TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
22nci Birleşim
30 Aralık 2015 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukaranın, sözde özerklik ve öz
yönetim iddialarına ilişkin gündem dışı
konuşması
2.-
Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalpin, Diyarbakır ilinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
Ankara Milletvekili Aylin Nazlıakanın, Atatürkün Ankaraya
gelişinin 96ncı yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
IV.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Adıyaman Milletvekili
Adnan Boynukaranın yaptığı gündem dışı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
2.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Adıyaman Milletvekili
Adnan Boynukaranın yaptığı gündem dışı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
3.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Mardin Milletvekili Mithat
Sancarın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
4.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, Ardahan Milletvekili
Orhan Atalayın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
5.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Antalya Milletvekili Ahmet
Selim Yurdakulun HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
6.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
7.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
8.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
9.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
10.-
Van Milletvekili Beşir Atalayın, Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
11.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Van Milletvekili Beşir
Atalayın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
12.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Konya Milletvekili Abdullah
Ağralının HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
13.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
14.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
15.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Konya Milletvekili Abdullah
Ağralının HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
16.-
İstanbul Milletvekili Garo Paylanın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
17.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının yaptığı açıklaması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
18.-
Van Milletvekili Beşir Atalayın, Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın 12 sıra sayılı Kanun Teklifinin 11inci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
19.-
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylunun,
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin 12 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 11inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
20.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Süleyman Soylunun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, 2016
yılından beklentilerine ilişkin açıklaması
2.-
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın, Artvin ve Karadeniz Bölgesindeki
elektrik kesintileri nedeniyle vatandaşın mağdur olduğuna
ilişkin açıklaması
3.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, İstanbul Üsküdardaki
Validebağ Öğretmenevinin bulunduğu alanda elektriğin
olmadığına, Mecliste basın mensuplarına kulis
yasağı getirilmesine ve basını tehdit gören bu zihniyeti
kınadığına ilişkin açıklaması
4.-
Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, Bursa
Osmangazi Belediyesine bağlı Hamitler Spor Tesislerinin gençlerin
uyuşturucu madde kullandığı yıkıntılara
dönüştüğüne ve yasama üyeleri ile halkın yeni
yılını kutladığına ilişkin
açıklaması
5.-
İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaşın, Meclis
Başkanlık Divanının gazetecilerin saat 20.00den sonra
kulislere girmesini yasaklayan kararından vazgeçmesini talep ettiğine
ve başta Can Dündar ve Erdem Gül olmak üzere cezaevinde bulunan
gazetecilerin yeni yılını kutladığına
ilişkin açıklaması
6.-
Ordu Milletvekili Seyit Torunun, Ordu çevre yolu ile Ulubey-Gürgentepe-Gölköy
yolunun ne zaman bitirileceğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
7.-
Ankara Milletvekili Şenal Sarıhanın, Anayasa Mahkemesinin
kararıyla, işkence ve kötü muamelenin adil yargılanma
hakkını ihlal ettiğinin altının bir kez daha
çizilmiş olduğuna ve bebeklerin annelerine kavuşacağı
yeni bir yıl dilediğine ilişkin açıklaması
8.-
Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, AKP Hükûmetinin
tarımda niteliksiz bir politika uyguladığına ve kimyasal
gübre fiyatlarındaki yüzde 18 KDV kaldırılmadığı
için üreticilerin gübre satın alamadığına ilişkin
açıklaması
9.-
Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, Akkuyu NGS şirketinin ilk ve
orta öğretim öğrencilerine nükleer santrallerle ilgili
yaptığı sunum hakkında Millî Eğitim
Bakanlığından bilgi almak istediğine ilişkin
açıklaması
10.-
Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun, 2016
yılının ülkemize ve dünyaya barış getirmesini arzu
ettiğine ve tehlikeli madde
taşımacılığının standartlarını
belirleyen ADR uygulamasının 31 Aralıkta dolan süresinin
uzatılması gerektiğine ilişkin açıklaması
11.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, kar yağışının
yoğun olduğu günlerde okulları tatil edilen çocukların
ebeveynlerinden birinin de idari izinli sayılması konusunda karar
alıcılara gerekli talimatın gönderilmesinde fayda olduğuna
ilişkin açıklaması
12.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İstanbul
Milletvekili Garo Paylanın 12 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 10uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
