TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
17nci
Birleşim
22
Aralık 2015 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Pervin Buldanın, başkan vekili seçilmesi nedeniyle kendisini
bu göreve layık görenlere teşekkür ettiğine ve barış
ve demokrasi mücadelesi uğrunda yaşamını yitirenleri minnet
ve saygıyla andığına ilişkin konuşması
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Pervin Buldanın, Mevlit Kandilini kutladığına,
Dilek Doğana Allahtan rahmet dilediğine ve Güneydoğu Anadolu
Bölgesindeki koşulların bir an önce normale dönmesini temenni
ettiğine ilişkin konuşması
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Pervin Buldanın, çözüm sürecinde yapılan görüşmelerin
barışa yönelik olduğuna ilişkin konuşması
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A) Hükûmetin
Gündem Dışı Açıklamaları
1.- Millî Savunma Bakanı İsmet
Yılmazın, Musuldaki Türk askerî varlığına
ilişkin gündem dışı açıklaması ve MHP Grubu
adına Gaziantep Milletvekili Ümit Özdağ, CHP Grubu adına Ardahan
Milletvekili Öztürk Yılmaz, HDP Grubu adına Bingöl Milletvekili
Hişyar Özsoy ve AK PARTİ Grubu adına Malatya Milletvekili Taha
Özhanın aynı konuda konuşmaları
B)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Hüda
Kayanın, bölgesel savaş politikalarına ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Manisa Milletvekili Mazlum Nurlunun, Rusyaya ihraç edilen yaş meyve
ve sebzelerin geri gönderilmesine ve ihracatçılarımızın
yaşadığı sorunlara ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Isparta Milletvekili Sait Yücenin, Mevlit Kandiline ilişkin
gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, CHP Grubu
olarak TBMM Başkan Vekili Pervin Buldana görevinde başarılar
dilediğine, Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaza Meclisi
bilgilendirdiği için teşekkür ettiğine, Dilek Doğanın
öldürülmesi sürecinde iktidarın bizzat sorumluluğu olduğuna,
Maraş katliamının 37nci yıl dönümüne ve Mevlit Kandilini
kutladığına ilişkin açıklaması
2.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Türk dış
politikasındaki gelişmelerle ilgili bilgi verilmesi gerektiğine,
Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaza Meclisi bilgilendirdiği
için teşekkür ettiğine, Mevlit Kandilini kutladığına,
Bitlis Hizanda PKK terör örgütünün saldırısı sonucu
hayatını kaybeden askere Allahtan rahmet dilediğine,
şüpheli bir ölüm olmadıkça şehitlere otopsi
yapılmaması gerektiğine ve terör örgütünün ivedilikle temizlenmesi
konusundaki girişimleri Milliyetçi Hareket Partisi olarak
desteklediklerine ilişkin açıklaması
3.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Mevlit
Kandilini kutladığına, Halkların Demokratik Partisinden
bir başkan vekilinin ilk kez bu görevi yerine getirmesinin önemli
olduğuna, Dilek Doğanın ölümüyle ilgili davadan ortak
vicdanı tatmin edecek bir sonuç çıkmasını temenni
ettiğine ve Maraş katliamının 37nci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
4.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Halkların
Demokratik Partisi olarak TBMM Başkan Vekili Pervin Buldana görevinde
başarılar dilediğine, cumartesi annelerini bir kez daha
andığına, Mevlit Kandilini kutladığına ve
Güneydoğu Anadolu Bölgesinin bazı yerleşim yerlerindeki
sokağa çıkma yasaklarının tam bir faşizm
uygulaması boyutuna geldiğine ilişkin açıklaması
5.- Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlunun,
TBMM Başkan Vekili Pervin Buldana görevinde başarılar
dilediğine, İzmir Milletvekili Oktay Vuralın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve Mevlit
Kandilini kutladığına ilişkin açıklaması
6.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdinin, TBMM
Başkan Vekili Pervin Buldana görevinde başarılar
dilediğine, Dilek Doğanın öldürülmesiyle ilgili görüntülere ve
makul şüphe düzenlemelerinden derhâl vazgeçilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
7.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcının, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı tarafından, inceleme yapmak için Akkuyu Nükleer
Santral alanına girmesine izin verilmediğine ilişkin açıklaması
8.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutannın, Artvin Cerattepede maden
çıkartılmasıyla ilgili açılan davada beş buçuk
aydır yürütmeyi durdurma kararı verilmediğine ilişkin
açıklaması
9.-
İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksunun, Mevlit Kandilini
kutladığına ve İstanbulun Küçükçekmece ilçesinin Kanarya
Mahallesinde bölücü terör örgütünün çıkardığı olaylara ilişkin açıklaması
10.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, Balıkesir Sanat
Merkezine polis eşliğinde yapılan baskınlara ve bu tür
yöntemlerle CHP il ve ilçe başkanlarını yıldıramayacaklarına
ilişkin açıklaması
11.- Burdur
Milletvekili Reşat Petekin, Mevlit Kandilini kutladığına
ilişkin açıklaması
12.- Konya
Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurtun, Konya Cihanbeylide Anadolu Holdingin
işlettiği Panplasttaki PETROL-İŞ Sendikasına
bağlı işçilerin durumuna ilişkin açıklaması
13.- Bursa
Milletvekili Erkan Aydının, Kuzey Iraktaki Türk askerî
varlığının durumuna ilişkin açıklaması
14.- Manisa
Milletvekili Tur Yıldız Biçerin, Manisa Soma havzasındaki
işçilerin sarı sendikaya mecbur
bırakıldığına ve iktidarın Soma halkına ve
işçilerine verdiği sözleri derhâl yerine getirmesini beklediğine
ilişkin açıklaması
15.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Mevlit Kandilini
kutladığına ve Niğde Bor Şeker Fabrikasında
çalışan geçici işçilerin durumuna ilişkin açıklaması
16.- Bursa
Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, bu yıl
Kubilayı anma törenlerinin neden yapılmayacağını
öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
17.-
İzmir Milletvekili Musa Çamın, TBMM Başkan Vekili Pervin Buldana
görevinde başarılar dilediğine ve siyasi partilerin çeşitli
etkinliklerine emniyet ve kolluk kuvvetlerinin müdahale etmesini şiddetle
protesto ettiğine ilişkin
açıklaması
18.- Ankara
Milletvekili Şenal Sarıhanın, TBMM Başkan Vekili Pervin
Buldana görevinde başarılar dilediğine ve Ankara Keçiörende
bulunan Osmanlı Çarşısında çıkan yangına ilişkin açıklaması
19.- Ankara
Milletvekili Murat Emirin, Cumhurbaşkanlığı
Sarayının yanına yaptırılan yeni konuta ilişkin açıklaması
20.- Burdur
Milletvekili Mehmet Gökerin, Bitlis ve Diyarbakırda şehit olan
askerlere Allahtan rahmet ve TBMM Başkan Vekili Pervin Buldana görevinde
başarılar dilediğine, Türkiye Biyoteknoloji Stratejisi ve Eylem
Planının tekrar gözden geçirilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması
21.- Antalya
Milletvekili Mustafa Akaydının, gazetecileri tehdit eden ve Hürriyet
gazetesini basan ekibin lideri pozisyonundaki AK PARTİ eski milletvekili
ve Gençlik Kolları Başkanının Gençlik ve Spor Bakan
Yardımcısı olarak atanmasına ilişkin açıklaması
22.-
Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkekin, bazı kitap ve dergilerin
toplatılma kararlarından bir hukukçu olarak büyük üzüntü
duyduğuna ilişkin
açıklaması
23.- Mersin
Milletvekili Baki Şimşekin, Mevlit Kandilini
kutladığına, Millî Savunma Bakanından, Barzaniyle
yapılan görüşmeler ve PKKnın elinde bulunan asker ve polislerle
ilgili bilgi almak istediğine ilişkin
açıklaması
24.- Trabzon
Milletvekili Haluk Pekşenin, Gemi Tanklarının Kalibrasyonuna
Dair Yönetmelikin uygulamadan kaldırılmasının sonuçlarına
ilişkin açıklaması
25.- Denizli
Milletvekili Kazım Arslanın, izlenen yanlış iç ve
dış politikalarla ülkenin
yalnızlaştırıldığına ilişkin açıklaması
26.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbabanın, Malatyanın sağlıkla
ilgili sorunlarına ilişkin
açıklaması
27.- Bursa
Milletvekili Ceyhun İrgilin, TBMM Başkan Vekili Pervin Buldana
görevinde başarılar dilediğine ve Güneydoğu Anadolu
Bölgesinin bazı yerleşim yerlerinde uygulanan sokağa çıkma
yasağı nedeniyle eğitime devam edemeyen öğrencilerin
durumuna ilişkin
açıklaması
28.-
Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsakın, şehitlere Allahtan
rahmet dilediğine ve Mevlit Kandilini kutladığına ilişkin açıklaması
29.-
Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, TBMM Başkan Vekili Pervin
Buldana görevinde başarılar dilediğine ve Banaz devlet
hastanesinin yapımıyla ilgili Sağlık Bakanından bilgi
almak istediğine ilişkin
açıklaması
30.- Giresun
Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun, Mevlit Kandilini
kutladığına, şehit olan Birkan Gündüze Allahtan rahmet
dilediğine ve Giresundaki köy yollarının durumuna ilişkin
açıklaması
31.- Adana Milletvekili Seyfettin
Yılmazın, Adalet ve Kalkınma Partisi ile Halkların
Demokratik Partisinin çözüm sürecinde beraberlik içinde bulunmalarına
rağmen şu anda birbirlerini suçlayıcı konuşmalar
yaptıklarına ilişkin açıklaması
32.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukaranın HDP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
33.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin AK PARTİ grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
34.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
35.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, TBMM Başkan Vekili Pervin Buldana görevinde
başarılar dilediğine, Mevlit Kandilini
kutladığına ve Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanı Binali Yıldırımın sözlü
sorulara cevabına ilişkin konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
36.- Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün, TBMM Başkan Vekili Pervin
Buldana görevinde başarılar dilediğine, Mevlit Kandilini
kutladığına ve Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
37.- Mersin
Milletvekili Baki Şimşekin, Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanı Binali Yıldırımın görevinin
hayırlı olmasını dilediğine, Çukurova havaalanı
ihalesinin ne zaman bitirileceğini ve Adana-Mersin,
Çeşmeli-Taşucu ile Tarsus-Çamlıyayla yollarının
durumunu öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
38.-
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Mersin
Milletvekili Baki Şimşekin yaptıkları açıklamalarındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
39.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcının, Çukurova
havaalanının, Mersin-Antalya otoyolunun ve Tarsus-Kazanlı Turizm
Projesinin ne zaman bitirileceğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
40.- Antalya
Milletvekili Çetin Osman Budakın, Antalyanın çevre yolları ve
Demre havaalanının durumuyla ilgili bilgi almak istediğine
ilişkin açıklaması
41.- Mersin
Milletvekili Yılmaz Tezcanın, Mevlit Kandilini
kutladığına, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanına yaptıkları hizmetler için teşekkür ettiğine
ve baz istasyonlarının kanser yapma riskinin düşük olduğuna
ilişkin açıklaması
42.-
Aydın Milletvekili Deniz Depboylunun, Aydın-Denizli otoyolunun ne
zaman tamamlanacağını ve Çıldır
Havaalanının durumunu öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
43.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı Binali Yıldırımın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
44.-
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırımın,
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı, Antalya Milletvekili Çetin
Osman Budak, Aydın Milletvekili Deniz Depboylu ile Manisa Milletvekili
Özgür Özelin yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaş ve 22 milletvekilinin,
12/7/2015 tarihinde Ardahan ilinin Göle ilçesinde meydana gelen silahlı
saldırı ile ölüm olaylarının neden ve
sonuçlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/31)
2.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaş ve 23 milletvekilinin,
toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile kadına yönelik şiddetin
hukuksal boyutlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/32)
B) Genel
Görüşme Önergeleri
1.- HDP
Grubu adına, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin, Türkiye ve Rusya arasında uçak düşürülmesi
olayıyla başlayan gerilimler konusunda genel görüşme
açılmasına ilişkin önergesi (8/1)
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.- HDP
Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris
Baluken tarafından, AKP Hükûmetinin çatışmayı esas alan politikaları
sonrasında çeşitli valilikler tarafından hukuksuz bir biçimde
ilan edilen sokağa çıkma yasaklarının toplumda
yarattığı tahribatların araştırılması
amacıyla 9/12/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 22 Aralık 2015 Salı günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- AK
PARTİ Grubunun, gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun
çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 22 ve 29
Aralık 2015 ile 5, 12, 19 ve 26 Ocak 2016 Salı günkü
birleşimlerinde bir saat süreyle sözlü soruların görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine ilişkin
önerisi
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Ayhanın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
2.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
3.-
Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Ayhanın, Adıyaman
Milletvekili Adnan Boynukaranın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
5.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
6.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar
Demirelin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının
yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
IX.- SÖZLÜ
SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Bolu Milletvekili Ali Ercoşkun'un, kamu personeli ile ilgili bazı
verilere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
sözlü soru önergesi (6/11) ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı Binali Yıldırımın cevabı
2.-
İstanbul Milletvekili Erkan Kandemir'in, akaryakıt desteklerinden
faydalanan balıkçı gemilerine ve yenilenen balıkçı
barınakları sayısına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/48) ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı Binali Yıldırımın cevabı
3.-
İstanbul Milletvekili Erkan Kandemir'in, deniz ticareti istatistiklerine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/49) ve Ulaştırma, Denizcilik
ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı
4.-
İstanbul Milletvekili Erkan Kandemir'in, havayolu sektörü ile ilgili
verilere ilişkin sözlü soru önergesi (6/50) ve Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
5.-
İstanbul Milletvekili Erkan Kandemir'in, İstanbul'da yapımı
devam eden 3. köprünün çevreye etkisine ve köprünün proje maliyetine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/51) ve Ulaştırma, Denizcilik
ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı
6.-
İstanbul Milletvekili Erkan Kandemir'in, 2003-2014 yılları
arasında yenilenen demir yolu hatlarına ve demir yollarında
yaşanan kazalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/52) ve
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
7.-
Bolu Milletvekili Ali Ercoşkun'un, 2002-2005 yılları
arasında ulaştırma, depolama, bilgi ve iletişim
sektörlerinde yaşanan gelişmelere ilişkin sözlü soru önergesi
(6/53) ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı Binali Yıldırımın cevabı
8.-
Bolu Milletvekili Ali Ercoşkun'un, elektronik haberleşme,
havacılık ve uzay teknolojileri alanında yürütülen
çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/54) ve
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
9.-
Bolu Milletvekili Ali Ercoşkun'un, kara yolu yapım
çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/55) ve
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
10.-
Bolu Milletvekili Ali Ercoşkun'un, 2003-2015 yılları
arasındaki kara yolu taşımacılığı verilerine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/56) ve Ulaştırma, Denizcilik
ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı
11.-
Bolu Milletvekili Ali Ercoşkun'un, kara yollarındaki denetim ve araç
muayene istasyonu sayılarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/57) ve
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
12.-Bolu
Milletvekili Ali Ercoşkun'un, 2003-2015 yılları arasındaki
demir yolu yapım çalışmalarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/58) ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı Binali Yıldırımın cevabı
13.-Trabzon
Milletvekili Haluk Pekşen'in, Beşikdüzü-İskenderli-Tonya yolu yapım
çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/66) ve
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
14.-
Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen'in, Trabzon Limanı'nın transit
ticaret amacıyla kullanımının teşvik edilmesine
yönelik çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/74) ve
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
15.-
Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen'in, Yomra-Özdil yolunun yapım ve
iyileştirme çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/79) ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı Binali Yıldırımın cevabı
16.-
Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı'nın, Konya Yeni Çevre Yolu
Projesi'ne ilişkin sözlü soru önergesi (6/89) ve
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
17.-
Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı'nın, Konya'daki araç muayene
istasyonu sayısının yetersizliğine ilişkin sözlü soru
önergesi (6/90) ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı Binali Yıldırımın cevabı
18.-
Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı'nın, Konya Ereğli'ye bölgesel
bir havalimanı açılıp açılmayacağına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/91) ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı Binali Yıldırımın cevabı
19.-
Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen'in, bakan korumalarının
uçaklara silahlı olarak bindiği iddialarına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/97) ve Ulaştırma, Denizcilik
ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı
20.-
Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı'nın, Konya Metro Projesi'ne
ilişkin sözlü soru önergesi (6/99) ve Ulaştırma, Denizcilik
ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı
21.-
Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı'nın, Konya-Kayacık Lojistik
Merkezi Yapımı ihalesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/100) ve
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
22.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, baz istasyonlarına ve insan
sağlığına etkilerine ilişkin sözlü soru önergesi
(6/110) ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı Binali Yıldırımın cevabı
X.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, İstanbul'da bir tarihî
sit alanı yanında yapılan inşaat faaliyetlerine
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Mahir Ünalın
cevabı (7/71)
2.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, TBMM Konukevlerinde verilen
resepsiyonlara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Ahmet Aydının cevabı (7/98)
3.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın, İstiklal Mahkemeleri
zabıtları ve kayıtları ile ilgili çalışmalara
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet
Aydının cevabı (7/100)
22 Aralık 2015 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.03
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER : Sema
KIRCI (Balıkesir), İshak GAZEL (Kütahya)
------0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldanın, başkan
vekili seçilmesi nedeniyle kendisini bu göreve layık görenlere
teşekkür ettiğine ve barış ve demokrasi mücadelesi
uğrunda yaşamını yitirenleri minnet ve saygıyla
andığına ilişkin konuşması
BAŞKAN - Görüşmelere geçmeden önce, siz
değerli milletvekilleri ve değerli halkımızla görüş ve
düşüncelerimi kısaca paylaşmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, değerli
halkımız; Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili olarak
Başkanlık ettiğim bu ilk oturumda, öncelikli olarak, beni bu
göreve layık gören arkadaşlarıma, bizleri bu Parlamentoya
taşıyan geçmişten bugüne bütün
yoldaşlarımızın ve halkımızın çok
değerli emeğine teşekkürlerimi sunarım.
Bizlere bu meşaleyi devrederek barış
ve demokrasi mücadelesi uğrunda yaşamını yitiren
sayısız arkadaşımızın her birini sonsuz bir
minnet ve saygıyla anıyorum.
Yeryüzünde insanlık adına ne varsa
savaşların hedefine konulduğu, Orta Doğunun kadim
halklarına tarifsiz acıların ve kıyımların
yaşatıldığı, binlerce kadının köle
pazarlarında satıldığı, körpecik çocuk bedenlerin
kıyılarımıza vurduğu amansız bir zamana
tanıklık ediyoruz. Diğer taraftan, bütün bu felaketleri kendi
topraklarımızda yaşamak durumunda bırakılıyoruz
maalesef.
28 büyük uygarlığın doğup
geliştiği, birçok etnik ve mezhepsel kimliğin bir arada
yaşadığı, bütün büyük dinlere yurt olmuş ülke
topraklarımız ölüm yurdu, kıyım yurdu, talan yurdu hâline
getirildi.
Aylardır ülkenin bir yarısında yüz
binlerce insan evlerine hapsedilmekte, temel yaşam gereksinimlerinden
mahrum bırakılmakta, evleri, yerleri, yurtları ve hatta
mezarlıkları topa tutulmaktadır. Yurttaşlarımız
ölüme maruz bırakılmaktadır. Öldürülen
yurttaşlarımızın bedenleri teşhir edilmekte, sokaklar
boyu sürüklenmektedir.
Ülkemiz, herkesin âdeta şartlı tahliyeyle
dışarıda olduğu kocaman bir hapishaneye çevrildi. Toplumsal
yarılma tarihimizde hiç olmadığı kadar
derinleşmiş, şiddet hayatın tüm saflarına
yerleşmiş, hukuk dışılık tamamen
normalleştirilmiştir.
Değerli milletvekilleri, bir ülkenin
kurtuluşunun öldürme ve yok etme siyasetinde aranmasından daha çok
felaket çağıran bir tercih, topraklarına çocuklarının
kanının dökülmesinden daha içler acısı bir durum yoktur.
Bizler, bu ülkede olup biten bütün kötülüklerden, bütün acılardan
sorumluyuz ve bu sorumluluğun gereklerini icra etmediğimiz oranda da
suçlu olacağız. Bu nedenle, bu Parlamentonun yükü
ağırdır ve büyük bir tarihsel öneme sahiptir.
Ölüm cenderesinden yükselen halk
çığlığını duymak, bin yıllardır beraber
varlık bulduğumuz bu ortak vatanda barışı, huzuru ve
refahı tesis etmek bu Parlamentonun sorumluluğundadır. Erdemli
bir siyasetin ülke ve dünya barışına hizmet etmekten başka
bir seçeneği yoktur. Zira, insanlık tarihi göstermiştir ki, iyi
bir savaş, kötü bir barış hiç olmamıştır.
Kendi adıma belirtmek isterim ki,
halkımızın bütün farklı kesimleri adına ayrım
yapmaksızın görevimi yerine getireceğim. Bu nedenle, cinsiyeti,
kimliği ve görüşü ne olursa olsun, bütün milletvekillerimize
eşit muamele göstereceğimi, tarafsızlığı asla
elden bırakmayacağımı taahhüt ederim ve yine bu temelde
Meclis Genel Kurulu çalışmalarının yürütüldüğü sırada
hiçbir üyenin ayrımcılığa uğratılmasına,
farklılıklarından dolayı taciz edilme, engellenme ve
hakarete maruz bırakılmasına asla müsamaha göstermeyeceğim.
Özellikle, cinsiyet ayrımcılığına dayanan eril söylem
ve davranışların Başkanlığa vekâlet ettiğim
oturumlarda, tarafımdan asla kabul ve hoşgörü görmeyeceğini
önemle belirtmek isterim. Bu nedenle, sayın milletvekillerinden Genel
Kurul çalışmaları esnasında saygıyı, tahammülü,
hakkaniyet ve nezaketi hiçbir koşulda elden bırakmamalarını
rica ediyorum ve hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP ve
HDP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, görüşmelere
başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri, Hükûmet adına Millî
Savunma Bakanı Sayın İsmet Yılmazın, Musuldaki Türk
askerî varlığı konusunda, İç Tüzükün 59uncu maddesine
göre gündem dışı söz talebi vardır. Gündeme geçmeden önce
bu talebi yerine getireceğim.
Sayın Bakanın açıklamasından
sonra, istemleri hâlinde siyasi parti gruplarına söz vereceğim.
Konuşma süreleri Hükûmet için yirmi, siyasi
parti grupları için on dakikadır.
Buyurun Sayın Bakan, süreniz yirmi
dakikadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Hükûmetin Gündem Dışı
Açıklamaları
1.- Millî Savunma
Bakanı İsmet Yılmazın, Musuldaki Türk askerî
varlığına ilişkin gündem dışı
açıklaması ve MHP Grubu adına Gaziantep Milletvekili Ümit
Özdağ, CHP Grubu adına Ardahan Milletvekili Öztürk Yılmaz, HDP
Grubu adına Bingöl Milletvekili Hişyar Özsoy ve AK PARTİ Grubu
adına Malatya Milletvekili Taha Özhanın aynı konuda
konuşmaları
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Başika
kampında sürdürdüğümüz askerî eğitim faaliyetleri ve bu
bağlamda son günlerde yaşanan gelişmeler hakkında bilgi
vermek üzere huzurlarınızdayım. Sizleri ve televizyonları
başında bizleri izlemekte olan vatandaşlarımızı
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
savunma politikamızın temel amacı ulusal güvenliğimizi
sağlamaktır. Bu doğrultuda, ülkemizin huzuru ve istikrarı
konusunda gerekli her türlü adımı atıyoruz ve atmaya da devam
edeceğiz. Son günlerde yaşanan hadiseleri de bu çerçevelerde
değerlendirmek uygun olacaktır.
Komşu ülkelerde yaşanan gelişmelerle
Türkiyenin iç barışı, vatandaşlarımızın
güvenliği ve refahı arasında doğrudan bir bağ
bulunmaktadır. Bu çerçevede, çevremizdeki ülkelerde barış ve
istikrarın tesisi için yoğun çaba harcıyoruz. Bu bakımdan
Türkiye için en önemli ülkelerden biri de Iraktır. Geçtiğimiz otuz
yıllık sürede Irakın yaşadığı her kriz
ülkemiz açısından ağır sonuçlar doğurmuştur.
Dolayısıyla Irakın barış içinde yaşayan müreffeh
bir ülke hâline gelmesi ulusal çıkarlarımızın
gereğidir.
Ne yazık ki Irak ciddi bir bölünmüşlük ve
istikrarsızlık içindedir. Suriyede son dört senede yaşanan
sıkıntılar Irakta istikrarın tesisi yönündeki
çabaları daha da güçleştirmiştir. Dört beş yıl önce
çok büyük güç kaybeden Irak El Kaidesi Suriyedeki krizle birlikte yeniden
canlanmıştır. Bu terörist grubun içinden neşet eden
DEAŞ Iraktaki etnik, mezhepsel ve siyasi fay hatlarını istismar
etmiştir. Neticede ülkemiz, bölgemiz ve uluslararası camia için
açık bir tehdit hâline gelmiştir.
Değerli milletvekilleri, Sayın
Başkan; DEAŞın arz ettiği tehdidin temelinde ise Irak
topraklarının üçte 1ini kontrol altında tutması ve Musul
gibi stratejik, ekonomik ve lojistik açıdan kritik önemi haiz bir vilayeti
ele geçirmesi yatmaktadır. Dolayısıyla, Irakın
istikrarının sağlanması DEAŞın etkisiz hâle
getirilmesinden geçmektedir. Bu da ancak öncelikle stratejik öneme sahip
Musulun DEAŞtan geri alınmasıyla mümkündür.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
bu noktada cevabını aramamız gereken soru Musulu kimin, hangi
güçlerle ve hangi kapasiteyle geri alabileceğidir.
DEAŞın 2014 yaz aylarında tüm
dünyayı şaşırtan bir süratle Irakın üçte 1ini
kontrolü altına almasını sadece bu örgütün
mensuplarının sahip olduğu deneyim ve ellerindeki muharebe imkânlarıyla
açıklamak mümkün değildir. Uluslararası toplumun 2003
yılından bu yana geniş kaynaklar harcadığı Irak
ordusunun Musulda konuşlu 70 bin kişilik kuvveti herhangi bir
mukavemet göstermeden Musulu DEAŞa teslim etmiştir. Silah
endüstrisinin son teknoloji ürünleri Irak ordusunca DEAŞın
kontrolüne bırakılmıştır. DEAŞ taarruzu
karşısında neredeyse tümü Şiilerden oluşan Irak
ordusu, Sünni bir vilayet olan Musulu vatan toprağı olarak
görmemiş, o toprakları savunmak için tek kurşun dahi
sıkmamıştır. Buna mukabil, Musulun yerel halkı,
merkezî hükûmetin yıllara şamil dışlayıcı ve
mezhepçi siyasetinden duyduğu bıkkınlık ve öfkeyle
DEAŞa da direniş göstermemiştir. Dolayısıyla, bir
bütün olarak değerlendirildiğinde, DEAŞın Musuldaki
ilerleyişinin en önemli nedenlerinden biri, Irakta; diğeri ise
grupları dışlayan mezhepçi merkezî yönetimin
uygulamalarıdır eskiden.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; buradan çıkan sonuç açıktır. DEAŞın
etkisiz hâle getirilmesinde yerel halk ve kuvvetler, güvenilmesi gereken tek
gruptur. Musul gibi bölgelerde, halkın, DEAŞla mücadeleye katkı
vermesinin sağlanması için DEAŞ sonrası dönemin
geçmişteki ayrımcılığa benzemeyeceğine ikna
edilmesi şarttır. İşte bu nedenledir ki gerek Irak Ulusal
Meclisi gerekse Irak Hükûmeti ulusal muhafızlar fikrinin hayata
geçirilmesi için uzun bir süredir yoğun çaba sarf etmektedir. Ancak
Irakın içinde bulunduğu mevcut durumdan doğrudan sorumlu olan
Bağdattaki bazı çevrelerin sürekli engellemeleri nedeniyle Ulusal
Muhafızlar Yasa Tasarısı Irak Parlamentosundan geçememektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemiz, DEAŞın Iraktaki mevcudiyetine karşı yürütülen
mücadelede yerel boyutun arz ettiği önem ışığında
Musul ulusal muhafız kuvvetinin çekirdeğini oluşturacak gönüllü
kuvvetlerin eğitimine 2015 Mart ayında Başika Zelikan
kampında başlamıştır. Bu destek, dönemin Musul Valisi
Etil Nuceyfinin çağrısı üzerine ve Irak Hükûmetinin de bilgisi
dâhilinde hayata geçirilmiştir. Söz konusu kampı Irak Savunma
Bakanı El Ubeydi de ziyaret etmiş ve memnuniyetini dile getirmiştir.
Burada tekrar vurgulamak isterim ki Irak Hükûmeti
sürecin başından bu yana muhtelif seviyelerde gerçekleştirilen
görüşmelerde Başikadaki faaliyetlerimiz hakkında
bilgilendirilmiştir. Amerika Birleşik Devletleri makamlarına da
Başikadaki çalışmalarımız hakkında malumat
verilmiştir. Irak Hükûmetinin ve kamuoyunun bilgisine açık
şekilde icra edilen eğitim kapsamında, Başikada bugüne
kadar 2.441 personelin eğitimi tamamlanmıştır.
Bunların 1.040ı daha üst düzey eğitim almak üzere Başika
kampında bulunmaktadır. Ayrıca farklı yerlerde 2.308 peşmergeye
de eğitim sağlanmıştır. Aynı şekilde,
koalisyona mensup 15 ülke tarafından bugüne kadar yaklaşık 16
bin Iraklıya eğitim verilmiştir. Amerika orada eğitim
veriyor, Almanya orada eğitim veriyor; Avustralya orada eğitim
veriyor; Belçika orada eğitim veriyor; Danimarka, Finlandiya, Fransa orada
eğitim veriyor; Hollanda, İngiltere, İspanya, İtalya,
Macaristan orada eğitim veriyor; Norveç, Portekiz ile Yeni Zelanda orada
eğitim veriyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yine Türk Silahlı Kuvvetlerince eğitilmiş Irak
Kürt Bölgesel Yönetimi güvenlik güçlerinin geçtiğimiz ay Sincarda elde
ettiği başarılar ve önümüzdeki dönemde Musula yönelik askerî
harekât hazırlıkları, DEAŞ örgütünün Başika kampındaki
konuşlu askerî unsurlarımıza karşı bir
saldırıda bulunması riskini artırmıştır.
Burada, Başika kamp alanının DEAŞ ile cephe hattına
birkaç kilometre mesafede bulunduğunu bir kez daha hatırlatmanın
faydalı olduğunu düşünüyorum. Kamptaki askerlerimizin can
güvenliğini dikkate alarak 4 Aralık 2015 tarihinde kampta takviye güç
konuşlandırdık. Bu konuşlandırma, bütünüyle
kampın savunmasına destek sağlamak amaçlıdır.
Tamamen askerî gereklilikten ötürü yapılan bu
intikal, bazı odakların kışkırtmasının ve
abartılı haberlerin etkisiyle ne yazık ki Iraktaki siyasetin
bir aracı hâline geldi. Ülkemizin Iraktaki varlığından
rahatsız olan çevreler de bu durumu istismar etme fırsatını
kaçırmadılar. Meselenin ikili düzeyde çözülmesi ve artan tansiyonun
düşürülmesi için gerekli adımları hızla attık.
Meselenin ikili düzeyde çözülmesi ve artan tansiyonun düşmesi için gerekli
önlemleri aldık. Bu çerçevede, Sayın Başbakanımız 6
Aralıkta Irak Başbakanı İbadiye bir mektup gönderdi. Ben
ve Sayın Dışişleri Bakanımız da Iraklı
muhataplarımızla telefonda görüştük. Ayrıca, Sayın
Başbakanımızın özel temsilcileri sıfatıyla
MİT Müsteşarımız ve Dışişleri
Bakanlığı Müsteşarımız Bağdatı ziyaret
edip Irak Başbakanı, Dışişleri Bakanı ve Savunma
Bakanıyla da görüştüler. Yapılan temaslar çerçevesinde, sorunu
çözmeye dönük irademizin göstergesi olarak, Başikadaki kampta askerî
varlığımıza ilişkin olarak 14 Aralık tarihi
itibarıyla yeni bir tanzime gidilerek kuvvetin belirli bir kısmı
Kuzey Iraktaki Bamami kampına intikal etti. Burada dikkatinizi çekmek
isterim: Türkiye'nin meselenin ikili boyutta halli için yaptığı
tüm açılımlar yanıtsız kaldı. Irak Hükûmeti konuyu
uluslararası toplumun gündemine taşımak için yoğun bir çaba
da sarf etti.
Irakın çağrısıyla 18
Aralık tarihinde gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyinde Dışişleri Bakanlığı nezdinde
toplantıya katılan tek ülke Irak oldu. Irakın iddiaları
karşısında ülkemizin konuya bakışı ve
attığı adımlar ile Irak Hükûmetinin DEAŞla mücadele
konusundaki uygulama ve yaklaşımları konusundaki
değerlendirmelerimiz Birleşmiş Milletler nezdindeki daimî
temsilcimiz tarafından açık bir şekilde aktarıldı.
Ülkemizin, sorunun çözülmesi için sergilediği ikili düzeydeki samimi
çabalar Konsey üyelerine tüm açıklığıyla izah edildi.
Neticede, toplantı herhangi bir karar veya sonuç belgesi kabul
edilmeksizin sona erdi. Irak, ayrıca, Arap Ligi Dışişleri
Bakanları Konseyini konuyu ele almak üzere toplantıya
çağırdı, bu toplantı da 24 Aralıkta
yapılacaktır.
Öte yandan, DEAŞın 16 Aralıkta
Başika Üssüne karşı düzenlediği saldırı,
kampın güvenliğinin artırılması yönünde
attığımız adımların
haklılığını gözler önüne serdi. 4 askerimizin
yaralandığı saldırıda, gönüllü olarak kursa devam eden
2 Iraklı hayatını kaybetti, 4 Iraklı da yaralandı. Bu
süreçte, başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere, DEAŞla
mücadelede uluslararası koalisyonun üyeleriyle yakın
temaslarımız sürdürüldü.
Tansiyonu düşürmeye
yönelik çabalarımız esnasında Amerika Birleşik Devletleri
makamlarıyla da üst düzey telefon görüşmeleri gerçekleştirildi.
Sayın Cumhurbaşkanımız Amerika Birleşik Devletleri
Başkanı Obamayla, Sayın Başbakanımız Başkan
Yardımcısı Bidenla görüşürken Dışişleri
Bakanımız da John Kerryle devamlı surette istişare etti.
Son olarak, Dışişleri Bakanlığı tarafından,
Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın
Başbakanımızın onayıyla 19 Aralık günü bir
açıklama yapıldı.
MUSA ÇAM (İzmir)
İrticalen konuşun Sayın Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
İSMET YILMAZ (Devamla) Açıklamada, Irakın toprak
bütünlüğüne ve egemenliğine saygı duyduğumuzu bir kez daha
vurguladık. DEAŞa karşı mücadeleye askerî
katkılarımızı sürdüreceğimizi belirttik ve koruma
amaçlı birliklerimizin Musul vilayetinden intikali için başlayan
sürecin devam edeceğini kaydettik.
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Bakan, irticalen
bilgi verseniz. Okuyorsunuz, okuyorsunuz.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ
(Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kendi egemenliği konusunda büyük bir hassasiyetle hareket eden ülkemiz,
diğer ülkelerin egemenlikleri ve toprak bütünlüklerinin korunması
konusunda da son derece dikkatlidir. Belirli bir toprak parçası üzerindeki
egemenlik kavramını o toprak üzerindeki kontrolden
bağımsız olarak ele alabilmek de mümkün değildir. 10
Haziran 2014ten bu yana Irak Hükûmetinin Musul üzerinde maalesef kontrolü bulunmamaktadır,
kontrol tümüyle DEAŞ terör örgütünün elindedir. DEAŞla Mücadele
Komisyonunun üyesi olarak uluslararası çalışmalara iştirak
eden ülkemiz, diğer pek çok ülke gibi ikili planda da
katkılarını sürdürmektedir.
Başta da ifade
ettiğim üzere, Başikada yürüttüğümüz faaliyetin temel
amacı, Irakın, hâlen DEAŞın kontrolü altındaki Musul
vilayeti üzerindeki kontrolünü yeniden tesis etmesine yardımcı
olmaktadır. Dost ve kardeş Irak halkının güvenliğini
göz önünde bulundurarak, gereksiz tartışmalardan kaçınarak
sorunu mümkün olan en kısa sürede çözme iradesini gösterdik, gösteriyoruz.
Ayrıca, ülkemiz ile Irak arasında askerî ve güvenlik konularında
daha sağlıklı bir istişare mekanizmasının
çalışmasına da başlamış bulunuyoruz.
Bugüne kadar olduğu gibi
önümüzdeki dönemde de Irak üzerinde tehdit oluşturan tüm yasa
dışı terör örgütlerinin bertaraf edilmesi için gereken
adımları atacağız. Komşularımızın
güvenliği bizim güvenliğimizdir, komşularımızın huzuru
bizim huzurumuzdur. Bu bölgede barış olursa bu barışın
priminden en çok faydalanacak ülke de Türkiyedir.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Bakan, bölgeye bayağı emeğiniz geçti huzur
konusunda.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ
(Devamla) Kendi istikrarımız, refahımız ve huzurumuz için
bundan sonra da ne gerekiyorsa yapmaya devam edeceğiz ve yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) Ne oldu Hocam, ne oldu
şimdi?
ALTAN TAN (Diyarbakır) Netice ne oldu,
netice?
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi gruplar adına onar dakika söz vereceğim.
İlk konuşma, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Sayın Ümit
Özdağa aittir.
Buyurunuz
Sayın Özdağ. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakikadır.
ÜMİT
ÖZDAĞ (Gaziantep) Sayın Başkan, bana on beş dakika diye
bildirildi, öyle bir mutabakat varmış. Onu netleştirin, öyle
devam edelim arzu ederseniz.
BAŞKAN
Tamam Sayın Özdağ.
Konuşmanızı
tamamlamazsanız eğer size ek süre beş dakika daha
vereceğim. Bana iletilen belgede on dakika yazıyor,
dolayısıyla on dakika dedim ama uzatabilirim.
Buyurunuz.
MHP GRUBU ADINA
ÜMİT ÖZDAĞ (Gaziantep) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türk dış politikası ve buna
bağlı olarak Türkiyenin güvenliğinin ağır bir krizle
karşı karşıya olduğunu hepimiz görüyoruz.
AKP dış politikası Türkiyenin menfaatleri, Türkiyenin
kaynakları ve ulaşılabilecek gerçekçi hedefler arasındaki
bağı tamamen yitirmiş görünmektedir. Türkiye bu bağı
yitirdiği için dış politikada en değerli araçlardan bir
tanesi olan caydırıcılığını
yitirmiştir.
Amerikalılar başımıza çuval geçirmişlerdir ve
herhangi bir bedel ödememişlerdir. Yunanlılar Egede 16
adamızı işgal etmişlerdir, fiilî durum vardır, Hükûmet
tarafından bu şekilde itiraf edilmiştir ve bedel ödememiştir.
İsrail uçakları hava sahamızı ihlal etmiş,
Reyhanlı üzerinde yedek yakıt tanklarını damga olarak
bırakmış, Suriyede bir nükleer santral inşaatını
vurmuş; bedel ödememiştir. İsrail ordusu gemimizi
basmış, insanlarımızı öldürmüş ve bugünlerde
bunun için ciddi bir bedel ödemediği meydana
çıkmıştır. IŞİD, Musul Başkonsolosluğumuzu
basmış, insanlarımızı rehin almış -Başkonsolosumuz,
sayın vekilimiz burada oturuyor- ve bunun için bir bedel ödememiştir.
Ve devletimizin kurucusunun dedesinin Sakarya Savaşı sırasında
korunması için birlik yolladığımız mezarı
korunmamış, bir gece olduğu yerden
kaçırılmış ve böylece Türkiye'nin
caydırıcılığına son çivi
çakılmıştır. Bütün bunları Ruslar âdeta hava
sahamızı ihlal etmeye teşvik eden unsurlar olarak
görmüşlerdir, Nasıl olsa bedel ödenmeyecek. düşüncesi
Moskovaya hâkim olmuştur.
Rus uçağını düşürdük, tekrar
caydırıcı olduk. diye düşünmeyin lütfen çünkü
caydırıcılık bir an değil, bir süreçtir ve Musuldan
geri çekilme kararının alınmasıyla birlikte Türkiye'nin
caydırıcılığının gömüldüğü bir döneme
ne yazık ki tekrar anında girilmiştir.
Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket
Partisi Orta Doğu bataklığından uzak duralım.
şeklindeki sığ bir söylemle asla Orta Doğu
politikalarına bakmamaktadır ancak AKP, Orta Doğuyu, doğru
bir millî menfaat tanımlaması yapmadan Türkiye'nin dış
politikasının ilgi odağı hâline getirmiştir. Özellikle
Orta Doğuda Türk dış politikası, millî çıkar
değil, AKPnin ideolojik ilgisinin belirlediği idealizm çerçevesinde
ve gerçeklerden kopuk olarak sürdürülmeye çalışılmaktadır.
Bu lise heyecanına dayanan idealizm Orta Doğu sokaklarında bir
kesimin alkışını alsa da gerçekte siyasette ciddi bir
karşılığı olmadığı birçok kez ortaya
çıkmaktadır.
Değerli milletvekilleri, AKPnin 2003ten bu
yana sürdürdüğü Orta Doğu politikasında bazı ilkesel
yanlışlar tespit edilmeden bugüne nasıl gelindiğini
anlamamız da mümkün değildir. AKPnin yaptığı birinci
yanlış, Orta Doğunun iç dinamiklerini yeterince bilmeden ve
anlamadan Orta Doğuyu şekillendirebileceğine, Orta Doğuda
etkili olabileceğine inanmış olmasıdır.
İkincisi, biraz önce çerçevesini çizdiğim
gibi, konulan hedeflerin Türkiyenin millî çıkarlarını
değil, AKPnin ideolojik önceliklerini temsil etmesidir.
Üçüncü büyük yanlış, Türk dış
politikasının bu dönemde ilkelerinin arkasında ısrarla
durmaması ve en ufak bir dirençle
karşılaştığında da geri adım
atmasıdır.
Dördüncü büyük yanlış, Türkmenleri Türk
dış politikasından tasfiye etmesidir.
Türk dış politikasında bir Kerkük
gerçeği vardı. Erdoğan, Şubat 2007de Kerkükün demografik
yapısının değiştirilmesine sert tepki göstermişti
ve Türkiye ile İngiltere ve Irak arasında 1926da ve Türkiye ile Irak
arasında 1946da yapılan anlaşmalara dayanarak Türkiyenin
Iraka müdahale hakkının olduğunu açıklamıştı.
Sonra ne oldu? Barzani ve Talabani Kerkükü gasbettiler. Buna tepki ne oldu?
Bir büyük hiç ve aksine, bu gasbı kabulleniş ve onaylayış.
Türkiyenin Iraktaki kırmızı çizgileri yok olurken Orta
Doğu coğrafyasındaki tartışılan etkinliği de
eridi gitti.
AKPnin Orta Doğudaki
başarısızlıklarının son sürecini şimdi
Başikaya asker yollama girişiminde görüyoruz. Başikaya
Bağdatla görüşülmeden yollanan birlik, önce, Bağdatın
Birleşmiş Milletlere şikâyet ederiz. tepkisi
karşısında geri adımla cevap buldu; daha sonra, büyük bir
teşvikle yollanan Türk askerinin, Obamanın
çıkışıyla da geri çekilmeye
başladığını gördük.
Şimdi, Sayın Bakanı dikkatle
dinledim. Meseleyi bir siyasi mesele olmaktan çok bir taktik askerî geri
çekilme olarak göstermeye çalışıyor. Bu, olayın gerçek
niteliğinin üstünü örtmeye çalışmaktır. Durum, Türkiye için
ne yazık ki tek kelimeyle utanç vericidir. Sayın Bakan, Türkiyenin
millî menfaatleri Başikaya asker yollamayı gerektiriyorsa neden
Obamanın müdahalesiyle bu askerleri geri çektiniz, eğer Türkiyenin
millî menfaatleri Başikaya asker yollamayı gerektirmiyorsa bu
askerleri oraya neden yolladınız? Bu cevabı Türk milletine
vermek zorundasınız. Madem, Cumhurbaşkanı 1926 ve 1946
tarihli anlaşmalar Türkiyeye, Iraka müdahale yetkisi veriyor. diyor,
neden bu yetkiye dayanarak askerlerimizi Başikada tutmuyorsunuz?
Bağdattaki Hükûmet şikâyette bulunuyor, Bağdattaki Hükûmete
dönüp neden şöyle demiyorsunuz: Benim Musuldaki
Başkonsolosluğum basılır ve insanlarım rehin
alınırken Irak ordusu neredeydi? Bu soruyu sormadan Türk askerini
yolladıysanız geri de çekemezsiniz, eğer çekerseniz bu, Türkiye
için utanç verici bir durumu ortaya çıkartır. Üstelik,
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 8 Haziran 2004 tarih ve 1546
sayılı Kararı da var. Bu karar, üye ülkelere Irak içindeki ve
Iraktan diğer ülkelere yönelik terörist faaliyetlerin ve geçişlerin
önlenmesi görevini de veriyor. Yani, buna dayanarak da Türk askerini orada
tutabilirdiniz, ne yazık ki tutmadınız.
Bu eleştirilerin nedeni, Türkiyenin içinde
bulunduğu sürecin sonunda sadece AKPlilere, AKPyi sevenlere, AKPye oy
verenlere değil, hepimize zarar verecek olması, ülkemize zarar
verecek olması. Bu ülke hızla tekrar
caydırıcılığını inşa etmek zorunda,
caydırıcılığını inşa etmeyen bir
Türkiyeyi herkes sonuna kadar deneyecektir. Başbakanın Bizim
gücümüzü test etmeyin. ifadesinin artık uluslararası siyasette espri
konusu olduğunu biliyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Özdağ, beş dakika daha size ek süre veriyorum.
Buyurun.
ÜMİT
ÖZDAĞ (Devamla) O kadara ihtiyacım yok; sağ olun,
teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bakın, bir
fırsat verseydiler de, askerimizi çekmeseydiniz de Türkiyenin gücü bir
test edilseydi. Ne olacaktı? Başikadan askerimizi çekmeseydik ne
olacaktı? Sakın şunu söylemeyin Çok kötü şeyler olurdu.
demeyin. Çünkü, eğer Çok kötü şeyler olurdu. derseniz size şu
soruyu sorarız: Bunu biliyordunuz da neden yolladınız? Bir
ülkeyi yönetmek için eğer bir hafta sonrasını görmüyorsanız
o zaman ciddi bir sıkıntı var demektir.
Tekrar, konuşmamın sonunda, bu ülkeyi
yöneten Hükûmetin bu halkın saadeti, mutluluğu ve güvenliği için
ülkemizin caydırıcılığını hızla
inşa etmesi gerektiğine inanıyoruz. Çünkü önümüzdeki üç dört
sene Orta Doğu coğrafyasında büyük kırılmaların
bugüne kadar olduğundan daha hızlı dalgalarla geleceği ve
ülkemizi de daha sert bir şekilde vuracağı bir dönem olacak.
Ankarada gerçekleşen katliam, Orta Doğu iç savaşının
başkentin göbeğinde patlamasından başka hiçbir şey
değildir ve benzer patlamaların yarın Türkiye'nin başka
kentlerinde de olmayacağına dair hiç kimseye siz Hükûmet olarak
güvence veremezsiniz. Bunun bir tek güvencesi vardır: Türkiye'nin korku
duyulan ve saygı duyulan, caydırıcı gücüne inanılan
bir ülke olması. Bu caydırıcılık, Başikadan
asker çekmeyle tekrar tarihe gömülmüştür. 2003ten beri bunu
yaşıyoruz. Artık buna bir son vermenin zamanı
gelmiştir.
AKP Hükûmetine Milliyetçi Hareket Partisi adına
buradan seslenmek istiyorum: Süleymaniyede askerimizin başına torba
geçirilmesiyle başlayan, geri çekilişe, başımızı
öne eğmeye artık bir son vermenin zamanı gelmiş
görünmektedir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Özdağ.
Sayın Gök, söz talebiniz var ama isterseniz
gruplar adına sözler bitsin, daha sonra size söz vereyim.
LEVENT GÖK (Ankara) Tamam efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi, ikinci söz, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Ardahan Milletvekili Sayın Öztürk Yılmaza aittir.
Buyurunuz Sayın Yılmaz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Size de önce on dakika, bitiremezseniz beş
dakika daha ek süre vereceğim.
CHP GRUBU ADINA ÖZTÜRK YILMAZ (Ardahan) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Başika konusunu değerlendiriyoruz ve o
kapsamda söz almış bulunuyorum.
Doğrusu, dış politika deyince,
Türkiye Cumhuriyeti devletinin dış politikası deyince büyük bir
şey anlıyormuşuz gibi geliyor ancak Orta Doğuda
yaşanan olaylar, üst üste irtifa kayıpları ve yaşanan bu
süreçler bize şunu gösterdi: Gerçekten, bizim gerçek manada bir
dış politikamız var mı?
Bir zaman, Irak Merkezî Hükûmetiyle ilişkiler
götürürdük, Irak Merkezî Hükümetiyle her şeyin olmasını
isterdik, Irak Merkezî Hükümetinden her şeyin geçmesini isterdik. Hatta
bölgesel Kürt yönetimiyle ilişkilerde bile merkezî hükûmeti işaret
ederdik. Dolayısıyla her şey Irak Merkezî Hükûmeti üzerinden
giderdi. Zaman içerisinde, son beş yılda, merkezî hükûmetle
ilişkiler bir tarafa itildi, bölgesel Kürt yönetimiyle ilişkiler ön
plana çıkartıldı.
Tabii, merkezî
hükûmetle ilişkiler arka plana itilince Türkiye'nin Irakla sorunları
başladı. Irakta, Bağdatta -kabul edelim etmeyelim- bir
Şii yönetim var, baskın bir Şii yönetim. Bunun, bu işlerden
rahatsız olduğunu biliyoruz. Türkiye bölgedeki dengeleri maalesef bu
süre içerisinde tutturamadı.
