuruluş dönemini, klasik dönemi ve modernleşme dönemini
çalışarak Osmanlı Döneminin her dönemine ilişkin eser vermiştir.
Aynı şekilde, tek bir temaya takılmamış, Osmanlı
siyasi tarihi, hukuk tarihi, iktisadi tarihi, kültür ve medeniyet tarihi, hatta
edebiyat tarihi konularında çalışmalar yapmıştır.
Aynı şekilde, en önemli başarılarından birisi, içeride
kalmamış, Osmanlı-Türk tarihini dünya tarihinin bir
parçası, bir bölümü olarak yapmayı başarmıştır.
Sonuç olarak söylemem gerekirse, elbette beş
dakikada İnalcıkı anlatmak mümkün değildir. Dünyadaki
meşhur, en önemli sosyal bilimcilerden birisi olan Immanuel Wallersteinin
deyimiyle söylemem gerekirse, onu dar anlamda bir tarihçi olarak düşünmek
eksikliktir; o, Türk ve Osmanlı tarihinin hülasasıdır, büyük bir
tarihçidir. Hatırası önünde rahmetle ve saygıyla
eğiliyorum. Allahtan gani rahmetler diliyorum, öğrencilerine,
sevenlerine ve Türk milletine başsağlığı diliyorum,
saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Çakır.
Gündem dışı üçüncü söz, yerel
basının sorunları hakkında söz isteyen Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürere aittir.
Buyurun Sayın Gürer. (CHP
sıralarından alkışlar)
3.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, yerel
basının sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 24 Temmuz 1908 tarihi basında
sansür uygulamasının kaldırılış günüdür, bu
nedenle Basın Bayramı olarak kutlanmaktadır.
Ülkemizde ilk gazete 1831 yılında
yayına başlamıştır, o günden bugüne ülkemizde
basın önemli bir işlev görmektedir. Medyanın önemi 15 Temmuz
darbe girişiminde bir kez daha açığa
çıkmıştır. Darbe girişimi millet, Meclis, medya ve
darbeye katılmayan güvenlik güçleriyle engellenmiştir. Medyanın
gösterdiği duyarlılık ve mücadele tarihe önemli bir not olarak
düşmüştür. Basının her türlü baskıdan uzak yayın
yapabilmesi, halkın doğru bilgi alması için çok çok önemlidir.
Değerli milletvekilleri, TÜİK verilerine
göre gazete ve dergi sayısı 2013 yılında 7.158 iken 2015
yılında 6.802ye düşmüştür. 2015 yılında
yayınlanan gazetelerin yüzde 90ı yerel, yüzde 4ü bölgesel, yüzde
6sı ulusal yayındır. 2015 yılında gazete ve
dergilerin yıllık toplam tirajı 2 milyar 132 milyon 242 bin 338
olmuştur. Gazetelerin tirajı yüzde 98dir ama yerel basının
tirajı yüzde 14tür. Tarafsız, objektif gazetelerin önemli bölümü zor
koşullarda yayına devam etmekte, gazete ve matbaa
çalışanlarının ise önemli sorunları
bulunmaktadır. Ulusal basının sorunları farklı
ortamlarda dile getirilmesine rağmen yerel basın bu bağlamda
sesini duyuramamaktadır.
Ülkemizde yerel basının önemli bölümü
kendi matbaası bulunduğu için faal kalabilmekte, bu sayede matbaa
işleri de yaparak yayın çıkarmaya devam etmektedir. Yerel
basın, insanların yaşadıkları bölgeyle ilgili her
konuyu gündeme taşımakta, bir yerde bölgenin gelişimi,
sorunlarının aşılması ve halkın yerelde bilgi
almasının önünü açmaktadır. Yerel basın arşivleri
Anadolu ve Trakyada dünün önemli belgeleri olarak da ciddi bir işleve
sahiptir; bugünün gazeteleri de geleceğin araştırmaları
için kaynak olacaktır. İl, ilçe ve beldelerde günlük, haftalık
ya da aralıklarla çıkan basın, toplumun sesi, gözü ve
kulağıdır.
Yerel basın değişen teknolojiyle
buluşmasına karşın gelir kalemlerinde orantılı
bir artışa erememiştir, doğal olarak da resmî ilan tek
dayanağıdır. Bu ilanlar da kimi zaman bir baskı aracı
olarak kullanılmaktadır. Yerel basın ekonomik
sıkıntıları nedeniyle tecrübeli ve eğitimli eleman
çalıştırmakta zorlanmaktadır. Resmî ilan, ticari ilan ve
reklam alma konusunda sorunlar yaşamaktadır. Devlet, yerel gazetelere
yeteri kadar destek vermemektedir. Ulusal, yerel basının özgür
olması için her türlü destek sağlanmalıdır. Türkiyede
resmî ilanların dağıtımını yapan Basın
İlan Kurumunun şubesinin olmadığı yerde sorunlar daha
da artmaktadır. Yerel basın haber kaynakları daha çok resmî
kurumlardır. Onlar da haberlerin genelde lehlerinde olmasını
isterler, aksi durumda gazeteye karşı durarak onun habere
ulaşmasına dahi engel olurlar. Gerek maddi gerek yerel yetkililerin
baskılarıyla yerel basın çok zor koşullarda
yayınlarını sürdürmektedir.
Yerel basın
çalışanlarının da önemli sorunları vardır. Yerel
basın kuruluşlarının yeterli bir geliri olmaması
çalışanların da mağduriyetine neden olmaktadır. Bizzat
muhabirlik ve gazetecilik yapmasına rağmen yerel basın
mensuplarının sarı basın kartı alabilmeleri kurallara
tabidir. Zor koşullarda görev yapan, can güvenliği, iş
güvenliği yanında üvey evlat muamelesi gören yerel basın
mensuplarına da gereken destek yasal düzenlemelerle
sağlanmalıdır. Bu nedenle, yerel basının ve yerel
basın çalışanlarının durumlarının,
sorunlarının araştırılması, çözüm üretilmesi için
ayrıca bir de Meclis araştırması önergesi verdim.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizde İnternet yayını yapan haber siteleri için de bir yasal
düzenleme olmaması sorun yaratmaktadır. Özellikle yerelde düzenli
habercilik yapan siteler vardır. Sarı basın kartı
alabilmeleri, resmî ilandan yararlanabilmeleri ve bir statüye
kavuşmaları için düzenleme ihtiyaçtır.
Değerli milletvekilleri,
yerel ve ulusal basınımızın Basın Bayramını
bir kez daha kutluyorum. Bu arada, çok sayıda tutuklanan ve gözaltına
alınan gazetecinin bulunduğu süreçte, mesleğini gazetecilik
olarak yapan ve bu bağlamda da terör örgütüyle ilişkisi
bulunmayanların da bu süreçte mağdur edilmemesini diliyorum.
Basının özgür
olması, tarafsız, yansız yayın yapması parlamenter
sistemin önemli bir dayanağı olacaktır. Bu bağlamda, gerek
yerel basınımızın gerekse ulusal basınımızın
sorunlarının sahiplenilmesi, çözüm üretilmesi ve bugüne kadar
pratikte görülenlerin ileriye taşınmaması için Meclisimizin
gerekli duyarlılığı göstermesini diliyorum.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Gürer.
Şimdi sisteme giren ilk
15 sayın milletvekiline 60a göre bir dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın Gökçe, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Ağrı Milletvekili Cesim Gökçenin, 15 Temmuzda
karşı karşıya kalınan darbenin terör
saldırısının ötesinde Türkiyeyi işgal girişimi
olduğuna, şehitlere Allahtan rahmet, yaralılara acil
şifalar dilediğine ilişkin açıklaması
CESİM GÖKÇE
(Ağrı) Teşekkürler Sayın Başkan.
15 Temmuzda karşı
karşıya kaldığımız saldırı, darbe terör
saldırısının ötesinde Türkiyeyi işgal
girişimiydi. Halkın iradesine sahip çıkması, kendini
tankların önüne atarak destan yazması bu saldırının
püskürtülmesini sağladı.
Son kale olan Türkiyeyi
düşürmek istediler. Pakistan, Mısır, Irak, Suriye, Afganistan,
Arabistan Yarımadasının büyük bir bölümü paçavraya çevrildi.
Milletimiz İslam dünyasını dün olduğu gibi yarın da
toparlayabilecek, ayağa kaldırabilecek tek aktörün Türkiye
olduğunu dünya âleme gösterdi. İnsanlık yeniden adaletin,
hakkaniyetin, sulhun, kardeşliğin ve herkese hayat hakkı
tanıyan hakikat medeniyetinin merhamet ve şefkat kanatlarına
sığınacak. O yüzden, yaşadığımız süreç
son istiklal ve istikbal mücadelesi sürecidir.
Bu duygu ve
düşüncelerle, hayatını kaybeden şehitlerimize Allahtan
rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
BAŞKAN Sayın
Özkan
2.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, darbecileri ve
darbeleri ülke gündeminden silecek, başkanlık sistemine dayanan, her
türlü vesayeti kaldıran, sivil, demokratik anayasayı hayata geçirmek
gerektiğine ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Türkiyede darbeler ekonomiyi
her zaman altüst etti. 1960, 1980, 1997 darbeleri ekonomimize diz çöktürdü ve
sıfırdan başlamamıza neden oldu.
27 Mayıs darbesiyle,
kişi başına düşen millî gelir 583 dolardan 194 dolara,
yüzde 3 olan büyüme yüzde 1,5lara geriledi.
12 Eylül darbesi gelir
dağılımını bozdu. En çok, emeğiyle geçinen
işçi ve memurları sarstı. Büyüme oranı eksi 2,5a kadar
düştü.
28 Şubat darbesinin ise
ekonomimize zararı 300 milyar dolar oldu.
Ne var ki darbeler
tecrübesini iyi bilen aziz milletimiz, yeni bedeller ödemeyi reddetti, hain,
kalleş 15 Temmuz darbesine dur dedi.
Milletimizden
aldığımız bu güçle yaralarımızı bir an önce
sarıp darbecileri ve darbeleri ülkemizin gündeminden silecek,
başkanlık sistemine dayanan, her türlü vesayeti kaldıran, sivil,
demokratik -anayasayı hayata geçirmemizin gerektiğini bir kez daha
ifade eder, yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
BAŞKAN Sayın
Akbaşoğlu
3.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, hain darbe ve işgal girişimi sonucu
şehit düşen Çankırılı hemşehrilerine Allahtan
rahmet dilediğine ve idam cezasının geri getirilmesi talebini
Meclise hatırlattığına ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bütün insanlığın umudu
ve vicdanı olan Türkiyemizi devre dışı bırakmak ve
parçalamak için siyonizmin ve emperyalizmin kuklalarınca yapılan hain
darbe ve işgal girişimi sonucu şehit düşen
Çankırılı hemşehrilerim Aydın Çopur, Hasan Gülhan,
Erkan Er, Uhud Kadir Işık, Osman Evsahibioğlu, Serhat Önder,
Medet Ekizceli, Yusuf Çelik, Yunus Emre Ezder, Mustafa Kavlak, Fazıl Gürs
kardeşlerimle birlikte, 81 vilayetimizden, din ve devlet, vatan ve millet
müdafaası için canını seve seve veren aziz şehitlerimizin
hepsine Allahtan rahmet ve mağfiret, şanlı gazilerimize acil
şifalar diliyorum.
Hain alçaklara dur diyen
aziz ve asil milletimiz, ikinci istiklal mücadelesiyle tarihin seyrini
değiştirecek büyük bir zafere imza atmıştır. Bu
zaferde imzası bulunan yaklaşık 1 milyon
Çankırılı hemşehrimle birlikte, aziz milletimizin idam
cezasının geri getirilmesi talebini yüce Meclisimize
hatırlatıyor, hepinize saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Sayın
Atıcı
4.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, el
birliğiyle önlenen darbe girişiminin ardından barış ve
kardeşlik ikliminin devamı için darbeye bulaşmayan
kişilerin mutlaka korunması gerektiğine ve kamuya
sınavsız personel alınacağı iddialarına
ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar,
darbe girişiminin istihbaratını eniştesinden ve
yakınlarından öğrenen AKPlilerin, FETÖcü olduğu iddia
edilen on binlerce insanı eliyle koymuş gibi bulması
-tırnak içinde- takdire şayandır.
FETÖyü destekleyenleri
cezalandıracağız diye AKPye muhalif olanların da jet
hızıyla cezalandırılmaya çalışılması
toplumsal barışın merkezine bomba koymaktan farklı
değildir. El birliğiyle önlediğimiz darbe girişiminin
ardından barış ve kardeşlik ikliminin devamı için
darbeye bulaşmayan kişilerin mutlaka korunması gerekir.
Kendilerini çok iyi gizleyebilen FETÖcüler şu anda Recep Tayyip
Erdoğanın ve AKPnin en güçlü destekçileri olabilirler.
Kamuoyunda barış iklimini bozacak en
önemli konulardan biri de sınavsız personel alınacağı
iddialarıdır. Böyle bir düşünce yoksa Hükûmetin bunu
yalanlaması ve kamuya sınavla ve tarafsızlık ilkesinden
ayrılmadan personel alacağını açıklaması gerekir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yarayıcı
5.- Hatay Milletvekili Hilmi Yarayıcının,
insanlığa yapılan tüm saldırıları
kınadığına ve IŞİD çetelerinin
Kamışlıda bomba yüklü araçla gerçekleştirdiği
saldırıyı şiddetle lanetlediğine ilişkin
açıklaması
HİLMİ YARAYICI (Hatay) Sayın
Başkan, insanlığa yapılan tüm saldırıları
kınıyorum.
Önceki gün insanlık düşmanı barbar
IŞİD çetelerinin Kamışlıda bomba yüklü araçla
gerçekleştirdiği saldırı sonucu en az 50 can
yaşamını yitirirken 100den fazla insan yaralandı.
Gerçekleştirilen katliam, insanlığa karşı
işlenmiş bir katliamdır. Acının dilinin, dininin,
ırkının olmadığı bilinciyle bu
saldırıyı şiddetle kınıyor ve lanetliyorum.
İnanıyorum ki insanlık, bu barbar zihniyeti birleşerek
tarih sahnesinden silecek ve barış coğrafyasında bir daha
yok olmamak üzere derinlerde kök salacaktır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yıldırım
6.- İstanbul Milletvekili Hurşit
Yıldırımın, 15 Temmuz gecesindeki hain FETÖ darbe kalkışmasını
lanetlediğine ve darbe girişimine karşı Batılı
hükûmetlerin ve medya kuruluşlarının net tavır
alamamasını kınadığına ilişkin açıklaması
HURŞİT YILDIRIM (İstanbul)
Sayın Başkanım, bir defa daha 15 Temmuz gecesindeki hain FETÖ
darbe kalkışmasını lanetliyorum. O gece dünya tarihinde
eşine az rastlanır kahramanlık gösteren yüce milletimize
şükranlarımı ifade ediyorum. O gece gösterdi ki en büyük gücümüz
millî birlik, beraberlik ve kardeşliğimizdir. 15 Temmuz gecesi darbe
girişimine canını siper eden şehit ve gazilerimize sahip
çıkmak hem Türkiye Büyük Millet Meclisi hem de Türk milleti için bir
görevdir. Hain FETÖ çetesi adalet karşısında hesap verecek ve en
ağır cezayı alacaktır.
Darbe girişimine karşı
Batılı hükûmetlerin ve medya kuruluşlarının net
tavır alamamasını da kınıyorum. Bu mesele sadece AK
PARTİnin değil, demokrasimizin ve milletin meselesidir.
Cumhurbaşkanımızın son
çağrısına kadar meydanlardayız ve meydanlarda
olmalıyız diyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Torun
7.- Ordu Milletvekili Seyit Torunun, Hakkâri ve Siirtte
şehit olan 3 asker ve 2 polise Allahtan rahmet dilediğine,
yaşanan acı olaylardan sonra yürütülen sürecin mutlaka hukuk
çerçevesi içinde olmasının, yargılamaların şeffaf bir
şekilde yapılmasının demokrasi açısından son
derece önem taşıdığına ilişkin
açıklaması
SEYİT TORUN (Ordu) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Öncelikle, bugün Hakkâri ve
Siirtte 3 askerimiz ve 2 polisimiz şehit oldu. Allahtan rahmet,
ulusumuza başsağlığı diliyorum.
Bu
yaşadığımız acı olaylardan sonra, yürütülen
sürecin mutlaka hukuk çerçevesi içinde yürütülmesi, yargılamaların
şeffaf bir şekilde yapılması, sürecin cadı avına
dönüştürülmemesi Türkiyenin normalleşmesi ve demokrasimiz için son
derece önem taşımaktadır. Buradan siyasi iktidarı, devleti
yönetenleri ve bağımsız yargı mensuplarını bir
kez daha uyarmak istiyor, hukuk kurallarının dışına
çıkılmadan, yargılamaların adaletli ve şeffaf bir
şekilde yapılmasının gerekliliğinin altını
çizmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Yeşil
8.- Ankara Milletvekili Nihat Yeşilin, asılsız
ihbarlarla soruşturmalara tabi tutulan kamu görevlilerinin maddi ve manevi
sorunlarla baş başa kaldığına ilişkin
açıklaması
NİHAT YEŞİL
(Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
15 Temmuz darbe
girişimiyle ilgili, kamuda yapılan görevden alma, el çektirmelerle
kurunun yanında yaşın da yanması hepimiz
açısından büyük bir sorumluluktur. Ancak, kamuoyunda, maalesef, bu
uygulamaların cadı avına dönüşmeye başladığı
kanaati uyanmaya başlamıştır. Kamuda Fethullah terör
örgütüyle bağlantısı bulunmayan ancak görevden el çektirilen kaç
kişi olduğu bilinmekte midir? Bu kişilerin görevlerine ne zaman
iade edileceği konusunda herhangi bir açıklama yapılacak
mıdır? Asılsız ihbarlarla soruşturmalara tabi tutulan
kamu görevlileri maddi ve manevi sorunlarla baş başa
kalmaktadır.
Teşekkür ediyorum,
sağ olun.
BAŞKAN Sayın
Ertem
9.- Hatay Milletvekili Birol Ertemin, görevden
uzaklaştırılan cemaat yapılanmasında olan
memurların yerine alınacakların liyakat sistemine uygun bir
şekilde kurumlara yerleştirilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
BİROL ERTEM (Hatay)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ülkemizin zor bir süreçten
geçtiği bugünlerde, devletimizin tüm kurumlarında yaşanan ve
tedirginliğe yol açan görevden alınmalarla ilgili, cemaat
yapılanmasında olan memurlar görevden
uzaklaştırılmıştır. Bu kişilerin yerine
alınacak memurların, aynı hataları tekrar yapmamak
adına, liyakat sistemine uygun bir şekilde kurumlara
yerleştirmesinin yapılması gerekmektedir. Cemaat
yapılanmasıyla hiçbir organik bağı olmayan memurların
da OHAL çerçevesi içinde valilere verilen yetkilere dayanarak mağdur
edilmemeleri hususunda gerekli hassasiyetin gösterilmesini önceliklerinizin
arasına almanızı talep ederiz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Dalkılıç
10.- İstanbul Milletvekili Halis Dalkılıçın,
15 Temmuz akşamında yapılan alçak işgal girişiminde
direnen aziz milleti selamladığına ve yurt
dışında Türkiyeyle ilgili olağanüstü bir algı
operasyonu yönetildiğine ilişkin açıklaması
HALİS DALKILIÇ
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
15 Temmuz akşamında ülkemize yapılan
alçak işgal girişiminde direnen -hiçbir parti farkı
gözetmeksizin direnen- aziz milletimizi selamlıyorum. O günden bugüne
kadar meydanlarda demokrasi nöbeti tutan, meydanları dolduran
kardeşlerimizin hepsini selamlıyorum.
Bu arada, yurt dışında Türkiyeyle
ilgili olağanüstü bir algı operasyonu yönetiliyor televizyon,
basın aracılığıyla ve darbenin
başarılamamasından dolayı kahroluyorlar. Ben Almanyada,
Fransada, Viyanada, Avrupada yaşayan tüm kardeşlerime buradan sesleniyorum:
Siz bu demokrasi mücadelesinin yanında, topyekûn mücadelede, lütfen
ayağa kalkın ve demokratik tepkilerinizi gösterin. Aynı zamanda,
bir ayetle diyorum ki: Gevşemeyin, üzülmeyin, eğer hakikaten
inanıyorsanız muhakkak üstün olacak olan sizlersiniz. Âli İmrân suresi 139uncu ayet.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kırcalı
11.- Samsun Milletvekili Orhan Kırcalının, FETÖcü
teröristler tarafından 15 Temmuzda gerçekleştirilen menfur darbe
girişiminin milletin onurlu ve dik duruşuyla bertaraf edildiğine
ilişkin açıklaması
ORHAN KIRCALI (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Milletimize, değerlerimize, yüce Meclisimiz
başta olmak üzere tüm kurumlarımıza karşı Türk
Silahlı Kuvvetleri içerisinde yuvalanmış illegal çete mensubu, vatan
haini FETÖcü teröristler tarafından 15 Temmuzda alçakça, kahpece
gerçekleştirilen bu menfur darbe girişimini asil milletimizin onurlu
ve dik duruşuyla bertaraf ettik. Tüm dünya şunu iyi bilmelidir ki bu
millete zincir vurmaya kimsenin gücü yetmez. Bu aziz millet tanklardan,
helikopterlerden yapılan yaylım ateşlerine sadece iman dolu
göğüsleriyle Dur. demiştir,
inandığı değerler için canını hiç düşünmeden
feda etmiştir. Biz ölümü bir bitiş değil, sonsuzluğa
açılan bir kapı olarak görür ve o kapıdan girmek için âdeta
birbirimizle yarışırız. Çok şükür ki Kefenimizi giyip
çıktık bu yola, canımız feda bu aziz vatana. diyen bir
başkomutana sahibiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Akyıldız
12.- Sivas Milletvekili Ali Akyıldızın, 15
Temmuzda darbe yapmaya çalışanları
kınadığına ve kimden ve nereden gelirse gelsin bütün
darbeleri lanetlediğine, şehit olan 5 güvenlik görevlisine Allahtan
rahmet dilediğine ve Yavuz Sultan Selim Köprüsünün adının Yunus
Emre köprüsü veya Âşık Veysel köprüsü olarak
değiştirilmesini önerdiğine ilişkin açıklaması
ALİ AKYILDIZ (Sivas) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Ben de 15 Temmuzdan sonra ilk kez söz alıyorum.
Tekrar, ben de 15 Temmuzda ülkemizde darbe girişimini yapanları,
ülkemizde darbe yapmaya çalışanları kınıyorum ve
kimden ve nereden gelirse gelsin bütün darbeleri lanetliyorum.
Ayrıca, bugün 5 şehidimiz var, ben
şehitlerimize de Allahtan rahmet diliyorum.
15 Temmuzdan sonra Sayın
Başbakanın İstanbul Boğaziçi Köprüsünün adını
15 Temmuz Şehitler Köprüsü olarak değiştirmiş
olmasını da önemsiyorum, Sayın Başbakana buradan
teşekkür ediyorum ve buradan yine Sayın Başbakana öneriyorum:
Yavuz Sultan Selim Köprüsünün adı verildiğinde, biliyorsunuz,
ülkemizde çok kırılganlıklar ve alınganlıklar
yaratmıştır. Ben de tam ülkemizde uzlaşma ve sevgi
ortamının yoğunlaştığı şu dönemde bir
jest olarak Yavuz Sultan Selim Köprüsünün adının Yunus Emre köprüsü
veya Âşık Veysel köprüsü olarak değiştirilmesini
Başbakana öneriyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Yıldırım
13.- Adıyaman Milletvekili Behçet
Yıldırımın, Kamışlıda IŞİDin
yaptığı katliamı lanetlediğine, Alevi
yurttaşların yaşadığı mahallelere karşı
provakatif girişimlerin önüne geçilmesi ve OHAL uygulamalarından bir
an önce vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
BEHÇET YILDIRIM
(Adıyaman) Teşekkürler Başkanım.
Dün Kamışlıda
IŞİDin yaptığı, onlarca kişinin öldüğü
katliamı lanetliyorum.
Yine, 15 Temmuz gecesi
ülkemizde gerçekleştirilmek istenen vahşet dolu olayların
yaşandığı darbe girişiminde bulunan yapıyı
şiddetle kınıyorum. Bu yapıya karışan herkesin
adil yargılanması, bir insanlık suçu olan işkencenin
yapılmaması, aileleri ve yakınlarının potansiyel suçlu
olarak görülmemesi gerektiği kanısındayım. Bu darbe
girişiminin sonuçlarından ziyade nedenleri üzerinde
durulmalıdır. Bu yapının beslenip, büyümesine sebep olan
nedenler ve kesimler sorgulanmalı, bu yapının
IŞİDvari bir yapıya dönüşmemesi için gerekli tedbirler
alınmalıdır.
Demokrasimizin teminatı
olan Alevi yurttaşlarımızın yaşadığı
mahallelere karşı provakatif girişimlerin önüne geçilmeli, OHAL
uygulamalarından bir an önce vazgeçilmeli, Türkiyenin tam
demokratikleşmesinin önünü açacak olan uzlaşı kültürüyle
demokratik, çoğulcu, tüm farklılıkları kapsayan yeni bir
anayasa hazırlanmasına en kısa zamanda
başlanmalıdır. Toplumsal barış bir an önce inşa
edilmelidir.
BAŞKAN Sayın
Kalkan
14.- İzmir Milletvekili Necip Kalkanın, meydanlarda
demokrasi nöbeti tutan vatandaşların taleplerine kulak verilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
NECİP KALKAN
(İzmir) Teşekkürler Sayın Başkan.
On üç gündür, alçak darbe
girişimi sonrası, demokrasi nöbeti tutan
vatandaşlarımızla birlikte meydanlardayız,
sokaklardayız. Meydanların biz siyasilere önemli mesajları var:
1) Haricî ve dâhilî düşmanlarımıza
karşı her ne olursa olsun arkamızda olduklarını
bilmemiz gerektiğini,
2) Alçak darbe
girişiminde bulunan Fethullahçı terör örgütü mensuplarının
bir an önce en ağır cezayla yargılanmalarını,
3) Oluşan uzlaşma
ortamının aynı şekilde devam etmesini,
4) İvedi bir
şekilde tüm kesimleri kapsayacak, darbeci zihniyeti ortadan
kaldıracak ve başkanlık sistemine dayanan yeni bir
anayasanın hayata geçirilmesini istemektedirler.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Peh,
rezalete bak!
NECİP KALKAN
(İzmir) Milletimizin bu taleplerine kulak vermeye ve zaman kaybetmeden
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ne bu
rezalet ya! Böyle şey mi olur ya!
NECİP KALKAN
(İzmir)
gerekli çalışmayı yaparak hayata geçirmemiz
gerektiğini belirtir, yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Siz ne
yaptığınızın, ne dediğinizin farkında
mısınız?
BAŞKAN Son olarak
Sayın Birkan, buyurun.
15.- Bursa Milletvekili Zekeriya Birkanın, halkın, 15
Temmuzu tarihe bir milat olarak kaydettiğine ilişkin
açıklaması
ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) 15 Temmuz günü
teröristlerce alçakça bir darbe girişiminde bulunulmuştur.
Cumhurbaşkanımızın önderliğinde halkımız bu
darbe girişimini püskürtmüştür. Halkımız 15 Temmuz tarihini
artık tarihe bir milat olarak kaydetmiştir. Bundan sonra, mazlum
ülkelerde, emperyalistler tarafından beslenen kişiler tarafından
o ülkenin tankları, toplarıyla halkı ve demokrasisi
susturulamayacaktır; 15 Temmuz bu tarihin miladıdır.
Bu anlamda, bu darbe girişiminin
püskürtülmesinde şehit olanlara rahmet diliyorum, tüm gazilerimize geçmiş
olsun diyorum.
Yine, tüm halkımız ve siyasi partilerimiz
destek vermiştir bu darbenin bastırılmasında. Zaman,
artık geçmişi tartışmak zamanından çok,
geçmişimizden ders çıkararak ülkenin aydınlık
geleceğini
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Birkan,
sayın milletvekilleri.
Sayın Baluken, sisteme girmişsiniz siz de.
İki dakika süre veriyorum.
Buyurun lütfen.
16.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
IŞİD çetelerinin Rojavanın Kamışlı kentinde
yapmış olduğu katliamı bir kez daha lanetlediğine,
İçişleri Bakanının polisin ağır silahlarla
donatılacağı yönündeki açıklamasına, darbeyle ilgili
gerekli tedbirler alınırken hukuk devleti ve insan hakları
bağlamında yapılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
İDRAS BALUKEN (Diyarbakır) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, dün IŞİD
çetelerinin Rojavada Kamışlı kentinde yapmış
olduğu katliamı bir kez daha
kınadığımızı, lanetlediğimizi ifade etmek
istiyorum. 50nin üzerinde Rojavalı yurttaşın
yaşamını yitirdiği, 100den fazla yurttaşın
yaralandığı son derece vahşi bir saldırı
gerçekleştirildi. Dünden beri Meclisimiz bu konuda sessizdir, tepkisizdir.
Bu tavrı da son derece anlaşılmaz bulduğumu ve ayıpladığımı
ifade etmek istiyorum. Dünyanın herhangi bir yerinde IŞİD
saldırısı olunca kınayan Meclis, Rojavada IŞİD
saldırısı sonucu 50nin üzerinde yurttaş yaşamı
yitirince büyük bir sessizliğe gömüldü.
Şunu
hatırlatayım: Kamışlının Nusaybinden,
Kobaninin Suruçtan bir farkı yoktur. Oraya cetvelle çizilen küresel emperyal
sınırlar sınırın iki hattındaki birinci derece
akrabaları ayırmıştır. Kamışlıda
yaşamını yitiren her bir yurttaşın Nusaybinde birinci
derece yakını vardır. Örneğin, Mardin Milletvekilimiz
Gülser Yıldırımın dün 9 yakını bu vahşi
katliamda yaşamını yitirmiştir. Dolayısıyla ha
saldırı Nusaybine, Suruça yapılmıştır ha
Kamışlıya, Kobaniye yapılmıştır. Bunu ben
tabii umutsuz bir şekilde, bu Meclisin takdirine sunuyorum.
Diğer taraftan, ilan edilen olağanüstü
hâlle birlikte birçok kanun hükmünde kararname hayata geçiyor. Biz,
başından beri ilk günkü tutumumuzu ifade etmiştik, darbe
girişiminin lanetlenmesi gerektiğini, darbeyle ilişkili olan
kurumlarla ilgili gerekli tedbirlerin alınmasını ama bütün bunların
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Bağlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Lütfen, tamamlayın bir dakikada.
Buyurun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bütün
bunların hukuk devleti ve insan hakları bağlamında mutlaka
yürütülmesi gerektiğini ifade etmiştik. Darbeyle mücadele adı
altında basın-yayın organları üzerinde ya da kamusal alan
üzerinde bir cadı avına dönüştürülen uygulamaları tehlikeli
bulmuştuk.
Şimdi, dünkü kararnameyle 3 haber ajansı,
16 televizyon, 23 radyo, 45 gazete, 15 dergi, 29 yayınevi ve
dağıtım kanalının kapatılmasını
doğrusu endişeyle takip ettiğimizi ve hukuk devleti
kriterlerinin ne kadar uygulandığıyla ilgili de
kaygılarımızın olduğunu ifade etmek istiyorum.
Diğer taraftan, İçişleri
Bakanının bugün bir açıklaması vardı polisin
ağır silahlarla donatılacağı yönünde. Yani,
ağır silahlarla donatılmış asker ve ağır
silahlarla donatılmış polis tablosu bu halkı, bu toplumu
geren bir tablodur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Buradan
çıkış demokrasiyle olur, demokratikleşme
adımlarının hızla hayata geçirilmesiyle olur. Bütün Türkiye
toplumunun 79 milyon olarak hızla rahatlamaya, huzura ve
normalleşmeye ihtiyacı olduğunu ifade ederek teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Akçay, buyurun.
İki dakika süre veriyorum.
17.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 15 Temmuz darbe
girişiminin milletin birliğini, devletin
payidarlığını, ülkenin bütünlüğünü hedef
almış bir terör eylemi olduğuna, ülkeyi FETÖcü yapılanmalardan
temizlerken hukuk devleti ilkesinden vazgeçilmemesi ve yargı süreçlerinin
kişiselleştirilmemesi gerektiğine, kaostan başkanlık
devşirmeye çalışan ifadeleri esefle
kınadığına ve Hakkâri ile Siirtte şehit olan asker ve
polislere Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
15 Temmuz darbe girişimi, milletimizin
birliğini, devletin payidarlığını, ülkenin
bütünlüğünü hedef almış bir terör eylemidir. Darbe
girişimine katılanlar bu gerçek çerçevesinde yargılanacak ve hak
ettikleri cezayı alacaklardır, temennimiz budur.
Yargı süreci hepimizin dikkatle takip etmesi
gereken bir süreçtir. Milletimiz kaygılıdır; adalet bıçak
sırtındadır, kamu kurumlarından ve sivil toplumdaki FETÖcü
yapılanmalardan ülkemizi temizlerken hukuk devleti ilkesinden vazgeçilmemesi
gerekir ve yargı süreçlerinin de kişiselleştirilmemesi
gerekmektedir. Objektif verilere, bilgi ve belgelere dayanmadan bir yargı
sürecini devam ettirmek adalet duygusunu zedeleyecektir. Bu hususu bir kez daha
hatırlatmak istiyorum. Adalet, günlük hesaplarımızdan
bağımsız bir değerler sistemidir, manzumesidir. Suç
bellidir, cezası da kanunlarda açıkça yazmaktadır. Hukuk devleti
olarak adaletten ayrılmamalıyız, bu esastan uzaklaşmamız
gerekmektedir.
Bir diğer önemli gördüğüm husus
şudur: Maalesef, biraz evvel de tanık olduk, ülkemiz bu kadar büyük
bir kaos ve badirenin içinden geçmeye çalışırken, millet
fertleri göğsünü tanklara siper ederken, toplumda ve siyasi partilerde
demokrasiye ve hukuk devletine sahip çıkma iradesi ortak bir ruhla ortaya
çıkmaya başlamışken, şehitlerimizin kanı daha
kurumamışken, hâlâ şehitler vermeye devam ederken bazı
çiğ ve sığ zihniyetlerin kaostan başkanlık
devşirmeye çalışan ifadelerini esefle kınıyoruz,
şiddetle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Akçay, bir dakikada
tamamlayalım lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bu kaostan
başkanlık devşirmeye çalışan ifadeleri
kınıyorum.
Ülkemiz terör örgütleri tarafından yoğun
bir saldırı altındadır. Bir yandan Fethullahçı terör
örgütünün özellikle kamudaki yapılanmasıyla mücadele ederken
diğer yandan PKKnın saldırıları da devam etmektedir.
Dün Siirtte askerî aracın geçişi sırasında yola
döşenen patlayıcının infilak ettirilmesi sonucu 3 askerimiz
şehit olmuştur. Hakkâride polis karakoluna yine teröristlerce
bombalı araçla düzenlenen saldırıda 2 polisimiz şehit
olmuştur ve bu saldırıda 1i sivil, 10u polis, 11
vatandaşımız yaralanmıştır. Şehitlerimize
Allahtan rahmet, kederli yakınlarına ve büyük Türk milletine
başsağlığı, yaralılarımıza acil
şifalar diliyorum.
Türk milleti her türlü terörist faaliyet
karşısında dimdik ayaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) İster FETÖ ister PKK
isterse IŞİD olsun, Türkiye bu zalimlere boyun eğmeyecek kadar
kudretlidir. Terörle mücadele millî bir davadır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akçay.
Sayın Altay, buyurun.
İki dakika süre veriyorum.
18.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak Kamışlıda IŞİDin üstlendiği
insanlık dışı katliamı şiddet ve nefretle
kınadıklarına, hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet
dilediğine, Siirt ve Hakkâride 3 asker ve 2 polisin şehit
olduğuna, Türkiye Büyük Millet Meclisinin terör sorunuyla ilgili yüksek
duyarlılık göstermesini talep ettiğine, Avrupada bazı
basın-yayın kuruluşlarında 15 Temmuz darbesiyle ilgili kimi
değerlendirmeleri kayda değer bulmadıklarına ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Dün, Mardin ilimizin Nusaybin ilçesinin
karşısında bulunan Kamışlı kentinde, vahşi
terör örgütü IŞİDin üstlendiği insanlık
dışı bir katliam yaşandı. Burada hayatını
kaybedenlere -bizdeki bilgi 52 kişi, artmış da olabilir zira 170
kişinin de yaralandığını biliyoruz- öncelikle
Allahtan rahmet diliyorum.