13.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, İstanbul Milletvekili Garo
Paylanın 12 sıra sayılı Kanun Teklifinin 10uncu
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
14.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 2016 yılının
hayırlı ve barış dolu bir yıl olmasını
dilediklerine ve milletvekilleri ile vatandaşların yeni
yılını kutladıklarına ilişkin
açıklaması
15.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, 2016
yılının hayırlı ve barış dolu bir yıl
olmasını dilediklerine ve milletvekilleri ile vatandaşların
yeni yılını kutladıklarına ilişkin
açıklaması
16.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, 2016 yılının
hayırlı ve barış dolu bir yıl olmasını
dilediklerine ve milletvekilleri ile vatandaşların yeni
yılını kutladıklarına ilişkin
açıklaması
17.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, 2016 yılının
hayırlı ve barış dolu bir yıl olmasını
dilediklerine ve milletvekilleri ile vatandaşların yeni
yılını kutladıklarına ilişkin
açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Genel Görüşme Önergeleri
1.-
CHP Grubu adına, Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, 24üncü Dönemde Manisanın Soma İlçesinde Meydana Gelen
Maden Kazalarının Araştırılarak Alınması
Gereken İş Sağlığı ve İş Güvenliği
Tedbirlerinin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu Raporunun tespit ve önerilerinin
değerlendirilmesi, çözüm önerilerinin tartışılması ve
yol göstermesi amacıyla genel görüşme açılmasına
ilişkin önergesi (8/3)
B)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
HDP Grubu adına, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin, engellilerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/44)
2.-
Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp ve 22 milletvekilinin,
engellilerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/45)
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
MHP Grubunun, 16/12/2015 tarih ve 524 sayıyla İstanbul Milletvekili
İzzet Ulvi Yönter ve arkadaşları tarafından, Türkiyedeki
üniversitelerde yıllardır süren yoğun yasa dışı
PKK terör örgütü yapılanmasıyla birlikte üniversitelerde devam eden
terör eylemleri, üniversitelerdeki PKK propagandasının engellenmemesi
ve öğrenciler üzerinde baskı kurulması, pek çok öğrencinin
öğretim haklarının ve can güvenliklerinin tehdit altında
olduğuna dair üniversite yönetimlerine başvurularına rağmen
üniversite yönetimlerinin ve emniyet birimlerinin gerekli tedbirleri almaması
sonucunda Türkiyedeki üniversitelerde öğrencilerin PKK terör örgütü
militanlarınca şehit edilmesiyle de sonuçlanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun 30 Aralık 2015 Çarşamba günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.-
HDP Grubunun, 9/12/2015 tarihinde Hakkâri Milletvekili Selma Irmak ve
arkadaşları tarafından, Hakkâri ilinde son üç aylık dönemde
gebe kadınlarda yaşanan düşük ve düşük tehlikesi
vakalarındaki artışın nedenlerinin tüm boyutlarıyla
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen
diğer önergelerin önüne alınarak, Genel Kurulun 30 Aralık 2015
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Konya Milletvekili Halil Etyemez ile 13 Milletvekilinin; Yükseköğretim
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/272) (S. Sayısı: 12)
2.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gabon Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Savunma Sanayi İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Millî Savunma Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu
Raporları (1/304) (S. Sayısı: 3)
IX.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının,
herkese hayırlı ve mutlu seneler dilediğine ilişkin
konuşması
X.-
OYLAMALAR
1.-
(S. Sayısı: 12) Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin oylaması
2.-
(S. Sayısı: 3) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gabon Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Savunma Sanayi İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının oylaması
XI.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Antalya Milletvekili Çetin Osman Budakın, Antalyanın Kaş
ilçesindeki bir alanın yapılaşmaya açılması için
niteliğinin değiştirildiği iddiasına ilişkin
sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk
Çelikin cevabı (7/246)
2.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğdenin
yatırımların teşvikinde kıstas tutulan IPARD
Programında yer almamasına ilişkin sorusu ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin cevabı
(7/247)
3.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, tarım ve
hayvancılık politikasına ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/248)
4.-
Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın, kayısı ürününün
desteklenmesine ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/249)
5.-
Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, tarımsal destekler ve
Bakanlık bünyesindeki makam araçlarına ilişkin sorusu ve
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin
cevabı (7/250)
6.-
İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulunun,
alışveriş merkezlerinde yerli ürün satışında
istenildiği iddia edilen kayıt dışı ücretlere
ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin
cevabı (7/252)
30 Aralık 2015
Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.02
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Özcan PURÇU
(İzmir)
------0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci
Birleşimini açıyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tek tek sayıyoruz, 70
kişi var salonda.
