TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
19uncu
Birleşim
24
Aralık 2015 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kars
Milletvekili Yusuf Selahattin Beyribeyin, Sarıkamış
şehitlerine ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Yakup Akkayanın, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı idari teşkilatında
çalışmakta olan kamu görevlilerine yönelik sendikal baskı
yapıldığı iddialarına ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlunun, hasta tutsakların
yaşadığı sorunlara ilişkin gündem dışı
konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, İsmet İnönünün 42nci ölüm yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
2.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Meclis Kanunlar ve Kararlar Dairesi
Başkanının 17-25 Aralık süreciyle ilgili verilen Meclis
araştırması önergesiyle ilgili görüşlerini ifade
ettiği için görevden alınmasının yanlış
olduğuna ilişkin açıklaması
3.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Rusya
Dışişleri Bakanıyla görüşmesi nedeniyle HDP Eş
Genel Başkanını açıktan hedef gösteren
açıklamaları yapan Cumhurbaşkanı ve Başbakan
başta olmak üzere AKPli yetkilileri ve bu hedefleştirici
manşetleri atan medyayı şiddetle kınadığına
ve Hükûmetin sokağa çıkma yasaklarını derhâl
kaldırması gerektiğine ilişkin açıklaması
4.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Meclis Başkanının MHP grubunun 17-25
Aralık süreciyle ilgili Meclis araştırması önergesini iade
etmesinin yanlış bir tutum olduğuna ve bu konuda görüşünü
ifade eden Meclis Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanının
görevden alınmasını kınadığına ilişkin
açıklaması
5.- Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün, Mardinin Dargeçit ilçesinde AK
PARTİ İlçe Başkanının bir yakınının
evine yapılan saldırıda hayatını kaybedenler ile
terörle mücadele ederken şehit olanlara Allahtan rahmet dilediğine,
sokağa çıkma yasaklarıyla ilgili alınan kararların
doğru olduğuna, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken ile
Ankara Milletvekili Levent Gökün yaptıkları
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
6.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, yolsuzluk olaylarının nedenlerinin ve sonuçlarının
araştırılması amacıyla verilen önergelerin Meclis
Başkanlığınca reddedilmesinin nedeninin izah edilmesi
gerektiğine ve Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdunun sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması ile Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
7.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İzmir Milletvekili Oktay
Vural ile Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin
yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
8.- Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz ile Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının
yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
9.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
10.-
Başbakan Yardımcısı Yıldırım Tuğrul
Türkeşin, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken ile Ankara
Milletvekili Levent Gökün yaptıkları açıklamalarındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
11.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Başbakan
Yardımcısı Yıldırım Tuğrul Türkeşin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
12.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
13.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
14.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Başbakan Yardımcısı
Yıldırım Tuğrul Türkeş ile Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının yaptıkları açıklamalarındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
15.-
Başbakan Yardımcısı Yıldırım Tuğrul
Türkeşin, Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
16.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Meclis Başkanının parti
taassubuyla değil hukuk ve vicdan çerçevesinde karar vermesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
17.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcının, İsmet İnönünün
42nci ölüm yıl dönümüne ve Mersinde elektrik dağıtım
işlerinin özelleştirilmesinden sonra yatırımların
aksamasının vatandaşı mağdur ettiğine
ilişkin açıklaması
18.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, İsmet İnönünün
42nci ölüm yıl dönümüne ve Balıkesirde meydana gelen iş
kazalarına ilişkin açıklaması
19.- Bursa
Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, İsmet
İnönünün 42nci ölüm yıl dönümüne ve eğitim
kurumlarının gerici kuşatmalarla baskı altına
alınmasını kınadığına ilişkin
açıklaması
20.- Mardin
Milletvekili Erol Doranın, TBMM Başkan Vekili Pervin Buldana
görevinde başarılar dilediğine ve Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgelerindeki terör olayları nedeniyle çocukların
hayatını kaybetmesine ilişkin açıklaması
21.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, İsmet İnönünün 42nci ölüm
yıl dönümüne, halkın geçim sıkıntısı içinde
olduğuna ve Maliye Bakanının çizdiği tablonun halkın
gerçekleriyle örtüşmediğine ilişkin açıklaması
22.- Isparta
Milletvekili Nuri Okutanın, mülki idare amirlerinin maaşlarının
hâkim ve savcı maaşlarıyla eşitlenmesini beklediklerine
ilişkin açıklaması
23.-
Eskişehir Milletvekili Cemal Okan Yükselin, Eskişehirin
Gündoğdu Mahallesinde kentsel dönüşümle ilgili yaşanan
sorunlara ilişkin açıklaması
24.- Ankara
Milletvekili Şenal Sarıhanın, İsmet İnönünün 42nci
ölüm yıl dönümüne ve Adalet Bakanının tutuklu gazetecilerle
ilgili bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
25.- Samsun
Milletvekili Kemal Zeybekin, İsmet İnönünün 42nci ölüm yıl
dönümüne ve Samsunda ihtiyaç sahibi vatandaşlara yapılan sosyal
yardımların adil yapılmadığına ilişkin
açıklaması
26.- Kocaeli
Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, İsmet İnönünün 42nci ölüm
yıl dönümüne ve Kocaelinin Kartepe ilçesinde bulunan Köseköy Gençlik
Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezinde ortaya çıkan işkence
görüntülerine ilişkin açıklaması
27.-
İstanbul Milletvekili Selina Doğanın, İsmet İnönünün
42nci ölüm yıl dönümüne ve Noel Bayramını
kutladığına ilişkin açıklaması
28.- Konya
Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurtun, uygulanan politikaların
doğruluğunun alınan oy oranına bağlı
olmadığına ilişkin açıklaması
29.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, İsmet İnönünün 42nci
ölüm yıl dönümüne ve İstanbulun Avcılar ilçesinin Ambarlı
Mahallesinin bir bölümü için alınan afete maruz bölge kararı
nedeniyle vatandaşların mağdur olduğuna ilişkin
açıklaması
30.- Muğla
Milletvekili Nurettin Demirin, İsmet İnönünün 42nci ölüm yıl
dönümüne, Millî Eğitim Bakanlığının şube müdürü
atamalarının iptaliyle ilgili Danıştay kararlarına
uymadığına ve turizm sektörünün ihracat teşviklerinden
yararlanamadığına ilişkin açıklaması
31.- Denizli
Milletvekili Melike Basmacının, 17-25 Aralık yolsuzluk ve
rüşvetle mücadele haftasını kutladığına ve SSK
ile BAĞ-KUR emeklilerine seyyanen verilen zammın neden memur
emeklilerine verilmediğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
32.- Kocaeli
Milletvekili Tahsin Tarhanın, İsmet İnönünün 42nci ölüm
yıl dönümüne, Gebze-İzmit metro hattı ihalesi ile
Gebze-İzmit ek tren seferlerinin durumunu öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
33.- Adana
Milletvekili Seyfettin Yılmazın, 17-25 Aralık sürecinin gündeme
gelmemesi yönünde antidemokratik bir uygulama olduğuna ilişkin
açıklaması
34.- Amasya
Milletvekili Mustafa Tuncerin, İsmet İnönünün 42nci ölüm yıl
dönümüne ve Amasya İl Sağlık Müdürlüğünün sağlık
meslek liselerinden stajyer öğrenci kabul etmediğine ilişkin
açıklaması
35.- Denizli
Milletvekili Kazım Arslanın, İsmet İnönünün 42nci ölüm
yıl dönümüne ve Pamukkale Üniversitesi Mühendislik Fakültesinin eski binasının
TÜRGEVe verildiği ve Denizli Lisesinin Denizli Büyükşehir
Belediyesine devredildiği iddialarının doğru olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
36.- Mersin
Milletvekili Serdal Kuyucuoğlunun, İsmet İnönünün 42nci ölüm
yıl dönümüne ve Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde
yaşanan terör olaylarına ilişkin açıklaması
37.-
Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsakın, Meclis
Başkanının MHP grup önerisini reddetmesini
kınadığına ilişkin açıklaması
38.- Antalya
Milletvekili Mustafa Akaydının, İsmet İnönünün 42nci
ölüm yıl dönümüne ve Amerikalı gazeteci Seymour Hershin Suriyede
sarin gazı kullanımında Türkiyenin de katkısı
olduğuna dair iddialarına Hükûmetin cevap vermeyi düşünüp
düşünmediğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
39.- Uşak
Milletvekili Özkan Yalımın, çiftçi ile esnaf emeklilerinin
maaşlarına zam yapılıp yapılmayacağını
öğrenmek istediğine ve İsmet İnönünün 42nci ölüm yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
40.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Meclis Başkanının, 17-25 Aralık
süreciyle ilgili verdikleri bir Meclis araştırması önergesinin
gerekçesinde yer alan hususları Anayasanın 138inci ve Meclis
İçtüzüğünün 67nci maddeleri uyarınca kaba ve
yaralayıcı sözler olarak değerlendirip iade etmesinin
yanlış bir uygulama olduğuna ilişkin açıklaması
41.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Meclis
Başkanının Meclis İçtüzüğünün 67nci maddesi
çerçevesinde iade ettiği grup önerilerinin Danışma Kurulundan
geçmeksizin tekrar getirilemeyeceğine ve Başkan Vekilinin bu konuda
herhangi bir takdir yetkisinin bulunmadığına ilişkin
açıklaması
42.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Meclis
Başkanının, muhalefet partilerinin grup önerilerini AKP Grubunun
temel duruşu üzerinden değerlendirmesinin son derece vahim bir durum olduğuna
ilişkin açıklaması
43.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Meclisin denetim görevinin
kısıtlanamayacağına ve CHP Grubu olarak verdikleri
önergenin görüşülmesinde ısrarcı olduklarına ilişkin
açıklaması
44.-
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Canın, Meclis
Başkanının geri gönderdiği önergelerin, Meclis
İçtüzüğünün 19uncu maddesi devreye girmeden tekrar gündeme
alınamayacağına ilişkin açıklaması
45.- Çorum
Milletvekili Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurtun, Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmazın usul görüşmesi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
46.- Adana
Milletvekili Seyfettin Yılmazın, Çorum Milletvekili Lütfiye
İlksen Ceritoğlu Kurtun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
47.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Rize Milletvekili Osman Aşkın Bakın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
48.- Denizli
Milletvekili Kazım Arslanın, 17-25 Aralık sürecinin tekrar
araştırılmasında fayda olduğuna ilişkin
açıklaması
49.- Kırıkkale
Milletvekili Ramazan Canın, Meclis Başkanının tutumunun
usul görüşmesine konu edilmesinin doğru olmadığına
ilişkin açıklaması
50.- Osmaniye
Milletvekili Ruhi Ersoyun, her türlü haksızlık ve hukuksuzluk
karşısında halkı arkasına alarak hakikatleri
gizlemenin sağlıklı olmadığına ilişkin
açıklaması
51.-
Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsakın, AK PARTİli
milletvekillerinin 17-25 Aralık sürecini darbe girişimi olarak
nitelendirdiklerine ve bununla ilgili savların
araştırılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
52.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Afyonkarahisar Milletvekili Ali
Özkayanın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
53.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, 17-25 Aralığın darbe ya da montaj
olup olmadığı konusundaki AKP iddialarının
tartışılması gerektiğine ve bu bakımdan MHP grup
önergesini desteklediklerine ilişkin açıklaması
54.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, muhalefet partileri
milletvekillerinin, dile getirdikleri görüşlerin mutlak surette kabul
edilmesi gerektiğini ve kendi yargılarının doğru
olduğunu âdeta bağırıp çağırarak kabul ettirmek
gibi bir garabetin içine girdiklerine ilişkin açıklaması
55.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Özün, İsmet İnönünün 42nci ölüm yıl dönümüne
ve Türkiyenin hukuk devleti olduğunu söyleyenlerin yargıdan
kaçmaması gerektiğine ilişkin açıklaması
56.- Kayseri
Milletvekili İsmail Tamerin, TBMM Başkan Vekili Pervin Buldana
görevinde başarılar dilediğine, Noel Bayramını
kutladığına ve Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın MHP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
57.- Erzurum
Milletvekili Kamil Aydının, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
58.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, AKP milletvekillerinin,
17-25 Aralık süreciyle ilgili sağlıklı bir soruşturma
yürütülmesini sağlamak yönünde oy kullanmalarını dilediğine
ilişkin açıklaması
59.- Malatya
Milletvekili Nurettin Yaşarın, Hristiyan yurttaşların Noel
Bayramını kutladığına ilişkin
açıklaması
60.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcının, siyasi partilerin kendi
aralarındaki kavgaları çocuklara yansıtmaması
gerektiğine ilişkin açıklaması
61.-
İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun, Türkiyenin, özellikle
bankacılık işlemlerinin yurt dışı kaynaklı
bir siber saldırı altında olduğuna yönelik bilgilerle
ilgili Hükûmetten bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması
62.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Aydın Milletvekili Bülent
Tezcanın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
63.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, İzmir Milletvekili Hamza
Dağın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
64.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İstanbul Milletvekili
Aykut Erdoğdunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
65.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
66.- Mersin
Milletvekili Yılmaz Tezcanın, Ankara Milletvekili Levent Gökün
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
67.-
İstanbul Milletvekili Yakup Akkayanın, İzmir Milletvekili Hamza
Dağın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
68.- Ordu
Milletvekili Oktay Çanakın, Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet
Parsakın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
V.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldanın, bir
yetkilinin, herhangi bir siyasi partinin grup önerisine ilişkin
görüşlerini ifade etmesi nedeniyle görevden alınmasını
doğru bulmadığına ilişkin konuşması
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldanın,
Başkanlık Divanı olarak ülkemizde yaşayan hiçbir
insanın dininden, dilinden, ırkından ve cinsiyetinden
kaynaklı aşağılanmasını, rencide edilmesini ve
bundan kaynaklı nefret söylemlerini tasvip etmediklerine ilişkin
konuşması
3.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldanın, hiçbir grubun
ve milletvekilinin iradesinin gasbedilemeyeceğine ve Meclis
Başkanının iade ettiği CHP ve MHP grup önerilerini
işleme alacağına ilişkin konuşması
4.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldanın,
Başkanlık Divanı olarak Hristiyan âleminin Noel
Bayramını kutladıklarına ilişkin konuşması
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ankara
Milletvekili Ahmet Gündoğdunun, İstanbul Milletvekili Yakup
Akkayanın yaptığı gündem dışı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
2.- Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün, Adana Milletvekili Seyfettin
Yılmazın usul görüşmesi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
3.- Rize
Milletvekili Osman Aşkın Bakın, Adana Milletvekili Seyfettin
Yılmazın yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
4.- Adana
Milletvekili Seyfettin Yılmazın, Rize Milletvekili Osman
Aşkın Bakın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
5.- Ankara
Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin, Sinop Milletvekili Nazım
Mavişin HDP grup önerisinde yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
6.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Trabzon Milletvekili
Ayşe Sula Köseoğlunun HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
7.- Malatya
Milletvekili Nurettin Yaşarın, Aydın Milletvekili Bülent
Tezcanın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
8.- İstanbul
Milletvekili Aykut Erdoğdunun, İzmir Milletvekili Hamza
Dağın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
9.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptığı açıklaması
sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
10.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, İstanbul Milletvekili
Aykut Erdoğdu ile Ankara Milletvekili Levent Gökün sataşma nedeniyle
yaptıkları konuşmaları sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşmaları nedeniyle konuşması
11.- Adana
Milletvekili Seyfettin Yılmazın, İstanbul Milletvekili Aykut
Erdoğdu ile Ankara Milletvekili Levent Gökün sataşma nedeniyle
yaptıkları konuşmaları sırasında MHP Grubuna
sataşmaları nedeniyle konuşması
12.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Ankara Milletvekili Levent
Gökün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
13.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
14.-
Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsakın, Ordu Milletvekili Oktay
Çanakın 11 sıra sayılı Kanun Tasarısının
5inci maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- CHP Grubu
adına, Grup Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili Levent Gök,
İstanbul Milletvekili Engin Altay ile Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
siyasi iktidarın basın ve ifade özgürlüğünü ortadan
kaldıran uygulamaları ile yayın yasaklarının
halkın haber alma özgürlüğüne ve demokrasimize olan etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/35)
2.- Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzün ve 46 milletvekilinin, silikozis
hastalığına yol açan silikanın
kullanıldığı ve silikoz gelişme riski olan
sektörlerdeki çalışma koşullarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/36)
3.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve 19 milletvekilinin, engelli vatandaşların
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/37)
VIII.- USUL
HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Meclis Başkanının
Meclis araştırması önergelerini iade tasarrufunun İç Tüzük
hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldanın, Meclis
Başkanının iade ettiği Meclis araştırması
önergelerinin gündeme alınması yönündeki tutumunun İç Tüzük
hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında
IX.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun,
Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Oktay Vural tarafından,
son yıllarda, özellikle de 17-25 Aralık sürecinde ülke gündeminden
hiç düşmeyen rüşvet ve yolsuzlukların, bunların sosyal,
hukuki ve ekonomik boyutlarının araştırılarak yasal
önlemler dâhil olmak üzere, rüşvet ve yolsuzlukların önlenmesi
amacıyla 24/12/2015 tarihinde; 17/12/2015 tarihinde TBMM Başkanı
tarafından Anayasanın 138inci ve TBMM İçtüzüğünün 67nci
maddeleri kapsamında görüldüğünden iade edilmiş olan Meclis
araştırması önergesiyle aynı eksendeki, 17-25 Aralık
Meclis soruşturması raporunun görüşmeleri ile kamuoyunda
darbe, montaj, kumpas, algı operasyonu, tezgâh gibi 17-25
Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının
karşı savı olarak ortaya atılan iddiaların
araştırılması amacıyla 17/12/2015 tarihinde ve
24/12/2015 tarihli, 615 sayılı ve 13885 TBMM genel evrak
numaralı Meclis araştırması açılmasına
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergelerinin; Genel
Kurulun, 24 Aralık 2015 Perşembe günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun,
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu ve arkadaşları
tarafından, Türkiyede çatışma sürecinde yaşanan çocuk
ölümlerinin ve çocukların bu süreçte gördükleri zararın tespit
edilmesi ve giderilmesi yönünde gerekli çalışmaların
yapılması amacıyla 22/12/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun, 24 Aralık 2015
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun,
Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve 23 milletvekili tarafından,
ülkemizdeki yolsuzluk olaylarının nedenleri ve sonuçları ile
gelir dağılımında yarattığı etkilerin,
toplumsal yaşamımızda yarattığı yozlaşma ile
toplum psikolojisine getirdiği olumsuzlukların, toplumda
yarattığı umutsuzluğun, adalet sistemine olan güvene
etkilerinin incelenmesi ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 24/12/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun, 24 Aralık 2015 Perşembe günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
X.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Gelir Vergisi
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/318) (S.
Sayısı: 11)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Gabon Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma
Sanayi İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Millî Savunma Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu
Raporları (1/304) (S. Sayısı: 3)
24 Aralık 2015
Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER : Sema KIRCI (Balıkesir), Mustafa AÇIKGÖZ
(Nevşehir)
------0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
19uncu Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz,
Sarıkamış şehitleri hakkında söz isteyen Kars
Milletvekili Sayın Yusuf Selahattin Beyribeye aittir.
Buyurunuz Sayın Beyribey. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Kars Milletvekili Yusuf Selahattin Beyribeyin,
Sarıkamış şehitlerine ilişkin gündem
dışı konuşması
YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sarıkamış
Harekâtının 101inci yıl dönümü münasebetiyle kaybetmiş
olduğumuz 90 bin vatan evladını anmak üzere söz almış
bulunmaktayım. Bugün tarihimizin en dramatik savaşlarından
birini anma günüdür. Sarıkamış Harekâtının 101inci
yılında sizlerle birlikte geçmişi bir kez daha anıyoruz.
Kahraman bir milletin evlatlarıyız. Bizim
kahramanlıklarımız aynı zamanda zaferlerle birlikte
acılarla da yaşanmıştır. Yemende kavurucu
sıcaklıklarda, Çanakkalede mermi sağanağında,
Sarıkamışta dondurucu soğukta nice acılar gizlidir.
Bu bize tarihimizi, medeniyetimizi, en önemlisi de sarsılmaz
kardeşliğimizi anlatıyor. Sarıkamış için
hüzünlüyüz çünkü bu topraklar binlerce evladımızın
yattığı yerdir. Bu evlatlarımız yani şehitlerimiz
sadece kardan kefende yatıyordu. Baharla birlikte karlar eriyince, o zaman
şehitlerimiz ortaya çıktı, tıpkı kardelen çiçekleri
gibi. Sarıkamış, onun için kardelen şehitlerinin yurdudur.
Yaşanan ağır kış şartlarına rağmen,
Türk askerinin ortaya koymuş olduğu cesareti, mukavemeti, dirayeti ve
kahramanlığı göstermesi bakımından Sarıkamış
Harekâtı çok önemli bir olaydır.
O günden bugüne döndüğümüz zaman, bugün de
ülkemizin savunmasını zor şartlar altında kahramanca yerine
getiren Mehmetçikimiz, şanlı mücadelesinden almış
olduğu ilhamla bugün de vatan mücadelesini, müdafaasını ve
topraklarımızın bütünlüğü savaşını
başarıyla yürütmektedir. Bu harekâtın kuşkusuz askerî
açıdan, teknik açıdan birçok yanlışları vardır.
Yokluk içinde Allahuekber Dağlarını aşmaya
çalışan çarıksız körpe fidanların hikâyesi sinemizi
yakmaktadır. Bir efsanenin ayakta kalma ve yaşamak için verdiği
mücadelenin haykırışıdır. Yokluk içinde karlı
dağları, zemherinin kavurucu soğuğunu aşmaya
çalışan ayakkabısız, paltosuz Anadolu çocukları olan
Mehmetçik, her zamanki gibi cesaret ve kararlılığıyla
üzerine düşeni yerine getirmiş ve aldığı emirle yola
koyulmuştur, sorumluluğunun farkındadır. İşte
vatan bu azmin, bu kararlılığın, bu
imkânsızlıklara rağmen ortaya çıkan yüksek şuurun
neticesinde aziz şehitlerimizin mirası olarak bizlere
kalmıştır. Bu şehitler, kimimizin dedesi, kimimizin büyük
dedesi. O zamanın yiğitlerine bir ülke borçluyuz biz. Bu
yiğitler, vatan müdafaası için bile bile komutanlarının
emirlerine itaat etmişler. Onlar olmasaydı belki de bu topraklarda
şimdi biz yaşıyor olmayacaktık. Osmanlı
İmparatorluğunun son evlatları, hayatta kalarak değil,
ölerek zafer kazanmayı tercih etmişlerdir.
Sarıkamışta yapılmak istenen
şey Anadolunun Türk İslam coğrafyasını yok etme
savunmasıdır. Sarıkamış Harekâtı sonrası
hemen Nasıl olsa Osmanlı büyük ordusunu kaybetti. diye
İngilizler Çanakkale çıkarmasını yapmışlar ve
hatta Ruslar o dönemde 1915 sonrası Osmanlı tebaası olan
Ermenileri kullanarak isyanlar çıkarttırmışlardır ve
Sarıkamış Harekâtıyla orada da yaşayanlara büyük
acılar yaşatmışlardır. Bugün dahi
sınırlarımızda dün oynanan oyunlar devam etmekte, Ruslar
dâhil birçok ülke Anadoludaki boy, fikir ve ırkları kullanarak
ülkemizin 1915lerde yaşadığı acıları tekrar
bizlere yaşatmak istemişlerdir. Gaflet ve dalalet içinde
olanların Sarıkamış Harekâtını iyi
anlamalarını ve görmelerini tavsiye ederim.
Sayın milletvekilleri, Sarıkamış
Harekâtı sonrası birçok olay sansür edilmiş, daha sonraki
yıllarda halkla paylaşılmamıştır ancak 2002 AK
PARTİ iktidarıyla Sarıkamış Harekâtıyla ilgili
alanlara ihya ve yapılanmalar başlamış, özellikle
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanın
himayelerinde o günden bugüne kadar inşa ve ihya işlemleri
yapılmış ve yapılmaya devam etmektedir.
Sarıkamıştaki şehitlerimizi unutmamalıyız,
onların anısını yaşatacak her türlü gayreti göstermeliyiz.
Bizlerin geleceğimizin mimarı gençlere de geçmişimizi iyi
anlatmamız lazım. Yapacağımız ikinci şey, bu
şehrin hikâyelerini çocuklarımıza anlatmamız lazım. Bu
fedakârlıkları, cesareti, ulvi davranışları en iyi
şekilde çocuklarımıza aktarmamız gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Devamla) -
Bunun için bunu bir yenilgi olarak değil, vatan uğruna kendini feda
eden evlatlarımızın hikâyesi olarak anlatmalıyız.
Sarıkamış Harekâtının
101inci yılında tüm şehitlerimizi rahmetle anıyor,
hepsinin önünde saygıyla eğiliyorum, hürmetle eğiliyorum ve
onların yakınlarına saygılarımı sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Beyribey.
Gündem dışı ikinci söz, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı idari teşkilatında
çalışmakta olan kamu görevlilerine yönelik sendikal baskı
yapıldığı iddiaları hakkında söz isteyen
İstanbul Milletvekili Sayın Yakup Akkayaya aittir.
Buyurunuz Sayın Akkaya.
Süreniz beş dakikadır. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili Yakup Akkayanın, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı idari
teşkilatında çalışmakta olan kamu görevlilerine yönelik
sendikal baskı yapıldığı iddialarına ilişkin
gündem dışı konuşması
YAKUP AKKAYA (İstanbul) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Öncelikle, yeni görevinizde başarılar
diliyorum.
Sayın milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Hepinizin bildiği üzere, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 24üncü Döneminde 4688 sayılı Kamu Görevlileri
Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanununda önemli
değişiklikler yapılmıştı. Bu kanunda yapılan
bazı değişikliklerin Anayasaya aykırı olduğunu
biz o kanun çıkarken Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu kürsüden defalarca
dile getirmiştik ama ne yazık ki bizi dinlememiştiniz o zaman.
Bütün uyarılarımıza rağmen, evrensel ilkelere, Anayasaya
aykırı olarak yasallaşmıştı bu kanun.
Sayın milletvekilleri, bir devlet kendi
anayasasında tanınan hak ve özgürlüklere önce kendisi saygı
göstermelidir. Anayasamızın 51inci maddesi bu ülkede
çalışan herkese örgütlenme hakkı ve özgürlüğü
tanımıştır. Buna rağmen, 4688 sayılı Yasa
ile hâkimlere, savcılara, polislere, gardiyanlara, Millî Savunma
Bakanlığında çalışanlar ile Türkiye Büyük Millet
Meclisi çatısı altında çalışan kamu emekçilerine bu
hak verilmemişti. Bunun anlamı neydi? Bu emekçilerin özlük
hakları ve maaşlarıyla ilgili konularda toplu hâlde söz
hakları ellerinden alınmıştı. Yapılan bu
yanlış 20 Ekim 2015 tarihinde yayımlanan Anayasa Mahkemesi
kararıyla son buldu. Bu tarihten itibaren, Türkiye Büyük Millet Meclisi
çatısı altında çalışmakta olan kamu
çalışanları 4688 sayılı Kanun çerçevesinde
kurulmuş bulunan sendikalara üye olmaya başladıkları andan
itibaren onlara baskı gelmeye başladı. Bunlar bize gelen
iddialar. Bu Meclis çatısı altında çalışan emekçilerin
bizim milletvekillerimize, idari amirlerimize yapmış olduğu
şikâyetlerde böyle bir baskının yattığı iddia
edilmektedir. Bu iddiada da adı geçen Ankara Milletvekilimiz Sayın
Ahmet Gündoğdu ile Genel Sekreterlikte amir ve şef olarak görev yapan
bürokratların Mecliste çalışan kamu emekçilerine BÜRO MEMUR
Sendikasına üye olmaya zorlandığı, bu konuda baskı
yapıldığı, mobbing uygulandığı iddiası
vardır.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz üzere
Uluslararası Çalışma Örgütünün 87 ve 98 sayılı
sözleşmeleri ile Anayasamızın 51 ve 90ıncı maddeleri
Çalışanlar istedikleri sendikalara üye olmaya ya da üyelikten
ayrılmaya zorlanamaz. derler. Yine, Türk Ceza Kanununun 118inci
maddesinin birinci fıkrasında da sendikal faaliyetlerin
engellenmesine yönelik cezai yaptırımlar işaret edilmiştir.
Sayın Başkan, idare amirlerinin görevi
bellidir. İdare amirleri herhangi bir sendikanın örgütlenme
görevlileri değildir. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
17nci maddesine göre Meclis Başkanına bağlıdır. Söz
konusu bu milletvekilimizin bu davranış ve işlemleri
Anayasamıza ve kanunlarımıza -eğer böyle bir iddia
doğruysa- açık bir aykırılık
taşımaktadır. Yazılı soru önergesiyle bu durumu
tarafınıza sordum, bu kürsüden bir kez daha soruyorum: Bu konuda ne
tür adımlar atacaksınız?
Sayın Başkan, bu yüce Meclisi temsil
yetkisi size verilmiş -Sayın Başkan Vekili olarak
Tabii ben
Sayın Meclis Başkanımıza hitaben bunları söylüyorum
Sayın Başkan- kutsal ve onurlu bir görevdir. Bu Meclisin
çatısı altında çalışan kamu emekçilerine baskı
yapıp hormonlu sendikaları büyütmeye gayret edenlere imkân
tanımak yerine, yıllardır burada çalışan ve
birikmiş birçok sorunu olan Meclis emekçilerinin özlük haklarını
koruyup geliştirmeye yönelik adımlar atmamız gerekir. Gelin,
Meclis dâhil Türkiyede bütün kamu dairelerinde çalışan 4/Clileri,
gelin, Mecliste ve kamuda çalışan taşeronları kadrolu
yapalım. Bu utançtan ülke olarak ve bu Meclis olarak kurtulalım.
Bu ülkede çalışan işçiler işten
ayrıldıklarında kıdem tazminatına, işsizlik
sigortasına hak kazanıyorlar, memurlar emekli olduklarında
emekli ikramiyesine hak kazanıyorlar ama Mecliste görevleri sona eren, dışarıdan
atanan personele hiçbir hak tanımamak reva mıdır? Gelin, Meclis
çatısı altında çalışan personeli baskı
altına almak yerine gerçek sorunlarını çözelim. Gelin, asgari
ücreti sefalet ücreti olmaktan çıkaralım. Herkesin, insan onuruna
yakışır çalışma koşullarına sahip
olmasını ve bir ücret almasını hep birlikte
sağlayalım.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede 5 milyon
asgari ücretli vardır. Bugün geldiğimiz noktada asgari ücret sefalet
ücretine dönüşmüştür. Önerilen 1.300 TL net ücret yeterli
değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YAKUP AKKAYA (Devamla) - TÜİK bile Asgari Ücret
Tespit Komisyonuna asgari ücretin 1.599 TL olmasını önermiştir.
Bir kamu kuruluşunun Asgari Ücret Tespit Komisyonuna önerdiği rakam
1.599 TLdir. Cumhuriyet Halk Partisi de, hatırlarsınız, 7
Haziran öncesi 1.500 TL net olarak söylemişti. Yani Cumhuriyet Halk
Partisinin nasıl bir asgari ücret tespiti yaptığı,
ayakları yere basan bir tespit olduğu görülmektedir.
Şunu şurada ifade etmek istiyorum,
Hükûmetin önerdiği 1.300 TL asgari ücret, bizim önerdiğimiz 1.500 TL
asgari ücretten maliyeti daha fazladır, 1.500 TL net asgari ücretin
maliyeti daha düşüktür. Gelin, bu konuda, çalışanların
haklarını, hukuklarını bu Mecliste koruyalım.
Hepinizi bir kez daha saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Akkaya.
Buyurunuz.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Sayın
Başkanım, hatip özellikle ismimi kastederek bir sataşmada
bulunduğu için söz istiyorum 69uncu maddeye göre.
BAŞKAN Sayın Milletvekili, gündem
dışı konuşmalar bittikten sonra sisteme girerseniz
yerinizden size söz verebilirim.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Neden şimdi
değil?
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
hasta tutsakların yaşadığı sorunlar hakkında söz
isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Filiz Kerestecioğluna
aittir.
Buyurunuz Sayın Kerestecioğlu.
Süreniz beş dakikadır. (HDP
sıralarından alkışlar)
3.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlunun, hasta
tutsakların yaşadığı sorunlara ilişkin gündem
dışı konuşması
FİLİZ KERESTECİOĞLU
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Birleşmiş
Milletler kişi özgürlükleri ve siyasal haklar uluslararası
sözleşmesi, Avrupa cezalandırma kuralları gibi uluslararası
sözleşmeler tutuklu ve hükümlülerin insan onuruna yakışır
bir şekilde muamele görmelerini güvence altına almaktadır. Oysa,
İnsan Hakları Derneği, İnsan Hakları Vakfı gibi
derneklerle pek çok uluslararası sivil toplum örgütü Türkiyede özellikle
hasta tutuklu ve hükümlülere yönelik uygulamaların söz konusu
şartlarla uyuşmadığının, Avrupa İnsan
Hakları Bildirgesinin yaşama hakkı ve işkenceden koruma
hakkının ihlal edildiğinin, kötü muameleyle işkencenin
hapishanelerde normalleştiğinin altını çizmektedir. Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiyeyi cezaevlerinde insani olmayan
koşullarla ilgili birçok davada kınamış ve mahkûm
etmiştir. Ancak, hâlen sağlık koşulları nedeniyle
tahliye edilmesi gereken pek çok mahpus cezaevlerinde tutulmaktadır maalesef.
Bugün itibarıyla İnsan Hakları Derneğinin verilerine göre,
arkadaşlar, cezaevlerinde 300ü ağır, toplam 757 hasta mahpus
bulunmaktadır. 2013 yılı Ocak ayında Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunla yapılan
değişiklikle birlikte hasta mahpusların cezalarının
infazının ertelenmesi toplum güvenliği için tehlikeli olmama
koşuluna bağlanmıştır. Ayrıca infazın
sağlık nedenleriyle ertelenmesi kararı da Adli Tıbba
bırakılmıştır. Bu nedenle de bu son değişikliklerle
Adli Tıp Kurumu ile cumhuriyet başsavcılıklarının
verdikleri siyasi kararlarla maalesef siyasi mahkûmların
cezalarının ertelenmesi de daha da güçleşmiştir.
İnsan Hakları Derneğinin 2014
yılı Aralık ayında yayımladığı rapora
göre, hasta mahpuslar arasında pek çok kanser hastası bulunuyor.
Bağışıklık sisteminin tecrit koşullarında zayıflaması
kanserin daha fazla ilerlemesine neden oluyor ve bu nedenle sadece kanser
hastaları değil, aynı zamanda kötü beslenme, yeterince spor
yapamama, stres, solunum sıkıntıları, bağışıklık
problemlerine de yol açıyor, kalp krizi, kalp yetmezliği gibi
diğer hastalıklar da görülüyor mahpuslar arasında. Ve
bunların aslında hapishane revirinde tedavi olanağı
bulunmuyor ancak buna rağmen çoğunlukla sevk talepleri reddediliyor
ve kabul edilen talepler de çoğu zaman fiziki koşullar, nakil
koşulları gerekçe gösterilerek yerine getirilmiyor, erteleniyor.
Ancak, hastalar ölüm sınırına geldiklerinde cezaları
erteleniyor. Örneğin Antalya L Tipi Kapalı Cezaevinde bulunan,
Öğrenci Gençlik Sendikası, GENÇ-SEN -Türkiyenin ilk gençlik
sendikası- üyesi Hüseyin Yıldırıma mikrobik nedenlerden
kaynaklandığı söylenen kısmi felç teşhisi konduğu
ve kısmi felcin gün geçtikçe ilerlediği bilgisi tarafımıza
ulaştı ancak maalesef Hüseyin Yıldırımın da
nakli ve tedavi koşulları, hastaneye sevk işlemleri
başlatılmadı. Benzer biçimde, Van M Tipi Cezaevinde 19 hasta
tutuklu ve hükümlünün aynı koğuşa konulduğu, sözlü taciz,
hakaret ve baskı uygulandığı ve sürekli hücre cezası
uygulandığı da tarafımıza iletildi. Bilindiği
üzere arkadaşlar, 19 Aralık, F tipi cezaevlerinin tecrit koşullarını
protesto eden 30 mahpusun katledilmesi anısına Cezaevlerinde
İnsan Hakları İçin Mücadele ve Dayanışma Günü olarak
anılmaktadır. Maalesef, mahpuslar bugün hâlâ aynı şartlara
karşı mücadele durumundadırlar. Bildiğiniz gibi Türkiyede
uzun tutukluluk zaten başlı başına bir
cezalandırmadır. Örneğin, İlhan Çomak hayatının
yarısını cezaevinde geçirmekte ama hâlâ tutuklu olarak
yargılanmaktadır.
Arkadaşlar,
mahkûm olan kişi zaten bir cezayı çekmektedir ama cezaevi
koşulları ikinci bir cezalandırma hâline getirildiği zaman
bunun her türlü insan hakkına aykırı olduğunu söylememiz
gerekir. Hasta hakları, cezaevinde olanlar için daha da özenle
uygulanması gereken haklardır ve Avrupa Konseyinin tavsiye
kararıyla da yasal düzenlemelerle güvence altına alınması
gereken haklardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU (Devamla) Tamamlıyorum. Sadece bir dakika bile
olmayacak bir söz verebilir misiniz acaba?
BAŞKAN
Bir dakika, toparlamanız için Sayın Kerestecioğlu.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU (Devamla) Evet, hasta hakları cezaevinde olanlar
için daha özenle uygulanmalıdır, vurguladığım gibi.
Bu, partilere bakmaksızın yani politik eğilimlerden
bağımsız olarak, gerçekten her siyasi partinin özenle ele
alması gereken bir şeydir. İlla siyasi tutuklu olması da
gerekmez, adli tutuklular da vardır bunların içerisinde. Bu
sebeplerle, Türkiyede hasta tutuklu ve hükümlülerin
koşullarının araştırılması ve tahliye
şartlarının uluslararası standartlarla uyumlu hâle
getirilmesi için yapılacak değişikliklerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılması da gerçekten
elzem olan bir durumdur.
Saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kerestecioğlu.
Değerli milletvekilleri, gündeme geçmeden önce
sisteme giren sayın milletvekillerine yerlerinden birer dakika söz
vereceğim. Fakat, grup başkan vekillerinin de söz talepleri var,
öncelikle sayın grup başkan vekillerine söz vereceğim.
İlk sisteme giren Sayın Gök, buyurunuz.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, İsmet İnönünün
42nci ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, cumhuriyetimizin 2nci
Cumhurbaşkanı ve Cumhuriyet Halk Partisinin 2nci Genel
Başkanı merhum İsmet İnönü 25 Aralık 1973 tarihinde
hayata gözlerini yumdu. İsmet İnönü, Mustafa Kemal Atatürkle
birlikte Türkiyenin ulusal Kurtuluş Savaşını
gerçekleştiren en önde gelen simalardan biri olmasının
yanında, Türk siyasetinde de tek partiden çok partiye geçişin
mimarı olarak siyaset gündemimizde olağanüstü önemli bir yer elde
etmiştir. Garp Cephesi Komutanı sıfatıyla da anılan
İsmet Paşanın, İsmet İnönünün yarın
Anıtkabirde anma törenlerini hep birlikte gerçekleştireceğiz.
Gazi Mustafa Kemal Atatürkün yakın çalışma arkadaşları
İsmet İnönünün Lozan Antlaşması mimarı olduğunu
ve birçok defa Başbakanlık görevi üstlendiğini de hepimiz
biliyoruz. İstiklal madalyası sahibi, asker ve siyasetçi, devlet
adamı İsmet İnönüyü ölüm yıl dönümünde rahmetle, minnetle
ve saygıyla anıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Gök.
Sayın Vural
2.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Meclis Kanunlar
ve Kararlar Dairesi Başkanının 17-25 Aralık süreciyle
ilgili verilen Meclis araştırması önergesiyle ilgili
görüşlerini ifade ettiği için görevden alınmasının
yanlış olduğuna ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ediyorum.
Aslında biraz sonra tabii bu konuda büyük bir
tartışmaya gireceğimiz açık ama özellikle Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu milletvekili arkadaşlarımızın
da dinlemesini, diğer partilerin de bunu dinlemesini istirham ediyorum.
Değerli milletvekilleri, bizler daha geçen
hafta, 17-25 Aralık süreciyle ilgili bir araştırma önergesi
verdik, bu araştırma önergemizi Meclis Başkanı yolsuzluk
ifadeleri, hâkim ve savcıların sürülmesi ifadeleri yer
aldığı için kaba ve yaralayıcı sözle, Anayasanın
138inci maddelerine yargı yetkisini kullanmayla ilgili iddiadan
dolayı iade etti; onun üzerine bir tartışma oldu.
Şimdi, buradaki bütün kamu görevlileri, herkes,
hiç kimse bunların siyasi görüşlerini bilmez ama Milliyetçi Hareket
Partisinin verdiği bu önergeyi iade ederken, Kanunlar Kararlardaki
tecrübeli bir müdürün, bir kimsenin ne olduğunu bile bilmediğimiz,
hepimizin karşı karşıya kaldığı ve onun
uzmanlığına saygı gösterdiğimiz birisi Bunun iade
edilmesi doğru değildir, bu gerekçeleri sağlamıyor.
dediği için görevden alınıyor. Bu nasıl bir zulümdür ya?
Buradaki bir arkadaşın bizim önergemiz ya da sizin önergenizle ilgili
bir görüş ifade ettiği için görevden alınması vicdana
sığar mı? Bu nasıl vicdansızlıktır? Ali
kıran baş kesen misin sen? Benim grubumun önergesi üzerinde hukuki
olarak İç Tüzük ve Anayasa uyarınca görüşünü ifade ediyor; bu
görüşünü ifade ettiği için görevden alıyor ya! Ne olacak,
kavaslardan bir şey istediğimiz zaman getirdiği zaman da
onları da mı görevden alacaksın? Benim bir önergemden
dolayı bir insanın geleceğinden alıkonulması
vicdanımı yaraladı be! Böyle bir rezalet olur mu arkadaşlar?
Bununla ilgili Adalet ve Kalkınma Partisi dâhil olmak üzere içeride
yaptığımız birçok şeyde zaman zaman bu görevliler
farklı görüşler ifade edebiliyor. Biz de kızabiliyoruz. Gittik
mi birilerine, Bunu görevden al. dedik mi? Ama bu kadar insafsızlık
olmaz ya! Yazıklar olsun! Bütün milletime şikâyet ediyorum. Ben
şimdi bir önerge getirdim, burada bulunan Kanunlar ve Kararlarda oturan
insanlar Anayasa ve İç Tüzük uyarınca kendi uzmanlıklarıyla
mı görüş ifade edecekler yoksa iktidar ve muhalefet denklemi
açısından mı meseleye bakacaklar? Böyle Parlamento yürütülmez, böyle
Parlamento yönetilmez.
O bakımdan, Kanunlar ve Kararlarda yetişen
herkes
İtirazımız olabilir, bütün bunları söyleyebiliriz
ama biz, onların hukuk ve İç Tüzük çerçevesinde, Meclis teamülleri
çerçevesinde görüşlerini ifade etme özgürlüğüne ve uzmanlığa
sahip olduklarına inanmak istiyoruz.
Şimdi gazetelere de düştü, ne olacak? Kime
güveneceğiz? Neymiş? Efendim, işte Bu süre içerisinde hâkim ve
savcılar
Bu, yargı yetkisine müdahale
Bunun neresi müdahale?
Yolsuzluk batağına saplanmıştır
Kaba ve yara
Onu
koluna 800 milyarlık saati takan, milyon dolarlık rüşvetleri
alan bakanlara söyleyeceksin sen. Ama gerçekten vicdanım sızladı
ya, bir insanın bu kadar yıldır emekle geldiği bir noktadan
sırf MHPnin önergesinin geri gönderilmesi İç Tüzük ve Anayasa
çerçevesinde uygun değildir. diyerek objektif görüşünü ifade etti
diye birisi alıyorsa biz hangi önergeyi vereceğiz ya da bizim
önergemiz üzerinde hangi kamu görevlisi, objektif mahiyette, bulunduğu
makamın saygınlığını ve
uzmanlığını dikkate alarak görüş ifade edebilecek ve
bunu dün Sayın Başkana ilettim, yanlış olduğunu ifade
ettim, haksızlık olduğunu ifade ettim. Sayın Başkanla
yaptığımız görüşmenin detayını burada
açıklamak istemiyorum, ama değerli milletvekilleri, bu insanlar
bizimle beraber uzman olmadı, bizim dönemimizde olmadı. Şimdi
kime el atarsak
Berbere gitsek berberi de mi alacaksınız görevden?
Ne yapacaksınız ya? Ne yapacaksınız Sayın Kahraman?
Birlik Vakfı Başkanı olarak adaletten bahsediyorsun, bahsettin,
biliyoruz ama bugün elinize gücü geçirdiğiniz zaman o insanı
acımasızca kullanmak, ya bu kadar
Bunların hepsi gelip geçici ya. Burada kavas
olan arkadaşların hepsinin kadroya alınmasıyla ilgili bütün
gruplar dedik ki: Alalım. Bizimle ilgili değil ya Burada bize
hizmet ediyorlar, kadirşinas olalım, kıymetlerini bilelim,
sorunlarını çözelim. dedik. Ama Milliyetçi Hareket Partisinin bir
önergesinin İç Tüzük çerçevesinde iade edilmesiyle ilgili görüşünü
ifade etti diye müdürlükten alınıyor ve siyasi amaçlı bu
yaklaşım tarzı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Kanunlar ve
Kararların uzmanlığına ve parlamenter demokrasinin ve
Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarına bir darbedir.
Biraz sonra tekrar bu konu gündeme gelecek, yine bir
araştırma önergemiz, bugün verdiğimiz araştırma,
birazdan bunu da tartışacağız, bu da iade ediliyor; AKP
hükûmetlerinde rüşvet ve yolsuzluk batağına
saplandığına ilişkin ifadeler, kaba ve
yaralayıcı
Arkadaşlar iddialar diyoruz. O bakımdan,
yani bilmiyorum, hukuk, hakkaniyet, liyakat, ehliyet nerede olacak ama ben bunu
vicdansızca bir girişim olarak nitelendiriyorum ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grubuna yapılmış bir hakaret, bir yok sayma olayı
olarak da değerlendirdiğimi ifade etmek istiyorum.
Bunun için bundan sonra Kanunlar Kararlarda olan hiç
kimse, Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna gelmesin, aman, ne olur ne olmaz!
Bilgi istedik, araştırma müdürleri, sakın ola ki bizim
taleplerimize cevap vermeyin, olur ya Olur mu canım, ne diye bunlara
mı çalışıyorsun sen? diye sizi görevden alabilirler
arkadaşlar. Bizim yüzümüzden ekmeğinizden olmayın, çoluk
çocuğunuza götürdüğünüz rızıktan olmayın. Kavas
arkadaşlar, sizler de, biz kendi işimizi yaparız, ne olur ne
olmaz
Olur ya Sakarya Valisini getirirler kavas olarak yaparlar, öyle
yaparlar.
Teşekkür ederim.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin
Buldanın, bir yetkilinin, herhangi bir siyasi partinin grup önerisine
ilişkin görüşlerini ifade etmesi nedeniyle görevden
alınmasını doğru bulmadığına ilişkin
konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
Sayın Vuralın ifade ettiği iddialar, gerçekten önemli iddialar.
Dolayısıyla, ben de, herhangi bir siyasi partinin ya da bir grubun
grup önerisinden kaynaklı, bir yetkilinin buna ilişkin
görüşlerini ifade etmesinden kaynaklı görevden
alınmasını doğru bulmadığımı ifade
etmek istiyorum. Umarım, en kısa zamanda bu sıkıntı
giderilir ve Sayın Meclis Başkanımız bu konuda gerekli
açıklamaları yapar diye ifade ediyorum.
Sayın Baluken, buyurunuz.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Rusya
Dışişleri Bakanıyla görüşmesi nedeniyle HDP Eş
Genel Başkanını açıktan hedef gösteren
açıklamaları yapan Cumhurbaşkanı ve Başbakan
başta olmak üzere AKPli yetkilileri ve bu hedefleştirici
manşetleri atan medyayı şiddetle kınadığına
ve Hükûmetin sokağa çıkma yasaklarını derhâl
kaldırması gerektiğine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, uzun süredir
Cumhurbaşkanı ve Başbakanın öncülük ettiği, bütün
AKPli yetkililerin de bir koro şeklinde katıldığı
partimizi hedef gösterme, partimizi lince tabi tutma, partimiz üzerinde bir
psikolojik savaş yürütme kampanyası, maalesef, bütün
pervasızlığıyla devam ediyor. Özellikle
Cumhurbaşkanı ve Başbakandan talimat alan çamur
medyasının bugünkü kâğıt parçalarında eş
başkanlarımızı açıktan hedef gösteren manşetler
atılmıştır. Eş Genel Başkanımızın
Rusya Dışişleri Bakanıyla yapmış olduğu bir
diplomatik görüşmeyi İhanetin Fotoğrafı, Öz İhanet
ve Hain şeklinde kamuoyuna yansıtan, bu manşetleri
atanları ve onlara bu manşetleri attıranları buradan
şiddetle ve nefretle kınıyoruz. Bugüne kadar hangi ülkeyle
sorun yaşadıysak HDP onlarla görüşüyor. diyenler, bu manşetlerin
asıl sorumlularıdır.
Biz bu cümleyi kullananlara, başta
Başbakan olmak üzere, şunu hatırlatıyoruz: Sizin sorun
yaşamadığınız herhangi bir ülke mi kaldı? HDP
yapacağı diplomatik görüşmeyi, AKPnin yaptığı
ihanet sayılabilecek dış politika yanlışları
üzerinden mi şekillendirecek? Bizim dış politikayla, iç
politikayla ilgili belirlediğimiz parti ilkelerimiz, parti
programımız ve planladığımız parti
çalışmalarımız var. Bunları hiç kimsenin tehdidine,
hiç kimsenin linç girişimlerine boyun eğmeden yerine getirmeye devam edeceğiz.
Yaptığımız bütün diplomatik görüşmelerde, AKPnin
yapmış olduğu çılgınlıkların, maceraperest,
yanlış politikaların ülkemizi getirmiş olduğu
savaşın eşiğinden kurtarmayla ilgili, parti olarak
duyarlı çabamızı bugüne kadar hep gösterdik, bundan sonra da
göstermeye devam edeceğiz.
Nitekim, Rusya temaslarıyla ilgili de
Sayın Eş Genel Başkanımız yapmış olduğu
açıklamada, Türkiyenin Rus savaş uçağını
düşürmesinden sonra yaşanan diplomatik, siyasi ve ekonomik krizin
çözülmesi adına kendi görüşlerini ifade ettiğini, bu konuda
gerilimin bir an önce düşmesi gerektiğini, iki ülke
ilişkilerinin bir an önce normalleşmesi gerektiğini açık
bir şekilde ifade etmiştir. Bu ülkeye ihanet etmenin bu ülkenin
geldiği tehlikeden dolayı o tehlikeleri bertaraf etmeyi de içeren
birtakım diplomatik görüşmeleri yürütmek değil, IŞİD,
El Kaide, El Nusra benzeri örgütlerle iş tutmak ve ülkeyi bölgesel bir
savaşın içerisine çeken dış politikalarda ısrar etmek
olduğunu buradan bir kez daha ifade etmek istiyoruz.
Biz, tekrar, gerek bu açıklamaları yapan
Başbakan ve Cumhurbaşkanı başta olmak üzere AKPli
yetkilileri gerekse de bu hedefleştirici manşeti atan çamur
medyasının kâğıt parçalarını bir kez daha şiddetle
kınıyoruz.
Öte yandan, bölgede hukuksuz, yasa
dışı bir şekilde uygulanan sokağa çıkma
yasaklarıyla anayasal suç işlenmeye devam ediliyor. Bu anayasal suç,
maalesef, uygulanan devlet terörüyle, sivil yerleşim alanlarında
katliam girişimleriyle insanlığa karşı bir suç işleme
boyutunu çoktan aşmış durumdadır.
Günlerdir bütün girişimlerimize rağmen,
Silopide katledilmiş olan onlarca yurttaşımızın
cenazesi sokaklardan alınmıyor, ailelerin cenazeleri definlerine izin
verilmiyor. Sivil toplum örgütlerinin, orada bulunan vekillerimizin, belediye
eş başkanlarımızın o cenazeleri hastaneye
taşımalarına, morga kaldırmalarına izin verilmiyor.
7 çocuklu bir annenin cenazesi tam bir haftadır
kapısının önünde bekliyor. Bugün yine çocukları bize
ulaşıp bu insanlık ayıbının bir an önce
kaldırılmasıyla ilgili tekrar temaslar yürütmemiz gerektiğini
ifade ettiler. Bir haftadır görüşmeler yapmamıza rağmen 7
çocuklu bir ananın cenazesini çocuklarının gözü önünde kendi
kapısının önünde bekleten zihniyeti buradan lanetliyoruz.
Her ülke, her devlet bir savaş konsepti
geliştirebilir ama savaşın da bir ahlakı, bir hukuku
vardır. Gerek insanlık tarihinin bugüne kadarki gelenekleri,
yerleşmiş olan kültürel değerleri gerekse bütün devletleri
bağlayan uluslararası sözleşmeler, bu konuda bir savaş
ahlakına ve savaş hukukuna riayet etme noktasında bütün hükûmetleri
ve bütün devletleri bağlar. Siz insanları katlettikten sonra
cenazelerini haftalar boyu sokakta bırakarak savaş hukukunu ve
savaş ahlakını da çiğniyor, uluslararası
sözleşmeleri, deyim yerindeyse, ayaklar altına alıyorsunuz. AKP,
sadece katliamlarla değil, bu cenazeye uyguladıkları
politikalarla da açık bir şekilde şu anda insanlığa
karşı suç işliyor.
Aynı şekilde Surda
yaşamını yitiren 3 yurttaşın cenazesi tam üç gündür
sokak ortasında, maalesef çürümeye yüz tutacak şekilde orada
teşhir ediliyor. Üç gündür yürüttüğümüz görüşmelere rağmen
o cenazeler alınmıyor. Surda bugün sokağa çıkma
yasağının ve buna paralel uygulanan devlet terörünün 23üncü
günü, Dargeçitte 14üncü günü, Silopide, Cizrede 11inci günü. Hâlâ bizi
arayanlar yanı başlarına düşen havan toplarının,
tank atışlarının tehdidi altında
olduklarını, orada büyük bir katliamın an meselesi olduğunu
ifade ediyorlar.
Biz buradan AKP yetkililerine ve Hükûmet
yetkililerine çağrıda bulunuyoruz: Bu hukuksuz, yasa
dışı, anayasal suç olan sokağa çıkma
yasaklarını derhâl kaldırmaları gerekir. Halka yönelik,
ordu eliyle başlatmış oldukları bu katliam konseptini bir
an önce geri çevirmeleri gerekir. Hele hele savaş suçu,
insanlığa karşı suç olarak addettiğimiz, bu cenazelere
karşı yapılan insanlık dışı vahşeti de
bir an önce kaldırmaları gerekir diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Baluken.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Sayın
Başkan, söz istemiştim. Direkt ismim zikredilerek sataşma
yapıldı. Kürsüden söz istiyorum.
BAŞKAN Söz vereceğim size, grup
başkan vekilleri bitsin.
Sayın Gök, bir kez daha girmişsiniz
sisteme.
Buyurunuz.
4.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Meclis
Başkanının MHP grubunun 17-25 Aralık süreciyle ilgili
Meclis araştırması önergesini iade etmesinin yanlış
bir tutum olduğuna ve bu konuda görüşünü ifade eden Meclis Kanunlar
ve Kararlar Dairesi Başkanının görevden
alınmasını kınadığına ilişkin
açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, Sayın Meclis
Başkanının, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun bugün vermiş
olduğu Türkiye'deki yolsuzluk olaylarının nedenleri ve
sonuçları ile gelir dağılımında yarattığı
etkileri, toplumsal yaşamımızda yarattığı
yozlaşma ile toplum psikolojisine getirdiği olumsuzlukları,
toplumda yarattığı umutsuzluğu, adalet sistemine olan
güvene etkilerinin incelenmesi ve alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla vermiş olduğu araştırma
önergesini reddettiği ve gerekçesinin sunulduğu bir süreç
içerisindeyiz.
Cumhuriyet Halk Partisinin de bu şekilde
tıpkı Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun vermiş olduğu
gibi, yolsuzlukların nedenleri ve bunun çözüme kavuşturulması
amacıyla vermiş olduğu önergenin reddedildiği
tarafımıza şu anda yazıyla bildirilmiştir. Tabii,
gerek İç Tüzüke gerekse yasalarımıza
baktığımızda Cumhuriyet Halk Partisinin grup önergesinde
herhangi bir şahsı hedef almayan, Türkiye'deki genel yolsuzluk
olaylarını araştırmak üzere verdiği bu önergeden
Sayın Meclis Başkanının neden rahatsız olduğunu
bilmek hakkımızdır. Yani yolsuzluk deyince acaba niçin tüyler
diken diken oluyor? Yolsuzluk deyince acaba saklanılacak bir şeyler
mi var? Nedir? Bu yolsuzluk, Türkiye'nin genelinde yapılan bir yolsuzluk.
Elbette iktidar partisinin mensupları yaptıysa onlar da
çıksınlar yargı önünde aklansınlar, biz bunu da istiyoruz
ama bir Meclis araştırma önergesinin yolsuzluklar gibi Türkiye'nin
kanını emen bir konuda, kaynaklarını kurutan bir konuda biz
bunu tartışamazsak geçici bütçeyi niçin yapıyoruz, Gelir Vergisi
Kanunundaki değişiklikleri niçin yapıyoruz? Yani bu
yolsuzluklar tartışılamazsa zaten bu kanunların
yapılma gerekçeleri de ortadan kalkar.
Bu nedenle Sayın Meclis
Başkanının almış olduğu bu tutum, çok
yanlış bir tutumdur. Bu tutum, bu Parlamentoyu kilitler. Parlamento
bu tablo çerçevesinde çalışamaz hâle gelir. Eğer bir iktidar
denetlenemezse ve yolsuzluklar, yapılan yanlışlıklar
söylenemezse bu Parlamento çalışamaz, bu Parlamentoya Parlamento
denmez.
Öncelikle önceki haftalar içerisinde MHP Grubunun
önergesinde kendi görüşünü ifade ettiğinden dolayı görevden
alınan Kanunlar dairesindeki arkadaşımıza yapılan
olayı da şiddetle kınıyorum. Burası, AKPnin
seçtirdiği Meclis Başkanının çiftliği değildir,
burası bir kamu kuruluşudur. Orada elbette çelişkili
görüşler ortaya çıkabilir, herkes farklı görüşlerini
söyleyebilir. Bu görüşler ortaya çıktı diye, bir kamu
görevlisinin görevinden el çektirilmesi, bu Parlamentoya, bu Meclis Başkanına
yakışır mı? Yani, bu tartışmaların
zenginliğini artırmak yerine yolsuzluğu öngören bir önergenin
işleme alınabileceğine dair bir düşünceyi paylaşan bir
kamu görevlisine el çektirmek, işte, zaten kamunun da ne hâle
geldiğinin tipik bir göstergesidir. Yani, yolsuzlukları yapanlar
dışarıda, yolsuzlukları yapanları yakalayanların,
onlar üzerinde suç isnat edenlerin tutuklu olduğu bir Türkiyedeyiz.
Şimdi,
yargı kararlarından bahsediliyor, yargının
etkilenmemesinden. Peki, Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan
her gün televizyonlarda Can Dündarı, Erdem Gülü daha mahkemeye
çıkmadan eleştirmiyorlar mı? Bir milletvekilimize yönelik linç
kampanyasında, Cumhurbaşkanı, ortada
başlatılmış bir soruşturma varken her gün
televizyonlarda, radyolarda, muhtarlar karşısında, sivil toplum
karşısında milletvekilimizi linç etmiyor mu? O zaman kimse niçin
ses çıkarmıyor Daha henüz yargı kararıyla
bağlanmış ortada bir suç yoktur. diye? Niçin
arkadaşımız linç edilirken bu Meclis Başkanı bir tek
laf etmiyor? Ayıptır, yazıktır, günahtır. Türkiye
böyle yönetilemez. Grubumuzun verdiği bu önerge, burada bugün
görüşülecektir. Biz bunu temin edeceğiz burada bugün.
Yolsuzlukların tartışılmasına kim karşı, kim
yana onlar bugün görülecektir.
Biz ne
söylediğimizi biliyoruz, biz ciddi bir partiyiz. Türkiyenin
kaynaklarını çürüten
Yolsuzlukların Mecliste
görüşüleceği yer işte bu kürsüdür. Biz bu kürsüde bugün bu
hakkımızın kullanılacağının bilinmesini
istiyoruz ve Meclis Başkanının da bu tutumu
karşısında o tutumunun yanında yer alan herkesin de bugün
ibretle seyredileceği bir gün olacağını biliyorum ama 17-25
Aralık gibi yolsuzluk haftası ilan ettiğimiz bir haftada
yolsuzlukları tartışmazsak biz de görevimizi yapmamış
oluruz. Bu nedenle bizim bu önergemizi bugün Meclis Başkanının
iade etme yazısını biz yok hükmünde sayıyoruz ve gerekli
geldiği zamanki tartışmaların da Türkiyedeki
yolsuzlukların iktidar partisi tarafından hangi amaçla örtbas edilmek
istendiğinin de tartışılacağı bir platform
olacağını belirtiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Gök.
Buyurunuz, size
kürsüden, sataşmadan iki dakika söz vereyim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdunun, İstanbul
Milletvekili Yakup Akkayanın yaptığı gündem
dışı konuşması sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
AHMET
GÜNDOĞDU (Ankara) Değerli Başkan, değerli
arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partili arkadaşımız,
sendikal baskı cümleleri içerisinde doğrudan ismimi zikrettiği
için söz istedim. 4688 sayılı Yasa, 2001 yılında Anasol-M
Hükûmeti tarafından toplu görüşmeli
çıkarılmıştır. O güne kadar MEMUR-SEN, KAMU-SEN, KESK,
100 binlerce üyeleri olmasına rağmen çıkarılan mecburi bir
sendika formuyla geçmiş üyelikler sıfırlanmış ve sekiz
ay içerisinde 300 binleri, 200 binleri bulan yeni sendikacılık
türleri geliştirilmiştir. Daha sonra, MEMUR-SEN olarak, o gün Genel
Başkan olarak bizim ısrarlı talebimiz ve bugünkü partimin de
sıcak yaklaşımıyla toplu sözleşme hakkı
verilmiştir. Evet, bu örgütlenmenin önünü açmada önemli bir
adımdır.
Sivil memurlar, Meclis
çalışanlarının keşke yasa yoluyla örgütlülüğünün
önü açılsaydı, bu, bir eksiklikti ama bugün yargı, bu konuda
kararını vermiştir, önü açılmıştır. Mecliste
3.200 çalışan var. Keşke sayın vekil bir çayımı
içseydi, bir alo deseydi. Sendika üyeliklerini aldığım 140
BÜRO MEMUR-SEN üyesi var MEMUR-SENe bağlı, 210 da
bağımsız Sivil Memurlar Sendikası var. 210 üyeyi kaydeden
bu sendika için kim baskı yaptı diye sormayacağım çünkü
memurlara baskı yapılmasını iddia etmek, aynı zamanda
memurların aşağılanmasıdır. 3.200
çalışan var, buradan çağrıda bulunuyorum, özgür
iradeleriyle tamamının örgütlü olmasından AK PARTİ olarak
zevk duyarız.
Meclise girdiğim günden beri barış,
barış, barış burada çok zikrediliyor. Değerli
arkadaşlarım, barışı zikretmek için önce terör
örgütlerine mesafeli olmamız lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) - Gelin, 4 siyasi
parti, PKK ve IŞİD başta olmak üzere bütün terör örgütlerini
lanetleyelim ve barışa yeni bir start verelim diyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Gök.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan, benim de söz talebim vardı yalnız.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, grup başkan vekili söz istiyor.
BAŞKAN Özür dilerim.
Sayın Gök, sisteme girmiş, ben görmedim.
LEVENT GÖK (Ankara) Tabii, tabii, buyurun.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın İnceöz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Ben de
görmediğinizi düşünüyorum.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün, Mardinin
Dargeçit ilçesinde AK PARTİ İlçe Başkanının bir
yakınının evine yapılan saldırıda
hayatını kaybedenler ile terörle mücadele ederken şehit olanlara
Allahtan rahmet dilediğine, sokağa çıkma yasaklarıyla
ilgili alınan kararların doğru olduğuna, Diyarbakır
Milletvekili İdris Baluken ile Ankara Milletvekili Levent Gökün
yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Öncelikle, dün akşam Mardin Dargeçitte ilçe
başkanımızın yakınının evi tarandı.
Özellikle, ben, hayatını kaybeden vatandaşlarımıza -ki
biri 65 yaşında, 1 kızı, 2 de ağır yaralı
var- Allahtan rahmet diliyorum. Bu, terör örgütünün açıkça bir saldırısıydı.
Terör faaliyeti nedeniyle hayatını kaybetti. Evlerinde akşam
saatinde otururken, belki uyurken, hiç beklenmedik bir şekilde bir
saldırıya maruz kaldı.
Ben, bugüne kadar terörle mücadelede
hayatını kaybeden, gerek sivil vatandaşlarımız gerek
polis gerek asker, canlarını cansiparane bir şekilde vatan
korunmasında ortaya koyan tüm şehitlerimize de Allahtan rahmet
diliyorum.
Şimdi, buradan şuraya geçmek istiyorum:
Günlerdir Meclisimizde konuşuluyor ve bir kamuoyu algısı
oluşturulmaya çalışılıyor Belli ilçelerde neden
sokağa çıkma yasağı uygulanıyor? diye. İşte
Neden sokağa çıkma yasağı uygulanıyor?un en güzel
cevabı. Ne yazık ki yaşanmasını arzu etmezdim, ne
yazık ki bu konuyu burada dile getirmek istemezdim ama masum,
savunmasız, bir akşam vaktinde evinde hayatını geçiren
sivillere yapılan, terör örgütünün, PKK terör örgütünün
yaptığı katliam açıkça göstermektedir ki buralarda,
özellikle orada bulunan sivil vatandaşlarımızı da terörle
mücadelede kendine kalkan yapanlara karşı sokağa çıkma
yasağı tedbirlerinin alınmasının, orada terörle
mücadele edilmesinin, orada her bir vatandaşımızın
dükkânlarını açacak, terör örgütünün tehdidinden
arındıracak şekilde, tıpkı diğer yerlerde
olduğu gibi, 78 milyon vatandaşımızın kendini birinci
sınıf vatandaş hissedeceği şekilde güvenlik
tedbirlerinin alınacağı, hak ve özgürlüklerini, kazanımlarını
kullanacağı şekilde bir ortam tesis edilene kadar da sokağa
çıkma yasağının ne kadar doğru bir karar olduğunu
bugün bu saldırılarla beraber tekrar görüyoruz.
Buradaki alınan kararların, alınan
tedbirlerin tek bir amacı vardır: Terörle mücadeledir. Bu sürenin
bugün belki 10 gün olması, 8 gün olması, 7 gün olması, zamana
göre uzatılmasının bir tek sebebi vardır: Orada sivil can
kayıplarını en aza indirgemek. Çok ciddi, hassas, teknik ve bir
tek vatandaşımızın burnunun kanamayacağı
şekilde bu operasyonları gerçekleştirmek istedikleri için de
gerek polis gerekse asker burada tedbirli bir şekilde operasyonları
sürdürmektedir. Ben buradan onlara da kolaylıklar diliyorum. Sivil
vatandaşımızın üzerindeki terör tehdidi
kaldırılana kadar, oradaki vatandaşımız da diğer
yerlerdeki, bölgelerdeki vatandaşlarımız gibi, bugüne kadar
kazanımlarını sonuna kadar kullanana kadar da bu mücadelemiz,
haklı mücadelemiz, Türkiye Cumhuriyeti devleti Hükûmetinin mücadelesi sonuna
kadar da kararlılıkla sürdürülecektir.
Bununla beraber, özellikle bütün bu
anlatımların içerisinde savaş kelimesi. Bakın,
savaş, iki devlet arasında yapılır. Hâlbuki burada bir
devlet ve devlet içerisinde devlete, devletin vatandaşına karşı
yapılan bir terör saldırısı vardır. Bunu özellikle
düzeltiyorum, bu savaş terminolojisine karşıyız. AK
PARTİnin uyguladığı savaş hükûmeti
Hayır. AK
PARTİ'nin uyguladığı bir politika vardır ki 780 bin
kilometrekare vatan topraklarını korumak ve 78 milyon
vatandaşımızın can ve mal güvenliğini temin etmek için
sürdürülen terörle mücadeledir. Bu, içeride de aynen devam edecektir, ta ki
terör örgütleri silahlarını bırakana kadar, her bir
vatandaşımızın vatan toprağının her bir
karışında kendini güvende hissedene kadar da bu mücadele sonuna
kadar sürecektir.
Bununla beraber, şöyle bir eleştiri
yapıldı: Sayın Başbakanımızın, Sayın
Cumhurbaşkanımızın, işte HDP'ye dönük
eleştirileri vardır, HDP hedef gösterilmektedir. Bakın, sabahtan
akşama kadar, günlerce -siyasetin doğasındandır bu
eleştiriler de, burada kürsüye çıkan hatiplerimiz de aynı
şeyi söylüyor- nasıl biz eleştirilere katlanıyorsak sizin
de yüzde 10 oy almış ve bugün Parlamentoda temsil kabiliyetinde olan
bir parti olarak elbette ki bu eleştirileriniz olacaktır. Sizin de
nasıl bizim bu anlamda eleştirilere katlanma, tahammül gösterme,
hakareti bir kenara bırakıyorum, bunu müstesna tutarak
Varsa sizin
de aynı şekilde, diğer partilerin de, bu eleştirilir. Bu
eleştirilerin Hedef gösteriliyor. şeklinde burada söylenmesinin de
doğru olmadığı kanaatindeyim. Seçilmiş, milletimizin
iradesinin yansımış, tüm sorunların çözüm yeri olarak
Parlamentonun adres gösterildiği yerde hiçbir parti hedef gösterilmez.
Bunun bu şekilde çarpıtılarak söylenmesini doğru bulmadığımı
özellikle belirtmek istiyorum.
Yine, 17 ve 25 Aralık olayları, gündeme
getiriliyor, bundan sonra da getirilecektir. Bunun üzerine çok konuşmalar
oldu, Meclis Soruşturma Komisyonu kararını verdi. Buradan
açık ve net söylüyoruz: 17 ve 25 Aralık olayları da bundan önceki
darbe girişimleri neyse, seçilmiş Hükûmete karşı
yapılmış bir darbe girişimiydi. O güne kadar birbirinden
bağımsız dosyalar bekletiliyor, birbiriyle illiyet
bağı olmayan dosyalar bekletiliyor, soruşturmanın
gizliliği ihlal ediliyor, birbiriyle bağımsız olan
dosyalar, ayrı zamanlarda tekemmül etmiş, gerçekleşmiş
olaylar, birbiriyle bağlantılıymış ve yolsuzluk
varmışçasına gösterilmek suretiyle bir anda düğmeye
basılıyor ki bugün görüyoruz ifadelerde yargılama süreci devam
etmekte. Aslında seçimlere yakın bir tarihte yapılacakken
deşifre olmaları nedeniyle bu tarihleri tercih ettikleri açıkça
yürütülen soruşturmada verilen ifadeler de değerlendirildiğinde
net bir şekilde gösteriyor.
Bütün bunları bir kenara bırakıyorum,
bu soruşturma sırasında özellikle polis fezlekelerine
baktığımızda daha ifadeler alınmadan dönemin
Başbakanı ifadesinin yer alıyor olması bile bu
hazırlıkların çok daha önce kurgulu, planlı bir
şekilde 4 ayrı bağımsız olayın birbiriyle illiyet
bağı varmışçasına gösterilmek suretiyle sadece bunlar
bile
Sadece polis fezlekelerindeki ifadelerin bile alınmadan yer
alıyor olması, dönemin Başbakanı ifadesi
Dönemin
Başbakanı kime denir? Dönemin Başbakanı aslında
milletimizin iradesiyle seçilmiş, kurulmuş bir Hükûmetin
Başbakanına karşı yapılan darbe girişimi
neticesinde Hükûmetten el çektirilmesiyle beraber ancak darbe görmüş bir
Hükûmetin Başbakanına kullanılacak bir ifadedir. İşte
bunlar mevcutken, hâlâ bunun 17 ve 25 Aralık olaylarının bir
yolsuzluk olayı olduğunun söylenmesi, açık ve net söylüyorum,
17-25 Aralık olayları bir darbe girişimidir ve o dönemde, bugün
milletimizin oyuyla seçilmiş Sayın
Cumhurbaşkanımızın dik duruşu
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bu darbe girişimi
Ergenekonun savcısı değil miydi Başbakanınız?
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray)
milletimizin
millî iradesi, milletimize dönüp bunu anlatmamız vesaire olmasaydı, o
günkü dik duruş olmasaydı, geçmiş dönemlerdeki gibi
durulmuş olsaydı emin olun ki darbe girişimi netice bulurdu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) İşte o dik
duruşumuzun ve milletimizin sahip çıkması, kendi geleceğine
sahip çıkması
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Paraları
sıfırladınız mı?
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray)
17 ve 25
Aralık olaylarını sonuçsuz bırakmıştır ve 30
Mart seçimleri de bunun vizesidir.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Yediler mi, yemediler
mi?
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin)
Babacığım, paraları sıfırlayın!
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Saat kaç, saat?
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Bununla beraber,
özellikle dış politikada ihanet suçlamalarını kabul
etmediğimizi özellikle belirtmek istiyorum. Yani Rus uçağı
gelecek, bizim bölgede çok ciddi hava sahası ihlali yapacak, burası
zor bir coğrafya, özellikle Suriyedeki olayları
düşündüğümüzde, savaş alanı, işte orada bir savaş
olduğunu düşündüğümüzde, bunun üzerinden geçen bir
uçağın, hava sahamızı ihlal etmesi, ikazlara rağmen
ihlal etmesi düşünüldüğünde elbette ki buna karşı
cevapsız kalınamaz. Bütün bunlardan Rusyayla olan ilişkiler,
diğer taraftan olan ilişkilerle beraber dış
politikamızı ihanetle suçlamak aslında ihaneti ortaya koyuyor.
Bunu reddettiğimizi de özellikle belirtmek istiyorum. Dış
politikada, bugün zor bir coğrafyadayız ve ne gerekiyorsa ona uygun
bir şekilde politika uygulamaktayız.
Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Bu suçlamaları, ihanet dolu suçlamaları topyekûn reddettiğimizi
de özellikle belirtmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Gök, buyurunuz.
6.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, yolsuzluk
olaylarının nedenlerinin ve sonuçlarının
araştırılması amacıyla verilen önergelerin Meclis
Başkanlığınca reddedilmesinin nedeninin izah edilmesi
gerektiğine ve Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdunun sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması ile Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
teşekkür ederim tekrar.
Tabii, biz, grup önerisi verdiğimizde
ülkemizdeki kimsenin adından bahsetmeden, ülkemizdeki yolsuzluk
olaylarının nedenleri ve sonuçlarıyla ilgili bir önerge verdik.
Şimdi böyle bir önergenin Meclis Başkanlığı
tarafından reddedilmesinin bir kere ciddi bir izahı gerekir. Neden
rahatsız olunmuştur? Yani o zaman biz bir başka hafta
rüşvetle ilgili ya da bir başka konuda verdiğimiz zaman o da
mı reddedilecektir? Yani Türkiyenin önemli, yaşamsal konularıdır
bunlar. Bunlar tartışılacaktır Sayın Başkan. Yeri
geldiğinde bu tartışmayı sizinle beraber Meclisimizin
içerisinde yapacağız.
Şimdi, yargı önüne çıkarak
aklanmasını biz herkesin dileriz. Kimsenin peşinen suçlu ilan
edilmesinden yana değiliz bizim hukuk devleti
anlayışımızda ama bir yargılama yapılacaktır
ve yargılamada da herkes, varsa deliller çerçevesinde, ya mahkûm
olacaktır ya beraat edecektir.
Keşke bu süreç, zamanında, arzu edilen
gibi işlese idi, bu tartışmalar bugün daha az
yapılıyor olabilecekti ama yapılmadığı için,
süreçlerin önü kapatıldığı için bu tartışma bugün
de yapılır, yarın da yapılır, öbür yıl da
yapılır, ondan sonraki yıllar da yapılır. Bundan
kaçış ve kurtuluş yoktur. Tek, yegâne makam, bunların
yargılanması, eski bakanların yargılanması ve Yüce
Divanda hesap vermeleridir. Çıkacaklar ondan sonra kamuoyuna Bak,
kardeşim, ben yargılandım, elimde mahkemenin beraat kararı
var. diyecek ve kamusal vicdan tatmin olacaktır. Kamusal vicdanı
tatmin etmeyen her türlü örtbas olayı, ileriki yıllara çok daha
ağır sorunlar taşır. Bundan kaçınmak gerekir.
Sayın Başkan, az önce Yakup Akkaya
Milletvekilimize cevap veren sayın konuşmacı, bu Sivil Memurlar
Sendikasına Meclis içerisindeki üye memurların BÜRO-SEN
sendikasına geçişinde baskı olduğu yolundaki yorumunun
memurlar açısından aşağılayıcı olduğu
yönünde bir dil kullandı. Bu dili tamamen reddediyoruz. Biz, Sivil
Memurlar Sendikasının ve çalışanların içinde
bulunduğu durumu çok yakından biliyoruz. Bundan sonra da takip
edeceğiz. Ama bu konu gündeme geldiği andan itibaren, bundan sonra her
sendika arasındaki geçişlerin de tarafımızdan dikkatlice
takip edileceğini, memurlar üzerinde kurulacak her türlü
baskının da burada dile getirileceğini belirtmek isterim.
Son bir konu Sayın Başkanım. Ben, HDP
Grup Başkan Vekili Sayın Baluken ifade ettiği zaman
inanamadım, tekrar kendisine sordum. Silopi ilçesinde,
aşağı yukarı altı yedi gün önce beni arayan
vatandaşlarımız, 2 yurttaşın hayatını
kaybettiğini, 1 yurttaşın da yaralı olduğunu ancak
ambulans getirilemediğini, kaymakama
ulaşılamadığını, hiçbir yere
ulaşılamadığını ifade ederek beni
canhıraş feryatlarla aradılar.
Ben de Silopi Kaymakamını aradım,
toplantıdaydı. Bana dönmedi daha sonra o kaymakam. Şırnak
Kaymakamını aradım, o da toplantıdaydı. Ama Özel Kalem
Müdürü döndü. Kendisine teşekkür ederim. Kendisine Silopi ilçesinde, adres
de vererek, hatırladığım kadarıyla Nur Mahallesi,
Cumhuriyet Caddesinde -aklımda kalanı söylüyorum- 2 ölü, 1 de
yaralı olduğunu, buradaki yaralının ve ölülerin
alınması gerektiği konusunda bir çaba göstermelerini kendilerine
ifade ettim. Ama, daha bir hafta geçmesine rağmen Silopi sokaklarında
eğer bir cansız beden yatıyorsa bu çok vahim bir tablodur. Yani,
bir kere, böyle bir tablonun, hem dinsel yönden hem ahlaki yönden hem kamusal
alan yönünden savunulacak bir yanı yoktur. Yani, işte, bu yüzden biz
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu tabloları bildiğimiz ve
gördüğümüz için bu kürsüden herkese bir çağrıda bulunduk. Gelin,
bu yangının söndürülmesinde, PKK dâhil, her türlü terörün önlenmesine
Meclis olarak bir el atalım, yangını söndürelim;
yangının söndürüleceği adres burasıdır, meşru
zeminlerde bu konuyu tartışalım dediğimizde AKP
milletvekilleri bizimle neredeyse alay eder pozisyonda konuşmalar sarf ettiler.
Bunların hepsi yanlıştır
değerli arkadaşlar. Bir kez daha, hepinizi soğukkanlı
olmaya, serinkanlı olmaya
Ve Türkiyeyi yakan bu konuda Meclisimizin bir
ortak çalışmayı sürdürmesinin önemini tekrar
hatırlatıyorum. Burada yapacağımız
çalışmalarla, hem Türkiyeye moral olmalıyız hem de bu
yangını bir an önce söndürmeliyiz. Çünkü Türkiyede şu anda 200
bin kişi göç etti, 200 bin kişi. Avrupa ülkeleri, Türkiyeden giden
Suriyeli sayısı 150 bin olunca kapıları kapattılar
Biz bu sayıyı taşıyamayız. diye. Bizim kendi
Türkiyemizde Suriyeli vatandaşların yanında bir de kendi
vatandaşlarımız -200 bin kişi gibi büyük bir rakam- bir
başka yerlere göç ediyor.
E, bunlar konuşulmayacak mı bu Mecliste?
Konuşulsun istiyoruz. Yani ne yapalım da konuşulsun?
Konuşulmazsa bin dört yüz yıllık bir Ulu Camide cuma
namazı kılınamaz duruma gelirsiniz. Bin dört yüz yılda ilk
defa
Ezan sesi dinmez. diyenlere, kulaklarına söylüyorum, ezan sesini
dindirdiniz Ulu Camide tam bin dört yüz yıl sonra. Sonra Kurşunlu
Cami
Tam altı yüz yıllık cami yanar, bir kova su dökemez hâle
gelirsiniz. Canım cami, o kültürel mirasımız yok olur.
Bunları görüyoruz. Türkiye'nin yok
olmasına, değerlerin yok olmasına seyirci mi
kalacağız? Herkesi uyarıyorum, herkes aklını
başına almalıdır. Soğukkanlı bir şekilde bu
konu konusunda, terör konusunda neler yapılacağı konusunda biz
Cumhuriyet Halk Partisi olarak taşın altına elimizi sokmaya
hazırız. Bunu ısrarla ve defalarca vurguluyoruz, vurguluyoruz,
vurgulayacağız, herkes anlayana kadar.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, biz de girmiştik sisteme ama
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bostancı.
7.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin yaptıkları açıklamalarındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
İdarenin yapmış olduğu eylem ve
işlemlere karşı yargı yolu açıktır. Eğer
Mecliste bir kişi haksız alındığını
düşünüyorsa yargıya müracaat etmesi gerekir. Meclis yargı yeri
değildir.
OKTAY VURAL (İzmir) Yazıklar olsun be!
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Yargı
kararı işte, Yüce Divana gitsin.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Burada
şahsi, subjektif, siyasi değerlendirmeler olabilir, kim yaparsa
yapsın ama yargı sonuçta bu idari işlemin doğru olup
olmadığına karar verir. Sonuçta, bu uzmanı getiren ve
götüren aynı meşru otoritedir. Buna dikkat etmek gerekir. Eğer
arkadaş bir haksızlık olduğunu düşünüyorsa lütfen
yargıya müracaat etsin.
OKTAY VURAL (İzmir) Meclis Başkanı
dikkat edecek. Ali kıran baş kesen değil!
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) 4 bakan da
yargıya gitsin Naci Bey, 4 bakan da yargıya gitsin.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Vural
OKTAY VURAL (İzmir) Al görevden, Yargıya
git. Böyle bir şey olabilir mi ya!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Vural, siz hukuku bilirsiniz. Arkadaş gitsin müracaat etsin, haksızlık
olduğunu düşünüyorsa.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Hadi, yargıya
güvenmiyor
OKTAY VURAL (İzmir) Sen git ona söyle. Ben
siyasi olarak soruyorum bunu.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Evet, siyasi.
Ben de onu dedim zaten.
OKTAY VURAL (İzmir) Siyasi yapıyorsunuz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sizin
konuşmanız siyasi Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Evet, siyasi olacak
tabii.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Evet.
OKTAY VURAL (İzmir) Seninki filmatik mi?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) İkincisi:
Bu 17-25 Aralık meselesi sürekli köpürtülmeye
çalışılıyor. Burada
LEVENT GÖK (Ankara) Köpürecek tabii.
AYTUĞ ATICI (Mersin) O köpürmüş zaten,
kendisi köpürüyor onun.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) O da yargıya
gitsin.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bakın,
arkadan da sesler geliyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Siz de yargıya
gitseydiniz. Niye yargıyı engellediniz 17-25te?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Şimdi, AK
PARTİli bazı vekil ve bakanlardan alıntı yapmayı da
seviyor arkadaşlar, Şehircilik Bakanımızdan
alıntı yapıyorlar. Böyle keyfî alıntı yapmak yerine AK
PARTİden başka konuşanlardan da alıntı yapabilirler.
Eğer AK PARTİdeki sözcüleri de kanıt göstererek bu olaya
ilişkin gerçek bir sonuca ulaşmak istiyorlarsa biraz önce İlknur
Hanım 17-25 Aralık davasının aslında ne olduğuna
ilişkin bir değerlendirme yaptı, ümit ederim oradan da bir
alıntı yaparlar, eğer mesele AK PARTİden alıntı
yapmaksa. Mesele şu: Bu işler hukuk zemininde oluyor. Burada
köpürtülmeye çalışılan, siyasal değerlendirmelerdir. CHPli
arkadaşlar veya diğer partideki arkadaşlar diyorlar: İlla
da bizim değerlendirmemiz doğrudur, bu insanlar suçludur.
Aklanmaları lazım. Efendim, bu insanlara ilişkin mahkemeler
gereken işi yapmışlar. İş Meclise gelmiş,
Mecliste bir soruşturma komisyonu kurulmuş
LEVENT GÖK (Ankara) Meclis görevini
yapmamış.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
çalışmış, bütün partiler işin içinde olmuş ve
komisyon Yüce Divana göndermeye gerek duymamış. Karar veren Meclis,
Meclis.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Meclis değil, AKP
Grubu.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Yani Meclisin
iradesi üzerine, acaba arkadaşlar kendi iradelerini mi koymak istiyorlar?
Şunu mu demek istiyorlar: Her ne kadar bu yüce Meclis böyle bir karar
verdiyse de, bu yüce Meclis yanlış karar vermiştir. Esasen bizim
görüşümüz doğrultusunda bir karar vermesi gerekirdi. Kusura
bakmasınlar, Meclis onların görüşleri doğrultusunda karar
vermek mecburiyetinde değil. Bunu belirteyim.
