TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
123üncü
Birleşim
9
Ağustos 2016 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Burdur Milletvekili Reşat Petekin, 15 Temmuz 2016 darbe girişimine
ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, kapatılan
üniversitelerdeki öğrencilerin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
3.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, kapatılan üniversitelerdeki
öğrencilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, kapatılan üniversitelerdeki
öğrencilerin sorunlarına ve devlet üniversitelerinin
garantörlüğünün neyi kapsadığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
2.-
İstanbul Milletvekili Fatma Benlinin, 7 Ağustosun insanların
vatanları için tek yürek olabildiğini gösterdiği tarihî bir gün
olduğuna ve 81 ilde demokrasi ve şehitler mitinglerine katılan
tüm vatandaşlara teşekkür ettiğine ilişkin
açıklaması
3.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğdenin sulama suyu
sorununa ilişkin açıklaması
4.-
Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümerin, sözleşmeli öğretmen
alımlarının 2016 yılından önce KPSSye girmiş
olan adayları da kapsaması ve 2010 KPSSyle ilgili soruşturmada
emeğiyle sınavı kazananların hak ve hukukunun
korunması gerektiğine ilişkin açıklaması
5.-
Sivas Milletvekili Ali Akyıldızın, 15 Temmuz darbe kalkışmasında
halkın demokrasiye sahip çıkmasını yaptığı
yayınlarla duyuran basın emekçilerinin ve televizyon
kanallarının haklarının göz ardı edilemeyeceğine
ilişkin açıklaması
6.-
Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözerin, 15 Temmuz darbe
girişimi sonrasında gösterilen dayanışmanın demokrasi,
temel hak ve özgürlükler ve hukuk devletinin gelişmesi noktasında da
gösterilmesi gerektiğine ve akademisyenlerin, aydınların ifade
özgürlüklerinin korunmasının demokrasi için hayati önem
taşıdığına ilişkin açıklaması
7.-
Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, 7 Ağustos Pazar
günü 81 ilde din, dil, ideoloji, cinsiyet, ırk ayrımı yapmadan
meydanlarda buluşan, birlik ve beraberliğimizi dünyanın dört bir
yanına haykıran tüm vatandaşları yürekten
kutladığına ve bir kez daha 15 Temmuz girişiminde
şehit olanlara Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
8.-
Antalya Milletvekili Mustafa Akaydının, 15 Temmuz darbe
girişiminin daha adil, özgür ve demokrat bir ülke yaratmak için
fırsat olmasını dilediğine ve FETÖ yapılanmasının
devlete sızmasıyla ilgili siyasi sorumluların da
sorgulanması gerektiğine ilişkin açıklaması
9.-
Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, hukuk devletinde adaletin tam
ve eksiksiz bir soruşturma ve kovuşturma süreciyle tesis
edileceğine ve şüphelilerin ifadelerinin derhâl
alınmasını, aileleriyle görüş izninin verilmesini talep
ettiğine ilişkin açıklaması
10.-
Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, süt fiyatının ve
süt teşvik primlerinin düşürülmesinin AKP Hükûmetinin çiftçiyi
desteklemediğini gösterdiğine ilişkin açıklaması
11.-
İzmir Milletvekili Ali Yiğitin, kapatılan üniversitelerdeki
öğrencilerin mağduriyetlerine ve bu soruna acil ve adil bir çözüm
bulunması gerektiğine ilişkin açıklaması
12.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, bugüne kadar verdiği sözleri
tutmayan Avrupanın FETÖ darbe planının
şartlarını olgunlaştırmak için elinden geleni
yaptığına ve 15 Temmuz alçak darbe girişimi sonrasında
milletimizi yalnız bıraktığına ilişkin
açıklaması
13.-
İstanbul Milletvekili Hasan Sertin, 15 Temmuz darbe girişimine
destek veren tüm hainleri ve darbeye karşı ses çıkarmayan
Batılı ülkelerin tavırlarını
kınadığına, 7 Ağustos tarihindeki Yenikapı
mitingine destek veren Kemal Kılıçdaroğlu ile Devlet Bahçeliyi
tebrik ettiğine ve Putin ile Erdoğan görüşmesinin
hayırlı olmasını temenni ettiğine ilişkin
açıklaması
14.-
Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun, Fethullah Gülen
Cemaatine yönelik soruşturmaların hukukun evrensel değerlerine
bağlı kalınarak, adil yargılama esaslarına göre ve
kişileri lekelemeden yürütülmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
15.-
Adana Milletvekili İbrahim Özdişin, Adana ilinde FETÖ
soruşturması kapsamında birçok etüt merkezi ve öğrenci
pansiyonu gibi kurumların kapatıldığına ve bu konuda
valilere inisiyatif verilerek bir an önce değerlendirme
yapılması, hak ve hakkaniyetin korunması gerektiğine
ilişkin açıklaması
16.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 7 Ağustos Pazar günü
Yenikapıda Türk siyasi hayatının en önemli günlerinden birinin
yaşandığına, 15 Temmuz akşamı başlayıp
Yenikapıyla taçlanan sürecin, tehditler karşısında Türk
milletinin bir ve bütün duruşuyla dosta güven, düşmana korku
saldığına ilişkin açıklaması
17.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Yenikapı mitingine
katılan halk kitlesinin darbe karşıtı olan ruhunu,
demokrasiye olan bağlılığını ve fedakâr tutumunu
kutladığına, halkın darbe karşıtı, demokrasi
yanlısı tutumunu siyasi liderlerin ve Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğanın doğru okuması gerektiğine ve Hakkâri
ile Şırnak illerinin oradaki halka sorulmadan ilçe
yapılmasının bu kentleri bitirmeye yönelik bir anlayış
olduğuna ilişkin açıklaması
18.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, Pozantı Kaymakamının,
kurtuluş törenlerine katılan Adana Milletvekili İbrahim
Özdişe yönelik tavırlarının ve Kadıköy Lisesinde
Nazım Hikmetle ilgili bir gösterinin yasaklanmasının kabul
edilemez olduğuna, herkesin özen ve dikkatli bir dil kullanarak götürmek
istediği bu süreç içerisinde hadlerini aşan bu idarecilere gerekli
dersin verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
19.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Yenikapı başta olmak
üzere 81 ilde yapılan mitinglere katılan, destek veren, bu darbe
girişiminde olağanüstü bir tavır ortaya koyan yüce milleti
saygıyla, sevgiyle selamladığına ve Türkiyenin bir
taraftan FETÖ ile mücadele ederken diğer taraftan PKK terör örgütüyle de
mücadelesini sürdüreceğine ilişkin açıklaması
20.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, Kumpas, Ergenekon, Balyoz, Askerî Casusluk
davaları mağdurlarının hukuksal haklarının iadesi
konusunun çözüme kavuşturulmasını ve önümüzdeki hafta içerisinde
gündeme alınmasını beklediklerine ilişkin
açıklaması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak ve 22 milletvekilinin, turizm sektöründe
çalışanların sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/292)
2.-
Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil ve 20 milletvekilinin, Hükûmetin ODTÜye
yönelik ortaya koyduğu iddiaların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/293)
3.-
Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer ve 22 milletvekilinin, Marmara
Bölgesinde ve özel olarak Tekirdağ ilinde hava kirliliği ve hava
kirliliğinin neden olduğu sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/294)
B)
Önergeler
1.-
Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, (2/470) esas numaralı
Muhtar Ödenek ve Sosyal Güvenlik Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/54)
VI.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris
Baluken tarafından, 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen darbe
girişimi kapsamında görevden alınan savcı ve hâkimlerin KCK
operasyonları başta olmak üzere yargılama yaptıkları
davalarla ilgili şaibelerin açığa çıkarılması,
davaların iptalinin yolunun açılması amacıyla 5/8/2016
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
9 Ağustos 2016 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Karadağın Kuzey Atlantik Antlaşmasına
Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/742) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 407)
2.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Su Temini ve Yönetimine İlişkin
Hükümetlerarası Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/719) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 406)
3.-
Nükleer Enerjinin Barışçıl Amaçlarla Kullanımına Dair
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/475) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 208)
4.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Surinam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Dostluk ve İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/337) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 35)
5.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Ulaştırma Altyapısı ve Denizcilik Alanında
İşbirliği Mutabakat Zaptının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/407) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 83)
VIII.-
OYLAMALAR
1.-
(S. Sayısı : 407) Karadağın Kuzey Atlantik
Antlaşmasına Katılımına İlişkin Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
2.-
(S. Sayısı : 208) Nükleer Enerjinin Barışçıl Amaçlarla
Kullanımına Dair Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının oylaması
IX.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Diyarbakırda bir
öğrencinin kaldığı yurttan atılmasına ve bursunun
kesilmesine ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif
Çağatay Kılıçın cevabı (7/6145)
2.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, spor kulüplerinin borçlarına
ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıçın
cevabı (7/6146)
3.-
İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi Yönterin, 2015-2016 eğitim
öğretim yılında üniversite öğrencilerinin yurt
olanaklarına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif
Çağatay Kılıçın cevabı (7/6410)
4.-
Zonguldak Milletvekili Şerafettin Turpcunun, 2002-2016 yılları
arasında KOSGEB tarafından Zonguldakta sağlanan desteklere
ilişkin sorusu ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlünün
cevabı (7/6693)
5.-
Bingöl Milletvekili Hişyar Özsoyun, Bingölde faaliyet gösteren taş
ocaklarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Mehmet Özhasekinin cevabı (7/6703)
6.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın, 2015 yılında
Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Mardin, Batman,
Şırnak, Hakkâri ve Van illerinden yapılan ihracata ilişkin
sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekcinin cevabı (7/6826)
9 Ağustos 2016 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ), Sema
KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 123üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, 15 Temmuz 2016
darbe girişimi hakkında söz isteyen Burdur Milletvekili Sayın
Reşat Peteke aittir.
Süreniz beş dakika Sayın Petek.
Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Burdur Milletvekili Reşat Petekin, 15 Temmuz 2016 darbe girişimine
ilişkin gündem dışı konuşması
REŞAT PETEK (Burdur) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, televizyonları başında bizleri dinleyen aziz
milletim; sözlerime başlarken sizleri ve gazi Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum. Hâkimiyet milletindir. ilkesine olan inancıyla 15
Temmuz darbe girişimine karşı bombaların,
kurşunların altında Meclisimizi açık tutan başta
Meclis Başkanımız İsmail Kahraman Bey olmak üzere
farklı partilerimizden değerli milletvekillerimizi gönülden tebrik
ediyorum. Vatanımıza, bayrağımıza, cumhuriyetimize,
demokrasimize sahip çıkan, sokakları, meydanları,
havaalanlarını doldurarak darbecilere haddini bildiren şerefli
milletimizi saygıyla selamlıyorum. Canlarını feda ederek
istiklal ve istikbalimizi kurtaran, şu an bu kürsüde özgürce
konuşmamızı sağlayan kahraman şehitlerimizi minnet,
şükran ve rahmetle anıyorum. Aynı yüce idealler için bedenlerini
feda eden gazilerimize şükranlarımızı sunuyor, acil
şifalar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, darbecilerin boy
hedefi Biz bu yola kefenimizle çıktık. diyerek dik duran ve
milletimizi direnmeye davet eden siyasi parti genel
başkanlarımızla birlikte Yenikapıda birlik ve beraberlik
mesajlarını tüm dünyaya ileten Cumhurbaşkanımıza
şükranlarımızı arz ediyoruz. Darbe girişiminin ilk
saatlerinden itibaren konvoyu kurşunlara hedef olsa da milletimizin
şanlı direnişine öncülük eden Başbakanımıza,
darbecilere karşı demokrasiyi birlikte savunan siyasi partilerimizin
çok değerli genel başkanlarına ve milletvekillerimize yine
şükranlarımızı sunuyorum. Darbecilere karşı hak
ve özgürlüğümüzden yana, demokrasiden yana tavizsiz tavırlarıyla
darbenin önlenmesinde çok önemli rol üstlenerek başarılı bir
sınav veren medyamızı da burada saygıyla selamlıyorum.
Milletine ihanet etmeyen demokratik sistemin, siyasi otoritenin emrinde
Haşhaşi FETÖ militanlarına karşı mücadele veren
kahraman askerlerimizi ve kahraman polislerimizi de gönülden tebrik ediyorum,
gönülden kutluyorum. Darbelerle ezanların susturulduğu dönemlerden
ezan ve selalarla darbelerin önlendiği bir döneme geçişte büyük
emekleri geçen Diyanet İşleri Başkanımız ve
teşkilatını da bu tarihî duruşlarından dolayı
tebrik ediyor, yine kendilerine teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Değerli milletvekilleri, 15 Temmuzda
darbecilere karşı hep birlikte şanlı direnişimizi
gösterdik, istiklalimizi sağladık, istikbalimizi kurtardık.
Vatanımıza, bayrağımıza, cumhuriyetimize,
demokrasimize hep birlikte sahip çıktık, ortak bildiriyle de
duruşumuzu bütün dünyaya duyurduk. 7 Ağustos Yenikapı
Mitingimizle de güçlü Türkiye yolunda en güzel uzlaşma örneğini
gösterdik. Yenikapı Mitingi ve aynı anda bütün vilayetlerimizin Al
bayraklarımızla donatılmış meydanlarında
sağladığımız tek vatan, tek bayrak, tek millet, tek
devlet sloganlarıyla bütün siyasi partilerimizin sağladığı
birliktelik demokraside olması gereken uzlaşma kültürüne yeni bir
kapı açmıştır. Bu kapıyı hep açık tutmak,
milletimizin karşı karşıya olduğu sorunlarla
mücadelede farklılıklarımızdan güç almayı
sağlamaya hep birlikte devam etmeliyiz. Allah korusun darbe girişimi
başarılı olsaydı, bu toprakları kimlere
peşkeş çekeceklerini birlikte görüyoruz. Hiçbir parti
ayrımı yapmadan bedelini hep birlikte hepimize ödeteceklerdi. Öyleyse
hep birlikte olarak cumhuriyetimize, demokrasimize, bayrağımıza,
ezanımıza, vatanımıza sahip çıkmaya devam edelim.
Demokrasi ve hukuk devleti ilkelerinden taviz vermeden yolumuza birlikte devam
edelim. İşi ehline verme ilkesinden hareketle devlet
kurumlarında ehliyet ve liyakatin temel kriter olarak dikkate
alındığı, aksi durumların şeffaf biçimde
denetlendiği mekanizmalarımızı kuvvetlendirelim ve
açık tutalım.
Çok değerli milletvekillerim, inşallah bu
uzlaşı ruhu içinde geleceğimizin daha aydınlık,
barış ve huzur içinde birlikte yaşama ortamının
sağlanabilmesi için el ele, gönül gönüle bu birlikteliğimizi devam
ettirerek yolumuza devam edelim diyorum, şehitlerimizi bir kez daha
rahmetle anarken gazilerimize de Cenab-ı Hakktan şifalar diliyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Petek.
Gündem dışı ikinci söz,
kapatılan üniversitelerdeki öğrencilerin sorunları hakkında
söz isteyen Uşak Milletvekili Sayın Özkan Yalıma aittir.
Süreniz beş dakika Sayın Yalım. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
2.-
Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, kapatılan
üniversitelerdeki öğrencilerin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Çok teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli Divan, çalışma
arkadaşlarım, hepinize merhabalar ve bizi izleyen Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarımıza sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
İlk önce, 15 Temmuzu kesinlikle unutmadık,
unutmayacağız. Her türlü darbenin karşısında
olduğumuzun, özellikle, altını tekrar çizmek istiyorum.
Şu ana kadar gündemimiz oldukça yoğun. Bu
sıkıntılardan birkaç tanesi, en önemlisi şu anda
kapatılan 15 adet üniversite var bu üniversitelerde eğitim gören
çocuklarımızın, öğrencilerimizin durumu. Biliyorsunuz, 15
tane üniversitede toplamda 56.703 öğrencimiz var. Bu öğrencilerimizin
-ilk açıklamadan sonra, YÖKün yaptığı ilk açıklamadan
sonra- nerelere yerleştirilecek oldukları belirtilmişti ve bu
açıklamalar yapıldı. Örneğin, İzmirdeki Gediz
Üniversitesinin belirli bir bölümü Kâtip Çelebi Üniversitesine, hukuk bölümü 9
Eylül Üniversitesine geçirilecekti, ancak geçirilecek olan üniversitelerin hem
öğrencilerinden hem de rektörlerinden gelen itirazlar sonucu şu anda
bunun askıya alındığını görmekteyiz. Bir an önce
bu mağduriyetin giderilmesini talep ediyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanı, Başbakan ve
Millî Eğitim Bakanı aynen şu açıklamayı yapmıştı,
kapatılan üniversitelerdeki bütün öğrencilerin kesinlikle
mağduriyete uğramayacaklarının altını
çizmişlerdi. Biz de burada şu anda bütün öğrencilerden ciddi
derecede telefonlar alıyoruz, gerekli görüşmeleri yapıyoruz,
bunların sorunlarını sizlere dile getirmek istedik.
İlk önce, biliyorsunuz -kapanan üniversiteler
15 tane- Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliği madde
25, 26 ve 27ye göre her vakıf üniversitesinin bir garantör üniversitesi
var kurulmadan önce. Onun için bu kapatılan üniversitelerin kanunda
gerektiği gibi, örneğin Gediz Üniversitesinin kesinlikle Dokuz
Eylüle, bu Gediz Üniversitesindeki öğrencilerin Dokuz Eylüle ve diğer
vakıf üniversitelerinin de baştan, açılırken garantör
üniversitelerinde gerekli eğitimlerini bundan sonraki süreçte alması
gerektiğinin özellikle altını çiziyoruz.
Şimdi, gelelim öğrencilerden şu ana
kadar nasıl sorunlar geldi ve de bunların çözümüyle ilgili Sayın
Millî Eğitim Bakanından bir an önce adımlar atılması
gerektiğinin altını çiziyoruz. Evet, öğrencilerimiz bize
neyi anlattı?
İlk önce şunu çok özellikle belirtmek
istiyorum, bakın, bu çok önemli: Bu kapatılan üniversitelerdeki
öğrencilerimize artık Türk Silahlı Kuvvetlerinden mesajlar
gelmeye başladı ve de askere çağrılıyor. Yani
bunların şu anda üniversitelerle ilişkisi kesildiğinden son
sınıftaki öğrencilerin askere
çağrıldığını kendilerince ifade ettiler. Ve de
bursları artık kesildi. Bundan sonraki geçecek oldukları
üniversitelerde
Tabii ki nereye geçecekleri de şu anda, malum, henüz daha
belli değil. İnşallah bütün öğrencilerimizin ve de
ailelerin daha fazla zorlanmaması adına, ekonomik
şartlarının daha da zorlanmaması adına okudukları
illerde en yakın üniversitelere, kendi bölümlerine aktarılırlar.
Şunu da özellikle belirtmek istiyorum: Bu
öğrencilerin toplu ulaşım kartları bile
kapatılmış yani geçersiz duruma düşürülmüş. Aynı
şekilde, bu öğrencilerimizin gittikleri yaz okullarında,
biliyorsunuz, ücretlerini ödemişlerdi, bunlara devam edemiyorlar,
ücretlerini de geri alamıyorlar. Diplomalarında ne yazacağının
-kendileri çok tedirgin- da bir an önce netleştirilmesini istiyorlar.
Staja başlayamıyorlar veya başlayanların da SGKları
ödenmediğinden dolayı stajları geçersiz sayılıyor.
Bundan dolayı da bir an önce özellikle Sayın Millî Eğitim
Bakanımızın ve de Cumhurbaşkanının
talimatıyla, bu öğrencilerimizi çok daha fazla merak içinde
bırakmamak için, YÖK tarafından, kapatılan 15 üniversitedeki
bütün öğrencilerimizin durumunu netleştirelim. Bir an önce bu garantör
üniversitelerine yerleştirilip ve de kendi bölümlerinde geri kalan
yıllarını tamamlayıp bir an önce de başarılı
öğrencilerimizin diplomalarını almasını
sağlamamız gerekiyor çünkü bu öğrencilerin bu üniversiteleri
seçerken herhangi bir suçu yok biliyorsunuz.
Bizim buradaki en net çözüm önerimiz şu olacaktır:
Kapatılan 15 üniversitenin bir an önce kamu üniversitesi hâline getirilip
bu öğrencilerimiz, kendi üniversitelerinde, kendi mekânlarında, kamu
üniversitesi olarak, yeni üniversite adıyla, yeni rektörüyle, yeni
yönetimiyle öğrenimlerini devam ettirip diplomalarını bir an
önce almalıdır; onun için bir an önce gerekenin
yapılmasını rica ediyoruz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yalım.
Gündem dışı üçüncü söz, yine
aynı konuda yani kapatılan üniversitelerdeki öğrencilerin
sorunları hakkında söz isteyen Manisa Milletvekili Sayın Erkan
Akçaya aittir.
Süreniz beş dakika.
Buyurun Sayın Akçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
3.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, kapatılan üniversitelerdeki
öğrencilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kapatılan üniversitelerin
öğrencilerinin yaşadıkları sorunlar hakkında gündem
dışı söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
15 Temmuzdaki hain darbe girişiminin
ardından Fethullah terör örgütüyle irtibatlı görülen 15 vakıf
üniversitesi kapatılmıştır. Kapatılan
üniversitelerdeki öğrencilerin devlet üniversitelerine veya vakıf
üniversitelerine yerleştirilmesine ilişkin uygulamalarda
Yükseköğretim Kurulu yani YÖK yetkili
kılınmıştır. Söz konusu kararın uygulanması
için ilk YÖK kararı 28 Temmuz 2016da alınmış,
kapatılan üniversitelerdeki öğrencilerin hangi okullara
yerleştirileceği belirtilmiştir.
Bu karar kamuoyunda tartışmalara sebep
olurken YÖK 3 Ağustosta yeni bir karar açıklamıştır.
Buna göre, öğrenciler her ne kadar yerleştirildikleri üniversitelerin
diplomalarını alacak olsalar da diplomalarında ilk kayıt
oldukları üniversitelerin isimlerinin yazılı
olacağını açıklamıştır. Bu kararla
öğrencilere yatay geçiş imkânı verilirken 4 Ağustos tarihli
son YÖK kararındaysa Kapatılan vakıf yükseköğretim
kurumlarındaki öğrencilerin üniversiteye girmiş oldukları
yıl aldıkları puanlar esas alınarak yeniden
yerleştirilmesine karar verilmiştir. denilmektedir.
Değerli milletvekilleri, bir hafta içerisinde
aynı konuda 3 kez karar almak zorunda kalan YÖK, krizi iyi
yönetememektedir. Kanun hükmünde kararnameden sonra, kapatılan
üniversitelerle ilgili yapılan açıklamalar hiçbir mağduriyet oluşmayacağı
yönündeydi. Ancak, YÖK kararlarıyla yeni mağduriyetler ortaya
çıkmıştır. YÖK, mağduriyetleri gidermek yerine bu
mağduriyetleri artıran yeni düzenlemeler yapmıştır.
YÖKün acilen endişeleri gideren açıklama yapması yerinde
olacaktır. Son YÖK kararı gereği, üniversiteye yerleştikleri
puanlarla yeniden yerleştirmeye tabi tutulacak olan 50 bin öğrenci
büyük bir mağduriyet yaşamaktadır. Öte yandan,
yerleştirilecekleri yeni üniversitelerde ne gibi külfetlerle
karşılaşacakları da belirsizdir. Öğrenciler bu
okulları tercih ederken üniversitelerin ücretleri, aile bütçeleri, ev
kiraları, yurt ücretleri gibi maliyetleri dikkate alarak
kararlarını vermişlerdir. Çoğu öğrenci yurtlarla dört
yıllık anlaşma yapmış ve bir kısmı
ücretlerini ödemiştir. Ayrıca, bu öğrenciler intibak süreciyle
gittikleri okullarda daha önce almış oldukları derslerin
sayılmaması ihtimaliyle üniversite eğitimlerinin uzaması
tehlikesiyle karşı karşıyadır. Öğrencilerin
kazanılmış hakları vardır. Bu hakları nedeniyle
en azından bulundukları şehirlerde eğitimlerine devam
etmelerinin sağlanması gerekir. Garantör üniversitelerin
kapatılan üniversitelerdeki öğrencilerin eğitimlerini
tamamlaması sağlanmalıdır. Garantör üniversitelerdeki
öğretim üyeleri ve elemanlarının kapatılan üniversitelere
gelerek burada ders vermeleri sağlanmalıdır. Aslında bu
kapatılan üniversiteler için alınması gereken en doğru
karar, bunlar kapatıldıktan sonra bir devlet üniversitesi adı
altında ve başka isimlerle ve kadrolarındaki FETÖcülerin
temizlenmesi suretiyle hizmetine, faaliyetine devam etmesidir.
İkinci konu diploma. YÖK, öğrencilerin
diplomalarında kapatılan okullarının da yer
alacağına karar vermiştir. Bu karar hukuk devleti ilkesiyle
bağdaşmamaktadır. Suç şahsidir, suçun cezası da sadece
failini bağlar. Kapatılan üniversitenin isminin diploma ve
kayıtlarda geçmesi pek çok masum öğrencinin FETÖyle
ilişkilendirilmesine sebep olacaktır. Hukuk ve adalet suçluyla
suçsuzu ve mağduru ayırt etme faaliyetidir.
Başka bir üniversitenin öğrencisi olup da
yaz okulu için kapatılan üniversitelerde eğitimlerine devam eden,
buralara ders ücretlerini yatıran öğrenciler vardır; bunlar da
bir mağduriyete düşmüştür.
Bir diğer konu tıp fakültesindeki intern
öğrencilerin durumudur. Zorlu bir eğitimin ardından mezuniyet
aşamasına gelmiş bu öğrenciler başka şehirlere mi
gönderilecek belli değildir.
Önemle belirtmek istiyorum ki bu okullardaki
öğrencilerin tamamının FETÖ mensubu olduğu
imajını ortaya çıkaracak genellemeci uygulamalardan özenle
kaçınılmalıdır. YÖK ciddi bir sınavdan geçmektedir,
soru ve sorun çoktur. Öğrencilerimiz üniversite tercihlerini YÖK
onayıyla ÖSYM kılavuzunda yer alan okullardan
yapmıştır. Bu tercihlerin güvencesi idare ve devlettir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) Sonuç olarak, 50 bin
öğrenci ve aileleri çaresizce beklemektedir. Süreç öğrencilerin ve
ailelerinin aleyhine işlemektedir.
BAŞKAN Sayın Akçay,
tamamlayınız lütfen; açıyorum mikrofonunuzu.
ERKAN AKÇAY (Devamla) YÖKün de bir an evvel
mümkün olduğunca bu mağduriyetleri giderecek önlemleri yeni
öğretim yılı başlamadan bir an evvel almasında büyük
fayda vardır.
Bu düşüncelerle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Sayın milletvekilleri, şimdi, gündeme
geçmeden önce, sisteme giren ilk 15 sayın milletvekiline 60a göre
yerlerinden bir dakika söz vereceğim, daha sonra sayın grup
başkan vekillerine istemleri hâlinde söz vereceğim.
Sırasıyla sayın milletvekillerinin mikrofonunu açıyorum.
Sayın Arıktan başlayalım.
Buyurun Sayın Arık.
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, kapatılan üniversitelerdeki
öğrencilerin sorunlarına ve devlet üniversitelerinin
garantörlüğünün neyi kapsadığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri) Sayın Başkan,
bilindiği üzere 15 vakıf üniversitesi kapatıldı.