MAHMUT TANAL (İstanbul) 79 kişi şu
anda var iktidar partisinde Sayın Başkan. Allah rızası için
bu sefer Var. deme.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sorun, kâtip üyeler
baksın, yok efendim, yapalım elektronik. Kâtip üyelere
danışın.
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) 80 kişiydi.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ettiğin yemin,
Allah huzurunda yalan söylediğin açık ve net belli oldu Başkan.
Beni eğer ihraç edeceksen et.
BAŞKAN Bak, geliyor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Var Sayın
Başkan, var.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Şu anda Mecliste
toplam 100 kişi yok.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Ya, bir kere de
itiraz etme, otur yerine.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yani 184 kişinin
olması gerekirken
Getirin, sayalım. Ben milletvekilliğine
varım. Burada şu anda 130
kişi varsa ben istifa edeceğim.
BAŞKAN Mahmut Bey, yoklama yaparsak
çıkar bak, çıkar; istifa etmek zorunda kalırsın ha!
MAHMUT TANAL (İstanbul) 130 kişi burada
yok, 184 kişi lazım Mecliste toplanmak için. Bu milletvekillerinin bu
devlete 50 bin TL maliyeti var. Nerede bu milletvekilleri? Sizden rica
ediyorum, lütfen yani.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Tanal,
sizinkiler nerede?
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Tanal.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, sözde özerklik
ve öz yönetim iddiaları hakkında söz isteyen Adıyaman
Milletvekili Adnan Boynukaraya aittir.
Buyurun Sayın Boynukara. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukaranın, sözde özerklik ve öz
yönetim iddialarına ilişkin gündem dışı
konuşması
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bazı ilçelerde PKK terör örgütü
ve türevi olan unsurların başladığı hendek terörü
devam ediyor.
Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde yollara
hendek kazamazsınız, kazarsanız gereği yapılır.
Kimileri bunu eylem olarak göstermek istese de yerkürenin her yerinde bunun
adı terördür. Her devlet, vatandaşının seyahat etme,
sağlığa ve eğitime erişme hakkını korumakla
yani asayişi temin etmekle yükümlüdür. Bu nedenle, sokağa çıkma
yasağı bir sebep değil, sonuçtur. Sokağa çıkma
yasağı terörün, hendeklerin, yakılan kamu binalarının,
yıkılan okulların, camilerin ve insanlarımızın
öldürülmesinin bir sonucudur.
Değerli milletvekilleri, 7 Haziran
seçimlerinden sonra başlayan terör saldırıları dikkatlice
incelenirse PKK terör örgütü ve uzantılarının bildik yöntemlerin
aksine yeni bir taktik uyguladıkları görülür. Bu ise sivil
vatandaşlar ile kolluğu karşı karşıya getirme
girişimidir. Sokakları, açtıkları hendeklerle,
döşedikleri patlayıcılarla ve ellerindeki silahlarla
yaşanmaz kılanları doğru tanımlamakta fayda var.
Kimileri bunları öfkeli gençler olarak tanımlıyor, kimileri
hendek kazan arkadaşlar diyor, kimileri kendini savunan çocuklar
diyor, kimileri Ellerinde ağır silah yok. diyor. Kim ne derse desin
bunlar PKK terör örgütü ve türevi olan örgütlerin silahlı
unsurlarıdır. Öfkeli gençler, hendek kazan arkadaşlar,
kendilerini savunan çocuklar gibi tanımlamalar terörü ve teröristi masum
gösterme girişimleridir.
Hendek teröristleriyle ilgili konuşulan temel
konulardan biri de ellerinde ağır silahların
olmadığı iddiasıdır. Bombaları, silahları
bırakın bir kenara, hendeğin kendisi tek başına bir
terör olayıdır. Hendek kazmış, tuzaklamış, içine
su doldurmuş, elektrik vermiş; arkasından roketatar ve
Kalaşnikoflarla güvenlik güçlerine ateş açıyorsunuz ama
Ellerinde ağır silah yok. diyoruz.
