TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
14üncü Birleşim
15 Aralık 2015 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
başkan vekili seçilmesi nedeniyle Genel Kurulun iradesine teşekkür
ettiğine, 26ncı Yasama Döneminin hayırlı
olmasını dilediğine ve 2015 Nobel Kimya Ödülünü kazanan
Profesör Doktor Aziz Sancarı kutladığına ilişkin
konuşması
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
Başkanlık Divanı olarak Diyarbakırda şehit olan
polislere Allahtan rahmet, ailelerine ve emniyet teşkilatına
başsağlığı dilediklerine ilişkin konuşması
3.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
konuşmacılara verdiği ek sürelerle ilgili uygulamasında
bundan sonra teamüllere göre hareket edeceğine ilişkin
konuşması
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Osmaniye
Milletvekili Ruhi Ersoyun, Türkiyede üniversiteler ve bilim
politikalarına ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğanın, kutsal
mekânların tahrip edilmesine ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Bursa
Milletvekili Orhan Sarıbalın, Türkiye ile Rusya arasındaki uçak
krizinin tarımsal ihracata etkilerine ilişkin gündem
dışı konuşması
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakır Milletvekili
Nursel Aydoğanın yaptığı gündem dışı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaşın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ
Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
4.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
5.- Mardin
Milletvekili Mithat Sancarın, Mardin Milletvekili Orhan Miroğlunun
HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
6.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Mardin Milletvekili Orhan
Miroğlunun HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
7.- Başbakan
Yardımcısı Yıldırım Tuğrul Türkeşin,
Ankara Milletvekili Levent Gökün HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Hükûmete
sataşması nedeniyle konuşması
8.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İstanbul Milletvekili
Barış Yarkadaşın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
9.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, 2015 Nobel Kimya Ödülünü kazanan Profesör
Doktor Aziz Sancarı kutladığına ve Hükûmeti, Batı
Trakya Türklerinin lideri Doktor Sadık Ahmetin kurucusu olduğu
Dostluk, Eşitlik ve Barış Partisi binasına yapılan
saldırı konusunda Yunanistan Hükûmetini uyarmaya davet ettiğine
ilişkin açıklaması
2.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebiye
görevinde başarılar dilediğine, 2015 Nobel Kimya Ödülünü
kazanan Profesör Doktor Aziz Sancarı kutladığına ve
İstanbul Milletvekili Eren Erdeme yönelik tehditler konusunda yasal
yollara başvurulacağına ilişkin açıklaması
3.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, TBMM Başkan Vekili Mehmet
Akif Hamzaçebiye görevinde başarılar dilediğine, 2015 Nobel
Kimya Ödülünü kazanan Profesör Doktor Aziz Sancarı
kutladığına ve Diyarbakırdaki olaylarda hayatını
kaybedenler için üzüntü duyduklarına ilişkin açıklaması
4.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, TBMM Başkan Vekili
Mehmet Akif Hamzaçebiye görevinde başarılar dilediğine, 2015
Nobel Kimya Ödülünü kazanan Profesör Doktor Aziz Sancarı
kutladığına ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinin bazı
yerleşim yerlerindeki sokağa çıkma yasakları nedeniyle
çocukların eğitim hakkından mahrum
bırakıldığına ilişkin açıklaması
5.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcının, Mersin Akkuyuda
yapımı devam eden nükleer santralde çalışan Rusların
ülkemizi terk ettiğine ve nükleer santral sevdasından vazgeçilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
6.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından,
Güneydoğu Anadolu Bölgesinin bazı yerleşim yerlerinde uygulanan
sokağa çıkma yasaklarının aileler üzerindeki etkileriyle
ilgili ne tür önlemler alınacağını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
7.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif
Hamzaçebiye görevinde başarılar dilediğine, 12-18 Aralık
Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftasına ve Hükûmetin
üreticilerin sorunlarına eğilmesini dilediğine ilişkin
açıklaması
8.- Burdur
Milletvekili Reşat Petekin, TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif
Hamzaçebiye görevinde başarılar dilediğine, 2015 Nobel Kimya
Ödülünü kazanan Profesör Doktor Aziz Sancarı kutladığına,
Irak Başikada bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri gücüyle ilgili
yazısı nedeniyle Sözcü gazetesini kınadığına ve
İstanbul Milletvekili Eren Erdemin Rus televizyonuna verdiği demecin
millî potikaya ihanet olduğuna ilişkin açıklaması
9.- İstanbul
Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdinin, 3/12/2015 tarihinde meydana
gelen deprem nedeniyle Bingöl Kiğının afet bölgesi ilan
edilmesini önerdiğine ilişkin açıklaması
10.- Adana
Milletvekili Seyfettin Yılmazın, TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif
Hamzaçebiye görevinde başarılar dilediğine ve Adananın
sorunlarına ilişkin açıklaması
11.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbabanın, AK PARTİli ve CHPli belediyeler
arasında ayrımcılık yapıldığına
ilişkin açıklaması
12.- Bursa
Milletvekili Erkan Aydının, TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif
Hamzaçebiye görevinde başarılar dilediğine, 2015 Nobel Kimya
Ödülünü kazanan Profesör Doktor Aziz Sancarı kutladığına
ve Millî Eğitim Bakanlığının Kastamonuda başkanlık
sistemi hakkında anket yaptırarak çocukları siyasete alet
etmesini kınadığına ilişkin açıklaması
13.- Kocaeli
Milletvekili Tahsin Tarhanın, Kocaeli Gebze Muallimköyde temeli
atılan bilişim vadisiyle ilgili olarak arsa sahibi
yurttaşların mağdur edildiğine ilişkin
açıklaması
14.- İzmir
Milletvekili Kamil Okyay Sındırın, 2015 Nobel Kimya Ödülünü
kazanan Profesör Doktor Aziz Sancarı kutladığına ve
Türkiyede eğitime ve AR-GEye ayrılan payın yetersiz
olduğuna ilişkin açıklaması
15.- İzmir
Milletvekili Tacettin Bayırın, 12-18 Aralık Tutum,
Yatırım ve Türk Malları Haftasına ilişkin
açıklaması
16.- Bursa
Milletvekili Orhan Sarıbalnın, Bursada Demirer Holdingin
kurduğu rüzgâr santrallerinin doğaya verdiği zarara ilişkin
açıklaması
17.-
İstanbul Milletvekili Gülay Yedekcinin, TBMM Başkan Vekili Mehmet
Akif Hamzaçebiye görevinde başarılar dilediğine, 2015 Nobel
Kimya Ödülünü kazanan Profesör Doktor Aziz Sancarı
kutladığına ve Hükûmetin sağlıklı kentler
oluşturma yönünde bir düşünce değişikliğine girmesinin
gerekli olduğuna ilişkin açıklaması
18.- Sivas
Milletvekili Ali Akyıldızın, TBMM Başkan Vekili Mehmet
Akif Hamzaçebiye görevinde başarılar dilediğine ve
Sivasın sorunlarına ilişkin açıklaması
19.-
İstanbul Milletvekili Zeynel Emrenin, kaçak içki konusunda gerekli
önlemlerin alınmasını ve uzun süreli sokağa çıkma
yasaklarının bir an evvel son bulmasını istediğine
ilişkin açıklaması
20.- Ankara
Milletvekili Necati Yılmazın, 8/9/2015 tarihinde
Kırşehirde meydana gelen olaylarla ilgili davanın takipçisi
olacağına ilişkin açıklaması
21.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Diyarbakırda şehit olan 2 polise
Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğine ve
Hükûmetin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki olaylar konusunda
bilgi vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması
22.-
Balıkesir Milletvekili Namık Havutçanın, TBMM Başkan
Vekili Mehmet Akif Hamzaçebiye görevinde başarılar dilediğine
ve milletvekillerinin söz ve ifade özgürlüğünü korumanın Meclisin
namusu olduğuna ilişkin açıklaması
23.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Diyarbakırda şehit olan 2 polise
Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğine ve
Hükûmetin, ülkedeki kaos ortamı ve dış politika konusunda bilgi
vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması
24.- Antalya
Milletvekili Çetin Osman Budakın, TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif
Hamzaçebiye görevinde başarılar dilediğine, Antalyanın
Kaş ilçesinin betonlaşma tehlikesi altında olduğuna ve
turizmde ciddi bir kriz yaşandığına ilişkin
açıklaması
25.- İzmir
Milletvekili Özcan Purçunun, TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebiye
görevinde başarılar dilediğine ve Roman
açılımının akıbetiyle ilgili bilgi almak
istediğine ilişkin açıklaması
26.- Çorum
Milletvekili Tufan Kösenin, TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebiye
görevinde başarılar dilediğine ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Süleyman Soylunun TÜRK-İŞ kongresinde
yaptığı konuşmasına ilişkin açıklaması
27.-
Balıkesir Milletvekili İsmail Okun, Diyarbakırda 2 polisin
şehit olmasında AKPnin büyük sorumluluğu olduğuna, 2015
Nobel Kimya Ödülünü kazanan Profesör Doktor Aziz Sancarı kutladığına
ve Hükûmetin millî eğitim politikasındaki sistem
değişikliklerinin olumsuz sonuçlarına ilişkin
açıklaması
28.- İzmir
Milletvekili Ali Yiğitin, 2015 Nobel Kimya Ödülünü kazanan Profesör
Doktor Aziz Sancarın Amerikada yaşadığı için böyle
bir şansa sahip olduğuna ve Türkiyedeki üniversite hastanelerinin
durumuna ilişkin açıklaması
29.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakırda şehit
olan 2 polise Allahtan rahmet dilediğine ve İstanbul Milletvekili
Eren Erdemin yapmış olduğu açıklamaları
reddettiklerine ilişkin açıklaması
30.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ve Hükûmetin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgelerindeki olaylar konusunda bilgi vermesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
31.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Diyarbakır ve Mardin
Dargeçitteki olaylarda 3 gencin ve Diyarbakırdaki olaylarda 2 polisin
hayatını kaybetmesinden üzüntü duyduklarına, bu ölümleri
önleyebilecek bir çalışmanın Meclisten çıkabileceğine
inandıklarına ve çözüm sürecinin tekrar gündeme getirilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
32.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Millî Savunma
Bakanının, Güneydoğu Anadolu Bölgesinin bazı yerleşim
yerlerindeki sokağa çıkma yasakları ve hak ihlalleriyle ilgili
bilgi vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması
33.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Siirt Milletvekili Kadri
Yıldırımın AK PARTİ grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
34.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.-
Başkanlığın, Gaziantep Milletvekili Abdulkadir Yükselin
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyeliğinden
istifasına ilişin yazısının 14/12/2015 tarihinde
Başkanlığa ulaştığına ve bilgiye sunulduğuna
ilişkin önergesi (4/5)
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Erol Kaya ve 21 milletvekilinin, su kirliliğiyle daha etkin
mücadele edebilmek için yapılması gerekenlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/22)
2.- Antalya
Milletvekili Gökcen Özdoğan Enç ve 22 milletvekilinin, kadına
karşı şiddetin önlenmesine yönelik yürütülen hizmetlerdeki
eksikliklerin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/23)
3.- Adana
Milletvekili Necdet Ünüvar ve 21 milletvekilinin, iş kazaları ve
meslek hastalıklarının toplum üzerindeki sosyal ve ekonomik
etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/24)
VIII.- ÖNERİLER
A)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, Genel Kurulun toplantı günlerinden salı
gününün denetim konularına (Anayasanın süreye
bağladığı konular hariç), çarşamba ve perşembe
günlerinin de kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işlerin görüşülmesine ayrılmasına; salı ve
çarşamba günlerinde birleşimin başında bir saat süreyle
sözlü soruların görüşülmesine; sunuşlar ve işaret oyuyla
yapılacak seçimlerin her gün yapılmasına ilişkin önerisi
B) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun,
14/12/2015 tarih ve 490 sayıyla Grup Başkan Vekilleri İzmir
Milletvekili Oktay Vural ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay tarafından,
enerji arz güvenliği ve enerjide dışa
bağımlılığın azaltılması için yasal
düzenlemeler de dâhil olmak üzere alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 15 Aralık 2015 Salı günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun,
9/12/2015 tarihinde Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili
İdris Baluken tarafından, AKP Hükûmetinin çatışmayı
esas alan politikaları sonrasında çeşitli valilikler
tarafından hukuksuz bir biçimde ilan edilen sokağa çıkma
yasaklarının toplumda yarattığı tahribatların
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak Genel Kurulun 15
Aralık 2015 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun,
15/12/2015 tarihinde İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş
ve arkadaşları tarafından, basın üzerindeki antidemokratik
uygulamalar, basın-yayın faaliyetlerinin önündeki engeller, ifade
özgürlüğünün yasal olarak güvenceye alınması, tutuklu
gazetecilerin durumunun ve yasal çerçevelerinin
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak Genel Kurulun 15
Aralık 2015 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
4.- AK PARTİ
Grubunun, bastırılarak dağıtılan 1 sıra
sayılı Kanun Tasarısının kırk sekiz saat geçmeden
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmına alınmasına; Genel Kurulun
çalışma gün ve saatleri ile gündeminin belirlenmesine ilişkin
önerisi
IX.- SÖZLÜ
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Gaziantep
Milletvekili Canan Candemir Çelikin, koruyucu aile sistemi ile ilgili verilere
ve koruma altında bulunan çocukların eğitimine ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1) ve Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanı Sema Ramazanoğlunun cevabı
2.- İstanbul
Milletvekili Tülay Kaynarcanın, sosyal yardım programları ile
suça sürüklenen çocuklara yönelik çalışmalara ilişkin sözlü soru
önergesi (6/2) ve
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı
Sema Ramazanoğlunun cevabı
3.- İstanbul
Milletvekili Tülay Kaynarcanın, çocuklara ve engellilere yönelik hizmetlere
ilişkin sözlü soru önergesi (6/3) ve Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlunun cevabı
4.- Gaziantep
Milletvekili Canan Candemir Çelikin, çocuk koruma hizmetlerine ilişkin
sözlü soru önergesi (6/4) ve Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanı Sema Ramazanoğlunun cevabı
5.- Gaziantep
Milletvekili Canan Candemir Çelikin, koruyucu aile sistemi ile ilgili verilere
ve koruma altında bulunan çocukların eğitimine ilişkin
sözlü soru önergesi (6/5) ve Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanı Sema Ramazanoğlunun cevabı
6.- İstanbul
Milletvekili Tülay Kaynarcanın, kadına yönelik şiddetle
mücadele ile şehit yakınları ve gazilere yönelik hizmetlere
ilişkin sözlü soru önergesi (6/6) ve Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlunun cevabı
7.- İstanbul
Milletvekili Tülay Kaynarcanın, uyuşturucu ile mücadele konusunda
yapılan çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/7) ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlunun cevabı
8.- İstanbul
Milletvekili Ravza Kavakcı Kanın, sosyal yardımlara ilişkin
sözlü soru önergesi (6/8) ve Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanı Sema Ramazanoğlunun cevabı
9.- İstanbul
Milletvekili Ravza Kavakcı Kanın, evde bakım hizmetleri ile
engellilere yönelik çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi
(6/9) ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema
Ramazanoğlunun cevabı
10.-
İstanbul Milletvekili Ravza Kavakcı Kanın, kız
çocuklarının eğitimi ile ailenin korunmasına yönelik
çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/10) ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlunun cevabı
11.-
İstanbul Milletvekili Arzu Erdemin, çocuk bakım evleri ve kadın
sığınma evleri ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin
sözlü soru önergesi (6/83) ve Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanı Sema Ramazanoğlunun cevabı
12.- Aydın
Milletvekili Deniz Depboylunun, evlenme-boşanma istatistiklerine ve aile
birliğinin korunmasına yönelik çalışmalara ilişkin
sözlü soru önergesi (6/93) ve Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanı Sema Ramazanoğlunun cevabı
X.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın, sivil toplum kuruluşlarına TBMM
bütçesinden ayrılan paya ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydının cevabı (7/1)
2.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Kamu Denetçiliği Kurumuna
yapılan başvurulara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydının cevabı (7/97)
3.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Meclis Devlet Hastanesinde görevli
doktorlara verildiği iddia edilen bir talimata ilişkin sorusu ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydının
cevabı (7/99)
15 Aralık 2015 Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
15.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER
: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Zihni AÇBA (Sakarya)
------0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14üncü
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı
vardır.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet
Akif Hamzaçebinin, başkan vekili seçilmesi nedeniyle Genel Kurulun
iradesine teşekkür ettiğine, 26ncı Yasama Döneminin
hayırlı olmasını dilediğine ve 2015 Nobel Kimya
Ödülünü kazanan Profesör Doktor Aziz Sancarı kutladığına
ilişkin konuşması
BAŞKAN Görüşmelere geçmeden
önce, değerli milletvekilleri, izninizle, sizleri selamlamak amacıyla
kısa bir konuşma yapmak istiyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunun 25 Kasım 2015 tarihli 4üncü Birleşiminde, değerli
oylarınızla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili seçildim.
Dağılan bir imparatorluğun ardından Mustafa Kemal
Atatürkün önderliğinde Anadolu topraklarında yeni bir cumhuriyeti
kurmanın mücadelesi olan Kurtuluş Savaşını yöneten,
cumhuriyeti ilan eden Türkiye Büyük Millet Meclisinin bugün Meclis başkan
vekilliği gibi onurlu bir görevine beni layık gören Genel Kurulun
iradesine içtenlikle teşekkür ediyorum. Bütün milletvekili
arkadaşlarımı sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
26ncı Yasama Döneminin
siyasi parti gruplarımıza, milletvekillerimize ve bütün vatandaşlarımıza
hayırlı olmasını dilerim.
Değerli milletvekilleri, Meclisimizin gündemi
halkın gündemiyle ne kadar paralel olursa siyaset kurumu o kadar güç
kazanır, siyaset kurumu ne kadar güç kazanırsa meşruiyet
tartışmalarını o kadar az yaparız veya hiç
yapmayız. Başlangıçta sadece siyasal eşitlik
kavramına dayanan demokrasi teorisi, tarihsel süreçte fırsat
eşitliği kavramıyla zenginleşti, güçlendi. Demokrasi,
meşruiyet, eşitlik, adalet; bütün bu kavramların hepsi birbirini
tamamlar, biri olmadan diğerini düşünemeyiz. Bugün demokratik
meşruiyet alınan kararların, kabul edilen yasaların
arkasında parlamento iradesinin varlığı yanında bu
karar ve yasaların adil olmasıdır da aynı zamanda. Bu konuda
hükûmetlere düşen görev yanında parlamentolara da, ülkemiz için ifade
edecek olursak, Türkiye Büyük Millet Meclisine de büyük görev
düştüğünü düşünüyorum.
Sözlerime son vermeden önce, başta demokratik
ve laik cumhuriyetimizin en yüce kurumu olan, çatısı altında
görev yapmakta olduğumuz bu Meclisi kuran ve ilk
Başkanlığını yapan Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak
üzere, Birinci Meclisten bugüne kadar görev yapmış olan Türkiye Büyük
Millet Meclisi üyelerini saygıyla anıyor, şimdi hayatta
olmayanlara Allahtan rahmet diliyorum, şehit ve gazilerimizi
saygıyla ve şükranla anıyorum.
Genel Kurulu ve bütün
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyor, 26ncı
Yasama Döneminin, tekrar, hayırlı olmasını diliyorum. (AK
PARTİ, CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, yine, gündeme geçmeden
önce, hepinizin bildiği gibi, ülkemizi, bütün toplumumuzu
gururlandıran bir olay oldu: Profesör Doktor Aziz Sancar Nobel Kimya
Ödülünü kazandı. 2015 Nobel Kimya Ödülünü alarak ülkemize ilk kez fen
bilimlerinde Nobel Ödülü alma gururunu yaşatan Bu ödülü memleketime ve
cumhuriyet devriminin başlattığı eğitime borçluyum.
diyerek bu onuru milletimize armağan eden, ülkemizin
yetiştirdiği nadide bilim insanlarından Profesör Doktor Aziz
Sancar Hocamızı burada Türkiye Büyük Millet Meclisi adına
kutluyorum. (Alkışlar)
Sayın Aziz Sancar Hocamızı Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı adına bugün Türkiye Büyük Millet
Meclisine davet etmek üzere aradım. Dolaylı olarak kendisine bu
mesajımızı ilettim ancak doğal olarak, son anda kendisine
böyle bir talebin iletilmiş olması nedeniyle programının
buna izin vermediğini ifade ettiler. Bunu da sizlerin bilgisine sunuyorum.
İnanıyorum ki Sayın Aziz Sancar Hocamız ilerleyen günlerde
Türkiye Büyük Millet Meclisimize gelerek bu onuru Meclisimizle
paylaşacaktır. Tekrar, Aziz Sancar Hocamızı yürekten
kutluyorum.
Şimdi, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim. Daha sonra gruplara, grup
başkan vekili arkadaşlarıma, yine diledikleri konuda -ben Aziz
Sancarın Nobel Ödülü alması vesilesiyle konuştum ama onlar ister
bu konuda ister başka konuda görüşlerini ifade edebilirler- söz
vereceğim.
Şimdi, gündem dışı sözleri
sizlere söyleyeceğim.
Gündem dışında konuşma süreleri
beşer dakikadır. Hükûmet bu konuşmalara cevap verebilir.
Hükûmetin cevap süresi yirmi dakikadır.
Gündem dışı ilk söz, Türkiyede
üniversiteler ve bilim politikaları hakkında söz isteyen Osmaniye
Milletvekili Sayın Ruhi Ersoya aittir.
Buyurun Sayın Ersoy. (MHP
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoyun, Türkiyede
üniversiteler ve bilim politikalarına ilişkin gündem
dışı konuşması
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben de konuşmama başlarken başkan
vekilimizin yeni görevini tebrik ediyor ve heyete saygılarımı
sunuyorum.
Profesör Doktor Aziz Sancarın 2015 Nobel Kimya
Ödülünü kazanması ulusal anlamda bizim için çok önemli bir
gelişmedir. Aynı zamanda, bu ödül bizim birtakım
sorgulamaları yapmamıza da neden olmuştur. Ödülü alan bir Türk
bilim adamıdır fakat ödülün gittiği bir Amerikan
üniversitesidir. Burada sorulması gereken temel soruyu, bu imkân ve
şartlarda Türkiyede bilimsel anlamda oluşturulabilecek üniversite
sistemimiz ve bir bilim politikamız var mı, yok mu sorusunu da bize
beraberinde sorgulatmaktadır.
Ve Türkiyenin stratejik hedefleri belirlenmiş;
kısa, orta, uzun vadeli seçenekleri olan bir bilim ve yükseköğretim
politikasına olan ihtiyacı gecikmiş ve ertelenemez bir hâl
almıştır. Bu planlama yapılmadığı için, yükseköğretime
tahsis edilen kıt kaynakların etkin ve rasyonel olarak
kullanılma imkânı da bulunmamaktadır. Ayrıca, ülkenin ciddi
bir insan gücü planlaması ve bu plana bağlı olarak
yükseköğretim politikasının
yapılandırılmasına olağanüstü hızda bir ihtiyaç
vardır. Artık, nicelik kadar niteliğe de
odaklanılmalıdır. Maalesef, bugün, doktoralı insan
sayısı bakımından OECD ülkeleri arasında sonuncu
sıradayız. Bilginin ve kültürün öğrenildiği,
sorgulandığı, üretildiği, formüle edildiği ve nihai
olarak ilgili alanlarda üretime aktarıldığı üniversite
modeli olmadan bilimsel anlamda dünyada söz sahibi olamayız. Üniversite
kurmaktan önce üniversite felsefesi, bilimden önce bilim felsefesi, sanattan
önce sanat felsefesi yerleştirilmediği sürece hakiki anlamda bir Türk
üniversitesinden bahsetmek zor olacak. Üniversite bilim ve sanat felsefemiz
henüz tam anlamıyla oluşturulamadığı için üniversite
sayımız kaç olursa olsun, bunların felsefi anlamda gerçek bir
üniversite olduğu tartışılacak bir pozisyondur.
Bahsettiğimiz temel uygulamalar hayata
geçirildiğinde yeni Aziz Sancarlar Türk eğitim sistemi içerisinden de
çıkacaktır. Bu anlamda, değerli hocamızı
şahsım, Osmaniyeli hemşehrilerim ve mensubu olduğum camia
adına tebrik ediyor, sağlık ve huzur içerisinde daha nice
bilimsel çalışmalara imza atmasını temenni ediyorum.
Aziz Sancar Hocamız bize sadece Nobel Ödülü
alarak gurur yaşatmadı. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Aziz Hoca aynı zamanda biyografisi ve ödül sürecinde ders
niteliğindeki açıklamalarıyla da Türk milletinin ne kadar büyük
ve güçlü bir aile olduğunu gösterdi. Aziz Sancar Hocamız, iç ve
dış tehditlerin, terörün ülkeyi kaosa dönüştürücü eylemlerinin
arttığı bugünlerde hem milletimize hem de Türkiye Büyük Millet
Meclisine ışık tutmuştur; yurttaşlık hukuku ve bilincinin
ne demek olduğunu bilmeyenlere, anlamak istemeyenlere duruşu,
tavrı ve sözleriyle tekrar hatırlatmıştır.
Etnik kimlik tanımlaması üzerinden
kendisine yöneltilen kasıtlı sorulara verdiği anlam yüklü
cevaplarla Batı dünyasına da ırkçı ön yargılardan
kurtulunması gerektiğini hatırlatmıştır.
Hatırlatmak gerekirse uluslararası bir ajansın, ödül
aldığı haberini duyar duymaz Kürt müsünüz, Arap
mısınız? sorusu doğum yeri üzerinden sorulduğunda
Türk milletinin mensubuyum, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım.
cevaplarıyla âdeta vatandaşlık hukukunun ve cumhuriyet
değerlerinin, fırsatlar eşitliğinin bir eseri olduğu
gerçeğini haykırmıştır.
Öte yandan, Aziz Sancar Hocamızın gerçek
anlamda yerli, şuurlu, millî ve evrensel duruşu şahsı
üzerinden bir folklor ve siyasal etnisite çıkartmaya çalışan
anlı şanlı Bremen mızıkacıları medya
mahfillerini ve birtakım çevreleri yaya bırakmıştır.
Aziz Sancar Hoca kendisini cumhuriyetin kazanımlarının bir eseri
olarak görür, başarısının arkasında cumhuriyetin
vatandaşlık hukuku temeline dayanan, fırsat eşitliği
sunan özelliğinin olduğuna dikkat çeker, bu vesileyle 19 Mayısta
Anıtkabiri ziyaret ederek ödülünü Ataya ithaf edeceği vurgusuyla da
bir kez daha bu cumhuriyet değerlerinin ve kuruluş felsefesinin
önemine atfen değerlendirmeler yapar.
Sayın Genel Başkanımız Devlet
Bahçeli Beyefendi bugünkü konuşmasında da Aziz Sancar Beyi tebrik
etmiş, onu Türklüğüyle iftihar eden, değerleriyle
bütünleşen, milliyetperver
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RUHİ ERSOY (Devamla) -
kökünü ve
geçmişini unutmamış, dünyaya mal olmuş, insanlığa
örnek teşkil etmiş bir kahraman olarak
tanımlamıştır.
Teşekkür ediyor, saygılarımı
sunuyorum efendim, sağ olun. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Çok teşekkür ederim, sağ
olun.
Gündem dışı ikinci söz, kutsal
mekânların tahrip edilmesi hakkında söz isteyen Diyarbakır
Milletvekili Sayın Nursel Aydoğana aittir.
Buyurun Sayın Aydoğan. (HDP
sıralarından alkışlar)
2.- Diyarbakır Milletvekili Nursel
Aydoğanın, kutsal mekânların tahrip edilmesine ilişkin
gündem dışı konuşması
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Meclis başkan vekilimiz konuşmasına
başlarken önemli bir konuya vurgu yaptı; Meclisin gündemi ile
halkın gündeminin bir olması gerektiğini söyledi, bizce de
doğrudur, öyle olması gerekir. Halkımızın gündemi
sokağa çıkma yasaklarıdır, yaklaşık otuz günden
beri devam ediyor. Yine, halkımızın gündemi, kutsal
mekânların tahrip edilmesi, tarihimizin, kültürümüzün katledilmesi ve
yine, demokrasi mücadelesini yürütenlerin katledilmesidir.
Bu anlamda, dün Diyarbakırda sokağa
çıkma yasaklarını protesto gösterileri sırasında, 94
ve 97 doğumlu 2 genç arkadaşımız Şiyar Salman ve
Şerdıl Cengiz polisin sıktığı gerçek mermilerle
kafalarından vurularak katledilmişlerdir. Her 2 gencimiz, her 2 genç
arkadaşımız demokrasi mücadelesi şehitleridir. Ben 2
gencimiz şahsında bütün demokrasi mücadelesi şehitlerini
saygıyla, minnetle, şükranla anıyorum. Hepsinin anısı
ve mücadelesi önünde saygıyla eğiliyorum. Kendilerine Allahtan
rahmet diliyorum, ailelerine başsağlığı diliyorum.
Bütün Diyarbakır halkına buradan başsağlığı
diliyorum. Bu katliamı yapanları da lanetliyorum,
kınıyorum.
Değerli arkadaşlar, kutsal mekânlarla
ilgili söylemek istediklerimi kısaca şöyle ifade edeceğim:
İnsanlık tarihi boyunca toplumsal yaşam bir kutsallık
çerçevesinde devam edegelmiş ve kutsal mekânlar ve ritüeller toplumsal
yaşamın her daim merkezinde olmuştur. Bu nedenle,
toplumların ölülerini gömme, yas tutma, ölüye saygı, kutsal
mekânlarda yapılan ibadet, bu mekânların korunması gibi tüm
kurallar bütün semavi dinlerde yer almış ve bu kurallar mutlak, kesin
kurallar hâline gelmiştir.
Ancak, Kürt sorununda demokratik çözümü rafa
kaldıran ve Sri Lanka modeline benzer bir modelle Kürt sorununu bitirmeyi
bir kez daha denemek isteyen AKP Hükûmeti Başarıya giden her yol
mübahtır. diyerek 90lı yıllarda bile denenmeyeni denemiş,
halkın kutsalı olan mezarlıkları ve şehitlikleri
bombalayarak mezarları tahrip etmiştir. On üç yıldan beri
iktidarda olan ve kendini muhafazakâr demokrat olarak tanımlayan ama
özünde siyasal İslamcı olan AKP, mezarlıklara olan
saldırıyı savunamayacağından, mezarlıklar
etrafında yapılan küçük cami ve cemevlerinin farklı amaçlarda
kullanıldığı yalanına sarılarak kendini aklamaya
çalışmaktadır. Yine, sokağa çıkma
yasağının ilan edildiği 8 büyük ilçede cami, kilise gibi
halkın kutsal mekânları, hendekler ve barikatlar kapatılacak
gerekçesiyle kurşunlanmıştır,
yakılmıştır. Diyarbakırdaki Kurşunlu Camisi,
Dört Ayaklı Minare, Sur ilçesindeki Surp Giragos Kilisesi ve Nusaybindeki
Mor Yakup Kilisesi hedef alınan kutsal mekânlardan sadece
birkaçıdır.
Hatırlanacağı üzere, yine Muş
Vartoda Ekin Van adlı kadın gerilla katledilmiş, çıplak
bedeni sürüklenmiş. Yine, Şırnakta Hacı Birlik, 28
kurşunla katledildikten sonra cenazesi zırhlı araçlara
halatlarla bağlanmış, metrelerce sürüklenmiş. Ne yazık
ki bu tablo karşısında Başbakanın
açtırdığı soruşturmadan henüz bir sonuç
alınamamış, bunun da bir prosedür olduğunu biz görüyoruz.
Yine, ölüye saygısızlığın başka bir örneği
de ülkemiz dışından, Suriyeden, Rojavadan gelen cenazelerin
ailelerine verilmemesi ve en son, yine Aziz Gülerin elli dokuz gün sonra
ailesine teslim edilen cenazesini örnek olarak gösterebiliriz.
Tabii, bunlar bütün ülkede yaşanıyor ama
AKP Hükûmeti, hem yandaş medyasıyla hem baskı altına
aldığı medyasıyla bütün bu olanları bitenleri
toplumdan gizlemeye ve saklamaya çalışıyor. Ama hepimizin
bilmesi gereken bir gerçeklik var ki o da gerçeklerin asla örtülemeyeceği
ve üstünün kapatılamayacağıdır. Er ya da geç bu ülkede
gerçeklikler açığa çıkacaktır.
Kürt sorununun çözümünde yol almak istemeyenlere de
bir çift sözümüz var, onu hatırlatmak istiyorum, Albert Einsteinın
bir sözü, çok güzel bir söz; ne diyor Albert Einstein:
Aptallığın en büyük kanıtı aynı şeyi
defalarca yapıp farklı bir sonuç almayı ummaktır. Otuz
yıldan beri, arkadaşlar, bu ülkede Kürt sorunuyla ilgili aynı
şeyler yapılıyor. Ne yaparsanız yapın, çözüm ve
barış dışında bir yol ve yöntem yok. O nedenle, biz,
bir kez daha Hükûmeti Kürt sorununda çözüme, barışa davet ediyoruz,
masaya davet ediyoruz; Sayın Öcalanla görüşmelerin tekrar
başlaması için bir irade göstermesi gerektiğini ifade ediyoruz.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Aydoğan.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, konuşmacı Diyarbakırda ve başka
yerlerde yaşanan olaylara ilişkin AK PARTİyi sorumlu tutan,
sorumluluktan öte...
ENGİN ALTAY (İstanbul) AK PARTİ
Hükûmetini kastetmiştir Sayın Bostancı orada.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) ...AK
PARTİyi bu işlerin müsebbibi olarak gösteren, aynı zamanda,
kamuoyu algısı, gerçeklikleri değiştirmek için çaba içinde
bulunan bir parti olarak tanımlamıştır. Bunlara
ilişkin olarak cevap hakkı talep ediyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hükûmet
adına konuşabiliyor mu milletvekilleri Sayın Başkan?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Hükûmet
adına Sayın Bakan var.
BAŞKAN Sayın Bostancı, Sayın
Aydoğan bir eleştiri yaptı ancak cevap hakkına tabii ki
saygı duyuyorum. 69uncu maddeye göre sataşma nedeniyle söz
istiyorsunuz sanıyorum.
Buyurun Sayın Bostancı, sataşma
nedeniyle size iki dakika söz veriyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğanın yaptığı
gündem dışı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; öncelikle, Nursel Hanıma
bütün Türkiye'nin vekili olduğunu ve bu Mecliste konuşurken
yaşanan olaylara ilişkin acı çeken tüm tarafları dile
getirmesi gerektiğini hatırlatmak isterim.
Doğudan bahsederken, orada yaşananlardan
bahsederken bir kez olsun şehit olan polislerden, askerlerden
bahsetmeksizin sürekli hikâyenin bir başka tarafını dile
getirmek adil değil, haklı değil, uygun değil;
gerçekliği tahrip ise, gerçekliğin tahribatı budur.
Bu ülkede, güvenlik güçleri keyfekeder bir
şekilde sokağa çıkma yasağı ilan edip ev ev terörist
peşine düşmüyor. Bütün bunlar yaşanırken, hendek kazanlar,
hendekleri patlayıcıyla dolduranlar, Kalaşnikoflarla
ortalıkta dolaşanlar, öz yönetimcilik oynayanlar; bunlara
ilişkin niçin bir tek kelime etmiyorsunuz? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) Onlar
sonuçtur.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Bunları
konuşmadık.
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) Onlar sonuç,
sonuç...
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Einsteinin sözünden bahsettiniz.
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) Evet, çok
doğru. Evet, aynı şeyleri deniyorsunuz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Otuz
yıldır terör yoluyla netice almak isteyenler tam da Einsteinın
dediği o duruma denk düşüyor. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Otuz yıldır bu çıkmaz sokaklarda bu ülkenin
problem çözme kapasitesini hendeklerle boğmaya çalışanlar,
tahrip edenler, Kürt meselesini boğmaya çalışanlar, asıl
Einsteinın sözünün karşılığına gelen
onlardır.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) Siz, egemenler
ile mücadele edenleri birbirine karıştırıyorsunuz.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
Sayın Baluken, buyurun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Bostancı konuşması sırasında partimize
açık sataşmada bulunmuştur. Polis ve asker ölümlerini, işte
üzüntülerimizi belirtmediğimizi, meşrulaştırmaya
çalıştığımızı ifade etmiştir. Müsaade
ederseniz cevap vereyim. Sataşmadan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Baluken, buyurun, yeni bir
sataşmaya meydan vermemek üzere, size de 69uncu maddeye göre iki dakika
söz veriyorum.
2.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın grup başkan
vekili tabii burada tamamen gerçeğe aykırı bir söylemde bulundu.
Bugüne kadar bu kürsüde konuşan hangi HDPli milletvekili olursa olsun,
herhangi bir ölüm arasına ayrım koymadığını,
üniformasına bakmadan bu ülkede çatışmalı süreçten
kaynaklanan bütün ölümlerden dolayı o acıyı yüreğinde
hissettiğini ifade etmiştir. Dolayısıyla, özellikle Kürt
illerinde yaşanan çatışmalı süreçte yaşamını
yitiren polis ve askerlerle ilgili de biz defalarca üzüntülerimizi dile
getirmişiz, başsağlığı dileklerimizi
iletmişiz
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) İdris Bey, kim yapıyor? Yapan var mı?
İDRİS BALUKEN
(Devamla)
ve bu konuda da önlenebilecek bu ölümlerin önüne bir an önce
geçilmesi gerektiğini ifade etmişiz. Keşke samimi olsanız.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) İdris Bey,
kim yaptı? Yapan var mı?
İDRİS BALUKEN (Devamla) Keşke
samimi olsanız.
Bakın, daha bir hafta
önce, PKKnin alıkoyduğu polis ve asker aileleri bu Meclise geldiler.
Bu Mecliste onlarla görüşmek için bile saatlerce bir telefon trafiği
yürütüp o aileleri susturmayı denediniz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Hiç
alakası yok.
İDRİS BALUKEN (Devamla)
Bakın, hiç beğenmediğiniz İsrail devleti bile bir tek
askeri için bin Filistinli tutsağı serbest bıraktı. Siz
şu anda, PKKnin elinde 20 polis ve asker var, onlarla ilgili
kılınızı kıpırdatmıyorsunuz. (HDP
sıralarından alkışlar) Sadece, onlar ölecek, onların
cenazesi üzerinden, gelip burada hamaset siyaseti yapmakla toplumu
kutuplaştırmaya çalışıyorsunuz. Bunlara biz hiçbir
şekilde prim vermeyeceğiz.
Eğer samimiyseniz, gelin bu yaşayan
polis ve askerlerin PKKnin elinden alınması için birlikte bir
komisyon kuralım, polis ve askerin yaşamına ne kadar değer
verdiğinizi de buradan hep birlikte takip edelim.
Diğer taraftan, kutsal mekânlarla ilgili
yaptıklarınız ortada. Altı aydır cami
bombalıyorsunuz, cemevi yıkıyorsunuz, cenazeyi yerde
sürüklüyorsunuz...
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Vay vay!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Ayıp,
çok ayıp!
İDRİS BALUKEN (Devamla) -
cenazelere işkence ediyorsunuz. Kurşunlu Camisini
(AK PARTİ
sıralarından Yalan sesleri)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Kimin
yaptığını biliyorlar, kimin yaptığını.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Geldiniz
mi? Gelin, birlikte
Bakın, biz Diyarbakırdan geliyoruz, Surdan
geliyoruz
(AK PARTİ sıralarından ispat et sesleri)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Kimin
yaptığını biliyorlar, gösteriyorlar.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Yalan,
yalan!
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) Tamam,
gel bir Diyarbakıra gör gününü. Gel, özel harekâtçıların ne
yaptığını gör.
İDRİS BALUKEN (Devamla)
Kurşunlu Camisinin içerisinden çıkan mühimmat, o boş kovanlar
bir ilçenin MKE deposuna yetecek miktardadır.
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır)
Herhâlde hiç özel harekâtçı görmediniz. Gelin Diyarbakıra, özel
harekâtçıları görün de ayaklarınız titrer.
İDRİS BALUKEN (Devamla)
Dolayısıyla, böyle, hamasetle olmaz. Dürüst olun, sorunları
buradan da doğru bir şekilde tartışalım.
Teşekkür ederim. (HDP
sıralarından alkışlar)
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul)
Yalancı, yalancı!
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
3.- Bursa Milletvekili Orhan Sarıbalın, Türkiye
ile Rusya arasındaki uçak krizinin tarımsal ihracata etkilerine
ilişkin gündem dışı konuşması
BAŞKAN Gündem dışı
üçüncü söz, Türkiye ile Rusya arasındaki uçak krizinin tarımsal
ihracata etkileri hakkında söz isteyen Bursa Milletvekili Sayın Orhan
Sarıbala aittir.
Buyurun Sayın Sarıbal.
ORHAN SARIBAL (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Aziz Sancarı
kutluyorum ama sadece bir bilim insanı olarak kutluyorum.
İkincisi, Diyarbakır, Sur, Cizrede güvenlik
tedbirleriyle otuz beş yıllık sorunu çözmeye
çalışmanın, sorunu yaratanların sorunu bu metotla da
çözemeyeceklerini görmeleri ve bu uğurda şehit olan asker, polis ve
sivil halkın tümünü saygıyla anıyorum, Allahtan rahmet
diliyorum ama bu metotla bu sorunun çözülmeyeceğini Mecliste
paylaşmak istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
24 Kasım 2015 tarihinde, Türkiyenin hava
sahasını ihlal eden Rusya uçağının düşürülmesiyle
beraber Türkiye-Rusya arasında başlayan gerginlik en büyük etkiyi
ekonomik alanda, bunun da bir alt birimi olarak tarım alanında
göstermiştir.
2014 yılında Türkiyenin Rusyadan
ithalatı 25,3 milyar dolarken Rusyaya ihracatımız 5,9 milyar
dolardır. Bu ihracatın 1,3 milyar doları yani yüzde 20si
tarımsal ürünlerle ilgilidir. Bu tarımsal ürünlerin özellikle 1
milyar doları yaş sebze ve meyveyle ilgilidir. Tarımsal
ihracatın 1 milyar dolarlık kısmının bu ihracatın
yüzde 20sini teşkil ettiğini özellikle sizinle paylaşmak
isterim. Türkiyeden Rusyaya en çok giden ürünlerden sebzede domates, meyvede
narenciye ürünleri olmak üzere genel olarak tarımsal üretimin bütün
kesimleri etkilenmektedir.
1,3 milyar dolarlık tarımsal
ihracatımıza karşı Rusyadan 2,8 milyar dolarlık
ithalat yapıyoruz. Tarımsal dış ticaret
açığımız 1,5 milyar dolardır. Rusyadan ithal edilen
başlıca tarım ürünümüz buğday ve yağlı
tohumlardır. Bu nedenle, eğer bu ambargo devam ederse, Rusyanın
Türkiyeye ihracat kısıtlaması getirmesi hâlinde, un ihracatının
yanı sıra bitkisel yağ sektörü de olumsuz etkilenecektir.
Yine, 2014 yılında toplam 5,3 milyon ton
olan buğday ithalatının 4,1 milyon tonu Rusyadan
alınmaktadır ve ne yazık ki bunun
karşılığında 1,2 milyar dolar Rusyaya döviz ödemek
durumundayız. Oysa biz, bütün tarımsal ürünlerde Rusyaya 1,3 milyar
dolar gibi bir ihracat yapmaktayız. Yani sadece Rusyadan
aldığımız buğday karşılığı,
bizim toplam yaptığımız sebze ve meyve
ihracatıdır.
Değerli dostlar, burada şu çok önemli:
Özellikle, biz Rusyadan 2,8 milyar dolar ithalat yaparken 1,3 milyar dolar
ihracat yapıyorsak ve 5 milyon tona yakın buğday alıyorsak
ve Türkiyede de 32 milyon dönüm arazi boşsa bunun tek sorumlusu, on üç
yıllık Adalet ve Kalkınma Partisinin uyguladığı
tarım politikalarıdır. (CHP sıralarından
alkışlar)
Rusya, 1 Ocak 2016 tarihinden itibaren başta
domates olmak üzere birçok tarım ürününü almayacağını,
bunun karşılığında balık, süt ürünleri,
fındık, limon gibi ürünlerde alımı
durdurmayacağını söyledi. Bunun
karşılığında, Faruk Çelik açıklama yaparak bunun
bedelinin 2016da 640 milyon dolar olacağını söyledi ama bu
görece bir rakamdır, biz bunun çok üzerinde bir rakam olduğunu
biliyoruz.
Yine, Türkiyenin yıllık olarak
Örneğin, 2014 yılında 14 bin tırın sefer
yaptığı Rusyada beklenen ve görünen odur ki 2016daki
kısıtlama nedeniyle 14 bin tır yerine sadece 2 bin tır
Rusyaya sefer yapacaktır ve ne yazık ki Başbakan
Yardımcısı Şimşek Rusyayla bütün ilişkilerimizi
bitirsek bile bizi etkileyecek kısmı sadece 9 milyar dolar; gayrisafi
yurt içi hasılanın binde 3ü, binde 4ü kadardır. dedi, küçümseyen,
itibarsızlaştıran bir rakamla bunu açıkladı. Oysa biz
biliyoruz ki o rakam çok önemlidir, özellikle tarımda emeği olan,
tarlada meyvesi olan, sofrada yemeği olan üreticinin alın teri,
emeği tam da o rakamların içerisindedir; sosyolojik boyutunu ve insani
boyutunu galiba unuttu.
Sonuç olarak acilen şunu yapmamız gerekir:
Adanadaki narenciye bahçeleri için hızlıca bir tedbir
alınmalı, yerel yönetimler ve millî eğitim faaliyete
geçirilmeli, ürün zararı giderilmeli ve ürün destekleme primleri
hızlıca ödenmeli, kredi, vergi ve SGK primleri gibi borçlar faizsiz
olarak ertelenmeli ve en önemlisi, mutlaka ve mutlaka bunun iç
yansımaları olacaktır, iç piyasada ürünler daha ucuz bir rakama
gidecektir, mutlaka ürün planlamasını hayata geçirmeliyiz.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Sarıbal.
Gündem dışı söz alan arkadaşlara
sürelere riayet ettikleri için çok teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, Nobel Kimya Ödülünü
kazanan Profesör Doktor Aziz Sancar nedeniyle ben duygu ve düşüncelerimi
ifade etmiştim. Siyasi partilerimizin grup başkan vekillerinden bu
konuda düşüncelerini ifade etmek için söz talepleri vardır.
Şimdi, bu söz taleplerini karşılayacağım. Bana intikal
eden taleplere göre bunları karşılıyorum şimdi.
Sayın Oktay Vural, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, 2015 Nobel
Kimya Ödülünü kazanan Profesör Doktor Aziz Sancarı
kutladığına ve Hükûmeti, Batı Trakya Türklerinin lideri
Doktor Sadık Ahmetin kurucusu olduğu Dostluk, Eşitlik ve
Barış Partisi binasına yapılan saldırı konusunda
Yunanistan Hükûmetini uyarmaya davet ettiğine ilişkin
açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle size de görevinizde
başarılar diliyorum.
BAŞKAN Çok teşekkür
ederim.
OKTAY VURAL (İzmir)
Mardinin Savur ilçesinde
doğmuş, daha sonra orada ortaöğrenim görmüş ve Türk
eğitim sisteminden sonra Amerika Birleşik Devletlerine giden
Sayın Aziz Sancar, kimya alanında Nobel Ödülü alarak gerçekten insanlığa
hizmet yolunda dünya bilimine adını altın harflerle
yazdırdığı gibi, aziz milletimizin gurur ve sevinç
kaynağı olmuştur. Aslında, Sayın Sancar sadece Nobel
Ödülüyle değil ama kişiliğiyle, duruşuyla; Türkiye
Cumhuriyetinin değerlerine, Türk milletinin değerlerine sahip
çıkan, onları yücelten, millî birlik ve beraberliğimize dönük
her biri Nobeli hak eden sözleriyle tüm Türkiyenin gönlünde taht
kurmuştur. Kendisi Bu ödül Atatürk ve cumhuriyetin ödülüdür. demek
suretiyle 19 Mayısta da bu ödülü Anıtkabire vereceğini ifade
etmiştir. Her vesileyle, Türk milletine mensubiyet şuuruyla aziz
milletimizin bir temsilcisi olmayı gerçekten hak etmiştir. Bütün
bunlar; millet olma şuurunu hatırlatması, cumhuriyete bağlılığı,
Türkiye Cumhuriyeti devletinin millî menfaatlerine
bağlılığı konusunda ortaya koyduğu tavır
Nobel kadar anlamlıdır ve bizim için değerlidir. Milletin ferdi
olmaktan gurur duymamızı bir kez daha sağlayan
davranışlarıyla, kamuoyuna yönelik mesajlarıyla âdeta Bir
aydın, bir bilim adamı nasıl olunur? dersini veren Aziz Sancar
Hocamıza buradan bir kez daha teşekkür ediyorum.
Sayın Sancarın Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna davet edilerek onurlandırılması konusunda
bir girişim yapılmasına ilişkin müracaatımı dün
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına iletmiştim. Gerçekten,
Sayın Sancarın Türkiyede olmasını vesile kılarak
böyle bir fırsatın oluşturulması konusunda bir girişim
yapılması gerektiğini düşünüyordum ama Sayın
Cumhurbaşkanının özel daveti münasebetiyle programı o
davetle sınırlı olduğu için, maalesef, bugün Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulunda bizlerle birlikte olma imkânı
bulamamış oluyor. İnşallah 19 Mayısta kendisini
Türkiyede, özellikle de Türkiye Büyük Millet Meclisinde
ağırlamaktan, onu burada görmekten büyük bir memnuniyet
duyacağımızı da bu vesileyle ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ederim Sayın Sancar. Bir millete
mensubiyeti
Türkiye vatanına mensubiyet duygunuzla, Türkiye Cumhuriyeti
devletine, kuruluş felsefesine sahip çıkmanızla aziz
milletimizin aslında gerçekten gönlünde taht kurdunuz. Çok teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, bu vesileyle bir hususu
sayın bakanların dikkatine arz etmek istiyorum:
Batı Trakya Türklerinin efsanevi lideri Doktor
Sadık Ahmetin kurucusu olduğu Dostluk, Eşitlik ve
Barış Partisi binası, maalesef, 8 Aralık gecesi meçhul
kişilerce yağmalanmış; Sadık Ahmetin hayatını
kaybettiği -yirmi yıldır özenle muhafaza edilen- aracı
binanın içinden maalesef atılmış, hurdaya
döndürülmüştür.
Bu vesileyle, Hükûmeti bu yapılan menfur
saldırı konusunda Yunanistan Hükûmetini uyarmak konusunda gerekli
girişimleri yapmaya da davet ediyorum.
Söz verdiğiniz için çok teşekkür ediyorum,
sağ olun efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Vural.
Sayın Levent Gök
2.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, TBMM Başkan
Vekili Mehmet Akif Hamzaçebiye görevinde başarılar dilediğine,
2015 Nobel Kimya Ödülünü kazanan Profesör Doktor Aziz Sancarı
kutladığına ve İstanbul Milletvekili Eren Erdeme yönelik
tehditler konusunda yasal yollara başvurulacağına ilişkin
açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, öncelikle bugün ilk defa
üstlendiğiniz Meclis başkan vekilliği görevine çok
yakıştığınıza; Meclisten, teoriden ve pratikten
gelen bilgi ve tecrübenizle bu Meclisin olması gerektiği gibi
yönetileceğine, en azından milletvekillerinin hak ve özgürlüklerine
bir başka bakış açısı getireceğinize
inanıyoruz. Size yürekten ve sonsuz bir şekilde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak başarılar diliyoruz.
Sayın Başkanım, hepimizi
gururlandıran Sayın Aziz Sancarın Nobel Ödülü alması,
gerçekten Türkiyede her türlü olumsuzluğun konuşulduğu
bugünlerde hepimizin içerisine bir kuyruklu yıldız gibi,
pırıltılı bir ışık gibi geldi.
1901 yılından beri verilen ve
dünyanın en saygın ödüllerinden biri olan Nobel Ödülünün 2006
yılında Sayın Orhan Pamuk tarafından alınmasından
sonra bir bilim adamımızın kimya dalında bu ödüle
layık görülmesi hepimizin bir kıvancıdır. O
kıvancın ötesinde, Sayın Aziz Sancarın bu ödülü
aldıktan sonra, bunu cumhuriyete ithaf etmesi, Mustafa Kemal Atatürke
borçlu olduğunu söylemesi gurur verici bir başka tablodur.