Yaklaşık 65 bin öğrencimiz ve aileleri şu an büyük bir
endişe içerisinde. Aileler, devleti yönetenlerin fark edemediği bu
tehlikeyi kendilerinin fark etmesinin mümkün olmadığını
vurgulayarak FETÖcü olmadıklarını, çocuklarını da
FETÖcü olsun diye bu okullara göndermediklerini, devlet güvencesinde
açılan bu okullara çocuklarını yanlarında okumaları
veya puanları bu okullara yettiği için gönderdiklerini ifade
ediyorlar. Erciyes Üniversitesi garantörlüğünde kurulan Melikşah
Üniversitesi kapatıldı ve yerleşkesi Erciyes Üniversitesine
devredildi. Öğrencilerin yeniden tercih yapacakları belirtiliyor.
Öğrencilerin burs ve kredileri kesildi. Üniversite ücretlerini ödemekte
sıkıntı çeken aileler çocuklarını başka bir kentte
okutamayacaklarını vurguluyorlar. Devlette
devamlılığın esas olduğunu hatırlatarak,
Sayın Başbakana masum aileler ve öğrenciler adına sormak
istiyorum: Devlet üniversitelerinin garantörlüğü binaların devriyle
mi sınırlıdır yoksa öğrencilerin eğitiminin devamlılığını
kapsamamakta mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Benli
2.-
İstanbul Milletvekili Fatma Benlinin, 7 Ağustosun insanların
vatanları için tek yürek olabildiğini gösterdiği tarihî bir gün
olduğuna ve 81 ilde demokrasi ve şehitler mitinglerine katılan
tüm vatandaşlara teşekkür ettiğine ilişkin
açıklaması
FATMA BENLİ (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
7 Ağustos, insanlarımızın tüm
farklılıklarını bir yana bırakarak vatanları için
tek yürek olabildiğini gösterdiği tarihî bir gündür. 81 ilde
demokrasi ve şehitler mitinglerine katılan tüm
vatandaşlarımıza, özellikle Yenikapıda mitinge
katılan Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza,
Meclis Başkanımıza, muhalefet liderleri Kemal
Kılıçdaroğlu ile Devlet Bahçeliye ve tüm
vatandaşlarımıza teşekkür ediyorum. Çünkü, 7 Ağustos,
vatanları için canlarını feda etmekten çekinmeyen
şehitlerimizin, Kolum, bacağım gitse de sorun değil. Bir
canım var, versem de ne olur? Yeter ki bu ülkede başımız
dik yaşayalım. diyen gazilerimizin
onurlandırıldığı bir gündür. 7 Ağustos, 15
yaşında bu ülke için canını veren Halil İbrahimlerin,
16 yaşında ölüme yürüyen Mahirlerin, 67 yaşında şehit
olan Cemal amcaların, atılan bombadan cesetleri kömürleşmiş
polislerimizin, vücudunda 30 kurşun olan Ömer Halisdemirin
yaşadıklarının boşuna olmadığını,
hiçbir hain odağın Türkiye'de bir daha asla başarılı
olamayacağını gösteren
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gürer
3.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğdenin sulama suyu
sorununa ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Niğde ilinde sulama suyu önemli sorundur.
Kıraç alanların yıllardır sulama suyu beklentisi devam
etmektedir. Ziyaret ettiğim Niğde Merkez Himmetli köyünün; Bor
Karanlıkdere köyünün, Bor Halaç köyünün; Çiftlik Asmasız köyünün;
Ulukışla Maden köyünün, İmrahor köyünün, Gedelli köyünün,
Tepeköy köyünün, Şeyhömerli köyünün, Kolsuz köyünün, Hasangazi köyünün,
Karacaören köyünün, Horoz köyünün gölet beklentileri devam etmektedir.
Niğde Çavdarlı köyü, Dikilitaş köyü, Orhaniye, Kiçağaç
köylerinde de Misli Ovasında da sulama suyu sorundur. Emirler Köyü
kapalı sisteme geçilmesi, Ulukışla Porsuk Göletine
Acıpınarın bağlanması, Darboğaz Göleti su kaçağının
önlenmesi yıllardır çözümlenmesi beklenen sorunlardır.
Sayın Bakana yönelttiğim sorulara verdiği yanıtlarda
programa alındığı belirtilmekte ancak bugüne kadar bunlarla
ilgili yapılan çalışma yoktur. Bir an önce bu
çalışmanın yapılması beklentidir. Ayrıca Misli
Ovasında elektrikle kuyulardan su çıkarılmakta, çiftçiler bu
anlamda mağdur olmaktadır. Bölgeye sulama suyunun Ecemişten
getirilerek sulama suyunun da bu yolla çözülmesi beklentidir.
BAŞKAN Sayın Tümer
4.-
Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümerin, sözleşmeli öğretmen
alımlarının 2016 yılından önce KPSSye girmiş
olan adayları da kapsaması ve 2010 KPSSyle ilgili soruşturmada
emeğiyle sınavı kazananların hak ve hukukunun
korunması gerektiğine ilişkin açıklaması
ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) Sayın
Başkan, başvuruları dün başlayan sözleşmeli öğretmenlikte
aranan şartlara bakıldığında 2016 yılı Kamu
Personeli Seçme Sınavında atanacağı alan için puan türleri
itibarıyla 50 ve üzerinde puan almış olma şartı
getirilmiştir. Bu durum geçtiğimiz yıllarda gerçekleşen
KPSS sınavına girip 50 ve üzerinde puan alanlar için hayal
kırıklığı yaratmıştır. Adalet ve
hakkaniyetin sağlanması adına başvuru süresi 11
Ağustosta sona erecek öğretmen alımları 2016
yılından önce KPSSye girmiş olan adayları da
kapsamalıdır.
Öte yandan, tamamı iptal edilen 2010 KPSS 150
bin memurda endişe ve korkuya neden olmuştur. 2010 KPSSyle ilgili
yapılan soruşturmada şüpheli olarak yer alan kişilerin
memurlukları sonlandırılabilir ancak emeğiyle
sınavı kazanan ve memur olarak atanan masum
vatandaşlarımızın hak ve hukuku mutlak surette
korunmalıdır.
BAŞKAN Sayın Akyıldız
5.-
Sivas Milletvekili Ali Akyıldızın, 15 Temmuz darbe
kalkışmasında halkın demokrasiye sahip
çıkmasını yaptığı yayınlarla duyuran
basın emekçilerinin ve televizyon kanallarının
haklarının göz ardı edilemeyeceğine ilişkin
açıklaması
ALİ AKYILDIZ (Sivas) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
15 Temmuz darbe kalkışmasında
kayıtsız şartsız vatanının, devletinin ve
milletinin yanında olan, demokrasinin yanında saf tutan ve darbe
kalkışmasına karşı âdeta gövdelerini siper eden,
halkın sokaklara çıkarak demokrasiye sahip çıkmasını
yaptığı yayınlarla duyururken canlarını ortaya
koyan, uykusuz, yorgun ve belki de günlerce evlerine gitmeden kurşunlara
hedef olan çalışkan basın emekçilerinin ve televizyon
kanallarının haklarını göz ardı edemeyiz.
Televizyonlar frekans kiralama yöntemiyle yayın yaptıkları için
özellikle de Anadoluda yerel bazda yayın yapan kanallar ayakta durmakta
bile zorlanmaktadırlar. Bu nedenle bu kuruluşlara hem teşekkür
etmek hem de bir can suyu vermek amacıyla birer aylık TÜRKSAT fatura
tutarının karşılanmasını ve ayrıca
yayın kuruluşlarının yöneticilerine ve
çalışanlarına birer aylık maaş
karşılığı ikramiye verilmesini Sayın
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanına ve Hükûmete
öneriyorum.
Saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Çakırözer
6.-
Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözerin, 15 Temmuz darbe
girişimi sonrasında gösterilen dayanışmanın demokrasi,
temel hak ve özgürlükler ve hukuk devletinin gelişmesi noktasında da
gösterilmesi gerektiğine ve akademisyenlerin, aydınların ifade
özgürlüklerinin korunmasının demokrasi için hayati önem
taşıdığına ilişkin açıklaması
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Sayın
Başkan, Eskişehir Anadolu Üniversitesinden 21 akademisyen
Barış İçin Akademisyenler Bildirgesine imza attıkları
gerekçesiyle disiplin soruşturmasının açılmasından
altı buçuk ay sonra açığa alındılar. Bu bildirinin
içeriğine katılmadığımız unsurlar olmakla
birlikte akademisyenlerimizin, aydınlarımızın ifade
özgürlüklerinin korunması demokrasimiz için hayati önem
taşımaktadır.
15 Temmuz darbe girişimi sonrasında
gösterdiğimiz dayanışmayı ülkemizde demokrasi, temel hak ve
özgürlükler ve hukuk devletinin gelişmesi noktasında da
göstermeliyiz. Açığa alınan akademisyenlerin bu konuda yapmak
istedikleri basın toplantısının OHAL bahanesiyle
engellenmesi de ifade özgürlüklerinin bir kez daha ellerinden
alınması anlamına gelir. Yargıdan yürütme durdurma
kararı alan bir akademisyen de hâlâ görevine iade edilmemiş
bulunmaktadır. Hem bu akademisyenlerin hem de aralarında 81 yaşında
olan Sayın Profesör Doktor Öget Öktem Tanörün bir an önce görevlerine
iade edilmeleri ortak dileğimizdir.
BAŞKAN Sayın Durmuşoğlu
7.-
Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, 7 Ağustos Pazar
günü 81 ilde din, dil, ideoloji, cinsiyet, ırk ayrımı yapmadan
meydanlarda buluşan, birlik ve beraberliğimizi dünyanın dört bir
yanına haykıran tüm vatandaşları yürekten
kutladığına ve bir kez daha 15 Temmuz girişiminde
şehit olanlara Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) 7
Ağustos Pazar günü 81 ilimizde din, dil, ideoloji, cinsiyet ırk
ayrımı yapmadan meydanlarda buluşan, tek bayrak, tek devlet, tek
millet, tek vatan diyerek birlik ve beraberliğimizi dünyanın dört bir
yanına haykıran tüm vatandaşlarımızı yürekten
kutluyorum.
Sayın Cumhurbaşkanımızın
söylediği gibi gazamız mübarek olsun. Fethullahçı terör
örgütünün 15 temmuz gecesi kalkıştığı büyük ihanete
karşı Çanakkale ruhunun hâlâ var olduğunu ve sonsuza kadar da
varlığını sürdüreceğini gösteren büyük milletimiz,
umudunu Türkiyeye bağlamış tüm dost ülkelere güven verirken,
gözünü bu kıymetli topraklara diken düşmanların da yüreklerine
korku salmıştır. Ulubatlı Hasanın, Nene Hatunun,
Sütçü İmamın tarihteki yeri ne kadar önemliyse, bundan sonra da Ömer
Halisdemirin, Şerife Bozun, Metin Doğanın yeri bizim için
aynıdır. Gözünü kırpmadan tankların üzerine yürüyen,
göğsünü kurşuna siper eden kahramanlarımızı asla
unutmayacağız, unutturmayacağız.
Bu vesileyle, bir kez daha, 15 Temmuz darbe
girişiminde şehit olan tüm vatandaşlarımıza Allahtan
rahmet, gazilerimize acil şifalar diliyor; FETÖ denen ihanet
şebekesine mensup olan soysuz ve hainleri de şiddetle lanetliyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Akaydın
8.-
Antalya Milletvekili Mustafa Akaydının, 15 Temmuz darbe
girişiminin daha adil, özgür ve demokrat bir ülke yaratmak için
fırsat olmasını dilediğine ve FETÖ
yapılanmasının devlete sızmasıyla ilgili siyasi
sorumluların da sorgulanması gerektiğine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; Türk toplumunu derinden yaralayan 15 Temmuz
darbe girişiminin daha adil, özgür ve demokrat bir ülke yaratmak için
fırsat olmasını diliyorum.
Değerli milletvekilleri, kırk-kırk
beş yıldır devlet örgütünde yerleşen FETÖ yapılanmasının
devlete sızdığını değil bilinçli olarak
yerleştirildiğini hepimiz biliyoruz. Rabbim ve milletim beni
affetsin. tümcesiyle geçiştirilemeyecek bu sorunun siyasi
sorumlularının da sorgulanması gerekmektedir.
2007 yılından itibaren tüm üniversitelere
FETÖcü rektör atamalarını yapan Sayın Abdullah Gülün, 2005
yılında Ferhat Sarıkaya ismindeki savcıyla iş
birliği yaparak suçsuz bir rektörün tutuklanmasına, Yüzüncü Yıl
Üniversitesi Genel Sekreterinin intiharına neden olan devrin Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik ve devrin Adalet Bakanı Cemil
Çiçekin sorgulanması gerektiğini düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Arslan
9.-
Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, hukuk devletinde adaletin tam
ve eksiksiz bir soruşturma ve kovuşturma süreciyle tesis
edileceğine ve şüphelilerin ifadelerinin derhâl
alınmasını, aileleriyle görüş izninin verilmesini talep
ettiğine ilişkin açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli) Adalet ve
İçişleri Bakanına soruyorum: Hukuk devletinde adalet, tam ve
eksiksiz bir soruşturma ve kovuşturma süreciyle tesis edilecektir.
Soruşturması geciken şüpheliler nedeniyle geciken adalet
cadı avını içinden çıkılmaz hâle getirecek ve
aileleriyle birlikte tüm toplumumuzu zanlı duruma düşürecektir.
Cemaatle bağlantısı açıkça ortaya konmadan ifadeleri
alınan, ömrü FETÖ terör örgütüne karşı mücadeleyle geçmiş
olan birçok onurlu yurtseverler, Atatürkçü asker, doktor, öğretmen ve kamu
görevlisinin aileleriyle görüşmesi yasaklanmış,
bazılarının ifadeleri hâlâ alınamamıştır.
Hukuk devletinin işleyişini sağlamak
için şüphelilerin ifadelerinin derhâl alınmasını,
aileleriyle görüş izninin verilmesini, gözaltında ya da tutuklu
bulunanların durumunun acilen ailelerine bildirilmesini talep ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
10.-
Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, süt fiyatının ve
süt teşvik primlerinin düşürülmesinin AKP Hükûmetinin çiftçiyi
desteklemediğini gösterdiğine ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Köylerde süt iadesi olarak bilinen süt teşvik
primleri, çiftçilerimize dönemler hâlinde ödenmektedir. 2015
yılının ilk üç aylık döneminde litre başına 6
kuruş olarak ödenen, daha sonraki dönemlerde 7 kuruş olarak ödenen ve
son dönemde 9 kuruş olarak ödenen soğutulmuş süt teşvik
primi bu yıl tekrar 6 kuruşa düşürülmüştür. Hatta sütünü
kooperatifler üzerinden satamayan üreticiler 5 kuruşluk süt teşvik
primi almaktadırlar.
2014 yılının ortalarından Ekim
2015e kadar süt fiyatı 1 lira 15 kuruş iken bu rakam Türkiye'nin her
yerinde azalmıştır. Örneğin bu rakam Edirnede şu an 1
lira 7 kuruşa kadar gerilemiştir. Kısaca, süt fiyatları
enflasyon artışına rağmen gerilemiştir. Türkiyede,
başta süt yemi olmak üzere her şeyin fiyatı artarken süt
fiyatının ve süt teşvik primlerinin düşürülmesi AKP Hükûmetinin
çiftçiyi desteklemediğini açıkça göstermektedir. Süt piyasasında
etkin bir destekleme mekanizmasını kuramazsak gelecekte süt
hayvancılığının gelişmesini de bekleyemeyiz.
BAŞKAN Sayın Yiğit
11.-
İzmir Milletvekili Ali Yiğitin, kapatılan üniversitelerdeki
öğrencilerin mağduriyetlerine ve bu soruna acil ve adil bir çözüm
bulunması gerektiğine ilişkin açıklaması
ALİ YİĞİT (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
15 Temmuz darbe girişiminden en çok
etkilenenlerden biri de kapatılan üniversitelerdeki öğrencilerdir. Bu
üniversitelerde okuyan öğrencilerin büyük bir bölümü tercihini
aldığı puan, maddi durumu ve yaşadığı
şehre göre yapmıştır ancak şimdi büyük bir
mağduriyet içindeler. İzmirde bu durumda olan, benim bildiğim,
birçok öğrencinin ne cemaatle ne de FETÖcülükle yakından uzaktan
ilgisi yoktur. YÖKün bu öğrencileri puanlarına göre başka
şehirlerdeki üniversitelere veya tercih etmedikleri bölümlere
yerleştirme planı yeni mağduriyetlere yol açacaktır. Bunun
için, yeni öğretim dönemine kısa bir süre kala bu soruna acil ve adil
çözüm yolu bulunmalı, gerekirse devlete devredilen üniversitelerden biri
sırf bu öğrenciler için yeniden yapılandırılarak
mağduriyetleri giderilmelidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özkan
12.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, bugüne kadar verdiği sözleri
tutmayan Avrupanın FETÖ darbe planının
şartlarını olgunlaştırmak için elinden geleni
yaptığına ve 15 Temmuz alçak darbe girişimi sonrasında
milletimizi yalnız bıraktığına ilişkin
açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Son Haçlı saldırısı olan hain
FETÖ darbe teşebbüsü dost kim, düşman kim aziz milletimize açık
seçik göstermiştir. Yetmiş yedi yıl önce Avrupa Konseyini kuran
anlaşmayı imzaladık. Avrupa yıllardır
kapısında beklettiği genç ve dinamik Türkiyeyi artık
kaybetmek üzere. Bugüne kadar verdiği sözleri tutmayan ve
ikiyüzlülüğüyle milletimizin de tepkisini alan Avrupa FETÖ darbe
planının şartlarını olgunlaştırmak için
elinden geleni yaptı. 15 Temmuz alçak darbe girişimi sonrasında
aziz milletimizi yalnız bıraktı. OHALi bir yıla
çıkaran ve otuz gün gözaltı getiren Fransaya ses çıkarmazken
Türkiye'nin üç aylık OHAL kararını eleştiri yağmuruna
tuttu, sözde Ermeni soykırımını meclislerinde
onayladı. Söz verdikleri vize muafiyetini sudan sebeplerle rafa
kaldırdı. Şimdi de, 3 milyon Suriyeli mültecileri tek
başına misafir eden ülkemize verilmesi kararlaştırılan
3 milyar avroluk yardımın durdurulmasını teklif ediyor. Tüm
bunlar, yaşlı Avrupanın milletimize karşı ihanetini
deşifre etmiştir. Avrupayı
BAŞKAN Sayın Sert
13.-
İstanbul Milletvekili Hasan Sertin, 15 Temmuz darbe girişimine
destek veren tüm hainleri ve darbeye karşı ses çıkarmayan
Batılı ülkelerin tavırlarını
kınadığına, 7 Ağustos tarihindeki Yenikapı
mitingine destek veren Kemal Kılıçdaroğlu ile Devlet Bahçeliyi
tebrik ettiğine ve Putin ile Erdoğan görüşmesinin
hayırlı olmasını temenni ettiğine ilişkin
açıklaması
HASAN SERT (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
15 Temmuz 2016 tarihinde yapılan darbe
girişiminde direkt ve endirekt olarak destek veren tüm hainleri
kınıyorum.
Yine, 7 Ağustos tarihinde yapılan
Yenikapı mitinginde destek veren ve yeni bir tarihin başlangıç
noktası olan bir günde orada olma durumunda olan Cumhuriyet Halk Partisi
Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlunu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeliyi
tebrik ediyorum.
Ayrıca, bugün hâlâ şu anda yapılmakta
olan Sayın Putin ile Sayın Erdoğanın yapmış
olduğu görüşmenin ülkemiz açısından hayırlı
olmasını temenni ediyorum.
Yine, darbeye karşı ses çıkarmayan
Batılı ülkelerin ve gelişmiş ülkelerin
tavırlarını şiddetle kınadığımı
ifade etmek istiyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Bektaşoğlu
14.-
Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun, Fethullah Gülen
Cemaatine yönelik soruşturmaların hukukun evrensel değerlerine
bağlı kalınarak, adil yargılama esaslarına göre ve
kişileri lekelemeden yürütülmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Buradan sık sık uyarıyoruz, Fethullah
Gülen Cemaatine yönelik soruşturmalar hukukun evrensel değerlerine
bağlı kalarak adil yargılanma ve kişileri lekelememe
haklarına saygıyla yürütülmelidir. Özellikle bu süreçte hukukun
kişisel öfkelere ve geçmişten gelen husumetlere alet edilmesi,
gelecekte giderilmesi mümkün olmayan sonuçlar ve mağduriyetler
doğuracaktır.
Hukuk komisyonumuza ilettiğim ve gerekli
çalışmaları yaptığımız Giresun Üniversitesi
ekseninde de yaşananlar bu dediklerime örnek teşkil etmektedir.
Üniversitede kurulan ve objektifliği tartışılan bir
komisyon marifetiyle eski rektör Profesör Doktor Aygün Attar FETÖ
soruşturmasına dâhil edilmiş, idari soruşturma adli
soruşturmaya dönüştürülerek hakkında işlem yapılmış,
ifadesi alınarak serbest bırakılmıştır.
Bir kere daha uyarıyorum: Güvenlik ve adli
makamlara gelen ihbarlar delillendirilmeden kişileri suçlama aracı
yapılmamalıdır. İlgili bakanlıklar yerel yöneticilere
süratle bu konuda uyarı içeren genelgeler göndermelidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Son olarak Sayın Özdiş
15.-
Adana Milletvekili İbrahim Özdişin, Adana ilinde FETÖ
soruşturması kapsamında birçok etüt merkezi ve öğrenci
pansiyonu gibi kurumların kapatıldığına ve bu konuda
valilere inisiyatif verilerek bir an önce değerlendirme
yapılması, hak ve hakkaniyetin korunması gerektiğine
ilişkin açıklaması
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum Millî Eğitim Bakanına: Adana ilinde
FETÖ soruşturması kapsamında birçok etüt merkezi ve öğrenci
pansiyonu gibi kurumlar kapatıldı. Suçlu olanlar bir yana benim
bizzat tanıdığım sosyal demokrat kişilerin de sahip
olduğu işletmeler kapatılmış durumda. Âdeta bir
cadı avı anlayışı içerisinde uygulama
yapılmaktadır, daha doğrusu kurunun yanında yaş da
yakılmaktadır. İlin valisiyle görüştüğümüzde valiler
bakarız, ederiz diyorlar ancak kısa zamanda herhangi bir sonuç
alamıyoruz. Valilerin inisiyatif kullanmadığını
görüyoruz. Buradan Sayın Bakana sesleniyorum: Valilere inisiyatif
verilmeli, eğitim öğretim döneminin başlayacağı
şu günlerde bir an önce değerlendirme yapılmalı,
yaşlar kurulardan ayrılmalı, hak ve hakkaniyet
korunmalıdır diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Sayın milletvekilleri, şimdi sisteme giren
sayın grup başkan vekillerine sırasıyla söz vereceğim.
Sayın Akçay, sizden başlayalım.
Buyurun.
16.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 7 Ağustos Pazar günü
Yenikapıda Türk siyasi hayatının en önemli günlerinden birinin
yaşandığına, 15 Temmuz akşamı başlayıp
Yenikapıyla taçlanan sürecin, tehditler karşısında Türk milletinin
bir ve bütün duruşuyla dosta güven, düşmana korku
saldığına ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
7 Ağustos Pazar günü Yenikapıda Türk
siyasi hayatının en önemli günlerinden birini yaşadık. Türk
milleti farklılıklarını değil, müştereklerini öne
çıkarmış, müştereklerde buluşmuştur.
Şüphesiz, en önemli müştereğimiz ay yıldızlı al
bayrağımızdır. Yenikapı Meydanında Türk milleti
bayrağımızın gölgesinde bir araya gelmiş,
bağımsızlığını, birliğini ve
bütünlüğünü bütün dünyaya bir kez daha haykırmıştır.
15 Temmuz akşamı başlayıp Yenikapıyla taçlanan süreç,
tehditler karşısında Türk milletinin bir ve bütün duruşuyla
dosta güven, düşmana korku salmıştır. 23 Nisan 1920deki,
29 Ekim 1923teki kazanımlarına Yenikapıda bir kez daha sahip
çıkılmıştır. 15 Temmuzdan Yenikapıya kadar geçen
sürede Türk milletinin tutumu, ülkemizin bölünmez bütünlüğünün
teminatı ve tescilidir. Vatanımızın selameti için bu tutumu
doğru ve yerinde kullanmamız gerekmektedir.
Konuşmamı Sayın Genel
Başkanımızın 7 Ağustosta Yenikapıdan
yaptığı şu çağrıyla bitirmek istiyorum:
Müştereklerimiz, farklılıklarımızdan daha çoktur.
Ecdadımızın hayır duaları, şehitlerimizin
hatıra ve vasiyetleri hepimizin namusuna emanettir. Birliğimizi
kıskançlıkla, kararlı bir şekilde korumalıyız.
Kutuplaşma ve cepheleşmeleri bıçak gibi kesmeliyiz.
Şehitlerimizin ruhları, şehit analarının
gözyaşları, yetimlerin yürek yaraları, nesillerin gelecek ümitleri
bizimledir, yanımızdadır ve aramızdadır. Sizler darbe
heveslerini teröristlerin kursaklarında bıraktınız. Devlete
ve millete meydan okuyan çürümüşleri elinizin tersiyle ittiniz. Bu nedenle
15 Temmuz bir milat, bir dönüm noktasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Ek sürenizi
veriyorum Sayın Akçay.
Buyurun,
tamamlayınız.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yeni bir sayfa açalım;
millî bir uzlaşmayla, hukukun üstünlüğünü gözeterek, insan hak ve
özgürlüklerini muhafaza ederek geleceğin yol haritasını çizelim.
Türkiye'nin tarihsel haklarını lekelemeye cüret edenleri
şaşkına çevirelim. Vatan sahipsiz değildir, millet yetim
değildir, devlet öksüz değildir. İçten ve dıştan
kuşatılan Türkiye, iman, sadakat ve sevda dolu millî kalplerle
yükselecek, yükseldikçe başı arşa değecektir. 15 Temmuzda
yaptınız, bundan sonra da çemberi yaracak ve ülkeyi kurtaracak olan
gene sizlersiniz. Başarmaktan başka çaremiz yoktur,
bağımsız yaşamaktan başka seçeneğimiz yoktur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Akçay.
Sayın Baluken,
buyurunuz.
17.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Yenikapı mitingine
katılan halk kitlesinin darbe karşıtı olan ruhunu,
demokrasiye olan bağlılığını ve fedakâr tutumunu
kutladığına, halkın darbe karşıtı, demokrasi
yanlısı tutumunu siyasi liderlerin ve Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğanın doğru okuması gerektiğine ve Hakkâri
ile Şırnak illerinin oradaki halka sorulmadan ilçe
yapılmasının bu kentleri bitirmeye yönelik bir anlayış
olduğuna ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, 7
Ağustos tarihinde İstanbul Yenikapıda darbe
karşıtlığı amacıyla Cumhurbaşkanı
başkanlığında üç siyasi partinin katılımıyla
bir miting gerçekleştirilmiştir. Bizler, öncelikle, bu mitinge
katılan halk kitlesinin gerçekten darbe karşıtı olan
ruhunu, demokrasiye olan bağlılığını ve fedakâr
tutumunu kutluyoruz. Yenikapıda bulunan halk 15 Temmuz darbe
girişiminin ülkeyi götüreceği karanlığı görmüş ve
tam demokrasi mesajını bütün içtenliğiyle ortaya koymuştur.
Ne yazık ki sahnede ve
hemen sahne önünde ortaya çıkan görüntüler ya da siyasi liderlerin ortaya
koyduğu tutumlar, oradaki halkın ortaya koymuş olduğu
mesajların doğru değerlendirilmediği şeklinde bizde
büyük bir kaygı uyandırmıştır. Biz, Türkiye siyasi
tarihi açısından Yenikapıdaki halkın darbe
karşıtı tutumunu anlamayan, bu anlamda 79 milyonu
kapsayıcı mesajları orada ortaya koyamayan bu tutumu Türkiye
siyasi tarihi açısından büyük bir talihsizlik ve büyük bir
yanlış olarak değerlendiriyoruz. Ülkeyi darbenin
eşiğine getiren militarizmin sahnede boy göstermiş olması
başlı başına büyük bir çelişkidir.
