TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
15inci
Birleşim
16
Aralık 2015 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslanın, 18 Aralık Dünya Arapça
Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, çeltik üreticilerinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarcanın, 18 Aralık
Uluslararası Göçmenler Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, Mersin Millî
Eğitim Müdürlüğünün çocuk tiyatrolarının bazı
oyunlarını yasaklamasına ilişkin açıklaması
2.-
Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçerin, gerçek sorumluların
yargılanmadığı Soma davasının sonucu ne olursa
olsun bir kara leke olarak kalacağına ilişkin
açıklaması
3.-
Muğla Milletvekili Nurettin Demirin, Credit Suisse Araştırma
Enstitüsü tarafından yapılan bir araştırmada Türkiyenin
ileri düzeyde eşitsizliğin olduğu ülkelerden biri olarak
işaret edildiğine ve işsizlik rakamlarının bunun
önemli bir göstergesi olduğuna ilişkin açıklaması
4.-
Bursa Milletvekili Ceyhun İrgilin, Hükûmetin kamulaştırma
işlemlerinde adil davranması gerektiğine ilişkin
açıklaması
5.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, iktidarın yolsuzlukla
mücadeleyle ilgili bir eylem planı olup olmadığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
6.-
Adana Milletvekili Seyfettin Yılmazın, Mecliste Türkçe
dışında dillerin konuşulmasının milletin
birliğine vurulan bir darbe olduğuna ve polis ve askerlerin
şehit olmasında sorumluluğu bulunanlardan hesap sorulması
gerektiğine ilişkin açıklaması
7.-
Isparta Milletvekili Nuri Okutanın, Güneydoğu Anadolu Bölgesinin
bazı illerinde öğretmenlerin bir SMS mesajıyla evlerine
gönderildiğine ve hangi şartlarda olursa olsun öğretmenlerin
eğitime devam etmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
8.-
Bursa Milletvekili Orhan Sarıbalın, Bursada metal söktöründe
direniş yapan işçilerin, anlaşmaya rağmen işlerine son
verilmesine ilişkin açıklaması
9.-
Burdur Milletvekili Mehmet Gökerin, TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif
Hamzaçebiye görevinde başarılar dilediğine, Akdeniz Elektrik
Dağıtım Anonim Şirketinin, Cumhuriyet Halk Partili
Yeşilova Belediyesinin kapalı pazar yeri ısıtma projesi
için uygunluk bildirimi vermeyerek belediyeler arasında
ayrımcılık yaptığına ilişkin
açıklaması
10.-
Samsun Milletvekili Kemal Zeybekin, TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif
Hamzaçebiye görevinde başarılar dilediğine ve Rusyayla bozulan
ilişkiler nedeniyle ekonomik olarak batan Samsundaki Köytür
firmasına sahip çıkılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
11.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, yapımı için söz verilen
Niğde havaalanının 2016 yılında programa
alınmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması
12.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydının, Suriyeden Türkiyeye zorunlu göç
eden kaç kişiye TC vatandaşlığı verildiğini ve
kaç kişinin müracaatı bulunduğunu öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
13.-
İzmir Milletvekili Atila Sertelin, 23 Aralıkta Kubilayın
85inci ölüm yıl dönümü nedeniyle yapılacak törende İzmir
Valisinin Menemen Belediye Başkanı Tahir Şahinin
konuşmasını engellemek istediğine ilişkin
açıklaması
14.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, açıklanan çeltik
alım fiyatı nedeniyle Balıkesirdeki çeltik üreticilerinin zor
durumda kalacaklarına ilişkin açıklaması
15.-
Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, Hükûmetin,
Büyükşehir Yasasıyla kendisinden olmayan bütün belediyelere zulüm
yaptığına ilişkin açıklaması
16.-
Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun, TBMM Başkan
Vekili Mehmet Akif Hamzaçebiye görevinde başarılar dilediğine
ve Giresunda istihdam artırıcı yatırımlar
yapılmadığına ilişkin açıklaması
17.-
Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın, zorunlu trafik sigortasına
yapılan zamlarla vatandaşın mağdur edildiğine
ilişkin açıklaması
18.-
İzmir Milletvekili Ali Yiğitin, kaynağı belirsiz döviz
girişlerinin artmasına ve bu meblağın bütçede net hata
noksan kaleminde gösterilmesinin ekonomi için normal olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
19.-
İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaşın, Kartal
Adliyesinde çalışan DEV-TURİZM-İŞ Sendikası üyesi
130 işçinin durumuna ve Hükûmetin, güneydoğuda yaşanan olaylara
ilişkin Meclise bilgi vermesini istediğine ilişkin
açıklaması
20.-
İstanbul Milletvekili Arzu Erdemin, kadına yönelik şiddete
karşı mücadele yürüttüğünü söyleyen iktidar partisi ve ilgili bakanlığı
sözde mücadele yerine yasaları uygulamaya davet ettiğine ilişkin
açıklaması
21.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif
Hamzaçebiye görevinde başarılar dilediğine ilişkin
açıklaması
22.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, TBMM Başkan Vekili Mehmet
Akif Hamzaçebiye görevinde başarılar dilediğine ve
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuşun TRT ve Anadolu
Ajansında çalışan üst düzey bürokratlardan tarihsiz istifa
dilekçeleri alıp almadığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
23.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Türkiyedeki işsizlik
oranının artmasını Hükûmetin dikkatine sunmak
istediğine ilişkin açıklaması
24.-
Başbakan Yardımcısı Lütfi Elvanın, TBMM Başkan
Vekili Mehmet Akif Hamzaçebiye görevinde başarılar dilediğine
ve Manisa Milletvekili Erkan Akçayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
25.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Güneydoğu Anadolu
Bölgesinin bazı yerleşim yerlerinde uygulanan sokağa çıkma
yasaklarının farklı bir boyuta geçtiğine, bu konuda Türkiye
kamuoyunun duyarlı olması gerektiğine ve Şırnak
Milletvekili Ferhat Encu ile belediye eş başkanlarının
evlerine yapılan baskınları Meclis Başkanlık
Divanının kınamasını rica ettiğine ilişkin
açıklaması
26.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
27.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
28.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Hakkâri Milletvekili
Nihat Akdoğanın düzeltmeyle ilgili yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
29.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
30.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakır
Milletvekili İdris Baluken ile İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın sataşma nedeniyle yaptıkları
konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
31.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Başikadaki askerî
varlığımıza IŞİD tarafından bir
saldırı düzenlendiği ve 4 askerin ağır yaralı
olduğu konusundaki haberlerle ilgili Hükûmetten bilgi talep ettiklerine
ilişkin açıklaması
32.-
Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve 21 milletvekilinin, kanser
hastalarının ve yakınlarının terminal dönemde
yaşadıkları sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/25)
2.-
Bolu Milletvekili Ali Ercoşkun ve 20 milletvekilinin, ülkemiz genelinde
iklim değişikliğiyle ilgili sorunların ve nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/26)
3.-
Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin ve 26 milletvekilinin, mobilya sektörünün
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/27)
VII.-
GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR
1.-
Hakkâri Milletvekili Nihat Akdoğanın, 15/12/2015 tarihli 14üncü
Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin
konuşması
VIII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris
Baluken tarafından, Diyarbakır, Suruç ve Ankara katliamlarının
gerçekleşmesi sürecinde adli ve idari ihmallerin, açıkların ve
varsa kasıtların bulunması, bu katliamların arka
planlarının aydınlatılması ve cezai yolların
açılması amacıyla 14/12/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 16 Aralık 2015
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunçun HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
2.-
Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın, Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunçun HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
3.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Bartın Milletvekili Yılmaz
Tunçun HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
5.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunçun HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
6.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
7.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Maliye Bakanı Naci
Ağbalın 1 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümü üzerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi
Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
8.-
İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun, Maliye Bakanı Naci
Ağbalın 1 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümü üzerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
9.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İstanbul
Milletvekili Aykut Erdoğdunun 1 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümü üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
10.-
İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
X.-
SEÇİMLER
A)
Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.-
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda açık bulunan
üyeliğe seçim
XI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/317) (S. Sayısı: 1)
16 Aralık 2015 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER : Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Zihni AÇBA (Sakarya)
------0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15inci Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için beş dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme
giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden
yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise
yoklama pusulalarını görevli personel
aracılığıyla beş dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Şimdi yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.06
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.19
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER : Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Zihni AÇBA (Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
- Açılışta yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama
için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, bir
yandan elektronik cihazla oy kullanıp diğer yandan pusula gönderen
arkadaşlar olup olmadığını kontrol amacıyla kâtip
üye arkadaşlar çalışıyor.
Bilginize sunuyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı konuşmalarda süreler
beşer dakikadır. Hükûmet bu konuşmalara cevap verebilir.
Hükûmetin cevap süresi yirmi dakikadır.
Gündem dışı ilk söz, Dünya Arapça
Günü hakkında söz isteyen Batman Milletvekili Sayın Mehmet Ali
Aslana aittir.
Buyurun Sayın Aslan.
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslanın, 18 Aralık Dünya Arapça
Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) Sayın
Başkan, Sayın Divan, Sayın Meclis ve bütün
halklarımızı saygıyla selamlıyorum.
(*)
FARUK ÖZLÜ (Düzce) Türkçe konuş, Türkçe.
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla)
(**)
FARUK ÖZLÜ (Düzce) Türkçe konuş Türkçe,
Türkçe; anlamıyoruz.
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla)
(***) (AK PARTİ sıralarından
sıra kapaklarına vurmalar, MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
Sayın Başkan; yasama dilimiz Türkçedir.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bu kadarı da meydan
okuma olur Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Sayın
Aslan; Dünya Arapça Günü dolayısıyla söz aldınız.
Dolayısıyla, İç Tüzük uyarınca sizi konuşma konunuzda
konuşmaya davet ediyorum.
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) Sayın
Başkan, Türkiyedeki bütün dillerle ben selamlama yapıyorum. Dünya
Arapça Günü olması hasebiyle
OKTAY VURAL (İzmir) Burası Meclis,
Meclis; Türkiye Büyük Millet Meclisi.
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla)
Türkiyedeki
bütün ana dillere sevginin, selamın, saygının bir ifadesi olarak
bir selamlama yapıyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Türkçe yap, Türkçe.
BAŞKAN Sayın Aslan
OKTAY VURAL (İzmir) Türkçeye niye
düşmanlık yapıyorsunuz?
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) Lütfen, bu konuda
ana dillere saygılı olalım. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) Sen saygılı ol!
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla)
(*)
BAŞKAN Sayın Aslan
Değerli
milletvekilleri, lütfen
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla)
(**) (AK PARTİ
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, MHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Aslan, Anayasamıza
göre resmî dil Türkçedir.
Ayrıca, milletvekilleri Anayasamızın
80inci maddesine göre sadece seçildikleri bölgenin veya kendilerini seçenlerin
değil bütün Türkiye'nin milletvekilidir.
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) Sayın
Başkan, bunu biliyorum, sağ olun.
BAŞKAN Dolayısıyla, ben konuşmanızı
Meclis Başkan Vekili olarak anlamak isterim, milletvekillerinin anlama
ihtiyacı var.
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) İşte,
müsaade ederseniz, biz Türkçe konuşacaktık.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Türkçe
konuş, Türkçe.
BAŞKAN Bizi izleyen vatandaşlarımızın
anlama ihtiyacı var. Lütfen, sizi konuya davet ediyorum. Herkesin
anlayabileceği bir şekilde bir konuşma bekliyorum sizden.
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) Sayın
Başkan, sizin ve AKPnin müdahalesiyle üç dakikam gitti.
FARUK ÖZLÜ (Düzce) AK PARTİ.
BAŞKAN Ben sürenizi ilave edeceğim.
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) Tamam.
BAŞKAN Konuya dönün ben size ek süre
vereceğim.
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) Zaten şu anda
konuya dönüyoruz müsaade ederseniz.
18 Aralık 1973te Arapça, Birleşmiş
Milletlerin 6ncı resmî dili olarak kabul edilmiştir. 2012de de
Dünya Arapça Günü olarak ilan edilmiştir 18 Aralık. 2013ten bu
yana da Türkiyedeki Mıhellemi Derneği, Anadolu Arap Birliği
Derneği ve Türkiyedeki diğer Arap dernekleri bu günü etkinliklerle,
coşkuyla kutlamaktadırlar.
FARUK ÖZLÜ (Düzce) Hayırlı olsun.
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) Milattan öncesine
dayanan Türkiyedeki Arap halkları Mardin, Batman, Siirt, Urfa, Bitlis,
Muş, Malatya, Gaziantep, Adana ve Mersinde yerli halk olarak
yaşamaktadırlar.
Arapça, 1 milyon 250 bin kelimesi ve 35 lehçesiyle
dünyanın en zengin dilidir.
Dünyada 500 milyon insanın ana dili olan
Arapçayı yaklaşık 1 milyar insan da konuşabilmektedir.
Türkiyede konuşulan 15 dilden biri de Arapçadır ve Türkiyede
konuşulan Arapça lehçeler filologlarca çok önemseniyor olup tarihleri
Akadlar öncesine dayanmaktadır.
Tabii, Türkiyede Arapların ve Arapçanın
bütün ana diller gibi kendilerine has sorunları vardır. Örneğin,
2015 yılı içinde Mardin Valiliğinin suç duyurusuyla Midyat
Savcılığı 3 tane Arap derneğimizi
kapatmıştır. Gerekçeler, eş başkanlığa yer
vermemizin, kadınlara, çocuklara, engellilere yönelik faaliyetlerde
bulunma isteğimizin tüzükte yer almasıdır. Bunları da biz
belgeleyebiliriz.
Yine, maalesef, Türkiyede ders kitaplarında ve
Türkçe Dil Kurumu sözlüğünde, hâlâ Araplar için -tırnak içinde
söylüyorum- ilk ihanet edenler, bizi ilk arkadan vuranlar şeklinde
ders kitaplarında ifadeler yer almaktadır. Yine, buna bağlı
olarak
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aslan,
tartışmalar nedeniyle geçen sürenin telafisi açısından size
ilave bir dakika süre veriyorum.
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) Sayın
Başkan, en az üç dakika bizi engellediniz siz ve AKP Grubu ve ben buradan
görüyordum yani önümüzde görünüyor, iki buçuk dakika engellendim.
BAŞKAN Sayın Aslan, birinci dakika
sonunda size müdahale veya Lütfen konuya dönün. şeklinde laf atmalar
başladı. Dolayısıyla, ilk bir dakikada siz normal
konuşmanızı yaptınız, ondan sonraki kaybınız
bir dakikadır ama arzu ediyorsanız size ilave bir dakika daha, siz
eğer iki dakika olarak bunu yorumluyorsanız iki dakika süre veriyorum
size Sayın Aslan.
Buyurun.
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) İki dakika
olsun, ne yapalım, kalem sizde.
ne Şamın şekeri ne Arapın
yüzü, Anladıysam arap olayım., Her şey arapsaçına
döndü. gibi utanç verici tabirler, nefret kokan tabirler hâlâ TDK
sözlüğünde yer almaktadır. Ve bir bilim insanımız olan,
Nobeli bilim adına kazanan Sayın Aziz Sancarın, biliyorsunuz,
anne dili de baba dili de Arapçadır. Yani, buradan da biz onun akademik
başarısını kutluyoruz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ayrımcılık
yapma! Türküm diyor. Türk milletinin bir ferdidir Aziz Sancar.
Irkçılık yapma, ayrımcılık yapma!
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) - Ve Sayın
Millî Eğitim Bakanımız ve Hükûmet sadece Araplar için
değil, bütün ana diller ve ırklar için ders kitaplarında ya da
yardımcı kaynaklarda yer alan ötekileştirici ifadeleri -lütfen
bir komisyon kurup- ilgili ders kitaplarından ve temel kaynaklardan
çıkarsınlar.
Yine, taleplerimiz var Araplar olarak: Eski köy
isimlerimizi istiyoruz, Arapça TV istiyoruz. Şu an Türkiyedeki TRT Arapça
dünya Araplarına modern, standart Arapça dedikleri dil ile hitap ediyor,
Türkiyedeki hiçbir Arap onu anlamamaktadır. Ve yine, tüm ana diller
Türkçenin yanı sıra zorunlu olarak kişiye öğretilmelidir
ailenin ve kişinin isteğine bakmaksızın. Türkiyede
konuşulan Arapça lehçelerle ile ilgili üniversitelerde bölümler
açılmalıdır. Ve yine, tüm Arap köy ve beldelerinde tapu kadastro
sorunları vardır, yeniden tapulama ve kadastrolama
çalışmaları bir an önce başlatılmalıdır
çünkü bundan dolayı katliamlar yaşanmaktadır. Bilge köyü
katliamının temelinde tapu kadastronun yanlış
belgelendirilmesi olayı vardır. Araplarda olsun, Kürtlerde olsun,
Süryanilerde olsun, bütün Türkiyede olsun tapu kadastro sorunu da ciddi bir
sorundur, yeniden ele alınması gerekiyor.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aslan.
Gündem dışı ikinci söz, çeltik
üreticilerinin sorunları hakkında söz isteyen Edirne Milletvekili
Okan Gaytancıoğluna aittir.
Buyurun Gaytancıoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.-
Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, çeltik üreticilerinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Türkiyedeki çeltik
üreticilerinin sorunlarını ve perişan olan durumlarını
dile getirmek üzere söz almış bulunmaktayım. Sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Yaklaşık iki buçuk ay önce Türkiye Büyük
Millet Meclisinin basın toplantı odasında Türkiye Çeltik
Üretiminde Uygulanan Tutarsız Politikalar ve Sonuçları isimli bir
basın toplantısı düzenlemiştim ve burada, 2014
yılında çeltik üreticilerinin ürünlerini kilogramı 1 lira 80
kuruş, 2 liradan sattıklarını fakat bu yıl
hasadın 1,5 liralardan başladığını ve
fiyatların düşeceğini dile getirerek kamuoyunu
bilgilendirmiştim ve özellikle bir müdahale kurumu olan Toprak Mahsulleri
Ofisini de göreve çağırmıştım. Gelin, üreticinin
hâlini görün; üreticiler şu anda ürünlerini pazarlamakta güçlük
çekiyorlar, üreticiler karşılarında muhatap bulamıyorlar.
demiştim, hatta yetkililerle de görüşmüştüm. Bana dedikleri
Piyasanın oturmasını bekliyoruz. Ben tarım ekonomistiyim,
piyasanın ne olduğunu çok iyi bilirim. Piyasanın
gerçekleşmesi için alıcı ve satıcının olması
lazım, satıcının olduğu ama alıcının
olmadığı bir ortamda piyasa da, fiyat da oluşmaz, bunu
sürekli söyledim. Dedim ki: Önlem almazsanız sosyal patlamalar
başlayacak. Nitekim korktuğumuz başımıza geldi,
ticaret yapan, çeltik ticareti yapan bir firmanın sahibi Sayın Mehmet
Pekmezci intihar etti. Nedeni, üreticilerden çeltik toplayarak bunu
başkalarına satmış ama parasını
alamamış. Ve fiyat, korktuğumuz gibi, 1 lira 20 kuruşlara
geriledi. Bu, ticaret borsasının rakamları. Hâlen o
çağrılarıma bir türlü yanıt alamadım. Bugün
öğrendim ki, Toprak Mahsulleri Ofisi -Sayın Tarım Bakanı
açıklamış- 1 lira 58 kuruştan alım
yapacakmış. Üreticiler ürünlerini sattılar, yok pahasına 1
lira 20 kuruştan elden çıkardılar, şimdi siz fiyat
açıklıyorsunuz. Bu ne biçim tarım politikası? AKPnin
uyguladığı tarım politikası iflas etmiştir.
AKP, iktidarda olduğu on üç yıldan beri
tam 3,8 milyon ton çeltik ve pirinci Türkiyeye ithal ettirmiş ve bunun
karşılığında da 1,7 milyar dolar döviz ödemişiz
yani kendi çiftçimize bu parayı çok görmüşüz ama Hintli çiftçiye,
Çinli çiftçiye, Amerikalı çiftçiye bu paraları ödemişiz. Peki,
Türkiyede 22 bin tane çeltik üreticisi var, İpsalada, Gönende, Bigada,
Termede, Bafradaki çeltik üreticileri ne yapıyorlar? Ürünleri ellerinde
hâlen bekliyorlar, senetleri bekliyorlar, borç batağına
batmış durumda bekliyorlar.
Türkiye, bilinçli, tutarlı ve hükûmetlere göre
değişmeyen tarım politikaları uygulamış
olsaydı ithalata gerek olmayacağını bu konuyu bilen bir
bilim adamı ve Cumhuriyet Halk Partisi Edirne milletvekili olarak buradan
söylüyorum. Partimizin politikaları çok açık ve nettir. Biz üreten
bir çiftçi istiyoruz, böyle eylem yapan çiftçi istemiyoruz. Bakın,
çiftçimiz burada hakkını arıyor, tabii ki arayacak ama nerede
Ofis? Nerede çiftçinin kara gün dostu olan Toprak Mahsulleri Ofisi? Bugün fiyat
açıklıyor. Hasat iki buçuk ay önce olmuş. İki buçuk ayda
küçük üreticide ürün kalır mı? Bakın, bu da on üç yıl önce
çekilmiş bir fotoğraf. Dolu, ürün var. Nerede? Toprak Mahsulleri Ofisinin
önünde. Neden? Çünkü ürün var, üretim var. Şimdi, bu ürünleri biz nerede
ithal ediyoruz? Maalesef, karnımızı doyurmak için yılda
12-13 milyar dolarlık ithalat yapıyoruz. Kendi çiftçinizden
esirgediğiniz paraları maalesef yabancı ülkelerin çiftçilerine
ödemek zorunda kalıyoruz.
Dünyanın en pahalı mazotunu biz
kullanıyoruz ama yat sahipleri çok ucuza; 1,5 liradan mazot
kullanıyorlar.
Dinlediğiniz için çok teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu, teşekkür
ederim. Bir teşekkürüm de süreyi hakikaten çok iyi kullandınız,
beş dakikada bitirdiniz, onun için ayrıca bir kez daha teşekkür
ediyorum.
Gündem dışı üçüncü söz, 18
Aralık Uluslararası Göçmenler Günü hakkında söz talep eden
İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarcaya aittir.
Buyurun Sayın Kaynarca. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.-
İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarcanın, 18 Aralık
Uluslararası Göçmenler Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 18 Aralık Uluslararası
Göçmenler Günü dolayısıyla söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, Meclis Başkan Vekilimiz Sayın
Hamza Çebiye yeni görevinde başarılar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, 18 Aralık 2000
yılından bu yana, Birleşmiş Milletler tarafından
Uluslararası Göçmenler Günü olarak kabul edilmektedir. Peki, neden 18
Aralık tercih edildi? Çünkü 1990lı yıllarda Birleşmiş
Milletler Genel Kurulunda, uluslararası göçmen işçiler ve aileleriyle
ilgili, bunların haklarıyla ilgili kanun konvansiyonu
imzalanmıştı ve bu nedenle de 2000 yılında bu karar
alındığında, 18 Aralık Birleşmiş Milletler
Uluslararası Göçmenler Günü olarak kabul edildi. Peki, bu amacın arkasında
neler var? Evini, yurdunu kaybeden, bazen terör, bazen zalim yönetimler
tarafından evsiz bırakılan ve göç mecburiyetinde kalan
insanlarımız için, haklar için oluşturulan; bunların
siyasi, hukuki, ekonomik haklarını araştıran, bunu
amaçlayan bir gün olarak kabul ediliyor.
Aslında, ben de bir göçmen ailenin torunuyum, Ahıskadan
ailelerimiz gelmiş, dedelerimiz. Küçükken onların hikâyelerini
dinleyerek, ağıtları, acıları dinleyerek büyüdüm ben.
93 harbi
1944 yıllarında Stalin döneminden sonraki yaşanan
zulümler, o süreçte yaşananlar ve bir gecede -gece belli bir süre sonra-
bir saat içerisinde evinizi terk edin. Büyük sürgün
Ve insanlar göç ettirildi
yaşadığı yerlerden. O torunlar olarak bugün dedelerimizden
dinlediğimiz ve hâlâ çok ciddi bir yara olan o süreci düşündüğüm
zaman, gerçekten hem dram hem acı ve hâlâ devam eden bir yapıya
dikkat çekmek istiyorum çünkü büyükbaş hayvanların
sevkiyatının yapıldığı trenlerde, vagonlarda
salgın hastalıklarıyla ölen binlerce insan ve Sibiryada donarak
ölen binlerce Ahıskalı ve devamında göçe maruz
bırakılan insanlık dramı.
Bugün farklı mı? Bugün dünyaya
baktığınızda, bugün dünyanın birçok noktasında ve
çok uzağa gitmeyelim, hemen sınırımızda bir Suriye
gerçeği var ve göç eden insanlarımız var. Dünya nasıl
bakıyor bu olaya? Avrupa nasıl bakıyor? Ve Türkiye, Türkiye
Cumhuriyeti devleti bugün, Suriyedeki yaşananlardan sonra 2 milyon 406
bin
Dün aldım bu verileri ve baktım, rakam inanılmaz bir
boyutta, ülkemizde bulunan Suriyeli kardeşlerimizin sayısı 2
milyon 406 bine ulaştı. Yine, Türkiyede doğan 80 bini
aşkın çocuk var ve 150 bine yakın da bu kamplarda yaşayan
çocuk var. Bu yaşanan dramların, acıların en büyük
şahitleri, bu acıyı yüreğinde en büyük hisseden ve
yapı içerisinde zulüm gören çocuk ve kadınların etki oranı
da çok çok fazla, buna özellikle dikkat çekmek istiyorum ama Türkiye bu konuda,
Allaha çok şükürler olsun ki, 10 ilde 25 geçici barınma merkezinde
yaklaşık 246 bin Suriyeliyi barındırıyor.
Devamında da Türkiyenin birçok noktasında kardeşlerimiz var.
Yani ülkemiz ensar ruhuyla sahip çıkıyor kardeşlerimize. Türkiye
bugün dünyada sığınmacı nüfusunun en fazla olduğu
ülkelerden bir tanesi ve göç artık sadece Türkiyenin değil, hem
Avrupanın bir sorunu hem bütün dünyanın bir sorunu, yani küresel bir
problem olarak ele alınması gerekiyor. Bu konudaki istatistiki
veriler de bunu gösteriyor; göçmenlerin, yerinden edilmiş insanların
sayısının dünya genelinde 200 milyonu aşkın
olduğu düşünüldüğü zaman da gerçekten bu tablo çok vahim.
Bu duygu ve düşüncelerle diyorum ki 18
Aralık Uluslararası Göçmenler Gününün, hiç kimsenin evinden,
barkından, yurdundan olmaması dileğiyle, biz Türkiye Cumhuriyeti
devleti olarak sorumluluklarımızı sonuna kadar yerine getiriyor
ve ensar ruhuyla sahip çıkıyoruz kardeşlerimize.
Aynı yapının sürmesini diliyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kaynarca.
Sayın Kaynarcaya da süreye riayet ettiği
için ayrıca teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, elektronik cihazla
sisteme girip söz talep eden milletvekili arkadaşlarım olduğunu
görüyorum.
Söz talep sırasına göre ilk 20 kişiye
birer dakikalık söz vereceğimi ifade ediyorum.
Evet, ilk söz Sayın Atıcının.
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, Mersin Millî
Eğitim Müdürlüğünün çocuk tiyatrolarının bazı
oyunlarını yasaklamasına ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, yasakları
kaldıracağız diye halktan oy isteyen ve iktidar olan AKP, bir
yandan basılmış, basılmamış kitapları
toplatırken, yasaklarda sınır tanımayarak Mersinde çocuk
tiyatrolarının oyunlarını yasaklamıştır.
Yanlış duymadınız, çocuk tiyatrolarının
oyunlarını yasaklamıştır.
Mersin Millî Eğitim Müdürlüğü, Mersin
Tiyatro Derneğinin 4 oyununu yasakladı. Tiyatro Arya grubu
Gökkuşağı Altında oyununu oynayamayacak. Tiyatro Agon
grubu Gıdık Ali ve Robotu ve Harikalar Sirkini artık
oynayamayacak. Hayalicinas grubu Karagöz Süper Dedeyi artık oynayamayacak
ve Karagöz Süper Dede UNESCO ödülüne layık görülmüş ve daha önce
izin almış bir oyundur. Allah aşkına, Karagözden niye
korkuyorsunuz? Karagöz düşünmeyi ve sorgulamayı öğrettiği
için mi korkuyorsunuz? Korkacaksınız. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Biçer
2.-
Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçerin, gerçek sorumluların
yargılanmadığı Soma davasının sonucu ne olursa
olsun bir kara leke olarak kalacağına ilişkin
açıklaması
TUR YILDIZ BİÇER (Manisa) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Somada 301 insan 13 Mayıs
2014te değil, 3213 sayılı Maden Kanunu gereğince maden
ruhsatları Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden
İşleri Genel Müdürlüğünce verilirken, 2012de Başbakanlık
genelgesiyle Başbakanlık iznine bağlandığı gün
öldü. 301 madenci, Eynez madeninde müfettişlerce 2012, 2013 ve Mart
2014te yapılan denetim sonucunda mevzuata aykırı bir durum
görülmediği bilgisi verildiği gün öldü. 301 madenci, Enerji
Bakanı Taner Yıldızın, Erdoğanın posterinin
altında, Soma Holdinge ait ocağın açılış
töreninde madenin iş güvenliği açısından güvenlik
sistemleriyle donatılan örnek bir işletme olduğunu
söylediği gün öldü.
Bu hafta Manisada Soma davasının 5inci
oturumu gerçekleştiriliyor. Yargılanan 46 kişiyle ilgili karar
ne olursa olsun, gerçek sorumluların yargılanmadığı bu
dava kömür karasından daha kara bir leke olarak kalacaktır.
Saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Demir
3.-
Muğla Milletvekili Nurettin Demirin, Credit Suisse Araştırma
Enstitüsü tarafından yapılan bir araştırmada Türkiyenin
ileri düzeyde eşitsizliğin olduğu ülkelerden biri olarak
işaret edildiğine ve işsizlik rakamlarının bunun
önemli bir göstergesi olduğuna ilişkin açıklaması
NURETTİN DEMİR (Muğla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Credit Suisse Araştırma Enstitüsü
tarafından yapılan araştırmaya göre, Türkiye ileri düzeyde
eşitsizliğin olduğu ülkelerden biri olarak işaret
edilmektedir. Dün açıklanan işsizlik rakamları da bunun önemli
bir göstergesi. Ülkemizde geniş tanımlı işsizlik 16,6,
işsizlik sayısı ise 5,4 milyondur. Toplum Yararına
Çalıştırma Programında işçi sayılmayanlar
istatistiklerde çalışan olarak ele alınmış, buna
rağmen işsiz sayısı dönem rekoru kırmıştır.
İşsizlik her ay daha da artarken istikrardan söz etmek mümkün müdür?
Çalışma yaşamındaki
koşullara bağlı ölümlerin yüzde 86sı meslek
hastalıkları sebebiyle olmaktadır. Ancak Türkiye dahil pek çok
ülkenin kayıt sistemlerine meslek hastalıklarına bağlı
ölümler girmemektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın İrgil
4.-
Bursa Milletvekili Ceyhun İrgilin, Hükûmetin kamulaştırma
işlemlerinde adil davranması gerektiğine ilişkin
açıklaması
CEYHUN İRGİL (Bursa) Sayın
Başkan teşekkür ederim söz verdiğiniz için.
Değerli milletvekilleri, 8 Aralıkta Resmî
Gazetede yayımlanan Bakanlar Kurulu kararıyla, Bursa
Mustafakemalpaşa, Karacabey ve Nilüfer ilçeleri ile Balıkesirde
Kamulaştırma Kanununun 27nci maddesi kapsamında binlerce
parseli kamulaştırma kararı çıktı.
Kamulaştırılan yerlerden bazıları daha önce
toplulaştırma işlemine tabi tutulmuş, bu işlemin
Danıştay tarafından iptali üzerine idare normal
kamulaştırma yerine acele kamulaştırma,
kamulaştırmasız el koyma yolunu tercih etmiştir. Biz
Hükûmetin ve Bakanlığın bu konuda daha adil
davranmasını, bu tür el koyma metotlarından vazgeçmesini
istiyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tanal
5.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, iktidarın yolsuzlukla
mücadeleyle ilgili bir eylem planı olup olmadığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Yarın 17 Aralık. 17 Aralık, 25
Aralık operasyonlarını yapan polisler ve savcılar gerçek
bir demokrasinin yaşandığı bir başka ülkede olmuş
olsaydı demokrasi ve hukuk kahramanları olarak ilan edilirken
ülkemizde yolsuzlukla mücadele eden polis ve savcılar hakkında
soruşturmalar başlatılmış durumda. Sayın
iktidarın yolsuzlukla mücadeleyle ilgili bir eylem planı var
mıdır, yoksa bu yolsuzluklara bulaştıkları için, bunu
yazan gazetecileri cezaevine göndermeye, bunu yayınlayan televizyonları
kapatmaya devam edecekler midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yılmaz
6.-
Adana Milletvekili Seyfettin Yılmazın, Mecliste Türkçe
dışında dillerin konuşulmasının milletin
birliğine vurulan bir darbe olduğuna ve polis ve askerlerin
şehit olmasında sorumluluğu bulunanlardan hesap sorulması
gerektiğine ilişkin açıklaması
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi.
Anayasamıza göre resmî dil Türkçedir ama Mecliste ne yazık ki
anayasal suç işlenerek Türkçe dışında dillerin
konuşulması ve burada kürdistan gibi ifadelerden bahsedilmesi
milletimizin birliğine vurulan en büyük darbedir. Adalet ve Kalkınma
Partisi zaten son dört yıldır uyguladığı
açılım, Kürt politikası, Kürt açılımı, millî
birlik ve kardeşlik politikası neticesinde bugün ülkeyi
yönetilemeyecek noktaya getirmiştir. Dört yıldır bunları
ifade ederken sert bir dille buna karşı çıkan Adalet ve
Kalkınma Partisi
Temmuz ayından beri, 20 Temmuzdan beri 220 tane
vatan evladı Mehmetçikimiz ve polisimiz şehit olmuştur. Bu
süreç içerisinde bu polis ve askerlerimizi şehit eden roketatarlar,
ağır silahlar, bombalar, yollara döşenen mayınlar ve
dinamitler, kimin denetimi ve gözetimi altında, kimin talimatları
doğrultusunda, hangi vali bunları görmemiştir? Bunun
sorumluları kimlerdir? Bunlardan mutlaka ve mutlaka hesap sorulması
gerektiğini düşünüyorum.
BAŞKAN Sayın Okutan
7.-
Isparta Milletvekili Nuri Okutanın, Güneydoğu Anadolu Bölgesinin
bazı illerinde öğretmenlerin bir SMS mesajıyla evlerine
gönderildiğine ve hangi şartlarda olursa olsun öğretmenlerin
eğitime devam etmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
NURİ OKUTAN (Isparta) - Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Kamuoyunun da bildiği gibi güneydoğuda
bazı illerimizde çok acı tablolar yaşanıyor. Ama bilhassa
geçtiğimiz iki gün içerisinde öğretmenlerimize de bir SMS çekilerek
evlerine gönderdiler.
Millî mücadele yıllarında bile Ulu Önder
Atatürk, Sakarya Meydan Muharebesindeki bütün o olumsuz şartlarda
öğretmenleri topladı; Türkiyede ulus nasıl inşa
edilecek? şeklinde öğretmenlerle toplantılar yaptı o kara
günlerde. Artık ne olursa olsun, hangi şartlarda olursa olsun
öğretmenlerimizin eğitime devam etmesi gerekir. Oralarda bu zor
şartların aşılmasını bekliyorsak ancak
onları öğretmenlerle, okulla, kitapla, ilimle aşabiliriz. Bu
bakımdan, derhâl öğretmenlerimizi, harcırahları da
verilerek, evlerinde bir müddet alıkoyarak tekrar geri gönderilmesi ve
eğitime başlanması gerekir. Aksi takdirde bu SMSi geçen gerek
Bakanlık yetkilileri gerek kimse, onların görevlerini
bırakmaları, evlerine gitmeleri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Sarıbal
8.-
Bursa Milletvekili Orhan Sarıbalın, Bursada metal söktöründe
direniş yapan işçilerin, anlaşmaya rağmen işlerine son
verilmesine ilişkin açıklaması
ORHAN SARIBAL (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bursada 5 Mayıs tarihi itibarıyla
başlayan metal sektöründeki emekçi dostlarımızın
direnişi, kendi haklarını arama mücadelesi bir anlaşmayla
sonuçlanmıştı. Anlaşmanın sonucunda işverenlerin
eylem yapan sendika üyelerinin hiçbirini işten
atmayacağını, buna tanık olarak da valinin, hatta o günün
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanını telefonla arayarak
bunları teyit ettiği açıkça kamuoyu tarafından
bilinmektedir. Maalesef, daha sonraki süreçte 1.500e yakın metal
çalışanı işlerinden atılmış, o iş
yerlerinde etkin olan sendika ve işveren aracılığıyla
hem işlerinden atılmakla kalmamış, aynı zamanda bundan
sonra iş bulmalarının da önüne geçilmiştir.
Buradan Bursa Valisi Münir Karaloğluna, Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanına ve işverenlere bir kez daha,
işçilerin haklarını geri almaları için, onları
işe geri almaları için ve yeni iş bulmalarındaki engelleri
kaldırmaları için, kamuoyuna sizler aracılığıyla,
uyarıda bulunuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Göker
9.-
Burdur Milletvekili Mehmet Gökerin, TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif
Hamzaçebiye görevinde başarılar dilediğine, Akdeniz Elektrik
Dağıtım Anonim Şirketinin, Cumhuriyet Halk Partili
Yeşilova Belediyesinin kapalı pazar yeri ısıtma projesi
için uygunluk bildirimi vermeyerek belediyeler arasında
ayrımcılık yaptığına ilişkin
açıklaması
MEHMET GÖKER (Burdur) Sayın Başkan, bu
vesileyle yeni görevinizde başarılar diliyorum.
Bundan iki yıl önce Burdur Yeşilova
Belediyesi tarafından kapalı pazar yeri üzerine güneş enerji
sistemi marifetiyle ısıtma sağlanması için bir proje
hazırlanmış ve İller Bankasına başvuru
yapılmıştır. İller Bankası söz konusu projeyi
kabul etmiş ve sonrasında Yeşilova Belediyesi hibe kredi almak
için Avrupa Birliğine başvuruda bulunmuştur. Avrupa Birliği
de söz konusu projeye olumlu yanıt vererek yaklaşık 1 milyon 200
bin avroluk kredinin finansmanını sağlamıştır.
Diğer taraftan, Akdeniz Elektrik
Dağıtım Anonim Şirketi trafo için yer yok bahanesiyle
projeye uygunluk bildirimi vermemiştir. Ancak, aynı şirket söz
konusu benzer bir projeyle sonradan başvuran Dirmil Belediyesine olumlu
yanıt vermiş ve projeyle ilgili çalışmalar
başlamıştır.
Yeşilova Belediyesi Cumhuriyet Halk Partili bir
belediye olduğu için mi kendilerine trafo için yer gösterilmemiştir?
Yöre halkının çıkarları için bu
ayrımcılığa son verilmesini talep ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Zeybek
10.-
Samsun Milletvekili Kemal Zeybekin, TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif
Hamzaçebiye görevinde başarılar dilediğine ve Rusyayla bozulan
ilişkiler nedeniyle ekonomik olarak batan Samsundaki Köytür
firmasına sahip çıkılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
KEMAL ZEYBEK (Samsun) Sayın Başkan,
görevinize yeni başlamanızdan dolayı sizi tebrik ediyor, başarılar
diliyorum.
Orta Doğuda ve Suriyede gelişen
politikalar dolayısıyla -AKPnin uyguladığı
politikalar- Rusyayla ilişkilerimizin bozulması sonucu Samsunda Köytür firmasının ekonomik olarak
batışı gerçekleşmiştir ve şu anda 200 milyonun
üzerinde bir batak söz konusudur, tavuk ihracatı durmuştur. Bu
duruşu sağlayan, bu ihracatı engelleyen şu andaki mevcut
AKP iktidarının yeniden ekonominin düzelmesi için, Samsundaki Köytür firmasının ve tabana yayılan
ekonominin bozulmasına etki edebilecek bu politikanın
durdurulması için Köytüre sahip
çıkması gerektiğini, Samsun ekonomisinin yerinde incelenerek Köytür mağdurlarının desteklenmesinin
sağlanması gerektiğini düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Gürer
11.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, yapımı için söz verilen
Niğde havaalanının 2016 yılında programa
alınmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
1996 yılında Niğdede havaalanı
için temel atıldı. O günden bugüne kadar havaalanı
yapılmadığı gibi, her seçim döneminde de seçmenlere
havaalanı yapılacağı konusunda özellikle iktidar partisinin
verdiği bir söz var. Bu dönemde de 64üncü Hükûmetin Programını
incelediğimde Niğde adı yalnızca otoyolla ilgili geçiyor.
Bu nedenle, Niğde havaalanının, seçmenlere söz verildiği
gibi 2016 yılında programa alınmasını ve
yapılmasını yüce Meclisin bilgisine sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Aydın
12.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydının, Suriyeden Türkiyeye zorunlu göç
eden kaç kişiye TC vatandaşlığı verildiğini ve
kaç kişinin müracaatı bulunduğunu öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bilindiği gibi 29/5/2009da kabul edilen
5901 sayılı Kanunda, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlığının nasıl elde edileceği yoruma
açık bırakılmaksızın belirlenmiştir.
Kanunun 11inci maddesinde şöyle denilmektedir:
Türk vatandaşlığını kazanmak isteyen
yabancılarda: Kendi millî kanununa, vatansız ise Türk
kanunlarına göre ergin ve ayırt etme gücüne sahip olmak, başvuru
tarihinden geriye doğru Türkiyede kesintisiz beş yıl ikamet
etmek, Türkiyede yerleşmeye karar verdiğini
davranışları ile teyit etmek, genel sağlık
bakımından tehlike teşkil eden bir hastalığı
bulunmamak, iyi ahlak sahibi olmak. gibi
Bu bağlamda, Suriyeden Türkiyeye zorunlu göç
eden kaç kişiye TC vatandaşlığı verilmiştir?
Suriyedeki çatışmalardan sonra Türkiyeye gelen göçmenlerden
kaçına TC vatandaşlığı verilmiştir? Hâlâ TC
vatandaşlığı almak isteyen Suriye uyruklu kaç kişinin
müracaatı bulunmaktadır? Önümüzdeki süreçte Suriye uyruklu kaç
kişiye vatandaşlık verilecektir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Sertel
13.-
İzmir Milletvekili Atila Sertelin, 23 Aralıkta Kubilayın
85inci ölüm yıl dönümü nedeniyle yapılacak törende İzmir
Valisinin Menemen Belediye Başkanı Tahir Şahinin
konuşmasını engellemek istediğine ilişkin
açıklaması
ATİLA SERTEL (İzmir) Sayın
Başkan, çok teşekkür ediyorum.
23 Aralık 1930da devrim şehidi Kubilay
gericiler tarafından Menemende katledildi. 23 Aralık 2015te
-85inci yılda- onu bir kez daha binlerce yurttaşımızla
beraber sevgi ve saygıyla anacağız.
Sayın Başkan ve sayın
milletvekilleri; ancak bu yıl ilk kez Menemen Belediye Başkanı
Sayın Tahir Şahin, İzmir Valisi tarafından, konuşturulmama
kararıyla, kendisinin sesi kısılmak, mikrofona
çıkartılmamak istenmektedir. Vali tarafından, seçilmiş bir
belediye başkanının resmî bir törende
konuşmasının engellenmesini acaba ileri demokrasinin gereği
olarak mı yorumlamak gerekiyor yoksa sayın valinin kendi
hakkının ve hukukunun ötesinde bir davranış biçimi olarak
mı değerlendirmek gerekiyor? Meclisin takdirine sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Akın
14.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, açıklanan çeltik
alım fiyatı nedeniyle Balıkesirdeki çeltik üreticilerinin zor
durumda kalacaklarına ilişkin açıklaması
AHMET AKIN
(Balıkesir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı çeltik alım
fiyatını ton başına 1.580 TL olarak açıkladı.
Ülkemizin önemli çeltik üretim merkezlerinden olan Balıkesir Gönenden çok
sayıda hemşehrim bugün beni aradı. Açıklanan fiyatı
çok düşük buluyorlar. Dünyanın neredeyse en pahalı girdilerini
kullanarak çeltik üreten çiftçilerimiz, açıklanan fiyatın maliyeti
bile karşılamaktan uzak olduğunu belirtiliyorlar. Ayrıca,
Bakanlığı, şimdiye kadar fiyat açıklamayarak piyasada
çeltik fiyatlarının daha da aşağılara düşmesine
neden olduğu için eleştiriyorlar. Bakanlık çeltik alım
fiyatlarını gözden geçirmek zorundadır, yoksa çeltik
üreticilerimiz perişan olacaklardır; bankalara olan
borçlarını ödeyemeyeceklerini belirtiyorlar. Çeltik üretiminin ne
kadar zor ve zahmetli bir iş olduğunu çok iyi biliyorum. Hükûmeti bu
gerçekler karşısında çeltik üreticilerine daha duyarlı
olmaya ve sahip çıkmaya çağırıyorum.
BAŞKAN
Sayın Kayışoğlu
15.-
Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, Hükûmetin,
Büyükşehir Yasasıyla kendisinden olmayan bütün belediyelere zulüm
yaptığına ilişkin açıklaması
NURHAYAT ALTACA
KAYIŞOĞLU (Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Hükûmet, geçen
dönem çıkarılan Büyükşehir Yasasıyla, kendisinden olmayan
bütün belediyelere her gün zulüm yapmaktadır. Bunun bir örneği de
Bursanın Mudanya ilçesinde yaşanmaktadır. Mudanya Belediyesini
Cumhuriyet Halk Partisi kazandığından beri yapılmayan
kalmamıştır. Örneğin, belediye binası için tahsis
edilmiş olan arsayla ilgili tahsis kararı
kaldırılmıştır. Örneğin, iskele Büyükşehre
tahsis edilmiştir. Örneğin, sahil projesi yapılacağı
gerekçesiyle kıyıların önüne metrelerce set çekilmiş ve yaklaşık
bir yıldır Mudanyada yaşayanlar Mudanyada denizi dahi
görememektedirler. İhale ellerine yüzlerine
bulaştırılmıştır ve Mudanyada yaşayan halk
bunun acısını her gün yaşamaktadır. Bir sahil
düşünün ki insanlar denizi göremiyorlar, havasını koklayamıyorlar.
Artık bu antidemokratik yasanın verdiği gücü kullanmaktan ve
halka zulmetmekten vazgeçin.
BAŞKAN
Sayın Bektaşoğlu
16.-
Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun, TBMM Başkan
Vekili Mehmet Akif Hamzaçebiye görevinde başarılar dilediğine
ve Giresunda istihdam artırıcı yatırımlar
yapılmadığına ilişkin açıklaması
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Önce, sizi
tebrik ediyorum, kutluyorum. Çalışmanız gayet
başarılı devam ediyor, inşallah hep böyle, size yakışır
şekilde devam edersiniz.
Efendim, Giresunda on üç yıl boyunca
aralarında SEKA Kâğıt Fabrikası, sunta fabrikası, Adel
Kalem Fabrikası gibi önemli tesisler ve çoğu fındık
sektöründe faaliyet gösteren irili ufaklı KOBİ türü devlet ve özel
sektöre ait fabrikaların tamamı kapatılmıştır. 10
bin dolayında kişi ilimizde işsiz kalmıştır.
Hâlen, ilimizde SGKya başvuran işsiz sayısı 33 bin
civarındadır, 17 bin kişi de devletten yardım
almaktadır. Hâl böyleyken hükûmetleriniz süresince zorunlu devlet hizmetleri
dışında Giresunda yatırım ve istihdam
artırıcı tek bir bütçe ödenekli yatırım
yapılmamıştır. Ek bütçe ve 2015-2016 yılı
bütçesinde yüzde 66 oy aldığınız Giresunda hangi
hizmetleri öngöreceksiniz? İlimize bakış açınız
değişecek midir yoksa üvey evlat muameleniz sürecek midir?
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Akar...
17.-
Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın, zorunlu trafik sigortasına
yapılan zamlarla vatandaşın mağdur edildiğine
ilişkin açıklaması
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, 1
Haziranda yürürlüğe giren zorunlu trafik sigortasıyla ilgili
bugünlerde vatandaşımız mağdur olmaktadır. 2015
yılı içerisinde çeşitli zamanlarda yapılan 8 adet zamla
birlikte yüzde 300lere varan bir artış araç sahibi
vatandaşımızı zor durumda bırakmaktadır. Türkiyedeki
gelir dağılımına bakıldığında ve 19
milyon aracın hangi gruba ait olduğuna
bakıldığında genelde bin TL civarında ücret alan
insanlarımızın bu araçlara sahip olduğu görülmektedir.
Geçmişte 250-300 TLye yapılan zorunlu trafik sigortaları, bugün
ulaştığı noktada minimum 700-800 TLye yapılmak
zorunda. Yani neredeyse bir emeklinin bir maaşı ya da asgari
ücretlinin bir maaşına denk gelmektedir. 1 Haziranda yapılan bu
yönetmelik değişikliğini... Sigorta şirketleri maliyetlerin
artışı nedeniyle bu şekilde davrandıklarını
ifade ediyorlar. Hükûmetin bu konuda derhâl tedbir alması ve
vatandaşlarımızın mağduriyetini gidermesi
gerektiğini ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Sayın Yiğit...
18.-
İzmir Milletvekili Ali Yiğitin, kaynağı belirsiz döviz
girişlerinin artmasına ve bu meblağın bütçede net hata
noksan kaleminde gösterilmesinin ekonomi için normal olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
ALİ YİĞİT (İzmir)
Sayın Başkan, geçici bütçeyi konuşacağımız bugün
de cari açığın finansmanında en önemli kalemlerden birini
oluşturan net hata noksan kalemi, genel olarak toplumda ve ekonomik
çevrelerde kayıt dışı işlemler veya elden gelen nakit
unsurlar olarak tanımlanmaktadır. Bu doğrultuda, ülkemize
yönelik kaynağı belirsiz döviz girişleri yılın ilk
dokuz aylık döneminde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde
52 oranında artmıştır. Yani bu rakam 13,44 milyar dolara
ulaşmıştır.
Bu kadar büyük bir meblağın net hata
noksan kaleminden gösterilmesi sağlıklı büyüyen bir ekonomi için
normal midir, yoksa Türkiye kayıt dışı cennetine mi
dönüşmektedir?
Saygılar sunarım.
BAŞKAN Sayın Yarkadaş
19.-
İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaşın, Kartal
Adliyesinde çalışan DEV-TURİZM-İŞ Sendikası üyesi
130 işçinin durumuna ve Hükûmetin, güneydoğuda yaşanan olaylara
ilişkin Meclise bilgi vermesini istediğine ilişkin
açıklaması
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Sayın Başkan, Adalet Bakanlığının adliye
binalarını ticarethane gibi görme anlayışı sonucu,
Kartal Adliyesinde çalışan DEV-TURİZM-İŞ
sendikası üyesi 130 işçi mağdur edilmiştir. Adliyenin
hizmetlerini üstlenen taşeron şirket hiçbir gerekçe göstermiyor ve
işçilerin maaşlarını iki aydır ödemiyor. Adalet
Bakanlığının sorunu çözmesini talep ediyorum.
Ayrıca, ülkemizin güneydoğusu alev alev
yanmaktadır. Hükûmetin güneydoğuda yaşananlara ilişkin
Anayasa hükümleri gereğince Meclise bilgi vermesini istiyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Erdem
20.-
İstanbul Milletvekili Arzu Erdemin, kadına yönelik şiddete
karşı mücadele yürüttüğünü söyleyen iktidar partisi ve ilgili
bakanlığı sözde mücadele yerine yasaları uygulamaya davet
ettiğine ilişkin açıklaması
ARZU ERDEM (İstanbul) - Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Dün Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı
Sayın Ramazanoğlu sözlü sorularımıza cevap vermiştir.
Verilen cevaplarla ilgili tespitimi ifade etmek istiyorum.
Sorduğum soru: Kadın
sığınmaevi açma yükümlülüğü olan belediyelerin nüfusu 100
bindir. Bu nüfusu aşan 201 belediye varken şu an toplam kaç
kadın sığınmaevi vardır? Sayın Ramazanoğlunun
ifade ettiği gibi, şu an Türkiyede 135 adet
sığınmaevi vardır. Kadına şiddete karşı
mücadele yürüttüğünü söyleyen iktidar partisi ve ilgili
bakanlığı sözde mücadele yerine, binaları turuncuya boyamak
yerine kendi iktidarlarında konulmuş olan yasaları uygulamaya
davet eder, saygılarımı sunarım.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Talep sırasına göre 20 milletvekili
arkadaşıma söz vereceğimi ifade etmiştim, 20
sayısına ulaştık.
Sayın Özgür Özelin söz talebini görüyorum.
Buyurun Sayın Özel.
21.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif
Hamzaçebiye görevinde başarılar dilediğine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
dün ilk kez Meclis Başkan Vekili göreviyle birleşimi yönettiniz. Özel
bir mazeretimden dolayı burada değildim. Öncelikle, size bundan
sonraki görevinizde başarılar diliyoruz.
Daha önce grup başkan vekilli olarak burada
görev yaptığınız sürece sadece grubumuzun milletvekillerine
değil, tüm partilerden milletvekillerine bilginiz, deneyiminiz, nezaket ve
centilmenliğinizle çok şey kattınız, örnek oldunuz. (CHP
sıralarından alkışlar) Dünkü yönetim şeklinizi de
televizyon başından izledim, tutanaklardan sabah takip ettim. Bugün
de şu ana kadarki yönetim şeklinizle Parlamentoda milletvekillerinin,
özellikle muhalefet milletvekillerinin kendilerini ifade etme, sorunları
gündeme getirme konusunda gitgide daralan alanına rağmen, yönetim
şekliniz bir umut oldu, hepimize nefes oldu. Umuyoruz, bu olumlu örnek
diğer mevkidaşlarınıza da bir ilham kaynağı olur.
Sizi, başarılı çalışmalarınızın devam
edeceğine inancımızla Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bir
kez daha saygıyla selamlıyoruz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Özel.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay, söz talebiniz mi
var?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sizin de mi var Sayın Akçay?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Var.
BAŞKAN Vereceğim efendim,
vereceğim.
Buyurun Sayın Altay.
22.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, TBMM Başkan Vekili Mehmet
Akif Hamzaçebiye görevinde başarılar dilediğine ve
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuşun TRT ve Anadolu
Ajansında çalışan üst düzey bürokratlardan tarihsiz istifa
dilekçeleri alıp almadığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Yeni görevinizle ilgili, grubumuzun
düşüncelerini Sayın Özel söyledi, biz de katılıyoruz. Allah
muvaffak etsin, başarılar diliyoruz öncelikle.
Sayın Başkan, Sayın Başbakan
Yardımcımıza bir konuyu sormak istiyorum: Diğer
Başbakan Yardımcımız Sayın Numan Kurtulmuşun,
TRT ve Anadolu Ajansında çalışan üst düzey bürokratlardan
tarihsiz istifa dilekçesi aldığına dair bir duyum ve bilgiye
sahibiz. Bu doğru mudur? Doğruysa hukuka uygun mudur? Bu iş
nedir Sayın Bakan? Lütfen, bu konuda Parlamentoyu bilgilendirir misiniz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Size daha sonra söz vereceğim
Sayın Bakan.
Sayın Akçay
23.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Türkiyedeki işsizlik
oranının artmasını Hükûmetin dikkatine sunmak
istediğine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Dün işsizlik verileri açıklandı ve bu
oran da yıllık 10,3 olarak açıklandı. Hatırlayacak
olursak 2002de de bu 10,3 oranı vardı. Bu oranı görünce
Sayın Başbakanın bu 360 derecelik fark sözü aklımıza
geldi. Anlıyoruz ki Adalet ve Kalkınma Partisi bu işsizlik
konusunda az gitti uz gitti, dere tepe düz gitti; gide gide
başladığı yere dönmüş oldu. Gittiğiyle
vardığı yer arasında 360 derecelik bir fark
oluşmuş oldu. Gerçi, terörde, dış politikada, iç ve
dış güvenlikte, yolsuzlukta 2002ye göre 180 derecelik bir fark var
ama işsizlikte bu oran 360 derece olarak görünüyor. Ekonomi verilerinde
hep 2002yle karşılaştırma yapan Adalet ve Kalkınma
Partisi Hükûmeti, işsizlik oranında 2002ye göre 360 derecelik bir
farkı göstermiş oldu.
İşsizlik oranı aynı ama
işsiz sayısı 2002ye göre yüzde 26 arttı, 2 milyon 464
binden 3 milyon 103 bine yükseldi. İşin esasında, bu oran da
ülkemizdeki gerçek işsizliği vermekten son derece uzaktır.
Gerçek işsizlik, resmî işsizler, iş aramayıp
çalışmaya hazır olanlar, mevsimlik işçiler, ücretsiz aile
işçileri dâhil edilerek bulunur. Buna göre, işsiz sayısı 9
milyonu aşmakta ve gerçek işsizlik oranı ise yüzde 29dan 30a
doğru ibreyi göstermektedir. Hükûmet işsizlik rakamlarını
gizlemek için elinden geleni yapsa da artık bu gerçeği gizlemek
mümkün değildir. Üniversite mezunu işsiz sayısının 800
bine ulaştığı günümüzde işsizlik toplumsal huzuru da
sabote etmektedir. Bu konuya Hükûmetin dikkatini çekmek istiyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Bakanın söz talebi
vardır, Sayın Başbakan Yardımcısı Lütfi Elvan.
Buyurun efendim.
Görevinizde başarılar diliyorum
ayrıca.
24.-
Başbakan Yardımcısı Lütfi Elvanın, TBMM Başkan
Vekili Mehmet Akif Hamzaçebiye görevinde başarılar dilediğine
ve Manisa Milletvekili Erkan Akçayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Çok teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım, öncelikle, Meclis
Başkan Vekilliğiniz için sizleri kutluyorum, tebrik ediyorum. Ben
inanıyorum ki gerçekten başarılı bir süreç olacak. O
nedenle sizleri tekrar tebrik etmek istedim.
Bu arada tabii, Sayın Numan Kurtulmuş
Beye yönelik bir soru ve diğer bakanlarımıza yönelik bazı
sorular da yöneltildi. Bu yöneltilen soruları -ben de notumu aldım,
hem de tutanaklardan da bunları ayrıca alacağım, belki
birkaç tane kaçırmış olduğum olabilir- ilgili
bakanlarımıza aktaracağım. Ancak, sadece Sayın Akçay
işsizlikle ilgili konuyu gündeme getirdiği için birkaç cümle ifade
etmek istiyorum.
Özellikle son yıllarda başta kadın
olmak üzere iş gücüne katılım oranında inanılmaz bir
artış oldu ve dünya geneliyle kıyaslandığında
iş gücüne katılım oranındaki artışın
özellikle gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında ön
sıralarda yer aldığını görüyoruz. Aşağı
yukarı 900 bine yaklaştı yıllık iş gücüne
katılım oranı, ki yüzde 40lar seviyesinde iken bugün iş
gücüne katılım oranı yüzde 50nin üzerine çıktı, yüzde
55e kadar yükseldi, şu anda yüzde 52 seviyesinde. Yılda da ortalama
1 milyon civarında istihdam sağlanıyor. Dolayısıyla,
iş gücüne katılım oranındaki yüksek artıştan
dolayı, doğrudur, işsizlik oranı yüzde 10lar mertebesinde
ama gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerle
kıyaslandığında özellikle istihdam yaratma
açısından Türkiye'nin başarılı bir ülke olduğunu
söylememiz mümkün. Özellikle Avrupa ülkeleri arasında istihdam yaratma
açısından en başarılı ülke konumunda. Bu bilgiyi de
sizlere arz etmek istedim.
Efendim, yeni görevinizde tekrar başarılar
diliyorum.
Sağ olun.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bakan.
Ben bütün tebrik mesajlarına, güzel cümlelere
bir kez daha teşekkür ediyorum. Sayın Özel biraz önce çok uzun
cümlelerle ifade ettiler, Sayın Bakanımız güzel cümleler ifade
ettiler; diğer siyasi partilerimizin grup başkan vekilleri,
milletvekillerimiz, kürsüye çıkan kimi
konuşmacılarımız başarı dileklerini ilettiler.
Ben bir kez daha bu dileklerin hepsine yürekten teşekkür ediyorum, en
içten saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Baluken, söz talebiniz var
sanıyorum.
Buyurun efendim.
25.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Güneydoğu Anadolu
Bölgesinin bazı yerleşim yerlerinde uygulanan sokağa çıkma
yasaklarının farklı bir boyuta geçtiğine, bu konuda Türkiye
kamuoyunun duyarlı olması gerektiğine ve Şırnak
Milletvekili Ferhat Encu ile belediye eş başkanlarının
evlerine yapılan baskınları Meclis Başkanlık
Divanının kınamasını rica ettiğine ilişkin
açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, AKP
Hükûmetinin talimatıyla hukuksuz, yasa dışı bir
şekilde Kürt illerinde uygulanan sokağa çıkma yasakları
maalesef farklı bir boyuta, farklı bir aşamaya geçti. Birkaç gün
öncesinde özellikle orada çalışan öğretmenlerin ve devlet
memurlarının çıkarılmasıyla birlikte bir steril
katliam ortamı zemininin hazırlandığını ifade
etmiştik. Dünden itibaren Cizre ve Silopi başta olmak üzere bu
ablukanın uygulandığı birçok kent merkezinde artık
sokaklarda tanklar, zırhlı araçlar sivil yerleşim alanlarını
bombalamaya başladı. Âdeta Kürt illerinde ordu eliyle, şu anda
AKP Hükûmeti tarafından gerek katliamlarla gerekse de o bölgeler
insansızlaştırılmak suretiyle bir etnik temizlik operasyonu
yürütülüyor. Bunun aşama değiştirdiğini, artık bir
etnik temizlik boyutuna geldiğini buradan açık bir şekilde
vurgulamak istiyoruz. Tabii, AKPnin bu suçlarına ordunun dâhil
olmasıyla ilgili buradan Halkların Demokratik Partisi olarak
uyarılarımızı yapmak istiyoruz. Ordu eğer halkın
ordusuysa kendi halkının sivil yerleşim alanlarını
bombalayamaz, tank atışlarına maruz bırakamaz; ev ev
kapıları kırarak, baskınlar yaparak o evlerde
yaşayanları darp edemez, evleri talan edemez. Maalesef şu anda
Silopide ve Cizrede ordu halkın ordusu değil AKPnin ve
sarayın ordusu gibi, sivil halk üzerinde, ifade ettiğim bu katliam
konseptinin bir parçası hâline gelmiş durumda. Daha önce Genelkurmay
Başkanı Biz hiçbir kent merkezinde tankların yürütülmesini
doğru bulmuyoruz. demişti, yine bu ülkenin Cumhurbaşkanı
da Bizden önceki dönemlerde sokaklarda tanklar yürüyordu ama biz tankları
yürüten dönemden demokratik sürece geçişi sağladık.
demişti. Bütün milletvekilleri bilsin ki, şu anda Silopide,
Cizrede, Surda tanklar yürümüyor, tanklar sivil yerleşim
alanlarını açık bir şekilde bombalıyor. Buna
karşı bütün Türkiye kamuoyunun duyarlı olması
gerektiğini ifade ediyorum.
Diğer taraftan, Başkanlık
Divanınıza da bir bilgilendirme yapmıştım. Silopideki
bu baskınlar sırasında Şırnak Milletvekilimiz
Sayın Ferhat Encunun ve belediye eş başkanlarımızın
evlerine de baskınlar yapılmıştır. Kapılar
kırılmak suretiyle milletvekillerimize ve eş
başkanlarımıza silah doğrultularak ölüm tehdidi
yapılmıştır. Bu konuyla ilgili biz Başkanlık
Divanını bilgilendirmiştik. Gerekli ilgili yetkililere de
ulaştık. Bu saldırıyı yapan, halkın iradesine
silah doğrultan anlayışı buradan kınıyoruz.