Bakınız, son beş yılda
-IŞİD Musulu ve Bağdatın kuzeyini işgal etmeden
önce- bizim Türkiye'ye davet ettiğimiz aşiretlerin
sayısını bile unuttuk. Bütün Sünni aşiretleri Türkiye'ye
davet ettik, devleti bir tarafa bıraktık, bütün Sünni aşiretler
Türkiye'ye geldi. Yediler, içtiler, konuştular, planlar yaptılar, 11
Haziran 2014te Ebu Bekir Bağdadiye biat etti hepsi.
Bakınız, siyaset böyle bir şey mi?
Bizim baktığımız, bizim yönlendirdiğimiz -güya- bizim
ilişkiler geliştirdiğimiz aşiretler böyle bir sonuca
mı gitmeliydi? Çünkü devletle ilişkiler geliştirilmedi, devlet
ötelendi.
Bakınız, Başika kampıyla da
aynı şey yaşanıyor. Niye sorun çıktı? Başika
kampıyla niye sorun çıktı? Çünkü biz Bağdatla bu
işleri götürmek istemedik. Görevden alınmış eski Musul
valisinin daveti üzerine gitmiş bunlar, peşmergenin uygun görmesi
üzerine gitmiş. Sonra bilgi verilmiş. Peki ama niye bilgi verildiyse,
onay alındıysa -bir kere, bilgi ayrı, onay ayrı- bunlara
onay verildiyse niye şimdi karşı çıkıyorlar? Niye
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine kırk sekiz saat
içerisinde biz sizi şikâyet ederiz diye tutturuyorlar, ne oldu? (AK
PARTİ sıralarından Riyakârlar sesleri) Onlar mı riyakâr
sadece, onlar mı riyakâr? Bizde bir hata yok mu? Bağdatla ilişkilerimizde
bir taraftan Bağdatın toprak bütünlüğünü destekliyoruz,
bağımsızlığını destekliyoruz. diyoruz,
bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü
ihlal edecek her türlü şeyi yapıyoruz. Komşuluk politikası
böyle bir şey mi?
Bakınız, bölgedeki dengeler
farklıdır, Irakı buradan okumak kolay değil, merkezde
okumak gerekir, orada, arazide okumak lazım. Irakta her gün dengeler
değişiyor. En doğru yol yine merkezî hükûmetle olan yoldu çünkü
büyük devletler, Amerikası, İranı, Rusyası hepsi merkezî
hükûmetle işi götürüyorlar; biz onu öteledik.
Şimdi, Dışişleri
Bakanlığının yapmış olduğu açıklamada
Musuldan intikali deniliyor ve Koordinasyonsuzluktan kaynaklandı.
deniliyor. Musuldan intikal ne demek? Yani çekilme demek. Nezaketen diyemiyorlar çekilmek de intikal
diyorlar. İntikal ne demek? Basbayağı asker çekilmesidir bu,
askerin geri çekilmesidir; on gün önce gönderdiğiniz askerin on gün sonra
geri çekilmesidir, başka hiçbir şey değildir.
Koordinasyonsuzluk yaşandı. deniliyor. Niye yaşandı?
Madem doğruysa bunlar, niye yaşandı? Demek ki, biz öyle bir
noktaya getirmişiz ki bu Bağdatla ilişkileri, artık
koordine bile edemiyoruz; koordine etmeye kalkışsak izin
vermeyeceklerini düşünüyoruz, o nedenle bu noktaya geliyor işler.
Bizim bunu anlamamız lazım. Aynı şey Suriyede oluyor. Bir
zamanlar, Maliki devrilsin de ne olursa olsun.du, sonra Esad devrilsin de ne
olursa olsun. oldu. Ne oldu sonuçta? Bugün Irak IŞİDle, bölgesel
Kürt yönetimiyle, Sünnilerle fiilen 3e bölünmüş oldu. Bugün Irakın
tekrar bir arada bulunması şartları ortadan kaldırıldı.
Sayın Bakan biraz önce IŞİD sonrası stratejiyi biz
planlamak istiyoruz. diyor. Ya, bizim IŞİD öncesi stratejimiz mi
vardı ki sonrasını planlayalım? (CHP sıralarından
alkışlar) IŞİD bir buçuk yıldır orayı
kontrol ediyor, IŞİD orada, IŞİD insanların
ırzına geçti, IŞİD bütün kentleri yok etti,
yağmaladı, IŞİD her şeye el koydu; IŞİDin
öncesinde ne yaptınız ki sonrasında ne yapasınız? (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) Uyuyorlar, uyuyorlar.
ÖZTÜRK YILMAZ (Devamla) Bakınız,
açık açık söylüyorum: Türkiye Irakla ilişkilerini düzeltmeli.
Asker bulundurmasına biz karşı değiliz ama peki amaç ne?
Niye biz orada asker bulunduruyoruz? IŞİD sonrası bir
stratejimiz varsa nedir? O bölgeyi Sünni bir bölge mi yapmak istiyoruz biz?
Musulu alıp Kürt bölgesel yönetimine mi katmak istiyoruz? Alıp, onu
tekrar merkezî yönetime mi katmak istiyoruz? Ne yapmak istiyoruz biz? Birisi
çıksın, bana sonraki stratejiyi açıklasın lütfen.
Yani biz bilmiyor muyuz bunları? Biz buralardan
geçmedik mi? Allah aşkına, çocuk kandırmayın ya! Ne
stratejisinden bahsediyorsunuz? IŞİDle ilgili bir strateji yok,
IŞİD sonrası bir strateji ise hiç yok. IŞİDden
sonraki dönem daha kanlı olacak. IŞİD oradan gidecek, çünkü
terör örgütü, orayı ilelebet kontrol etmesi mümkün değil, bir
şekilde uluslararası koalisyon, yerel güçler orayı
temizleyecekler. Bu sene olmaz, seneye olur ama mutlaka orada IŞİDin
bir geleceği olmayacak, çünkü bu kadar katil, bu kadar rezil bir örgütün
orada geleceğinin olması mümkün değil.
Peki, sonra bizim stratejimiz ne? Bu askerler oraya
niye gitti? Orada ne amaçları vardı? Eğer onlar Musulu
kurtaracaksa, 600 asker Musulu mu kurtaracak? Yoksa bizim elimizle Musul
kurtarılıp birilerine mi verilecek? Biz neyi anlamalıyız buradan?
Şimdi, burada yanlışlık had safhada, bakınız.
İkinci konu, biz Musulda IŞİDle
mücadele ediyoruz. Musul nerede? Bizim sınırımızda Musulu
kesen bölgesel Kürt yönetimi var, Musul daha aşağıda. Ee, peki,
Mare-Cerablus hattında IŞİD var, Suriye de bizim komşumuz,
niye onunla mücadele etmiyoruz? Orada niye mücadele etmiyoruz?
Bakınız, Suriyede Esad gitsin de ne
olursa olsun. denildi. Bugün ne oldu? Suriyenin bizim
sınırımıza mücavir bölgenin çok büyük bir bölümünü, sizin
terör örgütü olarak gördüğünüz PYD kontrol ediyor. Çok büyük bir bölümünü
Cerablus-Mare hattını kim kontrol ediyor? IŞİD kontrol
ediyor. Diğer bölgeyi El Nusra kontrol ediyor. Aşağıda
Hizbullah var, daha aşağıda Esad
sıkışmış. Suriye 7ye bölünmüş.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Tamam da niye
bağırıyorsun ki?
ÖZTÜRK YILMAZ (Devamla) Siz dinleyin lütfen.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Biz
duyarız, sakin konuşunca duyarız biz.
ÖZTÜRK YILMAZ (Devamla) Dinleyin lütfen, dinleyin.
Bu kadar bölünmüş bir Suriyeyi
başlangıçta siz tahmin edebiliyor muydunuz? O planı
yaptığınız zaman şimdi Musulda IŞİD
sonrası plan diyorsunuz ya, Esad sonrası Suriyeyi
hesapladınız mı? Ne olacak şimdi Suriyede?
Bakınız, cuma günü Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi Suriyeyle ilgili siyasi geçiş sürecini öngören
takvimi onayladı. Eğer o işletilirse altı ay içerisinde
geçiş hükûmeti kuruluyor, anayasa yazılacak. On sekiz ay içerisinde
de ne oluyor Suriyede? Yeniden seçimlere gidiliyor. Esadsız bir çözümdü,
şimdi Esadlı bir çözüm var bakınız, en az on sekiz ay.
PYDsiz bir çözümdü, PYD masaya geliyor. Bütün politikanız altüst olmuş.
Bakınız, bunu anlamak lazım. (CHP sıralarından
alkışlar) Bizim gerçeğe sirayet etmemiz lazım,
gerçeğe. Gerçek nedir? Gerçek: Bölge ufalandı, küçüldü, bundan sonra
da küçülüyor. Biz bir düzen tutturamadık Orta Doğuda. Biz bir
strateji uygulayamadık. Biz bir öngörüde bulunamadık. Libyadan
başlayın, Mısırdan geçin, Doğu Akdenizden
çıkın, ta Suriyeden Iraka kadar bütün bölgeyle
kavgalıyız, bir tane ülke kalmadı kavgalı
olmadığımız. Ne olacak peki? Ya, 1 kilo domates
satacağımız sınır kalmıyor
aşağıda. Ya ne olacak? Türkiye diğer taraftan kavimler göçü
gibi, 5 milyon insanı içimize aldık, 8 milyar dolar para
harcamışız diyoruz. Bravo! Ah ne güzel, 8 milyar dolar! Kim sizi
takdir ediyor? Kim sizi takdir ediyor?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Vicdan, vicdan!
ÖZTÜRK YILMAZ (Devamla) Hiç kimse takdir etmiyor.
3 milyar euro veriyorlar, rüşvet veriyorlar bu 5 milyon insanı
barındıralım diye. Yarın seçime girseler, emin olun
barajı geçecekler bunlar! (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yılmaz, beş
dakika daha ek süre veriyorum, buyurunuz.
ÖZTÜRK YILMAZ (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Bakınız, başka şeyler de oluyor
dış politikada, sadece bu değil. Geçen, basına bir şey
yansıdı, ne diyor? Kıbrısla müzakerelerde çok ileri bir
safhaya ulaşıldı. diyor. Ya Allah aşkına, biz
Kıbrısla müzakereleri biliyoruz, bir şeyler oluyor da peki, siz
biliyor musunuz ne olduğunu? Kıbrıs hani yavru
vatanımızdı, biz garantör ülkeydik? Ne oluyor?
Bakınız, KKTCde bütün milletvekilleri görüşme
tutanaklarını giriyorlar Mecliste okuyorlar, iki lider ne
görüştüyse gidip okuyorlar, bütün başlıkları okuyorlar;
Yönetim ve Güç Paylaşımı başlığı var, onu
okuyorlar; AB başlığı var, onu okuyorlar; Toprak
başlığı var, Taşınmaz Mallar
başlığı var, onu okuyorlar, en sonunda, garantilerle ilgili
-henüz daha bu konulara gelinmediği söyleniyor- onları okuyorlar ama
her şeyi okuyorlar. Çünkü önemli bir konu. Biz millî bir konu dediğimizde
bile herhangi bir bilgimiz yok, hiçbir şey bilmiyoruz.
ALTAN TAN (Diyarbakır) Musulda takasta ne
oldu, onu da bilmiyoruz. O da mı millî konu? Takasta ne olmuş?
ÖZTÜRK YILMAZ (Devamla) Bakınız, aynen
Annan Planı gibi, bir gün önce basına düşecek bu ve emin olun,
okuyana kadar referanduma gidecek bu; aynen Annan Planı gibi.
ALTAN TAN (Diyarbakır) Bari siz anlatın
olan bitenleri. Takasta ne oldu?
ÖZTÜRK YILMAZ (Devamla) Bakınız,
Kıbrıstaki olay
Zannediliyor ki biz Kıbrıs sorununu
çözdüğümüz zaman hemen ertesi gün bütün fasıllar açılacak, ABye
gireceğiz; yok öyle bir şey.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Havai fişek de
atacağız.
ÖZTÜRK YILMAZ (Devamla) Kıbrıs sadece
bir tanesidir, ondan sonra Türkiyeye uygulanan 40 tane daha şart var,
Kıbrıs sorununu çözseniz bile 40 tane engel var. Peki, hâl böyleyken
neyin pazarlığını yapıyoruz biz?
Kıbrıs konusunda da ben özellikle rica
ediyorum, bu görüşmeleri biz de okuyalım. Biz de bu ülkenin
milletvekilleriyiz ve garantör bir ülkeyiz. Bu görüşmelerin ne
olduğunu, neler konuşulduğunu, nelerin öngörüldüğünü, neler
verilmek istendiğini, neler alındığını
öğrenmek istiyoruz, bu al-ver sürecini öğrenmek istiyoruz biz de, en
doğal hakkımız. Biz neyi garanti edeceğimizi bilmek
istiyoruz. Neyi garanti edeceğiz? Garantör olarak kötü bir
anlaşmayı mı garanti edeceğiz, hangi anlaşmayı
garanti edeceğiz? Ben inanıyorum ki burada kimse bilmiyor.
Dışişleri Bakanlığında da çok az insanın
bildiğini biliyorum.
ALTAN TAN (Diyarbakır) Biz zaten hiçbir
şey bilmiyoruz. Bunlar sadece uyutuyorlar bizi. Siz bari anlatın.
ÖZTÜRK YILMAZ (Devamla) Hiç kimse bilmiyor bu
konuyla ilgili. Lütfen, bu konularla ilgili, Meclisi bilgilendirmenizi rica
ediyoruz.
Artı, bakınız, son bir şey
söylemek istiyorum. Rusyayla ilgili kriz yaşandı. Herkes hamaset
yapıyor, Bize bir şey olmaz. Deniyor, Bizim ekonomimiz güçlü,
alternatiflerimiz güçlü, o güçlü, bu güçlü, her şey güçlü. Emin olun, iki
üç ay sonra, bakınız, sizi üreticiler önce eleştirecek.
Göreceksiniz, belki Rusya gazı da kesecek buradan.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yılmaz.
Üçüncü konuşmacı, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Bingöl Milletvekili Sayın Hişyar
Özsoy.
Buyurunuz Sayın Özsoy. (HDP
sıralarından alkışlar)
Size de on dakika vereceğim. Bitiremezseniz
beş dakika daha ek süre vereceğim.
HDP GRUBU ADINA HİŞYAR ÖZSOY (Bingöl)
Teşekkür ederim Sayın Başkan. Yeni göreviniz de
hayırlı olsun.
Değerli milletvekilleri, daha önce başka
vesilelerle de bu kürsüde konuşurken yine Türkiye'nin dış
politikası üzerine bazı fikirler paylaşmıştım.
Bugün de grubumuz adına, tabii, Başika konusunda söz hakkı
aldık ama biraz daha etraflı bir şekilde Türkiye'nin Orta
Doğu politikasına dair bazı fikirlerimi sizinle paylaşmak
istiyorum.
Şimdi, tabii, Orta Doğunun bütün çivileri
böyle yerinden çıkmışken aslında hiç kimse Türkiye hiçbir
şey yapmasın, tutumsuz kalsın. diye bir şey söylemiyor.
Niye? Çünkü Türkiye'nin sınırları boylu boyunca
çatışma alanı ve bu, Türkiye'nin üzerinde tabii ki ekonomik
anlamda, siyasi anlamda, toplumsal anlamda, demografik anlamda dünya kadar
sorunu beraberinde getiriyor. Bölgede belli bir nüfuz sahibi olan Türkiye'nin
tabii ki bu konuda tamamen atıl, kayıtsız kalması siyaset
bilimi açısından gerçekçi değildir ancak Türkiye böylesi bir
karmaşa içerisinde ne yapmalıdır? sorusuna verilebilecek birden
fazla cevap var.
AKP daha önce verdiği cevapta ısrar ediyor
yani 2011 yılından bu yana sürdürdüğü dış
politikasını sürdürmekte ısrar ediyor ancak geldiğimiz
nokta, biliyorsunuz, bütün komşularla dostluktan yani stratejik
derinlikten değerli yalnızlığa gelmiş durumda. Bunu
öyle, hani, sırf eleştirmek için de söylemiyorum; bu kadar
komşusuzluk durumu içerisinde Türkiye tabii ki etki alanlarını
da bir bir yitiriyor.
Bakın, Rusya uçağı
düşürüldüğü zaman memlekette bir tarafta, milliyetçi cenahta bayağı bir heyecan
vardı. Rus uçağını da düşürdük; aslında
Türkiye'nin kendi ayağına sıktığı bir
kurşundu. O olaydan sonra Türkiye Rusyanın dışına
itildi. Türkiye'nin kaç yıldır dilinden düşürmediği, daha
doğrusu AKP Hükûmetinin dilinden düşürmediği uçuşa yasak
bölge tamamen rafa kalktı. Türkiye'nin desteklediği bütün gruplar
şu an Rusyanın saldırıları altında. Türkiye,
Suriye politikasından çekilmek durumunda kaldı.
Biz şu Başikaya yapılan bu
müdahalenin, oraya asker göndermenin, askerî değil, diplomatik ve siyasi
bir girişim olduğunu düşünüyoruz. Herhâlde 25 tane tank, 150
askerle orada askerî bir operasyon yapacak hâlleri yok. Ancak, Suriye
politikasının dışına itilmiş olan Türkiye, bu
defa Musulda, Musulun kurtarılmasında askerî anlamda orada
kalıcılaşarak belli bir rol kapmaya çalışıyor ve
dolayısıyla da özellikle Irakta yaşayan Şiilerin
inanılmaz tepkisini almış durumda. Hem Rusyadan hem
İrandan hem Amerikadan hem de Irak Hükûmetinden gelen baskılar
karşısında askerlerini Kürdistan Bölgesel Yönetimindeki bir
bölgeye çekmek durumunda kaldı.
Şimdi, Türkiye'nin içine -doğru-
girdiği bir güvenlik krizi var, ciddi bir güvenlik krizi var, bunun
farkındayız ancak bu güvenlik krizine askerî birtakım
maceralarla müdahaleye çalışmak Türkiye'nin başına çok daha
büyük belalar açabilir. Öncelikle bunun farkında olmak lazım.
Bakın, bölgesel güç olmak o kadar kolay bir şey değil. Tabii,
Türkiye'nin böyle bir grandeur, böyle bir Osmanlı etkisiyle bölgede
nüfuzunu genişletme isteği var, böyle bir hırsı var, bunu
görüyoruz, birçok bela da bunun için başımıza geldi ancak
şunu da görmek lazım: Bakın, şu an bölgede, evet, bölgesel
bir güç var, İran bölgesel bir güç. Bunu nasıl yapıyor? Bunu
Irakta, Suriyede, Lübnanda, Yemende aktif olarak, savaşarak
yapıyor. Askeriyle, komutanıyla girmiş, evet, bütün buralarda
belli bir Şii hat oluşmuş durumda. Şu an Suriyede ve Irak
siyasetinde son derece etkin bir güç, Rusyayla birlikte oyun kurucu durumdalar
ve Türkiye bu masanın dışına itilmiş durumda.
Şimdi, geçen defa burada konuşurken
Türkiyenin Orta Doğu ve Suriye politikasının
yanılgılı olduğunu, özellikle -tabii bölgeden konuşan
birisi olarak- Kürtlerle kurduğu ilişkinin çok problemli olduğunu
defalarca biz burada dile getirdik. Temel yanlış orada. Türkiye'nin
Suriye politikasında iki temel argüman vardı. Birincisi: Kürtler
Fıratın bu tarafına geçmeyeceklerdi, batısına
geçmeyeceklerdi, kırmızı çizgiydi, Vururuz, kırarız,
ederiz. Birincisi, bu. İkincisi: Esadı biz oradan mutlak suretle
düşüreceğiz. Bu konuda da Türkiye açısından kötü haberler
var çünkü biliyorsunuz, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
Rusyanın önerisini kabul etmiş durumda. Ocak ayında masa
kurulacak gibi görünüyor, davetiyeler şimdiden gitmeye başladı,
herkes masada yer kapmaya çalışıyor. Esad en azından iki
yıl daha kazandı, bu net. Resmî anlamda görüşmelere
başlayacaklar. Şimdi, geriye kaldı Kürtlerle olan münasebetleri
Türkiye'nin. Yani, Başikaya asker gönderilmesinin Suriyedeki
politikayla, Rojava politikasıyla ilgisi olmadığını
söylemek beyhude olur. Hepimiz biliyoruz ki sınırın o
tarafında da, sınırın bu tarafında da Türkiyenin
güvenlik algısında Kürtler baş tehdit olarak hâlâ görünüyor.
Bunun değişmesi lazım arkadaşlar, bunun değişmesi
lazım.
Şimdi, Türkiye'nin dış
politikasının değişmesi gerektiğini buradan ifade
etmiştik geçen hafta. Tabii ondan sonra bazı gelişmeler oldu,
ilk hamle İsrail tarafından geldi. İsraille ilişkiler, işte,
dostluk ilişkilerinin yeniden tesis edilmesine yönelik olarak
birtakım girişimlerde bulunuyorlar. Bazı gelen haberler
anlaşmaya varıldığı, bazı haberlerin daha
anlaşma aşamasında olduğu, bazı maddelerin müzakere
edildiğini vesair söylüyor.
Değerli arkadaşlar, İsraille olan
ilişkiler altı yıl boyunca Türkiye'nin en temel iç gündem
maddelerinden birisiydi, dış politika değil, iç gündem
maddelerinden bir tanesiydi. O kadar çok manipüle edildi ki, seçim
meydanlarında o kadar çok kullanıldı ki, bunun üzerinden o kadar
çok kahramanlıklar yapıldı ki tabii insan şu an sormadan
edemiyor: Madem o kadar kötüydü, ne oldu da bir anda böyle bir konjonktürde
İsraille ilişkilerin tamir edilmesine
çalışılıyor? Tamir edilmesin demiyoruz, dünyadaki bütün
devletlerle Türkiyenin iyi ilişkilerinin olması gerektiğini biz
de söylüyoruz; başka halklara, toplumlara karşı
kullanılmamak üzere, böyle bir şerhle. Ne oldu? Türkiye Suriyenin
dışında şu an; Irakın içine girmeye
çalışıyor, oraya da giremiyor, oradan da dışarıya
çıkardılar bir şekilde; Rusyayla ilişkiler kötü.
Türkiyenin Irakla olan ilişkilerinde Amerikanın da desteğini
alamadı, onlar da Buradan çıkın, merkezî hükûmeti
tanıyın. dediler. Bütün bu karmaşanın içerisinde
İsraille ilişkilerin yeniden düzenlenmesi Türkiyeye kısmi
anlamda bir alan açabilir. gibi muhtemelen düşünülüyor.
Şimdi, böyle bir genel çerçeve içerisinde dönüp
Türkiyenin Başikaya asker göndermesine baktığımız
zaman -Sayın Bakanımız da burada söyledi, Hükûmet
tarafından sürekli olarak böyle açıklamalar yapılıyor-
diyorlar ki: Biz oraya gittik DAİŞle, IŞİDle, orada
onunla mücadele etmek için destek vermeye gittik, yardımcı olmaya
gittik. Değerli arkadaşlar, eğer IŞİDle mücadele
etmek gibi bir niyeti varsa Başikaya gitmeden önce mesela benim
memleketim Bingöle gelsin, mesela Adıyamana gitsin, Konyaya gitsin,
İstanbulda çalışsın, sınırın
güvenliğini tutmaya çalışsın. Buna gerçekten kimse
inanmıyor Sayın Bakanım. Eğer IŞİDle mücadeleyse
Iraka asker göndermeye kadar yapılabilecek onlarca şey var hem
Türkiye içerisinde hem diplomatik alanda. Dolayısıyla, bunun bir
gerçekliğinin olmadığını düşünüyoruz. Türkiye bu
tür askerî maceralarla Irakta ve Suriyede bölgesel etkinliğini
artırabileceğini, ilerideki Irak ve Suriyede bir rol
kapabileceğini düşünüyorsa tekrar düşünmesinde fayda var çünkü
öyledir, Kaza bir defa olur. derler trafikte. Allah korusun, bir anda Türkiye
kendisini kaldıramayacağı bir savaş, çatışma
girdabının içerisinde de bulabilir. Her ne kadar
sırtımızı NATOya versek de, NATO bizi nasıl olsa
korur. gibi düşünsek de durum hiç de böyle olmayabilir.
Onun için,
şunu söylüyoruz, AKP Hükûmetine bizim önerimiz şudur
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Özsoy, beş dakika daha süre veriyorum.
Buyurunuz.
HİŞYAR
ÖZSOY (Devamla) - Öncelikle o Rus uçağının nasıl
düşürüldüğüne dair ciddi anlamda bizim bir bilgilenmemiz lazım
çünkü Türkiye o noktadan sonra sürekli olarak sarpa sarıyor. Bir hafta
kadar Türkmenleri konuştuk. Değil mi? Bütün Türkiye konuştu.
Bakın, hafızasızız, kimse Türkmenleri konuşmuyor.
Değil mi? Kimse Türkmenleri konuşmuyor şu an, o gündem
kalktı. Bu defa Başikaya gidiyoruz. Oraya Türkmenlere yardım
için de gitmiyoruz. IŞİDe karşı mücadele verdiğini
söyleyen grupların eğitimi için orada olduğumuzu
düşünüyoruz. Buna da kimse inanmıyor. Biraz uluslararası
basını, bu konu hakkında fikir üreten, böyle siyaset
yapıcılarını, makalelerini takip etmeye
çalıştım dışarıdan; vallahi, hiç kimse
Türkiye'nin dediğine inanmıyor arkadaşlar. Ortada böyle bir durum
söz konusu.
Dolayısıyla,
bu durumdan nasıl çıkacağız? Yani, bu kadar
karmaşanın içerisinde, tam bir labirente dönmüş Orta Doğu
sokaklarında, bir ülke olarak, Türkler olarak, Kürtler olarak biz bu
girdabın içerisinden nasıl çıkacağız? Tekrar
söylüyoruz, altını çiziyoruz: Sınırın hem o
tarafındaki hem bu tarafındaki Kürtlerle bir an önce
ilişkilerinizi toparlayın. Aklıselim bunu gerektiriyor, bunu
söylüyor. Tabii, biz bunları konuşurken şu an Cizrede, Surda,
Silopide, Dargeçitte, Nusaybinde alabildiğine çatışmalar
devam ediyor. Bakın, Türkiye'nin askerî maceraları sadece
sınırın o tarafında değil, bu tarafında da var.
Kapsamlı bir konsepttir, içte ve dışta askerî gücü bir
diplomatik siyasi araç olarak kullanıp hem içte hem dışta nüfuz
elde etmeye çalışıyor. Ama, bakın, sürekli olarak bizim
elimizde patlıyor. Geçen hafta biz burada konuştuğumuz zaman,
Kadınlar, çocuklar ölüyor. dediğimiz zaman sürekli olarak işte
Hendeklerin arkasına geçtiniz. Teröristsiniz. diye dünya kadar biz
burada laf yedik arkadaşlar. Evet, bu hafta sonu da çocuklar ölmeye devam
etti. Sanırım biri 11 yaşındaydı, biri 70
yaşında bir amcaydı, biri hamile bir kadının
karnındaki 7 aylık bebekti; bütün bunların hepsi, oradaki
çatışma ortamında, işte tanklardan atılan top
atışlarıyla işte bu keskin nişancıların
kurşunlarıyla bir şekilde hedef oldular ve öldüler.
Türkiye ve Kürt bölgesi, Türkiyedeki Kürtlerin
yaşadığı bölge, bu savaş durumunu çok daha fazla
kaldırabilecek durumda değil arkadaşlar; patladı
patlayacak, sınırlar zaten patlamış durumda. Bu memleket
hem genel olarak hem bölgesel olarak patlamanın eşiğine
gelmiş.
Onun için, Hükûmete bizim salık
vereceğimiz şey şudur: Orta Doğuda askerî maceralardan
uzak durun. Bu askerî durumun derinleşmesi, Türkiyeye hem diplomatik
alanda hem ekonomik anlamda hem de siyasi anlamda bir kayıptır. Yol
da, çıkış yolu da son derece basittir. Bu çıkış
yolu da en başta, ilk başta İsraille değil, binlerce
yıldır bu coğrafyada birlikte
yaşadığınız Kürtlerle dostluk ve barış
sürecini yeniden başlatmak, derinleştirmektir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özsoy.
Son konuşma Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına Malatya Milletvekili Sayın Taha Özhana aittir.
Süreniz on dakika, bitiremezseniz size de beş
dakika ek süre vereceğim.
Buyurun Sayın Özhan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA TAHA ÖZHAN (Malatya)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Kıymetli milletvekilleri, malumunuz olduğu
üzere, bugün, oldukça sorunlu bir ülkeyi, Irakı ve Iraktaki Başika
kampı vesilesiyle son yaşanan gelişmeleri konuşmak üzere
bir aradayız. Cümlelerime böyle başlamak istedim çünkü
bahsettiğimiz bölge, gerçekten, uzun yıllardır ciddi anlamda
kaosun içinde olan, diktatörlük dönemlerinde bile uzun süreli çok totaliter
istikrar anları bile yaşamakta zorlanmış bir ülkedir. Irak,
bölgemizde kurulduğu günden bu yana istikrarsızlıktan bir türlü
çıkamamış kaotik ülkelerin başında geliyor. Özellikle
son otuz beş yıldır savaş, işgal, iç savaş,
ambargo, geçen yüzyılın hem bölgesel düzen anlamında hem de ülke
içindeki yönetim krizlerinden dolayı ortaya çıkan siyasi, insani ve
ekonomik maliyetlerin gerçekten eşsiz olduğunu kayda geçirmek
gerekiyor.
Irakın 20 Mart 2003te Amerika tarafından
işgaliyle öncelikle Iraktaki devlet yapısı tam anlamıyla
çöktü, muazzam bir iktidar ve güvenlik boşluğu doğdu.
İşgal sonrası ortaya çıkan iktidar boşluğu hem
Irak iç siyasi dengelerini hem de bölgesel dinamikleri derinden sarstı. O
gün yaşanan deprem pek hissedilmedi ama ardından gelen tsunamiyle
etnik, mezhepçi bütün fay hatlarının ciddi anlamda ortaya
çıktığına şahitlik ettik, hatta bunu Arap
isyanları öncesi ilk hareketlenme noktası olarak okuyanlar da oldu.
Irakı kuşatan etnik ve mezhepçi çatışma süreci bütün
bölgeyi etkilemeye başladı; Irak bir taraftan siyasi birliğini
korumaya, diğer yandan da işgalin çok ağır sosyoekonomik
maliyetleriyle baş etmeye çalıştı, hâlâ da baş etmeye
çalışıyor. Yani, dile kolay, son otuz beş yıl
içerisinde üç savaş ve ambargo yaşayan Irak, uzun yıllar boyunca
da bu restorasyonla ve yeniden toparlanmayla uğraşacak gibi
görünüyor. Zaten, daha ilk başta, 1921de, bölge dışından güçlerin
Bağdat ve Basra vilayetleriyle başlattıkları, beş
yıl sonra da Musulu dâhil ederek kurdukları Irak, bütün modern Irak
tarihini çatışmalar ve savaşlarla geçirdi ve son otuz yıl
içerisinde, özellikle Saddam dönemi ve sonrasını hesaba
kattığınızda Irakta 2 milyona yakın insanın
öldüğü tahmin edilmektedir.
Irak, Orta Doğuda suni
sınırların yarattığı sorunların en can
alıcı şekilde tecrübe edildiği ülkelerin gerçekten
başında gelmektedir. Âdeta Sykes-Picot düzeninin bitmez tükenmez
maliyetleri Iraka musallat olmuştur. Bunda Orta Doğuda olup da
Irakta olmayan hiçbir ekonomik, siyasi ve toplumsal unsurun
olmamasının çok ciddi payı vardır.
Tampon bir dondurulmuş çatışma
alanı olarak da değerlendirilen Irak, Amerikan işgaliyle
gerçekten yeni bir döneme girdi. Âdeta işgalle birlikte hem Irakta hem de
Orta Doğuda Pandoranın kutusu açıldı, Irakta Baas
yönetimine Amerikan işgaliyle son verilirken yeni bir otoriter ve
kanlı dönemin de önü maalesef açılmış oldu. Kazanımlar
ciddi maliyetlerle beraber geldi. Siyasi bütünlüğü çok kanlı bir
şekilde bozulan Irak çok ağır bir faturayla karşı
karşıya kaldı. Hem oluşan güç boşluğunun
yarattığı kaosun hem de iktidar açlığı
içerisindeki grupların çatışmasının bedelini Irak
halkı çok ağır bir şekilde ödemek zorunda kaldı. Bu
kaos ortamı içerisinde büyüyen direnişçi gruplar ile Amerikan
işgal güçleri özellikle 2004-2006 arasında çok derin bir
hesaplaşma içerisine girdiler ama bu hesaplaşma çok daha büyük bir
şekilde iç savaşı andıran dönemin başlamasına da
sebep oldu.
Bugün, Irakta karşı karşıya
olduğumuz manzaranın arka planı unutularak yapılan
değerlendirmelerin gerçekten sağlıklı sonuçlar vermesi
mümkün değildir. Dolayısıyla, son, Başika kampındaki
hareketlenmeyle ilgili olarak da en azından 7 Mart 2010 Irak seçimleri
sonrası oluşan ikinci kaotik ve işgalin ötesinde maliyetler
ortaya çıkaran dönem göz ardı edilerek gerçekten
sağlıklı değerlendirme yapamayız. Son otuz beş
yılını Saddam diktatörlüğünden Amerikan işgaline,
oradan da etnik, mezhebî kaosa sürükleyerek yaşayan bir ülkeden
bahsediyoruz ve bugün, Birinci Dünya Savaşı düzeninin icat
ettiği her unsur gibi Irak da krizini ağır bir şekilde
yaşıyor. Musulda yaşananlar, son beş yıl boyunca
türeyen farklı örgütler, bu örgütlerin Amerikan işgali ve Şii
aktörlerle olan çarpık ünsiyetlerini var eden ortamın bizatihi kendisi
sorgulanmadığı sürece bugün biz DAİŞi konuşuruz,
Irak Merkezî Yönetiminden kaynaklanan sıkıntıları
konuşuruz, Iraktaki siyasi birliğin
sıkıntılarını konuşuruz ama bir türlü sorunun
yapısal sebeplerine eğilmemiş oluruz. Irak işgalinin ve
2010 sonrası Maliki yönetiminin var ettiği DAİŞ, bölgede
Birinci Dünya Savaşı düzenini nihayete erdirme ihtimali olan her
gelişme karşısında provokatör veya muhalifler
karşısında bir hareket olarak karşımıza hep
çıktı. Suriye isyanını ve halkın değişim
talebini kirleten, hatta muhaliflere karşı zaman zaman Esedin en
önemli kozu, Batının da en önemli mazereti hâline gelen
DAİŞ, Irakta ve Suriyede etnik, mezhepçi fay hattını
hayata geçirmek için Şam ve Bağdatın mezhepçi
politikalarının meşruiyet zeminini hazırlayan bir aktör ve
kisveye dönüşmüş durumda. Bugün DAİŞe karşı
mücadele için oluşturulan koalisyon tarafından 9 binden fazla hava
saldırısı gerçekleştirilmiş olmasına rağmen
hâlen DAİŞ Irakın üçte 1ini kontrol altında tutmaya devam
ediyor. DAİŞle mücadelede yerel unsurların etkin şekilde
yer alması bu açıdan kilit bir önemi haizdir.
Irakta Sünni ağırlıklı
vilayetlerde DAİŞin etkinlik kazanmasının altında,
geçmiş Irak Hükûmetinin mezhepçi uygulamaları sonucunda Irak güvenlik
güçlerinin yerel halk tarafından benimsenmemesi, hatta bu güçlerin bir
nevi işgalci olarak algılanması da yatmaktadır. Haziran
2014te Musul düşerken şehirde yer alan 72 bin güvenlik mensubu
birkaç yüz DAİŞ teröristine karşı çarpışmadan,
silahlarıyla şehri terk etmişti. Bu hazin manzara bile
aslında sürecin nasıl işlediğinin en basit
delillerindendir.
Bu itibarla, Türkiye, Irakta yerel unsurlardan
müteşekkil ulusal muhafız birliklerinin kurulması ve işgal
altındaki şehirlerin bu kuvvetlerce kurtarılmasını
desteklemektedir. Bu genel çerçeve, ileride Musul ulusal muhafız
kuvvetinin çekirdeğini oluşturmak amacıyla dönemin Musul
Valisiyle de istişare hâlinde Başika-Zelikan kampında
oluşturulan kuvvete on aya yakın bir süredir yani Mart 2015ten bu
yana eğitim desteği sağlanmaktadır. Kamptaki eğitim
ilk günden beri Irak Hükûmetinin ve kamuoyunun bilgisine açık bir
şekilde icra edilmektedir. Kampta bugüne kadar 2.441 personelin
eğitimi tamamlanmıştır. Bunların içerisinde
yaklaşık bin kişilik bir grup kamp içinde kendilerine
ayrılan yerde sürekli kalmakta, kalanlar ise temel eğitimin
ardından çağrılınca gelmek üzere kamptan
ayrılmaktadır.
Son dönemde, kampın çatışma
alanına yakın mesafede olması, DAİŞ ile PKK terör
örgütünden gelebilecek tehditlere karşı önlemleri artırma
gereksinimi nedeniyle kampın, eğitilen Iraklıların ve
askerî eğitmen personelimizin korunması amacıyla ekstra bir
sevkiyat gerçekleştirilmiştir. Sevkiyatın oldukça
abartılı, maksatlı ve provokatif bir şekilde basına
yansıtılmasıyla beraber konu kamuoyunun gündemine
yerleşmiş ve haberler Iraklı makamların da yorumlarına
konu olmuştur.
Buna mukabil, meselenin ikili düzeyde çözülmesi ve
artan tansiyonun düşmesi için Türkiye tarafından ivedilikle gerekli
adımlar atılmıştır. Sayın Bakanımız
burada dile getirdi ama bir kez daha sıralamak gerekirse: Sayın
Başbakanımız 6 Aralıkta Irak Başbakanı Ebadiye
bir mektup göndererek Irakın toprak bütünlüğüne ve egemenliğine
saygı duyduğumuzu, hassasiyetlerin göz önüne alınacağını
iletmiştir. Aynı şekilde, Sayın Millî Savunma
Bakanımız da 5 Aralıkta ve Dışişleri
Bakanımız da aynı şekilde 8 Aralıkta Iraklı
muhataplarıyla istişareler yapmışlardır.
Dışişleri Bakanlığı ve MİT
Müsteşarımız Sayın Başbakanımızın özel
temsilcisi sıfatıyla 10 Aralıkta Bağdata gitmişler,
Irak Başbakanı Ebadi, Dışişleri Bakanı
İbrahim Caferi ve Savunma Bakanı Halid Ubeydiyle görüşmeler
gerçekleştirmişlerdir.
Bu ziyaretlere ilişkin açıklamalar 11
Aralıkta yapıldı ve tamamının içeriğine
bakıldığında pozitif bir istişare ortamının
gerçekleştiği görülür. Bu görüşmeler neticesinde, Irakın
egemenliğine ve toprak bütünlüğüne duyduğumuz saygının
vurgulandığı, DAİŞle mücadeleye katılacak
Iraklı gönüllülerin tarafımızdan eğitildiği,
Başika kampına yönelik son dönemde yoğunlaşan güvenlik
riskleri nedeniyle artırılan koruma gücüne mensup askerî personelin
alandaki eğitim ve güvenlik durumuna göre yeniden tanzimi, Irak
Hükûmetiyle güvenlik alanında iş birliğinin
derinleştirilmesini teminen yeni mekanizmalar oluşturulması için
bir çalışma başlatılması konusunda da mutabık
kalınmıştır.
Söz konusu görüşmeler neticesinde
Başikadaki kamptaki askerî varlığımıza ilişkin
14 Aralık tarihli yeni bir düzenlemeye gidilmiş ve kuvvetin belli bir
kısmı kamptan ayrılmıştır. Dışişleri
Bakanlığımız tarafından 19 Aralıkta yapılan
açıklamada ise Irak tarafının hassasiyeti dikkate alınarak
DAİŞle mücadelenin gerektirdikleriyle uyumlu olacak bir şekilde
mevcut iletişim kopukluğunun kaynağını teşkil
eden koruma kuvvetlerinin Musul vilayetine intikali için başlayan sürecin
devam ettirileceği ifade edilmiştir. Bu açıklamaya ilişkin
olarak Irak Dışişleri Bakanı İbrahim Caferi bunun iki
ülke ilişkilerinin güçlenmesine yardımcı olacak, doğru
yönde atılmış bir adım olduğunu ifade etmiş ve
kayıtlara bu şekilde geçmiştir.
Diğer taraftan, 16 Aralıkta Başikaya
DAİŞ unsurlarınca top ve havanla saldırı
düzenlenmiştir. Aralıklarla 60 kadar top ve havan mermisi kampa
düşmüş, bunlardan 10 tanesi kampa isabet etmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özhan, size de ek beş
dakika süre veriyorum.
Buyurunuz.
TAHA ÖZHAN (Devamla) Saldırıda yaralanan
4 TSK personeli ülkemize tahliye edilmiştir ve
yaralılarımızın hiçbir hayati tehlikesi
bulunmamaktadır. Saldırıya kampta bulunan
unsurlarımızca gerekli şekilde mukabele edilmiş, tespit
edilen bazı DAİŞ mevzileri imha edilmiştir. Bu
saldırı kampın güvenliği konusundaki endişelerimizin
ne kadar yerinde ve buraya konuşlandırmak istediğimiz koruma
unsurunun da ne kadar gerekli olduğunu göstermiştir. BM Güvenlik
Konseyi, Irakın Konsey Dönem Başkanına gönderdiği mektup
çerçevesinde konuyu ele almak üzere 18 Aralıkta Irak
makamlarının talebince toplanmıştır. Meselenin ikili
çerçevede çözülmesi çağrısında bulunmuşlardır.
Dolayısıyla Irakın beklediği tarzda uluslararası bir
destek ortaya çıkmamıştır ve toplantı neticesinde de
herhangi bir belge kabul edilmemiştir.
Kıymetli arkadaşlar, tam da bu noktada
Türkiyenin pozisyonunun Irakın kaderinde etkili olacağını
söylemek gerekiyor. Başika, işgalinden başından beri
yaşanan süreçlerin, yaşanan olayların sadece son
halkalarından bir tanesi. Eğer 2003 işgalinden bu yana Irakla
Türkiyenin ilişkilerine gerçekten geniş bir perspektiften
bakılırsa işgalin ve Irakın daha sonrasında
yaşadığı sürece bir şekilde paydaş olan bütün
unsurlardan Türkiyenin pozitif bir şekilde
ayrıştığı görülecektir. 2003te 20 Martta Irak
işgal edilmeye çalışılırken Türkiye işgalden çok
önce Iraka Komşu Ülkeler Konferansını toplayarak bölgedeki
devletli ve devlet dışı bütün aktörlerin sürece
katılmasını sağlamıştır. O gün o
konferansların yoğun bir şekilde devam ettirilmesiyle 20ye
yakın kez bir araya gelmiştir bu unsurlar. 2005te Irakta gerçekten
yeniden bir toparlanma için ilk moment yaşandığında sistem
dışında kalacak ve seçime girmeyecek birçok unsur Iraka
komşu ülkeler konferansları neticesinde oluşan siyasi sermayenin
kullanılmasıyla bir şekilde 2005 seçimleri hayata geçmiş ve
ilk kez Irakta yasal bir süreç işgal sonrası
başlayabilmiştir.
Aynı şekilde 7 Mart 2010 seçimlerinde
Türkiyenin de büyük bir şekilde destek verdiği, hayata geçmesi için
ciddi emek sarf ettiği ve ilk kez Irakta bütün unsurları;
Şiileri, Sünnileri, kısmen Kürtleri, Türkmenleri, Hristiyanları,
hepsini içine alan tek hareket olan Irakiye seçimlere girmiş ve
seçimlerden başarıyla çıkmıştır. Birinci parti
olarak seçimleri kazanmış ama buna rağmen bölgedeki mezhepçi
damar ve küresel müdahalelerle, bölge dışından müdahalelerle
seçimi Irakiye hareketi kazanmış olmasına rağmen Iyad
Allavinin Başbakanlığında Irakı da gerçekten kaosa
götürecek bir hükûmetin kurulması on ay gecikmeyle olsa da mecburen
sağlanmıştır. Ardından da Irak, gerçekten, işgal
sonrası yaşadığı o kanlı süreci bir kez daha,
2010 seçimleri sonrasında yaşama durumunda kalmıştır.
Burada da Türkiye, gerçekten, Irak için tek
kurtuluş reçetesinin Iraktaki bütün farklı unsurların bir arada
yer alacağı, Irakiye tarzı veya başka bir isimle bir
yönetim olduğunu söylemiş ve Maliki yönetimi de Türkiyenin bu
pozitif beklentisini olabilecek en üst düzeyde negatife çevirmek için neredeyse
ülke içerisinde kavga etmediği, savaşmadığı,
tutuklamadığı, tutuklamaya çalışmadığı
unsur bırakmayacak kadar, başta Şii gruplar olmak üzere, kaotik
bir dönemin önünü açmış, on binlerce insanın ölmesine yol
açmıştır.
Dolayısıyla, burada sık sık
zikredilen, Irak Merkezî Hükûmeti diye bahsettiğimiz şey, 2010
sonrası, Iraklıların belli bölgelerde gerçekten artık
Saddamı arar noktaya geldikleri, akıl almaz bir mezhepçi ve
kanlı dönemin başladığı merkezî hükûmet politikalarıdır.
Dolayısıyla, eğer Irakta merkezî hükûmet ve bölgesel yönetim
arasındaki sorunlar, aynı şekilde, üçüncü unsurların, Irak
dışındaki ülkelerin merkezî hükûmetle ve bölgesel yönetimle
kurdukları ilişkilerde belli krizler, sorunlar ve gelgitler
yaşanıyorsa bunun baştan aşağıya müsebbibi
Irakta, sıfatı merkezî olan ama hiçbir şekilde ne toplumsal
ne siyasi ne de ekonomik merkezi temsil etme kabiliyeti bulunmayan mezhepçi
yönetimin bizatihi kendisidir.
Dolayısıyla, Türkiyenin, bölgesindeki
ülkelerle dış politika anlamında kurduğu ilişkilerin
inişleri çıkışları salt Türkiyenin kendisinden
kaynaklanan durumlar değildir; her aklıselim
yaklaşımın kabul edeceği üzere, bu unsurların da kendi
içlerinde yaşadıkları gelgitlerden de kaynaklanmaktadır.
Bütün bunlara rağmen Türkiye, Irak işgalinin
başlangıcından beri sürdürdüğü pozitif
yaklaşımını hâlâ sürdürmeye devam etmektedir ve gerçekten
niyeti de eylemi de samimi bir şekilde, Irakta istikrarın
sağlanması için hayata geçirmeye çalıştıkları
politikaları açık bir şekilde bölgesel ve küresel kamuoyuna
sunan bir ülke durumundadır. Türkiye bu pozitif
ayrıştırmasını da sürdürdüğü sürece orta ve uzun
vadede kazanan aktör olacaktır.
Çok teşekkür ediyorum,
saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özhan.
Sayın milletvekilleri, Sayın Bakanın
gündem dışı söz istemi üzerine yapılan konuşmalar
tamamlanmıştır.
Teşekkür ediyoruz.
Şimdi, grup başkan vekillerinin söz talebi
vardır.
Sayın Gök, buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, CHP Grubu olarak TBMM Başkan Vekili Pervin
Buldana görevinde başarılar dilediğine, Millî Savunma
Bakanı İsmet Yılmaza Meclisi bilgilendirdiği için
teşekkür ettiğine, Dilek Doğanın öldürülmesi sürecinde
iktidarın bizzat sorumluluğu olduğuna, Maraş
katliamının 37nci yıl dönümüne ve Mevlit Kandilini
kutladığına ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Öncelikle, oturuma başlarken aslında duygu
ve düşüncelerimi ifade edecektim. Bugün Meclisimizi bir Meclis başkan
vekili sıfatıyla ilk defa yönetiyorsunuz. Biz de size bu görevinizde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak sonsuz başarılar diliyoruz.
Eminim ki ve sizi tanıdığım için de biliyorum ki İç
Tüzükten kaynaklanan tüm kuralları daha özgürlükçü bir
anlayışla herkes adına -sadece CHP, HDP, MHP değil, AKP
adına da- değerlendireceğinizi umuyorum ve adaletli bir yönetim
gerçekleştireceğinize de her zaman yürekten inanıyorum; sizi
tekrar kutluyorum.
Bu arada Sayın Bakana da Meclisimizi
bilgilendirdiği için teşekkür ediyorum. Bunlara ihtiyacımız
var. Bunların, çok önemli konularda, muhalefet talep etmeden iktidar
partisi tarafından dile getirilmesi ve Mecliste konuşulması
hepimizin arzu ettiği bir yöntem. Bunun bundan sonra da sürmesini diliyor,
Sayın Bakana teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım, 3 hususta birer
cümleyle duygularımı ifade edeceğim. Dilek Doğanın
öldürülmesiyle ilgili ortaya çıkan görüntüler hepimizi derinden
yaraladı. İç güvenlik paketi görüşüldüğü zaman bu kürsüde
ne söylediysek onların birer birer ortaya çıkmasından fevkalade
büyük üzüntü duyuyoruz. Polise verilen aşırı yetkinin bu denli
hoyratça kullanılmasının bir nedeni de polise arka çıkan
bir sahiplenmedir. Dolayısıyla, Dilek Doğanın öldürülmesi
sıradan bir olay değildir, bu olayı ölüme kadar götüren süreçte
iktidarın bizzat sorumluluğu vardır. İç güvenlik paketi
işte bunun için tehlikeliydi ve bugün bir
yurttaşımızın ölümünü izlerken, öldürülmesini izlerken
duyduğumuz üzüntü derindir, korkarım ki doğu ve güneydoğuda
terörle yürütülen mücadelelerde benzer yöntemler uygulanmasın. Bu konuda
Hükûmetin tekrar dikkatini çekiyorum ve büyük üzüntümüzü
paylaşıyorum.