Yine, Kürtler ve Aleviler başta olmak üzere, bu
ülkedeki farklı kimliklerin ve halkların haklarının teslim
edilmesi, verilmesiyle ilgili tek bir mesajın verilmemiş olması,
aslında, önümüzdeki süreç açısından da büyük
sıkıntılarla karşı karşıya olduğumuzu
ortaya koymuştur. İşçiler, emekçiler başta olmak üzere,
kadın özgürlüğüyle ilgili temel meselelere değinmeyen
anlayışların Türkiyenin temel meselelerine çözüm
getirmeyeceğini bir kez daha ifade etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Ek sürenizi veriyorum Sayın
Baluken, tamamlayın.
Buyurun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Tekrar altını çizerek ifade ediyorum:
Yenikapıda bulunan darbe karşıtı halkın, demokrasi
yanlısı tutumunu siyasi liderlerin ve Cumhurbaşkanı
Erdoğanın doğru okuması gerektiğini, toplumu
kutuplaştıran, âdeta çatışmaya zemin hazırlayan bu
yanlışlardan bir an önce vazgeçmesi çağrısını bir
kez daha yineliyorum.
Diğer taraftan, bugün Plan Bütçe Komisyonuna
tam bir darbe yasası indirilmiştir. AKP Hükûmeti, olağanüstü hâl
uygulaması başta olmak üzere, ne yapılmaması gerekiyorsa bu
dönemde bütün yanlışların altına imza atmaya devam
etmektedir. Tabii ki birçok yönden eleştirilecek olan bu yasa
tasarısında, özellikle belediye başkanlarının görevden
alınarak kayyum atama yetkisinin verilmesi ve belediye meclislerinin
tasfiyesi anlamına gelecek düzenlemeler, darbe anlayışının
ve darbe zihniyetinin ta kendisidir. Ha Başbakanı görevden
almışsın kayyum atamışsın ha belediye
başkanını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
ha
Parlamentoya müdahale etmişsin ha belediye meclisini tasfiye
etmişsin. Aynı anlayıştır.
BAŞKAN Açıyorum Sayın Baluken.
Tamamlayın lütfen.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bu
anlayıştan, bu yanlıştan bir an önce vazgeçilmesi
gerekiyor.
Hakkâri ve Şırnak illerinin, oradaki halka
sorulmadan ilçe yapılması da tamamen bu iki kenti bitirmeye yönelik
bir anlayıştır. Hakkâri, Şırnak, Yüksekova ve
Cizrenin il olacak şekilde bir çözüm ve barış projesiyle
birlikte bölgesel cazibe merkezi hâline getirilmesi gerektiğini ifade
ediyor, teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Baluken.
Sayın Gök, buyurunuz.
18.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, Pozantı Kaymakamının,
kurtuluş törenlerine katılan Adana Milletvekili İbrahim
Özdişe yönelik tavırlarının ve Kadıköy Lisesinde
Nazım Hikmetle ilgili bir gösterinin yasaklanmasının kabul
edilemez olduğuna, herkesin özen ve dikkatli bir dil kullanarak götürmek
istediği bu süreç içerisinde hadlerini aşan bu idarecilere gerekli
dersin verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
15 Temmuzdan itibaren başlayan süreç içerisinde,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak çok net bir duruş sergiliyoruz ve
Türkiyedeki tüm siyasi katmanların uzlaşmasıyla Türkiyenin
bundan sonraki süreci takip etmesi gerektiğinin altını
çiziyoruz. Bu özen ve dikkati gösterdiğimizde, elbette, biz demokrasi,
insan hakları, temel hak ve hürriyetler konusunda geriye doğru
gidişler konusundaki net duruşumuzu her zaman ifade ederek Türkiye
demokrasisinin güçlenmesine katkı yapmaya bundan sonra da gayret sarf
edeceğiz.
Sayın Başkan, böyle bir özen gösterirken,
böyle bir, siyasi iklimde yumuşamaların olduğu günlerde 5
Ağustos 2016 cuma günü Pozantının kurtuluş törenlerinde
Pozantının kurtuluş törenlerine katılan Adana
Milletvekilimiz Sayın İbrahim Özdiş Pozantı
Kaymakamının bir oldubittisiyle karşılaşmış
ve Atatürkün Pozantıya gelişiyle ilgili bir konuşma
yapması konusunda mutabık kalınmış ve Sayın
Milletvekilimiz bu konuda söz sırasını beklerken bir anda
Kaymakamın Sana siyasi şov yaptırmayacağım.
şeklindeki kabul edilemez ve küstahça sözleriyle karşılaşmıştır.
Şimdi, böyle bir ortamda siyasetin, özellikle 7 Ağustosta milyonlarca
kişinin buluştuğu Yenikapıda bu siyasi atmosfere
katkı sağlanmasının düşünüldüğü ve bu iklimin
yumuşatılmasına çalışıldığı bir
dönemde bir kaymakamın yetkisini ve haddini aşan bu küstahça
tavırlarını kınadığımızı ve derhâl
bir özür beklediğimizi ifade ediyoruz. Bu konuda İçişleri
Bakanlığı gerekli çalışmayı
yapacaklarını ifade etmiştir, şu saate kadar
tarafımıza dönülmemiştir. Bunun çok ciddi takipçisi
olacağımızı ve bu Kaymakamın bu süreci sabote eden bir
kaymakam olarak da tarihe geçtiğini buradan ifade etmek istiyorum ve
konuyu çok dikkatlice takip ettiğimizin altını çizerek ifade
ediyorum.
Sayın Başkan, yine bir ironik durum var.
Sayın Başbakan 7 Ağustosta Yenikapıda milyonlara
seslenirken Nazım Hikmetten şiirler okudu. Yine, bugün grup
toplantısında konuşurken Nazım da oradaydı. dedi.
Ama Nazım nerede yok?
BAŞKAN Ek sürenizi veriyorum Sayın Gök.
Buyurun, tamamlayınız.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başbakanın Yenikapıda şiirlerini okuduğu ve bugün de
grup toplantısında ifade ettiği Nazım Hikmetin,
Türkiyenin en önde gelen sanatçılarından bir tanesi Sayın Genco
Erkalın sergilemek istediği Güneşin Sofrasında Nazım
ile Brecht adlı gösterisi Kadıköy Lisesi tarafından yasaklandı.
Yani Başbakan Nazım Hikmetten şiirler okuyacak ama bir okulda
Nazımla ilgili bir gösteriyi yasaklayacak. Böyle bir tablo kabul
edilebilir mi? Yani bu tablonun içerisinde son derece ironik durumlar da
yaşıyoruz. Yani bunun münferit bir olay olduğunu ve bunun da
derhâl çözümlenmesi gereken bir konu olarak ortada durduğunu
düşünüyorum. Genco Erkal gibi dev bir sanatçıya yapılan bu
saygısızlık ve Başbakanın söylemlerinin aksine
davranan okul idarecileri hakkında da işlem
başlatılmasını talep ediyoruz. Kimsenin haddi değildir
yani siyaseti yönlendirecek olanlar buradadır, Meclistedir. Siyasetin
dışında, siyasetin oluşmasına olumsuz katkı
verenlerle ilgili derhâl
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayınız lütfen
Sayın Gök.
Buyurunuz.
LEVENT GÖK (Ankara) Olağanüstü
koşullardan geçerken herkesin özenli ve dikkatli bir dil kullanarak
götürmek istediği bu süreç içerisinde sınırlarını,
hadlerini aşan bu bürokratlara, bu idarecilere gerekli ders verilmelidir
ki siyasetçilerin mesajları, söyledikleri tam anlamıyla
gerçekliğine kavuşabilsin. Bunları ifade etmek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Gök.
Sayın Muş, açıyoruz mikrofonunuzu.
Buyurun.
19.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Yenikapı başta olmak
üzere 81 ilde yapılan mitinglere katılan, destek veren, bu darbe
girişiminde olağanüstü bir tavır ortaya koyan yüce milleti
saygıyla, sevgiyle selamladığına ve Türkiyenin bir
taraftan FETÖ ile mücadele ederken diğer taraftan PKK terör örgütüyle de
mücadelesini sürdüreceğine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, ben de Genel Kurulu ve heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
7 Ağustosta tarihî bir toplantı
yapıldı ülkemizde. Başta Yenikapı olmak üzere Türkiyenin
81 ilinin tamamında darbelere karşı ülkenin ve milletin
nasıl bir araya geldiğini ortaya koyan olağanüstü
toplantılar vardı ve bunların en büyüğü de İstanbulda
organize edildi. Milletimiz bir kez daha darbecilere karşı çelikten
iradesini göstermiştir ve burada milletimizin tüm kesimlerinden insanlarımız
vardı; emekçisi vardı, Türkü vardı, Kürtü vardı, Alevisi
vardı, zira toplumun her kesiminden katılımcılar
buradaydı. Ülkemizi bölmeye çalışan, parçalamaya
çalışan bu darbe girişimi, aksine ülkemizi bu süreçten sonra
daha da kenetlemiş, toplumumuzu birbirine çok daha fazla
yakınlaştırmıştır. Burada, 7 Ağustosta
Yenikapıda yapılan toplantının militarist bir zihniyetin
aksine tankla, topla millî iradeye karşı girişilen darbe
sürecine çelikten irade koyan vatandaşlarımızın
geldiği bir toplantı olduğunu bir kez daha ifade etmek
istiyorum.
Türkiye, bir taraftan FETÖ ile mücadele ediyorken
diğer taraftan da PKK terör örgütüyle de mücadelesini sürdürecektir.
Burada da en ufak bir aksaklık olmayacak,
kararlılığını bu konuda da sürdürecektir. Türkiye, bölünmez,
parçalanmaz bir şekilde yoluna devam edecektir. Ne FETÖ ne PKK ne de
DHKP-C veya diğer terör örgütleri ülkemizi kutlu yürüyüşünden
alıkoyamayacaktır.
Bu vesileyle, bu toplantılara katılan,
destek veren, bu darbe girişiminde olağanüstü bir tavır ortaya
koyan yüce milletimizi saygıyla, sevgiyle tekrar selamlıyor,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz sayın
milletvekilleri.
Şimdi gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum.
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak ve 22 milletvekilinin, turizm sektöründe
çalışanların sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/292)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Turizm sektöründe çalışan
yurttaşlarımızın çalışma koşullarından
kaynaklanan sorunlarının araştırılması ve
emekçilerin haklarını koruyacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri
kapsamında bir Meclis araştırması açılması
konusunda gereğini arz ederiz.
1) Çetin Osman Budak (Antalya)
2) Gülay Yedekci (İstanbul)
3) Gürsel Erol (Tunceli)
4) Bülent Öz (Çanakkale)
5) İrfan Bakır (Isparta)
6) Mehmet Gökdağ (Gaziantep)
7) Musa Çam (İzmir)
8) Kazım Arslan (Denizli)
9) Mazlum Nurlu (Manisa)
10) Niyazi Nefi Kara (Antalya)
11) Ali Şeker (İstanbul)
12) Mevlüt Dudu (Hatay)
13) Cemal Okan Yüksel (Eskişehir)
14) Nurhayat Altaca
Kayışoğlu (Bursa)
15) Aylin Nazlıaka (Ankara)
16) Kadim Durmaz (Tokat)
17) Mahmut Tanal (İstanbul)
18) Haydar Akar (Kocaeli)
19) Aydın Uslupehlivan (Adana)
20) Şenal Sarıhan (Ankara)
21) Barış Karadeniz (Sinop)
22) Namık Havutça (Balıkesir)
23) Devrim Kök (Antalya)
Gerekçe:
Türkiye'de çalışma yaşamında,
başta kayıt dışı çalışma olmak üzere çok
ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Çalışanların
örgütlenmesi zorlaşmış, asgari ücret neredeyse temel ücret
hâline getirilmiştir. Bu tablo içinde de iş kazaları ve emekçi
ölümleri de artmaktadır.
Turizm, Türkiye'nin lokomotif sektörüdür ve ekonomin
en önemli sorunu olan cari açığın da ilacıdır.
Türkiye, son beş yıllık dönemde (2010-2015) 189,5 milyon
yabancı turist ağırlamış ve 137,2 milyar dolar gelir
elde etmiştir.
Turizm sektörünü emekleriyle ayakta tutan
çalışanların sorunlarının çözülmesi, çalışma
koşullarının iyileştirilmesi turizmin ülke ekonomisine daha
fazla katkı sağlamasının yolunu açacaktır.
Türkiye'de turizm, kıyı turizmi
ağırlıklı olarak yürümekte, gerekli yatırım ve
tanıtımın yapılmaması nedeniyle tüm yıla ve tüm
Türkiye'ye yayılamamaktadır. Bunun sonucu olarak turizm emekçileri
mevsimlik işçi konumundan çıkamamaktadır. Mevsimlik
çalışma, çalışanların haklarında ciddi
kayıplar oluşması sonucunu doğurmaktadır.
Turizmde yaşanan bu sıkıntı uzun
süredir gündemde olmasına karşın bir çözüm
geliştirilmiş değildir. Turistik tesislerin yoğun sezon
dışında da açık kalmasını sağlamaya dönük
olarak devletin öncülük etmesi gerekliliği açıktır. Bu kapsamda,
turizm işletmelerinin giderlerinde önemli bir yer tutan istihdam
yüklerinin, turist hareketliliği açısından düşük sezon
sayılan dönemlerde çeşitli yöntemlerle azaltılması önemli
bir adım olabilecektir. Ayrıca, vergi destekleri ve tanıtım
etkinliklerinin artırılması gibi uygulamalar da olumlu
katkılar sağlayacaktır. İşletmeciler de
sağlanacak desteklerle on iki ay faaliyet göstermek için daha yoğun
çaba içine gireceklerdir. Turistik tesislerin tüm yıl açık
kalması, ülke ekonomisine daha fazla katkı ve turizm emekçilerinin de
on iki ay çalışması anlamına gelecektir.
TBMM'nin, Türkiye açısından stratejik
önemde olan turizm sektörünün sorunlarına eğilmesi, turizm
emekçilerine destek vermesi yerinde olacaktır.
Bu nedenlerle, turizm
çalışanlarının sorunlarının
araştırılması ve çalışma
koşullarının iyileştirilmesini sağlayacak önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılması gerekli görülmektedir.
2.-
Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil ve 20 milletvekilinin, Hükûmetin ODTÜye
yönelik ortaya koyduğu iddiaların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/293)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Son haftalarda, Türkiye'nin en önemli
üniversitelerinden biri olan ODTÜyle ilgili yaşanan olumsuzluklar
nedeniyle, Hükûmetin gerek bilimsel gerek idari yapı gerekse rant
hesapları nedeniyle ODTÜ'yü hedefe koyduğu iddiaları giderek
artırmıştır. Yanlış bir algı yaratılıp
yaratılmadığı, bu iddiaların doğru olup
olmadığı araştırılarak gerçeklerin ortaya
çıkarılması gerekmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin
töhmet altında bırakılması düşünülemeyeceğinden,
Anayasa'nın 98 ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105'inci maddeleri
gereğince bir Meclis araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1)
Ceyhun İrgil (Bursa)
2)
Şenal Sarıhan (Ankara)
3)
Hilmi Yarayıcı (Hatay)
4)
Bülent Öz (Çanakkale)
5)
Mehmet Göker (Burdur)
6)
Aylin Nazlıaka (Ankara)
7)
Gaye Usluer (Eskişehir)
8)
Devrim Kök (Antalya)
9)
Mazlum Nurlu (Manisa)
10)
Eren Erdem (İstanbul)
11)
Yakup Akkaya (İstanbul)
12)
Veli Ağbaba (Malatya)
13)
Mehmet Gökdağ (Gaziantep)
14)
Ahmet Akın (Balıkesir)
15)
Birol Ertem (Hatay)
16)
Serkan Topal (Hatay)
17)
Nurhayat Altaca Kayışoğlu (Bursa)
18)
Mahmut Tanal (İstanbul)
19)
Kadim Durmaz (Tokat)
20)
Haydar Akar (Kocaeli)
21)
Onursal Adıgüzel (İstanbul)
Gerekçe:
Türkiye'nin en önemli üniversitelerinden biri olan
ODTÜ, tarihî, kültürel ve bilimsel nitelikleriyle uluslararası öneme sahip
bir eğitim kurumu olma özelliğini taşımaktadır.
Tarihsel sürecinde bugüne dek, pek çok kez çeşitli vesilelerle gündeme
gelen ODTÜ, geçtiğimiz haftalarda yine gündemin ilk sıralarında
yer aldı.
ODTÜ yerleşkesi içinde yer alan camide namaz
kılan öğrenciler ile camide IŞİD militanlarının
örgütlendiğini iddia eden öğrenciler arasında yaşanan
tartışmalar, okul yönetimi tarafından yatıştırılma
ve soruna dair çözüm yollarına gidilme sürecindeyken, bazı
unsurların devreye girmesiyle sorun daha da büyüdü. Görevi Haziran 2016'da
dolacak olan ve ODTÜ'nün kendi kuralına göre yani "iki dönemden fazla
görev yapmama" kuralı uyarınca bir kez daha göreve gelmeyecek
olan Rektör Profesör Ahmet Acar, MEMUR-SEN tarafından istifaya
çağrıldı. Başbakan Profesör Ahmet Davutoğlu da
aynı hafta cuma namazını ODTÜ camisinde kıldı.
Bütün bu gelişmelerin yanı sıra,
Rusya kriziyle Türkiye'deki İnternet sitelerine yönelik bir siber
saldırı patlak verdi. Hatırlanacağı üzere, gerekli
teknik altyapıya 1992 yılında sahip tek kurum ODTÜ olduğu
için, İnternet teknolojisini Türkiye'de kuran tr uzantılı
siteleri oluşturan ODTÜ, yıllardır bu teknolojinin kontrolünü de
sağlıyor.
Siber saldırı nedeniyle,
Ulaştırma Bakanlığı bu kontrolü almak istedi ama
istemi ODTÜ tarafından olumsuz sonuçlanınca Bakanlıktan bir
açıklama geldi. Buna göre, ODTÜ, güvenlik birimleriyle iş birliği
yapmıyordu. Başbakan Yardımcısı Lütfi Elvan da ODTÜ
Rektörünü imparator gibi davranmakla suçladı.
Öte yandan, bilindiği üzere, ODTÜ, geniş
yeşil alanlara sahip bir arazi üstünde kurulu. Üstelik bu yeşil
alanlar tamamen ODTÜ'nün kendi eseri ve yine, bu özel araziye müteahhitlerin
gözünü diktiği de biliniyor. Kısacası, ODTÜ üzerinde kabaran bir
rant arzusu da bulunuyor.
Sonuç olarak, yukarıda özetlemeye
çalıştığımız gelişmeler neticesinde,
Hükûmetin gerek bilimsel gerek idari yapı gerekse rant hesapları
nedeniyle, ODTÜyü hedefe koyduğu iddiaları giderek artıyor. Bu
nedenle, yanlış bir algı yaratılıp
yaratılmadığı, bu iddiaların doğru olup
olmadığı araştırılarak gerçeklerin ortaya
çıkarılması gerekmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin
töhmet altında bırakılması düşünülemeyeceğinden,
konuya ilişkin bir Meclis araştırması komisyonu kurularak
söz konusu iddialar araştırılmalıdır. Üstelik,
yapılacak araştırmayla, ODTÜ bünyesindeki camide namaz
kılanların, sadece dinî vecibelerini yerine getiren mütedeyyinler
olduğunu da ispatlayarak, IŞİD gibi bir terör örgütünün
Ankara'nın göbeğinde barınmadığını göstermek
ve kamu nezdinde oluşan korkuyu gidermek mümkün olabilecektir.
3.-
Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer ve 22 milletvekilinin, Marmara
Bölgesinde ve özel olarak Tekirdağ ilinde hava kirliliği ve hava
kirliliğinin neden olduğu sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/294)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Katı, sıvı ve gaz şeklindeki
yabancı maddelerin canlı hayatına ve çevresel dengeye zarar
verecek miktar, yoğunluk ve sürede atmosferde bulunması olarak
tanımlanan hava kirliliği özellikle insan sağlığı
açısından ağır ve yıkıcı sonuçlara yol açmaktadır.
Marmara Bölgesi, ülkemizin hızlı
sanayileşen ve buna bağlı olarak nüfus baskısına ve
atmosfer kirleticilerine en yoğun maruz kalan bölgesidir. Maruz
kalınan bu kirliliğe paralel olarak insan sağlığı
olumsuz etkilenmekte, hava kirliliğine bağlı solunum yolu hastalıkları,
miyokart enfarktüsü, astım, akciğer kanseri vakalarında
artış olduğu gözlenmektedir. Bu konuda alınan önlemler
yetersiz kalmakta ve sorunun boyutu gün geçtikçe büyümektedir.
Bu nedenlerle, genel olarak Marmara Bölgesinde,
özel olarak Tekirdağ ilimizde hava kirliliği ve hava
kirliliğinin neden olduğu sorunlar ile alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98inci, İç
Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ederiz. 17/12/2015
1) Candan Yüceer (Tekirdağ)
2) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
3) Namık Havutça (Balıkesir)
4) Ahmet Akın (Balıkesir)
5) Kazım Arslan (Denizli)
6) Mazlum Nurlu (Manisa)
7) Aylin Nazlıaka (Ankara)
8) Tekin Bingöl (Ankara)
9) Ali Şeker (İstanbul)
10) Gülay Yedekci (İstanbul)
11) Aydın Uslupehlivan (Adana)
12) Mehmet Gökdağ (Gaziantep)
13) Çetin Arık (Kayseri)
14) Mevlüt Dudu (Hatay)
15) Cemal Okan Yüksel (Eskişehir)
16) Nurhayat Altaca
Kayışoğlu (Bursa)
17) Kadim Durmaz (Tokat)
18) Mahmut Tanal (İstanbul)
19) Haydar Akar (Kocaeli)
20) Çetin Osman Budak (Antalya)
21) Şenal Sarıhan (Ankara)
22) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
23) Devrim Kök (Antalya)
Gerekçe:
Anayasamızın 56ncı maddesinin
birinci fıkrasında Herkes, sağlıklı ve dengeli bir
çevrede yaşama hakkına sahiptir. denilmekte ve müteakip fıkrada
çevre kirlenmesini önlemek devlete görev olarak yüklenmektedir.
Anayasamızın bu açık hükmüne rağmen çevrenin ve insan
sağlığının korunması konusunda yeterli önlemlerin
alınmadığı, sanayileşme ve çevre dengesinin çevre
aleyhine bozulduğu gözlenmektedir.
Kara ve deniz
taşımacılığı, ısınma ve sanayiden
kaynaklanan hava kirliliği çevresel sorunlar arasında insan
sağlığına en hızlı ve olumsuz etki eden
faktörlerin başında gelmektedir. Yoğun insan nüfusu ve
hızlı sanayileşme nedeniyle hava kirliliğinin en çok risk
yarattığı bölge Marmara Bölgesidir. Özellikle son on
yıllık dönemde Marmara Bölgesinin Tekirdağ ve Edirne
illerimizin yer aldığı kısmında anılan faktörlere
bağlı olarak hava kirliliği olağan dışı bir
biçimde artmıştır. Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay
Dairesinin Goddard merkezi tarafından çekilen hava
fotoğraflarına dayanılarak ve son on yılın verileri
baz alınarak hazırlanan hava haritalarında ülkemizde en
yoğun hava kirliliğinin Tekirdağ ilimizde yaşandığı
gözlemi yer almaktadır. Benzer şekilde Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına bağlı hizmet veren hava kalitesi izleme
istasyonları veri tabanına göre, her ne kadar tehlike
sınırlarının altında olsa da kasım ve aralık
aylarında Tekirdağ ilimizde hava kirliliğinde artış
gözlenmektedir.
Diğer çevresel
kirleticilerle birleştiğinde sınırların altında
olsa da söz konusu hava kirliliğini çoğaltan etkisi yaratarak insan
sağlığı üzerindeki tehdidi artıracağı
açıktır. Özellikle kış döneminde ısınma kaynaklı
hava kirliliğinin artacağı göz önüne alınacak olursa söz
konusu tehdidin boyutu daha da önem kazanmaktadır. Bu konuda acil önlemler
alınması gerekliliği ortadadır.
Yukarıda sayılan
nedenlerle Marmara Bölgesinde ve Tekirdağ ilimizde hava kirliliği ve
hava kirliliğinin neden olduğu sorunlar ile alınması
gereken önlemlerin yüce Meclisimizce belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasının yerinde olacağı
kanısını taşımaktayız.
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki ön görüşmeler sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri,
şimdi, Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris
Baluken tarafından, 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen darbe
girişimi kapsamında görevden alınan savcı ve hâkimlerin KCK
operasyonları başta olmak üzere yargılama yaptıkları
davalarla ilgili şaibelerin açığa çıkarılması,
davaların iptalinin yolunun açılması amacıyla 5/8/2016
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
9 Ağustos 2016 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
9/8/2016 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Diyarbakır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
5 Ağustos 2016
tarihinde, Diyarbakır Milletvekili Sayın İdris Baluken
tarafından verilen (2569 sıra numaralı) "15 Temmuz 2016
tarihinde gerçekleşen darbe girişimi kapsamında görevden
alınan savcı ve hâkimlerin KCK operasyonları başta olmak
üzere yargılama yaptıkları davalarla ilgili şaibelerin
açığa çıkarılması, davaların iptalinin yolunun
açılması" amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak
09/08/2016 Salı günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisinin lehinde ilk konuşmacı Mardin Milletvekili Sayın
Mithat Sancar. (HDP sıralarından alkışlar)
Sayın Sancar, süreniz on dakika.
Buyurunuz.
MİTHAT SANCAR (Mardin) Değerli
Başkan, sayın milletvekilleri; evet, 15 Temmuz akşamı,
gecesi, vahim ve kanlı bir darbe girişimi yaşandı bu
ülkede. O günden bugüne bunun çeşitli boyutlarını hem Mecliste
hem de kamuoyunun çeşitli alanlarında ayrıntılı bir
şekilde tartışıyoruz.
Darbeye karşı tedbir olmak üzere
çeşitli adımlar atılıyor, çeşitli düzenlemeler
yapılıyor. Bunların arasında en dikkat çekici
olanlarından biri de yargıda yapılan tasfiyelerdir. Daha önceki
konuşmalarımızda da belirtmiştik, darbe girişimine
katılan, darbeyi örgütleyen organizasyonun, çetenin, grubun, cuntanın
herhangi bir şekilde içinde yer alan kişilerin kamudan tasfiye
edilmesi bir haktır, devletin meşru hakkıdır, görevidir ama
bunun mutlaka hukuk çerçevesinde, objektif araştırmalarla
gerçekleştirilmesi de bir zorunluluktur. Aksi takdirde, sürekli
vurguladığımız gibi, darbeci yöntemleri kullanarak darbe
yöntemleriyle, darbe hevesleri ve planlarıyla mücadele etmeniz mümkün
değildir. Bugüne kadar yargıdan atılan, açığa
alınan, görevden alınan, haklarında soruşturma açılan
hâkim ve savcıların sayısını net olarak bilmiyoruz,
sürekli değişiyor çünkü; yani borsa işaretleri gibi yükseliyor,
bazen, işte, istikrarlı gidiyor, düz çizgi çiziyor. Bu konuda da
düzenli bilgilendirme yapmak Hükûmetin görevi, bu konuda bilgi istemek
kamuoyunun en doğal hakkıdır. Özellikle, yargıda
gerçekleşen tasfiyeler son derece önemli. Savcılar ve hâkimler
görevden el çektiriliyor ya da açığa alınıyor. Peki, bu
durumda bu hâkim ve savcıların daha önce başlattıkları
soruşturmalar, açtıkları davalar, gördükleri davalar,
yürüttükleri yargılamalar ve verdikleri hükümler ne olacaktır?