Üçüncüsü: Şimdi, biraz önce Sayın
Balukeni dinlerken daha önce de çeşitli kereler söylenmiş, hep
aynı iz üzerinden gitmiş klişe ifadeler dinliyoruz doğuda,
güneydoğuda yaşanan olaylara ilişkin. Bunların
cevapları da buradan veriliyor. Eminim, HDPli arkadaşlar da buradaki
CHPli ve MHPli arkadaşlar da bu ülkede hiç kimsenin burnu kanasın
istemezler; devlet de istemez, hiçbir devlet istemez, bir kişi ölsün
istemez, teröristler dâhil. Çünkü sonuçta o insanlar da bu ülkenin içinden
çıkıyorlar. Onlarla mücadele ederken devletin elbette ki adil bir
şekilde bu mücadeleyi sürdürmesi önemlidir.
Diler ve temenni ederiz ki
Hem sivil
vatandaşları korumak hem de o sivil vatandaşların
arkasına geçerek güvenlik güçlerine ateş açan, terörist faaliyetlerde
bulunanları adaletin karşısına çıkarmak için devlet
çok ihtimamlı, çok dikkatli bir mücadele sürdürüyor ama kolay bir iş
değil. Buraya gelip böyle çeşitli anekdotlar anlatmak, 3 tane
fotoğraf göstermek oradaki gerçekliği anlatmaz. Oraya ilişkin
sayısız fotoğraf var, sayısız olay var,
sayısız anekdot var. Biz hakikati arıyorsak bunların
hepsini bir araya getirdiğimizde hakikate ulaşırız. Hangi
devlet, sokakta yatacak ceset ve buna rıza gösterecek? Böyle bir şey
olabilir mi?
AYTUĞ ATICI (Mersin) Oluyor işte,
oluyor.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bu, kusura
bakmayın, ya bilgisizlikten kaynaklanıyordur ki öyle
olmasını temenni ederim ya da
kışkırtıcılıktır ki öyle olmasını
temenni etmem.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ya, ne
diyorsunuz? Bir haftadır cenaze yerde ya! Cenaze bir haftadır yerde!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Şunu da
belirteyim: Bakın, Sayın Baluken burada AK PARTİnin
hainliğe varan dış politikaları diye çok talihsiz bir laf
etti. Sayın Baluken unutmasın, o koltukta bu milletin yüzde 10,7lik
takdiriyle oturuyor, meşru bir partinin temsilcisi olarak. Yüzde 50 oy
almış bir siyasi partiye, onun dış politikasına böyle
ölçüsüz, böyle hain falan gibi laflarla konuşulursa insanı
demokrasi çarpar, başkaları da çarpar. İnsan çarpılır,
çarpılır! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sen onu
Cumhurbaşkanına söyle!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) O yüzden,
dikkatli konuşmak ve sadece mesele AK PARTİyi değil, o AK
PARTİye oy vermiş, gönül vermiş milyonları da incitmeyen
bir dil kullanmaya özen göstermek Sayın Balukenin de görevidir.
Saygılar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Baluken, buyurunuz.
8.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Aksaray
Milletvekili İlknur İnceöz ile Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptıkları açıklamalarındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, buradan görüşlerimizi
ifade ederken yaşanan vahşet tablosunun daha iyi
anlaşılması için de oradaki gerçeklikleri bir anekdot
şeklinde milletvekillerinin bilgisine sunuyoruz. Bugüne kadar kürsüden
gerek göstermiş olduğumuz resimler gerekse de söylemde buradan ifade
etmiş olduğumuz olayların tamamı, Silopide, Cizrede, Nusaybinde,
Dargeçitte, Surda yaşanan gerçekliklerdir. Burada oturup da hakikatleri
çarpıtmakla bizi suçlayanlar, daha bu yangın tablosu
başladığı günden bugüne kadar bir kez Sura, Cizreye,
Nusaybine, Silopiye gitmeyen insanlardır. Tek bir kere o bölgeye
adımını atmayıp, gelip buradan hamaset söylemleriyle
gerçeği ters yüz etmek, en hafif tabiriyle, iyi niyetli bir girişim
değildir.
Biz ne söylediğimizi iyi biliyoruz, bütün
söylediklerimizin arkasındayız. Orada bir savaş
yaşanıyor. derken, o savaşın bu ülkeyi götürdüğü
felakete karşı bir ön alma çabası, bu ülkedeki halkların
demokratik geleceğine dair duymuş olduğumuz kaygıyı
ifade etmenin gayretiyle dile getiriyoruz.
Şimdi, AKPli yetkililer Orada bir savaş
yok. diyorlar. Nedir peki yaşanan şey?
HARUN KARACA (İstanbul) Savaş yok,
teröristler var.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Terörle mücadele, vatan hainleriyle mücadele var.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) 7
Hazirandan beri sadece 350 sivil yurttaş yaşamını
yitirmiş, 350 sivil yurttaş. Polis, asker, gerilla
kayıplarını kattığınız zaman, binlerce
insanın yaşamını yitirdiği bir durum var. Şu
anda, bu saatte, Surda, Dargeçitte, Cizrede sivil halkın bulunduğu
yerleşim alanları tanklarla, havan toplarıyla dövülüyor.
Cenazelerle ilgili durumdan bahsettik. Evet, orada yaşanan,
bildiğimiz anlamda hukuku olan, ahlakı olan bir savaş
değil. Belki de bu toprakların görmüş olduğu en
ahlaksız ve en hukuksuz savaş yürütülüyor ve bizzat o
savaşın yürütücüsü de AKP Hükûmetinin kendisidir.
Sayın Başkan, darbe ve savaş
konseptleri iki makineyle çalışır; bir ölüm makinesi, bir de
yalan makinesi. Yalan makinesi her zaman ölüm makinesinden daha çok
çalışacak ki, o darbe ve savaş konseptini yürütenler kendi
politikalarını sürdürebilsinler.
HARUN KARACA (İstanbul)
Karşımızda duruyor.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Burada
AKP grup başkan vekilinin dile getirmiş olduğu Dargeçitteki 2
sivil yurttaşı kimin katlettiğini de çok iyi biliyoruz. Faili
malum olan on binlerce cinayetin altında imzası olan o karanlık
güçlerin, Dargeçitte, dün yine, daha önce yaptıkları gibi yeni bir
provokasyon dalgası yaratmak üzere o sivilleri katlettiğini çok iyi
biliyoruz. O 2 yurttaşı katleden bu karanlık güçleri, bu
paramiliter kontra güçleri buradan kınıyoruz. Bu konuda bizim
söylediklerimize itibar etmiyorsanız, iki gün önce, sizin seçim iş
birliği yaptığınız HÜDAPARın yapmış
olduğu açıklamalara bakın. O karanlık güçlerin, paramiliter
çetelerin oradaki halkı karşı karşıya getirmek üzere
yeni provokasyonlar peşinde olduğunu, HÜDAPARın yapmış
olduğu açıklamaları incelerlerse çok rahat bir şekilde
görürler.
Burada, ifade ettiğimizden çok daha vahim bir
tablo var. Bakın, bir cenaze üzerinden ben ifade ettim, orada yaşanan
bir başka hakikati anekdot olarak Genel Kurulun bilgisine sunayım. Bir
hafta önce Dargeçitte abdest almaya giderken güvenlik güçlerinin
açmış olduğu ateşle kolunu kaybeden Sacide Gezginci, tam
bir haftadır Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesinde yatıyor, kolunu
kaybetti. Sacide Gezgincinin 8 aylık bir bebeği var ve anne sütü
alıyor, anne sütüyle besleniyor. Tam bir haftadır bu konuda
yürüttüğümüz bütün görüşmelere rağmen, anne sütü alan bir
bebeğin yaşam hakkına bile saygı duymayacak şekilde,
Dargeçitten Diyarbakıra götürülmesine izin verilmiyor. Öyle buradan,
gelip birtakım sahte söylemlerle kamuoyunu falan aldatmaya
çalışmasınlar. Gitsinler Sura, Dargeçite, Nusaybine,
Cizreye, oradaki halkla konuşup, ondan sonra gelip burada hakikatle
ilgili söyledikleri şeyler varsa o şekilde Genel Kurulu
bilgilendirsinler.
Biz -daha önce de söylemiştim- on kere
düşünüp bir kere konuşuruz. AKPnin dış
politikalarıyla ilgili ihanet söylemlerini kullanırken,
Cumhurbaşkanının ve Başbakanın, AKPli yetkililerin ve
onların talimatlandırıp manşetler
attırdığı çamur medyasının yapmış
olduğu hedefleştirici psikolojik kampanyaya dikkat çektim ben.
Başbakan, Cumhurbaşkanı, emrindeki çamur medya eğer bizim
yürüttüğümüz diplomatik görüşmeleri ihanetle suçlarlarsa, biz bu
ülkenin geleceğine ihanet olan dış politikalarını da
aynen o şekilde tanımlamaya devam ederiz. Siyasi nezaketin,
diplomatik nezaketin ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Bize karşı
bu şekilde saldırgan tutum devam ettiği sürece, biz onların
yürütmüş olduğu ve ülkemizi hızla felaketin eşiğine
getiren bu politikalarla ilgili onların düzeyiyle cevap vermeye de devam
edeceğiz.
Ayrıca
Sayın Naci Bostancı son derece açık bir şekilde beni de
tehdit etti, Demokrasi ve başkaları çarpar. dedi.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Halk, halk, Sayın Baluken.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Buradan Sayın Bostancıya
hatırlatayım, böyle tehditlere pabuç bırakacak insanlar
değiliz.
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) Çarpıtmayın lütfen ya.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Biz bu mücadeleye girerken kefenimizi
koltuğumuzun altına almış, yola çıkmış,
bedel ödemiş insanlarız.(AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Bu Meclisin kapısında her birimizin cenazesi sallansa
bile asla kendi doğrularımızdan taviz vermeyiz, ilkelerimizden
geri adım atmayız, tehditlere boyun eğmeyiz. Eğer
maksadın açık bir şekilde bizi tehdit etmekse elinizden geleni
ardınıza koymayın diyorum; az olandan az, çok olandan çok gider diyorum.
Teşekkür
ederim.
AHMET
HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Yürü, kim tutar seni be!
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sen tutarsın. Bir tutmaya çalış
bakayım.
AHMET
HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Kabadayıya bak, kabadayıya bak! Az
olandan az, çok olandan çok ha!
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) İndir o elini, elini indir.
AHMET
HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Lafa bak be! Git mahalleye de
kabadayılık yap, Mehmet bekliyor seni orada.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Gel dışarıda konuş, gel
dışarıda konuş.
AHMET
HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Git, Mehmet bekliyor seni, Mehmet! Mehmet
orada, Mehmet.
AHMET YILDIRIM
(Muş) Bak hele, bir tarzına bak sen önce.
AHMET
HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Az olandan az, çok olandan çok!
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Otur yerine!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen karşılıklı
konuşmayalım.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Vural daha önce girdi sisteme.
Sayın
Vural, buyurun.
9.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ederim.
Ben gerçekten
bizim verdiğimiz, bir partinin verdiği önerge hakkında
yapılacak işlemle ilgili bir kamu görevlisinin görüşünü ifade
ettiği için görevden alınması muamelesini içime sindiremedim,
vicdanıma sindiremedim ya. Ama anlaşılan o ki siz
vicdanınıza, idrakinize sindirmişsiniz.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Öyle bir şey yok, hukuka gitsin diyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ben hukuki meseleyi açmadım ki, burası mahkeme mi ki
hukuki meseleyi açayım? Ama ben, vicdanınız varsa ona seslendim.
Ama anlaşılıyor ki maalesef o yok; Yargıya gitsin.
Keşke bu sözü
17-25 Aralıkta soruşturmaya tabi olanlara da niye
yargıya gitsin demediniz de
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Oldu, oldu, yargı oldu.
OKTAY VURAL
(İzmir) -
hâkim ve savcı ayarlamaya devam ettiniz, ha? Niye
kaçtınız? Hadi
(MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Yargı oldu, oldu; sizin haberiniz yok.
MUSTAFA AKAYDIN
(Antalya) Yüce Divana niye gitmediniz?
OKTAY VURAL (İzmir) - Onun için, burada hukuki
olarak kim yapar kim yapmaz ama böyle bir işlemin yapılmasına
hiç olmazsa vicdani
AYTUĞ ATICI (Mersin) Ahlaki
OKTAY VURAL (İzmir) -
ahlaki
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bravo!
OKTAY VURAL (İzmir) -
bir davranış
açısından ilişkilendirilmiş olmasına ilişkin bir
zerre itirazınız olsaydı. Ama Milliyetçi Hareket Partisine bir
grup önerisini bu şekilde dile getiren bir kimseye Sayın Meclis
Başkanının yaptığı işlem ile AKP Grubunun
yaptığı açıklama örtüştüğüne göre bu konuda
Milliyetçi Hareket Partisine yönelik bu hasmane tutumun kökeninin nereden
kaynaklandığı konusunu da aziz
vatandaşlarımızın idrakine havale ediyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Öyle bir
şey yok Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) - Bu
düşmanlıklarla bir yere varılmaz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Yok, öyle bir
şey yok.
BAŞKAN Sayın Bakan söz istiyor.
Buyurunuz Sayın Bakan. [MHP
sıralarından alkışlar(!)]
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Bravo(!) Bravo
Tuğrula(!) Tırları da bir anlat, tırlarda ne vardı?
Onu da söylesene Sayın Tuğrul Bey.
10.- Başbakan Yardımcısı
Yıldırım Tuğrul Türkeşin, Diyarbakır
Milletvekili İdris Baluken ile Ankara Milletvekili Levent Gökün
yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) Onu inşallah yaparız. Onu çok merak
ediyorsunuz.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Çok merak ediyoruz.
Bir de şu ayakları kırma vardı ya, ayakları
kırma.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla) -Hiçbirinizin bu konuyu bilmemiş olmanızdan da
üzüntü duyduğumu ifade etmeliyim.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) O ayakları
kırmadan da bahset bir, milliyetçiliği ayaklarının
altına alanların ayağını kırdınız ya.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla) -Yani hiçbiriniz bilmiyorsunuz demek ki bu konuları.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Bir de ayakları
kırmadan bahset.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla) -Evet, Sayın Başkan, öncelikle bu yeni dönemde
Başkanlığınız hayırlı olsun.
Şimdi, az önce bu güneydoğuda, daha önce
de benim söz alıp kısa bilgi verdiğim terörle mücadeleyle
alakalı bugün yapılan çalışmalarda her iki siyasi partinin
grup başkan vekilleri cenazelerin ortada kaldığını ve
bunun bir vahim durum olduğunu söylüyorlar. Haklılar, biz de buna
katılıyoruz. Cenazeyi oradan kaldırmak ve hasta nakli, oradaki
belediyelerin görev kapsamındadır.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Silopi
Belediyesinin işgal edildiğini de söyleyin.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla) - Bu belediyelerin hangi partiye ait olduğunu ve
bunun niye yapılmadığının
araştırılması gerekir.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Şu
anda Silopi Belediyesinin karargâh olduğunu da söyleyin.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sokağa çıkma
yasağını ben mi ilan ettim?
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla) Oradaki güvenlik güçleri ve onlara destek vermeye
çalışan diğer devlet kurumları o cenazeleri de almak,
yaralıları da, evinde rahatsızlananları da almak için üstün
bir performans göstermektedir.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Efendim, o,
Sağlık Bakanlığının görevi, belediyenin görevi
değil.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla) - Ancak, maalesef, hem ambulanslara hem de cenaze
araçlarına dahi ateş edilmektedir terör örgütünce.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Bakan,
hastaları Sağlık Bakanlığı alır, belediye
almaz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Belediye
almaz, evet.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Ambulansları
kim kurşunluyor, onu da söyleyin.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Silopi
Belediyesi polis karargâhı olmuş arkadaşlar, yüz defa söyledik.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla) Terör örgütü ambulanslara ateş ediyor, cenaze
araçlarına dahi ateş ediyorlar ve kendi cenaze araçlarını
ve ambulanslarını da kullanmıyorlar. Ben bunu ifade etmek
istedim.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, tutanaklara geçmesi açısından ifade edeyim.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Baluken.
11.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
Başbakan Yardımcısı Yıldırım Tuğrul
Türkeşin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Yani,
sayın Hükûmet yetkilisi geçen gün de bu konuda bir bilgilendirme
yaptığını ifade etti ama geçen gün bir Nasrettin Hoca
fıkrası anlattı bize, onun dışında bir
bilgilendirme duymadık. Bugün de yine yaşanan hukuksuzluklarla
ilgili, işlenen anayasal suçla ilgili herhangi bir şey duymadık.
Sadece bu cenazelerle ilgili yetkinin, hastaları almayla ilgili yetkinin
belediyelere ait olduğunu söylemek suretiyle zaten yanlış bilgi
vermiş oldu. Oradaki Silopi Belediyesinin bir haftadır güvenlik
güçleri tarafından bir karargâh hâline getirildiğini ve
dolayısıyla belediyenin işlevsizleştirildiğini, bu
konuda İçişleri Bakanlığı nezdinde yapmış
olduğumuz bütün girişimlere rağmen de herhangi bir
gelişmenin yaşanmadığını kürsüden ifade etmedi.
Kayıtlara geçsin diye ifade ediyorum.
Sebebi ne olursa olsun, oradaki mevcut durum ne
olursa olsun orada yerde yatan cenazeleri kaldırmak Hükûmetin ve devletin
sorumluluğundadır. Hiçbir gerekçe, bir hafta boyunca sokak
ortasında cenazenin çürümeye yüz tutmasını gerekçelendiremez
diyorum.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Belediye ne
iş yapıyor?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Tutanaklara geçmesi açısından ifade ettim.
BAŞKAN Tutanaklara geçmiştir.
Buyurunuz Sayın Bostancı.
12.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkürler.
Biraz önceki değerlendirmemden Sayın
Baluken Acaba bir tehdit algısı mı çıkartmam gerekir?
şeklinde şartlı bir cümleyle sonra malum sözleri söyledi.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Açık tehdit.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Baluken zeki bir insan. Esasen, sözlerimin ne anlama geldiğini anlamak
için çok zekâya da gerek yok. Ben partilerin aldıkları oy
oranlarından bahsettim, bizim burada neye dayanarak
konuştuğumuzdan bahsettim, partilerin ilgili tabanlarına,
millete değerlendirmeler yaparken saygı göstermek gerektiğinden
bahsettim. Demokrasi çarpar, başkaları da çarpar. dedim,
doğru. Bu çarpılma siyasette muhakkak, seçilememek,
başarısız olmak şeklinde olur, başka türlü olmaz,
benim de başka bir kastım olmaz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Açık bir tehdit olarak algıladık, açık tehdit ediyorsunuz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Kesinlikle
burada hiçbir biçimde tehdit yoktur.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Başkaları ne oluyor? Demokrasi çarpar. tamam da
Başkaları çarpar. ne oluyor?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Ancak,
Sayın Balukenin şartlı bir cümleyle de olsa, burada sanki bir
tehdit varmış gibi peşinden söylediği sözler, Azdan az
gider, çoktan çok gider., bunlar çok talihsiz sözlerdir. Ve ben de şunu
anlamak isterim: Sayın Baluken burada siyasi konuşmaları
dinlerken acaba kulak hassasiyeti buradan nasıl ben bir tehdit
algısı çıkartırım da şartlı bir cümleyle de
olsa mukabil bir tehditte bulunurum şeklinde mi çalışıyor
diye kendisine sormak isterim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, burada açıklama yapmaya ihtiyaç var.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Baluken.
13.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, ben daha önce de ifade ettim. Sayın
Bostancının hâlâ bir üniversite hocası edasıyla
academiada öğrencilerine ders verir bir pozisyonda bu Meclisi ve
milletvekillerini terbiye etme arayışından bir kere vazgeçmesi
gerekiyor. Kendisinin bütün milletvekilleriyle eşit konumda olduğunu,
yaptığı konuşmalarla da, ortaya koyduğu siyasi
duruşla da diğer milletvekillerinden hiçbir farkı
olmadığını daha önce de ifade etmiştim, bugün de ifade
ediyorum. Burada milletvekillerinin zekâ seviyesini ölçecek bir yetkinlikte,
etkinlikte olmadığını da ifade edeyim. Ben bir hekim olarak
Sayın Bostancının zekâ ölçüsünü ölçme gibi bir
yanlışa, bir cüretsizliğe girmezken Sayın
Bostancının bir siyaset bilimcisi olarak buraya gelip bizim
zekâmızla ilgili değerlendirmelerde bulunması onun şu anda
meseleleri ele aldığı düzeyle ilgili bütün Genel Kurula bir
bilgi veriyor.
Biz her
söylenenin ne anlama geldiğini çok iyi biliyoruz. Orada yapmış
olduğu değerlendirmelerden sonra bize yönelik söylemiş
olduğu Demokrasi çarpar, başkaları da çarpar. sözü tutanaklar
da incelenirse net olarak görülecektir. Zaten bu tartışmanın
bugün gündemleşmesinin sebebi, uzun süredir parti yetkililerinin,
Başbakanın, Cumhurbaşkanının ve emirlerindeki çamur
medyasının Başkaları da çarpar. üzerinden bize
yöneltmiş olduğu bu psikolojik linç kampanyasıdır, hedefleştirme
kampanyasıdır. Biz bugüne kadar bu Başkaları da çarpar. sözünden
dolayı onlarca kez yaşam hakkımızı tamamen yitirecek
şekilde saldırılara maruz kaldık, suikastlara maruz
kaldık.
AHMET
HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Azdan az, çoktan çok!
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sokak ortasında üzerimize ateş
açıldı, bu partinin Genel Merkezi yakıldı, 400den fazla
yerde seçim büroları ve seçim çalışmalarına linç
saldırıları yapıldı. Eğer ifade ettiği
şey, Başkaları da çarpar. üzerinden ifade ettiği
şey, daha önce bize suikast olarak geri dönen, fiilî saldırı
olarak geri dönen, sokak ortası infaz girişimi olarak geri dönen,
Genel Merkezimize saldırı olarak geri dönen linç güruhuysa ona
yönelik olarak korkmayacağımızı ve ona karşı olan
tavrımızı ifade etmek üzere o cümleleri kullandım, yoksa
benim herhangi bir tehdit kastım yoktur.
Teşekkür
ederim.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Onların hiçbirisini onaylamayız
Sayın Baluken, hiçbirisini onaylamayız.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Başkaları da çarpar. dediğin odur
senin.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Hiçbir gayrimeşru işi onaylamayız.
BAŞKAN
Sayın Gök, buyurunuz
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Millet sandığa gömer, sandığa.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sandığa nasıl gömüldüğünüzü
gördük biz.
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Sandığa kim gömüldü?
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sandıktan darbeyle çıktınız,
bakın.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Tamam, kim gömüldü?
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sandıktan, gömülünce darbeyle
çıktınız, savaşla çıktınız.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) 11 seçimdir sandığa gömülüyorsunuz.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Sayın Göke söz verdik.
Buyurunuz
Sayın Gök.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Ona millet karar veriyor; burada oturmana da millet
karar veriyor, gitmene de millet karar veriyor.
14.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Başbakan
Yardımcısı Yıldırım Tuğrul Türkeş ile
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yaptıkları
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, az
önce burada dile getirdiğimiz konuda, Sayın Bakanın
yaptığı açıklamayla, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk
defa, AKP Hükûmeti döneminde bir cenazenin tam bir haftadır sokakta
kaldığının resmî olarak teyit edildiği bir bilgi
verildi.
Gerçekten, vahim bir tablo. Yani gerçekten, durum bu
şekilde devam ediyorsa, bir cenaze bir hafta sokakta kalıyor ve bu
duruma seyirci kalınabiliyorsa bu kimin suçudur Allah aşkına? Bu
ülkeyi on üç yıldır kim yönetiyor? Şimdi, bunlar
konuşulmasın mı? Bir dinî görevin dahi yerine
getirilemediği, bir cenazenin toprağa verilemediği, ailesinin
pencereden bakıp bir cansız cesedi seyrettiği bir tablo bir
normal tablo mudur?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Değildir
ama cenaze niye orada?
LEVENT GÖK (Ankara) - Bu, ne denli dehşet
verici bir tablo! Türkiye'nin geldiği noktaya bakın. On üç
yıldır kim getirdi bu ülkeyi, Türkiyeyi bu hâle?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ama cenaze niye
orada? Biraz da ondan bahsedin.
FİLİZ KERESTECİOĞLU
(İstanbul) Biz de onu soruyoruz.
LEVENT GÖK (Ankara) - Yani bugün, AKP
sıralarına bakıyoruz, terörle mücadele
Elbette, devlet terörle
mücadele edecektir. On üç yıldır bu ülkeyi siz yönetiyorsunuz, siz!
Kim bu hâle getirdi? Kim teröre mahkûm etti bu Türkiyeyi. Bunlar
konuşulmasın mı Mecliste?
Sağduyuyla konuşalım diyoruz,
saldırıyorlar. Cenaze konuşulmayacak, yolsuzluk
konuşulmayacak, AKP için her şey güllük gülistanlık, öyle mi?
Bir sokağa çıkın bakalım.
AKP Grup Başkan Vekili Sayın Bostancı
-az önce Sayın Vural da ifade etti- bir kamu görevlisi görevden
alınınca ona Mahkemeye git. diyor ama cumhuriyet tarihinin, 4
bakanın istifa ettiği ve özellikle, bir bakanın istifa ederken
de Sen ne söylediysen ben onu yaptım. dediği bir anda, bir ortamda,
onlara o yolu kapatan Meclis iradesini gösteriyor, AKP iradesini gösteriyor.
Böyle bir tablo olabilir mi? Başkası olunca mahkemeye git, AKPli
olunca Mecliste akla. Meclis aklama, paklama yeri mi? Tam tersine, Meclis, her
türlü şaibenin giderileceği bir yer, yargının önünün
açılacağı bir yer, yargının önünün
kapatılacağı bir yer değil. Meclis, hiçbir zaman bir
kişinin mahkûmiyeti ya da suçsuzluğu konusunda karar veremez. O
konuda karar verecek merci yargıdır. AKPliler bunu da
yaşattılar bize. Bu nedenle, sözlerini büyük bir üzüntüyle
karşıladığımı ifade ediyorum Sayın
Başkan.
Teşekkür ederim.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) Sayın Başkan, izin verir misiniz, buradan bir
açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bakan, yerinizden
lütfen, açayım mikrofonu.
Buyurunuz.
15.- Başbakan Yardımcısı
Yıldırım Tuğrul Türkeşin, Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) Sayın Başkan, çok teşekkür ederim.
Ben buradaki konuşmalarda herhangi bir hususu
teyit etmiş değilim, sadece kayıtlara girmesi
bakımından
Ancak geçen sefer de Sayın Balukenin atıfta
bulunduğu, güneydoğuda terörle mücadele eden güvenlik güçlerinin
karşılaştığı olaylar ve orada yaşananlarla
ilgili Genel Kurula bilgi verdim. Müşahhas ve münhasır olarak
atıfta bulunulan konuyla ilgili herhangi bir teyidim veyahut reddim
bulunmamaktadır.
Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Vural, buyurunuz.
16.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Meclis
Başkanının parti taassubuyla değil hukuk ve vicdan
çerçevesinde karar vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biz, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil etmesini ve Anayasa
ve İç Tüzük çerçevesinde kendisine verilen görevleri yapmasını
istiyoruz. Dolayısıyla hepimiz, hep beraber, birlikte Bizim
başkanımız diyebilmeliyiz. O bakımdan, Sayın Meclis
Başkanı bu alışkanlıklardan vazgeçmeli, bir parti
taassubuyla değil, parti tercihiyle değil, hukuk, vicdan çerçevesinde
karar vermelidir.
Sayın Meclis Başkanının birçok
zirvelerde irtibatları olacaktır dolayısıyla Meclisin
mehabetini ve saygınlığını korumak durumunda.
Sayın Cumhurbaşkanına Meclis Başkanlık Divanı
üyeleriyle gittiği bir ortamda milletvekillerinin binasının
sıkıntılı olduğunu -milletvekillerinin binaya girmek
için sıkıntıları var- işlevsel
olmadığını ifade ediyor.
Şimdi, Cumhurbaşkanlığı
makamı milletvekillerinin binasının konuşulacağı
yer değildir. Milletvekillerinin ihtiyacı varsa, irade bizim olur,
Cumhurbaşkanından medet mi umacak yani yasama? Bu nasıl bir
anlayıştır? O bakımdan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
saygınlığını korumak zorundasınız. Buradaki
milletvekilleri burada istediği şekilde, istediği iradeyle aziz
Türk milleti adına egemenliğini kullanır, bütçeyi yapan da bu
millettir, bu kaynakları veren de milletimizdir. Gidip orada,
Cumhurbaşkanı makamında milletvekillerinin binasıyla ilgili
konuyu kullanmasına yani gerçekten, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
saygınlığı açısından mahal yoktur. Kaldı ki
Cumhurbaşkanı da Bu konular Başkanlık Divanında
konuşulacak konulardır. diye de ifadede bulunuyor. Onun için,
Sayın Meclis Başkanının, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
egemenliğin yegâne temsil yeri olduğunun, Türk milletinin
egemenliğini kullanan yegâne yer olduğunun, millî iradenin tecelli
ettiği yegâne yer olduğunun idrakinde olarak makamlarla
görüşmelerde bulunması ve bu çerçevede de üslubunu buna göre
ayarlaması gerektiğini bu vesileyle ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Sayın grup başkan vekilleri
bitirdiyse artık sayın vekillere söz vereceğim.
Şimdi şu anda sisteme giren sayın
milletvekillerinin isimlerini okuyorum: Sayın Atıcı, Sayın
Akın, Sayın Kayışoğlu, Sayın Dora, Sayın
Gürer, Sayın Okutan, Sayın Yüksel, Sayın Sarıhan,
Sayın Zeybek, Sayın Akyıldız, Sayın Hürriyet,
Sayın Doğan, Sayın Bozkurt, Sayın Özdemir, Sayın
Demir, Sayın Basmacı ve Sayın Tarhan.
Buyurunuz Sayın Atıcı.
17.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının,
İsmet İnönünün 42nci ölüm yıl dönümüne ve Mersinde elektrik
dağıtım işlerinin özelleştirilmesinden sonra
yatırımların aksamasının vatandaşı
mağdur ettiğine ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Öncelikle, Genel Başkanımız ve
Cumhurbaşkanımız İsmet İnönüyü rahmet ve
saygıyla anıyorum.
Mersinde elektrik dağıtım
işinin özelleştirilmesinden sonra yatırımların
aksaması vatandaşları ciddi şekilde mağdur
etmiştir.
Değerli arkadaşlar, Anamurda muz
üreticilerinin, yaşanan elektrik kesintisinden sonra don
oluşması nedeniyle, bir yıllık emeği, alın teri
yok olmaktadır. Bu konuda herhangi bir önlemin alınmaması
yıllardır şaşırtıcıdır. Örneğin,
Erdemli Hüsametli köyünde trafo yetersizliğinden dolayı elektrikli
eşyaların büyük bir kısmı kullanılamaz hâldedir.
Benzer şekilde Mersinin Tarsus, Çamlıyayla, Akdeniz, Mezitli,
Yenişehir, Toroslar, Silifke, Mut, Gülnar, Aydıncık ve
Bozyazı ilçelerinde de elektrik kesintileri yaşanmakta ve halk
çileden çıkmaktadır. AKP Hükûmeti ülkemizi yönetememektedir. Derhâl
bu soruna çözüm bulunmalıdır.
BAŞKAN Sayın Akın.
18.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının,
İsmet İnönünün 42nci ölüm yıl dönümüne ve Balıkesirde
meydana gelen iş kazalarına ilişkin açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Bir memlekette namuslu insanlar da en az
namussuzlar kadar cesur olmadıkça o memleket için kurtuluş yoktur.
sözüyle bugünlerde de yol göstericiliğini sürdüren 2nci
Cumhurbaşkanımız İsmet İnönüyü saygı ve özlemle
anıyorum.
Sayın Başkan, Balıkesirden son
günlerde ardı ardına üzücü haberler alıyoruz. Dün, yine Gönen
ilçemizin Havutça Mahallesinde bir iş kazası meydana geldi.
Yapılması planlanan rüzgâr enerji santrali için konulan hız
sensörlerinde meydana gelen iş kazasında 1 işçimiz
hayatını kaybetti, 1 işçimiz de yaralandı.
Hayatını kaybeden işçimize Allahtan rahmet, yaralı
kardeşimize de acil şifalar diliyorum.
Hiçbir ölümden, hiçbir iş kazasından ders
çıkartamıyoruz, gerekli önlemleri almıyoruz. Bu kadar ciddi
boyutlara ulaşan ölümlü iş kazaları fıtrata havale edilerek
geçiştirilemez. İş kazalarının bu derece yüksek
boyutlara gelmesinin ardındaki temel nedenin kuralsız, güvencesiz,
sendikasız ve kayıtsız çalışma olduğunu
biliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kayışoğlu.
19.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, İsmet İnönünün 42nci ölüm yıl
dönümüne ve eğitim kurumlarının gerici kuşatmalarla
baskı altına alınmasını kınadığına
ilişkin açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de partimizin Genel Başkanı,
Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız İsmet
İnönüyü 42nci ölüm yıl dönümünde saygıyla, minnetle
anıyorum.
Bugünlerde ülkemizin önemli üniversitelerinde ve
birçok okulda gerici provokasyonlar yapıldığı
görülmektedir. Din üzerinden mağduriyet edebiyatı yapılarak,
ODTÜde, yine Hacettepede solcu öğrencilere tehditler ve palalı saldırılar
gerçekleştirilmiştir. İstanbul Erkek Lisesinde objektif
değerlendirme yapılmadan, benzer nedenlerle öğretmen Seyit
Işık sürgün edilmiştir.
Bilim yuvası olması gereken eğitim
kurumlarımızın gerici kuşatmalarla baskı altına
alınmasını kınıyoruz.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Dora.
20.- Mardin Milletvekili Erol Doranın, TBMM Başkan
Vekili Pervin Buldana görevinde başarılar dilediğine ve
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki terör olayları
nedeniyle çocukların hayatını kaybetmesine ilişkin
açıklaması
EROL DORA (Mardin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Ben de bu yeni görevinizde başarılar
diliyorum.
Ben de bu süreçte özellikle bölgede devam eden ve
yaklaşık, şimdiye kadar 57 çocuğun hayatını
kaybetmiş olduğu olaylardan biraz bahsetmek istiyorum.
Biraz önce sayın grup başkan vekilimizin
de ifade ettikleri gibi, Dargeçitte gerçekten travmatik bir durum
yaşanmaktadır. Biraz önce de bahsetti, kendim de bu konuyla çok
ilgilendim. Düşünün, bir annenin kolu kopmuş, şu anda
Diyarbakırda; 8 aylık bebeği anne sütünden de mahrum bir
şekilde, hâlâ Dargeçitten Diyarbakıra götürülememiştir. Kendim
de valilikten istirham etmiş olmama karşın, henüz bu konuda bir
gelişme olmamıştır. Herkesi bu anlamda empati yapmaya
çağırıyorum. Acaba, bu bizim çocuğumuz olsaydı biz
neler düşünecektik?
Şuradan da vurgulamak istiyorum: Bu tür
sorunlarımızı şiddetle ve savaş konseptiyle
çözümleyebileceğimizi zannetmiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EROL DORA (Mardin) Bir an önce yine çözüm sürecine
dönülmesini bir kez daha buradan vurgulamak istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Gürer
21.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, İsmet
İnönünün 42nci ölüm yıl dönümüne, halkın geçim
sıkıntısı içinde olduğuna ve Maliye
Bakanının çizdiği tablonun halkın gerçekleriyle
örtüşmediğine ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Cumhuriyetimizin 2nci Cumhurbaşkanı, Genel Başkanımız
İsmet İnönüyü saygıyla anıyorum.
Sayın Başkan, Niğde Çiftehandan,
BAĞ-KURdan yetim aylığı alan Hatice Hanım Verilen
maaşla geçinemiyoruz. diye yazmış. Niğdeden emekli
öğretmen Hasan Bey Maaşlara zam yapacağız. dediklerinde
piyasada her şeye zam geldi, ay sonunu getiremiyoruz. diyor. Çiftçi
arıyor Patates depoda kaldı. Elmanın, fasulyenin hâli ne
olacak? diye soruyor. Esnaf siftahsız dükkân kapatıyoruz diye
dertleniyor. Niğdede icra dairesi 1 iken 2 oldu, 3üncüsü yolda deniyor.
Taşeron işçimiz Ailece çalışıyoruz, geçinemiyoruz,
açız Vekilim. diye kapımıza geliyor. Yeşil kart
alanların sayısı neredeyse nüfusun yarısı. Her gün
onlarca kişi iş diye ya geliyor ya arıyor. Ne iş
verirseniz çalışırım. diyen üniversite diplomalılar
var. Ana baba iş bulmak için kapı kapı geziyor, öğrenciler
burs arayışında. Kısacası, kime Hâlin ne? derseniz
bir dokun bin ah işit durumunda, herkesin derdi, sorunu var. Durumu iyi
olanlar ranttan beslenen, haksız kazançla geçinen ve
sırtını iktidara dayayanlar. Maliye Bakanının çizdiği
tablo halkın gerçekleriyle örtüşmüyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Okutan
22.- Isparta Milletvekili Nuri Okutanın, mülki idare
amirlerinin maaşlarının hâkim ve savcı
maaşlarıyla eşitlenmesini beklediklerine ilişkin
açıklaması
NURİ OKUTAN (Isparta) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bilindiği üzere, kaymakamlar ilçelerinde yürütmenin
başı olarak hem devletin temsilcisi hem de hükûmet
programlarının yürütücüsüdür. Bu yüzden, Cumhuriyet Döneminde ilçede
yürütmenin temsilcisi olan kaymakamlar ile yargının temsilcisi olan
hâkim ve savcılar arasında özlük hakları bakımından
hep bir denge gözetilmiştir. Ancak, Büyükşehir Belediyesi
Kanunundaki değişiklikler ve Köylere Hizmet Götürme Birliğinin
kapatılmasıyla birlikte kaymakamlar aleyhine bu denge
bozulmuştur. Mesela 2016 yılında birinci sınıf
yargı mensupları 10.157 lira alacaktır, birinci sınıf
kaymakamlar da 6.900 lira alacaktır. Mesleğe giren bir yargı
mensubu 5.638 lira alacaktır, yeni mesleğe giren bir kaymakam da
3.800 lira alacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NURİ OKUTAN (Isparta) - Yeni bir
hazırlığın yapıldığı bu dönemde,
birinci sınıf mülki idare amirlerinin maaşlarının
birinci sınıf hâkim ve savcılara, diğer mülki idare
amirlerinin maaşlarının ise derece, kademe, kıdem
yılı itibarıyla dengesi olan hâkim ve savcılara
eşitlenmesinin sağlanması idare amirlerinin büyük beklentisidir.
Hükûmetin bu beklentiyi dikkate almasını diliyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yüksel
23.- Eskişehir Milletvekili Cemal Okan Yükselin,
Eskişehirin Gündoğdu Mahallesinde kentsel dönüşümle ilgili
yaşanan sorunlara ilişkin açıklaması
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Sayın
Başkan, Eskişehir Gündoğdu Mahallesinde afet alanı,
kentsel dönüşüm gibi sorunların yanı sıra, Hükûmetin yerel
yönetimlere danışmadan yapmış olduğu ve şehri
bıçak gibi ikiye bölen çevre yolu düzenlemesi dünyanın az yerinde
görülebilen bir keşmekeşe neden olmaktadır. Çevre yolundan
Gündoğdu Mahallesine bir giriş olmadığı için
vatandaşlar 4 kilometre gidip, U dönüşü yapıp, 4 kilometre geri
dönüp evlerine gidebilmektedir.
Ayrıca, 7 Aralık 2015 günü, 77 yaşındaki
Ümmühan Gör adlı teyzemiz, çevre yolu üzerinde direkt mahalleye
bağlanan bir üst geçit olmadığından, karşıdan
karşıya geçerken araba çarpması sonucu feci şekilde can
vermiştir. Bu konuyla ilgili, tekrar ölümcül kazaların
yaşanmaması adına, Hükûmetin ne yapmayı
planladığını ve çevre yolundaki üst geçitlere yürüyen
merdiven şeklinde bir düzenleme yapıp yapmayacağını
merak etmekteyim.
BAŞKAN Sayın Sarıhan
24.- Ankara Milletvekili Şenal Sarıhanın,
İsmet İnönünün 42nci ölüm yıl dönümüne ve Adalet
Bakanının tutuklu gazetecilerle ilgili bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ŞENAL SARIHAN (Ankara) Değerli
Başkan, halkımızın emperyalizme karşı
verdiği muazzam mücadelenin önderlerinden olan Sayın İnönüyü
saygıyla anıyorum.
Sizinle paylaşmak istediğim düşünce
şudur: Sayın Adalet Bakanı dün adliye binasını ziyaret
ettiler. Adliyede kendilerine yöneltilen, gazetecilerin tutuklu
yargılanmalarına ilişkin soruya verdikleri yanıtta Hiçbir
gazeteci yazdığı haber sebebiyle cezaevinde değildir.
dediler. Bu söz, daha önce Zekeriya Öz tarafından da ifade edilmiş
bir sözdü. Acaba, gazeteciler yazdıkları haberler nedeniyle
değil de sokakta attıkları kurşunlar nedeniyle mi
yargılanıyorlar? Bunu sormak istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Zeybek
25.- Samsun Milletvekili Kemal Zeybekin, İsmet
İnönünün 42nci ölüm yıl dönümüne ve Samsunda ihtiyaç sahibi
vatandaşlara yapılan sosyal yardımların adil
yapılmadığına ilişkin açıklaması
KEMAL ZEYBEK (Samsun) Kurtuluş
Savaşında cephede komutanlık yapmış, cesur asker,
komutan ve 2nci Cumhurbaşkanımız İsmet İnönünün ölüm
yıl dönümünde kendisini özlem ve rahmetle anıyorum.
Samsun merkez ve ilçelerinde yaşamını
zor koşullarda geçiren ve ekonomik olarak ihtiyaç sahibi olan
yurttaşlarımıza yardımlar adil yapılmamaktadır.
Yapılan yardımların verilmesini doğru buluyoruz.
Yardımların ihtiyaç sahibi vatandaşlarımıza verilirken
siyaseten taraflı davranıldığı, ilçelerde sosyal
yardımlaşma vakıflarının AKP örgütlerinin talepleriyle
hareket ettiği, yardımlarda haktan yana olunmadığı,
tarafsızlık ilkesini unutulduğu, eşit
davranılmadığı bir gerçektir. Sosyal yardımlarda
eşitlik ve tarafsızlık ilkeleri ile ahlaki değerlerimize
yakışır ve yaraşır bir şekilde
davranılmasını istiyoruz. Tüm yurttaşlarımız
adına istek ve taleplerimizdir.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Akyıldız
Yok.
Sayın Hürriyet
26.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, İsmet
İnönünün 42nci ölüm yıl dönümüne ve Kocaelinin Kartepe ilçesinde
bulunan Köseköy Gençlik Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezinde ortaya
çıkan işkence görüntülerine ilişkin açıklaması
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle, Lozan kahramanı 2nci
Cumhurbaşkanımız İsmet İnönüyü ölümünün yıl
dönümünde minnet ve rahmetle anarak sözlerime başlamak istiyorum.
Kocaeli ili Kartepe ilçesi sınırları
içerisinde faaliyet gösteren Köseköy Gençlik Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezinde
geçtiğimiz hafta ortaya çıkan işkence görüntüleri maalesef,
Türkiyede ne ilk olmuş ne de son olacağa benziyor. Bu tür olaylar
değişik yıllarda defalarca yaşanmıştır ve bu
tür olaylar yaşandıktan sonra, yine aynı şeyler gündeme
geliyor. Buralarda istihdam edilen, bakım hizmetiyle ilgilenen
görevlilerin özel hizmet alım ihaleleriyle belirlendiği ve bu
ihalelerle şirketlerden alınan kadrolarla bu işlerin
yürütüldüğü, istihdam edildiği ortadadır. Ama maalesef,
Türkiye'de bulunan yüzlerce engelli rehabilitasyon merkezi, bakımevi ve
çocuk yuvalarında istihdam edilen personelin niteliğinin özel hizmet
alım ihaleleriyle belirlenmesinin yaşanan şiddet
olaylarının önüne geçmeyeceği de aşikârdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Doğan
27.- İstanbul Milletvekili Selina Doğanın,
İsmet İnönünün 42nci ölüm yıl dönümüne ve Noel
Bayramını kutladığına ilişkin
açıklaması
SELİNA DOĞAN (İstanbul) Sayın
Başkan, ben de tüm grubumuz gibi, öncelikle Sayın İsmet
İnönüyü anarak sözlerime başlıyorum.
Ben Noel vesilesiyle söz aldım. Bugün,
biliyorsunuz, ülkemizde ve dünyada Hristiyanların büyük bir bölümü Noel
Bayramını kutlayacaklar İsa Mesihin doğum günü olan.
Ancak, bırakın inançlarını yaşamak, insanların,
binlerce insanın evlerine hapsedildiği, inançlarından ve dinlerinden
ötürü katledildikleri, yerlerinden, yurtlarından edildikleri bir dönemde
buruk bir şekilde kutlayacağız biz Noel Bayramını. Ve
yine maalesef, ülkemizde çocuklara hediye vermesiyle ünlü bir Aziz olan Noel
Babanın şişme Noel Baba bıçaklama eylemleriyle hedef
alındığı, yine kaç Hristiyanın Kurban
Bayramında kesilen bir danaya eşit olduğunun
tartışıldığı, sorgulandığı, nefret
eylemlerine sahne olduğunu görüyoruz ülkemizin. Sizden öncelikle bu nefret
söylemlerini kınamanızı talep ediyorum ve ülkemizde tüm
farklı dinlerin kendi bayramlarını özgürce kutlamayı
varsayacakları günler umuduyla Noel Bayramını kutluyorum.
BAŞKAN Sayın Bozkurt
28.- Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurtun, uygulanan
politikaların doğruluğunun alınan oy oranına
bağlı olmadığına ilişkin açıklaması
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Sayın
Başkan, bugün herhâlde talihsiz konuşmalar günü. Alınan oy
oranına göre politikaların doğruluğu çok da doğru bir
tespit değil. Eğer öyle olsaydı, herhâlde dünyanın en
doğru politikalarını uygulayan politikacılar Saddam olurdu,
Mübarek olurdu, Kaddafi olurdu, ülkemizde de herhâlde yüzde 92 oyla seçilen
Kenan Evren olurdu. Dün Başikaya gönderdiği askerini ertesi gün
Çekmeyeceğim. deyip de çekenler, bir gün Rusyanın, bir gün
Amerikanın, bir gün Irakın tehditlerine boyun eğenler bugün
anmakla şeref duyduğumuz İsmet İnönünün hayatına
dönüp bakmalı ve biraz olsun ders almalıdırlar.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özdemir
29.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, İsmet
İnönünün 42nci ölüm yıl dönümüne ve İstanbulun Avcılar
ilçesinin Ambarlı Mahallesinin bir bölümü için alınan afete maruz
bölge kararı nedeniyle vatandaşların mağdur olduğuna
ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) Sayın
Başkan, bugün, bu yüce Meclis sıralarında ve bu makamlarda görev
yapma imkânının yolunu açan özgür, bağımsız ve
cumhuriyet değerleri ile birey olarak yaşamamızı güvence
altına alan bu devletin kurucuları, başta Mustafa Kemal
Atatürkü ve ölüm yıl dönümünde Sayın Genel Başkanımız
İsmet İnönüyü saygıyla anıyorum.
1999 depremi sonrası Bayındırlık
ve İskân Bakanlığı önerisiyle, İstanbul Avcılar
Ambarlı Mahallesinin bir bölümü için 2005 yılında Bakanlar
Kurulu kararınca afete maruz bölge kararı
alınmıştır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi
tarafından tehlike oluşturan yapıların
yıkımı işlemleri başlamıştır. Bölgede
mağduriyet yaşayan vatandaşlarımızın tahliye
işlemleri gerçekleştirilirken yaşadıkları
mağduriyetin giderilmesi, ailelerin kendi emek ve birikimleriyle
edinmiş oldukları mülklerinin
karşılığının sağlanması konusunda hak
kaybına uğramamalarıyla ilgili Çevre ve Şehircilik
Bakanlığını göreve çağırıyorum. Bu bölgede
yaşayan ve bizden çözüm bekleyen vatandaşlarımıza sesleniyorum:
Cumhuriyet Halk Partili
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Avcılar Belediyesi sınırları içinde yer alan bu bölge
belediyemizin sorumluluğunu aşmaktadır. Sorunun çözümünde Çevre
ve Şehircilik Bakanlığının müdahalesi gerekmektedir.
BAŞKAN Sayın Demir
30.- Muğla Milletvekili Nurettin Demirin, İsmet
İnönünün 42nci ölüm yıl dönümüne, Millî Eğitim
Bakanlığının şube müdürü atamalarının
iptaliyle ilgili Danıştay kararlarına uymadığına
ve turizm sektörünün ihracat teşviklerinden
yararlanamadığına ilişkin açıklaması
NURETTİN DEMİR (Muğla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Mustafa Kemal Atatürkün silah arkadaşı,
önderimiz, liderimiz İsmet İnönüyü saygı, sevgi ve rahmetle
anarım.
Sayın Bostancı Yargı yolu açık,
hukuki yollar var. diyor, biraz önce öyle söyledi. Bunu inanarak mı
söyledi? Endişeliyim. Danıştay, Millî Eğitim
Bakanlığının 1.709 şube müdürü atamasını
iptal etti. Hükûmet ve Millî Eğitim Bakanı bu iptal
kararlarını maalesef uygulamıyor ve mağdurların
haklarını iade etmiyor. Buna ne söyleyecek, ben merak ediyorum.
56 sektörü beraberinde besleyen ve yılda 35
milyar dolar döviz getiren turizm sektörümüz ihracat teşviklerinden
yararlanamamaktadır. Ekonomik zorlukları yaşamakta olan turizm
sektörümüzün ihracat teşviklerinden yararlanması için
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Basmacı
31.- Denizli Milletvekili Melike Basmacının, 17-25
Aralık yolsuzluk ve rüşvetle mücadele haftasını
kutladığına ve SSK ile BAĞ-KUR emeklilerine seyyanen
verilen zammın neden memur emeklilerine verilmediğini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
MELİKE BASMACI (Denizli) Sayın
Başkan, devlet başkanlığını onurla yürüten
Sayın İnönünün İktidarda kalmak değil, itibarda kalmak
önemlidir. sözünü hatırlatarak 17-25 Aralık haftamızı
kutluyorum.
Soruma geçiyorum: 2016 Ocak ayından itibaren
uygulanacak olan tasarı metnine göre, SSK ve BAĞ-KUR emeklilerine 100
TL seyyanen zam artışı yasalaşmıştır. Buna
göre, seçim beyannamenizde tüm emekliler denmesine rağmen, memur
emeklileri niçin seyyanen zam alamamıştır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Tarhan
32.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhanın, İsmet
İnönünün 42nci ölüm yıl dönümüne, Gebze-İzmit metro hattı
ihalesi ile Gebze-İzmit ek tren seferlerinin durumunu öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) Sayın Başkan, 2nci
Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız İsmet
İnönüyü rahmetle anıyorum.
Birinci sorum:
İstanbul Anadolu Yakası metro projesinin devamı olan
Gebze-İzmit hattı ihalesi yapılacak mı?
İkinci
sorum: Neden Ankara-İstanbul hızlı tren saatleri arasında
Gebze-İzmit arası ek tren seferleri uygulanmıyor?
BAŞKAN
Sayın Gündoğdu
Yok.
Sayın
Yılmaz
33.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmazın, 17-25
Aralık sürecinin gündeme gelmemesi yönünde antidemokratik bir uygulama
olduğuna ilişkin açıklaması
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tabii,
başta Meclis Başkanı olmak üzere, biraz önce Danışma
Kurulu toplantısında kesin bir karar alınmış, bir
talimat var gibi, 17-25 Aralığın gündeme gelmemesi
noktasında ortak bir tavır var. Orada bir antidemokratik
uygulamayı gördük. Ama, biz şunu ifade etmek istiyoruz: Bu ülkede
başta Adalet ve Kalkınma Partisine oy veren Anadolunun mazlum
Müslüman Türk milleti açlıkla, yoklukla, imkânsızlıklarla
çocuğunu gelin etmenin, evine ekmek götürmenin derdinde mücadele ederken
eğer bu ülkede birileri kamunun ve devletin malını
soymuşsa, beş yıldızlı otellerde, saraylarda,
kırmızı halıların üzerinde devletin
imkânlarını hiç ederek ve soyarak yaşıyorsa bunların
hesabını sormak zorundayız.
BAŞKAN
Sayın Tuncer
34.- Amasya Milletvekili Mustafa Tuncerin, İsmet
İnönünün 42nci ölüm yıl dönümüne ve Amasya İl Sağlık
Müdürlüğünün sağlık meslek liselerinden stajyer öğrenci
kabul etmediğine ilişkin açıklaması
MUSTAFA TUNCER
(Amasya) Sayın Başkan, öncelikle laik ve çağdaş Türkiye
Cumhuriyetinin temel kurucularından olan İsmet İnönüyü sevgi,
özlem ve rahmetle anıyorum.
Sağlık
meslek lisesinde öğretim gören öğrencilerin haftada iki gün staj
yapması ve bu stajı devlet hastanelerinde yapması gerekiyor.
Amasya İl Sağlık Müdürlüğü bu eğitim döneminde
Stajyerlere staj ücreti ödeyemiyoruz. diyerek stajyer öğrenci kabul
etmiyor ve yüzlerce öğrenci staj yapamıyor, sınıflarda
boş boş oturuyorlar. Staj yapmadan, uygulamalı eğitim
almadan yetişen sağlıkçılardan sağlık beklemek
mümkün değildir. Bakanlığın staj işini bir an önce
çözmesini bekliyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Arslan...
35.- Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, İsmet
İnönünün 42nci ölüm yıl dönümüne ve Pamukkale Üniversitesi
Mühendislik Fakültesinin eski binasının TÜRGEVe verildiği ve
Denizli Lisesinin Denizli Büyükşehir Belediyesine devredildiği
iddialarının doğru olup olmadığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan,
öncelikle, Lozan kahramanı merhum İsmet İnönünün ölüm yıl
dönümünde kendisini sevgiyle saygıyla minnetle anıyorum.
İki sorum var; birincisi: Pamukkale
Üniversitesi Mühendislik Fakültesinin eski yerinin -yüksekokulların
konuşlandığı alanın- binasıyla birlikte TÜRGEVe
verildiği veya verileceği söylenmektedir. Bu iddia doğru mudur?
Doğruysa neden verilmiştir?
İki: Denizli Lisesinin (Koca Mektep) Denizli
Büyükşehir Belediyesine devredildiği söylenmektedir. Bu devir
yapılmışsa neden yapılmıştır? Devir
yapıldıysa bu eğitim yuvasını, bu güzel eseri
eğitim yuvası olmaktan çıkarmak doğru mudur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kuyucuoğlu...
36.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlunun, İsmet
İnönünün 42nci ölüm yıl dönümüne ve Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgelerinde yaşanan terör olaylarına ilişkin
açıklaması
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) Sayın
Başkan, önce, Türkiye Cumhuriyetinin kurucularından sevgili
İsmet İnönüyü rahmetle minnetle anıyorum.
Doğu ve Güneydoğu Anadoluda devam eden
çatışma ortamı, ilan edilen sokağa çıkma
yasakları insanları canından bezdirmiş, birçok
insanımız, asker ve polisimiz canından olmuştur. Bölgede
sosyal ve ticari hayat durmuştur, can ve mal güvenliği kalmamıştır,
insanlar yaşadıkları kentleri terk etmektedir, 200 bin civarında
insanımız göçmen durumuna düşmüştür. Ülkemizin bir
bölgesinde yangın varken diğer bölgelerde huzur beklenemez. Bu
nedenle soruyorum: Evlerini, barklarını, iş yerlerini terk eden,
göçmen durumuna düşen insanlarımız için Hükûmetimiz ne gibi
destekler vermekte ve önlemler almaktadır?
İki: Birçok asker, polis ve devlet görevlimiz
PKKnın elinde bulunmaktadır. Bu insanlarımızın
kurtarılması için ne gibi girişimler yapılmaktadır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Parsak...
37.- Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsakın, Meclis
Başkanının MHP grup önerisini reddetmesini
kınadığına ilişkin açıklaması
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanının grup önerimizi reddetmiş olmasını
esefle kınıyor ve bu çerçevede üç öneride bulunuyorum.
Birincisi: Bundan sonra muhalefet partilerinin
araştırma önergelerini de Sayın Meclis Başkanı
hazırlayıp muhalefet partilerine versin yahut ikinci olarak, Türk Dil
Kurumuna bir yazı yazılsın yolsuzluk kelimesinin Türkçe
Sözlükten çıkarılması istensin yahut da y, o, l, s,
u, z, l, u, k harfleri Türk alfabesinden çıkarılsın.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Ahmet
Yıldırım
Yok.
Sayın Akaydın
38.- Antalya Milletvekili Mustafa Akaydının, İsmet
İnönünün 42nci ölüm yıl dönümüne ve Amerikalı gazeteci Seymour
Hershin Suriyede sarin gazı kullanımında Türkiyenin de
katkısı olduğuna dair iddialarına Hükûmetin cevap vermeyi
düşünüp düşünmediğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben de Garp Cephesi Komutanı unvanlı
2nci Genel Başkanımız, aynı zamanda Lozan ve demokrasi
kahramanı Sayın İsmet İnönüyü saygılarımla ve
rahmetle anmak istiyorum.
Benim sorum Sayın Dışişleri
Bakanına: Kamuoyunda -şu anda da takip edildiği üzere- 2013
yılında Suriyede sarin gazı kullanımında Türkiye'nin
de katkısı olduğuna dair Amerikalı
araştırmacı, gazeteci Seymour Hershin çok ciddi iddiaları
var Amerikan basınında yer alan. Buna Türk Hükûmeti adına cevap
vermeyi düşünmekte midir Sayın Dışişleri Bakanı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yalım
39.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, çiftçi ile
esnaf emeklilerinin maaşlarına zam yapılıp
yapılmayacağını öğrenmek istediğine ve İsmet
İnönünün 42nci ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Başkanım.
Şimdi, 7 Haziran öncesi Cumhuriyet Halk
Partisinin halkımıza verdiği vaatlerden dolayı Adalet ve
Kalkınma Partisi yani AKP de artık, Ocak 2016da asgari ücreti bin
TLden yüzde 30luk artışla 1.300 TLye getiriyor, iyi bir
gelişme ancak bunun yanında, en düşük ücreti alan
emeklilerimizden olan çiftçi ve esnaf emeklilerimiz ayda 800-900 TL
almaktadır. Bunların da aynı statüyle, maaşlarının
1.300 TL olacağı veya zam alıp almayacağı konusunda
bilgiye ihtiyacımız var. Bu konuda gerekli işlemlerin
yapılmasını rica ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
Aynı zamanda, 2nci
Cumhurbaşkanımız İsmet İnönüyü de özlemle
anıyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ederiz sayın
milletvekilleri.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin
Buldanın, Başkanlık Divanı olarak ülkemizde yaşayan
hiçbir insanın dininden, dilinden, ırkından ve cinsiyetinden
kaynaklı aşağılanmasını, rencide edilmesini ve
bundan kaynaklı nefret söylemlerini tasvip etmediklerine ilişkin
konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, yerinden
konuşma yapan sayın milletvekillerinden Sayın Selina
Doğanın özellikle Divanımızdan nefret söylemine
ilişkin bir kınama yapma talebi vardı. Dolayısıyla, bu
talebe ilişkin ben de görüşlerimi ifade etmek istiyorum. Sayın
Doğan çıktı fakat kendisi muhtemelen duyacaktır.
Biz ülkemizde yaşayan hiçbir
insanımızın dininden, dilinden, ırkından ve
cinsiyetinden kaynaklı hor görülmesini,
aşağılanmasını ve rencide edilmesini, bundan
kaynaklı nefret söylemlerinin gelişmesini asla ve asla tasvip
etmiyoruz. Dolayısıyla, böyle bir söylem karşısında
bizim tutumumuz ve davranışımız açık ve nettir. Bunun
bilinmesini istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, birleşime on
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.01
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.23
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER : Sema
KIRCI (Balıkesir), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
------0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 19uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- CHP Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri Ankara
Milletvekili Levent Gök, İstanbul Milletvekili Engin Altay ile Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, siyasi iktidarın basın ve ifade
özgürlüğünü ortadan kaldıran uygulamaları ile yayın yasaklarının
halkın haber alma özgürlüğüne ve demokrasimize olan etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/35)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Siyasi iktidarın, basın ve ifade
özgürlüğünü ortadan kaldıran uygulamaları ile yayın
yasaklarının halkın haber alma özgürlüğüne ve demokrasimize
olan etkilerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98'inci, TBMM
İçtüzüğünün 104'üncü ve 105'inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açıImasını arz ederiz.
Levent Gök Engin
Altay Özgür
Özel
Ankara İstanbul Manisa
CHP Grubu Başkan Vekili CHP
Grubu Başkan Vekili CHP
Grubu Başkan Vekili
Gerekçe:
Türkiye'de basın ve ifade özgürlüğüne
yönelik olarak öteden beri devam eden baskılar son aylarda şiddetini
giderek artırmaktadır. Gazeteciler, sadece mesleklerini
yaptıkları için, yazdıkları haberler yüzünden
soruşturmalara tabi tutulmakta, gözaltına alınmakta ve
tutuklanmakta, hatta cezalandırılmaktadırlar.
Gazeteciler açık açık tehdit edilmekte,
boyun eğmeyenler sokaklarda saldırıya uğramaktadır.
Hükûmeti ve Cumhurbaşkanını eleştirmek bir yana, açık
açık övmeyen gazeteciler bile ağır baskı altında
tutulmaktadır. Medya patronları Hükûmetin ve Cumhurbaşkanının
açık baskısıyla birçok çalışanını
işinden atmaktadır.
Gazete ve televizyon binalarına
taşlı, sopalı saldırılar düzenlenmekte,
saldırıları yapanlar cezasız kalmaktadır. Gazete,
dergi ve televizyon binaları kolluk güçleri tarafından basılmakta,
basılı yayınların dağıtımı
engellenmekte, televizyon ekranları karartılmaktadır.
TMSF tarafından el konulduktan sonra iktidara
yandaş sermaye sahiplerine devredilen medya kuruluşları, kamu
şirketlerinden aktarılan kaynaklar ve kamudan ihale alan müteahhitlerin
oluşturduğu havuzlarda toplanan paralarla beslenerek iktidarın
sesi hâline getirilmektedir.
Medya kuruluşlarına sudan bahanelerle
iktidara yakın isimler kayyum olarak atanarak el konulmakta,
bağımsız basın kuruluşları el konulma tehdidi
altında tutulmaktadır. El konulan gazete ve televizyonların
yayın politikaları 180 derece değiştirilmektedir.
İktidar destekçisi hâline getirilen bu kuruluşlarda çalışan
emekçiler, yasal hakları gasbedilerek ve zor kullanılarak
işlerinden atılmaktadırlar.
Gazeteciler görevleri sırasında kolluk
kuvvetlerinin fiilî engellemesiyle karşılaşmakta, nedensiz yere
gözaltına alınmaktadırlar.
İktidar, sistemli olarak yürüttüğü
baskı ve sindirme politikasıyla halkın haber alma
hakkını engellemektedir. Bunun en somut örneği Cumhuriyet
Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ile Ankara Temsilcisi Erdem
Gül'ün MİT tırlarıyla ilgili haberler yüzünden idarenin sorumsuz
kanadı tarafından suçlu ilan edilmesi ve hedef gösterilmesidir.
Geride kalan dönemde onlarca gazeteci gazetecilik faaliyetleri yüzünden
tutuklanmış, cezaevlerinde tutulmuştur. Onlarca gazeteci
yazdığı haber ve yorum nedeniyle casusluk, terör örgütü
üyeliği, terör örgütüne yardım gibi gülünç iddialarla yüzlerce
yıllık hapis cezası istemiyle yargılanmış ve
yargılanmaktadır. Dünya Türkiye'yi "hapiste en fazla gazeteci
bulunan ülke" gibi kötü bir ünle tanımaktadır.
İktidar, yargıyı ve kolluk
kuvvetlerini baskınlar, aramalar, soruşturmalar, davalar ve hukuksuz
kararlarla basın özgürlüğünü yok etmek için saldırganca
kullanmaktadır.
Türkiye'yi sarsan bütün önemli olaylara yayın
yasağı getirilmesi de halkın haber alma özgürlüğünü
zedelemektedir. Bu uygulamalar gerçeklerin karartılması ve
halkın gözünden kaçırılmasına zemin oluşturmaktadır.
Gelinen bu noktada Türkiye'de evrensel anlamda bir
basın özgürlüğünden söz etmek mümkün değildir. İktidar,
baskıcı bir anlayışla gücünü kullanarak basın ve ifade
özgürlüğünün yanı sıra kuvvetler
ayrılığını da fiilen ortadan
kaldırmıştır. Anayasa ve tarafı olduğumuz
uluslararası sözleşmelerin hükümlerinin açıkça
çiğnendiği bir süreçten geçilmektedir.
Basın özgürlüğünün olmadığı
sistemlerin adı diktatörlüktür. Tarihte görülmüştür ki
insanlığa karşı işlediği suçları gizlemek
isteyen iktidarlar basına karşı baskıcı bir tutum
izlemiştir. Uluslararası meslek örgütlerinin yaptığı
açıklamalar siyasi iktidarın uluslararası normlardan giderek
uzaklaştığını ve otoriter eğilimlere
evrildiğini ortaya koymaktadır.
Özgür ve bağımsız basın
demokrasinin temelini oluşturur. Basının
bağımsızlığını ve özgürlüğünü yok etmek
demokrasiyi yok etmektir. İktidar demokrasimizin geleceği
açısından tehlikeli bir yola girmiştir. TBMM'nin bu gidişe
Dur. demesi gerekmektedir.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle yüce
Meclisimizin, acilen, son derece önemli bu konuyu ele alması büyük önem
taşımaktadır.
2.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün ve 46 milletvekilinin,
silikozis hastalığına yol açan silikanın
kullanıldığı ve silikoz gelişme riski olan
sektörlerdeki çalışma koşullarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/36)
30/11/2015
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Kamuoyunun gündemine kot taşlama
hastalığı olarak giren silikozis, tedavisi olmayan ancak
önlenebilen bir hastalık olarak değerlendirilmektedir. Kot kumlama
atölyelerinde kullanılması yasaklanmasına karşın,
başta seramik olmak üzere, madencilik ve diğer sektörlerde
kullanılması nedeniyle çok sayıda işçi bu ölümcül
hastalığa yakalanma tehdidi altında
çalışmaktadır. Hastalığa yol açan silikanın
kullanıldığı ve silikoz gelişme riski olan sektörlerde
çalışma koşullarının
araştırılması, iş güvenliği açısından
alınacak önlemlerin tespit edilmesi amacıyla Anayasanın 98,
TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1) Yaşar Tüzün (Bilecik)
2) Lale Karabıyık (Bursa)
3) Bülent Yener
Bektaşoğlu (Giresun)
4) Mustafa Hüsnü Bozkurt (Konya)
5) Vecdi Gündoğdu (Kırklareli)
6) Ali Yiğit (İzmir)
7) Tahsin Tarhan (Kocaeli)
8) Fatma Kaplan Hürriyet (Kocaeli)
9) Elif Doğan Türkmen (Adana)
10) Burcu Köksal (Afyonkarahisar)
11) Çetin Arık (Kayseri)
12) Hüseyin Çamak (Mersin)
13) Aydın Uslupehlivan (Adana)
14) Erkan Aydın (Bursa)
15) Mehmet Göker (Burdur)
16) Akif Ekici (Gaziantep)
17) Mehmet Gökdağ (Gaziantep)
18) Ömer Süha Aldan (Muğla)
19) Mehmet Tüm (Balıkesir)
20) Ali Akyıldız (Sivas)
21) İrfan Bakır (Isparta)
22) Erdin Bircan (Edirne)
23) Bülent Kuşoğlu (Ankara)
24) Bihlun Tamaylıgil (İstanbul)
25) Hilmi Yarayıcı (Hatay)
26) Seyit Torun (Ordu)
27) Okan
Gaytancıoğlu (Edirne)
28) Didem Engin (İstanbul)
29) Murat Bakan (İzmir)
30) Utku Çakırözer (Eskişehir)
31) Gülay Yedekci (İstanbul)
32) Zülfikar İnönü Tümer
(Adana)
33) Cemal Okan Yüksel (Eskişehir)
34) Şerafettin Turpcu (Zonguldak)
35) Ünal Demirtaş (Zonguldak)
36 Aytuğ Atıcı
(Mersin)
37) Atila Sertel (İzmir)
38) Candan Yüceer (Tekirdağ)
39) Barış
Yarkadaş (İstanbul)
40) Selina Doğan (İstanbul)
41) Sibel Özdemir (İstanbul)
42) Ahmet Akın (Balıkesir)
43) Uğur Bayraktutan (Artvin)
44) Ömer Fethi Gürer (Niğde)
45) İbrahim Özdiş (Adana)
46) Emre Köprülü (Tekirdağ)
47) Engin Özkoç (Sakarya)
Gerekçe:
Silikozis,
silika tozlarının solunması sonucu akciğerlerde
kalıcı ve ilerleyebilen hasara yol açan bir meslek
hastalığıdır. Merdiven altı tabir edilen yasa
dışı kot taşlama atölyelerinde ilkel koşullarda
çalışan çok sayıda işçinin maruz kaldığı
silikozis hastalığının kaynağı kumlamadır.
Sanayide ağartma, yıpratma, boya kavlatma, çapak alma gibi amaçlarla
kullanılan kumlamanın çok çeşitli yöntemleri olmakla beraber
ülkemizde silika içeriği yüksek ve ucuz olan deniz kumu
kullanılmaktadır.
Hastalık yüzünden çok sayıda işçinin
yaşamını yitirmesiyle kamuoyunda yükselen tepkiler üzerine
Sağlık Bakanlığının Nisan 2009'da
yayınladığı bir genelgeyle, her türlü kot giysi ve
kumaşlara uygulanan püskürtme işleminde kum (silis tozu) veya silika
kristalleri içeren herhangi bir madde kullanılması
yasaklanmıştır.
Sağlık Bakanlığının bu
sınırlı yasak kararına karşın kazma, delme, tünel
açma işlemleri; taş ocakları ve madenler (kömür, altın,
kalay, demir, bakır, nikel, gümüş, granit, tungsten, uranyum vb.)
silikoz açısından riskli iş kollarıdır. Gemi
yapımında çeliğin boyaya hazırlanması; mücevher kesme,
işleme, cilalama işlemleri; kurşun kalem yapımı; cam,
kristal, tuğla imalatı; dökümhanelerde döküm kalıptan
çıkarıldıktan sonra temizleme, perdahlama, çapak giderme,
cilalama işlemleri, diş protezi yapımı gibi sektörlerde
çalışanlar da silikozis riski kapsamındadır.
Bilecik, Bozüyük ve Söğütte faaliyet gösteren
seramik ve mermer fabrikalarında çalışan işçiler de
silikozis tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Her iş kolunda silikoz görülme riski aynı
değildir. Silika maddesinin kapalı, havalandırma
koşullarının kötü olduğu ortamlarda kullanılması
riski artırmaktadır.
Hastalığın solunum sistemini bozup
klinik belirtileri ortaya çıkarması yirmi otuz yıl gibi uzun bir
çalışma süresini gerektirmektedir. Fakat tozlara yoğun bir
biçimde maruz kalan işçilerde hastalığın ortaya
çıkması için on yıl, bazı durumlarda çok daha kısa
süre yetmektedir. Kapalı ortamda yoğun toz kullanılan kot
taşlama sektöründe çok kısa sürede hastalık görülebilmektedir.
Silikozis hastalığı aynı zamanda
ülkeler için gelişmişlik göstergesi olarak kabul edilmektedir.
Gelişmiş ülkelerde çalışma koşullarının
iyileştirilmesi ve riskli iş kollarının tamamen
bırakılması nedeniyle hastalıktan korunmada önemli
mesafeler alınmıştır. Çoğu Avrupa ülkelerinde silika
kullanımı tamamen yasaklanmıştır.
Kumlama işleminin yoğun
yapıldığı seramik, tünel, maden vb. gibi sektörlerde
çalışma koşullarının tespit edilerek bu iş
yerlerinin ilgili mevzuat ve günümüz koşullarına uygun hâle getirilmesi,
insan sağlığı açısından kabul edilmesi mümkün
olmayan bu tablonun düzeltilmesi, vatandaşlarımızın
yaşamını yitirmesinin önlenmesi amacıyla konunun tüm
boyutlarıyla incelenmesi için Meclis araştırma komisyonu
kurulması önem arz etmektedir.
3.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve 19 milletvekilinin, engelli
vatandaşların sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/37)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Engelli vatandaşlarımızın
yaşadıkları sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasa'nın 98'inci ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105inci
maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını saygılarımla arz ederim.
1) Erkan Akçay (Manisa)
2) Oktay Öztürk (Mersin)
3) Ümit Özdağ (Gaziantep)
4) Deniz Depboylu (Aydın)
5) Baki Şimşek (Mersin)
6) Kadir Koçdemir (Bursa)
7) Seyfettin Yılmaz (Adana)
8) İsmail Ok (Balıkesir)
9) Mevlüt Karakaya (Adana)
10) Mehmet Erdoğan (Muğla)
11) Mustafa
Kalaycı (Konya)
12) İsmail Faruk Aksu (İstanbul)
13) Erkan
Haberal (Ankara)
14) Ruhi Ersoy (Osmaniye)
15) Mustafa Mit (Ankara)
16) Nuri Okutan (Isparta)
17) Mehmet Necmettin Ahrazoğlu (Hatay)
18) Şefkat Çetin (Ankara)
19) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
20) Erhan Usta (Samsun)
Gerekçe:
Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından
2002 yılında yapılan Türkiye Özürlüler
Araştırması 2002 ile ülkemizdeki engellilerin sayısal
durumu tespit edilmiştir. Bu araştırmaya göre ülkemizde 8 milyon
431 bin 937 kişi engelli olarak yaşamını sürdürmektedir.
Bunun genel nüfusa oranı yüzde 12,29'dur. Engellilerin yüzde 36.34'ü okuma
yazma bilmemekte, yüzde 77.81'i çalışmamaktadır.
AKP döneminde engellilerle ilgili geniş
kapsamlı bir araştırma yapılmamıştır. Dolayısıyla,
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı yetkilileri sorumluluk
alanındaki engelli vatandaşların sayısını, engel
durumunu, eğitim, sağlık ve istihdam durumunu bilmemektedir. Bina
ve araç kirasına milyonlar harcayan Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı engelli örgütlerinin, engellilerin
sorunlarının çözümü için devlet desteğiyle hayata geçirmek
istedikleri projeleri "Kaynak yok." gerekçesiyle geri çevrilmektedir.
Modern devletin görevi, yalnızca engelli
bireylerin haklarını geliştirmek ve denetlemek değildir.
Devlet aynı zamanda engellilerin yetenekleri ve potansiyelleri
doğrultusunda gelişmelerini, eşit fırsatlara sahip
olmalarını güvence altına almak, onların ekonomik ve sosyal
refahını sağlamak zorundadır. Oysa Türkiye'deki
yaklaşık 10 milyon engelli vatandaşımız eğitimden
sağlığa, istihdamdan ulaşıma kadar her alanda sorun
yaşamaktadır.
Engellilerle ilgili tüm hizmetlerin, ilgili bütün
kurum ve kuruluşların ortak plan ve programlarla, iş
birliği ve koordinasyon sağlanarak yapılması ve millî
politikaların yaygınlaştırılması bugüne kadar
mümkün olamamıştır.
Ülkemizde birçok kurum ve kuruluşların
görev alanına giren engellilik konusu ile rehabilitasyon hizmetlerine bir
bütün olarak bakılmaması, bu konuda çeşitli ve
dağınık mevzuat oluşmasına, hizmetlerde
karmaşıklığa ve kopukluğa, takipsizliğe, bu da
görev ve yetki karmaşasına neden olmaktadır.
Ülkemizde bakıma muhtaç engellilere yönelik
sosyal bakım hizmetleri ve mesleki rehabilitasyon merkezleri son derece
yetersizdir. Çeşitli engel gruplarına mensup engellilerin aynı
mesleki rehabilitasyon programına alınmaları nedeniyle
rehabilitasyon hizmetleri amacına ulaşamamaktadır.
Engellilere yönelik özel eğitim ve örgün
eğitim veren okulların ve öğretmenlerin sayısı son
derece yetersizdir.
Devlet tüm vatandaşlarının
hayatlarını idame ettirecek miktarda gelir sağlayabilecekleri
iş alanları yaratmakla yükümlüdür. Bu yükümlülük engelliler için de
geçerlidir. Ülkemizde engellilere yönelik istihdam politikaları büyük
ölçüde kota tekniğine dayanmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununa göre 50
veya daha fazla işçi çalışan özel sektör iş yerlerinde
yüzde 3, kamu iş yerlerinde ise yüzde 4 engelli
çalıştırılması gerekmektedir. 657 Sayılı Devlet
Memurları Kanununa göre bu oran yüzde 3'tür.
Devlet Personel
Başkanlığının Kasım 2015 verilerine göre kamuda
engelli memur kontenjanı 63.207'dir, çalışan engelli memur
sayısı 40.656'dır; Dolayısıyla kamuda açık
engelli memur kontenjanı 22.553 kişidir. Özel sektörde açık
engelli işçi kontenjanı 23 bin kişidir. Bu veriler kota sisteminin
engellilerin iş gücü piyasasına katılımı,
istihdamı, çalışma barışı ve iş
ilişkilerinde beklenilen katkıyı
sağlayamadığını göstermektedir.
4857 sayılı İş Kanunu
kapsamında engelli işçilerin istihdamından Türkiye İş
Kurumu Genel Müdürlüğü yetkili ve sorumludur. Ancak Türkiye İş
Kurumu piyasaya iş gücü sunma görevini yürütememekte, sadece kendisine
gelen talepler kapsamında istihdam görevini sürdürmektedir. Kırsal
bölgelerde ve az gelişmiş yörelerde 50'den fazla işçi
çalıştıran iş yerleri az olduğu için bu yörelerde
yaşayan engelliler kota sisteminden faydalanamamaktadırlar. Engelli
işçi çalıştırmayan işverenlere verilen cezalar
caydırıcı olmadığı için işverenler bu kurala
uymamaktadır.
Engellilerin istihdamında en önemli
yöntemlerden biri de korumalı iş yerleridir. 6/2/2014 tarihli ve 6518
sayılı Kanun ile 5378 sayılı Engelliler Kanununun 14üncü
maddesinde korumalı iş yerleri ile ilgili düzenleme
yapılmıştır. Ancak bununla ilgili yönetmelik hâlâ çıkarılmamıştır.
Engelli vatandaşlarımızın
yaşadıkları sorunların araştırılarak,
gerekli önlemlerin alınması konusunda Anayasa'nın 98 ve TBMM
İçtüzüğü'nün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırma komisyonu kurulması yerinde olacaktır.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.38
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.58
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI
(Balıkesir), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
------0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 19uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Vural.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
40.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Meclis
Başkanının, 17-25 Aralık süreciyle ilgili verdikleri bir
Meclis araştırması önergesinin gerekçesinde yer alan
hususları Anayasanın 138inci ve Meclis İçtüzüğünün
67nci maddeleri uyarınca kaba ve yaralayıcı sözler olarak
değerlendirip iade etmesinin yanlış bir uygulama olduğuna
ilişkin açıklaması
ORTAY VURAL (İzmir) Geçen hafta 17-25
Aralık süreciyle ilgili verdiğimiz bir araştırma
önergesinin gerekçesinde yer alan hususları, Meclis Başkanı,
Anayasanın 138inci ve Meclis İçtüzüğünün 67nci maddeleri
uyarınca kaba ve yaralayıcı sözler olarak değerlendirip
iade etmişti ve bu konuda, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda
bununla ilgili itirazlarımızı ifade etmiştik.
Ben burada Adalet ve Kalkınma Partisi
hükûmetlerinin yolsuzluğa saplandığına ilişkin bir
iddiada bulunabilirim, bu benim iddiamdır. Bununla ilgili benim
kullanacağım hiçbir aracı, ne soruyu ne araştırma
önergesini ne Meclis soruşturmasını Meclis
Başkanının sansürcü olarak değerlendirip hüküm vermesi
mümkün değildir. Bununla ilgili bütün bunlara rağmen o önergenin
görüşülmesi için yeni bir önerge verip görüşmeleri temin ettik. Bu
defa yine aynı şekilde bir başka önerge daha verdik. Bu önergede
yine Gerekçe kısmında AKP hükûmetlerinin rüşvet ve yolsuzluk
batağına saplandığı, dönemin Başbakanı ve
bakanının çocuklarının da
karıştığı ses kayıtlı, fotoğraflı,
maddi ve teknik delilin bir şekilde kamuoyuna yayılması,
rüşvet ve yolsuzluğun toplumun her alanında âdeta
normalleşmesinin önünü açmış. şeklindeki ifadeleri kaba ve
yaralayıcı bulmuş. Şimdi ben bunu nasıl
araştıracağım? Ya, böyle bir rezalet olabilir mi?
Şimdi Meclis Başkanı bizim dadımız değil,
mürebbiye değil. Ben önergemi veririm, değerli milletvekilleri ifade
eder yolsuzluk batağına saplanan kim? Evet, AKP hükûmetlerinin bu
konuda yolsuzluk batağına saplandığına ilişkin
iddialar var. Bu iddialar ya araştırma konusu olur ya Meclis
soruşturması olur. E, şimdi, önergemizi iade ediyor tekrar.
Şimdi, bu durumda, biz, Ahmet Davutoğlundan önceki dönemi yok mu
sayacağız? Dönemin Başbakanı. Niye? Dönemin
Başbakanı.
Danışma Kurulu vardı,
arkadaşımı gönderdim, Efendim, burada bir hüküm cümlesi var,
olmaz
Ya, ne demek olmaz? Evet, benim iradem bu. Diyor ki burada: Darbe
incelemesi
Beyefendi bakın: Madde 38.- Suçluluğu hükmen sabit
oluncaya kadar kimse suçlu sayılmaz. Ben yargı değilim ki ya!
Ben suçlamıyorum ki! Bu hüküm cümleleridir. diyor. Ben hüküm mü
veriyorum burada? Ben, Meclisin denetim organlarının
çalışmasını istiyorum.
Şimdi, Meclis Başkanı, bu
şekilde, bizim her önergemizle ilgili
Yani yolsuzluk dedik, Aman olur
mu ya, AKPye kaba ve yaralayıcı sözdür. deyip alınmasına
gerek yok ki. Burada değerli milletvekilleri de bu konuda görüşlerini
ifade edecektir. Biz de bunları söyleyeceğiz. Yolsuzluk ve
rüşvet toplumsal bir hastalıktır. Dolayısıyla,
yolsuzluk ve rüşveti yapanlarla ilgili birtakım hususların
belirtilmesini kaba ve yaralayıcı olarak görüp araştırılmasını
engellemek bizzat rüşvet ve yolsuzluğa yol açmak demektir. O
bakımdan, bu iade de yanlış. Yani gerçekten, Sayın Meclis
Başkanı, bu ifadelerle ilgili, kaba ve yaralayıcı olarak
gördüğünü ifade ediyor. Çocuklarının adı
karışmış. Karışmadı mı?
Karışmadı mı yani? Yok mu? Arkadaşlar, yok mu? (AK
PARTİ sıralarından Yok
Yok
sesleri)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Yok kardeşim!
Soruşturma komisyonu kuruldu.
OKTAY VURAL (İzmir) Yokmuş! Muammer
Gülerin oğlu yok! Bilal yok! Ayakkabı kutusu yok! Ben var diyorum,
sen Yok. de! Muaviye de Hazreti Aliye dişi deveyi erkek deve
yapmıştı sizin gibi! (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Böyle
karşılıklı konuşarak bu sorunu çözemeyiz değerli
milletvekilleri.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Yok! Yok! Yok! Yok!
OKTAY VURAL (İzmir) Var! Var! Bu sana neyi hatırlatıyor!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
birbirimize saygılı davranalım.
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Rüya mı gördük
biz, rüya mı gördük?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Yok!
OKTAY VURAL (İzmir) Bu sana neyi
hatırlatıyor!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Bir dahaki seçimde
gelemeyebilirsiniz.
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen birbirimize
saygılı davranalım.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
onlar Yok. diyebilir, biz var diyoruz.
HİKMET AYAR (Rize) Millet dedi millet! Yok.
dedi millet.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Genel Kurul iradesi
söyledi. Oylama yaptı, Yok. dedi.
OKTAY VURAL (İzmir) Dolayısıyla bu
konuda irademizi Sayın Meclis Başkanının engellemesi
doğru değildir. Bu çok yanlış bir uygulama olmuştur.
Meclisin egemenliğini kimse kısıtlayamaz. Burası
diktatörlük değil. Sen Yok. dedin diye bir şey yok olmaz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Genel Kurul söyledi
Genel Kurul, ben demedim.
OKTAY VURAL (İzmir) - Önüne geldiği zaman
adam gibi sözünü kullanırsın. Onun dışında
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Değerli Başkanım,
Genel Kurul söyledi.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bir
dinleyin ya grup başkan vekilini.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Genel Kurul söyledi.
Geçtiğimiz dönemde soruşturma komisyonu kuruldu, Genel Kurul söyledi.
OKTAY VURAL (İzmir) Bana ne sizin Genel Kurul
söylediyse, ben söylüyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Lütfen
karşılıklı konuşmayalım sayın
milletvekilleri.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı, buyurunuz.
41.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Meclis
Başkanının Meclis İçtüzüğünün 67nci maddesi
çerçevesinde iade ettiği grup önerilerinin Danışma Kurulundan
geçmeksizin tekrar getirilemeyeceğine ve Başkan Vekilinin bu konuda
herhangi bir takdir yetkisinin bulunmadığına ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, burada her bir milletvekilinin söz hakkını
korumak hepimizin görevi. Elbette siyasi partiler, kişiler
iddialarını dile getirebilirler. Müzakereler yapılır ve neticede
Genel Kurul kararını verir bunlara ilişkin olarak. Bütün bunlar
yapılırken kuralsız, sınırsız, dilediğimiz
gibi davranma özgürlüğü içerisinde olmadığımızı
unutmamak gerekir. Kuralları tayin eden nedir? Ahlaktır, edeptir her şeyden
önce, İç Tüzüktür, hukuktur. Mutlak surette her türlü müzakerenin, her türlü
özgürlüğün, söz söyleme hakkının da sınırları ve
kuralları olması icap eder ki söz hakları olan sayın
vekillerin burada serbestçe görüşlerini dile getirirken de bu
serbestliğin birtakım sınırları ve kuralları
olduğunu unutmamak gerektiği için söylüyorum.