Başkanlık Divanı olarak da bu konuyla ilgili sizin bir
kınama yapmanızı, milletvekilinin ve Parlamentonun
itibarını bir kez daha bütün kamuoyuna hatırlatmanızı
rica ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Baluken, bu sabah telefonla
görüştük. Siz beni aradınız, bir milletvekili
arkadaşımızla ilgili olarak yaşandığını
ifade ettiğiniz bir olayı bana söylediniz. Ben de bunun üzerine
Türkiye Büyük Millet Meclisi Sayın Başkanını aradım,
kendisini bilgilendirdim. O da ilgili ilin valisiyle görüşerek bilgiyi
aldı, ben de bu bilgiyi sizlere ilettim. Sabah böyle bir
paylaşımımız oldu. Bunun dışında şu
aşamada benim verebileceğim ilave bir bilgi yok ama Hükûmetimiz
buradadır, ilave bir bilgi ihtiyacı var ise şüphesiz Hükûmetimiz
bu bilgiyi karşılayacaktır diye düşünüyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, milletvekilinin bulunduğu konuta yönelik,
kapılar kırılarak yapılan baskınlar konusunda ve
milletvekillerine silah doğrultularak ölümle tehdit edilmesi
karşısında sizin Başkanlık Divanı olarak bununla
ilgili yapmanız gereken bir açıklama olmalı diye
düşünüyorum, yoksa biz sizin kişisel çabanızı zaten takdir ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Baluken, o zaman biraz daha
konuyu açayım.
Ben sabahki görüşmemizden sonra sizden herhangi
bir şey gelmeyince benim o konuda yaptığım girişimi
yeterli bulduğunuz şeklinde bir değerlendirme
yapmıştım. Öyle anlıyorum ki yeterli bulunmamış,
biraz daha açıklama yapayım: Şimdi, adı geçen milletvekilimizin
bulunduğu konut dediniz, ben de bunu Sayın Meclis
Başkanımıza ilettim. İkamet ettiği konut mu,
bulunduğu konut mu bunu bilemiyorum ama bulunduğu konut
şeklinde bana ifade edildiğini ifade ettim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Belediye
eş başkanımızın da.
BAŞKAN Evet. Sayın valinin vermiş
olduğu bilgi: Ya savcının izniyle güvenlik güçlerimiz operasyon
yapıyor ya da sıcak takip sonucu operasyon yapılıyor. Ben
de yani valinin söylediğini söylüyorum: Bende bir milletvekiliyle ilgili
böyle bir işlem olduğu yönünde bir bilgi yok. dedi, ben de bu
bilgiyi aktardım. Elbette, bir milletvekiline, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin mensubu olan bir milletvekiline böyle bir davranışın
olması asla kabul edilemez, bunu ifade ediyorum. Ama, sayın validen
gelen bilgi de Bende bir milletvekiline yönelik böyle bir davranış
olduğu yönünde bilgi yok. şeklindeydi. Bilemiyorum sizdeki son bilgi
nedir ama yaşadığınızı söylüyorsunuz.
GARO PAYLAN (İstanbul) Görüntüler var.
BAŞKAN - Elbette, böyle şeyler
olmamalı, bunların olmasını asla tasvip etmeyiz. Ama, orada
nasıl bir olay, nasıl bir ortam var, ne cereyan ediyor bunu
bilmiyoruz ama ne olursa olsun, milletvekillerine yönelik böyle bir
davranışın hiçbir şekilde olmaması gerekir.
Başkanlık Divanı olarak ya da Meclis Başkan Vekili olarak,
birleşimi yöneten Meclis Başkan Vekili olarak görüşüm budur
Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Tutanaklara geçmesi açısından bir hususu ifade edeyim.
Ev baskınıyla ilgili herhangi bir
savcılık talimatı ya da o anlama gelecek hiçbir belge yoktur.
Milletvekilimiz talep etmesine rağmen, orada yapılan baskınla
ilgili, savcılığın Baskın yapılması
gerekir. şeklinde iletmiş olduğu herhangi bir tebligat
kesinlikle gösterilmemiştir.
İkincisi: Bir milletvekili ya da bir belediye
başkanı sıcak takip adı altında bu şekilde bir
muameleye maruz kalamaz, bunu kabul etmiyoruz; milletvekilin sıcak
takibi diye bir şey söz konusu olamaz. Eğer o vali Türkiye
Cumhuriyetinin yasalarını bilmiyorsa bunu ilgili makamda bulunan
yetkililer olarak kendisine hatırlatmalı, milletvekiliyle ilgili
hukuki süreçlerin de nasıl ele alınması gerektiğini bir kez
daha kendisine ifade etmelisiniz diye düşünüyoruz.
Son bir bilgi olarak da yine tutanaklara geçsin:
Konu sadece milletvekili ya da belediye eş başkanlarımızın
evinin basılması olayı değil. Şu anda Silopide ve
Cizrede bulunan bütün kenar mahallelerde bu ev baskınları
yapılıyor; kapılar kırılarak içerideki insanlar darp
ediliyor, o insanlar evlerini boşaltmaya zorlanıyor; keskin
nişancılar yerleştirilerek, Anayasanın barınma
hakkı ihlal edilmek suretiyle yurttaşlara ait evler bir savaş
cephesi hâline getiriliyor. Dolayısıyla valinin size vermiş
olduğu ifadeler tamamen gerçeği çarpıtmaya yönelik ifadelerdir;
bunları da tutanağa geçmesi açısından ifade ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
Konuyu uzatmayacağım ama ilave bir
şey daha söyleme ihtiyacı duyuyorum. Bu
açıklamalarınıza yönelik olarak Hükûmet arzu ederse tabii ki
açıklama yapabilir.
Değerli milletvekilleri, milletvekili
dokunulmazlığı milletvekiline bir ayrıcalık
sağlamak için değildir; tam tersine, milletvekili
dokunulmazlığı milletvekilliği görevinin hakkıyla,
layıkıyla yerine getirilmesini sağlamak içindir, onu
birtakım baskılardan korumak içindir. Eğer milletvekili Her an
gözaltına alınabilirim, tutuklanabilirim, benim başıma bir
iş gelebilir. endişesini yaşıyor ise görevini yapamaz. O
nedenle, milletvekiline yapılan böyle bir işlem var ise bu asla kabul
edilemez diyorum çünkü dokunulmazlığa sahiptir ama
dokunulmazlığın bir ayrıcalık
olmadığını da ifade etmek istiyorum. Hiçbir milletvekiline,
hiçbir şekilde, milletvekili kimliğini ibraz ettiği andan
itibaren hiçbir şey yapılmamalıdır; ta ki, bunun
istisnaları vardır, cürmü meşhut vardır, suçüstü
vardır, bunun Anayasada kuralları belirlenmiştir. Evet, bunu
ifade ediyorum.
Sayın Bostancının söz talebi var.
Buyurun Sayın Bostancı.
26.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Doğuda bazı vilayetlerde yaşanan
sokağa çıkma yasağı dediğimiz uygulamanın
esası, PKKnın temmuz ayından itibaren yeniden silaha
sarılarak yeni bir konseptle teröre başvurmasının bir yan
ürünüdür, neticesidir. Temmuzdan bu yana Orta Doğudaki yaşanan
gelişmeler çerçevesinde hedef büyüten ve burada belli alanlarda egemenlik
kurabileceği hülyasına kapılan PKK, geçmişten farklı
olarak, kırda değil, bu çatışmayı şehirlere
taşımak için hendekler açtırmış, evlere teröristler
girmiş ve buradan güvenlik güçlerine yönelik olarak saldırılar
gerçekleştirilmiştir. Hiçbir devlet kendi egemenlik alanında
kimi yerlerin hendeklerle, patlayıcılarla doldurularak buralarda
kendi egemenliğinin dışında bir terör örgütünün egemenlik
kurmaya kalkışmasını kabul edemez, Türkiye Cumhuriyeti
devleti de kabul etmez. Terör örgütünün şehirlere bunu
taşımasının kastı, sivil halk ile güvenlik güçlerini
karşı karşıya getirmek, yaşanan çatışmalarda
hayat kayıpları olduğunda bunları da birer propaganda
malzemesi hâline getirerek ki istediği, arzu ettiği, çok sayıda
kadının, çocuğun ölmesidir. Sivil halkı kendi eyleminin
siperi yapan PKKdır, terör örgütüdür. Devlet keyfekeder bir şekilde
orada güvenlik güçleri bulundurmuyor, o sokağa çıkma
yasağını Keyfimden buralarda sokağa çıkma
yasağı ilan edeyim. diye yapmıyor. Gerçeklere gözlerimizi
açalım. Terör örgütünün kastı, sivil halkı bir kalkan gibi
kullanarak orada devlet güvenlik güçlerinin etkinliğini azaltmak,
propaganda marifetiyle de onun bu alanlardaki hükümranlık kapasitesini
zaafa uğratmaktır.
Bizim meşru siyasete destek vererek mutlak
surette Kürt meselesini çözme doğrultusundaki
yaklaşımımız, meşru siyasetin imkânları üzerinden
bu konuya ilişkin olarak farklı bir pozisyon almayı ve terör
örgütünün işine yarayabilecek tarzda açıklamalar yapmayı
gerektirmez. Devlet bu ülkede herkesin hayat hakkına ilişkin gereken
dikkati göstererek bu mücadeleyi sürdürmeye çalışıyor. Ama hiç
kimse evlere saklanmış, buradan güvenlik güçlerinin üzerine
kalaşnikoflarla ateş açan, evlerden eve geçen, kapıları
kırarak evlere giren ve buraları kendisinin harekât alanları
hâline getiren terör örgütü mensuplarına karşı mücadelenin kolay
olduğu iddiasında bulunmasın. Gerçekleri görmek
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
ve eğer
Kürt meselesinin çözümünü istiyorsak bu gerçeklerin üzerine bunu bina etmek
gerekiyor. Lütfen rüyadan uyanalım.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Gök, söz talebiniz
olduğunu görüyorum.
Buyurun efendim.
27.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, dün Parlamentoda
yaşadığımız tartışmalarda doğuda,
güneydoğuda neler olup bittiği konusunda ısrarlı
çabalarımıza rağmen çok soyut bir açıklamayla, iki cümlelik
bir açıklamayla bizlere cevap verildi. Olay vahim bir şekilde
güneydoğuda ve doğuda devam ediyor ve bu gerçeklerin tabii yüce
Meclisimiz tarafından da bilinmesi gerekiyor. Az önce burada HDP Grup
Başkan Vekili Sayın İdris Balukenin ifade ettiği konuda
ben de bilgi sahibiyim. Şırnak Milletvekilimiz Sayın Ferhat Encu
ve Silopi eş başkanlarımızın bulunduğu bir binada
emniyet güçleri tarafından etraflarının
sarıldığı ve kapılarının
kırıldığı bilgisi bana bizzat kendileri tarafından
telefonla aranarak ifade edildi. Ben o anda telefonda o
karışıklığın neden olduğu gürültüye de
tanık oldum. Bu nedenle, bir milletvekilinin ve seçilmiş 2 eş
başkanın böylesine bir tablo içerisinde özgürlüklerinin
kısıtlanması, tehdit edilmesi, tahdit edilmesi elbette hiç
kimsenin kabul edemeyeceği bir gerçekliktir. Bu nedenle, her ne kadar siz
kimi kamu görevlileriyle görüşmeler yapabilmişseniz de, kamu
görevlilerinin de bugünlerde doğruyu söylemediği bir
vakıadır. Yaşadığımız tablolar
karşısında ben bizzat tanık olduğum bu olayı az
önce ifade edilen hususlar çerçevesinde yüce Meclisimizin ve sizin de bilginize
sunmayı uygun gördüm. Şu anda bir milletvekilimizin hürriyeti
kısıtlanmış durumdadır. Yani Parlamento ne
yapacaktır? Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir.
dediğimiz bir tabloda Sayın Ferhat Encu neden, hangi gerekçeyle orada
tutuluyor? Ne yapmıştır da orada polis, emniyet güçleri onun
etrafını sarmıştır? Bunun bilinmesi ve
aydınlatılması gerekiyor. Eğer ortada bir milletvekiline
yönelik bir tehdit varsa bu hepimizi ilgilendirir, Meclisimizi ilgilendirir.
Yani böyle bir vahim tabloda sessiz de kalınmaması gerekir. Ben
bilgimi ve bildiklerimi sizlerle paylaşmayı, yüce Meclisimle
paylaşmayı uygun buldum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gök.
Bu konuda görüşlerimi ifade ettim.
Değerli milletvekilleri, İç Tüzükümüzün
58inci maddesine göre bir önceki birleşim tutanağında geçen
kendisine ait bir beyanın düzeltilmesini milletvekillerimiz talep
edebilirler. Bu amaçla şu an Divanımıza bir talep intikal
etmiştir. Milletvekilimiz Sayın Nihat Akdoğan bir talepte
bulunmuştur ama hangi beyanın düzeltileceği konusunda
Başkanlığımıza ulaşan tezkereye bir açıklama
yazmadığı için önce kendisine onu soracağım.
Sayın Akdoğan, hangi beyanın
düzeltilmesi için söz talebinde bulundunuz efendim?
NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) Sayın
Başkan, ilk başta ben makul Kürt dememiştim. Bunu benim yüzüme
dönerek işte Ben makul Kürtüm, sizin nasıl Kürt olduğunuzu ben
bilmiyorum. derken yüzüme
Ben bunun düzeltilmesini istiyorum. Bu konuda söz
talep ediyorum.
BAŞKAN Şöyle oldu sanıyorum
Sayın Akdoğan. Kürsüde konuşan Sayın Miroğluyla sizin
aranızda bir tartışma oldu.
NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) Evet, tutanak
yanımda.
BAŞKAN Bu bir sataşma yani kürsüden
sizin yaptığınız bir beyan söz konusu değil,
dolayısıyla size kürsüden söz vermem söz konusu olamaz ama
60ıncı maddeye göre size yerinizden bir dakikalık söz
verebilirim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, kürsü diye bir şey belirtilmiyor. Yani burada,
İç Tüzük 58e göre, geçen birleşim tutanağında yer alan bir
beyanın düzeltilmesi konusunda söz isterse o durumda Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken, şöyle
yapalım: Ben tutanakları getireyim efendim, tutanakları bir
getireyim bakayım. Daha sonra bu
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Yani
milletvekilimiz kendisine ait olmayan bir beyanın tutanaklara
geçtiğini düzeltmek istiyor. Dolayısıyla, kürsüden söz talebimiz
var.
BAŞKAN Tutanakları getireyim,
inceleyeyim, cevabını size bildireceğim.
Şimdi gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve 21 milletvekilinin, kanser
hastalarının ve yakınlarının terminal dönemde
yaşadıkları sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/25)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ekte gerekçesi sunulan kanser
hastalarının ve yakınlarının terminal dönemde
sorunları konusunda gereken önlemlerin tespit edilmesi için
Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzükün 104'üncü ve 105'inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını arz
ederim.
1) Necdet
Ünüvar (Adana)
2) Ali
Ercoşkun (Bolu)
3) Vural
Kavuncu (Kütahya)
4) Lütfiye
İlksen Ceritoğlu Kurt (Çorum)
5) Hilmi
Bilgin (Sivas)
6) Erkan
Kandemir (İstanbul)
7) Mustafa
Baloğlu (Konya)
8) Halil
Etyemez (Konya)
9) Mehmet
Erdoğan (Gaziantep)
10) Hüseyin
Filiz (Çankırı)
11) Süreyya
Sadi Bilgiç (Isparta)
12) Hüsnüye
Erdoğan (Konya)
13) Ömer
Ünal (Konya)
14) Şirin
Ünal (İstanbul)
15) Tülay
Kaynarca (İstanbul)
16) Oktay
Çanak (Ordu)
17) Öznur
Çalık (Malatya)
18) Sebahattin
Karakelle (Erzincan)
19) Hüseyin
Bürge (İstanbul)
20) Şahin
Tin (Denizli)
21) Ziya
Altunyaldız (Konya)
22) Hasan
Karal (Rize)
Gerekçe:
Kanser, hem dünyada hem de ülkemizde önemli bir halk
sağlığı problemidir. Kanser, dünyada birinci, ülkemizde ise
kardiyovasküler hastalıklardan sonra ikinci ölüm sebebi olması
açısından ayrı bir önem taşımaktadır.
Türkiye'de her yıl yaklaşık 170 bin
kişi kanser tanısı almaktadır. 2014 yılında
77.587 kişi kanser sebebiyle ölmüştür. Ailesi ve çevresi ile birlikte
düşünüldüğünde oldukça önemli sayıda insanımızı
etkileyen kanser ölümlerinin ülkemiz açısından dikkatle ele
alınması gerektiği açıktır.
Kanserle mücadelede ülkemizde önemli adımlar
atılmış olmasına rağmen ölümü bekleyen kanser
hastalarının yönetimi konusunda eksiklikler müşahede
edilmektedir.
Bireyin yaşamının son günleri, son
ayları terminal dönemidir. Terminal dönemde bireylerin diğer
insanlara ve olaylara psikolojik, sosyolojik bakışları ve
beklentileri değişmekte, topluma yaklaşımları
farklılaşmaktadır. Çok ciddi ruhsal değişim
yaşayan bireyi anlamak, ona doğru yaklaşımda bulunmak kolay
değildir. Gereksiz tahlil ve tedavilerin yapılması, gereksiz
girişimler yapılması, hastaların yakınlarından ve
sevdiklerinden uzakta çoğunlukla yoğun bakımda ölmesi terminal
dönem hastalarımızın başlıca sorunlarıdır.
Ölüm insana yakışır bir şekilde olmalıdır. Hasta
için iyi bir ölüm; ağrısız, ailesi ve sevdiklerinin
yanında, saygın bir şekilde ve kendi seçtiği yerde
olmalıdır. Terminal döneme ait özel bakım, bakıma muhtaç
kişinin kalan hayat süresi için kısa hedefli planlamalar yapılmasını
ve duyguların paylaşılmasını sağlar. Bu
bakım özellikle mümkünse evinde verilmeli, bu mümkün değilse
hastanelerimizdeki özel palyatif bakım merkezlerinde ya da
özelleşmiş merkezlerde verilmelidir.
Bilimsel araştırmalar terminal dönemde
verilen hizmetlerin maliyet olarak etkin olduğu, acil
başvurularını, hastane başvurularını
azalttığını göstermektedir. Gelişmiş ülkelerde
kanser hastalarının önemli bir kısmı (yüzde 80) evlerinde
vefat etmektedir.
1-3 Nisan 2015 tarihinde Ankara'da düzenlenen Hasta
Çalıştayları Sempozyumunda bu konu gündeme
alınmış, kanserli hasta ve yakınlarının
ilettiği sorunlar bir rapor hâline getirilmiştir. Raporda palyatif
bakım eksikliği, psikososyal destek eksikliği, tedavi sürecinde
bozulan aile ilişkileri, tedavi sonrası psikolojik desteğin
yetersiz olması sorunlarına sıkça yer verildiği
görülmektedir.
Tüm bu nedenlerden dolayı ülkemizin önemli
sağlık sorunlarından birisi olan kanser hastalarının
terminal dönemde sorunları ve yakınlarının sorunları
konusunda gereken önlemlerin tespit edilmesi için Anayasa'nın 98'inci,
İç Tüzükün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ederim.
2.-
Bolu Milletvekili Ali Ercoşkun ve 20 milletvekilinin, ülkemiz genelinde
iklim değişikliğiyle ilgili sorunların ve nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/26)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemiz genelinde iklim
değişikliğiyle ilgili sorunların ve nedenlerin tespit
edilmesi ile alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
104üncü ve 105inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ederiz.
1) Ali Ercoşkun (Bolu)
2) Hasan Karal (Rize)
3) Vural Kavuncu (Kütahya)
4) Hüseyin Filiz (Çankırı)
5) Hilmi Bilgin (Sivas)
6) Erkan Kandemir (İstanbul)
7) Mehmet Babaoğlu (Konya)
8) Mustafa Baloğlu (Konya)
9) Öznur Çalık (Malatya)
10) Ömer Ünal (Konya)
11) Halil Etyemez (Konya)
12) Mehmet Erdoğan (Gaziantep)
13) Hüsnüye Erdoğan (Konya)
14) Tülay Kaynarca (İstanbul)
15) Şirin Ünal (İstanbul)
16) Hüseyin Bürge (İstanbul)
17) Şahin Tin (Denizli)
18) Süreyya Sadi Bilgiç (Isparta)
19) Sebahattin Karakelle (Erzincan)
20) Ziya Altunyaldız (Konya)
21) Oktay Çanak (Ordu)
Gerekçe:
Yerkürenin geleceğiyle ilgili büyük
değişimlere sebep olması beklenen iklim
değişikliği, ülkemizin gündeminde de sıkça yer alan
konulardan bir tanesidir. Sanayi devrimiyle birlikte özellikle fosil
yakıtların aşırı kullanımı, arazi
kullanımındaki değişiklikler, ormansızlaşma ve
endüstrileşme gibi insan etkinlikleri sonucunda 19uncu yüzyılın
ortalarından itibaren dünya tarihinde ilk kez iklimdeki doğal
değişebilirliğe ek olarak, insan etkinliklerinin de rol
oynadığı yeni bir döneme girilmiştir. Küresel iklim
değişikliğine bağlı olarak öncelikle su
kaynakları ve tarımsal üretim başta olmak üzere
sağlık, ormancılık, biyoçeşitlilik, turizm gibi
sektörlerin etkilenmesi beklenmektedir.
Uluslararası arenada yürütülen bilimsel
çalışmalarda, bu yüzyılda aşırı
yağışların taşkın olaylarının
sıklığını ve şiddetini
arttıracağı, bununla birlikte su kalitesinde bozulma, su
kaynaklarının kirlenmesi, su kıtlığı gibi
etkilerle can ve mal kaybının artabileceği belirtilmektedir.
Yine aynı raporlarda 2080 itibarıyla dünya nüfusunun yüzde 20sinin
iklim değişikliği etkisiyle taşkın
zararlarının arttığı havzalarda
yaşayacağı belirtilmekte, yüz yıl frekanslı
taşkınların çok daha sık yaşanacağı
bildirilmektedir. Hâlihazırda hidro-meteorolojik afetler her yıl
dünya genelinde 300 binden fazla insanın ölümüne, 325 milyon insanın
ciddi bir şekilde etkilenmesine ve 125 milyar ABD doları
tutarında ekonomik kayba sebep olmaktadır.
Türkiye'nin iklim değişikliğinden
etkilenme durumu ise dünyadaki pek çok diğer bölgeyle eş
niteliklidir. 21inci yüzyılda Türkiye'de daha sık, şiddetli ve
uzun süreli kuraklıklar, sıcak hava dalgaları ve orman
yangınlarının görülmesi beklenmektedir. Ayrıca, kısa
süreli fakat şiddetli sağanak yağış görülen günlerin
sayısındaki artışla beraber, ani taşkınlarda da
önemli artışların olması öngörülmektedir.
Ülkemizin, Doğu Akdeniz Havzasında yer
alması, geniş alanlarında Akdeniz iklim özelliklerinin
görülmesi, kurak ve yarı kurak alanlarının yanında alçak
uzanımlı kıyı alanlarının ve doğal afetlere
eğilimli bölgelerinin bulunması, kuraklığa ve
çölleşmeye duyarlı alanlara sahip olması, kendine özgü
çeşitli sulak alan, bozkır, dağ, orman ve dağlık orman
ekosistemlerine sahip olması gibi sebepler iklim değişikliğinin
olumsuz etkileri yönünden yüksek risk grubu ülkeler arasında olmasına
sebep olmaktadır.
Etkilerin yoğun olmasına ilaveten,
Hükûmetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC)'nin
4üncü Değerlendirme Raporuna göre Türkiye, muhtemel iklim
değişikliği etkilerine karşı son derece savunmasız
durumdadır. Dünya Bankası (2009) tarafından yayınlanan
raporun aktardığı bir çalışmaya göre Türkiye, 21inci
yüzyılın sonlarına doğru Avrupa ve Orta Asya Bölgesinde
aşırı (ekstrem) iklim olaylarına en çok maruz kalacak
3üncü ülke olacaktır. Avrupa Çevre Ajansı (AÇA) tarafından
gerçekleştirilen bir çalışmada ise Türkiye'de 2030
itibarıyla, iç ve batı bölgelerinde yüzde 40'ı aşan oranda
su stresi yaşanacağı, Güneydoğu ve Doğu bölgelerinde
ise bu oranın yüzde 20-40 arasında olacağı öngörülmektedir.
Bu sonuçlar önümüzdeki yıllarda uygun tedbirler
alınmadığında sellere ve kuraklıklara bağlı
can ve mal kayıplarının da artacağını
göstermektedir. İklim değişikliğinin etkileri özellikle
ekonomileri tarıma dayalı gelişmekte olan ülkeleri etkileyecek;
buralarda zaten var olan sorunları daha da derinleştirecektir.
Yukarıda
açıklandığı üzere iklim değişikliği
ülkemizde öncelikle su kaynaklarının üzerindeki baskıyı
arttıracaktır. Su kaynaklarımız zaten sanayileşme,
hızlı kentleşme, tüketim politikaları nedenleriyle
baskı altındadır. İklim değişikliğinin
yalnızca çevresel bir sorun olmadığı, sosyoekonomik
sonuçlarının da olması sebebiyle konunun çözümü veya seyrinin
belirlenmesinde siyasi kararlar belirleyici olmaktadır. Bu sorunun
derinleşmesinin önlenmesi için neyi ne kadar yapmamız
gerektiğine ilişkin bilimsel dayanaklı ve konuya ulusal ölçekte
yaklaşabilen araştırmalara ve bu araştırmaların
sonuçlarında ortaya çıkacak önlemlerin de uygulanmasına ihtiyaç
vardır.
3.-
Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin ve 26 milletvekilinin, mobilya sektörünün
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/27)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Mobilya
sektörünün önündeki engellerin kaldırılması, markalaşma ve
ihracata yönelik üretimin daha da artırılması, üretim ve
istihdamla dünyadaki payımızın artırılması
amacıyla yeni politikalar belirlenmesi için Anayasa'nın 98inci,
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri
uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz.
1) Hüseyin Şahin (Bursa)
2) Nihat Zeybekci (Denizli)
3) Fikri Demirel (Yalova)
4) Hüseyin Filiz (Çankırı)
5) Ali Ercoşkun (Bolu)
6) Salim Uslu (Çorum)
7) Sema Ramazanoğlu (Denizli)
8) Ejder Açıkkapı (Elâzığ)
9) Ramazan Can (Kırıkkale)
10) Muhammet Emin
Akbaşoğlu (Çankırı)
11) Emine Yavuz Gözgeç (Bursa)
12) İsmet Uçma (İstanbul)
13) Hasan Karal (Rize)
14) Hacı Osman Akgül (Gümüşhane)
15) Ayşe Nur
Bahçekapılı (İstanbul)
16) Taner Yıldız (Kayseri)
17) Yusuf Beyazıt (Tokat)
18) Fatma Benli (İstanbul)
19) Hasan Sert (İstanbul)
20) Markar Eseyan (İstanbul)
21) Bayram Özçelik (Burdur)
22) Mikail Arslan (Kırşehir)
23) Ertuğrul Soysal (Yozgat)
24) Yılmaz Tunç (Bartın)
25) Fatih Şahin (Ankara)
26) İsmail Tamer (Kayseri)
27) Celalettin Güvenç (Kahramanmaraş)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye'de siyasi istikrar, doğru politikalar,
yapısal reformlar beraberindeki birçok sorunun çözümünü ve refah
artışını getirmiştir. 2001 krizinden sonra AK
PARTİ'nin akılcı ve sürdürülebilir tedbirleriyle toparlanan ve
küresel krizin etkilerini en az düzeyde hisseden Türkiye ekonomisi, günden güne
büyümekte, 2023 yılı itibarıyla dünyanın ilk 10 ekonomisi
arasına girmeyi hedeflemektedir.
Ülkemizde mobilya sektörü çoğu geleneksel
yöntemlerle çalışan atölye tipi, küçük ölçekli işletmelerin
ağırlıklı olduğu görünüme sahiptir. Aile
işletmesi olarak faaliyet gösteren bu işletmeler düşük kapasite
kullanım oranları ile verimsiz çalıştıklarından üretim
maliyetleri de yüksek olmaktadır. 1970'li yıllardan sonra
başlayan endüstriyel üretim ile küçük ölçekli işletmelerin yanı
sıra orta ve büyük ölçekli işletmelerin sayısı
artmıştır. 6 milyar dolarlar seviyesinde bir büyüklüğü ve
daha da büyüme potansiyeli olan sektörün, kesin envanter çıkarılma
çalışmaları, atıl yatırım, kapasite
kullanımı, bilgi birikimi yetersizlikleri ve branşlaşmama
nedeniyle maliyet ve kalite sorunları bulunmaktadır.
Mobilya sanayi son dönemlerde hızlı bir
dönüşüm geçirmekte ve küreselleşme süreci yaşamaktadır.
Sektörde artan rekabet karşısında ekonomik ölçekte ve dünya
standartlarında üretim yapan tesisler kurulmuş, bayilik
teşkilatlarıyla ülke sathına ve dünyaya ürün satar konuma
ulaşılmıştır.
Türkiye'de son yıllarda hızlı bir büyüme
yakalayan mobilya ihracatı 2009'da 1,2 milyar dolar olarak
gerçekleşmiş iken 2012'de 1,899 milyar dolara kadar
çıkmış, 2013 yılına gelindiğinde söz konusu
sektörden ihracatını 2,2 milyar dolara kadar yükseltmeyi
başarmıştır. Buna karşın 2009 yılında
567,6 milyon dolar olan mobilya ithalatı, 2012'de 817,3 milyon dolar, 2013
yılında 968,6 milyon dolar değerinde gerçekleşmiştir.
2013 yılında mobilya ihracatından en
büyük payı Çin almıştır. Bunu Almanya, İtalya, Polonya
takip etmektedir. Türkiye ise 228 ülke arasından dünyanın en fazla
mobilya ihracatı yapan 15inci ülkesi olarak başarıyla yerini
almıştır. Dünya mobilya sektöründe üretim anlamında Çin
başı çekmekte ve son beş yıllık süre zarfında
sektöre çeşitli açılardan yön vermektedir. Bütün dünyada üretilen
mobilyanın dörtte 1i tek başına Çin'de üretilmektedir. Çin'in
ardından sırasıyla ABD (yüzde 15), İtalya (yüzde 8) ve
Almanya (yüzde 7) gelmektedir. Üretim anlamında Türkiye yüzde 1'lik bir
orana sahiptir ve potansiyel olarak bu oranın üzerine çıkma eğilimdedir.
İhracat yüzdelerini incelediğimizde Çin'in yüzde 35,3'lük oranla yine
ilk sırada olduğunu; onu sırasıyla, Almanya (yüzde 7,6),
İtalya (yüzde 6,8), Polonya (yüzde 5,7), ABD (yüzde 4,8) ve
Meksika'nın (yüzde 3,9) takip ettiğini söyleyebiliriz.
Türkiye'de ihracatta istenilen düzeylere
ulaşılamaması sektörün iç piyasaya dönük yapılanması
kadar modern, tasarım odaklı üretimin yeterince
kullanılmayışı da önemli bir etkendir. Ayrıca,
finansman sorunları ile özellikle küçük ve orta ölçekli firmaların
dış pazarlar konusunda bilgi eksikliği de önemli bir problemdir.
Bu çerçevede ülkemizdeki tüm sanayi sektörlerinde
olduğu gibi, mobilya sektörü için makroekonomik istikrarın
sağlanması ve büyümenin sürdürülmesi, yapısal reform
çalışmalarının devam ettirilerek üretim ve
yatırım ortamının iyileştirilmesi, doğrudan
yabancı yatırımlardaki artışın devam ettirilmesi,
mikro ölçekteki dönüşümlerle verimlilik artışının
sürdürülmesi, dünyada artan enerji fiyatlarının getirdiği
baskıya rağmen içeride fiyat istikrarının sağlanabilmesi,
mesleki eğitime verilecek özel önemle istihdam alanlarını
geliştirerek işsizliğin azaltılması, küresel
pazarlarda rekabet gücünün artırılması için üretimin üzerindeki
her türlü mali ve idari yükün azaltılması, yenilikçiliğin
özendirilmesi, AR-GE ve patent çalışmaları ile teknoloji
üretiminin geliştirilmesi büyük önem arz etmektedir.
Bu nedenlerle, sektörün sorunlarının
tespit edilerek yeni politikalar belirlenmesi için Meclis
araştırması açılması faydalı olacaktır.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın Akdoğan, tutanak önümde. Dün,
Sayın Orhan Miroğlu kürsüde konuşurken siz bulunduğunuz
yerden Makul Kürt! şeklinde bir cümle kullanıyorsunuz.
Tutanağı okuyayım.
Sayın Miroğlu kürsüden Makul Kürtüm,
şeklinde bir ifadeyle başlayan cümle kuruyor, sonrasında yine
siz oturduğunuz yerden Makul Kürtün ilinde şu anda sokağa
çıkma yasağı var. diyorsunuz.
NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) Sayın
Başkan
BAŞKAN Bir saniye, ben bitireyim.
Yani, tutanağa göre iki yerde siz makul Kürt
kavramını kullanıyorsunuz.
NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) Bir yerde
söylemişim Başkanım.
BAŞKAN
Başkanlığımıza ulaşan tezkerede diyorsunuz ki:
Bana ait olmayan bir ifade tutanağa geçmiştir. Yani Ben böyle bir
şeyi söylemedim. diyorsunuz.
Sayın Akdoğan, tutanaklar, burada, hem
elektronik sistemle söylenen sözler kayıt alınmak suretiyle hem de
stenografların tuttukları kayıtlar bununla karşılaştırılmak
suretiyle düzenleniyor. Eğer burada bir hata olduğunu, Ben
söylemediğim hâlde bu cümle bana aitmiş gibi tutanağa geçti.
diyor iseniz bu bir teknik inceleme konusudur. Bunun için Başkanlığa
başvurmak, Tutanak Müdürlüğüne başvurup bu ses kaydını
dinlemek mümkündür. Geçmişte ben böyle bir iki işlem yaptım.
Ama, siz şunu demek istiyorsanız yani Ben makul Kürt kelimesini
kullandım ama benim buna verdiğim anlam ile kamuoyunda
anlaşılan anlam arasında fark var. Ben bu anlama ilişkin
bir düzeltme yapmak istiyorum 58inci madde çerçevesinde, ben geçen tutanak
hakkında bu nedenle söz istiyorum. diyorsanız size verebilirim, aksi
takdirde Bu ifade benim değil, tutanağa böyle bana aitmiş gibi
geçmiştir. derseniz size söz vermem mümkün değil. Bir teknik
incelemeyle anlaşılabilecek olan bir konudur. Bu iddianız
elbette ciddi bir iddiadır.
NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri)
Beyanımın düzeltilmesini istiyorum.
BAŞKAN Ama, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
kayıt sistemi, tutanak sistemi de son derece sağlıklı,
düzgün işleyen bir sistemdir. Yine de bir hata olabilir, teknik
incelemeyle bu iddianızı incelemek mümkündür. O nedenle ben sizden
talebinizi bir kez daha alayım. Soruyorum şimdi siz 58inci maddeye
göre hangi amaçla söz istiyorsunuz?
NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) Ben
beyanatı düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN Duyamıyorum.
NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) Beyanatı
düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN Hangi beyanı düzelteceksiniz?
Sistemi açayım, oradan bir açıklama
yapın.
Yani hangi
58inci madde diyor ki: Bir
milletvekili geçen birleşim tutanağında yer alan bir ifadeye
ilişkin bir düzeltme talebinde bulunursa kendisine söz verilir. Siz hangi
ifadenin düzeltilmesi için benden talepte bulunuyorsunuz?
NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) Şimdi,
Sayın Başkan, bizim orada söylediğimiz, ilk başta arkadaşımızın
kurduğu bir cümle vardı, makul Kürt dedi. Ondan sonraki onun
söylemi
Gerçekten burada Başkanlık Divanının bu konuda
bana söz hakkı vermesi gerekiyordu. Senin neyin Kürtü olduğunu ben
bilmiyorum. Burada bize bir hakaret var, dolayısıyla -ben
şahsın burada olmasını da istiyorum- ben bu konuda burada
bir hakareti gördüm. Ben bu konuda beyanımın, söylemediğim bir
cümle üzerinden özellikle, söylemediğim bir cümle üzerinden sayın
hatibin bu konuda Senin neyin Kürt'ü olduğunu bilmiyorum. demesi üzerine
ben bir beyanımın aynı zamanda burada düzeltilmesini de
istiyordum.
İkincisinde ben söylemiştim, işte
makul Kürtün şu anda bulunduğu şehirde sokağa çıkma
yasağı vardır, ben onu söylemiştim, onu özellikle burada
belirtmek isterim.
BAŞKAN Yani ikinci cümledeki makul Kürtü
söylediğinizi kabul ediyorsunuz ama
NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) Sayın
Başkan, evet.
BAŞKAN -
ilkini söylemediğinizi ifade
ediyorsunuz öyle mi?
NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) Evet.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Düzeltilmeye muhtaç bir durum var.
BAŞKAN Bir saniye Sayın Baluken, bir
saniye efendim. Önce bir
Bir saniye efendim, düzeltme talebinde bulunan
Sayın Akdoğandır.
Sayın
Akdoğan, önce şu konuda bir açıklama yapayım. Ben dün
Sayın Miroğlunun konuşmasını dikkatle izledim, sizi
de dikkatle orada takip etmeye çalıştım. Ben bekledim ki 69uncu
maddeye göre siz sataşmadan dolayı söz talep edersiniz,
edebilirsiniz. Bu hakkınızı kullanmadınız. Sayın
Baluken kalktı, sataşma nedeniyle söz istedi, grup adına
konuşmacı olarak
Sayın Mithat Sancarı önerdi, Mardin Milletvekilimiz.
Şahsına yapılan sataşmadan dolayı da Sayın
Baluken ayrıca söz istedi.
NİHAT
AKDOĞAN (Hakkâri) Evet.
BAŞKAN
Ben bu sataşma talebi nedeniyle söz taleplerini
karşıladım. Grup adına yapılan konuşmada size
ilişkin -yani siz de bu grubun, HDP Grubunun bir milletvekili olarak- bu
ifadeye yönelik bir açıklama gelmedi. Olabilir, Sayın Sancar öyle bir
takdir kullanmış olabilir. Siz de talepte bulunmadınız.
Sataşma nedeniyle Divanın kendiliğinden milletvekiline söz vermesi
mümkün değildir.
NİHAT
AKDOĞAN (Hakkâri) Evet.
BAŞKAN
İç Tüzükümüzün 69uncu maddesi gayet açıktır. Kendisine
sataşılan bir milletvekili söz talep ederse Başkanlık bunun
gereğini takdir etmekle yükümlüdür. Talep etmediğiniz bir sözü
Başkanlığın size kendiliğinden vermesi mümkün
değildir.
Şimdi
ben talebinizi hâlâ net anlamış değilim.
NİHAT
AKDOĞAN (Hakkâri) Başkanımız söylesin.
BAŞKAN
Diyorsunuz ki Birinci olarak geçen makul Kürt kelimesini ben söylemedim.
NİHAT
AKDOĞAN (Hakkâri) Evet.
BAŞKAN
Ama tutanaklara göre, söylenmiştir. Bu konuda başvuru
yapacağınız merci bizim Tutanak Müdürlüğüdür.
Başvurursunuz, bu incelenir, ona göre değerlendirmesi
yapılır.
İkinci
makul Kürt kelimesini zaten kullandığınızı
söylüyorsunuz. Bunda bir tereddüt yok sanıyorum.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan, müsaade ederseniz ben bir
açıklama getireyim.
BAŞKAN
Evet, buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Tabii, siz haklı olarak, dünkü diyaloglar
esnasında grubumuzun söz talepleri üzerinden sataşma durumuna bir
açıklık getirdiniz. Ancak biz daha sonra o tutanakları
incelediğimiz zaman diyaloğun bütünlüğü içerisinde şöyle
bir anlam çıkıyor: Yani sayın hatibimizin kullanmış
olduğu makul Kürt kelimesi, diyaloğun devamı
sırasında Makul Kürtün ilinde sokağa çıkma
yasağı var. şeklindeki bir mecazi anlam üzerinden sanki
Mardinde, Nusaybindeki diğer Kürtler makul değil de Orhan
Miroğlu makulmüş gibi bir anlam çıkıyor, o mecazı tam
tersine çeviren bir durum ortaya çıkıyor. Yazılı basına da
yansıdığı için, bu beyanın düzeltilmesi gerekiyor.
Yani sayın hatibimizin kastı orada, bu belirtmiş olduğum
husus değildi. O nedenle, buna, diyaloğun bütünlüğü içerisinde
bir açıklık getirme ihtiyacı var.
BAŞKAN Sayın Baluken, ben, 58inci
maddeye göre talepte bulunan bir milletvekilimizin talebini
karşılamakla yükümlüyüm.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Evet,
58inci maddeye göre
BAŞKAN - Bu konuda bir takdir hakkım yok.
Ama Sayın Akdoğan diyor ki: Ben ikinci kez geçen makul Kürt
kavramını kullandım, birinci olarak geçeni kullanmadım.
Dolayısıyla, söz talebim bu konudadır. Bu konuda 58inci
maddeye göre söz vermem mümkün değil Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Hayır, diyaloğun bütünlüğü içerisinde bir anlam kayması var
Sayın Başkan.
BAŞKAN Ama öyle bir talepte bulunmuyor.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Yani
makul Kürt derken sayın milletvekilimiz, orada, aslında biat
etmiş Kürt anlamıyla bir mecaz yapıyor.
BAŞKAN Ama Sayın Akdoğan bana böyle
bir açıklamada bulunmuyor.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ama ben
açıklıyorum işte Grup Başkan Vekili olarak Sayın
Başkan.
BAŞKAN Ama Sayın Baluken, lütfen, rica
ediyorum
Şimdi, talepte bulunan kişi, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin bir milletvekili. Sanıyorum kendi meramını
anlatabilir.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Hayır, birlikte istişare ettik Sayın Başkan.
BAŞKAN Ben, bir kez daha Sayın
Akdoğana soruyorum: Sayın Akdoğan, 58inci maddeye göre
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, böyle bir usulümüz yok ki. Bugüne kadar tutanaklarla ilgili
düzeltmelerde grup başkan vekilleri söz alıp o gerekçeyi,
milletvekilleriyle ortaklaştıktan sonra, Başkanlık
Divanına sunmuşlardır.
Kaldı ki sayın milletvekilimiz size
yazılı dilekçe vermiştir. Yani talebi nettir. Biz, talebin
gerekçesiyle ilgili, milletvekillerimize ek olarak, Başkanlık
Divanına bilgilendirmede bulunuyoruz.
BAŞKAN Sayın Baluken, şimdi Bugüne
kadar böyle bir usul yoktur ki. diyorsunuz. Ben de, sizlerle birlikte, orada
uzun yıllar görev yaptım ve şunu tekrar ifade ediyorum: Meclis başkan
vekilinin amacı, birinci amacı, birleşimin gerilimsiz
yönetilmesidir. Benim birinci amacım budur. Gerilimsiz bir
tartışma, görüşme ortamını sağlamaktır. Bu
çerçevede, bütün söz taleplerini karşılamaya hazırım.
Bugüne kadar böyle bir usul yok. derken, ben, sizin belirttiğiniz
şekilde bir usul olduğunu hatırlamıyorum. 58inci maddeye
göre, beyanın düzeltilmesini isteyen çok sayıda milletvekilimiz geçen
dönemlerde söz istemiştir. Hatta, bunu, bazı yasa tasarılarının
görüşülmesine yönelik bir engelleme amacıyla kullanan
milletvekillerimiz de olmuştur ama bu da onların en doğal
haklarıdır, milletvekillerimizin en doğal hakkıdır.
Ama talep sahibi, daima milletvekilidir.
58inci madde gayet açık. Kaldı ki
Milletvekilimizin size gönderdiği bir tezkere vardır. diyorsunuz.
Tezkereyi okuyorum ben tekrar size. Bu tezkereye göre ben Sayın
Akdoğana hiç söz veremem ama vermek için kendisinden bir açıklama
talep ediyorum, onu da alamıyorum.
Tezkereyi okuyorum:
TBMM Başkanlık Divanına,
Bana ait olmayan bir ifadenin tutanaklara bana ait
olduğu geçilmiştir. Bunun düzeltilmesi adına İç Tüzük
58inci maddeden söz talebinde bulunuyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Düzeltilmesi diyor, evet.
BAŞKAN Ama bakın Bana ait olmayan bir
ifade. diyor. Ben diyorum ki bu ifade tutanaklarda bu şekilde yer
almaktadır. Tutanaklarda bir maddi hata olduğu ifade ediliyorsa bu,
ayrı bir incelemeye ihtiyaç duyar. Ama Sayın Akdoğan Ben bu
kastedilen anlamda bunu kullanmadım, farklı bir amaçla
kullandım, yanlış anlaşılıyor, niyetim o
değildi, aslında tutanaklara bu şekilde geçti ama benim
amacımı ifade eden bir anlamda geçmemiş oldu, ben bunu düzeltmek
istiyorum. şeklinde bir talepte bulunmuyor.
Bulunuyor mu Sayın Akdoğan?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Bulunuyor işte Sayın Başkan.
NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) Düzeltilmesini
istiyorum.
BAŞKAN Sistemi açıyorum tekrar. Lütfen
Şimdi, 58inci maddeye göre söz talep
gerekçenizi almak istiyorum sizden.
VII.-
GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR
1.-
Hakkâri Milletvekili Nihat Akdoğanın, 15/12/2015 tarihli 14üncü
Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin
konuşması (x)
NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) Sayın
Başkan, aslında şunu söyleyecektim ben dün, özellikle onu
belirteyim.
AKPnin makul Kürtü diyecektik. Aslında,
burada, bizim o ikincisinde söyleyeceğimiz cümle oydu. Ama hatip,
özellikle grubumuza dönerek bütün konuşmasını bize yönelik
yapınca da aslında buradaki meramımızı, bizim o cümleyle
söylemek istediğimiz, AKPnin makul Kürtü kendi ilçesinde, kendi
bulunduğu şehirde, ait olduğu yerde insanların sokağa
çıkmasını engelleyen bir Hükûmetin içerisinde yer alıyor.
Bakın, bugün bile
Sayın Başkan,
özellikle bunu belirtmek için söylemiştim. Bugün Cizrede, 11
yaşında, Salih Edim, ayağında terlik olan bir çocuk,
vuruldu ve bu Hükûmetin içerisinde, AKPnin içerisinde yer alan bir
milletvekilinin yüreğinin harekete geçmesi gerekiyordu. Bu geçmediği
için biz, susturulmuş, vicdanı alınmış,
sessizleştirilmiş bir milletvekili profilinden bahsetmek istedik.
Dün hatibin, işte, Biz sizin Kürtlüğünüzün
ne olduğunu bilmiyoruz. Kendisi iyi bilir, vekil adayı
olduğunda, Mersinde, işte bu mazlum halkın iradesine talip
olduğunda
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, burada olmayan bir şahısla ilgili yorumlarda
bulunuyor. Sabırla dinliyoruz
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama burada olması gereken
bir şahıs, Meclise gelmemek mağduriyet sayılmaz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Açıklama yapıyor. Hayır, müdahale edemezler.
BAŞKAN Sayın Bostancı, lütfen
müdahale etmeyin.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Olmaz ki!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Açıklama yapıyor, müdahale edemezsin.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Ne
açıklaması!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Açıklama yapıyor ya, neye müdahale ediyorsun! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Lütfen müdahale etmeyin.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Burada olmayan
bir milletvekiline sataşamaz, hakaret edemez.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ne
alakası var!
BAŞKAN Devam edin Sayın Akdoğan.
NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) Kendisinin
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Açıklama yapıyor, beyanını düzeltiyor.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Açıklama
falan değil o, neresi açıklama?
BAŞKAN Devam edin, devam edin.
NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri)
Mersinde
milletvekili adayı olduğu dönemde sokak sokak çalışan
biriyim ve diyor ki: Ne Kürtü olduğunu bilmiyorum. Ben de o zaman
söyleyeyim: Sayın Başkan, ben HADEP, DEHAP, DTP, BDP ve HDP
süreçlerinde görev almış biriyim. İki partide parti meclisi üyesi
ve son süreçte de, 25 ve 26ncı Dönemde de Hakkâri milletvekiliyim. Biz
kendisine söylüyoruz: Siz kimin milletvekilisiniz? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Sayın
Başkan, dün cevap veremeyen adamın
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayın
Sayın Akdoğan.
NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) Ben şunu
söylemek istiyordum: Özellikle bu konuda, halkın iradesine yönelik bu
kadar saldırıların olduğu bir yerde, milletvekillerinin
kimilerinin basın üzerinden sindirildiği, kimilerinin de kapılarının
kırıldığı bir ortamda Meclisin iradesinin ortaya
çıkması gerekiyordu. Bir yerlere bağlı değil, Meclisin
kendi hür iradesiyle ortaya bir iradenin çıkması gerekiyordu ama
maalesef bastırılmış bir irade var,
bastırılmış duygular var.
FARUK ÖZLÜ (Düzce) Seninki
bastırılmış.
NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) Kendi
halkının, kendi şehrinin sokaklarının tanklarla,
silahlarla, askerî yığınaklarla zulüm altına
alındığı bir yerde makul AKP Kürdünün dün Biz sizi
tanımıyoruz
Ben de sizi tanımıyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Evet, teşekkür ederim Sayın
Akdoğan.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Amaç
hasıl olmuştur.
BAŞKAN Amaç hasıl olmuştur.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı, buyurun
efendim.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
28.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Hakkâri Milletvekili
Nihat Akdoğanın düzeltmeyle ilgili yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, geçen dönem de 58e göre, sizin ifade ettiğiniz gibi,
söz alan ve daha önce tutanaklara geçmiş ifadelerine ilişkin
açıklama yapan sayın vekiller oldu. Ama bunu bir vesile bilerek bu
şekilde açıklama kastının ve İç Tüzükün kendisine
vermiş olduğu hakkın ötesine geçen, bir nevi Kürtlüğünü
ispat gayretiyle bir retoriğe dönüşen konuşma
bağlamında herhangi bir şeye rastlamadık, önce bunun
altını çizeyim.
İkincisi: AKPnin makul Kürtü, biat eden
Kürt
Esasen, öyle anlaşılıyor ki bu arkadaşın ve
benzer kanaatleri paylaşanlar var ise onlar da dâhil olmak üzere, önce
Kürtleri bölüyorlar. Önce Kürtlerin bir kısmını, kendilerindense
o, kabul edilebilir bir Kürt, doğru yolda olan bir Kürt, gerçek bir Kürt;
eğer HDPde değilse, onlarla aynı çizgide değilse,
aynı retoriği paylaşmıyorsa o zaman bu, Kürt değil,
bu, biat eden Kürt, uygun olmayan Kürt, kabul edilemez Kürt.
Kendilerine geçmişte de burada, kürsüde ifade
ettik. Mesele, Türkiyelileşme meselesi değil. Kürtlerin davası
iddiasında olan bir siyasetin, önce bu faşizan, bu totaliter, bu
kendisinden olmayanlara karşı tahakkümcü,
aşağılayıcı dilden kaçınması,
kollarını en önce o Kürtlere açması gerekir, Kürtlere. Burada
tahkir edilen, AK PARTİ değil, Kürtlerdir, Kürtler. Bunun
altını çizmek isterim.
Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken, çok kısaca
Sayın Balukene de söz veriyorum.
29.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Yani en
azından Sayın Bostancının konuşma süresi kadar bir
meramımızı anlatalım.
Burada AKPnin biat etmiş Kürtü tespitini
yapmak, bir siyasi eleştiridir. Sayın Bostancının
belirttiği şekilde tamamen dışlayan, hedefleştiren,
kendinden olmayana yaşam hakkı tanımayan bir anlama asla
gelmeyen bir ibaredir, bunu en iyi Sayın Bostancının bilmesi
gerekir.
Diğer taraftan, bu konuya açıklık
getirmesi açısından, parti grubumuzun tavrını ifade etmek
istiyorum. Yani dün de ben kürsüye çıktığımda, Sayın
Miroğlunun baştan sona gerçekleri çarpıtarak ifade ettiği
konuşmaya cevap vermemiştim. Çünkü biz şöyle düşünüyoruz:
Sayın Başkan, tüm milletvekilleri dinlerse
Yeryüzünün en güzel sesli
ve en güzel renklerini taşıyan kuşları kekliklerdir. Keklik
sesine tıpkı diğer keklikler gibi hiçbir canlının
kayıtsız kalamayacağı söylenir. Bu özelliğini bilen
avcılar, yakaladıkları bir kekliği demir kafesin içerisine
hapsederek ava çıktıkları zaman tuzağa yakın bir yere
bırakırlar ve o keklik ötmeye başladığında, o
sesi duyan bütün kınalı keklikler tuzağa doğru kanat
çırpmaya başlarlar. Ne var ki tuzağı fark ettiklerinde,
zalim avcının açmış olduğu ateşle de büyük bir
katliamdan geçerler. Biz keklik soylu siyasetçileri muhatap almıyoruz.
Onlar kendi halkını tuzağa çekmek için buraya gelip gerçekleri
yalanlarla söylemiş olabilirler. Bizim derdimiz, onları fikirsel
anlamda demir kafese koyan o zalim avcılarladır. O avcılara
karşı da direniş gösteriyoruz, direniş göstermeye devam
edeceğiz. O avcının korkusunu, paniğini buraya getirip
gerçek dışı beyanlarla kimse bütün Türkiye toplumunu
kandıracak şekilde burada ifade etmesin.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Sen kimin
yalancı kekliğisin? Sen ondan bahset.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Son
olarak da şunu ifade edeyim: Bu keklik soylu siyasetçilerin ne keklik gibi
sesleri güzeldir ne de onların seslerine artık kanacak
kınalı keklikler vardır.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VIII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris
Baluken tarafından, Diyarbakır, Suruç ve Ankara
katliamlarının gerçekleşmesi sürecinde adli ve idari ihmallerin,
açıkların ve varsa kasıtların bulunması, bu
katliamların arka planlarının aydınlatılması ve
cezai yolların açılması amacıyla 14/12/2015 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 16
Aralık 2015 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
16/12/2015
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 16/12/2015 Çarşamba
günü (bugün) yaptığı toplantısında,
toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzük'ün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Diyarbakır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
14 Aralık 2015 tarihinde Diyarbakır
Milletvekili Grup Başkan Vekili İdris Baluken tarafından verilen
(256 Sıra No.lu) "Diyarbakır, Suruç ve Ankara
katliamlarının gerçekleşmesi sürecinde adli ve idari ihmallerin,
açıkların ve varsa kasıtların bulunması, bu
katliamların arka planlarının aydınlatılması ve
cezai yolların açılması" amacıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin, Genel
Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 16/12/2015 Çarşamba günlü birleşiminde sunuşlarda
okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisi üzerinde, lehinde olmak üzere ilk söz, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukene aittir.
Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
Son derece önemli bir önerge
getirdik. Türkiye siyaset tarihinin, Türkiye demokrasi tarihinin hatta bölgesel
tarih açısından düşündüğümüzde bütün bölge tarihinin en
önemli katliamlarının araştırılması, gerçeklerin
açığa çıkarılması ve bu konuda sorumlular hakkında
kamuoyuna doğru bilgilerin aktarılması amacıyla buraya bir
önerge getirmiş olduk.
Diyarbakırda yüz binlerce
insanın katıldığı bir mitingde yapılan katliam,
Suruçta Kobaniye yardım malzemesi götürmek isteyen Türkiyeli devrimci
gençlere yönelik yapılan
katliam ve en son, Ankaraya savaş konseptine karşı
barış ve demokrasi sesini haykırmak için gelen
barışsever insanlara yönelik yapılan bu katliamın Meclis
tarafından araştırılmasını istiyoruz. Bu konuda
daha önce de, Suruç katliamından sonra buraya bir araştırma
komisyonu talebi getirilmişti ama maalesef, o dönem iktidar partisinin
kalkan elleriyle o önerge reddedilmiş, bir komisyon kurulmamış
ve peşi sıra da, Suruçtan sonra 100 yurttaşımızı
yitirdiğimiz Ankara katliamı gerçekleşmiştir.
Diyarbakırda 5 Haziranda patlayan bombayla 5
yurttaşımız yaşamını yitirdi, 400den fazla
yurttaşımız ağır yaralandı, birçok
yurttaşımız eli ve ayağı kesilmek suretiyle, ampute
edilmek suretiyle hayatının bundan sonraki
kısımlarını böylesi bir fiziksel engelle geçirmek zorunda
kaldı. Suruçta, 20 Temmuzda, Türkiyenin dört bir tarafından Kobani
halkıyla dayanışmak üzere, Kobanideki çocuklara oyuncak ve
kırtasiye malzemesi götürmek üzere toplanan Türkiyeli devrimci gençlere,
SGDF mensubu gençlere yönelik bu toprakların en vahşi, en kanlı,
en acımasız katliamı yapıldı ve maalesef 33 gencimiz
bu katliam neticesinde paramparça olarak yaşamını yitirdi.
Biz bütün bu süreçlerin birbiriyle
bağlantılı olduğunu düşünüyoruz; Diyarbakır
katliamı, Suruç katliamı ve Ankara katliamı. Gerek planlayanlar
gerekse göz yumup katliamcıları kollayanlar açısından birbiriyle
ilişkili, birbiriyle bağlantılı katliamlar olduğunu
düşünüyoruz. Ancak, bu bağlantıyı bir türlü açığa
çıkarmak istemeyen AKP Hükûmetinin bugüne kadarki mevcut durumunu, mevcut
tutumunu bütün Türkiye kamuoyuyla da paylaşmak istiyoruz. Biliyoruz ki Suruç
katliamı birkaç sebepten dolayı yapıldı. Birincisi: Çözüm
masasını devirmiş, müzakere mekanizmalarını
reddetmiş, 7 Haziran öncesinden savaşın fragmanlarını
sahaya sürmüş olan AKPnin böyle kanlı bir savaş filmi için bir
gerekçeye ihtiyaç vardı ve bu gerekçeyi de Suruçtaki katliamla aynı
merkezden planlanmış olan Adıyaman ve Ceylânpınarda 1
asker ve 2 polisin yaşamını yitirdiği o infazlarla birlikte
hayata geçirdi.
Bakın,
Suruçtaki katliamdan sonra Ben savaşı başlatıyorum.
diyenler, Suruçun, Diyarbakırın, Ankaranın faili olan
IŞİDe yönelik doğru dürüst tek bir operasyon bile
yapmadılar. O tarihten itibaren, savaşı başlatan AKP
Hükûmeti, Orta Doğuda IŞİDle en çok mücadele eden, Orta
Doğuyu IŞİDe dar eden PKKyle büyük ve kanlı bir
savaşı başlattı, Kürt halkıyla büyük ve kanlı bir
savaşı başlattı, birinci gerekçe bu.
İkincisi:
Rojava devrimiyle, Kobani devrimiyle dayanışma içerisinde olan hiç
kimse kendisini rahat hissetmesin. mesajı verilmek istendi. Yani
Türkiyenin dört bir tarafından toplanıp siz Kobani
direnişiyle, Rojava devrimiyle dayanışma içerisinde
olursanız bu tarz katliamlara da maruz kalırsınız.
mesajı verilmek istendi.
Üçüncüsü:
Kobanide yenilen, Rojavada yenilen ve bu anlamda da gerçek yüzü teşhir
olan IŞİDin bir nefes almaya ihtiyacı vardı.
IŞİD beli kırılmış, omurgası
kırılmış, bütün dünya tarafından lanetlenmiş bir
pozisyonda tartışılıyorken IŞİDe karşı
mevcut sahayı rahatlatma, IŞİDin bir nefes almasıyla
ilgili birtakım kanlı süreçler devreye kondu.
Ve belki de bütün
bunların özeti olarak da Kobani düşmemiş olabilir ama
IŞİDle birlikte biz hâlâ Kobaninin düşeceği o süreci
takip ediyoruz.un mesajı verildi.
Bunlara karşı itirazınız
olabilir, her itirazınıza da verecek bir cevabımız var.
Öyle hamaset söylemleriyle burada konuşmuyoruz. Bakın, hem
Diyarbakırda hem Suruçta hem Ankarada katliamın olduğu ilk
saniyelerden itibaren oraya sağlık ekiplerinin gitmesi gerekirken
oraya maalesef TOMAlı ve gazlı müdahalelerle polis ekipleri
gönderildi.
Bir hekim olarak ifade ediyorum, gerek Suruçta
gerek Ankarada birçok yaralının o yapılan gazlı
müdahaleden dolayı nefessiz kalmak suretiyle yaşamını
yitirdiğini, burada büyük bir ibretle ifade etmek istiyorum. Bu tablo
ortadayken, katliamla ilgili bu gerçeklikler ortadayken hemen büyük bir panikle
medyaya yayın yasağı getirildi. Aynı gün soruşturma
dosyalarına gizlilik kararı getirildi ve her üç katliam için de bu
yapıldı hem Diyarbakır için hem Suruç için hem Ankara için.
Oysaki ilk katliamdan itibaren, Diyarbakırdan
itibaren üstüne gidilmiş olsaydı, aynı hücreden çıkan bu
katliamlar engellenmiş olacaktı çünkü biliyoruz ki
Diyarbakırın İstasyon Meydanında bombayı koyan da
Suruçta kendini patlatan da Ankaradaki canlı bombalar da aynı
hücrelerden çıkan kardeş faillerdi ama maalesef bunların üzerine
gidilmediği için Diyarbakırdan sonra Suruç, Suruçtan sonra da
Ankara katliamı oldu.
Bu katliamlara karşı demokratik tepkisini
göstermek isteyenlere karşı Türkiye'nin her tarafında ölümcül
müdahaleler yapıldı, itibarsızlaştırma
operasyonları yapıldı. Bu katliamdan sağ kurtulanlar, âdeta
Niye kurtuldunuz? denilmek suretiyle gece yarıları evlerine
baskınlar yapılarak gözaltına alındı, darbedildi. Ben
işin kriminal boyutunu artık çok fazla açamıyorum,
zamanımız yok ama Diyarbakır bombacısının bir
gece önceden polis tarafından kimlik kontrolüne tabi tutulduğu, bir
yıldır takip altında olan bir terör zanlısının
sadece hâl hatırının sorularak âdeta Bir eksiğin var
mı? denilmek suretiyle o katliama yönlendirildiğini çok iyi biliyoruz.
Yine, aynı hücreden çıkanların
Suruça elini kolunu sallayarak nasıl geldiklerini, Ankara
katliamını yapanların Suriyeden Antepe nasıl
geldiklerini, o gece Antepte geceyi nerede geçirdiklerini ve Antep-Ankara arasındaki
yol kontrollerinden nasıl geçtiklerini çok iyi biliyoruz. Bütün
bunların planlayıcısı olan kişi de, ilginçtir, Kobani
direnişine kadar teknik takip altındadır, Kobanide
IŞİD yenildikten sonra teknik takipten çıkıyor, Emniyet
kendisine ulaşılamadığını kayıtlara
alıyor ama kendisini arayan gazeteciler bile cep telefonundan bu üç
saldırıyı planlayana çok rahatlıkla ulaşabiliyor.
Yani, bütün bu kriminal incelemeler de bu saldırıdaki
bağlantıları ve bu saldırılardaki AKP Hükûmetinin
sorumluluğunu çok net olarak ortaya çıkarıyor.
Başbakanın
yapmış olduğu açıklamalar vardı, siyaset tarihine ve
adalet tarihine geçecek olan açıklamalar. Biz canlı bombaları
biliyorduk ama onları tutuklamak için eylem yapmalarını
bekliyorduk. açıklaması vardı. Yani, eylem yapan bir canlı
bombanın tutuklanacağını sanan bir Başbakanla
karşı karşıyayız. Aynı şekilde, Suruç
katliamını yapanı tutuklayıp yargıya teslim ettik.
diyen bir ciddiyetsizlik vardı karşımızda.
Bütün
bunları bir araya getirdiğimizde bu önergelere niçin ret oyu
verdiğinizi çok açık bir şekilde görüyoruz.
Ben
konuşmamın son kısmında
Aileler dün Meclis grubumuzu
ziyaret ettiler, onların talepleri var, o talepleri son derece insani
taleplerdir. O taleplerin bir tanesi de bu Meclisin bir soruşturma
komisyonu kurması ve bu olayın arkasındaki bütün detayları
kamuoyuna açıklamasıdır. Soruşturmadaki gizliliğin bir
an önce kaldırılmasını, katledilenlerin özel
eşyalarının, hatıralarının kendilerine
verilmesini ve bugüne kadar bu konuyla ilgili hâlâ ailelerden özür
dilemeyenlerin bir an önce ailelerden özür dilemesini talep ediyorlar. Gelin,
özür için bu önerge bir ilk olsun, hep birlikte bir komisyon kurup tarihimizin
bu en kanlı katliamlarını Meclis adına birlikte
aydınlatalım diyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önerinin aleyhinde olmak üzere ikinci söz hakkı Bartın Milletvekili
Sayın Yılmaz Tunça aittir.