Bunlarla yüzleşmeden, bu konuyu ciddi bir şekilde ele almadan
adaletsizlikleri sonlandırmak mümkün olmadığı gibi, yeni
dönemde çok daha ağır adaletsizlikler yaratma ihtimaliniz de
yüksektir. Zamanında başlatılan, bundan birkaç yıl önce başlatılan
KCK operasyonları bu toplumda son derece önemli sonuçlar
yaratmış, çok ağır tahribatlara yol
açmıştır.
Yine, bu operasyonların
yapıldığı dönemde sürekli uyarılarda
bulunulmuştur. Bunu o dönemki partimiz de temsilcileri ve sözcüleri
aracılığıyla yapmıştır, kamuoyunda
aydınlar, akademisyenler, hukukçular çeşitli uyarılarda
bulunmuşlardır, sürekli Hükûmeti uyarmışlardır; bu
yapılan operasyonların başka bir hesaba dayandığını,
Kürt sorununda çatışmayı derinleştirme gibi bir planın
bir parçası olduğunu çeşitli gerekçeler ve verilerle sürekli
olarak açıklamışlardır ama Hükûmet o dönem bu
uyarıları dikkate almadığı gibi, bizzat dönemin
Başbakanı Sayın Erdoğan Ben, bu davaları
sahipleniyorum, bu operasyonların sonuna kadar arkasındayım.
demiştir; hatta o kadar ileri gitmiştir ki bu operasyonları
eleştirenleri vatan hainliğiyle suçlamıştır. Mecliste
diğer iki partiyi, MHP ve CHPyi bu operasyonların arkasında
olmaya davet etmiştir; Gelin, bir millî birlik havası içinde bu
operasyonları sahiplenelim. demiştir. Şimdi, bakıyoruz
KCK operasyonu adı altında yürütülen o büyük siyasi tasfiye ve
kırım faaliyetinin programının içinde, bugün görevden
alınan ya da soruşturmaya tabi tutulan savcılar ve hâkimler var.
Rakamlar tam olarak önümüzde değil, tespit etmek kolay değil. Kaç
tane savcı, kaç tane hâkim, bugün açığa alınan kaç
savcı, kaç hâkim KCK davalarının sorumlularıdır,
bunları da net olarak bilmiyoruz. Zaten bu araştırma önergesini
vermemizin sebebi de budur. Bilmek istiyoruz, kamuoyunun da bilmeye hakkı
var. Türkiye'de Kürt sorununda çok kanlı bir döneme girmeye yol açan,
siyaseti tümüyle tasfiye etme gibi darbeci anlayışın en tipik
özelliklerini taşıyan o operasyonlar neden
yapılmıştır, kimler tarafından
planlanmıştır, hangi savcı ve hâkimler
aracılığıyla hayata geçirilmiştir? Sadece savcı
ve hâkimler meselesi de değil, biliyorsunuz, operasyonların
altyapısını güvenlik kuvvetleri, özellikle adli polis
hazırlar.
Peki, yine soruyoruz: O dönem o dosyaların
verilerini toplayan, dinleme adı altında çok uyduruk belgeleri
dosyalara sokan, hâkimlere ve savcılara bunları vererek davaları
yönlendiren polis ekibinden, şeflerinden, görevlilerinden kaç kişi
FETÖ dediğiniz örgütün üyesi olarak tutuklanmıştır,
yargılanmıştır, açığa
alınmıştır? Bunları açığa çıkarmak
zorundayız, bunları bilmek zorundayız.
Yine bundan önceki bir konuşmamda
söylemiştim, eğer hakikati saklarsanız bu hakikat ortadan
kalkmaz ama sakladığınız hakikatler yaratacağı
adaletsizliklerden dolayı toplumda yeni yaralara sebep olur. Bu
yaraları iyileştirmezseniz, sürekli kanayan bir toplum vicdanı
ve sürekli acı çeken toplum kesimleriyle karşı karşıya
kalırsınız.
Eğer bir yarayı düzeltmek
istiyorsanız, toplumsal yaraları düzeltmek istiyorsanız bunun
yolu bellidir: Adalet ve hakikat. Adalete ve hakikate giden yolları
kapatarak kendinizi rahatlatmaya çalışırsınız; bir
süre rahatlayabilirsiniz ama bütün bu örttüğünüz hakikat,
engellediğiniz adalet bir süre sonra karşınıza çok daha
büyük bir sorun yumağı olarak çıkar.
Bugün, darbe girişimiyle mücadele adı
altında yapılan tasfiyeler son derece keyfî bir hâl
almıştır. Akademisyenlerle ilgili tasfiye
programlarının ayrıntılarını başka
vesilelerle Meclis gündemine taşımaya devam edeceğiz. Herkes
kendi hesabını, özellikle Hükûmet çeşitli kesimlerle
hesabını bu vesileyle görmek istiyor. Mesela Anadolu Üniversitesinde
görevden uzaklaştırılan akademisyenlerin darbe girişimiyle
ne alakası var? Bunların hiçbirinin cemaatle en ufak bir
ilişkisi yok.
Şimdi, eğer samimi olacaksanız,
darbeyle ilişkilerin nerede olduğunu, bu darbeye yol açan
şartları hangi ilişkilerin
hazırladığını gerçekten ortaya çıkarmak
istiyorsanız, önce kendi içinizden başlayın. Önce, kendi
içinizde, kaç kişi, bu örgütün güçlenmesi ve yükselmesi için, bu kadar
büyük bir güce sahip olabilmesi için neler yaptınız? Önce kendi
içinize dönüp bu araştırmayı yapın, sonra da insanlara
mağduriyetler yaşatacak, bu şimdi
uyguladığınız keyfî yöntemlerin ne kadar haksız
olduğunu görün. Eğer darbecilikle mücadeleyi gerçekten samimiyetle
yürütmek gibi bir niyetiniz varsa yaptığınız bütün
şeylerin bedelini de ödemek zorundasınız.
Size bir yazardan bir pasaj aktaracağım,
konuşmamı da bu pasajla sonlandıracağım. Diyor ki:
Yaptıklarınızın bedelini ödemek zorundasınız.
Değer taşıyan tek hikâye bedelini ödediğinizdir. Ancak
bedelini ödediğiniz bir hikâyeyi dönüştürme hakkınız ve
gücünüz vardır, öteki türlüsü rezil bir durumdur.
Eğer gerçekten darbeyi, darbeciliği, darbe
anlayışını ve pratiklerini mahkûm etmek ve sonuna kadar
Türkiyenin gündeminden çıkarmak istiyorsanız bugüne kadar
yaptığınız şeylerin, bu darbede rolü olan
faaliyetlerin, icraatların bedelini ödemek zorundayız. Hepimiz bu
yüzleşmeyi yapmalıyız ama en çok, on dört yıldır
iktidarda olan AKP yapmak zorunda, en çok bu Hükûmet yapmak zorunda. Bu yüzleşme
çağrısı samimi bir çağrıdır. Hepinizi bunu
dikkate almaya davet ediyorum.
Saygılarımla sizleri selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Sancar.
Grup önerisinin aleyhinde ilk konuşmacı,
Kırıkkale Milletvekili Sayın Ramazan Can.
Süreniz on dakika.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. HDP grup önerisi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Gündemimiz bellidir. Gündemimizde uluslararası
sözleşmeler var, önemli uluslararası sözleşmeler var.
Mutabık kaldığımız, gruplarla beraber mutabık kalacağımız
bu sözleşmeleri bugün yasalaştırmayı düşünüyoruz.
O nedenle, grup önerisini kabul edemediğimizi
belirtiyor, tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Can.
Grup önerisinin lehinde ikinci konuşmacı,
Trabzon Milletvekili Sayın Haluk Pekşen.
Buyurun Sayın Pekşen. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; keşke bu
konuşmayı yaparken AKP sıralarındaki arkadaşlar da
burada olsalardı da geçmişten günümüze kadar söylediklerimize bugün
yeni bir şeyler eklediğimizde bari bunları ciddiye alsalar ve
dikkat etselerdi.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; bir tek gazeteye ilan verilmemiş olan bir darbe
girişimi, darbe kalkışması Türkiyede bağıra
bağıra gelirken, bu kürsüde, medyada, meydanlarda Türkiyede darbe
hazırlığı var. diyen herkes haklı
çıkmıştır ama bu haklılığı
sağlayan iktidar partisini de kutlamak lazım. Gerçekten, bir siyasi
iktidar bir darbe kalkışması için ancak bu kadar destek
olabilir, bu kadar kayıtsız kalabilirmiş meğerse.
Bunu çok bildik bir fıkrayla anlatmayı çok
isterim, en azından hafızalarda kalsın diye. Çok bildik bir
fıkra var, İkinci Dünya Savaşı yıllarında
Polonyada Danzigten Varşovaya giden bir trende bir
kompartımanın içerisinde genç ve güzel bir kız, bir
delikanlı, yine, yaşlı bir hanımefendi ve bir Alman
generali varmış. Tren ilerleyişinde bir tünele girmiş,
karanlığın içerisinde bir öpücük sesi ve Şırak! diye
bir tokat sesi gelmiş. Tren tünelden çıktığında herkes
şunu düşünüyormuş, kız diyormuş ki: Yanlış
kişiyi öptü, tokadı da yedi. İhtiyar kadın diyormuş
ki: Oh, canıma değsin; bak, delikanlı kızı öptü ama
güzel de bir tokat yedi, hak ettiği tokadı yedi. General
diyormuş ki: Ya, olacak iş değil, delikanlı kızı
öptü, tokadı ben yedim. Polonyalı delikanlı da Ülkeyi
işgal eden Alman generale intikamımı almak için elimi öptürdüm
ama Allah aşkına da bir tokat salladım. diyordu.
Gördüğünüz gibi, algıladığınız değil hiçbir gerçek,
sonuç bambaşkaymış meğerse.
Şimdi, burada da, bu kalkışma
sonrasında gelişen olaylarda da ne yazık ki olması gereken
zemine bir türlü konu oturmayacak gibi gözüküyor. Sokaktaki insanlar,
yurttaşlar kafalarında çok ciddi soru işaretleri
taşıyorlar. Bugün Türkiyedeki herkesin kafasındaki en önemli
soru gelecek kaygısıdır, yarın ne olacağı
sorusudur. Bu soruyu cevaplayabilmek için önce şuna bakmak lazım:
Bir; cemaatçiyse Silahlı Kuvvetler mensubu değildir, hiç tereddüt
etmeyin, FETÖ örgütü üyesiyse Silahlı Kuvvetlerin mensubu değildir. Bir
silahlı kuvvetlerde temel kural kendi gücünü siyasi iradenin meşru
zeminine teslim etmektir. Siyasi iradenin meşru zeminine gücünü teslim
etmeyen ne bürokrat devletin bürokratıdır ne yargı devletin
yargısıdır ne de asker devletin askeridir. O hâlde bugün
bulunduğumuz yere bakmalıyız çünkü nerede bulunduğumuzu
bilirsek nereye gideceğimizi de belirleyebiliriz. Bugün bulunduğumuz
yer, AKP iktidarıyla, yargılananların yüzde 10,57sinin mahkûm
olduğu bir yargı sistemi içerisindeyiz. Yani, 8,5 milyon insan soruşturuluyor
ama yüzde 10,57si yargılanıyorsa soruşturmalar toplumu
baskılamak için, adalet bir bumerang olarak, bir tehdit unsuru olarak
kullanılmış demektir. O hâlde, demek ki yargıya bugüne
kadar yaptığınız Benden yana olsun., Senden yana olsun.
gibi yaftalamalar veya şekillendirmeler sizin için de sürdürülebilir bir
durum değilmiş. Bugün karşı karşıya
kaldığınız ağır muhatabiyetin temel gerekçesi de
zaten burasıdır. O hâlde, nereye doğru gitmeniz gerektiğini
de buradan kestirebiliriz.
Saygıdeğer milletvekilleri,
bakınız, o kadar çok, yargılama görüntüsü altında toplumu
dizayn etmeye, toplumu baskılamaya, ötekileştirmeye
kalkıştınız ki. Bunu birçok alanda yaptınız,
siyasi alanda yaptınız, terörle mücadelede yaptınız.
Burada, Doğu ve Güneydoğu Anadoluda terör baskısı
adı altında, yargılama görüntüsü adı altında
yapılmış olanlara karşı büyük feveranlar yükseldi ama
onları hiçbirimiz duymadık, nasıl olsa terör var dedik, görmeyiverelim;
döndük kafamızı bir tarafa doğru. Ama, sorunları görmemek
sorunların daha büyümesine neden oluyormuş, bunları gördük.
Aynı şeye Silahlı Kuvvetler için Nasıl olsa bunlar
darbecidir, geçmişte darbe yapmışlardı, 1960ta darbe
yaptılar, 1970te yaptılar, 1980de yaptılar; bugün, boş
verin canım, bir de burunları sürtülsün. diye sessiz
kaldığınızda sıranın size geleceğine
hazır olmalıydınız. Bunu yalnızca orada
yapmadılar, yargıda yaptılar, bunu bürokraside yaptılar.
Bürokraside -işte, burada altını çize çize söyledik- Halk
Bankası tarihin en büyük soygunundan geçiyor, bugün de hâlâ öyle ama
soyanlar yandaş oldukları için yargı elinizde hâlâ bumerang
olarak devam ediyor. TRT, bugünlerde bize, Cumhuriyet Halk Partisine çiçek
dağıtan TRT, tarihin en büyük soygunundan geçiyor, hâlâ öyle, hâlâ
soruşturmalar tamamlanmadı. Erken kalkanın soyduğu bir
kurum olmaktan çıkarmak için ne zaman harekete geçeceksiniz?
Arkadaşlar, adaletin, yargının bu
ülke için kalıcı olabilmesi için en önemli üç ayağı
işletmeniz gerekiyor.
Bir: Parlamento denetimini kayıtsız
şartsız kabul etmeniz ve işletmeniz gerekiyor.
İki: Yargı denetimini bumerang olarak
çıkarmaktan adaleti sağlayacak denetim hâline getirmeniz gerekiyor.
Üç: Devletin bütün kurumlarının içerisinde
olan iç denetim adını verdiğimiz teftiş
kurullarını baskılamaktan vazgeçmeniz ve o kurulları
yeniden harekete geçirmeniz gerekiyor.
Bu üçünü yaptıktan sonra, gelinecek olan ikinci
aşamada yargı üzerinde çok ağır şaibeler var. Bugün,
eminim ki, sokakta gerçekten suç işleyip ama yargının bu vahim
durumundan kendisine fırsat çıkarıp suçsuzmuş gibi gezen
onlarca, binlerce insan vardır. Tam tersine, gerçekten son derece masum
olup da ama yargının siyasallaşması, yargının
belli bir örgütün kontrolü altına girmesi sonucunda insanları
mağdur eden sonuçlar da vardır.
Şimdi, bakın, size bir örnek
anlatayım. Örgüt, bu cemaat örgütü emin olun sizi bir kaşık suda
boğar. O kadar hafife almayın bunları. Burası çok ciddi.
Bir örnek anlatacağım size. Birkaç gün içerisinde birçok
İnternet sitesi çıkacaktır elektronik ortamda. Bu İnternet
siteleri dünyanın birçok yerinde olacaktır, sizlerle ilgili çok ciddi
iddialar atacaklar ortaya. En önemli iddialardan birisi şu olacaktır:
Ahmet, Mehmet, Kemal, Hasan vesaire bir sürü isim sayacaklar ve Bunlar
cemaatçi. diyecekler. Emin olun, o İnternet sitelerinde bunu diyenler
asıl cemaatçidir. Yargının en önemli işlevi doğru
adamı yakalamaktır ama siz bu tuzakların hepsine
düşeceksiniz ve genelde -hep yaptığınız gibi-
yanlış adamları yakalayacaksınız çünkü cemaat bu
konuda çok profesyonel ve çok hazırlıklıdır. Sizi bu
tuzağa doğru çekmek üzere ve bunu şimdilerde görüyorum. Mesela,
Cumhuriyet Halk Partili ailelerin çocuklarına, onların fertlerine
cemaatçi diye çeşitli operasyonlar yapılıyor. Bu, yavaş
yavaş, sizin tarafınızdan da Ya, olabilir. soru
işaretinin kafanızda oluşturulması için bir
hazırlık sürecidir. Bu tuzağa düştüğünüz anda emin
olun, delil karartılmasının en büyük tuzağına
düşmüşsünüz demektir. Buna düşmeyin. Doğru olan şudur:
Sabırlı olun, doğru adamı bulun ve hak ettiği
cezayı verin. Bunu veremediğiniz sürece
yaptığınız büyük mağduriyet olacaktır.
Bir başka şey: Yargıtayda çok ciddi
iddialar var, yargının içerisinde hâkimlerin yapmış
olduğu eylemlere ilişkin ciddi iddialar var. Yargıtay
Başkanlar Kuruluna geçici döneme ilişkin mutlaka bir yasal yetki verin.
Yargıtay Başkanlar Kurulu özellikle Ceza Muhakemesi Kanununa
dayanarak birtakım yasal düzenlemeler yaparak yeniden yargılama
olanağını yeniden vermelidir ve toplumda bunlara ilişkin
çok ciddi iddialar var. Bir tek örnek vereyim size arkadaşlar: Bazı
hazine arazileri cemaatin avukatları tarafından
kazandırıcı zaman aşımı konusu yapıldı.
Cemaatin hâkimleri karar verdiler, cemaatin Yargıtayı onayladı,
çok ciddi hazine arazilerini ellerine geçirdiler. Ege Bölgesinde, Akdeniz
Bölgesinde kıymetleri çok büyük olan hazine arazileri; dönün bakın,
doğru olduğunu göreceksiniz. Buna ilişkin yeniden yargılama
süreçlerini başlatmanızı tavsiye ederim.
Silahlı Kuvvetlerden bu cemaat hikâyesiyle
uzaklaştırılmış olan personele geri dönüş
hakkını mutlaka, ivedilikle vermenizi tavsiye ederim.
Yine o pilotlara, Silahlı Kuvvetlerden
ayrılmış olan pilotlara, dünyanın birçok ülkesinde
olduğu gibi sefer görev emri vererek uçuş yapma zorunluluğunu
getirmeniz gerekir. Ayın belli günlerinde, yılın belli
aylarında onları göreve çağırıp Hava Kuvvetleri
uçuş yaptırmayı zorunlu hâle getirmeli ve siz bunu
sağlamalısınız.
Yine, bu kumpas davalarında mağdur olan
çok sayıda Silahlı Kuvvetler görevlisinin açmış olduğu
tazminat davalarını Adalet Bakanlığı bir uzlaşma
masası kurarak ivedilikle uzlaşarak çözmelidir.
Hepinize çok teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Pekşen.
Grup önerisinin aleyhinde ikinci ve son
konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın Tülay Kaynarca.
Süreniz on dakika.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi aleyhine söz
aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle 15 Temmuz şehitlerimiz için rahmet
diliyorum, onları şükranla ve minnetle yâd ediyorum. Allah
mekânlarını cennet kılsın, Yüce Rabbim cennetiyle muamele
etsin ve yakınlarına, ailelerine de sabır diliyorum. 2.191
yaralımız var, her birine şifa diliyorum.
Bu süre
içerisinde bizim aziz milletimiz bir destan yazdı ve en son
Yenikapıda da, İstanbulda da hem içeride hem de
dışarıya çok güzel bir mesaj verdi. İçeride
Yaralarımızı birlikte sararız. mesajıydı,
dışarıya ise Biz bu birlikteliğimizle bir demokrasi
destanı yazacağız. mesajıydı.
Bu duygu
ve düşüncelerle ben HDP grup önerisinin aleyhinde oy
kullanacağımızı ifade ediyorum çünkü gündemimizde
uluslararası sözleşmeler var. Bugün itibarıyla günlerdir
halkımızın yakından beklediği, uzun süredir de beklediği
uluslararası sözleşmeleri inşallah birlikte tüm siyasi parti
iradeleriyle çıkartmış olacağız. Bu nedenle aleyhte oy
verdiğimizi ifade ediyor, Genel Kurulu da saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kaynarca.
Halkların
Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunacağım.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Başkanım, karar yeter sayısı
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.24
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati:16.39
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Emre
KÖPRÜLÜ (Tekirdağ), Sema KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 123üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, öneriyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Öneriyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar
yeter sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, İç Tüzükün 37nci
maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
Önergeler
1.-
Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, (2/470) esas numaralı
Muhtar Ödenek ve Sosyal Güvenlik Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/54)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
14/12/2015 tarih ve 2/470 esas numarası ile Başkanlığınıza
gelen, 18/01/2016 tarihinde Plan ve Bütçe Komisyonuna sevk edilen ve
tarafımdan verilen Muhtar Ödenek ve Sosyal Güvenlik Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün 37nci maddesine göre doğrudan Genel
Kurul gündemine alınması hususunda gereğinin
yapılmasını arz ederim. 06/03/2016
Saygılarımla.
Kazım
Arslan
Denizli
BAŞKAN Önerge üzerinde
konuşmacıyı davet etmeden önce Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Gök sisteme girmiş.
Sayın Gök, buyurunuz.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
20.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, Kumpas, Ergenekon, Balyoz, Askerî Casusluk
davaları mağdurlarının hukuksal haklarının iadesi
konusunun çözüme kavuşturulmasını ve önümüzdeki hafta içerisinde
gündeme alınmasını beklediklerine ilişkin
açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, bu
yaşadığımız süreçle ilgili olarak hepimizin dikkatli
olması gereken bir konu var. Daha önceki yargılamalarda mağdur
olan, mağduriyete uğrayan yurttaşlarımızın
hukuksal sorunlarının giderilmesi amacıyla aslında biz
Kumpas, Ergenekon, Balyoz, Askerî Casusluk davaları mağdurlarının
hukuksal haklarının iadesi hakkında bir kanun teklifimizi bugün
görüştürmek istemiştik.
Sayın Akif Hamzaçebi tarafından
hazırlanan bu kanun teklifi 4 Temmuz 2014te verilmişti. İki
yılı aşkın bir süredir Türkiye Büyük Millet Meclisinde
bekliyor. Hem onun konuşacağı hem de Sayın Sezgin
Tanrıkulunun konuşacağı bu kanun teklifini AKP Grubunun
bir talebi üzerine geri çektik.
Bu önemli bir yasa. Devletin, rütbe ilerlemesi,
derece ilerlemesi gibi, pek çok mağduriyete neden olan hakları iade
etmesi gerekiyor. Bu konunun AKP yöneticileri tarafından fazla
bekletilmeden bir çözüme kavuşturulmasını ve önümüzdeki hafta
içerisinde gündeme alınması konusundaki iradelerimizin
ortaklaşmasını beklediğimizi ifade ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Peki.
Teşekkür ederiz Sayın Gök.
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
Önergeler (Devam)
1.-
Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, (2/470) esas numaralı
Muhtar Ödenek ve Sosyal Güvenlik Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/54) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, önerge
üzerinde Denizli Milletvekili Sayın Kazım Arslan
konuşacaktır.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Arslan.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; İç Tüzükümüzün 37nci maddesi
gereğince 14 Aralık 2015 tarihinde vermiş olduğum
muhtarlarımızın özlük haklarının düzenlenmesi ve
aynı zamanda temel ihtiyaçlarının devletçe
karşılanması yönündeki teklifimizin doğrudan gündeme alınması
üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi sevgiyle saygıyla
selamlıyorum.
2108 sayılı Muhtar Ödenek ve Sosyal
Güvenlik Kanunu ile 4541 sayılı Şehir ve Kasabalarda Mahalle
Muhtar ve İhtiyar Heyetlerinin Teşkiline Dair Kanunda
değişiklik yapılmasını teklif ediyoruz. Çünkü, 6360
sayılı Büyükşehir Kanunuyla 34.500 adet olan köyümüzün 16.082
adedi kapanmış, mahalleye dönüşmüştür. Bu mahalleye
dönüşen muhtarlıklarımızın, köyleri mahalleye dönüşen
muhtarlarımızın ellerinde sadece mührü vardır, yetkileri budanmıştır,
herhangi bir gücü de kalmamıştır ve bunların da tekrar elde
edilmesi için bu teklifimizin yararlı olduğunu düşünüyorum.
Muhtarlık, sadece yetkilerinin
alınmasıyla, tüzel kişiliğinin
kaldırılmasıyla kalmamış; muhtarlık, gerçek
anlamda icracı olmaktan çıkarılmış ve ricacı
olan, belediye başkanlarının, belediyenin kapısında
bekleyen konuma düşürülmüştür. Bunlar yetmemiş, aynı
zamanda daha önce köylünün, köy tüzel kişiliğinin gayretleriyle,
imkânlarıyla yapılmış olan birçok mülkiyetleri, birçok gayrimenkulleri
hangi belediye sınırları içindeyse büyükşehrin veya ilçe
belediyelerinin mülkiyetine geçmek suretiyle köylünün gerçek anlamda mülkiyeti
de elinden alınıp götürülmüştür. Hatta, birçok köy muhtarı,
köyü mahalleye dönüşen köy muhtarı kendi mülkiyetinin içinde
kiracı durumuna düşen, zor duruma düşen, hatta, bu arada yeri
satılmışsa açıkta kalan bir konumda
çalışmasına devam etmek zorunda kalmıştır.
Şimdi, bu yasayla
Özellikle, geçmişte,
muhtarlarımızın maaşları Cumhuriyet Halk Partisinin
ısrarıyla 1.300 liraya çıkarıldı ama sosyal güvenlik
primi maalesef kendi ceplerinden ödenmeye mahkûm edildi. Hâlbuki, devletin bir
temsilcisi olarak, devletin her türlü işini yapan, sorumluluğa
gelince devlet memuru gibi sorumluluk taşıyan ve muamele gören bir kişinin
sosyal güvenliğinin devletçe karşılanmamış olması
bana göre bir yanlıştır, bunun düzeltilmesi gerekir. Bunun için,
muhtarlarımızın sosyal güvenliklerinin devletçe
karşılanması, ayrıca, temel ihtiyaçları olan,
kirası varsa kirasının, elektriğinin, suyunun, doğal
gazının, telefon ücretlerinin, İnternet ücretlerinin de devletçe
karşılanması suretiyle onların güçlü duruma gelmesi ve
görevlerini daha iyi bir şekilde yapabilme olanağının
mutlak suretle sağlanması gerekmektedir.
Değerli arkadaşlarım, eğer muhtarlarımızı
güçlü konuma getiremezsek, onları çalışamayacak, zor durumda
bırakacak, maddi imkânsızlıklar içinde bırakacak noktada
bırakırsak yetkisi kısılan, sözü olmayan, köyünde, mahallesinde
ağırlığı kalmayan bir muhtarlık konumuna bu
muhtarlarımızı getirmiş oluruz diye söylüyorum. Onun için,
binalarının, özellikle, mahalleye dönüşen köylerimizdeki
binaların, büyükşehirlerin sınırları içinde bulunan,
ilçe belediye başkanlıklarımızın
sınırları içinde bulunan binaların da yapılmak
suretiyle muhtarlarımızın eline teslim edilmesi ve görevlerini
rahat bir şekilde, devletin kendisine tahsis etmiş olduğu
binalar içinde ve temel ihtiyaçlarının da
karşılanmış olacağı biçimde yerine getirilmesi
uygundur diye düşünüyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Arslan.
Önerge üzerinde ikinci konuşmacı Bilecik
Milletvekili Sayın Yaşar Tüzün.