Ağır silah ne? Roketatar,
Kalaşnikof
Bunların hangisi ağır silah değil?
Dünyanın neresinde bunları ağır silah olarak
değerlendirmeyen yönetimler var.
Hafta sonu bir öz yönetim ilanı gündeme geldi.
Öz yönetimi ya da yerinden yönetimi siyasal bir proje olarak ele almak,
tartışmak ayrı, ilan etmek üzerinden konuyu gündeme getirmek
ayrı bir konudur. Hatırlarsanız, ilan etme eylemi bir buçuk iki
ay öncesinden başlanmış bir süreçti. Şu an yapılan ise
bir değerlendirmedir. Eğer amaç çözüm olsaydı, terör
saldırıları üzerinden değil, çatışmaların
olmadığı bir atmosferde bu konu gündeme getirilir ve
tartışılırdı. Yönetim süreçlerine ilişkin
değişiklik taleplerinin gündeme geleceği yer Türkiye Büyük
Millet Meclisidir. Konu Büyük Millet Meclisinde gündeme gelir,
tartışılır ve bir karara bağlanır ama bunun
dışında bir yöntemle terör üzerinden konu gündeme
getirildiğinde bizim ona söyleyebileceğimiz çok söz vardır.
On beş yirmi yıldır doğu ve
güneydoğuda bazı belediyeler HDP tarafından yönetiliyor.
Diyarbakırda türkülere konu olmuş olan Kırklar
Dağının düzüne gökdelen diken bir anlayış, öz
yönetim ilan ettikten sonra farklı ne yapacak? Ziyaret de çarpacak
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) AKPden imar planı
eleştirisi! Diyarbakıra bir gökdelen yapılmış onu
eleştiriyor adam; İstanbulun canına okudunuz be imar planı
değişikliğiyle.
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Diyarbakırda
gökdelen yapılmış, onu eleştirmiyorum, sit alanına
yapılmış bir alandan bahsediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İstanbulun canına
okudunuz, onu söylüyoruz, onu. İstanbulun canına okudunuz.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Hepsi CHPli
belediyelerde... Nasıl geçti bir bakalım, araştıralım,
bakalım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Doğru, hepsi CHP
döneminde, evet, bravo!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Doğru söylüyorsunuz,
doğru söylüyorsunuz!
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Ben sit alanına
yapılmış bir şeyden bahsediyorum. Yasak olmuş bir
şeyi söylüyorum size.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) Türkiyenin en
büyük kaçak binası İstanbuldadır şu anda, Ankarada ve
İstanbulda. Topbaşa sorun, Topbaşa.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Meclisin yeni
binası yasak yerde yapıldı, Meclisin yeni binası.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Helikopterle biz gezmiyoruz
kupon arazilerin üzerinde.
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Değerli
milletvekilleri, mezhepçi ve gerici sol akılla yönetilen PKKnın
hendek, barikat, bomba, tuzak taktikleri direniş değil, terördür.
Peki, Biz de direnişte ısrar ederiz. diyenler tam olarak neyi
kastediyor? Dönüp sormak lazım: Siz mi
kararlaştırdınız, siz mi yürütüyorsunuz bu direnişi
veya kendinizi onlarla özdeş mi görüyorsunuz?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Siz Adalet
Bakanlığında görevliydiniz o dönem, o hendekler
açılırken.
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Beyefendi, buyurun,
gelin konuşun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Adalet
Bakanlığında görevliydiniz siz o dönem, o hendekler
açılırken.
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Buyurun, gelin
konuşun.
BAŞKAN Arkadaşlar
Sayın Tanal, kürsüdeki hatibe müdahale
etmeyelim lütfen.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Adalet
Bakanlığında görevliydi beyefendi o dönem.
BAŞKAN Sayın Tanal
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Tamam, ben
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Anladım,
işte, o dönem Adalet Bakanlığında görevliydiniz, niye
görevinizi yapmadan geldiniz?
BAŞKAN - Sayın hatip
konuşmasını sürdürsün, lütfen müdahale etmeyelim.
Buyurun Sayın Boynukara, siz Genel Kurula hitap
edin.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Niye görevinizi
yapmadınız? Siz iktidarda değil miydiniz? Siz
iktidardaydınız. Siz Bakanlıkta görevli değil miydiniz?