Buyurun
Sayın Tunç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; HDP grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Bu
vesileyle, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Öncelikle şunu ifade etmek istiyorum: Bir kere,
PKK terör örgütüyle mücadelemiz, bir savaş değildir. PKK, eli
kanlı bir terör örgütüdür, bölgede yaşayan Kürt
vatandaşlarımıza zulmetmektedir; askerimizi, polisimizi,
doktorumuzu, sağlık memurlarımızı şehit
etmektedir ve orada yatırım yapan iş adamlarının,
müteahhitlerin iş makinelerini ateşe vermektedir. Onların o
zulmünü sona erdirmek için devletimizin otuz yıldan fazla zamandır
yaptığı mücadele, bir savaş değil, çeteyle
mücadeledir, terörle mücadeledir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bunu buradan ikide bir çıkıp savaş olarak
nitelemek son derece yanlıştır, HDPnin artık bundan vazgeçmesi
gerekir.
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) Sizi davet
ediyoruz bölgeye.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, HDP grup önerisinde, 4 vatandaşımızın
hayatını kaybettiği HDPnin Diyarbakır mitingindeki
patlama, 32 gencin katledildiği Suruç ve 102 vatandaşımızın
vefat ettiği Ankara katliamının gerçekleşmesi sürecinde
adli ve idari ihmal olup olmadığı, açıkların ve varsa
kasıtların bulunması, bu katliamların arka
planlarının aydınlatılması ve cezai yolların
açılması amacıyla Anayasanın 98, İç Tüzükün 104 ve
105inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılması istenmektedir. Meclis araştırması önergesine
baktığımızda, aslında önergenin Anayasamız ve
Meclis İçtüzüğümüze aykırı olduğu ve aslında
gündeme alınmaması gerektiği kanaatindeyim. Çünkü önergenin
gerekçesinde bir araştırma talebinden ziyade, devleti suçlayan, terör
örgütleri ile devlet arasında irtibat kurma çabasını açıkça
görüyoruz. Önergenin gerekçesinde Türkiyenin IŞİDe destek
verdiği gibi hiçbir aslı ve astarı olmayan iftiraların yer
aldığını görüyoruz. Aslında önerge Diyarbakır,
Suruç ve Ankara katliamlarının
araştırılmasını değil, Türkiyenin
DAİŞle irtibatlı olduğu kara propagandasına yönelik
bir önerge olduğunu ilk bakışta görebiliyoruz. HDPnin
Diyarbakır Mitinginde meydana gelen patlama ülkemizin birlik,
beraberliğine yönelik bir saldırıdır. 7 Haziran
seçimlerinden iki gün önce seçim sandıklarını etkilemeye yönelik
bir provokasyondur. Bu olayla ilgili adli ve idari soruşturmalar
açılmış ve adli süreç devam etmektedir.
Yine, Suruçta 33 gencin katledildiği
canlı bomba eylemi de ülkemizde kaos ortamı oluşturmak isteyen
karanlık güçlerin bir tezgâhıdır. Bu olayla ilgili
soruşturmalar açılmış ve devam etmektedir.
VELİ AĞBABA (Malatya) Kaç kişi
görevden alındı, kaç kişi?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - 1 Kasım seçimleri
öncesinde
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Tunç,
bekçi var mı görevden alınan, bekçi var mı?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) -
Ankara Garı önünde
mitinge gitmek isteyen vatandaşlarımızın arasında
patlatılan bombalar da
VELİ AĞBABA (Malatya) Surçta kaç
kişi görevden alındı? Yüz elli gün oldu, yüz elli; tam beş
ay.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) -
ülkemizin huzuruna, birlik
ve beraberliğine atılan bombalar olarak tarihe geçmiştir. Bu
olayla ilgili olarak da adli ve idari soruşturmalar yapılmakta.
Olayın faillerinin bir kısmına kısa süre içerisinde ulaşılmıştır.
VELİ AĞBABA (Malatya) Ölenlerin
ailelerini suçladınız. Bir tane var mı görevden alınan?
Bekçi var mı, bekçi?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Her üç olayda da eski
adıyla IŞİD, yeni adıyla DAİŞ terör örgütü
bağlantıları ortaya çıkmıştır.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Yeni
adı mı? Ne zaman koydunuz adını?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Suçluların tespiti ve
cezalandırılması için de cezai soruşturmalar devam
etmektedir.
Diyarbakır
VELİ AĞBABA (Malatya) Ne oldu? Ne oldu?
Sonuç ne?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Biraz sonra
anlatacağım, bir dinle.
VELİ AĞBABA (Malatya) Beş ay geçti,
beş ay. 34 insan öldü. Beş ay, beş ay!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Sayın Ağbaba, bir
dinlersen, biraz sonra o olaylarla ilgili soruşturmaların
detaylarının ne olduğunu da gizlilik kararı elverdiği
ölçüde size aktarmaya çalışacağım.
VELİ AĞBABA (Malatya) Bekçiyi
aldınız mı görevden, bekçiyi? Bırak kaymakamı, valiyi,
İçişleri Bakanını
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Bir dinleyin.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, böyle bir usul olmaz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Suruç olayıyla ilgili
olarak, bombacının kimliğinin tespiti konusundaki
VELİ AĞBABA (Malatya) Maşallah!
Soruşturmada gizlilik kararı, başka bir şey yok.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) -
çalışmalar
neticesinde bombacıya ait olduğu düşünülen vücut
parçalarıyla şahsın babasından alınan örneklerin DNA
incelemesi neticesinde canlı bombanın kimliği tespit
edilmiş
VELİ AĞBABA (Malatya) Günaydın!
Bunu bilmeyen mi var?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) -
Suruç Cumhuriyet
Başsavcılığınca yapılan soruşturma
Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığına
gönderilmiş ve soruşturma burada devam etmektedir.
VELİ AĞBABA (Malatya) Bunu bilmeyen var
mıydı?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Ankaradaki patlamayla
ilgili olarak da patlamanın 2 canlı bomba tarafından
gerçekleştirildiği tespit edilmiş
VELİ AĞBABA (Malatya) Onu da 9
Ağustosta CHP heyeti söyledi. CHP heyeti dedi ki 9 Ağustosta: Bunlar
canlı bomba.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) -
18 kişi göz
altına alınmış, 11 kişi tutuklanmış
VELİ AĞBABA (Malatya) Siz korudunuz
onları.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) -
ve olaya
karışanlardan Halil İbrahim Durgun Gaziantepte
yakalanmış
VELİ AĞBABA (Malatya) Korudunuz
onları.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) -
ama kendini patlatarak ölü
olarak etkisiz hâle getirilmiştir.
VELİ AĞBABA (Malatya) Resmen korudunuz.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) HDPnin
artçısı mısınız?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen,
hatibi dinleyelim.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Olayla ilgili bulunan firari
kişilerin yakalanmalarına yönelik çalışmalar sürmektedir.
Şüphelilerin adreslerinde yapılan aramalar neticesinde ele geçirilen
bir kısım dijital verilere ilişkin yapılan incelemelerde
elde edilen veriler kapsamında soruşturma işlemleri Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığında devam etmektedir.
Meydana gelen
olayların karanlıkta kalmaması için en ince
ayrıntısına kadar soruşturan...
VELİ
AĞBABA (Malatya) Soruşturmaya gizlilik kararı, başka bir
şey yok.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) -
faillerinin bir
kısmına ulaşan ve bağlantılarını büyük
ölçüde tespit eden bir devlet varken Bu olayların arkasında devlet
var. şeklindeki bir suçlama
VELİ AĞBABA (Malatya) Aynen öyle, aynen
öyle; korudunuz, onları korudunuz, korudunuz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) -
hiç kusura bakmayın,
terör örgütlerini perdelemektir, onları aklamaktır, aynı anlama
gelir.
VELİ AĞBABA (Malatya) Korudunuz
onları, aynen korudunuz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti
1990lı yılların hükûmeti değildir değerli
milletvekilleri.
VELİ AĞBABA (Malatya) Korudunuz. 9
Ağustosta rapor yazdık, bunların canlı bomba olduğunu.
Korudunuz, korudunuz.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Sizin bildiğiniz devlet
anlayışı yoktur. Hangi terör örgütü olursa olsun
kararlılıkla üzerine giden bir devlet vardır
(AK PARTİ ve
CHP sıraları arasında karşılıklı laf
atmalar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Hükûmet korudu
Sayın Tunç, korudu.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, hatibi dinlemeye
davet ediyorum sizi.
VELİ AĞBABA (Malatya) Korudunuz,
korudunuz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) -
ve bu olayların arka
planını açığa çıkarmakta kararlı olan bir Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti vardır.
VELİ AĞBABA (Malatya) Bir daha
söylüyorum, Ankaradaki katliamı, canlı bombaları korudunuz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Bu olayların
karanlıkta kalmaması için devletin kurumlarını
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Gizlilik
kararı niye alıyorsunuz?
VELİ AĞBABA (Malatya) Soruşturmaya
gizlilik kararı verdiniz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) -
güvenlik ve istihbarat
teşkilatını ve adli makamları seferber eden bir ülkeyi
suçlamak çok büyük bir haksızlıktır.
VELİ AĞBABA (Malatya) Korudunuz,
ölenleri suçladınız.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Gizlilik
kararı ne anlama geliyor?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Beraberce hem Cumhuriyet
Halk Partisi hem HDP suçlamaya devam edin
VELİ AĞBABA (Malatya) Ölenleri
suçladınız, ölenleri suçladınız. Ne zaman işinize
gelirse
Barış isteyen gençlerin ölümüne göz yumdunuz siz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) -
ama bu olayların arka
planını da açığa çıkaracak kararlılıkta olan
bir Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti vardır, bundan hiç kimsenin şüphesi
olmasın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Suruçta göz
yumdunuz, Ankarada göz yumdunuz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - DAİŞ terör
örgütüyle mücadele eden bir ülkeyi bu örgütle irtibatlandırmak iyi niyetli
bir tutum değildir.
VELİ AĞBABA (Malatya) Göz yumdunuz, göz!
Onları koruyan sizsiniz, sizin anlayışınız!
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Aydınlatılmış bir tane vakanız var mı?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Hem
sorumlulukta hem failde kardeşsiniz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Türkiye'nin
DAİŞle irtibatlandırılması, DAİŞe destek
verdiği şeklindeki iddialar tamamen asılsız, hiçbir delili
olmayan iddialardır. DAİŞi destekleyenlerin kimler
olduğunu bütün dünya bilmektedir.
VELİ AĞBABA (Malatya) Düne kadar
İmralıyla flört eden sensin, sen! İmralıyla flört eden
sensin! Kandille flört eden sensin, Kandille!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Petrol
ticaretini kim yapıyor biliyor. Petrol ticaretini kim yapıyor
biliyor, silahı kim veriyor biliyor, mühimmatı kim veriyor biliyor,
sınırları kim açıyor biliyor. Bütün dünya biliyor, merak
etme.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - DAİŞin petrol
sattığı şirketlerin sahiplerinin ortaklarının
hangi ülkelerden, hangi vatandaşlardan oluştuğunu ve petrolü de
Esad rejimine nasıl pazarladıklarını bütün dünya artık
bilmektedir.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Az
kaldı ceza mahkemesinde yargılanmaya gitmeye, az kaldı.
Uluslararası Ceza Mahkemesinde yargılanacaksınız, az
kaldı, hiç merak etme.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Siz de biliyorsunuz
aslında, Esad rejimini ayakta tutmak isteyenler, DAİŞi
vuruyorum. diye Türkmen dağlarını bombalayanlar, Türkmenlere
giden yardım tırlarının önünü keserek IŞİDe
gidiyordu. diye kara propaganda yapanlar aslında kendi
suçlarını örtmek için bu iftiraları ülkemiz üzerine
atmaktadırlar.
NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) 2 bin tır
nereye gitti?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - İşin üzüntü verici
yanı ülkemizde de bazı kesimlerin bu yalan ve iftiraları gerek
ulusal basında gerekse yabancı basın ve kanallarda dile
getiriyor olmalarıdır.
NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) Yalansa
bakanınıza söyleyin o zaman.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, 2004 yılında bugünkünden farklı bir isimle
kurulan DAİŞ, Suriye ve Irak topraklarında yayılmacı
bir politika izleyen
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Van) Sayenizde,
sayenizde.
VELİ AĞBABA (Malatya) Öfkeli gençler
onlar, öfkeli gençler!
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Suriyedeki iç
savaşı da içinden çıkılmaz bir hâle sokan, çoğu
Batı ülkelerinden gelen suçlulardan oluşan terörist bir örgüttür.
Türkiye bu örgütü Bakanlar Kurulu kararıyla 2005 yılında terör
örgütü ilan etmiştir ve yeni adıyla da 2013 yılında
Bakanlar Kurulu kararıyla terör örgütü ilan etmiştir.
VELİ AĞBABA (Malatya) Bu da doğru
değil, bu da doğru değil. Yanlış okuyorsun, bu da
doğru değil.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Örgüt Türkiyeye
karşı saldırılar başlattığında son üç
yılda düzenlenen operasyonlarda 3 bine yakın kişi gözaltına
alınmış, 632 kişi tutuklanarak cezaevine konulmuştur.
Türkiye DAİŞe karşı uluslararası koalisyonda aktif
rol almış, bu kapsamda, İncirlik Üssünü DAİŞle
mücadele için koalisyon güçlerine açmıştır. Aslında,
dünyada DAİŞle en ciddi şekilde mücadele eden ülke Türkiyedir.
[CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar(!)]
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Daha dün
gece 25 kişiyi serbest bıraktınız; IŞİD üyesi 25
kişiyi serbest bıraktırdınız, ne mücadelesinden
bahsediyorsunuz!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) DAİŞi herkesten
önce terör örgütü listesine alan ve mücadele eden Türkiyeyi son zamanlarda
DAİŞe destek veren bir ülke gibi göstermeye çalışan
ülkelerin burada sözcülüğünü yapıyorsunuz, son derece yanlıştır.
(CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Tırlar nereye gitti, tırlar, tırlar? MİT tırları
nereye gitti?
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Hangi
mücadeleden bahsediyorsunuz! Öfkeli gençler deyip IŞİDcileri
korudunuz, koruma altına aldınız.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Araştırma
önergesinde bahsedilen hususlarda şu anda adli ve idari soruşturmalar
devam etmektedir. (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
VELİ AĞBABA (Malatya) Suruçta kaç
kişiyi görevden aldın, kaç kişiyi?
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) 25
kişiyi gözaltından bıraktırdınız.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) 2 bin
tır nereye gitti?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
sakin olalım.
VELİ AĞBABA (Malatya) Kaç kişiyi
görevden aldın Suruçta, söylesene. Sadece gizlilik kararı verdiniz,
başka bir şey var mı?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Anayasamızın
138inci maddesi açıktır: Yürütülmekte olan bir soruşturma
varken Mecliste araştırma önergesi verilemez, soru sorulamaz, bu
konuda görüşme yapılamaz. Bu, yargı bağımsızlığının
da bir gereğidir çünkü o dosyalar şu anda gizli olarak yürütülmektedir.
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Van) - Neden gizli, neden
gizli? Açıklayın bize, neden gizli?
VELİ AĞBABA (Malatya) Katilleri
korudunuz, katilleri.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Bu nedenle, Anayasanın
138inci maddesi gereğince bir araştırma komisyonu kuramayacağımızı
siz de biliyorsunuz.
VELİ AĞBABA (Malatya) 205 insan öldü,
205.
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Van) Neden gizli, neden
gizli?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Bu, tamamen, buraya
farklı bir propaganda amacıyla getirilmiş bir önergedir.
VELİ AĞBABA (Malatya) Öfkeli gençler var
ya, bu öfkeli gençler 205 insanı katletti.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Bu nedenle önergenin
aleyhinde olduğumu belirtiyor, Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tunç.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Dinliyorum Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, AKP Grubu adına konuşan sayın hatip, hem
şahsıma yönelik hem de grubumuza yönelik ayrı ayrı
sataşmalarda bulundu. (AK PARTİ sıralarından Ne dedi?
sesleri)
BAŞKAN Bir saniye sayın milletvekilleri
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Sayın
Başkan, ne dedi duyalım yani, ne diye sataştı?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Şahsıma yönelik sataşmada, bölgede yaşanan durumu
savaş olarak tanımlayıp gerçekleri
çarpıttığımı
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Doğru
söyledi, ne var bunda?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
bölgede
bir savaş durumunun olmadığını, Genel Kurulu
yanlış bilgilendirdiğimi ifade etti
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır)
Çatışma yok, savaş var, savaş, iç savaş var.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
terörle
mücadele sürdürüldüğünü ifade etti.
Ondan dolayı
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) Şehir
savaşı var, şehir savaşı, gel de gör.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, bir saniye,
ben dinliyorum.
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) Gel gör,
burada oturmakla olmuyor, oradan bakacaksın, göreceksin, Ankaradan
bakmakla olmuyor öyle.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Kürsüyü
kullanın, kürsüyü.
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken, şöyle yapalım:
Tutanakları getirteceğim, talebinizi
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Aynı zamanda da grubumuza yönelik defaaten sataşmalarda bulundu;
önergeyi maksatlı getirdiğimizi, önergenin içeriğinde bu
olayın açığa çıkmasıyla ilgili herhangi bir şey
olmadığını, bütün amacının AKP-IŞİD
ilişkisi üzerine kurulduğunu ifade ettiler. Hem şahsım
adına hem grup adına söz istiyorum.
BAŞKAN Tutanakları getirteceğim,
değerlendireceğim, size cevap vereceğim Sayın Baluken.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
Cumhuriyet Halk Partisi ile HDP Grubunun iş birliği içinde
olduğu gibi bir ithamı oldu, benim de aynı noktada söz talebim
var.
BAŞKAN Sayın Özel, onu da
değerlendireceğim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, biraz
evvel kürsüden konuşan sayın hatip iki önemli hususa temas etti
(AK
PARTİ ve CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
duyamıyorum, rica ediyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Birincisi, 1990lı
yıllarda Türkiye Cumhuriyetini, devleti töhmet altında bırakan
çok vahim ifadelerde bulundu. Bu konuyla ilgili
BAŞKAN Sataşma nedeniyle mi söz
istiyorsunuz?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yani elbette, Türkiye
Cumhuriyeti devletinedir, illa şahsımıza, partimize
yapılması gerekmiyor efendim. Ona ilişkin görüşleri
Sayın Ümit Özdağ, arzu ederseniz yerinden veya buradan, tutanaklara
girmesi bakımından
BAŞKAN Değerlendireceğim Sayın
Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) İkinci önemli husus
(AK
PARTİ ve CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
Sayın Erkan Akçayı dinliyorum, izin verin.
ERKAN AKÇAY (Manisa) İkinci önemli husus da
yine sayın hatip, soruşturması devam eden, adli soruşturması
devam eden bir konuda Meclis araştırma komisyonu
kurulamayacağını ifade etti, bu da doğru değil
efendim.
BAŞKAN Evet, anladım Sayın Akçay,
değerlendireceğim taleplerinizi.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Çünkü, bunun geçmişte
çok örnekleri var. Örneğin bir tanesi Soma Komisyonudur. Bir taraftan
soruşturma devam etmiştir.
BAŞKAN Sayın Akçay, teşekkür
ediyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ben teşekkür ederim.
BAŞKAN Öneri hakkında üçüncü söz,
lehinde olmak üzere, İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut Tanala
aittir.
Buyurun Sayın Tanal. (CHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, Ümit
Özdağ bir meramını anlatacaktı.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, Diyarbakır, Suruç, Ankara
katliamının tüm çıplaklığıyla açığa
çıkarılmasını bence demokratik hukuk devleti olan ülkelerde
herkesin desteklemesi lazım. Eğer gerçekten bir katliamın ortaya
çıkmasını istemeyen kesimler varsa
Suça bulaşmış
olan kesimler istemez. Yani eğer gerçekten adınız gibi ak iseniz
buyurun tüm aklığıyla ortaya çıksın, gerçekten burada
kim suça bulaştı, kim bulaşmadı. Ben tek bir örnek
vereceğim, tek bir örnek. Siyasi parti olan AKPnin, hukuk dışına
çıkmış olan AKP iktidarının, hukukla bir ilgisi
olmayan iktidarın, terör örgütleriyle iş birliği yapan
iktidarın Cilvegözü dosyasını çıkarın ortaya. Dosya
çekiyorum ben size, Cilvegözü dosyasını. (CHP sıralarından
alkışlar) Cilvegözü dosyasında, o patlamadan önce SIM
kartlarını alıp, o teröristlere teslim edip katliamı
yaptıktan sonra Türkiyeden sınır dışına kaçan
teröristlere ondan sonra tekrar SIM kartını teslim eden görevli kim?
Bunu açıklayın arkadaşlar.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Yenimahallede olmasın, Yenimahallede?
MAHMUT TANAL (Devamla) Şimdi, yani siyasi partiyi,
iktidarı bununla ilişkilendiriyorsunuz.
Değerli meslektaşım
Hukukçu
meslektaşım olduğun için meslektaşım diyorum,
milletvekilliği meslektaşlık değil. Bakın, Cilvegözü
dosyasını çıkarın, siyasi partiyi
O dönem kim
iktidardaydı? Adalet ve Kalkınma Partisi. Orada gerçekten
göreceksiniz, Allaha inandığımız gibi o belgeleri
biliyoruz, orada o SIM kartlarını veren görevlilerdir değerli
kardeşim. Ha, bunun bakanınızla ilgisi var mı, yok mu; sizin
denetim görevinizdir. Yani, burada kasten mi yapıldı, ihmalen mi
yapıldı, görev kötüye mi kullanıldı, bunlar ancak bu
araştırma önergeleriyle ortaya çıkabilir. Bu araştırma
önergesinin aleyhinde olmak ve netice itibarıyla bunu kapatmak ne olur,
kimin işine yarar? Suç işleyenlerin işine yarar, katliam
yapanların işine yarar. Burada örneklere biz devam edecek olursak
Büyük devlet diyorsunuz. Allah rızası
için ya, büyük devlet olan ülke Fransa ne yaptı? Pariste katliam
yapıldı, hemen IŞİDe saldırılar düzenledi. Siz
ne yaptınız? IŞİDden korktunuz, korktunuz. IŞİDden
korktuğunuz için Rusya uçağını düşürdünüz. O bir
mesajdı IŞİDe aslında.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Moral
verdiler IŞİDe, moral!
MAHMUT TANAL (Devamla) Rusya
uçağının düşürülmesindeki amaçların bir tanesi de
şuydu: Bakın Aman IŞİD, sen bize katliam yapma, bize
dokunma. Bak, Rusya size saldırıda bulunuyor, ben Rusya
uçağını düşürüyorum. dediniz. Ne yaptınız, sonuç
ne oldu? Yani, netice itibarıyla, büyüklükle falan hiç kendinizi ölçmeyin.
Fransa, IŞİD terör örgütüyle ilgili gereken cevabı verdi. Büyük
ülkeyiz. diyorsunuz. Keşke büyük ülke olabilsek. Bununla övünürüz, sizi
de takdir ederiz büyük ülke olsak.
Musul Konsolosluğumuz ne durumda, kimin
işgalinde? IŞİDin işgalinde değil midir? Süleyman
Şah Türbesi
Bir ülkenin namusu, haysiyeti, şerefi, o ülkenin
toprağıdır. Ne yaptık biz?
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Gece
kaçırdık.
MAHMUT TANAL (Devamla) Süleyman Şah
Türbesini, mülkiyeti Türkiye Cumhuriyeti devletinin olan yeri terk ettik, bize
en yakın olan bir yere gittik.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) PYDyle
iş birliği yapıp kaçırdılar hem de, PYDyle!
MAHMUT TANAL (Devamla) Netice itibarıyla, biz
orada işgalci konumundayız. Bir devlet işgalci olur mu? Kendi
mülkiyetinde olan yeri koruyamayacaksın, Ne fark eder? Ben sizin
işte filan yerdeki yeri terk ettim, bir başka yere
yerleşiyorum. Değerli arkadaşlar, geçmişte bu hadiseler
olduğu zaman o ülkenin muvafakati ve rızasıyla olmuştu.
Netice itibarıyla, burada bizim
amacımız, gayemiz ülkemizin gerçekten hak ettiği mertebeye
yükselmesidir. Bizim amacımız, gayemiz hukuk dışına
çıkmış olan siyasi iktidarı hukukun zemini ve
kalıplarının içerisine çekmektir. Yani, burada, hukukun
dışına çıkan bir siyasi iktidarın terör örgütlerinden
farkı olmaz, çok ciddi ve samimi olarak söylüyoruz bunu. Netice
itibarıyla, Ankara katliamı
Ankara katliamından önce orada
barış mitingini düzenleyenler katliamdan üç gün önce niçin
gözaltına alındı, sebep neydi? Bir sefer bunun açığa
çıkması lazım. Ankara katliamında, orada TOMAlarla,
biber gazı ve suyla saldırılması
Bu, delillerin
süpürülmesi anlamında değil midir? Bu, delillerin yok edilmesi
anlamında değil midir? Bu, delillerin tahrifi anlamında
değil midir?
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Hepsini söyleme canım.
MAHMUT TANAL (Devamla) - Netice itibarıyla,
değerli arkadaşlar, bakın, terör örgütleriyle mücadeleyi hep
birlikte, buyurun, omuz omuza verelim, destek desteğe verelim. Allah
rızası için, Osloda gidip gizli görüşme yapmadınız
mı? Oslodaki gizli görüşmeleriniz, tapeleriniz düştüğü
zaman
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) - Devlet
yaptı, devlet.
MAHMUT TANAL (Devamla) -
o dönemdeki yetkilileriniz
ne diyordu? Sizin şehirlere nasıl yığınak
yaptığınızı biliyoruz. Peki, Oslodaki görüşmede
sizden talep neydi? Efendim, bu valilerinizi, üstümüze gelen Emniyet
mensuplarınızı geri çekin. deniliyordu. Siz ne
yaptınız? Valilere gayet rahat talimatları verdiniz, Lütfen
PKKnın gidişini görmezlikten gelin, şehirlerin
yığınak hâline getirilmesinde...
Ya, biraz da siyasi parti disiplininizden
ayrılın, vicdanen bir hesaplaşın kendinizle; o dönem
görmezlikten gelindi mi, gelinmedi mi? Peki, teröre yardım ve
yataklıktan dolayı, bunu görmezlikten gelmekten dolayı günün
birinde o dönemin bakanlarının, Emniyet müdürlerinin, valilerinin
yargılanmayacağını mı zannediyorsunuz?
Arkadaşlar, suçlu ne kadar kaçarsa kaçsın mutlaka iz
bırakır. Ve gerçekten, bu dönem burada, netice itibarıyla,
mesela Suruçtaki katliamdan, Ankaradaki katliamdan Diyarbakırı,
Reyhanlıyı, Cilvegözünü tutun
Şu anda Türkiye'nin terörle mücadelede göz
bebeği neresidir? İstihbarat örgütleridir. Ankara istihbarat örgütü,
Türk Silahlı Kuvvetlerinin Ankara istihbarat örgütü şu anda Hasdal
Cezaevinde, İstanbul Hasdal Cezaevinde; Türk Silahlı Kuvvetlerinin
Adana istihbarat örgütü mensupları İstanbul Hasdal Cezaevinde; Türk
Silahlı Kuvvetlerinin Hatay istihbarat örgütleri şu anda Hasdal
Cezaevinde. Peki, bu istihbarat örgütlerini siz niçin cezaevine
tıktınız, sebep neydi? Bunlar cezaevine alındıktan
sonra gayet rahat terör örgütleri bölgede cirit atıyor.
O bölgede ne deniliyor IŞİDe? Gündüz
külahlı, gece silahlı. deniliyor. E, bunlar kimin sayesinde oldu
arkadaşlar? Gerçekten ortada bir zafiyet var, ortada görevi kötüye
kullanma var, ortada bilerek ve isteyerek IŞİD terör örgütüne bir
destek var değerli arkadaşlar. Yani, bunu siz ne kadar kapatmaya
çalışsanız da mümkün değil. Mesela MİT
tırlarıyla ilgili değerli arkadaşımız bahsetti,
MİT tırlarıyla ilgili devlet suç işlemez, devlet suç
işlememelidir. MİT tırları içerisinde yardım
vardı
E, külliyen yalan, yardım yoktu; hepsi silahtı,
mühimmattı. Devlet işlediği suçu devlet sırrı olarak
kapatamaz, devletin suç işleme özgürlüğü yoktur. O tırların
içerisinde insan cesetleri olsaydı Bu, devlet sırrıdır,
bunun üstüne bakılmaz, bunun böyle geçmesi gerekir. mi diyecektik biz?
Dünyanın hiçbir ülkesinde suç, devlet sırrı kabul
edilmemiştir. Eğer biz suçu devlet sırrı kabul edebilirsek
o zaman faili meçhul cinayetlerin tamamına devlet sırrı
denilecek ve o şekilde kapatılacak.
Bakın, şu anda ülkemizin Güneydoğu
Anadolu Bölgesinde sokağa çıkma yasağı var. Sokağa
çıkma yasağı
Bana Gerekli güvenlik tedbirlerini alır.
demeyin. Anayasanın 15inci maddesi Bu insan hakları ihlali ancak
olağanüstü dönemlerde kanunla düzenlenebilir. diyor, 13üncü madde de
Temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunulamaz. diyor. İçinizde kaç tane
hukukçu var, Allah rızası için biriniz gelin Ya, valiye ve kaymakama
şu yetki verilmiştir. deyin, ben bugün milletvekilliğinden
istifa edeyim, açık ve net. Ve bu valiler
Geçmişte nasıl
Zekeriya Öze zırhlı araçlar verdiniz, nasıl o dönem
kumpasları kurdunuz, bugün de aynı şekilde o valilerle bu
kumpasları kuruyorsunuz, bu kaymakamlarla bu kumpasları kuruyorsunuz.
(CHP sıralarından alkışlar) Bu kaymakamlar ve valiler
Nasıl Zekeriya Öz yurt dışına kaçtıysa günün birinde
bunlar da bu hesabı vermek zorunda.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Vali
değil onlar, parti militanı, ne valisi? Öyle vali mi olur?
MAHMUT TANAL (Devamla) Devletin suç işleme
özgürlüğü yok. Valilerin, bir siyasi partinin, bir iktidarın il
başkanı gibi görev yapma hakkı da yok.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Sizin
CHPde var o, CHP tarihinde var.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) İl
başkanlarınızı nasıl idare ettiğinizi
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Torunları sizde
milletvekili, torunları
Torunları sizde milletvekili
arkadaşlar, tek parti dönemine laf etmeyin. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MAHMUT TANAL (Devamla) - Bu devlet, netice
itibarıyla hukukun içerisinde kalmak zorunda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.
Bilgisi olan, fikri olan, zikri olan, sayın
grup başkan vekiliniz gibi söz alırsınız, gelirsiniz burada
konuşursunuz.
Saygılarımı sunuyorum.
NURSEL REYHANLIOĞLU (Kahramanmaraş)
Biraz önce siz öyle yapmadınız.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Tanal.
Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, değerli konuşmacı Terör örgütüyle iş
birliği yapan AKP iktidarı diyerek
MAHMUT TANAL (İstanbul) İktidar dedim.
AKP, Hükûmet yetkilileri cevap versin. Partiye söylemedim ben, Hükûmete
söyledim.
BAŞKAN Bir saniye Sayın Tanal.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
sataşmada
bulunmuştur.
BAŞKAN Hükûmete yönelik sataşmada
bulundu
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ben Hükûmet dedim.
Hükûmet yetkilileri cevap versin, ben partiyi söylemedim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) AKP
iktidarı, ifadesi aynen böyledir. Aynı zamanda IŞİDden
korktuğunuz için Rusyanın uçağını düşürdünüz.,
Süleyman Şah Türbesi olayı vesaire; bunlar belki açıklama
babından görülebilir ama Terör örgütüyle iş birliği yapan AKP
iktidarı açık bir sataşmadır. 69a göre söz talebim var.
BAŞKAN Yani, Sayın Bostancı, 69a
göre şöyle demek istiyorsunuz zannediyorum: AKP iktidarı deyince
Adalet ve Kalkınma Partisi anlaşılıyor.
Dolayısıyla, o nedenle 69a göre söz istiyorsunuz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Evet.
BAŞKAN Diğer grup başkan
vekillerimizin de söz talepleri vardı, hepsini birlikte
değerlendireceğim Sayın Bostancı.
Teşekkür ederim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Şimdi mi?
BAŞKAN Şimdi değil, diğer grup
başkan vekillerimizin de söz talepleri vardı.
Öneri hakkında dördüncü söz, aleyhinde olmak
üzere İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkuluna aittir.
Buyurun Sayın Tanrıkulu.(CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; HDP Grubu önerisinin aleyhinde söz aldım usulen, ancak
üzerinde ve lehinde konuşacağım.
5 Haziranda
Diyarbakırda
(AK PARTİ sıralarından Hayırlı
olsun sesleri)
Bakın, terbiyeli olun! Yine, size söylüyorum!
BAŞKAN Sayın Tanrıkulu, lütfen
Genel Kurula hitap edin.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Terbiyeli
olun! Tamam mı? Terbiyeli olun! (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, hatibi
dinleyelim.
Sayın Tanrıkulu, siz Genel Kurula hitap
edin efendim.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Değerli arkadaşlar, tabii, bakın, ölenlerin kimliği,
ölenlerin siyasi kimliği ve öldürenlerin kimliği ortada. O nedenle
böyle gülerek izliyorsunuz, hiçbir acı da duymadınız, ne 5
Hazirandan duydunuz ne 20 Temmuzdan duydunuz ne de 10 Ekimden duydunuz. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Yapma Sezgin
Bey, yapma!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Çünkü
zihniyet akrabalığınız var ve DNAlarınız
IŞİD örgütüyle örtüşüyor, DNAlarınız örtüşüyor.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Çok ayıp,
çok ayıp!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Bakın, ben belgeyle konuşacağım sizlere. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlar, bakın, Cilvegözü
var, Reyhanlı var, Niğde var, daha sonra bu saldırılar
oldu.
Ben geçen dönem burada Türkiye IŞİDi ne
zaman terör örgütü olarak gördü? Terörle Mücadele Yasasının 1inci
maddesi ve TCKnın 314üncü maddesi uyarınca Türkiye IŞİDi
diye bir örgüt var mıdır? Ne zaman terör örgütleri listesine
alınmıştır? diye sordum. Bana hiç kimse cevap vermedi.
Verdiğiniz cevap şu, biraz önce de sayın hatip söyledi: Bakanlar
Kurulunun 16 Haziran 2014 tarihli kararnamesi ile -elimde şu anda- yine
Bakanlar Kurulunun 21 Mayıs 2014 tarihli kararnamesi, bunlarla
IŞİD terör örgütünün terör örgütü olarak görüldüğü ifade edildi.
Değerli arkadaşlar, bu büyük bir
kandırmaca. Ben avukatım, bu işleri de iyi bilirim. Eğer
siz Türkiye IŞİDi diye bir örgüt
tanımlamamışsanız Terörle Mücadele Yasası
uyarınca da işlem yapmazsınız, TCK uyarınca da
işlem yapmazsınız. Çünkü Türkiye IŞİDi diye bir
örgütü Emniyet Genel Müdürlüğü 2015 yılına kadar terör örgütleri
listesine almamıştır; almışsa eğer, gelin bize belgesini
gösterin. Bunu nereden biliyorum? Değerli arkadaşlar, Yargıtay
kararından biliyorum. 2014 yılında Gaziantep Ağır Ceza
Mahkemesi, Mısır uyruklu bir IŞİD üyesine ceza veriyor
IŞİD terör örgütü üyesi olmaktan ama Yargıtay bozuyor.
Yargıtayın bozma gerekçesinde şu var değerli
arkadaşlar: IŞİD adlı oluşumun 3713 sayılı
Kanunun 1inci ve TCK'nın 314üncü maddelerinde tanımlanan terör
örgütü ya da silahlı terör örgütü olduğunu gösterir örgütün
kuruluşu, kurucuları, lideri, amacı, stratejisi, eylemleri, Türkiye'de
ve Türkiye dışında, Türk vatandaşları ya da Türkiye
Cumhuriyeti kurum ve kuruluşlarına karşı
gerçekleştirdiği eylem ve faaliyetlerinin bulunup
bulunmadığı araştırılmadan verilmiş karar
hukuka aykırıdır. deyip dosyayı bozuyor. Bunu neden
söylüyorum? Bu kararın tarihi 7 Nisan 2015. Eğer Emniyet Genel
Müdürlüğü, yakaladığı bu IŞİD mensubunun
dosyasına Emniyet Genel Müdürlüğünün IŞİDi terör örgütü
olarak tanımladığı yazıyı koysaydı çünkü
yok, olsa koyar- Yargıtay böyle bir bozma kararı vermeyecekti ama
vermiş. Niye? Çünkü siz, IŞİDi, Hükûmet olarak terör örgütleri
listesine almadınız. Emniyet Genel Müdürlüğü, 2015
yılına kadar Türkiye IŞİDi diye bir örgütü
tanımlamadı. Bana gösterdiğiniz, Hükûmetin bana gösterdiği,
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin küresel IŞİD
örgütünün mal varlıklarının yasaklanmasına ve
dondurulmasına ilişkin karar, 2 karar da bu. IŞİDle siz bu
kararla mı mücadele ettiniz arkadaşlar? Bununla mı mücadele
ettiniz, soruyorum.
Bakın, kararnameyi de okuyorum: Bu karar yayımı
tarihinde yürürlüğe girer. Bu karar hükümlerini Maliye
Bakanlığı yürütür. IŞİDle Maliye
Bakanlığı mı mücadele etti? Evet, okuduğunuz bu
arkadaşlar, bunun dışında başka bir şey yok Resmî
Gazete diye. 2 Resmî Gazeteyi de okuyorum size, 2sinde de bu var. Küresel
IŞİD örgütünün Türkiye IŞİDi değil- 2015
yılına kadar, belki de şu anda bile küresel Türkiye
IŞİDi adlı örgütün Emniyet Genel Müdürlüğü
tarafından tanındığına dair bir belge yok. Varsa
gösterin bize, deyin ki: 2002 yılından bu yana, 2003 yılından
bu yana, biz bu örgütü terör örgütleri listesine aldık, Türkiye
IŞİDi diye bir örgüt var, kurucusu bunlardır, faaliyetleri
bunlardır ama olmadı.
Niye? Söyleyeyim size: Adıyamanda
yakalanıyor. Annesi gidiyor, polise diyor ki: Benim oğlum
IŞİD lehine faaliyet gösteriyor. Polis, polis memuru diyor ki: Biz
bir şey yapamayız. Suriyeye gidiyor, eğitim görüyor, geliyor.
Diyor ki: Bak, oğlum gitti, geldi. Buna bir şey yapın.
IŞİD lehine faaliyette bulunuyor. Polis memuru bir daha diyor: Biz
bir şey yapamayız. Ta ki bomba patlayana kadar
Eğer
IŞİD terör örgütleri listesine alınmış olsaydı, o
polis böyle davranamazdı ve Ankara saldırısından sonra da
Sayın Başbakan şu ifadeyi kullanamazdı: Eylem yapmadan
yakalayamıyoruz. Eğer terör örgütleri listesine
alınmış olsaydı, eylem yapmadan da yakalayabilirdiniz,
terör örgütü üyesi olmaktan yakalardınız ama Eylem yapmadan
yakalayamıyoruz. lafının arkasında IŞİDin terör
örgütleri listesine alınmamış olması gerçeği
vardır. Bunu kabul etmelisiniz çünkü zihniyet
akrabalığınız var ve 2012 yılından beri
IŞİDin Türkiyedeki faaliyetlerini görmezden geldiniz, hoş
gördünüz, destek oldunuz; bu çok açık. Bu Hükûmet destek oldu
IŞİDe, görmezden geldi. Niye? Şamdaki rejim nedeniyle.
Dünyanın 70 ülkesinden, küresel IŞİD örgütünden vahşet
örgütünün mensupları Türkiye üzerinden Suriyeye katıldı. Oradan
geldiler Türkiyeye, bütün lojistiklerini Türkiye sağladı. Eğer
böyle bir yasaklama kararı olsaydı, Türkiye bakımından da
bu faaliyetleri bu kadar kolay yapamazlardı. Ta ki 2015
yılının Temmuz ayının 15inde Yargıtay bu
görüşünü değiştirdi; yine Emniyet Genel Müdürlüğünün
kararıyla değil, kendisi Diyarbakır
saldırısını gerekçe göstererek, Niğde
saldırısı ve Musul saldırısını gerekçe
göstererek 15 Temmuz 2015 tarihli kararında Evet, IŞİD
artık Türkiye bakımından da bir terör örgütü. dedi. Aradan geçen
zaman ne kadar? Üç yıl. Bütün Türkiyede faaliyet göstermişler.
İstanbulun orta yerinde, İstiklal Caddesinde bayraklarla
yürümüşler, İstanbul Üniversitesinde eylem yapmışlar,
Türkiye'nin her yerinde adam kazanma faaliyetleri yapmışlar.
Türkiye'nin 70 ilinden IŞİDe katılım var. Eğer
IŞİD terör örgütü olsaydı, böyle bir listeye
alınmış olsaydı, bu 70 ilimizden IŞİDe
katılmak mümkün olabilir miydi? Onların eleman kazandırma
faaliyetleri kolay olabilir miydi? Çünkü görülmedi. Bu kadar açık.
Değerli arkadaşlar, bakın, şunu
da ifade edeyim: Burada bir komisyon kurmakla hiçbir şey olmaz. Yani, ne
soruşturmaya müdahale ederiz ne de başka bir şey ama toplumda
bir inanç yaratırız, ölen yurttaşlarımızdan özür
dilemiş oluruz ve bu işin üzerine yargı dışında
bizim de kararlılıkla gideceğimiz konusunda bir irade ortaya
çıkmış olabilir. Neden bundan kaçıyorsunuz? Ne olacak?
Hangi komisyon raporlarıyla olmuş bugüne kadar ki bununla olsun?
Eğer ortaklığınız yoksa, günahınız yoksa,
parmağınız yoksa o işin içerisinde, gelin burada bir
komisyon kuralım. Milletvekillerinin de bu işle ilgili olduğu,
Parlamentonun da bu işle ilgili olduğu ve üzerine gideceği
konusunda bir inanç yaratalım. Ama dün de sokağa çıkma
yasaklarıyla ilgili olarak verildi, kabul etmediniz; bugün de bununla
ilgili vermiyorsunuz. Biz denetim görevimizi bu konularda yapmayacağız
da ne zaman yapacağız?
İşte, Diyarbakır, Cizre, Silopi kan
gölü. İnsanlarımızın bu Parlamentoya inancı
kalmamış, sırtlarını dönmüşler, Ankara diye bir
vilayet yok artık onların kafasında, yalnızlaştılar;
vefasızlık gösteriyoruz. Bu Parlamento yasama döneminin
başında bunları yapmak durumundadır. Eğer biz
Parlamentoda bunların konuşulabileceği bir zemini yaratamazsak
savaşanlar zaten savaşıyorlar, zaten savaşıyorlar. O
nedenle, bu işler böyle laf atmakla, gülmekle, şey yapmakla olmaz
arkadaşlar, olmaz. Gelin, beraber burada bir iradeyi ortaya koyalım.
Bakın, yasa teklifi verdik, Parlamentoda
mutabakat komisyonu kurulsun diye, ortak akıl heyeti kurulsun diye verdik;
yasa teklifi verdik, komisyon da değil. Bu Parlamentonun güvencesi
altında çalışsın da Türkiye'nin Kürt meselesini gelin
beraber, barış içerisinde çözeceğimiz konusunda bir inanç
yaratalım. Bundan kaçmayın, kaçamayız. Kibirle, üstten bakmayla
çözülmedi, otuz yıldır çözülmedi, 50 bin yurttaşımız
yaşamını yitirdi. Güvenlik politikalarıyla çözülecek
olsaydı bugüne kadar 50 kere çözülmüş olurdu. Yine çözülmeyecek,
polis de gitse, ordu da gitse çözülmeyecek bu şekilde. İnsanlar
yaşamını yitirecek, bizler üzüleceğiz, anneler
ağlayacak ama bu sorun bu şekilde çözülmeyecek.
O nedenle, sorun yakınken, daha
derinleşmeden bu Parlamentonun bu soruna el atması lazım.
Teşekkür ediyorum, önergenin lehinde de oy
kullanacağımızı ifade ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Tanrıkulu.
Öneriyi oylamaya geçmeden önce, İç Tüzük madde
69a göre sataşma nedeniyle söz talepleri olmuştu, şimdi o söz
taleplerini karşılayacağım.
İlk söz Sayın İdris Balukene ait.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Grubumuz
adına da Meral Danış Beştaş
Ben şahsıma sataşmadan söz istedim.
BAŞKAN Yok, grup adına veriyorum
Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Hayır, hayır, Sayın Başkanım, benim şahsıma
bir sataşma vardı, bir da grubumuza sataşma oldu.
BAŞKAN Önce grup adına olan
Sayın Meral Danış Beştaş,
buyurun efendim.
Süreniz iki dakika.
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunçun HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Doğrusu, Türkiye'nin yakın tarihinde
Suruç, Ankara, Diyarbakır katliamlarına dair yapılan
tartışmaları kamuoyu eminim büyük bir üzüntüyle ve acıyla
izliyordur çünkü burada bizim verdiğimiz önergenin aleyhine
konuşmalarda -aslında, önergemizle- katliamların esasına
dair ve yaşanan acının, büyük katliamların
sonuçlarını telafi etmekten ziyade, başka bir siyasi saikla ve
tümüyle iktidarı korumaya dair bir konuşmayla karşı
karşıyayız.
Bir kere, şu anda Türkiyede AKP iktidarı
döneminde suçlar ve cezasızlık konusunda çok ciddi bir idare ve
yargı pratiğiyle karşı karşıyayız. AK
PARTİ iktidarı döneminde, kendisine karşı işlenen
suçlarda en acımasız cezalar verilmekte ve hiç kimse düşünce ve
ifade özgürlüğünü kullanamamakta, basın-yayın özgürlüğü
dâhil her konuda çok korkunç bir şekilde baskı rejimi yürürlüğe
konmuştur ama kendisi dışındaki herkese işlenen
suçlarda, özellikle kamuoyuna, muhalefete ve halka karşı işlenen
suçlarda failler büyük bir koruma zırhıyla korunmaktadır.
İşte şu anda, Suruç, Ankara ve Diyarbakır
katliamlarının failleri de bu koruma zırhından büyük oranda
yararlanmaktadır. Bu gizlilik kararları suçun ortaya
çıkarılmasına yönelik değildir. Yüzlerce dava
dosyasıyla ve katliam dosyalarıyla, diğer örneklerle biliyoruz
ki bu koruma, failleri korumaya yöneliktir. Eğer katliamın faillerini
ortaya çıkarmak istiyorsanız bir kere bu gizlilik kararını
kaldırmanız gerekiyor, Suruçta kaybettiğimiz canların, Ankarada
kaybettiğimiz canların, Diyarbakırda kaybettiğimiz
canların Roboskide de aynısını yaptınız-
faillerini gizleme çabasından başka hiçbir şey değildir.
Soruşturma savcıları bu gizlilik kararlarını bize
bazen gayriresmî yollarla ifade ettiklerinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) -
...Emir büyük yerden, biz bunları, bu gizlilik kararını vermek
zorundayız. diyorlar.
BAŞKAN Süre kimseye vermedim bugün Sayın
Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bu
konuda cezasızlık temel bir politika olarak önümüzde duruyor.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Beştaş.
Sayın Özgür Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Grubumuz adına Sayın
Veli Ağbaba...
BAŞKAN Sayın Veli Ağbaba, buyurun
efendim, süreniz iki dakikadır. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.-
Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın, Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunçun HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önceki sayın hatip
bizimle ilgili bir şeyler söyledi, önce Suruçla ilgili birkaç şey
söylemek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, önceden ilan
edilmiş bir barış eyleminde, önceden AKP tarafından ismi
bilinen, devletin, Hükûmetin, valinin ismini bildiği, hatta
Başbakanın ismini bildiği bir katil tarafından, bir
canlı bomba tarafından Suruçta 33 gencin bedeni paramparça oldu, göz
göre göre geldi bu olay.
Değerli arkadaşlar, aylar öncesinden,
IŞİDe çocukları katılan aileler AKPnin Adıyaman
milletvekilleri aracılığıyla Başbakandan randevu alıyorlar,
Başbakanla konuşuyorlar, diyorlar ki: Sayın Başbakan,
bizim çocuklarımız IŞİDe katıldı, bizim
çocuklarımız Suriyede. diyorlar. Başbakan bir şey
yapamıyor, hatta bir aileye verdiği cevabı daha sonra
söyleyeceğim.
Değerli arkadaşlar, maalesef hiçbir bir
sonuç alınamıyor, bir tedbir alınamıyor. Bakın,
ardından, bunun üzerine, bu ismi bilinen canlı bomba Suruç gibi
Türkiyenin, herkesin bildiği bir ilçeye gidiyor, 350 kişinin
içerisinde bombayı patlatıyor 33 insan katlediliyor. Ardından,
burada bir komisyon kurulsun diyoruz, AKP ve MHP reddediyor. Biz, Genel
Başkanımızın talimatıyla bir komisyon kuruyoruz, o
komisyon bir rapor hazırlıyor, 9 Ağustosta açıklıyor.
9 Ağustosta bu isimleri tek tek söylüyoruz, hatta tedbir alınamazsa
büyük bir katliam olabilir diyoruz, ardından Ankara katliamı oluyor.
İsmini kim biliyor? Polis biliyor, AKP milletvekilleri biliyor ama
maalesef, bir tedbir alınamıyor. Suruçta, Reyhanlıda,
Ceylânpınarda, Niğdede öldürülen 208 insan var, bir tek insan
görevden alınabilmiş değil. Hükûmet sizsiniz, on üç yıldan
beri övünüyorsunuz ya Hükûmet biziz. diye. On üç yıldan beri Hükûmet
sizsiniz, bunun sorumlusu sizsiniz. Akan kanların sorumlusu sizsiniz.
Suruçta öldürülen 33 gencecik bedenin sorumlusu sizsiniz. Bunu kabul edeceksiniz.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
VELİ AĞBABA (Devamla) Ne
yaptınız? Kim cezalandırıldı? Kimse. Ölen çocuklar
suçlandı değerli arkadaşlar. Bakın, dünyanın hangi
ülkesinde oluyorsa olsun, böyle bir şeyin bedeli olur.
Son olarak bir şey söylemek istiyorum
değerli arkadaşlar: Bakın, yaranız yoksa, eğer
gocunmuyorsanız araştırma komisyonu kurulamasını
istersiniz. Hepiniz milletvekilisiniz, maaş alıyorsunuz, para
alıyorsunuz, bunun için alıyorsunuz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Eğer yaranız yoksa -tekrar
söylüyorum- eğer IŞİDi korumuyorsanız, IŞİD
katillerini korumuyorsanız bu önergeye evet dersiniz.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Ağbaba.
VELİ AĞBABA (Devamla) Hemen bitiriyorum.
CHP-HDP iş birliğine gelince: Düne kadar
İmralıyla, Kandille flört eden sizdiniz.
BAŞKAN Sayın Ağbaba, teşekkür
ediyorum.
VELİ AĞBABA (Devamla) Düne kadar
Öcalanla görüşen sizdiniz, düne kadar Kandile mektup yazan sizdiniz.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Ağbaba, çok
teşekkür ederim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
sayın hatip partimizin de adını zikrederek geçmişte,
25inci Dönemde verilen bir araştırma önergesine ilişkin bir
görüşte bulunmuştur, bize atfetmiştir. İzin verirseniz bir
açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Talebinizi
karşılayacağım Sayın Akçay.
Sayın Bostancı, 69uncu maddeye göre,
sataşma nedeniyle size de iki dakika süre veriyorum.
Buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; insan söyleyeceği
sözlerin ikna ediciliğine yeteri kadar güvenemiyorsa işin drama
boyutunu artırır; bağırmaya çağırmaya, el kol
hareketleriyle anlamını tahkim etmeye ve insanlar üzerinde bir
gerçeklik duygusu uyandırmaya çalışır ama çaresizdir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Aynı
şeyi konuş bakalım Sayın Bostancı. Bırak laf
ebeliğini de cevap ver, cevap. Bırak da IŞİDi korudun mu
korumadın mı ona cevap ver.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Bu belki
tiyatroda işe yarayabilir ama siyasette yaramaz, siyaset tiyatro
değil. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Cevabını
ver Hoca, bırak laf ebeliğini. Üniversite hocası değilsin
artık sen. O kanların hesabını ver, kanların.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Mahmut Bey
benim saygı duyduğum bir hukukçudur, gerçekten hukuka bağlı
kalarak burada konuşmuş olsaydı kendi sözlerine kendisi de
hayret ederdi çünkü terör örgütüyle iş birliği yapan AKP
iktidarı gibi kallavi bir söz söyledikten sonra...
VELİ AĞBABA (Malatya) Eksik
söylemiş, az söylemiş.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) -
bula bula,
kanıt olarak telefonların kartından bahsetmesi insanın
aklına şunu getiriyor.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya, MİT
tırları var ya Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Her yeri sel
götürüyor, sel! dedikten sonra, bahçeye düşen bir damla yağmuru
işaret etmek gibi; olmaz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ ŞEKER (İstanbul) MİT
tırlarını görmüyor musunuz hâlâ?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) -
IŞİDden korktuğunuz için Rusyanın uçağını
düşürdünüz. dedin, vallahi kendi kendimi yedim. Eğer olayları
takip edenler
Buradaki herkes takip etmiştir, CHPnin kıymetli grubu
da takip etmiştir muhakkak. Bir kere, Suriyede Rusya IŞİDle
mücadele etmiyor, bunu siz biliyorsunuz değil mi? Suriyede Rusyanın
ne yaptığını biliyorsunuz. (CHP sıralarından
gürültüler) IŞİDle mücadele ettiği için Rusyaya
karşı bir tavır içerisinde olduğumuz düşüncesi
Suriyenin gerçekliği tarafından tekzip edilen, bırakın
Suriyeyi, uluslararası kamuoyunun, birçok ülkenin tekzip ettiği bir
durum. Bunu geçiyorum.
Türkiyenin o uçak düşürme hadisesini
nasıl yaşadığını biliyoruz. Mahmut Bey hukukçu,
hava sahasını ihlal eden, angajman kurallarını ihlal eden
bir uçaktan bahsediyoruz. Mahmut Bey acaba, elimizi kolumuzu
bağlayalım, bunu mu ister? Bilmiyorum doğrusu, bunu istemez diye
düşünüyorum. Bu ülkenin hükümranlık haklarını savunmak
aynı zamanda CHPnin de görevidir diye düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın hatip 3
sefer adımı zikrederek bana sataşmada bulunmuştur, 69uncu
maddeye göre söz almak istiyorum.
BAŞKAN Dinleyeceğim sizi Sayın
Tanal, şu görüşmeleri tamamlayayım.
Sayın Erkan Akçay, size de 69uncu madde
nedeniyle, sataşma talebiniz üzerine söz veriyorum, süreniz iki
dakikadır. (MHP sıralarından alkışlar)
4.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Bartın Milletvekili Yılmaz
Tunçun HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Ağbabanın biraz evvelki AKP,
MHP Meclis araştırması önergesini reddetti. şeklinde benzer
ifadesine geçen hafta bir kısa cevap vermiştik. Şimdi tekraren
söylüyorum: Aynı Meclis araştırması önergesi gelirse
Milliyetçi Hareket Partisi yine Hayır. diyecektir. Çünkü, bu bizim
duruşumuzdan, ilkelerimizden ve konunun öneminden kaynaklanmaktadır.
Bu Meclis araştırması önergesi Önce terörün sebeplerinin
araştırılarak
vesaire diye başlayan bir önergedir.
Terörün sebeplerinin araştırılmasından ziyade, otuz küsur
yıldan bu yana giden terörün artık faillerini soruşturma
evresindedir Türkiye. Bu anlayıştan hareketle, Milliyetçi Hareket
Partisi Meclis araştırması önergesi değil Meclis
soruşturma önergesi vermiştir yani bu terörü destekleyenler,
yardım edenler ve yaratanların soruşturulması hadisesidir
önemli olan değerli arkadaşlar.
24üncü Dönemde, hatırlarsanız -Adalet ve
Kalkınma Partisi ve HDP, birlikte- bu Meclis araştırması
komisyonu kurulmuştu, Cumhuriyet Halk Partisi de bir Meclis
araştırması önergesi vermişti. Hatırladığım
kadarıyla, CHP o Meclis araştırması komisyonuna üye
vermemişti. Dolayısıyla, partileri
tutarlılığı bakımından göz önüne alacak olursak
Milliyetçi Hareket Partisi dün neredeyse bugün yine oradadır.
Çözüm süreci dediğiniz ihanet sürecine devam
ediyordunuz, o zaman Meclis araştırması komisyonu kurdunuz, daha
sonra reddettiniz. Adalet ve Kalkınma Partisinin reddetme nedeni ile
Milliyetçi Hareket Partisinin reddetme nedeni birbirinden son derece
farklıdır. Bu konunun soruşturulması, sorumluların
yargı önüne çıkarılması gerekir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Tanal dinleyeceğim
sizi.
Sayın Baluken, şimdi, tüm siyasi parti
gruplarına sataşma nedeniyle söz verdim. Siz Benim şahsıma
da ayrıca sataşıldı. dediniz. Ben tutanaklara baktım,
belki iyi görememiş ya da fark edememiş olabilirim. Acaba, hangi
cümleyle size sataşıldı? Onu söylerseniz talebinizi
değerlendireceğim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Benim,
bölgede yaşanan gerçekliği savaş olarak yanlış bir
şekilde Genel Kurula aksettirdiğimi, orada yaşananın bir
terörle mücadele olduğunu; dolayısıyla, benim de, HDPli diğer
vekillerin de bundan sonra kürsüden bu söylemleri terk etmesi gerektiğini
söyledi. Dolayısıyla açık bir sataşmada bulundu.
BAŞKAN Sayın Baluken size söz
vereceğim ancak sataşmalarda yani aynı anda bir siyasi parti
grubundan benzer gerekçelerle 2 kere söz alınması uygulamasına
son verelim lütfen. Ben, size şimdi söz veriyorum. Grup adına çıkan,
grup adına konuşan milletvekili bu eleştiriyi de
karşılayabilirdi gayet rahat.
Ben, şimdi size söz veriyorum.
Buyurun.
Süreniz iki dakikadır.
5.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunçun HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bölgede yaşananın ne olduğunu merak
ediyorsanız şu fotoğrafa bir bakın.
FARUK ÖZLÜ (Düzce) Ne var orada?
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Hiçbiriniz
zahmet edip Nusaybine, Silopiye, Cizreye, Sura gelmiyorsunuz ama bakın,
burada bir ordunun abluka altına aldığı bir kent
gerçekliği var. Burada sivil yerleşim alanlarını bombalayan
bir tank görüntüsü var. Hiçbir ordu, kendi halkına yönelik,
zırhlı araçlarla, tanklarla sivil yerleşim alanlarını
bombalayamaz. (AK PARTİ sıralarından sıra kapaklarına
vurmalar, gürültüler)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Halkı
değil, halkı değil, terör örgütünü
AHMET YILDIRIM (Muş) Niye bağırıyorsunuz!
BAŞKAN- Değerli milletvekilleri
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Bombalarsa orada
savaş var demektir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Devleti halka
karşı gösteremez!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Sayın
milletvekilleri
İDRİS BALUKEN (Devamla) Bunu yapan
Esaddı, bunu yapan Orta Doğunun diktatöryal rejimleriydi. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, hatibi
dinleyelim.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Burada size bir
görüntü izlettireyim. Bakın, şu görüntüyü, görüntüyü bir izleyin.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, devleti halka karşı gösteremez, yaptığı
konuşma buna yönelik.
BAŞKAN Efendim, dinleyelim, ona göre
söylenecek bir şey varsa söylersiniz.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Bakın,
Beyrut değil, Beyrut değil, Şam değil, Halep değil,
Kobani değil; burası Sur, Sur. Mahalle arasında tanklar sivil
alanları bombalıyor. İzle bunu, izle. Bak, Surda tanklar
alanları bombalıyor.
Bakın, bir görüntü daha izleteyim size.
FARUK ÖZLÜ (Düzce) Onu Kandile göster, Kandile!
İDRİS BALUKEN (Devamla) Şurada,
hani haftalardır Kurşunlu Camisini konuşuyorsunuz ya,
bakın, Diyarbakır Surda Hacı Hamit Camisi havadan
kurşunlanıyor, havadan bombalanıyor.
FARUK ÖZLÜ (Düzce) Bunu PKKya göster!
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Bunun adı
savaştır, savaş!
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Terördür, terör!
İDRİS BALUKEN (Devamla) -
ve bu hakikatle
yüzleşmeden hiçbir bir meseleyi çözemezsiniz.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Terörü terk edin!
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Siz madem
PKKyle mücadele ettiğinizi söylüyorsunuz, niye bir kentin tamamında
sokağa çıkma yasağı ilan edip bir kentin tamamını
cezalandırıyorsunuz? Nusaybinin tamamı, Cizrenin tamamı,
Silopinin tamamı PKKyle mücadele adı altında böyle bir
teröre maruz bırakılabilir mi? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Samimi değilsiniz, samimiyete davet ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı, sizi
dinleyeceğim. Daha önce Sayın Tanalın söz talebi vardı.
Önce Sayın Tanalı dinleyeyim.
Dinliyorum Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, Sayın Bostancı söz aldığında 3 sefer
benim adımı zikrederek bana sataşmada bulunmuştur. 69uncu
maddeye göre söz istiyorum. Sarf edilen cümlelerin arasında İnsanlar
çaresiz olunca bağırıp çağırırlar. şeklinde
yani beni çaresizlikle
BAŞKAN Sayın Tanal, buyurun. 69uncu
maddeye göre söz veriyorum.
Süreniz iki dakikadır.
6.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim.
Değerli Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli Bostancı, ben, isminizi zikrederek
belki sataşmadan dolayı söz istersiniz diye, size hak doğsun
diye söylüyorum. Bakın, ısrarla söylüyorum, Cilvegözü
dosyasını açın, siyasi iktidarın bağlantısını
göreceksiniz.
İki: Şu anda Adana Cumhuriyet Başsavcısı
cezaevinde, 4 cumhuriyet savcısı şu anda Ankara Cezaevinde,
Yargıtayda duruşması var, orada şoförlerin ifadesi
alındı. Şoförlerin ifadesine bakın, daha önceden, birden
fazla, bu silahların tırlarla
taşındığını, teslim edildiğini söylüyorlar.
Peki, bir siyasi iktidar -bununla ilişkisi değil de ne olabilir- bunu
görmezlikten geliyorsa, bunun ilişkisi söylenilemez mi Değerli
Başkanım? Yani netice itibarıyla, angajman kurallarını
söylediniz. 550 milletvekili burada var, hepinize ben saygı duyuyorum. Angajman
kurallarını toplumun hepsi bilmediği gibi sizler de
bilmiyorsunuz. Angajman kurallarını bir başka devlet bilemez,
her ülkenin angajman kuralları o devlete özgüdür. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş)
- Dünyanın her tarafında
MAHMUT TANAL (Devamla) - Rusyanın angajman
kuralını Rusya bilir, Türkiyenin angajman kurallarını
Türkiye bilir, Dışişleri Bakanlığınıza
sorun. Bunu bilmiyorsanız
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) - Bravo
Tanal! Anlat, öğrensinler.
MAHMUT TANAL (Devamla) -
Mecliste 2 tane kitap var
angajman kurallarıyla ilgili, alın, okuyun, kör ve sağır
olmayın, öğrenin biraz, ufkunuzu açın.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) -
Öğrenecekler, öğrenecekler zamanla.
MAHMUT TANAL (Devamla) - Netice itibarıyla,
angajman kuralları her ülkenin vardır. Egemenliğimizi sonuna
kadar koruyacağız. Egemenlik, sadece Rusya uçağı geçince mi
sizin aklınıza geldi? Musul Konsolosluğundan haber ver; egemenliğin
nerede? Süleyman Şah Türbesi; egemenliğin nerede senin? Yani
IŞİD -sınırlar kevgir gibi- gündüz külahlı, gece
silahlı geziyor, Efendim, biz egemenliğimize sahip
çıktık. Egemenliğimize sonuna kadar sahip çıkalım ama
terör örgütlerine teslim etmeyelim. Bu hendekler açıldığında
siz iktidarda değil miydiniz? Kim göz yumdu, kim görmezlikten geldi?
Osloda kim görüştü? Terör örgütleriyle iş birliği yapan siz
değil misiniz arkadaşlar? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÜMİT ÖZDAĞ (Gaziantep) Dolmabahçeyi de
söyle.