Sizin de süreniz beş dakika.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Denizli
Milletvekilimiz Sayın Kazım Arslanın muhtarlarla ilgili
vermiş olduğu kanun teklifinin doğrudan gündeme
alınması konusunda söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sevgili arkadaşlar, değerli
milletvekilleri; geçmişte belediye meclis üyeliği ve belediye
başkanlığı yapmış bir arkadaşınız
olarak
2014 yılında Mahalli İdareler Kanunu
değişikliği noktasında bu yüce Mecliste bu kanun
görüşüldü. Görüşülürken 31 tane ili, önce İstanbul, Kocaeli -pergel
kanun dediğimiz- daha sonra da 29 ili bütünşehir, yani
büyükşehir statüsünün dışında bütünşehir
kapsamına aldınız. Bu kanun teklifi görüşülürken bu
kapsamda, o günlerde de defalarca bu kürsüde konuştuk, dedik ki: Bir
yanlış yapıyorsunuz. Sonuç itibarıyla, muhtarlıklar
kapanacak, mahalle konumuna düşecek. Siz bu çıkarmış
olduğunuz kanunla yaklaşık 16 bin muhtarımızın
aslında muhtarlık yetkisini elinden aldınız, bir nevi,
büyükşehir belediyelere ve hatta ilçe belediyelerine yani alt kademe
belediyelerine personel durumuna düşürdünüz. Bunun yanlış
olduğunu söyledik.
Muhtarlarımızın özlük hakları
noktasında sıkıntıları olduğunu söyledik. Geçen
dönem, biz de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak vermiş olduğumuz
destekle maaşlarını bir nebze iyileştirdik. Ama sevgili
arkadaşlarımız, geldiğimiz noktada durum şu:
Muhtarımız asgari ücrette maaş alıyor ama mahalle
muhtarımız 570 lira prim ödüyor, köy muhtarımız da 435 lira
prim ödüyor. Yani, eline kalan maaştan herhangi bir yatırım,
yaptırım, kendi ihtiyacını görme şansı söz konusu
değil. Tabii, biz bu vermiş olduğumuz teklifte
muhtarlarımızın sosyal güvenlik destek priminin
İçişleri Bakanlığı tarafından veyahut il özel
idareleri tarafından ödenmesini talep ediyoruz. Aynı şekilde,
muhtarlarımızın hizmet binalarının başta
elektrik, su, telefon ve ısınma giderlerinin
sağlanmasını istiyoruz, bunun için teklif verdik.
Az sonra bu teklifi oylayacağız, özellikle
iktidar partisi milletvekili, AKP milletvekili arkadaşlarımıza
söylüyorum: Siz bu muhtarlarımızın sorunlarının
çözülmesi noktasında mı oy kullanacaksınız yoksa
Muhtarlarımızın bu sorunları çözülmesin, öteleyelim, buna
ihtiyaç yok. mu diyeceksiniz? Burası çok önemli. Günlerdir başta
cumhuriyet ve demokrasi mitingi altında ülkemizin değişik ilçe
ve illerinde hatta kırsal köylerinde bile benzeri mitingler
gerçekleştiriyoruz. Amaç neydi? Amaç birlik beraberliğimizi tüm
Türkiyeye ve dünyaya göstermekti. Bunu başardık, buna genel
başkanlarımız düzeyinde, milletvekillerimiz düzeyinde, belediye
il, ilçe başkanlarımız düzeyinde destek verdik. Şimdi, bu
birlik beraberliğin ne kadar samimi olduğunun göstergesini bir dakika
sonra göreceğiz. Eğer bu birlik beraberliği bugün burada
sağlayabiliyorsak, efendim cumhuriyetin ve demokrasinin birinci temsilcisi
durumunda olan muhtarlarımızın haklarını vermekten
geçecektir diye düşünüyorum. Eğer bunu yapmazsanız
Verdiğimiz teklifin içeriğini biliyorsunuz
bilmiyorsunuz bilmiyorum -çoğunuz telefonlarla
uğraşıyorsunuz, telefonlara bakıyorsunuz- ama
verdiğimiz teklif şu arkadaşlar: Muhtarlarımızın
bu sosyal güvenlik primlerinin İçişleri Bakanlığı ve
il özel idareleri tarafından ödenmesini istiyoruz. Teklifimizin
içeriği bu, ayrıca muhtarlarımızın yine konaklarındaki
elektrik, su, fatura ve İnternet giderlerinin bu teklifle beraber il özel
idareleri ve yine bağlı bulunduğu İçişleri
Bakanlığı tarafından ödenmesini istiyoruz. Yani
muhtarlarımızı zaten belediyede işçi durumuna
düşürdünüz. Büyükşehirlerde, alt kademe belediyelerinde sıradan
bir personel -muhtar diyemezsiniz- mahalle muhtarı, maalesef fen
işlerinde çalışan bir işçi konumuna düştü. En
azından demokrasinin bugünlerde taçlandırılması
noktasında bu demokratik hakkımızı evet yönünde oy
kullanarak vermenizi istirham ediyorum, talep ediyorum. Türkiyede var olan
34-35 bin muhtar adına istirham ediyorum. Az sonra samimiyet testinden
geçeceksiniz, eğer bunun gündeme alınması noktasında evet,
kabul oyu veriyorsanız biz size Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak
teşekkür ediyoruz. Eğer hayır oyu verecekseniz şimdiden 35
bin muhtarımıza sizleri, AKP milletvekillerini şikâyet ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Tüzün.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince, sözlü soru önergeleri ile diğer denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Karadağın
Kuzey Atlantik Antlaşmasına Katılımına
İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Karadağın Kuzey Atlantik Antlaşmasına
Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/742) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 407) (x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu 407 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Şimdi, tasarının tümü üzerine
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili
Sayın İdris Baluken konuşacaktır.
Sayın Baluken, süreniz yirmi dakika.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu hafta ağırlıklı olarak
uluslararası sözleşmeleri görüşeceğimiz Genel Kurul
çalışması yapacağız. Ancak, şu anda Türkiyenin
ihtiyacı olan temel tartışmalar, maalesef bu Meclisin gündeminde
AKPnin bilinçli bir çabasıyla olmayacak, bunu özellikle buradan ifade
etmek, vurgulamak istiyorum. 15 Temmuzda sanki bir darbe girişimi
yaşanmamış, sanki hızla demokratikleşmeyle ilgili,
hukuk devletiyle ilgili, toplumsal barışla ilgili bu ülkenin 79
milyonunun bir gündemi yokmuş gibi bu Meclisi çalıştırmak
-altını çizerek söylüyoruz- açıkçası bu Meclisi bilinçli
olarak işlevsizleştirmektir, devre dışı
bırakmaktır. Parlamentonun işlevsizleştirilmesi, tam da bu
tarz yapay gündemlerle Parlamentoya mesai yaptırmanın ta kendisidir.
Zaten bir olağanüstü hâl ilan edildi, zaten kanun hükmünde kararnamelerle
bu ülke yönetilmeye başlandı, zaten o kanun hükmünde kararnamelerin
Meclise getirilip onaylanmasıyla ilgili bile en küçük bir endişe ya
da kaygı iktidar partisinde ya da Cumhurbaşkanında yok. Ancak,
özellikle böylesi bir anlayış üzerinden burada etliye sütlüye
dokunmayan uluslararası anlaşmalar çerçevesinde konuşurken biz
Halkların Demokratik Partisi olarak tabii ki Türkiyedeki temel meseleleri
burada masaya yatırmak durumundayız.
Bakın, bütün Türkiye kamuoyunun ve Türkiye
halkının sormuş olduğu bir soruyu şimdi iktidar
partisine sormak istiyorum: Biz, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra bu
Mecliste ortak bir darbe komisyonunun kurulmasını
kararlaştırdık. Halkların Demokratik Partisi olarak, ilk
teklifi yapan siyasi parti olarak da bu darbe komisyonunun eşit
sayıdaki üyeden hızla teşekkül etmesinin ve hızla
çalışmalarına başlamasının Türkiye'nin demokratik
geleceği açısından ne kadar önemli olduğunu
vurguladık. Bu teklifimizi reddettiniz. Normal, İç Tüzük gereği,
herhangi bir alanda yaşanan sorunlarla ilgili nasıl komisyon
oluşturuluyorsa o şekilde bir komisyon oluşturulmasını
maalesef bu Meclise dayattınız.
Peki, o komisyonun oluşturulmasıyla ilgili
Genel Kurul bir karar aldı. Şimdi, 15 Temmuzdan bugüne neredeyse bir
aylık bir süre geçti ama hâlâ darbe komisyonu ortalıkta yok, hâlâ
komisyon oluşturulmamış. Biz sorduruyoruz, bütün muhalefet
partileri bu komisyonun bir an önce çalışmaya başlaması
için komisyonda çalışacak olan üyeleri bildirmişler ancak AKP
iktidarı, AKP Grubu, hâlâ, sırf bu komisyonun çalışmaya
başlamasını ertelemek, ötelemek, zamana yaymak ve belki de
engellemek için üye bildirimini yapmamış. Allah aşkına
neden korkuyorsunuz, neden çekiniyorsunuz? Eğer bu Meclis, bir darbe
girişimini, halka yönelik yapılan katliam girişimlerini bile
açığa çıkaracak bir komisyonu aradan geçen bir aylık sürece
rağmen hâlâ oluşturmamışsa bu Meclisten bu halkın
beklentisi ne olabilir bunu sorgulamıyor musunuz? Parlamentoyu, Meclisi
işlevsizleştirmek derken işte tam da bunu kastediyoruz. Biz,
sizin endişelerinizin ne olduğunu biliyoruz. Bu Meclisi
bombalayanların, halka yönelik sokak ortasında katliam
yapanların nasıl büyütüldüğünü, nasıl bugünlere
getirildiğini bir yüzleşme süreciyle değerlendirmediğiniz
için bu Komisyon ola ki öylesi süreçlerle ilgili bir çalışma
yapabilir diye çekiniyorsunuz. Ne istediniz de vermedik? diyenler ya da
metropol kentlerini, büyük kentleri, büyükşehirleri parsel parsel bu
yapılara peşkeş çekenler ya da Ankarayı, İstanbulu
bombalayanların Suru, Cizreyi, Nusaybini bombalaması
sırasında Bunları havyarla besleyin. diyenler, bu darbe
komisyonunun oluşmasından rahatsızlık duyuyor olmasınlar.
Bakın, hâlâ ilk günden itibaren bu darbenin
siyasi ayağıyla ilgili sormuş olduğumuz soruların
hiçbirine cevap verilmiş değil. Bu darbe başarıya
ulaşsaydı bunun siyasi ayağı nasıl
şekillenecekti? sorusunu soruyoruz, binlerce insan gözaltına
alınmış, tutuklanmış, soruşturma süreçlerine tabi
tutulmuş ama bugüne kadar bir Hükûmet yetkilisi çıkıp bu
darbenin siyasi ayağıyla ilgili tek bir cümle kullanmış
değil, tek bir açıklama yapmış değil. Bu darbe
başarıya ulaşsaydı bu darbenin getireceği
Cumhurbaşkanı kim olacaktı, Başbakan kim olacaktı,
Bakanlar Kurulu kimlerden oluşacaktı? Bu soruları bilmemiz
Türkiye halkları olarak hepimizin hakkıdır ve bunlara cevap
vermek de iktidar partisi olarak sizin sorumluluğunuz ve önünüzdeki
görevin gereğidir ancak dediğim gibi bugüne kadar bu soruların
cevaplarını vermediğiniz gibi Meclisin oluşturduğu bir
darbe komisyonunun da hızla çalışma yapması için gereken
süreçleri maalesef ertelemeye devam ediyorsunuz. Bunun kabul edilebilir hiçbir
yanı yok. Bu Meclisi daha fazla işlevselleştirerek, Meclisi daha
fazla halkın gündemiyle çalıştırarak Türkiyenin temel
meselelerini daha fazla bu Parlamentoda birtakım yasal düzenlemelerle
birlikte ele alarak ancak biz bu darbeler sürecinden bir çıkış
yakalanabileceğini düşünüyoruz.
Ben Genel Kurulun açılışı
sırasında da ifade ettim, Yenikapıda bir miting düzenlendi,
Yenikapıdaki mitingde, bakın, 6 milyon oy alan bir siyasi parti yok
sayıldı.
Yani bize o davet gelmiş olsaydı da biz
belirli yüzleşme süreçleri, demokratikleşmeyle ilgili belirli
tutumlar ortaya çıkmadan zaten o fotoğrafın bir parçası
olmayacaktık. Ancak siz özellikle 6 milyon insanın iradesini temsil
eden bir siyasi partiyi yok sayarak devletin yeniden inşası ve
yeniden organizesi sürecinde, Kürtler ve Aleviler başta olmak üzere, bu
toplumun ötekileştirilen bütün kesimlerine yer
olmadığının mesajlarını verdiniz. Âdeta 1924
Anayasasının inkâr, imha ve asimilasyon ruhunu bir kez daha
Yenikapıda güncellemiş oldunuz.
Katılmamamıza rağmen büyük bir
dikkatle takip ettik. Acaba 79 milyonun tamamını, acaba Parlamentonun
tamamını kapsayacak olan, demokratikleşmeyi esas alan, toplumsal
barışı esas alan mesajlar çıkar mı diye dikkatle takip
ettik. Ancak maalesef, bizim takip ettiğimiz o miting içerisinde biz
kendimizi hâlâ öteki olarak, hâlâ dışlanmış olarak
orada değerlendirildiğimizi bir kez daha görme durumunda kaldık.
Bakın bu gidişat, gidişat değil;
bu yol, yol değil. Biz tam bir yıldır -bu Meclis kürsüsü, bu
Meclis tutanakları şahittir- sizi uyarıyoruz.
Kutuplaştıran, çatıştıran, ayrıştıran,
savaş konseptini devreye koyan, halk iradesini esas almayan
yaklaşımlarla bu ülkeyi bir darbe mekanizmasına götüreceksiniz.
diye defalarca uyardık. Ancak bugüne kadar yaptığımız
uyarıları dikkate almadığınız gibi, tam tersi
uygulamalarla, ki en somut örneğini yine altını çizerek tekrar
edeyim, milletvekillerinin dokunulmazlığını
kaldırarak, darbeyi yapan cuntacılara dokunulmazlık
zırhı getirerek, siz, o darbe mekanizmasını hayata
geçirdiniz. Darbe mekaniğini Türkiyede işler kıldınız.
Bakın İmralıda
yaptığımız toplantılarda bugünlerin geleceğini ta
iki buçuk-üç yıl öncesinden konuşmuşuz,
ayrıntılarıyla tartışmışız. Devletin
resmî kayıtlarında, resmî tutanaklarında var. Her biriniz
iktidar partisinin milletvekilleri olarak o tutanaklara ulaşma
imkânına sahipsiniz. İki buçuk yıl önce Sayın Öcalan,
İmralıda yapmış olduğumuz toplantıda, çözüm
sürecinin bitirilmesi, müzakere masasının devrilmesi durumunda darbe
mekaniğinin nasıl harekete geçeceğini açık bir şekilde
vurguladı. Devlet heyeti de onları not etti. Başbakana,
bakanlara ve Cumhurbaşkanına o tutanaklar gönderildi, iyi biliyoruz.
Sayın Öcalan şunu dedi: Türkiye siyaset tarihi, bir darbeler
tarihidir. On yılda bir, beş yılda bir sürekli darbelerle
demokrasiyi kesintiye uğratan bu süreçler, çözüm süreciyle beraber,
kalıcı barışla beraber tarihin çöplüğüne
götürülebilir. Ancak, çözüm sürecinin bitirilmesi durumunda, bundan sonra on
yılda bir, beş yılda bir yapılacak olan darbeleri değil,
kesintisiz olarak devreye girecek olan bir darbe sürecini görme tehlikesiyle
karşı karşıyayız.
Şimdi, bunlar bilinmesine rağmen, Dolmabahçe
mutabakatının reddedilmesi, çözüm masasının devrilmesi,
tekrar savaş konseptinin devreye konması ve âdeta taş üstünde
taş bırakılmayacak şekilde kent merkezlerinin
yıkılmasıyla birlikte işte gelmiş olduğumuz
aşama, gelmiş olduğumuz tablo ortada.
Huzur ve istikrar diye milletten oy istediniz, 1
Kasımda yarattığınız savaş ortamı içerisinde
halktan yüzde 49,5 oy almayı başardınız, tek
başına iktidar oldunuz, halk size her türlü yetkiyi verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğana da, bu anlamda, yüzde 49,5 oyla Bütün
bu çatışma alanlarını bitirmenizi istiyoruz, bir toplumsal
barış istiyoruz.un mesajını verdi ama bakın, ülkeyi
getirdiğiniz nokta ortada, kaos ve istikrarsızlık dışında
şu anda hiçbir şey yok. Huzur ve istikrar vadederek oy
aldınız, kaos ve istikrarsızlığı bu ülkeye
armağan ettiniz. Buna hakkınız yok. Yenikapı mitingiyle
ortaya çıkan tabloda, siz, bu toplumu, bir kez daha ikiye böldünüz ve
bunun sonuçları, son derece ağır gelişmelere gebedir.
Biz bugünden uyarıyoruz, uyarı görevimizi
yapmak istiyoruz: Bu yaklaşımdan, bu anlayıştan vazgeçin.
1924 Anayasasının inkârcı ruhu, doksan yıldır bu
ülkeye, bu ülkenin halklarına gün yüzü göstermedi. Gelin, 1924
Anayasasının o inkârcı ruhunu bir kenara bırakıp 1920
yılında Büyük Millet Meclisinin kurucu ruhunu, 1921
Anayasasının çoğul kimlikli, çoğul demokratik ruhunu
birlikte, hızla hayata geçirelim. Tek bir saniye bile önemli, tek bir
dakika bile önemli. Bu ülkede darbe mekaniğinin tekrar hamleler
yapmayacağının garantisi var mı? Herhangi biriniz
çıkıp Artık bütün sorunlar geride kaldı, bir kez daha
Türkiye bu tarz badirelerle karşılaşmayacak. diyebiliyor musunuz?
Bakın, askere getirmiş olduğunuz
yasayı bile bu süreç içerisinde Meclisin gündemine getirmediniz. Şu
anda askerin sokağa tankı göndermesi, Boğaz Köprüsüne
topları yığması falan suç değil -sayenizde suç
değil- uçağı havalandırması da suç değil.
Herhangi bir komutan çıkıp Ben kamu güvenliği
açısından risk gördüm, o nedenle bu sivil yerleşim
alanlarına müdahale ediyorum, polis başta olmak üzere oradaki bütün
güvenlik birimlerini de kendime bağlı operasyonel süreçlerin bir
parçası hâline getiriyorum. dediğinde suç işlememiş
olacak. Bunun yasasını siz yaptınız. Ya, hiç olmazsa bu
süreç içerisinde bu yasayı getirip özellikle darbe travması
atlatmış olan bir toplumu bu şekliyle rahatlatmanız
gerekiyordu ama nerede? Tam tersine, dediğim gibi, yapılmaması
gereken yanlışlarda ısrar ederek bu ülkeyi büyük bir felaketin eşiğine
getiriyorsunuz.
Şu anda Plan Bütçe Komisyonunda görüşülen
yasa, tam bir darbe yasasıdır. Bugün HDPli belediyeleri
hedefleştirerek bir toplumsal onay alabilirsiniz ama yarın, CHPli
belediyeler başta olmak üzere, bütün muhalefet belediyelerine yöneleceksiniz.
Belediye başkanını neye dayanarak görevden alıp yerine
kayyum atayacaksınız? Belediye meclisini neye dayanarak toplantı
bile yapamayacak bir tasfiye sürecine tabi tutacaksınız? Bunun,
darbecilerin yaptığı, Başbakana müdahale edip yerine kayyum
atama, memur atamadan ne farkı var ya da Parlamentoyu bombalayan bir
anlayış ile belediye meclisini tasfiye eden bir
anlayışın hangi farkını burada söyleyebilirsiniz?
Bakın, bunların tamamı, yanlış uygulamalar. Yüzde 70
oy almış, yüzde 80 oy almış belediye
başkanını, belediye meclisini öyle ben görevden aldım,
oraya memur atarım, istediğim gibi yönetirim.
anlayışı içerisine girerseniz bu ülkeye yapabileceğiniz en
büyük kötülüğü yapmış olursunuz. Büyük bir gerilim ve
çatışma ortamını bizzat kendi ellerinizle
hazırlamış olursunuz. Dolayısıyla, bu
yanlıştan bir an önce vazgeçilmesi gerekiyor.
Biz özellikle bu konularda kanun hükmünde
kararnameler ve torba yasalarla bu sürecin bu şekilde tüketilmesini büyük
bir tehlike olarak görüyoruz ve bundan bir an önce vazgeçilmesi
gerektiğini, demokrasi, hukuk devleti, toplumsal barış ve insan
hakları temelinde hızla bazı düzenlemelerin yapılması
gerektiğini bir kez daha altını çizerek söylüyoruz.
Şırnak ve Hakkârinin ilçe
yapılmasıyla ilgili süreci, arkadaşlarımız bu kürsüden
uzun uzun değerlendirecekler. Şırnakta zaten insan yok,
biliyorsunuz. Yaptığınız yıkım tablosuyla şu
an Şırnak kent merkezinde yaşayan tek bir insan yok. Bütün
mahalleler tek tek yıkılıyor. O sosyal medyaya düşen
fotoğrafları, bilmiyorum inceliyor musunuz, şu anda
Şırnakın tamamını yıkmış
durumdasınız. Şimdi, Hakkârinin de il statüsünden
çıkarılarak insansızlaştırılmasıyla ilgili
bir süreç yürütüyorsunuz. Ne Şırnak halkına sormuşsunuz ne
Hakkâri halkına sormuşsunuz, ne oradaki
teşkilatlarınıza sormuşsunuz ne oradaki sivil toplum
örgütlerine, kanaat önderlerine ne de orada halktan oy almış olan
siyasi partilere başvurmuşsunuz. Böyle bir uygulamayı nasıl
hayata geçireceksiniz? Hayata geçirdiğinizde bu ülkenin toplumsal
barışına nasıl bir katkı sağlamayı
düşünüyorsunuz?
Bizim sunduğumuz teklifler belli. Biz, Orta
Doğuda genel olarak temel politikayı değiştirmeniz
gerektiğini söylüyoruz. Kürt düşmanlığı üzerinden
yürüttüğünüz politikalar iflas etti, bir bir iflas ediyor. Bakın,
Münbiçte de iflas etti. Bu arada vahşi, barbar IŞİD çetelerine
karşı Münbiçi özgürleştirmiş olan bütün demokratik Suriye
güçlerini buradan selamladığımızı ve
dayanışma duygularımızı ifade ettiğimizi
belirtmek istiyorum. Umarım ki Münbiçin özgürleşmesi, demokratik
Suriye cumhuriyetinin hızla hayata geçmesi ve Suriyede bir
barış sürecinin hızla sonuçlanması açısından
katkı sağlayıcı olacaktır. Siz, Orta Doğu
politikasını çözüm ve barış temelinde değiştirirseniz,
Kürtlerle ittifak temeline oturtursanız, Yüksekovayı da Cizreyi de
il yaptığınızda orada sınır ticareti başta
olmak üzere Orta Doğuya referans olacak merkezler oluşturursunuz,
cazibe merkezleri oluşturursunuz. Bunun için de Şırnakı
veya Hakkâriyi ilçe statüsüne falan almanıza gerek yok. Zaten her 4 il de
olası Kürt politikasının değişmesi durumunda bölgesel
açıdan son derece önemli merkezler hâline gelecektir, ama dış
politikadaki temel yanlışlarda yanlış üstüne
yanlış yapmanıza rağmen, o yanlışlarla sürekli
yüzleşmenize rağmen ısrar etmeye devam ediyorsunuz.
Bakın, bugün Cumhurbaşkanı
Erdoğan, Putinle görüşüyor. Daha birkaç ay öncesinde Putinle
ilgili, Rusyayla ilgili ağza alınmayacak sözler söylediğinizde
yanlış yapıyorsunuz dedik, bu ülkenin turizmini,
tarımını, güvenliğini, Orta Doğu
politikasını düşünmeden bu tarz efelenmeler yaparsanız
yarın öbür gün bu ülkeyi küçük duruma düşürürsünüz dedik. Bunun için,
biz, bu halk bedel ödemesin diye Rusyaya gittiğimizde ne vatana
ihanetimizi bıraktınız ne bu ülkenin kuyusunu kazma edebiyatlarını
bıraktınız. Ee, ne oldu? Nereye geldiniz? Hangi aşamaya
geldiniz? Bakın, dün Putin için Zalim Esad rejimine destek vererek
birlikte halkı katlediyorlar. Bunu kabul etmemiz mümkün değil. diyordunuz.
Erdoğanın da Davutoğlunun da sayısız
açıklamaları var burada. Bugün Putinle Suriyeye barış
geleceğini söylüyorsunuz. Bu kadar çelişkili, bu kadar kendi kendini
yalanlayan, ülkeyi bu kadar küçük düşüren bir politikada niye hâlâ
ısrar ediyorsunuz?
Orta Doğunun temel politikasını Orta
Doğunun kadim halklarına dayamak zorundasınız. Ne
Amerikası ne Rusyası ne Avrupası, küresel emperyal güçlerle
Orta Doğu politikasını şekillendirmeye kalkarsanız
çelişkiler yumağında bu şekilde kendi
yanlışlarıyla yüzleşen bir hükûmet pozisyonuna
düşersiniz. Orta Doğunun kadim halkları olan Araplar, Türkler,
Kürtler ve Farslarla ilgili ve yine Ermeniler, Asuri Süryaniler, Nusayriler
başta olmak üzere kadim halklarla ilgili bir temel politikayı mutlaka
tartışıp dış politikanın ana yörüngesine oturtmak
zorundasınız; bunu yapmadığınız sürece buraya getireceğiniz
teknik uluslararası sözleşmeler, hiçbir soruna çözüm üretmeyen,
tamamen vakit kaybı olarak bile değerlendirebileceğimiz
birtakım tartışmaları ortaya çıkaracaktır ama biz
vakit kaybı olmasın diye bu anlaşmalar çerçevesinde Türkiyenin
temel meselelerini bu kürsüden ifade etmeye devam edeceğiz diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Baluken.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
üzerinde başka konuşmacı yok.
Şimdi, yirmi dakika süreyle soru-cevap
işlemini gerçekleştireceğiz. Yirmi dakikanın on
dakikası sayın milletvekillerine, diğer geri kalan on
dakikası da cevap vermek için Sayın Bakana aittir.
Şimdi, sisteme giren sayın
milletvekillerine sırasıyla söz vereceğim.
Sayın Bircan
ERDİN BİRCAN (Edirne) Edirnenin
sorunlarıyla ilgili konuşacağım.
Maalesef, 300 bin kişinin yaz aylarında
devamlı kullandığı Keşan-Enez yolu, her taraf duble
olurken orası yıllardır kağnı arabalarının
geçtiği, üstüne asfalt yapılan bir yol hâlinde ve her yıl yüzlerce
insanımız ölmektedir.
Bir de bu yıl ayçiçeği rekoltesi çok
düşük düzeyde. Geçen yıllarda olduğu gibi yine aynı
çalışmalar yapılırsa ve bununla ilgili de -maalesef- geçen
yıllarda olan rekolte yüksekliği gibi fiyat politikası
yapılırsa çiftçi perişan olur ve çiftçiyi hakikaten perişan
ederler.
Bizim Mecidiye beldemizde daha önceden taş
ocaklarımız vardı; bu taş ocaklarıyla ilgili burada
soru önergesi de vermiştim. Turizm alanı olan bölgemizde hâlâ
taş ocakları devam etmekte
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Evet, ben de
güncel bir konudan bahsetmek istiyorum.
Toprak Mahsulleri Ofisi, uyguladığı
alım politikalarıyla şu anda üreticiyi mağdur ediyor. Sivas
Divriği, Kangal, Şarkışlada üreticiler perişan.
