TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
20nci Birleşim
25 Aralık 2015 Cuma
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- ANT
İÇME
1.- İstanbul
Milletvekili Selahattin Demirtaşın ant içmesi
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Sivas
Milletvekili Ali Akyıldızın, Sivas ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Hatay
Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlunun, Hatay ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Trabzon
Milletvekili Adnan Günnarın, 17-25 Aralıktan 2023e konusuna
ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Trabzon Milletvekili Adnan Günnarın
yaptığı gündem dışı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Trabzon
Milletvekili Adnan Günnarın, Ankara Milletvekili Levent Gökün
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Bayburt Milletvekili Şahap
Kavcıoğlunun 11 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 8inci maddesi üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, Bayburt Milletvekili Şahap
Kavcıoğlunun 11 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 8inci maddesi üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi
Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
5.- İstanbul
Milletvekili Aykut Erdoğdunun, Bayburt Milletvekili Şahap
Kavcıoğlunun 11 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 8inci maddesi üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, TBMM Başkan Vekili Pervin
Buldanın görevinin hayırlı olmasını dilediğine,
İsmet İnönünün 42nci ölüm yıl dönümüne ve Ankara Milletvekili
Levent Gökün yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
2.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Şerafettin Elçinin 3üncü ölüm yıl
dönümüne ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak, her türlü makama saygı
gösterilmesi ve herkesin kendi görev alanının tarifleri içerisinde
davranması gerektiğine inandıklarına ilişkin
açıklaması
3.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, İsmet İnönünün 42nci ve Mehmet
Akif Ersoyun 79uncu ölüm yıl dönümlerine ve 17-25 Aralık yolsuzluk
ve rüşvetle mücadele haftasına ilişkin açıklaması
4.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, AKP iktidarı döneminde
Parlamentonun hızla işlevsizleştirildiğine, çözüm ve
müzakere adresi olmaktan çıktığına, sokağa çıkma
yasakları ile yolsuzluk dosyalarının çözüm yerinin Meclis
olması gerektiğine ve Şerafettin Elçinin 3üncü ölüm yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
5.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, yerinden
sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
6.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Mehmet Akif Ersoyun 79uncu,
İsmet İnönünün 42nci ve Şerafettin Elçinin 3üncü ölüm
yıl dönümlerine ilişkin açıklaması
7.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Mehmet Akif Ersoyun 79uncu ölüm yıl
dönümüne, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinin bazı
yerleşim yerlerinde uygulanan sokağa çıkma yasakları sonucu
yaşanan sıkıntılara ve Cumhuriyet Halk Partisinden 6
kadın milletvekilinin Diyarbakıra temel ihtiyaç malzemesi
götürdüklerine ilişkin açıklaması
8.- İstanbul
Milletvekili Barış Yarkadaşın, İsmet İnönünün
42nci ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması
9.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, İsmet İnönünün 42nci ölüm
yıl dönümüne ve Niğde Akkaya Barajındaki kirlilik ile hava
kirliliği konularında acil önlemler alınması
gerektiğine ilişkin açıklaması
10.- Ankara
Milletvekili Erkan Haberalın, 27 Aralık Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün Ankaraya gelişinin 96ncı yıl dönümüne ve bütün
şehitleri rahmetle andığına ilişkin
açıklaması
11.- Bursa
Milletvekili Lale Karabıyıkın, İsmet İnönünün 42nci
ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması
12.- Ankara
Milletvekili Murat Emirin, İsmet İnönünün 42nci ölüm yıl
dönümüne ve Orta Doğu Teknik Üniversitesinde karşıt görüşlü
öğrenciler arasında çıkan olaylara ilişkin
açıklaması
13.- Gaziantep
Milletvekili Mehmet Gökdağın, İsmet İnönünün 42nci ölüm
yıl dönümüne ve Gaziantepin kurtuluşunun 94üncü yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
14.- Afyonkarahisar
Milletvekili Mehmet Parsakın, Şırnakın Cizre ilçesinde
şehit olan askere Allahtan rahmet, yaralı askerlere acil
şifalar dilediğine ve muhtelif üniversitelerde karşıt
görüşlü öğrenciler arasında çıkan olaylara ilişkin
açıklaması
15.- Sivas Milletvekili
Ali Akyıldızın, Sivasın Kovalı mevkisindeki
kavşak noktasının yeniden düzenlenmesi gerektiğine ve
Sivasta bulunan Kültür Bakanlığı Devlet Türk Halk Müziği
Korosu elemanlarının kadro sorunlarına ilişkin
açıklaması
16.- Kocaeli
Milletvekili Mehmet Akif Yılmazın, bir parti eş genel
başkanının kriz hâlinde olduğumuz Rusyayı ziyareti
sonrasında vermiş olduğu beyanatları
kınadığına ilişkin açıklaması
17.-
İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun, memlekete hizmet etmiş
insanlar hakkında saygı ve hürmetle konuşulması
gerektiğine, İsmet İnönünün 42nci ve Mehmet Akif Ersoyun
79uncu ölüm yıl dönümlerine ilişkin açıklaması
18.- Zonguldak
Milletvekili Ünal Demirtaşın, İsmet İnönünün 42nci ölüm
yıl dönümüne ve 17-25 Aralık yolsuzluklarının 2nci
yılına ilişkin açıklaması
19.- Antalya
Milletvekili Mustafa Akaydının, Türkiyenin büyük bir siber
saldırıyla karşı karşıya olduğuna
ilişkin açıklaması
20.- Samsun
Milletvekili Hayati Tekinin, İsmet İnönünün 42nci, Mehmet Akif
Ersoyun 79uncu ve Şerafettin Elçinin 3üncü ölüm yıl dönümlerine
ve Türkmenlerin beklediği yardımlara ilişkin
açıklaması
21.-
Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukaranın, Şırnakta PKK
terör örgütünün kütüphane ve kültür merkezine gerçekleştirdiği
saldırıya ve Şerafettin Elçinin 3üncü ölüm yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
22.- Kastamonu
Milletvekili Murat Demirin, Mehmet Akif Ersoyun 79uncu ölüm yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
23.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Meclis Başkanlığı
tarafından, yazılı cevap verileceği ifade edilen sorularla
ilgili bakanlara hatırlatma yapılması ve Gümrük ve Ticaret
Bakanının, sigara kaçakçılığıyla ilgili sorulara
anlık bilgilerle hemen cevap verebilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
24.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, HDP milletvekillerinin
telefonlarına çıkmayan ve üzerlerine gaz sıkılması
talimatını veren Mardin Dargeçit Kaymakamını
kınadığına ve Cizrede Seyithan Camisinin top
atışlarıyla tahrip edilmesinde sorumluluğu olanların
mutlaka hesap vereceklerine ilişkin açıklaması
VII.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldanın, İsmet
İnönünün 42nci ve Şerafettin Elçinin 3üncü ölüm yıl
dönümlerine ilişkin konuşması
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldanın,
bakanların ve atanmış olan kaymakamlar ile valilerin,
milletvekillerinin telefonlarına çıkmaları gerektiğine ve
bu konuyu Meclis Başkanıyla tekrar görüşeceğine
ilişkin konuşması
VIII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaş ve 22 milletvekilinin,
Tahir Elçinin ölümüne ilişkin hususların tüm boyutlarıyla
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/38)
2.- Edirne
Milletvekili Okan Gaytancıoğlu ve 26 milletvekilinin, TMOnun
piyasaya alım yönünde müdahale etmesi sonucu üreticilerin
yaşadığı sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/39)
3.- İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemir ve 23 milletvekilinin, eğitim sisteminde
yaşanan sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/40)
IX.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Gelir Vergisi
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/318) (S.
Sayısı: 11)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Gabon Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma
Sanayi İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Millî Savunma Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/304) (S. Sayısı: 3)
X.- OYLAMALAR
1.- (S.
Sayısı: 11) Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının oylaması
XI.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Barış Yarkadaşın, Devlet Opera ve Balesi
tarafından uzun yıllardır sergilenen bir oyunun adının
değiştirilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Kültür ve
Turizm Bakanı Mahir Ünalın cevabı (7/46)
2.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, İstanbul Çamlıcada yapılan
inşaatlara ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Fatma Güldemet Sarının cevabı (7/54)
3.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, küresel ısınmaya karşı
yürütülen projelere ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Fatma Güldemet Sarının cevabı (7/56)
25 Aralık 2015 Cuma
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.01
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER : Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Sema KIRCI (Balıkesir)
------0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
III.- ANT İÇME
1.- İstanbul Milletvekili Selahattin Demirtaşın
ant içmesi
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Anayasamıza göre, milletvekillerinin göreve başlamadan önce ant
içmeleri gerekmektedir.
Şimdi, geçen birleşimlerde ant
içememiş olan İstanbul Milletvekili Sayın Selahattin
Demirtaşı ant içmek üzere kürsüye davet ediyorum.
Buyurunuz Sayın Demirtaş. (HDP sıralarından
ayakta alkışlar)
(İstanbul Milletvekili
Selahattin Demirtaş ant içti)
(HDP sıralarından ayakta
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Demirtaş.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Sivasın
sorunları hakkında söz isteyen Sivas Milletvekili Sayın Ali
Akyıldıza aittir.
Buyurunuz Sayın Akyıldız. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Sivas Milletvekili Ali Akyıldızın, Sivas
ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
ALİ AKYILDIZ (Sivas) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi en içten sevgi ve
saygılarımla selamlıyorum.
Ben Cumhuriyet Halk Partisi Sivas Milletvekiliyim.
Sivasın sorunlarıyla ilgili sizleri bilgilendirmek amacıyla söz
almış bulunuyorum.
Bildiğiniz gibi, bugün, cumhuriyetimizin 2nci
Cumhurbaşkanı, Cumhuriyet Halk Partimizin çok değerli 2nci
Genel Başkanı merhum İsmet İnönünün Hakka
yürüyüşünün 42nci yıl dönümü. Kendisini rahmet, minnet ve
saygıyla anıyorum. Ailesine ve ulusumuza
başsağlığı diliyorum.
Sayın milletvekilleri, merhum İsmet
Paşa ilk ve ortaöğrenimini Sivasta tamamlamıştır.
Sivasta yaşadığı ve bugün de restorasyon
çalışmalarının devam ettiği evinin
tamamlandığında bir müzeye dönüştürülerek hem Sivasın
hem de ülkemizin hizmetine sunulacağını umut ediyor ve
bekliyoruz.
Sayın milletvekilleri, cumhuriyetin
temellerinin atıldığı yerdir Sivas, Ulu Önder Mustafa Kemal
Atatürkün yüz sekiz gün Kurtuluş Savaşı mücadelesini
yürüttüğü yerdir Sivas ya da bir başka deyimle, Yüce Atatürkü
yüreğinde misafir eden yerdir Sivas.
Cumhuriyet yıllarında Sivas çok
değerli yatırımlara sahip olmuştur. Cumhuriyet Döneminde,
1932 ile 1950 yılları arasında -birkaç tanesini sayayım-
Sivas Divriği Demir Çelik İşletmelerine sahip olmuştur,
lokomotif ve vagon atölyelerine sahip olmuştur yani TÜDEMSAŞ diyoruz.
Yine, 1943 yılında Orta Anadolunun ihtiyacını
karşılamak amacıyla Sivas Sümerbank Çimento Fabrikasına
sahip olmuştur ve 1945 yılında Askerî Dikimevi gibi çok önemli
bir yatırıma yine sahip olmuştur. Buna benzer birçok
yatırıma, yine cumhuriyet yıllarında Sivas kazanımlar
şehri olarak devam etmiştir bu kazanımlarına. Ama gelin
görün ki bugünkü Sivasın durumu çok farklı. 1939 yılında
illerin gelişmişlik sıralamasında Sivasın yeri
Türkiyede 8inci sıradayken, 2011 yılında illerin gelişmişlik
sıralamasındaki Sivasın yeri 49uncu sıraya kadar
gerilemiştir. Neden 49uncu sırada yer
aldığımızı birkaç cümleyle sizlere arz etmek
istiyorum. Özelleştirme adı altında Sivas Çimento
Fabrikası, Sivas Demir Çelik Fabrikası, Sivas Hazır Giyim
Fabrikası, Divriği Demir Madenleri, Sivas Yem Fabrikası, Sivas
Süt Fabrikası haraç mezat satılmıştır, elden
çıkarılmıştır ya da bir şekilde peşkeş
çekilmiştir. Son süreçte Askerî Hastane kapatılmıştır,
Et Balık Kurumu satılmıştır, anlam
veremeyeceğimiz şekilde de Askerî Dikimevi İstanbula
taşınmıştır. Ve cumhuriyet şehri Sivasın, illerin
gelişmişlik sıralamasında, maalesef, 2011 yılı
itibarıyla 49uncu sıradayken bugünlerde çok daha gerilere
geldiğini -maalesef- üzülerek belirtmek istiyorum.
Ekonomisi kan kaybetmeye devam eden,
işsizliğin her geçen gün arttığı Sivasta, deyim
yerindeyse, bir avuç Sivaslı kaldı. Şimdi Sivas bambaşka
sorunlarla karşı karşıya bırakılmış
durumda.
Ana başlıklarla belirtip, zamanım
yettiği ölçüde bu konuları sizlerle paylaşıp sizlere arz
etmeye çalışacağım. SİDEMİR sorunu. Biliyorsunuz,
bu konuda Sayın Genel Başkanımız Kemal
Kılıçdaroğluna teşekkürlerimi ve
şükranlarımı arz ediyorum, Sivasla, Sivas Demir Çelikle ilgili,
Cumhuriyet Halk Partisinin 5 milletvekilini -ben de içerisinde bulunmak
kaydıyla- görevlendirerek Sivasa göndermişti. Sivasta
yaptığımız araştırmalar ve incelemeler sonucunda
oluşturmuş olduğumuz, hazırlamış olduğumuz
raporumuzu Sayın Genel Başkanımıza takdim ettik ve
Sayın Genel Başkanımız, raporu inceledikten sonra grupta
yapmış olduğu konuşmada Sivas Demir Çelik sorununu hem
Meclisin gündemine taşımış oldu hem de Türkiye'nin
gündemine ve Sivas Demir Çelikin sorununun çözülmesi noktasında çözüm
yolunu da Hükûmete göstermiş oldu.
Şimdi, Sivas Demir Çelik Fabrikası çok
kısaca sizlere arz etmek istiyorum, diğer sorunlara da
değineceğim- 360 milyon dolara Türkiyeye mal olan bir tesis. Yani bu
360 milyon dolara yapılan tesis, daha sonra özelleştirme sürecinde...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ AKYILDIZ (Devamla) Tamamlayayım.
BAŞKAN Sayın Akyıldız,
toparlamanız için bir dakika ek süre veriyorum.
ALİ AKYILDIZ (Devamla) ...10 milyon dolar
gibi bir rakamla özelleştirilmiştir. Yani sizin, bizim, hepimizin
cebinden çıkan paralarla, yani 360 milyon dolara yapılan bir tesis,
10 milyon dolar gibi bir rakamla özelleştirilmiştir.
Özelleştikten sonra sağlıklı çalışmayan bu
tesisin de maalesef bugün devlete olan sigorta, vergi vesaire prim
borçlarının toplam tutarı 630 milyon TLyi geçmiştir. Yani
devlet, o tesisten alacağını dahi alamaz duruma
düşürülmüştür.
Sayın Genel Başkanımız, burada,
Mecliste yaptığı grup toplantısındaki
konuşmasında, bu tesisin, Adanada örneği olan bir fabrika gibi,
devletin tekrar el koyarak alacaklarını tahsil ettikten sonra, daha
sağlıklı bir şekilde Sivasa ve ülkemize
kazandırılmasının yolunu işaret
buyurmuşlardır.
İnşallah bir başka konuşmamda
diğer konulara da değineceğim.
Ben, bana bu olanağı
sağladığınız için çok teşekkür ediyorum, hepinizi
sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Akyıldız.
Gündem dışı ikinci söz, Hatayın
sorunları hakkında söz isteyen Hatay Milletvekili Sayın Mehmet
Necmettin Ahrazoğluna aittir.
Buyurunuz Sayın Ahrazoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz beş dakikadır.
2.- Hatay Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlunun, Hatay
ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay)
Teşekkür ediyorum Başkanım.
Değerli milletvekilleri, Hatay ilinin
sorunlarıyla ilgili gündem dışı söz aldım. Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Hatay ili 2014 yılı itibarıyla 1
milyon 519 bin 836 nüfusa sahip ülkemizin en kalabalık 13üncü şehri
olup Türkiye'nin en önemli eski yerleşim yerlerinden biridir. Tarihi
boyunca çeşitli inançlara sahip pek çok millete ev sahipliği yapan
Hatayda, İslam, Hristiyanlık ve Musevi inançları iç içe
yaşamakta; cami, kilise ve havra yan yana varlıklarını ve
fonksiyonlarını sürdürmektedir.
Hatay ili topraklarının yüzde 54,7si
tarım arazisidir. İl genelinde ülkemizdeki önemli ürünlerin
tamamı olmakla birlikte, ağırlıklı olarak narenciye,
pamuk, buğday, mısır, havuç ve kavun üretilmektedir. Yoğun
tarımın yapıldığı Amik Ovasında yazın
kuraklık, kışın ise sel baskınlarıyla verim
alamayan çiftçilerin yaşadığı sorunlar ve Hatay genelindeki
tüm çiftçilerin sulama için kullandıkları elektrik enerjisi ve üretim
girdisi olarak kullanılan akaryakıt maliyetinin yüksek olması
büyük sıkıntı yaşamalarına neden olmaktadır.
Menzelet Sulama Projesi kapsamında Tahtaköprü Barajının
yükseltilerek depolama kapasitesinin artırılması ve kanallar ile
tünelin bir an önce bitirilmesi, ayrıca yapımı devam eden
Reyhanlı Barajının en kısa zamanda bitirilmesi
gerekmektedir. Her seçim döneminde verilen vaatlerin yapılmaması ve
yerine getirilmemesi hâlinde, artezyen kuyularındaki su seviyesinin düştüğü,
zamanla Konya Ovasına dönüşeceği ve toprak çökmelerinin yani
obrukların oluşacağı beklenmektedir.
İlimizde ihracata yönelik lojistik sektöründe
sorunlar yaşanmaktadır. Cilvegözü ve Yayladağı
Sınır Kapılarının kapanması nedeniyle kara
yoluyla yapılan ihracat tamamen durma noktasına gelmiştir.
Geniş bir coğrafyada rekabet gücü kaybedilmiştir. Lojistik
sorunları için, sektörün sorunları için geliştirilen Ro-Ro
taşımacılığı da sorunları gidermeye yeterli
olmamıştır.
Suriyedeki iç savaş ve meydana gelen göç
Suriyeye sınırı olan bölge coğrafyasını
yakından etkilemiştir. Birleşmiş Milletlerin öngörüsüne
göre Suriyeye komşu ülkelerde mülteci sayısının 5 milyona
ulaşacağı tahmin edilmektedir, Türkiyede bu sayının 2
milyonu aşacağı beklenmektedir. Sığınma
kampları dışında da yüz binlerce insan
yaşamaktadır. Suriyeyle sınırı bulunan
Şırnak, Mardin, Şanlıurfa, Gaziantep, Kilis illerimizin
arasında en uzun kara sınırı 276,9 kilometreyle Hatay iline
aittir. Bu nedenle Suriyedeki iç karışıklıktan en çok etkilenen
ilimizin başında da Hatay gelmektedir. Suriyelilerin geçişi
sırasında ülkeye kaçak mal girişi de yapılmaktadır.
Hatta Suriyelilerin bir kısmı düzenli bir şekilde ülkeye kaçak
mal girişiyle uğraşmaktadır. Bu şekilde geçirilen çok
çeşitli mallar ya sokaklarda ya da açılan iş yerlerinde
satılmakta, bu durumda da Hataylı esnafımız zor anlar
yaşamaktadır.
Çarpık kentleşme, ilin özgün
yapısına ve dokusuna uygun bir yapılaşmanın
olmaması, kentsel dönüşüm uygulamalarının bölgede
yaşayan insanların kültürlerini dikkate almadığı bir
sürecin işlemesi, verimli tarım arazilerinin imara ve
yapılaşmaya açılması da önemli sorunlar arasında
gelmektedir.
Turizm, inanç ve kültür turizmi konusunda sahip
olduğu potansiyele rağmen Hatayın kültür
varlıklarının korunmaması, sahip olunan turizm
potansiyelinin değerlendirilememesi önemli bir sorundur.
Hatayın kent ekonomisi açısından
sorunlarının başında yüksek işsizlik oranı,
sanayi sorunu ve sanayi-teknoloji ilişkisinin zayıflaması
gelmektedir. İlimizde, başta sanayi olmak üzere, üretim yapan
KOBİleri ve genel olarak ticareti olumsuz etkileyen elektrik
kesintilerinin azaltılması için...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ahrazoğlu,
toparlamanız için bir dakika daha ek süre veriyorum.
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Devamla)
Teşekkür ederim Başkanım.
Türkiye, ayrıca, ilimizde faaliyet gösteren ve
Türkiyedeki üretimin yüzde 40ının gerçekleştirildiği
İskenderun Demir Çelik ve etrafındaki tesislerle birlikte zor günler
yaşamaktadır. 18 bin işçinin çalıştığı
Hatay İskenderun, Dörtyol, Payas ilçelerinde bu sektörde, demir çelik
sektöründe baş gösteren krizle üreticinin tamamı, üzerindeki mali
baskıdan dolayı, birçok firma, dünyayla rekabet etmekte zorluklar
yaşamakta, sektörden ayrılmayı düşünmektedir.
Yaşananların acı reçetesiyse işçi çıkarmaya, üretimi
durdurmaya başlamalara neden olmaktadır.
Yukarıda özetlemeye
çalıştığım her bir sorun Hatayın geleceği
ve Hatayda yaşayanlar için önem arz etmektedir. Bu sorunlar için acilen
çözüm üretilmelidir diyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Ahrazoğlu.
Gündem dışı üçüncü söz, 17-25
Aralıktan 2023e konusu hakkında söz isteyen Trabzon Milletvekili
Sayın Adnan Günnara aittir.
Buyurunuz Sayın Günnar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
3.- Trabzon Milletvekili Adnan Günnarın, 17-25
Aralıktan 2023e konusuna ilişkin gündem dışı
konuşması
ADNAN GÜNNAR (Trabzon) Sayın Başkan, çok
kıymetli milletvekillerimiz; 17-25 Aralık uluslararası bir
kumpastır, taşeronlar ve yerli iş birlikçiler ile devletin
içinde paralel yapılanmayla gerçekleştirilmeye
çalışılan açık, net bir darbe girişimidir; 2023te,
cumhuriyetin 100üncü yılında Türkiyenin hedeflerine
ulaşmasının önünü kesme planıdır. Asli ve tek hedef,
Türkiye ve Türkiyenin gelmiş geçmiş en başarılı,
diklenmeden dik duran, sadece milletimizin değil, Orta Doğunun, Uzak
Doğunun, Avrupanın mazlumlarının kalpten duasını
alan ve desteğini alan kurucu Genel Başkanımız ve
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğandır.
Milletimizin feraseti, duası ve desteğiyle tek bayrak, tek vatan, tek
millet, tek devlet anlayışla AK PARTİ Hükûmeti ve Sayın
Başbakanımız Profesör Doktor Ahmet Davutoğluyla 2023e
doğru, durmak yok, yola devam. demeye devam edeceğiz değerli
arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
17-25 Aralık darbe girişiminden sonra
tadı bozulmuş sakız gibi sürekli gündeme getirilen temcit
pilavını milletimiz yememiştir. Bugüne kadar on üç yılda,
11 seçimde tarihî rekor oylar alan AK PARTİ iktidarları 17-25
Aralık darbe girişiminden sonra 4 seçim daha yapmış ve
milletimiz darbe girişimlerine şamarı çakmıştır.
Her fırsatta Sayın Cumhurbaşkanımızı diline
dolayıp onu sadece Meclis iç siyasetine sıkıştırmaya
çalışanlara bizim cevabımız şudur: Biz, milletimizle
beraber Recep Tayyip Erdoğanı seviyor ve onunla gurur duyuyoruz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Türkiyenin bu
coğrafyada istikrarlı ve güçlü yapısını bozmak isteyen
bazı ülkeler ellerini ovuşturmaktadır ancak milletimizin 1
Kasım iradesi tüm beklentileri boşa çıkaracaktır. Ülkemiz
üzerinde oynanan oyunların, darbe girişimlerinin tek nedeni
vardır, o da güçlü ve büyük 2023 Türkiyesinin pastadan büyük payı
almamasını sağlamaktır.
Türkiye üzerinde oynanan oyunlar hiç bitmemiş
ve bitmeyecektir. 27 Mayıslar, 12 Eylüller, 28 Şubatlar,
e-muhtıralar ne ise 17-25 Aralık da odur. Bunun yanında, vatan,
millet ve din düşmanı PKK, DAEŞ gibi terörist örgütler de
yıkım faaliyetlerine devam etmektedirler. Ancak PKK, DAEŞ ve
benzeri terör örgütleri her zaman kaybetmeye mahkûmdurlar. PKK terör örgütü
Kürtlere hizmet için bir davaya sahipse, neden il ve ilçe merkezlerinde
vatandaşlarımızı mağdur ediyor ve öldürüyorlar?
Milyonlarca insanımızı evlerinden, mahallelerinden neden göç
etmek zorunda bırakıyorlar? Esnafımız, işçimiz, analar
ve babalar neden ağlatılıyorlar? Müslüman
vatandaşlarımız neden camilerine gidemiyorlar?
Türkiye, tüm engellemelere rağmen hâlâ
dünyanın ve bölgesinin en güçlü ülkesi olarak 2023 hedeflerine doğru
koşmaktadır. HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş
Rusya ziyaretinde dünyanın her yerinde saygı görerek
dolaştığını ifade ediyor; bunun tek sebebi
vardır, o da cebinde taşıdığı Türkiye Cumhuriyeti
pasaportudur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Kıymetli kardeşlerim, sürem bitiyor, çok
kısaca: Türkiye on üç yılda nasıl oldu da duble yolları,
modern hastaneleri, hızlı trenleri, kendi uydusunu ve Marmarayı
yaptı, hatta Kıbrısa denizin altından suyu götürdü? Biz
altın mı bulduk, petrol mü bulduk? On üç sene öncesinin yolsuzluklarına
Dur. dedik sadece ve demeye devam edeceğiz. AK kadrolarla ülke
menfaatleri için inançla çalıştık, çalışmaya devam
edeceğiz.
Şerlerden hayır çıkaran Allahım
Türkiye'nin önünü kesmeye çalışanlara müsaade etmeyecek
inşallah. Tüm şehitlerimizi rahmetle anıyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Günnar.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, sayın hatip
konuşmasında Cumhurbaşkanımıza söz söyleyenlere bizim
de söyleyeceğimiz sözler var. dedi ve milletin şamar
attığından bahsetti. Evet, biz Cumhurbaşkanımızı
eleştiriyoruz. Bu sataşma doğrudan bizlere
yapılmıştır, ben de sataşmadan dolayı söz almak
ve gerçeği belirtmek istiyorum
İSMAİL TAMER (Kayseri) Ne alakası
var ya? Senin de Cumhurbaşkanın aynı zamanda.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Gök.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Trabzon Milletvekili Adnan
Günnarın yaptığı gündem dışı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle saygıyla
selamlıyorum.
Elbette sayın konuşmacı
konuşmasının başlığını 17-25
Aralıktan 2023e diye seçmiş. Ben dilerdim ki cumhuriyetimizin
kuruluşu olan 1923ten 2023e seçseydi. Şimdi, 17-25 Aralık
deyince artık Türkiyede herkesin aklına yolsuzluklar geliyor,
hırsızlıklar geliyor. (AK PARTİ sıralarından
Darbe, darbe! sesleri) Eğer sizin dediğiniz gibi darbe geliyor
ise dün Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu önergede, Darbe
midir 17-25 Aralık, montaj mıdır? konusunda biz de sizin görüşünüzün
belki bir ölçüde doğru olabileceğini düşünerek Milliyetçi
Hareket Partisinin vermiş olduğu önergeye evet dedik ama siz o
önergenin Darbe midir, montaj mıdır? şeklindeki gerekçesine katılmadınız
ve reddettiniz. Dolayısıyla da artık sizin 17-25 Aralık
darbedir. şeklindeki söylemlerinizin hiçbir geçerliliği
kalmamıştır, hiçbir geçerliliği kalmamıştır,
kendi ellerinizle reddettiniz.
Sayın Cumhurbaşkanının elbette
anayasal sınırlar içerisinde olmak kaydıyla biz makamına
her zaman saygı gösteririz, onda hiçbir tereddüt yok ama Sayın
Cumhurbaşkanı muhalefetle didişen bir Cumhurbaşkanı
olmayacak, anayasal sınırları içerisinde kalacak.
SALİH CORA (Trabzon) Muhalefet ajanlık
yapmaz!
LEVENT GÖK (Devamla) O anayasal sınırlar
içerisinde kalındığı takdirde bizde asla bir
sıkıntı olmayacağını ben sizlere belirtmek
istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, ben sayın
konuşmacının bugün burada en azından İsmet
İnönüyü anmasını isterdim. Bugün, cumhuriyetimizin
kurucularından, Ulusal Kurtuluş Savaşı kahramanı
İsmet İnönünün ölümünün 42nci yıl dönümü. Onun hiç mi
hatırası yok sizlerde? Niçin anmıyorsunuz? Eğer bugün
burada bulunuyorsanız, bugün Türkiye Cumhuriyeti varsa, bir ulus olarak
varsak bunu Mustafa Kemal Atatürke, İsmet İnönüye borçluyuz.
Ben, bir kez daha ölümünün 42nci yılında
2nci Genel Başkanımız, 2nci Cumhurbaşkanımız
Sayın İsmet İnönüyü, onu anmayanlara inat, bütün Türkiyenin
huzurunda saygıyla ve minnetle anıyorum ve cumhuriyetimizin
kuruluşu olan 1923ü candan bir coşkuyla kutluyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Hayrını görün, hayrını görün.
LEVENT GÖK (Ankara) Neyin hayrını
göreyim ya?
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
İnönünün
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
arkadaşımız benim konuşmamdan sonra İnönünün
hayrını görün. diyor. Böyle bir dil, cumhuriyeti kuran bir lidere
karşı, kurucu liderlerin bir tanesine karşı kullanamaz. Biz
dünden beri kaba dil, yaralayıcı dil diye bir kavram
tartıştık. Cumhuriyeti kuran bir kişinin, kurucu bir
kadronun Meclisinin olanaklarından faydalanarak burada milletvekili olarak
oturan zat milletvekili sıfatını kaybetmiştir, kendisini
kınıyorum! (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Eğer ona destek varsa
hepinizi kınıyorum! İsmet İnönü gibi ulusal bir
kahramanın Hayrını görün. diyor. Bu nasıl haddini
bilmezliktir!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, kaba ve
yaralayıcı söz kullanmamamız gerekmektedir.
LEVENT GÖK (Ankara) - Bunu kabul etmemiz mümkün
değildir. Bu milletvekili özür dileyecektir, özür dileyecektir. Sadece
burada değil, Türkiye Cumhuriyetinden, bütün Türkiyeden özür
dileyecektir. Asla bunu kabul etmem mümkün değildir. Lütfen kendisini
uyarınız ve gereğini yapsın.
BAŞKAN Sayın Günnar
LEVENT GÖK (Ankara) - AKPnin başkan
vekillerini uyarıyorum. Bu arkadaşımız bunun gereğini
yerine getirmezse bu işi daha da çok büyütürüz.
BAŞKAN Sayın Günnar, Sayın Gökün
sizden bu konuda bir özür talebi vardır.
LEVENT GÖK (Ankara) - Böyle
saygısızlık olmaz. Utanın ya, utanın! İsmet İnönünün
hayrını görün. diyor.
BAŞKAN Sayın Günnar, sizden bu konuda
bir özür talebi vardır. Sizi kürsüye davet ediyorum, buyurunuz.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
İnönüye saygı göstermezsen Erdoğana da saygı
beklemeyeceksin!
LEVENT GÖK (Ankara) - Ben bilemiyorum oradan kim
söylediyse. İnönünün hayrını görün. dedin mi demedin mi, onu
söyle.
ADNAN GÜNNAR (Trabzon) Hayır, demedim. Ancak,
böyle bir sözü bir başka arkadaşım söyledi. Siz heyecandan
herhâlde beni göremediniz.
LEVENT GÖK (Ankara) - Ben
Ben
ADNAN GÜNNAR (Trabzon) - Müsaade eder misiniz
LEVENT GÖK (Ankara) - Kim söylediyse o kalksın
o zaman söylesin, siz niye kalkıyorsunuz?
ADNAN GÜNNAR (Trabzon) Ama Sayın Günnar
deyip duruyorsunuz. Müsaade ederseniz
LEVENT GÖK (Ankara) - Ben isminizi vermedim, ben
sizin isminizi vermedim. Kim söyledi?
BAŞKAN Sayın Gök, Sayın Günnar
söylemediğini ifade ediyor, tutanakları isteyeceğim.
LEVENT GÖK (Ankara) - Efendim, kim söylediyse
Ben
zaten arkadaşımın ismini zikretmedim.
BAŞKAN - Sayın Gök, ben tutanakları
isteyeceğim, hangi milletvekili söylediyse
LEVENT GÖK (Ankara) - Ben arkadaşımın
ismini söylemedim.
BAŞKAN -
onu tespit ettikten sonra
açıklama yaparız.
LEVENT GÖK (Ankara) Bülent, düzelt meseleyi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Tamam, görmedik.
Zaptı alalım.
LEVENT GÖK (Ankara) - Ben arkadaşın ismini
zikretmedim.
ADNAN GÜNNAR (Trabzon) - Sayın Gök, Sayın
Başkan Vekilim, müsaade eder misiniz
LEVENT GÖK (Ankara) - Ben sizin isminizi zikretmedim
Beyefendi.
ADNAN GÜNNAR (Trabzon) - Tamam, ben Sayın
Başkanımın daveti üzerine kürsüye geldim.
LEVENT GÖK (Ankara) - Kim söylediyse o
çıksın o zaman. Siz niye çıkıyorsunuz?
BAŞKAN - Sayın Gök
ADNAN GÜNNAR (Trabzon) Müsaade edin efendim.
Müsaade ederseniz birkaç kelime söylemek istiyorum.
BAŞKAN Sayın Gök, müsaade ederseniz
Sayın Günnar, açıklamanızı
yapınız, eğer böyle bir şey kullanmadıysanız
LEVENT GÖK (Ankara) - Ben de zaten
arkadaşımızı kastetmedim ki
Ben ismen söylemedim. Kim
söylediyse o çıksın.
BAŞKAN Sayın Gök, ben tutanakları
isteyeceğim ve bakacağım.
2.- Trabzon Milletvekili Adnan Günnarın, Ankara Milletvekili
Levent Gökün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ADNAN GÜNNAR (Trabzon) - Sayın
Başkanım, çok teşekkür ederim bu fırsatı verdiğiniz
için. Bir yanlış anlaşılma oldu herhâlde. Ben, Sayın
Gökün konuşmamda Sataşma var. diyerek cevap vermeye
çalışmış olduğu kelimeleri dikkatlice dinledim.
Dinledim ama benim konuşmamla alakalı pek bir şey
söylemediğini de anladım. O esnada bir yerden bir ses geldiğini
söylüyor. Ben o sesi hakikaten duymadım.
LEVENT GÖK (Ankara) Ben de onu kastediyorum.
ADNAN GÜNNAR (Devamla) Müsaade edin efendim.
Ama ne olduğunu da bilmiyorum. Sayın
Başkanımızın da dediği gibi, ben hiç
konuşmadım bile açıkçası.
LEVENT GÖK (Ankara) Ben sizi kastetmedim
Sayın Günnar. Yani kim söylediyse o tashih etsin.
ADNAN GÜNNAR (Devamla) Evet, Sayın
Başkanın daveti üzerine ben buraya geldim. Netice itibarıyla
konuşmadım.
Ancak, bizim, cumhuriyetin kurucularına da, Mustafa
Kemal Atatürke de saygımız, sevgimiz sonsuzdur. Tüm
şehitlerimize, tüm vatan evlatlarına,
bayrağımızı, milletimizi koruma anlayışında
olan herkese, Türkiye Cumhuriyetinin kurucularına da saygıda hiçbir
zaman kusur etmedik ve onları minnetle, şükranla her zaman andık
ve anmaya devam edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim ama ben
sizi kastetmedim. Kim yaptıysa o kalksın.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Günnar.
Sayın Gök, ben tutanakları istedim,
bakacağım, daha sonra sizinle paylaşırız.
LEVENT GÖK (Ankara) Yani cesareti olan çıkar
buraya Ben söyledim. der. Özür dilesin. O kadar!
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Ya, ne var
Hayrını gör. demişse kardeşim ya, ne var yani ya?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Ya, bu
nasıl hayrını gör be! Elini indir bir kere! Hayrını
gör. dediğin İsmet İnönü ya.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) Sen de Tayyip
Erdoğanın hayrını gör. demiştin.
LEVENT GÖK (Ankara) Sen Tayyip Erdoğan ile
İsmet İnönüyü mü kıyaslıyorsun?
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Ne var
bunda? Hayrını gör. demiş.
LEVENT GÖK (Ankara) Onunla mı
kıyaslıyorsun?
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Sen de,
Tayyip Erdoğanın hayrını gör. de kardeşim, biz de
Allah razı olsun. deriz.
LEVENT GÖK (Ankara) Anayasal
sınırları içerisinde kalsın, biz saygımızı
gösteririz, o kadar! Anayasal sınır içerisinde kalsın,
saygımızı gösteririz.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Yani
şu Meclisi çalıştırmamak için her şeyi
yapıyorsunuz ya! Hayrını gör. demiş, bilmem ne
demiş!
LEVENT GÖK (Ankara) Şu sıradan geldi. O
arkadaşlardan bir tanesi, kendisini saklıyor. Ayıp ya!
BAŞKAN Sayın Turanın söz talebi
var.
Sayın Turan, buyurunuz.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, TBMM Başkan
Vekili Pervin Buldanın görevinin hayırlı olmasını
dilediğine, İsmet İnönünün 42nci ölüm yıl dönümüne ve
Ankara Milletvekili Levent Gökün yerinden sarf ettiği bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, öncelikle,
ilk defa sizin Başkanlığınızda söz alıyorum.
Tekrar, yeni Başkanlığınızın hayırlı
olmasını ümit ediyorum.
Sayın Başkan, cumhuriyetimizin 2nci
Cumhurbaşkanı İsmet İnönünün vefat günü. Ben, öncelikle,
tüm milletimize tekrar başsağlığı diliyorum, rahmetle
yâd ediyorum. Cumhuriyetimizin kuruluşundan bugüne kadar kimin ne
emeği varsa, askerinden Genelkurmayına kadar, kuruluşunda
köylerinde çalışan insanından Nene Hatunlara kadar kimin ne
emeği varsa, rahmetle, minnetle tekrar anıyorum. Sayın grup başkan
vekilinin az önceki hassasiyetini de anlayışla
karşılıyorum. Bizler, bu ülkenin bugüne gelmesinde her kimin ne
kadar hakkı varsa aynı şekilde minnetle anmak durumundayız.
Aynı şekilde, sürekli ifade edilen,
Sayın Cumhurbaşkanımıza kötü dil kullanılmasını
da bu konuda tekrar hatırlatmak istiyorum. Her
Cumhurbaşkanının kendi görev yaptığı makamla
beraber değerlendirilmesi gerekir. Ben aynı hassasiyeti kendilerinden
bekliyorum. Eğer bu konuda bizim duymadığımız ve sayın
başkanın iddia ettiği bir yanlış ifade varsa da ilgili
arkadaşımla gereğini yaparız, konuşuruz diye
düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Turan.
VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldanın, İsmet
İnönünün 42nci ve Şerafettin Elçinin 3üncü ölüm yıl
dönümlerine ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, ben de
merhum İsmet İnönünün vefatından dolayı bir kez daha
başsağlığı dileklerimi ifade ediyorum.
Ayrıca, bugün, hem hayatı boyunca
yürüttüğü özgürlük mücadelesi ve demokratik siyaset çabası hem de
barışçıl kimliğiyle tanıyıp sevdiğimiz,
saygı duyduğumuz değerli siyasetçi Şerafettin Elçinin
vefatının 3üncü yıl dönümü. Mütevazı
kişiliğiyle, her zaman diyalogdan, uzlaşıdan, müzakereden
yana tutumuyla, büyük birikim ve deneyimiyle demokratik siyasete
katkıları olan Sayın Elçinin yokluğunu her zamankinden
fazla yüreğimizde hissediyoruz. Değerli mücadele insanı
Şerafettin Elçiyi de özlemle ve saygıyla anıyoruz.
Değerli milletvekilleri, şimdi, sisteme
giren sayın milletvekillerine sırasıyla söz vereceğim fakat
sisteme giren sayın grup başkan vekilleri var; öncelikle Sayın
Gök.
Buyurunuz, size söz veriyorum.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Şerafettin Elçinin
3üncü ölüm yıl dönümüne ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak, her türlü
makama saygı gösterilmesi ve herkesin kendi görev alanının
tarifleri içerisinde davranması gerektiğine inandıklarına
ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım,
teşekkür ederim.
Ben de cenazesinde bulunduğum Sayın
Şerafettin Elçinin ölüm yıl dönümünde kendisini saygıyla ve
minnetle anıyorum. Kendisinin bölgede ne denli güçlü ve etkili
olduğunu ve Türk siyasetinde her türlü sorunun çözümünde barışçıl
yaklaşımlarıyla öne çıkan bir siyasetçi olarak kendisinin
çizmiş olduğu yolun da dikkatlice takip edilmesi gerektiğine
inanan insanlardan bir tanesiyim. Sayın Şerafettin Elçiyi bu
vesileyle anarken biz, ülkemizdeki her türlü makama, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak devleti kuran bir partinin mensupları olarak, saygı
gösterilmesi ve herkesin kendi görev alanının tarifleri içerisinde
davranması gerektiğine inanıyoruz. Bu tarifler içerisinde görev
yapıldığı zaman Türkiyede hiçbir sıkıntının
olmayacağına ve tüm taşların yerine oturacağına
inanıyoruz. Bu nedenle, az önceki tartışmaya da ilave
görüşüm olarak bunları ifade etmeyi uygun gördüm.
Tekrar teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Gök.
Buyurunuz Sayın Akçay.
3.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, İsmet İnönünün 42nci ve Mehmet
Akif Ersoyun 79uncu ölüm yıl dönümlerine ve 17-25 Aralık yolsuzluk
ve rüşvetle mücadele haftasına ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bugün İstiklal Savaşımızın
kahramanı, cumhuriyetimizin kurucu önderlerinden 2nci Cumhurbaşkanı
ve değerli devlet adamı İsmet İnönüyü vefatının
yıl dönümü münasebetiyle minnetle, şükranla yâd ediyorum,
anıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 27 Aralık tarihi, aynı zamanda millî ruhun
tercümanı vatan şairimiz Mehmet Akif Ersoyun da ölüm yıl
dönümüdür. Mehmet Akif Ersoy, elli dokuz yıllık ömrünü Türk ve
İslam âleminin ve insanlığın sorunlarına
adamış bir büyük fikir adamıdır, şairdir. Millî
şairimiz, milletimizin en zor anlarında harekete geçmesi gereken
cesaret ve kuvvete kutlu mısralarıyla hayat vermiştir. Akif
Ersoy, Türk tarihinin en büyük hürriyet mücadelesinin manevi güç
kaynağı olmuştur. O, karanlık bir dönemin umut
ışığı, milletimizin hürriyet sevdasının gür
sesidir. Türk milletinin gönlünde, fikrinde ve zikrinde yer bulmuştur. O
İstiklal Marşıyla Türk milletinin ezelden beri hür
yaşadığını ve ebediyen hür
yaşayacağını bütün dünyaya ilan etmiştir.
İstiklal şairimiz Mehmet Akif Ersoyu
rahmet ve minnetle anarken sözlerimi onun içten dua ve beklentisiyle anmak
istiyorum: Allah, bu millete bir daha İstiklal Marşı
yazmayı nasip etmesin.