Sayın Başkan, bu hafta Maraş
katliamının 37nci yıl dönümü. Tarihimizin utanç
sayfalarından biri olan Maraş katliamını yapanların
tümünü lanetliyorum. Onlar tarihte lanetli bir şekilde yerlerini
aldılar ve Türkiye'nin barışına, iç dinamiklerinin huzuruna
ve Türkiye'nin demokrasisine gölge düşürenler elbette her zaman bu dünyada
da öbür dünyada da hesap vereceklerdir. Kahramanmaraşta katledilen tüm
Alevi dostlarımızı, canlarımızı saygıyla
selamlıyorum, katliamı gerçekleştirenleri de lanetliyorum.
Son olarak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LEVENT GÖK (Ankara) Bir cümle ilave edebilir
miyim? Son cümlem
BAŞKAN Bir dakika daha veriyorum Sayın
Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, bugün Mevlit Kandili,
Hazreti Muhammedin doğuşunu kutladığımız bu
günde, Hazreti Muhammedin yaşadığı dönemdeki israfa
karşı, yolsuzluklara karşı adaleti gerçekleştirmek ama
elbette sade bir yaşantıyla gerçekleştirdiği, hepimize ve
tüm dünyadaki insanlara örnek olan yaşantısının, 17-25
Aralık yolsuzluk haftasında Türkiyedeki herkese ve tüm siyasetçilere
özellikle örnek olmasını bir kez daha diliyorum. Biz Hazreti
Muhammedin bu öğretisinin bugünlerde Türkiyede
uygulanmadığını düşünüyoruz ve herkesi bu Mevlit
Kandili münasebetiyle Hazreti Muhammedin o sade yaşantısına ve
israfa karşı tutumuna yönelik bir tutum almaya tekrar davet ediyor ve
tüm İslam âleminin Mevlit Kandilini kutluyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Gök.
Sayın Vural, buyurunuz.
2.- İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın, Türk dış politikasındaki gelişmelerle ilgili
bilgi verilmesi gerektiğine, Millî Savunma Bakanı İsmet
Yılmaza Meclisi bilgilendirdiği için teşekkür ettiğine,
Mevlit Kandilini kutladığına, Bitlis Hizanda PKK terör
örgütünün saldırısı sonucu hayatını kaybeden askere
Allahtan rahmet dilediğine, şüpheli bir ölüm olmadıkça
şehitlere otopsi yapılmaması gerektiğine ve terör örgütünün
ivedilikle temizlenmesi konusundaki girişimleri Milliyetçi Hareket Partisi
olarak desteklediklerine ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ediyorum.
Gerçekten, Türk dış politikasında çok
önemli gelişmeler oluyor. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu konunun
Meclis gündemine getirilmesine ilişkin, hatta dış politikada
Mecliste bir genel görüşme açılmasına yönelik taleplerimiz
vardı, daha sonra Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuyla bir sayın
bakanın Meclise bilgi vermesi suretiyle bu bilgilendirmeyi yapma
konusundaki girişim bugün oluştu. Sayın Bakan, tabiatıyla
bunlar aslında Parlamentomuza bir talep üzerine değil, doğrudan
doğruya yürütmenin bu gelişmeler karşısında
Parlamentoyu ve milletimizi bilgilendirme ihtiyacından kaynaklanması
gerekiyordu. Ama Sayın Dışişleri Bakanı da buradayken
Sayın Bakan, özellikle dış politikada
çok önemli gelişmeler var; Avrupa Birliğiyle ilgili ilişkiler,
Kıbrıstaki gelişmeler, Türkiye-Rusya ilişkileri. Takdir
edersiniz ki bugün tartıştığımız konu
dış politikanın bir parçası. Bu bakımdan,
dış politikadaki bu gelişmeler konusunda da Parlamentoya bilgi
verilmesi
Eğer gruplar anlaşırsa hiç olmazsa bu konuda Genel
Kurulda yine bir ön görüşme yapalım. Hepimiz hep beraber, hep
birlikte Türkiyenin millî menfaatleri konusunda ortak bir görüş ifade
edeceksek bu durumda, bu zeminde hiç olmazsa oluşturulmalı. Takdir
edersiniz ki millî bir dış politika olmadan, millî güçleri
arkasına almayan bir dış politika olmadan başarı
şansı da olmaz. Bu bakımdan, özellikle bu konuda, Parlamentoya dış
politikadaki gelişmeler konusunda da bilgi verilmesi gerektiğini bu
vesileyle ifade etmek istiyorum. Bilgi veren Sayın Bakana da bu konuda bu
girişimi bugün bu noktaya getiren Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna
da teşekkür ediyorum.
Evet, bugün mübarek Mevlit Kandili. Mevlit
Kandilini, bütün milletvekillerimizin Mevlit Kandilini kutluyorum, bütün
milletimizin Mevlit Kandilini kutluyorum. Umarım bu Kandil
ışığı, Peygamber Efendimizin, âlemlere rahmet olarak
gönderilen Peygamber Efendimizin doğumu münasebetiyle bu Kandil ışığı
bütün insanlığa huzur ve esenlik getirir, inşallah İslam
barışı bütün insanlığa hâkim olur diye
düşünüyorum.
Bu vesileyle de bir konuyu daha ifade etmek
istiyorum. PKK terör örgütünün katlettiği askerlerimize, Bitlis Hizanda
tekrar bir saldırı sonucunda hayatını kaybeden askerimize
Allahtan rahmet diliyorum.
Ancak, Sayın Bakan, bu şehitlerle ilgili
zannederim geçen şubat ayından itibaren başlatılan bir
prosedür var, hepsine otopsi yapılıyor. Yani iki gün önce orada
şehit olan bir şehidimizin vücudunun yarısı füzeyle
gitmiş olmasına rağmen, beyninde herhangi bir şey
olmamasına rağmen bir otopsi yapılmış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika daha veriyorum Sayın
Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Yani şehitlerimize
eziyet etmeyelim, gerçekten önemli. Çünkü bunlar o saldırı
neticesinde olduklarına göre anladığım kadarıyla daha
önceki tartışmaları gidermek için bir otopsi konusu ama
şehitlerimizin hiç olmazsa gerçekten, vücutlarına yönelik bu
otopsinin herhangi bir şüpheli ölüm olmadıkça yapılmaması
gerektiği kanaatindeyim. Bu vesileyle de maalesef geçen cuma günü bin üç
yüz yetmiş altı yıl sonra ilk defa Diyarbakır Ulu
Camisinde bir cuma namazı kılınamadı. Bugün de maalesef on
sekiz camide, Ulu Camide bu mübarek günler eda edilemeyecek.
Dolayısıyla, bu, huzurumuzu bozan, orayı terörize eden terör
örgütünün ivedilikle temizlenerek o bölgenin huzura kavuşması
konusunda girişimlerin devam etmesi konusundaki
kararlılığını Milliyetçi Hareket Partisi olarak
desteklediğimizi ve sonuç alması gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bostancı, buyurun.
3.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Mevlit
Kandilini kutladığına, Halkların Demokratik Partisinden
bir başkan vekilinin ilk kez bu görevi yerine getirmesinin önemli
olduğuna, Dilek Doğanın ölümüyle ilgili davadan ortak
vicdanı tatmin edecek bir sonuç çıkmasını temenni
ettiğine ve Maraş katliamının 37nci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkürler.
Hepimizin siyasal görüşleri farklı ama Mevlit
Kandilimiz ortak. Sınırları aşan bu Kandilin
ışığı herkesi aydınlatsın. Milletimizin,
bütün insanlığın Mevlit Kandili kutlu olsun.
Sayın Başkanım, bugün sizin ilk
başkanlığınız. Halkların Demokratik Partisinden
de ilk defa bir başkan vekili Mecliste bu görevi yerine getiriyor. Bence
çok önemli. Türkiyede demokratik süreçlerin işlediğine, problemlerin
çözümü konusunda da asıl adresin neresi olduğuna işaret eden bir
anlamı olduğunu da düşünüyorum sizin oradaki
varlığınızın, yönetiminizin ve bundan sonraki idare
ederken göstereceğiniz tavrın önemli olduğunu düşünüyorum.
Tabii, başlangıçta bir konuşma
yaptınız, ben konuşmanın metnini de aldım. Burada bir
tartışmaya meydan vermek istemem. Fakat birçok insanda, uzun
yıllar görev yapmış olduğunuz Halkların Demokratik
Partisi Grup Başkan Vekilliğini unutmadığınıza
ilişkin birtakım ifadeler olduğu izlenimi uyandırdı
bende de aynı şekilde, onlara girmeyeceğim. Aynı zamanda, o
ifadelerin dışında barışa ve ortak hayata ilişkin
çağrılarınız da oldu, bunları kıymetli görüyorum.
Bundan sonra orada gerçekleştireceğiniz görevde, bütün Türkiye'yi
temsil eden, hukuk çerçevesinde bu işlerin yürütülmesine
aracılık eden, siyasal partilerin burada zaten zikrettiği
görüşlerinden, ifadelerinden öte genel ve kucaklayıcı bir yaklaşımla
bu yönetimi gerçekleştirirsiniz diye ümit etmek istiyorum ve esasen,
kişisel olarak sizin bu müktesebata sahip olduğunuza da
inanıyorum. Bunu belirtmek isterim.
Sayın Başkanım, CHP Grup Başkan
Vekili Sayın Gök Dilek Doğan olayından bahsetti. Allahtan
rahmet diliyorum Dilek Doğana bir kez daha. Maalesef, üzüntü verici bir
olay. Şu anda, hukukta, buradaki yargıdan ortak vicdanı tatmin
edecek bir sonuç çıkmasını temenni ederiz. Bu, aynı zamanda
siyasal tartışmalara da son verecek, acıları da dindirecek
bir yoldur, hukukun temel görevlerinden birisi de budur.
Evet, Maraş katliamının 37nci
yıl dönümü. Başka katliamlar da yaşandı bu ülkede o
alacakaranlık günlerde. Orada hayatını kaybeden, geçmişin
karanlık günlerinde hayatını kaybeden
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika daha veriyorum Sayın
Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) -
herkese Alevi
vatandaşlarımıza, Sünni vatandaşlarımıza, siyasal
görüşleri ne olursa olsun provokasyonun, şiddetin, terörün
kurbanı olan insanlara bir kez daha bu vesileyle Allahtan rahmet
diliyorum. Tarih, sadece geçmişte yaşanmış bir olay
değil, aynı zamanda gelecek için dersler çıkartılması
gereken bir olaylar zinciridir. Bizim geçmişteki katliamlardan
çıkartacağımız
kışkırtıcılığın, terörün,
insanları birbirine düşürmenin bu coğrafyada ne kadar felaketler
doğurma kapasitesini görmek ve bu çerçevede demokratik süreçleri
destekleyen bir çizgide yer almak olduğunu düşünüyorum. Bunları
belirtmek istedim.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Bostancı.
Sayın Baluken, buyurunuz.
4.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Halkların
Demokratik Partisi olarak TBMM Başkan Vekili Pervin Buldana görevinde
başarılar dilediğine, cumartesi annelerini bir kez daha
andığına, Mevlit Kandilini kutladığına ve
Güneydoğu Anadolu Bölgesinin bazı yerleşim yerlerindeki
sokağa çıkma yasaklarının tam bir faşizm
uygulaması boyutuna geldiğine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Türkiye halklarının
demokrasi mücadelesinde, Kürt halkının özgürlük mücadelesinde ve tüm
kadınların erkek egemen sisteme karşı yürüttüğü
kadın özgürlük mücadelesinde büyük emelleri olan, büyük bedeller ödeyen,
mücadele pratiğiyle de ezilen tüm halkların bir umut sembolü hâline
gelmiş olan şahsınızın Meclis başkan
vekilliği görevine başlamasından dolayı Halkların
Demokratik Partisi olarak duymuş olduğumuz memnuniyeti ifade etmek
isterim.
Siz, aynı zamanda bir cumartesi annesiydiniz.
Şu anda da, cumartesi annelerinin yapmış olduğu bütün
etkinliklerde bulunma gayretiniz var. Ben, şahsınızda, bu
ülkedeki en büyük talebini çocuklarının, katledilmiş
çocuklarının cenazelerine, kemiklerine ulaşarak bir mezar hakkı
olarak ifade eden cumartesi annelerini de buradan, şahsınızda,
bir kez daha anmak istiyorum. Bu ülkenin, mezar arayan annelerin değil,
mezarı aranan gençlerin değil, barış içerisinde,
gözyaşı dökmeyen anaların ve yaşayan gençlerin ülkesi
olması temennimi yinelemek istiyorum.
Buradaki pratiğinizde, tarafsız,
eşit, adaletli, referansını İç Tüzükten ve Anayasadan
alan bir tutum sergileyeceğinize dair olan inancımızı da
vurgulamak istiyorum.
Tabii, bugün Mevlit Kandili. Son derece önemli bir
gün. İnsanlığa hakikatin, doğruluğun, ahlakın
elçisi olarak gönderilen Hazreti Muhammedin doğumunu
kutladığımız bugünde, biz, bütün halklarımızın
Mevlit Kandili'ni buradan kutlamak istiyoruz. İnsanlığa bıraktığı
en önemli mirasın hak, hakkaniyet, ahlak ve barış olduğunu
ve şu anda ülkemizin geçtiği süreç açısından da bu mirasa
ne kadar ihtiyacımız olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum.
Sayın Başkan, şu anda Silopide,
Cizrede, Surda, Nusaybinde ve Dargeçitte yaşanan süreç, açık bir
şekilde bu devletin kendi halkına karşı
başlatmış olduğu bir savaş sürecidir. Orada
sokağa çıkma yasağı olarak devreye konan konsept artık
evde kalma yasağına ve pencereye çıkma yasağına kadar
tam bir faşizm uygulaması boyutuna gelmiştir. Silopideki
insanların bir çoğu şu anda kendi evlerinde kalamıyorlar;
ya toplu olarak kapalı spor salonlarına zorunlu olarak götürülüyorlar
ya da binaların bodrum katlarında, sığınaklarda aç,
susuz, top atışları altında yaşam mücadelesi
veriyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Baluken, bir dakika daha
veriyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bir
ülkenin kendi topraklarında yaşayan yurttaşlara bunu yapma
hakkı yoktur. Bir ilçede, bir kent merkezinde eğer insanların
pencereye çıkma hakkı engellenmişse, evde kalma hakkı
engellenmişse oradaki durum son derece vahimdir. Ben buradan gerek
Hükûmete gerekse bütün Meclise bu konuda tekrar Halkların Demokratik
Partisi olarak gerekli uyarıları ifade etmek istiyorum.
Silopide günlerdir defnedilmeyi bekleyen cenazeler
sokak ortasında tutulduğu için, definlerine izin verilmediği
için çürüyorlar. Sayın bakanlar burada. Hangi dinde, hangi insanlık
değerinde, hangi uluslararası sözleşmede, hangi ahlaki normda
cenazelerin defnine izin verilmez, cenazeler sokak ortasında çürümeye
bırakılır? Bunun cevabını beklediğimizi ifade
etmek istiyorum.
Biz insanlık adına utanç verici günlerin
yaşandığı bu süreçte Hükûmeti bir an önce bu
yanlışlardan vazgeçmeye davet ediyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Baluken.
Sayın Bakan, size de yerinizden söz hakkı
veriyorum.
Buyurunuz.
5.- Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlunun,
TBMM Başkan Vekili Pervin Buldana görevinde başarılar
dilediğine, İzmir Milletvekili Oktay Vuralın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve
Mevlit Kandilini kutladığına ilişkin açıklaması
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Antalya) Çok Değerli Başkanım, öncelikle,
Meclis Başkan Vekili olarak görevinizde başarılar diliyorum.
MHP Grup Başkan Vekili Sayın Oktay
Vuralın, Dışişleri Bakanı olarak yüce Meclisimizi
bilgilendirme çağrısını yerinde buluyorum. Bu
düşüncemi dün AK PARTİ Grup Başkan Vekilimiz Sayın
İlknur İnceözle de paylaşmıştık. Esasen son
zamanlarda dış politikada bizi ilgilendiren önemli gelişmeler
oldu; Rusyayla ilişkiler, Irak, Suriyedeki son durum,
Birleşmiş Milletlerdeki gelişmeler. Çok şükür, tüm bu
gelişmelerin hepsi olumsuz değil. Örneğin Libyada iki
tarafı bir araya getiren bir anlaşma imzalandı, siyasi süreç
başladı, destek veriyoruz. Kıbrısta müzakereler ilerliyor,
zor konularda bile mesafeler katedildi. Bizi ilgilendiren birçok konuda
Başkanlığınızın, yüce Meclisinizin uygun
gördüğü bir tarihte gelip değerli milletvekillerimizi bilgilendirmek
isterim ve milletvekillerimizin görüşlerinden, eleştirilerinden de
faydalanmak isteriz, bu, bize güç verir.
Çok teşekkür ediyorum. Bu vesileyle çok
değerli milletvekillerimizin ve tüm vatandaşlarımızın
mübarek Mevlit Kandilini tebrik ediyorum, hayırlara vesile
olmasını diliyorum. Saygılar sunarım.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Çavuşoğlu.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldanın, Mevlit
Kandilini kutladığına, Dilek Doğana Allahtan rahmet
dilediğine ve Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki koşulların
bir an önce normale dönmesini temenni ettiğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, ben de
bir kez daha düşüncelerimi ifade etmek istiyorum özellikle Mevlit Kandili
dolayısıyla. Peygamber Efendimizin kutlu doğumunun 1.445inci
yıl dönümü olan Mevlit Kandilini kutluyorum, özellikle ülkemize ve tüm
insanlık âlemine barış, mutluluk ve huzur getirmesini temenni
ediyorum. Bu mübarek gecenin başta ülkemiz olmak üzere tüm dünyada
akıtılan kanın, dökülen gözyaşının durmasına
vesile olmasını temenni ediyorum.
Ayrıca grup başkan vekillerimizin de ifade
ettiği gibi, sevgili Dilek Doğana bir kez daha Allahtan rahmet
diliyorum ve en kısa zamanda faillerinin yargılanmasını
temenni ediyorum.
Ayrıca Sayın Balukenin ifade ettiği,
bölgedeki koşulların bir an önce normale dönmesini ben de Divan
Başkanı olarak temenni ettiğimi ifade ediyorum ve teşekkür
ediyorum.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Şimdi, gündem dışı ilk söz,
bölgesel savaş politikaları hakkında söz isteyen İstanbul
Milletvekili Sayın Hüda Kayaya aittir.
Buyurunuz Sayın Kaya. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
B) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul
Milletvekili Hüda Kayanın, bölgesel savaş politikalarına
ilişkin gündem dışı konuşması
HÜDA KAYA (İstanbul) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; sizleri selamla yani barışla
selamlıyorum.
Geçtiğimiz bu gece, yılın en uzun
gecesiydi. Bugünden sonra gündüzlerimiz uzayacak gecelerimiz kısalacak.
Allahtan dileğim gündüzlerimiz ve gecelerimiz gibi yeni
yılımızın da aydınlıkların karanlıklara
galip gelmesidir, inşallah. Bu vesileyle hem gün dönümünün hem yeni
yılın tüm mazlumlar, tüm insanlık ve canlılar için
barışa ve özgür yaşamlara vesile olmasını diliyorum.
İnsanlık tarihinde yüzlerce örneği
olduğu gibi yine kötülük ve zulmün ayyuka çıktığı
karanlık bir süreçten geçiyoruz. 28 Şubatta, Sincanda tanklar
yürüdüğünde halka savaş açıldı. Millî iradeye,
inancımıza darbe yapılıyor. demiştik. Şu anda
onlarca tank şehir merkezlerinde, mahalle aralarında balans
ayarı yapmıyor; evlere, okullara, camilere bombalar yağdırıyor.
Dolayısıyla, bu manzara bize şunu göstermiyor mu? Sayın
Cumhurbaşkanının dediği gibi şehir merkezlerine,
sokaklarına tankla, topla giren devlet meşruiyetini çoktan
yitirmiştir. Siyasi iktidar yüzde 5 dahi oy alamadığı
yerlerde tankla, topla tahakküm kurmaya çalışıyor ve yüzde 90-95
oyla seçilmiş belediye başkanlarını, vekilleri yerlerde
sürüklüyor, gaz ve TOMAlarla müdahale ediyor, evlerini basıyor ve
atanmışlar eliyle seçilmişleri zindanlara gönderiyor. Bir
darbenin ve işgalin daha büyük işareti ne olabilir?
Değerli milletvekilleri, haftalardır gün
geçmiyor ki evlerinde katledilen kadınların infaz haberleri gelmesin.
Dilek Doğan ve Hediye Şen onlarca örnekten sadece 2 tanesi. Aylarca
başörtülü bacım diyerek Kabataş yalanlarıyla gündemi
oyalayanlar ve olmayan görüntülere inananlar, işte size hakikat ve
görüntüler: Abdest almaya giderken devlet güçlerince katledilen 2 çocuk annesi
Hediye Şenin cansız bedenini görmeniz sizin için yeterli bir delil
değil mi? Canlı bomba öldürüldü. diye manşetler atılan
Dilek Doğanın katledilme görüntüleri
Ailesinin gözünün önünde kurşunlandığında,
Dilek yere düştüğünde ambulans çağırması gereken
güvenlik, kolluk güçleri, acıyla isyan eden ağabeyi ve babası
için defalarca kelepçe istiyorlar. İşte, halka karşı
gönderdiğiniz polislerin yazdığı binlerce destandan bir
tanesi.
Sayın
vekiller, sabahtan akşama, 7/24 saat sosyal medya ve ana akım
medyası yalan, iftira ve hakaretten başka bir şey yapmayan
kalemşörler ve hakkında Terör örgütü temsilcisi
başlıklarıyla haberler yayınlayanlar tam devlet
desteği almaya devam ederken devletin ve iktidarın zulmüne ve
israfına işaret eden, tek bir paylaşımda bulunan Diyanet
görevlileri, din öğretmenleri sorgusuz sualsiz meslekten atılmaya
devam ediliyor ve haklarında soruşturma başlatılıyor.
Aynı şekilde, öğrenciler tek bir tweet için yirmi dört saat
içinde cezaevlerine gönderiliyor. Şimdi, şunu soruyorum: Bu, hukukun
üstünlüğü mü yoksa üstünlerin hukuku mu?
Sayın
vekiller, Türkiye-İsrail anlaşmaları gündeme düşerken, iki
gün önce, İsrail, Suriyede IŞİD ve Nusra El Kaidesine
karşı savaşan Hizbullah komutanlarına bir hava
saldırısı düzenledi. Bu saldırı Türkiye ve İsrail
ittifakının en somut işaretlerinden bir tanesi. Nitekim Filistin
direniş örgütlerinin ve Filistinli tutsakların İsrail
saldırısında hayatını kaybeden komutanlar için yas
ilan ettiği saatlerde, AKP yetkilisi İsrail devletinin Türkiyenin
dostu olduğunu açıklıyordu. Çöken Orta Doğu stratejik
derinlikli politikaların ağır bedelini bölge halklarına
ödetmeye devam eden iktidar şimdi kurtuluşu İsrailin
himayesinde buluyor.
Değerli milletvekilleri, maalesef inkâr ve imha
politikalarında Türkiye Cumhuriyetinin İsrail zulmünü bile geride
bıraktığı günleri yaşıyoruz. 90lara
dönülmeyecek. diyen Hükûmet, değil 90lar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜDA KAYA (Devamla)
80ler, 1930ları
aşan bir kıyım ve bir kıyım harekâtı sürdürüyor.
BAŞKAN Sayın Kaya, gündem
dışı konuşmalar beş dakikadır. Sadece bugüne
mahsus olmak üzere toparlamanız için bir dakika ek süre veriyorum.
Buyurunuz.
HÜDA KAYA (Devamla) Sadece Sayın Cumhurbaşkanı
ve Başbakanın konuşmalarına ve merkez medya
manşetlerine bile göz attığımızda, Türkiyenin yeni
bir Türkiye değil gayet eski bir Türkiye olduğunun, hatta kelimesi
kelimesine o günlerden bugünlere aynı zihniyetin bildik ezberlerinin
tekrarı olduğunu görüyoruz. Terörün belini kırdık.
İnlerine girdik. Bilmem kaç yüz terörist, şaki etkisiz hâle
getirildi. Şu şehir temizlendi, bu dağ süpürüldü. gibi doksan
yıllık devletçi, tekçi, Kemalist ve ırkçı ezberler din
adına tekrarlanmaya devam ediyor.
Sayın vekiller, kabul edersiniz veya etmezsiniz
tarihsel bir gerçektir ki Fıratın doğusu kürdistandır ve
Kürt halkının öz yurdudur. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler, HDP sıralarından alkışlar)
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Türkiye Cumhuriyeti
topraklarıdır.
HÜDA KAYA (Devamla) Sayın
Cumhurbaşkanı ve Başbakanın konuşmalarında
ısrarla tekrarladıkları bir söylem vardır ki bu
başlı başına sorunun ana kaynağını ortaya
koyar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Yalanlar
bitti!
HÜDA KAYA (Devamla) Teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Kaya.
Gündem dışı ikinci söz, Rusyaya
ihraç edilen yaş meyve ve sebzelerin geri gönderilmesi ve
ihracatçılarımızın yaşadığı sorunlar
hakkında söz isteyen Manisa Milletvekili Sayın Mazlum Nurluya
aittir.
Buyurunuz Sayın Nurlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
2.- Manisa Milletvekili Mazlum
Nurlunun, Rusyaya ihraç edilen yaş meyve ve sebzelerin geri
gönderilmesine ve ihracatçılarımızın
yaşadığı sorunlara ilişkin gündem dışı
konuşması
MAZLUM NURLU (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Rusyaya ihraç edilen meyve ve sebzelerin gümrük
kapılarından geri gönderilmesine,
ihracatçılarımızın yaşadığı sorunlara
ve buna bağlı olarak üreticilerimizin yaşayacağı sorunlara
dair söz almış bulunuyorum.
Sayın Başkana yeni görevinde
başarılar diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sizlerin de bildiği gibi, 24 Kasım 2015
tarihinde Rusyaya ait bir savaş uçağı
sınırlarımızı ihlal ettiği gerekçesiyle
düşürülmüştü. Bu olay üzerine Türkiye ve Rusya arasında
başlayan siyasi ve ekonomik gerginlik maalesef hâlâ devam ediyor.
Öncelikle, Türkiye Cumhuriyeti devletinin angajman kuralları
kapsamında sınırlarını ihlal eden yabancı
uçakları uyarma ve müdahalede bulunma hakkının
meşruluğunu ve müdahalesinde haklı olduğunu ifade etmek
istiyorum. Ancak, siyasi ve ekonomik sıkıntıları,
yankıları hâlâ devam eden bu krizin daha fazla derinleşmesine
izin verilmemesi gerektiğini, yaşanan krizin başta bölge
barışını, tarımsal ihracatımızı ve
ülkemiz turizmini olumsuz yönde etkilediğini, krizin
aşılamaması durumundaysa daha büyük, makro düzeyde etkilemeye
devam edeceği endişemizi de sizlerle paylaşmak istiyorum.
İhraç edilen üzüm ve meyve yüklü
tırların Rusyaya sokulmaması nedeniyle ihracatçılardan
yoğun şikâyetler geliyor. Geçen yılın rakamlarıyla
157,6 milyar dolar toplam ihracatımızın 6 milyar dolarlık
kısmı Rusyaya yapılmış. Rusya, en fazla ihracat
yaptığımız ilk 10 ülke arasında. Sofralık üzüm,
meyve ve domates gibi en fazla tarım ürünleri ihraç ettiğimiz ülke
olan Rusya, 1 milyar dolarlık meyve ve sebze ihracatıyla ilk
sırada bulunmaktadır. Başta Antalya olmak üzere, her yıl 4
milyon Rus turist ülke turizmine katkıda bulunuyor. Yaklaşık 40
bin Rus Antalyada yerleşik olarak yaşıyor.
Değerli milletvekilleri, görünen o ki,
Kış günü doğal gaz kesildi kesilecek. derken, asıl
darbeyi çiftçimiz ve turizm sektörü yemiştir. Manisa ilimiz, 81 ilimiz
içinde yaklaşık 4 milyar lirayla tarımsal üretimin
yarattığı artı değer bakımından 1inci
sırada. Manisa ve ilçelerinde, 680 bin dekarlık sahada 90 bin aile
geçimini üzüm üretiminden sağlamaktadır. Üzüm kenti Manisa,
yıllık ortalama 250 bin ton yaş üzüm ihracatıyla ihracat
gelirimize 280 milyon dolar katkı yapmaktadır. Çekirdeksiz kuru üzüm
ihracat gelirimiz ise ortalama 450-500 milyon dolar civarında.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; uçak kriziyle başlayan bu süreçte şu an
yaşadığımız ve çözülemez ise ileride
yaşayacağımız sıkıntılar, ülkemiz
tarımına, turizm sektörüne ve en çok da bölge barışına
zarar verecektir. Anadoluda sıkça söylenen Güneş
çarığı sıkar, çarık da ayağı sıkar.
özdeyişinden hareketle, ihracatçı satış yapamazsa çiftçiye
olan borcunu ödeyemeyecek ve maalesef, siyasi iktidar tarafından gözden
çıkarılan, horlanan, azarlanan, Tarım Kanununun 21inci
maddesine göre millî gelirden hak ettiği destekleri gasbedilen gariban
çiftçimiz, her zaman olduğu gibi, yine boynu bükük kalacaktır.
Değerli milletvekilleri, başta bölge
barışı olmak üzere, birçok sektör bakımından
yaşanan olumsuzlukların bilincinde olmasına rağmen, üstelik
memleket yangın yerine dönmüş durumda iken, bu ülkede birileri
yaşanan uçak krizini bile fırsata çevirip başkanlık ve
sultanlık hayalleriyle yanıp tutuşurken, tabiri caizse, Rus
uçağının, tarım boyutuyla Manisanın üzüm bağlarına,
tarıma; turizm boyutuyla Antalyaya, ülkemiz turizmine; siyasi ve askerî
boyutuyla da bölge barışına düştüğünü bir kez daha
ifade etmek istiyorum.
Son söz olarak, tarımdan, turizmden, ihracattan
ekmek yiyen tüm sektörlerin mağduriyet yaşamaması için ve en çok
da büyük önderimiz Atatürkün ifadesiyle yurtta barışın, dünya
barışının bu coğrafyada tüm ama tüm
komşularımızla yeniden tesisi bakımından
barışçıl çözümlerle Rusyayla siyasi ve ekonomik
ilişkilerimizin düzeltilmesi çabalarının
arttırılmasını, ihracat kapılarının yeniden
açılmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Nurlu.
Gündem dışı üçüncü söz, Mevlit
Kandili hakkında söz isteyen Isparta Milletvekili Sayın Sait Yüceye
aittir.
Buyurunuz Sayın Yüce. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
3.- Isparta Milletvekili Sait
Yücenin, Mevlit Kandiline ilişkin gündem dışı
konuşması
SAİT YÜCE (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, şehitlerimize ve hayatını kaybeden
masum insanlara Allahtan rahmet diliyorum, Rabbim cennetinde en yüce
makamlarla onları mükafatlandırsın.
Salıyı çarşambaya bağlayan bu
gece, yüce Rabbimizin bütün âlemlere rahmet olarak gönderdiği Peygamber
Efendimiz Muhammed Mustafa (SAV)in mevlidişerifini idrak edeceğiz.
Bu vesileyle Resuluekrem Efendimiz (ASV), onun âl ve ashabına,
evladüıyaline, ehlibeytine salat ve selam ediyorum. Onun getirdiği
nur ve vahyin ışığı gönüllerimizi aydınlatırken
bu ışığın bütün insanlığın muhtaç
olduğu manevi huzura dönüşmesini, vatanımız, milletimiz,
tüm Âlemiislam için rahmet, merhamet, kardeşlik, barış ve
selamete vesile olmasını Rabbimizden niyaz ediyorum.
Aynı Allaha, aynı kitaba, aynı
peygambere inanan, aynı kıbleye dönen kardeşler olarak bizler,
asırlarca beraber, kardeşçe yaşadığımız bu
topraklarda, bu vatanda kardeşlik ahlakını, ulvi değerleri
paylaşarak bu günlere geldik. Mucizatıahmediyede ifade edildiği
gibi Muhammedun Rasululluh ve Risatetimuhammediye kâinatın en büyük
hakikati ve Zatıahmediyye bütün mahlukatın en eşrefi ve iki
cihanın en parlak bir güneşi olduğuna ve bu harika makama
liyakatine dair pek çok delilleri olan Efendimiz (ASV) hem öyle yüksek,
kuvvetli hitap ediyor ki bütün asırlar onu dinler. Evet, aksisadâsını
her bir asır işitiyor.
Evet, Zatıahmediyenin (ASV) nuruyla âlemin
şekli değişti. İnsan ve bütün kâinatın
mahiyetihakikiyeleri o nur, o ziya ile o ışıkla inkişaf
etti. Eğer o nur olmasaydı mevcudat fenayı mutlaka
mahkûm ve kıymetsiz, manasız, faydasız, abes, karma
karışık, tesadüf oyuncağı bir zulmeti evham içinde
kalırdı.
Şu
gördüğün büyük âleme büyük bir kitap nazarıyla bakılırsa,
nuru Muhammedi (ASV) o kitabın kâtibinin kaleminin mürekkebidir.
Eğer
o âlemi kebir bir şecere, ağaç tahayyül edilirse, nuru Muhammedi hem çekirdeği
hem semeresi, meyvesi olur.
Eğer
dünya mücessem bir zihayat farz edilirse, o nur onun ruhu olur.
Eğer
büyük bir insan tasavvur edilirse, o nur onun aklı olur.
Eğer
pek güzel şaşalı bir cennet bahçesi tahayyül edilirse, nuru
Muhammedi onun andelîbi yani bülbülü olur.
Mahlukların
en ehemmiyetlisi olan nevi insanın güneşleri ve
yıldızları ve kumandanları olan bütün peygamberleri
arkasına alıp onlara duasına âmîn, âmîn dedirten ve ümmetinden
her gün her ferdi mütedeyyin hiç olmazsa kaç defa ona salavat getirmekle onun
duasına âmîn diyen ve belki bütün mahlukat o duasına iştirak
ederek Evet ya Rabbenâ! İstediğini ver, biz de onun istediğini
istiyoruz. diyorlar.
Efendimiz
(ASV)ın şahsı manevisine bak: Sathı arz bir mescit,
yeryüzü bir mescit, Mekke bir mihrap, Medine bir minber; o burhanı bahir
olan Peygamberimiz (ASV), bütün ehli imana imam, bütün insanlara hatip, bütün
enbiyaya, peygamberlere reis, bütün evliyaya seyit, bütün enbiya ve evliyadan
mürekkep bir halka-i zikrin serzâkiri; bütün enbiya hayattar kökleri, bir
şecerei nuraniyedir ki, her bir davasını mucizatlarına
istinat eden bütün enbiya, peygamberler ve kerametlerine itimat eden bütün
evliya tasdik edip imza ediyorlar.
Zira, o
Lâ ilâhe illâllah der, dava eder. Bütün sağ ve sol, yani mazi ve
müstakbel taraflarında saf tutan o nuranî zâkirler, aynı kelimeyi
tekrar ederek -icmâ ile, mânen sadakte ve bilhakkı natakte- Doğru
söyledin. derler. Hangi vehmin haddi var ki, böyle hesapsız imzalarla
teyid edilen bir müddeâya parmak karıştırsın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SAİT YÜCE (Devamla) Tamamlıyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Yüce, bir dakika
toparlamanız için ek süre veriyorum.
Buyurunuz.
SAİT YÜCE (Devamla) İşte bak! O zât
öyle bir salât-ı kübrâda, bir ibâdet-i ulyâda saadet-i ebediyye için dua
ediyor ki bütün arz onun azametli namazıyla namaz kılar, niyaz eder.
Bak, hem öyle beka gibi bir hacet-i âmme için dua
ediyor ki, değil ehl-i arz, belki ehl-i semâvat, belki bütün mevcudat
niyazına iştirak edip lisan-ı hâl ile: Evet yâ Rabbenâ, ver,
duasını kabûl et. Biz de istiyoruz. diyorlar.
Bu mübarek gece hürmetine Cenab-ı Hak,
insanlığa huzur, mazlum ve muhtaçlara kurtuluş ve
kolaylıklar nasip etsin.
Rabbim, ahlakımızı, Peygamber
Efendimizin ahlakıyla ahlaklandırsın.
Âmin.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Yüce.
Değerli milletvekilleri, İç Tüzükün
60ıncı maddesine göre, yerinden söz talebi olan vekillere
sırasıyla söz vereceğim.
Şimdi sisteme giren sayın milletvekillerinin
isimlerini okuyorum: Sayın Atıcı, Sayın Bayraktutan,
Sayın Aksu, Sayın Akın, Sayın Petek, Sayın Bozkurt,
Sayın Aydın, Sayın Biçer, Sayın Gürer, Sayın
Kayışoğlu, Sayın Çam, Sayın Sarıhan, Sayın
Emir, Sayın Göker, Sayın Akaydın, Sayın Erkek, Sayın
Şimşek, Sayın Pekşen, Sayın Arslan, Sayın
Ağbaba, Sayın İrgil, Sayın Parsak, Sayın İlgezdi.
Fakat, ben, önceliği, Sayın
İlgezdiye vermek istiyorum. Kendisinin özel bir talebi var.
Sanırım uçağa yetişmek durumunda. Dolayısıyla,
ilk sözü İlgezdiye verdikten sonra sırasıyla devam
edeceğiz.
Buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
6.- İstanbul Milletvekili
Gamze Akkuş İlgezdinin, TBMM Başkan Vekili Pervin Buldana
görevinde başarılar dilediğine, Dilek Doğanın
öldürülmesiyle ilgili görüntülere ve makul şüphe düzenlemelerinden derhâl
vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul)
Sayın Başkan, bu görevinizde öncelikle başarılar diliyorum,
tebrik ediyorum.
Değerli vekiller, Sarıyerdeki evinde özel
harekât polisince vurularak öldürülen Dilek Doğanın son
anlarına ilişkin video kayıtları biliyorsunuz ki sosyal
medyaya dün düştü ve birçok basın-yayın organından da zaten
yayınlandı. Söz konusu kayıtta operasyonu gerçekleştiren
polislerin, iddia edildiği gibi direnişle
karşılaşmadıkları, Dilek Doğan vurulana kadar
evin içinde herhangi bir arbede yaşanmadığı açıkça
görülmektedir. Bu görüntüler somut delil aranmadan makul şüphe kriterine
dayanılarak iletişimin izlenmesi, teknik takip, konut ve iş yeri
arama yapılması uygulamasının ne kadar ölümcül, kötü
sonuçlar doğurabileceğinin en açık göstergesi. İnsan
hayatı bu kadar ucuz olmamalıdır. Anayasal düzenin Anayasaya
aykırı biçimde korunamaz olduğunu düşünüyorum ben.
Yine Dilek Doğan vakaları
yaşanmasın diye makul şüphe düzenlemelerinden derhâl
vazgeçilmeli, somut delile dayalı kuvvetli şüphe kriteri getirilmeli
diye düşünüyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
İlgezdi.
Sayın Atıcı
7.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının,
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından, inceleme yapmak
için Akkuyu Nükleer Santral alanına girmesine izin verilmediğine ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, size bir utanç öyküsü
anlatacağım. Geçen hafta perşembe günü Enerji
Bakanlığına bir yazı yazarak kendi memleketim olan
Mersinde yapımı planlanan Akkuyu Nükleer Santral alanına girmek
ve Mersin halkı adına incelemeler yapmak üzere izin istedim.
İzin istememin ayıbı bir yana, bütün uğraşlarıma
rağmen bu izni alamadım.
Enerji Bakanına sesleniyorum: Neden
korkuyorsunuz? Akkuyuya girmemi neden istemiyorsunuz? Orada neler dönüyor?
Orada neler gizliyorsunuz? Her şeye rağmen dün oraya kadar gidip
içeri girmek istedim, AKPnin talimatıyla içeri alınmadım.
Sınırlarımızı IŞİD teröristlerine
karşı korumaktan âciz olan Hükûmet, milletvekillerini Akkuyuya
sokmamakta pek mahir.
Arkadaşlar, şaka yapmıyoruz. Bu
iğrenç santrali size yaptırmayacağız, bedeli ne olursa
olsun.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Atıcı.
Sayın Bayraktutan
8.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutannın,
Artvin Cerattepede maden çıkartılmasıyla ilgili açılan
davada beş buçuk aydır yürütmeyi durdurma kararı
verilmediğine ilişkin açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Artvin Cerattepede çıkartılmak istenen
maden girişimiyle ilgili olarak beş buçuk ay evvel Türkiyenin en
büyük çevre davası açıldı 751 kişi tarafından. Rize
İdare Mahkemesinde açılan bu davada beş buçuk aydır
yürütmeyi durdurma kararı verilmiyor, ne ret kararı veriliyor ne
kabul kararı veriliyor.
Rize İdare Mahkemesinde daha önceki heyet ne
yazık ki değiştirildi. Daha önceki heyet çevre davalarında
çevreciler lehinde karar veriyordu. Özel bir talimatla bu heyetin
değiştirildiğini iyi biliyorum.
Artvinliler 1.800 metrede beş buçuk aydır
Orman İşletmesi ağaçları kesmesin diye nöbet tutuyorlar.
Benim avukatlık yaptığım yıllarda Orman İdaresi
vatandaştan ormanı korurdu; şimdi devir değişti,
vatandaşlar Orman İdaresinden ormanı korumaya
çalışıyor.
Beş buçuk aydır insanlar yirmi dört saat
nöbet tutuyorlar. Enerji Bakanını göreve çağırıyorum,
Sayın Başbakanı göreve çağırıyorum. Bu çile ne
zaman bitecek, bu rezalet ne zaman bitecek? Artvinliler bu cinayete izin
vermeyecekler. Bu mücadele gidebileceği yere kadar gidecek. Bunu yüce
Parlamentoya bir kere daha ifade ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Bayraktutan.
Sayın Aksu
9.- İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksunun,
Mevlit Kandilini kutladığına ve İstanbulun Küçükçekmece
ilçesinin Kanarya Mahallesinde bölücü terör örgütünün çıkardığı
olaylara ilişkin
açıklaması
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul)
Teşekkür ediyorum.
Öncelikle Türk İslam âleminin Mevlit Kandilini
tebrik ediyorum.
İstanbulun Küçükçekmece ilçesi Kanarya
Mahallesinde 19 Aralık akşamı bölücü terör örgütü
militanları 22 yaşındaki Kahraman Kömürcüyü canice öldürdüler.
Aynı mahallede daha önce de otobüse molotof atılması sonucu
çıkan yangında lise öğrencisi Serap Eser vahşice
katledilmişti.
Her gün yaşanan olaylar nedeniyle mahalle
sakinleri korku içindeler. Esnaf iş yerlerini kapatmaları, halk ise
örgüte biat etmeleri veya mahalleyi terk etmeleri için tehdit ediliyor.
İstanbulun göbeğinde güvenlik ve huzur tesis edilemiyor. Sayın
Hükûmeti uyarıyorum, bu bölgedeki güvenlik zafiyeti derhâl giderilmeli,
bölücü unsurlar tamamen temizlenmelidir. Aksi takdirde, bölücü terör örgütü
militanları yol kesmeye ve ölüm kusmaya devam edeceklerdir. Güvenlik
güçlerinden çözüm bekleyen vatandaşlarımız bölücü örgüt
militanlarıyla karşı karşıya getirilecek ve telafisi
imkânsız olaylar yaşanabilecektir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
10.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının,
Balıkesir Sanat Merkezine polis eşliğinde yapılan baskınlara
ve bu tür yöntemlerle CHP il ve ilçe başkanlarını
yıldıramayacaklarına ilişkin
açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) Teşekkürler.
Balıkesir Karesi İlçe
Başkanımızın işletmekte olduğu Balıkesir
Sanat Merkezi son bir ayda 2 kez polis eşliğinde Maliye, SGK,
belediye ve Millî Eğitim Müdürlüğü temsilcilerinden oluşan bir
ekip tarafından basılıyor. Mevzuata aykırı hiçbir
iş ya da işlemi olmayan, çocuklarımıza sanat eğitimi
verilen bir merkez, sadece işletmecisi CHP ilçe başkanı
olduğu için yıldırmak ve caydırmak amacıyla
basılıyor. Orada bulunan sanatseverler, sanatçılar,
öğrenciler ve veliler taciz ediliyor.
Sanat ve sanatçılar konusunda AKPnin
tavrını ve duruşunu biliyoruz, sanatsal faaliyetlerden
hoşlanmıyorsunuz. Ama bu ülkenin sanatseverlerinin sizin baskın
ve yıldırma girişimlerine de asla teslim
olmayacağını bilmeniz gerekir. Bu yöntemlerle ana muhalefet
partisi CHPnin il ve ilçe başkanlarını
yıldıracağınızı sanıyorsanız
yanılıyorsunuz.
Şimdi buradan soruyorum: Ne buldunuz orada?
Vergi mi kaçırılıyordu? Hayali ihracat mı
yapılıyordu? Rüşvet ve yolsuzluk pazarlığı
mı yapılıyordu? Ayakkabı kutuları içerisinde dolarlar
mı buldunuz? Para sayma makineleri mi vardı? İhale
pazarlığı mı yapılıyordu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET AKIN (Balıkesir) Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Petek
11.- Burdur Milletvekili Reşat Petekin, Mevlit
Kandilini kutladığına ilişkin açıklaması
REŞAT PETEK (Burdur) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de bugün idrak edeceğimiz Mevlit Kandilinizi tebrik
eder, hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Hakktan niyaz
ederim.
Bilindiği gibi binlerce yıllık
geçmişe uzanan insanlık tarihi boyunca gelen peygamberler
silsilesinin sonuncusu barış dini İslamı tebliğ eden,
müjdeleyen Sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa (SAV) olmuştur.
O insanların en hayırlısı idi. Herkesin güvendiği, bu
nedenle Muhammed-ül Emin olarak anılan insandı. Allahın
insanlar arasından seçtiği doğruluk timsaliydi. Güzel
ahlakıyla, engin hoşgörüsüyle, adaletiyle, merhametiyle,
mütevazılığıyla bütün insanlığa kucak açan örnek
bir şahsiyetti. Onun örnek yaşayışını rehber
edinen insanlık Peygamberimizin hayat ilkelerine bağlı
kaldığı ölçüde huzur, barış, sadakat içinde
yaşama imkânı bulmuştur. Bu nedenle Asr-ı Saadet
denildiğinde de Peygamber Efendimizin dönemi
anlaşılmaktadır. Bu çerçevede Mübarek Mevlit Kandili
vesilesiyle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Bozkurt
12.- Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurtun, Konya
Cihanbeylide Anadolu Holdingin işlettiği Panplasttaki
PETROL-İŞ Sendikasına bağlı işçilerin durumuna
ilişkin açıklaması
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Konya Cihanbeylide kurulu bulunan
Konya Şeker ve PANKOBİRLİK ortaklığındaki Anadolu
Holdingin işlettiği Panplast işçileri PETROL-İŞ
Sendikasına üye olarak anayasal örgütlenme haklarını
kullandıkları için aylardır işveren tarafından büyük
baskı altına alınmışlar ve dün işten
çıkarılan 11 işçiyle birlikte 87 işçinin ekmeğiyle
oynanmış, kapı önüne konulmuştur. Yarın bu konuyu
12.00de bir basın toplantısıyla gündeme getireceğim ama
bugün gündeme getirme nedenim şudur: Demin de gayet veciz bir vaaz
dinledik, herkes Mevlit Kandilini kutluyor. İnanıyorum ki Hazreti
Peygamberin insanlığa verdiği en büyük ama en önemli buyruk
dürüst olmak ve başkalarının hakkına saygılı
olmaktır.
Bu anlamda, Panplast işverenini
işçilerinin hakkına saygılı olmaya davet ediyor,
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Aydın
13.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, Kuzey
Iraktaki Türk askerî varlığının durumuna ilişkin
açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Millî Savunma Bakanımıza sormak
istediğim konu: Türkiyenin Kuzey Iraktaki askerî varlığı
1990ların ortasına dayanıyor. Bu nedenle ilk akla gelen soru
Yirmi senedir Kuzey Irakta bulunan Türk askeri neden şimdi sorun oldu?
sorusu. Bu açıdan baktığımızda, Irakta etkili bazı
üçüncü tarafların bu meseleyi
tırmandırdığını söyleyebilir misiniz?
Diğer yandan, Bağdat yönetimi bu
olayı ulusal ve uluslararası düzeyde bir millî onur konusu hâline
getirdi çünkü toprak egemenliğini koruyamayan bir ülke konumuna
düştüğünü hissetti. Bunun önüne geçilmesi için asker göndermeden önce
Bağdat yönetimiyle bir diplomasi yürütülemez miydi?
Diğer bir husus da Amerika Birleşik
Devletleri bu konuda Irakın yanında yer aldı. Yine, önceden
Washington yönetimiyle görüşülüp IŞİDle mücadele üzerinden bir
iş birliği aranamaz mıydı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Yıldız Biçer
14.- Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçerin,
Manisa Soma havzasındaki işçilerin sarı sendikaya mecbur
bırakıldığına ve iktidarın Soma halkına ve
işçilerine verdiği sözleri derhâl yerine getirmesini beklediğine
ilişkin açıklaması
TUR YILDIZ BİÇER (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Manisanın Soma
havzasındaki tüm işçilerin sarı sendikaya, hatta
sendikasızlığa mecbur bırakılmaları artarak devam
ederken, katliamdan sonra işsiz kalan madencilerin durumu da vahametini
korumaktadır. Hukuksuz ve ahlaksız bir şekilde 24 taksite
bölünen tazminatlarının sadece birinci taksitini göstermelik olarak
bayramdan önce alan madenciler yine açlığa mahkûm
bırakılmışlardır.
Yine, Somada Danıştayın açık
kararına karşın başta Maden İşleri Genel
Müdürlüğünün yetkilileri olmak üzere, kamu görevlileriyle ilgili
soruşturmanın akıbeti hâlâ belirsizdir. Haklarında
açılan bir dava hâlâ yoktur. Dönemin Enerji Bakanı Taner
Yıldızın sorumluluğu açıkken bu konuda da hâlâ bir
gelişme yoktur. Somada yargılamanın şu ana kadarki
aşamalarında facianın göz göre göre geldiği ve
sorumluların hiçbir önlem almadığı ortadadır. Bir
insan ve Manisa Milletvekili olarak iktidarın, Soma halkına ve
işçilerine verdiği sözleri derhâl yerine getirmesini bekliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Gürer
15.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Mevlit
Kandilini kutladığına ve Niğde Bor Şeker
Fabrikasında çalışan geçici işçilerin durumuna ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Mevlit Kandilini
kutluyor, barış ve kardeşliğimize vesile olmasını
diliyorum.