Toprak Mahsulleri Ofisi yerinde alım yapmıyor; üreticiler, 100
kilometre mesafe katederek ürünlerini tüccarlara satıyor. Randevulu
alım yapıyor, çok kesinti yapıyor, Adanadaki mısır
üreticisi perişan. Toprak Mahsulleri Ofisi 725 liradan mısır
alımı yapıyor ancak, tüccar 630 liradan alım yapıyor.
Bu nedenlerden dolayı tüccar tercih ediliyor. Trakyada Toprak Mahsulleri
Ofisi zaten yanlış yaptığını açıklamıştı,
fiyatı sonradan açıklayarak piyasaya girdi. Aynı hatayı
çeltikte yapmaması, çeltik üreticisini perişan etmemesi için
şimdiden uyarıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Arslan
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan,
biraz önce İç Tüzükümüzün 37nci maddesi gereğince
muhtarlarımızın özlük haklarının ve temel giderlerinin
devletçe karşılanması yönünde vermiş olduğumuz kanun
teklifinin doğrudan gündeme alınması için vermiş
olduğum önergemiz, AKPnin oylarıyla reddedilmiştir.
İktidar, bir kez daha muhtarlarımızın taleplerini kabul
etmediğini göstermiştir. Büyükşehir Yasasının değişmesinden
sonra yetkileri azaltılan, gelirleri düşen mahalle ve köy
muhtarlarımızın çalışma oda ve binalarının
teslimi ne zaman yapılacaktır? Muhtarlarımızı sürekli
saraya davet ediyorsunuz, ziyafetler veriyorsunuz da neden özlük
haklarını vermiyorsunuz, günlük giderlerini neden
karşılamıyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Sarıhan
ŞENAL SARIHAN (Ankara) Bu ayın 19unda
Meclisin tatile gireceği yolunda basında bazı bilgiler var.
Hepimizin bilgileri içinde olduğu gibi, kanun hükmündeki kararnamelerin
otuz günlük süre içinde Meclisimize gelmesi gerekiyor ve onaylanması
gerekiyor. 19u, 20 Temmuzda başlamış olan ilk kanun hükmünde
kararnameye göre hesaplanmış bir tarih midir? Meclis denetiminden bu
kararnamelerin kaçırılmaya çalışılmasının
anlamı nedir? Bunun bir hukuksuzluk olduğunu anımsatmak isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Arık
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Hafta sonu Kayserinin Felahiye ilçesinde
Sıtmapınar Şenliklerine katıldım. Oradaki
halkımız, on beş yıl önce kendilerine söz verilen Felahiye
ilçesinin Göğdere yolunun ne zaman yapılacağını
soruyorlar. Ali Özbay isimli bir vatandaşımız Seçime kadar
milletin adamıyız diyorlar, seçimden sonra milleti unutuyorlar.
dedi. Bunu özellikle iletmemi istediler size.
Yine, ilçenin sürekli göç verdiğini söylüyor ve
bu göçü engellemek için yüksekokul istiyorlar; Kalkınmayı
kırsaldan başlatacağız. dediğinizi ve ellerinden
adliyelerini ve postanelerini aldığınızı söylüyorlar.
Ellerinden alınan postane ve adliyelerini tekrar geri istiyorlar.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Purçu
ÖZCAN PURÇU (İzmir) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
İzmirin sorunları saymakla bitmiyor.
Hükûmetin, iktidarın İzmire doğru düzgün bir
yatırımı söz konusu değil, sadece tünel ve yol yapılıyor.
Onun dışında Turistlerin gelmesi için, büyük gemilerin
yanaşması için yanaşma alanı yapılsın. dedik,
yapılmadı, Türk Hava Yolları direkt yurt dışına
uçsun. dedik, uçmadı; birçok çalışma var İzmirle
alakalı, turizmle alakalı hiçbiri yapılmadı.
Bunun dışında, bu Hükûmet döneminde
doğru düzgün fabrika açılmadı. İşsizlik had safhada,
Yüzde 10-11 diyorlar, hepsi hikâye, yüzde 30a yüzde 35e yakın
işsizlik söz konusu. Maalesef gençlerimiz işsizlikten
kırılıyor, üniversite mezunları iş bulamıyor. Bu
alanda Hükûmetin çalışma yapması lazım, acil ve ivedilikle
tarımı desteklemesi, turizmi desteklemesi lazım.
Teşekkür ediyorum Başkanım.
BAŞKAN Sayın Gürer...
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Orman ve Su İşleri
Bakanlığına iki tane net soru sordum: Niğde
Şekerpınarı suyunun içme suyu olarak Niğde, Bor ve
Ulukışlaya getirilmesi için bir çalışma var
mıdır? Ecemiş suyunun, sulama suyu olarak Niğde iline
getirilmesi için bir proje çalışması var mıdır?
dedim. Bunlara verilen yanıtta: Konya Kapalı Havzası Master
Plan İşi kapsamında hazırlanan Ecemiş
Kaynaklarından Su Temini Ön Raporu ile Aksaray ve Niğde illeri, Konya
Emirgazi ilçesinin 2050 yılına kadar olan içme suyu ihtiyaçları
incelenmiştir.
Söz konusu çalışmayla Niğde kent
merkezi, Kemerhisar, Altunhisar ve Bor ilçeleri, Konya ili Emirgazi ilçesi,
Aksaray kent merkezi ve Taşpınar ilçesine verilecek su, temin
edilecek miktar ile birim su maliyetinin 1,76 metreküp/lira olması
belirtilmiş. Ecemiş Kaynaklarından Su Temini Ön Raporunda
sulama suyu teminine yönelik herhangi bir çalışma
bulunmadığı belirtilmektedir.
Keza Şekerpınarından Niğde
iline içme suyu temini için çalışmalarına devam edilen Konya
Kapalı Havzası Master Planı kapsamında incelenmekte olup
söz konusu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bektaşoğlu...
Yok.
Sayın Pekşen
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Sayın
Başkan, özellikle Türkiyenin ekonomik krize girdiği dönemlerde
devletin ivedilikle almış olduğu çeşitli tedbirler var.
Bunlardan en önemlisi de borç yapılandırma tedbirleridir. Türkiye
bugünlerde olağanüstü zor bir ekonomik sürecin içerisinden geçiyor,
sektörün sırtında çok ciddi bir borç yükü var, piyasada çok
ağır ekonomik koşullar var ama borç yapılandırmasına
ilişkin herhangi bir yasal tedbir alınmamış. Çok
sayıda şirketin iflas ertelemek gibi olağanüstü ağır
bir sürece doğru sürüklendiği, herkesin bildiği bir gerçek.
Buradan Hükûmeti uyarıyorum: İvedilikle borç
yapılandırması konusunda yasal bir prosedürün
hazırlanması ve Parlamentodan bu prosedürün geçirilmesi büyük önem
arz etmektedir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yiğit
ALİ YİĞİT (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Darbe girişiminden sonra el konulan mallar
nedeniyle, alacakları olanlar alacaklarını alamıyorlar,
borcu olanlar da borcunu ödemekte sıkıntı çekiyorlar. Çok küçük
bir örnek vermek istiyorum: Gaziantepte el konulan bir hastaneye borcu olan
bir şirket, borcunu ödemek istiyor, ödeyemiyor, parayı bloke ediyor,
kimin alacağı belli değil; üçüncü, dördüncü şahıslara
satılmış çekler. Bunlar, tabii, çekini ödeyemeyen şirket
durumuna düşmüş oluyor, sıkıntı çekiyor. Bu konuda
acil bir önlemin alınması
En azından, ödese de suçlu, ödemese
de suçlu duruma geldi insanlar. Bu konuda acil bir çözüm bulunması
gerekiyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, Batman
ilinde Kozluka bağlı Kaletepe, Cevizli, Kavaklı köylerinin
3ünün de trafosu sökülmüş. Yani, elektrik dağıtım
şirketi tarafından gerekçesi ne olursa olsun 3 tane köyün trafosu
sökülmüş ve şu anda elektrik olmadığı için içme suyu
kuyularından da su çekemiyorlar. Bu yaz sıcağında, 35-40
dereceleri gösteren bir sıcakta elektrik dağıtım
şirketinin hangi yetkiyle bir köyün trafosunu söktüğünü
anlamış değilim. Bunun çok hızlı bir şekilde
giderilmesi, o köylülerimizin mağduriyetinin önlenmesi gerekiyor.
Tabii, sadece bu su kaynaklarını oradaki
vatandaşlarımız kullanmıyor, hayvanlar var
baktıkları, topraklar var ektikleri; suya en ihtiyaç olan dönemi
yaşıyoruz. Bunun ivedilikle mutlaka giderilmesi gerektiğini
düşünüyorum.
Gereğinin yapılmasını
saygılarımla arz ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Sayın milletvekilleri, sorular bitti.
Sayın Bakan, geri kalan süre size ait.
Buyurun.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ
(Malatya) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, öncelikle hepinize
teşekkür ediyoruz. Özellikle 15 Temmuz akşamı Meclisi açan,
milletimizle beraber darbeye karşı direnen bütün milletvekillerimize,
Parlamentomuza teşekkür ediyoruz, milletimize teşekkür ediyoruz. Milletimiz,
o gün gerçekten sivil direniş nedir, nasıl olması gerekir, bütün
dosta ve düşmana göstermiş oldu, dünyaya göstermiş oldu.
Kurşunlara karşı, tanklara karşı göğsünü siper
ederek bu milletin iradesine sahip çıkma noktasında âdeta
hayatlarını vererek göstermiş oldular. Tabii, orada milletimiz,
hiçbir zaman silah da kullanmadı, kurşun da atmadı, sadece
imanıyla göğsünü siper ederek orada bulundu. Milletvekillerimiz de
Meclisi açarak buna katkıda bulundular, kendilerine teşekkür
ediyoruz.
Bu noktada biz de bundan sonra millete hizmet etme
noktasında elimizden gelen gayreti ve çalışmayı ortaya
koyacağız, hep beraber koyacağız. Onun için hem Meclisimizi
hem Hükûmetimizi daha fazla çalıştırarak millete hizmet etme
noktasında, milletle beraber yol yürüme noktasında gayretimizi hep
beraber göstermiş olacağız. Özellikle 15 Temmuzdan sonra
oluşan, siyasi partilerimizin, genel başkanlarımızın
ortaya koymuş olduğu birlik ve beraberlik, milletimiz tarafından
gerçekten takdirle karşılandı. Özellikle 7 Ağustosta
yapılan Demokrasi ve Şehitler Mitingine siyasi parti liderlerimizin
katılması, her kesimden insanımızın
katılması ve orada millî bir duruş sergileyerek demokrasiye
sahip çıkılması, şehitlere sahip çıkılması
her türlü takdirin üzerinde. Bu noktada da bütün milletvekillerimiz
alanlardaydı, o alanlarda milletimizle beraber bulundular, katkı
verdiler. Bunu da milletin takdir ettiğini görüyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu girişten sonra
sorulara gelince: Biraz önce Denizli Milletvekilimiz Kazım Bey, özellikle
muhtarlarla ilgili görüşünü ve sorusunu ifade etti. Kendisine
teşekkür ediyoruz. Biz de AK PARTİ olarak iktidara geldiğimizden
bu yana muhtarların hem özlük haklarını iyileştirme hem de
maaşlarını iyileştirme noktasında sürekli gayret
gösterdik, çalışma ortaya koyduk. Onların hizmet verme
noktasında, daha iyi binalarda hizmet vermeleri açısından,
belediyelerimizin hizmet binaları üretme noktasında, hem AK
PARTİli belediyeler hem de CHPli belediyeler veya diğer belediyeler
de muhtarlarımızın hizmet alanlarının güzelleştirilmesi
noktasında gayret gösterdiler.
Ayrıca, çağa uygun olarak
bilgisayarlı hizmet vermeleri noktasında, onların
İnternete erişmeleri noktasında Hükûmetimiz ve belediyelerimiz
çok ciddi katkılar sağladılar ve bugün gelinen nokta itibarıyla,
yeterli olmamakla beraber, 1.350 lira asgari ücret noktasına getirerek
muhtarlarımızın maaşlarını da ciddi anlamda
yükseltmiş olduk. Bunda herkesin katkısı vardır.
Meclisimizde onaylandı. İnşallah, bütçe imkânları
elverirse, önümüzdeki dönemler içerisinde yine muhtarlarımızın
hem maaşının hem özlük haklarının yeniden
düzenlenmesine bu Mecliste hep beraber katkı vermiş oluruz.
Borç yapılanmasıyla ilgili yine bir soru
vardı. Bununla ilgili özellikle zaman zaman, sizlerin de bildiği
gibi, AK PARTİ hükûmetleri tarafından borç
yapılandırmaları gerçekleşti. Daha geçtiğimiz günlerde
esnafa yönelik bir borç yapılanmasını hayata geçirdik. Orada 400
milyon TLlik bir yapılanma vardı.
Çiftçilerimize yönelik de Meclisimize inşallah
gelecek. Bununla ilgili yapılandırmalarımız var, borç
yapılandırmamız bulunmaktadır.
Yine, geçtiğimiz günlerde yasalaşan,
Maliye Bakanlığımız tarafından birtakım cezalara
ve vergi borçlarına yönelik yapılandırmalar vardı. Bu
yapılandırmaları biz hayata geçirdik, geçirmeye de devam
edeceğiz. Genel anlamıyla da, özellikle sanayicimizin, reel
yatırımcımızın önündeki engelleri kaldırma
noktasında Hükûmetimiz elinden gelen gayreti ortaya koyuyor; bürokrasiyi
azaltma noktasında gerçekten son zamanlarda ciddi ilerlemeler kaydedildi.
Tabana yayılan, esnafımızın, çiftçimizin, iş
adamımızın, sanayicimizin ekonomik anlamda devletle olan
sıkıntılarını giderme, onlarla el
sıkışma, onlarla barışma, mümkün olduğu kadar davaları
azaltma stratejisi içerisinde bu yapılandırmaları hayata
geçiriyoruz.
Sadece devletle olan davaları azaltmak veya
borçları yapılandırmak yetmiyor, özellikle, sizin de
bildiğiniz gibi, Türkiye'nin yatırım ortamını
iyileştirme, reel yatırımcıyı destekleme,
dış yatırımcıyı Türkiyeye getirebilme adına
da önemli çalışmalarımızın olduğunu buradan ifade
etmemiz gerekiyor. Tek noktada, yatırımcının, işlerini
halledeceği bir ofis veya yine yatırımcının bu darbe
teşebbüsünden en az etkilenebilmesi adına soruşturmaları
dikkatli ve sınırlı tutmak, piyasanın olumlu gidişine
katkı sunmak adına birtakım girişimlerimiz de var.
Yine, arkadaşlarımızın,
özellikle bizim Bakanlığın dışında diğer
bakanlıkları ilgilendiren birtakım soruları oldu. Bununla
ilgili sizler de takdir edersiniz bizler o bakanlıklara iletir ve
oralardan inşallah cevapları yazılı olarak sizlere
ulaştırırız.
Değerli arkadaşlar, tabii, ülkemizin
içerisinde bulunduğu konum itibarıyla bizim de
Bakanlığımızı ilgilendiren, özellikle gümrüklerde,
yine iç ticaretin düzenlenmesi noktasında önemli projelerimiz var, bunların
bir kısmını sizlerle paylaşmak istiyorum. Önümüzdeki hafta
içerisinde inşallah sizlerin huzuruna gelecek taşınır
malların rehni noktasında önemli bir düzenleme. Biraz önce Kazım
Beyin de ifade ettiği gibi, esnafımıza, küçük
işletmelerimize, KOBİlerimize önemli bir destek. Burada kredi
başvurusunda bulunan esnafın veya küçük işletmelerin bankalara
gayrimenkul teminatı dışında başka teminatlar da
göstermesine imkân tanıyan bir yasa tasarısı. Burada
çiftçilerimiz mahsulleri, ağaçları veya makineleri -torna tesviye
makinesi gibi veya başka makineler gibi- veya stoklarında bulunan ham
maddeleri ya da ürettikleri malzemeleri rehin olarak bankaya sunabiliyorlar.
Ayrıca, ticari projelerin krediye tabi tutulması noktasında, siz
bir bankaya gittiğinizde eğer şu anda bir ticari projeniz olsa
başka teminat gösteremediğiniz için o ticari projeye destek veremiyor
banka veya kredi veremiyor. Şimdi, getireceğimiz yasayla birlikte o
ticari projeye de, ticari anlamda sadece projeye de kredi verebiliyor.
Yine, markaların marka değerine veya
patent hakkını almış ürünlere, lisans almış
ürünlere bankalar teminat kabul ederek kredi verebilecekler. Buradaki
amacımız, tamamen, küçük işletmelerimize, krediye erişmekte
zorlanan işletmelerimize kolaylıklar tanımak. Bunları
yaparken de o işletmelerin Üretim dışında ben nereden para
bulurum? Nereden bunu finanse ederim? bunu düşünmemelerini sağlamak
için bu yasa tasarısını hazırladık. Umarım bütün
partilerdeki arkadaşlarımız, milletvekillerimiz bu yasaya sahip
çıkarak, özellikle esnafımızın ve küçük çiftçimizin finansa
erişimini kolaylaştıracak bu yasayı hep beraber Meclisten
geçirebiliriz, geçirmiş oluruz.
Değerli arkadaşlar, diğer bir nokta
da biliyorsunuz, 15 Temmuzdan sonra yurt dışına kaçmak isteyen
bu FETÖ terör örgütüne
mensup, Fethullahçı terör örgütüne mensup insanların yurt
dışına çıkışını engelleme
noktasında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız lütfen.
Buyurunuz.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ
(Malatya) -
Bakanlığımız üzerine düşen görevi
yapmış ve sınırlardan kapıları kullanarak yurt
dışına kaçmak isteyen, bu örgüte mensup yaklaşık 89
insanı o gece veya iki üç gün içerisinde engellemiş durumda. Bununla
ilgili çalışmaları da çok dikkatli bir şekilde yürütüyoruz.
Teşekkür ederiz.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
KARADAĞIN
KUZEY ATLANTİK ANTLAŞMASINA KATILIMINA İLİŞKİN
PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 19 Mayıs 2016 tarihinde Brükselde
imzalanan Karadağın Kuzey Atlantik Antlaşmasına
Katılımına İlişkin Protokolün onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde
üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır
Milletvekili Sayın Altan Tan.
Süreniz on dakika Sayın
Tan.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ALTAN TAN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün
çok önemli bir görüşme cereyan ediyor Sayın Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin
arasında. Şu an içinde bulunduğumuz saatlerde de bu
görüşmeler ve diyaloglar devam ediyor.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye'nin Rusya da dâhil olmak üzere çevresindeki bütün ülkelerle, bütün
kuruluşlarla sorunlarını çözmesi, iyi ilişkiler içerisinde
olması hepimizin isteği. Ancak bunu söylerken şöyle bir
eleştiride de bulunmak istiyorum: Türkiye öyle bir gemi hâline geldi ki,
açık denizlerde rotadan çıkmış, yelkenleri
yırtılmış, patlamış, kürekleri denize
düşmüş, dalgaların bir oraya bir buraya sürüklediği bir
ülke hâline geldi. Bunu da asla kabul etmek, doğru görmek ve
sürdürülebilir bir pozisyon olarak kabul etmek mümkün değil. Niye mümkün
değil, kısaca bunu izah etmeye çalışacağım.
Değerli arkadaşlar,
biliyorsunuz, Necmettin Erbakan döneminden başlarsak, Türkiye'de Refah
Partisi kademe kademe, 1984 yerel seçimlerinde yüzde 4,45 oydan yüzde 21 oya
kadar geldi ve 1995 seçimlerinde Türkiye'nin 1inci partisi oldu ve
arkasından bir koalisyon hükûmeti kuruldu Doğru Yol Partisiyle. Ondan
önce de olan ayak oyunları ayrı, uzun uzadıya anlatmıyorum
ama Necmettin Erbakan Başbakan olarak hükûmeti kurdu. Çok kısa bir
müddet sonra ciddi bir kıskaç altına alındı, yapmak istediği
D8 toplantıları engellenmeye çalışıldı ve
bildiğiniz gibi -yine, uzatmadan, bu on dakikayı en verimli
şekilde kullanabilmek için söylüyorum- 28 Şubata gelindi. Necmettin
Erbakanın o dönemde sıkıştırılmasının
ve iktidarı hileyle, cebren elinden alınarak bir köşeye
itilmesinin veya yasaklanmasının esas sebebi az veya çok namaz
kılması veya özel hayatı değildi. O dönemde, yine, bugünkü
gibi, dünya siyasetini yöneten güçler, çevreler bir hesaplaşma
içerisindeydi ve Erbakanın D8lerle kurduğu bu ilişkiler,
Almanya, İran ve diğer ülkelerle kurduğu diyaloglar bugün
Batı Bloku olarak nitelendirdiğimiz Avrupa Birliği, ABD,
İngiltere ve İsraili ciddi şekilde rahatsız etti. Ondan
sonra, biliyorsunuz, parti kapatıldı, yeni bir süreç
başladı ve daha sonra Adalet ve Kalkınma Partisi kuruldu.
Adalet ve Kalkınma Partisi ilk dönemlerde
ABDden, İngiltereden, İsrailden, dünyadaki Yahudi Kongresinden,
küresel sermayeden, bütün bu güçlerden ciddi bir destek aldı. Bunun
gizlisi saklısı, öylesi böylesi yok. Ondan sonra Avrupa Birliği
sürecinde Türkiye çok ciddi adımlarla düzenlemeler yapmaya koyuldu; 2010
yılına kadar, 2011 yılına kadar, tabiri caizse bu
balayı devam etti. O dönemde, bugün en fazla tartışılan
cemaat de bu konsorsiyumun içinde büyük bir ortak olarak yerini aldı. Ama
ne zaman ki Arap Baharı başladı, Tunusta, Mısırda,
Libyada ardı ardına iktidarlar değişmeye
başladı, Türkiyenin de bu, Avrupa Birliği, ABD,
İngiltereyle olan ilişkilerinde çatırdamalar, önce
cızırtılar, sonra ciddi görüntü bozuklukları ortaya
çıktı. Kavganın esası budur değerli arkadaşlar.
Tabii, burada, bizim başta İslami medya da
olmak üzere hepsi Yeter artık bu zillet, bu mihnet. diye o güne kadar
kullanmadıkları bütün bir üslupla olayın asli
gidişatını tamamen çarpıtarak Yeter artık, biz tek
başımıza ayağa kalkmak durumundayız. Orta Doğuda
bizden habersiz bir yaprak kıpırdamamalı ve biz artık tek
belirleyici olmalıyız. diye pozisyon aldı.
Keşke böyle
olsaydı. Hani derler ya: İstemeyenin bilmem kimi ölsün. Ama bu yeni
süreçte ABDyle, Avrupa Birliğiyle, küresel sermayeyle yollar
ayrılırken bir proje ortaya konulamadı. Suriye ne olacak?
Nasıl bir İslami anlayış olacak? Mısırda ne
olacak? Laiklerle diyaloglar nasıl gelişecek? Etnik sorunlar için,
Kürt sorunundan Berberi sorununa kadar, Ezidilerden Süryanilere kadar Orta
Doğuda nasıl bir ilişki biçimi geliştirilecek ve belki de
çok önemli bir madde olarak, en az bunlar kadar önemli bir madde olarak bu
ekonomik düzen, ilişkiler nasıl yapılandırılacak? Yüz
yıldır Körfezde olan İngiltere, ABD -önce İngiltere, sonra
ABD- Kuveytten, Bahreynden, Birleşik Arap Emirliklerinden, Dubaiden,
Abu Dabiden, Suudi Arabistandan bir günde nasıl çekip gidecek? Bütün bir
Afrika sömürge hâline gelmişken Sierra Leoneden, Gambiyadan, Senegalden
Somaliye kadar, İngilizler, Fransızlar, Portekizliler,
İspanyollar bir günde nasıl bavulunu alıp gidecek? Bunun bir
projesi, hazırlığı, altyapısı, kadroları
maalesef olmadı. Terzi kendi söküğünü dikemezmiş, berber kendi
kendini tıraş edemezmiş misali, kapısının
önündeki bir Kürt sorununu nasıl çözecek? Suriye Kürtleriyle ilgili
nasıl bir pozisyon alacak? Yeni Suriyede Kürtlerin nasıl yeri
olacak? Suriye Kürtleri, Baas Partisi veya İranın, Rusyanın
eline bırakılacağına Türkiye burada nasıl bir politika
izleyerek, güvence vererek Suriye Kürtlerini de Suriye ulusal muhalefetinin
içine katacak? Bunların hiçbirisi doğru düzgün düşünülmedi ve
yapılamadı.
Bizzat ben ve birçok arkadaş, bu kürsüden, son
beş yılda -o günden bugüne- defalarca bunları dile getirdik;
zabıtlarda var bunlar. Bu politikanın karaya
vuracağını, bir yere gidemeyeceğini, yeni bir siyasetin
şart olduğunu, Türkiye'nin Orta Doğuda İslam ülkeleriyle,
halklarla tarihî bağlarını yeniden canlandırması
gerektiğini ama bunun mutlaka bir millî politika hâline gelmesini, burada
enine boyuna tartışılması gerektiğini ve bir
makrosiyaset belirlenmesi gerektiğini bu kürsülerde defalarca
tartıştık, konuştuk ama maalesef bunların hiçbiri
ciddiye alınmadı. Bugün geldiğimiz noktada da altı ay
evvel, sekiz ay evvel kavga ettiğimiz Rusyayla, neredeyse
savaşın eşiğine geldiğimiz Rusyayla tekrar bir
balayı yaşıyoruz ve bu sefer, dönüyoruz, Avrupa Birliğine,
ABDye, İngiltereye, bütün Batıya meydan okuyoruz ve biz
Rusyayla, İranla, Çinle yeni bir Avrasya dengesi kurabiliriz.
diyoruz.
Keşke bu da o kadar kolay ve basit olabilseydi.
Hatırlarsanız, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Orgeneral Tuncer
Kılınç da aynen bu cümleleri bundan on-on iki yıl evvel, on üç
yıl evvel tekrarlamıştı ama bunları tekrarladıktan
sonra da biz yine Ergenekon ve Balyoz soruşturmalarında Türkiye'de
Kemalist, Atatürkçü diye nitelendirilen 68 generalin
tutuklandığını gördük. İnan edin, arkadaşlar, bu
kadar tansiyon çıkıp inmesi bir mandayı, camızı, fili
bile yere devirir. Bu ülke bu kadar tansiyonu kaldırmaz.
Bugün yapılması gereken, yine hurra bir
yandan bir yana doğru koşmak, kaçmak değil, gelip burada
tartışmak; Türkiye'nin yirmi beş yıllık, elli
yıllık, yüz yıllık stratejisi ne olacak, Orta
Doğuyla, Afrikayla, İslam ülkeleriyle, Rusyayla, İranla,
Avrupa Birliğiyle nasıl bir makrosiyaset ortaya koyacağız,
ondan sonra kiminle ne kadar yakınlaşacağız, kimden ne
kadar uzaklaşacağız ve kapımızın önündeki Kürt
meselesini içeride ve dışarıda nasıl çözeceğiz?
Bunları yapamazsak, inan edin, üç ay sonra belki Hindistanda, belki
Çinde olacağız.
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Tan.
Gruplar adına ikinci konuşmacı, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili Sayın Gaye
Usluer.
Süreniz on dakika.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA GAYE USLUER (Eskişehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
15 Temmuzda gerçekleşen kanlı darbe
girişimini bir kez daha nefretle kınıyorum ve demokrasi
şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum.