BAŞKAN - Sayın Boynukara, siz devam edin,
Genel Kurula hitap edin.
Buyurun Sayın Boynukara.
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Beyefendi, ben yeni bir
milletvekiliyim, sataşmadan anlamam.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Anladım,
Bakanlıkta görevli değil miydiniz, Adalet
Bakanlığında?
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Ben yeni bir
milletvekiliyim, sataşmadan anlamam.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Nasıl?
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Varsa
söyleyeceğiniz bir şey direkt gelir burada konuşursunuz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Adalet
Bakanlığında görevli değil miydiniz?
BAŞKAN Sayın Tanal
Sayın Tanal,
lütfen
MAHMUT TANAL (İstanbul) Savcıları
arıyordunuz, IŞİDe silah gönderilirken MİT personeline
talimat veriyordunuz, savcıları tutukluyordunuz. Onu görüyorsunuz da
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Tanal, lütfen ama, olmuyor.
Böyle bir usul yok Sayın Tanal. Lütfen Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ama üstadım,
doğrusu bu.
BAŞKAN Sayın Boynukara, siz cümlenizi
tamamlayın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir dakika ilave edin, bir
dakika daha.
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Bir dakika ilave
değil.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, hayır, süre
bitti, tamamlasın diye verelim diyoruz.
BAŞKAN Sayın Boynukara, Genel Kurula
hitap edin ve cümlenizi tamamlayın lütfen.
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Bu bir yöntem
değil, bu doğru bir şey değil.
BAŞKAN Sayın Boynukara, Genel Kurula
hitap edin.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Siz sorumluluktan
kaçıyorsunuz değerli hatip.
BAŞKAN - Sayın Tanal, lütfen
Lütfen
Sayın Tanal
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Ben sorumluluktan,
görevden kaçmıyorum, tamam mı? Görevlerimin ne olduğunu gayet
iyi biliyorum, sizin bilmediğiniz kadar iyi biliyorum ben, tamam mı?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ama bu bir sataşma. Bu
bir sataşmadır, bak, yanlış yaptın.
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) - Bilmediğiniz kadar
iyi biliyorum ben, görevimi ve sorumluluğumu iyi biliyorum.
Tekrarlayayım isterseniz?
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
İyi olur, iyi olur.
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) - Birileri çıkıp
Halk kendi kendini yönetecek. diyor ama halka ne istediğini sormuyorlar.
Güya, kurtarılmış mahallelere el koyarak, sokak başlarını
zaptederek halk adına halka tahakküm ediyorlar. Özgür yaşamı
savunduklarını söylüyorlar ama halkın özgür seçimlerini
tanımıyorlar. Bölge üzerinde silahlı hâkimiyete aykırı
seslerin ezildiği katı ve acımasız bir örgüt diktası
kurmaya çalışıyorlar. Devrimci halk savaşı
veriyoruz. diyorlar, bir terörist kalkışmayı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Halkına
katılmıyorlar. Ne yaptılarsa olmuyor, vatandaş
peşlerinden gitmiyor. Gerçek şu ki dilleri ne söylerse söylesin
niyetleri ve uygulamaları tam tersi.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum, Mahmut
Tanal hariç! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Boynukara.
Gündem dışı ikinci söz,
Diyarbakır ilinin sorunları hakkında söz isteyen Diyarbakır
Milletvekili
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sataşma var yani.
BAŞKAN Niye?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Açık sataşma var. HDPli belediyelerin
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Sataşma var.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İsim vererek
sataştı hem de.
BAŞKAN Bir saniye arkadaşlar,
Çağlar Hanımı dinliyorum.
Sayın Demirel, buyurun.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Grubumuza açıktan bir sataşma var.
BAŞKAN Nedir?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) HDPli
belediyelerin yapmış oldukları çalışmalara
ilişkin bir sataşma ifade etti Sayın Boynukara.
BAŞKAN Ben HDP ismini zikrettiğini hiç
duymadım.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Tutanaklara bakabilirsiniz. HDP tarafından belediyelerin
BAŞKAN Tamam Çağlar Hanım, ben
tutanakları isteteyim, HDPli belediyelerle ilgili böyle bir sataşma
varsa söz vereceğim.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Aynen,
HDP belediyeleri üzerinden geçti, tutanaklara bakabilirsiniz.