MAHMUT TANAL (Devamla) Oslodaki görüşmeyi
inkâr edebiliyor musunuz? Edemiyorsunuz. Edemediğinize göre demek ki
burada fiilî boyutlu bağlantınız var.
Teşekkür ederim, saygılar sunarım.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tanal.
Sayın Bostancı sizi dinliyorum
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancıya söz verdim
Sayın Ağbaba.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
30.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakır
Milletvekili İdris Baluken ile İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın sataşma nedeniyle yaptıkları
konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Baluken kürsüden yapmış
olduğu konuşmada daha önceki diskurlarda da kullanılan bir
ifadeyi tank resimlerini göstererek tekrar etmiş, halkına
karşı eyleme geçen bir devlet tanımlaması çerçevesinde
Türkiye Cumhuriyeti devletini halkına karşı askeriyesini
harekete geçiren bir devlet şeklinde anlatmaya
çalışmıştır. Bir kere, bu talihsiz, bu son derece
yanlış, bu o bölgede yaşanan gerçekliği bütünüyle ters yüz
eden yaklaşımı, ifadeyi reddediyorum.
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Van) Gerçeği ne o
zaman?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bu devlet,
aynı zamanda, bu çatının altında görev yapan HDPli
vekillerin devletidir.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Zaten
onun için itiraz ediyoruz, hepimizin devleti olduğu için böyle yapamaz
diyoruz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bu devlet hep
beraber
Evet, buna hakaret ederek, aşağılayarak, devleti
halkına karşı göstererek değil
O tanklar acaba, hangi büyük tehlike
karşısında orada? Bu devlet hiçbir zaman halkını
tehlike olarak görmedi. Ama orada bir PKK tehlikesi, bir PKK tehdidi var
halkı kendisine kalkan olarak kullanan. Sayın Baluken bunun üzerine
konuşsun; o PKK örgütüne, onun eylemlerine, onun, halkın
arkasına geçerek güvenlik güçlerinin üzerine açmış olduğu
ateşlere, girişmiş olduğu bombalamalara,
açtığı hendeklere ilişkin eleştirel bir laf etsin.
Sonuçta bu ülkede barışın sağlanmasının yolu
elbette ki meşru siyaset içerisinde müzakere ama terör örgütünün ne
yaptığına ilişkin bir akıl da o müzakerenin içinde
gereklidir.
Sayın Mahmut Tanal Beyin ifadesine
ilişkin olarak: Angajman kurallarının ne olduğunu biliyoruz
biz. Bu ülke Suriyeye de, Rusyaya da o angajman kurallarını elbette
anlattı. Buna ilişkin birçok açıklamalar da vardır.
Sınırınız var, sınırın ötesinde yaşanan
bir savaş hâli var. Siz o sınırı hangi kurallar
çerçevesinde koruduğunuza ilişkin karşılıklı bir
anlayış içerisinde o bilgileri veriyorsunuz. Ortada bir ihlal var;
Türkiyenin hükümranlık alanına ilişkin, daha önce de
yapılmış, tekrar edilmiş bir ihlal var.
ENGİN ALTAY (İstanbul) 170 defa ihlal
olmuş. Daha şimdi mi aklınıza geldi?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Buna
karşı kullanılmıştır angajman kuralları.
Bir de şu Musul Büyükelçiliği ve Süleyman
Şah Türbesi meselesi sürekli zikrediliyor. Musul Büyükelçiliğinde
bizim görevlilerimiz IŞİD teröristleri tarafından rehin
alınmıştı. O zaman bu Mecliste şöyle
bağırıyordu arkadaşlar: Tehlikenin geldiğini
görüyorsunuz, niçin orayı boşaltmadınız? Bağırma
bu şekildeydi. Süleyman Şah Türbesini boşalttık, Vatan
toprağı boşaltılır mı? Bağırma bu defa
buna dönüştü. Boşaltmayın, provokasyon olsun, Türkiye
savaşa girsin. Bu mu isteniyor? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Bostancı, bağırmayalım lütfen.
ÜMİT ÖZDAĞ (Gaziantep) Türkiyeyi de
boşaltalım o zaman!
BAŞKAN Birleşime on beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 17.24
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.42
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER : Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Zihni AÇBA (Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris
Baluken tarafından, Diyarbakır, Suruç ve Ankara
katliamlarının gerçekleşmesi sürecinde adli ve idari ihmallerin,
açıkların ve varsa kasıtların bulunması, bu
katliamların arka planlarının aydınlatılması ve
cezai yolların açılması amacıyla 14/12/2015 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 16
Aralık 2015 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
- Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisini oylarınıza
sunuyorum
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Karar yeter sayısı talep ediyorum.
BAŞKAN Karar yeter sayısı talebi
var, karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
Sayın Özdağa da yerinden söz verecektiniz.
BAŞKAN Oylamaya geçtik Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ama Sayın Başkan,
hatırlattık.
BAŞKAN Kabul etmeyenler
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
oylamaya geçmeden hatırlattık.
BAŞKAN Karar yeter sayısı
vardır, öneri kabul edilmemiştir.
Sayın Akçay, biliyorsunuz, 60ıncı maddeye
göre söz taleplerini gündem dışı konuşmaların hemen
sonrasında 20 söz talebi olarak yerine getirdim. Onun
dışında 60ıncı maddeye göre bir söz talebi
karşılamadım. Sanıyorum Sayın Özdağın
talebi 60ıncı maddeye göre, değil mi?
Siz, hangi
ÜMİT ÖZDAĞ (Gaziantep)
Başkanım, burada Türkiye Cumhuriyetinin manevi şahsiyetine ve
Türkiye Cumhuriyeti hükûmetlerinin manevi şahsiyetine hakaret
edilmiştir. Bakın, bana hakaret yok ama Türkiye Cumhuriyeti devletine
hakaret var.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Efendim, böyle bir usul var
mı? Hemen kürsüye gidip orada
(Başkanlık kürsüsü önüne gelen Gaziantep
Milletvekili Ümit Özdağ ile Oturum Başkanı Mehmet Akif
Hamzaçebinin karşılıklı konuşmaları)
BAŞKAN Evet, teşekkür ederim.
Gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
X.-
SEÇİMLER
A)
Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.-
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda açık bulunan
üyeliğe seçim
BAŞKAN İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubuna düşen 1 üyelik için Bursa Milletvekili İsmail Aydın aday
gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gündeme geçiyoruz.
Alınan karar gereğince sözlü soru
önergelerini görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, 2016 Yılı
Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
XI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2016
Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/317) (S. Sayısı: 1) (x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon Raporu 1 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın Maliye Bakanına başarılar
diliyorum.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Tasarının tümü üzerindeki
söz taleplerini bilgilerinize sunuyorum:
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Muş Milletvekili Sayın Ahmet Yıldırım, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Samsun Milletvekili Sayın Erhan Usta,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın
Zekeriya Temizel, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Muş.
Şahısları adına: İbrahim
Mustafa Turhan, İzmir Milletvekili; Aykut Erdoğdu, İstanbul
Milletvekili.
Şimdi, ilk söz, Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Ahmet Yıldırıma aittir.
Buyurun Sayın Yıldırım.
Süreniz yirmi dakikadır.
HDP GRUBU ADINA AHMET YILDIRIM (Muş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Halkların
Demokratik Partisi adına 2015 yılı geçici bütçe yasa
tasarısı için söz almış bulunmaktayım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkelerin çoklu yıllardaki bütçeleri hazırlayış
biçimi o ülkelerin idari sistemini, demokratik standartlarını, insan
hakları karnesi ile kadın, gençlik, çevre, engelli bakış
açılarını göstermesi açısından oldukça önemlidir. Bu
evrensel değer yargıları ile bir ülkenin bütçe hazırlama
süreci ve neticelenmesi arasında çok sıkı bağlar
vardır. Halk için mi, yoksa devleti ve sermayeyi korumak ve büyütmek için
mi bütçenin hazırlandığı ülkede hâkim olan demokratik
standartları göstermesi açısından oldukça önemli verilerdir.
Türkiye gibi
neoliberal ekonomilerin uygulandığı ülkelerde dış
politikanın iç piyasaları ve döviz dengesini doğrudan
etkilediği bilinmektedir. Orta Doğuda kazanın
kaynadığı son dört beş yılda AKP iktidarının
dış politikadaki yanlışları ülkemizi birçok
açıdan etkilemiştir, etkilemeye devam etmektedir. Yanlış
dış politikalardan kaynaklı olarak İsrail, Suriye, Irak,
İran, Mısır gibi komşu ülkeler ile son olarak Rusyayla
yaşanan problemler Türkiye ekonomisi açısından ihracat ve
ithalat dengesini bozmuş, dövizdeki oynamalar nedeniyle ülkenin emeği
ve kaynakları artan faiz ve dış borçlara
boğdurulmuştur. Neredeyse iyi niyet ilişkisine sahip
olduğumuz komşu ülke kalmamış, bu durum sadece güvenlik,
savunma ve dış ilişkileri zedelemekle yetinmemiş aynı
zamanda ekonomik açıdan da dış ticaret dengesini ülkemiz
açısından altüst etmiştir.
Yaşanan
son beş altı yıldaki küresel ekonomik krizin üzerine bir de kötü
yönetilen dış politikaya bağlı olarak bölgesel krizde çok
kötü bir noktaya gelinmiş olması zaten kırılgan olan
ekonomiyi bir kriz noktasına getirmiştir. Kaldı ki ülkemizde
hiçbir küresel ve bölgesel kriz ve bunun etkisi olmasaydı dahi, AKPnin on
üç yıllık iktidarının yanlış ekonomi
uygulamaları neticesinde gelip dayanacağı yer, bugünkü
tıkanma ve ekonomik problemler olacaktı. Çünkü, neoliberal politikalar
kapsamında özelleştirme uygulamalarıyla sıcak para yaratma
sürecinin sonuna gelinmiştir.
Dün de özellikle komisyonda
tartışıldığı üzere, AKP iktidarı döneminde
yapılan özelleştirmelerden ülkemizin yaratmış olduğu
sıcak para sadece 60 milyar dolardır. Bu 60 milyar dolar bazı
kamusal mal ve hizmetlerin satışından elde edilmiş olmakla
birlikte, eğer, bugün aynı mal ve hizmetlerin tekrar
kamulaştırılması durumunda bu maliyetle kurtarılmayacak
kadar yüksek bir meblağla karşılaşacağımız
için, özelleştirme politikalarının ülke ekonomisine çok da fazla
bir hizmette bulunmadığı, katkısının
olmadığını ifade etmek isterim.
Burada, özellikle AKP iktidarının on üç
yıllık yanlış ekonomi politikalarının sonuna
gelindiğini, ekonomide yaratılmış olan yapay bir bahar
sürecinin tamamlandığını ve önümüzdeki dönemde Türkiye
halklarını sadece demokrasi, özgürlükler, barış ve sosyal
ilişkiler açısından değil, bunların yanı
sıra özellikle başarısız yönetim neticesinde ekonomide de
ülkemizi ve ülke insanlarını kötü günlerin beklediğini ifade
etmek isterim.
7 Haziran seçimlerinde seçimin kaybedilmesi ve
halkın çoğunluğunun desteğine mazhar olamama durumunun
faturası anlaşılmaz bir biçimde
çatışmasızlık, ateşkes ve çözüm sürecine
kesilmiş; 2015 yılının ikinci yarısından itibaren
Türkiye, planlı, kirli bir savaşın içine sokulmuştur.
Başlayan çatışmalarla birlikte, Kürt sorunu
barışçıl ve diyalog yöntemi yerine, aşırı
güvenlikçi ve akan kanın, öldürülen gençlerin içerisinde bulunduğu
bir cendereye bırakılmıştır.
Ülkemizde iki
buçuk yıl boyunca devam eden çözüm sürecindeki barış
ortamında ekonomik olarak neler yaşandı veya ekonominin seyri
nasıl, hangi istikamette ilerledi birkaç örnekle ifade etmek istiyorum.
İki buçuk yıl boyunca, bu barış ortamında, insanlar
yarınlara daha güvenle bakabilmiş ve müteşebbisler daha uzun
vadeli planlama ve yatırımlara girişmişlerdir. Ancak, 20
Temmuz 2015 tarihindeki Suruç patlaması ve sonrasında
geliştirilen savaş ortamında sadece kaybettiğimiz,
şüphesiz, en kutsi değerlerimiz olan canlarımız olmamış,
sadece kaybettiğimiz mallarımız ve meskûn mahallerimiz
olmamış; bununla birlikte, zaten kırılgan ve hassas
dengeler üzerinde yürüyen ekonomi ile dezavantajlı koşullara sahip
olan bölge ekonomisi tümden durma noktasına gelmiştir. Bir yandan,
artan askerî harcamalar neticesinde yatırımların millî gelir
içindeki oranı azalmış; diğer yandan, bozulan istikrar
ortamı sonrasında iç ve dış ticaret dengesinin kaybedilmesi
ülkeyi adım adım derinleşen ekonomik krizin içine
sürüklemiş ve sürüklemeye de devam etmektedir.
Genel anlamda
ifade edecek olursak, özellikle, dünya ekonomileri ile Türkiye ekonomisinin
münasebetlerini göz önünde bulundurduğumuzda, Birinci ve İkinci Dünya
Savaşı sonrasında, kapitalizm, 1945 ilâ 1970 yılları
ve 1970 ilâ 2000 yılları olmak üzere iki farklı evre geçirerek
kendini sürdürülebilir kılmanın araçlarını
aramış, aramaya devam etmektedir. Yapısal olarak
hegemonyayı büyütmekten ve bunun araçlarını üretmekten
farklı bir yere tekabül etmeyen bu evreler, yani 1945-1970, 1970-2000
yılları arasındaki evreler, süreklilik isteğinden
başka bir şey değildir. Ünlü filozof Gilles Deleuze kapitalizm
analizlerinden birinde bu sürdürülebilirlik ve kalkınma sözcükleri
için şu ifadeyi kullanmaktadır: Kapitalizm, kendisi tarafından
yaratılmış olan tahribatları telafi etme rejimidir. Her
kriz döneminde bohçaya yama yaparak sürekliliği devam ettirme çabası
kapitalizmin şanındandır. İkinci Dünya Savaşı
sonrası üretime dayalı kapitalist sistem, aynı dönemlerde
ekonomi literatürüne kalkınma sözcüğünü kapitalizmi küresel anlamda
yaymak için almıştır.
İnsanların, kapitalistlerin, özellikle de
Batı dünyasında uygulanmış olan kapitalizm biçiminin bütün
zararlarını gördüğü neoliberal politikaların artık
iflas etmesinin test edildiği süreçten sonra, AKP iktidarı,
başta ABD olmak üzere, Batılı ülkelerin bırakmış
olduğu sistemleri, tahribatlar ve deneyimler göz önünde olmasına
rağmen, ülkemizde 2002den sonra uygulamaya başlamış ve
şirin gösterilerek hazırlanmış olan kapitalizmin öz
sözcüğü kalkınma adı altında bir de Kalkınma
Bakanlığı kurulmuştur.
Ekonomiyi büyütme odağına dayanan
sanayileşme ve modernleşme esprisiyle az gelişmiş ülkelerin
çok gelişmiş ülkeleri yakalamaları üzerine kurulan kalkınma
planları her seferinde değişmek zorunda kalmış,
hazırlanan kalkınma programlarının hiçbirinde ama
hiçbirinde hedef tutturulamamıştır. Her ülkenin özgün
koşulları olmasına rağmen, sonuçları görülmemiş
sistemleri ülkelerine uygulamaya kalkan ülkelerde toparlanamadan yeni krizler
patlak vermiştir.
1970den sonra köklü değişikliklerle
üretim odağından finans odağına kayan kalkınma
modellerinin en uzun süre uygulanan ve hâlâ uygulanmaya devam edilen modeli ise
neoliberal kalkınma modelidir. 1980ler ve 1990lar, ABD ve birçok Batı
ülkesinde neoliberal kalkınma politikalarının
uygulandığı yıllar olmuştur. Bu kalkınma
programına göre özelleştirmeler, kamu hizmetlerinin
daraltılması ve kamusal alanın küçültülmesi, ücretler üzerinde
oluşturulmuş olan baskılar, dış ticaretin ve sermaye
hareketlerinin serbestleştirilmesi gibi piyasa yönelimli uygulamaları
merkezine almıştır bu kalkınma hamleleri. Sermayeyi
merkezine alan ve yerelin özgünlüklerini düşünmeden sermayeye
boğdurtmaya çalışan ekonomideki büyümenin
hegemonyasını sürdürme politikasını dikkate almayan her
planlama belli bir yerde patlak vermiştir veya vermek zorundadır.
Sermayenin büyümesi ve sürdürülmesi ilkesiyle yapılan tüm bu
değişik kalkınma modellerini ise halka demokrasi kavramı
içerisinde pazarlamak oldukça ironiktir. Olabildiğince siyasal alan içinde
demokrasi kavramıyla ilişkilendirme ise siyaset kurumunun
kurnazlığından başka bir şey değildir. Yasalar
önünde özgür ve eşit olarak kurgulanan demokrasi, ekonomik alanda da bir
eşitlik ilkesiyle buluşturulmadığı müddetçe söylemde
ve yasalar üzerinde kalacaktır. Yazılı metinler üzerinde
kalmış olan ve normal yaşamda
karşılığını bulmayan bu demokrasi
kılıfı altına sığdırılmış
olan kalkınma hamleleri özellikle başarısız olmaya, birçok
dünya deneyiminde olduğu üzere, mahkûmdur.
Ekonomide de birikimin adaletli bölüşümü ve emeğin
değerinin teslimi asıl sürdürülebilir model olacaktır. Nitekim,
günümüzde de farklı coğrafyalarda neoliberal kalkınma modeline
alternatif geliştirilen kalkınma modelleri olmaktadır. Fakat
bunların hepsindeki temel sorun, sermayeyi koruma ve kapitalizmi sürdürme
eksenlidir. Bu yüzden de tüm modeller bir yerden patlak vermektedir. Ekonomik
sıkışmışlıklardaki takvim ise gün geçtikçe
daralarak kendini hissettirmektedir.
Halkların
Demokratik Partisi olarak, özellikle neoliberal politikalar yerine tahkim edilmeye
çalışılan bu kalkınma modellerinin yerine demokrasiyi
yaşamın tüm alanlarına taşıyabilecek, yerelin tüm
hassasiyetlerini dikkate alarak kurgulanacak en gerçekçi alternatif ekonomik
model öz yönetim modelidir diyoruz. Merkezin tüm karar alma mekanizmalarında
yerel hassasiyetlerin dikkate alınması, sistemin içinde
bulunduğu kriz durumundan da çıkış yoludur aynı
zamanda.
Ekonominin
demokratikleşmesinin asli unsuru olan öz yönetim birimleri, aynı
zamanda meta ilişkilerini aşarak bir toplumsal gelişme projesinin
ve demokrasinin yerleşik hâle getirilmesinin esas unsuru hâline
getirilebilir. Bugüne kadar kalkınma deneyimleri geç kapitalistleşen
coğrafyaların ve ülkelerin sorunlarının derinleşmesi
ve bu ülkelerde de deneyimlenmiş sorunların tekrar
yaşanması sonucunu kaçınılmaz
kılmıştır. Konut fazlasının olduğu yerlerde
hâlâ ülkemizde evsizlerin bulunması, iş gücüne ihtiyaç olan yerlerde
işsizler ordusunun var olması, likidite fazlasının
olduğu yerlerde milyonlarca yurttaşımızın borçlu
olması, karşılanamayacak ihtiyaçlara dönük kurulan yaşam
tarzları ve hayal kırıklıkları bu sistemin
geldiği noktanın kırılgan noktalarından sadece
bazılarıdır.
Reel
ihtiyaçları gözeten yapılaşma, belirlenmiş alanlara hitap
edebilecek emek gücü, gerçek ve gerçeklik arasındaki makasın
kapanabileceği beklentiler dünyasını kurgulayan öz yönetim
modeli tüm mevcut sistemlere cevap niteliği taşımaktadır.
Burada eğitimde, özellikle
iktidar olunan yıl sayısı kadar farklı model geçirmiş
bir ülke gerçekliğiyle karşı karşıyayız. Çocuklar
ve gençlerimizle eğitimde oynanan model değişiklikleriyle
eğitim sistemimiz yazboz tahtasına dönüştürülmüş;
üniversitelerdeki özelleştirmelerle güvencesiz ve kontrolsüz bir akademi
ortamı yaratılmış; sağlıkta özel hastaneleri
teşvik eden, nitelikli eğitim veren tıp fakültelerindeki
öğretim üyelerini küstüren ve özelin kucağına iten bir sistemle
nitelik kaybolmuş; enerjide ekolojik tüm unsurlar görmezden gelinerek
hegemonik bir bakış açısıyla termik ve nükleer enerjiye
yönelinmiş, HESlerle doğa tahrip edilmiş, güvenlik
barajlarıyla canlıların habitat alanları yok edilmiş; güvenlikte
sömürgeci bir anlayışla, Kürtlerin yoğun
yaşadığı iller başta olmak üzere, bütün ülke talan
edilmeye, halk ile devlet arasındaki duygu makası açılmaya devam
edilmiş; dış ilişkilerde değersiz
yalnızlık dönemine geçilmiştir. Bu kadar olumsuz faktörü
üzerinde planlama yaparak bile bir araya getirmek zor iken AKP, tüm alanlarda
olumsuzlukları halkın başına sarmıştır.
Bunlar içerisinde, özellikle, bütün özel
hastanelerden bütün yurttaşlarımızın sağlık
hizmeti alacağı vaadiyle çıkılan yolda, 2002ye göre
sağlıkta daha fazla vergi ve harcama kalemi
yurttaşlarımızın omzuna ve sorumluluğuna yüklenmiştir.
Tüm bunlar olurken halk gittikçe fakirleşmeye, zenginler ise gittikçe
zenginleşmeye devam etmiştir.
Türkiyenin dünyada gelir bölüşümünün adaletsiz
dağıtıldığı ülkeler sıralamasında en
üst sıralarda yer alması, gerçekten, üzerinde ülkemiz
açısından düşünülmesi gereken bir konudur. Çünkü Türkiyenin bir
gelir sorunu yoktur, gelirin adaletli bölüşüm sorunu vardır. Gelirin
adaletli bölüşümünde Türkiye, OECD ülkeleri arasında Şili ve
Meksikadan sonra sondan 3üncü sırada bulunmaktadır. Tekrar
ediyorum: OECD ülkeleri içerisinde gelirin adaletli bölüşümü
sıralamasında Şili ve Meksikadan sonra Türkiye, sondan 3üncü
sırada bulunmaktadır. Gelirin adaletli
dağıtılmadığı yapılan çalışmalarla
da net bir biçimde ortaya konmuştur.
Bununla birlikte, Credit Suisse raporuna göre de
dünyada servet bölüşümünün en adaletsiz olduğu ülkeler
sıralamasında Türkiye, 6ncı sıradadır.
AKP hükûmetleri süreci içerisinde, 2002den 2015e
kadar, yoksul daha fazla yoksullaşmış, zengin ise daha fazla
zengin pozisyona gelmiştir. Yoksul ile zengin arasındaki makas
onarılmaz bir biçimde açılmıştır. Sadece bir örnek
üzerinden hareketle bu düşüncemizi desteklemek isteriz, 2002
yılında Türkiye'nin en zengin yüzde 1lik kesimi ile geri kalan yüzde
99luk kesimi arasındaki servet birikiminin dağılımı.
En zengin yüzde 1lik dilim 2002de sadece servetin yüzde 39,4üne sahipken
bugün 2015 yılında Türkiye servetinin yüzde 54,3ü Türkiye'nin en
zengin yüzde 1lik kesimi arasında bölüştürülmüştür. Makas bu
kadar açılmıştır. Düşünün, ülke servetinin yüzde
54,3ü nüfusun yüzde 1inde, geri kalan yüzde 45iyse yüzde 99luk nüfus arasında
bölüşülmüştür.
Son olarak ifade etmek isterim ki, savaş
ekonomisinin giderek kendini ülkemizin gündemine sokmaya
başladığı, kentlerin bir viraneye, harabeye
dönüştürüldüğü, bunların zararlarının yeniden
tazmininin özellikle ülke emekçilerinin alın terinin tekrar buralara
harcanmak zorunda kalınması, akademisyen, eğitimci,
sağlık personelinin artırımından daha fazla son
yıllarda güvenlik personelinin sayısının
artırılması ve önümüzdeki dönemde en büyük kaygımız o
ki silah harcamalarının, savunma harcamalarının giderek
artacak olması, savaşın yakıcı gerçekliğini,
şüphesiz yitip giden canlarla kıyaslamak doğru değil ama
ekonomik olarak da ülkemizi bir çıkmaz içerisine sokacaktır.
Tüm bunların dışında özellikle
başlatılan savaş konseptinin bu ülkeye maliyetiyle ilgili
çarpıcı bir rakam daha vermek isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yıldırım, ek
süre uygulamamız yok biliyorsunuz. Bunu bugün açıkladım, dün de
ifade etmiştim.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Sayın Başkan,
çok kısa ek süre
İki cümle
BAŞKAN Hiç ek süre uygulamamız yok
Sayın Yıldırım. Lütfen
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Söyleyin, tutanaklara geçsin.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Mayıs ile Ekim 2014
yılları arasındaki beş ayda savunma ve güvenlik
harcamaları 26 milyar TL iken aynı dönemin 2015 harcamaları 31
milyar TL. Yani savaşın kamuya ek maliyeti 5 milyar TL
artmıştır. Buna savaştan dolayı yükselen kurun,
yükselen faizin iç ve dış borç stoklarına maliyeti, turizm
gelirleri kaybı, borsa değer kayıpları gibi dolaylı
maliyetleri de eklersek savaşın ülkemize maliyetinin 150 milyar TLyi
aşacağını ifade etmek isterim.
Bu sebeplerle 2016 geçici bütçe yasa
tasarısına Halkların Demokratik Partisi olarak muhalefet
edeceğimizi ifade etmek istiyorum.
Divanı ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
Tasarı hakkında, tümü üzerinde, ikinci söz
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Samsun Milletvekili Sayın
Erhan Ustaya aittir.
Buyurun Sayın Usta. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
MHP GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 Yılı Merkezi Yönetim
Geçici Bütçe Kanunu Tasarısının tümü üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisinin görüşlerini ifade etmek üzere huzurlarınızdayım.
Hepinizi saygıyla selamlarım.
Bütçe görüşmeleri, hükûmetlerin geçmiş
icraatlarının değerlendirilmesi açısından bizlere
önemli fırsatlar sunmaktadır. Her ne kadar geçici de olsa, üç
aylık da olsa şu anda bir bütçe görüşmesi yapıyoruz. On üç
yıllık kesintisiz bir iktidar sonrası bugün Türkiye ekonomisi ne
durumdadır? Esas itibarıyla on üç yıllık süre bir siyasi
partinin programını uygulamak, ülkenin yapısal
sorunlarını çözmek açısından son derece yeterli ve uzun bir
dönemdir. Çok partili siyasi hayatımızda da, bildiğim
kadarıyla, bu kadar uzun süreli hükûmet olma kimseye nasip
olmamıştır. Ama maalesef bugün birçok konuda Türkiye ekonomisi
on üç yıl öncesine göre daha iyi durumda değildir, hatta bazı
konularda on üç yıl öncesini arar durumdayız.
Nedir Türkiye ekonomisinin temel yapısal
sorunları, isterseniz bunlara bir göz atalım.
Bana göre, Türkiye ekonomisinin birinci temel sorunu
büyük ölçüde dışa bağımlılık. Bu, hem mal
açısından dışa bağımlılık hem de
finansman açısından. Mal açısından derken, Türkiyenin
enerjiyle ilgili sorunlarını hepimiz biliyoruz fakat bu on üç
yıllık iktidar döneminde enerjiyle ilgili kayda değer, enerji
arz açığımızla ilgili kayda değer bir gelişme
olmadığını sizlerin de takdir edeceğini
düşünüyorum.
Teknoloji üreten bir ekonomi
olmadığımız için sermaye malının ithalatında
da son derece dışa bağımlıyız.
Ara mallarında da, geçmişte
ürettiğimiz birçok ara malını da
uyguladığımız para politikaları sonucunda, para ve kur
politikaları sonucunda aslında, bugün yurt dışından ithal
eder duruma geldik. Bu anlamda, mal açısından Türkiye ekonomisi
dışa bağımlıdır. Türkiye ekonomisi büyümek
istediği yıllarda çok ciddi ithalatlar yapmak durumundadır. Bu
da büyüme ile cari açık arasındaki çelişkili durumu bizim
önümüze getirmektedir.
Diğer taraftan, finansman açısından
biz dışa bağımlıyız. Büyümenin finansmanı
için kaynağa ihtiyaç var. Yurt içi tasarruflarımız son derece
düşük. Yurt içi tasarruflarımız yetersiz olunca yurt
dışından tasarruf kullanmak durumundasınız. Bunun
adı da, biliyorsunuz, cari açık. Cari açığı
kullanmanın da bir sınırı olduğu için bizim büyümemizi
sınırlandıran bir faktör olarak önümüzde durmaktadır yurt
içi tasarrufların düşüklüğü. Bu anlamda da yurt
dışına son derece bağımlıyız.
Özel kesimde tasarruflar yüzde 10a kadar
düşmüştür, hatta hane halkında ilk 3 dilimde yani yüzde 20lik
dilimlerin ilk 3ünde tasarruflar negatiftir. Yani Türkiyenin kabaca yüzde
60ı gelirinden daha fazlasını tüketmektedir. Bu da borçla
finanse edilmektedir.
Şimdi, tabii, tasarrufun düşük
olmasının diğer taraftan anlamı tüketim,
aşırı tüketim. Aşırı tüketim özel sektörde
olduğu gibi kamu sektöründe de çok fazladır. Kamuda maalesef bir
saltanat anlayışı vardır. Kamudaki bu saltanat
anlayışına son verilmesi gerekmektedir. Birazdan detaylarını
söyleyeceğim ancak şu anda görüşeceğimiz, görüşmekte
olduğumuz geçici bütçe tasarısı da kamudaki bu saltanat
anlayışını sonlandırmaya yönelik herhangi bir unsur
içermemektedir maalesef.
Şimdi, tasarruflarınız düşük
olunca tabii ki yatırımlarınız da düşük oluyor.
Yatırımın düşüklüğü de büyümeyi kısıtlayan
bir unsur olarak karşımıza çıkıyor. Türkiyede
yatırımlar millî gelire oran olarak son yıllarda, 2000li
yıllardan sonra yüzde 20 civarındadır. Hâlbuki emsal ülkelerde
bu yüzde 28 düzeyindedir, yüzde 30 düzeyindedir. Bizim de uzun vadeli
hedeflerimiz açısından asgari yüzde 28lik, millî gelire oran olarak
yüzde 28lik bir yatırım ihtiyacımız vardır. Ancak,
Türkiye, maalesef yüzde 20ler civarında bir yatırım
yapmaktadır ve yatırımdaki bu açık nedeniyle de büyümede
istediğimiz seviyeye bir türlü gelemiyoruz.
Yatırımlarımız yetersiz fakat
var olan yatırımlarımızı da aslında çok fazla
üretken alanlarda kullanmıyoruz, böyle de diğer bir
sıkıntı var ekonomide. Üretken olmayan alanlara gayrimenkul,
inşaat, ben bunlara betonlaşma diyorum- betonlaşmaya son on
yılda ciddi bir şekilde Türkiye ekonomisi kaynak
ayırmıştır ve bugün Türkiye ekonomisindeki büyümenin
tıkanmasının temel nedeni de bu yanlış iktisat
politikasıdır. Dolayısıyla, devlet olarak, kamu olarak kaynak
tahsisine bir müdahale gerekiyor. Kaynaklarımızın üretken
olmayan alanlardan, imalat sanayisi gibi, yüksek teknolojili ürünler, üretim
gibi üretken alanlara kaynaklarımızı yönlendirmemiz gerekiyor.
Tabii, üretimin teknoloji seviyesinin düşük
olduğunu da söylemeye gerek yok sanırım. 2002 yılında
yüksek teknolojili ürünlerin ihracat içerisindeki payı yüzde 6,2ydi. On
üç yıllık iktidardan sonra, bugün geldiğimiz noktada yüksek
teknolojili ürünlerin ihracat içerisindeki payı yüzde 3,5e
düşmüştür. Bu oran Avrupa Birliği ülkelerinde ortalama yüzde
20dir.
İşletmelerimizdeki ölçek sorunu,
ekonomimizin diğer bir temel sorunudur. Hem sanayide hem de aslında
tarım sektöründe ciddi bir ölçek sorunu vardır. Bu ölçeğin
büyütülmesine ilişkin de kamunun müdahale etmesi gerekir çünkü verimlilik
ile ölçek arasında yakın bir ilişki var.
Diğer bir sorun alanımız, enflasyon
ve fiyat istikrarı. Enflasyon, evet, 2000 sonrası uygulanan
dezenflasyon programlarıyla Türkiye enflasyon konusunda ciddi bir
aşama kaydetmiştir ancak 2003-2004 sonrasında sürekli yüzde 5
enflasyon hedeflerken bundan yüzde 50-60-70 sapan bir enflasyonla Türkiye
karşılaşmaktadır. Bu da karar alıcılar
açısından, piyasa açısından bozucu bir etki göstermektedir.
Kur ile enflasyon arasındaki
geçişkenliğin azalmamış olması da Türkiye ekonomisinin
diğer bir sorunudur. Kur arttığı zaman enflasyon otomatik
olarak artmaktadır. İşte, az önce bahsettiğim üretimi
artırma metotlarıyla, yüksek teknolojili üretimle bu geçişkenliği
azaltmamız gerekmektedir.
Kamu maliyesindeki kalite sorunu, Türkiye
ekonomisinin içerisinde bulunduğu diğer önemli bir sorun
alanıdır. Türkiye ekonomisi, 1999 yılından itibaren
yapılan yapısal reformlarla, alınan kararlarla
1999 yılında
57nci Hükûmetin gerçekleştirdiği sosyal güvenlik reformu burada
mutlaka zikredilmesi gereken bir husustur. Sosyal güvenlik reformuyla mali
disiplini sağlayıcı önemli kararlar alınmaya
başlanmıştır. Bu, 2000-2002 döneminde devam etmiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri de aslında burada takdire
şayandır, kamu maliyesindeki performansın 2005-2006ya kadar son
derece iyi olduğunu söylememiz gerekmektedir. Fakat 2006 sonrasında
kamu maliyesindeki bir gevşemeyle Türkiye ekonomisi karşı
karşıya kalmıştır. Ancak bundan daha önemlisi, yüksek
açıklı bir ekonomi olduğumuz için geçmiş yıllarda,
90lı yıllarda, açığın düşürülmesi ilk hedef
olarak çok doğru, anlamlı bir hedeftir. Fakat sonrasında bunun
kalitesinin iyileştirilmesi gerekirdi yani kamu gelir ve
harcamalarımızın Türkiyenin uzun vadeli hedeflerini
destekleyecek şekle büründürülmesi gerekirdi. Örneğin, ticareti,
sanayiyi artırıcı, yüksek teknoloji üretimini
artırıcı bir vergi yapısına ulaşmamız gerekmektedir.
Fakat Türkiye ekonomisi, Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde bu kalite
sorununu aşamamıştır.
Yüksek kayıt dışılık,
Türkiye ekonomisinin diğer önemli bir sorunudur. Kayıt
dışılık ile rekabet arasında, daha doğrusu
kayıt dışılığın yarattığı
haksız rekabetin ekonomide yarattığı tahribatı
söylemeye sanırım gerek yoktur.
İş gücünün niteliği,
niteliksizliği daha doğrusu ve bu konuda hiçbir kayda değer
çalışmanın yapılmamış olması, Türkiye
ekonomisi açısından Türkiyenin önünü tıkayan diğer bir
alandır. İş gücü piyasalarımızın etkin
olmaması da diğer bir sorun alanımızdır. Örneğin
istihdam stratejisi çıkartılmıştır birkaç yıl
önce, daha o stratejide herhangi bir eylem tamamlanmamıştır.
Kamu ve özel kesimde kurumsal kapasite
yetersizliği de Türkiye ekonomisinin önünde durduğu
Bakın,
bütün bunları on üç yıllık bir iktidar sonrasında
sayıyoruz arkadaşlar. On üç yıllık bir iktidardan sonra hiç
kimsenin Geçmişte şöyleydi, geçmişte böyleydi. diye bir
mazerete sığınma hakkı yoktur. On üç yıllık iktidar
dönemi kesintisiz bir iktidar dönemi, son derece uzun bir dönemdir ve bu
sorunların hepsi bu dönemde aşılabilmeliydi,
aşılabilirdi.
Kurumsal kapasite yetersizliği önemli bir sorun
alanıdır. Özellikle, 2015 yılında Küresel Rekabet
Endeksinde Türkiye 6 basamak birden düşmüştür ve bunun temel nedeni
kurumların niteliğindeki gerilemedir. Kamu
kuruluşlarının niteliğindeki gerilemeyi de burada özellikle
zikretmemiz gerekiyor.
Tabii ki bu temel sorunlar sonrasında bunun
birtakım makroekonomik sonuçları ortaya
çıkmıştır. Nedir? Birinci makroekonomik sonucu, ekonomimiz
son derece kırılgandır. Bir yerde herhangi küçük bir olayın
olması Türkiye ekonomisinin ateşini hemen yükseltmektedir,
doları yukarıya çekmektedir, faizi yukarıya çekmektedir,
ekonomiye para girişini önemli ölçüde etkilemektedir. Örneğin, Türk
lirası yılbaşından bu yana yüzde 28 değer
kaybetmiştir dolar karşısında.
Diğer bir kırılganlık göstergesi
olarak rezervleri verebiliriz. Biliyorsunuz, Sayın Cumhurbaşkanı
da Sayın Başbakan da sayın bakanlarımızın hepsi
de bu rezervlerle sürekli övünürlerdi fakat rezervlerin yalnız
başına rakamı bir şey ifade etmiyor. Bir ekonomi, rezervi
kısa vadeli yükümlülüklerini karşılamak için tutar. Rezervler
ile kısa vadeli yükümlülükler arasındaki ilişkiye
baktığımızda, Türkiye ekonomisinin son on üç yılda son
derece kötü bir performans gösterdiğini görüyoruz. 2002 yılında
kısa vadeli yükümlülüklerin, ekonominin kısa vadeli dış
yükümlülüğünün 1,7 katı rezervimiz varken 2015in ikinci çeyreği
itibarıyla bu, 1in altına düşmüştür yani bugün
itibarıyla Türkiye ekonomisinin rezervleri, o çok övündüğümüz
rezervlerimiz bizim kısa vadeli yükümlülüklerimizi karşılayamaz
hâldedir. Dolayısıyla, Türkiye ekonomisi, bu anlamda
baktığımızda, Adalet ve Kalkınma
Partisinin iktidara geldiği 2002 yılından daha
kırılgan bir ekonomidir.
Düşük ve istikrarsız
büyüme de diğer bir sonuçtur. Emsallerimize göre, emsal ülkelere yani
bizim yarıştığımız gelişmekte olan ülkelere
göre aramızdaki büyüme performansı da son derece
açılmıştır. Bunların rakamlarını şöyle
ifade edebiliriz: Sürekli 90lı yıllar diyoruz. 1990-2002 döneminde
Türkiye ekonomisi ile gelişmekte olan ülke ekonomileri arasındaki
büyüme farkı ne kadar diye baktığımızda,
gelişmekte olan ülkelerin ortalaması, 1990-2002, on iki
yıllık dönemde bizim ortalama büyümemizin 0,4 puan üzerinde yani biz,
90lı yıllarda, gelişmekte olan ülkelerin ortalamasına
yakın bir büyüme performansı göstermişiz.
2003-2007 döneminde, Adalet ve
Kalkınma Partisinin iyi dediğimiz dönemlerinde bu performans, bu fark
0,7ye çıkmıştır yani yine gelişmekte olan ülkeler
bizden 0,7 puan yüksek büyümüşlerdir ancak önemli değil, yine biz
onları takip etmişiz fakat 2008-2014 döneminde bu fark yüzde 2,3e
çıkmıştır. İşte -birazdan detaylarını
açıklayacağım- Türkiye, 2008 sonrası gösterdiği kötü
performans nedeniyle emsal ülkelere göre, rekabet ettiğimiz ülkelere göre son derece kötü
bir büyüme performansı sergilemektedir.
İmalat sanayi üretimi yetersizdir, imalat
sanayi üretimi sürekli azalmaktadır. Millî gelir içerisindeki payı
imalat sanayinin yüzde 14lere kadar düşmüştür, emsal ülkelerde bu,
bizim en az 10 puan üzerimizdedir. Cari açığın temel
sorunlarından bir tanesi de yetersiz imalat sanayi üretimidir.
İşsizliğin yüksek olduğunu
biliyoruz, bugün de sabahleyin bir tartışma oldu. En son orta vadeli
programda 2015 yılı işsizlik tahmini yüzde 10,5tir, tarım
dışı için yüzde 12,7, gençlerde işsizlik oranı yüzde
19dur; bu son derece yüksek bir orandır.
Düşük gelir ve adaletsiz gelir
dağılımında, gelir dağılımı
eşitsizliğinde OECD ülkelerinde en kötü 3üncü ülkeyiz. Bu da
üzerinde hassasiyetle durmamız gereken Türkiyenin bir sorun alanıdır.
Yüksek cari açık ve ekonomi genelindeki
düşük verimlilik -az önce bunları zikrettim- bunlar da bizim temel
sorun alanlarımızın başlıcaları.
Ve son olarak da belki şunu zikretmemiz
gerekir: Hem özel sektördeki firmalarda hem de hane halkında yüksek
oranlarda artan borçlanma Türkiye ekonomisinin temel bir sorunudur. Bugün
vatandaşlar kredi kartı borçlarını ödeyemez hâle
gelmiştir, tüketici kredileri son derece artmıştır,
firmaların açık pozisyonları son derece
artmıştır. Örnek verecek olursak, 2002 yılında 43,1
milyar dolar özel sektörün dış borcu varken, 2015 ikinci
çeyreğinde özel sektörün dış borcu 287,5 milyar dolara
çıkmıştır; kısa vadeli borçları da 110 milyar
dolara çıkmıştır 13,9 milyar dolardan. Bunlar çok önemli
artışlardır ve açık pozisyon olarak
baktığımızda, bankacılık dışı özel
sektörün açık pozisyonu bugün 175 milyar dolardır yani döviz
cinsinden varlıkları ile yükümlülükleri arasındaki fark 175
milyar dolardır. Dolayısıyla, dövizdeki artıştan bizim
özel sektör firmalarımız son derece yüksek oranda olumsuz
şekilde etkilenmektedir, bu da Türkiyenin çözmesi gereken bir sorun
alanıdır.
Uluslararası yatırım pozisyonu
açısından da baktığımızda -ben burada sözü daha
fazla uzatmak istemiyorum- benzer sorunlarla
karşılaşıyoruz. Ödemeler dengesi açısından
baktığımızda, Türkiyenin varlıkları ile
yükümlülükleri arasında ciddi bir fark açılmaktadır. Bugün 2014
yılı sonu itibarıyla uluslararası yatırım
pozisyonunda açığımız 440 milyar dolara yükselmiştir.
Bu, ekonomide kırılganlığı artıran önemli bir
husustur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün
görüşmekte olduğumuz geçici bütçe, işte, maalesef ülkenin bu
temel yapısal sorunlarını aşmaya yönelik herhangi bir unsur
içermemektedir. Geçici bütçe kanununun oturduğu makroekonomik çerçeve
belirsizdir. 2016 yılı ilk çeyreğinde nasıl bir büyüme,
nasıl bir dış ticaret hacmi, ne kadar enflasyon öngörülüyor, bu
konuya ilişkin Hükûmetin ortaya koyduğu ne bir varsayım ne bir
senaryo ne de bir tahmin vardır. Nasıl bir dış ekonomik
konjonktür esas alınmıştır, bu belli değildir.
Komisyonda bu konuları sorduğumuz hâlde Hükûmet bir cevap
verememiştir. Umarım Hükûmet adına konuşacak Sayın
Bakan, hiç olmazsa burada olsun cevap verir.
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu çerçevesinde
yürürlüğe giren bir geçici bütçe tasarısı ilk kez gündeme geliyor.
Bu tasarının harcamaların yanında gelirleri de içermesi en
tabii olan husustur. Bir şeyin adı bütçeyse harcaması
olmalı, gelirleri olmalı bir de açığının belli
olması lazım. Bu tasarıda gelir tahminlerinin olmaması
maalesef bu kanun tasarısının, bu bütçenin en büyük
zaafıdır. Buna bu anlamda bütçe deme imkânı yoktur. Elbette
bunun, normal bir bütçe gibi bütün unsurları o anlamda içermesini
beklemiyoruz. Ancak, bir şeye bütçe diyorsanız bunun harcaması
olmalı, bunun karşılığında da bir gelir tahmininin
olması gerekmektedir. Burada üç aylık dönem için
Peki, birazdan Parlamentoda biz
bunları onaylayacağız. Ne kadarlık bir bütçe
büyüklüğüne bu Parlamento olumlu veya olumsuz yönde oy kullanacaktır,
buna bir bakalım. Üç aylık dönem için 158,1 milyar TLlik bir ödenek
talep ediliyor, toplam ödenek. Faiz dışı giderler için de 138,6
milyar TL. Geçen yıl üç aylık dönemde ne olmuş diye
baktığımızda -burada faiz dışı giderler
üzerinde biraz yoğunlaşmak daha anlamlı olur- geçen
yılın üç ayında 100,5 milyar TL harcamışız. Yani,
geçen yıl ki 100,5 milyar karşılığında bu
yıl, 2016 yılının ilk üç ayı için 138,6 milyar TLlik
bir ödenek talep ediliyor. Buradaki artış yüzde 38dir. Bu, maliye
politikası açısından son derece gevşek bir maliye
politikasıdır. Sayın Başbakan, Sayın Maliye
Bakanı sürekli Mali disipline riayet edeceğiz. diyor fakat bugün
önümüze gelen tasarı yüzde 38lik gider artışını
içeren, yüzde 38lik gider artışına izin veren bir tasarıdır.
Bu tasarının bu anlamda sınırlandırılması
lazım çünkü bu durum Türkiye ekonomisine ciddi zarar verecektir.
Örneğin, 2015 yılında ilk üç aylık dönemde bizim
giderlerimiz ne kadar artmış diye baktığımızda,
bunun ocak-mart döneminde yüzde 9,4 arttığını görüyoruz.
Yani 2015te 9,4 artan bir şeyin 2016 yılında yüzde 38
artmasına izin verecek şekilde bir bütçe tasarısı
getiriliyor önümüze. Bu anlamda, bütçe tasarısının düzeltilmesi
gerekmektedir.
Tabii ki üç aylık dönem için harcamalarda
görülen bu artışın yılın tamamında olup
olmayacağı konusunda da maalesef Maliye Bakanı doyurucu bir
açıklama yapmamıştır. Bunlar sadece bu üç aylık döneme
has bir artış mıdır yoksa yılın kalanında da
bu artışı biz görecek miyiz? Yani zaten yılın kalanında
da bu artışın görülmesi Türkiye açısından tam bir
felaket olacaktır çünkü yüzde 8-9luk bir gelir artışıyla
yüzde 38lik bir harcama artışını hiçbir bütçe dünyada
kaldıramaz. Bu durum Türkiye açısından ciddi bir risk
oluşturmaktadır.
Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmeler
esnasında bütün ısrarlarımıza rağmen Hükûmet hiçbir
gelir tahmini vermemiştir. Mevcut ekonomik konjonktür göz önüne
alındığında harcamalardaki bu artışa nispetle
gelir artışı olamayacağı aşikârdır. Bu
durumda bütçe açığında önemli bir artış beklenmelidir.
Örneğin, harcamaların yüzde 38
artması üç ay için söylüyorum- gelirin ise geçen yıl olduğu
gibi yüzde 8,5 artması durumunda, geçen yıl üç aylık dönemde 5
milyar TL olan bütçe açığı bu yıl 35,5 milyar TLye
çıkacaktır. Bu, 7 kat anlamına gelir. Bu anlamda da son derece
mahzurlu bir durum ortaya çıkacaktır.
İç ve dış ekonomik şartlar
çerçevesinde bütçe açığında önemli artışın
Türkiye ekonomisine zarar vereceği, piyasaları bozacağı
gayet açıktır.
Parlamentonun bütçe hakkı çerçevesinde
bakıldığında da esasında Türkiye Büyük Millet
Meclisinin ne kadar bir gelir karşılığında
tasarıyla öngörülen ödenekleri onaylayacağını bilme
hakkı vardır. Geliri bilmeden Parlamentoda sadece harcamaların
görüşülmesi, Meclisin bütçe hakkının ihlali anlamına
gelmektedir. Bu durumdan iktidar partisinin milletvekilleri de rahatsız
olmalıdır diye düşünüyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye ekonomisi 2008 sonrasında çok kötü bir performans
göstermektedir. 2008 yılında 10.400 dolar olan kişi
başı gelire ulaşıldığı hâlde 2015 yılında
Hükûmetin kişi başı gelir hedefi 9.082 dolardır. Bakın,
2008de 10.400 dolar, 2015 yılında 9.082 doları hedefliyoruz.
Daha da vahimi, 2016 yılında kişi başı gelirin 8.834
dolara gerilemesi hedeflenmektedir. İşte, bu nedenle On Birinci Orta
Vadeli Programda cari dolar cinsinden kişi başı gelir
rakamına yer verilmemiştir, oysa bu rakamlar bundan önceki 10 tane
orta vadeli programda yer almaktaydı. Daha iki buçuk yıl önce yüce
Meclisin kabul ettiği Onuncu Kalkınma Planında 2018
yılı için 16 bin dolar olan kişi başı gelir hedefi, az
önce zikrettiğim orta vadeli programda 2018 yılı için 9.982
dolara düşürülmüştür. Türkiye on yılını
kaybetmiştir arkadaşlar. 2018 yılı için Hükûmetin kendi
programında kişi başı gelir hedefi 9.982 dolardır,
oysa 10.400 dolara Türkiye 2008 yılında
ulaşmıştı. Bu örnekleri artırmak mümkündür. Toplam
millî gelirde, ihracatta, işsizlik oranlarında maalesef aynı
durum söz konusudur. Türkiye on yılını kaybetmiştir,
Türkiye uzun vadeli hedeflerinden hızla ulaşmaktadır. AKP
döneminde 2023 hedefleri ulaşılması imkânsız hedefler
hâline gelmiştir.
Sonuç olarak, Türkiyenin temel
sorunlarını çözmeye yönelik unsurları içermemesi, bir bütçe
mantığı içinde hazırlanmaması, oturduğu
makroekonomik çerçevenin belirsizliği ve mali disipline riayet etmemesi nedeniyle
2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısına
ret oyu kullanacağımızı belirtir, yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Usta.
Üçüncü olarak, tasarının tümü üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Zekeriya
Temizel konuşacaktır.
Buyurun Sayın Temizel. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
CHP GRUBU ADINA ZEKERİYA TEMİZEL
(İzmir) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yeni yasama
döneminin ilk yasa tasarısı olan (1/317)
esas numaralı 2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe
Kanunu Tasarısının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
adına söz aldım.
Öncelikle, Meclisimizin bu yasama döneminde
Anayasayla kendisine tanınan tüm yetkilerini kullanacağına
inancımı belirtmek istiyor ve siz değerli milletvekillerine bu
görevlerinizde başarılar diliyorum. İnanıyorum ki
Meclisimiz bu yasama döneminde Anayasayla kendisine tanınan tüm yetkileri
kullanacak ve bu konuda değerli çalışmalar yapacak olan
sayın milletvekilleri de bu onuru taşıyacaktır.
Sayın Başkan, size de deneyim ve
birikiminizle Meclis çalışmalarının verimini
artıracağınız inancıyla yeni görevinizde
kolaylıklar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, öncelikle, kamuoyunda
doğru algılanmayan bir konuya açıklık getirmek istiyorum.
Bunun için de hepinizin bildiği bazı bilgileri sizlere yeniden
hatırlatmak zorundayım. Biliyorsunuz, bütçe kanunları yasama
organı tarafından yürütme organına harcama yapma ve gelir
toplama yetkisi vermektedir. Bu kanunun uygulanması,
hazırlanması, görüşülmesine ilişkin neredeyse bütün
detaylar Anayasamızda yer almaktadır. Sadece bütçelerin
hazırlanması ve uygulanması değil, uygulama
sonuçlarının kesin hesap kanunlarıyla denetlenmesi de Anayasa
hükmüdür. Yani, Meclisin Hükûmete verdiği yetkileri nasıl
kullandığının, kendisine verilen yetkiyi doğru
kullanıp kullanmadığının, yetki dışına
çıkıp çıkmadığının yine bu Meclis
tarafından denetlenmesi gerekmektedir. Kısacası, hem yetkiyi
vermek hem de denetlemek sizin göreviniz ve bu hiçbir şekilde
devredilmeyecek bir yetkidir. Anayasamızın konuyu bu kadar
ayrıntılı düzenlemesi, bütçenin görüşmelerinde sürelere
kadar inmesi, kaç gün süreceğini belirtmesi bunun Anayasa tarafından
da ne kadar önemsendiğini ortaya koymaktadır.
Değerli milletvekilleri, bütçe
kanunlarının yapılması konusunda iktidar partisine özel
ayrıcalıklar tanınmaktadır. İktidar partisine
politikalarını istediği gibi uygulama olanağı vermenin
bir gereğidir. Yani, bütçe hakkının bir gereğidir bu
ayrıcalıklar. Muhalefet partileri de bunun kesin olarak
bilincindedir. Yani, bu politikaların uygulanma konusundaki
kararlılığı değiştirme gibi bir yetkisi olamaz
muhalefet partilerinin. Ancak, muhalefet, özellikle bu bütçelerin hakkaniyetini
sağlama konusunda, gereken uyarıları yapma konusunda da bütün
gücüyle karşısındadır bu olayın. Hakkaniyet, bütün
sağlayacağımız olay budur. Muhalefet olarak bizler, harcama
kalemlerinin gerekli olup olmadığını, kaynakların
alternatif kullanım olanaklarını, uygulamaların ülkeyi
nereye sürükleyeceği konusunda dikkatleri çekmek, kısacası kaynakların
hakkaniyetli bir şekilde bölüşülmesi, tüm kesimlerin bütçeden
hakkaniyete uygun bir şekilde pay alması için mücadele ederiz. Burada
verilen mücadelelerin bir iyi niyet mücadelesi olduğunu, bir hak ve
hakkaniyet mücadelesi olduğunu kesin olarak Mecliste bulunan bütün
arkadaşlarımız bilmelidir.
Değerli
milletvekilleri, bu kısa açıklamadan
anlaşıldığı kadarıyla ana muhalefetin bütçe
kanunlarındaki yetkinin verilmesinden ziyade yetkinin nasıl
kullanıldığıyla ilgilendiği ortaya çıkar. Çünkü
bütçe hakkı gereği olarak o yetki Anayasa tarafından iktidar
partisine verilmiş zaten ama verilen yetkinin yetki
sınırları içerisinde kullanılıp
kullanılmadığı, yasalara ve diğer hukuki mevzuata
uygun yapılıp yapılmadığı, giderlerin gerçekten
yapılıp yapılmadığı, yani harcamaların
gerçek gereksinim karşılığı olup
olmadığı, kaynakların haksız ve yasalara
aykırı bir şekilde kişi ve gruplara aktarılıp
aktarılmadığı bu Meclisin denetim işlevi
içerisindedir.
Değerli milletvekilleri, bizim, muhalefetin bu
görevini ihmal etmesi asla düşünülemez, muhalefet bu yetkisini
tartışmaya da açmaz. Bütün bunların hepsini niye anlattım?
Yani sorumluluğun iktidar partisine ait olduğunu kesin olarak
biliyoruz ancak bu açıklamaların hepsinin açıklanmasında da
önemli bir neden vardı.
Sayın Başbakan, ülkemizin önemli
sorunlarının olduğunu, hızla yapısal reformlar yapma
gereğinin bulunduğunu belirterek, geçici bütçe yapmak yerine süreleri
sıkıştırarak 2016 yılı bütçesinin görüşülmesini
genel başkanlara önerdiklerini ancak Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanının konuyla ilgisi olmayan nedenlerle bu öneriyi kabul
etmediğini belirttiler.
Sayın milletvekilleri, Sayın Genel
Başkanımızın konuyla ilgili olmadığı
söylenen önerisi, aslında, konunun tam da özüydü. Genel
Başkanımız Tamam, bütçeyi anayasal sınırları
içerisinde sıkıştırarak çıkarabiliriz ama geçmiş
dönem uygulama sonuçlarının denetimini de bir kesin hesap komisyonu
kurmak suretiyle ayrıca yapalım. dedi. Biraz önce denetim
hakkımızın devredilmeyeceğini söylerken kastettiğim
olay da buydu. Böylece, denetim işlevi aceleye getirilmeyecek,
ayrıntısıyla bütçenin denetimi, Sayıştay
raporlarının incelenmesi gerçekleştirilecekti. Yani biz,
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanımız 2016 Yılı
Bütçe Yasa Tasarısının sürelerini yasal sınırlar
içerisinde sıkıştırarak görüşülmesini
yapmayalım. demedik, Genel Başkanımız da demedi. Bütçeyi
sıkıştıracaksak hiç değilse yapılmış
uygulamalarla ilgili olarak kesin hesap kanun tasarılarını rahat
rahat özel bir komisyonda, kesin hesap komisyonunda inceleyelim. dedi. Olay
bundan ibaret. Bunun başka bir tartışması da yok. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, deneyimli
arkadaşlarımız gayet iyi bilirler, Meclis İçtüzüğünde
ya da 5018 sayılı Yasada bir günde eklenecek tek maddelik bir
düzenlemeyle bu komisyonun kurulması mümkündü. Ayrıca, Anayasaya
aykırılık oluşturmaması nedeniyle bu komisyonda
görüşülecek olan raporlar -Plan ve Bütçe Komisyonu da bunun içerisine
eklenerek- bu olay da çözülebilirdi. Dolayısıyla eğer gerçekten
bu olayda böyle bir acillik var ise bu sorun çözülürdü. Kamuoyunun bunu bilme
hakkı vardı, o nedenle konuşmamım neredeyse
yarısını bu konunun açıklığa
kavuşturulması için verdim.
Değerli milletvekilleri, aslında, 2015
yılını seçimlerle geçirdik. Bir genel seçim yaptık,
sonuçlar beğenilmedi, yenisini yaptık. Sonuçlar artık
beğenildiğine göre yakın gelecekte herhangi bir seçim
gözükmüyor. İnşallah referandum, vesaire gibi nedenlerle de yeniden
ortalığa dökülmeyiz. Ancak bu süreç içerisinde Türkiye'nin riskleri
büyümeye başladı: Terör ateşi ülkeyi sardı, her gün ölüm
haberleri yeniden gelmeye başladı, üstelik sadece iç siyasi
sorunlarla değil, bir de neredeyse bütün komşularımızla
gırtlak gırtlağa geleceğiz; dolar, döviz aldı
başını gidiyor, enflasyon yükselme eğiliminde, para politikaları
bunlara uyumlu değil, hane halkının ve reel sektörün
borçları sorunlar listesinin en tepesinde. Seçim vaatlerinin
finansmanı da önümüzde. Bu kadar konuşulacak konu, bu kadar bulunacak
çözüm varken biz bütçeyi sıkıştırmak
çabasındayız. Bu tavır bu Meclisten herhangi bir beklentinin
olmadığı şeklinde anlaşılabilir, oradan bu
aceleyle çıksın, yapılması gerekenler daha farklı bir
şekilde yapılabilir şeklinde anlaşılabilir.
Değerli arkadaşlar, bugün ekonomiyle
ilgilenen herkesin gözü kulağı FEDde, yani Amerikan Federal Rezerv
Bankta. Faizleri artıracak mı, faizleri artırmayacak mı?
Bu konuda birkaç saat sonra büyük bir ihtimalle üç saat sonra, belki de henüz
biz bu salondayken- haberleri alacağız.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin bütün
ekonomisinin birdenbire gözünü kulağını olduğu gibi
Amerikaya çevirmesinin nedeni ne? Bunu çok iyi biliyorsunuz. Yani FED faizi
artırıyorsa bize ne? diyebiliriz. Hayır, bizimle doğrudan
doğruya ilgili. Niye ilgili? derseniz, şu andaki bizim borç
yapımıza ve açığımıza bakmak zorundayız.
Değerli arkadaşlar, rakamlarım 2015
yılının Nisan ayına
Çünkü o kadar yakından takip
edemiyoruz bu verileri ama şu anda özellikle sektörler itibarıyla
bizim açığımız, döviz açığımız 394
milyar dolar. Bunu kesin olarak yabana atmamak gerekiyor. Bunun içerisinde
Hükûmetin ve bankaların, Merkez Bankasının, reel sektörün direkt
olarak varlıklarını söyleyerek isterseniz vereyim, bu önemli
çünkü, diğer konulardan daha önemli: Hükûmetimizin Nisan 2015 itibarıyla
varlıkları 1 milyar 290 milyon dolar, yükümlülükleri 108 milyar 724
milyon dolar; açığımız 107 milyar 434 milyon dolar. Merkez
Bankamız iyi durumda çok şükür. Dolayısıyla da Merkez
Bankası varlık ve yükümlülükler arasındaki farkımız
121 milyar dolar olarak duruyor. Bu iyi bir olay. Bankaların açık
yükümlülüğü 159 milyar dolar; varlıkları 32 milyar dolar,
yükümlülükleri 192 milyar dolar; açıkları 159 milyar dolar. Reel
sektör ve hane halkında da bu açık 249 milyar dolar.
Şimdi, değerli arkadaşlar, ekonominin
bu kadar kırılgan olduğu, yükümlülüklerin bu kadar
ağır olduğu bir dönemde -doğal olarak- bu Parlamentonun, bu
Meclisin gelecekle ilgili olarak projelerin hepsini bütün
ayrıntısıyla tartışması, konuşması,
hatta varsa karşılıklı olarak yararlanılacak
fikirlerden yararlanması gerekiyor. O nedenle de bu geçici bütçenin bütün
bu tartışmanın rahat rahat ve süresinde
yapılmasını sağlayacak bir zaman kazandırması
nedeniyle olumlu bir olay olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Nitekim, Plan
ve Bütçe Komisyonunda sadece bir günümüzü aldı, büyük bir olasılıkla
burada da toplam mesai açısından bir günlük bir süre içerisinde
bitecek. Demek ki geçici bütçenin böyle engel yaratacak, zaman kaybettirecek
bir olayı yok, hepi topu 2015 yılı bütçesinin bütün hükümlerini
belirli oranlarda artırmak suretiyle o bütçeyi üç ay daha uyguluyorsunuz.
Bu önemli bir olaydır, bunu değerlendirmek gerek, ancak bunu
değerlendirirken de Türkiye ekonomisinin şu anda geldiği konumu
çok net olarak tanımlamak gerek.
Türkiye ekonomisi 2014 yılı
itibarıyla 444 milyar 909 milyon dolarlık cari açık
biriktirmiş durumdadır. Yani bu şu anlama geliyor: Biz, her
yıl ortalama olarak 40 küsur milyar dolar cari açık veriyoruz.
Dış ticaret açığımız daha korkunç vaziyette, 588 milyar
dolar, sürekli açık veriyoruz dış ticarette. Yani döviz kazandırıcı
işlemimiz yok, ekonomimizi büyütmek için sürekli olarak borç bulup bu
açıkları kapatmak zorundayız. Bunu tartışmayalım
mı? 2016 bütçesinde bu olaylar değerlendirilmesin mi? Bu süreç içerisinde
almış olduğumuz borçların kullanımıyla ilgili
rakamları ortaya koyup da acaba şu geçtiğimiz dönem içerisindeki
büyüme modelimiz -büyüdük, kabul ediyoruz- yeniden, bir daha gözden
geçirilmesin mi? Bu konuda Parlamento söz sahibi olmasın mı?
Bu arada, bu kadar borçlanma olayı ortaya
çıktığı zaman ekonominize inanılmaz bir yük daha
gözüküyor, o da bu süreç içerisinde hazine nakit açığı ve bunun
finansmanı.
Değerli arkadaşlar, 2003-2014
yılları arasında hazinemiz tam 584 milyar lira -bu dolar
değil, lira- faiz ödemiş. 584 milyar lira. Bu arada, bu süre
içerisinde 249 milyar lira da faiz dışı fazla
yaratmış. Bu önemli bir olaydır. Faiz dışı fazla,
bütçenin gelirlerinin giderlerinden daha fazla olması, faiz hariç
gelirlerinin giderlerinden daha fazlası anlamına geliyor. Bu 249
milyar lirayla neler yapılır neler, onu özellikle sizler takdir
edersiniz.