Taşeron işçilerin kadroya
alınmayı bekledikleri bu dönemde, şeker fabrikalarında yıllardır
aynı şartlarda çalışan geçici işçilerin kadro
beklentisi yoğun biçimde devam etmektedir. Örneğin, Niğdenin
Bor Şeker Fabrikasında on beş yirmi yıldır geçici
işçi statüsünde çalışanlar bulunmaktadır. Bu geçici
işçiler kadroya alınmayı beklemektedir.
Şeker fabrikasında tecrübeli işçi
önemlidir. Üretim, işletme, bakım, onarım, enerji
faaliyetlerinde yetişmiş işçi sayısı giderek
azalmaktadır. Geçici ama tecrübeli, yıllardır çalışanlara
bir an önce kadro verilmelidir. Aksi takdirde üretim sorunları, iş
kazaları olağan olacaktır. Üretimin aksamadan devamı,
verimli bir iş ortamı için şeker fabrikalarında
çalışan geçici işçilerin kadroya alınması ve bu yolda
çalışma yapılması beklentidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Sayın Kayışoğlu
16.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, bu yıl Kubilayı anma törenlerinin
neden yapılmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ederim.
23 Aralık 1930da Menemende katledilen
öğretmen Kubilayın mezun olduğu okul Bursada eski adıyla
Muallim Mektebi yeni adıyla Çelebi Mehmet Lisesidir. Bahçesinde
anıtı bulunan Kubilayın her yıl 23 Aralıkta
anması yapılırken yarınki yıl dönümünde anma
yapılmayacağı belirtilmiştir. Şeriat bayrağı
altına girmeyenlerin kılıçtan geçirileceğini ilan eden bu
gerici ayaklanmaya karşı tek başına duran ve başı
kesilen Şehit Kubilayı anmak kimleri, neden rahatsız
etmiştir? Bu yanlışın giderilmesini ve gerici
ayaklanmaların bu şekilde
meşrulaştırılmasının önüne geçilmesini diliyoruz.
Yarın okulda bu anma yapılmazsa, cumhuriyetin emanet edildiği
duyarlı gençler bu anmayı yaparak şehit öğretmen
Kubilayı unutturmayacaklardır.
Saygılarımla.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Çam...
17.- İzmir Milletvekili Musa Çamın, TBMM
Başkan Vekili Pervin Buldana görevinde başarılar
dilediğine ve siyasi partilerin çeşitli etkinliklerine emniyet ve
kolluk kuvvetlerinin müdahale etmesini şiddetle protesto ettiğine ilişkin açıklaması
MUSA ÇAM (İzmir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Gözaltında kaybolanların, faili meçhul
cinayetlere kurban gidenlerin ve cumartesi annelerinin temsilcisi Sayın
Pervin Buldana yeni görevinde başarılar diliyorum.
17-25 Aralık Türkiye'de yolsuzluğun,
hırsızlıkların zirve yaptığı tarihtir. Bu
nedenle, Cumhuriyet Halk Partisinin çeşitli il ve ilçe
binalarında bununla ilgili -17-25 Aralık yolsuzluk haftasıyla
ilgili- döviz ve pankartlar asılmıştır. Bu asılan
pankart ve dövizlerin hiçbirinde, herhangi bir siyasi partinin veyahut da
yöneticisinin ismi veya simgesi bulunmamaktadır ama İzmir Bergamada,
Bergama İlçe Örgütümüzün parti binasına asmış olduğu
Biz, simide gevrek, çekirdeğe çiğdem, hırsıza
hırsız deriz. pankartının, Bergama Emniyet
Müdürlüğü, dün keyfî olarak, hiçbir mahkeme kararı ve
savcılık kararı olmaksızın ilçe binasına giderek
indirilmesini talep etmiştir ve indirtmeye kalkmıştır.
Dolayısıyla, Türkiye'de şu anda olağanüstü bir sıkıyönetim
ve olağanüstü hâl koşulları yaşanmaktadır. Siyasi
partilerin çeşitli etkinliklerine ve mücadelelerine emniyet ve kolluk
kuvvetlerinin müdahale etmesini şiddetle protesto ediyoruz. Hukukun ve
demokrasinin uygulanmasını talep ediyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Sarıhan...
18.- Ankara Milletvekili Şenal Sarıhanın,
TBMM Başkan Vekili Pervin Buldana görevinde başarılar
dilediğine ve Ankara Keçiörende bulunan Osmanlı
Çarşısında çıkan yangına ilişkin açıklaması
ŞENAL SARIHAN (Ankara)
Değerli Başkan, öncelikle sizi kutlarım. Faili meçhul cinayetler
izleğinden buraya kadar sürdürdüğünüz insan hakları
mücadelesinden sonra, şimdi Meclisimizde Başkan Vekili olmanız
bir kadın olarak bana onur veriyor.
Değinmek istediğim
konu şu: Pazar günü, Ankara'da 253 dükkânın yanmış
olduğu ciddi bir yangın olayı oldu, Osmanlı
Çarşısı yandı. Bu yanıkla ilgili, elektrik
kontağından yangının kaynaklandığı ifade
edildi ancak Elektrik Mühendisleri Odasının yaptığı
araştırmaya göre bu yangının asıl nedeni denetimsizlik
olarak saptandı. Elektrik Mühendisleri Odası, 31 Mayıs 2005 tarihinde
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına, Elektrik İç
Tesisleri Yönetmeliğinde yeterli düzenlemenin olmadığı, bu
sebeple yeterli bir düzenlemenin yapılması talebinde bulundular; bu dikkate
alınmadı. Bundan sonra yeni yangınların olmasını
engellemek için yapmamız gereken şeylerin ne olduğu
ortadadır. Bakanlığı göreve davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Sarıhan.
Sayın Emir
19.- Ankara Milletvekili Murat Emirin,
Cumhurbaşkanlığı Sarayının yanına
yaptırılan yeni konuta ilişkin
açıklaması
MURAT EMİR (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; basından birkaç gün önce,
Sayın Cumhurbaşkanının kaçak sarayın bir
kenarında yeni bir konut yaptırdığı ve oraya sessiz
sedasız taşındığını öğrendik. Buna
tabii saraycık diyoruz ama saraycık demek çok olanaklı
değil. 250 odası olan bu alanda yok yok âdeta. Duyduğumuza göre,
basından öğrendiğimiz kadarıyla, içinde fitness center,
masaj odaları, özel dekorasyon alanları, şok duşları,
80 metrekarelik jakuzi, sauna, özel buhar odaları ve 1.800 metrekare
büyüklüğünde bir teras, tenis kortu, basketbol, voleybol, halı saha
gibi spor tesisleri olduğunu öğreniyoruz. Tabii, ülkemizde
insanlarımız ağır geçim sıkıntısıyla ve
kredi kartı borçlarıyla boğuşmaya
çalışırken, özellikle israfın daha çok dikkatimize
geldiği bu kandil günlerinde bunun da gündeme gelmesinde yarar görüyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Göker
20.- Burdur Milletvekili Mehmet Gökerin, Bitlis ve
Diyarbakırda şehit olan askerlere Allahtan rahmet ve TBMM Başkan
Vekili Pervin Buldana görevinde başarılar dilediğine, Türkiye
Biyoteknoloji Stratejisi ve Eylem Planının tekrar gözden
geçirilmesini talep ettiğine ilişkin
açıklaması
MEHMET GÖKER (Burdur)
Sayın Başkan, Bitlis ve Diyarbakırda şehit olan askerlerimize
Allahtan rahmet, yaralılara acil şifa diyerek sözüme
başlıyorum. Size de yeni görevinizde başarılar temenni
ediyorum.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanının hazırladığı Türkiye Biyoteknoloji
Stratejisi ve Eylem Planı geçen haziran ayında Resmî Gazetede
yayımlanmıştır. Söz konusu bu planda Sağlık
Bakanlığı bünyesinde bir biyoetik kurulu kurulması
öngörülmüştür. Sağlık Bakanının biyoetik kurulunu
oluşturmak için hazırlıklara başladığı ve
bunun için hazırlanan kılavuzda üyelerden birinin tercihen İslam
hukuku alanında doktorasını yapmış ilahiyatçı
olması planlanmaktadır. İlaç orucu bozar mı, ramazanda kan
verilir mi, organ nakli günah mı? gibi sorulara sıkça maruz kalan
tıp dünyamız, zaten uzun zamandır, görev alanı içinde
olmayan bu konuları tartışmaktadır. Üstüne üstlük,
sağlık alanını ilgilendiren konularda İslam hukukuna
ve İslamın emrettiği yasalara bakılacak
olmasının insanlarımızı hastalığa,
sakatlığa ve hatta ölüme bile götürebilir korkusunu
taşıyorum. Düzenlemenin tekrar gözden geçirilmesini talep ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Akaydın
21.- Antalya Milletvekili Mustafa Akaydının,
gazetecileri tehdit eden ve Hürriyet gazetesini basan ekibin lideri
pozisyonundaki AK PARTİ eski milletvekili ve Gençlik Kolları
Başkanının Gençlik ve Spor Bakan Yardımcısı
olarak atanmasına ilişkin
açıklaması
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) 2 tane gazeteciyi
Bunlar henüz dayak yememişler bizden. diye aşağılayan ve
bir ünlü Türk gazetecisini ve Hürriyet gazetesini tehdit eden ve basan bir
ekibin lideri pozisyonundaki Adalet ve Kalkınma Partisi eski milletvekili
ve Gençlik Kolları Başkanı, duyduğumuz kadarıyla
Sayın Başbakan tarafından övgüyle hakkında söz edilerek
ödüllendirilmiştir. Bu beyefendinin, aynı zamanda, Gençlik ve Spor
Bakanlığına da Bakan Yardımcısı olarak
atandığını da öğrenmiş bulunuyoruz.
Acaba CNN Internationalda
Basın özgürlüğü benim kırmızı çizgimdir. diyen
Sayın Başbakan bu tavrı hangi ahlaki ve etik anlayışla
izah edebilecektir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Erkek
22.- Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkekin, bazı
kitap ve dergilerin toplatılma kararlarından bir hukukçu olarak büyük
üzüntü duyduğuna ilişkin
açıklaması
MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Anayasa ve evrensel hukukla
güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerimiz ciddi
tehdit altında. Soğuk savaş yıllarında, darbe
dönemlerinde yaşadığımız kitap yasakları
utancını son günlerde maalesef AKP iktidarıyla yeniden
yaşamaya başladık. Gazeteciler hakkında verilen
ağır ve haksız tutuklama kararları yetmiyor; kitaplar,
dergiler hakkında toplatma kararları veriliyor. Bir hukukçu olarak
tüm bu kararlardan büyük üzüntü duyduğumu ifade etmek istiyorum.
Cumhurbaşkanı
Erdoğan, dönemin Başbakanı olarak 2002 yılında Ulusa
Sesleniş konuşmasında şöyle diyordu: Daha önceden
verilmiş tüm kitap toplatma kararlarını hükümsüz hâle
getiriyoruz. Altı aylık bir geçiş süreci içinde, yasaklı
durumda bulunan 23 bin kitap özgürleşecek. Böylece Türkiye yargı
ayıplarından da arınmış olacak, demokrasi
standardımız yükselecek, Türkiyenin dünyada itibarı
artacaktır. Ama maalesef itibarımız zedeleniyor her geçen gün.
AKP özgürlüklerden korkuyor ve korktukça otoriterleşiyor.
Gazetecileri Silivri Cezaevinde
tutsak edebilirsiniz, kitapları toplatıp imha edebilirsiniz. Ancak,
fikirleri, düşünceyi ve gerçeği hapsedemezsiniz, yok edemezsiniz.
Saygılarımla.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Şimşek
23.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, Mevlit
Kandilini kutladığına, Millî Savunma Bakanından,
Barzaniyle yapılan görüşmeler ve PKKnın elinde bulunan asker
ve polislerle ilgili bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK
(Mersin) Öncelikle bütün Türk milletinin ve dünya
insanlığının Mevlit Kandilini kutluyorum. Peygamberimizin
yaşantısının bütün dünya insanlığına örnek
olmasını temenni ediyorum.
Savunma Bakanımıza da
şunu soruyorum: Geçtiğimiz hafta peşmergebaşı Barzani
Türkiyeyi ziyaret etti. En üst düzeyde ağırlandı ve kabul
edildi. Kuzey
Iraka gider gitmez de referandum yapılacağından ve
bağımsız Kürdistandan bahsetti. Bununla ilgili, Türkiye
Cumhuriyeti devletiyle bir görüşme yapmış mıdır?
Bir de, PKKnın elinde bulunan 20ye yakın
asker ve polisimizin bir operasyonla kurtarılıp sağ salim
ailelerine teslim edilmesiyle ilgili, Bakanlığınızın
bir çalışması var mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Pekşen
24.- Trabzon Milletvekili Haluk Pekşenin, Gemi
Tanklarının Kalibrasyonuna Dair Yönetmelikin uygulamadan
kaldırılmasının sonuçlarına ilişkin açıklaması
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Teşekkürler
Sayın Başkan.
2 Aralık 2015 tarihinde Gemi Tankları
Kalibrasyon Yönetmeliği uygulamadan kaldırıldı.
Sayın Başkan, Gemi Tankları
Kalibrasyon Yönetmeliği, gemilerin tanklarının ne kadar
yakıt aldığını gösteren ve Kalibrasyon
Yönetmeliği sertifikası varsa bu gemilere uluslararası standartlarda
yakıt yüklenmesine izin veren bir yönetmeliktir. Şimdi yönetmelik
kaldırıldığına göre, yönetmelik
dışındaki gemilerden de Türkiyeye yakıt getirilebilir ve
bu gemilerle de Türkiye'nin dışına yakıt gönderilebilir. Bu
gemilerin uluslararası alandaki adı korsan gemidir.
Şimdi ilginç olan şu: Türkiyede acaba
menşesi bilinmemesi gereken bir petrol ürünü mü vardır ki bu korsan
gemilere ihtiyaç duyulmuştur?
Akdeniz sahilinde bazı
limanlarımızdan bu tür, Kalibrasyon Yönetmeliğine uygun olmayan
gemilere yükleme yapılmış mıdır yoksa yurt
dışından Türkiyeye gelecek olan birtakım
yakıtların Türkiyede gümrüklemesi yapılırken beyana tabi
usulle gümrüklemesine ihtiyaç mı vardır?
Neden Gümrük idaresi beyanı esas alsın da
geminin teknik olarak ölçümlenmiş hâlini esas almasın?
Türkiyede menşesinden kuşku duyulan bir
akaryakıt var mıdır veya başka bir ürün var
mıdır?
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Arslan
25.- Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, izlenen
yanlış iç ve dış politikalarla ülkenin
yalnızlaştırıldığına ilişkin açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan,
mevcut iktidar, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürkün bize göstermiş
olduğu Yurtta barış, dünyada barış. ilkesini tamamen
yok etmiştir. Cumhuriyetimizin kuruluşundan bu yana ilk defa bu iktidar
döneminde bu ilkeler tamamen ortadan kalkmıştır. Ülkemizde
barışı ve huzuru yok etmiş olan bu iktidar,
komşularımızla olan ilişkilerimizi de tamamen bozmuş
ve tamamen barışı yok etmiştir. İzlenen bu
yanlış iç ve dış politikalarla ülkemiz
yalnızlaştırılmış, bir Orta Doğu ülkesi gibi
karışıklık yaratılan bir noktaya getirilmiştir.
Siyasi iktidara
sesleniyorum: Artık bu ilkeye sahip çıkın, yurtta
barışı, komşularımızla barışı
lütfen sağlayın ve Türkiyeyi huzura kavuşturun.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Ağbaba
26.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
Malatyanın sağlıkla ilgili sorunlarına ilişkin açıklaması
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, Malatyanın
sağlığı çile ve kimse duymuyor maalesef. 769 bin nüfuslu
Malatya merkezinde 1 tane hastane var. 2 devlet hastanesi TOKİye
devredildi. Hastanelerden biri kapatılarak sadece semt polikliniğine
çevrildi. Malatyanın Fırat, Yıldıztepe, Çöşnük,
Zafer, Göztepe, Tandoğan Mahallelerinde yaşayan insanlar ve Kale,
Doğanyol, Pütürge, Battalgazi ilçelerinde yaşayan insanlar
şehrin bir ucundan diğer ucuna giderek hastaneye ulaşmaya
çalışıyorlar, tabii yol parası bulabilirlerse ve yollarda
başlarına iş gelmezse. Başbakan, 2014 Ekim ayında
Malatyada sivil toplum kuruluşlarıyla yaptığı yemekte
eski devlet hastanesinin semt polikliniği projesi yerine hastane olarak
düzenlenmesi talimatını verdiğini açıkladı. Aradan on
dört ay geçti, ya Başbakan Malatyalıları kandırdı ya
da birileri Başbakanın sözünü tutmuyor. Başbakanı bu sözünü
tutmaya çağırıyorum. Malatyalıların maalesef
sağlıkları Allaha emanet ve Malatyanın en eski hastanesi,
bütün insanların istediği hastane, iktidar duymazdan gelerek
TOKİye devredilmiş, orası bir konut alanı olarak
yapılmaya çalışılıyor. Ayrıca o semtte bulunan o
caddede hayat ölmüş durumda. Daha önce Malatyanın en hareketli Hastane
Caddesi şu anda ölü durumda.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
İrgil
27.- Bursa Milletvekili Ceyhun İrgilin, TBMM
Başkan Vekili Pervin Buldana görevinde başarılar
dilediğine ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinin bazı yerleşim
yerlerinde uygulanan sokağa çıkma yasağı nedeniyle
eğitime devam edemeyen öğrencilerin durumuna ilişkin açıklaması
CEYHUN
İRGİL (Bursa) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Ayrıca
yeni görevinizi de kutlarım, başarılar dilerim.
OECDnin 2015
Mart ayında açıkladığı bir raporda Türkiye, okula
devamsızlık sıralamasında dünya 1incisi olmuştu.
Biliyorsunuz, güneydoğuda çocuklar kırk gündür eğitim
alamıyorlar. Birkaç gün önce Millî Eğitim Bakanlığı bu
süreçte güvenlik güçleri açısından yirmi güne daha ihtiyaç
olduğunu açıkladı. Peki, daha sonra ne olacak? Operasyonlar
başlamadan önce gerekli tedbirler alınmadı. Şimdi,
sınavlara giremeyen ve eğitim alamayan bu çocuklar için telafi
dersleri, hafta sonu kursları düşünülüyor. Hadi bunu hallettiniz
diyelim ama bombalanan, kurşunlanan evlerde yaşayan çocukların
psikolojisi nasıl telafi edilecek?
Aslında
ben Sayın Bakana -biraz önce oturuyordu- onu sormak için bu sözü
almıştım fakat Sayın Bakan gittiğine göre, zannederim
daha önceki sorularımız gibi bu da havada kalacak.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Budak
Sayın Budak yok mu? Sanırım yok.
Sayın Parsak
28.- Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsakın,
şehitlere Allahtan rahmet dilediğine ve Mevlit Kandilini
kutladığına ilişkin
açıklaması
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Ben de öncelikle haftalardır, günlerdir
olduğu gibi bugün de şehit olan tüm aziz şehitlerimize Yüce
Allahtan rahmet dileyerek sözüme başlamak istiyorum.
Malumunuz, bugün Mevlit Kandili. Başta seçim
çevrem olmak üzere, Afyonkarahisarlı hemşehrilerim olmak üzere aziz
Türk milletinin, Türk İslam dünyasının ve tüm insanlık
aleminin bu mübarek kandil gecesini ben de kutluyorum, hayırlara vesile
olmasını Cenab-ı Allahtan niyaz ediyorum.
Mevlit Kandilinin 17-25 Aralık yolsuzlukla
mücadele haftasına denk gelmesi dolayısıyla beytülmale el
uzatmamanın, şayet bir el uzatma söz konusu olursa bu durumda
adaletle hükmetmenin hem Yüce Yaradanın hem de Peygamber Efendimizin
buyruğu olduğunu hatırlatarak siyasi iktidar başta olmak
üzere herkesi bu konuda hassasiyete davet ediyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
Son konuşmacı, Sayın Yalım
29.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, TBMM
Başkan Vekili Pervin Buldana görevinde başarılar
dilediğine ve Banaz devlet hastanesinin yapımıyla ilgili
Sağlık Bakanından bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Sayın Başkan,
ilk önce görevinizde başarılar dilerim.
Buraya gelirken, bugün, Uşakın Banaz
ilçesinin ilçe başkanımızla ve Sayın
Kaymakamımızla görüştüm ve de Kaymakamımızın
benden özel bir talebi oldu. Banaz ilçesinin devlet hastanesinin
yapımı için 2012 yılında ihale yapılıyor ve de
mevcuttaki yapıcı firma maalesef geçen yıl iflas ediyor ve de
geçen yıl iflasından bu tarafa en ufak bir kıpırdama yok.
Ve de Banaz devlet hastanesinin gerekli olan bütün teçhizatı gelmiş
durumda, maalesef depoda çürümeye terk edilmiş durumda. Bir an önce
Sağlık Bakanımızdan bu konuya el atmasını rica
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.27
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.43
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER : Sema
KIRCI (Balıkesir), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
------0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 17nci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Sayın milletvekilleri, Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Sayın Binali
Yıldırım gündemin "Sözlü Sorular"
kısmının 1, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 56,
64, 69, 78, 79, 80, 85, 87, 88 ve 98'inci sıralarında yer alan
önergeleri birlikte cevaplandırmak istemişlerdir. Sayın
Bakanın bu istemini sırası geldiğinde yerine
getireceğim.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin iki önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş
ve 22 milletvekilinin, 12/7/2015 tarihinde Ardahan ilinin Göle ilçesinde
meydana gelen silahlı saldırı ile ölüm olaylarının
neden ve sonuçlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/31)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
12 Temmuz 2015 günü Ardahan ilinin Göle ilçesinde
meydana gelen silahlı saldırı ve ölüm olaylarının ne
şekilde gerçekleştiği ile sebeplerini tespit etmek amacıyla
Anayasanın 98inci, İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri
gereğince ekte sunulan gerekçe çerçevesinde Meclis araştırması
açılmasını aşağıda imzası bulunanlar olarak
arz ve teklif ederiz.
1) Meral Danış
Beştaş (Adana)
2) İdris Baluken (Diyarbakır)
3) Filiz Kerestecioğlu (İstanbul)
4) Garo Paylan (İstanbul)
5) Hüda Kaya (İstanbul)
6) Müslüm Doğan (İzmir)
7) Ali Atalan (Mardin)
8) Erol Dora (Mardin)
9) Mithat Sancar (Mardin)
10) Ahmet
Yıldırım (Muş)
11) Burcu Çelik Özkan (Muş)
12) Besime Konca (Siirt)
13) Kadri
Yıldırım (Siirt)
14) Aycan İrmez (Şırnak)
15) Faysal
Sarıyıldız (Şırnak)
16) Ferhat Encu (Şırnak)
17) Leyla Birlik (Şırnak)
18) Dilek Öcalan (Şanlıurfa)
19) İbrahim Ayhan (Şanlıurfa)
20) Osman Baydemir (Şanlıurfa)
21) Alican Önlü (Tunceli)
22) Nadir
Yıldırım (Van)
23) Tuğba Hezer Öztürk (Van)
Gerekçe:
12 Temmuz günü sabah saatlerinde, Ardahan Göle'ye
bağlı Koyunlu köyünden Senemoğlu Yaylasına gitmek üzere
yola çıkan Kamber Morkoç, Emine Morkoç, Harika Morkoç, Kurtuluş
Morkoç, Sabri Morkoç ile Altan Akının içinde bulundukları
minibüs yayla yolunda ilerlerken, Erzurum, Ardahan ve Göleden iki gün önce
gelen ve Erzurum-Göle sınırındaki ormanlık bölgede konuşlanan
askerlerce uzun namlulu silahlarla taranmıştır.
Minibüs şoförü kendilerine daha fazla
kurşun isabet etmemesi için aracı 200 metre kadar geriye sürerek daha
fazla can kaybı olmasını önlemiştir. Tekerlekleri
patlamış, içinde yaralı bulunan minibüs, 500 metre ileride siyah
bir Jeep tarafından durdurulmuştur. Ellerinde uzun namlulu silah
bulunan ve kendilerini sivil polis olarak tanıtan 2 kişi,
minibüstekilerin kimliğine bakmadan isimlerini telaffuz ederek
"Sizler teröristlerin yanına gidiyorsunuz." diye ithamlarda
bulunmuşlardır. Minibüstekilerin sivil polislerden ambulans
çağırma yönündeki talepleri reddedilmiş, minibüs şoförünün
kimliğini almak kaydıyla kendi araçlarını takip etmeleri
istenmiştir. Bu da yaralıların hastaneye gecikmelerine neden olmuştur.
Olayın ardından jandarma ve polis karakollarına bu 2 sivil polis
sorulmuş ancak yetkililer bahsedilen kişilerin
tanınmadığını söylemiştir. İfadesine
başvurulmak üzere karakola giden Alkan Akın'ın sivil polis
olduklarını söyleyen kişilerce alınan kimlik belgesi
polislerce kendisine teslim edilmiştir.
Söz konusu saldırı neticesinde, araç
içerisindeki yaralılar, sağlık kuruluşlarının
ambulans göndermemesi üzerine kendi imkânlarıyla hastaneye yetişmeye
çalışmış ancak 70 yaşındaki Kanber Morkoç
yaşamını yitirmiştir. Halkların Demokratik Partisi il
yöneticilerinden Sabri Morkoç da karnına isabet eden kurşun
neticesinde ağır yaralanmış; Erzurum Atatürk Üniversitesi
Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesinde ameliyat edilmiştir
ancak sağlık durumu ciddiyetini korumaktadır.
Ardahan Valiliği ise yapmış
olduğu açıklamada, su kesintileri için göndermiş oldukları
belediyeye ait aracın gasp edildiğini, su kesintilerini gidermek ve
aracı tekrar almak için Erzurum Valiliğiyle irtibata geçildiğini
ve güvenlik güçlerince operasyon başlatıldığını
ifade etmiştir. Yine belediyeye ait aracın yakılmış
vaziyette bulunduğunu ve bu nedenle jandarmanın da olay günü inceleme
yapmak üzere o bölgede olduklarını belirtmiş ve bu sırada
da PKK silahlı güçlerince ateş açıldığını,
açılan ateş sonucunda da sivil bir aracın
tarandığını ve 2 kişinin yaralanıp 1 kişinin
yaşamını yitirdiğini dile getirmiştir.
Ancak, Valilik tarafından yapılan
açıklama çelişkili ve hayatın olağan akışına
aykırı iddialar içermektedir. Zira Göle halkıyla yapılan
görüşmelerde bölgede suyla ilgili herhangi bir problemin
yaşanmadığı, belediye aracının bir süredir
ormanlık bölgeyle su problemi için değil, ağaç kesimi yapmak
için getirildiği ve kesilen ağaçların bahsi geçen belediye
aracıyla taşındığı ifade edilmiştir. Ayrıca,
olayın gerçekleştiği tarihlerde olay bölgesi ve civarında
askerî yoğunluk ve yığınaklar olduğu kaydedilen
bilgiler arasındadır.
Olayda bahsedilen sivil polislerin,
mağdurların isimlerini kimliklerine bakmaksızın biliyor
olması izaha muhtaçtır. Ayrıca, sivil güçlerin taranan
aracın yanına geldiği hâlde minibüs içinde bulunan
ağır yaralıların ve ölmek üzere olan bir kişinin
yardım isteğine kayıtsız kalarak ambulans
çağırmaması ve insanları ölüme terk etmesi de kuşku
içermektedir. Netice itibarıyla, valilik tarafından yapılan
açıklama gerçeği yansıtmadığı gibi, olayın
gerçekleşme biçimi sivillerin askerlerce tarandığına
işaret etmektedir. Bir diğer önemli husus da, olaydan bir gün önce
Göle ilçesinde askerî yoğunluktan dolayı yaşanan gerginlikler
nedeniyle dönemin HDP Ardahan Milletvekili Taşkın Aktaş, Ardahan
Valisiyle görüşmüş olup süregelen barış müzakerelerinin ve
yöre halkının zarar göreceği askerî müdahalelerden
kaçınılması gerekliliğini dile getirmiş
olduğudur.
Açıklamış olduğumuz hususlar
doğrultusunda sivil insanların yaralanma ve ölümüne neden olan
Ardahan-Göle olayının açıklığa
kavuşturulması elzemdir. Bu itibarla, olayın meydana
gelişi, neden ve sonuçlarıyla ilgili derinlikli bir araştırmanın
yapılması, sorumluların tespit edilerek bu tür olayların
bir daha yaşanmaması adına çözüm yollarının
araştırılması amacıyla Meclis
araştırması talep etmek gerekmiştir.
2.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş
ve 23 milletvekilinin, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile kadına
yönelik şiddetin hukuksal boyutlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/32)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle bu
eşitsiz durumun beraberinde gelen kadına yönelik şiddetin
hukuksal boyutlarıyla araştırılması ve sorunların
tespitine yönelik olarak Anayasanın 98inci, İç Tüzükün 104üncü ve
105inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılması için gereğini arz ve teklif ederiz.
1) Meral Danış Beştaş (Adana)
2) İdris Baluken (Diyarbakır)
3) Filiz Kerestecioğlu (İstanbul)
4) Garo Paylan (İstanbul)
5) Hüda Kaya (İstanbul)
6) Müslüm Doğan (İzmir)
7) Ayhan Bilgen (Kars)
8) Ali Atalan (Mardin)
9) Erol Dora (Mardin)
10) Mithat Sancar (Mardin)
11) Ahmet Yıldırım (Muş)
12) Burcu Çelik Özkan (Muş)
13) Besime Konca (Siirt)
14) Kadri Yıldırım (Siirt)
15) Aycan İrmez (Şırnak)
16) Faysal Sarıyıldız (Şırnak)
17) Ferhat Encu (Şırnak)
18) Leyla Birlik (Şırnak)
19) Dilek Öcalan (Şanlıurfa)
20) İbrahim Ayhan (Şanlıurfa)
21) Osman Baydemir (Şanlıurfa)
22) Alican Önlü (Tunceli)
23) Nadir Yıldırım (Van)
24) Tuğba Hezer Öztürk (Van)
Gerekçe
Kadına yönelik şiddet, Avrupa Konseyi Aile
İçi ve Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Kampanyası'nda
yapılan tanıma göre kadına fiziksel, cinsel, psikolojik zarar
veya acı verme ile sonuçlanan, sonuçlanması muhtemel, zorlama,
özgürlüğünden keyfî olarak mahrum bırakma ve tehditleri de içeren
cinsiyet temelli her türlü harekettir. Bu tanım ayrıca, aile içinde
veya ev ortamında fiziksel ve zihinsel saldırılar, duygusal ve
psikolojik istismar, tecavüz ve cinsel taciz, ensest, eşler düzenli veya
düzensiz bir arada bulunan çiftler arası tecavüz, kan davaları ve
zorla evlendirmeyi de kapsamaktadır.
Kadına yönelik şiddet açık bir insan
hakkı ihlalidir. Bu ihlal, kadınların temel hak ve
özgürlüklerini kullanmaktan yoksun kılmakta ve böylelikle kadınlar
daha büyük istismarlara maruz kalmaktadır. Söz konusu hâl ise
kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasının önündeki en
büyük engellerden birisini teşkil etmektedir. Öyle ki, son yıllarda
kadın cinayetlerinin artmış olması kadının
yaşam hakkının dahi olmadığı bir tabloyu gözler
önüne sermektedir. Yani kadına yönelik yukarıda
sıraladığımız tüm şiddet türlerine maruz bırakılan
kadın, ayrıca bir cins kırımı ile karşı
karşıya olup kadın örgütlerinin tüm çabaları
karşılıksız kalmakta, kadın cinayetleri giderek
meşruiyet kazanmaktadır. Yapılan yasal düzenlemeler
uygulayıcılar elinde anlamını yitirmekte, kadın
cinayetlerine ilişkin bizzat yargı mekanizmalarının
uyguladığı cezasızlık politikası günümüzdeki
acı tabloyu oluşturmaktadır. Kadın haklarının
bilinçli bir biçimde savunulduğu, toplumsal cinsiyet bilincinin
gelişimi ve buna bağlı çeşitli kazanımların elde
edilmiş olduğu, bir çok yasal düzenlemenin kadınlar lehine
yapılmaya çalışıldığı günümüzde mahkemeler,
eril zihniyet hegemonyasından kurtulabilmiş değildirler.
Geçtiğimiz aylarda verilen birkaç mahkeme
kararına bakacak olur isek, günümüz Türkiyesinin acı panoraması
önümüzde belirecektir. Bahse konu mahkeme kararlarından bir tanesi, 20
yaşında silah zoru ile kaçırılarak Şanlıurfa'dan
İstanbul'a getirilen ve bir inşaat şantiyesinde hortumla
dövülerek cinsel istismara uğrayan bir kadının davasına
ilişkin olup davada sanık kırk iki yıl hapis cezasıyla
yargılanırken, mağdurun rızası olduğu
gerekçesiyle beraat etmiştir. Yine 14 yaşındaki kıza
tecavüz sanığına saygın tutum indirimi uygulanmasına
ilişkin bir dava örneği gündemde epeyce yer tutmuştur.
Yakın geçmişte yine bir kadın bıçaklanarak
hayatını kaybederken, cinayetin görüldüğü mahkemenin vermiş
olduğu eril zihniyetin ürünü bir kararla 2 kez ölmüştür. 13 Eylülde
meydana gelen elim olayda kadın on altı yerinden bıçaklanır
iken, sanık , mahkemenin "Sanık
içindeki tutku derecesindeki
aşırı sevgiden kaynaklı duygusallığın etkisi
ve ruh hâli üzerinde yarattığı hiddetle yanına bıçak
alarak maktuleyle her zaman buluştukları parka gitmiş ve o
hiddetin sonucu olarak maktuleye bıçak darbelerini vurmuştur."
ifadelerinin yer aldığı kararıyla indirimli ceza
almıştır.
Tüm bu örneklerde de yer aldığı
üzere, mahkemelerin kadına yönelik şiddete ilişkin davalarda
artık kendi literatürlerini oluşturduklarına da şahit
olmaktayız. "Kadının sırtından sopayı,
karnından sıpayı eksik etmeyeceksin." düsturuyla hareket
eden eril yargı erki, "saygın tutum", "rıza
var", "sevgi indirimi" gibi kendi zihin dünyalarının
yansımalarını verdikleri kararlarla hayata geçirmekte beis görmemekte
ve bu kararların acı neticelerini sadece davaların mağduru
olan değil, topyekûn bütün kadınlar çekmektedirler. Üstelik, bu
örnekler, kadın-erkek eşitsizliğinin ayan beyan gün yüzüne
çıktığının göstergesi olmasının ötesinde,
kadına yönelik şiddetin mahkeme kararlarıyla
olumlanmasının da açık bir ifadesidir.
Türkiye'de kadına yönelik şiddet aile içi
şiddet olmaktan çıkmış ve kurumsal nitelik
kazanmıştır. Kadına yönelik şiddetin
kurumsallaşmasına öncülük eden ve toplumsal cinsiyet
eşitsizliğini üreten kurumların başında da ne
yazık ki yargı erki gelmektedir. Açıklamış olduğum
üzere, kadına yönelik şiddetin ve yaşam hakkı ihlalinin
neredeyse teşvik edici boyuta dönüşmesine ilişkin hukuk
uygulamalarının bütünüyle araştırılması ve
sorunların tespiti için Meclis araştırması
açılmasını talep etmek gerekmiştir.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Genel görüşme açılmasına ilişkin
bir önerge vardır, okutuyorum:
B) Genel Görüşme Önergeleri
1.- HDP Grubu adına, Grup Başkan Vekili
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Türkiye ve Rusya
arasında uçak düşürülmesi olayıyla başlayan gerilimler
konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/1)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye ve Rusya arasında uçak düşürülmesi
olayıyla başlayan gerilimlere ilişkin Anayasanın 98 ve
İç Tüzükün 101, 102, 103'üncü maddeleri uyarınca HDP Grubu
adına genel görüşme açılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken
HDP
Grup Başkan Vekili
Diyarbakır
Gerekçe:
AKP'nin özellikle 2010 sonrası yürürlüğe
koyduğu dış politika her bir uluslararası gelişmede
boşa düşmüş ve iflasın eşiğine gelmiştir.
Sıfır problem amacı sıfır komşu olgusuna
dönmüştür. Devletler düzleminde yaşanan mütekabiliyet sorunu AKP tarafından
çeşitli yapılarla ilişkiler kurulmaya çalışılarak
giderilmek istense de bu politikanın sonucu ülkemize ağır
faturalar getirmiş ve getirmeye devam etmektedir.
Geldiğimiz dönem itibarıyla İran,
Suriye, Irakla yaşanan sorunlara ek olarak Rusyayla yaşanan uçak
düşürme krizi, AKP'nin yanlış dış
politikasının kendi boyunu aşarak Türkiye halklarına fatura
edilmesi şeklinde vuku bulmaktadır. Uzunca bir süredir AKP
dış politikasının iflas yaşadığı göz
önünde bulundurulursa, AKP'nin ortaya koyduğu pratik Türkiye
halklarının geleceğine dair büyük kuşkuları ve
sorunları ayyuka çıkarmaktadır.
24/11/2015 tarihinde SU-24 tipi Rus uçağı
Türkiye hava sahasını ihlal ettiği ve 10 defa
uyarılmasına rağmen bu ihlali bitirmediği iddiasıyla
TSK'ya ait jetler tarafından düşürüldü. Uçağın
düşürülmesi ve sonrasındaki gelişmeler Türkiye için tarihe not
düşülecek bir krizin kapısını araladı. Rus
uçağı düşürüldükten sonra ilgili siyasi ve askerî yetkililer
ardı ardına açıklamalar gerçekleştirdi.
Cumhurbaşkanı, Başbakan, TSK, Rusya, ABD, NATO, AB ve Suriye
yaptıkları açıklamalarla Türkiye hava sahasının ihlal
edilip edilmediğine dair birbirini tutmayan bilgiler kamuoyuna
yansıttı.
Uçağı TSK jetleri tarafından
düşürülen Rusya, uçaklarının Türkiye hava sahasını
ihlal etmediğine dair elindeki uydu görüntülerini medya yoluyla tüm dünya
kamuoyuyla paylaşırken, NATO ise "Sınır ihlali yapan
uçağın düşürülmesi durumunu yakından takip ediyoruz."
açıklaması yaptı. Türkiye ise siyasi yetkililer
aracılığıyla Rus uçağının 10 defa
uyarıldığı, uyarılara riayet etmeyince müdahale
edildiği açıklamasını yaptı. Bunun yanı
sıra Rus Devlet Başkanı Vladimir Putin'in
açıklamalarındaki ayrıntılar Rus uçağının düşürülmesi
olayının uluslararası ilişkiler açısından
farklı boyutlara taşınacağını göstermektedir.
Putin "Bu olay terörle mücadelenin ötesine
geçmektedir. Bugün olanlar, teröristlerin suç ortaklarının bizi
arkamızdan bıçaklamasıydı. Bugün yaşananları
başka bir biçimde tanımlayamıyorum. IŞİD bir dizi
ülkenin ordusu tarafından da korunuyor. Bu da IŞİDlilerin
insanları en acımasız yöntemlerle nasıl öldürebildiklerini
ve Avrupa'nın kalbinde nasıl terör saldırıları
düzenleyebildiklerini açıklıyor." açıklamalarıyla söz
konusu olayın farklı mecralarda
tartışılacağının işaretini vermiştir.
Ticari, siyasi ve diplomatik açılardan ciddi
ilişkilerin bulunduğu Rusyayla yaşanan bu krizin özü, AKP'nin
dış politikadaki yanlışlarıdır. Avrupa
Birliği müzakerelerini donma noktasına getiren, ABD ile Suriye'de
ciddi çelişkileri devam eden, Orta Doğu'da müttefik ağı zayıflayan
ve en son da Rusya ile krizin eşiğine gelen AKP, ülkemizde ve
bölgemizde bulunan tüm halkları zarar görmesi muhtemel bir konuma
getirmiştir. Türkiye'nin Suriye politikasını mezhepçi bir hat
üzerinden oluşturduğu ve Kürtlerin kazanım elde etmemesini
istediği için de IŞİD, El Nusra ve Ahrar-uş Şam gibi
çetelere destek verdiği tüm dünya kamuoyunun gündemindedir. AKP'nin
mezhepçi ve Kürt karşıtı politikası kapsamında
çetelere destek vermesi; başta Kürtler, Türkmenler olmak üzere Suriye'deki
tüm halkların zarar görmesine yol açmaktadır
Rusya ile doğal gaz, turizm başta olmak
üzere birçok alan üzerinden gelişen devasa ekonomik kapasitenin hasar
görmemesi kaçınılmazdır. Rusya uçağının
düşürüldüğü gün borsanın büyük zarar görmesi ve doların ani
yükselişi ekonomide alarmların çalmasına neden olmuştur.
Bölgesel barış konusunda başat öznelerden biri olan, Çin ve
İran'la koordineli hareket eden Rusya'yla bu tarz sorunlar yaşamak
Türkiye'ye her açıdan zarar getirecek bir duruma tekabül etmektedir.
HDP olarak AKP'nin gittikçe artan oranda tüm Türkiye
ve Orta Doğu halklarına kabaran şekilde fatura edilen
dış politikasından vazgeçmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Yine, gruplar ve gayrimeşru yapıların değil, Orta Doğu
halklarının ve Türkiye halklarının yararını
önceleyen bir dış politikanın acilen devreye konması
gerektiğini ifade ediyoruz. AKP'nin Suriye'de Kürt halkı başta
olmak üzere oradaki tüm halkların iradesini esas alması
gerektiğini ve politikasını da buna göre kurması
gerektiğini düşünüyoruz. Demokratik cumhuriyeti inşa etmiş
bir Türkiye'nin bölgesel barışın tesisinde muazzam bir
işlev göreceği gerçekliği nettir.
Rusya ile hızla gelişen krizin sadece
AKPyi değil tüm Türkiye halklarını ve bölge
halklarını ilgilendirdiği gerçekliğinden hareketle,
TBMMnin bilgilendirilmesi ve en doğru dış politikanın
bulunması amacıyla Anayasanın 98 ve İç Tüzükün 101, 102,
103üncü maddeleri uyarınca HDP Grubu adına genel görüşme
açılmasını talep ediyoruz.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge, gündemdeki yerini alacak ve genel
görüşme açılıp açılmaması konusundaki ön görüşme,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın Bektaşoğlu, sisteme
girmişsiniz, yerinizden söz istiyorsunuz. 60a göre bir dakika yerinizden
söz veriyorum size, buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- Giresun Milletvekili Bülent Yener
Bektaşoğlunun, Mevlit Kandilini kutladığına,
şehit olan Birkan Gündüze Allahtan rahmet dilediğine ve
Giresundaki köy yollarının durumuna ilişkin
açıklaması
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de halkımızın kandilini tebrik
ediyorum.
Dün şehit verdiğimiz, Giresun ilimizin
Şebinkarahisar ilçesinden Birkan Gündüz kardeşimize Tanrıdan
rahmet diliyorum.
Sayın Başkan, Giresunda Karayolları
ağına alınan köy grup yollarının pek çoğu
kaderine terk edilmiş vaziyette. Uzunlukları 20-30 kilometre olan bu
yollar on dört-on beş yıldır maalesef
tamamlanamamıştır. 30 bin nüfusun yararlandığı
Giresun-Batlama yolu bunlardan bir tanesidir. Her seçim döneminde olduğu
gibi iş makineleri getirilerek üstünde şov yapılan ancak daha
sonra çalışmaları durdurulan bu yollar, sözleşmedeki tarih
çoktan geçmiş olmasına rağmen maalesef hizmete
alınamamıştır. Türkiyede Giresun-Batlama yolundan
başka, Karayolları ağında olup on beş yıldır
bitirilemeyen başka bir yol mevcut mudur?
Teşekkür ederim. Bilgilerinize sundum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Değerli milletvekilleri, Halkların
Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır. Okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır
Milletvekili İdris Baluken tarafından, AKP Hükûmetinin
çatışmayı esas alan politikaları sonrasında
çeşitli valilikler tarafından hukuksuz bir biçimde ilan edilen
sokağa çıkma yasaklarının toplumda yarattığı
tahribatların araştırılması amacıyla 9/12/2015
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
22 Aralık 2015 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
22/12/2015
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 22/12/2015 Salı
günü (bugün) yaptığı toplantısında,
toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Diyarbakır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
9 Aralık 2015 tarihinde Diyarbakır
Milletvekili Grup Başkan Vekili İdris Baluken tarafından verilen
(224 sıra no.lu) AKP Hükûmetinin çatışmayı esas alan
politikaları sonrasında çeşitli valilikler tarafından
hukuksuz bir biçimde ilan edilen sokağa çıkma yasaklarının
toplumda yarattığı tahribatların
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin, Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,
22/12/2015 Salı günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisi lehinde ilk konuşmacı, Şanlıurfa Milletvekili
Sayın İbrahim Ayhan.
Sayın Ayhan, süreniz on dakikadır,
buyurunuz. (HDP sıralarından alkışlar)
İBRAHİM AYHAN (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Türkiye olarak gerçekten
çok sancılı ve yakıcı bir süreçten geçiyoruz. İçinden
geçtiğimiz dönem, hem dış politika açısından hem de iç
politika açısından oldukça tarihî öneme denk düşebilecek bir
süreçtir.
Türkiye, dış politikada tamamen AKP
Hükûmetinin militarizasyon politikaları sonucu bir savaş sürecine
girmiş durumdadır. Bir taraftan Musul, diğer taraftan Rusya,
diğer yandan Suriyeye ilişkin kışkırtıcı,
şiddet eksenli politikalar Türkiyeyi bölgede bir savaşın
eşiğine getirmiş durumdadır.
AKP, kendi içerisinde çözemediği, Kürt sorunu
başta olmak üzere, tüm toplumsal sorunların çözüm adresi olarak
savaşı başlatarak böylesi bir felaketle Türkiyeyi ne yazık
ki karşı karşıya getirmiş durumdadır ve Türkiye,
hızlı bir şekilde bir kaosun ve krizin içerisinde sürüklenmek
durumundadır. Bunun herkes tarafından çok iyi bilinmesi gerekiyor.
Daha yakın zamanda, beş aylık bir
süreç içerisinde, 7 Haziran seçimlerinin hemen arkasından, Türkiyede
sokağa çıkma yasaklarıyla beraber müthiş derecede bir
devlet terörü hayata geçirilmeye çalışıldı. Halkın
iradesi, halkın öz yönetim duruşu, polisiye ve askerî yöntemlerle
terörize edilmeye, savaş yöntemleriyle yok edilmeye
çalışıldı. Bunun temel sebebi ise şu ana kadar,
AKPnin iktidarda olduğu süreç de dâhil olmak üzere, yüz yıllık
Kürt sorunundaki çözümsüzlük politikalarıdır ve bugün AKP âdeta
topluma savaşı ve şiddeti ısrarla dayatma çabası ve
gayreti içerisindedir.
Bilmem izleyeniniz oldu mu, İhtiyarlara Yer
Yok filmi vardı. Orada bir replik var. Katil, bir markete giriyor.
Kurbanını işaret ederek elindeki parayı havaya atıyor.
Yazı mı tura mı? diyor. Kadın kurban Ne söylesem beni
öldüreceksin. diyor. Katil de ona dönüp diyor ki: Yazı da desen, tura da
desen ben seni öldüreceğim. Dolayısıyla, bugün AKPnin bize reva
gördüğü, toplumun önüne sunmuş olduğu şey de budur. AKP
Her hâlükârda, her koşulda ben Kürt halkıyla, Türkiye'de
haklarını savunan herkesle savaşacağım. diyor ve
bunun pervasızlığını da her geçen gün artırarak,
sürdürerek devam ettiriyor.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) - Yok, biz öyle bir
şey demiyoruz. Onu siz uyduruyorsunuz, öyle bir şey demiyoruz.
İBRAHİM AYHAN (Devamla) - Bakın, Kürt
sorunu yüz yıllık bir sorundur ve bu sorunun çözümüne dair son üç
yıl içerisinde büyük bir irade ortaya konuldu. Kürt halkı, bu iradeyi
kendi öz yönetimini ve demokratik özerkliğini inşa etmek temelinde
ortaya koydu ve barış masasından, çözüm masasından
kalkmayarak tüm varlığıyla bu iradi duruşunu sergiledi ama
ne oldu? Bu sürece, seçim hesabıyla, kendi iktidarını daha fazla
tahkim etme mantığıyla yaklaşan AKP ve Sayın
Erdoğan barış masasını ve çözüm masasını
devirerek Bu süreç bitmiştir. dedi.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Niye ateşkes
kararını bozdunuz?
İBRAHİM AYHAN (Devamla) -
Dolayısıyla, bu süreci bitirenler, Kürt halkının özgür
iradesi karşısında kendi dayatmasını, kendi
yarattığı vahşeti ve barbarlığı onun önüne
koymaya çalıştı.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) - Ateşkes
kararını siz bozdunuz. Silahları niye gömdürmediniz?
İBRAHİM AYHAN (Devamla) - Ve şunu
buradan açık ve net şekilde ifade etmek gerekir: Biz geçmişte ve
şu anda birlikten, beraberlikten, bütünlükten yana olduk. Bunun sağlanması
için de elimizden geldiğince gayret ve çaba içerisinde olduk. Binlerce
insanımız katledildi, zindanlara atıldı, sürgün edildi,
köyleri yakıldı ve her türlü işkenceye maruz
bırakıldı. Ama şunun çok iyi bilinmesi gerekir ki Kürtler
tüm bunlara rağmen birlikte yaşamaya mecbur değillerdir. Siz
birlikte yaşamanın önünü tıkarsanız Kürtler de kendi
tercihlerini farklı bir şekilde ortaya koyma iradesini ve
duruşunu da sonuna kadar gösterecektir.
ABDULLAH AĞRALI (Konya) Kimin adına
konuşuyorsun?