Sayın Vural, Sayın Baluken, Sayın
Gök, tabii, buradaki AK PARTİli vekiller, hepimiz görüşlerimizi dile
getiririz, müzakereleri yaparız, usulüne uygun bir şekilde de
neticelendiririz.
17-25 Aralık davalarına ilişkin
olarak şimdiye kadar çok konuşuldu, çok
tartışıldı; ilk defa söylenmiyor, ilk defa
konuşulmuyor. Sayın Vuralın burada ifade ettiği
görüşler de ilk defa dile gelmiyor. Neredeyse gök kubbe altında bu
konuya ilişkin söylenmedik konu yok. Bunlar hukuki süreçlere de konu oldu,
esasen, Meclisin gündemine de geldi, Mecliste de müzakere edildi,
tartışıldı ve milletin iradesini temsil eden Genel Kurul
burada bir karar verdi. Elbette bütün bunlara rağmen sayın vekiller,
değerli parti grupları bu konulara ilişkin iddialarını
tekrar ve tekrar dile getirebilirler, tekrar ve tekrar bunlar müzakere
edilebilir fakat usule uymak, dediğim gibi, hepimizin boynunun borcu.
Burada usule ilişkin bizim
itirazımız, bizim yorumumuz, bizim yaklaşımımız
şudur: Sayın Başkan 67 çerçevesinde kaba ve yaralayıcı
ifadeler sebebiyle böyle bir takdir yetkisi kullanarak geri çeviriyor iki grup
önerisini. Şimdi, burada bir anlaşmazlık varsa, bir problem
varsa, buna ilişkin bir itiraz varsa, yapılması gereken, mutlak
surette, Sayın Başkanın takdir yetkisine ilişkin hukuki
durum nedir, birincisi bu. İkincisi de elbette Sayın Başkanla
gerekli görüşmeleri yapmak ve bu çerçevede görüşleri ifade etmektir.
Bunun yanı sıra yine Genel Kurulda da bunlar konuşulabilir.
Bizim yaklaşımımız, Sayın
Başkanın İç Tüzük 67 çerçevesinde takdir ettiği ve geri
çevirdiği grup önerilerinin Danışma Kurulundan geçmeksizin
tekrar getirilemeyeceği istikametindedir ve Sayın Başkan
Vekilinin bu konuda herhangi bir takdir yetkisinin bulunmadığı
doğrultusundadır. Daha önce Sayın Hamzaçebinin burada
yapmış olduğu uygulama Genel Kurulun zımni mutabakatı
çerçevesinde gerçekleşmiş bir uygulama olup herhangi bir itiraz dile
getirilmediği için o şekilde geçmiştir ama bunun böyle
geçmiş olması bunun bir yol olacağı, mutlak surette her
zaman aynı şekilde gidileceği anlamına gelmez.
Dolayısıyla, bugün, zatıaliniz, bütün
bu müzakereler neticesinde ifade ettiğiniz gibi bu grup önerilerini
gündeme alırsa biz usul tartışması açacağız ve
itirazımızı bildireceğiz.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Baluken, buyurunuz.
42.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Meclis
Başkanının, muhalefet partilerinin grup önerilerini AKP Grubunun
temel duruşu üzerinden değerlendirmesinin son derece vahim bir durum
olduğuna ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, bu dile getirilen hususla
ilgili bizim de Sayın Meclis Başkanının son derece
taraflı tutumuyla ilgili şikâyetlerimiz ve serzenişlerimiz var.
Bugün 2 muhalefet partisinin grup önerisini İç
Tüzük gereği grup önerilerinin, araştırma önergelerinin içerisinde
herhangi bir kaba ve yaralayıcı söz olmamasına rağmen, daha
çok AKP Grubunun temel duruşu üzerinden değerlendirmesi gerçekten son
derece vahim bir durumdur.
Biz önümüzdeki hafta bu konuyu tekrar gündeme
getireceğiz çünkü Sayın Meclis Başkanı sadece grup
önerilerine müdahale etmekle kalmıyor, bütün vermiş olduğumuz
soru önergelerini ve araştırma önergelerini âdeta iade ediyor. Yani
AKPye dokunan herhangi bir kelimenin ya da cümlenin geçtiği bütün soru
önergeleri ve araştırma önergeleri, âdeta Meclis Başkanı
tarafından o siyasi parti grubuna açık bir gerekçe de gösterilmeden,
İç Tüzüke ve Anayasaya herhangi bir atıf yapılmadan geri
gönderiliyor. Bunun kabul edilebilir bir durumu yok. Yani muhalefet partisi eğer
soru önergesi veremeyecekse, araştırma önergesi veremeyecekse, grup
önerisi indiremeyecekse, yaptığı çalışmalarda iktidar
partisine çok sert siyasi eleştiri getiremeyecekse o zaman o muhalefet
partisinin denetim görevini yerine getirmesi mümkün değildir.
Dolayısıyla, önümüzdeki hafta, Meclis Başkanının
grubumuza iade etmiş olduğu bütün bu soru önergeleri ve
araştırma önergelerini de şu anda derliyoruz, onları da
getireceğiz. Meclis Başkanı oraya seçildikten sonra AKPli kimliğini
bir kenara bırakarak bütün Meclise
Parlamentonun işleyişini esas
alan İç Tüzük ve Anayasadan gelen yetkilerini kullanarak buradaki
sağlıklı işleyişi yürütmekle görevli olan bir
pozisyonda olduğunu mutlaka hatırlamalıdır.
Bugün her iki siyasi partinin grup önerilerinin
içeriğini biz de araştırdık, inceledik, okuduk. Biz,
İç Tüzük ve Anayasayı referans aldığında orada kaba
ya da yaralayıcı herhangi bir şey görmedik ama AKPnin politik
duruşu referans alındığında evet, öyle bir sonuç
çıkabilir. Şimdi, bugün bu araştırma önergeleri eğer
gündeme alınmazsa bundan sonra biz muhalefet partileri olarak Genel Kurula
artık grup önerisi indiremeyecek bir pozisyona gelmiş
olacağız. Meclis Başkanı, kendi kişisel tasarrufuyla
vermiş olduğumuz her grup önerisini Genel Kurula getirmeme yetkisini
kullanma yolunu seçecek ve bu da Mecliste muhalefetin sesinin tamamen
kısılması gibi kabul edilemez bir antidemokratik sonuca yol
açacak. O nedenle Meclis Başkanına buradan çağrı
yapıyoruz, bu taraflı tutumunu derhâl bırakmalıdır.
Soru, araştırma önergeleri, grup önerilerine müdahale etme hakkını
İç Tüzük ve Anayasa referansları üzerinden gerekçelendirmelidir.
AKPli kimliğiyle bu Meclisin yönetilemeyeceğini de bilmelidir
diyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gök, buyurunuz.
43.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Meclisin denetim görevinin
kısıtlanamayacağına ve CHP Grubu olarak verdikleri
önergenin görüşülmesinde ısrarcı olduklarına ilişkin
açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, çok
anlamsız bir tartışma yürütüyoruz. Yani, bu Meclisin en büyük
görevlerinden bir tanesi denetim görevidir. Eğer Meclisin denetim görevi
kısıtlanırsa, yok edilirse zaten Meclis Meclis olma hüviyetini
kaybeder. Eğer sözünde adalet, kalkınma olan bir parti denetimden
korkmuyorsa, şeffafsa, veremeyeceği bir hesabı yoksa bu
olayları niçin engelleme yoluna gidebilir? Yani, ben üzülerek
Danışma Kurulundaki tutanaklara baktım, Meclis
Başkanının hiç de görevi olmayan konularda sözler
söylediğini gördüm. Bunları burada söylemeyeceğim ama bir Meclis
Başkanına ve hepimize düşen görev iktidarı denetlemek, kamu
maliyesinin nasıl kullanıldığı konusunda şeffaf
bir yönetim sergilemek ve tüyü bitmemiş yetimin hakkını
korumaktır.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak verdiğimiz önergede bir tek kişinin ismi yok,
bir tek kişiyle ilgili herhangi bir isim belirtilmeksizin yolsuzluklar
zikredilmiş. Sayın Meclis Başkanı yolsuzluktan
alınıyor. Şimdi, Sayın Başkan, elbette, bazı
kavramları tarif ederken adını koymak gerekir. Örneğin,
hırsıza hırsız denir ya da yolsuzluk yapana Yolsuzluk
yaptı. denir ya da katile de katil denir.
Yolsuzluk
hepimizi ilgilendiren bir temel konu. Bu temel konunun görüşülmemesine
dönük bir Meclis iradesini kabul etmek mümkün değildir. Bir kere, bunun
önünü açmak başta bugün görev yapan sizin şahsınızda Meclis
Başkan Vekilinde olduğu gibi, bütün parlamenterlerin görevidir. Elbette
biz yargıyı savunuyoruz, herkes gitsin yargıda
hesabını versin, aklansın. Arzu edilen süreç budur ama
Türkiyeyi sarsan ve 4 bakanın da istifa ettiği konu basit,
sıradan bir konu gibi değerlendiriliyor ve Bu konu konuşulamaz.
deniyorsa zaten işte esas felaket budur. Bu, devletin çürümesi
anlamına gelir. Bu nedenle lütfen siz tutumunuzu belirleyiniz. Biz
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak vermiş olduğumuz önergenin
görüşülmesinde ısrarcıyız.
Teşekkür
ederim.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurunuz.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Sayın Başkanım, ben de konuyla ilgili
yerimden bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN
Sayın grup başkan vekiliniz açıklama yaptı bu konuda.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Bir dakika yerimden söz istiyorum.
BAŞKAN
Peki, açayım.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Hangi statüyle efendim? O zaman biz de
yapalım.
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Bostancı yaptı efendim, Sayın Bostancı
yaptı. Yani, bir şahsa hakaret yok, bir şey yok. Sayın
Ramazan Can hangi sıfatla söz alıyor onu merak ettik.
BAŞKAN
Tamam, konuşsun Sayın Gök, sorun değil.
Buyurunuz.
44.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Canın, Meclis
Başkanının geri gönderdiği önergelerin, Meclis
İçtüzüğünün 19uncu maddesi devreye girmeden tekrar gündeme
alınamayacağına ilişkin açıklaması
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlar; grup önerisinde Meclis araştırma önergeleri İç
Tüzük 19a göre her gün veriliyor, bu konuda herhangi bir
sıkıntı yoktur, bundan sonra da verilebilecektir ancak Meclis
Başkanımızın 67nci maddeye istinaden geri göndermiş
olduğu, iade etmiş olduğu önergeler 19uncu madde devreye
girmeden tekrar gündeme alınamaz. Dolayısıyla, gündeme
alınması hâlinde, 15inci maddeye baktığımızda
15inci madde de açık, diyor ki: Başkan vekillerinin görevi,
Başkanın yerine Genel Kurul görüşmelerini yönetmek.
Dolayısıyla, Meclis Başkanının iradesi iade yönünde
tecelli etmiştir. İade yönünde tecelli eden önergenin iadesi yokluk
hükmündedir, burada revize edilerek gündeme getirilmesi mümkün değildir.
Gündeme tabii ki getirilebilir. Nasıl getirilebilir? 19uncu maddede,
siyasi parti grup başkan vekilleri Meclis Danışma Kurulunu
toplantıya çağırabilir ve burada gündeme getirilebilir. Burada
gündeme getirilen öneri oy birliğiyle
Ya da toplantı
sağlanamadığı hâllerde 19a göre Genel Kurulda grup önerisi
şeklinde gündeme getirilebilir.
Diğer taraftan, içeriğine
baktığımızda da şöyle bir sıkıntı var:
Burada suç isnat eden, ceza hükümlerini ihlal eden eylemlerden bahsediliyor.
Dolayısıyla, Anayasanın 100üncü maddesine
baktığımızda, Meclis soruşturması açılabilir
bu konularla ilgili. Meclis soruşturması açılabilecek konularla
ilgili Meclis araştırması önergesi verilemez, grup önerisiyle
buraya, gündeme getirilemez. Kaldı ki bu konularda Meclis soruşturma
sürecine, 100üncü maddeye göre burada komisyon kurulmuştur, komisyon
kararını vermiştir, Genel Kurul kararını
vermiştir. Genel Kurulun vermiş olduğu karar yargısal
niteliktedir; ayrıca, ek deliller, yeni deliller ortaya
çıkmadıkça bu konu gündeme taşınamaz.
Dolayısıyla, grup önerileri gündeme alınamaz, şayet gündeme
alacaksanız tutumunuz aleyhinde usul tartışması
açıyoruz.
Teşekkür ediyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) O, soruşturma
komisyonunun şeyi, Meclis araştırması ona ait değil,
karıştırma soruşturma komisyonuyla.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
önce, biz, Meclis Başkanının yaptığı bu
işlem hukuka, İç Tüzüke aykırı olduğu için daha önce
de usul tartışması açmıştık.
Dolayısıyla, önce, benim ifadem doğrultusunda, Sayın Meclis
Başkanının iade tasarrufunun İç Tüzük hükümlerine
aykırı olduğuna ilişkin usul
tartışmasının açılması gerektiğini
düşünüyorum.
Biz bu konuda tartışmaya
başladık, siz daha bir işleme başlamadınız.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin
Buldanın, hiçbir grubun ve milletvekilinin iradesinin
gasbedilemeyeceğine ve Meclis Başkanının iade ettiği
CHP ve MHP grup önerilerini işleme alacağına ilişkin
konuşması
BAŞKAN Evet, sayın milletvekilleri, ben
de bu konuda görüşlerimi Genel Kurulla paylaşmak istiyorum.
Burada bulunan hiçbir grubun, hiçbir milletvekilinin
iradesine baskı uygulanamaz; hiçbir grubun, hiçbir milletvekilinin iradesi
baskı altına alınamaz, gasbedilemez. Dolayısıyla,
bugün biraz önce içeride de yaptığımız görüşmelerde de
ortaya çıktığı gibi, hem Cumhuriyet Halk Partisinin hem de
Milliyetçi Hareket Partisinin bugün Danışma Kurulunda vermiş
oldukları grup önerisi Meclis Başkanı tarafından iade
edilmiştir. Ancak, hem Cumhuriyet Halk Partisi hem de Milliyetçi Hareket
Partisi grup önerilerini değiştirerek Divanımıza
ulaştırmışlardır. Bu konuda geçen hafta da buna benzer
bir uygulama gerçekleşmiş, yeni bir teamül vardır. Ben de bu
teamül doğrultusunda hem Cumhuriyet Halk Partisinin hem de Milliyetçi
Hareket Partisinin grup önerilerini işleme alıp görüşmeye
açacağım. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Tutumunuz
hakkında usul tartışması açıyoruz.
BAŞKAN Bu konuda, hem Sayın
Vuralın Meclis Başkanına ilişkin usul
tartışmasını hem de Sayın Naci Bostancının
şahsıma ilişkin, aldığım tutumdan dolayı
usul tartışmasını burada açacağım.
Önce, Sayın Vuralın Meclis
Başkanına ilişkin açmış olduğu usul
tartışmasını işleme alıyorum.
Lehte ve aleyhte konuşmacıları
belirliyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Her grup birer kişi
BAŞKAN İlk usul
tartışması, Sayın Oktay Vuralın Sayın Meclis
Başkanının grup önerilerini iadesine ilişkin
açmış olduğu bir usul tartışmasıdır.
Lehte Sayın Naci Bostancı, buyurunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VIII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Meclis Başkanının Meclis
araştırması önergelerini iade tasarrufunun İç Tüzük
hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; Cumhuriyet Halk Partisi ve
Milliyetçi Hareket Partisinin bugünkü Meclis birleşimi için vermiş
olduğu grup önerileri Meclis Başkanı tarafından İç
Tüzükün 67nci maddesi çerçevesinde içinde kaba ve yaralayıcı
ifadeler bulunduğu gerekçesiyle düzeltilmesi için geri
gönderilmiştir. Meclis Başkanının böyle bir takdir yetkisi
vardır. Buradaki takdir yetkisi, iki partinin grup önerilerinin Mecliste
görüşülmesini engellemek, bunlar konuşulmasın, bunları
saklamak kastına yönelik değildir. Her grup önerisinin mutlak surette
usulüne uygun bir şekilde verilmesi aklın gereğidir, İç
Tüzükün gereğidir. Sayın Başkan burada İç Tüzükün
kendisine vermiş olduğu bir takdir yetkisi çerçevesinde
davranmıştır. Esasen, bu kaba ve yaralayıcı ifadeler konusu
sık sık Meclis gündeminde de oturumlarda da burada söz konusu olmakta,
müzakere edilmekte, Meclisin ılımlı olduğu zamanlarda ortak
bir şekilde böyle olmaması gerektiği doğrultusunda
kanaatler serdedilmektedir. Fakat, ne zaman ki Meclis gerilimli hâle gelir,
ateşlenir, tartışmalar yoğunlaşır, o zaman da
dilin kaba ve yaralayıcı bir dil istikametinde
değiştiğini görüyoruz.
Gördüğümüz odur ki 17-25 Aralık hukuki
darbe girişimine ilişkin muhalefet öteden beri iddia ettiği,
dile getirdiği, iddia etmek ve dile getirmekten öte kimi zaman kendisini
yargının yerine koyarak hüküm verdiği konuları tekrar
tekrar gündeme getiriyor. Ama içinde bulunduğumuz hafta
dolayısıyla, kanaatimi ve izlenimimi söylüyorum, biraz tansiyonu
yükseltmek ve Buradan acaba bir siyasi sonuç elde edebilir miyiz? kanaatine
yönelik olarak gerilimi arttırmak istikametinde gördüğüm,
okuduğum, müzakerelerden de gözlemlediğim istikamette öyle
anlaşılıyor ki Sayın Meclis Başkanının da
67ye göre takdirine giren ifadeler bu grup önerilerinde yer almıştır.
Bu çerçevede iade etmiştir. Bu grup önerilerinin tekrar gündeme gelmesi
mümkündür ama gelebilmesi için yine İç Tüzük çerçevesinde
Danışma Kurulunun toplanması ve oradan geçmesi gerekir. Tekrar
döner, yirmi dört saat içerisinde Danışma Kurulu toplanır ve bu
çerçevede grup önerileri geçer, neticede Meclis gündemine gelir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Bu bir
usuldür. Bu usule uymak ve usule uygun bir şekilde de burada Meclisi
yönetmek aynı zamanda Sayın Meclis Başkan Vekilinin görevidir.
Öyle anlaşılıyor ki ona ilişkin tartışmayı
da ayrıca yapacağız.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Bostancı.
Aleyhte Sayın Aykut Erdoğdu.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; aslında tam bir demokrasi
tartışması yapıyoruz. Bir demokrasinin nasıl kendi
kalesinde yok edildiği tartışmasını yapıyoruz.
Meclis Başkan Vekili tarafından Meclisin demokrasisi savunulurken
Başkanının nasıl demokrasiyi katlettiğini görüyoruz.
Demokraside üç kurum var arkadaşlar: Birincisi
yasama. İkincisi yürütme. Tabii, bu yürütmeyi devlet işi için yürütme
anlamında söylüyorum, başka bir anlamda yürütme değil. Üçüncüsü
de yargı. Ve bir medya var, bunlar da sesini duyurması gereken. Bir
güçler ayrılığı demokrasinin temeli. Bu şu demek:
Yasama, yürütme, yargı birbirinden bağımsız olacak.
Şimdi anlaşıldığı üzere
Ve burada yasamadaki
çoğunluk partisi yürütme gücünün yüzde 100ünü kullanıyor. Sadece
kendi seçmeniniz adına değil, hepimizin seçmeni adına devletin
size emanet edilen memaliği, mal varlığı, serveti var. Ve
ne yazık ki çok güçlü delillerle
Yok. diyorsunuz ama var, yani
ayakkabı kutusu var, çelik kasa var, bakan evlatları var, soyulan
vatan evlatları var ve biz bu derdimizi
Siz, bizim kimseyi temsil
etmediğimizi sanıyorsunuz, sanıyorsunuz ki bir tek siz temsil
ediyorsunuz. Oysa memleketin kalan yüzde 50si burada, sesini duyurmaya
çalışıyor ve diyor ki: Devleti soyanların adalete teslim
edilmesi yerine yürütmenin gücüyle olayların üzeri örtülmeye
çalışılmıştır. Buna Kaba ve
yaralayıcı bir dil. diyorsunuz. Arkadaşlar, olay kaba ve
yaralayıcı; bunu yapanlar kaba ve yaralayıcı işlem
yapmışlar. Elbette ki biz kimseye haksız olarak bir şey
söylemek durumunda değiliz. Şöyle bir şey olmuş
olsaydı bu memlekette: Yargıya hiç müdahale edilmemiş
olsaydı, madem böyle bir iddia var, bağımsız yargıda
yargılansınlar. Mesela nasıl yargılandılar? Üstelik
taraflı yargıda da yargılandılar -Ergenekon, Balyoz, Oda
TV, KCK davaları gibi- insanlar şimdi beraat etti, alnının
akıyla geziyor. Oysa siz ne yaptınız? Siz, doğrudan
yargıya müdahale ettiniz, hâkimleri değiştirdiniz,
savcıları değiştirdiniz. Şimdi diyorsunuz ki: Burada
Genel Kurulun iradesi ortaya çıktı. Çünkü bu iddianamenin
suçladığı
Aslında bir kurumu suçladı, sizin
doğrudan partinizi suçladı. 4 bakanınız işin
içindeydi, hatta o dönemin Başbakanına ulaşan iddialar söz
konusuydu. Onun için sanık bir anlamda kendini yargılamış
oldu. Buna meşru diyemezsiniz. Velev ki diyelim bunu kabul ettiniz bu
kadar delile rağmen, olması gereken neydi, hiç bu
tartışmaların olmamasının yolu? Bu konu Yüce Divana
giderdi. Ki, zaten Yüce Divanı da 2010daki referandumla
ağırlıklı sizlerin eğilimleri oluşturdu. Siz bunu
yapmayarak şimdi bizim üzerimizde siyasi bir tahakküm kurmaya
çalışıyorsunuz, siyasi denetim yapmaya
çalışıyorsunuz. Buna müsaade etmemiz mümkün değildir,
Türkiyenin de hayrına değildir. Başkanın tutumunu
destekliyoruz, Oktay Beyin tutumunu da destekliyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Erdoğdu.
Sisteme giren 2 arkadaşımız var ama
lehte ve aleyhte konuşmalar bitsin, isterseniz daha sonra sizlere söz
vereyim, olur mu?
Şimdi lehte Sayın İdris Baluken,
usulen
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Gerçekten usulen de olsa zorumuza gitti. Yani Meclis
Başkanının bu pratiğiyle, gelip burada Meclis
Başkanı lehinde konuşuyor görünmenin kendisi bile son derece
ağır bir görüntü bizim açımızdan. Çünkü kendisini defalarca
uyarmamıza rağmen, Parlamentonun, milletvekillerinin itibarıyla
ilgili, Meclis işleyişle ilgili, İç Tüzük ve Anayasayı
esas almasıyla ilgili bütün uyarılarımıza, maalesef, kendi
bildiği doğrular doğrultusunda cevap vermeye devam ediyor.
Neredeyse muhalefet çalışamaz duruma geldi. Soru önergesi,
araştırma önergesi veriyoruz, geri geliyor.
İşte, bugün iki siyasi partinin grup
önerisini -İç Tüzük ve Anayasa açısından her birimiz burada bir
deneyim sahibiyiz- okuyoruz, hiçbir sakınca olmamasına rağmen
geri gönderiyor. Böyle bir şey olabilir mi! Yani Meclis Başkanı
seçildikten sonra burada bir tarafsız yönetim, sağlıklı bir
Meclis işleyişi, İç Tüzük ve Anayasayı referans alan bir
hukukla davranmayı Meclis Başkanı içselleştirmelidir, bunu
kabul etmelidir. Bunu kabul etmezse burada ne Meclis işleyişi olur ne
de Meclis Başkanı Meclis Başkanlığı yapar.
Şundan artık vazgeçilmesi gerekiyor:
Talimatla bu Meclisi, bu Parlamentoyu çalıştırma
alışkanlığından AKP Grubunun da, özellikle
Cumhurbaşkanının da vazgeçmesi gerekiyor.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) -
Cumhurbaşkanı nasıl talimatla çalıştırıyor?
Böyle bir şey olabilir mi? Bunu kabul etmiyoruz.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Düşünün 7
Hazirandan sonra bir seçim sonucu ortaya çıktı, 7 Hazirandan sonra.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) 7 Hazirandan
sonra Hükûmet kurulamaması nedeniyle seçime gidildi.
İDRİS BALUKEN (Devamla) 7 Hazirandan
sonra ortaya çıkan o halk iradesiyle bu Meclis 4 kez toplandı, 4 kez.
Biliyor musunuz, 4 kez. Niye 4 kez?
ALİM TUNÇ (Uşak) Sen
takılmışsın oraya. 1 Kasımı konuş.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Bir tanesinde
Meclis, Başkanını seçti. İkincisinde RTÜK
Başkanını seçti. Üçüncüsünde, CHP Grubu 110 imza topladı,
Suruç Komisyonu için toplandı. Dördüncüsünde de, gelen bir savaş
tezkeresi nedeniyle.
Ya böyle bir şey olabilir mi! Parlamentonun
kapısına kilit vuruluyor, Meclis Başkanından ses seda
çıkmıyor. Niye? Çünkü emir büyük yerden. Böyle olursa bu Parlamento
parlamento olma vasfını yitirir. Parlamentoyu kim
işlevsizleştirmeye çalışırsa, kim kapısına
kilit vurmaya çalışırsa, kim Genel Kurulu üst üste iki gün
çalıştırmamaya çalışırsa Meclis
Başkanının onun karşısında Parlamentonun
hakkını, hukukunu, itibarını koruması gerekiyor.
Maalesef, bütün AKPden seçilen Meclis Başkanlarının tavrı
aynı, şu anda da aynı şeyi görüyoruz. Milletvekillerinin
yetkileri gasbediliyor. Dün gün boyu buradan serzenişte bulunduk.
Yetkimizi kullanamıyoruz diyoruz, cezaevine gidişimiz engelleniyor.
AKPli bir milletvekilinin kullandığı hakkı ben
kullanamıyorum diyorum. Meclis Başkanı zahmet edip bir telefon
açmıyor, Niye böyle bir şey olmuş, nedir durum, birlikte
çözmeye çalışalım. demiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Böyle bir Meclis
Başkanlığı olmaz. Yani bu tutumla ancak Parlamentonun
tamamen etkisiz bir tiyatral mizansen durumuna gelmesine vesile olur ki, o da
ülke demokrasimiz açısından çok yıkıcı sonuçlara yol
açar.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Baluken.
Şimdi, aleyhte Sayın Seyfettin Yılmaz.
Buyurunuz Sayın Yılmaz. (MHP
sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Meclis
Başkanının tutumunun aleyhinde konuşma yapmak istiyorum.
Saat bir buçukta Meclis Başkanıyla bir
toplantı yaptık CHPnin, HDPnin, AK PARTİnin grup
temsilcilerinin olduğu yerde. Bizim getirdiğimiz grup önerisi
Tamamen, biraz önce bizim söylediklerimizi sizin Grup Başkan Vekiliniz
İlknur Hanım noktası noktasına ifade etti burada. 17-25
Aralıkla ilgili dedi ki: Montaj, darbe, dublaj, şudur budur
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Montaj
demedim. Demediğim kelimeleri orada zikretmeyin. Montaj demedim.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Veya darbe
dediniz veya dublaj dediniz. Biz de Adalet ve Kalkınma Partisinin
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Darbe dedim,
diyorum, diyeceğim.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Bir saniye
Cevap
verirsiniz İlknur Hanım, Grup Başkan Vekilisiniz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Ömrümün sonuna
kadar da demeye devam edeceğim. Tarihe 17 ve 25 Aralık darbe
girişimi olarak
Bana sataşırken demediğim ifadeleri oradan
kullanmayın.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Bakın, sözümü
kesmeyin
Grup Başkan Vekilisiniz, sözümü kesmeyin, cevap verirsiniz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri...
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Biz de buradaki
grup önerimizde Mecliste gündeme gelen, dublajdı, montajdı, darbeydi,
gelin bu iddiaları araştıralım diyoruz.
Meclis Başkanı burada 17-25
Aralığın gündeme gelmesinden rahatsız olan bir
anlayışla bu tür grup önerilerinin gelmesine bir kılıf
buluyor. Kendisine şunu söyledim, bakın, Danışma Kurulu
tutanaklarından okuyorum değerli arkadaşlar. Ben bunları
anlatıyorum, on dakika konuşuyorum, Benim takdir hakkım. Takdir
hakkımı kullanıyorum. diyor. Kendisine diyorum ki: Sayın
Başkan, sizden önceki Meclis başkanları Cemil Çiçekinden Köksal
Toptanına kadar ve sizin grup başkan vekili olduğunuz
dönemlerde buna benzer size yüzlerce örnek gösterebilirim. Diyor ki: Bana ne
benden öncesi ve benden sonrası.
Şimdi, ben size soruyorum değerli
milletvekilleri: Bana ne benden öncesi ve sonrası
Ben de kendisine
dedim ki: Siz grup başkan vekiliyken -tutanaklara geçsin- bu ve buna
benzer bir önergede imzanız varsa istifa edecek misiniz? Hayhay. dedi,
Hayhay. dedi Meclis Başkanı, tutanaklarda var. Şimdi, onun
için, onun grup başkan vekili olduğundaki bütün Meclis önergelerinin,
grup önerilerinin hepsini çıkarttırıyorum. Bir tanesi varsa
Meclis Başkanlığından istifa çağrısında
bulunacağım.
Değerli arkadaşlar, şunu ifade etmeye
çalışıyorum: Biz muhalefet partisiyiz, sesimizi
çıkaracağımız demokratik yer burası. Eğer burada
bir kişinin iradesiyle muhalefetin sesini kısarsanız bu,
demokrasi anlayışı değildir. Bundan en çok muzdarip olan
grup olarak söylüyorum. Geçmiş dönemde kendisi İsmail
Kahramanın
Refah ve Fazilet Partileri döneminde 28 Şubattan dert
yanan, medyadan dert yanan, yargıdan dert yanan, özgürlüklerden dert yanan
İsmail Kahraman bugün gücü eline geçirip Bütün yetki bende, muhalefete
hiçbir söz hakkı vermiyorum. diyorsa bu, demokrasi değildir; bu,
demokrasinin önünü tıkamaktır. Bugünün yarını vardır,
bu doğru değildir. Çoğunluğu aldık, biz ne dersek o
olur. Böyle bir ifade olur mu? Ben ne dersem o.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Böyle bir
demokrasiyi siz nasıl sindireceksiniz? Dün bunları yaşayan bir
grup olarak söylüyorum, dün bunlardan dert yanan bir grup olarak söylüyorum.
Yarın bunların tekrar etmeyeceğini
Demokrasiyi
işletmezseniz bu işin içinden nasıl çıkacağız?
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Yılmaz.
Buyurunuz Sayın İncegöz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) İnceöz
efendim, onu da düzelteyim.
BAŞKAN İnceöz
Pardon.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Yani bugün
düzeltmelerle geçecek.
Biraz evvelki hatip adımı zikrederek
özellikle söylemediğim kelimeleri kürsüde ifade etmiştir.
BAŞKAN Buyurunuz, iki dakika. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
2.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün, Adana
Milletvekili Seyfettin Yılmazın usul görüşmesi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün
biraz evvel burada bir usul tartışması açıldı,
öncelikle ona katılmadığımı belirtmek istiyorum. Çünkü
bugün burada olmayan, Meclisi yönetmeyen Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı hakkında bir usul tartışması
açıyoruz. Kendisi burada yok.
Bakın, Sayın Başkanım, buradaki
tüm arkadaşlar, grup başkan vekillerimiz şunu zikrediyor -Meclis
Başkanımız burada değil- sık sık Meclis
Başkanının tarafsızlığına gölge
düşürecek ifadelerde bulunuyor. Hâlbuki Meclis Başkanımız
bugün buradaki uygulamasıyla İç Tüzük hükümlerini yerine
getirmiştir. Siz de olmayan, yönetimi idare etmeyen bir Başkan
hakkında burada usul tartışması
Hâlbuki İç Tüzüke
baktığımızda İç Tüzük 63üncü madde hükmü çok
açık ve net bir şekilde diyor ki: Görüşmeye yer olup
olmaması, Başkanı gündeme veya Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışma usullerine uymaya davet, bir konuyu öne alma veya geriye
bırakma gibi usule ait konular, diğer işlerden önce
konuşulur. Usul tartışmasının kim hakkında
nasıl açılacağı, nasıl yapılacağı 63e
göre çok açık ve net. Bir kere bunu eleştiriyorum.
Bunun yanında, özellikle siyasi partilerin
denetim yetkisinin kısıtlanması, bu uygulamayla böyle bir
şey söz konusu değildir. Siyasi partiler istediği konularda,
istediği şekillerde
Ama İç Tüzük gereğince, yine, kaba,
yaralayıcı ifadeler söz konusuysa, bunlar eğer önergelere
dercediliyorsa, Danışma Kurulunda bunların
çıkarılması konusunda 63, 19 hükümleri bu kadar açık ve
netken Meclisi İç Tüzük hükümlerine uymaya, arkadaşları uymaya
davet ediyorum.
İkinci bir itirazım da şu konuda
olacak: Teamül. Neyin teamülü? Geçen hafta burada yapılan bir
uygulamayı, bir defaya mahsus bir uygulamayı
Teamül demek
geçmişten beri uygulanan, gelenek hâline gelmişse teamülden
bahsedilebilir.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Teamüller öyle
başlar zaten.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Var var,
geçmişte çok örnek var.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Böyle bir
uygulamada, başka bir fiilî durumla, önümüzdeki dönemler, sizin
ifadenizle, o zaman bir teamül oluşturmaya doğru gidiyor ki bunu da
kabul etmiyorum.
Son olarak hatibin özellikle burada zikrettiği,
benim konuşmamda ifade etmediğim, şantaj, montaj, böyle
kelimeleri asla kullanmadım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İLKNUR İNCEÖZ
(Devamla) Bir kez daha şunu söylüyorum buradan ki herkes açık ve
net duysun: 17 ve 25 Aralık operasyonları
SEYFETTİN YILMAZ (Adana)
Montaj değil mi?
İLKNUR İNCEÖZ
(Devamla)
tarihe, bundan önceki darbe girişimleri gibi, darbeler gibi
OKTAY VURAL (İzmir)
Orijinal!
İLKNUR İNCEÖZ
(Devamla)
bir darbe girişimi olarak da not olarak düşecektir.
Bundan sonra da böyle bilinecektir.
Saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
İnceöz.
LÜTFİYE İLKSEN CERİTOĞLU KURT
(Çorum) Sayın Başkanım, Danışma Kurulunda AK
PARTİyi temsilen ben vardım. MHP vekili arkadaşım
bazı şeyleri biraz yanlış hatırlıyor galiba, bir
düzeltme yapmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz.
Yerinizden size vereyim iki dakika söz.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Efendim, neden
dolayı aldı? 60a göre pek kısa söz talebi mi var, sataşma
mı var? Ben iyi niyetinizi anlıyorum da
BAŞKAN Danışma Kuruluna
katıldığını ifade etti. Danışma Kurulunda
Sayın Seyfettin Yılmazın da olduğunu, yanlış bir
bilgilendirme yaptığını ifade ettiği için
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) 60a göre pek
kısa söz istiyor galiba.
BAŞKAN Evet.
Buyurunuz.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
45.- Çorum Milletvekili Lütfiye İlksen Ceritoğlu
Kurtun, Adana Milletvekili Seyfettin Yılmazın usul görüşmesi
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
LÜTFİYE İLKSEN CERİTOĞLU KURT
(Çorum) Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Danışma Kurulunda AK PARTİ Grubunu
temsilen ben vardım. Sayın Meclis Başkanımız Bana
ne? ya da İstifa ederim. gibi bir ifade kullanmadı. Kendisinin
sözleri olarak Şu anda bulunduğumuz tarih itibarıyla kendimden
sorumluyum. dedi, kendi hareketleriyle ilgili. Sayın vekilimin Eğer
ben sizinle ilgili belgeler bulursam
gibi sormasına
karşılık da hiçbir cevap vermedi yani İstifa ederim.
falan gibi bir sözü olmadı.
Teşekkür ediyorum, sağ olun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Uydurdu mu? İyi
hikâye yazmış ya.
OKTAY VURAL (İzmir) Sen zaten hikâyesin!
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Yılmaz.
46.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmazın, Çorum
Milletvekili Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurtun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Şimdi, Osman
Bey, hikâye yazmak sana ait, ben belgelerle konuşuyorum.
Hanımefendiye rica ediyorum.
Bakın, burada ne yazıyor? Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı. Orada kimin ne konuştuğu
belgelerle ortadadır Hanımefendi. Ben bu konuşmaların
tamamını belgelerden aldım. Doğru, ben kendisine Siz de
grup başkan vekilliği yaptınız. Buna benzer mutlaka
altında imzanız olan onlarca önerge vardır. Bunlardan bir
tanesini ortaya çıkardığımızda istifa edecek misiniz?
dediğimde hayhay kelimesini kullandı, hayhay ne demekse. Bende
tutanak da var. Ben de dedim ki: Hayhay kelimesi ne manaya geliyorsa ben size
bunları
Arkadaşlarımıza talimat verdik, grubumuza
şimdi çıkarttırıyoruz. Bunları da ben kendisine
burada, Mecliste sunacağım, Meclis Başkanına da
vereceğim. Hayhayın manası neyse, Hayhay ne manaya geliyorsa
burada, ben tutanaktan konuşuyorum. Bana ne? ifadesi de tutanaktan
okuduğum bir ifade yani ben ezbere konuşmuyorum. Yani elinize tutanakları
alır, incelerseniz bunları görürsünüz değerli arkadaşlar.
Yani bunların tamamı saat 13.30da Meclis Danışma Kurulunda
geçen konuşmalardır. Öyle Osman Beyin dediği gibi masal yazmak
bize ait değil, tutanakla konuşuruz biz, Meclis tutanağıyla,
Meclis Başkanlık tutanağıyla görüşürüz.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Yılmaz.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
Başkanım, belgelerle ortaya koydu ki hanımefendi doğruyu
söylemiyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Başkanım,
şahsıma hikâye uydurduğumu söyledi.
BAŞKAN Buyurunuz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) 69a göre söz
istiyorum. Şahsıma, hikâye uydurduğumu ifade etti, benim ismimi
zikretti. Lütfen
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sen bana Masal
anlatma. dedin ya. Ben seni nereden tanıyacağım, oradan laf
atıyorsun, ondan sonra çıkıyorsun ortaya.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Evet.
BAŞKAN İki dakika sataşmadan
dolayı söz veriyorum, buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
3.- Rize Milletvekili Osman Aşkın Bakın, Adana
Milletvekili Seyfettin Yılmazın yaptığı
açıklaması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, biraz evvel Meclis
Danışma Kurulunun toplantısıyla ilgili bilgileri
aktardı arkadaşımız, ben de tutanaktakileri okuduğunu
düşünüyordum. Ama hanımefendi, bizim temsilcimiz şunu söyledi,
Meclis Başkanının istifa diye bir cümle
kullanmadığını söyledi. Tutanakta istifa diye bir
şey var mı?
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Var, var! Al da bak
gel.
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Hayhay.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Nerede? Göster.
Hayhay diyorsun, nerede istifa? Göster, tamam göster.
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Orada gösteriyor
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Göstereceğim,
sen konuşmayı yap göstereceğim.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla)
Dolayısıyla
(MHP sıralarından gürültüler)
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Osman, istifa edecek
misin gösterirsem? İstifa edecek misin! Haydi hodri meydan!
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Tutanaktan
konuş, tutanaktan. Boş konuşuyorsun!
Şimdi, konuya gelelim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sen
baktın mı tutanağa? Bakmamışsın, bak.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) 17-25 Aralık
konusuyla ilgili onlarca defa buraya önerge getirildi, Meclis
araştırması açılması için.
OKTAY VURAL (İzmir) Ya haydi yürü ya, yürü
ya.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Bakın hepsi
reddedildi. Meclis soruşturma komisyonu açıldı,
çalıştı. Buradaki konularla ilgili CHPli bir milletvekili
istifa etti, konuları biliyorsunuz ve burada değerlendirmesini
yaptı.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Ya sizden 4
bakan istifa etti.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Ardından da
Genel Kurulumuz kararını verdi. Sonra ne oldu biliyor musunuz? 30
Martta millet bir karar verdi belediye seçimlerinde, sonra 10 Ağustosta
karar verdi, sonra 7 Haziranda Yüzde 41. dedi. 1 Kasımda da şunu
söyledi: Yüzde 49,5.
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Aynı şeyi
geçen hafta anlattın, o bitti.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Sizi
sandığa gömdük, başka bir şeyler getirin ya! Başka bir
konu getirin, proje getirin.
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Siz aynı
şeyi anlatıyorsunuz.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Bu ülkenin
geleceği için bir şeyler getirin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ya, hep aynı şeyi
getiriyorsunuz, aynı hikâyeyi anlatıyorsunuz. Bunlar eskidi, La
Fontainede kaldı bunlar, La Fontainede. Yeni hikâyeler getirin. Ülkenin
büyümesi için, gelişmesi için, yeni Türkiye için, demokrasi için
şeyler getirin, onlarla ilgili önerge getirin.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Şimdi, sayın hatip
konuşurken heyecanlandı. Seçimler gibi demokrasinin vazgeçilmez
koşullarından biri olan seçim sonuçlarında Sizi
sandığa gömeceğiz. diyerek bir sataşmada bulundu.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Doğru söylüyorum
ya, seçimde kaybettiniz işte, yalan mı? Allah Allah! Kaybettiniz.
BAŞKAN Duymuyorum Sayın Gök.
Sayın milletvekilleri, sayın grup
başkan vekili konuşuyor fakat çok uğultu var ve duyulmuyor.
Buyurunuz, mikrofonunuzu açtık.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
47.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Rize Milletvekili Osman
Aşkın Bakın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
sayın hatip konuşurken heyecanlandı. Heyecanlandıkça tabii
cümleler, kelimeler birbirine karışmaya başladı.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sonuçlar belli ya.
LEVENT GÖK (Ankara) Şimdi, demokrasilerde her
zaman neye güvenmek isteriz? Seçimlere ve sandığa. Biz seçimlere ve
sandığa riayet ediyoruz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Tamam.
LEVENT GÖK (Ankara) Bu, demokrasinin olmazsa olmaz
koşuludur.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bitti.
LEVENT GÖK (Ankara) Demokraside
halkımızın verdiği her türlü karara biz
saygılıyız.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Tamam.
LEVENT GÖK (Ankara) Biz muhalefet olarak
saygılıyız ama anlaşılıyor ki AKP sözcüleri
saygılı değiller. Demokrasilerde halk kimseyi sandığa
gömmez ya da sandıktan çıkarmaz. Orada bir karar tecelli edilir ve o
kararın gerekleri demokrasi adına öyle yürütülür.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Siyasi literatüre
bakarsan görürsün.
LEVENT GÖK (Ankara) Onlar eğer
sandığa gömmek şeklinde değerlendiriyorlarsa, bu yolsuzluk
olaylarını görüştürmeyen bir zihniyetin ileride nerelere
gömüleceğini hep beraber göreceğiz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Gök.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Millet ne karar
verirse saygı duyarız, siz de saygı duyun.
BAŞKAN Sayın Arslan sisteme girmiş.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Ben de bununla ilgili bir
söz almak istiyorum.
Efendim, özellikle bu araştırmayla
ilgili...
BAŞKAN Sayın Arslan, aslında böyle
bir usul yok ama 60a göre ben size yerinizden bir dakika söz veriyorum.
Buyurunuz.
48.- Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, 17-25
Aralık sürecinin tekrar araştırılmasında fayda
olduğuna ilişkin açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın
Başkanım, şimdi gerçekten çok anlamsız bir
tartışmanın içinde bulunuyoruz. Burada bir Meclis
araştırması isteniyor, bu bir denetim yoludur. Eğer burada
yolsuzlukların var olduğu, 17-25 Aralık gibi çok ciddi bir
soruşturmanın gerçekten günlerce halkın, kamuoyunun bilgisinde
olduğu, medyada, televizyonda, gazetelerde çarşaf çarşaf
ayakkabı kutularının, buradaki para kasalarının ve
para sayma makinelerinin bulunduğu bir olayın bir darbe şeklinde
nitelenmesini kesinlikle kabul etmiyorum. İşbaşında
İçişleri Bakanı var, polisler İçişleri Bakanına
bağlı. Düşünebiliyor musunuz, bu polis arkadaşlar ciddi bir
olayı kendisinin üst makamında olan kişinin evladının
yaptığını ortaya koyuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAZIM ARSLAN (Denizli) Bu kadar ciddi bir
olayın tekrar araştırılmasında fayda var diye
düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Can, buyurun, size de 60a göre söz
veriyorum.
49.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Canın, Meclis Başkanının
tutumunun usul görüşmesine konu edilmesinin doğru
olmadığına ilişkin açıklaması
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkanım, bizim derdimiz Meclisin İç Tüzüke göre yönetilmesine
katkı vermek. Şimdi, madde 15 Başkanvekillerinin görevi,
Başkanın yerine Genel Kurul görüşmelerini yönetmek
Başkanın yerine yönetiyorsunuz. Başkan da 67nci maddeye göre
önergeleri iade etmiş. Dolayısıyla, Başkanın iradesine
aykırı davranıyorsunuz ama ona rağmen, Başkanın
iradesine aykırı davranacak şekilde, Başkan burada
olmadığı hâlde, Başkanın herhangi bir tutumu da
olmadığı hâlde usul tartışmasına konu
ediyorsunuz
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ya,
uygulaması burada işte, önergeyi iptal etmiş Başkan.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
resen 63e göre
usul tartışması açıyorsunuz. Bu büyük bir çelişkidir
Sayın Başkanım.
Tutanaklara geçmesi için söz aldım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Can.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Yılmaz
OKTAY VURAL (İzmir) Meclis
Başkanının bu iradesini yok sayın. diyor. O zaman önergeyi
doğrudan doğruya işleme alın.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Başkan
burada yok, usul tartışması açıyorsun.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Asla öyle
demiyoruz, kesinlikle.
BAŞKAN Sayın Yılmaz, yerinizden
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederiz,
sağ olun. Meclis Başkanının iradesini yok sayın.
diyor. Bravo, teşekkür ederim!
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Başkan
burada yok.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ya,
uygulaması var, uygulaması.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Başkan
vekili varsa o zaman ona göre davranacak.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Meclis
Başkanının şahsıyla ilgili bir usul
tartışması yok, uygulamasıyla ilgili usul
tartışması var.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Olur mu öyle
şey ya?
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Osman
Aşkın Bak benle ilgili iddiaları
BAŞKAN Siz sataşmadan istiyorsunuz.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Evet,
sataşmadan istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Başkanım,
sataşmadım, ben bir şey söylemedim.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
4.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmazın, Rize
Milletvekili Osman Aşkın Bakın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, değerli
arkadaşımız toplantıda olmamasına rağmen burada
bir değerlendirmede bulunuyor. Ben toplantıda olanları tamamen
dile getirdim. Bu grup önerisi geldiğinde Sayın Başkana aynen
ifadem şu: Sayın Başkan, şimdiye kadar böyle bir uygulama
olmadı, böyle bir uygulamayı niye yapıyorsunuz? dediğimde
bana aynen söylediği ifade o. Bakın, Siz kaç dönemdir
milletvekilisiniz? Tutanaktan okuyorum. Ben de kendisine Üçüncü dönemim
Sayın Başkanım. dediğimde, Benim de iki dönem grup
başkan vekilliğim var
Anladım, o zaman iki dönem grup
başkan vekilliğiniz varsa Sayın Başkanım, sizin döneminizdeki
önergeleri bir çıkaralım
Çıkarsınlar. Hangi önergeler,
bir tane bulsunlar bakalım. Başkan diyor. Bir tane bulurlarsa
hayhay. Gereğini yapacak mısınız Sayın Başkan?
Gereği nedir? Gereği neyse işte, hayhay diyorsunuz ya. Hayhay
ne manaya geliyorsa gereğini yapacağım. Şimdi, benim de
aynen söylediğim o, orada da söyledim. Grubumuza söyledik, kendisinin grup
başkan vekili olduğu dönemdeki bütün önergeleri ortaya
çıkarıyoruz. Bunun gibi bir tane söz varsa gereğini yapmaya
davet edeceğiz.
COŞKUN
ÇAKIR (Tokat) İstifa kelimesini de söyleyin.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Ne oldu?
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Gereğini yapmaya davet edeceğiz. Bunların
hepsini belgelerden konuşuyoruz.
COŞKUN
ÇAKIR (Tokat) Gereği istifa mıdır?
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Bakın, bakın, değerli arkadaşlar,
konuşmanın içeriğini alırsınız tutanaklardan,
orada ortada, tamam mı?
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Gereği ne ya? Bu başka bir şey, istifa
başka bir şey.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Kendisini ben istifaya davet ediyorum. Milletvekilinin,
grupların sesini kısamazsınız, bu doğru değildir.
Şu anda çoğunluğunuza dayanarak muhalefeti yok
sayacaksınız, Meclis Başkanı istediği önergeyi
getirtecek, istediği önergeyi getirtmeyecek. Peki, sizin
aldığınız yüzde 49,5 oy oy da bize verilen oylar oy
değil mi? Bu anlayışla Türkiye bu noktaya gelmedi mi?
Çoğunluğun azınlığa tahakkümüyle bugünlerde
yaşanan sıkıntıları ne çabuk unuttunuz?
Dün
başörtüsüne karşı mücadeleyi omuz omuza verdik,
haksızlıklara karşı omuz omuza verdik ama bugün ne
yapıyorsunuz? Bugün Çoğunluğu ele geçirdik, biz ne dersek o
olacak. öyle mi? Siz böyle yapacaksınız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSMAİL
AYDIN (Bursa) Nerede mücadele verdin?
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Ben çok mücadele verdim sen uyurken, var ya. Bir incele,
elinde devletin imkânları var.
İSMAİL
AYDIN (Bursa) Nerede mücadele verdin?
BAŞKAN
Sayın Yılmaz
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Ben yargılandım başörtüsünden dolayı,
senin yargılanman var mı?
COŞKUN
ÇAKIR (Tokat) Yani istifa kelimesi yok.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Ben yargılandım, soruşturma geçirdim. Sen
kendi kendine konuşma oradan, oradan konuşma kendi kendine. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) İstifa kelimesi yok, değil mi?
COŞKUN
ÇAKIR (Tokat) İstifa kelimesi yok yani.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Var, var.
COŞKUN
ÇAKIR (Tokat) Nasıl var? Nerede? Hani?
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Getir, getir; istifa kelimesi nerede o zaman?
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Al oradan, al oradan.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Ne oldu? Ben alacağım oradan, istifa yoksa
bakacağız.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Al oradan Osman. Edecek misin istifa?
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Bakacağız, bakacağız. İstifa
yazsa orada, sen onu çerçeveleyip buraya asarsın.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Ya konuşma tamam ya, konuşma.
BAŞKAN
Sayın Ersoy sisteme girmiş, 60a göre söz veriyoruz.
Buyurunuz.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
50.- Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoyun, her türlü
haksızlık ve hukuksuzluk karşısında halkı
arkasına alarak hakikatleri gizlemenin sağlıklı
olmadığına ilişkin açıklaması
RUHİ ERSOY
(Osmaniye) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri, burası Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Türkiye Büyük
Millet Meclisinin misyonuna ve ruhuna uygun tutum ve davranış
geliştirmeye davet ediyoruz. Çoğunluğun değil,
çoğulculuğun, haklının, hukukun galip geldiği bir
Türkiye özlemindeyiz. Parlamenter sistemden rahatsızlık duyup neden
Başkanlık sistemini istediklerinin âdeta bir örneğini görüyoruz.
Bu tutum ve davranışların büyük Türk milleti tarafından da
yakından takip edildiğini tekrar hatırlatmak isteriz. Her türlü
haksızlık ve hukuksuzluk karşısında halkı önüne
alarak, halkın arkasına geçerek hakikatleri gizlemek -mesele sadece
17-25 meselesi değil- hak ve hakikatleri gizlemek noktasında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RUHİ ERSOY (Osmaniye) -
bu tutumun
sağlıklı olmadığını ifade ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Parsak, buyurunuz.
51.- Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsakın, AK
PARTİli milletvekillerinin 17-25 Aralık sürecini darbe girişimi
olarak nitelendirdiklerine ve bununla ilgili savların
araştırılması gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Teşekkür
ediyorum.
Bir hususun altını çizmek için söz
aldım. Şimdi, bizim önergemiz CHPnin önergesiyle farklı. Hem
grup önerimizde var hem biraz önce grubumuz adına konuşan Sayın
Yılmaz ifade etti; biz geçen hafta 17-25 Aralığın
araştırılmasıyla ilgili bir araştırma önergesi
verdik. Orada dediniz ki: Yolsuzluk yok, darbe var. Biraz önce de grup
başkan vekili 2 defa altını da çize çize Darbe girişimi
vardır. diye tekrar etti.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Söylediklerimin
arkasındayım.
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Biz diyoruz ki:
Madem darbe girişimi var, bununla ilgili şimdiye kadar ifade
ettiğiniz, iddia ettiğiniz savlarınız
araştırılsın. Bundan niye çekiniyorsunuz sayın
milletvekilleri?
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Mahkeme devam
ediyor.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Hiçbir
şeyden çekinmiyoruz ama siz verdiniz diye de yapacak değiliz.
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Bundan niye
çekiniyorsunuz? Bunun araştırılmasını istiyoruz.
Saygılar sunarım.
OKTAY VURAL (İzmir) Bakalım, gerçekten
istiyorlar mı.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, konu
yeterince tartışılmıştır.
Teşekkür ediyoruz.
Şimdi, ikinci usul
tartışmasını, Sayın Naci Bostancının benim
tutumumla ilgili açmış olduğu usul
tartışmasını işleme koyacağım. Lehte ve
aleyhte söz taleplerini alacağım.
LEVENT GÖK (Ankara) Biz lehte konuşmak
istiyoruz, tutumunuzun lehinde.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Aleyhte.
OKTAY VURAL (İzmir) Zaten aldık.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Aleyhte.
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Alındı,
alındı, biraz önce alındı, demin alındı.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Alındı zaten. Biz niye el kaldırdık ki? Demin
alındı.
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Bir usul
tartışması daha mı var?
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, ikinci
usul tartışması işlemini başlatıyorum.
Lehte Sayın Oktay Vural, buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
VIII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin
Buldanın, Meclis Başkanının iade ettiği Meclis
araştırması önergelerinin gündeme alınması yönündeki
tutumunun İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı
hakkında
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, bizim bugün Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verdiğimiz bir
araştırma önergemiz var, bu araştırma önergemizin gündeme
alınmasını istedik. Meclis Başkanlığı bu
önergemize müstenit olan araştırma önergemizdeki bir gerekçeyi kaba
ve yaralayıcı bulup düzeltilmesini istedi. Dolayısıyla,
bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
önerdiğimiz önerge Meclis Başkanlığı tarafından
iade edilmiş değil, bu önergeyle ilişkili olan
araştırma önergesindeki bir gerekçenin düzeltilmesi. Ben bu
gerekçeyle ilgili, her hâlükârda, önergeyle ilgili düzeltmeleri yaparım ve
bunları verme hakkım da, Meclis
Başkanlığının sunuşları başlayıncaya
kadar da bu önerimi vermem mümkündür. Dolayısıyla, ben burada
Danışma Kurulunda verdiğim önergeyi, açıkçası 17-25
Aralık Meclis Soruşturması Raporunun görüşmeleriyle
kamuoyunda darbe, montaj, kumpas, algı operasyonu, tezgâh gibi 17-25
Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasının
karşı savı olarak ortaya atılan iddiaların
araştırılması amacıyla verdim. Dolayısıyla,
konu değişmiş değil, aynı konuyu yine verdim. Bu
durumda yani Bunu işleme alamazsınız. denmesi son derece
yanlıştır. Bundan önce defalarca -örnek gösterebilirim ki-
Adalet ve Kalkınma Partisinin grup önerileri üzerinde burada gerekli
düzeltmeler yapılmış ve bu düzeltmelerden sonra yenilenerek
açıkçası Danışma Kurulu önerisi olarak gündemdeki yerini almıştır.
Dolayısıyla, bu anlamsız, bunlarla bir yere varılmaz,
lüzumsuz. Yani, şimdi, Meclis Başkanı bu gidişle
kanunlardaki yürütme maddesini de değiştirecek, Bakanlar Kurulu
yürütür. deyince Olur mu canım yani yürütür demekle ne
kastediyorsunuz? deyip bütün kanunların hepsini iade edecektir. Yani, bu
kadar alınganlık göstermesine gerek yok. Biz araştırma
önergemizde ne diyoruz? Rüşvet ve yolsuzluğa
saplandığı iddialarını dile getiriyoruz, aynı
zamanda darbe ve montaj iddialarını da dile getiriyoruz ve bu
açıdan da darbe ve montaj iddialarını araştırın
diyoruz. Bu araştırma önergemizin aradığı husus
rüşvet ve yolsuzlukla ilgili bir iddia değil, rüşvet ve
yolsuzluk iddiaları karşısında
Biraz önce söylendi, bakalım
nasıl oy vereceksiniz hakikaten? Darbe mi, değil mi; gerçekten
inanıyor musunuz, inanmıyor musunuz, biraz sonra bizim grup önerimize
vereceğiniz oylarla bunları göreceğiz.
Araştıralım. Hodri meydan. diyoruz, bakalım
HAMZA DAĞ (İzmir) Gizli oylamayla karar
verdik, merak etme!
OKTAY VURAL (Devamla) O bakımdan, bu konuda
Meclis Başkanlığının, yani bunlarla ilgili
gidişatla, Yağmur yağıyor. dediğim zaman Hakaret
ediyor. diye alınganlık gösterip, Bana bunu demek istedi. diye bir
ifadeyle bizim önergelerimizi değerlendirmesi son derece
yanlıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OKTAY VURAL (Devamla) Dolayısıyla, bizim
Danışma Kurulu talebimiz ve önergemiz usulüne uygun verilmiştir.
Meclis Başkanlığı da bizim Danışma Kuruluyla
ilgili önergemizi iade etmiş değil, bu önergemiz
eşliğindeki araştırma önergemizdeki bir ifadenin
düzeltilmesi amacıyla göndermiştir, biz de düzelttik ve verdik, biraz
sonra görüşeceğiz.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Aleyhte Sayın İdris Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ahmet
Yıldırım konuşacak.
BAŞKAN Sayın Ahmet
Yıldırım, buyurunuz. (HDP sıralarından
alkışlar)
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli yüce heyet;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, özellikle, Meclis
Başkanlığına vekâlet eden Sayın Başkan üçlü kararnameyle
orada oturmuyor. İktidar partisi milletvekilleri ve grup yönetimi sanki
üçlü kararnameyle oturan bir bürokratmış gibi emir, talimatla Meclisi
yönetmeye kalkışmasın.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) İç Tüzük,
sadece İç Tüzük.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Bakın, saat
altı. Dört saattir, burada, görüşülmek istenen bir muhalefet
partisinin vermiş olduğu önergenin görüşülmesi engelleniyor.
Şimdiye kadar görüşülmüş, tamamlanmıştı. Neden
imtina ediliyor, neden kaçınılıyor, anlayabilmiş
değiliz. Sayın Başkanın oradaki tavır, tutum ve
davranışları yetkisini aldığı millet iradesi
adına işliyor aynen Sayın Kahraman gibi, Sayın
Bahçekapılı gibi, Sayın Aydın gibi, Sayın Hamzaçebi
gibi, hiçbir farkı yoktur. Bürokratlara talimat verme
alışkanlığınızı Mecliste sürdürme alışkanlığınızdan
vazgeçin ve burası, şu yüce Meclis tek partili Meclis değildir;
o, 1946 ve öncesinde kaldı. Burada bütün partilerin halkın iradesini
alarak ve vekâletini alarak buraya taşımaya
çalıştığı bir iradenin perspektifinde işleyen bir
yüce Meclis olarak çalışıyor. Kimsenin, hiçbirimizin, biz dâhil
hiç kimsenin bu iradenin üzerine halel getirme, onun Meclisi idare etme
biçimine müdahale hakkı yoktur.
COŞKUN
ÇAKIR (Tokat) Kesinlikle.
AHMET YILDIRIM
(Devamla) - Bu yönüyle de, hiçbir engele takılmaksızın ve
iktidar partisi adına görev yapan arkadaşların Meclisi yönetme
iradelerini de dâhil ederek, yanlı tutumlarına da saygımı
koruyarak söylüyorum: Hiçbir önerge reddedilmemelidir.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Yanlı olamaz zaten.
AHMET YILDIRIM
(Devamla) - Bütün önergeler buraya getirilmeli, lehte ve aleyhte
konuşulmalı, oylama yapılmalıdır.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) İç Tüzüke uygun, İç Tüzüke uygun
COŞKUN
ÇAKIR (Tokat) Usul Üstat, usul.
AHMET YILDIRIM
(Devamla) - Bakın, tekrar söylüyorum: Bu üstenci bakış
açınızla, bu tek partili sistemin mantığına tekabül
eden bakış açınızla şu Meclisin idare
edilemeyeceğini, buranın yönetiminin de millet iradesi adına
yürüdüğünü bilmenizi isterim.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Hiç öyle bir bakışımız yok; öyle
bir alışkanlığımız da yok, geleneğimiz de
yok.
AHMET YILDIRIM
(Devamla) - Bütün yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Teşekkürler.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Yıldırım.
Lehte
Sayın Levent Gök.
Buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyenin en
önemli konularından biri olan yolsuzluk olayı
karşısında elbette Cumhuriyet Halk Partisinin duyarsız
olmasını hiç kimse bekleyemez. Yolsuzluk evet, çok önemli bir
konudur. Mecliste görüşülmeli mi? Evet, görüşülmeli. Hükûmet
denetlenmeli mi? Evet, denetlenmeli. İktidar partisi de böyle olaylar
karşısında görüşmeleri engelleyici, bertaraf edici bir
tavır içerisinde değil, tam tersine, önünü açan bir tutum içeresinde
olmalıdır. Eğer kişi kendinden korkmuyorsa, hodri meydan,
işte mahkemeler orada Ben, yargılanıyorum, aklanmak istiyorum.
demelidir. Bizim verdiğimiz önerge
Değerli arkadaşlarım, bu
yaptığımız tartışma, aslında çok da
gerçekten şu anda konunun öneminin dışında bir
tartışma çünkü Meclis Başkanı bizim önergemizde iki cümleye
takılmış, Düzeltilmesi için sahibine verilmesi gerektiği
ifade edilmiştir. diyor.
Bakın, biz, ne demişiz: Devleti
soyanların adalete teslim edilmesi yerine yürütmenin gücüyle
olayların üzerinin örtülmesine
çalışılmıştır. Yanlış mı
değerli arkadaşlar? Kimi işaret etmişiz? Bir tek isim var
mı burada? Kimsenin ismi yok. Bir de Yasama organı da yasal
düzenlemelerle parlamenter denetim fonksiyonu amacından
saptırılarak rüşvet ve yolsuzluk olaylarının örtbas edilmesine
alet edilmiştir. demişiz. Bir tek kişinin adı yok.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Karar
veriyorsunuz.
LEVENT GÖK (Devamla) - Sayın Başkan
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray)
Yargısız infaz yapıyorsunuz.
LEVENT GÖK (Devamla) Sayın Başkan bunu
yaralayıcı bulmuş, biz de Hayhay demişiz,
çıkarmışız önergemizdeki bu iki cümleyi -bence
olmasında hiçbir mahzur da yok- geriye vermişiz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Baştan
hüküm kuruyorsunuz.
LEVENT GÖK (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, şimdi, böyle bir tablo karşısında,
bir kere Meclis Başkanlarının
Hukukun ana temelidir -Meclis
Başkanı Anayasaya, kanunlara, İç Tüzüke uygun olarak
çalışacaktır- bir hakkın suistimalini kimse savunamaz.
Sayın Başkan da takdir hakkını kötüye kullanamaz. Yolsuzluk
gibi bir olayda kamuoyunu aydınlatmak, Meclisin daha aktif bir görev
yapmasını temin etmek Meclis Başkanının
başlıca görevi olması gerekirken, bundan sarfınazar ederek
görüşmeleri engellemesini biz asla kabul edemeyiz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) 67 ve 19uncu
maddeleri uygulamıştır.
LEVENT GÖK (Devamla) - Bundan kimseye yarar yoktur
değerli arkadaşlarım. Bu olaylar, mahkeme önünde
yargılamalar bitmeden, mahkemeler hükmünü vermeden kapanmaz. Mahkemelerin
önünü kapatmayın; tam tersine, mahkemelerin önünü açalım. Herkes
yargılansın, herkes adil yargılanma hakkını
kullansın ama yargılanma hakkını dahi elinden
alırsanız insanların, bu konu, değil bugünler, değil
yıllar, yüzyıllar boyunca konuşulur.
O nedenle,
Sayın Başkan, tutumunuzun lehindeyiz ve grubumuzun önerisinin
görüşülmesini talep ediyoruz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Gök.
Aleyhte, Sayın Ramazan Can... (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Can.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle şunu söylemek istiyorum: Muhalefet
partilerinin ve iktidar partisinin grup önerisi vermesine herhangi bir
karşı çıkışımız yok. Aksine, İç
Tüzüke, hukuka, Anayasaya ve kanunlara uygun bir şekilde verilmesine
çaba sarf ediyoruz. Dolayısıyla, grup önerisi şeklinde Meclis
araştırma önergeleri 19a göre Meclis Başkanının resen
ya da siyasi parti temsilcileri tarafından talebi hâlinde Meclis
Başkanı yirmi dört saat içerisinde Danışma Kurulunu
toplantıya çağırıyor ve Danışma Kurulu oy
birliğiyle karar veriyor. Oy birliği olduğu için, 1 kişi
eksik olsa toplanamıyor, 1 kişi muhalefet etse karar alınamıyor.
Bu hâlde, 19a göre Genel Kurulda gündeme getirilebiliyor. 19a göre Genel
Kurulda gündeme getirilmesi hâlinde bile bu aşamada hep denetime tabi.
Dolayısıyla Meclis Başkanı resen, İç Tüzük 67ye göre,
kaba ve yaralayıcı bularak İç Tüzük'e aykırı
gördüğünden önergeyi iade etmiştir. Kaldı ki, önergenin
muhteviyatına ve gerekçesine baktığımızda, Türk Ceza
Kanunundaki eylemleri tarif eden unsur da taşıması hasebiyle ve
yargılama sürecini etkilediğinden de bahisle Anayasa 138e göre de
gönderilebilirdi. Netice itibarıyla, gönderilen bir önerge, iade edilen
bir önerge yoklukla butlandır, geri revize edilerek burada gündeme
getirilmesi doğru değildir, hukuken sakattır.
Biz diyoruz ki, önerge vermenize karşı
değiliz, yeniden, yirmi dört saat içerisinde Meclis
Başkanımız vasıtasıyla Danışma Kurulunu
toplayıp oy birliğiyle ya da toplanamaması hâlinde 19a göre
Genel Kurulda bunu gündeme getirebilirsiniz, burada herhangi bir
sıkıntı yok.
Diğer taraftan, 15inci maddeye bakıyoruz;
15inci madde, 67nci madde ve Anayasa 100üncü maddeyi beraber
değerlendirmemiz lazım. Başkanın yerine Genel Kurul
görüşmelerini yönetmek başkan vekilinin görevleri arasında.
Peki, Başkanın iradesi ne yönde tecelli etti? İade yönünde
tecelli etti. Dolayısıyla, başkan vekili iade yönünde karar
vermek durumda.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Başkanlık bir bütündür.
RAMAZAN CAN (Devamla) Kaldı ki, revize
edilen, düzenlenen ve yeniden tanzim edilen önerge sakat olduğu hâlde
canlanamaz, eğer revize edildiyse Meclis Başkanının da
onayından geçmesi lazım. Bu metot tamamlanmış mı?
Tamamlanmamış.
Diğer taraftan, biz diyoruz ki: Muhalefet, her
daim grup önerisiyle burada gündeme gelebilir, bunda bir problem yoktur, yeter
ki İç Tüzüke uygun davranalım. Burada Meclis
Başkanının tavrı istikametinde
Meclis başkan vekili
İç Tüzüke aykırı bir şekilde Meclisi yönetemez. Meclis
Başkanımız burada olmadığı hâlde bugün hukuki bir
garabete de imza atıldı, olmayan bir Başkanın aleyhinde
usul tartışmasına da imza atıldı.
Ve son söz olarak: Sayın Başkanım,
tutumunuzu 63e göre Genel Kurulun oylamasına sunmanızı arz
ediyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LEVENT GÖK (Ankara) Şart değil o.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Bir şart
yok ki.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, takdir
hakkınız var sizin.
RAMAZAN CAN (Devamla) -
Genel Kurulu tekrar
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Can, teşekkür ederiz.
OKTAY VURAL (İzmir) Bizim önergemiz Meclis
Başkanlığının genel evrakından geçti efendim.
LEVENT GÖK (Ankara) Bizimki de öyle efendim,
bizimki de aynı.
BAŞKAN Konu yeterli
tartışılmıştır bence değerli
arkadaşlar.
Usul tartışması üzerindeki
konuşmalar bitmiştir.
Oylamaya ihtiyaç duymuyorum Sayın Can.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Israrımız var Sayın Başkan, tutanaklara geçsin.
BAŞKAN Oylamaya ihtiyaç duymuyorum.
Tutumumda herhangi bir değişiklik yoktur.
(CHP sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Bravo Sayın Başkan!
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır.
Okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
IX.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun, Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili
Oktay Vural tarafından, son yıllarda, özellikle de 17-25 Aralık
sürecinde ülke gündeminden hiç düşmeyen rüşvet ve
yolsuzlukların, bunların sosyal, hukuki ve ekonomik
boyutlarının araştırılarak yasal önlemler dâhil olmak
üzere, rüşvet ve yolsuzlukların önlenmesi amacıyla 24/12/2015
tarihinde; 17/12/2015 tarihinde TBMM Başkanı tarafından
Anayasanın 138inci ve TBMM İçtüzüğünün 67nci maddeleri
kapsamında görüldüğünden iade edilmiş olan Meclis
araştırması önergesiyle aynı eksendeki, 17-25 Aralık
Meclis soruşturması raporunun görüşmeleri ile kamuoyunda
darbe, montaj, kumpas, algı operasyonu, tezgâh gibi 17-25
Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının
karşı savı olarak ortaya atılan iddiaların
araştırılması amacıyla 17/12/2015 tarihinde ve
24/12/2015 tarihli, 615 sayılı ve 13885 TBMM genel evrak numaralı
Meclis araştırması açılmasına ilişkin Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergelerinin; Genel Kurulun, 24 Aralık 2015
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunda, 24/12/2015
Perşembe günü (bugün) oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Oktay Vural
İzmir
MHP Grup Başkan Vekili
Öneri:
24 Aralık 2015 tarih, 613 sayı ile TBMM
Başkanlığına vermiş olduğumuz İzmir
Milletvekili ve MHP Grup Başkan Vekili Oktay Vuralın, son
yıllarda, özellikle de 17/25 Aralık sürecinden ülke gündeminden hiç
düşmeyen rüşvet ve yolsuzlukları, bunların sosyal, hukuki
ve ekonomik boyutlarının araştırılarak yasal önlemler
dâhil olmak üzere, rüşvet ve yolsuzlukların önlenmesi amacıyla
17 Aralık 2015 tarih ve 2015/533 sayı ile Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına vermiş olduğumuz Meclis
araştırması önergesi, TBMM Başkanı tarafından
"...yolsuzlukların merkezinde Tayyip Erdoğan ve AKP'nin yer
aldığını göstermektedir." Ve "AKP ...
çıkarttığı kanunlarla yolsuzluk ve hırsızlıkla
suçlananları cezaevinden çıkarırken, yolsuzlukları ortaya
çıkaran polis, savcı ve hâkimleri sürmüş veya çeşitli
iddialarla tutuklatmıştır." şeklindeki ifadelerin
yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru
sorulamayacağı, görüşme yapılamayacağına ilişkin
Anayasanın 138'inci maddesinde yer alan ve TBMM İçtüzüğünün
kaba ve yaralayıcı sözlerin varlığı hâlinde söz konusu
yazı veya önergenin düzeltilmesi için sahibine geri verilmesine
ilişkin 67'nci maddeleri kapsamından görüldüğünden iade
edilmiş olmakla beraber, aynı eksende 17 Aralık 2015 tarih ve
2015/535 tarihli araştırma önergemizin gündeme alınmasına
yönelik önergemizin görüşmeleri ile 17/25 Aralık Meclis
soruşturma raporunun görüşmeleri ile kamuoyunda "darbe,
"montaj", "kumpas", "algı operasyonu",
"tezgâh gibi "17/25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet
soruşturmasının karşı savı olarak ortaya
atılan iddiaların araştırılması
amacıyla" verdiğimiz, 24 Aralık 2015 tarih 2015/615
sayı ve 13885 TBMM genel evrak numaralı Meclis
araştırması açılması önergemizin 24/12/2015
Perşembe günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü
Birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
önerisi lehinde ilk konuşmacı Afyonkarahisar Milletvekili Sayın
Mehmet Parsak.
Buyurunuz Sayın Parsak. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Aziz Türk milleti,
saygıdeğer milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak
17 Aralık 2015 tarihli, rüşvet ve yolsuzlukların çok boyutlu
olarak araştırılması amacıyla sunmuş
olduğumuz araştırma önergesinin Genel Kurulda görüşülmesi
sırasında ve iki yıldır genel olarak, özellikle de AKP
milletvekilleri tarafından 17 ve 25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet
soruşturmasının karşı savı olarak ortaya
atılan iddiaların araştırılmasına ilişkin
önergemizin gündeme alınarak görüşülmesine dair grup önerimiz
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
Bir kamu görevlisi ya da politikacının
yetkilerini bilinçli bir şekilde kullanıp bir kişi ya da belli
bir grupla karşılıklı çıkar ilişkisine girmesi
olarak tanımlanabilecek rüşvet ve yolsuzluk, tüm toplumsal
teşkilatların mücadele etmeye çalıştığı,
devlet otoritesini sarsan, adalete olan güveni yok eden organize ve
bulaşıcı bir hastalıktır. Türkiye Cumhuriyetinin de
kuruluşundan bu yana özellikle siyasi yönetimlerin başını
çektiği birçok olaydan dolayı rüşvet ve yolsuzluk konusunda
acı tecrübeleri bulunmaktadır. AKP hükûmetleri döneminde ise ortaya
çıkan yolsuzluk ve rüşvet skandalları yerel yönetimlerden
vakıf ve derneklere, özelleştirmelerden kamu ihalelerine, görevini
kötüye kullanan üst düzey bürokratlardan rüşvet çarkının
dişlileri hâline gelmiş Hükûmet üyelerine kadar geniş bir alana
dağılmış, ortaya saçılan bilgi ve belgeler
ilgililerinin cüretkârlığı noktasında tüm kamuoyunu
şaşkınlık içerisinde bırakmıştır.
AKP iktidarda bulunduğu süre içerisinde 4734
sayılı Kamu İhale Kanununu 158 kez değiştirmiş,
ihaleye fesat karıştırma suçunun cezasını
azaltmış, Sayıştayı denetim yapamaz hâle getirmiş
ve toplam müfettiş sayısı 13 bini bulan teftiş
kurullarını kapatarak tüm denetim mekanizmalarını âdeta
ortadan kaldırmıştır. AKP hükûmetlerinin rüşvet ve
yolsuzluk batağına saplandığı 17 ve 25 Aralık tarihlerinde
tüm çıplaklığıyla ortaya serilmiştir. Dönemin
Başbakanı ve bakanların çocuklarının da
karıştığı rüşvet ve yolsuzluğun ses
kayıtlı, fotoğraflı, delilli, ispatlı bir şekilde
tüm kamuoyuna yayılması rüşvet ve yolsuzluğun toplumun her
alanında âdeta normalleşmesinin önünü açmıştır.
Sayın milletvekilleri, 17 Aralık dönemin
AKP Hükûmeti üyesi 4 bakanın en uzun günü; 17 Aralık dönemin
Başbakanı Recep Tayyip Erdoğanın en uzun günü.
Halk arasında meşhur bir söz vardır:
Rüşvetin belgesi mi olur? denilir. 17-25 Aralık yolsuzluk ve
rüşvet soruşturması bizlere Rüşvetin de belgesi olur.
dedirtmiştir.
17 Aralık sabahı, bir gün
yakalanacaklarını akıllarına bile getirmeyen bakan
çocuklarının, kaçakçıların, hırsızların ve
en fenası dönemin Başbakanının bile suçüstü yakalandığının
isnat edildiği gün.
AKP hükûmetleri döneminde öyle işler oldu ki,
rüşvet ve yolsuzluktan menfaat sağlayanlar o kadar cüretkâr
davrandı ki ülkemizde rüşvet ve yolsuzluğun tanımları
yeni baştan yapıldı. AKP hükûmetleri döneminde rüşvet ve
yolsuzluk humus hakkıyla açıklandı.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Banka mı hortumlandı?
Bankalar mı hortumlandı?
MEHMET PARSAK (Devamla) Çalıyoruz ama
devletin parası değil, müteahhidin parası. denildi.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) 20 küsur banka
mı hortumlandı?
MEHMET PARSAK (Devamla) - Ayakkabı
kutularından fışkıran euro ve dolarlarla imam-hatip lisesi
yapılacağı iddia edildi.
Her cuma hoca hutbeden söylüyor; Allah akrabalara
ve yakınlara bakmaya emreder. denildi, Kendi değil bakanın
oğlu, bakanın kızı, bakanın çocuğu
rüşvetçi. denildi, Darbe. denildi, Kumpas. denildi, Montaj.
denildi, Şantaj. denildi. Bir yandan Tapeler, ses kayıtları
sahte. denirken diğer yandan garip bir şekilde kriptolu telefonlar
dinlendi, Odasında böcek vardı. denildi. Bir yandan Paraları,
para sayma makinelerini oraya paralelci polisler koydu. denirken diğer
yandan bu paralar içeriden çıkarılan suçlulara faiziyle birlikte iade
edildi. Bir yandan hırsızların önüne yatma taahhüdünde bulunup
diğer yandan Sana bir şey sorarlarsa böyle diyeceksin tamam mı
oğlum, tamam mı oğlum? denildi. Bir peçetenin üzerine
yazılan Aldım., Verdim. notlarıyla 700 bin dolarlık bir
saatin satın alınabileceğine inanmamız beklenildi. Dünya
liderliği iddiasındaki stratejik yalnız kişilik Biz Kısık
Sesleriz şiirini okurken bile bangır bangır
bağırırken, korku ve panik içerisinde Onunla birlikte
sıfırla. diye fısıldadı. Adalet
mekanizmasının bile ne yapacağını
şaşırdığı bir cüretkârlıkla rüşvet ve
yolsuzluklar hisli bakanların becerikli elleriyle hissettire hissettire
rapora bağlandı. Çalıyor ama çalışıyor.
denildi, Çalıyorsa bizimki çalıyor; çalıyorsa -haşa- Allah
için çalıyor. denildi, Rüşvete hırsızlık denemez.
denildi; boğazına kadar yolsuzluğa batmış, rüşvet
çarkının dişlileri hâline gelmiş bakanlar, milletvekilleri,
belediye başkanları ve üst düzey bürokratlar savunuldu.
Hırsızlara Dış ticaret açığını
kapatıyor. denildi, kaçakçılara ihracat ödülleri verildi. Biz
devletin özel bir şirket gibi, bir belediye gibi yönetilmesinden rahatsız
oldukça Babalar gibi satarız, bu bizim görevimiz. denildi. Biz ne
Unakıtanları unuttuk ne mısır akıtanları unuttuk
ne yumurta akıtanları unuttuk. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Emekli
maaşlarını ödeyemeyip kaçtınız be, kaçtınız.
MEHMET PARSAK (Devamla) Biz on üç yılda
aynı iktidar tarafından 158 kez değişen Kamu İhale
Kanununu da unutmadık, Deniz Feneri Derneğini de unutmadık
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Depremde
götürdüklerinizi de unutmadık.
MEHMET PARSAK (Devamla)
ihaleye fesat
karıştırma suçunun cezasının
azaltılmasını da unutmadık. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Sayıştayın baypas edilmesini,
kurumlarınızdaki teftiş kurulu
başkanlıklarının kapatılmasını, yüce Meclis
de dâhil olmak üzere devletin tüm denetim mekanizmalarının etkisiz
hâle getirilmesini de unutmadık. Biz rüşvet ve yolsuzlukla suçlanan
bakanların, harama kalkan ellerle, burada, yüce Meclisin çatısı
altında Yüce Divandan kurtarılmasını da,
bakanlarınızın Bizi Yüce Divana göndermeyin. diye yalvardıklarını
da unutmadık. Ben Yüce Divana gidersem peşimden Bilal de gelir.
diyenleri de unutmadık. Gizli toplantılarınızda
Halkın içine çıkamıyoruz, bu bakanları
yargılayın. diye çırpınan partililerinizi de
unutmadık. Biz yıllarca paralel ve birlikte hareket edip sonra
paralel yapı diye suçladığınız yapıları ve
kişileri ve bu ilişkileri de unutmadık.
Şimdi diyoruz ki: Araştıralım,
madem rüşveti araştıramıyoruz, madem yolsuzluğu
araştıramıyoruz, madem hukuktan korkuyorsunuz, adaletten
korkuyorsunuz, Yüce Divandan, yargılanmaktan korkuyorsunuz, o zaman sizin
bahanelerinizi araştıralım. Neyi araştıralım?
Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğanın kriptolu
telefonları dinlendi mi? Dinlendiyse ortada bir montaj yok demektir. Yok,
dinlenmediyse, kayıtlar montajsa bunu kimler yaptı? Bunu yapan
kişileri kimler göreve getirdi? Bugüne kadar başka hangi
montajları yaptılar, araştıralım.
Araştıralım, montaj mı var, böcek mi?
Araştıralım, paraları polisler mi koydu? Bu paraları
polisler koyduysa bu paralar neden polislere değil de
başkalarına faiziyle iade edildi, araştıralım.
Paralel yapıyı araştıralım.
Bu yapı bugüne kadar kimlerle, hangi bakanlarla, hangi milletvekilleriyle,
hangi bürokratlarla, ne tür ilişkiler içindeydi,
araştıralım. Düne kadar Ne olur gel de bitsin bu hasret. diye
Türkiye'ye çağıranları, Milliyetçi Hareket Partisi sizi
uyardığında Bu iddialara kargalar bile güler. diyenleri,
paralel yapının ezeli ve ebedi iş birlikçilerini
araştıralım. Dün size paralel olanlar bugün devlete mi paralel
oldular, bunu araştıralım.
Araştıralım, bu 4 bakan suçsuzsa
neden görevden alındılar, neden bugün burada değiller, yok
eğer suçlularsa neden Yüce Divana gönderilmediler, bunu
araştıralım. Araştıralım, Ben
Başbakanın emirlerini yerine getirdim. Ben istifa ediyorsam o da
etmeli. diyen Bakan mı masum, yoksa dönemin Başbakanı da
mı suçlu, bunu araştıralım. Kumpastı, darbe
teşebbüsüydü. dediniz ve daha biraz önce grup başkan vekiliniz
tekrar etti, bu çerçevede araştırma önergesi verdik geçen hafta,
reddettiniz, tamam. Meclisin aynı zamanda bir aklanma yeri
olmadığını unutup Meclis yargılanma yeri
değildir. dediniz, tamam. O zaman gelin sizin
iddialarınızı araştıralım. Buna da hayır
derseniz iki dünyada bu yükün altından kurtulamazsınız. Kendi
sözlerinizi, kendi gerekçelerinizi, kendi bahanelerinizi kendiniz
yalanlamış olursunuz. Biliniz ki tarih olaylar yaşandıktan
çok sonra yazılır. Bugün burada bulunan herkesin tarihte yer almak
istediği şekilde davranacağına yürekten inanıyorum ve
bu düşüncelerle vicdanına güvendiğim Gazi Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Parsak.
Önerinin aleyhinde, Kayseri Milletvekili Sayın
Çetin Arık. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Arık, süreniz on dakikadır.
ÇETİN ARIK (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Bu benim Meclisteki ikinci dönemim ama ilk
konuşmam. İlk dönemimde yemin dışında Meclis
kürsüsünden konuşma şansını yakalayamadım. Zira,
dillerinden millet adını, millî iradeyi düşürmeyenler, milletin
iradesi istedikleri gibi tecelli etmeyince Türkiyeyi yeniden seçime
götürdüler. Çünkü 7 Haziranda ortaya çıkan millî irade, ayakkabı
kutularında para istifleyenleri, yatak odalarını para
kasalarıyla donatanları, çikolata kutularında rüşvet alanları,
trilyonluk saati koluna takanları, evlerinde sakladıkları
milyarları bir türlü sıfırlayamayanları rahatsız etti.
17-25 Aralık tarihi, Türkiyenin en büyük yolsuzluk ve rüşvet
operasyonlarının yapıldığı tarih olmuştur.
Siz ise bunun bir darbe girişimi olduğunu söylüyorsunuz.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Kendi tarihinize
bir bakın.
ÇETİN ARIK (Devamla) Bir an için
söylediklerinizin doğru olduğunu kabul edelim. Bu Meclis
çatısı altında 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat,
hepsi araştırıldı. Gelin, 17-25 Aralık darbesini de
araştıralım. Kim darbe yapıyormuş, nasıl
yapıyormuş, kimler yardım ve yataklık ediyormuş hep
birlikte görelim. Tabii, bu sizi rahatsız etmezse ki edecektir çünkü 17-25
Aralık darbe ise siz yardım ve yataklıktan yargılanacaksınız.
Siz, bugün terör örgütü ilan ettiğiniz
yapıya dün Ne istediniz de vermedik? diyerek suçunuzu itiraf da ettiniz.