Evet, 15 Temmuz bir darbe girişimiydi. 16
Temmuzda hepimiz yüce Meclis çatısı altında toplandık ve
tüm siyasi partiler demokrasi, ortak değerlerimiz adına
konuşmalar yaptı. Hepimizi birleştiren, bu ülkeye olan
inancımız, bu ülkenin değerlerine olan inancımız ve
demokrasiye olan inancımızdı ancak bir hafta sonra yüce Meclis
çatısı altında 81 ilde olağanüstü hâlin ilan edilmesiyle
parlamenter demokrasinin de hemen ardından rafa
kaldırılacağının işaretini görmüş olduk.
Değerli milletvekilleri, sokaklara
çıkmakla, akşamları toplanmakla, Meydanlarda demokrasi mitingi
yapıyoruz. demekle demokrasi olmaz. Demokrasi bir inanç işidir.
Demokrasi sadece sandıktan ibaret olmadığı gibi, demokrasi
insan haklarına saygıdır, demokrasi özgürlüklerdir, demokrasi
eşitliktir.
Ülke OHALdeyken, ülkede OHAL ilan edilmişken,
bugün Meclisin bu hâline bakıyorum ve üzüntüyle izliyorum. Ülkenin bu hâli,
ülkenin OHALi, görüyorum ki yüce Meclisi, yüce Meclise seçilerek gelmiş
milletvekillerini hiç mi hiç ilgilendirmiyor. OHALin ardından endişe
ettik Cadı avı başlayacak. diye ve yine endişe ettik
Kurunun yanında yaş da yanmasın. diye. Ve bugün geldiğimiz
noktada herkesin yanabileceğini görüyoruz; kuru da yanıyor, yaş
da yanıyor, insanlar imdat diyorlar ve Meclis sıraları
bomboş. OHALi ilan edenler, OHAL için evet oyunu kullananlar Meclisin
sıralarını dolduramıyorlar ne yazık ki.
Bugün Türk Silahlı Kuvvetleri, askerî
öğrenciler, yargı tüm aşamalarında ve eğitim esir
alınmış durumda. Öğretmenler, öğrenciler, öğretim
üyeleri, hepsi korku içinde Ya ben de yanarsam ne olacak? diye. Ve sizler
diyorsunuz ki: Her yere sızmışlar. Ancak ben de diyorum ki her
yere sızarken neredeydiniz? Kim sızdırdı? Kim
sızmasına müsaade etti?
Geçtiğimiz hafta bakıyoruz ki
Barış İçin Akademisyenler grubundan yani Bu suça ortak
olmayacağız. diye bildirgeyi imzalayanlardan açığa
alınanlar
Eskişehirde Anadolu Üniversitesinde cuma günü 21
akademisyenin görevden alındığını biliyor musunuz
değerli arkadaşlar? Veya biliyorsanız sizin canınız
yandı mı? Benim canım yandı. Bugün FETÖ terör örgütüyle savaşacağız
derken, terör örgütündeki kişileri işten el çektireceğiz derken
barış bildirgesine imza atan akademisyenlerden ne istiyorsunuz?
Bu akademisyenler için soruşturma
açıldı mı? Evet, açıldı. Bu akademisyenler için
hukuksal süreçler devam ediyor mu? Evet, devam ediyor. Peki, sayın
milletvekilleri, neden, neden FETÖ terör örgütü
araştırılırken, FETÖ terör örgütüyle ilişkisi olan
öğretim üyeleri üniversitelerde oturmaya devam ederken barış
bildirgesini imzalayan akademisyenlerde eliniz var? Bu bir fırsattan
istifadecilik mi, bu, cadı avının ta kendisi mi, sizlere
soruyorum?
Bakınız, Türkiyede vakıf
üniversitelerinin öz geçmişine: İlk vakıf üniversitesi 1984
yılında Bilkent Üniversitesi olarak başladı, ardından
Koç Üniversitesi, ardından Sabancı Üniversitesi.
Bakınız, önemli rakamlar: 1990-2000
yılları arasında Türkiyede 19 yeni vakıf üniversitesinin
açıldığını görüyoruz.
Gelelim, 2000-2011 yılları arasına.
Yani Adalet ve Kalkınma Partisinin yoğunluklu olarak Hükûmette
olduğu döneme baktığımızda, 43 yeni vakıf
üniversitesi açıldığını görüyoruz. Bugün 193
üniversitesi olan Türkiye Cumhuriyetinde, bu üniversitelerin tam 76sı
vakıf üniversitesi.
Değerli milletvekilleri, bu üniversiteleri,
vakıf üniversitelerini, Yükseköğretim Kurulunun teklifiyle, yasayla
sizler çıkardınız ve bugün kapattığınız,
Fethullah Gülen terör örgütüyle ilişkili olduğu için
kapattığınız 15 vakıf üniversitesini el
birliğiyle, kol kola, birlikte açtınız -resimleri duruyor,
videoları duruyor- Fethullah Gülen terör örgütüyle kimlerin, nasıl kol
kola olduklarını, kimlerin, nasıl mutluluk içerisinde o okulları
açtıklarını biliyoruz.
Peki, bu okulları kapattınız. Elbette
ki terör örgütüyle ilişkisi varsa iyi de yaptınız kapatmakla ama
bu okullarda öğretim üyesi olan kişilerin, bu okullarda
çalışan idari personelin ve bu okullarda okuyan 65 bin
öğrencinin vebali kimin üzerine kalacak?
Yine, dediniz ki 667 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyle bu okulları kapattıktan sonra: Öğrencileri
mağdur etmeyeceğiz. Gerçekten, vakıf üniversiteleri kurulurken,
her vakıf üniversitesine ait bir garantör üniversite var ve dediniz ki:
Bu öğrencileri garantör üniversitelere yerleştireceğiz, bu
okuldan mezun olan öğrencilere her iki okulun da diplomasını
birlikte vereceğiz. Hatta bu arada bazı öğrencilere garantör
üniversitelere ait kimlik belgelerini bile verdiniz. Sonra ne yaptınız?
Vazgeçtiniz. Neden vazgeçtiniz bilmiyorum. Vazgeçtiniz ve bu defa dediniz ki:
Garantör üniversitelere değil, bu öğrencilerin üniversite
sınavına girdiği yıldaki puanlarına bakılarak,
yatay geçişte taban puan hesaba alınmaksızın, puanları
nereyi tutacaksa bu öğrencileri oraya göndereceğiz.
Bize çok mail geliyor, bize
sosyal medyada taciz edici çok fazla mesaj geliyor, bize çok telefon geliyor.
Ama bize gelenden daha fazlalarının sizlere geldiğini biliyorum
çünkü bu suç, bu vebal sadece ve sadece sizlere ait. 65 bin öğrencinin
ailesi telefon açıyor Çocuğum nerede okuyacak? diye. Bir başka
anne ağlayarak diyor ki: Kızım intihar etmeyi düşünüyor.
Bu çocukların vebalinin altından nasıl kalkacaksınız?
Hâlihazırda, Adalet ve
Kalkınma Partisi OHALle tam da sıfır noktasında durmakta.
Bence ne yapacağınızı siz de bilemez
durumdasınız. Ancak, bizler, muhalefet partisi, ana muhalefet partisi
olarak, mitinglerde demokrasi diye çığırtkanlık yapmak
yerine, tam da çözümü birlikte oluşturmamız gerektiği
noktasında durmaktayız. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
değerli siyasi parti temsilcileri; buradan hepinize sesleniyorum: Bu 65
bin öğrencinin sorununu çözecek yer yüce Meclistir. OHAL kapsamındaki
kanun hükmünde kararnamelerle, 3 kişiyle, 4 kişiyle bu
öğrencilerin sorunları asla ve asla çözülemez. Size iki önerim var;
birincisi: Doğru olan, bu öğrencilerin garantör üniversitelere
yerleştirilmesidir. Ancak, siyaseten bu noktada nasıl bir engelle
karşılaştınız bilmiyoruz ama eğer bunu yapamıyorsanız,
o zaman gelin el koyduğunuz üniversiteleri devlet üniversitesi hâline
getirelim ve çocukların bu okullarda okumalarını
sağlayalım.
Sözlerimi bitirirken, rahmetli Erdal İnönünün
bir cümlesini belki aklınızda kalır diye tekrar etmek istiyorum:
Demokrasi su ise laiklik su testisidir. Su testisi
kırıldığında bu toplumu hiçbir kuvvet bir arada
tutamaz.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Usluer.
1inci madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Günal.
Sizin de süreniz on dakika Sayın Günal.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) Gazi
Meclisimizin değerli milletvekilleri, sizleri ve yüce Türk milletini
saygıyla selamlıyorum.
Uluslararası bir anlaşma görüşüyoruz
NATOyla ilgili ama bugün yaşadığımız konularda NATO
Sözleşmesiyle ilgili olan hususlarımız var, terörle mücadeleyle
ilgili konular var.
Öncelikle, Osman Bey bakıyor orada -geçen hafta
Londradaki temaslarımızda da beraberdik- onun da tabiriyle NATOnun
sınırı Suriye sınırda başlıyor. Türkiyenin
sınırı ile NATOnun sınırı
özdeşleşmiş durumda ve NATOnun yeni stratejik konseptinde de en
önemli konu uluslararası terör ve bununla mücadele. Bakanlar toplantısından
sonra yapılan bildirilerde, bütün toplantılarda ve daha önce
katıldığımız NATOPA, AGİTPA
toplantılarında da bu hususlar baş konu olarak
değerlendiriliyor. Ancak, biz, o dilek ve temennilerin veya sonuç
bildirgelerinde yazılan hususların tam olarak uygulandığını
göremiyoruz. Yaptığımız temaslarda -diğer
arkadaşlarımızla da görüştük diğer ülkelerde- darbe
teşebbüsü sonrası yapmış olduğumuz temaslarda anlattık
ama bu, bugünün sorusu da değil, sadece darbe teşebbüsüyle ilgili de
değil. Maalesef, en önemli üyeleri olan Amerika Birleşik Devletleri,
Almanya, Fransa başta olmak üzere, bu konularda biraz daha ikircikli
davranıyorlar. Tabii, bugün, FETÖ terör örgütüyle ilgili bu darbe
teşebbüsü ve son dönemdeki gelişmelerin ötesinde, PKKyla, PYDyle
yapılan mücadelede bu destekleri maalesef göremediğimiz gibi,
karşı tarafı şımartan, kollayan, koruyan, hatta
onların elbisesiyle gidip orada mücadele eden Batılı askerleri
görüyoruz. Bunu buradan uyarmak istiyorum, bir an önce bu sözleşmelere
uyulması gerekiyor.
Bu kapsamda da, tabii ki darbe teşebbüsüyle
ilgili de -arkadaşlarımızla biz Londra heyetindeydik, temaslarda
bulunduk- maalesef, Batının bakış açısında da
hâlâ o ikircikli tutumu devam ediyor. Bizler de bütün milletvekilleri olarak,
muhalefet partilerine mensup milletvekilleri olarak kendilerine buradaki
gelişmeleri anlattık, görüştük. Biz MHP olarak en baştan
beri -olayın haber alınmasından itibaren Sayın Genel
Başkanımız parti genel merkezinde yakından izledi- buna
karşı olduğumuzu anında belirttik, sonrasında da
Sayın Meclis Başkanımızın çağrısı
üzerine, burada bulunan bazı milletvekili arkadaşlarımızla
beraber, Cumhuriyet Halk Partisinden ve Adalet ve Kalkınma Partisinden
arkadaşlarla burada sabaha kadar onu yaşadık. Bu
gelişmeleri de anlattık. Bizim MHP olarak tavrımız ilkesel;
demokrasiye karşı yapılacak her türlü saldırıya
karşı durduğumuzu söyledik. Sizlere her zaman buradan ifade
ediyoruz: Biz, milliyetçilik ve demokrasiyi ikiz kardeş gibi gören bir
partiyiz. Bu kapsamda da, milletin iradesi demek olan, milletin kendi
kendini yönetmesi demek olan demokraside de milliyetçiliğin en önemli
unsur olduğunu ve ikisi arasında böyle bir ilişki olduğunu
tekraren ifade etmek istiyorum.
Bu kapsamda, hem terörle mücadele
açısından önemli olan hem de darbe teşebbüsü açısından
en fazla yıpratılan kurum olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin
kurumsal kimliğiyle ilgili hususlarda çok daha dikkatli olmamız
gerekiyor. Dün basın mensuplarıyla sohbet ederken programda da
sordular. Benim için, bizim için Yenikapı ruhunun en önemli unsuru,
Silahlı Kuvvetlerimize gösterilen, Sayın Genelkurmay
Başkanının nezdinde ama Türk Silahlı Kuvvetlerine bir kurum
olarak gösterilen teveccüh gerçekten önemli bir mesaj içeriyordu; hem içeriye
hem dışarıya, dosta güven, düşmana korku veren bir gelişme
olması gerekiyordu.
Onun için, baştan beri kurumların
yıpratılmaması gerektiğini, şahısların
buradaki sorumluluğunu kurumlara yüklememek gerektiğini söyledik.
Tabii, alınan bazı önlemlerde kurumların kapatılması
çözüm gibi görülebiliyor ama bunların yeniden, KHKların Mecliste
görüşülmesi sırasında ele alınması gerektiğini ve
yapısal düzenlemelerin daha gerçekçi şekilde yapılması
gerektiğini düşünüyoruz çünkü şu anda, her ne kadar FETÖ terör
örgütüyle mücadeleye yoğunlaşılmışsa da ülkemizin
diğer bölgelerinde PKKyla mücadele devam ediyor,
teröristbaşının yandaşları, yardakçıları
hâlâ bizi tehdit edebiliyorlar; daha bugün, yine medyada bazı şeyler
yer alıyordu. Onun için, o mücadelenin kararlılıkla devam etmesi
lazım. Karadenizdeki illerimize varıncaya kadar terör olayları
devam ediyor. Bir an önce bu olağanüstü hâl durumundan çıkıp
normalleşmemiz lazım, kurumları yeniden
çalıştırmamız lazım. Bunu yapmak için de bir an önce
bu şeyleri bırakıp yeniden bu süreci
çalıştırmamız gerekir.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin moralini yüksek
tutmamız lazım. Artık, oralardaki barajları, engelleri de
kaldırıp Türk Silahlı Kuvvetlerinin mücadelesinin önünü açmak
lazım. Bu kapsamda, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin başı
olarak Sayın Genelkurmay Başkanına bütün milletimizin orada
göstermiş olduğu teveccühü önemsiyorum. Peygamber ocağı
dediğimiz ordumuzun yıpratılmaması,
analarımızın kınalayarak gönderdiği o
kuzularımızın birkaç tane teröristle, kendini bilmez bölücüyle
aynı kefeye konulmaması gerekiyor. Bu konuda hassas olmamız
gerekiyor değerli arkadaşlar. Bu çapta yapılacak
çalışmalarda bu hassasiyetleri dikkate almamız lazım.
Sadece askeriyede değil, diğer hususlarda
da bir olağanüstü hâl var diye yaş ile kuruyu
karıştırmamamız lazım. Bizler de iyi niyetli bir
şekilde anlattık, yurt dışında da anlattık,
burada da arkadaşlarla görüşüyoruz ama çok fazla şikâyet
geliyor, bize de arada herhâlde masum kişiler de gidiyor gibi geliyor. Bu
hususlarda biraz daha dikkatli çalışma yapılması gerekiyor
çünkü kurunun arasında yaş hakikaten yanabiliyor. Bir de empati
yapmamız lazım. Sayın Cumhurbaşkanı başta olmak
üzere bazı yöneticiler bunu yapıyorlar, diyor ki: Biz Allahtan af
diliyoruz, milletimizden özür diliyoruz bunları görememişiz diye.
Ben de size aynen o mantıkla sesleniyorum: Bunları göremeyen, aldanan
vatandaşlarımızı da onun içinde olan, örgütsel faaliyette
bulunan, finanse edenlerden ayrı tutmamız lazım. Herhangi bir
şekilde okuluna çocuğunu göndermiş veya dershanesine
göndermiş ki o zaman gidilmesini sizler de teşvik ediyordunuz yani
oraya giden arkadaşlarımız da var, şimdi töhmet
altında bırakmamak lazım. Yani, gerçekten o suça katılan,
bölücü faaliyetlere katılan, darbe teşebbüsüne katılan varsa
onları zaten yargı yargılayacak ama toptancı bir
yaklaşımla bunları götürmememiz lazım ve bir an önce de
normalleşmeyi sağlayarak değerli arkadaşlar,
uzağına düşmeye başladığımız 2023
vizyonuna ilişkin hedeflerimize yeniden odaklanmamız lazım; yapısal
önlemleri bir an önce, ekonomik, sosyal, siyasi olarak tamamlamamız
gerekiyor.
Araya darbe teşebbüsü girdi ama bu konular
hassasiyetini devam ettiriyor. Her ne kadar bir torba kanun çıkardık,
şu anda da sizin belki haberiniz yoktur- Komisyonda hâlâ arkadaşlar
görüşüyor, yeni bir tane daha geldi; vatandaşlarımızın
sıkıntısını giderecek, öteleyecek şeyler
yapıyoruz ama sıkıntının kalıcı olarak
çözümü için yapısal önlemleri almamız lazım. Yarayı tedavi
etmek, geçici olarak pansuman yapmak başka ama ameliyatla o işi normale
döndürmek gerekiyor. Onun için, bir an önce bu önlemleri almamız
lazım. Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak her zaman yapıcı,
yol gösterici, uzlaşmacı bir siyaset anlayışına
sahibiz, Önce ülkem ve milletim, sonra partim. diyen bir anlayışa
sahibiz. Onun için de en başta ülkemiz için doğru olan neyse, terörle
mücadele edilecekse bu konuların da arkasındayız. Sosyal, siyasi
konulardaki çekincelerimiz ayrıdır. Bir darbe teşebbüsü,
demokrasiye karşı yapılan bir teşebbüs varsa onun da
karşısındayız ve Türk milleti olarak hep beraber buna
karşı çıktık, çıkacağız. İnşallah,
bunların da hepsini aşmamız lazım ama bunları
aşarken de Yenikapıda örneğini sergilediğimiz bu millî
duruşu tüm Türk milleti olarak bütün unsurlarıyla, iktidarıyla,
muhalefetiyle, medyasıyla, sivil toplum kuruluşlarıyla, özel
sektörüyle hep birlikte yaşatmamız lazım.
Bu kapsamda, Sayın Genel
Başkanımızın Yenikapıda konuşması
sırasında bahsettiği birkaç cümleyle konuşmama son vermek
istiyorum. O gün de belirtildiği gibi, bizim anımız bir, hatıralarımız
bir, atimiz bir, hep beraber bunun üzerine çalışmamız gerekiyor,
aksi takdirde biz yok olmakla karşı karşıyayız,
Türklüğe kastedenler çok fazladır.
Bunu anlamanın tek yolu, bunu önlemenin tek
yolu, hep birlikte, iktidarıyla, muhalefetiyle ve bütün sivil toplum
kuruluşlarıyla, medyasıyla el ele vererek yeniden bu
yaraları sarmalı ve önümüzdeki 2023 hedeflerine kilitlenmeliyiz. Bunu
yapmak için ne yapmamız gerekir?
Sayın Genel Başkanımızın
tabiriyle, biz eğer hasbi olursak, biz kesrete yüz çevirip vahdet denizine
hep birlikte açılırsak bizi kimse yenemez, bize kimse boyun
eğdiremez. O zaman bin yıllık kardeşliği sabote etmeye
çalışanların da emellerini boşa çıkarırız,
hep birlikte 2023te lider ülke, 2053te süper güç olmaya doğru devam
ederiz diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Günal.
1inci madde üzerinde şahsı adına
Edirne Milletvekili Sayın Okan Gaytancıoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
Buyurun.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, bizleri televizyonlarının
karşısında izleyen değerli Türk halkı; 407 sıra
sayılı -uluslararası anlaşma- Kanun Tasarısı
hakkında şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Evet, konumuz uluslararası anlaşmalar ama
gündemde 15 Temmuz darbe girişimi var.
Evet, büyük bir felaketi atlattık, Gazi Meclis
sayesinde sağa sola savrulmaktan kurtulduk, uzun yıllar sonra
iktidarıyla muhalefetiyle büyük bir uzlaşma sağladık. 15
Temmuz öncesi bu yoktu. Çok somut doğrulardan bahsediyorduk burada,
örneğin benim de araştırma önergesi verdiğim birkaç konu
olmuştu, hatta size çok somut bir gelir önermiştim, onu bile kabul
etmediniz. Atık yağlardan nasıl para kazanabiliriz, nasıl
ekonomiye katkı sağlayabiliriz diye bir önerim vardı, bunu bile
kabul etmediniz, hatta Çok güzel. demenize rağmen.
Bu uzlaşmanın devam etmesi Türkiye
Cumhuriyetinin çıkarları doğrultusundadır. Demokratik
parlamenter sistemi, rejimi güçlendirmek zorundayız; biz Cumhuriyet Halk
Partisi olarak hep bunu söylüyoruz. Neden söylüyoruz? Çünkü, birlikten kuvvet
doğar. Hepimiz aynı düşünmeyebiliriz ama burada ortak
paydamız Türkiye Cumhuriyeti. Peki, dış dünya bizde bir darbe
olduğuna inanıyor mu? O kadar görüntü veriyoruz, daha da vermeye
devam edeceğiz ama hâlen dışarıdaki itibarımız
iyi değil çünkü geçmişe bakıyorlar, geçmişte neler
yapıldığına bakıyorlar. Türkiye geçmişte bu
coğrafyada itibarlı bir ülkeydi, ara bulucu bir ülkeydi,
İran-Irak savaşında o savaşı bitiren bir ülkeydi.
Libyada kriz çıkıyor, Türkiye ara bulucu; NATOda önemli bir konu
oluyor, Türkiye ara bulucu. Ama sonra, e Suriyenin iç işlerine
karışan bir ülke de olduk, Rusyayla kriz yaşayan bir ülke de
olduk; Avrupa Birliği bizi dikkate bile almadı.
Bakın, dış dünyaya karşı
darbe olduğunu ancak güçlü olursak, birlikte olursak anlatabiliriz çünkü
biz bunu yaşadık, yaşayacağımızı da
biliyorduk. Nereden biliyorduk? Çünkü, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk bize
güçlü olmamız gerektiğini söylemişti. Kaldı ki bu
coğrafyada güçlü olmak zorundayız. Nutukunda ne demişti Ulu
Önder Mustafa Kemal Atatürk: Ey Türk gençliği! Birinci vazifen
le
başlayan, Dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır
O yüzden
güçlü olmak zorundasın, tarihi çok iyi bilmek zorundasın. demişti.
İşte, bu coğrafya gerçekten çok stratejik bir coğrafya
olduğu için, bizi dışarıdan yıkamayan dış
mihraklar içeride otuz beş kırk yıldan beri iğneyle oya oya
işleyerek içeri girdiler. Korkuyoruz, destek olanlar da oldu, yani sızma
harekâtı değil belki de yerleştirme harekâtı da oldu. Büyük
Orta Doğu Projesi yapacağını herkes söyledi, bütün
uluslararası strateji uzmanları Evet, bu coğrafyadan 22 tane
ülke çıkartacağız. dediler. Bunlara karşı bizim
hazırlıklı olmamız gerekmez mi, bilgili olmamız
gerekmez mi, eğitim sistemimizi buna göre düzenlememiz gerekmez mi,
çocuklarımızı tehlikelere karşı eğitmemiz
gerekmez mi, üniversitelerimize, bilim adamlarımıza buna göre
çalışmalar yaptırmamız gerekmez mi? Bunlar hep söylendi:
Birbirimizi sevmek zorundayız, hukukun üstünlüğüne inanmak
zorundayız, eğitimli ve bilgili olursak
Sadece kendi
yandaşlarımızı kucaklarsak olmaz. Liyakati ön plana
çıkarmak zorundayız. Bu, benim sendikamdandır, bu benim gibi
düşünüyor. değil, Bu, Türkiye Cumhuriyetinin bir vatandaşı,
herkes eşit vatandaş. mantığıyla hareket edersek bu
şekilde biz Türkiyeyi muasır medeniyetler seviyesine,
çağdaş uygarlık düzeyine çıkarabiliriz.
Kamudaki atamalarda, maalesef, bugüne kadar hep
yandaşlarınıza yer verdiniz; Benim sendikamdan olsun., Benim
gibi düşünsün. dediniz. Hatta, neredeyse Kanarya sevenler derneğinde bile sizin gibi düşünenler olsun
istediniz. Liyakati göz önüne almadınız; insanlar çok
çalışmalarına, çok emek sarf etmelerine rağmen
sınavlarda başarılı olamadılar ve maalesef,
haklarını arayabilecek bir merci bulamadılar. O yüzden,
artık yeter diyoruz. Bu uzlaşma ortamını hep beraber,
birbirimizi severek, birbirimizin yanlışları da olsa katlanarak
devam ettirelim diyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Gaytancıoğlu.
1inci madde üzerinde konuşmalar
tamamlandı.
Soru-cevap işlemi yok.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Siirt Milletvekili Sayın Kadri
Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın
Yıldırım.
Buyurun.
HDP GRUBU ADINA KADRİ YILDIRIM (Siirt)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Ben de bugün AK PARTİnin Kürt dili projelerine
karşı FETÖnün paralel Kürt dili projeleri ve Mardin Artuklu
Üniversitesinde bu bağlamda bana kurulan bir kumpas örneğinden
bahsetmek istiyorum. 2008 yılından günümüze kadar gelen bu projeler
maalesef, Kürtlerin beklentilerine göre yürütülmedi. Dolayısıyla,
Kürtleri bu bağlamda oyalamak yerine onlar için, dilleri için
kalıcı çözümler getirmek gerekir diye düşünüyorum.
AK PARTİ, 26 Ocak 2008 tarihinde TRT
Şeşi test yayınıyla açtı. Kendim o kanalda Zimân û
Wêje yani Dil ve Edebiyat adlı, aşağı yukarı iki
yıl süren bir programı yürüttüm. AK PARTİnin 2008
yılındaki bu projesine karşı FETÖ, iki yıl sonra
paralel Dünya TV projesini hayata geçirdi. 4 Haziran 2010 tarihinde yayın
hayatına başladı bu TV. Bunun programlarına
katılmayı kendim uygun görmediğim için o sıralarda
mimlendim ve bir kenara atıldım yani bir tarafa yazıldım.
AK PARTİ seçmeli Kürtçe dersi projesini 2011 yılında devreye
koydu. FETÖ iki yıl sonra ana dilde eğitim projesini devreye koymak
için harekete geçti. AK PARTİ bu projeyi Mardin Artuklu Üniversitesiyle
başlattığı bir sırada, ben ve ekibim o seçmeli Kürtçe
dersinin ders kitaplarını hazırlamak için çalışmalara
başladık ve Millî Eğitim Bakanlığı tarafından
bastırılan şu 2 örneğini elimde gördüğünüz ders
kitaplarını hazırladık. Şu anda elimde gördüğünüz
5inci sınıf yani orta 1in Zazakî lehçesinden
hazırlanmış ders kitabı. Şu elimde gördüğünüz de
7nci sınıf yani orta 3üncü sınıf için
hazırlanmış Kurmancî lehçesinden hazırlanmış bir
ders kitabı.
Evet, bu projeye paralel olarak iki yıl sonra
Fethullah Gülen 24 Haziran 2013 yılında Erbilde Kürtçe
yayımlanan Rudaw gazetesine verdiği demeçte Kürtlerin diliyle
ilgili ana dilde eğitim hakkındaki görüşlerinde şöyle
diyordu: Kürtler için ana dilde eğitim ilke planda kabul edilmelidir. Ana
dilde eğitim, devletlerin vatandaşlarına karşı adil
olmasının bir gereğidir. Bunu kabul ettikten sonra pratikte karşılaşılan
problemler ayrıca ele alınmalıdır. Bu bir lütuf
değildir, Cenab-ı Allahın insan olarak hepimize
bahşettiği haklardır, özgürlüklerdir. Bu eşitliği
baştan tanımadan adalet de olmaz, hukuk da olmaz. Evet, Fethullah
Gülenin bunu söylerken besbelli ki amacı, Kürtleri AK PARTİ
projesinden kendi projesine doğru kaydırmaktı.