Bu vesileyle, bugün 25 Aralık yolsuzluk ve
rüşvetle mücadele haftasının da son gününe rastlamaktadır.
İki yıl önce bugün, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve
yönetmek, ihaleye fesat karıştırmak ve rüşvet
iddiasıyla dönemin Başbakanı ve oğlunun da şüpheli
olarak bulunduğu yeni bir soruşturma dosyası
açılmıştı. 25 Aralıkta, İstanbuldaki operasyonda
görev yapan 400 polis görevden alındı. Emniyette görev alacak polis
kalmayınca dönemin İçişleri Bakanı kendi görevine son
verdi. Dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı, bir televizyon canlı
yayınında aynen şunları söyledi: Her şey
Başbakanın talimatıyla yapıldı, bana istifa
baskısı yapılmasını kabul etmiyorum, gerekirse
Başbakan istifa etsin. İki yıl sonra bugün, İranlı
rüşvetçinin önüne yatanlar yattıkları yerden hâlâ
kalkamadılar. İhalelere karıştırılan
fesadın, rüşvetin, hayali ihracatın, kara paranın,
altın kaçakçılığının, usulsüz imar
düzenlemelerinin hesabı sorulamadı. Evlerdeki para kasaları,
ayakkabı kutuları, sıfırlanamayan paralar faizleriyle
birlikte iade edildi. İki yıl önce, failler Bir şey
çıkmaz. demişti. Gerçekten de bir şey çıkmadı. Olan
bu ikisinin bakanlığına ve milletvekilliğine oldu.
Rüşveti ve yolsuzluğu doğuran yapı, kurum ve kişiler
hesapsız kitapsız varlığını devam ettiriyor.
Sonuç olarak, 17-25
Aralığa kumpas ve darbe girişimi diyenlere tekrar seslenmek
istiyoruz. Eğer cesaretiniz ve ciğeriniz varsa, görüş ve
düşüncelerinizin bu kadar arkasındaysanız ve samimiyseniz,
sıfırlama konuşmaları yalansa ve aslında
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Ek süre
veriyoruz Sayın Akçay.
Buyurunuz.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
yapılmamışsa, ayakkabı kutuları o evlere sonradan yerleştirilmişse,
bakan çocuklarının evlerindeki para kasaları ve içlerindeki
paralar, bu yaşananlar kumpassa, darbeyse, montajsa araştırma
komisyonu kurmaktan neden kaçınılıyor? Kumpas ve darbeyi öğrenmek
aziz milletimizin hakkıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Akçay.
Sayın Baluken, sisteme
girmişsiniz, buyurunuz.
4.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, AKP
iktidarı döneminde Parlamentonun hızla
işlevsizleştirildiğine, çözüm ve müzakere adresi olmaktan
çıktığına, sokağa çıkma yasakları ile
yolsuzluk dosyalarının çözüm yerinin Meclis olması
gerektiğine ve Şerafettin Elçinin 3üncü ölüm yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, bu
ülkedeki bütün sorunların çözüm adresi olarak Parlamento uzun
yıllardır bir çözüm platformu olarak çalıştı ancak,
maalesef, son on üç yıllık AKP iktidarı döneminde, adım
adım, Parlamentonun hızla işlevsizleştirildiği, bir çözüm,
müzakere adresi olmaktan çıktığı ve giderek bütün
sorunların bir toplumsal gerilim hattına dönüştüğü
süreçleri yakıcı bir şekilde yaşadık, bugün de
yaşamaya devam ediyoruz.
Bugün ülkenin gündemindeki en
önemli, en yakıcı sorunları bu Parlamentoda çözüm üreterek
normalleştiremiyorsak o durumda Parlamentonun, Meclisin işleviyle
ilgili gerçekten, her milletvekilinin kendi içerisinde bir tartışma
yürütmesi, mevcut durumla bir yüzleşmesi gerektiği kanaatindeyiz.
Bu hafta içerisinde, buraya çok önemli gündemler
getirildi, çok önemli tartışmalar yürütüldü ancak bu
tartışmalar hiçbir şekilde iktidar partisi tarafından
dikkate alınmadı, bir çözüm üretilmedi. Düşünün ki hafta boyu
biz Cizrede, Nusaybinde, Dargeçitte, Surda, Silopide Anayasaya
aykırı bir şekilde, hukuksuz ve yasa dışı bir
şekilde uygulanan, sokağa çıkma yasakları adı
altında uygulanan devlet terörünün gelmiş olduğu
aşamayı ifade ettik. Bu sokağa çıkma yasaklarının
hem yasalara hem Anayasaya aykırılık gerekçesi nedeniyle derhâl
kaldırılması gerektiği çağrılarını
yaptık. Yaptığımız bütün çağrılara
rağmen, bütün girişimlerimize rağmen maalesef, bu hukuksuz, yasa
dışı sokağa çıkma yasağı uygulaması ve
bu ad altında halka karşı tam bir terör dalgası hâlâ
estirilmeye devam ediyor. Bu saat itibarıyla, hâlâ Silopide, Surda,
Cizrede ve Dargeçitte sivil alanlar kurşunlanıyor, mahalleler
bombalanıyor, ölüm korkusuyla bu ülkenin yurttaşları
yaşamak zorunda kalıyorlar.
Yine, bu hafta içerisinde, 17-25 Aralık
dosyalarıyla ilgili buraya araştırma önergeleri getirildi.
Muhalefet partileri, iktidar partisinin de ayağında bir pranga olarak
bütün kamuoyunu rahatsız eden bu gündemlerle ilgili Meclisin olaya müdahil
olmasını, araştırma komisyonları kurarak bu yolsuzluk
dosyalarının üzerine gitmesini ve böylece iktidar partisi için de bu
prangalardan kurtulma şansının doğabileceğini ifade
etti. Ama maalesef, burayı bir çözüm zemini olarak görmeyen AKP, bu
yolsuzluk dosyalarını da Meclisin araştırmasını
engelleyecek şekilde bir irade ortaya koydu.
Biz, bu her iki tutumun da yanlış
olduğunu düşünüyoruz. Siyaset bütün sorunların çözüm adresi
olarak, müzakerenin yapılacağı bir zemin olarak
değerlendirilmeli. Önümüzdeki haftadan itibaren, Sayın Başbakan
yeni anayasa görüşmeleri vesilesiyle diğer muhalefet partilerini
ziyaret edecek. Yeni anayasa, bu ülkede yaşayan bütün
halklarımızın demokratik geleceğini ilgilendiren, bu
ülkenin bütün kronik sorunlarının çözümünü ilgilendiren son derece
önemli bir konu başlığıdır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
Toparlayabilir miyim Sayın Başkan?
BAŞKAN Ek süre veriyoruz Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bu kadar
önemli bir konu başlığında yapılan görüşmelerle,
ifade edilen birkaç cümleyle bile ülke hızla bir normalleşme
aşamasına geçebilir, oluk oluk akan kan durabilir, her geçen gün artan
toplumsal gerilim hatları rahatlayabilir. Buna zemin sunmak için, AKP
Hükûmetinin, en azından bu görüşmelerin zeminini güçlendirmek için,
toplumsal gerilim dilinden vazgeçmesinin, yasa dışı olarak
uyguladıkları bu sokağa çıkma yasaklarını bir an
önce kaldırmalarının önemli olduğu kanaatindeyiz. Ancak bu
şekilde siyaset inisiyatif alıp sorunları çözme noktasında
bir yol açabilir diye düşünüyoruz.
Diğer taraftan, değerli ağabeyimiz,
değerli büyüğümüz, yoldaşımız Sayın
Şerafettin Elçinin ölüm yıl dönümünde mezarı başında
bile anılamamasının burukluğunu, hüznünü
yaşıyoruz. Şu anda mevcut sokağa çıkma
yasaklarından dolayı, ne ailesi ne halkımız Sayın
Elçinin anılmasını, Sayın Elçinin kabri başında
bir Fatiha okumayı bile gerçekleştiremiyor. Bu mevcut durum bile,
içinden geçmiş olduğumuz vahim tablonun bir özeti olarak buradan
görülmeli ve derhâl bu vahim tablodan çıkılması için siyaset
kurumu inisiyatif almalı diyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Baluken.
Sayın Gök, biraz önce yaptığınız
konuşma esnasında bir ifade vardı, sizin de tutanakları
incelememiz konusunda bir talebiniz vardı. Ben tutanakları
aldım, okudum. Kahramanmaraş Milletvekili Sayın İmran
Kılıçın Hayrını görün, hayrını görün.
diye bir ifadesi var ve sizin de bu kelimeyi kullanan sayın
milletvekilinden bir özür talebiniz var. Dolayısıyla, ben Sayın
Kılıça yerinden açıklama yapmak üzere söz vereceğim.
Buyurunuz Sayın Kılıç.
5.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Hatibin konuşmasına Hayrını
görün. diye ilave yaptım. Bütün cumhurbaşkanlarımız
ülkemize hayırlı olsun, hayırlı da olmuşlardır.
Hayrını görün. cümlemin başka bir manaya çekilmesine de
üzüldüm, aslında kötü bir maksadım yoktu.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kılıç.
Sayın Bostancı, söz talebiniz var.
Buyurunuz.
6.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Mehmet Akif Ersoyun 79uncu,
İsmet İnönünün 42nci ve Şerafettin Elçinin 3üncü ölüm
yıl dönümlerine ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, rahmetli Mehmet Akif Ersoyun ölüm yıl dönümü. Kendisi
İstiklal Marşımızın şairi, Sebilürreşad
dergisinin yazarlarından. Safahat kitabını herkes bilir ve
Türkiye'de en çok satılan kitaplardandır. Bu ölçüde toplumsal talep
görmesi, bu halkın aklının ve kalbinin derinliklerine hitap eden
bir insan olduğunu gösterir.
Sadece şiirleriyle değil, İstiklal Savaşı
sürecinde Kastamonuda vermiş olduğu vaazlarla da Millî Mücadeleye
büyük bir destek vermiş, Anadolunun iman ve inancını
İstiklal Savaşının idealleriyle birleştiren
sayısız kahramandan birisi olmuştur. Bunu, tıpkı
şiirlerinde olduğu gibi, kalbî bir duyarlılıkla ve muhakkak
sağlam bir imanla yapmış olan bir insandır. Onun
samimiyetine, onun bu topluma, insanlığa sevgisine, yoksullara,
düşkünlere, kimsesizlere karşı duyarlılığına
hem eserlerinde hem de hayatında şahitlik etmekteyiz.
Kapısına gelen bir yoksulun sırtında paltosunun
olmadığını gördüğünde çıkarıp paltosunu
verecek kadar, kendi yoksul hâliyle, alicenap bir insandır ve esasen
tarihteki şahsiyetleri geleceğimize bir ışık gibi
taşıma çabamızda, düşüncemizde, toplumun önüne bir rehber
koymamızda bu tür örneklerin, bu tür insanların büyük önemi ve
değeri olduğunu görmek gerekir.
Rahmetli İnönü Türkiye Cumhuriyetinin 2nci
Cumhurbaşkanı, Millî Mücadele Savaşının
kahramanlarından, kolektif kimliğimizin önemli temsilcilerinden;
bütün bunlar ortak değerlerimiz. Yakın tarihimizin çok
tartışmalı ve muhataralı olduğunu unutmamak
lazım. Tarih de kendi zamanında yaşanmış siyasetti.
Tıpkı bugün siyasete ilişkin tartışmalar
yapıyorsak dün de o insanlara ilişkin tartışmalar
yaşanıyordu. Bu tartışmalar bugün de hem literatür
düzeyinde hem şifahi düzeyde yaşanıyor. Tehlikeli olanı
şifahi düzeyde, ölçüsüz, kuralsız, mesnetsiz bir tarzda bu
tartışmaların yapılmasıdır. Kitabi düzeyde,
kaynaklara atıfla tarihçi, tarih tartışmalarından
kaçınmamak gerekir. Türkiye'de bu manada da yakın tarihin daha
akademik bir şekilde tartışılmaya
başlandığını söyleyebilirim.
Bir üçüncü husus: Şerafettin Elçiyi rahmetle
anıyoruz. Şerafettin Elçiyi şahsen tanırdım
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Ek süre veriyorum Sayın
Bostancı, tamamlamanız için.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Teşekkür
ediyorum.
Şerafettin Elçiyle, rahmetliyle yakın
dostluğumuz vardı. Cinnah Caddesi üzerindeki iş yerine
gitmişliğimiz ve taş köfteyi
paylaşmışlığımız mevcuttur.
Paylaşımlarımız sadece taş köfteden ibaret
değildi, aynı zamanda Türkiye'nin toplumsal durumuna ilişkin de
çok kıymetli değerlendirmelerde bulunurduk. Şunu belirtmeliyim:
Şerafettin Elçi, rahmetli her zaman demokratik bir çizgide, şiddete,
baskıya, tahakküme karşı bir yerde bu meseleleri konuştu.
Bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Dönüp bu insanlara bakarken
gelecek için çıkartılacak ders onların durdukları bu yerdir
diye düşünüyorum. Kendisini rahmetle anıyorum. Saygılarımla.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Bostancı.
Sayın Gök sisteme girmişler.
Buyurunuz.
7.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Mehmet Akif Ersoyun
79uncu ölüm yıl dönümüne, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinin
bazı yerleşim yerlerinde uygulanan sokağa çıkma
yasakları sonucu yaşanan sıkıntılara ve Cumhuriyet
Halk Partisinden 6 kadın milletvekilinin Diyarbakıra temel ihtiyaç
malzemesi götürdüklerine ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim.
Ben dün ifade etmiştim ama bugün de ifade
etmezsem bir eksiklik olarak kalmaması açısından, ulusal
marşımızın şairi Mehmet Akif Ersoyu ben de saygı
ve minnetle anıyorum. Türkiyenin kuruluşunda ve ulus olma bilincinde
Mehmet Akif Ersoyun yazmış olduğu ulusal marşımızın,
bugün de hepimizi birleştiren bir şair sıfatıyla Türk
tarihinde ve hepimizin yüreklerinde farklı bir yeri vardır. Kendisini
tekrar saygı ve minnetle anıyorum.
İkinci olarak, Sayın Başkanım,
doğuda ve güneydoğuda meydana gelen terör olayları ve bu olaylar
sırasında ilan edilen sıkıyönetim tarzı sokağa
çıkma yasakları ve yaşanan çatışma ortamı,
doğu ve güneydoğuda pek çok insanın temel gıda maddelerine
ulaşmasında, sağlık hizmetlerinden yararlanmasında ve
eğitim haklarının ellerinden alınmasında, pek çok
konuda sıkıntıya neden olmaktadır. Bu konuda biz defalarca
kürsüde ifade ettik görüşlerimizi. Meclisimizde bu konuda bir
toplantı, bir toplumsal mutabakatla bir komisyon kurulması yönündeki
önerimizi tekrarlayarak bu konunun ne denli önemli olduğunun, bizi bir
arada tutan değerlerin daha güçlü bir şekilde devam etmesi açısından
Meclisin tarihsel bir görevi olduğunun altını çizerek
çağrımızı bütün partilere, tüm Türkiyedeki sivil toplum
örgütlerine ve herkese yapıyoruz. Bu Meclisin bu meseleye el
koymasını istiyoruz.
Bu bakımdan, Cumhuriyet Halk Partisinin 6
kadın milletvekili, bugün erzak, ilaç gibi birtakım malzemeleri
Diyarbakır ilimizde bu olaylardan etkilenen ve temel
ihtiyaçlarını temin edemeyen yurttaşlarımıza götürmek
üzere Diyarbakırdadırlar. Hem halkımızın duygu ve
düşüncelerini almak, hem onlara yardımcı olmak hem de bölgenin
bir nabzını tutmak açısından Diyarbakırda bulunan 6
milletvekilimiz, bugün, bu ziyaretlerini gerçekleştirecektir. Bölgeyi
yakından takip ediyoruz ama esas can alıcı nokta, Meclisin bu
konuya el koymasıdır. Bu konudaki çağrımızı,
tekrar, yineliyorum.
Saygılarımla.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Gök.
Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme
giren sayın milletvekillerine 60a göre yerlerinden birer dakika söz
vereceğim.
Sisteme giren sayın milletvekillerinin
isimlerini okuyorum: Sayın Yarkadaş, Sayın Gürer, Sayın
Haberal, Sayın Karabıyık, Sayın Emir, Sayın
Bayır, Sayın Gökdağ, Sayın Parsak, Sayın
Akyıldız, Sayın Yılmaz, Sayın Erdoğdu, Sayın
Demirtaş, Sayın Akaydın, Sayın Tekin, Sayın Boynukara.
Sayın Yarkadaş, buyurunuz.
8.- İstanbul Milletvekili Barış
Yarkadaşın, İsmet İnönünün 42nci ölüm yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
İkinci Dünya Savaşının en zorlu günlerinde ülkemizi
ateş çemberinin dışında tutan, çocukları anasız
babasız bırakmayan, Millî Mücadelemizin kahramanı Ulu Önderimiz
Mustafa Kemal Atatürkün silah arkadaşı 2nci
Cumhurbaşkanımız ve 2nci Genel Başkanımız
İsmet İnönüyü saygı ve rahmetle anıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Gürer
9.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, İsmet
İnönünün 42nci ölüm yıl dönümüne ve Niğde Akkaya
Barajındaki kirlilik ile hava kirliliği konularında acil
önlemler alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Öncelikle,
2nci Cumhurbaşkanımız, Genel Başkanımız
İsmet İnönüyü ölüm yıl dönümünde saygıyla anıyorum.
Sayın Başkan, Niğde ve Bor ilçesini
kapsayan ciddi, önemli iki çevre sorunu vardır: Akkaya Barajı
kirliliği ve son günlerde hava kirliliği.
Niğdede yapılan ölçümlerde, hava
kirliliği hassas değerleri zaman zaman aşmaktadır. Akkaya
Barajındaki kirlilik ve hava kirliliğinden oluşan çevresel
sorunlar insanların yaşamını tehdit eder boyuttadır.
Bu konuda acil önlemler gerekmektedir.
Çevresel sorunlarla ilgili bugüne kadar, özellikle
Akkaya Barajı için çok kere sözler verilmiş ancak baraj
kurtarılmadığı gibi, bugün, Bor ilçesinde
yaşayanların sağlığını önemli ölçüde tehdit
ettiğinden öte, üniversite ve Niğdeye yaydığı
kokularla da çevreyi yaşanmaz kılmak durumundadır.
Hava kirliliğiyle ilgili de son zamanlarda
yapılan ölçümlerdeki rakamlar tehlike boyutlarını arz
etmektedir. Bu iki konunun acilen dikkate alınması ve bu konuda
gereğinin yapılmasını talep ediyorum.
BAŞKAN Sayın Haberal
10.- Ankara Milletvekili Erkan Haberalın, 27 Aralık
Gazi Mustafa Kemal Atatürkün Ankaraya gelişinin 96ncı yıl
dönümüne ve bütün şehitleri rahmetle andığına ilişkin
açıklaması
ERKAN HABERAL (Ankara) Sayın milletvekilleri,
27 Aralık Pazar günü Gazi Mustafa Kemal Atatürkün Ankaraya
gelişinin 96ncı yıl dönümü. Atatürkün Ankaraya gelişi
Kurtuluş Savaşının en önemli gelişmelerinin
başında gelmektedir. Bu ziyaretle, 27 Aralık günü, Türkiye
Cumhuriyetinin ve başkent Ankaranın ebedî Türk yurdu
olmasının tescil edildiği gün olmuştur. Bugün, Türkiye
Cumhuriyetinin başkenti olan Ankara, o tarihte de, Atatürkün
gelişiyle birlikte, Millî Mücadeleye başkentlik
yapmıştır, ilelebet de cumhuriyetin başkenti olarak
kalacaktır.
Doksan altı yıl sonra bir kere daha, hem
bir Ankara milletvekili hem de büyük Türk milletinin bir ferdi olarak, Atatürk
ve tüm emeği geçenleri saygıyla anıyor, Ankaraya iyi ki
geldiniz, hoş geldiniz, kurduğunuz Türkiye Cumhuriyeti emin ellerde,
emanet ettiğiniz Türk gençliğinin omuzlarında sonsuza kadar
yaşayacaktır diyorum.
Bu vesileyle, bütün şehitlerimizi rahmet,
minnet ve saygıyla anıyorum, gazilerimize de uzun ömürler diliyorum.
BAŞKAN Sayın Karabıyık
11.- Bursa Milletvekili Lale Karabıyıkın,
İsmet İnönünün 42nci ölüm yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
LALE KARABIYIK (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ile birlikte
çağdaş bir Türkiye için mücadele veren, Türkiye Cumhuriyetinin 2nci
Cumhurbaşkanı ve 2nci Genel Başkanımız, Kurtuluş
Savaşı kahramanı, bağımsız Türkiye'nin
varlığını dünyaya kabul ettiren Lozan
Anlaşmasının mimarı, büyük devlet adamı İsmet
İnönüyü sonsuz saygı ve rahmetle anıyoruz.
BAŞKAN Sayın Emir
12.- Ankara Milletvekili Murat Emirin, İsmet İnönünün
42nci ölüm yıl dönümüne ve Orta Doğu Teknik Üniversitesinde
karşıt görüşlü öğrenciler arasında çıkan olaylara
ilişkin açıklaması
MURAT EMİR (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Millî Mücadele kahramanımız merhum
İsmet İnönünün anısı önünde saygıyla eğiliyorum.
Son günlerde, Orta Doğu Teknik Üniversitesinde
Solcular mescidi bastı. söylemleriyle kargaşa yaratılmak
isteniyor. Sayın Rektörün açıklamalarından böyle bir olayın
olmadığını, sadece basketbol sahasında ibadet etmek
isteyen bir grup öğrenci ile bir başka grup öğrenci
arasında tartışma çıktığını
öğreniyoruz. Bizlere düşen, bu tip sorunları, özellikle
gençlerin yaşadığı sorunları demokrasi kültürü
içerisinde ve hoşgörüyle çözmeye çalışmak, önderlik etmektir.
Ancak, bu sıralarda oturan Aydın Ünal isimli AKPli milletvekili,
Orta Doğu Teknik Üniversitesi gibi bir bilim yuvasına tankla topla
yani Cizreye, Silopiye nasıl girdiysek öyle gireriz diyerek büyük bir
hata yapmıştır ve zihninin arkasındaki karanlık
düşünceleri açığa vurmuştur.
Ben, tabii, bir önceki hatip gibi, Aydın
Ünalın hayrını görün demeyeceğim.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN Sayın Bayır? Yok
sanırım.
Sayın Gökdağ
13.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Gökdağın, İsmet
İnönünün 42nci ölüm yıl dönümüne ve Gaziantepin kurtuluşunun
94üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması
MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) Sayın
Başkan, Bir memlekette namuslular namussuzlar kadar cesur olmadıkça
o memlekette kurtuluş yoktur. sözünün sahibi Türkiye Cumhuriyetinin
2nci Cumhurbaşkanı ve partimizin 2nci Genel Başkanı
İsmet İnönüyü ölümünün 42nci yıl dönümünde saygı ve
minnetle anıyorum.
Sayın Başkan, bugün Gaziantepin
kurtuluşunun 94üncü yıl dönümü. Bütün yoksulluğa, yokluğa
rağmen, emperyalist işgale karşı dillere destan Gaziantep
savunmasında şehit olan Şahin Beyleri, Karayılanları,
Şehit Kâmilleri ve 3.617 şehidimizi saygı, minnet ve rahmetle
anıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Parsak
14.- Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsakın,
Şırnakın Cizre ilçesinde şehit olan askere Allahtan
rahmet, yaralı askerlere acil şifalar dilediğine ve muhtelif
üniversitelerde karşıt görüşlü öğrenciler arasında
çıkan olaylara ilişkin açıklaması
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Sayın
milletvekilleri, öncelikle, dün gece Şırnakın Cizre ilçesinde
şehit olan 1 askerimize yüce Allahtan rahmet ve yaralanan 2 gazi
askerimize de acil şifalar diliyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, son günlerde,
başta Boğaziçi, Ankara ve Hacettepe Üniversiteleri olmak üzere
Türkiye'mizin muhtelif üniversitelerinde karşıt görüşlü
öğrenciler arasında kavga adı altında, esasen PKK terör
örgütüne mensup ya da sempatizan öğrenci görünümlü terör örgütü üyelerinin
saldırılarından dolayı üniversitelerimiz
karıştırılmak istenmektedir.
Eğitim öğretim hakkı bir anayasal
haktır. Dolayısıyla tüm öğrencilerimizin bu anayasal
hakkının sağlıklı bir şekilde yerine getirilmesi
de idarenin başlıca görevlerinden birisidir. Oradaki, başta
milliyetçi, ülkücü öğrenciler olmak üzere, tüm öğrencilere bu noktada
hassasiyetle sahip çıkılması gerekmektedir.
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Akyıldız
15.- Sivas Milletvekili Ali Akyıldızın,
Sivasın Kovalı mevkisindeki kavşak noktasının yeniden
düzenlenmesi gerektiğine ve Sivasta bulunan Kültür
Bakanlığı Devlet Türk Halk Müziği Korosu
elemanlarının kadro sorunlarına ilişkin açıklaması
ALİ AKYILDIZ (Sivas) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sivas-Kayseri, Sivas-Malatya yol
kavşağında Kovalı mevkisinde çok önemli bir kavşak
noktasında, bu kavşakta sürekli kazalar meydana gelmekte ve
kışın orada birçok ölümlü kaza da meydana gelmiştir. Bu kavşak
noktasının yeniden gözden geçirilmesi ve gerekiyorsa buranın
yeniden düzenlenmesi noktasını hatırlatmak istiyorum.
Bir başka konu da yine, Kültür
Bakanlığı Devlet Türk Halk Müziği Korosu var Sivasta, çok
da güzel hizmetler yapıyor bu koro. Bu koroda yıllarca emek veren ama
bir türlü kadrosunu alamayan çok değerli, birbirinden değerli ses ve
saz sanatçıları varken dışarıdan bir kanun
sanatçısının hem de kadrolu olarak, kadrosuz değil, direkt
kadrolu olarak atanmış olması doğru değildir. Tabii ki
o arkadaşımız da atansın ama eğer orada ihtiyaç varsa
öncelikle buraya yıllardır emek vermiş ve bir türlü kadro
verilmeyen, partizanca yaklaşımlar nedeniyle kadrosuz
bırakılan bu arkadaşlarımızın
haklarının da verilmesini talep ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yılmaz
16.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Akif Yılmazın, bir
parti eş genel başkanının kriz hâlinde olduğumuz
Rusyayı ziyareti sonrasında vermiş olduğu beyanatları
kınadığına ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bölge ülkelerine düşmanca
saldırılar gerçekleştiren, daha önce Gürcistan, Ukrayna ve
Kırım halklarının egemenliklerine müdahale eden,
DAEŞle mücadele adı altında Türkmen ve Arap yerleşim
yerlerini bombalayan, sivilleri katleden, Suriyeyi âdeta bir savaş üssüne
dönüştüren ve son olarak sınırımızı ihlal edip
ülkemize de karşı düşmanca bir tutum izleyen Rusyayla bir kriz
hâlindeyiz.
Barış diyerek, Biz Türkiye partisiyiz.
diyerek seçmeninden oy isteyen bir parti eş başkanının bu
denli saldırgan ve savaş yanlısı bir ülkeye böylesine hassas
bir dönemde yapmış olduğu ziyaret ve sonrasında vermiş
olduğu talihsiz beyanatlar, başta Kürt kardeşlerimiz olmak
üzere, tüm milletimizi derinden yaralamıştır.
Milletimizi arkadan hançerlemek olarak gördüğüm
bu hoyratça tavrı kendi adıma esefle kınıyor, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Erdoğdu
17.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun, memlekete
hizmet etmiş insanlar hakkında saygı ve hürmetle
konuşulması gerektiğine, İsmet İnönünün 42nci ve
Mehmet Akif Ersoyun 79uncu ölüm yıl dönümlerine ilişkin
açıklaması
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
Başkan, biz bu Mecliste, tarihî olaylara ve vefat etmiş, bu memlekete
hizmet etmiş insanların tamamına saygıyla ve hürmetle
konuşup bundan sonra onların bize emanet ettikleri ülkeyi daha laik,
daha demokratik, daha zengin, daha çağdaş, daha özgürlükçü bir hâle
getirmeyi konuşmalıyız. Burada, bu üstü kapalı,
kırıcı kelimeleri kullanmanın kimseye faydası yok.
Bu anlamda, Türkiye Cumhuriyetinin
kurulmasında çok önemli bir görev üstlenen merhum Cumhurbaşkanı
İsmet İnönüyü ve İstiklâl Marşımızı yazan
istiklal şairi Mehmet Akif Ersoyu saygıyla ve rahmetle
anıyorum. Allah makamlarını, mekânlarını cennet etsin
diyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Demirtaş
18.- Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaşın, İsmet
İnönünün 42nci ölüm yıl dönümüne ve 17-25 Aralık
yolsuzluklarının 2nci yılına ilişkin
açıklaması
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Kurtuluş
Savaşının kahramanı, Türkiye Cumhuriyetinin iki
numaralı kurucusu, Türkiye Cumhuriyetinin tapusu olan Lozan
Antlaşmasını imzalayan, Türkiyeyi İkinci Dünya
Savaşına sokmayarak çocukları babasız bırakmayan,
Türkiyeyi çok partili hayata geçiren büyük devlet adamı Millî Şef
İsmet İnönüyü vefatının 42nci yılında
saygı, rahmet ve minnetle anıyorum. Bir memlekette namuslular en az
namussuzlar kadar cesur olmadıkça o memlekette kurtuluş yoktur.
diyen İsmet İnönünün ilkelerinin varlığı, 17-25
Aralık yolsuzluklarının 2nci yıl dönümünde bir kez daha
önem kazanmaktadır.
Saygılarımla
BAŞKAN Sayın Akaydın
19.- Antalya Milletvekili Mustafa Akaydının,
Türkiyenin büyük bir siber saldırıyla karşı
karşıya olduğuna ilişkin açıklaması
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 14 Aralıktan bugüne Türkiye çok büyük bir
siber saldırıyla karşı karşıyadır. ODTÜ
Rektörü Sayın Ahmet Acarın ifade ettiğine göre, dünya
bilişim tarihinin en büyük saldırılarından biri olduğu
söylenmektedir. Her ne kadar Türkiyenin en güvenilir bilim kurumlarından
birinin başı olan Sayın Rektörün ifadeleri çok
inandırıcı olsa da Ulaştırma Bakanımız
Sayın Binali Yıldırım ODTÜnün gerekli önlemleri
alamadığını da basında ifade etmiştir.
Bizdeki bilgilere göre, geçen sene sebebi tam
açıklanamayan elektrik kesintilerinin de gene bir siber saldırı
sonucu olduğu ifade ediliyor. Bu konuda Türk kamuoyunun, özellikle
Sayın Binali Yıldırımdan ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanından doyurucu açıklamalar yapmalarına ihtiyacı
vardır çünkü bu saldırı hâlen devam etmektedir, İnternet ve
bankalar sistemi felç olmuş durumdadır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tekin
20.- Samsun Milletvekili Hayati Tekinin, İsmet
İnönünün 42nci, Mehmet Akif Ersoyun 79uncu ve Şerafettin Elçinin
3üncü ölüm yıl dönümlerine ve Türkmenlerin beklediği yardımlara
ilişkin açıklaması
HAYATİ TEKİN (Samsun) Sayın
Başkan, değerli Meclis; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün önemli bir gün; cumhuriyetimizin
kurucularından rahmetli İnönünün ölümünün 42nci yıl dönümü.
Bu arada Sayın Ersoy ve Sayın Elçiyi de
rahmetle anıyorum.
Bugün günlerden cuma, cumanız mübarek olsun.
Yine, önemli bir gün, 25 Aralık. Bugün bana
şöyle önemli bir sözü hatırlatıyor, Hazreti Muhammed (SAV)
Efendimiz der ki: Hırsızlık yapan kızım Fatıma
da olsa onu kurtaramam. Özellikle, içimi sızlatan ve beni ürperten bu
sözü sizlere tekrarlamak istiyorum.
Sayın Yılmazın biraz önce
bahsettiği, güzel değindiği önemli olaylar var. Rusyadan
bahsetti, güzel; ben de konuşmamı buna çevirdim. Türkmen
kardeşlerimiz bugün uyduruk para ve uyduruk erzak yardımı beklemiyor,
silah da beklemiyor çünkü onlar terörist değil, militarist değil ne
yapacaklar? Onlar Eceviti bekliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAYATİ TEKİN (Samsun) - Siz de isterseniz
Türkmenlere bir Ecevit gönderelim. Hatta Cerablusun batısında, orada
kurulmak istenen, PYDnin, ABDnin, desteklediklerinizin kurmak istediği
bölge de Eceviti bekliyor. Mütecaviz olmadan size bir İnönü de
göndeririz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Boynukara
21.- Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukaranın,
Şırnakta PKK terör örgütünün kütüphane ve kültür merkezine
gerçekleştirdiği saldırıya ve Şerafettin Elçinin
3üncü ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Sayın
Başkan, bugün Şırnakta PKK terör örgütü ve türevi olan unsurlar,
kütüphane ve kültür merkezine bomba atarak yakmışlardır.
İçinde öğrencilerin ve çalışanların bulunduğu
merkezi yakanların amacının katliam olduğu
açıktır. Silahı ve şiddeti araç olarak kullanan bu
anlayışı lanetliyorum.
Şırnaktan bahsetmişken Şerafettin
Elçiyi de rahmetle anıyorum.
BAŞKAN Sayın Demir
22.- Kastamonu Milletvekili Murat Demirin, Mehmet Akif Ersoyun
79uncu ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması
MURAT DEMİR (Kastamonu) Sayın
Başkan, İstiklal Marşımızın şairi merhum
Mehmet Akif Ersoyu biz de anıyoruz, Allah rahmet eylesin. Onun Kastamonu
Nasrullah Camisinde verdiği vaazdan kısa bir alıntıyı
da paylaşmak istiyorum. Ey Müslümanlar,
düşmanlarımızın bugün bizden istedikleri ne fiilen vilayet
ne de fiilen sancaktır; doğrudan doğruya başımızdır,
boynumuzdur, hayatımızdır, devletimizdir. Evet, kendisini
rahmetle anıyoruz, o günden bugünleri sayın şairimiz zaten
görmüştür.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, şimdi
sırasıyla okutacağım.
Okutacağım birinci Meclis
araştırması önergesi 500 kelimeden fazla olduğu için
önergenin özeti okunacaktır ancak önergenin tam metni tutanak dergisine
eklenecektir.
Önergeleri okutuyorum:
VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş ve
22 milletvekilinin, Tahir Elçinin ölümüne ilişkin hususların tüm
boyutlarıyla araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/38) (x)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Tahir Elçi'nin ölümüne ilişkin hususların
tüm boyutlarıyla araştırılarak faili meçhul katliamın
neden ve sonuçlarının tespiti ve sorumluların ortaya
çıkarılmasına yönelik olarak Anayasa'nın 98inci, İç
Tüzükün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılması için gereğini arz ve teklif
ederiz. 1/12/2015
1) Meral Danış Beştaş (Adana)
2) İdris Baluken (Diyarbakır)
3) Filiz Kerestecioğlu (İstanbul)
4) Garo Paylan (İstanbul)
5) Hüda Kaya (İstanbul)
6) Müslüm Doğan (İzmir)
7) Ali Atalan (Mardin)
8) Erol Dora (Mardin)
9) Mithat Sancar (Mardin)
10) Ahmet Yıldırım (Muş)
11) Burcu Çelik Özkan (Muş)
12) Besime Konca (Siirt)
13) Kadri Yıldırım (Siirt)
14) Aycan İrmez (Şırnak)
15) Faysal Sarıyıldız (Şırnak)
16) Ferhat Encu (Şırnak)
17) Leyla Birlik (Şırnak)
18) Dilek Öcalan (Şanlıurfa)
19) İbrahim Ayhan (Şanlıurfa)
20) Osman Baydemir (Şanlıurfa)
21) Alican Önlü (Tunceli)
22) Nadir Yıldırım (Van)
23) Tuğba Hezer Öztürk (Van)
Gerekçe Özeti:
Diyarbakır Baro Başkanı merhum Tahir
Elçi, 28 Kasım 2015 günü sabah saatlerinde yapmış olduğu
bir basın açıklamasının ardından hunharca
katledilmiştir.
Tahir Elçi, 28 Kasım günü, daha önceden
Diyarbakır Barosunca duyurusu da yapıldığı üzere Diyarbakır'ın
simgelerinden olan Dört Ayaklı Minarenin kurşunlara hedef
olmasını kınamak ve tarihî mirasa sahip çıkmak adına
bir duyarlılık çağrısı yapmak amacıyla basın
açıklaması yapmaktaydı. Tahir Elçi, açıklamasında
"Tarihî bölgede birçok medeniyete beşiklik etmiş, ev
sahipliği yapmış kadim bölgede, insanlığın bu
ortak mekânında silah, çatışma, operasyon istemiyoruz;
savaşlar, çatışmalar, operasyonlar bu alandan uzak olsun diyoruz."
demiş olup o sırada, ara sokağın 100 metre kadar ileride
caddeye açıldığı yerden silah sesleri gelmeye
başlamıştır. Basın açıklaması esnasında
güvenliği sağlamakla görevli polis memurları ise bilinmeyen bir
yöne ateş açmaya başlamaktadırlar. O esnada, sokağın
cadde tarafında ise bir taksinin yola yanaştığı ve
polislerin sanki taksi içerisindekileri tanıyormuşçasına doğrudan
kapıyı açtıkları gözlenmiştir. Kolluk görevlisinin
bilmediği bir aracı durdurma yöntemleriyle örtüşmeyen bir
biçimde doğrudan kapıyı açmaları şüphe içermektedir.
Kolluk görevlileri kapıyı açar açmaz da vurulmuşlardır.
Kameraların Tahir Elçi'yi gösterdiği
görüntülerde ise Tahir Elçi'nin etrafta neler olduğunu anlamaya
çalışan bakışları ve yanında hiçbir güvenlik
önlemi almayan polis memurları görülmektedir. Hayatın olağan
akışı gereği, polis memurlarının böylesi
durumlarda koruma refleksiyle hareket etmesi gerekirken memurların âdeta
hedef şaşırtırcasına silahlarına
davrandıkları gözlemlenmektedir. Bu sırada, kamera
görüntülerine, bir karaltının Tahir Elçi'nin olduğu yöne
koştuğu ve şarjörlerini temizleyen polislerin o kişiye
doğru ateş ettikleri yansımıştır. Görüntülerde,
üzerinde kahverengi giysi bulunan sivil polisin Tahir Elçi'nin olduğu yöne
doğru ateş ettikten sonra, kameraların kendisini çekip çekmediğini
kontrol eder bir edayla baktığı ve ardından silahının
şarjörünü değiştirmeye davrandığı sırada
yanında duran diğer sivil polisin "Dur, sakin ol." der gibi
bir el işareti yaptığı ve hatta eline dokunduğu da açıkça
yer alan hususlardır. Silah seslerinin dinmesinin ardından bir
kişinin yerde kaldığı görülmüştür. Görgü
tanıklarından bir kişi "Aralarında açık renk
ceket giyen bir tek Tahir Elçi vardı." diyor ki gerçekten de yerde
yığılı kalan kişinin Tahir Elçi olduğu bir müddet
sonra açığa çıkıyor. Nitekim, Tahir Elçi hakkında
düzenlenen otopsi raporunda da "Ateşli silah çekirdeği
giriş yarasının incelenmesine göre atış mesafesinin
uzak atış mesafesinden yapılmış olduğu... Ölümü
üzerine etkili harici ateşli silah yaralanması dışında
başka bir bulguya rastlanmadığı..." ifade
edilmiştir.
Ancak, olayın ardından Diyarbakır'da
çatışma çıktığı, Tahir Elçi'nin de bu
çatışma sırasında öldüğü dillendirilmiş, hatta
bir polis memurunun şehit olduğu haberi derhâl duyurulmuş,
Elçi'nin ölümü ise bu çatışmanın neticesi gibi gösterilerek önem
atfedilmemiştir. Fakat, o polis memurunun orada ölmediği daha sonra
ortaya çıkan kamera kayıtlarında görülmektedir. DHA güvenlik
kameralarının görüntülerinde, bir taksinin
yanaştığı ve sivil giyimli polislerin araca
yaklaştığı görülmektedir. Ardından, polis Ahmet
Çiftaslan, sağ ön kapıyı daha açarken araç içinden gelen
ateşle yığılıp kalmıştır. Bu olay
sırasında Cengiz Erdur isimli bir polis memuru daha
yığılıyor ki o da hastanede yaşamını
yitirmiştir. Yani, polisler bambaşka bir noktada ölürken Tahir Elçi
ara sokakta, uzak mesafeden gelen bir kurşun sebebiyle
yaşamını yitirmiştir. Nitekim, Tahir Elçi'nin polis
kurşunuyla ölmüş olduğu açıklık kazanmaktadır.
Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu da olaydan bir gün sonra yaptığı
açıklamada "Eğer teröristlerin polislerimize yönelik
saldırıları olmasaydı, muhtemelen bu acı
olayların hiçbiri olmayacaktı." demek suretiyle Elçi'nin polis
kurşunuyla ölmüş olduğunu zımnen kabul etmiştir.
2.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu ve 26
milletvekilinin, TMOnun piyasaya alım yönünde müdahale etmesi sonucu üreticilerin
yaşadığı sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/39)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Çiftçilerimiz son yıllarda uygulanan tarım
politikaları nedeniyle çok zor günler yaşamaktadır. 2015
yılı çeltik hasadında maliyeti 2 TL olan çeltik fiyatı 1,2
kg/TL'ye kadar düşmüştür.
Türkiye 1990'lı yılların
sonlarına doğru çeltik üretiminde belirgin artışlar
yaşamaya başlamış, bu üretim artışları
2000'li yılların sonuna kadar devam etmiştir. Bu süre içerisinde
birçok üründe ciddi gerilemeler olmuş, bu gerilemeler tarım ürünleri
ithalatını arttırmıştır. Bunun temel nedeni
uygulanan tutarsız tarım politikalarındandır. Çeltikteki
üretim artışı da tamamen Türk araştırıcıları
tarafından geliştirilen, yüksek verimli bir çeşit olan
Osmancık çeşidinden kaynaklanmaktadır. Yüksek verim elde eden
üretici de çeltik tarımına daha fazla ağırlık
vermiş ve modern tarım teknolojisini takip ederek üretim
artışında sürekliliğin sağlanmasına sebep
olmuştur. Şöyle ki 2000 yılında yaklaşık 350 bin
ton çeltik üreten Türkiye, 2014 yılında 830 bin ton çeltik üretir
hâle gelmiştir.
Çeltik üretimindeki bu artışlar pirinç
tüketiminin de artmasına yol açmıştır. 1990'larda 4 kg olan
pirinç tüketimi, 2014 yılı verilerine göre 8 kg
civarındadır. Ancak, tüketimdeki artışların bir bölümü
maalesef ithalattan karşılanmaktadır. Türkiye pirinçte üretici
bir ülke olmasına rağmen, aynı zamanda ithalatçı bir
ülkedir. Türkiye pirinç tüketiminin yüzde 30'u hâlen ithal pirinçlerden
karşılanmaktadır. Çeltik ve pirinç ithalatının en
önemli nedeni, üretimi hedef almayan tutarsız tarım
politikalarının uygulanmasıdır. Türkiye 2014
yılında 277 milyon dolarlık çeltik ve pirinç ithalatı
yaparak cumhuriyet tarihinin rekorunu kırmıştır.
İthalat yerli üretimi olumsuz yönde etkilemektedir. Şöyle ki 2009'da
1,5 TL'ye kadar çıkan çeltik fiyatı, 2010'da 1 TL'ye, 2011'de de 80
kuruşa kadar gerilemiştir. Bunun temel nedeni ithalattır. 2012
hasadından sonra çeltik fiyatı 90-95 kuruş
aralığında gerçekleşmiş, 2013 ve 2014'de fiyatlar
biraz kıpırdayarak 1,5 TL'lerin üzerine
çıkmıştır. 2015 yılında ise 1,8 TL maliyet
olmasına karşın fiyatlar 1,2 TL/kg'lar düzeyinde seyretmektedir.