İBRAHİM AYHAN (Devamla) - Bakın, ben
partim adına konuşuyorum.
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Kendi adına
konuş.
ABDULLAH AĞRALI (Konya) Kendi adına
konuş.
İBRAHİM AYHAN (Devamla) - Bugün Kürtleri
salt hendekler üzerinden değerlendirerek Kürtlerin haklı mücadelesini
terörize etmek ve onu kriminalize etmek kesinlikle hakikati ve gerçekliği
parçalamaktır.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara)
Sırtınızı dayamayacaksınız o zaman hendeklere.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, hatibi
dinleyelim lütfen.
İBRAHİM AYHAN (Devamla) Hendekler, Kürt
halkının yüz yıllık direniş hikâyesinin bir
parçasıdır. Hiç kimse bunu saptırmasın ve
çarpıtmasın.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) O zaman siz halkların
demokrasisi değil, hendek partisisiniz.
İBRAHİM AYHAN (Devamla) - Kürt halkı
kendi varlığını, kendi kimliğini, kendi kültürünü
savunmak ve onu korumak gayesiyle yüz yılı aşkındır
bir mücadele yürütüyor. Bugün hendeklerin arkasındaki gençleri gerekçe göstererek
Kürt halkına karşı bir savaşı başlatmak, 12 Eylül
faşizminin, Kenan Evren zihniyetinin bir yansımasıdır,
bundan öte bir anlam ifade etmemektedir.
Sayın Davutoğlu, inkârın,
asimilasyonun ve imhanın bittiğini söylüyor ama diğer yandan da
kendi irademize, kendi varlığımıza, kendi kimliğimize
sahip çıktığımız için her gün bizi ölümle tehdit
ediyor.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Terörist kimliği
ile Kürtlerin kimliğini karıştırmayın.
İBRAHİM AYHAN (Devamla) - Buradan ben
Sayın Davutoğluna seslenmek istiyorum: Bizi tehditlerinizle
korkutamazsınız. Biz, her hâlükârda bu halkın onurlu
direnişinin yanında olacağız. Onursuz bir yaşamı,
kimliksiz bir yaşamı asla kabul etmiyoruz. Ne yaparsanız
yapın, bu haklı mücadelemizden, bu onurlu mücadelemizden ve
duruşumuzdan bizi alıkoyamayacaksınız.
ABDULLAH AĞRALI (Konya) Kürtleri hiç
anlamadınız.
İBRAHİM AYHAN (Devamla) -
Dolayısıyla, bir çift sözümüz de özellikle Kürt halkı üzerinde
uygulanan bu vahşete karşı sessiz kalanlara yöneliktir. Bugün
bölgede çok derinleştirilmiş,
yaygınlaştırılmış bir savaş konsepti hayata
geçirilmeye çalışılıyor.
YASİN
AKTAY (Siirt) Kürt halkı üzerinde şiddet kullanan
Teröre
karşı mücadeledir bu!
İBRAHİM
AYHAN (Devamla) Bu, terörle mücadele değildir!
YASİN
AKTAY (Siirt) Kürtler ile PKKyı özdeşleştirmeyin!
İBRAHİM
AYHAN (Devamla) Bu, sizin faşizminize karşı mücadeledir!
YASİN
AKTAY (Siirt) Faşist sensin!
İBRAHİM
AYHAN (Devamla) Biz sizin faşizminize karşı direniyoruz.
YASİN
AKTAY (Siirt) Faşist sizsiniz! Sizden daha büyük faşist yok!
BAŞKAN
Sayın Ayhan, Genel Kurula hitap ediniz lütfen.
İBRAHİM
AYHAN (Devamla) Kusura bakmayın.
AHMET
GÜNDOĞDU (Ankara) Hem sırtınızı dayıyorsunuz
hem de faşizmden bahsediyorsunuz!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen hatibi dinleyelim.
İBRAHİM
AYHAN (Devamla) Biz, faşizme boyun eğmedik, eğmeyeceğiz.
Binlercemiz öldü ve yine de seve seve kendi onurumuz için, kendi
kimliğimiz için ölmekten de çekinmeyeceğiz. Bunun çok iyi bilinmesi
gerekiyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ABDULLAH
AĞRALI (Konya) - Kimin adına? Kimin adına?
İBRAHİM
AYHAN (Devamla) Herkesin de özellikle buna karşı bir sahiplenme
içerisinde olması gerekiyor.
SELÇUK
ÖZDAĞ (Manisa) Git hendeklere!
NURETTİN
YAŞAR (Malatya) Kürtleri istismardan vazgeçin!
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ya, bir susun, dinleyin ya!
İBRAHİM
AYHAN (Devamla) Gerçeği parçalayarak, hakikati parçalayarak sonuç
alamazsınız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
NURETTİN
YAŞAR (Malatya) Kürtler adına konuşma!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen hatibi dinleyelim.
İBRAHİM
AYHAN (Devamla) Bakın, ben geçen yıl Kobanide IŞİD
vahşetine karşı halkın göstermiş olduğu
direnişin yanındaydım.
NURETTİN
YAŞAR (Malatya) Faşizm, Kürtleri esir aldı!
İBRAHİM
AYHAN (Devamla) Bir yıla yakın IŞİD barbarlığına
karşı halkın direnişinin yanında oldum ve Kürt
halkı orada büyük bir insanlık mücadelesi yürüttü.
NURETTİN
YAŞAR (Malatya) Halk sizden şikâyetçi! Halk sizin
faşizminizden şikâyetçi!
İBRAHİM
AYHAN (Devamla) Ne oldu? IŞİD barbarlığı yenildi. Ne
oldu? Kobani barbarlara, vahşilere teslim edilmedi.
AHMET
GÜNDOĞDU (Ankara) PKK baskısına karşı da olun o
zaman!
NURETTİN
YAŞAR (Malatya) Kürtleri istismar etmeyin!
İBRAHİM
AYHAN (Devamla) Bu neye rağmen yapıldı? AKPnin ve Sayın
Erdoğanın IŞİDe destek sunmasına rağmen
yapıldı. Aynen bugün, bakın bugün
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
SELÇUK
ÖZDAĞ (Manisa) Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu barbarlara
teslim edilmeyecek!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
Sayın milletvekilleri, lütfen hatibi
dinleyelim.
AHMET
GÜNDOĞDU (Ankara) Hatip, iftira atıyor Sayın Başkan!
İBRAHİM
AYHAN (Devamla) Bakın, bugün Cizrede de, Nusaybinde de, Silopide de,
Surda da Kobanide ortaya konulan direnişe çarpacaksınız. Orada
da bir insanlık mücadelesi veriliyor. Orada da bir onur mücadelesi
veriliyor, bir direniş mücadelesi veriliyor. Ontolojik bir mücadeledir bu.
İnsanlık mücadelesidir. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
YASİN
AKTAY (Siirt) Vay vay vay!
İBRAHİM
AYHAN (Devamla) Bu insanlık mücadelesine karşı kendine
İnsanım. diyen, vicdan sahibi olan herkesin de saygı
göstermesi gerekiyor.
SELÇUK
ÖZDAĞ (Manisa) Doktor öldürerek, imam öldürerek, doğru;
çocukları öldürerek, doğru, doğru.
İBRAHİM
AYHAN (Devamla) - Şunu çok açık bir şekilde ifade edeyim...
SELÇUK
ÖZDAĞ (Manisa) - Sadece polis, asker öldürmüyorsunuz çocukları,
kadınları, imamları, doktorları öldürüyorsunuz orada;
hastaneleri yakıyorsunuz orada.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Siz, anne karnındaki 8 aylık
bebeği öldürüyorsunuz.
İBRAHİM
AYHAN (Devamla) - Kimin, kimlerle iş birliği yaptığı,
kimin kimlerle iş tuttuğunu bu halk çok iyi biliyor. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Bakın, Sayın Davutoğlu Cizrede cuma
namazı kılacağım. diyor. IŞİD de, Kobanide cuma
namazı kılmak için ha bire gün veriyordu. İşte budur,
IŞİDin kafası, Davutoğlunun kafası
aynıdır.
YASİN AKTAY (Siirt) Biz PKKyı da
lanetliyoruz, IŞİDi de lanetliyoruz.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Kürtler sizin
terörle iş birliği yaptığınızı gördü.
YASİN AKTAY (Siirt) Kahrolsun IŞİD,
kahrolsun PKK.
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) IŞİD
senin kardeşin.
İBRAHİM AYHAN (Devamla) -
IŞİDleşen bir kafayla, barbarlaşan bir zihniyetle
karşı karşıyayız.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Adını
söylüyorsun, adını.
İBRAHİM AYHAN (Devamla) - Şunu
söylemek istiyorum, son söz: Ya onurlu bir yaşam ya görkemli bir
direniş. Biz her zaman halkımızın direnişinin
yanında olacağız; asla, asla köleliği kabul etmeyeceğiz,
teslim olmayacağız. (HDP sıralarından alkışlar)
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Zaten
teslim oldunuz siz!
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Kürtler sizi
tanıdı. Bunlar retorik.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Ayhan.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
konuşmacı yaptığı konuşmada AK PARTİ Grubunu
ilzam eden, suçlayan, savaş
kışkırtıcılığı yapan bir siyasi irade
olarak ifade etmiştir. Bu çerçevede 69a göre sataşmadan söz
hakkı talep ediyorum.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bostancı.
İki dakika süre veriyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Ayhanın HDP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında AK
PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; 7 Haziran seçimlerinde
Halkların Demokratik Partisi yüzde 13 küsur oy almıştı, 1
Kasımda yüzde 10,7 oy aldı ama emin olun bu kafayla devam ederse
baraj altı kalacak. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Hendek altında
kalacak.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) - Hendeklere gömülecek
bu kafayla giderse.
İBRAHİM AYHAN (Şanlıurfa)
Akıl vermeyin, işinize bakın.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Kıymetli
arkadaşlar, 7 Hazirandan bu yana ne yaşandı? 7 Hazirandan bu
yana yaşanan ve Halkların Demokratik Partisinin görmezlikten
geldiği şudur
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Saray
savaşı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) -
PKK denilen
terör örgütü, Orta Doğudaki gelişmeleri fırsat bilerek
doğuda bir teröre, tedhişe, baskı ve zulümle siyasal hedeflerine
varma, literatürdeki ifadesiyle devrimci halk savaşı stratejisini
pratiğe taşıma eylemine başladı.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Lojistiğini
de siz hallettiniz işin, tamam.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Bu hendek
kazmak, öz yönetimcilik oynamak, devlet ile halkı karşı
karşıya getirmek için halkın arkasına saklanarak güvenlik
güçlerine ateş etmek, her yeri kana ve ateşe bulamak için çatışmayı,
şiddeti yükseltme konsepti. Arkadaşların ağzından, bir
kez olsun, PKKnın bu terörist girişimini, bu oradaki insanların
hayatlarına, geleceklerine, kaderlerine yönelik faşizan baskıyı
eleştiren bir cümle duymadık. Emin olun, Kürtlerin adına konuştuklarını
söylüyorlar ya, bu da ne kadar haksız bir durum. Kürtler çok çeşitli
partilerde var, sadece sizde yok, bildiğim kadarıyla içinizde Türkler
de var.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Her halk
var.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Herkes
var.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Dolayısıyla, belli bir etnik kimlik adına konuşuyormuş
gibi çıkıp burada bunun kışkırtıcı bir
diliyle değerlendirme yapmak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Şu etnikçilikten
kurtulun Başkan artık. Irkçılığa doğru
gidiyorsunuz yani pupa yelken.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
sanki
PKKlı teröristlerin girişimlerini kapatmak için, sanki devlet ile
halk karşı karşıya imiş gibi takdim etmek
yanlıştır, gerçekliğe gözleri kapamaktır, bu ülkede
barışa hizmet etmez. Sizin yeriniz barış olsun,
barış! Çatışmanın arkasında yer almayın
lütfen! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın hatip, açık bir şekilde, konuşması
sırasında Sizin yeriniz barış olsun. demek suretiyle bizi
savaş yanlısı göstermiştir. Aynı zamanda, HDPnin 7
Hazirandan beri sürekli yanlış yaptığını, böyle
giderse baraj altı kalacağını söyledi.
BAŞKAN 69a göre, size iki dakika söz veriyorum.
Buyurun.
2.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
7 Hazirandan sonra neler olduğunu burada
defalarca dile getirdik: 7 Hazirandan sonra bir darbe hukuku devreye girdi,
darbe hukuku. Bu Meclisin kapısına kilit vuruldu, Meclis iki gün üst
üste çalışamadı, hiçbir Meclis komisyonu oluşmadan tekrar
seçim kararı saraydan alındı. O yapılan uygulamaların
tamamı, 80 milletvekili ve yüzde 13 halk iradesini esas almayan açık
bir siyasi darbeydi, saray darbesiydi.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) PKKdan bahset
Sayın Baluken, PKKdan bahset.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Bu saray
darbesine karşı, Kürt halkı başta olmak üzere bütün
halkların bir direniş içerisine girmesinden daha doğal bir
şey yok.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Tüm
halklar deme.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) PKKdan bahset.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Çünkü siz o
darbe konseptini bir savaş süreciyle beraber sahaya sürdünüz. İlk
olarak Diyadinde orduyu kışladan çıkarıp operasyona siz
gönderdiniz. Adanada, Mersinde, Diyarbakırda bombaları siz
patlattırdınız.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Polisleri
yatağında şehit eden teröristlerden bahset.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Suruçta,
Ankarada katliamları siz yaptırdınız. Halka
karşı devlet terörü uygulamalarını siz
başlattınız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yapma ya!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, sayın
hatibi dinleyelim lütfen.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Tabii ki bütün
bu uygulamalara karşı halk direnişe geçecekti, darbe ve
savaş konseptine karşı barışın direnişini
gerçekleştirecekti, bundan daha doğal bir şey yok.
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) PKKnın
yaptıklarıyla ilgili elimizde yüzlerce delil var be! Hani delillerin
senin?
İDRİS BALUKEN (Devamla) Biz, darbeyle
alacağımız yüzde 49,5 oydansa halkın iradesini esas alan
yüzde 5lik oyu bile daha kıymetli kabul ederiz.
İSMAİL AYDIN (Bursa) Hangi irade, silah
mı?
MEHMET METİNER (Adıyaman) PKKnın
iradesi o.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Bizim bugüne
kadar HDP olarak duruşumuz net
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) PKKnın
yanındasınız, çok net.
İDRİS BALUKEN (Devamla)
biz hiçbir
zaman savaş olsun demedik, hep barış dedik.
PKKye yönelik gelince
Ben o görüşmelerin
içerisinde bulunan vekil olarak söylüyorum: PKK açık bir şekilde,
Resmî müzakerelere geçilirse silahsızlanma kongresinin
hazırlıklarına başlıyorum. iradesini gösterdi. Ama
Masa yok, çözüm yok, taraf yok, mutabakat yok, Kürt sorunu yok. diyen
Erdoğan olduğu için bu savaş bugün sürüyor.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Onun için mi
polisleri şehit ettiniz?
İDRİS BALUKEN (Devamla) Öyle, hiç
çarpıtmanıza gerek yok, kimin savaşı
başlattığı, kimin katliam yaptığı, kimin
anne karnındaki bebeği katlettiği bir utanç abidesi olarak önünüzde
duruyor. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) 12.407 polis, asker,
korucu öldürüldü be! Onların hepsinin çocukları vardı, hepsinin
çocukları vardı onların, hepsinin.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, lütfen
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ne zaman
öldürüldü? Hangi süreçte öldürüldü? Senin hiç haberin yok, çözüm sürecinde kim
öldürüldü? Çözüm sürecinde bir tek ölüm yok, bir tek ölüm yok.
BAŞKAN Sayın Baluken, sayın
milletvekilleri
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Gözlerini kaybettiler,
ayaklarını kaybettiler, kollarını kaybettiler o adamlar
vatan için.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Hiç
kimse vatan için ölmedi, saray için öldü.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi, önerinin aleyhinde Adıyaman Milletvekili Sayın Adnan
Boynukaraya söz vereceğim ama yerinden, 60a göre bir söz talebi var
Sayın Yılmazın.
Sayın Yılmaz, bir dakika söz veriyorum.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- Adana
Milletvekili Seyfettin Yılmazın, Adalet ve Kalkınma Partisi ile
Halkların Demokratik Partisinin çözüm sürecinde beraberlik içinde
bulunmalarına rağmen şu anda birbirlerini suçlayıcı
konuşmalar yaptıklarına ilişkin açıklaması
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi ile HDP
arasındaki konuşmalara bakınca
Bu sürecin bu noktaya gelmesinde
iki grubun bir beraberliği vardı. Yani en son, Yalçın
Akdoğanın başkanlığında Dolmabahçe
Sarayında bir tarafta AKP Grup Başkan Vekili Mahir Ünal ve
diğer grup başkan vekilleri, diğer tarafta HDP grup başkan
vekilleri vardı. Şimdi, neredeyse, bu yaşanan olaylardan
birbirlerini suçlayan bir kayıkçı kavgası görüyoruz. Türkiye bu
noktaya geldiyse üç buçuk dört yıldır Adalet ve Kalkınma
Partisinin uygulamalarındandır.
Kandilde yaşananlar
Kandile, HDPli
vekilleri bir umut olarak İmralıya Abdullah Öcalana gönderen AKP
Grubu değil miydi? Dolmabahçe Sarayında siz beraber değil
miydiniz? Bu hendekler kazılırken neredeydiniz? Bu grup yok muydu
burada? O zaman biz bunları dile getirdiğimizde, bugünleri
işaret ettiğimizde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) -
bize kandan
beslenenler diyenler, bugün akan kanda sorumluluğunuz olduğunu hiç
düşünmüyor musunuz da bugün burada bu tür kayıkçı
kavgalarına giriyorsunuz? Kandırıldınız mı yine?
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldanın, çözüm
sürecinde yapılan görüşmelerin barışa yönelik olduğuna
ilişkin konuşması
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, bu
görüşmelere katılan bir milletvekili olarak ben de görüşlerimi
kısaca sizlerle paylaşmak istiyorum. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Siz, Meclis
Başkan Vekilisiniz, grup başkan vekili değil.
BAŞKAN - Vereceğim sayın
milletvekilleri, vereceğim.
Sayın Yılmazdan sonra kısa da olsa
bir değerlendirme yapma ihtiyacı duydum açıkçası.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Ama siz bugün Meclis
Başkan Vekilliği ile grup başkan vekilliğini bir arada
yürütemezsiniz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, katılamazsınız tartışmalara.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Siz, Meclis
Başkan Vekilisiniz, grup başkan vekili değil.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Tartışmalara katılmanız mümkün değil İç Tüzük
gereği.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, ben o
görüşmelere katılan bir milletvekiliydim. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) O döneme ilişkin yapılan
görüşmeler barış için yapılan görüşmelerdi, şimdi
de olsa o görüşmelere aynen katılırız. Sadece bunu
paylaşmak istedim.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Siz nede mutabakata
vardınız Sayın Başkanım? Hangi pazarlıkları
yaptınız? Onları anlat bize Sayın Başkan o
görüşmelerde bulunan birisi olarak.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır
Milletvekili İdris Baluken tarafından, AKP Hükûmetinin
çatışmayı esas alan politikaları sonrasında
çeşitli valilikler tarafından hukuksuz bir biçimde ilan edilen
sokağa çıkma yasaklarının toplumda yarattığı
tahribatların araştırılması amacıyla 9/12/2015
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 22
Aralık 2015 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Şimdi, önerinin aleyhinde
Adıyaman Milletvekili Sayın Adnan Boynukara.
Buyurunuz Sayın Boynukara. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır, kusura bakmayın sizi
beklettik.
Buyurun.
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Başkan, yeni
görevinizde başarılar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, HDPnin sokağa
çıkma yasaklarının toplumda yarattığı
tahribatların araştırılmasına ilişkin önerisi
üzerinde söz almış bulunuyorum.
Öneri, 7 Haziran seçimlerinden sonra demokratik
siyaset yapmanın rafa kaldırıldığı gibi talihsiz
bir cümleyle başlıyor. 7 Hazirandan sonra neler
yaşandığını hepimiz iyi biliyoruz. 7 Haziran
seçimlerinden sonra neler yaşandığını hatırlamak
için bazı bilgileri sizinle paylaşmak istiyorum. PKK terör örgütü, 11
Temmuzda çatışmasızlığı bitirdiğini ilan
etti. PKK terör örgütü, 13 Temmuzda devrimci halk savaşı
başlattığını ilan etti. PKK terör örgütü, 20 Temmuzda
topyekûn silahlanma ve topyekûn savaş çağrısı yaptı.
Peki, bu sürece gelene kadar ne oldu?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Siz ne yaptınız o
zamana kadar?
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Yüzlerce terör
olayları meydana geldi, baraj inşaatlarına
saldırıldı, bine varan araç yakıldı. Şimdi,
bunlara bakıldığında, seçimden sonra kim sivil siyasetin
önünü kapattı? Kim savaş çağrısı yaptı?
REŞAT PETEK (Burdur) PKK.
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) - Kim savaş istedi?
REŞAT PETEK (Burdur) PKK.
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Cumhurbaşkanı
Erdoğan, Türkiyenin yüz yıllık kangrenleşmiş sorununu
çözmek için pozisyon alan, karar alan, bunu uygulayan tek liderdir.
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğana laf söylemek -burada siyaset
yapan, bu işin içinde olan arkadaşların çoğu iyi bilir-
bence hadleri değil, yanlış yapıyorlar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ne demek
yani, ne demek hadleri değil?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ne demek o ya!
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Yanlış bir
şey yapılıyor.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ne
konuşacağımızı siz mi belirleyeceksiniz, ne demek
yani?
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Ne
konuşacağınıza siz karar verebilirsiniz, bir şey
demiyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sizin de
bize akıl vermeye haddiniz yok.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sizin
bize akıl vermeye hakkınız yok, konuşmanızı
yapın.
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Hanımefendi ben ne
söylediğimi biliyorum.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Nedir bu sorun?
Ezberlerinizi bozun artık ya!
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Kim küresel istihbarat
örgütlerinin emrine girerek ülkeyi kan gölüne çevirmek için çabaladı?
Değerli milletvekilleri, PKK terör örgütü ile
küresel güçler arasında bir kullanma ilişkisi var. Terör örgütünün,
özellikle Suriye konusunda, küresel güçlerin oluşturduğu projelerde
rol aldığı biliniyor. PKK terör örgütü ve türevleri, Kürt
vatandaşlarımızın sorunlarıyla değil, bölgesel
politik oyunlarda kendilerine yüklenen misyonla gündeme geliyorlar. Bu nedenle
de Kürtlerin sorunları ve temsili üzerinden devletin ve milletin
açtığı meşruiyet kredisini dış güçlere
pazarlamaktadırlar.
Bu tartışmalar içinde yanlış
kullanılan kavramlardan birisi de çözüm sürecidir. Çözüm süreci,
silahı bırakmak istemeyen terör örgütünü silahtan
arındırmaktır; Kürtlerin, Türklerin, kısacası bu
coğrafyada yaşayan tüm insanların eşit
vatandaşlık taleplerinin önündeki engel olan silahın,
şiddetin ve terörün bertaraf edilmesidir.
Değerli milletvekilleri, yürütülen operasyonlar,
bir hukuk devleti olarak vatandaşların can güvenliğini korumak,
terör şebekesinin iç savaş ve ayrışmaya yönelik her tür
fitne ve cinayetlerine son vermek için yapılıyor. Devlet, tüm
vatandaşların haklarını koruduğu gibi bölgede
yaşayan vatandaşların da haklarını koruyor. Örgütün,
Kürtleri sürekli savaşa zorlayan tutumunun arkasındaki amaç, gariban
Kürt çocuklarını ölüme sürme ve ayrışmaya zorlamaktır.
Bunun en somut göstergesi, Diyarbakırın bazı bölgelerinde terör
estirip bazı bölgelerinde en ufak bir eylem yapmamaktır. Sorun,
Kürtlere silah zoruyla ve dış güçler adına kan ve
gözyaşı dolu bir gelecek dayatan kanlı ve kirli örgütün
şirretliğidir. Bu ülkeye vatandaşlık bağıyla
bağlı olan tüm kesimler, birlikte bu şirret çetesini tasfiye
edeceklerdir.
HASAN TURAN (İstanbul) İnşallah.
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Değerli
milletvekilleri, AK PARTİ iktidarında, ülkemizin sürekli ertelenen ve
ertelendikçe de karmaşık bir hâle gelen köklü sorunlarıyla
cesaretle yüzleşildi ve bu sorunlara yönelik kalıcı çözümler
geliştirildi. Uzun yıllara dayanan mağduriyetlerin
oluşturduğu toplumsal sorunlarımızı kardeşlik ve
eşit vatandaşlık hukuk çerçevesinde çözme iradesi sergilendi.
Terörün ürettiği ve beslediği ortamı ortadan kaldırmak,
eşit vatandaşlığı pekiştirmek ve Türkiyenin
demokrasi açığını kapatmak için çözüm süreci
başlatıldı. Gerek içeriden gerekse dışarıdan
gelen her türlü tehdit, şantaj ve provokasyona rağmen bu süreç büyük
bir kararlılıkla ve yoğun bir gayretle devam etti ancak
başta bahsettiğimiz olayları hatırladığınızda,
PKK terör örgütü tarafından kesintiye uğratıldı.
Bu sorunun silahla çözülebileceğine dair bir
beklenti içinde değiliz. Ancak, PKKnın devrimci halk
savaşı ilanını müteakip başlattığı
saldırıların son bulması ve sınırlarımız
içindeki illegal silahlı unsurların bölgeden temizlenmesi
amacıyla başlatılan operasyonların devamı konusunda
hiç kimsenin kuşkusu ve şüphesi yok. Diyarbakır,
Şırnak ve Hakkâride gündelik hayat İzmirdeki, Kocaelideki
gibi olağan hâle gelinceye kadar yani PKKnın silahlı
unsurları ülke dışına çıkıncaya kadar bu
operasyonlar devam edecektir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Ellerindeki silahlara, mayınlara rağmen,
dillerindeki küfre, hakaretlere rağmen, kalplerindeki öfke ve şiddete
rağmen, her türlü gayriahlaki iftira ve ithamlara rağmen, bütün
provokasyon ve manipülasyon çabalarına rağmen güçleri, hiçbir
şekilde toplumsal temellerimizin sarsılmasını engellemeye,
eşit vatandaşlık hukukumuzu ve irademizi bozmaya yetmedi,
yetmiyor ve yetmeyecek de.
Kısacası, doğuda hiçbir ilde ve
ilçede hendek kazılmasına, haraç toplanmasına, insanların
tehdit edilmesine kesinlikle müsaade edilmeyecektir. Ülke
sınırları içinde tek bir silahlı unsur vardır, o ise
güvenlik güçleridir. Bunun dışında silahlı hiçbir
yapılanmaya ülke sınırları içinde izin verilmeyecektir.
AK PARTİnin sorunların çözümü için
bildiği tek yol, konuşma ve tartışmadır. Bütün
sorunların tek çözüm adresinin siyaset olduğuna inanıyoruz.
Siyaseti yok sayan, etkisiz kılmaya çalışan hiçbir tutuma prim
vermeyeceğiz.
Değerli milletvekilleri, hendek kazarak,
yollara mayın döşeyerek, gençlerimizin canına kıyarak hangi
hak talep ediliyor? Hendek terörü ve hendek terörü üzerinden geliştirilen
hendek siyasetinin çözüm olmadığı açıktır. Çözüm,
siyaset, Meclis ve eşit vatandaşlık esasına dayalı
yeni anayasadadır.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ,
kanlı, kirli hiçbir tutumun politik ortağı ve paydaşı
olmamıştır, olmayacaktır. AK PARTİ, millî, yerli ve
eşit vatandaşlığı temel alan iradenin
adıdır. Herkes kendi adına veya temsil ettiği kesim
adına konuşsun. Biraz önce hatip, tüm Kürtler adına
ayrılıktan bahsetti. Bence, 7 Haziranda, 1 Kasımda
Türkiyelileşme sloganıyla oy isteyen arkadaşların,
şu an geldikleri tutumu kamuoyuyla paylaşmaları gerekir.
Değerli milletvekilleri, maske takmak insana
yüktür, hem taşıyana hem de onu anlamaya çalışana; sahiden
de maske yük. Esas olan, insanların olduğu gibi ortaya
çıkmasıdır, düşüncelerini açık açık ortaya
koymalarıdır, takiye yapılmamasıdır. Takiye yapan
anlayışın çözümden, eşit vatandaşlıktan ve
Kürtlerin çıkarından bahsettiğini düşünmüyoruz.
Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Boynukara.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın hatip konuşması esnasında hem bir önce grubumuz
adına konuşan sayın hatibi kastederek,
ayrılığı savunduğunu ve Türkiyelileşme
projesinden bir ayrılık söylemine geldiğimizi ifade ederek
şahsına sataştı hem de defaaten HDPye yönelik
sataşmalarda bulundu. Hem şahıs adına hem de grup
adına sataşmalara cevap vermek istiyoruz İç Tüzük 69a göre.
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Sayın
Başkan, konuşmamın hiçbir yerinde HDP geçmemiştir,
tutanakları isteyip bakmanızı öneririm.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Tutanaklara
bakılsın Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Baluken, hem grup
adına hem şahıs adına size söz vereceğim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hangi gerekçeyle
Sayın Başkan?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
İbrahim Beyin şahsı adına sataşılmıştır.
İbrahim Beyden sonra ben grup adına tekrar ifade edeceğim.
BAŞKAN Peki.
Sayın Ayhan, buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, beni de dinleyin, öyle verin isterseniz. Ben çünkü kürsüden söz
istemiyorum.
BAŞKAN Çok özür dilerim Sayın Altay.
Sayın Ayhan, bir saniye lütfen
Sayın Altay, buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
32.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Adıyaman Milletvekili Adnan
Boynukaranın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Görevinizde
başarılar dilerim öncelikle.
Eğer ben yanlış anlamadıysam,
sayın milletvekilim bu kürsüden Sayın Cumhurbaşkanına laf
edilemeyeceği mealinde bir şey söyledi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Konuyla ilgili...
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu kürsüden
Sayın Cumhurbaşkanına değil, hiç kimseye hakaret, şu
bu edilemez, eyvallah ama bu kürsüden, yanlış yaptığı
müddetçe, Sayın Cumhurbaşkanına laf edilecektir.
Arz ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Ne alakası
var şimdi, Allahını seversen ne alakası var şimdi?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Edilecek,
yapmasın yanlış kardeşim.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Dam üstünde
saksağan
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kim onu diyen?
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Ben, ben
ENGİN ALTAY (İstanbul) Peşin
şey yapmayın, yani Cumhurbaşkanına laf
Öyle
alışkanlık hâline getirdiniz. Yanlış
yaptığı sürece oradan laf edilecek.
BAŞKAN Sayın Ayhan, buyurunuz.
Süreniz iki dakikadır.
Yeni bir sataşmaya mahal vermeyiniz Sayın
Ayhan.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim
Ayhanın, Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukaranın HDP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
İBRAHİM AYHAN (Şanlıurfa)
Sayın Başkan ve değerli arkadaşlar; ben az önceki
konuşmamda kesinlikle ayrılıktan, ayrılığı
savunduğumuzdan söz etmedim. Ben, Kürtler üzerinden uygulanan bu
savaş politikalarına karşı Kürtlerin ısrarla
ayrılmaya, ısrarla farklı tercihler yapmaya
zorlandığını söyledim ve özellikle...
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Kürtler kim
kardeşim, Kürtler kim?
İBRAHİM AYHAN (Devamla) Ben bir Kürtüm.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Kürtler kim?
Kim Kürt?
İBRAHİM AYHAN (Devamla) Ben bir Kürtüm!
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Ben de Kürtüm!
İBRAHİM AYHAN (Devamla) Ben Kürt olarak
böyle bir muameleye, böyle bir faşizan uygulamaya mecbur değilim.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Sen mi
Kürtsün, ben mi Kürtüm, kim Kürt?
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, lütfen
dinleyelim.
MEHMET METİNER (İstanbul) Yeter
artık ya! Sabah akşam siz zulmediyorsunuz ya!
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, lütfen
İBRAHİM AYHAN (Devamla)
Dolayısıyla, biz
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Kürtler diye
nasıl konuşabiliyorsun sen? Sen kimsin? Sen kimsin ya? (HDP
sıralarından Ne demek? sesleri, gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Hayır,
Kürtler diye nasıl konuşabiliyorsun?
BAŞKAN Buyurun Sayın Ayhan.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Sen kimsin ya?
FİLİZ KERESTECİOĞLU
(İstanbul) Ne biçim konuşuyorsun ya, ne biçim konuşuyorsun!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ne demek
kimsin? Milletvekili. Otur yerine!
İBRAHİM AYHAN (Devamla) Sen kimsin, sen
kimsin?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
FİLİZ KERESTECİOĞLU
(İstanbul) Hatibe böyle bir şey söyleyemezsiniz!
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Ben Kürtüm!
İBRAHİM AYHAN (Devamla) Sen kimsin?
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Kürtüm ben!
İBRAHİM AYHAN (Devamla) Ben Kürtüm!
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Ben Kürtüm!
İBRAHİM AYHAN (Devamla) Ben de Kürtüm!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Otur
yerine! Otur yerine!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Ben Kürtüm,
ben!
İBRAHİM AYHAN (Devamla) Kimsin sen?
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Ben Kürtüm,
anam babam Kürt benim!
BAŞKAN - Sayın Ayhan
OKTAY ÇANAK (Ordu) - Sen Kürtleri istismar
ediyorsun!
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Sen Kürtleri
istismar ediyorsun! Sen Kürtlerin sırtından geçiniyorsun!
İBRAHİM AYHAN (Devamla)
Başkasının diliyle konuşmayın!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Ayhan, Genel Kurula hitap
ediniz lütfen.
İBRAHİM AYHAN (Devamla) Siz maskelerle
yaşıyorsunuz, siz başkasının diliyle
konuşuyorsunuz!
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Sen Kürtlerin
kanıyla besleniyorsun!
OKTAY ÇANAK (Ordu) İstismar ediyorsunuz!
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Sen Kürtlerin
cesediyle geçiniyorsun!
İBRAHİM AYHAN (Devamla) Siz kendiniz
değilsiniz.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Sen kimsin?
İBRAHİM AYHAN (Devamla) Siz
muktedirsiniz!
BAŞKAN Sayın Ayhan, Genel Kurula hitap
ediniz.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Kürtlerin
yakasını bırak!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Otur
orada, otur! Elini sallama öyle! Otur yerine! Terbiyesizlik yapma! Otur yerine!
İBRAHİM AYHAN (Devamla) Biz size köle
olmadık, köle olmayacağız. Dolayısıyla, bakın,
biz, zalimlere karşı
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Kürtlerin
yakasını bırakın! Kürtler sizi bıraktı, siz de
bırakın!
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, lütfen
MEHMET METİNER (İstanbul)- Zalim sizsiniz!
Silahlarınızla halka zulmediyorsunuz!
İBRAHİM AYHAN (Devamla) -
halktan yana
bir mücadele veriyoruz.
Yani on beş günlük çocuğu öldüren,
binlerce insanı katliamdan geçiren zihniyetin dili yaşamdan yana
olamaz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Lanet olsun PKKya.
diyebiliyor musun?
İBRAHİM AYHAN (Devamla) - Şunu benden
önce konuşan hatip, beni çok iyi tanıyor, bilir: Biz büyük bir bedel
ödedik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NURETTİN YAŞAR (Malatya) - PKKnın
yargısız infazlarıyla yüzleş, yüzleşmeden
konuşamazsınız! PKKnın yargısız
infazlarıyla yüzleşmeden konuşamazsınız!
İBRAHİM AYHAN (Devamla) Sözümü kesiyor
Sayın Başkan, ben konuşamıyorum.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) - Konuşamazsınız!
Konuşamazsınız!
MEHMET METİNER (İstanbul) - Katliamı
yapan sizsiniz!
İBRAHİM AYHAN (Devamla) - Siz de söz
hakkınızı kullanın.
Kürtlere
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Kürtlerin
temsilcisi değilsiniz. PKK de, başka bir şey de, Kürtler
deme. "Kürtler demeyin, PKK deyin, HDP deyin! Kürtler demeyin, çok
ayıp!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ya o
parmağını sallama öyle! O parmağı sallama! Efendi ol,
efendi ol!
FİLİZ KERESTECİOĞLU
(İstanbul) O parmağını indir bir! İndir
parmağı!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sen
kimsin ya!
BAŞKAN Sayın Ayhan, iki dakikanız
doldu.
İBRAHİM AYHAN (Devamla) - Ben
konuşamadım ki.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Kimsiniz siz
ya, kimsiniz siz!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - O
parmağını öyle sallama! Efendi ol! Terbiyesizlik yapma!
Terbiyesizlik yapma!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Siz
kimsiniz ya!
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Ben Kürtüm,
Kürtler adına konuşmayın! Ayıp!
İBRAHİM AYHAN (Devamla) Bir dakika
Bir
dakika
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri
Sayın
milletvekilleri
Değerli arkadaşlar
(AK PARTİ ve HDP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
AHMET YILDRIM (Muş) Niye uyarmıyorsunuz?
Kimdir!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) -
Parmağa bak ya!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
AHMET YILDIRIM (Muş) Sen kimsin, sen! Sen kimsin!
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
lütfen
NURETTİN YAŞAR (Malatya) - PKKnın
öldürdükleri Kürt çocuklarıydı, Kürt! PKK Kürt çocuklarını
öldürdü, onları söyle! Kürtleri savunuyorsan kim Kürtleri öldürürse ona
karşı konuş.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
Bağırma öyle! Bağırma!
İBRAHİM AYHAN (Devamla) - Bir dakika
Gelin burada konuşun
Bakın, aynı otoriter dili
kullanıyorsunuz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.36
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.46
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER : Sema
KIRCI (Balıkesir), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
------0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 17nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Geçen oturumda Halkların Demokratik Partisi
Grup Başkan Vekili Sayın Balukenin sataşmadan dolayı söz
talebi vardı. Fakat ara verdiğimiz için bu talebini yerine
getiremeyeceğim. Dolayısıyla görüşmelere
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır
Milletvekili İdris Baluken tarafından, AKP Hükûmetinin
çatışmayı esas alan politikaları sonrasında
çeşitli valilikler tarafından hukuksuz bir biçimde ilan edilen
sokağa çıkma yasaklarının toplumda yarattığı
tahribatların araştırılması amacıyla 9/12/2015
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
22 Aralık 2015 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisinin lehinde üçüncü konuşmacı İstanbul Milletvekili
Sayın Mustafa Sezgin Tanrıkulu.
Buyurunuz Sayın Tanrıkulu.
Süreniz on dakikadır. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan, öncelikle, yeni görevinizde sizi kutluyorum. Siz sadece
Kürt kadınlarının değil bütün kadınların
vicdanı olarak bu kürsüdesiniz. Yıllarca sizinle Galatasaray
Meydanında Cumartesi Anneleriyle beraber olduk. Bu vicdani tutumunuzu
Meclis Başkan Vekilliğinde de sürdüreceğinizi biliyorum,
başarılar diliyorum.
Ayrıca, yurttaşlarımızın
kandilini de kutluyorum, hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Değerli arkadaşlar, biraz önce
Yani
burada, gerçekten de bilmediğiniz kadar Parlamento izleniyor,
bilmediğiniz kadar, saniye saniye ama bu konuşmalar
yurttaşlarımızı yaralıyor gerçekten. Büyük insani dramlar
yaşanıyor, tahmin etmediğiniz, bilmediğiniz kadar büyük
insani dramlar yaşanıyor.
Bakın, değerli arkadaşlar, 7 kentin
18 ilçesinde 54 kez sokağa çıkma yasağı ilan edildi, 200
günden fazla sokağa çıkma yasağı ilan edildi, 211 gün bugün
itibarıyla. Cizrede bugün 9uncu gün, Silopide 9uncu gün, Nusaybinde
9uncu gün, Dargeçitte 12nci gün, Surda değerli arkadaşlar, Sur
ilçesinde, bugün tam 21 gündür sokağa çıkma yasağı var, 21
gün değerli arkadaşlar. Sur, Diyarbakırın, bölgenin
merkezi, kalbi, her şeyi neredeyse, ticari merkezi, tarihî merkezi, 21
gündür 5,5 kilometrekarelik alanda sokağa çıkma yasağı var
ve insanlar özgürlüklerinden yoksun. Bunu burada izah eden, bunu anlayan, bu
insani dramı anlayan birisi var mı acaba, yani gerçekten? İnsani
olarak neredeyiz, insani olarak?
Dün ben Diyarbakırdaydım. Biraz sonra
Sayın Bakana oradaki esnafın, yurttaşların taleplerini
ileteceğim. Kulağımızın üstüne yatıyoruz
değerli arkadaşlar. Nasıl bu konuya geldik, nasıl bu duruma
geldik? Hiç kendimizi gözden geçiriyor muyuz gerçekten?
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Bir CHPyi
gözden geçirelim ya.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Geçiriyor
muyuz değerli arkadaşlar?
Değerli arkadaşlar
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Nasıl
bu duruma geldi? Seksen senedir bu duruma nasıl geldi?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
hatibi dinleyelim.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Bak,
terbiyesizlik yapma, terbiyesizlik yapma!
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) El sallama,
el sallama bana.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Terbiyesizlik yapma, terbiyesizlik yapma!
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) El sallama
öyle! Pişkin pişkin konuşuyorsun.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Geçen gün
de aynı terbiyesizliği yaptın. Geçen gün de aynı
terbiyesizliği yaptın, tamam mı?
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Pişkin
pişkin konuşma, sensin terbiyesiz!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Utanmaz!
BAŞKAN Sayın Tanrıkulu, lütfen siz
Genel Kurula hitap ediniz.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Değerli arkadaşlar, işte, bakın, durum bu. Adalet ve
Kalkınma Partisini izah eden tablo bu. Anlamayan, insani bir duruştan
anlamayan tablo bu. Kürsüdeki vekile laf atan, insanların ölümüyle dalga
geçen ve gülen anlayış bu değerli arkadaşlar. İnsani
bir durumdan söz ediyorum ben, insani, sadece insani.
OKTAY ÇANAK (Ordu) Kürsüde hakaret ediyorsun.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Nasıl
izah edeceksiniz değerli arkadaşlar bu durumu? Birisi, bir hukukçunuz
çıksın, uygulanan bu durumun Anayasaya, Mahalli İdareler
Yasasına uygun olduğunu bana bir izah etsin gerçekten. Çok
değerli hukukçular var, desinler ki: Yirmi bir günlük sokağa
çıkma yasağı Mahalli İdareler Yasasının şu
maddesine göre Anayasaya uygundur. Elimizi vicdanımıza
koyalım. İnsanlar bizi dinliyorlar gerçekten.
Evet, Türkiyenin Kürt meselesini AKP icat etmedi,
etmedi icat ama bu noktaya getiren sizlersiniz, sizin
politikalarınızdır, siz bu noktaya getirdiniz, bu ölümlerden
sorumlu sizlersiniz, sizin politikalarınızdır, böyledir.
Bakın, değerli arkadaşlar, çok
şey var söyleyecek. Ben, sözü -beni günde bin kişi arıyor
değerli arkadaşlar- Silopiden bir yurttaşa vereceğim, o
sizlerle konuşsun.
(Hatibin cep telefonundan bir ses kaydı
dinletmesi)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Alo!
Dinliyor musun Yusuf bizi? Bak, hitap eder misin sana zahmet, hitap eder misin.
(AK PARTİ sıralarından sıra kapaklarına vurmalar,
gürültüler)
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Şov yapma, şov!
Şov yapma!
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Aşağı tut Sezgin Bey, aşağı tut.
LEVENT GÖK (Ankara) Sezgin Bey, mikrofonu
aşağı tut.
VELİ AĞBABA (Malatya) Devam, devam.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkanım, böyle bir usul yok. Kürsüde çıkar, hatip konuşur.
Böyle bir usul yok.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Dinleyin,
dinleyin! Dinleyin, bakın, dinleyin.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkanım, mâni olun lütfen.
BAŞKAN Sayın Tanrıkulu
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Ben bu
duyguyla anlatamam.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Böyle bir usul
yok. Sayın Başkanım, lütfen müdahale edin.
BAŞKAN Sayın Tanrıkulu, İç
Tüzükümüzde ve teamüllerimizde böyle bir uygulama yoktur.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Ben bu
duyguyla anlatamam. Yurttaşın sesini dinleyin. Ben bu duyguyla
anlatamam. (AK PARTİ sıralarından sıra kapaklarına
vurmalar)
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Böyle bir usul
yok.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Dinleyin
arkadaşlar, dinleyin.
BAŞKAN Sayın Tanrıkulu
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Bakın, dinleyin, dinleyin, bir dakika dinleyin.
BAŞKAN Sayın Tanrıkulu
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Bir dakika
tahammülünüz yok, bir dakika tahammülünüz yok. İnsanların hangi
dramı yaşadığını, hangi insani dramı
yaşadığını
ENGİN ALTAY (Sinop) Vatandaşı
dinlemeye tahammülleri yok.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Hayır,
tahammül meselesi değil, böyle bir usul yok.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Şov
yapma! Şov yapma!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Bakın, dünden beri
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkanım, lütfen müdahale edin, lütfen
BAŞKAN Sayın Tanrıkulu, kürsüden
sayın milletvekillerinin Genel Kurula hitap ederek konuşma
yapması gerekmektedir.
LEVENT GÖK (Ankara) Siz hitap edin artık
Sezgin Bey.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Sayın
Başkan, usulü biliyorum, usulü biliyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN İç Tüzükümüzde ve
teamüllerimizde böyle bir uygulama bulunmamaktadır.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) O zaman böyle
birden çok bağlantı yaparız. Böyle bir usul yok.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Var, böyle
bir usul de var. Çünkü dinlemiyorsunuz, yurttaşları dinlemiyorsunuz,
hiç kimseyi dinlemiyorsunuz, hiç kimseyi. (AK PARTİ sıralarından
Rusyadan bağlanmışsındır. sesi)
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Şov yapma, şov!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Utanmazlık yapmayın! Utanmazlık yapmayın! (AK PARTİ
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
OKTAY ÇANAK (Ordu) Hakaret etme!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Haddinizi
bilin!
OKTAY ÇANAK (Ordu) Sabahtan beri hakaret
ediyorsun!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Haddinizi
bilin! Haddinizi bilin, tamam mı?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bu dille mi çözeceksin?
BAŞKAN Sayın Tanrıkulu, lütfen
Genel Kurula hitap ediniz.
Buyurunuz Sayın Tanrıkulu.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bakın, gerçekten, dün,
ateş altında Diyarbakır Ticaret Odasına gittim, ateş
altında; ateşlerin altında gittim, silah sesleri altında
gittim değerli arkadaşlar. Bir Diyarbakırlı olarak son
derece, son derece üzgünüm bu noktaya geldiği için ve burada
konuşulamadığı için. Sonra Sur esnafıyla
görüştüm, inisiyatif almışlar, bin esnaf bir araya gelmiş,
20 kişilik bir komite kurmuşlar, Diyarbakır Mali Müşavirler
Odasında kendilerini dinledim değerli arkadaşlar.
OKTAY ÇANAK
(Ordu) Partini değiştir, partini değiştir.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Sonra Diyarbakır Barosuna gittim,
Diyarbakır Barosunda arkadaşlarımı dinledim.
OKTAY ÇANAK
(Ordu) Partini değiştir. HDPden ol, HDPden.
BAŞKAN
Lütfen hatibi dinleyelim sayın vekiller.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Terbiyesizsiniz ya, hakikaten terbiyesizsiniz
ya! Gerçekten terbiyesizsiniz ya, hakikaten terbiyesizsiniz ya, gerçekten ya!
(AK PARTİ sıralarından sıra kapaklarına vurmalar,
gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Tanrıkulu, lütfen Genel Kurula hitap ediniz.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Değerli arkadaşlar, bütün hepsini
dinledim, raporları burada değerli arkadaşlar.
OKTAY ÇANAK
(Ordu) Bir de hukukçusun, sabahtan beri hakaret ediyorsun.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Tahammülsüz, kimseyi dinlemeyen, tahammül
edemeyen
Bana bile tahammül edemiyorsanız müstahaksınız her
şeye!
OKTAY ÇANAK
(Ordu) Hakaret ediyorsun, sen hakaret ediyorsun, sen hukukçusun bir de.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Bana bile tahammül edemiyorsanız bu
kürsüde, müstahaksınız!
BAŞKAN
Lütfen sözlerinize dikkat edin Sayın Tanrıkulu.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Değerli arkadaşlar, dinledim
tümünü. Bakın, talepleri burada ama tek talepleri var her şeyden
önce: Bizim, tamam, ekonomimiz bozuldu, bir sürü zarara uğradık,
zarara uğramaya devam ediyoruz ama bizim meselemiz öncelikle Türkiyenin
Kürt meselesinin çözülmesidir, önceliğimiz budur.
BÜLENT TURAN
(Çanakkale) Bu dille mi çözeceksin?
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Evet, zarara uğradık, zarara
uğramaya devam ediyoruz, bir sürü insani dram yaşanıyor ama ilk
önce siz bu meseleyi çözün. O nedenle söylüyoruz.
Evet, hendekle
çözülmez Türkiyenin Kürt meselesi, barikatla çözülmez ama tankla, topla da
çözülmez. Üçüncü bir yol mümkündür, o da bu Parlamentodur. İşte,
bunda yoksunuz, bunda. Geçtiğimiz dönem verdiğimiz hangi yasa
teklifine evet dediniz, bir adıma niye evet demediniz? Şimdi, hâlen
karşısındasınız, hâlen. Gelin, başlayalım
burada diyoruz ya. Onlara bir inanç yaratalım, Başka bir yol
mümkündür. diyelim bu arkadaşlarımıza, dostlarımıza,
bizi dinleyenlere.
Yirmi bir
gündür Diyarbakırda, dokuz gündür Silopide, Cizrede, on dört gündür
Dargeçitte yaşayan insanlara bir tek bir şey söyleyelim ya: Biz
sizin yanınızdayız. Yurttaşlarımızın büyük
çoğunluğu vazgeçilmişlik duygusu yaşıyorlar.
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) Siz PKKya bir şey söyleyin o kürsüden.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Bizden bu devlet vazgeçmiş duygusu
yaşıyorlar. Bunlara iyi bir şey verelim. Bir tane
bakanınız yirmi gündür Diyarbakıra gitti mi, bir bakan, bir tek
bakan? Gidenler askerler sadece.