Bugün gelinen noktada Türkiyede eğitimin 65
ülke arasında 44üncü sırada olduğunu ve PISA ortalamasında
OECD ülkelerinin ortalamasının çok altında olduğunu
düşündüğümüzde, bilimsellikten uzak eğitimin; matematikten,
kimyadan, fizikten uzak bir eğitimin Türkiyeyi başarıya
götüremeyeceğine inanıyoruz. Ama cumhuriyete vurgu yaparak,
fırsat eşitliğinden faydalanarak cumhuriyetin değerleriyle
ve bilime yönelen aklıyla bugün Nobel Ödülünü almaya hak kazanan Aziz
Sancar, aslında hepimize örnek bir davranışla eğitimin
nasıl olması gerektiğini de hatırlatıyor. Elbette bu
dersi alması gerekenler alacaklardır ve bilime doğru yönlerini
çevireceklerdir. Aziz Sancarı bu görkemli ödülünden dolayı,
göğsümüzü kabartan ödülünden dolayı kutluyoruz; inşallah
kendisini ilk fırsatta Mecliste de ağırlamayı umut
ediyoruz.
Sayın Başkanım, son olarak eklemek
istediğim bir husus var: Geçen hafta bir milletvekilimiz, Sayın Eren
Erdem, Meclis kürsüsünde iddianameye dayanarak yaptığı resmî
belgeli bir konuşmadan dolayı bugün havuz medyasının ve
AKPli bir kısım yöneticilerin ve milletvekillerinin ağır
saldırısına maruz kalmaktadır. Şu anda Sayın Eren
Erdemin evinin önüne dahi birtakım insanlar gönderilmekte ve yaşam
hakkı tehdit edilmektedir. Herkes bilmelidir ki -başta İstanbul
Emniyet Müdürü, İstanbul Valisi ve tüm ülkeyi yöneten herkesin dikkatine
ve ilgisine sunuyorum- milletvekilimizin kılına zarar geldiğinde
bu ülkede olabilecekleri kimse tahayyül dahi etmesin. Böyle bir tabloyu bir
milletvekiline yaşatan bir toplum olamaz. Herkesin yaşam
hakkının korunması devletin ve Hükûmetin başlıca
sorunudur ve bunu yapmak durumundadır. Bir milletvekiline böyle bir
tehdidi yapan havuz medyasına soruşturma açmayan savcıları
da dikkatle izlediğimizi ve arkadaşımıza yönelik bu
tehlikeyi bertaraf etmek yerine teşvik eden herkesi de dikkatle
izlediğimizi ve bunlar hakkında gerekli her türlü yasal yollara
başvuracağımızı kamuoyunun ve yüce Meclisin bilgisine
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gök.
Sayın Naci Bostancı
3.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebiye görevinde başarılar
dilediğine, 2015 Nobel Kimya Ödülünü kazanan Profesör Doktor Aziz
Sancarı kutladığına ve Diyarbakırdaki olaylarda
hayatını kaybedenler için üzüntü duyduklarına ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Size başarılar diliyorum. En iyi yönetim
en az yönetimdir. derler. Tabii, bunu sağlayabilmek için Meclisin de o
olgunlukla davranması gerekiyor muhakkak. Gerek düştüğünde,
ihtiyaç olduğunda bu olgunluğa katkı yapacağınıza
inanıyor, bunu aynı zamanda ümit ve temenni ediyorum. Tekrar
başarılar diliyorum.
Aziz Sancar Hocamız almış olduğu
Nobelle milletimize bir örnek teşkil etti. İnsanların bu tür
örneklere ihtiyacı vardır. Mardinin Savur ilçesinde 8 çocuklu bir
aileden yola çıkıp, ilkokul eğitimini o coğrafyada görüp
daha sonra İstanbul ve oradan Amerikaya uzanan bir hayat çizgisi içinde
elde ettiği başarı muhteşemdir ve esasen, sıradan
insanların, bu toprakların herhangi bir yerinden çıkıp
cüret eden, cesaret eden insanların başarılı olabileceğine
dair de çok önemli bir örnektir.
Biliyorsunuz, iki Nobel Ödülümüz oldu: Birisi
edebiyatta Orhan Pamuk, diğeri kimya dalında Aziz Sancar. Sadece ödül
alması değil, daha sonraki dönemlerde yapmış olduğu
açıklamalar -bu ödülü ithaf ettiği milletimiz ve cumhuriyetin kurucusu
Büyük Atatürk- esas alındığında, Sancar Hocanın kimya
dalındaki Nobel Ödülüyle aynı zamanda sosyal bir
kucaklayıcılık sergilediğini görüyoruz ki bu da bence bu
acılı topraklar için en az o Nobel Kimya Ödülü kadar önemlidir.
Burada bir hususun altını çizmek isterim.
Nobel Ödülü, Alfred Nobel isimli, dinamiti bulan bir mucidin adına
konulmuş bir ödüldür, 10 Aralık tarihinde 63 yaşında ölümü
üzerine, onun ölüm yıl dönümünde verilen bir ödüldür. Nobelin kendisi de
kimyacıydı, patlayıcılar üzerine
çalışıyordu, en son dinamiti buldu, çok zengin oldu ancak
patlayıcılarla çalışırken kardeşinin de ölümüne
neden olmuş, daha sonraki dönemlerde de bu patlayıcılar bir
taraftan büyük yolların açılmasına, barajların
yapılmasına hizmet etmiştir ama aynı zamanda
hayatların tahrip olmasına, büyük savaşlarda büyük
yıkımların, can kayıplarının
yaşanmasına sebep olmuştur. Denilir ki: Alfred Nobel icat
etmiş olduğu, insanlara ızdırap veren bu dinamit
dolayısıyla, bu acıyı biraz hafifletecek ve aynı
zamanda bir anlamda insanlığa barışı işaret
edecek bu Nobel Ödülünün verilmesini ortaya koymuş, daha sonraki
kazançlarının önemli bir kısmını da buna
adamıştır. Nitekim, Aziz Sancar ve daha önce ödül alanlar da bu
istikamette insanlığın barışına ve
kardeşliğine hizmet eden kişilerdir.
Bunun bizim açımızdan şöyle ilginç,
önemli bir özelliği vardır: Aziz Sancar Hocanın dinamiti bulan
bir kişinin, Nobelin ödülünü almış olması, bugün o
topraklarda yaşanan olaylar, açılan hendekler, dinamitlerle
hayatlarından koparılan insanlar dikkate
alındığında, aslında hepimize, herkese
barışın ne kadar önemli olduğunu, can
kayıplarının ne kadar dramatik olduğunu,
barışı sağlamak için barışı kuracak bir
dille, propagandacı değil kendini haklılaştıran,
apolojetik bir tavırla değil gerçekliği bütünüyle kucaklayan ve
ne olduğuyla yüzleşen cüretkâr bir yaklaşımla siyaset
yapmanın gerekliliğini hatırlatıyor. Bu topraklarda kim
hayatını kaybetse biz bundan üzüntü duyarız. Diyarbakırda
dün hayatını kaybeden o 2 kişi için de üzülürüz, keşke
yaşasalardı. Bence, kimin tarafından öldürüldüğünden daha
önemlisi o 2 insanın ölmüş olmasıdır; ailelerine,
sevenlerine başsağlığı dilerim. Ama burada gelip Bu
işi polis yapmıştır. demek, bu barışçı Bu
ülkede herkes barış içinde yaşasın. siyasetine hizmet eden
bir yaklaşım değildir. Bunun altını çizmek isterim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Polis
öldürmüştür ya, bunun neyini çarpıtıyorsunuz! Ayıp ya!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Aziz Sancar
Hocanın Nobel Ödülüyle bu acılı topraklar arasında böyle
bir bağ olduğunu da dikkatlerinize sunmak isterim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkanım, sistemde sorun var sanırım, geçen
haftadan beri düzelmedi. Söz talebim vardı.
BAŞKAN Söz mü talep ettiniz Sayın
Baluken?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Evet.
BAŞKAN Size de söz veriyorum.
Buyurun Sayın Baluken.
4.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebiye görevinde başarılar
dilediğine, 2015 Nobel Kimya Ödülünü kazanan Profesör Doktor Aziz
Sancarı kutladığına ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinin
bazı yerleşim yerlerindeki sokağa çıkma yasakları
nedeniyle çocukların eğitim hakkından mahrum
bırakıldığına ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, öncelikle size de
başarılar diliyorum. Umarım Genel Kurul
çalışmalarında İç Tüzükü ve Anayasayı esas alan adil
bir yönetim gösterirsiniz. Bugün talihsiz bir başlangıç oldu, hep
AKPli Meclis başkan vekillerinin yönetiminde gördüğümüz bir tabloyu
gördük yani neredeyse on beş dakikadır AKPli sayın grup
başkan vekili konuşuyor. O konuda biraz daha dikkatli olunması
gerektiği kanaatindeyim.
BAŞKAN Sayın Baluken, bütün grup
başkan vekillerine dörder dakika söz verdim, size de dört dakika söz
verdim efendim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sanırım
dört dakikayı bayağı geçti Sayın Bostancının.
BAŞKAN Hayır, dört dakikaya
ayarlıdır efendim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, biz de, tabii, Kuzey Carolina Üniversitesi Biyokimya ve
Biyofizik Bölümü Öğretim Üyesi olan Sayın Aziz Sancarın 2015
Nobel Kimya Ödülünü almasından dolayı duymuş olduğumuz
memnuniyeti ve mutluluğu Halkların Demokratik Partisi olarak ifade
etmek istiyoruz. Gerçekten son derece önemli bir ödül bilim dünyası
açısından, tıp dünyası açısından. Hücrelerin
hasar gören DNAlarının onarılması ve genetik bilginin
korunmasıyla ilgili haritalandırma, ileride kanser tedavisiyle ilgili
çığır açacak bazı gelişmelerin önünü açabilir.
Sayın Sancar daha önce de kanser tedavisinde sirkadiyen ritimle ilgili
önemli çalışmalara imza atmıştı. Bunun bir Nobel
Ödülüyle taçlandırılmış olması, dediğim gibi,
hepimizi memnun etti.
Tabii, Sayın Sancarın şöyle de bir
özelliği var, diğer arkadaşlar da biraz değindiler:
Mardinin Savur ilçesinde okuma yazma bilmeyen orta gelirli bir çiftçi ailesinin
8 çocuğundan biri ve bu kadar imkânsızlıklar içerisinden Nobele
uzanan muazzam bir başarı öyküsü var. Biz bu başarı
öyküsünün Anadolu ve Mezopotamya topraklarının sahip olduğu
potansiyel açısından görülmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Sadece bu topraklar değil, aslında bütün kadim Orta Doğu
toprakları insanlığın medeniyetinin doğduğu
topraklardır. Ama, maalesef,
bugün medeniyetin doğduğu topraklar savaş alanıdır,
yangın yeridir. Bu tarz sağlıkta, tıpta, bilimde önemli
buluşlar ve icatlar da Doğudan medeniyeti alan başka
topraklarda maalesef gündemleşiyor. Bunu bütün bu halkların, bütün bu
devletlerin önemsemesi gerektiğini, buradan dersler, sonuçlar
çıkarması gerektiğini düşünüyoruz.
Diğer taraftan, böyle önemli, evrensel,
bilimsel bir ödül üzerinden milliyet tartışması yapmayı,
bir ırk tartışması yapmayı bir bilim mensubu olarak
ben de çok büyük bir talihsizlik olarak değerlendiriyorum. Sayın Aziz
Sancarın Türk olmasının, Kürt olmasının, Arap
olmasının, Acem olmasının bir önemi yoktur; bütün bu toprakların,
Doğu medeniyetinin bir değeri olarak keşke o buluşu bu
topraklardan yapma fırsatına sahip olsaydı diyorum. Ülkemizde,
maalesef, sağlığa, ulaşıma, eğitime, tıbba
ayrılması gereken bütçe savaşa ayrıldığı
için, silahlanmaya ayrıldığı için, güvenlik tedbirlerine
ayrıldığı için, bütçenin aslan payı bu kalemlerde
harcandığı için işte bu tarz durumlarla
karşılaşıyoruz.
Bugün konuştuğumuz saat itibarıyla da
Mardinin Nusaybin ilçesinde, Dargeçit ilçesinde yani Aziz Sancarın
doğduğu topraklarda sokağa çıkma yasağı
uygulamasından dolayı çocuklar eğitim haklarından mahrum
bırakılmış durumdalar. Aynı şekilde
Diyarbakırın Sur ilçesinde, Şırnakın Cizre ve Silopi
ilçesinde de sokağa çıkma yasakları
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözünüzü tamamlamanız için süre
veriyorum Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
Sayın Başkan, sokağa çıkma yasağının devam
ettiği Nusaybin, Dargeçit, Sur, Silopi ve Cizre ilçelerinde yaşanan
can kayıplarının trajedisini defalarca ifade ettik. Ancak bu
vesileyle oradaki çocukların, öğrencilerin eğitim
haklarının gasbedilmesini; o bölgedeki, öğretmenler başta
olmak üzere, devlet memurlarının oralardan çıkarılarak
âdeta steril bir katliam zemininin hazırlanmasını hiçbir
şekilde kabul etmediğimizi ifade etmek istiyorum. Nusaybinli ve
Cizreli öğrencilerin o kentleri terk eden öğretmenlere Buradan ne
olur gitmeyin. Siz giderseniz bize kötü şeyler yapacaklar. demesinin bile
hâlâ vicdanları uyandırma açısından yeterliği
olmadığını, hâlâ Türkiyede gerçekleri görme adına
toplumsal kesimleri uyandırmadığını da büyük bir
üzüntüyle ifade etmek istiyorum.
Bu tarz önemli ödüllerde, bu tarz önemli
buluşlarda kendi ülke gerçeğimizi masaya yatırıp buna göre
savaşı, kanı, ölümü önceleyen değil,
sağlığı, bilimi, tıbbı, eğitimi önceleyen
yaşanabilir bir ülke tahayyülüne yoğunlaşmamız
gerektiğini bir kez daha vurguluyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
Değerli milletvekilleri, görevim
sırasında, başta Anayasa olmak üzere, Parlamento hukukumuzun
yazılı kuralları ile teamüli kurallarına uygun hareket
edeceğimi, bu kurallarda herhangi bir şekilde bir boşluk
olması hâlinde başvuracağım tek kaynağın adalet
olacağını ifade etmek isterim.
Şimdi, ben, Sayın Profesör Doktor Aziz
Sancarın Nobel Ödülü almış olması nedeniyle grup
başkan vekillerine söz verme süresini buradaki teknik arkadaşa dört
dakika olarak ifade ettim. Sanıyorum, Sayın Baluken, eski
birleşimlerde grup başkan vekillerine ikişer dakika süre
verilmiş olması nedeniyle iki dakikadan fazla konuşan
arkadaşları benim tolere ettiğim şeklinde bir
değerlendirme yaptı; bunu da bir siyasi partinin grup başkan
vekilini örnek vermek suretiyle yaptı. Şunu tekrar ifade ediyorum:
Grup başkan vekilleri arasında veya milletvekilleri arasında,
mensup olduğu siyasi partiye göre bir ayrım yapmam asla ve asla söz
konusu olamaz; bunu bir kez daha dikkatinize sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, şimdi bazı
sayın milletvekillerimizin elektronik sisteme girerek söz talebinde
bulunduklarını görüyorum. Bugüne kadarki uygulamalarda
birleşimleri yöneten Meclis başkan vekilleri arasında bir
uygulama birliği olmuş değildir. Bazı Meclis başkan
vekillerimiz bu söz taleplerini sadece grup başkan vekilleriyle
sınırlı tutarak karşılarken bazı Meclis
başkan vekillerimiz söz verme uygulamasına gidiyordu. Ben, kural
olarak, milletvekili arkadaşlarımızın bu söz taleplerine
saygılı davranacağım. Ancak şunu da ifade etmek
isterim: Bu söz taleplerinin gündemimiz neyse onu engelleyecek bir şekilde
kullanılmamasını da ben milletvekillerimizin takdirine
sunuyorum, kendilerinden bu konuda yardım istiyorum.
Şu anda önümde kayıtlı listeye göre,
grup başkan vekillerimizi hariç tuttuğumuz zaman, sistemde söz
talebinde bulunan 16 milletvekilimiz olduğunu görüyorum. Ben, şimdi
16 milletvekilimize İç Tüzükümüzün 60ıncı maddesine göre birer
dakikalık söz veriyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
İlk söz Sayın Atıcıya aittir.
Buyurun Sayın Atıcı.
5.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, Mersin Akkuyuda yapımı devam eden nükleer
santralde çalışan Rusların ülkemizi terk ettiğine ve
nükleer santral sevdasından vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Mersin Akkuyuda
yapılması planlanan nükleer santralin gereksizliğini,
zararlarını ve tehlikelerini bu yüce çatı altında defalarca
dile getirmiştim. Bugün Rusyayla bozulan ilişkiler nedeniyle nükleer
santralin Mersin ve Türkiye için nasıl bir tehdit olduğunu çocuklar
bile anlamıştır.
Krizden sonra nükleer santralde çalışan
Rusların ülkemizi terk ettiği söylenmektedir. Eğer biz bu ölüm
santralini engellemeye çalışmasaydık belki bugün uranyum
ülkemize gelmiş olacaktı. Nükleer santral çalışırken
Rusların santrali terk ettiğini düşünebiliyor musunuz?
Milyonlarca insan ölüm ve kanser tehlikesiyle karşı karşıya
kalacaktı. Yapılan anlaşma gereği bizim
işletemeyeceğimiz bu santral, pimi Ruslar tarafından
çekilmiş bir bomba gibidir, ne zaman patlayacağı belli olmaz.
Nükleer santral sevdasından derhâl vazgeçilmelidir. Santrali kimin yaptığının
da bir önemi yoktur.
Saygılar. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Atıcı.
Sayın Tanal
6.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanından, Güneydoğu Anadolu Bölgesinin
bazı yerleşim yerlerinde uygulanan sokağa çıkma
yasaklarının aileler üzerindeki etkileriyle ilgili ne tür önlemler
alınacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, bugün, güneydoğuda,
Diyarbakırda, Surda, Nusaybinde ve çok ilçemizde sokağa çıkma
yasağı var.
Eğer sayın milletvekili izin verirse,
Bakan da dinlerse iyi olur ama
Sayın Başkanım, bu konuları
Bakanın dinlemesi lazım.
BAŞKAN Devam edin Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ben bunu kime anlatıyorum?
BAŞKAN Sayın Tanal, gündeme
geçmediğimiz için siz konuşmanıza devam edin efendim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkanım, bu sorunları bakanların dinlemesi lazım,
Bakan dinlemiyor.
BAŞKAN Sayın Bakan da mutlaka
dinleyecektir Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, güneydoğuda belirli
ilçelerimizde sokağa çıkma yasağı var. Siz, aileden sorumlu
bir Bakanımızsınız. Görevinizde başarılar
diliyorum. Bu tür sokağa çıkma yasakları en başta aileleri
vurmakta, çocukları vurmakta, kadınları vurmakta, engellileri ve
yaşlıları vurmakta. Bu tür, silah, savaş olayı
hakikaten bir felakettir. İnsanları öldürmekle kalmıyor;
aileleri bitiriyor, değerleri bitiriyor. Bununla ilgili ne tür önlem
alacaksınız, alıyorsunuz; çalışmanız var mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tanal.
Sayın Çam
Yok.
Sayın Gürer
7.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, TBMM
Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebiye görevinde başarılar
dilediğine, 12-18 Aralık Tutum, Yatırım ve Türk
Malları Haftasına ve Hükûmetin üreticilerin sorunlarına
eğilmesini dilediğine ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Başkan, öncelikle size başarılar diliyorum.
12-18 Aralık Tutum, Yatırım ve Türk
Malları Haftası. Yerli malı yurdun malı, herkes onu
kullanmalı. derken domates tohumunu, meyve suyu ham maddesini, tekstil
ham maddesini dahi yurt dışından alır olduk, yerli üretici
de perişan. Niğdede patates, elma, fasulye üreticileri mağdur;
üretici ürünlerini ürettiği değere dahi satamıyor; elmayı,
patatesi satmış olan da parasını alamıyor. Dün,
Niğdede elma üreticisi parasını alamadığı firma
önünde gösteri yapmak zorunda kaldı. Hükûmetin, üreticilerin sorunlarına
eğilmesini, patates ve elma üreticilerinin daha fazla mağdur olmadan
sorunlarına çözüm üretilmesini diliyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Gürel.
Sayın Petek
8.- Burdur Milletvekili Reşat Petekin, TBMM
Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebiye görevinde başarılar
dilediğine, 2015 Nobel Kimya Ödülünü kazanan Profesör Doktor Aziz
Sancarı kutladığına, Irak Başikada bulunan Türk
Silahlı Kuvvetleri gücüyle ilgili yazısı nedeniyle Sözcü
gazetesini kınadığına ve İstanbul Milletvekili Eren
Erdemin Rus televizyonuna verdiği demecin millî potikaya ihanet
olduğuna ilişkin açıklaması
REŞAT PETEK (Burdur) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, sizlere de
başarılar diliyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Aziz Sancarın kimya dalında Nobel Ödülü
alması hepimiz için bir onur ve ortak duygu oluşturmuştur. Bu
duyguya iştirak ettiğimi ifade ediyorum.
Aynı şekilde, ortak duygu olması
gereken, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin Başikada bulunması ve
oraya gerektiğinde güç kaydırması millî bir meselemiz
olduğu hâlde, maalesef, bazı basın-yayın organlarında
konunun çarpıtılmasını; bu bağlamda, Sözcü gazetesinin
Paşa paşa çektiler! demek suretiyle, bu manşetle çıkmak
suretiyle millî bir meselede, aziz milletimizi ve onun bağrından
çıkan Türk Silahlı Kuvvetlerimizi tahkir eden, kendi
tarafını da belli eden bu yayınını Türkiye Büyük
Millet Meclisi huzurunda kınıyorum.
Diğer taraftan, Rus televizyonuna verdiği
bir demeçte, Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Eren Erdem isimli
arkadaşımızın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
REŞAT PETEK (Burdur)
Türkiye, DAİŞe
sarin gazı verdi, DAİŞ bu gazla katliam yaptı.
açıklamasında bulunmasını da bu açıklamanın
Türkiye Cumhuriyetinin millî politikalarına ihanet
(CHP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Petek.
Sayın İlgezdi
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Petek, onların
hepsi iddianamede var, hepsi iddianamede var.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Cumhuriyet
savcılığının iddianamesini açın okuyun. Dünya
biliyor, siz de öğrenin.
BAŞKAN Sayın İlgezdi, buyurun
efendim.
LEVENT GÖK (Ankara) Cumhuriyet
savcılığının iddianamesini okuyor
arkadaşımız, kendisi bir şey eklemiyor, iddianameyi okuyor.
Her zaman olduğu gibi gene aynı şekilde davranıyorsunuz.
REŞAT PETEK (Burdur) Eğer bunu
söylemediyse Meclisin huzuruna gelip özür diler.
VELİ AĞBABA (Malatya) Savcı,
savcı, çakma savcı!
ALİ ŞEKER (İstanbul) İddianame
burada, al!
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, söz
sırasını bekleyen bir arkadaşımız vardır,
rica ediyorum
LEVENT GÖK (Ankara) Çarpıtmayın
lafını.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Eren
Erdem o sözleri burada söylediğinde neredeydiniz? Eren Erdem o sözleri
burada anlattı Sayın Petek, o zaman neredeydiniz?
BAŞKAN Sayın Yarkadaş, Sayın
Şeker
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Nereye söyledi,
nereye? Hangi televizyona söyledi?
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Şimdi
üstüne AK trolleri, mafyayı, tetikçileri saldınız; Erenin
başına bir şey gelirse gök kubbeyi başınıza
yıkarız! Bunu da bilin böylece.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sakin ol, sakin.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Erenin
başına bir şey gelirse gök kubbeyi başınıza
yıkarız!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ne diyorsun ya! Niye
tehdit ediyorsun ya!
BAŞKAN Değerli milletvekilleri
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Sabahtan
beri evinin önünde gösteri yaptırıyorsunuz, İnternetten hedef
gösteriyorsunuz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, lütfen grubunuza müdahale edin.
BAŞKAN Değerli milletvekili
arkadaşlarım, bir milletvekili arkadaşımız şimdi
konuşmak için sırasını bekliyor, izninizle kendisine söz
veriyorum.
Sayın İlgezdi, buyurun efendim.
9.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş
İlgezdinin, 3/12/2015 tarihinde meydana gelen deprem nedeniyle Bingöl
Kiğının afet bölgesi ilan edilmesini önerdiğine
ilişkin açıklaması
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul)
Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
3 Aralık Bingöl Kiğı depremiyle
ilgili konuşmak istiyorum. (AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Sayın İlgezdi, siz devam
edin efendim.
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul)
Biliyoruz ki 3 Aralıkta 5,5 şiddetinde Bingöl Kiğıda bir
deprem meydana geldi. Bildiğimiz gibi, Bingöl-Karlıova-Erzincan
üçgeni bu konuda en ağır depremlerin söz konusu olduğu
bölgelerimizden biri. Burada 500e yakın ev hasar gördü, bunun 337si
ağır hasarlı ve vatandaş şu an sokaklarda eksi 10
derecede sabahlamaktalar. Dolayısıyla vatandaşımız zor
durumda, bu nedenle Bingöl Kiğının afet bölgesi ilan edilmesini
öneriyorum ben çünkü biz bunu bir süre görmezsek ölüm olmaması nedeniyle,
ilerleyen süreçte Bingöl, Erzincan, Muş ve Vartodaki daha ağır
depremlerle karşılaşacağız. TOKİnin devreye
sokulmasıyla buradaki hasarlı konutların,
yıkılmış konutların düzenlenmesini
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) -
zarar gören esnafa üç yıl geri ödemesiz kredi verilmesini ve
kalıcı konutlar yapılana kadar vatandaşın mağdur
edilmemesini öneriyorum. Kiğı halkının yalnız
olmadığını hep birlikte gösterelim diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
İlgezdi.
Sayın Yılmaz
10.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmazın, TBMM
Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebiye görevinde başarılar
dilediğine ve Adananın sorunlarına ilişkin
açıklaması
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan,
Ben de yeni görevinizde başarılar
diliyorum.
Şimdi, bizim Adanamıza da yeni bir Bakan
atandı, ben hayırlı olsun diyorum kendisine. Gerçi geçen dönem
atanan Kültür ve Turizm Bakanından bir fayda görmedik, inşallah bu
Bakandan Adanamız fayda görür diye ifade etmek istiyorum. Çünkü Adana,
gerçekten son on yıldır kapanan 60a yakın fabrikası,
Türkiyenin en işsiz kenti hâline gelmesi, yine tarımda
yanlış tarım politikaları neticesinde çiftçilerimizin son
yılların en sıkıntılı dönemini
yaşadığı bir süreçten geçiyor. Kamu yatırımı
alma açısından Türkiyenin en az kamu yatırımı alan
ili, üstüne üstlük yanlış uygulanan Suriye politikalarının
neticesinde en çok etkilenen illerimizden bir tanesi de Adana olmuştur.
Şu anda Adanada resmî kayıtlara göre 180 bin, gayriresmî olarak 280
bin Suriyeli mülteci bulunmaktadır ve bunların da birçoğu
kayıt dışı olarak çalışmaktadır. Bunlarla
ilgili herhangi bir düzenleme de yapılmamaktadır, bu da Adanada
artan işsizliği ciddi boyutlara taşımaktadır
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yılmaz.
Sayın Ağbaba
11.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın, AK
PARTİli ve CHPli belediyeler arasında ayrımcılık
yapıldığına ilişkin açıklaması
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkan, ayrımcılık olur ama bu kadar
ayrımcılığın olduğu hiçbir zaman
gözükmemişti. Maalesef AKP yoksullar arasında bile ayrımcılık
yapıyor. Toplum yararına programlarda, özellikle Adıyaman ilinde
bu kontenjanlar sadece AKPli belediyelere veriliyor. Adıyamanda
geçtiğimiz bir buçuk ay önce AKPli belediyelere, örneğin, Akıncılara,
Belörene, Bölükyaylaya onar kişilik kontenjan verilirken CHPli
Şambayat Yaylakonak, Kesmetepe, Harmanlı ve Çakırhüyüke
beşer kişi verildi. Maalasef, Şambayat Belediyemiz diğer
belediyelerin 3-4 katı büyüklüğünde olmasına rağmen 5
kişi istihdam edildi. Son dönemde tekrar ek kadro verildi. Bu kadrolardan
CHPli belediyelere 1 kişi bile verilmedi. AKPnin Adıyamanda
kendisi dışında hiç kimseye yaşam hakkı
tanımadığını görüyoruz. Maalesef, halkın oyuyla
seçilen CHPli belediyelere çalışma imkânı verilmediğini
buradan ifade etmek istiyorum. Ancak, herkes bilsin ki bu
haksızlığın peşini bırakmayacağız;
Adıyamandaki CHPli belediyelerin yalnız
olmadığını, onlara her türlü destek
olacağımızı AKPlilere de söylemek istiyorum. AKPliler
maalesef devleti kendi babalarının çiftliği gibi yönetiyorlar.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Ağbaba.
Sayın Aydın
12.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, TBMM
Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebiye görevinde başarılar
dilediğine, 2015 Nobel Kimya Ödülünü kazanan Profesör Doktor Aziz
Sancarı kutladığına ve Millî Eğitim Bakanlığının
Kastamonuda başkanlık sistemi hakkında anket yaptırarak
çocukları siyasete alet etmesini kınadığına
ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Sayın Başkanım,
öncelikle görevinizde başarılar diliyoruz.
Sayın Profesör Doktor Aziz Sancarı bize yaşatmış
olduğu bu mutluluktan dolayı hem tebrik ediyoruz hem de bu ödülünü
Atatürke 19 Mayısta hediye etmek istemesi de bizim açımızdan
ayrıca sevindirici.
Konunun kıyası açısından, bugün
geldiğimiz noktada da Millî Eğitim Bakanlığının
Kastamonuda Bilim ve Sanat Merkezi (BİLSEM)
aracılığıyla TÜBİTAKa yaptırdığı
ankette ilkokul ve ortaokul öğrencilerine başkanlık sistemi
hakkında anket yaptırması, aslında geldiğimiz nokta
açısından da çok önemli. Buradaki çocuklara Şu anki yönetim
biçimimizin avantajları ve dezavantajları nelerdir,
başkanlık sistemine geçilmesi hakkında neler
düşünüyorsunuz, sizce başkanlık sisteminin avantajları ve
dezavantajları nelerdir? gibi sorular sorularak küçük yaştaki
çocukların siyasete alet edilmesini eleştiriyor ve kınıyoruz.
Bunlara izin veren yöneticiler, hem millî eğitim hem öğretmenler
hakkında da gerekli soruşturmanın yapılmasını
talep ediyoruz ve Atatürkün bize emanet ettiği eğitim sisteminin
bugün ne duruma geldiğinin görülmesini istiyoruz.
Sağ olun.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Aydın.
Sayın Tarhan
13.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhanın, Kocaeli
Gebze Muallimköyde temeli atılan bilişim vadisiyle ilgili olarak
arsa sahibi yurttaşların mağdur edildiğine ilişkin
açıklaması
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Türkiye'nin bilişim üssü olacağı
vaadiyle yola çıkan Kocaeli-Gebze-Muallimköy mevkisinde temeli atılan
Bilişim Vadisiyle ilgili olarak yurttaşlarımızın
mağdur edildiği bilgisi tarafımıza iletilmiştir. Arsa
sahiplerine arada uçurum yaratacak farkta fiyatların teklif edildiği
ve buna ilişkin de mahkeme tarafından yürütmeyi durdurma kararı
verildiği ifade edilmektedir.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Tarhan.
Sayın Sındır
14.- İzmir Milletvekili Kamil Okyay
Sındırın, 2015 Nobel Kimya Ödülünü kazanan Profesör Doktor
Aziz Sancarı kutladığına ve Türkiyede eğitime ve
AR-GEye ayrılan payın yetersiz olduğuna ilişkin
açıklaması
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) Sayın
Başkan teşekkür ediyorum.
Profesör Doktor Aziz Sancar tabii ki hepimizin
gururu olmuştur, kendisini kutluyorum. 1969da İstanbul Üniversitesi
Tıp Fakültesini bitirdikten sonra iki yıl sağlık
ocağında görev yapmış ve arkasından Dallas Teksas Üniversitesine
giderek ondan sonraki bütün akademik ve araştırma geliştirme
yaşamını Amerika Birleşik Devletlerinde geçirmiştir.
Bireysel başarısını, tabii ki, ülkesine, vatanına
bağlılığının ve millî duygularının bir
yansıması olarak bizlere armağan etmiştir, kendisiyle gurur
duyuyoruz tabii ki ama herhâlde beyin göçü utancının bir gurur
vesilesi başka yerde olmamıştır.
Sayın Başkan, gayrisafi millî
hasılada ülkelere göre bazı örnekler vermek istiyorum AR-GE
harcamalarında: OECD ortalaması yüzde 2,40; AB 15 ülkenin 2,13;
Japonya 3,35; Çin 1,98; ABD 2,79; ülkemizde ise bu oran 0,92dir Sayın
Başkan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) Eğitime
ayrılan gayrisafi millî hasıladan pay OECDde yüzde 5,8 iken
Türkiyede bunun yarısı kadar. Öğretmen maaşları ve
öğrenci başına harcamaları da
karşılaştırdığınızda, aslında
Türkiyede AR-GE adına çok büyük eksiklik
yaşadığımızı ve Aziz Sancar gibi 55-60 milyon
dolara yakın AR-GE kaynağı kullanmış, tek
başına AR-GE kaynağı kullanmış değerli bir
bilim insanının ülkemizde olabilmesi için AR-GE harcamalarına en
az 2 kat daha fazla kaynak ayrılması gerektiğini belirtmek
istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Sındır.
Sayın Bayır
15.- İzmir Milletvekili Tacettin Bayırın,
12-18 Aralık Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftasına
ilişkin açıklaması
TACETTİN BAYIR (İzmir) Sayın
Başkan, Yerli Malı Haftası üzerine bir şeyler söylemek
istiyorum. Artık küreselleşmenin gözleri, bilinçleri, vicdanları
kör eden büyüsünden kurtulmalıyız. Bugün itibarıyla milyonlarca
işsizimiz var. Ana caddeleri, sanayi siteleri gezdiğimizde kapanan
çok sayıda iş yerleri görüyoruz, çarşıda
alışveriş yok ve ekonomimiz tam anlamıyla dibe vurmuş
bir hâldedir. Hatamızın nerede olduğunu görebiliyor muyuz acaba?
Mustafa Kemal döneminin planlı karma ekonomisinin bize tavsiye ettiği
cumhuriyet değerlerini terk ettiğimiz için mi uçuruma gidiyoruz?
Mustafa Kemalin karma ekonomik modeline daha sıkı
sarılmanın vakti geldi de geçiyor bile. Yerli üretim ve tüketim
dengelerini bir devlet politikası hâline getiremezsek bizi bekleyen
tehlikeleri de bertaraf edemeyiz.
Rusyayla olan ilişkilerimizde
yaşadığımız
Az önce Bursa Milletvekilimizin
anlattığı şeye de dikkatinizi çekmek istiyorum.
Üretimimize, kesinlikle tüketimimize
Yerli malı 869 barkodlu ürünleri
tercih etmeliyiz.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bayır.
Sayın Sarıbal
16.- Bursa Milletvekili Orhan Sarıbalnın,
Bursada Demirer Holdingin kurduğu rüzgâr santrallerinin doğaya
verdiği zarara ilişkin açıklaması
ORHAN SARIBAL (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; dün Bursada Mustafakemalpaşa bölgesinde
Suuçtu Şelalesinin olduğu bölge millî park, tensil alanı koruma
altında. Demirer Holdingin enerji üretmek adına kurduğu rüzgâr
santralleri, rüzgâr gülleri ve maalesef bir orman katliamı.
Buradan Enerji Bakanına, Orman Bakanına
bakmayla yetinmemelerini, olaya müdahale etmeleri gerektiğini söylüyorum.
Binlerce kayın, meşe ve Uludağın endemik bitkisi olan
göknar bitkisi maalesef katlediliyor. Buradan tekrar uyarmak istiyorum:
Kemalpaşaya el atın. Devlet yok mu? Denetim görevini yerine
getirsin, her şey rant, kâr, para değildir.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Sarıbal.
Sayın Yedekci
17.- İstanbul Milletvekili Gülay Yedekcinin, TBMM
Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebiye görevinde başarılar
dilediğine, 2015 Nobel Kimya Ödülünü kazanan Profesör Doktor Aziz
Sancarı kutladığına ve Hükûmetin sağlıklı
kentler oluşturma yönünde bir düşünce değişikliğine
girmesinin gerekli olduğuna ilişkin açıklaması
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Sayın
Başkanım, öncelikle hayırlı olsun.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekillerim; Nobel Ödülü olan gururumuz Profesör Doktor Aziz Sancarı
tebrik ediyoruz. Biz, İstanbul Üniversitesinde bir enstitüye isminin
verilmesini teklif ettik. Bu durumun ülkemizdeki bilimsel gelişmelerin
teşvik edilmesi açısından önemli olduğuna inanıyoruz.
Ülkemizin yönünü bilime, fenne, teknolojiye dönmesi gereklidir, üniversite
sanayi iş birliği sağlanmalıdır. Böylece katma
değeri yüksek ürünler üretilecek ve ülkemizin ilerlemesinin temeli
oluşturulmuş olacaktır. Bu bağlamda örneğin
İstanbulda ulaşım, kentsel dönüşüm, planlama
çalışmaları da bilime dayandırılmadığı
için biz mimarlar İstanbul anlatılır, İstanbulda
yaşanmaz. demek durumunda kaldık. Bu noktada Hükûmetin ekonomik
getiriler yerine sağlıklı kentler oluşturma yönünde bir
düşünce değişikliğine girmesinin gerekli olduğunu
hatırlatıyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yedekci.
Sayın Akyıldız
18.- Sivas Milletvekili Ali Akyıldızın,
TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebiye görevinde başarılar
dilediğine ve Sivasın sorunlarına ilişkin
açıklaması
ALİ AKYILDIZ (Sivas) Sayın
Başkanım, ben de size yeni görevinizde başarılar diliyorum.
Ben de Sivasta son günlerde gündemde olan iki tane
önemli konudan bir diğerinden bahsedeceğim. Bugün, Sivas Demir
Çelikle ilgili konuyu Sayın Genel Başkanımız grupta
detaylı bir şekilde anlattı. Ben de son dönemde Sivasta
hastaneler sıkıntısını gündeme getirmek istiyorum.
Zaten bu konuda da soru önergem var ama maalesef cevap gelmiyor.
Sivasta bölge hastanesi olarak 1.200 yatak
kapasiteli planlanan hastane, maalesef, son dönemde 700 kapasiteye
düşürülerek eski Numune Hastanesi ve Devlet Hastanesiyle
birleştirilmiştir. Sivastaki bu hastanelerin küçültülmesinin Sivasa
layık görülmesini kınıyorum, böyle bir uygulama doğru
değildir. Zaten Sivasın köyleri boşaltılmış.
Köylerde yol yok, yol demeye bin şahit isteyen, altyapısı
tamamlanmayan ve köylerde tarım tamamen bitirilmiş bir Sivasın
hâlâ göçe zorlanacak bir şekilde böyle bir uygulamanın
yapılmasını da doğru bulmuyorum. Bu konuda yetkilileri
tekrar eski hastanelerin daha geniş kapasiteyle görev yapacak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akyıldız.
Sayın Emre
19.- İstanbul Milletvekili Zeynel Emrenin, kaçak içki
konusunda gerekli önlemlerin alınmasını ve uzun süreli
sokağa çıkma yasaklarının bir an evvel son
bulmasını istediğine ilişkin açıklaması
ZEYNEL EMRE (İstanbul) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, ilk olarak geçtiğimiz
ay İstanbulda başlayan kaçak içki nedeniyle 30dan fazla
yurttaşımızın hayatını kaybettiğini
biliyoruz, birçok vatandaşımız da görme kaybı
yaşadı. Devam eden süreçte de İzmir, Adana gibi illerimizde ve
Marmaris ilçemizde benzer olayların yaşandığını
görüyoruz. Bu konuda daha fazla kayıp yaşanmaması için
olayın etraflıca araştırılması ve gerekli
önlemlerin alınmasını bekliyoruz.
Yine, bir süredir Diyarbakır başta olmak
üzere birçok şehirde sokağa çıkma yasaklarıyla
yaşamaya çalışan insanlarımızı televizyonlarda
izliyoruz. Biz birkaç yıldır Suriyede göçe zorlanan Suriyelileri
izlerdik. Maalesef benzer bir tabloyu ülkemizde de yaşamaya
başladık. Türkiye, terörle mücadele etmelidir ancak bunu yaparken
sivil halkı mağdur etmemelidir. Uzun süreli sokağa çıkma
yasaklarının bir an evvel son bulmasını istiyoruz.
Sokağa çıkma yasağının ihlali Kabahatler Kanununa
göre para cezasıdır ancak şu anda fiilî
karşılığının çok daha ağır
olduğunu hepimiz biliyoruz. Artık Türkiye bu ayıptan
kurtulmalıdır diyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Emre.
Sayın Yılmaz
20.- Ankara Milletvekili Necati Yılmazın,
8/9/2015 tarihinde Kırşehirde meydana gelen olaylarla ilgili
davanın takipçisi olacağına ilişkin açıklaması
NECATİ YILMAZ (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
8 Eylül günü Kırşehirde büyük bir
katliamın eşiğinden dönüldü. O günün ertesinde CHP heyeti olarak
oradaydık, bugün sabah da duruşmadaydık. Duruşmada
gördüğümüz şey şudur: Raporumuzda konu edildiği
şekilde o katliamı tertipleyen, planlayan ve
komşularını sadece etnik kimliklerinden dolayı hedef alan,
evlerini yakanlar o duruşmada sanık koltuklarında yoktu. Onun
yerine orada sadece lümpenlik, ırkçılık, gericilik ve
bağnazlık yargılanıyordu. Ancak Türkiye'yi tehlikeli bir
eşiğe getiren o katliamı tertipleyenlerin, özellikle beyaz
gömlekli olarak tarif ettiğimiz kişilerin tespit edilmesine
rağmen -ki vali bunu bize rapor aşamasında ifade etmişti-
iddianamede yer almamasına dikkat çekiyoruz ve bu davanın takipçisi
olacağımızı bir kez daha yineliyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yılmaz.
Sayın Levent Gökün söz talebi var.
Buyurun Sayın Gök.
21.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Diyarbakırda
şehit olan 2 polise Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar
dilediğine ve Hükûmetin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgelerindeki olaylar konusunda bilgi vermesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım,
teşekkür ederim.
Bugün yaklaşık bir saat önce
Diyarbakırdan acı bir haber geldi; 2 polis kardeşimiz
şehit oldu. Şu ana kadar gelen bilgilere göre de 3 kardeşimizin
de yaralı olduğunu öğrendik. Bu üzücü olayda hayatını
kaybeden polis kardeşlerimize Allahtan rahmet diliyorum,
yaralılarımıza acil şifa diliyorum.
Doğu ve güneydoğuda ne oluyor Sayın
Başkanım? Hava kurşun gibi ağır; bir yandan
şehitler var, bir yandan okullar kapatılıyor, bir yandan halk
göç ediyor ve böyle bir önemli gündemin olduğu doğu ve güneydoğunun
birinci öncelikle ülkenin gündemine oturduğu bir tabloda bu Meclisin
hiçbir olaydan bilgisi yok. Bakanlar ilgisiz, Hükûmet yeterli açıklamalar
yapmıyor. Burada sayın bakanlar birazdan kendilerine gelecek olan
sözlü soruları bekliyorlar. Yani, ama ülkenin esas yakıcı
gündemi bu. Sayın bakanlar lütfederlerse buradan bize bir bilgi versinler.
Ne oluyor doğu ve güneydoğuda? Bu okul kapatmalar nereden
çıktı? Polislerimizin şehit olmasıyla ilgili bu üzücü
hadiseler nedir orada? Biz bilmek istiyoruz bu tabloyu. Yani, içimiz kan
ağlıyor, sanki ortalık güllük gülistanlık, Türkiyede her
şey iyi. Sayın Başkan, öyle değil. Türkiye yanıyor,
Türkiye bir ateş çemberinde. Her gün her türlü olumsuzluklar var ama bu
Meclisin hiçbir şeyden haberi yok.
Lütfen, Sayın Bakan burada, bu konuda, ne olup
bittiği konusunda
Okullar niçin kapatıldı? Hastanelere niçin
Bir hafta kimse ayrılmasın. talimatı verildi? Polislerimizin
şehit olmasıyla ilgili aydınlatıcı bilgiler
Ülkenin
bir bölümünde insanlar göç ediyor, terk ediyor. Doğu ve güneydoğuda
ne olup bittiğini bakanların bize etraflıca anlatmasını,
Meclisin bilgi sahibi olmasını istiyoruz. Bu kadar
duyarsızlık olmaz.
Tekrar, polislerimize Allahtan rahmet diliyorum,
yaralı kardeşlerimize acil şifalar diliyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gök.
Sayın Havutça
22.- Balıkesir Milletvekili Namık
Havutçanın, TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebiye görevinde
başarılar dilediğine ve milletvekillerinin söz ve ifade
özgürlüğünü korumanın Meclisin namusu olduğuna ilişkin
açıklaması
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Öncelikle, yeni üstlendiğiniz bu ulvi görevde
size başarılar diliyorum ve diğer Meclis başkan
vekillerinin sizin tutumunuzu, milletvekillerinin söz ve ifade özgürlüklerine
olan saygınızı örnek almalarını diliyorum.
Şimdi, değerli Genel Kurul, milletvekili
arkadaşımız İç Tüzükten ve Anayasadan kaynaklanan söz ve
ifade özgürlüğünü kürsüde kullanır iken
Şu anda
İstanbulda evimi koruyorum. diyor Eren Erdem. Eğer Anayasanın
tüm yurttaşlarına tanıdığı söz ve ifade
özgürlüğünü vatandaşlar kullanır iken bir milletvekili kürsüde
söylediği sözlerle ilgili, hoşunuza gitmez, beğenirsiniz,
beğenmezsiniz, canınızı acıtabilir, ancak onunla
ilgili hayati bir tehdit yaşıyorsa burada artık Söz milletin
değil, zorbalığın. hâline gelir.
Bu bakımdan, Hükûmeti uyarıyoruz: O
milletvekili arkadaşımızın başına bir şey
gelirse sorumlusu sizsiniz. Burada milletvekillerinin söz ve ifade
özgürlüğünü korumak bu Meclisin namusudur. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Havutça.
Sayın Erkan Akçay, buyurun.
23.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
Diyarbakırda şehit olan 2 polise Allahtan rahmet, yaralılara
acil şifalar dilediğine ve Hükûmetin, ülkedeki kaos ortamı ve
dış politika konusunda bilgi vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Yaklaşık bir saat önce, 15.15
civarında aldığımız habere göre, Silvan kara yolunda
yola tuzaklanan patlayıcıyla PKK tarafından bir
saldırı düzenlendiğini ve bu alçak saldırıda 2 polisimizin
şehit olduğunu ve 4 polisimizin de yaralandığını
üzülerek öğrenmiş bulunuyoruz. Öncelikle, şehitlerimize
Allahtan rahmet, milletimize, ailesine ve yakınlarına
başsağlığı diliyoruz ve yaralı polislerimize de
acil şifalar temenni ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; benzeri saldırılar her geçen gün artmaktadır ve
Türkiye, âdeta bir yangın yerine dönmüştür. Artık, kentlerden,
kasabalardan on binleri aşan bir göç dalgası
başlamıştır. 1 Kasımdan bu yana 14 polisimiz, 15
Mehmetimiz şehit edilmiştir ve 20 Temmuzdan bu tarafa kabaran
bilanço gerçekten korkunç boyutlara ulaşmıştır. Suruçtaki
canlı bomba saldırısıyla başlayan ve 32
vatandaşımızın hayatını kaybettiği terör eylemleriyle
birlikte toplam 94 polisimiz, 119 Mehmetimiz ve 5 korucumuz şehit düşmüştür.
10 Ekim Ankara Garındaki terör saldırısını ve
katliamını da dikkate aldığımızda, 103
vatandaşımızın hayatını kaybettiği
olayı da dikkate aldığımızda, o günden bugüne yüzlerce
aile yanmış yıkılmış ve kahrolmuştur.
Bu durum içerisinde, bu ahval ve şerait
içerisinde dahi Hükûmet, ne vatandaşlarımızı ne de Türkiye
Büyük Millet Meclisini aydınlatıcı hiçbir faaliyet ve
açıklama yapmamaktadır. Bunu son derece sakıncalı görüyorum
ve hatalı buluyorum. Yani Hükûmet nerededir? Ülkenin güvenliği,
asayişi Türkiyenin belli bölgelerinde âdeta bir terör örgütüne teslim
edilmiş gibi bir görüntü sergilenmektedir ve pek çok yerleşim yerinde
yüzü aşan sayıda sokağa çıkma yasakları ve bunun
sonucunda ne olduğu, terörle nasıl mücadele edildiği konusunda
da herhangi bir bilgi verilmemektedir.
1 Kasımdan sonra şehit gelmeyecek.
diyenler şimdi nerededir? Biz gelmezsek beyaz Toroslar gelir. diyenler
nerededir, niye susmaktadırlar? 1 Kasımdan sonra şehit
gelmeyecek. diyen Hükûmetin Avrupa Birliği Bakanının Daha çok şehit
vereceğiz. sözleri de hafızalarımızdadır.
O nedenle hem ülkemizin içinde meydana gelen bu kaos
ortamı ve terör saldırılarıyla ilgili hem de dış
politikamızda ve dışımızda yaşanan kaotik durumla
ilgili Hükûmetin mutlaka Türkiye Büyük Millet Meclisine bilgi vermesini
istiyoruz ve buna davet ediyoruz.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Sayın Budak
24.- Antalya Milletvekili Çetin Osman Budakın, TBMM
Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebiye görevinde başarılar
dilediğine, Antalyanın Kaş ilçesinin betonlaşma tehlikesi
altında olduğuna ve turizmde ciddi bir kriz
yaşandığına ilişkin açıklaması
ÇETİN OSMAN BUDAK (Antalya) Sayın
Başkan, tebrik ediyorum, başarılar diliyorum.
Türkiyenin slow city yani sakin şehir
özelliğine sahip turizm merkezlerinden biri olan Antalyanın Kaş
ilçesi ağır bir betonlaşma baskısı
altındadır. Kaş Belediyesi ve Antalya Büyükşehir
Belediyesi, Kaşta, özel çevre koruma bölgesi ve doğal sit
alanının önemli bir bölümünü imara açmak için plan hazırlamış
durumdadır. Planın gerekçesinde Turizm tesisleri, konut projelerine
göre daha az betonlaşmaya yol açar. gibi garip bir açıklama ifade
etmişlerdir. Kaşın geleceğini karartacak bu adımlara
bir an önce son verilmelidir. Özel kanunlarla koruma altına alınmış
alanların kısa vadeli çıkarlar için tahrip edilmesine,
çocuklarımızın geleceğinin tahrip edilmesine seyirci
kalınmamalıdır.
Ayrıca bildiğiniz gibi, Türkiye için
turizm en önemli sektörlerin başında geliyor. Ancak AKPnin etkin bir
turizm politikası yoktur. Turizm AKP için yalnızca seçim döneminde
hatırlanan bir sektör konumundan çıkmalıdır. Turizmde ciddi
bir kriz durumu var. Özellikle Antalya, Muğla
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÇETİN OSMAN BUDAK (Antalya)
İzmir gibi
illerde ciddi bir sıkıntı yaşanıyor. Sadece Rusya
kaynaklı değil, Antalyada Avrupa Birliğinden 21 ülkeden
kayıp var. Örneğin, Fransada kayıp oranı 2015
yılında yüzde 37lere çıkmıştır, yine Hollandada
yüzde 20nin üzerindedir. Acil bir tedbir alınması artık gerekiyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Budak.
Sayın Purçu
25.- İzmir Milletvekili Özcan Purçunun, TBMM
Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebiye görevinde başarılar
dilediğine ve Roman açılımının akıbetiyle ilgili
bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması
ÖZCAN PURÇU (İzmir) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, hayırlı olsun
yeni göreviniz.
3 seçim geçmiş Roman açılımında
hâlen bir strateji belgemiz açıklanmadı. Sorumlu bakanlık Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanlığı. Maalesef, şimdi, paket
açıklanıyor, reform paketi, orada Romanlara bir cümleyle, birkaç
cümle Bir şeyler yapacağız. deniyor. Roman
açılımı ne oldu? Lütfen bunun bana cevabını birileri
versin. Biz fakirlikle, yoksullukla, yoksunlukla mücadele ediyoruz,
ayrımcılıkla mücadele ediyoruz, zor yaşıyoruz, nefes
alamıyoruz. 2016 bütçesinden Roman vatandaşlarımıza sosyal
yaşam standartları çerçevesinde pay ayrılmasını
istiyorum. Bu, Türkiye Cumhuriyetinin ayıbı. Sayın Bakan,
lütfen, 2016 bütçesinden Roman vatandaşlarımıza pay
ayıralım. Yoksulluğu, fakirliği, ötekileştirmeyi
lütfen bitirelim. Ülkemizin ayıbı, senin, benim, bizim değil,
parti meselesi değil, devlet meselesi. 2016da bütçeden pay istiyoruz.