Başka bir madde: AK PARTİnin belli
bazı üniversitelerde -ki Mardin Artuklu Üniversitesi bunların
ilkidir- Kürt dili bölümleri açmasına karşılık FETÖ de
Diyarbakırda Selahaddin Eyyubi Üniversitesini açtı ve Irak
Kürdistanında da 20 civarında okul açtı ki bugün bu okullarda
eğitim gören yaklaşık 13 bin öğrenci bulunmaktadır.
Türkiye makamları Irak Kürdistanının bölgesel hükûmet
yetkililerine bu okulların kapatılması yönünde teklifte
bulunurken onların verdiği cevap şudur: Bu okulların
açılması için siz teşvik ettiniz, şimdi de
kapatılması için bizi zorluyorsunuz.
Şimdi, Kürt dili bölümlerinin
açıldığı üniversitelerin başında dedim ki Artuklu
Üniversitesi gelir ve kumpas da orada kuruldu. Ekibimle birlikte Millî
Eğitim Bakanlığı için -kitap olarak- bu seçmeli Kürtçe
derslerini hazırlarken ve programa yüksek lisans öğrencisini
alırken o öğrencilerden -eski ve yeni tabirle- 50 kuruş veya 50
lira bağış olarak aldık. Maalesef, bu
bağışlar öyle bir döndürüldü ki başımıza ihale
olarak, çorap olarak yolsuzluk olarak örüldü ve küçücük bir idari konu iken bu,
adliyelik oldu, yargılık oldu ve o kumpasın hâlâ da devam
ettiği bir süreç içerisindeyiz. İnanın ki bu darbe
olmasaydı bunun kumpas olduğunu söylemeye bile cesaret edemezdik
çünkü hâlâ süreç devam ediyor, yarın öbür gün yine aynı savcı ve
hâkimlerin eline düşmeme garantisi de yoktu.
Bu
noktada, tabii, FETÖ ve AK PARTİnin henüz aralarının
bozulmadığı bir süreçti. Biz bu programa öğrenci de
alırken, öğretim elemanı da alırken elime bu bölümün
yetkilisi ve sorumlusu olarak listeler tutuşturuluyordu. FETÖ
tarafından elime tutuşturulan bu listelerden bir tanesi 42
kişilikti. Ben, hem öğrencilerimin hem de öğretim elemanı
arkadaşlarımın huzurunda bu listeyi yırtmamla birlikte
zaten kara listeye alındım ve biraz önce bahsettiğim kumpas da
başıma çorap olarak örüldü, hâlâ da o örülme işi devam ediyor. O
sırada yine bana deniliyordu ki: Bu bölümlere öğrenci alırken
ve öğretim elemanı alırken sabıka kayıtlarına
bakıyor musunuz? Bakın, hiçbir üniversitenin hiçbir bölümünde
öğrenciler master veya doktora programına alınırken veya
öğretim elemanı alınırken bir enstitü müdürünün kendini
hâkim, savcı yerine koyarak onların asla ve asla sabıka kaydını
istemek gibi bir lüksü yoktu ama benden o istendi. Ben de şunu dedim: Kürt
diliyle ilgili içinden çıkılmaz bir sürece, o kadar pahalıya mal
olacak şeyler yaptınız ki, eğer iyi Kürtçe bilen bir eleman
varsa şunu bilin ki mutlaka sabıkası var; eğer
sabıkası olmayan bir Kürt arıyorsanız şunu bilin ki o
Kürtçe bilmiyor, Kürt dili bölümünde ne öğretim üyeliğine
yarıyor ne de master ve doktora programına yarıyor. Ha, böyle
bir Kürtü arıyorsanız gidin kendiniz arayın, bulun ve getirin,
burada istihdam edin, görevlendirin, yetiştirin.
Dolayısıyla, arkadaşlar, ortaya
çıktı ki FETÖnün Kürt diliyle ilgili projesi de tutmadı,
maalesef AK PARTİnin Kürt diliyle ilgili projesi de tutmadı çünkü ne
FETÖnün ne de AK PARTİnin bu Kürt dili bölümlerine alınacak olan
elemanların liyakat derecelerine bakmak gibi bir lüksleri, bir gerekçeleri
veya bir ihtiyaçları olmadı. Her iki taraf da benim üzerimde
kurdukları baskılarla Ha, şunu alın; ha, bunu alın.
dediler ve AK PARTİye bu durumu şikâyet ettiğimde de maalesef,
hiçbir cevap almadım, hiçbir sahiplenme görmedim. Meclise kadar geldim,
yine derde deva bir çare bulamadım ve böylece kendi derdimle yana yana
bugüne kadar geldim ve ilk kez böyle bir kumpastan burada bahsediyorum çünkü
dediğim gibi, şimdiye kadar bahsetmem hâlinde tekrar o
savcıların ve hâkimlerin eline düşmemek ve uydurma bazı
gizli tanıklar yoluyla üzerimde oynanan oyunların pratiğe
geçirilmemesi gibi bir garanti yoktu, şimdi de hâlâ belki yoktur diye
düşünüyorum. O hâlde, Kürtleri dil noktasında oyalamak yerine ister
AK PARTİ olsun ister başka partiler olsun, mutlaka, gelin birlikte
ana dilde eğitim çerçevesinde bir araya gelelim...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KADRİ YILDIRIM (Devamla) - ...buna
kalıcı bir problem olarak bakalım ve kalıcı bir çözüm
bulalım. Böyle bir ümidin gerçekleşmesi dileğiyle hepinize
saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın
Yıldırım.
2nci madde üzerinde gruplar adına başka
konuşmacı? Yok.
Şahıslar adına İstanbul
Milletvekili Sayın Gülay Yedekci.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Yedekci.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Bizim ahenktar, zengin lisanımız yeni
Türk harfleriyle kendini gösterecektir. diyerek 9 Ağustos 1928 tarihinde
Harf Devrimini duyuran Başkomutanımız Mustafa Kemali bir kez
daha rahmetle anıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) 15
Temmuz tarihinde ülkemizde yaşanan darbe girişiminde
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet, yakınlarına
sabır, yaralılar acil şifalar diliyorum.
Ülkemizin içinde bulunduğu coğrafya ve her
zaman değişmeyen o konjonktürel durumlar nedeniyle Türkiyede çok
uluslu güçler ve küresel güçler her zaman için çeşitli hayaller
kurmuş, çeşitli hesaplar yapmışlar, ayrıntılı
planlar kurmuşlardır ancak bir şeyi
hesaplayamamışlardır: 15 Temmuzda olduğu gibi,
çılgın Türkleri hesaplayamamışlardır. Buradan
milletimize bir kez daha selam olsun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gelin el ele verelim. Çöken, yıllardır çökertilmek
istenen, içine çeşitli cemaatlerin yerleştirildiği,
karşı devrim sürecinde can çekişen eğitim sistemimize el
verelim, can verelim, tekrar ayağa kaldıralım. Gençlerimizin,
çocuklarımızın muasır medeniyet seviyesine ülkemizi
çıkarması için onlara samimiyetle ve iyilikle yaklaşalım.
NATOda 2nci ordu olan Türk Silahlı Kuvvetlerine leke sürülmemesi için,
şimdiye kadar ki emir komuta zincirinde, sadece komutanından
aldığı emri yerine getirdiği için sokakta askerlerimizi darbeden
bazı vatandaşlarımızın da en az darbeciler kadar ceza
alması için biz de katkı sunalım.
Bu süreçte, bu yaşanan süreçte demokratik, laik
parlamenter sistemin, Atatürk cumhuriyetinin önemi bir kez daha
anlaşılmıştır. Yıllardır bütün
uyarılarımıza rağmen kitaplardan fotoğraflarını
kaldırmak istediğiniz, stadyumlardan adını sildiğiniz,
caddelerden, sokaklardan adını sildiğiniz Mustafa Kemal Atatürk
ve onun devrimlerinin değeri bir kez daha çok açık bir şekilde
ortaya çıkmıştır, kalpaklı fotoğrafları da
Yenikapı semalarını süslemiştir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bizim anlayışımız nettir,
açıktır, hiç değişmemiştir: Kuvayımilliye
sınırları içerisinde vatan bir bütündür, bölünemez. Biz bütün
renkleriyle, bütün vatandaşlarımızın eşit
olduğuna inanıyoruz. Atatürkün ışığında
aydınlanmanın devam etmesini istiyoruz, kardeşliğimizin
devam etmesini istiyoruz. Tıpkı son zamanlarda Hükûmet üyelerinin de
çokça kullandığı, Nazım Hikmetin dediği gibi:
Kapansın el kapıları bir daha açılmasın,
Yok edin insanın insana kulluğunu,
Bu davet bizim.
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür,
Ve bir orman gibi kardeşçesine,
Bu hasret bizim. (CHP sıralarından
alkışlar)
Çok şükür, yıllardır zedelemeye
çalıştığınız cumhuriyetimiz çok güçlü temellere
sahiptir, çok güçlü kurumsal yapılara sahiptir. Neden? diye
sorarsanız, vatandaşımız cemaatten icazet almasın
diyedir.
Devlette görevlendirmelerde liyakat esas
alınmalıdır, sadakat değil. Artvinde, İstanbulda,
Antalyada, Malatyada, Diyarbakırda, Karsta bütün
vatandaşlarımız eşittir, eşit olmalıdır; insanlarımızı
Senin adamın, Benim adamım diye ayırmamalıyız.
Mustafa Kemal Atatürkün dediği gibi Türkiye
Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ülkesi olamaz. En
doğru, en gerçek tarikat uygarlık tarikatıdır.
Cumhuriyete, laikliğe, demokrasiye, parlamenter sisteme sahip çıkacağız.
Ortaya konulan bu birlik anlayışı takiye olmamalıdır,
samimiyetle devam etmelidir. Bu süreçten endişelenen
vatandaşlarımız endişelenmesin, biz varız.
Nazımın da dediği gibi Yok öyle umutları yitirip
karanlıkta savrulmak/ Unutma, aynı gökyüzü altında bir
direniştir yaşamak.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yedekci.
2nci madde üzerinde konuşmalar
tamamlanmıştır.
Soru-cevap işlemi yoktur.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN Üçüncü madde üzerinde gruplar
adına, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Gaziantep
Milletvekili Sayın Mahmut Toğrul.
Süreniz on dakika.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. Bizi televizyonları başında
izleyen yurttaşlarımıza da selam ve saygılarımı
yolluyorum.
Değerli milletvekilleri, 15 Temmuzda bir
kanlı darbe girişimi oldu ve arkasından, bir hafta sonra,
biliyorsunuz, olağanüstü hâl ilan edildi ve maalesef, FETÖ çetesiyle
uğraşıyoruz. adı altında bugün kamuda görevden
alınma sayısı 70 bine ulaşmış durumda.
Şimdi, bunların kamuya nasıl yerleştiğini ve görevden
alınan bu 70 bin kişinin nasıl, hangi gerekçelerle
alındığının üzerinde biraz durmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, biz partimizden bir
komisyon olarak geçen hafta kimi sendika çevrelerini ziyaret ettik, görevden
alınan üyelerinin alınma gerekçelerini sorduk. Kimisi kendince Ya,
beni niye almış olabilirler? Ben bir ara NT diye bir kırtasiye
vardı, oradan alışveriş yaptım, acaba ondan mı
almışlardır? diyor, kimisi diyor ki: Ya, ben bir ara
faturalarımı Bank Asyaya yatırdım, acaba bundan mı
aldılar? Yani, öyle bir cadı avı hâlinde yürüyor ki iş
çığırından çıkmış bulunuyor.
Bakın değerli arkadaşlar,
üniversitelerde aynı furya devam ediyor. Geçen hafta, Akdeniz Üniversitesinde
sonradan, yanlışlıkla görevden alındığı
kabul edilen 20 akademisyen için Antalya Valisi ne diyor? Diyor ki: Zaman
zaman yanlış yaptığımız oluyor, kurunun
yanında yaşlar da yanıyor, bunun farkındayız. Bu
hengâme içinde bazen isim, bazen de olay benzerliği nedeniyle, bazen bir
hesap, bir telefon gibi farklı uygulamalarla ilgisiz arkadaşları
da aldığımız oluyor. Onlar da haklarını helal
etsinler. Nasıl haklarını helal etsinler, kim için haklarını
helal etsinler, nasıl edecekler? Siz onları alırken hangi sıfatla
alıyorsunuz? Darbe yapmış, Meclisi bombalamış, Kürt
illerinde yıkım yapmış bir çetenin yanına
koyuyorsunuz, sonra Bizi affetsinler. diyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, bu işi hukuk
içinde yapmazsanız, bu işi adil bir şekilde yapmazsanız, bu
işi liyakati esas alarak yapmazsanız yarın bu iş,
gerçekten, geçmişte yapılan birtakım işlere döner, bugün
KCK davalarındaki duruma döner. Arkadaşlarımız beş
yıl, on yıl cezaevlerinde yattılar; onların
yatışına neden olanlar bugün kendileri cezaevindeler.
Arkadaşlarımız, maalesef, hâlâ o davalardan dolayı
yargılanıyorlar. Kamuda üniversite öğretim üyelerini, -bu
çetenin üniversitelere nasıl yerleştiğini bildiğimiz hâlde-
onları alırken Bu ülkede savaş istemiyoruz, barış
istiyoruz, çocuklar ölmesin. diye Barış İçin Akademisyenler
bildirisine imza atanlar da bu arada bu çuvalın içine konulmak isteniyor.
Bakın, biraz önce, Sayın Gaye Usluer burada Anadolu Üniversitesinden
bahsetti.
Değerli arkadaşlar, sadece Anadolu
Üniversitesinden değil, Anadolu Üniversitesi, (Dersim) Tunceli
Üniversitesi, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Hakkâri Üniversitesi, Gazi
İletişim Fakültesi aynı sorunu yaşadılar,
yaşamaya devam ediyorlar ve yarın öbür gün bu oyunların devam
edeceği anlaşılıyor.
Şimdi, ömürleri çetelere karşı, bu
cemaat çetesine karşı mücadeleyle geçmiş insanları
aynı çuvalın içine koyarak, aynı, savaştıkları
çetenin yanında göstererek görevden alınması sizce gerçekten
hakkaniyete, hukuka, adalete yakışıyor mu,
bağdaşıyor mu bu durum?
Değerli arkadaşlar, kamuda işten
alınmalar artık öyle bir hâle gelmiş ki ihbarcılık
başını almış gitmiş, keyfîcilik ve hukuksuzluk
almış gitmiş, hatta artık iftira seviyesine
varmış durumdadır.
Bakın, bugün, Gaziantep TÜM BEL-SEN
şubesinden bana bir yazı geldi. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi,
TÜM BEL-SEN üyelerini ya emekli olmaya ya da sürgüne zorluyor, Ya bunu
gönlünüzce yapın. diyorlar -metin burada, diğer milletvekillerine de
gelmiştir- ya da şunu söylüyorlar: Siz eğer bunu kabul
etmezseniz biz de size paralelci yaftası yapıştırır, o
çerçeveden alırız. diyorlar.
Bakın, yine Gaziantep TÜMTİSden gelen bir
bilgi; bunlar basınla paylaşılmış metinler
değerli arkadaşlar. TÜMTİS üyeleri yandaş bir sendikaya bu
arada kaydırılmaya çalışılıyor. Bu arada,
herkesin kendine göre çıbanbaşı gördüğü, rakip gördükleri
üzerine bir organizasyona dönmüş durumdadır.
Değerli arkadaşlar, KESK, hepiniz
biliyorsunuz ki bu ülkede demokrasi mücadelesi veriyor, emek mücadelesi veriyor
ve KESK, başından beri bu paralelci çetenin kamu kurumlarında
örgütlenmesine karşı mücadele veriyor. Bugün kamuda işte bu
kumpasın içine dâhil edilerek işten çıkarılanların
sayısı 319a ulaşmış durumdadır ve bunların
içerisinde biraz önce söylediğim gibi BAK imzacıları yani Barış
İçin Akademisyenler barış bildirisini imzalayanlar da var.
Belediyelerde, bakanlıklarda, özellikle eğitim alanında
EĞİTİM SEN üyeleri büyük bir tehdit altındadır. Herkes
herkesi tehdit ediyor, herkes herkese şantaj yapıyor: Eğer
karşı çıkarsan paralelci yaftasıyla yaftalanırsın.
deniyor. Şimdi, baktığınızda gerçekten alınan
KESK üyelerinin niye alınmış olabileceğini, insanlar durup
kendisine Acaba beni niye aldılar? diye neden üretmeye
çalışıyor. Beni niye almış olabilirler? diyor çünkü
ömrü bunlarla, paralelle mücadeleyle geçmiş. Siz düşünün ki mücadele
ettiklerinizle sizi birileri aynı kefeye koyuyor.
Değerli arkadaşlar, bu, asla kabul
edilemez bir durumdur.
Bir diğer durum: Bunların gerçekten kamuda
nasıl örgütlendiklerini ben bizatihi yaşadığım, yirmi
iki yıl öğretim üyesi olarak çalıştığım
Dicle Üniversitesinden anlatmak istiyorum. Dicle Üniversitesinde 2008
yılında rektörlük seçimleri yapılırken, şimdi
gözaltına alınan rektör, kamuya açık bir şekilde,
cemaatlerin adayı olduğunu deklare ederek aday oldu. Bunu, ararsanız
basında da göreceksinizdir ve bu rektör üçüncü sıradaydı yani
toplam üniversite oylarının yüzde 16sını
almıştı. Bu rektör seçildikten sonra Cumhurbaşkanı
üçüncü sıradan aldı, atadı. Şimdi bunun bir
sorumluluğu yok mu? Peki atadı diyelim, ne yaptı peki
değerli arkadaşlar? 3 rektör yardımcısının her
biri bir cemaatteydi; açıktı bu, Dicle Üniversitesinde
çalışmış en alttan en üst perdesine kadar tüm personel
bilir. Ayrıca, bir komisyon kurdular. İşe alınma, istihdam,
görevde yükseltilme işi bu komisyon marifetiyle yapılıyordu.
Bunların hepsi açıktır. Bugün, onu yapan rektör
yardımcılarından bir tanesi etkin pişmanlıktan
yararlanmak istemiş; geldiği nokta bu. Bakın, nasıl
alınıyordu? Akademisyen eğer yardımcı doçent olacaksa,
doktora tezinin adı, başlığı aranan koşullarda
yazılıyordu. Aranan şart doktora
başlığıydı. Hiçbir şekilde liyakat vesaire esas
alınmadı. Şimdi kalkıyorsunuz, diyorsunuz ki: Ya, bunlar
nereden bu kadar yerleşti?
Değerli arkadaşlar, Dicle Üniversitesi
fakülteleri paylaşıldı, cemaatler arasında fakülteler
paylaşıldı. Tıp fakültesi, veterinerlik fakültesi şu
anda paralel çetesi dediğiniz çeteye verilmişti ve burada
öğretim üyeleri hızlı bir şekilde, iki yılda, bir
yılda doktoraları tamamlanmak suretiyle, Türkiyenin birçok
üniversitesinde yerleştirildi, atandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Şimdi dönüp en
azından nedamet getirin ama Bunlarla mücadele ediyoruz. diye kimseyi de,
mücadele edenleri de bunların yanına koyup kamuyu daha fazla zarara
uğratmayın, daha fazla bu insanları zora uğratmayın
diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Toğrul.
3üncü madde üzerinde gruplar adına başka
konuşmacı yok.
Şahsı adına Antalya Milletvekili
Sayın Mustafa Akaydın. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Akaydın.
Buyurun.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; ben de, önceki konuşmacılar gibi,
15 Temmuz darbe teşebbüsünü demokrasi adına şiddetle
kınıyorum ve bu teşebbüs sırasında kaybettiğimiz
çok değerli şehitlerimizi rahmetle anıyorum, gazilerimize
sağlıklı, uzun ömürler diliyorum.
Değerli milletvekilleri, dünya tarihi
çeşitli darbe teşebbüsleriyle doludur. Bunlardan birisi de Türk
tarihidir. Bundan tam iki bin iki yüz yirmi beş yıl önce, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin kurucusu olan, Büyük Hun İmparatorluğunun
kurucusu olan Mete Han da babası Teomanı devirerek iktidara
gelmiştir. Osmanlı tarihinde, benim bildiğim kadarıyla, 14
padişah gene darbelerle devrilmiştir. Maalesef bunlardan ilki de -çok
yakında açılacak olan İstanbulun 3üncü köprüsüne
adını vermeyi düşündüğünüz- ilk darbeci padişah da
Yavuz Sultan Selimdir, babasını darbeyle devirerek padişah
olmuştur arkadaşlar. Bunu şunun için söylüyorum: Darbeler,
Silahlı Kuvvetler tarihinde ve demokrasi tarihinde vardır ama önemli
olan, bu darbelerin olmaması gereken siyasi ortamları
hazırlamaktır. Sizleri, bu konuda, sevgili Adalet ve Kalkınma
Partili arkadaşlarım, son derece sorunlu görüyorum.
Bundan yıllarca önce Dindar ve kindar nesiller
yetiştireceğiz. dediniz, işte, dindar ve kindar nesiller 15
Temmuzu getirdi Türkiyeye. Savcı Zekeriya Özün
savcısıyız. dediniz, işte, bunlar, 15 Temmuz 2016yı
getirdi. Şimdi diyorsunuz ki: Yüce Rabbimden ve milletimden bizi
bağışlamasını diliyoruz. Yüce Rabbimizin sizi
bağışlayıp bağışlamayacağını
bilemiyorum ama ben, inanın, kendi adıma kısmen de olsa sizi
bağışlamaya hazırım Türkiye Cumhuriyetinin
bekası için ama bunun bir şartı var arkadaşlar; eğer
sağlıklı bir demokrasinin, darbesiz bir demokrasinin bu ülkede
yaşanmasını istiyorsanız önce gerçekten adaleti, gerçekten
özgürlüğü bu ülkeye getirmeniz lazım, insanların barış
içinde yaşaması için gerekenleri yapmanız lazım, liyakat
sistemini bu ülkeye yerleştirmeniz lazım.
Şu son bir ay içinde yaşananlara
bakıyorum, maalesef, bu konuda 15 Temmuz darbesinden hiç ders
almamış gibi görünüyorsunuz. Birçok arkadaşım burada dile
getirdi, çeşitli illerimizde gözaltına alınan masum
insanları dillendirdi. Bunun içinde çok çeşitli örnekler var, kendi
ilim Antalyadan söylüyorum: Mahir Kaya isminde bir arkadaşım, gene
Göksel Hanım isminde bir arkadaşım çocuklarını Toros
Kolejine kaydettirdikleri için gözaltındalar. Toros Kolejleri demiş
ki: Öğretim görevlisi olduğunuz için sizlere indirim
sağlayacağım. Paşa paşa gitmişler. Her
nasıl olduysa, Bank Asyada da hiç haberleri olmadan Toros Koleji bir hesap
açmış, o hesaba da paralarını yatırmışlar.
Şimdi bu insanları gözaltında tutuklu tutmanın hakla ve
adaletle hiç bağdaşabilir yanı var mı arkadaşlar?
Bunun sayısız örnekleri var Antalyada. Bana diğer illerden de
bu konuda çok çeşitli duyumlar geliyor, sayısız örnek
duyumları geliyor. Bu konuda sizleri Cumhuriyet Halk Partisi olarak
uyarıyoruz; kindar yapılanmalar kinle çözülmez arkadaşlar,
barışla çözülür, demokrasiyle çözülür, insan haklarıyla,
saygıyla düzelir.
Değerli arkadaşlarım, Türk
Silahlı Kuvvetleri konusunda son zamanlarda OHAL yasalarından güç
alarak yaptığınız uygulamaları doğru bulmuyorum.
Türk Silahlı Kuvvetleri bu coğrafyada en önemli
kurumlarımızdan biridir. Darbeler Türk Silahlı Kuvvetlerini
itibarsızlaştırır şimdi de olduğu gibi, Balkan
Savaşında olduğu gibi sonuçlara yol açar. Silahlı
Kuvvetlerin genleriyle oynanmaz. Şu anda yaptığınız,
Anayasaya da aykırı olmak üzere Silahlı Kuvvetlerin genleriyle
oynuyorsunuz. Silahlı Kuvvetler arasında emir komuta zinciri
bozulmaz. Silahlı Kuvvetlerin Genelkurmay Başkanı bir makama,
Silahlı Kuvvetlerin diğer kuvvet komutanları başka bir
makama bağlanmaz. Bunların hepsi de bu OHAL yasaları gündemden
kalktıktan sonra Anayasa Mahkemesi tarafından döndürülecek
uygulamalardır. Daha önce darbe korkusuyla Türk Silahlı Kuvvetlerinin
genleriyle oynayan Abdülhamid ve ondan önceki son Osmanlı
padişahlarının hepsi hüsranla karşılaşmış
ve darbeyle, Abdülhamid dâhil yok olup gitmişlerdir.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Bravo! Aferin,
aferin!
MUSTAFA AKAYDIN (Devamla) Bu konuda sizleri
uyarıyorum.
Hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Akaydın.
3üncü madde üzerinde konuşmalar tamamlanmıştır.
Soru-cevap işlemi yoktur.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre vereceğim. Bu süre
içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini,
bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy
pusulalarını oylama için öngörülen iki dakikalık süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Karadağın Kuzey Atlantik Antlaşmasına
Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan Oy
Sayısı : 236
Kabul : 235
Çekimser : 1 (X)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Emre Köprülü Sema
Kırcı
Tekirdağ Balıkesir
Sayın milletvekilleri, tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.49
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:19.09
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ), Sema
KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 123üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
2nci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Su
Temini ve Yönetimine İlişkin Hükümetlerarası
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
2.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Su Temini ve Yönetimine İlişkin Hükümetlerarası
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/719) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 406)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Nükleer
Enerjinin Barışçıl Amaçlarla Kullanımına Dair Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
3.-
Nükleer Enerjinin Barışçıl Amaçlarla Kullanımına Dair
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/475) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 208) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu 208 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde konuşma yok.
Soru-cevap işlemi yok.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
NÜKLEER
ENERJİNİN BARIŞÇIL AMAÇLARLA KULLANIMINA DAİR TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE ÇİN HALK
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA
İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 9 Nisan 2012 tarihinde Pekinde imzalanan
Nükleer Enerjinin Barışçıl Amaçlarla Kullanımına Dair
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
İşbirliği Anlaşmasının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde gruplar
adına konuşmalar yok.
Soru-cevap işlemi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde konuşmalar
yok.
Soru-cevap işlemi yok.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde konuşmalar
yok.
Soru-cevap işlemi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre vereceğim. bu süre
içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini,
bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy
pusulalarını oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Nükleer Enerjinin Barışçıl Amaçlarla
Kullanımına Dair Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının yapılan açık oylama
sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy
sayısı : 216
Kabul : 215
Çekimser : 1 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Sema Kırcı Emre Köprülü
Balıkesir Tekirdağ
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
4üncü sırada yer alan, 35 sıra
sayılı Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlıyoruz.
4.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Surinam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Dostluk ve İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/337) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 35)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci sırada yer alan, 83 sıra
sayılı Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlıyoruz.
5.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Ulaştırma Altyapısı ve Denizcilik Alanında
İşbirliği Mutabakat Zaptının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/407) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 83)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonun bulunamayacağı
anlaşıldığından, alınan karar gereğince
kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 10 Ağustos 2016 Çarşamba günü
saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 19.17