249 milyar lira faiz dışı fazla
yaratmışız. 77 milyar lira da özelleştirme gelirlerinden
direkt olarak hazineye aktarmışız bunun için
kullanılsın diye. Onun yanında ayrıca 257 milyar lira da
borçlanmışız. Demek ki 584 milyar liralık faizi ödemek için
biz 249 milyar lira faiz dışı fazlayı kullanmış
mıyız? Kullanmışız. 77 milyar lira özelleştirme
gelirini kullanmış mıyız? Onu da kullanmışız.
Ayrıca, 257 milyar lira da borçlanmışız.
Borçlanmışız, faiz ödemişiz. Yatırımda kullanacağımız,
üretimde kullanacağımız 249 milyar liralık faiz
dışı fazlamızı da kullanmışız.
Şimdi, bunu değerlendirmeyelim mi? Bunu ayrıntısıyla
değerlendirip gelecekle ilgili olarak Türkiyenin özellikle üretim
programlarını, yatırım programlarını gözden geçirmeyelim
mi? Hâlâ sürekli olarak beton biriktirerek veya sürekli olarak geri dönüşü
olmayacak olan verimsiz yatırımlara mı bunları
koyalım? Yoksa, Türkiyenin döviz kazandırıcı
işlemleri için yatırımlarını mı yapalım?
Değerli arkadaşlar, işte 2016 bütçesinin
bütün bu sorunların hepsinin ayrıntısıyla
tartışılacağı bir zamanda hazırlanması çok
önemliydi. Şimdi bu zamanınız var. Bu zamanınız var ve
geçici bütçe harcamaları sırasında geçirilen zaman da kesin
olarak boşa gitmiş bir zaman hiçbir şekilde olmayacak,
olması da mümkün değil zaten. Bu nedenle özellikle de bundan sonraki
programlarla ilgili olarak, şu Mecliste muhalefetiyle iktidarıyla
bizim ekonomi programımızda nasıl bir değişiklik
olacağını bilme, öğrenme ve tartışma
hakkımız var. Bunları gerçekleştirmek zorundayız. Buna
katkısı olacak insanların, milletvekili
arkadaşlarımızın hiçbir şeyden çekinmeksizin, hiçbir
ön yargı taşımaksızın gereken katkıların
hepsini yapabileceğini görüyoruz. Plan ve Bütçe Komisyonundaki
arkadaşlarımızın konuşmalarından bunları
gördük. Elinden geleni yapıyor herkes. Dolayısıyla, onların
iyi niyetlerini de kesin olarak göz ardı etmememiz gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, geçici bütçenin 2015
yılının sadece üç aylık ödeneklerini belirli oranlarda
artırarak kullanmaktan başka bir özelliği yok. Yeni
yatırıma girilemez, yeni taahhütlere falan girilemez.
Dolayısıyla, geçen seneki ödenekleri belirli oranlarda
artırıp bu geçici dönemi geçeriz. Teknik olarak eksiklikleri
vardır, fazlaları vardır, arkadaşlarımız
onları dile getirecekler. Ancak, önemli olan, bu bütçeyle kazanılan
zamanın daha sonraki bütçe görüşmeleri sırasında kesin
olarak değerlendirilmesidir, Amerikanın faiz
artırımıyla ortaya çıkacak sorunları nasıl aşacağımızın
burada getirilecek ekonomik programlarla desteklenmesidir, o programlara
buranın, bu Meclisin katkıda bulunmasıdır.
Meclisteki bütçe çalışmalarının
bu duygular içerisinde gerçekleştirileceğini umuyorum, hepinize
saygılar sunuyorum. Belirli nedenlerle bütçeye karşı oy
vereceğimizi belirtiyorum ama gelecek bütçelerde her türlü
katkıyı yapabileceğimiz konusunda da sizlere söz veriyorum.
Saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Temizel.
Tasarının tümü üzerinde, dördüncü olarak,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş konuşacaktır.
Buyurun Sayın Muş.
Süreniz yirmi dakikadır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016
Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı üzerinde
AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Dün Diyarbakırda şehit olan 3 kahraman
polisimize Allahtan rahmet diliyorum, ailelerine sabırlar diliyorum,
milletimizin başı sağ olsun.
Bu geçici bütçenin hazırlanmasında
emeği geçen bakanlarımıza, milletvekillerimize,
bürokratlarımıza ve Plan ve Bütçe Komisyonunun çok değerli
üyelerine huzurlarınızda ben de bir kez daha teşekkür ediyorum.
Peki, Türkiye neden bir yılı kapsayan bir
bütçe değil de bugün bir geçici bütçeyi tartışmaktadır,
isterseniz bu konuya biraz değinelim.
Değerli milletvekilleri, Türkiye 2015
yılında 7 Haziran ve 1 Kasım olmak üzere 2 tane seçim
yaşadı. 1 Kasım seçimlerinden sonra milletvekillerinin yemini,
yeni Hükûmetin kurulması, güvenoyu alması gibi süreçlerden
dolayı, bütçe takviminin aksamasından dolayı, takvimin
sıkışmasından dolayı geçici bir bütçeyle Hükûmetin
kamu harcamalarını ve kamu hizmetini verebilmesi için bir harcama
yetkisi verilmesi söz konusudur ve bunun da aşılabilmesi için geçici
bütçe tasarısıyla bu sorunun çözülmesine gidilmiştir. Burada,
gönül isterdi ki, yılın tamamını kapsayacak bir bütçeyi
muhalefetle beraber yapalım. Kesin hesapla alakalı süreç
Zaten Plan
Bütçede bunlar konuşuluyor, tartışılıyor ve bir karara
bağlanıyor.
MUSA ÇAM (İzmir) Saray istemedi, saray!
MEHMET MUŞ (Devamla) Bunu şarta
bağlamaktan ziyade, bu yılın sonuna kadar çıkması
gereken bir bütçeden ziyade daha farklı bir zamanda
tartışılıp bununla alakalı bir gündem oluşturulabilirdi
ama olmadı. Bu anlamda da böyle bir geçici bütçeyle bu süreci yönetmek
durumunda kaldık.
Değerli milletvekilleri, Adalet ve
Kalkınma Partisinin bütçe anlayışının özünde refah
vardır. Şimdiye kadar yaptığımız hiçbir bütçede
ne seçim odaklı ne de siyasi yatırım maksatlı bir
yaklaşım olmuştur; tamamında siyasi hesapları
reddeden, insanı merkeze alan, İnsanı yaşat ki devlet
yaşasın. anlayışını bütçede ve ekonomi
programında uygulayan bir anlayışla meseleye
yaklaştık. AK PARTİnin hazırladığı
bütçelerde rant çevrelerinin, lobilerin değil tüm milletimizin menfaatleri
ön plana alındı ve bunlar hep ön tarafta tutuldu. İşte,
onun içindir ki AK PARTİ bütçeleri milleti karşısına alan
değil rantiyeleri, çıkar çevrelerini ve lobileri
karşısına alan bütçeler olmuştur. Dolayısıyla,
günü kurtarma adına değil
MUSA ÇAM (İzmir) Havuz nerede, havuz?
MEHMET MUŞ (Devamla) Günü kurtarma
basitliğine hiçbir zaman kapılmadık, milletin geleceğini
tehlikeye sokacak hiçbir adımı şimdiye kadar atmadık ve
mali disiplinden her şart altında, şartlar ne olursa olsun taviz
vermedik. Bu açıdan, değerli milletvekilleri, sürdürülebilir bir mali
disiplinle bütçe dengesini kırılgan olmaktan çıkarıp kamu
harcamalarının kalitesini artırarak bütçemizi daha sağlıklı
bir yapıya kavuşturduk. Bu anlayışı, Türkiye, 1929dan
sonra yaşanan dünyanın en büyük küresel finans krizinde
yaşadı. Bakınız, 2008 yılındaki krizde,
Türkiyenin almış olduğu tedbirlerden ve bugüne kadar mali
disiplinden taviz vermemesinden dolayı, bu süreç, diğer ülkelerle
mukayese edildiği zaman çok daha az etkiyle atlatıldı.
Bakın, dünyada kriz yokken biz, maalesef, 1994,
1999 ve 2001 krizlerini yaşadık. O zaman dünyada kriz yoktu, bu
Türkiye merkezli bir krizdi. Ama bunun temeline, sebebine indiğimiz zaman
bu krizi tetikleyen neydi? Dünyada büyüme varken, dünyada bir kriz yokken biz
bunu neden yaşadık ve dünyada büyük kriz yaşanıyorken
Türkiye bu krizi nasıl az etkiyle atlatabilmiş? Bunun üç temel
ayağı vardır: Bunlardan bir tanesi bütçe dengesidir; bir
diğeri kamu borç yükü; bir diğeri ise bankacılık
sektörüdür. Değerli milletvekilleri, 90lı yıllardaki siyasi
istikrarsızlıklardan dolayı Türkiye bu alanlarda zayıf
kalmıştır ve özellikle Adalet ve Kalkınma Partisiyle,
zayıf olduğumuz bu alanlar, Türkiyenin en güçlü olduğu
alanlardan bir tanesi hâline gelmiştir.
Her zaman için sanal refahı reddettik, reel
büyümeyi merkeze aldık ve vatandaşın reel refahının
artışı için büyük bir çaba içerisinde olduk. Bundan
dolayıdır ki 24 çeyrektir Türkiye kesintisiz büyümektedir. Üstelik bu
büyüme tüm engellemelere rağmen olmuştur; Gezi olaylarına
rağmen olmuştur, 17-25 darbe girişimine rağmen
olmuştur ve Suriyede ve diğer bölgelerde yaşanan siyasi ve
ekonomik sıkıntılara rağmen bu büyüme
gerçekleştirilmiştir.
MUSA ÇAM (İzmir) 17-25 darbe değil,
yolsuzluk, yarın
MEHMET MUŞ (Devamla) - Bakınız
değerli milletvekilleri, 1970 ve 1980 arasında Türkiyede toplam 12
hükûmet değişmiştir. Ortalama bir hükûmetin ömrü dokuz
aydır. Düşünebiliyor musunuz bir hükûmet iktidara geliyor, bir bütçe
yapıyor; bu bütçeyi tamamlayamadan iktidardan ayrılıyor.
Başka bir hükûmet geliyor, kendisinden önce yapılmış olan
bir bütçeyi kullanmak durumunda kalıyor. Türkiye 1970 ve 1980
arasını maalesef böyle geçirdi.
Akabinde, 1991 ile 2002 arasında da bir
hükûmetin ömrü ortalama on beş aydır. Orada da hükûmet
yaptığı bir bütçeyi kullanırken bir diğerini göremeden
iktidarı başka bir hükûmete devretmek durumunda
kalmıştır. İşte, Türkiye bu süreçlerde, maalesef, mali
disiplin anlamında da, borç yükü anlamında da çok ciddi
ağır bedeller ödemiştir. Ama, AK PARTİ döneminde
şimdiye kadar yaptığımız 13 bütçenin
tamamını realize etmiş ve bunların da neticesini
almış bir iktidarız.
Bakınız
değerli milletvekilleri, burada bir mukayese yapmakta fayda olduğunu
düşünüyorum. AK PARTİden önceki on yılı şöyle bir
alalım, oradaki bütçe açığının ortalaması yüzde
6,5tur. Bir de Adalet ve Kalkınma Partisinin 2002den günümüze kadar olan
sürecini alalım, buradaki bütçe açığının
ortalaması da yüzde 2,85tir. Aslında son dönemlerde biz bunu yüzde
1,5 bandının altında tutmayı başardık. Yani,
geçen yılki bütçe performansımız ortadadır, bu yılki
bütçe performansında hedef yüzde 1,1dir. Ben ümit ediyorum -gelen
rakamlar onu gösteriyor- bundan daha iyi bir performansı Türkiye
gösterecektir ve orta vadeli programda da gösterdiğimiz, ortaya konan
hedefler doğrultusunda inşallah 2018 itibarıyla da Türkiye bütçe
dengesi noktasında yüzde 0,5in altına bu bütçe açığı
meselesini itmeyi başaracaktır.
Bakınız
değerli milletvekilleri, bu bütçe hedeflerini şundan önemsiyorum: On
üç yıllık dönemde sadece iki yıl ifade edilen bütçe hedefleri
tutturulamadı; 2009 ve 2012. Bunların haricinde ortaya konan bütçe
hedeflerinden çok daha iyi bir performans AK PARTİ iktidarları
döneminde ortaya konmuştur.
Bakın,
dünya hiç olmadığı kadar sıkışık bir
süreçten geçiyor; hiç olmadığı kadar artık dünyada büyüme
oranları zora düşmüş; alım satım, ihracat veya
diğer ekonomik göstergeler sıkışık bir süreçten geçiyor.
Ama, bu tabloda bile Türkiye mali disiplinden taviz vermemektir. Şöyle bir
mukayese yapabiliriz: Yani, bizde şu an yüzde 1,1 gibi bir hedef var bu
yıl için ve 2018le alakalı söyledim. Peki, geçtiğimiz yıl
ne olmuştu, 2014teki süreç nasıldı? Bakın, Avustralyada
bütçe açığı yüzde 3,1; Belçikada 3,2; Fransada 4; Hindistanda
4,5; Japonyada yüzde 7,7; Meksikada yüzde 4; Güney Afrikada yüzde 3,8.
Burada hem gelişmekte olan ülkeler hem de bize benzer ülkeler var. Türkiye
bu süreci yüzde 1,3le tamamlamayı başarmıştır.
Değerli
milletvekilleri, bütçe açığının yüksek olması, reel
kesimin, özel kesimin kullanabileceği fonların kamu tarafından
emilmesi ve bütçe açıklarının kapatılması için
kullanılması anlamına gelir. Bunun için buradaki performans
ekonomik anlamda ülkenin büyümesi ve ülkenin finansmanı
açısından önemlidir.
Şimdi bankacılıkla alakalı
birkaç veri vereceğim ve aslında neler söylemek istediğimi daha
iyi ortaya koyacaktır. Bakınız değerli milletvekilleri,
2001 yılında Türkiyeyi krize sürükleyen bankacılık sistemi
bugün Türkiye'nin en güçlü olduğu alanlardan bir tanesidir. Şöyle aktif
büyüklüğüne baktığımız zaman bankacılık
sektörünün, 213 milyar bir büyüklüğü vardı, şu an
itibarıyla bankacılık sektörünün toplam aktif büyüklüğü 2
trilyon liraya ulaşmıştır.
Aslında daha önemlisi, bu rakam içerisindeki
kredilerin payı neydi, ne oldu? Bakınız değerli
milletvekilleri, iktidara geldiğimiz dönemde toplam aktifler içerisindeki
kredilerin payı yüzde 23 iken bugün bu oran yüzde 62ye; menkul
değerlerin portföyünün payı yüzde 40tan yüzde 15e düşmüştür.
Yani bankacılık sektörü kamuyu fonlamaktan artık asli görevi
olan reel ekonomiyi, piyasayı fonlamaya başlamıştır.
Mevduatı vatandaştan toplayıp kamuyu fonlamak artık sona
erdi. Onun yerine, mevduatı topladıysanız asli göreviniz olan
bankacılık faaliyetlerini yerine getirerek, reel ekonomiyi fonlayarak
para kazanmak durumundasınız.
Değerli milletvekilleri, burada, hazinenin
borçlanma oranları çok önemli. Yani Türkiye ne kadar faiz ödüyordu?
İktidarımız döneminde bazı rakamlar zikredildi ama
şöyle bir realite de var: Türkiye yüzde 58le borçlanıyordu,
hazinenin borçlanma faiz oranları buydu. Şu an yüzde 10
seviyesindedir bu, hazinenin borçlanma oranı. Vade neydi biliyor musunuz?
Ortalama sekiz buçuk ay vadeyle borçlanıyordu Türkiye Cumhuriyeti
hazinesi. Şu an bu vade yetmiş bir ayın üzerine çıkmış
durumdadır.
Bakın, bu kürsüden bunları çok
konuştuk, ilk geldiğimiz dönemlerde finansman giderlerinin veya daha
anlaşılır bir ifadeyle faiz giderlerinin toplam bütçe
içerisindeki payı yüzde 45-47 seviyesindeydi. Yani 100 liralık
bütçenin 47 lirası sadece borçların faizine ödenmek durumundaydı
ve vergisel olarak da baktığımız zaman buna,
topladığımız her 100 liranın 85 lirası sadece
borçlarımızın faizine gitmek durumundaydı. Şu an bu
rakamlar nedir biliyor musunuz? Bakın, şu an Türkiye Cumhuriyeti
sadece bütçesinin yüzde 11ini faize ödemektedir. Eğer Türkiye hâlen yüzde
50 finansman maliyetini bütçesine koymak durumunda kalsaydı, çok ciddi,
astronomik rakamları bu memleket faize ödemek durumunda kalacaktı.
Bunlardan bir kere memleket kurtuldu.
İkincisi: Her 100 liralık verginin 85
lirası faize gidiyordu. Şimdi ne kadarı gidiyor? 14 lirası.
Bir ikincisi değerli milletvekilleri, eğer
bir borç söylüyorsak bunun karşısında da bir
varlığı ifade etmek durumundayız. Varlık ne, borç ne;
bunların birbirine oranıyla borç yükü ölçülür. Türkiyede 2002de
Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidarı devraldığı
dönemde kamu borcunun millî gelire oranı yüzde 74tü, şu an bu oran
yüzde 33-34 seviyelerine kadar düşmüştür. Yani, Maastricht Kriterleri
örneğine bile baktığımız zaman, bütçe
açığı noktasında da, kamu borç yükü noktasında da
Avrupa Birliği üyeleri içerisinde de bu kriterleri yakalayabilen ender
ülkelerden bir tanesidir Türkiye.
Yine, değerli milletvekilleri, sermaye
piyasalarımızda derinleşmeler olmuştur, sermaye
piyasaları Türkiyede derinleşmiştir ki bunlar ekonomiyi finanse
etme açısından önemlidir. Bakınız, Türkiyede toplam menkul
kıymet değeri 100 milyar dolar civarındaydı, şu an bu
4 kat artmış ve 401 milyar dolara yükselmiştir.
Şirketlerimizin değerine bakalım.
Burada özel sektörün bir borç yükü ifade ediliyorken o zaman -bunun
karşılığında şirketlerin- bunun varlık
olarak karşısında ne var, buna da bakmamız lazım.
Değerli milletvekilleri, bakın, Türkiyede
Borsa İstanbul endeksi 10 bin seviyelerindeydi, dün itibarıyla 72 bin
seviyesinde Borsa İstanbul kapanış yaptı ve 301 olan
şirket sayısı bugün 422ye çıkmış. Yani,
şirketler halktan daha fazla sermaye toplayarak yapılarını
finanse ediyorlar. Türkiyede 2002 yılındaki şirketlerin,
borsaya kote olan şirketlerin değeri 35 milyar dolardı, şu
an bu rakam 268,5 milyar dolara kadar çıkmış bir durumda. Yani,
ortada bir borç ifade ediliyorsa bunun karşılığında da
bir varlığın olduğunu bizim görmemiz gerekiyor.
Yine, aynı şekilde, AK PARTİnin
yapmış olduğu reformlar sayesinde -bu sadece ekonomik anlamda kendisini
hissettirmedi, sosyal anlamda da, hukuk anlamında da, demokratikleşme
anlamında da kendisini hissettiren çok ciddi reformlar
yapmıştır- ve bu sebepledir ki AK PARTİnin bu reformcu
kimliğinden dolayı AK PARTİ 2002 yılından itibaren tek
başına iktidarda kalmayı sağlayabilmiştir.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Uçmuşuz da haberimiz yok!
MEHMET MUŞ (Devamla) Bakın değerli
milletvekilleri, iktidara geldiğimizin öncesinde şöyle bir gazeteleri
ve televizyonları hatırlayalım, bir ay bittiği zaman, takip
eden ayın ay başında enflasyon rakamları
açıklanacaktır, şöyle yeşil bir canavar vardı
gazetelerde, enflasyon canavarı diye ifade ediliyordu,
ağzını açmış, önünde ne varsa yiyor. Milletin
alın terini, cebindeki parasını, emeğini bu enflasyon canavarı
sömürüyordu. Şimdi o enflasyon canavarı kayboldu yani bu dönemlerde
kimse onu artık tanımıyor, gazetelerin manşetlerinden
artık o enflasyon canavarı kayboldu gitti ve AK PARTİ
iktidarıyla beraber Türkiye tek haneli enflasyonla tanıştı.
(CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Onları yazacak gazete mi bıraktınız Türkiyede!
KAMİL AYDIN (Erzurum) 17 Aralık geldi,
bak geldi 17 Aralık ha, ona göre!
MEHMET MUŞ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, bakınız, Türkiye enflasyonun üç hanelisini
görmüş bir ülke, Türkiye enflasyonun iki hanelisini görmüş bir ülke,
AK PARTİ iktidara gelene kadar tek haneli bir enflasyonla Türkiye
tanışamamış
AHMET YILDIRIM (Muş) İşsizlikte de
iki haneliyi sizin döneminizde gördü.
MEHMET MUŞ (Devamla)
ve bu dönemde AK
PARTİ tek başına tek haneli bir enflasyonu Türkiyeyle
tanıştırmıştır. Bu yıl takriben yüzde 8 gibi
görülen bu enflasyon da inşallah, orta vadeli programda belirttiğimiz
üzere, 2018 itibarıyla da yüzde 5 bandına düşürülecektir.
Ve değerli milletvekilleri, artık Türkiye
için ikinci atılım dönemi diyebileceğimiz çok ciddi bir reform
süreci başlıyor. 25 öncelikli dönüşüm programını
açıkladık. Buna bağlı olarak 1.250 eylem planı
açıklandı ve OECD ülkeleri içerisinde sadece iki ülke bu kadar detaylı
bir dönüşüm programını açıklayabilmiştir. Bunlarla
beraber artık çok daha üretken, çok daha ihracat yapan ve Türkiye'nin çok
daha hızlı büyüdüğü bir ekonomik yapıya inşallah
ülkemiz ulaşacak. İmalat sektörünün daha da güçlendiği,
nitelikli iş gücünün arttığı, üretim kapasitesinin çok daha
fazla artacağı bir dönemi hep beraber yaşayacağız
değerli milletvekilleri.
Burada dikkatinizi çekmeden geçemeyeceğim,
Türkiyede çok ciddi altyapı eksikliği vardı ve ortalama
projelerin tamamlanma süresi dokuz yıldı, şu an bu üç yıla
kadar inmiş durumda ve Türkiyede çok büyük projeler kamu-özel iş
birliği modeliyle hayata geçirildi. Bu uygulama ilk defa rahmetli Özal
döneminde 1986 yılında başlatıldı ve 1986dan günümüze
kadar 198 kamu-özel iş birliği modeli Türkiyede hayata geçirildi.
Bunların 133ü AK PARTİ döneminde olmuştur. Bu kamu-özel iş
birliği modeliyle hayata geçirilen projelerin toplam tutarı 115
milyar dolardır. AK PARTİ döneminde hayata geçirilen, bu modelle
hayata geçirilen ve sözleşmesi imzalanan projelerin değeri ise 106
milyar dolardır. Burada hem bunların inşası hem de devlete
ödeyecekleri yıllık gelir veya kira olarak ifade edebileceğimiz
oranlar da dâhildir. Hani, Gezi eylemleri sırasında Gezicilerin
karşı çıktığı işte üçüncü havalimanı bu
yöntemle yapılmıştır
MUSA ÇAM (İzmir) - Hangi yöntemle?
MEHMET MUŞ (Devamla) -
üçüncü köprü bu
yöntemle yapılmıştır, Avrasya geçiş tüneli bu
şekilde yapılmıştır, İzmir Körfez geçişi bu
şekilde yapılmıştır.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) En az 4
katına yapılabilirdi Sayın Muş, en az 4 katına. 4
katı gelirle verilebilirdi yolsuzluk olmasa.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, bunlar devletin kasasından, merkezî hükûmetin
yatırım bütçesinden kaynak aktarılmadan yapılan ve
Türkiyeye gelir sağlayacak projelerdir.
Bakın, çok fazla noktaya
değinmeyeceğim ama refah anlamında da birkaç konuya
değinmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Şu kadar hastane
yaptık, yatak kapasitesini bu kadar artırdık. ona
girmeyeceğim ama önemli bir rakam, Türkiyede 2002 yılında 869
tane yoğun bakım ünitesi vardı. Bakın, koca Türkiyede 869
yoğun bakım ünitesi vardı. Bugün itibarıyla bu rakam nereye
çıktı biliyor musunuz? 2014 sonu itibarıyla 7.982, 10 kat
artmış; Türkiye'nin nüfusu 10 kat artmamış. Yeterli mi?
Daha da fazla mutlaka bunu artıracağız.
Bir diğer önemli konu şu değerli
arkadaşlar, bakın, az önce bir şey söyledim İnsanı
yaşat ki devlet yaşasın. anlayışı AK
PARTİnin bütün bütçelerinde görülmüştür. Bakınız, 2002
yılında yıkıcı sağlık harcamaları
diye bir endeks vardır. Türkiyede yıkıcı sağlık
harcaması yapmak durumunda olan hanenin oranı biz iktidarı
devraldığımızda binde 81di, şu an bu rakam binde 31e
düşmüş durumdadır ve bu yıkıcı sağlık
harcamalarından dolayı fakirleşen hane halkının
oranı ise binde 43ten binde 12ye düşmüştür. Bunu inşallah
önümüzdeki süreçte de sıfırlayacağız.
Bakınız değerli milletvekilleri, hane
borcu anlamında da, doğru, Türkiyede hane borcunda bir
artış vardır, vatandaş kredi çekerek ev sahibi
olmuştur, arazi almıştır, arsa almıştır, o borcun
karşılığında bir varlık vardır.
ÖZKAN YALIM (Uşak) - İntihar edenlerin
sayısını bir açıklasana.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Daha önce neden
alamıyordu? Çünkü daha önce bankalar vatandaşı finanse etmekten
ziyade devleti finanse ediyorlardı. Bankacılık yapmanıza
gerek yok, fonu toplayın, bunu devlete satın, oturduğunuz yerde
iyi para kazanın. Sistem öyle ilerlediği için, vatandaşın
kullanabileceği fon kalmadığı için o oranlar düşüktü
ama Türkiye, hâlen Avrupanın en düşük hane halkı
ortalamasına sahip ülkedir, Türkiyede bu, yüzde 20 oranındadır.
Türkiye en düşündüğündedir hâlâ, burada bir artış
olduğu doğrudur ama bunu ifade etmek istedim.
Değerli milletvekilleri, bakınız,
iktidarımız döneminde biz büyümeye bakıyorken şuna dikkat
etmek durumundayız: Büyüme nasıl olmuş? Eğer dünya yüzde 10
büyüyorsa ve biz yüzde 5 büyümüşsek bunun bir anlamı yok. Mukayeseyi
yapıyorken dünya ne kadar büyümüş ve bu dünyanın büyümesine göre
Türkiye ne kadar büyüdü, ona bakmamız lazım.
Değerli milletvekilleri, çok geriye gitmeyeceğim,
1992-2002 arası dünya 1 büyüdüğü zaman Türkiye 1,2 büyüyebilmiş.
AK PARTİ döneminde dünya 1 büyüdüyse Türkiye 1,85 büyümeyi
başarmıştır.
MEHMET GÜNAL (Antalya) 2002yi çıkar, 2002yi
çıkar.
MEHMET MUŞ (Devamla)- Ve şunu da göstermek
istiyorum: Bakın, iktidarımız döneminde ülkenin tamamına
yatırım yapılmıştır. Bakın bu
Kızıltepe Devlet Hastanesi, bakın bu
MUSA ÇAM (İzmir) Para kasaları, yatak
odalarındaki
MEHMET MUŞ (Devamla) -
Van Eğitim ve
Araştırma Devlet Hastanesi, bakın, buna bakın, bu Batman
MUSA ÇAM (İzmir) - Ayakkabı
kutularından da bahset biraz, ayakkabı kutularından!
MEHMET MUŞ (Devamla) - Sen kutularla
uğraş, kutularla uğraşmaya devam et.
MUSA ÇAM (İzmir) - Yatak odalarındaki para
sayma makinelerinden de bahset biraz! Onlardan da biraz bahset!
MEHMET MUŞ (Devamla) - Bu, Batman Devlet
Hastanesi. Bu, Midyat Devlet Hastanesi; bu, Mardinde bir lise. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
MUSA ÇAM (İzmir) Bilal oğlandan bahset
biraz, Bilal oğlandan!
MEHMET MUŞ (Devamla) Bu, Ercişte bir
lise değerli milletvekilleri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET MUŞ (Devamla) -
bu, başka bir
lise. Bakın bu da PKKnın bu okulları nasıl
yaktığı. Bunlara herkesin ses çıkartması gerekiyor.
Sırtını kimsenin bunlara dayamaması gerekiyor. Bakın
bu, okulun konferans salonu ve yaptığımız okulları
ERKAN AKÇAY (Manisa) PKKyla Osloda pazarlık
yapan sizsiniz, senin konuşmanın neresini düzeltelim!
MUSA ÇAM (İzmir) - Evde
sıfırlanamayan milyon dolarlardan birkaç tane daha hastane
yapılırdı, 5 tane daha! Sıfırlanamayan paralarla 5
hastane daha yapılırdı!
MEHMET MUŞ (Devamla) -
PKKnın ne hâle
getirdiği, bu bütçeden ayrılan kaynaklarla ne hâle getirdiği.
Bakın, o hastaneleri, acil servisi, bomba yüklü araçla
saldırdıkları acil servis.
BAŞKAN Sayın Muş teşekkür
ediyorum.
MEHMET MUŞ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, Kurşunlu Camisi bakın.
MUSA ÇAM (İzmir) Sıfırlanamayan
paralardan da okullar yapılırdı, köprüler
yapılırdı. Nerede o paralar? Nerede?
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Onun için,
herkesin bunlara ses çıkarması lazım.
Bu bütçenin hayırlı olmasını
temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Dolmabahçe
fotoğrafını gösterin, Dolmabahçe
BAŞKAN Sayın Muş, çok teşekkür
ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
önemli bir gelişme üzerine Hükûmetten bir bilgi talebimiz olacak. Onunla
ilgili yerimden pek kısa söz talebim var.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
31.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Başikadaki askerî
varlığımıza IŞİD tarafından bir
saldırı düzenlendiği ve 4 askerin ağır yaralı
olduğu konusundaki haberlerle ilgili Hükûmetten bilgi talep ettiklerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Grubumuza ulaşan bilgilerde -ki biraz önce
İnternet sitelerinde de yer almaya başladı- Başikadaki
askerî varlığımıza IŞİD tarafından bir
saldırı düzenlendiği, 4 askerimizin ağır yaralı
olduğu konusunda haberler var. Bunun doğruluğu ve en
sağlıklı bilgi açısından -biraz önce Sayın
Başbakan Yardımcısı da buradaydı- Hükûmetten bilgi
talep ediyoruz efendim.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim Sayın
Özel.
XI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/317) (S. Sayısı: 1) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi, Hükûmet adına Maliye
Bakanı Sayın Naci Ağbalın söz talebi vardır.
Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, sizlerin de yeni görevinizi
tebrik ediyorum, başarılar diliyorum.
2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe
Kanunu Tasarısıyla ilgili olarak Hükûmetimizin görüşlerini
ifade etmek üzere huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum.
Öncelikle, Meclisimizin yeni dönemde hayırlara
vesile olan çalışmalar yapmasını yürekten temenni ediyorum.
Üzerinde görüşeceğimiz geçici bütçe
kanununun da yeni yılda, 2016 yılında ülkemizin büyümesi için,
milletimizin ihtiyaçlarının giderilmesi için,
refahımızın artması için önemli katkılar vereceğine
inanıyorum.
Esasen bugün burada yapılan konuşmalar,
eleştiriler ve değerlendirmeler önemli ama benim Maliye Bakanı
olarak burada Genel Kurul olarak sizlere geçici bütçe kanunu
tasarısıyla ilgili olarak genel bir bilgi vermemde fayda var.
Biliyorsunuz, geçici bütçe kanunları merkezî
yönetim bütçe kanunlarının zorunlu nedenlerle
çıkarılamadığı dönemlerde çıkarılır.
İstisnai bir kanuni düzenlemedir. Bu yasal düzenlemenin genel çerçevesi
5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanununda
düzenlenmiştir. Bir bütçe kanunu olduğu doğrudur ama esasen
kanunda geçici bütçe kanununun hangi hususlarının düzenleneceği
temel olarak belirlenmiştir ve bir önceki yıl bütçe kanununda
öngörülen başlangıç ödeneklerinin belli bir oranı dâhilinde
harcama yetkisi verilmesine ilişkin bir kanuni düzenlemedir.
Dolayısıyla esas olan, 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısının Meclise getirilmesi, süratle
görüşülerek yasalaşmasıdır.
Biliyorsunuz, AK PARTİ hükûmetleri döneminde,
hem bütçe perspektifi bakımından hem de ekonominin hedefleri ve
projeksiyonları bakımından yepyeni bir döneme girilmiştir.
Bazen üç aylık bir süreyi önemsiyoruz, ona ilişkin olarak
birtakım hedefler ve tahminler bekliyoruz ama biz biliyoruz ki 2002
yılında, 2001 yılında ve önceki yıllarda zaten ekonominin
ufku üç ayı geçemiyordu, doğru mu? Üç aydan sonrayı
göremiyorduk. Devlet borçlanmak istediğinde üç aydan daha fazla
borçlanamıyordu. Biz, bugün geçici ve istisnai olarak üç aylık bir
bütçeyi konuşuyoruz ama esas olan bizim süratle Parlamentoya getireceğimiz
2016-2018 Orta Vadeli Programına dayalı olarak
hazırlayacağımız bütçe kanunu olacak.
Dolayısıyla geçici bütçe kanununun
içerisinde gelir tahminlerinin olmaması zaten 5018 sayılı
Kanunun düzenlediği genel çerçeveye uygun. Ben, bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda
da defaatle ifade ettim. 2016 yılı girmeden inşallah veya en
başında süratle 2016-2018 Orta Vadeli Programını
hazırlayacağız ve Meclisimize 2016 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısını sunacağız.
İnşallah o tasarı komisyonumuza, Genel Kurulumuza
geldiğinde de ayrı ayrı, teferruatlı bir şekilde
üzerinde konuşacağız.
Tabii, biliyorsunuz, AK PARTİ hükûmetlerinin
başarılı olduğu birçok alan var ama en çok gurur
duyduğumuz alanlardan bir tanesi mali disiplin, bütçe performansı.
2002 yılından beri uygulanmakta olan maliye politikasının
çerçevesi hem büyümeye hem istihdama hem yatırıma hem ihracata çok
önemli katkılar verdi ve maliye politikasında gösterilen
kararlılık sayesinde gerçekten ülkemiz günbegün daha artan bir
şekilde sağlam ekonomik temellere kavuştu ve bugün birçok
gelişmiş ülkede ekonomik kırılganlıkların sebebi
olarak gösterilen maliye politikası dengeleri Türkiye için bir
başarı hikâyesi görünümünü arz ediyor. Dolayısıyla bu
gerçekten önemlidir çünkü biz biliyoruz ki 2002de AK PARTİ Hükûmeti
kurulduğunda tamamen enkaza dönüşmüş bir ekonomik yapı,
temelleri hiçbir şekilde sağlam göstergeler içermeyen bir ekonomik
gösterge ama daha önemlisi, tamamen tarumar edilmiş bir bütçe görüntüsü
vardı.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Siz de
vardınız ya o zaman.
MUSA ÇAM (İzmir) O zaman Bütçe Genel Müdürü
değil miydiniz, 98de?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bütçe Genel Müdürü
olduğunuz dönemi mi kastediyorsunuz?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Değerli arkadaşlar, acele etmeyin, daha durun bakalım, kürsüye
yeni çıktık.
MUSA ÇAM (İzmir) Değil miydiniz o zaman?
Sizin sorumluluğunuz yok mu o zaman? Acaba bütçe dengesizliğinin
olduğu dönemlerde siz Genel Müdür değil miydiniz, Daire
Başkanı değil miydiniz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Darmadağın bütçelerde
Bütçe Genel Müdürüydünüz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Ne zaman?
MUSA ÇAM (İzmir) 98de.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Arkadaşlar, beni
MUSA ÇAM (İzmir) Bütçe Daire
Başkanı değil miydiniz?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Arkadaşlar
Değerli arkadaşlar, endişelenmeyin
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın
Bakanı dinleyelim.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Endişelenmeyin, yani
Endişelenmeyin, 2002 yılına
geldiğinde bu ülkedeki
MUSA ÇAM (İzmir) O gemi battıysa gemide
siz de vardınız.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Sayın Çam, biliyorsunuz, Komisyonda da söyledim, siz bana
faizci,
rantçılar
dediniz, ben de size dedim ki: Ya, madem bu kadar faiz ve rant
üzerinde duyarlılığınız var, şu
konuşmalarınızda şeyden de bahsetseniz, 2002
yılında devlet iç borçlanma faizi senedi neymiş diye. yüzde
62,7.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Biz niye
bahsedelim? Biz 2002de iktidar mıydık ki?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) 2002 öncesi ne iş
yapıyordunuz?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Hayır, biz
2002de iktidar değildik ki, Refah Partiniz vardı, millî
görüşünüz vardı.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Arkadaşlar, rakamları unutmayalım, yüzde 62,7 ile bu ülke
borçlanıyordu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Reel faiz kaçtı? Yüzde 16. Yani bu ülkenin kaynaklarını, sizin
de çok güzel ifade ettiğiniz gibi, faizcilere ve rantiyeye o dönemin
hükûmetleri güzel güzel veriyordu.
MUSA ÇAM (İzmir) Siz ne yapıyordunuz o
zaman, siz ne yapıyordunuz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sıralı amirlerinize
bunları söylüyor muydunuz Biz böyle bir bütçe götürüyoruz. diye?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) Peki
şu anda ne oldu? Faiz oranları yüzde 10lardı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, mevcut bürokratlar
tedirgin olur yani bu yaklaşımdan. Sana ne olacak?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) Zamanında,
arkadaşlar, bütçe açıkları deyince, geçmişte
hatırlıyorum, yüzde 10 bütçe açıklarının
konuşulduğu bir maliye politikasından, bugün, Allaha
şükürler olsun, bütçe açığı rakamlarımız yüzde
1in altında.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Hep faiz lobisi diyor
Sayın Erdoğan o zaman. Faiz lobisini kim buldu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Şu anda Avrupa ülkelerine göre, birçok değil, hemen hemen çoğuna
göre bütçe açığı bakımından en iyi durumda olan ülke
Türkiyedir. Ve öyle bir durumdayız ki önümüzdeki üç yıl boyunca da
bütçe açıklarını yüzde 1in altında, inşallah, devam
ettireceğiz.
Sağladığımız bu dönemde
sağlıklı bir şekilde sürdürülen maliye
politikasının en önemli göstergesi, aslında, daha doğrusu
bir bütçenin halkın bütçesi mi olduğu, yoksa başka bir şeye
mi hizmet ettiğini gösteren en önemli gösterge nedir? Bütçeden faize
yapılan harcamalardır. Bir bütçe faize mi gidiyor, halka mı
gidiyor? İçeride vatandaşın sağlığına,
eğitimine, altyapısına mı gidiyor, yoksa bir şekilde üretken
olmayan alanlara mı gidiyor?
Bakıldığında, her ne kadar
Mehmet Muş Milletvekilimiz bahsettiyse de -benim de tabii, gurur
duyduğum alanlardan bir tanesi- benim de bahsetmem lazım. 2002
yılında topladığımız 100 liranın 85
lirasını vergiye veriyorduk. Düşünebiliyor musunuz?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Faize, faize.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Faize.
Teşekkür ederim, sağ olun. İyi takip
ediyorsunuz.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Ya, biz her
şeyi iyi takip ediyoruz, sen edemiyorsun Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Ya, bu rakamları öğrenmek lazım, unutmamak lazım. Bu
rakamların kıymetini bilmek lazım.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Biz iyi takip
ediyoruz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Yine, 2002 yılında bütçe giderlerinin yaklaşık yüzde 43ü
faize gidiyordu. Böyle bir bütçeyle hizmet yapılabilir mi, millete hizmet
sunulabilir mi? Asla ve kata sunulamaz.
Peki, geldik AK PARTİ hükûmetlerine. AK
PARTİ hükûmetlerinde, öncelikle, son on üç yıldır sağlanan
siyasi ve ekonomik istikrar tabii ki maliye politikamızı temelden
olumlu olarak etkiledi. Bir ülkede siyasi istikrar yoksa, ekonomik istikrar
yoksa bundan en fazla maliye politikası etkilenir çünkü siyasi ve ekonomik
istikrarın olmadığı bir yerde karar almakta
zorlanırsınız, kararlılık gösteremezsiniz ve bütçe
harcamalarınız ve bütçe gelirleriniz arasında dengesizlikler
artar.
Demin ifade ettim, bütçenin içindeki faiz
harcamalarının payı hızlı bir şekilde
azalırken oradan sağladığımız imkânları,
büyümeden sağladığımız imkânları bizim
hükûmetlerimiz ne yaptı? Vatandaşa hizmet olarak geri döndürdü.
Bakın, 2002 yılında 119 milyar liralık bir bütçe içerisinde
bizim eğitime harcadığımız kaynak sadece 11 milyar
lira, 119 milyar liradan 11 milyarını sadece eğitime
harcayabiliyorduk. Sağlık harcamaları 13 milyar lira. Sosyal
yardım dediğimiz harcamaların rakamı sadece 1,5 milyar
lira yani hemen hemen yok mertebesinde. Toplum içerisinde dezavantajlı
kesimler olsun, fakirler olsun, yoksullar olsun, yardıma muhtaç
insanlarımız olsun, onların tamamı için harcanan kaynak
yalnızca 1,5 milyar lira.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sayın Bakanım,
faiz lobisi neye deniyor? Bir de onu söylesene.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Peki, bakın, o yıl 119 milyar liranın 51 milyar
lirasını faize veriyoruz. Böyle bütçe olabilir mi?
Şimdi, geliyorum 2015 yılına. 2015
yılında bütçemizin toplam büyüklüğü 503 milyar lira.
Eğitime ne kadar harcıyoruz? 91 milyar lira. Arkadaşlar, AK
PARTİ hükûmetlerinin uzun süredir bütçesinden en fazla kaynak
ayırdığı alan eğitim olmuştur, eğitime
verdiğimiz önemin en önemli göstergesidir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Peki, 2002 yılında 13,5 milyar lira olan
sağlık harcamaları 2015 yılında ne kadar olmuştur?
85 milyar liraya çıkmıştır.
TUFAN KÖSE (Çorum) Bu kadar öğrenci niye
sıfır matematik yapıyor Sayın Bakanım?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Yani eskiden eczanelerimize gidemeyen, hastanelerimize ulaşamayan
MUSA ÇAM (İzmir) Şimdi rehin kalıyorlar
hastanelerde! Hastanelerde rehin kalıyorlar şimdi, rehin!
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
doktorumuza
ulaşamayan vatandaşın alamadığı sağlık
hizmetine şimdi her bakımdan vatandaşımız
erişebilmektedir. Vatandaşımız her şeyin en iyisini
hak etmektedir.
Peki, sosyal yardım harcamaları, demin
ifade ettim. 119 milyar lira içerisinde sadece 1,5 milyar lira kaynak
ayırabildiğimiz sosyal yardım harcamalarına, 2015
yılında 34 milyar lira harcayabiliyoruz. Bunlar çok önemli
şeyler arkadaşlar. Bütçeler sadece -sayın vekillerimizin de
söylediği gibi- rakamlardan ibaret değildir. Her bütçenin
arkasında bir siyaset, bir ekonomik ve sosyal perspektif var. AK
PARTİ hükûmetlerinin bütçe politikasının temelinde millet var,
millete hizmet var. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Yine, AK PARTİ hükûmetlerinin bütçelerine
ilişkin olarak yapılan birtakım değerlendirmeler oldu.
Bütçenin sadece harcama tarafında değil vergi tarafında da,
gelir tarafında da sosyal adaleti gözeten, sosyal devleti gözeten vergi
uygulamalarını AK PARTİ hükûmetleri döneminde yapabildik.
Kurumlar vergisi oranının aşağı çekilmesi, gelir
vergisi oranlarının aşağı çekilmesi ancak AK
PARTİ hükûmetleri döneminde oldu. Ama en önemlisi düşük ve orta gelir
gruplarının en fazla tükettiği, en fazla aldığı
mal ve hizmetlere baktığımızda eğitimde,
sağlıkta, temel gıda maddelerinde katma değer vergisi
oranlarında önemli indirimlere gittik. Yüzde 18 olan katma değer
vergisi oranlarını bu söylediğim, ifade ettiğim mal ve
hizmetlerde yüzde 8e indirdik. Sosyal devlet budur. Eğitimde,
sağlıkta ve temel gıda hizmetlerinde katma değer vergisi
oranlarını düşürdük. Yani bir taraftan vergi gelirlerinde sosyal
devlet anlayışını yerleştirirken diğer taraftan
yetimin hakkını koruduk, vatandaşın hakkını
koruduk.
MUSA ÇAM (İzmir) Yetimin hakkı
torbalarda, torbalarda!
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Bütçeden faize giden paraları çatır çatır millete verdik. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
MUSA ÇAM (İzmir) Yapma Sayın Bakan, siz
buraya girmeyin, buralara girmeyin siz, başkaları girsin. Diğer
milletvekilleri girsin, siz buralara girmeyin. Girmeyin bulaşır, size
de bulaşır.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Arkadaşlar, bütçe konusunda performansımızın ne kadar iyi
olduğunu siz de kabul ediyorsunuz.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Bütçe
anlatmıyorsun, siyaset yapıyorsun Sayın Bakan. Sen bütçeni
anlat.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Teşekkür ediyorum yani konuşmalarınızda onu zaman zaman
belirttiniz.
Son olarak iki konuda kısa açıklamalar yapacağım:
2016 için üç aylık geçici bütçeyle ilgili olarak 138 milyar liralık
Meclisimizden bir harcama yetkisi istiyoruz. 138 milyar lira; biraz önce bu 138
milyar liraya ilişkin birtakım değerlendirmelerde bulunuldu yani
bir bütçeyi bir önceki yılın bütçesiyle
karşılaştırırken
karşılaştırmayı aynı şeylerle yapmanız
gerekiyor. Bizim, geçen sene, 2015 yılı için yılın
tamamında aldığımız harcama yetkisi, ilk üç aya
ilişkin serbest bıraktığımız yani kamu
kurumlarının harcayabileceği miktar 139 milyar idi yani biz,
Parlamentodan tam yıl yetki aldık ama tabii, mali disipline, bütçe
disiplinine önem verdiğimiz için harcamaların ilk üç aydaki
gerçekleşmesi noktasında kamu kurumlarına daha
sınırlı bir yetki verdik. O rakam ne kadar? 139 milyar lira. E
peki, bu sene Meclise gelip sadece üç ay için sizden
aldığımız yetki ne kadar? 138 milyar lira. Şimdi,
burada bir yanlışlık var mı? Yani, herhangi bir
şekilde mali disiplini, bütçe disiplinini bozacak bir anlayış
söz konusu mu? Ayrıca, bütçeler yıllıktır.
Şunu da ifade edeyim: Bugün, sizlere,
huzurlarınıza getirmiş olduğumuz geçici bütçe kanunu üç ay
süreyle uygulanacak. Üç ay süreyle uygulandıktan sonra, asıl bütçe
kanunu Mecliste yasalaştıktan sonra, bütün burada yapılan harcamalar
esas bütçe kanununun harcamalarına mal edilecek. Dolayısıyla,
geçici bütçe uygulaması, kendi kesin hesabı çıkan, kendi nihai
hesabı çıkan bir bütçe değildir; sadece, esas bütçe çıkana
kadar kamu kurumlarının gündelik harcamalarına izin veren bir bütçe
kanunu hüviyetini taşımaktadır.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Gelir ne kadar,
borçlanma ne kadar Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Bir de son olarak, bütçe hakkından haklı olarak sayın
vekillerimiz bahsetti, ben de çok önemsiyorum. Bütçe hakkı, demokrasilerin
olmazsa olmazı, parlamentoların yürütme organı üzerindeki
yetkisinin, gücünün en önemli göstergesi. Peki, bütçe hakkı sadece iki
kelimeden mi ibaret? Hayır, bütçe hakkını sağlayacak
mekanizmalara, kurumsal yapılara, yasal düzenlemelere sahipseniz bütçe
hakkı vardır, bunlar yoksa bütçe hakkını realize
edemezsiniz.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Rica ederim siz
söylemeyin ya. Sayıştay raporları bile gelmedi.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Bugüne geldiğimizde, baktığımızda, bütçe
hakkından bahseden vekillerimize tekrar teşekkür ediyorum ama
şunları ifade etmeme müsaade edin: AK PARTİ 2002
yılında iktidara geldiğinde bir Anayasa vardı ve buna
ilişkin olarak ayrıca 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanunu
vardı, kamu borçlanmasına ilişkin çeşitli kanunlar
vardı ama AK PARTİ iktidara geldikten sonra 5018 sayılı
Kanunu çıkarttı, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununu
çıkarttı, kamu borçlarına çekidüzen verebilmek için Kamu Borç
Yönetimi Kanununu çıkarttı.
ERHAN USTA (Samsun) Kim çıkardı? Pardon,
kim çıkardı Sayın Bakan?
KAMİL AYDIN (Erzurum) Çıkaranı
söyle, çıkaranı.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Son olarak 2011 yılında Sayıştay Kanununu
çıkarttı.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ya, böyle şey olur mu?
Hiç yakışmıyor yani!
ERHAN USTA (Samsun) Allahtan korkun, 4749u kim
çıkardı? 57nci Hükûmet çıkardı.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Arkadaşlar, bu 3 kanun ve diğer mali mevzuatta yapılan
düzenlemeleri bir bütün olarak değerlendirdiğimizde
ERHAN USTA (Samsun) Böyle bir şey olamaz ya!
Maliye Bakanı apaçık yalan konuşuyor.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
bundan önceki hiçbir dönemde kamu maliyesi bu kadar şeffaf olacak bir
kurumsal yapıya ve uygulamaya sahip değildi.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Mali kuralı neden çektiniz
o zaman Genel Kuruldan, bir söyle bakayım.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Eskiden bütçenin içi boştu
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sayın Bakanım,
bir söyler misin, mali kuralı kim çekti buradan?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
fon uygulamaları vardı hatırlıyor musunuz, özel hesap
uygulamaları vardı. Milletin parası milletin Meclisinden
kaçırılırdı.
MUSA ÇAM (İzmir) Şimdi de
kaçırılıyor, şimdi de kaçırılıyor, örtülü
ödenektir, şudur, budur, hepsi kaçırılıyor.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
AK PARTİ geldi, milletin parasını milletin Parlamentosuna
getirdi ve millete hesap verilmesini sağladı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Eskiden AK PARTİ iktidara
gelmeden önce
MEHMET GÜNAL (Antalya) Çocukların cebine mi
girdi, nereye gitti?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Arkadaşlar, ne kadar heyecanlanıyorsunuz? Heyecanlanmanıza gerek
yok.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Mali kuralı kim iptal
etti, söyle bakayım.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Sizin karnenizi söylüyorum, sizin notunuzu veriyorum. Diyorum ki: 2002
yılına geldiğinizde, 2002 yılı varken
Sayıştay raporları diye bir şey yoktu.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Şimdi var mı?
Şimdi var mı raporlar?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Bugün her bir kamu idaresi bazında
MEHMET GÜNAL (Antalya) Gördün mü sen o
raporları?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Bakın, her bir raporu da görüyorum.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Neyi gördün? İçine
baktın mı?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Her bir raporda
Var olan bir rapor var, önceden rapor yoktu. Böyle bir kamu
maliyesi olabilir mi? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Böyle bir bütçe hakkı olabilir mi? Var olan bir rapor var. Kesin hesap
kanununun görüşülmesi artık Sayıştay raporlarına
bağlı olarak yapılıyor.
MUSA ÇAM (İzmir) Kesin hesap komisyonunu niye
kurmuyorsunuz?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Eskiden kesin hesap kanunu görüşülürken
MEHMET GÜNAL (Antalya) Seni
kandırmışlar.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
bu kadar detaylı bir şekilde raporlar var mıydı? Yoktu.
MUSA ÇAM
(İzmir) Kesin hesap komisyonunu niye kurmuyorsunuz?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) Eskiden kamu maliyesi bu kadar
şeffaf mıydı? Şimdi her ay Maliye Bakanlığı
olarak bütün kamunun hesaplarını açık, şeffaf bir
şekilde yayınlıyoruz ve bütün bunları Sayıştaya
veriyoruz.
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Yapmayın ya.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Yapmayın, rica ederim ya. Kamu ihalelerini
bile söyleyemediniz.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) Yaptık arkadaşlar, yapma
demeyin, yaptık.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Ya neyini yaptınız? Gördük ayakkabı kutusunu,
yapmayın ya. Sayıştay raporu bile ortada yok.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) Kamu maliyesini daha kaliteli hâle
getirdik, daha şeffaf hâle getirdik, daha hesap verebilir hâle getirdik.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yetmez, daha
fazlasını yapacağız.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Rica ediyorum ya, ciddi bir yer burası,
Parlamento. Neyi yaptınız?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) Dedik ki: AK PARTİ hükûmetleri
bundan önce olduğu gibi, bundan sonra da reform Hükûmeti olmaya devam
edecek.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Ne Sayıştay raporu, ne kesin hesap
komisyonu
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) İkinci nesil kamu maliyesi
reformlarını yapacağız, ikinci nesil kamu yönetimi
reformlarını yapacağız. Hayallerin ötesinde, daha
şeffaf, daha hesap verebilir, daha açık, milletin bütçelerini,
milletin maliyesini yapacağız.
Hepinize
saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Sayın Maliye Bakanı, konuşmasında belli dönemsel
mukayeseleri yaparken, aynı zamanda 57nci Hükûmet dönemine de atfen
sataşmada bulunmuştur.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Hiç ifade etmedim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Burada dürüst davranın
bari.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Sataşmadan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN
2002 yılıyla ilgili bir değerlendirme yaptı.
Dolayısıyla, 2002 yılında görevde olan Hükûmet nedeniyle
ERKAN AKÇAY
(Manisa) 57nci Hükûmet ortağı Milliyetçi Hareket Partisidir.
BAŞKAN -
mensubu olduğunuz parti o koalisyon ortağı olması
nedeniyle bir sataşma olduğunu ifade ediyorsunuz.
Buyurun
Sayın Akçay, süreniz iki dakikadır.
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
7.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Maliye Bakanı Naci
Ağbalın 1 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümü üzerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi
Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Elbette bütün
bu kadar saçmalıklara iki dakikada cevap vermek mümkün değil ama
NURSEL
REYHANLIOĞLU (Kahramanmaraş) Saçmalık diyemezsiniz.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) - Hakaret de var Sayın Başkan.
AHMET
GÜNDOĞDU (Ankara) O zaman siz saçmalıyorsunuz.
ERKAN AKÇAY
(Devamla)
başlıklar hâlinde kısaca ifade ediyorum. Bundan
sonraki konuşmacılarımız, bunların hepsinin
cevabını da bilgisiyle ve belgesiyle de verecektir.
Şu kadarını söyleyeyim: Biraz evvel
burada konuşan Sayın Bakan kimdir? Geçici bütçede üç aylık gelir
tahminini bile yapamayan bir Maliye Bakanının
konuşmasını izledik. (MHP sıralarından alkışlar)
Bugün Maliye Bakanlığı, arkadaşlar, değil üç
aylık, değil aylık, değil haftalık, günlük dahi
gelirini tahmin edebilecek bir durumda değildir. Yani, kesin olmamakla
birlikte yaklaşık bu tahminini bile yapamadan geçici bütçeyi getirmiş,
geçmiş dönemlere birtakım suçlamalar getirmeye çalışıyor.
Bu, âcizlikten kaynaklanıyor.
Hadi, geçici bütçenin resmî metnine,
tasarısına bu tahmini koyun ama koyamadınız; insan, Maliye
Bakanı olarak bütçe sunuş konuşmasında bari bundan
bahseder, bunda da yok.
Dolayısıyla, bunlar boş sözlerdir.
57nci Hükûmet dönemiyle ilgili söylenenler de Adalet ve Kalkınma Partisi
bakımından da bir nankörlüktür. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
57nci Hükûmet döneminin çok önemli, çok
değerli hizmetleri olmuştur. Merkez Bankasının özerk hâle
getirilmesi, bankacılık reformu, kamu bankalarının
yapılandırılması, kamu finansman ve borç yönetimi 57nci
Hükûmet döneminde düzenlenmiştir. (MHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler) Maliye Bakanı
Biz çıkardık. diyor. 5018 sayılı Kanunu hazırlayan,
pişiren 57nci Hükûmettir. Siz geldiniz, bir kalem bile oynatmadan sizin
zamanınızda çıktı bu.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Ülkeyi
IMFnin kapısına dayattınız.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Fonların tasfiyesi,
bütçe ve harcamaya ilişkin, mali disipline ilişkin yapılan birtakım
çalışmalar, yatırım ortamının
iyileştirilmesi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) Bunları size tekrar
ezberleteceğiz arkadaşlar.
Hepinize tekrar iyi akşamlar. (MHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN - Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
bu kürsü, bu yüce çatı, elbette ki bu Parlamentonun siyasete
kazandırdığı kimlikler açısından çok sayıda
bürokratın siyasete girişine tanıklık etti. Bununla ilgili
çok olumlu örnekler de var ancak bu görevi yapmış kişilerin daha
sonra siyasete girdiklerinde ve Sayın Bakan gibi önemli görevler
üstlendiklerinde, görev yaptıkları döneme dair çok özenli bir dil
kullandıklarını, bizlerin de kendilerinin o dönemlerine
ilişkin değerlendirmelerinde bürokratların
dokunulmazlığı, bürokratlara sataşılmaması ilkesi
noktasında çok duyarlı davrandığımız, grup olarak
bir gelenektir.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Evet!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Bakan bu
geleneğin ilk tarafını tarumar etti, berbat etti. (CHP
sıralarından alkışlar) Bu konuda Cumhuriyet Halk Partisi
Grubuna -ki Sayın Bakanlığı dönemindeki ilişkilenmemiz
açısından baktığımızda da hayretle, dehşetle
takip ediyorum ifadelerini- fevkalade incitici yaklaşımlarda bulundu.
Son olarak da grubumuza dönerek Size notunuzu açıklıyorum. dedi, ki
o dönem Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarda olduğu bir dönem
olmamasına rağmen. Bu ağır sataşma
karşısında cevap hakkı
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Efendim, müsaadenizle grubumuz
adına Aykut Erdoğdu cevap verecek.
BAŞKAN Sayın Aykut Erdoğdu, 69uncu
madde kapsamında sataşma nedeniyle söz veriyorum.
Süreniz iki dakikadır.
8.-
İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun, Maliye Bakanı Naci
Ağbalın 1 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümü üzerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu iktidar partisinin bir hikâyesi
var, bir 2002 yılını anlatıyorlar bize.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Takıldılar,
orada kaldılar.
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum)
1998i anlatalım, 1999u anlatalım.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Sanki bu 2002
yılında Taş Devrinde yaşıyormuşuz, dumanla
haberleşiyormuşuz, hiçbir iletişim şeyi yokmuş
Aslında bu 2002 yılı -hep diyorlar- doksan yıllık
cumhuriyetle bir hesaplaşma metaforu olarak kullanılmış,
hep böyle yaptılar.
Şimdi, burada Sayın Bakan geldi
Sayın Bakan, buradaki milletvekillerine bu haksızlığı
yapmayın. Bütçe hakkının iki temel dayanağı var:
Sayıştay raporları, Sayıştay denetimi. Hani o gelirse
duman olacağınız Sayıştay raporları geldi mi?
Gelmedi, gelmedi, gelmedi. İkincisi
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Her sene
aynı şeyi söylüyorsun Aykut ya, her sene aynısı, hiç
değişen bir şey yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Getirin bir kere de biz
şaşıralım.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Çünkü, bu bütçe
hakkı Parlamentonun temelidir. Senin demokrasi kültürün zayıf. (CHP
sıralarından alkışlar) Bu, Parlamentonun temeli olduğu
için
Bütçe hakkını Sayın Bakanın anlattı, git bir
kere daha anlatsın sana.
Sayıştay
raporlarını niye getirmiyorsunuz? Çünkü,
yaptığınız işlemlerin hesabını
veremiyorsunuz. Bu millet gördü, neler yaptığınızı
gördü. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSA ÇAM (İzmir) Çiğ yediler, çiğ!
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) - Siz bunu
kapattınız, hukuken kapattınız ama vicdanlarda hâlâ
açık.
Demin yetim hakkını
kullandınız. Sizden rica ediyorum, bu görüntüyü üzerinizden
kaldırıncaya kadar, bu yolsuzluk şaibesini üzerinizden
kaldırıncaya kadar yetimin hakkını kullanmamanız
gerekmektedir. Çünkü, yetim hakkı kutsaldır, yetim hakkı
değerlidir ve sizler bu yetim hakkını ne yazık ki yaptığınız
işlemlerle, kapattığınız yolsuzluk dosyalarıyla
kirletmiş bulunmaktasınız. Sizler 2002 yılına laf
edecek durumda değilsiniz. Sizler cumhuriyet hükûmetlerine, bütün
cumhuriyet hükûmetlerine hakaret edecek düzeyde değilsiniz.
Geldiğiniz yer ortadadır, bütün rakamlara, az evvel konuşulanlara
tek tek cevap vereceğiz ama önce siyasal tarihinizi özetleyeceğiz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Rakamları
bırak, millet söyledi rakamı be! Hâlâ konuşuyorsunuz be!
AYKUT
ERDOĞDU (Devamla) - Ne dediğin anlaşılmıyor bile,
sadece gürültüden ibaretsin!
Ve biz bunun
hesabını, bu yetim hakkının hesabını er veya geç
soracağız.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Erdoğdu.
Birleşime
saat 20.30a kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.38
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.32
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP
ÜYELER : Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Zihni AÇBA (Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 15'inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
XI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/317) (S. Sayısı: 1) (Devam)
BAŞKAN - 2016 Yılı Merkezi Yönetim
Geçici Bütçe Kanunu Tasarısının tümü üzerindeki görüşmelere
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Tasarının tümü üzerinde şahsı
adına ilk konuşmacı İzmir Milletvekili İbrahim Mustafa
Turhan.
Buyurun Sayın Turhan.
Sayın Turhanın
olmadığını görüyorum.
Burada mı Sayın Turhan?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Başkanım geliyor, diğer arkadaşlarda sıra.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, olur mu
canım, hakkınız yanar.
BAŞKAN İkinci konuşmacı
düşünür mü şu anda?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Tabii efendim.
BAŞKAN O zaman, ikinci
konuşmacıyı davet ediyorum.
İstanbul Milletvekili Sayın Aykut
Erdoğdu.
Buyurun Sayın Erdoğdu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; geçici bütçe üzerine
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Sayın Başkan, bildiğiniz üzere,
bütçeler iktidarların en temel politik ve ideolojik belgeleridir.
İktidarların siyasi önceliklerinin ne olduğu bütçelerinde yer
alır ve eğer ki gerçek bir bütçe, normal bir bütçe yapmaya imkân
yoksa, 5018 sayılı Kanunun 19uncu maddesindeki zorunlu hâller
gerçekleşirse bir geçici bütçe yapmak gerekmektedir. Bu bütçe de bir
geçici bütçedir.
Bu geçici bütçeyi incelerken, birincisi, bu zorunlu
hâllere nasıl geldik, nedir bu zorunlu hâller ve vatandaşın
vergisini harcamak isteyen siyasal partinin öz geçmişine yakın
tarihle birlikte bakmakta fayda var.