Bu durum, birçok çiftçinin borcunu ödeyememesine neden olmuş, tarlalar
satılmaya başlanmış, borcunu ödeyemeyen üreticilerden
intihar edenler olmuştur.
Bu yıl,
özellikle Toprak Mahsulleri Ofisinin piyasaya alım yönünde müdahale ederek
geçtiğimiz yılki fiyat düzeylerinde bir piyasa
oluşturmasının gerekli olduğunu söylemiştik.
Kısacası çiftçinin kara gün dostu olan Toprak Mahsulleri Ofisini
göreve çağırmıştık. Yapmış olduğumuz
görüşmelerde "Piyasanın oturmasını bekliyoruz."
şeklinde ifadelerle karşılaşmıştık. Yine,
TBMM aracılığıyla piyasanın oluşması için alıcı
ve satıcının bulunması gerektiğini dile
getirmiştik. Satıcısı olan ama alıcısı
olmayan bir sistemde piyasanın oluşmasının mümkün
olamayacağını söylemiştik.
Hükûmetin de bu
soruna duyarsız kalması ve TMO'nun da alım yönünde bir
müdahalesi olmadığı için çiftçimiz çok büyük mağduriyet
yaşamıştır. Ve maalesef, bu mağduriyetler çok önemli
sosyal sorunlara da yol açmaktadır, çok büyük bir kitle çok büyük bir
sıkıntıdadır.
Toprak Mahsulleri
Ofisinin bu tavrının araştırılması ve
üreticilerimizin önümüzdeki dönemlerde bu tür sıkıntılar
yaşamaması için Anayasamızın 98inci maddesi, İç
Tüzükümüzün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince bir
araştırma komisyonu kurularak konunun tüm boyutlarıyla araştırılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Okan
Gaytancıoğlu (Edirne)
2) Namık
Havutça (Balıkesir)
3) Mahmut Tanal (İstanbul)
4) Ömer Fethi
Gürer (Niğde)
5) Eren Erdem (İstanbul)
6) Niyazi Nefi
Kara (Antalya)
7) Utku
Çakırözer (Eskişehir)
8) Durmuş
Fikri Sağlar (Mersin)
9) Sibel Özdemir (İstanbul)
10) Orhan
Sarıbal (Bursa)
11) Murat Bakan (İzmir)
12) Ahmet
Akın (Balıkesir)
13) Mustafa
Akaydın (Antalya)
14) Türabi Kayan (Kırklareli)
15) Haydar Akar (Kocaeli)
16) Nihat
Yeşil (Ankara)
17) Ali Şeker
(İstanbul)
18) Necati
Yılmaz (Ankara)
19) Devrim Kök (Antalya)
20) Didem Engin (İstanbul)
21) Akın
Üstündağ (Muğla)
22) Emre Köprülü (Tekirdağ)
23) Tekin Bingöl (Ankara)
24) Murat Emir (Ankara)
25)
Barış Karadeniz (Sinop)
26) Erkan
Aydın (Bursa)
27) Gülay Yedekci (İstanbul)
3.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir ve 23
milletvekilinin, eğitim sisteminde yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/40)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Eğitim
sisteminde yaşanan sorunlar, başta öğretmen açığı
ve atama bekleyen öğretmenlerin içinde bulundukları sosyal, ekonomik,
psikolojik koşulların düzeltilmesi, öğretmen
ihtiyacının karşılanması için gereken yasal önlemlerin
acilen karşılanması için Anayasa'nın 98inci ve TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddelerine göre bir Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Sibel Özdemir (İstanbul)
2) Tekin Bingöl (Ankara)
3) Candan Yüceer (Tekirdağ)
4) Okan Gaytancıoğlu (Edirne)
5) Zeynep
Altıok (İzmir)
6) Utku
Çakırözer (Eskişehir)
7) Durmuş
Fikri Sağlar (Mersin)
8) Şerafettin
Turpcu (Zonguldak)
9) Emre Köprülü
(Tekirdağ)
10) Ali Şeker
(İstanbul)
11) Eren Erdem (İstanbul)
12) Haydar Akar (Kocaeli)
13) Murat Emir (Ankara)
14) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
15) İlhan
Cihaner (İstanbul)
16) Onursal
Adıgüzel (İstanbul)
17) Ahmet
Akın (Balıkesir)
18) Erkan
Aydın (Bursa)
19) Ali
Akyıldız (Sivas)
20)
Barış Karadeniz (Sinop)
21) Namık
Havutça (Balıkesir)
22) Mahmut Tanal (İstanbul)
23) Ömer Fethi
Gürer (Niğde)
24) Gülay Yedekci (İstanbul)
Gerekçe:
Bir toplumun
geleceğini, yetiştirilmekte olan bireylerine verdiği
eğitimin niteliği belirler. Eğitimin en önemli amacı ise
her türlü bilimsellikten ve kalıplaşmış düşünceden
uzak, özgür, hukuka saygılı ve bilimsel ölçütlerde düşünebilen
insancıl yurttaşları yetiştirmektir.
Ulusal eğitim
politikası, bireyin hakkı ile bireyin içinde
yaşayacağı ve özgürleşeceği toplumun gereksinimleri
evrensel değerler de dikkate alınarak düzenlenmeli ve
uygulanmalıdır.
Anayasanın
42nci maddesinin ilk fıkrasında "Kimse, eğitim ve
öğretim hakkından yoksun bırakılamaz." hükmü yer
almaktadır. Anayasadaki bu hükme rağmen eğitim sistemimiz çok
önemli sorunlarla karşı karşıya
bırakılmıştır. Bu sorunların başında
nitelikli bir eğitim sisteminin uygulanmaması ve eğitim
öğretim ihtiyaçlarının giderilmesinde başrol oynayan
öğretmenlerimizin sayısının yetersizliği gelmektedir.
Devletin en temel
anayasal ödevinin yerine getirilmesinde Kasım 2002'den günümüze uzanan
dönemde ciddi ölçüde zaaflar ortaya çıkmıştır. Sözü edilen
dönemde öğretmenlik mesleği görülmemiş zorluklarla
karşılaşmış, sözleşmeli öğretmenlik
uygulaması yaygınlaştırılmış,
öğretmenlerin özlük haklarında gerilemeler ve yer
değiştirme ile görevde yükselme işlemlerinde siyasi müdahaleler
yaşanmış, öğretmenlerin örgütlü bulunduğu kurumlara
baskılar artmıştır. Tüm bunlara karşın, iktidar,
kendi dönemindeki değişikliklere bakarak eğitimde bir iyileşme
olduğunu savunmaktadır. Oysa günümüzde eğitimdeki
başarı göstergeleri, artık ülkenin kendi içinde nereden nereye
geldiğine bakılarak değil, uluslararası
karşılaştırmalardaki performansa göre
değerlendirilmektedir. Bir diğer anlatımla, öğrenci, okul,
derslik, öğretmen ve araç gereçlerinde görülen sayısal
artışlar, eğitimdeki başarının ölçüsü olamaz.
AKP hükûmetleri döneminde
öğretmenlerin en temel ekonomik, sosyal ve özlük sorunları azalmak
bir yana sürekli artmıştır. İl içi, il dışı,
özür grubu atamalarında, norm kadro sorunlarında ve alan değişikliklerinde
öğretmenler mağdur edilmiştir.
Mevcut öğretmenlerin karşı
karşıya bırakıldığı ekonomik ve sosyal
olumsuzlukların yanı sıra, yeni mezun olan öğretmen
adaylarının da ülke genelinde önemli sayıda öğretmen
ihtiyacı bulunmasına karşın kadrolarına
atanamamaları, hak ettikleri mesleklerine kavuşamamaları,
öğrencileriyle buluşamamaları yapısal bir sorun olduğu
kadar yarattığı sosyal sorun olarak öne çıkmaktadır.
Eğitim hizmetlerinin nitelikli, yaygın, kolay ulaşılabilir
olarak sunulması, eğitim sisteminin ihtiyaç duyduğu sayıda
nitelikli öğretmenlerin kadroya alınmalarının
sağlanması ve öğretmensiz okul
bırakılmamasının temel sorumluluğunu Hükûmet yerine
getirmemektedir. Eğitimde temel hedef, daha eşitlikçi, daha nitelikli
ve uluslararası düzeyde daha üst konumlara getirici önlemleri almak
olmalıdır.
Atanmayan öğretmenlerin sayısı son on
iki yılda 70 binden yaklaşık 350 bin kişiye
ulaşmıştır. Atamalar ve eğitimdeki temel sorunlar
sadece eğitim fakültesi mezunu gençlerimizin sorunu değil,
çocuğuna nitelikli eğitim talep eden herkesin sorunu olduğu
unutulmamalıdır. Öğretmen açığının ve atama
bekleyen öğretmenlerin yüz binlerle anıldığı
ülkemizde, başta eğitim ve sistemin yarattığı sorunlar
olmak üzere, eğitim fakültesini bitirerek atama yapılmasını
bekleyen genç öğretmenlerin içinde bulundukları sosyal, ekonomik,
psikolojik koşulların düzeltilmesi; öğretmen
ihtiyacının karşılanması için gereken yasal önlemlerin
acilen karşılanması için Anayasa'nın 98inci ve TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddelerine göre bir Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Gelir Vergisi Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/318) (S. Sayısı: 11) (x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Geçen birleşimde tasarının 6ncı
maddesi üzerinden önerge işlemi tamamlanmıştı.
Şimdi, 6ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
7nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7-
13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun geçici 2
nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan 31/12/2015 ibaresi
31/12/2020 şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN 7nci madde üzerinde gruplar
adına ilk söz, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Bitlis
Milletvekili Sayın Mahmut Celadet Gaydalıya aittir.
Buyurunuz Sayın Gaydalı. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
HDP GRUBU ADINA MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; partim ve grubum
adına, görüşülmekte olan 11 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 7nci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Öncelikle, sizleri ve bizleri takip eden tüm kamuoyunu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
üzerinde görüşmekte olduğumuz maddeyle dernek ve vakıfların
bazı faaliyetleri ile bazı kurumların kurumlar vergisinden muaf
olma süresinin 2020 tarihine kadar uzatılması amaçlanmaktadır.
Parti olarak Türkiyede sivil toplumun güçlendirilmesi ve temelde faaliyet
sürdüren sendika, vakıf, dernek gibi kuruluşların
desteklenmesini, güçlendirilmesini savunmaktayız. Bu düzenleme sendika,
vakıf, dernek gibi kuruluşlar açısından kısmi ve
yetersiz olan bir durumun 2020ye kadar aynı şekilde devam
ettirileceğini göstermektedir. Geniş mutabakatla
ortaklaştırılmış kalıcı bir çözüm
perspektifinden yoksun bir anlayışla tekrar karşı
karşıyayız.
Derneklerin ve
vakıfların birer amaçları vardır ve bu amaçlar
doğrultusunda çalışırlar. Dernek ve vakıf
kurucularıysa mevcut parasal durumlarını korumaya
çalışır ve birikimlerin erimesini önlemekle sorumludurlar.
Parasal mevcudiyeti korumak isteyen yöneticiler, önlem olarak
kullanılmayan paralarını faiz getirisi amacıyla
değerlendirirler. Bu mevcut parayla faiz geliri elde etmek ve sermaye
piyasası işlemleri yapmak bu kurumların iktisadi işletme
olduğu anlamına gelmez. Çünkü, yapılan bu faaliyetler ticari bir
amaç için değil, mevcut parasal durumu korumak ve kurulma amaçları
doğrultusunda hizmet vermek amacıyladır. Sonuç olarak, bu
kuruluşlara yapılan bağışların temel nedeni de
budur. Vakıf veya derneklerin yöneticileri de bu
bağışların zamana ve şartlara göre değerini
yitirmesini önlemek amacıyla gerek menkul kıymet alım
satımı gerekse banka faizi kullanımı doğrultusunda
değerlendirirler. 1 Seri No'lu Kurumlar Vergisi Kanunu Genel Tebliğinin
de açıkça bahsettiği bir durum vardır. Bir derneğin nakit
varlığının bir kısmını derneğin
amaçlarını gerçekleştirebilmek için ihtiyaç duyduğu
gelirleri sağlamak amacıyla menkul kıymet alımına
tahsis edebileceğini ve yıl içinde birkaç kez elden
çıkarabileceğini, devamlılık arz eden ticari, sınai ve
zirai bir faaliyetten söz edilemeyeceğini belirtmektedir. Bu duruma göre,
Kurumlar Vergisi Kanununun geçici 2nci maddesinde yer alan, dernek veya
vakıflarca elde edilen kesinti suretiyle vergilendirilmiş kira geliri
ile menkul kıymet ve faiz gelirleriyle elde ettikleri gelirler nedeniyle
iktisadi işletme olmuş sayılamayacağına dair olan
düzenlemeyi sadece belli bir süreyle kısıtlamak yersiz ve
gereksizdir.
Hükûmetin sosyal devlet gereği yerine getirmesi
gereken düzenlemeleri sürüncemede bırakmasının bir örneğini
yaşıyoruz. Her defasında, şeffaflıktan, açık
yönetimden, adil yönetimden beyanatlar veren iktidar partisinin geçici
maddelerle, süre uzatmalarla sadece günü kurtarma çabasında olduğu
bariz bir şekilde sergilenmektedir.
Sivil toplum örgütlerinin temel talebi, sadece kira
ve faiz gelirleri değil, kendi üyelerine yönelik yürüttükleri tüm
hizmetlerden aldıkları katkı paylarının da kurumlar
vergisinden muaf olmasıdır. Bu noktada, geçici değil
kalıcı çözümler gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede,
yıllardır ifade edildiği üzere, kapsamlı ve demokratik bir
vergi reformuna ihtiyaç duyulmaktadır. Türkiye'nin en temel
sorunlarından biri, adaletli bir gelir vergisi sisteminin
olmamasıdır. Uygulanan vergi sisteminin oluşturduğu
adaletsizlik her yıl daha da üstüne koyarak hızla büyümeye devam
etmektedir. Vergi sistemi, yoksulu daha yoksul ve zengini daha zengin yapan bir
anlayışa sahiptir. Devlet, temel geliri olan vergilerden büyük bir
kısmını yoksul halktan almaktadır. Her seçimde yoksullukla
mücadele edileceği sözünü vererek iktidara gelenler yoksulluğu
bitirme sözünü âdeta unutarak yoksul yurttaşı daha yoksul bir konuma
itmeye çalışmaktadır. 2002 yılında, Türkiyede en
yoksul yüzde 5lik kesimin vergi yükü en zengin yüzde 5lik kesimin vergi
yükünden 2 kat fazlayken bu adaletsizlik on yıl içinde 3 kata
çıkmıştır.
Vergi adaletsizliğinin
en önemli göstergesi olan dolaylı vergilerin tüm vergilere oranının
Türkiyede bu yıl yüzde 73 olduğu belirtilmektedir, Avrupa
Birliğinde ise bu rakam yüzde 31 seviyesindedir. Dünyada, dar gelirlilerin
alım gücünü artırmak için mal ve hizmetler üzerinden alınan
dolaylı vergilerin genel vergi tahsilatı içerisindeki payının
azaltılması yönünde bir eğilim bulunmaktadır. Türkiyede
ise KDV, ÖTV gibi vergilerden oluşan ve alışveriş
sırasında peşin tahsil edilen dolaylı vergilerin vergi
tahsilatı içindeki oranı sürekli artmaktadır. Buna
karşılık, varlıklı vatandaşlardan gelir ve kâr
üzerinden alınan gelir vergisi, şirketlerden alınan kurumlar
vergisinin toplam vergi gelirleri içindeki payı da hızla
azalmaktadır. Bu ülkede vergi adaleti sağlanmadığı
sürece ekonomide kalıcı bir düzelme olmayacağı gibi, sosyal
denge ve sosyal barışın da sağlanamayacağı
aşikârdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gönül isterdi ki uzun uzun bu konuları
konuşalım fakat şu an aklımız ve yüreğimiz Cizre,
Nusaybin, Sur ve Dargeçitte, orada zulme maruz kalan insanlarımızla
birlikte. Memleket yangın yerine dönmüş durumda. Bugün 550
milletvekilinin ellerindeki kovalara dağarcıklarında ne varsa
doldurup bu yangını söndürmesi beklenirken bizler elimize
torbaları almışız, yangından mal kaçırır
gibi torba yasalar çıkarma peşindeyiz. Bizler, milletvekilleri,
politikacılar, siyasi partiler bu yaşananlar
karşısında sessiz kalamayız. Bizlere ve Parlamentoya
düşen tarihî sorumluluklarımız var. Demokratik siyasetin çözmesi
gereken sorunları bombalar, silahlar, tanklar çözemez. Bir an önce diyalog
kanallarının açılmasını sağlayacak politikalar
üretmeliyiz, yan yana gelmekten, konuşmaktan, müzakere etmekten
kaçınmamalıyız.
Sizlere çok samimi olarak sesleniyorum: Bugün
diyalogla, müzakereyle bu sorunu çözme fırsatı ve imkânlarına
sahibiz ama belki yarın çok geç olabilir. Şehirlerde, sokaklarda,
evlerde çocuklar, yaşlılar, gençler, kadınlar öldürülmeye devam
ettikçe bizleri bir arada tutan ortak, birlikte yaşam iradesi de
kayboluyor. Bizim görevimiz bu iradeyi canlı tutmaktır, insanlarımızın
birlikte, özgür, eşit olarak yaşayabileceği bir yaşamı
inşa etmektir, demokratik bir ortak vatan yaratmaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 16 Ağustosta Vartoda başlayan sokağa
çıkma yasakları adı altında uygulanan ablukalar, şu
anda Cizre, Silopi, Nusaybin, Sur ve Dargeçit olmak üzere 5 ilçede devam
etmektedir. Savaşın ulaştığı durumun vahametini
bir örnek bütün çıplaklığıyla gözler önüne sermektedir. 19
Aralık gecesi özel harekâtçılar tarafından Silopide katledilen
57 yaşındaki 11 çocuk annesi Taybet İnanın cenazesi
yoğun top atışları yüzünden hâlâ sokak
ortasındadır. Ailesinin cenazesini almasına, ambulansın
olay yerine girmesine izin verilmemektedir. Sokağa çıkma
yasakları sırasında Nusaybin heyetinde bulunan bir vekil olarak
şunu dile getirmek istiyorum: Dargeçitte özel harekât timlerinin
açtığı ateş sonucu yaralanan Sacide Gezginci maalesef, sol
kolunu kaybetmiştir, kayınvalidesine de şarapnel parçası
isabet etmiştir. 26 yaşında ve 4 çocuk annesi olan Sacide
Gezginci Dicle Hastanesine kaldırılmıştır,
çocukları Bahçebaşı Mahallesindeki bir komşuda rehin
kalmıştır. Bu çocuklardan biri sekiz aylıktır.
Anneleri çocukları bu savaş ortamından uzaklaştırmak
için yanına almak istedi, heyet olarak yaptığımız
bütün girişimler sonuçsuz kaldı, valiler ve kaymakamlar telefonlarımıza
çıkmadı.
Değerli milletvekilleri, bu ülkenin bir
bölgesinde bu acılar yaşanırken, iş savaş her geçen
gün daha da şiddetlenerek artarken maalesef, Batı kamuoyunun
gerçekleri öğrenmesi engellenmektedir. Medya üzerine baskı hakikatin
karartılması olarak...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) -
dışa
vurmaktadır.
Bir dakika daha alabilir miyim?
BAŞKAN Sayın Gaydalı,
toparlamanız için bir dakika süre veriyorum.
Buyurunuz.
MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) Yoğun bir
kara propaganda izlenmektedir. 90larda sadece TRTden yayınlanan
Anadoludan Görünüm bugün Hükûmete yakın olan medya tarafından
manşet ve ekranlara taşınmaktadır ve algı operasyonu
yapılmaktadır. Güneş balçıkla sıvanmayacağı
gibi hakikat de yalanla gizlenemez. Bu ülkenin Kürt illerinde yoğun bir
savaş konseptinin uygulandığı aşikârdır,
savaş hukukunun bile tanınmadığı aşikârdır.
Değerli milletvekilleri, hâlâ bir
şansımız varken sorunlarımızı görüşerek bu
çatı altında çözmeliyiz. Aksi takdirde, yarın çok geç olabilir.
Sorunu sadece hendek, barikat, üç beş isyancı olarak tanımlamak
ülkeyi uçuruma götürmekten başka hiçbir işe hizmet etmeyecektir.
Sorunun adı Kürt sorunudur, çözümü ise diyalogdur, müzakeredir,
barıştır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Gaydalı.
7nci madde üzerinde gruplar adına ikinci söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın
Aykut Erdoğduya aittir.
Sayın Erdoğdu on dakika süreniz
vardır.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 11 sıra
sayılı Yasa Tasarısının 7nci maddesi üzerine söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle şunu söyleyeyim ki biraz önce, benden
önce konuşan Halkların Demokratik Partisinin sayın milletvekili,
Taybet Hanımefendinin cenazesinin yerde olduğunu söyledi ama son
aldığımız bilgilere göre, yedi gün sonrasında cenaze
kaldırılmış. Kendisine Allahtan rahmet diliyorum,
yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Üzücü olan şu arkadaşlar: Bu sokakta uzun
zamandan beri bekleyen hanımefendinin cenazesi için ben de elimden geleni
insani olarak, vicdani olarak, Sokakta bir insan cenazesi var. diye yapmaya
çalışırken sosyal medyadan birbirinden farklı o kadar tepki
aldım ki, bu ülke kafalarda o kadar bölünmüş ki yani
aldığım tepkilerden büyük bir üzüntü ve büyük bir korku duydum
birlikte yaşama iradesiyle ilgili olarak. Şartlar ne olursa olsun bir
kadının cenazesi ülkemizde bu kadar uzun süre beklememeliydi. Her kim
ki buna sebep oluyorsa, her kim ki o günahsız kadının ölümüne
sebep olmuşsa, umuyorum Allah ondan hesap soracaktır. Ben, kendi
adıma, bir yurttaş olarak, o kadının ölmesine sebep
olanlara, bu kararı verenlere ve uygulayanlara asla hakkımı
helal etmeyeceğim.
Değerli arkadaşlar, görüştüğümüz
kanun maddesi kurumlar vergisinde bir istisna yaratılmasıyla
alakalı.
Biliyorsunuz, devlet, bir taraftan hepimizden,
herkesten vergi alır, diğer taraftan da bu vergileri harcar. Gelir
mevzuatı vardır, harcama mevzuatı vardır.
Aldığı vergileri doğru harcaması gerekiyor ve
Türkiye'nin en önemli harcama mevzuatı kamu ihale mevzuatıdır.
Bu kamu ihale mevzuatı, hani 2002 diye bir
milat koymuşsunuz ya, ondan önce çok kötüydü. Bir 2886 sayılı
Kamu İhale Kanunu vardı, istisnalarıyla, uygulamalarıyla
artık dayanılmaz bir hâle gelince o dönemin iktidarı Yeter
artık. dedi. Tabii, o dönemin iktidarına Avrupa Birliği, IMF,
Dünya Bankası gibi kuruluşların da hem baskısı hem
tavsiyesi vardı ve yeni bir kanun yaptı. 4734 sayılı Kamu
İhale Kanunu ve 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri
Kanunu. İkisi de 2002 sonrasında yürürlüğe girdi.
Bu iki kanun temel anlamda ne getiriyordu? Öncelikle
şeffaflık ve rekabeti getiriyordu. Şimdi, bu
şeffaflık terimi o kadar çok kullanıldı ki artık
kimse anlamını pek düşünmek istemiyor. Şeffaflık
şu demek: Bir kurumda işlemler yapılırken bunun geniş
halk yığınları tarafından, tüm ilgilileri
tarafından bilinmesini sağlamaktır. Kamu ihalelerinde bunu niye
yaparlar? Çünkü kamu ihalesi şeffaf olursa orada yolsuzluk yapmak çok zor
olur. Çünkü yolsuzluk, doğası gereği karanlıkta
yapılan, gizli yapılan bir şeydir. Eğer kamu ihaleleri
şeffaf olursa burada yapılacak bütün bu -yetim hakkını
yiyecek, devletin malını gasbedecek- işlemler görüleceği
için, şeffaflık getirdiğinizde, görünürlük getirdiğinizde
buralarda yolsuzluk yapmak zor olur. Onun için sadece bizim ülkemiz de
değil, bütün dünya diyor ki: Devletin hemen hemen bütün işlemleri,
özellikle de kamu ihalesi gibi işlemleri şeffaf olsun.
İkinci getirdiği ilke rekabet ilkesi.
Rekabet ilkesi şu demek: Bir malın onlarca, yüzlerce
satıcısı var. Bu ülkede mesela yaklaşık 300 bin tane
inşaat firması var. Rekabetçi olursa bütün bu firmalar
şeffaflık sayesinde ihaleleri öğrenir ve rekabetçi olduğu
takdirde hepsi teklif verir. Bu sayede devlet en iyi hizmeti, en iyi
inşaatı, en iyi malı, en düşük fiyatlarla, en kalitesini
alır diyor. Peki bundan kim kazanıyor, bu şeffaflık ve
rekabetçilik ilkesinden? Vergi verenler; işte bu kurumlar vergisini,
gelir vergisini, KDVyi ödeyen bütün halkımız kazanıyor. Peki,
bundan rahatsız olan kim olur? Bundan yolsuzluk yapmak isteyen
rahatsız olur. Yolsuzluğu kim yapar? Yolsuzluğu bürokratla
birlikte tacir yapar. Kendi aralarında bir araya gelirler,
dolandıracakları tek yer vardır, halkı dolandırmak
isterler. Bunun da bilinmemesini istedikleri için de önce
şeffaflığı, peşinden de rekabeti ortadan
kaldırırlar. İşte bu 4734 sayılı Kamu İhale
Kanunu, Avrupa Birliğinin 17 ve 18 no.lu direktiflerine de paralel olarak
bu şeffaflık ve rekabeti getirdi. Birçok süreci de -sözleşme
hazırlanması, imzalanması, şikâyet edilmesi gibi- standart
bir hâle getirdi; Kurumların her biri, bilirler bilmezler, yanlış
uygulama olmasın, standart uygulama olsun. diye de birçok süreci standart
hâle getirdi. Ve kanun çıkarken de şöyle bir şey dendi, dediler
ki: Bu kanun devletin bütün genel idare hizmetlerine yönelik olsun ama enerji,
ulaştırma gibi bazı alanlarda özel bir usul gerekmektedir,
onların ihale usulü biraz daha farklı olabilir. Biz bir kanun daha
yapacağız. O kanun şimdiye kadar yapılmadı. O kanun
şimdiye kadar yapılmadığı için de bütün bu milyarlarca
liralık toplandığında belki 100 milyar lirayı
aşan- harcamanın kanuni dayanağı olmadan kurumların
kendi çıkardıkları mevzuatlarla bu ihaleler yapıldı.
Peki, burada eksiklik ne? Eksiklik şu: Bir kurum hem mevzuatını
düzenliyor hem de işlemi yapıyorsa orada bir kontrol zafiyeti olur.
Şöyle düşünün: Bir idare eğer ki ihaleyi yaptıktan sonra
mevzuatı da kendi yapma hakkı varsa
sıkıştığı her noktada mevzuatı
değiştirme şansına sahiptir, buna kontrol zafiyeti
diyorlar. Kontrol zafiyeti olan yerlerde de yolsuzluk olur.
Dedim ya, bu kanun yolsuzlukları bitirmek için
çıkarıldı. Hep 2002ye Kötü. deniliyor ya, 2002nin en iyi
şeylerinden biridir, 2002 denildiği kadar kötü değildir.
Bir de, bu 2002ye bir parantez açmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bilmiyorum aranızda kaç kişi ameliyat
oldu, 2002 karşılaştırmasını yapmak -ameliyat
sonrası gün var ya- ameliyat sonrası gün ile sonraki
hayatınızdaki herhangi bir günü karşılaştırmak
demektir. Ameliyat sonrasında başınız döner, kusma olur,
ağrı çekersiniz; ondan sonraki her gününüz ondan iyidir. Sizin burada
konuşmanız gereken, gerçekten nitelikli konuşmacıların
yapması gereken şudur: 2002ye hangi sürecin getirdiğine, o otuz
yıllık, belki ondan önceki elli yıllık sürece
bakarsanız anlamlı bir şey olur. Çünkü 2002 yılında
artık hastalıktan çökmüş bir vücuda bir operasyon
yapılmıştı. Siz, şimdi, kendinizi sürekli ameliyat
sonrası o günle karşılaştırıyorsunuz, bu
haklı bir şey değil. Ben 2002de yapılan her şeyi
onaylamıyorum, karşı çıktığım bir sürü yasal
düzenleme var, Tütün Yasasından tutun özelleştirmeye kadar bir sürü
yasal düzenlemeye kişisel karşıyım ama 2002 karşılaştırması
sağlıklı bir iktidar için doğru bir yöntem değildir.
Şimdiye kadar hep bu karşılaştırmayı
yaptınız.
Gelelim kamu ihalesi meselesine. Bu Kamu İhale
Kanunu gerçekten yolsuzlukları engelliyordu ve ilk
yapıldığında 5 tane istisnası vardı. İstisna
şu demek: Bu 5 maddede sayılan kurumlar bu kanuna tabi değil
demek. Bu kanunun özelliği neydi? Rekabetçiydi, şeffaftı,
yolsuzlukları engelliyordu. Ve arkadaşlar, 100ün üzerinde -biz tam
sayamıyoruz, 150, 160, 170, 180 olabilir- bu kanun değiştirildi.
En çok ne değiştirildi biliyor musunuz? En çok değiştirilen
madde bu istisna maddesi oldu. Çünkü bu kanunun getirdiği
şeffaflıktan kurtulmak isteyen her kurum kendisini istisna maddesine
yazdı. İlk çıktığında 5 maddesi vardı, (e)
maddesine kadar. Bugün alfabenin sonuna geldi, (u) veya (y) maddesinde. Alfabe
bitmesin diye, anladığım kadarıyla da, kanunun
dışından buraya istisna getiriliyor. Yani, normalde bu kanun
hükmü diyor ki: Bu kanunla ilgili bütün değişiklikler bu kanunun
içinde yapılmalıdır. Kanun koyucunun buradaki amacı ne?
Ya, bu ihale mevzuatı derli toplu bir şeydir.
Dışarıdan buraya müdahale edilmesin, ne yapılacaksa bunun
içinde yapılsın. deniliyor. Ama alfabenin sonuna gelindiği
için, sürekli istisna getirildiği için artık dışarıdan
maddelerle, kendi kanununa aykırı maddelerle yapılıyor.
Mesela, nasıl bir istisna getiriliyor biliyor musunuz? Ben Hazine
Müsteşarlığındaydım. Kömür yolsuzluğu ortaya
çıktı, çok ciddi bir yolsuzluktu; bütün kalbimle, samimiyetimle ve
teknik bilgiyle söylüyorum ki kamuyu zarara uğratan çok ciddi bir
yolsuzluktu. Ve o istisna maddesine bir (r) maddesi konuldu, şu söylendi:
Fakir ailelere kömür dağıtımı projesi kapsamında
yapılan alımlar bu kanun kapsamında değildir. Eskiden o
kanun kapsamındaydı, yolsuzluk ortaya çıktı, Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığına gitti, çok sağlam
delilleri vardı. Bir af maddesi gibi, bir istisna hükmü getirilerek o
kanun dışına çıkarılmış oldu.
Şimdi, bu daha başlangıcı, biraz
sonra bunun devamını anlatmaya devam edeceğim çünkü en önemli
harcama mevzuatı. Peki, bunlar olunca ne oluyor biliyor musunuz?
İşte, bunlar olunca siz bu kürsüye geliyorsunuz, sürekli darbe
yapıldığını iddia ediyorsunuz. Size kimin ne
yaptığını bilmiyoruz çünkü siz eski ortaktınız ne
derseniz deyin, gerçekten bilmiyoruz ama biz şunu biliyoruz: Bu süreci siz
hazırladınız. Bu Kamu İhale Kanununu bu hâle siz getirerek
yolsuzlukların önünü açtınız. Sayıştayı kör
ederek siz bu konulara yer verdiniz. Eğer bizim uyarımızı
dinlemiş olsaydınız böyle bir açık olmayacaktı. Belki
sizler de kandırıldınız ama siz o
kandırılmanın önünü açmış oldunuz. Biz size defalarca
bu uyarıları yaptık, hâlâ da yapıyoruz. Diyoruz ki mevcut
Kamu İhale Kanunu Türkiyedeki yolsuzlukların önünü açmaktadır.
Hatta, Avrupa Birliğine de verilmiş bir söz vardır: Enerji,
ulaştırma gibi sektörlerle ilgili de bir yasa çıkarılacak.
Gelin, bu Kamu ihale Kanunu
Biz çok iyi niyetliyiz. Bütün gücümüzle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) - Sayın
Başkanım, ben de tamamlayabilir miyim.
BAŞKAN Tabii ki.
Bir dakika
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) - Bu arada süremi sizin
için kullanacağım, kamu ihaleleri hakkında sonra
kullanırım.
Öncelikle, görevinizi çok başarıyla
yaptığınızı düşünüyorum. Bu Meclise
başladığınız günden itibaren gerginliğin azaldığını,
buradaki bir dakikalık, on beş saniyelik jestlerle bir sürü
gerginliği aldığınızı düşünüyorum. Bu
yüzden, bu demokratik yönetiminiz dolayısıyla ve bir kadın Başkan
Vekilinin bu ülkede bu koltuğa oturmasından duyduğum gurur
dolayısıyla sizlere teşekkür ediyorum.
Konuşmamı bir dahaki konuşmada
neticelendireceğim.
Saygılarımı sunuyorum. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Erdoğdu.
Madde üzerinde gruplar adına son
konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Ankara
Milletvekili Sayın Zühal Topcu.
Sayın Topcu, şahıslar adına da
beş dakika süreniz var, iki süreyi birleştiriyorum; süreniz on
beş dakikadır.
MHP GRUBU ADINA ZÜHAL TOPCU (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 11 sıra sayılı Gelir
Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 7nci maddesi
üzerine Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, bu başlık altında, 7nci
maddesi başlığı altında özellikle vurgulamak istediğimiz
ve üzerinde konuşmak istediğimiz, Millî Eğitim
Bakanlığına bağlı örgün ve yaygın eğitim
kurumlarının atölye ve uygulama birimlerine yönelik olarak burada
döner sermayelerinin elde ettikleri gelirlerinin iktisadi bir işletme
oluşmuş sayılmayacağına yönelik kararını biz
de desteklediğimizi belirtmek istiyoruz.
Tabii ki millî eğitime
baktığımızda, millî eğitim boyutuyla veya eğitim
sistemi boyutuyla baktığımızda, her sistemin
işleyebilmesi için özellikle bütçelemenin çok doğru bir şekilde
yapılması gerektiğine inanıyoruz. Millî eğitimde de
bütçenin çok iyi yapıldığını düşünmüyoruz. Biz,
millî eğitimin, özellikle okulların bir işletme gibi
alınmaması gerektiğini düşünüyoruz. Fakat on üç yıldan
beri AKP iktidarının eğitime hangi paradigmadan
baktığına ve incelediğine biz hâlâ karar veremedik,
kendilerinin de doğru karar verdiğini biz de düşünmüyoruz. Çünkü
bakıldığında yani bu olayın üzerine dikkatle
eğilindiğinde ve incelendiğinde
Sayın Davutoğlu, geçenlerde, 64üncü
Hükûmet Eylem Planına yönelik olarak tüm okul türlerinde okul bazlı
bütçeleme sistemine geçileceği yönünde açıklamalarda bulunmuştu.
Şimdi bu açıdan bakıldığında diyor ki: Bu
kapsamda kaynakların öğrenciye, okula, yerele özgü farklılıkları
dikkate alacak şekilde, daha kapsayıcı ve eşitlikçi bir
biçimde kullanımı sağlanacaktır. Şimdi, biz o zaman
buradan Hadi, okul bazında bunları düşünüyorsunuz da, acaba
merkezden tek bütçeli olarak bakıldığında millî
eğitimin bütçesini nasıl yönettiniz şimdiye kadar? Millî
eğitime ayrılan bütçenin ana giderinin personel gideri olduğunu
bilmiyor muydunuz? Okullara ayrılan boyutların ne hâlde
olduğunu, gerçekten hiçbir yaraya merhem olmayacağını
görmediniz mi? diye sormak istiyoruz. Neredeyse 80.546 okul var. Acaba bu
yardımlar nasıl dağılıyor? O zaman sormak istiyoruz:
Okul bazlı bütçeleme derken bu kaynakları nasıl
dağıtacaksınız? Daha doğrusu, hangi kaynaktan
bahsediyorsunuz ve bunları da adil ve eşitlikçi bir biçimde
nasıl dağıtacaktınız? Yani, bu açıdan
bakıldığında, ayrılan bütçe, yalnızca ayakta kalmaya
yetecek derecede. O da ana, temel ihtiyaçları bile karşılamaktan
uzak. Bütçe yetersiz olduğu için okulların bütçe oluşturma
sorumluluğu velilere kalmıştır, hayırseverlere
kalmıştır. 2005 yılında çıkartılan bir
yasayla müdürlerin artık para toplama yetkileri veya durumları
ellerinden alınmıştır. Onun için de bu kutsal para toplama
görevi, okul aile birliklerine devredilmiştir. İnanın, yüzde 80
personel giderlerine gidiyor.
Şimdi, göstermelik politikalarla on üç
yılda baktığımızda, eğitime hakikaten katkının
sağlanmadığını düşünüyoruz. Yiğidi öldür,
hakkını inkâr etme diyoruz, katkıları olmuştur ama
hangi açıdan olmuştur? Eğitim kurumlarımıza şöyle
bir baktığımızda içler acısı bu tablonun
gerçekten Adalet ve Kalkınma Partisinin eseri olduğunu çok rahatlıkla
söyleyebiliyoruz. Bununla da övünebilirsiniz, eğitimin perişan hâli
sizin eseriniz olarak alınabilir.
FATİH Projesini hatırlayanınız
var mı? 2014 yılında FATİH Projesinin bitmesi gerekiyordu
arkadaşlar ama şu anda kimse bahsetmiyor. Ne durumda, biliyor
musunuz? Ne kadar para harcandı? O kaynaklar nasıl bölüştürüldü
ve şimdi durumu nedir? Ve hani birkaç yıl önce de bitmesi
gerekiyordu. Hani içeriğinde 5inci sınıftan 12nci
sınıfa kadar her öğrenciye bir tablet
dağıtılacaktı ve her sınıfa da etkileşimli
tahta dağıtılacaktı, ne oldu onlar? Şimdi,
sahibinden.com sitelerinde çocukların o dağıtılan
tabletleri -belli bir oranda, bu da yüzde 12ye denk geliyor galiba-
sattığına şahit oluyoruz. Okul müdürlerinin bunları
bizzat takip ettiklerini de biz biliyoruz, bunu belirtmek istiyoruz. Daha
bitmedi bunlar. Gerçi bunu yadırgamıyoruz, sonuçta, eğitime
bakış tarzı bilimsel temelli değil, liyakat bazlı
değil, sadakat bazlı olduğu için bunları da artık
normal karşılıyoruz.
Bir de şu açıdan
bakıldığında, teknolojinin nasıl çabuk eskidiğine
yönelik olarak baktığımızda da artık yapılan
anlaşmaların hangi düzeyde, hangi eski teknolojik boyutta
olduğunu da buradan belirtmek istiyorum.
Evet, ne artık okul müdürleri ne de artık
öğrenciler işin içinden çıkabiliyor. Okulun ihtiyaçları,
gerçekten, ilkokul ve ortaokul düzeyinde, okul aile birliklerine
devredilmiş durumda ve okul aile birlikleri, çocukları, aileler kendi
çocukları üşümesinler diye kendi ceplerinden artık para vererek
yakıtlarını karşılıyorlar. Okulun su ihtiyacı
kartlı olduğu için yine verilen
süreden erken bitirildiğinde su ve doğal gaz da kesilmektedir. Biz
buradan bunu da paylaşmak istiyoruz. Bunun için, okul aile birlikleri para
elde edebilmek için, gelir elde edebilmek için okul saatleri içerisinde -dikkatinizi
çekiyorum- kermesler düzenliyorlar -okulların ne hâle getirildiğini
burada açıklamak istiyorum- kermesler, tiyatrolar düzenleyerek para
toplamak istiyorlar.
Millî eğitim, akşamdan sabaha Aklıma
bir fikir geldi. düşüncesiyle yönetilemeyecek kadar gerçekten çok
değerli. Bunlardan bir tanesi de yine Sayın Millî Eğitim
Bakanımız tarafından geçen gün açıklanan, velilere karne
verme olayı. Evet, karne verileceğinden bahsetmişti. Tepeden
bakmacı bir paradigmayla öğrenciye karne veriliyor, bilmem işte
veliye karne veriliyor. Acaba Millî Eğitim Bakanlığı ve
Bakan kendisinin karnesini hiç düşündü mü? Acaba karnesinde notları
nasıl olurdu? Eğer AKP iktidarına bir karne verilecek
olsaydı, herhâlde bu karnede gerçekten 1den, 2den yukarıya not
olmazdı diye düşünüyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Millet verdi,
millet, Zühal Hanım.
ZÜHAL TOPCU (Devamla) Milletin nasıl
verdiğini de biliyoruz. O kadar çaresiz bıraktınız ki bu
milleti, inanın, yani çaresizlikten veriyor artık, onu da diyelim,
onu da söyleyelim.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Alternatif var. CHPye,
MHPye niye vermiyor Zühal Hanım?
ZÜHAL TOPCU (Devamla) - Evet, diyor ki: Veliler kaç
kez okula geliyor? Okul aile birliğine ne kadar katılıyor?
Çocuğunun öğretmeniyle ne kadar görüşüyor?
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Çare AK PARTİ
işte, AK PARTİ çare.
ZÜHAL TOPCU (Devamla) - İşte, ne oluyor:
Bunlara yönelik olarak karne verilecekmiş. Diyoruz ki Millî Eğitim
Bakanının o karneyi önce bir öz eleştiri yaparak kendisine
vermesi gerekiyor.
FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) Vatandaş
size verdi karnesini.
ZÜHAL TOPCU (Devamla) -
ve diyoruz ki millî
eğitimin özel bir karneye ve rehabilitasyona ihtiyacı var. Onun için
de öz eleştiri yapılması lazım. Bunu da öğrenciler ve
öğretmenlerle beraber yapması lazım çünkü çilesini
öğretmenler çekiyor, çilesini öğrenciler çekiyor ve öğrencilerin
ve öğretmenlerin de geleceğiyle oynanmıştır.
İnanın, hayal çok önemlidir, hayal kurmak
ama millî eğitimin hayallerine ve Sayın Bakanın hayallerine
hiçbir şey yetişemiyor. Tabii ki hayal kurmak önemli ama eğer
millî eğitimde kurallar tam işliyorsa hayal kurmak çok önemlidir.
Millî eğitimde eğer liyakat ve adalet tam yerine oturduysa hayal
kurmak çok önemlidir. Eğer millî eğitim vakıflara peşkeş
çekilmiyorsa hayal kurmak çok önemlidir ve on üç yılda eğer 5 bakan
değişmiyorsa hayal kurmak önemlidir. Her gelen ayrı bir politika
izliyor. İnanın, herkesin beyni döndü. Ne yapılıyor?
Sistemden bahsedebilmemiz mümkün değil. Yani, hayal tacirliği
yapmaktadır artık millî eğitim ve tabii ki bunun bir üst boyutu
olan AKP iktidarı. Adaletsizlik, liyakatsizlik ve yandaşlık ana
unsur olarak alınmıştır, onu da belirtelim.
Yani, şu anda millî eğitim sistemi böyle
de acaba diğer sistemler tam işliyor mu? Bu açıdan
baktığımızda da şu anda ülke gerçekten bir terör
batağıyla ve terör belasıyla karşı karşıya.