Türkiye'nin -biraz önce bir sayın grup
başkan vekilinin dediği gibi- Pariste, Romada bu tür
saldırılarda gösterdiği refleksi, Hükûmetimizin burada da
göstermesini işin doğrusu bekliyoruz. Terör mağduru her insan
birdir bizim için, rengi, dili, dini, ırkı ne olursa olsun.
Bu bakımdan, 15 Temmuz girişiminden sonra,
devletin bölgedeki diğer terör örgütlerine yönelik reflekslerinde bir
azalmanın olması da kabul edilemez. Tekrar, bu alçak
saldırıyı Cumhuriyet Halk Partisi grubu adına şiddetle
ve nefretle kınıyoruz, yaralılara acil şifa diliyoruz.
Öte yandan, gene bu sabaha karşı, dün,
Siirt ve Hakkâride 3 askerimizin, 2 polisimizin şehit olduğu
haberiyle sarsıldık. Darbeyi püskürten Meclisin, terörün bitmesi
noktasında da artık Türkiye'nin içinde, kıyısında,
kenarında terör olaylarının son bulması konusunda da el
birliğini, güç birliğini hayata geçirmesi gereğinin
altını hep çizdik.
Türkiye Büyük Millet Meclisi bombaların
altında çalışmış bir Meclistir. Terör sorunuyla ilgili
olarak da derhâl
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Başkanım, bitiriyorum. Ben dün de kullanmadım biliyorsunuz.
BAŞKAN Tamamlayalım bir dakikada lütfen.
Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Türkiye Büyük
Millet Meclisinin bu konuda da yüksek duyarlılık göstermesini sayın
Genel Kuruldan talep ediyorum.
Öte yandan, Avrupada bazı
basın-yayın kuruluşlarında 15 Temmuz darbesiyle ilgili kimi
değerlendirmeleri görüyoruz. Bu değerlendirmeleri kayda değer
bulmuyoruz, topuna hadi oradan diyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın İnceöz, size de iki dakika süre
veriyorum.
Buyurun.
19.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün, yurt
dışı basınındaki gerçekleri çarpıtan
eleştirileri kabul etmediklerine, OHAL kararı
alınmasının atılması gereken bir adım
olduğuna, eleştiriler yapılırken üniformalı vatan
hainleri ile üniformalı gerçek askerlerin ayrımını
ayırt ederek yapılması gerektiğine, sadece Fethullahçı
terör örgütüyle değil PKK terör örgütüyle mücadelenin de
kararlılıkla devam edeceğine ve şehitlere Allahtan rahmet
dilediğine açıklaması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ben de Engin
Beyin son değerlendirmesine katıldığımı,
özellikle yurt dışı basınındaki bu eleştirileri
kabul etmediğimizi belirtmek istiyorum. Her şey Türkiyenin ve
dünyanın gözü önünde cereyan etmiş, görüntüler
15 Temmuz gecesi
yaşananlar, çok apaçık bir şekilde, devlet kurumları
içerisine, özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri içerisine sızmış
ve yıllarca kendilerini kamufle etmiş bir yapı tarafından,
sinsi vatan hainleri tarafından gerçekleştirilmiş bir darbe
girişimidir ve bu anlamda da yaşananlar ortadadır. Aynı
kanaatle, bütün bu eleştirilere, haksız ve yersiz bir şekilde
yazan ve gerçekleri çarpıtan tüm basına biz de buradan hadi oradan
diyoruz, bunları kabul etmediğimizi net bir şekilde
tavrımızla da ortaya koymuş oluyoruz.
Burada 15 Temmuz gecesi yaşananlara, darbe
girişimine karşı, biliyorsunuz, OHAL kararı
alındı bu terör örgütüyle mücadele için, kanun hükmünde kararnamelerle.
Burada şunu özellikle belirtmek istiyoruz: Bunlar, ülkemizin,
demokrasimizin, devletimizin, her alanda, kurumları içerisindeki
yapının temizlenmesi için atılması gereken
adımlardı. Burada Parlamentoya da tavrından dolayı yürekten
teşekkür ediyoruz.
İkinci bir konu: Özellikle Türk Silahlı
Kuvvetlerinin içerisine sızmış bir yapının
gerçekleştirmiş olduğu darbe girişiminden bahsediyoruz. Bu
anlamda da orada kahramanca, fedakârca canını hiçe sayarak mücadele
eden, gerek Emniyet gerek askeriyenin içerisindeki kahraman askerlerimizin,
Emniyet güçlerimizin de buradan hakkını vermek gerekir, bunun
ayrımının çok net bir şekilde yapılması gerekir.
Burada üniformalı vatan hainleri ile üniformalı gerçek askerlerimizin
ayrımını eleştiriler yapılırken ayırt ederek
yapmamız lazım ve topyekûn bir zan altında bırakmamak
gerektiği kanaatindeyim. Bu ayrıma da dikkat etmemiz lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Siz de bir dakikada tamamlayın
lütfen.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Tekrar 15 Temmuz
darbe girişiminde hayatlarını kaybeden şehitlerimizi
rahmetle anarken sadece mücadelemizin Fethullahçı terör örgütüyle
değil, bugün bir taraftan da PKK terör örgütüyle mücadelemizin de
kararlılıkla devam edeceğini, bu arada askerlerimize,
hayatlarını kaybeden şehitlerimize ben tekrardan Allahtan
rahmet diliyorum.
İnşallah, Türkiye buradan, bu süreçten
demokrasisini, kurumlarını çok daha güçlendirerek, önüne koyduğu
hedefleri gerçekleştirme konusunda azimli ve kararlı bir şekilde
yoluna devam edecektir diyor, saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın
Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bostancı.
20.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
şehit olan 5 güvenlik görevlisine Allahtan rahmet dilediğine ve
Kamışlıdaki terör eylemini şiddetle lanetlediğine
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - İki hususu
ifade edeyim: 5 güvenlik görevlimiz şehit oldu -İlknur
Başkanımız zamanı yetmediği için değinemedi-
Allahtan rahmet diliyoruz. Terörle mücadele mutlak surette kararlı bir
şekilde sürecek.
Kamışlıdaki terör eylemini
şiddetle lanetliyoruz. Televizyonlar olayı gösterdi, bir vahşet.
Bir kadın, yaşlı bir kadın, kendi hâlinde bir kadın
dizlerine vurarak başına gelen felaketin âdeta sembolü hâline geldi,
benim gördüğüm. Müthiş bir facia. Hiçbir farkı yok, kim yaparsa
yapsın masum insanların arasına bombalı araçlarla girip
onları katledenlere lanet ediyoruz.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının, bütün terörist faaliyetleri lanetlediğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN Terör örgütlerini ve terörist
eylemleri bizler de lanetliyoruz. Kimden gelirse gelsin, kime karşı
işlenirse işlensin bütün terörist faaliyetleri bir kez daha
lanetliyoruz.
Gündeme geçiyoruz.
Başkalığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç adet önerge vardır, ayrı
ayrı okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu ve 22
milletvekilinin, beyaz et sektörünün sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/283)
5/1/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülke ekonomisi ile toplum beslenmesine ciddi
katkılar sağlayan beyaz et sektörünün sorunlarının tespit
edilip çözüme kavuşturulması için Anayasamızın 98inci
maddesi, İç Tüzükümüzün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince bir
araştırma komisyonu kurularak konunun tüm boyutlarıyla
araştırılmasını saygılarımızla arz
ederiz.
1) Okan Gaytancıoğlu (Edirne)
2) Mehmet Tüm (Balıkesir)
3) Uğur Bayraktutan (Artvin)
4) Bülent Kuşoğlu (Ankara)
5) Mehmet Göker (Burdur)
6) Tahsin Tarhan (Kocaeli)
7) Akın Üstündağ (Muğla)
8) Şerafettin Turpcu (Zonguldak)
9) Erkan Aydın (Bursa)
10) Ünal Demirtaş (Zonguldak)
11) Kazım Arslan (Denizli)
12) Didem Engin (İstanbul)
13) Ahmet
Akın (Balıkesir)
14) Sibel
Özdemir (İstanbul)
15) Devrim
Kök (Antalya)
16) Hilmi
Yarayıcı (Hatay)
17) Kemal
Zeybek (Samsun)
18) Mahmut
Tanal (İstanbul)
19) Ali
Şeker (İstanbul)
20) Ali
Yiğit (İzmir)
21) İrfan
Bakır (Isparta)
22) Ömer
Fethi Gürer (Niğde)
23) Tur
Yıldız Biçer (Manisa)
Gerekçe:
Ülkemiz ekonomisine ve ihracata ciddi katkılar
sağlayan tavukçuluk sektörünün sorunları her geçen gün
artmaktadır. 2000li yılların ikinci yarısında tüm
dünyayı etkileyen kuş gribi hastalığından ciddi olarak
etkilenmesine rağmen, bu krizi fırsata dönüştürerek modern
işletmeler ve tamamen hijyene dayalı bir üretim ve pazara erişim
politikasıyla Türkiye ekonomisinde prestijli bir yer alan tavukçuluk
sektörü, bugün çeşitli nedenlerden dolayı birçok sorunla
karşı karşıyadır. Sektörde doğrudan
çalışan 200 bin civarındaki kişinin yanı sıra,
yan sanayici, tedarikçileri ve kümesleri işleten ailelerle birlikte düşünüldüğünde
yaklaşık 1 milyonu aşkın kişinin geçimini
sağladığı beyaz et sektörünün sorunlarının
çözülmesi ülkemiz ekonomisi açısından çok önemlidir.
Bugün ülkemizde beyaz et sektöründe faaliyet
gösteren birçok firma batma tehlikesiyle karşı
karşıyadır. Türkiye'nin birçok bölgesinde faaliyet gösteren
firmalar ciddi finansman sorunlarıyla karşı karşıya
olup iflas erteleme ya da iflas talep etmişlerdir. Yine, üretim kapasitesi
ilk sıralarda olup büyük çaplı üretim yapan birçok şirket
ekonomik krizle boğuşmaktadır ve borçlarını ödeyemez
duruma gelmiştir.
2011 yılında çıkmış ve 2016
yılı itibarıyla uygulamaya girmiş olan hayvansal yan ürün
olan tavuk kesim atıklarının -iç organ, tüy, baş gibi-
yüksek basınçlı sterilize kaplarda pişirilerek elde edilen tavuk
ununun kanatlı yemlerinde kullanımının yasaklanması da
ekonomik boyutu çok büyük bir karardır.
Bu ve bunlara benzer birçok
nedenden dolayı emek yoğun bir sektör olan beyaz et sektöründe
faaliyet gösteren kuruluşlar darboğaza girerse, piyasalar düzenli bir
şekilde pazara ürün arz etmeyip, iflaslarını açıklayıp
piyasadan çekilirlerse sektörden geçimini sağlayan birçok insan işsiz
kalacaktır. Ciddi yatırımların
yapıldığı, modern tesisler için kaynakların
harcandığı sektör, korkarız ki böyle giderse dışa
bağımlı bir hâle bile gelebilir. Bu bilinçsiz politikalar devam
ederse, kırmızı ette olduğu gibi, yakında ithal beyaz
et de gündeme gelebilecektir. Sağlıklı ve dengeli beslenme için
ucuz bir hayvansal protein kaynağı olan tavuk etinin
fiyatlarının artması yoksul aileleri de olumsuz yönde
etkileyecektir. Beyaz et sektörü, ülkemizin mısır üretiminin neredeyse
tamamını kullanan bir sektördür. Sektörün kötü gidişi
mısır üretimi yapan çiftçilerde olumsuz etkilenecektir.
Bu yüzden, sektörün tüm
boyutlarıyla incelenmesi ve ülke ekonomisi ile toplum beslenmesine ciddi
katkılar sağlayan beyaz et sektörünün sorunlarının tespit
edilip çözüme kavuşturulması için konunun tüm boyutlarıyla
araştırılmasını saygılarımızla arz
ederiz.
2.- Mersin Milletvekili Oktay Öztürk ve 19 milletvekilinin, Millî
Eğitim Bakanlığında ataması yapılan 1.709
şube müdürünün durumunun araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/284)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danıştay 5. Dairesinin (2013/8367) esas ve
Danıştay 2. Dairesinin (2013/10363) esas sayılı
dosyaları üzerinden verilen kararlar ışığında
ataması yapılan 1.709 şube müdürünün mevcut
atamalarının iptal edilmemesi ve adayların yazılı ve
sözlü sınavlarının aritmetik ortalamasıyla yeniden
atamaların yapılmamasıyla ilgili olarak Anayasanın 98inci
maddesi ile TBMM İçtüzükünün 104 ve 105inci maddeleri gereği Meclis
araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Oktay Öztürk (Mersin)
2) Erkan Akçay (Manisa)
3) Mehmet Günal (Antalya)
4) Fahrettin Oğuz Tor (Kahramanmaraş)
5) Celal Adan (İstanbul)
6) Ümit Özdağ (Gaziantep)
7) Kadir Koçdemir (Bursa)
8) Mevlüt Karakaya (Adana)
9) Mustafa Mit (Ankara)
10) Kamil Aydın (Erzurum)
11) Ruhi Ersoy (Osmaniye)
12) Baki Şimşek (Mersin)
13) Mehmet Parsak (Afyonkarahisar)
14) Zühal Topcu (Ankara)
15) Nuri Okutan (Isparta)
16) İsmail Ok (Balıkesir)
17) İzzet Ulvi Yönter (İstanbul)
18) Erkan Haberal (Ankara)
19) Seyfettin Yılmaz (Adana)
20) Zihni Açba (Sakarya)
Gerekçe:
Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde
Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel
Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Yönetmelik 31 Ağustos 2013 tarih ve 28751 sayılı Resmi Gazetede
yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bakanlar Kurulunun bu çerçeve
yönetmeliği doğrultusunda Millî Eğitim Bakanlığı
tarafından 12 Ekim 2013 tarihinde 28793 sayılı Resmi Gazetede
Millî Eğitim Bakanlığı Personelinin Görevde Yükselme, Unvan
Değişikliği ve Yer Değiştirme Suretiyle Atanması
Hakkında Yönetmelik yayınlanmıştır. Her iki
yönetmelikte de özetle; şube müdürü, müdür ve bunlarla aynı düzeydeki
diğer görevlere atanacaklardan yazılı sınavda en yüksek
puan alan adaydan başlamak üzere, ilan edilen kadro veya pozisyon
sayısının 5 katına kadar adayın sözlü sınava
alınacağı, sözlü sınavda 100 üzerinden en az 75
alanların başarılı sayılacağı, sadece sözlü
sınav sonucunun atamaya esas puan olacağı ifade edilmiştir.
Anılan yönetmelik doğrultusunda, 29
Aralık 2013 tarihinde ÖSYM yazılı sınav yapmış,
ardından Millî Eğitim Bakanlığı tarafından 10-28
/2/2014 tarihleri arasında sözlü sınavlar
yapılmıştır. Bu doğrultuda da atamalar 16/4/2014
tarihinde sadece sözlü, mülakat puanı esas alınarak
yapılmıştır. Atamalar yapılmadan önce TÜRK
EĞİTİM-SEN tarafından sadece sözlü sınav puanı
esas alınarak atama yapılması işlemi ve çeşitli
maddelerin iptali için ilgili yönetmelikler Danıştay nezdinde davaya
konu edilmiştir. Bu doğrultuda, Danıştay 5. (Dairesince
2013/8367)E ve Danıştay 2. Dairesince (2013/10363)E sayılı
yürütmeyi durdurma kararları verilmiştir. Her iki kararda da özetle,
şube müdürlüğü atamaları için sadece sözlü sınavla atama
yapılamayacağı, objektif olan yazılı sınavın
değerlendirme dışı bırakılamayacağından
söz edilmiştir.
Ancak, Millî Eğitim Bakanlığı,
yürütmesi durdurulan madde kapsamında tek başına sözlü
sınav sonuçlarına göre oluşturulan ve başarı sıralamaları
esas alınarak yapılan şube müdürü atamalarını iptal
etmemiştir.
Bu bilgiler doğrultusunda;
1) Yazılı sınavını kazanan
1.709 şube müdürünün hangi eğitim sendikalarına üye olduğu
konusu araştırılmalıdır.
2) Millî Eğitim Bakanlığı
tarafından yargı kararlarının uygulanmamasının
sebepleri araştırılmalıdır.
3) Yargı kararlarının
uygulanmaması nedeniyle sorumluları hakkında neden işlem
yapılmadığı araştırılmalıdır.
3.- Bolu Milletvekili Tanju Özcan ve 20 milletvekilinin,
çiftçilerin kredi borcu dolayısıyla içinde bulundukları
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/285)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye'de yaklaşık 5 milyon çiftçi
bulunmaktadır. Gelişmiş ülkelerin sosyal ve ekonomik
refahının temelinde tarıma verdikleri önem ve tarımın
gelişmesi yatmaktadır. Tarımı gelişmiş ülkelerde
kooperatiflerin ve çiftçi örgütlerinin payı ve önemi büyüktür. Ülkemizdeki
tarımsal kooperatifler gelişmiş ülkelerdeki seviyelere
ulaşamamıştır.
Ülkemizde tarımsal girdi seviyeleri her geçen
gün artmaktadır. Girdi fiyatlarının yükselmesi gübre
kullanım oranını azaltmakta, bu da verimin ve kalitenin
düşmesine sebep olmaktadır. Mazottaki ve gübre fiyatlarındaki
değişkenler tarımın sürdürülebilirliği konusunda büyük
önem taşımaktadır.
Ülkemizdeki 5 milyon çiftçiden çiftçi kayıt
sistemine kayıtlı 2 milyon 100 bin çiftçinin tarımsal
desteklerden yararlandığı düşünülürse tarımsal
girdilerin kontrol altına alınması ve üretim maliyetlerinin
düşürülmesi zorunludur.
Son zamanlarda, yazılı ve görsel
basında yabancı sermayeli bankaların cazip ödeme
kolaylığı vaadiyle kredi seçenekleri sunduğu görülmektedir.
Kamu bankalarından kredi almanın zaman alması çiftçileri
yabancı sermayeli bankaların kredilerine yöneltmektedir.
Sermayesi kısıtlı olan çiftçilerimiz,
kendilerine umut olarak gösterilen kredilere yönlendirilmektedir. Pazar
fiyatlarındaki dengesizler neticesinde, emeğinin
karşılığını alamayan çiftçiler kredilerini
zamanında ödeyememektedirler. Borcunu kapatamayan çiftçiler diğer bir
bankadan kredi almak suretiyle borçlarını kapatmak yoluna gitmekte,
bu da sorunu daha da derinleştirmektedir.
Türkiye genelinde binlerce tarım arazisi
özellikle özel bankaların ipotek kıskacı altındadır.
Çiftçilerimizin borçlarının yeniden
yapılandırılması için gerekli yasal düzenlemelerin
ivedilikle çıkarılması gerekmektedir. Birçok çiftçi tarım
arazilerini satarak büyük şehirlere göç etmektedir. Hükûmet, çiftçilerin
verdikleri emeklerin karşılığını tam olarak alabilmesi
için gerekli destekleri bir an önce hayata geçirecek düzenlemelere hız
vermelidir.
Son BDDK verilerine göre, 2014 yılında
tarımda kullanılan toplam kredinin yaklaşık yüzde 3,45i
takibe düşmüş kredileri kapsamaktadır. Takibe düşmüş
kredilerin -bankalar bazında incelendiğinde- büyük oranının
yabancı sermayeli bankalara ait olduğu görülmektedir. Kredilerini
ödeyemeyen çiftçilerin toprakları yabancıların eline geçmekle
karşı karşıyadır. Çiftçilerimiz ürünlerini,
geleceklerini kurtarmak isterlerken arazilerinden olmaktadırlar. Bu
sorunun ileriki yıllarda büyük problemlere zemin
hazırlayacağı unutulmamalıdır.
Çiftçilerimizin kredi borcu dolayısıyla
içinde bulundukları sorunların tespit edilip çözüm önerilerinin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98inci, İç Tüzükün 104 ve
105inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederim.
1)
Tanju Özcan (Bolu)
2)
Kadim Durmaz (Tokat)
3)
Gülay Yedekci (İstanbul)
4)
Mevlüt Dudu (Hatay)
5)
Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
6)
Cemal Okan Yüksel (Eskişehir)
7)
Nurhayat Altaca Kayışoğlu (Bursa)
8)
Aylin Nazlıaka (Ankara)
9)
Mehmet Gökdağ (Gaziantep)
10)
Mahmut Tanal (İstanbul)
11)
Ceyhun İrgil (Bursa)
12)
Çetin Osman Budak (Antalya)
13)
Haydar Akar (Kocaeli)
14)
Niyazi Nefi Kara (Antalya)
15)
Ali Şeker (İstanbul)
16)
Aydın Uslupehlivan (Adana)
17)
Şenal Sarıhan (Ankara)
18)
Barış Karadeniz (Sinop)
19)
Namık Havutça (Balıkesir)
20)
Onursal Adıgüzel (İstanbul)
21)
Devrim Kök (Antalya)
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi, gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Uluslararası
İşgücü Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Uluslararası İşgücü Kanunu Tasarısı (1/727)
ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporunun (S. Sayısı: 403) (X)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Dünkü birleşimde İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 403 sıra sayılı
Kanun Tasarısının birinci bölümünde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştı.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm, 28inci maddenin (2)nci
fıkrası, (3)üncü fıkrasının (a), (b), (c), (ç) ve (d) bentleri, (e) bendi, (f) bendi, (g) ve
(ğ) bentleri, (4)üncü fıkrası, (5)inci
fıkrasının (a) bendi, (b) bendi, (c) bendi, (ç) bendi, (d) ve
(e) bentleri, (6)ncı, (7)nci ve (8)inci fıkraları, (9)uncu
fıkrası, (10)uncu fıkrası, (11)inci fıkrasının
(a) bendi, (b) bendi, (c) bendi, (ç) bendi, (d) bendi, (e) bendi, (f) bendi,
(g) bendi, (ğ) bendi, (h) bendi, (12)nci fıkrası ile geçici
madde 1 dâhil 28inci maddenin (2)nci fıkrası ile 30uncu maddeleri
kapsamaktadır.
Şimdi, ikinci bölüm üzerinde söz isteyen
sayın milletvekilleri: Grupları adına, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Kaçar,
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili
Sibel Yiğitalp, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kayseri
Milletvekili Çetin Arık, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı; şahıslar adına yine Mustafa
Kalaycı ve İsmail Tamer var.
Gruplar adına ilk söz, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Kaçara
aittir. Yok.
Gruplar adına diğer söz, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sibel
Yiğitalpe aittir.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
On dakikadır süreniz.
HDP GRUBU ADINA SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, Rojavanın
Kamışlı kentinde dün sabah IŞİDliler tarafından,
IŞİD cani örgütü tarafından bir saldırı
yapıldı. Bu insanlık düşmanı, katliamcı IŞİD
zihniyetini, barbar çetesini lanetliyorum. Yaşamını yitirenlere
Allahtan rahmet diliyorum. Başta Kürt halkı olmak üzere Rojava
halkına ve ailelerine başsağlığı diliyorum,
yaralılara da geçmiş olsun diyorum.
Öncelikle, görüştüğümüz yasa
tasarısında daha çok maddede uzlaşabileceğimizi
düşünüyorduk. Yine de birkaç fıkra üzerinde anlaşmış
olmayı olumlu bir adım olarak görüyorum. Demek ki istenildiği
zaman uzlaşılabiliyormuş. Umuyorum ki uzlaşma zemini bu 15
Temmuzdan ders çıkarıldığı içindir ve dilerim ki
uzlaşma zemini artarak devam eder.
Biz HDP olarak kapitalizmin, emek sömürüsünün, gelir
dağılımındaki uçurumun, açlık ve yoksulluğun en
asgari düzeye getirilmesi gerektiğini her platformda dile getirdik. Yerli
ya da yabancı işçi ve emekçilerin insan onuruna yaraşır
ekonomik ve sosyal koşullara sahip olmasını savunuyoruz ve
savunmaya da devam edeceğiz. Kadın işçi ve emekçilerin üretim
sürecindeki eşitsiz konumları da mutlaka yapılan her
tasarıda ayrıca yer almalıdır. İşte tüm bunlardan
hareketle yabancı kişiler için çıkarılacak bir temel
kanunun gerekli özenle yapılması için tasarıyı komisyonda
görüştüğümüz zaman ısrarla bir alt komisyon olmasını
istedik ve çalışmaların orada devam etmesini önermiştik.
Bir alt komisyon kurulsaydı bu kanun tasarısı çok daha iyi
hazırlanmış olabilirdi.
Ne kadar çabalarsak çabalayalım, tasarıya
meslek örgütleri ve sivil toplum kuruluşları yeterince dâhil
edilmedi. Bu kurumların dâhil edilmemesinin eksiklerini biz öngörebildik.
Eğer yeterince dâhil edilmiş olsaydı, toplumun her kesiminin
ortaklaştığı bir tasarı ortaya çıkacak ve
toplumsal mutabakat daha da sağlanmış olacaktı.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; savaştan dolayı göçe zorlanan ve Türkiyeye gelmek
zorunda bırakılan mültecilere burada bulundukları süreç
içerisinde güvenceli bir çalışma, yaşam ve makul bir gelir
sunmak bizim açımızdan insani bir zorunluluktur. Bugün ülkemizde
geniş tanımlı işsizlik yüzde 20, kayıt
dışı çalışma oranı ise yüzde 40tır. Üretime
ve istihdama değil, tüketime ve borca dayalı üretim modelini
benimseyen ülkemizde, mültecilere yönelik güdülecek plansız ve denetimsiz
bir istihdam politikası işsizliği ve kayıt
dışılığı daha da artıracaktır.
Yurttaş ve yabancı iş gücü tanımı adı
altında istihdam edilmesi planlanan kişiler arasında bir rekabet
ortaya çıkmasına ve gerekçede bahsedilen kamu düzeninin tesis
edilmesine değil, bozulmasına yol açacaktır. Olması
gereken, istihdama dayalı bir üretim politikası belirlenmesidir. Söz
konusu kanun tasarısında bu sorunlara dair hiçbir düzenleme
yapılmadığı gibi, amacı da mültecilerin istihdam hakkı
değil, sermaye kesimine ne pahasına olursa olsun ucuz iş
gücüdür. Bunu tasarıdaki nitelikli iş gücü vurgusundan da
anlayabilmekteyiz.
Tekrar belirtmek istiyorum: Yabancı
işçiler açısından Türk soyluluğun çalışma izninin
alınmasına bir avantaj olarak belirlenmesi, özünde ayrımcı
bir uygulamadır. Herhangi bir soydan gelmenin nitelikli ve eğitimli
iş gücü olmayı garantilemediği açıktır. Bu nedenle,
çalışma iznine dair özel soy uygulamalarının soy, ırk
ve etnik köken gibi kişilerin kendilerinin karar vermedikleri özellikleri
üzerinden belirlenmesi mantık dışıdır.
Değerli milletvekilleri, yabancı iş
gücüyle ilgili bir kanun tasarısı aslında nasıl
olmalıydı, biliyor musunuz? Eşitlikçi olmalıydı,
ayrımcı olmamalıydı, toptancı olmamalıydı.
Eşitlikçi olmalıydı çünkü nitelikli-niteliksiz iş gücü
ayrımı yapılmamalıydı. Savaştan kaçıp buraya
gelmek zorunda kalan yabancıların hepsini kapsamalı, hepsine
aynı imkânları sağlamalıydı. Mevsimlik işçileri,
kayıt dışı çalışan, sizin niteliksiz diye
adlandırdığınız kişileri de içermeliydi.
Ayrımcı olmamalıydı, belli bir soydan gelenler için
istisnai bir madde konulmamalıydı. Tüm halklar için aynı
koşullar geçerli olmalıydı. Toptancı olmamalıydı,
kadınlar, engelliler için pozitif ayrımcılık
yapılmalıydı. Bilmelisiniz ki savaşlardan en çok
kadınlar etkilenir çünkü. Tüm bunlara ek olarak tüm topluma
anlatılmalı, ortaklaşarak uzlaşma zemininde
hazırlanmalıydı.
Bugün görüşmeye devam edeceğimiz 28inci
maddenin fıkralarından, ilgili bakanlığın, YÖKün
İçişleri Bakanlığından görüş almasına
ilişkin uygulamanın kaldırılması istenmektedir. Kamu
hizmeti sunan öğretim elemanlarının güvenlik kontrollerinin
yapılmaması uygun değildir. Bu fıkranın metinden
çıkarılması gerekmektedir.
Yine, ilgili maddenin (9)uncu fıkrasında
ise kamuda çalışan sağlık emekçilerinin Türk veya ülke
vatandaşı olma zorunluluğu kaldırılmak isteniyor.
Peki, yabancı sağlık personeli istihdam ederken hangi kriterleri
gözeteceksiniz? Bu kişilerin yetkin olup olmadığını
nasıl tespit edeceksiniz? Sağlık hakkı Anayasayla güvence
altına alınmış bir haktır. Kamu
sağlığını tehlikeye atabilecek bu maddenin
tasarıdan çıkarılması gerekmektedir.
Yine, aynı maddenin ilgili fıkrasında
yabancı öğrencilerin haftalık çalışma süresi
düzenlenmektedir. İlgili tasarının madde gerekçesinde
Türkiyede bir yükseköğrenim kurumunda örgün öğretim
programlarına kayıtlı yabancı öğrencilere
çalışma hakkı getirilmekte. diye açıklanmaktadır.
Oysa yabancı öğrencilerin çalışma izinleriyle ilgili
düzenleme 6485 sayılı Yasanın 41inci maddesinde
düzenlenmiştir ve yabancı öğrenciler, hâlihazırda, haftada
yirmi dört saati aşmamak kaydıyla kısa süreli işlerde
çalışabilmektedir. Öngörülen kanundaki gibi, çalışma
saatinin yirmi dört saat olarak belirlenmesi gerekmektedir.
İlgili yasanın (h) bendiyle Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının ön izin
verme yetkisi kaldırılmak istenmektedir. Mevsimlik işçiler
hâlihazırda ülkenin en dezavantajlı gruplarıdır. Zaten
düşük ücretle ve insani olmayan koşullarda yaşayarak
çalışan 4 milyona yakın mevsimlik işçiyi bir de
yabancı işçilerle karşı karşıya getirmek
mantıklı mıdır? Hâlihazırda çalışmakta olan
mevsimlik işçilerin çalışma koşullarının
düzenlenmesi gerekirken bir de yabancı işçilerin bu istihdama dâhil
edilmek istenmesi geri dönülmez sorunlara yol açacaktır. Bu alanda yetkili
bakanlık olan Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığının ön izninin muhakkak suretle
kaldırılmaması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, sonuç olarak şu
an gördüğümüz yasa tasarısı denetimsiz bir sermaye akışı
ve denetimsiz bir hizmet sunumunu yasalaştırmak anlamına
geliyor. Tek cümleyle ifade etmek isterim ki bu yasa ülkemizdeki emekçileri
mülteci konumuna getirecektir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Gruplar adına diğer söz sahibi Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Çetin Arık.
Buyurun Sayın Arık. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÇETİN ARIK (Kayseri)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bugün şehit olan askerlerimize
Allahtan rahmet, yüce milletimize de başsağlığı
diliyorum.
Sözlerime Mehmetçikin kıyafetlerinin
arkasına gizlenen teröristler tarafından gerçekleştirilen 15
Temmuz darbe girişiminde şehit olan asker, polis ve sivil
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet dileyerek başlamak
istiyorum. Kendi Meclisini bombalayan, kendi halkına ateş açan,
günahsız Mehmetçik ile polisi, halkı karşı
karşıya getirmeye çalışan bu hainler asla Türk askeri
olamaz, bunlar olsa olsa terörist olurlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bunun yanı sıra, darbe girişiminin
duyulduğu andan itibaren siyasi görüşü ne olursa olsun ellerinde Türk
Bayraklarıyla sokaklara inerek darbeye karşı tek vücut olan,
demokrasinin ve parlamenter sistemin yaşamasına inanarak duyarlılık
gösteren vatandaşlarımıza da buradan teşekkür etmek
istiyorum.
Değerli milletvekilleri, içerisinden
geçtiğimiz bu zor günlerde, bu tarihî günlerde hâlâ bertaraf
edilmemiş olan bu tehlike karşısında birlik ve beraberlik
iklimini sarsmamak, daha da güçlendirmek gerekiyor. Bu birlik ve
beraberliğin en güzel örneğini de bu milletin temsilcileri olarak 15
Temmuz gecesi bombalar altında Gazi Meclis çatısı altında
sergiledik. Evet, Kurtuluş Savaşında savaş hâlinde
çalışan, hatta bizzat savaşa komuta eden Gazi Meclis hiçbir
koşul altında kapanmamalı. Maalesef ki geçen hafta alınan
OHAL kararıyla sadece Hükûmetin aktör olacağı kanun hükmünde
kararnamelerle Meclis işlevsiz hâle getirildi. Oysaki, İstiklal Savaşında
Meclisimizin yaptığına benzer biçimde âdeta bir Meclis hükûmeti
gibi hareket etmemiz, ülkemizi felakete sürüklemeye çalışan
düşmanlara ve şer odaklarına verilebilecek en iyi cevap
olacaktı. Evet, olması gereken, Gazi Meclisi aktif olarak
çalıştırmaktı.
Değerli milletvekilleri, 1980
yılından bugüne kadar geçen sürede Fethullahçı terör örgütünün
artan bir oranda devletimizin kurumları içerisine göz göre göre
sızdığını herkes biliyor. Bu süreçte önceki AKP
hükûmetlerinin çok büyük vebali olduğunu, çok büyük pay sahibi
olduğunu da hepimiz biliyoruz. Bunun hesabının elbette ki
verilmesi gerekiyor ancak bu hesaplaşmanın yapılacağı
gün, bugün değildir. Bugün yapılması gereken,
yanlışlardan kurtulma adı altında yeni yanlışların
yapılmamasıdır.
Değerli milletvekilleri, kamuda yaşanan
tasfiyeler de gösteriyor ki Türkiyenin en önemli sorunlarından biri
liyakat sistemini dışlayan kayırma sisteminde yatmaktadır.
Kayırma sistemi kamu görevlilerinin hem hizmete giriş hem hizmette
kalış hem de hizmette terfi ediş bakımından belirli
bir ideolojiye, siyasal partiye aidiyet veya da bağlılık
ölçütüne göre dağıtılması olarak tanımlanabilir.
Maalesef gelişmiş ülkelerde henüz 19uncu yüzyılda büyük ölçüde
terk edilmiş bulunan bu kayırma sistemi ülkemizin 21inci
yüzyılında hâlâ büyük oranda hâkim anlayış olarak devam
etmektedir. Bu tasfiyelerin ardından kamuoyunda yeni bir endişe
baş göstermiştir. Yurttaşlarımız kamudan tasfiye
edilen FETÖ mensuplarının yerine liyakatin gözardı edilerek
başka bir cemaatin, başka bir tarikat mensuplarının
yerleştirileceği endişesini taşıyor; böyle bir
girişim bu ülkeye yapılabilecek en büyük ihanettir. Devlette görev
almanın kıstası mutlaka ve mutlaka liyakat olmalıdır.
Değerli milletvekilleri, milletin
çocuklarıyla Van Gölünden kaç kova su çıkar? Kirpinin kaç dikeni
vardır? gibi saçma sapan sorularla dalga geçenler, öte yandan FETÖ
mensuplarına sınavdan önce soruları vererek çeşitli
kurumlarda işe girmelerini sağlayanlar bu milletten özür dilemeli ve
haksızlığa uğrayan vatan evlatlarının
hakkını da teslim etmelidirler. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, tarih boyunca hukuk ve
adalet kavramları hep önemli olmuştur. Haklı ve
haksızın ayırt edilmesi adaletle sağlanır. Adalet
kavramı hukuk kurallarına uygunluğu içerir. Hukuk, herkes ona
uyar ve saygı duyarsa geçerli bir hüküm oluşturur. Eğer hukukun
dışına çıkmak, hukukun dışına çıkarak
fiilî durum yaratmak alışkanlık hâline getirilirse, hele de bunu
ülkeyi yöneten, iktidar gücünü elinde bulunduranlar yaparsa hukuk hükmünü
kaybeder. Adalet bütün hak dinlerinde Allaha, Peygambere ve ahirete inanmadan
sonra dördüncü temel değer olarak kabul edilmiştir. Adalet mülkün,
devletin ve özgürlüklerin temelidir.