Bakın,
ilkokulda modern matematik kümelerle başlar, ortaokulda kümelerle
başlar, lisede kümelerle başlar.
OKTAY ÇANAK
(Ordu) Ya bir de PKKya söyle kardeşim, PKKya söyle bir de. PKKya da
bir şey söyle, PKKya da söyle.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Dön dolaş aynı kümeleri oku, sar
başa kümeler. Otuz yıl sonra geldiğimiz nokta, yeniden
savaş, yeniden güvenlik politikaları. Ne zaman
konuşacağız? Nerede konuşacağız? Nasıl
yapacağız bütün bu meseleleri?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Silahla
konuşulmaz.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Değerli arkadaşlar, o nedenle, bakın, yol yanlış. Bu
yol Türkiyeyi yıkıma götürüyor, bu yol Türkiyeyi başka bir yol
ayrımına götürüyor. Bu kürsüde ben üzerime düşeni söylüyorum,
söylemeye devam edeceğim sorumluluğumla ama sizler de
kulağınızı açın.
FARUK ÖZLÜ (Düzce) PKKya da söyle!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Bu
Parlamentoda oluşturabileceğimiz mekanizmalar var, o
mekanizmaları oluşturmaya çalışalım.
FARUK ÖZLÜ (Düzce) Günaydın!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - 2013te
önerdiğimiz yönteme Hayır. dediniz. Biz hep şunu söyledik:
Evet, siyasette ve çözümde aktörlerin rolü önemlidir ama aktörlerle olmaz. O
nedenle, Parlamento hukuku çerçevesinde bir mekanizma başlatalım.
dedik. Yok. dediniz. Geçen hafta itibarıyla bir daha verdik. Gelin,
başlayalım bir yerden. Bizim önerdiğimiz yöntem bu sorunu
çözer. demiyoruz ama bir yol açar, yurttaşlarımıza bir inanç
veririz, bir güven veririz. Evet, bu Parlamento artık birbirini dinliyor
bu sorun konusunda ama kavga ediyoruz. Bana bile tahammülünüz yok ya, bana bile
yok!
SALİH CORA (Trabzon) Ya terbiyesiz
diyorsun!
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Milletvekillerine terbiyesiz diyorsun terbiyesiz
herif! İki saattir dinliyoruz seni!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Değerli arkadşalar bakın, bir sürü insani dram
yaşanıyor, 200 binden fazla yurttaşımız kendi
topraklarında mülteci oldu, sığınmacı oldu. 54 çocuk öldü,
54 çocuk, bu dönem içerisinde. 191 sivil ölüm var, 191. Bu sokağa
çıkma yasakları döneminde 191 insan öldü. 400e yakın insan,
asker, polis yaşamını yitirdi, şehit edildi. Bunlara sessiz
mi kalacak bu Parlamento, sessiz mi kalacağız?
FARUK ÖZLÜ (Düzce) Bunları PKKya söyle.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Dolayısıyla, burada Hükûmetin uyguladığı yol
dışında başka yol, başka mekanizma, başka
yöntemleri bulabilmeliyiz, bir araya gelebilmeliyiz.
Benim sözlerim bu kadar. Umarım dediklerimden
bir şey çıkarmışsınızdır. Umarım
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bu dille bir şey
olmaz Sayın Başkan.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Tanrıkulu.
SALİH CORA (Trabzon) O terbiyesiz
lafını geri alacaksın.
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) O terbiyesiz lafını sana iade ediyorum,
tamam mı! (AK PARTİ sıralarından O lafı geri
alın. sesleri)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Siz vekillere nasıl terbiyesiz dersiniz! Bir
gruba nasıl terbiyesiz dersiniz! İade ediyoruz sana!
SALİH CORA (Trabzon) O lafı sana iade
ediyorum!
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Kalk cevap ver o
zaman.
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Haydi yerine
Yürü git! Haddini bil! Kendini ne
sanıyorsun sen!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, grup
başkan vekiliniz söz istedi. Sayın milletvekilleri
Sayın
milletvekilleri
Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, Sayın konuşmacı
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Terbiyesiz demesini
iade ediyorlar Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, ben ikaz
ettim.
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Haddini bilecek! Diyemez, terbiyesiz diyemez.
Terbiyesiz diyemez. Milletvekillerine bakıp terbiyesiz diyemez!
Haddini bilecek!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Terbiyesize
terbiyesiz denir.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Ya, bağırma
oradan ya! Bağırma oradan ya! Ya, bağırma oradan,
bağırma! Yahu, varsa rahatsızlığın al söz, cevap
ver kürsüden. Niye bağırıyorsun?
KEMALETTİN YILMAZTEKİN (Şanlıurfa)
Burada büyük bir toplumu temsil eden milletvekilleri var.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, grup
başkan vekiliniz söz istiyor.
Sayın Bostancı, önce bir
susturursanız.
Sayın Bostancı, buyurunuz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
konuşmacı konuşmasını yaparken grubumuza yönelik bir
genellemeyle Terbiyesizler, utanmazlar ifadelerini
kullanmıştır.
LEVENT GÖK (Ankara) Hayır, hiç de öyle bir
şey yok ya.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Aynen böyle söyledi, iade
ediyoruz Sayın Levent Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Kime söyledi ya? Orada
kendisine müdahale eden arkadaşa söyledi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hayır. Terbiyesiz
diyen terbiyesizdir!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Ayaklarını kırarım senin! Ayaklarını
kırarım senin!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Terbiyesiz diyen
terbiyesizdir!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Ayaklarını kırarım senin! Utanmaz!
LEVENT GÖK (Ankara) Sezgin, sen bir sus, sen bir
sus.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın Bostancı konuşuyor. Sayın Bostancıyı duyamıyorum
yalnız.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Ayaklarını kırarım senin! Ayaklarını
kırarım senin!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Tehdit etme! Tehdit etme!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Aynı
zamanda Bu ölümlerden siz sorumlusunuz. demiştir. (AK PARTİ ve CHP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
ERGÜN TAŞCI (Ordu) Ne söylediğini
duyuyor musunuz?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Haddini bileceksin!
BAŞKAN Sayın Bostancı, sizi
duyamıyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) 69a göre
sataşmadan söz istiyorum efendim.
ERGÜN TAŞCI (Ordu) Duyuyor musunuz, söyleneni
duyuyor musunuz beyler? (AK PARTİ sıralarından
Ayaklarını kırarım diyor." sesi)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Demedim diyebiliyor
musun? Demedim de! Ayıp ya!
BAŞKAN Sayın Bostancı, önce lütfen
milletvekillerine bir ikazda bulunursanız, ben bulunuyorum ama siz de
bulunursanız
Lütfen
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Arkadaşlar
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, grup
başkan vekiliniz şu anda söz söylüyor.
ERGÜN TAŞCI (Ordu) Bir grup başkan vekiline
böyle bir şey söylenir mi? Söylenir mi böyle bir şey?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sen de
terbiyesiz diyorsun buna canım. Sen dediğin için diyor adam. Allah
Allah!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Terbiyesiz diyen
terbiyesizdir!
ERGÜN TAŞCI (Ordu) Başkanım,
söyleneni duysanıza.
BAŞKAN Sayın Altay, lütfen
Sayın
Bostancı söz istedi ve kendisini dinliyoruz. (AK PARTİ ve CHP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
LEVENT GÖK (Ankara) Bir bağırma!
Bağırmadan konuşun ya! Bostancıyı bir dinleyelim.
ERGÜN TAŞCI (Ordu) Siz kırıcı
mısınız Beyefendi?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ya, grup
başkan vekiliniz söz istedi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Levent Bey, dur desenize
ya.
LEVENT GÖK (Ankara) Diyoruz, sen de onlara de
Bülent. Biz deriz ama konuşurken müdahale ediyorlar.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
değerli arkadaşlar; bir grup başkan vekili şu anda söz
istedi ve konuşuyor.
Buyurunuz Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, sayın konuşmacı konuşmasında
grubumuza yönelik olarak Terbiyesizler, utanmazlar ifadelerini
kullanmıştır.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Tanrıkulu, yakışıyor mu ya? Yakışıyor mu,
gözünü seveyim?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Sen
daha fazla konuşma, daha fazla konuşma.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Dövecek misin?
LEVENT GÖK (Ankara) Bir saniye arkadaşlar,
grup başkan vekili konuşuyor.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Kendi
grup başkan vekilinizi dinleyin ya.
BAŞKAN Sayın Bostancı, buyurun,
size iki dakika söz veriyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
4.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulunun HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; tabii, barış
istiyorsak, çözüm istiyorsak barışın ve çözümün diline uygun bir
şekilde konuşmak boynumuzun borcu olur. Kürsüye barış ve
çözüm diye gelerek bırakın sahadaki
barışı, Mecliste bile barış ortamını
torpilliyorsak bu bir barış talebi değildir.
Ben,
Sayın Sezgin Tanrıkulunu tanırım, kesinlikle niyetinin iyi
olduğunu da bilirim, bu meselelere bakışının
barışçı bir tavra sahip olduğunu da bilirim ama maalesef,
gözlemim odur ki ne zaman kürsüye çıksa
Bu Meclis grubu, AK PARTİ
Grubu, emin olun herkesi dinliyor, hatta sabırla dinliyor ama Sayın
Tanrıkulunun ifadeleri son derece sert, kaba ve yaralayıcı.
Sayın Tanrıkulu böyle bir dille, meramı barışsa ve
çözümse bunu sağlayamaz. Bizim ondan istirhamımız, aslında
bütün konuşmacılardan istirhamımız, burada müzakere
yapacaksak kendi aramızda, kimseyi tahkir etmeden, incitmeden, öyle Terbiyesizler,
ahlaksızlar! vesaire sözlerini, burası kürsü, buradan söylemeden
konuşmak ve sözlerimizi karşı tarafa dinletmek
durumundayız. Lütfen, kimse kimsenin sabrını, onurunu, burada
sorgulayacak tarzda bir dille konuşmasın, kimse kimseye had bildirmeye
kalkmasın. Hele hele, çok talihsiz laf atmalar oluyor. Bakın, burada
söylemekten taaccüb ederim, utanırım yani Sayın Tanrıkulu
yerine otururken bizim grup başkan vekilimize söylediği bir söz var.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Mahkemede hesaplaşacağız.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Eminim, şahsen gidip özür dileyecektir o
sözden dolayı, şahsen özür dileyecektir. Uygun sözler değil
bunlar.
Arkadaşlar,
bu konulara ilişkin fikirlerimiz
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) -
farklı olabilir,
yaklaşımlarımız farklı olabilir ama dilimiz medeni bir
dilde, ortak olsun.
Saygılar.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET
METİNER (İstanbul) Ne söylemişse aynen iade ediyoruz, aynen.
BAŞKAN
Sayın Bostancı, teşekkür ederiz.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Altay, buyurunuz.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Sayın Başkan, biraz önce meydana gelen
tartışmayla ilgili ve Sayın Bostancının
değerlendirmeleriyle ilgili, tabii ortamı yumuşatma amaçlı,
grubumuzun değerlendirmesini iki dakikada nakletmek istiyorum.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Altay.
İki
dakika süre veriyorum.
Lütfen,
yeni bir sataşmaya mahal vermeyiniz.
5.- İstanbul Milletvekili
Engin Altayın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, her vesileyle söylediğim bir şey vardır: Siyaset
öncelikle bir nezaket ve vicdan işidir. Bunun altını çizmek
isterim; bir.
İkincisi: Parlamentomuz kurulduğu günden
bugüne yerinden sataşma, laf atma bir ritüeldir. Bu, Parlamentonun olmazsa
olmazıdır. Buna da bir itirazım yok; iki.
Ama biraz önce Sayın Tanrıkulunun
bölgenin bir evladı olarak bölgede yaşananlarla ilgili
yaptığı konuşmaya ki yapıcı bir konuşma diye
değerlendiriyorum
Elbette muhalefetin Hükûmeti eleştirmesinden daha
doğal bir şey olamaz. Sizinki
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hakaret
Hakaret
ENGİN ALTAY (Devamla) Yok, sabır yok
sizde.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Temiz bir dil
ENGİN ALTAY (Devamla) Sizinki yerinden
sataşmayı, efendim, laf atmayı çok aşan, bir toplu tacize
dönüştü. Sayın Tanrıkulunun on dakikalık
konuşmasından ben hiçbir şey anlamadım. Bu doğru
değildir.
Değerli arkadaşlar, şunu söyleyeyim:
Bu kürsüde her şey konuşulacak kırıcı, onur
kırıcı olmamak kaydıyla. Bu kürsüde onuru korurken orada
dinleyenler de kürsüdekinin onurunu koruyacak. Yani kimse şunu yapmayacak:
Kürsüde konuşulan konuşmayı beğenmeyip de masaya
yumruğunu oradan pat diye vurmayacak! Orada vurulan yumruk edep
dışı bir harekettir! (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Bunun altını çizmek isterim.
Son olarak şunu söyleyeyim: Siz
iktidarsınız, size sükûnet yakışır. Muhalefet sizi
doğru yapsanız da eleştirir, yanlış yapsanız da
eleştirir. Siz eleştiriye tahammül göstermezseniz, siz
eleştiriye tahammül göstermezseniz
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Şu konuşmama da tahammül edemediğinize göre, size
daha ne söyleyeyim ben!
MEHMET METİNER (İstanbul) Biz
terbiyesizliğe tahammül etmeyiz!
SALİM USLU (Çorum) Eleştiri başka,
hakaret başka.
ENGİN ALTAY (Devamla) Eleştiriye
tahammül göstermezseniz bu Meclis çalışmaz! Bu Meclis
çalışmaz!
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Altay.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Turan, buyurunuz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
az önce ilgili partinin ilgili konuşmacısının nezaket
dışı konuşmasının içeriğiyle ilgili
ENGİN ALTAY (İstanbul) İlgili
parti değil! O partinin bir adı var! İlgili parti denmez! (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Turan, grubunuz adına
Sayın Bostancı cevap verdi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) İlgili
parti demek nezaketsizliktir! Olmaz, yanlış. Tecrübeli bir
milletvekili. Bilecek onu!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
az önce, CHPli milletvekilinin hiç nezaket kurallarına uymayan
konuşmasının, Meclisin mehabetine yakışmayan
konuşmasının içeriğine girmeyeceğim ancak sizin
üslubunuz ve usulünüzle ilgili, izin verirseniz
Madde 67 Genel Kurulda kaba ve yaralayıcı
söz söyleyen kimseyi Başkan derhal uyarır. der.
BAŞKAN Ben uyardım Sayın Turan,
uyardım.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Uyarmadınız.
Özür diliyorum. Lütfen, bitireyim cümlemi.
Maddenin devamında Eğer uyarmaya
rağmen, aynı kişi o kaba sözlere devam ederse onunla ilgili
disiplin uygulanır. der.
Ben sizin Başkanlığınızdan
bu tarafsızlığı bekliyorum ve bizim grubumuza dönüp
Terbiyesiz! deme cüretini gösteren, ahlaksızlığını
gösteren kişiyle ilgili disiplin uygulamasına
başlamanızı istiyorum. Madde 67 lütfen.
BAŞKAN Sayın Turan, ben sayın
hatibi uyardım, uyarımı yaptım; uyarımdan sonra da
sayın hatip dilini düzeltti. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
SALİM USLU (Çorum) Tutanakları getirtin.
BAŞKAN - Dolayısıyla Sayın
Bostancı da grubunuz adına çıktı ve kendisine cevap verdi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bu madde 67yi
kaldıralım Sayın Başkan İç Tüzükten!
BAŞKAN Sayın Turan, ifadeleriniz
tutanaklara geçmiştir.
Teşekkür ediyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) İşlem
bekliyoruz Sayın Başkan sizlerden.
BAŞKAN - Sayın Turan, teşekkür
ediyoruz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) O zaman, her bir ifadeyi
kullanalım biz de gruba karşı!
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Tanrıkulu.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Özür
dilerim efendim. Bana söz atan, kaba laf söyleyen milletvekillerine
karşı bu şeyi söyledim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Kürsüden söylesin
Sayın Başkan, anlayamıyoruz, kürsüden söylesin lütfen.
SALİM USLU (Çorum) Terbiyesizsiniz! dedi.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) -
Hakikaten AK PARTİ Grubuna karşı böyle bir şey söylemedim.
Kimse yanlış anlamasın ancak şimdi konuşan grup
başkan vekili
Şunu ifade edeyim: Yani onun ahlaksızca
lafını kendisine iade ediyorum ve siz de kendisini
uyarmadınız; onu da uyarmanızı istiyorum efendim.
BAŞKAN Sayın Tanrıkulu, sizin de
ifadeleriniz tutanaklara geçmiştir.
Teşekkür ediyorum.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır
Milletvekili İdris Baluken tarafından, AKP Hükûmetinin
çatışmayı esas alan politikaları sonrasında
çeşitli valilikler tarafından hukuksuz bir biçimde ilan edilen
sokağa çıkma yasaklarının toplumda yarattığı
tahribatların araştırılması amacıyla 9/12/2015
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
22 Aralık 2015 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Şimdi, Halkların Demokratik
Partisi Grubunun önerisi üzerine son konuşmacı, aleyhinde, Isparta
Milletvekili Sayın Nuri Okutan.
Süreniz on dakikadır.
Buyurunuz Sayın Okutan. (MHP
sıralarından alkışlar)
NURİ OKUTAN (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle, sizlerin ve aziz milletimizin ve tüm
İslam âleminin Mevlit Kandillerini tebrik ediyorum, herkesi saygı ve
hürmetle selamlıyorum.
Verilen önergenin kabul edilip edilmemesinin
görüşülmesi yeniden bir durum değerlendirmesine imkân vermiştir.
Hemen herkesin bildiği gibi, bir yerde devletten bahsedilebilmesi için
asgari üç şartın yerine getirilmesi gerektir. İster faşist
devlet olsun ister sosyalist devlet ister demokratik devlet olsun muhakkak
egemenliğinizi ilan ettiğiniz ülke sınırları
içerisinde vatandaşın can ve mal güvenliğini korumak
zorundasınız. Ayrıca, kim haklı, kim haksız, siz belirlemelisiniz,
aksi takdirde anarşi olur; adalet dağıtmalısınız.
Belki de sadece bu iki hizmeti yapmış olmak
karşılığında vergi toplamalısınız. Daha
sonra sosyal devlet kavramı gelişmiş, eğitim,
sağlık ve benzeri hizmetler de devletin Devletim. diyebilmesi için
hizmetleri arasına girmiştir ama bu asgari üç şartı her
devlet, Devletim. diyen her devlet gerçekleştirmek zorundadır.
Güçlü devlet olabilmek için de millet ülküsü ve
değerleri etrafında birbirine sımsıkı
sarılmalı ve güçlü kurumlarını korumalı,
yaşatmalı, ayakta tutmalı, ihata etmelidir. Biz ne yaptık?
Bir taraftan, başta Silahlı Kuvvetler olmak üzere, bu
kurumlarımızı örseledik. Yani yargı kurumumuzu, başta
güvenlik birimlerimiz olmak üzere örseledik. Bilhassa terörle mücadele eden
Silahlı Kuvvetler mensupları ve Jandarma, Emniyet görevlilerini hedef
hâline getirerek yıprattık. Diğer taraftan, yargının
üzerine gidilerek darmadağın yapıldı ve
bağımsız bir yargı yerine kutuplara
ayrılmış, hukukun siyasallaştığı bir dönemi
yaşadık, yaşıyoruz. Terör örgütü meşru hâle getirildi.
O bölgedeki esnafa, eşrafa, koruculara, kanaat önderlerine güven telkin
edilemedi. Daha önce bölgede terörle mücadelede görev alan güvenlik güçlerinin
ayrı ayrı örselendiğini hep gördük. Dahası, bizi bir arada
tutan değerlerimiz örselendi; anne baba kavramı, namus kavramı,
dürüstlük kavramı, aile kavramı, helal kavramı, haram
kavramı, vatan kavramı, millet kavramı örselendi, hafife
alınır hâle geldi.
Değerli milletvekilleri, sokakların ihata
duvarlarıyla bölünmesi, kanallar kazılması dış
politikadan, dış güvenlikten bağımsız
düşünülemez. Ülkemizin yukarısında bir Şia çemberi
oluşturulurken altta da egemen devletlerin etkisi hâlinde hareket edecek
ve onların Böl, parçala ve yönet. politikasına uygun hareket edecek
Kürt otonom bölgelerinin oluşturulması ve bunun Türkiyeyi çevreleme
hareketini hep birlikte yaşıyoruz. Bu husus, aslında Haçlı
seferlerinin, Haçlı zihniyetinin bir uzantısıdır. Bushun
11 Eylülden sonra ilan ettiği hususu hepimiz biliyoruz, Haçlı
seferlerinin yeniden başladığını ilan etti. Onların
izlerini şimdi biz hep birlikte yaşıyoruz. Bu hususlar da
müttefiklerimizin bilgisi ve desteğiyle ayrıca
yapılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, şunu bilmeliyiz:
Türkiye dış güvenlik açısından kuşatılmaya
çalışılıyor. İçinde bulunduğumuz sürede
kuşatmanın Suriye kısmı tamamlanmaya çalışılmaktadır.
İç güvenlik boyutunda da hem dış kuşatmayı
yapanların işini kolaylaştırmak, Türkiyeye fren
yaptırmak hem de ayrılıkçılığı bir üst
noktaya taşımak için yeni bir terör modeline, sözüm ona şehir
savaşları modeline geçilmiştir. Yapılan iş bilinçlidir
ve dış planlama ürünüdür. Ayrılıkçı hareket bu model
için uzun hazırlıklar yapmıştır.
Milliyetçi Hareket Partisi bugünlerin
geleceğini öngörmüş, bugünleri işaret ederek sürekli tedbir
alınmasını istemiştir. Hükûmet, siyasi ayak oyunları
nedeniyle siyasi kararlılık gösterememiş veya siyasi rant
peşinde koşmuştur. Halk aldatılmış,
barış ve huzur dolu günler beklerken ateşin içine
düşmüştür, halk hazırlıksız yakalanmıştır.
Yapılması gerekenler: PYD Kuzey Suriyede
etnik temizlik yapıyor, PKK ise bölgede politik temizlik yapıyor, iç
ortamı yaratarak PKKlı olmayan vatandaşları göçe zorluyor,
bölgeyi tamamen PKKya terk ediyor ve homojenleştiriyor, âdeta Orta
Doğulaştırıyor. Devletin bu göçü mutlaka önlemesi gerekiyor.
Bunun için her türlü tedbirin alınması lazım geliyor.
Türkiye yeni bir mücadele dönemine girmiştir.
İç ve dış güvenlikte yeni bir anlayışa geçmek
gerekmektedir. Sadece iç barış yetmez; kuşatmayı görmek ve
bu kuşatmayı yarmak gerekiyor. Kuşatmayı Suriyede
yaramazsak ülkemiz tam bir cendere içine çekilecektir.
Değerli milletvekilleri, dış
güvenliğimiz de NATOya girdiğimiz günden bu yana en yüksek risk
noktasına ulaşmıştır. Rusya, İran, Irak, Suriye
çevrelemesiyle karşı karşıyayız. Aynı anda çift
set çekiliyor; yukarıda Şia seti, önde de Kürt aparatçik yönetimleri,
Batı da bu çevrelemeye onay ve destek veriyor.
Şehir savaşları modelini
başarısızlığa uğratmak için derhâl yeni yasal
düzenlemeler yapılmalıdır. Güvenlik güçlerinin ihtiyaçları,
sıkıntıları dikkate alınmalıdır. Sokağa
çıkma yasağı için yeni bir kanun yapılmalıdır.
Asker kullanımı için yeni düzenlemelere ihtiyaç vardır. Bugün,
Silahlı Kuvvetleri iç güvenlik birimleri gibi kullanıyoruz. Bunun
aslında birtakım yasal boşlukları olduğu malumlarıdır,
muhakkak bu boşluk düzeltilmeli ve tamamlanmalıdır. Şehir
savaşları modelinden etkilenen ev sahipleri, kiracılar, oradaki
vatandaşlarımız, esnaflar, çalışanlar ve benzeri tüm
mağdurlar için acil bir tazminat fonu kurulmalı ve
işletilmelidir, onların yaraları sarılmalıdır.
Aslında, sokağa çıkma
yasağı sündürülmüş, sulandırılmış bir
hadisedir. Hendeklere indirgeyerek bir tanımlama, sığınak
yapma ve orada sözde bir mücadele yürütülüyor. Bu, yeni bir durumdur.
İkinci aşamaya, yeni düzleme geçmeden yasal düzenlemelere ihtiyaç
vardır, aksi takdirde biz daha büyük tehlikelerle karşı
karşıya kalmaya mahkûmuz.
Olağanüstü bir dönemi yaşıyoruz. Bu
şartlara uygun yeni yasal düzenlemelere ihtiyaç var. İçinde
bulunduğumuz durumu şehir savaşları diye
tanımlıyorlar. Bunlara yönelik yasal düzenlemelere ihtiyaç var.
Hükûmet ikircikli politikalardan derhâl vazgeçmeli; başta güvenlik
güçlerine güven vermeli, o bölge halkına güven vermeli. Dün onları
yalnız bıraktık, bölgeyi örgütün inisiyatifine terk ettik,
şimdi bu hususun bir daha yaşanmayacağına onlar
inanmalı. Güvenlik güçleri, bölgede çok riskli bir şekilde terörle
mücadele ederken onlar da yarın tekrar, önceki gibi bir hesap
sorulmayacağından emin olmalı. Onların gerekli
eğitimden geçirilmesi ve gerekli teçhizatlarının, mühimmatlarının
ve diğer eksiklerinin derhâl tamamlanması gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, diğer taraftan,
aslında Hükûmetimize düşen, Sayın
Cumhurbaşkanımıza düşen, bizim değerlerimizi ön plana
çıkaran, bizi biz yapan kurumlarımıza, milletimizin tüm o biraz
önce saydığım değerlerine sahip çıkmalı ve günlük,
başkanlık sistemi gibi tali sistemle yoğunlaşma yerine,
Türkiyenin önemli bu sorununa ağırlık vermeli ve kurumları
koordine edecek, vatandaşlarımızı, sivil toplum
kuruluşlarını koordine edecek yaklaşımlarda
bulunmalıdır.
Bu duygularla herkesi tekrar saygıyla, hürmetle
selamlıyor, kandilinizi tekrar tebrik ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Okutan.
Değerli milletvekilleri, Halkların
Demokratik Partisi Grubunun önerisi üzerindeki konuşmalar
tamamlanmıştır.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Karar
yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Şimdi, Halkların Demokratik
Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunacağım. Karar
yeter sayısı istenmiştir. Karar yeter sayısı
arayacağım:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir.
Şimdi, diğer öneriye geçiyoruz.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç
Tüzük'ün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- AK PARTİ Grubunun, gündemdeki sıralama ile Genel
Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 22 ve 29
Aralık 2015 ile 5, 12, 19 ve 26 Ocak 2016 Salı günkü
birleşimlerinde bir saat süreyle sözlü soruların görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine
ilişkin önerisi
22/12/2015
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun
22/12/2015 Salı günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasi
parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, İç Tüzük'ün 19uncu maddesi
gereğince, grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
İlknur İnceöz
Aksaray
AK PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak
dağıtılan 11, 3, 4, 6 ve 7 sıra sayılı kanun
tasarılarının, kırk sekiz saat geçmeden, gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının sırasıyla 1, 2, 3, 4 ve
5inci sıralarına alınması, Genel Kurulun 23 Aralık
2015 Çarşamba günkü birleşiminde 11 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 24
Aralık 2015 Perşembe günkü birleşiminde ise 4 sıra
sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
tamamlanmasına kadar, 4 sıra sayılı Kanun
Tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin 24
Aralık 2015 Perşembe günkü birleşiminde tamamlanamaması
hâlinde, Genel Kurulun haftalık çalışma günlerinin
dışında 25 Aralık Cuma günü saat 14.00'te toplanarak bu
günkü birleşiminde gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer işler" kısmında yer alan
işlerin görüşülmesi ve 4 sıra sayılı Kanun
Tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar, yukarıda belirtilen birleşimlerde gece
24.00'te günlük programın tamamlanamaması hâlinde günlük
programın tamamlanmasına kadar çalışmalarını
sürdürmesi, 22 ve 29 Aralık 2015 ile 5, 12, 19 ve 26 Ocak 2016 Salı
günkü birleşimlerinde bir saat süreyle sözlü soruların
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını
sürdürmesi önerilmiştir.
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu önerisi üzerinde ilk konuşmacı, lehte,
İstanbul Milletvekili Sayın Halis Dalkılıç.
Sayın Dalkılıç,
buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. Bu vesileyle İslam âleminin mübarek Mevlit Kandilini
tebrik ediyorum. Siz değerli milletvekillerinin şahsında da tüm
milletimizin Mevlit Kandilini tebrik ediyorum, hayırlara vesile olsun.
Adalet ve Kalkınma Partisi
grup önerimiz adına söz almış bulunuyorum.
Bastırılarak dağıtılan 11, 3, 4, 6 ve 7 sıra
sayılı Kanun Tasarılarının kırk sekiz saat
geçmeden gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmında sırayla 1, 2, 3, 4 ve
5inci sırasına alınmasını; Genel Kurulun 23
Aralık 2015 Çarşamba günkü birleşiminde 11 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar; 24 Aralık 2015 Perşembe günkü
birleşiminde ise 4 sıra sayılı Kanun Tasarısına
kadar olan işlerin tamamlanmasına kadar; 4 sıra sayılı
Kanun Tasarısına kadar olan işlerin görüşülmesinin 24
Aralık 2015 Perşembe günkü birleşiminde tamamlanamaması
hâlinde, Genel Kurul haftalık çalışma günlerinin
dışında 25 Aralık Cuma günü saat 14.00te toplanarak o günkü
birleşiminde gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmında yer alan işlerin
görüşülmesi ve 4 sıra sayılı Kanun Tasarısına
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
yukarıda belirtilen birleşimlerde gece 24.00e, günlük programın
tamamlanamaması hâlinde günlük programın tamamlanmasına kadar
çalışmaların sürdürülmesi; 22 ve 29 Aralık 2015 ile 5, 12,
19 ve 26 Ocak 2016 Salı günkü birleşimlerinde bir saat süreyle sözlü
soruların görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarının sürdürülmesi önerilmiş.
Grup önerisinin lehinde
olduğumu bildiriyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Dalkılıç.
İkinci
konuşmacı, aleyhinde İstanbul milletvekili Sayın Mehmet
Bekaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Bekaroğlu,
süreniz on dakikadır, buyurunuz.
MEHMET BEKAROĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, ben de sizi görevinizde tebrik
ediyorum, başarılar diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi üzerinde
CHPnin düşüncelerini açıklamak üzere söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, deniliyor ki bu öneride:
Kırk sekiz saat beklenmeden
Diğerlerine girmiyorum. Bu,
değerli arkadaşlarım, çoğunluk gücünü kullanarak, çoğunluğa
dayanarak Anayasayı ve İç Tüzükü ihlal etmektir. Bu tutum
yanlış bir tutumdur değerli arkadaşlarım.
Çoğunluk elbette karar verecek, demokrasiler böyledir, Anayasa da böyledir
fakat çoğunluğa dayanarak hiçbir şekilde hukukun
dışına çıkılamaz; siz bunu yapıyorsunuz,
yanlış yapıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, sabahtan beri bu Genel Kurulda
yapılan tartışmaları dinliyorum. Adalet ve Kalkınma
Partisinin yani iktidar partisi grubunun gerçekten tahammülsüzlüğünü
anlamak mümkün değil. Değerli arkadaşlarım, siz
iktidarsınız, devleti siz yönetiyorsunuz. Siz dinlemek
zorundasınız, en ters gelen şeyleri bile dinleyeceksiniz. Ama
görünen o ki sizde tahammül kalmamış.
Bakınız, bir süre önce Sayın Meclis
Başkanını ziyaret etmek istedim, Sayın İsmail
Kahramanı, hemşehrimdir. On iki gün bekledim randevu almak için.
Sonunda randevu geldi ve saatinde gittim ziyarete. Bir başka eski
milletvekili arkadaşımız orada bekliyordu, bir işi
vardı, benden yaşlı, ona benden önce girmesi için -benden izin
istedi- izin verdim. Görüşme devam ederken bir başka Adalet ve
Kalkınma Partisi milletvekili geldi -ben orada otururken- hiç dinlemeden,
içeri girdi. Yarım saat geçti değerli arkadaşlarım benim
randevu saatimin üzerinden, bekliyorum. İçeriye haber gönderdik, yine
cevap gelmedi. Sonra, sekreterine dedim ki: Ben gidiyorum, Sayın
Başkan isterse tekrar randevu verir. Bugün bir hafta oldu, randevu
vermedi.
Değerli
arkadaşlarım, eğer Sayın İsmail Kahramanla
görüşme imkânı bulsaydım ona söyleyeceklerimi burada sizinle
paylaşmak istiyorum. Diyecektim ki: Sayın Kahraman , -hatta
İsmail Ağabey diye hitap edecektim, böyle hitap etmek için
hukukumuz yeterli- siz görmüş geçirmiş bir insansınız, bu
Mecliste daha
evvel de bulundunuz. Türkiyede yaşanan gerginlikleri, geçmişte bütün
millet olarak ödenen bedelleri biliyorsunuz. Bakınız, bugün Türkiye
Cumhuriyeti tarihinde hiç yaşanmamış büyük bir kutuplaşma
yaşanıyor. Siz, Meclis Başkanı olarak, böyle bilge bir
kişi olarak bu kutuplaşmayı düşürecek şekilde
davranın. Ben 60 yaşına gelmiş bir insan olarak
Türkiyedeki bu kutuplaşmanın gerçekten bizi bir karanlığa
doğru sürüklediğini fark ediyorum ve endişe ediyorum. Sayın
Başkan, bu konuda sizin yapacağınız önemli şeyler var
diyecektim, görüşemedim kendisiyle.
Diyecektim ki yine: Sayın Başkan, bu
ülkede, bu ülke tarihinin görmediği kadar ayrımcılık
yapılıyor, kayırmacılık yapılıyor. Bu,
toplum vicdanını zedeliyor. Siz bunu engelleyebilirsiniz,
yapmayın, etmeyin diyecektim. Bu kutuplaşma, kimlik siyaseti
insanları itiyor.
Bakınız, değerli arkadaşlarım,
kızmayın ama bir şey söyleyeceğim. Var mı bu ülkede
bir tane bugün Alevi kimliğiyle vali? On dört seneden beri var mı
birkaç tane örnek olarak gösterebileceğiniz, Bu da Alevi, hâkim ve
savcı oldu. diyebileceğimiz bir insan var mı? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Bunlar yanlıştır değerli
arkadaşlarım. Eşit yurttaşlık var.
REŞAT PETEK (Burdur) Çok, çok.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Hayır, yok
değerli arkadaşlarım, daha evvel de sordum.
Bakınız, diyecektim ki: Sayın
Başkan, hukuk ayaklar altında, yine cumhuriyet tarihinde
görülmediği kadar emirle mahkemeler karar veriyor;
yanlıştır bunlar diyecektim. Yargının
bağımsızlığı önemlidir, adalet bir gün hepimize
lazım olacak diyecektim ama görüşemedim.
Diyecektim ki Sayın Başkana: Sayın
Başkan, insan ifade özgürlüğüyle vardır. Kur'an-ı Kerimde
bu beyan kelimesiyle ifade edilir. Beyan edemeyen insanın
insanlığı elinden alınmıştır. Siz ifade
özgürlüğünü çiğniyorsunuz, basın özgürlüğünü
çiğniyorsunuz. Siz, yaşlı, bilge bir Meclis Başkanı
olarak bu konuda grubunuzu uyarın diyecektim ama görüşme imkânım
olmadı.
Diyecektim ki: Gazeteciler haber alma
özgürlüğümüzü, haber alma hakkımızı yerine getirdikleri
için içeri atılıyor; hiçbir şey yapmıyorsunuz, bunlar
yanlıştır. Siz bu konuda bir şeyler yapabilirsiniz,
Ağabeysiniz, Meclis Başkanısınız. Sadece Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun Meclis Başkanı değilsiniz, bütün
Meclisin Başkanısınız. Ama
maalesef, görüşemedim.
Değerli arkadaşlarım, bugün
izlediğim sabırsızlığınızda bir kibir de
görüyorum, büyüklenme de görüyorum, çoğunluğun vermiş
olduğu bir kibir görüyorum. Bu da çok yanlış. Bu Meclis, bu ülke
nice muktedirleri gördü. Diyecektim ki Sayın Meclis Başkanına:
Sayın Başkanım, bu konuda da arkadaşlarınızı
uyarın, bu büyüklenme iyi değildir, tevazu gerekir.
Yine, diyecektim ki: Sayın Başkanım,
Meclisi çalıştırın. Bakın, bugün Türkiye
yönetilemiyor. İki başlılık diyorsunuz, bu iki
başlılığın kalkması için başkanlık
sistemini dayatıyorsunuz. Bunlar yanlıştır diyecektim.
Meclisi çalıştırın. 4 parti grubu var. Ortak akıl
derdiniz. Siz hep ortak akılla bu Adalet ve Kalkınma Partisini
kurdunuz, ben şahidim. Dolayısıyla, ortak aklı harekete
geçirin. Meclisi, Parlamentoyu, parlamenterleri dinleyin, grupları dinleyin,
partilerin görüşlerini alın, sivil toplum örgütlerini dinleyin.
Bakın, bu getirmiş olduğunuz teklif
Biz kimseyi dinlemeyiz, bizim çoğunluğumuz var, bildiğimizi
yaparız
Bu bir büyüklenmedir, kibirdir, yanlıştır
değerli arkadaşlarım. İhtiyacımız olan ortak
akıldır. İnsanı dinleyin, evet, insanı dinleyin;
dinlemek zorundasınız, iktidarsınız, devletsiniz.
Yine, Sayın Başkana diyecektim ki:
Sayın Başkanım, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan gerçekten tarafsızlığını, yeminini
bozuyor. Kimseyi dinlediğini sanmıyorum ama siz İsmail Ağabeysiniz,
bir zamanların İsmail Ağabeyisiniz, gidin Sayın
Cumhurbaşkanına deyin ki: Sayın Cumhurbaşkanı, siz
Cumhurbaşkanısınız, tarafsız
Cumhurbaşkanısınız, siz siyasetin üstündesiniz, siz
gerginlikleri azaltacak bir pozisyondasınız, size yakışan,
uygun olan budur. Her gün üç tane, beş tane konuşma yaparak, her gün
sanki iktidar partisinin ya da herhangi bir partinin genel
başkanıymış gibi muhalefet partilerini incitecek,
onları aşağılayacak şekilde konuşma size
yakışmaz, bu doğru değil Sayın Cumhurbaşkanı.
Ama bunları yapamadım; Sayın Meclis Başkanı bana
randevu vermedi, verdiği randevuda da benimle görüşmedi.
Değerli arkadaşlarım, bu şekilde
bu ülkeyi yönetemezsiniz, nitekim ülke yönetilemiyor. Elbette toplumda
yaşıyorsunuz, elbette siz de seçim bölgelerine gidiyor, insanlarla
görüşüyorsunuz. Toplumda bugüne kadar, bugün yaşandığı
kadar bir gerginlik, kutuplaşma hiç yaşandı mı, gördünüz
mü? Bu kutuplaşmayla nereye gideceksiniz? Elbette yüzde 49 oy aldınız,
elbette çoğunluk sizde, elbette netice itibarıyla demokrasilerde
kararlar çoğunluk reyiyle alınır; buna bir itirazımız
yok ama yönetme hukuk içinde olur değerli arkadaşlarım, vicdan
içinde olur. Hukuku beğenmeyebilirsiniz; gelirsiniz, çoğunluğunuz
var, burada değiştirirsiniz. Sayın Grup Başkan Vekilimiz,
çoğunluğa dayanarak kırk sekiz saat beklemeden yasaları
görüşelim yanlıştır. Kırk sekiz saat niye
ayrılmıştır, bilirsiniz siz bunu. Çünkü, milletvekilleri ne
teklif geliyor, bunları oturup konuşacaklar, tartışacaklar,
dolayısıyla bir kanaat oluşturacaklar ve o kanaatleri burada
dile getirecekler. Siz bunlardan kaçıyorsunuz. Yanlış
yapıyorsunuz değerli arkadaşlarım. Bugünler geçer, bu
çoğunluk biter, bu güç biter. Kibirli kibirli bu Meclis kulislerinde dolaşan
çok insan gördük ama bunların hiçbiri yok, yarın siz de
olmayacaksınız değerli arkadaşlarım, bunu
unutmayın!
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Bekaroğlu.
Şimdi, önerinin lehinde üçüncü
konuşmacı, Kırıkkale Milletvekili Sayın Ramazan Can.
Buyurunuz Sayın Can. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmama başlarken Mevlit Kandilinizi
tebrik ediyorum.
Grup önerimizle, Plan ve Bütçe Komisyonundan gelen
11 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının gündemin 1inci sırasına
alınmasını; yine, Dışişleri Komisyonundan gelen
uluslararası sözleşmelerden 3, 4, 6 ve 7 sıra sayılı
Kanun Tasarılarının kırk sekiz saat geçmeden gündemin 2, 3,
4 ve 5inci sıralarına alınmasını öneriyoruz.
Yine, grup önerimizle, 23 Aralık 2015
yarın, Çarşamba günü 11 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmesinin tamamlanmasına kadar Genel
Kurulu çalıştırmayı öneriyoruz; bitmezse, aynı
şekilde, saat 14.00te Genel Kurulu açarak perşembe ve cuma günleri
Genel Kurulu çalıştırmayı öneriyoruz.
Ayrıca, bugün -vakit yetmedi- ve 29 Aralık
2015; 5, 12, 19, 26 Ocak 2016 Salı günkü birleşimlerde ise bir saat
süreyle sözlü soruların görüşülmesini öneriyoruz.
Önerimize Genel Kurulun desteğini bekliyor,
Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Can.
Şimdi, önerinin aleyhinde son
konuşmacı Diyarbakır Milletvekili Sayın Çağlar
Demirel.
Buyurunuz Sayın Demirel. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, öncelikle, yeni görevinizde başarılar
diliyorum. Kadın özgürlük mücadelenizde yürüttüğünüz
başarının, özelde yürüttüğünüz başarının
yeni görevinizde de daha eşit, adaletli, hakkaniyete dayalı bir
yönetim anlayışını hâkim kılacağını
düşünüyorum. Bu nedenle sizi tekrar kutluyor ve yeni görevinizde
başarılar diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; her ne kadar bugünkü gündemimizde gelen önergeyle ilgili bir
durum söz konusu olsa da şu anda halkın gündeminde olan ve
yakıcı bir sorun olarak önümüzde duran durumu değerlendiren bir
konuşma yapmak istiyorum. Özelde söylenenleri dinleyen ya da duyan
değil, bizzat yaşayan ve gören biri olarak ifadelerime
başlayacağım.
Evet, Sayın Başkan, değerli
milletvekillerimiz; bugün, sadece bugün üzerinden konuşursak kaç kişi
yaşamını yitirdi? Burada oturduğumuz süre içerisinde, daha
belki bu sürede, aktaracağım zamanlarda yaşamını
yitiren insanların haberini duyacağız. Bildiğim
kadarıyla, daha önce de ifade ettik, Dilek Doğanla ilgili daha önce
basında çıkan duruma ilişkin açıklamalar vardı; daha
sonrasında basında çıkan görüntülerle asıl, gerçek yüz
ortaya çıktı. Bugün de İstanbulda yaşanan 2 kadına
yönelik katliamla, Nusaybinde yaşayan 2 kişinin
yaşamını yitirmesiyle; bugün, az önce Diyarbakırda,
Diyarbakır merkezde Seyrantepe Mahallesinde 13 yaşındaki Şiyar
Baranın katledilmesiyle; Cizrede kadın
arkadaşlarımızın, yine kadınların katledilmesiyle
bugün 10a yakın insanın yaşamını yitirdiğini ve
katledildiğini ifade edebiliriz.
Ben Nusaybinde, Dargeçitte, Surda, Cizre ve
Silopide yaşananlar üzerinden, yaşananlara dair birkaç örnek vermek
istiyorum.
Sur bugün 21inci gününde; Surda sokağa
çıkma yasağının uygulandığı 21inci
gündeyiz. Herkesin bir empati yapmasını istiyoruz. 21inci günde
Diyarbakır halkı demokratik hakkı olan basın açıklamasını
yapmak isterken insanların üzerine ateşler açılıyor,
silahlarla kurşunlanıyor ve çocuklar, kadınlar katlediliyor.
Sadece Nusaybini ifade edeyim: Dokuz gündür
Nusaybinde 9uncu günde, Dargeçitte 12nci günde, Silopi ve Cizrede 9uncu
günde
Hepsinin tek tek örneklerini vererek aktarabiliriz size.
Şu anda Silopide cenazelerini alamayan
Taybet
Ananın cenazesi kapısının önünde, yerde bekliyor. Şu
anda, Silopide 3 cenaze camiye zorla taşınarak buzlar içerisinde
dondurulmaya çalışılıyor. Şu anda, Silopide 12
kişinin cenazesi hâlâ morga götürülememiş; 12 cenaze yerde, dokuz
gündür 12 cenaze Silopide yerde duruyor; bunların birçoğu da
kadındır. Kadınların cenazeleri yerde dururken bu ülkede
biz neden bahsediyoruz?
Bu ülkede anlatacaklarımızı,
yaşadıklarımızı, gördüklerimizi ifade edeceğiz.
Tanklarla, toplarla, helikopterlerle insanların üzerine bomba
yağdırılırken biz burada oturmuş seyrediyoruz. Oysa,
Meclis bugün bir karar almalıydı; oraya gidip, orada
yaşananları yerinde görüp, oradaki halkla konuşup birlikte bir
karar almalıydı. Sokağa çıkma yasaklarıyla,
insanları katletmekle bu sorun çözülmez. Kadınlar direniyor,
direnmeye de devam edecektir. 81 yaşındaki ana katledildi, 30
yaşındaki Hediye katledildi. Yine, Taybetin cenazesi, Ayşenin
cenazesi hâlâ sokaklarda. Şimdi, biz bu ülkede neyi
konuşacağız? Bu ülkede bahsettiğimiz şeyler yanı
başımızda yaşananlardır. Hâlâ bu ülkede bir darbe
gerçekleştirdiğini kabul etmeyen bir Hükûmet söz konusudur. Şu
anda Urfadan Mardine, Diyarbakıra, Şırnaka giden tank ve
topların, zırhlı araçların konvoyları geçiyor. Nerede
yaşıyoruz? Türkiye'de yaşıyoruz. Kimler katlediliyor?
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) - PKKlılar.
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) - Bu ülkede
yaşayan vatandaşlar katlediliyor.
FARUK ÖZLÜ (Düzce) PKK, PKK.
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) - Bunların
hepsinin hesabını tek tek soracağız. Biz
yaşananların tek tek hesabını soracağız.
FARUK ÖZLÜ (Düzce) PKKya mı soracaksın!
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) -
Diyarbakırda gaz bombasıyla başından vurulan kadın
arkadaşımızın kafası kırılıyor.
Yaşamları tehlikededir.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Bağırma,
niye bağırıyorsun ya!
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) - Şu anda
ülkeyi cehenneme döndüren bir anlayış söz konusudur; bir darbe, bir
iç savaş söz konusudur. Bunu burada konuşmayacaksak, Mecliste,
kürsüde, burada ifade etmeyeceksek, yaşadıklarımızı
burada dile getiremeyeceksek nerede dile getireceğiz? Biz sorunun
çözümünün halkın iradesini görmekle olacağını söylüyoruz.
Evet, orada yaşayan halkı görmek zorundasınız, neler
yaşadıklarını görmek zorundasınız. Cizrede,
Silopide top atışlarıyla evler başlarına
yıkıldı ve 2 çocuk yaşamını yitirdi. Şu anda
Silopide yaralılar hastaneye götürülemiyor. Şu anda Cizrede
hastaneler, okullar; Silopide belediye işgal altındadır;
polisler, askerler oraları işgal etmiş durumdadır. Şu
anda Silopide insanların evlerine girip evleri karargâha döndüren
askerler ve polisler söz konusudur. Halkı evden zorla çıkartan,
anonslar yapıp çıkartan bir anlayış söz konusudur.
Şimdi Hükûmete bir kez
daha seslenmek istiyorum. Yani evet, Hükûmet, 2015 yılında bir tarihe
imza atmıştır. Tarihe imza attığıyla övünen
Hükûmet, 2015 yılında bir tarihe daha imza atmıştır.
Bin üç yüz yetmiş yedi yıl boyunca o Diyarbakır Ulu Camisinde
kılınan namaz... Bu cuma, geçtiğimiz cuma Ulu Camisinde namaz
kılınmamıştır. Bu, bir tarih olarak tarih
sayfalarında yerini koruyacaktır.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
Sayenizde.
ÇAĞLAR DEMİREL
(Devamla) - Bunun hesabı verilecektir, bu çok nettir.
FARUK ÖZLÜ (Düzce) PKKya
söyle.
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla)
- Bunu çok net ifade ediyoruz ki kendisi Cuma namazlarını Cizrede
kılacağım. diyenler Ulu Camisinde namaz
kılınmasına izin vermemiştir.
21inci gündür
Diyarbakır Surda sokağa çıkma yasağı
uygulanıyor; halkın üzerine tankla, topla, evler yıkılarak
gidiliyor. Bu nerede görülmüş? Bu, Türkiyede görülmüş ve AKP
Hükûmeti döneminde görülmüş, 2015 yılında görülmüştür. Bu,
tarihe geçecektir; bu, tarihe çok net olarak geçecektir.
Evet, bugün Maraş
katliamının yıl dönümü. Orada yaşamını
yitirenleri biz saygıyla anıyoruz. Aleviler, düşünce
özgürlüğüyle düşüncelerini dile getirenler, inanç özgürlüğünü
ifade edenler orada katledildi. Evet, otuz yedi yıl önce gelişti ama
bugün, aynı darbe hükûmeti şu anda Surda, Dargeçitte, Nusaybinde,
Cizrede ve Silopide halkına ateş açmıştır ve
halkını katletmiştir. Toplam dokuz günde Silopide 12 kişi
yaşamını yitirmiştir, Cizrede dokuz günde 8 kişi
yaşamını yitirmiştir. Bugün biz burada konuşurken
insanlar orada yaşamlarını yitiriyor. Her gün kadınlar,
çocuklar... Bunları bir kez daha ifade ediyoruz, sekiz aylık hamile
olan kadının çocuğuna kurşun sıkılıyor. Yani
bunları yap
Biz gözlerimizle gördük, gördüklerimizi ve
yaşadıklarımızı anlatıyoruz. Gelin, sizinle
beraber gidelim, yaşananları kendi gözlerimizle görelim.