Roman açılımında bir şey yapılmadı, şimdi
Reform paketi deniyor. Artık, bıktık toplantı
salonlarından, toplantı yapa yapa bıktık. Şu an biz
kalıcı bir şeyler istiyoruz, lütfen.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZCAN PURÇU (İzmir) Biz
yaşamıyoruz, Romanlar yaşamıyor, mülteci gibiyiz, mülteci
gibiyiz bu ülkede, lütfen. (CHP sıralarından alkışlar) 1992
yılından beri ben çadırda büyüdüm, buraya geldim. Lütfen
artık, rica ediyorum Sayın Bakanım.
Sağ olun.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Purçu.
Sayın Köse
(CHP sıralarından
alkışlar)
26.- Çorum Milletvekili Tufan Kösenin, TBMM Başkan
Vekili Mehmet Akif Hamzaçebiye görevinde başarılar dilediğine
ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylunun
TÜRK-İŞ kongresinde yaptığı konuşmasına ilişkin
açıklaması
TUFAN KÖSE (Çorum) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Yeni görevinizden dolayı da sizi kutluyorum.
Geçtiğimiz hafta TÜRK-İŞin
kongresinde yaşananlar işçi sınıfının mücadele
tarihine kara bir leke olarak geçmiştir. Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu 1961 Anayasasını işçi
haklarının önünde engel olan bir vesayet anayasası olarak
değerlendirmiş, konuşmasının tamamına yakın
bölümünü Cumhurbaşkanına övgüye ayırmıştır.
Sendika yöneticileri hakkında söylenecek çok şeyler var ama onun
süresi yetmez bu konuşmamızda. Ancak, bir darbe anayasası
olmasına karşın hem işçiler için hem memurlar için hem
bütün çalışanlar için sendikalaşmanın önünü açan, toplu
sözleşmenin önünü açan, sosyal güvenlikte de bir devrim yapan 1961
Anayasasını işçi haklarının üzerinde vesayet olarak
değerlendirmek hiç soylu bir davranış olmamıştır.
Güce tapan kişiliğinden soylu bir davranışın ne kadar
beklenebileceğini de ben yoksul halkımızın ve
çalışanların takdirine bırakıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ok
27.- Balıkesir Milletvekili İsmail Okun,
Diyarbakırda 2 polisin şehit olmasında AKPnin büyük
sorumluluğu olduğuna, 2015 Nobel Kimya Ödülünü kazanan Profesör
Doktor Aziz Sancarı kutladığına ve Hükûmetin millî
eğitim politikasındaki sistem değişikliklerinin olumsuz
sonuçlarına ilişkin açıklaması
İSMAİL OK (Balıkesir) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Özellikle bu tutumunuz dolayısıyla da
sizleri kutluyorum.
Bugün yine maalesef Diyarbakır ilimizde 2
polisimiz şehit edilmiştir. Bu, bizlerin yüreğini
dağlamıştır.
Uluslararası emperyalizmin taşeronu, eli
kanlı, cani PKKlı teröristlerin bu akıttığı
kanda, AKP Hükûmetiyle beraber, birlikte çıktıkları bu çözüm
süreci yolunda, AKPnin de büyük sorumluluğu olduğunu özellikle ifade
etmek istiyorum.
Evet, Aziz Sancar Beyin ülkemize
kazandırdığı Nobel Ödülü dolayısıyla da büyük bir
mutluluğu yaşıyoruz. Ama maalesef ülkemizde uygulanan
eğitim sistemi dolayısıyla ve on üç yıllık AKP
Hükûmeti döneminde devrim adı altında Millî Eğitimde
yapılan değişiklikler sadece sınavların
adını değiştirmiştir ve sözde sendikayla Millî
Eğitim politikası ve Millî Eğitimde idareciler kıyıma
uğramıştır. Dolayısıyla, Millî Eğitimdeki bu
sistem değişikliklerinden dolayı öğrencilerimizin ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İSMAİL OK (Balıkesir)
kıyıma uğrayan idarecilerimizin psikolojileri bozulmuştur.
Acaba Sayın Bakanımız bu konuda ne gibi çalışmalar
yapmayı düşünmektedir?
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ok.
Sayın Yiğit
28.- İzmir Milletvekili Ali Yiğitin, 2015 Nobel
Kimya Ödülünü kazanan Profesör Doktor Aziz Sancarın Amerikada yaşadığı
için böyle bir şansa sahip olduğuna ve Türkiyedeki üniversite
hastanelerinin durumuna ilişkin açıklaması
ALİ YİĞİT (İzmir)
Sayın Başkan, bilimin ve bilim adamlarının
konuşulduğu bugünde aslında Sayın Aziz Sancar çok da
şanslı birisi çünkü bu ülkede yaşamıyor.
Bu ülkede varlığını devam
ettirmeye çalışan bilim kurumları var ki üniversite
hastanelerimiz hepsi 200 milyon lira borçlu durumda. Küçük bir örnek vermek
istersek; Dokuz Eylül Üniversitesi şu an 120 yatağını
kapatmış durumda, 200 milyon borcu olan, her yıl 30 milyon lira
zarar eden bir üniversite. Böyle bir üniversitede nasıl bilimden söz
edilebilir, nasıl bir AR-GE çalışması yapılabilir,
nasıl böyle bir ödüle ulaşılabilir? Demek ki bu arkadaşımız,
bu ağabeyimiz çok şanslıymış ki bu toprakların
dışında yaşamış, Amerika gibi bir yerde
yaşamış ve böyle bir ödüle uzanabilmiş. Türkiyede
yaşamış olsaydı bu bilgisine, bu birikimine rağmen
böyle bir ödüle ulaşamayacaktı, böyle bir şansı
olmayacaktı.
Bu üniversitelerin borçları nasıl
silinecek? Beş yıl önceki verilen tedavi masrafları şu an
aynen devam etmekte ama maalesef artmaktadır. Buna bir çözüm nasıl
bulunacak?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yiğit.
Sayın Naci Bostancı
29.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Diyarbakırda şehit olan 2 polise Allahtan
rahmet dilediğine ve İstanbul Milletvekili Eren Erdemin
yapmış olduğu açıklamaları reddettiklerine
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkürler.
Diyarbakır Silvanda terörle mücadele eden ve
hayatını kaybeden 2 polisimize Allahtan rahmet diliyorum, ailelerine
başsağlığı diliyorum ve aynı zamanda milletimize
başsağlığı diliyorum. Bütün şehitlerimizi bir kez
daha rahmetle anıyorum.
Terörle mücadelenin kolay
olmadığını bu topraklardaki insanlar iyi bilirler. Bugün
terör kılık değiştirmiştir, yöntem
değiştirmiştir, farklı stratejilerle amacına
ulaşmaya çalışmaktadır. Allah, güvenlik güçlerimizin ve
süreçte rol alan, terörle mücadele eden herkesin yâr ve
yardımcısı olsun. Bu temennimi buradan ifade ediyorum.
Değerli Başkanım, burada, aynı
zamanda, CHP Milletvekili Sayın Eren Erdemle ilgili birtakım
değerlendirmeler yapıldı. Şunu belirtmek isterim:
Sayın Erdemin yapmış olduğu açıklamaları
reddediyoruz, bunların gerçeklikle ilgisi olmadığını
ifade ediyoruz. Elbette, milletvekilleri kendi kanaatlerini serbest bir
şekilde Meclis platformunda, her yerde ifade edebilirler. Bundan
dolayı herhangi bir tehdit altında olmaları, başlarına
bir şey gelecek endişesi yaşamaları muhakkak kabul edilemez.
Devletin görevi, eğer ortada böyle bir tehdit varsa bu tehdidi
kaldırmaktır. Bu, kabul edilemez, bunu belirteyim. Ancak, burada,
sanki tehdit AK PARTİden geliyormuş gibi bir atmosfer
yaratılmasını da uygun bulmuyorum. Biz burada Sayın Erdemi
dinledik, dinlerken itirazlarımızı da bildirdik. Herhangi bir
tehdit söz konusu değil. Sosyal medyada, sosyal medyanın karakteri
gereği klavye kahramanları vardır.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Milletvekilleriniz, sizin milletvekilleriniz
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Onlarla hepimiz zaman zaman karşı karşıya
geliriz. Trol çoktur sosyal medyada. Sosyal medyayla ilgili olan
arkadaşlar farklı kesimlerin trolleri olduğunu bilirler.
Dolayısıyla burada, Sayın Erdeme yönelik, AK PARTİnin
hiçbir ferdinin herhangi bir hususi tavrı yoktur. Bunu belirtmek isterim.
Sayın
Eren Erdeme ilişkin ayrıca başka bir hususun altını
çizmek isterim. Mesele, Mecliste gelip görüşlerini anlatması, o malum
konuya ilişkin değerlendirmeler yapması değildir;
savcı, hâkim, avukat olup bir iddiayı bir yargı hükmünde
kamuoyuna sunması da değildir. Türkiye ile Rusya arasında
gerilimli ilişkiler vardır. Rusya, malum, oradaki yönetimin karakteri
gereği bu gerilimde medya üzerinden bir algı operasyonu sürdürmeye çalışmaktadır.
Hem iç kamuoyuna hem de dünya kamuoyuna yönelik her türlü unsuru bir mühimmat
anlayışıyla değerlendiren bir yaklaşım ve
strateji söz konusudur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Sayın Eren Erdemin oradaki açıklaması böyle bir stratejinin
parçası olmuştur. Bu da bizi üzmüştür. Belirtmek istediğim
husus budur.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Bostancı.
Sayın Levent Gök, buyurun efendim.
30.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ve Hükûmetin, Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki olaylar konusunda bilgi vermesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim
teşekkür ederim.
Sayın Bostancının ifade
ettiği konuda milletvekili arkadaşımızın görüşünü
paylaşmadığını ifade ettiği görüş, Adana
Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iddianameye
bağlanan şu 1 klasörlük dosyadır. Ben kendisine takdim ederim
Sayın Naci Bostancının.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Gerek yok, ben biliyorum.
LEVENT GÖK (Ankara)
Arkadaşımız, kendisinin ürettiği herhangi bir belge ve
bilgiyi değil, tamamen devletin resmî organlarında
yayınlanmış, iddianameye dönüşmüş fikirleri ileri
sürmüştür. Bundan bir kısım çevreler rahatsız
olmuştur. Elbette Türkiyede önemli bir dönemden geçiyoruz ama bu döneme
gelirken iktidar partisinin sorumluluğu hiç mi yoktur? Yani yapılan
bütün olaylarda, her türlü yaşanan hadiselerde bugünleri hazırlayan
bu iktidarın tutumu, Hükûmetin tutumu bunlarda sanki pay sahibi
değilmiş gibi bir kenara çekilerek olayı açıklamaya
çalışmak bir kere son derece yanlıştır.
Ben, Sayın
Bostancıya, kendi
milletvekillerini kamuoyunda ifşa etmemek amacıyla, ayrıca bilgi
vereceğim hangi milletvekilinin, arkadaşımız hakkında,
hangi tweeti ve görüşü paylaştığını. O, tamamen
bizim insani yaklaşımımızdan kaynaklanmaktadır.
Arkadaşımız, şu anda, hoyratça, havuz medyasının
ve AKP trollerinin ağır baskısı altında sindirilmeye
çalışılmaktadır.
Eren Erdem yüreklidir. Cumhuriyet Halk Partililer
yüreklidir. Topla tüfekle de gelinse, kimseye sinecek durumda değildir.
(CHP sıralarından alkışlar) Herkesin bunu böyle bilmesi
gerekir.
Kaldı ki, bu konuyu böyle ifade ettikten sonra,
ben, Sayın Naci Bostancıya, hem iddianameyi hem de AKPli
milletvekillerinin isimlerini ayrıca vereceğim.
Ama az önce tekrarladığım bir konuya
da dikkat çekmek istiyorum. Sayın Hükûmet üyelerine az önce
bahsettiğim konularda bir bilgiyi, lütfetmek değil, tam tersine,
görevleri olarak burada vermeleri gerektiğini tekrar hatırlatıyorum
Sayın Başkan. Bunu da, tekrar, beklediğimizi ifade ediyorum.
Doğu ve güneydoğudaki bu puslu havanın
yaşandığı bu günleri bize bir özetlesinler, nedir tablo?
Okullar niçin kapatılıyor? Hastanelere niçin talimat veriliyor bütün
herkes görevinde olsun diye? Aileler niçin göç ediyor güneydoğudan?
Şehit cenazeleri
Bu konularda tatminkâr, kamuoyunun bilgilenmesine
açık, bakanlardan yüreklice, aklı başında açıklamalar
bekliyoruz. Son derece basit, anlaşılır bir şekilde.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gök.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet
Akif Hamzaçebinin, Başkanlık Divanı olarak Diyarbakırda
şehit olan polislere Allahtan rahmet, ailelerine ve emniyet teşkilatına
başsağlığı dilediklerine ilişkin
konuşması
BAŞKAN - Biz de Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanı olarak, bugün Diyarbakırda şehit
olan polislerimize Allahtan rahmet diliyoruz, ailelerine ve emniyet
teşkilatına sabır ve başsağlığı
diliyoruz.
Şimdi gündeme geçiyoruz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
Sayın Başkan, tüm grup başkan
vekillerine bu gündemle ilgili söz verdiniz. Söz talebim var ama sistem bozuk
olduğu için duyuramıyoruz.
BAŞKAN Sayın Baluken, sizin, sistemde
bir söz talebiniz gözükmüyor ancak
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Hayır, sistem bozuk demiştim ben. O süre içerisinde de herhangi bir
müdahale yapılmadı buraya.
BAŞKAN Söz talebiniz varsa, söz vermeye
hazırım. Tabii ki
Buyurun Sayın Baluken.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
Diyarbakır ve Mardin Dargeçitteki olaylarda 3 gencin ve
Diyarbakırdaki olaylarda 2 polisin hayatını kaybetmesinden
üzüntü duyduklarına, bu ölümleri önleyebilecek bir çalışmanın
Meclisten çıkabileceğine inandıklarına ve çözüm sürecinin
tekrar gündeme getirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, demin, milletvekili
arkadaşlarımız da dile getirmişlerdi, dün
Diyarbakırda ve Dargeçitte yaşanan olaylarda 3 gencimiz
yaşamını yitirmişti. Bugün de, şimdi
aldığımız bir habere göre, yine, Diyarbakırdaki bir
olayda 2 polis memurunun yaşamını yitirdiğini üzüntüyle
öğrenmiş olduk.
Biz, öncelikle, yaşamını yitiren
bütün yurttaşlarımızın ailelerine ve tüm
halkımıza başsağlığı dileklerimizi ve
üzüntülerimizi dile getirmek istiyoruz. Bu ölümlerin tamamını
engelleyebilecek, önleyebilecek bir çalışmanın bu Meclisten
çıkabileceğine inanıyoruz. Nitekim, iki buçuk yıllık
süre içerisinde çözüm süreci yürütülürken çatışmalı süreçten
kaynaklı can kayıplarının tamamının önüne
geçilmişti ama çözüm sürecinin -Hükûmetin deyimiyle- rafa
kaldırılması, buzdolabına kaldırılmasıyla
beraber maalesef her gün hepimizi kahreden ölüm haberlerini almaya devam
ediyoruz.
Büyük bir çözümsüzlük girdabı içerisindeyiz.
Kan kanla yıkanmaz. Kinle, nefretle, öfkeyle bu meselelere çözüm
getirilmez. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Hem
yaşamını yitiren gençler hem yaşamını yitiren polisler,
gerilla, sivil, asker, ayrım yapmadan bu ülkenin öz evlatlarıdır
ve onların yaşamını kurtarmayla ilgili bütün Parlamento,
bütün Meclis bir sorumluluk altındadır diye düşünüyoruz.
Dolayısıyla bu tabloyu bütün milletvekillerinin, bütün siyasi parti
gruplarının vicdanlarını devreye koyarak mutlaka
düşünmeleri gerekiyor.
Burada sanki çözüm süreci olduğu için ölümler
yaşanıyor intibası verilmek isteniyor. Tam tersi, çözüm süreci
varken bu ölümler yaşanmıyordu; çözüm süreci şu anda rafa
kaldırıldığı için, rasyonel bir akıl o süreci
tekrar devreye koymadığı için bu can kayıpları
yaşanıyor ve o kadar vahim bir tabloyla karşı
karşıyayız ki 7 Hazirandan bugüne kadar 306 sivil
yurttaşımız yaşamını yitirmiş. Polis, asker,
gerilla kayıplarını koyduğumuz zaman bu ülkenin binlerce
evladı yaşamını yitirmiş ve biz bunu önleyebilecek
çalışmanın nasıl ortaya çıkabileceğini de
biliyoruz. Vahim olanı bu.
Ben, özellikle iktidar partisine buradan seslenmek
istiyorum: Çözüm, Kürt illerine paramiliter güçleri, silahlı
yapıları, esedullah timlerini göndermekle değil,
İmralıya çözüm heyetlerini göndermekle tekrar gündemleşebilir.
Bu girdaptan hep beraber çıkabiliriz. Bu konuda bütün toplum gözünü,
kulağını, yüreğini Parlamentoya çevirmişken
Parlamentonun sorumluluktan kaçmaması gerektiğini ifade ediyor,
yaşanan can kayıplarının son olmasını temenni
ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Şimdi gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Sayın milletvekilleri, Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanı Sayın Sema Ramazanoğlu gündemin Sözlü
Sorular kısmının 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 83 ve 93üncü
sıralarında yer alan önergeleri birlikte cevaplandırmak
istemişlerdir. Sayın Bakanın bu istemini sırası
geldiğinde yerine getireceğim.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan
Efendim, özür dilerim
BAŞKAN Bir saniye Sayın Tanrıkulu.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Başkanlığın, Gaziantep Milletvekili
Abdulkadir Yükselin İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu
üyeliğinden istifasına ilişin yazısının
14/12/2015 tarihinde Başkanlığa ulaştığına
ve bilgiye sunulduğuna ilişkin önergesi (4/5)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Gaziantep
Milletvekili Sayın Abdulkadir Yükselin İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin
yazısı 14/12/2015 tarihinde Başkanlığımıza
ulaşmıştır.
Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır. Önergeleri ayrı
ayrı okutacağım.
Üçüncü sırada okutacağım Meclis
araştırma önergesi 500 kelimeden fazla olduğu için önerge özeti
okunacaktır. Ancak önergenin tam metni Tutanak Dergisinde yer
alacaktır.
Evet, Sayın Tanrıkulu, dinliyorum sizi.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Efendim, çok özür dilerim.
Öncelikle hayırlı olsun. Ama biraz önce
sisteme giremedim, siz de beni arkadan fark etmediniz, o nedenle bölmek zorunda
kaldım.
BAŞKAN Sistemde söz talebinizi göremedim
Sayın Tanrıkulu.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
32.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, Millî Savunma Bakanının, Güneydoğu Anadolu
Bölgesinin bazı yerleşim yerlerindeki sokağa çıkma yasakları
ve hak ihlalleriyle ilgili bilgi vermesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Efendim, teknik yardım da aldım ama giremedim. Parmak izinde bir
sorun var, öyle ifade ettiler. O yüzden de beni arkadan göremediniz, o yüzden
sözünüzü kestim. Ama bir dakikalık bir söz talebim vardı. Gündeme de
geçildi ama söylemek de istiyorum çünkü bana gelen binlerce mesaj var, o
mesajların bir kısmını burada bir dakika da olsa
paylaşmak istiyorum efendim.
Aynen şöyle efendim: Millî Savunma
Bakanımız burada, Türkiyenin bir yeri, bir bölgesi kan gölüne
dönüşmüş durumda. Olağanüstü hukuk ihlalleri var, insan
hakları ihlalleri var. Dünden bu yana Cizreden, Silopiden,
Diyarbakırdan ve bölgenin birçok yerinden binlerce telefon
almış durumdayım. Sadece bir kadının, bir annenin bir
mesajını paylaşmak istiyorum. Ve Sayın Millî Savunma
Bakanı da burada. Gerçekten de sokağa çıkma yasakları ve
yaşanan hak ihlalleriyle ilgili olarak bir cümle burada sarf etmesini
bekliyorum.
Aynen şunu yazmış bakın bana:
Sayın Başkanım, biz 6 haneyiz. Bir bodrum katındayız.
Evimiz hiç güvenilir değil. Her birimizin 5-6 çocuğu var. Yerimiz çok
soğuk. Çocuklarımız çok üşüyor, çok korkuyorlar.
Başkanım, lütfen bize sahip çıkın. Cizre için elinizden
geleni yapın. Saygılarımla
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Tanrıkulu.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Efendim, Sayın Başkanım, yani şimdi, bence kuşkusuz,
Türkiyeden bir bilim adamı Nobel aldı, çok önemlidir, hepimizin
gurur kaynağıdır ama binlerce insanımız şu anda, bakın,
şu anda ekmeğe ve suya muhtaçtırlar. Dolayısıyla, bu
duruma bu Parlamentonun bir şey söylemesi lazım.
BAŞKAN Tutanaklara geçmiştir Sayın
Tanrıkulu sözleriniz.
Çok teşekkür ediyorum.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Evet
efendim.
Sayın Millî Savunma Bakanımızın
da bu duruma ilişkin bir söz söylemesi lazım. Ne öngörüyorlar? Bu
Parlamentonun ne yapması lazım? Bunu bir cevaplaması lazım.
BAŞKAN Sayın Tanrıkulu, çok
teşekkür ediyorum.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Söyleyemez, yetkisi yok.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, acaba
Sayın Hükûmet üyeleri bu konuda açıklama yapacaklar mı? Biz onu
talep etmiştik.
BAŞKAN Sayın Gök, şimdi, İç
Tüzükün 60ıncı maddesine göre milletvekillerimize birer
dakikalık söz verdim. İç Tüzükümüze göre bu sözler nedeniyle
Hükûmetin açıklama yapma zorunluluğu yok. Gündem dışı
konuşmalara ilişkin olarak İç Tüzükümüzün 63üncü maddesine
göre Hükûmet söz isterse kendilerine kürsüden söz vermek zorundayım. Ama
elbette, Hükûmet burada, bir söz isterlerse yerinden kendilerine söz
verebilirim.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Bakan, rica
ediyoruz sizlerden, buyurun bir açıklama yapın efendim.
BAŞKAN Değilse önergeleri okumaya
geçiyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Meclisi ve Türkiyeyi bir
aydınlatın lütfen. Ne oluyor doğuda, güneydoğuda?
BAŞKAN Evet, önergeleri okumaya devam edelim.
LEVENT GÖK (Ankara) Lütfen bir
aydınlatın. Ama bu bir kaçmadır. Niye konuşmuyorsunuz
efendim? Ya, bu konu konuşulmayacak da ne konuşulacak? Sayın
Bakanım, lütfen buyurun, Sayın Bakan, lütfen siz de buyurun.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Erol Kaya ve 21
milletvekilinin, su kirliliğiyle daha etkin mücadele edebilmek için
yapılması gerekenlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/22)
(Kâtip Üye Osmaniye Milletvekili Mücahit
Durmuşoğlu tarafından önergenin okunmasına
başlandı)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizde su kirliliği ile daha etkin mücadele
edebilmek için, sorunların ve çözüm önerilerinin tespit edilmesi
amacıyla Anayasanın 98inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ederiz.
LEVENT GÖK (Ankara) Yani böyle bir tabloda Meclis
bu konuyu paylaşmayacak mı sayın bakanlar? Lütfen bilgi verin.
Nezaketle söylüyoruz, vermiyorsunuz. Ne yapalım yani? Ülkenin bir yeri
yangın yerine dönmüş.
(Kâtip Üye Osmaniye Milletvekili Mücahit
Durmuşoğlu tarafından önergenin okunmasına devam edildi)
1) Erol Kaya (İstanbul)
2) Orhan Karasayar (Hatay)
3) Hasan Karal (Rize)
4) Adem Yeşildal (Hatay)
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, lütfen, ben
saatlerdir söylüyorum. Bu Meclis bu kadar boş mu ya!
(Kâtip Üye Osmaniye Milletvekili Mücahit
Durmuşoğlu tarafından önergenin okunmasına devam edildi)
5) Ziya Altunyaldız (Konya)
6) Sebahattin Karakelle (Erzincan)
7) Erkan Kandemir (İstanbul)
8) Osman Boyraz
(İstanbul)
9) Ali Ercoşkun
(Bolu)
LEVENT GÖK (Ankara) Bu Meclis, bu Türkiye
Gündem
yoğun. Şehit cenazeleri geliyor, halk göç ediyor, kimse
konuşmuyor. Böyle bir şey olabilir mi arkadaşlar?
(Kâtip Üye Osmaniye Milletvekili Mücahit
Durmuşoğlu tarafından önergenin okunmasına devam edildi)
10) Mehmet Babaoğlu (Konya)
11) Hilmi Bilgin
(Sivas)
12) Mustafa Baloğlu (Konya)
13) Halil Etyemez
(Konya)
14) Fatma Benli
(İstanbul)
15) Hüseyin Filiz (Çankırı)
16) Şahin Tin
(Denizli)
17) Oktay Çanak (Ordu)
18) Mehmet Erdoğan (Gaziantep)
LEVENT GÖK (Ankara) Bu
duyarsızlığınızı kınıyorum sayın
bakanlar, bu duyarsızlığınızı
kınıyorum.
(Kâtip Üye Osmaniye Milletvekili Mücahit
Durmuşoğlu tarafından önergenin okunmasına devam edildi)
19) Mücahit Durmuşoğlu (Osmaniye)
20) Şirin Ünal
(İstanbul)
21) Hüseyin Bürge (İstanbul)
22) Tülay Kaynarca
(İstanbul)
LEVENT GÖK (Ankara) Şurada gelip en
azından siz on dakika, on beş dakika Türkiye ile Meclisi
bilgilendirmek durumundasınız.
BAŞKAN Sayın Gök, lütfen, rica ediyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Ayıp denen bir şey
var ya! Ayıp denen bir şey var! (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Sabahtan beri
konuşuyorsun ya!
LEVENT GÖK (Ankara) Ülke yangın yerine
dönmüş ne konuşuyorsunuz ya! Şurada bilgi versinler.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Sizden mi izin
alacağız! Otur oturduğun yerde!
LEVENT GÖK (Ankara) Kime bilgi verecekler? Bizlere
verecekler tabii! Asker ölüyor, polis ölüyor, duyarsızsınız!
NURSEL REYHANLIOĞLU (Kahramanmaraş) Yan
tarafa söyle! Oraya söyle!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Meclisi Levent
Bey yönetmiyor, lütfen.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, sükunete
davet ediyorum, lütfen.
(Kâtip Üye Osmaniye Milletvekili Mücahit
Durmuşoğlu tarafından önergenin okunmasına devam edildi)
Gerekçe:
Yeryüzündeki suların kutuplardaki buzullar
dahil ancak yüzde 3'ünün tatlı su olmasına ve ekonomik olarak
kullanılabilir su oranının yüzde 1'in bile çok altında
bulunmasına rağmen dünyadaki toplam su talebi hızla
artmaktadır.
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, insanlar göç ediyor,
okullar tatil ediliyor. Niçin yapıyorsunuz bunu böyle? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, lütfen,
önerge okunmaktadır.
(Kâtip Üye Osmaniye Milletvekili Mücahit
Durmuşoğlu tarafından önergenin okunmasına devam edildi)
Küresel ısınma neticesinde meydana gelen
iklim değişikliğiyle birlikte kuraklık, nüfus
artışı, sanayileşme, tarım faaliyetleri ve kişi
başı tüketilen su miktarının artmasıyla yaşanan,
yaşanacak olan su sıkıntısı, su
kaynaklarımızın verimli bir şekilde kullanılmasını,
korunmasını ve kirletilmesinin önlenmesiyle birlikte
iyileştirilmesi çalışmalarını mecburi
kılmaktadır.
LEVENT GÖK (Ankara) Hükûmet gelip bilgi versin
diyoruz. Ne yaptık ki yani? Neden korkuyorsunuz? Anlatın burada!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Meclisin bir
usulü var.
LEVENT GÖK (Ankara) Meclisin usulünü
Biz
nezaketle rica ediyoruz arkadaşlar, nezaketle. Kalksın lütfen
bakanlar bilgi versinler. Bir Meclisi bu kadar takmamak olur mu ya! Okullar
niye tatil edildi arkadaşlar, merak ediyoruz. Polislerimizin ölme
nedenlerini merak ediyoruz. Anlatın bunları!
NURSEL REYHANLIOĞLU (Kahramanmaraş)
Öğretmenler tehdit altında!
LEVENT GÖK (Ankara) Bunlar anlatılmayacak da
ne anlatılacak? Halk göç ediyor, burada oturuyoruz hepimiz. Ne oluyor
orada! Doğu ve güneydoğu yangın yeri arkadaşlar,
anlatılsın burada. Umurunuzda değil hiçbirinizin!
(Kâtip Üye Osmaniye Milletvekili Mücahit
Durmuşoğlu tarafından önergenin okunmasına devam edildi)
İnsan sağlığının, su
kaynaklarının, tabii ekosistemlerin ve biyolojik
çeşitliliğin korunması, bütün su kaynaklarında iyi su
kalitesine ulaşılmasına bağlıdır. Su
kaynaklarının kalite sınıflarının ortaya
konulabilmesi ve kalitenin iyileştirilmesi için alınabilecek
tedbirlerin belirlenmesi ve etkilerin izlenmesi maksatlarıyla kimyasal,
fizikokimyasal, biyolojik ve hidromorfolojik kalite unsurlarının
belirlenerek bu kalite unsurları çerçevesinde 25 nehir
havzasının tamamında sürekli izleme yapılması
gerekmektedir.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın bakanlar, siz
kaçıyorsunuz bugün, sorumluluğunuzun gereğini yerine
getirmiyorsunuz. Sizleri kınıyorum!
(Kâtip Üye Osmaniye Milletvekili Mücahit
Durmuşoğlu tarafından önergenin okunmasına devam edildi)
21/12/2009 tarihinde su kalitesi sektörünün de
içinde bulunduğu Avrupa Birliği çevre faslı müzakereye
açılmış olup, ülke olarak AB müktesebatı ile ulusal
mevzuatımızın uyumlaştırılması ve
uygulanmasına yönelik önemli mesafeler kat edilmiştir.
LEVENT GÖK (Ankara) Halka Hükûmet olarak bilgi
vermek durumundasınız. Böyle bir tablo olmaz!
(Kâtip Üye Osmaniye Milletvekili Mücahit
Durmuşoğlu tarafından önergenin okunmasına devam edildi)
Bununla birlikte, AB Su Çerçeve Direktifine uyum
ihtiyacı da dikkate alınarak yerüstü ve yeraltı su
kaynaklarını kapsayacak şekilde, hukuki ve kurumsal olarak
"su kaynaklarının bütüncül yönetimi" modeline geçilmesi
gerekmektedir.
LEVENT GÖK (Ankara) Ülkenin yarısı
yangın yeri, konuştuklarımıza bakın ya!
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Hâlâ
konuşuyor ya!
BAŞKAN Bütün milletvekili
arkadaşlarımı
LEVENT GÖK (Ankara) Konuşacağım
tabii ya! Ben burada bu yüzden oturuyorum! Halk göç ediyor
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, kâtip
üyemiz önergeyi okumaktadır. Herkesi sükûnet içinde bu önergeyi dinlemeye
davet ediyorum.
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Gündeme geçti sen
ne yapıyorsun!
LEVENT GÖK (Ankara) Halk göç ediyor, burada
bakanlardan bir tane konuşan eden yok!
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Ne var!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Ne
diyorsun sen!
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Gündeme geçti.
Sabahtan beri
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Ne
diyorsun sen, ne diyorsun ya? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Sana ne! (CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
LEVENT GÖK (Ankara) Ne demek sana ne, ne demek
sana ne!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Nasıl sana ne ya!
LEVENT GÖK (Ankara) Otur yerine!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.46
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
16.56
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER
: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Zihni AÇBA (Sakarya)
------0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 14üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Şimdi, Meclis araştırması
önergelerinin okunmasına devam edilecektir.
(Kâtip Üye Osmaniye Milletvekili Mücahit
Durmuşoğlu tarafından önergenin okunmasına devam edildi)
...Su kaynaklarında bulunan ve bulunması
muhtemel tehlikeli kimyasallar, gerek sucul ekosistem gerekse de biyolojik
birikim sebebiyle insan sağlığı üzerinde son derece önemli
tahribatlara yol açmaktadır. İnsan ve çevre
sağlığının korunması maksadıyla, su
kaynaklarımızın söz konusu kimyasallarla kirletilmesinin engellenmesi
için yasal ve kurumsal altyapının geliştirilmesi öncelik arz
etmektedir. Orman ve Su İşleri Bakanlığı
tarafından yapılan çalışmalarla, noktasal ve
yayılı kaynaklı tehlikeli maddeler belirlenmiş, noktasal
kaynaklı kirleticiler için sektörel tehlikeli madde envanteri,
yayılı kaynaklı kirleticiler için ise ürün bazlı bitki koruma
ürünü envanteri oluşturulmuştur. Ayrıca, söz konusu kirleticiler
için alıcı ortam standartları anlamına gelen çevresel
kalite standartları geliştirilmiş ve alıcı ortam
bazlı deşarj standartlarına geçişte uygulanacak
metodolojiye ilişkin öneriler ortaya konulmuştur.
Günümüzde su
kullanımının sürdürülebilir hâle getirilmesi, ancak kirletici kaynakların
kontrolü ve su kalitesinin iyileştirilmesi sayesinde mümkün
olabilmektedir. Evsel ve endüstriyel atık suların
arıtılması için teşkil edilen atık su arıtma tesislerinin
yapımı Türkiye'de son yıllarda ivme kazanmış olsa dahi
ülkemizde arıtma tesisi bulunmayan, iyi işletilmeyen ve revize
edilmesi gereken pek çok endüstriyel tesis ve/veya tesisleri ile yerleşim
yeri olduğu bilinmektedir.
Günümüzde su kaynaklarının kalite ve
miktar açısından korunması ve bu kaynakların koruma ve
kullanma dengesi içerisinde sürdürülebilirliğinin sağlanması
açısından gerekli tedbirlerin alınması, çevre ve
nihayetinde insan sağlığının korunması
açısından büyük önem taşımaktadır. Bu sebeplerle, su
kalitesinin korunması ve kalitesinin iyileştirilmesi maksadıyla
su kirliliğiyle mücadelede ülkemizdeki mevcut yasal, mali ve idari
yapının değerlendirilmesi, etkin bir su kalite kontrolü için
uygun kurumsal yapının tanımlanması ve kurumlar arası
iş birliğinin güçlendirilmesi için gerekli idari düzenlemeler, etkili
bir su kalitesi yönetimi için sürdürülebilir finansal mekanizmaların
geliştirilmesi, ülkemizin AB çevre faslı su sektörüne uyum durumunun
değerlendirilmesi gibi hususların araştırılması
gerekmektedir.
2.- Antalya Milletvekili Gökcen Özdoğan Enç ve 22
milletvekilinin, kadına karşı şiddetin önlenmesine yönelik
yürütülen hizmetlerdeki eksikliklerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/23)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Kadına karşı şiddetin
önlenmesine yönelik yürütülen hizmetlerin uygulamalarının
değerlendirilmesi, eksikliklerinin tespit edilmesi, tespitler
doğrultusunda çözüm önerilerinin ve önceliklerinin belirlenmesi
amacıyla Anayasa'nın 98'inci maddesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğü'nün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince bir Meclis
araştırma komisyonu kurularak konunun tüm boyutlarıyla
araştırılmasını saygılarımızla arz
ederiz.
1) Gökçen Özdoğan Enç (Antalya)
2) Vural Kavuncu (Kütahya)
3) Hasan Karal (Rize)
4) Ali Ercoşkun (Bolu)
5) Orhan Karasayar (Hatay)
6) Öznur Çalık (Malatya)
7) Osman Boyraz (İstanbul)
8) Süreyya Sadi Bilgiç (Isparta)
9) Erkan Kandemir (İstanbul)
10) Ziya Altunyaldız (Konya)
11) Mustafa Baloğlu (Konya)
12) Hüsnüye Erdoğan (Konya)
13) Sebahattin Karakelle (Erzincan)
14) Halil Etyemez (Konya)
15) Şahin Tin (Denizli)
16) Hüseyin Filiz (Çankırı)
17) Ömer Ünal (Konya)
18) Mehmet Erdoğan (Gaziantep)
19) Mücahit Durmuşoğlu (Osmaniye)
20) Şirin Ünal (İstanbul)
20) Tülay Kaynarca (İstanbul)
21) Hüseyin Bürge (İstanbul)
22) Oktay Çanak (Ordu)
Gerekçe:
Birleşmiş Milletler (BM) Kadına
Yönelik Şiddetin Önlenmesi Bildirgesi'nde kadına yönelik şiddet
"İster kamusal isterse özel yaşamda meydana gelsin,
kadınlara fiziksel, cinsel, psikolojik acı veya ıstırap
veren ya da verebilecek olan cinsiyete dayalı bir eylem uygulama ya da bu
tür eylemlerle tehdit etme, zorlama veya keyfî olarak özgürlükten yoksun
bırakma" şeklinde tanımlanmaktadır.
Şiddet, dünyanın neresinde olursa olsun
insanların temel hak ve özgürlüklerini kullanmasında önemli bir engel
teşkil eden ağır bir insan hakkı ihlalidir. Özellikle
kadına karşı fiziksel, psikolojik, cinsel ve ekonomik olarak
kendini gösterebilen şiddet, tüm gelişmiş ve gelişmekte
olan ülkelerin ortak sorunu olduğu gibi, Türkiye'nin de en güncel
sorunlarından biridir.
Ülkemizde kadınların toplumu ileriye
götüren sosyal dinamiğin temel kaynağı olduğu
gerçeğinden hareketle, şimdiye dek birçok somut politika ve düzenleme
hayata geçirilmiştir. 2005 yılında hazırlanan Yeni Türk
Ceza Kanunu'nda, kadının mağdur olduğu birçok suç, topluma
karşı işlenen suçlar kapsamından çıkarılıp
kişilere karşı işlenen suçlar kapsamına alınarak
cezaları ağırlaştırılmıştır.
Ayrıca, töre cinayetleri faillerinin kanunda öngörülen en ağır
ceza olan ağırlaştırılmış müebbet hapis
cezasıyla cezalandırılması hükmü getirilmiştir. Töre
ve namus cinayetleri ile kadınlara ve çocuklara yönelik şiddetin sebeplerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 2005 yılında kurulan Meclis araştırması
komisyonunda önemli çalışmalara imza atılmıştır.
Yine, buna paralel olarak 2006/17 sayılı "Çocuk ve
Kadınlara Yönelik Şiddet Hareketleriyle Töre ve Namus Cinayetlerinin
Önlenmesi İçin Alınacak Tedbirler" konulu Başbakanlık
Genelgesi yürürlüğe girmiştir.
24 Kasım 2011 tarihinde İstanbul'da imzalanan,
alanında ilk ve bağlayıcı olma özelliğine sahip
"Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye
İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesini onaylayan ilk ülke
Türkiye'dir. Yine, 8 Mart 2012 tarihinde, 6284 sayılı "Ailenin
Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair
Kanun" TBMM'de kabul edilmiştir. Bu kapsamda, Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı tarafından, gerekli uzman personelin
görev yaptığı, şiddetin önlenmesi ve koruyucu ve önleyici
tedbirlerin etkin olarak uygulanmasına yönelik destek ve hizmetlerin
verildiği, çalışmalarını 7/24 saat esasına göre
yürüten şiddet önleme ve izleme merkezleri kurulmuştur. 6284
sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı
Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun ve Kadına Yönelik Şiddet ve Aile
İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa
Konseyi Sözleşmesinde yer alan tedbirler göz önünde bulundurularak ilgili
tüm kurum ve kuruluşların katkı ve katılımlarıyla
Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planı (2012-2015)
hazırlanmıştır.
Bu konuda birçok
yasal düzenleme yapılmış ve önlemler alınmış
olmasına rağmen, şiddet olgusu hâlen toplumun kanayan bir
yarası olarak varlığını devam ettirmekte olup
kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin azalması
noktasında hâlâ istenen seviyeye gelinememiş olmasının
nedenlerinin araştırılması ihtiyacı doğmuş
ve 24üncü Dönemde 25/11/2014 tarihinde kadına yönelik şiddetin
sebeplerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması Komisyonu
kurulmuş, ancak Komisyon raporu dönemin sona ermesi nedeniyle
görüşülememiştir.
Bu bağlamda,
konunun her türlü boyutuyla araştırılması amacıyla
Anayasa'nın 98'inci, TBMM İçtüzüğü'nün 104'üncü ve 105'inci
maddeleri gereğince bir Meclis araştırma komisyonu
kurulmasını saygılarımızla arz ederiz.
3.- Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve 21 milletvekilinin,
iş kazaları ve meslek hastalıklarının toplum
üzerindeki sosyal ve ekonomik etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/24) (x)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizde meydana
gelen iş kazaları ve meslek hastalıklarının toplum
üzerindeki sosyal ve ekonomik etkilerinin araştırılması,
yaşanan iş kazaları ve meslek hastalıklarının
önlenmesine yönelik gereken önlemlerin tespit edilmesi için Anayasa'nın
98'inci, İç Tüzükün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ederim.
1) Necdet Ünüvar (Adana)
2) Öznur Çalık (Malatya)
3) Ali Ercoşkun (Bolu)
4) Hilmi Bilgin (Sivas)
5) Vural Kavuncu (Kütahya)
6) Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurt (Çorum)
7) Süreyya Sadi Bilgiç (Isparta)
8) Erkan Kandemir (İstanbul)
9) Oktay Çanak (Ordu)
10) Mustafa Baloğlu (Konya)
11) Halil Etyemez (Konya)
12) Hüseyin Filiz (Çankırı)
13) Mehmet Babaoğlu (Konya)
14) Mehmet Erdoğan (Gaziantep)
15) Şahin Tin (Denizli)
16) Tülay Kaynarca (İstanbul)
17) Hüsnüye Erdoğan (Konya)
18) Şirin Ünal (İstanbul)
19) Hüseyin Bürge (İstanbul)
20) Sebahattin Karakelle (Erzincan)
21) Hasan Karal (Rize)
22) Ziya Altunyaldız (Konya)
Özet:
Günümüzde gelişen teknolojiyle
çalışma şartlarına uyum güçlüğü, firmaların
rekabet ortamında kâr ve verimlilik artışı için üretim
temposunu artırması gibi çeşitli nedenlerle iş sağlığı
ve güvenliğiyle ilgili sorunları da beraberinde getirmektedir. Bu
bağlamda değerlendirildiğinde iş
sağlığı ve güvenliği, ülkeler için sosyal ve ekonomik
gelişim sürecinde önemli bir yere sahiptir.
İş kazalarının sebep olduğu
can ve mal kayıplarının büyük boyutlara ulaşması tüm
dünyada olduğu gibi ülkemizde de konunun önemini gündemde
tutmaktadır. Bu kapsamda değerlendirildiğinde iş
kazalarının ve meslek hastalıklarının maliyetinin
çalışan, işletme ve ulusal ekonomi üzerindeki etkileri
açısından üç ayaklı değerlendirilmesi uygun bir
yaklaşım olacaktır.
Çalışan açısından; kişinin
yaşamını yitirmesi, yaralanması veya kalıcı
ağır hastalıklara yakalanması en ağır ve ödenmesi
hiçbir şekilde mümkün olmayan bir sonuçtur.
İşletme açısından; iş gücü
kaybı, makine, malzeme ve ürün kayıplarından doğan
maliyetlerin meydana gelmesidir.
Ulusal ekonomi üzerindeki etkileriyle de sosyal
güvenlik sistemi üzerinde ağır yüklerin oluşmasına sebep
olmaktadır.
ILO kaynaklarına göre her gün 6.300
çalışan, yılda ise 2,3 milyondan fazla çalışan iş
kazası ya da meslek hastalıkları nedeniyle hayatını
kaybetmektedir. Dünyada her gün 1 milyon, yılda ise yaklaşık 313
milyon iş kazası olmakta ve bunların birçoğu uzun süreli
iş göremezlikle sonuçlanmaktadır. Ülkemizde ise 2013
yılında 1 milyon 611 bin 292 iş yeri faaliyet göstermiş ve
bu iş yerlerinde 12 milyon 484 bin 113 işçi istihdam edilmiştir.
Bu iş yerlerinde 191.389 sigortalı iş kazası geçirmiş,
371 meslek hastalığı vakası meydana gelmiş, toplam
1.360 kişi iş kazaları sonucu hayatını
kaybetmiştir. 2013 yılında iş kazaları ve meslek
hastalıkları sonucu kaybedilen iş günü sayısıysa 2
milyon 358 bin 195 gündür. Sürekli iş göremez sayısıysa 1.694
kişidir. Bu rakamlara göre Türkiye'de günde yaklaşık 524 iş
kazası olmakta, ortalama 3,7 kişi iş kazası sonucu
hayatını kaybetmekte ve ortalama 4,6 kişi iş kazası
sonucu iş göremez hâle gelmektedir.
Ülkemiz, iş sağlığı ve
güvenliği alanında önemli değişimlerin ve gelişmelerin
yaşandığı bir süreçten geçmektedir. İş yerinde
kazaya sebep olabilecek çalışma ortam faktörlerinden insan faktörüne
kadar tüm etkenlerin sistematik bir şekilde ele alınarak yani iş
yerlerinde iş sağlığı ve güvenliği yönetim
sistemlerinin uygulanmasını sağlayarak ortadan kaldırılması
veya bu etkenlere yönelik tedbir alınması ile
çalışanların bilinçlendirilmesini amaçlayan
çalışmaların sürdürülmesi gerekmektedir. Sağlıklı
ve güvenli bir çalışma ortamının oluşturulması,
çalışma hayatının öncelikli şartı ve tüm sosyal
tarafların ortak sorumluluğudur.
Yukarıda sözü edilen nedenlerle ülkemizde meydana
gelen iş kazaları ve meslek hastalıklarının toplum
üzerindeki sosyal ve ekonomik etkilerinin araştırılmasına,
çalışma barışının tesisi için iş
kazalarının ve meslek hastalıklarının kabul edilebilir
düzeylere indirilmesinde kurum ve kuruluşlar ile işveren ve
çalışanların üzerine düşen görevlerin belirlenmesi için
Meclis araştırması açılmasına ihtiyaç
duyulmaktadır.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
VIII.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun
toplantı günlerinden salı gününün denetim konularına (Anayasanın
süreye bağladığı konular hariç), çarşamba ve
perşembe günlerinin de kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan
gelen diğer işlerin görüşülmesine ayrılmasına;
salı ve çarşamba günlerinde birleşimin başında bir
saat süreyle sözlü soruların görüşülmesine; sunuşlar ve
işaret oyuyla yapılacak seçimlerin her gün yapılmasına
ilişkin öneriş
15/12/2015
Danışma Kurulu
Önerisi
Danışma Kurulunun 15/12/2015 Salı
günü (bugün) yaptığı toplantıda, aşağıdaki
önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Mehmet
Naci Bostancı Levent
Gök
Adalet ve
Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
İdris Baluken Oktay
Vural
Halkların
Demokratik Partisi Milliyetçi
Hareket Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Öneriler:
Genel Kurulun toplantı günlerinden salı
gününün denetim konularına (Anayasanın süreye
bağladığı konular hariç), çarşamba ve perşembe
günlerinin de kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işlerin görüşülmesine ayrılması, salı ve
çarşamba günlerinde birleşimin başında bir saat süreyle
sözlü soruların görüşülmesi, "Sunuşlar" ve işaret
oyuyla yapılacak seçimlerin her gün yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
B) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun, 14/12/2015 tarih ve 490 sayıyla Grup
Başkan Vekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Manisa
Milletvekili Erkan Akçay tarafından, enerji arz güvenliği ve enerjide
dışa bağımlılığın azaltılması
için yasal düzenlemeler de dâhil olmak üzere alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 15 Aralık 2015
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 15/12/2015 Salı
günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Erkan Akçay
Manisa
MHP Grup Başkan Vekili
Öneri:
14 Aralık 2015 tarih, 490 sayıyla
TBMM Başkanlığına vermiş olduğumuz İzmir
Milletvekili ve MHP Grup Başkan Vekili Oktay Vural ile Manisa Milletvekili
ve MHP Grup Başkan Vekili Erkan Akçayın, enerji arz güvenliği
ve enerjide dışa bağımlılığın
azaltılması için yasal düzenlemeler de dâhil olmak üzere
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla
verdiğimiz Meclis araştırması açılması
önergemizin 15/12/2015 Salı günü (bugün) Genel Kurulda okunarak
görüşmelerinin bugünkü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
önerisinin lehinde ve aleyhinde olmak üzere söz talepleri vardır.
Şimdi, bu söz taleplerini yerine getireceğim.
İlk söz, önerinin lehinde olmak üzere
İstanbul Milletvekili Sayın İzzet Ulvi Yöntere aittir.
Buyurun Sayın Yönter. (MHP
sıralarından alkışlar)
süreniz on dakikadır.
İZZET ULVİ YÖNTER (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Diyarbakır-Silvan kara
yolunda PKKlıların yola döşedikleri patlayıcının
polis zırhlı aracının geçişi esnasında
patlaması sonucunda 2 polisimiz maalesef şehit olmuştur.
Şehitlerimize Allahtan rahmet diliyor, yaralı polislerimize de acil
şifalar temenni ediyorum.
Ülkemizin enerji arz ve güvenliği ve enerjide
dışa bağımlılığının
azaltılması için yasal düzenlemeler de dâhil olmak üzere
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Meclis araştırması
açılması için vermiş olduğumuz önerge nedeniyle partimizin
görüşlerini ifade etmek üzere söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce Meclisi ve siz değerli milletvekillerini saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Meclis
araştırma önergemizin gerekçesinde de ifade edildiği üzere, ülkemizde
enerji talebinin yerli üretimle karşılanma oranı gittikçe
azalmaktadır. Türkiye'nin enerjide dışa
bağımlılık oranı yüzde 75tir. Toplam ithalat içinde
enerji yaklaşık yüzde 25lik bir paya sahiptir. Enerji ham madde
ithalatı 2014 yılında 54,9 milyar dolar olarak
gerçekleşmiştir. Enerjide dışa
bağımlılık konusunda dikkat etmemiz gereken en önemli
hususlardan biri hiç şüphesiz arz güvenliğidir. Enerji
piyasasında arz güvenliği tedarik kaynaklarının talebe göre
arzulanan miktar ve nitelikte ve bu kaynaklar kullanılarak üretilen enerji
türlerinin sistem ihtiyacını kısa, orta ve uzun dönemde sürekli
ve öngörülebilir maliyetlerle karşılanması, sistemin ani
değişikliklere karşı kararlılığını
sağlama ve artan talebi karşılama yeteneğini ifade
etmektedir. Enerji tedarikinin kamu hizmeti özelliği nedeniyle, kısa
ve uzun dönemli arzın sağlanması da makro açıdan kamusal
bir özellik taşımaktadır. Bu açıdan, yeterli arzın
sağlanması görevi, piyasa ekonomisinin yetersizliği nedeniyle
Hükûmete düşmektedir. AKP hükûmetleri on üç yıldır enerji arz
güvenliği konusunda hiçbir olumlu adım, maalesef ki,
atamamıştır. İçinde bulunduğumuz dönemde neredeyse her
türlü sanayinin, her çeşit üretim kolunun en önemli girdisi olan enerjinin
arz güvenliğinin sağlanmasının ekonomik istikrar ve
ülkemizin sürdürülebilir büyümesi açısından çok kritik bir öneme
sahip olduğu da hiç kuşkusuzdur. On üç yıldır iktidarda
olan Hükûmet enerji politikalarında dışa
bağımlılığı her geçen gün
artırmış, son dönemde Rusyayla yaşanan krizle birlikte enerji
arz güvenliğimizin olmadığı Gerekirse tezek yakarız.
söylemleriyle bir kez daha ortaya çıkmıştır. AKP
Hükûmetinin İstikrar sürsün, Türkiye büyüsün. sloganlarıyla
Türkiyeyi enerji konusunda getirdiği nokta, ne hazindir ki, sadece
tezektir.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin enerjide
Rusya ve İrana olan bağımlılığı siyasi ve
diplomatik ilişkilerimizi de elbette etkilemektedir. Enerjide
bağımlılık ekonomide bağımlılık demektir.