Değerli milletvekilleri, kanun hükmünde
kararnamelerle adalet, hak ve hukuka uygunluk sağlanamaz; inanç ve
düşünce özgürlüğü, hak arama özgürlüğü ve teşebbüs
özgürlüğü gibi temel haklardan, huzur ve mutluluktan bahsedilemez; millî
irade ile yüce milletimizin arzu ettiği birlik ve beraberlik iklimi
sağlanamaz.
Değerli milletvekilleri, Genel Kurulumuzda
görüşülmekte olan Uluslararası İşgücü Kanunu
Tasarısı hakkındaki görüşümü de sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki bozuk bir temel
üzerine sağlam bir bina inşa edilemez. Bu kanun tasarısı da
âdeta bozuk bir temel üzerine inşa edilmiş bir binaya benziyor. Kanun
tasarısının gerekçesinde çok yanlış bir tespit
yapılarak 1960lı yıllarda göç veren ülke konumundan artık
göç alan ülke konumuna geldiğimiz ifade edilmektedir. Bu çok
yanlış ve yanıltıcı bir ifadedir. Burada küresel
güçlerin istikrarsızlaştırdığı Afganistan,
Pakistan, Irak, Suriye gibi ülkelerden iç savaşlardan can korkusuyla
Türkiyeye gelen mülteci akını ile ekonomik gerekçelere dayalı
gerçekleşen gönüllü göç birbirine karıştırılıyor.
En önemli özelliği hayatta kalmak olan bu insanların ülkemize gelmesini
Türkiyenin bir cazibe merkezi olmasının bir kanıtı gibi
sunmak oldukça gülünç bir iddiadır. Bir ülkenin cazibe merkezi
olmasının en önemli göstergesi nitelikli beyin göçünün göç
istikametidir, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerden nitelikli
beyin göçünün gelmesidir, ülkesinden çıkan yetişmiş
insanların geri dönmesidir.
Değerli milletvekilleri, kanun
tasarısının bir başka gerekçesinde ise nitelikli
yabancıların ülkemize gelişini kolaylaştırmaktan
bahsedilmektedir. Nitelikli yabancıların ülkemize gelişini
kolaylaştırmadan önce kendi nitelikli
yurttaşlarımızın yurt dışına gidişini
önleyecek, onları ülkede tutmaya cezbedecek önlemlerin alınması
gerekir. Bakınız, OECDye göre, Türkiyenin yükseköğrenim
görmüş nüfusunun yaklaşık yüzde 4ü yurt dışına
gitmiştir.
Sayın milletvekilleri, ülkemizin iş gücü
piyasasının yapısına baktığımızda temel
göstergeler iş gücü açığına değil, iş
açığına yani işsizliğe işaret etmektedir. Bugün
80 milyona yakın dinamik bir nüfusumuz var, her yaşta, her
branşta iş yapabilecek yurttaşlarımız var. Bu gerçek
ortadayken, yerli ve millî insan kaynağımız işsiz dururken,
yurttaşlarımız iş bulamayan çocuklarına yeni iş
alanlarının açılmasını beklerken ülkesini terk ederek
gelecek iş gücünün peşinden koşmak ancak gaflettir. Böyle bir kanun
tasarısını karşımıza getiren aklın yerli ve
millî olma iddiası da gerçek dışıdır. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz üzere,
geçtiğimiz aylarda, Hükûmetin, Türk vatandaşlarının Avrupa
Birliği ülkelerine vize muafiyetiyle seyahat etmesini sağlamak üzere
bir girişimi oldu, karşılığında Avrupa
Birliğine mültecilerin serbest sığınma hakkını
engelleme sözü verildi. Bu hukuk dışı anlaşma, Türkiye
kamuoyuna zamanın Başbakanı tarafından Kayseri
pazarlığı olarak sunuldu. Elbette ki biz Kayserililer olarak bu
sıfatlandırmayı kabul etmediğimizi, reddettiğimizi,
Kayserilinin insan hayatı üzerinden pazarlık
yapmayacağını, emeğin ve alın terinin yanında
olduğunu her fırsatta dile getirdik ve dile getirmeye de devam
edeceğiz. Geldiğimiz noktada Avrupa Birliği ülkeleri AKP
Hükûmetinin bunca tavizine rağmen haddinden fazla ön yargılı
biçimde Türk vatandaşlarına vize muafiyeti vermekten
kaçındı. Ben, şimdi buradan, milletin kürsüsünden milletim adına
sormak istiyorum: Avrupa Birliği ülkeleri bizim
vatandaşlarımızı turist olarak bile kabul etmez iken bizim
çalışma izni, hatta vatandaşlık verme girişimlerimiz
hangi akla hizmet ediyor? Acaba, Türk vatandaşlığının
ve çalışma izinlerinin pazardan parayla satın alınabilen
bir meta hâline getirilmesi mi amaçlanıyor? Ben iktidar partisinin bu
yanlıştan dönmesini ve kanun teklifini geri çekmesini istiyorum.
Hepinizi, sevgi ve saygıyla selamlıyorum,
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Grupları adına son söz, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Mustafa Kalaycıya aittir.
(MHP sıralarından alkışlar)
Sayın Kalaycının bir de
şahsı adına söz hakkı var; dolayısıyla ikisini
birleştiriyorum, on beş dakika süre veriyorum.
Buyurun Sayın Kalaycı.
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 403 sıra
sayılı Tasarının ikinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz aldım; bu vesileyle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken 15 Temmuz darbe
girişimini bir kez daha nefretle ve şiddetle lanetliyorum.
Milletimizi, Meclisimizi, millî kurum ve kuruluşlarımızı
bombalayıp kurşunlayacak kadar gözü dönen FETÖcü canilerin darbe
girişimi hamdolsun başarıya ulaşamamıştır.
Darbecilere karşı canı pahasına mücadele veren, tanklara,
helikopterlere, uçaklara, en ağır silahlara, kurşunlara ve
bombalara karşı tereddüt göstermeden göğsünü siper ederek darbe
girişimini püskürten, üstün cesaretini ve demokrasi tercihini tüm dünyaya
gösteren aziz Türk milletinin bir ferdi olmaktan gurur ve onur duyuyorum.
Türk milleti hainlerden büyüktür, demokrasi darbeden
büyüktür. İster FETÖ ister PKK/PYD isterse de IŞİD olsun
Türkiyeyi geçemeyecekler, Türk milletini yenemeyeceklerdir. Türkiye zalimlere
yem olamayacak kadar kudretlidir. Bir olalım, Türkiye'nin millî dava ve
istiklaline bağlı kalalım.
FETÖ terör örgütüyle etkin ve çok boyutlu mücadele
ederken dikkat edilmesi gereken hususlar vardır. Öncelikle kişiler
hakkında işlem yapılırken kesinlikle sağlam delil ve
belgelere dayanmak esas olmalıdır. Paralel devlet yapılanmasının
tüm unsurları tespit edilmeli, hepsi birden adaletin önüne
çıkarılmalı, en ağır şekilde de
cezalandırılmalıdır. Bu yapılıyorken
masumların hakkını gasbetmek, suçsuz günahsız insanımızı
mağdur etmek en az terör örgütünün zalimliği kadar tehlikelidir.
Aldığımız yoğun şikâyet
ve eleştiriler, vatanını ve milletini canından aziz bilen
kardeşlerimizin de FETÖ terör örgütüyle aynı kategoride ele
alındığı yönündedir. Bu, doğru ve hakkaniyetli
görülmeyecektir. Bu itibarla, idari ve kanuni tedbirler alınırken
masumlara ilişilmemeli, onların hak ve insanlık onurları
çiğnenmemelidir. Toplumun her kesimi kaygılı ve huzursuzdur.
Eğer söylenenler doğruysa, FETÖ terör örgütüyle örgütsel herhangi bir
bağı veya bağlantısı olmaksızın sadece
geçmişte bu yapının banka, dernek, okul, dershaneleriyle
ilişkisi olduğu gerekçesiyle işlem yapılıyorsa
bakanlardan başbakanlara, milletvekillerinden belediye
başkanlarına, bürokratlardan parti yöneticilerine kadar Adalet ve
Kalkınma Partililerin cemi cümle alayını içeri almak gerekir.
Bunu kesinlikle suçlamak kastıyla söylemiyorum, aynı durumda
olanların yoğunlukla varlığını ortaya koymak için
belirtiyorum.
Diğer taraftan, on dört yıldır ülkeyi
yöneten ama milletin verdiği emanete sahip çıkamayan, bu
yapıyı görmeyen, göremeyenin de AKP olduğu açıktır.
Bizi kimse uyarmadı. diyemezsiniz. Bu konuda Milliyetçi Hareket Partisi
Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçelinin
uyarılarını yıllarca dinlemeyen, üstelik ona saldıran
ve hakaretler eden de Hükûmetin ve AKPnin en yetkili
ağızlarıdır.
Yine, teröristbaşı Fethullah Gülene
önceden övgüler düzenler, elini öpmek için Pensilvanyada kuyruğa
girenler, On iki yıl ne istedilerse verdik. diyenler, onları
devletin en önemli görevlerine getirenler, okullarına, banka ve
şirketlerine, derneklerine, vakıflarına, sendikalarına,
medyasına, tüm kurumlarına her türlü imkânı hem de devlet
kesesinden sağlayanlar da ortadadır.
Dolayısıyla bu süreçte iktidarda
sorumluluk mevkisinde bulunanlar, görevli ve yetkili olanlar Bizi
aldattılar, safmışız, ahmakmışız. gibi
sözlerle kendilerini bu işten sıyırmaya, sorumluluktan
kurtarmaya çalışırken eğer masum insanlar mağdur
ediliyor, zulme uğruyorsa, siyasi veya başka amaçlarla
ahlaksızca kuru iftiralar atılarak yapılan ihbarlar üzerinden
işlem yapılıyorsa bunun hesabını iki dünyada da
veremezsiniz, bunun vebalinin altından kalkamazsınız, her
şeyden önce Cenab-ı Allahın gazabından
kurtulamazsınız. O sebeple Hükûmetten beklentimiz FETÖ terör
örgütünün kökünü kuruturken suçluyu, suçsuzu birbirine
karıştırmamaktır.
Diğer taraftan, bugünlerde PKKnın alçakça
saldırıları sonucu ardı ardına şehit haberleri
gelmektedir. Hakkâri ve Siirtte, 3ü asker, 2si polis 5 şehidimiz var.
Şehit olan kahraman vatan evlatlarına Cenab-ı Allahtan rahmet,
ailelerine ve büyük milletimize sabır ve başsağlığı
diliyorum, yaralı kardeşlerimize de tez elden şifa ve deva
temenni ediyorum.
FETÖ terör örgütünde olduğu gibi, PKK ve
diğer terör örgütleriyle aidiyet, iltisak veya irtibatı olanlarla
ilgili neden işlem yapılmıyor? Başta belediyeler olmak
üzere devlette yuvalanmış terör örgütlerinin güdümünde bulunanlar
ivedilikle açığa alınmalı ve adalete teslim edilmelidir.
Yine, terör örgütleriyle aidiyet, iltisak veya irtibatı olan dernek,
vakıf tüm özel kurum ve şirketlerle ilgili de gerekli işlemler
derhâl yapılmalıdır. FETÖnün de, PKKnın da,
IŞİDin de diğer terör örgütlerinin de kökü kazınmalı,
hainlerden, alçaklardan, kalleşlerden hesap sorulmalı, hak ettikleri
cezalar verilmelidir.
Değerli milletvekilleri, bu arada bir konuyu
daha gündeme getirmek istiyorum. Darbecilere karşı mücadelede
gururumuz olan polislerimizin ekonomik ve sosyal sorunlarına artık
çözüm getirelim. Gerek çalışırken gerekse emekli olduktan sonra
polisimizin ele güne muhtaç olmadan huzurlu, itibarlı, güvenli ve insanca
bir hayat sürdürebilmesini temin edelim. Türk polisinin en başta gelen
isteği, ek göstergelerinin yükseltilmesidir. Tamamına
yakını yükseköğrenimli olan polislerimiz 3600 ek göstergeyi
haklı olarak istiyor. Kamuda emsal alınabilecek birçok kadroya
yapılan uygulamayı, verilen 3600 ek göstergenin kendilerine de
verilmesini istiyorlar. Milliyetçi Hareket Partisi olarak Hükûmetten
beklentimiz ve isteğimiz, emniyet çalışanlarının özlük
haklarını ve çalışma şartlarını iyileştirecek,
polislerimize 3600 ek gösterge verilmesini de içeren düzenlemeyi bir an önce
yapmasıdır.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte
olduğumuz tasarıda, uluslararası iş gücüne dair
düzenlemeler yapılmaktadır. 1960lı yıllardan itibaren yurt
dışına iş gücü gönderen Türkiye, sonraki yıllarda,
aynı zamanda, yabancı iş gücü kabul eden ve transit göçmenlerin
geçiş yolu olarak kullandıkları ülke konumuna gelmiştir.
Ülkemiz özellikle son yıllarda göçmen akınına
uğramıştır. Ülkemize yönelen yoğun göç hareketleri
sonucunda, gecikmeli de olsa, göç rejiminin dünyada geçerli olan politika ve
uygulamalarla uyumlu kılınması için girişimlerde
bulunulmuştur, bu konuda birçok yasal düzenleme
yapılmıştır. Ancak, ekonomik kalkınmayı
destekleyen ve kendi iş gücümüzün istihdam imkânlarını
azaltmayan uygulamalar henüz tam oluşturulamamıştır.
Türkiye kendi iş gücüne yeterli istihdam imkânı sunamamakta olup en
başta gelen sosyoekonomik sorunlardan birisi işsizliktir.
İşsizlik sorunu AKP iktidarı döneminde kronik hâle
gelmiştir. Özellikle genç işsizlik, resmî verilere göre bile, çok
yüksek oranlardadır. İstihdam ve eğitim arasındaki
bağın yeterince kurulamaması ve mesleki eğitimin iş
gücü piyasası ihtiyaçları doğrultusunda istenilen ölçüde
verilememesi, insan gücü niteliği ile iş gücü piyasasının
talebi arasında dengesizliklere yol açmış ve eş
zamanlı olarak hem işsizliğe hem de boş iş
pozisyonlarına neden olmuştur. Nitekim, ülkemizde milyonlarca
işsiz bulunmasına karşın, bugün işverenlerimiz
aradığı vasıflı elemanları bulmakta güçlük
çekmekte, hatta bazı mesleklerde bulamamaktadır. İhtiyaca göre
eleman yetiştirilememiş olması on dört yılı
aşkın süredir ülkeyi yöneten AKP hükûmetlerinin bu alandaki
beceriksizliğinin ve başarısızlığının
somut göstergesidir. Türkiye'nin genç nüfusu birçok ülkeye nazaran
fazladır. Ne yazıktır ki, stratejik üstünlük ve millî servet
olarak değerlendirdiğimiz bu gerçek hak ettiği ilgi ve
yakınlığı görememektedir. Sağlanan eğitimin,
iş imkânlarının ve hayat standardının,
geleceğimizin teminatı olduğunu sürekli
tekrarladığınız gençlerimiz açısından yeterli
olduğunu söylemek mümkün değildir. Milyonlarca gencimiz iş
aramakta, kimseye muhtaç olmadan insanca bir iş ve gelir imkânına
sahip olmayı talep etmektedir. Bu onların en tabii
hakkıdır.
Ülkemizde işsizlik sorununa çözüm
bulunamaması ve genç nüfusa yeterli istihdam imkânları
oluşturulamaması, yurt dışına yönelen göç
eğiliminin özellikle yüksek vasıflı iş gücünde
yaygınlaşmasına neden olmuştur. OECD verilerine göre
Türkiye'den yurt dışına yönelen yükseköğrenim görmüş
kişilerin sayısı 2002 yılına kıyasla 2010
yılında yüzde 82 oranında artmıştır.
Yabancı iş gücüyle ilgili bazı
düzenlemeler gerekli olmakla birlikte, bizim ülke olarak planlı bir
iş gücü göç politikası belirlemenin yanında, öncelikle
vasıflı iş gücümüzün ülkede kalmasını ve diğer
ülkelere gidenlerin geriye dönüşünü sağlayacak politikaları
uygulamamız, beyin göçünü tersine çevirmemiz gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde
çalışma hayatıyla ilgili çözüm bekleyen birçok sorun
bulunmaktadır. Bu kapsamda toplumun tüm kesimlerine insana
yaraşır iş fırsatlarının sunulduğu, iş
gücünün niteliğinin yükseltilip etkin kullanıldığı,
çalışma şartlarının iyileştirildiği,
ücret-verimlilik ilişkisinin güçlendirildiği, iş sağlığı
ve güvenliğinin sağlandığı bir çalışma
hayatı ve iş gücü piyasasının oluşturulması için
gerekli yapısal reform ivedilikle yapılmalı ve önlemler
alınmalıdır.
Taşeron işçilik, çalışma
hayatının en temel sorunu hâline gelmiştir. İnsan onuruna
yaraşır düzgün iş tanımını yok sayan taşeron
işçilik uygulaması çalışma hayatının dengelerini
bozmuş, ekonomik ve sosyal olarak büyük bir tahribata neden olmuştur.
Kölelik sistemiyle eş değer bir hâle gelen ve kabul edilemez olan bu
uygulamaya dönük politikalar bir an önce terk edilmelidir. AKP Hükûmeti,
taşeron işçileri yıllardır oyalamakta ve sürekli de aldatmaktadır.
Kamuda çalışan taşeron işçilere kadro verileceği
sözlerine karşın, bugüne kadar bir şey
yapılmamıştır. Bizzat Başbakan tarafından tüm
taşeron işçilerine müjde verilmiş, bunun üzerine taşeron
işçiler âdeta bayram sevinci yaşamış ancak
ayrıntılar açıklanınca hayal
kırıklığına uğramıştır. Kamuya
alınacağı açıklanan taşeron işçiler zaten kamu
işinde çalışmakta ve yargı kararlarına göre kamu
işçisi sayılmakta olup esasen kamunun kadrolu personeli olmayı
beklemektedir.
AKP iktidarı, işsizliği önlemeye
yönelik politikalar uygulamak yerine, işsizliğin olumsuzluğunu
fırsata dönüştürerek bir sömürü düzeni kurmuştur. Bugün birçok
kamu hizmeti, başta taşeron işçileri olmak üzere,
sözleşmeli, 4/C'li, vekil, geçici, fahri ve İŞKUR elemanı
statüsünde çalıştırılan personel eliyle yürütülür hâle
gelmiştir. AKP'nin siyasi nema sağlama amacıyla sürdürdüğü
bu uygulamaların en büyük mağduru, yandaş olmayan ve bu yollarla
iş bulamayan işsiz gençlerimizdir. Bunlar, girdiği merkezî
sınavı kazanarak ataması yapılmayan, bir türlü sıra
gelmeyen ve sıra gelmeden de kadroları başka yollarla doldurulan
milyonlarca gencimizdir. AKP Hükümeti, yıllardır atanmayı
bekleyen milyonlarca KPSS mağduru gencimizin haklarını
yemiş ve yemeye devam etmektedir.
Çalışma hayatıyla ilgili yapısal
sorunlara duyarsız kalan, sömürü ve kölelik düzeninden bir türlü
vazgeçmeyen Hükûmet, bu tasarıyla yabancı iş gücüne dair
düzenleme yapmaya koyulmuştur. İşsiz gençlerimize istihdam
imkânı sunamayan, KPSS sınavına girmiş milyonlarca
gencimize sahip çıkmayan AKP Hükûmeti, yabancı iş gücü
çalıştırmanın derdine düşmüştür.
Bakınız, bu tasarıda yüz binlerce mühendis, mimar, şehir
planlamacısı aleyhine birçok olumsuzluğu içeren, karşılıklılık
ilkesi de gözetilmeksizin yabancı mühendis ve mimarların
sınırsız, sorumsuz, denetimsiz ve kuralsız
çalışabilmelerinin önünü açan düzenleme yapılmaktadır.
Yine bu tasarıyla, eleman temininde güçlük
çekilen yerlerde sözleşmeli sağlık personeli
çalıştırılmasında Türk vatandaşı olma
şartı kaldırılmaktadır. Yasa çıkınca özellikle
Suriyeli doktor, hemşire ve diğer sağlıkçılar boş
kadrolarda sözleşmeli olarak çalışabileceklerdir.
Hükûmet yabancı iş gücüne
sağladığı imkân ve fırsatları, Suriyelilere
verdiği değeri kendi insanına vermemektedir. Sağlık
çalışanlarının onca sorunu varken bunlara çözüm getirmeyen,
taşeron personeline, vekil ebe ve hemşirelere, aile
sağlığı çalışanlarına kadro vermeyen AKP
Hükûmeti, Suriyelileri boş kadrolara atamak için kanun
çıkarmaktadır.
Hükûmet, sözler de vermiş olmasına
rağmen, çalışanların yıpranma payıyla ilgili
düzenlemeyi bir türlü yapmamaktadır.
Yine, sağlık
çalışanlarının ek ödemelerin emekliliğe
yansıtılmasıyla ilgili talebi yerine getirilmemektedir.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Kalaycı.
Böylece ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölüm üzerinde yer alan maddeleri,
varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
28inci maddenin (2)nci fıkrası üzerinde
iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 403 sıra
sayılı Uluslararası İşgücü Kanunu
Tasarısının 28inci maddesinin (2)nci fıkrasıyla
değiştirilmesi öngörülen 21/02/1963 tarihli 210 sayılı
Değerli Kağıtlar Kanununa bağlı Değerli
Kağıtlar Tablosunun (4) numaralı sırasındaki ikamet
izni" ibaresinin "Yabancılar için İkamet Belgesi"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Fahrettin
Oğuz Tor Baki
Şimşek Kadir
Koçdemir
Kahramanmaraş Mersin Bursa
Ahmet
Selim Yurdakul Deniz
Depboylu Erhan
Usta
Antalya Aydın Samsun
Arzu
Erdem
İstanbul
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 403 sıra
sayılı Uluslararası İşgücü Kanunu
Tasarısı'nın 28inci maddesinin (2)nci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Yakup Akkaya Aytuğ
Atıcı Ünal
Demirtaş
İstanbul Mersin Zonguldak
Ali Yiğit Çetin Arık
İzmir Kayseri
(2) 21/2/1963 tarihli ve 210 sayılı
Değerli Kağıtlar Kanununa bağlı Değerli
Kağıtlar Tablosu"nun (4) numaralı sırası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı
Tabloya aşağıdaki sıralar eklenmiştir.
4. İkamet izni 10 TL'
16. Yabancı çalışma izni belgesi 10
TL
17. Çalışma izni muafiyeti belgesi 10 TL
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI VURAL KAVUNCU (Kütahya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı konuşacaklar.
Buyurun, süreniz beş dakika. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan Uluslararası İşgücü
Kanunu Tasarısının 28inci maddesinin (2)nci fıkrası
üzerine verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum.
Atatürkün En büyük eserim. dediği Türkiye Cumhuriyetinin laik, demokratik,
sosyal hukuk yapısının amasız korunması gayreti
içerisinde olan milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Bugün Siirt ve Hakkâride şehit olan 3 asker ve
2 polisimize Allahtan rahmet ve tüm halkımıza da
başsağlığı diliyorum.
Görüldüğü üzere terör devam ediyor; acilen
olağan düzene geçme konusundaki hassasiyetimizin ne kadar önemli
olduğunu, şimdi, herkes çok daha iyi anlamış bulunuyor.
Değerli arkadaşlar, üzerinde
konuştuğumuz kanun tasarısı aslında geçen dönemde yani
24üncü Dönemde de karşımıza gelmişti; o zamanki sıra
sayısı 707ydi, o zamanki adı -tasarı, hemen hemen
aynı olmakla beraber tasarı- Yabancı İstihdamı Kanunu
Tasarısıydı, yabancıları istihdam etmek üzere
hazırlanan bir tasarı. Ancak, işsizlik oranının çok
yükseldiği, özellikle genç işsizlerin oranının yüzde
20leri geçtiği ülkemizde bu kanun tasarısının adı,
kamuoyunu da rahatsız ettiği için, daha afili, daha süslü, daha böyle
güzel bir hâle getirildi yani zarf değişti, mazruf aynı;
adı Uluslararası İşgücü Kanunu Tasarısı olarak
geldi. Aslında bu konuştuğumuz konu, yabancıların
istihdamı kanunudur yani yabancılar ülkemizde nasıl istihdam
edilecek, bu kanundur. Ama, bizim gücümüzün büyük bir kısmını
kendi evlatlarımızın nasıl istihdam edileceği konusuna
vermemiz gerekiyor.
Şimdi, Sayın Bakan ve sayın
diğer komisyon üyeleriyle bazı maddelerde uzlaşmaya vararak bu
tasarıyı tartışıyoruz. Ancak, Sayın Bakan, dünkü
Plan ve Bütçe Komisyonu toplantısının ardından Komisyon
üyelerimizde çok ciddi bir sıkıntı ortaya çıktı. Plan
ve Bütçe Komisyonunda daha önce kara paranın aklanması ve Türkiyeye
getirilmesi konusunda çok ciddi mücadeleler verilmişti, bu konuyla ilgili
madde engellenmiş ve o tasarıdan
çıkarılmıştı ve güle oynaya o tasarı buradan
geçmişti. Şimdi, dün Plan ve Bütçe Komisyonu, ortak mutabakatla
tasarıdan çıkarılan maddeyi yeniden konuştu, kabul etti,
getirdi. Bu, bizim güvenimizi ciddi şekilde sarstı. Eğer bugün
uzlaşarak, birbirimize söz vererek getirdiğimiz bu değişikliklerde
yarın geri adım atarsanız inanın bir daha sizinle hiçbir
konuda asla oturup konuşmayacağız; bu kadar net
konuşuyorum. O yüzden, birbirimize verdiğimiz sözler namustur, bu
sözlerin de tutulacağına ben eminim, sizin de böyle bir
tarzınız olduğunu biliyorum.
Şimdi biz bu maddeyle, bu önergeyle ne getiriyoruz?
Değerli kağıtları ucuzlatıyoruz, diyoruz ki:
Değerli kağıtlar daha ucuz olsun. Bir yandan, biz çok basit bir
şekilde yani 50 liraya, 10 liraya falan düşürmeye
çalışırken Sayın Bakan, diğer yandan, Resmî Gazetede
dün yayınlanan bir kararla milletvekillerine tatilde bile yıpranma
payı getirdiniz. Bu, hepimizi çok ciddi şekilde yaraladı
Sayın Bakan. Böyle bir uygulamanın Meclis tarafından
çıkmadığını halkımıza anlatmak istiyorum. Cumhuriyet
Halk Partisi milletvekillerinin veya herhangi bir milletvekilinin bu konuda bir
dahli yoktur. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
milletvekillerinin tatilde bile yıprandığına karar
vermiş ve fiilî hizmet zammı uygulamıştır. Bu,
doğru değildir, bu uygulama yanlıştır; derhâl geri
çekilmelidir. Yıpranma payı vatandaşlarımıza uygundur,
sağlıkçılara uygundur, emniyet görevlilerine uygundur ama
milletvekillerine sorulmadan böyle bir uygulamanın yapılması,
hele hele böyle bir dönemde yapılması milletvekillerinin tamamını,
hepimizi halkın önünde bir hedef hâline getirmiştir.
Bunun milletvekillerinin
rızasıyla olmadığını tekrar dile getiriyorum. Bu
uygulamadan derhâl vazgeçilmesi gerektiğini ve bu fiilî hizmet
zammının vatandaşlara uygulanması gerektiğini tekrar ısrarla
söylüyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.41
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.57
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Özcan
PURÇU (İzmir), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 120nci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
403 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, 28inci maddenin (2)nci
fıkrası üzerinde Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 403 sıra
sayılı Uluslararası İşgücü Kanunu
Tasarısının 28inci maddesinin (2)nci fıkrasıyla
değiştirilmesi öngörülen 21/02/1963 tarihli 210 sayılı
Değerli Kâğıtlar Kanununa bağlı Değerli
Kâğıtlar Tablosunun (4) numaralı sırasındaki ikamet
izni" ibaresinin "Yabancılar için İkamet Belgesi"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Deniz
Depboylu (Aydın) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI VURAL KAVUNCU (Kütahya)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Aydın
Milletvekili Deniz Depboylu.
Buyurun Sayın Depboylu. (MHP
sıralarından alkışlar)
DENİZ DEPBOYLU (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 403 sıra sayılı
Uluslararası İşgücü Kanunu Tasarısının 28inci
maddesinin (2)nci fıkrası üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubum
adına söz almış bulunmaktayım. Aziz Türk milletini ve
sizleri saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, 15 Temmuzda
yaşadığımız hain ve elim darbe girişimi sonucu
ilk olarak söz almış bulunmamdan dolayı demokrasimize yönelik bu
hain saldırıyı kınıyor, bugün de şehit düşen
askerlerimiz başta olmak üzere tüm şehitlerimize Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifalar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, üzerinde
görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı, iş arayan bunca
vatandaşımız umutla beklerken onların yerine ithal iş
gücünü istihdam etmeye yöneliktir. Ülkemizde mevcut işsiz durumu göz önüne
alındığında son yapılan açıklamalara göre 2
milyon 824 bin işsiz Türk vatandaşı bulunmaktadır.
Özellikle son zamanlarda yaşadığımız olaylar
sonrasında ülkemizin bacasız sanayisi olarak kabul edilen turizm
alanındaki kriz ve bu yılın kayıp ilan edilmesi, sezonu
herhangi bir şekilde atlatabilecek işletmecilerin sezon sonunda tam
bir çöküş yaşayarak kriz darbesiyle
yıkılacağını göstermektedir. Bu durum işsizlik
oranını daha da artırması sebebiyle bizi
kaygılandırmaktadır. Son olarak 15 Temmuz sonrası seçim
bölgem olan Aydının Kuşadası ilçesinde iptal edilen 23
yolcu gemisi seferleriyle 35 bin turist gelemeyecek. Kamu personelinin iptal
edilen izinleri sebebiyle yerli turizmin belkemiğini oluşturan
memurların da tatile çıkamamasından dolayı turizm ve çalışanları
son demlerini yaşamaktadırlar.
Yaşanan ve artacak bu işsizlik sorunu var
iken yabancı uyruklu çalışanlar adı altında
özellikle Suriyeden sığınmacı olarak gelen kişilere
prim verilmesi vatandaşlarımıza karşı
yapılmış bir haksızlıktır. Amaç nedir, sebep
nedir? Sığınmacılara vatandaşlık hakkı
mı vermektir? Yüce milletimizin iş bekleyen evlatlarının
dedeleri bu toprakları korumak uğruna Vatan namustur. demiş,
kaçmamış, vatanını terk etmemiş,
savaşmış ve şehit düşmüştür. Bu ülkede iş
sahibi olmak, vatanı milleti için çalışmak önce onların
evlatlarının hakkıdır. Kendi vatandaşlarımız
işsiz kalırken, geçim sıkıntısı çekerken
yabancıların hamisi rolüne bürünmek haksızlıktır,
adaletsizliktir.
Düne kadar Hükûmet olarak
yaptığınız hatalar bugün yaşadığımız
sorunların sebebidir. Her ne kadar bazı hesapları bugün birlik
ve beraberliğimizi korumak adına şimdilik gündeme getirmiyorsak
da yeni yapacağınız hatalara da göz yumacağımızı
düşünmeyin, bu şekilde susacağımızı zannetmeyin.
FETÖ/PDY örgütünün devleti ele geçirmek üzere
semirip palazlandığı süre içinde kaç çocuğumuzun,
gencimizin, iş bekleyen, evini geçindirmek için nafaka peşinde olan
vatandaşlarımızın hakkı yendi? Çalınan LYS, OKS,
SBS, YGS, KPSS, ALES, kaymakamlık sınavlarının, tıpta
uzmanlık sınavlarının, askerî lise
sınavlarının sorunlarını düşündüğümüzde,
maddi manevi fedakârlıklarla çocuklarını okutan, onlar için
çırpınan anne babaların, gece gündüz çalışan çocuklarımızın
haklarının nasıl yendiğini de göz önüne sermiş
oluyoruz.
Şimdi ise zorla, emekle hak edilmiş
diplomalarıyla iş bekleyen gençlerimizin hakları
yabancılara mı hediye edilecek? Elbette
çocuklarımızın, gençlerimizin geleceği için onlara
değer katacak, ufuklarını açacak, onlara bilgi
kazandıracak, başarı ve bilgi sahibi olmuş, bugüne kadar
başarılarıyla, hizmetleriyle belli bir yere gelmiş
bazı yabancı eğitimci ve meslek mensuplarının
ülkemizde çalışmaya başlaması normaldir. Ancak bizim çok
sayıda yetişmiş mimarımız, mühendisimiz varken,
doktorumuz, hemşiremiz varken neden bu haklar bizim
çocuklarımıza, gençlerimize değil de yabancılara veriliyor?
Devletin en büyük görevi yabancılara,
sığınmacılara istihdam kapısı açmak değil,
vatan evlatlarını korumak ve gözetmektir. Özellikle düne kadar
iş birliği hâlinde olduğunuz ve -daha doğrusu- iyi
geçindiğiniz vakıfların, derneklerin bugün size
yaptığı ihanetleri düşünürseniz, bundan sonra da bir durum
söz konusu olduğunda bu diğer vakıflara, derneklere de
çocuklarınızı emanet etmemeniz, devlet koruması altına
almanız gerektiğini de hatırlatmak istiyorum.
Size büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürkün Beni
Türk hekimlerine emanet ediniz. sözünü hatırlatıyor,
vatanımızı, milletimizi Türk mimarlarına, mühendislerine,
vatan, millet sevgisiyle yetişmiş tüm uzmanlık alanlarına
mensup mezunlarımıza, işçilerimize, memurlarımıza
emanet ediniz diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
28inci maddenin (2)nci fıkrasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
28inci
maddenin (2)nci fıkrası kabul edilmiştir.
Şimdi 28inci maddenin (3)üncü
fıkrasının (a), (b), (c), (ç) ve (d) bentleri üzerinde iki adet
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 403 sıra
sayılı Uluslararası İşgücü Kanunu
Tasarısının 28inci maddesinin (3)üncü
fıkrasının (a), (c), (ç) ve (d) bentlerinde yer alan
çalışma izni, çalışma izni muafiyeti ibarelerinin
yabancı çalışma izni, yabancı çalışma izni
muafiyeti olarak değiştirilmesini, (b) bendinde de yer alan
"Pasaport, İkamet Tezkeresi, Çalışma İzni,
Çalışma İzni Muafiyeti, Vize ve Dışişleri Bakanlığı
Tasdik Harçları ibaresinin "Pasaport, İkamet Tezkeresi,
Yabancı Çalışma İzni, Yabancı Çalışma
İzni Muafiyeti, Vize ve Dışişleri Bakanlığı
Tasdik Harçları" şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Fahrettin Oğuz Tor Ahmet Yurdakul Kadir Koçdemir
Kahramanmaraş Antalya Bursa
Baki Şimşek Arzu Erdem
Mersin İstanbul
BAŞKAN Maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 403 sıra
sayılı Uluslararası İşgücü Kanunu
Tasarısı'nın 28inci maddesinin (3) no.lu
fıkrasının (d) bendinin madde metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Yakup Akkaya Aytuğ Atıcı Ünal Demirtaş
İstanbul Mersin Zonguldak
Ali Yiğit Çetin
Arık İzmir Kayseri
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekili Arzu Erdem.
Buyurun Sayın Erdem. (MHP sıralarından
alkışlar)
ARZU ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Uluslararası
İşgücü Kanunu Tasarısının 28inci maddesinin (3)üncü
fıkrası üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi ve ekranları
başında bizleri izleyen aziz Türk milletini saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 15 Temmuz 2016
tarihinde meydana gelen vahim ve olağanüstü olaylar
karşısında vatanımız ve milletimiz büyük tehditler
altında kalmıştır, büyük sıkıntılar
yaşamıştır ve büyük badireler atlatmıştır.
İşte, o gece Türk milleti kararlı bir şekilde, birlik ve
beraberlik ruhu içerisinde, büyük bir cesaretle kenetlenmiştir ve hainlere
karşı tek yürek olmuştur. Bu vakur duruş ve cesaretlerinden
dolayı aziz Türk milletine minnetimiz sonsuzdur. Devletimiz ve milletimiz
bölünmez bir bütündür, millî birlik ve beraberliğimizi kimse
bozamamıştır ve bozamayacaktır; bunun altını
çizmek istiyorum.