Gerçi siz çark etmeye alışıksınız. Dün Hasret bitsin,
dön gel. diye gözyaşlarınızla çağırdığınız
insanları bugün kırmızı bültenle aramanız başka
nasıl izah edilebilir?
Bakın, Adalet Bakanı Sayın Bekir
Bozdağ 24 Mart 2011 tarihinde, daha dün ifadeye
çağırdığı Fethullah Gülen için Fethullah Gülen, bu
ülkenin yetiştirdiği değerli bir kıymettir. Seversiniz, sevmezsiniz
ama değerli bir insandır, bilge bir insandır. Bu ülkenin millî
ve manevi değerlerine bağlı nesillerin yetişmesi için
hizmetini yapıyor. demiş, AKP sıraları da
alkışlamıştı. Şimdi size soruyorum: Darbe yapan
kim? Yolsuzluk yapan kim? Hadi araştıralım. Kim kime kumpas
kurmuş? Kim kimin vebaline girmiş? Görelim. Ama, 17-25 Aralık
bir darbe değil, bir yolsuzluk operasyonudur. İşte, 25inci
Dönemde yolsuzluk sorunu çözülecek diye korktunuz. Bunun için de millî iradeyi
yok saydınız. Sonrasında art arda patlayan bombalar, korku
senaryoları sahneye kondu. Hesap vermekten korkanlar yüce milletimize
ölümü gösterip hastalığa razı ettiler.
Saygıdeğer
milletvekilleri, yüce Meclis çatısı altındaki bu ilk
konuşmamda aslında güzel şeylerden bahsetmek isterdim.
Örneğin, 2002de söz verdiğiniz gibi, kalkınmayı
Sarızdan başlattığınız için sizlere
şahsım ve hemşehrilerim adına teşekkür etmek isterdim.
Engelli kardeşlerimize rehabilitasyon merkezinde şiddet
uygulanmadığını, kadına şiddetin ortadan
kalktığını, ülkemin huzur içerisinde olduğunu söylemeyi
çok isterdim. Cizrede görev yapan kadın meslektaşımın
minik oğlundan kopartılmadan huzurla görev
yaptığını anlatmayı çok arzu ederdim. Her seçim
döneminde söz verdiğiniz Felahiye ilçemizin Göğdere yolunu
yaptığınız için teşekkür etmek isterdim. Yahyalının,
Yeşilhisarın elmalarını değerlendirdiğiniz için
teşekkür etmek isterdim. Ama, siz ne yaptınız biliyor musunuz?
Sarızın devlet hastanesini sağlık ocağına
dönüştürdünüz. Felahiyenin adliyesini ellerinden aldınız.
Yahyalının, Yeşilhisarın elmalarını
bahçelerinde çürüttünüz. Yandaş iş adamını
kalkındırmaktan bu bölgeleri kalkındırmaya fırsat
bulamadınız. Nasıl mı? Bu elimde görmüş olduğunuz
belge, 29 Aralık 2010 tarihli Maliye Bakanlığı Merkezi
Uzlaşma Komisyonu uzlaşma tutanağı. Tutanağın
muhatabı Türkiye kamuoyunun yakından tanıdığı bir
iş adamı, hani millete olan ilgisini millete küfrederek gösteren
iş adamı. AKP yandaşı iş adamının telefonda
millete nasıl küfrettiğine hepimiz tanıklık ettik.
Bu arada, seçim meydanlarında millet diyen,
milletin adamı diyerek poster bastıran saygıdeğer
milletvekillerine sormak istiyorum: Bu küfürbaz iş adamı millete
küfredince siz ne yaptınız, ne hissettiniz, içinizden de olsa bir
şeyler söyleyebildiniz mi? Hayır, söyleyemediniz. Milletin
şerefi, onuru, namusu bize emanet; biz bu milletin vekilleriyiz.
diyebildiniz mi? Diyemediniz. Bırakın bunları demeyi, her
fırsatta Edep yahu! diyen sizler, edep yahu bile diyemediniz, dediniz
mi? Ne yaptınız ya? Hayırsever iş adamı, makul
iş adamı diyerek arkalarında durdunuz, milletin
adamıyız diye milleti aldattınız. Millete küfreden iş
adamlarını ödüllendirdiniz. Otoyol, bölünmüş yol, köprü,
viyadük, tünel, metro, demir yolu, baraj, hidroelektrik santrali,
havalimanı, liman, enerji santralleri ihalelerini verdiniz, servetlerine
servet kattınız. Bununla da kalmadınız, devletin
sırtından milyonlarca lira kazandırdığınız
bazı iş adamlarının üzerinde tüyü bitmemiş yetimin
hakkı bulunan milyonlarca liralık vergi borcunu
sıfırladınız. İşte belgesi. Bu
sıfırlanan milyonlarca lirayla kalkınmayı Sarızdan
başlatabilirdiniz, Felahiyenin Göğdere yolunu yapabilirdiniz,
Yahyalının, Yeşilhisarın elmalarını
bahçelerinde çürütmeyebilirdiniz. Ama siz ne yaptınız? Millete
küfreden iş adamının milyonlarca liralık vergi borcunu
sıfırladınız. Onlar da sizin kirli havuzunuza bu
sıfırladığınız paraları aktardılar.
Sizin üzerinizde tüyü bitmemiş yetimin hakkı var, ahı var,
vebali var; er ya da geç bu vebal sizden çıkacak.
Ben, millete küfreden iş adamına yetim
hakkının peşkeş çekilmesini yüce milletimin vicdanına
bırakıyor; işsizliğin, yoksulluğun, yolsuzluğun,
yasakların sıfırlandığı bir Türkiye özlemiyle
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) 1 Kasımda
millet vicdanıyla cevap verdi.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Arık.
Önerinin lehinde İstanbul Milletvekili
Sayın Garo Paylan.
Sayın Paylan, sizin de süreniz on
dakikadır.
Buyurunuz. (HDP sıralarından
alkışlar)
İSMAİL TAMER (Kayseri)
Başkanım, söz istiyorum.
BAŞKAN Konuşmacıyı davet ettim
kürsüye. Daha sonra alayım, olur mu?
GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri;
(x)
Sayın Başkan, görevinizde
başarılar diliyorum öncelikle.
Değerli milletvekilleri, kötülüğün bir kez
daha sıradanlaştığı günleri yaşıyoruz. Bu
topraklarda kötülük defalarca sıradanlaştı ve o
sıradanlaştığı günlerde ölümler
sıradanlaştı, kötülükler sıradanlaştı ancak sonra
üstleri örtüldü ve o kötücül düşünce, o kötücül zihniyet, o ceberut devlet
geleneği hep kötü olmaya, kötü davranmaya devam etti hep yeni
taşeronlarla, hep yeni aktörlerle. Maalesef, bugün de, bugünler de
kötülüğün sıradanlaştığı günler. Şimdi, bu
kötülüğün sıradanlaştığı günlerde bize özel bir
bayramdan bahsedeceğim, vekillerimiz pek ilgilenmiyor galiba ama bugün bu
toprakların kadim bir bayramı -pek farkında değiliz ve
elbette bayram da olsa buruk bir bayram geçireceğiz- bugün
Hristiyanların, Hristiyan âleminin Noeli, Noel Bayramı. Meclisimiz
kutlamadı Noel Bayramını. Bir zamanlar bu topraklarda
Hristiyanlar çoktu, yüzde 40a kadar varıyordu nüfusumuz, bugün binde 1e
düşmüşüz. Bizim keyfimizle olmadı, biz bir yere göç etmedik, biz
azaltıldık bu topraklarda. Ancak az dahi olsak, 1 kişi dahi
olsak, bu Meclis, tarihinde olduğu gibi Noeli önemsemeliydi çünkü 1915
yıl bu topraklarda Noel önemliydi, sonra üçüncü plana atıldı.
Bakın, 1915ten önce nasıldı Noel? Mesela, Meclis-i Mebusanda
nasıl yaşanırdı? Noel günü Meclis tatil olurdu, insanlar
birbirlerinin bayramını kutlarlardı, Hristiyanların da.
Tıpkı Hristiyanların, Müslüman bayramlarında
diğerlerinin bayramını kutladığı gibi, Müslüman
bayramlarında Meclis-i Mebusan tatil olduğu gibi Noel günlerinde de
Meclis-i Mebusan tatil olurdu ve bayramlaşılırdı. O
açıdan, azaltılmışların da bayramını
önemsememiz gerekiyor.
Noelle ilgili bir şey daha söyleyeyim: Bugün
Aziz Nikolanın günü yani Noel Baba namıdiğer. Aziz Nikola
nereli?
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) Antalyalı.
GARO PAYLAN (Devamla) Antalyalı. Antalya
vekillerimiz bilir, AKPli Antalya vekilleri de var, biliyorlar mı
bilmiyorum. Antalyalı yani hemşehriniz yani bu toprakların
insanları, belki akrabanız çünkü pek çok kişi
Müslümanlaştı bu topraklarda. Şimdi, düşünün ki
topraklarımızın bir değeri bu topraklarda tarih bilinci
olmadığı için yuhalanıyor, onun şişme
botları bıçaklanıyor, nefret söylemi olarak
kullanılabiliyor, bu toprakların bir değeri. Biz artık bu
nefret söyleminin tarih bilinciyle beraber olabileceğini düşünüyoruz.
Öncelikle Antalyada, sonra bütün coğrafyamızda Noel Babanın bu
toprakların bir değeri olduğunun bilincinin yayılması
gerektiğini düşünüyoruz ve bu nefret söyleminin bir an önce sona
ermesi gerektiğini düşünüyorum.
Şimdi gelelim konumuza, 25 Aralık. 25
Aralık memleketteki ilk yolsuzluk dosyası değildi, maalesef
sonuncusu da olmayacak.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Ama en büyüğü.
GARO PAYLAN (Devamla) Çünkü kötülük
sıradanlaştı, dediğim gibi. Yolsuzluklar hep olmuştur
ve her yolsuzluk toplumun ahlakında bir erozyona yol
açmıştır. Şimdi, çok güzel söylüyorsunuz, Darbe planıdır.,
Başka hesapları vardı., eyvallah, size katılıyorum,
başka hesapları vardı, kesinlikle başka hesapları
vardı bu işi yapanların. Nereden biliyoruz? Bunu en iyi biz
biliyoruz, bunu en iyi ben biliyorum. Hrant Dink dosyasından biliyorum. 25
Aralık soruşturma dosyasını hazırlayan Muammer
Akkaştır. Yıllarca o dosyada, Hrant Dinki öldüren çeteyi
değil ağabeylerini yargılayalım, kamu içindeki
sorumlularını yargılayalım diye defalarca çağrı
yaptık Muammer Akkaşa, yıllarca oyaladı, üstünü örttü,
kamu görevlilerine bu işin ulaşmaması için. Çok iyi biliyoruz
Muammer Akkaşın hesaplarını ve bir yerden daha biliyoruz,
KCK soruşturmalarından biliyoruz. BDPnin kapısının
önünden geçenin tutuklandığı dosyalardan biliyoruz bu
yapıyı. Bakın, bütün bu yapının
hazırladığı dosyaların üstü örtüldü, yolsuzluk dosyalarının
da Meclis tarafından üstü örtüldü. Yargı Ergenekon, şike, futbol
bilmem ne bütün hepsinin üstünü kapattı. Tek açık dosya var ve
tutuklu olan binlerce Kürt var hâlâ sırf BDPnin kapısının
önünden geçti diye, uydurma dosyalarla. Tek dosya var, KCK dosyası. Biz
oradan bu yapıyı çok iyi biliyoruz.
Ya, çok güzel söylüyorsunuz darbe sayın grup
başkan vekilleri. Velev ki darbe, hani çok ünlü bir laf var ya, velev ki
darbe!
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Velev ki
değil, darbe, velev kiyi kaldırıyoruz, darbe.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Darbe de var,
hırsızlık da var.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sizin
iddianız.
GARO PAYLAN (Devamla) Ya, ne oldu, ne oldu? Peki,
bu dosya nasıl aklandı? Diyorsunuz ki: Meclise geldi, biz
çoğunluğuz, ellerimizi kaldırdık, akladık.
Bakın, ben bu topraklarda
azaltılmış bir halkın temsilcisiyim, binde 1iz. Bizim
hakkımızı kim koruyacak? Velev ki bir hakkımız var
-ki, var- diyoruz ki: Biz bu ülkenin vatandaşlarıyız, azınlık
okulları kamu bütçesinden destek alsın. Bu ülke madem eşitlikçi
bir ülke, nasıl camilere hizmet veriyorsa bu ülke kiliselere de eşit
şekilde hizmet versin.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Karabağ
için de aynı şeyi söyleyebiliyor musunuz?
GARO PAYLAN (Devamla) Velev ki bizim
haklarımızla ilgili bir yasa geçecek buradan, kim bizim
hakkımızı koruyacak?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Biz geçirdik o
yasaları. Biz o yasaları çok geçirdik.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Nerede ya, o yasalar nerede?
Nerede geçirdiniz? Başka parlamentoda mıydınız siz ya?
GARO PAYLAN (Devamla) Ne olacak, çoğunluk el
kaldıracak, indirecek ve her şeyin üstü örtülecek mi? Yolsuzluk
dosyalarının üstünü örttük. deyince bu toprakların vicdanı
aklanıyor mu?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Tek parti
zihniyetinin varlık vergisini unutmayın. Bakın, oraya konuşun
azıcık.
GARO PAYLAN (Devamla) Bakın, bu
dosyaların üstünü örtmekle yalnızca kamu vicdanını
yaralıyorsunuz, yalnızca toplum ahlakı biraz daha örseleniyor.
Darbe diyorsanız darbe deyin ama yolsuzluk dosyasının üstünü
örtmeyin.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Karabağ
için ne diyorsunuz, Karabağ?
GARO PAYLAN (Devamla) El birliğiyle yolsuzluk
dosyasını açalım, burada bir komisyon oluşsun,
yargının da önünü açsın, dosyalar yargıya ulaşsın
ve yargılanma olsun çünkü aklanmayan her dosyada bir kez daha toplum
ahlakı, kamu vicdanı yaralanıyor ve
yaralanmıştır. 750 bin liralık, bugünkü kurla 1 milyon
liralık saat hâlâ orada duruyor, hâlâ o ayakkabı
kutularının hesabı verilemedi. Bakın, bunlar klişe
sayılıyor ama biz bu klişeyi söylemeye devam edeceğiz çünkü
bu ülkenin tüyü bitmemiş yetimin hakkı hâlâ o dosyalarda hesabı
verilmemiş olarak duruyor.
Kötülüğün sıradanlaşması
Bakın, bu bir yolsuzluk dosyası ancak ölüm olunca ferman durur, her
şeyin önünde ölümler vardır. Burada kötülüğe bir damla daha
atmış oldunuz çünkü bu yolsuzluk dosyasının üstü örtüldü.
Ancak kötülükler maalesef yalnızca yolsuzlukla değil, ölümlerle
oluyor. Her ölümde, üstü örtülen her ölüm dosyası, cinayet dosyası
yeni ölümleri getiriyor. Bugün Türkiyemizde maalesef kötülük Cizrede, Nusaybinde,
Surda devam ediyor. Biz Ölümler sürüyor, insanlar ölüyor, çocuklar ölüyor,
gençler ölüyor. dedikçe bakıyorum AKP sıralarında bazı
insanlar gülümsüyorlar.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Herhâlde
söylediğine gülmüyor.
GARO PAYLAN (Devamla) - Vicdanlarımız
mı kurudu?
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Asker şehit
olurken?
GARO PAYLAN (Devamla) Vicdanlarımız
mı kurudu arkadaşlar?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Kim gülüyor ya?
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Böyle bir
şey yok.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Polisler
şehit olurken bir defa laf söylediniz mi?
GARO PAYLAN (Devamla) Asker, polis, gerilla,
sivil, çocuk, insan bunlar.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Gerilla
değil terörist, gerilla değil terörist.
GARO PAYLAN (Devamla) - Her ölüm bizden biraz daha
eksiltiyor, her ölümle biraz daha eksiliyoruz.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Polisler
şehit olurken bir kere laf söylediniz mi?
GARO PAYLAN (Devamla) - Ben geceleri rahat
uyumuyorum arkadaşlar. Ben uyuyamıyorum, sizler rahat uyuyor musunuz
başınızı yastığınıza koyduğunuzda?
On günlerdir Nusaybinde, Cizrede, Surda sokağa çıkma
yasakları var.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Teröristlere bir laf
söylesene?
GARO PAYLAN (Devamla) On günlerdir sokağa
çıkma yasakları
Siz uyuyabiliyor musunuz Beyefendi? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Her gün şehit
tabutu geldikçe uyuyabiliyor musun?
İSMAİL TAMER (Kayseri)
Uyuyamıyoruz, hiçbir zaman uyuyamıyoruz, sen de bir
GARO PAYLAN (Devamla) Bakın, o açıdan
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen hatibi
dinleyelim.
Sayın Paylan, Genel Kurula hitap ediniz siz,
buyurunuz.
GARO PAYLAN (Devamla) Savaş, sokağa
çıkma yasakları
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Nerede var?
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Bir defa polisten,
şehitten bahsetmedin.
GARO PAYLAN (Devamla) - Bakın, bunlar bir an
önce durmalı. Konuşarak çözemeyeceğimiz hiçbir sorunumuz yok.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Silahlar betona
gömüldüğü zaman, silahlar betona gömüldüğü zaman.
GARO PAYLAN (Devamla) - Konuşarak her
sorunumuzu çözebileceğimizi geçen üç yıllık pratik gösterdi. Bu
anlamda kötülüğün sıradanlaştığı günleri geride
bırakmamız için, kötülüğün tekrar etmemesi için bir an önce
çözüme, müzakereye ulaşmalıyız; bir an önce konuşarak
çözmeliyiz meseleyi.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Silahlar bırakılsın.
GARO PAYLAN
(Devamla) Sokağa çıkma yasaklarının bir an önce sona
ermesini umut ediyorum, bu konuda Meclisin bir irade koymasını umut
ediyorum. İvedilikle bu iradeyi koyalım ve sokağa çıkma
yasaklarını sonlandıralım.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Paylan.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
4.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin
Buldanın, Başkanlık Divanı olarak Hristiyan âleminin Noel
Bayramını kutladıklarına ilişkin konuşması
BAŞKAN
Sayın Paylan, biz de Divan olarak tüm Hristiyan âleminin Noel
Bayramını kutluyoruz. (CHP ve HDP sıralarından
alkışlar) Biraz geç kaldı, siz hatırlattıktan sonra
ancak bir kutlama yapabildik, bu konuda sizden özür diliyoruz.
İSMAİL
TAMER (Kayseri) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Sayın Tamer, buyurunuz.
İSMAİL
TAMER (Kayseri) Kayseri Milletvekili Çetin Arık Bey Kayseriyle ilgili
sataşmada bulundu, 69dan söz istiyorum efendim.
LEVENT GÖK
(Ankara) Söz konusu bile değil, beyefendinin adı bile geçmedi.
BAŞKAN
Sayın Tamer, sisteme girdiniz zaten, konuşmalar bittikten sonra
yerinizden zaten size 60a göre söz vereceğim.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- MHP Grubunun, Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili
Oktay Vural tarafından, son yıllarda, özellikle de 17-25 Aralık
sürecinde ülke gündeminden hiç düşmeyen rüşvet ve
yolsuzlukların, bunların sosyal, hukuki ve ekonomik
boyutlarının araştırılarak yasal önlemler dâhil olmak
üzere, rüşvet ve yolsuzlukların önlenmesi amacıyla 24/12/2015
tarihinde; 17/12/2015 tarihinde TBMM Başkanı tarafından
Anayasanın 138inci ve TBMM İçtüzüğünün 67nci maddeleri
kapsamında görüldüğünden iade edilmiş olan Meclis
araştırması önergesiyle aynı eksendeki, 17-25 Aralık
Meclis soruşturması raporunun görüşmeleri ile kamuoyunda
darbe, montaj, kumpas, algı operasyonu, tezgâh gibi 17-25
Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının
karşı savı olarak ortaya atılan iddiaların
araştırılması amacıyla 17/12/2015 tarihinde ve
24/12/2015 tarihli, 615 sayılı ve 13885 TBMM genel evrak
numaralı Meclis araştırması açılmasına
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergelerinin; Genel
Kurulun, 24 Aralık 2015 Perşembe günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Şimdi, önerinin aleyhinde son konuşmacı Afyonkarahisar
Milletvekili Sayın Ali Özkaya.
Buyurunuz,
süreniz on dakikadır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Milliyetçi
Hareket Partisinin grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum.
17-25
Aralık darbe teşebbüsüyle ilgili, bu süreçlerin tamamının
içinde bulunmuş bir kişi olarak burada söz almış
bulunuyorum. Ben milletvekili seçilmeden önce Ankarada yirmi yılı
aşkın avukatlık, partimizin hukuk müşavirliği ve
Sayın Genel Başkanımızın,
Başbakanımızın hukuk müşavirliğini ve
avukatlığını yaptım. Dolayısıyla, benim
buradaki konuşmalarımın çok büyük kısmı bizzat
yaşadıklarımız, bizzat bu süreçlerin içinde
bulunduklarımızdır. Dolayısıyla, saygıdeğer
Meclisimizi bu konuda bilgilendirmekte ve tarihe bir not düşmekte fayda
mülahaza ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, malum, yasama, yürütme, yargı, erkler
ayrılığı çok önemli bir görev, anayasal sistemimizin kabul
ettiği bir süreç. Anayasa gereğince, Anayasanın 100üncü,
Meclis İçtüzüğünün 107 ve devamı maddeleri gereğince
-yasama, yürütme organı olan- Sayın Başbakan veya sayın
bakanlar hakkında bir suç teşkil eden husus eğer gündeme gelirse
bunun mutlak suretle Meclis soruşturmasıyla gündeme getirilmesi
gerekir. Meclis soruşturması süreci işlemediği müddetçe
elde edilmeye çalışılmış olan delillerin tamamı
kanunsuz delildir. 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunumuzun 2f
maddesinde belirtilen soruşturma hazırlık sürecinde -Metin
Feyzioğlunun Meclis Soruşturması kitabında açıkça
belirtildiği gibi de- cumhuriyet savcılarının bu süreçte
hiçbir yetkileri yoktur. Geçmişte İsmail Özdağlar davasında
ve Cumhur Ersümer davasında, her iki davada da Yüce Divan
safhasındaki bütün süreçlerde bu konu tartışılmış
ve açık, net bir şekilde sonuçlandırılmıştır.
Bilhassa İsmail Özdağlar davasında arama kararı Meclis
soruşturma komisyonunun talebi üzerine Ankara Sulh Ceza Mahkemesince
verilmiştir. Dolayısıyla, cumhuriyet savcılarının
bu süreçlerin hiçbirinde bir yetkisi yoktur.
17-25 Aralığa
geldiğimizde, bu sürecin tamamı, bilhassa 25 Aralık
soruşturması 2011 yılında İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığının 2011/2323 hazırlık
soruşturmaları İstanbuldaki hafriyat dökümleriyle ilgili bir
iddia üzerine başlamış bir dosyada; aradan yaklaşık
bir yıl geçtikten sonra 2012/656 hazırlık numarası alarak
doğrudan o tarihteki Sayın Başbakanımızın,
Sayın Cumhurbaşkanımızın bütün
danışmanlarının, özel kalem müdürünün, etrafındaki
insanların telefon konuşmaları dinlenmek kaydıyla az önce
belirttiğim cumhuriyet savcılarına Anayasa ve İç Tüzükün
vermemiş olduğu yetkileri dolaylı olarak kanunen dolanarak elde
edilmeye çalışılmış delillerin tamamıdır. Bu
delilerin hepsi kanunsuz delildir ve hiçbir soruşturmada gündeme
alınamaz, soruşturmaya esas teşkil edemez. En son Anayasa
Mahkemesinde bir Yargıtay daire başkanıyla ilgili yapılan
yargılama da benzer sebeplerle kanunsuz delilden dolayı beraat
kararı verilmiştir. Bunlar, görülmektedir ki, eğer bu cumhuriyet
savcıları soruşturmayı kanuni delilleri dikkate
almaksızın yapıyorlarsa amaç soruşturma yapmak değildir,
amaç bir başka şeydir.
Şimdi, o sürece geriye dönüp bakalım: 17
Aralıkta 4 sayın bakanın çocuğuna ve bir kısım
bürokratlara operasyon kararı başlatıldı. Fatih Belediyesi,
TOKİ ve Reza Zerrab. Bunların her biri birbirinden bağımsız;
birisi TMK kapsamına giren suç, diğeri memur suçlarına giren
suç, bir başkası başka. Yani avukatlık ve hâkim
savcılıktan gelen meslektaşlarımız çok iyi bilir ki,
soruşturma büroları birbirinden ayrı, birbirinden
bağımsız yürütülen süreçler. Tüm dosyaları aynı gün,
aynı saatte, soruşturmanın şüphelilerinden gizli ancak o soruşturmayı
savunan hâkim ve savcıların ve onların yanında olan medya
organlarının tamamına açık bir şekilde kamuya lanse
etmek; dolayısıyla bu soruşturmanın iyi niyetle ve bir suç
soruşturması amaç ve kastıyla
yapılmadığını gösterir. Bunların hepsini bir
araya getireceksiniz, kendinize göre kalenin zayıf tarafıyla mücadele
edeceksiniz
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ya içeriğine
bakalım, içeriğine. Bütün bunlar maddi hatalar olabilir.
ALİ ÖZKAYA (Devamla)
o tarafa
saldıracaksınız ve gözaltına alacaksınız. Sonra,
bir hafta sonra
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İçerdeki
konuşmalar doğru mu yanlış mı onu söyle, nasıl
konuşulduğu önemli değil.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Onların hepsine
geleceğim, zamanımız müsait
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kim dinlemiş, kim
dinlememiş bizi ilgilendirmiyor. İçerisi doğru mu değil mi
onu söyle.
LEVENT GÖK (Ankara) Bir de 4 bakan niye istifa
etmiştir onu anlatın. 4 bakan niye istifa etmiştir?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Emniyet Müdürünü niye
değiştirdiniz onu söyle? Valiyi niye emniyet müdürü
yaptınız? Bir ay sonra niye yargıya yolladın, onu söyle.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Efendim bakın, o
süreçte ben şikâyetçi sıfatıyla bulundum. Adli Tıp Kurumu, TÜBİTAK
bunların tamamını inceledi -sizlere birer nüsha gönderirim- ve
dedi ki: Bunların tamamı bir ses havuzundan kelime kelime, bazen
hece hece bir araya getirilerek meydana getirilmiştir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Nerede var böyle bir
teknoloji? Nerede var böyle teknoloji?
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Buyurun size de
gönderirim. Bunların hepsi, bunlar Ankara Cumhuriyet Başsavcılığında
ortaya çıktı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) ODTÜden mezun olurken mi
öğrendin bu teknolojiyi? Nerede var böyle bir teknoloji?
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Arkadaşlar
dinleyin, dinleyin, dinleyin ki
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Montajı
yapanları araştıralım, montajsa. Ali Bey, bu montajsa
montajı yapanları araştıralım.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Bak, dinleyin.
Şimdi, burada, o gün, 25 Aralık günü
Cumhuriyet Başsavcısının açıklamasını
dinleyin, Cumhuriyet Başsavcısı diyor ki
(CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
hatibi dinleyelim.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Cumhuriyet
Başsavcısı çağırıyor ilgili savcıyı. Az
önce sayın hatip dedi, Muammer Akkaş. Muammer Akkaş
Bakın, burada sayın Cumhuriyet
Başsavcısının ve Başsavcı Vekilinin ifadesi var:
Ben Muammer Akkaşı çağırdım, Elinde dosya var
mı? diye sordum, Elimde dosya var. dedi. Bu dosya TMKyla ilgili mi?
Sen TMK savcısısın. Cebir ve şiddet var mı?, Örgüt
var. dedi. Bilmiyorum cebir ve şiddet var mı?, Cebir, şiddet
olmadan sen bu dosyayı yürütemezsin. O zaman, Başsavcı Vekilinle
konuş, bana sabahleyin bilgi getir. dedim. Sabahleyin bana bilgi getirmek
yerine ortadan kayboldu ve gitti operasyona başladı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hangi yetkiyle
yaptınız bunları?
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Şimdi, operasyon
için sulh ceza hâkimi, arkadaşlar, 55 klasör
LEVENT GÖK (Ankara) Ya bırak, işin özüne
gel, işin özüne gel!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Özüne gel, özüne!
ALİ ÖZKAYA (Devamla)
55 klasör dosyanın
tamamını
LEVENT GÖK (Ankara) O 4 bakan niye istifa etti, 4
bakan?
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Arkadaşlar, 55
klasörün tamamını
(AK PARTİ ve CHP sıralarından
karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
ALİ ÖZKAYA (Devamla) 55 klasörün tamamına
yirmi iki dakikada tedbir kararı veriyor.
BAŞKAN Karşılıklı
konuşmayınız lütfen sayın milletvekilleri.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Yirmi iki dakikada
hangisini inceledi?
LEVENT GÖK (Ankara) 4 bakan niye istifa etti?
Erdoğan Bayraktar niye
BAŞKAN Sayın hatibi dinleyelim lütfen.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) O paralar o evlerde bulundu
mu?
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Arkadaşlar, tüm
çuvalların ağzı mühürlü, hiçbirisini incelemeden, hiçbirisine
bakmadan, hiçbir dosyayı incelemeden 55 çuval dosyayı incelemeden
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Önce Paralar devletin
dediniz, niye adamlara teslim ettiniz?
LEVENT GÖK (Ankara) Boş konuşuyorsun,
boş. Yazıklar olsun ya, yazıklar olsun!
ALİ ÖZKAYA (Devamla)
7 gerçek
şahıs, 2 tüzel kişiliğin bütün dosyalarını yirmi
iki dakikada hiçbirisini okumadan bir hâkim 128inci maddeye göre tedbir
kararı verebilir mi? Bunların hepsi
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) İşte
bunları araştıralım, araştıralım ortaya
çıksın.
LEVENT GÖK (Ankara) Ergenekonda savcıyken
iyiydi, değil mi?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hepsi yanlış.
Sıfırlama var mı, yok mu?
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Bakın, siz
Ergenekondaki yapılan savcılarınkini usulsüz, Ergenekon
savcıları usulsüz, Balyoz usulsüz, casusluk davası usulsüz,
17-25 Aralığa gelince usullü, öyle mi?
LEVENT GÖK (Ankara) Sen hangi dosyayı okudun
Ergenkonda?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ayakkabı
kutularında paralar var mı, yok mu? Zafer Çağlayan buraya sahte
belgeyi getirip 750 milyarlık saatin nasıl
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Kendinize gelin
arkadaşlar
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sen bunları anlat! (AK
PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf
atmalar, gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, hatibi
duyamıyoruz, lütfen
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Arkadaşlar, hiçbir
şekilde
BAŞKAN - Karşılıklı
konuşmayalım, hatibi dinleyelim.
LEVENT GÖK (Ankara) Hukuku katletmişler,
gelmiş burada hikâye anlatıyor ya!
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Arkadaşlar,
Ergenekon davalarının tamamında savcıların
yaptıkları yanlış, diğerlerinde yanlış,
bunda doğru. İşinize gelince doğru, diğerlerine
yanlış.
LEVENT GÖK (Ankara) Böyle avukatlık olmaz,
böyle avukatlık olmaz, hukukçu ol, hukukçu!
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Yok böyle, hukuk herkese
tektir, hukuk bir kişiye ait değildir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bunların hepsini gayet iyi
biliyoruz. Şimdi, bunların hepsini gayet iyi biliyoruz.
LEVENT GÖK (Ankara) Bizlere
anlattığın avukatlık değil, avukatlık değil
bu! Ben de avukatım.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Ben bunların
hepsini şikâyet ettim.
LEVENT GÖK (Ankara) Sen sahibinin sesi
olmuşsun, sahibinin sesi!
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) O zaman bizim
önergemize destek verin, araştıralım bunları.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Bakın, bugün
bunlarla ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı
312nci maddeden dava açtı.
LEVENT GÖK (Ankara) Burada Gereğini
yapacağız. de, bir şey de, aklamaya çalışma! 4 bakan
niye istifa etti ya! 4 bakan niye istifa etti, anlat bakalım onu da, o
konuya gel bakalım!
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Şimdi, hâkim ve
savcıların tamamıyla ilgili de soruşturmalar yürütülüyor.
LEVENT GÖK (Ankara) Bırak onları sen, 4
bakan niye istifa etti? Nerede o bakanlarınız?
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Arkadaşlar,
bunların hepsiyle ilgili
LEVENT GÖK (Ankara) O kol saatini anlat
bakalım, para kasalarını anlat! Boş konuşuyorsun
boş! Niye istifa etti, söyle bakalım?
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Bakın 4 bakanla
ilgili Meclis soruşturması var. Diğer 100 kişiyle ilgili ne
var? Onlar niye yargılanmıyor? Diğer kişiler niye
yargılanmıyor? Bunların hepsi gitti, hepsi yargılandı
ve takipsizlik kararı verildi. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, lütfen
hatibi dinleyelim.
LEVENT GÖK (Ankara) Boşuna konuşma,
hikâye anlatma! Bunlar çocuklara masal, çocuklara masal bunlar! Hadi
bakalım.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sıfırları da
anlat, sıfırları. Euroyu nasıl
sıfırladığını anlat.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Avukatsınız
CMK 172/2yi unutmayın. 172/2 der ki: Bir konu savcılıkta
görüşülmüş, mahkemede görüşülmüşse tekrar yeni bir belge
elde edilmeden bu yeniden gündeme gelmez.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ortaklık bozuldu, gün
yüzüne çıktı her şey. Bozulmasaydı duyabilecek miydik?
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Bakanlarla ilgili olan
kısımlar, soruşturma vardı mademki memurlar niye
yargılanmadı, ona engel bir durum mu var? Bugün hepsi
soruşturulur. Hepsi gitti, takipsizlik kararı verildi.
LEVENT GÖK (Ankara) Sen niye istifa ettiklerini
anlat buradan. Niye milletvekili yapmadınız onları bir daha, onu
anlat.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Şimdi siz, bu
takipsizlik kararlarını görmeyeceksiniz, bu yargılamaları
görmeyeceksiniz
LEVENT GÖK (Ankara) - Hangi yargılama var
ortada, hangi yargılanma var?
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Meclis soruşturma
komisyonu kurulmuş, araştırılmış bunları
görmeyeceksiniz
LEVENT GÖK (Ankara) - Biz her şeyi gördük.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Her şeyi görüyoruz biz,
sen merak etme. Sizin görmediğiniz bir şey var, o 30 milyonun
nasıl sıfırlandığını görmüyorsun,
ayakkabı kutularındaki paraları görmüyorsun, 750 milyarlık
saatini görmüyorsun, para sayma makinelerini görmüyorsun, kasaları
görmüyorsun, biz her şeyi görüyoruz!
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Her gün siyasi
gerekçelerle bunları getireceksiniz, bu, adalet değil. Hukuk
istikrarı ve hukukta güvenlik ilkesi gereğince yeni bir belge, yeni
bir delil oldurmadan bunlar teker teker gündeme gelmez.
LEVENT GÖK (Ankara) - Her şey ortada, her
şey ortada.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Ayakkabı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ ÖZKAYA (Devamla) - Ben Çankaya İlçe
Başkanlığı yaptım dört yıl, Çankaya Belediye
Başkanı Meclisteki yamyamlara para yetiremiyorum dediği gün
ben Çankaya İlçe Başkanıydım, onların hepsini gördüm
ben. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Başkasına anlatacaksınız.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bravo, hukuk dersi
veriyorsun!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Ne gördün? On dört
yıldır devlet elinde, istediğin gibi yargıyı
kullanıyorsun, hepsi açık, hepsi.
BAŞKAN Sayın Özkaya
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Saygıdeğer
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Allah affetmeyecek sizi,
Allah affetmeyecek!
BAŞKAN - Sayın Özkaya, teşekkür
ediyoruz.
Sayın Vural, buyurunuz.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
52.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Afyonkarahisar
Milletvekili Ali Özkayanın MHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Öneriyi veren bir grup olarak biraz önce Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına konuşan değerli hatibin de
ifadelerini dikkate aldığımızda, 17-25 Aralık
soruşturmasının darbe olduğuna, hukuka
aykırılıkların yaşandığına, bir tezgâh
olduğuna ilişkin ifadeleri dikkate aldığımızda,
Milliyetçi Hareket Partisinin bu grup önerisini kabul edeceklerini göstermeleri
bakımından oldukça önemliydi. Şimdi, işte, bakalım, bu
iddialar, dedikleri iddialar sözde mi yoksa özde midir? Bugün şimdi oylama
yapacağız, hodri meydan! 17-25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk
soruşturması Hükûmete kurulmuş bir darbe planı ise,
uygulanmışsa, bu darbe girişimleri ve süreçlerini sonuna kadar
araştırmayan, soruşturmayan namerttir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Evet,
soruşturalım, şu darbeyi bir görelim, kimler yapmak
istemiş, nasıl yapmak istemiş. Hadi!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Onlar geçen
dönem araştırıldı Sayın Vural, geçtiğimiz dönem
araştırıldı onlar.
OKTAY VURAL (İzmir) Milliyetçi Hareket
Partisi olarak bütün milletvekillerini bu süreci soruşturma,
araştırma konusunda oy kullanmaya davet ediyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Gök, buyurunuz.
53.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, 17-25
Aralığın darbe ya da montaj olup olmadığı
konusundaki AKP iddialarının tartışılması
gerektiğine ve bu bakımdan MHP grup önergesini desteklediklerine
ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, şimdi
AKP milletvekilleri bir sınavdan geçecekler. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Göreceğiz, göreceğiz, göreceğiz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Milletin
sınavından geçtik biz ya, daha ne sınavı?
HİLMİ BİLGİN (Sivas) Bizi
millet sınav yapıyor.
LEVENT GÖK (Ankara) Şimdi, bugün
tartışılan önerge AKPli milletvekillerin
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) 1 Kasımda geçtik.
11 Şubatta çaktınız, 11 tane sınavda çaktınız ya!
11 tane sınavdan kaldınız hep, tuş!
HİLMİ BİLGİN (Sivas) Bizim
notumuzu millet veriyor!
LEVENT GÖK (Ankara)
şimdiye kadar iddia
ettikleri gibi 17-25 Aralık operasyonlarının bir darbe, montaj,
kumpas olduğu yönündeki iddialarında geçerlilik payı bulunup bulunmadığına
ilişkindir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HİLMİ BİLGİN (Sivas) Çok
dinledik bunları, çok!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Geçeriz ondan da,
tuş!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, sayın
grup başkan vekili konuşuyor, lütfen sessiz olalım değerli
arkadaşlar.
HİLMİ BİLGİN (Sivas) Kendisi
yapıyor.
BAŞKAN Buyurunuz.
LEVENT GÖK (Ankara) Lütfen sükûneti
sağlayalım Sayın Başkan.
Şimdi, bakın,
tartıştığımız önerge tam da AKPnin işine
yarayacak bir önergedir. Evet, ne diyorlar? 17-25 Aralık operasyonları
bir kumpastır, bir darbedir ve montajdır. Öyle diyorsunuz değil
mi arkadaşlar? Bakın, ses çıkmıyor çünkü Öyle diyorlar.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Darbedir, doğru.
Darbeyi millet savuşturmuştur.
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Darbeyse bu
araştırılsın diyoruz zaten Osman Bey.
LEVENT GÖK (Ankara) Bu önergede AKPli
milletvekillerinin şimdiye kadar dile getirdikleri iddiaların, evet,
17-25 Aralık darbe midir, montaj mıdır, kumpas
mıdır? şeklindeki bir tablonun açığa çıkması
içindir.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Açığa
çıktı zaten.
LEVENT GÖK (Ankara) Biz, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak, herkesin aklanmasını istiyoruz. Eğer darbeyse darbe
olduğu ortaya çıksın, montajsa montaj olduğu ortaya
çıksın, algıysa algı olduğu ortaya çıksın.
Bu bakımdan, AKPli milletvekillerinin bugüne kadarki
iddialarını önemsiyoruz ve bu önergeyi destekliyoruz. MHP belki
AKPye olan karşıtlıktan ötürü bu önergeyi vermiştir.
Onlara da aklanma fırsatını vermek lazım. Dolayısıyla
17-25 Aralığın darbe ya da montaj olup olmadığı
konusundaki AKP iddialarının tartışılması
lazım. Biz bu bakımdan bu önergeyi destekliyoruz ve AKPli
milletvekilleriyle beraber, hep beraber, lehinde oy
kullanacağımızı ümit ediyorum.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Gök.
Buyurunuz Sayın Bostancı.
54.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
muhalefet partileri milletvekillerinin, dile getirdikleri görüşlerin
mutlak surette kabul edilmesi gerektiğini ve kendi
yargılarının doğru olduğunu âdeta bağırıp
çağırarak kabul ettirmek gibi bir garabetin içine girdiklerine
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkürler.
MHP Grubunun vermiş olduğu grup önerisine
ilişkin olarak partimiz adına konuşan hatip tamamen hukuki
bilgiler esasında, bütün süreçleri de takip eden birisi olarak burada bizi
bilgilendirdi. Dosya numaralarından tutun içeriğine kadar on
dakikanın imkânı içerisinde bütün bunları anlattı.
Anlatırken hiçbir gruba sataşmada bulunmadı, hiçbir öfkeli söz
söylemedi, tamamen hukuk zemininde bir konuşma yaptı. Burada bütün
milletimiz herhâlde ibretle izlemiştir, hiç sataşma olmayan, bir kez
bile sesini yükseltmeyen, bütünüyle hukuki bir konuşma yapan
arkadaşımıza karşı son derece öfkeli tepkiler ortaya
kondu. Sonuçta arkadaşımız dosyada ne olduğunu, bütün o
süreçlerin nasıl yaşandığını anlatıyor.
Peki, kürsüdeki hatibin burada hiçbir hakareti,
insanları incitecek hiçbir sözü olmamasına rağmen bu kadar
gürültü patırtı niçin yapıldı? Şunun için
yapıldı: Değerli muhalefet üyeleri burada dile getirdikleri görüşün
mutlak surette kabul edilmesi gerektiğini, kendi
yargılarının doğru yargı olduğunu, normal
konuşmalardan öte, Meclisin kararından öte, mahkemelerden öte, yeri
geldiğinde âdeta bağırarak çağırarak, gürültüyle kabul
ettirmek gibi bir garabetin içine giriyorlar. Burası müzakere yeri;
insanlar söyleyecekleri sözleri çıkarlar burada ifade ederler. Eğer
hukuki bir iddiada bulunuyorsanız bunun arkasını hukukla
doldurursunuz, cevaplar verildiğinde de hukuki olarak, onları
saygıyla dinlemek hukukun gereğidir.
Ne yazık ki biraz önce -ibretlik olan budur-
hukuken, hukukun esasları üzerine yapılan bir konuşmaya
karşı dahi tahammülü olmayan arkadaşların hukuku
değil, adaleti değil, kendi adaletlerini ve hukuklarını
istedikleri çok açık. Allah bu memleketi böyle bir hukuk ve adaletten
korusun.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Bostancı.
Sayın Öz, sisteme girmişsiniz.
Buyurunuz.
55.- Çanakkale Milletvekili Bülent Özün, İsmet
İnönünün 42nci ölüm yıl dönümüne ve Türkiyenin hukuk devleti
olduğunu söyleyenlerin yargıdan kaçmaması gerektiğine
ilişkin açıklaması
BÜLENT ÖZ (Çanakkale) Sayın Başkan,
öncelikle 2nci Cumhurbaşkanımız Sayın İsmet
İnönüyü saygıyla, rahmetle anıyorum.
Ben bu konuyla ilgili, bu gündemle ilgili şu
düşüncemi paylaşmak istiyorum tutanaklara geçmesi
açısından: Biliyorsunuz, Ergenekon, Balyoz ve çeşitli davalarla
ilgili biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak Askerlerimizi,
yazarlarımızı, gazetecileri haksız yere, suçsuz yere içeri
atıyorsunuz, hapsediyorsunuz. dediğimizde Sayın
Cumhurbaşkanımız -dönemin Başbakanı- bizlere Türkiye
hukuk devletidir. Yargı karar verecektir. diye söylüyordu.
Dolayısıyla Türkiye hukuk devletiyse, yargı karar verecekse 4
bakanla ilgili davaları, 17-25 Aralıkla ilgili ses
kayıtlarını yargıya, hukuka teslim edelim, hukuk karar
versin, yargı karar versin. Türkiye hukuk devleti. diyenler hukuktan
kaçmamalı, yargıdan kaçmamalı diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Sayın Tamer, buyurunuz.
56.- Kayseri Milletvekili İsmail Tamerin, TBMM Başkan
Vekili Pervin Buldana görevinde başarılar dilediğine, Noel
Bayramını kutladığına ve Kayseri Milletvekili Çetin
Arıkın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
İSMAİL TAMER (Kayseri) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Önce görevinizde başarılar diliyorum. Bu
arada Hristiyan âleminin de Noelini kutluyorum.
Cumhuriyet Halk Partili Kayseri Milletvekili
değerli kardeşimiz Doktor Çetin Arık Bey Genel Kurulu
yanlış bilgilendirdiği için söz almak istedim. Şöyle ki:
Bir kere, Yeşilhisar bölgesinde şu güne kadar 70 bin ton elma
üretilmektedir. O bölgede, Develide 30 bin ton, Yeşilhisar ile birlikte
Yahyalı üçü 200 bin tonu geçen elma üretmektedir ve burada da entegre
tesisler kurulmuştur.
Ayrıca, Sarız Devlet Hastanesi dediği
kısım, yaklaşık yirmi yıl önce 10 trilyon harcanarak
yapılmış. Ayrıca, 7 trilyon tekrar tadilat projesiyle, 17
trilyonluk bir bina, bugün çürük raporu olan bir binadan bahsetmekte. Burada 5
bin nüfuslu Sarız, artı genel köyleriyle beraber 9 bin nüfuslu
Sarızda 1 uzman aile hekimi, 3 aile hekimi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İSMAİL TAMER (Kayseri)
Bilgilendiremedim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Aslında Başkanım, 69uncu maddeden
söz verseydiniz...
BAŞKAN Borcum olsun Sayın Vekilim,
tamam, bir dahaki sefere kürsüden vereceğim.
Sayın Aydın sisteme girmiş.
Buyurunuz.
57.- Erzurum Milletvekili Kamil Aydının, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
KAMİL AYDIN (Erzurum) Çok teşekkür
ediyorum.
AKP Grup Başkan Vekili başta olmak üzere,
diğer hatip de sürekli şöyle bir bahane uyduruyorlar
Grubumuzun
verdiği bir teklif var; efendim, bunu reddetmeye çalışırken
hep yargıya refere ediyorlar. Şimdi, o zaman yargı bir karar
aldı diye
Yani bizim malum bir atasözümüz var, Yanlış
Bağdattan döner. Bunu hukukçular daha iyi bilir, hukuk tarihinde bir
Dreyfus olayı var. Yani bir yanlış karar kabul edildi diye onun
üzerinde bütün delilleri tamamen yok sayıp yeniden gündeme getirmeyi ille
de ret mi edeceğiz? Eğer öyle bir şey varsa yüksek yargı
organlarının çalışma sistematiğini kabul etmeyecek
miyiz? Temyiz diye bir olay olmayacak mı? İtiraz diye bir
mekanizasyon yok mu? Efendim, geçmişteki, işte, Ergenekon, Balyoz
gibi soruşturmalarda bu ülkenin Genelkurmay başkanları müebbetle
yargılandılar. Buna itiraz olmadı mı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Böyle bir şeyi
kabul ettik mi ki buna bir direnç gösteriyorsunuz? Niye kaçıyorsunuz bunu
kabul etmekten?
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Sayın Baluken, sisteme girmişsiniz.
Buyurun.
58.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, AKP
milletvekillerinin, 17-25 Aralık süreciyle ilgili sağlıklı
bir soruşturma yürütülmesini sağlamak yönünde oy
kullanmalarını dilediğine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tabii, cumhuriyet tarihinin en önemli ve en büyük
yolsuzluk iddialarıyla ilgili bir araştırma önergesi
görüşüldü. Bugüne kadar bu konuda görüşülen araştırma
önergelerinin tamamı AKP Grubunun oylarıyla reddedildi. Geçen
yıl bu konuda bir soruşturma komisyonu kuruldu ancak o
soruşturma komisyonu da süreç içerisinde bir aklama komisyonuna
dönüşmüştü. Düşünün ki istifa eden bakanlar soruşturma
komisyonunun çalışma planına göre değil, soruşturma
komisyonu istifa eden bakanların günlük planlarına göre
çalışmak durumunda kaldı. Çoğu zaman o bakanların
katılacağı bir düğün programından dolayı
görüşmeler belli bir süreyle sınırlandırıldı.
Böylesi bir aklama faaliyetinden çıkan bir rapora Türkiye kamuoyunun
herhangi bir güveni yoktur. Bunu kendileri de hissediyorlar. O nedenle bugün
önemli bir şanstır. Geçen hafta 17 Aralığın yıl dönümü
nedeniyle böyle bir şans gelmişti, o şansı maalesef
AKPdeki milletvekili arkadaşlar iyi değerlendirmediler. Umarız
bugün kendileri açısından da çok büyük bir rahatsızlık
konusu olan, kendilerini her platformda çok sıkıştıran bu
konuda Meclisin bir komisyon kurmasını, inisiyatif almasını
ve sağlıklı bir soruşturma yürütmesini sağlayacak
şekilde oy kullanırlar. Umarız vicdandan gelen ses dinlenir ve
parmaklar o şekilde kalkar diyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Baluken.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- MHP Grubunun, Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili
Oktay Vural tarafından, son yıllarda, özellikle de 17-25 Aralık
sürecinde ülke gündeminden hiç düşmeyen rüşvet ve
yolsuzlukların, bunların sosyal, hukuki ve ekonomik
boyutlarının araştırılarak yasal önlemler dâhil olmak
üzere, rüşvet ve yolsuzlukların önlenmesi amacıyla 24/12/2015
tarihinde; 17/12/2015 tarihinde TBMM Başkanı tarafından
Anayasanın 138inci ve TBMM İçtüzüğünün 67nci maddeleri
kapsamında görüldüğünden iade edilmiş olan Meclis
araştırması önergesiyle aynı eksendeki, 17-25 Aralık
Meclis soruşturması raporunun görüşmeleri ile kamuoyunda
darbe, montaj, kumpas, algı operasyonu, tezgâh gibi 17-25
Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının
karşı savı olarak ortaya atılan iddiaların araştırılması
amacıyla 17/12/2015 tarihinde ve 24/12/2015 tarihli, 615 sayılı
ve 13885 TBMM genel evrak numaralı Meclis araştırması
açılmasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergelerinin; Genel
Kurulun, 24 Aralık 2015 Perşembe günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisini oylarınıza
sunacağım.
Öneriyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) Darbecilere bak ya! Darbe
aklayanlara bakın.
LEVENT GÖK (Ankara) Artık bir daha Darbe
marbe var. demeyin, Montaj var. demeyin.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Darbe tarihe
kara bir leke olarak geçer.
OKTAY VURAL (İzmir) Paralelciler, sizi gidi
paralelciler. Paralelcilere bakın. Hepsi paralel oldu, alayı paralel.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu ve arkadaşları tarafından, Türkiyede
çatışma sürecinde yaşanan çocuk ölümlerinin ve çocukların
bu süreçte gördükleri zararın tespit edilmesi ve giderilmesi yönünde
gerekli çalışmaların yapılması amacıyla
22/12/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun, 24 Aralık 2015
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
24/12/2015
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 24/12/2015
Perşembe günü (bugün) yaptığı toplantısında,
siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisini, İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
İdris Baluken
Diyarbakır
Grup Başkan Vekili
Öneri:
22 Aralık 2015 tarihinde, İstanbul Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu ve arkadaşları tarafından verilen (351
sıra numaralı) Türkiyede çatışma sürecinde yaşanan
çocuk ölümlerinin ve çocukların bu süreçte gördükleri zararın tespit
edilmesi ve giderilmesi yönünde gerekli çalışmaların
yapılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş
olan Meclis araştırma önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak
üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 24/12/2015
Perşembe günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi Grubu
önerisinin lehinde ilk konuşmacı, İstanbul Milletvekili
Sayın Filiz Kerestecioğlu.
Sayın Kerestecioğlu, süreniz on dakikadır.
Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Uğultu bitebilir mi acaba?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Genel Kurulda
bir uğultu var, sayın hatip şu anda kürsüde. Görüşme yapmak
isteyen sayın milletvekilleri kulislere çıkabilirler. Sayın
hatibi dinleyelim lütfen.
Sürenizi yeniden başlatıyorum.
Buyurunuz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU (Devamla)
Değerli milletvekilleri, sevgili halkımız; 2 beyanı size
okuyarak sözlerime başlamak istiyorum, 2 çocuğun
anlatımları:
Ben Cizreden bir öğrenciyim. Burada
geleceğinin hayalini kuramıyorsun. Değil Ben büyüyünce bu
olacağım. diye düşünmek, Yarın şuraya
gideceğim. bile diyemiyoruz. Çünkü biz burada her an ölebilme ihtimaliyle
yaşıyoruz yani anlık bir yaşantımız var. Ben bunu
hak ettiğimi düşünmüyorum. Kim olursa olsun, her insanın yaşamaya
hakkı vardır. Bizim başta yaşam hakkımız olmak
üzere, birçok hakkımıza el konuluyor, eğitim de bunlardan biri.
Biz her türlü zorluğa karşı okumak için direnirken, top sesleri
içinde ders çalışıp bir şeyler öğrenmeye
çalışıyorken şimdi bu hakkımız tamamen elimizden
alınmış görünüyor. Ne okula gidebiliyoruz ne de ilçede bir
öğretmen bulabiliyoruz. Bunlar bir yana, biz niye sürekli eve
hapsediliyoruz? Niye evlerimiz taranıyor, baskınlar
yapılıyor, canımıza kastediliyor?
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Okulları
yakmasalar okuyacaklar.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Okulları
niye yakıyorsunuz? Yakmayın okulları.
FİLİZ KERESTECİOĞLU (Devamla)
Bizim batıdaki kardeşlerimizden farkımız nedir? Onlar
yılbaşına hazırlanırken biz yaşam
savaşı veriyoruz. Var mı mantıklı bir
cevabınız? Bu satırların sahibi 13 yaşında.
Sadece, terörle mücadele, hendek, hendek diyerek
bu sorulara cevap verebiliyor musunuz?
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Okulları
yakmazsanız okurlar!
FİLİZ KERESTECİOĞLU (Devamla)
Yani, sadece terör örgütü diyerek bu soruya cevap verebiliyor musunuz?
REŞAT PETEK (Burdur) Şehit polisin
çocuğunun mektubunu da oku orada.
FİLİZ KERESTECİOĞLU (Devamla)
Siz yönetiyorsunuz, ülkeyi siz yönetiyorsunuz, PKK yönetmiyor.
Dolayısıyla, çocukların ölümlerinden de, yaşam
haklarından da, eğitim haklarının korunmasından da
sizler sorumlusunuz.
ALİM TUNÇ (Uşak) Siz sorumlusunuz, siz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU (Devamla)
Biz iktidar değiliz, siz sorumlusunuz.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Teröristler
sorumlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU (Devamla)
Bir başka çocuğun ifadesi şöyle: Sokağa çıkma
yasağı var, okulumuza gidemiyoruz. Okulumuzda bir şey yok,
öğretmenlerimiz gitti. Biz öğretmenlerimizi çok özlüyoruz. Onlar hep
rüyalarımıza giriyor. Canım çok sıkılıyor.
Öğretmenimiz bize ders anlatırdı. Bize biber gazı
sıkmasınlar, gözlerimiz çok acıyor. Şimdi de silahlar
atılıyor, uyuyamıyoruz. Küçük kardeşim geceleri çok
ağlıyor, 4 yaşında, annem susturamıyor. Sokağa
çıkmamayı kaldırsınlar. Okuluma gitmek istiyorum,
sokaklarda top oynamak istiyorum, korkmak istemiyorum. 8 yaşında bir
çocuk söylüyor bunları. Siz, otuz beş yıldır
çözülmemiş bir sorunu, İspanya, İngiltere, Filipinler nasıl
çözdüyse öyle çözeceksiniz. Bunun başka bir yolu yok.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Burası
Türkiye.
FİLİZ KERESTECİOĞLU (Devamla)
Burası Türkiye, burada da otuz beş yıldır çözülmedi, bunu
görüyoruz.
Değerli arkadaşlar, 16 Temmuz 2015
tarihinde Beytullah Aydının mahallesine polisler gaz
fişeği atmıştı. Beytullah, polisler kovalamaya
başlayınca korkup bir binaya saklanmış,
saklandığı binanın 7nci katından şüpheli biçimde
düşerek hayatını kaybetmişti. O günden bugüne kadar geçen
beş aylık sürede en küçüğü 3,5 aylık bebek, en büyüğü
18 yaşında olan en az 53 çocuk öldürüldü. Lütfen, bu çocukların
yaşadıkları kısa ömre ve anılarına saygı
duyalım arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Konuşmadan biraz saygı duymayı
öğrenin lütfen.
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu, siz
devam ediniz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU (Devamla)
Ben devam edeceğim ama çocuk ölümlerinden bahsederken bile kalkıp laf
atmayı bir marifet sayan yetişkinlere gerçekten katlanmak ciddi
anlamda zor.
Bazıları etnik kimliklerinin farkında
bile değilken, daha henüz adı bile konmamışken Kürt
olmanın bedelini ödedi bu çocuklar. Her birinin hayat hikâyesini
savaş çizmiş. Çoğunun ailesi 1990lı yılların
başında devletin yaktığı köylerden kent merkezlerine
göç etmek zorunda kalmış. Birçoğunun hayallerindeki meslek
avukatlık. Bu çocuklar meslek seçimlerini ailelerinden biri
tutuklanınca yapıyorlar, rehber ve danışman hocalarının
gözetiminde değil. Şırnakta elleri arkadan bağlanarak
sokak ortasında katledilen Hasan Nerse, yoksul çocukları tedavi etmek
için doktor olmak istiyordu örneğin. Çünkü, etnik kimlikle bağlantılı
yoksulluğun yarattığı adaletsizliği de küçük yaşlarda
anlamışlardı. 16 yaşında tek kurşunla öldürülen
Fırat Elma ise ekonomik nedenlerle eğitimini sürdürememiş,
ilköğretimden sonra tekstilde çalışmaya
başlamıştı.
Bildiğiniz gibi, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
Birleşmiş Milletlerin Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesinden
kaynaklanan yükümlülükleri vardır. Sözleşmeye göre, taraf devletler,
silahlı çatışma hâlinde uluslararası hukukun insani
kurallarına uymak ve uyulmasını sağlamak -oradan veya
buradan gelirse değil, çatışma hâlinde uluslararası hukukun
insani kurallarına uymak ve uyulmasını sağlamak-
silahlı çatışmadan etkilenen çocuklara koruma ve bakım
sağlamak amacıyla mümkün olan her türlü eylemi yapmakla yükümlüdür.
Sevgili arkadaşlar, çocukların
hayatlarını savunmak için acilen bu Parlamentoda sokağa çıkma
yasaklarını kaldırmamız, yürütülen şiddet
politikasından vazgeçmemiz gerekiyor. Tek çözüm özgürlük ve demokrasi
temelinde bir müzakere sürecinin yeniden başlamasında. Artık
demokratik adımlar atılmalı ve barışçıl çözüm
yolları geliştirmeli, süreçte yaşanan ihlalleri
cezalandırmalı, çocukların gördükleri zararların
giderilmesi için de mekanizmalar geliştirmeliyiz.
Bu süreçte çocukların sadece yaşam
hakları elden gitmedi ama biz maalesef sadece yaşam
haklarını konuşmak zorunda kalıyoruz. Eğitim,
sağlık, güvenli bir ortamda yaşama, bunların hepsi ihlal
edildi. Çocuklar ebeveynlerini ve yakınlarını kaybettiler, göç
etmek durumunda kaldılar, gözaltına alındılar, eğitim
hakkından mahrum kaldılar. Ayrıca,
yaşadıklarının ağır psikolojik ve sosyoekonomik
etkileriyle de mücadele etmek zorunda kaldılar. Çocuklar umutlar, hayaller
ve güvenle büyürler. Şiddetle karşılaşan, savaş
ortamında yaşayan çocuklar ise korku ve kaygı büyütürler.
Umutsuzluk, güvensizlik gibi duyguları bizlerden çok daha yoğun
biçimde yaşarlar. Savaş çocuklar üzerinde geleceğe dönük izler
bırakır. Ne kadar acıdır ki şimdi pek çok çocuk
sırf Kürt kimlikleri sebebiyle dışlandıklarını,
yalnız bırakıldıklarını hissediyorlar. Okula
gitmek istemeyen çocukların sayısı artacak. Batıda
eğitim gören çocuklar sınavlara hazırlanırken Kürt
çocuklarının eşit şartlarda eğitim gördüğünü
düşünüyor musunuz?
Çocukların çevrelerinde gözlemlediklerini
içlerinde ne kadar derin yaşadıklarını bilirsiniz. Okulda
bir kötü söz duysalar ertesi gün onlar okula gitmek istemezler.
Yakınlarını kaybeden, evleri yıkılan, bu şiddeti
yaşayan çocukların içlerinde öfke büyütmesinden daha doğal bir
şey var mıdır? Bu çocukların hemen hepsi savaşın
hafızasını taşıyorlar. Cizrede 1990lı
yıllarda yaşayan birinin anısını sizlere aktarmak
isterim: Köylünün korucu olması için baskı
yapıldığı dönemde askerler tarafından ilkokuluna köyün
bütün erkekleri toplanmış ve sabaha dek işkence
yapılmış. Ertesi gün çocuklar okula gittiklerinde yerlerde kan
izleri olduğunu söylüyorlar ve babalarından kalan bu izlerle ders
yapmışlar. Bu anılarla büyüdü çocuklar, aynı travmayı
çocuklara yaşatmaya artık hakkımız yok. Güvenlik
odaklı, baskı, şiddete dayalı bir politika izlemeye devam
mı edilecek? Taş atan çocukları atmayanlardan mı
ayıracaksınız? Özel harekât polisleri Diyarbakır
Bağlarda, Surda elleri kirli çocukları taş attıkları
şüphesiyle gözaltına mı alacak? Birleşmiş Milletler
Çocuk Hakları Sözleşmesine rağmen 15-18 yaş arasındaki
çocuklar hâlen özel görevli yetkili ağır ceza mahkemelerinde
yargılanıyorlar. Pozantı Cezaevinde yaşananların
acısını, orada taciz ve tecavüze uğrayan çocukları
bizler hâlâ unutmadık. Savaş sürecinde öfkeyle büyüyen çocuklara
layık gördüğümüz bu mu olacak, yoksa onlara demokratik ve adil bir
barışı, çözümü mü armağan edeceksiniz? Silahlar
sustuğunda çocuklar için de daha iyi bir yaşamın umudu
doğmuştu. Onlarca yılın acısı
hafızadaydı ama umut da vardı, bu umudu onlara tekrar
armağan edin.
Değerli
arkadaşlar, dün Meclise gelerek çocuk, insan hakları örgütleri,
meslek örgütleri, akademisyenler, gazeteciler, kadın ve LGBT örgütleri,
öğrenciler bir açıklama yaptılar. Bu konu partiler ve siyaset
üstü bir konudur. Çocuklar hepimizin en değerli
varlıklarıdır ve hiçbirimiz kendi çocuklarımıza en
ufak bir zarar gelmesini istemeyiz. TBMM çatısı altında ve bu
çatı altında iktidar olmak, kendi çocuklarımız
dışında tüm çocukları korumak ve kollamak
yükümlülüğünü bize yükler.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU (Devamla) Son sözümü söyleyebilir miyim?
BAŞKAN
Sayın Kerestecioğlu, bir dakika toparlamanız için veriyorum.
Buyurunuz.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Bugün gerçekten
gerekçelerine katılmıyor olsanız bile çatışma
sürecinde çocuk ölümlerinin mutlaka araştırılması gerektiği
konusunda bana katılacağınıza eminim.
Değerli
arkadaşlar, bugün inisiyatif almazsanız beş ay içindeki 53 çocuk
ölümünü açıklayamazsınız. Çocukların bu süreçte gördükleri
zararın tespit edilmesi ile çocukların gördüğü zararların
telafisi yönünde gerekli çalışmaların yapılması
amacıyla Meclis araştırması açılması yönünde oy
kullanmanızı, bu önergeyi reddetmemenizi hepinizden gerçekten tek tek
rica ediyorum. Artık, bu Meclisi hiç olmazsa çocukların geleceği
için sadece çoğunluk olduğunuz için her şeyi reddettiğiniz
bir meclis olmaktan çıkarın. Bunu çocuklar için tekrar rica ediyorum.
Saygıyla selamlıyorum. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kerestecioğlu.
Grup önerisi aleyhinde ikinci konuşma, Sinop
Milletvekili Sayın Nazım Mavişe aittir.
Buyurunuz Sayın Maviş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz on dakikadır.
NAZIM MAVİŞ (Sinop) Sayın Divan,
değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi aleyhine söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, şiddet ortamının çocuklar
üzerindeki etkisini tartışmak üzere bir önerge verildi. Burada,
şiddet ortamıyla ilgili dikkat çekilmesi gereken birinci husus, terör
örgütünün oluşturduğu şiddet sarmalıdır. Terör örgütü
PKK ulusal ve uluslararası kamuoyunu yanıltmak, güvenlik güçlerinin
sivilleri ve çocukları hedef aldığı algısını
oluşturmak amacıyla şehir eylemlerinde 18 yaş altı
çocuk ve gençleri ön saflarda kullanmaya çalışmaktadır.
Emniyet ve Jandarma kayıtlarına göre 14
Ağustos 2013ten 31 Aralık 2013e kadar, 13 yaşında 3, 14
yaşında 8, 15 yaşında 23, 16 yaşında 46, 17
yaşında ise 60 çocuk olmak üzere toplam 140 çocuğun PKK
tarafından kaçırıldığına dair başvuru
yapılmıştır. Geçen yıl ise 12 yaşında 10 13
yaşında 29, 14 yaşında 73, 15 yaşında 155, 16
yaşında 293, 17 yaşında 423 çocuk olmak üzere 983 çocuk
için Emniyet veya Jandarmaya aileleri tarafından başvuru
yapılmıştır. Bu yıl, 14 Ağustosa kadar da 12
yaşında 5, 13 yaşında 25, 14 yaşında 57, 15
yaşında 166, 16 yaşında 224, 17 yaşında 452,
toplamda 929 çocuk için yakınları tarafından Çocuğumuzu
terör örgütü PKK kaçırdı. şeklinde güvenlik güçlerine başvuru
yapılmıştır. Buna göre, son iki yılda terör örgütü
PKKnın 18 yaşından küçük toplam 2.052 çocuğu
kandırarak dağa kaçırdığı yönünde emniyet ve
jandarma güçlerine başvuru gerçekleşmiştir.
Öte yandan, 14 Ağustos 2013 ile 14 Ağustos
2015 arasında, 12 yaşında 5, 13 yaşında 18, 14
yaşında 29, 15 yaşında 65, 16 yaşında 122, 17
yaşında 180 olmak üzere 419 çocuk ise PKKdan kaçarak güvenlik
güçlerine teslim olmuştur. Terör örgütü PKKnın çocukları
kaçırarak bir süre eğitim verdikten sonra güvenlik güçlerine yönelik
saldırılarda aktif olarak kullandığı uluslararası
raporlarda da yer almıştır. Ulusal ve uluslararası raporlar
ve makalelerden derlenen bilgiye göre, Birleşmiş Milletler Çocuklara
Yardım Fonu UNICEF, 1 Haziran 2010da yayımladığı
açıklamada, PKK saflarında çocuk savaşçıların yer
aldığı yönünde çıkan haberlerden duydukları
endişeyi belirtmiştir.
Biz, Türkiye Büyük Millet Meclisinde gerçeğin
ters yüz edildiği bir tabloyla karşı karşıyayız.
Bütün bu rakamlar ortadayken, bütün bu rakamlar bir gerçeği yansıtıyorken,
ne yazık ki burada gerçeğin ters yüz edildiği bir tablo
karşımızda durmaktadır. Tarihte başka bir örneği
var mıdır, olmuş mudur bilmiyorum, eylem ve söylemleri bu kadar
çelişkili, şiddeti bir araç hâline getirmiş ve şiddeti
kınamaktan uzak bir kesim, hayatı durdurmak, gürültü yaparak bile
olsa hayatı çekilmez hâle getirmeyi kendisi için şiar edinmiş
bir kesim bir taraftan şiddeti kınadığını
söylüyor; bir taraftan da çocukların şiddet altında
karşı karşıya kaldığı durumu konu edinip
öbür taraftan PKK ve terör örgütünün çocuk istismarına dönük bir tek cümle
etmiyor. Türkiyelileşme hedefini ilan ettiği hâlde, Türkiye'yle
arasına hendek kazan, bırakın Kürtlerle Türklerin
kardeşliğini savunmayı, Kürtlerle Kürtler arasına hendek
kazan başka bir zihniyet var mıdır? Devleti, kendisinden
olmayana yaşam hakkı tanımamakla itham edip kendisinden olmayan
Kürtlere dahi yaşam hakkı tanımayan başka bir zihniyet var
mıdır?
Bakın, 6-7-8 Ekim olaylarından sonra
arkadaşlarımızla beraber bölgede yaşanan olayları
gözlemlemek üzere 11 tane ile gittik. Vana gittim. Birinci dükkân PKKlı
teröristler tarafından yakılmış, ikinci dükkân
atlanılmış. Neden? Birinci dükkân AK PARTİye oy veren
seçmenlerden oluşuyor, ikinci dükkân HDPye oy veren seçmenlerden
oluşuyor.
Öbür taraftan, en büyük Kürt âlimi olan Bediüzzaman
Saidi Kürdinin hatırasını yaşatmak üzere Vanda inşa
edilen Med Zehra Külliyesinin inşaatı yakılmış,
karşısında yine devletin imkânlarıyla, Hükûmetimizin
imkânlarıyla, SODES imkânlarıyla Kürt çocuklarının
eğitim görmesi, kendi inançlarını öğrenmesi için inşa
edilen Kur'an kursu yakılmış, o Kur'an kursunun içerisindeki
Hadis Külliyatı, Tefsir Külliyatı yerlere
atılmıştı.
AHMET YILDIRIM (Muş) Polisten mi aldın
bu bilgiyi?
NAZIM MAVİŞ (Devamla) Çocuk
eğitiminden, çocukların özgür ve güvenli bir ortamda eğitim
almasından söz edeceksek, önce bunların sorgulamasını çok
iyi yapmamız lazım.
Aynı şekilde eğer çocuklara
şiddetten bahsedeceksek, kafası parçalanarak öldürülen Yasin Börüyü
HDPli arkadaşlarımız da bu kürsüden aynı şekilde
anmalı, anabilmelidir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Kendisinin devletin zulümlerinin bir sonucu
olduğunu söyleyen ama hendek savaşının sonucu olarak ortaya
çıkan yıkımların ve ölümlerin sorumlusu
olmadığını iddia eden, halka tehdit mektubuyla kepenk
kapattırıp konuyu Halk Hükûmete tepki için demokratik eylem
yaptı, kepenk kapattı. diye haber yapan başka bir zihniyet var
mı Allah aşkına?
Biraz önce konuşan sevgili hatip burada
bazı isimlerden bahsetti, ben de bahsedeceğim. Elif Şimşek,
Diyarbakır Bismil ilçesinde
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Çok net
biliyoruz, biz gördük, gördük!
NAZIM MAVİŞ (Devamla)
9
yaşındaydı, PKK roketiyle öldürüldü.
Fırat Sımpil, Diyarbakır Silvan
ilçesinde, daha 13 yaşında, evinin önüne döşenen
mayının patlamasıyla öldürüldü.
Hasan Yılmaz, PKKnın Silvanda
hendeğe koyduğu bombanın patlaması sonucu 9
yaşındaki Hasan Yılmaz katledildi.
AHMET YILDIRIM (Muş) Yalan, yalan!
NAZIM MAVİŞ (Devamla) Çocukları
dağa götürülen aileler aylarca Diyarbakırda eylem yaptı,
çocuklarının geri gönderilmesini istediler, kovuldular, tehdit
edildiler ama kimse seslerini duymadı. O gün bu sese kulak verseydik,
bugün bu süreci yaşamıyor olurduk. Bugün hendekler yüzünden çocuklar
okula gitmiyor, hendekler yüzünden çocuklar ölüyor. Sırf Kürtlerin
mağduriyeti üzerinden güç, itibar, taraftar kazanmak için o çocukları
ateşe atanlar ve öldürülmesine sessiz kalanların sorumlulukları,
vebali olduğunu buradan hatırlatmak istiyorum. Hiçbir ana, hiçbir
baba çocuğunu bir gün öldürülecek diye büyütmez. Kendi boylarından
daha uzun silahları çocukların omuzlarına yerleştirenleri,
çocukların omuzlarına yerleştiren zihniyeti, okulda olması
gereken çocukları hendekler arkasında ölüme gönderenleri, ölecek
çocuklar üzerinden toplumsal gerilim çıkarmaya çalışanları
hepimiz çok açık ve net bir şekilde görüyoruz.
Murat, Surda Dabanoğlu Mahallesinde oturuyor.
30 yaşında ve 2 çocuğu var. İlköğretim 1inci
sınıf öğrencisi kızının, her
dışarı çıkışında bacaklarına sarılıp
Baba gitme, mayın patlar, ölürsün dediğini anlatıyor. Ona
göre
Mayın, patlama, roket ifadelerini küçük kızının
kelime dağarcığına sokanlar bu meselede hiç mi suçlu
değil? Silvanda sokağa koyduğunuz mayınla bedenini
parçaladığınız Fırat Sımbili devlet mi öldürdü?
Bismilde attığınız roketle kafasını
kopardığınız Elifi devlet mi öldürdü? PKKnın hendek
kazıp savaşı şehre taşımaya
çalıştığı bir yerde, savaşı şehre
taşımadığınız bir yerde operasyon var mı,
ölüm var mı? Çocukları dağa götürüp savaşa alet eden devlet
mi? Devletin silahlı çocuk savaşçısı mı var? Eğer
bugün, şiddet ortamında çocukların yaşadığı
olumsuzlukları konuşacaksak önce bunları konuşmamız
lazım. Önce, boylarından büyük silahları taşımaya
mecbur ettiğiniz çocuklara dönüp bakmanız ve utanmanız
lazım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Önce,
boylarından büyük silahları çocuklara verip ve o çocuklar üzerinden,
o çocukları hendeklerin önüne koyarak uluslararası kamuoyunu Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmetine karşı yönlendirmeye çalışan ve sizin
burada kınamaktan çekindiğiniz PKK ve PKKnın uzantısı
örgütleri burada kınamanız lazım. Bunu
kınamadığınız sürece, bunu kınayacak cesareti
gösteremediğiniz sürece, bununla aranıza mesafe
koyamadığınız sürece söyledikleriniz sadece gerçeği
ters yüz etmekten ibarettir. Bizim de çocuklarımız var, herkesin
çocukları var; Kürt anaların da, Türk anaların da, Kürt
babaların da, Türk babaların da çocukları var. Önce siz,
Kürtlerin haklarını koruduğunu iddia ederek Kürt çocukları
ölüme gönderen PKKyı kınama onurunu gösterin, ondan sonra
bunları konuşacak zemini oluşturalım.
Bu duygularla, HDPnin vermiş olduğu grup
önerisinin aleyhinde olduğumu bildirir, yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Maviş.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Demirel.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, hatip konuşmasında partimizi hedef göstererek
ifadelerde bulundu; ona ilişkin söz hakkı talep ediyoruz.
BAŞKAN Siz mi konuşacaksınız?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Hayır.
BAŞKAN Kim konuşacak?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sırrı Bey konuşacak.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Önder, size
sataşmadan iki dakika söz veriyorum.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
5.- Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin, Sinop Milletvekili
Nazım Mavişin HDP grup önerisinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Sayın
Başkan, öncelikle ben de başarılar diliyorum size.
Sayın hatip sataşmakla kalmadı -pek
kürsü tecrübesi yok- bıraksan Bin atlı akınlarda çocuklar gibi
şendik. diyerek bize doğru yöneldi. Biz, onu sayın partili
arkadaşları uyardığı için, biraz daha dikkatli
olmasını önermekle yetineceğiz.
Gruba dönüp parmak sallamak falan; kimsenin haddi
değildir. Burası söz için yapılmıştır; sözünüzü
söylersiniz, cevabınızı alırsınız.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Öyle bir
şey yapmadı.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Kürtler
(x) derler. Bir gün çıkar, biri
başka bir şey söyler, hoş değil.
Şimdi, gelelim hendek ve çocuk ölümleri
meselesine. Dilek Doğan bir çocuktu. İstanbulda evlerinin önünde
hendek mi vardı? İlk Silopide, Silvanda çocuklar öldürüldüğü
zaman Sayın Başbakan sonra mahcup olacağı demeçler vermişti
balistik raporları çıkınca. Bir sonuçtur. Bunu bu sosyolojiyle
ele almazsanız bize döner, yüreğinizi soğutursunuz fakat bu
mesele, bu dert orta yerde kalmaya devam eder. Siyasetçiyseniz emniyet
bültenleriyle konuşmak bizim için basit ve sıradan bir iştir. Bu
bültenlere ulaşmak kolay, zaten psikolojik harp aygıtları sabah
akşam bunu pompalıyorlar. Eskisi kadar da mahir değiller
üstelik, son derece seviyesiz, son derece her tarafından dökülen
savaş bültenlerine dönüşmüşler. Siz bu meseleye dair ne söylüyorsunuz,
keşke, sayın vekiller, sizlerden bunları duysak. Farz edin ki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul)
Söylemiyoruz, yapıyoruz biz, yapıyoruz.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla)
Yaptığınızı gördük efendi, yıkıyorsunuz.
Dolmabahçe
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Senin
işin senaryo yazmak.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, dinleyiniz
lütfen hatibi.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Ben senin
bakanlarınla Dolmabahçede ortak deklarasyon okudum, sonra sizin
Başbakanınız vurdu, devirdi. O zaman hendek mi vardı? Bunun
cevabını hepiniz biliyorsunuz. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Önder.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul)
Yazdığın senaryoları burada okuyorsun.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Terbiyeli ol,
terbiyeli ol! (AK PARTİ sıralarından gürültüler, Sen terbiyeli
ol. sesleri)
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Sizin kürsü
maharetiniz bu: Terbiyeli ol, terbiyeli ol
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Sırrı Bey,
Parmak sallamayın. dedin, ne güzel cümleydi, sonunda sen de
salladın.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Evet, Başka
matineye. diyor. Bakın, burası tiyatro değil.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Ama kendi sözünüzü
kendiniz iki dakikada çeviriyorsunuz.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Tiyatro da kutsal bir
yerdir, yüce bir yerdir.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Sırrı Bey,
işte sorun bu, sözünüzle icraatınız birbirini tutmuyor,
yazık.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Sayın İdare
Amiri, siz bu meseleyi böyle ele almaya kalktıkça bu mesele kanayan bir
yara olmaya devam edecek.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Etmeyecek
inşallah, etmeyecek.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Edecek, edecek, ediyor.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Etmeyecek,
etmeyecek.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Senin bu
dediğini yüz yıldır söylediler.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sen git
ya, sen git cepheye, sen çok iştahlısın. O yoksul Anadolu
çocuklarını gönderme, git sen oraya bakalım, git bir gece yat
bakayım orada. O cesaretin var mı?
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkanım, Meclisin düzenini sağlayın lütfen.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Sen de daha dün
diyordun, bu tehdit dolu söylemleri reddediyordun. Edecek, keşke senin
dediğin gibi olsa, edecek
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Otur,
otur Sırrı, otur.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Sözünüzün
arkasında iki dakika duramıyorsunuz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
karşılıklı konuşmayalım.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara)
Sıkışmışsınız, askere teslim
olmuşsunuz, şimdi dört başı mamur bir telaşın
içindesiniz.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Ne
telaşı ya?
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Süreyya Bey,
kimsede bir telaş yok.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Buradan
çıkış yok. Diyalogla, müzakereyle
Çıkış buradan,
başka türlü yok.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul)
Telaşlı olanlar Rusyaya gidiyor, Rusyaya.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Rusyayla ilgili
senin ufkun tezekten ibaret, bir tek Tezek yakarız. dedin, başka
bir şey demedin.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Sen de dün
İsraile böyle diyordun, bugün peşlerinden ayrılmıyorsun.
Nerede kaldı ümmetin izzetihaysiyeti? Onun için hiç bu konulara girmeyin.
Tezekten fazla bir ufkunuz olursa Rusya meselesinde, gelin,
tartışalım.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu ve arkadaşları tarafından, Türkiyede
çatışma sürecinde yaşanan çocuk ölümlerinin ve çocukların
bu süreçte gördükleri zararın tespit edilmesi ve giderilmesi yönünde
gerekli çalışmaların yapılması amacıyla
22/12/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun, 24 Aralık 2015
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisinin lehinde Ankara Milletvekili
Sayın Şenal Sarıhan.
Buyurunuz Sayın Sarıhan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
ŞENAL SARIHAN (Ankara) Değerli
Başkan, Değerli Kâtip Üyeler, değerli emekçi
arkadaşlarım ve sayın milletvekilleri; bu önergeyle ilgili
konuşma hazırlığı görevi bana verildiğinde ilk
aklıma gelen, buradaki birçok arkadaşımızın da
belleklerinde olan Nazım Hikmetin bir şiiri oldu.
Anımsayacaksınız, ne diyordu Nazım, Hiroşimayı
anlatırken:
Kapıları çalan benim,
Kapıları birer birer.
Gözünüze görünemem,
Göze görünmez ölüler.
Hiroşima'da öleli,
Oluyor bir on yıl kadar.
Yedi yaşında bir kızım.
Büyümez ölü çocuklar.
Şimdi, burada ölü çocuklar üzerine
konuşurken, ölüm tehlikesiyle karşı karşıya olan
çocuklar üzerine konuşurken hassasiyetten uzak bir tavır içinde
olmamızı gerçekten şaşkınlıkla
karşılıyorum sevgili arkadaşlar. Biz, PKKdan söz
etmiyoruz. Biz, güvenlik güçlerinden söz etmiyoruz, bir somut olaydan söz
ediyoruz. O somut olayda hepimizin geleceği diye bildiğimiz,
hepimizin yüreğinin titrediği, hepimizin gözünün bebeği olan
çocuklarımızdan ve çocuklardan söz ediyoruz. İster terör
deyiniz, ister çatışma ortamı deyiniz, yaşanılan bir
gerçeklik var. Bu gerçekliği bize Meclisin kapısında, biz
değil, bir sivil toplum örgütü haykırıyor, diyor ki: 53 çocuk
öldü. Diyor ki: Bir o kadar çocuk yaralandı. Biz, herhangi bir tarafta
değiliz ama onların ölümünü engelleyiniz. diyorlar kapının
önünde ve sizleri de dolaştılar büyük ihtimalle, görüşmeler
yaptınız. Çocuklar ölmesin. diyorlar. Çocuklar neden ölmesin?
İnsan oldukları için. Ama çocuklar insanın da özünü ifade
ediyorlar. Nedir o öz? Hani bizim hukuk belgelerimizde
imzaladığımız, hem iç hukukumuzda hem uluslararası
sözleşmelerimizde imzaladığımız, Anayasamıza
koyduğumuz, Medeni Yasamıza koyduğumuz, uluslararası
sözleşmelere koyduğumuz kurallarda diyoruz ki: En üstün yarar,
çocuğun yararıdır. Yani anne olan insandan, baba olan insandan,
teyze, hala, öğretmen, doktor, mühendis olan insandan, yetişkin
insandan daha değerli olan, çocuğun yararıdır.
Arkadaşlarım, hepinizin çocukları
var, biliyorum. Kadın arkadaşlar, onları ne kadar zorluklarla
doğurduğunuzu, nasıl zorluklarla büyüttüğünüzü biliyorum.
Orada, Diyarbakırın, Mardinin, Muşun içinde ve ilçelerinde
doğan çocukları da analar öyle doğurdular. Babalar, o doğumların
üzerinde mutluluk sevinciyle eşlerini ve çocuklarını
kucakladılar. Şimdi her yerden ölüm haberi geliyor. Geçen
konuşmamda da söyledim bunu ve daha vahim olmak üzere çocukların ölüm
haberleri geliyor.
Bakın, bizden biri değil, bir kadın
gazeteci, şöyle anlatmış; izin verin, bunu okumaya
çalışayım: En önde beyaz giysili bir kadın. Elinde uzunca
bir sopa, sopanın ucunda beyaz kocaman bir mendil. Barışın,
imdat çağrısının, çaresizliğin simgesi beyaz bayrak.
Bomboş viran sokaklarda en önde o, arkasında 4-5 genç adam, bir o
yana bir bu yana koşuyorlar. Burası Silopi. Genç erkeğin
kollarında belli ki onlar için çok değerli bir varlık var.
Değerli varlığın adı Mehmet Metedir, 11
yaşındadır. Anasının kuzusudur. Başına
isabet eden bir şarapnel parçası yüzünden ölümle yaşam
arasında can çekişmektedir. Üzerine atılmış battaniye
kaydıkça yetişip örtüyorlar. Önde beyaz bayrak, sağa gidiyorlar
çıkış yok, sola gidiyorlar çıkış yok. Çevre
sarılı, çevrede kurşunlar, çevrede çatışma. Mehmet,
hastaneye yetiştirmeli. Ama, Mehmet, hastaneye yetiştirilemiyor.
Değerli
arkadaşlar, en önde o beyaz bayrakla giden kadın, o çocuğu
doğuran kadın. Ateş altında kalabilir, herhangi bir mermi
parçası onun vücuduna gelebilir ama o kadın, çocuğu için beyaz
bir mendille koşuyor, ölüme koşuyor çocuğunu yaşatmak için.