Ekonomik bağımlılık ise her alanda, özellikle siyasi,
askerî ve diplomatik alanda bağımlılığa yol
açmaktadır. Doğal gaz ithalatımızın
yarısından fazlasını Rusyadan
karşılamaktayız. Bu bağımlılık, Rusyayla
yaşanan krizde Rusyanın doğal gaz konusunda Türkiyeyi üstü
kapalı tehdit etmesi noktasına kadar gelmiştir. Rusyanın
doğal gazı kesmesi durumunda Türkiyenin on üç yıllık
iktidarı AKP Hükûmetinin tezekten başka bir B planı da maalesef
ki, görünen o ki mevcut değildir. AKP iktidarı Türkiyenin enerjideki
arz güvenliği sorununun çözümünü damadı Bakan yapmakla
bulmuştur. AKP hükûmetlerinin enerjide çeşitliliği
araştırıp artırma ve dışa
bağımlılığı en aza indirme hedefi her seçim
döneminde vaatleri arasında yer almasına rağmen elektrik üretimi
amacıyla kullanılabilecek güneş enerjisinin henüz binde 1i ya
da binde 2si değerlendirilmektedir. Oysa, Türkiyenin güneşe
dayalı yıllık 380 milyar kilovatsaat elektrik üretim kapasitesi
2014te tükettiğimiz elektriğin 1,5 katından daha fazladır.
Türkiyede rüzgâr santralleriyle 120 milyar kilovatsaat elektrik üretmek
mümkündür. Oysa devrede olan rüzgâr santralleri, kurulabilecek kapasitenin
yalnızca yüzde 7,6sı, 2014te rüzgâra dayalı olarak
sağlanan 8,3 milyar kilovatsaat üretim ise, üretilebilir potansiyelin
sadece yüzde 6sıdır. Yatırım aşamasındaki tüm
projeler devreye girdiğinde bile, rüzgâr potansiyelinin dörtte 3ü hâlâ
atıl ve değerlendirilmeyi bekliyor olacaktır. Jeotermal
potansiyelin henüz beşte 1i kullanılmaktadır. Biyoyakıt
potansiyelin neredeyse tamamı atıl vaziyettedir. Küçük dereleri
borulara hapsederek doğaya, halka ve yaşama kastetme anlamına
gelen yanlış projeler bir kenara konulduğunda,
değerlendirilebilecek hidrolik potansiyelin henüz yüzde 60ı
kullanımdadır.
Proje ve yatırım sürecindeki HESler
devreye girdiğinde, akıllı bir su yönetimiyle yılda 100
milyar kilovatsaatten fazla elektrik üretmek -dikkatinizi çekiyorum- mümkün
olacaktır. Doğaya verdiği zararları asgari düzeyde tutmak
şartıyla, kükürt giderme tesisleri, baca gazı arıtma
cihazları, Avrupa Birliği normlarında çalışacak
filtrelerle ve hava soğutmalı sistemlerle kurulacak santrallerin
değerlendirileceği linyitle, ilave 100-130 milyar kilovatsaat
elektrik üretme imkânına ulaşmamız da hayal değildir. Bu
denli büyük yerli ve yenilenebilir kaynak atıl vaziyetteyken, on üç
yıllık AKP iktidarının tezek ve Bu millet çileye
alışkındır. edebiyatı yapması utanç vericidir.
İhtimal vermek istemiyoruz, ancak özellikle Suriyeden ülkemize kaçak
akaryakıt girişinin olduğu, terör örgütü IŞİDin bu
yolla günlük 2 milyon dolarlık kazanç sağladığı ifade
edilmektedir. Ülkemizin itibarı açısından bu soruna bir an önce
çözüm bulunması, hem millî güvenlik hem de millî birliğimiz
açısından elzemdir.
Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Meclis araştırması açılması
için vermiş olduğumuz önergede yer alan Dünya Enerji Konseyi Türk
Millî Komitesi raporlarındaki ülkemizin enerji arz
açığının kapatılmasına, öz
kaynaklarının harekete geçirilmesine yönelik politikalara ilave
olarak, partimizin seçim beyannamesinde yer alan çözüm önerilerimizi de buna
dâhil ederek sizlerle paylaşmak istiyorum.
Enerji planlamasında ve yapılacak
uluslararası anlaşmalarda kaynak ve ülke çeşitliliğine
gidilerek arz güvenliğini güçlendirmek lazımdır. Doğal gaz
depolama alanlarının sayısı, depolama ve günlük enjeksiyon
kapasiteleri artırılmalı, olağanüstü durumlara ve mevsimsel
dalgalanmalara karşı yüksek yedek imkânı
oluşturulmalıdır.
2012 yılında yapımına
başlanan Tuz Gölü Yeraltı Doğalgaz Depolama Projesi maalesef
henüz bitirilememiştir. Ulusal petrol stok kapasitesinin artırılması
gecikmiştir. Doğal gazın elektrik üretimindeki payının
makul bir orana düşürülmesi için uygun tedbirler hâlâ
alınmamıştır. Bu kapsamda öncelikle uzun vadeli bir enerji
arz-talep projeksiyonu yapılmalı, projeksiyon sonuçlarına göre,
belli bir süreye kadar doğal gazdan elektrik üretimi için yapılacak
yeni lisans başvuruları kabul edilmemeli, öncelik yerli ve
yenilenebilir enerji kaynaklarına verilmelidir.
Teşvik kararnamesiyle destek
kapsamına alınan yeni linyit santrallerinin bu desteklerden
hızlı biçimde yararlanması süratle temin edilmelidir.
Ayrıca, bu tür tesislere projelendirme, soğutma suyu temini,
kamulaştırma, elektromekanik teçhizat ithalatı gibi konularda
know how transferi, muafiyet, vergi indirimi ve gümrük kolaylıkları
sağlanmalıdır. Yenilenebilir kaynaklardan enerji temininin
artırılması için ayrı ve müstakil bir program
yürütülmelidir.
Komşu ülkelerle elektrik ticareti kapasitesi
artırılarak pik yük talebine yönelik yatırım
ihtiyaçlarının azaltılması yoluna hemen gitmemiz
lazımdır. Enerji verimliliği, millî enerji
politikasının temel ve etkin bir bileşeni olmalı, enerji
verimliliğine yönelik faaliyetler enerji politikalarının
öncelikli konusu hâline getirilmelidir. Sanayide, sonrasında binalarda ve
elektrikli ev aletlerinde enerji verimliliğinin yükseltilmesi için özel
programlar uygulamamız gerekmektedir. Ulaştırma sektöründe
enerji verimliliğinin sağlanması için büyükşehir
belediyeleriyle ilgili mevzuata bağlayıcı hükümler konulmalıdır.
Enerji verimliliğinin ülke genelinde teşvik yoluyla
yaygınlaştırılması için avantajlı mikrokredi,
uzun geri ödeme süreli yatırım kredisi, küçük tüketiciler için
kısmi ekipman hibesi, sanayiciler için finansal kiralama ve faiz garantisi
desteği, enerji performans sözleşmesi, risk paylaşımı
gibi finansal araçları kullanabilen bir enerji verimliliği fonu
mutlaka kurulmalıdır. Enerji verimliliğiyle ilgili yurt
dışı köprü kredilerin ve fonların yönetiminin kamu ve özel
sektör temsilcilerinden oluşan enerji verimliliği fonunda
toplanması sağlanmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yönter, zaman yeterli
olmadı sanıyorum. Selamlama konuşmasını yapmanız
için size ilave süre veriyorum.
İZZET ULVİ YÖNTER (Devamla) Peki,
teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ulusal gıda güvencesini riske etmeyecek bir
yaklaşımla ve ikinci nesil teknolojileri nihai hedef seçerek yurt içi
biyoetanol ve biyodizel üretiminin artırılması için Hükûmet ve 1
Kasımda yetki alan mevcut AKP zihniyeti kapsamlı bir strateji
oluşturmalıdır. Çöp gazı ve biyogaz üretilmesi, kentsel
atık ve tarımsal atıkların doğrudan
yakılmasıyla da enerji elde edilmesi, atık yağların
değerlendirilmesi gibi yeşil seçenekler için de bir potansiyel
çalışması yapılmalı, yeni bir destek programı
oluşturulmalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
AKP iktidarının süregelen enerji politikalarıyla gelinen bu
noktada ülkemizin enerji alanındaki arz güvenliğini sağlamada
yetersiz ve başarısız olduğu ortadadır. Mevcut
politikaların sürdürülmesi hâlinde, özellikle birincil enerji tüketiminde
dışa bağımlılığın devam etmesi ve
artması da kaçınılmazdır. Bu itibarla, ülkemizin enerji
alanında her an yaşayabileceği darboğazların
kalıcı olarak aşılabilmesi ve son dönemde özellikle
Rusyayla yaşanan ve hâlen yaşanmakta olan benzeri krizlerin ülkemize
ve vatandaşlarımıza
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İZZET ULVİ YÖNTER (Devamla) -
ödemesi güç
faturalara neden olmaması için Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Meclis araştırması açılması için vermiş
olduğumuz önergenin kabul edilerek ülkemiz açısından gerçekten
hassas olan bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasayla düzenleme
yapabileceği alanların belirlenmesi, Hükûmetin enerji alanındaki
faaliyetlerinin değerlendirilmesi ve gerekli tedbirlerin alınabilmesi
açısından Meclis araştırması komisyonu
kurulmasının elzem olduğu düşüncesindeyiz.
Sözlerime son verirken yüce Meclisi ve siz
değerli milletvekillerini saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yönter.
Öneri hakkında ikinci söz, aleyhinde olmak
üzere Konya Milletvekili Sayın Ziya Altunyaldıza aittir.
Buyurun Sayın Altunyaldız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce terör
mücadelesinde Diyarbakırda hayatını kaybeden polis
şehitlerimiz için Cenab-ı Haktan rahmet diliyorum. Milletimizin
başı sağ olsun.
Değerli milletvekilleri, enerjide arz
güvenliği ve enerjide dışa
bağımlılığın azaltılması amacıyla
Meclis araştırması açılmasına dair MHP grup önerisi
aleyhine, AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım.
2002 yılında 78 mtep olan birincil enerji
arzı on üç yılda 45,6 mtep artarak 2015 yılında 123,9 mtep
olmuştur. On iki yıldaki enerji talebi yüzde 58 artmıştır;
son on iki yıldaki yerli enerji üretimiyse yüzde 27
artmıştır. Yerli üretimin payının artmasına
karşı enerji talebindeki artış oranı daha yüksek
olarak gözükmektedir; elbette artmıştır. Bunun sebebi,
değerli milletvekilleri, üreten Türkiyedir, bunun sebebi büyüyen
Türkiyedir, bunun sebebi son on üç yılda millî gelirini 3 kat
artırmış Türkiyedir, bunun sebebi son on üç yılda
kişi başına düşen millî gelirini 4 kat
artırmış Türkiyedir ve bunun sebebi ihracatını son on
üç yılda 5 kat artırmış Türkiyedir değerli
milletvekilleri.
2007-2010 yılları arasında taş
kömürü üretiminin yüzde 39, linyitin yüzde 16, petrolün yüzde 19,
hidroelektriğin yüzde 38 ve jeotermal enerjinin yüzde 115 artması
sonucu üç yılda enerji üretimi yaklaşık 5 mtep olmuştur.
Türkiye, doğal gazı 2002 yılında
üç ülkeden alırken -doğal gazda bağımlılıktan
bahsedildi hatırlayacağınız üzere- 2014 yılında
dokuz ülke doğal gaz tedarikçisi hâline getirilmiştir. İthal
edilen doğal gazın yüzde 57sini Rusyadan, yüzde 18ini
İrandan temin eden ülkemiz dünya tedarikine de uygun bir hareket
içerisindedir. Zira, bu 2 ülke sadece Türkiye'nin değil, dünyanın da
doğal gaz tedarikçisi konumundadır. Örneğin, Avrupa Birliği
ithal ettiği doğal gazın yüzde 33ünü Rusyadan temin
etmektedir.
2002ye kadar kurulu güç yatırımları
31.846 megavat seviyesinde kalırken son on üç senede 40.640 megavata
erişmiş bulunmaktadır. Elektrik arz güvenliğinin temini
hususunda özel sektörle birlikte önemli miktarda yatırım
gerçekleştirilmiştir. 2002 yılında elektrik kurulu gücü
31.846 megavatken 30/11/2015 tarihi itibarıyla kurulu gücümüz 72.486
megavata ulaşmıştır. Yani, değerli milletvekilleri,
dikkatinizi çekmek istiyorum, on üç yılda 127 kat artış
gerçekleştirilmiştir. Kurulu güç artışının büyük
çoğunluğu yerli ve yenilenebilir kaynaklardan
sağlanmıştır. Bu dönemde hidroelektrik santrallerinin
kurulu gücü 12.241 megavatken 25.670 megavata, yerli kömürlerin kurulu gücü
6.950 megavattan 8.723 megavata, hidroelektrik santraller hariç yenilenebilir
enerji yani rüzgâr, güneş, jeotermalin kurulu gücü 33,9 megavattan 5.519
megavata ulaşmıştır.
Değerli milletvekilleri, bu hususu da özellikle
dikkatlerinize sunmak istiyorum: Bu dönemde yenilenebilir enerji
kaynaklarında kurulu güç tam 162 kat artışla bugünlere
gelmiştir. Hükûmetimiz yenilenebilir enerji kurulu gücünde 62 kat
artış gerçekleştirmiştir. 2002 yılında
hidroelektrik santraller dâhil yenilenebilir enerji kurulu gücü 12.275
megavatken 30/11/2015 tarihi itibarıyla yenilenebilir enerji kurulu gücü
31.192 megavata yükselmiştir. Toplamda yenilenebilir enerji kurulu gücünde
yüzde 154 artış gerçekleştirilmiştir.
64üncü Hükûmet Programında enerjinin nihai
tüketiciye sürekli, kaliteli, güvenli, asgari maliyetlerle arzı ve enerji
temininde kaynak ve bölge çeşitliliğinin sağlanması esas
alınmıştır. Arz güvenliğinin sağlanması için
bir taraftan yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının harekete
geçirilmesi, diğer taraftan enerji verimliliğinin
artırılması temel hedeflerden biri olarak belirtilmiş ve
ortaya konulmuştur.
Ayrıca, yurt dışı enerji
kaynaklarının uzun vadeli ve sürdürülebilir bir zeminde
sağlanabilmesi için gerekli faaliyetler gerçekleştirilmiştir.
Nükleer enerjiyle ilgili de somut hedeflere ve gerçekleşmelere konu
olmuştur bu dönem. Benzer şekilde, orta vadeli programda enerji
verimliliği ve yenilenebilir enerjinin entegrasyonu konularına ciddi
vurgular yapılmıştır değerli milletvekilleri.
Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığımız tarafından su havzalarının ve
yerli kömürün maksimum etkinlikte ve verimlilikte kullanılması
hedeflenmiş ve bu kapsamda aralıksız çalışmalar sürdürülmüştür.
Bakanlığımızın 2015-2019
yılı Stratejik Planında birincil enerji kaynaklarının
çeşitlendirilmesi ve ülkemizin sahip olduğu kaynakların rasyonel
bir şekilde kullanılması hem sürekliliğin hem de düşük
maliyetli enerji arzının kilit bileşenlerinden biri olarak
ortaya konulmuştur. Kaynak çeşitliliği hem kaynak tipinde hem de
ithal edilen kaynağın sağlandığı ülkede ortaya
konulmuş, hem enerji kaynağında yani enerji türünde hem de arz
kaynağında çeşitlenmeye gidilmiştir.
2014 yılında üretilen 251,96
teravatsaatlik elektriğin yüzde 47,9u doğal gazdan, yüzde 16sı
yerli kömürden, yüzde 13,9u ithal kömürden, yüzde 16,1i hidroelektrik
santrallerden, yüzde 4,5u yenilenebilir enerji kaynaklarından
sağlanmıştır. 2013 yılında başlayan ve 2014
yılında da devam eden kuraklık sebebiyle hidroelektrik
kaynakların su seviyeleri azalmış, bu sebeple hidroelektrik
santrallerden kaynaklanan arz eksikliği doğal gaz santralleriyle
karşılanmıştır. Ancak 2015 yılının
yağış açısından iyi olması sebebiyle
hidroelektrik santrallerin payı yüzde 26ya çıkarken doğal gaz
santrallerinin üretimdeki payı yüzde 36,7ye düşmüştür. 2015
yılında yenilenebilir enerjiden üretilen elektriğin payı
2014 yılına göre, görüldüğü gibi, artış
göstermiştir.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde
yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilecek enerji
miktarlarının -ekonomik ve teknik kriterler göz önüne
alındığında- yeniden değerlendirilmesine dönük
çalışmaları aralıksız sürdürmekteyiz. Coğrafya
şartları, bu kaynakların sistemle entegrasyonundaki fiziki ve
teknik kısıtlar, malumunuz olduğu üzere, mevcut
bulunmaktadır. Ayrıca, yenilenebilir enerji kapasitesinin elektrik
şebekesi içerisinde sağlıklı olarak yönetilebilmesi için
yenilenebilir enerji kapasitesi, baz yük kapasitesinin dengeli bir şekilde
sağlanması da bir zorunluluktur. Üretim yatırımlarına
ek olarak iletim yatırımlarının sisteme yapacağı
etki göz ardı edilmemelidir. İşte tam bu nedenle iletim
yatırımlarına da aralıksız olarak devam etmekteyiz.
Ülkemizde yürütülen nükleer santral projeleri tamamlandığı zaman
arz güvenliğine kaynak çeşitliliği açısından büyük
kaynak sağlayacağı değerlendirilmektedir. Mevcut durumdaki
kaynaklara ek olarak önemli bir arz kaynağı sisteme eklenecek ve arz
güvenliğinin temini açısından önemli bir adım
atılmış olacaktır.
Değerli milletvekilleri, ifade etmeye
çalıştığım gibi, enerji kaynaklarındaki
çeşitlenme, özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarındaki
artış, rüzgâr, güneş enerjisi ve termik enerjinin özellikle
konvansiyonel enerjinin yerini almasına dönük çalışmalar
Hükûmetimiz tarafından aralıksız sürdürülmektedir. Bu
çalışmalar 64üncü Hükûmetimiz döneminde de aralıksız
sürdürülmeye devam edecektir.
Bu çerçevede, enerji
bağımlılığının azaltılması ve
enerji kaynaklarının farklılaştırılmasıyla
ilgili...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Altunyaldız, size de
ilave süre veriyorum.
ZİYA ALTUNYALDIZ (Devamla) Teşekkür
ediyorum.
Bu nedenle, MHP Grubu tarafından verilen
önerinin bahsetmiş olduğum gerekçelerle, özellikle Meclisimizin
yoğun gündemi de gözetilmek suretiyle gündeme alınmasının
gerekli olmadığını düşünmekteyim. Tabii ki takdir yüce
Meclisindir.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Altunyaldız.
Şimdi söz sırası önerinin lehinde
olmak üzere Balıkesir Milletvekili Sayın Ahmet Akında.
Süreniz on dakikadır.
Buyurun Sayın Akın. (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET AKIN (Balıkesir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin grup
önerisi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuzun görüşlerini
aktarmak üzere söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, terör örgütü PKK
tarafından hain tuzakla şehit edilen 3 polisimize Allahtan rahmet,
ailelerine sabırlar; yaralı 3 polisimize de acil şifalar
diliyorum. Bir kez daha buradan PKKyı ve terörü lanetliyorum.
Ayrıca, kimya alanında Nobel Ödülü alan,
ülkemize bu onuru yaşatan Profesör Doktor Aziz Sancarı ben de
huzurunuzda tebrik ediyor, kendisini çağdaş cumhuriyetin evladı
olarak tanımladığı ve ödülünü 19 Mayısta
Anıtkabire taşıyacağını söylediği için bir
kez daha kutluyorum.
Değerli milletvekilleri, enerji arz
güvenliğinin önemini bugün yaşamakta olduğumuz olayları
dikkate aldığımızda daha iyi anlamaktayız. Bu konu
bütün ülkelerin ekonomik gelişmelerini ve ulusal güvenliklerini etkileyen
önemli bir husustur. Bu yüzden, bütün ülkeler, enerjide dışa
bağımlılıklarını en alt düzeye indirme
çabası içindedirler. Biz de Türkiye olarak maalesef enerjide çok büyük
oranda dışa bağlı durumdayız. Ülkemizin en çok petrol,
doğal gaz ve ithal kömürde ciddi bir dışa
bağımlılığı söz konusudur. 2013 yılı
itibarıyla Türkiye'nin toplam birincil enerji talebi 120,29 milyon ton
eş değer petrol olmuştur. Bu talebin 96,29 milyon ton eş değer
petrolü ithalat yoluyla karşılanmaktadır. Yani, 2013
yılında birincil enerji talebimizin yüzde 80ini ithal etmişiz.
Bugün için enerjide dışa
bağımlılığımız -üzerinde konuştuğumuz
öneride de belirtildiği gibi- yüzde 75 olarak hesaplanmaktadır. Bu
bağımlılık oranı 1990 yılında yüzde 52, 2000
yılında ise yüzde 67 düzeyindeydi. Mevcut enerji
politikalarının sürdürülmesi hâlinde bugünkü
bağımlılık oranımızın daha da yükseleceği
ortadadır. 2013 yılında, Türkiye, doğal gaz
ithalatında dünya 5incisi, kömür ithalatında ise dünya 8incisi
olmuştur. Türkiye dünyada net enerji ithalatında 11inci
sıradadır. Bu kadar ithalat için ödediğimiz para miktarı
nedir diye bakacak olursak
2012 yılında enerji ithalatına 60,1
milyar dolar para ödedik. Bu miktar toplam ithalatımızın yüzde
25,4üne karşılık gelmektedir. 2013 ve 2014 yıllarında
uluslararası piyasada düşen petrol fiyatları nedeniyle ithalat
değerinde küçük bir miktarda gerileme yaşanmıştır.
Türkiye son on yılda yani 2005-2014 yılları arasında enerji
ithalatına toplam 425 milyar dolar para ödemiştir. Bu rakamlar da
gösteriyor ki ülkemiz için enerjide dışa
bağımlılık ortadan kaldırılması gereken
önemli bir sorunumuz durumundadır.
Değerli milletvekilleri, AKP hükûmetlerinin
uyguladığı enerji politikası ülkemizi on üç yılda bu
noktaya getirmiştir. Yeni kurulan 64üncü Hükûmetin programında da
enerjide dışa bağımlılığımızı
azaltacak, mevcut durumu tersine döndürecek önemli bir değişiklik
olmadığını görüyoruz. AKP, enerji ithalatını
ülkemiz için hep bir zorunluluk olarak gördü ve böyle görmeye de devam ediyor.
Yakın zamanda Rusyayla yaşadığımız, daha sonra
ekonomik krize dönüşen siyasi kriz bu konunun önemini çok somut bir
şekilde ortaya koymuştur. Bu krizin yönetilmesinde yaşanan
sıkıntılar halkımızı özellikle doğal gaz
konusunda ciddi endişelere sevk etmiştir. Rus doğal gazına
olan bağımlılığımız, içinde
yaşadığımız kış aylarında önemli bir
tehdit unsuru olarak karşımıza çıkmıştır.
Türkiye, doğal gaz ithalatının yüzde 54,8ini tek
başına Rusyadan yapmaktadır. 2014 yılında
ürettiğimiz elektriğin yüzde 48ini doğal gazla ürettik.
Partimiz bu konuda defalarca AKP Hükûmetini uyarmıştır, tek bir
ülkeye bağımlılığın sakıncalı
olduğu defalarca anlatılmıştır. Ancak AKP Hükûmeti her
zaman olduğu gibi uyarı ve önerilere kulaklarını
tıkamış ve en sonunda da geldiğimiz nokta ortadadır.
Enerji ve dolayısıyla ekonomik güvenliğimiz şu anda
maalesef tehdit altındadır. Doğal gazda, ithal kömürde Rusyaya
yüksek oranlı bağımlılığımız
yetmemiş gibi AKP Hükûmeti, nükleer santral işini de Rusyaya vererek
tek ülkeye bağımlılığımızı büsbütün
artırmıştır.
Şimdi, ortaya çıkan bu gerçek
karşısında çok geç kalınmış alternatif
arayışlarını da başlamış olarak görüyoruz.
Bu arayışlar içinde tezek yakma komikliklerinin bile yaşandığını
gülerek izliyoruz. Geçtiğimiz günlerde gündeme gelen alternatiflerden bir
tanesi de özellikle doğal gaz konusunda diğer tedarikçi ülkelerden
aldığımız gaz miktarının
artırılması oldu. Diğer tedarikçi ülkelerin, verdikleri
gazı iki katına bile çıkarmış olsalar, gerekli olan
gazı karşılama imkânları olmadığını
biliyoruz. Türkiye'nin doğal gaz tedarikçisi ülke sayısındaki
sınırlılık ve yeterince doğal gaz depolama
alanının olmayışı bu alanın en büyük sorunudur.
Değerli milletvekilleri, Rus doğal
gazının dünyadaki en büyük alıcısı Almanya, ikinci
sıradaki alıcısı da Türkiyedir.
Tartışılan ve gündeme getirilen bir
diğer alternatif de LNG ithalatımızın
artırılması. Yaşanan krizin hemen ertesinde bu konuda
yapılan ön anlaşmalar kısa vadede çözüm getiriyor mu, ona da bir
bakmak gerekiyor. Bu konuda ilk akla gelen soru, LNG depolama kapasitemizin ne
olduğu. Gerçekten, boru hatlarıyla gelen doğal gazı ikame
etmeye yetecek kapasitede LNG depo olanaklarımız var mıdır?
Şimdi, buradan çiçeği burnunda Enerji Bakanına sormak istiyorum:
BOTAŞın ve özel sektörün sahip olduğu LNG depolama kapasitesi
nedir? Ülkemizin doğal gaz arz güvenliğini sağlayacak kapasitede
LNG depolama olanakları var mıdır? Eğer bu
olanaklarımız yoksa bu konu Hükûmetin gündemine bugüne kadar neden
gelmemiştir?
Değerli milletvekilleri, ülkemizin enerjide
dışa bağımlı durumda olduğu hepimizin kabul
ettiği bir gerçek, AKP Hükûmetinin bu durumdan pek sıkıntı
duymadığı da ayrı bir gerçek. Ülkemiz bu durumdan kurtulmayı
gündeme almak zorundadır. Orta ve uzun vadede bu
bağımlılıktan kurtulma yollarını bulmak
zorundayız. Bunlar bilinmeyen şeyler değil. Ülkemizin yerli ve
yenilenebilir enerji kaynakları yönünden zengin olduğu bilinmektedir.
Kendi enerjimizi kendi kaynaklarımızdan üretebiliriz. Bu
kaynaklarımızın artık devreye alınması ve bir an
evvel devreye sokulması bir zorunluluktur.
Bakın, yeni enerji
yatırımlarında da aynı hatalar devam ediyor,
tekrarlanıyor. Kısa vadeli, yüksek kâr odaklı enerji
yatırımlarına yol veriliyor. Bütün dünyada kömüre dayalı
santraller tartışılırken biz hâlâ ithal kömüre dayalı
santraller yapımında ısrarcıyız. Geçtiğimiz
günlerde Balıkesirimizin ilçelerinden Bandırmada ithal kömüre
dayalı termik santral yapılmasıyla ilgili ÇED bilgilendirme
toplantısına katıldım. Halkın istemediği,
çevreye, doğaya, havaya, suya vereceği zararlar ortada iken ve 2013
yılında dönemin AKP milletvekili tarafından Artık sonsuza
kadar rafa kaldırılmıştır. denilen projenin üzerinde
bu kadar ısrarla durulmasının nedenini ve ısrarı
anlayamıyoruz. Tıpkı bizim gibi elektrik üretiminin üçte 1ini
kömür yakıtlı santrallerden üreten İngiltere 2025
yılına kadar kömür yakıtlı santrallerinin
tamamını kapatacağını daha birkaç hafta önce
açıkladı. Yerli ve yenilenebilir enerji potansiyelimizin toplam
tüketimimizin 3 katı olduğunu biliyoruz. Örneğin, güneş
bakımından zengin olanaklara sahip ülkemizde 400 milyar kilovatsaate
yakın güneş enerjisi potansiyelimiz var. Bu muazzam olanağa
rağmen hâlihazırda güneşten ürettiğimiz elektrik
istatistiklerde bile yer almayacak derecede ufak. Yine potansiyelimize
rağmen rüzgârdan elektriğimizin sadece yüzde 3,3ünü üretiyoruz. Pek
çok ülke de yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmiş durumda, hatta
Pakistan dünyanın en büyük güneş tarlalarından birini kurdu.
Değerli Başkan, değerli
milletvekilleri; enerji arz güvenliğimizi sağlamaya dönük çok net
politika değişikliği yapmamız zorunlu hâle gelmiştir.
Yerli kaynaklara öncelik veren, insan odaklı sürdürülebilir bir enerji
politikasına geçmemiz daha fazla ertelenemez. Enerji
politikalarını dış politika, güvenlik ve ekonomi
politikalarıyla birlikte ele alarak enerjide dışa
bağımlılığımızı bitirmek
zorundayız. Doğal gaz ve ithal kömüre dayalı enerji
yatırımlarının teşvik edilmesinden bir an evvel
vazgeçilmeli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelinmelidir.
Bu düşüncelerle tartışılan
araştırma önergesinin kabulü yönünde oy vereceğimizi bildirir
saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akın, çok
teşekkür ediyorum, özellikle süreye de riayet ettiğiniz için
ayrıca teşekkür ediyorum.
Şimdi, öneri hakkında dördüncü söz,
aleyhinde olmak üzere Rize Milletvekili Sayın Osman Aşkın Baka
aittir.
Buyurun Sayın Bak, süreniz on dakikadır.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu tarafından enerji arz güvenliği ve enerjide
dışa bağımlılığın azaltılması
için yasal düzenlemeler de dâhil olmak üzere alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması açılması önerisi aleyhinde söz aldım,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Diyarbakırda terör saldırısında
şehit düşen polislerimize Allahtan rahmet,
yaralılarımıza acil şifalar dilerim. PKKyı ve terörü
lanetliyorum.
Türkiye enerji kaynak ve güzergâhlarının
çeşitlendirilmesiyle hem kendisinin hem de Avrupanın enerji arz
güvenliğine yönelik politikalar geliştirmiştir. AK PARTİ
hükûmetleri enerji arz ve güvenliği konusundaki yatırımları
öncelikli olarak gerçekleştirmiştir. Büyüyen, gelişen ekonominin
ihtiyacı olan enerji talebini dengeli ve başarılı bir
şekilde yönetmiştir. Türkiye jeopolitik konumu gereği bir enerji
köprüsüdür. Kaynak ve arz çeşitliliğini iyi yönetmiştir. Bununla
ilgili bilgileri biraz evvel Konya Milletvekili Ziya Bey açıkladı.
Boru hatları... Hiç kimse TANAPtan bahsetmedi.
TANAP 10 milyar dolarlık bir proje ve aynı zamanda bizim enerji arz
güvenliğimize destek olacak bir proje, 16 BSMlik; ardından,
Bakü-Tiflis-Erzurum. Boru hatlarının üzerinden geçtiği bir
ülkeyiz. Dolayısıyla, enerji arz güvenliği konusunda
yaptıklarımız ortada.
Ve çeşitlendirme... 2002de sadece 3 tane
ülkeden doğal gaz tedarik ederken şimdi sayı 9a
çıkmış. İlavesi, Katarla beraber, Türkmenistanla beraber
sayı 10-11e... Dolayısıyla, tüm dünyada enerji konusunda
çeşitlendirme en önemli unsur. Bu konuda AK PARTİ hükûmetleri gerekli
adımları atmıştır; Cezayirden, Nijeryadan, Katardan
LNGyle gaz temini konusunda.
Yenilenebilir enerjiyle ilgili olarak da
rakamları arkadaşımız ifade etti. Yüzde 154lük bir artış
var. Tabii, bütün bunlar aynı zamanda bizim ekonomik büyümemizle paralel
olarak gitmektedir.
Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş
olduğu Meclis araştırması açılması önerisinin
aleyhinde olduğumu belirtiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bak.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet
Akif Hamzaçebinin, konuşmacılara verdiği ek sürelerle ilgili
uygulamasında bundan sonra teamüllere göre hareket edeceğine
ilişkin konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, bir
konuyu bilgilerinize sunmak istiyorum: Bildiğiniz gibi, hükûmet, komisyon,
siyasi parti grupları ve milletvekillerinin hangi konuda konuşma
sürelerinin ne olduğu İç Tüzükte çok açık bir şekilde
belirlenmiştir. İç Tüzükte belirlenen kurallar
dışında teamüllerle oluşan süreler de vardır.
Örneğin, İç Tüzükün 63üncü maddesine göre gerçekleştirdiğimiz
şu görüşmeler yani siyasi parti grup önerilerine ilişkin
görüşmelerde 63üncü maddeye göre konuşma süresi en fazla on
dakikadır ama teamül olarak bu süre on dakika olarak belirlenmiştir.
Yine, 2010 yılının Aralık ayına kadar,
konuşmaların süresinde bitirilememesi hâlinde, gerek 63üncü maddeye
göre gerçekleştirilen görüşmeler gerekse İç Tüzükün diğer
maddelerine konu olan diğer görüşmeler nedeniyle
konuşmacıların konuşmalarını süresinde tamamlayamaması
hâlinde kendilerine ek süre veriliyordu 2010 yılının Aralık
ayına kadar. 2010 yılı Aralık ayından bugüne kadar
oluşan teamüle göre hükûmet programı ve bütçe gibi özel gündemle
görüşülen konular dışında ek süre verilmesi uygulaması
yoktur. Bu teamül şu anda bu şekilde Parlamento hukukumuzda yer
almıştır ancak bugün gerek benim göreve başlamamın ilk
günü olması gerekse Parlamentomuzun henüz 26ncı Yasama Dönemine yeni
giriyor olması nedeniyle bu ek süreyi
konuşmacılarımıza konuşmalarını tamamlamak
üzere veriyorum. Ancak, bundan sonraki uygulamalarda oluşan teamüle göre
hareket edeceğimi tüm milletvekili arkadaşlarımın bilgisine
sunuyorum.
Şimdi, Halkların Demokratik Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
B) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 9/12/2015 tarihinde Grup Başkan
Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken tarafından, AKP
Hükûmetinin çatışmayı esas alan politikaları
sonrasında çeşitli valilikler tarafından hukuksuz bir biçimde
ilan edilen sokağa çıkma yasaklarının toplumda
yarattığı tahribatların araştırılması
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak Genel Kurulun 15 Aralık 2015 Salı günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
15/12/2015
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 15/12/2015 Salı
günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul'un
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Diyarbakır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
09 Aralık 2015 tarihinde Diyarbakır
Milletvekili Grup Başkan Vekili İdris Baluken tarafından verilen
(224 sıra no.lu) AKP Hükûmetinin çatışmayı esas alan
politikaları sonrasında çeşitli valilikler tarafından
hukuksuz bir biçimde ilan edilen sokağa çıkma yasaklarının
toplumda yarattığı tahribatların
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak
15/12/2015 Salı günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Öneri hakkında ilk söz, lehinde
olmak üzere Adana Milletvekili Sayın Meral Danış
Beştaşa aittir.
Buyurun Sayın Beştaş. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Doğrusu sokağa çıkma yasakları
Türkiye'nin gündemine tarihimizin hiçbir döneminde bu kadar korkunç bir
şekilde vahim ihlallerle, ağır insan hakları ihlalleriyle
girmemişti. Hatta geçmiş yıllarda darbe dönemlerinde, 80
darbesinde, öncesinde, 71de hepimizin çok yakından bildiği o korkunç
yıllarda bile, 90lı yıllarda bile bu kadar uzun süreli
sokağa çıkma yasaklarına, insanların
yaşamasının neredeyse yasaklandığı günlere
tanıklık etmemiştik. Ama bugün Türkiye'nin birçok ilinde,
kürdistan illerinde hâlâ devam eden, on altı günleri aşan sokağa
çıkma yasaklarının, Hükûmetin deyimiyle kararlılıkla,
ev ev, sokak sokak temizleyene kadar -bu uygulamaların- devam edeceği
yönündedir.
Sokağa çıkma yasağı nedir
gerçekten? Sokağa çıkma yasağı aslında insanın
kendi iradesi dışında hiçbir şey yapamamasıdır,
hareketsiz kalmasıdır, evinden dışarı
çıkamamasıdır. Ekmek almaya gidemiyorsun, hastaneye
gidemiyorsun, işe gidemiyorsun, okula gidemiyorsun ve bu liste o kadar
uzun ki, en korkuncu evinde kapıya çıkamıyorsun, kapıya
çıktığında her an keskin bir nişancı
tarafından tek kurşunla ya da birden fazla kurşunla
hayatını kaybedebilirsin ve sokağa çıkma yasağı
camiye bile, ibadethaneye bile gitmeni yasaklayan bir uygulamaya dönüştü.
Cizrede camilerde güvenlik güçlerinin orayı karakol hâlinde nasıl
kullandıklarını, cuma hutbelerini nasıl yasakladıklarını
büyük bir dehşetle hepimiz izledik. Cenazenin defin işleminin bile gerçekleşmemesidir,
ölü bedenin toprağa değmemesidir sokağa çıkma
yasakları, yakınlarının ceset kokmasın diye buzlarla
korumasıdır evlatlarını, kucaklarında
yatırmasıdır. Bunu uzatmak istemiyorum, aslında
hayatın donmasıdır, yok olmasıdır ve şu anda
birçok ilde bu uygulamalar fiilen devam ettiriliyor.
Peki, nedir bunun dayanağı, gerçekten var
mı bir dayanağı? Hiçbir dayanağı yok. Valilikler,
tümüyle keyfî, hukuksuz, hiçbir anayasal ve yasal dayanağı olmadan bu
kararları alıyorlar. Kararları alırken trajikomik bir
şekilde şunu ifade ediyorlar: Vatandaşlarımızın
can ve mal güvenliğinin sağlanması. Vatandaşların can
ve mal güvenliğini ortadan kaldıran uygulamanın
kılıfı, vatandaşların can ve mal güvenliğinin
korunması olarak kararlara dercediliyor ve neymiş dayanağı?
5442 sayılı Yasanın, İl İdaresi Kanununun 11/C
maddesi olarak ifade ediliyor.
16 Aralıkta başladı ilk sokağa
çıkma yasakları, kararları ve 11 Aralığa kadar, tespit
ettiğimiz rakamlara göre -şu anda bu sayı arttı tabii- 7
ilde ve 2014 nüfus sayımına göre 1 milyon 299 bin 61 kişinin
yaşadığı 17 ilçede toplam 54 kez süresiz ve gün boyu
sokağa çıkma yasakları ilan edildi ve bunlardan en uzunu
Silvanda 16 gün boyunca devam etti. Son altı ayda toplam 169 gün
sokağa çıkma yasakları uygulandı ve verilere göre
-farklı rakamlar da var- bizim tespit ettiklerimiz 65 sivil yurttaş
yaşamını yitirdi.
Tabii, bu arada, şunu da söyleyeyim: Bugün
Diyarbakırda yaşamını yitiren polis memurlarına
Allahtan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum.
Tabii, dün Diyarbakırda polis kurşunuyla öldürülen Şerdıl
Cengiz, Şiyar Salmanın da ailelerine
başsağlığı diliyor ve Allahtan rahmet diliyorum. Bu
Mecliste vatandaşların ölümü karşısında bile tek
taraflı başsağlığı dilenmesini de reddediyoruz.
Bu ülkenin yurttaşlarının ölümü arasına hiyerarşi
koymak, ayırım koymak asla kabul edilemez. Biz, dün o cenazeleri
gördük Diyarbakırda ve bugün yine bir kısım medyanın
kendilerine verilen talimat gereğince bu cenazelerin, daha doğrusu bu
cinayetlerin polis tarafından değil esnaf tarafından
yapıldığı şeklinde bir haber servis edilmiş.
Gerçekten o kadar büyük yalanlarla yönetilmeye çalışılıyor
ki bu ülke, artık neyi, nasıl okuyacağımızı,
nasıl yorumlayacağımızı aslında ezberledik,
şaşırmıyoruz. Dün, yine, Dargeçitte bir kadını
ziyaret ettim, Dicle Üniversitesindeydi, Sacide Gezginci. Kanas ya da Doçka ya
da uçaksavar mermisiyle sol omzundan tüm kolu kopmuştu. Doktorlarla
yaptığımız diyalogda ve yaptığım
araştırmada, hukukçu olarak, büyük silah atışında
hiçbir silahın o kolu oradan koparamayacağı ifade ediliyordu. 2
genç Süleyman Okçu, Reşit Özmen -sadece örnek olarak veriyorum- biri on
sekiz, biri on beş yaşında, Diyarbakır Seyrantepe semtinde
beyaz Ford Rangerlardan inen sakallı, iri yarı şahıs
tarafından rastgele kurşuna tutulmuşlar, polis memuru
tarafından. Beyaz Torosları davet eden Başbakan, ona buradan
söylüyoruz
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Öyle bir davet
yok!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Artık beyaz Toroslar değil beyaz Rangerlar ve siyah Rangerlar ölüm
saçıyor, ölüm kusuyor oralarda. İşte sokağa çıkma
yasakları Anayasanın 13üncü maddesine açıkça aykırı.
Anayasanın bu madde temel hak ve hürriyetlerin
sınırlanmasıdır. 15inci madde temel hak ve hürriyetlerin
kullanılmasının durdurulmasıdır. Yine AİHSin Ek
1inci Protokolünün 1inci maddesi özgürlük ve güvenlik hakkının
tümüyle ilga edilmesidir. Ve hiçbir dayanak olmadan bu ülkede şu anda
yaşam yasaklanıyor; havayı solumak, yemek yemek, sokağa
çıkmak yasaklanıyor ve en korkuncu devlet vatandaşının
can güvenliğini kendi güvenlik güçlerinin eliyle ortadan
kaldırıyor. Can güvenliğini sağlaması gereken Hükûmet
kendisi bunu ortadan kaldırıyor.
90lı yıllarda bu manzaraları çok
gördük, o zaman Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kapısında
yıllarca bekleyen hükûmetler küçük tazminatlarla o dönemi hâlâ kapatmaya
çalışıyorlar fakat kapatamadılar. O dönemde köyler
boşaltılıyordu -3 milyon insan yerinden yurdundan edildi- bugün
ilçeler, şehirler boşaltılıyor ve şu anda Cizrede,
Silopide, Dargeçitte, Surda, Nusaybinde yüz binlerce insan ölüm tehdidi
altında hayatını devam ettirmek zorunda.
Biz sokağa çıkma yasaklarına
karşı her türlü hukuki mekanizmayı kullanıyoruz, kullanmaya
da devam edeceğiz. Hem siyasi hem hukuki mekanizmaları -demokratik
siyaset alanında- ve demokratik tepkilerimizi her fırsatta tabii ki
ifade etmeye devam edeceğiz.
Anayasa Mahkemesine gittik. Anayasa Mahkemesindeki
üyeler, gerçekten hukukçu iseler, gerçekten bu Anayasaya sadakatle
bağlı iseler, gerçekten kararların, işlemlerin ve
kanunların Anayasaya uygunluğunu denetliyorlarsa sokağa
çıkma yasaklarını derhâl kanunsuz ilan etmelidir ve
durdurmalıdır. Ama Anayasa Mahkemesi bunu yapmasa da tabii ki bu
iş burada bitmeyecek. Bu iş, uluslararası mekanizmalara,
Birleşmiş Milletlere, Uluslararası Ceza Mahkemesine kadar
tarafımızca taşınacaktır. Bu Hükûmet, şu anda,
sistematik, kararlı ve istikrarlı bir şekilde
insanlığa karşı suç işlemeye devam ediyor; çocuk
öldürüyor, kadın öldürüyor, genç öldürüyor, yaşlı öldürüyor ve
bunlar insanlığa karşı suçtur.
NECİP KALKAN (İzmir) Aynaya bak, aynaya!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Eğer, bu Hükûmet, bu uygulamalara bir an önce son verip çözüm sürecine,
gerçekten toplumsal barışın tesisine geri dönmezse bunun
hesabını kendisi verecek. Sadece tazminat ödemekle vermeyecek, gidip
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde o tazminatların
miktarını düşürmek için bilumum yasal değişikliklerle
de kapatamayacak. Sanık sandalyesinde bu verdiğimiz canların
hesabını tek tek verecek, bu kadar ucuz kurtulamayacak.
Bugün, eskiden insan hakları ihlallerini
hükûmetler 90lı yıllarda reddediyordu. Şimdi Biz
yapmadık. diyorlar. İhlallerin olduğunu, insanlığa
karşı suçlar işlendiğini, dünyanın gözü önünde her gün
yapmaya devam ettikleri hâlde, sadece Bunlar olmadı. değil, Biz
yapmadık. diyorlar. Artık neredeyse canlı yayınlarda
insanlar katlediliyor ve bunların failleri dosyalarda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Beştaş,
konuşmanızı tamamlamanız için size ek süre veriyorum.
Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Neredeyse onlarca kameranın önünde işlenen cinayetler, yalan
yanlış, sahte bilgi ve belgelerle, tanıklıklarla
soruşturmalar kapatılıyor ama hakikat inatçıdır, bunu
asla kapatamazlar. Biz bunun peşini, bunun hesabını sormayı
bir an için bırakmayacağız. Bugün halkımızla
birlikteyiz. Yarın da halkımıza reva görülen bu uygulamalara
karşı, emin olun, bu Hükûmet üyeleri ve siz değerli
milletvekilleri, daha geç olmadan sesinizi yükseltin. Şu anda
insanlığa karşı suçlar işlenmeye devam ediliyor.
Hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Beştaş.
Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Konuşmacı beyaz Torosları davet eden Başbakan
şeklinde bir ifade kullanmıştır. Bu, açıkça, hakikati
tahriptir ve bizim Genel Başkanımıza,
Başbakanımıza bir hakarettir aynı zamanda. Bu çerçevede söz
talep ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bostancı, 69uncu
maddeye göre Hükûmete bir sataşma vardır, doğrudur.
ALİCAN ÖNLÜ (Tunceli) Doğru
söylüyorsunuz, o Toros değil, yanlış oldu, Ranger.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ranger,
Ranger.
BAŞKAN Eğer Hükûmet söz talep ederse ben
Hükûmete söz vermeye hazırım.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Efendim, grup
adına.
BAŞKAN Hükûmete bir sataşma var burada.
Ben konuşmayı dikkatle dinledim, Sayın Başbakan beyaz
Torosları davet etmiştir. dedi. Evet, doğru, 69uncu maddeye
göre bir söz hakkı doğuyor. Sataşma doğrudan Hükûmetedir.
Hükûmet eğer söz talep ederse burada söz vermeye hazırım
efendim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Sayın Başkanım, Başbakandır, aynı zamanda
grubumuzun Genel Başkanıdır ve burada gerçeğin tahrip
edildiği kesim AK PARTİdir. AK PARTİyi sembolize eden Genel
Başkandır. O çerçevede, lütfen 69a göre
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
Sayın Bostancı açıklamasını daha genişletti.
Size sataşma nedeniyle iki dakika söz
veriyorum.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
Sayın Bostancı Türkiyeye yapılan sataşmaya da cevap
versin.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) 4 Kabine
üyesi var; onlar çıkıp konuşamıyor mu?
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Kürsüden, sadece
Başbakana değil Türkiyeye, Türkiye Cumhuriyetine, Anayasamıza
yapılan sataşmalara da cevap vermesini hem Hükûmetten hem iktidar
partisinden bekliyorum efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın HDP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında
AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; insanlar sözleri, olup
bitenleri, görüntüleri, gerçeklikleri tahrip ettiklerinde sonuçta kendileri
için de yalan bir dünya kurarlar. Doğuda yaşananlar da böyledir.
Tıpkı Sayın Genel Başkanımızın sözünün
tahrip edildiği gibi doğudaki gerçeklik de tahrip edilmekte,
başka amaçların aracı olarak kullanılmaya
çalışılmaktadır. Sayın Genel
Başkanımızın hiçbir yerde, hiçbir şekilde beyaz
Torosları davet eden bir sözü, bir beyanı yoktur. Söylediğinin
ne olduğunu biliyor olmanız lazım. Beyaz Toroslar, 90lı
yıllar, o dönemlerin acılarına dikkat çekmek ve bunlara son
veren AK PARTİye işaret etmektir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu ülkede 90lı yılların da
acısına son veren, bu acıların bitmesi için 2013te her
şeye rağmen, o karanlık entrikalara, terör örgütünün kirli
oyunlarına rağmen bu ülkede Kürt meselesinin çözümü için elini
değil gövdesini taşın altına koyan iradedir AK PARTİ.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) İnsan AK
PARTİye laf söylerken 9 kere düşünmeli, düşünmeli.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Diyarbakır Jandarma Komutanı kimdir; bir onu söyle bakayım.
Diyarbakır Jandarma Komutanı kimdir? O beyaz Torosları oraya
götürendir.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Eğer
bugün bu olaylar yaşanıyorsa bu olayların tek müsebbibi
vardır PKK terör örgütü. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Siz barış istiyorsanız, bu ülkede Türk-Kürt
kardeşliğini istiyorsanız sesinizi yükseltmeniz gereken, o
hendekleri açan, halkı kendisine siper eden ve güvenlik güçlerine
karşı halkı kalkan gibi kullanmaya çalışan, PR
görevini de kimilerine bırakan terör örgütüdür.
Saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
Şimdi, öneri hakkında
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, sayın hatip konuşması
sırasında açık bir şekilde grubumuza sataşmada
bulundu.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) PKKya dedi, HDPye demedi, PKKya dedi.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Gerçekleri yanlış yansıtarak, hakikatleri ters yüz ederek bir
yalan dünyası kurduğumuzdan bahsetti.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) PKK mısınız, söyleyin yani.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) İç
Tüzük 69a göre sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Baluken, şimdi ben
Sayın Bostancıyı dikkatle dinledim. Bir sataşma nedeniyle
söz aldı ve kendileri cevap verdiler. Ben orada bir sataşma unsuru
görmedim. Yani her
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, beni bir dinlerseniz
BAŞKAN Bir saniye izin verir misiniz efendim?
Şimdi, her siyasal eleştiriyi sataşma
olarak alırsak bu bizi doğru bir yere götürmez çünkü herkes o zaman
söz alacaktır, konuşacaktır ama
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, ben derdimi ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, daha geniş bir
açıklama yaparsanız ben dinleyeyim sizi Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Şimdi, siyasi eleştiri kapsamındaki parti görüşlerini tabii
ki kürsüden ifade edebilir. Ancak bir siyasi parti grubunu gerçekleri ters yüz
etmekle suçlamak, hakikati çarpıtmakla suçlamak açık bir
sataşmadır.
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Meral Danış Beştaş
BAŞKAN Sayın Beştaş, yeni bir
sataşmaya meydan vermemek üzere size iki dakika söz veriyorum.
Buyurun efendim.
4.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Değerli milletvekilleri, Sayın Başkan; tekrar hepinizi selamlıyorum.
Biz bir yalan dünyasında yaşamıyoruz,
biz hakikatin içinden geliyoruz, Cizreden, Silopiden, Diyarbakırdan,
Nusaybinden; morglardan, hastanelerden. Gerçekten insanların
acılarına ortak olan yerlerde, onlarla birlikte o havayı
soluyoruz. Bunu bize söyleyenler Cizreye, Nusaybine, Silopiye ya da en son,
polis kurşunuyla öldürülen ya da başka bir şekilde
yaşamını yitiren kimin cenazesine gittiler?
NURSEL REYHANLIOĞLU (Kahramanmaraş)
Polis cenazesine gitti.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Hangi
otopsi raporunu incelediler? Hangi soruşturma dosyasını
gerçekten titiz bir şekilde, objektif ve adalet duygusuyla incelediler,
bunu sormak istiyoruz. Biz yalan dünya içinde kimlerin kendilerine nasıl
bir kurguyla yaşam sürdüğünü çok iyi biliyoruz. Basın-yayın
organlarının noktası ve virgülüne kadar aynı olayları
nasıl bütün Türkiye ve dünyaya servis ettiğini acı acı
izliyoruz zaten, bunların farkındayız. Başbakan Vanda
beyaz Torosları davet etti. Beyaz Toroslar gelmesin diye bize oy
vereceksiniz. dedi.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Ne alakası var.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) O bir
tehditti, o bir tehditti. Sadece davet etmedi ve şu anda beyaz Rangerlar,
siyah Rangerlar maalesef beyaz Torosları aratmıyor. Ben dün ziyaret
ettiğim 2 gencin adını verdim, hâlâ Dicle Üniversitesi Tıp
Fakültesinde yatıyorlar: Süleyman Okçu, Reşit Özmen. Bunların
ifadesini dinledim ben. O nedenle beyaz Ranger, iri yarı ve sakallı
tarifinde bulundum. Ben başkaları gibi ezbere konuşmuyorum.