Artık, okullarımız çalışmıyor,
öğretmenlerimiz okullarına gidemiyor, çocuklarımız
okullarında ders göremiyorlar. Koca Türkiye Cumhuriyeti devletinde
öğretmenler terör yüzünden okullarından çağrılmak zorunda
kaldı. Hükûmeti uyarıyoruz, diyoruz ki: Bu durumun acilen çözülmesi
lazım. Adalet ve Kalkınma Partisinin güvenlik politikaları
nerede? Nerede? On üç yıldır, 2002de sıfır terörle teslim
alan bu iktidar şu anda ne hâle getirdi? Ve bunu da vurgulamak istiyoruz.
Yine, bakıyoruz, dilimizde tüy bitti. Bu
kürsülerden sürekli olarak ikaz ettik. Güneydoğuda yaşayan
vatandaşlarımız teröristlerin insafına terk
edilmiştir. Biz buradan tekrarla söyledik ve dedik ki: Burada dikkat edin,
teröristlerle pazarlık yapılmaz, masaya oturulmaz. Ama bizim
dediklerimiz dikkate alınmadı ve özellikle de bir bahar
havasıyla ne yapıldı? Bunlar geçiştirilmeye
çalışıldı. 2013 yılında dönemin
Başbakanının Bakın, Kato Dağı artık
askerlerimizin halaya katıldığı düğünlerle gündeme geliyor.
Cudi Dağı artık acı haberlerle değil, köyüne dönen,
oralarda piknik yapan vatandaşlarımızla gündeme geliyor.
şeklinde ifadeleri vardı, beyanatları vardı. Hani Cudide
piknik yapılacaktı, analar ağlamayacaktı ve analara ölüm
haberleri yerine çiçekler verilecekti? O analar o çiçekleri şehit
yavrularının mezarına koyuyor artık. Ülke bu hâle geldi
arkadaşlar.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak buradan
sürekli söyledik, dedik ki: Bu işin ayağı böyle değil,
pazarlık yapılmayacak; bunların böyle olması lazım.
Ama yıl 2015, Sayın Davutoğlu diyor ki: PKK 2013
yılından beri sürekli yığınak yaptı. yani
Pardon. deniliyor. O zaman, sorulur: Siz ne yapıyordunuz? Dağda
çiçek mi topluyordunuz hep birlikte teröristlerle?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Kandırıldık.
diyorlar.
ZÜHAL TOPCU (Devamla) Ve diğer başbakan
yardımcılarının aynı ifadeleri var,
Yığınak yaptılar. diye ve AKPli bir üst düzey yönetici,
isim vermiyoruz, PKKnın eylemlerini bildiklerini ve görmezden
geldiklerini belirttiler. Yine, Başbakanlık danışmanlarından
bir tanesi, çözüm sürecinde PKKnın dağdan şehre indiğini
itiraf etti ve yandaş yazarlar da PKKnın faaliyetlerine göz
yumulduğunu söylediler. Şimdi soruyoruz: O zaman neden dikkate almadınız?
Şu durum içler acısı hâle gelene kadar, yavrularımız
okula gidemezken, okul yerine, işte, pencerelerden veya seslerden, bilmem,
işte, silah sesleriyle, korkularla teröristlerin tacizlerine muhatap
olurken acaba neredeydi bu iktidar, ne yapıyordu; bunu sormak istiyoruz.
İki yıl boyunca yığınak
yaptılar, silah depoladılar. 200 küsurdan fazla, 250den fazla okul
yaktı PKK, Ziya Gökalpin evini yaktı Diyarbakırda. Bugün de
kültür merkezi bombalandı ve çocukların artık oynayacak
alanları yok. Bu hâle getirilinceye kadar bu iktidar ne yapıyordu?
Yani analara ölüm haberleri verilmeyecekti, çiçek toplanacaktı, bilmem
halay çekilecekti. Artık buradan uyarıyoruz, uyarıyoruz ve
uyarıyoruz, tekrar uyarıyoruz, diyoruz ki: Bu durum üzerine
tutarlı ve kararlı bir şekilde gidilmesi gerekiyor. Ve
sayın vekiller, sizi de özellikle iktidarı uyarmanız için tekrar
buradan uyarıyoruz ki lütfen, bir an önce tedbirlerin alınması
lazım -ne yapılıyorsa- bir an önce bu terör eylemlerinin
bitirilmesi için elimizden gelenin yapılması lazım.
Salı günü Sayın Genel
Başkanımızın grup konuşmasında da ifade
ettiği gibi, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak terörün bitirilmesi
için iktidarı desteleyeceğiz şeklinde açıklamamız
olduğunu da belirtmek istiyoruz ve diyoruz ki: İktidar, lütfen kulağınızdaki
tıpaları çıkartın. Sayenizde ülkedeki bütün sistemler
çökertildi. Bir de artık son bir şehit anasının ifadesiyle
yorumlamak istiyoruz, diyor ki: Benim yavrum şehit olana kadar
neredeydiniz? Cephaneler dolana kadar bu iktidar neredeydi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZÜHAL TOPCU (Devamla) -
şeklinde
ağıdıyla buradan konuşmamı bitirmek istiyorum.
Saygılarımı sunuyorum, teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Topcu.
Şahıslar adına son
konuşmacı Zonguldak Milletvekili Sayın Faruk Çaturoğlu.
Süreniz beş dakika Sayın Çaturoğlu.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Gelir Vergisi
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 7nci maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, geçen gün Bitliste el yapımı
patlayıcıyla PKKlı teröristler tarafından şehit
edilen Zonguldaklı hemşehrimiz Jandarma Uzman Çavuş İslam
Çakara ve terör olaylarında şehit olan tüm şehitlerimize ve
sivil kayıplarımıza Allahtan rahmet, kederli ailelerine ve
milletimize başsağlığı diliyorum. Bunu söylerken de
silahlı yani elinde silah olan sivillerin de sivil
sayılamayacağının buradan altını çizmek
istiyorum, bu kürsülerde konuşulduğu için.
Yasama çalışmalarının
başladığı günden bugüne kadar Genel Kurulda ısrarla ve
ısrarla doğuda ve güneydoğuda savaş varmış gibi
ifadeler kullanılıyor. Doğuda ve güneydoğuda o
yaşananlar savaş değildir, PKKnın yol açtığı
terör faaliyetleridir ve bu faaliyetlerden dolayı da güvenlik
kuvvetlerimizin ülkemizi, toprağımızı ve milletimizi
savunma hakları vardır. Türkiye Cumhuriyeti devleti meşru
savunma hakkını kullanmaktadır ve bunun için de bütçe
ayrılması gayet normaldir. Bu bir savaş bütçesi sayılmaz
değerli arkadaşlarım.
Yine, bu kürsülerde sık sık gündeme
getirilen bir konuyu da arz etmek istiyorum. Güneydoğu ve doğudaki
illerin Sosyal Gelişmişlik Endeksinin (SEGE) en son
sıralarında yer aldığı ifade edilmektedir.
Doğrudur ama bunun sebebi Türkiye Cumhuriyeti devleti ya da AK PARTİ
hükûmetleri değildir. Bizatihi doğuda ve güneydoğuda
PKKnın yol açtığı terör eylemleri sonucu bölgeden
kaçırılan iş adamları, tehdit edilen iş adamları
ve bu bölgede yapılan, esnafa yönelik yapılan birçok zulümlerden
sonra o bölgedeki gelir seviyesi ve sosyal gelişmişlik endekslerinin
aşağı düşmesidir. Yani buna sebep olanlar, buna sebep
olanları destekleyenler burada güneydoğu ve doğunun
vilayetlerinin en altta kaldığını söyleyebilmektedir. Bu
kendi içerisinde çok çelişik bir durumdur. Biz AK PARTİ
iktidarları olarak vatandaşlarımız ve bölgelerimiz
arasında hiçbir ayrım yapmadan hizmetlerimizi ve
yatırımlarımızı yapmaya devam ediyoruz.
Yine, bu konu konuşulurken gündeme gelen
noktalardan bir tanesi de yasama kalitesiyle ilgilidir. Bu Mecliste Torba
yasalar yerine kalıcı yasalar çıkartalım. denmektedir,
Reform yasaları çıkartalım. denmektedir, Ülkemizi dövize
bağımlı hâlden kurtaracak kalkınma modelleriyle ilgili
çalışmalar yapalım. denmektedir. Bu çalışmalar gayet
doğrudur. Ancak değerli arkadaşlar, ben size dün
yaşadığımız hadiseden bahsetmek istiyorum: Saat
14.00te Meclis toplandı, saat 22.00ye kadar daha biz kanun görüşmelerinin
esasına geçemedik. Bu Meclis bu yasaları nasıl yapacak, bu
çalışmaları nasıl bitirecek bu hızla? Onun için, bir
an evvel bu Mecliste bir İç Tüzük tadilatına ihtiyaç vardır
değerli arkadaşlar. Gelin, İç Tüzükü değiştirelim.
Vergi reformlarını, ekonomide dövize bağlı olmayan yeni bir
kalkınma modelini ve ülkemizin yapısal sorunlarını çözecek
reformları hep birlikte yapalım. Milletimize ve memleketimize
faydalı işler yapalım. Elimize geçen her fırsatı
kanunların çıkmasını engellemek için lütfen
kullanmayalım.
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun
geçici 2nci maddesinde yer alan, dernek veya vakıflarca elde edilen
kesinti suretiyle vergilendirilmiş kira gelirleri ile menkul kıymet
ve faiz gelirleri ve Millî Eğitim Bakanlığına
bağlı okullardaki uygulamaların döner sermaye işletme
gelirlerinin ve İstanbul Kültür Başkenti Ajansı, Eskişehir
Türk Dünyası Kültür Başkenti ve EXPO 2016 Antalya Ajansının
görevleriyle ilgili faaliyetlerden elde ettikleri gelirler sebebiyle...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Çaturoğlu,
toparlamanız için bir dakika ek süre veriyorum.
FARUK ÇATUROĞLU (Devamla) Bu düzenlemelerin
31/12/2015 tarihinden 31/12/2020 tarihine kadar uzatılması
öngörülmektedir. Yapılan düzenlenmelerde dernekler ve vakıfların
madde kapsamında elde ettiği kazanç ve iratlar zaten tevkifat yoluyla
vergilendirildiği için bir kayıp olmadığı gibi, Millî
Eğitim Bakanlığının madde kapsamındaki gelirleri
nedeniyle iktisadi işletme oluşmaması noktasında
yaşanan birçok ihtilaflar sonuçlanmış ve uygulamada
kolaylıklar sağlanmıştır.
Bundan dolayı, görüşülmekte olan kanun
maddesinin ülkemize, milletimize hayırlı olmasını
Cenab-ı Allahtan niyaz ediyor, hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Çaturoğlu.
Sayın milletvekilleri, şimdi, 7nci madde
üzerinde on dakika süre ile soru-cevap işlemini
gerçekleştireceğiz. Sisteme giren sayın milletvekillerine ilk
beş dakika içerisinde soru sormak için söz vereceğim.
Sayın Aksu
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul)
Sayın Bakan, başta seçim bölgem Silivri ve Çatalca ilçeleri olmak
üzere, İstanbulda ve Türkiyenin birçok yerindeki yüksek bedelli
ecrimisil uygulaması vatandaşlarımızı mağdur
etmektedir. Ecrimisil fiyatları yer yer piyasadaki kiralama bedellerinin
üzerindedir. Tarımla uğraşan bu vatandaşlarımız
tarımsal desteklerden de yararlandırılmamaktadır. Buna
göre, arazilerin rayiç bedelleri ile ecrimisil bedeli arasında nasıl
bir ilişki vardır? Rezidans arsası ile buğday tarlası
için aynı bedeli mi belirliyorsunuz? Uzun yıllardan beri
topraklarını işleyen vatandaşlara tapularını
verecek misiniz? Yoksa ecrimisil uygulamasını
caydırıcı hâle getirerek vatandaşların buraları
terk etmesini, sonrasında da inşaat alanı hâline getirerek
rezidanslar dikmeyi, rant devşirmeyi mi düşünüyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Karabıyık
LALE KARABIYIK (Bursa) Teşekkürler Sayın
Başkan.
1986-2015 tarihleri arasında 59 milyar
dolarlık özelleştirme gerçekleştirildi. Bunun 52 milyar
dolarlık kısmı AKP iktidarı sırasında
yapıldı. Biliyoruz ki özelleştirme kaynak bulmak için bir amaç
değil, etkinliği ve verimliliği artırmak için bir araç
olarak kullanılmalıdır. Her özelleştirme kamu yararı
ve zararı açısından değerlendirilmelidir. Bu bağlamda,
söz konusu özelleştirme uygulamaları sonrasında
başarılı olup olmadığı konusunda gelecekteki kâr
projeksiyonları da değerlendirilerek fayda-maliyet analizi
yapılmış mıdır? Geçmiş özelleştirme
uygulamalarından elde edilen gelir ve kaybedilen fırsatlar
değerlendirilmiş midir? Stratejik önemi olduğu hâlde elden
çıkarılmış ve kontrol dışı kalmış
bazı özelleştirme uygulamalarına gerçekten değmiş
midir yoksa tepside mi sunulmuştur?
Sonuç olarak, elinizi vicdanınıza koyarak
iktidarınız döneminde yapılan tüm özelleştirmeler için
Verimlilik getirerek toplumsal fayda sağlıyor. diyebilir misiniz?
Vatandaşa daha fazla yük getirmiyor diyebilir misiniz?
BAŞKAN Sayın Haberal
ERKAN HABERAL (Ankara) Sayın Bakan,
Şereflikoçhisarda özelleştirilen tuzlalarla birlikte işsiz
kalan çalışanlar için bir eylem planınız var
mıdır? Ayrıca, seçim bölgeniz olan Keçiörende yanan 250 tane
iş yeri için Hükûmetinizin yapacağı yardımlar ve eylemler
nelerdir?
BAŞKAN Sayın Karakaya
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) Sayın Başkan,
seçim bölgem olan Adana, geçmişte bölge insanı için iş ve
aş kapısı iken, Türk filmlerinde üretimin ve zenginliğin
timsali olarak resmedilirken bugün işsizlikte baş sıralarda yer
almakta, mümbit toprakları ve tarıma dayalı sanayisi üretimin
dışına itilmektedir. AKP hükûmetlerinin
uyguladığı yanlış teşvik politikaları bu
duruma gelinmesindeki başlıca etkendir.
Bu bağlamda, başta teşvik
sistemindeki çarpıklıkların düzeltilmesi ve tarımsal
üretimin acilen çözülmesi gereken girdi maliyetlerinin düşürülmesi
hususunda bir girişiminiz var mıdır? Tarımsal üretimde
kullanılan mazotun ÖTV ve KDVsinin sıfırlanarak litre
fiyatının 1 lira 75 kuruşa indirilmesi konusundaki kanun
teklifimizi desteklemeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Ok
İSMAİL OK (Balıkesir) Sayın
Bakan, başta Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
olmak üzere AKP Hükûmetinin en üst yetkilileri, çözüm sürecinde
aldatıldıklarını ifade etmişlerdir ve bu çözüm
sürecinden yararlanarak PKK terör örgütünün şehirleri silahla, bombayla
yığınak hâline getirdiklerini kamuoyunun önünde açık bir
dille ifade ettiler.
Kısacası, yine dün ve her gün başta
askerimiz ve polisimiz olmak üzere masum insanlarımız
hayatlarını kaybetmekte, şehadet şerbetini içmektedirler.
Bu aldatıldık kelimesi yetkilileri hukuki sorumluluktan
kurtarır mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN- Sayın Ahrazoğlu
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay)
Teşekkür ediyorum Başkanım.
Kamuda görev yapan taşeron işçilerin
kadroya geçirilmesiyle ilgili ne gibi çalışmalar
yapılmaktadır. 64üncü Hükûmetin bu konudaki takvimi nedir? Özel
sektörde çalışıp da taşeron işçi olanların
iş güvencesi ve sosyal haklarıyla ilgili bir çalışma yapılmakta
mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Usta
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Bakan, terörün
yoğun olduğu illerimizde asayişi
sağlayamadığınız için tatile gönderdiğiniz
öğretmenleri ne zaman işbaşı
yaptıracaksınız?
İkinci sorum da
Kırsal kesim başta
olmak üzere Samsun çok fazla göç veriyor. Samsun bir emekli kenti hâline geldi.
Bu kötü gidişi durdurmak için bir planınız var mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bakan, kalan süre size
aittir.
Buyurunuz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, Sayın Aksunun sorusu var:
İstanbul Çatalcadaki yüksek ecrimisil bedelleri ile rayiç bedel
arasında nasıl bir ilişki vardır?
BAŞKAN Sayın Bakan, mikrofonu biraz daha
çekerseniz, ses duyulmuyor.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) Çok teşekkür ediyorum.
Ecrimisil bedelleri tarım arazilerinde İl
Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğüyle ilgili belediye
ve odalardan alınan veriler de dikkate alınarak üretimden elde edilen
gelir göz önünde bulundurularak belirlenmektedir.
Sayın Haberal sorduğu soruda bu
Osmanlı Halk Pazarıyla ilgili sual etti. Ankara ili Keçiören
ilçesinde bulunan Osmanlı Halk Pazarında 20 Aralık 2015
tarihinde çıkan yangından etkilenen 253 iş yerinde faaliyette
bulunan 172 mükellef -167si gerçek kişi, 5 limitet şirket var orada-
hakkında vergi kanunlarının uygulanması
bakımından mücbir sebep hâli ilan edilmiştir. Mücbir sebep
hâlinin 20/12/2015 günü itibarıyla başlaması, 31/3/2016 günü
sonu itibarıyla sona ermesi, bu tarihler arasında verilmesi gereken
beyanname ve bildirimlerin 31 Mayıs 2016 tarihine kadar verilmesi ve
tahakkuk eden vergilerin de 31 Ağustos tarihine kadar ödenmesi uygun
bulunmuştur. Ancak KDV beyannameleri bu verginin özelliği nedeniyle
mücbir sebep hâlinin bitimini takip eden nisan ayında verilecektir.
Ödemeler ise yine ağustos ayında yapılacaktır. Ayrıca
2016 yılı Motorlu Taşıtlar Vergisinin birinci taksit ödeme
süresi 31 Mayıs 2016 günü sonuna kadar uzatılmıştır.
Bu mükellefler 2015 yılı dördüncü vergilendirme dönemine ilişkin
geçici vergi beyannamesi vermeyecektir. Mücbir sebep hâli kapsamında
mükelleflerin gerek mücbir sebep döneminden önceki gerekse mücbir sebep
süresine ilişkin borçları 30 Eylül 2016 tarihine kadar başvuruda
bulunmaları hâlinde tür ayrımı yapılmaksızın otuz
altı ay süreyle taksitlendirilebilecektir.
ERKAN HABERAL (Ankara) - Şereflikoçhisara
vermediniz Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) - Onları bilahare yazılı olarak
bildireceğiz.
ERKAN HABERAL (Ankara) - Çok iyi biliyorsunuz
kapanan iş yerlerini, tuzlaları, işsiz kalan
çalışanları
Şereflikoçhisar Ankaranın en geri
kalmış bölgelerinden bir tanesi, yaklaşık 600 kişi
işsiz kaldı.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) - Çok teşekkür ediyorum, onunla ilgili bilahare
yazılı olarak size bilgi ileteceğiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Zamanınız var Sayın
Bakan, devam edebilirsiniz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) - Diğerleriyle ilgili, çoğu konunun
dışında olduğu için bunlarla ilgili bilgi toparlayıp,
ben sayın milletvekillerinin isimlerini not aldım, kendilerine
yazılı olarak bilgi vereceğiz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz.
İSMAİL OK (Balıkesir) - Çok basit bir
soru sormuştuk, hukuki sorumluluk var mı yok mu? Pişmanlık
BAŞKAN Sisteme giren başka milletvekili
olmadığı için süre tamamlanmadı fakat sisteme giren
sayın vekil yok. Dolayısıyla önergelere geçeceğiz.
Madde üzerinde üç önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 11 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 7inci maddesinde yer alan 31.12.2020
ibaresinin 31.12.2017 şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Erkan Akçay Mehmet Parsak Zühal Topcu
Manisa Afyonkarahisar Ankara
Mevlüt Karakaya İsmail
Faruk Aksu Ahmet
Selim Yurdakul
Adana İstanbul Antalya
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 11 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 7nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Bülent Kuşoğlu Aykut
Erdoğdu Lale
Karabıyık
Ankara İstanbul Bursa
Mehmet Gökdağ İlhan Kesici
Gaziantep İstanbul
"Madde 7- 13/6/2006 tarihli ve 5520
sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun geçici 2 nci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan "31/12/2015" ibaresi
"31/12/2021" şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 11 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 7nci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Çağlar Demirel İbrahim
Ayhan
Diyarbakır Diyarbakır Şanlıurfa
Ahmet Yıldırım Behçet
Yıldırım
Muş Adıyaman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde konuşacak olan
vekil var mı? Yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
AKP dönemi vergi politikaları, banka ve
şirketlerin kurumlar vergisi yükünü, toplam vergi havuzu içerisinde yüzde
9'larda tutarak vergi yüklerini hafifletirken, düşük ücrete talim eden
16,3 milyon ücretli ve 10 milyon çoğu düşük maaşlı emekli,
aileleri ile birlikte insafsız vergi yükü altında ezilmiştir.
Nüfusun en zengin kesimine kol-kanat gerilmiş, vergi
bağışıklıkları tanınmıştır.
Finans sermaye yerine, imalat sanayiye yönelik teşvikler belirli ölçüde
kabul edilebilir olsa da, ilgili tasarı maddesi mevcut vergi sisteminin
ürettiği adaletsizliği ortadan kaldırmamaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 11 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 7nci maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Aykut ERDOĞDU (İstanbul) ve
arkadaşları
"MADDE 7- 13/6/2006
tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun geçici 2 nci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan "31/12/2015" ibaresi
"31/12/2021" şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi Komisyona sunuyorum: Kabul
ediyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Kabul etmiyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ
(Malatya) Kabul etmiyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Sayın
Erdoğdu.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 11 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 7nci maddesi üzerindeki önerge üzerinde söz
almış bulunuyorum.
Bildiğiniz üzere, kurumlar vergisini
ilgilendiren bir düzenlemeydi ve kurumlar vergisiyle doğrudan
bağlantılı kamu harcamaları ve kamu harcama
mevzuatının en önemlisi olan ihale mevzuatı üzerine
konuşuyordum. Demin demiştim ya, bir kamu ihale mevzuatının
iyi olabilmesi için iki temel koşul gerekmektedir; birincisi
şeffaflık, diğeri de rekabet ilkesi. İşte buna paralel
olarak 4734 sayılı Kanunda da ihale yöntemlerinde 4 tane ihale
yöntemi öngörülmüş. Birincisi açık ihale, ikincisi belirli istekler
arasında ihale, üçüncüsü pazarlık usulü ihale, diğeri de bir
ihale yöntemi değil ama bir temin usulü olarak doğrudan temin
öngörülmüş ve kanun şunu söylemiş: Bu kanun içerisinde
yapılacak ihalelerin açık ihale olması gerekmektedir.
Şimdi, bunu anlayabilmemiz için -bu çok önemli bir hüküm- açık ihale
ile pazarlık usulü ihale veya eski adıyla davetiye usulü ihale
arasındaki farkı iyi bilmemiz gerekmektedir. Açık ihale
şudur: Açık ihalede şartnamede yeterlilik şartları
tanımlandıktan sonra, yani Şu kadar makine parkı olacak,
bu kadar cirosu olacak, şu kadar iş tecrübesi olacak. diye genel
şartları koyduktan sonra, o ihale ilan edildikten sonra bütün
yeterlilikleri taşıyan şirketlerin katılabildiği
ihaleye açık ihale deniliyor. Davetiye usulü veya pazarlık usulü
ihaleyse şu: Belirli şirketlere davetiye gönderilerek, mektup
gönderilerek sadece o şirketlerin katılabildiği ihale. Şimdi
bunun yolsuzlukla bağlantısı şu: Eğer yolsuzluk
yapılma kararı verilmişse bu ihalenin duyurulmaması
gerekiyor. Çünkü açık ihale olunca herkes duyacağı için
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) Gene
yayınlanmak zorunda o ihale. KİT Kanununa göre tekrar o
yayınlanıyor. Bir tam gün içinde askıda kalmak zorunda.
Çarpıtmayın olayları.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Hangi ihaleden
bahsediyorsunuz?
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum)
Açık pazarlık usulü ihaleler KİT Kanununa göre bir gün boyunca
yayınlanmak zorunda. KİT mevzuatına bakın gelin öyle
konuşun ya!
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Hanımefendi, o
zaman sizi bilgilendireyim: Bakın, davetiye usulü ihalede davetiyeniz
yoksa katılabilir misiniz? (AK PARTİ sıralarından Genel
Kurula, bize, bize. sesleri)
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum)
Çarpıtıyorsunuz ama.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla)
Çarpıtıyorsunuz. diyorsunuz. Davetiyeniz yoksa katılabilir
misiniz ihaleye?
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum)
Kardeşim, davet dediğim gibi olmuyor mu? KİT Kanununa göre bir
gün boyunca yayınlanmak zorunda.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, karşılıklı
konuşmayınız lütfen.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Hanımefendiye
mali bilgisi olan birinin anlatmasını rica ediyorum.
BAŞKAN Siz Genel Kurula hitap ediniz
Sayın Erdoğdu.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Bakın, davetiye
usulü ihaleye davetiyeniz yoksa katılamazsınız. Yüzlerce
şikâyet geliyor Ben davet edilmedim, katılamıyorum,
bilmiyorum. diye. Adı üzerinde. Ve bu davetiye usulü ihale Kamu
İhale Kanununun 21inci maddesine göre deprem, yangın, olağanüstü
hâller veya idarece öngörülemeyen hâllerde özellikle 21/(b) maddesine göre
yapılan ihaledir. Gördüğünüz üzere mevzuatını ezbere bilen
biriyle konuşuyorsunuz. Onun için daha dikkatli konuşmanızı
rica ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bu ihale yönteminde
Ve özellikle diyor ki: İdarece öngörülemeyen hâller. İdare ne
yapıyor biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Öngörülemeyen hâl
yaratıyor. Mesela bir yemek ihalesine çıkacak, iki yıllık
bir ihale. İki yıllık ihale tamamlanıyor, açık ihaleye
çıkıyor ve danışıklı dövüşte açık ihale
iptal ettiriliyor ve ondan sonra idare diyor ki: Kardeşim benim sürem
kalmadı, idarece öngörülemeyen bir hâl oluştu ve pazarlık usulü
ihale yapıyorlar. Pazarlık usulü ihalenin açık ihaleden
farkı şu: Davetiye gittiği için bu Türkiyede genelde
soruşturmalara yansıdığı şekliyle şöyle
olur; Çankayada bir ofiste buluşulur, Çankayadaki ofiste davetiye giden
firmalar oturur.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Öyle bir şey yok.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Beyefendi,
Ankaranın 11. Ağır Ceza Mahkemesinde ve 7. Ağır Ceza
Mahkemesinde yargılanan davalarda Çankayadaki ofiste BOTAŞ ihaleleri
üzerinden kompresör ihalelerinin ve Tuz Gölü dağıtım çetesinin
nasıl yapıldığını dönemin muhafazakâr AK PARTİli
bürokratlarına sorarsanız öğrenmiş olursunuz.
ALİM TUNÇ (Uşak) Sizi
çağırmadılar mı?
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Bu ön
yargınız, bu bilgi eksikliğiniz sizi çok zor durumda
bırakacak. Bakın, ben ne söylüyorsam
Mahkeme adlarını
veriyorum.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) AK PARTİ döneminde yargı
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Beyefendi, isminiz
nedir?
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Böyle bir tarz yok.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) O zaman böyle bir
tarz da yok. Yani rica ediyorum, ben şimdiye kadar
ispatlayamayacağım hiçbir konuyu anlatmadım. Başkan
vekiliniz dedi ki: Lütfen, naif bir dille anlatır
mısınız? En naif dille ve çok da kırmayarak, en güzel
şekilde anlatmaya çalışıyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Ama hakikatler acı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Teşekkür
ediyoruz.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Ama sizin bir ön
yargınız var. AK PARTİ döneminde öyle bir şey yok.
Yapmayın arkadaşlar! AK PARTİ dönemi dediğiniz, AKP
döneminde
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Ama AK PARTİ döneminde yargı vardır
yargı.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Bakın, o zaman,
madem bunu istiyorsunuz, size bir şey söylemek zorundayım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Sayın
Başkanım, süremi uzatmayacaktım ama çok kesildiği için
LEVENT GÖK (Ankara) Evet, sataşma oldu
efendim.
BAŞKAN Tamamlamanız için bir dakika.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Değerli
arkadaşlar, madem bu üslupla konuşmak istiyorsunuz, ben de aynı
şeyleri size anlatayım.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) İstemiyoruz.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Hayır hayır
kusura bakmayın. Hani olmaz diyorsunuz ya, bu iddianameye giren olayı
anlatıyorum ve buradan hüküm giydi bürokratlar, ceza aldılar iş
adamlarıyla birlikte. Bu olmaz denilen Çankayadaki pazarlıklar
sonucunda İstanbulun beş yıldızlı otellerinde
kendisine muhafazakâr denen ve bu iktidarın atadığı bürokratlara
ilgili şirketler tarafından hem maddi rüşvetler hem de hayat
kadınları rüşvet olarak verilmiştir ve bu rüşvet
olayı Yargıtay kararına da girerek o bürokratlar ihaleye fesat
karıştırmadan hüküm giymiştir. Bu, yargı
kararıyla kesinleşmiştir. İlgili dosya BOTAŞtaki
kompresör yapım ihaleleri, Devlet Su İşleri işlerindeki o
büyük yolsuzluk dosyasının bir parçasıdır. Deminden beri
nezaketle bunu nasıl engelleyeceğimizi anlatmaya çalışırken
bilen, bilmeyen, hepsi bir anda Yok öyle değil, böyle! İşte,
böyle. Bu olmuş bir şey. Bizim dönemimizde bir tek İSKİ
olmuş, adam yargılanmış, ceza görmüş, yirmi
yıldır İSKİ diye bağırıyorsunuz. Bakın,
üstelik o konuşmalarda öyle şey var ki, yüz kızartıcı
sohbetler var ki, ben kendim bu işi küçük düşürmemek için anlatmıyorum.
Anlatmaya devam edeceğim.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Erdoğdu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 11 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 7nci maddesinde yer alan 31/12/2020
ibaresinin 31/12/2017 şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mevlüt Karakaya (Adana) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ İBRAHİM AYDIN (Antalya) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
önergeye katılıyor mu?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Adana Milletvekili Sayın Mevlüt Karakaya konuşacaktır.
Buyurunuz süreniz beş
dakika. (MHP sıralarından alkışlar)
MEVLÜT KARAKAYA (Adana)
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Efendim, Gelir Vergisi Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 7nci maddesiyle ilgili olarak vermiş
olduğumuz önerge üzerinde söz aldım.
Önerge gereğince, dernek ve vakıflarca
elde edilen kira gelirlerinin Gelir Vergisi Kanununun 94üncü maddesinin
(5)inci bendi gereğince yapılacak olan stopajların nihai
vergilendirilmesine neden olacak bir düzenleme ve daha doğrusu 2008
yılından bu yana uygulanmakta olan bu uygulamanın 2020
yılına kadar uzatılması istenmekte. Yine, aynı
şekilde, belli döner sermayelerin kazançlarının iktisadi
işletme oluşturmayacağına ilişkin, yine burada
belirtilmiş olan ajansların da elde ettiği gelirlerin iktisadi
işletme oluşturmayacağına ilişkin düzenlemeler. Sekiz
yıldır uygulanmakta olan bir düzenleme ama diğer maddelerde
olduğu gibi bu maddede de etki analizleri getirilmemiştir.
Aslında başından beri bütçe görüşmelerinde de hep ifade
edildi, 5018 sayılı Yasanın mali reform olduğundan
bahsedildi. Doğru, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu önemli düzenlemeler getiriyor, reform niteliğinde olan
düzenlemeleri de var ama denetim kısmıyla ilgili olarak da ciddi
eksiklikleri, aksaklıkları da var. Burada, 5018 sayılı
Yasanın 18inci maddesine göre bütçeye etki eden bu tür düzenlemelere
ilişkin etki analizlerinin de getirilmesi gerekirken maalesef hiçbir
maddeyle ilgili olarak bunları göremiyoruz. Yani, reformlar sadece
yapmakla olmuyor, bir de uygulamada da bunları görmek gerekiyor. Nitekim,
5018 sayılı Yasayla ilgili olarak denetim raporlarının
gelmediğini de hepimiz biliyoruz, buralarda konuştuk.
Efendim, son günlerde konuştuğumuz yasa
değişiklikleriyle ilgili olarak karşımıza istisnalar
geliyor. Öncelikle şunu hemen ifade etmek gerekiyor ki vergi
mevzuatımız istisnalarla dolu bir mevzuat hâline geldi. İstisnalar
kaideyi bozmaz. kuralı maalesef Adalet ve Kalkınma Partisinin,
AKPnin vergi sisteminde istisnalar kaideyi bozar hâline
dönüşmüştür; vergide kaide, kural, hiçbir şey
kalmamıştır.
Dolaysız, dolaylı vergi dengesine dikkat
etmeden bu tür düzenlemelerin süresini beş yıl daha uzatmanın
kimseye bir faydası olmayacak. Biz buradan şunu anlıyoruz: Bir
taraftan Sayın Başbakan sürekli kamuoyunda, televizyonlarda, medyada
reformlar yapılacağını söylüyor, vergi reformu
yapılacağını ifade ediyor, vergideki adaletsizliğin
giderileceğini söylüyor ama diğer taraftan da vergi adaletini ve
eşitliğini önemli ölçüde sıkıntıya sokacak
birtakım düzenlemeleri de beş yıl daha geriye atıyoruz.
Dolayısıyla, buradan şunu mu anlamamız gerekiyor: Adalet ve
Kalkınma Partisinin Vergi reformu getireceğiz. dediği uygulama
beş yıl sonrasına mı kalacak? Söylediğinizle
yaptıklarınız maalesef birbirini tutmuyor, buna buradan
işaret etmek istedim.
Bunun haricinde de modern vergi sistemlerinde,
çağdaş vergi sistemlerinde vergideki temel esas beyan
esasıdır. Ama iki gündür biz, beyan esasının
dışına çıkacak ve beyan esasının içindekileri de
istisnalara, stopajlara, tevkifatlara çekecek uygulamaları, maalesef,
hayata geçirmeye çalışıyoruz. Bunları dile getirmek
istedim.
Yüce heyetinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Karakaya.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.33
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.53
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Sema KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 20nci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
11 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yok.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Geliyor.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Geliyor olmaz
LEVENT GÖK (Ankara) Hükûmet nerede var ki efendim?
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Hükûmet varsa vardır,
yoksa yoktur.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Zaten
memlekette de Hükûmet yok yani.
BAŞKAN Hükûmet yok.
LEVENT GÖK (Ankara) Hükûmet nerede? Hükûmet
arıyoruz efendim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Hükûmet sorumluluğunu
bilsin.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Geliyor.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Geliyor olmaz efendim,
nasıl geliyor!
Sayın Başkan, ara verelim, gelsin.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ara
verin Sayın Başkan, Meclisin işleyişi böyle olmaz efendim.
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 16.54
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.58
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Sema KIRCI
(Balıkesir)
------0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 20nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
11 sıra sayılı
Kanun Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
8inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 8- Bu
Kanun 1/1/2016 tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 8inci
madde üzerinde gruplar adına ilk konuşmacı Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Mevlüt Karakaya.
Sayın Karakaya, buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA MEVLÜT KARAKAYA (Adana)
Değerli milletvekilleri, tasarının 8inci maddesiyle ilgili
olarak söz almış bulunmaktayım. Tabii, 7 maddeyle ilgili
görüşmeleri tamamladık. Bu 7 maddenin 6sında istisnalar var,
stopajlar var, vergi mevzuatıyla ilgili değişiklikler var.
Aslında tevkifat, stopaj, vergi kesintisi nedir dediğimizde, hangi
amaçla uygulanır dediğimizde karşımıza çıkan
şudur: Stopaj bir vergi tahsilat aracı mıdır, bir güvenlik
aracı mıdır yoksa bir vergileme aracı mıdır?
Stopajlar tüm dünyada çağdaş vergileme sistemlerinde bir güvenlik
aracıdır. Oysa bizim vergi sistemimize
baktığımızda özellikle Adalet ve Kalkınma Partisinin
son yıllarda yapmış olduğu değişikliklere
dikkatimizi çektiğimizde stopajı bir vergileme rejimi hâline
getirdiklerini görüyoruz. Bugün Gelir Vergisi Kanunu 94te stopaj var, Kurumlar
Vergisi Kanunu 15te stopaj var, Kurumlar Vergisi Kanunu 30da var, diğer
kanunlarda da var. Peki, stopajlar bu kanunlarda düzenlenmişken geçici
67yle yapılan düzenlemenin amacı nedir, hedefi nedir? Öncelikle
bunun çok iyi bir şekilde tartışılması gerekir ama
bunu tartışma imkânı maalesef bulamadık çünkü bir etki
analizi getirilmedi. On yıl boyunca uygulanmış olan bu
stopajların amaç ve hedeflerine ulaşması konusunda herhangi bir
değerlendirme, objektif bir sonuca gidecek bir müzakere yapma imkânı
maalesef bulamadık. Ne kadar vergi alınmaktan vazgeçildi?
Şunu hemen belirtmek istiyorum ki, maalesef,
üzülerek de ifade etmek istiyorum ki Maliye Bakanı buradan, bu kürsüden
Aslında biz geçici 67yle vergileme getiriyoruz, vergi alınmayan
konularda vergi alıyoruz. Burada herhangi bir istisna söz konusu
değil. dediler. Bu, gerçekten bir bilgisizliğe dayanıyorsa
ayıp! Hayır, bir bilgisizliğe dayanmıyor, bu buradaki yüce
Mecliste bulunan milletvekillerini, milletin temsilcilerini gerçekten aldatmaya
yönelik bir ifadeyse bu daha da ayıp!
Bu maddelerin detayına
baktığımızda geçici 67nci maddede getirilen stopajlar
kaldırıldığında belki
karşılığında Gelir Vergisi Kanununun 94üncü
maddesinde bir tevkifat ya da bir stopaj söz konusu olmayabilir. O durumda bu
gelirler beyana tabi gelirler olacak, artan oranlı vergilendirmeleri söz
konusu olacak.
Burada, tabii, tek bir yönlü değerlendirme
yapmak da mümkün değil. Bunun içerisinde tam mükellefler var, dar
mükellefler var, bunların gerçek kişileri var, bunların
kurumları var. Hepsiyle ilgili durumları ayrı ayrı
değerlendirmek lazım. Karşı
çıkmayacağımız şeyler de var ama karşı
çıkmamız söz konusu olan hususları da dikkate getirmek
istiyorum.
Bakın, bu düzenlemeyle ilgili olarak
getirdiğimiz sonuca baktığımızda, aslında -biraz
önce de ifade ettiğimiz gibi- çağdaş vergi sistemlerindeki beyan
esasını kaldırıyoruz. Zaten vergi sistemimiz adaletsiz bir
vergi sistemi. Dolaylı dolaysız vergilerin oranına
baktığımızda bunun yüzde 30-70ler, hatta dolaylı
vergilerin yüzde 70leri aştığını görüyoruz.
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara gelmeden
önce bu konuyla ilgili değerlendirmelerine
baktığımızda -2002 yılındaki Seçim Beyannamesine
baktığımızda- dolaylı vergileri namert vergisi olarak
ifade ediyorlardı. Oysa iktidara geldiklerinde bu oran yüzde 40-60lar
civarındaydı, bugün namert vergisi olarak ifade ettikleri verginin
oranını yüzde 70lerin üzerine çıkardılar.
Değerli milletvekilleri, bakın, bizim
toplam gelir vergisi içerisindeki stopajların oranı yüzde 92, gelir
vergisi artı kurumlar vergisi içerisindeki stopajların oranı ise
yüzde 60. Bu, gerçekten çok yüksek bir oran. Toplam vergi içerisindeki beyana
dayalı vergilerimizin oranı ise sadece yüzde 12. Yani biz beyana
dayalı vergileri kaldırmış olsak da yüzde 87lik bir
verginin beyan dışından gelen vergiler olduğunu ifade etmek
istiyorum ki bu da bir vergi sisteminin ne kadar adaletsiz olduğunun en
bariz göstergelerinin başında geliyor.
Tabii, evet, verelim, istisna yapalım; bunların
hedefleri vardır, amaçları vardır ama üretime gelince böyle bir
istisnadan maalesef kaçıyorsunuz. Sermaye piyasası
arayışları menkul kıymetlere geldiğinde, paradan para
kazananlara geldiğinde bu konuda maşallah bonkörsünüz. Ama üretim
dediğimizde, örneğin, çiftçilerin tükettikleri mazot üzerindeki
ÖTVyi ve KDVyi kaldırmak istediğimizde, girdi maliyetlerini
düşürmek istediğimizde, maalesef Yok. diyorsunuz. Bugün bu
memlekette gerçekten vergi ödemeyen insan yok. Çalışan
çalışmayan, işsizi, yoksulu, fakiri, herkesi vergiye
bağladık. Gece gündüz yaptığı tüketimler üzerinden
vergi alıyoruz.
Bakın, çiftçilerle ilgili
ağzınızı açtığınızda Vergi
ödemiyorlar, vergi muafiyeti var. diyorsunuz. Üstüne üstlük tarımsal
desteklemeler yaptığınızı ifade ediyorsunuz. Biliyor
musunuz ki bir traktör mazot pompasına yanaştığında
ortalama bir traktörün deposu 92 litre mazot alıyor. Bunun
karşılığı bugün 306 lira. Bunun ne kadarı vergi
biliyor musunuz? 250 lirası, maalesef, vergi olarak çiftçi tarafından
daha üretime başlanmadan, üretim olmadan, hasılat elde edilmeden bunu
vergi olarak maliyenin kasasına, hazinenin kasasına ödüyor.
Dolayısıyla, biz, paradan para kazananlara
yaptığımız bu jestleri üreten kesime de yapmak
zorundayız. Bunu yapmadığımız takdirde gerçekten
işsizlik, bugün olduğu gibi, artmaya devam edecek. Bunun
sıkıntılarını maalesef hep birlikte çekeceğiz.
Asgari ücretlerden vergileri kaldıralım,
insanlar açlık sınırının, yoksulluk
sınırının altında geçimlerini yapamıyorlar
diyoruz; siz vergi adaleti, vergi reformu adı altında, maalesef,
istisnaları artıracak ve bunu da beş yıl daha uygulamaya
devam edecek tasarılar getiriyorsunuz.
Bakın, bunları ifade ettiğimizde de
yabancı paranın girmeyeceğini, dışarıdan sermaye
ihtiyacı olduğunu söylüyorsunuz, Eğer biz bunları
kaldırırsak ya da farklı düzenlemeler yaparsak bu olur.
diyorsunuz. O zaman ben şunu sormak durumundayım: Hani durumumuz çok
iyiydi, hani Merkez Bankasının kasasını ağzına
kadar doldurmuştuk, hani IMFye borç verebilir duruma gelmiştik, ne
oldu? Evet, ben size söyleyeyim: Ekonominin durumu iyi değil. Bugünlerde
Merkez Bankasının analitik bilançolarına bakanlarınız
varsa orada bir şeyi göreceksiniz, 348 milyar dolar bir varlık
göreceksiniz, toplam varlıkların önemli bir kısmıdır.
Bu dolarize olma anlamına gelir, bu maalesef TL üzerinden millî bir para
politikası uygulamayacağınız anlamına gelir.
Değerli milletvekilleri, bu ifadelerde
bulunduktan sonra, aslında söylenecek çok şey var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEVLÜT KARAKAYA (Devamla) Zaman
sınırı dolayısıyla ben yüce heyetinizi saygıyla
selamlayarak huzurlarınızdan ayrılıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Karakaya.
Madde üzerinde gruplar adına ikinci söz,
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili
Sayın İdris Baluken.
Sayın Baluken, on dakika süreniz var, buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi grubumuz adına saygıyla selamlıyorum.