Şimdi
buradaki her biri mutlaka çok değerli baba, anne olan, çok değerli
çocuklara sahip olan arkadaşlar, hepinize sesleniyorum: Siz,
çocuklarınızın ölümüne, torunlarınızın ölümüne
izin verir misiniz? İnsanın ölümüne izin verir misiniz? İster
PKK yapsın ister güvenlik güçleri yapsın, korunmak istenen, çocuklar,
çocuklarımız. Ne olursunuz burada taraf olmaktan vazgeçin; burada bir
şeyi çözmek için adım atın. Bir araştırma önergesi,
yaptığımız, bundan ibaret. Gidip araştıracağız
ve bunu bize hukuk emrediyor. Hukuk Siz olağanüstü durumlarda,
çatışmalı hâllerde dahi -biz imzaladık, bizden önceki
meclisler imzaladılar bu sözleşmeyi- hiçbir biçimde çocukların
yaşamına son verilmesine, çocukların temel haklarının
ortadan kaldırılmasına izin veremezsiniz. Koşullar ne
olursa olsun o çocukları korumak zorundasınız. diyor, yasa
böyle diyor, hukuk, böyle diyor. Peki, vicdanımız,
vicdanımız ne diyecek değerli arkadaşlar?
Ne olur
çocuklarınızın kokusunu hissedin. Şimdi, büyümüşlerdir
birçoğunuzun çocuğu. Onların minik kundaktaki
kokularını hissedin. Otuz beş günlük bir çocuğun ölümünün
ne demek olduğunu, hiçbir şekilde bir tarafta değilken, ne
sağda ne solda değilken, iradesi yokken, iradesi
olmadığı için Çocuk Hakları Sözleşmesi 18 yaşından
küçük herkese çocuk derken, iradesi olmayan çocuğun bir kurşunla
öldürülmesini ya da doktora gidemediği için öldürülmesini ya da normal
ölümle onun cenazesinin buzdolabında saklanmasını; bunları
düşünün arkadaşlar, sizden çok rica ediyorum.
Bugün, işte bu saate kadar sadece
bağrıştık, sadece bir şeyleri birbirimize anlatmamaya
çalıştık çünkü dinlemedik ama ne olur, ne olur,
aklınızın ve vicdanınızın sesini dinleyin arkadaşlar.
Şimdi, bu hafta başında
güneydoğudan, çeşitli illerden gelmiş arkadaşlarımız
vardı. Bize kendi bölgelerindeki sorunları anlattılar. Onlar,
herhangi bir tarafta değiller, sıradan, orada yaşayan insanlar.
Şöyle anlattı bir arkadaşımız, Derikten gelen bir
arkadaşımız, önce dedi ki: Korkuyorum, acaba anlatmalı
mıyım, korkuyorum? Niye, anlatın, niye anlatmıyorsunuz,
niye korkuyorsunuz, dedik. Burada niye korkacaksınız Meclis
çatısı altında? Dedi ki: İlçe binamızda oturuyorum,
dışarıdan bir bomba sesi geldi, insanlar
kaçıştılar. Birileri koşa koşa ilçe binamıza
sığındı. Bir kadın, kucağında korkuyla
gözleri açılmış bir çocuk var ama korkuya rağmen şöyle
sesleniyor, diyor ki: Anne, ben büyüyeceğim, o polisleri
öldüreceğim.
Arkadaşlar, bu sözü anımsıyor
musunuz, Rakelin sözünü anımsıyor musunuz, Bir bebekten katil
yaratmak. sözünü anımsıyor musunuz sevgili arkadaşlar?
Bebeklerden katil yaratıyoruz değerli arkadaşlar. Böyle
itişirken, böyle kavga ederken, böyle yok sayarken kendi kendimizi
aldatıyoruz. Kendi ülkemizi cennete çevirmek varken ve orada işte
şu kimyager arkadaşımız gibi... Adı gelmedi
aklıma.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Aziz Sancar.
ŞENAL SARIHAN (Devamla) Aziz Sancar gibi
birçok Sancarı yetiştirme gibi bir olanağımız varken
niye bunu elimizin tersiyle itiyoruz? Nasıl çözeceğiz bu
sorunları?
Sevgili arkadaşlarım, ben, mutlaka ve
mutlaka bu araştırma önergesine bütün
taraflılığınızdan vazgeçip, birbirinizin
ayağına çelme takmaktan vazgeçip olumlu oy verin,
çocuklarımıza karşı yüzümüz ak olsun diye rica ediyorum.
Hepinize saygı sunuyorum, teşekkür ederim.
(CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Sarıhan.
Grup önerisi aleyhinde son konuşmacı,
Trabzon Milletvekili Sayın Ayşe Sula Köseoğlu.
Buyurunuz Sayın Köseoğlu.
Süreniz on dakikadır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Sayın
Divan, kıymetli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisi grup
önerisi aleyhinde söz almış bulunuyorum.
Sayın Başkan, öncelikle, bir kadın
olarak başkan vekilliğinizin hayırlı olmasını
diliyor, başarılı bir yönetim sergileyeceğinize
inancımı belirtmek istiyorum.
Evet, çocuklar hepimizin en kıymetli
varlıkları, hiç kuşku yok ki hepimizin ortak değerleri ve
vazgeçilmezleri. 2 kız çocuğu annesi olarak özellikle burada ifade
etmek istiyorum ki -sadece kendi çocuklarım için değil- ülkemin her
bir köşesindeki, ırkı, dini, dili ne olursa olsun, her bir
çocuğun güven içerisinde, huzur içerisinde yaşaması, hepimizin
ortak önceliğidir, benim de ortak önceliğimdir. Bu anlamda, çocuklarımızın
geleceği için yapabileceğimiz, huzur içerisinde, barış
içerisinde yaşaması için alabileceğimiz her türlü önlemi ve
tedbiri alma noktasında ben de aynı hassasiyeti taşıyorum.
Burada şunu ifade etmek istiyorum:
Geçtiğimiz ağustos ayında, çocuğu Fırat Sımpili
markete sağ salim gönderen Kadriye bacımızın, markete
giderken PKKnın döşemiş olduğu bombada hayatını
kaybeden çocuğun annesinin, o çocuğunu sadece terliklerinden
tanımış olmasındaki acıyı en iyi, bir anne olarak
yüreğimde hissedebilecek durumdayım. Belki o acıyı tahayyül
etmem mümkün değil ama empati yapabilecek durumdayım.
Mardinde YDG-Hlilerin damda
bıraktığı bombalar yüzünden hayatını kaybeden
Tahsin Urayın annesinin acısını da yüreğimde bir anne
olarak hissedebilirim.
Yine, Hakkâri Şemdinlide, köy mezrasında
oyun oynarken YDG-Hnin bombaları yüzünden hayatını kaybeden
henüz 10 ve 11 yaşındaki iki çocuğun annesinin
acısını da bir anne olarak aynen yüreğimde hissediyorum.
Orada ölen çocuklar bizim de çocuklarımız. Türkiye'nin her bir
tarafındaki terör sonucu ölen çocuklar, buradaki mağdur olan çocuklar
bizim de çocuklarımız.
Burada şunu ifade etmek istiyorum, özellikle,
şuna dikkatinizi çekmek istiyorum: 6-7 Ekimden bugüne kadar ele geçirilen
patlayıcı miktarı -kilogram olarak- 10.998 kilogram. Bu durum
bile başlı başına, hepimizin, ülke olarak bu durumu sona
erdirmek anlamında ne kadar gerekli bir mücadele içerisinde
olmamızı gösteren bir veridir.
Bizim için önemli olan
Şunu özellikle ifade
etmek istiyorum: Bugün daha, taze bir haberle, basında yer alan bir
haberle yeniden sarsılmış durumdayız. Sekiz aylık
hamile bir kadının çocuğunun daha hayata gözlerini açmaya
müsaade edilmemesi, terör olayında mağdur edilerek çocuğunun
erken müdahaleyle alınması ama kurtarılamaması
gerçeğiyle yine karşı karşıyayız. Yani bu ülkede,
yaşanan terör ve PKKnın terör eylemlerinde mağdur edilen
insanları, çocukları korumak bizim görevimiz.
Bizim için önemli olan, barikatlardan, hendeklerden,
bombalardan, bubi tuzaklarından, roketatarlardan uzak, Türkiye'nin
aydınlık geleceğine nefer olarak yetiştireceğimiz
nesilleri ortaya çıkarmaktır.
Bu amaçla, Halkların Demokratik Partisinin
sunmuş olduğu önergenin, sebepleri göz ardı etmesinden ve sadece
kısır ve sığ bir bakış açısıyla
sunmuş olduklarından dolayı bu önergenin
karşısındayız. Ben, tek boyutlu bir bakış
açısıyla getirilen bu önergenin aleyhinde olduğumuzu beyan eder,
bütün Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Köseoğlu.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın hatip, konuşması sırasında, grubumuzun
verdiği önergenin sığ ve tek taraflı bir bakış
açısına sahip olduğunu ifade etti, dolayısıyla,
açık bir sataşmada bulundu.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Baluken,
sataşmadan dolayı iki dakika söz veriyorum.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
6.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Trabzon
Milletvekili Ayşe Sula Köseoğlunun HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, aslında
şahsi kanaatimi sorarsanız, Cumhuriyet Halk Partisi adına
buradan konuşma yapan sayın hatibin konuşması üzerine tek
bir kelime bile etmeden bu önergeye bütün Meclisin onay vermesi gerektiği
kanaatindeyim. Gerçekten hepimizin duygularını ifade edebilecek çok
güzel bir konuşma yaptı burada ve bütün Meclisi bu
duyarlılığa çağırdı ancak buradan gelip tekrar
bir taraf söylemiyle, bir tarafı mahkûm edecek şekilde, savaşta
çocukların yaşamış olduğu bütün bu acılara âdeta
sırtını döner bir tavır içerisinde olmak, her şeyden
önce size yakışmıyor, olmaması gerekiyor.
Bakın, siz burada birkaç örnek verdiniz.
Verdiğiniz örneklerin tamamı, yanlış bilgiler üzerinden
Genel Kurula aktarıldı. Sizin bahsetmiş olduğunuz o hamile
kadının karnındaki çocuğun ölmesi, katledilmesi defalarca
bu kürsüden fotoğrafları da gösterilerek ifade edildi ama sizin ifade
ettiğiniz şekilde PKKlilerin, YDG-Hlıların
açmış olduğu ateşle değil, önemi de yok, güvenlik
güçlerinin açmış olduğu ateşle o çocuk katledildi. Anne
karnında yaşam hakkı gasbedilen bir çocuğun
dramını konuşuyoruz.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) AK PARTİ
söyleyince yanlış, siz söyleyince doğru, öyle mi?
İDRİS BALUKEN (Devamla) Siz 9
yaşındaki Fırattan bahsettiniz. Fıratın
babasıyla konuştunuz mu, herhangi biriniz konuştunuz mu? Ben
konuştum. Fıratın babası Ne yapın, edin akan bu
kanı artık durdurun. diyor. Böyle buraya gelip bir savaş
çığırtkanlığı yapıp bu işin üzerinden
siyaset yapın demiyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Size söylüyor
bunu.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Bize demiyor.
Onu bize de söylüyor, size de söylüyor, herkese söylüyor.
Bakın, burada aradaki fark ne biliyor musunuz?
Fıratın yaşamıyla ilgili PKK çıkıp Evet, bir
kaza olmuştur. Döşenen mayınla Fırat canını
yitirmiştir. Ailesinden ve halkımızdan özür diliyoruz. dedi ve
bu konuda soruşturma açtığını söyledi. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) Peki, siz bugüne
kadar bu katlettiğiniz çocuklarla ilgili bir tek özür dilediniz mi, bir
tek aileye taziye ziyaretinde bulundunuz mu? Aradaki fark burada bulunuyor.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Kim katletti ya?
Ne katletmesi?
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Hangi çocuklar devlet
tarafından katlediliyor, hangisi?
İDRİS BALUKEN (Devamla) Bu önergenin
bakış açısından dem vurarak reddedilmesi size iktidar
partisi olarak da yakışmaz. Savaş, bütün çocukları
etkileyen bir vahşet tablosuna doğru hızla hepimizi sürüklüyor. O
nedenle gelin, hep beraber bir komisyon kurup savaş bölgesindeki
çocukların mağduriyetlerini araştıralım.
NURSEL REYHANLIOĞLU (Kahramanmaraş) - PKK
silahı bıraksın, PKK.
FİLİZ KERESTECİOĞLU
(İstanbul) Ya, çocuklardan söz ediyoruz, PKK silah
bıraksınla çözülür mü bu?
NURSEL REYHANLIOĞLU (Kahramanmaraş) PKK
silahı bıraksın, çocuklar ölmesin.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Baluken.
Sayın Yaşar, sisteme girmiş,
buyurunuz.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
59.- Malatya Milletvekili Nurettin Yaşarın, Hristiyan
yurttaşların Noel Bayramını kutladığına
ilişkin açıklaması
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Ben acemi bir
vekilim efendim, tazeyim daha. Süre bir dakika mı, daha fazla veremiyor
musunuz?
BAŞKAN Hayır.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Bir dakikaya
sığdıramam.
Birincisi: Hristiyan
yurttaşlarımızın Noelini kutlamak için söz aldım ama
anlatacağım başka şeyler de vardı, böyle alicenap bir
Başkanlık sergilerseniz, bana iki dakika söz hakkı verirseniz
daha iyi olur diye düşünüyorum. Ne diyorsunuz, gelin pazarlık yapalım?
BAŞKAN Sayın Yaşar, siz, sisteme
yerinizden girdiğiniz için usul olarak
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Bilmiyorum ben,
vallahi bilmiyorum, daha yeni öğreniyorum bu işleri.
BAŞKAN
hakkınız bir
dakikadır, daha sonra grup önerilerinde söz alıp konuşma
yapabilirsiniz partiniz adına, dolayısıyla şimdilik size
bir dakika vermek durumundayım.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Ben bazı
isimler anacağım
Bir dakikam bitti mi, süre işliyor mu bu anda?
BAŞKAN Devam ediniz Sayın Yaşar.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Ben, Garo
arkadaşımın, Markarın ve burada varsa başka Hristiyan
arkadaşların, eski bir arkadaşım Hrant Dinkin,
çocukluğumda gördüğüm Artin amcanın, manifaturacı
Manuferin, yağcı Garbisin, Kevork ustanın, bunların
hepsinin bayramını kutluyorum. Bir de
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika daha veriyorum Sayın
Yaşar, buyurunuz.
NURETTİN YAŞAR (Malatya)
Çocukluğumda sokakta oynarken -Garo, bilir oraları- bir teyze, bize
soğan kabuğuyla haşlanıp kırmızıya
boyanmış yumurta verirdi, sonradan öğrendim ki o Paskalyada
dağıtılan yumurtalarmış. Bunu Hranta
anlattığım zaman yeri ve evi tarif ettim O, benim anamdı.
dedi, o anneye de selam ediyorum, onun da Noelini kutluyorum. Bunu belki biraz
uzatmak mümkün ama baştan hatırlamadığımız için
de bu arkadaşlarımızdan, bu yurttaşlarımızdan
özür diliyorum. Bütün Hristiyan âleminin Noelini, bayramını
kutluyorum, tebrik ediyorum.
Ayrıca,
Sırrı arkadaşımızın tezeği bu kadar
aşağılamasını reddediyorum. Biz, tezeği
tanıyarak büyüdük, Sırrı da dâhil.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yaşar.
Sayın
Atıcı, buyurunuz.
60.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının,
siyasi partilerin kendi aralarındaki kavgaları çocuklara
yansıtmaması gerektiğine ilişkin açıklaması
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, HDPnin bu önerisine AKPli arkadaşlarımın
Hayır. demesini rica edeceğim buradan. Neden bunu istiyorum? Çünkü
çocuklar, ortak değerimiz. Ölen çocuklar, öldü gitti zaten ama AKPli
hatiplerin konuşmalarından sonra anladım ki eğer böyle bir
komisyon kurulursa ve sizin tarzınızda böyle konuşmalar devam
ederse o komisyonda, geride kalan ve yaşayan çocuklar bundan zarar
görecekler. Ben bir çocuk hekimiyim ve çocukların nelerden
örseleneceğini biliyorum. Kendi aramızdaki kavgaları çocuklara
yansıtmamamız gerekiyor. Siz, bu kafada devam edecek iseniz bu
önergeye Hayır. deyin; Hayır. deyin, bari bir yararınız
olur çocuklara.
BAŞKAN
Sayın Erdoğdu, buyurunuz.
61.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun,
Türkiyenin, özellikle bankacılık işlemlerinin yurt
dışı kaynaklı bir siber saldırı altında
olduğuna yönelik bilgilerle ilgili Hükûmetten bilgi almak istediğine
ilişkin açıklaması
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Sayın Başkan, tabii ki bu önemli
konunun önemini geriye atmak istemem ama Hükûmetten bir konuda açıklama
istiyorum: Türkiyenin şu an bir siber saldırı altında
olduğu, özellikle bankacılık işlemlerimizin yurt
dışı kaynaklı bir siber saldırı altında olduğuna
yönelik bilgiler geliyor, şikâyetler geliyor hatta Ulaştırma
Bakanlığının sitesine doğru da böyle bir
saldırı olduğu yönünde bilgi var. Bu konuda Hükûmetten
açıklama istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Erdoğdu.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu ve arkadaşları tarafından, Türkiyede
çatışma sürecinde yaşanan çocuk ölümlerinin ve çocukların
bu süreçte gördükleri zararın tespit edilmesi ve giderilmesi yönünde
gerekli çalışmaların yapılması amacıyla
22/12/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun, 24 Aralık 2015
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri, Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisini
oylarınıza sunacağım: Öneriyi kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
Sayın
Erdoğdu, Hükûmete ilişkin yapmış olduğunuz öneriyi
muhtemelen sayın bakanlar değerlendirecektir. Biz birazdan yemek
arası vereceğiz, belki aradan sonra bir açıklama gereği
duyabilirler. Dolayısıyla, kendilerine zaman
tanıyacağız.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve 23
milletvekili tarafından, ülkemizdeki yolsuzluk olaylarının
nedenleri ve sonuçları ile gelir dağılımında
yarattığı etkilerin, toplumsal yaşamımızda
yarattığı yozlaşma ile toplum psikolojisine getirdiği
olumsuzlukların, toplumda yarattığı umutsuzluğun,
adalet sistemine olan güvene etkilerinin incelenmesi ve alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 24/12/2015 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun, 24 Aralık 2015
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
24/12/2015
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 24/12/2015 Perşembe
günü (Bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisini iç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Levent
Gök
Ankara
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve 23
milletvekili tarafından ülkemizdeki yolsuzluk olaylarının
nedenleri ve sonuçları ile gelir dağılımında
yarattığı etkileri, toplumsal yaşamımızda
yarattığı yozlaşma ile toplum psikolojisine getirdiği
olumsuzlukları, toplumda yarattığı umutsuzluğu, adalet
sistemine olan güvene etkilerinin incelenmesi ve alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 24/12/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen
diğer önergelerin önüne alınarak 24/12/2015 Perşembe günlü
birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı
tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi
lehinde Aydın Milletvekili Sayın Bülent Tezcan.
Buyurunuz Sayın Tezcan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, öncelikle Başkan Vekili
olarak kürsüdeki göreviniz nedeniyle tebrik ediyorum, başarılar
diliyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; bakın, önce bir şeyi paylaşmak istiyorum
sizlerle. Ne yazık ki belki de Parlamento tarihimizde yeni bir
şeylerle karşı karşıya kalmanın
hazırlığı içerisindeyiz. Bir Meclis
Başkanlığı sansürüyle karşı
karşıyayız, önce bunu paylaşmak istiyorum yüce Meclisle.
Milletvekilleri, milletin seçip gönderdiği ve onun adına hem yasama
hem de denetim faaliyeti yapan temsilcilerdir. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı, Meclis faaliyetlerinde, yasama ve denetim
faaliyetlerinde sansür makamı değildir. Bunu niye söylüyorum? Bunu
şunun için söylüyorum: Bu konuştuğumuz Meclis
araştırma önergesinde iki cümle nedeniyle önergemiz önce iade edildi;
çıkarıldı, çıkardık bu iki cümleyi. Gerekçe,
şahsıma ve bu noktada grup başkan vekilliği olarak önergeyi
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getiren grubumuza da bir hakarettir.
İç Tüzükün 67nci maddesine göre, kaba ifadeler içerdiği söyleniyor.
Değerli milletvekilleri arkadaşlarım,
biz özellikle dilekçelerimize dikkat ederiz konuşmalarımızda
kaba ifadeler olmaması için. Şimdi, sizlerle Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının sansürlediği cümleleri
paylaşmak istiyorum, kaba ifade var mı yok mu siz bakın.
Yolsuzluk araştırması isterken demişiz ki 17-25
Aralığı da kapsayarak genel tabloya
baktığımızda: Devleti soyanların adalete teslim
edilmesi yerine yürütmenin gücüyle olayların üzerinin örtülmesine
çalışılmıştır. Birinci cümle bu.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Çok kaba!
BÜLENT TEZCAN (Devamla) İkincisi: Ne
yazık ki, yasama organı da yasal düzenlemelerle ve parlamenter
denetim fonksiyonu amacından saptırılarak rüşvet yolsuzluk
olaylarının örtbas edilmesine alet edilmiştir. Ne var bunda
arkadaşlar?
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bu da çok kaba!
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Yani, bir milletvekili,
kullanacağı cümleleri Meclis Başkanının arzu
ettiği şekilde mi kullanmak zorunda? Evet, Türkiye Büyük Millet
Meclisi, 17-25 Aralık soruşturmalarında Anayasanın kendisine
yüklediği denetim faaliyetini yapmamıştır, etki
altında kalmıştır, bu konuda sicili bozuktur. Ee, bunu
söyleyeceğiz. Neresinde hakaret var bunun? Evet, Hükûmet, yürütme
organı, 17-25 Aralık soruşturmaları sürecinde
yolsuzlukların ortaya çıkarılması için değil, yolsuzlukların
üstünü örtmek için elinden gelen çabayı yapmıştır. Ben,
milletin vekiliyim. Ben, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının
vekili değilim, milletin vekiliyim ve bunu söyleyeceğim. (CHP sıralarından
alkışlar) Öyle şey olur mu?
Değerli arkadaşlar, bakın, ne oldu
17-25 Aralık soruşturmalarında? Bakın, Türkiye yolsuzlukta
nerede? Size Dünya Şeffaflık Örgütünün Yolsuzluk Algı Endeksini
söyleyeceğim: 2012 yılında Türkiye, Dünya Şeffaflık
Örgütünün Yolsuzluk Algı Endeksinde 54üncü sırada, 2014 yılında
64üncü sıraya gerilemiş, 64üncü sıraya çıkmış.
Niye? Çünkü arada 17-25 Aralık soruşturmaları var. Hepimiz
biliyoruz, 4 tane bakan, bürokratlar, siyasetçiler, birisi koluna saat
takmış, birisi çikolata kutusunda para almış iddia bu,
aldı, almadı, bilemem- birisi çantalarla para
taşımış, birisi de Ben, sana bir şey diyenin önüne
yatarım Rızacığım, Zarrabcığım.
demiş, önüne yatmış devletin bakanı.
Değerli arkadaşlar, bunu Türkiye Büyük
Millet Meclisi görüşmeyecek de neresi görüşecek? Yolsuzluklarla
ilgili Türkiyenin geldiği bu tabloyu cesaretle konuşmayacaksak,
araştırmayacaksak bu Meclis neyi görüşecek, neyi
araştıracak?
Sayın milletvekilleri, hepimiz, 17-25
Aralık sürecinde ne olduğunu biliyoruz. 85 milyar euro, 85 milyar euro,
yolsuzluğa konu olan rakam, yaklaşık 250 milyar lira, eski
katrilyon, 250 katrilyon lira eski parayla. Millet, vatandaşlar
anlasın diye söylüyorum.
Peki, ne oldu, ne oldu bunun sonunda? Hızla
hâkimlere, savcılara görevden el çektirildi. Ya, şimdi, normal hukuk
devletinde, demokraside usul nedir? Her ülkede yolsuzluk olabilir, her ülkede
yolsuzluk olabilir ama normal demokratik ülkelerde, hukuk devletinde devlet
yolsuzluk yapanın üzerine gider, delilleri toplar, soruşturur. Bizde
ne oldu? Bizde Hükûmet yolsuzluk yapanın üzerine gidenin üzerine gitti.
Hâkimler, savcılar görevden el çektirildi, polis müdürleri, emniyet
müdürleri, emniyet görevlilerinin tamamı sürgün edildi, hızla mevzuat
değiştirildi, hızla yeni hâkimlikler ihdas edildi, yeni sulh
ceza hâkimlikleri ihdas edildi ve arkasından devletin Hükûmet eliyle
soyulmasının soruşturulması engellendi. Yaşanan tablo
bu.
Bakın, burada hukuk fakültelerinde utanç dersi
olarak okutulacak takipsizlik kararı verildi. 17 Aralık takipsizlik
kararı ve 25 Aralık takipsizlik kararı, emin olun, önümüzdeki
dönemde yargının siyaset emrinde nasıl paçavraya
dönüştürüldüğünün çok somut belgesi olarak okutulacak. Ne yazık
ki böyle bir kötü müktesebat bıraktık.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
takipsizlik kararlarının arkasından hâkimler, savcılar
ihraç edildi. Şimdi deniyor ki: E, o hâkim, savcılar paralelciydi.
E, günaydın, günaydın. Bu kürsüden, ben, en az elli sefer Ergenekon
davasında, Balyoz davasında çıkıp birer birer sizin
iştirak hâlinde olduğunuz o hâkim ve o savcıların, o Zekeriya
Özün ne yaptığını anlattım. O zaman şu
sıralardan bize çıkıp diyordunuz ki: E, bırakın
canım yargı işini yapsın. Türk Silah Kuvvetlerine kumpas
kurarken O savcılar, bırakın yargı işini
yapsın. ama bakan çocuklarının yolsuzluklarını
soruştururken o savcılar darbeci oluyor. O savcılar darbeciyse
darbenin iştirakçisi o zaman sizsiniz, bu Hükûmet. Onlara bu imkânı
veren, zırhlı arabaları veren, o güne kadar o saltanatı
sunan onlardı.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Ya çok
bağırdın. Grubunuzun hepsi gitti, hiç kimse dinlemiyor.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Bakın, Tuncay Özkan
şu anda milletvekili. Tuncay Özkana ifadesini alırken koltukta
bağdaş kurup tespih çekerek o savcıların ne dediğini
biz biliyoruz. Sizin kanatlarınız altındaydı onlar.
Şimdi, ne zaman ki oklar size yöneldi, telaşa düştünüz. Bu
telaş suçluların telaşıdır.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
Türkiye Büyük Millet Meclisi kimsenin
hırsızlığının, yolsuzluğunun
ortağı olmak zorunda değildir.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Değil
zaten, değil, ortağı değil.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Böyle bir derdimiz, böyle
bir zorunluluğumuz yok. Onun için hep beraber, bu süreci birlikte ele
almak zorundayız.
Şimdi bir başka şey daha
çıktı: Darbe. Şimdi bu yolsuzluk soruşturmaları darbe
girişimiymiş. Yavuz hırsız ev sahibini
bastırır. diye bir söz vardır. Dünyanın neresinde, tarihin
hangi döneminde hırsızları kovalayarak darbe
yapılmış? Hırsızı kovalayarak darbe
yapıldığı nerede görülmüş?
MARKAR ESEYAN (İstanbul) Size de
yaptılar, Genel Başkanınızı değiştirdiler,
Baykala kumpas kurdular.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Arkadaşlar, o
savcıların, hâkimlerin ne olduğuyla biz hiç meşgul
değiliz ama biz, milletin, tüyü bitmemiş yetimin 85 milyar eurosunun
peşindeyiz. Bizim derdimiz bu. (CHP sıralarından
alkışlar)
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray)
Söylediğiniz Türkiye Cumhuriyeti devleti bütçesi ayarında, Hükûmet
bütçesi neredeyse. Rakamların ne kadar gerçek olduğu ortada.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Bunun için, bakın,
Türkiye, bu yolsuzluk sürecinde, buna destek olan bir medyayla beraber,
yolsuzluk ile medyanın kirli ilişkisi, ortaya çıkan, doğan
çocuk havuz medyası. E, biz bilmiyor muyuz? Bu kirli ilişkinin
çocuğu bir havuz medyası değil mi? Şimdi hep beraber bir
darbe teranesi, yolsuzluğu yapan ile yolsuzluğu koruyan ve onun
gayrimeşru çocuğu olan havuz medyası el birliğiyle milleti
kandırmaya çalışıyor. Ya bu Meclis bu yalana teslim
olacaktır ya bu Meclis Gazi Meclis olduğunu gösterecek, beytülmale el
uzatanın elini kıracaktır.
Hepinize saygılar sunuyorum, sağ olun, var
olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Tezcan.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Burası
miting meydanı mı?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bostancı.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
62.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkürler.
Bu Meclis her zaman Gazi Meclistir, her zaman Gazi
Meclis olmanın kuralları, ahlakı, edebi çerçevesinde
kararlarını alır. Bir kere bunu her yere yazmakta fayda var. Ya
öyle ya böyle. şeklinde bir değerlendirme doğru değildir.
Bu Parlamento millet iradesiyle teşekkül ediyor. Eğer Parlamentoya
bühtanda bulunursak bu bühtanın gittiği yer milletin kendisidir.
O yüzden Parlamentoya ilişkin
değerlendirme yaparken ya/ya da tarzında bir yorumun gereği
yoktur. Bu Parlamento yolsuzluk yapanın da elini kırar, yolsuzluk
yoksa da bunu açıklar ve ortaya koyar. Zaten sayın muhalefet
vekillerinin, gruplarının ifade etmiş olduğu konular Meclis
gündemine geldi -gelmedi değil- konuşuldu,
tartışıldı, emin olun defalarca cevaplandı. Biz
bıktık, millet bıktı, arkadaşlar bıkmadı.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Biz
bıkmayacağız, ölene kadar.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Devam etsinler,
bence etsinler, ölene kadar devam etsinler
AYTUĞ ATICI (Mersin) Boynumuzun borcu o
bizim, o çocuklara borcumuz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
anlatsınlar; biz de gereken cevapları veririz.
KEMAL ZEYBEK (Samsun) Biz Tayyipi mezardan
çıkaracağız, yine de yargılayacağız.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Yalnız,
bir iki hususun altını çizmek isterim. Birisi, sayın
konuşmacı 85 milyar euro yolsuzluk olduğunu iddia ediyor. 1
euro, 1 lira bile yolsuzluk olsa bunun hesabını sormak hepimizin
boynunun borcu. 85 milyar euro dediği, 100 milyar dolar aşağı
yukarı, yani çarparsanız Türkiyenin gayrisafi millî
hasılasının yaklaşık sekiz buçukta 1i. Böylesine
muazzam bir yolsuzluk iddiasını ortaya koyarken bunun
tıpkı, ağızda, çekilen bir diş gibi nasıl bir
boşluk doğuracağını da memleket hayatında görmek
lazım. Böyle bir boşluk yok.
AYTUĞ ATICI (Mersin) 5 milyon insan
açlık sınırının altında yaşıyor
Sayın Başkan. Nasıl boşluk yok?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Dolayısıyla iddiada bulunurken ölçekleri de -en azından iddiada
bulunurken- dikkatli bir şekilde ortaya koymakta fayda var.
Sayın Başkanın buradaki tasarrufu
keyfî bir tasarruf değildir. İç Tüzük çerçevesinde, 60ıncı
maddeye göre kendi takdiri esasında gerçekleşmiş bir
olaydır. Tabii ki arkadaşlar itiraz edebilirler. Bunu başka
mecralarda da konuşmak mümkün. Parlamentonun söz hakkını kimse
kısıtlamıyor. Bu Parlamentoda Danışma Kurulu
toplandığında anlaşma sağlanamazsa eğer, zaten
muhalefet grupları kendi önerilerini her zaman getiriyorlar, her zaman
konuşuluyor. Hiçbir zaman da herhangi bir kısıtlama söz konusu
değil. Yani sanki böyle bir şey varmış gibi bir algı
yaratmaya çalışmanın da yeri olmadığı
kanaatindeyim, kanaatten öte Parlamentonun tarihi buna şahittir.
Saygılarımla.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Bostancı.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Yaşar.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Ben bu Meclise
yeni dönemde geldim.
BAŞKAN Hoş geldiniz.
NURETTİN YAŞAR (Malatya)
Konuşmacı geçmişe dönük beni de suçlayıcı beyanlarda
bulundu. Ben burada yoktum, o suçlamayı hak etmiyorum. Benim suçluluk
duygusuyla herhangi bir tavrım, tepkim söz konusu değil.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Ne dedi?
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, öyle bir şey
yok.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Tutanaklar gelsin,
baksın.
LEVENT GÖK (Ankara) Bir tutanaklara bakın efendim.
BAŞKAN Sayın Yaşar, ben size
ilişkin herhangi bir sataşmanın olmadığını
biliyorum.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Bakın,
efendim, ben üstüme alınıyorum. Adımın zikredilmesi gerekli
değil.
BAŞKAN Müsaade ederseniz tutanakları
isteyelim, bakalım, varsa eğer size ilişkin bir sataşma
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Hayhay efendim.
Benim olmadığım bir dönemde olan biten bir şeyden
dolayı herkesi suçlayıcı bir şeyde bulundu.
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, zaten kendisinin
olmadığını ifade ediyor. Böyle bir şey olabilir mi?
Kendisinin olmadığı bir dönemde
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Ben o
tavrın, tepkinin içinde değilim.
BAŞKAN Sizin şahsınıza
ilişkin bir sataşma varsa Sayın Yaşar, ben tutanaklara
bakacağım, size bir dahaki oturumda söz vereceğim.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Bütün grubu
itham edici bir beyanda bulundu efendim.
BAŞKAN Şimdi, Sayın Göke
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Bir de Bu
suçluluk duygusundan kaynaklanan bir tavır. gibi bir şey söyledi.
Ben herhangi bir suç işlemedim. Suçluluk duygusu taşımıyorum.
Suç işlemeye de niyetim yok. Böyle bir itham da, bana yönelik böyle bir
itham benim zoruma gider, onuruma dokunur.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Efendim, ya
şahsına ya gruba sataşılmıştır.
Anladığım kadarıyla grubunuza bir sataşma var demek
ki.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Ya, sana ne
arkadaş? Sana bir şey söylemedim ki ben, o konuşmacıyı
söyledim.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Şimdi,
bak, hepimizin hukukunu
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Ya, sana ne?
Dur ya, sen dur ya!
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Bak, sen burada
anlatıyorsun. Yardımcı olmaya çalışıyorum.
NURETTİN YAŞAR (Malatya)
Yardımcı olma ya! Herkese yardımcı oluyorsun ya!
BAŞKAN Sayın Yaşar
Sayın
Milletvekili
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Ama sen benim
hakkımı çiğniyorsun, ben o hakkı
meşrulaştırmaya çalışıyorum.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Ya yok, senin
hakkın yok burada, senin hiçbir hakkın yok ya. Fazlasıyla
kullanıyorsun ya.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Yok öyle bir
hakkın o zaman. Yok öyle bir hakkın o zaman.
BAŞKAN Sayın Yaşar, ben tutanakları
isteyeceğim, bakacağım, eğer sataşma varsa
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Böyle bir
nezaketsizlik var mı ya?
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Efendim, tekrar
söylüyorum, benim ismim zikredilerek telaffuz edilen bir sataşma
değil fakat ben diyorum ki ben suç işlemedim.
KAZIM ARSLAN (Denizli) İşlemedin, otur,
otur, bir şey yok.
NURETTİN YAŞAR (Malatya)
Dolayısıyla birinin bana suçluluk psikolojisiyle bir tavır
BAŞKAN Sayın Yaşar, şimdiye
kadar konuşmuştunuz.
Buyurunuz, iki dakika veriyorum.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Tebrik ediyorum
Başkan. Demokratik bir davranış bu, şu Meclise demokrasi
getirdiniz, gerçekten. İktidar milletvekilleri de biraz konuşsun.
BAŞKAN Buyurunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
7.- Malatya Milletvekili Nurettin Yaşarın, Aydın
Milletvekili Bülent Tezcanın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Sayın
Başkanım, teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar, ben suçlu
değilim, herhangi bir suç işlemedim. Suçluluk psikolojisi içerisinde
herhangi bir tavır sergilemiyorum. Burada biri kalkıp da insan
hakkından, kişi onurundan bahsederek, çocuk haklarından, hak
ihlallerinden bahsederek, böyle büyük kelimelerle, şablonlarla,
klişelerle konuşup gözlerimizin içine baka baka bizim
hakkımızı ihlal ediyorsa buna bütün Meclis grubu olarak, bütün
partiler olarak herhâlde nezaketen de olsa biraz yavaş ol arkadaş
dememiz gerekir.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Kim söylemiş acaba
onu?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Hangisi için
söylüyorsunuz?
NURETTİN YAŞAR (Devamla) Bunu biraz önce
konuşan hatip söyledi.
Bu vesileyle, burada söz almışken
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Ben mi söyledim?
NURETTİN YAŞAR (Devamla) Hayır
hayır, sen söylemedin.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Kim söyledi
arkadaş?
NURETTİN YAŞAR (Devamla) İşte,
suçluluk psikolojisi bu. Bir şey söylemedin diyorum.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Biraz önce ben
konuştum da onun için diyorum.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Merak ediyoruz, kim
söyledi acaba?
NURETTİN YAŞAR (Devamla) MHPli
konuşmacı söyledi. Bir dakika dinle.
Bu vesileyle, biraz önce orada, yerinizde oturan,
bilişimci olduğunu söyleyen bir arkadaşıma dedim ki
Burada
Ali Bey ses havuzları oluşturulduğundan bahsederken Olur mu
öyle teknoloji? Ben bilişimciyim. filan dedi. Şimdi anlatıyorum
ben.
Zeynep İnanoğlu Özdemir diye bir isim.
Cüneyt Özdemirin karısı, sinema yapımcısı Türker
İnanoğlu ve Gülşen Bubikoğlunun kızı. Koç
Lisesinde okumuş, Harvardda okumuş, Cambrigede doktora ve yüksek
lisans yapmış. Alanı ne biliyor musunuz? Ses sentezleme ve
konuşmacı dönüştürme konusu. Ses tanıma konusunda üç
patent almış. Aynı zamanda Bay ve Bayan Clintondan ödül
almış. Seslerin Farklı Duygulara Dönüştürülmesi konulu
doktora tezi var, 250 sayfalık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NURETTİN YAŞAR (Devamla) İlginç bir
şey söyleyeceğim şimdi.
Başkanım, bir dakika müsaade eder misiniz?
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Siz
konuşun, kayıtlara girer.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) O
zaman gönderin bilimsel araştırma yapılsın ya. Niye bunu
anlatıyorsunuz ki burada?
NURETTİN YAŞAR (Devamla) Bir dakika
AYTUĞ ATICI (Mersin) Ver Başkanım,
ver; ver beş dakika.
BAŞKAN Sayın Yaşar, benim iyi
niyetimi suistimal etmeyiniz lütfen. Bakınız
NURETTİN YAŞAR (Devamla) Efendim,
Meclise teknik bir konuda bilgi vereceğim. Çok konuşulan bir
şey.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Bilimsel araştırma yapılsın, niye kaçıyorsunuz bundan?
Bilirkişi incelesin, uluslararası bağımsız
kuruluşlarca araştırma yapılsın.
NURETTİN YAŞAR (Devamla) Çok
konuşulan bir şey.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Sayın Yaşar, siz bitirin, tutanaklara girsin.
NURETTİN YAŞAR (Devamla) Müsaade
ederseniz
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
Başkanım, verin bir dakika daha.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Ver Allah
aşkına Başkanım.
BAŞKAN Sayın Yaşar, bu
uzadıkça uzuyor gerçekten. Henüz bir ara bile veremedik.
NURETTİN YAŞAR (Devamla) Hayır
efendim, bir dakikayı geçmeyecek, söz.
BAŞKAN Tamam, buyurunuz, bir dakika.
NURETTİN YAŞAR (Devamla) Bakın,
Nazlı Ilıcak diye bir hanımefendi var. 2011de Nazlı
Ilıcak, Zeynepten bahsediyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) O zaman methiyeler
düzüyordunuz o hanımefendiye.
NURETTİN YAŞAR (Devamla) Lütfen
Teknik
bir konu.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Teknik
bir konuya bilirkişiler karar versin, siz değil.
NURETTİN YAŞAR (Devamla) Nazlı
Ilıcakı iyi bilirsiniz, hani şu Ali Fuat Yılmazer diye
polis şefimiz vardı, onun kankası ve Zeynepi de ilk defa lanse
eden bir hanımefendi.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, iyi
niyetinize güvenerek ben de söz istiyorum.
NURETTİN YAŞAR (Devamla) Teknoloji
nasıl yürüyor biliyor musunuz?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yani, böyle bir şey
yok. O varmış, bu varmış, oraya gitmiş, buraya
gitmiş!
NURETTİN YAŞAR (Devamla) Mesela, on
beş dakika konuşturuyoruz sizi, on beş dakika da
başkasını, makine sesleri modelliyor, o modelleri birbirine
dönüştürüyor, sizin konuştuklarınızı bir
başkası konuşabiliyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Nobel alır, Nobel,
senin dediğin olsa.
NURETTİN YAŞAR (Devamla) Gerekli
vurguları yaparak konuşmaya mutlu, heyecanlı ya da sinirli bir
hava verilebiliyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Tabii!
NURETTİN YAŞAR (Devamla) Nazlı
Ilıcak bir örnek veriyor. 2011de Nazlı Ilıcak, Zeynepin
becerilerinden, yeteneklerinden bahsederken bir örnek veriyor: Söz gelimi
Tayyip Erdoğanın ses kayıtlarını alıp iyice
temizleyebilir, onun gırtlak ve ağız ve modelini makinede
yaratıp herhangi bir metni Tayyip Erdoğanın sesiyle
okumasını sağlayabilirler." diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Ya bizzat kendi
Telefonlarımızı dinlemişler. diye açıklama
yapıyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Adam kendi söylüyor, o
Tayyip Erdoğan kendi söylüyor, Kriptolu telefonumu kullanmış.
diyor.
NURETTİN YAŞAR (Devamla) Bilişimci,
bak, bilişimci kardeşim, teknolojiden bahsediyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Neyi konuşuyorsun Allah
aşkına!
BAŞKAN Sayın Yaşar, süreniz
bitmiştir.
NURETTİN YAŞAR (Devamla) Sen
bilişimcisin, bilişimcisin sen ya! Bak, bilmediğin bir konu.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sataşmayla ne
ilgisi vardı anlamadım.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Allahtan korkun ya! Neyi
konuşuyorsun? Kriptolu telefonumu kullanmış, dinlemişler.
diyor ya, kriptolu
Oğlunda ne işi var kriptolu telefonun?
Cumhurbaşkanında olur, Başbakanda olur, Genelkurmay
Başkanında olur da Bilalde kriptolu telefon niye olur be? Bir bunu
söyle Allah aşkına!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
birleşime kırk beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.13
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.02
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI
(Balıkesir), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
------0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 19uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve 23
milletvekili tarafından, ülkemizdeki yolsuzluk olaylarının
nedenleri ve sonuçları ile gelir dağılımında
yarattığı etkilerin, toplumsal yaşamımızda
yarattığı yozlaşma ile toplum psikolojisine getirdiği
olumsuzlukların, toplumda yarattığı umutsuzluğun,
adalet sistemine olan güvene etkilerinin incelenmesi ve alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 24/12/2015 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun, 24 Aralık 2015
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam
ediyoruz.
Şimdi, önerge üzerinde aleyhte ilk
konuşma, Ankara Milletvekili Sayın Murat Alparslana aittir.
Buyurunuz Sayın Alparslan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MURAT ALPARSLAN (Ankara) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Görüşülmekte olan grup önerisinin aleyhinde
olmak üzere söz almış bulunmaktayım.
Hani şair diyor ya: Yeni bir söz söylüyorum
veya söyleyeceğim diye söze başlayan, belki tarihin en eski sözünü
söyler. Gerçekten de bu konu hakkında gök kubbe altında her şey
söylendi, her şey konuşuldu ve her şey dinlendi, bilindi. Tabii,
bir vakayı değerlendirirken istediğimiz gibi değil,
olduğu gibi, nesnel, objektif, tarafsız bir şekilde değerlendirmek
ve kabul etmek durumundayız.
Hepimiz Egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir. ilkesi mucibince bir Parlamento
çatısı altında çalışıyoruz. Milletin iradesi
üzerinde hiçbir güç, hiçbir kuvvet, hiçbir kudret de tanımıyoruz.
Maalesef, şanlı tarihiyle, zengin kültürüyle, köklü medeniyetiyle bu
kadim devlet ve milletin tarihinde bazen millet iradesine, egemenliğine
kastedenlerin, millet iradesine ipotek koymaya çalışanların,
millet iradesi ve egemenliğine pranga vurma heveslilerinin var
olduğuna da üzülerek şahit olduk. Nitekim, 1960 ihtilalinin, 1971
muhtırasının, 1980 ihtilalinin, sonrasında 28
Şubatların, 27 Nisanların da bu heveslerin
karşılığına denk geldiğini de hepimiz biliyor ve
geriye dönüp baktığımızda da o günleri üzülerek yâd ediyoruz.
AK PARTİ olarak geçmişte, darbe ve darbe
teşebbüslerine ilişkin olarak bu gibi olayların bir
kısmını yargı önüne çıkarmak ve yargılamak
şeklinde de bir ilki gerçekleştirmiş durumdayız.
İşte, 17-25 Aralık da biraz önce saydığım
örneklerde olduğu gibi, belki de tarihimizdeki ilk sivil darbe
girişimi ve bir kalkışmadır, bir kıyam hareketidir.
Yargı, adalet, hak, hukuk, vicdan, ahlak gibi her birimizin ortak
değeri olan bu kavramlar üzerinden oluşturulan ve yargı kisvesi
altında bir teşebbüsle başlatılan bu darbe, yine bizim tarihimizde
bir darbe girişimi olarak kalmaya mahkûm olacaktır; çok ustaca
hazırlanmıştır, uluslararası boyutları, hiç
tereddütsüz, vardır; büyük bir tezgâh, tertip ve tuzaktır.
Bu oyunlar, belki, 17-25 Aralık tarihinden
evvel de 7 Şubat 2012 MİT Müsteşarının ifadeye
çağrılması, sonrasında Gezi olayları ve devamında
MİT tırları soruşturması operasyonlarıyla da
ilgili, irtibatlı büyük bir kolektif tezgâhın, tuzağın ve
tertibin işaretidir. Bu büyük oyun, bu büyük tezgâh, bu kirli tuzak, ne
mutludur ki milletimizin basiretiyle, ferasetiyle bozulmuş ve bu darbe
sevicilerin hevesleri kursaklarında kalmıştır.
Değerli arkadaşlar, bir iddia, bir iftira
hakkında aklanabilmenin yolları nelerdir diye
düşündüğümüzde sayabileceğimiz birkaç husus vardır;
bunlardan ilki yargı ve hukuktur. 17-25 Aralıkta, asılsız
ihbarlarla, uydurma delillerle, kastı aşan yetkilerle, kolluk
güçlerinin farklı şekillerde kullanılmasıyla,
başsavcılığa haber verilmemekle, UYAP sistemine girmemekle,
medyayla iş birliği yaparak gizlilik hakkının ihlaliyle ve
masumluk karinesini de yok sayarak peşin ve ön yargılarla bir süreç
başlatılmış olmakla beraber, bu süreç devam ettirilmiş
ve nihayetinde takipsizlik kararı verilerek usuli işlemler de
tamamlanmak suretiyle bu karar kesinleşmiştir. O günlerde Hukuk,
hak, adalet, yargının yaptığı yerindedir. diyen
savcıların ve hâkimlerin bugün sınır dışına,
yurt dışına kaçmış olduklarını da
dikkatlerinize sunmak istiyorum.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Zırhlı araçla
kaçmıştır!
MURAT ALPARSLAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bir diğeri de bu tür iddialarla ilgili aklanma mercisi
olarak Meclisin olduğu şüphesizdir. Mecliste de bu konu
gerektiği şekilde usulünce tartışmaya
açılmış, görüşülmüş, konuşulmuş,
muhatapları dinlenmiş, tanıkların ifadeleri
alınmış, iddia ortaya konulan bakanlar dinlenilmiş, tüm
delillerle birlikte bir kanaat ortaya konulmuş, nihayetinde Meclis Genel
Kurulu tarafından alınan bir kararla da bu süreç
tamamlanmıştır. Alınan karar Millet Meclisinin iradesi ve
kararıdır. O sebeple bu süreç de tamamlanmıştır.
Bir diğeri de hiç tereddütsüz, hem
yargının hep kararlarında Millet adına egemenliği
kullanan. olarak ifadesini bulan ve hem de Millet Meclisi olarak Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir. ifadesinde yerini bulan
milletin takdiridir. Millet de tüm bu yaşananları büyük bir
ciddiyetle, büyük bir merakla takip etmiş ve nihayetinde, tüm
kampanyalarda bu konuda ortaya konulan pek çok söylemi, retoriği ve pek
çok hamaset cümlesini de değerlendirmek suretiyle hem 30 Martta hem 10
Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde hem 7 Haziranda
ve hem de 1 Kasımda açıkça, kararını net bir şekilde
vermiştir.
Değerli arkadaşlar, hani Hazreti Mevlâna
diyor ya: Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguyu
paylaşanlar anlaşabilir. Hiç tereddütsüz, farklı siyasi parti
mensupları olarak meselelere farklı yaklaşımlar ortaya
koyabiliriz, farklı perspektiflerle, farklı vizyoner
yaklaşımlarla meseleleri tahlil edebiliriz ama hiç birimiz millet
iradesi ve millet egemenliği üzerinde oynanan oyunlara karşı
ayrı ayrı düşünmek ve farklı yaklaşım içerisinde
bulunmak durumunda değiliz. Her birimiz bu konuda ülkenin birliğine,
beraberliğine, egemenliğine kayıtsız şartsız
sahip çıkmak durumundayız ve yine her birimiz bu ülkenin
kalkınmasına, huzuruna, refahına katkı sunmak
durumundayız. Bunu yaparken de her ne yapıyor olursak olalım bu yaptıklarımızı,
bu söylediklerimizi bir pergel misali -farklı siyasi söylem, perspektif ve
vizyonlarımız olsa bile- durduğumuz yer itibarıyla millî
bir duruş üstünden sergilemek durumundayız. Bu millî hassasiyetlerle
meseleye yaklaştığımızda hem yasama Meclisimizin
çalışmalarının hem yargı faaliyetlerindeki
kararların hem de her tür iş ve eylemlerimizin daha faydalı,
daha verimli, daha etkili olacağı da tereddütsüzdür. İşte,
bu millî duruşu ortaya koyabilmek ve sergileyebilmek için de yine
meselelere yaklaşımımızda milletin diliyle
konuşabilmeyi, milletin gözüyle meselelere bakabilmeyi, milletin
hassasiyetlerine bir şekilde el uzatabilmeyi, milletin gönlüne hitap
edebilmeyi de mutlaka başarmak ve o şekilde tüm çalışmalarımızı
yapmak durumundayız. Bunu sağladığımız takdirde,
kesinlikle Meclisimiz de kendisinden beklenen tarihî vazifeleri bihakkın
yerine getirecek ve hiç tereddütsüz, bu ülkenin çok daha büyümesine, bu
devletin çok daha kalkınmasına ve güçlenmesine katkı
sağlayacak sağlıklı bir zemini oluşturabilecektir. O
sebeple, meseleleri ve vakaları tahlil ederken, dediğim gibi,
farklı bakış açıları ortaya koymakla beraber, nesnel
ve olgusal bir yaklaşımla olayı istediğimiz gibi değil
olduğu gibi görmek alicenaplığını da göstermek
durumundayız.
O sebeple, biz,
17-25 Aralık sürecinin tarihimizdeki ilk darbe teşebbüsü ve
kıyam hareketi olduğu konusundaki kanaatlerimizi sizlerle
paylaşıyor ve görüşülmekte olan grup önerisinin aleyhinde
olduğumu ifade ederek hepinizi saygıyla selamlıyor, iyi
akşamlar diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Alparslan.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu önerisi lehinde Adana Milletvekili Sayın Seyfettin
Yılmaz.
Sayın
Yılmaz, sizin de süreniz on dakikadır. (MHP sıralarından
alkışlar)
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisinin Anayasanın 98inci ve İç Tüzükün 104 ve
105inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasıyla ilgili verdiği grup önerisi hakkında Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, şunun farkındayız: 17-25
Aralığın devamlı konuşulmasından rahatsız
olduğunuzu biliyoruz. Sizin bakış açınızla, 17-25
Aralıktan sonra gerek Cumhurbaşkanlığı seçimleri gerek
yerel seçimler gerekse son yapılan seçimlerde alınan sonuçların
17-25 Aralığın rafa kalktığı noktasında
sizlerde bir kanaat oluşturduğunu da biliyoruz ama biz şunu da
çok iyi biliyoruz ki 17-25 Aralıkta devletin kaynakları birtakım
siyasiler tarafından ve birtakım bürokratlar tarafından
soyulmuşsa, kul hakkı yenmişse, Anadoluda ekmeğinin
peşinde koşan, çocuğunun geleceğinin kaygısı
içerisine düşen, yoksulluk içerisinde kıvranan vatandaşın
hakkını sonuna kadar savunacağız çünkü bunun temizlenme
yeri seçimlerde alınan sonuç değildir.
7 Haziran seçimleri Adalet ve Kalkınma
Partisinde deprem etkisi yarattı. Burada yine tek başına
iktidarı sağlayamadı ama yüzde 39-40 gibi bir çoğunlukla
çıkmasına rağmen, en büyük korku şuydu: Acaba,
oluşacak koalisyon hükûmetiyle veya oluşacak yeni yapıyla 17-25
Aralığın üzerine gidilir de hesaptan kurtulduğumuz bu süre
içerisinde yeniden hesap sorulur mu noktasında ciddi bir korku
dağları sarmıştı. Onun için, çok iyi biliyoruz ki 7
Haziran seçimlerinden sonra, bu ülkede hükûmetin kurulmamasını isteyen
yegâne kişi Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğandı ve 7 Haziran ile 1 Kasım süreci arasında
Türkiyede
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Elini tutan mı
vardı ya! İlk geceden açıklama yaptınız.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) -
bu süreci,
istikşafi görüşmelerle, şununla, bununla iptal ettiler ve bu
süre içerisinde ele geçirilen medya marifetiyle oluşturulan algı
yöntemiyle ve 7 Hazirandan sonra kredi musluklarının
kapatılması, banka kredilerinin çekilmesi, tek başına
iktidar olmamasıyla dolar ve eurodaki fırlayışla beraber
güvenliğin ön plana çıktığı bir yapıyla halka
algı operasyonları neticesinde 1 Kasım sonuçları ortaya
çıktı.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) - Ama ne güzel oldu.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Biz, milletin kararına saygı duyuyoruz ama bu, 17-25
Aralıkta yetimin, garibin gurebanın, fakirin hakkını
yiyenlerin suçsuz olduğunu göstermez ve göstermeyecek.
Şimdi, burada, çok iyi hatırlıyorum,
üç buçuk yıl önce PKK terör örgütüyle, İmralıyla
pazarlıklar yaptığınızda, Oslo görüşmeleri, Habur
görüşmeleri
Yine, Grup Başkan Vekilleri -HDP'nin Grup Başkan
Vekili ve şu andaki Meclis Başkan Vekiline de açıklama
düşüyor- Pervin Buldan, Sayın İdris Baluken, Sırrı
Süreyya Önder, bu tarafta AKPnin Grup Başkan Vekili Mahir Ünaldan
İçişleri Bakanı Efkan Alaya kadar, Dolmabahçe Sarayında
bir mutabakata vardınız. Bu süre içerisinde, bu kürsüden günlerce bas
bas bağırıp siz PKK terör örgütüyle pazarlık yaparken,
HDP'li milletvekillerine İmralı ile Kandil arasında mekik
dokuturken PKK terör örgütü o bölgede örgütleniyor KCK yapısı
adı altında, orada hendekler kazılıyor, orada havan
toplarından tutun, roketatarlara kadar PKKnın
silahlandığı bir süreç yaşanıyor, PKK orada vergi
topluyor dediğimizde, bize buradan, bu sıralardan, aynı
bugünlerde olduğu gibi, neredeyse üzerimize yürüyerek Kandan beslenenler,
şehit cenazesi gelmiyor, bundan da siz mutlu değilsiniz.
şeklinde laf atmalar oldu. Bunların hepsi Meclis tutanaklarında
var.
Peki, bugün ne oldu? Bizim söylediklerimizin
hepsinin birebir çıktığı bir süreç, orada sadece son bir
buçuk ay içerisinde 171 asker ve polisimizin şehit olduğu bir süreç
geçiyor.
Şimdi, bugün darbe diyorsunuz, doğrudur.
Darbeye karşı mücadele edelim dedik.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) İlk gün de
dedik, bugün demiyoruz sadece.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Demediniz, dün ne
dediğinizi ben size söyleyeyim, siz yeni vekilsiniz.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) İlk gün de
dedik. Ne demek Yeni vekil ya!
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Bakın, bugün
darbeci dediklerine dün Başbakan ne diyor:
yaşatmak için,
mübarek bir ideal uğruna ölmek için yollara çıkmış sevgili
öğretmenlerimizi tekrar tekrar tebrik ediyorum. Bu olimpiyatlar on bir
yıldır yapılıyor olabilir ama bu hareket, bu gönül davası,
bu barış mücadelesi on bir yıldır değil, binlerce
yıldır devam eden büyük bir hareket, büyük bir gönül
ağıdır. Kim diyor? Dönemin Başbakanı Recep Tayyip
Erdoğan. Bugün hain dediklerine, darbeci dediklerine Bu, bin
yıldır devam eden bir gönül hareketidir. diyor.
Davutoğlu ne diyor: Bugün burada gördüğümüz
çocuklar, kızlarımız, oğullarımız yeni bir
dünyanın müjdecisidir.
O zaman, biliyorsunuz, askerler içeriye
alınıyor, generaller içeriye alınıyor, albaylar içeriye
alınıyor, Genelkurmayın karargâhına girilmiş, albay
intihar ediyor, yüzbaşılar içeriye alınıyor, bunlar bu
Meclis kürsüsünde dile getirildiğinde Bekir Bozdağ ne diyor:
Fethullah Gülen değerli bir bilim adamıdır, bu ülkenin
yetiştirdiği değerli bir adamdır. Her şey açık,
devletin gözetimi altındadır.
Hüseyin Çelik bu iddialar karşısında
ne diyor: Cemaat devlete sızmış, buna kargalar bile güler.
Cemaatin bir kaydı mı var? Yıllardır bu paranoyayla
yaşıyorsunuz. Bunu diyenler sizlersiniz.
Şimdi, 17-25 Aralık sürecinden önce bu
ülkede askerler içeriye alınırken, Genelkurmayın en gizli
karargâhına girilirken, bu Meclis kürsüsünde bunlar dile getirilirken ne
diyorlardı bu ülkeyi yöneten Başbakan ve AKPnin bakanları,
sözcüleri: Bu ülkede askerî vesayetin önünü kesiyoruz. Darbelere
karşı işte bir yiğit savcı çıktı,
bağırsaklar temizleniyor. Ve 17-25 Aralık operasyonunu yürüten
2 savcının üstündeki Başsavcı Yardımcısı
olan Zekeriya Öze kendi zırhlı Mercedesini gönderiyordu ve o
Savcı Zekeriya Öz, Çağlayan Adliyesinde Başbakan Recep Tayyip
Erdoğanın gönderdiği Mercedes oraya gelmiş, yanındaki
savcılara diyordu ki: Zırhlı Mercedesim gelmiş, gelin
şöyle bir binelim de size bir Ankarayı gezdireyim. Şimdi,
bunları unutup yok mı sayacaksınız?
Kendimle ilgili bir şey söyleyeyim. Bu kürsüden
onlarca defa dedim ki: Ben dinleniyorum Adana milletvekili olarak. Bu
kürsüde. Başbakana yazı yazdım, Adalet Bakanına yazı
yazdım, Meclis Başkanlığına yazı yazdım.
Bana dediniz ki: Seni kim dinleyecek, seni kim ne yapacak? Kendi kendine
paranoya mı yapıyorsun? 7 Haziran seçimlerine giderken Ankara
Cumhuriyet Başsavcısı beni arıyor İki sene boyunca
Adanada yürüttüğümüz paralel operasyonu kapsamında polisler seni
dinlemiş ve ifadeye çağırıyoruz. diyor.
Şimdi, burada neyi söylemeye
çalışıyorum? İşinize geldiği zaman kahraman,
işinize geldiği zaman bağırsaklar temizleniyor,
savcılar şunlar bunlar diyeceksiniz ama 17 ve 25 Aralıkta kol
saatleri, dolarlar, bunlar piyasaya çıktığında Bize darbe
yapılıyor. diyeceksiniz. Bu doğru değil değerli
arkadaşlar, bu doğru değil.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Paraları darbeciler
koymuştu, sonra indirdiler cebe!
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Şimdi,
bununla beraber ne yapıyorsunuz? Ben size söyleyeyim. Ele geçirilen medya
marifetiyle dün Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Özün heykeli
dikilecek. derken bugün oluşturduğunuz medyada Savcı Zekeriya
Öz haindir. diyorsunuz. Şimdi, Türkiyede
hırsızlıkların, yolsuzlukların üzerine
gitmeyeceğiz mi? Bir fakirin fukaranın, garip gurebanın
hakkı yenmişse bunun üzerine gitmeyecek miyiz? Darbe varsa, biz o
zaman da söyledik, gelin hep beraber mücadele edelim dedik. Bizim dün de
duruşumuz aynıydı ama On bir yıldır ne istediler de
vermedik? diyenler bu grupta; Başbakan, bakanlar.
Şimdi, açık yüreklilikle soruyorum: Allah
rızası için, hanginizin çocuğu bugün cemaat dediğiniz,
terörist dediğiniz, paralel yapı dediğiniz grubun
okullarında okudu, teker teker çıksın ortaya. Hanginiz himmet
adı altında onlara yardım ettiniz, çıksın.
Pensilvanyada hangi Adalet ve Kalkınma Partili milletvekilleri Fethullah
Gülenle görüştü, ortaya çıksın.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hepsi!
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) On bir yıl
beraber olacaksınız ama iş hırsızlıkların ve
yolsuzlukların üzerine gitmeye geldiğinde, dün beraber
yürüdüğünüz yol arkadaşlarınıza Darbe yapıyorlar.
diyerek bu işin içinden çıkacaksınız.
Şunu unutmayın: Ele geçirdiğiniz
yargı sistemiyle, atadığınız savcılarla,
hâkimlerle bu işlerin üstesinden gelebilirsiniz. Polisleri
değiştirirsiniz, savcıları değiştirirsiniz ama
ben çok iyi biliyorum ki içinizde buna yürekten inananlar var, mahkemeyikübradan
kurtuluş yok, Allahın adaletinden kurtuluş yok. Geçmiş
dönemde de haksız uygulamalar olmuştur, bu dönemde de olmuştur.
Hepsinden kurtulunulur, Allahın adaletinden kurtuluş yoktur. (MHP ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yılmaz.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin aleyhinde
son konuşmacı İzmir Milletvekili Sayın Hamza Dağ.
Buyurunuz Sayın Dağ. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
HAMZA DAĞ (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin
vermiş olduğu grup önerisi aleyhinde söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
17-25 Aralık operasyonu bir darbe
girişimidir! 17-25 Aralık operasyonu bir darbe girişimidir! (MHP
sıralarından Araştıralım. sesleri) 17-25 Aralık
operasyonu bir darbe girişimidir! 17-25 Aralık operasyonu bir darbe
girişimidir! 17-25 Aralık operasyonu bir darbe girişimidir! (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bravo(!)
HAMZA DAĞ (Devamla) - Tam iki yıl oldu, 17
Aralık 2013, tam iki yıl.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Tamam. İçeriği ne
olacak, o ne olacak, içeriği?
YAKUP AKKAYA (İstanbul) - On yıl da geçse
unutturmayacağız!
HAMZA DAĞ (Devamla) - İki yıldan bu
yana, Meclis Genel Kurulunda
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Dinlerseniz anlatacaklar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İçeriği ne olacak,
içeriği?
HAMZA DAĞ (Devamla) -
grup
toplantısında
YAKUP AKKAYA (İstanbul)
Unutturmayacağız on yıl da geçse!
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Dinlerseniz anlatacaklar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Neyi dinleyelim? Darbe,
tamam, darbe(!) Para kasaları ne olacak, ayakkabı kutuları ne
olacak?
HAMZA DAĞ (Devamla) -
meydanlarda, her yerde
hepsini söylediniz, hepsini konuştuk.
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Dinlerseniz
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sen kendi işine bak!
HAMZA DAĞ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, dinlerseniz neyi ifade ettiğimi anlayacaksınız.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bunu çok dinledik biz, hep
aynı hikâyeyi anlatıyor burada.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Sakin,
sakin! Sizin anlattığınız hikâyelerden daha iyi.
HAMZA DAĞ (Devamla) - Haydar Bey, sizinle daha
önceden de defalarca konuştuk.
Bakın, iki yıldan bu yana, bu konuda bütün
muhalefet partileri söylemesi gereken her şeyi kendisi açısından
dile getirdi, bizler de dile getirdik, süreçler yaşandı. Hatta ve
hatta montajlanmış ses kasetleri üzerinden Genel Kurulda
konuşmalar yapıldı.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Dünyada
öyle bir teknoloji yok, yok! Yok öyle bir teknoloji, uydurmayın,
atmayın!
HAMZA DAĞ (Devamla) - Grup
toplantısında, montajlanmış ses kasetleri canlı
yayında izletildi, miting meydanlarında izletildi.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Niye Montaj.
deyip araştırtmıyorsunuz o zaman? Araştıralım
montaj değilse.
HAMZA DAĞ (Devamla) - Bunların hepsi izletilmesine
rağmen, iki senenin sonunda 4 tane seçim geçirdik, bu Mecliste bununla
ilgili komisyon kurduk. Bunu anlatmaya kalkışsak -geçen hafta da
arkadaşlar bahsettiler- imzasız ihbar mektuplarından usulsüz
dinlemelere kadar tamamını
Yapılması gereken her şey,
yargının yapması gereken her şey yapıldı.
Balyozda, Ergenekonda talimatla karar veren hâkimler vardı da
-çelişkiden bahsediyoruz ya- peki, burada talimatla hareket eden hâkimler
olabilme ihtimalini, savcılar olabilme ihtimalini hiç mi dile getirmiyoruz,
hiç mi düşünmüyoruz?
Burada, bakın, geçen dört seçim sonunda bu
17-25 Aralık operasyonu milletimiz tarafından darbe olarak tescil
edilmiştir
GARO PAYLAN (İstanbul) Kol saati ne olacak?
HAMZA DAĞ (Devamla)
ve bu tescilli darbe, bu
darbe girişimi aynen milletimiz tarafından, uzun adama, Recep Tayyip
Erdoğana olan sevgi ve muhabbetle net bir şekilde
püskürtülmüştür. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İnşallah bu
OKTAY VURAL (İzmir) Hâkim de öyle
yazıyordu, hâkim de; Facebookta yazıyordu, Sana selam. diyordu,
ondan sonra
HAMZA DAĞ (Devamla)
27 Nisan e-bildirgesi
gibi, seçimle ve seçimlerle darbe olarak tescil edilip püskürtülen bir darbe
teşebbüsü olarak tarihte yerini alacaktır.
GARO PAYLAN (İstanbul) Kol saatine gel!
HAMZA DAĞ (Devamla) Ona destek verenler,
darbeye destek verenler; onun arkasında ve ona karşı olanlar da
bu milletin evlatları olarak, bu milletin önünde dimdik
duracaklardır.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) E,
diğerleri kimin evladı be kardeşim? Memleketin diğer
yarısı kimin evladı?
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Uzaydan
geldi onlar!
HAMZA DAĞ (Devamla) Değerli milletvekili
arkadaşlarım, şimdi, yolsuzluk iddialarıyla ilgili
birtakım şeyler konuşulduğunda benim aklıma hep özür
dileme ve tazminatlar geliyor. Bir iddia ortaya atılıyor, bir söz
söyleniyor ve onun arkasından, muhalefet partili
arkadaşlarımız bir şekilde dile getirip sonrasında da
özür dilemek veya tazminat ödemek zorunda kalıyorlar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ya, neyin iddiası
Hamza! Benim kriptolu telefonumu dinlemişler. diyor, kendisi itiraf
ediyor, sen burada montaj diyorsun!
HAMZA DAĞ (Devamla) Bunun için, Genel
Başkanımıza, Cumhurbaşkanımıza,
milletvekillerimize ödemiş olduğunuz tazminatları hepimiz çok
iyi biliyoruz.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) O yargınız
olduğu sürece
HAMZA DAĞ (Devamla) Bu Kayseri
Büyükşehir Belediye Başkanı hakkında da birtakım
iddialar ortaya atmıştınız, günlerce gazetelerde,
televizyonlarda konuşulmuştu. Önce, o ortaya iddia atan kişiyle
arada bir tartışma doğdu. Sonra, bir tazminat ödendi ve bu
tazminat bazen gündeme geldiğinde milletimiz de bıyık
altından gülüyor, milletimize sucuk olarak geri döndü. Milletimiz afiyetle
bu sucuğu yedi.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) O sucukları ona
yedirdiler sonra ama, haberin var değil mi ondan da?
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Yedi o
sucukları, yedi, yedi! Kendisi yedi sonra o sucukları! Doğru
anlat, doğru!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) O sucukları kendisi
yedi, yedirdiler ona! Doğru anlat!
HAMZA DAĞ (Devamla) Ama, benim asıl dile
getirmek istediğim nokta şu: Şimdi, bu tazminatlar ödeniyor da
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Doğrusunu anlat, doğrusunu!
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Nasıl
yalan söylüyor! Yazık ya, yazık!
HAMZA DAĞ (Devamla)
bu tazminatların
milletvekili maaşıyla ödenme şansı çok fazla yok. Acaba, bu
tazminatlar için bir fon mu oluşturuldu?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ha, sizin fondan biraz
arakladık(!)
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Nasıl da biliyorsun fon işlerini hemen.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Fon işlerini biliyorsun
Hamza, itiraf ediyorsun.
HAMZA DAĞ (Devamla) Siz, Meclis
araştırma önergesinden ziyade bu fonun nereden
karşılandığını ve nasıl ödendiğini bir
araştırsanız diyorum da gerçi onda da bizim yapacağımız
çok da fazla bir şey yok. (CHP sıralarından gürültüler)
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Fondan
mı ödüyorsunuz her şeyi?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bak, bak, bak, tüyo
veriyorsun! Nasıl biliyorsun bu fon işlerini.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Bizi
kendinle karıştırma, karıştırma!
HAMZA DAĞ (Devamla) - Şimdi, millet AK
PARTİye tek başına iktidar imkânı verdi bugüne kadar.
Cumhuriyet Halk Partisine de tek başına iktidar imkânı vermedi
ama bazı belediyeler var. Belediyelerle ilgili çokça konuşulan
şeyler oluyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hangi belediyeler, söyle
bakalım.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Şu
Kayseriye bir araştırma komisyonu kuralım mı madem
yolsuzluk yok?
HAMZA DAĞ (Devamla) Mesela, İstanbullu
kardeşlerimiz su diye kıvranırken İSKİde
yaşananlar herkesin malumu, herkes bunu biliyor. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ne yaşanmış
İSKİde?
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Ne
yaşanmış İSKİde? İSKİyi biz mahkemeye
götürdük, biz. Biz mahkemeye götürdük.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ne yaşanmış,
ne?
HAMZA DAĞ (Devamla) - Kurultaylarda
yolsuzlukları bir bir ortaya dökülenlerin bu dönemde nasıl aday
gösterildiklerine tüm Türkiye şahit oldu. (CHP sıralarından
gürültüler)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sen bürokratın önünde
eğilirken biz bürokratı mahkemeye verdik.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
hatibi dinleyelim.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
İSKİyi biz götürdük mahkemeye.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ne sizi be,
karısı götürdü mahkemeye!
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Nurettin
Sözen gitti şikâyet etti, Nurettin Sözen. Var mı o yürek sizde, var
mı o yürek?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
hatibi dinleyelim.
HAMZA DAĞ (Devamla) - Bakın, Deniz
Baykalın ifadesini söyleyeceğim size.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Ne diyor
Deniz Baykal, ne diyor?
HAMZA DAĞ (Devamla) - Sayın Yarkadaş,
diyor ki: Şişliden giren rüşvet virüsü Balıkesir üzerinden
yüksek disiplin kuruluna kadar girmiş. Deniz Baykal söylüyor, ben
söylemiyorum ya!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ya, on dört senedir
iktidarsın kardeşim. Yargı elinde, her şey elinde,
müfettişlerin orada; git, talimat ver, Zekeriya Öz gibi,
savcılarına da talimat ver.
HAMZA DAĞ (Devamla) - Bak, şu da Genel
Başkanınız. Genel Başkan Mustafa Sarıgülün
dosyası önünde poz veriyor. Bu, daha sonra da aday yapıldı.
Parayı alamıyorsanız inşaatları durdurun. emirlerini
veren belediye başkanlarını bizler unutmadık.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Yamyamlar,
yamyamlar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) 10 milyon dolar az. diyen
Cumhurbaşkanını da unutmadık, Başbakanı biz,
oğluna talimat veriyordu.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Kucağımıza oturacaklar. Alma o 10 milyon doları, alma!
diyordu oğluna!
HAMZA DAĞ (Devamla) - Belediye meclis
üyelerinizi yamyamlar olarak niteleyen belediye
başkanınızın feryadına hep beraber şahit olduk.
Ne diyor: Yamyamları doyuramıyoruz.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Kucağımıza oturacaklar
O da mı montaj? Hepsi mi montaj?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, hatibi
duymakta sıkıntı yaşıyoruz. Lütfen, sayın
milletvekilleri, hatip konuşuyor.
HAMZA DAĞ (Devamla) - Bakın,
Yarkadaş, ne diyor: Devrimciliği yanlış anlayıp
rezidans devrimleri yapanları, rezidansları parti lojmanları
hâline getirenleri gördük.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Buz Residence, Buz!
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Rezidansta oturan senin grup başkan vekilin.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Saraya bak, saraya! Saraya
bak, saraya! Senin Ekonomi Bakanlığını yaptı o,
Tayyipin Yarısını alın. dediğinde
HAMZA DAĞ (Devamla) - Kendi belediyenizde kendi
yolsuzluklarınız üzerine giden kendi meclis üyenizin kimler
tarafından dövüldüğünü ne yazık ki hep birlikte gördük. (CHP
sıralarından gürültüler)
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Ne oldu,
16:9u yıkıyordunuz! Niye yıkamadınız? Hangi AKPliler
oturuyor o, rezidansta da yıkamıyorsunuz?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Hepsini
soruşturalım.
HAMZA DAĞ (Devamla) - Şimdi, ben bir
İzmir Milletvekili olarak, değerli dostlar
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Yıksana 16:9u!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hadi ya! Sözünün eri misin
Hamza? Hepsini soruşturalım Hamza! Ver bir araştırma
önergesi, hepsini soruşturalım, hepsini! Açın Sayıştay
raporlarını, açın!
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Haydar,
sakin Haydar! Sakin ol, sakin!
BAŞKAN Değerli milletvekilleri
HAMZA DAĞ (Devamla) -
tabii biz zaman zaman
İzmirle ilgili de birtakım şeyleri mutlaka konuşuyorduk.
Şimdi, bu İzmirle ilgili zaman zaman bize de bazı ifadeler
geliyordu.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hepsini
soruşturalım, hepsini.
HAMZA DAĞ (Devamla) - Şimdi, biz
bunları
(CHP sıralarından gürültüler)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Açın Sayıştay
raporlarını, hadi!
HAMZA DAĞ (Devamla) - Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, hatip
kürsüde konuşma yapıyor, lütfen dinleyelim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Konuşma yapmıyor
ki ya! Ne konuşması yapıyor ya?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, dinleyelim
lütfen.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Konuşmaya saygı
duyulur ya. Olmamış şeyleri olmuş gibi anlatıyor.
HAMZA DAĞ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, şimdi, ben bir İzmir Milletvekiliyim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ne şansız bir
İzmirmiş bu İzmir be!
HAMZA DAĞ (Devamla) - Dolayısıyla,
İzmiri iyi bilen birisiyim. İzmirle ilgili bize zaman zaman
bazı ifadeler, bazı ithamlar, bazı iddialar geliyor ama biz bu
iddiaları söylemekten hicap ederiz. Yani bir delil yoksa, bir tanık
yoksa belediyelerle ilgili
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İzmirde 100
müfettişiniz var be! Söyle ne biliyorsan.
HAMZA DAĞ (Devamla) -
başka yerlerle
ilgili birtakım ifadeleri söylemekten hicap ederiz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Söyle! 100 müfettişin
var, 100.
HAMZA DAĞ (Devamla) - Bakın, pazar günü
bir seçim yapıldı, kongre ve kongrede öyle şeyler konuşuldu
ki biz İzmirliler Allah, Allah! Bu kadar da mı olmuş? diyoruz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ne konuşulmuş ya,
söyle.
HAMZA DAĞ (Devamla) - Ben demiyorum ya. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Mevcut Büyükşehir
Belediye Başkanı, eski Büyükşehir Belediye Başkanına
diyor ki: Belediye olanaklarıyla kurulan binada yirmi bir yıl
boyunca bedava oturdun. Mevcut Belediye Başkanı, eski Belediye
Başkanına söylüyor yani Yirmi bir yıl boyunca bedava oturmana
da ben müsaade ettim. diyor.
Yine, şu anki mevcut milletvekili Belediye Başkanına 2002deki il kongresinde
şu kişilerle beraber liste yaptım. 170 kişiyi ihtiyaç
olmadığı hâlde işe aldım. diyor. Niye? Falancayı
il başkanı yapmak için.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Siz binlerce kişiyi
alıyorsunuz işe seçimden önce. Aynı okula 20 hademe
yolluyorsunuz.
HAMZA DAĞ (Devamla) Yine, diyor ki:
Telefonları açmayan, seçimden seçime ortaya çıkan,
havalimanında belediye başkanlarının
ayarladığı VIP araçla tatile giden genel başkan
yardımcıları istemiyoruz. Ben demiyorum, milletvekiliniz
Belediye Başkanınıza diyor.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Bula bula
bunu mu buldun yani? Ben de bir şey söyleyeceksin zannettim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Siz, tüm kamunun malına
ortak oldunuz be!
HAMZA DAĞ (Devamla) - Yine Bu tip
yarışlarda kamu gücü kullanılmamalı. Delegeyi sen işe
alacaksın.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Ya, banka
bırakmadınız hortumlayacak kardeşim be!
HAMZA DAĞ (Devamla) - Belediye
Başkanına Ben sana önümüzdeki dönem yatırımlarda para
aktaracağım gibi şeyler söylenmez. diyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hortum yerine boru
döşediniz, boru!
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Genel
müdürler bıktı artık yandaş medyaya ilan, reklam vermekten
ya!
HAMZA DAĞ (Devamla) Yine, ilçe
başkanınız Belediye Başkanına Biz Belediyenin
kongreye karışmasına karşı değiliz
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hamza, çok talihsiz bir
konuşma yapıyorsun be!
HAMZA DAĞ (Devamla)
Kamu
kaynaklarını kullanarak kongreye müdahil olmasına
karşıyız. diyor.
Benim bir kelamım yok, ben bir kelam eklemedim.
Hepsi ya ilçe başkanı ya milletvekili ve mevcut Belediye Başkanına,
birbirlerine söyledikleri sözler. Dolayısıyla, şöyle bir söz
var: Türkü, yine o türkü; sazlarda tel değişti. El, aynı el;
bir yapan kişi değişti. Bir ara İSKİydi, bir ara
Şişliydi; şimdi Çankaya, Sarıyer, Ataşehir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Doğru, doğru! Şimdi, kaçak saray, kaçak sarayda
oturan! Doğru, doğru söylüyorsun Hamza! Milletin anasına
küfredenler!
BAŞKAN
Sayın Dağ, teşekkür ederiz.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Bunun içinde sen de varsın yani sadece bana küfretmedi, sana
da küfretti adam! O milletin içinde sen de varsın!
BAŞKAN -
Sayın Vural, sisteme girmiş.
Buyurun
Sayın Vural.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
63.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, İzmir
Milletvekili Hamza Dağın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, yerimden bir söz talebim oldu.
Değerli
arkadaşlarım, tabiatıyla hükûmetler icraatlarını
yapar, milletimiz oyunu kullanır. Ama, burada hepimize oy veren
değerli vatandaşlarımız var, fakir fukara var. Ama, haram
paracı Rızanın akladığı paraların size oy
veren o garip gurebanın oylarıyla aklandığını
iddia ederseniz onlara haksızlık edersiniz.
FEVZİ
ŞANVERDİ (Hatay) - Ya, sen bir kendine bak Allah aşkına!
OKTAY VURAL
(İzmir) Gerçekten yani bu iddialar
MEHMET
ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Bu kafayı değiştirin!
OKTAY VURAL
(İzmir) - Koluna 800 milyarlık saati takanlar, bayramda çikolata
kutularında 500 bin dolar alanlar
Bunları aklamak için o oyları
kullanmayın, başka şeylerinizi dile getirin. Eğer oy
meselesiyse 2011 yılında yüzde 49,8 oy aldınız. 2013
yılında rüşvet, yolsuzluk ortaya çıktı. 2014
yılındaki mahallî idare seçiminde yüzde 43 oy aldınız.
KEMALETTİN
YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) - Ne alakası var şimdi!
OKTAY VURAL
(İzmir) - 7 Haziranda yüzde 40 oy aldınız. O zaman millet sizin
rüşvet ve yolsuzluğa battığınızı
onaylamış demektir.
FEVZİ
ŞANVERDİ (Hatay) Sen kendine bak!
OKTAY VURAL
(İzmir) - 7 Haziranda eğer milletin iradesini böyle
yorumluyorsanız o zaman, bu milletin sizin rüşvet ve yolsuzluğa
battığınızı onayladığını ortaya
koyuyor.
HALİS
DALKILIÇ (İstanbul) - 7 Haziranda MHP, CHP 1inci parti mi oldular?
Hangisi 1inci parti oldu?
OKTAY VURAL
(İzmir) - Ondan sonra, 7 Hazirandan sonraki dönemde
aldığınız oyları haram paracı Rıza için
kullanmayın ya, Senin önüne yatarım. diyen bakan için
kullanmayın ya. Yazık! Her biriniz memleketlerine gittiği zaman
bu soruları soruyorlardır sizlere.
MEHMET
ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Bu kafayı bırakın, bu
kafayı!
OKTAY VURAL
(İzmir) - Onlar için kullanmayın. Belki sizin
yaptığınız diğer hayırlı işler için oy
kullanmışlardır.
HALİS
DALKILIÇ (İstanbul) AK PARTİ kuruldu kurulalı hep 1inci
çıkıyor sandıktan, hep!
FEVZİ
ŞANVERDİ (Hatay) - Milletin sizi nereye oturttuğunu gör ya!
OKTAY VURAL
(İzmir) - Helale haramı bulaştırmayın, milletin oyunu
başkalarının yaptığı yolsuzluk ve rüşveti
aklamak için bir kılıf olarak kullanmayın. Ben sadece bunu arz
edeceğim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Vural.
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
sayın hatip konuşmasının önemli bir bölümünü partimize
yönelik ithamlarla değerlendirmiştir. Ona uygun bir süre olmak
kaydıyla da Sayın Aykut Erdoğduya grubumuz adına söz
vermenizi rica ediyorum.
BAŞKAN Size iki dakika sataşmadan söz
veriyorum.
Buyurunuz Sayın Erdoğdu.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
8.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun, İzmir
Milletvekili Hamza Dağın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce kürsüdeki
konuşmacı, son derece önemli olduğunu düşündüğümüz
şeyler söylüyor. Cumhuriyet Halk Partisinin yönettiği belediyelerle
ilgili yolsuzluk iddiaları var. Bunu başından söyledik.
Şişli diyor, rezidanslar diyor, bilmem neler diyor. Öncelikle
şunu söylüyorum: Bütün belediyeleri denetlemekle görevli olan bir
İçişleri Bakanlığı var. Eğer CHP belediyelerinde
bir ahlaksızlık varsa onu denetlemeyen ve cezasını vermeyen
İçişleri Bakanı namussuzdur; bir. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Hodri meydan!
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) İkinci meseleye
geliyorum, biz size çok açık bir teklif getiriyoruz: Eğer CHP
içerisinde belediyelerde en küçük bir ahlaksızlık, yolsuzluk varsa...
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Yok mu?
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Buradan
sataşıyorum söz alınız diye, siz
hırsızlığa ortaksınız diyorum.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Yok mu?
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Gelin bir Meclis
araştırması komisyonu kuralım.
LEVENT GÖK (Ankara) Evet, hodri meydan!
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Bütün belediyeleri
-ister İstanbul ister Türkiye genelindeki bütün belediyeleri- aynı
standartlarla, bütün belgelere ulaşma hakkı olmak kaydıyla
komisyon üyelerinin, gelin, bütün belediyelerdeki bütün yolsuzluk
iddialarını inceleyelim. Eğer bizim belediyelerimizde bir
ahlaksızlık, bir yolsuzluk varsa emin olun hiç çekinmeden ortaya
koyabileceğiz. Peki, siz bunu yapabilecek misiniz?
LEVENT GÖK (Ankara) Haydi bakalım.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Siz kendi
belediyelerinize güvenebiliyor musunuz?
HAMZA DAĞ (İzmir) Bizde problem yok.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Siz kendi
belediyelerinize güveniyorsanız sayın grup başkan vekili bu
konuda cevap bekliyorum, sessizlik suikastına
uğratmayacaksınız. Biz bu araştırma önergesini bu
kürsüye getireceğiz.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Millet cevap
verdi size 1 Kasımda.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Türkiye içerisinde
CHPli, AKPli ne belediye varsa, buradan diğer partilere de sesleniyorum;
MHPli, HDPli... Bir yolsuzluk araştırma komisyonu
kuracağız.
OKTAY VURAL (İzmir) Kabul ediyoruz.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Biz parti olarak bu
yolsuzluk araştırma komisyonuna Evet. diyeceğiz; AKP ne
diyecek, MHP ne diyecek, HDP ne diyecek?
KAMİL AYDIN (Erzurum) Zehir zıkkım
olsun!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Hemen şimdi
kurabiliriz, hemen, hemen. Hadi bakalım, hemen şimdi kurabiliriz.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Bu kürsüde cevap
bekliyoruz.
Saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Erdoğdu.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) - Haydi, Naci Bostancı, Sayın Grup Başkan Vekili.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Başkan,
beni kürsüye davet etti, siz de katılırsanız...
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, sataşma yok.
BAŞKAN Yerinizden verelim isterseniz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Önce İhsan Özkes
Hocamı bir dinleyin siz be! (AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar
Buyurunuz Sayın Bostancı.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
64.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; hukuksuzluklar,
usulsüzlükler, hırsızlıklar, şaibeler; bunların böyle
patırtı gürültüyle hakkaniyetin teslim edildiği konular
olduğu kanaatinde değiliz herhâlde hiçbirimiz.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Biraz önce
neler söylüyordu, Sayın Başkan.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Böyle
bağırarak çağırarak meydan okumalarla, Haydi gelin
bakalım! Soruşturma önergelerini geçirelim. bunlarla
olmadığını
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Yürek yok,
yürek!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hadi bir cesaret Bostancı!
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Hadi
bakalım!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Destek oluyorsan hadi biraz
cesaret!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
bu
işlerin zaten bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti devletinde ilgili
makamlar tarafından soruşturulduğunu,
araştırıldığını, mahkemelere intikal
ettiğini unutmayalım.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Aslan gibi
söyledik; çıkın, inceleyelim dedik. Hadi bakalım!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Böyle meydan
okuyucu bir şekilde Gelin, Meclis araştırması
yapalım. demek yerine, bugüne kadar neler yapılmış, hangi
belediyelere ilişkin araştırmalar yapılmış,
yargı kararları ne olmuş; bunlar üzerine nesnel, açık,
objektif bilgilerle konuşmak ve bunların üzerine her ne söyleyeceksek
bina etmek çok daha doğru olur; bu, bir. Çünkü bu ülkede belediyelerin
yaptıkları, ettikleri, bütçelerini kullanmaları -hangi partiden
olursa olsun- denetime tabi, denetleyen kurumlar var. Bu, sanki sadece Meclisin
araştırma önergeleriyle teşekkül eden komisyonlarca yapılıyormuş
ve bu yapılmazsa bu denetimler olmuyormuş hissini uyandırmak bir
kere yanlış.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Yo, ek bir
denetim yapalım. Meclisin böyle bir yetkisi var.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Devletin
denetleyici kurumları var, bu denetlemeler yapılıyor. Merak
edenler, hangi belediyeler ne yapmış, hukuk ne karar vermiş;
buna ilişkin merakı olanlar geçmişte buna yönelik mahkeme
kararlarına bakıp öyle kıymet hükümlerini değil nesnel
hükümleri, patırtı gürültüyü değil soğukkanlı
aklın değerlendirmesini buralarda görebilirler; bu, iki.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Allah kimseyi
yolsuzluk savunmak zorunda bırakmasın.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Üçüncüsü:
Sayın Vural biraz önce partilerin almış oldukları oy
oranları ile hırsızlık, uğursuzluk, şaibe
iddiaları arasında bir bağ kurdu. 2011de 49,8
aldınız, 2013te 43 aldınız, 7 Haziranda da 41
aldınız; demek ki millet bu konuda bir karar verdi. dedi. Sayın
Vuralın mantığını sürdürüyorum, 1 Kasımda da
millet 49,4 verdi -bunu eklemeyi unuttu, ben ekliyorum- kurmuş olduğu
mantıki muhakemede bu nereye düşüyor, bunu düşünmek lazım;
bu, üç.
Dördüncüsü: İddiayla, bu Meclis kürsüsünden
partilerin ortaya koyduğu iddia ile gerçekliği birbirine
karıştırmamak gerekir.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Hamza, sana
söylüyor, bizimki belgeli.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Gerçeklik
şudur: Gerçeklik, bu Meclisin de çeşitli süreçlerinden geçmiş,
araştırma komisyonları kurulmuş, Genel Kurula gelmiş,
burada oylamalar yapılmış, millet iradesi bu işlere karar
vermiş; gerçeklik budur, gerisi spekülasyondur.
İSMAİL OK (Balıkesir) O zaman,
mahkemeleri kaldır.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bugün
yapılanlar da spekülasyondur. Sadece siyasal bir algı uyandırma
çabasıdır.
İSMAİL OK (Balıkesir) Mahkemeleri
kaldır o zaman.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Şimdi,
17-25 Aralık dolayısıyla böyle bir algı çabasını
görmekteyiz.
Sayın konuşmacı yani AK PARTİli
konuşmacı Hamza Bey, burada CHPli belediyelere yönelik bazı
iddiaları ifade etti. Konuşurken buradan da arkadaşlar Bütün
iddianız bu mu? diye biraz küçümsediler söylenen iddiaları
değil mi? Küçümsediniz.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Başkan, bir şey yok ki onda, ne var ki? Biz kendimiz
İSKİye gittik.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Araştırma komisyonu kuralım diyoruz, küçümsemiyoruz. Doğru
olmadığını düşünüyoruz ki araştıralım
diyoruz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Aslında,
yolsuzluğun hiçbir biçimini -büyük, küçük- küçümsemek doğru
değil. Yolsuzluğun siyasal sınırları da olmaz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Günah işleme
özgürlüğüne bağlamayın sonra.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Şunu da
unutmayalım; bakın, çok soğukkanlı bir şekilde, öyle
siyasi spekülasyona girmeden söylüyorum: Yolsuzluk, aynı zamanda sosyal
bir olgudur, sosyal. Yani bu, siyasal sınırlara göre, siyasal
kadastrolara göre şekillenmez. Bu Meclis, siyasi spekülasyonlara yolsuzluk
iddialarını kurban etmeye çalıştıkça buradan
hakkaniyet ve adalet namına makul, mantıklı bir müzakere
çıkmaz. Muhalefetin bu tür tavırlarından eğer bir
hakkaniyet bekleniyorsa bu olmaz ama hakkaniyeti sağlayan nesnel
süreçlerdir, Meclis de bunu yerine getirmiştir.
Saygılarımla.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Bostancı.
Buyurunuz Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, Sayın
Bostancı konuşurken Belgeler getireceksiniz, ifade ederken şunu
şöyle söyleyeceksiniz. Biz buna göre tabloya bakarız. diyerek
grubumuzun resmen farazi konuları dile getirdiğini ifade eden bir
konuşma yaptı. Ben bu konuyu bir örnekle sataşmadan söz alarak
ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Lütfen yeni bir sataşmaya mahal
vermeyiniz Sayın Gök.
Buyurunuz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Levent Bey,
genel söyledim, genel.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
9.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının yaptığı açıklaması
sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
LEVENT GÖK (Ankara) Tamam, ben de genel
söyleyeceğim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; işte Meclis, işte kürsü, işte yürek.
Yüreği olan AKPlilere sesleniyorum, hodri meydan! [CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
alkışlar(!)]
HALİS DALKILIÇ (İstanbul)
Alkış!
LEVENT GÖK (Devamla) - İçişleri
Bakanlığı sizde, bütün kayıtlar sizde. Belediyelerinize
güveniyorsanız
Biz Cumhuriyet Halk Partili bütün belediyelerin her
şeyinin burada konuşulmasına rıza gösteriyoruz ve bunu
kabul edeceğiz, siz edebiliyor musunuz, edecek misiniz, bunu söyleyin.
Şimdi, Sayın Bostancı diyor ki:
Belgeli konuşun, farazi konuşmayın. Peki, belgeli konuşuyorum
Sayın Bostancı. Bundan bir müddet önce paralel yapıyla
aranız bozulunca o zamanki Başbakan Yardımcısı
Sayın Bülent Arınç çıktı dedi ki Ankara Büyükşehir
Belediye Başkanına: Ankarayı parsel parsel satıyorsun.
Değil mi arkadaşlar? Dedi mi arkadaşlar? Dedi.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Montaj o,
montaj; o da montaj(!)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kelime değil, hece
birleştirme yöntemiyle montaj.
LEVENT GÖK (Devamla) Ne dedi? Kim satıyor?
Ankarayı parsel parsel satıyorsun Melih Gökçek. dedi. Kim diyor
bunu? AKPnin Başbakan Yardımcısı diyor. Melih Gökçek ne
dedi?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) İhsan Özkes ne
dedi, İhsan Özkes? İhsan Özkes ne dedi, koca müftü ne dedi?
LEVENT GÖK (Devamla) Sana karşı dava
açmazsam namerdim. dedi. Ben de Melih Gökçee süre verdim; Bülent Arınça
dava açmazsan seni namert ilan ediyorum dedim.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Tamam da İhsan
Özkes ne dedi?
LEVENT GÖK (Devamla) Şimdi, AKPliler, sizin
namert bir Ankara Büyükşehir Belediye Başkanınız var. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Melih Gökçekten hesap sormayan
bir Başbakan Yardımcınız var. Siz neyi konuşuyorsunuz?
Önce bunların hesabını verin. Cumhuriyet Halk Partililerin
alnı aktır. Bütün belediyelerimizi inceleyin, sonuna kadar inceleyin,
AKPyi de inceleyin, HDPyi de inceleyin, MHPyi de inceleyin, bütün
yolsuzlukları inceleyin.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) CHPlilerin
iddiası bu, CHPlilerin.
LEVENT GÖK (Devamla) Biz yüreğimizi koyuyoruz
ortaya, varsa yüreğiniz siz de koyun ortaya. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Gök.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Demirel, buyurunuz.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Hatipler konuşurken partimize de ithamlarda bulundu, ben de söz hakkı
istiyorum.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Allah
Alllah, nerede sataşıldı?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sataşmadan söz istiyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Yüreğiniz varsa sizin
belediyeler de denetlensin Hanımefendi, rıza gösteriyor musunuz,
görelim.
Ayrıca Oktay ağabey, sizin de MHPli
belediyeleri suçluyoruz, rıza gösteriyor musunuz? Sataşıyoruz
size.
OKTAY VURAL (İzmir) Biz de mangal gibi yürek
var.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Demirel, size iki
dakika veriyorum.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Yani Ne
dedi de sataştı? demeniz lazım, en azından sataşma
konusunu öğrenmek lazım.
10.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin,
İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu ile Ankara Milletvekili Levent
Gökün sataşma nedeniyle yaptıkları konuşmaları
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşmaları
nedeniyle konuşması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle partimize
yönelik, çözüm sürecine ilişkin heyetimize yönelik bir sataşma söz
konusuydu; ona ilişkin bir açıklama yapacağım.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Ne zaman, biz
kaçırdık herhâlde?
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) Heyetimiz
görüşme yaparken bu ülkede her gün onlarca insan katledilmiyordu ama bugün
görüşmeler kesildi, Çözüm süreci buzdolabındadır. dendi, oluk
oluk kan akıyor.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Niye acaba?
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) Hâlâ 57
yaşındaki Taybet İnanın cenazesi Silopide yerin
ortasında duruyor, yol ortasında duruyor. Bunu hangi vicdan kabul
ediyor, başta bunu ifade edeyim.
Daha sonra belediyelerle ilgili, evet,
belediyelerimiz
Belediye eş başkanlarımız şu anda
cezaevindedir. Neden dolayı?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Hendek
kazdırdıkları iş makinelerinden
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) Düşünce
özgürlüğünden dolayı belediye başkanlarımızı
Hodri meydan, bütün belediyelerimizde inceleme yapalım! Hangi belediye
başkanımız bugün cezaevinde? Cezaevinde olan belediye
başkanlarımız şeffaf çalıştıkları için,
düşünce özgürlükleri, basın açıklamalarına
katıldıkları için cezaevindedir. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Şimdi, hâlâ -2009, 2011 yılı
içerisinde söyleyelim- düşünce özgürlüğünden dolayı siyasi parti
yöneticilerimiz cezaevlerindedir. Onları görelim ve buna göre karar
verelim.
İkincisi: Bizim HDP Grubu olarak 600 fezlekemiz
var, bunların hangi biri yolsuzlukla ilgilidir? Hepsi düşünce
özgürlüğüdür, hepsi düşünce açıklamasıdır, basın
açıklamalarıdır ama sizin 100 tane var, hangisi düşünce
özgürlüğü, hangisi yolsuzluktur? Var mı, gelin, hodri meydan, hepsini
tek tek inceleyelim.
Teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Demirel.
Buyurunuz
Sayın Vural.
OKTAY VURAL
(İzmir) Gruba sataşmadan dolayı bize de diğer gruplara
verdiğiniz gibi...
BAŞKAN
Siz mi konuşacaksınız?
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Seyfettin Yılmaz efendim, benim sadece yerimden
kısa bir sözüm olacak.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Yılmaz.
11.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmazın,
İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu ile Ankara Milletvekili Levent
Gökün sataşma nedeniyle yaptıkları konuşmaları
sırasında MHP Grubuna sataşmaları nedeniyle
konuşması
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir kere
Cumhuriyet Halk Partisinin bizi karıştırmasına gerek yok
yani Adalet ve Kalkınma Partisinin belediyeleriyle İstanbulda
birbirinizi araştırın. Biz bu noktada rüştümüzü ispat
ettik. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET
HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Sizde belediye var mı?
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Var tabii belediyemiz, olmaz olur mu.
Bakın,
Aytaç Durak -şimdi, insanda azcık vicdan olur- 2009da seçildi; daha
önce Adalet ve Kalkınma Partisinin Belediye Başkanı,
yapılan iddiaların tamamı AKPden Belediye
Başkanıykenki iddialar ama 2009 yılında MHPden aday oldu,
kazandı, altı ay sonra görevinden alındı.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Vali yaptılar, Ercan Topacayı Vali yaptılar
görevden aldırdığı için, ödüllendirdiler.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Tam dört buçuk yıl görevine iade edilmedi. Yeni seçim
oldu 2014 yılında, Danıştaydan bir karar geldi, Aytaç
Duraka yapılan haksızlıktır, geri iade edilmesi...
Şimdi, bunun vicdanı kimde?
Şimdi,
Sayın Bostancıya ben belgelerle konuşuyorum. Bakın, bunu
sordum Ulaştırma Bakanlığına cevap yok:
Adapazarı-Karasu, Tekirdağ-Muratlı, Kars-Tiflis,
İzmir-Kemalpaşa demir yollarının, yaklaşık
maliyeti ne kadar biliyor musunuz? 945 trilyon. Kaça mal olmuş biliyor
musunuz? 3 katrilyon 87 milyara, 4 katına. Kim almış
bunları, alanlar kim biliyor musunuz? Bu havuz medyası oluşturulurken
100 milyon, 200 milyon, 300 milyon dolar ödeyenler.
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Hamza Bey duy bunları, Hamza Bey!
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Şimdi, aradaki fark 2,5 katrilyon. Bunu soruyorum bir
iki senedir: Bu kimin parası Allah aşkına, kimin parası bu?
Milletin parası, milletin! Vicdanı olan sızlar, bunun üstüne
gider ama gidemezsiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Başka
soruyorum: Çanakkale-Ezine-Ayvacık kara yolunun yapımı,
inceleyin. İstanbul-Ankara hızlı tren yolunun, tünel 28in geri
kalanının yapımı. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) T 26, T 26 tünel. Merak edenlere söyleyeyim, tünelin numarası
T 26.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Şimdi, aradaki fark 3 trilyon lira değerli
arkadaşlar, 3 katrilyon. Bu memlekette, atanamayan öğretmenler
intihar etti; ekmek bulamayan, aş bulamayan insanlar var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Bu koltuklarda
oturup oradan işinize geldiği gibi parmak kaldırarak hakkı
ve hukuku sağlayamazsınız.
Sayın Bostancı, bunun da
cevabını bekliyorum Hükûmet olarak.
OKTAY VURAL (İzmir) Hükûmet değil o ya.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yılmaz.
Buyurunuz Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Levent Gök konuşurken burada olmayan AK PARTİli Ankara Belediye
Başkanına ilişkin
HAYDAR AKAR (Kocaeli) O izliyordur, tweet
atıyordur, tweet Melih.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
nezaket
dışı bir ifadede bulundu.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Bülent Bey
bulundu.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bu, uygun bir
ifade değil; bu, bir sataşma partinin ortak kimliğine. Bu
çerçevede, söz hakkı talep ediyorum.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Seyfettin Bey
de çok önemli bir iddia koydu, 3 katrilyon liralık bir zarardan
bahsediyor. Seyfettin Beye de bir cevap verirseniz
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Şuna da cevap
ver, 3 katrilyon kamu zararından bahsettim.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bostancı.
12.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Ankara Milletvekili Levent Gökün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; Sayın Levent Gök,
Sayın Bülent Arınç ile Sayın Melih Gökçek arasındaki bir
atışmayı ve sonrasında mahkemeleşmeye ilişkin bir
iddiayı gündeme getirerek oradan bir namertlik tartışması
çıkardı yine Sayın Belediye Başkanına atfen. Ama, bunu
tartışma olmaktan, bir değerlendirme yapmaktan
çıkardı, ne dedi tutanaklardaki tam ifadesiyle tekrar etmekten
utanacağım bir şekilde
LEVENT GÖK (Ankara) Hiç, aynen tekrarlayın,
tekrarlayın, ben onu tekrarlayacağım çünkü birazdan.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Ben
utanırım, eğer siz utanmazsanız gelip burada tekrar
edersiniz Sayın Gök. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bir insanın onurunu rencide edici tarzda bir
ifade kullandı.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Bülent
Arınça söyleyiniz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Peki, bu
ifadeyi kullanırken kendisine şahit tuttuğu kim? Sayın
Bülent Arınç ile Melih Gökçek arasındaki medyaya intikal etmiş
bazı tartışmalar.
Sayın Gök, bu konulara ilişkin olarak
şahit tutacaksanız
LEVENT GÖK (Ankara) Benim elimde yazılı
belge var Beyefendi.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) -
sayısız AK PARTİli vekillerin sizin görüşleriniz
bakımından çok da hoşunuza gitmeyecek görüşlerini de
şahit tutabilir, bunlar üzerine ne kadar onurlu ve namuslu parti üyeleri
olduklarını, bu partinin ne kadar dürüst olduğunu da söylemeniz
lazım gelmez mi şahit tutuyorsanız?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Bülent Bey
için söyledim. dedi, evet.
LEVENT GÖK (Ankara) Ben Bülent Arınçı
şahit tutmuyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Keyfinize göre,
kendi hikâyenize göre
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Polise küfretti
o, polise küfretti, Gezi sürecinde polise küfretti; unutmayacak bu millet.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) -
kendi
senaryonuza göre al, copy-paste, kes yapıştır, ondan sonra
kullan ama sonuçtan bir hüküm çıkar. Bu hüküm, bu hüküm son derece
yanlış Sayın Gök.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Polisleri
cezaevine atıyorsunuz, dışarıda polis
bırakmadınız, polis aşkı mı şimdi
depreşti? Yapmayın Allah aşkına ya! Allah Allah ya! Polisi
cezaevine atarsın, askeri cezaevine atarsın, sorumlu biz oluruz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Ve emin olun
burada, bu üslupla, bu tür dille, mert-namert tartışmasıyla
biz bu işlerde bir yere varamayız. Sizden istirhamım, nezaket
içerisinde ve amaca varmak için amacımız eğer hakkaniyet ve
adalet ise buna yönelik bir dille
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
kamuyu da
aydınlatacak tarzda, algı uyandıracak tarzda değil, konuşmalar
yapmaktır.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Bostancı.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Vuralın söz talebi
var, daha sonra Sayın Gök size söz vereceğim.
Buyurunuz Sayın Vural.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
65.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim.
Efendim, Sayın Bostancı tabii Yolsuzluk
sosyal bir olgudur. dedi yani çok sıradanlaştırdı
açıkçası. Dolayısıyla yolsuzluk yapan, aslında kamu
erkini kullanan ve kamu erkini de şahsi ya da başkalarının
menfaati için kullananlardır. Vatandaşları yolsuzluğa
bulaştırmak, onları da toplumun bir parçası olarak
vatandaşlara sirayet etmiş bir konu olarak görmek son derece
yanlış. Burada milleti suçlamayın, milleti suçlamanın bir
anlamı yok. Yani, yolsuzluğu kim yapıyorsa onu
suçlayacaksınız. Yani, Herkes yolsuzluk yapıyor, biz de
yapalım
Sosyal ama sosyalliğin bu kadarı da pes doğrusu,
çok sosyalleşmişsiniz anlaşılan. 17-25 Aralıkta bu
kadar sosyalleşmenin ne boyutlara ulaştığını
araştıralım diyoruz. Madem sosyal ise, bir olgu ise gelin
araştıralım diyoruz, bir sorun varsa. Bu kadar
sosyalleşmenin bir araştırmaya değer olduğunu akademik
kimliğinizle herhâlde desteklersiniz diye düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Vural.
Lütfen yeniden sataşma olmasın Sayın
Gök.
Buyurunuz.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım,
Sayın Naci Bostancı ifade ettiği konularda benim söylediğim
sözleri kendi değerlendirmem gibi aksettirdi. Oysa, sataşmadan
dolayı söz verirseniz o sözlerin kime ait olduğunu ben ifade
edeceğim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Ama siz hüküm
verdiniz, yargıda bulundunuz Sayın Gök.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Gök.
Sataşmadan dolayı iki dakika söz veriyorum ama lütfen yeni bir
sataşmaya mahal vermeyiniz.
Buyurunuz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
bu ne kadar sürecek böyle?
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
13.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sayın Naci Bostancı, benim burada
tanık göstererek ya da farazi bilgilerden dolayı
konuştuğumu ifade etti.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Farazi
değil de hakaret ettiğinizi söyledi Belediye Başkanına.
LEVENT GÖK (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
ben Ankara milletvekiliyim, Ankarada ne olup bittiğini herkesten iyi
bilirim. Şimdi, Sayın Bülent Arınç herkesin huzurunda Melih
Gökçek hakkında Sen Ankarayı parsel parsel sattın, 8
Hazirandan sonra senin hakkındaki her türlü belgeyi
açıklayacağım. dediği zaman, Melih Gökçek kalktı
Eğer elinde belge olup da savcılığa gitmeyen namerttir.
dedi, aynen bu sözleri söyledi.
Sayın Bostancı, az önce ifade ettiğim
o sözler bana ait değildir, Melih Gökçekin bizzat kendisine aittir. Siz
bir hata arayacaksanız kendi içinizde arayın. Ben
karşılıklı bir diyaloğu buraya naklettim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Hayır,
buradan hüküm verdiniz, hüküm!
LEVENT GÖK (Devamla) - Bülent Arınçın
sözleri karşısında savcılığa gitmeyen Bülent
Arınça sesleniyor Melih Gökçek, Elinde belge var da
savcılığa gitmezsen namertsin. diyor. Şimdi, bu sözler
bana ait değil, Melih Gökçeke ait. Siz herhâlde yoğunluktan
dolayı olayları takip edemediniz ama bu sözü söyleyen Melih Gökçektir.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Aşk olsun,
aşk olsun!
LEVENT GÖK (Devamla) - Sözün söylenildiği
kişi de Bülent Arınçtır. Lütfen bunu böyle değerlendirin.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Kendi sözünüze dikkat
edin, kendi sözünüze!
LEVENT GÖK (Devamla) - Ben de söylüyorum yani bu
sözler niye yeniliyor? Namert sözleri, Sen parsel parsel sattın.
sözlerinin havada uçuştuğu ortam Ankara Büyükşehir Belediyesi,
Türkiyenin 2nci büyük belediyesi, 5 katrilyonluk dev bir bütçeye sahip olan
bir belediye. Yani böyle bir ortamda Ankara parsel parsel
satılmış. Bunu aynı partinin bir Bakanı,
Başbakan Yardımcısı söyleyecek, ötekisi de diyor ki:
Elinde belge olmazsa namertsin. Ben bunu dile getirdim, bunu dile getirdim,
bunun peşindeyim. Gelin bunu da araştıralım. Bunu ifade
etmek istiyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Gök.
Sayın Tezcan, sisteme girmişsiniz.
Buyurunuz.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
66.- Mersin Milletvekili Yılmaz Tezcanın, Ankara
Milletvekili Levent Gökün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
YILMAZ TEZCAN (Mersin) Teşekkür ediyorum.
Sayın Gök Yürekli arkadaşımız
varsa. dedi, ben yürekli ve yiğit Mersin Milletvekili olarak söz
aldım.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Cumhurbaşkanımıza karşı yapılan iftiraları
şiddetle kınıyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bravo(!)
YILMAZ TEZCAN (Mersin) İnsan vücudunda
Malum, kanseri hepimiz biliyoruz; kanser, çok önemli bir hastalık.
İnsan vücudunda olmadık anda normal bir hücre kansere
dönüşebilir. İşte, 17-25 Aralık, paralel yapının
kanserleştiği bir dönemdir. İşte, biz AK PARTİ olarak
bu kanseri tedavi ediyoruz, bundan sonra da tedavi etmeye devam edeceğiz.
Kanserli olan hücrelerden bir tanesi de PKK terör örgütüdür. Hem bu paraleli hem
de PKK kanser terörünü en iyi şekilde tedavi edebilecek olan Adalet ve
Kalkınma Partisidir, en iyi doktor Adalet ve Kalkınma Partisidir.
Millet onun için bizi seçti.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akkaya sisteme girmiş.
Buyurunuz Sayın Akkaya.
67.- İstanbul Milletvekili Yakup Akkayanın, İzmir
Milletvekili Hamza Dağın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
YAKUP AKKAYA (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
İzmir Milletvekili AKP sözcüsü
konuşmasında Genel Başkanımız Sayın Kemal
Kılıçdaroğluyla ilgili Kayseri Büyükşehir Belediye
Başkanı Özhasekinin kazandığı davayla ilgili Genel
Kurulu yanlış bilgilendirmiştir. Ben, Bostancının,
Sayın Grup Başkan Vekilinin söylediğiyle cevap vermek istiyorum;
nesnel, açık ve bilgilere dayanarak konuşuyorum. Olay şudur:
2012 yılında yerel mahkeme Sayın Özhaseki lehine karar
vermiştir ve faiziyle birlikte 21.416 TL Özhaseki almıştır.
AKPlilerin bu rakamı alkışlaması lazım.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Niye
alkışlayalım?
YAKUP AKKAYA (İstanbul) E, almış
işte, kazanmış davayı. Ama sayın konuşmacı
daha sonra Yargıtayın kararını burada söylememiştir.
Yani, o hâlde Sayın Grup Başkan Vekili,
Sayın Bostancı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YAKUP AKKAYA (İstanbul)
o hâlde AKP
adına çıkanların nesnel, açık ve bilgilere göre
konuşmaları lazım.
Ve kaldı ki başka bir şey daha
söyleyeyim: Yargıtay 21.416 liranın Sayın Kemal
Kılıçdaroğluna ödenmesini emretmiştir ama ödenen para
20.063 liradır. Yani burada da götürüldüğü bellidir.
Teşekkür ederim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
gündeme geçelim artık lütfen.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve 23
milletvekili tarafından, ülkemizdeki yolsuzluk olaylarının
nedenleri ve sonuçları ile gelir dağılımında
yarattığı etkilerin, toplumsal yaşamımızda
yarattığı yozlaşma ile toplum psikolojisine getirdiği
olumsuzlukların, toplumda yarattığı umutsuzluğun,
adalet sistemine olan güvene etkilerinin incelenmesi ve alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 24/12/2015 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun, 24 Aralık 2015
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu önerisi üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, öneriyi oylarınıza
sunacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
Değerli milletvekilleri, gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan Gelir Vergisi Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/318) (S. Sayısı: 11) (X)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Geçen birleşimde tasarının 3üncü
maddesi üzerinde önerge işlemi tamamlanmıştı.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.01
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.12
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI
(Balıkesir), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
------0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 19uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
4üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4- 28/3/2001 tarihli ve
4632 sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi
Kanununun geçici 1 inci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan
31/12/2015 ibaresi 31/12/2017 şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN Gruplar adına ilk söz, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Mustafa
Kalaycıya aittir.
Buyurunuz Sayın Kalaycı. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz madde, üyelerine ve
çalışanlarına emekliliğe yönelik taahhütte bulunan dernek,
vakıf, sandık, meslek kuruluşu veya ticaret şirketlerinin
birikim ve taahhütlerinin Bireysel Emeklilik Sistemine aktarılabilmesi
için tanınan ve bu yıl sonu dolacak olan sürenin iki yıl
uzatılmasını öngörmektedir.
Ülkemizde bulunan vakıf ve
sandıkların birçoğunda önemli sorunlar
yaşandığı bilinmektedir. Tamamlayıcı emeklilik
programıyla toplanan primlerin yine vakıf ve sandıklar
tarafından değerlendirilmesinin Bireysel Emeklilik Sistemini olumsuz
etkilememesi bakımından gerekli tedbirler mutlaka alınmalıdır.
Türkiyede bireysel emeklilik sistemi, 57nci
Hükûmet döneminde gerçekleştirilen yapısal reformlar kapsamında,
7 Ekim 2001 tarih ve 4632 sayılı Kanunla düzenlenmiştir. 57nci
Hükûmet döneminde gerçekleştirilen yapısal reformları devam
ettirmeyen AKP hükûmetleri tasarrufların hızla düşmesini ve cari
açığın büyük boyutlara yükselmesini yıllarca
seyretmiş, uyarılara hep kulak tıkamıştır.
Bireysel Emeklilik Sisteminin karşılaştığı
zorlukları giderecek tedbirler de uzun yıllar alınmamıştır.
Yıllar sonra 2012 yılında yapılan ve 2013 yılında
uygulamaya giren devlet katkı payı ve teşviklerle ilgili
düzenlemeler bireysel emeklilik sistemine bir ivme kazandırmışsa
da, emeklilik fonlarının gayrisafi yurt içi hasıla içindeki
payı sınırlı kalmaya devam etmektedir. Milliyetçi Hareket
Partisi olarak bireysel emeklilik sisteminin ekonomiye layıkıyla
dâhil edilmesini önemli görüyoruz.
Değerli milletvekilleri, Türkiye ekonomisinde
tasarrufun da yatırımın da, gelişmiş ülkeler bir
tarafa, gelişmekte olan ekonomilerle bile
kıyaslandığında çok düşük düzeylerde olduğu
görülmektedir.
AKP döneminde tasarrufların seviyesi dibe
vurmuştur. Özel kesim tasarrufları keskin bir şekilde
düşerek yüzde 23ler düzeyinden yüzde 10a kadar inmiştir. Hane
halkının tasarrufları ise yüzde 10nun altındadır.
Ülkemizin borç düzeyi de sürekli olarak artmaktadır.
Türk ekonomisi borçlanma yoluyla geleceğini
bağlamıştır. AKP hükûmetleri, cumhuriyet tarihinin en fazla
borçlanan ve en fazla faiz ödeyen iktidarı olmuş, cumhuriyet
tarihinin rekorlarını kırmıştır.
2002 sonunda 16 milyar dolar olan kısa vadeli dış
borç stoku, 2015 üçüncü çeyrek itibarıyla 121 milyar dolara
yükselmiştir. Toplam dış borcumuz ise 2002 yılındaki
129 milyar dolarlık seviyesinden 2015 ikinci çeyrek itibarıyla 405
milyar dolara çıkmıştır. Dış borçlar on üç
yılda yüzde 212 oranında, 275 milyar dolar artmıştır.
Üstelik özelleştirme ve toprak satışından elde edilen
yaklaşık 100 milyar dolarlık gelir de yok edilmiştir.
Ekonominin kırılganlığı da
sürekli artmaktadır. 2002 yılı itibarıyla Merkez
Bankası rezervlerinin kısa vadeli borçlara oranı yüzde 171 iken,
yani kısa vadeli borçlarımızın 1,7 katı kadar rezerve
sahip iken bu oran yüzde 94e düşmüş, rezervlerimiz kısa vadeli
borçlarımızı karşılayamaz hâle gelmiştir.
Türkiye, kişi başı gelirde 2008
yılında yakaladığı 10 bin dolar seviyesinin bugün
itibarıyla altına düşmüştür. Gelir yaratmayan bir ekonomide
gerek hanelerin gerekse firmaların borçları da sürekli
artmaktadır. Ekonominin gelişmesi için ihtiyaç duyulan tasarruf
eğilimi ve bundan doğacak olan yatırım kararları
geçtiğimiz yıllar boyunca uygulanan politikaların etkisiyle
frenlenmiştir. Türk sanayisi yurt dışından gelen ucuz ara
malların tahribatıyla karşı karşıya
kalmış ve sektörel öncelikleri giderek montaja dayalı, ithalata
bağımlı bir yapıya sürüklenmiştir. İstanbul
Sanayi Odasının her yıl yaptığı
araştırmalar, şirketlerimiz ve KOBİlerimizin borç
batağına girdiğini, kârlarının yarıdan
fazlasının faiz giderlerine gittiğini, zarar edenlerin sayısında
büyük artış olduğunu ortaya koymuştur.
Esasen Türk ekonomisi her geçen gün daha da derinleşen,
adı konulmamış bir kriz yaşamaktadır. Sanayimiz,
KOBİlerimiz, üreticimiz zor durumdadır. Rekabet gücü tükenme
noktasına gelmiştir. Piyasalar neredeyse durmuş vaziyettedir.
Tahsilat yapılamamakta, icralar artmakta, iflaslar baş
göstermektedir. Esnafımızın artık dayanacak gücü
kalmamıştır. Birçok esnafımız iş yerini kapatmak
zorunda bırakılmıştır. Esnafımız, çiftçimiz,
iş adamımız tefecilerin eline düşmüş, çok yüksek
faizlerle borç alıp senedini, çekini kırdırmaktadır.
Açıktır ki bugün toplumun büyük kesimi geçim
sıkıntısı çekiyorsa, işleri kötü gidiyorsa, borçtan ve
işsizlikten bunaldıysa bunun müsebbibi de sorumlusu da AKP
hükûmetleridir. AKP Hükûmetinin Millî geliri 3 misli artırdık,
büyüdük, zenginleştik. söylemi, milletimizin geniş kesimleri için
hiçbir şey ifade etmemektedir. Tabii ki zenginleşenler var.
Kaçakçılar, ihale ve imar vurguncuları, faizciler, rantiyeciler,
rüşvetçiler, havuzcular köşe olmuştur. Birileri kamu
imkânlarıyla milletin parasını yürüterek yükünü tutarken
esnafımız ve çiftçimizin geliri giderini karşılamamakta,
asgari ücretliler, çalışanlar ve emekliler aldıkları
aylıkla ay sonunu getirememektedir. Vatandaşlarımızın
en büyük sorunu geçim zorluğudur.
Değerli milletvekilleri, Hükûmet,
vatandaşın tasarruf etmesini istemekte, bu konuda bazı sözde
reformlar açıklamaktadır. Vatandaşın geliri geçimini
sağlamaya yetmiyorsa nasıl tasarruf edecek? Bugünkü asgari ücret,
bugünkü maaşlar, bugünkü emekli aylıkları, çalışanların
ve emeklilerin zorunlu ihtiyaçlarını asgari düzeyde bile karşılamamaktadır.
Soruyorum, asgari ücretin, emekli aylığın neresinden tasarruf
edilecek? Ürünü para etmeyen, gübre alamadığından tarlasına
gübre atamayan çiftçimiz, hangi gelirinden tasarruf edecek? Hayatın
güçlüklerine direnen esnafımız, iş yeri kirasını, sosyal
güvenlik primini dahi ödemekte güçlük çekerken nasıl tasarruf edecek? AKP
Hükûmeti vatandaşta tasarruf edecek hâl bırakmamıştır.
Bırakın tasarruf yapmayı, geliri yetmeyen
vatandaşımız geçimini borçla sağlamaya
çalışmaktadır. Gelecek yıllardaki gelirlerini şimdiden
tüketen vatandaşlarımızın geleceği ipotek altına
alınmıştır. Nitekim, hane halkı borçlarının
gelirlerine oranı 2002 yılında yüzde 5in altındayken şimdi
bu oran yüzde 55i aşmıştır yani hane halkı gelirinin
yarısından fazlası borca gitmektedir.
Merkez Bankasının finansal istikrar
raporlarına göre, 2002 yılında 6,7 milyar lira olan hane
halkı yükümlülüğü 2015 yılı Eylül ayı itibarıyla
430,2 milyar liraya ulaşmıştır. Yani, vatandaşın
konut, taşıt ve ihtiyaç kredileri ile kredi kartı borçları
toplamı AKP döneminde 64 kat artmıştır. Doludizgin
borçlanan milletimiz borç ve faiz batağına
saplanmıştır. Sadece tüketici kredisi ve kredi kartı
borçları için vatandaşın ödediği faiz AKP döneminde 15
kattan fazla artmıştır. Ücret, komisyon, dosya parası gibi
ödemeler de buna dâhil değildir. Bankaların ücret, komisyon, hizmet
bedeli olarak aldığı faiz dışı paralar 2014
yılında 37,5 milyar liraya ulaşmış olup sadece dosya
parası 20 milyar liradır ve 2002 yılına göre 8 kat
artmış bulunmaktadır. AKPnin vatandaşı faiz
lobilerine nasıl soydurduğunu, borç ve faiz batağına
nasıl sürüklediğini resmî rakamlar göstermektedir. Aslında,
AKP'nin on üç yıllık icraatının özeti budur. AKP faiz
lobilerini abat etmekte, bu milletin alın terini faiz lobilerine
yedirmektedir.
Türkiyenin ekonomik sorunlarını çözecek
ve vatandaşlarımızın refah seviyesini artıracak, borç
sarmalından kurtaracak program ve projeler acilen uygulamaya
konulmalıdır. Yine, bir an önce rant ekonomisinden, beton
ekonomisinden, yatırım, üretim ve istihdamı sürekli
artırmayı öngören üretim ekonomisine geçilmelidir. Tasarrufu
artırmak için öncelikle üretimi artıracak, vatandaşın
gelirini artıracak önlemlerin alınması gerekmektedir.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Kalaycı.
Madde üzerinde gruplar
adına ikinci söz, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Muş Milletvekili Sayın Ahmet Yıldırıma aittir.
Buyurunuz Sayın
Yıldırım.
Süreniz on dakikadır.
HDP GRUBU ADINA AHMET YILDIRIM
(Muş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben de sözlerime başlarken özellikle,
milletvekili arkadaşımızın ifade ettiği ve daha sonra
bizim hatırlamamız neticesinde bir mahcubiyet duyduğum hususu dile
getireyim. Gün içinde de söz almıştım ama böyle bir duygu
dilemesinde bulunmamıştım. Bütün Hristiyan aleminin Noel
Bayramını ben de kutluyorum.
Ayrıca, ifade etmem
gereken hususlardan biri: Şüphesiz, 11 sıra sayılı Gelir
Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 4üncü maddesinin
içeriği Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi
Kanununun geçici 1inci maddesinin beşinci fıkrası kapsamında
özellikle bazı dernek, vakıf, sandık, tüzel kişiliği
haiz meslek kuruluşlarının çalışanlarına ve
üyelerine dönük emeklilik taahhüt planları kapsamındaki yurt içi ve
yurt dışındaki birikimlerinin taahhütlere ilişkin
tutarlarının kısmen ya da tamamen bireysel emeklilik sistemine
aktarılmasını kapsamaktadır ve parti grubum adına bu
maddeyle ilgili söz almış bulunmaktayım.
Değerli milletvekilleri, şüphesiz, burada
bazı vakıf, dernek ve sandıkların üyelerine dönük gelir
vergisindeki iyileştirmelerin ve bunların onların emeklilik
durumlarına yansımasıyla ilgili bir düzenlemenin
düşünülmüş olması veya yürürlükte olan bir maddenin süresinin
uzatılmış olması önemli. Ancak, ülkedeki önemli ekonomik
problemlerin sıralamasını göz önünde bulundurduğumuzda, bu
gibi spesifik değişikliklerin ülkenin temel meselelerini, temel
ekonomik meselelerini giderme noktasında çok çok ayrıntı bir
gündemin buraya getirilmiş olması veya bu gündemden önce Meclis
gündemine, özellikle, alt gelir grubuna sahip olanların gerek insanca
yaşamalarına gerekse emekliliklerine tahvil edilecek olan bazı
vergi sistemleriyle ilgili düzenlemelerin öncelikli olarak buraya
getirilmiş olmasını geçen hafta Komisyonda da ısrarla
belirtmiş olduk. Ama, AKP iktidarının on üç yıl boyunca
özellikle yüksek gelirlilere dönük yapmış olduğu düzenlemeler ve
bu konuda göstermiş olduğu hassasiyetler göz önünde bulundurulursa
yoksulların ekonomisini iyileştirmeden yana bir düzenlemeyi gündemine
almadığını, yakın gelecekte de böyle bir gündeminin
olmadığını üzülerek ifade etmek isterim.
Bir diğer husus: Bugün buraya bu ve benzeri çok
farklı, ülke ekonomisini etkileyen yasa maddeleri veya geçici maddeler
getirilebilir. Ancak, ülkede bugün uygulanan ekonomi, son altı ayda
ülkenin içerisine girmiş olduğu çatışmalı ortamdan
kaynaklı olarak, Hükûmet adına da özellikle Millî Savunma Bakanımız
oturmuşken ifade edeyim, tam bir savaş ekonomisidir.
Yine, özellikle Maliye Bakanlığı
verilerinden hareketle ülkenin kaynaklarının nerelere
harcandığına dair birkaç hususa dikkat çekmek istiyorum. 2015
yılının ikinci yarısında savunma ve güvenlik
harcamaları, bir önceki yılın aynı dönemine göre 7 milyar
TL yani 7 katrilyon artmıştır. 2015in Temmuz ile Aralık
dönemindeki savunma ve güvenlik harcamaları, aynı dönemin 2014
yılındaki harcamalarını daha kasım ayı içerisinde
7 milyar TL geçmiş bulunmaktadır. Buna özellikle bu
çatışmalı ortamdan kaynaklı olarak bazı il ve ilçe
merkezlerinde konutların, sivil yapıların, tarihî eserlerin
görmüş olduğu zararların giderilmesine dönük yapılacak
harcamalar da dâhil değildir. Bugün burada özellikle kentlerdeki
açığa çıkmış tahribatlara dair bazı
hususları dile getirmeden önce, 2015 için söylüyorum, ocak ile haziran
ayları arasındaki altı aylık dönemde güvenlik ve savunmaya
yönelik mal ve malzeme alımında toplam 732 milyon TL
harcanmışken yani bu yılın ilk altı ayında
güvenlik ve savunmaya dönük mal ve malzeme alımına dönük 732 milyon
TL harcanmışken hemen ikinci yarının ilk iki ayında,
temmuz ayında 332 milyon TL, ağustos ayında 473 milyon TL
harcanarak takip eden iki ayda 845 milyon TLye ulaşmış.
Yılın, çatışmanın olmadığı, ilk
altı ayındaki harcamalar çatışmanın
başladığı iki ayda fazlasıyla harcanmış, ilk
altı ayını 113 milyon lira geçmiştir. Bu
çatışmanın şiddetinin giderek arttığını
göz önünde bulunduracak olursak ve her geçen gün gerek savunma ve
güvenliğe dair alınan mal, malzemelerin kalemlerinin artmış
olması gerek artırılan güvenlik personeli sayısı gerek
bu konuda özellikle ifade etmek isterim ki şehirlerin tahrip edilmesinden
sonra, özellikle zararların tazminiyle ilgili pazartesi günü Bakanlar
Kurulu toplantısından sonra Sayın Kurtulmuşun
yaptığı açıklamada bazı afaki cümleler vardı.
Grup toplantısında somut öneriler geliştirecek veya somut
bazı tedbirleri Başbakan açıklayacak. demişti. Grup
toplantısını dikkatle izledim, özellikle bölgedeki esnafın,
halkın uğramış olduğu mali kayıpların
giderilmesiyle ilgili somut hiçbir tedbir açıklanmamıştır,
sadece dilek ve temennilerde bulunulmuştur. Bu esnafın ve ticaret
erbaplarının zararının nasıl
karşılanacağına, hangi madde kapsamında bu
zararların karşılanacağına dair bir tek cümle
açıklanmamıştır. Esnaf ve diğer ticaret
erbaplarının uğramış olduğu mağduriyetlerin
daha hesaplaması dahi yapılmamıştır çünkü her geçen
gün artan bir süreçle karşı karşıyayız, maliyeti artan
bir süreçle karşı karşıyayız.
Bir diğer
husus değerli arkadaşlar, ifade etmek durumundayız ki, AKP
Hükûmeti 2009 yılında 1990lı yıllarda boşaltılan
köylerde köylülerin veya yerleşik halkın uğramış
olduğu zararların tazminiyle ilgili bir yasa maddesi
çıkardı ve bu konuda ciddi bir meblağ harcadı. Ancak,
1990lı yıllardaki savaşın açığa çıkarmış
olduğu ekonomik tahribatı gidermek için hazineden ayrılan ciddi
bir bütçeye karşılık bugün kendisinin müsebbibi olduğu bir
çatışmalı ortamda kırsal kesimdeki zararlar kentlerdeki
maddi tahribatlara taşınmış ve buradaki tahribatlarla
ilgili acaba yarın bir gün nasıl bir yasa maddesi ve zararların
tanzimiyle ilgili bir bütçe yükünün açığa çıkacağı
şu anda hesaplanamaz bile çünkü 4 bin köyün
boşaltılmış olması ve buradan açığa çıkmış
1990lı yıllardaki zararlar belki de 2 kent ve ilçe merkezindeki
zararların yanında bir hiçtir. Bu temelde, bu çatışmalar er
geç bitecek, karşımızda harabe kentler kalacak; Filistinden,
Gazzeden farkı olmayan harabe kentler kalacak ve bunların
ekonomisiyle ilgili Meclisin gündeminde hiçbir şey yoktur. Şüphesiz,
kaybettiğimiz, üniforması ne olursa olsun, sivil insan, asker, polis,
PKKli militan veya gençlik, elinde silah olan gençlerden hiçbirinin
canına mali bir mukabilin olmadığını belirterek
şunu ifade etmek isterim ki ülke tam bir savaş ekonomisi
içerisindedir. Ülkenin geleceği ekonomik açıdan çok parlak
görünmemektedir. Eğer bu savaş konseptini Hükûmet bir an önce
durdurmaz ve barışa evirmezse, öyle korkuyorum ki örtülü ödeneklerin
arttığı, savaş tahribatlarının açığa
çıkarmış olduğu zarar tanzimlerinin
karşılandığı ciddi bütçe yüküyle karşı
karşıya kalacağız.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yıldırım.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın Aykut Erdoğdu.
Sayın Erdoğdu, şahıslar
adına da beş dakika konuşmanız var. O yüzden, sürenizi
birleştiriyorum.
Süreniz on beş dakikadır.
Buyurunuz.(CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 11 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 4üncü maddesi üzerine
grubum ve şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, madde, Türkiye
ekonomisini ilgilendiren, sessiz ve derinden yürüyen çok derin bir tehlikeyle
ilgili. Vatanımızın geleceğini, halkımızın,
milletimizin geleceğini karartabilecek, temel bir kavramla ilgili. Bu
kavramın adı yabancılaşma; yabancılaşma, millî
servetimizin yabancıların eline geçmesi, stratejik
kurumlarımızın yabancıların eline geçmesi,
vatanımızın küresel sermaye tarafından gizlice işgal
edilmesi anlamına geliyor değerli arkadaşlar. Peki, bu
yabancılaşma nasıl oluyor, size kısaca, teknik bilgi
vermeye çalışayım.
Değerli arkadaşlar, her ülkenin ekonomisi
vardır. Bu ülke ekonomileri de diğer ülke ekonomileriyle ticaret
yaparlar; mal alırlar, mal satarlar, hizmet alırlar, hizmet satarlar
ve bunun karşılığında bir ülke ya döviz
kazandırıcı işlem yapar, yani ihracat yapar, turizm
gelirleri vardır, hizmet gelirleri vardır ya da döviz ödemesi
gerektiren işlemler yapar, mesela ithalat yapar, borçlarının
faizini öder. İşte, bu döviz kazandırıcı
işlemleri döviz ödemesi gereken işlemlerinden azsa, kabaca, cari
açık dediğimiz şey oluşur ve bu cari açık,
aslında, bir ülkenin insanlarının başka ülkelerin insanlarının
tasarrufunu tüketmesi demektir, kabaca, onlara borçlanması demektir.
Makroiktisat açısından cari açık her
zaman olumsuz değildir. Velev ki, o cari açık dönemsel olursa, bir
büyüme kapasitesi yaratırsa ve bu ülkenin -veya herhangi bir ülkenin- uzun
dönemde cari açık kapasitesini düşürecek şekilde ise buna
çoğu zaman karşı çıkılmaz. Ama cari açık
kalıcıysa -özellikle tüketim harcamaları dolayısıyla-
yani daha çok tüketmek için bir ulus başka bir ulustan borçlanıyorsa
işte onun sonu felakettir değerli arkadaşlar.
Bu cari açık nasıl finanse edilir? Bir
ülkenin başına cari açık belası geldi bu şekilde,
nasıl finanse edilir? İki şekli vardır değerli
arkadaşlar: Biri borçlanmadır, gider başka memleketlerden borç
alırsınız; bir diğeri de varlık
satışıdır, kabaca baktığımızda. Bir
ülkenin millî servetinin elinden çıkışı,
sömürgeleşmesi, yabancıların eline düşmesi de işte tam
bu şekilde olur.
Değerli arkadaşlar, bu söylediklerimi
rakamlarla görebilirsiniz, bunu ödemeler bilançosunda yıllık olarak
görebilirsiniz. Bütün yılların birleşmiş hâliyle, Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankasının ürettiği Uluslararası
Yatırım Pozisyonu diye bir tablo var. Aslında, bütün
halkın, bütün milletin muhasebesinin tek sayfaya indirildiği bir
tablodur, bunu bu Uluslararası Yatırım Pozisyonu tablosunda
görebilirsiniz. Bunun en üstünde net pozisyon vardır, bir varlıklar
kısmı vardır, bir de yükümlülükler. Varlıklar
dediğiniz, bütün halkımızın, devletimizin,
şirketlerimizin başka ülkelerdeki varlıklarıdır;
yükümlülükler de yine bütün halkımızın, milletimizin,
devletimizin, hepimizin bu ülkelere yükümlülüklerini ifade eder.
Şimdi, size bir rakam vereyim değerli
arkadaşlar. 2002 yılında Türkiye'nin bütün varlıkları
62 milyar dolarmış, 2015 yılına geldiğimizde
varlıklarımız 239 milyar dolara çıkmış, yani 177
milyar dolar varlıklarımızda artış olmuş.
Yükümlülüklerimize baktığınızda -sürekli hakaret edilen,
eleştirilen 2002 yılı var ya- 2002 yılında
yükümlülüklerimiz 147 milyar dolarken, bugün yükümlülüklerimiz 617 milyar
dolara gelmiş. Tam 470 milyar dolar artmış. Net pozisyonumuz,
yani varlıklarımızdan yükümlülüklerimizi düştüğünüzde
bu ülkenin, Türkiye'nin bütün insanlarının, devletinin, milletinin 85
milyar dolar net olarak dışarıya yükümlülüğü varken, bugün
yükümlülük 379 milyar dolara çıkmış. Yani AKP iktidarı
döneminde, Türkiye'nin devletinin, milletinin diğer halklara, diğer
uluslara, küresel şirketlere yükümlülüğü 294 milyar dolar
artmış.
Şimdi, tabii, bizim medya gücümüz yok, bizim
sesimizi duyurma imkânımız yok, benim bu konuşmamı kimse
izlemiyor, çünkü Türkiye Büyük Millet Meclisi Televizyonu da kapalı, ama
sizin her dediğinizi anlatıyorlar ya. Hani siz Merkez
Bankasında çil çil paralarımız var, 119 milyar dolar döviz
rezervimiz var. diyorsunuz ya, borcunuz çok olduğunda rezerviniz çok
oluyor zaten. Bu, borcunuz çok olduğu için sizin rezervlerinizin çok
olduğu anlamına geliyor. Sizin 617 milyar dolar yükümlülüğünüz
1,2 trilyon dolar olsaydı, bu rezerviniz de 200 milyar dolar olurdu.
Tabii, bizim bunu halka anlatacak bir kanalımız
olmadığı için, burada, Mecliste anlatmak durumunda
kalıyoruz.
Şimdi, bu 617 milyar doları biraz daha
somutlaştıralım. Türkiye'nin 617 milyar dolar yükümlülüğü
ne kadar bir tutar ediyor? 617 milyar dolarla Forbes dergisinin 2014
yılı verilerine göre -şirketlerin borsa değeri üzerinden- tam
60 tane Koç Holding ediyor. Hani, Türkiyenin en zengin ailesi diyoruz ya
onların bütün şirketlerinin toplamının 60 katı
değeri ediyor. TÜRK TELEKOM var ya bizim en stratejik sektörümüz, bu
şekilde yabancılara geçen sektörümüz, 62 tane TÜRK TELEKOM kadar
yükümlülüğümüz var, 62 tane TÜRK TELEKOM kurmanız gerekiyor. 62 tane
İş Bankası -bütün varlıklarıyla birlikte şirket
değeri olarak baktığınızda- 76 tane Sabancı
şirketi, 128 tane Vakıfbank ediyor bu yükümlülüğümüz. 143 tane
Türk Hava Yolları firması kurabiliyorsunuz. Bu 617 milyar dolar
yükümlülükle 143 tane o çok övünülen Türk Hava Yollarından kurulabiliyor.
Mesela 228 tane Marmaray yapabiliyorsunuz. Yani Avrupa yakasından girin ta
Karstan bile çıkarabilirsiniz Marmarayı. Üçüncü havalimanı var
ya bizim ormanlarımızı katleden, ondan 56 tane yapabiliyorsunuz.
Kuzey Marmara Otoyolu ve üçüncü köprü dâhil olmak üzere 213 tane
yapabiliyorsunuz, bütün Boğazın üzerini kapatabiliyorsunuz mesela köprüyle
baktığınızda. Gebze-Orhangazi Körfez geçişinden 98
tane yapabiliyorsunuz. Beştepedeki kaçak saraya 3 milyar dolar desek 206
tane yani Türkiyenin 81 vilayetine ve dünyanın 120 ülkesine kaçak saray
yapıp rahat rahat saraylarda yaşayabiliyorsunuz.
Bu 617 milyar dolar yükümlülük ne demek biliyor
musunuz? Türkiyede kabaca 15 milyon aile olduğunu düşünürsek, her
bir aileye kabaca 41 bin dolar yükümlülük bindirmişsiniz demektir. 41 bin
dolar insanların bilmediği yükümlülük var. Bir de yoksul aileleri bunun
içinden çıkarıp ödeme gücü olan aileleri koyarsanız bu rakam 2,
3 katına çıkıyor değerli arkadaşlar.
Şimdi, bu yükümlülüklere
baktığınızda ne görüyorsunuz? 156 milyar doları
doğrudan yatırımlar
Bu doğrudan yatırımlar
eğer yeni bir kapasite yaratıyorsa, yeni bir teknoloji getiriyorsa
amenna, başımız üstüne ama hep kurulu tesislerimizin, özellikle
stratejik sektörlerimizin satışı anlamında
kullanılmıştır. Özellikle bu yağma tipi
özelleştirmeler var ya ondan sonra Türkiye halkının
tamamının para ödemek zorunda kaldığı stratejik
sektörlerimiz, fatura ödediğimiz stratejik sektörlerimiz bu kapsamda
yabancıların eline geçti arkadaşlar. Mesela TEKEL. Bu ülkede
sigara ve alkol içen bütün insanlarımızın ödediği TEKEL
şirketi var ya, şu an itibarıyla yüzde 90a yakın
yabancıların eline geçmiştir. Sigara şirketleri, alkol
şirketleri
Hatta şöyle geçmiştir: 290 milyon dolara alan
yandaş iş adamı dokuz ay sonra 1 milyar dolara
satmıştır yabancılara bunu; bu kadar da dolandırarak
geçmiştir, Türkiyeyi dolandırarak geçmiştir.
Telekomünikasyon en stratejik sektörlerimizden biri.
Hepimiz cep telefonlarına, ev telefonlarına, İnternete fatura
ödüyoruz. Değerli arkadaşlar, neredeyse tamamı
yabancıların eline geçti.
Bakın, 3 tane temel cep telefonu şirketi
var: Birisi Vodafone, İngilizlerde; ikincisi Telekom, Avea, Araplarda;
üçüncüsü Turkcell, Ruslarda mı, Finlerde mi, onu dahi bilmiyoruz. 3
şirketimiz ağırlıklı yabancıların eline
geçmiştir değerli arkadaşlar.
Havalimanlarımız
İstanbul, Ankara,
İzmir, Bodrum gibi temel havalimanlarını işleten TAV
şirketi Fransızlara geçti; İstanbul Endonezyalılara geçti;
Antalya Fraport üzerinden Almanların eline geçti.
Perakendecilik sektörü; bütün halkın gidip
alışveriş yaptığı, üreticiden çok ucuza alıp
halka pahalıya satan temel sektör perakendecilik. Migros
İngilizlerin, CarrefourSA Fransız, Metro Grup Alman, Tesco Kipa
İngiliz. Bütün halkımız parasını yabancılara
kaptırmaktadır bu varlık satışı yüzünden, bu
vatan satışı yüzünden.
İlaç, eczacılık sektörü
yabancıların eline geçti. Artık ağrı kesici yapacak
bir Türk firması bile elimizde kalmadı değerli arkadaşlar.
Otomotiv sektörü yabancılarda. Bir yerli araba
rüyası vardı, SAABın çakma modeliyle çıktınız
karşımıza, yerli araba falan filan da ortada yok.
Değerli arkadaşlar, en yürek yakıcı
şey bankalar. Bir ekonominin diferansiyeli -gücünü tekerleklere aktaran-
bankalar. Halkımıza verdiği tüketici kredisinden, konut
kredisinden faizle, enflasyonun çok üzerinde, tefeci faizi alan, dosya
parasıyla halkımızı sömüren bu bankalar
ağırlıklı yabancıların eline geçti değerli
arkadaşlar. Halkımız artık yabancılara faiz
ödemektedir. Garanti Bankası İspanyollarda, Yapı Kredi
İtalyanlarda. Finansbank Yunandı -yabancıdan yabancıya
satış başladı artık, alacak Türkiyeli kalmadı-
Katarlılara geçti, Denizbank Belçikadaydı Rus oldu. Şekerbank
Kazak, ING Bank Hollandalı, HSBC Bank İngiliz.
Değerli arkadaşlar, vatanın
satışı sadece şirketlerimizde olmadı, bir de toprak
satışı başladı. Memleketin toprakları
yabancılara satılıyor. Ve 5782 sayılı bir yasa getirdiniz.
Bu yasanın 35inci maddesiyle, eskiden il yüz ölçümünün binde 5inden
fazlası yabancılara satılamıyordu, bugün bu alan yüzde
10una çıktı. Zaten ilçenin verimli topraklarını,
dağlarını, kayalarını
çıkardığınızda yüzde 20-25tir. Bütün vatan topraklarının
satılmasının önünü açtı bu. 30 hektardı kişi
başına alınabilecek miktar, şimdi onu bir de 60 hektara
çıkardılar, daha önce daha düşüktü. Vatan
topraklarının satışının önü açıldı.
Eskiden sadece gerçek kişiler alabiliyordu, şimdi tüzel kişiler
de almaya başladı. Bir de üstüne madenleri yirmi dokuz
yıllık, kırk dokuz yıllık kiralamalarla ülkenin
toprakları satılıyor. Trakyada, Egede, İç Anadoluda en
verimli tarım topraklarımız, çiftçimizin alın teri,
İsraile, İngiltereye, Hollandaya, Fransaya satılmaktadır
değerli arkadaşlar.
Arkadaşlar, geçen yüzyılda vatan
işgal edilmek için, vatanlar işgal edilmek için konvansiyonel ordular
gelirdi. Fransızlar gelirdi, ordusuyla çökerdi, Zonguldak madenini
alırdı. İngilizler gelir, işgal ederdi, demir yollarınızı
alırdı. Artık küresel sermayelerin işgal dönemi
başladı, artık asker göndermek zorunda kalmıyorlar.
Arkadaşlar sürekli şunu diyor: Toprak satılınca ne olacak
ki canım, sırtına alıp götürecek mi? Aynı kafa
işgal kuvvetlerine de turizm geliri olarak bakarlar, gelecek işgal
kuvvetlerine de turist olarak bakarlar. Vatan topraklarının
satılması ağır bir şeydir, hepimizin yüreğinin
sızlaması gereken bir şeydir.
Şimdi, vatanımız küresel
şirketlerin eline düşmüş ve önümdeki madde, üzerinde
konuştuğum madde, yüzde 80e yakını yabancıların
eline geçen sigorta şirketlerine bir vergi avantajı getiren bir
madde, bunu getiriyorsunuz değerli arkadaşlar. Sigorta
şirketimiz de yabancıların eline geçti. Bütün vergi
istisnalarınız
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Aykut Bey, siz yüksek
lisansı nerede bitirdiniz? (AK PARTİ sıralarından
gülüşmeler)
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Beyefendi,
bakın, bu gülünecek bir konu değil ki, bu çok üzücü bir konu. Sizin
de ızdırap çekmeniz
Beraber ızdırap çekelim diye
anlatıyorum. Bu gerçekten ızdırap verici, bu bir vatan
işgali diye anlatıyorum.
Bakın, bu sigorta şirketleri bugün ne
yapıyorlar, prim geliri toplayıp hasar ödemesinde halkımıza
sırtlarını dönüyorlar. Son trafik sigortası primlerinin ne
kadar yükseltildiğini ve halkımızın bu trafik
sigortaları şirketleri üzerinden, bireysel emeklilik üzerinden
nasıl yabancı şirketlere kanadığını
gözlerimizle görüyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu Hükûmet,
muhaliflerini ezmek üzere iktidara geldi. Geldiklerinde laik, demokratik
cumhuriyeti dönüştürme iddialarıyla geldiler. Bunun için bir ekonomik
refah algısı yaratmaları gerekiyordu. Bunun için iki şey
yaptılar: Bir, varlıklarımızı yani bir vatanı
vatan yapan
Bir vatan sadece kuru toprak parçası değildir, sadece
hava sahası değildir; vatan imtiyazlarınızdır,
TELEKOMunuz vatandır, bankalarınız vatandır, stratejik
şirketleriniz vatandır. Bütün bu vatanın millî
varlıklarını sattılar, ikinci gelir kaynağı
olarak da bu ülkedeki bütün yurttaşlar aşırı
borçlandırıldı. Şimdi, sürekli, gelir üzerinden bir öykü
anlatıyorlar ya, işte gelirin artmasını sağlayan
altyapıya da baktığınızda bu varlık
satışlarını ve bu borçlanmaları görmektesiniz. Oysa ne
yaptılar? Gelecekte çocuklarımıza, torunlarımıza
bırakacağımız mal varlığını
-tıpkı savaşlarda kazanarak bize bıraktığı,
Anadolu halklarının bize bıraktığı mal
varlıkları vardı ya bizim de torunlarımıza
arttırarak bırakmamız gereken- millî
varlıklarımızın tamamını erittiler, bunları
sattılar. Sahte bir refah algısıyla, sahte bir büyüme
algısıyla bu rejim dönüşümüne çalıştılar ama
şu an geldiğimiz noktada bu başarılamadığı
gibi, vatanın bütün stratejik sektörleri elimizden
çıkmıştır. Bugün iç savaş
çıkardığınız vatanınız elimizden
gitmektedir. Gerçek bir yurtseverlik, gerçek bir milliyetçilik, gerçek bir halk
adamlığı, gerçek bir devrimcilik işte burada o küresel
sermaye ve onun bu yerli iş birlikçilerine karşı
çıkmayı gerektirmektedir. Hep beraber vatanımızın
millî servetini, bu Anadolu halklarının mal varlığını
savunmalıyız ve bu yabancı iş birlikçilerden bu vatanı
kurtarmalıyız.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Erdoğdu.
Şahsı adına son konuşmacı
Trabzon Milletvekili Sayın Salih Cora.
Buyurunuz Sayın Cora. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
SALİH CORA (Trabzon) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısıyla
ilgili şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 4632 sayılı
Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu kapsamında
üyelerine ve çalışanlarına emekliliğe yönelik taahhütte
bulunan dernek, vakıf, sandık, tüzel kişiliği haiz meslek
kuruluşları ve şirketlerin mevcut taahhüt planları
kapsamındaki birikimlerini bireysel emeklilik sistemine aktarabilmesi için
mevcut sürenin yeterli olmaması nedeniyle bu sürenin uzatılması
öngörülmektedir.
Tabii, bu, Komisyonumuzda detaylı olarak
değerlendirilmiştir ve bu değerlendirme sonucunda yapılan
incelemelerde, yaklaşık, bu sistemde yer alan 86 kuruluşun
16sının bu sistemden yararlandığı, bireysel emeklilik
sistemine mevcut varlıklarını aktardıkları
anlaşılmıştır. Geri kalan birçok şirketin de bu
kapsamdan yararlanabilmesi için özellikle o şirketlerin yapısı,
genel kurullarında alması gereken kararlar gibi hukuki süreçlerinden
dolayı bunu tamamlayamamaları nedeniyle bu sürenin
uzatılması yönünde bir talep söz konusu olmuştur. Bu sistemle
beraber bu varlıkların yaklaşık 1,7 milyar TL
civarında aktarımları sağlanmıştır. Bu
sürenin uzatılması hâlinde yaklaşık 1,5 milyar TL daha
aktarım beklenmektedir.
Değerli arkadaşlar, yine, bu sistem
sayesinde, bu sisteme üye olan, bireysel emeklilik sistemine üye olacak
kişilerin ve çalışanların devlet desteğinden ve birçok
kesintiden yararlanma imkânları da oluşmuş olacaktır.
Değerli milletvekilleri, ben bunun uzatılmasının
yararlı olduğunu düşünüyorum.
Bunun dışında, aynı kanun
içerisinde, görüşülmekte olan kanun içerisinde yine ceza adalet
sistemimizdeki önemli problemlerden birisi olan denetimli serbestlik
müessesesinde yapılan bir değişiklikle, koşullu
salıverilme sürelerine bir yıl kalan mahkûmların açık veya
kapalı cezaevlerinde kalma durumlarına bakılmaksızın
bir yıl boyunca denetimli serbestlik imkânından yararlanmaları
söz konusu olacaktır.
Değerli arkadaşlar, bugün burada
konuşmacıların bir kısmı cezaevlerindeki problemlerden
bahsetmiştir. Biz ceza adalet sisteminde birçok yeniliğe imza
attık. Bunlardan birisi de denetimli serbestlik müessesesidir. Bugün
cezaevlerinde 177 bin hükümlü bulunmaktadır ve 275 bin kişi de
denetimli serbestlik hükümlerinden yararlanmaktadır. Ülkemizde özellikle
bu sistemden yararlanan kişilerin
Denetimli serbestlikten, süresinin
uzatılmaması hâlinde yaklaşık 7.034 hükümlü -bu imkândan-
yararlanamayacak, tahliye imkânları sağlanamayacak ve cezaevinde
kalmaya devam edeceklerdir.
5275
sayılı Yasanın 105/a maddesi -buradaki amaç- hükümlülerin
dış dünyaya uyum sağlamaları, aileleriyle
bağlarını kuvvetlendirmeleri adına yapılmış
bir düzenlemedir. 6411 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda ve Ceza
İnfaz Kanununda yapılan bir değişiklikle daha önce
açık cezaevinde kalma şartı 31/12/2015 tarihine kadar istisna
koşulu olarak sunulmuştur. Şimdi, bunun 2020ye kadar
uzatılması söz konusudur. Bu şekilde, denetimli serbestlik müessesesiyle
mahkûmlara denetim süresi içerisinde yeni bir imkân sunulmakta, yeni bir
şans verilmekte, sosyal çevreden koparılmadan topluma
kazandırılmaları ve suça karşı
yabancılaştırılmaları için bir imkân
oluşturulmaktadır. Hükümlülere tanınan bu imkân makul bir umut
olmaktadır ve bu umut ile cezaevi koşullarında yozlaşmadan
yeniden topluma adapte olmaları sağlanmaktadır. Bu imkândan
yararlanmak isteyenlerin altı ay açık cezaevinde kalma
şartları kaldırılarak açık ve kapalı cezaevlerine
bakılmaksızın koşullu salıverilmelerine bir yıl
kalan hükümlülerin denetimli serbestlikten yararlandırılmaları
imkânı oluşmaktadır. Bunun ceza adalet sistemi
açısından da uygun olduğunu düşünmekteyiz.
Bu madde
kapsamında da lehe olan düşünceleri sizlerle paylaştım.
Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Cora.
Değerli
milletvekilleri, şimdi madde üzerinde on dakika süre ile soru-cevap
işlemini gerçekleştireceğiz. Sisteme giren sayın
milletvekillerine sırasıyla söz vereceğim.
Sayın Usta...
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, bilindiği üzere, vergi
sistemimizde muafiyet, istisna ve indirimli oranlar çok fazladır ve
aslında bunların sistemi bozucu etkisi vardır, vergi
kaybına ve vergi kaçağına zemin hazırlamaktadırlar.
Bugün maalesef vergi harcamaları diye
adlandırdığımız bu muafiyet, istisna ve indirimli
oranların mali boyutuna, devlete maliyetinin ne olduğuna ilişkin
de bir çalışma yoktur. Bütçe Kanunu içerisinde ileriye dönük olarak
verilen tablo çok anlamlı bir tablo değildir, sistemi ölçmemektedir,
önemli olan burada gerçekleşmenin ne olduğunu bilmektir. Bu sorun
yıllardan beri konuşulmasına rağmen bir türlü
çözülememiştir. Vergi harcamalarının mali boyutunu ortaya koyan
çalışmayı ne zaman bitireceksiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Parsak...
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Sayın Bakan,
İscehisardaki mermercilerimiz başta olmak üzere, madencilik
sektörünün sorunlarına ilişkin olarak 1inci maddenin müzakeresi
esnasında dün sorduğum soruya ek olarak iki sorum daha
bulunmaktadır. Bunlardan birincisi: 18 Şubat 2015 tarih ve 6592
sayılı Kanun ile Maden Kanununda yapılan değişiklikle
fahiş bir şekilde artan ruhsat bedelleri, madencilik sektörünü
ağır maliyetlere mahkûm etmektedir. Bu durum ise sektördeki
yatırımcıyı uzaklaştırdığı gibi,
yeni yatırımcı girişini de neredeyse imkânsız hâle
getirmektedir. Hâl böyleyken ruhsat bedellerini azaltma yönünde herhangi bir
hazırlık yahut bu yönde alternatif bir tedbir var mıdır,
varsa nelerdir?
İkincisi de orman izin bedelleri
düşürülmüş olmasına rağmen hâlen çok yüksek
durumdadır. Ayrıca ormanlık alanda bulunan maden arazilerinin
satın alınabileceği bedeller yıllık olarak
ödenmektedir. Bu konularda herhangi bir iyileştirme düşünülmekte
midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kayışoğlu...
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
2009 yılı seçimlerinde Bursa Gemlik
Belediye Başkanlığını Cumhuriyet Halk Partisi
adayı Fatih Mehmet Güler kazanmıştır. Yirmi üç ay sonra
İçişleri Bakanlığınca görevden
uzaklaştırılan Başkan hakkında açılmış
olan tüm ceza davaları beraatla sonuçlanmıştır. Son olarak
15 Aralık 2015 tarihinde Danıştay kararına uygun olarak
yerel mahkeme, görevden uzaklaştırma kararının hukuksuz
olduğuna ve iptaline karar vermiştir. Şimdi soruyorum: Gemlik
halkının iradesine karşı Bakanlığınızca
darbe yapılmamış mıdır? Üç yıl görev yapamayan
seçilmiş Başkanımızın mağduriyetleri nasıl
telafi edilecektir ve Fatih Mehmet Güler mahkeme kararına uygun olarak
görevine iade edilecek midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Okutan
NURİ OKUTAN (Isparta) Sayın Bakan,
bildiğiniz gibi, iller Sosyoekonomik Gelişmişlik Endeksine göre
6 kademeye ayrılmış ve yapılan yatırımlar bu
kademelendirmeye göre teşvik edilmektedir. Isparta da 2nci kademede yer
aldığından yatırımlar çevre illere kaymaktadır ve
haksızlığa uğramaktadır. Bu haksız tutum Bilim,
Sanayi Bakanlığının 2012 durum raporunda da tespit
edilmiştir. Ispartaya gelen Hükûmet yetkilileri bu haksız tutumu
düzelttiklerini söyledikleri hâlde bugüne kadar neden düzeltilmemiştir?
Isparta derhâl 4üncü kademeye çıkarılmalıdır ve Isparta ne
zaman 4üncü grup teşvik sistemine dâhil edilecektir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tarhan
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Sayın Bakan,
Maliye Bakanlığı verilerine göre, Kocaeli, ocak-haziran
döneminde yüzde 85le vergi tahsilat oranının en yüksek
gerçekleştiği il. Ancak, buna rağmen Kocaelide hâlen metro,
tramvay yok, havaalanı tam olarak aktif değil. Seçim döneminde seçim
yatırımı olarak kullanılıyor, Kocaeli sayısız
kalemde ekonomiye katkı sağlıyor. Neden kamu
yatırımlarında Türkiyede son sıralarda?
BAŞKAN Sayın Bakan, kalan süre size
aittir.
Buyurunuz.
OKTAY VURAL (İzmir) Daha var efendim
altı dakika. Bir soru daha
BAŞKAN Pardon
Sayın Bakanım, bir
soruluk daha vakit var sanırım. Sayın milletvekillerinin
hakkını yemeyelim.
Sayın Tor
FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş)
Sayın Bakan, Anayasa Mahkemesinin kararı üzerine, binlerce emekli
memur, otuz yıldan fazla hizmetleri için de ikramiye ödenmesi konulu
davalar açmış, bunlardan bir kısmı, birinci basamak
mahkemelerden lehlerinde kararlar almışlardır. Anayasa
Mahkemesinin kararına uygun olarak on binlerce emekli memuru mahkemelere
düşürmeden, otuz yıldan fazla çalışma süreleri için
ikramiye ödeme konusunda bir çalışmanız var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurunuz.
Size ek bir dakika daha vereceğim.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Usta
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
görüşmelerinizi lütfen kuliste yapınız.
ERKAN HABERAL (Ankara) Sayın Bakanım,
partilileriniz sizi dinlemiyor.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Usta, öncelikle, vergi, resim istisna ve muafiyetlerine ilişkin
zaman zaman olumsuz değerlendirmeler olabileceğini ifade ettiler.
Hakikaten, vergi sisteminde vergi, resim istisna ve muafiyeti konulurken
mutlaka bir sosyal veya ekonomik amaç güdülerek konulması lazım.
Beklenen, hedeflenen amaç ve hedefe varılıp
varılmayacağı konusunda titiz çalışmalar
yapılması gerekir. Ben de Sayın Ustaya bu anlamda
katılıyorum çünkü her vazgeçilen verginin mutlaka bir fırsat
maliyeti var. Özellikle son yıllarda vergi harcamaları
dediğimiz, yani vergi, resim, harç istisna ve muafiyetlerinin takibine
imkân veren vergi harcamaları raporunun hazırlanması konusu,
daha önceki dönemlerde de orta vadeli programlarda ve diğer
yıllık programlarda yer aldı. Bu konuda Bakanlık olarak
Gelir Politikaları Genel Müdürlüğümüz tarafından çalışmalar
yürütülmektedir. Plan ve Bütçe Komisyonunda da daha önce ifade ettim,
arkadaşlarımızın bana verdiği teknik bilgilere göre
çalışmalar devam ediyor. İnşallah, gelecek sene eylül
ayında ilk vergi harcaması raporunu yayımlayacağız,
ondan sonra da her yıl bu vergi harcaması raporu yayımlanacak.
Vergi harcaması raporu bize ne söyleyecek? Tüm
mevzuatta sayılı olan her vergi, resim, harç istisnasının
kapsamını, sosyal ve ekonomik amacını ve bu kapsamda
vazgeçilen vergi miktarını ilgili kurumlardan da bilgi alarak
raporlamış olacak. Ben, kamu maliyesinin
şeffaflığı açısından son derece yararlı bir
rapor olacağını düşünüyorum. İnşallah,
çalışmalar tamamlanır. Kamu maliyesinde özellikle vergi
mükelleflerinin hakları bakımından son derece önemli bir belge
olarak gördüğümü de ifade etmek isterim.
Sayın Parsak, madencilik sektöründe ilave
maliyet oluşturan ruhsat bedelleri ve orman izin bedelleriyle ilgili
bazı endişelerini ifade ettiler. Bu konularla ilgili olarak Enerji
Bakanlığımız ve Orman Bakanlığımız
tarafından yapılan çalışmalara binaen geçen dönem
düzenlemeler yapıldı. Bir taraftan bu sektörde faaliyet gösteren
işletmeler bakımından birtakım düzenlemeler
yapılırken diğer taraftan, özellikle madencilik sektörünün
vergilendirilmesi konusunda da yeni düzenlemeler yapıldı.
Söylediğiniz hususlarla ilgili olarak Enerji Bakanlığı ve
Orman Bakanlığı yetkilileriyle görüşüp söylediğiniz
hususlarda ilave bir çalışma yapıyorlar mı, onu da kendilerinden
alır, size bildiririm.
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Sayın Bakan, dün
de birinci soru olarak Başbakanlık genelgesini sormuştum, hem
Başbakanlık hem de Enerji Bakanlığı.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Doğru, kusura bakmayın. Evet, hatırladım, dün
sormuştunuz.
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Onların
devamı olarak sordum.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) -
Şöyle: Başbakanlık genelgesi, sadece o madenlere ilişkin
izinleri kapsamıyor, daha geniş bir
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) İzinleri
Başbakanlığa bağlıyor ve burada öngörülmezlik var, bu,
çeşitli sıkıntılara yol açar.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Yok, Başbakanlık da bu konularla ilgili olarak müracaatların
daha hızlı bir şekilde sonuçlandırılması
konusunda çalışmalar yürütüyor. İnşallah, bu konuda gelen
taleplere binaen Başbakanlıktaki bu konuyla ilgili birim,
inşallah önümüzdeki dönemde bu taleplerin daha hızlı bir
şekilde sonuçlandırılması için çaba sarf edecek.
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Toplu hâlde cevap
alabilirsem sevinirim.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Kayışoğlu, Gemlik Belediye Başkanının
görevden alınması konusuyla ilgili bir değerlendirmede
bulundunuz. Ancak bu konudan ben de şimdi haberdar oldum, bilgim olan bir
konu değil, İçişleri Bakanlığı nezdinde gerekli araştırmayı
yapar, size o konuda ayrıca açıklama yaparız.
Sayın Okutan, Isparta ilimizin teşvik
sistemi kapsamında 2nci bölge olarak
sınıflandırılmasına bağlı olarak
birtakım imkânlardan yararlanamadıklarını ifade ettiler.
Biliyorsunuz, yatırım teşvik sisteminde hem bölgesel hem de
genel teşvik unsurları var. Her bölgenin Kalkınma
Bakanlığı tarafından belirlenen endekslere göre ekonomik
gelişmişlik seviyesine bağlı olarak bölgeleri
belirleniyordu ama Isparta ile ilgili olarak söylediğiniz hususta
Kalkınma Bakanlığındaki arkadaşlarımızla
görüşür, Ispartanın 2nci bölge olarak belirlenmesini gerekli
kılan makroekonomik, sosyoekonomik koşullarla ilgili olarak
kendilerinden bilgi alırım.
Sayın Tarhan Kocaeli ilimizde vergi tahsilat
oranının yüzde 85 olduğunu ifade ettiler. Öncelikle bütün
Kocaelili vatandaşlarımıza, vergi mükelleflerimize, vergi ödeme
noktasında gösterdikleri hassasiyet için teşekkür ediyorum. Bütün
illerimizde vergiye gönüllü uyumun daha fazla olması bizim temel
arzumuzdur. Onun için Sayın Tarhanın Kocaeli iline ilişkin olarak
vergi ödeme noktasında yaptığı açıklamalar için
teşekkür ediyorum ama yatırımlar konusunda şu anda elimde
Kocaeli ilinde yapılmakta olan yatırımlarla ilgili bilgi yok.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) 79uncu Bakanım,
79uncu.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Ama inanıyorum ki hükûmetlerimiz döneminde bütün illerimizde, 81 ilimizde
altyapı yatırımları, ulaştırma
yatırımları, her alanda yapıldı. Kocaeli ilimizin
ihtiyaçlarına bağlı olarak da mutlaka Hükûmet programımız
içerisinde yer alan yatırımlar gerçekleştirilmeye devam
edilecek.
Sayın Tor, Anayasa Mahkemesi kararına
bağlı olarak, memur emeklilerinin otuz yıldan fazla
çalışmalarına bağlı emekli ikramiyesiyle ilgili
birinci derece mahkemelerde elde edilen sonuçlar konusunda bir çalışmamız
olup olmadığını sordular. Konu, yeni bir konu. Anayasa
Mahkemesi, emekli ikramiyesinin ödenmesine ilişkin düzenlemeyi genel
olarak iptal ettiği için, geçmişte emekli olan memurlarımız
bu maddeden, maddenin iptalinden istifade ederek yerel mahkemelerde davalar
açtılar. Konuyu inceleteceğim. İnceleme sonucuna göre de
yargılama giderinin yapılmasını, idare ile vatandaş
arasında uyuşmazlık olmasını biz de istemeyiz. Bu
konuda da en uygun yöntem neyse onu da inşallah gerçekleştiririz.
Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
Madde üzerinde üç önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan tasarının 4üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Erhan Usta Mehmet
Günal Oktay
Vural
Samsun Antalya İzmir
Erkan Haberal Mustafa
Kalaycı Kamil
Aydın
Ankara Konya Erzurum
İsmail Faruk Aksu
İstanbul
MADDE 4- 28/3/2001 tarihli ve 4632 sayılı
Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununun geçici 1
inci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan 31/12/2015 ibaresi
31/12/2016 şeklinde değiştirilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 11 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 4üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Bülent Kuşoğlu Bihlun Tamayligil Haluk
Pekşen
Ankara İstanbul Trabzon
Zekeriya Temizel Tahsin
Tarhan Kazım
Arslan
İzmir Kocaeli Denizli
Lale Karabıyık
Bursa
MADDE 4- 28/3/2001 tarihli ve 4632 sayılı
Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununun geçici 1
inci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan 31/12/2015 ibaresi
31/12/2018 şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 11 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 4üncü maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Çağlar
Demirel Filiz
Kerestecioğlu
Diyarbakır Diyarbakır İstanbul
Behçet Yıldırım Garo
Paylan Mahmut Celadet
Gaydalı
Adıyaman İstanbul Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında Sayın Garo
Paylan, buyurunuz. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; geçen önergede de söz
almıştım ve Sayın Bakana bazı
çağrılarım olmuştu. Özellikle, süren savaşla ilgili
Artık topa, tanka, uçağa para harcamayalım, hayra para
harcayalım. demiştim ama maalesef, Maliye Bakanlığı
bütçesinden hâlâ savaşa, tanka, ölüme para harcanıyor. Biz artık
bunun durması çağrısını yapıyoruz ivedilikle.
Orada hepimizin hayatından bir parça kopuyor her gün. Bugün tekrar
çocuklar öldü, gençler öldü, kadınlar öldü, maalesef askerler, polisler
ölüyor ve ölüm hepimizden eksiltiyor ve maalesef bu, bu ülkenin bütçesinden
oluyor ve bizim yol verdiğimiz, onay verdiğimiz bütçelerden oluyor.
Biz ivedilikle Savaşa para harcanmasın. diyoruz Sayın Bakan.
Şimdi, öneriye gelince, vergi sistemimiz
üzerine önergemizi verdik ve Sermayeye hep avantajlar sağlanıyor.
dedik. Ancak, bu ülkenin bütçesi daha çok emekçilerin vergileriyle oluyor çünkü
doğrudan vergi alamıyoruz. Gelir vergisi, kurumlar vergisine
bakıyoruz, Batıdaki örneklerine göre devede kulak. Gelir vergisi ve
kurumlar vergisi alamadığınız bir yerde hâlâ sermayeye
çıkar sağlamak acaba niçin? Bakın, biz bir pasta yaratıyoruz
gayrisafi yurt içi hasılada ve vergilerle bunu yapıyoruz ve bu
vergiler daha çok emekçilerden alınıyor. Ve pastayı
ayırırken de harcarken de maalesef hayra harcayamıyoruz. Hâlâ
güvenlikçi politikalar esas alınarak para harcanıyor. Bu anlamda esas
olarak vurgu yapacağım, Sayın Bakan, bir de rant vergisi.
Bakın, bu yıl şeffaflık
yasası gündeme geldi -iyi biliyorsunuz- 14 Ocakta ve şeffaflık
yasasının esas olarak geri çekilmesinin sebebi rant vergisiydi.
Sayın Cumhurbaşkanı bunu şöyle açıkladı: Mal
bildirimini il, ilçe başkanları düzeyine indirirseniz, bu görevi
üstlenecek il, ilçe başkanları bulamazsınız. dedi ve seçim
öncesi bunu doğru bulmadığını söyledi ve seçim
arkasına ertelendi bu şeffaflık yasası ve esas olarak da
rantı vergilendirmeyi hedef alıyordu. En büyük açık rantta, en
büyük heyecanımız da rantın vergilendirilmesi. Ancak biz burada
sayın milletvekilleri, dışarı çıkarken de,
bakanlıklarda da, belediyelerde de özellikle Çevre
Bakanlığında da ne olduğunu biliyoruz. Bazı
parsellerde 1e 3, 1e 5 rant artırılıyor, on milyonlarca dolar
rant artışına sebep veriliyor ancak biz bundan vergi
alamıyoruz. Bu ülkenin emekçileri bu ranttan pay alamıyor.
Bakın Bu yıl kriz var. deniyor
yıllardır, lüks tüketim araçlarında, lüks tüketimde
inanılmaz bir patlama var. O lüks tüketimi yapanların vergi
levhalarına bakın, yani milyon liralık arabalarla gezerler,
kuruş vergi ödemezler çünkü ranttan vergi alınmıyor. Kendileri
imar artışları, rantları alıyorlar, Çevre
Bakanlığında büyük oranda bunlar yapılıyor ancak biz o
rantı halka akıtamıyoruz. Hâlâ sermaye ve Türkiye'nin yüzde 1i
o ranttan nemalanıyor. O açıdan ivedilikle şu
şeffaflık yasasını buraya getirelim. Şeffaflık
yasası hem o Bulamayız. dediğiniz il, ilçe
başkanları öyle bir olsun ki, iş takipçisi il, ilçe
başkanları olmasın, hesabını verebilecek il, ilçe başkanları
olsun. O zaman, iş takipçisi il, ilçe başkanları ve
milletvekilleri olmaz, bir yanda zenginleşmiş il ilçe
başkanları görmeyiz ve rant vergisinin ivedilikle gündemimize
getirilmesini talep ediyorum ve bu çerçevede ancak esas olan o
kaynağı, emekçilere doğru ayırabiliriz diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Paylan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 11 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 4üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Haluk Pekşen (Trabzon)
ve arkadaşları
MADDE 4- 28/3/2001 tarihli ve 4632 sayılı
Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununun geçici 1
inci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan 31/12/2015 ibaresi
31/12/2018 şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge hakkında konuşmak
isteyen Trabzon Milletvekili Sayın Haluk Pekşen.