Şu anda Beyaz Toroslarla tehdit etmedik diyenler Mardin Jandarma Bölge
Komutanıyken 90lı yıllarda onlarca faili meçhulden
yargılanan Musa Çitili beraat ettirip sonra Diyarbakır Bölge
Jandarma Komutanı yapan iktidar buna nasıl bir cevap verecek?
90larla hesaplaşma adı altında 90lı yıllardaki
suçları örtmeye devam ediyor ve aynı sanıkları, failleri
bugün beraat ettirerek yeni suçlara da imza atıyor. Buna da
yanıtlarını bekliyoruz. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Beştaş.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bir kez daha
ifade ediyorum ki, Sayın Genel Başkanın beyaz Torosları
davet etme şeklinde bir beyanı yoktur.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Üstelik
Başbakan sıfatıyla.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Vardır.
LEVENT GÖK (Ankara) Vardır efendim, olur mu.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) İnatla ve
ısrarla gerçekliği bu şekilde tahrip etmek yalan dünyanın
bir karinesidir.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Yani bütün Türkiye biliyor olup olmadığını. Van
meydanında söyledi.
BAŞKAN Tutanaklara geçmiştir
Sayın Başkan.
Teşekkür ediyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Değerli arkadaşlar
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, tutanaklara geçmesi açısından ifade ediyorum:
Beyaz Toros davetini ve tehdidini bütün Türkiye kamuoyu biliyor. Van
meydanında açık bir şekilde Sayın Başbakan dile
getirmiştir. Şu anda dönem, beyaz Toros döneminden siyah Ranger
dönemi aşamasına geçmiştir. Siyah Rangerlar girdiği her
sokakta infazla, cenazeyle, katliamla çıkıyor.
BAŞKAN Tutanaklara geçmiştir
Sayın Baluken.
Teşekkür ediyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Bir cümle, izin verir
misiniz efendim?
BAŞKAN Buyurun Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Ben Sayın Naci
Bostancıyı hayretle dinledim ve hemen İnternetten Sayın Başbakanın
konuşmasına baktım. Sayın Başbakan, Van, Tuşba
ilçesi
AKP iktidardan indirilirse buralarda terör çeteleri dolaşacak,
eskiden olduğu gibi beyaz Toroslar dolaşacak, şeklinde bir sözü
söylemiştir.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Evet,
söyledi.
LEVENT GÖK (Ankara) İtiraf ediyor
efendim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Ne var
bunda?
BAŞKAN Sayın Gök, teşekkür
ediyorum, tutanaklara geçmiştir.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
B) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 9/12/2015 tarihinde Grup Başkan
Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken tarafından, AKP
Hükûmetinin çatışmayı esas alan politikaları
sonrasında çeşitli valilikler tarafından hukuksuz bir biçimde
ilan edilen sokağa çıkma yasaklarının toplumda
yarattığı tahribatların araştırılması
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak Genel Kurulun 15 Aralık 2015 Salı günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN Şimdi, öneri hakkında
üçüncü söz, aleyhinde olmak üzere Mardin Milletvekili Sayın Orhan
Miroğluna aittir.
Sayın Miroğlu, buyurun.
Süreniz on dakikadır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ORHAN MİROĞLU (Mardin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu arada, Sayın Başkan size de
görevinizde yeni dönemde başarılar diliyorum.
Değerli arkadaşlar, HDPnin önerisi
üzerine söz almış bulunuyorum ama bunun öncesinde bir Mardinli olarak
Aziz Hocamızın aldığı ödülü burada hatırlamak ve
Aziz Hocamızı bu vesileyle de tebrik etmek istiyorum.
Aslında Mardin ikinci bir ödül de
aldı, bugün bunu çok hatırlamadık. Mardin Artuklu Üniversitesi
Oxford Socrates Ödülünü aldı, Ahmet Ağırakça da yine bu ödüle
layık görüldü ve değerli Ahmet Hocamız, zannediyorum, bugün
düzenlenecek bir törenle bu ödülü almak için İngiltereye hareket etti.
Değerli arkadaşlar, benim Meclis huzurunda
ilk konuşmam ve tabii ki bölgede son derece vahim olaylar
yaşanıyor ama hem HDP sözcülerinin hem Cumhuriyet Halk Partisi
sözcülerinin burada bir durum tespiti bile yapmamıza izin vermeyecek, bunu
kolaylaştırmayacak ama tam tersine meseleyi ihlaller zeminine çekip
-bu ihlallerden kimler sorumlu tabii ki bunu da konuşacağız- bu
kadar önemli bir süreçte, 100 bin insanın bölgeyi terk ettiği,
ekonomik hayatın durduğu
Evet, arkadaşlarımız
haklı olarak beyaz Toroslara itiraz ediyorlar ama Başbakanımızın
söylediği de açıktı aslında, Türkiye beyaz Toroslar dönemine
dönmesin. gibi bir anlamı vardı o konuşmanın ve herhâlde
vicdan sahibi herkes bu ülkede beyaz Toroslara geri dönmeyi isteyecek
insanların belki en sonuncusunun Ahmet Davutoğlu olduğunu bilir.
(AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Lütfen, biraz vicdanla konuşalım, vicdanla hareket edelim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Siyah
Rangerlardan haberin vardır herhâlde değil mi, siyah Rangerlardan?
ORHAN MİROĞLU (Devamla) Evet, benim
Evet, sizin de motosikletli katillerden haberiniz var mı, motosikletli
katillerden haberiniz var mı? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Van) Bunu
açıklayın o zaman, bunu açıklayın!
ORHAN MİROĞLU (Devamla) Nusaybinde
Medeni Konakı beyaz Toroslar öldürmedi, evet, Nusaybinde Medeni
Konakı YDG-H üyesi 2 tetikçi öldürdü, bunu da siz çok iyi biliyorsunuz.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu tetikçilerden biri
şimdi içeride. Böyle fotoğraflarla gelirsek burada çok huzursuz
olursunuz. O fotoğrafları bize göstermeyin.
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) Allah Allah,
kime gösterelim?
ORHAN MİROĞLU (Devamla) Siz o
fotoğraflardaki acılara saygılı davranın her
şeyden önce. Saygınız olsa halkınızın 100 bininin
göç etmek zorunda kaldığı bir dönemde gelip hendeklerden,
roketatarlardan, oradaki silahlı insanlardan tek kelime söz etmeden sadece
ihlaller üzerinden bir polemik yaratmazdınız değerli
arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, evet, geçmişi bütün yönleriyle
araştıralım, hakikatleri araştıralım. Peki,
nasıl araştıracağız bu hakikatleri, nasıl araştıracağız?
Yani, devrimci halk savaşı stratejisi gereği kazılan
kilometrelerce tüneli görmeden mi tartışacağız, görmeden mi
yani bu teklifleri kabul edip araştırma komisyonları kuracağız?
Bu teklifte buna dair hiçbir şey yok. Evet, yani bir inkâr politikasıdır
gidiyor. Bu inkâr politikasını görmeden AK PARTİ Grubu olarak
bizim bu tekliflere açık hâle gelmemiz asla mümkün değildir. Hiçbir
şekilde gerçeği araştırmaktan kaçmıyoruz. Gerçeği
sonsuza kadar araştıralım ve eğer Türkiye
Burada
Sayın Mithat Sancar çok iyi biliyor, geçmişle yüzleşme
konusundaki değerli katkıları, değerli
kitaplarını buradan hatırlayarak söylemek isterim. Türkiye
eğer son on beş yılda geçmişle yüzleşmişse; Dersimle,
Diyarbakır Cezaeviyle, faili meçhullerle yüzleşmişse bunun
yegâne, yegâne mimarı, evet, AK PARTİ Hükûmetidir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) Hangisiyle?
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Van) Hangisiyle ya,
hangisiyle?
ORHAN MİROĞLU (Devamla) Hayır, bir
dakika susun, bir dakika susun!
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Van) Yapma ya, yapma ya!
ORHAN MİROĞLU (Devamla) Bir dakika
susun!
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Van) Yapma ya!
ORHAN MİROĞLU (Devamla) Hayır, öyle
değil, öyle değil arkadaşlar, bir dakika, bir dakika durun! (HDP
sıralarından gürültüler) Ya, bir dakika dinleyin. Bakın, ben
sizi dinliyorum hep, yapmayın.
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Van) Musa Anterle
yüzleştiniz mi?
NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) Musa Anteri
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
sayın hatibi dinleyelim.
ORHAN MİROĞLU (Devamla) Musa Anterin
katilini yakalattığımız zaman hiçbiriniz o duruşma
salonunda yoktunuz. Musa Anterin adını bile anmaya
hakkınız yok. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Musa Anterin katilini 2 gazeteci ve ben tutuklattık,
biz yakalattık, bunu çok iyi biliyorsunuz ama sizin yönettiğiniz bir
şehirde Musa Anterin katil zanlısı mahkemede
savcılığa çıktığında hiçbir belediye
başkanınız, hiçbir milletvekiliniz yoktu. (HDP
sıralarından gürültüler)
NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) Ben
oradaydım.
ORHAN MİROĞLU (Devamla)
Bırakın şimdi, bırakın. O davalara gireceğiz
tabii ki, geçmişimizle yüzleşeceğiz ama hakikatleri
çarpıtmayın.
NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) Ne söyledi, en
son ne söylemiş?
ORHAN MİROĞLU (Devamla) Bakın,
şurada bir şey söylüyorsunuz.
NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) En iyi Kürt,
ölü Kürttür.
ORHAN MİROĞLU (Devamla) Bir dakika,
dinleyin. Dinleyin canım, dinleyin yani böyle laf atarak olmaz bu
işler. Dört yıl burada birlikte çalışacağız.
NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) Niye bize
bakarak konuşuyorsun o zaman? Oraya bak, oraya.
ORHAN MİROĞLU (Devamla) Bakın, Kürt
meselesi üzerindeki bütün makul önerilerinizi en başta ben
savunacağım, bunu size söz veriyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Hiç
ihtiyacımız yok.
ORHAN MİROĞLU (Devamla) Yani, vücut
şeyimi etkiliyor arkadaşlar, sürekli söz
NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) Bize bakma.
ORHAN MİROĞLU (Devamla) Gelin bir araya,
konuşalım bunları, Meclis platformu dışında
konuşalım.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sen
buraya bakarak konuşuyorsun.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, lütfen
sükûnet içinde sayın hatibi dinleyelim.
ORHAN MİROĞLU (Devamla) Bakın
arkadaşlar, lütfen
NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) Makul Kürt!
ORHAN MİROĞLU (Devamla) Makul Kürtüm,
benim makul Kürtlüğümü senin ömrün öğrenmeye yetmez, anladın
mı? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ya, böyle
konuşma. Ben makul Kürtüm ama senin ne Kürtü olduğunu bilmiyorum.
(HDP sıralarından gürültüler) Bu sıralarda tanıdığım
3-5 kişi var, bunun dışında hiç kimseyi bilmiyorum,
tanımıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) Makul Kürtün (×) ilinde şu anda sokağa
çıkma yasağı var.
ORHAN MİROĞLU (Devamla) Bırak ya,
bırak Allah aşkına.
BAŞKAN Sayın Miroğlu, lütfen Genel
Kurula hitap edin.
ORHAN MİROĞLU (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bakın, sokağa çıkma yasağını hiç
kimse savunmaz. Sokağa çıkma yasağını hangi
koşulların oluşturduğuna bakmak lazım. Nereden
çıktı sokağa çıkma yasağı? Bu Hükûmetin özel bir
merakı mı var, Cizrede, Silopide sokağa çıkma
yasağı ilan etsin?
NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) İki buçuk
yılda niye bir şey olmadı?
ORHAN MİROĞLU (Devamla) Sokağa
çıkma yasağı, sizin desteklediğiniz, tolere ettiğiniz,
bütün çabanızla yanında durduğunuz devrimci halk
savaşı stratejisinin bir sonucudur. Bu strateji, Türkiye'de
demokratik zemini zehirliyor. Bu stratejiye karşı, bir Hükûmetin, bir
devletin alabileceği yegâne tedbir, evet, silahlı gruplarla
işgal edilmiş ilçelerini, şehirlerini hükümranlık
haklarını hatırlayarak savunmaktır. Bu, çok net bir
şeydir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bu metin, bu gerekçe
üstünde konuşulmaya bile gerek olmayan bir gerekçedir. Yani Hükûmet sanki
durup dururken, doğu, güneydoğuda bir savaş ortamı
Bu,
Kandilin fikridir, bu, bu arkadaşlarımızın fikri değil.
(AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Bu
arkadaşlarımız zaten düşünsel olarak şimdi aynı
şeyi düşünmüyorlar, bunu da çok iyi biliyoruz. Her kafadan bir ses
çıkmaktadır, Sayın Yüksekdağ başka söylemekte,
Selahattin Bey başka söylemektedir. Bu kafa
karışıklığıyla biz doğu, güneydoğudaki
süreçten -AK PARTİyi destekleyen politikalar veya desteklemeyen
politikalar bakımından söylüyorum- çıkamayız. Buradaki
insanların acısı hepimizin acısıdır. Burada,
asker olsun polis olsun, orada doğup büyümüş ama her nasılsa bir
şekilde kendini elinde silahla hendeklerin başında bulmuş
insanların da hayatının sorumlusu evet bu ülkedir. Bu
insanların hayatının korunması da elbette ki siyasetin
görevidir, Hükûmetin görevidir ama Hükûmet bu görevlerini ifa ederken siz
Kandilin stratejik tercihlerini getirip bu halkın önüne koyarsanız
buradan bir şey çıkmaz. Şunu söylüyor
arkadaşlarımız, Süreyya Bey yok burada, geçen hafta
açıkladı, diyor ki: Böyle bir şey olacak ki bu Hükûmet Abdullah
Öcalana mecbur edilecek. Bu mudur acaba? Hendekler bunun için mi
kazılıyor? Mecburiyet nedir? Bir mecburiyetle Türkiye Cumhuriyetini
bir şeye davet edebileceğini düşünmek nasıl bir siyasi
körlüktür, nasıl bir siyasi çıkmazdır? Bunu herkesin
düşünmesi lazım.
Bir başkası şunu söylüyor, diyor ki:
E, canım, biz bu durumu görmezden gelelim, bu bir sonuçtur, sebep
değildir. Hayır. PKK, evet bir sonuçtur. Neyin sonucudur? Şeyh
Said İsyanının sonucudur, evet, Dersimin sonucudur,
Diyarbakır Cezaevinin sonucudur ama bu tarih geride kaldı. Hendekler
kazılarak, şehirler işgal edilerek bu da sonuçtur diyemeyiz. Bu
bir sebeptir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu
sebeptir ve bu sebebi doğru teşhis etmek zorundayız.
Değerli
arkadaşlarımızın çok kıymetli bir misyonu var, bu
misyona hayatım boyunca saygı duydum, her zaman da
duyacağım ama bu arkadaşlarıma da şunu tavsiye
ediyorum: Lütfen, Kürt halkının gördüğü acıları
sırf PKK yüzünü Türkiyeye değil, Orta Doğudaki birtakım
yeni jeopolitik meselelere döndüğü için kendi demokratik
konumunuzu, siyasi zemininizi bu stratejiye feda etmeyin. Bunun ne size ne
HDPye ne de Kürt halkına, Türk halkına bir faydası yok. Bugün
binlerce insan göçün yollarına düştü. Neden? 90lı yıllarda
mıyız biz? JİTEMin elemanları gidip köylüleri tehdit edip
Hadi çıkın köyünüzden mi diyor? Asla böyle bir durum yok. Asla
böyle bir durum yok. Herkes biliyor ki köye dönüşler bu Hükûmet
zamanında oldu.
Burada Değerli Meral Hanım
çok iyi biliyor, bu konuda ödenen maddi-manevi tazminatlarla
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ORHAN MİROĞLU (Devamla) -
...bir bölge ekonomik olarak neredeyse ihya edildi. Avukatlarınız
dahi
BAŞKAN Sayın Miroğlu,
konuşmanızı tamamlamanız için ek süre veriyorum.
ORHAN MİROĞLU (Devamla)
Peki efendim.
Son olarak şunu söylemek isterim:
Biz, evet, komisyonlar kurarak, başka ihtisas komisyonlarında bu
meseleleri gündeme getirerek Türkiyenin bu netameli tarihiyle yüzleşmeye
ve hesaplaşmaya hazırız ama bu hesaplaşmayı PKKnin
gözlüklerini gözümüze takarak yapamayız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu yüzden de bu gerekçesi olmayan
teklife hayır diyoruz ama yüzleşmeye ve hesaplaşmaya Evet,
sonuna kadar varız. diyoruz AK PARTİ Hükûmeti olarak. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Miroğlu.
Sayın Miroğlunun
konuşmasının üçüncü konuşma olduğunu ifade
etmiştim. İkinci konuşmayı yaptılar kendileri.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Hatip konuşması sırasında defaatle grubumuza
sataşmalarda bulundu. Aslında birden fazla milletvekilimize bu
anlamda söz hakkı doğdu. HDPnin vermiş olduğu önergede
sorunun gerçek nedeniyle ilgili tek bir tespitin olmadığını
ve işte, hak ihlalleri üzerinden buraya getirildiğini ifade etmekten
başladı, eş başkanlarımızın kafa
karışıklığından, farklı farklı
açıklamalar yapmasından çıktı. Müsaade ederseniz
sataşmadan söz istiyorum ve birden fazla söz hakkı talebimiz var
çünkü defaatle sataşmada bulundu.
BAŞKAN Siz şimdi,
Sayın Baluken, gruba
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) O zaman şöyle ifade edeyim Sayın Başkan
BAŞKAN Halkların Demokratik
Partisi Grubuna yönelik bir sataşmadan dolayı
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Evet, bir, grubumuza yönelik bir sataşma var, bir de
şahsımı kastederek, burada yapmış olduğumuz
konuşmalarda Hendeğin sebep değil, sonuç olduğunu ifade
edenler. dedi, onu ben kullanmıştım. Dolayısıyla, o ibareden
dolayı şahsıma sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Baluken, size sataşmadan
dolayı söz vereceğim ama süremiz teamülen iki dakikadır
biliyorsunuz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Evet.
Yani grubumuz adına Sayın Mithat Sancar;
benim kullandığım cümle için de, müsaade ederseniz, ben
konuşacağım.
BAŞKAN Ha, şahsınıza yönelik sataşmadan
dolayı siz şahıs olarak söz istiyorsunuz ama grup adına
Sayın Mithat Sancarı söylüyorsunuz, peki.
Sayın Mithat Sancar, buyurun efendim.
İki dakika söz veriyorum.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
5.- Mardin Milletvekili Mithat Sancarın, Mardin
Milletvekili Orhan Miroğlunun HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
MİTHAT SANCAR (Mardin) Sayın
Başkan, tekrar, hayırlı olsun göreviniz.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MİTHAT SANCAR (Devamla) Değerli
milletvekilleri, sebepleri ve sonuçları doğru bir şekilde
koymazsak çözüm üretmemiz mümkün değil. Çözüm süreci vardı ve çözüm
süreciyle bir büyük barışa ulaşmak gibi bir umudumuz vardı.
O sürecin pek çok aşamasında yer almış bir arkadaşınızım.
Akil insanlar heyetinde, şimdi Sayın
Cumhurbaşkanlığı makamında oturan o zaman
Başbakan olan Sayın Erdoğana, şimdiki Başbakan
Sayın Davutoğluna sunduğumuz öneriler vardır. Miroğlu,
benim, geçmişle hesaplaşmayla ilgili çalışmalarıma
değindi. Ben teşekkür ederim ama bu çalışmaların
gereğini yapmak üzere Sayın Davutoğluna, geçen yılın
kasım ayında, somut öneri sunduk. Gelin, 90ları
araştıracak bir hakikat komisyonu -adına ne derseniz deyin-
kurun. Arzu ederseniz akademisyen olarak ben bütün yükünü üstlenirim dedim,
kayıtlardadır, izleme kurulu oluşturun. Bu önerilerimizin
hepsini sunduk. Eğer bunları yapmazsanız çözüm süreci
başarısızlığa uğrar dedik. Tamamı
kayıtlarda ve raporlardadır. Hiçbir kurumsal düzenlemeye
yanaşılmadı. Eğer bunlar yapılmazsa, bu öneriler
dikkate alınmazsa
Mesela hakikat komisyonu kurulmazsa bu ihlallerin,
çatışmaların kaynaklarını bulamayız ve bu süreci
de başarıyla yürütemeyiz dedik. Eğer çökerse süreç savaşa
çok şiddetli geri dönülür, dünya tecrübeleri bunu söylüyor dedik. Gelin,
bunun önünü alalım, önleyelim dedik.
Şimdi, keşke o zaman bu sözler
dinlenseydi, şu an savaşın acılarını
yaşamıyor ve konuşmuyor olaydık. Ama asıl sorumluluk
Hükûmetteydi ve Hükûmet o sürecin gereklerini yerine getirmedi.
Bunu hatırlatmak için tekrar söz aldım.
Çok teşekkür ederim, saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Sancar.
Sayın Baluken, size de sataşma nedeniyle,
69uncu maddeye göre iki dakika süre veriyorum.
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
Buyurun.
6.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
Mardin Milletvekili Orhan Miroğlunun HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Burada gerçekten rasyonel bir akılla bu
işin içerisinden bir çıkış arıyoruz, öyle olması
gerekir. Öyle olduğu için de bu sokağa çıkma yasaklarıyla
ilgili Meclis bir araştırma komisyonu kursun. Gitsin, yerinde, bu
hendeklerin sebep mi, sonuç mu olduğunu araştırmaktan tutun da
katledilen sivillerin durumuna kadar, tahrip edilen kültürel inanç
değerlerine kadar her şeyi araştırsın diyoruz. Madem
söylediklerinize bu kadar güveniyorsanız, gelin, bu araştırma
önergesine onay verin, hep birlikte gidelim Nusaybine, Sura, Silopiye,
Cizreye bu durumu araştırıp gelip burada tüm Türkiye kamuoyuna
açıklayalım.
Bakın, bu hendekler meselesini
İçişleri Bakanınıza sorun, o kendisi çok iyi biliyor. Daha
önce Cizrede hendekler kazıldığı zaman bizim
İmralı-Ankara-Kandil hattında yapmış olduğumuz
toplantılar neticesinde devlet, bir, Cizreli gençleri
katletmeyeceğini söyledi; iki, mahalledeki her evi basıp o evlerdeki
gençleri tutuklamayacağını söyledi, bir gün içerisinde o
hendekler çözüldü. Ama şu anda bilinçli olarak devlet ya da AKP Hükûmeti
buna gelmiyor, bu kadar nettir.
Parlamentoyu işlevsiz
bırakmışsın, çözüm masasını devirmişsin, 5
Nisandan itibaren Sayın Öcalan üzerinde tecrit
uygulamışsın, acımasız bir darbe ve savaş
konseptini sahaya sürmüşsün
Gençler, halk senin bu konseptinden
dolayı kendi can güvenliklerinin olmadığını
söylüyorlar. Biz onlara gittiğimizde Siz bize Cizrede söz verdiniz, 6
arkadaşımız sokak ortasında katledildi. diyorlar, Bütün
Cizreli gençler tutuklandı. diyorlar. Bunu görmek lazım. Bunun
çözümüyle ilgili tek yöntem diyalogdur, daha önce denenmiş olan yöntemleri
tekrar devreye koymaktır. Bunu görmediğimiz sürece, burada, böyle,
kayıkçı yarışıyla hiçbir yere varamayız.
O hendek başlarını tutan gençlerin
tamamının babaları
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) -
90lı
yıllarda faili meçhul cinayetlerde katledildiler. Şimdi de
kendilerini saldırı altında hissediyorlar. Bizim can
güvenliğimizi demokratik siyaset olarak temin edebiliyor musunuz? diye
soruyorlar. Verecek bir yanıtımız yok.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Biz ederiz, sen hiç merak etme.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Verecek bir
yanıtımız yok. Bunu düşünmeniz lazım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
B) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 9/12/2015 tarihinde Grup Başkan
Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken tarafından, AKP
Hükûmetinin çatışmayı esas alan politikaları sonrasında
çeşitli valilikler tarafından hukuksuz bir biçimde ilan edilen
sokağa çıkma yasaklarının toplumda yarattığı
tahribatların araştırılması amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak
Genel Kurulun 15 Aralık 2015 Salı günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneri hakkında üçüncü söz,
lehinde olmak üzere, Ankara Milletvekili Sayın Levent Göke aittir.
Buyurun Sayın Gök. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum. Yine, bugün Diyarbakırda, az önce ifade ettik, 2 şehidimize
Allahtan rahmet diledik ama sayının 3 olduğunu üzülerek
öğrendik. Bütün hayatını kaybeden polis kardeşlerimize ve
yaralanan bütün polis kardeşlerimize hem acil şifalar hem de
başsağlığı dileklerini ifade ediyorum tüm Türk
ulusuna.
Bu arada, hayatını kaybeden tüm masum
insanlarımıza da Allahtan rahmet diliyorum.
Bugün, aslında, geldiğimiz noktayı az
önce AKP sözcüsü bir cümlesinde çok güzel özetledi. Bu iktidar başı
sıkıştığında PKK tarafından
kandırıldığını, bir müddet sonra da başka
bir olay nedeniyle cemaat tarafından, paralel yapı tarafından
kandırıldığını ifade ederken bugün gelinen
noktada, ülkenin kan gölüne döndüğü noktada sayın AKP sözcüsü
sokağa çıkma yasağını Evet, yaptık çünkü devlet
hükümranlık hakkını hatırladı. diye bir sözcük söyledi.
Değerli kardeşlerim, gerçekten işte
bu iktidarın Türkiyeyi neden yönetemeyeceğini gösteren çok veciz bir
söz. Sayın Miroğlu, sizi kutlarım. Devletin hükümranlık
hakkını hatırladığını ifade ediyor
Sayın Miroğlu.
Değerli arkadaşlarım...
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Hatırlama
değil gereği dedi.
LEVENT GÖK (Devamla) Fark etmez. İster
gereği deyin ister o deyin, bu deyin yani devletin bir şeyleri
unuttuğunu ifade ediyorsunuz. Devlet kandırılan bir devlet, AKP
iktidarı; paralel yapı kandırıyor, e geçiştirelim; PKK
kandırıyor, geçiştirelim; devlet görevlerini unuttu, onu
geçiştirelim. Ülke kan gölüne dönmüş değerli
arkadaşlarım.
Bugün konuştuğumuz konu önemli bir konu.
Biz oturduğumuz yerden bas bas bağırdık bugün. Ne oluyor
güneydoğuda? Bir göç var, insanlar ölüyor, polis ölüyor, masum insanlar
ölüyor, gelin bunu bir anlatın. Eğitime son verilmiş, temel hak
ve hürriyetler sınırlandırılıyor, sokağa
çıkma yasakları konuluyor. Bir anayasal sorun var, hukuki bir sorun
var.
Şimdi, sokağa çıkma yasağı
var değil mi? Peki sokağa çıkma yasağı hangi hâllerde
konulur değerli arkadaşlarım? Bugün Anayasa ihlal ediliyor
değerli arkadaşlar. Anayasamızın 15inci maddesi çok
açık. Soruyorum size, AKPli milletvekillerine ve sayın Hükûmet
üyelerine, Anayasanın 15inci maddesi diyor ki: Savaş, seferberlik,
sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuka
uygun olmak kaydıyla temel haklar
sınırlandırılabilir. değil mi? Ne var şimdi
bugün Türkiyede? Ne oluyor güneydoğuda? Savaş mı var,
seferberlik mi var, sıkıyönetim mi var?
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Terör var, terör.
LEVENT GÖK (Devamla) Ne var? Olağanüstü
hâller var. Ne var?
Peki, bunların varlığını
kabul ediyorsanız, bu yasakların konmasının yegâne
merciinin neresi olduğunun farkında mısınız?
Değerli arkadaşlarım, bütün bunlar Türkiye Büyük Millet
Meclisinin onayı olmadan uygulanamaz. Biliyor musunuz bunları?
Sizlere söyleyen yok. Bakanlarınıza söylüyoruz, Anayasaya
aykırı davranıyorsunuz. Meclisin bilgisi olmadan, onayı
olmadan, izni olmadan Türkiyede sıkıyönetim ilan edilemez,
olağanüstü hâl ilan edilemez, sokak yasakları konulamaz değerli
arkadaşlarım. Sizler bundan bihabersiniz.
Türkiyede tam şu anda, bakın değerli
arkadaşlarım, tam vahim bir tablo, şu kırmızı
tablolar, tam yedi ilimizde, ülkemizin doğu ve güneydoğusu
yangın yerine
Sokağa çıkma yasakları var. Neden oluyor
bunlar? Bunlar sizin ikircikli tutumlarınızdan oluyor. Siz ülkeyi
yönetemiyorsunuz, ülkeyi yönetemiyorsunuz, halkı kandırmaya
çalışıyorsunuz, tam 17 ilçemizde 50 kez uygulanan bir
sokağa çıkma yasağı var. 1 milyon 300 bin kişi bu
sokağa çıkma yasağından etkileniyor. Hastası var,
eğitimine gidemeyen var ama bir yandan da ne var? Bir yandan da,
geçtiğimiz hafta cami yandı, cami yangınını
seyrettiniz, değil mi? İktidar, Türkiye'de güya dinî konularda güçlü
olduğunu ifade ediyor. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa bir caminin
naklen yayını televizyonlardan izlenmiştir ve bu iktidar
müdahale edememiştir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Camiyi
yakanları niye kınamıyorsun?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Müdahaleyi engellemiştir, itfaiyeyi engellemiştir.
LEVENT GÖK (Devamla) Ve yangının
söndürülmesini becerememişlerdir, itfaiye oraya girememiştir.
Cumhuriyet tarihinde ilk defa, herkesin gözü önünde bir cami
yanmıştır, beş yüz yıllık, altı yüz
yıllık bir tarihî cami yanmıştır.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Camiyi
yakanları niye suçlamıyorsun?
LEVENT GÖK (Devamla) Bu ayıp size yeter
değerli arkadaşlarım. Siz camiyi koruyamadınız,
insanlarımızı nasıl koruyacaksınız orada?
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Beş
dakika oldu PKKya laf söylemedin. Sayın Gök, bir de PKKya laf söylesen.
LEVENT GÖK (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, şimdi, bakın, bu tabloda, bu iktidar 7
Hazirandan önce ne yapıyor biliyor musunuz? Çözüm süreci diye bir süreç
yürütüyordu. 7 Hazirandan önceki billboardları söylüyorum. Şimdi,
diyorsunuz ya Her şeyi devirdik, buzdolabına kaldırdık.
Ama bu AKPnin seçim billboardudur. Ne diyor? Çözüm süreci başladı,
anaların gözyaşı dindi. AKP yapar, herkes konuşur. Öyle
mi? Bunu siz söylediniz, değil mi arkadaşlar?
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Doğru, evet.
LEVENT GÖK (Devamla) Ne oldu şimdi çözüm
süreci, neresindesiniz?
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) İhanet ettiler, ihanet.
LEVENT GÖK (Devamla) Ne yapıyorsunuz?
Kandırıldınız değil mi? Yine beceriksizlikten
dolayı.
Değerli arkadaşlarım, şimdi
Türkiye'nin dört bir yanında özel güvenlik bölgeleri var, sokağa
çıkma yasakları var. AKPnin 7 Hazirandaki seçim billboard
afişleri, ne olmuş? Olağanüstü hâl kalkmış,
baskılar bitmiş, köyünde özgürce yaşıyormuş. Kim
yaşıyormuş? Vatandaş, bırakın köyünde,
şehirlerde sokaklara çıkamıyor. Şu getirdiğiniz
manzaraya bakın. Ülkeyi yönetemeyen bu tablo içerisinde tam yüz yirmi dört
bölgede özel güvenlik bölgesi ilan ettiniz, hepsi hukuksuz, hepsi hukuksuz. Biz
bunların farkındayız, biz bunları biliyoruz. Ne zaman
biliyoruz, biliyor musunuz?
Değerli arkadaşlarım, 7 Hazirandan
sonra, bu ülkede, bir baktık, bir gün Suruçta basın toplantısı
yapan gençlerimize bir saldırı oldu, 33 gencimiz hayatını
kaybetti. Hemen arkasından Adıyamanda 1 askerimiz şehit edildi
ve Ceylânpınarda da 2 polisimiz şehit edildi. Biz Cumhuriyet
Halk Partisi olarak, 7 Hazirandan sonra hemen bu Meclisi olağanüstü
toplantıya çağırdık, Gelin kardeşim, gelin, burada terörü
konuşalım; PKK terörünü konuşalım, IŞİDin
terörünü konuşalım, DHKP-Cnin terörünü konuşalım, elinde
silah tutan ne varsa, nasıl adlandırıyorsanız onların
hepsini konuşalım. dedik, öyle değil mi arkadaşlar? Buraya
geldik. Şimdi hendekler diyorsunuz. Gelin, hendekleri
konuşalım. Hendekleri, PKKyı suçlamayan hiçbir partinin de
inandırıcılığı yoktur. Biz Cumhuriyet
Halk Partisi olarak PKK terörüne de karşıyız, IŞİDe
de karşıyız, DHKP-Cye de karşıyız. Var
mısınız? (CHP sıralarından alkışlar)
AYŞE SULA KÖSEOĞLU
(Trabzon) Biz de karşıyız.
LEVENT GÖK (Devamla)
Hendekleri kazanlara da karşıyız. Bu kadar açık ve net ilan
ediyoruz.
ALİCAN ÖNLÜ (Tunceli)
AKP terörüne de karşıyız.
LEVENT GÖK (Devamla)
Hendekleri kazarak kimse halkımızın eğitim hakkıyla,
sağlık hakkıyla, yaşam hakkıyla oynayamaz. Türkiye bir
bütündür. Gelin, bunları konuşalım dedik. Siz ne
yaptınız? Tam 29 Temmuzda, değerli arkadaşlarım,
sevgili yurttaşlarım
MEHMET UĞUR
DİLİPAK (Kahramanmaraş) Hendekleri kazana Onlar
arkadaş. dediniz, terörist diyemediniz.
LEVENT GÖK (Devamla)
bu AKP
mantığını iyi anlayın.
MEHMET UĞUR
DİLİPAK (Kahramanmaraş) Hangi mantıkla olacak?
LEVENT GÖK (Devamla) Terörü
konuşalım, PKK terörüne karşı, hendek kazan PKK terörüne
karşı, polisimizi öldüren, askerimizi öldüren PKKya karşı,
IŞİDe karşı, DHKP-Cye karşı gelin bu Mecliste
tek yumruk olalım dedik. Bütün partiler olalım, bir komisyon
kuralım, bunları araştıralım dedik. Siz ne
yaptınız? Sayısal çoğunluğunuzla reddettiniz.
Değerli
yurttaşlarım, bu AKP çoğunluğunda iktidar, 7 Hazirandan
sonra, 29 Temmuzda Türkiyede bütün partilerin birleşmesiyle
oluşturulacak teröre karşı komisyonun kurulmasını
engellemiştir. Böyle bir iktidar ve böyle bir AKPli milletvekillerisiniz
siz. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET UĞUR
DİLİPAK (Kahramanmaraş) Yüzde 60 blokunuz vardı.
LEVENT GÖK (Devamla)
Şimdi ortalık yangın yerine dönmüş, bakanlardan rica
ediyoruz: Yerinizden lütfen kalkın, ne olduğunu anlatın diyoruz.
Türkiyede göç var arkadaşlar. Binlerce kişi göç ediyor.
MEHMET
UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) Yüzde 60 blokunuz vardı
Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Devamla) - Millî
Eğitim okulları tatil etmiş, birçok asker sevkiyatı oluyor,
doğuda askerlerimiz şehit oluyor, polisimiz şehit oluyor.
İşte bugün de 3 polisimiz şehit oldu.
NURSEL REYHANLIOĞLU
(Kahramanmaraş) Kim yaptı?
LEVENT GÖK (Devamla) -
Bunları konuşun, Türkiye bunları konuşsun, Türkiyenin
yakıcı gündemi bu diyoruz, bakanların ruhu bile duymuyor. Oradan
bir tane kabadayı üzerimize yürümeye kalkıyor. Bir daha o
sıralara yürüyün, haddinizi bildiririz sizin, bir daha bir yürüyün
bakayım! (AK PARTİ sıralarından gürültüler, CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET UĞUR
DİLİPAK (Kahramanmaraş) Hadi be!
LEVENT GÖK (Devamla) Biz
Türkiyenin hakkını savunuyoruz, biz Türkiyenin menfaatlerini
savunuyoruz. Niçin bir tane sayın bakan buradan kalkıp da
anlatamıyor güneydoğuda ne olduğunu? Anlatamazsınız,
siz yarattınız, siz yarattınız! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
OKTAY ÇANAK (Ordu) Aynaya
bak, aynaya!
LEVENT GÖK (Devamla) Ben
aynaya bakıyorum, şeref madalyamı görüyorum, sizin de utancınızı
görüyorum.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Utanç size
ait.
LEVENT GÖK (Devamla) - PKK kandırıyor,
cemaat kandırıyor, herkes kandırıyor ama güya
iktidardasınız.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) - Utancı
size iade ediyoruz.
LEVENT GÖK (Devamla) - Yok öyle yağma!
Türkiyeyi yangın yerine çevirdiniz. Her şeyin sorumlusu sizsiniz.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Millet seyrediyor,
millet.
LEVENT GÖK (Devamla) - Bu halkımız er ya
da geç sizlere elbette gereken dersi verecek. Bu yangın yerine dönen
Türkiyede ölen polislerimizden de askerlerimizden de biliniz sizler
sorumlusunuz; ölen bütün masum insanlarımızın ölümlerinden de
sizler sorumlusunuz çünkü ülkeyi yönetemiyorsunuz. Gelip şurada
bakanların konuşacağı bir tek dahi cümle yok. Ama sizin
tankınız olabilir, topunuz olabilir, TOMAlarınız olabilir
ama
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bizim de
Allahımız var.
LEVENT GÖK (Devamla) -
bizim de mangal gibi
yüreğimiz var. (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gök.
MEHMET TÜM (Balıkesir) Tuğrul,
tırları anlat, tırları.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, Levent Bey yaptığı konuşmada her şeyden
grubumuzu sorumlu tutmuştur.
BAŞKAN Duyamadım Sayın
Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Efendim, her
şeyden, bütün ölümlerden, bütün hayatı kaybedişlerden, bu ülkede
ne yaşandıysa onlardan grubumuzu sorumlu tuttu.
LEVENT GÖK (Ankara) Hükûmet konuşsun efendim.
Biz Hükûmeti suçluyoruz Sayın Başkan.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bu açık
bir sataşmadır, 69a göre söz talep ediyorum.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) Sayın Başkan
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
Hükûmetin bir sayın üyesi konuşuyor.
BAŞKAN Sayın Bostancı, biraz önce
de ifade ettim, her siyasal eleştiri karşısında bir
sataşma nedeniyle söz talep etmeyi doğru bulmuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) Ben grup başkan vekillerimizin
söz haklarına saygılıyım. Hükûmete bir sataşma var
burada, belki Hükûmetin söz talebi var.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) Evet.
BAŞKAN - Ben Hükûmete izninizle söz veriyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Efendim,
grubumuzu ifade ettiği için, uygun görürseniz
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Naci Bostancı
BAŞKAN - Buyurun Sayın Türkeş. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz iki dakika Sayın Türkeş.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
7.- Başbakan Yardımcısı
Yıldırım Tuğrul Türkeşin, Ankara Milletvekili Levent
Gökün HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Hükûmete sataşması nedeniyle konuşması
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) Teşekkür ederim.
MEHMET TÜM (Balıkesir) Sayın Bakan,
tırları anlat, tırları.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla) Öncelikle size hayırlı olsun diyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Türkeş, Türkmenlere silah gitti mi gitmedi mi?
MEHMET TÜM (Balıkesir) Vallahi billahi
tırları anlat önce.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla) İki dakikada onların hepsine cevap veremem.
MEHMET TÜM (Balıkesir) Ama önce
tırları anlat.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla) İzin verirseniz, şimdi şu konuya bir
cevap verelim, ondan sonra.
MEHMET TÜM (Balıkesir) Sayın Bakan, önce
tırları anlat.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla) Şimdi, her şeyden önce, bu dönemde ilk defa
kürsüye geldiğim için bu dönemin hepimize hayırlı uğurlu
olmasını diliyorum.
MEHMET TÜM (Balıkesir) Ama tırları
da unutma.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla) Şimdi, deminden beri bu önerge ve bu önerge üzerine
yapılan konuşmaları dinlerken aklıma bir Nasrettin Hoca
hikâyesi geldi. Nasrettin Hocanın
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bakanım,
fıkrayı anlatma. Türkmenlere silah gitti mi gitmedi mi?
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir)
Tırları anlat!
MEHMET TÜM (Balıkesir) Bakanım,
tırları anlat, tırları!
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla) Sayın Başkana söyleyin, süre versin, hepsini
konuşuruz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, ek süre ver Allah rızası için, 78 milyon bunu merak
ediyor!
MEHMET TÜM (Balıkesir) Beş dakika
tırları anlat!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, on dakika süre verin, on dakika Hükûmet adına
BAŞKAN Bir saniye Sayın Türkeş
Değerli milletvekilleri, Sayın Bakana ben
sataşma nedeniyle söz verdim, sataşma nedeniyle verilen sözlerde
hükûmet veya siyasi parti grupları, komisyon veya milletvekilleri
arasında herhangi bir fark yoktur. O nedenle, lütfen sükûnetle kendisini
dinleyelim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Biz
haklarımızdan feragat ediyoruz ama açıklasın, Türkmenlere
silah gitti mi gitmedi mi?
BAŞKAN - Sayın Türkeş, siz de Genel
Kurula hitap edin.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla) Süreyi tekrar başlatırsanız.
BAŞKAN Ben sürenizi baştan alıyorum
efendim.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) Tamam, çok teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, şimdi, deminden
beri yapılan konuşmaları takip edince
Nasrettin Hocanın
evine hırsız girmiş. Konu komşu gelmiş, haber de
vermiş, güvenlik güçleri de gelmiş. Eve her giren, hem komşular
hem de güvenlik güçleri Hoca, bu cam açık bırakılır
mı, bu kapı ne, bu damın durumu ne? diye herkes Nasrettin
Hocayı eleştirince Nasrettin Hocanın burasına
gelmiş, demiş ki: Ya, bu eve giren hırsızın hiç mi
suçu yok? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) Tırların hiç
mi suçu yok, tırların?
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) Bu Hükûmetin
hiç mi suçu yok?
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla) Şimdi, buradaki yapılan konuşmalara
bakıyorum da terör örgütünü inkâr eden, terör örgütünü görmezden gelen,
terör örgütünün bölgede yaptıklarını hiçbir şekilde kale almayan
ve sadece siyasi iktidara ve iktidardaki partiye yönelik laflar eden
konuşmalardır.
Değerli arkadaşlar, Türkiyenin az önce
Levent Beyin haritada gösterdiği bölgesinde terör örgütüyle ilgili çok
ciddi bir mücadele sürüyor. Tabii ki istenen, arzu edilen uygulamalar
değil yapılan uygulamalar ama baktığınızda da
zorunlu olan uygulamalardır, gereken yapılıyor.
Çok teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bakana teşekkür
ediyorum.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
B) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 9/12/2015 tarihinde Grup Başkan
Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken tarafından, AKP
Hükûmetinin çatışmayı esas alan politikaları
sonrasında çeşitli valilikler tarafından hukuksuz bir biçimde
ilan edilen sokağa çıkma yasaklarının toplumda
yarattığı tahribatların araştırılması
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak Genel Kurulun 15 Aralık 2015 Salı günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN Şimdi, öneri hakkında,
4üncü olarak, aleyhinde olmak üzere İstanbul Milletvekili Sayın
Haydar Ali Yıldız konuşacaktır.
Buyurun Sayın Yıldız, süreniz on
dakikadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR ALİ YILDIZ (İstanbul) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Halkların Demokratik
Partisi tarafından verilen önerge üzerinde AK PARTİ Grubu adına
aleyhte söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum, bugün şehit olan şehitlerimize de
Allahtan rahmet diliyorum.
Elbette bugün yaşananlar, Hükûmetimizin, AK
PARTİ iktidarının, iktidara geldiği günden bu yana kamu
düzenini sağlama, medeniyetimizin diliyle konuşma, inancımızın
ve medeniyetimizin değerlerini geleceğe taşıma konusunda
bugüne kadar gösterdiği azim ve kararlılığın bir
sonucudur. Bölgede bugün terör ve terörist varsa AK PARTİ Hükûmeti
ferasetiyle, basiretiyle bu terörle mücadeleyi, teröristle mücadeleyi sonuna kadar
devam ettirecektir; kararlığımız budur, AK PARTİ
Grubunun kararı budur. Ve bugüne kadar her türlü terörist eyleme
karşı bin yıllık mücadelesini vermiş bir milletten
bahsediyoruz; Osmanlı, ondan önce Selçuklu. Bizi buradan atmak
isteyenlere, yurdumuzdan etmek isteyenlere karşı bu millet,
devletiyle beraber, güvenlik güçleriyle beraber, ordusuyla beraber, polisiyle
beraber, birlikte, ele ele; her türlü hainliğe karşı, her türlü
çeteye karşı, her türlü terör örgütüne karşı mücadelesini
vermiştir. Bugün bir tedbir alıyor Hükûmetimiz ve sonuna kadar da
terörü önleme noktasında, teröristi etkisiz hâle getirme noktasında
her türlü tedbiri ve önlemi almaya devam edecektir. Bu sebeple de önergeye
karşı olduğumuzu ifade ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Yıldıza
teşekkür ediyorum.
Şimdi öneriyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, 15/12/2015 tarihinde İstanbul
Milletvekili Barış Yarkadaş ve arkadaşları
tarafından, basın üzerindeki antidemokratik uygulamalar,
basın-yayın faaliyetlerinin önündeki engeller, ifade
özgürlüğünün yasal olarak güvenceye alınması, tutuklu
gazetecilerin durumunun ve yasal çerçevelerinin
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak Genel Kurulun 15
Aralık 2015 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
15/12/2015
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 15/12/2015 Salı
günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisini İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili Barış
Yarkadaş ve arkadaşları tarafından Basın üzerindeki
antidemokratik uygulamalar, basın-yayın faaliyetlerinin önündeki
engeller, ifade özgürlüğünün yasal olarak güvenceye alınması,
tutuklu gazetecilerin durumunun ve yasal çerçevelerinin
araştırılması amacıyla 15/12/2015 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin (110 sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 15/12/2015
Salı günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Öneri hakkında, lehinde olmak
üzere, birinci konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın
Barış Yarkadaş.
Buyurun Sayın Yarkadaş. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Sayın
Başkan öncelikle görevinizde başarılar diliyorum,
hayırlı olsun.
Gazeteciler bir piyanonun tuşları gibi
olmalıdır, biz hangi tuşa basarsak o sesi
çıkarmalıdır. Bu sözler, Hitlerin propaganda bakanı
Goebbelsin iktidar olduğu dönemde dile getirilen sözlerdir. Aslına
bakarsanız bu sözler bugün Türkiyeye tam da uymaktadır. Goebbelsin
ruhu AKP iktidarıyla birlikte yeniden vücut bulmaktadır. Gazeteci
arkadaşlarımız Can Dündar ile Erdem Gül faşizmin
piyanosunun tuşları olmayı reddettikleri için
tutuklanmışlardır. Onlar, AKPin Türkiye'nin başına
hangi belaları açtığını, Türkiyeyi hangi felaketlere
sürüklemek istediğini gösterdikleri için tutuklanmışlardır.
Can Dündar ve Erdem Gül, tıpkı darbe dönemlerindeki gibi, talimatla
yapılan sözde yargılama sonucu tek kişilik hücreye
konulmuştur. Hücre tecrittir, tecrit işkencedir, işkence ise
insanlık suçudur. Ama şuna emin olun ki insanlık onuru
işkenceyi yenecektir. İşkence yapan, işkenceye alet olanlar
ise tarih önünde hesap verecektir.
Kuşkusuz, tecrit altında olan gazeteciler
sadece Erdem Gül ve Can Dündar değildir. Tecrit sadece 2 gazeteciyle
sınırlı bulunmamaktadır. AKPnin âdeta bir gazeteci
cehennemine çevirdiği Türkiyede 32 meslektaşım demir
parmaklıklar arkasında ömür çürütmektedir. 32 gazeteci AKP
politikaları yüzünden şu anda cezaevinde tecrit altındadır.
Cevheri Güven, Murat Çapan, Hatice Duman, Faysal Tunç, Hidayet Karaca, Mehmet
Baransu ve daha birçok gazeteci yazdıklarından ötürü tecrit
altındadır. Gazetecilere yönelik baskılar ise gitgide
artmaktadır. 2015 yılında gazeteciler hakkında 315
soruşturma açılmış, gazeteciler 161 sözlü ve fiziki
saldırıya maruz kalmıştır. 103 gazeteci ise sizin
iktidarınız döneminde gözaltına alınmıştır.
800ün üzerindeki gazeteci de sizin politikalarınız yüzünden
işsiz bırakılmıştır çünkü iktidarınız
bir gecede haksızca, hukuksuzca, kanunsuzca 19 televizyonu
kapatmıştır ve 800 gazeteci sizin bu uygulamanız yüzünden
şu anda evine ekmek dahi götürememektedir.
Bu iktidar, gazetecilerin de meslek örgütlerinin de
haklarını gasbetmiştir. İktidarın medya karnesi
kırıklarla doludur. 2015te erişime engellenen site
sayısı 103.877ye ulaşmıştır. Bunun adı
açıkça sansürdür. İktidar, halkın haber alma hakkını
ortadan kaldırmakta, kamuoyunun özgürce oluşmasını
engellemektedir. Bunun siyasi literatürdeki karşılığı
diktatörlüktür. Ve bunun bir diğer adı da halkı tek
sesliliğe mahkûm etmektir. İktidar, muhalif medyanın halka
gerçekleri göstermesinden korkmaktadır. Bakın, elimde bugün
yayınlanan Cumhuriyet gazetesi var. Cumhuriyet gazetesinin neden hedef
olduğunu yukarıdaki arkadaşlarımız da rahat
görebilsinler diye gösteriyorum. Ne var manşette? Diyarbakır
yangın yeri. hemen altına gelin, çöken Irak politikanızı
anlatıyor, Yanlış hesap Bağdattan döndü diyor,
fiyaskonuzu ortaya koyuyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bir diğer gazete, bugün hedef
gösterdiğiniz, el koymak için türlü bahaneler
aradığınız Sözcü gazetesi, paşa paşa
çekildiğinizi söylüyor. Hani Tayyip Erdoğan Ben çekilmem.,
Davutoğlu Çekilmeyiz. diyordu ya, o sözler dün Amerikadan gelen telefon
sonrası yenildi yutuldu ve paşa paşa çekilmeye
başladınız. İşte bu gazeteler bu gerçekleri
yazdıkları için baskı altına alınıyor.
Hürriyet gazetesi, camlarını
kırdınız, yazarlarını dövdürdünüz, patronunu
baskı altına aldınız, maliye kıskacına
aldınız, yetmedi, susturamadınız, terör örgütü propagandası
soruşturmasına soktunuz ama o gazete yine bugün, baskıya
rağmen, sizin yönetemediğiniz Türkiyeyi Eğitim kilitlendi.
diye manşete koymuş. Ve yine baskılara rağmen hemen altta
Asker çektik. demiş. İşte siz bu yüzden bu gazetelere
baskı yapıyorsunuz ve tüm gazetelerin böyle olmasını istiyorsunuz.
Ne demiş Davutoğlu? Çekilmedik, güç kaydırdık. Aman
Tanrım, ne güzel! İstediğiniz gazete bu, herkesin böyle gazete
yapmasını istiyorsunuz. Ama şuna emin olun ki Türkiyenin
gazetecileri meslek onuruna sahip çıkarlar ve sizin
baskılarınıza hiçbir şekilde boyun eğmezler.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Demek ki
baskı yokmuş.
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) - Can
Dündarı içeri attınız ama Can Dündar, Erdem Gül aslanlar gibi
direniyor ve faşizme teslim olmuyor.
İktidar, az önce gösterdiğim gazetelerin
yayın politikasından dolayı
meslektaşlarımızı tehdit altına alıyor,
baskı altına alıyor, dövdürtüyor, gazeteleri
kurşunlatıyor, camlarını kırdırtıyor, maliyeyle
baskı yapıyor ama ne yaparsa yapsın gazeteciler gerçeği
yazmaktan geri durmuyor. AKP iktidarı medyanın bu onurlu
tavrını bildiği için yine de baskı yapmaya
çalışıyor; kimilerini baskı yaparak
susturacağını düşünürken kimilerini midesinden
bağlayarak yandaş medya hâline getiriyor
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Çok ayıp, çok
ayıp.