Demokrasi mücadelesi uğruna hayatını
kaybetmiş olan şehitlerimize Allahtan rahmet, kederli ailelerine
sabır diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun. Ayrıca,
şu an hâlâ tedavi altında olan yaralılarımıza acil
şifalar diliyorum. Hainlere karşı mücadele eden emniyet
güçlerimize ve askerlerimize de derin minnetlerimi belirtmek istiyorum.
Darbe akşamı ilk açıklamayı
yaparak devletin yanında olduğunu ifade eden liderimiz Sayın
Devlet Bahçeli Beyefendi darbenin püskürtülmesinde belirleyici bir rol
oynamıştır. Yıllardan beri üzerinde durduğu, okyanus
ötesi ve Fethullah Gülen tehlikesi konusunda da haklı
çıkmıştır, tarih bunu yazacaktır. Buradan bu güzel
ülkenin bir Türk evladı olarak liderimizi de saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, darbe girişimi öncesine
kadar yapılan YGS sınavları yalan oldu, LYS sınavları
yalan oldu, KPSS sınavları yalan oldu yani kısacası tüm
sınavlar yalan oldu. Mülakatla atamalar da yalan oldu çünkü fesat ve hile
karışmıştı. Farklı gerekçelerle görevden
alınmalar da yalan oldu, adalette verilen kararlar da yalan oldu çünkü
fesat ve hile karışmıştı. Aziz milletimizin haklı
feryatları gerçek çıktı. Bizler Milliyetçi Hareket Partisi
olarak milletimizin haklı taleplerini bu kürsülerden gündeme
taşıdık ve sürekli aktardık, bundan sonra da
taşımaya devam edeceğiz.
Demokrasi mücadelesi uğruna ölümü göze alan
aziz milletimize borcumuz var arkadaşlar. Bu borç kamu spotlarıyla
ödenemez, bu borç övgüyle ödenemez. Bu borç, bundan sonra atılacak olan
her adımda haklının hakkını vererek ödenir. Bu hususta
iktidar partisi, bundan sonra Milliyetçi Hareket Partisinin ilkesi olan Önce
vatan, sonra millet, en son partim. demelidir. Ben dili
kaldırılmalıdır, tevazu hâkim olmalıdır, birlik
ve beraberlik içerisinde, sadece ama sadece vatanımız ve milletimiz
için mücadele edilmelidir. FETÖ, PKK, IŞİD ve vatanımıza,
milletimize kastetmiş olan tüm terör örgütlerinin kökü
kazınmalıdır ve istikrarlı bir şekilde bu konuda
mücadele edilmelidir. Lakin bugün bize gelen talepler de dikkate
alındığında milletimiz yeni yanlışlarla
mağdur edilmemelidir.
Görüşülmekte olan Uluslararası
İşgücü Kanunu Tasarısıyla yabancı uyruklulara süresiz
oturma ve çalışma izninin önünün açılacağı
vurgulanmaktadır. Aynı nitelikte Türk uzmanlarımız varken
neden yabancı uzmanlar tercih edilmeli, farklı ülkelerde burada
kotalar konmuşken bizde neden kotalar yok, bu sorulmalıdır.
Yine, aynı tasarıyla, Türkiyede lisans ya
da lisansüstü eğitim gören yabancı uyruklulara çalışma izni
verilmesi hedeflenmektedir.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde 700 bini
üniversite mezunu olmak üzere 6 milyon kayıtlı işsiz
bulunmaktadır. Bu sistemle işsizlik daha da artacaktır,
yabancılara açılan bu kapılar milletimizin istihdamına
kilit vuracaktır. Ülke içindeki durum düzeltilmeden, işsizlik sorunu
giderilmeden uluslararası istihdam desteklenmemelidir, öncelikle kendi
milletimiz desteklenmelidir.
Konuşmama Ulu Önder Başkomutan Gazi
Mustafa Kemal Atatürkün sözleriyle son vermek istiyorum. Yüzyıllardan
beri Türkiye'yi idare edenler çok şeyler düşünmüşlerdir;
yalnız bir şeyi düşünmemişlerdir, Türkiye'yi. Bu
düşüncesizlik yüzünden Türk vatanının, Türk milletinin
uğradığı zararları ancak Türkiye'de, Türkiye'den
başka bir şey düşünmemek suretiyle telafi edebiliriz. Gelin,
Başkomutan Mustafa Kemal Atatürkün bu sözünü hep birlikte ilke edinelim.
Çok teşekkür ederim.
Saygılarımı sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 403 sıra
sayılı Uluslararası İşgücü Kanunu
Tasarısı'nın 28inci maddesinin (3) no.lu
fıkrasının (d) bendinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Ali Yiğit (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI VURAL KAVUNCU (Kütahya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde İzmir
Milletvekili Ali Yiğit konuşacaklardır.
Buyurun Sayın Yiğit. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ YİĞİT (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Uluslararası
İşgücü Kanunu Tasarısının 28inci maddesinin (3)üncü
fıkrasının (d) bendiyle ilgili önerge üzerinde söz
almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, hepimiz aynı
gemideyiz; başka bir Türkiye, başka bir Anadolu, başka bir vatan
yok; batarsak hep birlikte batacağız, çıkarsak hep birlikte
çıkacağız. Onun için, ortak bir akla, sağduyuya,
uzlaşıya bugün her zamankinden daha çok ihtiyacımız
vardır çünkü ülke olarak darbelerden çok çektik. Her darbe ülkemizi,
demokrasimizi en az yirmi yıl geriye götürdü; toplumu böldü,
ayrıştırdı, birlikte yaşama iradesini ortadan
kaldırdı. Artık bu toplumun yeni bir darbeye tahammülü yoktur.
İşte bunun içindir ki Yeter! Hâkimiyet kayıtsız
şartsız milletindir. dedi, meydanlara indi insanlar. Bizler de
milletin temsilcileri olarak onların gösterdiği bu iradenin
gereğini yerine getirmek zorundayız. Onun için bütün
farklılıklarımızı zenginlik olarak görüp hiçbir
komplekse kapılmadan kendi hesaplaşmamızı yapacağız.
Bu bizi eksiltmez, küçültmez, tam tersine daha da olgunlaştırır,
büyütür.
Bu bağlamda, 15 Temmuzdan bugüne ortaya
çıkan bilgiler, ifadeler, belgeler tehlikenin ne kadar büyük olduğunu
gözler önüne sermiştir. Darbe girişiminde bulunanların kendi
Meclisini, kendi insanlarını bombalayacak kadar zalim
olduklarını gördük. Ancak yaşananlar bir gerçeği daha
ortaya çıkarmıştır, o da ülkemizde bir yönetim sorunu,
boşluğu olduğudur. Bu zafiyet sadece devleti yönetenlere
değil, kurumlara da sıçramıştır. Demek ki biz
geçmişten hiç ders almamışız, aynayı kendimize hiç
tutmamışız. Umarım bu son olur. Bunun için öncelikle bir
zihniyet değişimine ihtiyacımızın olduğunu
düşünüyorum çünkü her şey düşünceden başlar, söz ve
davranış düşünceyle başlar, şekillenir. Eğer
başkalarının karar ve yargılarıyla
değerlendirmeler yapıp, çizilen sınırlar içine kendimizi
hapsedip irade ortaya koyamazsak bize ihsan edilmiş olan
zekâmızı, aklımızı,
varlığımızı inkâr etmiş oluruz. Bu nedenle
hepimizin önceliği, demokrasiyi bütün kurum ve kuruluşlarıyla
yaşatmak, hatta daha da geliştirmek olacaktır.
Değerli milletvekilleri, çağdaş
demokrasilerde üç temel ayak vardır. Bunlardan biri özgürlük, ikincisi
eşitlik, diğeri adalettir. Bize düşen, öncelikle özgürlük,
eşitlik ve adaletin önündeki engelleri kaldırmaktır. Ancak
şu anda tam tersi uygulamalar içinde olduğumuzu görüyorum. Ülkemiz
darbe travmasını atlatmadan başka bir travmayla karşı
karşıya kalmıştır, yaratılan ortam bütün
insanlarda tedirginlik uyandırmıştır. Bu konuda ülkemizin
birçok yerinden, haksızlıklar yaşatıldığına
dair duyumlar alıyoruz. Oysa bu sürecin çok hassas bir şekilde
yürütülmesi, devletin zirvesinde, Parlamentoda oluşturulan hoşgörü ve
anlayışın uygulamalara da yansıtılması gerekir.
Bu konuda Hükûmeti daha duyarlı olmaya davet ediyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz, içte
yaşadığı bu sorunların yanı sıra bölgedeki
gelişmelerden de en çok etkilenen ülkelerden biridir. Bu ülkeye
fazlasıyla göç almaya başladık. Son zamanlarda hem emek göçü var
hem öte yanda, Suriyeden gelen, sayıları 3 milyonu aşan
mültecilerin yasa ve kayıt dışı biçimde istihdam edilmesi
yabancı istihdam sorununa yeni bir boyut
kazandırmıştır. Ancak tasarı bu gerçeklerden uzak, tek
taraflı olarak hizmet ticareti sınırlamalarımızı
kaldırmaktadır. Yabancılara sınırsız olarak
kapılarımızı açmakta ve müzakerelerde ülkemizi
dezavantajlı hâle getirmekte olduğumuzu görüyorum.
Bunun örneği 28inci maddenin (3)üncü
fıkrasının (d) bendinde. Burada yapılan düzenlemeyle 403
sayılı Harçlar Kanununun 85inci maddesinde düzenlenen harç
muafiyetleri arasına çalışma izni ve çalışma izni
muafiyeti de eklenmiş ve bazı ülkelerle yapılmış olan
ikili anlaşmalar çerçevesinde verilen ikamet izinlerine yönelik harç
almama uygulaması çalışma izinleri için de geçerli hâle
getirilmiştir. İkamet izinleri ile çalışma izinlerini bir
tutmak doğru bir yaklaşım değildir. Bu nedenle harçlar muaf
tutulmalıdır.
Bu düşüncelerle (d) bendinin tasarıdan
çıkarılmasını öneriyor, yüce Meclisinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
28inci maddenin (3)üncü fıkrasının
(a), (b), (c), (ç) ve (d) bentlerini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
28inci maddenin (3)üncü fıkrasının
(e) bendi üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 403 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 28inci maddesinin (3)üncü
fıkrasının (e) bendine eklenen (h) bendinin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından çalışma izni ve çalışma
izni muafiyeti alanlar
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
İdris
Baluken Sibel
Yiğitalp Behçet
Yıldırım
Diyarbakır Diyarbakır Adıyaman
Filiz
Kerestecioğlu Demir Osman
Baydemir Meral
Danış Beştaş
İstanbul Şanlıurfa Adana
BAŞKAN Maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 403 sıra
sayılı Uluslararası İşgücü Kanunu
Tasarısının 28inci maddesinin (3)üncü
fıkrasının (e) bendinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Yakup Akkaya Aytuğ
Atıcı Çetin
Arık
İstanbul Mersin Kayseri
Ali Yiğit Ünal Demirtaş Seyit Torun
İzmir Zonguldak Ordu
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI VURAL KAVUNCU (Kütahya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Sayın Başkan, katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Adana Milletvekili
Meral Danış Beştaş konuşacaklardır.
Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmamın başında, dün
Kamışlıda IŞİD çeteleri tarafından yapılan
saldırıyı kınadığımı, tüm
yaralılara geçmiş olsun dileklerimi ve kaybettiklerimizin ailelerine
de başsağlığı dilediğimi iletmek istiyorum.
Gerçekten, dünden beri düşen fotoğraflar ve orada yaşanan
vahşet hepimizin maalesef çok yakından bildiği bir durum.
Değerli arkadaşlar, evet, gerçekten darbe
tehdidinin bir daha yaşanmaması
Bu toplumsal konuda özellikle bir
cinnet atmosferinin olduğu ve gerçekten halkın bu darbeye
karşı tutumunu çok iyi değerlendirmemiz gereken bir dönemden
geçiyoruz ve bir daha bu tehdidin yaşanmaması için de hepimizin
önünde duran en önemli görev ve sorumluluk Türkiyede toplumsal barışı
ve atmosferi yaratmak olmalıdır.
Toplumda, gerçekten, şu anda ciddi bir güven
bunalımı da yaşanıyor. Hepimiz halkın içindeyiz,
farklı yerlere gidiyoruz, Gelecekte ne olacak, bu darbe bir daha olabilir
mi? Özellikle, televizyon programlarında her akşam generallerin
yaptığı tartışma, emin olun, Türkiyede halkın
ruh sağlığını neredeyse bozmuş durumda. Biz bile
üç dört saat izleyemiyoruz, zaten izlemek mümkün değil. Her an bir tehdit
olabilir, şu olabilir, bu olabilir diye başka bir psikolojiye de geçmiş
durumdayız.
OHAL kararından sonra yayımlanan kanun
hükmünde kararnamelerle ilgili de ciddi bir tartışma var. Sadece
Türkiyede değil, uluslararası alanda da bu
tartışmaları görüyoruz. Mesela bugün Sınır Tanımayan
Gazeteciler bir açıklama yaptılar ve Türkiyenin zaten basın
özgürlüğünde 151inci sırada olduğunu hatırlatarak 180 ülke
arasında, basın-yayın özgürlüğüne yönelik müdahalelere,
gazetecilere yönelik gözaltıların ciddi bir endişe kaynağı
olduğunu ifade etmiş durumdalar. Yine, Avrupa Konseyi yaptığı
açıklamada kanun hükmünde kararnamelerin ulusal üstü sözleşmelere ve
hukuk devleti ilkelerine dair eleştirilerini sıralamış.
Bunları niye söylüyorum? Şu sebeple
söylüyorum: OHAL Kanununa ilişkin ilk gün yaptığımız
açıklama maalesef geçerliliğini hâlâ koruyor. OHAL Kanunu vahim bir
kanun, darbecilerin yaptığı bir kanun. Hükûmete, Bakanlar
Kuruluna gerçekten muazzam yetkiler veriyor. Bu her türlü
tartışmanın dışında. İlk gün de ifade
ettiğimiz gibi OHAL Kanununun verdiği yetkilerin Hükûmet
tarafından çok özenle ve titizlikle kullanılması ve bunun hukuk
devleti olma ilkesine, demokrasiye, hak ve özgürlüklere zarar vermemesi
gerçeğini ifade etmiştik ama bugün özellikle gözaltı süresinin
otuz gün olması hepimiz açısından sadece ve sadece
işkenceyi çağrıştırıyor ve herkesin
tanıdığı gazetecilerin gözaltına alınması da
başka bir endişeyi tetikliyor. Çünkü biz geçmişi pirüpak,
işkencesiz, demokratik bir rejimden aniden darbeyle karşılaşmadık.
Bu sorunlar vardı ve bu sorunların üstüne OHAL kararı ilan
edilince çok daha özenli olmak gerekiyor.
Bu dönemde başka bir titiz olmamız gereken
nokta da çokça söylenen millî birlik ve beraberliğe aykırı tutum
ve davranışlar. Özellikle Beştepede Cumhurbaşkanı
tarafından toplanan zirvenin ilk çağrısını
Halkların Demokratik Partisinin yaptığını
hatırlatmak isterim. Gerçekten HDP bu ülkenin partisi değil mi? 6
milyon seçmen Türkiye yurttaşları değil mi? 6 milyon seçmenin
ailesiyle birlikte Türkiye nüfusunun dörtte 1ini temsil eden halk,
yurttaşlar bu ülkede yaşamıyor mu? Bu sorular şu anda
sıkça sorulan sorular arasında. Peki, HDP neden bu şekilde bu
uzlaşı ve toplumsal mutabakat dışında tutulmaya
çalışılıyor? Bir kere, darbeye, darbecilere her zaman
karşı olduk çünkü darbenin ilk hedeflerinden biri biziz, demokrasi
savunucularıdır. Darbe, demokrasi düşmanıdır ve
HDPnin bu şekilde ötekileştirilmesi, Türkiyenin üçüncü büyük
partisi olması dışında aynı zamanda seçmenlerini,
yurttaşlarını, Kürt halkını ve diğer
halkları da nasıl bir psikolojiye sokar bunu hepimiz çok iyi biliyoruz.
Kürtler ayrıldı mı bu memleketten? HDP seçmenleri bu ülkeden
ayrılma iradesini mi gösterdi? Hayır. Ama asıl bölücülüğün,
asıl ayrıştırmanın, asıl ötekileştirmenin bu
tip politikalar olacağını ifade etmek istiyorum ve bundan sonra
toplumsal mutabakatı bozmamak adına ve gerçekten darbeyle başa
çıkmak için hepimizin sarılacağı yegâne ilkelerden biri
eşitlik ve demokrasidir diyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 403 sıra
sayılı Uluslararası İşgücü Kanunu
Tasarısının 28inci maddesinin (3)üncü
fıkrasının (e) bendinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Seyit
Torun (Ordu) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI VURAL KAVUNCU (Kütahya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Ordu Milletvekili
Seyit Torun konuşacaklardır.
Buyurun Sayın Torun. (CHP
sıralarından alkışlar)
SEYİT TORUN (Ordu) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 403 sıra sayılı Uluslararası
İşgücü Kanunu Tasarısının 28inci maddesinin üçüncü
fıkrasının (e) bendiyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi
adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi ve aziz milletimizi
sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
15 Temmuz günü demokrasimize, devletimize
karşı gerçekleştirilmeye çalışılan darbe
girişimini bir kez daha şiddetle lanetlerken, şehitlerimizi
rahmetle anarken ifade etmeliyim ki 15 Temmuzla birlikte açıkça ortaya bir
gerçek çıkmıştır. Devleti yönetenler, ehliyet ve liyakati
unutmamalıdır. İdeolojik saiklerle, inanç aidiyetleriyle ya da
siyasi sebeplerle devlette kadrolaşmaya gitmenin sonuçlarını ne
yazık ki çok acı bir şekilde yaşamış
bulunmaktayız. Bundan sonraki sürecin hukuk çerçevesi içinde yürütülmesi
ise Türkiye'nin normalleşmesi ve demokrasimiz için artık olmazsa
olmazımızdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye'nin en önemli sorunlarının başında
işsizlik geliyor. İş aramaktan ümidini kesenlerle birlikte 6,5
milyon işsizimiz var, bunların yaklaşık 1 milyonu
üniversite mezunu ve 17 milyon yoksul vatandaşımız var. Durum
böyleyken iktidar tam da kendi vatandaşlarımızın aleyhine
bir kanun çıkarmaya çalışmaktadır. Bu kanun
tasarısının 28inci maddesinin (3)üncü fıkrasıyla
yabancılara, nitelikleri bir yana, çalışma ve ikamet izni dahi
almalarına gerek kalmaksızın muafiyet tanıyoruz.
Anlaşılıyor ki kamu düzenini ve güvenliğini sağlamaya
çalıştığımız bu dönemde iktidar
yaşananlardan hiçbir ders çıkarmamıştır. Elini kolunu
sallayan Türkiye'ye gelecek, vatandaşlık alacak, çalışma
izni muafiyeti alacak.
Değerli milletvekilleri, akademik ve mesleki
yeterliliğini kanıtlayamayan -diploma denkliği aranmayan-
yabancı ülke çalışanlarını nitelikli iş gücü
sayıyoruz, onları vatandaşlığa alıyoruz;
nitelikli iş gücü olarak kendini kanıtlayan
yurttaşlarımızı ise önemsizleştiriyoruz,
değersizleştiriyoruz. Bugün, ülkemizde öğrenim gören 434 bin
mühendislik, mimarlık öğrencisi işsizlik tehdidiyle
karşı karşıyayken, 100 bini aşkın mühendis ve
mimar işsizken, işsiz vatandaşları ve gençleri
çalışacak iş bulamazken Türk vatandaşlığı
verip çalışma izni ve muafiyet tanıyarak yabancıların
eline bu önemli mesleklerin yalnızca beyana dayalı biçimde teslim
edilmesi akıl alır şey değildir.
Değerli arkadaşlar, gelişmiş
ülkeler vatandaşlarımıza turist vizesi dahi vermezken biz tüm dünya
ülkeleri vatandaşlarına Gel, nasıl olursan ol, gel. diyoruz.
Onları hiçbir denetime, kontrole tabi tutmaksızın ülkemize
getirip beyana dayalı meslek icra etmelerine olanak
sağlayacağız. Hiç kimsenin gitmek istemediği Suudi
Arabistan bile bizim yetişmiş insan gücümüzü sınava tabi
tutuyor. Batı ülkelerinin neredeyse tamamı kendi meslek
kuruluşlarının koyduğu şartları sağlamayan
yabancıya çalışma izni vermezken ülkemize gelecek yabancılar
diploma denkliğine ve mesleki yeterliliğe tabi olmayacaktır. Bu,
kabul edilebilir bir şey değildir.
Bu kanun tasarısıyla
halkımızın ve ülkemizin çıkarları göz ardı
edilmektedir. Her türlü sanayimiz, enerji santrallerimiz,
ormanlarımız, kıyılarımız ve eğitim ve
sağlığımız yabancı sermayeye
pazarlanmaktadır. Ülke vatandaşı olan nitelikli iş gücümüzü
sermayenin kâr hırsına teslim etmekten başka bir şey
değildir. Vatandaşlarımızın hak, hukuk ve
çalışma özgürlüklerini yok ederek, çalışma barışını
tamamen bozacak, sınırsız çalışma ve oturma izni
anlamına gelen turkuaz kart ile siyasi rant yaratacak,
vatandaşlık verecek ve kendi vatandaşı aleyhine haksız
rekabet ortamı yaratacak bu kanun, nitelikli eğitimin bu kadar
pahalı ve ulaşılamaz olduğu bu zamanda siyasal iktidarın
gençlerimizin alın terine göz dikmesinden başka bir şey değildir.
Ülkemizin aydınlık geleceğine yöneltilmiş bir tehdittir.
Sahip olduğumuz nitelikli iş gücünü yok saymaktır. Bunun
bedelini ise bu ülke vatandaşları ödeyecektir ve bu ülke
vatandaşlarına bu bedeli ödettirme hakkımız yoktur.
Yüce heyeti tekrar sevgi ve saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
28inci maddenin (3)üncü fıkrasının
(e) bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
28inci maddenin (3)üncü fıkrasının
(f) bendi üzerinde bir önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 403 sıra
sayılı Uluslararası İşgücü Kanunu
Tasarısının 28inci maddesinin (3)üncü
fıkrasının (f) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Yakup Akkaya Aytuğ
Atıcı Ünal
Demirtaş
İstanbul Mersin Zonguldak
Ali Yiğit Çetin Arık İbrahim
Özdiş
İzmir Kayseri Adana
f) 90 ıncı maddesinin birinci
fıkrasına yenilenen ikamet tezkerelerinden ibaresinden sonra gelmek
üzere , çalışma izinlerinden ve çalışma izni
muafiyetlerinden ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI VURAL
KAVUNCU (Kütahya) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Adana
Milletvekili İbrahim Özdiş.
Buyurun Sayın Özdiş. (CHP
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşülen kanun
tasarısıyla ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, cumhuriyet tarihimizin
gerçekten en zor, en sıkıntılı döneminden birini
yaşıyoruz, sıkıntılı bir dönemden geçiyoruz.
Maalesef, iktidar sahiplerinin uzun bir süredir ihmali, görmezliği hatta
bir miktar vurdumduymazlığı neticesinde bugünlere gelmiş
bulunuyoruz.
15 Temmuzda cemaatin yaptığı darbe
girişimini hep birlikte, iktidarıyla muhalefetiyle ve
vatandaşımızın büyük bir çoğunluğunun
desteğiyle bertaraf ettik. Bu, ülkemizin demokrasisi açısından
gerçekten çok önemli bir gelişme değerli dostlar. Ancak şunu da
göz ardı etmeme gibi bir durumla karşı
karşıyayız: Değerli dostlar, değerli milletvekilleri;
bir ülkede medya özgür değilse o ülkede yaşayan
yurttaşların özgürlüğünden bahsedilemez. Demokrasi nöbetlerinin
sürdüğü bugünlerde, hem gazeteciler hakkında verilen gözaltı
kararlarının hem de çok sayıda medya kuruluşunun bir gecede
kapatılmasının, demokrasiyle bağdaşmayacağı
açıktır.
Gazeteleri, televizyonları kapatmak bir darbe
uygulamasıdır. FETÖyle mücadele adı altında, zaten 3
gazeteciden 1inin işsiz olduğu, çalışabilenlerin de
iş güvencesinden yoksun bırakıldığı medya
sektöründe, binlerce gazetecinin, bir gecede, OHAL kanun hükmünde
kararnamesiyle işsiz bırakılması, aileleriyle birlikte on
binlerce insanın mağdur olması anlamına gelmektedir
değerli milletvekilleri.
Buradan, hemen, ilimde dün,
bugün yaşanan bir medya kuşatmasından bahsetmek istiyorum. Adana
ilinde, değerli milletvekilleri, Adana Medya, Adana Haber ve
AKDENİZTÜRK TVye FETÖcü yaftasıyla maalesef el konulmuş
durumdadır.
Şimdi, Adana Haberin,
bir yerel gazetemizin bir başlığını göstermek
istiyorum: Murat Ereni tanımazsınız. Murat Eren, FETÖ Cemaat
yapılanması patlak vermeden, bu cemaat yapılanmasının
kumpas kurarak içeriye aldırttığı şerefli bir Türk
subayı değerli dostlarım. İşte, bu
subayımızın, bu yurttaşımızın hak ve
hukukunu savunan, bu yurttaşımızın, bu
subayımızın haksızlığa
uğradığını söyleyen bir medya grubu, Adana Haber
gazetesi maalesef bugün kapatılmış durumdadır değerli
milletvekilleri. Şimdi o gazeteden, yine manşetten haberler
okuyacağım, bunlar birkaç ay öncenin manşeti, diyor ki: Bunlar
Atatürkün onurlu askerleri, bunlar da FETÖnün askerleri.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Devamla) - Değerli dostlar, değerli milletvekilleri;
maalesef, AKP iktidarı kurunun yanında yaşı da yakma süreci
içerisinde. Diliyorum bu uygulamadan bir an önce vazgeçerler; daha ciddi, daha
sağlıklı bir uygulama hayata geçirirler; birçok ailenin
ocağına ateş düşürmezler.
Bu duygu ve düşüncelerle
hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Özdiş.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
28inci maddenin (3)üncü
fıkrasının (f) bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
28inci maddenin (3)üncü
fıkrasının (g) ve (ğ) bentleri üzerinde bir adet önerge
vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 403 sıra sayılı
Uluslararası İşgücü Kanunu Tasarısının 28inci
maddesinin (3)üncü fıkrasının (ğ) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
ğ) (6) sayılı Tarifesinin (IV)
numaralı bölümü aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
IV- Yabancılara verilecek çalışma
izni ve çalışma izni muafiyeti belgeleri:
1. Süreli çalışma izni belgesi ve
çalışma izni muafiyeti belgesi: 1 yıla kadar (1 yıl dâhil)
(Süre uzatımları da her yıl için aynı miktarda harca
tabidir.) 500
TL
2. Süresiz çalışma izni belgesi: 5.000 TL
3. Bağımsız çalışma izni
belgesi: 15.000
TL
Çalışma izni belgesi harçlarının
tespitine, karşılıklılık ilkesi esası göz önünde
tutularak Dışişleri Bakanlığı yetkilidir.
Çalışma izni muafiyeti geçerlilik süresi üç aydan kısa
düzenlenen yabancılar ve bunların yabancı eşi, kendisinin
ve eşinin ergin olmayan veya bağımlı yabancı
çocuğundan harç alınmaz.
Yakup Akkaya Aytuğ Atıcı Ünal Demirtaş
İstanbul Mersin Zonguldak
Ali Yiğit Çetin Arık Zülfikar İnönü Tümer
İzmir Kayseri Adana
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI VURAL
KAVUNCU (Kütahya) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Adana
Milletvekili Zülfikar İnönü Tümer.
Buyurun Sayın İnönü Tümer. (CHP
sıralarından alkışlar)
ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Uluslararası İşgücü
Kanunu Tasarısı, hizmet sunumunda vatandaşa değil,
yabancıya öncelik veren, vatandaşı için aradığı
koşulları yabancıdan istemeyen, yabancıların serbest
meslek mensubu olarak kendi adlarına kolayca hizmet sunmalarının
önünü açarak kendi vatandaşı aleyhine haksız rekabet ortamı
yaratan, yabancılara, nitelikleri bir yana, çalışma ve ikamet
izni dahi almalarına gerek kalmaksızın muafiyet tanıyan bir
niteliğe sahiptir.
Yasa tasarısıyla yabancı
akademisyenlerin Türkiyede daha avantajlı konuma getirilmesini
sağlayan turkuaz kart, kendi mühendis, mimar, şehir
plancıları ve doktorlarımız için büyük bir
handikaptır. Bu yasa tasarısı ülkemize büyük bir yük getirirken,
birçok akademik meslek disiplininin yanı sıra zaten büyük bir
kısmı işsiz ya da meslek dışı işlerde
çalışan mühendis, mimar ve şehir plancılarını
kendi ülkesinde âdeta yabancı saymaktadır.
Egemen ve sosyal devlet
olgusu uluslararası hukukta karşılıklı işlemek
zorundadır. Türkiye kendi vatandaşlarını yabancıya
karşı ezdirmemeli ve öz evladının aleyhinde taviz vermemelidir.
Somut olarak, sorunların çözümü için, iş gücüne katılım
oranını yükseltmek, kayıt dışı istihdamı
azaltmak zorundayız. Kayıt dışıyla ilgili önemli
sorunlar yaşayan ülkemizde bir de yabancılara kayıtsız,
belgesiz çalışma izni verildiğinde ve çocuk
işçiliğinin artış gösterdiği düşünüldüğünde,
çalışma yaşamında açığın onarılmaz
yaralar açması da kaçınılmazdır.
Sayın milletvekilleri, vatandaşlar prim
borçları, ödeme yöntemi, miktarı ve emekliliğine yansıyacak
yaşla ilgili net sorunlara yanıtlar aramaktadır. SGK
çatısı altında olmasına rağmen,
sigortalıların emeklilik işlemleri hâlen BAĞ-KUR ve SSK
olmak üzere iki ayrı grupta sürdürülmektedir. Sorun şu ki son üç
buçuk yıldan bir gün fazla BAĞ-KURdan prim yatırmış
ise sigortalıya emeklilikle ilgili yaş engeli
çıkartılmaktadır. Bu haksızlığın bir an önce
giderilmesi gerekmektedir. Emekli maaşıyla geçinemeyen ve sürekli
açık veren vatandaşlarımız hayatlarının son
dönemlerinde endişeli bir yaşam sürmeye zorlanmaktadır. Sonuç
olarak, emekli maaşları günümüz şartlarına göre yükseltilmeli,
emekli maaşları arasındaki uçurumlar giderilmelidir. Yüksek
miktarda sosyal güvenlik destek primi ödeyen vatandaşların
emekliliklerinde ödenen aylık maaşlar
karşılaştırıldığında
vatandaşın eline geçen paranın düşük miktarda
kaldığı aşikârdır. Bu adaletsizliğin de bir an
önce giderilmesi gerekmektedir. BAĞ-KUR ve işçi emeklilerinin
aylıkları gün geçtikçe erirken BAĞ-KURlu esnafın yüzde
80i aldığı maaşla açlık sınırında yaşamaktadır.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde
BAĞ-KURlu esnafın emeklilik hesaplamasında ilk işe
başlangıç tarihi olarak esnaf ve sanatkârlar odaları
birliğinin kaydı esas alınmaktadır. Maliye kaydıyla
işe başlayan ancak esnaf ve sanatkârlar odaları birliğine
daha sonra kayıt yaptıran BAĞ-KURlu esnafın emeklilik
hesaplamasında ilk işe başlangıç tarihi olarak maliye
kaydı da göz önüne alınmalıdır. Ayrıca,
İŞKURun proje uygulamasıyla işe başlayan SSKlı
çalışanların işbaşı eğitim
programlarında geçirdiği süreç de emekliliklerinde prim gün
sayısına dâhil edilmemektedir. Vergi ödemeye başlamasına
rağmen esnaf odasına geç kayıt yaptıran esnaf emeklilik
esnasında mağdur edilmemeli, SSKlı işçilerin
işbaşı eğitim programlarında geçirdiği süreçler
de emekliliklerine yansıtılmalıdır.
Türkiyede üretim ve istihdam
sağlayan işverenlerle SSK arasında mahsuplaşma
sorunları da yaşanmaktadır. SGK tarafından birçok gereksiz
belge istenen işverenin iş yükü bu nedenle artmaktadır.
Mahsuplaşma uygulamasında işverenden alınacak teminat
mektubu güvencesi ile beyanı esas alınmalıdır. SGK,
işverenin gününde ödediği sigorta primlerinde yüzde 5 indirim
uygulamaktadır. Ancak, 10 kişi çalıştıran
işverene de, bin kişi çalıştıran işverene de
aynı oranda indirim sağlanmaktadır. Üretimin ve istihdamın
önünü açmak, işverenin vergi yükünü azaltmak amacıyla daha fazla
işçi çalıştıran işverene daha fazla indirim
uygulanmalıdır. İŞKUR aracılığıyla
çalıştırılan işçilerin ödemelerinin zamanında
yapılabilmesi amacıyla işçi maaşlarının gününden
önce veya zamanında işveren aracılığıyla gününde
ödenmesi sağlanmalıdır.
Tüm bu
haksızlıkların giderilmesi için gereken düzenlemelerin
yapılmasını diliyor, hepinize en derin saygı ve sevgilerimi
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
28inci maddenin (3)üncü
fıkrasının (g) ve (ğ) bentlerini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Şimdi, 28inci maddenin
(4)üncü fıkrası üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 403
sıra sayılı Uluslararası İşgücü Kanunu
Tasarısının 28inci maddesinin (4)üncü fıkrasıyla
değiştirilmesi öngörülen 04/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanununun 34üncü maddesinin (2)nci fıkrasında
yer alan "Yükseköğretim Kurulunca İçişleri
Bakanlığına bildirilir ve iki ay içinde alınacak olumlu
görüş neticesinde" ibaresinin "Yükseköğretim Kurulunca
verilecek ön izni müteakip, İçişleri Bakanlığından
alınacak olumlu görüş üzerine Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığından alınacak yabancı çalışma izni
neticesinde" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Baki Şimşek Kadir Koçdemir Fahrettin Oğuz Tor
Mersin Bursa Kahramanmaraş
Arzu Erdem Kamil Aydın Mehmet Parsak
Ankara Erzurum Afyonkarahisar
Ahmet Selim Yurdakul
Antalya
BAŞKAN Şimdi okutacağım iki
önerge aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine söz vereceğim ya
da gerekçelerini okutacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 403
sıra sayılı Uluslararası İşgücü Kanunu
Tasarısının 28inci maddesinin (4) no.lu
fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Yakup Akkaya Aytuğ Atıcı Ünal Demirtaş
İstanbul Mersin Zonguldak
Ali Yiğit Çetin Arık Hüseyin Çamak
İzmir Kayseri Mersin
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
İdris Baluken Sibel Yiğitalp Behçet
Yıldırım
Diyarbakır Diyarbakır Adıyaman
Osman Baydemir Filiz
Kerestecioğlu Demir
Şanlıurfa İstanbul
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI VURAL KAVUNCU (Kütahya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki ilk önerge
üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir.
Buyurun Sayın Kerestecioğlu Demir. (HDP
sıralarından alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben,
biraz farklı bir konuda konuşmak zorunda olduğumu ifade etmek
istiyorum; çünkü, aslında gündeme hiç de uygun olmayarak, son zamanlarda,
26 Temmuz günü Adalet Bakanlığı tarafından bir yönetmelik
çıkarıldı, Cinsel Dokunulmazlığa Karşı
Suçlardan Hükümlü Olanlara Uygulanacak Tedavi Hakkında Yönetmelik.
Yönetmelikte kamuoyunda hadım olarak da bilinen kastrasyon işleminin
cezai bir yaptırım olarak düzenlendiğini görüyoruz.
Bu yönetmelikte cinsel saldırı
suçluları için ilaçla veya ilaçsız olarak cinsel dürtünün ve
isteğin azaltılmasını veya yok edilmesini sağlayan
tedaviler verileceği belirtiliyor. Üstelik yönetmeliğe göre bu
tedaviler kişinin iradesi dışında zorunlu olarak da
yapılabilecek. Yönetmelik Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanunun 108inci maddesine dayandırılmış
ancak maddedeki tıbbi tedavi kavramı kastrasyon olarak
yorumlanabilecek bir şey değil, zaten bugüne kadar da bununla ilgili
hiçbir mahkeme kararına da rastlanmadı. Yani kastrasyon veya
hadım kanunla karara bağlanmamış olmasına rağmen,
bu uygulama, âdeta yönetmelikle bir cezai yaptırım olarak
düzenleniyor.
Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi ve Anayasayla koruma altına
alınmış olan kişi dokunulmazlığı, yaşam
hakkı ve işkence yasağı gibi yasakları ihlal eden bu
ağır cezanın bir yönetmelikle düzenlenmesi de ayrıca
Anayasaya aykırıdır. Aslında, öncelikle vurgulamak
istediğim konu ise şu: Bu ceza cinsel saldırı suçunun
önlenmesini sağlamaktan kesinlikle uzaktır. Çünkü bireyin fiziksel,
psikolojik bütünlüğüne yönelik en ağır saldırı
suçlarından biri olan cinsel saldırı suçuyla ilgili,
kadınların, kadın örgütlerinin, feminist mücadelenin biriktirdiği
deneyimler özellikle yetişkin kadınlara yönelik cinsel
saldırıların cinsel bir eylem değil, cinselliğin
sadece araç olarak kullanıldığı bir şiddet suçu
olduğunu gösteriyor. Neredeyse tüm cinsel saldırı
suçlarında esas neden cinsel dürtüler ya da hormonal bozukluklar,
hastalıklar değil, mağdura yönelik öfke, erkeklik güçlerini ve
üstünlüğünü gösterme, erkekliğini ispatlama, hükmetme ve
saldırganlık gibi duygu ve eylemlerdir ve bu duygu ve eylemlerin esas
nedeni erkek egemenliğine dayalı toplumsal rollerin
yarattığı eşitsizliklerdir. Eğer bu erkek
egemenliğine dayalı rollere ve erkek egemenliğine
karşı bu saldırganlığa karşı mücadele
etmezsek, cinsel suçlarla ilgili kamu duyarlılığını
artırmazsak cinsel saldırıları bu tür kastrasyon,
hadım gibi yöntemlerle önlemek asla mümkün olmayacaktır.
Bu yönetmeliği hazırlayan Adalet
Bakanlığının da toplumsal sorunun çözüleceği
yanılgısını yaratacak böylesi popülist ve insan
haklarına aykırı cezalar getirmek yerine yapabileceği
aslında çok fazla şey vardır. Örneğin, kadınların
beklentisi, İstanbul Sözleşmesinin etkin bir şekilde
uygulanmasıdır, yargıdaki cezasızlığın
ortadan kaldırılmasıdır, yargı görevlilerinin
toplumsal cinsiyet eğitiminden geçmesidir, yapılması gerekenler
bunlardır. Evet, Türkiye Psikiyatri Derneği de, Evrensel etik
ilkeler ve Biyotıp Sözleşmesi hükümlerine göre, hiçbir birey
onaylamadığı bir tıbbi işleme
zorlanmamalıdır. demektedir.
Son olarak, üyesi olduğum ve kamuoyunun birçok
beklentisi olan Çocuk İstismarını Önleme Komisyonunun da bu
yönetmelik yapılırken hiçbir şekilde görüşünün
alınmadığını, Adalet Bakanlığının
herhangi bir istişarede bulunmadığını belirtmek
isterim. Eğer siz yeni yönetmelikleri, yasaları Meclis denetiminden
uzak, bu komisyonlardan uzak bir şekilde yaparsanız bu gerçekten,
demokrasi adına kaygı verici bir durum olacaktır. Bugünün
gündemiyle ifade edersem, darbeler daha çok özgürlük ve demokrasiyle
önlenebilir, cinsel suçlar ise kadınların özgürleşmesi ve
çocukların güçlendirilmesiyle önlenebilir. Bu nedenle, olağanüstü hâl
de, hadım da baskılayıcı, çözüm getirmeyen popülist politikalardır
ve hiçbir çözüme bunlarla ulaşmak mümkün değildir.
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde söz
isteyen Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak.
Buyurun Sayın Çamak. (CHP sıralarından
alkışlar)
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) Sayın Başkan
ve değerli milletvekili arkadaşlarım; 403 sıra
sayılı Uluslararası İşgücü Kanunu
Tasarısının 28inci maddesinin (4)üncü fıkrası üzerinde
grubum adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Bu maddeden anladığımız
kadarıyla, Yükseköğretim Kurulu aracılığıyla
yabancı öğrencilerin çalışma izni almasının önü
açılıyor. Burada göz önünde bulundurulması gerekenler;
çalışma izni verilen öğrencilerin nitelikleri, geldikleri ülke
bakımından karşılıklılık ilkesi ve
vatandaşlarımızın dezavantajlı duruma
düşürülmemesidir. Bu nedenle, bu madde öncelikle kendi
vatandaşlarımıza haksızlık yaratılmayacak
şekilde düzenlenmelidir. Ayrıca,
karşılıklılık ilkesi gereği bizim
öğrencilerimizin de yurt dışında benzeri şekilde
çalışma hakkı elde etmeleri için gerekli hamleler de
yapılmalıdır çünkü biliyoruz ki yurt dışında
okuyan öğrencilerimiz, özellikle Avrupa ülkelerinde, kendi
kazançlarını sağlamak istediklerinde bu mümkün olmuyor.
Değerli arkadaşlar, 15 Temmuz gecesi ülke
olarak büyük bir badire atlattık, maalesef ciddi oranlarda acı
kayıplarımız oldu, fakat böylesi karanlık
teşebbüslerin oluşmasına müsait ortam ve nedenleri
tartışmadıkça benzeri riskler her daim olacaktır.
İşte, bu noktada dileğimiz, yaşadığımız
tüm sorunların yegâne çözümü, bu Parlamentoda hepimizin üzerine yemin
ettiği demokratik, laik, sosyal hukuk devleti ilkesini tam anlamıyla
hayata geçirmektir. Bu yeminimizdeki ideali tam olarak hayata geçiremediğimiz
için toplumsal olarak ayrışmış bir durumdayız, ancak
daha fazla demokrasiyle, birbirimizle uyumlu olma kültürünü toplumun her
kesimine yayabiliriz; trafikte, sokakta, yaşamın her alanında ve
hatta Mecliste birbirimize tahammül edememe sorununu ancak böyle aşabiliriz.
Demokrasinin bir toplum için hayati önemdeki
fonksiyonlarını yerine getirmesi için her zaman aynı hassasiyet
içerisinde olmamız gerekir. Herkes için geçerli bir demokrasi
anlayışı geliştikçe, tüm enerjisini birbiriyle uğraşmaya
harcamayan bir Türkiye, dünyada olması gereken, hak ettiği yeri
alacaktır.
Bu karanlık darbe teşebbüsü hepimizde
derin üzüntü yarattı, fakat ne mutlu ki bu süreç, siyasette
başından beri olması gereken bir ortak paydada bizleri
birleştirdi, hatta böyle bir acı teşebbüsten belki çıkarabileceğimiz
tek kazanç, böyle günlerde birbirimize daha fazla yaklaşıp,
aramızdaki bariyerleri yıkmak olacaktır. İşte, ancak,
o zaman, bizleri birbirimize düşmanlaştırarak darbelere müsait
bir ortam yaratma hevesindeki iç ve dış güçlere fırsat
verilmeyecektir. Şu an darbecilerin amaçlarını boşa
çıkaran mevcut uzlaşma ortamını devam ettirme gücü
iktidarın elindedir, fakat OHAL ortamı içerisinde kurunun
yanında yaşları da yakacak gelişmeler olursa tüm ümitlerimiz
boşa çıkacaktır.
Anayasamızın 2nci
maddesinde değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen, Türkiye
Cumhuriyeti, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. vurgusunun neden
hayati bir önemde olduğunu 15 Temmuz gecesi çok daha iyi
anladığımız kanısındayım. Bir arada, huzur
içinde yaşamanın olmazsa olmazı olan bu kavramların
herhangi birinden ödün verirseniz, herhangi bir cemaat veya örgütsel
bağlantılarla devlet yapılanmalarının içine sızan
her türlü gruba da müsait bir alan bırakmış olursunuz.
Onun için diyoruz ki: Bu darbecilere karşı
inadına demokrasi, inadına laiklik ve inadına cumhuriyet.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 403 sıra
sayılı Uluslararası İşgücü Kanunu
Tasarısının 28inci maddesinin (4)üncü fıkrasıyla
değiştirilmesi öngörülen 04/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanununun 34üncü maddesinin (2)nci fıkrasında
yer alan "Yükseköğretim Kurulunca İçişleri
Bakanlığına bildirilir ve iki ay içinde alınacak olumlu
görüş neticesinde" ibaresinin "Yükseköğretim Kurulunca
verilecek ön izni müteakip, İçişleri Bakanlığından
alınacak olumlu görüş üzerine Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığından alınacak yabancı çalışma izni
neticesinde" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Arzu
Erdem (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ CELİL GÖÇER
(Tokat) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Afyonkarahisar
Milletvekili Mehmet Parsak konuşacaktır.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Aziz Türk milleti,
saygıdeğer milletvekilleri; 403 sıra sayılı Kanun
Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
28inci maddenin (4)üncü fıkrası üzerinde verdiğimiz önergeyle
ilgili söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Evet, saygıdeğer milletvekilleri, hepimiz
15 Temmuzdan bu yana yaşanan gelişmelerin vahameti ve bu noktada
ortaya çıkan sonuçlarla ilgili değerlendirmelerimizi
paylaşıyoruz bu vesileyle. Ben geçen hafta bu olayın hemen
sonrasında yaptığım konuşmada da ifade etmiş ve
bir adalet vurgusu yapmıştım. Bunu biraz daha bu çerçevede açmak
istiyorum. Çünkü, şu anda yaşanan gelişmelerle ilgili bunun en
önemli meselemiz olduğu tüm gerçekliğiyle karşımızda
durmakta.
Şimdi, bir defa, yeniden ifade etmek isterim ki
15 Temmuz darbe girişiminde sorumluluğu olan her kim varsa, hangi
seviyede bulunursa bulunsun, adaletli bir şekilde yargılanmalı
ve cezasını sonuna kadar, en şiddetli bir şekilde
çekmelidir, bunda hiçbir tartışma yok. Fakat bu çerçevede alınan
tedbirlerle ilgili ve 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında
alınan kararlarla ilgili hepimize, tüm milletvekillerine her gün onlarca
telefon, onlarca talep gelmekte ve bu da bizi, ister istemez, 15 Temmuzdan
sonra yapılmakta olan uygulamalarla ilgili bunlara daha dikkatli bakmaya
sevk etmekte.
Bakın, ceza hukukunda suça iştirak türleri
vardır. Bu anlamda, bu 15 Temmuz gecesi gerçekleştirilen bu en önemli
suçla ilgili olarak, hangi seviyede, hangi düzeyde olursa olsun bu suça
iştiraki bulunan asker, sivil, sivillerin içinde bürokrat, amir, memur,
serbest meslek erbabı, siyasetçi, kim varsa bunlarla ilgili hem idari
yaptırımlar uygulanmalıdır, gerekenlerle alakalı hem de
en adil bir şekilde bir yargılama yapılmalı, bu
yargılamanın sonunda da -altını çizerek söylüyorum-
kimsenin gözünün yaşına bakılmadan en şiddetli bir
şekilde bunlar cezalandırılmalıdır ki, o hain gecede
yaşadıklarımız bu milletimizin hakkı değildir, bu
milletimize o hain gecede yaşatılanlar bir daha yaşanmasın,
bu son derece önemlidir. Ama bunlar yapılırken eğer adaletten
ayrılınırsa -şu anda bu darbe girişimiyle ilgili
yapılmakta olan mücadeleye çok geniş seviyede, her siyasi partiden,
her dünya görüşünden insanımızın desteği
bulunmaktadır ve bu destek, yapılmakta olan mücadelenin en önemli
unsurudur- dolayısıyla, eğer adaletli davranılmazsa, hak
ile batıl birbirine karıştırılırsa, bu toplumsal
zemin kaybedilirse yapılmakta olan mücadele önce toplumsal zeminini
kaybeder, bunun üzerinden de verimliliğini kaybeder. Bunun için, bu
haklı mücadelenin haksız hâle dönüşmemesi bu çerçevede son
derece önem arz etmektedir. Bunun için, yapılmakta olan mücadelede, idari
tasarruflarda, soruşturma işlemlerinde ve yargısal tasarruflarda
adaletten hiç ayrılmamak gerekiyor. Bu çerçevede Sayın Genel
Başkanımız zaten bu durumların ortaya çıkmaması
için 2011 yılından beri tüm siyasileri uyardı. Bu
uyarılarının tamamında haklı çıktı. Ben
bunları teker teker sıralamayacağım şimdi çünkü tüm
toplumumuz ve siz saygıdeğer milletvekilleri de bunları bilmekte
ve o haklı uyarılarını yerine getirmediğiniz için
aslında biraz da bugünlere geldik. Ama, aynı Genel
Başkanımız aynı ferasetle daha iki gün önce 15 Temmuzdan
sonraki uygulamalarla ilgili de bir dizi haklı uyarıda bulundu. En
azından bu dakikadan sonra bunların yerine getirilmesi, bunlara
dikkat edilmesi son derece önemli. Ben önemli gördüğüm bu kısmı
sadece okuyarak yetinmek istiyorum:
Askerî ve sivil bürokraside toplu görevden almalar
yapılırken sağlam delil ve belgelere dayanmak esas
olmalıdır. Paralel devlet yapılanmasının tüm
unsurları tespit edilmeli, her yönüyle analiz edilerek
araştırılmalı ve hepsi birden adaletin önüne
çıkarılmalıdır. Bu yapılıyorken masumların
hakkını gasbetmek, suçsuz, günahsız insanımızı
mağdur etmek en az terör örgütünün zalimliği kadar tehlikelidir.
Aldığımız yoğun şikâyet ve eleştiriler,
vatanını ve milletini canından aziz bilen kardeşlerimizin
de FETÖ terör örgütüyle aynı kategoride ele alındığı
yönündedir. Bu, doğru ve hakkaniyetli görülemeyecektir. Bu itibarla, idari
ve kanuni tasarruflar sırasıyla ve süratle alınırken
mazlumlara ilişilmemeli, onların hak ve insanlık onurları
çiğnenmemelidir.
Bu son derece haklı uyarıların
dikkate alınmasını talep ediyor, yüce Meclisi, Gazi Meclisi bir
kere daha saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
28inci maddenin (4)üncü fıkrasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
28inci maddenin (5)inci fıkrasının
(a) bendi üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 403 sıra
sayılı Uluslararası İşgücü Kanunu
Tasarısının 28inci maddesinin (5)inci
fıkrasının (a) bendi ile 9/1/1985 tarihli ve 3146
sayılı Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun
2nci maddesinin birinci fıkrasına (d) bendinden sonra gelmek üzere
eklenmek istenen (e) bendinin aşağıdaki "e)
Uluslararası iş gücüne ilişkin politika belirlemek ve bu
politikanın uygulamasına ilişkin ulusal ve uluslararası
düzeyde faaliyette bulunmak, ulusal iş gücüne katkı
sağlamak," şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Baki Şimşek Kadir
Koçdemir Ahmet
Selim Yurdakul
Mersin Bursa Antalya
Arzu Erdem Kamil
Aydın Fahrettin
Oğuz Tor
İstanbul Erzurum Kahramanmaraş
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 403 sıra
sayılı Uluslararası İşgücü Kanunu
Tasarısı'nın 28inci maddesinin (5)inci
fıkrasının (a) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Yakup Akkaya Aytuğ
Atıcı Ünal
Demirtaş
İstanbul Mersin Zonguldak
Ali Yiğit Çetin Arık Elif
Doğan Türkmen
İzmir Kayseri Adana
"a) 2 nci maddesinin birinci
fıkrasına (d) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki
bent eklenmiş ve diğer bentler buna göre teselsül ettirilmiştir.
"e) Uluslararası iş gücüne
ilişkin diğer bakanlıklar, ilgili meslek odaları ve
sendikalarla beraber politikalar belirlemek ve bu politikanın
uygulanmasına ilişkin ulusal ve uluslararası düzeyde faaliyette
bulunmak,"
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ CELİL GÖÇER
(Tokat) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Adana
Milletvekili Elif Doğan Türkmen.
Buyurun Sayın Doğan Türkmen. (CHP
sıralarından alkışlar)
ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; üzerinde söz aldığım
tasarıyla ilgili olarak gerekçe, ülkemize gelen yabancı ve nitelikli
iş gücünün artması, kayıt dışılığın
azaltılması. Ancak, ülkemizin ekonomik durumu, istihdamın durumu
ve bütün bunların yanı sıra işsizliğe
baktığımızda ne yazık ki bu kanun
tasarısının yapacağı tek şey sermayeye ucuz
iş gücü sağlamaktır. Nitelikli iş gücü yurt
dışına ve metropollere gitmektedir. Başta ilim Adana olmak
üzere niteliksiz göç alırken nitelikli göç vermektedir. Yurt
dışına gidemeyenler ise İstanbul, Ankara, İzmir gibi
illere ne yazık ki gitmektedirler. Bu anlamda yapmamız gereken,
ülkemizdeki çalışma koşullarını düzenlemektir. Kendi
işsizimize, kendi kalifiye iş gücümüze kendi şehir ve
bölgelerimizde iş ve istihdamı sağlayamazken yurt
dışından sadece sermayeye ucuz iş gücü sağlamak
amacıyla getirilen bu tasarı kesinlikle ülkemizin iş
barışını bozmaya dönüktür.
Bunun yanı sıra, gündemle ilgili de birkaç
söz etmek istiyorum. Her şeyden önce yaşamış olduğumuz
darbe girişiminden dolayı tüm milletimize, vatanımıza,
Parlamentomuza geçmiş olsun demek istiyorum. Bu darbe girişimini
engelleyen öncelikle halkımız, daha sonra Fethullahçı cemaatin emir
eri olmayan Silahlı Kuvvetlerimiz ve yanı sıra polislerimizdir
ve bütün bunlara buradan teşekkür ediyorum. Ancak darbe girişiminin
akabinde ülkemizde OHAL ilan edilmesiyle birlikte Fethullahçı cemaatten ve
ondan ülkeyi arındıralım derken kurunun yanında
yaşı da yakmaktayız. Nasıl? Çok açık ve net
bildiğim, Mersinde çalışan genç bir kardeşimiz
açığa alındı. Bununla ilgili görüşme
yaptığımızda da OHAL masasının bilgileri
doğrultusunda denildi. Bütün bunlar bize gösteriyor ki Türkiyede şu
anda bir cadı avı gerçekleştirilmektedir. Bu cadı
avının bir an önce sona erdirilmesi şarttır, elzemdir.
Birlikten, beraberlikten, uzlaşmadan söz ediyoruz. O hâlde bu süreç
geçirilirken muhalefet partilerinin söylemleri, onların hassasiyetleri de
mutlaka göz önünde bulundurulmak zorundadır.
Bakın, 15 Temmuzda Türkiyede erlerimiz,
erbaşlarımız, sadece emirleri yerine getiren ve
halkımızın karşısında da silaha sarılmayan,
ellerindeki silahı bırakıp teslim olan insanlar var. Bunlara
karşı o gün bir linç girişiminde bulunuldu. Ben inanıyorum
ki bu linç girişiminde bulunanların mutlaka yargı önüne
çıkarılmasını ve tıpkı Fethullahçı cemaat
örgütü mensuplarının nasıl hesap vermesi gerekiyorsa bu linç
girişiminde bulunanların da mutlaka yargı önünde hesap vermesi
gerektiğini tüm halkımız beklemektedir. Yargının
görevi bu insanları tespit etmek ve bunlara gerekli olan cezaları
vermektir. Bu yapılmadığı takdirde akim kalacak bir sonuç
olacaktır ve bu nedenle de bunu ben bu kürsüde açıkça belirtmek
istiyorum.
Son söz olarak bir şey
daha söylemek istiyorum. Adanada da yürütülen cadı avı
kapsamında bazı gazetecilerimiz gözaltına alındı ve
onların gazeteleri şu anda kapatıldı ve bunların bir
kısmı da sadece doğruları söylediler. Doğruları
söyleyen tüm basın mensuplarına buradan selam olsun ve şunu da
belirtmek istiyorum: Bu insanların yanlarındayız ve bu insanlara
bir cadı avı kapsamında haksızlık edilmesine de sonuna
kadar karşı çıkacağız ve onların haklarını
gerek burada gerekse diğer mecralarda aramaya devam edeceğiz.
Çok teşekkür ediyorum.
Saygılarımla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 403 sıra
sayılı Uluslararası İşgücü Kanunu
Tasarısının 28inci maddesinin (5)inci
fıkrasının (a) bendi ile 9/1/1985 tarihli ve 3146
sayılı Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunun 2nci maddesinin birinci fıkrasına (d) bendinden sonra
gelmek üzere eklenmek istenen (e) bendinin aşağıdaki "e)
Uluslararası iş gücüne ilişkin politika belirlemek ve bu
politikanın uygulamasına ilişkin ulusal ve uluslararası
düzeyde faaliyette bulunmak, ulusal iş gücüne katkı
sağlamak," şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Kamil Aydın (Erzurum) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ CELİL GÖÇER
(Tokat) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Erzurum Milletvekili
Kamil Aydın konuşacaklardır.
Buyurun Sayın Aydın. (MHP
sıralarından alkışlar)
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sayın Başkan,
çok kıymetli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, 15 Temmuza birçok arkadaşımız
bu saate kadar değindi, travmatik bir geceydi, alçak bir darbe
girişiminin yapıldığı bir geceydi ve henüz 15 Temmuzda
yüzlerce şehidimizin yüreğimizdeki acısı dinmeden, efendim,
1.500ün üzerindeki yaralımızın acısı yüreğimizde
dinmeden, gözyaşlarımız henüz kuramadan, maalesef, bugün de yine
Siirtten ve Hakkâriden şehit haberleri aldık. Böyle ortamlarda,
habis ruhluların ortaya koyduğu zeminlerde başka habis ruhlular
da duracak değildir tabii, onlar da bu ortamdan yararlanmak için
ellerinden gelenleri yapacaklardır.
Bu darbe girişiminden sonra ortaya çıkan
kötü manzara ve... Özellikle şehitlerimizi burada rahmetle anıyor,
yüce Türk milletinin başı sağ olsun diyoruz ve yaralılara,
şu anda hastanelerde gerçekten büyük bir tedavi
sıkıntısı çeken yaralılarımıza da Allahtan
şifa diliyorum.
Bu arada -diğer bir
başsağlığımızı da- Türk tarihini ve
kültürünü Batıya, Batıyı da Türkiyeye tanıtan ilim ve
irfan dünyasının, academianın büyük duayeni, efendim,
değerli hocamıza, Halil İnalcıka da Allahtan rahmet
diliyorum; kederli ailesine ve yine onu seven Türk milletine, akademisyenlere,
herkese başsağlığı diliyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, zor günlerden
geçiyoruz. Bakın, bazen bir mevzuyu anlatırken hepimiz, biyolojik
yapı ile sosyolojik yapı arasında bağlantı kuruyoruz.
Gerçekten doğrudan bir bağlantı vardır. Biyolojik yapılar
sosyolojik yapılara benzer yani insan vücudundaki zayıf bir zeminde
habis doğalı birtakım oluşumlar olur, birtakım
kitleler oluşur. Bunlar ampute edilir zaman zaman, zaman zaman da
tedavisinde uğraşılır ve meşakkatli bir süreçten
geçirilerek tedavi edilmeye çalışılır ama genellikle ampute
edilir. Sosyolojik yapılar da öyledir. Eğer bir sosyal yapı
içerisinde bir sıkıntı varsa, burada yine, tekrar habis, kötü
ruhlu oluşumlar meydana gelir. İşte, bizim bu 15 Temmuzda
yaşadığımız, bu FETÖ terör örgütünün Türkiyeyi kana
bulamaya çalıştığı bu olayın da temelindeki bu sosyal
yapı içerisindeki oluşan bir zemin zafiyetidir.
İnşallah, tabii ki
biz bundan bir ders çıkaracağız. Bu saate kadar birçok
arkadaşımız ifade etti, ben de farklı bir perspektifle
bakıp aynı şeyleri söylemeye çalışacağım
belki. Bizim buradan çıkaracağımız ders şu
olmalı: Artık ben mantıklı, ben merkezli hareket
etmekten ziyade, o İstanbulda, Ankarada ve Türkiye'nin birçok kentinde
gerçekten Mevzubahis vatan, bayrak ve demokrasi olduğunda geride kalanların
hepsi teferruattır. diyen yürekli insanlardan ders alarak, onların
duruşundan bir çıkarımda bulunarak bizlerin de aynı
şeyi söylemesi lazım. Artık ben değil, benim siyasi
çıkarlarım, benim siyasi ön alma duygularım değil; biz
mantığıyla bu Parlamentoda hareket ederek onlardan
aldığımız o sinerjiyi biz de burada bir şekilde yasama
olarak inşallah harekete geçirmek zorundayız. Yani, ne demeliyiz?
Önce biz mantığıyla hareket edip bu ülkenin ali menfaatleri
ışığında, ülkenin sosyal bir hukuk devleti
olduğunu unutmadan bunun üstesinden gelmeli ve çözüm
arayışlarını bir an önce harekete geçirmeliyiz diye
düşünüyoruz. Bunu nasıl yapacağız? İşte, hukuk
zemininden ayrılmadan, demokrasiden uzaklaşmadan
Biliyorsunuz,
başarılı darbeler diktatöryalarda başarı
bulmuştur. Bir yerde zulüm, tek taraflılık, diktatörlük var ise
orada mutlaka darbeler başarılı olmuştur. İşte
Orta Doğu coğrafyası buna tipik örnektir. Bugüne kadar
yaşadığımız
İşte, bakın,
Mısırda da öyle oldu, Libyada da öyle oldu, Irakta, Suriyede de
öyle oldu ama Allaha şükür, bizim bir demokrasi geleneğimiz var, ona
sahip çıktık, sokaktaki insan sahip çıktı, bizim de sahip
çıkmamız lazım.
Adil olmalıyız. Bir
anekdotla nasıl adil olacağımızı ifade etmek isterim,
vaktim dar: Hazreti Alinin Zülfikarı altında nedamet istemesini
beklerken Hazreti Alinin yüzüne tükürüp onun egosunu zirve yaptırmaya
yönelten bir cahil karşısında Hazreti Alinin tavrını
takınmalıyız diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
28inci maddenin (5)inci fıkrasının
(a) bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
28inci maddenin (5)inci fıkrasının
(b) bendi üzerinde bir önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 403 sıra
sayılı Uluslararası İşgücü Kanunu
Tasarısının 28inci maddesinin (5)inci
fıkrasının (b) bendindeki e) Uluslararası İşgücü
Genel Müdürlüğü ibaresinin e) Yabancı İşgücü Genel
Müdürlüğü şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Yakup Akkaya Aytuğ
Atıcı Çetin
Arık
İstanbul Mersin Kayseri
Ali Yiğit Ünal Demirtaş
İzmir Zonguldak
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ CELİL GÖÇER
(Tokat) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı konuşacaktır.
Buyurun Sayın Atıcı. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, Uluslararası
İşgücü Kanunu Tasarısının 28inci maddesinin (5)inci
fıkrasının (b) bendi üzerinde verdiğimiz önerge
hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu önergeyle biz
Uluslararası İşgücü Genel Müdürlüğü ibaresini tam da
kendine yakışır bir şekilde Yabancı İşgücü
Genel Müdürlüğü olarak değiştirmeyi önerdik. Niye? Çünkü, uluslararası
iş gücü kavramı muğlak bir kavramdır, her yöne
çekilebilir, çok şatafatlı, gereğinden fazla bir anlam yükleyen
bir kelimedir. Zaten biz bugüne kadar ne çektiysek bu şekildeki
muğlak kelimelerden, bu şekildeki muğlak kavramlardan ve
belirsiz konulardan çektik. Bir örnek vermem gerekirse: Her kim FETÖye
bulaşmış ise, Fethullahçı terör örgütüne
bulaşmış ise muğlak olarak değil net olarak ve hiçbir
ayrım yapmadan cezalandırılmalıdır. Örneğin,
Cumhurbaşkanlığının sözcüsü kapatılan Todays
Zaman gazetesinde yazı yazıyordu, tıpkı diğer yazarlar
gibi. Başyaverlerin bile ihanetle suçlandığı, hainlik
yaptığının tespit edildiği bir ortamda bu
soruşturmadan herkes nasibini almalı. Yani
Cumhurbaşkanlığının sözcüsü de Todays Zamanda
yazıyor ise tıpkı diğer yazarlar gibi
değerlendirilmeli, net olunmalı, muğlak olunmamalı. O
yüzden, biz ne çektiysek muğlak işlerden çektik.
Her ne kadar Todays Zamanda yazan diğer
yazarlar bizim dünya görüşümüzle, siyasi görüşümüzle uzaktan
yakından bağdaşmaz iseler de biz herkese eşit muamele
yapılmasından yana olduğumuz için bunu söylüyoruz. Elbette,
toptancı yaklaşımın da nasıl hatalı olduğunu
size anlatmaya çalışıyoruz. Yani nasıl ki Türk Silahlı
Kuvvetleri içerisinde her subay, her asker bugün darbeci olarak
değerlendirilemezse cemaat medyasında çalışan her
kişi, her yazar da cemaatçi ya da Fethullahçı terör örgütü üyesi
olarak değerlendirilemez. Bunu yapmaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Bu
şekilde, biz yıllarca toptancı zihniyetten çektik ne çektiysek.
İfade özgürlüğü, adil yargılanma hiçbir zaman bir lüks
değildir. Elbette teröristler en ağır şekilde
cezalandırılacaktır ancak hukuk devleti içerisinde kalarak
bunlar yapılacaktır. Hukukun üstünlüğünü eğer tanımaz
isek, kurtuluş reçetesinin hukuktan geçmediğini eğer
düşünürsek bu durumda biz devlet olamayız.
Bakın, bir başka toptancı
anlayışı, bizi hukuk devletinden ayrılmaya iten ve bizi
dünya kamuoyunda küçük düşüren bir başka anlayışı
bugün kamuoyunda imzacı akademisyenler diye bilinen kimseler
yaşıyor. Akademisyenlerin bir kısmı Türkiyede bu suça
ortak olmayız. diye bir bildiriye imza attılar. Bunu
tartışmayacağım, kimine göre doğrudur, kimine göre
yanlıştır ama o soruşturma kendi mecrasında yürümektedir.
Bu imzacı akademisyenlerin bir kısmı görevden
alınmıştır, bir kısmının hakkında
soruşturmalar devam etmektedir. O mecraya hiç
karışmayacağım görüşlerimiz farklı olsa bile ama
hiç kimsenin bu imzacı akademisyenleri Fethullahçı terör örgütü üyesi
gibi değerlendirmeye ve toptancı anlayışla bunları da
cezalandırmaya hakkı yoktur. İmzacı akademisyenler Biz
FETÖcü değiliz, ömrümüz boyunca Fethullahçılarla mücadele ettik,
onları besleyenlerle de mücadele ettik ama bizi şimdi aynı
çuvala kimse koyamaz. diyorlar ve haklılar. O yüzden de devlet
olmanın gereğiyle her işi kendi mecrasında ve hukuk
içerisinde kalarak yapmalıyız.
Muğlak ifadelerden bahsettik. Bizi
rahatsız eden bir diğer muğlak ifade dinin
istismarıdır, bu da muğlak bir ifadedir ve bu
muğlaklıklar nedeniyle halkımız bu konuda da çok
çekmiştir. Dindar görünümlü, din-siyaset-ticaret üçgeninde bulunan
insanlar ülkemizi nereye sürüklediler, bunu da gördük. O yüzden, muğlak
kelimelerin çıkarılması, net ifadelerle aslanlar gibi bizim
dimdik durmamız gerekiyor.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
28inci maddenin (5)inci fıkrasının
(b) bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
28inci maddenin (5)inci fıkrasının
(c) bendi üzerinde bir önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 403 sıra
sayılı Uluslararası İşgücü Kanunu
Tasarısı'nın 28inci maddesinin (5) no.lu
fıkrasının (c) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Yakup Akkaya Aytuğ
Atıcı Ünal
Demirtaş
İstanbul Mersin Zonguldak
Ali Yiğit Çetin Arık Ömer Fethi
Gürer
İzmir Kayseri Niğde
c) 9 uncu maddesinin birinci
fıkrasının (h) bendindeki Yabancıların Çalışma
izinleri Hakkında Kanunda öngörülen işleri yapmak, ibaresi
Yabancıların sendikalara üye olması ve toplu sözleşme
haklarını ihlallere ilişkin şikayetleri çözümlemek
şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ CELİL GÖÇER (Tokat) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer konuşacaklardır.
Buyurun Sayın Gürer. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Uluslararası İşgücü
Kanunu Tasarısının 28inci maddesinin (5)inci
fıkrasının (c) bendiyle ilgili söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Bu kanun tasarısı Meclise geldiğinde
Bakanın konuşmasını dikkatle dinledim. Sayın Bakan
nitelikli iş gücünün ülkemize gelmesinin önemine değinirken yurt
dışıyla ilgili de örnekler veriyordu. Tabii, onları o
şekilde değerlendirdiğiniz zaman haklılık payı
görebilirsiniz ama Türkiyede 488.193 mühendis, mimar, şehir
plancısı varken, her yıl binlerce mezun verilirken ve 100 binin
üzerinde işsiz mühendisimiz ve mimarımız bulunurken böyle bir
girişimde bulunmanın açıklayıcı nedeni beni
açıkçası tatmin etmedi çünkü kendi ülkemizde yetişmiş
elemanlarımızı yurt dışına gönderirken
dışarıdan kimin yetişmiş elemanının bize
hangi ücretle geleceğini düşünmek gerekir, nitelikli eleman
sıfatıyla ilgili.
Şimdi, tabii, bu 15 Temmuz darbesinden önce
hazırlanan bir tasarı olduğu için benim aklıma şu da
gelmedi değil bugün için düşündüğümde: 160 ülkede 2 bine
yakın okul açan cemaatin bu yolla Türkiyeye beyin ithali yolunda bir
çalışma mı? Belki hiç düşünülmemiş olabilir. Bunun
önünü açıyor mu, açmıyor mu? Onların da bu yolla Türkiyeye
gelip kurumlarda veya kamuda, özelde çalışmasına olanak
tanıyor mu, tanımıyor mu? Buna da dikkat etmek gerekiyor. (CHP
sıralarından alkışlar) Çünkü bu süreç dikkat edilmesi
gerekli bir süreç olduğunu bize öğretti. Bizim kendimizde olanı,
bize ait olanı daha geliştirerek, çocuklarımızın
eğitimini daha güçlendirerek, bilimde, bilgide, teknolojide istenen
eğitimi sağlayarak dışarıya muhtaç olmadan, biz,
ülkemizde kendi geleceğimizi hazırlamamız gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım, Sayın
Bakanın belirttiği ülkelerin nüfusları, oradaki iş gücü
potansiyeli, iş alanları dikkate alındığında
Türkiyeye yurt dışından geleceklerden medet ummanın
doğru bir açıklaması olmaz. Kendi mühendisimiz,
mimarımız, şehir plancımız bu işleri
yürütebilecek kapasitelere sahip.
Şimdi bakınız, ülkemizde
geçmişte yaşanan örnekli bir olaydan daha söz edeyim:
KİTlerimize ait yurt dışında şirketler kurmuşuz.
5 tane KİTin -benim bildiğim- yurt dışında
şirketi var. Sayıştay denetleyemiyor, Meclis denetleyemiyor,
bunun yanında teftiş kurulu da denetleyemiyor. Bu şirketten
kimler maaş alıyor? Bu yurt dışında Jersey
adalarına kurulan şirketin kime ne faydası var, onlar neler
yapıyor?
Şimdi bu 15 Temmuz darbe sürecinden sonra
olaylara farklı bakmamız gerekiyor, kendi değerlerimize sahip
çıkmamız gerekiyor, ülkemizin kaynaklarını doğru
kullanmamız gerekiyor. Örneğin, ülkemizde taşeronlarla ilgili
bir yıla yakındır Yapacağız., Edeceğiz.,
Oldu olacak. derken -böyle bir tasarıyı gündeme getirmek-
onların sorunlarını çözmek varken Nitelikli iş gücü
getiriyoruz. diye yurt dışından yeni insanların, yeni
düşüncelerin, beyinlerin transferine şu anda neden acil ihtiyaç
duyuyoruz, ben bunu anlayabilmiş değilim. (CHP sıralarından
alkışlar)
Yurt dışından geleceklerden
kendimizde olandan daha fazla verim alacağımızı da ben
düşünmüyorum. Bugün gidin gelişmiş ülkelere, Amerikada,
İngilterede bakın, Türkiyeden gitmiş, okullarımızdan
mezun olmuş çok sayıda arkadaşımızın önemli
kurumlarda çalıştığını görürsünüz. Niye biz
onları oralara kaçırdık? Neden onları buralarda istihdam
edecek olanakları yaratmadık? Niye kendi okullarımızda,
üniversitelerimizde eğitimimizle çocuklarımızın
bilgilenmesini sağlayamadık? Bunları düşünmemiz gerekiyor.