Buyurunuz Sayın Pekşen. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Parlamentonun
çalışma dönemlerinde 2011de Halk Bankası Genel Müdürü, KİT
Komisyonuna geldiğinde şöyle bir açıklamada bulunuyor
Komisyondaki milletvekillerine: Gerek KOBİ bankacılığı
gerekse bireysel bankacılık alanında kredi kullandırarak büyümeye
devam ettik. diyor. Bravo, gayet iyi, aferin. KOBİ kredilerindeki pazar
payı yüzde 12,12 olmuştur, Halkbank olarak KOBİlere öncü ve
lider banka olmayı sürdürdük. Bravo, alkış, helal olsun! Zaten
Komisyon milletvekilleri de böyle söylemiştir ama 2012 yılı
Sayıştay Denetim Raporunun 120 ve 125inci sayfalarında
denmiş ki: Bir dakika
Bunlar kocaman bir yalan, böyle değil,
iş böyle değil. Nasıl iş? Başkent Kurumsal
Şubesinin 7287 sayılı müşterisi, yine Anadolu Kurumsal
Şubesinin 4787 nolu grup firması, Eylül 2011de 250 milyon ABD
doları nakit, 40 milyon ABD doları gayrinakdi açılan ve
Aralık 2011de 450 milyon ABD doları nakit, Aralık 2012de 95
milyon ABD doları ilave ile 575 milyon dolara yükselen kredileri
18/12/2012 tarih 29/44 sayılı yönetim kararıyla yeniden
yapılandırmış. Bu yapılandırmaların
karşısında ipotek yok, devletin hazinesinin arazilerini teminat
göstermiş. Bunlar da tabii ki teminat olarak alınamamış. Eylül
2013te 909 milyon lira karşılık ayrılmış. Bu
bankanın bu işlemi şöyle bir işlemdir. diye devam
etmiş.
Yine demiş ki: 2011 ve 2012 denetim
raporlarında krediye açılan firmalar hakkında yeterli istihbarat
yapılmaz, yapılmıyor, kısa zaman aralıklarıyla
firmalara büyük miktarda nakit ödemeler yapıldı, firmaların öz
kaynakları yetersiz, işletme sermayeleri negatif, bilançoları
zararlı ve diğer bankalara aşırı borçlu, bu firmalar
batmış be kardeşim. Sayıştay, ben dememişim,
yorum yok, devam ediyor. Halk Bankasının yönetimince de bu
alacakların tahsil edilmesinden ümit kesilmiş ve
battığı görüldüğünden olsa gerek ki 2012 yılı
bilançosunda 1,9 trilyon zarar yazılmış ve bu, zarar hanesine
geçilmiş ama burada bitmemiş tabii, ne demişti az önce?
KOBİ kredileriyle biz KOBİleri destekledik, büyük bir
artış yaptık, esnafa kredi verdik. Şimdi, 2001
yılında Halk Bankası, yüzde 65 oranında kredilerini
KOBİlere kullandırıyormuş. Ne olmuş? Yüzde 23e
inmiş demek ki 2011de. Yani bir büyük yalan, olsun, tamam, yalan olsun,
devam.
Peki, esnafa ne yapmış? 2001
yılında 1 milyon esnafa Halk Bankası kredi veriyormuş,
şimdi sayı 300 bine inmiş. Böyle olunca da dedik ki: Devletin
bu sistemi bu kadar boş değildir yani bunu mutlaka baypas eden,
kontrol eden bir yapı vardır, bir de buna bakalım, bu nedir?
diye. Bankalar Kanununa baktık, 32nci maddede diyor ki: İç denetim
faaliyetleri tarafsız, bağımsız bir şekilde gerekli
mesleki özen gösterilerek yeterli sayıda müfettiş tarafından
yapılır. Yani Bankaların müfettişleri bu işleri
yaparlar diyor. Peki, sonra ne yaparlar? Bunu bağımsız denetçiye
verirler, bir de bağımsız denetim raporu düzenlenir.
Bakın, bağımsız denetim raporu.
Firma -buradaki firma da çok enteresan, adını söylemekte yarar
görüyorum, AKİS Bağımsız Denetim diye bir firma- diyor ki
2011 yılında: Efendim, bu banka ibra edilmelidir. Peki, gayet
güzel. 2012 yılında banka ibra edilmelidir. diyor. İyi, gayet
iyi. 2013 yılında banka ibra edilmeli cümlesini kullanmıyor,
diyor ki: Efendim, durum budur, bilgilerinize arz ederim. Geldik 2014e,
Önemli bir husus görülmemiştir ama bazı sorunlar vardır. diyor
bu denetim şirketi. Başlıyor kıvırmaya.
Kıvır, tamam, tam sana göre.
Ondan sonra devreye Kamu Denetçileri Kurumu giriyor
çünkü Bankalar Kanunu gereğince oraya da bilgi vermek zorunda. Bir tek
oraya değil, Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumuna
da bilgi vermek zorunda. İkisine de bilgi veriyor, ikisi de Aman birader,
bizi bu işe karıştırma, bu iş ucu kötü bir
değnek, aman bizi uzak tut. diyor. Peki.
Sonra -Sayıştay bir daha devreye giriyor,
durmuyor- Sayıştay diyor ki: Ya, bu 7287 sayılı firma var
ya, aha, bu, 2012de tek kuruş ödemedi, bir öteleme daha yaptı, bunun
hiçbir teminatı yok, bunun üzerine gidin. diyor ama yine gidilmiyor.
Arkasından Sayıştay bir rapor daha yazıyor, diyor ki:
Arkadaşlar, bu ne iş? Süre de doluyor tabii. Böyle işte.
Maalesef böyle oluyor. Diyor ki: Bu krediyi kim açtı? Diyorlar ki:
Genel Müdür. Ama Genel Müdür olamaz. diyorlar. Niye? Bankalar Kanununun
51inci maddesi diyor ki: Kredi açma yetkisi, Yönetim Kuruluna aittir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Genel Müdürü de söyle, Genel
Müdürü!
HALUK PEKŞEN (Devamla) Genel Müdür kim?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kim?
HALUK PEKŞEN (Devamla) Oğlum Süleyman
var ya, o işte.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Onu söyle, onu söyle!
Ayakkabı kutucusu.
HALUK PEKŞEN (Devamla) Şimdi, kredinin
izlenmesine ilişkin süreçte
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HALUK PEKŞEN (Devamla) Sayın
Başkan, toparlayacağım efendim izin verirseniz.
ŞAHAP
KAVCIOĞLU (Bayburt) Külliyen yalan! Okuma özürlüsün sen! Yalan
söylüyorsun!
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Pekşen,
toparlayınız lütfen.
HALUK PEKŞEN (Devamla) Sayın
Başkan, kredi bir yıl ödemesiz yapılandırılıyor
2013 yılında bir kez daha. 2013ten bugüne kadar bu krediye
ilişkin hiçbir ödeme yapılmıyor.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Önce kanunu
oku, kanunu! Kanunu doğru yorumla!
HALUK PEKŞEN (Devamla) Bankalar Kanunu
93üncü maddesi, BDDKya görev veriyor, yine 95inci madde BDDKya görev
veriyor, yine 97nci madde BDDKya görev veriyor.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Bankalar
Kanununu oku! Önce kanunu anla, ondan sonra! Yalan söylüyorsun! Kanunu
okumuyorsun!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Nasıl verildi o kredi,
bir de onu söyle! Kredi kartını ödeyemiyor, kredi kartını!
Bireysel krediyi ödeyemiyor diye Sayıştay raporu var.
HALUK PEKŞEN (Devamla) 97nci madde BDDKya
görev veriyor. Bütün bunların üzerinden Bankalar Kanununun
160ıncı maddesi diyor ki: Görevi nedeniyle zilyetliği
kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu
para veya para yerine geçen evrak veya senetleri veya diğer malları
kendisinin ya da başkasının zimmetine geçirenler zimmetten
yargılanırlar.
Arkadaşlar, Halk Bankası bir zimmet
suçlusu örgütsel yapıyla kontrol altındadır.
BAŞKAN Sayın Pekşen
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Süre bitti, süre.
HALUK PEKŞEN (Devamla) Buradan Ankara
Cumhuriyet Başsavcısına sesleniyorum: Bankalar Kanununun
162nci maddesi sana görev veriyor, BDDK sana görev veriyor. Murakıp
raporlarını bekliyorum, bunu yargı mercisine
taşıyacağım.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Süre bitti, süre.
BAŞKAN Sayın Pekşen, başka bir
önergede de konuşabilirsiniz.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Sayın
Başkan, on beş dakika daha verin, ona yetmez.
HALUK PEKŞEN (Devamla) Ve size saygılar
sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Pekşen.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan tasarının 4üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Oktay Vural (İzmir) ve
arkadaşları
MADDE 4- 28/3/2001 tarihli ve 4632 sayılı
Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununun geçici 1
inci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan 31/12/2015 ibaresi
31/12/2016 şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Samsun Milletvekili
Sayın Erhan Usta. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz, süreniz beş dakika.
ERHAN USTA (Samsun) Çok değerli
milletvekilleri
(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, hatibi
kürsüye çağırdım, lütfen
Buyurunuz Sayın Usta, süreyi yeniden
başlatıyoruz.
ERHAN USTA (Devamla) Teşekkür ederim.
Çok değerli milletvekilleri, 4üncü maddeye
ilişkin verdiğimiz önerge hakkında söz aldım. Heyetinizi
saygıyla selamlarım. (AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
kürsüdeki hatibe saygılı olalım.
Buyurunuz.
ERHAN USTA (Devamla) Evet arkadaşlar,
şimdi, bu tasarruf konusu önemli. Tasarrufun tanımı nedir diye
şöyle bir baktığımızda, aslında, tasarruf,
gelirimizin tüketmediğimiz kısmı fakat bunun yıllık
olması önemli.
Şimdi, bu bireysel emeklilik sistemi, esas
itibarıyla bizim de teknik olarak çalışmalarda bulunduğumuz
ve benimsediğimiz ve tasarruf açısından da önemli olacağını
düşündüğümüz bir sistem. Bu sistemde, biliyorsunuz, bir
değişiklik yapıldı ve yüzde 25 devlet katkısı var
şu anda. Bütün sisteme giren herkese bu katkı veriliyor. Tabii, bunun
yaklaşık 2,5 milyar lira civarında yıllık maliyeti var
yani ciddi bir maliyeti var bu sistemin bize, bu teşvikin. Bunun tasarruf
üzerindeki etkisini ölçen bir çalışma henüz yok. Bu
çalışmanın yapılmasının gerekli olduğunu
ifade etmek istiyorum. Çünkü burada büyük risk şu: Sistem büyüyor fakat
insanlar o yıl kazandığı gelirden değil de bir
başka tasarrufunu buraya kaydırıyorsa bu, tasarruf değil
yıllık hesapla, dolayısıyla tasarrufa bir ilave değil.
Bizim yani bir portföy değişikliği şeklinde bir şeyse
buraya dikkat etmemiz lazım bu yüksek maliyet açısından.
Şimdi, tasarruf önemli diyoruz fakat
tasarruflarla ilgili Türkiye'de maalesef ciddi veri problemi var, bunu burada
ifade etmek istiyorum. Bugün TÜİK, Türkiye'de yurt içi tasarruflar
rakamını çıkaramıyor. Yurt içi tasarruflar rakamı,
değişik bir çalışmayla TÜİK verilerinden istifade
edilerek Kalkınma Bakanlığı tarafından
çıkarılıyor, bunun bilinmesinin önemli olduğunu
düşünüyorum.
İkincisi: Özel sektör kamu sektörü
ayrımını yine Kalkınma Bakanlığı
yapıyor ve özel sektör içerisinde de maalesef şu anda hane
halkının tasarrufu ve firma tasarrufu diye bir veri elimizde yok.
Bu, Türkiyenin önemli bir eksikliğidir, bu eksikliğin giderilmesi
lazım. Özellikle on üç yıl iktidarda olan bir partinin de bu tür
konulara eğilmesinin gerekli olduğunu düşünüyorum.
Şimdi, tasarruf niye önemli? Çünkü
yatırım yapmak için tasarruf yaparız, büyümek için de
yatırım ihtiyacı vardır. Tasarruf-yatırım
farkı da bildiğiniz gibi cari açığı verir.
Şimdi, burada Türkiyenin rakamlarına
baktığımızda, cari açığın önemli ölçüde
yükseldiğini görüyoruz; 2011 yılında yüzde 9,5e kadar
çıktı, millî gelirin 9,5i. O zamanın rakamıyla 75 milyar
dolara çıktı Türkiyenin cari açığı, bu, çok ciddi bir
açıktır. Cari açığın bu kadar yükselmesi,
yatırımlarımızın çok fazla artmasından olabilir
veya tasarruflarımızın düşmesinden olabilir. Peki,
hangisinden oldu? diye baktığımızda cari açıktaki
artışımız, bizim yatırım
artışından değil, maalesef tasarruf düşüşünden
kaynaklandı. Dolayısıyla Türkiye'de özellikle şu anda ciddi
ölçüde büyümedeki tıkanıklığın nedenlerinden bir
tanesi budur, tasarrufların düşmesidir. Dolayısıyla,
tasarrufları artırmak durumundayız.
Şimdi, daha önceden de ifade ettim ama önemli
olduğu için bir kez daha ifade etmek istiyorum. Tabii, bizde Türkiye
nüfusunu yüzde 20lik dilimlere böldüğümüzde ilk üç dilimin yani yüzde
60lık kesimin tasarrufunun da negatif olduğunu görüyoruz. Ciddi bir
şekilde borçlanma üzerinden finanse edilen bir tüketim harcaması var.
Aslında burada bir anlamda illüzyon da var. Bu belki bir miktar Adalet ve Kalkınma
Partisinin oylarını açıklamak açısından da bize bir
sinyal verebilir. Yani insanlar bugün geçmişte olduğundan çok daha
fazla borçlu. Bunlar aslında kendisinin artan geliriyle değil -bir
kısmı, hatta önemli bir kısmı- sistemdeki borçlanma
nedeniyle insanların bir refah artışı var. Bunu sanki gelir
artışıymış gibi hissetmesi, bir miktar bugünkü
iktidarın da oylarını açıklar diye düşünüyorum ama
konunun esas önemli kısmı, bizim tasarruflarımızın
Bakın, yüzde 14 civarında bir tasarrufumuz var. Emsal ülkelerde yüzde
33 bu tasarruf arkadaşlar. Yüzde 33 tasarruf
karşılığında yaklaşık yüzde 30
yatırım yapıyorlar ve o yüzden o ülkeler, gelişmekte olan
ülkeler çok hızlı büyüyor. Bizim de bunu sağlamamız
lazım.
Şimdi, cari açığı düşürdük
diyoruz -hani tasarruf-yatırım farkı, eşittir cari
açık olduğu için ona geçiyorum- fakat biz cari açığı
maalesef, Türkiye'de büyümeyi düşürerek düşürdük. Tasarrufları
artırarak cari açığı düşürmedik, büyümeyi
aşağıya çekerek cari açığı düşürdük.
Dolayısıyla, bu, aslında sorunun çözülmesi değil, sorunun
ertelenmesi ve Türkiyeyi büyüyememe noktasına getirme oldu.
Şimdi, finans edilemeyen cari açık olmaz,
biliyorsunuz. Çünkü bir zamanlar, ben hatırlıyorum,
bakanlarımız, işte, finanse edildiği sürece cari açık
problem değildir, diyorlardı. Böyle bir şey olmaz. Cari
açık finanse edilse de edilmese de eğer cari açık nedeniyle
kullandığınız dış kaynağı siz üretken
alanlarda kullanmıyorsanız, bunu betona, otomobile, tüketim
malzemelerine harcıyorsanız, o cari açık problemdir.
Şimdi, bunu nereden görüyoruz?
Uluslararası yatırım pozisyonuna
baktığımızda, Türkiye'nin son yıl itibarıyla 670
milyar dolara çıktı yükümlülüğü. Yani şu anda içeride 670
milyar dolar yabancı var, bizim yükümlülüğümüz var. Bunlar her an
çıkabilir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERHAN USTA (Devamla) -
veya
çıkmadığı zaman da bunlara, işte,
varlıklarınızı veriyorsunuz, ciddi ölçüde
borçlanıyorsunuz, bu, sizin faizinizi yüksek tutuyor, ekonomik
kırılganlığı artırıyor. Bu anlamda
tasarrufların önemini bir kez daha vurgulamak istiyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Usta.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler...Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 4üncü madde kabul edilmiştir.
5inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5-
13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanunun geçici 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasında yer alan 31/12/2015 ibaresi 31/12/2020 şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN 5inci madde üzerinde gruplar
adına ilk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Afyonkarahisar
Milletvekili Sayın Mehmet Parsaka aittir.
Buyurunuz Sayın Parsak. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar)
Aziz Türk milleti, değerli milletvekilleri; 11 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 5inci maddesi
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Her şeyden evvel, bu maddenin amacını
yani ilgili kanun hükmünde belirtilen hükümlülerin cezalarının
denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazını olumlu
bulduğumuzu belirtiyorum ancak kanunla ilgili haklı
eleştirilerimizi de ifade etmeden geçemeyeceğim.
Öncelikle vurgulamak isterim ki yasama tekniği
açısından Adalet Komisyonunda görüşülmesi gereken bu maddenin
Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmüş olması usul
bakımından hatalıdır. Bu nedenle, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna getirilmesinde de usul hatası bulunan bu maddenin
kabul edilmesi usul açısından yanlış olacaktır.
Öte yandan, bu ve buna benzer kanun
tasarıları temelde on üç yıldır AKPnin Türkiyeyi
öngörüden yoksun bir şekilde yönetmekte olduğunu da açıkça
ortaya koymaktadır. Özellikle AKPli milletvekillerine sesleniyorum: Bir
kanun yapıyorsunuz, sonra bu kanunun sonuna kanunun belirli bir süre ya da
belirli kişilere ya da çevrelere uygulanmasını engelleyen geçici
maddeler ekliyorsunuz, sonra da bu geçici maddelerin sürelerini
uzatıyorsunuz yani bu geçici maddeler bir türlü geçmiyor, bitmiyor,
tükenmiyor.
13 Aralık 2004 tarih ve 5275 sayılı
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun da bu
şekilde tam olarak uygulanamayan kanunlardan birisi olarak şu anda
karşımızda durmaktadır. Peki, bu sözde geçici ama aslen
kalıcı nitelikteki kanun maddesinde ne denmektedir? Şu an
değişiklik müzakeresini yürütmekte olduğumuz İnfaz
Kanununun konumuzla ilgili kısmı özü itibarıyla, bir kişi
bir suçu işlediğinde ve yargılanması sonucunda ceza
aldığında, cezasının belirli bir
kısmını cezaevinde geçirmesini, belirli bir kısmını
denetimli serbestlikle, belirli bir kısmını da şartlı
salıverme koşulları altında geçirmesini öngörmektedir.
İnfaz Kanununun geçici 4üncü maddesiyse,
kapsam olarak, kısa süreli hapis cezalarında hükümlünün denetimli
serbestlik ve şartlı salıverme koşullarından
yararlandırılmasında cezaevinde geçirilecek süre
şartının belirli bir yıla kadar uygulanmamasını
hükme bağlamaktadır. Kanuna geçici maddeler eklenmesi suretiyle bu
süre uzatılarak içinde bulunduğumuz 2015 yılına kadar
gelinmiş, bugün de bu sürenin 2020 yılına kadar uzatılmasını
görüşüyoruz.
Hemen belirtmek ve önemle vurgulamak gerekir ki
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim, iyi hâlli bir hükümlünün topluma daha
erken kazandırılması, dış dünyayla uyumunun
sağlanması ve ailesiyle bağlarının güçlendirilmesi
noktasında bu tür uygulamalar yapılmasına elbette
itirazımız yoktur. Ancak, bir kanunun tam olarak
uygulanmasının sürekli ertelenmesine ise haklı
itirazlarımız bulunmaktadır.
Sayın milletvekilleri, AKP
iktidarının bu tarz kanunlardaki genel yaklaşımı
şudur: Gelir vergisi konusunda sıkıntı yaşayanlar
var, erteleyelim. Katma değer vergisi konusunda sıkıntı
yaşayanlar var, erteleyelim. Kurumlar vergisi konusunda
sıkıntılar var, erteleyelim. Bireysel emeklilik sisteminde
tıkanmalar var, sistemi biz getirdik diye övünelim ama kanunun uygulanmasını
erteleyelim. Ceza ve güvenlik tedbirleriyle ilgili aksaklıklar var,
Türkiyeye bunu biz getirdik diye övünelim ama kanunun uygulanmasını
erteleyelim. Evet, ne yazık ki AKP iktidarının bu
bağlamdaki ilkesi, sorunları çözmek değil, ertelemektir.
Erteleyin, erteleyin de popülizmle kabartılan, geçici kanunlarla ertelenen
koca bir yığın sorun ne zaman çözülecek, gelecekteki hangi
sorumluluk sahibi hükûmetin başına kalacak, bunu düşünen var
mı? Karşımızda on üç yıllık bir iktidar var ve
biz hâlâ kanunlardaki bazı hususların tekrar tekrar ertelenmesini
konuşuyoruz. Erteleme dediysek de öyle yarına ya da diğer bir
aya değil, tam beş yıl sonrasına erteliyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, bu uzatma teklifleri
sadece bir popülizmin sonucu olmayıp aynı zamanda devletimizin içine
düşürüldüğü çaresizlikleri de ne yazık ki gözler önüne
sermektedir. Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel
Müdürlüğünün kendi İnternet sitesinde de
yayınladığı resmî verilerine göre, 6 Haziran 2015 tarihi
itibarıyla, 294 kapalı ceza infaz kurumu, 55 müstakil ceza infaz kurumu,
2 çocuk eğitimevi, 5 kadın kapalı ceza infaz kurumu, 1
kadın açık ceza infaz kurumu ve 3 çocuk kapalı ceza infaz kurumu
olmak üzere toplam 360 tane ceza infaz kurumumuz bulunmaktadır. Bu ceza
infaz kurumlarının ise 91 tanesi 2006 yılından bu yana görev
yapan AKP hükûmetleri tarafından açılmıştır. Yani
Hamdolsun, cumhuriyet tarihi boyunca inşa edilen cezaevlerinin dörde
1ini biz yaptık. diye övünebilirsiniz.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Cezaevi yapmak
suç değil ki Mehmet Bey.
MEHMET PARSAK (Devamla) Şimdi, bu 360
ceza infaz kurumunun toplam kapasitesi kaç kişi? 167.620 kişi. Peki,
Türkiyede toplam kaç tutuklu ve hükümlü bulunuyor? 176.116 kişi. Yani,
kapasiteden fazla tutuklu ve hükümlümüz var. Bunların kaçı tutuklu,
yani yargılaması devam ediyor ya da keyfî uygulamalar nedeniyle
içeride tutuluyor? 25.981 Sayın Cora. Bu 176 bin kişinin kaçı
hükümlü? 150.135.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Eskiden tam
tersiydi.
MEHMET PARSAK (Devamla) Şimdi
anladınız mı neden erteleme telaşındasınız?
Çünkü, AKP iktidarı döneminde suç ve suçlu sayısı o kadar
artmış ki tutuklu ve hükümlüleri yatıracak yeriniz yok
neredeyse. Yani, AKP iktidarı döneminde Türkiye'de suç oranı
artmış, hatta artmak ne kelime, ne yazık ki âdeta
patlamıştır.
Yine, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü
verileri: 1970 yılındaki toplam tutuklu ve hükümlü sayısı
59.511, Aralık 2002deki toplam tutuklu ve hükümlü sayısı
59.429. 1970te 35 milyon olan nüfusumuz 2002ye kadar yaklaşık 34
milyon kişi artmış ama hükümlü ve tutuklu sayısı
neredeyse aynı. Peki, bugünkü tutuklu ve hükümlü sayımız kaç? 30
Kasım 2015 itibarıyla tam 176.116. 2002den bu yana nüfusumuz yüzde
17 artarken tutuklu ve hükümlü sayımız neredeyse yüzde 300
artmış. Yani, Hamdolsun, cumhuriyet tarihinde görülmemiş
sayıda hükümlü ve tutuklumuz var. diye de övünebilirsiniz.
Aziz Türk milleti ve saygıdeğer vekilleri;
sessiz devrim diye aslında bunları anlatmak lazım. Suçluluk
konusunda sessiz bir devrim yapılmış. Ya suçluları
yakalama, tutuklatma, hüküm giydirme konusunda çok mahirsiniz ya da bu
işte bir terslik var. 59 bin nerede, 176 bin nerede?
Hükümlü ve tutukluların toplam nüfusa
oranı 2002 yılına göre 2 kattan fazla artmış durumda.
Ortaya çıkan sonuç ne biliyor musunuz? Biz bu ertelemeleri yapmazsak
cezaevleri önünde kuyruk olacak, kuyruk. Tutuklu ve hükümlüleri yatıracak
yer bulamayacak durumdasınız. Suç işleme oranının 2
kattan fazla arttığı bir ortamda bizleri cezaevlerinin derdine
düşürdünüz. Kimi nasıl dışarıda tutsak da cezaevleri
rahatlasa diye kıvranıyorsunuz.
Aynı zamanda, bir hukukçu milletvekili olarak
diyorum ki: Partimiz MHP, uygun koşullar altında, denetimli
serbestliğe ya da şartlı salıvermeye asla karşı
değildir. Sonuçta, cezalandırmanın amacı suç işleyenleri
topluma kazandırmak ve kurallara uyumlu hâle getirmekse bu, denetimli
serbestlik ve şartlı salıvermeyle de gerçekleştirilebilir.
Sayın milletvekilleri, şimdi, buraya kadar
gelmişken bir de suç türlerine göre bir değerlendirme yapmak
gerekmektedir. Yine, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü verilerine göre
2 Aralık 2015 itibarıyla en çok işlenen suç, manidar bir
şekilde, hırsızlık, tam 39 bin kişi.
Hırsızlığı 32 bin kişiyle uyuşturucuya
bağlı suçlar, 28 bin kişiyle adam öldürme takip ediyor.
Türkiye'de yağma, gasp ve yaralamadan toplam 43 bin kişi hüküm giymiş
durumda. Peki, yolsuzluk ve rüşvetten yatanların sayısı?
İşte bu yok. Çünkü onlar yargılanmıyor, çünkü Türkiye'de bu
işler en tepe noktalara kadar sıçradığından
yolsuzlukların ve rüşvetin üzeri kapatılıyor.
Büyük Türk milletinin saygıdeğer
vekilleri, suçlu sayısını 3 kat, suç işleme
oranını 2 kattan fazla artıran bir sistemi
sorgulamalıyız ve bunları araştırmalıyız.
Bu noktada dikkatinizi çekmek istediğim
diğer bir husus da aslında bir koruma tedbiri olan tutuklamanın
bir cezalandırmaya dönüşmüş olması. Ne hazindir ki 17-25
Aralıktan bu yana adalet tanrıçası Themisin gözlerindeki
bağ çözülmüş, elindeki terazinin ayarı bozulmuş ve
diğer elindeki kılıcı büyük hırsızların değil
sadece sıradan ve küçük hırsızların üzerinde sallanır
hâle gelmiştir.
Sözlerimi Adalet mülkün temelidir. vecizesiyle
tamamlamak istiyorum. Evet, adalet mülkün temelidir ama o mülk kupon araziler
değildir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Parsak.
Gruplar adına ikinci konuşmacı, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Adıyaman Milletvekili Sayın
Behçet Yıldırım.
Buyurunuz. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
HDP GRUBU ADINA BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ben
de görüşülmekte olan tasarının 5inci maddesine ait
görüşlerimi belirtmek üzere grubumuz adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
5275 sayılı Yasanın 105/A maddesinde
düzenlenen denetimli serbestlik tedbirinin uygulama amacı, hükümlülerin
dış dünyaya uyumlarını sağlamak, aileleriyle
bağlarını sürdürmelerini ve güçlendirmelerini temin etmek olarak
belirlenmiştir. Bu nedenle altı aylık açık cezaevinde kalma
şartının uygulanmamasına ilişkin geçici 4üncü
maddenin uygulamasının 2020 yılına kadar
uzatılması istenmektedir.
İlgili yasa maddesi cezaevleri ve cezaevlerinde
kalan hükümlülerle ilgili bir düzenlemedir. Ancak yasa, yukarıda
belirttiğim amaçla çıkarıldığı iddiası
mevcut ise de, bu şekilde kanun metnine işlenmişse de,
amacın bu olduğu noktasında, cezaevlerinde hükümlülerle ilgili
uygulamaya baktığımda bende şüphe
uyandırmaktadır. Pratikte bu böyle olmamakta. Bu yasa Cezaevlerinin
kapasitesi doldu, şimdi yeni hükümlülere yer açıyoruz.
ihtiyacından kaynaklanmaktadır. Bugüne kadar uygulamalara
baktığımızda, nasıl toplumsal koşullar
yaratmışız ki, nasıl bir ceza sistemi kurmuşuz ki
âdeta doldur boşalt yapmak zorunda kalıyoruz; bunu sorgulamamız
lazım.
Demokratik barışçıl ortamların,
insan haysiyetine uygun yaşam koşullarının, suçu önlemede
en etkili araçlar olduğu kanaatindeyim. Türkiye şu anda silahlı
çatışmaların yoğun olarak yaşandığı ve
her gün çok sayıda insanın yaşamını yitirdiği bir
şiddet ortamında bırakılmıştır. Türkiyenin
temel sorunları olduğu gibi durmaktadır. Bu
barışçıl, demokratik ortamları, insan haysiyetine
yaraşır bir yaşam seviyesini yakalamadığımız
ölçüde sanırım bu doldur boşalt mantığı aynen
devam edecektir. İnsanların suç işlemesinin engellenmesine
yönelik tedbirler geliştirmemiz gerekirken bu cezaevlerinde yer açma
mantığıyla hareket ettiğimiz ölçüde, bu yasanın
uygulanmasını, değil, 2020, 2050 yılına kadar
uzatırız.
Kişi hürriyeti esastır. Bu anlamda,
yukarıda belirtilen amaca uygun olarak tabii ki hükümlülere denetimli
serbestlik uygulamasına devam edilmelidir. Yasanın amacı,
hükümlülerin dış dünyaya uyumlarını sağlamak,
aileleriyle bağlarını sürdürmelerini ve güçlendirmelerini temin
etmek olarak belirtilmiştir. Biraz önce de belirttim, ben de şüpheyle
bakıyorum, keşke bu amaç topyekûn bütün hükümlüler için, bütün
cezaevi uygulamaları için geçerli olsa. Ancak, mevcut cezaevi
uygulamalarımız bunun böyle olmadığını gözler
önüne sermektedir. Cezaevi uygulamaları insanlık onuruna
yakışır uygulamalar olmanın çok uzağındadır.
Bakın, bu ülkede cezaevinde kalan hükümlüler -dış
dünyaya uyumlarını sağlasın, aileleriyle
bağlarını sürdürmelerini ve güçlendirmelerini temin etmek için-
keyfî olarak -aileleriyle uyum sağlasın diye- binlerce kilometre
uzaktaki cezaevlerine nakledilmekte, mahpuslar her yeni güne başka bir
hapishanede uyanmaktadır. Üstelik bu nakiller, bırakın
hükümlüleri, haklarında masumiyet karinesi geçerli olan,
duruşmaları hâlâ devam eden tutuklular için de uygulanmakta. Bu
ülkede cezaevinde kalan hükümlülere, dış dünyayla, aileleriyle
bağlarını sürdürsün diye uyduruk gerekçelerle ziyaretçi
kabulünden yoksun bırakma cezası uygulanmakta. Bu nakiller nedeniyle
insanlar, çocuklarını, eşlerini, kardeşlerini görmek için
her görüş günü binlerce kilometre uzaktaki bir şehre gitmek zorunda
kalmaktadır. Bu durum, olaydan herhangi bir şekilde haberdar olmayan,
karara konu eylemle herhangi bir şekilde alakası olmayan aile ve
ziyaretçilerin mağduriyetine de sebep olmaktadır.
Dışarıdaki insanların, ziyaretçilerin cezaevi müdürlüğü
tarafından cezalandırılması hukukun temel ilkelerine
açıkça aykırılık teşkil etmektedir.
Bırakın dış dünyayla
bağlarını güçlendirmeyi, cezaevlerinde ölüm
sınırında olan tutukluların durumu daha da
ağırlaşmışken tedavileri yapılmadan ölüme terk
edilmişlerdir. Hasta tutsaklara ve hükümlülere, bu ülkenin
vatandaşı değil, âdeta rehine muamelesi yapılmaktadır.
Açıkça, yaşam hakkı ihlal edilmektedir. Eğer AKP Dolmabahçe
mutabakatına sahip çıksaydı bu durum böyle olmayacaktı, bu
hasta tutukluların hepsi bugün dışarıda, özgürlüklerine
kavuşmuş olacaktı.
Bugün, biliyorsunuz, sokağa çıkma
yasağı nedeniyle tüm ülke âdeta bir açık cezaevine
dönüşmüş durumdadır. Az önce, benden önceki hatip de söyledi,
gerçekten cezaevlerinde yer kalmamıştır. 21 Temmuzda, biliyorsunuz,
Suruç katliamı oldu, bunu protesto etmek için Adıyamanda bir
yürüyüş yaptık. Bu yürüyüşte 53 gözaltı oldu, 21 tane
tutuklama oldu. Onlarla görüşmek için 6 kez Adalet
Bakanlığına başvurdum, sonuç alamadım.
Başkanım, bu konuda dün bir görüşme
yaptınız, Adalet Bakanından olumlu bir sonuç aldınız
mı? Bunu da merak ediyorum doğrusu.
2015 yılının son günlerini
yaşadığımız bugünlerde hapishanelerde ciddi hak
ihlalleriyle karşı karşıyayız. Bir mahpusun
dış dünyayla ilişkisi ne kadar kesilirse işkence ve kötü
muamele riski de o kadar artar. Ülkemizdeki çatışmalı sürecin
hapishanelere hemen yansımalarını görmekteyiz. Bilhassa çocuk ve
kadın mahpuslara yönelik işkence ve kötü muamele, taciz
uygulamalarında da belirgin bir artış görülmektedir. Her
şeyden önce hapishanelerin genel koşulları -barınma,
havalandırma, hijyen, sağlık, iletişim ve benzeri
koşullar- kapasitesinin yüzde 100 doluluk oranına
yaklaşması nedeniyle ortaya çıkan mekânsal
sıkışıklık tüm tutuklu ve hükümlüler üzerinde eziyet
etkisi yaratmaktadır. Bununla birlikte, özellikle cezaevine giriş
sırasında yapılan çıplak aramalar, süngerli oda
uygulamaları, kamerasız bölgelerde gerçekleştirilen şiddet,
cezaevlerindeki arama ve denetimlerde, avukat ve aile görüşmesine
gidiş ve gelişlerde, hastane sevkleri ve mahkemelere götürülüp
getirilirken uygulanan şiddet, tabii ki izolasyon, cezaevlerinde öne
çıkan işkence ve kötü muamelelerin olduğunu göstermektedir.
Burada bir sürü örnek var: Antalya L Tipi Cezaevinde, Eskişehir H Tipi
Cezaevinde, Silivride F Tipi Cezaevinde bir sürü olumsuzluklar olmuş ama
bizi dünyaya rezil eden bir Pozantı gerçeği vardır.
Pozantıda çocuklara neler yapıldığını burada
anlatmak onuruma dokunuyor doğrusu.
Diğer bir önemli konu da hasta tutsaklar
meselesidir. Yeni verilere baktığımız zaman, 300ü
ağır olmak üzere toplam 750 hasta mahkûm bulunmaktadır.
Mahpusların sağlık hakkı iki
kimlik arasında tartışılmaktadır: Bunlardan birincisi
ulusal mahkemelerin aldığı kararlar neticesinde hapis
altında tutulmalarını zorunlu kılan mahpus kimliği,
diğeri ise sağlık sorunlarının tedavisi için gerekli
tıbbi bakım ve tedavi koşullarının
sağlanmasını zorunlu kılan hasta kimliğidir. Otoriter
rejimlerde mahpusluk kimliğinin belirlediği zorunlu yaşam
alanı ile hasta kimliğinin gerekli kıldığı uygun
koşulların olgunlaştırılması sürekli
çatışma hâlindedir.
Özellikle kelepçeli tedavi uygulaması bu
yıl artış göstermektedir. Artık tek kelepçeyle yetinmeyen
anlayış, İzmir Kırıklar ve Şakran
Hapishanelerinde çift kelepçe uygulamalarına başlamıştır.
Bu uygulamalara karşı çıkan mahpusların kolları bile
kırılarak bu uygulamalar dayatılmaktadır.
Diğer bir konu, mahpuslar, jandarmanın
elinden kolları kırılmadan kurtulduktan sonra
karşılarına yeni bir engel olarak hekimler
çıkmaktadır. Üzülüyorum bir hekim olarak, hasta haklarının
hiçe sayıldığı bir cezaevi gerçekliğiyle
karşı karşıyayız. Eğer bir hekim
hastasını kelepçeyle muayene etmiş ya da etmek istemişse
hasta hakları, hekimlik mesleği etiği kuralları,
İstanbul Protokolü ilkeleri, Biyotıp Sözleşmesi ve
Anayasa'nın 90ıncı maddesi hükümlerine aykırı
davranmış, tutukluların diğer hastalar gibi
sağlık hizmeti alma hakkına engel olmuş demektir. Herkese
eşit sağlık hizmeti sunmak hekimin birincil görevidir. Hiç kimse
kelepçeli olarak muayene edilemez, hiçbir hekim kelepçeli hasta muayenesine
zorlanamaz. Eğer bir cezaevi idarecisi, savcısı ya da Adalet
Bakanı kelepçeli muayeneye ve sağlık hakkı ihlaline yol
açan uygulamalara sessiz kalmışsa, o ülkede insan haklarından ve
demokrasiden söz edilemez.
Ben de iki yıl cezaevi doktorluğu
yaptım. Hep sorarlar, şimdiki durum ile eski durum arasında
nasıl fark var? Evet, eski durumdan çok daha kötü durumlardayız.
Arkadaşlar, sanırım sürem bitiyor,
bunun için toparlamak durumundayım.
Madde 56da der ki: Kurumların elverişsiz
ve yetersiz kalması, kapsama gücünün aşılması,
kullanılamaz hâle gelmesi, asayiş, güvenlik, doğal afet,
yangın ve büyük onarım gibi zorunlu nedenlerle başka kurumlara
nakledilmeleri gerekli görülen hükümlüler, yargı çevresi
dışında Adalet Bakanlığınca belirlenen ve
konumlarına uygun olan diğer kurumlara nakledilebilirler.
Son olarak şunu demek istiyorum
arkadaşlar: İmralı Cezaevinde Sayın Abdullah Öcalana özel
hukuk ve ağırlaştırılmış tecrit
uygulanmaktadır. 27 Temmuz 2011 tarihinden beri avukatlarıyla
görüştürülmemektedir.
Önerilerim şudur arkadaşlar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEHÇET YILDIRIM (Devamla) Bir dakika verebilir
misiniz?
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
böyle bir usul yok ama size toparlamanız açısından bir dakika ek
süre veriyorum.
BEHÇET YILDIRIM (Devamla) Evet, çünkü önerilerim
çok önemli.
1) Demokratik barışcıl ortamı
yaratma adına Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit
kaldırılmalı ve müzakereye geri dönülmelidir.
2) Cezaevlerinin, özellikle çocuk cezaevlerinin
koşullarının ivedilikle düzeltilmesi gerekir.
3) Hasta ve yaşlı siyasi tutukluların
bir an önce salıverilmesi gerekir.
4) Tutuklu ve hükümlü sevklerinin aileler
mağdur olmayacak şekilde düzenlenmesi gerekir.
5) Yargı
bağımsızlığı yeniden inşa edilmeli,
yargıda siyasi otorite kaldırılmalı ve tarafsız adil
yargılamanın yolu açılmalıdır.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yıldırım.
Gruplar adına son konuşma, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın Ömer Süha Aldana
aittir.
Buyurunuz Sayın Aldan. (CHP sıralarından
alkışlar)
On dakika süreniz var.
CHP GRUBU ADINA ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle, Sayın Başkan, yeni görevinizde
size başarılar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, 11 sıra
sayılı Yasa Tasarısının 5inci maddesi üzerinde
grubum adına söz aldım. Öncelikle belirtmem gerekir ki biz bu
düzenlemeyi destekliyoruz. Düzenlemeyle, ceza ve güvenlik tedbirleri
hakkındaki yasanın geçici 4üncü maddesinde şartla tahliye
süresini bir anlamda bir sene daha kısaltan bir düzenleme getiriliyor.
Denetimli serbestlik kapsamında hükümlüler bir yıl daha önceden
cezaevinden çıkma olanağına kavuşuyorlar, bunu
destekliyoruz. Süre 31/12/2015 tarihinde doluyordu, süre 2020 yılına
uzatılıyor. Ama bu konuda iki şey söyleyeceğim.
Bir tanesi: Geçen Parlamento dönemindeki
yanlış alışkanlığın sürdüğünü
görüyoruz. Bir kez bu tamamıyla Adalet Komisyonunun görev alanına
giren bir konu olduğu hâlde Plan Bütçeden bu düzenleme çıkarılmaya
çalışılıyor, bu doğru bir yaklaşım
değildir. Bakın, yaklaşık bir aydan fazla bir süredir
Meclis çalışır gibi yapıyor. Bütün komisyonlar
oluşturuldu. Sadece Plan ve Bütçe Komisyonunda iki tasarı gündeme
geldi. Burada vatandaş oyalanıyor, aldatılıyor
vatandaş. Bu Meclisin gündemini iktidar partisinin çoğunluğu
tayin eder. Zira komisyonlara egemen olan iktidar partisidir. İktidar
partisi bu Meclisi şu anda çalıştırmıyor.
Çalışır gibi yapıyoruz. Tamamıyla bir oyalamayla,
akşam yediye kadar boş tartışmalarla geçiyor. Ben bütün
Meclisi ve bu konuda da yetkili olanları uyarıyorum, Meclisi görev
yapmaya davet ediyorum, bu halkı daha fazla aldatmaya kimsenin hakkı
yoktur.
İkinci söyleyeceğim nokta: Bu düzenleme
hükümlülerin haksızlığa uğrayıp da bir an önce
cezaevinden çıkmalarını sağlamaya dönük bir iyi niyet
düzenlemesi değildir. Bu düzenlemenin temelinde cezaevlerinin tıka
basa insanla doldurulması vardır. Eğer siz 2005
yılında yürürlüğe giren Ceza Yasasında İnsanlara
daha fazla ağır cezalar hükmedersek suçu önleriz. diye bir
yaklaşım gösterip suçların cezasını
artırırsanız cezaevlerini doldurursunuz. Yahu, cezaevinde
insanlar cezalarının yüzde 40ını yatıp şartla
tahliye olabiliyorlar. Bunun, en iyisi, üçte 2sini yatsınlar, öyle
çıksınlar. derseniz yine cezaevine insan doldurursunuz.
Yetmedi, son günlerde yargı camiasında bir
ceza verme eğilimi var, takdir ve teşdit dediğimiz bir
anlayış egemen olmaya başladı. İnsanların iki
yıldan aşağı cezaları ertelenebilir, hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasına karar
verilebilir ama, bakıyorsunuz, kasten çoğu hükümlü iki yıl bir
ay hapis cezası almış.
Tabii, insanlar cezaevine böyle
yığılınca, cezaevi yapa yapa da bitiremeyince, sorunu
çözemeyince bu sefer Acaba dolambaçlı yollardan nasıl denetimli
serbestlikle, şununla bununla insanları erken tahliye edebiliriz?
diye arayış içine giriliyor. Bu da doğru bir şey
değildir. Türkiyede iktidarın aslında çok cezaevi yapma yerine
insanların çalışabilecekleri çok iş alanları
açması ve bu anlamda da cezayı ve suça eğilimi önlemeyi
amaçlaması elzem olan bir konudur ama bu yapılmıyor.
Bu noktada, konuşmamın bundan sonraki
bölümünü böyle haksız bir uygulama sonucunda cezaevinde bulunan 2
kişinin hukuksal durumunu değerlendirmeye ayıracağım.
Bunlar da Can Dündar ile Erdem Güldür. Neden dolayı
tutuklanmışlar? Tutuklama gerekçesi şu: Silahlı terör
örgütüne yardım, devletin gizli kalması gereken bilgilerini
açıklamak ve siyasal ve askerî casusluk. Yani, Türk Ceza Kanununun
330uncu maddesinden yargılanmak üzere haklarında bir soruşturma
var ve bu kapsamda tutuklanmışlar. Suçun cezası ne? Müebbet.
Peki, bu hangi bölüm başlığında Türk Ceza Kanununun?
Yedinci Bölüm başlığında Devlet Sırlarına
Karşı Suçlar ve Casusluk kapsamındaki bir suç. Ne
yapmışlar? Bu 1 Ocak ve 19 Ocak 2014 tarihlerinde MİT
tırları adıyla adı geçen tırlarda yapılan aramalara
ilişkin olay yerindeki arama ve yakalama tutanaklarını
kamuoyuyla paylaşmışlar. Bu, dava dosyasında yer alan bir
bilgidir. Oysa, Ceza Muhakemesi Kanununun 43üncü maddesi devlet
sırrı niteliğindeki belgenin ne olduğunu
açıklamaktadır. Bir mahkeme dosyasına girmiş, bir anlamda
aleniyet kazanmış bir belge devlet sırrı niteliğini
kaybeder. Yani, şu anda devlet sırrı niteliğindeki bir
belgeden dolayı bu insanlar içeride tutulmamalıdır çünkü mahkeme
dosyasında bir belgedir bu.
Olay yeri tespit ve yakalama tutanağı,
Ceza Muhakemesi Kanununun 153üncü maddesi gereğince, faile ve
avukatına verilmesi gereken belgelerdir. Şu anda çoktan bu belge
avukatların, sanıkların elindedir. Zira, Yargıtay 16. Ceza
Dairesinde bu MİT tırlarına ilişkin aramayı
gerçekleştiren yargı mensupları ve kolluk güçleri hakkında
süren bir dava vardır. Bu dava dosyasındaki belgeyi toplumla
paylaşmak devlet sırrı niteliğindeki bir belgeyi
paylaşmak anlamına gelmez. Zira, devlet sırrı
niteliğindeki belgeyi sadece ve sadece mahkeme heyeti inceleyebilir.
Zabıt kâtibinin dahi bu belgeyi inceleme yetkisi yoktur. O zaman, ortada
devlet sırrı niteliğinde bir belge yoktur. Bu anlamda, bu iki
değerli gazetecinin eylemi Türk Ceza Kanununun 285inci maddesine uygun
düşer. O da şudur ki duruşmalar kapalıdır,
soruşturmalar gizlidir. Bu kapsamda, gizli soruşturmaya ilişkin
ya da kapalı oturumdaki duruşmalara ilişkin belgeleri kamuoyuyla
paylaşmak Türk Ceza Kanununun 285inci maddesindeki suçu oluşturur.
Evet, Erdem Gül ile Can Dündarın eylemleri buna uygun düşer, bunu
kabul ediyoruz. Ama bir milletvekili var, ismini vermeyeyim şimdi,
polemiğe girmemek açısından. O, hakkındaki pek çok
soruşturmadan kurtulsun diye, 2012 yılında bu Genel Kurulda bir
değişiklik yapılmıştır, bu 285inci maddenin son
fıkrası eklenmiştir. Fıkra aynen şöyledir:
Soruşturma ve kovuşturma işlemlerinin haber verme
sınırları aşılmaksızın haber konusu
yapılması suç oluşturmaz. Dolayısıyla, Ergenekon ve
Balyoz gibi gizli soruşturması ya da kapalı yapılan
duruşmalara ilişkin belgeleri sırf gazetelerde
yayınladıkları, köşelerinde bunu haberleştirdikleri
için, haklarında çok sayıda soruşturma açılan iktidara
yakın gazete mensuplarını kurtarmak için bu düzenleme yapılmıştır.
Dolayısıyla, ortada bir devlet sırrı
olmadığına göre, bir kere devlet sırrı aleyhine bir
suçtan dolayı bu 2 gazeteci yargılanamaz ve tutuklanamazlar.
İkincisi: 285inci maddenin son fıkrası gereğince de
haklarında hiçbir şekilde cezai takibat yapılamaz.
Şimdi, ortada böyle bir gerçeklik varken
kamuoyunun yanıltılmasını gerçekten son derece
yadırgıyorum ama burada benim asıl
yadırgadığım anlı şanlı ceza hukuku
profesörleridir. Siz ne işe yararsınız? Ne işe
yararsınız ey ceza profesörleri? Ortada hukukçu olmayan
insanların dahi kolaylıkla kavrayabileceği bir tablo varken
LEVENT GÖK (Ankara) Niye susuyorsunuz?
ÖMER SÜHA ALDAN (Devamla) -
niye susuyorsunuz,
kafanızı niye kumun altına sokuyorsunuz? Bunu unutmayın.
(CHP sıralarından alkışlar) Asıl sorun da
buradadır. Asıl sorun: Ben oncu değilim ama ne yapayım.
diyenlerdir, çoğunluk da onlardadır aslında. Hukukun ayaklar
altına alınmasına, özgürlüklerin kısıtlanmasına
kayıtsız kalanlardır. Bir gün acaba bir şeyler olur da
başıma bir şey gelir mi? diye korkanlardır ya da Acaba,
bir gün bir şeyler olur da ben bu işten bir nemalanır
mıyım? diyenlerdir. Tarih onlardan da, hukuku hiçe sayanlardan da
hesap soracaktır diyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Aldan.
Şahıslar adına ilk
konuşmacı Ordu Milletvekili Sayın Oktay Çanak. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
OKTAY ÇANAK (Ordu) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
26ncı Yasama Döneminin Birinci Yasama Yılının
hayırlara vesile olmasını temenni ederek sözlerime
başlıyorum.
Bu kanun maddesiyle yapılmak istenen,
aslında AK PARTİnin kurulduğu 14 Ağustos 2001 tarihinden
itibaren ortaya koyduğu ilkelerin yol almasından ibaret. Yani bu
kanun, bugüne kadar Türkiyede unutulmuş, eksik bırakılmış,
yarım kalmış, hiç dokunulmamış, hiç
düşünülmemiş konularla ilgili yasal düzenlemelerin
yapıldığı uzantılardan sadece birisi.
Bakın, bu kanunla, Millî Eğitim
Bakanlığına bağlı örgün ve yaygın eğitim
yapan mesleki ve teknik eğitim okullarındaki atölye ve uygulama
birimleri, anaokulu, kreş, çıraklık ve halk eğitim
merkezindeki uygulama birimlerine bağlı döner sermaye
işletmelerinin elde ettiği gelirler ve bu nedenle oluşmuş
tüm iratlar, iktisadi işletme oluşmayacağı yönüyle hükme
bağlanmıştır.
Bu düzenleme öncesinde, dernekler ve vakıflar
ve biraz önce bahsettiğim Millî Eğitim Bakanlığına ait
uygulama birimleri yüksek vergi ve cezalara muhatap olmakta, zaman zaman defter
tutma, beyanname verme gibi ödevler nedeniyle ödenen vergiden çok daha büyük
maliyetlere katlanmak zorunda kalmışlardır. Bununla ilgili
mevzular da yargıya taşındığında, maalesef, idare
mahkemelerinden olumsuz cevaplar almak suretiyle de bazı kayıplar
yaşanmıştır.
Bu düzenlemeyle
artık, derneklerin ve vakıfların madde kapsamında elde
ettiği kazanç ve iratları kesinti suretiyle
vergilendirildiğinden vergisel açıdan bir kayıp
doğmaması; Millî Eğitim Bakanlığına
bağlı uygulama birimlerinin asıl gayesinin eğitim
faaliyetleri olması nedeniyle, bunların madde kapsamındaki
gelirleri nedeniyle iktisadi işletme oluşmaması yaşanan
birçok ihtilafı sonlandırmış ve uygulamada bu maddeyle
kolaylıklar sağlanmıştır.
Bugün oylanacak
olan 5inci madde, MHP sözcüsünün ifade ettiği gibi bir erteleme
değildir. Bu madde, bugüne kadar yapılmış olan
uygulamanın 2020 yılına kadar uzatımından ibarettir.
Öyleyse biz, yapılmış bir şeyi ertelemiyoruz, bilakis
yapılmış bir şeyi, doğru olan bir düzenlemeyi 2020
yılına kadar uzatmış oluyoruz.
Vergi yönetimi,
vergi idaresi, gerçekten bir millet için, bir devlet için çok önemli bir
durumdur. Zira, AK PARTİ, kurulduğu günden itibaren, bir taraftan
milletin vergi yükünü hafifletirken diğer taraftan da birçok hizmeti bu
milletimizin ayağına getirmiştir. Orduda, kendi ilimde, bugüne
kadar fındıkla alakalı doğrudan gelir desteği hiçbir
hükûmet tarafından verilmemişken şu anda her yıl 286 milyon
TL -eski parayla 286 trilyon TL- Ordulu fındık üreticisine,
Trabzona, Düzceye, Giresuna, Samsuna verilmektedir. Onun için, bu
düzenlemeler, mutlak suretle bir taraftan vatandaşımızın
vergi yükünü azaltırken diğer taraftan da hizmetleri hiçbir sekteye
uğratmadan o hizmetleri vatandaşımıza, milletimize götürmektedir.
Cezaevleriyle
alakalı Cezaevleri AK PARTİ döneminde doldu, taştı.
söylemi de doğru değildir. Bakın, eskiden çıkarılan,
AK PARTİ dönemindeki İnfaz Yasasından önce, mahkemede suçlu
bulunan insanlar sadece aldıkları cezanın beşte 2sini
yatıyorlardı ama şu anda, AK PARTİ döneminde çıkan
İnfaz Yasasıyla suçlu bulunan insanlar, aldıkları
cezanın üçte 2sini yatıyorlar. Düşünün, bir mahkeme birisine,
bir suçluya 15 yıl hapis cezası verdiğinde o suçlu cezaevinde
sadece 6 yıl yatıyordu, 9 yılını
dışarıda geçiriyordu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OKTAY ÇANAK (Devamla) Sayın
Başkanım, ek süre verirseniz...
BAŞKAN - Tabii ki. Toparlamanız için
sadece
Buyurun.
OKTAY ÇANAK (Devamla) Ama AK PARTİ
dönemindeki İnfaz Yasasıyla birlikte, 15 yıl ceza alan bir
suçlu artık 10 yıl cezaevinde yatıyor. Onun için, cezaevleri
bugün doluysa bu, hakkaniyetli, adaletli bir mahkeme kararının tesis
edilmesi neticesidir.
Yine, AK PARTİ döneminden önce, cezaevlerinde
yüzde 70 tutuklu varken ve yüzde 30 mahkûm varken bugün, AK PARTİ
döneminde yüzde 70 mahkûm cezaevinde, yüzde 30u tutuklu olarak cezaevinde
bulunmaktadır. Yani netice olarak yapılan tüm bu düzenlemeler, AK
PARTİ döneminde gerçek adaleti sağlamaya yönelik bir husustur.
Ben baro başkanlığı
yapmış, avukatlık yapmış, cezaevi izleme komitelerinde
görev almış birisi olarak... Geçmiş döneminde ceza alıp
dışarı çıkarak mağdur ettiği insanların
önünde yürüyen insanların herhâlde çevreye verdiği adalet
algısı ile bugün, Çok şükür, bana dokunan, mağdur eden
insanlar artık cezaevinde uzun süreli yatıyor. diyen
vatandaşımızın adalet algısı hiç şüphesiz
daha önemli.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OKTAY ÇANAK (Devamla) Bugün AK PARTİ
iktidardaysa milletimizin bu etkin, bu doğru uygulamaları
görmesindendir. Biz, onun için bu kanun değişikliklerine devam ederek
yolumuza devam edeceğiz diyorum, Genel Kurulu sevgiyle saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Haram paracılar
mesela, ödül alıyor!
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Çanak.
Şahıslar adına son konuşmacı,
İstanbul Milletvekili...
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) 69 uyarınca
sataşmadan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Parsak.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
14.- Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsakın, Ordu
Milletvekili Oktay Çanakın 11 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 5inci maddesi üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi
Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Sayın
milletvekilleri, biraz önce konuşan hatip bunun bir erteleme
olmadığını, uygulamasının 2020 yılına
taşındığını ifade etti. Geçici
Madde 4- (1) Bu Kanunun 105/A maddesinin birinci fıkrasının (a)
bendinde ve ikinci fıkrasında belirtilen altı aylık süre
şartı ile birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen
cezanın belirli bir süre infaz edilmesine ilişkin şart
31/12/2015 tarihine kadar uygulanmaz. hükmünün 31/12/2020 tarihine kadar
uygulanmaz. şeklinde değiştirilmesini öngörüyor. Bu anlamda,
bu, uygulamanın o tarihe kadar ertelemesini sonuçluyor. Böylelikle 2020
yılına kadar bu durumun devam etmesi murat ediliyor. Bu, amaç olarak
doğru -bunu konuşmamın üç yerinde de ifade ettim- yani bunun
muhatabı olan vatandaşlarla ilgili bir sıkıntımız
yok -hemen konuşmanın başında da söyledim- fakat siz,
cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü sayısının fazla
olmasından dolayı bunu yapmak durumunda kalıyorsunuz, nitekim
benden sonra konuşan CHPli saygıdeğer hatip de bu hususa vurgu
yaptı. Diğer taraftan da AKP döneminde ceza ve tutukevleri
dolmuş değildir. şeklindeki beyanınız da doğru
değil çünkü ben konuşmamda Adalet Bakanlığı ceza ve
tutukevlerinin verilerini size ifade ettim. Artan nüfus oranıyla artan
tutuklu ve hükümlü sayısını göze aldığımızda,
AKP döneminde, 2002 ile 2015 arasındaki on üç yıllık süreçte
nüfus yüzde 22 artmasına rağmen tutuklu ve hükümlü
sayısının yüzde 300 artmış olması bu durumu
açıkça hem de Adalet Bakanlığının verileri
çerçevesinde gözler önüne seriyor. Dolayısıyla, bu noktada
milletimizi aldatmamak lazım, yoksa muhatabı itibarıyla bundan yararlanacak
vatandaşlarımızla ilgili yaklaşımımızın
olumlu olduğunu ben de söylemiştim. Bunu düzeltmek
ihtiyacını duydum.
Teşekkür ediyorum.
OKTAY ÇANAK (Ordu) Sayın Başkanım,
bir açıklama
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Çanak.
OKTAY ÇANAK (Ordu) Yerimden mi
konuşayım, oradan mı?
BAŞKAN Siz bilirsiniz. Cevap mı
vereceksiniz?
OKTAY ÇANAK (Ordu) Evet, cevap vereceğim.
BAŞKAN Sataşmadan mı istiyorsunuz?
OKTAY ÇANAK (Ordu) Sataşmadan değil de
sadece
BAŞKAN O zaman, yerinizden verelim.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
68.- Ordu Milletvekili Oktay Çanakın, Afyonkarahisar
Milletvekili Mehmet Parsakın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
OKTAY ÇANAK (Ordu) Evet, Sayın
Başkanım, özellikle, konuşmamı burada bütün milletvekili
arkadaşlar dinledi, ne MHPli sözcü arkadaşın bize ait bir
sataşması vardı ne de benim söylediğim sözlerde onlara ait
bir sataşma vardı. Burada benim söylemek istediğim şuydu:
Bir kere, kanun maddesinin gerekçesine bakıldığında,
erteleme demek, var olan bir şeyi askıya almak demektir ama var olan
bir şeyin süresini uzatmak, devam ettirmek ayrı bir şeydir, ben
onu ifade etmek istedim.
Diğer mevzuyla alakalı da
Cezaevlerinin
doluyor olması açıkladığı gerekçe açısından
yanlıştı. Yani AK PARTİ döneminde suçlar artıyor,
suçlu sayısı artıyor. dayanağından çıkmak
doğru değil.
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Artmış
ama.
OKTAY ÇANAK (Ordu) Benim söylemek istediğim
şu: AK PARTİ döneminde yapılan İnfaz Yasasıyla
birlikte artık, ceza alan suçlu cezaevinde daha fazla süre kalıyor.
Yani on beş yıl ceza alan bir kişi AK PARTİden önce
altı yıl cezaevinde kalırken artık, mahkemede on beş
yıl hüküm giyen birisi on yıl o cezaevinde yatıyor.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Yüzde 300ü
açıklamaz bu.
OKTAY ÇANAK (Ordu) Onun için, bu, ister istemez,
eylemsel olarak o cezaevinin dolmasını gerektiriyor. Yani sanki AK
PARTİ geldi de suçlar arttı. gibi, böyle bir algıyı vermek
doğru değil, sadece onu ifade etmek istedim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Çanak.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/318) (S. Sayısı: 11) (Devam)
BAŞKAN Şahıslar adına son
konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın Zeynel Emre.
Buyurunuz Sayın Emre. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
ZEYNEL EMRE (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 5inci maddesi üzerine şahsım adına
söz aldım. Sizleri sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanunun geçici 4üncü maddesinde
değişiklik yapılarak bu maddede düzenlenen koşulun
31/12/2020 tarihine kadar uzatılması önerilmektedir. Bir defa, böyle
bir değişikliğin asli komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonunda
görüşülüp buraya gelmesi yanlıştır, Adalet Komisyonunda
görüşülüp buraya gelmesi lazımdı.
Denetimli serbestlik nedir? Denetimli serbestlik,
yasa tarafından belirlenen süre içerisinde kişinin
infazının son döneminde sosyal hayata uyum sağlayabilmesi için,
ailesiyle ilişkilerini, bağlarını sürdürebilmesi
açısından, dış dünyayla da bir bağ oluşturması
açısından faydalıdır ve yararlıdır. Bu yasadan
faydalanabilmek için hükümlünün son altı ayını cezaevinde
geçirme şartı var. Bu şartın uygulanması daha önce
2015 yılının sonuna kadar uzatılmıştı,
şimdi bu yasayla birlikte 2020 yılına kadar uzatılması
planlanıyor. Bunun olup olmamasının doğru bir şekilde
tespiti açısından Adalet Komisyonunda etraflı şekilde
tartışılması, faydalarının ve
sakıncalarının tespit edilmesi lazımdı.
Benden önce burada konuşan değerli
milletvekillerinin de belirttiği gibi, Türkiyedeki tutuklu ve hükümlü
sayısı oranında ciddi şekilde artış var.
Bakın, Türkiyede son on beş yılda nüfus artış
oranımız yüzde 24 olmasına rağmen, tutuklu ve hükümlü sayısındaki
artış yüzde 250lerin daha üzerinde. Evet, şunu biliyoruz, yeni
cezaevlerinin yapılması planlanıyor. Keşke yeni cezaevleri
yerine öğrencilerimize kampüsler yapabilseydik, öğrencilerimize yeni
yurtlar yapılması planlansaydı.
Yine, bu yasada denetimli serbestlikten hangi suç
tiplerinin yararlanacağı belirtilmiş. Esasında tam da içinde
bulunduğumuz haftanın, zamanın ruhuna uygun olarak
Bu yasayla
rüşvet yerseniz, hırsızlık yaparsanız, ihaleye fesat
karıştırırsanız, hatta adam öldürürseniz denetimli
serbestlikten yararlanabiliyorsunuz ancak gazeteciyseniz ve ülkenin, devletin,
devlet görevlilerinin birbirine girdiğini görüyorsanız, devletin
Jandarmasının, MİTinin birbirine silah doğrulttuğunu,
birbirini kelepçelemeye çalıştığını
görüyorsanız ve hâliyle bunu da haber yapıyorsanız yani
böylesine büyük bir suçu işlerseniz, bir de böyle bir suçtan hüküm
aldığınızı düşündüğünüzde denetimli
serbestlikten yararlanamayacaksınız. Aslında, yasa tam olarak
bu.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bir defa,
usul açısından baktığımızda, bu Mecliste bundan
sonra Sağlık Komisyonunun yapması gereken bir işi
Tarım Komisyonu da pekâlâ yapabilir, nasıl olsa
çoğunluğunuz var.
17-25 Aralık haftasındayız. Türkiye,
Uluslararası Şeffaflık Örgütü Yolsuzluk Endeksinde 50 puandan
45 puana düştü. 2013 yılında 53üncü sıradaydık,
2014te 64üncü sıradayız. 175 ülke arasında bir yıl
içerisinde böylesine bir düşüş yaşayan başka bir ülke yok.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu
yolsuzluk operasyonuyla ilgili çok sayıda milletvekilimiz görüşlerini
belirtti, bunun detayına burada girmeyeceğim. Ancak, geçen hafta ve
bu hafta, bu konuda muhalefet partilerinden milletvekilleri düşüncelerini
ifade ettiğinde şöyle bir anlayışın iktidar partisi
tarafından kabul edildiğini görüyoruz: Bu itirazlar daha önce de
dile getirildi, üzerinden 4 seçim geçti ve hepsinde de biz 1inci parti
çıktık. deniliyor.
Değerli arkadaşlar, seçim sonuçları
ile hukuk ve adalet kavramlarını birbirine
karıştırmamak lazım. Bir insan düşünün, canlı
yayında birkaç kişiyi aynı anda öldürdüğünü, cinayet
işlediğini farz edin, daha sonra da seçime girip milletvekili
olduğunu, bakan olduğunu, başbakan olduğunu farz edin
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Soruşturma
komisyonu kuruldu, onu da söyle.
ZEYNEL EMRE (Devamla) -
bu kişi sizce
aklanmış olur mu, olmaz mı, hukuken aklanır mı,
aklanmaz mı?
Değerli arkadaşlar, seçimlerde
aldığınız sonuçlar yolsuzluk iddialarını,
hakkınızdaki yolsuzluk iddialarını aklamaz. Yine, itiraz
ettiğiniz noktalardan biri de bizim dile getirdiğimiz bu ve benzeri
olaylar nedeniyle oyumuzu artıramadığımız. Evet,
sonuçlar itibarıyla, biz sonuçları, hangi kesimlerden ne kadar oy
aldığımızı biliyoruz, bunları değerlendiriyoruz.
Biz aslında oy alma kaygısıyla da bazı düşüncelerimizi,
bazı olaylara verdiğimiz tepkileri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZEYNEL EMRE (Devamla) - Sayın
Başkanım, bir dakikalık bir söz verir misiniz?
BAŞKAN Toparlayınız lütfen, Sayın
Emre.
ZEYNEL EMRE (Devamla) Mesela, biz Somada 301
madencinin ölümünden bahsederken, madenci kardeşlerimizin
haklarını savunurken bir oy kaygısı güderek
konuşmuyoruz. Biz, Türkiyede kadına karşı şiddetin önlenmesi
için çalışma yapılması, bunun için mücadele edilmesi
gerektiğini ifade ederken bir oy kaygısı
taşımıyoruz. Biz, Suruç, Ankara, Diyarbakır
patlamalarından bahsederken de yolsuzluk iddialarından bahsederken de
bir oy kaygısıyla hareket etmiyoruz.
Değerli arkadaşlar, biz bu ülkenin daha
adaletli, sosyal adaletin egemen olduğu, hukuka bağlı, insan
haklarına duyarlı bir ülke olması için
çalışıyoruz, bu uğurda da bildiğimiz tüm
doğruları söylemeye devam edeceğiz. Biz, ülkemizin daha
yaşanabilir bir ülke olması için mücadele ediyoruz ve buna da devam
edeceğiz diyorum, hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Emre.
Sayın milletvekilleri, on dakika süreyle
soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz.
Şimdi, sisteme giren sayın
milletvekillerine sırasıyla söz vereceğim.
Sayın Aksu...
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul)
Sayın Bakan, sadece genel enflasyon oranları dikkate alınarak
maaş ve aylıkların artırılmasını adaletli
buluyor musunuz? Emekli aylıklarındaki ve kamu
çalışanlarının maaşlarındaki
artışların, genel enflasyon endeksi yerine bu kesimlerin tüketim
kalıplarını ve hayat standartlarını dikkate alan özel
bir endekse göre, örneğin emekli geçinme endeksine göre
yapılmasını temin edecek bir düzenleme düşünüyor musunuz?
Bu konuda somut bir çalışmanız var mı?
BAŞKAN Sayın Depboylu...
DENİZ DEPBOYLU (Aydın) Sayın Bakan,
memurlarımız yoksulluk sınırında maaş
aldıkları hâlde zenginler kadar vergi ödüyor. Yıllık brüt
ücretleri 11 bin lirayı geçen yaklaşık 2 milyon 100 bin memur
geçtiğimiz yıl yüzde 15 vergi diliminden yüzde 20 vergi dilimine
yükseltilmiştir, bu nedenle gelirleri azalmıştır. Bu
mağduriyeti ortadan kaldırmak için bir çalışma yapmayı
planlıyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Budak...
ÇETİN OSMAN BUDAK (Antalya) Sayın Bakan,
geçtiğimiz gün de bu soruyu sormuştum ama zaman
kalmamıştı, cevaplayamamıştınız, bugün
tekrarlıyorum: 1 Kasım seçimlerinde beyannamenizde, asgari ücretle
ilgili 1.300 lira olan vaadiniz vardı. Burada en çok etkilenecek öncelikle
emekçi kesim, daha sonra mikro ölçekli işletmeler, esnaf ve KOBİler
olacak. Burada bu etkinin ortadan kaldırılması için asgari
ücretin üzerindeki vergi yükünü kaldıracak mısınız?
Biliyorsunuz, bizim de vaatlerimizde vardı ve vergi yükünü biz
kaldıracağımızı taahhüt etmiştik. Sorum budur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Öz
BÜLENT ÖZ (Çanakkale) Sayın Bakan,
Çanakkaleden ve Türkiyenin birçok yerinden muhtarlarımız bizleri
arayarak feryat ediyor. Hiçbir sorumlulukları olmaması gerekirken ÇKS
belgelere muhtarın imzasını zorunlu tutan uygulama neticesinde
muhtarlarımız, haksız bir şekilde, görevi kötüye
kullanmaktan ve çiftçinin haksız kredi kullanmasını
sağlamaktan ağır ceza mahkemelerinde yargılanmaktalar. Bu
formları muhtarlar imzalamak istemiyor, Bizim araziye çıkıp
keşif yapma olanağımız yok. demekteler. Yerinde keşif
yapmadığından ve görev alanları
olmadığından, yargılanmaları doğru değildir.
ÇKS belgelerine çiftçilerin verdiği beyanın doğruluğu
coğrafi bilgi sistemine göre check edilebilir ve bunu yapması
gereken tarım il müdürlükleridir. Çanakkalede ve Türkiyede bu konuyla
ilgili kaç muhtar yargılanmaktadır? ÇKS belgelerinin muhtarlar
tarafından onaylanması hangi yasal mevzuata dayanmaktadır? Bu
uygulamaya son vermeyi düşünüyor musunuz?
BAŞKAN Sayın Usta
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Bakan, verimli
ovalarına ve uygun coğrafi konumuna rağmen, Samsunun kişi
başı üretimi Türkiye ortalamasının ancak yüzde 70i
kadardır. Samsun ciddi ölçüde göç vermektedir. Bafra, Çarşamba ve Terme
Ovalarında ürünün bir anda ortaya çıkmasıyla fiyatlar
düşüyor, mahsul çoğu zaman tarlada kalıyor, çiftçi mağdur
oluyor. Çünkü, Samsunda yeterince tarıma dayalı sanayi yok. Kamu
yatırımları da çok az olduğu için, özel sektör
yatırımı da yetersiz. Samsunda daha fazla yatırım
yapılmasına ve gelirin artırılmasına yönelik olarak
Hükûmetinizin bir projesi var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Parsak
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Sayın Bakan,
tarım ve hayvancılığa müsait verimli toprak ve su
kaynaklarına, meyvecilik, mermercilik gibi faaliyetlere, jeotermal su,
yolların kesişim noktasında bulunmak ve Kurtuluş
Savaşının merkezi olmak gibi önemli avantajlara sahip
olmasına rağmen, AKP hükûmetleri döneminde verdiği göç nedeniyle
7 olan milletvekili sayısı 5e düşen, nüfusu düştüğü
için belde belediyeleri kapatılan, resmî verilere göre net göç
hızı açısından Türkiye'nin en çok göç veren ilk 30 ili
arasında yer alan, çeşitli kurum ve kuruluşlar tarafından
yapılan yaşanabilir iller endekslerinde ekonomi, eğitim, sağlık,
kent hayatı ve kültür, sanat gibi kriterler açısından
Türkiyedeki iller arasında 50li sıralarda bulunan, jeotermal
enerjiye sahip olmasına rağmen hava kalitesi hassas ve
sağlıksız olarak değerlendirilen ve AKPli yetkililer tarafından
defalarca Egenin yıldızı yapılacağı söylenen
Afyonkarahisarımız, yine resmî verilere göre 8 Ege ilinin en geri
kalmış ili olmaktan ne zaman kurtulacaktır?
BAŞKAN Sayın Aydın
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sayın Bakan,
Ulaştırma Bakanlığı uhdesinde projelendirilen,
kısmen uygulamaya konulan ve kısmen de ihale aşamasında
olan bu Yüksek Hızlı Tren Projesi Ankara-Yozgat-Sivas hattı
sanıyorum projelendirildi ve ihaleye çıkarıldı,
yapılıyor kısmen de. Daha sonra, Sayın Bakanın pozitif
ayrımcılığıyla Erzincanın da buna dâhil
edildiği konusunda spekülasyonlar var. Buna Erzurum dâhil mi, değil
mi? AK PARTİli arkadaşlar bunun dâhil olduğunu söylüyorlar,
birinci kaynaktan doğru bilgi edinmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurunuz.
Beş dakika size aittir.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Başkan teşekkür ediyorum.
Sayın Aksu memur maaşlarının
artışına ilişkin olarak reel artışların
önemli olduğunu, enflasyona endeksli, sadece enflasyonu gözeten bir
maaş artışının yeterli olmadığını
ifade ettiler ve bu konuda bir çalışmamız olup olmadığını
söylediler. Eğer yanlışsam beni düzeltsinler.
Dün burada, tüm toplum kesimlerine ilişkin hem
emeklilerimiz hem işçilerimiz hem de memurlarımızla ilgili
olarak AK PARTİ hükûmetleri döneminde yapılan ücret
artışlarını hem nominal olarak vermiştim hem de reel
olarak vermiştim. Özellikle memurlarla ilgili olarak bu dönemde
yapılan artışları reel olarak bir daha ifade etmemde fayda
var. Aile
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) Sorum
bu değil. Sorum, emekli maaşlarındaki, emekli
aylıklarındaki artışı ayrı bir endekse göre
hesaplamayı düşünüyor musunuz? Emeklilerin hayat standartlarına
göre düzenlenen bir geçinme endeksine dayalı olarak yapmayı,
artırmayı düşünüyor musunuz?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Şimdi, normalde ücret artışları yapılırken en çok
tabii öne çıkan, kişinin en azından enflasyon
karşısında özlük haklarının korunup
korunamadığı. Dolayısıyla söylediğiniz türden bir
çalışmamız yok ama AK PARTİ hükûmetleri döneminde
memurlarımız da diğer çalışanlarımız gibi
reel olarak önemli ücret artışları almışlardır.
Mesela, en düşük memur maaşı 2002 ila 2015 arasında reel
olarak yüzde 94 oranında artmıştır yani hem enflasyon
karşısında maaşları erimemiştir hem de son on üç
yıldır, AK PARTİ hükûmetlerinin iktidarda olduğu son on üç
yıldır Türkiye ekonomisinde oluşan refahtan önemli bir pay
almışlardır.
Sayın Depboylunun Memurlar da zenginler kadar
vergi ödüyor. Vergi tarifelerine ilişkin bir çalışmanız var
mı? şeklinde bir soruları oldu.
Değerli arkadaşlar, vergi
uygulamalarında artan oranlı tarife neredeyse evrenseldir.
Aslında, artan oranlı tarife kişinin ödeme gücüne
bağlı olarak daha fazla vergi ödemesini içerir. Söylediğiniz
husus mevzuatımızda sadece memurların aldıkları ücret
üzerine uygulanan bir yöntem değil, hem bütün çalışanlara hem de
bütün ticaret erbabına, çiftçilerimize aynı tarife yapısı
uygulanmaktadır. Dolayısıyla burada yapılan uygulama ödeme
gücü ilkesinin hayata geçirilmesidir. Bu sebeple, memurlara ilişkin
olarak özel bir farklı uygulamanın
yapılmadığını ifade etmek isterim.
Sayın Budak Asgari ücret 1.300 lira olacak.
Bununla ilgili olarak vergi yükünü kaldıracak mısınız?
şeklinde bir soru sordular. Bu konuyla ilgili olarak da biliyorsunuz, hem
seçim beyannamemizde hem de Hükûmet programımızda 1 Ocak
itibarıyla asgari ücretin net 1.300 lira olduğunu ifade ettik.
Şu anda da Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına
devam ediyor, inşallah yılbaşından önce Komisyon asgari
ücreti belirleyecek. Sayın Başbakanımız da ifade ettiler
farklı şekillerde, bundan dolayı ortaya çıkacak yüke
ilişkin özel sektörün talepleri çerçevesinde ve bütçe imkânları
çerçevesinde bir çalışma yapılacağını ifade
etmişlerdi; biz de şu anda o çalışmaları yürütüyoruz.
Sayın Öz, muhtarların ÇKS sistemine
ilişkin olarak imzaladıkları evraklardan dolayı sorumlu
tutulmaları hususunu söyledi. Konuyla ilgili doğrudan bilgim yok,
Tarım Bakanlığının yaptığı bir
uygulama. Muhtemelen çiftçilerimizin tarımsal desteklerden
yararlanması noktasında muhtarların araziye ilişkin tespit
tutanaklarında belki imzaları vardır ama uygun görürseniz konuyu
araştırayım, Tarım Bakanlığından bilgi
alıp size arz ederiz.
Sayın Usta Samsun ilimizle ilgili olarak bir
değerlendirmede bulundu Daha fazla yatırım, daha fazla gelir
artırıcı projeleriniz var mı? diye.
Değerli arkadaşlar, bütün illerimizin hem
ekonomik olarak hem sosyal olarak hem de gelir düzeyi olarak daha iyi duruma
gelmesi noktasında hükûmetlerimiz döneminde önemli çalışmalar
yapılmıştır
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan,
tamamlayınız, süre veriyoruz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) -
Samsun ilimiz de bunlardan bir tanesidir, inşallah Samsun iline
yapılan yatırımlar önümüzdeki dönemde daha da artacak.
Sayın Parsak, Afyonkarahisarla ilgili bir
değerlendirmede bulundu. Afyonkarahisarda özellikle termal turizm ve spor
turizmi üzerinden son yıllarda önemli bir atılım
gerçekleştirildi. Hakikaten Afyonkarahisar ekonomik olarak çok ciddi
ilerlemeler kaydetti. İnşallah önümüzdeki dönemde de Hükûmetimiz
tarafından Afyonda yapılan yatırımlar ve ortaya konulan
olumlu yatırım iklimi sayesinde yatırımlar daha da
artacaktır.
Yüksek hızlı tren konusunda birinci
kaynaktan bilgi alabilir miyim? dedi. Ben Maliye Bakanı olduğum için
bu konuda birinci kaynak Sayın Ulaştırma Bakanımız.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sayın eski
Müsteşar size bir bilgi getirdi efendim, oradan alabiliriz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Yok, Sayın Bakanımıza ben sorarım, Sayın
Bakanımızdan bilgi alırım ve size sonra arz ederim.
Çok teşekkür ediyorum.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sayın eski
Müsteşar Mehmet Bey aramızda.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
5inci madde üzerinde, ikisi aynı mahiyette
olmak üzere, üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 11 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 5inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Bülent Kuşoğlu Lale Karabıyık Aykut Erdoğdu
Ankara Bursa
İstanbul
Veli Ağbaba Murat
Emir Şenal
Sarıhan
Malatya Ankara
Ankara
İlhan
Kesici
İstanbul
Madde 5- 13/12/2004 tarihli ve 5275
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanunun geçici 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan
31/12/2015 ibaresi 31/12/2021 şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN Şimdi okutacağım iki
önerge aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım. Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 11 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 5inci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Çağlar
Demirel Dilek Öcalan
Diyarbakır Diyarbakır
Şanlıurfa
Dirayet Taşdemir Mehmet
Emin Adıyaman
Ağrı Iğdır
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Erhan Usta Mehmet
Günal Oktay Vural
Samsun Antalya
İzmir
İsmail Faruk Aksu Kamil
Aydın Mustafa
Kalaycı
İstanbul Erzurum
Konya
Erkan Haberal
Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Diyarbakır Milletvekili
Sayın Çağlar Demirel, buyurunuz.
Süreniz beş dakika.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; başta,
görüşülmekte olan tasarının 5inci maddesinin metinden
çıkarılması gerekiyor. Nedeni de: Plan Bütçede ele alınması
gereken bir madde değil Adalet Komisyonunda ele alınması gereken
bir maddedir. Denetimli serbestlikle ilgili yaptığımız
tartışmalarda şunu çok net ifade edebiliriz ki
Denetimli
serbestliğin siyasi tutuklulara uygulanmasında yaşanan iki
farklı durumu ifade edeceğim. Zaten cinsiyetçi bir yaklaşım
başta kadınlara ilişkin. Siyasi kadın tutsakların
denetimli serbestlikten yararlanmaları mümkün değil çünkü
götürülebilecekleri herhangi bir alan yok. Erkek siyasi tutukluların da
yararlanabilmesi için ya bir pişmanlık yasasından
yararlanması ya da işte tarafsızlık adı altında
bir belge imzalanarak yararlanması sağlanmaya
çalışılmaktadır. Bu bir adaletsizliktir. Bunu, özellikle,
kabul etmediğimizi bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Bunun dışında, cezaevlerinde yaşanan
şiddet, işkence ve hasta tutsaklar, aynı zamanda sürgünler,
cezaevlerine sürgünler, bunların hepsini ele
aldığımızda
Birkaç örnek vererek ifade etmeye
çalışacağım: Fatma Gökhan, Diyarbakır E Tipi
Cezaevinde tutuklu; doktora gittiğinde askerin yanında ve kelepçeli
muayene olmak istemediğini ifade ettiği an itibarıyla askerler
tarafından üçüncü kattan ringe kadar sürüklenerek götürülüyor.
İkincisi: Makbule Özbek, Diyarbakırda 70
yaşında bir ana -hâlâ cezaevinde- şeker, tansiyon ve birçok
hastalığı barındırmasına rağmen hâlâ cezaevi
koşullarında bekletiliyor.
Üçüncüsü: Bunun dışında, hasta
tutsaklar, hasta tutsakların yaşamları. Kanser hastası
olanların, Adli Tıp kararına göre, cezaevinde kalması
sakıncalıdır. dendi; ölüm tehlikesi yaşayan hasta
tutsaklar hâlâ cezaevlerinde tutuluyor. Adli Tıp kararıyla, hasta
olduğu için dışarıda tedavi edilmesi gereken ve serbest
bırakılan hasta tutsaklar ise ne yazık ki daha tedavileri bile
tamamlanmadan bu süreç içerisinde tekrar cezaevlerine geri gönderiliyor. Yani
cezaevleri gerçekten bir işkencehaneye dönüşmüştür Türkiyede.
Cezaevlerinde uygulanan işkenceleri gidip orada bizzat görebilirsiniz. Biz
bunları defalarca ifade edip raporlarla söyledik.
Birkaç örnek vereceğim: Halil Güneş, kemik
kanseri ve böbrek hastası, aynı zamanda akciğerlerinde problem
var; cezaevinde kalması sakıncalıdır. Mehmet Emin Özkan, 70
yaşında, yine cezaevinde kalması ölüm riskini daha fazla
artırmaktadır.
Sürgünlerden bahsetmek istiyoruz. Cezaevlerinde
tutuklananlar aynı zamanda bir o cezaevine, bir diğer cezaevine
hukuksuz uygulamalarla, ringlerle götürülerek bir işkenceye tabi
tutuluyor. Yani bu sürgünler gerçekten had safhaya ulaştı.
Diyarbakırda belediye eş başkanları siyasi düşünceden
ve parti yöneticileri, kadın aktivistlerimiz düşünce
özgürlüğünden kaynaklı, basın açıklamalarına
katılmalarından kaynaklı tutuklamalarla cezaevlerinde ve
bulundukları alanlardan başka yerlere, ailelerinden uzak yerlere
sürgün edilmektedirler ve yıllarca mahkeme önüne çıkamayan tutsaklar
söz konusudur.
Yine, hakeza, gazeteciler
Gazeteciler bugün
cezaevinde. Geçen hafta JINHA muhabirimizin tutuklanma gerekçesini Basın
çalışanı çok heyecanlıydı, o yüzden... bu
şekilde ifade ediyorlar.
Cezaevlerinde işkence, taciz ve çıplak
aramalar
Kadınlara uygulanan cinsel taciz, çıplak arama ve
işkencenin de had safhaya ulaştığını biz
örneklerle söyleyebiliriz. Bunlar, özelde Urfada, Diyarbakırda, Ağrıda
son dönemlerde gözaltına alınanların ya kaburgaları kırılıyor
ya cinsel tacize ve cinsel işkenceye maruz kalıyorlar.
Bunların hepsinin aslında Adalet
Komisyonunda görüşülmesi ve bunların yeniden ele alınarak yasal
düzenlemelerle tekrar Meclis gündemine gelmesi gerektiğini bir kez daha
ifade ediyor, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Demirel.
OKTAY VURAL (İzmir) Biz önergeyi çekiyoruz
efendim.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi önergesini
geri çekmiştir.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Karar
yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Şimdi, diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 11 sıra sayılı Kanun Tasarısının 5inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Bülent Kuşoğlu (Ankara) ve
arkadaşları
Madde
5- 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanunun geçici 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasında yer alan 31/12/2015 ibaresi 31/12/2021 şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerine Sayın Şenal
Sarıhan
Buyurunuz Sayın Sarıhan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ŞENAL SARIHAN (Ankara) Değerli
Başkan, değerli kâtip üyeler, değerli emekçi arkadaşlar ve
sevgili arkadaşlarım; benden önce söylenmiş şeyleri
yinelemeden hareket etmek istiyorum.