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla)
ve o
yandaş medya kamu bankalarından aktarılan haksız
kaynaklarla iktidarın propagandasını yapıyor,
hırsızlıkları, yolsuzlukları,
arsızlıkları örtüyor, topluma tozpembe bir dünya sunuyor.
Ama siz ne yaparsanız yapın, dünya AKP
iktidarından ibaret değil, bu dünyanın meslek örgütleri var ve
meslek örgütleri sizin, Türkiyeyi basın özgürlüğü
sıralamasında nereye getirdiğinizi söylüyor.
ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) Halk da var,
halk.
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) Sayın
Türkeş, sizin yönettiğiniz ülkede medya özgürlüğü dünyanın
149uncu sırasına gelmiş.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Genel Kurula
konuş.
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) 180 ülkede
149uncusunuz. Eserinizle övünebilirsiniz, bu eser sizindir,
çocuklarınıza, torunlarınıza Biz medyayı öyle bir
baskı altına aldık ki dünyada 149uncu sıraya geldik.
diyebilirsiniz. Bu tablo AKPnin ve Recep Tayyip Erdoğanın eseridir.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Siz ne
yaptınız?
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) Can Dündar için
bir televizyon programında Bunu yanlarına bırakmam. demiştir
ve sözde savcılar ile sözde hâkimler Tayyip Erdoğanın sözlerini
âdeta bir talimat olarak algılamış, Can Dündarı, iddia
olunan Fethullah Gülen terör örgütüne yamamaya
çalışmıştır. Sizin yarattığınız
sulh ceza hâkimliklerinin savcıları bile sizin talimatlarınıza
inanmamaktadır.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Temiz bir dil Sayın
Başkan, temiz bir dil.
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) Bakın, Can
Dündar, sorgudan çıktıktan sonra kendisiyle olan sohbetimizde,
kendisini sorgulayan savcının Ben sizin Fethullahçı olduğunuza
inanmıyorum. Fethullah Gülen grubuyla sizin aranızda bir
bağdaşıklık kuramıyorum. dediğini ifade
etmiştir. Ama aynı sulh ceza hâkimlikleri bünyesinde görev yapan
savcı, aldığı talimat gereği Can Dündarı
yarım saat sonra Fethullah Gülen terör örgütüne yardım yapmak
suçlamasıyla tutuklanma istemiyle mahkemeye yollamıştır.
Daha komiği, Can Dündar ve Erdem Gül, Fethullah Gülen terör örgütüne üye
olma gerekçesiyle tutuklanmadıkları hâlde, avukatları Serbest
bırakılsın. diye itiraz ettiğinde, hâkim, dosyaya dahi
bakmadan, Can Dündar ve Erdem Gülün Fethullah Gülen terör örgütüne üye
olduğunu, bu yüzden serbest bırakılmayacağını
söylemiştir. Yani savcının ve hâkimin tutuklama gerekçesinde
bulunmayan bir isnat birdenbire talimat nereden geldiyse değişmiş,
hâkim dosyaya dahi bakmadan, aldığı talimat gereği Can
Dündarın ve Erdem Gülün tutukluluğunu devam ettirmiştir. Bu
utanç tablosu karşısında gözlerime bakan sevgili hukukçu
arkadaşımın -kendisiyle televizyon programlarına çok
katılmıştık- ne diyeceğini doğrusu merak
ediyorum. Acaba diyecek bir şeyi var mı, onu da merak ediyorum.
İktidarınız baskıyı
kurumsallaştırmıştır. Medyayı boğma,
medyayı teslim alma, medyayı susturma, sindirme, sindiremediği
yerde ise midesinden bağlayarak yandaşlaştırma operasyonu
tek bir elden, kaçak saraydan yönetilmektedir ve kaçak saraydaki zat,
iktidarın basına yönelik politikasını, baskı
politikasını dört madde altında toplamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yarkadaş, ek süre
veriyorum konuşmanızı tamamlamak için.
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) Teşekkür
ediyorum.
Bunların biri doğrudan müdahaledir. Bir
diğeri RTÜK ve Basın İlan Kurumu üzerinden medyaya
baskıdır. Bir diğeri reklam verenler
aracılığıyla medyaya yönelik baskıdır. Bir
diğeri ise vergi ve maliye kıskacıyla gazetelerin,
televizyonların, İnternet sitelerinin susturulmasıdır.
İktidar bu dört yöntemi de kullanıyor, teslim alabildiğini
alıyor ve alabildiklerinin bir kısmını da havuza
atıyor. Yandaş ve tetikçi medya ise kamu bankalarından gelen
haksız kaynaklarla çanağını doldurmaya, ona buna
saldırmaya devam ediyor.
Can Dündar ve Erdem Gül, az önce
anlattığım bütün bu kötülükleri yazdıkları için
talimatla tutuklandılar çünkü onlar Pandoranın kutusunu açtılar
ve o kutu açıldığında içinden AKPnin kötülükleri ortaya
saçıldı. Şimdi, o kutuyu kapatmayı, Pandoranın
kutusunun üstüne oturmayı, bizim de sizin yalanlarınıza
inanmamızı istiyorsunuz. Basın özgürlüğü benim
kırmızı çizgimdir. diyen Ahmet Davutoğlu keşke bugün
burada olsaydı da o sözü söylemesinden bir gün sonra Can Dündar ve Erdem
Gülün tutuklanması hakkında ne hissettiğini bize
anlatabilseydi. Evet, aslında Davutoğlu doğru söylemiş,
basın özgürlüğü kırmızı çizgisi. Basın
özgürlüğünü gördükleri an onu yok etmek için tüm güçleriyle saldırıyorlar.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Yarkadaş.
Sayın Bostancı, dinliyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Sayın Başkan, konuşmacı
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Sataşmalara cevap vermeyeceğim çünkü saçmalık dinlemek istemiyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Bir saniye
Sayın Bostancı, dinliyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
bizi
diktatörlükle suçlamış, Goebbelsin ruhunun vücut bulduğu siyasi
anlayış olarak suçlamış, faşizmle suçlamış,
19 gazete ve TVye el koyduğumuzu söylemiştir. Bütün bunlar açık
bir sataşmadır, 69a göre söz talep ediyorum.
BAŞKAN Şimdi, değerli
arkadaşlar, ben grup başkan vekillerimizin söz hakkına son
derece saygılıyım ancak şunu bir açıklığa
kavuşturalım: Şimdi, muhalefet doğal olarak iktidar
partisine yönelik olarak eleştiri yapacaktır. Elbette sayın grup
başkan vekilleri de kendi gruplarını veya kendi grup
başkanlarını savunmak için söz alma hakkına sahiptirler
ancak bir öneriyi görüşüyoruz burada, bu öneri hakkında aleyhinde
olmak üzere Adalet ve Kalkınma Partisi Grubundan söz talep eden
arkadaşlarımız vardır. Yani, bu siyasal eleştirileri
aleyhinde söz alacak arkadaşlarımız gayet rahat
cevaplayabileceklerdir yani açık, net bir sataşmayı ben
görmüyorum
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Eleştirinin ötesinde bir sataşma var.
BAŞKAN
ama siz eğer Sayın Bostancı,
Grup Başkan Vekili olarak Ben bunu sataşma olarak alıyorum.
diyorsanız ben size söz hakkı vereceğim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
8.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaşın CHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Barış Beyi önce yerinden
laf atmalarla tanıdık, şimdi de burada ortaya koyduğu
polemikçi bir üslupla
Evet, polemikçi üslup konusunda
başarısını takdir ediyorum Barış Beyin.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Sataşma bu
işte Başkanım, sataşma bu!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Ama yirmi
altı yıl siyaset bilimi hocalığı yapmış
birisi olarak burada kullanmış olduğu kavramlarla AK PARTİ
arasında yapmaya çalıştığı özdeşleşmeyi
bilgi açısından sıfır olarak görüyorum, bunu belirteyim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Bostancı, artık Grup Başkan Vekilisiniz, not vermeyin herkese,
hoca değilsiniz artık Sayın Bostancı!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Kıymetli
arkadaşlar, eğer Barış Bey diktatörlüğün ne
olduğunu, Goebbelsin kim olup neler yaptığını,
Nazilerin Almanyada nasıl iktidara gelip nasıl iktidarda
kaldıklarını ve faşizmin hangi şartlarda ortaya
çıktığını gerçekten akademik bilginin o polemikçi
olmayan hakikate odaklı yaklaşımıyla öğrenmiş
olsaydı sanıyorum böyle bir dil kullanmazdı. Buradaki bilgi
eksikliği ve siyaseti polemikçi bir şekilde yapma konusundaki
müthiş arzusu bu kavramları karıştırmasına
sebebiyet veriyor.
1 Kasımda seçimden yeni çıktık, ondan
önce de 7 Haziranda seçim yaptık. Yani, Türkiye
Hitler Almanları bir
kere kandırdı, Türkiyede 2002den bu yana AK PARTİ iktidar
Barış Bey, buradaki gerçeklikle yüzleşin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Cumhurbaşkanına ilişkin
böyle söz söyleyerek dikkat çekmeye çalışmak bizim de çok dikkatimizi
çekiyor ama doğrusu o insanlara yaramıyor. Yel kayadan ne
aparır?
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkanım,
sayın hatip konuşmacımızın bir bilgi eksikliğine
dayalı olarak konuştuğundan bahsetti.
BAŞKAN Sayın Gök, biraz yüksek sesle
lütfen.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
konuşmacı, Sayın Naci Bostancı grubumuz adına
konuşan Sayın Barış Yarkadaşın
konuşmasının bilgi eksikliğine dayandığından
bahsetti. Sayın Bostancı, Sayın Barış Yarkadaş bu
konuşma görevini üstlendiği andan itibaren her türlü cümlesini,
bırakın cümlesini, her kelimesini belgeye ve bilgiye
dayandırarak konuşmasını hazırlamıştır.
Gerçekler ortadadır. Elbette AKP iktidarının on üç
yıllık süre içerisinde konuşulacak çok yönü vardır ama
Sayın Bostancının Hükûmete yönelik kimi eleştirileri bir AKP
Grup Başkan Vekili sıfatıyla burada cevaplandırması da
yasama-yürütme ayrımının da farkında
olmadığını göstermektedir. Esas bilgi eksikliği olan
Sayın Bostancıdır. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Gök, tutanaklara geçmiştir.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
B) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, 15/12/2015 tarihinde İstanbul
Milletvekili Barış Yarkadaş ve arkadaşları
tarafından, basın üzerindeki antidemokratik uygulamalar,
basın-yayın faaliyetlerinin önündeki engeller, ifade özgürlüğünün
yasal olarak güvenceye alınması, tutuklu gazetecilerin durumunun ve
yasal çerçevelerinin araştırılması amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak
Genel Kurulun 15 Aralık 2015 Salı günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Şimdi, öneri
hakkında, ikinci olarak, aleyhinde olmak üzere İstanbul Milletvekili
Sayın Arzu Erdem konuşacaktır.
Buyurun Sayın Erdem (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır
Sayın Erdem.
ARZU ERDEM (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkan Vekilliği görevinizde başarılar
diliyorum, hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.
Diyarbakırın Silvan
ilçesinde zırhlı araç geçişi sırasında 3 polisimiz
şehit olmuştur, 2 polisimiz de yaralanmıştır.
Şehitlerimize Allahtan rahmet, ailelerine sabır, yaralı
polislerimize de acil şifalar diliyorum. Büyük Türk milletimizin
başı sağ olsun.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce bilim
alanında Nobel Ödülü alan ilk Türk Bilim Adamı olan Sayın Aziz
Sancarı tıp ve bilim dünyasına yapmış olduğu bu
mühim katkıdan dolayı da yürekten tebrik etmek istiyorum.
Başarılarının devamını diliyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin
vermiş olduğu basın özgürlüğü araştırma önergesi
üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
basın özgürlüğü, görüş ve düşünceleri basın ve
yayın yoluyla açıklayabilme ve yayabilme hakkıdır. Özgür
basın, demokratik sistemin korunması ve güçlendirilmesinde de son
derece önemlidir. Örneğin,
gazeteler veya televizyon önemli bir filtre görevini görmektedir. Gazetelerdeki
özgür habercilik ve eleştirel bakış anlayışı
ancak doğruları göstermektedir. Gazeteler bizim yani
insanoğlunun günlük ibadeti gibidir; okuruz, öğreniriz ve özgürce
analiz yaparız. Böylece milletimiz, özgür iradesiyle değerlendirir ve
karar verir.
Günümüzde, cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk
şaibesi hepimizin yüreğinde, vicdanında yatmaktadır,
zihnimizde de hâlâ durmaktadır. Benim hissettiğimi eminim ki burada
oturan tüm milletvekili arkadaşlarım da hissetmektedir.
İşte, tam burada, yolsuzluk iddialarının
aydınlığa kavuşması noktasında, gerçeğin
ortaya çıkması noktasında basının devreye girme
zamanıdır, basının görev alma zamanıdır.
Bakınız, bugün, basının görev
yapması ve aziz milletimizin haber alma hakkı engelleniyor.
Basın özgürlüğüyle ilgili tartışmalardan da
anlaşılacağı gibi, kanunlar Cumhurbaşkanına ve
AKPye uygulanmamaktadır. Bütün yandaş medya yazıyor,
televizyonda bütün AKP temsilcileri ve yazarları konuşuyor. Onlara
neden hukuk işlemiyor? İşin doğrusu anlamakta da
zorlanıyoruz.
Demokratikleşmenin ve adaletin sadece Hükûmet
programından ibaret olduğunu da görmekteyiz. Aslında basın
özgür ama hangi konuda özgür? Muhalefete hakaret etme konusunda Türk
basını özgür. Sıkıntı yok, mahkeme yok, herkes muhalefete
hakaret edebilir. Türk milletine, devletine saldıran terör örgütlerini
destekleme konusunda da Türk basını özgür, yine mahkeme yok, yine
ceza yok. Buradan da anlaşılacağı gibi yandaş
basın olarak gayet özgürler.
Sayın milletvekilleri, bugün Türkiye'de
basın açıkça tehdit edilmekte, çoğu medya kanalı ve gazete
basın hürriyeti konusunda yanlı bir politika izlemek zorunda
bırakılmaktadır. Gazetecilik mesleğine sansür, yayın
içeriklerine müdahale, manipülasyon ve yayını durdurma olarak
tanımlanırken, pratikte yaşananların, diğer boyutunda
ise meslekten kovulma, tasfiye edilme, kanal kapatma, yasal baskılar
neticesinde tutuklama gibi kavramlarla da karşılaşmaktayız.
AKPye yakın yandaş medya, her türlü hakaret, tehdit, şantaj
özgürlüğüne sahiptir. Bu demek oluyor ki, başta
Cumhurbaşkanı olmak üzere AKP yetkililerine
bulaşmayacaksınız. Gördüğünüz her türlü usulsüzlük ve
yolsuzluk olaylarını da yazmayacaksınız. Aksine,
Cumhurbaşkanı ve AKP yetkililerine ne kadar yakın
olursanız, onların ne kadar doğru söylediğini söylerseniz
ve yazarsanız her seferinde ödüllendirilirsiniz ve hatta yüceltilirsiniz.
Maalesef bunları yaparsanız özgürsünüz, yapmazsanız özgür
değilsiniz. Bunlara uymayan, AKPye güzelleme yapmayanların iki seçeneği
var: Ya teslimat ya yargı. Bu da demek oluyor ki basının
üzerinde kurulmuş bir korku imparatorluğu söz konusudur. Ülkemizde ne
yazık ki doğru ve şeffaf haber yapanlar bedelini ağır
ödemekte. Bu algı da hepimizin zihnine yerleşmiştir. Ya
yanlı bir politika izleyeceksiniz ya da Silivriyi ziyaret edeceksiniz.
Yani özetle iktidara dokunma yanarsın. Bu korku imparatorluğu
başta basın olmak üzere iş dünyasına, bürokrasiye, siyasi
çevrelere ve hatta sosyal medya üzerinden paylaşımlar yapan gençler
de bile tedirginlikler oluşturmakta.
AKP döneminde zorunlu sansürün artması
sonucunda Türk basını özgürlük sıralamasında her geçen gün
daha geriye gitmektedir. Bugün Türkiye basın özgürlüğünde 197 dünya
ülkesinin 134üncü sırasındadır.
Değerli
milletvekilleri, ülkemiz uluslararası camiada da basın özgürlüğü
kısıtlamaları konusunda suçlanmaktadır. Maalesef her
zeminde ve çok uzun zamandan bu yana ülkemiz basın özgürlüğü
konusunda özgür değil kategorisinde gösteriliyor. Bunu kabullenmek mümkün
değil, hiçbirimiz için mümkün değil ve eğer Türkiye demokratik
bir hukuk devletiyse basının özgür olması zorunludur. Eğer
Türkiye demokrasisini geliştirmek istiyorsa, ileri demokrasiye
taşımak gibi bir iddianın sahibiyse öncelikle ifade
özgürlüğünün, en geniş kapsamlı hâliyle basın
özgürlüğünün önündeki tüm kısıtlamaların
kaldırılması gerekmektedir. Ancak bu sorun çözülmez ise
uluslararası camiada suçlanmamızı engellemeyen bu süreç devam
eder.
Türkiye,
basın özgürlüğü konusunda geri kalmış ülkelerin, her
anlamda bizimle mukayese bile kabul edilmeyecek ülkelerin
arasında gösterilmekte. Bunu bir onur, bir gurur meselesi yapmamız
gerekiyor hep birlikte. Bu noktada sorumluluk öncelikle iktidar partisinin.
Türkiyeyi, Türk milleti adına yöneten AKP Hükûmetidir ve sorumluluk da
kendilerinindir. Anayasanın 138inci maddesi der ki: Hiçbir organ,
makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında
mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez. Yasama ve yürütme
organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu
organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle
değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.
Kimse müdahale edemez. derken biliyoruz ki bugün ağır müdahaleler
yapılmakta; haberi yapan basın-yayın organları veya
basın-yayın mensupları ağır bedeller ödemekte.
Basın özgürlüğü, elbette ki
Basın özgürlüğünü savunuyoruz. diyerek millî menfaatleri ayaklar
altına almak demek de değildir, yani millî menfaatlerin
oluşturulması adına devletin ciddi bir yapılanmaya gitmesi
gerekmektedir. Daha fazla hamleyle millî basın özgürlüğümüz daha
sağlam temeller ile daha güçlü hâle getirilmelidir. Millî basın millî
menfaatleri savunur.
Ülkenin kalkınması ve
itibarının artması adına çalışmalar yapmak Türk
milletinin asli görevidir. Türkiyenin bütün kazanımlarının
korunması noktasında iradeye öncülük yapan Milliyetçi Hareket Partisi
bu değerlerin korunması için mücadele etmektedir ve mücadele etmeye
devam edecektir. Türk demokrasisinin bugün geldiği noktayı geriye
götürmeye kimsenin gücü yetmeyecektir.
Sözlerime son verirken,
dinimizin getirdiği ölçüler nispetinde, iş hayatında
doğruluk ilkesi ışığında çalışmamak kul
hakkını ihlal demektir. İşte yanlı haber yapan havuz medyası
olarak adlandırdığımız medya
kuruluşlarının her bir temsilcisine ve muhalif medyayı
baskı altına alan ve korkuyla sindirmeye çalışanlara bu
sözü hatırlatarak, kul hakkının Allah katında
affının olmayacağını da belirtmek isterim.
Saygılarımla.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Erdem.
Öneri hakkında, üçüncü olarak, lehinde olmak
üzere Muş Milletvekili Sayın Ahmet Yıldırım
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; konuşmama başlarken hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan Vekiline de yeni görevinde
başarılar diliyorum, hayırlı olsun.
Evet, basın özgürlüğü açısından
Can Dündar ve Erdem Gülün tutuklanmış olması şüphesiz
utanç vericidir ancak basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü
meselesi cumhuriyet tarihiyle yaşıt bir meseledir. Cumhuriyetin her
döneminde tutuklu gazeteciler ve katledilen gazeteciler oldu ancak hiçbir zaman
AKP dönemindeki kadar siyasallaşmış bir yargı
tarafından basın kıskaç altına alınmadı. Bu yönüyle
de iktidar baskısı altında, onun cenderesi içerisine almaya
çalışılan, sadece iktidarın doğrularını dile
getirmeye çalışan, iktidarın yanlışlarının
üstünü örtmekle görevlendirilen basın gerçekliğiyle cumhuriyet
tarihi, hiçbir zaman böyle bir ibret verici olaya tanıklık etmedi.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
evet, şu anda Genel Kurula CHPnin getirmiş olduğu
araştırma önergesi şüphesiz çok önemlidir ancak CHPnin
önergesinde yazıldığı üzere, özellikle basın
özgürlüğü önündeki engellerin istatistiki rakamlara indirgenmeyecek kadar
derinlikli ve büyük bir problem alanına sahip olduğunu ifade etmek
isterim. Buradaki istatistiki rakamlardan çok, ifade özgürlüğünün en
önemli göstergelerinden birinin hakikatin
tartışılmasının engellenmeye çalışılmasıdır.
Bugün ülkemizdeki durum bunun yani hakikatin tartışılmasının
çok ötesine geçmiş bir gerçekliğe tekabül etmektedir. Hükûmet,
ideolojik aygıtları zor aygıtları olarak halkın
üstünde her geçen gün dozajı artan bir biçimde kullanmaktadır. 90lı
yıllarda özellikle Kürt illerinde sadece tutuklanmayan, katledilen
gazeteci sayısının 30un üzerinde olduğunu ifade edecek
olursak, bugün, Kürt illerinde bir savaş gerçekliğini, kirli
savaş gerçekliğini, yüzyıllık ret, inkâr ve asimilasyon
politikalarını dile getirmeye çalışan muhalif basın
üzerindeki baskılar yaygınlaşmış, ülkenin
tamamını sarmış ve muhalif basının tamamı
hedef hâline getirilmiştir.
SAİT YÜCE (Isparta) Nasıl Kürt ili
oluyor? Neye göre?
AHMET YILDIRIM (Devamla) - Açık katliam
girişimlerinin yapıldığı ve yapılmaya devam
edildiği bir yerde meseleyi sadece ifade özgürlüğü mevzusunda tutmak
gerçeklerin tarifi açısından hafif kalmaktadır.
Evet, CHPnin getirdiği önergenin
girişinde yazdığı üzere, gerek düşüncenin
oluşturulması gerekse açıklanması açısından
basın şüphesiz en önemli araçlardan biridir. Size basının
neden bu kadar AKP iktidarı döneminde cendere altına
alındığına dair tarihten ders niteliğinde bir örnek
aktarmak isterim: Vietnam Savaşının bitmesinin,
sonlanmasının veya bitirilmek zorunda
bırakılmasının en önemli araçlarından biri
savaşın kirli yüzünün tüm çıplaklığıyla
basın aracılığıyla dünya kamuoyuyla
paylaşılması olmuştur. Bu yönüyle de, gerek Orta
Doğuda sürdürülen gerekse kürdistanda sürdürülen kirli savaşın
gerçeklerinin dile getirilmesini istemeyen AKP iktidarı öncelikle
basını hedef hâline getirmiştir. Bu yönüyle, özellikle Can
Dündar ve Erdem Gül, özellikle Orta Doğudaki savaşın kirli bir
mecraya çekilmesine hizmet eden bir çalışmayı, AKP ve saray
gladyosu çalışmasını ifşa ettikleri için siyasal
yargı tarafından bugün içeriye atılmışlardır.
Bu yönüyle de Hükûmetin bugün görevlendirdiği
ve Kürt şehirlerine sürmüş olduğu paramiliter, yüzü maskeli
güçlerin bölgede yaptıkları vahşetin duyulmaması için
basına bu kadar saldırılmaktadır. Bölgede yapılan
toplumsal gösterilerde, protesto eylemlerinde ilk olarak basın
mensuplarına saldırılmasının nedeni de bölgedeki
gerçekliğin kamuoyuyla paylaşılmasından duyulan korkudan
başka bir şey değildir. Bütün toplumsal gösterilerde, demokratik
protesto eylemlerinde ilk saldırılan, hatta kurşunlara bile
hedef olan ve gözaltına alınan, tutuklanan kişilerin basın
mensuplarının olması manidardır.
Biz de buradan soruyoruz: Basın
mensuplarının dile getirdiği gerçekliklerden neden bu kadar
korkuyorsunuz, neyi saklama telaşı içerisindesiniz ki
basının kamu görevi sizi bu kadar korkutmaktadır? Aynı
şekilde, bugün işlenen savaş suçu kanıtları olan ve bu
belgeleri yayınlayan gazeteciler o gün değil, bir seçim süreci
sonrasında, yani aylar sonra tutuklanıyor. Soruyoruz: Saklamakla
gerçeklerin üstünü kapatabileceğinizi mi zannediyorsunuz?
Burada hazır bulunan bütün arkadaşlara
sesleniyorum: Gözlerinizi özellikle bugün Kürt şehirlerinde yapılan
vahşete kapatmakla bütün Meclisin bileşeni olarak tarihsel
sorumluluğumuzdan kaçabileceğimizi mi sanıyoruz? Bu ateş
sadece bölgede yaşayanları değil, bir bütün olarak hepimizi
yakarak genişleme potansiyeli gösteriyor ve her geçen gün bölgede
toplumsal olarak büyük bir duygusal kırılma ve kopuş
yaşanıyor.
Yine, belirtmek isteriz ki orada kurşunlarla
öldürülen sadece Kürt genci, Kürt anası, Kürt çocuğu değildir;
her birimizden bir parça insani değer yargılarımızın
öldürüldüğünü, her birimizden bir parça evrensel değer
yargılarından alıp götürdüğünü de ifade etmek isterim.
Bu konuda gerçekliklere havuz medyası üzerinden
kanmış arkadaşlara da Nietzschenin küpe niteliğindeki
şu sözünü hatırlatmak isterim: Doğrular
karşısında kanmışlıklar yalanlardan daha
tehlikeli düşmanlardır. Doğrular karşısında
kanmışlıklar yalanlardan daha tehlikeli düşmanlardır.
Kanmış olmak haklı bir gerekçe değildir. Siz gözünüzü
gerçeklere kapattınız diye güneş batmış olmaz. Sadece
gözünüzü kapatarak dünyayı kendinize karartmış olursunuz.
Hendek meselesi üzerinden, özellikle bugün uygulanan
ve neredeyse bir faşizme tekabül eden uygulamaların hiçbir demokratik
ülkedeki gerçeklikle ilgisi olmayacağını, demokratik bir
devletin güvenlik reflekslerinin bu şekilde gelişmeyeceğini
ifade etmek isterim. Her şeyi hendeğin arkasına saklayarak bir
gerçeklikten kurtulamayız. Bu senenin, 2015in başında, 14
Ocakta Cizrede 12 yaşında ki Nihat Kazanhan katledilirken Cizrede
hendek yoktu. Veya ağustos ayının başında
Ağrıda 14 ve 16 yaşındaki 2 fırıncı çocuk
katledilirken Ağrıda hendek yoktu. Veya 28 Ağustos 2009da 7
yaşındaki Ceylan Önkol Tapantepe Taburundan atılan bir bombayla
paramparça edilirken yaşadığı köyde hendek yoktu. Veya 28
Aralık 2011 yılında Roboskide 35 çocuğumuz katledilirken
hendek yoktu.
Bugün sosyal medyaya bir buçuk saat önce düşen
bir husus çok dikkat çekicidir. Özellikle sosyal medyadan Sur içine girmeye
çalışan bir tankın görüntülerinde sivil evler ve camilere
atılan tank ateşli silahlarını ibretle izliyoruz. İki
dakikalık bir görüntüde, tankın çevresindeki askerî yetkililerin veya
görevlilerin kahkahaları altında tankla camiler bombalanmakta, sivil
evler bombalanmaktadır.
AHMET DEMİRCAN (Samsun) 3 polis ölmüş
sen ondan bahset
AHMET YILDIRIM (Devamla) - Basının bu
gerçeklikleri dile getirmesinden duyduğunuz korkuyu anlayabiliriz
AHMET DEMİRCAN (Samsun) 3 polis şehit
olmuş sen hala toptan tüfekten bahsediyorsun ya! 3 polis şehit
olmuş.
AHMET YILDIRIM (Devamla) - Ancak şunu ifade
etmek isterim ki gerçekliklerden bir yere kadar kaçabilirsiniz ama gerçeklikler
er geç yakaladığında suçluların
sığınabileceği ne ilahi ne de dünyevi bir mekân kalmaz.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) 3
şehitten kaçtığınız gibi!
AHMET YILDIRIM (Devamla) - Bütün Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
Öneri hakkında dördüncü ve son
konuşmacı olarak, aleyhinde olmak üzere Gaziantep Milletvekili
Sayın Şamil Tayyarın söz talebi vardır.
Sayın Tayyar
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
Ali Ercoşkun, Bolu.
BAŞKAN Sayın Ali Ercoşkun, buyurun.
Süreniz on dakikadır.
ALİ ERCOŞKUN (Bolu) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Halkların
Demokratik Partisi grup önerisi aleyhine söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle sizleri saygıyla selamlıyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) CHPnin,
CHPnin. Bilmeden çıkınca böyle oluyor, biraz ciddiyet. Hangi önerge
üzerine konuştuğunu bilmiyor.
ALİ ERCOŞKUN (Devamla) Özür diliyorum.
CHPnin grup önerisi aleyhinde söz almış
bulunuyorum. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Tabii ki bütçe görüşmeleri öncesinde, bugün
gerçekleştirdiğimiz oturumda, değişik konularda tüm siyasi
partilerin grup önerilerini Meclisin teamülleri gereği gündeme alıp
konuşuyoruz. Her grubun önerisine saygımız sonsuz ama
yaşanan olaylar, yaşanan meselelerle alakalı toplumun
hafızasında oluşan meseleleri de burada net bir şekilde
görmek lazım. Evet, hepimizin içi yanıyor. Bu içimizi yakan
olayların sebeplerini, sonuçlarını milletimiz net bir
şekilde tahlil ediyor ve ortaya koyuyor. Netice itibarıyla burada,
eğer bugün vefat eden 3 şehidimizi anmadan meseleleri ortaya koyarsak
bir kısmını eksik bırakmış oluruz.
Diğer taraftan, yaşanan olayların,
PKK terörüyle katledilen insanları, bölgede yaşanan gelişmelerin
muhakkak ki milletimizin sağ duyusuyla, iradesiyle hep birlikte üstesinden
geleceğiz.
Ben, CHP grup önerisinin aleyhinde olduğumuzu
bir kez daha belirtir ve Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Ercoşkun.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Sayın Özkan Yalımın sisteme
girdiğini görüyorum.
Sayın Yalım? Yok herhâlde.
Değerli milletvekilleri, birleşime
kırk beş dakika ara veriyorum.
Kapanma saati: 19.29
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
20.18
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER
: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Zihni AÇBA (Sakarya)
------0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 14üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
4.- AK PARTİ Grubunun, bastırılarak
dağıtılan 1 sıra sayılı Kanun
Tasarısının kırk sekiz saat geçmeden gündemin Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına alınmasına; Genel Kurulun çalışma gün ve
saatleri ile gündeminin belirlenmesine ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 15/12/2015 Salı günü
(bugün) yaptığı toplantıda siyasi parti grupları
arasında oy birliği sağlanamadığından, İç
Tüzükün 19uncu maddesi gereğince, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Mehmet
Naci Bostancı
Amasya
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak dağıtılan 1
sıra sayılı Kanun Tasarısının kırk sekiz
saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmına alınması;
Genel Kurulun;
15 Aralık 2015 Salı günkü (bugün)
birleşiminde bir saat süreyle sözlü soruların görüşülmesini
müteakip başkaca bir işin görüşülmemesi,
16 Aralık 2015 Çarşamba günkü
birleşiminde 14.00-24.00 saatleri arasında,
17 Aralık 2015 Perşembe günkü
birleşiminde ise saat 14.00te toplanarak 1 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
1 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin 17 Aralık 2015
Perşembe günkü birleşiminde tamamlanamaması hâlinde Genel
Kurulun haftalık çalışma günlerinin dışında 18 Aralık
Cuma günü saat 14.00te toplanarak; bugünkü birleşiminde gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında yer alan işlerin görüşülmesi
ve 1 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
Yukarıda belirtilen birleşimlerde gece 24.00'te
günlük programın tamamlanamaması hâlinde günlük programın
tamamlanmasına kadar,
Çalışmalarını sürdürmesi,
22 ve 29 Aralık 2015 ile 5, 12, 19 ve 26 Ocak
2016 Salı günkü birleşimlerinde bir saat sözlü soruların
görüşülmesini müteakip diğer denetim konularının
görüşülmemesi ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer
alan işlerin görüşülmesi,
16, 23 ve 30 Aralık 2015 ile 6, 13, 20 ve 27
Ocak 2016 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların
görüşülmemesi,
22 ve 29 Aralık 2015 ile 5, 12, 19 ve 26 Ocak
2016 Salı günkü birleşimlerinde 15.00-20.00 saatleri arasında,
23, 24, 30 ve 31 Aralık 2015 ile 6, 7, 13, 14,
20, 21, 27 ve 28 Ocak 2016 Çarşamba ve Perşembe günkü
birleşimlerinde 14.00-20.00 saatleri arasında
çalışmalarını sürdürmesi önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin lehinde ve aleyhinde olmak
üzere söz talepleri vardır.
Lehinde olmak üzere ilk söz Bartın Milletvekili
Sayın Yılmaz Tunça aittir.
Buyurun Sayın Tunç. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; AK PARTİ grup önerisinin lehinde söz
aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Diyarbakırda şehit olan polislerimize
Allahtan rahmet diliyorum. Yaralı polislerimize de acil şifalar
diliyorum. Terörü bir kez daha bu kürsüden lanetliyorum.
Sayın Başkanım, size de
hayırlı olsun diyorum, başarılar diliyorum.
AK PARTİ grup önerisi ocak ayı sonuna
kadar çalışma takvimimizi belirliyor. Buna göre, bugün sözlü
soruların bitimine kadar çalışmamızı
sürdüreceğiz. Çarşamba günü 1 sıra sayılı Kanun yani
Geçici Bütçe Kanun Tasarısının görüşmelerine
başlanmasını öneriyoruz ve çalışma saatlerinin de
14.00te başlayıp 24.00e kadar devam etmesini öneriyoruz
çarşamba günü için. Perşembe günü ise yine geçici bütçe kanunu
tasarısının görüşmelerine devam edilmesini ve
çalışma saatlerinin de 14.00te başlayıp bitimine kadar
devam etmesini öneriyoruz. Çalışmalarımızın
perşembe günü bitmemesi hâlinde geçici bütçe kanununun görüşmelerine
cuma günü de devam edilmesini ve cuma günü de yine saat 14.00ten bitimine
kadar çalışılmasını öneriyoruz.
Grup önerimizde ocak ayının sonuna kadar
çalışma saatlerimiz de belirleniyor. Salı günleri
çalışma saatlerimiz 15.00-20.00 şeklinde olacak, çarşamba ve
perşembe günleri ise 14.00-20.00 saatleri arasında
çalışılmasını öneriyoruz. Her hafta salı
günlerini de yine önceki yasama dönemlerinde olduğu gibi denetim
konularına ayırıyoruz ve salı günleri her hafta bir saat
sözlü soruların görüşülmesi olacak.
AK PARTİ grup önerisini yüce Meclisin
takdirlerine sunuyor, hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tunç.
Öneri hakkında ikinci söz, aleyhinde olmak
üzere Siirt Milletvekili Sayın Kadri Yıldırıma aittir.
Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
KADRİ YILDIRIM (Siirt) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Tabii, şimdiye kadar yapılan
konuşmalar ve öneriler, yapılan değerlendirmeler içinden
geçmekte olduğumuz hassas süreçle çok yakından alakalıdır.
Bilindiği gibi, 24 Temmuz 2015 tarihinden itibaren yeniden başlayan
çatışmalı süreç günümüze kadar yüzlerce polis, asker, korucu,
sivil ve gerillanın hayatına mal olmuştur; hepsine öncelikle
Allahtan rahmet diliyorum.
Bu süreç boyunca çok sayıda mabet, cenaze ve
kabir insani olduğu kadar İslamiyle de asla bağdaşmayan
birtakım saldırılara maruz kalmıştır. Bütün bu
uygulamaların, Kürtlerin ana dille eğitim ve üniter yapı içerisinde
meşru hak talepleriyle ilgili doğrudan veya dolaylı bir
irtibatı bulunmaktadır.
Bakın, Amedden başlamak istiyorum.
Özellikle Amed diyorum veya Amid çünkü bin yıl önce bu şehrin
adı Amid idi, daha sonra Kürtler kendi telaffuzlarına göre bunu
Amed olarak okumaya ve yazmaya başladılar. Bakın, 1156
yılında Amidde doğan Seyfüddin bu şehirde
doğduğundan dolayı el Amidî nisbesini almıştır.
Şimdi, Amiddeki Sur ve Silvan ilçeleri tarihî
açıdan büyük önem taşıyor. Bakın, 1071 tarihinde Alparslan
ve güçleri Malazgirt kapılarına dayandıkları zaman,
Silvanda ve Diyarbakırda Kürt Mervani hanedanı hâkimdi ve Alparslan
bu hanedandan Bizanslılara karşı bir yardım talebinde
bulundu ve Mervani Kürt hanedanı 10 bin kişilik seçkin askeriyle bu
davete olumlu bir şekilde icabet etti. Burada dikkat çeken husus
şudur: Kürt Mervani hareketinin göndermiş olduğu 10 bin
kişilik asker o sırada Diyarbakırın surlarını
korumakla görevli olan ve kısmen de Silvanı korumakla görevli olan
en seçkin, en güzide askerlerdi ve hepsi de Kürttü. Bakın, Malazgirt
Savaşında destanlaşan bu Kürt ve Türk kardeşliğini
işleyen sayısız Arapça ve Farsça kaynaklardan iki tanesinin
ismini söyleyeyim: Bir tanesinin yazarı Kürttür ve eserinin adı
Târihu İbn-i Ebül-Heyca. Öbürünün yazarı Türkmendir, Sıbt
İbnül-Cevzîdir, onun da bu konuyu işlediği eserin adı
Mirâtüz-Zamân yani zamanın aynası. Dolayısıyla, 12nci
yüzyıla geldiğimizde aynı Selçukluların başka bir
kolu, Kürtlerin 1071 yılında göstermiş oldukları vefaya bir
vefayla karşılık verdiler ve tarihte ilk Kürdistan eyaletini
Selçuklular kurdu, 16 vilayetten oluşuyordu. Özellikle,
ecdadımız dediğimiz Selçukluların ve
Osmanlıların tarihini okursak bunu çok rahat bir şekilde
görürüz. Aynı eyaletler, Kürdistan adıyla kurulan 5 tane eyalet
Osmanlı Devleti tarafından kurulmuştur. İşte,
ecdadımız dediğimiz, işte, ecdadımız
dediğiniz Selçuklular ve Osmanlılar 5-6 tane Kürdistan eyaletini
Kürtlere verdiler, bu hakkı tanıdılar, ana dillerine de
karışmadılar. Fakat aynı ecdat olan Moğollar Cizreyi
işgal ettiklerinde ve yirmi yedi gün bu işgali sürdürdüklerinde
Cizreliler kendi tarihlerinde ilk kez Moğollara karşı hendek
kazdılar ve yirmi yedi gün boyunca direndiler. Şimdi, burada ben
özellikle AK PARTİ iktidarına şunu söylemek istiyorum.
Bakın, Hendeklerden hepimiz şikâyetçiyiz. diyorsunuz.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara)
Kazdırmayın, niye kazıyorsunuz?
KADRİ YILDIRIM (Devamla) Peki,
ecdadımız olan ve her fırsatta ecdadımız deyip
iftihar ettiğiniz Selçukluların ve Osmanlıların Kürtlere
ana dille eğitim hakkını ve üniter yapı içerisinde bir
statü hakkını, onların tanımış olduğu bu
hakları tanıyın, yirmi dört saat içerisinde o hendekler
kapatılacaktır. Kapatılmazsa ben bu partiden istifa ederim.
Yeter ki siz bu iki tane temel hakkı tanıyın.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Yok, demek ki siz
kazdınız ve kapatma yetkisini kendinizde görüyorsunuz.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) O kadar yetkiniz
varsa
KADRİ YILDIRIM (Devamla) Sonra söylersiniz
itirazlarınızı, sonra itirazınızı söylersiniz.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Demek ki kazan
sizsiniz, bu bir itiraftır.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Şimdi söyleyin
kapatsınlar, bu kadar kişi niye öldü? Bu kadar kişi neden
ölüyor, bir eleştirin?
KADRİ YILDIRIM (Devamla) İkincisi: Bu
süreç içerisinde onlarca mabet tahrip edildi, cemevi ve camiler dâhil olmak
üzere. Bakın, ben size Kurandan bir ayet okuyacağım,
orijinalinden. İlahiyatçı olanlarınız varsa dinlesinler.
Bakara Suresinde diyor ki:
(Hatip tarafından Bakara Suresinin 114üncü
ayetikerimesinin okunması)
KADRİ YILDIRIM (Devamla) Yani Allahın
mabetleri olan mescitlerini tahrip eden ve orada Allahın zikrini
engelleyenden daha zalim kim olabilir. [AK PARTİ sıralarından
alkışlar(!)] Bakın, bir saniye, bir saniye. Bakın, bu
ayette sözü edilen bir mabet vardır, Yahudilerin mabedi. Rum kralı
kendi döneminde -İslamdan önce- bu Yahudi mabedini Kudüste tahrip ediyor
ve bunun üzerine İslamda benzerlerinin yaşanmaması için bu ayet
nazil oluyor. Ha, diyeceksiniz ki: Biz diyoruz ki bunu PKK tahrip etti veya yaktı.
PKK de diyor ki: Devlet. Ben de diyorum ki, gelin bir hakikatleri
araştırma komisyonu kuralım, bu hakikatleri araştırma
komisyonu kimin yaktığını tespit etsin, beraber
kınayalım. Varsanız buna beraber bu komisyonu kuralım
Meclisin içerisinde.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Hadi be!
KADRİ YILDIRIM (Devamla) Cemevi
dediğimiz zaman akla Aleviler geliyor, Aleviler dediğimiz zaman akla
Hazreti Ali ve onun yaşantısı geliyor. Bakın,
Başbakanımız Sayın Davutoğlu ve Cumhurbaşkanımız
yeri geldiğinde Biz Hazreti Alinin yolundayız. diyorlardır ve
demişlerdir. Bakın size bir anekdot arz edeyim. Bu anekdotun
yazılı olduğu kaynak Seyyid Kutupun El-Adaletül
İctimâiyye fil İslam yani İslamda Sosyal Adalet. Orada Seyyid
Kutup -biliyorsunuz, İhvanül Müsliminin kendi dönemindeki en önde gelen
liderlerinden bir tanesi- diyor ki: Hazreti Ali Kufe halkından şöyle
bir teklif aldı: Kufe halkı Hazreti Aliye Ey İmam, gel, biz
senin için Kufede bir saray yaptırdık ve o sarayın
adını da El-Kasrül Ebyad yani Beyaz Saray yani Ak Saray koyduk. Siz
ancak böyle bir saraya layıksınız, böyle bir saray da ancak size
layıktır. dedi ama İmam Ali ne dedi?...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN İlave süre veriyorum Sayın
Yıldırım, sözlerinizi tamamlamanız için.
KADRİ YILDIRIM (Devamla) ...Bana böyle bir
Beyaz Saray, Ak Saray lazım değil; siz bana Kufe halkının
yaşadığı en yoksul mahalle hangisiyse orada bir ev bulun,
orada yaşayacağım. Dolayısıyla, Hazreti Alinin
reddettiği o şaşalı sarayı göz önünde bulunduralım,
bir de söylediklerinizle yaptıklarınızın birbirini
tutmadığı saray anlayışını göz önünde
tutalım. Kim Hazreti Alinin yolundadır, kim onun yolunda
değildir ortaya çıksın.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Fakir
sofralarını Sayın Cumhurbaşkanımız çok iyi bilir,
oralara da uğrayın ara sıra.
KADRİ YILDIRIM (Devamla) Sonra cenazelere
uygulanan muamele... Bakın, Hazreti Peygamberden şöyle bir rivayet
var: ...(X)
Peygamber (AS) müsle yani cenazenin
uzuvlarını kesme, gözünü çıkarma, kulağını kesme
vesaire, bundan şiddetle nehyetmiştir. Bedir Savaşında 70
müşrik askerini defnederek onları kurda kuşa yem olmaktan
kurtarmıştır. Ve bu müsle olayına, cenazeyle oynama ve
cenazeyi tahrip etme olayına diyor ki:
(x)
İsterseniz kuduz bir köpek olsun, ona bile uygulamayın. Ve şu
enteresan hadisini de söylüyor: Ben Peygamber olmama rağmen eğer bu
müsleyi bu cenazelere uygularsam öbür dünyada Allah aynısını
bana yaptıracaktır. O kadar önemli bir şey. Dolayısıyla,
kürdistanda bugün yaşanmakta olan cenazelere saygısızlık,
cenazelerin uzuvlarını kesmek, cenazelerin sırtına veya
karnına basarak poz vermek, hatta hatta daha evvel
yaşandığı gibi kulaklarını keserek birbirlerine
hediye etmek tam manasıyla bir cahiliye âdetidir
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Siz bunları
nereden uyduruyorsunuz?
KADRİ YILDIRIM (Devamla) -
bir insanlık
ve İslamiyetin dışında olan bir uygulamadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KADRİ YILDIRIM (Devamla) - O hâlde sizin bunu
kınamanız lazım, sizin bunun hesabını sormanız
lazım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Biz önce
teröristi kınıyoruz, sonra da bunu yapanları kınarız.
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
teşekkür ediyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, kıymetli hatibi dinledik
BAŞKAN Biraz yüksek sesle Sayın
Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Yerimden
konuşabilir miyim?
BAŞKAN Sistemi açalım, evet oradan
konuşun.
Buyurun Sayın Bostancı.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
33.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Siirt Milletvekili Kadri
Yıldırımın AK PARTİ grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Kıymetli hatibi dinledik. Böyle bir dil ve
üslupla yapılacak her tür konuşmaya bir kere her şeyden evvel
saygımızı beyan etmek isterim. Zaten Meclisteki olması
gereken atmosfer de budur.
Cenazelere saygı meselesine gelince:
1990lı yıllarda maalesef Türkiyede çok dramatik olaylar
yaşandı, cenazelere saygısızlık olayları da
görüldü. Bütün bunlar daha sonraki dönemlerde yaşanmadı. Belki tek
tük hadiseler olmuş olabilir. Burada arkadaşlar Hacı Birlik
olayını zikredeceklerdir. Bu olaya ilişkin soruşturma
yapılıyor ve kimin, niye o şekilde davrandığına
ilişkin her şey açığa çıkartılacaktır.
Kesinlikle devlet güçlerinin terörle mücadelesinde, kim olursa olsun,
karşıdaki insan ne olursa olsun cenazesine saygı göstermek
devletin boynunun borcudur ve devlet kesinlikle bunu yapmaktadır. Kural
dışı, hukuk dışı uygulamalar söz konusu
olduğunda da bunların üzerine gitmek yine devletin boynunun borcudur.
İkinci mesele, bu saray meselesi, Hazreti
Alinin yolu meselesi: Ak saray, Sayın Tayyip Erdoğanın,
Cumhurbaşkanının evi değildir, sarayı değildir;
bu milletin sarayıdır. Mülkü de değildir. Bu, bütün milleti
sembolize eden bir yer olarak, kolektif kimliğin ifadesi olarak
kurulmuş bir yapıdır. Buna ilişkin her türlü
değerlendirme dile getirilebilir, eleştirilebilir ama orası
milletin evidir. Bugün Sayın Tayyip Erdoğan, yarın bir
başkası orada bu milleti temsil ederek hizmet etmeye devam edecektir.
Fakir fukara meselesinde de, Sayın
Cumhurbaşkanının hayatı ve tarzı ortadadır.
Çok teşekkür ediyorum, sağ olun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
Öneri hakkında
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Bostancıya herhangi bir sataşma olmadan söz verdiniz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Açıklama
için.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Bostancı da, şu anda cenazelere uygulanan insanlık
dışı yöntemlerle ilgili herhangi bir sorun
olmadığını dile getirdi; dolayısıyla bu konuda bize
de söz hakkı vermeniz lazım. Ola ki, milletvekilleri bilmiyorlarsa bu
konuda Meclisin bir duyarlılık içerisine girmesi lazım; o
nedenle Sayın Bostancıya verdiğiniz gibi yerimizden söz
hakkı istiyorum.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, bugün
başlangıçtan itibaren ne kadar demokratik bir şekilde Genel
Kurulu yönetmeye çabaladığımı sizlerin takdirine sunuyorum.
Böyle olduğu hâlde Sayın Bostancıya hak etmediği hâlde
söz verdin. şeklinde bir eleştiri yöneltiyorsunuz bana. Ben, bunu
üzüntüyle karşılıyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Amacım sizi itham etmek değil Sayın Başkan, hani o
gerekçeyle ben de söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Baluken, sizin söz
istemeniz için bir başka grup başkan vekilini örnek göstermenize
gerek yok. Siz söz talebinizi
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Aynı gerekçe olduğunu ifade ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Hayır, Sayın Bostancı
aslında sataşma nedeniyle bir söz isteyecekti, ben mikrofonu
açınca sataşma nedeniyle kürsüye gelip söz istemekten vazgeçti, öyle
yorumladım, bu söz hakkını yerinden kullandı. Yoksa bir
başka nedenle söz vermiş değilim.
Ayrıca yerinden söz talep eden grup başkan
vekilimize elbette söz verebilirim ama önce gerekçenizi ben dinleyeyim. Yani
Sayın Bostancıya söz verme nedenimi açıkladım. Siz de
eğer talep gerekçenizi söylerseniz bu talebinizi
değerlendireceğim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Grubumuz
adına kürsüden konuşma yapan sayın hatip, şu anda
yaşanan çatışmalı süreçle ilgili Kürt illerinde hepimizin
rastlamış olduğu cenazelere yönelik işkenceler ve
insanlık dışı uygulamalarla ilgili Genel Kurula
bilgilendirme yaptı ancak Sayın Naci Bostancı bu yapılan
bilgilendirmenin doğru olmadığını, bir tek olay
üzerinden HDPnin bu meseleyi gündemleştirdiğini söyleyerek
milletvekillerinin bu konuda doğru bilgi edinme hakkını bizce
yanlış yere yönlendirmiştir.
BAŞKAN Yerinizden size çok kısa bir söz
veriyorum Sayın Baluken.
Buyurun efendim.
34.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu konu üzerinden böyle bir tartışma yaratmak, bir
siyasi polemiğe girmek gibi bir derdimiz yok. Normalde, eminim ki buradaki
550 milletvekilinin tamamı, bir insan öldüğü zaman o insanın
üzerindeki hükmün ve hukukun kalktığına dair, kalemin sadece
Yaradana ait olduğuna dair bir fikir birliği, bir vicdan
birliği içerisindedir. Ancak bizim seçim bölgelerimizde sürekli olarak
karşılaştığımız cenazelere yönelik
insanlık dışı uygulamalar var. Bu konuyla ilgili Meclisten
bir duyarlılık istemek, bu konudaki hak ihlalleriyle ilgili,
insanlık dışı uygulamalarla ilgili bütün siyasi partilerden
bir hassasiyet istemek kadar doğal bir şey olamaz. Sayın
Bostancının bir tek Hacı Birlik şahsında ifade
ettiği o uygulamalar hemen hemen her birimizin seçim bölgesinde her gün yaşanıyor.
Hacı Birlikin cenazesinin Şırnak sokaklarında
zırhlı araçlar arkasında sürüklenmesi kamuoyuna
yansıdığı için belki sizler farkına vardınız
ama aynı uygulama Varto sokaklarında Ekin Van şahsında bir
kadın cenazesinin işkence edilerek çırılçıplak teşhir
edilmesine kadar gitti. Ardahanda, Ağrıda, Bingölde ölü ele
geçirilen gerillaların cenazelerine ayaklar basılarak
fotoğraflar çektirmek suretiyle, sosyal medyaya pozlar vererek devam
ettirildi. Bismilde ateşli silahla orada yaşamını
yitirmiş olan gençlerin kafası gövdesinden ayrılacak
şekilde devam etti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Yine,
Suriyede, Rojavada yaşamını yitiren YPG
savaşçılarının, bu topraklara ait olan çocukların
cenazelerinin kendi memleketlerine gelmesinin önüne konan engelle devam
ettirildi. Yani sayısız örnek verebiliriz. Burada herkesin şunu
netleştirmesi gerekiyor: Eğer bu cenazelere karşı uygulanan
insanlık dışı yöntemlerle ilgili her birimiz bir fikir
birliği içerisindeysek bu Meclisin mutlaka bu uygulamalarla ilgili net
tavır ortaya koyması, siyasi partilerin de bu konuda özellikle
yerelde bu uygulamaları yapanlara karşı çok net uyarılarda
bulunması gerekiyor. Bunun hem insani hem vicdani hem ahlaki hem hukuki
hem siyasi bir gerçeklik, bir realite, bir doğru olduğunu bir kez
daha ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Baluken. Evet, tutanaklara geçmiştir.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
B) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- AK PARTİ Grubunun, bastırılarak
dağıtılan 1 sıra sayılı Kanun
Tasarısının kırk sekiz saat geçmeden gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına alınmasına; Genel Kurulun çalışma gün ve
saatleri ile gündeminin belirlenmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Şimdi öneri hakkında üçüncü
söz hakkı, lehinde olmak üzere, Ankara Milletvekili Sayın Şenal
Sarıhan tarafından kullanılacaktır.