Bunun yanında tabii, ülkemizin içinde bulunduğu koşullarda
yalnızca kanun tasarılarını yaparken sorunlar
aklımıza gelmemeli. Geldiği zaman da ortaya çıkan,
muhalefetiyle iktidarıyla ortak düşüncede buluşmadan yaratılanların
dündeki bize yarattığı sıkıntıları hep
birlikte yaşıyoruz.
Bakınız, Yargıtayla,
Danıştayla ilgili kanunu bile 3 kere değiştirmişiz
beş yılda. Onun için, her yasayı, her tasarıyı bundan
sonra biraz daha irdelememizin faydası var. Kendi olanaklarımıza
bakalım, kendi değerlerimize bakalım ve bunlar üzerinden geleceğimizi
kurgulayalım. AR-GE çalışmalarımızı önemseyelim,
patentlerimizi, ülkemizde insanlarımızla yeniden yaratarak ufuklar
açalım, değerlerimizi zenginleştirelim. Biz her yerde, her
şeyde, her anlamda daha iyi şeylere hem layığız hem
yapabiliriz hem bu insanımız var hem bu bilgimiz var hem bu
yeteneğimiz var; kendimize güvenelim, inanalım.
Dışarıdan ucuz iş gücü getirerek elde edilecek
kazancın kimseye sağlayacağı mutluluk da olmaz. Alın
terinin hakkını doğruyla vermezseniz yani
çalışanın emeğinin, hakkının
karşılığını vermezseniz o para da hayır
etmiyor. (CHP sıralarından alkışlar) Yani, bunun örnekleri,
yaşanmışlıklar da var.
Ben son söz olarak diyorum ki: Ülkemizde Her fani
ölümü tadacaktır. lafını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) -
gidip
mezarlıklara asacağımıza iş yapılan yerlerin
duvarına asmalı. Genel müdürlerin, ihalecilerin, iş
yapanların da her gün o yazıyı okumasının ihtiyaç
olduğunu düşünüyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
28inci maddenin (5)inci fıkrasının
(c) bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
28inci maddenin (5)inci fıkrasının
(ç) bendi üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum, işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 403 sıra
sayılı Uluslararası İşgücü Kanunu
Tasarısı'nın 28inci maddesinin 5inci fıkrasının
(ç) bendinde geçen; "Uluslararası İşgücü Genel
Müdürlüğü" ibaresinin "İşgücü Genel
Müdürlüğü" şeklinde değiştirilmesini,
"b)" alt bendinin "b)
Uluslararası işgücüne ilişkin diğer bakanlıklar,
ilgili meslek odaları, ve sendikalarla beraber politika belirlemek ve bu
politikanın uygulanmasına ilişkin ulusal ve uluslararası
düzeyde faaliyette bulunmak." şeklinde değiştirilmesini,
"j)" alt bendinin tasarı metninden
çıkarılmasını ve
"l)" alt bendinin "Eğitim
düzeyi, mesleki deneyimi, bilim ve teknolojiye katkısı ile öne
çıkmış ve bunu uluslararası geçerliliği olan
yayınlarla kabul ettirmiş, yurt dışında yaşayan,
nitelikli insan gücünün ülkemize kazandırılmasına yönelik
faaliyetlerde bulunmak." şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Yakup Akkaya Aytuğ Atıcı Ünal Demirtaş
İstanbul Mersin Zonguldak
Ali Yiğit Çetin
Arık
İzmir Kayseri
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ CELİL GÖÇER
(Tokat) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Zonguldak Milletvekili
Ünal Demirtaş konuşacaktır.
Buyurun Sayın Demirtaş. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemiz zor günlerden geçiyor. 15 Temmuz
akşamı millet iradesine yapılan, Meclise yapılan darbe
kalkışmasını bir kez daha lanetliyorum. Darbe
girişiminde bulunanlar hukuk içerisinde en ağır şekilde
cezalandırılmalıdır. Suç varsa cezasız
kalmamalıdır. Ancak, geçen hafta -12 Eylül darbecilerinin Anayasaya
koyduğu- Olağanüstü Hâl Kanunu çıkardınız.
Olağanüstü Hâl Kanunuyla, maalesef, Meclis yani millet iradesi yani
demokrasi devre dışı bırakıldı, maalesef,
evrensel hukuk kuralları da askıya alındı; bize göre bu son
derece yanlış olmuştur.
Değerli milletvekilleri, darbe girişiminde
bulunanlarla ilgili temel insan haklarının ihlal edildiğine,
işkence ve kötü muamele yapıldığına ilişkin
birçok duyum ve şikâyetler gelmektedir. Sap ile samanın
karıştırıldığı, kurunun yanında
yaşın da yandığı ifade edilmektedir. Darbe
girişiminde bulunanlarla ilgili soruşturmalar evrensel hukuk
kuralları içerisinde yürütülmelidir, aksi takdirde darbecilerden bir farkımız
kalmaz. Darbe girişimi sonrası yaşanan süreç, toplumda yeni
ayrıştırmalara, yeni kin ve düşmanlık
tohumlarının ekildiği bir zemine dönüşmemelidir. Devlet kin
tutmaz, devlet kin tutmamalıdır. Darbe girişiminde bulunanlarla
ilgili bir kez daha tekrarlıyorum: Hukuk içerisinde en ağır ceza
verilmeli. Ancak bu kişilerin temel insan hakları da ihlal
edilmemelidir, kurunun yanında yaş yanmamalıdır, sap ile
saman karıştırılmamalıdır, süreç bir cadı
avına dönüştürülmemelidir.
Değerli milletvekilleri, bu darbe
girişiminden hepimiz dersler çıkarmalıyız. Bilimin ve
teknolojinin son derece geliştiği, demokrasi
standartlarının ve demokrasi kalitesinin üst düzeye
çıktığı 2016 dünyasında, Türkiyeyi darbe
girişimine sürükleyen nedenler de etraflıca düşünülmeli ve tespit
edilmelidir. Bir kez daha ülkemizde darbe yaşanmaması için
demokrasimizin standardı en üst düzeye çıkarılmalıdır.
(CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, Parlamentoyu
güçlendirmeliyiz, kuvvetler ayrılığı ilkesini
güçlendirmeliyiz, basın özgürlüğünü güçlendirmeliyiz, hukuk devletini
güçlendirmeliyiz, toplum içinde kutuplaşmayı azaltacak uzlaşma
kültürünü güçlendirmeliyiz, cumhuriyetin kazanımlarına sahip
çıkmalıyız, kamuda benim cemaatimin adamını
değil, liyakat ve beceriye göre, objektif kriterlere göre memur ve
bürokrat almalıyız. Artık Türkiye üçüncü sınıf bir
demokrasiyle yoluna devam edemez, etmemelidir de.
Değerli milletvekilleri, bu kanunun temel
amaçlarından birisi olarak nitelikli iş gücünün Türkiyeye
kazandırılması olduğu ifade edilmektedir. Eğer
dışarıdan nitelikli iş gücüne ihtiyaç duyuyorsak biz
ihtiyacımız olan nitelikli iş gücünü, insanı
yetiştiremiyoruz demektir ya da nitelikli insan yetiştirsek bile o
nitelikli insanlarımızı kendi ülkemizde tutamıyoruz
demektir, onlar da başka bir ülkeye çalışmaya gitmeyi tercih
ediyorlar demektir. Her iki durumda da on dört yıldır ülkeyi yöneten
AKP iktidarının yanlışları olduğu çok
açıktır. Sürekli yapboza dönen eğitim sisteminde ve
çalışma hayatında ağır sorunların olduğu ve
bu sorunların on dört yıllık AKP iktidarınca
çözülemediği ortaya çıkmaktadır. Maalesef on dört
yılın sonunda geldiğimiz nokta dışarıdan
nitelikli iş gücü ithal etmek zorunda kalmaktır.
Değerli milletvekilleri, özellikle son
yıllarda maalesef yanlış bir dış politika uygulandı.
Bu yanlış dış politikanın faturalarından birisi
de sığınmacı alan bir ülke hâline gelmemizdir. Hem
sığınmacıların geçiş yolu olarak
kullandığı hem de sığınmacıların
yerleşme amacıyla hedeflediği bir ülke olduk. Bu durum
Türkiyedeki iş gücü piyasasına da olumsuz yönde bir etki
yarattı, ülkemizdeki iş gücü piyasası dengeleri
sarsıldı. Şimdi bu getirilen kanun tasarısıyla bu
sığınmacıların Türkiyede yerleşmeleri ve iş
bulmaları kolaylaştırılmaktadır. Dolayısıyla
bu kolaylaştırma sonucunda da ülkemiz
sığınmacıların daha fazla hedeflediği bir ülke
hâline gelecektir. Kayıt dışıyla birlikte ülkemizde bulunan
6 milyon işsizimizin sorunları çözüleceğine göçmenlere iş
bulmak durumunda kalacağız. Ancak iktidarla
yaptığımız uzlaşma sonucu kanunun bazı sakıncaları
ortadan kaldırılmıştır.
Hepinize en içten sevgi ve
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
28inci maddenin (5)inci fıkrasının
(ç) bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın Bakanın söz talebi vardır.
Buyurun Sayın Bakanım.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman
Soylunun, milletvekillerinin fiilî hizmet zammı haklarına
ilişkin açıklaması
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Bir bilgiyi sayın Genel Kurula, milletvekilimize ve
kamuoyuna arz etme zorunluluğum var.
Biraz önce kıymetli milletvekili
arkadaşımız Aytuğ Atıcı Bey de dile getirdi ama
işin esası bugün bir gazetedeki haberden kaynaklanmaktadır.
Çok önemli bir dönemden geçtiğimizi ifade etmek
istiyorum. Bunu ben ifade etmesem de bu dönemin adı da tarihte böyle
olacaktır. Özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisi bu dönem içerisinde tüm
milletvekilleriyle ve tüm parti gruplarıyla önemli bir demokrasi
duruşunun ev sahipliğini gerçekleştirmiştir. Bu da
önümüzdeki dönem bizden sonra Meclise gelecek milletvekillerimiz adına da
önemli bir referans kaynağıdır, onu da ifade etmek istiyorum.
2013 yılında çıkan gerek
milletvekillerimizle alakalı gerek Türk Silahlı Kuvvetleriyle
alakalı gerek emniyet mensuplarıyla alakalı gerekse MİT
mensuplarıyla alakalı fiilî hizmet zammıyla ilgili kanunla ilgili
bugün bir gazetede şöyle bir değerlendirme ortaya konuldu:
Milletvekilleri tatilde de emeklilik hakkı kazanacaklar. Şimdi
dönem dönem Türkiyede Türkiye Büyük Millet Meclisi ve milletvekillerinin
özellikle hem etkinliklerini hem itibarlarını bazen azaltmak bazen de
çok kritik dönemlerde onları etkinsizleştirmek için bu tip haberler
ortaya konulur. Bunun bugünle alakalı olmayan bir şey olduğunu
yüce Meclise ifade etmek istiyorum. 2008de Sosyal Güvenlik Kanunu
yenilendiğinde bu fiilî hizmet zamları tekrar gözden geçirildi ama
2013 yılında 6385 sayılı Kanunla, 10 Ocak 2013 tarihinde,
biraz önce bahsettiğim grupların tamamına bir fiilî hizmet
zammı ortaya konuldu ve bu kanunda da milletvekillerimiz için yılda
doksan günlük bir fiilî hizmet zammı değerlendirildi. Ondan hemen
sonra, 2013te, bunun uygulamasına yönelik bir genelge
yayımlandı, 2014te bir yönetmelik yayımlandı ve bu genelge
ve yönetmeliğin aslında tekrar kendisini tamamlaması gereken bir
yönetmelikle bütünleşmesi gerekirdi. Yani genelgedeki birtakım
maddeleri yönetmeliğe dercetmek, ona koymak ve bu şekilde uygulamada
ortaya çıkabilecek birtakım eksiklikleri de ortadan kaldırmak
gerekiyordu. Geçen şubat ve mart ayında bir hazırlık
yapıldı, nisan ayında da Resmî Gazetede yayımlanmak için
bu yönetmelik gönderildi. Bu yönetmelikle hiçbir meslek grubuna, milletvekili
de dâhil, TSK da dâhil, emniyet de dâhil, MİT de dâhil hiçbir meslek
grubuna kanunun dışında herhangi bir hak verilmiş
değildir, böyle bir şey mümkün de değildir çünkü kanunun
vermediğini ne yönetmelik ne genelge ortaya koyabilir.
Bugünkü haber sadece, bu yönetmelikle, kanunla
uyumlu bir şekilde açıklanan bir durumu -benim kendi yorumumdur bu-
son zamanlarda ortaya çıkan ve milletvekillerinin kendilerine milletin
vermiş olduğu temsil kabiliyetinin şu Meclisin çatısı
altında en iyi şekilde kullanılmasına yönelik bir
karşı harekâttır. Bunu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
şahsının incitilmemesi, milletvekillerimizin bu konuda
incitilmemesi, diğer meslek mensuplarının bu konuda incitilmemesini
teminen ifade etmek istiyorum çünkü bu Meclis en iyi bilir ki, bu kanunun
vermediği hiçbir hakkı ne yönetmelik ne genelge ortaya koyabilir.
Bunu bir zorunluluk olarak tekrar ifade etmek istedim.
Tekrar teşekkür ediyorum Sayın Başkan
böyle bir imkânı sağladığınız için. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Uluslararası İşgücü Kanunu Tasarısı
(1/727) ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporunun (S. Sayısı: 403) (Devam)
BAŞKAN 28inci
maddenin beşinci fıkrasının (d) ve (e) bentleri üzerinde
bir önerge vardır, o önergeyi okutuyorum ve işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 403
sıra sayılı Uluslararası İşgücü Kanunu
Tasarısının 28inci maddesinin (5)inci
fıkrasının (d) bendinde geçen Uluslararası
İşgücü Genel Müdürü, ibaresinin Yabancı İşgücü Genel
Müdürü şeklinde, (e) bendin de geçen 5inci Uluslararası
İşgücü Genel Müdürlüğü ibaresinin Yabancı
İşgücü Genel Müdürlüğü şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Yakup Akkaya Aytuğ
Atıcı Ünal
Demirtaş
İstanbul Mersin Zonguldak
Ali Yiğit Çetin Arık Özkan
Yalım
İzmir Kayseri Uşak
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI VURAL KAVUNCU (Kütahya)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Uşak Milletvekili
Özkan Yalım konuşacaktır.
Sayın Yalım, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Çok değerli Divanı, Sayın
Bakanı, çok değerli çalışma
arkadaşlarımızı ve de bizi izleyen Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarını en içten saygı ve duygularımla
selamlıyorum.
Evet, ilk önce 15 Temmuzu, en şiddetli bir
şekilde her türlü darbeyi yapanları buradan tekrar
kınıyoruz ve de bu darbeden dolayı ölenlere Allahtan rahmet,
yaralananlara da acil şifalar diliyorum. Kesinlikle bu darbeyi yapanları
tekrar kınayıp ve de darbe yapıldıktan sonra da özellikle
de bu gerekli ayıklamada da çok titiz bir şekilde, titizlikle
suçluların hakkaniyetle yargılanmalarını ve de kurunun
yanında da yaşın yanmamasını buradan değerli
savcılarımıza özellikle belirtmek istiyorum.
Şimdi, 403 no.lu Kanunun 28inci maddesinin
(5)inci fıkrasında söz almış bulunmaktayım. Mimarlar
Odasının değerli başkanlarımızla görüştükten
sonra bu maddeyle ilgili özellikle Sayın Bakan sizlere seslenmek
istiyorum. Biliyorsunuz, Türkiye Cumhuriyetinde bulunan üniversitelerde
öğrenim gören hem mimar adaylarımız hem mühendis
adaylarımız okulunu bitirdikten sonra maalesef Avrupada bu hakka
sahip değiller çünkü denklikleri yok. Bunun için, Avrupadan gelecek olan
mimarların ve mühendislerin geldikleri okulların direkt denklikleri
olduğunu, bütün dünyadaki hangi ülkeden gelirse gelsin Türkiyede denklik
kazandığını özellikle belirtmek istiyorum. Bunun çok
doğru bir yöntem olmadığının, gelenlerin bir
şekilde kontrolden geçirilip diplomasının, okulunun, görevini
doğru bir şekilde yapabilecek olup olmadığının,
Türkiye Cumhuriyetindeki diğer mimar ve mühendis
arkadaşlarımıza katkı sağlayabilecek bir kapasiteye
sahip olup olmadığının kontrol edilmesinin
gerektiğinin -hem Mimarlar Odası başkanlarımız
tarafından hem de kendi şahsım olarak- altını çizmek
istiyorum.
Sayın Bakan, özellikle, şu anda Çinde 54
bin civarında mimar bulunmaktadır, bunun yarısı da
işsizdir. Peki, Sayın Bakan, bu kanun çıktıktan sonra
Çinden 5-10 bin civarında mimar geldiğinde piyasanın ne duruma
düşeceğini herhâlde siz de tahmin edebiliyorsunuzdur. Şu andaki
bizim kendi mimarlarımızın, mühendislerimizin haksız bir
rekabetle karşı karşıya kalabileceğini çünkü Çinden
gelen mimarların çok daha düşük bir maliyetle
çalışabileceğini özellikle belirtmek istiyorum. Buradaki
hassasiyetin
Türkiyedeki üniversitelerimizden mezun olan
mimarlarımızın ve de mühendislerimizin haklarının
yedirilmemesi adına, gelen bütün mimarların, mühendislerin
-dediğim gibi- belirli bir kontrolden ve de bir aşamadan geçirilip
-yeter ki- Türkiyedeki mimar ve mühendis arkadaşlarımıza
katkı sağlayabilecek kapasitede olanlara bu hakkın verilmesi
gerektiğini özellikle tekrar belirtiyorum. Türkiyede mimarları bir
Çin piyasasına çevirmemeniz gerektiğinin de buradan özellikle tekrar
altını çiziyorum.
Aynı şekilde, şu anda Türkiyede
bulunan yaklaşık 3 milyonun üzerindeki Suriyeli misafirlerimizin,
bunların hangi üniversiteden ne durumda olduğunun, mühendis veya
mimar olup olmadığının özellikle de kontrol edilmesi
gerektiğini, bunun
Çünkü, kendilerinin diploma beyan edip
edemeyeceğini bilmemekteyiz, bundan dolayı da buradaki
hassasiyetimizi özellikle belirtiyoruz. Gerek şu anda Türkiye'deki 2015
yılı sonu itibarıyla 11,4 olan işsizliğin bu
alımlarla, bu kanun çıktıktan sonra, özellikle Suriyeli
mimarların, mühendislerin ve de Çinden gelebilecek olan mimar ve
mühendislerin, kalitesiz mimar ve mühendislerin ülkemizdeki işsizlik
oranını daha da yükseltebileceğinin tedirginliği içinde
olduğumu özellikle belirtmek istiyorum. Türkiye mimarlarının ve
mühendislerinin korunması adına sizlerden gerekli hassasiyeti de
özellikle talep ediyorum.
Hepinizi saygı ve sevgilerimle
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
28inci maddenin (5)inci fıkrasının
(d) ve (e) bentlerini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
28inci maddenin (6)ncı, (7)nci ve (8)inci
fıkraları üzerinde iki önerge vardır, okutup işleme
alacağım.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Sayın Başkanım, bir iki cümle söylemek
istiyorum burayla ilgili.
BAŞKAN Sayın Bakanın söz talebi
vardır.
Buyurun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Yine, Sayın Meclise biraz önce
arkadaşlarımızın birkaç konuşmada ortaya
koydukları bir değerlendirmeyi aktarmak isterim.
Şimdi şöyle bir kaygı var
anladığım kadarıyla: Yani Türkiye'de bu yasa
çıktığı andan itibaren özellikle Çin dâhil bütün
ülkelerdeki mimarlar Türkiyeye akın edecekler ve mühendisler akın
edecekler. Kıymetli milletvekillerimiz, şu anda 4817 sayılı
Yasanın dışında bu konuda herhangi bir iyileştirme
söz konusu değildir, bu bir.
İki; 4817 sayılı Yasadan daha
kolaylaştırıcı bir durum söz konusu değildir bir iki
bürokratik düzeltme haricinde.
Üç; 2015 yılında, büyük projeler dâhil
olmak üzere, toplam sadece 117
Bakın, konuştuğumuz zaman her
birimiz binlerden, on binlerden, yüz binlerden bahsediyoruz. Bu bizim
meselemiz, her birimizin meselesi. 117 mühendise ancak Türkiye'de 2015
yılında çalışma izni verilmiştir. Yani şöyle bir
şeyi sadece bizim işlevselliğimizle düşünmeyin, yani gelen
her mühendis Türkiye'de izin alacak. Bunun o kadar ağır
şartları var ki ve bunun o kadar gerek şartları var ki
bunun o kadar kendine ait ücret politikası dâhil
kısıtlarımız ve bu kısıtlara uyumluluğumuz
söz konusu ki
Ve bu yasa kurulurken yani mimarisi yapılırken,
tamamen, kendi istihdam piyasamız, kendi iç piyasamız ve kendi iç
çalışanlarımız göz ardı edilmeden
yapılmıştır.
Sadece şu rakamı vereceğim, sizin
için de çok önemli olduğunu düşündüğüm için ifade etmek
istiyorum: Kuzey Marmara Otoyolunda
117 mühendisten bahsettim. Bakın, bu
yasa niçin çıkıyor ve niçin oluşturuluyor? Kuzey Marmara
Otoyolunda yerli 372 mühendis çalışıyor, yabancı 61. Peki,
Türkiyede çalışan toplam yabancı mühendis sayısı
kaçtı? 117. Ve yine, Gebze-İzmir Otoyolunda 434 mühendis çalışıyor
yerli, 46 yabancı mühendis çalışıyor. İfadem şu,
bir: Büyük projeler için -ki burada bir korelasyona ihtiyaç var- özellikle
uluslararası birtakım teknolojilerin Türkiyeye aktarılması
ve bunların kendi çalışanlarımızla beraber
uyumlaştırılmasına ihtiyaç var. İki: Uluslararası
doğrudan yatırımların Türkiyede daha rahat bir
şekilde -çalışanlarla beraber- hareket edebilmesine ihtiyaç var.
Özellikle burada söylüyorum: Birtakım teknolojilerin orada
uygulanmasından, bunların transfer edilmesine ihtiyaç var. Bu rakam,
böyle çok yükseltilebilecek ve Türkiyede mezun olan
Bizim
evlatlarımız bunlar, bunlara istihdam alanı oluşturmak hep
beraber bizim temel görevimizdir, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve
hükûmetlerimizin temel görevidir. Burada çok bu rakamları toplumun önüne
bir istihdam sorunu hâline getirebilecek şekilde değerlendirmemek
için bunu ifade etmeye çalışıyorum.
Ve yine şunu söylüyorum: 4817den farklı,
şunun tamamında 4817nin Çalışma Bakanlığına
verdiği yetkilerden farklı -ki biraz sonraki konuşmalarımda
da bunu ifade edeceğim- çok büyük bir süreci ortaya koyan bir durumun söz
konusu olmadığını tekrar ifade etmek istiyorum. Hani,
kamuoyu şöyle bir algı oluşturabilir: Acaba, biz bunu
çıkardığımız andan itibaren Çinden ve dünyanın
diğer ülkelerinden akın akın mimar mı gelecek, mühendis mi
gelecek? Böyle bir şeyin söz konusu olmayacağını tekrar
ifade etmek istiyorum.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Proje bazlı bu izne
tabii tutulması daha doğru değil mi Sayın Bakan?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Zaten öyle.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Ama bakın, bu kanunla
Çinden herhangi bir mimar, bir mühendis
BAŞKAN Arkadaşlar, teşekkür
ediyoruz, Sayın Bakan, Sayın Yalım
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) 4817yle de çok rahat bir şekilde hallolur, onu ifade
etmeye çalışıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bakan.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Yani orada hassasiyetimiz,
kendi mimarlarımızı koruyalım Sayın Bakan, aynı
şeyi konuşalım.
BAŞKAN Kaldığımız yerden
devam ediyoruz.
28inci maddenin 6ncı, 7nci, 8inci
fıkraları üzerindeki iki önergeyi okutuyorum. Okutacağım
son önerge en aykırı önerge olduğu için önce onu işleme
alacağım.
Buyurun.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 403 sıra
sayılı Uluslararası İşgücü Kanunu
Tasarısı'nın 28inci maddesinin (6) ve (8) no.lu
fıkralarının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Yakup Akkaya Aytuğ
Atıcı Ünal
Demirtaş
İstanbul Mersin Zonguldak
Ali Yiğit Çetin Arık Sibel
Özdemir
İzmir Kayseri İstanbul
(6) 6/6/1985 tarihli ve 3218 sayılı
Serbest Bölgeler Kanununun 12nci maddesinin birinci fıkrasında yer
alan "4817 sayılı Yabancıların Çalışma
İzinleri Hakkında Kanun" ibaresi Uluslararası işgücü
Kanunu" ibaresi şeklinde değiştirilmiştir."
"(8) 5/6/2003 tarihli ve 4875 sayılı
Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanununun 3 üncü maddesinin (g)
fıkrasının birinci bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş ve ikinci ve üçüncü bendleri yürürlükten
kaldırılmıştır.
g) Yabancı personel istihdamı
Bu Kanun kapsamında kurulan şirket,
şube ve kuruluşlarda istihdam edilecek yabancı uyruklu kilit
personele, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca
çalışma izni verilir."
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 403 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 28inci maddesinin (7)nci
fıkrasının metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
İdris Baluken Behçet Yıldırım Garo Paylan
Diyarbakır Adıyaman İstanbul
Osman Baydemir Berdan
Öztürk
Şanlıurfa Ağrı
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI VURAL KAVUNCU (Kütahya)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Adıyaman
Milletvekili Behçet Yıldırım konuşacaktır.
Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 403 sıra
sayılı Kanun Tasarısı'nın 28inci maddesi üzerinde
grubum adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
15 Temmuzdan beri gerçekten demokrasi nöbeti tutan
sağduyulu Türkiye halklarını buradan selamlıyorum.
Provokatif eylemlere fırsat vermeyen -ki bir iki ilde bu provokatif
eylemler oldu- duyarlı olan her kesimi de kutluyorum.
Demokrasi, bir kültür meselesidir; güçle, oyla
açıklanacak bir durum değildir. Bunu güçle açıklarsak, güce
indirgersek darbe mekaniği devreye girer. Bu mekaniği baştan
bozmanın en kestirme yolu demokrasiyi tüm kurumlarıyla işler
hâle getirmektir.
Darbelerin ve darbecilerin kötü olduğu
gerçeğini herkes biliyor. Onların yaptığı
yanlışı burada anlatmaya zaman yetmez. Ama bizim asıl
ihtiyacımız, biz bu darbe sürecine nasıl geldik? Bu darbeciler
bu kurumlara bu kadar rahat nasıl yerleşebildiler? Bu ülke periyodik
aralıklarla darbelere ve darbe girişimlerine neden maruz
kalıyor? Darbe mantığı sadece kurumlara yerleşmiş
birkaç kişinin çıldırmasıyla açıklanacak bir olgu
değil. Bu nedenle darbe olgusu neden-sonuç ilişkisi üzerinden bir
değerlendirmeye gidilmeden sadece sokakta halka nöbet tutturularak
aşılabilecek veya yenilebilecek bir mekanizma değil. Bu
darbelerin sebep ve sonuçlarını özgür bir şekilde
tartışmazsak, bunun çözüm arayışlarını hep
birlikte uzlaşı kültürü üzerinden yaşamsal kılmazsak, üzülerek
söylüyorum, bu darbe mekaniği bugün olmasa yarın kazanacaktır.
Bu nedenle, en başta siyasi iktidar olmak üzere
Benim hiç suçum yok, hiçbir kusurum yok; ben darbenin mağduruyum. Bu
darbe Allah'ın bir lütfu. diyerek bu darbe mekaniğinin
aşılacağı kanaatinde olmadığımı
belirtmek istiyorum.
Ülkede kaybolan bir insanın hayatını
ve her gün size "Hurşit Külter nerede? diye soran insanları
ciddiye almazsanız, bu insanın hayatı sorulduğunda ülkenin
yöneticileri buna cevap verme gereksinimi duymazsa darbe kültürü gelişir.
Benim halk desteğim var, kolluk kuvveti
desteğim var; asker var, polis var. Ben terörle mücadele adı
altında koskoca şehirleri, ilçeleri tanklarla, toplarla
yıkarım. derseniz darbe kültürü gelişir.
Ben hukuk dışına çıksalar bile
buraları yakanları, yıkanları dokunulmaz kılar,
arkasında halkın desteği olan siyasi parti temsilcilerinin
dokunulmazlıklarını kaldırırım. derseniz darbe
kültürü gelişir.
Düşüncelerini ifade etti
diye akademisyenleri, gazetecileri tutuklarsanız veya buna uygun bir
siyasal atmosfer yaratırsanız orada darbe kültürü gelişir. Kamu
kurumlarında en yüksek müsteşardan tutun da hastanede
çalışan bir taşeron işçisini bile liyakat, adalet ve
hakkaniyeti göze almayıp parti referanslarıyla işe
alırsanız darbe kültürü gelişir.
Ülkede meydana gelen bir
trafik kazasından tutun da şehirlerde patlayan bombalara kadar,
iktidarda olduğunuzu unutup mağduriyet üzerinden hareket ederseniz ve
istifa mekanizması yerine Kandırıldık.
mekanizmasıyla hareket ederseniz darbe kültürü gelişir.
Özü itibarıyla, bunun
gibi binlerce örnek sayabiliriz.
Darbenin panzehri barıştır.
Barış dediğimiz şey ise savaşarak,
çatışarak değil, konuşarak gelir. Konuşmak için
uzlaşı kültürünün olması gerekir. İşte,
uzlaşı değimiz şey ise sizinle en aykırı, en
farklı düşünenlerle bir masada oturabilmeyi gerektirir.
Periyodik aralıklarla darbelerin, darbe
girişimlerinin olduğu çatışmalı ortamlara ne nitelikli
yatırımlar gelir ne nitelikli iş gücünü çekebiliriz. Nitelikli
iş gücünü çekmek isterseniz -bu teknik yasalardan önce olarak- demokratik,
barışçıl bir ortamın yaratılması gerektiğine
inanıyorum.
28inci madde tamamen TMMOBu dışlama
çabasıdır. TMMOBu kurumsal olarak dışlamak demek, bugün
kamuda çalışanlarla 1 milyona yaklaşan mühendis, mimar ve
şehir plancısını dışlamak demektir. Her yıl
30 bin mezun veren mühendislik ve mimarlık fakültelerinden mezun olan
meslek insanlarını haksız rekabetin önüne atmada ne kamu ne de
meslek yararı vardır. Bu Meclisin görevi de ülke vatandaşı
aleyhine yasa çıkarmak olmamalı. İktidar, meslek
odalarından korkmamalı, onları karşısına
değil, yanına almalıdır.
Yine, TMMOB gibi meslek gruplarından TTBnin de
dünya kadar sorunu var. Sağlık çalışanlarının da
aleyhine olacak bu yasa yeniden gözden geçirilmelidir diyorum, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 403 sıra
sayılı Uluslararası İşgücü Kanunu
Tasarısının 28inci maddesinin (6) ve (8) no.lu
fıkralarının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Çetin
Arık (Kayseri) ve arkadaşları
"(6) 6/6/1985 tarihli ve 3218 sayılı
Serbest Bölgeler Kanununun 12 nci maddesinin birinci fıkrasında yer
alan "4817 sayılı Yabancıların Çalışma
İzinleri Hakkında Kanun," ibaresi "Uluslararası
işgücü Kanunu" ibaresi şeklinde
değiştirilmiştir."
"(8) 5/6/2003 tarihli ve 4875 sayılı
Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanununun 3 üncü maddesinin (g)
fıkrasının birinci bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş ve ikinci ve üçüncü bendleri yürürlükten
kaldırılmıştır.
g) Yabancı personel istihdamı
Bu Kanun kapsamında kurulan şirket,
şube ve kuruluşlarda istihdam edilecek yabancı uyruklu kilit
personele, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca
çalışma izni verilir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI VURAL KAVUNCU (Kütahya)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemir konuşacaktır.
Buyurun Sayın Özdemir. (CHP
sıralarından alkışlar)
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan
403 sıra sayılı Uluslararası İşgücü Kanunu
Tasarısının 28inci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, yargı, emniyet,
eğitim gibi devlet kurumlarında ve özellikle Türk Silahlı
Kuvvetlerimiz içinde yuvalanan cemaat yapılanması ve onların
iş birlikçilerinin parlamenter demokrasimize yönelik 15 Temmuz darbe
girişimini bir kez daha bu kürsüden lanetliyorum. Bu vesileyle darbeye
karşı duran ve yaşamlarını yitiren
yurttaşlarımızı saygı ve minnetle anıyor,
Allahtan rahmet, yaralı yurttaşlarımıza da acil şifalar
diliyorum.
Ana muhalefet partisi olarak cumhuriyetin temel
kurumlarının, parlamenter sistemimizin ve demokrasimizin
korunması ve güçlendirilmesi için her türlü çabayı göstermeye devam
edeceğimizi bu kürsüden bir kez daha dile getirmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte
olduğumuz Uluslararası İşgücü Kanunu
Tasarısının Genel Gerekçe bölümünde, 2000li
yılların başlarında ülkemize yasal yollardan gelen
yabancıların daha çok ikincil iş gücü piyasalarında
düşük vasıflı işlere yöneldiklerinden dolayı, bu yüzden,
nitelikli iş gücünün ülkemize çekilmesinin amaçlandığı belirtilmektedir.
Bu vesileyle ekonomimiz için asıl meselenin ülkemize bu yasanın
gerekçesi olarak dışarıdan nitelikli iş gücü
kazandırılmasının değil, ülkemizin kalkınma,
eğitim ve istihdam politikalarının bütüncül bir
yaklaşımla yeniden ele alınması gerektiğini bir kez
daha vurgulamak istiyorum.
Türkiye, 15 Temmuz darbe girişimi ve
ardından ilan edilen olağanüstü hâl ile birlikte içinde
bulunduğu belirsizlik ortamından bir an önce
çıkmalıdır. Aksi takdirde, ülkemizin zayıf ve düşük
olan ekonomik göstergelerinin daha da kötüye gideceği öngörülmektedir.
Dünyada 20 en büyük ekonomi arasında yer alan ülkemizin yerini koruyup
koruyamayacağı, ekonomik bir kriz ve belirsizlikle
karşılaşıp karşılaşmayacağı çoktan
tartışılmaya başlanmıştır.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin içinde
bulunduğu belirsizlik ortamından çıkması için bugün
elimizde iki fırsat penceremiz vardır. Bunlardan birincisi istihdama
dâhil edilmeyen yüzde 70 oranındaki kadın nüfusumuzdur. Ekonominin
canlanması ve Türkiyenin zenginleşmesi için bu nüfusun ekonomiye
kazandırılması gerekmektedir.
İkinci olarak, maalesef Türkiye dünyanın
en hızlı yaşlanan ülkelerinden birisi hâline gelmiştir ve
Türkiye nüfusunun hiçbir zaman 100 milyonu bulamayacağı ve bu
yüzyılı 90 milyonla tamamlayacağı öngörülmektedir. 2023
yılına kadar üretken nüfusumuzun artacağı ve o yıldan
sonra ise düşüşe geçeceği tahmin edilmektedir.
Değerli milletvekilleri, bugün
kadınların iş gücüne katılım oranı yüzde 32
düzeyindedir. Hane halkı iş gücü araştırması 2015
sonuçlarına göre 15-19 yaş arası kadınlarda işsizlik
oranı yüzde 18; 15-24 yaş arası kadınlarda ise istihdam
oranı yüzde 22dir. Nisan 2015-2016 döneminde erkek işsizlerin
sayısında bir azalma yaşanırken kadın işsiz
sayısında ise tersine bir yükselme yaşanmıştır.