Bu ülkede milletvekili seçilmişler
Halkın
üzerine bombalar yağdırılırsa, kurşunlanırsa, gaz
bombalarıyla, tankıyla, topuyla gidilirse hiç kimse bunu kabul
edemez. Bugün gündemimiz bu olmalıydı, bütün milletvekilleri bu
sorumlulukla hareket edip buna bir çözüm üretmeliydi.
Evet, halkımız direniyor,
halkımızın direnişinin yanında olduğumuzu biz bir
kez daha ifade ediyoruz. Halkımız direniyor, Her gün
işkenceden, katliamdan, tutuklanmaktan, bunları yaşamaktan artık
bıktık. diyor ve Kürt halkı bir bütün olarak direniyor,
direnmeye de devam edecektir. Biz halkımızla -yaşananlarla-
birlikte, onlarla birlikteyiz; şu an yarıdan fazla milletvekilimiz
Mardinde, Diyarbakırda ve Şırnaktadır. Biz bunları
hem halkımızın yanında olacak hem de Mecliste tek tek bunları
Meclisin gündemine getireceğiz; halkımızın yanında
olarak onlarla birlikte direneceğiz, direneceğiz ve
kazanacağız, bir bütün olarak kazanacağız!
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Demirel.
Değerli milletvekilleri, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun önerisi üzerinde yapılan konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi, öneriyi oylarınıza
sunacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmiştir.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, yerimden söz alabilir miyim?
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bostancı.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
33.- Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının, Diyarbakır Milletvekili Çağlar
Demirelin AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Biraz önce konuşan değerli hatip darbe
yaparak iş başına gelen Hükûmet şeklinde çok talihsiz, bu
çatı altında kabul edilmesi mümkün olmayan bir iddiada bulundu.
Hükûmetin nasıl işbaşına geldiği ortada, yaşanan
süreçler ortada. Tabii, halka nasıl bir anlam verdiğiniz önemli.
Eğer halk, sandığa giden, oy kullanan ve bu yöntemle siyasi
iradeyi seçense demokratik süreçler çerçevesinde halk faildir ama halk derken
eğer başka unsurları, küçük grupları kastediyorsanız o
zaman farklı bir yargıda, farklı bir değerlendirmede
bulunuyorsunuz demektir. AK PARTİ Hükûmetinin kurulması 1 Kasım
seçimlerinin ardından halkın iradesiyle olmuştur.
Doğuda
yaşanan olaylara ilişkin, yerinde görmek, gözlemlemek, olaylara
şahit olmak... Evet, gözlerimiz bakar ama gözlerimizle olaylar
arasında ideolojinin o puslu gözlükleri varsa neyi gördüğümüz
meselesi karışıktır, ideoloji bize farklı bir hikâye
anlatır. Doğuda yaşanan, PKKnın Kürtler için en büyük
problem, en büyük tehlike, en büyük tehdit olması gerçekliğidir.
Bugün, Kürt meselesinin de çözümünün önündeki, Türkiyede
barışın da önündeki en büyük engel PKKnın terörüdür.
Eğer biz barış ve çözüm istiyorsak, eğer biz olağan
siyasal süreçlerle demokrasi ve özgürlük temelinde bir Türkiye talep ediyorsak
öncelikle teröre karış çıkmamız gerekir. Doğuda
yaşanan olaylar... Hastanelere kim roketatar atmış?
Ambülansları kaçıran kim, sivil halkın üzerinde ateş açan
kim? Bütün bunlar ve sayısız örnek buradaki hendeklerin arkasında
yer alan eli silahlı terör örgütü elemanlarını işaret
ediyor.
Bakın,
Diyarbakırda bir Kurşunlu Camisi hadisesi yaşandı.
Halkların Demokratik Partisinin Sayın Eş
Başkanlarından biri Havadan bombalandı. dedi, diğeri
Karadan tankla vuruldu. dedi. Herhâlde aralarında irtibat da yok yani bu
propaganda meselesine ilişkin olarak.
Gerçekten de biz bu demokratik süreçleri önemsiyoruz,
Halkların Demokratik Partisinin Türkiyenin bu önemli Kürt probleminin
çözümünde oynaması gereken rolü önemsiyoruz. Bu rol, kesinlikle teröre
karşı durmakla ve demokratik süreçleri desteklemekle olur.
Kendilerinde de esasen Türkiyenin barışı ve sadece Türkiyenin
değil, bölgenin de barışı için beklentimiz, adil olmak,
hakkaniyetli olmak, teröre karşı durmak, Kürtlerin, Türklerin,
herkesin barışı için çaba göstermektir. Bunu samimi bir dilek
olarak ifade ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Bostancı.
Sayın Balukenin söz talebi vardır.
Buyurunuz Sayın Baluken.
34.- Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tabii, adımıza kürsüye çıkan her
sayın milletvekili 10 defa düşündükten sonra orada o söylemi dile
getiriyor; bunu öncelikle ifade etmek istiyorum. Biz, o kürsüden
kullanmış olduğumuz her cümlenin arkasındayız.
Bu Hükûmetle ilgili darbe Hükûmetidir derken de
demin ben o kürsüden neden darbe Hükûmeti dediğimizi ifade ettim.
Eğer bir ülkede demokratik yollarla yapılmış seçimlerde
ortaya çıkan sonuçlar tanınmıyorsa, o ülkede ortaya çıkan
halk iradesiyle yapılan koalisyon görüşmelerine müdahale ediliyorsa;
en fazla oy alan 2nci siyasi partiye hükûmet kurma görevi anayasal süre
içerisinde, bir hafta kalmasına rağmen, verilmiyorsa; bir Meclis, bir
Parlamento bir tek komisyonunu bile oluşturmadan tekrar seçime gidiyorsa,
seçimden sonra iki gün üst üste bile Genel Kurul toplanıp bir çalışma
ortaya koyamıyorsa orada açık bir darbe vardır. Ve bu darbeyi
yapan da gerek saray gerekse de onun talimatlandırdığı
AKPnin kendisidir. Yasa ve Anayasa, maalesef, 7 Haziran seçimlerinden sonra
tamamen rafa kaldırılmıştır. Şu anda da o darbe
süreci aynı şekilde devam ediyor.
Bir kentte yirmi bir gün süren sokağa
çıkma yasaklarının dayandığı hukuki gerekçe
nedir? Soruyoruz, çıkıp açıklasınlar. 3 sayın bakan
var burada
Anayasanın yaşam hakkı, seyahat hakkı,
eğitim hakkı, sağlık hakkı başta olmak üzere
temel hak ve özgürlüklerin tamamını rafa kaldıran, sokağa
çıkma yasakları hangi hukukla açıklanacak? Ben oturumun başında
da belirtmiştim, sokağa çıkma yasağı artık evde
kalma yasağına ve pencereye çıkma yasağına
dönüştü. Silopide insanlar pencereye çıktığı için
keskin nişancılar tarafından katlediliyorlar. Silopide insanlar
kendi evlerinden zorla toplanıp kapalı spor salonlarına
götürülüp orada hapsediliyorlar. Bize inanmıyorlarsa seçimde ittifak
yaptıkları HÜDA PARın bugün yapmış olduğu
açıklamalara baksınlar. HÜDA PAR yaptığı
açıklamada, üyelerinin evlerinin zorla askerler tarafından
gasbedildiğini ve cephe olarak kullanıldığını
söylüyor. AKPnin sayın grup başkan vekili burada Hastaneye roket
atıldı, şuraya şu atıldı. diyerek durumu kurtaramaz.
Cizre Devlet Hastanesinin şu anda karargâh olarak
kullanıldığını bilmiyor mu? Bakın size birkaç
tane resim göstereyim, şu anda Silopide, Cizredeki mevcut durum bu,
bakın: Öğrencilerin olması gereken okulda Öğretmenler yeni
nesil sizin eseriniz olacaktır. denilen tablonun arkasındaki,
pankartın arkasındaki resim budur. Bu, darbe dönemini bile aşan,
sıkıyönetim dönemlerini bile aşan açık bir faşizm
uygulamasıdır. Dolayısıyla sokakta cenazeleri çürümeye
bırakan, günlerce orada katlettikleri cenazelerin defnine izin vermeyen,
yürüttükleri savaşın hukukuna bile uymayan bir anlayış
darbe hükûmetinden çok daha ağır siyasi eleştirileri
fazlasıyla hak ediyor.
Biz ne söylediğimizi biliyoruz, bundan sonra da
bu konuda gerekli olan şeyleri söylemeye, kürsüden bütün Türkiye kamuoyunu
bilgilendirmeye devam edeceğiz.
Teşekkür ediyorum.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Demirel, buyurunuz.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) AKP
grup başkan vekili, özelde eş başkanlarımızın
ifade ettiği Kurşunlu Camisine ilişkin ifadelerinin birbiriyle
haberdar olmadıkları bilgisini aktardı. Ben ona ilişkin, o
sataşmaya ilişkin söz hakkı istiyorum.
BAŞKAN Sayın Demirel, buyurun.
69a göre size iki dakika söz veriyorum. Yeni bir
sataşmaya mahal vermeyiniz lütfen.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
6.- Diyarbakır
Milletvekili Çağlar Demirelin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, Kurşunlu
Camisini sokağa çıkma yasağının
kaldırıldığı anın akabinde gidip gören biri
olarak ifade ediyorum: Evet, yukarıdan helikopterlerle yakıcı
madde atılıyor ve yere düştüğü an itibarıyla yanmaya
başlıyor. Bunu direkt gözlerimizle gördüğümüz için ifade
ediyoruz, bu bir.
İkincisi: Hem havadan bombalanmayla hem de
karadan tankların, topların, akreplerin, zırhlı
araçların oradan ateş açmasıyla yakılan bir Kurşunlu
Camisi profilini oraya gelen arkadaşların hepsi çok net görebilirdi.
O dönemde
REŞAT PETEK (Burdur) PKK yapıyor!
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) Evet, o dönemi
bizzat gören, helikopterden nasıl yakıcı maddenin
atıldığını bizzat gören, tanıklık eden biri
olarak konuşuyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ve
aynı zamanda oradaki esedullah timinin yazımına da direkt
tanıklık eden biri olarak söylüyorum. Kimdir esedullah timi? Verseydi
bu Hükûmet cevabını şimdiye kadar, neden vermedi? Dokuz gündür
12 yurttaşımız Silopide hastaneye götürülemiyor, cesetler
Silopi Devlet Hastanesine götürülmüyor. Yani siz nasıl bir inanç
özgürlüğünden bahsedebilirsiniz burada, nasıl bir demokrasiden,
özgürlüklerden bahsedebilirsiniz? Evler işgal ediliyor, okullar işgal
ediliyor.
OKTAY ÇANAK (Ordu) Devlet işgal etmez!
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) - Şu anda
Silopi Belediyemiz işgal altındadır. Bunu hepiniz çok iyi
biliyorsunuz. Belediyeye polis, asker el koymuş durumdadır. Ben,
şunu çok net söyleyeyim: Okullar, hastaneler, evler
Silopiye gidelim,
birlikte görelim; halkın evlerine el konulmuş, ya
çıkarmışlar dışarıda bekletiyorlar, Gidin,
gidin. diyorlar, kurşunların altına sürüyorlar ya da
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) -
evde bütün
eşyalarına el koyuyorlar, onları rehin tutuyorlar. Bu mudur
sizin anlayışınız?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Koskoca yalan söyledin.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Demirel.
Değerli milletvekilleri, birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.56
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.07
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER : Sema KIRCI
(Balıkesir), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
------0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 17nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
Değerli milletvekilleri, gündemin Sözlü
Sorular kısmına geçiyoruz.
IX.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI (x)
1.- Bolu Milletvekili Ali Ercoşkun'un,
kamu personeli ile ilgili bazı verilere ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/11) ve
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
2.- İstanbul Milletvekili Erkan
Kandemir'in, akaryakıt desteklerinden faydalanan balıkçı
gemilerine ve yenilenen balıkçı barınakları
sayısına ilişkin sözlü soru önergesi (6/48) ve
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
3.- İstanbul Milletvekili Erkan
Kandemir'in, deniz ticareti istatistiklerine ilişkin sözlü soru önergesi
(6/49) ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
4.- İstanbul Milletvekili Erkan
Kandemir'in, havayolu sektörü ile ilgili verilere ilişkin sözlü soru
önergesi (6/50) ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı Binali Yıldırımın cevabı
5.- İstanbul Milletvekili Erkan
Kandemir'in, İstanbul'da yapımı devam eden 3. köprünün çevreye
etkisine ve köprünün proje maliyetine ilişkin sözlü soru önergesi (6/51)
ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
6.- İstanbul Milletvekili Erkan
Kandemir'in, 2003-2014 yılları arasında yenilenen demir yolu
hatlarına ve demir yollarında yaşanan kazalara ilişkin
sözlü soru önergesi (6/52) ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı Binali Yıldırımın cevabı
7.- Bolu Milletvekili Ali Ercoşkun'un,
2002-2005 yılları arasında ulaştırma, depolama, bilgi
ve iletişim sektörlerinde yaşanan gelişmelere ilişkin sözlü
soru önergesi (6/53) ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı Binali Yıldırımın cevabı
8.- Bolu Milletvekili Ali Ercoşkun'un,
elektronik haberleşme, havacılık ve uzay teknolojileri
alanında yürütülen çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi
(6/54) ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
9.- Bolu Milletvekili Ali Ercoşkun'un,
kara yolu yapım çalışmalarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/55) ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı Binali Yıldırımın cevabı
10.- Bolu Milletvekili Ali Ercoşkun'un,
2003-2015 yılları arasındaki kara yolu
taşımacılığı verilerine ilişkin sözlü soru
önergesi (6/56) ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı Binali Yıldırımın cevabı
11.- Bolu Milletvekili Ali Ercoşkun'un,
kara yollarındaki denetim ve araç muayene istasyonu sayılarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/57) ve Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanı Binali Yıldırımın cevabı
12.-Bolu Milletvekili Ali Ercoşkun'un,
2003-2015 yılları arasındaki demir yolu yapım
çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/58) ve
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı
13.-Trabzon Milletvekili Haluk
Pekşen'in, Beşikdüzü-İskenderli-Tonya yolu yapım
çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/66) ve
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı
14.- Trabzon Milletvekili Haluk
Pekşen'in, Trabzon Limanı'nın transit ticaret amacıyla
kullanımının teşvik edilmesine yönelik
çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/74) ve
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı
15.- Trabzon Milletvekili Haluk
Pekşen'in, Yomra-Özdil yolunun yapım ve iyileştirme
çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/79) ve
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
16.- Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı'nın, Konya Yeni Çevre Yolu Projesi'ne ilişkin sözlü soru
önergesi (6/89) ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı Binali Yıldırımın cevabı
17.- Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı'nın, Konya'daki araç muayene istasyonu
sayısının yetersizliğine ilişkin sözlü soru önergesi
(6/90) ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
18.- Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı'nın, Konya Ereğli'ye bölgesel bir havalimanı
açılıp açılmayacağına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/91) ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
19.- Trabzon Milletvekili Haluk
Pekşen'in, bakan korumalarının uçaklara silahlı olarak
bindiği iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/97) ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
20.- Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı'nın, Konya Metro Projesi'ne ilişkin sözlü soru önergesi
(6/99) ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
21.- Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı'nın, Konya-Kayacık Lojistik Merkezi Yapımı
ihalesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/100) ve Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
22.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi
Gürer'in, baz istasyonlarına ve insan sağlığına
etkilerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/110) ve Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Sunuşlar bölümünde belirttiğim, Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanı Sayın Binali Yıldırımın
birlikte cevaplandırmak istediği sözlü soru önergelerini
cevaplandırmak üzere Sayın Bakanı kürsüye davet edeceğim.
Sayın milletvekilleri, siyasi parti
gruplarının anlaşması nedeniyle, soru-cevap işlemine
ayrılan süreyi daha verimli kullanmak için önergelerin okunması
işlemi yapılmayacaktır. Önergeler tam metin hâlinde tutanak
dergisinde bastırılmaktadır. Ayrıca,
cevaplanacağı önceden bildirilen soru önergelerinin özet bilgilerini
içeren liste gruplara dağıtılmıştır.
Şimdi Sayın Bakana söz vereceğim.
Buyurunuz Sayın Bakan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün mübarek Mevlit Kandili,
sözlerimin başında sizlerin ve milletimizin kandilini tebrik
ediyorum.
Bugün cevaplandıracağım sorular:
Birinci soru, Bolu Milletvekili Sayın Ali Ercoşkunun Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına yönelttiği (6/11) esas
numaralı soru, kamudaki istihdamla ilgili bir sorudur.
2002-2015 yılları arasında kamu
personelindeki artış oranı yüzde 30,34tür. Başka bir
deyişle, istihdam edilen kamu personeli sayısı 3 milyon 339 bin
86dır. Kamuda çalışan kadın sayısı oransal
olarak yüzde 37dir. Kamu kurumlarında yüzde 3lük engelli personel
kapsamında çalışanların sayısı da 63.207dir.
Ancak bazı branşlarda, öğretmen, din görevlisi, sağlık
personeli gibi yeterli talep olmadığından boşluklar
mevcuttur. 2002-2015 yılları arasında engelli çalışan
adedi yüzde 604 oranında artmıştır.
Bolu Milletvekilimiz Sayın Ali Ercoşkunun
(6/53) esas numaralı soru önergesinde ulaştırma ve iletişim
sektörünün gayrisafi millî hasıladaki payları istenmektedir.
Değerli milletvekilleri, ulaştırma ve
haberleşme alanında yaptığımız
yatırımların ekonomiye olumlu yansıları her yıl,
geçtiğimiz on yılda görülmüştür. İhracatımız 3
kat, toplam ticaretimiz 400 milyarın üzerine çıkmış ve buna
uygun olarak da ulaşım ve iletişim altyapısı önemli
ölçüde gelişmiştir. Bunun sonucu gayrisafi millî hasıla
içerisindeki -yurt içi hasıladaki- ulaşım ve iletişim
payı yüzde 11den yüzde 15,6ya çıkmıştır. Bu da
ülkemizin büyümesiyle beraber ulaşım ve iletişimdeki büyümenin,
hatta iletişimdeki büyümenin ülke genel büyüme oranının biraz
daha üzerinde olduğunu göstermektedir.
Ulaşım ve iletişim bir ülkenin
kalkınmasının, büyümesinin, vatandaşın yaşam
kalitesinin artmasının, hayatının
kolaylaştırılmasının olmazsa olmaz şartıdır.
Bu anlamda, yurdun her tarafında yaptığımız
bölünmüş yollarla ülkenin doğusunu batısıyla, kuzeyini
güneyiyle birleştirdik, yolları böldük, hayatları
birleştirdik. Diğer bir yandan da hava yolunu halkın yolu hâline
getirdik. Yaklaşık 15 milyon vatandaşımız da ilk defa
uçakla tanıştı. Artık bütün kesimlerden
vatandaşlarımız rahatlıkla uçağa biner hâle geldi,
hava yolunu kullanır hâle geldi. Dolayısıyla hava yolu
artık imtiyazdan çıktı, ihtiyaca dönüşmüş oldu.
Değerli milletvekilleri, diğer bir soru,
yine Bolu Milletvekilimiz Ali Ercoşkunun sorusu kara yolu ağ
uzunluğuyla ilgilidir.
Kara yolu
ağ uzunluğumuz bugün itibarıyla 66.244 kilometreye
ulaşmıştır ancak Türkiyedeki tüm yol ağ uzunluğu
420 bin kilometrenin üzerindedir. Bunda ne var? Köy yolları var, belediye
yolları var, orman, arazi yolları var. Kara yollarının
ağı dışındaki bütün yolları dâhil ettiğimizde
420 bin kilometredir.
Kara
yollarındaki önemli bir gelişme sathi kaplama-sıcak asfalt
dengesidir. 2003 öncesi sathi kaplama miktarı yaklaşık 50 bin
kilometre yani 63 bin kilometre yolun 50 bin kilometresi sathi kaplamayken
bugün sathi kaplama miktarı 43 bine gerilemiş, sıcak
karışım miktarı da 19.300 kilometreye
çıkmıştır. Bunun anlamı nedir? Bunun anlamı
yollarımızın kalitesinin artmasıdır, yollardaki
seyahatin daha konforlu hâle gelmesidir, daha emniyetli hâle gelmesidir, zaman
ve akaryakıt tasarrufundan ülkenin kazançlı
çıkmasıdır. Bunun üç tane somut örneği var, bir tanesi:
Kara yollarındaki trafik 3 kat arttı geçtiğimiz on iki yıl
içerisinde. Motorlu taşıt miktarı 8,5 milyondan 20 milyona
çıktı. Kara yollarındaki kazalar da 3 kat arttı ama ölümlü
kazalar yüzde 63 oranında azaldı. Bu da yolların
standardının geliştirilmiş olmasından kazalarda yol
kusuru tamamen en arka sıralarda artık yer almakta, kazaların hâlâ
birinci ve öncelikli nedeni insan hatası olarak önümüze
çıkmaktadır. Dolayısıyla, bundan sonra kazaları daha
da aşağıya çekmenin yolu insanımızın,
sürücülerimizin bilinçlenmesi ve eğitilmesinden geçmektedir. Bu da
toplumsal bir seferberliğin sonucu gerçekleşecektir.
Zaman darlığı yüzünden kısa
kısa geçiyorum.
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Erkan
Akdemirin soru önergesi Yavuz Sultan Selim Köprüsü ile onun bağlantı
yollarına aittir.
Sizin de İstanbula gittiğinizde
görebileceğiniz gibi, dünyanın en geniş açıklığa
sahip köprüsü. Üzerinde 4 gidiş, 4 geliş kara yolu olan ve 2 tren
hattı bulunan ve yine dünyanın en yüksek kule sahipliğini haiz
bu köprü büyük oranda tamamlanmıştır. Köprünün tabliye
yerleştirme işi yüzde 95 seviyesindedir, ana kablo montajı yüzde
97i geçmiştir. Genel gerçekleşme yüzde 88e
ulaşmıştır. Buna sadece köprü değil, etrafındaki
115 kilometre bağlantı yolları da dâhildir. Bu hâliyle, köprümüz
2016nın ilk yarısında, tahminen nisan, mayıs ayında
hizmet vermeye başlayacaktır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu köprünün ve bağlantı yollarının
hizmete girmesiyle İstanbuldaki şehir içi ağır vasıta
trafiği tamamen kuzeydeki köprüye aktarılmış olacak ve dolayısıyla
İstanbuldaki birinci köprü, ikinci köprü daha ziyade küçük araçlara
tahsis edilecek ve trafik sıkışıklığı bir
anlamda biraz daha rahatlayacaktır.
Tabii, köprünün devamı olan, Kuzey Marmara
Otoyolu, bir ucu Akyazıdan başlayıp Şile istikametinde
köprüye bağlanan, diğer taraftan da Kınalı ile
Yassıören arasında gerçekleşecek kısmı da önümüzdeki
mart ayında yap-işlet-devret modeliyle gerçekleştirilecek,
ihalesi yapılacaktır.
Bir başka soru, (6/56) esas numaralı, Bolu
Milletvekili Sayın Ali Ercoşkunun sorusudur. Bu da yine kara
taşımacılığıyla ilgili bir sorudur. Soruları
tam okumuyorum, zaman tasarrufu nedeniyle. Doğrusu bu soruda sorulan
şey, kara taşımacılığında ne gibi
değişiklikler olduğu yönündedir.
Kara yolu taşımasının bir
mevzuatı yoktu, mevzuata bağlandı. Taşımalar
belgelendirme sistemine bağlandı. Sadece
taşımacılık vardı,
taşımacılığın alt grupları
tanımlandı. Lojistikler, uluslararası taşımalar,
şehir içi taşımalar, şehirler arası
taşımalar vesaire 35ten fazla taşıma sektörünün alt
grupları tanımlanmış oldu.
Trafiğe kayıtlı araç sayısı
-az önce söyledim- 19 milyon 793 bin 995. Bunun yarısı otomobil,
diğeri de diğer türlerden oluşuyor, detaya girmek istemiyorum.
Bu sistemle yol kontrollerinde aşırı yüklemelerin de önüne
geçilmiş hem trafik kazaları hem de yolların daha kısa
zamanda tahrip olması önlenmiş durumdadır. Ayrıca, hurda
araçlar, özellikle 22 yaş ve üzerindeki araçlar trafikten çekilmek
suretiyle hem sürdürülemez olan, sürücüler için büyük bir yük
olan bu sorun ortadan kaldırılmış, ayrıca hak
sahiplerine de önemli miktarda maddi katkı
sağlanmıştır.
(6/57)
esas numaralı, yine Sayın Ali Ercoşkunun sorusu piyasadan
çekilen araçlarla ilgilidir. Bunu zaten cevaplandırdım.
Şimdi
bir başka soru, Sayın Erkan Akdemirin (6/58) esas numaralı
sorusu hızlı tren hatları ve demir yolu yapım
çalışmalarıyla ilgilidir.
2003 yılında
ülkemizde 10.984 kilometre demir yolumuz vardı ama bu demir
yollarımızın 1950 yılından itibaren maalesef
gerektiği kadar üzerinde durulmadı ve yenilenmesi
yapılmadı, yeni hatlar doğru dürüst yapılmadı.
Elimizdeki 11 bin kilometre demir yolunun büyük bir kısmı
Osmanlıdan zamanımıza kalan 4 bin kilometre ve onun üzerine
yapılan 7 bin kilometre, cumhuriyetimizin ilk yıllarında
Atatürkün bizzat demir yolu seferberliğiyle
başlattığı demir yollarıdır. Demir
yollarındaki bu ihmal büyük boyutlara ulaşmış, artık
demir yollarında sürdürülemez bir hâl almıştır.
Göreve
geldiğimizde demir yollarıyla ilgili çok önemli kararlar aldık.
Bu kararlardan bir tanesi hızlı tren. Yıllarca konuşulan,
ülkemizin özlemini duyduğu hızlı treni devreye soktuk. Burada da
hedef, üç medeniyetin, Selçuklunun, Osmanlının ve modern Türkiye
Cumhuriyetinin başkentlerini birbiriyle hızlı trenle
bağlamaktı. Yani önce Ankara-İstanbula başladık, daha
sonra Ankara-Konya ve Konya-İstanbul olarak şu anda hızlı
tren faaliyet gösteriyor ve milyonlarca
Sadece Ankara-Konyadan bahsediyorum,
7,5 milyon insan demir yoluyla seyahat ediyor. Eskişehirdeki sayı
bunun çok daha üzerinde. Âdeta bu şehirler birbiriyle birleşmiş
durumdalar. Eskişehirde oturuyor insanlar, Ankarada üniversitede okuyor
veya Ankarada oturuyor, Eskişehirde çalışıyor. Böylece,
hem şehirler arasındaki hareketlilik artmış hem de
vatandaşlarımızın hayatı
kolaylaşmıştır.
Diğer yaptığımız önemli bir
şey demir yollarında -çok fazla şey var ama zaman
darlığıyla detaya girmeyeceğim- sinyalleme işine
ağırlık verdik. Demir yolu hatlarımızda sinyalleme çok
azdı, elektrifikasyon çok azdı. Yani dizelli setler vardı,
sinyalsiz sistemler vardı. Bu da verimli işletmecilik için önemli bir
engeldi. Sinyallemede şu an itibarıyla elektrikte 3.748, sinyalde de
4.412ye ulaştık. Daha çok gidecek yolumuzun olduğunu buradan
ifade edebilirim. Bu konuyu da şimdilik burada kesiyorum daha farklı
sorulara cevap vermek bakımından.
Sayın Erkan Akdemirin sözlü sorusu da hemzemin
geçitlerle ilgilidir. Hemzemin geçitleri
2003 yılında 447 tane
kontrollü geçiş varken şu anda 1.068e
ulaşmıştır. Şu andaki toplam hemzemin geçit 4.810, bu
yaptıklarımızı da düşmüş olup 3.110 adet. Bundan
sonraki hedefimiz, olabilecek her yerde kontrollü geçişlerin
sağlanması şeklinde olacaktır.
Diğer bir sorumuz havacılıkla
ilgilidir. Yine, Erkan Akdemirin (6/50) sayılı sorusu
BAŞKAN Sayın Bakanım, sayın
vekilin soy ismi Akdemir değil, Sayın Kandemir.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Kandemir... Özür
dilerim, düzeltiyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Onu da ak yaptınız
yani.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Kandemir, Akdemir
O benim hatam, düzeltiyorum, Erkan Kandemir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanın
dikkatine de teşekkür ederiz, harika.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Teşekkür
ederiz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bundan sonra eskisi gibi
olmayacak, öyle yani
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Eyvallah
Hava yoluyla ilgili on üç yıl önce 34 milyon
toplam taşıma vardı Türkiyede, şu anda 180 milyon; 26
açık havalimanı vardı, şu anda 55 havaalanına
çıktı; 65 bin çalışan vardı, 170 bine çıktı.
Yani şöyle bir karşılaştırma yapmanızı
istiyorum: 2003teki bütün havacılıkta çalışanların
sayısı kadar bugün Atatürk Havalimanında çalışan var,
sadece bir havalimanımızda. Değişim dünyadaki havacılığın
büyümesinin üst üste 3 katından fazla olmuştur. Türkiyedeki
havacılıkta büyüme hiçbir zaman yüzde 10un altına
düşmemiş ve genellikle de yüzde 14-15 seviyesinde
gerçekleşmiştir.
Bütün bunlar olurken yap-işlet-devret modelini
kullanarak birçok yeni havalimanımızı devreye aldık.
Antalya var, İzmir var, İstanbulun ilave kısımları
var, Dalaman var, Milas var, Zafer Havalimanı var ve ayrıca, yine
genel bütçe imkânlarıyla da birçok ilimizde yeni terminaller, yeni
apronlar ve yeni pistler devreye alınmıştır. Gündemimizde
şu anda yapılacak yine yeni havalimanları var. Bunları da
zaman içerisinde halkımızla, sizlerle paylaşmış
olacağız.
Sayın Erkan Kandemirin diğer bir sorusu,
deniz taşımacılığında sağlanan ÖTV
muafiyetinin sektöre yansımalarıyla ilgilidir.
Burada da kısaca sonuçlara
değineceğim. Kabotaj hattında taşınan yolcu
sayısında yüzde 61 artış olmuştur yakıtın
ucuzlamasıyla, araç sayısında yüzde 95 artış
olmuş, yük taşımasında da yüzde 74 artış
sağlanmıştır. Bu ÖTVsiz yakıt uygulamasıyla
sektöre yaklaşık olarak 3,5 milyar bir kaynak
aktarılmıştır.
Balıkçılar için ayrı soruluyor.
Balıkçılara da yaklaşık 1 milyon ton yakıt
verilmiş ve bunun karşılığında sektöre parasal
olarak 1 milyar 331 milyon destek sağlanmıştır. Her ikisini
topladığımızda rakam yaklaşık 5 milyara
ulaşmaktadır. Bu süre içerisinde 45 adet balıkçı
barınağının yapımı gerçekleştirilmiş,
önümüzdeki dönem içerisinde de ihtiyaç olan bütün yerlere balıkçı
barınağı yapılacaktır.
Sayın Erkan Kandemirin (6/49) sayılı
sorusunda da yine limanlarla ilgili yük taşımaları
sorulmaktadır.
Limanlarımızda yük
taşımalarında 2003ten 2014 sonu itibarıyla
artışlar şu şekildedir: 283 milyon tona
erişmiştir toplam dış taşımalar, böylece yüzde 90
artmıştır. Ülkemizin dış ticaret içerisindeki deniz
yolunun parasal değer payı 57 milyar dolardan 2014 yılı
sonu itibarıyla 228 milyar dolara yükselmiştir. Bu çok
çarpıcı bir yükselmedir.
Diğer bir yükselen oran da kruvazör
taşımacılığındadır. Kruvazör
taşımacılığında da yüzde 56 artış
sağlanmış ve ülkemize gelen, 12 limanımızdaki yolcu
sayısı 580 binden 1 milyon 800 bin mertebesine
ulaşmıştır.
Evet, denizcilik sektörünü de geçiyoruz. Daha çok
konu var. Tabii, zaman sıkıntısı var. Diğer, biraz da
muhalefet partilerimizin sorularına gelelim. Can kulağıyla
dinleyin, sıra sizde.
Trabzon Milletvekili Sayın Haluk Pekşen
Soruyu biliyorsunuz, değil mi? Bir yol, Beylikdüzü-İskenderli-Tonya
yolu.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Beşikdüzü diye
düzeltelim Sayın Bakanım.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Beşikdüzü mü?
Karıştırıyoruz bugün. Beşikdüzü, tamam.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Beylikdüzü
İstanbulda.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Beşikdüzü,
düzelttik. Beylikdüzü de bizim, neyse.
Yolun toplam boyu 25 kilometre. Birinci ihalesinde
-3/2007de yapmışız- Şen-Gök Keleşoğlu Atabey
Ortak Girişimi kazanmış. Daha sonra, tabii, oradaki arazi zor
bir arazi, çok fazla deplasmanlar var, çok fazla kamulaştırma var.
Yolun esasında gecikmesinin nedenlerinden bahsediyorsunuz. 3 ana nedeni
var. Bir tanesi kamulaştırmanın, mahkemelerin çok uzun süre
alması ve kamulaştırmaların yapılamaması. Hâlâ
devam eden kamulaştırma problemleri var. Bir diğer konu trafik
altında çalışma mecburiyeti var. Aynı zamanda trafik
çalışıyor ve yol yapılıyor, onun kaybettirdiği
bir zaman var. Bir başka konu da deplaseler var, elektrik hatları
var, su hatları var çeşitli diğer kurumlara ait. Onların
aktarılması, yolun temiz hâle getirilmesi ciddi bir sorun. Daha sonra
yeniden ihale yapılmış 15/05/2012de, bu sefer de Güçlü ve Askal
Ortak Girişimi ihaleyi almış, çalışmalar devam ediyor.
Şu ana kadar yaklaşık olarak toplam 9 kilometrelik bölümü sathi
kaplama olarak trafiğe açılmış, yapım
çalışmaları kamulaştırma sorunu olmayan 4 ve 7nci
kilometrelerde devam ediyor. 31/12/2017dir işin yapım tarihi,
sözleşme süresi, bu süre içerisinde yapılması için gereken çaba
gösterilecektir.
Diğer bir soru Trabzon Limanıyla
ilgilidir. Bilindiği gibi, Trabzon Limanı 2003te otuz
yıllığına özel sektöre devredilmiştir. Devlet
tarafından işletildiğinde Trabzon Limanında bir yılda
taşınan toplam yük 997 bin tondu, özel sektöre geçtikten sonra bir
yılda taşınan yük miktarı 2 milyon 824 bine
çıkmış. Yine, konteyner elleçlemesiyse 2002 yılında
1.046 adetken 2012 yılında 45 bine çıkmıştır ve
özel sektöre geçtiği ilk günden bugüne kadar 35 milyon dolarlık yeni
yatırım yapılmış, kapasite 3.9 milyondan 10 milyon
tona çıkarılmıştır.
Bu limanımız, bilindiği gibi,
Afganistana sevkiyatta yoğun olarak kullanılmış, NATO
tarafının Afganistandan çekilmesi esnasında bütün yüklerin
transfer merkezi hâlinde uzun süre hizmet vermiştir. Liman
işletmesinin çeşitli dış transferlerle ilgili, transit
taşımalarla ilgili çalışmaları devam ediyor.
Kazakistanla transit görüşmelerinin hâlen devam ettiği ve prensip
anlaşmasına varıldığı ifade edilmektedir. Bir
limanın transit liman olması limanın tek başına çok
iyi olmasına bağlı değil. Arka planına, pazarlara
yakınlığına bağlı, altyapı imkânlarına
bağlı. Dolayısıyla, bir de ülkemizin diğer ülkelerle
ilgili stratejilerine de yakından bağlıdır.
Diğer bir soru, Sayın Haluk
Pekşenin. Bu da Yomra-Özdil yoluyla ilgilidir. Yomra-Özdil yolu, ilk
ihalesi TERYAP-Mehmet Patır ortak girişimine yapım ve
iyileştirme olarak verilmiş, 8 kilometrelik kısmı
tamamlanmış ve sathi kaplama seviyesinde trafiğe
açılmıştır. Ancak, yol bitmemiş, daha sonra diğer
kısmı için de ihale gerçekleşmiş, şu anda KİKte.
İhaleyi Bakanlık yapıyor, bir karar veriyor, katılanlar
itiraz ediyor, KİKe gidiyorlar. KİKte çözümlenirse çözümleniyor,
çözümlenmezse yargıya götürüyorlar. Dolayısıyla, hukuki süreç
devam ediyor, bu süreç tamamlanınca işe başlanacak ve süratle
yapımı tamamlanacaktır. Yine buradaki gecikmelerde de az önce
bahsettiğim hususlar geçerlidir.
Konya Milletvekili Sayın Mustafa
Kalaycının soruları: Konya Çevre Yolu Projesi. Konya Çevre Yolu
Projesini Mustafa Bey bilir. Konya çevre yoluyla ilgili bir bölümünde, 122
kilometrelik bölümün 25 kilometresinin yapımı devam etmektedir.
Global kaleminden yapılan bu iş, hacmi büyük olduğu için, 2016
yatırım yılında tamamı ayrı, müstakil bir proje
olarak teklif edilecektir. Yol üzerinde 6 adet tünel, 14 adet viyadük
vardır. Kamulaştırma problemi olmayan kesimde çalışma
başlamıştır, diğer kesimlerde DOP ve KOP
uygulamaları marifetiyle kamulaştırmanın daha ekonomik
olarak gerçekleştirilmesi için çalışma
başlatılmıştır.
Yine, Sayın Mustafa Kalaycının
(6/90) numaralı soru önergesi araç muayene istasyonlarıyla ilgilidir.
Konyada sadece 1 tane vardır. diyor. İkincinin açılması
için çalışma başlatılmış olup 2016da tamamen
faaliyete geçmesi için gerekli firmayla mutabakat sağlanmıştır,
daha doğrusu 2016 içerisinde bitecektir. Bunlar, tabii, ihtiyaçlara göre
belirleniyor. Bu araç muayene istasyonları 2008den itibaren tamamen
serbestleştirilmiştir. Yurt genelinde 313 tane istasyon hizmet
veriyor. Eskiden -bu muayeneler- bürolarda mühürler vardı,
geliyorlardı trafik komisyoncuları, demet demet bunları
işaretleyip gösteriyor, mühürleyip veriyorlardı ama yeni sistemde
artık bunlar iğneden ipliğe çok detaylı muayenelerden
geçiyor. Bunu şuradan anlıyoruz: Muayeneye giren araçların yüzde
40ı ilk muayenede geçemiyor, mutlaka tekrar ediliyor bir ay içerisinde.
Bugüne kadar 40 milyon araç muayene edilmiştir. Bu sistemle de kamuya
şu ana kadar 4 milyar 300 milyon da kaynak
sağlanmıştır, ayrıca 3.500 iş imkânı
sağlanmıştır, vatandaşımıza iş
bulunmuştur. Ortalama yıllık muayene 8,5 milyon mertebesindedir.
Yine, Konya Milletvekilimiz Sayın Mustafa
Kalaycının sorusu: Seçim arifesinde dönemin Enerji Bakanı Ali
Rıza Alaboyun Ereğliye bölgesel bir havalimanı
yapılacak. demiştir. Konyanın yeni bir havalimanına
ihtiyaç yok. sözünüzü hâlâ muhafaza ediyor musunuz? Evet, muhafaza ediyorum,
Konyanın havalimanı vardır, gayet güzel de
çalışmaktadır. Kapasite artırımı yeni terminal
yapılmak suretiyle 25 bine çıkarılmıştır, ihtiyaç
hâlinde de büyüme imkânı mevcuttur. Ali Rıza Beyin bahsettiği
konu biraz farklıdır. Ben kendisiyle de konuştum, onun
söylediği şu: Ereğli, Niğde, Aksaray ve
Karapınarın faydalanabileceği bölgesel bir havalimanı için
Bakanlık tarafından çalışmalar devam ediyor. Söylediği
aynen böyle. Dolayısıyla, Karamanda bir havalimanı
planlaması vardır, Ereğliye hizmet edecektir çünkü
Ereğliye oldukça yakın mesafededir, 60 kilometredir; Konyaya 135
kilometrededir, Konyaya hizmet etmesi asla mümkün değildir. Onun
dışında da Niğde, Aksarayın ihtiyaçları için
Bakanlığımız çalışmaları sürdürmektedir.
Sayın Mustafa Kalaycının (6/99) esas
numaralı sözlü soru önergesi Konyanın metroları
hakkındadır. Bilindiği gibi, Konyada toplam 45 kilometrelik bir
raylı sistemin bu yılın ilk aylarında Bakanlar Kurulu
kararıyla Bakanlığımız tarafından
gerçekleştirilmesi yönünde karar alınmıştır. Bu hat 2
kısımdan oluşuyor: Bir tanesi Selçuk Üniversitesi-Beyhekim ve hızlı
tren gar istasyonu; diğeri Necmettin Erbakan Üniversitesi-Gar-Fetih Caddesi-Meram
arasında gerçekleştirilecektir. İşin safahatı
şöyledir: 2015 tarihinde proje ihalesi yapılmıştır. Ön
yeterlilikle yapılan ihalenin kısa listesi 30 Kasımda belli
olmuştur. Şu anda teknik değerlendirmesi devam etmekte ve mali
teklifler açılacak ve proje ihalesi sonuçlandırılacaktır.
Proje ihalesinden sonra, tabii, yapım için Kalkınma
Bakanlığına teklif edilecek, yapım işine geçilecektir.
İhtiyaç, talep durumuna göre hangi hat daha fazla ihtiyaçsa ondan
başlanacak, bilahare de diğer hatta sıra gelecektir.
Sayın Mustafa Kalaycının diğer
bir sorusu Konya Kayacık Lojistik Merkeziyle ilgilidir. Lojistik merkezi
işinde bir ihale yapılmış ancak gerçek ihtiyaç durumu
değiştiğinden bu ihalenin tekrarlanmasına karar
verilmiştir. Yeni ihtiyaç değişikliği de şundan
kaynaklanmaktadır: Konyaya, bu bölgeye uzanan birtakım altyapı
projeleri vardır. Bu altyapı projeleriyle entegrasyonu
sağlayabilmek için lojistik merkezinin büyüklüğü ve imkânları
tekrar gözden geçirilmiştir. Lojistik, artık, gelecek
ulaştırmasının en gözde alanıdır. Lojistik bir
taşıma değildir; depolama, elleçleme, gümrükleme, paketleme,
kombine taşımacılık, sigortacılık, stok yönetimi,
muayene, gözetim, müşteri hizmetleri, bankacılık, posta
hizmetleri gibi entegre bir altyapıdır. Bizim Ulaştırma Bakanlığı
için en az 20 adet lojistik merkezinin önümüzdeki beş yıl içerisinde
limanlarımız, demir yollarımız, kara yollarımızla
entegre olacak bir şekilde yapılması konusunda bir çalışmamız
var. Bugüne kadar 6 tane demir yolu lojistik merkezi, 1 tane de kara yolu
lojistik merkezi tamamlanmış, diğeri için çalışmalar
devam etmektedir.
Sayın Trabzon Milletvekilimiz Haluk
Pekşenin (6/97) esas numaralı sorusu sivil havacılıkta
kurallarına göre silahla uçağa binilip binilemeyeceği
üzerinedir. Bu anlamda da özellikle bakanların korumalarının
silahla uçağa bindiği ve bunun da kurallara aykırı ve
tehlike teşkil ettiği yönündedir.
Millî Sivil Havacılık Güvenlik
Programında bir yönetmelik var. Bu yönetmelikte Üst düzey devlet
görevlilerine refakat eden koruma görevlilerinin silahla uçağa binmelerine
müsaade edildiği takdirde
Kim müsaade edecek? Kaptan. Kaptan etmezse
giremez. Bu bir; kural böyle.
genel veya özel bir görevlendirme emri
aranır. Oturdukları koltuk numaraları kaptan pilota bildirilir.
Doğrusu bu soruyu da dikkate aldıktan
sonra ben bu hükmün biraz gözden geçirilmesi gerektiğine karar verdim ve
arkadaşlar bir çalışma yapıyorlar.
Şu olabilir: Yani silahla binmeye
sınırlı olarak ne yapılabilir? Silah, bindiği anda
teslim edilir, kapalı bir yerde, kilitli bir yerde muhafaza edilir,
inerken tekrar kendisine teslim edilir. Yani otururken üzerinde olması
birtakım sakıncalar doğurabilir. Bu konuda bir yönetmelik
değişikliği çalışmasını arkadaşlarımız
yapıyor.
Son sorumuz, Niğde Milletvekili Sayın Ömer
Fethi Gürerin (6/110) numaralı önergesi: Bu da baz
istasyonlarının özellikle oyun parklarında, okulların
yanında kurulmasının sağlığa zararlı olup
olmadığı yönünde. Bir de bu baz istasyonlarını bazen
süslüyorlar, ağaca benzetiyorlar, bunların sebebi nedir diye soruyor.
Şimdi, bu baz istasyonlarının sağlığa
zararlı olup olmadığı konusu çok uzun yıllardan beri
dünya çapında tartışılan bir konu olmakla beraber bugüne
kadar bunların somut olarak sağlığa zararlı
olduğuna dair bir bulgu yok ama bütün bu tartışmaları
ortadan kaldırmak için uluslararası düzeyde bir kural
geliştirildi. O da, kural da şudur: Kurulacak baz istasyonunun yatay
düzlemdeki en yakınındaki binaya 40 volt/metre oranında, bunun
üzerinde elektromanyetik dalga neşretmeyecek. Bu ne için konuyor? Meskûn
mahaller ile baz istasyonunun konulacağı mesafe için geçerli. Bunun
da yaklaşık 20 metrenin altında olmasını biz
önermiyoruz, buna izin vermiyoruz. Ama burada bu 20 metreyi şöyle
anlamamız lazım: Baz istasyonunun direğinin tepesindeki o elektromanyetik
dalga yayan alıcının yatay bir çizgiyle gittiği noktadaki
20 metrede kimse varsa bunun kurulmasına izin verilmiyor tedbir olarak.
Ama biz bir şey daha yaptık, bütün dünyada 40 volt/metre
uygulaması varken biz 10 volt/metre uygulaması gerçekleştiriyoruz
yani 4 kat daha emniyetli bir sınırda bu işi yapıyoruz.
İstanbulda ne kadar baz istasyonu var? diye
sorulmuş. 27.110 adet baz istasyonumuz var. Bu baz
istasyonlarının kamufle edilmesi bunun zararlarıyla alakalı
olmayıp belediyeler burada görsel amaçlı birtakım böyle
işler yapmaktadır, yoksa bunun zararlarını gizlemeye
yönelik bir konu söz konusu değildir.
Arz ederim.
Bir tane soru eksik. demişler ama bilmiyorum,
sayfa 29
Sayın Başkanım, isterseniz onu da
cevaplayayım, eksik soru kalmamış olsun.
Sayın Ali Ercoşkunun (6/54) numaralı
TÜRKSAT ile ilgili bir sorusu; TÜRKSAT uydu tasarım
çalışmaları, yerli uçak ve havacılık, uzay konusundaki
AR-GE faaliyetleriyle ilgili.
Açıkçası, TÜRKSATla ilgili, şu anda
uydu kapasitesi yeterince vardır ve en gelişmiş uydularla hizmet
vermektedir. En son, 2 adet TÜRKSAT 5A-5B uyduları yörüngelerine
gönderilmiştir, şu anda da TÜRKSAT 6A uydusu için millî uydu
yapımı konusunda TÜBİTAKla da çalışmalar devam etmektedir.
2019da tamamen kendi mühendisimiz, kendi akıl, terimizle
yaptığımız uyduyu yörüngesine göndermiş
olacağız.
Bölgesel yerli uçak çalışmalarıyla
ilgili de Savunma Sanayii Müsteşarlığı, STM Şirketi ve
Bakanlığımız arasında bir çalışma devam
etmektedir. Önümüzdeki aylarda bu konuda da somut gelişmeleri sizlerle
paylaşma fırsatını bulmuş olacağız.
Beni sabırla dinlediğiniz için hepinize
teşekkür ediyorum.
Yeni çalışma dönemimizin hayırlı
uğurlu olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun.
BAŞKAN Sayın Bakan, size ayrılan
süre dolmadı ama isterseniz yerinize oturabilirsiniz, soru sahibi
sayın milletvekillerine yerlerinden söz vereceğim.
İlk söz, Sayın Pekşen.
Buyurunuz, yerinizden açıklama yapabilirsiniz.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Sayın Bakanın
açıklamaları, doğrusu, beni hiç tatmin etmedi. Nezaketine
teşekkür ediyorum tabii, havacılıkla ilgili söyledikleri beni
çok mutlu etti çünkü Türkiyenin havacılık yatırımına
yirmi yılını vermiş, havacılık konusunda da çok
büyük emeği olan bir hukukçu olarak bunları söyleyeceğim.
Sayın Bakan, ben merak ediyorum tabii,
eğer hafızasında varsa, hatırlıyorsa, kendisinin bugün
Türkiyede uçan herhangi bir hava yolu şirketinin lisansına imza
attığı var mıdır? Onun döneminde, Sayın
Bakanın döneminde kurulmuş ve uçan herhangi bir hava yolu
şirketi adı hatırlıyor mu? Bu bir.
İkincisi: Sayın Bakan çok ciddi
havacılık yatırımları yaptıklarını
ifade ettiler. Ben yine şunu soruyorum: Sayın Bakan, bu
yaptığınız yatırımlar Eurocontrol gelirlerinin
dışında herhangi bir gelir kaynağından
yapılmış mıdır? Sizin Eurocontrol gelirlerini artırma yönünde herhangi bir faaliyetiniz oldu
mu? Ama burada oturan bir grup başkan vekili eski bir bakanın
attığı bir imzayı hatırlıyorum, kendisine Türkiye
adına da teşekkür ediyorum, çok sayıda da bu yönde
yapılmış olan işlemleri hatırlıyorum. Biz de bu
görevlerin içerisinde olduk.