Sayın Sarıhan buyurun, süreniz on dakika.
ŞENAL SARIHAN (Ankara) Değerli
Başkan, değerli kâtip üyesi arkadaşlarım ve sevgili vekil
arkadaşlarım; biraz önce konuşan
arkadaşımızın arkasından, daha doğrusu AKPnin
grup önerisinden sonra biz de bu öneriye ilişkin görüşlerimizi ifade
edeceğiz.
Arkadaşlarımız önümüzdeki süreç
içindeki bütün çalışma düzeninin esas olarak Geçici Bütçe Kanunu
Tasarısı üzerinden yürütülmesini istiyorlar; hemen hemen bütün
çalışma sürecini buna hasretmek, bununla değerlendirmek
istiyorlar.
Elbette bütçe temel konulardan biridir ve bu konunun
da görüşülmesi bir gerekliliktir ancak bugün içinde bulunduğumuz
koşullar, bu sabahtan bu yana sürmekte olan, daha doğrusu,
toplantımızın başladığı saatten itibaren
sürmekte olan konuşmaların esasına
baktığımızda ya da altını çizmemiz gereken hangi
nokta olduğunu araştırdığımızda, ülkemizin
bugün bir yangın yeri olduğu saptamasıyla karşı
karşıya kalıyoruz. Ben, gerçek böyle mi, bunu biraz rakamlarla
sizinle paylaşmak istiyorum.
Şimdi, ülkemiz bir yangın yeri çünkü
ülkemizde yaşam hakkı ciddi bir tehdit altında. Somut örnekleri
bilgilerinize sunmak isterim: Bu süreç içinde yani son on bir aylık süreç
içinde 214 kişi yargısız infazda yaşamını
yitirmiş, 19 kişi faili meçhul cinayetin kurbanı olmuş, 445
kişi operasyonlarda yaşamını yitirmiş, 21 kişi
silahlı çatışmada, 138 kişi bombalı
saldırıda, 1.172 kişi iş kazasında, 29 askerimiz
intihar ederek -askerlik görevini yapmakta iken- 259 kadınımız
da uğradığı kadına yönelik şiddet sonucunda ve 23
de çocuğumuz çocuk olarak uğradıkları şiddetle
yaşamlarını yitirmişler.
Şimdi, önümüzde ciddi bir konu duruyor.
Bu ciddi konu nedir? Yaşam hakkı konusunda ülkemizde çok önemli bir
sorunun olduğudur. Bu sorunu çözmek gibi bir görevin Türkiye Büyük Millet
Meclisi önünde durduğudur.
Şimdi, birkaç örnek daha vermek istiyorum
yine ülkemizdeki tabloyu anlatabilmek için. Ülkemizde, ne yazık ki uzun
zamandan beri mücadele ettiğimiz işkence ve kötü muamelenin ortadan
kaldırılması konusunda ciddi ihlaller hâlâ sürmektedir. Meclis
Cezaevleri Araştırma Komisyonunun yaptığı saptamalara
göre, cezaevlerinde şu anda 141i çocuk olmak üzere 1.469 kişi mağdur
edilmiş durumdadır. Özür dilerim, bu gözaltındaki
mağduriyet, cezaevlerindeki mağduriyet değil.
Genç ve çocuk olmak üzere, altını
çizerek söylüyorum, genç ve çocuk olmak üzere 2014 tarihinde 665i çocuk 11.021
kişi gözaltına alınmış, 130u çocuk 1.273 kişi
tutuklanmış ve açılan davalar sonucunda da Avrupada
İddianame başarısı diye anılan yani bir
savcının açmış olduğu davaların ne kadarında
başarılı olduğuna işaret eden rakamlarda Türkiyenin
başarısı yüzde 50 olarak belirlenmiştir. Yani
açılmış olan davaların yüzde 50si yanlış
açılmış davalardır, beraatle sonuçlanmış
davalardır. Japonyada bu rakam yüzde 89dur arkadaşlar, savcı
başarı oranı yüzde 89dur.
İçinde bulunduğumuz durum
yaşama hakkının ihlal edildiği kadar genel güvenlikle
ilgili haklarımızın, özgürlüklerimizle ilgili
haklarımızın da ciddi bir ihlalle karşı
karşıya kaldığını bize göstermektedir.
Bugün arkadaşlarımızın yine
yaptıkları konuşmalarda geçen basın özgürlüğü ya da
biz bunu daha net adıyla söyleyelim, düşünceyi açıklama, ifade
özgürlüğü konusundaki önemli ihlallerin bir örneğini vermemiz
gerekirse 4ü yazı işleri müdürü olmak üzere 32 gazeteci
arkadaşımız cezaevindedir. Bu arkadaşlarımız
herhangi bir biçimde silahlı bir örgütle, silahlı bir eylemle
suçlanmış arkadaşlarımız değildir. Esas olarak
kalemleri sebebiyle, yazdıkları düşünceleri nedeniyle
suçlanmış olan arkadaşlarımızdır.
Ayrıca, inanç özgürlükleri yönünden de -daha
önceki konuşmamızda da, İnsan Hakları Günü
yaptığım konuşmada da işaret ettim- ülkemizde ne
yazık ki çifte standartlı bir uygulama hâkimdir ve özellikle Alevi
kesimin ve özellikle gayrimüslim cemaatlerin inanç özgürlükleri konusunda ciddi
tehditler, ciddi sınırlamalar vardır. Bununla ilgili herhangi
bir düzenleme de hep yasa torbalarında bekletilmiş ve buradan bir
türlü çıkıp yaşamın içine geçirilememiştir.
Yine daha önce AKPnin birlikte
davrandığı ve bugün paralelci diye anılmakta olan grubun
da uğradığı mağduriyetin esas olarak inanç
özgürlüğü ihlali noktasında değerlendirilmesi gerektiği düşüncesindeyim.
Bu noktada da ciddi ihlaller vardır.
Şimdi, dedik ki: Yaşam
hakkımız güvence altında değil, özgürlüklerimiz güvence
altında değil. Bir başka noktaya işaret edeceğim.
Acaba Türkiye'de cezaevleri, sınırlarını sadece cezaevi
kapıları arkasına mı gizliyor yoksa cezaevlerinin
kapıları bütün bir Türkiyeyi ve özellikle de güneydoğudaki
illerimizi mi kapsıyor? Buna hemen bakalım: Diyarbakırda 8
ilçemizde 32 kez sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş,
Mardinde 3 ilçede 9 kez sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş,
Şırnakta 2 ilçede 7, Hakkâride 1 ilçede 4, Muş Varto, Batman
ve Elâzığın Sason ve Arıcak ilçeleri olmak üzere birer kez
sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş. Bugün de Surda sokağa
çıkma yasağı olduğunu hepimiz biliyoruz. Sokağa
çıkma yasağından İnsan Hakları Derneğinin
yaptığı araştırmalara göre 1 milyon 300 bin kişi
mağdur olmuş durumda. Şimdi, düşününüz değerli
arkadaşlar, sokağa çıkma yasağını hangi amaçla
yapıyoruz? Bugün hendek sözünü çokça kullandık. Bir hendek de olsa
karşınızda, elinde silahları olan bir terör eylemcisi de
olsa devlete düşen görev kendisinin mevcut yasaları içinde ve
uluslararası yasalar çerçevesinde eylemciye karşı hukuka uygun
davranma zorunluluğudur. Şimdi, bu konuda bizim imza atmış
olduğumuz çok sayıda sözleşme var, bunları kısaca
anımsatmak istiyorum: Birleşmiş Milletler Hukuk
Dışı, Keyfî ve Kısa Yoldan İnfazların Etkin
Biçimde Önlenmesi Soruşturmasının İlkelerine
İlişkin -1983 tarihli- Sözleşme, Birleşmiş Milletler
Kanun Adamlarının Zor ve Silah Kullanmalarına İlişkin
-1990 yılındaki kabul edilmiş- İlkeler, Jordan
Kuralları dediğimiz terör ortamında dahi uyulması gereken
ilkeler ve Birleşmiş Milletler Olağanüstü Durumlarda ve
Silahlı Çatışma Halinde Kadınların ve Çocukların
Korunmalarına İlişkin Bildiri, bütün bu sözleşmelerin belli
kuralları vardır. Bu kurallar çerçevesinde güvenlik gücünü kullanan
devlet organlarının herhangi bir biçimde can almaya ya da
özgürlükleri kısıtlamaya, özgürlükleri ihtiyacın
dışında, ölçütün dışında kısıtlamaya
hakları yoktur. O hâlde bugün biz güneydoğudaki iller yönünden
baktığımızda, Mardin yönünden, Diyarbakır yönünden
baktığımızda halkın genişletilmiş bir
hapishane içinde olduğu gerçeğini de kolayca görebiliriz.
Bir başka problemimiz yargı
alanındaki problemdir. Bu sabah bizim grubumuzu Suruç Aileleri
İnisiyatifi adıyla Suruçta çocuklarını yitirmiş
olan, 33 çocuğunu yitirmiş olan aileler, anneler, babalar,
kardeşler, çocuklar ziyaret ettiler ve dediler ki: Biz hâlâ yitirmiş
olduğumuz insanların otopsi raporlarına bile
ulaşamadık, otopsi raporları bize verilmiyor. Hangi nedenle
verilmiyor? Soruşturmanın gizliliği nedeniyle verilmiyor.
Sorarım sevgili arkadaşlar, burada aramızda hukukçu
arkadaşlarımız var: Bir otopsi raporunda nasıl bir gizlilik
olabilir? Ve gizliliğin ihlal edildiği gerekçesiyle böyle bir raporu
vermemek insanlara eziyet etmektir. Ben hayretle dinledim, diyor ki çocuk: Ben
annemin nasıl öldüğünü öğrenmek istiyorum ya da annemin
telefonunu almak istiyorum, acaba son ana kadar nelerle uğraştı,
kimi aradı, bunu bilmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlamanız için ek
süre veriyorum Sayın Sarıhan.
ŞENAL SARIHAN (Devamla) Ben annemin son
kalanlarına ya da Oğlumun son kalanlarına ulaşmak
istiyorum. diyor. Şimdi soralım: Nasıl bir yargıyla
karşı karşıyayız? Bugün terörden bahsediyoruz, terörün
önlenememiş olmasından bahsediyoruz. Peki, biz Suruç
olayının gerçeğini bulmazsak, bu faillerin üzerine gitmezsek,
bunların isimleri içindeki İslam sözcüğüne kanarak
onların birer cani olduğunu kabul etmez ve gerektiği gibi
araştırmazsak biz ülkemizde terörü nasıl engelleyeceğiz
değerli arkadaşlar? Tabii ki Ankarada da katliam olacak ve aynı
şey
Dün akşam da Ankara katliamını araştırmakta
olan avukat arkadaşlarımla birlikteydim. Aynı zamanda oradaki
demokratik kuruluşlarımızın kurmuş olduğu böyle
bir inisiyatif, hukukçu inisiyatifiyle birlikte çalıştım. Bu
sabah ne dinlemişsek ailelerden, dün akşam da avukat arkadaşlarımız
aynı şeyleri anlattılar. Soruşturma gizli deniliyor ve
gizli soruşturma nedeniyle bize bilgi, belge verilmiyor. dediler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ŞENAL SARIHAN (Devamla) Oysa, bir davada
savcının, avukatın, yargıcın hep birlikte
çalışması gerekir.
Evet, burada sözümü bitirmek istiyorum.
Bu tablo varken, bu sorunları çözmemiz
gerekirken bu sorunları yok sayarak yol alabileceğimiz umudunda
değilim.
Hepinize saygı ve sevgi sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Sarıhan.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım,
bir hususu arz edebilir miyim eğer izin verirseniz, bir cümle.
BAŞKAN Sayın Gök, dinliyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım,
burada Parlamentoda bir yasama faaliyetini hep beraber sürdürüyoruz. Yürütme
organı orada ama sabahtan beri Hükûmeti temsil eden sayın bakanlar
bir tek konuşmacıyı dahi dinlemediler. Oraya gelenlerin tayin
istekleri, başka, torpil istekleri mi konuşuluyor bilmiyorum ama
Hükûmetin yasama organına karşı olan bu
saygısızlığının derhâl sona erdirilmesi gerekir.
Burası ciddi bir müessesedir. Lütfen sayın bakanlar Meclise
karşı ciddi ve samimi davransınlar.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
Bakanlarımıza saygısız diyemezsiniz. Şu anda
hanımefendilere saygısızlık ettiğinizin farkında
mısınız?
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gök.
Şimdi, öneri hakkında dördüncü söz
hakkı, aleyhinde olmak üzere Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay
tarafından kullanılacaktır. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Akçay,
süreniz on dakikadır.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmama başlarken,
öncelikle, Meclis Başkan Vekilliği görevini üstlenen Sayın
Hamzaçebiye üyeliği görevinde başarılar diliyorum ve bu görevi
de hakkıyla, tarafsız, objektif ve en iyi şekilde
yürüteceğine de yürekten inanıyorum. Başarılar diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, zaman zaman bu kürsüden bazı hatipler çeşitli
görüşlerini dile getirirken bazı hususlara tepki gösteriliyor,
görüş serdediliyor bütün partiler tarafından, başta iktidar partisi
olmak üzere, Hükûmet olmak üzere. Fakat, bazı açık meydan okumalarda
ve bir hükûmetin, devleti yönettiği iddiasındaki bir hükûmetin veya
bir iktidar partisi grubunun çok açık bir şekilde görüşünü
serdetmesi gereken durumlarda da çok manidar bir şekilde bir sessizlik
görüyoruz. Ya sükût ikrardan geliyor ya kafaları, görüşleri,
politikaları bu konuda net değil. Daha henüz ülkenin o derin, kaotik
meseleleri hakkında billurlaşmış, berrak fikirlere ve politikalara
sahip olmadıklarını düşünüyorum.
Bu kürsüde bin yıl evvelki birtakım
hadiselere anakronizm yoluyla, saptırma yoluyla birtakım yorumlar
yapılıyor ve günümüze çıkarımları getiriliyor,
yapılıyor ve ondan sonra eğer örgütün hendekler kurmasındaki
gerekçeleri, talepleri karşılanırsa bunların zaten yirmi
dört saat içinde kaldırılacağı ifade ediliyor ve teminat
veriyor, kefalet, teminat gösteriyor kendisini fakat Hükûmetten bir cevap yok.
Yani, açıkça bir terör örgütü adına sözler verildiğini görüyoruz
ve Terör örgütünün talepleri karşılanırsa bunlar kaldırılır.
diyor. Ancak, Hükûmet kös dinliyor yani resmen kös kös oturuyor ve dinliyor,
dinlediği de şüpheli sohbet ettikleri ifadesiyle.
KADRİ YILDIRIM (Siirt) Ben Kürtlerin
taleplerinden bahsettim.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Şimdi, çağdaş
demokrasilerde, değerli arkadaşlar, din, etnisite ve mezhep üzerinden
hukuku tanımlayamayız. Cumhuriyet ve demokrasilerde
yurttaşlık hukuku vardır ve hukuk üzerinden etnik ve mezhepsel
tanımlama bizi ancak Orta Doğunun kaotik yapısına götürür
ve çağdaş demokrasi ve evrensel hukuktan da alabildiğine uzak
düşeceğimiz aşikârdır.
Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığına,
birliğine, temel değerlerine açık saldırılar ve
sataşmalar nedeniyle sessiz kalınırken aman sakın ha
Başbakan için en küçük bir eleştiri getirmeyin, getirirseniz bütün
grup ayağa kalkıyor, Hükûmet ancak o zaman cevap veriyor veya
Sayın Cumhurbaşkanıyla ilgili bir eleştiri geldiğinde.
E, peki sizin sadece göreviniz AKP Grubu olarak veya Hükûmet olarak
Başbakana veya Cumhurbaşkanına bir sataşma olduğunda
cevap vermek mi? Sabahtan beri tartışmalar oluyor, şehitler
veriliyor, insan kayıpları oluyor, 10 binlerce, 100 binlerce göç
hadisesi yaşanıyor ve diyoruz ki: Hükûmet bu konularda Meclisimizi
aydınlatsın, vatandaşı, halkı aydınlatsın.
Terörle mücadele mi ediyor yoksa birtakım mahfillerde yine eski, 7 Haziran
öncesi gibi gündüz külahlı gece silahlı çözüm süreci politikası
mı devam ediyor, bunu milletimizin bilmeye hakkı vardır.
Bu hatırlatmayı yaptıktan sonra,
tabii, devlet yönetmek, Hükûmet yönetmek kolay bir iş değil fakat
mevcut Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının yönetim
anlayışı şahsi ve keyfî bir yönetime
dayandığı için hukuktan ve ülkeyi kurumlarıyla,
kurallarıyla yönetmekten fevkalade uzak bir hâle düşüyor.
İnanın değerli arkadaşlar, Türkiye'nin şu anda
yaşadığı çok ciddi kaotik sorunların en
başlıca temellerinden biri iktidar sahiplerinin ülkemizi
kurumlarıyla, kurallarıyla yönetmeyişi, sadece şahsi ve
keyfî yönetim anlayışını dayatma gayretindendir. Türkiye'yi
kimin yönettiği belli değil. Geçtiğimiz gün yine bu Rusyayla
ilgili bir hadisede ekonomiden sorumlu Sayın Bakan Elitaş bir yerde
konuşma yapıyor, cümle aynen şöyle Sayın
Başbakanımızın tavsiyesi ve
Cumhurbaşkanımızın talimatı üzerine
diyerek devam
ediyor. Bu ne demektir değerli arkadaşlar? Bir Hükûmetin
Bakanına Sayın Başbakan tavsiyede bulunuyor,
Cumhurbaşkanı talimatta bulunuyor.
Şimdi, Başbakanlık
Genelgesi çıktı geçtiğimiz günlerde, 2015/13 sayılı,
bütün atamalar Başbakan uhdesinde toplanıyor. Dedik ya Türkiye
kurumlarıyla, kurallarıyla yönetilmiyor. Yönetenler arasında
birbirine güven kalmamış, sonra birbirlerine çift
başlılıktan bahsediyorlar, ondan sonra da sistemi
değiştirmek gerektiğinden, sistemi buna göre uydurmak
gerektiğinden. Yani mevcut sisteme kendisi uyma ihtiyacı, gereği
duymuyor da sistemi kendi keyfî, çift başlı, kişisel
hırslara veya iktidar amacına taşıyan bir yönetime sevk
etmek istiyor. Bu atama genelgesi dahi işte bu birtakım iç
çekişmelerin, gerek Cumhurbaşkanlığı gerekse Kabine
üyeleri arasındaki gizli bir çekişmenin neticesidir. Genelgeyi okuyan
ve diğer Kabinenin nasıl teşkil edildiğini bilen
arkadaşlarımız bunu göreceklerdir.
2012/15 sayılı yine bir
Başbakanlık Genelgesi var. Kira, satış, irtifak hakkı
gibi birtakım işlemleri Başbakanın uhdesine alan bir
genelge, hâlâ yürürlükte. İki üç defa yine sorduk: Ya bunu kim yürütüyor;
Başbakan mı, eski Başbakan mı? O da belli değil.
Ve neticede bir bütçe sürecini
yaşıyoruz. Değerli arkadaşlar, yarın geçici bütçe
gelecek. Şimdi, biz, tabii Milliyetçi Hareket Partisi olarak ve muhalefet
partileri olarak da ciddiye alıyoruz. Bütçe çok ciddi bir faaliyettir, bir
hükûmet faaliyetidir, aynı zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisi
faaliyetidir fakat iktidarın, bu bütçeyi hazırlayıp Türkiye
Büyük Millet Meclisine sunmak durumunda olan iktidarın aynı ölçüde,
aynı ciddiyetle ele almadığını görüyoruz. Geçici bütçe
beklerken garip bir metin geldi. Çok özür diliyorum, bakkal defteri dahi daha
derli topludur değerli arkadaşlar. Gelir-gider hesapları yok. Borçlanma var
mı, yok mu? Çünkü öyle kalemler var ki mevcut 2015 bütçesinin çok çok
üstünde harcamayı ilk üç ayda yapacak. Peki, geri kalanı nasıl
karşılayacaksınız? Gelir üzerinde bir tahmininiz var mı?
Gelir üzerinde de bir tahmin yok.
Efendim, üç aylık gelirini tahmin edemeyen bir
hükûmet olur mu değerli arkadaşlar? Şu anda Türkiye Maliye
Bakanlığı değil üç aylık, değil aylık,
değil haftalık, günlük dahi gelirlerini az çok tahmin edebilecek bir
durumda. Eğer siz bu gelir tahminini yapmıyorsanız,
yapamıyorsanız ya sizi beceriksizlikle itham etmemiz lazım ya
da
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Akçay,
konuşmanızı tamamlamanız için ek süre veriyorum.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın grup başkan vekili konuşması sırasında
BAŞKAN Mikrofonu açayım, sesiniz iyi
gelmiyor buraya. Oradan alayım talebinizi.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, sayın grup başkan vekili konuşması
sırasında, partimizin bir terör örgütü adına söz verdiğini,
güvence verdiğini, dolayısıyla bu yaşanan süreçle ilgili de
direkt sorumluluk atfeden bazı cümleler kullandı. Onlara, müsaade
ederseniz, bir cevap vereyim.
BAŞKAN 69uncu maddeye göre söz istiyorsunuz.
Buyurun Sayın Baluken.
İki dakika süre veriyorum.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
9.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın AK PARTİ grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tekrar, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Grubumuz adına konuşan sayın hatibi
bütün milletvekilleri cankulağıyla dinlediler. Tarihsel bir
realiteden bahsetti. Yani Selçukludan, Osmanlıdan günümüze kadar
Kürtlerin ana dil hakkı ve statüsüyle ilgili Anadolu ve Mezopotamya
topraklarında, Türkiye ve Kürdistan topraklarındaki mevcut tarihî
gerçekliği burada ifade eden bir konuşma yaptı. Şu anda,
ısrarla, bizim söylediğimiz hususu da bir türlü anlamak istemiyorsunuz.
Bölgenin genelinde yaşanan temel sorun, Kürtlerin öz yönetim talepleriyle
ilgili, kendi kendilerini yönetme talepleriyle ilgili, ana dilde eğitim
hakkı talepleriyle ilgili. Maalesef, Hükûmetinizin de, tıpkı
diğer hükûmetler gibi, açmış olduğu bir savaşın
olduğuna işaret etti ve oradan hareketle de bir durumu, bir tespiti
bu kürsüden tekrar dile getirdi.
Yani Ana dilde eğitim hakkına
karşı değilseniz, Kürtlerin statüsüyle ilgili savaş
aygıtlarıyla cevap vermeyecekseniz, bu meseleyi tıpkı iki
buçuk yıl boyunca yaptığınız gibi demokratik, siyasi
çözümle ele almayı düşünürseniz bu hendekler kapanır. dedi.
Burada, ne kimse adına verilmiş bir söz var ne de ifade edilmiş
bir güvence var.
Dolayısıyla hem tutanaklara geçmesi hem de
milletvekillerinin bu hususu doğru bilmesi gerekir.
Ben ifade etmiştim, tekrar ifade edeyim: O
hendeklerin başında bekleyen gençlerin çoğunun babaları
90lı yıllarda faili meçhul cinayetlerde katledildiler ve şu
anda da kendilerine yönelik ağır bir saldırı olduğunu,
katliam tehlikesi altında olduklarını ifade ediyorlar. Bununla
ilgili demokratik siyasetin herhangi bir çözüm üretmediğini ısrarla
söylüyorlar. Gelin, bu durumu birlikte kaldıralım. Demokratik siyasi
çözümün kanallarını açalım, müzakere, diyaloğun
kanallarını açalım. Var olan bu savaş konseptini çekip
rasyonel bir akılla tekrar sorunlarımızı masada halletmeye
çalışalım diyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
B) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- AK PARTİ Grubunun, bastırılarak
dağıtılan 1 sıra sayılı Kanun
Tasarısının kırk sekiz saat geçmeden gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına alınmasına; Genel Kurulun çalışma gün ve
saatleri ile gündeminin belirlenmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince, gündemin Sözlü
Sorular kısmına geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri, Sunuşlar
bölümünde belirttiğim Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın
Sema Ramazanoğlunun birlikte cevaplandırmak istediği sözlü soru
önergelerini okutuyorum:
IX.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Gaziantep Milletvekili Canan Candemir Çelikin,
koruyucu aile sistemi ile ilgili verilere ve koruma altında bulunan
çocukların eğitimine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1) ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlunun cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanı tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Canan
Candemir Çelik
Gaziantep
1) Dezavantajlı nüfus gruplarının durumunun
iyileştirilmesi ve sosyal içermenin sağlanmasına yönelik
öncelikli politika ve önlemler nelerdir?
2) Toplumsal
cinsiyet eşitliği için elverişli ortamın
sağlanması adına Bakanlığınız bünyesinde ne
tür faaliyetler gerçekleştirilmektedir?
3) Bakanlığınız
bünyesinde bulunan sosyal yardımların türleri nelerdir ve hangi
kurumlar tarafından yapılır?
2.- İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarcanın,
sosyal yardım programları ile suça sürüklenen çocuklara yönelik
çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/2) ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlunun cevabı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanı tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Tülay Kaynarca
İstanbul
1) Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bünyesinde yürütülen sosyal
yardım programlarından kaç kişi faydalanmaktadır?
2) Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanlığının suça sürüklenen ve suçun
mağduru çocuklara yönelik geliştirilen projeleri var mıdır?
3) Bakanlığınız
yoksul veya engelli öğrenciler için eğitim desteği
sağlamakta mıdır?
4) Sosyal
yardım alan vatandaşlarımız için ne tür kolaylıklar
sağlanmıştır?
3.- İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarcanın,
çocuklara ve engellilere yönelik hizmetlere ilişkin sözlü soru önergesi
(6/3) ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlunun
cevabı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanı tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Tülay
Kaynarca
İstanbul
1) Çocuk
evleri ve sevgi evleri uygulamalarıyla ne amaçlanmıştır ve
bu uygulamadan faydalananların sayısı ne kadardır?
2) Sokakta
çalışan ve ailesince ihmal edilen çocukları desteklemek
adına Bakanlığınız bünyesinde ne tür uygulamalar
vardır?
3) Engelli
çocuğu olan çalışan anneler için özel bir düzenleme var
mıdır?
4) Engelli
aylığı ne kadardır ve kimler alabilir?
4.- Gaziantep Milletvekili Canan Candemir Çelikin, çocuk
koruma hizmetlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/4) ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlunun cevabı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanı tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Canan
Candemir Çelik
Gaziantep
1) Çocuk
Destek Merkezlerinde kalan çocuklara ve ailelerine yönelik psikososyal
desteği amaçlayan uygulama ve politikalarınız nelerdir?
2) Ülkemize
düzensiz göç yoluyla gelen ve uluslararası koruma talebinde bulunan
refakatsiz çocuklar hakkında uygulanan koruyucu ve destekleyici tedbirler
nelerdir?
3) Çocuk
Koruma Hizmetlerinde Koordinasyon Stratejisi uygulamasıyla ne
amaçlanmaktadır? Projenin son durumu hakkında bilgi verebilir
misiniz.
5.- Gaziantep Milletvekili Canan Candemir Çelikin,
koruyucu aile sistemi ile ilgili verilere ve koruma altında bulunan
çocukların eğitimine ilişkin sözlü soru önergesi (6/5) ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlunun cevabı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanı tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Canan
Candemir Çelik
Gaziantep
1) Bakanlığınızın
uyguladığı koruyucu aile sistemi nasıl işlemektedir ve
aile ve çocuk rakamlarındaki son durum nasıldır?
2) 2014 ve 2015 yılları itibarıyla
şartlı eğitim ve şartlı sağlık
yardımlarından faydalanan kişi sayısı ne
kadardır?
3) Kuruluşlarınızda koruma ve
bakım altında bulunan çocukların eğitim seviyeleri ne
durumdadır, bu çocuklar spor ve sanat alanlarında desteklenmekte
midir?
6.- İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarcanın,
kadına yönelik şiddetle mücadele ile şehit yakınları
ve gazilere yönelik hizmetlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/6) ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlunun cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanı tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Tülay Kaynarca
İstanbul
1) Kadına yönelik aile içi şiddetle
mücadele kapsamında ne tür politika ve tedbirler uygulanmaktadır?
2) Töre ve namus cinayetlerini önlemek amaçlı
ne tür tedbirler alınmaktadır?
3) Şehit yakınları ve gaziler için
uygulanan sosyal hizmet faaliyetleriniz nelerdir?
7.- İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarcanın,
uyuşturucu ile mücadele konusunda yapılan çalışmalara
ilişkin sözlü soru önergesi (6/7) ve Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlunun cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanı tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Tülay Kaynarca
İstanbul
1) Uyuşturucuyla mücadele konusunda
Bakanlığınız ne tür çalışmalar yapmaktadır?
2) Suriye'den savaş nedeniyle göç etmek zorunda
kalan ailelerin çocuklarının eğitim sistemine entegrasyonunu
amaçlayan politikalarınız nelerdir?
3) Bakanlığınıza
bağlı kurum ve kuruluşlarda bakım ve koruma altında
bulunan çocuklar için istihdam hakkı tanınmakta mıdır?
8.- İstanbul Milletvekili Ravza Kavakcı
Kanın, sosyal yardımlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/8) ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlunun cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanı tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Ravza
Kavakcı Kan
İstanbul
1) Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı bünyesindeki sosyal yardımların millî gelire
oranı ne kadardır?
2) Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı bünyesindeki sosyal yardımlar içerisinde
eğitime ne kadar pay ayrılmaktadır?
3) Bakanlığınız sosyal
harcamalar için ne kadar kaynak ayırmıştır?
4) İhtiyaç sahibi aileler için
Bakanlığınız herhangi bir program uygulamakta
mıdır?
9.- İstanbul Milletvekili Ravza Kavakcı
Kanın, evde bakım hizmetleri ile engellilere yönelik
çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/9) ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlunun cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
arz ederim.
Ravza
Kavakcı Kan
İstanbul
1) Evde bakım hizmetyle ilgili sunulan
yardımlar nelerdir ve bu hizmetten faydalanan
vatandaşlarımızın sayısı ne kadardır?
2) Son on yılda evlat edindirmeyle ilgili
yaşanan gelişmeler nelerdir?
3) Engellilerin sosyal yaşama
katılımını sağlamak için ne gibi destekler
sağlanmaktadır?
4) Engelli vatandaşlarımızın
kamuda ve özel sektörde istihdamını sağlamak için
Bakanlığınız bünyesindeki faaliyetleriniz nelerdir?
10.- İstanbul Milletvekili Ravza Kavakcı
Kanın, kız çocuklarının eğitimi ile ailenin
korunmasına yönelik çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi
(6/10) ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema
Ramazanoğlunun cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanı tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Ravza
Kavakcı Kan
İstanbul
1) Engelli ve yaşlı
vatandaşlarımız için Bakanlığınızın
sağladığı destekler nelerdir?
2) Bakanlığınız bünyesinde
kız çocuklarının okula devamını sağlayacak proje
ve programlar var mıdır?
3) Yurtdışında da örneklerinin
yoğun olarak yaşandığı ailenin desteklenmesini
amaçlayan doğum yardımı programı ülkemizde var
mıdır?
4) Sosyal ve kültürel dokudaki aşınmalara
karşı aile yapısının ve değerlerinin korunarak gelecek
nesillere sağlıklı biçimde aktarılmasını
sağlamak üzere Bakanlığınız bünyesindeki ulusal
politika ve stratejiler nelerdir?
11.- İstanbul Milletvekili Arzu Erdemin, çocuk
bakım evleri ve kadın sığınma evleri ile ilgili
çeşitli hususlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/83) ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlunun cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıda belirtilen
sorularımın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın Sema
Ramazanoğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
için gereğini saygılarımla arz ederim. 03/12/2015
Arzu Erdem
İstanbul
1) Bakanlığınıza bağlı
çocuk bakımevlerinde çalışan personeller için özel bir
eğitim verilip güvenlik konusunda gerekli önlemler alınmış
mıdır?
2) Türkiye'de geçimini sağlamak için
çalışmak zorunda bırakılan çocuk sayısı
kaçtır? Bu hususta Bakanlığınızın
aldığı önlem ve tedbirler nelerdir?
3) 6360 sayılı Yasayla 5393
sayılı Belediye Yasasında yapılan değişiklikle
kadın sığınmaevi açma yükümlülüğü olan belediyelerin
nüfusu 50.000'den 100.000'e çıkarılmıştır. Haziran
2015 tarihi itibarıyla nüfusu 100.000'i aşan 201 belediye mevcutken
şu an Türkiye'de toplam kadın sığınmaevleri
sayısı kaçtır?
12.- Aydın Milletvekili Deniz Depboylunun,
evlenme-boşanma istatistiklerine ve aile birliğinin korunmasına
yönelik çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/93) ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlunun cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu tarafından sözlü
olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 4/12/2015
Deniz Depboylu
Aydın
Ülkemizdeki boşanma verilerinin değerlendirilmesine
yönelik yapılan istatistik çalışmalarına göre mevcut
evliliklerin 2001 yılında 91.994'ü sonlanmış, 2014
yılında bu sayı 130.913 olmuş, boşanmalar yüzde 42,3
artmıştır.
Toplumsal varlığımızın
çekirdek yapısını oluşturan aile sisteminin huzur ve
mutluluğunun korunması için, aile yapısını ve
değerlerini tehdit eden sorunların çözümüne yönelik olarak
yapılacak çalışmalar büyük önem taşımaktadır.
1) Türk milletinin aile birliğinin
korunması için Bakanlığınız bir çalışma
yapmış mıdır?
2) Şayet çözüme yönelik çalışma
yapıldıysa nerede, hangi bölgelerde, kimlerle, hangi tarihte
çalışmıştır?
3) Bu sorunun çözümü için kimler, hangi yöntemle,
nasıl çalışmıştır?
4) Bir çalışma yapıldıysa
çalışma sonuçları nedir?
5) Konuyla ilgili planlanan çalışmalar
nelerdir?
BAŞKAN Sözlü soru önergelerini
cevaplandırmak üzere Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın
Sema Ramazanoğlunu kürsüye davet ediyorum.
Buyurun Sayın Bakanım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Bakana görevinde başarılar
diliyorum.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
SEMA RAMAZANOĞLU (Denizli) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım, ben de size yeni
görevinizde başarılar diliyorum.
BAŞKAN Çok teşekkür ederim, sağ
olun.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
SEMA RAMAZANOĞLU (Devamla) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; sizleri ve sizlerin şahsınızda aziz milletimi
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce Diyarbakırdaki
şehit polislerimiz için Allahtan rahmet, ailelerine sabır;
yaralılarımız için acil şifalar diliyorum. Terörü
lanetliyorum.
Sayın Profesör Doktor Aziz Sancarı da
milletimizi gururlandıran Nobel Ödülü alması vesilesiyle buradan
tebrik ediyorum.
Bugün bana verilen süre içerisinde sözlü soru
önergelerimi cevaplandırmaya çalışacağım.
İlk soru önergesindeki, AK PARTİ
Gaziantep Milletvekili Canan Candemir Çelikin (6/1) esas numaralı sözlü
soru önergesindeki 1inci sorunun cevabı: Türkiye Cumhuriyetinin
Anayasada belirlenmiş sosyal devlet olma niteliğinin gereği
olarak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından çok
kapsamlı sosyal hizmet ve sosyal yardım programları
yürütülmektedir. Bu sosyal yardım ve hizmet programlarının
kapsamında öncelikli olarak yoksul, muhtaç, kimsesiz
vatandaşlarımız bulunmaktadır.
Bakanlığımızın, sosyal
içermenin sağlanmasına yönelik olarak yürütülen proje ve
çalışmaları şu başlıklar hâlinde
belirtilmektedir:
Ulusal yoksullukla mücadele stratejisinin
hazırlanması, vaka yönetim sistemi, sosyal risk uyum analizi
çalışmaları, merkez risk tespit ve teftiş sistemi, aile
araştırmaları, bütünleşik sosyal yardım sistemi, Türk
Kızılayı ve yerel yönetimler ile sosyal yardım verilerinin
paylaşımının sağlanmasına yönelik entegrasyon
çalışmalarının tamamlanması, Aile Sosyal Destek
Programı (ASDEP), çocukların ailelerin yanında
kalmasının sağlanması amacıyla yürütülen sosyal
ekonomik destek programı, her türlü afet ve acil durumlardan etkilenenlere
yönelik sosyal yardım ve psikososyal destek hizmetleri, Roman
vatandaşlarımıza yönelik çalışmalar, madde
bağımlılığıyla mücadeleye yönelik
çalışmalar, şehit yakınları ve gazilere yönelik
istihdam, mali destek ve ücretsiz seyahat imkânının
sağlanması gibi çalışmalar.
Bu programların hukuki çerçevesinin ve kurumsal
altyapısının oluşturulması yönünde mevzuatlar
hazırlanarak, bu mevzuatlar doğrultusunda halkımıza hizmet
veren kuruluşların hizmete açılması ve faaliyetlerini
sürdürmesi çalışmaları yürütülmektedir.
Bakanlığımızın politika
uygulamalarına ilişkin ayrıntılı bilgiler
İnternet sitemizde yayınlanmaktadır.
2nci sorunun cevabı: Toplumsal cinsiyet
eşitliği için elverişli ortamın sağlanması
adına Bakanlığımızca yürütülen sosyal yardım
programlarından öncelikli olarak kadınların istifade etmesi
sağlanmaktadır. Bu çerçevede, Bakanlığımız
tarafından politika, mevzuat ve farkındalık
başlıkları altında çok sayıda çalışma
yürütülmektedir.
3üncü sorunun cevabı:
Bakanlığımız bünyesinde yürütülen sosyal yardım
programları maddeler hâlinde şunlardır:
Eşi vefat etmiş kadınlara
yapılan yardımlar, muhtaç asker ailesi yardımı,
şartlı eğitim ve sağlık yardımları, genel
sağlık sigortası priminin devlet tarafından ödenen
tutarları, 2022 engelli ve yaşlılık aylığı
ödemeleri, evde bakım aylığı ödemeleri, engelli
öğrencilerin taşınma ödemeleri, ağır engellilerin özel
bakım merkezlerinde bakım ödemeleri, öksüz ve yetim
yardımı, muhtaç asker çocuğu yardımı, doğum
yardımı, gelir getirici projelere yapılan ödemeler ve yakacak
yardımı.
AK PARTİ İstanbul Milletvekili Tülay
Kaynarca tarafından verilen (6/2) esas numaralı sözlü soru
önergesindeki 1inci sorunun cevabı: Sosyal yardımlardan, 2014
yılında 3 milyon 5 bin 898 hane ve 9 milyon 885 bin 637 hak sahibi
yararlanmıştır; 2015 yılının ilk dokuz
ayında ise 2 milyon 745 bin 213 hane ve 8 milyon 608 bin 968 hak sahibi
yararlanmıştır.
2nci sorunun cevabı:
Bakanlığımıza bağlı 67 çocuk destek merkezi
hizmet vermekte olup, bu merkezlerin 39 adedi suç mağduru çocuklara, 16
adedi suça sürüklenen çocuklara, 5 adedi sokakta yaşayan çocuklara ve 7
adedi de refakatsiz sığınmacı çocuklara hizmet vermekte ve
refakatsiz sığınmacı çocukların korunma ve bakım
altında bulunduğu merkezler haricindeki 60 çocuk destek merkezinde
çocuk ve ailelere yönelik olarak Anka Psikososyal Destek ve Müdahale
Programı uygulanmaktadır. Program kapsamında çocuk destek
merkezine kabulü yapılan her çocuğa merkez müdürü tarafından bir
meslek elemanı danışman olarak atanmaktadır.
Danışman tarafından, ilk on gün içerisinde, çocuğa bireysel
ihtiyaç ve risk değerlendirme formu doldurulmaktadır. Formda,
çocuğun merkeze geliş şekli, geliş nedeni, çocuğun
eğitim durumu, ailesinin ekonomik durumu, yaşadığı
yer, arkadaş ilişkileri, fiziksel durumu, ruhsal durumu, madde
kullanım durumu, istismar, suça sürüklenme, sokakta yaşam durumu,
kişisel özellikleri, davranış sorunları ve ailevi
özellikleri sorulmakta. Doldurulan form sonrası ortaya çıkan ihtiyaç
ve risklere göre üçer aylık dönemde her bir çocuk için hedefler
belirlenerek bu hedefler doğrultusunda çocuğa ve ailesine grup
çalışmaları ve bireysel danışmanlık hizmetleri
verilmektedir.
3üncü sorunun cevabı: Sosyal
Yardımlar Genel Müdürlüğü tarafından vakıflar ve diğer
kamu kurumları aracılığıyla yoksul ve engelli
öğrencilere yönelik olarak çeşitli faaliyetler yürütülmektedir.
Bunlar arasında eğitim materyali, şartlı eğitim
yardımı, öğle yemeği, öğrenci taşıma,
barınma ve iaşe yardımlarının yanı sıra
ücretsiz ders kitabı, engelli öğrencilerin ücretsiz
taşınması ve yurt yapım programları yer
almaktadır.
4üncü sorunun cevabı: Sosyal
Yardımlar Genel Müdürlüğü yoksul vatandaşlarımıza
yönelik olarak yürüttüğü sosyal yardım programları ve proje
destekleriyle ülkemizde yoksullukla mücadele alanındaki
çalışmalarını sürdürmektedir. Bu
çalışmaların bir yönünü de sosyal yardımların hizmet
sunumunun geliştirilmesi oluşturmaktadır.
Sosyal Yardımlaşma Bilgi Sistemi
(SOYBİS), Alo 144 Sosyal Yardım Hattı, E-Devlet Kapısı
Sorgulama Hizmeti, Bütünleşik Sosyal Yardım Sistemi, Sosyal
Yardım Mesaj Servisi ve Sosyal Yardım Kartı gibi uygulamalar
hayata geçirilmiştir.
Örneğin, hâlihazırda Sosyal
Yardım Kartı teslim edilen yaklaşık 2 milyon
vatandaşımız mevcuttur. Sosyal yardım ödemelerini banka
kuyruğuna girmeden, istedikleri zaman ATMlerden çekebilmekte, istedikleri
mağaza, market ve benzeri yerlerden gıda, giyim ve diğer
ihtiyaçlarını karşılayabilmekte ve coğrafi
koşullar, hava şartları, hastalık, yaşlılık,
engellilik durumları gibi nedenlerle ödemelerini çekmeye gidemezlerse
zamanında yardım ödemelerine erişebilmeleri için konutlarında
ödemelerini alabilmektedirler.
AK PARTİ İstanbul Milletvekili Tülay
Kaynarca tarafından verilen (6/3) esas numaralı sözlü soru
önergesindeki 1inci sorunun cevabı: Çocuk Evleri Sitesi ve Çocuk Evleri,
korunma ve bakım altında bulunan çocukların aile modeline benzer
bir ortamda yetiştirilerek çocuklara temel güven duygusunun
kazandırılması ve geliştirilmesi için
oluşturulmuş kuruluşlardır. Çocuk evleri, illerin sosyal ve
kültürel açıdan uygun yerlerinde, en az 5 en fazla 8 çocuğun
kalabildiği, tercihen okullara ve hastanelere yakın, aile
ortamına uygun apartman veya müstakil yapılardan
oluşmaktadır. Çocuk evlerinde çocukların toplumun içinde,
toplumun gerçeklerini yaşayarak yetiştirilmeleri ve topluma
kazandırılmaları amaçlanmaktadır. Ayrıca, toplu yaşamın
beraberinde getirdiği olumsuzlukların azaltılması, kendine
güvenen ve geleceğe umutla bakabilen çocukların yetiştirilmesi,
arkadaşlık, komşuluk, mahalle gibi kavramlar ile toplumsal
örf ve âdetlerimizi, ahlak ve değerlerimizi yaşayarak toplumla iç içe
yaşamın gereklerinin öğrenilmesi ve toplumsal hayata etkin
katılımı hedeflenmektedir.
1.043 çocuk evinde fiilen 5.288 çocuğumuza, 88
çocuk evi sitesinde fiilen 4.882 çocuğumuza hizmet verilmektedir.
2nci sorunun cevabı: Sokakta risk
altındaki çocukların tespit edilmesi ve uygun sosyal hizmet
modellerinden yararlandırılması amacıyla illerde
valilerimiz veya görevlendireceği vali yardımcılarımız
başkanlığında ve Aile ve Sosyal Politikalar il
müdürlüğü sekreteryasında ilgili kamu kurum ve
kuruluşlarının temsilcileri, yerel yönetimler ile üniversiteler
ve bu alanda hizmet veren sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin
katılımıyla bir komisyon oluşturularak, bu komisyonun takip
ve denetiminde ilgili kurum temsilcilerinden oluşturulan ekipler
tarafından alan taramaları yapılmaktadır.
Söz konusu çalışmalarda yapılan
inceleme neticesinde, çocuk ve ailenin uygun bulunan sosyal hizmet ve
yardımlara yönlendirilmesi temel hedef olmakla birlikte eğitim
çağında olup okula devam etmeyen çocukların eğitim
öğretim sistemine kazandırılması, eğitim
çağını tamamlamış çocukların mesleki eğitime
yönlendirilmesi, madde kullanan çocukların madde
bağımlılığı tedavisine yönlendirilmesi,
çocukların sokaktan çekilerek psikososyal destek hizmetlerinden
yararlandırılması ve aile yanına döndürülmesine
ilişkin çalışmalar ile çocukların ailelerine yönelik
psikososyal destek ve bilinçlendirme çalışmaları
yürütülmektedir.
Bakanlığımız sosyal destek
programlarından birisi de Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğünce
yürütülen Sosyal ve Ekonomik Destek Hizmetidir. Bu hizmet kapsamında
sosyal ve ekonomik destek sağlanarak çocukların ailesi yanında
bakımı sağlanmaktadır. Bu programdan 1 Ocak-30 Kasım
2015 tarihleri arasında 97.755 kişi
yararlandırılmıştır.
Sosyal ve Ekonomik Destek Hizmetinden hâlen
yararlanan 74.063 kişiye Kasım 2014 ayında nakdî yardım ödemesi
yapılmıştır. Çocukların korunması ve
desteklenmesi amacıyla çocuk eksenli olarak yürütülen bu hizmet
kapsamında ailelere veya çocuklara, ihtiyaç duydukları sosyal hizmet
desteği olarak rehberlik ve destek hizmetleri de verilmektedir.
3üncü soruya cevap: Engelli çocuğu bulunan
kadın sigortalıların yıpranma paylarının yüksek
olması göz önünde bulundurularak 2008 yılında 5510
sayılı Kanunla getirilen hüküm doğrultusunda bu kişilerin
ilgili kanun yürürlüğe girdiği tarihten sonraki
çalışmaları için emeklilik prim gün sayılarında ve
yaş haddinde dörtte 1 indirim yapılmaktadır. Ayrıca, 2014
yılında 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 72nci
maddesinde yapılan değişiklikle engelli yakını bulunan
memurun yer değiştirme taleplerinin karşılanması için
tedbir alınmasına yönelik düzenleme yapılmıştır.
Ayrıca, yine 657 sayılı Kanunun 104üncü maddesine göre
memurlara, en az yüzde 70 oranında engelli ya da süreğen
hastalığı olan çocuğunun hastalanması hâlinde
hastalık raporuna dayalı olarak ana veya babadan sadece biri
tarafından kullanılması kaydıyla bir yıl içinde toptan
veya bölümler hâlinde on güne kadar mazeret izni verilir. 2010/2
sayılı Başbakanlık Genelgesi uyarınca bakıma
muhtaç engelli aile ferdinin günlük bakımı için çalışan
memurların izin kullanımında gerekli kolaylık
sağlanacak ve personel, mesai saatleri dışındaki nöbet
görevinden ve gece vardiyasından muaf tutulacaktır.
4üncü soruya cevap: Yüzde 40 ile 69 arasında
engelli aylığı; 18 yaşından büyük ve 65
yaşından küçük olan, yüzde 40 ile yüzde 69 arasında engelli
olan, sosyal güvenlik kurumlarından her ne ad altında olursa olsun
bir gelir veya aylık hakkından yararlanmayan, mahkeme kararıyla
veya doğrudan mevzuat gereği bağlanmış devamlı
bir gelire sahip olmayan, hane içinde kişi başına düşen
geliri 16 yaşından büyükler için belirlenmiş olan asgari ücretin
aylık net tutarının 1/3ünden az olan kişilere
bağlanır. Aylık tutar 2015 Temmuz-Aralık dönemi için 303,48
TLdir. Yüzde 70 ve üzeri engelli aylığı; 18 yaşından
büyük olan, yüzde 70 ve üzeri engelli olan, sosyal güvenlik kurumlarından
her ne ad altında olursa olsun bir gelir ve aylık hakkından
yararlanmayan, mahkeme kararıyla veya doğrudan mevzuat gereği
bağlanmış devamlı bir gelire sahip olmayan, hane içinde
kişi başına düşen geliri 16 yaşından büyükler
için belirlenmiş olan asgari ücretin aylık net tutarının
1/3ünden az olan kişilere bağlanır. Aylık tutarı 2015
Temmuz-Aralık dönemi için 303,48 TLdir.
AK PARTİ Gaziantep Milletvekili Canan Candemir
Çelikin (6/4) esas numaralı sözlü soru önergesi:
1inci soruya cevap: Çocuk destek merkezine kabulü
yapılan her çocuğa merkez müdürü tarafından bir meslek
elemanı danışman olarak atanmaktadır. Danışman
tarafından ilk on gün içerisinde çocuğa bireysel ihtiyaç ve risk
değerlendirme formu doldurulmaktadır. Formda, çocuğun merkeze
geliş şekli, geliş nedeni, çocuğun eğitim durumu,
ailesinin ekonomik durumu, yaşadığı yer, arkadaş
ilişkileri, fiziksel durumu, ruhsal durumu, madde kullanım durumu,
istismar, suça sürüklenme, sokakta yaşam durumu, kişisel özellikleri,
davranış sorunları ve ailevi özellikleri sorulmakta; doldurulan
form sonrası ortaya çıkan ihtiyaç ve risklere göre üçer aylık
dönemde ve her bir çocuk için hedefler belirlenerek bu hedefler
doğrultusunda çocuğa ve ailesine grup çalışmaları ve
bireysel danışmanlık hizmetleri verilmektedir.
2nci soruya cevap: Ülkemize düzensiz göç yoluyla
gelen ve uluslararası koruma talebinde bulunan refakatsiz çocuklar
hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununa göre, ilgili mahkeme
tarafından hükmedilen koruyucu ve destekleyici tedbirler çerçevesinde
hizmetler yürütülmektedir. Bakanlığımız tarafından
refakatsiz sığınmacı çocukların korunma ve bakım
altında bulunduğu 7 çocuk destek merkezi oluşturulmuş,
merkezlerde bulunan refakatsiz sığınmacı çocuklara yönelik
iş ve işlemler 20/10/2015 tarihinde yürürlüğe giren Refakatsiz
Çocuklar Yönergesi çerçevesinde yürütülmektedir. Bir yetişkinin
refakatinde bulunmadığı, özel ihtiyaç sahibi grubunda yer alan,
refakatsiz çocuk olduğu tespit edilen Suriyeli çocuklara yönelik Adana Sarıçam
Geçici Barınma Merkezi içinde çocuk koruma birimi
oluşturulmuştur. Ailesi veya akrabasının yanında
çadır, konteyner kentte bulunan çocuklar için de psikososyal destek
hizmeti alabilecekleri kreş ve çocuk dostu alanlar
oluşturulmuştur.