Bu dönemde kadın işsiz sayısı 1 milyon 58 binden 1 milyon
76 bine yükselmiştir.
Türkiye, Avrupa Birliğine üye 28 ülke arasında
kadın istihdamında son sıralarda yer almaktadır. Yani
ülkemiz Avrupada istihdam oranında cinsiyet farkının en yüksek
olduğu ülke konumundadır. Benzer şekilde OECD ülkeleri
arasında da Türkiye kadın istihdamında son
sıralardadır ve son günlerde yayınlanan, Uluslararası Para
Fonu IMFnin yayınladığı Göç ve Doğu Avrupa
Üzerindeki Etkileri başlıklı raporda çok dikkat çekici bir veri
bulunmaktadır. Türkiye, emek piyasasına katılımda kadın-erkek
uçurumunun yüzde 16yla Avrupa Birliği ülkeleri arasında son
sırada yer aldığı görülmektedir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin ekonomide
ve insani gelişmişlikte saplandığı
vasatlığı aşmanın yolu ideolojik kaygılar
değil ülkenin, kadınların ve gençlerin yarınlarını
önceleyen kalıcı bir eğitim reformudur.
Bir kez daha Hükûmete, iktidar partisine ve
muhalefet partilerine seslenmek istiyorum: Gelin, nitelikli, bilimsel, laik ve
herkese eşit fırsatlar sunan eğitimi ve bütüncül bir
kalkınma, eğitim ve istihdam reformunu birlikte konuşmaya,
tartışmaya, uzlaşmaya ve inşa etmeye başlayalım.
Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
28inci maddenin (6)ncı, (7)nci ve (8)inci
fıkralarını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
28inci maddenin (9)uncu fıkrası üzerinde
bir ortak önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 403 sıra
sayılı Uluslararası İşgücü Kanunu
Tasarısının 28inci maddesinin (9)uncu
fıkrasının tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İlknur İnceöz Mehmet Doğan Kubat Aytuğ Atıcı
Aksaray İstanbul Mersin
Fahrettin Oğuz Tor İdris Baluken
Kahramanmaraş Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon ortak önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI VURAL KAVUNCU (Kütahya) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kamu kurumlarında sağlık personelinin
çalıştırılmasına ilişkin hususlar
Sağlık Bakanlığının sorumluluğunda
bulunduğundan madde tasarı metninden çıkarılmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge oy birliğiyle kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 28inci maddenin
(9)uncu fıkrası üzerinde kabul edilen önerge doğrultusunda bu
fıkra komisyon metninden çıkarılmıştır.
Bir karışıklığa mahal
vermemek için, komisyon metninin mevcut maddeler üzerinde görüşmelerine
devam ediyoruz. Kanun yazımı sırasında da madde
numaraları teselsül ettirilecektir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.04
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.24
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Özcan PURÇU (İzmir), Ali Haydar
HAKVERDİ (Ankara)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 120nci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
403
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
28inci maddenin 10uncu fıkrası üzerinde
aynı mahiyette olmak üzere iki önerge vardır, okutup işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 403 sıra
sayılı kanun Tasarısının 28inci maddesinin 10uncu
fıkrasının (b) bendinin madde metninden
çıkarılmasını ve diğer bentlerin buna göre teselsül
etmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Behçet
Yıldırım Osman
Baydemir
Diyarbakır Adıyaman Şanlıurfa
Garo Paylan Mahmut Celadet Gaydalı Berdan Öztürk
İstanbul Bitlis Ağrı
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Yakup
Akkaya Aytuğ
Atıcı Ünal
Demirtaş
İstanbul Mersin Zonguldak
Ali Yiğit Çetin
Arık
İzmir Kayseri
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI VURAL KAVUNCU (Kütahya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki ilk önerge
üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekili Yakup Akkaya.
Buyurun Sayın Akkaya. (CHP
sıralarından alkışlar)
YAKUP AKKAYA (İstanbul) Sayın
Başkan, Sayın Bakan, Çalışma
Bakanlığının değerli bürokratları, Meclisin
değerli çalışanları; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Uluslararası İşgücü Kanunu
Tasarısını görüşmeye devam ediyoruz. Esasen, bu
tasarının getirdiği en önemli düzenlemelerden, en önemli
maddelerden bir tanesi turkuaz kartı ve bazı düzenlemeleri burada
sadece emeğin serbest dolaşımını düzenlemiyor,
yabancı sermayeyi Türkiyeye çekmeye yönelik bir politika olarak
karşımıza çıkıyor. Özellikle sermayenin Türkiyeye
gelmesi önemli ancak bu sermayenin çeşidinin belirlenmesi gerekiyor. Yani
Türkiyeye katkı sağlayacak, üretecek, istihdam yaratacak bir sermaye
eğer Türkiyeye geliyorsa bunun faydası var, bunun
dışındakilerin kafamızda hep soru işareti var. Yani
ülkemizde istihdam sağlayacak, teknolojik ve stratejik açıdan ülkeyi
ileriye götürecek bir sermayenin çekilmesi gerekirken paradan para
kazanmayı hedefleyen para transferleri de bu kapsamda bu tasarıyla
değerlendirilmiş. Rant sağlayıcı bir sermayenin
gelişinin de bu tasarıyla önü açılmış oluyor.
Aynı şekilde, kökeni, kaynağı
bilinmeyen sermayenin de gelişine cevaz verilmesi, hatta teşvik
edilmesi, yaşadığımız süreçle ilgili
Örneğin,
Rıza Sarrafa verilen vatandaşlığın ülkemize
getirmiş olduğu eleştirilere dikkat ettiğimizde, bu
getirilen yasal düzenlemenin aslında içerdiği amacı da
aştığı görülmektedir.
Değerli milletvekilleri, esas itibarıyla
Anayasamızın 48, 49 ve 50nci maddeleri çalışma hak ve
özgürlüklerini düzenlemiştir. Çalışma, herkesin hakkı ve
ödevidir. diyor Anayasamız. Vatandaş ile yabancıya eşit bir
çalışma hakkı düzenlenmiştir. Yabancılara
çalışma izninin verilmesi, kamu haklarından tam yararlanma
anlamına gelmemelidir. Yani çalışma hakkı ile
vatandaşlık hakları birbirinden çok farklı, ona göre
değerlendirme yapılmalıdır. Bu konu bu şekliyle geldiği
zaman yabancılara Türk vatandaşlarından farklı, daha imtiyazlı olanaklar
tanınmaktadır; bu da Anayasamıza açık olarak
aykırıdır.
Bu yasa değişikliğinin açık
anlamı şudur: 5901 sayılı Türk
Vatandaşlığı Kanununa göre iki şekilde Türk
vatandaşlığı kazanılır. Birincisi, doğum ve
kan bağı yoluyladır; ikinci hâl ise yetkili makam kararıyla
Türk vatandaşlığının kazanılmasıdır. Bu
ikinci hâl için belirli şartlar vardır. İlgili kanunun 11inci
maddesinde bunlar açıkça sıralanmıştır. Türk vatandaşlığına
başvurabilmek için bir dizi şartın yanında Türkiyede
beş yıl ikamet etme şartı ve bir de Türkçe konuşma
şartı aranmaktadır. Yasamızda, bu durumun bir istisnası olarak, bu şartlardan sadece
biri olan, millî güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel
teşkil edecek bir hâli bulunmamak koşulunu
taşıyanların, diğer şartlar aranmaksızın
Bakanlar Kurulu kararıyla vatandaş olabileceği
düzenlenmiştir. Bu duruma da istisnalı vatandaşlık
hakkı denmiştir, bunlar da 12nci maddeyle belirtilmiştir.
Şimdi, önümüze gelen Uluslararası
İşgücü Kanunu Tasarısıyla vatandaşlık verilecek
kişiler, istisnai kişiler genişletilmektedir. Tasarı 6458
sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununun 31inci
maddesinin (1)inci fıkrasının (j) bendi uyarınca ikamet
izni alanlar diyor. Kim bunlar? Bakıyoruz, kanuna gidiyoruz, kanuna
bakıyoruz; ilgili kanunun 31inci maddesinin (1)inci
fıkrasının (j) bendi yok. Yani (j) bendi olmayan bir
düzenlemeye, bir kanuna bir kanun maddesi eklemeye
çalışıyorsunuz. Bunu Komisyonda Sayın Bakana sorduk,
Sayın Bakan da buna (11)inci fıkranın (ç) bendiyle 6458
sayılı Yasaya (j) bendini ekliyoruz. dedi.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu
durum, kanun yapım tekniğine açıkça aykırıdır.
Olmayan bir bende gönderme yapan bir düzenleme yapılamaz. Bunu geçin, bir
de (j) bendi, ne diyor? Türkiyede çalışmayan ancak Bakanlar
Kurulunca belirlenecek kapsam ve tutarda yatırım yapacaklar ile
bunların yabancı eşi, kendisinin ve eşinin ergin olmayan
veya bağımlı yabancı çocuğu
Yani burada şunu
soruyor: Hani bu kanunun esas amacı, nitelikli yabancıların
Türkiyede istihdamını sağlayan düzenlemeler yapmaktı?
Burada, bu düzenlemeyle bu amacının dışında
olduğunu görüyoruz. Burada resmen Paran varsa gel, beklemeden
vatandaşlık vereceğim. deniyor. Bu da kanunun anlamına uygun
değildir.
Tabii, süremiz beş dakikayla
sınırlı olduğu için
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YAKUP AKKAYA (Devamla) Bu maddeyle ilgili, bizim,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak çok ciddi endişelerimiz var ve bu yüzden bu
kanun maddesinin tekliften çekilmesini bir kez daha milletvekillerinin onayına
sunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde
Ağrı Milletvekili Berdan Öztürk konuşacaktır.
Buyurun Sayın Öztürk. (HDP
sıralarından alkışlar)
BERDAN ÖZTÜRK (Ağrı) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de sözlerime başlamadan
önce, Kamışlıda IŞİD çetelerinin
gerçekleştirdiği alçakça saldırıdan dolayı
yaşamını yitiren Rojavalı
yurttaşlarımızın ailelerine
başsağlığı, yaralılara acil şifalar
diliyorum.
Değerli milletvekilleri, tarihî bir yol
ayrımından geçiyoruz. Her yol ayrımı aynı zamanda bize
tarihî fırsatlar sunar. Önemli olan, bu fırsatları demokratik
bir zemine oturtarak adalet, eşitlik ve özgürlük şiarıyla,
kangren olan, kangren hâline gelmiş sorunların çözülmesi yönünde bu
fırsatları kullanmaktır.
15 Temmuz darbe girişimi de şu anda ülkeyi
bir yol ayrımına getirmiş bulunmaktadır. Önümüzde iki yol
bulunmaktadır: Ya tam demokratik bir Türkiyeyi evrensel hukukun ilkeleri
etrafında inşa edeceğiz ya da otoriter bir düzenin anaforunda
önümüzdeki yılları da çatışma ve kaosla geçireceğiz.
Tarih biz siyasetçilere tarihi yeniden yazma
fırsatını vermişken bu fırsatın da parti
çıkarları etrafında bir tahakküm ilişkisine
dönüştürülme çabalarına şahit olmaktayız. Bunun küçük bir
örneğini sizlerle paylaşmak istiyorum. Bundan birkaç gün önce
Doğubeyazıt HDP ilçe teşkilatımızın yapmak
istediği bir basın açıklaması vardı. Emniyete çağırılan
ilçe eş başkanlarımıza Basın
açıklamasını yapıyorsanız parti binanızın
içerisinde yapın. Dışarı
çıktığınız anda sizi uyarmadan müdahale
edeceğiz. şeklinde uyarıda bulunulmuş, bu şekilde
basın açıklamasına engel olunmaya çalışılmıştır.
Sorulduğunda da bunun valinin talimatıyla olduğu
söylenmiştir, dile getirilmiştir. Ama aynı yerde,
Ağrıda gerek AKPli vekil arkadaşımız olmak üzere
Ağrı il teşkilatı, ilçe teşkilatları istedikleri
zaman, istedikleri ortamda, istedikleri yerde bu basın
açıklamasını yapıyorlar. Eğer bu anlayışla
devam edersek bu tarihî fırsatı kaçırmış olacağız.
Değerli arkadaşlar, geldiğimiz
aşama itibarıyla yapılacak olanlar bellidir. Tam bir
demokratikleşme hamlesi başlatmak bu ülkeye kazandıracak tek
yoldur. Ablukaların devam ettiği Şırnakta ve Nusaybinde
ablukaların tamamen kaldırılması ve herhangi bir
yasaklı bölge kalmaksızın halkın bütün
zararlarının tazmin edilmesi bu demokratikleşme hamlesinin ilk
adımı olabilir. Siyasi soykırım operasyonlarıyla
hapishanelere konan arkadaşlarımızın tamamının
serbest bırakılması ve görevden alınan belediye
başkanlarımızın görevlerinin iade edilmesi de bu ilk
adımı destekleyen ve gerilimi düşürecek bir hamle
olacaktır. Yine, cezaevleri üzerinde sürdürülen tecrit ve izolasyon
politikalarının derhâl son bulması ve uluslararası
standartların uygulanması da toplumda görece bir rahatlamaya vesile
olacaktır. Ve sürecin en önemli, kritik halkası olan
İmralıda, devirdikleri müzakere masasını Sayın
Öcalanla birlikte yeniden kurarak Dolmabahçe mutabakatını hayata
geçirecek siyasi irade ve kararlılığın gösterilmesi
gerekmektedir. Kürtleri ve toplumun diğer farklı kesimlerini
dışlayarak, yok sayarak yeniden oluşturulacak bir hukuk
sisteminin, darbe mekaniğini besleyen, yeniden üremesini sağlayan bir
sistem olacağını şimdiden hatırlatmak istiyoruz. Ortak
bir vatanda herkesin eşit bir şekilde yaşayacağı yeni
bir toplumsal sözleşmeye bu denli ihtiyaç varken yine Kürtlerin ve
diğer toplumsal kesimlerin reddi üzerine kurulacak bir yeniden
yapılanma geçmişte yaşanan sorunlardan daha büyük sorunlarla
karşılaşmamıza neden olacaktır. Ülkede yaşayan
bütün yurttaşların kendini güvende hissedeceği, herkesin kendi
kimliği ve rengiyle yönetime katılacağı demokratik bir
cumhuriyeti birlikte inşa etmemizin imkân dâhilinde olduğu bir
zamanda bunun tersi bir istikamette bir yol seçmek Türkiye halklarına
hakaret ve haksızlık olacaktır.
Toplumsal olaylarda baş gösteren kaosun
kitlelerde umutsuzluk yaratma tehlikesine karşı her zaman demokrasiyi
ve hukukun üstünlüğünü esas alarak bu kaostan çıkmanın mümkün
olduğunu biliyoruz. En umutsuz zamanlardan umudu yeşerterek
çıkmak hepimizin onur ve namus borcudur. Tarih yeniden sınıyor
bizi. Özgürlüğün şafak vaktinde bütün umutsuzluklara inat umudu
büyüterek, bütün kör baskılara karşı tarihsel haklılığımızdan
güç alarak demokratik bir cumhuriyeti inşa etmenin zamanıdır. Bu
Parlamento kurucu bir görev üstlenerek kangren hâline gelmiş
sorunların çözümünde ön açıcı olmak zorundadır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
28inci maddenin (10)uncu fıkrasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
28inci maddenin (11)inci fıkrasının
(a) bendi üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 403 sıra
sayılı Uluslararası İşgücü Kanunu
Tasarısı'nın 28inci maddesinin (11) no.lu
fıkrasının (a) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Yakup Akkaya Aytuğ
Atıcı Ünal
Demirtaş
İstanbul Mersin Zonguldak
Ali
Yiğit Çetin
Arık
İzmir Kayseri
"a) 3 üncü maddesinin birinci
fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir, "y)
Yetkili aracı kurum: Nitelikleri ve görev çerçevesi yönetmelikle
belirlenen ve Genel Müdürlük tarafından 4734 sayılı Kamu
İhale Kanunu çerçevesinde yapılacak ihale sonucunda yetkilendirilen
kurum veya kuruluşu,"
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 403 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 28inci maddesinin 11inci
fıkrasının a) bendinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Behçet Yıldırım Garo Paylan
Diyarbakır Adıyaman İstanbul
Osman Baydemir Mahmut
Celadet Gaydalı
Şanlıurfa Bitlis
BAŞKAN Komisyon son okuttuğum önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI VURAL KAVUNCU (Kütahya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Şanlıurfa
Milletvekili Osman Baydemir konuşacaktır.
Buyurun Sayın Baydemir. (HDP
sıralarından alkışlar)
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
görüşmüş olduğumuz yasa -şüphesiz ki
yasalaştıktan sonra- toplumda iş, istihdam ve işsizlik
sorununu çok ciddi bir şekilde etkileyecektir. Bu itibarla da emek
perspektifi açısından hayati derecede önem arz ediyor. Doğrusunu
ifade etmek gerekirse emeğin sömürüsüne yeni kapılar
aralayacaktır.
Bu yasanın eleştirisini
yaptığımızda, her şeyden önce getireceğimiz
eleştirilerden bir tanesi de bu yasanın AB Uyum Komisyonunda
görüşülmeden Genel Kurula getirilmiş olmasıdır.
Bir diğer husus da şu anda örneğin
Urfada en az 400 bini aşkın sığınmacı, mülteci
kardeşimiz bulunmakta. Ve bu yasanın yasalaşmasıyla
birlikte Urfadaki istihdam sorunu katmerleşerek devam edecektir. Bir nevi
Urfanın sırtına binmiş olan yükün
ağırlaşarak devamı sağlanacaktır.
Bütün bunlarla birlikte, esasen şu anda
tartışmamız gereken çok daha vahim bir tabloyla karşı
karşıyayız. Büyük bir illet, büyük bir saldırıyla
karşı karşıya kaldık; darbe ve cunta
saldırısıyla karşı karşıya kaldık.
Darbe ve cunta eğer başarılı olmuş olsaydı
şu anda muhtemelen ülkede sıkıyönetim hâkim olacaktı. Ancak
sıkıyönetimin yani cuntanın alternatifi olağanüstü hâl,
olağanüstü rejim değildir; ancak ve ancak cuntayla,
cuntacılıkla demokrasiyle mücadele edilebilir. Eğer cunta hâkim
olmuş olsaydı şu anda Türkiye'de pek çok yerde işkenceler,
işkencehaneler derdest olacaktı. Maalesef üzülerek ifade etmek
istiyorum ki, neredeyse bir yıldır, Türkiye'nin genelinden çok daha
farklı olarak özellikle Urfa şehrimizde pek çok yakınmaya
tanıklık etmekteyiz. Neredeyse hemen hemen her gün bir işkence
isnadı, bir işkence yakınması, bir işkence hadisesi ve
başvurusuyla karşı karşıyayız.
Son olarak, Mehmet Ali Genç ve Metin Köse isimli
yurttaşlarımız bir şüphe üzerine gözaltına
alındılar. Sırasıyla; önce Sarayönü Polis Merkezi, akabinde
Asayiş Şube, akabinde de TEM Şubede beş gündür Sayın
Bakan, ağır işkenceye maruz kaldıklarına dair
yakınmalar şu anda bize geliyor. Biraz önce Genel Kurul salonunda
görüşmüş olduğum avukatları Gülhan Kayanın bana
aktardıklarını Genel Kurula aktarmak durumundayım.
Şüphesiz ki, işkence insanlık ailesine karşı bir
suçtur. Şu ana kadar haya burma, sistematik dayak, ağız
yırtma, zorla ağza kolonya boşaltma; yine yalancı infaz
dedikleri infaz türüyle gözaltında tecavüz, gözaltında öldürme
tehditleriyle ağır işkencelere tabi tutulduklarına dair
yakınmayı şu anda bize ilettiler.
Sayın Bakan, daha önce de Urfada
gözaltında işkence iddialarına ilişkin soru önergeleri
vermiştik, maalesef etkin bir çaba ortaya konulmadı; benim özellikle
Sayın Bakandan talebimdir. Şüphesiz ki isnat olabilir, isnada dair
bir soruşturma olabilir -hukukçu kimliğimle söylüyorum- suç ve suçlu
da olabilir ama suç ve suçluyla mücadele etmenin yöntemi asla ve kata
işkence olamaz. İşkence, insanlık ailesine karşı
işlenen bir suçtur. Hem Anayasada hem iç hukukumuzda hem tarafı
olmuş olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde
işkence suçu aynı zamanda zaman aşımına
uğramayacak bir suçtur. Bu itibarla da sizden talebimiz, derhâl olaya
müdahale etmenizdir. Olağanüstü hâl yönetimi içerisinde otuz günü bulan
gözaltı süresi kimilerine durumdan vazife çıkarma imkânını
sunacaktır. Bu itibarla da bir kez daha söylüyoruz, darbe rejimiyle
mücadele etmenin yolu ancak ve ancak demokrasidir, ancak ve ancak hakka ve
özgürlüğe sahip çıkmaktır.
Sayın Bakan, bir diğer hususu daha ifade
etmek istiyorum. Şu an itibarıyla, Ankarada sizin uhdenizde bulunan
Bakanlığın bir personelinin açığa
alındığına dair yakınma bize geldi. Çok açık ve
net söylüyorum Sayın Bakan, söz konusu şahıs herhangi bir siyasi
partiye, herhangi bir sendikaya dahi üye değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Tek suçu var, emin
olun ki Kürt olmak. Ben onun da bilgisini zatıalinize
ulaştıracağım.
İşte, bütün bunlardan hareketle bir kez
daha Parlamentonun sürece dâhil olması lazım, bir kez daha Parlamentonun
iradesini ortaya koyması lazım. İşkence insanlık
suçudur; darbeciler nasıl yargılanıyorsa, darbeciler nasıl
yargılanacaksa işkence suçunu gerçekleştirenler de bir gün
mutlaka yargılanacaktır, yargılanmalıdır.
İnsanlık onuru işkenceyi yenecektir.
En derin saygılarımı sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 403 sıra sayılı
Uluslararası İşgücü Kanunu Tasarısının 28inci
maddesinin (11) no.lu fıkrasının (a) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Çetin Arık (Kayseri) ve
arkadaşları
a) 3 üncü maddesinin birinci fıkrasına
aşağıdaki bent eklenmiştir, y) Yetkili aracı kurum:
Nitelikleri ve görev çerçevesi yönetmelikle belirlenen ve Genel Müdürlük
tarafından 4734 Sayılı Kamu İhale Kanunu çerçevesinde
yapılacak ihale sonucunda yetkilendirilen kurum veya kuruluşu,"
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI VURAL KAVUNCU (Kütahya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Kayseri Milletvekili Çetin Arık konuşacaktır.
Buyurun Sayın Arık. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÇETİN ARIK (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Uluslararası İşgücü Kanunu
Tasarısı üzerindeki görüşlerimi paylaşmak üzere bir kez
daha sizlerin ve saygıdeğer halkımızın
karşısındayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Bir önceki konuşmamda da dile getirmeye
çalıştığım gibi, bu kanun tasarısıyla
yabancılara sadece çalışma izni değil, aynı zamanda
vatandaşlık verilmesinin düşünüldüğünü de görüyoruz. Biz
hiçbir yabancıya çalışma izni verilmesin, hiçbir yabancıya
vatandaşlık verilmesin demiyoruz. Elbette ki ülkemiz iş gücü
piyasasının çok özel ihtiyaçları söz konusu olduğunda
çalışma izni verilebilir. Hatta çok özel vasıfları olan
insanlara vatandaşlık da verilebilir, hiçbir itirazımız
yok. Ancak, bunların yazılı ve herkese ilan edilmiş bir
standardı olması gerekir.
Değerli milletvekilleri, son günlerde gündemde
olan Suriyelilere vatandaşlık konusu da bu konuyla
bağlantılıdır. Çalışma izni meselesini
mültecilere vatandaşlık verilmesi projesinin ön adımı
olarak görüyorum. Bu konuda sakıncalı gördüğüm hususları
milletimiz adına Meclis kürsüsünden dile getirmek boynumun borcudur.
Ülkemizde bir mülteci sorunu olduğunu söylemeye
gerek yok. Gönderdiğiniz eski Başbakan, yeni keşfedilmiş
dahi adam pozlarında önderlik ettiği paralel danışman
kadrosuyla dış politikayı ülkemizin geleneksel rotasından
saptırdı. Arapların iç işlerine karışmamak olan
geleneksel dış politikamızdan sapmak büyük bir hataydı.
İşte, karşı karşıya olduğumuz mülteci sorunu
bu hataların tabii bir sonucudur. Hatadan dönmek de bir erdemdir. Bu
hatayı artık yeni Hükûmetin gördüğünü ve köklü hariciye geleneğine
dayanan Atatürkçü dış politika doktrinine dönülmesi gerektiğini
artık anladıklarını ümit ediyorum.
Ancak, geride bırakılan enkazı
nasıl kaldıracağız? Ülkemize sığınan bu
insanlara vatandaşlık vererek mi bunu yapacağız?
Yanlışı yanlışlıkla mı düzelteceğiz,
yoksa mültecilerin ülkelerinde barışı sağlayarak geri dönmelerini
mi sağlayacağız?
Her ne kadar, ortak tarihimiz olan Suriyeli
kardeşlerimizi öteki olarak görmesem de mültecilere kitlesel olarak
vatandaşlık verilmesini öngören politikayı çok yanlış
buluyorum. Bu durum, ülkemizde var olan işsizlik sorununu orta vadede
misliyle artıracaktır. Bu politikanın hayata geçirilmesi
durumunda halkımızın yaşam kalitesi kötüleşecektir.
Diğer yandan, vatandaşlık hakkı
verilmek istenen insanların ülkemize aidiyet duygusu nasıl tesis
edilecektir? Ülkeye, bayrağa ve vatana aidiyet duygusu olmayan
insanların vatandaşlığa kabul edilmesi ne derece doğru
olacaktır? Vatandaşlık verilmek istenen insanlar Amerikada
olduğu gibi, vatana ve bayrağa bağlılık yemini
edecekler midir? Almanyada olduğu gibi, resmî dili bilme zorunluluğu
bulunacak mıdır? Bunların yüksek miktarda sermaye getirme
zorunluluğu ya da uluslararası denkliği bulunan bir üniversite
diploması getirmesi zorunluluğu olacak mıdır?
Bütün bunlar, bu süreçte açığa
kavuşturulması gereken ve standartları kanunen yazılı
ve şeffaf olarak belirlenmesi gereken hususlardır.
Ülkemize hiçbir biçimde aidiyet bağı
hissetmeyen FETÖ ve PKK mensuplarının örgütlü biçimde ülkemize
nasıl bir zarar verdiğini, vermeye de devam ettiğini hepimiz
görüyoruz.
Bizler, cumhuriyetimizin kuruluş döneminde hedeflendiği
üzere, kaynaşmış bir millet, tek millet olmak zorundayız.
Başımızda bulunan belaları defedebilmek için
çalışmalarımızı ve vaktimizi bu yönde harcamamız
gerekmektedir ama biz, bunlar yerine, Suriyelilere TOKİ'den konut vermeyi
konuşuyoruz. TOKİ'den konut verilecekse şehit ailelerine, gazi
ailelerine verilsin bizler de destekleyelim. Uğruna şehit
oldukları toprakların üstünde bir parça gayrimenkul, bütün
şehitlerimizin geride bıraktığı dul ve yetimlerin ve
gazilerin hakkıdır, hem de analarının ak sütü gibi
helaldir.
Sayın milletvekilleri, sözlerimi burada
tamamlıyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum, teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
28inci maddenin (11)inci fıkrasının
(a) bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
28inci maddenin (11)inci fıkrasının
(b) bendi üzerinde iki önerge vardır, okutacağım son önerge en
aykırı önerge olduğundan işleme alacağım,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 403 sıra
sayılı Uluslararası İşgücü Kanunu
Tasarısının 28inci maddesinin (11) no.lu
fıkrasının (b) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Yakup Akkaya Aytuğ
Atıcı Ünal
Demirtaş
İstanbul Mersin Zonguldak
Ali Yiğit Çetin Arık Şenal
Sarıhan
İzmir Kayseri Ankara
b) 11 inci maddesinin 4 üncü fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve 21 inci
maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
(4) Vizeler, konsolosluklarca, istisnai durumlarda
ise sınır kapılarının bağlı olduğu
valiliklerce verilir. Konsolosluklara yapılan başvurular doksan gün
içinde sonuçlandırılır. Vize başvuruları yetkili
aracı kurum tarafından da yapılabilir.
(7) İkamet izni başvuruları yetkili
aracı kurum tarafından da yapılabilir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 403 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 28inci maddesinin 11inci
fıkrasının (b) bendinin madde metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Behçet
Yıldırım Garo
Paylan
Diyarbakır Adıyaman İstanbul
Osman
Baydemir Mahmut Celadet
Gaydalı
Şanlıurfa Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI VURAL KAVUNCU (Kütahya)
Sayın Başkan, katılamıyoruz
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Bitlis
Milletvekili Mahmut Celadet Gaydalı.
Buyurun Sayın Gaydalı. (HDP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte alan 403 sıra
sayılı Uluslararası İşgücü Kanunu
Tasarısının 28inci maddesi üzerine partim ve grubum adına
söz almış bulunmaktayım, sizleri ve kamuoyunu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
öncelikle, 15 Temmuz akşamı milletin egemenliğini hedef alan
darbe girişimini kınıyor ve lanetliyorum. Bu saldırı
her şeyden önce halkın kararlı duruşu ve siyasi partilerin,
medyanın ve sivil toplum örgütlerinin ortak tavrıyla
engellenmiştir. Darbe girişiminde yaşamını yitirenlere
Allahtan rahmet, yakınlarına başsağlığı,
yaralılara da acil şifalar diliyorum. Bu darbe girişimi, bütün
çıplaklığıyla, demokrasiye olan ihtiyacımızı
bir kez daha ortaya koymuştur. Bu ülkede darbelerin ve benzeri
durumların bir daha yaşanmamasını iç ve dış
barışımızı sağlayarak, bütün
farklılıkların özgürce bir arada yaşadığı
bir ortamı tahsis ederek, demokrasimizi güçlendirerek ve hukukun
üstünlüğünü sağlayarak gerçekleştirebiliriz. Aksi her türlü
uygulamanın ülkemizi ve bizleri daha büyük felaketlere sürükleyeceği
maalesef ki aşikârdır. Şu an yaşanan tutuklama,
gözaltı, açığa alma, görevden uzaklaştırma ve benzeri
uygulamalar hayata geçirilirken adli ve idari yürütülen tüm
soruşturmaların da olması gerektiği gibi adalet ve hukuk
ilkeleri çerçevesinde gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri,
Uluslararası İşgücü Kanunuyla ilgili olarak da şunu net
bir biçimde belirtmeliyiz ki tasarının gerekçesinde her ne kadar
sivil toplum kuruluşlarının görüşlerinin
alındığı söylense de hiçbir öneri ve eleştiri kabul
edilmeden, Hükûmetten geldiği şekilde kabul edilmiştir. Sonra
yapılan müzakerelerde bu tutum değişse de genel itibarıyla
her türlü çalışmada aynı problem devam etmekte, iktidar tüm
eleştiri ve önerilere kulaklarını tıkamaktadır. Amaç,
yalın boyutuyla yapılan işleri niteliksizleştirmek
değil, aksine, fikirlerimizi ve katkılarımızı sunarak
daha nitelikli ve daha kapsayıcı bir yasa çıkarma gayretidir.
Demokrasiye ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde çoğulcu bir
katılımla yasaların düzenlenmesi ve her türlü eleştiri ile
öneriye kulak verilmesi gerekmektedir.
Sayın
Bakanımız konuşmasında Biz önce kaynak ülkeydik,
geçiş ülkesi olduk, daha sonra hedef ülke... Nasıl hedefse onu
anlayamadım. Çalışmak için zemin aranan ülke grubuna
girmişiz, nitelikli iş gücünün cazibe merkezi
Ben bunların
hiçbirine katılmıyorum.
Tabii, tecrübenin okulu yoktur. Tecrübe
yaşanılarak elde edilir. Ben de çok uluslu şirketlerde
çalışmış bir mühendis olarak bazı deneyimlerimi
sizlerle paylaşmak istiyorum. Türkiyede
çalıştığım sırada bana 2 İngiliz mühendisi
kakalamaya çalıştılar; biri üniversite bile görmemiş bir
gemici makinistti, diğeri de iki senedir işsizlik parasından maaş
alan bir İngiliz elektrik mühendisiydi. Ben ikisiyle de
çalışmayı kabul etmedim. Daha sonraki yıllarda Umman
Sultanlığında, makinist olan İngilizle
karşılaştık. Makinist olan İngilizin oradaki görevi
bir kampta kanalizasyon arıtma sistemlerinin makinelerinden sorumlu
makinistlikti sadece ve adam orada da zaten kabul etti, Sen gerektiğin
yerdesin, ben gerektiğim yerdeyim. dedi. Ben orada proje müdürü olarak
çalışıyordum.
Çok uluslu şirketlerin ücret politikası da
bir enteresandır, onu da size aktarayım: Yabancılar her zaman
yerlilerin 2 misli ücret alırlar ve bir de milliyetlerine göre maaş
skalası uygularlar. Ummanda çalıştığım zaman
benim ekibimin içinde Amerikalı, İngiliz, Hollandalı,
Avustralyalı, Pakistanlı mühendisler vardı. Ben bu grubun amiri
olarak çalışıyordum. Amerikalı mühendis sadece
Amerikalı olmasından dolayı benden yüzde 10 daha fazla maaş
alıyordu, Pakistanlıya ise bizim aldığımız
maaşın yarısı ödeniyordu. Size diyebilirim ki ekibin
içindeki en kaliteli elaman da Pakistanlı olan makine mühendisiydi.
Biz yine iktidarı buradan bir kez daha
uyararak, geliştirilecek olan yöntemlerin dış çözümlü
değil, iç çözümlü olarak hayata geçirilmesi gerektiğinin
altını çiziyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 403 sıra
sayılı Uluslararası İşgücü Kanunu
Tasarısının 28inci maddesinin (11) no.lu
fıkrasının (b) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Şenal Sarıhan (Ankara) ve
arkadaşları
b) 11 inci maddesinin 4 üncü fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve 21 inci
maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
(4) Vizeler, konsolosluklarca, istisnai durumlarda
ise sınır kapılarının bağlı olduğu
valiliklerce verilir. Konsolosluklara yapılan başvurular doksan gün
içinde sonuçlandırılır. Vize başvuruları yetkili
aracı kurum tarafından da yapılabilir.
(7) İkamet izni başvuruları yetkili
aracı kurum tarafından da yapılabilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye
iştirak ediyor mu?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI VURAL
KAVUNCU (Kütahya) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ankara
Milletvekili Şenal Sarıhan.
Buyurun Sayın Sarıhan. (CHP
sıralarından alkışlar)
ŞENAL SARIHAN (Ankara) Değerli
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, yazman üyesi
arkadaşlar, bu çalışmada emeği geçen bütün arkadaşlar;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında bugünkü çalışmanın
sonlarına doğru yaklaşmış bulunuyoruz. Ben
tartıştığımız yasa üzerinden değil,
aslında bugün tartışmamız gereken başka bir yasa ya da
bir kararname üzerinden düşüncelerimi ifade etmek istiyorum. Bugün Türkiye
Büyük Millet Meclisinin önünde daha önemle görüşülmesi gereken bir kararname
söz konusu, olağanüstü hâl kararnamesi; ilk sırada, yürürlüğe
konulmaya hazırlanmış olan, Resmî Gazetede
yayımlanmış olan kararname. Bu kararnamenin hâlen önümüze
gelmemiş olmasının, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
tartışılmamış ve onaylanmamış
olmasının önemli bir eksiklik yarattığı
inancındayım. Biraz önce değerli milletvekili
arkadaşımız Baydemirin bıraktığı noktadan
hareketle, bugün içinde bulunduğumuz olağanüstü hâl
uygulamalarının ne ölçüde hukuka uygun olduğu ya da ne ölçüde
hukuka uygun olması gerektiği konusunda Parlamentonun
tartışmaya ihtiyacı olduğu inancındayım.