Aslında, gerek bu gelir vergisiyle ilgili
düzenlemelerde gerekse bütçenin planlamasıyla ilgili bir sistemsel sorun
yaşandığını düşünüyoruz. Bu sistem sorununu
çözmeden, biz, burada yapılacak yasal düzenlemeler ne olursa olsun bu
ülkenin temel sorunlarına asla çözüm getirilmeyeceği kanaatindeyiz. Katı
merkeziyetçi, son derece ceberut bir üniter ulus devlet yapısıyla
doksan yıldır bütün sorunları çözmeye çalışan bir
sistem var ancak elini attığı hiçbir alanı düzeltemiyor.
Ekonomi alanı da yine bu başlıklar içerisinde rahatlıkla
ifade edilebilir. Buna yönelik getirilen idari sistem reformu anlamına
gelebilecek birtakım önerileri de toplumun bölünme paranoyası
üzerinden mahkûm etme, itibarsızlaştırma ve bir toplumsal
kutuplaştırma aracı hâline getirme
alışkanlığı maalesef bu sistemi koruyarak bugüne kadar
bütün sorunlarıyla birlikte, beraberinde getirmiştir.
Bakın, günlerdir burada, biz Cizrede,
Silopide, Nusaybinde, Dargeçitte, Surda yaşanan insanlığa
karşı suçları konuşuyoruz. Nedir yani, niye bir devlet
kendi halkına karşı tankla topla, havan topuyla yerleşim
yerlerini yerle bir edecek şekilde bir savaş
fotoğrafının içerisine girer? Nedir yani, sorunun temeli nedir?
Oradaki halk öz yönetim talebi istiyor; ben karar alma süreçlerinde, yönetim
süreçlerinde olmak istiyorum diyor; doksan yıldır bu talebimi ifade ettim,
bu talebi ifade ettim ama yerine getirilmedi diyor. Biz bunu ifade
ettiğimizde öz yönetim, demokratik özerklik, yerel yönetimlerin yetki
genişlemesi, ademimerkeziyetçi yapı, bölgesel yönetim, her neyse;
buradan ifade edildiğinde de işte, böyle, henüz dinlemeden,
sataşmalarla bir ön yargı perdesi önümüze çıkıyor. Oysaki
ifade edilen şey korkulacak bir şey değil. Dünyanın her
tarafında uygulanan bir modelden bahsediyoruz. İnanın ki
Avrupaya, dünyanın herhangi bir ülkesine gittiğimizde, bu talepten
dolayı insanların cezaevlerine atıldığını,
insanların öldürüldüğünü, insanların lince tabi tutulduğunu
söylediğimizde herkes bize gülüyor. Bu ülkenin bunları
aşması lazım.
Bakın, bizim söylediğimiz bu öz yönetim
modeli dünyanın hemen hemen bütün ülkelerinde uygulanan bir model.
Türkiyenin üniter ulus devlet yapısını model
aldığı Fransada bile artık buna geçen düzenlemeler çoktan
yapıldı. Ben size örnekler vereyim. Bakın, Almanya, herhâlde
kişi başına düşen millî gelir seviyesi ve sosyal devlet
imkânları açısından Türkiyeyle kıyaslanamayacak bir ülke
ama Almanya 16 eyaletten oluşuyor, bu eyaletlerin de 3 üst birim eyalet
üzerinden bir tanımlaması var. Avusturyayı dediğim
ölçütler içerisinde Türkiyeyle herhâlde kıyaslayamayacağız
değil mi? Avusturya 9 eyaletten oluşuyor. Azerbaycan Cumhuriyeti 59
(x) -yani bölgesel yönetim, idari sistem-
11 şehir ve bir Nahçıvan Özerk Cumhuriyetinden oluşuyor.
Gürcistan 2 özerk cumhuriyetten ve bir özerk bölgeden oluşuyor; tek tek
isimlerini vermiyorum zamanımız sınırlı olduğu
için.
HALİL ETYEMEZ (Konya) Almanya
İDRİS BALUKEN (Devamla) Beyefendi, varsa
söyleyeceğiniz, buradan gelir düzeltirsiniz. Müsaade ederseniz, ben
şu anda kişisel yorumumu da katmadan dünyada var olan modelleri
buradan ifade ediyorum.
İspanyada 17 özerk bölge var. İran 30
a(x) ayrılmış, 30 eyalet
var ve bu eyaletlerden birinin adı da Kürdistan Eyaleti. İsviçre
Konfederasyonu 26 bölgesel yönetimden, kantondan oluşuyor. İşte,
üniter modeli örnek aldığımız Fransada bölgesel yerel
yönetimlere muazzam yetkiler tanındı, o bölgesel yerel yönetimlere
karşı da il özel yönetimlerine ve belediye yerel yönetimlerine
muazzam yetkiler verildi. İtalya 20 adet idari bölgeye
ayrılmış. Kazakistanda 14 ayrı eyalet ve özel statüye
sahip 2 şehir var. Kırgızistan 7 idari bölgeye
ayrılmış. Farklı kıtalardan örnek veriyorum ki bu
taleplerin korkunç olmadığını her birimiz görebilelim.
Pakistan 5 eyalet ve 17 ilden oluşmuş. Romanyada eyaletler, kentler
ve komünler biçiminde 41 eyalet ve işte, sayıları muhtelif olan
birtakım yerel örgütlenme modelleri var. Rusya da 85 federal birimden
oluşuyor ki bu federal birimlerin içerisinde de cumhuriyetten
tutalım, federal şehirlerden özerk
(x)
kadar çok değişik yönetim modelleri var. Tacikistan idari açıdan
yine 4 ayrı otonom bölgeye sahip. Yani örnekleri çoğaltabiliriz,
Finlandiyada, Danimarkada, İsveçte, Kanadada, Birleşik
Krallıkta, bütün bu saydığım ülkelerin birçoğunun da
gerek kişi başına düşen millî gelir gerek kalkınma ve
refah seviyesi açısından Türkiyeyle mevcut olan
pozisyonlarını da her birinizin mutlaka gözden geçirmesi
gerektiği kanaatindeyiz.
Bakın, dünyadan örnek verdim, kendi tarihimize
baktığımızda orada farklı bir şey var mı?
Orada da aynı şey var. Yani Selçuklu Döneminde, Osmanlı
Döneminde yerel, bölgesel alanlara tanınan yetkilerden bugüne kadar
burada çok söz edemedik ama eminiz ki her biriniz küçük bir inceleme
yaparsanız halkın karar alma süreçlerine katılımı,
yerel yönetimlerin yetki genişlemesi, yetkilerin Ankaradan
alınıp yerele verilmesi konusunun bu kadar korkunç bir durum, bu
kadar korkunç bir konu olmadığını her biriniz görürsünüz.
Bakın, ikinci kıyamet dil üzerine kopuyor,
ana dil üzerine. Yani ben bir Kürtüm, bu Mecliste bulunan bir Türkiye
milletvekili olarak da kendi ana dilimde eğitim hakkım engellendi,
çocuklarımın bu hakkının engellenmemesini istiyorum ve
bütün siyasi talebi olan Kürtlerin de böyle bir talebi var. Biz daha ana dilde
eğitim ülkeyi böler, bölmez şeyini tartışıyoruz. Yani
bu çok geri bir tartışma, bu kırk elli yıl geriden gelen
bir tartışmanın bugüne yansıyan bir fotoğrafından
başka bir şey değil.
Bütün dünyada bakın dille ilgili de aynı
durum var. Dünyanın neredeyse hangi ülkesine bakarsak bu alanda
yapılmış olan düzenlemeler o ülkeleri bölmemiş ya da
felaket getirmemiş, kıyamet koparmamış. Almanyada çift
dilli eğitim var, bütün okullarda üç ila beş saat zorunlu ana dil
dersleri var. Bakın, Çinde 1984 yılında ulusal
azınlıkların bölgesel özerkliği yasası var. Burada,
özerk bölgeler, o bölgedeki eğitim dili hakkında karar verme
yetkisine sahipler yani Çince de okutulabilir. Çince zorunlu olarak okutulur
ama yetki o özerk bölgelerdeki meclislerdedir.
Güney Afrikada çok dillilik büyük bir zenginlik
olarak anayasal güvenceye alınmıştır. Afrikada iki resmî
dil dışında yani İngilizce ve Afrikaans dili
dışında yerel kabile dilleri de birçok yerde resmî dil olarak
kabul ediliyor. Bolivyada otuzun üzerinde yerli dil resmî dil olarak kabul
ediliyor. İsviçrede Almanca, Fransızca ve İtalyanca resmî dil
ama azınlıkların konuştuğu birçok dil de bu kanton
sistemi içerisinde ana dilde eğitim hakkına sahip.
Bakın arkadaşlar, İsveçte evde
konuşulan dil esas alınıyor. Eğer bir bölgede 5 ailede
aynı dili konuşan insanlar varsa ve bu insanların eğitim
diliyle ilgili talebi varsa, İsveç Anayasası o insanlara ana dilde
eğitimi zorunlu hâle getirmiş.
Bakın, bugünlerde aranızdan su
sızmayan İsrail var ya, hani Filistinlilere yaptığı o
vahşet, o insanlık dışı katliamlarla hep
andığımız İsrail, bu ana dil konusunda İsrailden
bile gerideyiz. İsrailde resmî dil İbranice olmasına
rağmen, Arap azınlıklar ilk ve ortaöğrenimde kendi ana
dillerinde eğitim hakkına sahipler. Listeyi çoğaltabiliriz yani
Amerika, Kanada, Fransa, Belçika, bunların tamamı hiçbir yorum
katmadan burada ortaya koyduğum tespitlerdir.
Şunu demeye getiriyorum:
Sorunlarımızı tartışmaktan korkmayalım. Biz,
burada sorunları dile getirirken, bu ülkenin bir felakete sürüklenmesi
adına bunları dile getirmiyoruz; hep birlikte ortak akılla bir
doğruyu bulup kendi demokratik geleceğimizi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) ...bir toplumsal
sözleşmeyle güvence altına alıp
yaşadığımız sorunlardan birlikte kurtulalım
diyoruz.
Umarım zaman olur, diğer maddelerde de
buradan ifade ederim.
Hepinize teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Baluken, şahsı
adına da beş dakika konuşma süreniz var.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Onu daha
sonra kullanacağım.
BAŞKAN Peki.
Sayın milletvekilleri,
8inci madde üzerinde gruplar adına üçüncü konuşmacı Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Bülent
Kuşoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Kuşoğlu,
buyurun.
CHP GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 11 sıra sayılı Kanun
Tasarısı üzerinde, 8inci madde üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarının 8inci
maddesine geldik, bu hafta içerisinde bunları görüşüyoruz. Bu
tasarının özünü -biliyorsunuz- 2nci maddedeki faiz ve sermaye
kazançlarından elde edilen gelirin vergi dışı
tutulması oluşturuyor, esas özünü oluşturan madde buydu ve
yıllık 20-25 milyar liralık, beş yıl içerisinde de 150
milyara yakın bir meblağın vergi olarak alınmamasını
getiriyoruz bu düzenlemeyle. Bu rakam tabii çok önemli bir rakam,
konuşmamız, tartışmamız gereken bir rakam, daha
detaylı olarak tartışmamız gereken bir rakam, bunun
nasıl olması gerektiğini, nasıl yürütülmesi
gerektiğini de çok iyi tartışmamız lazım.
Ben daha
önceki konuşmamda konunun üç yönü olduğunu söylemiştim,
özellikle bu 2nci maddenin yani bu tasarının esasını
oluşturan maddenin üç yönü olduğunu söylemiştim; vergi yönü,
ekonomiyle ilgili yönü ve uluslararası, küresel ekonomiyle ilgili yönü,
uluslararası sistemle ilgili yönü. Maliye, vergi yönüyle ilgili geçen
konuşmamda bilgi vermiştim, düşüncelerimi
aktarmıştım. Maliye Bakanlığının, vergi
sistemimizin bu konuda yetersizliklerini, maliyenin tabana
yayılamadığını, vergi mükellef
sayısının nüfusumuz kadar artmadığını, 54
milyon seçmenimiz olduğu hâlde 1 milyon 800 bin civarında gelir
vergisi mükellefi olduğunu, buna kira gelirleri elde edenlerin ilave
olarak ya da kurumlar vergisi mükelleflerinin de ilave edilmesiyle bile çok
daha gerilerde kaldığımızı anlatmıştım
ayrıntılı olarak. Maalesef mali açıdan iyi değiliz,
vergi açısından iyi değiliz, vergi açısından
yapılması gereken bir reform var, temel reform var önümüzde. Yeni
Bakan, Sayın Maliye Bakanı bunlarla ilgili olarak, konuyu da iyi bilen
birisi olarak gerekeni yapacaktır inşallah diye düşünüyorum.
Şimdi, gelelim bugüne.
Bugün de konunun ekonomik yönü, ekonomiyi ilgilendiren yönü ve küresel
ekonomiyi ilgilendiren, küresel sistemi ilgilendiren yönleriyle ilgili sizlerle
görüş alışverişinde bulunmak istiyorum çünkü o yönleri de
çok çok önemli. Uluslararası sistem, biliyorsunuz, son yıllarda
üretim ekonomisinden finans ekonomisine kaydı. Yani birçok ülke paradan
para kazanıyorlar. Parayı satıyorlar, para kazanıyorlar
ondan ve bizim gibi ülkelerin gelirleri maalesef özellikle bu finans ekonomisi
uygulayan ülkelere, kurumlara, şirketlere gidiyor. Bunlar
karşısında, bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin daha
uyanık olması, daha bilgili olması lazım.
2000li yıllar
dünyanın en fazla para bolluğu yaşayan yılları oldu,
en fazla likit bu dönemde ortaya çıktı. Çok da ucuz oldu. Daha önce
para bulamayan bütün ülkeler kolaylıkla para bulabildiler, düşük
maliyetlerle para bulabildiler. Ama bu parayı yatırıma
dönüştürmekte hemen hemen hepsi zorluk çekti. Türkiye de aynı
zorlukları çekti, aynı sıkıntıları
yaşadı.
Türkiyenin
yaşadığı sıkıntılara öncelikle gelmek
istiyorum. Şimdi, biz hangi amaçla biraz önce söylediğim 20-25 milyar
lira vergiden vazgeçiyoruz? Beş sene için 150 milyar lira vergiden neden
vazgeçiyoruz? Sıcak para daha rahat gelsin, daha ucuza borçlanalım
diye, değil mi? Peki, Türkiye dünyanın en yüksek faizle borçlanan
ülkelerinden bir tanesi, belki de başında geliyor reel faize
geçersek, reel faizi hesaplarsak; madem öyle, biz on yıldan beri vergi
almadık, neden ucuza borçlanamıyoruz? Çünkü biz yapısal
reformlarımızı yapmadık, yapmamız gereken
reformları yerine getirmedik. Bir eksiklik var demek ki, çok önemli bir
eksiklik.
Bu kadar yüksek bir borçlanma söz konusu, biz hâlâ
vergiden vazgeçiyoruz Beş sene daha vergi almayalım. diyoruz. O
zaman yapmamız gereken bir şeyler var, muhakkak yerine getirmemiz
gereken bir şeyler var. Neler bunlar? Öncelikle Türkiye'nin siyasi
istikrarını oluşturması lazım. İşte,
Rusyadan başlıyoruz kuzeyimizden, İran, Irak, Suriye,
Mısır, Libya, böyle gidiyor, Avrupa Birliği de dâhil olmak üzere
ilişkilerimiz yeterince iyi değil. Buralarla ilişkilerimizin
hepsinde sorun var; bir.
İki: Kendi içimizde sorunlar,
sıkıntılar var. Siyasi olarak bu istikrarı
sağlayamadığımız sürece yatırımcı
gelmez, sıcak para maliyetli olarak gelir.
Üç: Biz yapmamız gereken adalet reformunu,
hukuk reformunu yeterince yapmadık ya da uygulamıyoruz; bunlarla
ilgili sıkıntılar var.
Bu yoksa, hukuk reformu yoksa gerisinin olması
da mümkün değil, paranın gelmesi, rahatça yatırım
yapabilmesi mümkün değil.
Bununla beraber tabii ki eğitim konusunun da
halledilmesi gerekiyor, altyapı reformlarının halledilmesi
gerekiyor. Mesela sık sık söylenir: Ya, Türkiyede işsizlik
yok, ben firmama adam arıyorum, bir türlü bulamıyorum. Çünkü
eğitim almayan
Kalifiye istihdamı yaratamıyoruz,
oluşturamıyoruz bir türlü. Bir şeyler bilen usta, kalifiye
elemana ihtiyaç var; onlara eğitim vermemişiz. Türkiyede en az 6 milyon
gerçek anlamda işsiz var ama bu işsizler gerçek anlamda eğitim
almadıkları için, fabrikalarda ya da çalışmaları
gereken yerlerde çalışabilecek nitelikte bir eğitime sahip
olmadıkları için hiçbir şekilde işverenler tarafından
istihdam edilmiyorlar haklı olarak onlar da.
Demek ki devletin yapması gereken
reformların başında bu eğitim reformu da geliyor. Bütün
bunları dikkate alarak bir yapı oluşturmamız lazım.
Müsaade ederseniz, bu reformların, bu
ekonomiyle ilgili konuların bir vizyon gerektirdiğini, bir kadro
gerektirdiğini, bir mutabakat gerektirdiğini söylemem lazım.
Mutabakat gerektiriyor derken, burada öncelikle muhalefetiyle, iktidarıyla
hep beraber bu konularla ilgili mutabık olmamız lazım, bu
reformları yapabilmek için o anlayış içerisinde olmamız
lazım; bir. Bir de buradaki bürokraside olduğu gibi
bürokratların da kadroların da yeterli olması lazım, bu
mutabakatı anlamış, kavramış ve bu hedefe doğru
birlikte hareket edeceğimiz, çalışacağımız
kimseler olması lazım. Bunlarla ilgili olarak da bizde henüz yeterli
irade oluşmuş değil maalesef, sıkıntılar var.
Bu konuyu müsaade ederseniz biraz daha basit bir
şekilde anlatmak istiyorum, çok önemli olarak görüyorum. Mesela, bir köy,
100-150 hane, kendi yaşantıları var. Bu köy çok kolaylıkla
borçlanabilse, kredi alabilse üç seneliğine; aldıkları krediyle
hepsi evlerini değiştirse, lüks evlerde yaşasa; üç sene sonra ne
olur kredinin geri ödemesi geldiğinde, hangisi ödeyebilir? Hiçbirisi
ödeyemez. Üç sene sonra da köylerinde daha önce sahip oldukları kendi
evlerini de kaybederler çünkü yatırıma dönüştürmemiştir,
alması gereken şey traktördü, biçerdöverdi, tarıma
yatırım yapması gerekiyordu, onu yapmamış oluyor.
Bakın, ben Ankara Polatlılıyım.
Polatlının 1970lerde, 1980lerde 2.500e yakın esnafı
vardı; kasap, manav, bakkal, küçük esnaf. O zaman Polatlının
nüfusu 30 binlerdeydi, şimdi Polatlının nüfusu 130 bine
çıktı -birçok ilden büyüktür- ama esnafı 400lerde, 400-450
arasında esnaf var, kayıtlı esnaf bu. Neden esnaf
sayısı azaldı? Çünkü, büyük marketler geldi, devreye onlar
girdi. Bunlar Polatlıya ait değil, Polatlının
dışından gelen marketler, Polatlıdaki parayı
alıyorlar, anında Polatlı dışına
çıkıyor. Hâlbuki küçük esnaf varken o para Polatlıda o esnaf
arasında gidip geliyordu, sirküle ediliyordu, toptancının
getirdiği para üç ay, beş ay Polatlı içerisinde sirküle
ediliyordu. Kasap, manav, bakkal Polatlı içerisinde sirküle edilen o
parayla geçinebiliyordu, katma değer yaratıyordu. Şimdi market
alıyor o parayı, Polatlıya kalmıyor çünkü küçük esnaf azalmış.
O paranın Polatlı içerisinde sirküle etmesi mümkün değil, market
sahipleri Polatlılı değil, o grosmarketlerin sahipleri. Bu,
Polatlı için elektrik, su, doğal gaz, benzeri ihtiyaçlar için de
geçerli. Bu, Türkiye çapında uygulanabilecek bir durum aynı zamanda.
Dün, Sayın Erdoğdu anlattı; bizim perakende sektörümüz,
bankacılık sektörümüz, sigortacılık sektörümüz, enerji
sektörümüz, ulaştırma sektörümüz, iletişim sektörümüz
yabancılara ait. Para Türkiyede durmuyor, alıp dışarı
çekiyorlar. Onun için biz borçlanma ihtiyacı içerisinde kalıyoruz,
borçlanmak istiyoruz ama borçlanma maliyetleri de yüksek. İşte bu
reformları onun için bir an önce hep beraber yapmak zorundayız,
uluslararası küresel sistemi dikkate almak zorundayız, o
gelişmeleri görmek, anlamak zorundayız.
Çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kuşoğlu.
Şimdi, şahsı adına Bayburt
Milletvekili Sayın Şahap Kavcıoğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Kavcıoğlu, süreniz beş
dakika.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Teşekkür
ederim.
Sayın Divan, değerli milletvekilleri; 11
sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 8nci maddesi üzerine şahsım adına
söz almış bulunmaktayım. Öncelikle, hepinizi sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum.
İstiklal Marşımızın
yazarı millî şair Mehmet Akif Ersoyun bugün ölüm yıl dönümünde
kendisini ve şehitlerimizi, ölmüş gazilerimizi rahmetle
anıyorum.
Yine, dün, 24 Aralık Noel
Bayramıydı. Noel haftası dolayısıyla bütün Hristiyan
âleminin Noelini ve bu Meclisteki Hristiyan arkadaşların Noel
Bayramını kutluyorum.
Geçen Mevlit Kandilinde, o gün yine bu
sıralarda konuşan değerli arkadaşımız Markar Eseyanın
Müslümanların Mevlit Kandilini kutlarken, Peygamberimiz ifadesini
kullanırken CHP sıralarındaki gülüşmeleri de esefle
kınadığımı burada bir kez daha ifade etmek istiyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Kim görmüş ya? Nereden
çıkartıyorsun ya? Olmayan şeyi ne konuşuyorsun öyle ya?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Nasıl
böyle bir şey olabilir ya?
LEVENT GÖK (Ankara) Ne saygısız bir
tipsin sen böyle! Ne kadar tahrikçi bir konuşma yapıyorsun böyle.
Haddini bil bakalım sen, haddini bil!
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla) Yine, biraz
önce Aykut Erdoğdunun dört beş dakika
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Böyle bir
şey söyleyemezsiniz, bu çok ağır bir itham, düzeltin oradan
lütfen!
LEVENT GÖK (Ankara) Olmayan
bir şeyi nasıl konuşursun sen! Hepimiz burada Mevlit Kandilini
kutladık.
ŞAHAP KAVCIOĞLU
(Devamla) Çıkar cevap veririsiniz grup başkan vekili olarak. Ben
gördüğümü burada söylüyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Öyle
bilmediğin, etmediğin asılsız konularda CHPyi itham etme.
ŞAHAP KAVCIOĞLU
(Devamla) - CHPnin bütün altı okunun altısı da gitmiş
laiklik kalmıştı, o gün ondan da kurtuldunuz; hayırlı
olsun!
LEVENT GÖK (Ankara) Sen
otur konuşmanı yap, işine bak! Sen CHPyi mi konuşuyorsun
burada?
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Böyle bir şey olabilir mi ya?
LEVENT GÖK (Ankara) Böyle
bir şey olabilir mi Sayın Başkan?
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) Böyle bir konuşma olur mu ya?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Sayın Gök; konuşmasını bitirsin
isterseniz.
ŞAHAP KAVCIOĞLU
(Devamla) Yine, biraz önce
LEVENT GÖK (Ankara)
Konuşmacı tahrik ediyor.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Hayır ama tahrik ediyor Sayın Başkan.
ŞAHAP KAVCIOĞLU
(Devamla) - Sayın Başkan, konuşmamı lütfen kesmesinler.
LEVENT GÖK (Ankara) Tahrik
ediyor, olmayan konularda asılsız konuşmalarda bulunuyor.
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) Asılsız konuşma yapıyor, böyle bir konuşma
olur mu ya?
LEVENT GÖK (Ankara) Haddini
bilecek bir konuşmacı.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Çıkıp gerginlik yaratıyorsun ya.
ŞAHAP KAVCIOĞLU
(Devamla) - Siz haddinizi bilip oturur musunuz?
BAŞKAN Sayın
Kavcıoğlu
LEVENT GÖK (Ankara) Otur
oraya! Sen Cumhuriyet Halk Partisini nasıl
ŞAHAP KAVCIOĞLU
(Devamla) - Oturur musun lütfen?
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Böyle bir şey olabilir mi yahu?
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) Bu ne biçim konuşuyor?
LEVENT GÖK (Ankara) Olmayan
bir konuyu sen ne konuşuyorsun orada?
ŞAHAP KAVCIOĞLU
(Devamla) Oturur musunuz
Cevap verirsiniz.
BAŞKAN Sayın
Kavcıoğlu, siz
LEVENT GÖK (Ankara)
Cumhuriyet Halk Partisine bir daha laf söyleme öyle.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli)
Hatibi niye tehdit ediyorsunuz?
ŞAHAP KAVCIOĞLU
(Devamla) Gördüğümü söyledim.
BAŞKAN Sayın
Kavcıoğlu, sözünüzü tamamlayınız lütfen.
LEVENT GÖK (Ankara) Derhâl
özür dile, saygısız!
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) Şuraya bak ya!
ŞAHAP KAVCIOĞLU
(Devamla) - Süreme bunu lütfen ilave eder misiniz? Konuşamıyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Olmayan
bir konuyu kimse burada konuşamaz.
ŞAHAP KAVCIOĞLU
(Devamla) - Sayın Başkan, lütfen
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Hatibi niye tehdit ediyorsun Sayın Grup Başkan Vekili?
LEVENT GÖK (Ankara)
Asılsız suçlamayı yapamaz orada öyle.
BAŞKAN Sayın Gök
ŞAHAP KAVCIOĞLU
(Devamla) Çıkar, cevap verirsiniz.
LEVENT GÖK (Ankara) Senin
neyine cevap vereceğim ben, neyine cevap vereceğim ben!
ŞAHAP KAVCIOĞLU
(Devamla) - Konuşmamı başa alır mısınız
lütfen, süremi kullanıyorlar.
LEVENT GÖK (Ankara)
Terbiyesize bak!
BAŞKAN Sayın Gök,
konuşması bittikten sonra size söz verebilirim.
LEVENT GÖK (Ankara) Lütfen,
gayet tabii.
Böyle saygısız bir
konuşma olur mu yahu, kabul edebilir miyiz burada!
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Kalkar cevap verirsiniz.
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) Ne gerek var girmeye ya böyle bir şeye?
LEVENT GÖK (Ankara)
Çıkmış burada şey anlatacak.
ŞAHAP KAVCIOĞLU
(Devamla) Şimdi, biraz önce Aykut Erdoğdunun her seferinde
çıkıp burada yine yalan yanlış ifadeler kullanırken
konuşmasının sonunda
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Vicdanlı ol ya, vicdanlı ol ya.
LEVENT GÖK (Ankara)
Vicdanlı ol be, vicdanlı ol be; nasıl bir
konuşmacısın?
ŞAHAP KAVCIOĞLU
(Devamla) -
bir dakika bizim dilimizle konuşmasını ifade
ederken, bir dakika bizim dilimizle ifade ederken AK PARTİ döneminde
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Vicdanlı ol ya!
LEVENT GÖK (Ankara)
Nasıl bir konuşmacısın?
ŞAHAP KAVCIOĞLU
(Devamla) -
yapılan arsızlıkları, yolsuzlukları,
hırsızlıkları
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Ahlaksızlıkları
ŞAHAP KAVCIOĞLU
(Devamla) -
nasıl cezalandırdığımızı,
yapanları nasıl yargıya intikal ettirdiğimizi bizim
adımıza ifade ettiği için kendisine de buradan teşekkür
ediyorum.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
O zaman niye yalan diyorsun madem böyle bir şeyse?
LEVENT GÖK (Ankara) Yahu
sen nasıl bir konuşmacısın, nasıl bir
konuşmacısın?
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Ya böyle bir şey olur mu ya? Yalan, yanlış
ŞAHAP KAVCIOĞLU
(Devamla) Beş dakika yalan yanlış konuştunuz, bir dakika
da bizim adımıza konuşurken doğru konuştunuz,
teşekkür ediyorum.
LEVENT GÖK (Ankara)
Baştan aşağı yalan, ihtiraslı bir konuşma;
şuna bak, terbiyesize bak ya!
ŞAHAP KAVCIOĞLU
(Devamla) - Sayın milletvekilleri, şimdi, dün yine Haluk
Pekşenin konuşmasında
LEVENT GÖK (Ankara) Sana
ben cevap vereceğim de oturacaksın oraya.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Biz merak ettik, hangileri yalandı? Bir sürü şey
saydı, hangisi yalandı?
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Ne yalandı, söyler misin? Şu yalandı. de
bakalım.
ŞAHAP KAVCIOĞLU
(Devamla) - Bakın, burada ne yalan söylediğini de ifade edeyim:
Bankalar Kanunuyla ilgili konuşurken, bankaları anlatırken...
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Yahu, ben, Bankalar Kanunundan konuşmadım ki hiç.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla) -
kredi
kullanılmasını -Haluk Pekşeni söylüyorum- yönetim kurulu
yetkisinde kredi verilebildiğini söylerken genel müdürün kendisinin kredi
kullandırdığını ifade etti. Bankalar Kanununun
51inci maddesini okumuş olsaydı veya okumuyorsa da bize
sorsaydı kendisine izah ederdik, 51inci maddesinde, doğru, kredi
açma yetkisi yönetim kurulu üyelerine aittir fakat yönetim kurulu gerekli
gördüğü hâllerde, gerekli usul ve sistemlerle bunu genel müdüre, kredi
komitesine
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Hiç haberin
yok. Onun limitleri var. Halk Bankasında bunun limitleri var. Hiçbir
fikrin bile yok konuyla ilgili. Hiç fikrin bile yok.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla) -
ve
aşağıya doğru limitlerinde kullanır. Onun
dışında bir şey yoktur.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Hiçbir fikrin
yok.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla) - Bakın,
2000li yıllarda sizin bankaları nasıl yönettiğinizi
müsaade ederseniz anlatayım.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Neyine müsaade
edeceğim? Fikrin bile yok yani, genel müdürlükle ilgili limitleri var.
BAŞKAN Sayın Erdoğdu, hatip
konuşmasını bitirsin ondan sonra isterseniz kürsüden
konuşursunuz.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla) Bakın,
2000li yıllarda bankaları, on beş yıl
iktidardaydınız, nasıl hortumladığınızı
anlatayım, müsaade edin.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Ya, biz
iktidarda değildik. Her şeyin yanlış kardeşim ya!
LEVENT GÖK (Ankara) Senin nereni, nereni
düzelteceğiz?
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla) Nasıl?
1991-1995te kim iktidardaydı? SHP. CHPnin devamı değil mi?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) On beş
yıl ben iktidardayım diyorsun, on beş yıl.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla) - 1999da
koalisyonlarda, hepiniz..
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Refah da
iktidardaydı o zaman.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla) - Sayın
Bakanım Zekeriya Bey orada, bakandı, BDDKnın ilk kurucu
Başkanıydı. 2000li yıllarda bankaların nasıl
durumda olduğunu kendisi de size izah edebilir.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Beş
kişiye sataştın. Maşallah, rekor kırdın.
LEVENT GÖK (Ankara) Maşallah! Maşallah!
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla) - 2000li
yıllarda Bankalar Kanununu bile çıkarmayı beceremediniz.
Yıllarca bu kanunu çıkarmadan bankaları
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla) - Sayın
Başkan, süremi kullandılar, üç dakika istiyorum.
BAŞKAN Sayın Kavcıoğlu, üç
dakika değil efendim
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla) Süremi grup
başkan vekili kullandı, o yüzden daha fazla süre istiyorum.
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlamanız için bir
dakika ek süre veriyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, daha fazla
konuşursa üç grup da sataşmadan dolayı söz alacak.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Üç dakika daha
konuşsa bütün Meclise sataşacak!
BAŞKAN Bir dakika Sayın
Kavcıoğlu.
Buyurun.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla) Bakın,
2000li yıllarda bankaları nasıl yönettiğinizi,
BDDKnın ilk Başkanı olarak Sayın Bakan Zekeriya Bey de
bilir. O yıllarda, Güneş Taner Bugün Bankalar Kanunu çıksa
Türkiyeye 1 milyar dolar maliyeti var. derken, siz bu kanunu
çıkarmayarak bankaları hortumladınız. 2001-2002 krizinin de
100 milyar dolar Türkiyeye maliyeti oluştu. O günkü şartlarda
Türkiyeye bunu yaşatan yine bu sıralardaki MHP, DSP ve -işte,
bakanlar burada- ANAP kadrolarıydı.
ERKAN HABERAL (Ankara) Bankalar MHPye
bağlı değildi ki.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla) - O gün
bankaları nasıl paylaştığınızı da
anlatayım: Koalisyon görüşmelerinde -yine içinizden eski siyasiler
söyler bunu- bakanlıkların görüşmeleri yarım saatte biter
ama hangi bankanın hangi partiye verileceği konusu günlerce sürerdi.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Bayburt iline
yazık ya! Yazık gerçekten, yazık ya!
ŞAHAP KAVCIOĞLU
(Devamla) - Bunun ispatı, bakın, 1999da, Aykut Bey, bilirsiniz siz,
Halk Bankası DSPye, doğru mu? Emlak Bankası MHP'ye, doğru
mu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla) Vakıflar Bankası
ANAPa verildi.
ERKAN HABERAL (Ankara) - Emlak Bankası
batmadı, siz batırdınız.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla)
Konuşmamı
BAŞKAN Sayın Kavcıoğlu,
süreniz bitmiştir.
Teşekkür ederiz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Kürsüyü batırdı
sayın konuşmacı.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla) Ama süremi
kullandılar.
BAŞKAN Bir dakika verdim size Sayın
Kavcıoğlu.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, sayın
konuşmacı az önce haddini aşan konuşmalarda
bulunmuştur. Partimize -olmayan bir konuda- iftirada bulunmuştur,
alçakça saldırmıştır.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Ayıptır ya!
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Söylediğiniz
ifadelere dikkat edin.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Grup başkan
vekiline yakışır tarzda konuşun.
LEVENT GÖK (Ankara) - Böylesine dinî bir konuda dini
siyasete alet eden bir arkadaşımızın Cumhuriyet Halk
Partisine olan bu ağır saldırısı
karşısında biz de sataşmadan dolayı söz istiyoruz.
BAŞKAN Sayın Gök, size söz
vereceğim fakat kaba ve yaralayıcı söz kullanmamanızı rica
ediyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) O sözü için bir kere özür
dileyecek oradan.
BAŞKAN Sayın Gök, buyurunuz, size söz
veriyorum.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
3.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Bayburt Milletvekili
Şahap Kavcıoğlunun 11 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 8inci maddesi üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; burası yüce bir Meclis, burada iftiradan kaçınarak
özellikle dini siyasete alet etmeden ama şerefli bir şekilde,
yanlışı doğruyla birleştirerek değil
Bir
iftirayı burada dile getirmek kadar alçakça bir şey olamaz.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Siz günlerdir
yapıyorsunuz.
LEVENT GÖK (Devamla) - Mevlit Kandilinde, daha
burada kimse konuşmamışken Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkan Vekili olarak ben Mevlit Kandili konusunda görüşlerimizi
belirttim ve İslam âlemine, herkese tebriklerimi ve kutlamamı sundum.
Hazreti Muhammedin doğuşunu müjdeleyen bugünün İslam âlemine,
Türklere, herkese, Türkiye'de yaşayan bütün yurttaşlarımıza
ve dünyaya örnek olması konusunda önemli açıklamalarda bulundum.
Ama bu arkadaşımız -aradan iki gün
geçmiş- olmayan bir konuda bir iftirada bulunuyor. Bu iftirayı
şiddetle reddediyorum, kendisine iade ediyorum. Böyle bir konu
gerçekleşmemiştir, böyle bir konunun gündeme getirilmesini bugün
anlamak mümkün dahi değildir.
Eğer, bak, sen siyaset yapacaksan önce
şuna cevap ver Sayın Milletvekili: Bin dört yüz yıldır
Bu
ülkede ezan dinmeyecek. dedik, Diyarbakırda Ulu Camide ilk defa geçen
hafta cuma namazı kılınamadı biliyor musun? O senin mensup
olduğun iktidar sayesinde oldu.
FEVAİ ARSLAN (Düzce) Sayenizde, sayenizde.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Şu tarafa sor,
şu tarafa.
BEHÇET YILDIRIM
(Adıyaman) Bizi karıştırma.
LEVENT GÖK (Devamla) Diyarbakırda tam
altı yüz yıllık Kurşunlu Camisi yandı, bir kova su
dökemediler, bir kova su dökemediler. Yani iktidarları döneminde, mensup
olduğu partinin döneminde bir camide yangın çıkacak, bir kova su
dökemeyecekler, bir camide bin dört yüz yıldan bu yana, Atatürkten bu
yana, İsmet İnönüden bu yana kesintisiz ezan okunacak ve namaz
kılınacak ama geçen hafta cuma namazı kılınamayacak, buna
tek söz etmeyecek, olmayan bir konuyu iftirayla buraya getirecek; o senin
haddine değil bir kere. Haddini bileceksin sen, haddini! Cumhuriyet Halk
Partisine böyle sataşma sana düşmez. Haddini bil! (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Gök.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
Başkan
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Sayın
Başkan
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Akçay, buyurunuz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, biraz
evvel kürsüde konuşan AKPli konuşmacı partimizin
adını zikretmek suretiyle ve 57nci Hükûmetin icraatlarıyla
ilgili son derece yanlış bilgiler vermiştir. Sataşmadan
dolayı söz istiyoruz.
BAŞKAN Siz mi konuşacaksınız
Sayın Akçay?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Samsun Milletvekili Erhan
Usta konuşacak.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Usta.
Sataşmadan, iki dakika söz veriyorum.
4.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Bayburt Milletvekili
Şahap Kavcıoğlunun 11 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 8inci maddesi üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi
Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim.
Çok değerli milletvekilleri, yani burada
hayretler içerisindeyiz, az önce, AKP Grubundan arkadaşımız ya
hafıza kaybına uğramış olmalı veya ben
anlamıyorum yani bu
Ama bu alışkanlık, bunu burada Maliye
Bakanımız da yaptı maalesef. Hatırlarsanız bu vergi
yasalarının ilk günkü görüşmelerinde Kamu Finansmanı ve
Borçlanma Kanununu kendilerinin çıkardığını söyledi.
Yani haydi yorumda hata yaptığınızı, yorumda
yanlı davrandığınızı anlıyoruz da şu
Meclisin çıkardığı kanun, tarihi belli, saati belli, her
şeyi belli; bunda dahi karşınızdakini cahil zannederek
buradan çıkıp böyle yalan yanlış şeyler söylemeyi ben
bir defa şu çatının saygınlığına yakıştıramıyorum.
Bunu öncelikle ifade etmek istiyorum.
Şimdi, yorum yapılabilir, yorumlara bir
şey demiyoruz. Burada bakıyorsunuz, bankacılıkla ilgili bir
şey yapılmadı, bir de MHPnin de adını
karıştırıyor.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) 21 banka ne zaman
battı acaba, 21 banka?
ERHAN USTA (Devamla) Bankacılık
Yasası, bankacılık sisteminin düzenlenmesine ilişkin bütün
reformlar Milliyetçi Hareket Partisinin de iktidar ortağı olduğu
57nci Hükûmet döneminde, 2001 yılında
yapılmıştır.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) 21 banka ne zaman
battı?
ERHAN USTA (Devamla) BDDKnın kurulması
o zaman yapılmıştır, kamu
HARUN KARACA (İstanbul) Sayın Vekil,
reformdan dolayı mı battı bankalar?
ERHAN USTA (Devamla) Hayır efendim, batar
mı?
HARUN KARACA (İstanbul) Reformdan dolayı
mı battı?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Daha evvel battı.
ERHAN USTA (Devamla) Bakın, ona ilişkin
bir analiz yaparsanız ona katılırım.
Kamu bankaları neden battı, ben bir
tanesini söyleyeyim. Ta 90lı yıllardan beri gelen pamuk destekleme
primleri
Herkes halının altına bunları, pisliği
attı ve hiç kimse bununla yüzleşme cesaretini gösteremedi. O günkü
iktidar kamu bankalarını yeniden yapılandırarak, sermaye
vererek, o gün aslında Türkiye'nin daha sonraki
başarılarının adımını attı.
HARUN KARACA (İstanbul) Halk
Bankasının batık kredilerine bakın, Ziraat Bankasının
batık kredilerine bakın, Vakıflar Bankasının
batık kredilerine bakın.
ERHAN USTA (Devamla) Hayır efendim, hiçbir
şekilde
Ziraat Bankasının, Halk
Bankasının bugünkü durumuna bakmak lazım.
Pamuk destekleme primlerinin hangi dönemlerde,
kimler tarafından verildiğini bu millet çok iyi biliyor. Kamu
bankalarının yeniden
yapılandırıldığını çok iyi biliyor. Yani
burada verilen sermaye destekleri, bugün, daha sonrasında eğer
2008de, 2009da Türkiye batmadıysa, küçülmekle birlikte batmadıysa o
gün yapılan reform sayesindedir.
Bunu takdir etmek lazım, bu vefa duygusunu hiç
olmazsa göstermek lazım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Usta.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Erdoğdu.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Adımı
anarak Yalan yanlış beyanlarda bulunmuş. diyerek
şahsıma sataşmıştır, 69a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Erdoğdu.
Sataşmadan iki dakika söz veriyorum.
5.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun, Bayburt
Milletvekili Şahap Kavcıoğlunun 11 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 8inci maddesi üzerinde şahsı
adına yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
Başkan, bugün burada yaptığım konuşmada, özellikle
bildiklerimizi paylaşalım, çünkü hepimizin memleketi, bu memleketi
yöneten iktidar da memleketi hepimiz adına yönetiyor, daha iyi bir ülkede
yaşayalım diye son derece naif bir dille ve sadece kanun maddelerini
anlattım. Bugünkü konuşmamda sadece kanun maddelerini anlattım.
Şimdi yalan yanlış diyor bir adam,
anlattığım kanun maddeleri ve bu tepkiler üzerine bir mahkeme
hükmünden bahsettim. İsterseniz kocaman fotoğrafını
getiririm, mahkeme iddianamesi ve kararından, kadınların otele
girişini ama bu olmasın diye, bunu bu kadar
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Böyle
ahlaksızlık olur mu ya!
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Ya, olmuş bir
şeyi anlatıyorum, bu Parlamento
Ve bu konuştuğum
olayı 1 milyar dolara varan bir yolsuzluk üzerine anlattım ben bunu.
Şimdi yalan yanlış diyor. 11.
Ağır Ceza Mahkemesi, 7. Ağır Ceza Mahkemesi, mahkemeleri
söylüyorum, hükmü söylüyorum, Biz yaptık. diyor; hayır, onu Hanefi
Avcı soruşturma yaptı, sonra Hanefi Avcıyı
soruşturma yaptı diye Ergenekondan içeri koydunuz. Yani bunun daha
detayına girmeyeyim, sizinle alakası yok o işlerin.
Şimdi, buradan bize Bankalar Kanununu
okuyacak. Ya, orada bir bankanın genel müdür yardımcısı
var. Bankalar Kanunundan Halk Bankasının uygulamasını
sorun, genel müdürün yetki limiti ne, yönetim kurulunun yetki limiti ne, hiçbir
fikriniz yok konuyla alakalı. Dinlememişsiniz. Dinlemediğiniz
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Sen kim
olduğumu biliyor musun? Ben bankanın genel müdür
yardımcısıyım. Benim kim olduğumu biliyor musun?
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Ben kim oluyorum
biliyor musun? Ben vicdanlı bir adamım ve ben hiçbir zaman bir
muhalefet partisini ortak bir duygu üzerinden, Kandil üzerinden suçlamam, bu
düzeye düşmem. Bayburt halkına yazıktır, temsil
ettiğiniz halka yazıktır. Buraya bir geldiniz, kürsüye,
Bayburtu temsil ediyorsunuz, bütün Türkiyeye sataştınız.