3üncü soruya cevap: Çocuk Koruma Hizmetlerinde
Koordinasyon Strateji Belgesi yaklaşık beş yıl süren ve
birbirini takip eden önemli ve çok sektörlü çalışmalar neticesinde
son şekli verilerek 27/11/2013 tarihli 12. Merkezî Koordinasyon
Toplantısı Kararıyla kabul edilmiş ve çocuk koruma
alanında 2019 yılına kadar izlenecek ulusal stratejik hedefleri
belirtmiştir. Belirlenen stratejik hedeflere ulaşım yolları
ise uygulama planıyla ortaya konulmaktadır. Strateji Belgesinde 10
temel stratejik amaç ve bu amaçlara ulaşmak için belirlenmiş hedefler
yer almaktadır. Tüm çalışmalarda amaç, öncelikle çocuk
üzerindeki risk faktörlerinin istenmeyen sonuçlar oluşmadan fark edilip
bertaraf edilmesi, riskin gerçekleştiği durumlarda erken ve etkin müdahalelerin
gerçekleştirilerek çocuğun korunması, hak ve esenliğinin
sağlanması olarak özetlenebilir. Ayrıca, çocuk koruma
hizmetlerinde koordinasyonu sağlamak üzere hem hizmetler hem disiplinler
hem de çalışanlar arasında iş birliği ve eş
güdümü sağlama hedefini gerçekleştirmek üzere yapılması
gereken faaliyetler belirtilmektedir. Strateji Belgesine ek olarak
hazırlanan Uygulama Planında hedeflerin gerçekleştirilme
aşamaları, bu aşamalara ilişkin faaliyetler, sorumlu
kurumlar ve belirlenen süreçler yer almaktadır.
AK PARTİ Gaziantep Milletvekili Canan Candemir
Çelik tarafından (6/5) esas numaralı sözlü soru önergesi:
1inci sorunun cevabı: Koruyucu aileyle ilgili
iş ve işlemler Koruyucu Aile Yönetmeliğine göre
yürütülmektedir. Koruyucu aile hizmetinden korunma altına alınan, öz
ailesi yanında bakılamayan ve evlat edindirilemeyen çocuklar
yararlanmaktadır. Hizmet, çocuğun kendi ailesiyle
bağlarının korunması esasına
dayandığından sadece yurt içinde uygulanmakta olup özellikle
çocuğun yakın çevresinde olan akrabalar, komşular ya da aile
dostları tercih edilmektedir. Koruyucu aile hizmeti kapsamında aile
yanına yerleştirilen çocuklar için yönetmelikle belirlenen destekler
sağlanmaktadır. Koruyucu ailelere bakım sorumluluğunu
paylaştıkları her çocuk için çocukların bakım,
eğitim ve yetiştirme harcamalarına yönelik aylık ücret
ödenmektedir. Çocukların sağlık giderleri Sosyal Güvenlik Kurumu
kapsamındadır. Koruyucu aile hizmetinden yararlandırılan
çocuk sayısı artırılırken profesyonel koruyucu aile
sistemine geçişin vazgeçilemez bir unsuru olarak öngörülen eğitimlere
büyük önem verilmektedir. Bu eğitimler Bakanlık tarafından
hizmete özel bir içerikte hazırlanmış olduğundan il
müdürlükleri koruyucu aile birimlerinde görev yapan ve uygulayıcı
eğitim almış olan sosyal çalışma görevlileri
tarafından verilmektedir. Süreçte koruyucu aile birinci kademe eğitim
programı kapsamında ülke genelinde 30 ilde 1.200 koruyucu ailenin
birinci kademe eğitim alması sağlanmıştır.
Koruyucu ailelerin eğitimden çok iyi faydalandıkları ve birçok
konuda farkındalık sağladıklarına dair geri
bildirimler alınmıştır. Hâlen 3.764 koruyucu ailemiz
yanında 4.580 çocuğumuz bulunmaktadır. Bugüne kadar 8.585
çocuğumuz koruyucu aileler yanına yerleştirilerek bu hizmetten
yararlandırılmıştır.
2inci soruya cevap: Şartlı eğitim
yardım programlarından yararlananların sayısı 2014
yılında 2 milyon 359 bin 843, 2015 Eylül ayı itibarıyla ise
2 milyon 44 bin 533tür. Şartlı sağlık programından
yararlanan kişi sayısı 2014 yılında 1 milyon 12 bin
663 kişi, 2015 Eylül ayı itibarıyla 1 milyon 22 bin 309
kişidir.
3üncü soruya cevap:
Bakanlığımıza bağlı kuruluşlarda korunma ve
bakım altında olup ilkokula giden 2.659, ortaokula giden 4.004,
liseye giden 3.471 çocuğumuz bulunmaktadır. Her yıl il
müdürlüklerimizce yerelde sosyal, kültürel ve sportif etkinlikler
gerçekleştirilmekle birlikte Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğümüzce
voleybol, futbol, basketbol, halter, güreş, judo, eskrim, badminton,
jimnastik, masa tenisi, yüzme, satranç gibi spor dallarında müsabakalar
düzenlenmektedir. Ayrıca çocuklarımızın daha sistemli,
düzenli ve disiplinli spor yapmalarının sağlanması
amacıyla genel müdürlüğümüzce Gençlik ve Spor
Bakanlığıyla güreş, satranç, eskrim ve futbol
federasyonlarıyla da iş birliği protokolleri
imzalanmıştır.
AK PARTİ İstanbul Milletvekili Tülay
Kaynarcanın (6/6) esas numaralı sözlü soru önergesinin 1inci ve
2nci sorusunun cevapları: Bakanlığımız kadına
yönelik şiddet, kadın cinayetleri, töre ve namus cinayetlerinin kabul
edilemez olduğuna dair inançla çalışmalarını çok
geniş bir yelpazede tüm tarafların kapsamlı iş
birliğiyle kararlılıkla sürdürmektedir. Bu kapsamda öncelikli
başlıklarımız, kadına yönelik şiddetle mücadelede
mevzuat çalışmaları, eğitim ve farkındalık
artırma çalışmaları, kurumlar arası iş
birliği ve koordinasyonu artırmayı, şiddet mağduru
kadınların korunması ve desteklenmesine yönelik kurumsal
mekanizmaların güçlendirilmesine yönelik çalışmalardır.
Yasal çalışmalara
bakıldığında, ülkemiz, Avrupa Konseyi Dönem
Başkanlığımız döneminde İstanbulda imzaya
açılan, Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin
Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi
Sözleşmesi yani İstanbul Sözleşmesini ilk imzalayan ülkeler
arasında yer almış olup 24 Kasım 2011 tarihinde Parlamentoda
diğer ülkelerden önce onaylamış ve 14 Mart 2012 tarihinde onay
belgesini Avrupa Konseyi Sekretaryasına ileten ilk ülke olmuştur.
İstanbul Sözleşmesinin imzalanmasıyla birlikte, sözleşme
hükümlerinin yerine getirilmesi kapsamında, 6284 sayılı Ailenin
Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun
hazırlanması sürecinde sözleşmeyle getirilen yükümlülüklerin
karşılanmasına özellikle önem verilmiştir. 6284
sayılı Kanunun söz konusu sözleşme hükümleri çerçevesinde
yürürlüğe girmesi yasal altyapının güçlendirildiğini ve
kadına yönelik şiddetle mücadelenin bir üst seviyeye
taşındığının en önemli göstergesidir.
Yasal altyapının yanı sıra
kadına yönelik şiddetle mücadelede kurumsal hizmet birimlerinin
geliştirilmesi konusunda önemli adımlar
atılmıştır. Şiddet önleme ve izleme merkezleri yani
ŞÖNİM, şiddet olgusunun nedenleri, varlığı ve
sonuçlarıyla tek elden ve çok yönlü mücadele edebilmek için 14 pilot ilde
hizmete açılan, hâlihazırda 40 ilde hizmet veren şiddet önleme
ve izleme merkezlerinin 81 ilde yaygınlaştırılması
2016 yılı sonuna kadar sağlanacaktır. Ayrıca,
kadına yönelik şiddetle mücadelede koruyucu ve önleyici hizmetlerin
vazgeçilmezleri olan kadın konukevleri kapsamında da önemli
gelişmeler kaydedilmiştir. Bu kapsamda, 2011 yılında 43 olan
kamuya bağlı kadın konukevi sayısı yoğun
çalışmalar sonucunda 2015 yılı Aralık ayı
itibarıyla Bakanlığımıza bağlı 100
kadın konukevi, 2.636 kapasite; yerel yönetimlere bağlı 31
kadın konukevi, 723 kapasite; sivil toplum kuruluşlarına
bağlı 4 kadın konukevi, 45 kapasite olmak üzere toplam 135
kadın konukevi ve 3.404 kapasiteyle hizmet vermektedir. Bunun yanı
sıra, barınma ihtiyacı bulunan şiddet mağduru
kadınların ilk gözlemlerinin yapıldığı,
psikososyal ve ekonomik durumlarının incelendiği 25 ilk kabul
birimi hizmet vermektedir.
Ülkemizde kadına yönelik şiddetle mücadele
alanında temel politika önceliklerini ortaya koyan 2012-2015 Kadına
Yönelik Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planının uygulama
süresinin dolması sebebiyle Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele
Ulusal Eylem Planı 2016-2019un hazırlıkları tamamlanmak
üzeredir. Yeni eylem planının ilgili kurumlarımız
açısından daha güçlü sorumluluklar içeren ve bağlayıcı
gücü daha yüksek bir politika uygulama belgesi olması ve tüm kamu kurum ve
kuruluşlarının sorumluluklarını yerine getirmesini
sağlayacak etkin bir izleme ve değerlendirme mekanizmasını
içermesi planlanmaktadır. Ayrıca, kadına yönelik şiddetle
mücadele kapsamında çeşitli projeler yürütülmektedir. 2008
yılında ilki gerçekleştiren Türkiyede kadına yönelik aile
içi şiddet araştırması 2014 yılında tekrarlanarak
son beş yıl içerisinde yürütülen politika ve programların
etkilerinin değerlendirilmesi yoluyla şiddet
yaygınlığındaki farklılaşmanın
anlaşılması amaçlanmıştır.
Araştırmanın sonuçları 30 Aralık 2014 tarihinde
kamuoyuyla paylaşılmıştır.
6284 sayılı Kanunun etkinliğinin
analiz edilebilmesi amacıyla 6284 sayılı Ailenin Korunması
ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun
uygulanmasına yönelik etki analizi araştırması yürütülmüştür.
Araştırma sonuçları çerçevesinde, 6284 sayılı Kanunun
uygulanmasında karşılaşılan sorunların
giderilmesine yönelik kapsamlı bir yol haritası hazırlanarak
ilgili kurum ve kuruluşlar ile iş birliğinde gerekli
çalışmalar yapılacaktır.
Kadına yönelik şiddetle mücadelede
mağdurların etkin korunmasını sağlamak üzere teknik
yöntemle takip pilot uygulamaları gerçekleştirilmektedir.
İçişleri Bakanlığı iş birliğiyle Bursa ve
Adana illerinde güvenlik butonu cihazlarının
kullanıldığı elektronik destek sistemi pilot
uygulaması yürütülmüştür.
Ayrıca, 8 Mart 2015te Adalet
Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
ve İçişleri Bakanlığı arasında imzalanan
Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Kapsamında Teknik Yöntemlerle
Takip Sistemlerinin Kullanılmasına Yönelik Pilot Uygulama
İşbirliği Protokolüyle Ankara ve İzmir illerinde
başlatılan yeni uygulama ile şiddet mağduru ve şiddet
uygulayanın aynı anda izlendiği etkin bir teknik takip sistemi
pilot uygulamasına geçilmiştir.
Aile İçi Şiddetle Mücadele Projesi,
2014-2016 yılları arasında yürütülmekte olan projeyle
şiddete maruz kalan kadınlara sağlanacak destek hizmetlerinin
kurulması ya da geliştirilmesi yoluyla 26 ilde şiddete
karşı korumayı artırmak hedeflenmektedir. Bu kapsamda
toplam 1.275 kişiye eğitici eğitim verilecektir. Alan
eğitimleriyle 35 bin sağlık çalışanına ve 140 bin
emniyet personeline ulaşılması hedeflenmektedir. Proje illerinde
yapılan durum analizi ve eğitim ihtiyaç değerlendirmelerinin
ardından 26 il için il eylem planları geliştirilecektir. Daha
etkili yönlendirme ve bakım olanağı sağlamak için
konukevlerine ilişin koordinasyon, denetim ve izleme sistemleri
geliştirilerek hizmetlerde standardizasyon sağlanacaktır.
Projenin hibe programı bileşeni kapsamında yerel ve ulusal düzeyde
sivil toplum kuruluşlarının kadına karşı
şiddete yönelik kapasitelerinin güçlendirilmesi için 11 ilde 19 projeye
hibe verilmektedir.
Alo 183 çağrı hattımız
şiddete uğrayan kadın ve çocuklara ilişkin ihbarları
değerlendirmekte ve acil durumları ilgili kurumlara bildirmekte,
ihtiyaca göre rehberlik ve danışma hizmeti vermektedir. Bunun
yanı sıra ülke genelinde kamu kurum ve kuruluşlarında görev
yapmakta olan personele ve üniversite öğrencilerine yönelik kadın
erkek eşitliği ve kadına yönelik şiddet konulu eğitim
ve seminerler gerçekleştirilmekte olup eğitimlerinin
devamlılığının sağlanması için, Adalet,
İçişleri, Sağlık ve Millî Savunma Bakanlıkları,
Jandarma Genel Komutanlığı, Diyanet İşleri
Başkanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı arasında protokoller
imzalanmıştır.
İçişleri, Sağlık, Adalet
Bakanlığı ve Diyanet İşleri
Başkanlığı ile kadına yönelik şiddetle mücadele
kapsamında imzalanan eğitim protokolüyle bugüne kadar 71 bin polis,
65 bin sağlık personeli, 47.600 din görevlisine
ulaşılmıştır. 326 aile mahkemesi hâkimi ve cumhuriyet
savcısının katılımlarıyla seminerler
düzenlenmiştir. Millî Savunma Bakanlığıyla yapılan
protokol kapsamında ise 3.764 Bakanlık personeliyle 169.598
erbaş ve ere yönelik eğitimler tamamlanmıştır. Söz
konusu eğitimlerin sürekliliği, her yıl silah altına
alınan yaklaşık 450 bin erbaş ve ere yönelik
eğitimlerle sağlanacaktır.
3üncü sorunun cevabı: Şehit
yakınları ve gazilere yönelik sosyal hizmet faaliyetleri için gerekli
kaynak Bakanlığımız tarafından 1111 sayılı
Bedelli Askerlik Fonundan karşılanmaktadır. Bu kaynaktan tahsis
edilen kaynaklarla Millî Savunma Bakanlığı, İçişleri
Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel
Komutanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar il müdürlükleri
tarafından şehit yakınları ve gazilerimize yönelik
programlar düzenlenmektedir. Dinî ve millî bayramlar, 19 Eylül Gaziler Günü, 18
Mart Şehitler Günü, Anneler Günü gibi özel günlerde etkinlikler
düzenlenmekte, ev ziyaretleri yapılmakta ve geziler düzenlenmektedir. Bu
kapsamda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca şehit
yakınları ve gazilerimizin katılımlarıyla çeşitli
organizasyonlar yapılmaktadır. 2015 yılında Şehit
Yakınları ve Gazilerimizin Kıbrıs Buluşması,
Yalnız Değilsiniz, Türkiyenin En Büyük Ailesi, Türkiye'den
Bosna Hersek'e Gönül Köprüsü, Gazilerin Çanakkale Buluşması, 18
Mart Şehitler Günü ve Çanakkale Deniz Zaferinin 100üncü Yıl
Dönümünde Evlatları Ecdadıyla Çanakkalede Buluşuyor
etkinlikleri düzenlenmiştir.
AK PARTİ İstanbul Milletvekili Tülay
Kaynarcanın önerdiği (6/7) esas numaralı sözlü soru önergesinin
1inci sorusunun 1inci cevabını okuyorum: Sağlık
Bakanlığınca madde kullanımının tıbbî
tedavisi ve tıbbî rehabilitasyonu tamamlanan madde
bağımlısı çocuklardan 5395 sayılı Çocuk Koruma
Kanunu gereği bakım tedbir kararı verilenlerin sosyal
uyumlarının sağlanması amacıyla çocuk destek
merkezlerine kabulleri sağlanmaktadır. Bu merkezlerimiz
çocukların temel gereksinmelerini karşılamak, fiziksel,
duygusal, psikolojik ve sosyal ihtiyaçlarını belirleyerek gerekli
müdahaleleri gerçekleştirmek, aile ve yakın çevrelerine dönmelerini
veya diğer sosyal hizmet modellerine hazır hâle gelmelerini
sağlamak üzere hizmet vermektedir. Çocuk destek merkezlerinde kalan
çocuklara ve ailelerine yönelik psikososyal destek ve müdahale içeren Anka
Çocuk Destek Programı geliştirilmiştir. Program içeriğinde
kişilik gelişiminin sağlanması, suç ve madde
bağımlılığıyla ilgili davranış
değişikliğinin oluşturulması ve kurallı yaşam
beceresinin kazandırılmasıyla ilgili modüller bulunmakta olup bu
modüller bağımlı çocuklara uygulanmaktadır. Ülkemizde
özellikle gençlerimizi etkileyen uyuşturucu sorununun çözümü amacıyla
Uyuşturucuyla Mücadele Yüksek Kurulu, Uyuşturucuyla Mücadele Kurulu,
Uyuşturucuyla Mücadele Teknik Kurulu oluşturulmuştur. Uyuşturucuyla
Mücadele Teknik Kuruluna Bakanlığımızdan katılım
sağlanmaktadır. 13 Kasım 2014 tarihinde Resmî Gazetede
yayımlanan uyuşturucuyla mücadele konulu Başbakanlık
genelgesi ile uyuşturucuyla mücadele çalışmalarına yön
vermek amacıyla hazırlanmış olan 2013-2018 Ulusal
Uyuşturucu Politika ve Strateji Belgesiyle 2013-2015 Ulusal
Uyuşturucu Eylem Planında yer alan hedef, strateji ve faaliyetler
günümüz şartlarına göre güncellenerek Uyuşturucu ile Mücadele
Acil Eylem Planı ve Ulusal Uyuşturucu ile Mücadele Strateji
Belgesinde yayınlanmıştır. Hazırlanan
Uyuşturucuyla Mücadele Acil Eylem Planı ve Ulusal Uyuşturucu ile
Mücadele Strateji Belgesi kapsamında Bakanlığımız üç
temel alan üzerinde çalışmaktadır.
1) Madde bağımlılığı
alanında araştırmalar yürütme, veri sağlama: Madde
bağımlılığı alanında araştırmalar
yürütme veri sağlamaya ilişkin olarak Avrupa okullarında alkol
ve uyuşturucu bağımlılığı taraması
ESPAD çalışması doğrultusunda Türkiyede 14-19 yaş
eğitimine devam eden öğrencilerde bağımlılık
araştırması çalışmaları ve üniversite
eğitimine devam eden 30 yaş altı gençlerde
bağımlılık etüt çalışmasının
yapılması hedeflenmektedir.
2) Eğitim: Bakanlığımız
bağımlılık konusunda aile eğitimi üzerine
çalışmalar gerçekleştirmektedir. Bu kapsamda ailelerin
eğitimi hedeflenmiş olup aile eğitim programı çerçevesinde
ebeveynlere ve ergenlere yönelik yeni bir modül olarak konuya ilişkin
uzmanlar ve akademisyenlerce Madde Kullanım Riski ve Madde
Bağımlılığından Korunma kitabı
hazırlanıp basılmış ve bu kitap seksen bir il
valiliğine iletilmiştir. AEP kapsamında başlatılan söz
konusu kitap dijital ortamda da ailelere sunulmaktadır. Ayrıca bu
modül kapsamında Kasım 2015 itibarıyla 31.370 kişiye madde
bağımlılığından korunma eğitimi verilmiştir.
Yine, Acil Eylem Planı çerçevesinde, yine aile
odaklı bir yaklaşımla farkındalık
artırıcı faaliyetler ile gençlerimizin madde
kullanımlarının önüne geçilecektir. Bu alanda tüm
paydaşlarla sıkı bir iş birliği sağlanacak,
diğer devlet kurumları ve sivil toplum kuruluşları
desteklenecektir. Ağustos 2014 yılında gerçekleştirilen ve
madde bağımlığına yönelik çalışmalar yürüten
STKlara verilen proje hazırlama eğitimi de bu iş
birliğinin başlangıcıdır.
Uyuşturucu ile Mücadele Acil Eylem
Planının 6. Uyuşturucu Bağımlılarının
Kısa ve Uzun Süreli Tedavi Sonrası Sosyal Uyumun Sağlanması
başlığı doğrultusunda sosyal uyum sürecinde olan
bağımlıların topluma uyumunu sağlamaya yönelik olarak
bir sosyal uyum modelinin geliştirilmesi hedeflenmiştir. Bu
doğrultuda yetişkinlerin kısa ve uzun süreli tedavileri
sonrası sosyal uyumuna ilişkin uzman görüşleri almak ve
bakanlığımızın etkinliğini artırmak
amacıyla 18 Kasım 2014 tarihinde bir danışma
toplantısı ve 13 Ocak 2015 tarihinde bir çalıştay
düzenlenmiştir. Söz konusu toplantı ve çalıştay
sonrasında sosyal uyuma yönelik bir model çıkarılması için
konunun uzmanları tarafından bir etüt araştırması
yapılmasına karar verilmiş olup etüt araştırması
yapılmış ve bu araştırmanın raporu
hazırlanmıştır. Rapor şu anda basım
aşamasındadır.
2nci soruya cevap: Bu kapsamdaki
çalışmalar Millî Eğitim Bakanlığımız
tarafından ilgili kurumlarla iş birliği sağlanarak
yürütülmektedir. Bu kapsamda Bakanlık Suriyelilere yönelik yürütülen
faaliyetlerin kapsamını ve kapasitesini artırabilmek
amacıyla mevzuat güncellemesi yapmış ve 2014/21 sayılı
Genelge 2014 Ekim ayında yayınlanmıştır. Ayrıca,
Yaygın Eğitim Kurumları Yönetmeliği revize edilerek
Suriyelilerin de halk eğitimi faaliyetlerinden faydalanabilmelerinin
önündeki engeller kaldırılmıştır.
Bakanlık Türkiyede geçici koruma
altında bulunan Suriyelilere yönelik olarak iki ana yaklaşım
üzerinden faaliyetlerini yürütmektedir. Bunlardan birincisi, Türkiyenin dört
bir yanına dağılmış olarak yaşamlarını
sürdüren Suriyelilerin Türk vatandaşlarıyla birlikte mevcut
eğitim sistemine dâhil edilerek hizmetlere erişimlerini
sağlamaktır. Millî Eğitim Bakanlığına
bağlı resmî ve özel okullarda öğrenimlerine devam etmesi
öngörülen öğrenci sayısının öğretim yılı
sonuna kadar 80 binin üzerine çıkması hedeflenmektedir. İkinci
yaklaşım ise Suriyelilerin çok yoğun bir şekilde ve bir arada
yaşadığı şehirlerimizde ve onlar için
oluşturulmuş geçici barınma merkezlerinde -kamplar- onlara özel
olarak hazırlanmış bir program ile kendi dillerinde ve kendi
öğretmenlerinin desteğiyle yürütülen faaliyetlerdir. 2014/21
sayılı Genelge kapsamında geçici barınma merkezinde ve
Suriyelilerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde geçici
eğitim merkezi açılmaktadır. 2015-2016 öğretim
yılının başlamasıyla birlikte kamplarda oluşturulmuş
geçici eğitim merkezlerinde yaklaşık 80 bin, şehirlerde
oluşturulmuş geçici eğitim merkezlerinde ise yaklaşık
125 bin Suriyeli öğrenci öğrenimlerine
başlamıştır. Başbakanlık AFAD ile iş
birliği içerisinde uluslararası fonlardan da yararlanarak 70in
üzerinde prefabrik, çelik konstrüksiyon ve betonarme okul inşa
edilmiş, yaklaşık 150 okul binası yarı zamanlı
olarak tahsis edilmiş, ayrıca 60 kadar da müstakil bina belediyeler
veya sivil toplum kuruluşları desteğiyle geçici eğitim
merkezine dönüştürülmüştür.
3üncü soruya cevap: Reşit oluncaya kadar
korunma ve bakım altında yetişen çocuklar 2828 sayılı
Kanunun Ek 1inci maddesi kapsamında kamu kurum ve
kuruluşlarında istihdam edilmektedir.
AK PARTİ İstanbul Milletvekili Ravza
Kavakcı Kanın (6/8) esas numaralı sözlü soru önergesinin 1inci
cevabı: Ülkemizde sosyal yardım faaliyetlerini yürüten kurum,
kuruluşların toplam sosyal yardım tutarının GSYHye
oranı 2014 yılı için yüzde 1,31 olarak hesaplanmış
olup 2015 yılı için ise yüzde 1,31 olarak tahmin edilmektedir.
2nci soruya cevap: 1/1/2015-30/9/2015
tarihleri arasında Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışmayı Teşvik Fonundan eğitim transferlerine
aktarılan kaynak 1 milyar 313 milyon 556 bin TL olarak
gerçekleşmiştir. Eğitim transferlerine aktarılan toplam
tutar Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik
Fonunun yüzde 35ini oluşturmaktadır.
3üncü soruya cevap: 2014 yılı
içerisinde Bakanlığımızca sosyal harcamalar için
yaklaşık 20 milyar Türk lirası kaynak
aktarılmıştır.
4üncü soruya cevap:
Bakanlığımız tarafından ihtiyaç sahibi ailelere
uygulanan yardım programları niteliklerine göre şu şekilde
gruplandırılabilir:
Aile yardımları; gıda
yardımları, barınma yardımları, sosyal konut projesi,
yakacak yardımları, eşi vefat etmiş kadınlara
yapılan yardımlar, muhtaç asker ailelerine yapılan yardımlar,
muhtaç asker çocuğu yardımı, öksüz ve yetim yardımı ve
doğum yardımı.
Eğitim yardımları; eğitim
materyali yardımları, şartlı eğitim
yardımları, öğle yemeği yardımı, ücretsiz ders
kitabı, öğrenci taşıma, barınma ve iaşe yardımı,
engelli öğrencilerin ücretsiz taşınması, yurt
yapımı.
Sağlık yardımları;
şartlı sağlık yardımları, sağlık ve
gebelik takipleri, engelli ihtiyaç yardımları, genel sağlık
sigortası.
Özel amaçlı yardımlar;
aşevleri, afet yardımları.
2022 sayılı Kanuna göre
yapılan yardımlar; yaşlılık aylığı,
engelli aylığı, engelli yakını aylığı
18 yaşından küçük engelliler için, silikozis hastalarına
yapılan ödemeler, evde bakım aylığı.
Proje destekleri; gelir getirici projeler,
kırsal alanda sosyal destek projesi, istihdam, eğitim projeleri,
sosyal hizmet projeleri, geçici istihdam projeleri.
AK PARTİ İstanbul Milletvekili Ravza
Kavakcı Kanın (6/9) esas numaralı sözlü soru önergesinin 1inci
cevabı: 2828 sayılı Kanunun Ek 7nci maddesi kapsamında
2015 Eylül ayı itibarıyla engellilere yönelik evde bakım
yardımından faydalanan kişi sayısı 467.778dir.
2nci cevap: Türk Medeni Kanununun 2002
yılında revize edilerek yürürlüğe girmesiyle 305-320nci
maddeler arasında yer verilen evlat edinmeye ilişkin hükümler çocuk
odağında düzenlenmiştir. Lahey Ülkelerarası Evlat Edinme
Sözleşmesi imzalanarak 2004 yılında Çocukların
Korunması ve Ülkelerarası Evlat Edinme Konusunda
İşbirliğine Dair Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun yürürlüğe girmiştir.
Ülkelerarası evlat edinme işlemleri merkezî makam yetkisiyle Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı Çocuk Hizmetleri Genel
Müdürlüğü tarafından çocuğun yüksek yararı
odağında yürütülmektedir. Türk Medeni Kanununun 320nci maddesi
gereği yürürlüğe giren Küçüklerin Evlat Edinilmesine
Aracılık Faaliyetlerinin Yürütülmesine İlişkin Tüzükle
evlat edinme işlemlerini yürütmekten sorumlu aracı kurum yetkili Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Çocuk Hizmetleri Genel
Müdürlüğüne verilmiştir. Evlat Edinme Yönetmeliği
hazırlanarak yayımlanmak üzere Başbakanlığa
gönderilmiştir.
Evlat edinmek üzere başvuran ailelere yönelik
evlat edinme mevzuatı, işleyişi ve sıklıkla sorulan
sorular ile çocuğa evlat edinildiğinin söylenmesi konularında
basılı yayınlar hazırlanmıştır. Evlat edinme
kayıtlarının tutulduğu yönetim bilişim sistemi aktif
olarak kullanılmaya başlanmıştır. Yapılan yasal
düzenlemelerle Bakanlığımız ulusal ve uluslararası tüm
evlat edinme işlemlerini yürütmekten sorumlu kurum olarak çocuk
odağında hizmet vermektedir.
3üncü soruya cevap: Engelli bireylerin sosyal
yaşama katılımlarının desteklenmesi
Bakanlığımızın öncelikleri arasında yer almakta
olup bu amaçla engelli vatandaşlarımızın
erişilebilirlik, istihdam, eğitim, sağlık, sosyal hayata
uyumları ve bakımları konularında politika oluşturulmakta,
hizmet verilmekte ve projeler üretilmektedir.
Ayrıca engelli bireylere son
yıllarda -bilindiği üzere- şehir içi toplu taşıma
hizmetleri ve şehirlerarası demir yolları ve deniz yolları
toplu taşıma hizmetlerinden ücretsiz yararlanma hakkı
getirilmiştir. Ayrıca şehirlerarası kara yolu
taşımacılığında yüzde 30 indirim hakları
bulunmaktadır. Müzelerde, devlet tiyatrolarında ücretsiz giriş
hakkı bulunmakta olup ayrıca, Türk Hava Yollarıyla yapılan
yolculuklarda indirim uygulanmaktadır.
Bunun dışında
erişilebilirlik çalışmaları hız kesmeden devam
ettirilerek 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanunun geçici
3üncü maddesinde 2012 yılında yapılan düzenlemeyle
erişilebilirliğin izlenmesi ve denetlenmesi görevi Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığına verilmiştir. Kanuna istinaden
hazırlanan Erişilebilirlik, İzleme ve Denetleme Yönetmeliği
20/7/2013 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Yönetmeliğin uygulanması için illerde valilikler bünyesinde
erişilebilirlik izleme ve denetleme komisyonları kurulmuştur.
Binalar ve açık alanlarla ilgili standartlar revize edilerek yapılması
gerekli erişilebilirlik düzenlemelerinin engellilerin ihtiyacına
cevap vermesi için ilkeler geliştirilmiştir. Görme engelliler için
hissedilebilir yüzey standardı ve toplu taşımada
erişilebilirliğin sağlanması standardı
oluşturulmuştur.
5378 sayılı Kanun kapsamına
giren binaların, açık alanların ve toplu taşıma
araçlarına erişilebilirlik durumuna ilişkin Türkiye
erişilebilirlik envanteri oluşturulması amacıyla Ulusal
Erişilebilirlik İzleme Sistemi (ERİS) oluşturulmuştur.
Ulaşılabilirlik Destek Projeleri
(UDEP) Kalkınma Bakanlığına yapılan proje
başvurusu sonucu Bakanlığın sağladığı
ödenekle yürütülmektedir. UDEPle örnek uygulamalar yapılarak
erişebilirliğin kentin tanımına ve diğer kentlere
yaygınlaştırılması amaçlanmaktır.
Projelerde pilot alan ve model uygulama olarak
engellilerin toplumsal yaşama katılımında büyük önem
taşıyan kaldırımlar, yaya geçitleri, parklar, çocuk oyun
alanları, genel kullanıma açık tuvaletler, açık otoparklar,
toplu taşıma durakları gibi açık alanlarda kamu
tarafından yoğun kullanılan il müdürlükleri, belediye hizmet
binaları, valilik binaları, müzeler, sağlık ocakları,
hastaneler, okullar gibi binalarda ve yerel koşullara özgü diğer
kullanımlarda erişilebilirliğin sağlanmasına yönelik
düzenlemeler Bakanlığımızın teknik bilgi desteğiyle
yapılmaktadır. 2012 ve 2013 yıllarında yürütülen UDEPlerde
yerel yönetimlere proje desteği verilmiş, 2014 yılı UDEP
için 79 ilde Millî Eğitim Bakanlığına bağlı 81
pilot okulun bilimsel ölçütlere ve Türk Standartları Enstitüsü
standartlarına uygun olarak ulaşılabilir hâle getirilmesi,
valilikler aracılığıyla desteklenmesi
amaçlanmıştır.
4üncü soruya cevap: Ülkemizde ilk olarak 2005
yılında yürürlüğe giren 5378 sayılı Engelliler Kanunu
ve bu kanuna dayanılarak hazırlanan Korumalı İşyerleri
Hakkında Yönetmelikle gündeme gelen korumalı iş yerlerinin
kurulabilmesi amacıyla 6518 sayılı Kanunla gerekli teşvik
düzenlemeleri hayata geçirilmiştir. Bu kapsamda ülkemizde de korumalı
iş yerlerinin kurulabilmesi amacıyla getirilen yeni destek
hükümleriyle korumalı iş yerleri için gelir ve kurumlar vergisinden
indirim yapılması, çevre temizlik vergisinden muaf tutulması,
korumalı iş yerlerinde çalışacak engellilerin
maaşlarının bir kısmının ve işverenlerinin
işsizlik sigorta primlerinin hazineden karşılanması
sağlanmıştır. Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel
Müdürlüğü tarafından Türkiyede destekli istihdam modelinin
geliştirilmesine yönelik İşe Katıl Hayata Atıl
Projesi uygulanmaktadır. Projeyle mesleki eğitim almış
engelli birey için hem onun bireysel özelliklerine uygun hem de yerel düzeyde
iş dünyasının ihtiyacını karşılayan iş
gücüne katılımı sağlayacak mesleki ve ilgili becerilerin
gerçek iş ortamlarında kazandırılması
amaçlanmaktadır. Söz konusu proje 2016 yılında da devam edecek
olup pilot uygulamayı kapsayan bu çalışmayla destekli istihdam
modelinin ülkemizde yaygınlaştırılması
hedeflenmektedir.
AK PARTİ İstanbul Milletvekili Ravza
Kavakcı Kanın (6/10) esas numaralı sözlü soru önergesine 1inci
cevabım: Engelli ve yaşlı bireylerin sosyal yaşama
katılmalarının desteklenmesi Genel Müdürlüğümüzün
öncelikleri arasında yer almakta olup bu amaçla doğuştan sahip
oldukları insan onuruna saygının güçlendirilerek toplumsal
hayata diğer bireylerle eşit koşullarda tam ve etkin
katılımlarının sağlanması için erişilebilirlik,
istihdam, eğitim, sağlık, sosyal hayata uyumları ve
bakımları konularında politikalar oluşturulmakta, hizmet
verilmekte ve projeler üretilmektedir.
Genel Müdürlüğümüz tarafından engelli ve
yaşlı bireylere 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanunu kapsamında
bakım hizmeti sunulmaktadır. Bu kapsamda 2015 yılı Ekim
ayı itibarıyla Bakanlığımıza bağlı 87
yatılı bakım ve rehabilitasyon merkezinde 6.176 engelliye, 106
umut evinde 586 engelliye hizmet sunulmakta, 156 özel bakım merkezinde
bakılan 10.839 engelli birey için yaklaşık 2 asgari ücret
tutarında ödeme yapılmaktadır. Ayrıca, 5 gündüzlü
bakım ve rehabilitasyon merkezinde 422 engelliye de gündüzlü hizmet
sunulmaktadır.
Yine, Bakanlığımıza
bağlı 130 huzurevinde 12.202 yaşlımıza, 41
yaşamevinde 157 yaşlımıza hizmet verilmektedir.
2nci soruya cevabım:
Bakanlığımız tarafından ilgili tüm sektörlerin
katılımıyla hazırlanmış olan ve 2013-2017
yıllarını kapsayan Türkiye Çocuk Hakları Strateji Belgesi
ve Eylem Planının Erken yaşta evliliklerin önlenmesine ilişkin
etkin, yasal ve idari tedbirler alınacaktır. hedefi altında yer
alan, Özellikle kız çocuklarının eğitim sistemi içinde
kalması ve eğitim sistemi dışında kalan kız
çocuklarının tespiti, takibi ve eğitime devamını
sağlamak için gerekli tedbirler alınacaktır. kapsamındaki
faaliyetler İçişleri Bakanlığı ve Millî Eğitim
Bakanlığı sorumluluğunda yürütülmektedir. Konuyla ilgili
olarak Bakanlığımızca yürütülen çalışmalar ise,
okul sosyal hizmeti projesi kapsamında çocuk koruma hizmetlerini sunmaktan
sorumlu ve iş birliği yapılacak kurumlar arasında
koordinasyonun sağlanması görevi 2011 yılından bu yana
Bakanlığımızca yürütülmektedir. Bu amaçla
Bakanlığımız koordinesinde ilgili tarafların
katılımıyla yürütülen merkezî koordinasyon
toplantılarında çocukların üstün yararı ilkesi
gözetilerek ihtiyaçları ve ilgili kurumların birbirini desteklemesi
yönünde kararlar alınmaktadır.
Ulusal Çocuk Hakları Strateji Belgesi ve Eylem
Planında -2013-2017- yer alan okul sosyal hizmetinin 2016
yılına kadar okullarda hayata geçirilmesi yönündeki hedefinin
uygulamaya geçirilmesi değerlendirilmiş, mevzuata uygunluk
açısından öncelikli olarak rehberlik ve araştırma
merkezlerine uygulanması, buradan okullara destek verilmesi, 2017 yılına
kadar uygulamanın gerçekleştirilmesi yönünde çalışma
yapılması, okullara
yaygınlaştırılmasının değerlendirilmesi,
okul sosyal hizmetine ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı ve Millî Eğitim Bakanlığı iş
birliğinde proje hazırlanması kararı alınmış
olup çalışmalar başlatılmıştır.
3üncü soruya cevabım: 6637 sayılı
Kanunun 16ncı maddesinde doğum yardımı
düzenlenmiştir. Buna göre, Türk vatandaşlarına canlı
doğan 1inci çocuğu için 300 Türk lirası, 2nci çocuğu için
400 Türk lirası, 3üncü ve sonraki çocukları için 600 Türk
lirası doğum yardımı yapılmaktadır. Bu
yardım Türk vatandaşı olan anne veya babaya, her ikisi de Türk
vatandaşıysa anneye yapılır. Doğum yardımı,
Bakanlıkça belirlenen zorunlu hâllerde babaya ödenebilir. Bu yardım
kapsamında, 23/05/2015 tarih ve 29364 sayılı Resmî Gazetede
yönetmelik yayımlanmış olup, uygulama esasları ve benzeri
gibi unsurlar da ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
Yardım, başvuru esaslı olup Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı il müdürlükleri ile sosyal hizmet merkezleri
tarafından yürütülmektedir.
4üncü soruya cevap: Eğitim ailede
başlar. ilkesinden hareketle, Bakanlığımız
tarafından toplumun dikkatinin ailenin önemine dikkat çekilmesi, aile
bireylerinin karşılaştıkları sorunları en aza indirebilmeleri
ve sorunların aile odağında çözülmesine yönelik olarak Aile
Eğitim Programı hazırlanmıştır. Aile Eğitim
Programı, aileleri bilgilendirmeyi ve bilinçlendirerek yaşam
kalitelerini artırmaya dönük önemli bir adımdır. Bu program,
aile üyesi bireylerin çağın gerektirdiği temel aile yaşam
becerilerine yönelik bilgi, beceri ve tutumları kapsamlı olarak
edinebilmeleri için gündelik yaşamın bütününü kuşatan
eğitim ve iletişim, hukuk, iktisat, medya ve sağlık
alanlarında olmak üzere 26 kitaptan oluşmaktadır. Türkiye
genelinde formatörlerimiz ve eğitimcilerimiz aracılığıyla
halka yönelik eğitimlerimiz devam etmektedir.
Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının eğitim ve danışmanlık
hizmetleri kapsamında geliştirmiş olduğu programlardan bir
tanesi de Evlilik Öncesi Eğitim Programıdır. Evlilik Öncesi
Eğitim Programıyla, evlilik çağına gelmiş ve aile
kurmak için bir araya gelen çiftlerin evlilik hayatına
hazırlanması amaçlanmaktadır. Evlilik Öncesi Eğitim
Programı, sadece evlenmek üzere gelen çiftlere değil, silah altındaki
er ve erbaşlara, polis okulları ve üniversitelerin son
sınıf öğrencilerine de verilmektedir. Aile Eğitim
Programının 4 alanını içeren 21 modeli ile Evlilik Öncesi
Eğitim Programının dijital ortamda da aile üyelerinin
İnternet üzerinden erişimlerini sağlayan uygulama da
başlatılmıştır. Bu hizmet, 81 ilde Aile ve Sosyal
Politikalar il müdürlükleri ve sosyal hizmet merkezlerindeki uzman personel
aracılığıyla boşanma öncesi danışmanlık
hizmeti, boşanma sürecinde danışmanlık hizmeti ve
boşanma sonrası danışmanlık hizmeti olarak da üç
aşamalı olarak verilmektedir.
Onuncu Kalkınma Planında yer verilen
Ailenin ve Dinamik Nüfus Yapısının Korunması
Programıyla Türkiyenin ekonomik ve sosyal gelişmesini desteklemek
üzere dinamik nüfus yapısının korunması ile aile kurumunun
güçlendirilmesi ve böylece sosyal refah ve sosyal sermayenin
artırılması amaçlanmaktadır. Program kapsamında aile
refahının korunması, evlilik öncesi eğitim ve aile
danışmanlık hizmetlerini etkinleştirmesi, sosyal
yardım ve hizmetlerin aile temelli sunulması, genç nüfusun
yarattığı demografik fırsat penceresinden azami derecede
faydalanılması öngörülmektedir.
Milliyetçi Hareket Partisi İstanbul
Milletvekili Arzu Erdemin (6/83) esas numaralı sözlü önergesinin
cevabı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan, bir saniye efendim.
Konuşmanızı tamamlamanız için
size ek süre veriyorum efendim.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
SEMA RAMAZANOĞLU (Devamla) Teşekkür ederim.
Çocuk bakım kuruluşları ve çocuk
evlerinde hizmet yapan bakım elemanlarının standartları
konusunda bu görevi yapacak kişilerin sağlık meslek liselerinin
hemşirelik veya acil tıp teknisyeni bölümü mezunu, kız meslek
liselerinin çocuk gelişimi, çocuk gelişimi ve eğitimi, ev
ekonomisi, sosyal hizmet veya dengi bölüm mezunu ile bu bölümlerin ön lisans,
lisans mezunu olma şartı aranır. Ayrıca, bunların
dışında herhangi bir liseden mezun olmaları veya lisans, ön
lisans mezunlarından Millî Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu
Öğrenme Genel Müdürlüğünün programları içerisinde çocuk
gelişimi ve eğitimi veya çocuk bakım elemanı modülünde yer
alan çocuk bakımı konusunda eğitim almış olması
şartı aranmakta ve bununla birlikte 14 Şubat 2011 tarihli
(2011/2) Sayılı Çocuk Evleri Çalışma Usul Ve Esasları Hakkında
Yönetmeliğin Uygulanması Hakkında Genelgede yer alan genelgenin
2nci madde (c) bendinde Bakım elemanlarına, bakıcı
annelere göreve başlamasıyla birlikte oryantasyon eğitimi,
temizlik, sağlık, beslenme, çocuk eğitimi, ilk yardım
konularında toplam kalite yönetimi sistem dokümanları ve diğer
kaynaklardan yararlanarak eğitim verilir. Altı ayda bir hizmet içi
eğitime tabi tutulur. hükmü yer alırken Minimum Standartlar
İzleme ve Değerlendirme Programının Uygulanmasına Dair
Yönergesi 16ncı maddesinde ise personelin hizmet içi eğitimle
desteklenmesi hususu ele alınmış olup bu kapsamda ek 7
kuruluş bünyesinde hizmet içi eğitim, durum ve ihtiyaç analizi
kılavuzunun kullanılması öngörülmüştür.
Söz konusu kuruluşlarımızda her türlü
güvenlik önlemleri alınmakta olup mevzuat doğrultusunda güvenlik
personeli istihdam edilmektedir.
2nci soruya cevabım: Çalışan çocuk
sayısının Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığına alınmasının uygun olacağı,
ayrıca sokakta çalıştırılan çocuklara yönelik koruyucu
önleyici hizmetler ile ailelerine yönelik psikososyal destek ve bilinçlendirme
çalışmaları, çocuk ve gençlik merkezlerince yürütülmekte olup
gündüzlü çocuk ve gençlik merkezleri sosyal hizmet merkezleri bünyesinde hizmet
verdiğinden Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğünce
cevaplandırılmasının uygun olacağı
değerlendirilmektedir.
3üncü soruya cevabım: Ülkemizde 2015
Aralık ayı itibarıyla Bakanlığımıza
bağlı 100, yerel yönetimlere bağlı 31 ve sivil toplum
örgütlerine bağlı 4 olmak üzere toplam 135 kadın konukevi, 3.404
kapasiteyle hizmet vermektedir.
Milliyetçi
Hareket Partisi Aydın Milletvekili Deniz Depboylunun (6/93) esas
numaralı sözlü soru önergesine 1inci cevabım: Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığımızın sosyal ve kültürel dokudaki
aşınmalara karşı aile yapısının ve
değerlerinin korunarak gelecek nesillere sağlıklı biçimde
aktarılmasını sağlamak üzere ulusal politika ve
stratejilerin belirlenmesini koordine etmek, aile bütünlüğünün
korunması ve aile refahının artırılmasına yönelik
sosyal hizmet ve yardım faaliyetlerini yürütmek, ayrıca
çocukların her türlü ihmal ve istismardan korunarak
sağlıklı gelişimini temin etmek üzere ulusal politika ve
stratejilerin belirlenmesini koordine etmek, çocuklara yönelik sosyal hizmet ve
yardım faaliyetlerini yürütmek yükümlülükleri bulunmaktadır. Ailenin
günümüzde geçirdiği büyük değişim ve karşılaştığı
ağır sorunlar bilgi ve eğitim alanında yeni
çalışmaları zorunlu kılmakta, ailenin çok yönlü programlar
yoluyla desteklenmesini gerektirmektedir. Bu gerçekten hareketle ailelere dönük
koruyucu ve önleyici bir sosyal politika hedefi olarak
Bakanlığımız aile kurumuyla ilgili faaliyetleri
başlarken, devam ederken, sonlandırırken olmak üzere üç
başlık altında yapılandırmaktadır. Bunun içinde
aileler için aile eğitim programı, evlenecek çiftlere yönelik evlilik
öncesi eğitim programı, boşanma sorunu olan aileler için
boşanma süreci danışmanlığı programları
başlatılmıştır. Bu kapsamda, dezavantajlı aileler
başta olmak üzere çeşitli sosyal kesimlere dönük sosyal hizmet
çalışmaları yürütülmektedir. Ayrıca
Bakanlığımız bünyesinde ilgili kamu kurumları ve
STKların katılımını sağlayarak görüşlerini
ilettiği bir dizi toplantı gerçekleştirilerek Onuncu
Kalkınma Planı çerçevesinde Ailenin ve Dinamik Nüfus
Yapısının Korunması Programı
oluşturulmuştur. Bu program, gerek hedeflenen kamu politikaları
gerekse doğrudan uygulamaya yönelik yapısı noktasında aile
birliğinin devamını sağlamaya yöneliktir.
2nci
sorunun cevabı: Aile bireylerinin karşılaştıkları
sorunları en aza indirebilmeleri ve sorunların aile
odağında çözülmesine yönelik olarak Aile Eğitim Programı
hazırlanmıştır. Aile Eğitim Programı,
sağlıklı, mutlu ve müreffeh ailelerin oluşmasına
katkıda bulunmak amacıyla önleyicilik, bilgilendiricilik ve
eğiticilik yönü ön planda olan ve 2009-2011 arasında hazırlanan
bir programdır. Aile Eğitim Programı, yaşam döngüsü içinde
aile bireylerinin karşılaşabileceği her türlü soruna cevap
veren 5 temel alan, aile eğitimi ve iletişimi, iktisat, hukuk, medya,
sağlık; 26 modül ve 198 üniteden oluşan modüler bir eğitim
programıdır.
Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının eğitim ve danışmanlık
hizmetleri kapsamında geliştirmiş olduğu
programlarından bir tanesi de Evlilik Öncesi Eğitim
Programıdır. Evlilik Öncesi Eğitim Programıyla evlilik
çağına gelmiş ve aile kurmak için bir araya gelen çiftlerin
evlilik hayatına hazırlanmaları amaçlanmaktadır. Evlilik
uyumunda eşlerin evlilik öncesi hazırlığının ve
evlilik problemlerinin henüz ortaya çıkmadan eğitim
almalarının önemi bütün dünyada bilimsel çalışmalarla da
ortaya konulmaktadır.
Evlilik öncesi eğitimin ülke
çapına yaygınlaştırılması amacıyla, 1 Eylül
2012 tarihinde, Bakanlığımız ile Türkiye Belediyeler
Birliği arasında bir iş birliği protokolü
yapılmıştır. Toplam 9 bölgede 1.453 kişinin
katılımıyla eğitici eğitimleri ülke çapında
tamamlanmıştır.
Evlilik Öncesi Eğitim
Programı, sadece evlenmek üzere olan çiftlere değil, silah
altındaki er ve erbaşlara, polis okulları ve üniversitelerin son
sınıf öğrencilerine de verilmektedir.
Evliliğin kuruluş ve
işleyişinde çiftlerin muhtemel sorunlarına çözüm üretebilmeleri
evlilik başarısında önemli olmasından hareketle
Bakanlığımıza bağlı 81 ilimizdeki Aile ve Sosyal
Politikalar il müdürlüklerimizde ve sosyal hizmet merkezlerimizde ücretsiz
olarak aile ve boşanma süreci danışmanlığı
hizmetimiz sunulmaktadır. Aile içi problem yaşayan, boşanma
düşüncesinde ya da boşanma sürecinde olan çiftlerin bu süreci
sağlıklı yönetebilmeleri amacıyla sunulan
danışmanlık hizmetine Aile ve boşanma süreci
danışmanlığı denilmektedir. Söz konusu hizmetimiz,
Aile ve Sosyal Politikalar il müdürlükleri ve sosyal hizmet merkezlerimizde
ücretsiz olarak halka
sunulmaktadır.
Aile ve boşanma süreci
danışmanlığı hizmetinin başlaması
amacıyla Ankara, Burdur, İzmir, Kırıkkale ve Karabük pilot
uygulama illeri olarak belirlenmiş, 2012de yapılan pilot uygulama sonunda
ilgili merkezlere başvuru ve yönlendirmeyle gelen 450 çifte uygulanan 6-20
seans danışmanlık hizmeti sonucunda yaklaşık 75, yüzde
16,6 çiftin evlilik birlikteliğini devam ettirme yönünde karar
verdiği görülmüştür.
BAŞKAN Sayın Bakan, toparlar
mısınız efendim
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
SEMA RAMAZANOĞLU (Devamla) Peki.
3üncü soruya cevap: Aile Eğitim Programı
Evlilik Öncesi Eğitim Programı kapsamında 81 il genelinde 183
formatör, 7.188 aile eğitim eğiticisi ve 3.197 evlilik öncesi
eğitim eğiticisi tarafından eğitici eğitimleri ve halk
eğitimleri devam etmektedir.
4üncü soruya cevap: Aile Eğitim
Programımız kapsamında Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının web adresinden çekilen rapora göre, 2012
yılından itibaren bugüne değin yapılan 232 eğitici eğitimi
neticesinde 7.188 kişi eğitici yapılmış ve onlar
tarafından yapılan 6.596 halk eğitimiyle toplam 405.419
kişiye ulaşılmıştır.
5inci soruya cevap:
Bakanlığımız tarafından yürütülen Aile Eğitim
Programı Evlilik Öncesi Eğitim Programının daha etkin
devam edebilmesi için mevcut eğitici ve formatör sayıları
artırılacak ve bu sayede daha çok kişiye ulaşacak
şekilde halk eğitimleri düzenlenecektir.
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bakan.
Soru önergeleri
cevaplandırılmıştır.
Alınan karar gereğince, kanun tasarı
ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri görüşmek
üzere, 16 Aralık 2015 Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
İyi geceler diliyorum.
Kapanma Saati: 22.22
(x)
(10/24) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin tam metni tutanağa eklidir.
(×) Bu ifadeye ilişkin düzeltme 16/12/2015 tarihli 15inci Birleşim Tutanağının 85inci sayfasında Geçen Tutanak Hakkındaki Konuşmalar bölümünde yer almaktadır.
(X) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan bir dilde kelimeler ifade edildi.