BAŞKAN Tamam, tutanakları
isteteceğim, size söz vereceğim eğer sataşma varsa.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Tamam.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Özel, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şu anda değil,
hazır tutanakları getirtiyorsunuz, partimize yönelik Genel
Başkanımızın grup toplantısında ifade ettiği
kelimeleri amacından saptırarak, anlamını
değiştirerek partimizin üzerine yüklemiştir, o konuda cevap
hakkı istiyoruz. Tutanaktan bakılabilir.
BAŞKAN Tutanaklara bakalım, ikinize de
eğer uygun olursa ben söz vereceğim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Tanal, siz buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkanım, teşekkür ederim.
Sayın hatip konuşmasında, gayet
rahat, benim adımı da zikrederek bana sataşmada
bulunmuştur.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ne dedi Sayın
Başkan?
BAŞKAN Ne dedi Sayın Tanal?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Şunu söyledi:
Herkesi selamlıyorum, Mahmut Tanal hariç. (AK PARTİ
sıralarından gülüşmeler)
BAŞKAN Sayın Tanal, bu bir sataşma
değildir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sataşmadır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Doğrudan
sataşmadır.
BAŞKAN Peki, siz selamlayacak
mısınız herkesi?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Evet, tabii ki.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika söz veriyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
IV.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Adıyaman Milletvekili
Adnan Boynukaranın yaptığı gündem dışı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri; herhangi bir
felsefe, herhangi bir düşünce, herhangi bir siyasi parti, herhangi bir
mezhep, herhangi bir din ayrımı yapmaksızın hepinizi
saygıyla, hürmetle selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
toplumlar, devletler küçülerek uygarlaşmazlar; toplumlar ve devletler
bölünerek, parçalanarak büyümezler. Biz, ancak bütünleşerek, sevgiyle,
saygıyla büyüyebiliriz, toplumu kucaklayabiliriz.
Ben, burada sayın hatibe
şunu söyledim: Değerli Hatip, hendekler açıldığı
zaman siz o dönem Adalet Bakanlığında görevliydiniz. MİT
tırları durdurulduğu zaman Adana Cumhuriyet
Başsavcısını o dönemin Adalet Bakanı, o dönemin
müsteşarı arayıp efendim Bunları kayıtsız
geçirin. dediği zaman, MİT tırlarını
kayıtsız geçirmeye izin vermediği için o savcıları
cezaevine attınız siz. Peki, 6-7 Ekim olaylarında o barikatlar,
o kanallar, o hendekler açılırken siz Adalet
Bakanlığındaydınız, bu iş için niye
savcıları aramadınız, Görevinizi yapın. demediniz?
Bunu söylemek hakikaten demek ki sayın hatibe çok dokunmuş.
Sayın Hatip, ben burada kamu yararına bunu söylüyorum. Görevinizi
hatırlattım, şahsi anlamda bunu kişiselleştirmedim ama
siz saygı duymazsanız ben yine size saygı duyacağım.
(CHP sıralarından alkışlar) Onun için, şunu yapmak
lazım: Türkiye Büyük Millet Meclisi öfke yeri değil, Türkiye Büyük
Millet Meclisi ayrıştırma, ötekileştirme yeri değil.
ADNAN BOYNUKARA
(Adıyaman) Sataşma yeri de değil.
MAHMUT TANAL (Devamla)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Türkiyeye örnek olması gereken bir yer.
Eğer, milletvekilleri bu durumda olursa halk ne yapar?
Ben hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Herkesin, sizlerin ve tüm halkımızın yeni
yılını en içten duygularımla kutluyorum. 2016nın
ülkemize öfke değil; barış, huzur ve mutluluk getirmesi dileğiyle
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Tanal, teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, sayın
milletvekilleri; evet, hepimizin burada milletvekili olarak, bu milletin
onurunu temsil eden temsilcileri olarak milletin onuruna uygun bir şekilde
mutlaka hareket etmemiz lazım ve bu Meclis çatısı altında
verimli bir çalışmayı sağlamamız lazım.