Öncelikle, 11 sıra sayılı Kanun
Tasarısı Plan ve Bütçe Komisyonunun görev alanı içinde
değildir, aynı zamanda İç Tüzüke de aykırı bir
biçimde ele alınmıştır. Dün de ifade etmeye
çalışmıştım. Bu, bir tüccara kalp ameliyatı yaptırmak
gibidir. Arkadaşlarım beni bağışlasınlar, kendi
alanlarında olmayan bir konuda ne yazık ki bir düzenleme önümüze
getirmiş bulunuyorlar. Şimdi, denetimli serbestlikle ilgili yasaya el
atmadan sadece Ceza İnfaz Yasası üzerinden hareket etmenin de yine
usul hükümleri yönünden bir aykırılık içerdiği
düşüncesindeyim.
Ancak sizinle esas olarak bugün paylaşmak
istediğim nokta şudur: Anımsayacaksınız, 19
Aralık cezaevlerinde Hayata Dönüş Operasyonu adıyla tutuklu ve
hükümlülerin yaşamlarına son verildiği, aynı zamanda
askerlerin de yaşamlarına son verildiği bir gün olmuştur.
Bu, tamamen, infaz sistemimizdeki insan haklarına aykırı,
insanlık onuruna aykırı, kötü muameleyi esas alan uygulamalardan
kaynaklanmıştır. Bugün infaz hukuku üzerinde yapılması
gereken asıl düzenleme geçici önlemler değildir, geçici düzenlemeler
değildir; doğrudan doğruya, infaz sistemi üzerinden yola
çıkmak gerekir.
Buradaki hukukçu arkadaşlarım bilirler,
Foucaultun cezaevleriyle ilgili nitelemesi şudur: Cezaevi bir
kötülüktür. Evet, cezaevi bir kötülüktür çünkü insanın özgürlüğüne
yöneltilmiş olan bir kafestir cezaevi. Ancak, her sınırlamada
olduğu gibi, her yasaya bağlı sınırlamada olduğu
gibi bu infaz sisteminin de insan hakları temeli üzerinden inşa
edilmesi ve bireyin kendini yetiştirme hakkının tam olarak infaz
hukuku içinde tanınması gerekir. Biz, bugünkü uygulamalarda ne
yazık ki bunu göremiyoruz. Örneğin, hâlâ bizde çifte standartlı
bir infaz sistemi bulunmaktadır. Terörle Mücadele Yasası diye ifade
edilen yasanın, özünde siyasi suçluları yargılamaya yönelik,
mahkemelerde yargılamaya yönelik yasanın infazı ile normal ceza
uygulamalarında tam bir ayrılık vardır. Biraz önce
arkadaşlarımız konuştular, Şöyle bir eksilme oldu
veya çoğalma oldu, daha bir serbestî var. gibi değerlendirmeler yaptılar.
Eğer bir yerde çifte standart varsa orada adalet yoktur, adaletin
olmadığı bir yerde de iyileştirmeden söz etmemiz mümkün
olmayacaktır.
Yine, bugün, çok güncel olan, gazeteci
arkadaşlarımızın tutukluluğu konusunda -öğle
saatlerindeki oturumlarda da atıf yapmaya
çalışmıştım- Sayın Bakan, gazetecilerin tutuklu olmadığı
ya da gazetecilerin Terörle Mücadele Yasası sebebiyle tutuklu
oldukları gibi bir iddiada bulunmuştur. Terörün şiddet
olduğu ve şiddetin de silahla gerçekleştiği hepimizce
bilinir. Şimdi, gazeteci arkadaşlarımız kalemleriyle mi
acaba şiddeti yaratan uygulamalar içinde bulunmaktadırlar veya
Sayın Bakanın deyimiyle, o gazeteciler yazdıkları haberler
nedeniyle değil, eylemleri nedeniyle mi yargılanmaktadırlar? Bu
karmaşa, bugün en güncel gibi önümüzde durmakta olan sorun
Aslında
buradan bu düzenlemeyi çıkarıp sadece Denetimli Serbestlik
Yasası üzerinden değil, İnfaz Yasasının bütünü
üzerinden yeni bir düzenlemeye gereksinim olduğudur.
Özgürleşebilmenin temel yolu değerli arkadaşlar, infaz hukukunun
da özgür, adil ve insan haklarına uygun olmasıyla olanaklıdır.
Saygılar sunarım, teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Sarıhan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.46
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 00.59
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Sema KIRCI
(Balıkesir)
------0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 19uncu
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
6ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6-
31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununa aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
GEÇİCİ
MADDE 67 - 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri
kapsamındaki sigortalı ve hak sahiplerine;
a) 2016
yılı başından önce bağlanmış gelir ve
aylıklar;
1) 2016
yılı Ocak ödeme döneminde Kanunun 55 inci maddesinin ikinci
fıkrasına göre artırılır ve bu şekilde belirlenen
gelir ve aylıklar dosya bazında ödenmesi gereken miktar esas
alınmak kaydıyla 2016 yılı Ocak ödeme döneminden geçerli
olmak üzere 100 TL tutarında ayrıca artırılır.
2) 2016
yılı Temmuz ödeme döneminden geçerli olmak üzere, 55 inci maddeye
göre 2016 yılı Temmuz ayı ödeme dönemine ait artış oranında
artırılarak ödenir.
b) 2016
yılında bağlanacak malullük, yaşlılık veya ölüm
aylıklarının 27 nci, 29 uncu, 33 üncü ve geçici 2 nci maddelere
göre 2016 yılı Ocak ayı itibarıyla hesaplanan aylık
tutarları, (a) bendinde belirtilen şekilde artırılarak ödenir.
c) İş
kazaları ile meslek hastalıkları sigortasından hak
kazanılan gelirlere esas günlük kazanç hesabına giren;
1) Son takvim
ayı 2016 yılının birinci yarısına ait olanlara
bağlanacak gelirler birinci fıkranın (a) bendinin (1)
numaralı alt bendine göre,
2) Son takvim
ayı 2016 yılının ikinci yarısına ait olanlara
bağlanacak gelirler sadece birinci fıkranın (a) bendinin (2)
numaralı alt bendine göre, artırılarak ödenir.
d) Birinci
fıkranın (a) bendinin (1) numaralı alt bendine göre
yapılacak artış tutarı;
1) İş
kazaları ve meslek hastalıkları sigortasından sürekli
iş göremezlik geliri almakta olanlara, gelir bağlanmasına esas
olan sürekli iş göremezlik derecesi oranında,
2) Ölüm
dosyalarında hak sahiplerinin hisseleri oranında,
3) İş
kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünü
%50 oranının altında kaybetmesi nedeniyle sürekli iş
göremezlik geliri bağlanmış iken ölenlerden, ölümü iş
kazası veya meslek hastalığına bağlı
olmayanların hak sahiplerine, sigortalıya gelir
bağlanmasına esas olan sürekli iş göremezlik derecesi üzerinden
tespit edilen artış tutarı hak sahiplerinin hisseleri
oranında,
4) Yabancı
ülkelerle akdedilen sosyal güvenlik sözleşmeleri uyarınca kısmi
gelir veya aylık alanlara, ülkemiz mevzuatına tabi olarak geçen prim
ödeme gün sayılarının, sosyal güvenlik sözleşmesine göre
nazara alınan toplam prim ödeme gün sayısına olan oranına
göre, uygulanır.
e) Birinci
fıkranın (a), (b) ve (c) bentlerinde belirtilen şekilde
artırılan gelir ve aylıklar, 2016 yılında bu maddede
belirtilen artışlar dışında 55 inci maddeye göre
ayrıca artırılmaz.
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar adına ilk
konuşmacı Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın Filiz Kerestecioğlu.
Sayın Kerestecioğlu, süreniz on dakika,
buyurunuz. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA FİLİZ
KERESTECİOĞLU (İstanbul) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Sayın milletvekilleri -ben de sevgili
Şenal Sarıhanın uyarısıyla da aynı şeyi
yapmak isterim- değerli Meclis çalışanı
arkadaşlarımız; değişikliklerin yapıldığı
dönemlerde bu sıralarda olan arkadaşlar çok iyi biliyorlar, eminim,
geçtiğimiz dönemlerde emeklilik sistemi defalarca
çalışanların aleyhine değiştirildi. Emeklilik
yaşı yükseltildi, zorunlu prim ödeme gün sayısı
artırıldı, emekli maaşları yıllık
bağlanma oranları kademeli olarak düşürüldü. Maalesef emek
piyasaları her gün kamu müdahalesinden arındırılıyor
ve kamunun sorumluluğunda olan hizmetler piyasaya devrediliyor. Bireysel
emeklilik şirketlerine teşvikler verilerek piyasaya devredilen
hizmetlerin başında ise emeklilik geliyor. Vatandaşlar
geçinmelerini olanaksız kılan ücretler alıyorlar ve ileride
hayatlarını idame ettirebilmeleri için bireysel emeklilik
şirketlerine borç ödemeye mahkûm ediliyorlar. Emeklilerin
maaşları da enflasyon karşısında gitgide eriyor. Yasa
değişikliğiyle getirilen seyyanen 100 liralık
artışın emeklinin insanca yaşama sorununu çözemeyeceği
ortada. Biz teklifimizde öngörülen seyyanen artışın 300 liraya
çıkarılmasını önerdik fakat asıl gerekli olan,
emeklilerin içinde bulundukları duruma kalıcı çözümler
getirebilmek için yasal düzenlemelere gitmek.
Ben emeklilerin
yanı sıra Meclisin gündemine önümüzdeki günlerde gelmesi muhtemel
olan, yine emekçileri ciddi biçimde ilgilendiren bir kanun
tasarısından bahsetmek istiyorum. Yine komisyonlara gelmeden,
muhtemelen bugün görüştüğümüz tasarıyla birleştirilerek
oldubittiye getirilecek bir yasa. Yasa değişikliğine geçmeden
şunu da vurgulamak isterim ki komisyonlarda görüşlerimiz alınmadan,
bunlar yeterince tartışılmadan, herhangi bir iktidar vekilinin
getirdiği bir kanun tasarısının komisyonlar ve kamu
kurumlarının görüşleri alınmadan Genel Kurulda
oylanması, aslında yasamanın ciddiyetine hiçbir şekilde
uymuyor ve bizleri de itibarsızlaştırıyor. Oldubittiye
getirilecek yasa tasarısında bir ek maddenin yürürlüğe
girmesinin altı ay daha ertelenmesi öngörülüyor. Yürürlüğe girmesi
ertelenen ek maddede personel çalıştırılmasına dair
hizmet alımlarında ilgili kurumlardan görüş alınması
zorunlu kılınacaktı. Ayrıca, eğer görevli kamu amiri
ihaleye çıkılmaması gereken durumlarda ihaleye çıkarsa ve
ihale sözleşmeleri uygulanırken personeli sözleşme konusu
dışındaki işlerde çalıştırırsa
çeşitli cezai yaptırımlara maruz kalacaktı ve neden
olduğu zarar da kendisinden tahsil edilecekti. Aslında hizmet alımı,
personel çalıştırma diye uzatarak sizleri yormayayım çünkü
bahsettiğimiz konu taşerondur arkadaşlar. Herhangi bir ihaleden
bahsetmiyoruz, işçilerin alt işveren aracılığıyla
kamuda çalıştırılmasını sağlayacak
ihalelerden bahsediyoruz. Yani, temizlik, yemek ve güvenlik personellerinden;
hastanelerde temizlik personeli olarak alınmış olmalarına
rağmen hasta bakıcılık, hemşirelik yapan
işçilerden; tersanelerde can verenlerden; yanı başınızda
her gün size servis yapan, uzun saatler çalışmak zorunda kalan ve
sendikal hakları dahi ellerinden alınmış olan Meclis
personelinden bahsediyoruz.
Türkiye Büyük
Millet Meclisinde güvencesiz ve esnek koşullarda çalışan
işçilerin durumundan özellikle söz etmek istiyorum çünkü bu, maalesef bu
Meclisin bir ayıbı diye düşünüyorum.
Meclisin yemek, temizlik, evrak
dağıtımı, çay ve kahve servisi gibi tüm yükünü
taşıyan bu personelin iş akitleri en küçük bir şikâyetle
son bulabiliyor. Mecliste geç saatlere kadar süren Genel Kurullarda -bugün olduğu
gibi- fazla mesai yapmak zorunda kalıyorlar ve fazla mesai ücreti
alamıyorlar, yıllık izinlerini dahi kullanamıyorlar.
Kadrolu ve taşeron olarak çalışanların ücretleri
arasında adaletsiz farklar mevcut. Yani İş Kanunu Türkiye
Cumhuriyeti devletinin Meclisinde açıkça ihlal ediliyor. Yanı
başınızda size her gün kahvenizi uzatan işçilere,
kavaslara, stenograflara onların çalışma
şartlarını sorabilirsiniz arkadaşlar, biz sorduk.
Halkımızı temsilen, haklarını korumak ve
geliştirmek üzere bulunduğumuz yerde yanı
başımızdaki insanların haklarını görmezden
gelmemiz mümkün olabilir mi? Bu sorunu, gerçekten, hep birlikte çözmemiz
gerekiyor. Ben, halkımızın buna yeterince vâkıf
olduğunu düşünmüyorum ama birçok ayıp gibi hakikaten bu Mecliste
de bizim etrafımızdaki insanlara, arkadaşlara bunu yaşatmak
ayrı bir ayıp.
Taşeron işçiler hem kamuda hem özel
sektörde yardımcı işlerde işe alınmalarına
rağmen, çoğunlukla kendi görevleri olmayan işlerde
çalıştırılıyorlar. Örneğin, temizlik hizmeti
adı altında işe alınan işçiler madenlerde madencilik,
hastanelerde hasta bakıcılık yapıyor. Yardımcı
işi olmayan ve teknolojik uzmanlık da gerektirmeyen işler
sıklıkla taşerona veriliyor ve taşeron işçiler
asıl işlerde çalışıyorlar.
Yıllardır, iş hukuku açıkça kamu
eliyle çiğneniyor, muvazaalı iş ilişkileri kuruluyor yani
kısaca Neyin uygulamasını biz erteleyeceğiz? derseniz,
usule aykırı ihale açanlara ve işe aldıkları
taşeron işçileri ihalede belirtilen işlerden başka
işlerde çalıştıranlara uygulanacak yaptırımları
erteliyorsunuz. Yani diyorsunuz ki: Gelin, hemen hepsi asgari ücretle on iki
saat ve üzeri çalışan işçileri her işe koyun ve gelin,
usulsüz ihaleler açın. Evet, taşeron işçilerin sorunları
çok büyük. Ayrıca, düşük maliyet stratejisi, taşeron
işçilerin iş sağlığı önlemlerine tabi
tutulmasını da engelliyor. Bu sebeple, iş cinayetlerinde
sıkça taşeron işçilerin adlarını duyuyoruz.
Size birkaç rakam vermek istiyorum: Kasım
ayında en az 131 işçi hayatını kaybetti ve 2015 yılının
ilk on bir ayında iş cinayetlerinde en az 1.593 işçi
hayatını kaybetti. Âdeta bir savaş gibi, değil mi
arkadaşlar? Hani hep hendeklerden bahsediyorsunuz ya, ben de sormak
istiyorum: Gerçekten, iş cinayetleri savaşındaki bu hendekleri
taşeron firmaların lehine sizler mi kazdınız? 1.593
işçinin ölümünden bahsediyoruz.
FARUK ÖZLÜ (Düzce) Ne alakası var ya? Ne
alakası var?
FİLİZ KERESTECİOĞLU (Devamla)
Çok alakası var, Türkiye çünkü büyük sorunlardan müteşekkil bir ülke.
Ya da bir iki yıl sonra karşımıza
çıkıp da Taşeron darbesi yapmışlardı. mı
diyeceksiniz? Bu sorunları çözecek olanlar yine sizlersiniz.
Düşük fiyatlarla ihaleye çıkan
taşeronlar, işçileri uzun saatler boyunca ekipmansız,
eğitim vermeden çalıştırıyor ve işçiler iş
kazalarına daha açık hâle geliyorlar. İş hukukunun
tanıdığı kıdem tazminatı, yıllık izin,
fazla mesai gibi haklara yasa üzerinde sahip olsalar da bu haklar işçilere keyfiyete göre veriliyor. Birçok
iş yerinde taşeron şirketler değişip yeni
taşeronlara devredildiğinde işçiler işten
çıkarılıp tekrar işe kaydedilerek, yani
girdi-çıktı yapılarak kıdemleri
sıfırlanıyor. Bunların hepsini biliyorsunuz aslında.
Yıllık ücretli izin ya hiç verilmiyor ya da hak ettiklerinden az
sayıda izin kullanabiliyorlar ve dolayısıyla taşeronluk
uygulamasıyla, işçilerin İş Yasasından doğan
yıllık ücretli izin hakları kısıtlanıyor.
Diğer, güvencesiz iş formlarıyla
beraber taşeronun kamu başta olmak üzere Türkiye'de bu kadar
yaygınlaşması, emek yapısındaki kasti ve planlı
dönüşümü açıkça ortaya koyuyor.
Durum bu iken, nispi bir iyileştirme öngören bu
yasa değişikliği neden erteleniyor? Kamu rahatça taşeron
çalıştırabilsin ve bunu usulüne uygun yapıyor muyuz, kimse
denetlemesin diye mi? Zaten Türkiye'de aslında en büyük sorunumuz,
gerçekten, sorumluluk konusunda, kimse sorumluluk alıp, o konuda gerçekten
yükümlülüğünü alıp yargılanmıyor.
Örneğin Soma katliamından sonra, 2014te,
Kuveytte Eğitim Bakanı 2 yabancı işçi üniversite
inşaatında öldüğü için istifa ediyor ama bizde ne oluyor?
Somadan sonra o zaman Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan
Cumhurbaşkanı oluyor ve bu yetmiyor, şimdi de başkan olmak
istiyor.
Evet, sorumluluklarımızı bilelim ve
gerçekten yaşadığımız hayatı eşitçe ve adil
olarak paylaşmayı da bilelim.
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kerestecioğlu.
Gruplar adına ikinci söz, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Yakup Akkaya
Buyurunuz Sayın Akkaya. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA YAKUP AKKAYA (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 6ncı
maddesiyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.
Öncelikle bu yasanın usulü hakkında bir
hatırlatmada bulunmak istiyorum izninizle. Gördüğünüz gibi söz konusu
yasa tasarısı yine bir torba kanun içinde geliyor.
Sayın Başbakan Davutoğlu göreve
başladığı ilk günlerde, bundan sonra Türkiye Büyük Millet
Meclisine torba kanun şeklinde bir düzenleme getirmeyeceklerini
söylemişti ama ne yazık ki o söylemden bugüne kadar, burada, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde torba kanunun içinde birçok kanun geliyor ve gelmeye de
devam ediyor.
Buradan şunu anlıyoruz: Sayın
Başbakanın bile sözünün AKP Grubu tarafından dinlenmediği
bir Türkiye Büyük Millet Meclisiyle karşı karşıyayız.
Değerli milletvekilli arkadaşlarım,
bu kanun tasarısının 6ncı maddesi 2016
yılının Ocak ayından itibaren işçi ve esnaf
emeklilerinin hak sahiplerine bağlanmış olan gelir
aylıklarına kanun gereği yapılacak olan zammın
dışında seyyanen yapılması planlanan 100 TLlik zamla
ilgilidir.
Değerli milletvekilleri, bir toplumun
demokratikleşmesinin ve gelişmişliğinin en önemli
göstergelerinden biri kuşkusuz o toplumun yaşlılara verdiği
değer ve aldığı koruyucu önlemlerdir. Sosyal devlet
olmanın en temel gereksinimlerinden biri emeklilerin hayatlarını
kolaylaştırmak ve korumaktır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk Bir milletin yaşlı
vatandaşlarına ve emeklilerine karşı tutumu o milletin
yaşama kudretinin en önemli kıstasıdır. Mazide muktedirken
bütün kuvvetiyle çalışmış olanlara karşı minnet
hissi duymayan bir milletin istikbale güvenle bakmaya hakkı yoktur.
sözleriyle yaşlılara ve emeklilere neden önem verilmesi
gerektiğini başka bir söze ihtiyaç duymadan
açıklamıştır, anlatmıştır. Ancak, bugün
gelinen noktada emeklilerimiz ne yazık ki bu koruma ilkesinin çok
uzağındadırlar ve açlık sınırının
altında bir gelirle insani ihtiyaçlarını dahi
karşılamaktan uzak yaşamaya, hayata tutunmaya
çalışmaktadırlar.
Türkiyede açlık sınırı 2015
Kasım ayı itibarıyla 1.390 TLdir. 6 milyon 752 bin 319
işçi emeklisi, 1 milyon 992 bin 633 memur emeklisi, 2 milyon 534 bin 804
esnaf emeklimiz olmak üzere toplamda 11 milyon 279 bin 756 emeklimiz
bulunmaktadır. Bugün geldiğimiz noktada, geçtiğimiz ay
itibarıyla Sosyal Sigortalar Kurumundan emekli olan en düşük
işçi emekliği aylığı 1.010 lira, Sosyal Sigortalar tarım
kolundan emekli olanların en düşük aylığı 911 lira,
BAĞ-KUR emeklisi en düşük aylık 819 lira, BAĞ-KUR
tarımdan emekli olanların almış olduğu aylık 611
liradır. Yaklaşık 12 milyon emeklinin ağırlıklı
olarak bu maaşları aldıklarını buradan bilginize
sunmak isterim.
Dün Maliye Bakanımız da, bugün de
konuşmalarında emeklilere ne kadar çok değer verdiklerini ve
onları enflasyon karşısında ezdirmediklerini burada çok
güzel anlatıyorlar ama geldiğimiz noktanın da, geldiğimiz
tablonun da emeklilerin çoğunluğunun açlık
sınırının altında ücrete mahkûm edildiğinin de
bir tablosu olduğunu görüyoruz.
Değerli milletvekilleri, bu kanun
tasarısıyla getirilen 100 TL ek seyyanen zam düzenlemesi yeterli
değildir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz 7 Haziran öncesinde,
hatırlayın, seçimlerden önce bu alandaki emekli dernekleriyle ve
sivil toplum örgütleriyle oturduk, onlarla birlikte sorunlarını
tartıştık. Bu çerçevede, en düşük emekli
aylığının 1.500 TL olması ve emeklilerimize yılda
2 maaş tutarında emekli ikramiyesi verilmesiyle ilgili bir politika
oluşturduk. O zaman AKP sözcüleri -şunu söylüyorlardı- Bunlar
popülist yaklaşımlar, kaynak nerede? diye itiraz ediyorlardı.
Bunu, biz asgari ücrete ilişkin düşüncelerimizi ve vaatlerimizi
açıkladığımızda da yapmıştınız.
Sonra ne oldu da 1 Kasım seçimleri öncesinde çıktınız,
kopyala yapıştır anlamıyla bizim vaatlerimize benzer
vaatleri halkımızın önüne sundunuz? Bu şunu gösteriyor: 7
Haziran öncesi bizi alayla televizyon karşısında ya da basınla
dalga geçer gibi konuştuğunuz rakamların gerçekçi rakamlar
olduğunu ancak 1 Kasım öncesinde anladınız.
Değerli arkadaşlar, biz
yapacağımız, vadettiğimiz her şeyin
kaynağını da bulduk, o zaman bunu da söyledik. Örneğin,
emekli maaşlarına sizin yapacağınız bu 100 TLlik zammın
-bizim yeterli görmediğimiz- maliyeti tahminî olarak aylık 990
milyon, yıllık da 11 milyar TLdir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak
bizim emekliye yılda 2 ikramiye önerisinin maliyeti ise 24,5 milyar
TLdir. Peki, Kaynak nerede? mi diyorsunuz?
Size 2013 ve 2014 yılları
Sayıştay raporlarını okumanızı tavsiye ederim.
Örneğin, Sayıştayın 2013 yılı Sosyal Güvenlik
Kurumu inceleme raporuna göre 2004 yılı öncesine ait 2,9 milyar
TLlik kurum alacağı tahsil edilememiştir. Yine, gelir idaresine
bildirilen ancak Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilmeyen sigortalılar nedeniyle
kurum 2,2 milyar TL zarar etmiştir. Şimdi sormazlar mı adama, on
yıllık zaman aşımına girmiş devlet
alacağı olur mu diye? Tam tamına 3 milyar TLye yakın, 2,9
milyar TL zaman aşımına sokulmuş. Şimdi soruyorum: Bu
alacaklar neden alınmadı? Bu şirketler kimlerin şirketidir
biz merak ediyoruz. Bu kürsüden, sözlü olarak, Çalışma
Bakanından bu zaman aşımına giren prim
alacaklarının hangi şirketlerden olduğunun
açıklanmasını da huzurunuzda talep ediyorum. Yine, bazı
şirketler çalıştırdığı işçilerin vergisini
verip sigortaya bildirmemişler. Buradan da 2,2 milyar TL kayıp.
Değerli milletvekilleri, dikkatinizi çekmek
istiyorum, bir başka trajik olay, 2014 yılı itibarıyla
Sosyal Güvenlik Kurumunun alması gereken fakat alamadığı
prim toplamı 67 milyar TL. Sayıştay diyor ki: Her yıl bu
tahsil edilemeyen prim alacağı büyümektedir. Yani, bunlar eğer
doğru yönetimle yapılmış olsaydı, doğru
yönetilseydi bu kaynak rahatlıkla bulunabilir ve emeklilerimize hak
ettikleri ücretler verilebilirdi.
Evet, siz bu ülkeyi yönetemiyorsunuz ne yazık
ki. İşte, torba yasalarla bu ülkeyi yönetmeye
çalıştığınız zaman, ihtisas komisyonlarına
bu yasa tasarısını getirmediğiniz zaman sonuçta
karşınıza bunlar çıkıyor ve belki bir ay sonra bir
başka torba yasayla bu yanlıştan dönmeye çalışıyorsunuz
ama ne yazık ki zararı ülkemiz görüyor, emeklilerimiz görüyor,
çalışanlar görüyor.
Değerli milletvekilleri, emeklilerin sadece
bununla mı ilgili sorunu var? Hayır, bir sürü sorunu var, bunlar
artık yapısal hâle gelmiş. Sosyal güvenlik destek primi
adı altında harçlar var, intibak sorunu var, en önemlisi, tabii ki
sağlık sorunları var. Bu sağlık sorunlarıyla
hastaneye gittikleri zaman karşılaştıkları neler var,
bakın: Hasta ile ilaç arasında paradan örülen katılım
payları var. İlaç, muayene, reçete, eş değer ilaç, kutu
başına ek ücret, özel hastane ücreti, tetkik ücreti, erken muayene
ücreti, öncelikli tetkik ücreti, istisnai hizmet ücreti ve en garibi telefonla
bir hasta randevu aldığı zaman bile 4 TL randevu ücreti ödüyor.
Gelin, emeklilerimiz hastaneye gittikleri zaman ödemek zorunda
kaldıkları katılım paylarını ortadan
kaldıralım. Gelin, emeklilere gerçek bir örgütlenme hakkı
tanıyalım. Gelin -hani o 2010 yılında Anayasa referandumunda
toplu pazarlık hakkını kullanabileceklerini ifade ettiğiniz
ancak 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu
Sözleşme Kanununda yapılan değişiklikle memurlara verilen
zamların Emekli Sandığı emeklilerine de resen
uygulanacağını öğrenmiş ve çark etmiştiniz- toplu
pazarlık hakkını bunlara da verelim, işçilere de verelim.
Gelin, emeklilerin ulaşım hizmetlerinden ücretsiz
yararlanmalarını sağlayalım. Gelin, emeklilerin toplumsal
yaşama daha kolay ve daha ucuz katılabilmeleri için yerel
yönetimlerle birlikte ne tür düzenlemeler yapabileceğimizi
tartışalım.
Değerli
milletvekilleri, bu bizim sadece Anayasanın 60ıncı maddesinde
sayılan bir görevimiz değil, aynı zamanda yıllarca bu
ülkeyi kalkındırmak için dişiyle, tırnağıyla
çalışmış bu kişilere karşı da bir vefa
borcumuzdur.
Son söz olarak
şunları söylemek istiyorum
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YAKUP AKKAYA
(Devamla) Bir tamamlayabilir miyim efendim?
BAŞKAN
Tabii ki tamamlayınız lütfen.
YAKUP AKKAYA
(Devamla) Teşekkür ederim.
Biliyorum, bu
konuşmalar sizin açınızdan suya yazılmış
yazılar gibi, sizi doğrudan ilgilendirmiyor. Onun için, milyonlarca
emeklinin sorunlarını göz ardı edeceksiniz. En azından,
gelin, bu Genel Kurulda şunu yapalım: 2015 yılında memur
emeklilerine yönelik yapılan düzenleme memur emeklilerinin
maaşlarına yapılan ek zam yürürlük tarihini Eylül 2015 tarihine
çekmiştir. Gelin, 1 Ocaktan itibaren uygulanması istenen 100 TLlik
seyyanen zam uygulamasını 2015 Eylül ayına çekelim.
İşçi memur ayrımı bu arada yapmayalım. Tabii,
emeklilerimizin promosyon sorunları da var ve çalışırken
kural değiştirildiği için sosyal haklarından mahrum olan,
yaşa takılanların da sorunları var. Emeklilerimizin
sorunlarını sadece maaşa indirgemeyelim. Zaten verilen, önerilen
maaş yeterli bir maaş değildir. Gelin, emeklilerin
sorunlarını bir bütün olarak burada, bu yüce Mecliste
değerlendirelim, hayata geçirelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YAKUP AKKAYA (Devamla) - Hiç olmazsa emeklilerimiz
de rahat bir nefes alsınlar.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Akkaya.
Grupları adına son söz, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Fahrettin
Oğuz Tora aittir.
Sayın Tor, şahıslar adına da
beş dakikalık konuşmanız var, birleştiriyorum, süreniz
on beş dakikadır.
MHP GRUBU ADINA FAHRETTİN OĞUZ TOR
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 6ncı maddesi
hakkında konuşmak üzere MHP Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, söz konusu
yasanın 6ncı maddesinde -özet olarak- BAĞ-KURlu ve hizmet
akdiyle ilgili olarak çalışmak suretiyle, 1/1/2016 tarihinden önce
emekli olanların aylıklarında ve 1/1/2016 tarihinden sonra
emekli olacakların aylıklarında artış
yapılması amaçlanmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak seçim beyannamemizde, emeklilerimize yılda 2 defa asgari
ücret üzerinden ikramiye ödenmesini öngörmüştük. Getirilen düzenleme seçim
beyannamemize uygundur, bu sebeple lehindeyiz ancak belirtmem lazım ki
getirilen miktar yeterli değildir.
Kıymetli milletvekilleri, tabii, sosyal
güvenlik sistemi 1992 yılından itibaren açık vermeye
başladı, önemli miktarlarda açık vermeye başladı,
Türkiyenin önemli bir problemi olarak karşımıza
çıktı. Ne yapılacaktı? Yapılması gereken
gelirleri artırmak, giderleri azaltmaktı. Gelirleri nasıl artıracağız?
Kıymetli
milletvekilleri, gelirleri artırmanın yegâne yolu, bence, Türkiyede
önemli boyutlara ulaşan kayıt dışı istihdamı
kayıt altına almaktır; ikincisi de emekliliği
geciktirmektir. Bu suretle daha az gider yapacaksınız. İkinci
husus da -ne yapacağız- giderleri azaltmanın yolu, sistemin
giderlerini azaltmanın yolu emekli sayısını
azaltmaktır. Bunu da iki ayrı başlık hâlinde söylemem
gerekirse; bir tanesi, maaşları azaltmak, bir tanesi de
emekliliği zorlaştırmak. Tabii, bir bayanın 18
yaşında işe girip 38 yaşında emekli olması kabul
edilebilir bir durum değildir. Keza, erkeğin 18 yaşında
işe girip 43 yaşında emekli olması da kabul edilebilir bir
durum değildir. Yirmi yıl prim ödeyeceksiniz veya yirmi beş
yıl prim ödeyeceksiniz, sistemden otuz yıl, kırk yıl gelir
elde edeceksiniz, buna hiçbir sistem dayanmaz.
Kıymetli
milletvekilleri, Hükûmet, burada kayıt dışı istihdamla daha
çok mücadele etme yerine kolay yolu seçmiştir, yaptığı
yasal düzenlemeyle emeklilerin maaşını daha da azaltmak
suretiyle emeklileri âdeta muhtaç hâle getirmiştir. Az sonra bunun
sayısal örneklerini de vereceğim. Tabii, sosyal güvenlik sistemini
sürdürülebilir hâle getirelim ancak bugün milyonlarca emeklimizi,
çalışanımızı, özellikle de asgari ücret düzeyinde
çalışıp da emekli olanları muhtaç duruma düşürmememiz
gerekir. İleri ekonomilerde kayıt dışından
bahsedilebilir mi? Mutlu, huzurlu bir toplum, başı dik bir ülke
yaratmak istiyorsak var gücümüzle kayıt dışını yok
etmek için çalışmalıyız. Kayıt dışını
kayıt altına almadan müreffeh bir ülke
yaratamayacağımız açıktır. Yapmamız gereken
kayıtlı çalışan tabanını genişletmek. Bu
bize önemli miktarda finansal kaynak yaratacaktır.
Değerli milletvekilleri, eskiden asgari ücret
düzeyinde prim ödeyenlere asgari ücretin üstünde bir aylık
bağlanır iken maalesef yapılan düzenlemeyle bugün bağlanan
aylıklar asgari ücretin çok altında kalmıştır. Böyle
devam ettiği müddetçe yatırılan prim kadar aylık
bağlanacaktır ki bu durumda da toplumda huzursuzluk bitmeyecek,
milyonlarca emeklinin geçim sıkıntısı son bulmayacak, hatta
daha da perişan hâle geleceklerdir. 100 TLlik zamlarla bu büyük sorunu
çözmek mümkün olmayacaktır. Rahmetli Erbakanın deyimiyle,
yapılan, pansuman tedbir bile değildir.
Değerli milletvekilleri, acı gerçek
şudur: Özellikle asgari düzeyde prim ödeyerek emekli olanların durumu
çok kötüdür. Emekli olacak olanların da durumu farklı
olmayacaktır, hatta zamanla daha da kötüye gitmektedir. Bugün, daha önce
bir vesileyle ifade ettiğim gibi, çalışma süresi uzadıkça
emekli aylığı düşen başka bir ülke yoktur.
Değerli milletvekilleri, konuyu örneklerle
açıklamak istiyorum. Tabii vereceğim örnekler daha ziyade asgari
düzeyde prim ödeyenlerle ilgilidir. 1/10/2008 tarihinde yürürlüğe giren
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Yasasının yürürlüğe girmesinden önce emekli olan
bir sigortalının alt sınır emekli aylığı
buna malullük, yaşlılık, ölüm dâhildir- güncellendiğinde
alacağı aylık bugün itibarıyla 1.100 liradır. Yani alt
sınır aylığı uygulaması 5510 sayılı
Yasa ile kaldırıldığı için bugün... Eğer
kaldırılmasaydı, 5510 sayılı Yasa yürürlüğe
girmeseydi, getirilmeseydi bugün 2015 Ocak itibarıyla
aldığı maaş 825 liradır. 1.100 lira, 825 lira, arada
275 lira fark vardır.
Değerli milletvekilleri, asgari düzeyde emekli
maaşı bağlananların durumu iyiye gitmemiştir, yüzde 33
oranında bir gelir kaybı vardır, söz konusudur.
Değerli milletvekilleri, şimdi bir
başka somut örnekten bahsetmek istiyorum. 2013 yılı Haziran
ayında sigortalı eşi vefat eden 2 çocuklu bir bayana
bağlanan aylık sadece 200 liradır -sadece 200 lira-
çocuklarına da 100er lira bağlanmış, aile olarak toplam
400 lira aylık alan bu bayana bugün, bugün itibarıyla, bu ay
itibarıyla ödediğimiz aylık sadece 601 liradır; bunun 301
lirası anneye, 150şer lirası da çocuğa
bağlanmıştır. Oysa, eski kanun yürürlükte olsaydı bu
bayana ve 2 çocuğuna bağlanacak toplam aylık 1.100 lira
olacaktı. Kayıp, bu ailenin kaybı 500 liradır. 2 çocuklu
bir bayan aylık 600 TLyle nasıl geçinecektir, sormak isterim. Bu
bayanın bir de kirada oturduğunu düşünürseniz, bu bayan ne
yapacaktır? İşte bu sebeple durum çok vahimdir diyorum.
Değerli milletvekilleri, burada sizleri
rakamlara boğmak istemem ama belirtmem gerekir ki benzer durum tarım
sigortalıları için de geçerlidir. Geçim sıkıntısı
içinde kıvranan, muhtaç olmamak, başkasına el açmamak için
iş peşinde koşup iş bulamayan milyonların sesine kulak
vermek zorundayız. Bu sese kulak vermek her vicdan sahibinin görevidir,
bana göre de mecburiyettir. Hükûmet olarak bu mağduriyeti gidermezseniz
toplumsal yaraları saramaz, huzuru sağlayamazsınız.
BAĞ-KURlular için de durum farklı
değildir. Yaptığınız düzenlemeyle en düşük
BAĞ-KUR yaşlılık aylığı 1.047 lira
olmuştur -1.047 lira, bugün, en düşük BAĞ-KURlu aylığı-
oysa bu düzenleme yapılmasaydı alması gereken aylık 1.119
lira olacaktı yani 62 lira zarardadır ayda. Tarım BAĞ-KURlusunda
da durum aynıdır; 5510 sonrasında 760 TL iken 5510 gelmeseydi
820 lira olacaktı, 60 TL aylığı azalmıştır.
Memleket ileri gidiyorsa bundan BAĞ-KURlunun, SSK emeklisinin de istifade
etmesi gerekirdir diye düşünüyorum ama maalesef öyle
olmamıştır.
Kıymetli milletvekilleri, memurlar için de
durum farklı değildir. Bakınız, 5434 sayılı
Emekli Sandığı Kanununa göre, bağlanan en düşük
aylık 1.469 liradır, bugün itibarıyla, bir hizmetliye
bağlayacağınız en düşük aylık budur. Ama 5510
sayılı Yasayla bu miktar 685 liraya düşmüştür; 685, 1.469,
aradaki refah kaybını varın siz düşünün.
Bu vesileyle bir iki haksız durumu da belirtmek
istiyorum. 5510 sayılı Yasaya göre ilk defa devlet memuru olup yani
yapılan yeni düzenlemeyle -1/10/2008 tarihinde yürürlüğe giren-
önceden aylık bağlananlara 100 TLlik zam verilmemesi haksız bir
durumdur, oysa 5434 sayılı Yasaya göre aylık bağlananlara
100 TLlik zam verilmiştir. Bu durumda olan memur emeklilerimizin 2011
yılında yapılan zamlardan da yararlandırılmamaları
ayrı bir garabettir.
Değerli milletvekilleri, konunun bütün
yönleriyle ele alınma zamanı çoktan gelmiş ve geçmektedir. 100
TLlik zamlar BAĞ-KUR ve sigorta emeklilerimize, özellikle de vurgulamak
isterim ki asgari ücret düzeyinde prim ödeyerek emekli olan, büyük
çoğunluğa sahip bu tür emeklilerimize bir derman olmayacaktır.
Rakamlarla, oranlarla Emeklinin enflasyona göre yüksek oranlarda, başka
bir ifadeyle, reel bazda durumunu düzelttik; emeklimizi enflasyon karşısında,
hayat pahalılığı karşısında mağdur
etmedik. diyebilirsiniz. Son sözüm şudur ki: Emeklinin durumu kötüdür,
reel bazda da emeklinin, özellikle de asgari düzeyde prim ödeyen emeklilerin
durumu fevkalade kötüdür.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin
kaynakları yeterlidir. Yeter ki bu kaynakları
çaldırmayalım, hırsızlatmayalım, adil olalım,
çalışalım, işi ehline verelim, kayıt
dışını kayıt altına alalım, israfı
önleyelim. Almanyada, Japonyada resmî araç sayısı 10 binler
civarında iken bizde maalesef resmî araç sayısı 125 binler civarındadır.
Buna hakkımız yoktur. Finlandiya Cumhurbaşkanının
tarifeli uçakla ülkemizi ziyarete geldiğini hep birlikte gördük. Bizim
hangarlarımız maalesef özel uçaklarla doludur. Finlandiyada fert başına
düşen millî gelir 35 bin dolar civarındadır. Buna da
hakkımız yoktur. Her alanda israfı önleyeceğiz, önlemek
zorundayız. Her gün dürüstlük nutku atmakla dürüst olunmaz; ayinesi
iştir kişinin, lafa bakılmaz. Zaman hızla geçiyor.
Davranışlarımız konuşmalarımız gibi
olmadığı müddetçe bu ülkeye yazık ederiz.
Kıymetli milletvekilleri, şu iki hususu da
açıklayarak, son söz olarak bir fıkrayla sözlerimi tamamlamak
istiyorum. Büyük insan Hazreti Ali Halifelik döneminde sokakta gezerken bir
kişi yamalı hırkayla görür ve önüne çıkarak Ya Halife, sen
bir devlet başkanısın yamalı hırkayla geziyorsun.
der. Hazreti Alinin cevabı İnsanlığa örnek olmak
lazımdır. şeklindedir.
Kıymetli milletvekilleri, insanlığa
örnek olması gerekenler en tepedekilerdir. Bu felsefenin en tepeden
başlayarak tabana yayılmadığı müddetçe Türkiye'nin
refah toplumu hâline gelmesi mümkün değildir.
Son söz, 100 TLlik zammı destekliyoruz ancak
yeterli görmüyoruz. Özellikle alt gelir gruplarının emekli
maaşları daha da artırılmalıdır diyor, bu duygu
ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Tor.
Şahıslar adına son söz, Konya
Milletvekili Sayın Halil Etyemez.
Buyurunuz Sayın Etyemez. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
HALİL ETYEMEZ (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 11 sıra sayılı Gelir Vergisi
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 6ncı maddesiyle ilgili şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlarken
öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; eğitimden sağlığa, ekonomiden
çalışma hayatına, sosyal güvenliğe kadar her alanda
Türkiyeyi yeniden inşa ettik, etmeye de devam ediyoruz. AK PARTİ
iktidarı Türkiyeyi hak ettiği yere taşımak için tüm
gayretlerini, çalışmalarını sürdürmektedir. Parti
programımızda belirtildiği gibi devleti halka hizmet aracı
olarak gören partimiz sosyal politika anlayışını
tanımlarken bir sınıf ve kesimin değil bütün
vatandaşlarımızın refah ve mutluluğunun
sağlanmasını ifade etmektedir. AK PARTİ Hükûmeti,
gerçekleştirmiş olduğu reformlar sosyal devlet
anlayışını ortaya koyarken yoksullar, bakıma muhtaç
yaşlılar, çocuklar, engelliler, işsizler ve zor durumdaki
vatandaşlarımız için özel programlar oluşturarak
onların insan onuruna yakışacak şekilde
yaşamalarının sağlanmasını hedeflemiştir.
Emekliler, bu ülkenin kalkınmasına emek ve
çalışmalarıyla katkı sağlayan saygıdeğer
insanlardır. Onlara ikinci baharlarında güzel bir hayat
standardı sunmak da elbette ki hepimizin görevidir. Ekonominin şartları
da elverdiği müddetçe bunu on üç yıl boyunca emeklilerimize
yansıtmaktan geri durmadık, bundan sonra da durmayacağız.
Emeklilere yönelik yaptıklarımızı yüce Meclisimizin
kürsüsünden de bir kez daha dile getirmek istiyorum. 2003 yılından
önce sadece enflasyon oranlarına göre aylıkları
artırılan ve reel olarak bir artış alamayan emeklilerimize
enflasyonun çok üzerinde artış sağladık. Eskiden tüm
emeklilerimiz maaşlarını sadece Ziraat Bankasından
alıyorlarken şu anda 22 banka ve PTT şubelerinden almalarını
sağlayarak kuyruk çilesinden kurtardık. Engelli ve yaşlı
vatandaşlarımızın maaşlarını evlerinde
teslim etmeye başladık, onları da maaş kuyruklarından
kurtardık. Ayrıca, engellilere kolay emeklilik imkânı
sağladık. Vefat eden sigortalıların 65 yaşından
büyük anne ve babaları ihtiyaç sahibi ise onlara da maaş
bağlanmasını sağladık. Emeklilerimize bütçeden daha
fazla pay ayırarak, daha önce gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde
4,8i kadar bütçe ayrılıyorken bu oran bugün yüzde 7,7ye
yükselmiştir. 2002 öncesindeki emeklilerimizin kapı kapı gezip
fiş toplama çilesine son verdik, aylıklarına yüzde 4 ile yüzde 5
ek ödeme verilmesini sağladık. Vatandaşlarımızın
emekli oldukları bilgisi artık SGKya gitmeden ceplerine
ulaştırılmaktadır. Emeklilerimizin yıllardır beklediği
intibak düzenlemesini yaparak 2 milyon emeklimizin yüzünü güldürdük.
Emeklilerimizin, SSK ve BAĞ-KURdan emekli olanların memuriyette
geçen sürelerine ikramiye ödenmesini de sağladık. Aylarca süren
emekli aylık bağlama sürelerini bugün artık yirmi günlere kadar
düşürdük. Bunlarla yetinmeyip çalışmalarımızı
daha da artıracağız. Önümüzdeki yasama döneminde, emekli olup
yeniden çalışanlara sosyal güvenlik destek primini
kaldırıyoruz. Emeklilerimizi düşük taksitle ev sahibi yapma
imkânı üzerinde çalışmalarımızı devam
ettiriyoruz. Tüm vatandaşlarımızı sosyal güvenlik ve genel
sağlık sigortası kapsamına alarak sürdürülebilir ve etkin
çalışan bir sosyal güvenlik sistemini inşa ettik. Çalışanlar,
işverenler ve emekliler arasında hakkaniyetli ve sürdürülebilir bir
denge oluşturulmasıyla çalışma barışını
temel ilke edindik. 2002de en düşük SSK emeklisi 257 lirayken 2015te
1.144 TLye çıkardık, reel artış yüzde 46,6dır.
2002de en düşük emekli memur maaşı 376 lirayken 2015te 1.513
liraya çıkardık ve reel artış yüzde 32dir. Biraz önce
ifade edildi -memur emeklileri- memurların toplu sözleşme
masasındaki yapılan zamlarla artışı
sağlanıyor. O zaman da yine bu toplu sözleşmede 100 TL seyyanen
zam eylül ayı itibarıyla verildi ve Ocak 1 itibarıyla da bundan
sonra yüzde 6 oranında artışı sağlanıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayınız Sayın
Etyemez.
HALİL ETYEMEZ (Devamla) Düşük düzeyde
maaş alan emeklilerimizin gelir seviyelerini alacağımız
tedbirlerle daha da yükselteceğiz. Bu çerçevede, temmuz ayında bin
lira altında maaş alanlara 100 lira zam yaptık. Maaşı
1.000 ile 1.100 lira arasında olan emeklilerin maaşını da
1.100 liraya tamamladık. Tüm işçi ve BAĞ-KUR emeklilerimize de
bu yasanın 6ncı maddesi ile ilave 1.200 lira artış
sağlamış olacağız. Bizler sadece ekonomik
kalkınma ve büyüme odaklı anlayışı kabul etmiyoruz.
Bizler sosyal politikalara öncelik vererek medeniyet dünyamızın temel
yaklaşımı olan sosyal yardımlaşma ve
dayanışma esaslarıyla gelişen ve güvenle büyüyen bir Türkiye
inşa ediyoruz. Güçlü toplum, insanlarının bugününü de,
geleceğini de güvence altına alan toplumdur.
Çalışanını kollayan, çalışamayanı gözeten
bir devlet gerçek sosyal devlettir. 2023 yolunda yeni Türkiyede herkesin
gelecek endişesi olmadan sağlıkla, huzurla ve güvenle
yaşadığı bir Türkiye ve sürdürülebilir, etkin, verimli bir
sosyal güvenlik sistemi inşa etmeye devam ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HALİL ETYEMEZ (Devamla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2023ler, 2053 hedefleriyle Türkiye
büyük düşünmeli, bugünler kadar yarınları da
hesaplamalıdır. Bu açıdan, biz sosyal güvenliğe, sosyal
reformlara ve sosyal politikalara siyaset üstü bir mesele olarak
bakıyoruz.
Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Etyemez.
Değerli milletvekilleri, şimdi 6ncı
madde üzerinde on dakika süre ile soru-cevap işlemini
gerçekleştireceğiz.
Sisteme giren sayın milletvekillerine
sırasıyla söz vereceğim.
Sayın Tümer
ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, yapımına 1996
yılında başlanan ve 2010 yılı Mayıs ayında
resmî açılışı gerçekleştirilen 535 milyon dolar
maliyetli Adana metrosu rantabl çalışamamaktadır. Metro borcunun
anapara ve kredi faizi ise Adanalıya büyük bir külfet
oluşturmaktadır. Ankarada AKM-Gar-Kızılay metro
hattı, İstanbulda Yenikapı-İncirli, İncirli-Sefaköy metro
hattı ve Antalyada Meydan-Havaalanı-EXPO tramvay hattının
proje ve yapım çalışmalarının Bakanlar Kurulu
kararıyla Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığınca üstlenildiği bilinmektedir. Sayın
Cumhurbaşkanının 4 Haziran 2011deki Adana mitinginde Adana
Belediyesinin gelirlerinin yüzde 40ı metro borcuna kesiliyor.
Aldığımız talep üzerine metroyu biz Ulaştırma
Bakanlığımıza devralıyoruz ve
Akıncılar-Çukurova Üniversitesi hattına
başlayacağız. sözü de göz önüne alındığında
2016 bütçesinde konuyla ilgili bir kalem var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Parsak
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Sayın Bakan,
Millî Emlak Genel Müdürlüğünün 1 Temmuz 2015 tarihli yazısıyla
81 il valiliğinden yol güzergâhlarında bulunan akaryakıt
istasyonu olarak kullanılabilecek imarlı veya imarsız hazineye
ait taşınmazların araştırılıp bilgi
verilmesi istenmiştir. Bu yazıya istinaden:
Bir: Afyonkarahisar Valiliğinden nasıl bir
cevap gelmiştir? Maliye Bakanlığı bu konuyla ilgili
başka hangi işlemleri yapmıştır ya da yapmayı
planlamaktadır?
İki: Tespit edilen taşınmazlar ne
şekilde ve kimler tarafından kullanılacaktır?
Üç: Özellikle yol güzergâhındaki
taşınmazların bilgisinin istenmesinin amacı ve sebebi
nedir?
Dört: İmarsız olmasına rağmen
bazı taşınmazların bilgisinin de istenmesinin amacı ve
sebebi nedir?
Beş: İlgili taşınmazların uydu
görüntülerinin de istenmiş olmasının amacı ve sebebi nedir?
Altı: Söz konusu taşınmazların
bedel tespit raporlarının istenmemiş olmasının
amacı ve sebebi nedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kuşoğlu
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, dün alacaklarınızla
ilgili bir soru sormuştum cevap vermemiştiniz, bugün
cevaplayabilirseniz memnun olurum; bir.
İkincisi, vergi incelemeleriyle ilgili 2012den
itibaren son dört yılın istatistiklerini öğrenebilirsem yine
memnun olurum. Vergi incelemeleriyle ilgili, kaç vergi incelemesi
yapıldı, sonuçlar nedir?
Bir de Ankaradaki bu kamu binalarının
özellikle Eskişehir-Konya aksında kiralanması çok moda oldu.
Benim hatırladığım, yıllık 300 milyon lirayı
geçmişti kira bedeli Ankarada. Şimdi ne oldu, son 2015te nedir?
Onunla ilgili bir cevap verebilirseniz memnun olurum.
BAŞKAN Sayın Üstündağ
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Muğla ilinin Yatağan
ilçesinde özelleştirilen Yatağan Termik Santralinin baca gazı
arıtma tesislerindeki revizyon çalışmaları hâlâ
tamamlanmamıştır. Revizyondaki baca gazı arıtma
tesislerinin devreye girmesi esnasında fuel oil kullanılması
nedeniyle sıkıntı yaratılmakta ve Yatağan halkı
yıllardan beri olduğu gibi baca gazlarının etkisi
altında sağlık sorunları yaşamaktadır. Santral
bacasından çıkan siyah dumanları şikâyet eden
vatandaşlar, bu şikâyetlerini Alo 181 hattına iletirken santral
yetkilileri arıtma tesislerinin devreye girmesi esnasında bu durumun
yaşanmasının normal olduğunu belirtmektedir. Yatağan
halkının yıllardan beri süren bu eziyetine ve çevre
katliamına ne zaman son verilecektir? Bu ve benzeri sanayi
kuruluşları için ÇED Yönetmeliğinde herhangi bir değişiklik
yapılacak mıdır?
BAŞKAN Sayın Usta
Sayın Usta yok.
Sayın Karabıyık
LALE KARABIYIK (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, emekli ve emekçinin alım gücü
sürekli düşüyor, borçları da artıyor. Siz sorulara
verdiğiniz yanıtlarda reel verileri dikkate
aldığınızı söylediniz. Reeli hesaplarken kullandığınız
veri eğer manşet enflasyon TÜFE ise bu veri emekli ve emekçiye gerçek
yansıyan enflasyonu yansıtmıyor çünkü emekli ve emekçinin
TÜFEnin hesaplanmasında kullanılan mal ve hizmet gruplarından
en fazla ihtiyaç duyduğu grup başta gıdadır,
barınmadır ve ulaştırmadır. Oysa sadece gıda
enflasyonu bile maaş artışlarının çok üstünde
olduğu için emekli ve emekçinin sürekli alım gücü düşmektedir.
Tüketicilerin yüzde 70i gıda yoksulu ve son bir yılda 52 temel
gıda maddesinde satın alma gücü düştü. Dünyada gıda
fiyatları yüzde 18 oranında gerilerken Türkiyede tarımsal
üretim fiyatları yanlış tarım politikasından, hatta
politikasızlığından yüzde 12,5 oranında arttı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LALE KARABIYIK (Bursa) Gıda enflasyonu ile
ücret artışını kıyaslayan bir
çalışmanız var mı? Ayrıca büyüme ve refah payının
ücretlere yansıması konusunda bir çalışmanız var
mı? Büyüme hane halkı gelirine sizce yansıyabiliyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bakan buyurunuz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Tümer Adana metrosuyla ilgili olarak
belediyenin içine düştüğü sıkıntılarla ilgili bir soru
sordular. Konuyla ilgili bende bir bilgi yok. Ulaştırma
Bakanımıza konuyu aktaracağım. 2016 bütçesiyle ilgili
hazırlık çalışmalarında bu konuda bir
değerlendirme olacak mı? dediniz. Bütçe
çalışmalarımız devam ediyor, onu da Ulaştırma
Bakanımıza ayrıca aktaracağım.
Sayın Parsak, Afyonkarahisarda yol
kenarlarında hazine taşınmazlarıyla ilgili olarak
Bakanlıktan illere gönderilen yazı konusunda bir soru sordular. Ben
de kendisinden konuyu öğrendim. Bakanlıktan yarın bu konuyla
ilgili çalışmanın kapsamı, sebebi ve Afyonkarahisar
özelinde alınan bilgi nedir o konuda bilgi alacağım ama benim
genel olarak hatırladığım, biliyorsunuz kara yolunun iki
kenarındaki taşınmazlar büyük ölçüde hazineye ait
taşınmazlar. Zaman zaman Bakanlık olarak sadece bunlar için
değil diğer zamanlarda da taşınmazların ekonomik
olarak değerlendirilmesi noktasında defterdarlıklara yazı
yazıyoruz ama bu yazı özelindeki konuyu ayrıca
araştırıp size bilgi arz edeceğiz.
Sayın Kuşoğlu dün sordukları Bu
alacaklarla ilgili bir çalışmanız var mı? dedi. Vergi
inceleme istatistikleriyle ilgili bir soruları oldu, bir de kamu
binalarının kirasıyla ilgili. Arkadaşlarım şu
anda bana bu bilgileri getirmedikleri için şu anda cevap veremiyorum.
İnşallah yarın arkadaşlar bana bunu getirince size cevap
vereceğim.
Sayın Üstündağ, Muğladaki baca
gazı arıtma tesislerine ilişkin olarak yaşanan
sağlık sorunları konusunda bir soruları oldu ama bu konuda
da elimde hazır bilgi yok, ilgili Bakanlıktan bu konuda bilgi
alıp size yazılı olarak arz ederiz.
Sayın Karabıyık emekli
aylıklarıyla ilgili bir değerlendirmede bulundu. Ben de
aslında, temelde, emeklilerimizin hayat koşullarının
iyileştirilmesi konusunda yaptığınız değerlendirmeleri
önemli buluyorum. Mutlaka bizim sadece emeklilerimiz değil tüm
çalışanlarımızın sadece enflasyona karşı
korunması değil refahının da artırılması çok
önemli. Ama bunun nesnel bir ölçütü olması lazım. Yani her dönem
kullanılan en nesnel ölçüt enflasyondur, manşet enflasyonudur. Zaman
zaman enflasyon sepetine dâhil birtakım ürünlerdeki yaşanan enflasyon
manşet enflasyonunun üstünde olsa da TÜİK, biliyorsunuz, hane
halkı anketlerine dayalı olarak enflasyon hesaplamasını yapıyor.
Dolayısıyla, emeklilerimizin de içinde bulunduğu geniş halk
kitlelerinin söylediğiniz ürün grupları içerisindeki
kullanımları zaten hesaplamaya dâhil ediliyor. Ama biz emeklilerimizi
AK PARTİ hükûmetleri döneminde gerçekten hiçbir zaman için enflasyona
ezdirmediğimiz gibi refah artışına işaret edecek
şekilde de yüksek oranlı artışlar
yaptığımızı da ifade etmek isterim. Yani, bugün memur
emekli aylığı enflasyonun üzerinde yüzde 40. Yani on üç
yıllık periyotta yüzde 40 manşet enflasyonunun üzerinde bir
yüzde 40 refah artışı sayılabilecek bir ücret
artışı var. Özellikle SSK emekli aylığında bu
oran, yani reel artış yüzde 63,8e varıyor.
Bir de açıklama yapmama müsaade edin. Maliye
Bakanlığı olarak ben bu rakamları size izah ederken bizim
kullandığımız yöntem şu: Biz bir önceki yıl ile
bir sonraki yıl arasında memur aylıklarındaki kümülatif
artışı birbirine orantılayarak bunları buluyoruz. Yani
yöntemi de ifade edeyim. Öyle bir tartışma da olmuştu. Ama sizin
söyledikleriniz bizim söylediklerimizle aynı. Memurumuzu da, işçimizi
de, esnafımızı da asla enflasyona ezdirmeyelim,
refahlarının daha da artmasına katkı verelim. Bunun için de
ekonominin büyümesi lazım. Ekonomiyi büyütecek esas husus da
yatırımlar, yatırım ortamının
iyileştirilmesi. İnşallah o konuda da hep birlikte güzel
çalışmalar yaparız.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bakan.
LALE
KARABIYIK (Bursa) Sayın Bakan, ben şunu sormak istiyorum
LEVENT
GÖK (Ankara) Sayın Bakan, arkadaşımızın bir cümlesi
daha var. Bir rica etsek
LALE
KARABIYIK (Bursa) Bir cümlelik izin verirseniz
BAŞKAN
Sayın Karabıyık, tabii ki, buyurunuz.
LALE
KARABIYIK (Bursa) Ben şunu sormak istemiştim: Son beş
yılda, on yılda gıda enflasyonu ne kadar arttı, ücretler ne
kadar arttı? Böyle bir çalışmanız var mı? Acaba
gıda enflasyonunun gerçekten altında kaldı mı ücret
artışı çünkü veriler öyle gösteriyor.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Yani şu anda elimde bu konuda
yapılmış bir çalışma yok. Şu anda size bu konuda
bir bilgi veremem. Yaklaşımınızı doğru buluyorum,
önemli buluyorum ama tek başına gıda enflasyonuna bakın.
Enflasyon sepetindeki diğer ürünlerdeki enflasyon gelişmelerini
dikkate almamak da doğru değil. Çünkü emeklilerin de içinde
bulunduğu geniş halk kitlelerinin aylık tüketim trendi, sepeti
neyse, alışkanlığı neyse zaten onları
ağırlıklandırmak suretiyle hesaba katıyoruz. Yani
gıda enflasyonuna tek başına baktığınızda
belli bir oranda manşet enflasyonunun üzerinde olsa da aynı dönemde
diğer temel mallardaki enflasyon oranı eğer daha düşükse ve
bu temel mallar emeklilerimiz tarafından tüketiliyorsa -ki öyle- o zaman
sadece tek bir alt segmentteki enflasyon oranını alıp onun
üzerinden emekli aylıklarının refah
karşılaştırmasını yapmak da doğru olmuyor.
LALE
KARABIYIK (Bursa) Maalesef onlar emeklilerin, emekçilerin ihtiyaç duymadığı
mallar ve malzemeler.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Ama, yok, şöyle, bakın,
sonuçta diyelim ki emeklinin de gıda tüketimi toplam tüketim sepetinin
yüzde 25ini oluşturuyor genel olarak. Bakın, yüzde 25i
dışında yüzde 75lik bir emekli aylığından
kullanım var. O yüzde 75lik tüketimin enflasyon
karşısındaki durumuna bakmaksızın sadece gıda
enflasyonuna bakmak da, o zaman da eksik oluyor.
Teşekkür
ediyorum.
LALE
KARABIYIK (Bursa) İçinde lokanta var, sinema var, eğlence var,
hepsi var.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Şimdi
madde üzerinde üç önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 11 sıra sayılı Kanun Tasarısının 6ncı
maddesinde yer alan 100 TL tutarında ibaresinin, 300 TL tutarında
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Çağlar
Demirel Dilek
Öcalan
Diyarbakır Diyarbakır Şanlıurfa
Filiz Kerestecioğlu Dirayet
Taşdemir
İstanbul Ağrı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan tasarının çerçeve
6ncı maddeye bağlı geçici 67nci maddenin (1)inci
fıkrasının a bendinin 1 no.lu alt bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Erhan Usta Mevlüt
Karakaya Mehmet
Günal
Samsun Adana Antalya
Oktay Vural Kamil
Aydın İsmail
Faruk Aksu
İzmir Erzurum İstanbul
Mustafa Kalaycı Erkan
Haberal
Konya Ankara
1) 2016 yılı Ocak ödeme döneminde Kanunun
55 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre artırılır ve
bu şekilde belirlenen gelir ve aylıklar dosya bazında ödenmesi
gereken miktar esas alınmak kaydıyla her yıl Mart ve Eylül
aylarında net asgari ücret kadar "Emekli Destek Ödeneği ödenir.
BAŞKAN Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 11 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 6ncı maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Bülent Kuşoğlu Yakup Akkaya İlhan Kesici
Ankara İstanbul İstanbul
Aykut Erdoğdu Murat
Emir Zekeriya
Temizel
İstanbul Ankara İzmir
Lale Karabıyık
Bursa
"MADDE 6- 31/5/2006 tarihli ve 5510
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir
"GEÇİCİ MADDE 67 - 4 üncü maddenin
birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki
sigortalı ve hak sahiplerine;
a) 2016 yılı başından önce
bağlanmış gelir ve aylıklar;
1) 2016 yılı Ocak ödeme döneminde Kanunun
55 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre artırılır ve
bu şekilde belirlenen gelir ve aylıklar dosya bazında ödenmesi
gereken miktar esas alınmak kaydıyla 2015 yılı Eylül ödeme
döneminden geçerli olmak üzere 100 TL tutarında ayrıca
artırılır.
2) 2016 yılı Temmuz ödeme döneminden
geçerli olmak üzere, 55 inci maddeye göre 2016 yılı Temmuz ayı
ödeme dönemine ait artış oranında artırılarak ödenir.
b) 2016 yılında bağlanacak malullük,
yaşlılık veya ölüm aylıklarının 27 nci, 29 uncu,
33 üncü ve geçici 2 nci maddelere göre 2016 yılı Ocak ayı
itibarıyla hesaplanan aylık tutarları, (a) bendinde belirtilen
şekilde artırılarak ödenir.
c) İş kazaları ile meslek
hastalıkları sigortasından hak kazanılan gelirlere esas
günlük kazanç hesabına giren;
1) Son takvim ayı 2016 yılının
birinci yarısına ait olanlara bağlanacak gelirler birinci
fıkranın (a) bendinin (1) numaralı alt bendine göre,
2) Son takvim ayı 2016 yılının
ikinci yarısına ait olanlara bağlanacak gelirler sadece birinci
fıkranın (a) bendinin (2) numaralı alt bendine göre,
artırılarak ödenir.
d) Birinci fıkranın (a) bendinin (1)
numaralı alt bendine göre yapılacak artış tutarı;
1) İş kazaları ve meslek
hastalıkları sigortasından sürekli iş göremezlik geliri
almakta olanlara, gelir bağlanmasına esas olan sürekli iş
göremezlik derecesi oranında,
2) Ölüm dosyalarında hak sahiplerinin hisseleri
oranında,
3) İş kazası veya meslek
hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünü %50 oranının
altında kaybetmesi nedeniyle sürekli iş göremezlik geliri
bağlanmış iken ölenlerden, ölümü iş kazası veya meslek
hastalığına bağlı olmayanların hak sahiplerine,
sigortalıya gelir bağlanmasına esas olan sürekli iş
göremezlik derecesi üzerinden tespit edilen artış tutarı hak
sahiplerinin hisseleri oranında,
4) Yabancı ülkelerle akdedilen sosyal güvenlik
sözleşmeleri uyarınca kısmi gelir veya aylık alanlara,
ülkemiz mevzuatına tabi olarak geçen prim ödeme gün
sayılarının, sosyal güvenlik sözleşmesine göre nazara
alınan toplam prim ödeme gün sayısına olan oranına göre,
uygulanır. e) Birinci fıkranın (a), (b) ve (c) bentlerinde
belirtilen şekilde artırılan gelir ve aylıklar, 2016
yılında bu maddede belirtilen artışlar
dışında 55inci maddeye göre ayrıca artırılmaz."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ İBRAHİM MUSTAFA TURHAN (İzmir)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Ankara Milletvekili
Sayın Murat Emir.
Sayın Emir, süreniz beş dakikadır.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
MURAT EMİR (Ankara) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının 6ncı
maddesi üzerinde verdiğimiz önergeye ilişkin olarak söz
almış bulunuyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, 7
Haziran seçimleri öncesinde Türkiye'nin siyasal ortamının en çok
tartışılan konusu Cumhuriyet Halk Partisinin seçim
bildirgesindeki emeklilere iki ikramiye vermesi vaadiydi. Biz emeklilerimizin
içinde bulunduğu zor durumu göz önüne alarak iki ikramiye vereceğiz
dedikçe özellikle Sayın Başbakanımız Davutoğlu, Maliye
Bakanımız ve diğer AKPli siyasiler kanal kanal gezdiler, alan
alan dolaştılar ve Kaynağınız nerede? dediler. O da
yetmedi, Sayın Maliye Bakanı Cumhuriyet Halk Partisi kaynak bulursa
ben Cumhuriyet Halk Partisine oy verebilirim." dedi. Ancak, 7 Haziran
seçimlerinden sonra istediğiniz sonuca ulaşamayınca 1
Kasıma doğru Türkiyeyi seçime götürürken ayrıca bizim seçim
vaatlerimizden de kopya çekme ihtiyacı duydunuz ve emeklileri o
sırada hatırlama ihtiyacı duydunuz. Yalnız, bugün
getirdiğiniz ve o seçimlerden önce de söylediğiniz emeklilere
seyyanen 100 lira zam, bizim önerdiğimiz, toplamda, yılda 2.600
liralık zammın ancak yarısıdır.
Değerli arkadaşlar, işte, bugün bu
Mecliste emeklilerimize küçük de olsa bir zammı konuşuyorsak bunun
fikir babası, orijinal fikri bizimdir ancak yine de sizin kopya da olsa bu
yaklaşımı göstermiş olmanızdan memnuniyet
duyduğumuzu belirtmek isterim.
Bu, aslında adaletsiz bir düzenlemedir çünkü
herkesin bildiği gibi eylül ayında Emekli Sandığı
emeklilerine 100er liralık seyyanen yardım, zam
yapılmıştır ancak bugün getirilen tasarı eksiktir,
sadece BAĞ-KUR emeklilerinin ve işçi emeklilerinin emekli
maaşına bir artış önermektedir ancak
haksızlığı gidermek adına bizim önergemizde de bu
artışın geriye dönük olarak yani Eylül 2015ten itibaren
verilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Bunun dışında, yine, teklifte dikkat
çeken diğer bir eksiklik, 100 liralık seyyanen yapılan
zammın aslında 2017 yılını
kapsamadığıdır. Bu, kabul edilmez bir durumdur bize göre.
Düşünebiliyor musunuz, 2016 yılı içerisinde emekli olanlar bu
zammı alacaklar ama 2017de emekli olanlar bu zammı alamayacaklar.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak size bu yanlışlığı
burada düzeltmeyi öneriyoruz. Herkese zammı verelim, Emekli
Sandığı emeklileri gibi Eylül 2015ten başlatalım ve
2017den sonra emekli olacakları da bu haktan mahrum etmeyelim. Tabii, biz
bu önerinin gelmiş olmasından dolayı memnunuz. Emeklilerimizin,
zor koşullarda yaşayan emeklilerimizin durumlarının bir
nebze olsun iyileştirilmesinde büyük yarar var. Ama bu yasanın
toplamına baktığımız zaman, bu ihtiyacın nereden
kaynaklandığını büyük bir açıklıkla görüyoruz.
Bu yasa tasarısının 2nci maddesinde
yılda 20-25 milyar liralık bir gelirden vazgeçiyor Türkiye
Cumhuriyetinin maliyesi. Bu gelirden vazgeçtiğimiz kısım,
biliyorsunuz büyük bir faiz geliridir. Her yerde şikâyet ettiğiniz
faiz rantiyesine buradan yılda 20-25 milyar ve beş yıl
içerisinde de 125 milyar civarında bir para aktarıyorsunuz, bunu da
buradan ifşa etmekte yarar görüyoruz.
Emeklilere verdiğimiz bu küçük miktarlardaki
zamların yetersiz olduğunu biliyoruz; bunun büyütülecek bir
tarafı yok, bunlar aslında bir lütuf değil, çoktan elde edilmesi
gereken haklardır. Bunun yanında, yine, emeklilerin
maaşından kestiğimiz özellikle muayene katılım
payları olmak üzere, sosyal güvenlik destek primleri, emeklilikte
yaşa takılanlar gibi ağır sorunlar bulunmaktadır.
Yine, biraz önce, Sayın Bakanın yüzde 25
oranında TÜFE artışında emeklinin gıda harcaması
olduğunu belirtmesi benim açımdan çok çarpıcı oldu. Demek
ki ortalama bin lira geliri olan bir emeklimiz, ayda sadece 250 liralık
gıda harcaması yapabilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MURAT EMİR (Devamla) Bunun insanlık
açısından da vicdan açısından da kabul edilemez
olduğunun kayıtlara geçmesini isterim.
Saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Emir.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan tasarının çerçeve
6ncı maddeye bağlı geçici 67nci maddenin (1)inci
fıkrasının a bendinin 1 no.lu alt bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mevlüt Karakaya (Adana) ve
arkadaşları
1) 2016 yılı Ocak ödeme döneminde Kanunun
55 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre artırılır ve
bu şekilde belirlenen gelir ve aylıklar dosya bazında ödenmesi
gereken miktar esas alınmak kaydıyla her yıl Mart ve Eylül
aylarında net asgari ücret kadar "Emekli Destek Ödeneği ödenir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ İBRAHİM MUSTAFA TURHAN (İzmir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Adana Milletvekili
Sayın Mevlüt Karakaya konuşacaktır. (MHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Karakaya, süreniz
beş dakika.
MEVLÜT KARAKAYA (Adana)
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan Gelir Vergisi Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Tasarının 6ncı maddesiyle ilgili olarak vermiş
olduğumuz önerge üzerinde MHP Grubu adına söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, emeklilerimizin durumunu
konuşuyoruz ama bir çözüm çıkacak gibi görünmüyor. Ülkemizde kamu
veya özel sektörde çeşitli statülerde çalıştıktan sonra
emekliye ayrılanların büyük bir kısmı, ekonomik bakımdan
zor şartlarda hayatlarını idame ettirmeye çalışmaktadırlar.
Çalışma hayatları boyunca ülkemiz ekonomisine her yönüyle büyük
katkılar sağlayanların çalışma hayatından
ayrıldıktan sonra ekonomik zorluklar yaşaması, sosyal
güvenlik sistemi ve sosyal devlet anlayışına ilişkin
sağlıklı düzenlemeler yapılmamasından
kaynaklanmaktadır. Oysaki, emeklilerimizin hayat şartlarını
kolaylaştırıcı düzenlemelerin uygulamaya konulması,
sosyal devlet olma ilkesinin bir gereği, aynı zamanda, ülkemiz ve
milletimiz için fedakârlık yapmış insanlarımıza,
bunların yapmış oldukları katkıya ve emeğe
duyulan saygının da bir gereği olacaktır.
Sayıları 12 milyonu
aşan ve genellikle yoksulluk sınırının altında
gelirleri olan emekliler ve aileleri, gıda, barınma, giyinme,
sağlık, eğitim, ulaşım, ısınma, elektrik, su
gibi temel ihtiyaçlarını karşılamakta
zorlanmaktadırlar. Bazı emekliler yeniden çalışmakta ve
bazıları da iş aramak zorunda kalmaktadır.
Çalışma gücü ve imkânı olmayanlar ise zordadır. Genellikle kültürel ve
sosyal imkânlardan yararlanmayan emekliler, uzun çalışma süreleri ve
yaşları sebebiyle sıklıkla sağlık sorunları
yaşamaktadır. Emeklilerin bu ve benzeri sorunlarına çözüm
getirerek zor şartlardaki emeklilerimizin az da olsa hayatlarını
kolaylaştıracak tedbirlere seçim beyannamemizde yer verdik. Bu
çerçevede, partimiz, emeklilere her yıl mart ve eylül ayı içinde
emekli destek ödeneği adı altında iki aylık net asgari
ücret tutarında ödeme yapılmasını öngörmüştür. 100 TL
zammı yetersiz buluyoruz. Emeklilerimize her yıl mart ve eylül
aylarında net iki asgari ücret kadar emekli destek ödeneği adı
altında bir ödemenin yapılmasını, böylece bin TLnin
altında maaş alan emeklinin kalmamasını sağlayacak bu
önergeyi verdik.
Bununla birlikte, emeklilerimizin önemli
sorunlarına çözüm getirecek şu hususların da yerine getirilmesini
beklemekteyiz: Kamu çalışanlarına çeşitli adlar
altında ödenmekte olan tüm ek ödemeler, emekli aylığına
yansıtılmalıdır. Emeklilikte yaşa ve prim gün
sayısına takılanların mağduriyetleri giderilmelidir.
Emeklilik için gereken sigortalılık süresini ve yaş
şartını tamamlayan ancak prim gün sayısını
dolduramayan ve doldurma imkânı da bulunmayan
vatandaşlarımıza borçlanma imkânı verilerek emekli
olabilmeleri sağlanmalıdır. Emekli Sandığı
Kanununa göre çalışırken emekli olanların otuz
yılı geçen hizmetlerinin ikramiye ödemelerinde dikkate
alınmasına ilişkin hükmün Anayasa Mahkemesi tarafından
iptal edilmesi sonucu, daha önceden emekli olmuş olanlara dönük
mağduriyetlerin giderilmesi ve geriye dönük ikramiye farklarının
ödenmesi sağlanmalıdır. Emekli aylıklarındaki
artışların genel enflasyon endeksi yerine, bu kesimin tüketim
kalıplarını ve hayat standartlarını dikkate alan özel
endekslere göre emeklilik maaşlarının belirlenmesi ve hayat
pahalılığı altında ezdirilmemesi
sağlanmalıdır. Bu noktada biliyorsunuz, İstanbul Ticaret
Odasının aylık İstanbul ücretleri geçinme endeksi var,
sadece şu iki rakamı söyleyeyim: Yıllık ortalama 7,61
TÜİKin açıkladığı rakam, geçim endeksinde
açıklanan rakam ise 9,76.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Karakaya.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 11 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 6ncı maddesinde yer alan 100 TL
tutarında ibaresinin, 300 TL tutarında ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken (Diyarbakır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ İBRAHİM MUSTAFA TURHAN (İzmir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde Diyarbakır
Milletvekili Sayın İdris Baluken. (HDP sıralarından
alkışlar)
Sayın Baluken, süreniz beş dakika.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, önemli bir önergeyi görüşüyoruz,
emeklilerin çok köklü sorunları var. Bu tarz palyatif bazı düzenlemelerle
o sorunlar çözülmez, insan onuruna yaraşır köklü yasal düzenlemeler
yapmak lazım. Halkların Demokratik Partisi olarak bugüne kadar bu
konuda hep duyarlı olduk ve kanun tekliflerini, gerekli olan Meclis
çalışmalarını bu Parlamentoda işletmeye
çalıştık, bundan sonra da onu yapmaya devam edeceğiz. Ancak
bu önerge üzerinde özellikle ben yaşanan acil durumla ilgili, acil
gündemle ilgili, birçoğunuz burada rahat rahat böyle uykuya dalma
pozisyonuna dalmışken bir şeyler ifade etmek istiyorum.
Özellikle bu vergi düzenlemesiyle ilgili bir kanunu
görüştüğümüz bir anda Sayın Maliye Bakanının mevcut
durumu bir gözünün önüne getirmesini özellikle rica ediyorum. Sayın Bakan,
siz Maliye Bakanı olarak Sur halkından, Nusaybin halkından,
Cizre halkından, Silopi halkından vergi topluyorsunuz, değil mi?
Sizin Maliye Bakanı olarak, adaletli bir şekilde vergiyi
toplayıp o vergileri adaletli bir şekilde dağıtmayla ilgili
bir göreviniz var, değil mi? Peki, oradaki halktan topladığınız
vergilerin aslan payını güvenlik kalemlerine, orduya, askere
aktarıyorsunuz, değil mi? Peki, bu durumda siz oradaki halkın
vergileriyle maaşını vermiş olduğunuz,
mühimmatını aldığınız, silahını tedarik
ettiğiniz orduyu mensup olduğunuz bir Kabinenin üyesi olarak
-keşke Millî Savunma Bakanı burada olsaydı da ona
sorsaydık- nasıl olur da oradaki halkın üstüne sürersiniz,
bundan utanmıyor musunuz?
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Halkın üstüne sürmüyorlar.
İDRİS
BALUKEN (Devamla) - Hem oradaki halktan vergi alıp ordunun bütün
ihtiyaçlarını karşılayacaksınız hem de orduyu o
kentleri abluka altına alacak şekilde sivil halkın üzerine
yurttaşları öldürmeye göndereceksiniz, bundan hepinizin utanması
lazım.
FARUK ÖZLÜ
(Düzce) Provokasyon yapma.
İDRİS
BALUKEN (Devamla) - Hepinizin bundan utanması gerekiyor.
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) Hadi be, sen kendin utan.
İDRİS
BALUKEN (Devamla) - Oradaki tanklar, toplar, zırhlı araçların
hiçbir tanesi, kendi yurttaşına ateş açma hakkına sahip
değildir.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Teröristlere ateş açıyor, teröristlere.
İDRİS
BALUKEN (Devamla) - Oradakilerin hepsi sivil alanlara ateş açıyor.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Teröristlere ateş ediyor.
İDRİS
BALUKEN (Devamla) - Sekiz aylık anne karnında bir terörist mi olur?
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Teröristlere, PKKlı teröristlere.
İDRİS
BALUKEN (Devamla) - 70 yaşında 11 çocuklu bir terörist mi olur?
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Bu ülkeyi bölmeye çalışanlara, PKKlı
teröristlere ateş ediyor.
İDRİS
BALUKEN (Devamla) - Dünya siyaset tarihinde böyle bir terörist tanımı
yok.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Var, var.
İDRİS
BALUKEN (Devamla) - Sekiz aylık çocuğa terörist diyenler
HASAN TURAN
(İstanbul) Neresi çocuk, bak.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) PKKlı teröristlere ateş açıyorlar.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen hatibi dinleyelim.
İDRİS
BALUKEN (Devamla) -
11 çocuklu anneye terörist diyenler, terörü kimin
estirdiğini zaten ortaya koyuyorlar.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Terörle mücadele ediyorlar, bu ülkenin bütünlüğü
için mücadele ediyorlar.
İDRİS
BALUKEN (Devamla) - Siz askeri kışlanın dışına
çıkarmakla orada bütün sivil halkı hedef hâline getiriyorsunuz çünkü
askerin kafası öyle çalışır; o, öyle
yetiştirilmiştir.
HASAN TURAN
(İstanbul) Hepsi çocuk, bakın!
İDRİS
BALUKEN (Devamla) - Onun önüne hedef koyulur, o hedefi yerle bir etmek üzere
kışla dışına çıktığında işini
bitirip geri dönmeye çalışır. Şu anda hedef olarak siz
Surun, Cizrenin, Nusaybinin, Silopinin mahallelerini askerin önüne
koymuşsunuz ve orada bu hedefi imha etmek için de asker orada kendi
yurttaşını maalesef öldürüyor, zırhlı araçlarla
katlediyor.
OSMAN AŞKIN
BAK (Rize) Teröristlerle mücadele ediyorlar, teröristlerle.
İDRİS
BALUKEN (Devamla) - Bakın, aynı zamanda oradaki gençleri zorunlu
askerliğe alıyorsunuz, değil mi? Silopili bir genç, şu anda
Ağrıda askerlik yapıyor. Daha dün sosyal medyada bir
paylaşımı vardı. Sosyal medyaya, haberlere
baktığı zaman Ağrıda askerliğini yapan Silopili
genç, mensup olduğu ordu mensupları tarafından kendi annesinin,
kendi babasının evinin nasıl yıkıldığını
sosyal medyada paylaştı. Hiç mi vicdanınız
sızlamıyor?
Siz terörle mücadele diye bir şeyin
olduğuna hakikaten inanıyor musunuz? 40-50 tane silahlı gence
karşı aylardır, beş ayı aşkın bir süredir
bütün bir kente hayatı zehir edecek şekilde ordunun topyekûn bir
saldırıyla hâlâ orada bir ilerleme sağlamadığına
inanıyor musunuz?
HALİL ETMEYEZ (Konya) O silahlı gençler
oradaki halkı
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Böyle bir
şey var mı? Orada mevcut durum şudur: Topyekûn bir
saldırı konsepti vardır. O saldırı konseptine
karşı da direnen bir halk gerçekliği vardır.
Bakın, gelmeden önce Silopiden, Cizreden beni
aradılar. Siz, burada, öyle rahat rahat uyku pozisyonu almışken
40-50 çocuk, Cizrenin, Silopinin binalarının altında top
atışları altında ölüm korkusu yaşıyor. Bu tablo
bile sizi utandırmıyorsa ben size ne diyeyim! Sizin gittiğiniz
yol, yol değildir. Bugüne kadar
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) O gençler
silahları bırakıp, teslim olsunlar.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Bakın,
güçlü olabilirsiniz ama bugüne kadar güçlü olan ile haklı olanın,
zalim olan ile mazlum olanın savaşında kim
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) -
hangi sonuçla
karşılaşmış, bir gözünüzün önüne getirin. Sizi
bekleyen sonu da akıbeti de orada görürsünüz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Halka zulmediyorsunuz,
halka! Zalim PKK halka zulmediyor!
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Baluken.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Niye
kabul etmiyorsunuz?
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Kesinlikle kabul
etmiyoruz. Mücadele devam edecek.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Neyi
kabul etmiyorsun?
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Önergeden bahsetmedin
ki zaten.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Sivil
halk ölüyor ama yaşamını yitiren sivil halk! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) 300
sivil halk öldü ya! Daha yeni, Silopiden telefon geldi.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Sizin
yüzünüzden kadınlar, çocuklar ölüyor!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Terörle mücadele
ediliyor.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) 11
çocuklu annenin cenazesi bekliyor. Taybet İnanın cenazesi bir
haftadır orada. Ayıp!
BAŞKAN Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın Bakan, sanırım, söz istiyor.
Buyurunuz.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Bir
haftadır yerde cenaze var. Nasıl bir ülkede yaşıyoruz? 57
yaşındaki kadın bir haftadır yerdedir. Nasıl bir
ülkede yaşıyoruz?
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Terörle mücadele
ediyoruz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ne
terörle mücadelesi! Böyle terörle mücadele mi olur?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Tüm dünya terörle
mücadele ediyor.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - 40-50
tane gençle aylardır baş edemiyorsanız böyle terörle mücadele mi
olur? Orada halka karşı savaş yapıyorsunuz. Biraz
kafanızı çalıştırın ya. (AK PARTİ
sıralarından Silahı bırakın. sesleri)
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Terörle mücadele sonuna kadar, ta ki, oradaki
vatandaşın güvenliği sağlanana kadar devam edecektir.
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Bugün Cizrede 7 tane sivil insan katledildi
ya.
HALİL
ETYEMEZ (Konya) Elinde silah olan sivil sayılmaz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Siz, 50
tane gençle beş aydır mücadele edemiyorsanız Orta Doğu'da niye
böyle efeleniyorsunuz? (AK PARTİ ve HDP sıralarından
karşılıklı laf atmalar)
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Silopinin
buradaki mahalleden, ilçeden bir farkı kalmayana kadar mücadeleye sonuna
kadar devam edilecek.
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) 3 bin kişi
İdilden Cizreye yürüdü, 3 bin kişi. 3 bin kişiyi öldürecek
misiniz?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 02.23
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 02.25
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Fehmi
KÜPÇÜ (Bolu), Sema KIRCI (Balıkesir)
------0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 19uncu Birleşiminin Yedinci Oturumunu
açıyorum.
11 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemin 2nci sırasında yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Gabon Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma
Sanayii İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Millî Savunma Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu
Raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gabon Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Savunma Sanayi İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu Raporları (1/304) (S. Sayısı:
3)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Değerli milletvekilleri, alınan karar
gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri görüşmek için, 25 Aralık 2015 Cuma günü saat
14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 02.26