Değerli arkadaşlar, yıl 2002
yılıydı ve yeni kurulmuş bir siyasi iktidar eski
gömleğini çıkararak, eski bir siyasal kültür, yeni bir parti gibi
seçimlere geldi ve üç Y diyerek, yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla mücadele
iddiasıyla, o dönem ekonomik krizlerden ve kendinden önceki yirmi
yıllık hükûmetlerin bazı ekonomik kararlarından
bıkmış, usanmış yoksul halk kitlesine umut olarak
kendini gösterdi. Gelen iktidar partisi ne yapacağını biliyordu,
iki temel ajandası vardı. Birincisi, laik cumhuriyetle
hesaplaşmak istedi; ikincisi de kamu kaynakları üzerinden kendi
yandaşlarına, kendi yakınlarına kaynak aktarma üzerine iki
temel önceliği vardı. Ve bir ittifak kuruldu. Bu ittifakın bir
bileşeni o dönem, Avrupa Birliği, ABD, NATO ekseninde dış
destek ve onların Türkiye'deki sözcüleri olarak liberaller; diğeri,
ayrılıkçı Kürt siyasal hareketi, Kürt siyasal hareketinin bir
kısmı ve Fethullah Gülen Cemaatiyle bir dörtlü koalisyon kuruldu. Ve
ilk olarak, o dönem NATOya ve Amerika Birleşik Devletlerinin askerî
hegemonyasına kısmen soğuk olan subaylar tarafından
yürütülen, millî orduyla bir hesaplaşma içine girildi. Ve asrın
iftiraları başladı değerli arkadaşlar: Ergenekon,
Balyoz, Oda TV, Askerî Casusluk davaları üzerinden dönemin
aydınlarına, gazetecilerine, bilim adamlarına, bilim
insanlarına yönelik bir iftira kampanyası başlatıldı.
İlhan Selçuk ve Türkan Saylan çektikleri ızdıraptan
hayatlarını kaybettiler. Yarbay Ali Tatar kendini vurdu ve
Ergenekonun kasası denilen Kuddusi Okkır gömülürken cebinde 5
kuruş bile para yoktu. O dönem makamında görevini yerine getirmeye
çalışan Sayın İlhan Cihaner kameralar
karşısında, kameraların önünde tutuklandı. Hapiste
ömrü geçen Tuncay Özkanın bugün karaciğeri hâlâ
çalışmamaktadır, karaciğerinin sadece dörtte 1i
kalmıştır. Mustafa Balbay çocuğunu görmeden büyüttü ve
millî ordunun subayları, akademisyenler, gazeteciler, Türkiye'nin en
kriminal tipleri üzerinden gizli tanık olarak, sahte deliller üzerinden bu
insanların hayatları karartıldı. Danıştay
cinayetleri, Muhsin Yazıcoğlu cinayeti, Rahip Santoro cinayeti, Hrant
Dink cinayeti, Malatya katliamı, bu ülkenin bütün karanlık
cinayetleri bu yurtseverlerin üzerine atılmak istendi. Neredeyse
Romayı da onlar yaktı. diyeceklerdi.
Ve o dönem bir savcı vardı, Zekeriya Öz,
dokunduğunu içeriye alıyordu ve ona zırhlı aracı da
dönemin Başbakanı verdi ki dönemin Başbakanı Ben bu
davaların savcısıyım. demişti. Ve o dönem Silivride
yurtseverler ve yurtseverlerin kalesi olan Cumhuriyet Halk Partililer,
TOMAlara, biber gazlarına, coplarla taciz edilmelerine, acı
çektirilmelerine rağmen yurtseverce Silivri davalarında
haksızlıkların üzerine gittiler. (CHP sıralarından
alkışlar) Ve Silivri davaları sonuçlanmaya başlandı.
Bütün ordumuz tutuklanmış gibi, memleket işgal altında gibi
ve müebbet hapis cezaları verilirken bugün kumpas diye yandım
yandım gezenler, müebbet kuşları diye, insanların
hayatı karartılırken dalga geçiyorlardı. Bu üzücü, bu
acı verici, bu hicap duyurucu durum karşısında müebbet
kuşları demişlerdi.
Ve devlet yönetimi, değerli arkadaşlar,
Maliyesi, Hazinesi, Planlaması Fethullah Gülen Cemaatine emanet edildi.
Devleti sekretarya olarak AKP adına Fethullah Gülen Cemaati yönetti.
Görevlendirilmiş mahkemelerdeki hâkimler ve savcılar insanların
hayatlarını kararttılar ve 12 Eylül 2010 referandumunda bütün uyarılarımıza
rağmen, bütün ikazlarımıza rağmen Mezardaki ölülere bile
oy kullandırın. diyerek bu Türkiyenin yargısı bu cemaate
ve AKPye teslim edildi. Ve bu sırada kamu malları bir cihat ganimeti
gibi yağmalanmaya devam etti. Türkiye Cumhuriyetinin millî serveti,
AKPye yakın iş adamlarıyla, haksızlıklarla,
haksız ihalelerle, rekabetçi olmayan ihalelerle, teşviklerle,
kredilerle, imar rantlarıyla, izinlerle ve ruhsatlarla el
değiştirmeye başladı. Özelleştirme olarak
yağmalanan millî servetimizin en stratejik sektörleri bankalar, TELEKOM,
TEKEL, limanlarımız yabancıların eline geçti değerli
arkadaşlar.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Bankaların
hepsi batıktı, batık biz aldığımızda.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Ve borçlanmayla,
millet gırtlağına kadar borçlandırılmış bir
şekilde Türkiye ekonomisi getirildi.
Ve kutsal ittifak bozulmaya başladı.
Artık bilemiyoruz, ne istediler de vermediler? İlk MİT krizi
ortaya çıktı, MİT krizinin hemen sonrasında da 17-25
Aralıkta bakan evlatlarının, yetim hakkını, vatan
evlatlarının parasını nasıl
yağmalandığını -ayakkabı kutularında ve
çelik kasada- bizler, bütün halkımız ve bütün dünya gördü
değerli arkadaşlar.
Baskı, yolsuzluk, ayrımcılık,
güç sarhoşluğu bir dünya liderliği fenomeni başlattı.
Bölgesini dizayn etmek isteyen Arap Baharından sonra ve bölgesindeki
bütün acılara da bir yerde körük vererek, bu ateşe, yangına körük
vererek insanların acı çekmesi başladı. Ayrışmada
ilk liberaller koptu, süreç buzdolabına kaldırıldı, masa
devrildi ve cemaatle büyük bir savaş başladı. Bu
savaşın sonucunda, yapılan bütün günahlar, işlenen bütün
suçlar bir el yıkamayla cemaatin üzerine bırakıldı.
Ve on üç yıllık bu iktidarın 7
Haziranda yüzde 40 oyla tek başına iktidarı son buldu.
İşlenen suçların hesabını verme korkusuyla Türkiye'de
büyük bir savaş ve çatışma ortamı başlatıldı.
IŞİD ve PKK üzerinden ülke kan gölüne döndürüldü. Bine yakın
insan; asker, polis, çocuk, 70 yaşında ekmek almaya giden amca can
verdi bu süreçte ve Ankarada ve Suruçta Türkiye'nin en aydın genç
çocukları, küçücük çocuklar IŞİD canilerinin bombalarıyla
paramparça edildiler ve bunun üzerine millet beyaz Toroslar üzerinden tehdit
edildi değerli arkadaşlar.
Ve dünyanın en haksız, en kötü rekabetinin
olduğu, medyanın baskı altına alındığı,
gazetelerin kapatıldığı, gazetecilerin dövüldüğü,
muhalefete yer vermemesinin sağlandığı, anayasal olarak
tarafsız olmaya yemin etmiş Cumhurbaşkanının bizatihi
sahaya inerek sınırsız bütçesini ve gücünü taraflı olarak
bir partinin lehine kullandığı, devlet imkânlarının
havuç ve sopa olarak, tehdit ve ödül olarak kullanıldığı,
valilerin il başkanı, kaymakamların ilçe başkanı
olduğu bir haksız dönemde, haksız rekabette ne yazık ki bu
millî irade gasbedildi arkadaşlar. Bu seçim haklı bir seçim
değildi, bizler adaletsizliğe uğradık, bu millî irade bizim
eşit rekabetimizde size gelmedi
HASAN BASRİ KURT (Samsun) 7 Haziranda öyle
demiyordunuz. 7 Haziranda bunu söylemiyordunuz, milletin iradesi diyordunuz.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla)
korkutulmuş,
ürkütülmüş seçmen, kendilerinin de ifade ettiği gibi, mecburiyetten
bu iktidara oy verdi.
Bugün geldiğimiz durumda, seçim
sonrasında, değerli arkadaşlar, stratejik dengesizlik
dış politikada hayatımızı tehdit etmektedir. Rus
uçağının neden düşürüldüğünü hâlâ bilmiyoruz. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Sınırlarımız
ihlal edilmiş. Bu ülkenin sınırları yol geçen hanına
çevrildi, bu ülkenin hava sınırlarında İsrail
uçaklarının düşen depolarını hepimiz gördük, Amerikan
uçakları semalarımızda gezmektedir. (CHP sıralarından
alkışlar) Şimdi, Rus uçağı on yedi saniye ihlal
etmiş. Sınırımız kutsaldır.
Biz Kuvayımilliyeden gelen insanlarız,
biz savaştan kimlerin kaçtığını bilen insanlarız.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler) Eğer bu memleketin
başı belaya girerse, bu memleket savunmasında biz kendimize
güveniyoruz, kurumsal tecrübemiz vardır.
Musula girdiniz ateş almaya, niye girdiniz?
Nedir derdiniz? Musula girip niye çekildiniz? Bu ülkenin millî gururunu
O
Türkmenlere umut verip geri çekilmeye ne hakkınız var? Dünyada
yapayalnız bir Hükûmet çıktı karşımıza ve 1
Kasım sonrasında memleketimizde hüzün verici bir iç savaş
görüntüsü var. Bu ülkenin sokaklarında ağır silahlar, tanklar
kendi halkının üzerine gitmektedir. Asker, polis, çocuk,
yaşlı öldürülmektedir bu ülkede değerli arkadaşlar. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Bu hazin tablo karşısında biz
şunu söylüyoruz
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Kuvayımilliyeyi
sen kendi milletvekiline anlat be! Kuvayımilliyeyi kendi vekiline anlat
bir!
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Biz halkların
kardeşliğine inanıyoruz. Bütün faşist ve gerici
baskılara şunu söylüyoruz
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Önce kendi vekilline
Kuvayımilliyeyi bir anlat.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
hatibi dinleyelim.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Mecbur olmadıkça
savaş bir cinayettir. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar; HDP sıralarından alkışlar) Ve şunu
söylüyoruz: Bütün faşist ve gerici baskılarınıza
rağmen laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar
kalacaktır. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Erdoğdu.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı, dinliyorum
sizi.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
konuşmacı, 1 Kasım seçimlerinde AK PARTİnin
iktidarıyla sonlanan seçim ortamına ilişkin, korkutulmuş,
ürkütülmüş seçmenlerle elde edilen bir zafer
(CHP sıralarından
Doğru sesleri)
hak edilmemiş bir sonuç olarak takdim ederek sadece
AK PARTİye karşı değil 1 Kasımda sandık
başına gitmiş bütün seçmenlere karşı saygısızlık
etmiştir. Bu çerçevede söz hakkı talep ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bostancı, şimdi,
grup başkan vekillerimiz, milletvekillerimiz kendi siyasi görüşleri
doğrultusunda eleştiri yapıyorlar. Daha önce de ifade
etmiştim, her eleştiriyi bir sataşma vesilesi olarak alıp
söz hakkı talep ederse grup başkan vekili
arkadaşlarımız bu görüşmeler sınırsız bir
şekilde uzar. Ben şimdi, Sayın Erdoğdunun
açıklamalarından doğrudan
SALİH CORA (Trabzon) Sataşma yok mu?
BAŞKAN
Adalet ve Kalkınma Partisini
hedef alan bir sataşma görmedim ama
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler, CHP sıralarından alkışlar)
Bir saniye, bir saniye
Dinleyin değerli
arkadaşlar.
Bakın, şimdi, elbette muhalefet
iktidarı eleştirecektir, iktidar da muhalefeti eleştirecektir.
Yani bu eleştiriler sert olabilir.
SALİH CORA (Trabzon) Yalan konuştu,
yalan!
BAŞKAN Bakın, sert olabilir, daha
farklı üslupta olabilir. Bunların her birini bir sataşma
gerekçesi yaparsanız bu görüşmeler olabildiğince uzar, bunu
doğru bulmuyorum. Yine de Ben söz hakkımı istiyorum, bana söz
hakkı verin. derseniz ben grup başkan vekillerinin söz hakkı
talebine saygılıyım, size söz vereceğim.
Buyurun, iki dakika veriyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Lütfen, bir sataşmaya meydan vermeyelim
Sayın Bostancı.
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
9.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İstanbul
Milletvekili Aykut Erdoğdunun 1 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümü üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; gerek 7 Haziranda gerek 1
Kasımda gerekse ondan önceki nice seçimde milletimiz gayet aklı
başında, ne yaptığını bilerek oy vermiştir.
Milletin oy verme davranışına ilişkin burada AK
PARTİye sataşacağım. diye bütün milleti töhmet
altında bırakan; ürkütülmüş, korkutulmuş yani ürkütülmeye
ve korkutulmaya müsait bir millet profili çizmek uygun değildir.
MUSA ÇAM (İzmir) Hatta öldürülmüş Hocam,
hatta öldürülmüş!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Millet de sizi
sandıkta ürkütüyor. Sabırlı olun, 2019da görüşürüz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Siz milleti bu
şekilde tanımlarsanız seçimden zaferle çıkmak için
ürkütmeyi ve korkutmayı mı yöntem olarak kullanacaksınız?
Milletin kalbini kazanarak, milletin hizmetinde olarak AK PARTİ bütün bu
yıllar içerisinde iktidar oldu. Siz de bağırmak,
çağırmak, kızmak, öfkelenmek, millete suç bulmak yerine,
milletin yaptığının niçin yanlış olduğuna
kafa yormak yerine, acaba biz nerede yanlış yapıyoruz ki
milletin aklına ve kalbine hitap edemiyoruz, bunun üzerine düşünerek
sonuç çıkartmak, emin olun, sizin için de, bizim için de, demokrasimiz
için de çok daha faydalı olur.
Aykut Beyin konuşmasını dinledim,
natıkası gayet iyi. Paralel yapının geçmişteki hukuki
uygulamaları bütünüyle haksız ve bütünüyle zalimce, hukukla hiç
ilgisi yok.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Siz
neredeydiniz?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Ama ne zaman
ki 17-25 Aralık oldu Sonuna kadar haklı. Bu nasıl bir hukuk
anlayışı, bu nasıl bir muhakeme? İnsan bu
değerlendirmeleri yaparken tutarlı olur, tutarlı. Hukuk,
geçmişte şu şu olaylarda külliyen yanlış
yürütülmüş bir hukuk ama ne zaman AK PARTİye vurdu, hukuk önemli
değil; AK PARTİye vurması önemli, vurduysa haklı. Bu
mantık yanlış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Bu
mantıktan bir sonuç çıkmaz.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
Tasarının tümü üzerinde
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
Başkanım, özür dilerim efendim.
BAŞKAN Sayın Erdoğdu, dinliyorum.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Benim ifade
etmediğim görüşleri sanki ben ifade etmişim gibi konuştu
sayın konuşmacı. Bu görüşleri bana atfen... Ben böyle bir
şey söylemek istemedim. Müsaadenizle bunu düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Erdoğdu,
69uncu maddeye göre iki dakika süre veriyorum. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
10.-
İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
Başkan, 69uncu madde açıkça şunu söylemektedir:
Konuşmacının ileri sürmediği görüşler kendisine atfen
bildirilirse konuşmacının söz hakkı vardır.
Değerli arkadaşlar, ben milletimizi asla
suçlamadım.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ne dedin?
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) - Ben Adalet ve
Kalkınma Partisine ağır eleştiriler getirdim.
Eleştirilerimde haklı olduğumu düşünüyorum. Bütün bu
tespitlerim içerisinde grup başkan vekilinden beklerdim ki Şu
eksiktir. Şu doğru değil, şu yanlış. diyebilsin.
Oysa bütün bu gerçekleri kendiniz de bildiğiniz için çok rahatsız
oluyorsunuz. Biz seçmene kendimizi beğendirelim, bütün gayretimiz, bütün
çabamız buna yönelik.
Peki, Sayın Grup Başkan Vekili, hangi
kaynaktan bilgilendireceğim? Meclis TVyi bile kestiniz. Gazeteciler
bizimle selamlaşmaya korkmaktadır.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya gidip elini
sıkacaksın, elini. Gidip elini sıkacaksın, yanına
gideceksin. Bunlardan kaçmayacaksın. Bu iktidar televizyonla olmaz;
sarılacaksın, dokunacaksın.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) - Sayın Grup
Başkan Vekili, siz bu medyaya baskı olmadığını
söyleyebilir misiniz?
Sayın Grup Başkan Vekili, siz, sizi
destekleyen iktidar medyasının en güçlü kurumunun rüşvet töhmeti
altında olmadığını söyleyebilir misiniz?
Sayın Grup Başkan Vekili, siz Anayasaya
göre tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanının
tarafsız kaldığını söyleyebilir misiniz?
Sayın Grup Başkan Vekili, bütün partilerin
ortak vergilerinin seçimde haksız olarak partinize
kullanılmadığını söyleyebilir misiniz?
Sayın Grup Başkan Vekili, seçim
sonrasında süreci dağıtarak, bombalı, takip bile
etmediğiniz IŞİD militanlarının 100 kişiyi, 30
kişiyi öldürmediğini söyleyebilir misiniz?
Sayın Grup Başkan Vekili, bunu söyleyemezsiniz.
Demokrasicilik oynamayalım. Bu haksız bir seçimdi ve siz
hakkınızla oy almadınız.
Saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Erdoğdu.
XI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/317) (S. Sayısı: 1) (Devam)
BAŞKAN - Tasarının tümü üzerinde
şahsı adına ikinci söz İzmir Milletvekili Sayın
İbrahim Mustafa Turhana aittir.
Sayın Turhan, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
İBRAHİM MUSTAFA TURHAN (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı hakkında görüşlerimi
ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan
önce yüce heyetinizi en içten dileklerimle, saygıyla selamlıyorum.
Bu arada, kendisiyle Plan ve Bütçe Komisyonunda
görev yaptığı dönemde birlikte çalışma imkânı
bulduğum Sayın Başkan Vekilimizin -oturumu yönetmesi sebebiyle-
orada sergilemiş olduğu demokratik, eşitlikçi, makuliyetten yana
ve medeniyeti, medeni ve seviyeli bir çizgiyi esas alan tavrını bu
görevinde de sürdüreceğine olan inancımı ifade ederek kendisine
başarılar dilemek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii, gönül isterdi ki küresel ekonomide belirsizliklerin bu
kadar arttığı, ülkemizin yapısal dönüşüme acil biçimde
ihtiyaç duyduğu bu ortamda geçici bütçe yerine 2016 yılının
tamamını ihtiva edecek merkezî yönetim bütçesini görüşmek mümkün
olabilseydi. Sayın Başbakanımız bu anlayış
istikametinde iyi niyetli girişimlerde de bulundu ama ne yazık ki
ilgili diğer taraflarla makul bir uzlaşma sağlamak yine mümkün
olamadı.
MUSA ÇAM (İzmir) Çarpıtmayın,
çarpıtmayın Sayın Turhan.
İBRAHİM MUSTAFA TURHAN (Devamla) Her ne
kadar söz konusu iyi niyetli girişimlerimiz netice vermemiş ve geçici
bütçe yapmak zarureti hasıl olmuşsa da milletimiz müsterih
olmalıdır. Zira, 7 Haziran seçimlerinin ardından hiçbir siyasi
partinin tek başına iktidar olmasının mümkün
olmadığı bir Parlamento aritmetiği ortaya
çıkmasına rağmen AK PARTİ sorumluluk sahibi bir
yaklaşım sergilemek suretiyle nasıl Türkiyede bir yönetim
boşluğu veya zaaf yaşanmasına izin vermediyse, yine
aynı sorumluluk bilinciyle 2016 yılı bütçesi yerine geçici bütçe
yapma zaruretinde kalmış olmanın ekonomimizin ihtiyaç
duyduğu yapısal reformların hayata geçirilmesinde herhangi bir
gecikmeye yol açmasına da izin vermeyecektir.
Bu çerçevede, Plan ve Bütçe Komisyonunda geçici bütçe
kanunu tasarısını tartıştığımız
esnada, aynı gün ve aynı saatte Sayın
Başbakanımız tarafından yapısal reform eylem
programının ve bu reformlara ilişkin takvimin
açıklanmış olmasının ne denli önemli olduğunun
altını çizmekte fayda görüyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Hükûmetimiz 2016 yılı geçici bütçe kanunu
tasarısını -her ne kadar söz konusu bütçe geçici mahiyette de
olsa- iktidarda olduğumuz on üç yıllık dönemde
hazırlamış olduğu geçmiş bütçe kanunlarıyla
aynı ciddiyetle ve mali disiplin başta olmak üzere aynı temel
ilkelere bağlı kalarak hazırlamıştır. Bununla
beraber geçici bütçenin kalıcı bütçeden temel
farklılıkları olduğuna işaret ederek bu hususları
nazarıdikkatinize arz etmeyi de gerekli buluyorum.
Malumlarınız olduğu üzere, bütçe,
gelir toplama ve harcama yapma yetkisi veren bir kanun olması hasebiyle
yasama organının yürütme üzerindeki kontrol ve denetim işlevini
icra ettiği en önemli alanlardan birini teşkil etmektedir. Siyaset
teorisi açısından kuramsal olarak da, tarihteki tezahürü
açısından da bütçe demokrasinin ve güçler
ayrılığının temel unsurlarından kabul edilir. Bu
bağlamda, geçici bütçe, bir kavram olarak da, uygulamadaki istisnai bir
durum olması cihetiyle de şahsına münhasır bir mahiyet arz
etmektedir. Zira, geçici bütçeyle hükûmet, yasama organı tarafından
kendisine verilen en son tahsilat ve harcama yetkisini esas almakta ve âdeta
bahse konu bu yetkinin süresinin belli şartlarla
uzatılmasını talep etmektedir.
Bu bakımdan, AK PARTİnin birinci nesil
reformları arasında yer alan 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi
ve Kontrol Kanununun geçici bütçe uygulamasını kavramsal olarak
hukuk sistemimize kazandırmış olmasının önemini bir
kere daha vurgulamakta fayda mülahaza ediyorum. Böyle bir mekanizmanın
varlığı, Türkiyeyi, bazı ülkelerde görüldüğü üzere,
Hükûmetin iş yapamaz hâle gelmesi ve kamu hizmetlerinde aksama
yaşanması gibi olumsuz durumların ortaya çıkmasından
da korumaktadır. Malumları olduğu üzere, mesela Amerika Birleşik
Devletlerinde en son Ekim 2013 tarihinde görüldüğü gibi hükûmetin
kapanması olarak adlandırılan kesintiler vuku bulabilmektedir.
Hâlbuki AK PARTİnin iktidar döneminin henüz başlarında
gerçekleştirmiş olduğu yapısal reformlardan biri olan 5018 sayılı
Kanun ile bu risk bertaraf edilmiştir.
Tabii, geçici bütçenin kalıcı bütçeye
nispetle farklılığına işaret etmekle aynı zamanda
Hükûmetimizin geçici bütçeyi hazırlarken tercih etmiş olduğu
yaklaşımın ne kadar isabetli olduğu yönünde kanaatlerimi de
ifade etmek isterim. Dikkat edilecek olursa Hükûmetimiz bu döneme ilişkin
kalıcı bütçeyi hazırlama imkânı olmaması nedeniyle
Meclisimize sunduğu geçici bütçe kanunu tasarısı ile yasama
organımız olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin yürütme organına
usulüne uygun biçimde verdiği en son yetkiyi esas almakta ve 6583
sayılı 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun
başlangıç ödeneklerinin belirli yüzdeleri nispetinde harcama yapma
yetkisi istemekte ve bazı hükümleri hariç olmak ve tarihleri güncellenmek
kaydıyla bahse konu kanunun uygulanmasının temdit edilmesini talep
etmektedir. Bu bağlamda da bir yetki aşımı yapmamaya itina
göstererek yeni baştan gelir tahmini yapmamakta, bunun ancak orta vadeli
program kapsamında, temel makroekonomik göstergelerin tespitinden sonra
mümkün olabilecek bir çalışma olduğunun da idrakinde olarak
Parlamentonun yürütme üzerindeki kontrol ve denetim yetkisine saygı
göstermektedir. Zira, geçici bütçe, her ne kadar hukuk tekniği olarak
müstakil bir kanun tasarısı olarak görülebilirse de aslında
siyaset teorisi ve hukuk felsefesi açısından bir önceki yıl
bütçesine bağlı ve onun sınırları dâhilindeki süreli
bir izin olarak kabul edilmelidir. Hükûmetimizin bilinçli bir tercihle geçici
bütçe tasarısının 3üncü maddesinde de sarahaten ifade olunduğu
üzere, bir önceki yıl bütçesini 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi
ve Kontrol Kanununun izin verdiği ödeneklerle ilgili bazı hükümler
hariç tarihler güncellenmek suretiyle aynen uygulamaya devam ettirmesi hem
hukuken hem siyaseten son derece yerinde ve doğru bir yöntemdir. AK
PARTİnin demokrasiyi ve hukuk devletini sadece lafzen değil
muhtevasıyla da benimsemiş, Montesquieunin kanunların ruhu
kavramıyla izah ettiği ve çağdaş hukuk düzeninin temelini
teşkil eden bu hususu bütün uygulamalarında esas almış
olması Hükûmetimizin bu tercihinde bir kere daha tezahür etmiştir. Bu
bakımdan, muhalefet temsilcilerinin bu çerçevedeki eleştirilerinde
isabet olduğunu düşünmek maalesef mümkün değildir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; malumları olduğu veçhile, geçici bütçe kanunu
tasarısı küresel ekonomide ve piyasalarda büyük
çalkantıların yaşandığı bir döneme denk
gelmiştir. Amerikan Merkez Bankası Federal Reserveün dün ve bugün
gerçekleşmekte olan ve kısa bir süre sonra
açıklayacağı kararda yol haritasını çizeceği yeni
para politikası duruşu, Türkiye de dâhil olmak üzere, bütün dünya
ekonomilerini kuşkusuz etkileyecektir. Küresel risklerin
arttığı ve küresel oynaklığın finans
piyasalarına hâkim olmaya devam edeceği böyle bir ortamda ekonomide
kırılganlıkları azaltacak ve
dayanıklılığı artıracak politikaların izlenmesi
hayati önemi haizdir.
AK PARTİ iktidarlarının yönetimde
olduğu dönemde gerek 2006 yılında yine FEDin faiz
artırımı akabinde gelişmekte olan ülkeler ve yükselen
piyasa ekonomilerinde yaşanan ani sermaye çıkışları
sırasında gerekse 2008-2009 yıllarında yaşanan küresel
ekonomik kriz döneminde AK PARTİ hükûmetlerimizin izlediği basiretli
politikalarla, Türkiye, zorlukları ciddi bir sorun yaşamadan, hatta
krizi fırsata dönüştürerek atlatabilmiştir. Bu noktada,
2008-2009 küresel ekonomik krizi döneminde Türkiye ekonomisine yönelik
endişe verici değerlendirmelerin seslendirildiği bir ortamda o
dönem Başbakanımız olan partimizin kurucu Genel
Başkanı ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın Kriz Türkiyeyi teğet geçecek. şeklindeki
tespitini hatırlatmakta fayda mülahaza ediyorum. Sayın
Cumhurbaşkanımızın o tespiti, yine malum çevreler
tarafından inandırıcı bulunmamış, hatta tahfif
edilmiş ama sonrasında Türkiye'nin gerçekten de krizi en az hasarla
atlatması, ekonomimiz açısından âdeta bir stres testi
işlevi gören krizi fırsata dönüştürmeyi başarması
neticesinde yurt içinde ve dışında yüksek takdirle
karşılanmıştır. Bir anekdot olarak Nobel Ekonomi Ödülü
sahibi Amerikalı ekonomist Joseph Stiglitz, o dönemdeki ekonomi
politikalarımızın Nobel Ekonomi Ödülüyle taltif
edilebileceğini bildirmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu performansımızın arkasında yatan iki
önemli husus vardır. Bunlardan birisi kamu maliyemizin güçlü görünümü,
ikincisi de yapısal reformlarla desteklenen ekonomimizin en zorlu
dönemlerde bile pozitif büyüme sağlayabilmesidir. Türkiyede 2014
Mart-2015 Kasım arasında 20 aylık dönemde 2 yerel, 2 genel, 1
yerel seçim ve bir de Cumhurbaşkanlığı seçimi
yaşanmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM MUSTAFA TURHAN (Devamla) - Üstelik
7 Haziran seçimlerinde tek başına iktidar tablosu
oluşmamış olmasına rağmen, bütçe 2015 yılı
Ocak-Kasım döneminde 45,8 milyar lira faiz dışı fazla vermiştir,
bütçe açığının ise sadece 5,4 milyar lira olarak
gerçekleşmiş olması dünya mali disiplin tarihine geçecek bir
rekor olarak görülmelidir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Önümüzdeki dönemde süratle hayata geçirilecek yapısal
reformlarla öncelikli dönüşüm programları tamamlanacak, iş ve
yatırım ortamının iyileştirilmesi sayesinde
ekonomimizin rekabet gücü ve potansiyel büyüme hızı yükseltilecektir.
2016 yılı geçici bütçe
tasarısını bu aydınlık dönemin öncü bir göstergesi
olarak gördüğümü ve bütün kalbimle desteklediğimi ifade eder, yüce
heyetinizi tekrar sevgi ve saygıyla selamlarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Turhan.
Başarı dilekleriniz için ayrıca
teşekkür ediyorum.
Sayın Özgür Özelin Hükûmetten bir
açıklama talebi vardı. Sayın Özelin söz konusu talebine
ilişkin olarak Gümrük ve Ticaret Bakanı Sayın Bülent Tüfenkci
söz istemişlerdir. Gerekli açıklamayı yapmak üzere Sayın
Bakana yerinden söz veriyorum.
Buyurun Sayın Bakanım.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
32.-
Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ
(Malatya) Teşekkür ederim Başkanım.
Değerli arkadaşlar, bugün öğleden
sonra, Başika/Zelikan kampına, Musul ulusal
muhafızlarının çekirdeğini oluşturacak gönüllülerin
eğitimi amacıyla faaliyette bulunan eğitim kampının
bulunduğu bölgeye DEAŞ unsurlarınca düzenlenen saldırı
sonucu Türk Silahlı Kuvvetleri personelinden 4 kişi yaralanmış
bulunmaktadır. Ülkemizden kalkan helikopterlerle süratle bölgeye
ulaşılarak 4 yaralı askerimizin ülkemize tahliyesi, intikali
gerçekleştirilmiştir. Çok şükür ki hiçbir personelimizin hayati
tehlikesi de yoktur. Bu olay da bizim DEAŞla
yaptığımız mücadelenin ne kadar haklı olduğunu
göstermektedir. Bu konuda kapsamlı açıklama da ilgili
bakanlığımız tarafından
yapılmıştır.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
MUSA ÇAM (İzmir) Siz de inanmıyorsunuz
değil mi? Siz de inanmıyorsunuz!
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Yaralı askerlerimize şifa diliyorum.
XI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/317) (S. Sayısı: 1) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, tasarının tümü
üzerinde soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz.
Sisteme giren arkadaşlara soru sormaları
için söz vereceğim.
Soru-cevap süresi yirmi dakikadır; on
dakikalık kısmını soruya, on dakikalık
kısmını cevaba ayırıyoruz.
Sayın İdris Baluken, buyurun efendim.
Sayın Baluken yok, geçiyorum.
Sayın Erdoğan
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, işsizlik AKP iktidarı
döneminde yeniden çift haneli hâle geldi yani 2002de
devraldığınız rakamı geçti.
İstikrarınız, büyümeniz nerede kaldı?
Şimdi, geri kabul anlaşması sonucu
ülkemize getireceğiniz işsizlerle beraber işsiz sayısı
kaç milyona çıkacak?
Yapacağınız bütçe işsizliğe
çözüm olacak mı? İşsizliği önlemek için bu bütçenizde ne
var?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yılmaz
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, biliyorsunuz, bu 7 Haziran
seçimleri öncesinde sosyal sorumluluk projesi adı altında, Orman,
Millî Eğitim ve çeşitli kurumlar başta olmak üzere, âdeta seçim
rüşveti şeklinde birtakım geçici işçiler
başlatıldı. Yine, 1 Kasım seçimlerine giderken bu sayı
2 katına çıktı, ormanda yangın mevsimi olmamasına
rağmen, dikim mevsimi olmamasına rağmen binlerce kişi âdeta
bir seçim rüşveti şeklinde alındı. Bunu ahlaki buluyor
musunuz? Bu hangi ihtiyaca binaen gerçekleştirildi? Bu 7 Haziran seçimleri
öncesi ve 1 Kasım seçimleri öncesi ne kadar kişi Türkiye genelinde bu
şekilde işe alındı? Aynı zamanda, Adana ilinde
alınan kişilerin rakamlarını da alabilirsem sevinirim.
Bunları hangi bütçeden karşıladınız? Peki, seçim
rüşveti şeklinde aldığınız bu işçilere kadro
vermeyi düşünüyor musunuz?
BAŞKAN Sayın Kayışoğlu
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben yine kadına şiddetle ilgili gündeme
değinmek istiyorum. Şiddete maruz kalan kadınlarla ilgili
alınacak tedbirler konusunda bütçede gerekli çalışmalar
yapılmış mıdır?
Bir de dört gündür beynimi kemiren bir soru var.
12sinde Resmî Gazetede Ailenin Korunmasına İlişkin Kanunla
ilgili yönetmelik yürürlükten kaldırıldı. Bu yönetmelik bu
kanunun uygulamasını gösteren bir yönetmeliktir ve neden
kaldırıldığını, nasıl bir amaç
güdüldüğünü, şiddetle mücadele anlamında mı yoksa
teşvik anlamında mı bu çalışmanın, bu
yönetmeliğin yürürlükten kaldırıldığını
merak ediyorum. Dün, Aile Bakanımız buradaydı fakat
soruları yanıtlamadığı için sorma fırsatı
bulamadım, bunu da merak ediyorum.
BAŞKAN Sayın Budak
ÇETİN OSMAN BUDAK (Antalya) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakana sorum şudur: Seydişehir Eti
Alüminyum Anonim Şirketi özelleştirmesi ve bağlantılı
olarak da Manavgat Oymapınar Barajının bedelsiz tahsisi
Danıştay tarafından kesin olarak iptal edilmişti. Bu
bağlamda, yargı kararlarının uygulanmaması için
çıkan iki kanun da Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi.
Yargı kararlarının gereği ne zaman yerine getirilecektir?
Özelleştirmeyi alan firmaya bedava verilen Oymapınar Barajı
üzerinden 2 milyar lira düzeyinde bir para bu firmaya ciddi bir kaynak aktarımı
olarak verilmiştir. Bu kamu zararı geri alınacak
mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yarkadaş
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Sayın Bakan, temmuz ayında 4982 sayılı Bilgi Edinme
Kanununun 4, 5, 11 ve 12nci maddeleri uyarınca Anayasanın 74üncü
maddesi gereği, Maliye Bakanlığına sarayın maliyetini
sordum. Bakanlığınız sarayın maliyetini açıklamak
yerine gönderdiği bilgi notunda Cevabı Bilgi Edinme Kurulu ile
Cumhurbaşkanlığından öğrenin. demektedir ancak elimde
gördüğünüz üzere, her iki kurum da bu soruya yanıt vermemekte ve topu
sürekli başka kurumlara atmaktadır.
Sayın Bakan, kaçak sarayın maliyeti nedir?
Örtülü ödeneklere ne kadar bütçe ayrılmıştır? Ak troll
adı verilen, herkesin onuruna, şerefine, haysiyetine alçakça,
namussuzca, haince saldıran çetenin giderleri örtülü ödenekten mi
karşılanmaktadır?
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Aydın
ERKAN AYDIN (Bursa) Sayın Başkan,
Değerli Bakan; Bursanın dört dağ ilçesi olan Orhaneli, Keles,
Büyükorhan, Harmancık yolu sizin duble yollarla övündüğünüz on üç
yıllık sürede herhangi bir gelişme sağlamamış ve
bu yüzden de onlarca vatandaşımız hayatını kaybetmektedir.
Bu geçici bütçe ve 2016 kesin bütçesinde bu yolla ilgili ödenek ayrılacak
mıdır ve 2016 yılı içerisinde tamamlanacak mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yedekci
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Bakanım, insanların yaşam
alanlarının kalmadığı, yeşil alanların imara
açıldığı, tüm kentlerimizin binayla dolduğu göz önüne
alındığında, Maliye Bakanlığına
bağlı Milli Emlake ait kent arazilerinin toplumun, sivil toplum
kuruluşlarının, meslek odalarının görüşleri
alınmadan yeşil alan, spor alanı yerine sadece konut amaçlı
olarak belediyelere devri ne kadar sürecektir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gürer?... Yok.
Sayın Okutan
NURİ OKUTAN (Isparta) Sayın Başkan,
bilindiği üzere, bütçe kanunu yürütme organına yasama organı
tarafından harcama yapma ve gelir toplama yetkisi veren kanundur. Bu
kanunun hazırlanması, uygulanması ve görüşülmesine
ilişkin hükümler de Anayasada düzenlenmiştir. Sadece bütçelerin
hazırlanması ve uygulanması değil uygulama
sonuçlarının da kesin hesaplarıyla denetlenmesi yine Anayasa
hükmüdür. Bu çerçevede, Hükûmetin Meclisin verdiği yetkileri nasıl
kullandığı, kendisine verilen yetkiyi doğru kullanıp
kullanmadığı, yetki dışına çıkıp
çıkmadığına ilişkin Meclis tarafından
denetlenmesi gerekir. Dolayısıyla ne zaman Sayıştay
raporları Meclise gelecek ve Meclis bu anayasal yetkisi olan denetim
yetkisini yerine getirebilecektir?
BAŞKAN Sayın Durmaz
KADİM DURMAZ (Tokat) Sayın Başkan,
Ordu, Giresun, Trabzon, Rize, Artvin, Gümüşhane, Bayburt illeri, Gürcistan
ve devamındaki devletleri, Ünye-Akkuş-Niksar-Tokat-Turhal-Zile-Alaca
üzerinden Ankaraya ulaştıracak ve bu yolu da takriben 150 kilometre
kısaltacak bu yol, ne zaman duble yollar statüsüne alınıp ihale
edilip bu insanların yolları kısaltılıp yurt
ekonomisine katkı sağlanacak? Bunu öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN Sayın Şimşek
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Başkan, öncelikle, görevinizde başarılar diliyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı
altında görev yapan insanların kürdistandan yüce Meclis
çatısı altında bahsetmelerini kınıyorum. Burası,
Türkiye Büyük Millet Meclisi. Bu sınırların içerisi Türkiye
Cumhuriyetidir. Buna müdahale etmenizi istiyorum konuşmacılar bu
şekilde hitap ederken.
Sayın Bakanıma da
On üç yıllık
AKP iktidarı döneminde, Mersin 6ncı sırada vergi ödeyip 78inci
sırada kamu yatırımı almıştır. Sizin görev
yaptığınız bu süre içerisinde bu sıralama değişecek
midir? Mersin hakkı olan payı Türkiye Cumhuriyeti devletinden alacak
mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tuncer
MUSTAFA TUNCER (Amasya) Sayın
Başkanım, Sayın Bakana şunu sormak istiyorum: Amasyada
altı yıl önce Devlet Su İşleri tarafından
yapımına başlanılan ve Amasyanın Tokat tarafındaki
çok geniş bir ovayı sulaması planlanan ancak ödenek yokluğu
nedeniyle inşaatı durdurulan Aydınca Barajının
yapımına bu geçici bütçede yer verilmiş midir? Aydınca
Barajının bir an önce bitirilip çiftçinin rahat bir nefes alması
sağlanacak mıdır?
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Sındır
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) Sayın
Başkan, Sayın Bakana şu soruyu yöneltmek istiyorum: 2006
yılında yürürlüğe giren, 18/4/2006 tarihinde Resmî Gazetede
yayımlanarak yürürlüğe giren 5488 sayılı Tarım Kanununun
21inci maddesi, her yıl tarıma ayrılan destekleme miktarının
gayrisafi millî hasılanın en az yüzde 1i olma zorunluluğunu
getirmiştir. Oysaki 2007 yılından bugüne kadar, bu oran yüzde
0,5 ile yüzde 0,7 arasında değişmiştir. 2015
yılının tahminî gayrisafi millî hasılasının 1,7
trilyon olduğu düşünülürse, bu desteklemenin en az 17 milyar lira
olması gerekirken 2015 yılında ayrılan kaynak 10,1 milyar
TL civarında olmuştur. Buna KİTlerin finansmanı ve
diğer müdahale alımları ve kredi sübvansiyon kalemlerini de
eklediğimizde 13 milyar lirayı bulacağı söylenebilir. Dolayısıyla
4 milyar eksik bir destekleme kanuna aykırı olarak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Arık
Sayın Arık, açılmadı mı
sistem?
ÇETİN ARIK (Kayseri) Hayır efendim.
BAŞKAN Sistemden çıktınız o
zaman.
Evet, süre doldu.
Şimdi, ben Sayın Bakana cevap için söz
veriyorum.
Buyurun Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Öncelikle, Sayın Erdoğan işsizlikle
ilgili bir soru sordular. Biliyorsunuz, 2009 global ekonomik krizinden sonra
birçok ülkede büyüme oranları aşağı gelirken, işsizlik
oranları aşağı gelirken bütün
kırılganlıklara rağmen, Türkiye ekonomisi bu dönemde
yaklaşık 7 milyon insanımıza yeni iş imkânı
sağlamıştır.
Genel anlamda işsizlik oranlarına
ilişkin değerlendirme konusunda mutlaka akılda tutmamız
gereken temel husus şudur: Bir ekonominin iyi gidip gitmediğini
gösteren önemli göstergelerden bir tanesi de o dönemde yeni istihdam üretilip
üretilmemesidir. Hem 2007den sonra yaklaşık 7 milyon
insanımıza bu dönemde iş ürettik hem de -en son açıklanan
veride- son on iki aylık dönemde yaklaşık 900 bin
insanımıza iş ürettiğimizi ifade etmek isterim.
Sayın Yılmaz seçim döneminde geçici
işçilere ilişkin olarak Acaba, bu dönemde yeni işe almalar oldu
mu, bunun ne kadarı bu döneme özgü? şeklinde bir değerlendirme
yaptılar özellikle Orman Genel Müdürlüğünü ifade ederek.
Açıkçası elimde rakamlar yok fakat AK PARTİ hükûmetlerinin bu
zamana kadar seçim dönemlerinde ortaya koyduğu, hem ekonomi yönetiminde
hem de bütçe yönetiminde ortaya koyduğu temel yaklaşım, hiçbir
zaman için seçim yatırımı da yapmamak, seçim harcaması da
yapmamak olmuştur. Bunun en bariz göstergesi, seçim yıllarında
dahi bütçe açıkları azalmaya devam etmiştir, borç yükü azalmaya
devam etmiştir. Hiçbir zaman için, önceki iktidar dönemlerinde olduğu
gibi, popülist yaklaşımları seçim dönemlerinde hiçbir
şekilde göstermemişizdir. İhtiyaçlar çerçevesinde elemanlar,
işçiler alınmıştır.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Yapma
ya!
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Sayın Bakan, rakam
istiyoruz, rakam.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Geçen
yıl kaç kişi aldınız, bu yıl kaç kişi
aldınız?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Kayışoğlu, kadına şiddete karşı
tedbirler alınması konusunda bir soru sordular, ayrıca bir
yönetmelik düzenlemesini sordular. Bu yönetmelik değişikliğiyle
ilgili olarak, Sayın Vekilim, özel olarak bir bilgim yok. İzin
verirseniz, arkadaşlar ilgili bakanlıktan yönetmeliğin
yürürlükten kaldırılmasına ilişkin bilgi
aldıklarında ben daha sonraki sorularda cevap da veririm veya
yazılı olarak cevap veririm.
Sayın Budak yargı kararlarının
ne zaman yerine getirileceğini sordu, özelleştirme ihaleleri
bağlamında. Müsaade ederseniz, o konuda da elimde bilgi yok,
yazılı olarak ayrıca cevap veririm.
Biliyorsunuz, AK PARTİ hükûmetleri
Sayın
Yarkadaşın sorduğu soruyla ilgili olarak da şunu ifade
etmek isterim ki -konuşmamda da ifade etmiştim- özellikle bütçenin
imkânlarının vatandaşa dönük bir mahiyete dönüştüğü bu
dönemde gerçekten milletten aldığımız vergiyi milletin
hizmetine sunduk. Daha önce ne duble yol yapılabiliyor idi ne
bölünmüş yol yapılabiliyor idi ne de otoyollar bu kadar evsafa
kavuşmamıştı. Dolayısıyla Hükûmet olarak her
türlü kamu yatırımı da her türlü harcama da mutlaka ve mutlaka
hukuka uygundur, mutlaka bütçe disiplinine uygun olarak yerine
getirilmiştir.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Sayın Bakan, soruya cevap vermiyorsunuz, aynı şeyi devam
ettiriyorsunuz. Yapmayın!
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Aydın Bursadaki bir yol yapımıyla ilgili olarak
Ödenek ayrılacak mıdır? dedi. Geçici bütçe değil, esas
bütçe görüşmelerinde bunu değerlendireceğiz.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Kaçak
sarayın maliyeti ne kadardır? Örtülü ödenekten kaç para
harcadınız? AK trollerin giderlerini örtülü ödenekten mi
harcadınız? Bunların cevabını istiyoruz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Yedekci Kent arazilerinin yeşil alan yerine konut amaçlı
devri ne kadar uygundur? dedi.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Sayın Bakan, örtülü ödenekten ne kadar harcadınız? Kaçak
sarayın maliyeti nedir?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Ben
de Millî Emlak arazilerinin özellikle ekonominin ihtiyaçları çerçevesinde
değerlendirilmesini
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Cevap
vermiyorsunuz ama Sayın Bakan.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Sayın Başkan, bir müdahale edin, bu böyle olmaz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın
Bakanın açıklamalarını dinleyelim efendim.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
önemli buluyorum.
Kentlerimizde daha fazla yeşil alan üretme
noktasında, yeşil alanın miktar olarak
artırılması konusunda, her dönem olduğu gibi bu dönemde de
hassasiyetimiz olacaktır. Dolayısıyla, Milli Emlak arazilerinin
tahsisinde de söylediğiniz duyarlılık bizde de mevcut. Onu da
ayrıca ifade etmek isterim.
Sayın Okutan Sayıştay raporları
ne zaman Meclise gelecek? dedi. Benim bilebildiğim kadarıyla
Sayıştay raporları Meclise gelmiş, komisyonda, bütün
milletvekillerimizin bilgisine sunulmuş durumda. Herhangi bir şekilde
Sayıştay raporlarının gelmemesi söz konusu değil.
Yine, Sayın Durmaz Rizeden başlayan,
Rize, Bayburt illerini ve devamını kapsayan bir duble yol
yapımıyla ilgili olarak Bu yol projesi ne zaman kapsama
alınacak? dedi. O konuda da Karayolları Genel Müdürlüğünden
gerekli bilgiyi alıp size yazılı olarak veririm.
Ama şunu ifade etmek isterim ki AK PARTİ
hükûmetleri döneminde, biliyorsunuz, 6 bin kilometre bölünmüş yol 23
bin-25 bin kilometreye kadar çıktı. İnşallah, önümüzdeki
dönemde onu 35 bin kilometreye kadar çıkaracağız.
Her yıl yatırım bütçesine, özellikle
altyapı yatırımlarına, kara yolu yapımlarına,
demir yolu ulaşımına, genel olarak ulaşım sektörüne
bütçeden verdiğimiz payı sürekli olarak artırıyoruz.
Eğitime, sağlığa, altyapıya hem ciddi anlamda kamu
bütçesinden kaynak ayırırken bir taraftan da kamu-özel iş
birliği projelerini daha fazla kullanmak suretiyle
yatırımları daha hızlı bir şekilde
gerçekleştirmeye çalışıyoruz.
İnşallah, bahsetmiş olduğunuz
bölünmüş yol projesi de mutlaka Karayolları Genel Müdürlüğü
tarafından değerlendiriliyordur ve kapsama alınabilecektir diye
düşünüyorum ama özel olarak kendilerinden bilgi alacağım.
Sayın Şimşek Mersine yapılan
yatırımlarla ilgili bir değerlendirmede bulundu ve Mersine daha
fazla yatırım talebinde bulundu. Kendilerine teşekkür ediyorum.
Her ilimiz her yatırımın en çoğunu hak ediyor. Daha fazla
yatırım yapalım, bütçeden daha fazla eğitime,
sağlığa, altyapıya kaynak ayıralım. İlgili
bakanlıkların mutlaka Mersinle ilgili, diğer illerimizle ilgili
olarak da daha fazla yatırım yapma noktasında ciddi bir çabası
var, ciddi bir gayreti var. Onu da ifade etmemde fayda var.
Yine, Sayın Tuncer Aydınca
Barajının yapımı konusunun geçici bütçede yer alması
hususunu sordular. O konuda da Orman ve Su İşleri
Bakanlığından gerekli bilgiyi alıp yazılı olarak
cevaplarım ama özellikle hükûmetlerimiz döneminde, gerek baraj
yapımlarında gerek gölet yapımlarında, Türkiyenin her
tarafında, gerçekten tarımsal arazilerin daha verimli
kullanılabilmesi, verimliliğin artması ve toprağın
suya kavuşması noktasında Orman ve Su İşleri
Bakanlığımızın, Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğümüzün önceki dönemlerle mukayese edilemeyecek ölçüde yeni
yatırımları var. Ben de seçim döneminde Bayburt ilinde,
milletvekili olduğum ilde, sahada toprağın suyla
buluşmasının ne kadar önemli olduğunu gördüm. Her
yapılan yatırımı gördüğümde, gerçekten bütçeden
ayrılan kaynakların ne kadar verimli
kullanıldığına ben de şahidim. İnşallah,
söylediğiniz Aydınca Barajıyla ilgili olarak da mutlaka
Bakanlığımızın bir çalışması
vardır; o da en hızlı şekilde uygulamaya konulur.
Sayın Sındır tarımsal teknik
desteklerle ilgili olarak bir değerlendirmede bulundu. Gerçekten,
tarımsal destekleme çiftçilerimiz için çok önemli. AK PARTİ
hükûmetleri döneminde, birçok alanda olduğu gibi tarımsal destekleme
alanında da çok ciddi anlamda çiftçi kesimimize -destekleme
anlamında- kaynak aktarıldı, yeni harcama programları
üretildi, çiftçimizin krediye, doğrudan desteğe ulaşması
sağlandı ve kaynaklar önemli şekilde artırıldı.
2016 geçici bütçe kanunu için öngörülen tutarı
ifade etmektense 2016 Orta Vadeli Programında çiftçi kesimine
yapılacak aktarmalar için öngörülen ödeneği söylemem daha doğru
olur diye düşünüyorum. Yaklaşık olarak 2016 yılı için
çiftçilerimize 14,4 milyar lira bir kaynak aktarılacak. Özellikle, bunun
11,1 milyar lirası doğrudan tarımsal destekleme ödemeleri olarak
gerçekleştirilecek. Tarımsal kredi faiz desteği olarak Ziraat
Bankası üzerinden 1,4 milyar lira destek verilecek.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) Sayın
Bakan, kanunen en az yüzde 1 olması gerekiyor.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) -
Tarımsal ürünlerin alımına ilişkin, sübvansiyon olarak TMO
üzerinden yaklaşık 768 milyon lira bir kaynak aktarılacak.
Hakikaten, AK PARTİ hükûmetleri döneminde çiftçilerimiz devlet
kaynaklarından, devlet imkânlarından çok daha fazla
yararlanmışlardır.
Sadece verilen bu destekler değil, aslında
bu dönemde tarım sektörüne yapılan sulama projeleri, baraj projeleri,
gölet projeleri gerçek anlamda tarımsal üretimde verimliliği
artırdı, ihracat potansiyelimizi artırdı ve tarımsal
katma değeri artırdı. Bence tarıma verilen destekleri
sadece doğrudan nakdi olarak verilen desteklerle sınırlı
olarak görmek de yanlış olur; Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğümüzün yapmış olduğu yatırımlar, Enerji
Bakanlığımızın yapmış olduğu
yatırımlar üzerinden de çok ciddi anlamda çiftçimiz bu dönemde destek
almıştır. İnşallah, önümüzdeki dönemde çiftçimiz de
çok fazla destek alacaktır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama talebimiz olacak
efendim.
BAŞKAN - Yoklama talebi intikal etti.
Şimdi yoklama talebini
gerçekleştireceğim.
Sayın Özel, Sayın Yedekci, Sayın Çam,
Sayın Temizel, Sayın Karabıyık, Sayın Çamak,
Sayın Purçu, Sayın Tahsin Tarhan, Sayın Yarkadaş,
Sayın Kayışoğlu, Sayın Torun, Sayın Akın,
Sayın Yıldız, Sayın Akaydın, Sayın
Sındır, Sayın Aydın, Sayın Serkan Topal, Sayın
Kuşoğlu, Sayın Hürriyet, Sayın Bektaşoğlu.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
Sisteme giren üyelerin pusula göndermemesini rica
ediyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
XI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/317) (S. Sayısı: 1) (Devam)
BAŞKAN Maddelere geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
2016 YILI MERKEZİ
YÖNETİM GEÇİCİ BÜTÇE KANUNU TASARISI
MADDE 1- (1) 10/12/2003 tarihli ve
5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (I) sayılı
cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri, (II) sayılı
cetvelde yer alan özel bütçeli idareler ve (III) sayılı cetvelde yer
alan düzenleyici ve denetleyici kurumlara, 1/1/2016 tarihinden 31/3/2016
tarihine kadar geçecek üç aylık dönemde, 22/12/2014 tarihli ve 6583 sayılı
2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununa bağlı (A)
işaretli cetvellerine dâhil başlangıç ödeneklerinin;
a) 01- Personel Giderleri ve 02- Sosyal Güvenlik Kurumlarına
Devlet Primi Giderleri ekonomik kodlarını içeren tertiplerinden;
1) (2) numaralı alt bentte sayılan tertip dışındaki,
01- Personel Giderleri ve 02- Sosyal Güvenlik Kurumlarına Devlet Primi
Giderleri ekonomik kodlarını içeren tertiplerde yüzde 34ü,
2) Cumhurbaşkanlığı bütçesinin
01.00.00.02-01.1.1.00-1-01.8 tertibinde yüzde 28,14ü,
b) 03- Mal ve Hizmet Alım Giderleri ekonomik kodunu içeren
tertiplerinden;
1) (2) ve (3) numaralı alt bentlerde sayılan tertipler dışındaki;
03.5- Hizmet Alımlarına ilişkin tertiplerde yüzde 35i,
diğer tertiplerde yüzde 25i,
2) Başbakanlık bütçesinin 07.01.00.35-01.1.3.02-1-03.4
tertibinde yüzde 85i,
3) Millî Eğitim Bakanlığı
bütçesinin 13.01.42.00-09.9.9.08-1-03.5 tertibinde yüzde 75i,
13.01.42.00-09.9.9.11-1-03.5 tertibinde yüzde 70i,
c) 04- Faiz Giderleri ekonomik kodunu içeren tertiplerinde yüzde
36sı,
ç) 05- Cari Transferler
ekonomik kodunu içeren tertiplerinden;
1) (2), (3), (4), (5) ve (6) numaralı alt bentlerde sayılan
tertipler dışındaki tertiplerde yüzde 30u,
2) Maliye Bakanlığı bütçesinin;
12.01.31.00-10.9.9.03-1-05.1 tertibinde yüzde 56sı,
12.01.31.00-10.9.9.24-1-05.1 tertibinde yüzde 38i, 12.01.31.00-01.6.0.09-1-05.2 tertibinde yüzde
55i,
12.01.31.00-01.1.2.00-1-05.3 tertibinde yüzde 100ü,
12.01.31.00-01.1.2.75-1-05.3 tertibinde yüzde 38,8i,
12.01.31.00-01.1.2.00-1-05.4 tertibinde yüzde 53ü,
3) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
bütçesinin 18.01.00.23-10.9.9.26-1-05.2 tertibinde yüzde 60ı,
4) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
bütçesinin 30.01.31.00-04.2.1.01-1-05.4 tertibinde yüzde 66sı,
5) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri bütçelerinde, özel
bütçeli idareler ile düzenleyici ve denetleyici kurumlara aktarılmak üzere
öngörülen cari hazine yardımlarına ilişkin tertiplerde yüzde
35i,
6) 05.6-Yurtdışına Yapılan Transferler
tertiplerinde yüzde 50si,
d) 06- Sermaye Giderleri ekonomik kodunu içeren tertiplerinden;
1) (2) ve (3) numaralı alt bentlerde sayılan tertipler dışındaki
tertiplerde yüzde 20si,
2) Karayolları Genel Müdürlüğü bütçesinde yer alan
tertiplerde yüzde 75i,
3) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş
Yurtları Kurumu bütçesinde yer alan tertiplerde yüzde 40ı,
e) 07-Sermaye Transferleri ekonomik kodunu içeren tertiplerinden;
1) (2) ve (3) numaralı alt bentlerde sayılan tertipler dışındaki
tertiplerde yüzde 20si,
2) Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
bütçesinin 34.01.30.00-01.6.2.52-1-07.1 tertibinde yüzde 75i,
3) Adalet Bakanlığı bütçesinin
08.01.32.62-01.6.2.41-1-07.1 tertibinde yüzde 40ı,
f) 08- Borç Verme ekonomik kodunu içeren tertiplerinden;
1) (2), (3) ve (4) numaralı alt bentlerde sayılan tertipler
dışındaki tertiplerde yüzde 20si,
2) Hazine Müsteşarlığı bütçesinde yer alan
tertiplerde yüzde 30u,
3) Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü
bütçesinin 40.13.30.00-09.4.1.00-2-08.1 tertibinde yüzde 45i,
4) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı
bütçesinin 20.01.31.00-04.3.9.00-1-08.1 tertibinde yüzde 100ü,
g) 09- Yedek ödenekler ekonomik kodunu içeren tertiplerinden;
1) (2) ve (3) numaralı alt bentlerde sayılan tertipler dışındaki
tertiplerde yüzde 25i,
2) 09.1- Personel Giderlerini Karşılama Ödeneği ve
09.3- Yatırımları Hızlandırma Ödeneği
tertiplerinde yüzde 50si,
3) 09.6- Yedek ödenek ve 09.7- Yeni Kurulacak Daire ve
İdarelerin İhtiyaçlarını Karşılama Ödeneği
tertiplerinde yüzde 100ü,
karşılığı bulunacak tutar kadar ödenek
kullanım yetkisi verilmiştir.
(2) 22/4/1983 tarihli ve 2820 sayılı Siyasî Partiler Kanununun
ek 1 inci maddesine göre, siyasî partilere 2016 yılının tamamı
için olmak üzere yapılacak yardımın hesaplanmasında, 6583
sayılı Kanundaki genel bütçe gelir tahmininin yüzde 16,44 fazlası
esas alınır.
(3) İlgili kanun hükümleri uyarınca merkezi yönetim bütçe
gelirlerinin yıllık olarak tarh, tahakkuk ve tahsiline devam olunur.
(4) Bu Kanuna göre yapılan harcamalar,
girişilen yüklenmeler ile tahsil olunan gelirler 2016 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçesine dâhil edilir.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar ve şahıslar adına söz talepleri
vardır. Şimdi buna ilişkin işlemleri
gerçekleştireceğim.
Gruplar
adına konuşma süresi onar dakika, şahıslar adına
konuşma süresi beşer dakikadır.
Gruplar
adına ilk söz talebi, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Diyarbakır Milletvekili Sayın Nimetullah Erdoğmuşa aittir.
Buyurun
Sayın Erdoğmuş. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU
ADINA NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli vekiller; sözlerime başlamadan önce hepinizi
saygı ve hürmetle selamlıyorum.
ABD
Merkez Bankası beklenen açıklamasını yaptı ve faizde
0,25lik veya çeyrek puan bir artış söz konusu.
Dikkat edilirse, bütçe görüşmelerinde ister
geçici bütçe tasarısı üzerinde çalışmalar sürdürülsün,
isterse esas bütçeyle ilgili görüşmeler sürdürülsün, bizi direkt etkileyen
şu anda da haberini aldığımız iki husus var: Birinci
husus, ekonomideki bağımlılık hâlimiz. Bu, sadece kendi
ülkemizi ilgilendiren bir problem değil, aslında küresel olarak bütün
dünyanın bugün kapitalizme olan bağlılıklarının
bir neticesi olarak şu anda o bağımlı hâlleriyle etkilenmesidir.
İkinci husus da faiz durumudur ki aslında
bu Meclisin, hazırunun, faiz konusuyla ilgili çok ciddi
tartışmaları yoğunlaştırarak sürdürmesi kanaatini
taşıyorum. Aslında bağımlılık
dediğimiz şey insan iradesine, insan fıtratına
ızdırap veren bir marazdır. Yani, insanoğlunun
fıtratının gereği olarak, herhangi bir konuda, sadece
ekonomide değil, siyasette, sosyal hayatta, eğitimde yani
insanoğlunun günlük yaşamını ilgilendiren bütün hususlarda
herhangi tahakkümcü bir bağımlılık insan ruhunu incitir.
Dikkat ederseniz, aslında bağımlı kalma,
bağımlı olma mahkûm olan tarafın arzusuyla,
rızasıyla gerçekleşen bir husus değil, tamamen zulmün ve
zorbalığın neticesinde bağımlılıklar
insanoğluna zarar ve ızdırap verir.
İkinci husussa faizle ilgili husustur ki
hepinizin malumudur, bütün kutsal metinlerde, kutsal kitaplarda, Tevratta, On
Emirde, İncilde ve yüce kitabımız Kuran-ı Kerimde
faizin aslında insanlığı murdarla beslemesi probleminden
dolayı ciddi bir şekilde yasaklandığını görürüz.
İSMET UÇMA (İstanbul) O ribadır
üstat, faiz değil.
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla)
Hatta, Kuran-ı Kerimde Allahla ve Resulünün kendisiyle savaş
olarak tanımlanmıştır faiz. Bunu derken sadece
inancımızın gereği olarak ifade etmiyoruz; bu, aslında
insanlığın insanlıkla yaşıt olan en temel
problemidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ne gariptir ki bütün kutsal metinlerde ve hemen hemen tüm
insanlık tarafından bu şekilde bir tehdit olarak görülen bu
problem -bağışlayınız- bu küresel ur bütün
insanlık tarafından da sürekli olarak kullanılagelmiştir
yani teorik olarak bunun karşısında durmak yetmemiş; tam
tersine, inananlar dâhil olmak üzere, faiz sisteminde kendilerine ayrılan
yeri almışlardır. Dikkat buyurursanız, özellikle Yahudi
geleneğinde yasak olmasına rağmen, dinleri tarafından On
Emir içerisinde yasak edilmesine rağmen, bugün, yeryüzünde faizin
arkasında yani küresel kapitalist problemin arkasında onların da
bulunduğunu söylemek belki de yanlış olmasa gerek.
İkinci bir husus: Bütçenin israfla mücadele
konusundaki mahiyetini merak ediyoruz yani sadece ve sadece israfa
karşı olmak, israfı nasihatlerle dile getirmek yetmiyor. Bugün,
hem bizi hem de yeryüzündeki aslında bütün beşeriyeti tehdit eden
ekonomik problemlerden bir tanesi de israfla mücadele konusundaki
duyarsızlığımızdır. İsteriz ki ve yürekten
de inanıyoruz ki her arkadaşımız tarafından burada
israf ekonomisinin ve şu anda bizim karşı karşıya
bulunduğumuz bu israf probleminin çözümü konusunda çok daha
ayrıntılı çalışmalar ve çabalar içerisine girilmesi
esastır.
Bunu söylerken bütçe ahlakıyla ilgili, ekonomik
ahlakla ilgili bir iki söz de ilave etmek istiyorum. Altyapısı
kapitalizm olan, faiz olan ve israfa dayalı olan bir ekonomik sistemin üst
yapısında ahlakı aramak gerçekçi olmaz yani dinî tabirle, zulmün
adalet külahını giymesi gibi bir şey olur. Esas olan adil
olmasıdır, hem bütçenin hem ekonominin adil sistem üzerinde yürümesi
gerekir. Eğer bir adalet sistemi işlemiyorsa, hangi alanda olursa
olsun -biliyorsunuz ki, adaletin zıddı zulümdür- adalet yoksa bir
sistemde elbette ki zulüm devreye girer ve o zaman da zulmün maliyetini dün
olduğu gibi bugün de hepimiz şahitlik ederek gözlerimizle görürüz.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; vicdanın feryadını bu yüksek duvarların
arkasından işitmek herhâlde çok da kolay olmasa gerek. Bugün
ülkemizin bir bölümü yangın alanına dönmüş. Sadece ülke
sınırları içerisindeki yangından bahsetmek, belki de
komşu ülkelerdeki yangını da biraz da olsa unutmak gibi bir
anlam taşır ki komşu ülkelerdeki yangını söndürme
mükellefiyetini üzerinde gören bir devlet, bir hükûmet elbette ki kendi ülkesi
sınırları içerisindeki yangını söndürmekten birinci
derecede sorumludur. Bizler belki de yarın bugünleri aramış
olacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla)
Değerli dostlar, şu anda, hâlen yetki ve sorumluluk bu yüce Meclisin
kontrolü dâhilindedir. Eminiz ki bu yüce Meclis hem iktidarıyla
muhalefetiyle kendi vicdanını hakem tayin ederek hem ülkemizdeki
yangınla ilgili hem komşularımızdaki yangınla ilgili
sağlıklı bir sonuca ulaşabilir.