Bilindiği gibi, bu kararnameyle gözaltı süreleri otuz güne
uzatılmış bulunmaktadır, oysa olağanüstü hâl
kararnamesiyle yapılması gereken işlemler olağanüstü hâlin
ilanıyla ilgili, bu ilana sebep olan olayla ilgili
sınırlamayı gerektirmektedir. Olağanüstü hâl hangi sebeple
ilan edilmiştir? Darbe girişimi nedeniyle. Darbe girişimi
nedeniyle yapılacak araştırmalarda gözaltı süresinin otuz
gün gibi bugüne kadar mücadelesi verilmiş ve
sınırlandırılmış süreleri aşan bir süre
olarak belirlenmiş olması bütünüyle hukuka aykırı bir
uygulamanın ya da en azından gelecekte, önümüzdeki süreçte hukuka
aykırılığı iddia edilecek bir uygulamanın
başlangıcı anlamındadır. Buradaki
arkadaşlarımız, hukukla ve hayatla ilgili milletvekili
arkadaşlarımız bilirler ki uzamış gözaltı
süreleri sebebiyle Türkiye Cumhuriyeti çok defa mahkûm olmuştur.
Değerli arkadaşlar, diyeceksiniz ki Bu özel bir durumdur ve
olağanüstü hâldir. Olağanüstü hâlde kimi haklar
sınırlanabilir. Oysa Siracusa ilkeleri diye
andığımız ilkeler vardır, uluslararası planda
kabul edilmiş olan Siracusa ilkeleri vardır ve bu ilkeler
olağanüstü hâl döneminde dahi iyi niyet kuralının
aşılmaması gerektiğini ifade eder, iyi niyet ilkesinin
aşılmaması gerektiğini ifade eder.
Arka sıralarda değerli İyimaya
arkadaşım var, hukuka ilişkin çok derin bilgisi olduğuna
inandığım, kendisinin de dikkatine sunmak istiyorum bunu:
Sınırlamanın dar yorumlanması ilkesi, hukukun
üstünlüğüne saygı ilkesi ve ölçülülük ilkesi. Alınmış
olan her türlü kararnamedeki uygulamanın bu ölçülülük ilkesi içinde ve
hukuka uygunluk prensibi içinde değerlendirilmesi gerekir. Oysa, otuz
günlük bir gözaltının herhangi bir biçimde hukuka uygunluğundan
söz etmemiz mümkün değildir.
Yine, kararnameyle gündeme
getirilecek olan, özellikle görevden almalarda yürütmeyi durdurma
hakkının kaldırılmış olması, bu da hukuka
aykırı bir uygulamadır. Dün de hemen hemen aynı saatlerde
sizlere seslenirken şunu anımsattım, dedim ki: Arkadaşlar,
yemek salonunda ya da yürürken birbirimizin konuşmalarına
tanıklık ediyoruz ve bu konuşmalarda pek çok yerden, pek çok
partili arkadaşımız, AKP de dâhil olmak üzere, haksız
gözaltılardan, haksız işten çıkarmalardan söz ediyor,
yapılan işin bir cadı avına döndüğünden söz ediyor.
Şimdi, bu, hangi hukuk sistemiyle ortadan kaldırılacaktır?
Eğer yürütmeyi durdurma kararı da alamayacak iseniz, böyle bir
denetim, hukuki denetim uzaklaşacaksa olağanüstü hâl kararnamelerinden,
orada adalet nasıl sağlanacaktır? Ve hepimizin bir suç diye
kabul ettiğimiz bu darbe suçu, darbeye girişim suçu nasıl adil
bir sonuca ulaşabilecektir? Suçlu ve suçsuz birbiriyle
karışmamış mı olacaktır bu uygulamayla?
Değerli arkadaşlar, acil bir biçimde
önümüze
Biliyorsunuz, Olağanüstü Hâl Yasasının 4üncü maddesi
olağanüstü hâl ilanının sadece ilana neden olan konuyla
sınırlı olduğunu ifade eder ve yine aynı yasa bütün
kararnameler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ŞENAL SARIHAN (Devamla) -
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin onayını bekler. Bu onay için acele etmeliyiz yoksa
sorumluluk yükleneceğimiz açıktır.
Saygıyla bilgilerinize sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
28inci maddenin 11inci fıkrasının
(b) bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
28inci maddenin 11inci fıkrasının
(c) bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
28inci maddenin 11inci fıkrasının
(ç) bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
28inci maddenin 11inci fıkrasının
(d) bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
28inci maddenin 11inci fıkrasının
(e) bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
28inci maddenin 11inci fıkrasının
(f) bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
28inci maddenin 11inci fıkrasının
(g) bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
28inci maddenin 11inci fıkrasının
(ğ) bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
28inci maddenin 11inci fıkrasının
(h) bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
28inci maddenin 12nci fıkrasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Geçici Madde 1i oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
29uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum
ERKAN AKÇAY (Manisa) 29da önergemiz var.
BAŞKAN 29uncu madde üzerinde bir adet önerge
var, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
403 sıra sayılı Uluslararası
İşgücü Kanunu Tasarısının 29uncu maddesinin Bu
Kanun yayımından üç ay sonra yürürlüğe girer. şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Baki
Şimşek Kadir
Koçdemir Arzu
Erdem
Mersin Bursa İstanbul
Mehmet Necmettin
Ahrazoğlu Fahrettin
Oğuz Tor Ahmet
Selim Yurdakul
Hatay Kahramanmaraş Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI VURAL KAVUNCU (Kütahya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Hatay Milletvekilimiz
Sayın Ahrazoğlu konuşacaktır.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 403 sıra
sayılı Uluslararası İşgücü Kanunu
Tasarısının 29uncu maddesi üzerinde verdiğimiz önergeyle
ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 15 Temmuzda
yaşanan hain, kalleş ve bir o kadar da vahim olayları bir kez
daha kınıyorum. Aziz milletimiz ve ülkemizin böyle bir
saldırıyla bir daha karşılaşmamasını Yüce
Rabbimden niyaz ediyorum.
Değerli milletvekilleri, 15 Temmuzda ülkemizin
ve milletimizin karşılaştığı vahim olaylarla
ilgili birtakım iç ve dış bağlantıların
olduğu bilgileri kamuoyuna yansımaya başlamıştır.
Bu olayda dış mihrakların FETÖ terör örgütüyle
bağlantılarından bahsedilmektedir. Zaman bu konudaki
bağlantıları her yönüyle ortaya çıkaracaktır.
Değerli milletvekilleri, burada Suriyeye ve
Suriyede yaşanan olaylara dikkatinizi çekmek istiyorum. Bugün Halep
kuşatma altındadır ve insanlık dramı yaşanmakta,
dünya da buna seyirci kalmaktadır. Mart 2011 tarihi itibarıyla
Suriyede baskıcı Esad rejimine yönelik başlayan muhalif
protestolar Ağustos 2011de Halepe de sıçramış ve binlerce
insan çektikleri eziyetlere artık dur demek için meydanlara inmiş
ancak rejim güçleri tarafından kanlı şekilde sindirilmeye
çalışılmıştır. Bayır Bucak bölgesi ve Halep
merkezde o günden itibaren saldırıda bulunan rejim güçleri
yanlarına PYD desteğini de alarak aralarında Türkmenlerin
çoğunlukta bulunduğu masum insanlara karşı ağır
silahlarla saldırmaya başlamıştır. Türkmen nüfusun
yoğun olduğu bölgelere ayrıca IŞİD terör örgütü de
saldırılar yapmıştır. Gösterilerin
başladığı ilk günlerde Esad yönetimi sivil halka
karşı ateş açarak orantısız güç kullanmış,
Suriye Hükûmetinin sergilediği bu tavır gösterilerin bir iç
savaşa dönüşmesini sağlamıştır. Direnişin birinci
yılında Esad yönetimi fiilen düşmüş ancak Rusya ve
İran tarafından desteklenip içi doldurularak tekrar
güçlendirilmiştir; Halepçeyi uzun zamandır kuşatmaya ve
direnişi kırmaya çalışmaktadır.
Şehirde uzun süren iç savaş sebebiyle
gıda üretimi, enerji hatları, su kaynakları bulunmamakta,
şehrin bu ihtiyaçları dışarıdan
karşılanmaktaydı. Şehrin bütün insani
ihtiyaçlarını sağlayan, kuzey batı yönünde uzanan ve
Kilisle bağlantısını sağlayan Kastello yoludur. 8
Temmuz 2016 tarihinde yapılan son taarruzla birlikte bu yol
kapatılmış ve Halep tam kuşatma altına
alınmıştır, artık rejim güçleri ve PYD güçleri
dışında giriş ve çıkış imkânı Halepe
kalmamıştır. Suriyede direniş gösteren halka gerekse de
Halep şehrine uzun süredir ayrım yapılmakta, bombalanmakta ve
bölgeden gelen haberlere göre, 20 Temmuz 2016 tarihi itibarıyla su ve
gıda stokları tükenmiş olup 200 bin Türkmen olmak üzere toplam
500 bin kişilik sivil halk artık büyük bir açlık, salgın
hastalık ve ölüm tehlikesiyle karşı karşıyadır.
24 Temmuz 2016 tarihi bombardımanında şehrin sağlık
kuruluşları hedef alınmıştır ve toplam 7
sağlık kuruluşu bertaraf edilmiştir. Gıda, su,
yakıt gibi hayati ihtiyaçlardan mahrum kalan halk, elektrik,
sağlık gibi kısımlardan faydalanamamış, ölüme
terk edilmiş durumdadır. Halepte, tam kuşatmaya devam edilmesi
hâlinde önce yaşlı, hasta ve çocuklar olmak üzere büyük kitleler
hâlinde ölümlerin görülmesi beklenmektedir.
Sayın Genel Başkanımız Devlet
Bahçelinin salı günkü grup konuşmasında da belirtiği gibi
Halep, Kilis'e 30 kilometre uzaklıktadır ve
ecdadımızın çıkmayacak ayak izi ve eserleri, her
karışına hâkimdir. "Halep, Gaziantep'tir, Kilistir,
kardeşlikle geçen asırların aziz bir yadigârıdır.
ifadesi Hükûmetimiz ve milletimiz tarafından iyi
anlaşılmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Devamla)
Uluslararası kuruluşların ve kamuoyunun, Halep'e insani yardım
ulaştırılması ve güvenli bir koridor
oluşturulması konusunda gerekli girişimlerde
bulunmasını bekliyor, tüm insani yardım
kuruluşlarını Halep'te yaşananları kınamaya ve
yardımları ulaştırmaya davet ediyor, Gazi Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
29uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
30uncu madde üzerinde ikisi aynı mahiyette
olmak üzere üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 403 sıra
sayılı Kanun Tasarısı'nın 30'uncu maddesinde yer alan
"Bakanlar Kurulu yürütür ibaresinin Bakanlar Kurulu tarafından
yürütülür şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Sibel Yiğitalp Meral
Danış Beştaş
Diyarbakır Diyarbakır Adana
Osman Baydemir Behçet
Yıldırım
Urfa Adıyaman
BAŞKAN Şimdi okutacağım iki
önerge aynı mahiyette olduğundan okutup birlikte işleme
alacağım, ilgililere söz vereceğim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
403 sıra sayılı Uluslararası
İşgücü Kanunu Tasarısı'nın 30'uncu maddesinin Bu
Kanun hükümlerini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı yürütür
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Baki Şimşek Fahrettin
Oğuz Tor Kadir
Koçdemir
Mersin Kahramanmaraş Bursa
Arzu Erdem Erkan
Akçay Ahmet Selim
Yurdakul
İstanbul Manisa Antalya
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 403 sıra
sayılı Uluslararası İşgücü Kanunu
Tasarısı'nın 30'uncu maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 30- Bu kanun hükümlerini Çalışma ve
Sosyal ve Güvenlik Bakanı yürütür..
Yakup Akkaya Aytuğ
Atıcı Engin
Altay
İstanbul Mersin İstanbul
Ali Yiğit Çetin Arık Ünal
Demirtaş
İzmir Kayseri Zonguldak
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI VURAL KAVUNCU (Kütahya)
İştirak etmiyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki ilk önerge
üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekili Engin Altay.
Buyurun Sayın Altay. (CHP
sıralarından alkışlar)
Final konuşmaları
Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Kanunun içeriğiyle ilgili bir konuşma
yapmayacağım, iktidar-muhalefet ilişkisi ve Türkiye Büyük Millet
Meclisinin çalışma usulleriyle ilgili bir iki şey söylemek
istiyorum bu vesileyle.
Değerli arkadaşlar, 15 Temmuz alçak darbe
girişiminden sonra Türkiye Büyük Millet Meclisinde doğal olarak
verilen ortak refleks Türkiye Büyük Millet Meclisinin olağan
çalışmalarına da bir parça yansıdı. Öyle ki bu kanun
tasarısı darbeden önce görüşülmüştü ve arkadaşlarımız
ile Hükûmet arasında yürütülen görüşmeler neticesinde de muhalefetin
tümüyle istediği gibi olmamakla birlikte diğer bütün muhalefet
partilerinin çekinceleri, rezervleri kısmen, hatta büyük çapta dikkate
alınarak kanun tasarısında -bizim için dört dörtlük olmamakla
birlikte- olumlu iyileştirmeler yapıldığı için,
gördüğünüz gibi, tümünü darbe teşebbüsünden önce
konuştuğumuz kanun tasarısı, resmen 30 madde ama fiilen 59
maddelik kanun tasarısı hiç öyle gece yarılarına, sabahlara
kadar çalışarak da değil, medenice, uygarca, insan gibi,
Parlamentonun açıldığı saat 14.00te ve 15.00te
başlayarak akşam 19.00da da -iki günde- bu kanun tasarısı
bitti. Kötü mü oldu? İyi oldu.
Şimdi, burada emeği geçen herkese
teşekkür ediyoruz. Kanundan biz tümüyle tatmin olmuş değiliz ama
her şeye rağmen Zararın neresinden dönersen kârdır.
mantığı içinde muhalefet olarak yapabildiğimiz kadar
yapıcı katkıyı yaptık. Buradan bir yere gelmek
istiyorum. Siyasetin bir açık kapı işi olduğu, bir diyalog
meselesi olduğu, bir uzlaşma kültürü olduğunun altını
hem saldırı sonrası ortak refleksimizle hem şu kanun
görüşmelerinde çok kalın bir şekilde çizdik. iyi, güzel.
Umarım ve dilerim ki, bundan sonraki süreçte de Meclise gelen kanun
tasarıları ya da teklifleri bu anlayış içinde
değerlendirilir ve şurada da insan gibi çalışır
milletvekilleri. Hani başka türlü başka şey gibi
çalışıyor değiliz. Ama anlamsız yere, gereksiz bir
itiş kakışla Parlamentonun sabah 3e, 4e, 5e, 6ya kadar inat
murat meselesi yaparak bir didişmeye kurban gitmesi hepimizin biyolojik
olarak, psikolojik olarak perişan edilmemizin hiçbir
mantığı yok. Önümüzdeki haftaya bakacağız. Önümüzdeki
hafta iktidar şunu bekliyorsa: E, nasıl olsa bu 15 Temmuz bizi bir
makul noktaya getirdi. Muhalefet hazır bu kadar samimi, yapıcı,
dengeli, dikkatli, iyi niyetli bir hâlde, olabildiği kadar olumlu bir
şekilde kanun tasarı ve tekliflerine bakacak. derseniz,
yanılırsınız. Bir arkadaşınız çok güzel
söyledi Meclise atılan bomba kulaklarımızın
pasını attı, birbirimizi duymaya ve anlamaya
çalıştık. diye. Doğru, altına imza atarım. Ama
ricam ve temennim şudur: Bundan sonra getireceğiniz kanun tasarı
ve tekliflerinin de muhalefetin uyarılarını, görüşlerini,
yapıcı önerilerini dikkate alarak getirmeniz hâlinde bu Parlamento
medeni bir şekilde çalışır. Aksi de ne olur? Aksi de gene
çoğunluk partisinin istediği her şey buradan bir şekilde
geçer, bunu biz biliyoruz. Ama hukuk var, adalet var, İç Tüzük var,
Anayasa var, muhalefetin de İç Tüzükten kaynaklı haklarını
kullanmak gibi bir hakkı var, imkânı var. Bunu kullanarak ne
kendinizi ne muhalefet partilerini heder etmeyin, yazık etmeyin. Dosta
düşmana karşı Türkiye Büyük Millet Meclisinin, Türkiyenin âli
menfaatleri için uyum içinde, iş birliği içinde
çalışabileceği mesajını verdik. Bunu, bu süreci
akamete uğratmayın.
Şu kadarcık uyarıyla bitireyim: Bizim
kara para diye adlandırdığımız maddeyi evvelki dönem
daha önce getirdiğiniz bir torbanın içinden çektiniz. Biz de
samimiyetinize inandık ve dedik ki: Tamam, o zaman bu torbanın
diğer hükümleri makuldür. Seri bir şekilde Meclisten geçmesi
sağlandı. Ama şu şık olmadı. Şimdi 16
maddelik bir torba yaptınız, o kara parayı onun içine soktunuz.
Bunun şık olmadığını, zarif bir tavır
olmadığını iktidar partisinin sayın grup başkan
vekillerine ve Sayın Hükûmete hatırlatmak isterim. Takdir sizin,
elbette geçirirsiniz, bu imkânınız var ama Meclisin toplum nezdinde
yakaladığı bu itibarın bozulmasının sebebi biz
olmayız.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan, kanununuz hayırlı olsun.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Altay.
Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde söz
isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Fahrettin Oğuz Tor.
Buyurun Sayın Tor.
FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasanın sonuna geldik,
biraz sonra kanunlaşacak, ben de hayırlı olmasını
diliyorum. Ancak burada birkaç konuyu dikkatlerinize sunmak istiyorum. Bu
vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Tabii, Orta Asyadan Akdenize bir kısrak
başı gibi uzanan bu memleket, son yıllarda göçmenlerin,
kaçakların uğrak yeri hâline geldi, güzergâhı hâline geldi.
Burada, Suriyeli göçmenlerle ilgili, koruma talepleriyle ilgili, ikamet izni
alanlarla ilgili birkaç hususa değinerek konuşmamı bitirmek
istiyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde 2012
yılında 14 bin civarında Suriyeli varken, 2013 yılında
bu 224 bin seviyesine yükselmiştir. 30/06/2016 tarihi itibarıyla
geçici koruma kapsamındaki Suriyeli sayısı 2 milyon 700 bin
civarındadır. Bunlara, kaçak giriş yapan Suriyelilerin
sayısı dâhil değildir, İçişleri Bakanı Sayın
Efkan Alanın verdiği bilgilere göre, Suriyelilerin yüzde 1,5u
yüksekokul mezunu, yüzde 5i ise meslek sahibidir. Bu tabloya göre,
Suriyelilerin nitelikli iş gücü oranı yüzde 10un
altındadır, yüzde 90dan fazlası eğitimden yoksundur,
sosyal yapı için bu fevkalade önemlidir.
İkinci konu: Yıllar itibarıyla
uluslararası koruma başvuru sayısında da önemli
artışlar olmuştur. 2005 yılında 3 bine yakınken,
2013 yılında 30 bine çıkmıştır, 2015
yılında başvuru sayısı 64 bin olmuş, 2005ten bu
tarafa birikimli sayısı 216 bindir koruma talibinde bulunanlar.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde ikamet izni
alan yabancı sayısı da önemli artışlara sahne
olmuştur. 2005 yılında ikamet izni alan yabancı
sayısı 178 bin iken 2013te bu 313 bine yükselmiştir. 2013te
313 bin iken 2015te 424 bin olmuş. İkamet izni alan
yabancılardan ilk sıra Iraklılara aittir, bunu sarasıyla;
Suriye, Azerbaycan, Türkmenistan, Rusya, Gürcistan, Ukrayna, Özbekistan, Libya
ve İran takip etmektedir. Görüldüğü üzere bu ülkeler fert
başına düşen gelir miktarı düşük, sayısız
problemleri olan ülkelerdir.
Sayın İçişleri Bakanının
beyanına göre, toplam 3 milyon göçmen ülkemizde yaşamaktadır.
Birleşmiş Milletler hesaplama standartlarına göre, bugüne kadar
Suriyeli göçmenler için harcanan miktar 11 milyar dolar civarındadır.
Bu, fakire fukaraya gidecek, yatırımlara gidecek, işsize iş
olacak yatırım finansmanıdır. Suriyeliler bunun
kıymetini bilmelidir. Türkiye'nin son çeyrekte 4,8 büyümeyle Suriyeli
göçmen arasında hiçbir alaka yoktur. Suriyeliye harcanan miktar bu yüce
Türk milletinin alicenaplığındandır,
yardımseverliğindendir, misafirperverliğindendir.
Değerli milletvekilleri, Medineli muhacirler
gibi olmasalar da biz bu anlayışla kapılarımızı
Suriyelilere açtık. Siz isteseniz de istemeseniz de ülkemiz bugün
itibarıyla yabancı gerçeğiyle karşı
karşıyadır, kapıları fazlaca açmanın ekonomik ve
sosyal problemleri daha da artıracağı kesindir. Ben, Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızın bu konuda çok titiz
davranmasını bekliyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 403
sıra sayılı Kanun Tasarısının 30uncu maddesinde
yer alan Bakanlar Kurulu yürütür ibaresinin Bakanlar Kurulu tarafından
yürütülür şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken (Diyarbakır) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI VURAL KAVUNCU (Kütahya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Diyarbakır
Milletvekili İdris Baluken konuşacaktır.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşmelerini
bitirdiğimiz 403 sıra sayılı Yasanın artık, son
maddeleri üzerindeki önergeler üzerinde söz aldım.
Bir yasa tasarısının aslında
burada belli bir uzlaşma arandığında nasıl
geçebileceğine dair iyi bir örnek teşkil etti. Biz, bu yasanın
mevcut hâliyle de istihdam açısından, çalışma hayatı
ve emek alanı açısından kusurlu yanlarını,
sakıncalı yanlarını mümkün olduğunca ifade etmeye
çalıştık ama en azından asgari düzeyde bir uzlaşma
arayışına binaen de muhalefet olarak mümkün olduğunca
yapıcı katkılarımızı hem Sayın Bakanla hem
de iktidar partisinin sayın yetkilileriyle paylaşarak
uyarıcı rolümüzü, uyarıcı görevimizi yerine getirmeye
çalıştık. Dolayısıyla, bundan sonraki sorumluluk,
bütün uyarılarımıza rağmen bu şekliyle yasa
tasarısını buradan geçirecek olan iktidar partisindedir; bunu
vurgulamak istiyorum.
Tabii, hem bu hafta hem geçen
hafta aslında her birimizin gözü kulağı burada olabilir ama
beynimiz ve aklımız 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ülkenin
karşı karşıya olduğu badireli süreçle birliktedir. Ve
asıl tartışmamız gereken konunun da bu badireden bu
ülkenin, bu ülkedeki halkların nasıl çıkabileceğiyle ilgili
bir ortaklaşmayı, bir ortak aklı, bir rasyonel aklı
bulmayla ilgili olması gerektiğini düşünüyoruz. Defalarca bu
kürsüden biz hep söyledik; aynı gemide bulunuyoruz, bu ülkedeki 79 milyon
insan aynı gemide, ya birlikte bu fırtınalı denizleri
aşarak, bu badireleri aşarak güvenli bir limana
yanaşacağız ya da maalesef aynı gemi içerisinde 79 milyon
olarak hep birlikte hiç tasvip etmediğimiz bir akıbeti paylaşmak
durumunda kalacağız.
Ülkede kutuplaştırma, çatışma ve
savaş üzerine kurulu olan politikaların yanlış
olduğuna dikkat çektik. Özellikle son bir yıllık süre içerisinde
yürütülen güvenlik eksenli politikaların hangi sakıncalar
getireceğiyle ilgili bu kürsüde sayısız konuşma
yaptık. Onların hepsini hatırlatmaya gerek yok ama özellikle
sayın milletvekillerinden, milletvekillerinin
dokunulmazlıklarının kaldırılıp bu cuntacılara
dokunulmazlık getirilen yasalarla ilgili bu kürsüden yapılan
konuşmaların tutanaklarını bir kez daha incelemelerini rica
ediyorum. Aslında Meclise, Parlamentoya, demokratik siyasete ilk bomba o
gün atılmıştı. Milletvekilinden ve Parlamentodan dokunulmazlığı
alıp cuntacılara, darbeyi yapanlara dokunulmazlık
getirdiğimiz gün aslında biz bu Meclisin ortasına büyük bir
bomba bırakmıştık. Şimdi bunlarla ilgili doğru
dersler çıkarıp ortak bir arayışı nasıl
sağlayabilirizin çabası içerisinde olmalıyız diye
düşünüyoruz ve bunu yaparken de 79 milyon insanın tamamını
bu sürecin içerisine kapsayacak şekilde politikalar geliştirme
zorunluluğuyla karşı karşıyayız.
Bakın, Meclisteki, bu, en azından
uzlaşma arayan tabloyu dışarıda görmüyoruz.
Dışarıda hâlâ HDPyi dışlayan ya da HDPyi
hedefleştirmeye çalışan ve dolayısıyla HDP
şahsında, Kürtler başta olmak üzere, bu ülkedeki farklı
halkların ya da farklı inançların temsiliyetini yeniden inşa
sürecinde bu reorganizasyon sürecinin dışında tutmaya
çalışan bir anlayışın olduğunu üzülerek
görüyoruz, müşahede ediyoruz. Bu, bu dönemde yapılabilecek en büyük
tehlikedir, en büyük yanlıştır. Biz bu dönem içerisinden insan
hakları, demokrasi, hukuk devleti ve toplumsal barış
kriterleriyle sıyrılabileceğimizi, buradan bir çıkış
yakalayabileceğimizi düşünüyoruz ve bu darbe mekaniğini
kırmanın temel yolunun da 79 milyonun tamamına
sırtını dayayan bir siyaset anlayışından
geçtiğini düşünüyoruz.
Bugün cemaatçiler tasfiye edilir, yerine
Ergenekoncular tahkim edilirse ya da devlet içerisindeki iktidar
kavgalarının başka versiyonları üzerinden bu darbe sürecine
yaklaşılırsa korkarım ki önümüzdeki süreç darbe
mekaniği değil, onu da aşan bir iç savaş pratiğiyle
önümüze gelebilir. O nedenle, her birimizin yapması gereken, demokratik
siyasetin alanını olabildiğince genişletmek, demokrasiyi
olabildiğince kurumsallaştırmak ve hep birlikte aynı gemide
bulunduğumuz bu badireyi atlatmaya çalışmanın gayretini
göstermektir diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
30uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Böylece, tasarının üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Tasarının oylamasına geçmeden önce
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, onu okutup
oylarınıza sunacağım.
Buyurun.
VIII.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 29/7/2016 Cuma günü
toplanmamasının Genel Kurulun onayına sunulmasının
uygun görüldüğüne ilişkin önerisi
Danışma Kurulu
Önerisi
28/07/2016
Danışma Kurulunun 28/07/2016 Perşembe
günü (bugün) yaptığı toplantıda Genel Kurulun 29/07/2016
Cuma günü toplanmamasının Genel Kurulun onayına
sunulmasını uygun görülmüştür.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu
Başkan
Vekili Başkan
Vekili
İlknur
İnceöz Engin
Altay
Halkların
Demokratik Partisi Grubu Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu
Başkan
Vekili Başkan
Vekili
İdris
Baluken Erkan
Akçay
BAŞKAN Danışma Kurulu önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmiştir.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Uluslararası İşgücü Kanunu Tasarısı
(1/727) ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporunun (S. Sayısı: 403) (Devam)
BAŞKAN Evet, tasarının üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştı.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre veriyorum ve
oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Uluslararası İşgücü Kanunu Tasarısı açık oylama
sonucu:
Kullanılan
oy sayısı: 267
Kabul: 245
Ret: 22(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Ali
Haydar Hakverdi Mustafa
Açıkgöz
Ankara Nevşehir
Böylece tasarı kabul edilmiş,
kanunlaşmıştır; hayırlı uğurlu olsun.
Sayın Bakanım, teşekkür
konuşması için buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Çok kıymetli Başkanım, değerli
milletvekillerimiz; öncelikle tarihî bir sürecin içerisinde 15 Temmuzda
ülkemizde yaşanan ve hatırladığımız her dakika
aklımızın ve havsalamızın da almadığı
olaylar dizisinden sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu olaylar dizisinin
hemen akabinde devreden çıkarılmak istenmesine rağmen, buna
inat, kendi görevini yerine getirmek ve kendine milletin verdiği emaneti
ve temsili, bu yüce çatı altında tekrar ortaya koymak için
çalışmalarına aksatmadan devam etmekte ve bugün de eski adı
4817 sayılı Kanun olan 403 sıra sayılı Kanun
Tasarısıyla beraber, biraz önce oylarınızla kabul edilen
ve kanunlaşan, Türkiye için çok önemli olan bir değişikliği
milletin huzuruna getirmiş ve onaylamıştır.
Öncelikle, Komisyon Başkanımız
başta olmak üzere tüm Komisyon üyesi milletvekillerimize, başta AK
PARTİ Grubuna, Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubuna, HDP Grubuna ve bu kanun tartışılırken,
değerlendirilirken bu kanuna yaklaşık on beş yirmi
yıllık emeğini veren Çalışma
Bakanlığının çok kıymetli bürokratlarına, personeline
ve herkese minnetlerimizi ve şükranlarımızı ifade ediyoruz.
Bu önemliydi çünkü darbeler sadece yönetimleri ele almak istemezler, darbeler
gelenekleri, görenekleri, ananeleri, eğilimleri, darbeler rutin
işlemlerin tamamını ortadan kaldırmaya yönelik,
insanların ruhuna ve insanların gündelik
alışkanlıklarına yapılırlar.
Ve burada Meclisin ilk akşamı ortaya
konulan irade çok önemli bir iradedir. Belki bugünle alakalı değil
ama kendi demokrasi anlayışımdan bir şey ifade etmek
istiyorum: Eğer o akşam Türkiye Büyük Millet Meclisinde
milletvekilleri olmamış olsaydı ve bu Meclis
açılmamış olsaydı benim demokrasi teorime, demokrasi
anlayışıma göre Türkiye Büyük Millet Meclisinin meşruiyet
problemi ortada olacaktı çünkü vekâleti veren halk devreye girmiş ve
vekâleti verenler vekâletin gereğini kendisi yerine getirmiştir. Oysa
vekâleti alanlar burada yani Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu şerefli
çatısı altında halkımızla ve milletimizle beraber
meşruiyetin kendisine sağlamış olduğu imkânlarla ve
değerlendirmelerle burada milletimizle bir demokrasi destanını
ortaya koymuştur ve bunun hemen akabinde burada çok önemli bir kanuna imza
atılması, isminin şu veya bu olması önemli değil,
şunu veya bunu içermesi de önemli değil, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin geleceğe ait işlevselliğinin altına imza
atılan önemli olaylardan bir tanesidir.
Neden kurtardığımızı,
aslında neyle karşı karşıya
kaldığımızı bir anekdotla anlatıp bitirmek
isterim. 1960 darbesinden sonra -ki benim kendi tahminim bunun 1960 darbesinden
çok daha ağır sonuçları olacaktı- rahmetli Menderes idam
edilir. Ailelerin bütün mallarına, mülklerine, paralarına, banka
hesaplarına, her şeye el konulur. Birçok aile çocuklarını
okullara gönderemez. Bakanlar, bazı özel okullarda çocuklarını
okuturlar ama artık paraları kalmadığı için
yıllarca hemhâl olduğu ve yıllarca ahbap olduklarının
okullarına Bir yıl, iki yıl bunu gönderelim. demelerine
rağmen kabul görmezler. Bu tablonun içerisinde rahmetli Mendereslerin
evine bir kâğıt gelir. Gelen kâğıt idam parası ve ip
parasını içeren bir kâğıttır. Aile toplanır, bunu
ödeyebilecek herhangi bir birikimleri söz konusu değildir. Ne
yapalım? derler. Çok uzun yıllar yaşamış
avukatları Bir banka hesabı açalım, izin alalım ve biz bu
parayı ödemeye çalışalım... Ve bir banka
hesabının açılması için izin alırlar, bir banka
hesabı açılır. Banka hesabı açıldıktan sonra
oraya, bu büyük millet
Yani şurada bu büyük milletin biz de bir
parçasıyız. Türkiye Büyük Millet Meclisine bombalar
atılırken burada hiçbir korku duymadan, cesurca bir şekilde
burada duranlar, tankın karşısında canı pahasına
duranlar, silahın üzerine koşanlar gibi o büyük millet, o gün de
bankadaki hesaba paraları göndermiştir. Aile borcu ödemiş ve geri
kalan paranın ne yapılabileceğini bile düşünmemiş,
ilgili hesapta para durmaktadır.
Ve bir gün, yanlış
hatırlamıyorsam -rahmetli Aydın Menderesten anlatımla size
naklediyorum- Karabükte bir lise müdürü, tahminim -ki söylediğiyle tekrar
anlatıyorum- imam-hatip lisesi müdürü, yeni bir lise yapılacaktır
ve bu paradan arta kalanın buraya verilmesini aileden talep etmektedir.
Aile yine bir araya gelmiş ve bu paranın naklinin oraya
sağlanması konusunda ortak karar vermişlerdir. İşin en
önemli kısmı bundan sonradır. İlgili müdür daha sonra
rahmetli Aydın Menderese, Berrin Hanıma gelerek bunu
anlatıyor, diyor ki: Bankadaki aldığımız
paraların her biri hesaba 1 lira olarak gönderilmişti.
Bunun anlamı şudur: Millet o günün belki
de büyük sermayedarları değil, o günün büyük zenginleri değil.
Hani bazen onun oyu ile benim oyum bir olsun diye eleştirenler var ya,
işte, o millet, o cebinden 1 liraları oraya gönderen o millet o gün
demokrasinin de, o gün demokrasinin bıraktığı emanetlerin
de sahibi oldu. Bugün de biz bu milletin buradaki temsilcileriyiz ve hem onlar,
Allaha şükürler olsun, memleketimizin her tarafında bu büyük emanete
sahip çıktılar hem de bu yüce Meclis bu emanete sahip
çıktı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bu vesileyle, hepinize, özellikle bu yasanın
yasalaşması konusunda muhalefet partileriyle bir araya geldik.
Şunu söylemek isterim: Resmî komisyon toplantımızdan önce de bir
araya geldik, kendilerine sunduk, daha sonra komisyon toplantısında
bir araya geldik, daha sonra komisyon toplantısında yasalaşmadan
önce bir araya geldik, karşılıklı bir uzlaşma içerisinde
olduk ve orada ne uzlaşmışsak Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çatısı altında aynı çizgiyi devam ettirdik.
Başta hem Komisyonumuzun çok kıymetli
Başkanına, tekrar bütün yöneticilerine ve üyelerine ve değerli
Türkiye Büyük Millet Meclisinde hem grubu bulunan bütün siyasi partilerimize,
bütün milletvekillerimize, değerli grup başkan vekillerine ve
kıymetli Başkanımıza ve Çalışma
Bakanlığımızın çok saygıdeğer bürokrasisine
teşekkür ediyor, hayırlı ve uğurlu olmasını
temenni ediyor, hepinizi saygıyla ve hürmetle selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bakan.
Allah hayırlı mübarek eylesin.
Çok sağ olun.
Sayın milletvekilleri,
130 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Karadağ
Hükümeti Arasında Konsolosluk Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
geçeceğiz.
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Karadağ Hükümeti
Arasında Konsolosluk Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/491) ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun (S. Sayısı: 130)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
155 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Karadağ Hükümeti
Arasında Yolcu ve Eşyanın Karayoluyla Uluslararası
Taşınmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/495) ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Karadağ Hükümeti
Arasında Yolcu ve Eşyanın Karayoluyla Uluslararası
Taşınmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/495) ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (S. Sayısı:
155)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
135 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri
Bakanlığı ile Karadağ Dışişleri
Bakanlığı Arasında İşbirliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
4.- Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri
Bakanlığı ile Karadağ Dışişleri
Bakanlığı Arasında İşbirliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/512) ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (S. Sayısı:
135)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonun
olmayacağı anlaşıldığından alınan karar
gereğince, Birleşmiş Milletlerin Mali ve Orta Afrika
Cumhuriyetinde icra ettiği harekât ve misyonlar kapsamında hudut,
şümul, miktar ve zamanı Hükûmetçe takdir ve tespit edilmek üzere Türk
Silahlı Kuvvetlerinin yurt dışına gönderilmesi ve Hükûmet
tarafından verilecek izin ve belirlenecek esaslar çerçevesinde bu
kuvvetlerin kullanılması için Anayasanın 92nci maddesi
uyarınca bir yıl süreyle izin verilmesine ilişkin
Başbakanlık Tezkeresi ile sözlü sorular ve diğer denetim
konularını görüşmek için 2 Ağustos 2016 Salı günü saat
15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
İyi akşamlar,
hayırlı haftalar diliyorum.
Allaha emanet olun.
Kapanma
Saati: 19.46