Evet, uçaklara silahla binilmesine ilişkin
yönetmelik değişikliği konusundaki söylediklerinize
teşekkür ediyorum, dikkate aldığınız için. Dünyada
ICAO kurallarına aykırı yönetmelik yalnızca bizde
vardı, bunu gözden geçireceğiniz için çok mutlu oldum Sayın
Bakanım.
Bir diğeri de memleketim Trabzonla ilgili.
Evet, limanın kapasitesi artırıldı, keşke
artırılmasaydı çünkü oraya kömür tozu geldi, şu anda
insanlar kanserle boğuşuyor Trabzonda, bu ayrı bir problem ama
benim sorduğum asıl soru şuydu Sayın Bakanım: Trabzon
Limanından sizin Bakanlığınız döneminde özellikle
2006 yılından sonra İrana konteyner ya da kara yükü
taşıması neden sona erdi? Herhangi bir tır
taşıması niye yok? Bu bir.
İki: Limana neden büyük kapasiteli gemiler
giremiyor? 10,25 metre o limanın derinliği; doğal olarak
uluslararası taşımacılık yapan gemiler o limana o
drafttan dolayı giremiyorlar. Bu da Bakanlığınızın
bilgisinde olmasına rağmen bugüne kadar herhangi bir tedbir neden
alınmadı? Bunu da açıklamanızı istirham ediyorum
Sayın Bakanım.
Bir başka konu da, sizi dikkatle takip eden bir
milletvekili olarak ifade ederseniz sevinirim Sayın Bakanım,
açıklarsanız: İpekyolu Demiryolu Projesini
anlattığınız bir açıklamanızı izledim, bu
projeyi de partinizin yaptığına ilişkin bir
açıklamaydı, doğrusu çok şaşırdım. 1996
yılı Türkiye İhracatçılar Meclisinde tarafımdan
sunulmuş, 1997 yılı zamanın Başbakanı Sayın
Tansu Çiller tarafından KEİPAda kabul edilmiş olan bir
projedir. Uygulama şansı size nasip oldu. Umuyorum
iktidarınız döneminde de bunu bitirme şansına Türkiye sahip
olur. Çok önemsediğim bir projedir, bu anlamda size teşekkür
ediyorum.
Evet, Beşikdüzü-İskenderli yoluna
ilişkin açıklamanız da, Sayın Bakan, ne yazık ki bizi
biraz şaşırttı çünkü daha bu Beşikdüzü yolunun ilk
ihalesindeki beyanınız Dört yüz günde bu yolu bitireceğiz.
yönündeydi. Aradan dört yüz gün değil dokuz yıl geçti, üzerine
şimdi bir üç yıl daha eklediniz, evet dört yüz gün, on iki yıl
oldu. Doğrusu verilen cevap bu yolun da çok ciddi bir şekilde
tamamlanacağına ilişkin umutları ciddi anlamda
karşılamadı.
Sayın Bakan, size
şahsınızın beyanıyla ilgili bir soru daha sormak
isterim: Erzincan-Trabzon hızlı demir yoluna diyorsunuz ki: Bu
mantıklı değil, akıllı değil. Benim
Bakanlığım döneminde böyle bir yolun yapılması söz
konusu olamaz. Erzincan-Trabzon hızlı demir yolu projesi. Sayın
Bakan, seçim döneminde, özellikle 7 Haziran ve 1 Kasım döneminde partiniz
yoğun bir şekilde Trabzonda Erzincan-Trabzon hızlı demir
yolu projesini kamuoyuna tanıttı ve bunu devlet projesi olarak
anlattılar. Takip ettim, herhangi bir yatırım planı
içerisinde göremedim. Siz şimdi tekrar Bakan oldunuz. Siz
Bakanlığınız döneminde yine önceki düşüncenizde
misiniz yoksa partinizin seçimlerde vadettikleri düşüncede misiniz?
Daha fazla soru var ama çok
zamanınızı almak istemiyorum.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın
Pekşen.
Sayın Gürer, buyurunuz.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Başkan, öncelikle Sayın Bakana açıklamalarından dolayı
teşekkür ediyorum.
Bu baz istasyonlarıyla ilgili sorun,
mahkemelerde olan ya da sitelerde ya da insanların başvuru
kaynağı saydıkları yerlere ilettikleri sorun olarak devam
ediyor. Bununla ilgili bilimsel olarak yayınlanan bir
çalışmanın olması gerektiğini düşünüyorum.
Örneğin, kamu spotu yöntemiyle televizyonlarda toplumun bu konuda da
bilgilendirilmesi gerekiyor. Eğer, burada herhangi bir sorun,
sıkıntı yoksa bununla ilgili yansımaların da halka
doğru aktarılması gerektiğini düşünüyorum ama
eğer sorun varsa bunun da halk tarafından bilinmesi gerekiyor. 27.130
yalnızca İstanbulda belirtildi. Bunların çoğu da
çocukların oyun parklarının olduğu yerlerde ve bir
kısmı da seyyar yani yurttaş o mahallede, o sokakta izin
vermediği için seyyar olarak konuyor, sonra kalkıyor.
Teknolojinin olduğu yerde ve
kullandığımız telefonların da özellikle
varlığında baz istasyonlarının bir gerekliliği
var ama bunların topluma yansıtılışının da
doğru olması gerektiğini düşünüyorum ve bu baz
istasyonlarının hepsinin de aynı statüde ya da aynı
yapılanma içinde olup olmadığı da bir soru işareti. Bu
anlamda Bakanlığın mevcutlar üzerinde yapacağı
çalışmanın önemine inanıyorum. Çünkü biliyorum ki belediyelerin
mavi masası, beyaz masası bu konuda gelen şikâyetlerle dolu ve
çoğu yerde de, dediğim gibi, vatandaşlar arasında önemli
bir sıkıntı yaratıyor. Birisinin izin verdiğine
diğeri karşı çıkıyor. Bu baz istasyonları
hepimizin yaşamını ilgilendiriyor. Bunun siyaseten partisi de
yok, insan yaşamı önemli olan. Bu bağlamda bir çalışma
yapılmasının gerekliliğine inanıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Gürer.
Sayın Kalaycı
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, size de teşekkür
ediyorum verdiğiniz bilgilerden dolayı. Bazı sorularıma
cevap verilmedi, ben onları hatırlatmak istiyorum.
Lojistik merkez yapımıyla ilgili ihalenin
iptal edildiğini söylediniz ama yeniden ne zaman ihaleye çıkacak, ne
zaman bu hizmete açılacak, bununla ilgili hiçbir bilgi vermediniz.
Diğer lojistik merkezlerden birçoğu biliyorsunuz tamamlandı ama
Konyadaki lojistik merkezle ilgili henüz hiçbir mesafe katedilmedi.
Çevre yolu projemizle ilgili de,
hatırlarsınız Sayın Bakanım, 2012 yılında
devrin Başbakanı şu anki Sayın
Cumhurbaşkanımız söz vermişti, hatta size yine Genel
Kurulda sorduğumda Sayın Başbakan, yapınız demedi,
bakınız dedi. demiştiniz. Verdiğiniz cevaplara
bakınca hâlen bakıyorsunuz, onu anlıyorum. Sadece kısmi bir
yer yapılıyor, onun bilgisini verdiniz, 25 kilometrelik
kısım ama esas Konya için önemli sorun olan bölümde hâlen
kamulaştırma çalışmaları yürütülüyor. Bu, ne zaman hızlanacak,
ne zaman bitecek?
Bir diğer konu, bu konuda Konyalılardan
çok büyük tepki aldığınızı da biliyorsunuz,
Konyanın yeni bir havalimanına ihtiyacı yok görüşümü
muhafaza ediyorum. diye zabıtlara da geçirdiniz. Konyadaki
havalimanı, biliyorsunuz, askerî havalimanı. Birçok konuda yeni
yatırım yapmada maalesef izin alınamadığı için
sıkıntı çekiliyor. Konyanın gerçekten bir sivil
havalimanına ihtiyacı var. Ya askeriye oradan taşınır
ya da başka bir yere sivil havalimanı yapılması lazım.
Ben bu konuyu Konyamıza da aktaracağım.
1 Kasım seçimleri arifesinde Bakan olan Ali
Rıza Alaboyun Bey Ereğli için bölgesel havalimanı.
demişti, Ereğliye müjdelemişti ama anlaşıldı ki
Ereğlinin oylarını almak için söylenmiş bir söz. Sizin
ifadenizle, Karamana yapılacak bu.
Sayın Bakanım bir de şu konuda eksik
cevap var: Bu metro projesi, biliyorsunuz, 7 Haziran öncesinde Konyada
yoğun bir şekilde seçim malzemesi yapıldı. Ben şunu
sordum: Ortada proje yok, programda yok, yatırım programında yok
ama Bakanlığınız, yoğun bir şekilde reklam
kampanyası yürüttü, billboardlarda, televizyonlarda, gazetelerde çok
yoğun harcama yapıldı. Sorumda bu reklam, tanıtım için
ne kadar harcama yaptığınız sormuştum. Bu konuda bilgi
vermediniz. 2016 Yatırım Programına teklif edeceğiz.
dediniz, bundan memnun olduğumuzu Milliyetçi Hareket Partisi Konya
Milletvekili olarak memnun olduğumuzu ifade ediyorum. İnşallah,
yatırım programına da alınır çünkü Sayın
Başbakanın da bu konuda sözü var.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Kalaycı.
Sayın Bakan, sizi tekrar kürsüye davet
ediyorum.
Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sorularla ilgili ilave açıklama
ihtiyacı doğdu, bunlarla ilgili elimdeki bilgilerle cevap vermeye
çalışacağım, burada bahsetmediğim konular da olursa
onları da ayrıca yazılı olarak
cevaplandıracağım.
Sayın Pekşenin soruları var,
özellikle sivil havacılıkla ilgili bahsettiğiniz konular var.
Sivil havacılıkta Türkiyede yaşanan gelişmeyi bütün dünya
gıptayla izliyor yani hiçbir ülkede iç hatlarda 8 milyondan 85 milyona
yolcu taşınmadı dünyada. Büyüme yüzde 5in altındadır,
Türkiyede üst üste yüzde 15tir. 2.000 pilot çalışırken 8.500
pilot çalışıyor. 26 havalimanı açıkken şu anda 55
havalimanı hizmet veriyor. Avrupada ilk defa denizin ortasına
havalimanı yapan ülkenin adı Türkiyedir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Türkiyede havayolu halkın yolu
olmuştur, benim hangi havayolu şirketinin lisansına imza
attığım, atmadığım önemli değildir, biz
havayolunu halkın yolu yaparak imzamızı attık. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Bu yüzdendir ki Avrupa
ECACta Türkiye başkan vekilidir, önümüzdeki sene de Türkiye ICAOnun
cumhuriyet tarihinde ilk defa konsey üyesi olacaktır. Bunlar Türkiyenin
kaşına gözüne meraklı olduğu için değil,
havacılıkta bir otorite olduğu için hak ettiği
unvanlardır, hak ettiği yerdir, bunu belirtmek isterim.
Şimdi,
diğer taraftan, Trabzon Limanıyla ilgili, tabii, özel sektör,
limanın en verimli işletilmesi için elinden gelen gayreti gösteriyor.
Bir limanı özelleştirdikten sonra biz kamu olarak oraya
yatırım yapmaya kalkarsak herhâlde bu, doğru bir iş olmaz,
kamu kaynağını biz oralarda kullanamayız. Onların
taleplerine destek olmak, önlerini açmak için her şeyi yaparız,
yaptık da ve zaten oradaki elleçlenen yük miktarları da sonucu ortaya
koyuyor. Yük miktarı 1 milyonun altındayken şu anda -işte,
3 milyon, şurada rakamlar var- 3 milyon tona erişmiş durumda.
Kapasite, 3,9 milyondan 10 milyon tona çıkmış. Yani, liman,
ciddi anlamda bir yük elleçler hâle gelmiştir. Daha iyi olamaz mı?
Mutlaka olur, onda şüphe yok ama bundan sonra da bu görev, limanı
işletecek işletmecinin görevidir. Biz, sadece ona bu transit yüklerde
yapması gereken konularda devlet olarak elimizden gelen katkıyı
sağlarız, oradaki otoritelerle daha fazla transit trafiği
sağlanması için yardımcı oluruz, bunu da yapmaya devam
ediyoruz.
Trabzon-Erzincan
demir yolu için benim böyle bir beyanatım yok. Burada bir
yanlışlık var, onu öncelikle düzeltmek istiyorum ama bir
şey söyleyeyim: Trabzon-Erzincan demir yolu yıllardır ülkenin
gündemindedir. Yani, şimdi niye söylüyorsunuz, niye söyleniyor? Önce
projeler konuşulur. Önce vizyonunuzu, hedeflerinizi ortaya
koyarsınız. Daha sonra bunlar planlamaya alınır, projeleri
yapılır, yatırım programına gelir. Ondan sonra da
imkân dâhilinde, ülkenin kaynaklarıyla yapımı
gerçekleştirilir. Türkiyenin zor bir coğrafyası var, bunu
biliyoruz. Trabzona, Erzincana demir yolu yaparken yapacağınız
bir tünelin uzunluğu 22 kilometredir, sadece bir tünelin. 1 tünel yok,
sayısızca tünel var ama yapılacak. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Unutmayalım ki proje
çalışmalarının en iyi şekilde yapılması
ciddi bir zaman almaktadır. Bu zamanı en iyi şekilde
kullanalım
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan, süreniz doldu fakat
ben size bitirmeniz için ek süre veriyorum, devam edebilirsiniz, buyurun.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Teşekkür
ediyorum.
Dolayısıyla, Trabzon-Erzincan demir yolu
da bizim projemiz değil, Atatürkün bizzat yazılı vasiyet
ettiği bir proje. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Onun için, eninde sonunda bu proje yapılacaktır,
bunu buradan ifade etmek isterim.
Yollarla ilgili açıklamalarımı,
açıkçası, beğenmediniz. Yani, gecikme var, ben de kabul ediyorum
ama hiç yapılmamasından daha iyidir. Eskiden hiç
yapılmıyordu, şimdi artık gecikmeli de olsa
yapılıyor ama gecikmeleri ben bir mazeret olarak anlatmadım;
yaşadığımız, bizim dışımızdan
kaynaklanan sorunlar var. Kamulaştırmada insanlar fedakârlık
yapmıyor; fedakârlık yapsa, terk yapsa daha kolay yapılacak,
yapmıyor. İki tür yaklaşım var: Bir yaklaşım,
Yol yapılacak, ne güzel, konforumuz artacak, gelen giden artacak, ekonomi
canlanacak. diye tarlasından, bahçesinden
Bir evlek yer ver, gel
kardeşim para istemiyorum. diyor. Bir yaklaşım da yol yapacak
yolumuzu bulamıyor. Gerçek bu. Siz avukatsınız,
kamulaştırma davalarında bedellerin nerelerden nereye
gittiğini, yolun yapım bedelinin 5 katına, 10 katına
çıktığını biliyoruz. Hukuk sistemi
karşısında bizim yapacağımız bir şey yok hem
zaman kaybediyoruz hem para kaybediyoruz. Kanuni Bulvarında daha yolun
üçte 1ini yaptık, kamulaştırma bedeli, yolun yapım
bedelinden fazladır; onun için kamulaştırmayı mutlaka bu
yüce Meclis bir esasa bağlamalıdır, ticaret amaçlı
kullanılmamalıdır kamulaştırma. Genel olarak
yapılan yolların ekonomiye katacağı, civardaki
yapılaşmaya getireceği şerefiyeler de dikkate alınarak
yeni bir kamulaştırma yasasına ihtiyaç var; bunu yapabilirsek
kamulaştırma için ödediğimiz fazla paraların birçoğunu
da yeni yollar yapmak için ayırma imkânımız doğacaktır.
Baz istasyonlarıyla ilgili Sayın Gürerin
açıklamaları için teşekkür ediyorum. Açıkçası, kanser
yaptığına dair somut bir tespit yok ama bu konu bir algı
olarak yaygın olarak var insanlar içerisinde ama şunu
unutmayalım, her nimetin bir külfeti var. Bugünkü teknolojiyle baz
istasyonu olmadan cep telefonuyla haberleşme imkânımız yok.
Aslında şu anda sizin cebinizdeki cep telefonu, o baz istasyonundan
daha fazla risk oluşturuyor. Eğer böyle bir şey yapacaksak
hepimiz cep telefonunu terk etmemiz lazım, o zaman da hayat çok zor olur.
Cep telefonu artık, bizim ailemizin bir bireyi hâline geldi;
çocuklarımız kadar, aile bireylerimiz kadar aradığımız,
eksik olduğunda da âdeta yaşamın duracağı bir noktaya
geldik. Dolayısıyla tabii ki bilerek, zarar vereceğini
gördüğümüz anda bunlara müdahale ediyoruz; bunların kuralı var,
esasları var -az önce anlattım- ne kadar elektromanyetik dalga
neşredeceğine dair konulmuş kurallar var. Bu alanda ne
kargaşa var? Yerel yönetimler ile BTK
Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu, Bakanlığımızın
bağlı bir üst kuruludur, yetki buradadır ancak yerel yönetimler,
uygulamada bu yetkilere maalesef çok müdahale etmektedir ve
dolayısıyla buradaki yetki kargaşasını da giderme
yönünde bir adım atma ihtiyacı mevcuttur.
Sayın Konya Milletvekilimiz Mustafa
Kalaycının ilave soruları var. Onlarla ilgili de birkaç
şey söylemek istiyorum. Lojistik merkezi yeniden yapılacak, hemen
yapılacak. Orada bir endişeniz olmasın. Diğer yandan, Konya
çevre yolu, tamam, yani talep olarak Konyalılar tarafından, sizler
tarafından, vekillerimiz tarafından gündeme getirildi. O günkü proje
yükümüz itibarıyla, bütçemiz itibarıyla bunu hemen gündeme
alamadık ama şimdi aldık ve 25 kilometresinde çalışma
devam ediyor, siz de biliyorsunuz. Diğer kısımdaki
programımız da belli, 2016da oraya da başlayacağız.
Ama burada en önemli konumuz kamulaştırmadır.
Özellikle şehirlerde çevre yolu taleplerinde
bizim bir önerimiz var yerel yönetimlere: Siz İmar Kanununun 18inci
maddesini uygulayın, KOP ve DOP, düzenleme ortaklık payı, kamu
ortaklık payı gibi paylarla bize bir koridor açın, biz de
koridorda yolu yapalım. Bunu başarıyla yaptığımız
belediyeler var. Bir örnek: Elâzığ Belediyesi. Elâzığda
3x2 çevre yolu yaptık. Yolun tamamı zannediyorum 24 kilometre, yolun
kamulaştırma bedeli 135 trilyon, yolun kendi maliyeti 30 trilyon.
Belediye, bu uygulamaları yaparak bedava kamulaştırmayı
gerçekleştirdi ve biz de yolu hızlı bir şekilde
tamamlamış olduk. Bunu bütün belediyelerden talep ediyoruz ve bu
şekilde bir an önce işlerin yapılmasını hedefliyoruz.
Tabii, havalimanıyla ilgili: Konyanın
havalimanı asker-sivil kullanımlı. Biz, uzun vadede, ileride
ayrı bir askerî meydanın yapılıp oradaki askerî ana jet
üssünün başka bir yere taşınmasından yanayız çünkü
atış talim merkezleri de şu anda sanayinin yakınında
ve onda risk oluşturuyor. Bu konuda askerler de, Genelkurmay da olumlu
bakıyor ama bu, bir planlama meselesidir, bir zamanlama meselesidir,
zamanı geldiğinde bunu da gerçekleştirmiş
olacağız.
Ereğli havalimanı -az önce söyledim- daha
doğrusu Karaman havalimanı, Ereğliye 60 kilometredir
dolayısıyla bir bölgesel havalimanı niteliğinde
olacaktır hem Karamana 34 kilometre dolayısıyla ikisine de
rahatlıkla hizmet verebilecek durumdadır. Yeni gelen bir not. Trabzon
Limanına 20 bin dwtluk tonluk konteyner gemileri yanaşabilmektedir.
20 bin tonluk konteyner gemisi de küçük bir gemi değil, bu bilgi
doğruysa bakacağım, bu, gelen bir bilgidir. Orada da dediğiniz
draftın üstünde bir draft, 14 metreye kadar bir draft gerekir, buna
ayrıca bakacağız.
Teşekkür ediyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Bakan, teşekkür
ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, soru önergeleri
cevaplandırılmıştır.
Şimdi, 60a göre, sisteme giren sayın
milletvekilleri vardır, onlara söz vermeden önce Sayın Grup
Başkan Vekili Özele söz vermek istiyorum.
Buyurun Sayın Özel.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
35.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, TBMM Başkan
Vekili Pervin Buldana görevinde başarılar dilediğine, Mevlit
Kandilini kutladığına ve Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanı Binali Yıldırımın sözlü
sorulara cevabına ilişkin konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çok teşekkür ederim.
Sayın Başkanım, ben de yeni
üstlendiğiniz ve bugün ilk kez icra ettiğiniz görevinizde
başarılı olacağınıza inanıyorum. Özellikle
bugün söz bitmeyip de sürenin bittiği durumlarda gösterdiğiniz
tolerans, Parlamentonun, özellikle kürsüdeki milletvekillerinin
düşüncelerini yeterince ifade etmeleri ve Parlamentonun
sağlıklı bir yasama ve sağlıklı bir denetim
faaliyeti yapması açısından çok önemlidir. Sizin
yapmış olduğunuz bu yaklaşımın diğer
mevkidaşlarınıza da ilham vereceğini ve diğer
arkadaşların da böyle davranmasını ümit ederiz.
Tabii, kandil gecesindeyiz, herkesin kandilini
kutluyoruz.
Her ne kadar iktidar partisinden gelen bir son
dakika önerisiyle bir saatlik ilave çalışma olmuş olsa da
sonuçta iyi bir şey yaptık. Sayın Bakan sorulara cevap verdi.
Tabii, cevapların tatminden uzak olduğunu
hepimiz değerlendiriyoruz ama, benim, burada, özellikle Sayın
Bakandan düzeltmesini çok istediğim bir husus var. O diyor ki: Biz yol
yapacak oluyoruz, vatandaş -elini de şöyle yaptı- yolumuzu
bulalım diye bakıyor.
Sayın Bakan, her vatandaş, öyle, yolu terk
edecek ve terk ettiği arazinin kendisinden götüreceklerinden vatan, millet
hayrına vazgeçebilecek ekonomide değil maalesef. Sizin, tabii,
kendinizin ve etrafınızdaki siyaset arkadaşlarınızın
mal varlığı üzerinden yaptığınız bu
değerlendirme öyle olur. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ne alakası
var ya? Ayıp ya!
AHMET ARSLAN (Kars) Saçmalama ya!
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Yapma ya! Düzeltir
misiniz cümlelerinizi? Yapma şunu! Hayret bir şey! Hatanızı
düzeltir misiniz Sayın Özel?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ancak, babadan, dededen kalma
10 dönümlük zeytinliğine, 5 dönümlük çay tarlasından siz yol
geçireceğinizde Ya, terk etsinler de yol hızlı olsun. diye bir
yaklaşım yok. Belki verdiğiniz para dahi o vatandaşın
emsal değerde bir yer edinip de onun hayatiyetini sürdürmesine imkân
vermiyorsa bu, çok ciddi bir sıkıntı.
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Kelime oyunu
yapıyorsun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bunu lütfen, böyle, Meclis
kürsüsünden vatandaşın taklidini yaparak, Yolunu bulalım
diye
yapmayın da gidin bakalım o kamulaştırmaya muhatap
vatandaşlarla oturup bir sohbet edin, bir konuşun.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) 2
yaklaşım var. dedi, 2 yaklaşım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tepkileri anlıyorum.
Tepkiler sinir ucuna doğru yerden dokunduğumuzdandır. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Bugün ayrıca
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ne alakası
var ya?
SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) Lüzumsuz
konuştuğundan, lüzumsuz!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Bakan doğru
söylüyorsa eğer Sayın Bakanın vebalini
paylaşırsınız bu kandil gecesinde.
SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) Lüzumsuz
konuşuyorsun, lüzumsuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Öyle Terk etseydiniz. falan
demeyin kimseye.
Çok da uzatmayacağım
AHMET ARSLAN (Kars) İyi ki uzatmadın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şunu söyleyeyim:
Sayın Bakan diyor ki Konyayla ilgili cevap verirken -sayın
milletvekili de mutlaka vermek ister ama- Atış talimi
yapılıyor. O yüzden Sayın Bakanın atış talimleriyle
ilgili bir zafiyeti ortada çünkü Konyada yapılan iş, Türk
yıldızlarının eğitimidir. Öyle atış talimi
falan da yapılmıyor. Değerli milletvekillerimizin
uyarılarıyla aktarmış olayım.
Hepinize teşekkür ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özel.
Bir grup başkan vekili daha sisteme girmiş
ama Bostancı olarak gözüküyor bende Sayın İnceöz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Muhtemelen daha
önce girmiş olduğu olabilir. Ben tekrar kendi adıma girmek
istemiştim ama isabet olmuş.
BAŞKAN Peki, size veriyorum o zaman,
buyurunuz.
36.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün, TBMM
Başkan Vekili Pervin Buldana görevinde başarılar
dilediğine, Mevlit Kandilini kutladığına ve Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Öncelikle, tekrar, Başkan Vekilliğiniz
hayırlı olsun demek istiyorum. İnşallah İç Tüzüke
bağlı ve tarafsız bir şekilde, adres sadece İç Tüzük
olacak şekilde bir yönetim sergilemenizi temenni ediyorum.
Şimdi, tüm arkadaşlarımın da
Mevlit Kandilini kutluyorum, İslam âleminin Mevlit Kandilini kutluyorum.
Hakikaten bugün güzel bir çalışma
gerçekleştirdik. Biraz evvel Sayın Bakanımız sözlü sorulara
cevap verdi. Tam böyle derken, sayın grup başkan vekilimiz
Buradaki,
Sayın Bakanımızın ifadesi -muhtemelen kendisi de,
Sayın Bakanımız da, cevap verecektir ama- buradaki ifade çok
açık ve netti. Burada, kamulaştırmada iki türlü bir
yaklaşımdan bahsetti. Bir tanesi, vatandaşımızın
genel anlamda böyle yaklaştığını, bir başka
bakış dedi, yani işin doğrusu, orada da onu da
vurguladı. Burada birçok
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yol yaparken yolumuzu
bulalım, yol yapılacak, yolumuzu bulalım. Böyle yapıyor
bir de.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bakan burada, kendini
savunacak. Siz niye savunuyorsunuz Bakanı?
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Böyle insanlar
da yok değildir yani vardır muhakkak ki onun üzerine
Karşılaştığı olaylar, vakalar vardır. Burada
avukat arkadaşlar var, bunların hepsini hepimiz biliyoruz.
Vatandaş adına bir ön yargıyla, burada söyleyen kişiyi de,
söylenenleri de, kastedilen kişileri de zan altında
bırakmanın çok doğru bir yaklaşım
olmadığını düşünüyorum; ne olursa olsun.
ZİHNİ AÇBA (Sakarya) Vatandaş zan
altında bırakılıyor, suçluyorsunuz bir de. Siz zan
altında bırakıyorsunuz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Böyle
yaklaşımlar da vardır,
karşılaştığı -Sayın Bakanımız
kendisi cevap verecektir- somut olaylar vardır ki muhakkak bunu söyleme
gereği duymuştur. Ama buradan niyet okuyuculuğu yapmak
doğru değildir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tutanak okuyuculuğu
yapalım, tutanak okuyalım. Yol yapılacak, yolumuzu
bulalım. diyor.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sinir
uçları
Neyin sinir uçları? Neyin sinir uçları? Bakın,
şu konuda çok açık ve net söylüyorum: Geçtiğimiz hafta da
konuşuldu, bundan sonra da konuşulacaktır, önümüzdeki
yıllarda ve en ufak bir şeyde bu, söylenecektir ama kesinlikle bu
konudaki hiçbir isnadı, hiçbir sinir ucu suçlamasını asla ve
kata grubumdaki hiçbir arkadaşım da kabul etmiyor.
Bakın, bizler burada milletimizden
aldığımız vekâletin gereğini yerine getirmek için
gayret sarf ediyoruz.
ZİHNİ AÇBA (Sakarya) Evet, onları
yol bulucu olarak suçlamak için buradasınız.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Hiç
şüpheniz olmasın, hiçbir konuda yol bulmak gibi bir derdimiz yok.
Bakın, bugün kürsüye çıkan her
arkadaşımız dedi ki: Tahammül gösterin. Emin olun ki çok ciddi
anlamda tahammül gösteriyoruz. Hiçbir arkadaşımız, burada, dil
olarak ötekileştirmeyi tercih etmemektedir. Tahammülü gösteriyoruz ama
tahammülü gösterirken de, evet, niyet okuyuculuğu yapmayalım.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Göstermeyin tahammül.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Burada sürekli
niyet okuyuculuğu üzerinden birtakım suçlamalar isnat edilmek
isteniyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Mersin) Tutanak okuyalım. Tutanak
okuyalım.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Tutanakları
okuyalım. Sayın Bakanımız zaten gereken cevabı da
verecektir ayrıca.
ÖZGÜR ÖZEL (Mersin) Keşke vakit olsa,
Başkan tutanağı getirtse, okusak.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Ama bu anlamda
hiç kimseye ithamda bulunmamak gerektiği kanaatindeyim.
Tekrar Mevlit Kandiliniz mübarek olsun diyorum.
Güzel bir çalışmanın sonunu bu şekilde kapatmaktan da
üzüntü duyduğumu ayrıca belirtmek istiyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
İnceöz.
Sayın Şimşek, İç Tüzük 60a göre
söz veriyorum.
Buyurunuz.
37.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin,
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın görevinin hayırlı olmasını
dilediğine, Çukurova havaalanı ihalesinin ne zaman
bitirileceğini ve Adana-Mersin, Çeşmeli-Taşucu ile
Tarsus-Çamlıyayla yollarının durumunu öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Bakanım, yeni göreviniz tekrar hayırlı uğurlu
olsun diyorum.
Ben öncelikle yılan hikâyesi değil,
artık yalan hikâyesine dönen Çukurova havaalanının ihalesinin ne
zaman yapılacağını soruyorum. 20 Ekimde
yapılacağı söylenmişti ama tekrar iptal oldu, ihalenin
şimdi ocak ayında yapılacağı söyleniyor.
Adana-Mersin yolunun 8 şerit
olacağıyla ilgili billboardlar asıldı. Bu mantıktaki kamulaştırma
anlayışınızla bunu nasıl yapacaksınız?
Aynı şekilde Çeşmeli-Taşucu
yolunun otoban olacağı ve bağlantı yolu olarak
bitirileceği söyleniyor. Bu kamulaştırma
mantığınızla nasıl yapacaksınız?
Henüz Tarsus-Çamlıyayla yolunun
kamulaştırmasını on yılda bitiremedik, on dört
yılda 14 kilometre yol yapabildik. Bu yolları ne zaman bitirmeyi
düşünüyorsunuz?
Teşekkür ediyor, saygılarımı
sunuyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, normalde
sisteme giren sayın vekillerimize İç Tüzük 60a göre söz
vereceğim fakat Sayın Bakana soru soruluyor. Sayın Bakan isterse
şimdi cevap verebilir.
Muhtemelen diğer milletvekilleri de size soru
soracaklardır. Talep ediyorsanız en son size söz hakkını
verelim, nasıl isterseniz
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Olur.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Sayın Başkan
MEHMET
DOĞAN KUBAT (İstanbul) Sayın Başkanım, soru süresi
bitti efendim, yazılı olarak versin. Kendi kişisel
görüşüyle ilgili kanaatini alalım.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Belirtti zaten.
BAŞKAN O
zaman şimdi Sayın Bakana söz verelim, grup başkan vekillerinin
de ifadeleri var. Daha sonra 60a göre diğer vekillere söz vereceğim.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Hepsine birden cevap versin Sayın Bakan, yormayalım
sık sık kürsüye
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, böyle bir usul yok. Soru-cevap şekline
geçiyoruz bu hâlde. Dolayısıyla, böyle bir usul
olmadığı için sizlere sadece 60a göre yerinizden söz
vereceğim sisteme girdiğiniz için.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Bakanı yormayalım, çok yoruluyorlar yol yaparken.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
38.- Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı Binali Yıldırımın, Manisa Milletvekili Özgür
Özel ile Mersin Milletvekili Baki Şimşekin yaptıkları
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Cumhuriyet Halk Partisi grup başkan vekilimizin
kamulaştırmayla ilgili yaptığım değerlendirme
(AK PARTİ VE CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN
Sayın Bakan, siz buyurunuz lütfen.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(Devamla) Evet, değerli arkadaşlar, şimdi, ben burada sahada
yaşadığımız bir olayı samimiyetle anlattım.
(AK PARTİ VE CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Sayın Bakan kürsüde ve konuşma
yapıyor.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(Devamla) Bunun arkasında kastetmediğim, aklımdan geçmeyen
yorumlarla işin başka bir boyuta taşınmasını
doğrusu yadırgıyorum ve kabul etmiyorum. Bunu bir kere
söyleyeyim. Herkes biliyor ki bir yerde bir kamulaştırma
yapılacağı zaman bu işi meslek edinmiş adamlar var,
piyasaya geliyorlar Senin arsana 10 kat, 15 kat alırım, yarısı
benim olsun. Bu, bir hadise, bu, yaşanan bir şey, biz bunu sahada
yaşıyoruz. Benim kastettiğim budur. Bilirkişilerin
verdiği raporlara göre beyan değerinin 10 katı, 15 katı
mahkeme tahakkuk ediyor, karar veriyor. Bu seferde yola
ayıracağınız kaynak gidiyor kamulaştırmaya. Bu,
haksız bir kazançtır. Benim kastettiğim budur. Hiçbir kimseyi de
hedef almadan sadece iki türlü düşünce var dedim, bunun üzerindeyim, bu
iki türlü düşünce devam ediyor. Bazı insanlara da gidip diyoruz ki:
Buraya yol yapacağız. Onlar da Ne güzel, buyurun yolu yapın.
diyor. Terk yaptıklarını biliyoruz, bedelsiz.
Yaşadığımız, sahadaki bir olaydan bahsediyorum ve
bunun yanlış bir uygulama olduğunu, bunun, mutlaka yeni yasal
düzenlemeyle bu haksızlığın ortadan
kaldırılmasını, kamu kaynağının daha fazla
insana hizmet edecek şekilde tasarruf edilmesidir. Esas olan budur, bunun
dışında bir yanlış anlama varsa bunu düzeltmek
isterim. Söylediğim budur, başka bir şey değildir.
Amacımız yol yapmak. Yani, bize
söyleyebilirsiniz, işte sayın vekilim şu kadar yol
yapılamadı, edemedi, ama Türkiyede yol konusunda son on üç
yılda yaşananlar cumhuriyet tarihinde hiçbir dönemde
olmamıştır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) 6 bin kilometre bölünmüş yolu 24 bin kilometreye
çıkardık. 5 ilimiz arasında bölünmüş yol vardı,
şu anda 75 ilimiz arasında bölünmüş yol var. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bütün bunlar yapılan
işler. 240 milyar TL kaynak kullanmışız yollara. Yani,
bütün bunlar, geçtiğimiz AK PARTİ iktidarları döneminde
gerçekleştirilen hizmetlerdir. Bazı aksayan, geciken işler
vardır, bunu da peşinen kabul ediyoruz. Bu da bizim
yönetemediğimiz şartlardan kaynaklanmıştır çoğu
kere. Bizim de hatamız olmuştur, onu da kabul ediyorum. İhale
şeklinde eksiklikler olmuştur vesaire vesaire. İnsanın
olduğu yerde hata da her zaman mümkündür.
Bir konuyu düzelteyim: Konya
askerî havalimanı, sadece Türkkuşu değil, 3. Ana Jet Üs
Komutanlığıdır, hâlen atışlar
yapılmaktadır. Mustafa Bey bunu bilir. Bu bilgiyi de düzeltmek
isterim.
Diğer bir konu, Çukurova havalimanı.
Çukurova havalimanı da yine bizim gündeme getirdiğimiz bir projedir.
Birkaç sene önce yap-işlet-devret modeliyle ihalesini yaptık,
çalışmaları başladı, 50 milyon euro kadar da firma
para harcadı, sonra mali zorluklar içerisine girdi, hem Sabuncubelini hem
de burayı yapamaz hâle geldi. Hukuki süreçler işletildi,
sözleşmesi feshedildi. Şimdi tekrar yapılıp iş
tamamlanacak. Bu, bu kadar basit. Yani dediğim gibi, bizim
dışımızda gelişen nedenlerden dolayı bu gecikme
olmuştur ama mutlaka Çukurova havalimanını bir an önce
yapacağız, buna ihtiyaç var. Adana Havalimanı artık bu
ihtiyacı karşılayamıyor ve etrafındaki
yapılaşmalardan dolayı mânialar ciddi risk oluşturuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ULAŞTIRMA DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) O bakımdan bu
havalimanını mutlaka gerçekleştireceğiz ve önümüzdeki sene
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Değerli milletvekilleri, aslında
çalışma süremiz bitti fakat sisteme giren sayın milletvekilleri
var. Lütfen, yeni girişler olmasın.
Sisteme giren sayın milletvekillerine birer
dakika yerlerinden söz vereceğim ve bitireceğim.
Sayın Petek, buyurunuz
MEHMET AKYÜREK (Şanlıurfa) Sayın
Başkanım, mübarek gecedir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Gruba söyleyecektin
ağabey onu, onlar uzattı. Sekizde bitiyordu.
BAŞKAN Sayın Petek yok.
Sayın Öz? Sayın Öz yok.
Sayın Arslan? Sayın Arslan da yok.
Sisteme girip gitmişler sayın
milletvekilleri.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Sayın
Başkan, böyle bir uygulama yok zaten. Süre bitti, konuşma bitti.
BAŞKAN Sayın Atıcı
39.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının,
Çukurova havaalanının, Mersin-Antalya otoyolunun ve
Tarsus-Kazanlı Turizm Projesinin ne zaman bitirileceğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Mersinin bütün partilerinden olan
milletvekilleri şu anda salondalar. Mersinin 3 önemli projesi her seçim
dönemi AKP Hükûmeti tarafından pişirilir, getirilir ama seçim
bittikten sonra unutulur. Bir tanesini arkadaşlarım söylediler,
Çukurova havalimanı; bir tanesi Mersin-Antalya otoyoludur, bir tanesi
de Tarsus-Kazanlı Turizm Projesidir. Şimdi, Allah aşkına,
kendi yaptığınız işleri Biz yaptık. diyorsunuz,
yapamadığınız işleri başkalarının
üstüne atıyorsunuz. Firma yapamadı; efendim, işte
kamulaştırma yapamadık, suç bizde değil. diyorsunuz. Allah
aşkına, bize bir tarih verin, Çukurova havaalanına ilk uçak ne
zaman inecek? Antalyaya doğrudan doğruya otobandan ne zaman
gideceğiz? Tarsus-Kazanlı ne zaman bitecek? Net.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Budak
40.- Antalya Milletvekili Çetin Osman Budakın,
Antalyanın çevre yolları ve Demre havaalanının durumuyla
ilgili bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması
ÇETİN
OSMAN BUDAK (Antalya) Sayın Bakanım, yeni döneminiz
hayırlı olsun.
Biraz
önce 75 ilde bölünmüş yolun tamamlandığını
söylemiştiniz. Ben Antalya Milletvekiliyim. Konya, Isparta, Mersin, 3 il.
Yani 75, 81den çıkarırsanız 6 il kalıyor. Demek ki Antalya
komşusu olan 3 ille bağlantı kuramamış. Biraz önce
sayın vekilim sordu: Mersin-Antalya kara yolu hâlâ tamamlanamadı.
Batı çevre yolu vardır, yılan hikâyesidir -siz gayet iyi
biliyorsunuz- tam on iki yıldır bitirilemedi. Toplam 12 kilometre
yoldur, Antalyayı Kemere bağlar. Şu anda Konyaaltı
Sahilinden tırlar geçiyor. Kuzey çevre yolu, doğu çevre yolu, Demre
havaalanı, bunlar her seçim döneminde söylenmiştir ama maalesef hâlâ
proje bile yoktur. Bu konuları öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Tezcan
41.- Mersin Milletvekili Yılmaz Tezcanın, Mevlit
Kandilini kutladığına, Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanına yaptıkları hizmetler için teşekkür
ettiğine ve baz istasyonlarının kanser yapma riskinin düşük
olduğuna ilişkin açıklaması
YILMAZ
TEZCAN (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de
özellikle Mersinli hemşehrilerimin, sizlerin Mevlit Kandilini tebrik
ediyorum.
Ben
Değerli Bakanımıza çok teşekkür ediyorum şimdiye kadar
yapmış oldukları hizmetler için. Ankarayı Pozantıya,
Ulukışlaya, Adanaya, Mersine bağladıkları için çok
teşekkür ediyorum.
Baz istasyonlarıyla
ilgili, bir akademisyen olarak bir iki hususu söylemek istiyorum. Biliyorsunuz
elektromanyetik radyasyonları ikiye ayırıyoruz, kanser yapan ve
yapmayan olmak üzere. İyonizan radyasyonlar kanser yapabiliyor ama baz
istasyonları noniyonizan elektromanyetik radyasyon oldukları için kanser yapma riski çok
düşük. Dolayısıyla, uluslararası yayınlarda,
kanıt düzeyi çok yüksek, level 1 seviyede, baz istasyonlarının,
cep telefonlarının kanser yapıcı etkileri
kanıtlanmamış. Bunu bu şekilde düşünmek lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YILMAZ TEZCAN (Mersin) - Özellikle 1 Kasım
seçimlerinde necip halkımız, ulaştırma, denizcilik,
haberleşme ve sağlığa önemli katkıları nedeniyle
AK PARTİye rey vermiştir. Ben ulaştırma için, gerçekten,
Sayın Bakanımıza, AK PARTİ Hükûmetine çok teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Depboylu
42.- Aydın Milletvekili Deniz Depboylunun,
Aydın-Denizli otoyolunun ne zaman tamamlanacağını ve
Çıldır Havaalanının durumunu öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
DENİZ DEPBOYLU (Aydın) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana sormak istediğim iki soru var
bir Aydın Milletvekili olarak. Bu, seçim vaadi olarak
Aydınlılara da AKP tarafından sunuldu.
Birincisi: 2002 yılından bu yana
bitirilmesi beklenen bir otoban var, Aydın-Denizli hattı. Bu ne zaman
tamamlanacak?
Yine, ikinci sorum Çıldır
Havaalanıyla ilgili. Aydınlılar bir havaalanı bekliyor.
Biliyorsunuz ki Aydın, taze gıda ihraç ve ithalatıyla ünlenen
bir ilimizdir ve kargo taşımacılığıyla birlikte
şehirler arası ulaşıma da açılmasını istiyor
havaalanının. Çıldır Havaalanı gerekli standartlara
sahip değildir. Bu konuyla ilgili ne zaman bir çalışma
yapılacak? Ne zaman bir havaalanımız olacak?
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Özel
43.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırımın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, çok
teşekkür ederim.
Sayın Bakan mutlaka yarın
tutanağı inceleyecek ve Özgür Özel iyi ki onu söylemiş ki bu
tutanak hakikaten ancak böyle düzeltilebilirdi diyecek. Çünkü tutanak çok net.
Yol yaparken iki seçenek çıkıyor karşımıza. diyor.
Yol yapılacak terk edenlerle
Terk etmeyenler için şunu
söylüyorsunuz: Yolumuzu bulalım diyenler. Demek ki şöyle demek lazım:
Terk eden var, etmeyen var. Etmeyenlerle ilgili de ayrıca iyi niyetle bu
paraya ihtiyacı olanlar var. Bir de şunlar oluyor... O zaman, o, bir
başka kulakla dinlenir. Ama deminki yaklaşım çok
hatalıydı özellikle şöyle denirken.
İktidar partisi milletvekillerine ricam:
Şu İç Tüzük ve Meclis Gündemi herkesin her gün okuması gereken
bir şey. Bugün sekizde kapatıyorduk. İktidar partisi grup
önerisi getirdi, son satırına ilave etmiş sözlü sorular için
ilave çalışılsın diye. Hatta ben dedim ki, ya, bunu biz
getirsek CHP zihniyeti dersiniz, Kandil gecesi Meclis
çalıştırıyor. dersiniz dedim ve bizi eleştirirsiniz,
siz kendiniz yapıyorsunuz dedim. Siz bize çatıyorsunuz oradan.
Bir de şunu da söyleyelim, bir espriyle
kapatalım: Arkadaşlar biliyorlar, bugün bir
arkadaşınız beş dakika, bir arkadaşınız bir dakika
yerinden gündem dışı söz aldı. Ne hakkında? Mevlit
Kandili hakkında. Tüm İslam âleminin ana gündeminin olduğu bu
mukaddes geceye gündem dışı muamelesi yapmak da sizlere nasip
oldu.
Çok teşekkür ediyoruz.
İyi akşamlar dileriz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özel.
Son olarak Sayın Bakan, buyurun, size söz
veriyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Karşıyakadan Bucaya yol yapamadılar, park bile
yapamadılar. 55 tane havaalanı yaptınız ya, tebrik
ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Öyle olsa yüzde 50 oy mu
alırız İzmirde?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) 1 Kasımda da
sandığa gömdünüz, helal olsun! Helal olsun, sandığa
gömdünüz! Bu da size yeter! (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Vatandaş sandıkta
yüzde 50 oy verdi, yüzde 50.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Dört yıl sonra
gel, dört yıl sonra! Dersini çalış da gel! Dersini
çalış da gel! Çocuk parkı yapamadınız siz be!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İzmirli seçmedi
Bakanını, İzmirli.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Antalyada çocuk
parkı yapamadı belediye be, ne konuşuyorsunuz siz!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Bakanı
sandığa gömdüler İzmirde.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın
Bakana söz verdik.
Sayın Bakan, buyurunuz.
44.- Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı Binali Yıldırımın, Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı, Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak, Aydın
Milletvekili Deniz Depboylu ile Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ya, Hem çok vakit geçti.
diyorsunuz hem de konuşmaya devam ediyoruz. Nasıl olacak?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Osman Beyin huyu böyle
Sayın Bakan.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Evet, neyse,
mübarek gün ben uzatmayacağım. Soruları aldım. Bir
kısmını yazılı vermek gerekiyor, detay içeriyor.
Çıldır Havalimanı Türk Hava
Yollarında, onlar işletmek üzere aldı eğitim amacıyla.
Ancak Aydının özellikle kargo
taşımacılığı amacıyla buranın
kullanılması isteğini biliyoruz. Bu yönde çalışmalar
yapacağız. Bunun bilinmesini isterim.
Aydın-Denizli otoyolu da yap-işlet-devret
modeliyle önümüzdeki dönem içerisinde yapılacaktır,
başlanacaktır en azından. Bunu da bilmenizi istiyorum.
Konya-Isparta-Mersin bağlantıları
var. Bunları bölünmüş yola çevirme çalışmaları devam
ediyor. Oldukça fazla tünel var. Coğrafyamız zor yani
Alanya-Mersin-Antalya bağlantısında 36 tane tünel var sadece. Bu
tüneller bir günde açılmıyor, bu yolun daha önümüzdeki beş yıl
çalışması devam edecek. Bunun bilinmesinde fayda var.
Bunları söyledikten sonra diğer konulara
da yazılı cevap vereceğim. Tekrar
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Bakan,
Mersini yine cevaplamadınız.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Efendim?
AYTUĞ ATICI (Mersin) Mersini gene es
geçtiniz, cevaplamadınız.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Mersinle
ilgili es geçmedim cevabı, Çukurova havalimanına
başlayacağız, yapacağız. dedim.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Uçak ne zaman inecek?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Bugün ben Uçak
ne zaman inecek? cevabını vermem. İhaleyi yapalım,
teklifleri alalım, orada süreler ortaya çıksın, o zaman size
cevabını vereyim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Onlar bellidir Sayın
Bakanım.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Efendim?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Onlar bellidir çoktan,
birbirimizi kandırmayalım.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Yok, belli
değil, belli değil. Belli değil ama şunu herkesin bilmesi
lazım: Altyapı yatırımlarında mutlaka, öngörülemeyen,
sahadaki birtakım nedenlerden dolayı gecikme olur.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Hep de Mersine denk
geliyor.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Efendim?
AYTUĞ ATICI (Mersin) Hep Mersine denk
geliyor Sayın Bakan.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Yok, her yerde
var ama Mersine bugüne kadar yapılanların hiç de
azımsanamayacak derecede işler olduğunu siz de bizzat
biliyorsunuz. Mersin-Adana arasındaki raylı sistemi ne hâle
getirdiğimizi, Mersin-Adana, Erdemli-Taşucuna kadar yolun ve Muttan
Sertavul Geçidinden Mersine, Silifkeye inen bölünmüş yolun, daha birçok
yolun yapıldığını biliyorsunuz.
Sayın Özel, şu konuya tekrar girdiniz, ben
de bir cümle söyleyeyim. Bakın, burada bir gerçeği söylüyorum ben,
gerçek şu: Kamulaştırmanın ticaretini yapan hukuk
büroları var, bunu görmemiz lazım. Bu, hak değil, alınan
para vatandaşa da gitmemektedir. Benim dikkat çekmek istediğim husus
budur. Yoksa vatandaşın eline geçecek para anasının ak sütü
kadar helaldir ve nitekim birçoğuyla da uzlaşarak, görüşerek, anlaşarak
bu işleri yapıyoruz. Bedelsiz verenler de vardır. Benim
dediğim budur. Onun için bu durumun böyle olduğunun bir kez daha
bilinmesini istiyorum.
Sayın Başkan, size de hayırlı
olsun, hayırlı çalışmalar temenni ediyorum.
Hepinizin bir kez daha Mevlit Kandilini tebrik
ediyorum. Hayırlı akşamlar diliyorum. Sağ olun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sandık 1
Kasımdaydı Sayın Bakanım, sandık 1
Kasımdaydı. Dört sene sonra görüşürüz.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Alınan karar gereğince, kanun tasarı
ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 23 Aralık 2015 Çarşamba günü
saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.43