Yazık ya, böyle milletvekilliği olmaz! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bir dakika, bir
dakika
Böyle milletvekilliği olmaz. diyorsun, güzel bir cümle
değil şimdi, bunu bir düzelt. Bunu düzelt.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) İlk kürsü
tecrübeniz böyle olmaz.
İşte Rize Milletvekili Osman
Aşkın Bak, sorun bütün Meclise, herkesi rahatsız eden, herkesi
taciz eden, fikri olmayan ve herkese hakaret eden bir milletvekili hâline
geldiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Aa!
Kendini anlatıyor!
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Aynen böyle. Ben bu
konuda sizi uyardım.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sen kendine bak!
OKTAY ÇANAK (Ordu) Eleştirdiğin
şeyi kendin yapıyorsun kendin! Hem eleştiriyorsun hem kendin
aynısını yapıyorsun.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Milletvekiliyle böyle
konuşamazsın!
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Size bunu
yaptığınız için bir kere bile
Dedim ki: Bakın, temsil
ettiğiniz
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
karşılıklı konuşmayınız.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Sen de dedin ki bana:
Yüzde 76 aldık biz. Biz size sataştıkça oyumuz artıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Burada konuştum
sizinle. Rica ediyorum ya!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Cevap vereceğim
şimdi, merak etme.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Buyurun, cevap verin,
kürsü sizin. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Cevap vereceğim
şimdi sana.
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 17.46
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.54
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER : Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Sema KIRCI
(Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20nci
Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
11
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/318) (S. Sayısı: 11) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Şimdi, söz sırası şahsı
adına Diyarbakır Milletvekili Sayın İdris Balukene aittir.
Buyurunuz Sayın Baluken, süreniz beş
dakika.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten, Meclisteki bu düzeysizliği görünce
biz de hicap duyuyoruz; zaman zaman da, mecburen bu düzeysizliğe de cevap
vermek zorunda kalıyoruz.
Şimdi, bugün de birçok milletvekili yerinden
söz alıp Eş Genel Başkanımızın Rusyada
yapmış olduğu diplomatik görüşmeler üzerinden ihanet
suçlaması, işte, ülkeyi arkadan hançerleme suçlaması, hainlik
suçlaması getirmiş. Bir kere yani bu düzeysizlikten çıkmak
gerekiyor. Kimin ihanet yaptığı, kimin hainlik
yaptığı, kimin arkadan hançerlediği meselelerini burada bir
milletvekili kendi yargısıyla ifade edemez. Varsa fikirsel anlamda
yanlış bulduğu yönler bu kürsüye çıkıp buradan
açık bir şekilde o fikirlerini savunur.
Biz, dış politikada AKPnin
yanlışlarına göre bugüne kadar pozisyon almadık, bundan
sonra almayacağız. Görüşme listelerini sizden icazet alarak
planlamayacağız. Siz zaten dış politikada yanlış
üstüne yanlış yapıyorsunuz. Sizin dün dost dedikleriniz bir gün
sonra düşman oluyor, düşman dedikleriniz bir gün sonra dost oluyor.
Yani, buranın üzerinden, hangi parti gelip sizin
doğrularınız üzerinden bir planlama yapabilir?
Bakın, dün daha İsraile Terör devleti.
İşte, günde 500 ton bombayı Filistin halkı üzerine
yağdırıyor. Biz burada olduğumuz sürece asla bir normalleşme
süreci yaşanmaz. diyordunuz. E, bugün İsraille her türlü
anlaşmanın içerisine giriyorsunuz.
Aynı şekilde, bakın, yani bir Rus
Dışişleri Bakanını eğer ihanet olarak
görüyorsanız, o zaman ilk ihaneti sizin Dışişleri
Bakanı yaptı. Mevlüt Çavuşoğlu Lavrovla görüşmedi mi?
Böyle bir yaklaşım olabilir mi? Kaldı ki şu anda Lavrov ya
da Putin göz kırpsa koşa koşa gitmeyecek misiniz? Yarın
koşa koşa İlişkileri normalleştiriyoruz. üzerinden
gittiğinizde birileri çıkıp size Ya, siz bunlarla
görüşmeyi hainlik, vatana ihanet olarak sundunuz. dese ne olacak?
Buralardan çıkın. Dış politikada yanlış üstüne
yanlış yapıyorsunuz. Size göre pozisyon alsak IŞİDle
görüşmemiz lazım, El Nusrayla, Ahrar el-Şamla görüşmemiz
lazım, başka görüşecek ülke kalmadı. Realite bu, gerçek bu.
Biz oraya gittiğimizde burada ne söylüyorsak
orada da onu söyledik: Bu Rus uçağının düşürülmesini
doğru bulmuyoruz. Burada da diyoruz, orada da dedik. Rusyayla Türkiye
arasındaki siyasi kriz, diplomatik kriz, ekonomik kriz iki ülke yararına,
iki ülkenin halklarının yararına değil, normalleşmesi
gerekir. diyoruz. Orada da aynı şeyi söyledik, söylemeye de devam
edeceğiz. Rus uçağını hangi gerekçeyle
düşürdüğünüzü bile izah edemediniz.
Bakın, Türkmen halkını orada bir
kılıf olarak maalesef kullandınız. Türkmen
halkının başına da facia üstüne facia getirdiniz. Orada, o
coğrafyada El Nusra ve Ahrar el-Şam vardı, onları koruma
adına ülkeyi felaketin eşiğine getirdiniz, Rus
uçağını onlar için düşürdünüz. Türkmen halkını
korumak için yapıyoruz. dediniz, bütün Rus ordusunu Türkmen
halkının üstüne saldınız. Ne oldu? Türkmen Dağı
düştü. Hani siz Türkmen Dağını da düşürmemek için her
şeyi yapacaktınız? Böyle bir siyaset olmaz. Gücünüzün
yettiğine böyle hemen damgayı yapıştırıp
gücünüzün yetmediğine boyun eğmek
Bakın, günlerdir buradan
diyoruz: Cizre sokaklarında, Silopi sokaklarında tanklar var, çekin.
Cizre halkı Ben bu tankları istemiyorum, yerleşim
alanlarımı bombalıyor, çekin. diye feryat figan ediyor, çekmiyorsunuz.
Ama Başikadaki tankları, Obama bir telefon açıyor,
çekiyorsunuz. Böyle şey olur mu! Kendi halkının söylediğini
dinlemeyip Obamanın söylediğini hemen yerine getirirseniz, onu
dikkate alırsanız orada ne dış politika olur, ne iç
politika olur. Orada herkesi küçük düşürürsünüz, maalesef, herkesi zor
duruma, özellikle dış dünya karşısında zor duruma
düşürürsünüz Biz, dış politikada da dış
ilişkilerimizde de kendi ilkelerimiz doğrultusunda yapmış
olduğumuz bütün görüşmelerin arkasındayız. Hiçbir
görüşmede Türkiye halklarının aleyhine olabilecek tek bir
şey bizim tarafımızdan dile getirilmemiştir, bundan sonra
da dile getirilmez. Suriyede de Orta Doğuda da sizin dış
politikanızı yanlış buluyoruz. Buradan da ifade ediyoruz, yürüttüğümüz
bütün diplomatik görüşmelerde de ifade ediyoruz. Umarız ki bu
yanlış politikalardan bir an önce vazgeçersiniz,
aklınızı başınıza alırsınız,
Türkiyeyi böyle bir bölgesel savaşın içerisine çekmezsiniz çünkü bu
halkın gerçekten bu krizleri çekecek dermanı ve takati yok.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Baluken.
Sayın milletvekilleri,
şimdi madde üzerinde on dakika süre ile soru-cevap işlemini
gerçekleştireceğiz.
Sisteme giren sayın
milletvekillerine sırasıyla söz vereceğim.
Sayın Kuşoğlu
BÜLENT KUŞOĞLU
(Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
Maliye Bakanının orada olacağı varsayımıyla söz
istedim ama size sorayım farklı bir konuda. Bu siber
saldırılarla ilgili durum nedir? Türkiye bunlarla ilgili ne
yapmaktadır? Bir tedbir alınıyor mu? Türkiye için bir zarar söz
konusu mu? Bu konuyla ilgili geçenlerde de açıklama istedik ama Hükûmet
tarafından yapılmadı. Son durumu size sorsak bir açıklama
yapabilir misiniz Hükûmet adına?
Çok teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
BAŞKAN Sayın Usta
ERHAN USTA (Samsun)
Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
biliyorsunuz, sigara izmaritleri üzerinden, kaçakçılığa
ilişkin, kayıt dışına ilişkin bir
çalışma yapılıyor. Bu en son çalışmada sigara
kaçakçılığının yüzde 19,3 oranında olduğu
tespit edilmiştir ve o raporda da Yasa dışı sigara
ticaretinin en yüksek olduğu 2010-2011 seviyelerine bu yıl tekrar
dönülmüştür. diye bir ifade kullanılmıştır.
Ayrıca, akaryakıtta
da ciddi kaçakçılık olduğunu biliyoruz. Yaklaşık yüzde
20-25 civarında bir oran konuşuluyor. En son, TESK Başkanı
Palandökenin de Son üç yılda yüzde 30 akaryakıt
kaçakçılığı arttı. diye bir beyanatı oldu.
İçkide, çayda,
şekerde kaçakçılık miktarlarının çok yüksek
olduğu bilinmektedir.
Bu verdiğimiz oranlara
katılıyor musunuz, katılmıyorsanız size göre oranlar
nedir? Bu kaçaklığın mali boyutu ne kadardır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tor...
FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş)
Sorum, seçim çevrem Kahramanmaraş ile ilgilidir. Göksun ilçesinde temeli
1995 yılında atılan Adatepe Barajının sadece gövde
kısmı 2014 yılında, yani yirmi yılda nihayet
bitirilebilmiştir. Sulama amaçlı bu barajın sulama
kanallarının inşasına ise henüz
başlanamamıştır. Başlamama sebepleri nelerdir, ne
zaman başlanabilecektir?
İkinci sorum: Afşinde projesi kırk
elli yıl önce yapılan ve geniş çorak topraklara hayat verecek
Karakuz Barajının 2016 yılında temelini atmayı
düşünüyor musunuz?
Üçüncü sorum da Elbistan ilçesinde Söğütlü
Çayı üzerinde planlanan 3 barajdan 1i olan Kavaktepe Barajı ile
ilgili son durum nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ok...
İSMAİL OK (Balıkesir) Sayın
Bakan, tam yetmiş yıl önce Balıkesirin Susurluk ilçesinde o
günkü zor şartlarda şeker fabrikası
açılmıştır. Balıkesir, tarım ve hayvancılıkta
Türkiyeyi doyuran ildir ama maalesef bugün Susurluk Şeker Fabrikası
çalışmamaktadır; bir açılıyor, bir kapanıyor.
Burada, sadece şeker üretiminde değil, Türkiyeyi doyuran il olan
Balıkesir, özellikle et ve süt üretiminde her daim ilk 2ye, 3e girmektedir.
Dolayısıyla, tarım ve hayvancılığa da bu
şeker fabrikasının açılması çok ciddi katkı
sağlamaktadır.
Öte yandan, ülkemizde olduğu gibi,
Balıkesirdeki işsizliği de düşündüğümüzde bu
fabrikanın çalışmamasının sonuçları
ortadadır. Bu fabrikanın akıbeti ne olacaktır? Birilerine
peşkeş çekilip satılacak mı yoksa çürümeye terk edilecek mi
ya da Balıkesir halkının beklediği gibi faaliyete geçecek
midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Aksu...
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul)
Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, vergileme, gelir yaratma
fonksiyonu kadar sosyal ve iktisadi politikaların önemli bir
enstrümanı olarak da kullanılır. Vergi sisteminin
tasarımında, aynı zamanda ekonomik büyümeyi destekleme,
vergilemeden doğan yükü adil dağıtma ve gelir dağılımını
iyileştirme amaçları güdülmelidir. Bu doğrultuda vergilerin, millî
geliri, kesimler arasında yüksek gelirliden düşük gelirlilere
doğru dağıtıyor olması beklenir. Dolaylı
vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payının 2002den 2014e
yüzde 66,3ten yüzde 71,2ye çıktığı
düşünüldüğünde, uyguladığınız vergi sisteminin
adalet anlayışına ve beklentisine hizmet ettiğini
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Haberal
ERKAN HABERAL (Ankara) Maden kömürü
havzasında olması sebebiyle termik santral kurulmasına izin
verilen Zonguldak Çatalağzı beldesinde, mevcut santraller ithal kömür
kullanmasına rağmen ısrarla yeni termik santral ruhsatı
verilmesinin sebebi nedir? Bu santrallerin çevrede yarattığı
tahribatın, tüm yaşamı tehdit eden ve iklim değişikliğine
sebep olan sera gazlarının ne kadar riskli bir boyutta olduğunun
farkında mısınız? Dünyanın hangi ülkesinde 78
kilometrelik şeritte 13 tane termik santral vardır?
BAŞKAN Sayın Bayraktutan
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakan, ben Artvin milletvekili olarak
evvelsi gün bölgemi ziyaret ettiğinizi biliyorum. Sarp Sınır
Kapısındaki sorunları yerinde gözlemlediğinizi tahmin
ediyorum. Bu sorunlar, kapıdaki yığılmalar, özellikle tek
kapı uygulamasına ilişkin beklentiler konusunda ne
yapacaksınız? Sarp Sınır Kapısında fiziki
imkânsızlar nedeniyle, çok yoğun geçişler nedeniyle
bayağı sıkıntılar oluyor. Muratlının
açılmasına ilişkin Artvinde büyük bir beklenti var,
Muratlı Sınır Kapısının. Her iki ülke
arasında gerekli uluslararası anlaşma sağlandı.
Gürcistan Hükûmeti ile Türkiye arasında yeni kapının
açılması konusunda bir girişiminiz olacak mı? Sarp
Sınır Kapısındaki sorunları ne zaman halledeceksiniz?
Bu yığılmalara ne zaman son vereceksiniz? Özellikle tır ve
otobüs kuyruklarını bizzat gözlemlediğinizi umuyorum. Bu sorunu
ne zaman halledeceksiniz?
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bakan, kalan süre size
aittir.
Buyurunuz.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ
(Malatya) Teşekkür ederim Başkanım.
Siber saldırı sorusuyla ilgili olarak,
yazılı olarak cevaplandırmak istiyoruz.
Diğer sorularla ilgili, Ulaştırma
Bakanlığıyla ilgili olan sorulara da Ulaştırma
Bakanımızla görüştükten sonra cevap vermek istiyoruz haklı
olarak.
Sarp Sınır Kapısıyla ilgili
olarak sorulan soruya cevap vereyim. Önceki gün, Sarp Sınır
Kapısındaki sorunları yerinde tespit etmek için bir grup
milletvekili arkadaşımızla beraber Sarp Sınır
Kapısına gitmiştik. Gürcistan Maliye Bakanıyla da
görüştük, Muratlı Kapısının açılması noktasında
karşılıklı olarak anlaşma vardı,
açılması noktasında çaba gösterilmesi her iki ülke arasında
tekrardan teyit edildi. Sarp Sınır Kapısının yeniden
yapılması noktasında projemiz bitmişti, bunun yerinde
uygulanıp uygulanamayacağını ve hangi süre içerisinde biteceğini
arkadaşlarımız yerinde tespit etti, değerlendirmesi
sürüyor, önümüzdeki günlerde kamuoyuyla paylaşacağız.
ERHAN USTA (Samsun) Akaryakıt
kaçakçılığı, sigara kaçakçılığı? Bunlar
sizin konularınız.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ
(Malatya) Onunla ilgili elimde şu an veriler yok, onu da
çalışıp size yazılı olarak cevap veririz
inşallah.
ERHAN USTA (Samsun) Genel bir şey
söyleyebilirsiniz, oradan söylemeniz gerekmiyor illa ki.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ
(Malatya) Yani genel olarak azaldığı herkesin malumu.
ERHAN USTA (Samsun) Azaldı. değil, tam
tersine raporlar Artıyor. diyor.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ
(Malatya) İşte, biz o raporlara
katılmadığımızı
Verileri de size
ileteceğiz. Sabrederseniz onu size yazılı olarak vereceğiz
inşallah.
İSMAİL OK (Balıkesir) Susurluk
Şeker Fabrikası?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ
(Malatya) Sayın Aksunun sorusu: Dolaylı vergiler gelir
dağılımını bozuyor. diye ifade edilmiş. Gelir
dağılımı ve yoksulluk göstergeleri ve refah düzeyi, AK
PARTİ Hükûmeti döneminde kişi başı millî gelir dolar
bazında 3 kat artmıştır, gelir dağılımı
iyileşmiş, yoksulluk azalmıştır. 1 doların
altında geliri olan nüfus sıfırlanmıştır. Bunu
sosyal politikalarla AK PARTİnin başardığı da
hepinizin malumu.
Teşekkür ederim.
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) TÜİK
yalan mı söylüyor Sayın Bakan? Yüzde 29u yoksulluk
sınırında Türkiye'nin.
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Bakan
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Bakan, süre var, ben
sisteme giren sayın milletvekillerine biraz daha söz vereceğim.
Sayın Usta, buyurunuz.
ERHAN USTA (Samsun)
Sayın Başkan, böyle bir şey kabul edilemez. Sayın Bakan
hiçbir ihtisası olmadığı bir alanda yalan yanlış
şeyler söylüyor, önüne uzatılan kâğıdı okuyor, kendi
Bakanlık alanını ilgilendiren bir konuda Ben daha sonradan
görüş beyan edeceğim. diyor. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Akaryakıt kaçakçılığı, sigara
kaçakçılığı Gümrük ve Ticaret
Bakanlığının temel uğraş alanıdır ve bu
ülkenin kanayan yarasıdır.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Bir bakana
böyle cümle kurulmaz. Ayıp be!
ERHAN USTA (Samsun) - Bununla ilgili raporlar bu
oranların sürekli olarak arttığını söylüyor. Ben
bununla ilgili Sayın Bakana bir soru soruyorum, Sayın Bakan gidiyor
başka konularla ilgili, kendi Bakanlığını ilgilendirmeyen
konularla ilgili cevap veriyor.
Tekrar ben sorumu yeniliyorum: Sayın Bakan bu
söylediğimiz oranlara katılıyor mu?
BAŞKAN Sayın Kuşoğlu sisteme
girmişler.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Ben siber saldırıyı sormuştum.
Güncel bir olay, anında cevaplanması gereken bir olay, birkaç gündür
soruyoruz. Bununla ilgili tabii ki gazetelerde, medyada haberler var ama
Hükûmetin bu konuda bir açıklaması olsun istedik. Buna
yazılı cevap vereceğim. dedi. Böyle yazılı bir cevap
olmaz, böyle bir usul olmaz, böyle bir konuda yazılı cevap olmaz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Erdoğdu
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
Bakan, bu, Gümrük müfettişleri ve Gümrük uzmanlarıyla birlikte
Kalkınma Bakanlığı uzmanları, Hazinenin
uzmanları, Hazine kontrolörleri yani ekonomi bürokrasisi çalışanlarının
durumu her gün kötüye gitmektedir. Birçok meslek grubuna özlük hakkı
artışı yapılmışken bunlara
yapılmamaktadır. İlgili bakanlarla birlikte ekonomi bürokrasisi
için bir önlem düşünüyor musunuz ücretleri ve özlük haklarıyla
ilgili?
BAŞKAN Sayın Bakanın yerine ben
cevap veremeyeceğime göre, süre de doldu...
Sadece, Grup Başkan Vekili Sayın Akçay
sisteme girdi.
Buyurunuz Sayın Akçay.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Meclis
Başkanlığı tarafından, yazılı cevap
verileceği ifade edilen sorularla ilgili bakanlara hatırlatma
yapılması ve Gümrük ve Ticaret Bakanının, sigara
kaçakçılığıyla ilgili sorulara anlık bilgilerle hemen
cevap verebilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan bazı sorulara yazılı
cevap vereceğini ifade etti. Geçmiş dönemlerden de biliyoruz ki
maalesef, Hükûmet üyesi bakanların hiçbirisi Genel Kurulda sorulan
sorulara, söylemesine rağmen, yazılı cevap vermemiştir,
örneği bizce malum değildir, eğer verdiği iddia ediliyorsa
bunun ortaya konulması gerekir ve verilmiyor. Bu da Hükûmetin
güvenilirliği ve ciddiyeti bakımından ciddi bir zafiyettir. Bu
konuyu hatırlatmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığınca, Hükûmete ve sayın bakanlara Genel
Kurulda milletvekilleri tarafından yöneltilen sorulara eğer Genel
Kurul sırasında cevap verilememişse mutlaka, ifade edildiği
gibi, yazılı cevap verilmesinin bir hatırlatılmasında
ben fayda görüyorum. Meclis Başkanlığının bunu
yapması gerekir.
Diğer bir husus
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Tamamlayınız Sayın
Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Bakan Gümrük ve
Ticaret Bakanı, geçmiş dönemlerde de diğer Gümrük ve Ticaret
Bakanlarına, Maliye Bakanına, İçişleri Bakanına,
ilgili bakanlara hatırlatmıştık. Ankara Türkiyenin
başkenti ve başkentin de merkezî yeri Kızılaydır ve
bakanlıkların bulunduğu yerdir. Kızılayda ve Gümrük
ve Ticaret Bakanlığının birimlerine de yakın yerlerde
şu görmüş olduğunuz kaçak sigaralar satılıyor. Geçen
dönemden kalıyor çünkü bunu hükûmetlerin de devam etmemesi için bir
hatırlatma bakımından da sakladık. Bu, bir gümrük
faaliyetleri bakımından çok ciddi bir zafiyettir. Sayın
Bakanın kaçakçılıkla ilgili, Sayın Ustanın sormuş
olduğu soruya günlük değil anlık bilgilerle hemen cevap
verebilmesi gerekirdi, bu hususu da hatırlatıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Sayın milletvekilleri, soru-cevap
işlemlerinde Sayın Bakana ayrılan süre beş dakikadır.
Bu süre içerisinde Sayın Bakan soruları
cevaplandıramamışsa eğer yazılı olarak cevap
vermek durumundadır. Sayın Akçay, sizin talebinizi Sayın Meclis
Başkanıyla görüşeceğim ve ileteceğim.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Gelir Vergisi
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/318) (S.
Sayısı: 11) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, madde
üzerinde dört ayrı önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 8inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Naci Bostancı Ramazan Can Necip
Kalkan
Amasya Kırıkkale
İzmir
Hüsnüye Erdoğan Hüseyin Özbakır Ravza Kavakcı
Kan
Konya Zonguldak İstanbul
Orhan Karasayar
Hatay
MADDE 8- Bu Kanunun;
a) 2 inci, 3 üncü, 4 üncü, 5 inci, 6 ncı, 7 nci
maddeleri 1/1/2016 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,
b) Diğer hükümleri yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 11 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 8inci maddesinde yer alan 1/1/2016
ibaresinin 1 Ocak 2016 ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Çağlar Demirel Mehmet Emin
Adıyaman
Diyarbakır Diyarbakır Iğdır
Filiz Kerestecioğlu Mahmut Celadet Gaydalı
İstanbul Bitlis
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 8inci maddesinde yer alan 1/1/2016 tarihinin
2/1/2016 olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erhan Usta Mevlüt
Karakaya İsmail
Ok
Samsun Adana Balıkesir
İsmail Faruk Aksu Deniz Depboylu
İstanbul Aydın
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 11 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 8inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Bülent Kuşoğlu Lale
Karabıyık İlhan
Kesici
Ankara Bursa İstanbul
Aykut Erdoğdu Murat Emir
İstanbul Ankara
MADDE 8- Bu Kanun 1 inci ve 6 ncı maddeleri
yayımı tarihinde diğer maddeleri 1/12016 tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ
(Malatya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Sayın Aykut Erdoğdu konuşacak.
Sayın Erdoğdu, süreniz beş dakika.
(CHP sıralarından alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yasama kalitesi çok önemlidir ve
yasama kalitesini ağırlıklı olarak da çoğunluğu
olan partiler belirler.
Şimdi, demin, milletvekillerinin
şikâyetlerine bakıyorum. Bu İç Tüzük, Anayasa iktidar hakkı
vermiş ama aynı zamanda muhalefet hakkı da vermiş. Bütün
gücü kullanmalarına rağmen iktidar partisi, muhalefet partisinin
hakkını kullanması konusunda, sayın bakanların, sayın
komisyon başkanlarının ve çoğunluk grubunun bir
isteksizliği var. Sözlü soru bir haktır, cevap bir yükümlülüktür.
Cevap alamıyoruz. Sorduğumuz sorulara, bir de böyle şey, hafif,
ciddiye almayan cevaplar veriliyor.
Şimdi burada benim önümde iki yol var: Ya
deminki konuşmama devam edeceğim ya da daha sert
konuşacağım ama ben deminki konuşma üslubumda; bu kanunun
ilgilendirdiği, gelirlerin toplandığı, harcama
mevzuatının en önemli kısmı olan kamu ihaleleriyle
alakalı, memleketimize yararı olacağını düşündüğüm,
iktidar partisini uyarmayı düşündüğüm
başlıklarına devam etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, demin söyledim, bu
kamu ihale mevzuatında 2 tane ihale usulü var: Açık ihale usulü,
pazarlık ihale usulü diye. Pazarlık ihale usulü son derece istisnai
olmasına rağmen, deprem, yangın, olağanüstü hâller
denilmesine rağmen yüzde 30u geçti arkadaşlar istisnai ihale
usulleri. Yani, yüzde 70 açık ihaleyken yüzde 30 istisnai hâle geldi, bunu
Avrupa Birliği raporlarında eleştiriyor, sadece ben
eleştirmiyorum. Açık ihalede durum sorunsuz mu? Hayır
değil. Açık ihalede de yapılma yöntemleri şu: Ya
firmayı ya malı tarif ediyorlar yolsuzluk yapmak için. Mesela, bir
firma var, bir yerde bir büyük inşaat yapılacak, kongre merkezi
inşaatı yapılacak, şartnamede aynen şunu söylüyor,
diyor ki: 30 bin veya üzerinde yatak kapasitesi olan
Ya, Türkiyede zaten 30
bin ve üzerinde yatak kapasitesi olan birkaç firma var, onun da sadece bir
tanesi inşaat işi yapıyor. Ve o geliyor yapıyor ve
fahiş fiyatlarla yapılıyor bu kongre merkezi. Bir binanın
etrafının ışıklandırma ihalesi 30 milyon lira olur
mu? 30 milyon lira, 30 trilyon, İstanbulda bir binanın
ışıklandırılması için ihale yapılıyor;
bu harcanan kaynak kamu kaynağı.
Ve kanun koyucu bunun önüne geçmek için de
bağımsız bir Kamu İhale Kurumu oluşturmuş;
bağımsızlığı kaldı mı? Hayır,
tamamıyla Bakanlar Kurulu tarafından üyelerin ataması
yapıldı ve bağımsızlık kalmadı. Üstelik, bu
Kamu İhale Kurumunun yetkileri de elinden alındı, şu
söylendi: Senin bir şeyi inceleyebilmen için şikâyet olması
lazım. E, tamam, şikâyet edelim. Bir dakika, herkes şikâyet
edemez, ihaleyle ilgili olabilmen lazım. İhaleyle ilgili olabilmem
için ne gerekiyor? Mesela, davetiye mektubu alman lazım. Tamam, bütün
şartları sağladım kardeşim, ben gideceğim, bu
yetimin hakkı yeniliyor. diye şikâyet edeceğim, Burada
halkın hakkı yeniliyor. diye şikâyet edeceğim.
Hayır, yetmez. diyor, Çıkaracaksın 7-8 bin lira da para
vereceksin. Hadi çıkardı bu vatandaş, 7-8 bin lira daha
parayı verdi, haklı çıkarsa parası iade edilmiyor.
Şimdi, böylesine yolsuzlukların önüne 30
şeritli otoban açılmış durumda, sonra yolsuzluklar olunca
darbe olmuş oluyor. Bakın, değerli arkadaşlar, bununla
sınırlı kalmıyor. Bütün ulusların, bütün dünyanın
müktesebatına göre diyor ki: Eğer kamu ihalelerine fesat
karıştırmakla yargılanan -ama böyle iftirayla değil,
gerçekten fesat karıştırmayla da yargılanan çünkü dava
açılıyor iddianameden sonra- kamu ihalelerine bu yargılama
sürdüğü sürece katılamaz. Sebebi şu: Hüküm giyerse yetimin
hakkını yemiş bir adama yeni haklar vermeyelim, bu kamu
ihalelerine katılmasın diye.
Buraya tek maddelik bir teklif geldi değerli
arkadaşlar. Bu tek maddelik teklif, bu yargılananların kamu
ihalelerine katılmasının önünü açtı ve tasarı
değil, teklif olarak geldi. Ben o zaman, o önceki dönem milletvekiline
gittim -grubunuza ait bir milletvekili- dedim ki: Sana, böyle bir teklife imza
attılar
Çok üzülmüştü biliyor musunuz. Bu duruma çok üzülmüştü.
Bunu niye anlatıyorum? Şimdi, yapısal reform, yapısal
reform diye anlatıyoruz ya, bu kamu ihale mevzuatıyla alakalı
yapılacak düzeltme bir yapısal reformdur. Öyle uzayda falan da
değil. Size bağlı bürokratlar çok uzun zamandan beri kamu ihale
mevzuatında yapılması gereken değişiklikleri
hazırladılar, madde madde, beş yıldır bekliyor. Üstelik
Avrupa Birliği ilerleme raporlarında sürekli Bu mevzuatı
değiştirin. diye bizim ülkemize telkinlerde bulunmasına
rağmen kamu ihale mevzuatı değişmiyor çünkü sadece belirli
bir grup kamu ihalelerini alıyor. Kamu ihalelerini incelediğinizde
-biz inceledik- bu havuz grubu dediğiniz var ya, en yüksek kamu
ihalelerini bunlar almışlar ama bu ülkede sadece iktidarı seven
müteahhitler veya iş adamları yok, bütün ülkenin iş
adamları var, iş çevresi var; bu hepsinin hakkıdır. Kamunun
da bunu en ucuza alması hakkıdır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Erdoğdu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının
8inci maddesinde yer alan 1/1/2016 tarihinin 2/1/2016 olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erhan Usta (Samsun) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ
(Malatya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Samsun Milletvekili
Sayın Erhan Usta.
Buyurunuz Sayın Usta.
Beş dakika süreniz var.
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim.
Çok değerli milletvekilleri, şimdi biz
burada üç gündür bu kanun tasarısı üzerinde
çalışıyoruz. Ne yaptık? İki tane güzel şey
yaptık; bir tanesi, Milliyetçi Hareket Partisinin seçim beyannamesinde olan
makine tesisat yatırımlarını teşvik etmek
amacıyla burada kredi kullanıyorsa bunun üzerindeki BSMVyi
kaldırdık. Bu güzel bir iş oldu. Emekli
aylıklarının artırılması da ikinci
yaptığımız güzel iş fakat bunun dışında
aslında biz burada epeyce bir yanlış iş yaptık. Biz
derken tabii ki nihayetinde biz muhalefet olarak bunlara ilişkin kendi
fikirlerimizi söyledik ancak iktidar partisinin çoğunluğu olduğu
için onların oylarıyla bu yanlışlar yapılmış
oldu.
Bir defa öncelikle şunu ifade etmek lazım,
tekrar söylemek lazım: Bu çok önemli çünkü biz bu yasayı daha burada
konuşurken bugün sabahleyin Plan ve Bütçe Komisyonunda bir başka
yasada, burada geçen gün, ilk gün konuşurken ben ifade ettiğim için
bir daha konuşmayacaktım aynı şeyleri ancak tekrar bugün
orada, burada ifade ettiğimiz yanlışların tekrar
yapıldığını görünce insan kendisini bu konuları
tekrar hatırlatmaktan alamıyor.
Bir defa, geçen yıl yapılması gereken
bir iş yılın son gününe, son haftasına
bırakılmış durumda yani 31/12/2015te bazı
kanunlardaki tarihler doluyor geçici maddelerde. Bunlar aslında çok daha
önceden düşünülüp buraya getirilmesi gerekirken son güne
bırakılmış şeylerdir yani bu seçimle falan alaka
kurulacak bir şey değil. Bunu 2014te yapmamız gerekirdi,
yapılması gerekirdi.
İkincisi, geçici madde uygulaması son
derece kötü bir uygulamadır, belirsizlik yaratır, ekonomide
belirsizlik yaratır, bu konunun tarafları üzerinde belirsizlik
yaratır. Bir geçici maddeyi en fazla bir yıl, iki yıl
uygularsınız, dokuz yıl, on yıldır
uyguladığımız maddeleri, geçici olarak uygulanan maddeleri,
geçici madde altında yürütülen maddeleri burada bir beş yıl
daha uzatılma yanlışına düştü bu Meclis.
Diğer bir husus, etki analizi. Hep söylüyoruz,
bugün de karşılaştığımız için tekrar
söylemek durumundayım, etki analizi yok yani burada yaptığımız
şeylerin 25-30 milyar TL civarında bir mali portesinin, devlete bir
yükünün olduğu veya böyle bir gelirden vazgeçildiği iddiası var.
Bunun karşısında maalesef Hükûmet tarafının ortaya
koyduğu herhangi bir rakam yok. Bu yanlış diyebilirsiniz. Bu
yanlışsa doğrusu nedir? Doğrusunu söylemek yükümlülüğü
vardır bakanlıkların, bakanlığımızın
fakat bu da maalesef yapılmadı. Hâlbuki burada iktisadi ve sosyal hem
fayda tarafını hem de maliyet tarafını ölçen
hesaplamaların yapılması gerekirdi. Bu yapılmadan buraya
getirildi. Bütün itirazlarımıza rağmen de iktidar partisinin
çoğunluğuyla bu maliyetler konusunda hiçbir fikir olmadan bunlar
onaylandı, geçti.
Diğer bir husus: Sayın Başbakan
dışarıda eylem planı açıklıyor, Meclis burada,
onun açıkladığı eylem planının -geçende bunu ben
belgeleriyle gösterdim- hilafında karar alıyor hem de beş
yıllığına alıyor. Neydi mesela? Dâhilde işleme
rejimini kaldıracağız. -ilk üç ay veya ilk altı ay
önlemleri arasındaydı- deniliyor. Biz, burada dâhilde işleme
rejimini beş yıl daha uzatan karar alıyoruz. Muafiyet ve
istisnaları gözden geçireceğiz, bunlara bakacağız sosyal
fayda açısından, iktisadi fayda açısından, maliyet
açısından bakacağız. deniliyor. Bakın, hiç
tartışılmaksızın bu yasada ciddi muafiyet, ciddi
indirim ve ciddi istisnalar getiriliyor yani böyle bir kamu yönetiminde ciddi
bir çelişki içerisinde bir yasa buradan maalesef geçirilmiş oluyor.
Şimdi, biraz daha içerik açısından
baktığımızda çok konu var ancak ben bir tanesini özellikle
biraz daha detaylarıyla söylemek istiyorum.
Sayın milletvekilleri, Türkiyenin iktisadi
temelleri tüketim üzerinden aşırı vergileme olduğu için, az
önce de oranları verildi yani tüketim ve vasıtalı vergiler
diyoruz biz bunlara kabaca ve bunların adaletsiz vergiler olduğu
bütün literatürün kabul ettiği bir şeydir, buraya
aşırı bağımlılığı var ekonominin.
Bu bağımlılıktan bu ekonomiyi kurtarmak gerekiyor.
Bakın, hiçbir şey yapılmasa bile sırf bu nedenle vergiyi
yaymamız gerekiyor, başka alanlardan da vergi almamız gerekiyor.
Faiz ve sermaye kazançları bizde çok az vergilendirilen ve mutlaka
vergilendirilmesi gereken, daha fazla vergilendirilmesi gereken
alanlardır. Fakat bugün, yine bu yasayla biz bu alanı hemen hemen hiç
vergilendirmeksizin bu yasaları kabul etmiş olduk. İktisadi
açıdan da vicdan açısından da gelir dağılımı
açısından da gelir adaleti açısından da son derece
yanlış bir karara iktidar partisi milletvekillerinin oylarıyla
bu Meclis, bize göre, imza atmış oluyor.
Şu iddiayı kabul etmek mümkün değil:
Bakın, hep piyasalar ve bürokrasi de bunlarla korkutuluyor, Hükûmet de
bunlarla korkutuluyor, Aman, biz bunları yaparsak sıcak para girmez.
Biz, işte, küresel merkez olacağız. Dünyanın küresel
merkezleri bellidir ve bunların hiçbirisinde stopaj usulüyle sermaye
kazançları bu kadar düşük vergilendirilmemektedir. Bu tür bir
vergileme İstanbulu da, Türkiyeyi de küresel ölçekte bir merkez hâline
getirmeyecektir.
Hepinize saygılar sunarım.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Usta.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 11 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 8inci maddesinde yer alan 1/1/2016
ibaresinin 1 Ocak 2016 ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
İdris Baluken (Diyarbakır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ
(Malatya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Önerge üzerinde Diyarbakır
Milletvekili Sayın İdris Baluken.
Buyurunuz, süreniz beş dakika.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir kez daha hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Özellikle, Kabine sırasında Gümrük ve
Ticaret Bakanı oturduğu için son derece önemli, hayati olan bir
konuyla ilgili görüşlerimizi ifade edeceğim. Ya, bu konuda, eminim ki
birçok AK PARTİli milletvekili de bize hak verecek.
Tam üç ayı aşkın bir süredir
arkadaşlar, IŞİD saldırılarından
çıkmış, harabeye dönmüş Kobaniye insani yardım
malzemesi götürmek için girişimlerde bulunuyoruz. Üç ayı
aşkın bir süredir yürütmüş olduğumuz bu bütün
girişimlere rağmen, Sayın Bakanın da bilgisi dâhilinde olan
bu konuda bir adım mesafe katetmiş değiliz arkadaşlar.
Bakın, bütçe konuşması
sırasında da bu kürsüden arkadaşlarımız dile
getirmişti. Rojavada bulunan Kürtler, Kurtuluş Savaşı
döneminde gelip bu topraklar için canını yitirmiş, bu ülkenin
birçok şehitliğinde yatan Kürtlerdir. O canını vermiş
insanların torunlarına bugün bu Kabinenin üyeleri insanlık
dışı bir şekilde ambargo uyguluyorlar. Demir ve çimento
göndereceğiz, buna müsaade edilmiyor, parası ödenmiş. Bir kent
harabeye çevrilmiş. Üç aydır diyoruz ki: Bir ay sonrası
kıştır. Orada inşaatlar eğer yetiştirilmezse
çocuklar dışarıda kalacak, insanlar dışarıda
kalacak, siz buna kayıtsız kalamazsınız; bu meselenin
Türkünü, Kürtünü falan geçtik, bu meseleye insani açıdan duyarsız
kalamazsınız. diyoruz. Ya, üç aydır Türkiyeden ticaret
yapılmış, fabrikalara parası ödenmiş, Kobanili
insanların kıt imkânlarıyla parası ödenmiş çimento ve
demir gönderilmiyor. Böyle bir yaklaşım var mı? Uluslararası
şirketler bizi arayıp Sağlık malzemeleri, bebek
maması, işte, çocuklar için gıda malzemesi göndereceğiz.
diyorlar, Biz Türkiyedeki bakanlıklardan izin alamadık. deme
pozisyonunda kalıyoruz. Böyle bir utancı niye bize
yaşatıyorsunuz, niye buradaki vekillere yaşatıyorsunuz?
Bakın, aranızda Kürt vekiller var, vicdanlı olan birçok
arkadaş var, siyasal İslamdan gelip işin siyasal boyutundan çok
İslami kriterleri ön planda tutan arkadaşlar var; bizden çok sizin
rahatsız olmanız lazım. Rojava halkları, bugüne kadar
oradaki Kürtler Türkiyeye karşı tek bir tehdit oluşturdular
mı, tek bir saldırı yapıldı mı oradan Türkiyeye?
Türkiyenin güvenliğini tehdit edecek tek bir şey oldu mu?
Olmadığı gibi, Süleyman Şah Türbesinde Türk askeri tehdit
altındayken oradaki güçler de burada merkezî hükûmetle koordineli olarak o
askerlerin alınması, türbenin taşınmasına
yardımcı oldular. Siz niye bu ülkeyi böyle bir konuma
düşürüyorsunuz? Sırf Kürt düşmanlığı üzerinden
bütün dünyada şu anda IŞİDle petrol ticareti yapan bir gündem
üzerinden tartışılıyorsunuz. Ya, böyle bir şey
olabilir mi?
HARUN KARACA (İstanbul) Ayıp be!
Ayıp ya! Kimin iddiasını söylüyorsun, kimin iddiası bunlar?
Ayıptır ya!
İDRİS BALUKEN (Devamla) Bütün dünyada
gündem bu değil mi? Bu benim görüşüm değil. Bütün dünyada bu
tartışılıyor.
HARUN KARACA (İstanbul) Dünyayı
bırakın siz, Türkiye Parlamentosunda konuşuyorsunuz, Türkiye
Parlamentosunda konuşuyorsunuz. Başkasının
ağzıyla değil. Türkiye Parlamentosunda konuşuyorsunuz.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Bak, Norveç
Parlamentosu dün Dışişleri Bakanlığı eliyle rapor
yayınladı, rapor, orada yazıyor. Biz bu yanlıştan geri
dönülmesi çağrısını yapıyoruz. Sırf Kürtler
statü elde etmesin. diye, orada Rojavanın oluşan statüsü
boğulsun. diye her tür ilişki içerisine girerseniz böyle durumlarla
karşılaşırsınız.
HARUN KARACA (İstanbul) Bakın İdris
Bey, siz bir başkasının ağzıyla değil, Türkiye
Parlamentosunda konuşuyorsunuz, bir başkasının
ağzıyla konuşmayın.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Bakın,
oradaki politikanız yanlış. Orada, Rojavada Kürt
karşıtlığı üzerine oluşan politika hem Suriyede
Türkiyeyi zorluyor hem içeride de çözüm sürecini bu aşamaya getirdi. Biz
diyoruz ki gelin bu yanlıştan vazgeçin, orada sizin
düşmanınız olan halklar yok. Ya, demir ve çimento göndermemek ne
demek arkadaşlar? Parası ödenmiş demir ve çimentoyu aylardır
gönderemiyorsak biz bunu nasıl yorumlayacağız? Bırakın
evler için, bak, dedik ki, bir cami için toplanan malzeme var, ya, bu cami
malzemesini gönderelim, insanlar açıkta namaz kılıyorlar; ona
bile gönderilmedi, o bile gönderilmedi.
HARUN KARACA (İstanbul) Camiyi istismar
etmeyin ya!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
hatibi dinleyelim, müdahale etmeyelim.
İDRİS BALUKEN (Devamla) O bile
gönderilmedi arkadaşlar.
HARUN KARACA (İstanbul) Yapmayın Allah
aşkına ya!
İDRİS BALUKEN (Devamla) Ya, bu
şekilde ön yargılarla yaklaşmanıza gerek yok.
HARUN KARACA (İstanbul) Ön yargıyla
yaklaşan sizsiniz.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Yanlış
yapılıyor, biz de uyarıyoruz. Kürtler, oradaki Kürtler, buradaki
Kürtler, diğer parçadaki Kürtler, oradaki diğer halklar Türkiyenin
düşmanı değil.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Ama biz böyle
bir ayrım yapmıyoruz. Niye ayırıyorsunuz?
İDRİS BALUKEN (Devamla) Türkiye
eğer Rojava halkları yönünü Amerikaya çevirmesin, Rusyaya
çevirmesin, İrana çevirmesin, rejime çevirmesin. diyorsa bunun da
gereğini yerine getirsin, ayıptır. Biz demir ve çimentoyu burada
konuşmaktan utanıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) Yani bu
konuşmadan sonra da bize laf yetiştireceğinize Sayın Bakana
deyin ki Bizi bu pozisyona düşürmeyin, bu yanlışlardan
vazgeçin.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Ya, bu nasıl
çelişkidir? Buradakileri yıkacaksınız, oradakileri yapmak
için çimentoyla demir göndereceksiniz!