Son olarak, son olarak şunu söylüyorum:
Bakınız, yarın belki de Şebiarus ihtifalleri en üst düzeyde
katılarak kutlanmış olacak. Nedir Şebiarus
BAŞKAN Sayın Erdoğmuş, süreniz
sona erdi.
Teşekkür ediyorum.
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla)
Cümlemi tamamlayayım Sayın Başkanım izninizle.
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın efendim.
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla)
Hazreti Mevlâna İslam coğrafyasının irfan geleneğinin
en önde gelen şahsiyetlerinden ve simalarından bir tanesidir. Ben
izninizle Hazreti Mevlânanın şahsımanevisine bu kürsüden
seslenmek istiyorum: Şebiarus ihtifallerine katılacak olan zevata
lütfen manen desin ki Siz burada benim ihtifallerimle ilgilenirken lütfen
gidiniz, kendi sorumlu olduğunuz sınırlarınızın
dâhilindeki yangını söndürünüz.
BAŞKAN Sayın Erdoğmuş,
teşekkür ediyorum.
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) Ben
de teşekkür ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
İSMET UÇMA (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Gruplar adına ikinci söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Bülent Kuşoğluna
aittir.
İSMET UÇMA (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Ankara Milletvekili Sayın Bülent
Kuşoğlu, süreniz on dakikadır.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
İSMET UÇMA (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Daha sonra dinleyeyim sizi.
İSMET UÇMA (İstanbul) Efendim, sadece
buradan söyleyeceğim: Hocamız kutsal metni tahrif eder
yaklaşımlarda bulundu, onun düzeltilmesini talep ediyorum.
BAŞKAN Talebinizi ben daha sonra alayım.
İSMET UÇMA (İstanbul) Peki efendim.
BAŞKAN - Sayın Kuşoğlu, buyurun
efendim.
CHP GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara)
2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı
üzerinde CHP Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, sizi de yeni göreviniz
dolayısıyla kutluyorum, başarılar diliyorum.
Değerli arkadaşlar, 2016
yılının ilk üç ayında uygulanacak olan geçici bütçeyi
görüşmek üzere toplanmış bulunuyoruz.
Aslında gelenektir, maliye bakanları fazla
siyaset yapmazlar ama Sayın Bakan sunumu sırasında, siyasetçi
olduğunu ispatlamak için biraz fazla siyaset yaptı galiba;
gereğinden fazla, geleneklere göre, teamüllere göre olması gerekenden
çok daha fazla bir siyasi konuşma yaptı, kendisinin bürokrat
olduğu dönemleri de işin içine katarak burada bir güzelleme
örneği gösterdi. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, hâlbuki bu geçici
bütçe ilk defa uygulanıyor, uygulanması ilk defa kendisine nasip
olmuş bir bütçe. Geçici bütçe kavramı -değerli
konuşmacılar da belirttiler- Türkiye'de ilk defa uygulanıyor.
Türkiye'de yeni bir kamu mali yönetimi mevzuatı devreye girdi, ondan sonra
ilk defa geçici bütçe uygulanıyor, geçici bütçe kavramı da ilk defa
literatürümüze girdi ama geçici bütçe değil, bundan önce olduğu gibi
sadece basit bir yetki kanunu getirdiler Sayın Maliye Bakanlığı.
Yani Sayın Bakanın bunu bilmesi, bu ayıbını bilmesi
gerekirken, burada çok usturuplu bir konuşma yapması gerekirken
maalesef çok siyasi bir konuşma yaptı, bizi de biraz
kızdırdı.
Şöyle açıklayayım: Biliyorsunuz
2000li yıllardan sonra, özellikle sizin iktidarınız döneminde,
Avrupa Birliğiyle uyum çalışmaları süreci içerisinde kamu
mali yönetimimizde önemli değişiklikler oldu. 1050 sayılı
Muhasebei Umumiye Kanunu kaldırıldı -çok önemli bir kanundu-
5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu getirildi; ondan
sonra 4749 sayılı kamu finansmanı ve borç yönetiminin
düzenlenmesiyle ilgili bir kanun getirildi, 6085 sayılı
Sayıştay Kanunu getirildi, 4734 sayılı Kamu İhale
Kanunu getirildi; buna yakın onlarca kanun geldi, kamu mali yönetimi
olduğu gibi değişti. Daha önce, en son bu geçici bütçe
dediğimiz, geçici bütçe yoktu dediğim gibi ama -geçici bütçeyi ilk
defa yapıyoruz- en son bundan önceki buna benzer kıst bütçeyi, üç
aylık bütçeyi 2002 yılında yaptık. 2002 yılında
yapılan bu bütçenin adı 2003 Malî Yılı Yerel ve Katma
Bütçeleri Kanunlaşıncaya Kadar Devlet Harcamalarının
Yapılmasına ve Devlet Gelirlerinin Tahsiline Yetki Verilmesine Dair
Kanun şeklindedir. Yani harcama yapılmasına ve gelir toplanmasına
yetki veren bir kanun vardı orada adı üzerinde, geçici bütçe
değil. Şimdi de 2002 yılında getirilen bu kanun kopya
edilerek buraya getirildi, geçici bütçe yapılmadı. Yeni mevzuata göre
bütçe yapılması gerekir. Bütçe 5018e göre, biraz önce
bahsettiğim 4749a göre yapılır. Burada harcamalar bellidir, gelirler
bellidir -bütçe bu adı üzerinde- ne kadar borçlanılması
gerektiği bellidir. Devlet, kanun demiş ki: Şu kadar
borçlanacaksın, şu kadar gelir toplamana izin veriyorum, her
aklına geldiği kadar borçlanamazsın. Garanti limitleri getirmiş
hazine garantileriyle ilgili Bunlara uyacaksın, stratejik, makroekonomik
planlara uyacaksın. demiş. Bütün bunlara göre bütçe
yapacaksın, üç aylık da olsa bütçe yapacaksın; geliri belli
olacak, gideri belli olacak, dediğim gibi borçlanılacak meblağ
belli olacak. demiş. Eskisi gibi sadece harcama yapılmasına ve
gelir toplanmasına izin veren bir kanun değil, basit bir yetki kanunu
değil bu. Geçici bütçe bu adı üzerinde. Artık üç
yıllık bütçeler yapıyoruz, üç yıllık; üç aylık
bütçe mi yapamayacağız? Böyle bir gerekçe söylediler. Ki
biliyorsunuz, 2016 merkezî yönetim bütçe kanunu Maliye Bakanlığı
tarafından Meclise gönderildi, birkaç ay önce gönderildi, 1 Kasım
seçimlerinden önce gönderildi. Sen 2016 bütçesini yapıyorsun, üç
aylık bütçeyi yapamıyorsun, buraya da çıkıyorsun tantana
yapıyorsun, olur mu? (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, değerli konuşmacı Turhan
çok dikkatli bir üslup kullandı, dedi ki: Kavram olarak
getirilmiştir bu geçici bütçe. Ya burası akademi mi, akademi mi
burası da kavram olarak getiriliyor? Akademik bir çalışma
değil bu, uygulamaya yönelik getirildi, bu bütçe, geçici bütçe
yapılsın diye getirildi.
Sayın Maliye Bakanımıza soruyorum:
138 milyar liralık bir harcama var. Harcama yetkisi alıyorum,
istiyorum ben Türkiye Büyük Millet Meclisinden ve bütçe hakkı
kavramına da inanıyorum. diyor. Peki, ne kadar gelir
toplanmasını istiyorsunuz, ne kadar gelirin toplanmasına cevaz
verilmesini istiyorsunuz, ne kadar borçlanma yapacaksınız? Bunlar var
mı, biliyor muyuz? Hiçbirimiz bilmiyoruz, kendisi de bilmiyor. Böyle bütçe
olur mu? Bakın, bir evin bütçesi bile gelir ve giderden oluşur; bir
açık varsa bunun gereği yapılır, borçlanılır.
Böyle bir anlayış olabilir mi? Bu kadar kanun çıkacak, sen Kamu
mali yönetiminde reform yaptım. diyeceksin, kendinin haberi olmayacak.
Ya, sizin iktidarınız yapmış bunları, bu reformu ve
sizin iktidarınızın haberi yok, uygulamaya siz sokmuyorsunuz.
İlk fırsattı bu geçici bütçe, ilk uygulama
fırsatıydı, bunun gereğini yerine getirmiyorsunuz; olur mu
böyle bir şey? Maliye Bakanımıza biz Plan ve Bütçe Komisyonunda
da bunu söyledik; bunu geri çekmesi, düzeltmesi gerekirdi. Böyle bir
yanlışlık olur mu? Bu tam bir skandaldır aslında,
gerçekten tam bir skandaldır.
Bütçe yapıyoruz, geçici bütçe, dediğim
gibi, üç yıllık bütçeler yapıyoruz ama üç aylık bütçe
yapamıyoruz. Neymiş, yeterli bilgiler yokmuş. Olur mu böyle bir
şey? Bu bütçe, Maliye Bakanı tarafından Plan ve Bütçe
Komisyonuna 10 Aralıkta sunuldu yanlış hatırlamıyorsam,
geçen perşembe günü. Üç aylık bütçeyi Sayın Bakan sundu Plan ve
Bütçe Komisyonunda, bizim ve basının huzurunda
açıklamalarını yaptı. Aynı gün aynı saatte
Sayın Başbakan da başka bir mekânda 64üncü Hükûmetin eylem
planını açıkladı. 240a yakın, biliyorsunuz, eylem
planı var; 20si ilk üç ayla ilgili, 20 eylem planı ilk üç ayla
ilgili. Ne Sayın Maliye Bakanı dedi ki Biz üç ayda bütçede eylem
planıyla ilgili şöyle bir paralellik kurduk. ne Sayın
Başbakan dedi ki Bak, üç aylık eylem planını
açıklıyorum, onun içerisinde bütçeyle ilgili şu şu şu
hususlar var. Hiçbir bağlantıları yokmuş gibi, sanki
Sayın Başbakan da, Sayın Maliye Bakanı da birbirlerinden
habersiz iki farklı ülkenin Başbakanı ve Maliye
Bakanıymış gibi sunum yaptılar; hiç birbirleriyle ilgisi
yok. Hâlbuki mevzuat diyor ki: Bu tür eylem planları, sürdürülebilirlik
esas alınarak; makroekonomik planlar, programlar esas alınarak bu
bütçeler hazırlanır, yapılır, uygulanır; orta vadeli
plan esas alınır. Bütün bunlara dikkat edilerek
hazırlanması gereken modern bir kavram artık geçici bütçe.
Maalesef böyle bir sıkıntı var.
Evet, 5018 sayılı Kanunun 19uncu
maddesinde diyor ki: Zorunlu nedenlerle merkezî yönetim bütçe kanununun
süresinde yürürlüğe konulamaması hâlinde, geçici bütçe kanunu
çıkarılır. Geçici bütçe ödenekleri, bir önceki yıl bütçe
başlangıç ödeneklerinin belirli bir oranı esas alınarak
belirlenir. Geçici bütçe uygulaması altı ayı geçemez. Cari
yıl bütçesinin yürürlüğe girmesiyle geçici bütçe uygulaması sona
erer. Burada harcamalarla ilgili husus belirtiliyor; gelirlerle ilgili,
borçlanmayla ilgili, garanti limitleriyle ilgili hususlar da 5018in genel
hükümlerine göre, 13üncü maddesine göre, 15inci maddesine göre belirlenir,
diyor. Kanunun amacı çok net, 4749 sayılı Kamu Finansmanı
ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun amacı çok net.
Bütün bunları normal bütçede uyguluyoruz, uygulamamız gerekiyor,
bunlara dikkat etmemiz gerekiyor. Geçici bütçede uygulayamıyoruz efendim,
üç yıllık bütçe hazırlıyoruz, geçici bütçede bunlara dikkat
etmiyoruz efendim. Olur mu böyle bir şey? Bu bütçe kanunu mevzuata uygun
değildir, kanuna uygun değildir; geri çekilip doğru dürüst
getirilmesi gerekir değerli arkadaşlarım. (CHP
sıralarından alkışlar) Gerçekten bu durumdadır.
Bir de birkaç hususa değineyim. Sayın
Muş Eskiden kocaman enflasyon canavarı vardı, şimdi yok.
dedi. Sayın Muş, bu dönemde, likiditenin en bol olduğu bu
dönemde enflasyon yüzde 3ün altında olmak zorundadır. Yüzde 3ün
altında olmayan birkaç ülke vardı, bir tanesi Türkiyeydi yani enflasyon
meselesini yenemeyen, istihdam meselesini yenemeyen birkaç ülkeden biri olduk
biz bu dönemde, galiba 3 ülkeden 1 tanesi biziz.
Çok teşekkür ediyorum, herkese saygılar
sunuyorum. Hayırlı olmasını diliyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kuşoğlu.
Gruplar adına üçüncü konuşmacı,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili
Sayın Emine Nur Günaydır.
Sayın Günay, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA EMİNE NUR GÜNAY
(Eskişehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçici
bütçe üzerine grubum adına söz alıyorum, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanununun 19uncu maddesinde zorunlu nedenlerle merkezi yönetim bütçe
kanununun süresinde yürürlüğe konulamaması hâlinde geçici bütçe
kanunu çıkarılacağı, geçici bütçe ödeneklerinin bir önceki
yıl bütçe başlangıç ödeneklerinin belirli bir oranı esas
alınarak belirleneceği, geçici bütçe uygulamasının
altı ayı geçemeyeceği, cari yıl bütçesinin yürürlüğe
girmesiyle geçici bütçe uygulamasının sona ereceği ve geçici
bütçe uygulamasının sona ereceği tarihe kadar yapılan
harcamalar ve girişilen yüklenmeler ile tahsil olunan gelirlerin cari
yıl bütçesine dâhil edileceği hususları hüküm altına
alınmıştır. Bu itibarla, 5018 sayılı Kanunun
19uncu maddesi uyarınca 2016 yılının ilk üç aylık
döneminde merkezî yönetim harcamalarının yapılmasına ve
gelirlerinin tahsiline imkân veren geçici bütçe kanunu tasarısı
hazırlanmıştır.
Tasarının 1inci maddesiyle 5018
sayılı Kanuna ekli (I) sayılı cetvelde yer alan genel
bütçe kapsamındaki kamu idareleri, (II) sayılı cetvelde yer alan
özel bütçeli idareler ve (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici
ve denetleyici kurumlara 1/1/2016 tarihinden 31/3/2106 tarihine kadar geçecek
üç aylık dönemde 22/12/2014 tarihli 6583 sayılı 2015
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununa bağlı (A)
işaretli cetvellerine dâhil başlangıç ödeneklerinin belirli oranları
karşılığı bulunacak tutar kadar ödenek kullanılmasına
ilişkin yetki verilmektedir.
Söz konusu oranların belirlenmesinde kamu
hizmetlerinin aksamadan yürütülmesi amacıyla hizmetlerin önemi,
önceliği, sürekliliği ve ödeme zamanları çerçevesinde
yapılan harcama tahminlerinin yanı sıra merkez dışı
birimlerin ödenek ihtiyaçlarının etkin bir şekilde
planlanması hususları dikkate alınmıştır. Bu
çerçevede her bir ekonomik kod için oran belirlenmiş, bu oranlar
dışında özellik arz eden tertipler için farklı oranlar
tespit edilmiştir.
Buna göre 6583 sayılı 2015 yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanununa bağlı (A) işaretli cetvellerine
dâhil başlangıç ödeneklerinin 01-Personel Giderleri ve 02-Sosyal
Güvenlik Kurumlarına Devlet Primi Giderleri ekonomik kodlarını içeren
tertiplerde kamu personelinin mali ve sosyal haklarının ödenebilmesi
amacıyla yüzde 34ü; bu genel orandan farklı olarak 16 Ekim 2015
tarihli 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısında
Cumhurbaşkanının görev aylığına ilişkin
öngörülen ödenekle uyumlu hâle getirilmesi amacıyla
Cumhurbaşkanlığı bütçesinin
Cumhurbaşkanlığı ödeneği tertibi için yüzde 28,14ü;
03-Mal ve Hizmet Alım Giderleri ekonomik kodunu içeren tertiplerden kamu
idarelerinin önceki yıllar gerçekleşmeleri ve maliyet artışları
dikkate alınarak 03.5- Hizmet Alımlarına ilişkin tertiplerde
yüzde 35i, diğer tertiplerde yüzde 25i; bu genel orandan farklı
olarak Barışı Destekleme ve Koruma Harekâtları konsepti
çerçevesinde dönemsel ihtiyaçlar esas alınarak yüzde 85i; Millî
Eğitim Bakanlığı bütçesinde özel okullara, öğrenci
sayısı ve destek tutarlarındaki artışlar dikkate
alınarak eğitim ve öğretim desteği ödemesinin
yapılabilmesi amacıyla ilgili tertip için yüzde 70i; Millî
Eğitim Bakanlığı bütçesinde organize sanayi bölgelerinde
açılan özel mesleki ve teknik eğitim okullarına öğrenci
sayısı ve destek tutarlarındaki artışlar dikkate
alınarak eğitim ve öğretim desteği ödemesinin
yapılabilmesi amacıyla ilgili tertip için yüzde 75i; 04-Faiz
Giderleri ekonomik kodunu içeren tertiplerde Hazine
Müsteşarlığının borçlanma programı dikkate
alınarak yüzde 36sı; 05-Cari Transferler ekonomik kodunu içeren
tertiplerde yüzde 30u; bu genel oranlardan farklı olarak Maliye
Bakanlığı bütçesinin Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılan ek
karşılık ödemelerinin yarısı yılın ilk üç
ayında ödeneceğinden ilgili tertip için yüzde 56sı; emeklilik
ikramiyesi, sporcu aylıkları, İstiklal Madalyası gibi
ödemeler yılın ilk üç ayında daha yüksek
gerçekleştiğinden Sosyal Güvenlik Kurumuna faturaya dayalı ve
düzenli bir şekilde yapılmakta olan bu ödemelere ilişkin ilgili
tertip için yüzde 38i; nüfusu 10 binin altında olan belediyelere mart ve
temmuz aylarında olmak üzere 2 taksit hâlinde ödenmekte olan
denkleştirme ödeneğine ilişkin ilgili tertip için yüzde 55i;
2016 Antalya EXPO altyapı ve üstyapı harcamalarının
zamanında yapılabilmesi için buna ilişkin ilgili tertip için
yüzde 100ü; siyasi partilere yapılacak hazine yardımının
bütçe kanununun yürürlüğe girmesini müteakiben on gün içinde ödenmesi
gerektiğinden ilgili tertip için yüzde 38,8i; birinci öğretim ve
açık öğretim kapsamındaki öğrencilerin devletçe
karşılanan katkı payları mart ve kasım aylarında
2 taksit hâlinde yükseköğretim kurumlarına ödenmekte olup mart
ayına ilişkin ödemenin yapılabilmesi amacıyla ilgili tertip
için yüzde 53ü; emekli aylıklarına ocak ayından itibaren
yapılacak ilave seyyanen zamların mali yükü dikkate alınarak
Sosyal Güvenlik Kurumu açıklarının finansmanı amacıyla
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bütçesinde yer
alan ilgili tertip için yüzde 60ı; tamamı yılın ilk üç
ayında ödenen mazot ve gübre desteği ödemelerinin zamanında
yapılabilmesi için Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı bütçesinde yer alan ilgili tertip için yüzde
66sı; genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri bütçelerinden özel
bütçeli idareler ile düzenleyici ve denetleyici kurumlara aktarılmak üzere
öngörülen cari hazine yardımlarına ilişkin tertiplerde yüzde
35i; uluslararası kuruluşlara üyelik aidatları, katkı
payları ve diğer yükümlülüklerin yerine getirilebilmesi için
05.6-Yurtdışına Yapılan Transferler tertiplerinde yüzde
50si; 06-Sermaye Giderleri ekonomik kodunu içeren tertiplerde
yatırım projelerine ilişkin harcamaların yapılabilmesi
amacıyla geçmiş yıllar gerçekleşmeleri de dikkate
alınarak yüzde 20si; bu genel orandan farklı olarak Karayolları
Genel Müdürlüğü bütçesinde yer alan sermaye giderleri ekonomik kodunu
içeren tertiplerde kara yolu yapım, bakım ve onarım
işlerine ilişkin taahhüde bağlanmış sözleşmeler
çerçevesinde yapılan imalatlar karşılığı hak
ediş ödemelerinin gerçekleştirilmesi amacıyla yüzde 75i; Ceza
ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu
bütçesinde yer alan sermaye giderleri ekonomik kodunu içeren tertiplerde
cezaevleri ile adliye binalarının yapım, bakım, onarım
işlerine ilişkin taahhüde bağlanmış sözleşmeler
çerçevesinde yapılan imalatlar karşılığı hak
ediş ödemelerinin gerçekleştirilebilmesi amacıyla yüzde
40ı; 07-Sermaye Transferleri ekonomik kodunu içeren tertiplerde
geçmiş yıllar gerçekleşmeleri dikkate alınarak yüzde 20si;
bu genel orandan farklı olarak Karayolları Genel Müdürlüğünün
nakit ihtiyacının karşılanabilmesi amacıyla
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
bütçesinde yer alan hazine yardımına ilişkin ilgili tertipte
yüzde 75i; Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri, İş
Yurtları Kurumunun nakit ihtiyacının karşılanabilmesi
için Adalet Bakanlığı bütçesinde yer alan hazine
yardımına ilişkin ilgili tertipte yüzde 40ı; 08-Borç
Verme ekonomik kodunu içeren tertiplerde geçmiş yıllar
gerçekleşmeleri de dikkate alınarak yüzde 20si; bu genel orandan farklı
olarak bazı kamu iktisadi teşebbüslerinin finansman
ihtiyaçlarının karşılanabilmesi amacıyla Hazine
Müsteşarlığı bütçesinde yer alan 08-Borç Verme ekonomik
kodunu içeren tertiplerde yüzde 30u; Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar
Kurumu Müdürlüğü bütçesinde kredi tutarları ve yararlanan
öğrenci sayısındaki artış dikkate alınarak
öğrenim kredilerinin ödenebilmesi amacıyla ilgili tertipte yüzde
45i; elektrik üretim şirketlerinin yılın ilk aylarında
ikincil yakıt kullanması durumunda ihtiyaç duyulacak kaynağın
sağlanması amacıyla Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı bütçesinin ilgili tertibinde yüzde 100ü; son olarak,
geçici bütçe kanununun uygulanmasında ortaya çıkabilecek ödenek
ihtiyaçlarını karşılamak veya bütçede öngörülemeyen
hizmetlerin yürütülmesini sağlamak amacıyla 09-Yedek Ödenekler
ekonomik kodunu içeren tertiplerde geçmiş yıllar gerçekleşmeleri
dikkate alınarak yüzde 25i; toplam 173 milyar 782 milyon Türk lirası
öngörülmüş olup bu tutardan hazine yardımları ve düzenleyici
yönetim bütçesine dâhil idareler için 158 milyar 81 milyon Türk lirası
tutarında harcama yetkisi verilmiş olacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şimdi geçici bütçeyle verilecek harcama yetkisi
beklenirken dikkate alınan hususlara kısaca değinmek istiyorum.
Personel Giderleri ve Sosyal Güvenlik Kurumlarına Devlet Primi
Giderleri ekonomik kodları için tahsis edilen harcama yetkisi
belirlenirken 2015 yılına ilişkin ikinci yarıyıl
zammı, 2016 toplu sözleşme hükümleri uyarınca verilecek
artışlar, öğretmen atamaları başta olmak üzere ilave
personel atamaları, Türk Silahlı Kuvvetleri personeli ek zammı
ile sosyal güvenlik prim matrahının genişlemesi hususları
dikkate alınmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EMİNE NUR GÜNAY (Devamla) Son olarak, Borç
Verme ekonomik kodu için harcama yetkisi belirlenirken, oran belirlenirken
Hazine Müsteşarlığı altında yer verilen KİT
sermaye ödemeleri, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel
Müdürlüğü bütçesinde yer verilen öğrenim kredisi ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığı bütçesinde yer verilen ikincil yakıt
ihtiyacına ilişkin harcama kalemleri dikkate alınan temel
kalemlerden olmuştur.
Geçici bütçenin hayırlı olmasını
diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Günay.
Gruplar adına son olarak Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Günal
konuşacaktır. Sayın Günal, aynı zamanda şahıs
adına söz talebiniz vardır. Her iki konuşmayı
birleştiriyorum, size on beş dakika süre veriyorum.
Buyurun Sayın Günal. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, yeni bir bütçe
görüşüyoruz ama bu geçici bütçe kanunu. İlk defa geçici bütçe
diyerek görüşüyoruz. Arkadaşlarımızın
başlangıçta tartıştığı, 2003
yılında çıkan ise bazı kanunlarda düzenleme yapan bir kanun
idi. Açıkçası biz bunun önümüzdeki kalıcı bütçe için bir
gösterge olmasını, bütçe sürecinde de daha uzlaşmacı bir
şekilde yapılması gerektiğini düşündük ve usule
ilişkin itirazlarımızı Sayın Bakana Komisyonda
yapmış idik ama görüyorum ki Sayın Bakan o uyarıların
hiçbirine kulak asmadığı gibi, Genel Kurulda biraz daha
farklı bir tutuma girdi gibi geliyor. Açıkçası ben
konuşmalardan hicap duydum. Yani, Sayın Özel arada olduğu için
bekliyorum çünkü Sayın Bakana doğrudan bakmam lazım ki
yüzümüzdeki ifadeyi de görsün.
Az önce burada CHP Grubundan arkadaşlarım
konuşurken sayın grup başkan vekili de söyledi, bizim,
bürokrasiye karşı Komisyonda farklı bir uygulamamız
vardır, orası teknik bir komisyon, kendisine de eski bürokrat olarak
o dokunulmazlığının kalmadığını,
artık Bakan olduğunu ve sorumluluğunun olduğunu söyledik.
Sorumluluk gereği de biraz daha bazı şeylere katlanması
gerektiğini söyledik ama galiba siyasetçi olduğunu ispat etmek ister
gibi Sayın Bakan burada yine aynı şekilde, gereksiz, lüzumsuz
polemikler
Sayın Bakan, daha çok konuşacağız, asıl
bütçe gelmedi, bu bir günlük, size bir staj gibi ama kötü geçiyor, kusura
bakmayın, dostunuz olarak söylüyorum.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Gayet güzel, gayet güzel.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Anında cevap vermeyin,
size sıra gelecek, bu alışkanlık pek iyi değil.
Açıkçası şaşırıyorum yani
bu
Ha, şunu söyleyebilirsiniz diye kopya da verdim yukarıda, Komisyondaki
arkadaşlar biliyor: Ya, arkadaşlar, bu bir geçici bütçe,
eksiğimiz olabilir, önümüzde zaten OVP geliyor. Sizlerin görüşlerini
alıyorum, bunları da değerlendireceğim. Ben de biliyorum,
bürokrasiden geldim, siz de bunları biliyorsunuz. diyecek yerde bizimle
gereksiz siyasi polemiğe giriyor.
SAİT YÜCE (Isparta) Mevzuya gelelim ya.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Ben şimdi uyardım
yeniden, dedim ki: Siyasi polemiğe girerseniz yeni Bakan olma
avansınız kalkar. Bütün bakanlarımıza onu yapıyoruz
yeni geldikleri zaman
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
SAİT YÜCE (Isparta) Mevzuya gelelim, mevzuya.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Siz bir dinleyin, ne
olduğunu bilmiyorsunuz, biz Komisyonda konuştuk, geçmişi var,
bir durun, bir sakin olun. O biliyor, sahibi biliyor, siz de şimdi söz
alın, sıra gelince konuşursunuz arkadaşlar.
Şimdi, Sayın Bakanım, bir bütçe
kanununun ne olduğunu siz bizden iyi biliyorsunuz. 5018i de bizden iyi
biliyorsunuz, sizin döneminizde, bürokratken çıkmış bir kanun.
Orada bir bütçe kanunundan bahsediyor, bütçe kanunlarında da gelirin,
giderin gösterileceği söyleniyor. Arkadaşlarımız da bunu
söylüyor, hep beraber söyledik. Ya, bırakın o tahminleri
yapmayı, geçici bütçe de olsa bu kalemlerin tek tek bize normalde
sunulması lazım ama biz gider kalemlerinden vazgeçtik, kabaca bir
gelir tahmini daha yok. Şimdi, siz bunu Ya, arkadaşlar, bu böyle
oldu, ilk defa çıkarıyoruz, yapalım. diyecek yerde, Ne var
canım, biz böyle bütçe yapıyoruz. Böyle bir şey olur mu? Kusura
bakmayın, hepimiz o bürokrasiden geldik. Şimdi, siz kalkıp bize,
Şu senede şu var, bu senede bu var. diyorsunuz ama onların
hepsinin hafızasını arkadaşlarımız biliyor.
Değerli Bakanımız burada, müsteşar yardımcılarınız
burada, defterdar arkadaşlarımız var, hepsi bakanlıktan
geldiler, bürokrasiden geldiler. Şimdi, bunu böyle konuştuğumuz
zaman bunu yapamayız dedim. Bir taraftan söylüyorsunuz Efendim, o
geliyor, bu geliyor, Sayıştay raporları geliyor, şu
geliyor... Ya, iyi, güzel de burada yazdığınız rakamlarda
Biz de Geçici bütçe. tamam, İlk üç ayda biraz harcamamız olur.
tamam ama yüzde 38lik artışı biz anlayamadık. dedik. Bir
taraftan arkadaşlarımız burada bize resimler gösteriyor.
Sayın Muş nereye gitti, Mehmet Bey
kaçtı mı?
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Kaçmaz
canım.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Yok, hayır, işi
vardır. Kaçtı mı? derken
Yoklama olunca gelir yine Veysi,
sıkıntı yok.
Ama, şimdi soruyoruz, diyoruz ki: Peki, bunu
kaç paraya yaptın? Nereye gitti? Bunu yapan müteahhitlere hangi
şartlarda verdin? Sayıştay raporlarında bunların
denetim görüşleriyle ilgili uyarılar nerede? bunu soruyoruz. E,
diyorsun ki: Bir taraftan şunu yaptım, sağlıkta bunu
yaptım. Peki, yüzde 100e yakın artış yaptın, yüzde
75 artış istediğin kalemler
Cari transferlerin içinde sosyal
güvenlik açıklarını kim yaptı? Biz mi yaptık? Yani
şimdi, bunları söylemeden olur mu? Buradaki yüzdeleri siz bize
sundunuz, biz de baktık, saatlerce konuştuk, hesap yaptık, kitap
yaptık bir türlü
Değerli arkadaşlar, bir ay içerisinde, iki
ay içerisinde, evet, ilk üç ayda bazı ödemeler olur, bunu kabul ettik, ona
itirazımız yok. İyi, güzel de ya kardeşim, 2015in üç
ayında da 2014ün üç ayında da gene aynı ödemeler, siyasi
partilere yapılan ödemeler, ilk üç ayda müteahhitlere yapılan
ödemeler zaten vardı. 4e böldüğünüz zaman ne yapar? 100 liranın
25 lirası yapar. Hadi bilemediniz, buradaki artış yüzde 10
olsun. dedik, 5 de üstüne koyduk, yüzde 15; yüzde 38i
açıklayamadık. Şimdi, bize onu açıklayacak yerde Sayın
Bakan kalkmış burada Yok 2007de şu oldu, 2002de
Ya, 2002
değil, artık 2016nın geçici bütçesini konuşuyoruz, 2016ya
giriyoruz, 2016 bütçesini konuşuyoruz. Geçen yıldan bu yana ne
yaptınız, hangilerini gerçekleştirdiniz, hangilerini
hedefliyorsunuz, kaç paralık yatırım yapacaksınız,
bütçede ne olacak, bunları söyleyecek yerde siz bize söylüyorsunuz ki:
Efendim, biz şunu yaptık, bunu yaptık. Sayıştay
raporları da geldi.
Aha Sayıştay raporu geldi.
dediğiniz şey. Yukarıda okudum. Sayıştay Başkan
Yardımcımızdan rica ettim, içinden ilgili yerleri Sayın
Bakana da okudum, size de göstereyim. Böyle kalın olduğuna
bakmayın, kalın tarafı performans raporu yani denetim raporunda
bir şey yok. Bak şöyle, çizdiğim yeri size okuyayım, önce
göstereyim, denetim görüşü, bir paragraflık, son cümlesi şöyle
bitiyor: Kamu zararı iddialarına ilişkin hususlara
yargılamaya esas raporda yer verilecek olup TBMMnin bilgisine sunulacak
önemde başka bir husus bulunmamaktadır. Kimin adına denetim
yapıyor bu kurum? TBMM adına. Yani şimdi diyoruz ki: Tamam,
hangi kuruma, ne kadarlık zarara yol açtığını bize
söylemeyin ama deyin ki: Yapılan inceleme sonucunda şu kadarlık
kamu zararı tespit edilmiş olup bunlar yapılıyor.
Arkadaşımız bir kısmını, söyleyebileceği kadarını
Komisyonda söyledi. Bu bir rapor değil, bu, Meclisin tüzel
kişiliğine hakaret, Plan ve Bütçe Komisyonuna hakarettir.
Şimdi dedik ki Sayın Bakana: Bunları
güzel söylüyorsunuz ama eğer bu raporlar böyle gelmezse, bize
Sayıştayla şöyle yaptık, reform yaptık. demeyin.
Sayıştaya üç defa darbe planı yaptınız, sonuncusu akim
kaldı. Sayın Canikli burada yok, onun için çok şey yapmayalım.
Onun mimarı da, önünü kesen de, o kanunu tekrar çıkaran da
Zaten
kuşa çevirdik. Sayıştay denetimi yok ki, yapılan denetimin
sonucunu da bize göndermiyorsunuz. Yani bunları yine konuşacağız.
Umulur ki yukarıda söylediğimiz önerileri arkadaşlarımız
umuyoruz, pek beklentimiz yok ama- inşallah dikkate alırlar, o
raporları yeniden Rapor Değerlendirme Kurulunda gözden geçirip bu
hâliyle değil, bize de biraz bilgi içerecek vaziyette gönderirler. Aksi
takdirde zaten 2016 yılının normal bütçesi geldiği zaman
bunları ayrıntılı bir şekilde
tartışacağız. Yukarıda bunları konuşurken
dedim ki Sayın Bakana: Güzel söylüyorsunuz ama bu size gösterdiğim
Gelir İdaresinin raporu. Yani Sayıştayın Gelir
İdaresi Başkanlığına ilişkin 2014 yılı
raporu. Kesin hesap raporları, biliyorsunuz bir yıl sonra geliyor,
burada konuşuyoruz, bu, kesin hesaba esas teşkil edecek rapor. Biz
bir sürü şeyi konuşuyoruz. Burada daha önce de konuştuk.
Arkadaşlarımız da bunları gündeme getirdi ama
bakıyoruz, burada bunların hiçbirisine yer verilmemiş. Diyoruz
ki: Kardeşim, vergi uzlaşma müessesesi var. Geçen dönemde burada
Sayın Aydoğdu da, ben de, birtakım arkadaşlarımız
da bunları konuştuk. Sayın Canikli bu konu açıldığı
zaman da Duman oluruz, duman. dedi. Bazı isimleri de söyledik. Medyada
yer aldı. Sosyal medyada yer aldı.
Sayın Bakana da diyoruz ki: Bakın, teknik
konuşalım. Eğer siyasi konuşursak biz de bunları sorup
sizden cevabını isteriz. Yine anlatamıyoruz.
Peki, şimdi, bu kadar güllük gülistanlık
Bugün 16 Aralık, yarın 17 Aralık.
Bilmem birilerine bir şey hatırlatıyor mu?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Allah taksiratlarını
affetsin.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Şimdi, değerli
arkadaşlar, uzlaşma müessesesi diye bir şey var. Sayın
Bakana orada bir tanesini arz ettim, geçen seneleri de söyledim. Sizin
vicdanınıza -hepinize- söylüyorum. Birkaç tane rakam vereceğim.
2014 yılı Vergi Denetim Kurulu Faaliyet Raporundan bir tablodan size
rakam okuyorum. Önce 2014, sonra 2013, sonra 2012, üçünü de
okuyacağım.
2014 yılında tarhiyat öncesi uzlaşmaya
giren tutar 638, sonrasında tahsil edilen 530. 638in 530u tahsil
edilmiş, güzel. Yani verginin kendisi. Ceza: 1.068 ceza, yani 1 milyar 68
milyon ceza yazılmış, uzlaşılan, alınan kaç? 60
milyon TL. 1 milyar, 60 milyon
Yani yüzde 6, yüzde 5.
Şimdi bir tane daha okuyayım. Yani bu,
2014tü. Size diğerini de okuyayım çok uzun şey yapmadan. 2013ü
söyleyeyim.
Şimdi, her sene 3 tane, buradan sayfaların
printini aldım. 2013 yılı, yine Vergi Denetim Kurulu Faaliyet
Raporundan
Resmî rapordur ha! Yani print aldım, web sitesinde duruyor.
Böyle başka yerden okuyorum zannetmesin arkadaşlar. 2013
yılı 860 milyon vergi anapara, tahsil edilen 725. Yani 860ın
725i, eh! Yani anaparada, vergide güzel. Cezaya geçiyorum. Yazılan ceza 1
milyar 499 yani 1,5 milyar, tahsil edilen 91 milyoncuk! Yani 2013ünkü de bu.
Şimdi 2012yi de okuyayım. 2012de vergiye
konu olan
Açıkçası 2012nin doğru dürüst de şeyini
vermemişler ama daha önceki grafik daha güzel, sonradan düzeltmişler.
578in 443ü tahsil edilmiş 2012de. 971 milyonun 56 milyonu tahsil
edilmiş. Ya, şimdi, siz, bunu nasıl açıklıyorsunuz?
Ben defalarca sordum, hâlâ bir cevap alamadım. Maşallah, 2002, 2013,
2015, 9 defa söylüyorsunuz. Ya, biz, bunu 9 defadan fazla sorduk. Siz millete
zulüm mü ediyorsunuz? Yani anaparanın yüzde 90ını alırken
vergi cezasının yüzde 5ini ancak tahsil ediyorsunuz. Şimdi
Yazarken mi bir yanlışlık var, tahsil ederken birine kıyak
mı geçiyorsunuz? Cezalar doğru da acaba yandaşlara, birilerine
kıyak mı geçiliyor? diye sorduk. Hatta Aykut gülüyor orada.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Anaparayı
da soruyorlar da ona gülüyorum.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Biz yani aslında
bürokratik adabımıza da aykırı bir şekilde filanca
şirketlere dedik, şu millete söven adama
Örneğin, 420 küsur
milyonunu sıfır liraya, bakın tekrar ediyorum, sıfır
liraya yüzde yüz uzlaştınız mı, uzlaşmadınız
mı?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Yüzde 0,9
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Ben isim vermiyorum.
Sayın Bakanın mesai arkadaşları, şu anda
arkasında oturanlar da var. Vergi Uzlaşma Kurulu üyelerinin
isimlerini söylemiyorum. En üst düzey, Vergi İdaresi
Başkanımız, ilgili bürokratlarımız, üç kişilik
bir büyük mükellefler uzlaşma kurulumuz var veya yandaş başka
bir şirketin 130 küsur milyonunu sadece 5,5 milyona, 6 milyona
düşürdünüz mü, düşürmediniz mi? Yani ya bunu yazarken bir şey
var, vatandaşa zulmetmek için yazıyorsunuz ya da başka bir
kasıt var. Ya, bu kadar yazıp her sene eğer sadece 5ini
alıyorsanız, 1 milyarın üzerinde ceza yazıp 50sini,
60ını almanın ne anlamı var, ben bunu anlamıyorum. Ya
yazarken bir hile hurda var ya da tahsil ederken var. İkisinden birisi
kesin yanlış. Yani siyasete bunları söylemeden girerseniz olmaz.
Bunların hepsinin o raporlarda
Ben bunları size şeyden okumuyorum
arkadaşlar, bakın, bir daha söylüyorum, tıklayın şu
anda elinizdeki akıllı telefonlara, Vergi Denetim Kurulunun faaliyet
raporlarından okuyorum. Benim aklım ermedi. Aklı eren varsa bize
anlatsın. Ben isim söylemiyorum, İnternete düşenler var, bize
gelen fotokopiler var. Hangi şirketler olduğunu da,
yandaşları da biz biliyoruz ama o zaman Sayın Bakan bizi
bilgilendirirse hani töhmet altında kimseyi bırakmayalım diye de
isim de söylemiyoruz.
Peki, bunu yaparken dönelim bütçenin hedeflerine
dedik; gelir yok, bir şey yok. Orta vadeli program dedik, o geçici geldi
yani bir şekilde. Bakıyoruz, onun içerisinde verilen hedeflere,
şimdi yeniden bir iyi niyetle yeni dönem başladı. Yapısal
önlemleri bir an önce çıkaralım dedik, geçici bütçeyi de bir
şekilde hızlıca yapalım, arkasından getirin dedik. Ama
yine iyi niyet göremiyoruz.
Şimdi, hedefleri açıklamış
Sayın Başbakan. Güzel, içine de baktık, vergi gelirleriyle
ilgili var, efendim, gelir kalitesinin arttırılmasıyla ilgili
var ama bizim elimizde gelir hedefi bile yok, tahmin de yok.
Yazmışlar 2014-2015 sonuna kadar hangi vergi istisnası,
indirimi, muafiyeti varsa envanterini çıkaracağız. diye. Ne
zaman? Bize burada, hani, beş yıllık plan çerçevesinde, Eylem
planı 1, flaş; eylem planı 2, flaş. dedikleriniz var ya,
onların içinden bir rakam, Aralık 2015 itibarıyla bitmesi
gerekiyormuş, şimdi soruyoruz, yok. Etki analizi var mı? Yok. Bu
kanun geldi, bununla ilgili kaybımız ne kadar olacak? Yok. Böyle
olmaz. O mevzuatı sizin döneminizde, Adalet ve Kalkınma Partisi
Hükûmeti döneminde siz çıkardınız. Önce hazırlandı ama
5018den sonra mevzuat hazırlama yönetmeliğini de yine siz
çıkardınız, birinci iktidar döneminizde. Ama hiçbir maddesine
maalesef uyulmuyor. Yani bizim, buradaki yasama hakkımız, bütçe hakkımız,
Meclisin bütçe yapma hakkı elimizden alınıyor.
İnşallah bunları dikkate alır Sayıştay ve ilgili
bakan. İnşallah normal
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET GÜNAL (Devamla) -
bütçemiz geldiği
zaman bunları da toparlama şansımız olur diyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Günal.
Şahsı adına ikinci söz hakkı
İstanbul Milletvekili Sayın Erkan Kandemir tarafından
kullanılacaktır.
Buyurun Sayın Kandemir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ERKAN KANDEMİR (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 Yılı Merkezi Yönetim
Geçici Bütçe Kanunu Tasarısının 1inci maddesi üzerine
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün görüşmekte olduğumuz bütçe
görüşmeleri bizlere, iktidarıyla muhalefetiyle sadece geçmiş
yıla ve önümüzdeki yıla dair bir tartışma imkânı
sunmuyor, bu tartışmalar tüm partilerin vizyonunu ortaya koyması
açısından da önemli bir turnusol vazifesi görüyor. Milletimiz, kimin
siyasetinin merkezinde ne var, bunu bu görüşmelerde test etme imkânı
buluyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bütçe meselesi ülkemiz tarihinde öz güven inşası
anlamında çok hayati bir yer tutuyor. Aziz milletimiz son iki yüz
yılda kendi bütçesinde söz sahibi olamadığı günler yaşadı.
Osmanlının Düyun-ı Umumiyeyle yaşadığı
acı tecrübeyi, bu millete, AK PARTİ iktidarı öncesi IMF ile
yaşattılar. Allah bu millete dışarıdan gelecek
reçetelere bel bağlanan, kimsenin yarına umutla
bakmadığı, bakamadığı o günleri bir daha
yaşatmasın; seçilmişlerin değil, IMF memurlarının
yönettiği bir çaresizlikle bu milleti bir daha imtihan etmesin.
Değerli milletvekillerimiz, bizim
farkımız ortada. Çok şükür bugünlere. Biz bugün ne
konuşuyoruz? Bu milleti kimseye muhtaç etmeyen, göğsü kabara kabara
G20 liderlerini bu ülkede misafir eden bir ülkeyi konuşuyoruz, vizyon
konuşuyoruz, strateji konuşuyoruz, bütçesinin merkezine milletinin
menfaatlerini koyan bir anlayışı konuşuyoruz.
Değerli milletvekilleri, biz AK PARTİ
Hükûmeti olarak sorumluluğumuzu bugünle sınırlamıyoruz,
yarınlara dair hedefler koyuyoruz, bunun gereğini cesurca yerine
getiriyoruz. Bugün Türkiye başka ülkelerde olduğu gibi
oligarkların, kartellerin ve birkaç ailenin emrinde değil,
tamamıyla milletin emrinde bir ülke hâline gelmiştir. Bugün bu
ülkenin kazancı AK PARTİ iktidarı öncesinde olduğu gibi
faize değil, hastaneye, üniversiteye, yola, okula harcanmaktadır.
Hatırlayın değerli milletvekilleri,
2002 yılında bütçenin yüzde 45i faiz ödemelerine gidiyordu. Bugün bu
para milletimiz için, Türkiyenin büyümesi için kullanılıyor. Bu
büyümeyi milletimiz kendi sofrasında hissediyor bugün. Şükürler olsun
ki bütçesinden aldığı gücü halkına adaletle yansıtan,
bununla birlikte dünyada ses getirecek büyük projelerle herkesin imrenerek
baktığı bir Türkiyeyi adım adım inşa ediyoruz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Ya, millet açlıktan
ölüyor.
ERKAN KANDEMİR (Devamla) Eğitimdeki
kalkınma, tek başına bu vizyonu ortaya koyacak verileri
aslında bizlere göstermekte. 2002 yılında tüm eğitim
harcamalarına genel bütçeden ayrılan pay yüzde 9,4; 2015
yılında tam 2 katı. 2015 yılında sağlık
harcamaları için ayırdığımız kaynak 2002ye göre
5,9 katına çıkmış. Acil sağlık hizmetlerinde
dünyanın örnek aldığı bir ülke hâline gelmişiz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bebek ölümleri de artmış
bu arada.
ERKAN KANDEMİR (Devamla) Nitelikli yatak
kapasitesini artırma oranında dünyanın örnek
aldığı bir ülke hâline gelmişiz. Yükseköğretimde burs
ve kredi miktarı 2002 yılında 45 TL, bugün 400 TLye
gelmiş.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bebek ölümleri ilk defa
artmış sizin sayenizde.
ERKAN KANDEMİR (Devamla) Devlet
üniversitelerinde harcı kaldırmışız ve Dünya Ekonomik
Forumunun yükseköğretim sıralamasında ülkemizi yukarılara
taşımaya devam ediyoruz.
Hiç kuşkusuz eğitimde
okullaşmayı artırmanın yanında kalifiye iş gücünü
de artırma adına Hükûmetimiz adımlar atmaya devam edecek. Tabii,
burada birçok şey söylenebilir. Üniversitelerin on üç yılda 76dan
182ye çıkması, öğretmen başına düşen
öğrenci sayısının hemen hemen yarıya gerilemesi
aslında bu bütçenin nasıl şekillendirildiğini göstermesi
adına, bu bütçeye AK PARTİnin nasıl bir ruh giydirdiğini
göstermesi adına çok önemli verilerdir diye düşünüyorum. Biz
ülkemizin her karış toprağından nasıl verim
alırız ve ülkemize nasıl daha çok hizmet ederiz, bunun
hesabını yapıyoruz. Daha evvelki iktidarların lütfedip
uğramadığı şehirlere üniversite yapıyoruz,
havaalanı yapıyoruz, fabrika yapıyoruz, hastane yapıyoruz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Ya, Sivasta Demir
Çeliki kapattınız. Bir tane fabrika açmadınız.
ERKAN KANDEMİR (Devamla) Bizim hedefimiz,
çağa ayak uyduran, geleceği okuyan, bilgi toplumuna
dönüşmüş, katma değer zincirinde yukarı
çıkmış, rekabet gücü yüksek, güçlü bir Türkiye. Bu
bakış açısıyla geçici bütçemizin hayırlar getirmesini
diliyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kandemir.
Şimdi madde üzerinde on dakika süreyle
soru-cevap işlemi yapacağım. On dakikalık sürenin
yarısı soru soranlar tarafından, milletvekillerimiz
tarafından kullanılacaktır. Kalan yarısı da Sayın
Bakan tarafından cevap vermek amacıyla kullanılacaktır.
Birinci soru Sayın Erdoğanın.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın
Başkan teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, yarın 17-25 Aralık
rüşvet ve yolsuzlukla mücadele haftası başlıyor.
Yolsuzluğun ayyuka çıktığı son yıllarda
Sayıştay raporları olmadan bütçe görüştük. Bu yıl
bütçe görüşmelerinde Sayıştay raporu olacak mı olmayacak
mı? Sayıştay dışındaki mali denetimleri
kaldırdınız, Sayıştay denetimlerini de
kaldırmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yedekci
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Sayın
Bakanım, az önce bir soru sormuştum ama Yetki ve sorumluluk sahibi
bir kişi olarak biz de aynı temennideyiz. dediniz, hâlbuki bu
sorumluluk şu anda sizde. Yeşil alanların ve spor alanlarının
artmasına yönelik ne tür bir çalışmada bulunacaksınız?
Ne yapacaksınız yani artık bu arazileri belediyelere devrederken
konut amaçlı değil de yeşil alan amaçlı devredecek misiniz?
Bunu öğrenmek isteriz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Haberal
ERKAN HABERAL (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
2002den bu yana basit usule tabi esnaf
sayısı yüzde 10; gerçek usule tabi mükellef sayısı yüzde
0,5; KDV mükellefi sayısı yüzde 18 azaldı. Kira geliri elde eden
mükellef sayısı yüzde 327 arttı. Rant hükûmeti misiniz?
Eleştirdiğiniz 57nci Hükûmette cari açık 2,1 milyarken bütün
Cumhuriyet tarihindeki cari açık 55 milyar dolarken sizin döneminizde 444
milyar dolara çıktı. Ne kadar daha artırmayı
düşünüyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Aydın
KAMİL AYDIN (Erzurum) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Tabii, yüce Meclisimiz hakikaten siyasetin en yüce
makamda yapıldığı bir yer. Siyasi söylemlerimizi biraz
rafine ederek söylememiz gerekir diye düşünüyorum.
Bütçeyi görüşüyoruz burada, hatta geçici
bütçeyi görüşüyoruz ama siyasi mülahazaların gölgesinde
kalmış. Bir şey takıntı hâline getirildiği zaman
bu sendroma dönüşür. Maalesef, Sayın Bakanda da daha işin
başındayken 2002 sendromu oluşmuş. Yani bu 2002yi niye
sendrom hâline getiriyorsunuz? Ben o zaman somut bir şey sorayım, mademki
böyle bir mukayeseli siyasete girdi: 2002deki Bayburt, Erzincan ve Erzurumun
-bölge milletvekili, muhalif milletvekili olarak söylüyorum-
kalkınmışlık oranını lütfen bir incelesin.
Şu anda, TÜİK raporlarına göre bu üç ilimiz Türkiye'nin en fakir
üç ili. Burayı kalkındırmak için -kendi Bayburtlu olması
hasebiyle- ne tür planları var? Biraz onlara mesai ayırırsa çok
memnun olurum.
Teşekkür ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN Sayın Erkan Aydın...
ERKAN AYDIN (Bursa) Sayın Bakan, Maliye
Bakanlığının, kasım ayında, örtülü ödenek olarak
bilinen gizli hizmet giderinin yüzde 90 oranında artması dikkat
çekici. Rakamlarınıza göre, 2014 Kasım ayında 117 milyon TL
olan gizli hizmet gideri, bu yıl kasım ayında 221,5 milyon lira
oldu. Ekim ayında 59 milyon 914 bin lira harcama yapılan örtülü
ödenekten kasım ayında 222 milyon 876 bin lira harcandı. Bu,
aynı zamanda, bu yıl içerisinde, örtülü ödenekten bir ay içerisinde
gerçekleştirilen en yüksek ikinci harcama oldu. Bir yıl içinde örtülü
ödenek giderinin yüzde 90 artmasının nedenlerini nasıl
açıklarsınız? Bu para işçinin, köylünün, memurun
vergisinden kesilerek toplanıyor. Halkımızın vergilerinin
nerede harcandığının bilinmesi kadar doğal bir
şey yok. Bir kez daha soruyorum: Örtülü ödenek giderleri neden arttı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şimşek...
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Bakanım, asgari ücretle ilgili, Hükûmetimizin
yılbaşı itibarıyla yapacak olduğu zammı, yeterli
olmasa da olumlu buluyoruz. Acaba, asgari ücret artışından
kaynaklanan farkın tamamını işveren üzerine mi
yükleyeceksiniz yoksa Hükûmet bunun bir kısmını üstlenecek mi?
Özellikle Suriye, Irak ve Rusyayla yaşanan
krizden sonra Mersinde, Adanada narenciye üreticileri çok zor
durumdadır. Bununla ilgili bir öneriniz var mıdır?
Hep örnek verdiğiniz 2002 yılında
asgari ücretli kaç çeyrek altın alabiliyordu, 2015 yılında
asgari ücretle çalışan bir insan kaç çeyrek altın alabiliyor;
bir de bunu kıyaslamanızı istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Üstündağ...
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) Sayın Bakana
sorum şudur: 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun
23üncü maddesinin (b) fıkrasına göre, büyükşehir belediye
sınırları içinde yapılan genel bütçe vergi gelirleri
tahsilatı toplamı üzerinden ilgili büyükşehir belediyesine yüzde
5 pay ayrılmaktadır. Muğlada faaliyet gösteren birçok
şirketin merkezi Muğla dışındadır. Bu
şirketler kurumlar vergisini Muğla dışındaki illerde
ödemektedir. Dolayısıyla, Muğlanın vergi gelirleri
azalmakta ve Büyükşehir Belediyesine ayrılan pay da doğal olarak
yüzde 5 azalmaktadır. Muğla gibi yaz-kış nüfusu farklı
olan illerde bu problem devam etmektedir. Muğlada genel bütçeye
dayalı hemen hemen hiçbir yatırım yoktur, bütün yük
Büyükşehir Belediyesindedir. 1.479 kilometre kıyı uzunluğu
ve turizm potansiyeli olan, marka bir il olan Muğlanın
altyapısı yetersiz, katı atık arıtma tesisleri eksik
olup büyük sorunlarla turizm anlamında karşı
karşıyadır. Bu konuda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Erdoğanın Sayıştay
raporlarıyla ilgili olarak sorduğu soru noktasında bir önceki
cevabımda vermiştim. Bu sene Sayıştay raporları Plan
Bütçe Komisyonuna gelmiş durumda. 2016 Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun
görüşmeleri sırasında Sayıştay raporları komisyon
tarafından değerlendirilecektir, komisyonumuzun takdirindedir.
Sayın Yedekcinin yeşil alanlarla ilgili
duyarlılığına teşekkür ediyorum. Biz de, hakikaten,
yeni Hükûmet programımızda özellikle çevreye özel bir bölüm
ayırdık. Hakikaten, çevre hepimizin ortak malı, geçmişten
devraldık, geleceğe devredeceğiz ve gelecek için bizim
nazarıitibarımızda emanet. Hükûmet programımızda
çevreyle ilgili bölümde buna özel yer verdik ve bütün arkadaşlarımızın
bilmesinde de fayda var. Şehirlerde yeni gelişen alanlarda kişi
başına 10 metrekare olan yeşil alan şartını 15
metrekareye kadar çıkaracak ve uygulamayı
etkinleştireceğiz. Yani, şehirlerin yeni geliştiği
bölgelerde mevcut mevzuattaki miktarı yaklaşık olarak yüzde 50
oranında artırıyoruz, şehirlerimizin çevreye duyarlı,
yeşil alanın daha fazla
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Millî Emlakin
arazilerini artık yeşil alan şartıyla mı vereceksiniz?
Bu mu demek oluyor?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Şu demek oluyor: Çevreye duyarlı bir şehir, çevreye duyarlı
bir medeniyet bizim zaten köklerimizde var, geleceğimizde de olacak, hiç
merak etmeyin.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Evet. deseniz
ne kadar mutlu olacağız Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Haberalın kira gelirlerine ilişkin bir
değerlendirmesi oldu, öncelikle teşekkür ediyorum. Maliye
Bakanlığı olarak Sayın Maliye Bakanımız Mehmet
Şimşek döneminde gerçekten takdirle
karşıladığımız bir çalışma
yapıldı ve o dönemde kira geliri elde eden mükelleflerimize yıl
içinde elde ettikleri kira gelirlerine ilişkin hazır beyannameler
oluşturuldu ve mükelleflerimize bu beyannameler sunuldu. Kendi
iradeleriyle bu beyannameleri doldurup Gelir İdaresine beyan olarak
verdiler ve kira gelirleri üzerinden elde edilen vergi gelirlerimiz ve beyan
miktarımız arttı.
Biliyorsunuz,
özellikle Gelir İdaresi Başkanlığımızca uzun
süredir, daha önceki Hükûmetler döneminde de başlayan, bizim de daha da
geliştirerek devam ettirdiğimiz VEDOP projesi başta olmak üzere
büyük oranda teknoloji yatırımı yapıldı ve bu imkânlar
bu şekilde elde edildi. Bizim kira geliri elde edenlere
karşılık özel olarak bir olumlu veya olumsuz
yaklaşımımız yok. Tamamen kendi beyanlarıdır. Ama
şunu da ifade etmeme müsaade edin: Kayıt dışı
ekonomiyle ilgili TÜİKin yayınladığı istatistiklere
bakacak olursak, 2004 yılında yüzde 52 nispetinde olan kayıt
dışı ekonomi oranı, son açıklanan verilerle yüzde 34
seviyesine kadar çıktı. Bizim daha fazla kayıt
dışı ekonomiyle mücadele etmemiz lazım, verginin daha
adaletli bir şekilde toplanması lazım.
Sayın
Aydın Erzincan, Bayburt, Erzurumun kalkınması için önümüzdeki
dönemde ne yapacaksınız? dedi.
ERKAN HABERAL
(Ankara) Cari açığa cevap vermediniz Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Hep beraber, Sayın Vekilim, hep
beraber çalışacağız. Erzuruma da Bayburta da Erzincana
da bütün 81 vilayetimize de daha fazla hizmet götüreceğiz, daha fazla
yatırım götüreceğiz, bundan emin olabilirsiniz.
KAMİL
AYDIN (Erzurum) Ama haksızlık etmeyin, 2002de daha iyiydi.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Örtülü ödenek konusundaki yapılan
değerlendirme
Örtülü ödenek gizli saklı bir şey değil.
5018 sayılı Kanuna göre çerçevesi düzenlenmiş,
mekanizmaları belirlenmiştir. İhtiyaçlar çerçevesinde bu
harcamalar yapılır. Devletin her zaman için ihtiyaçları
olacaktır, olmaya da devam edecektir. Burada bir tereddüt olmasın.
Asgari ücretle
ilgili olarak da
ERKAN HABERAL
(Ankara) Sayın Bakan, cari açığa cevap vermediniz efendim.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Bütün soruları yetiştirmeye
çalışıyorum, bir tek siz sormadınız.
ERKAN HABERAL
(Ankara) Cari açığı sordum efendim.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Asgari ücret konusundaki
çalışmalarımız devam ediyor.
Mersinli narenciye
üreticilerimiz konusunda, Bakanlar Kurulu olarak bu konuda
çalışmalarımız devam ediyor. Hiçbir şekilde
üreticimizi mağdur etmemiz söz konusu değil. Her türlü tedbirin
alındığını ve alınacağını da ifade
etmek isterim.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Sayın Bakan, sözleriniz kayıtlara giriyor.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Üstündağın Muğla üzerinde gelir payıyla ilgili
yaptığı değerlendirme konusunda da
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bütün sözlerinizi takip
edeceğim Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) -
gelir payı değerlendirmesiyle ilgili olarak da, doğrudur,
şirket merkezleri farklı olduğu zaman
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN HABERAL (Ankara) Sayın Başkan,
sorularımıza cevap alamadık Sayın Bakandan.
BAŞKAN İlave süre veriyorum.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) -
o ildeki, o ilin hesabına dâhil ediliyor. Sistemin üzerinde bu tür
değerlendirmeler yapılabilir. Bunu birlikte inşallah
konuşur, daha iyi bir gelir payı modeli geliştiririz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Madde üzerinde üç önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1 sıra sayılı
2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu
Tasarısının 1inci maddesinin 1inci fıkrasının,
f bendinin 4üncü alt bendinde yer alan yüzde 100ü ibaresinin yüzde 75i
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Ahmet
Yıldırım Adem
Geveri
Diyarbakır Muş Van
Alican Önlü Filiz
Kerestecioğlu Müslüm
Doğan
Tunceli İstanbul İzmir
İmam
Taşçıer
Diyarbakır
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 1inci maddesinin (a) bendinin 2)
numaralı alt bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Zekeriya Temizel Aykut
Erdoğdu Musa
Çam
İzmir İstanbul İzmir
Bülent Kuşoğlu Bihlun Tamaylıgil Lale
Karabıyık
Ankara İstanbul Bursa
Aytuğ
Atıcı
Mersin
2) Cumhurbaşkanlığı bütçesinin
01.00.00.02-01.1.1.00-1-01.8 tertibinde yüzde 25i,
BAŞKAN Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan tasarının 1inci
maddesinin; 1inci fıkrasının b ve d bentlerinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini; ç bendinin 5
no.lu alt bendindeki yüzde 35i ibaresinin yüzde 20si olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Mustafa
Kalaycı Erhan
Usta
Antalya Konya Samsun
Erkan Akçay Erkan
Haberal İsmail
Faruk Aksu
Manisa Ankara İstanbul
b) 03-Mal ve Hizmet Alım Giderleri ekonomik
kodunu içeren tertiplerinden %20si;
d) 06-Sermaye Giderleri ekonomik kodunu içeren
tertiplerinden %20si;
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA
SAVAŞ (Aydın) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Sayın Erhan Usta
Buyurun Sayın Usta. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bütçenin tümü üzerindeki konuşmam esnasında
Türkiyenin 2008 sonrasında makroekonomi açısından kötü bir
performans gösterdiğini rakamlarla ifade etmiştim, bunun temel
nedenlerini de sizlerle paylaşmıştım. 2008 sonrası bu
kötü performansına karşılık da 2008 yılına kadar
performansın nispeten iyi olduğunu aslında ifade etmiştim.
Buradaki iyi performanstaki en temel belirleyici de aslında Milliyetçi
Hareket Partisinin de koalisyon ortağı olduğu 57nci Hükûmet
döneminde gerçekleştirilen yapısal reformlardır. AKP, ciddi
yapısal reformların yapıldığı, yıllardan
beri süregelen sorunların çözüldüğü ve bunların siyasi bedelinin
ödendiği bir Türkiye devralmıştır.
Sayın Bakanın da dinlemesinde fayda var.
Bu yapısal reformlar nelerdir birkaç örnek vereyim, bunların listesi
çok fazla, vaktimi onunla geçirmek istemiyorum ama Kamu İhale Yasası
57nci Hükûmet döneminde çıkartılmıştır. Daha sonra
158 defa bu yasayı delici işlem de AKP tarafından
yapılmıştır. Kamu Finansmanı ve Borçlanma Kanunu
57nci Hükûmet tarafından çıkartılmıştır.
Sayın Bakan burada birçok gerçeği çarpıttığı gibi
-artık Allahtan korkun- yani şu Meclisin Mart 2002de kabul
ettiği Kamu Finansmanı Kanununu dahi kendi hükûmetleri
zamanında yapılmış bir kanunmuş gibi burada sundu.
Diğer hususlara ilişkin söyledikleri ifadelerin doğruluğunu
siz takdir edin.