İDRİS BALUKEN (Devamla) Bak,
buradakileri de hep izah ediyoruz. Bak, bu dakika itibarıyla, dört yüz
yıllık bir cami havan topuyla yıkıldı, havan topuyla.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
karşılıklı konuşmayalım lütfen.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Bu nasıl bir
çelişkidir Sayın Baluken? Buradakileri yıkacaksınız
havan toplarıyla, roketatarla, oradakileri yapmak için çimentoyla demir
göndereceksiniz.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Cizrede dört
yüz yıllık cami yıkıldı, ayıptır ya.
BAŞKAN Sayın Baluken, teşekkür
ederiz.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Hepinize
saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Baluken.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler...
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkan, yine sormadınız.
BAŞKAN Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 8inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Naci Bostancı
(Amasya) ve arkadaşları
MADDE 8- Bu Kanunun;
a) 2 inci, 3
üncü, 4 üncü, 5 inci, 6 ncı, 7 nci maddeleri 1/1/2016 tarihinden geçerli
olmak üzere yayımı tarihinde,
b) Diğer
hükümleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ
(Malatya) Katılıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçe okutuyoruz.
Gerekçe: Maddelerin yürürlük tarihlerinin
değiştirilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
9uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 9- Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 9uncu
madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili
Sayın Erkan Akçay
Buyurunuz Sayın Akçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Bu 9 maddelik kanun tasarısının son maddesine
ve görüşmelerin tamamlanmasına gelmiş bulunuyoruz.
Öncelikle bu kanun tasarısıyla ilgili
elbette söylenecek çok söz olmakla birlikte şunları ifade edebiliriz
ki bu tasarıda hesap kitap yok, plan program yine yok. Bu
tasarının bazı genel özellikleri var, başlıklar hâlinde
şu şekilde sayabiliriz.
Değerli milletvekilleri,
bu tasarıyı getiren Hükûmetin öncelikle kendinden emin
olmadığını görüyoruz. Eğer Hükûmet kendinden emin
olsaydı bu tasarı biraz daha farklı gelirdi. Mesela, Hükûmet bir
yandan program ve eylem planlarında diyor ki: İlk altı ayda,
işte, Gelir Vergisi Kanunuyla kurumlar vergisini
birleştireceğim, bir gelir vergisi reformu yapacağım.
Şimdi, altı aylık süre kısa bir süre yani bu 2016
yılının ilk altı ayını taahhüt ediyor Hükûmet
fakat bu getirdiği tasarıda istisnaya ilişkin hükümleri 2020ye
kadar uzatıyor. Şimdi, haklı olarak sormak durumundayız.
Acaba siz gelir vergisi reformu dediğiniz, Gelir Vergisi Kanununu
çıkarmayabileceğinizi mi düşünüyorsunuz yoksa başka bir
plan mı var veya eylem planı, program dediğinizde samimi mi
değilsiniz? Doğrusu bu kafa karıştıran bir durumdur.
Yani, bari bir yıl uzatın, bilemediniz iki yıl uzatın.
Neden beş yıl?
Diğer bir çelişki:
Yine, Hükûmet program ve eylem planlarında sürekli, istisna ve
muafiyetlerden vazgeçileceğini ve bunların mümkün olduğunca
azaltılacağını ifade ediyorsunuz ama sürekli, istisna ve
muafiyetleri azaltmak bir tarafa, daha uzun vadeye yayıp
uzatıyorsunuz. Bu konuda da herhangi bir inandırıcılık
göremiyoruz. Demek ki diyoruz ki Hükûmetin henüz kendisine bir güveni yok veya
planında programında bir kararlılık yok.
Yine, ah şu faiz lobisi diyoruz ve yine bu
faiz lobisine hizmet eden, onu destekleyen düzenlemeleri de bu tasarıda
görmek mümkün. Faiz ve sermaye piyasası araçlarına ilişkin vergi
istisnaları konusunda Hükûmetin makul ve ikna edici bir gerekçesi yok. En
fazla söyledikleri, yabancı sermayenin gelmesini destekleyeceklerini,
böyle bir beklenti içerisinde olduklarını ifade ediyorlar. Bu
yabancı sermayeyi çekme beklentisi işin bahanesi. Bu beklentinin
gerçekleştiğine ilişkin elde somut bir veri var mı? Bu
somut veriyi de göremiyoruz, varsa Hükûmetin bunu ortaya koyması gerekir.
Ekonomide esas olan kurallardır ve hukuktur. Hukuk düzeniniz güven
vermiyorsa öngörülebilirlik ve istikrar unsurları yoksa
yatırımcı da doğal olarak ürker ve gelmez. Bu düzenlemede
yabancı faizciyi destekliyorsunuz, yabancı yatırımcı
istisna ve muafiyetle destekleniyor. Arpacıya borç eden
ahırını tez satar misali bir uygulama içerisindesiniz.
Ayrıca, bu düzenlemelerle 20-25 milyar liralık bir vergiden de
vazgeçildiği tahmin ediliyor, bu tahmin üzerine de Hükûmetin
söyleyeceği bir söz var mı, doğrusu bilemiyoruz.
Şimdi, bütçe görüşmeleri
sırasında da Maliye Bakanı 5018 sayılı Kanunun AKP
Hükûmeti tarafından çıkarıldığından övgüyle
bahsetmişti. 2003 yılında AKP iktidarının ilk
icraatlarından biri de 57nci Hükûmet döneminde hazırlanan 5018
sayılı Kanunu çıkartmak olmuştur. İyi, güzel; bunu
çıkartmak marifet değil ki, bu çıkarttığınız
kanuna uymak marifettir. Ama görüyoruz ki AKP iktidarının en çok
uymadığı kanunların başında İhale Kanunu
mevzuatı geliyorsa ikinci derecede uymadığı kanun da 5018
sayılı Kamu Mali Yönetimi Kanunudur, o da
Özellikle bu parasal
konuları, gelir-gider konularını düzenleyen tasarılarda,
mutlaka düzenleyici etki analizinin yapılması gerektiği
öngörülür. Ama biz, AKP iktidarının bir kanun tasarısında
dahi yapılan düzenlemeyle ilgili hiçbir düzenleyici etki analizi
getirdiğini görmedik, bu da demektir ki çıkartılan kanuna
kendisinin saygısı yok veya uyma gereği duymuyor.
Dolayısıyla, çıkardığı kanunlara uymayan bir
iktidarla karşı karşıyayız. Ayrıca,
kurumların görüşleri de alınmıyor.
Emeklilerle ilgili
çeşitli düzenlemeler var değerli milletvekilleri. Geçmiş dönemde
görev yapan arkadaşlarımız da hatırlayacaklardır, bu
2015 Temmuzunda geçerli olmak üzere emeklilerin maaşlarına, bin
liranın altında emekli maaşı alan emeklilere 100
liralık bir zam yapılmıştı en fazla. Eğer, bin
liranın altındaysa, 980 liraysa bundan ancak 20 lira
yararlanabiliyordu. Biz, bu görüşmeler sırasında, bu zammın
tüm emeklilere yapılamasını istedik ancak AKP Hükûmeti bu
teklifimizi kabul etmedi ve aradan geçen zaman zarfında bizim
haklılığımızı da görmüş olmalı ki tüm
emeklilere seyyanen 100 lira zam vermeyi kabul etmiştir. Bu zam
sonrası en düşük BAĞ-KUR tarım emeklisi 610 lira,
BAĞ-KUR esnaf emeklisi 750 lira, en düşük SSK emeklisi 900 lira,
Emekli Sandığı emeklisi 1.100 lira almaktadır. Bu emekli
maaşları, emeklilerin onurlu bir yaşam için sosyal hayata
katılmalarını sağlayacak bir miktarın çok
altındadır.
Bir diğer husus:
Emeklilerin yıllardır bekledikleri, maaşlarıyla ilgili,
bankadan aldıkları maaşlarla ilgili promosyon ödemeleri
yapılmamaktadır yani emekliler promosyon almamaktadır.
Çalışma Bakanlığı bu konuda emeklilere ümit verdi,
buna ilişkin açıklamalar da yapıldı zaman zaman fakat
sonradan bunlar unutturulma yoluna gidildi. Buradan da anlıyoruz ki AKP
iktidarı faiz lobisine hizmet etmeye devam ediyor yani faiz lobisinden
etkilendiği için emeklilerin aylıklarını yıllardır
faiz lobisine bedava kullandırıyor.
Efendim, sağlık hizmetleri ücretsiz.
diye bir propaganda yapıyor; boş, sanal, gerçek olmayan bir
propaganda. Muayene parası, katılma payı, reçete parası,
kutu parası, fark ücreti diye yapılan kesintiler nedeniyle emekliler
maaşının ne olduğunu dahi bilememektedir. Bugün emekli
aylığının önemli bir kısmı sağlık
giderlerine gidiyor.
Emekli esnafa Niye çalışıyorsun?
diye borç çıkarıldı, malumunuz, yüzde 10 sosyal güvenlik destek
primi. Biz yıllarca ısrarla kanun teklifleri, önergeler verdik,
iktidar da inatla bunu çıkarmamakta direnmişti ta ki 1 Kasım
seçimleri öncesine kadar, seçim beyannamesine de koydu. Fakat, geçtiğimiz
yılda, belki daha bir yıl bile dolmadan, bu yapılan kesintilerini
ödemeyen, sosyal güvenlik destek primini ödemeyen emeklilere borç
çıkarılmıştı ve güya buna yapılandırma da
yapıldı, pek çok emekliden de bu paralar tahsil edildi ve bu geri
alınan paraların ne olacağı da henüz meçhuldür. Bu konuyu
da dikkatlerinize sunarak sözlerime burada son veriyor, hepinize saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
9uncu maddede gruplar adına, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Ağrı Milletvekili Sayın
Dirayet Taşdemire aittir.
Buyurunuz Sayın Taşdemir. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
HDP GRUBU ADINA DİRAYET
TAŞDEMİR (Ağrı) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; dün bu kürsüye konuşmasını
yapmak için bir milletvekili arkadaşımız çıkarken Genel
Kurul sıralarında Yine mi Silopi? şeklinde bir ifade kullanıldı,
bir serzenişte bulunuldu. Evet, abluka sürdüğü müddetçe, 5 ilçede
sokağa çıkma devam ettiği müddetçe bizler bu kürsüde
ısrarla Silopi diyeceğiz, ısrarla Cizre diyeceğiz,
ısrarla Sur diyeceğiz, ısrarla Dargeçit ve Nusaybin
diyeceğiz. Biz bugün burada otururken ve şu an bu konuşmayı
yaptığım esnada bile binlerce insan şu an evlerine
hapsedilmiş durumda, hastalar hastaneye gidemez durumda; çocuklar evde aç,
elektrikler kesik, sular kesik ve insanlar bir şekilde topluca
hapsedilmiş durumdalar. Dolayısıyla, öldürülen insanların
cenazeleri sokaklarda olduğu sürece, defnedilmeyi beklediği sürece
bizler de burada bunları ısrarla söylemeye devam edeceğiz.
Sizler bunu duymak istemeyebilirsiniz, sizler bu gerçeklikten kaçmak
isteyebilirsiniz ama bu gerçeklik sizin peşinizi
bırakmayacaktır, bizler bu gerçekliği ifade etmeye devam
edeceğiz. Günlerdir aslında burada biz burada yaşanan trajediyi
ifade etmeye çalışıyoruz. Çocuklar ölüyor diyoruz, evler
yıkılıyor diyoruz sizler gülüyorsunuz. Açıkçası
bilemiyorum yani hangi söz sizi etkiler, hangi kelime bu
duyarlılığı yaratır onu bilemiyorum. Allah
aşkına, sizler biliyorsanız sizler bunu ifade edin.
ALİ ERCOŞKUN (Bolu) PKKyı
lanetleyin yeter.
DİRAYET TAŞDEMİR (Devamla)
Dolayısıyla, aslında bütün ülke bugün bir cezaevi durumuna
düşürülmüş bulunmaktadır. Dolayısıyla bu cezaevi
durumunu bütün ülke yaşadığı için bugünkü konuşmam
genelde cezaevlerinde yaşayan tutsakların, kadın
tutsakların yaşadığı duruma ilişkindi. Ama bütün
bir ülke cezaevi hâlini yaşadığı için maalesef
cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri, insanların
yaşadıkları, kadınların yaşadıkları da
gündemden uzak kalıyor ve bizler bu konu üzerinde fazla da konuşma
yapamıyoruz.
Benden önce dün söz alan birçok arkadaşım
aslında cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerini ifade ettiler bu
kürsüde. Ben de özgün olarak hem cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinde,
açıkçası kadınların yaşadıkları üzerinde
birkaç şey söylemek istiyorum.
Devlet adalet sistemini savaş
politikalarının aracı olarak kullanarak, adil yargılama hakkını
ihlal ederek
Cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü sayısında bir
patlama yaşanmaktadır. Hükûmete eleştiri getirmek,
barış istemek bile resmî tutuklanmanın bir gerekçesi hâline
getirilmiştir. On beş yıl içerisinde Türkiyenin nüfusu
yaklaşık yüzde 24 artarken tutuklu ve hükümlü sayısı yüzde
234 oranında arttı. Türkiye İstatistik Kurumu tarafından
yayımlanan bir araştırma raporunda, 2014 yılında bile
ceza infaz kurumlarında tutuklu ve hükümlü sayısının önceki
yıla göre yüzde 10,1 oranında arttığı ifade edildi. Bu
sayıyı 2015 yılında hâlâ biz tahayyül edemiyoruz.
Cezaevlerindeki kadın tutsak sayısı
ise Hükûmetin gerek savaş gerekse yoksulluğu derinleştiren
cinsiyetçi politikaları nedeniyle hızla artıyor. Kadınlar
üzerinden toplumu terbiye etmeyi hedefleyen Hükûmet için, sokakta ya da evde
direnen kadınlar hedef hâline geliyor. Kadınlar istihdam
olanaklarından, sosyal güvenceden yoksun bırakılarak,
yoksullukla başa çıkabilmek için ekonomik suç işlemeye mecbur
kalıyor. Hükûmet, kadınların yaşadıkları
şiddete karşı koyabilmelerinin toplumsal ve psikolojik
araçlarını hedef alan söylemleriyle, ölmemek için öldürmeyi
kadınlara tek seçenek olarak sunuyor. Cinsiyetçi politikalar nedeniyle
tutsak edilen kadınlar, cezaevindeki cinsiyetçi uygulamalar nedeniyle
ikinci bir tutsaklık hâlini yaşıyor.
Cezaevindeki kadınların
yaşadıkları sorunları rapor etmesi beklenen Türkiye Büyük
Millet Meclisi İnsan Hakları İnceleme Komisyonunun
hazırladığı raporlarda bile kadınların sorunlarına
ya hiç değinilmiyor ya da kadınların durumu, çoğunlukla
sadece çocuklarla bağlantılı olarak ele alınıyor.
Raporlarda kadınların sadece idareden memnuniyetini belirten
ifadeleri aktarılarak idareleri aklamak için bu raporlarda bu ifadelere
yer veriliyor.
Oysa en başta cezaevlerinin büyük
kısmının erkek cezaevleri olarak inşa edildiği,
kadın mahpuslar için erkek cezaevlerine bağlı ünitelerle
sınırlı bir yapılandırılmaya gidilmiş
olması, kadın mahpuslar için pek çok açıdan sorun
yaratıyor. En son Van M Tipi Kapalı Cezaevinde bulunan kadın
tutsaklar, en doğal hakları olan etkinlik alanı taleplerinin
bile cezaevi yönetimi tarafından "Burası erkek cezaevi."
denilerek geri çevrilip cezalandırılmaya
çalışıldıklarını biliyoruz. Ortak kullanım
mekânları erkek mahpuslara göre ayarlanıyor. Kadın tutsaklar erkeklere
göre hazırlanmış kıyafet kurallarına uymak zorunda
bırakılıyor. Yaşları 2 ile 5 arasında
değişen çocuklar annesiyle kalıyor ama cezaevinin çoğunda
kreş ve anaokulu hizmeti verilmiyor. Kadın tutsaklar için
sağlanan koşullar, çocuklarıyla ilgili yükleri düşünülmeden
planlanıyor.
İş yurtları denilen sömürü
mekânlarında kadın tutsakların emekleri günde 5 TLlik
yevmiyelerle devlet eliyle özel alanında sömürülüyor.
Siyasi kadın tutsaklar ise bunlara ilaveten
cezaevi yönetiminin cinsiyetçi politikalarıyla sindirilmeye
çalışılıyor. Cinsel işkence, temel haklardan mahrum
bırakma, sözlü taciz, cezaevi iradesi tarafından yıpratma
araçları olarak kullanılıyor.
Ciddi sağlık sorunu yaşayan
kadın tutsaklar dahi, asker ve komutanların sözlü hakaretine maruz
kaldıkları için hastaneye gitmek istemiyor.
Vanda kadın tutsakların revirdeki doktor
tarafından gebelik testine zorlandığı basına
yansıyan haberlerden bir tanesiydi.
Koğuş aramalarına kurum müdürleriyle
birlikte erkek gardiyan ve askerler sokuluyor. Kadın tutsakların
dolapları tek tek aranıp özellikle de özel eşyaları
ortalığa dağıtılarak mahpuslar üzerinde psikolojik bir
baskı yaratılmaya çalışılıyor.
Savaş politikalarını protesto ederek
açlık grevine giden kadın tutsaklara cezaevi yönetimi tarafından
etkinliklerden men cezası veriliyor. Dolayısıyla, tecrit
içerisinden ikinci bir defa tutsaklar tecrit ediliyor.
Adana Karataş Kadın Kapalı Cezaevinde
havalandırma alanı üzerine yapılmak istenilen tel örgülere
karşı çıkan 8 siyasi kadın tutsak yüz altmışar ay
ceza aldı. Dolayısıyla, bu cezalarla aynı zamanda
kadınlar yıldırılmak isteniyor ve tecride tabi tutuluyor.
Sadece kadın tutsaklar değil,
tutsakların aileleri de benzer bir süreçle, benzer bir durumla
karşı karşıya kalıyorlar. Görüş günlerinde
kapıda saatlerce bekletiliyorlar, ince arama denilen onur
kırıcı bir muameleyle karşılaşmak zorunda
kalıyorlar. Buna itiraz eden ailelere de tekrardan, kendi
çocuklarıyla görüştürmeme cezası veriliyor.
Adını bile duymak istemediğiniz
cezaevlerindeki göçmen kadınlar ve LGBTİ tutsaklar ise
cezaevlerindeki bu cinsiyetçi ve ırkçı politikalarla daha
ağır bir düzeyde yüzleşmek zorunda kalıyor. Kocaeli
Kadın Açık Hapishanesinde kalan yabancı uyruklu kadınlar
baskı ve tehdit altında olduklarını, ayrımcı
muameleye maruz kaldıklarını haykırıyor.
Brezilyalı hükümlü Fabiana Souza yabancı uyruklu mahpuslar olarak
cezaevi idaresi tarafından âdeta vebalı muamelesi gördüğünü
şu sözlerle ifade ediyor: Sen Türklere hastalık bulaştıracaksın."
diye ortak alana ve orada açılan kurslara bu kadın
arkadaşımız alınmıyor.
Benzer şekilde Alanya L Tipi Hapishanesindeki
LGBTİ mahpuslar fiilî olarak tecrit altında tutuluyor. Alanya'da 14
mahpus günün yirmi üç saati, disiplin cezası alan mahpusların
tutulduğu tekli hücrelerde tutuluyor ve günde sadece bir saat
havalandırma hakkını kullanabiliyorlar. Dolayısıyla
onlar da cezaevinde tekrar bir cezaevi hâlini yaşamak zorunda
kalıyorlar.
AB ilerleme raporunda göz boyamak için yer
verdiğiniz uluslararası düzenlemelere, örneğin,
Birleşmiş Milletler tarafından belirlenen Mahpusların
Islahı İçin Asgari Standart Kurallarına göre cezaevlerinde
yaptıklarınız hak ihlalidir. Bu standartlara göre
cezaevlerindeki hak ihlallerini ortadan kaldırmakla yükümlü olan Hükûmet,
yürüttüğü bu politikalarla, tam tersine, cezaevlerindeki şiddeti
ödüllendiriyor.
Hepimiz biliyoruz ki aslında cezaevleri
şiddetin üretildiği ve rızanın gösterildiği
mekânlardır. Dolayısıyla iktidarlar ve hükûmetler için gözden
ırak tutulması, insan hak ihlallerinin yaşandığı
mekânlar hâline dönüştürülmüş bulunmaktadır. Orada insanlar
aslında insani varlıkları inkâr edilerek sadece suçlu
kavramı çerçevesinde ele alınmakta ve böylelikle yaşanan bütün
hak ihlalleri doğalmış, normalmiş gibi gösterilmektedir ve
bizler de burada sizlere bir kez daha şunu ifade etmek isteriz ki,
buradaki hak ihlallerini önlemenin daha adil, daha demokratik bir sisteme
kavuşturmanın zamanı da çoktan gelmiştir. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Taşdemir.
Gruplar adına üçüncü konuşmacı,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Sayın
Faik Öztrak. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Öztrak, şahıslar adına da
beş dakika konuşmanız var. Sürenizi birleştiriyorum, on
beş dakika süre veriyorum.
CHP GRUBU ADINA FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 11 sıra sayılı Gelir
Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının yürürlük maddesi
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken büyük devlet adamı,
Kurtuluş Savaşımızın başarılı
komutanı, diplomat, cumhuriyetimizin kurucularından, 2nci
Cumhurbaşkanımız, Cumhuriyet Halk Partisinin 2nci Genel
Başkanı İsmet İnönüyü ölümünün 42nci yılında,
bugün, rahmetle ve minnetle anıyorum.
Değerli milletvekilleri, geçici bütçenin hemen
ardından yeni dönemin ilk yasa tasarısını görüşüyoruz.
Bunun yine bir torba yasa olması, AKP kadrolarının
alışkanlıklarından vazgeçmeye niyetli
olmadığını ortaya koyuyor.
Bu kanun tasarısının getirdiği
birçok düzenleme var. Bunlar hakkında arkadaşlarımız
görüşlerini dile getirdiler. Ben de bu tasarıda menkul kıymet ve
diğer sermaye piyasası araçları ile mevduat faizleri, repo
gelirleri ve katılım bankalarından elde edilen kâr
paylarının Gelir Vergisi Kanununun geçici 67nci maddesinde
düzenlenen istisnadan bir beş yıl daha
yararlandırılmasına ilişkin düzenleme üzerinde durarak
sözlerime başlamak istiyorum.
Düzenlemeyle, faiz ve menkul kıymet geliri elde
edenler diğer gelir sahiplerine göre hem daha kolay hem de daha az vergi
ödeyecekler. Yani, AKP Hükûmetinin Meclisin gündemine getirdiği ilk yasa
tasarısı, kendilerinin ifadesiyle şu meşhur faiz lobisinin
yüzünü güldürecek olan bir düzenleme. Eski kadroların yeni Hükûmeti,
Mecliste işe çiftçinin, işçinin, esnafın derdine derman olacak
bir düzenlemeyle değil, faiz lobisini mutlu edecek bir düzenlemeyle
başlıyor. Faiz gelirlerini düşük oranlı bir stopaja tabi
tutan bu istisna on yıldır yürürlükte, şimdi bir beş
yıl daha istiyorsunuz.
Sorum şu: Neden faiz lobisinin mensupları
alın teriyle gelir elde eden işçinin, memurun, çiftçinin, iş
adamının ödediğinden daha az vergi ödeyecek? Daha önce
borçlanmayı kolaylaştırmak amacıyla getirilmiş bir
istisnai düzenlemeyi ilkin on yıl yürürlükte tuttunuz, şimdi bir
beş yıl daha uzatıyorsunuz. Neden? Ekonomide işler
sandığımızdan daha kötü durumda da buna mecbur mu
kalıyorsunuz? Ya da faiz lobisinin baskısı Hükûmete diz mi
çöktürüyor değerli arkadaşlar? Hükûmet faiz lobisini rahatlatacak bu
düzenlemeyi neden çıkardığını millete
açıklamalı.
Değerli milletvekilleri, ben kendi kanaatimi
söyleyeyim: AKP faiz lobicilerinin siyasi partisi olmak durumundadır çünkü
AKP iktidarları sadece çıkardığı kanunlarla
değil, ödediği faizlerle de bu lobiyi ihya etmiştir.
Her gün Faizleri şöyle düşürdük, böyle
düşürdük. diye AKP yetkililerinden dinliyoruz. Ama şimdi ben size
Kalkınma ve Maliye Bakanlıklarının rakamlarını
vereceğim: 1975ten 2002 yılına kadar bütçeden yirmi yedi
yılda yapılan faiz ödemeleri 251 milyar dolar, AKPnin iktidarda
olduğu 2003ten 2015in Kasım ayına kadar yapılan faiz
ödemeleri ise 408 milyar dolar. On üç yılda ödenen faiz yirmi yedi
yılda ödenen faizin 1,6 katı. Bu, Türkiyede bir faiz lobisi varsa
onun hamisinin AKP iktidarları olduğunu açıkça ortaya koyuyor.
Şimdi söyleyeceğim rakamlar da Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumundan: 2002 yılında 1 milyon Türk lirası ve üzerindeki
mevduatlar toplam mevduatın yüzde 24üymüş. 2011de aynı oran
yüzde 47ye yükselmiş yani 2ye katlanmış. Geçtiğimiz ekim
ayında ise bu oran yüzde 51e yükselmiş yani 581 milyar Türk
liralık bir mevduat azami 92 bin kişinin elinde. Bu düzenlemeyle bu
kişilerin elde ettikleri faiz gelirlerinden alınacak vergi yükünü
yüzde 16ya düşürüyorsunuz. Peki milyonlarca emekçi elde ettiği
gelirlerden ne kadar vergi ödüyor? Kamu işçisinin ödediği vergi yüzde
20lik dilimden başlıyor, biraz daha iyi kazanan ücretlinin vergi
dilimi yüzde 20den yüzde 35e kadar çıkıyor.
Değerli milletvekilleri, durum gayet açık.
Ülkeyi on üç yıldır elinde tutan bu siyasi kadrolar emekçiyi
değil, faizciyi seviyor. Son dönemde, saray ve AKP, faiz lobisiyle
mücadele gerekçesiyle Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına savaş ilan
ettiler. Aslında bu kayıkçı kavgası. Merkez
Bankasının elindeki araçları serbestçe kullanmasını
engelleyerek bankanın faiz lobisine karşı elini kolunu
bağlıyorlar. Eli kolu bağlı bir Merkez Bankası
algısı uzun vadede enflasyon beklentilerini ve faizleri yüksek tutuyor.
Sonuçta AKP Faizle mücadele ediyoruz. deyip faizcilere yüksek kazançlar
sağlıyor.
İşte, bu politikalar da ülkede servet
dağılımını hızla bozuyor. 2002de bu ülkede
nüfusun en zengin yüzde 1i servetin yüzde 39una sahipti, 2014te söz konusu
oran yüzde 54 oldu. Buna karşılık, Uluslararası
Çalışma Örgütünün geçen yıl yayımladığı
Küresel Ücret Raporuna göre 2002de Türkiyede işçi kesiminin millî
gelirden aldığı pay yüzde 43müş. Bu, 2013te yani on üç
yıl sonra yüzde 33e gerilemiş, çalışanların ülkedeki
gelir pastasından aldığı pay 10 puan düşmüş.
Bunlar kendiliğinden olmadı arkadaşlar. Adında adalet
olan parti, bilinçli tercih ve politikalarıyla hem gelir hem de servet
dağılımını bozdu. Bu rakamlar medyada fazla
konuşulmuyor. Ben milletin kürsüsünden bunları milletimizin dikkatine
sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, küresel ekonomide zor
ve sancılı bir dönem var. Amerika Birleşik Devletleri Merkez
Bankası 2013ten bu yana beklenen faiz artırımına bu ay
başladı. Önümüzdeki dönemde ülkemizin ve bize benzer ekonomilerin
ucuz ve bol paraya ulaşması giderek zorlaşacak. Türkiyenin
önümüzdeki bir yılda çevirmesi gereken dış borç 171 milyar
dolar. Buna bir de 30-35 milyar dolarlık cari açığı
eklediğimizde önümüzdeki bir yılda dış piyasalardan 210
milyar doları bulmamız gerekiyor, aksi takdirde ekonomi
tıkanacak. Oysa dünyada risk iştahı giderek azalıyor.
Bakın, 2014 sonunda Türkiyenin 10 milyon dolarlık dış
borcunu sigortalamak için 184.440 dolar gerekirken bugün bu bedel 90 bin dolar
artarak 270 bin dolara çıkmış durumda. Bu hem ülkenin riskinin
artmasından dolayı hem de giderek dışarda para
bulmanın zorlaşmasından dolayı.
Yatırımcılar artık daha güvenli
limanlara sığınıyor. Hata yapma marjımız da
hızla daralıyor. Yapılan hataların maliyeti
vatandaşımıza artan işsizlik ve yoksulluk şeklinde
çıkıyor. Peki, böyle bir dönemde Hükûmetin yapması gereken ilk
doğru nedir arkadaşlar? Yapılacak ilk doğru, tüm ekonomik
aktörlere güven vermek, riskleri azaltmaktır. Ancak kasım ayında
seçimden sonra sıçrayan Tüketici Güven Endeksi aralık ayında
tekrar düşmeye başladı. Bu sebepsiz değil. 7 Haziran-1
Kasım arasında ekonomik sıkıntılar
artırılarak, terörün azmasına göz yumularak milletin iradesi
baskı altına alınıyor. Sonra da istikrar ve güvenlik
vadedilerek beş ayda seçmen tercihlerinde dünyada bugüne kadar benzeri
görülmemiş bir kayma yaratıldı. Ama şimdi bu vaatleri
yerine getirmekte iktidarın her gün biraz daha
zorlandığını görüyoruz.
Terör, camilerimizi, okullarımızı
yakar oldu. Sokaklarımızda hendekler kazılıyor, şehirlere
teröristler yığınak yapmış, Hükûmet seyretmiş.
Böyle bir ülkede kim, neye güvenecek? Yatırımcının
geleceğe güveni yok. Bu, özel kesimin fizikî yatırımlarına
yansıyor. Yatırımlar sabit fiyatta dört yıl öncesinin
altına düşmüş. Sadece içerideki yatırımcı
değil yabancı yatırımcı da Türkiyeye güvenini
kaybediyor. Bunu ödemeler dengesinden görüyoruz. Geçen senenin ilk on
ayında her 100 dolarlık cari açığın 91 doları
nereden geldiği bilinen finansmanla kapatılırken bu
yılın aynı döneminde bu rakam 36 dolara düşmüş. Net
hata noksan kaleminden gelen kaynak, kaynağı bilinmeyen para,
kaynağı bilinen parayı geçmiş.
Bu yılın ilk on ayında cari açık
azalmış. Buna rağmen ülkemizin döviz rezervleri 5 milyar dolar
erimiş. Oysa geçtiğimiz yılın aynı döneminde daha
yüksek bir cari açığımız vardı ama döviz rezervlerimiz
artıyordu. Yani Başbakan ve bakanların anlattıkları
Cari açığı azalttık, ekonomimiz daha
sağlıklı hâle geldi. hikâyesinin arkasındaki gerçek resim
bu; hazırdan yiyen bir ekonomi.
Değerli milletvekilleri, güvenin
olmadığı yerde ne tüketim ne de yatırım olur. Tüketim
ve yatırımın olmadığı yerde ise büyüme olmaz,
aş ve iş artmaz.
Bakın, gayrisafi yurt içi hasıla Hükûmetin
resmî tahminlerine göre 2015 sonunda 706 milyar dolar olacak. Bu rakam geçen
sene 799 milyar dolardı yani bir senede 93 milyar dolarlık gelirimiz
buharlaşmış. Bununla övünmek, buna iyi yönetim demek mümkün
mü? Bir hatırlatayım: AKP millete 2011 seçimlerinden önce ne söz
vermişti? 2015te millî gelir 1 trilyon 76 milyar dolara çıkacaktı.
Şimdi millî gelir AKPnin verdiği sözden 370 milyar daha düşük.
Yine AKP 2015te kişi başına geliri 14 bin dolara
çıkaracağına söz verdi, gerçekleşme 9.079 dolar yani söz
verilenden 5 bin dolar daha düşük. Meydanlarda Biz söz verdik mi
yaparız. diye bağıran Sayın Başbakan,
tutamadıkları bu sözler için çıkıp milletten bir özür
dilemeyecek mi?
Değerli milletvekilleri, vatandaşın
sadece geliri değil, yaşam kalitesi de düşüyor. Geçtiğimiz
haftalarda Birleşmiş Milletler 2015 Yılı İnsani
Gelişme Endeksini açıkladı. Endekste geçtiğimiz sene
69uncu sırada yer alan Türkiye, bu sene üç basamak gerileyerek 72nci
sıraya indi. Bugün baktım, Sayın Başbakan Diğer
ülkelerden daha iyi durumdayız. diyor. E daha iyi durumdaysak bu
diğer ülkeler bizi neden geçiyor? Aslında bunlar tesadüfen
olmadı.
Değerli milletvekilleri, bu ülkede yaşam
kalitesini artırmak için iliklenmesi gereken ilk düğme hukukun
üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı, saydam ve hesap veren
bir devlet yani güçlü bir demokrasidir. Bunu ben söylemiyorum, rakamlar ve
gözlemler söylüyor. Bugün, Birleşmiş Milletler İnsani
Gelişme Endeksinde ilk 20 ülkenin 16sında tam demokrasi, 3ünde
eksik demokrasi, sadece 1inde ise otoriter rejim var. Buna karşın,
aynı endeksin son 20 sırasında yer alan ülkelerin 13ünde otoriter
rejim, 7sinde bizimki gibi melez rejim var. Dolayısıyla, birinci
sınıf demokrasi aşı, işi büyütürken, rejim
otoriterleştikçe aş da iş de küçülür, vatandaşın hayat
standardı da düşer.
Değerli milletvekilleri, ekonomi
kırılgan hâlde, sosyal dengeler bozuldu. Seçim furyası bitti,
siyasal risk azalacak, reformlar başlayacak derken, saray
başkanlık ve bu çerçevede iki referandum
tartışmasını gündeme getirdi. Hazine
Müsteşarlığı yapmış bir
arkadaşınız olarak bu ekonominin artık bu sıkleti
kaldırmayacağını açıkça burada ifade edeyim. Bir de
başkanlık hevesine kapılanlara da şunu
hatırlatayım: Bunu yapan vatandaşın aşını
azaltır, işini bozar, yurttaşlarımızın cebini
boşaltır, hayat standardını düşürür. Bakın, bugün
dünyada yine insani gelişmişlik olarak en başta olan 20 ülkenin
16sında parlamenter rejim var, sadece 2sinde başkanlık sistemi
var, 1 tanesinde de yarı başkanlık sistemi. Buna
karşın, İnsani Gelişme Endeksinde en kötü durumdaki 20
ülkenin 15inde başkanlık, 4ünde yarı başkanlık ve
sadece 1 tanesinde parlamenter rejim var. Dolayısıyla, bu ülkenin
başkanlığa değil, birinci sınıf bir demokrasiye,
gerçek bir hukuk devletine, kuvvetler ayrımına dayanan güçlü bir
parlamenter rejime ihtiyacı var.
Değerli milletvekilleri, ekonomide işler
gerçekten iyi gitmiyor, Rusya krizi, Suriye ve Irak krizleri, ülkemizin
doğu ve güneydoğusunda yaşanan terör olayları, dünya
ekonomisindeki sorunlar derken kime, hangi sektöre dokunsak bin ah
işitiyoruz. Bu sıkıntıları giderecek, vatandaşa
rahat bir nefes aldıracak, zararları telafi edecek önlemlerin
çoğu hâlâ tasavvur aşamasında. Küresel konjonktürden
kaynaklanacağı tahmin edilen sıkıntılarla ilgili
tedbirler dahi alınmıyor. Örneğin, küresel ekonomide ve Çinde
işler yavaşlayınca demir çelik fiyatları hızla
geriliyor. Sayın Bakan burada. Çin, damping yapıyor, devlet
desteğiyle elindeki arz fazlasını eritmeye
çalışıyor. Tüm dünya buna tedbir alırken Türkiyede bu
konuyla ilgili antidamping soruşturmaları dahi uzayıp gidiyor.
Diğer taraftan, Mecliste
faiz istisnasını hızla yasalaştırmaya
çalışan Hükûmet, milyonlarca asgari ücretlinin beklediği müjdeli
haberi bir türlü veremiyor. Biz seçimde asgari ücreti artıracak bir
düzenleme vadederken bunun işverene yükünü de asgari seviyede tutacağımızı
söylemiştik, siz ise bunu yapmak istemiyorsunuz. Dönemin Başbakan
Yardımcısı İşveren CHPnin önerisine ses
çıkarmadı, o zaman biz de asgari ücreti artırmayı vaat
ettik. diyerek âdeta intikam alma duygusuyla bu düzenlemeyi yaptıklarını
itiraf etmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FAİK ÖZTRAK (Devamla)
Bu inadı bırakın, asgari ücretin işverene yükünü asgari
seviyede tutarak 1.300 liraya çıkarın.
BAŞKAN Sayın
Öztrak, toparlamanız için bir dakika ek süre veriyorum.
FAİK ÖZTRAK (Devamla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Hem çalışana hem de
çalıştırana rahat bir nefes aldırın.
Değerli milletvekilleri,
sözlerimi tamamlarken sizlerin ve tüm milletimizin yaklaşan yeni
yılını kutluyorum. 2016nın ülkemize,
vatandaşlarımıza ve tüm insanlığa hayırlar
getirmesini diliyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Öztrak.
Şahıslar adına
son konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın Erkan Kandemir.
Sayın Kandemir, süreniz
beş dakika.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ERKAN KANDEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gelir
Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 9uncu maddesi
üzerine şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Hiç şüphesiz vergilerin
adil bir biçimde toplanması, halkımızın emeğine sahip
çıkılması ve halkımızın refah düzeyinin
artırılması partimizin birincil önceliği. Vergi,
devletlerin egemenlik gücüne göre alınan en büyük gelir kaynağı.
Verginin vatandaşın gelir gücüne göre adil olarak toplanması
bizim olmazsa olmazlarımızdan. Zira, partimiz, programında da
ifade ettiği üzere, vergi sisteminde adil olmayan ve düşük
gelirlilerin ezildiği uygulamaları kati suretle reddediyor; esnaf,
sanatkâr, işçi, memur, emekli ve dar gelirlileri korumaya çalışıyor.
Değerli milletvekilleri, bu milletin
vergileriyle oluşan bütçemizin 2002 yılında yüzde 45i faiz
ödemelerine gidiyordu. AK PARTİ tam da bu zorluklar döneminde halkın
vergilerine sahip çıkmak için doğmuş bir siyasi hareket. Ve
Allaha hamdolsun ki bu görevini bugüne dek alnının akıyla yerine
getirdi ve getirmeye de devam etmekte.
AK PARTİ hükûmetleriyle, milletimizin
emeği faizlere gitmek yerine kamunun kasasında değerlendirilip
halkımıza hizmet olarak geri döndü. Emekçinin, köylünün,
öğrencinin, öğretmenin, işverenin, ev hanımının,
esnafın, çoluk çocuğun rızkı faiz olarak kurda kuşa
yem olmadı, Türkiyeyi 2023 vizyonuna taşıyacak millî projelere
harcandı.
Değerli milletvekilleri, gelişmekte olan
ülkelerin ciddi sıkıntılarla karşı karşıya
olduğu bir dönemde Türkiye disiplinli mali yapısı sayesinde
başarılı sonuçlara ulaştı. Türkiye'nin ekonomik
dönüşümü, iyi planlanmış bir vergi yönetimiyle, Avrupa
Birliği sürecinin getirdiği politikalar dikkate alınarak özenle
hazırlanmaya devam ediyor.
Bu hedeflere ulaşmak için ortaya konulan
mekanizma sayesindedir ki bugün, bugüne kadar ki tüm icraatlar ve söylemler AK
PARTİ hükûmetleri döneminde birer temenni listesi olmaktan
çıktı, gerçekleştirilebilir reformlara dönüştü.
Değerli milletvekilleri, hiç kuşkusuz, bu
çerçevesi çizilmiş olan, ruhunu bu ilkelerden alan çalışmalar
devam ederken yani adil bir vergi sistemi oluşturulma gayretleri devam
ederken partimiz tarafından, aslında bir o kadar da önemli olan
şey, bu vergilerin nerede kullanıldığı.
Bizler, heyecanı olan, ideali olan, vizyonu
olan bir siyasi hareketin mensuplarıyız. Hastane yapmak, yol yapmak,
sağlık ocağı yapmak, okul yapmak bizim partimizin en önemli
öncelikleri, büyük projeler yapmak partimizin en önemli öncelikleri.
Tabii, bunları yaparken bir yandan yapanlar
var, bir yandan da yakanlar var. Bugün malumunuz bir ilimizde PKK terör örgütü
bir kütüphaneyi, içinde çocuklar olduğu bir esnada yakmaya
çalışmak suretiyle aslında bu topraklardan ne kadar uzak
olduğunu, ne kadar canileşebileceğini de göstermiş oldu.
Değerli milletvekilleri, tüm Türkiyenin
alın teriyle, vergileriyle inşa edilen sokakları, okulları,
camileri, hastaneleri, sosyal alanları yakıp yıkanlar, kendi
milletine ve vatanına barışı çok görenler şunu iyi
bilmeliler ki bizler, Hükûmetiyle, milletiyle emeğine ve barışa
sahip çıkacağız. Sokaklarda hendek kazıp hayatı felç
edenleri ve bunu savunanları ise tarih, halkının emeğine
ihanet edenlerle birlikte yargılayacak.
Değerli milletvekilleri, Kürt çocuklarına
taştan, hendekten, molotoftan başka bir hayat imkânı
tanımayanlarla; Kürt vatandaşlarımıza, gençlerimize bu
hayatı layık gören zihniyetle, PKK terör örgütüyle, Onları bin
yıl önce geldikleri yere süreriz. diyerek bir kez daha taşeron bir
örgüt olduğunu sonuna kadar kanıtlamış olanlarla ve
onların zihniyetlerini allayıp pullayıp muhalefet diye önümüze
getirenlerle mücadele etmeye devam edeceğiz.
Bizim mücadelemiz, bugüne kadar olduğu gibi,
bugünden sonra da bu anlayışla yani
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERKAN KANDEMİR (Devamla)
Son cümlem Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Toparlayınız Sayın Kandemir, bir dakika ek süre veriyorum.
ERKAN KANDEMİR (Devamla)
milleti merkeze
alarak, milletin yanında olarak, milletle beraber yol
yürümeye devam etmek olacak ilelebet diye düşünüyoruz.
Hepinize teşekkür
ediyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Kandemir.
Değerli milletvekilleri,
şimdi madde üzerinde on dakika süreyle soru-cevap işlemini
gerçekleştireceğiz.
Sisteme giren sayın
milletvekillerine beş dakika içerisinde söz hakkı vereceğim.
Sayın Ersoy
RUHİ ERSOY (Osmaniye)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Konuşmama başlarken
Gümrük Bakanlığının âdeta nasıl yönetilmesi
gerektiğinin efsane bakanı rahmetli Gün Sazakı rahmetle
anıyorum.
Bugün Gaziantepin düşman
işgalinden kurtuluşunun 94üncü yıl dönümü. Vurun Antepliler,
bugün namus günüdür. diyenlerin ruhunu yaşatarak, vatan için verdikleri
mücadelede şehit düşen Ahmet Kerseleri de rahmetle anıyorum ve
Sayın Bakana Osmaniyeye gümrük müdürlüğü kurmayı düşünüp
düşünmediklerini soruyorum. Zira, organize sanayi bölgesindeki
gelişmeler, âdeta, defterlerin vergi dairesine kayıt
olmadığını, gümrük müdürlüğü olmadığı
gerekçesiyle bunun olduğunu ifade ediyor ve bu konuda Osmaniye üzerine
düşeni
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Usta
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, Samsun Termede bir termik santral
projesi var. Bu proje aslında Termeliler tarafından istenmiyor. Biz,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak termik santral fikrine karşı
değiliz ancak verimli ovalar üzerinde termik santral yapılması
son derece yanlış bir şeydir. Burada bir yer seçimi problemi
vardır. Bu projeyi iptal edecek misiniz, bununla ilgili Hükûmetinizin
öngörüsü nedir? Ayrıca, Terme-Çarşamba arasında ciddi bir arazi
toplama faaliyeti olduğu konusunda spekülasyonlar var, başka termik
santral projelerinin de hayata geçirileceğine ilişkin spekülasyonlar
yapılıyor. Bunlara ilişkin düşüncelerinizi alabilir miyiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yıldırım
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler
Başkanım.