Bankacılık Yasası 57nci Hükûmet
tarafından yapılmıştır. Merkez Bankasının
bağımsızlığı, İcra İflas
Yasasındaki değişiklikler, piyasanın serbestleştirilmesi
Bakın, bu çok önemlidir. Şeker piyasası, tütün piyasası,
enerji piyasası, telekomünikasyon piyasası, daha bunların
hepsini sayabiliriz. Bunların serbestleştirilmesi, burada özerk
kuruluşların, özerk otoritelerin kurulması 57nci Hükûmet
döneminde gerçekleştirilmiştir.
Bütçe, bütçeyi konuşuyoruz. Bütçenin
yapısı çok dardı, kapsamı çok dardı. Bütçenin
kapsamının genişletilmesi, özel gelir-özel ödenek sisteminin
ıslah edilmesi, fonların tasfiye edilmesi, döner sermaye sisteminin
azaltılması, hepsi, bütçenin kapsamını genişletmeye ve
bütçenin şeffaflaştırılmasına yönelik yapısal
reformlardır ve bunlar 57nci Hükûmet döneminde
yapılmıştır. Bunun haricinde, KİT sistemine
ilişkin fazla personel tasfiyesi ve diğer hususlar, onların daha
verimli çalışması 57nci Hükûmet döneminde
yapılmış hususlardır.
Şimdi, AKP başlangıç dönemlerinde bu
reformları bir miktar uygulamış, uygun küresel ortamla birlikte
Türkiyenin bir miktar güzel performans göstermesi sonucu da olmuştur.
Fakat bizim gibi ekonomilerde yani gelişmekte olan ekonomilerde
yapısal reformlar Ben bir defa yaparım, biter.le olmuyor.
Kaldı ki bunları AKP Hükûmeti yapmamıştır, daha önce
yapılmıştır. Bu reformların 2007ye, 2008e kadar
uygulanmasıyla birlikte Türkiye iyi bir performans göstermiştir.
Bundan sonra ortaya çıkan yapısal reform ihtiyacı, maalesef
arkadaşlar -ben bunu politik olsun diye söylemiyorum- Türkiyede
karşılanmamıştır. Adalet ve Kalkınma Partisi
Hükûmeti 2008 sonrasında ekonomi alanında hiçbir yapısal reform
yapmamıştır. Bana bir tane yapısal reform söylesinler. Kamu
Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu 2003ün Aralığında
çıkmıştır, çalışmaları bizim dönemimizde
yapılmıştır, ben de bir bürokrat olarak onun içerisinde
çalıştım. Onun haricinde, belki Sayıştay Kanunu
diyebilecekler. Sayıştay Kanunu çıkmıştır fakat
sonradan 3 defa format atılarak Sayıştaya, eskisinden daha kötü
bir Sayıştay bugün doğmuştur. Bana bir tane Maliye
Bakanı çıksın, buradan söylesin Ekonomide biz şu
yapısal reformu yaptık. diye. Bunu söyleyemeyecektir. Ben şimdi
buradan soruyorum size: Öncelikli dönüşüm programları diyorsunuz,
Başbakan açıklıyor bunları. Bunlar iki buçuk yıl önce
açıklandı. İki buçuk yıl önce açıkladık, iki
buçuk yıl boyunca da bunları sürekli açıklıyoruz, en son
geçen gün yine açıklandı. Maliye Bakanına Plan ve Bütçe
Komisyonunda soruyorum: Sayın Bakan, ilk üç ay için getirdiğiniz bu
158 milyar TLlik ödenek içerisinde öncelikli dönüşüm programları -ki
çok önemsiyoruz, bir bürokrat olarak da onların hepsinde emeğim var,
katkım var- için ne kadar kaynak ayırdınız, bunlara kaynak
var mı? diyoruz, Maliye Bakanı konuşmuyor, Maliye
Bakanının bu konuyla ilgili hiçbir fikri yok.
Bütçe
kavramı diye konuşuyoruz. Bakın, bütçe, adı üzerinde bütçe,
bir harcaması varsa bunun bir geliri vardır. Bu tam bir fiyaskodur,
bugünkü oynadığımız bir tiyatrodur, geliri olmayan bir
bütçe olmaz Sayın Bakan. Dolayısıyla, bu gelirlerin mutlaka
söylenmesi lazım. Anayasaya baktığımızda, ek ödenek
talebinde bulunduğumuz durumda dahi bunun
karşılığında bir gelir gösterilmesi zorunluluğu
vardır. Siz 158 milyar liralık bugün bir ödenek alacaksınız
burada, karşılığında hiçbir gelirden bahsetmiyorsunuz,
gelirin hesap edilmediğini de Sayın Muş itiraf etti.
Şimdi, ben
soruyorum: Asgari ücret bu bütçeye nasıl yansıtıldı?
İşverenlerimiz üzerindeki bu yükün bir kısmını devlet
üstlenecek mi, üstlenmeyecek mi? Bu konuda bize bilgi verilmesi gerekir.
İlk üç ay içinde, efendim, 139 milyar lira serbest bırakma
yapıldı. diyorsunuz. Sayın Bakan, gülünç duruma düşüyorsunuz.
139 milyar lira serbest bırakma, geçen yılki serbest bırakma bu
ödenekle mukayese edilecek şey değildir. Bunların önemli
kısmı yılın tamamında harcanacak paralardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERHAN USTA
(Devamla) Burada mukayese edilecek şey, geçen yılın ilk üç
ayında yapılan harcama ile bu yılın ilk üç ayında
verilen ödenektir. Dünyanın neresine giderseniz gidin bu mukayese böyle
yapılır ve mukayese sonrasında ortaya çıkan rakam da yüzde
38lik artıştır, bu artışı Sayın Bakan
burada bize açıklayamamıştır.
Ben hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Usta.
Şimdi,
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
İkinci
önergeyi tekrar okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1nci
maddesinin (a) bendinin 2) numaralı alt bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Aytuğ Atıcı (Mersin) ve
arkadaşları
2) Cumhurbaşkanlığı
bütçesinin 01.00.00.02- 01.1.1.00-1-01.8 tertibinde yüzde 25i,
BAŞKAN
Önergeye katılıp katılmadıklarını Komisyon ve
Hükûmete soracağım.
Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Önerge hakkında Mersin
Milletvekili Sayın Aytuğ Atıcı konuşacaktır.
Buyurun Sayın Atıcı. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, geçici bütçe kanunu
tasarısının 1inci maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz
önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Milletin parasını
kullanırken şeffaf olan ve harcanan her kuruşun
hesabını vermeyi şerefli bir görev olarak addeden
milletvekillerini saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, bu maddeyle
Cumhurbaşkanının maaşını bir kalemde yüzde 12,6
oranında artırıyorsunuz. Biz ne diyoruz? Biz diyoruz ki:
Cumhurbaşkanının maaşına zam yapılmasına
gerek yoktur. Neden gerek yok? Çünkü Cumhurbaşkanının
maaşı net olarak 26.800 lira -yani 26 milyar 800 milyon eski hesap-
ve gerçekten artışa gerek yok.
Ankara Ticaret Odasının verilerine göre,
nüfusumuzun yüzde 15,4ü yani 5 milyondan fazlası açlık
sınırının altında yaşarken bu parayı
Cumhurbaşkanına vermek haramdır. Yine, aynı odanın
verilerine göre, nüfusumuzun yüzde 74ü yoksulluk sınırının
altında yaşarken Cumhurbaşkanının maaşına
zam yapmak haramdır. Bu nedenle gerek yoktur. Bu önergeye Evet. demeniz
gerekiyor.
Bakın, bizim derdimiz sadece
Cumhurbaşkanının maaşı değil çünkü
Cumhurbaşkanının maaşını
artırdığınız zaman buna endeksli olarak emekli
milletvekillerinin de maaşı artacak yani kendi
maaşımız, hepimizin maaşı artacak. Biz Cumhuriyet Halk
Partisi milletvekilleri diyoruz ki: Biz, maaşımızda
artış istemiyoruz, buyurun siz de istemeyin. (CHP
sıralarından alkışlar)
Şimdi, ben merak ediyorum. Siz, burada
paşa paşa otururken bir yandan Cumhurbaşkanının
maaşına zam yapıp, bir yandan kendi maaşınıza zam
yaparken acaba emekli Ali amcanın, Fatma teyzenin yüzüne nasıl
bakacaksınız? Hangi yüzle onların yanına gidip bir daha oy
isteyeceksiniz?
UĞUR
AYDEMİR (Manisa) Şov yapma.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) - Ali amcaya diyeceksiniz ki: Sana ocak ayında yüzde 5,
yüzde 6 oranında zam verdim, bunu uygun gördüm ama kendime yüzde 12,6 zam
uygun gördüm. Yani emekli milletvekilinin maaşı 9 bin lira
civarında olurken siz Ali amcaya 900 lirayı bile reva görmeyeceksiniz.
Sizin maaşınızın onda 1ini vereceksiniz ve
karşısına çıkıp diyeceksiniz ki: Bana oy ver.
Bakın Cumhurbaşkanının
maaşının artmasına gerek yoktur. demiştim. Neden
biliyor musunuz? Çünkü zaten Cumhurbaşkanlığının bir
bütçesi var, bu bütçeyi Sayın Cumhurbaşkanı zaten
kullanıyor, önceki Cumhurbaşkanları da kullanıyordu, Ahmet
Necdet Sezer bunu artırıp iade ediyordu devletin kasasına. Ama
bakın siz ne yapmışsınız?
Şimdi, Sayın Ahmet Necdet Sezer yılda
24 milyon lira kullanıyor ortalama. Sayın Abdullah Gül, sizin
seçtiğiniz Cumhurbaşkanı, o da Sezerden tam 4 kat daha fazla,
yani yılda 103 milyon lira para kullanıyor
Cumhurbaşkanlığı bütçesinden. Sayın Erdoğan ne
kadar kullanıyor biliyor musunuz? Bir tahmin edin Allah aşkına.
Tam 501 milyon TL. (AK PARTİ sıralarından Helal olsun. sesleri)
Yani Sezerden 20 kat daha fazla, Abdullah Gülden de 5 kat daha fazla
kullanıyor. Şimdi, diyorsunuz ki, Helal olsun. lafları geliyor
buradan. Sizi duyamayanlara ben söyleyeyim, Helal olsun. diyor. Az önce
Sayın Bakan dedi ki: Bu örtülü ödenekler kesinlikle millî davalar için
kullanılır. Şimdi örtülü ödeneğe de geleceğim.
Sayın Cumhurbaşkanı kendine ayrılan maaş ve bütçeyle
yetinmiyor, bir de bunun üzerine örtülü ödenekten pay istiyor. Biz de bunu
Anayasa Mahkemesine götürüyoruz. Şimdi, nasıl çalıştığınızı
size anlatacağım. İşi yapması gereken
Başbakandır ya da işi yaptığını zanneden
Başbakandır ama parayı kullanan Cumhurbaşkanı.
Şimdi, bakın, normalde, Sayın
Bakanın dediği gibi, bu örtülü ödenekler millî güvenlik için
kullanılır. Bakın, siz ne yapmışsınız? 2014
yılı Haziran ayı, kullanılan para 14 milyon; bir yıl
sonra, 2015 Haziran ayı, kullanılan para 168 milyon, 12 kat. Niye
artmış biliyor musunuz? Çünkü seçim olmuş o ayda, o seçime
harcamışsınız siz bu parayı. (AK PARTİ
sıralarından Helal olsun. sesleri, alkışlar) Helal
olsun. diyorsunuz değil mi? Haram, zehir, zıkkım olsun. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Son on iki yılda yine sizin
başbakanlarınız örtülü ödenekten
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYTUĞ ATICI (Devamla) Sayın
Başkanım, tamamlayabilir miyim? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Rahatsız oldunuz değil mi?
Son on iki yılda sizin
başbakanlarınız örtülü ödenekten yılda 666 milyon
kullanıyor
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) Çünkü
halka hizmet için kullanıyor.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Cumhurbaşkanı
ve Başbakan birlikte 1,6 milyar kullanıyor. Şimdi, Helal
olsun. diyebiliyor musunuz? (AK PARTİ sıralarından Helal
olsun. sesleri)
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Atıcı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi üçüncü önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1 sıra sayılı
2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu
Tasarısının 1inci maddesinin 1inci fıkrasının f
bendinin 4üncü alt bendinde yer alan yüzde 100ü ibaresinin yüzde 75i
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz Kerestecioğlu (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN Önergeye katılıp
katılmadıklarını Komisyon ve Hükûmete soracağım.
Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Komisyonun ve Hükûmetin
katılmadığı önergeyle ilgili olarak İstanbul
Milletvekili Sayın Filiz Kerestecioğlu konuşacaktır.
Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
FİLİZ KERESTECİOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, sevgili
halkımız; bütçenin cinsiyet açısından tarafsız
olduğu, kadınları, erkekleri aynı şekilde
etkilediği düşünülür. Böylece, cinsiyete dayalı
eşitsizlikler de bütçede tamamen göz ardı edilir. Oysa, bütçeler
cinsiyetsiz değildir. Hem onu hazırlayanlara
baktığınız zaman hem de nerelere
harcandığına baktığınız zaman cinsiyetsiz
değildir. Özellikle bütün ülkelerde, aslında sadece Türkiye'de
değil, genel olarak o Helal olsun. dediğiniz paralar özellikle
savaşa harcandığında, bu kararı verenler hiç kadınlar
değildir.
Bugün, Ankarada, İstanbulda, sokaklarda,
belki hâlâ şu saatlerde kadınlar barış nöbetinde
oturuyorlar, kız yurtlarında kalan öğrenciler Neden bu sokaklar
karanlık ve biz yurtlara gidemiyoruz, sürekli tacize maruz
kalıyoruz? diye soruyorlar, bütün bunlar aslında farklı bir
bütçeleme anlayışını gerektirir, yani toplumsal cinsiyet
duyarlı bütçeleme anlayışı.
Ben bu bütçeye baktığım zaman,
bütçenin genel metninde tek bir kadın kelimesi görmedim.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Tamamı
kadın üzerine, tamamı.
FİLİZ KERESTECİOĞLU (Devamla)
Sosyal hizmetler, sosyal yardımlar vesaire içerisine hapsedilmiş bir
kadın kelimesi var, gerekçelerde var, ama metinde yok.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Analar
ağlamasın diye o bütçe.
FİLİZ KERESTECİOĞLU (Devamla)
Şimdi, ben bunun da, bu usulün de bir erkek üslubu olduğunu
düşünüyorum. Süremden yiyerek konuşuyorsunuz,
konuşacaksanız lütfen kürsüye gelin konuşun. Yani gerçekten söz
keserek konuşmak, bu Meclise de dinleyen insanlara da yakışan
bir şey değil, çok fazla gürültü yapıyorsunuz.
Genel kamu hizmetleri, dinlenme, kültür, dinî
hizmetler, sağlık hizmetleri, yardım biçiminde harcanan
kalemlerin ne kadarı kadınların ihtiyacı için
harcanıyor, maalesef belli değil. Tam da bu sebeple maliye bürokrasisi,
cinsiyete duyarlı bütçeleme konusunda kadınların
ihtiyaçlarını gözetecek biçimde dönüşmelidir. Eğer Hükûmete
bu harcamaların yapılması için izin veriyorsak, biz, bu
paraların, bu harcamaların kimlere yönelik olduğunu bilmek
zorundayız, bu, bizim en doğal hakkımızdır.
Kadın ve erkeklerin ekonomik kaynaklara,
ekonomik kullanım gücüne, istihdam destek imkânlarına,
kooperatiflere, iktidar hakkına, sağlık imkânlarına, bilgi
edinme hakkına, kendini ifade etme hakkına eşit oranda sahip
olmaları için bütçe önüne ne koyuyor? Bütçeye
baktığımız zaman bunu görebilmemiz lazım.
Örneğin, bildiğiniz gibi, Birleşmiş Milletler ortak
programıyla 11 pilot ilde toplumsal cinsiyet duyarlı bütçeleme için
2015te bir proje tamamlandı. Peki, böyle bir projeye ortak olmuş
olan Hükûmet, neden 2016 bütçesinde toplumsal cinsiyet duyarlı bütçelemeyi
hayata geçirmez? Mesele sadece gerçekten yüksek miktarda olduğunu
bildiğimiz fonu almak mıdır? Fonu alınca iş biter mi?
Bir bütçe metne dökülmeden önce bütçede kadın-erkekler açısından
dengesizlikler var mı? Program, politikanın çıktıları
nasıl daha eşitlikçi olabilir? Bütün bunlar, özellikle yoksul
kadınların önceliklerine göre düzenlenen, onların yüklerini
hafifletmeyi hedefleyen, kamu hizmetlerine yapılan harcamalar nelerdir?
Tüm bunların cevabını bir bütçede bizim bulabilmemiz lazım.
Birleşmiş Milletlerin denetimine
karşı güvenlik harcamaları büyük oranda kamufle edilmesine
rağmen, askerî harcamaların millî gelirdeki payı maalesef çok
fazla. Üstelik az önce anlatıldığı gibi bir de örtülü
ödenek var.
Sağlık hizmetlerinin de cinsiyeti var
arkadaşlar. Dünyada biz bu resimde utanç hanesindeyiz. Örneğin
birinci basamakta kanser tarama oranlarında kadınların
yalnızca yüzde 15i rahim ağzı kanseri taramasından
geçmiş, OECD ortalaması ise yüzde 59. Aynı şekilde meme
kanseri yönünden de 27,3, OECDde yüzde 61,5.
Evet, kadınlara annelik izni değil,
devredilemez babalık izni ve annelik izni gerekiyor. Tüm
çalışanların çalışma saatlerinin
azaltılması, kadınların ev emeği yükünün
azaltılması için bakım hizmetlerinin
kamulaştırılması, bunun için de bütçe ayrılması
gerekiyor. Biz, kadınların ihtiyaçlarını tespit ederek
erkek egemenliğinden kaynaklı eşitsizliklerle mücadeleyi hedef
alan bir bütçe için ısrarda devamlı olacağız.
Hepinizi saygıyla selamlarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kerestecioğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.06
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER : Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Zihni AÇBA (Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15'inci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
2016
Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon?
Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) 2015 ve daha önceki yıllarda taahhüde
bağlanmış iş ve hizmetlere ait ödemelere 1 inci maddede
belirlenen ödenek sınırları çerçevesinde devam olunur. Kamu
idareleri, ödemelerini 1 inci maddede öngörülen ödenekler çerçevesinde
gerçekleştirmek kaydıyla, 6583 sayılı Kanunda söz konusu
iş ve hizmetler için öngörülen ödenekleri esas alarak yüklenmeye
girişebilir.
(2) Proje ve karakteristiği makine-teçhizat, bilgisayar
yazılım ve donanımı, idame-yenileme,
bakım-onarım, büyük onarım, tamamlama, etüd proje ile yayın
alım ve basımı olan veya bunların bileşiminden
oluşan yıllık toplu projeler hariç olmak üzere, 2015
Yılı Yatırım Programı ek yatırım
cetvellerinde yer alan ve 2015 yıl sonu itibarıyla
tamamlanmış projeler için 2016 yılında harcama
yapılamaz. 2015 Yılı Yatırım Programı ek
yatırım cetvellerinde yer alan; 2015 yılında
tamamlanması öngörülen projelerden tamamlanamayanlar ile 2016
yılı ve sonraki yıllarda tamamlanması öngörülen projelere
ilişkin ödemeler bu Kanunda sermaye giderleri ve sermaye transferlerine
ilişkin verilen harcama yetkisi çerçevesinde yapılır.
Yatırım projelerinin uygulanmasına ilişkin iş ve
işlemler, 2016 Yılı Programının Uygulanması,
Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar hükümleri çerçevesinde yürütülür.
BAŞKAN
Şimdi, gruplar adına söz talepleri vardır, onları
karşılayacağım.
İlk konuşmacı, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın
Nursel Aydoğan.
Buyurun Sayın Aydoğan. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA NURSEL AYDOĞAN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
partimiz adına geçici bütçe üzerine söz almış bulunuyorum.
Öncelikle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, şu anda bu ülkede
tam 500 bin insan, ilan edilen sokağa çıkma yasakları nedeniyle
evlerine hapsolmuş bir durumda, biz burada bütçeyi konuşuyoruz. Bu
bütçede en az evlerine hapsedilen o 500 bin insanın içerisinde emekli
maaşı alan binlerce insan var. Bu bütçede emekli maaşlarına
yüzde 6 zam öngörüldü, seyyanen 100 lira zam öngörüldü ama ne yazık ki
kendilerine verilen bu emekli maaşını evlerinden çıkıp
çekebilecek, bu maaşı harcayabilecek durumda değiller.
Şimdi, biz burada neyi tartışıyoruz? Bu ülkede binlerce
insan yılların emeği olan bir emekli maaşını bile
sokağa çıkıp çekemiyorsa, bir bakkala, bir manava gidip
alışveriş bile yapamıyorsa yüzde 6 zam yapsan ne olur, zam
yapmasan ne olur? Hani size göre İnsanı yaşat ki devlet
yaşasın.dı, nasıl yaşatıyorsunuz insanları?
Bir emekli maaşını bile çekemeyen bir insan, bu devlete
aidiyetini sorgulamaz mı sizce? Şu anda 500 bin insan, sokağa
çıkamayan 500 bin insan bu devlete aidiyetini sorguluyor. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MUSTAFA YEL (Tekirdağ) Onu hendekçilere sor,
hendekçilere!
NURSEL AYDOĞAN (Devamla) Öyle değil,
size soruyoruz biz, Hükûmet olan sizsiniz.
MUSTAFA YEL (Tekirdağ) Bize sorma onu,
hendekçilere sor!
NURSEL AYDOĞAN (Devamla) Türkiye, demokratik
bir hukuk devletidir. Siz demokratik bir hukuk devletinde 500 bin insanı
evine hapsedemezsiniz, özgürlüğünü kısıtlayamazsınız.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA YEL (Tekirdağ) Bize söyleme onu,
hendekçilere söyle!
SABAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) Bunu siz
yaptınız, hendekleri siz kazdınız!
NURSEL AYDOĞAN (Devamla) Bugün Surda tam on
beş gündür insanlar evlerine hapsedilmiş bir durumda, sokağa
çıkamıyorlar. (AK PARTİ sıralarından Neden
çıkamıyorlar? sesleri) Yaşam hakları ellerinden
alınmış.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, sayın
hatibi dinleyelim efendim.
NURSEL AYDOĞAN (Devamla) Bir ülkede,
demokratik bir hukuk devletinde en kutsal hak nedir? Yaşam
hakkıdır. Ama insanların yaşam hakları ellerinden
alınmış.
Dün Surdan bir kadın telefon etti: Evimizin
her tarafına havan topları yağıyor. dedi. Direnin,
sabredin, bugünler de geçecek. dedim. O, ne dedi? Diyarbakırda çok güzel
bir söz var: Allah hakkımızı onlarda bırakmasın.
dedi. Bırakmasın diyorum, âmin diyorum.
SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) Hiç
konuştun mu şehit polisleri?
HAMZA DAĞ (İzmir) Âmin demesini de
öğrenmişsin sonunda.
NURSEL AYDOĞAN (Devamla) Biz biliyoruz. Ben
ortaokulu bitirinceye kadar Kuran kursuna gitmiş bir insanım,
ortaokul sona kadar Kuran kursuna gitmiş bir insanım. Senden daha
Müslümanım, Müslümanlık sözle olmuyor. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Aydoğan, Genel Kurula
hitap edin lütfen.
NURSEL AYDOĞAN (Devamla) Silopide de,
Cizrede de sokağa çıkma yasağı başladı, iki gün.
Yandaş basınınızda, Starda, Sabahta Büyük operasyon
başladı. diye haberler çıktı. 10 bin jandarma özel
harekât, polis özel harekât tanklarla, toplarla şehir merkezlerinde tek
tek evlere girerek operasyon yapıyorlar.
HALİL ETYEMEZ (Konya) Ne yaptınız
ki operasyon yapıyorlar? Neden yapıyorlar?
NURSEL AYDOĞAN (Devamla) Sen biliyorsun, sen
daha iyi biliyorsun.
Bugün Cizrenin
Cudi Mahallesinde, evine havan topu isabet eden bir kadın, Hediye
Şen isminde bir kadın -2 çocuk annesi- yaşamını
yitirdi. Eğer böyle devam ederse sivil katliamlar olmaya devam edecek. (AK
PARTİ sıralarından Sivil katliam diye bir şey yok. sesi)
Öyle değil. Kim vurdu? (AK PARTİ sıralarından siz sesi)
Gittin mi
Cizreye hiç, gördün mü? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Hastanelerde
izinler kaldırılmış. Bir SES üyesinden bana mesaj geldi.
Türkiye'nin batısından, SES üyesi olmayan hekimlerden Cizreye bir
aylık geçici görev için tayinler yapılmaya
çalışılıyor. Tabii, ölüme gitmek kolay değil, ancak
görüşülerek tayinler yapılmaya çalışılıyor.
NURETTİN
YAŞAR (Malatya) Ölümden bahsetmeyi niye bu kadar seviyorsunuz? Ölüm
biterse ne konuşacaksınız?
NURSEL
AYDOĞAN (Devamla) Öğretmenlerin semineri var. uydurmasıyla
özellikle batıdan gelip orada görev yapan öğretmenler şehir
dışına çıkartılıyor. Çıkartılıyor
ki olası katliamda öğretmenler ölürse bu ülkenin doğusunda ne
olduğu anlaşılmasın diye.
NURETTİN
YAŞAR (Malatya) Ölümleri niye bu kadar seviyorsunuz?
NURSEL
AYDOĞAN (Devamla) - Öğretmenleri çıkartıyorsunuz,
öğretmenlerin okuttuğu öğrenciler ne olacak, onların
canı çok mu kıymetsiz, çok mu değersiz o çocukların
canı? Siz nasıl bir öğretmene o şekilde mesaj
çekebilirsiniz?
NURETTİN
YAŞAR (Malatya) Ölümleri niye bu kadar seviyorsunuz, ölümleri? Ölü
seviciler!
NURSEL
AYDOĞAN (Devamla) - Bir öğretmen nasıl o kadar öğrencisini
ölümle karşı karşıya bırakır da o şehri terk
edebilir? Korkuyla, şantajla öğretmenleri şehir
dışına çıkarttınız.
NURETTİN
YAŞAR (Malatya) Ölü seviciler!
NURSEL
AYDOĞAN (Devamla) Nasıl?
NURETTİN
YAŞAR (Malatya) Ölü seviciler, ölü seviciler!
NURSEL
AYDOĞAN (Devamla) Ölü seviciler değil!
NURETTİN
YAŞAR (Malatya) Ölü seviciler!
NURSEL
AYDOĞAN (Devamla) - Ölü seviciler değil! Sizsiniz ölü sevici! Öyle
olmasa öğretmenleri ayırt edip
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan, şunları bir
susturun.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
NURSEL
AYDOĞAN (Devamla) - Öyle değil!
BAŞKAN
Sükûnete davet ediyorum.
Sayın
Aydoğan, siz de Genel Kurula hitap edin efendim.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Daha bir kere Meclis kürsüsüne
çıkmamışlar, sürekli oradan sataşıyorlar!
NURETTİN
YAŞAR (Malatya) Ölü seviciler!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen Sayın Aydoğanı dinleyelim.
NURSEL
AYDOĞAN (Devamla) Cizreye de paletli tanklar girmiş.
28
Şubatlarda Ankarada Mamakta tanklar gezerken hepiniz askeriyeye lanet
okuyordunuz, küfür atıyordunuz, tanklar gezerken. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Şimdi, aynı tankları siz
gezdiriyorsunuz. Anlaşılıyor ki siz tankların gezmesine
karşı değilmişsiniz, siz Bu tankları biz niye
gezdirmiyoruz? diye üzülüyormuşsunuz. Öyle olmasa şimdi o tanklar,
sivil insanların yaşadığı o şehir merkezlerinde
dolaşmazdı. Sorgulayın biraz kendinizi. Biz 28 Şubatta da o
şehirlerde o tankların gezmesine karşı
çıkıyorduk, bugün de karşı çıkıyoruz (HDP
sıralarından alkışlar) ama siz ne yaptınız? (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Sayın Bakan, Sayın Maliye
Bakanı bütçenin rakamlardan ibaret bir belge
olmadığını söyledi, Arkasında siyasi bir program
vardır. dedi. Doğrudur, doğru bir tespit. Arkasında
siyasal bir program var tabii ki. Nedir o siyasal program? Savaş
programı.
HARUN KARACA (İstanbul) PKKlılar.
NURSEL AYDOĞAN (Devamla) - Bu ülkede maliyenin,
hazırlanan bütçenin önemli bir kısmı savaşa
ayrılıyor, çatışmalara ayrılıyor.
MUSTAFA YEL (Tekirdağ) - Terörle mücadeleye
ayrılıyor, terörle mücadeleye, savaşa değil.
NURSEL AYDOĞAN (Devamla) İç Güvenlik
Yasası çıkartıldı, İç Güvenlik Yasası
gereği hendeklere, barikatlara müdahale edeceğiz. diye örtülü
ödenekten milyonlarca lira para ayrıldı, örtülü ödenekte yüzde 90
artış var, nereye gidiyor bu para? Hesabını
soramıyoruz tabii, kanun öyle yapılmış ama biz de biliyoruz
ki bir kısmı sözde Türkmenlere giden silahlar için
kullanılıyor bir kısmı da işte bu, sözde kamu
güvenliği nedeniyle -tırnak içinde söylüyorum- yapılan
harcamalara gidiyor. Bu ülke bunu hak etmiyor, bu ülkenin insanları bunu
hak etmiyor. Bakan da söyledi, bu ülkenin eğitimine,
sağlığına, işsizliğine, istihdama harcanacak olan
para, savaşa harcanıyor, çatışmalara harcanıyor.
HARUN KARACA (İstanbul) Okulları
yakanlar bir şey demesin bari ya. Sağlığı, hastaneyi
yakanlar sizsiniz, okulları yakan sizsiniz, yolları tahrip eden
sizsiniz.
NURSEL AYDOĞAN (Devamla) - Oysa bu işin
bir çözümü var, hepiniz biliyorsunuz bunu, bizden daha iyi biliyorsunuz.
Hendekleri, barikatları gerekçe yaparak bu halkı sindirmek
istiyorsunuz, bu halkı mücadelesinden geri adım attırmak
istiyorsunuz.
HARUN KARACA (İstanbul) Halk yok, PKK var.
NURSEL AYDOĞAN (Devamla) Bunu
başaramayacaksınız siz. Bu yaptıklarınız
giderek...
İSMAİL AYDIN (Bursa) PKKyla halkı
karıştırma.
NURSEL AYDOĞAN (Devamla) Bakın bu
katliamlar devam ederse, uyarıyoruz sizi (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Türkiye'nin her tarafına eylemler
yayılacak (AK PARTİ sıralarından Başkan, tehdit
ediyor. sesleri) kaos olacak bu ülkede. Kaos olmayacak. diye oy istediniz.
Evet, Kaos olmayacak. diye oy istediniz, İç çatışma
olmayacak. diye oy istediniz. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar) Şimdi, bu ülkeyi
adım adım çatışmaya sürüklüyorsunuz.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Bu nasıl
bir üslup? Tehdit ediyor, tehdit.
NURSEL AYDOĞAN (Devamla) - Ama dün CHP
gençliğinin, Kadıköy CHP gençliğinin güzel bir pankartı
vardı. Evet, sokağa çıkma yasaklarıyla ilgili bir eylem
yapmışlardı, kutluyorum onları. Ne diyorlardı
eylemlerinde: Doğuda güneş doğmadan, batıda sabah olmaz. Bunu
aklınıza kazıyın, kazıyın! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MUSTAFA YEL (Tekirdağ) Çok korktuk!
NURSEL AYDOĞAN (Devamla) - Doğuda
güneş doğmadan, bu batıda sabah olmaz. Olacaksa birlik ve
kardeşlik olacak, olmayacaksa da siz bilirsiniz! (HDP sıralarından
alkışlar)
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Bu üslupla
mı kardeşlik olacak?
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Aydoğan.
Gruplar adına ikinci konuşmacı,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Lale
Karabıyık.
Buyurun Sayın Karabıyık. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
CHP GRUBU ADINA LALE KARABIYIK (Bursa)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu
Tasarısının gerçekleşen geçmiş verileri iyi tahlil
etmeden, gerçeklerden uzak olarak hazırlandığını,
gerekli şeffaflığın ve özenin gösterilmediğini
düşünüyorum. Sağlıklı bir planlama süreci için gerekli
projeksiyonların şeffaf ve hesap verebilir nitelikte
yapılmasının önemine işaret etmek istiyorum. Doğru bir
planlama süreci gerçekleştirebilmek öncelikle geçmişi iyi tahlil
etmekle mümkün olacaktır. Peki, geçmiş nasıl tahlil edilecek?
Öncelikle, gerçeklerden kaçmayacağız. Gerçekleri kabul etmeden
iyileşme mümkün olamaz. Peki, ne olur? Ancak kendimizi
kandırırız, yerimizde sayarız ve faturayı da
vatandaş öder.
Şimdi, gelelim bize sunulan geçici bütçe kanunu
tasarısının sunum konuşmasına. Bakın, Plan ve
Bütçe konuşmasındaki cümleyi aynen okuyorum Hükûmet tarafından
bize sunulan. Şöyle diyor: Doğru ekonomik politikalar ve
gerçekleştirilen birinci nesil yapısal reformlar sonucunda ekonomide
büyük bir başarı elde ettik. Türkiye'nin kişi başı
gelirini 3 kata yakın artırdık. Gelişmiş ülkelerle
aradaki farkı azaltıp refah düzeyini yükselttik. Aynı zamanda,
gelir dağılımını iyileştirdik ve yoksulluğu
azalttık. Ne kadar güzel, eğer gerçekleri böyle görüp böyle
algılıyorsak yapacak bir şey yok ama kendimizi
kandırmayalım. Zaten bu konuda eleştiri yaptık, gerçekleri
göstermiyor dedik ve şöyle bir yanıt aldık: Vatandaş,
oylarıyla memnun olduğunu gösterdi. Eğer gerçekten bu cümleye
inanıyorsak burada boşuna zaman kaybediyoruz değerli vekiller.
Peki, şimdi, bazı verilere bakalım ve
gerçekleri görmeye çalışalım. Evet, bu hafta açıklanan,
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı tarafından
yayınlanan 2014 İnsani Gelişme Endeksinde Türkiye 2 sıra
daha geriledi maalesef. 2013 yılında 187 ülke arasında 69uncu
sıradayken 2014 yılında 188 ülke arasında 72nci
sıraya inmiş bulunuyoruz. Dünyada artık insanların
refahı gelirden önce kalkınmışlık seviyesiyle
ölçülüyor, bunu hiç unutmayalım.
Türkiye'nin en zayıf olduğu iki
alanın bilgiye ve eğitime erişim ile cinsiyet
eşitsizliği olduğu da aynı raporda ifade ediliyor.
Gelelim şimdi, çok övünülen kişi
başı millî gelire. Kişi başı millî gelir hesabı
yıllarca cari yöntemle yapıldı. Ancak bir gecede ve seçime üç
hafta kalmışken satın alma gücü paritesi yöntemine geçildi.
Aslında bir önceki yılın ortalamasına göre yüzde 12,9
düşmüş olan millî gelir, yeni hâliyle, bir hamleyle yüzde 2,3
artmış gibi gösterildi yani vatandaş bir gecede
zenginleşmiş oldu. Buna değişik eleştiriler geldi.
Satın alma gücü paritesi yanlış bir yöntem mi? Hayır,
çoğu ülkede kullanılan bir yöntem. Ama çoğu ülke her iki yöntemi
birden kullanıyor ve açıklıyor. Oysa biz sürekli cari yöntemi
kullandık ama 2008 küresel krizinde bile geçmeye gerek görmeden,
şimdi seçime üç hafta kala birdenbire geçtik ve de vatandaş bir
gecede zenginleşti -o zaman kendimizi kandırmayalım- ve orta
vadeli program da buna göre hazırlandı.
Başka bir veride maddi yoksulluk
yaşayanların oranı iyileşmiş görünüyor. Oysa TÜİK
verilerine bakarsanız, incelerseniz, anket sorularının ve
modülün değişmesi sebebiyle anket sorularına verilen cevaplar
değiştiği için bir suni iyileşme olduğunu görmek
mümkün olacak. Yani aslında bu veride de gerçek bir iyileşme göze
çarpmıyor.
Diğer taraftan, Türkiyede gelir
dağılımının iyileşmesi de zaten söz konusu
olmamıştır. Gelir dağılımında 27 ülke içinde
sondan 3üncü olduğumuzu unutmayalım. Gelir dağılımındaki
bozulmanın her zaman için kısa dönemde toplam talebi azaltarak büyüme
üzerinde de olumsuz etki yarattığını da unutmamak
gerekiyor.
Başka bir veriye bakalım. OECD 2015
İstihdam Raporuna göre, 35 üye ülke içinde 15-29 yaş arasında
işsiz ve eğitimsiz genç oranının en yüksek olduğu ülke
Türkiye olarak açıklandı, en yüksek ülke Türkiye. Türkiyede 100
gençten 28,4ü işsiz ve eğitimsiz. Bu veride OECD ortalaması
yüzde 14,4. Yani bizdeki eğitimsiz ve işsiz genç oranı OECD
ortalamasının maalesef 2 katı.
Peki, işte size bir orta gelir tuzağı
örneği daha verelim. Türkiye 2001 krizinden sonra
ulaştığı hızlı özel sektör yatırım
temposunu sürdürememiştir, sürdürmekten geçtik, hızı da
düşmüştür. Oysa zengin ülkelerle aralarındaki gelir
farklılığını azaltan ülkelerin ortak özelliklerinden biri
hızlı yatırım temposunun süreklilik arz etmesidir ama bizde
böyle olamamıştır. Hem de hangi dönemde
olamamıştır? 2010dan itibaren gelişmiş ülkelerden bol
bol para geldiği dönemde bile olamamıştır.
Peki, şimdi büyümeye bakalım. Ekonomide
bir büyüme söz konusu olduğunda refah seviyesine ne kadar
yansıdığını söyleyebiliriz? Bu konu nasıl
büyüdüğümüzle ilgili çünkü, tüketimle mi büyüyoruz, yatırımla
mı büyüyoruz, ithalatla mı büyüyoruz, ihracatla mı büyüyoruz?
Peki, istihdama bu büyüme ne kadar yansıdı? Hane halkı bu
büyümeyi ne kadar hissedebildi? Ne kadar sürdürülebilir bir büyümedir bu?
İşte bu soruların yanıtları gerçekten önemli.
Aslında dönem dönem büyümemizden ne finans sektörü ne de reel sektör memnun
kalmadı. Örneğin millî gelir içindeki kamu ve özel sektör
harcamalarının birisi hafif artarken diğeri çökmüş
olabiliyor aynı zamanda. Buradaki esas sorun, özel sektörün küresel
ölçekli ve rekabetçi büyümesinin önüne geçerken sadece ve sadece bir tür tüketimin
yatırımı şeklinde oluşan bir tablodan
kaynaklandığını da unutmayalım.
Diğer taraftan, 64üncü Hükûmet
Programında Dış ticaret dengesini iyileştirmeyi, artan
kaynaklarımızı üretken olanlara yönlendirerek daha fazla gelire
dönüştürmeyi hedefliyoruz. diyor. Peki, maalesef sormak istiyorum: Madem
hedef bu da şimdiye kadar kaynaklar neden büyük oranda AVMlere ve lüks
konutlara aktarıldı? (CHP sıralarından alkışlar)
Neden üretim desteklenmedi? Neden katma değeri yüksek sektörlere
yatırım yapılmadı? AKP iktidarında ihracata dönük
ürünlere, katma değeri yüksek ürünlere kaynakların yeterince
aktarılmayacağı verilerle ortadadır. Kaldı ki, hangi
dış politikayla var olan pazarlarımızı da kaybetmeden
yeni pazarlara girebileceğiz sormak istiyorum, hangi dış
politikayla?
Gelelim bir başka noktaya. Yıllık 200
milyar dolar dış kaynak ihtiyacımız var; 2,5 yılda ise
net bazda sermaye aslında gelmedi. 10 milyar dolarlık net
çıkış yaşandı. Şirketlere baskı da
yatırım yapılabilir ülke sıralamamızı olumsuz
etkiledi. Güven endeksi de düştü. 64üncü Hükûmet Programında
Ülkemizi hem yerli hem yabancı yatırımcı için cazip bir
ortam hâline getirdik ve uluslararası sermaye girişinde büyük
artışlar sağladık. deniyor. Maalesef durum böyle
değil. 2002-2007 yılları arasında dünya ekonomisi
hızla büyüdü zaten ve Türkiye de bundan payını aldı. Bu
süreçte bir taraftan çok iyi bir yabancı yatırımcı
girişi de yaşandı.
Değerli vekiller, iktidarlar kayıt
altına alınan bir ekonomiyi ister ama bu demek değildir ki
vergiyi bir silah olarak kullanıp şirketlere gözdağı
verecek şekilde kullanacaksınız.
Yatırım kolaylığı endeksi
var ve biz, bu sebeple, vergi cezalarının politik anlamda
kullanılması nedeniyle 6 sıra birden bu sıralamada
düşmüş durumdayız. Bu da bir gerçektir.
Gelelim çok daha önemli bir konuya: Cari
açığın finansmanında yabancı sermayeyle kapanamayan
açık, rezervler dışında kaynağı belli olmayan
paralarla kapatılıyor. Şeffaflık nerede? Hangi paralar
nereden geldi? Net hata noksan kaleminin ayrıntısı nedir? Plan
Bütçe Komisyonunda aynı şeyi sordum, yanıt alamadım.
Sayın Bakan, merak ediyoruz, net hata noksan
kaleminin içerik ayrıntısı nedir?
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Sayın Bakan, size
soruyorlar, dinlemiyorsunuz.
LALE KARABIYIK (Devamla) Çünkü son on dört
yılda Türkiyeye kaynağı belli olmayan para âdeta akın
etti. Merkez Bankası verilerine göre, 2002-2015 yılları
arasında 37,5 milyar dolar meçhul para girdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LALE KARABIYIK (Devamla) - Ne kadarı
varlık barışından, ne kadarı nereden, bunu asla
bilmiyoruz. Sadece istatiksel hatalardan oluşmuş olsaydı bir
yerde dengelenmesi gerekirdi. Ama üst üste girişleri görüyoruz.
Gelelim özelleştirmeye. Burada da -çok
kısa ifade edeceğim- özelleştirmeler verimlilik getirerek
toplumsal fayda asla sağlamıyor, vatandaşa yük getiriyor.
İşte, bu gerçekler sebebiyle, 2016
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
gerçeklerden uzak olarak hazırlandığını,
şeffaflığın ve özenin gösterilmediğini düşünüyorum.
Sağlıklı bir planlama süreci için gerekli projeksiyonların
şeffaf ve hesap verilebilir nitelikte yapılmasının gerekli
olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Karabıyık,
teşekkür ediyorum.
Üçüncü olarak, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili.
Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 Yılı Merkezi Yönetim
Geçici Bütçe Kanunu Tasarısının 2nci maddesi üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Geçici bütçe görüşmeleri Türkiye'nin yakın
siyasi tarihinin en kritik bunalımlarının
yaşandığı, aziz milletimizin artık katlanılamaz
hâle gelen ekonomik ve sosyal sorunlarının
ağırlığı altında ezildiği çok zor ve
sancılı bir dönemde yapılmaktadır. Ancak bu geçici bütçenin
milletimizin karşı karşıya bulunduğu sorunların
çözümüne yönelik hiçbir yönü bulunmamaktadır. İşsizlik,
yoksulluk, gelir dağılımındaki adaletsizlik, eğitim
sistemindeki çarpıklıklar ve sosyal güvenlik sistemindeki
yetersizlikler ile her alanda yaşanan yozlaşma ve yolsuzluk,
Türkiye'nin önünde duran ve köklü temelleri bulunan başlıca
sosyoekonomik sorunlarıdır.
Açıktır ki AKP hükûmetlerinin bugüne kadar
uyguladığı ekonomi politikasında üretim perspektifi
olmamıştır. Türkiye, üretmeden tüketen, kazanmadan harcayan bir
ülke hâline getirilmiştir. Üretime sırt çevirmiş, ithalata kucak
açmış, aşırı derecede finanslaşmış bir
ekonomik sistemin aş, iş ve umut üretmesi mümkün değildir.
AKPnin yanlış politikaları sonucu ekonomide kaynaklar üretken
alanlardan hızla üretken olmayan alanlara kaymıştır. Arazi
rantına ve inşaat sektörüne dayalı bir ekonomik yapı hâkim
olmuştur.
Ayrıca, üretimin ithalata
bağımlılığı son derece artmıştır.
Sonuçta, imalat sanayisinin millî gelir içindeki payı yüzde 15lere kadar
düşmüştür. Üretim ve ihracat içinde de yüksek teknolojili ürünlerin
payı yarı yarıya azalmıştır. Türk ekonomisinin
düzlüğe çıkarılması için üretim, istihdam ve ihracat
odaklı yeni plan ve programların uygulamaya konulması
gerekmektedir. Teknoloji geliştirebilen, yenilikçiliği,
girişimciliği ödüllendiren, ekonomik alan hâkimiyetini kurmak için
küreyi kavrayan ve bilgi üretebilen bir ekonomik atılıma ihtiyaç
bulunmaktadır. Ezberlerin tekrarıyla, bildik önerilere tutunmayla ve
başkalarının insafıyla Türkiye ekonomisine kalıcı
bir dinamizm ve istikrar kazandırmak bizce nafile bir
çırpınıştır.
Sayın Başbakan,
Başbakanlığa geldiği ilk günden beri bolca programlar,
planlar, paketler, vaatler, reformlar açıklamıştır.
Aslında, açıklanan reformların, programların
çoğunluğu 2013 yılında kabul edilen Onuncu Kalkınma
Planında yer almıştır. Ama aradan geçen yaklaşık
iki buçuk yılda kayda değer hiçbir gelişme olmamıştır.
Yine, yaklaşık bir yıl önce
açıklanan ve bazıları 2016 yılına kadar
gerçekleşmesi öngörülen konularda da hiçbir mesafe
alınmamıştır. Dolayısıyla, aynı konular
temcit pilavı gibi ısıtılıp
ısıtılıp servis edilmektedir. O nedenledir ki Sayın
Başbakanın geçtiğimiz günlerde açıkladığı
64üncü Hükûmet Eylem Planı da bir heyecan vermemiş, reform
başlığıyla sunulan konular kimseyi ikna etmemiş,
toplumda bir karşılık bulmamış, piyasalarda olumlu
hava oluşmasını sağlamamıştır. Tam tersine,
piyasalar olumsuz tepki vermiştir.
Ayrıca, dönüşüm programları ve
reformlarla ilgili yapılan açıklamalarda, üretimde verimliliğin
arttırılmasından, ithalata olan
bağlılığın azaltılmasından, yurt içi
tasarrufların arttırılmasından ve israfın
azaltılmasından söz edilmektedir. Soruyorum, üretimdeki verimsizlik,
ithalata olan bağımlılık acaba kimin eseridir,
tasarrufların cumhuriyet tarihinin en düşük seviyesine inmesi kimin
politikalarının ürünüdür? Aslında, bu açıklamalar AKPyle
geçmiş yılların heba edildiğinin de bir itirafı
niteliğindedir.
Değerli milletvekilleri, Sayın Maliye
Bakanı tasarının geneli üzerine yaptığı
konuşmada geçmiş hükûmetlere karne ve not vermekten bahsetti.
Sayın Bakan, geçmişi bırak, işine bak. Müflis tüccar eski
defterleri karıştırırmış. AKP iktidarı döneminde
yaşanan gelişmelere, talihsiz tecrübelere ve bunların
karşımıza çıkardığı gerçeklere
bakıldığında, gelinen durum itibarıyla 2015
Türkiyesinde istikrardan, refah toplumundan, sosyal barıştan, iç
huzur ve güven ortamından, millî birlik ve dayanışma ruhundan ve
gelecek ümidinden idrak, vicdan ve insaf sahibi hiç kimse bahsedemez. Devlet ve
toplum hayatında adaletin, hukukun, dürüstlüğün, siyasi ahlakın,
temiz ve namuslu yönetim anlayışının egemen
kılındığını hiç kimse söyleyemez.
Şimdi, bazı konularda ülkemizin dünyadaki
görünümünü, Sayın Bakanın ifadesiyle, aldıkları karne ve
notları sizlerle paylaşmak istiyorum. Birleşmiş Milletlerin
yeni açıklanan 2015 raporuna göre Türkiye insani gelişmişlik
sıralamasında 188 ülke arasında 72nci sıradadır.
Türkiye bu yıl 3 sıra birden gerilemiştir. The Economistin
2016dan beri ölçtüğü Demokrasi Endeksi sıralamasında Türkiye
2006da 5,70 puanla 88inci sıradayken son açıklanan 2014
yılı endeksinde 5,12 puanla 98inci sıraya düşmüş
durumdadır. AKPnin yeni Türkiyesi demokrasi liginde Tunus, Salvador,
Gana, Zambiya, Namibya, Bangladeş gibi ülkelerin gerisinde yer
almaktadır. Dünya Adalet Projesi araştırma ekibi tarafından
hazırlanan Dünya Hukukun Üstünlüğü Küresel Endeksinde Türkiye 102
ülke içinde 2015 yılında bir önceki yıla göre 21 sıra
gerileyerek ancak 80inci sırada yer alabilmiştir. Türkiye, denetleme
mekanizmalarının yetersizliği veya iyi işlemeyişinden
dolayı hükûmetin şeffaflığı alanında 95inci
sırada, hükûmetin hesap verebilirliği, denetlenebilirliği alanında
82nci sırada, temel haklar alanında ise 96ncı
sıradadır. Global danışmanlık firması İtibar
Enstitüsünün Temmuz 2015te açıkladığı Dünyanın En
İtibarlı Ülkeleri Endeksinde en yüksek millî gelire sahip 55 ülke
arasında Türkiye 39uncu sıradadır. Dünya Ekonomik Forumu
2015-2016 Küresel Rekabet Raporuna göre Türkiye makroekonomik ortam ve
kurumsal yapılanmadaki bozulma sonucu küresel rekabette 140 ülke
arasında bir önceki döneme göre 6 basamak inerek 51inci sıraya
gerilemiştir. Küresel İnovasyon Endeksi sıralamasında
2014-2015 raporuna göre Türkiye kendisine 54üncü sırada yer
bulabilmiştir. Türkiye yedi yıl içinde listede 9 sıra geriye
gitmiştir.
Ekonomi yayıncılığında
faaliyet gösteren Bloomberg, her ülkenin enflasyon ve işsizlik oranı
üzerinden belirlediği Sefalet Endeksine göre Dünyanın En Sefil 15
Ekonomisi listesini Mart 2015te açıklamıştır. Bu
endeksteki acı gerçek, Türkiyenin dünyanın en sefil 9uncu ülkesi
konumunda olmasıdır.
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği
Örgütünün yayınladığı Kaliteli Yaşam Endeksi 2015
Raporunda Türkiye son sıralarda yer almış ve
yaşanması en zor ülke olarak gösterilmiştir. 36 ülke
arasında Türkiye eğitimde 34üncü, gelir bakımından
35inci, iş imkânı ve barınma imkânı bakımından
36ncı, sağlık hizmetleri bakımından ise 30uncu
sıradadır.
Yine, OECD Gelir Eşitsizliği 2014
Raporuna göre, Türkiye, servetin en adaletsiz
paylaşıldığı Meksika ve Şiliden sonra 3üncü
ülke olmuştur. 2015 Yılı Dünya Mutluluk Raporuna göre Türkiye
dünya mutluluk liginde 158 ülke arasında 76ncı sırada yer
almıştır.
Uluslararası Şeffaflık Örgütünün 2014
Yolsuzluk Algı Endeksinde en fazla puan kaybeden ülke olan Türkiye 11
basamak düşerek 175 ülke arasında 64üncü sıraya inmiştir.
Bu raporda, 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmalarının
takipsizlikle sonuçlanmasına ve bu süreçte yargı
bağımsızlığı ile ifade özgürlüğünün ihlal
edildiğine dair endişelere dikkat çekilmektedir. Sayın Bakan,
karne diyordunuz; işte, karneniz, notlarınız böyle.
Değerli milletvekilleri, 17-25 Aralık 2013
tarihlerinde ortalığa saçılan tarihin en büyük yolsuzluk
skandalının karartılması ve kapatılması için her
şey yapılmıştır. Ancak, ne yaparsanız yapın,
Türk milleti ayakkabı kutularına koyulan, villalarda sıfırlanan
haram paraları unutmamıştır, unutmayacaktır. Yatak
odalarından çıkan, üç beş kuruş olarak yorumlanan
yolsuzluk hasılatını hiç aklından
çıkarmamıştır, çıkarmayacaktır. Dahası, el
konulan paraları faiziyle birlikte iade etme yüzsüzlüğünü de asla
hatırından çıkarmayacaktır. İster darbe deyin ister
komplo deyin, ne derseniz deyin her şey gün gibi ortadadır. O nedenle
bin dereden su getirseniz arınamazsınız.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kalaycı.
Sayın milletvekilleri, çalışma
süresinin sonuna yaklaşmış bulunuyoruz.
2nci madde üzerinde gruplar adına bir
konuşma kalmıştır. Bu nedenle söz konusu
konuşmanın tamamlanmasına kadar çalışma süresinin
uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Gruplar adına son
konuşmacı, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Hamza
Dağ, İzmir Milletvekili.
Buyurun Sayın Dağ. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, bir söz talebim vardı.
AK PARTİ GRUBU ADINA HAMZA DAĞ
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016
Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısının
2nci maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi sevgiyle, saygıyla, muhabbetle
selamlıyorum.
7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri sonrasında
oluşan yeni tabloda, daimî bütçe tasarısının
yetişememesi sebebiyle geçici bütçe tasarısı Hükûmetimiz
tarafından Meclise sunuldu. Ve bu süre zarfında geçen hafta Plan ve
Bütçe Komisyonunda kabul edilen geçici bütçe tasarısı şimdi de
Genel Kurulda görüşülmektedir. Ben de 2nci maddeden ve grubumuz
adına söz almış bulunmaktayım.
2nci madde, yatırımları devam eden,
şu anda Türkiyenin değişik yerlerinde yollar, hastaneler,
okullar, bunların yatırımlarına ilişkin devam eden
sürecin 2016 yılında da kesilmemesine ilişkin olan bir maddeyi
ihtiva etmektedir. Tabii, muhalefet partileri tarafından komisyonda da,
burada da, burada müteahhit firmalara yönelik bir hareket
yapıldığına dair, bir iyileştirme
yapıldığına dair bir eleştiri durumu söz konusu oldu.
Ama burada bu yatırımların, AK PARTİnin on üç yıldan
bu yana devam eden icraatlarının bir kesintiye uğramaması
ve buralarda çalışan kişilerin de hak edişlerini
alması, çalışan işçilerin de maaşlarını
alması için, bu kanunun bu maddesinin bu bütçe tasarısıyla,
geçici bütçeyle önümüzdeki üç aylık dönemde bir sıkıntı
olmaması için geçmesinde gerek olduğu için bu madde Hükûmetimiz
tarafından -tasarı hâlinde- getirildi.
Tabii, bütçeler bir yandan teknik metinler ve bir
yandan da anlattığı konu anlamında da siyaseti ihtiva eden,
kendi siyasetini ortaya koyan özellikler. Yani, bir bütçe, bir parti grubunun
neyi hedeflediğini, neyi düşündüğünü, ne siyaseti ortaya
koyduğunu ortaya koyar.
Teknik açıdan birçok şeye değinecek
değilim çünkü bu konuda teknik yeterliliğimin çok ileri düzeyde
olduğu kanaatinde değilim ama benden önceki konuşmacı
arkadaşlar İzmir Milletvekilimiz İbrahim Turhan, Mehmet
Muş, yine Eskişehir milletvekilimiz ve Bakanımız bu konuda
gerekli malumatı verdi ve muhalefet partisi milletvekili arkadaşlar
herhâlde dikkatli dinlemişlerse teknik boyutuyla ilgili mutlaka istifade
etmişlerdir. Ama, bu bütçenin çok önemli siyasi anlamları var. AK
PARTİ iktidarları döneminde, on üç yıldan bu yana, biz, önceki
dönemlerde duyduğumuz, işittiğimiz birçok şeyi duymuyoruz.
Özellikle Acaba bu dönem bütçe ne kadar açık verecek? ya da Bu dönemde
bütçenin -yüzde 90ların üzerinde- ne kadarını faize
vereceğiz? gibi durumları biz bu iktidarlar döneminde şu anda
görmüyoruz. Onun için, AK PARTİ dönemlerinin bütçeleri, ileriyi gören,
kararlı, basiretli bütçeler olarak bu siyaseti ortaya koyması
açısından çok çok önemlidir.
Yine, bütçeler siyaset ortaya koyduğu gibi,
bütçe hazırlanırken siyasetten uzak bir şekilde bütçe
hazırlamanız da mümkün değildir. Onun için, bölgemizde
yaşanan, coğrafyamızda yaşanan,
komşularımızda yaşanan hususlar da mutlaka bu bütçe
hazırlanmasında değerlendirilmesi gereken ve önümüze
konması gereken hususlardır.
2008den bu yana dünyada yaşanan ekonomik kriz
bütçeyi hazırlarken mutlaka önemli olacaktır. Yine, Ukrayna krizi,
Yunanistanda yaşananlar, diğer coğrafyamızda Suriyede
yaşananlar ve belli noktalarda yaşananlar bu anlamda bütçeyi
etkilemektedir.
Açıkçası, burada, son dönemde, Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ve Türkiye Cumhuriyeti devleti hakkında birtakım
algı operasyonları yapanlar ve algı operasyonu üzerinden
Hükûmeti zor durumda bırakmaya çalışanlar ve bu algı
operasyonuna daha fazla destek verenler, aslında mahcup oldukları
hâlde ne yazık ki bir şekilde özür dileme gereğini
hissetmemektedirler. Son günlerde yaşanan, özellikle bir terör örgütüyle
yan yana koymaya çalışılan algı operasyonunda bir
ciğercide çekilen fotoğrafı terör örgütü üyeleriyle çekilen
fotoğraf gibi lanse edenler, daha sonra da bundan özür dileme erdeminde
dahi bulunmayanların bu bütçenin böyle hazırlanmasında ve
mutlaka bunun değerlendirilmesi noktasındaki birtakım hususlarda
da önemli olduğunu düşünüyorum.
Yine, tabii ki bölgemizde yaşananlar önemli,
coğrafyada yaşananlar önemli, ülke içinde yaşananlar da önemli
yani son dönemde terör hadisesiyle ilgili yaşananlar ve terörle ilgili
ortaya konulan birçok şey bütçenin hazırlanmasında mutlaka
önemli, diğer siyasi partiler de bunu müteaddit defalar dile getirdiler.
Bu konuda aslında zaman olsa belki çok daha fazla şeye değinmek
lazım. Geçen dönemlerde de burada bu konuda çokça konuşma
yaptık. Açıkçası, Millî Birlik, Kardeşlik Projesinden
çözüm sürecine birçok konuyu aslında masaya yatırmak lazım yani
bunları konuşmak lazım. O dönemde kimler neyi yanlış
yaptı, yapması gereken neyi yapmadı veya yapmaması gereken
neyi yaptı, onlar mutlaka şu anki sürece göre değil, o süreçte
hep beraber değerlendirilmesi
Kim baldıran zehri içti, kim
baldıran zehrine karşı yapması gerekenleri yapmadı, aslında
burada masaya yatırılması ve konuşulması gereken husus
ama zaman yetecek değil ancak biraz önceki konuşmacılar
birtakım şeylere değindiler.
Bizim şu anda bölgede yapmış
olduğumuz bu mücadele terör örgütü PKKyladır, PKKnın halka
yapmış olduğu baskıya karşı koymak içindir yani
oradaki halka karşı yapılan baskıyı engellemek için
yapılan bir mücadeledir. Sadece biz değil, sizler de bu mücadeleye
destek verin, sizler de o bölgede yaşanan bu durumlara karşı
durmasını, o hendeklere karşı durmasını bir
şekilde bilin ve bu sivil ölümler üzerinden birtakım iddialarla
birtakım kaoslar oluşturmaya da çalışmayın.
Açıkçası, bu durum hiç kimseye yaramayacaktır, tabii ki bütçeye
de faydası olmayacaktır.
Yine, bu konuda çok ayrıntılı
hususlara değinecek değilim ama son dönemde yaşanan ve terör
örgütü tarafından bombalandığı, tahrip edildiği
herkesçe bilinen bu Kurşunlu Camisi konusunda
Millî şairimiz Mehmet
Akif, yıllar önce, yüz yıl önce İstiklal Marşında çok
güzel söylemiş. Aslında o zaman belki başka şey
düşünerek söyledi ama şu anda daha farklı bir boyutta önümüzde duruyor:
Ruhumun senden, İlahi, şudur ancak emeli,
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli,
Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli,
Ebedi yurdumun
üstünde benim inlemeli. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Yani, siz,
camiyle, namazla, ezanla derdi olan, sıkıntısı olan bir
gençlik oluşturacak olursanız, sonucunda da bu şekilde hadiseler
ortaya çıkabilir. Onun için de bize düşen, bu şekildeki
eylemlerde, bu şekildeki hadiselerde, polise, vatandaşa, askere,
mabede, camiye, her türlü kutsala karşı yapılan baskıya
karşı durmaktır, hepimize düşen budur. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) İşte, bunlar tabii ki
bütçede konuşulacak. Bunların hepsi bütçenin
hazırlanmasında etkili olan şeyler.
Daha bir buçuk ay önce millet bir tercihte bulundu.
Yüzde 50 gibi bir oyla AK PARTİ iktidara getirildi ve meydanlarda hep
beraber birçok vaatlerde bulunduk. Aslında bizim ortaya
koyduklarımız birer taahhüt ve bu taahhütlere milletimiz
tarafından büyük bir teveccüh gösterilerek yüzde 50ye yakın bir oyla
AK PARTİ iktidara getirildi. Şimdi, milletin vermiş olduğu
mesaj şu: AK PARTİnin ortaya koymuş olduğu taahhütler
önemlidir ve yapılmasını istiyoruz. Biz de bunun
yapılması için bir mücadele veriyoruz, uğraş veriyoruz.
Peki, muhalefet? Önümüzü açacak öncelikle. Ama açmadığı zaman, bu
taahhütler, milletin lehine olan bu taahhütler için eğer biz kendi
vazifemizi, kendi orada ortaya koyduğumuz taahhüdü yerine
getirmediğimiz zaman muhalefet de bize bunu zorlayacak.
İşte, daha geçen hafta, emekliye 100 lira
zamla ilgili tasarı Meclise geldi, dün de Plan Bütçede kabul ettik,
inşallah, önümüzdeki hafta da Genel Kurulda kabul edeceğiz ama ne
yazık ki bu tarzda bir muhalefet anlayışını biz on üç
yıldan bu yana göremedik, geçen dönem bir milletvekili olarak da ben
gördüğümü söyleyemem. İnşallah, önümüzdeki süreçte görmeyi
herkesten daha çok arzuladığımı da söylemek isterim.
2016 geçici bütçemiz ilk kabul ettiğimiz yasa
olacak yani 26ncı Dönemin ilk kabul ettiğimiz yasası olacak.
İnşallah, bu yasayla birlikte 26ncı Döneme haydi bismillah
demiş olacağız.
İyi yasaları buradan
çıkarırız diyor, geçici bütçe yasasının hayırlara
vesile olmasını niyaz ediyor, hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Dağ.
Sayın milletvekilleri, Sayın Dağın
konuşmasından önce Genel Kurulun almış olduğu karar
uyarınca çalışma süresi Sayın Dağın
konuşmasının bitimine kadar uzatılmıştı. Bu
sırada Sayın Balukenin sisteme girerek söz talep ettiğini
görüyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Benim de bir talebim olacak
efendim, Sayın Dağın grubumuza sataşmasına yönelik.
HAMZA DAĞ (İzmir) Ben kimseye
sataşmadım Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Özelin de talebi
olduğunu görüyorum ancak bunları şu anda değerlendirme
imkânım yok -çalışma süremiz sona ermiştir- bunları
yarın değerlendireceğiz.
Sayın milletvekilleri, çalışma süresi
sona erdiğinden, alınan karar gereğince 2016 Yılı
Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısının
görüşmelerine devam etmek için 17 Aralık 2015 Perşembe günü saat
14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
İyi geceler diliyorum.
Kapanma Saati: 00.04
(*) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(**) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(***) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(*) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(**) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu düzeltmeye ilişkin ifade 15/12/2015 tarihli 14üncü Birleşim Tutanağının 163üncü sayfasında yer almaktadır.
(x) 1 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.