Sayın Bakan, biliyorsunuz, Kürt il ve
ilçelerinde süregelen sokağa çıkma yasağıyla beraber Habur
Sınır Kapısı da kapatıldı. Yüzlerce şoför
yollarda perişan, sefalet çekmekte. Güney Kürdistan ile ticaret yapan
onlarca firma ve İpek Yolu üzerindeki esnaf da ciddi kayıplar
yaşamakta. Bir zamanlar Orta Doğu ticaretinin merkezi olan İpek
Yolu bugünlerde ölü sessizliği yaşıyor. Ülke ve bölge ekonomisinin
ne kadar kayıpları olduğunu biliyor musunuz? Habur
Sınır Kapısı ne zaman açılacak?
Ülkemde can kayıpları da olmasın,
ekonomik kayıplar da olmasın diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Tor
FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş)
Sayın Bakan, 2016 yılı için zorunlu trafik sigortasında
yapılan yüksek orandaki zamların gerekçeleri nelerdir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Baluken sisteme girmiş
ama kendisi yok.
Sayın Bekaroğlu
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Sayın
Bakanım, Cumhurbaşkanının memleketi Rizeyle ilgili bir
konu hakkında bir soru soracağım size.
Rize 1960lı yıllardan başlayarak
deniz dolgusu yapılmış ve 350 bin metrekare bir alan üzerine
kurulmuş. Bu alanda sadece yerleşim merkezi değil, Valilik gibi,
ÇAYKUR Genel Müdürlüğü gibi, Kültür Merkezi gibi, Emniyet Genel
Müdürlüğü gibi kamu binaları da var. Bu binalarda çok ciddi
problemler olduğu yıllardan beri söyleniyor, itiraz ediliyor. Deniz
suyu beton ve demiri çürütmüş ve ciddi riskler var, yıkılma
riski var. Bu konuyla ilgili bugüne kadar yapılan bütün uyarılardan
uzak durulmuş. Acaba bugünden sonra Rize kent merkeziyle -ki 107 bin
nüfuslu ilin 50 bin nüfusu bu dolgu alanında yaşamaktadır-
ilgili ne yapılması düşünülüyor?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Sarıhan
ŞENAL SARIHAN (Ankara) Değerli
arkadaşlar, üç veya dört gündür Gelir Vergisi Kanunu üzerinde
konuşuyoruz yani yurttaşlarımızın ekonomik
hakları üzerinde konuşuyoruz. Oysa, ülkede temel bir yaşam
hakkı sorunu var. Bu yaşam hakkı sorununa ilişkin çareler
üretmediğimiz sürece diğer haklar konusunda konuşmanın çok
yararlı olmadığı inancındayım.
Bugün avukat arkadaşlarımız
İstanbuldan buraya gelerek Anayasa Mahkemesine bu uzun sokağa
çıkma yasakları üzerine bireysel başvuruda bulundular, daha
sonra Meclisin önüne geldiler, Meclisin önünde duvarları sağır
olmuş bir Meclise seslendiklerini ifade ettiler. Ben onların sesleri
olmak üzere bu konuşma hakkını aldım. Acaba, mahkemeler bir
karar vermeden önce Hükûmet bu sorunun çözümü konusunda adım atacak
mıdır? Bunu sormak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Aksu
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul)
Teşekkür ederim.
Az önceki soruma, bir önceki
maddedeki soruma Sayın Bakan cevap vermedi, farklı bir şey
söyledi ama söylediği şey de doğru değildi. Önümde 2014
Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması var. Bu araştırmaya
göre, nüfusun yüzde 15i yoksulluk sınırının altında
kalmış, yüzde 15in üzerindeki bir kesim de sürekli yoksulluk
riskiyle karşı karşıya. Bir taraftan Yoksulluk yok.
diyorsunuz, bir taraftan da sosyal destek ödemelerine ihtiyaç duyanların
sayısı artıyor. Bu bir çelişki değil mi? O zaman bu
sosyal destek ödemelerini kimlere yapıyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurunuz.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ
(Malatya) Teşekkür ediyorum.
Sayın Ersoyun sorusuna cevap olarak: Osmaniye
gümrük müdürlüğünün kurulup kurulmaması noktasında soru
sormuştu. Osmaniye gümrük müdürlüğünün şu anda kurulması
Bakanlığımızın gündeminde değil ama
değerlendirme aşamasında, ileriki zaman dilimi içerisinde
gerekli görüldüğü takdirde ve ihtiyaçlar doğrultusunda kurulması
mümkün. Bununla ilgili şu anda bir ihtiyaç olarak görülmüyor.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Sayın
Bakanım, ihracat kalemleriyle ilgili hatırı sayılır
firmalar var bölgede ve vergi kayıtları Osmaniye üzerinden gitmiyor
maalesef. Bu konu üzerinde durulursa Osmaniye çok memnun olacak.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ
(Malatya) İnşallah, değerlendirelim.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) İlginize
teşekkür ederim.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ
(Malatya) Teşekkür ediyorum, sağ olun.
Sayın Usta, termik santrallerinin kurulup
kurulmayacağı şeklinde ve Kurmak istiyor musunuz? diye bir
soru yöneltmişti. Bunu ilgili bakanla görüşüp ondan sonra
yazılı olarak cevaplamak istiyoruz.
Sayın
Yıldırımın Habur Sınır Kapısının
kapatılması ve Habur Sınır Kapısındaki
giriş çıkışların olmaması noktasındaki
sorusuna cevap olarak: Bildiğiniz gibi, Doğu ve Güneydoğu
Anadoluda PKK terör örgütünün o bölge üzerinde yapmış olduğu
baskı, sindirme, özgürlüklerinin ellerinden alınmasına kadar
terör noktasındaki saldırıları karşısında
devletimiz güvenlik güçleriyle o bölgede bir operasyon yapmaktadır. Bu
operasyonlar neticesinde gerek kazılan hendekler gerekse İpek
Yolunun operasyon yapılan Cizre ve Silopinin içinden geçmesi nedeniyle o
bölgede ciddi can güvenliği ve mal emniyeti sağlanamadığı
için İçişleri Bakanlığı tarafından Habur
Sınır Kapısına giden yollarda tedbirler
alınmıştır. Yine, bildiğiniz gibi, sivil
vatandaşlarımızın can kayıpları
yaşamaması için Hükûmetimiz azami gayret göstermekte, çaba sarf
etmekte ve bugüne kadar yapılan operasyonlar da en az sivil can
kaybıyla sürdürülmektedir. Dolayısıyla, sivil
vatandaşlarımızın etkilenmemesi için İçişleri
Bakanlığı güvenlik tedbiri olarak Habur Sınır Kapısına
erişimi engellemiştir. Yoksa Gümrük ve Ticaret
Bakanlığımız tarafından şu anda tır
parkında bulunan araçların Iraka geçişine izin verilmektedir
ancak Irak tarafında bulunan araçların girişine izin
verilmemektedir. Bunun da nedeni, biraz önce ifade ettiğim gibi, can ve
mal emniyetidir. Operasyonlar bittiğinde veya kısa zaman içerisinde
yol emniyeti sağlandığında tekrardan Habura giriş
çıkışlar olur diye düşünüyoruz. Tahminî olarak da yol
emniyeti sağlandığında, iki üç gün içerisinde Haburun
giriş çıkışlarının normale döneceğini
düşünüyoruz.
Sayın Torun 2015
yılında trafik sigortalarındaki artırımla ilgili
sorusunu yine ilgili bakan arkadaşlarımızla görüşüp ondan
sonra yazılı olarak cevaplamak istiyoruz.
Yine, Sayın
Bekaroğlunun Rizeyle ilgili sormuş olduğu soruda, Rizedeki
dolgu alanıyla ilgili ve riskli binalarla ilgili Çevre
Bakanlığımız tarafından çalışma
başlatılmış olup...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Bakan, sorulara cevap vermeniz için ek süre veriyorum size, buyurunuz.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) Teşekkür ederiz. Daha sonra yine
yazılı olarak veririz inşallah.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Bakan.
Grup Başkan Vekili Sayın Baluken sisteme
girmişler, buyurunuz.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, HDP
milletvekillerinin telefonlarına çıkmayan ve üzerlerine gaz
sıkılması talimatını veren Mardin Dargeçit
Kaymakamını kınadığına ve Cizrede Seyithan
Camisinin top atışlarıyla tahrip edilmesinde sorumluluğu
olanların mutlaka hesap vereceklerine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Demin de soru sormak için değil, İç Tüzük
60a göre bir konuyu bilginize sunmak için söz istemiştim.
Demin Mardin Dargeçitten arayan milletvekillerimiz
orada yine ölümcül bir müdahaleye maruz kaldıklarını ifade
ettiler. Bir milletvekilimiz Dargeçit Kaymakamını 37 kez, bir
milletvekilimiz de 15 kez aramasına rağmen telefonlarına
Dargeçit Kaymakamı tarafından cevap verilmemiştir.
Milletvekillerimiz Dargeçitle ilgili duyarlılık oluşturmak için
bir basın açıklaması ve bir oturma eylemi yapmak isteyen halkla
birlikte bu etkinliği gerçekleştirirken Dargeçit Kaymakamı
tarafından bizzat oradaki kolluk güçlerine Milletvekillerine gaz
sıkın. şeklinde talimat verildiğini belirtiyorlar. Yani,
etkinlik sırasında oradaki kolluk güçlerinin amirleriyle yapılan
görüşmelerde o basın açıklamasının ve oturma eyleminin
yapılabileceği, herhangi bir müdahalenin olmayacağı ifade
edilmesine rağmen arkadaşlarımızın da
tanıklık ettiği bir talimatla, Dargeçit Kaymakamının
talimatıyla milletvekillerimize ölümcül bir müdahale
yapılmıştır. Biz artık bunları burada dile
getirmekten bıktık. Sizin Başkanlık Divanı olarak bir
an önce bu konuyla ilgili acil bir toplantı yapmanız gerekiyor. Ya bu
meseleye derhâl bir çözüm bulacaksınız ya da arkanızda yazan o
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. cümlesini oradan
kaldıracaksınız. Bir atanmış devlet memuru eğer
bir milletvekilinin onlarca kez telefonlarına çıkmıyor, sonrasında
kolluk güçlerine Milletvekillerine gaz sıkın. diye talimat veriyorsa
burada biz sadece bir tiyatral mizansenin parçası durumuna gelmişiz
demektir.
Daha önce de bu konuyu burada gündeme
getirdiğimizde Kabine adına burada bulunan Sayın Adalet
Bakanı kürsüye çıkıp bu durumun kabul edilemez olduğunu,
bununla ilgili gerekli tedbirlerin alınacağını ifade etti.
Hâlâ bu sorun devam ediyorsa ortada ciddi bir demokrasi sorunu var demektir.
Biz zaten ortada bir demokrasi olmadığını, bir darbe
hukukunun geçerli olduğunu söylüyoruz. Nitekim işte, kaymakamlar ve
valiler de bu darbe hukukunun darbeci şefleri olarak şu anda görev
yapıyorlar. Hiçbir atanmış, seçilmişin üstünde böyle bir
hakka ve yetkiye sahip olmadığını öğrenmek
zorundadır ve bunu sağlamak da Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanının en önemli görevidir. Eğer bunu yapmayacaksanız,
oraya Egemenlik kayıtsız şartsız atanmış darbeci
şeflerdedir. diye yazın, biz de bu meseleyi artık burada dile
getirmekten vazgeçelim.
Ben bu uygulamayı yapan Dargeçit
Kaymakamını buradan kınıyorum. Kendisi -dediğim gibi-
sadece atanmış bir memurdur, hiçbir meşruiyeti yoktur. Dargeçit
halkına günlerdir terör estiren bir anlayış, halkın
iradesine de gaz sıktırmakla meşruiyetinin
olmadığını ortaya koymuştur. Uzun süredir dile
getirdiğimiz ilçelerde ve illerde kaymakamların ve valilerin seçimle
işbaşına gelmesinin oradaki halkın oylarıyla bir
denetime tabi tutulmasının ne kadar önemli olduğu da bir kez
daha bu verdiğim örnekle ortaya çıkmıştır.
Son olarak, burada kürsüden yine okullar,
hastaneler, çeşitli camiler sayılarak bunları PKKnin bombaladığı
iddia ediliyor. Konuştuğumuz saat itibarıyla Cizrede dört yüz
yetmiş yıllık tarihî Seyithan Camisi top
atışlarına maruz kalmıştır, şu anda top
atışlarıyla o camide büyük bir tahribat
yaratılmıştır. Eğer Cizredeki gençlerde toplar varsa,
o cami duvarlarını harap edecek ağır tanklar olduğuna
inanıyorlarsa ben kendilerine bir şey demiyorum. Ama okulların,
hastanelerin, camilerin karargâh hâline getirilip bu şekilde virane
edilmesinde sorumlulukları da varsa tarih önünde ve halkın adaleti
önünde mutlaka hesap vereceklerdir diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Hayret bir
şey ya!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Neye
hayret bir şey diyorlar?
BAŞKAN Ne oldu sayın milletvekilleri, itiraz
ettiğiniz şey nedir anlamadım?
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Yeter
ama, yarım saattir konuşuyor.
BAŞKAN Her grup başkan vekilinin süresi
dört dakikadır değerli arkadaşlar, sistem kendisi kapatıyor
zaten. Bu diğer AKP, MHP ve CHP grup başkan vekilleri için de
geçerlidir. (AK PARTİ sıralarından AK PARTİ sesleri) AK
PARTİ, Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve
Halkların Demokratik Partisi grup başkan vekilleri için süre dört
dakika olarak ayarlanmıştır sayın milletvekilleri. O yüzden
itirazınız geçerli değildir.
VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin
Buldanın, bakanların ve atanmış olan kaymakamlar ile
valilerin, milletvekillerinin telefonlarına çıkmaları
gerektiğine ve bu konuyu Meclis Başkanıyla tekrar
görüşeceğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın
Balukeni dinledik. Gerçekten uzun süredir bu Parlamentoda bu konuya
ilişkin sayın milletvekilleri görüşlerini ifade ettiler ve uzun
bir süredir, seçilen milletvekillerine karşı hem valilerin hem
kaymakamların hem de sayın bakanların telefonlarına
çıkmaması yönünde eleştiriler ve sitemler vardır. Bu konuyu
birçok kez dile getirmelerine rağmen bu konunun çözüm bulmaması kabul
edilir bir durum değildir. Sayın milletvekillerinin
itibarını korumak hem Başkanlık Divanı olarak bizim
hem de Parlamentonun görevidir. Dolayısıyla bu uygulamadan bir an
önce vazgeçilmesi gerektiğini, her bir sayın milletvekilinin
telefonlarına atanmış olan sayın kaymakamların ve
sayın valilerin çıkması gerektiğini ama aynı zamanda
sayın bakanların da sayın milletvekillerinin telefonlarına
çıkmaları gerektiğini ben de ifade ediyorum.
Dolayısıyla Sayın Balukenin ifade
ettiği görüşleri ve talebi Sayın Meclis Başkanıyla bir
kez daha görüşeceğimi buradan belirtmek istiyor, teşekkür
ediyorum.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/318) (S. Sayısı: 11) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi, madde üzerinde üç önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 11 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 9uncu maddesinde yer alan Kurulu yürütür
ibaresinin Kurulunca yürütülür ibaresiyle değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
İdris
Baluken Çağlar
Demirel İbrahim
Ayhan
Diyarbakır
Diyarbakır Şanlıurfa
Mahmut Celadet
Gaydalı Garo
Paylan Ahmet
Yıldırım
Bitlis İstanbul Muş
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 11 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 9uncu maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Bülent
Kuşoğlu Lale
Karabıyık İlhan
Kesici
Ankara Bursa İstanbul
Aykut
Erdoğdu Mehmet
Gökdağ Akın
Üstündağ
İstanbul Gaziantep Muğla
Murat
Emir
Ankara
MADDE 9- Bu Kanun hükümlerini ilgili Bakanlar
yürütür.
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 9uncu maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 9- Bu Kanun hükümleri Bakanlar Kurulu
tarafından yürütülür.
Erkan
Akçay Erhan
Usta İsmail
Faruk Aksu
Manisa Samsun İstanbul
Erkan
Haberal Deniz
Depboylu
Ankara Aydın
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ
(Malatya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Samsun Milletvekili
Sayın Erhan Usta.
Sayın Usta, süreniz beş dakikadır.
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim.
Çok değerli milletvekilleri, şimdi ilk
günkü görüşmelerde bu beyan meselesinin üzerinde bir miktar durmuştuk
fakat bu konu o kadar önemli ki üzerinde aslında tekrar durmayı bir
miktar daha gerektiriyor çünkü şurada aslında şöyle bir övgüyle
başlayacağım ben: Yani 2006 yılında Türkiye bu
stopajdan beyana geçip geçmeme konusunu yani faizin vergilendirilmesinde
-özellikle faiz ağırlıklı olarak söylüyoruz- beyan usulüne
geçip geçilmeme konusunu ciddi ciddi tartıştı. O gün ekonominin
temelleri bunu tartışmaya müsaitti. O gün Biz beyan usulüne geçersek
sermaye kaçar gider Türkiyeden. kaygısı bugünkünden daha azdı.
Bugün bu hiç tartışılmaksızın -ne bu kamu
bürokrasisinin içerisinde tartışıldı ne Hükûmet içerisinde
tartışıldı ne ilgili bakanlıkta
tartışıldı ne de bizim dile getirmemizin
dışında bu Parlamento içerisinde tartışıldı-
bugün stopaj usulünün hem de bir beş yıl daha uzatılması
gündeme getiriliyor. Buradan gelmek istediğim nokta şu: Özellikle ilk
günkü konuşmalarımızda ifade ettim, 2007-2008 sonrasında Türkiye
ekonomisi çok kötü yönetildi ve bu kötü yönetimin bir sonucu olarak bugün
Acaba bunu yaparsak biz, işte, sermaye kaçışı olur da cari
açığın finansmanında sıkıntı mı
çekeriz? gibi kaygılara kapılıyoruz. Aslında büyüme ciddi
ölçüde düştü, bunu biliyoruz; yani, yüzde 2-3 bandında son üç dört
yıldır bir büyüme var. Cari açıkla mücadelemizdeki
başarı olduğunu düşündüğümüz şey de aslında
bu düşen büyümeden kaynaklanan bir cari açıktaki azalmadır. Cari
açığı kalıcı olarak azaltacak maalesef herhangi bir tedbir
alınamamıştır.
Tedbir derken, tabii, reforma geliyoruz. Reform
nedir biliyor musunuz? Az önce burada ifade edildi.
Aslında bu konulara girmek istemiyordum ama bu
dönem boyunca elimden geldiği kadar ben bu konulara hep gireceğim.
Reform, 1999 yılında, 57nci Hükûmet
işbaşına geldiğinde, daha üçüncü ayında,
Bankacılık Yasası gibi, Türkiyenin yirmi yıl ihmal
edilmiş ve ciddi problemler oluşturmuş yasasını ele
alıp yasa çıkarmaktır; TMSFnin kurulmasıdır ve o
zaman bankacılığın baştan aşağı ele
alınmasıdır; grup kredileri, bir sürü problemler. Bunların
bütün detaylarını yeri geldikçe ben buradan sizlere anlatmaya
çalışacağım.
Reform nedir biliyor musunuz? Reform, asrın
depreminden hemen sonra Sosyal Güvenlik Yasasını
çıkarmaktır. Burada, 38 yaşında kadınların, 40
yaşında erkeklerin emekli olduğu bir Türkiyede emekli
yaşını uzatmak ve sosyal güvenlik sistemine çekidüzen vermedir.
Reform nedir biliyor musunuz? İhale
Yasasını çıkarmaktır.
AHMET ARSLAN (Kars) Aynı partiler şimdi
önerge veriyor.
ERHAN USTA (Devamla) Kamu İhale Kurumunu
kurmaktır. Kamu İhale Yasası çıkarıldı,
şeffaflaştırıldı, fakat daha sonradan 158 defa buraya
müdahale edildi. Bu, seçime kadar olandı. Seçimden sonra herhangi bir
müdahale olup olmadığını bilmiyorum. Parlamento çalışmadığı
için büyük ihtimal pek müdahale etme imkânı olamadı.
Reform nedir? Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumunun kurulmasıdır, kamu bankalarının yeniden
yapılandırılmasıdır. Az önce ifade ettim; yani, burada
doğruyu doğru, eğriyi eğri olarak söylemek lazım, yani
haksızlık etmemek lazım. 57nci Hükûmet, 1999 yılında
işbaşına gelmiş bir Hükûmet iki üç ay sonra hemen
Bankacılık Yasasını çıkarıyorsa o, iki ayın
problemi olabilir mi arkadaşlar?
Yıllardan beri gelen, sadece pamuk destekleme
priminde milyarlarca dolar kamu bankalarının zararı vardı.
Bunların hepsinin üzerine cesaretle gidildi ve Türkiye büyük bir
sıkıntıdan kurtuldu. 2001 krizi diyeceksiniz belki. 2001 krizi
bir yönetim krizidir esas itibarıyla. Başbakanla
Cumhurbaşkanının kavgasından ortaya çıkmış,
temel olarak yönetim fakat daha sonradan ekonomiye sıçramış bir
krizdir. 2002ye geldiğinizde Türkiyenin o krizden hızla
çıktığını ve ondan sonra o hızını devam
ettirdiğini göreceksiniz. Bugünkü gibi Türkiye krize girip dört
yıldır, beş yıldır krizle boğuşmuyor
arkadaşlar. Bugün Türkiyede maalesef adı konulmamış bir
kriz var. Bu krizin olabilmesi için, daha yüzde 10,5
İşsizlik
oranı yüzde 10,5 Türkiyede, tarihî en yüksek seviye. Bundan daha yükseği
ancak Adalet ve Kalkınma Partisi dönemlerinde oldu. Evet, 2009da yüzde
15e kadar çıktı. Yüzde 10,5 işsizliğin olduğu bir
Türkiye var bugün. Bunları görmemiz lazım. Nasıl ve ne zaman
çıkacağı belli olmayan bir kriz sürecini
Yüzde 2lik bir bant,
büyüme bandı Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülke için krizdir esas
itibarıyla. Çünkü bizim emsal ülkelerimiz yüzde 6-7 oranında
büyüyorlar. Bunu görmemiz lazım. Türkiye uzun vadeli hedeflerinden
işte bu nedenle hızla uzaklaşıyor. Rakamlarla bunu daha
önceden ifade ettim, bundan sonraki konuşmalarımızda da bu
argümanlarımızı destekleyici rakamlara yer vereceğim.
Ben yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Usta.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 11 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 9uncu maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 9- Bu Kanun hükümlerini ilgili Bakanlar
yürütür.
Akın Üstündağ
(Muğla) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ
(Malatya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Muğla
Milletvekili Sayın Akın Üstündağ. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Üstündağ, süreniz beş
dakika.
AKIN ÜSTÜNDAĞ
(Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün 2nci Cumhurbaşkanımız, ilk
Başbakanımız, Batı Cephesinin efsane komutanı,
partimizin 2nci Genel Başkanı İsmet İnönünün
aramızdan ayrılışının 42nci yıl dönümü.
Ben, bize bıraktıkları bu güzel ülke için, bize
kazandırdığı demokratik düzen ve hayat için,
namusluların da bu ülkede var olduklarını
ispatladıkları için minnetle ve rahmetle kendisini anıyorum.
11 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının son maddesine gelmiş bulunuyoruz. Bu
tasarıda birçok eksiklik ve hata olmasına rağmen maalesef,
muhalefetin bütün uyarılarına dikkat edilmemiştir ve yasa
maalesef son hâline gelmek üzeredir.
Geçici maddeleri uzatarak kalıcı hâle
getiriyor genel olarak. İstisnalar kural hâline getiriliyor. Aslında
böyle yaparak iktidar partisinin fakir dostu değil, zengin dostu
olduğunu da bu geçen maddelerde değerli arkadaşlar görmüş
oluyoruz.
Özellikle tasarının
2nci maddesiyle yaklaşık 20 milyar TL vergiden vazgeçiliyor. Bu
vergileri kim ödeyecekti? Menkul kıymet ve diğer sermaye
piyasası araçları ile mevduat faizleri, repo gelirleri ve
katılım bankalarından elde edilen kâr payları sahipleri.
Kim bunlar arkadaşlar? Parası olanlar, zenginler. Hâlbuki biz
Cumhuriyet Halk Partisi olarak asgari ücretten alınan vergiden
vazgeçmenizi beklerdik. Hâlâ daha geçici maddeleri uzatarak, geçici çözümler
peşinde ve sıcak para peşinde koşmaya devam ediyorsunuz.
Değerli milletvekilleri,
burada Maliye Bakanımız yok ama özellikle sormak isterdim, bu
istisnayla elde edilecek faydanın vazgeçilen gelire değebilecek
oranda olup olmadığını sormak isterdim. Buradan kimler ve
hangi sermaye grupları yararlanacaktır? Bunları da sormak
isterdim.
2014 yılı net
kârı 24,66 milyar TL olan, BDDK verilerine göre aktif toplamı 2014
sonunda yüzde 15 artarak 1,99 trilyon TL olan, kredileri ise yılın
tamamında yüzde 18 büyümeyle 1,24 trilyon lira olarak gerçekleşen,
borcunu ödemeyenlerden alacağı da yüzde 23 artışla 36,41
milyar TL olan, öz kaynak kârlılığı 2014 sonunda yüzde
12,23, sermaye yeterlilik rasyosu da yüzde 16,3 olan ve Borsa İstanbulda
işlem gören ilk üç aylık konsolide olmayan dönem net kârları bir
önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 14,6 artarak 4 milyar 721
milyon lira olan bankacılık sektörü için tanınan bu muafiyetler
-sizlere soruyorum değerli arkadaşlar- KOBİlere mi
tanındı, küçük esnafa mı tanındı, çiftçiye,
işçiye, memura, emekliye, dar gelirliye mi tanındı?
Değerli arkadaşlar,
bu iktidar döneminde kumar ve bahis oyunları gerçekten tavan
yapmış durumda. Atlar sabah akşam, gece gündüz koşuyorlar
kan ter içinde, bunlardan gelir elde ediliyor, vergi elde ediliyor, şimdi
de buradan geçen yasayla jokey ve jokey yamakları ve antrenörlerden dahi
ücret alıyorsunuz, üstelik At Yarışları Tüzüğünün 2nci
maddesinde buna ilişkin muafiyet olduğu hâlde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Devamla) Aslında
söylenecek çok şey var ama ileriki dönemlerde bu zihniyetle mücadele
yapmaya devam edeceğiz diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Üstündağ.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 11 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 9uncu maddesinde yer alan Kurulu yürütür
ibaresinin Kurulunca yürütülür ibaresiyle değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Garo Paylan (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ
(Malatya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Sayın Garo Paylan konuşacaklar. (HDP
sıralarından alkışlar)
Sayın Paylan, süreniz beş dakika.
GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Dün çamur medyası dediğimiz medyada
Eş Genel Başkanımızla ilgili hain manşetlerini
eş zamanlı görüyoruz, bütün manşetler hep aynı
çıkıyor: Hain
Bu hain yaftasını Türkiye Cumhuriyeti
tarihi boyunca defalarca gördük, bu Meclisteki her kimlik, her ideoloji gördü;
bakın, görmeyen kalmadı yüz yıldır. Ancak, bunun patenti belki
de bize ait, bu yaftanın patenti, Ermeni halkına ait. Yüz yıl
önce Ermeniyi hain diye yaftaladınız, bu toprakların
insanları yaftaladı ve hep beraber kaybettik. Osmanlının
bir halkı, Osmanlının bürokrasisinde, Meclis-i Mebusanında
olan ve bir arada yaşama iradesini savunan mebuslarımız
vardı. Önerileri vardı, demokratik özerkliği öneriyorlardı,
ademimerkeziyetçiliği öneriyorlardı. Yani merkeze değil, yerele
yetkilerin dağıtılmasını öneriyorlardı, yüz
yıl önce. Meclis-i Mebusan kayıtlarına bakın, önerimiz
buydu. Ancak, bu önerimiz, maalesef, terör diye yaftalandı ve demokratik
siyaset yapanlar devre dışı bırakıldı ve bunun
karşısında bir halk bir soykırımla karşı
karşıya kalıp yok edildi. Sonra, Türk-Kürt birlikte. diye
söylendi, cumhuriyet kuruldu. O yaftalama, maalesef, o yanlış,
cumhuriyet kurgusunda hain aramaya devam etti. O kurguda esas olmayanlar,
mütedeyyinler mesela, istiklal mahkemelerinde mahkûm edildiler. Ya -Kürtler-
hani beraber kurmuştuk demokratik bir cumhuriyet; Kürtlerin hakları,
bölgesel haklara ne oldu? Yok. İsyan edildi demokratik haklar
kurulmayınca, isyanlar baskıyla, zulümle ezildi. Sonra, 1938de
Dersim. Dersim tarih boyunca özerk bir bölgeydi, tarih boyunca hep özerkti. O
özerkliğine saygı gösterilmedi ve bir çıban olarak
yaftalandı ve devletin tankı, topu, uçakları Dersimi gazlarla
bombaladı, on binlerce insan katliama uğradı. O gün Dersimdi
hain olan. Manşetlere bakın, dönemin manşetlerine. Sonra, zaten
Ermeni hep haindi. Varlık vergisi, hepsi uygulandı. Sonra, Menderes
darbeyle devrildi, haindi, vatana ihanetle yargılandı,
asıldı.
HARUN KARACA (İstanbul) Bak, kürsüden
konuşuyorsun, daha ne istiyorsun?
GARO PAYLAN (Devamla) Sonra, solculara
Moskoflar denildi, hain
Darbe geldi sonra, 12 Eylül 1980 darbesi. Orada
ayrımcılık yapmadı darbe, hepimizi eziyetten geçirdi,
MHPlisini, CHPlisini, solcusunu, sağcısını, Ermenisini.
O dönemin Ermenilerine katmerli işkence uygulandı tabii ki, çifte
kavrulmuş işkence; Kürtlerine işkenceler uygulandı. Sonra,
tekrar mütedeyyinlere döndü. Mütedeyyinler, hatırlamaz
mısınız, Merve Kavakçı bu sıralardan
atılmadı mı burada? Ne çabuk unuttunuz! Daha sonra, Kürtlerin
hakları, her dönem talep edilen haklar, demokratik özerklik hakları
Hep bir terör yaftasıyla, bir hain yaftasıyla bu ceberut gelenek
yaptı.
Bugün,
maalesef, bu Meclis sıralarında oturanlar bunu görmüyorlar, bu
ceberut geleneği. Zannediyorsunuz ki güç sahibisiniz. Hayır,
değilsiniz. Ordu tekrar devrede. Bakın, ordu kışladan
çıkmak istemiyordu, ısrar ettiniz, çıkardınız. Ordu,
bugün, Silopide, Cizrede halkı bombalıyor; yüz yıl önce
olduğu gibi, 1938de olduğu gibi.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Halkı
bombalamıyor, teröristleri bombalıyor.
ALİM TUNÇ (Uşak) Teröristleri
bombalıyor, teröristleri!
GARO PAYLAN (Devamla) Ve orduyu devreye
soktuğunuz her an siyasetinize ortak edersiniz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, hatibi
dinleyelim lütfen.
GARO PAYLAN (Devamla) Orduyu kışladan
çıkardığınız her an siyasetinize ortak edersiniz.
ŞAHİN TİN (Denizli)
Saptırıyorsunuz olayı.
GARO PAYLAN (Devamla) Ve maalesef yarın
tekrar demokratik zemin hepimizin ayağının altından
kayabilir. Esas olan, demokratik bir kültürü hâkim kılmaktır
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) O zaman, bunu,
dönüp terör örgütüne söylemeniz gerekiyor.
GARO PAYLAN (Devamla)
demokratik bir kültürü esas
almaktır, demokratik talepleri terör diye yaftalamamaktır. Burada
konuşarak çözemeyeceğimiz hiçbir meselemiz yok.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Silahları betona
gömdüğünüz zaman.
GARO PAYLAN (Devamla) Yeter ki demokratik
talepleri Hain diye yaftalamayın. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Bugün o Hain manşetleri benim için atılır,
yarın tekrar sizin için atılır, tıpkı Sayın
Kavakçı, sizin kardeşinize olduğu gibi.
ALİM TUNÇ (Uşak) Biz öyle bir hain
değiliz. Bizim elimizde herhangi bir silah falan da yok.
GARO PAYLAN (Devamla) O açıdan, demokratik
bir sistem, demokratik bir kültür kurmak esastır.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Doğru ama
silahları gömdüğünüz zaman.
GARO PAYLAN (Devamla) Kürt halkının,
bütün halkların demokratik taleplerini
ALİM TUNÇ (Uşak) Biz silah almadık
elimize.
GARO PAYLAN (Devamla)
burada konuşarak ve
yetkiyi merkeze değil, yüz yıl önce Ermeni halkının talep
ettiği gibi, demokratik özerk yapılarla yerellere dağıtarak
bunları yapabiliriz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GARO PAYLAN (Devamla) Demokrasinin
olmadığı yerde barış da olmaz, aş da olmaz,
iş de olmaz. Rakamlardan bahsediyoruz yalnızca.
Sağ olun. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Bütün
bunları dönüp terör örgütüne söylemeniz gerekiyor.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Paylan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Karar
yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, maddeler üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Oyunun rengini belirtmek üzere talep eden iki
milletvekiline söz vereceğim.
Lehte söz, Kocaeli Milletvekili Sayın Sami
Çakıra aittir.
Buyurunuz Sayın Çakır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair 11 sıra sayılı
Kanun Tasarısının görüşmesi bitti. Bu görüşmeyle
ilgili olarak oyumun rengini belli etmek üzere
huzurlarınızdayım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, üç gün süren
görüşmeler sonunda muhalefet partilerinin katkılarını takip
ettik. Özellikle, teknik olarak önümüze koydukları hususlarda memnuniyetimizi
belirtmek isterim.
Bu çerçevede oyumun rengini belli etmek üzere
huzurlarınıza gelmiş olmakla beraber bazı maddelerin
önemine binaen hatırlatılmasını gerekli görüyorum.
Özellikle, bu yasa düzenlemesiyle Sanayi Sicili Kanununa göre verilen imalat
sanayisi için kullandırılan kredilere bağlı olarak banka ve
sigorta muamele vergisine getirilen muafiyeti önemsediğimi belirtmek
istiyorum. Sermaye şirketleriyle münhasıran menkul kıymet ve
diğer sermaye piyasası aracı getirileri ile değer
artışı kazançları elde etmek ve bunlara bağlı
hakları kullanmak amacıyla benzer nitelikte olanlara vergi kesintisi
ve istisna için Maliye Bakanlığına bu oranları belirleme
yetkisi verilmiştir. Tasarıyla, menkul kıymet ve değer
sermaye piyasası araçlarıyla mevduat faizleri, repo gelirleri ve
katılım bankalarından elde edilen kâr paylarına
ilişkin olarak 31/12/2015 tarihine kadar uygulanması hüküm
altına alınmış olan vergi kesintisi uygulamasının
31/12/2020 tarihine kadar uzatılması öngörülmektedir.
Yine, dâhilde işleme ve geçici kabul rejimi
kapsamında ihraç edilecek malların üretiminde kullanılacak
girdilerin 31/12/2015 tarihine kadar tesliminde uygulanan tecil ve terkin
işlemlerinin yine 31/12/2020 tarihine kadar uzatılması
öngörülmektedir.
Yine, bu kanunla tüm BAĞ-KUR ve SSK
emeklilerinin -2016 yılının başından itibaren-
aylık gelirlerine 100 Türk lirası seyyanen zam öngörülmektedir.
Vergi istisnası uygulamasının
çoğu ülke mevzuatında yer aldığı, ülkelerin
belirlediği sosyal ve siyasal amaç doğrultusunda vergi istisnası
düzenlemelerinde bulunmasının doğal olduğu, diğer
yandan son on üç yılda düşük ve orta gelirli vatandaşlar ile
esnafın vergi adaleti anlamında korunmasına yönelik birçok
adım atıldığı hepinizin malumudur.
Bu vesileyle, Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 11 sıra
sayılı Kanun Tasarısının ülkemize hayırlı
olmasını temenni ederim.
Değerli milletvekilleri, biz, ülkenin
batısıyla, doğusuyla, kuzeyiyle, güneyiyle kardeş
olduğunu, kardeş olması gerektiğini ve
Kardeşliğini tesis edememiş olursak hiçbir şey
yapmamış sayılırız.
Bu çerçevede, tekrar, bu tasarının
ülkemize hayırlı olmasını, hayırlar getirmesini
temenni ediyorum. Oyumun renginin olumlu yönde olacağını
belirtir, siz değerli Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Çakır.
Aleyhte Ankara Milletvekili Sayın Bülent
Kuşoğlu.
Sayın Kuşoğlu, sizin de süreniz
beş dakika.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Son söz
milletvekilinindir. kuralı gereği söz aldım. Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, geçici bütçeyi ve
uluslararası anlaşmaları saymazsak galiba bu dönem
çıkardığımız ilk kanun bu oluyor. Çok önemli bir
çalışma yaptık. Bu dönem çıkardığımız
ilk ve önemli, kapsamlı kanun bu olmuş oldu; hayırlı
uğurlu olmasını diliyorum öncelikle.
Gerçi bu kanunu yaparken yine, usul, esas
gözetmedik, etki analizini yapmadık, kanunlara uymadık; bizim
muhalefet olarak uyardığımız bazı konuları
dinlemeniz, çok önemli eksiklerimiz gediklerimiz var ama yine de
hayırlı uğurlu olmasını diliyorum -sonuna geldik-
memleketimize, milletimize hayırlı uğurlu olsun.
Değerli arkadaşlarım, burada bir
tiyatro oynandığını söyleyebilirsiniz, biz de söylüyoruz.
Yeteri kadar buradaki çalışmalardan memnun değiliz. Hepimiz bunu
ifade ediyoruz. Ama burası, sonuçta, Türkiye Büyük Millet Meclisidir.
Burası, halkın nabzını tutan yerdir. Türkiye Büyük Millet
Meclisinin daima açık kalması, daima halkın
sorunlarını, sıkıntılarını görüşmesi,
konuşması gereklidir. Burası, yine de, ne kadar
eleştirirsek eleştirelim, en kutsal, en mübarek mekândır.
Hepimiz buranın kıymetini bilmek zorundayız. Burada yapılan
çalışmaları hiçbirimizin küçümsemeye hakkı yok. Çok önemli
şeyler yapılıyor sonuçta burada.
Bakın, şu kanun
çalışmasıyla, şu çalışmayla hukukla ilgili çok
önemli konular ele alındı, alınması gerekiyordu, hukukla
ilgili çok önemli konular vardı işin içinde; ekonomiyle ilgili çok
önemli konular vardı. Çalışanların, BAĞ-KURlunun,
SSKlının, Emekli Sandığının, kadro bekleyenin, esnafın,
herkesin kendisini bulabileceği sorunlar, sıkıntılar
buradaydı. Kimse küçümsemesin, Bir kanun maddesi, işte geldik sadece
kanunu konuştuk, kanun maddesinde benim anlatabileceğim şeyler
yok. demesin. Bir tarafıyla, her şeyi aslında kapsayan bir kanundu
bu. Uluslararası sorunlara kadar, uluslararası
sıkıntılara kadar, uluslararası sistemin sorunlarına
kadar her konu çok çok önemliydi.
Değerli arkadaşlar, bir parlamentoda hiç
kimse tek başına sihirli bir değneğe sahip değildir,
tek başına hiçbir şey yapamaz. Buradaki 550 milletvekili,
iktidarıyla muhalefetiyle, hep beraber bir kanaviçe gibi bu
sorunları, sıkıntıları dokuyacağız, çözüm
üreteceğiz onlarla ilgili olarak; hepimiz, hep beraber yapacağız;
herkes bir ilmik, bir desen ilave edecek, beraber üreteceğiz. Tek
başına hiç kimsenin bir şey yapması mümkün değil; tek
başına da yapması mümkün değil, iktidar olarak da
yapması mümkün değil. Muhalefetiyle iktidarıyla hep beraber bir
şeyler yapacağız, üreteceğiz; bunu bilmemiz, becermemiz
lazım. Bu konuyu küçümsememek lazım, birlikte yapılması
gereken bu işi küçümsemememiz lazım.
Zaman zaman burada arkadaşlar
sıkılıyor, dışarı çıkıyor, izlemiyor
hatta burada olduğu zaman konuları, konuşmacıları,
hatipleri ama milyonlarca insan sonuçta bu Parlamentoyu izliyor. Türkiye Büyük
Millet Meclisi TVden izliyor, maalesef televizyon yayınları
yasaklandı ama YouTubedan izliyor, Facebooktan izliyor ama izliyor. Daha
sonra yine tutanakları alacaklar, gelecekte de değerli
milletvekilleri o gün ne konuşmuşlar diye bakacaklar ve sonuçta,
bizler, milyonlar tarafından izlenen kişileriz. Onun için,
doğruyu söylemek, doğru işler yapmak zorundayız. Zaman
içerisinde bunun mükâfatını göreceğiz. Zaman bunu
değerlendirecektir diye düşünüyorum; kendi
arkadaşlarınız, kendi milletimiz değerlendirecektir diye
düşünüyorum, Yaradan değerlendirecektir diye düşünüyorum.
Bu kanun çalışmasının,
tasarının sonunda söylememiz gereken, düşünmemiz gereken
şu: Biz doğru bir çalışma yaptık mı, doğru
bir iş yaptık mı? Gereken, halkın beklediği, milletin
beklediği yasayı çıkardık mı? O sorunları
gereği gibi ortaya döktük mü, koyduk mu? O sorunlara bir çözüm aradık
mı yeterince? Çünkü siyaset bilgiyle, beceriyle, ahlakla, hitabetle,
popülizmle yapılır. Bunların hepsini doğru dürüst ortaya
koyup bir mezcedebildik mi, bunların iyi bir analizini yapabildik mi,
bunlara bakmamız gerekiyor.
Yeni olan arkadaşlarımız özellikle,
hiç kimse ümitsiz olmasın. Ben bu Parlamentonun başarılı
olacağına, gelecekle ilgili olarak güzel şeyler
üretebileceğine inanıyorum. Yeter ki gayretle, ihlasla hep beraber
çalışalım, uğraşalım, gereğini yapalım;
birbirimizle değil, yapılması gereken bu işlerle
uğraşalım. Ondan sonra gerekeni hep beraber üretmiş
olacağız bu dört yılın sonunda, göreceğiz.
Bu vesileyle, bu
tasarıda emeği geçenlere çok teşekkür ediyorum.
Herkese saygılar sunuyorum. (CHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kuşoğlu.
Değerli milletvekilleri, tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre
içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini,
bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy
pusulalarını oylama için öngörülen üç dakikalık süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar varsa hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendinin ad ve soyadı ile imzasını da
taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen üç
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Şimdi oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, süre
bitmiştir. Oy pusulası bu dakikadan sonra alınmayacaktır.
Sayın milletvekilleri, Gelir Vergisi Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı : 226
Kabul : 214
Ret : 12(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Fehmi Küpçü Sema
Kırcı
Bolu Balıkesir
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Sayın milletvekilleri, 2nci sırada yer
alan, 3 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gabon
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayi İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gabon Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Savunma Sanayi İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/304) (S. Sayısı: 3)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince sözlü soru önergelerini görüşmek için, 29 Aralık 2015
Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 20.14
(x) (10/38) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin tam metni tutanağa eklidir
(x) 11 S. Sayılı Basmayazı 23/12/2015 tarihli 18inci Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.