Lütfen, değerli arkadaşlar
Mahmut Bey, özellikle siz de, en çok konuşan
vekillerden biri olarak mümkün mertebe de söz hakkınızı
kısıtlamıyoruz ama söz verilmediği zaman böyle, bu Meclisin
çalışma esaslarına uygun bir şekilde hareket ederseniz çok
daha sağlıklı olur diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
2.-
Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalpin, Diyarbakır ilinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
BAŞKAN - Gündem dışı ikinci söz,
Diyarbakır ilinin sorunları hakkında söz isteyen Diyarbakır
Milletvekili Sibel Yiğitalpe aittir.
Buyurun Sayın Yiğitalp. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, sevgili
halkımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, dört yıl önce Roboskide katledilen
34 canımızı ve sokağa çıkma yasaklarında, protestolarda,
asker ve polis infazlarında katledilen canlarımızı
saygıyla selamlıyorum.
Kürdistan-Amedden geliyorum. Binlerce yıla
tanıklık etmiş surların, tarihî yerlerin havan
toplarıyla, tanklarla dövüldüğü, harap edildiği,
yakıldığı, yıkıldığı yerden geliyorum.
Bu konuşmayı, belki biraz zihninizi ve kalp gözünüzü açar diye
yapıyorum.
Konuşmama sizi biraz geçmişe götürerek
başlamak istiyorum.
Dönemin Başbakanı olan
Cumhurbaşkanı Sayın Tayyip Erdoğan, 23 Kasım 2011
tarihinde yaptığı konuşmada Dersim katliamından
bahsetmişti. Şimdi, o konuşmadaki cümlelerden Dersimi
çıkarıp yerine Suru, Cizreyi, Silopiyi, bir bütün kürdistanı
koyalım. Aynen Sayın Erdoğanın dediği gibi, dört sene
önce kürdistanın adım adım çerçevesi çizilmiş, bahaneleri
hazırlanmış bir operasyon var. Çeşitli tarihlerde kürdistan
raporları hazırlanıyor. Kürdistanda maalesef büyük bir dram
yaşanıyor. Havadan, karadan toplarla ve bombalarla kürdistanda
hareket eden her şey, çocuklar, kadınlar katlediliyor.
Gördüğümüz, sadece yer ismi değiştirildiğinde ortaya
çıkan tarihsel gerçekliğin tüm çıplaklığıyla
devam etmekte olduğudur. Kınadığınız, adına
özür dilediğiniz bu politikaların üzerinden tam yetmiş yedi
yıl geçti, tam yetmiş yedi yıl ve hâlen iktidarınız
aynı katliam planlarıyla devam etmektedir. Çökertme raporları
ortaya tek tek çıkmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, basında yer alan raporlarda nelerin bahsedildiğini
özellikle iki temayla size açıklayacağım: Birincisi, raporda
şöyle deniliyor: Özel polis kuvvetleri ve özel askerî komandolar
eşliğinde ordu güçleri şehirleri kuşatarak mahallelere ve
yerleşkelere operasyonlar düzenleyecek. Ablukaya alınan
yerleşkelerde yaşamsal alanlar tahrip edilerek geri dönüş
koşulları ortadan kaldırılacak. Bu planı bugün
bilfiil uyguluyorsunuz. Bugün itibarıyla sokağa çıkma
yasaklarında Cizrede ve Silopide on yedinci gün, Surda yirmi sekizinci
gün, kürdistanın 7 kentinde, 20 ilçesinde onlarca mahalleyi kapsayacak
şekilde 56 kez ilan edilen sokağa çıkma yasağı
toplamda iki yüz elli günü bulmuş durumda. Bu yasaklardan toplam 1 milyon
300 binden fazla insan etkilendi. Okullar, hastaneler, kamu daireleri kolluk
kuvvetleri tarafından işgal edilerek karargâha çevrildi. Bunun tek
sebebi ise eşitlikçi, çoğulcu, birlikte yaşam temelinde olan
demokratik cumhuriyet isteğiydi, yani öz yönetimdi.
Bakın, öz
yönetim istemenin, kürdistan halklarının, Türkiye halkları için
istenilen öz yönetimin karşılığı, Türkiye'nin devlet
politikaları, şiddet politikaları üzerinden Kürt halkına
uygulamış olduğu resimler.
ERTAN AYDIN (Ankara)
Karşılığı hendek kazmak mı?
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) Bugün
çekilen resimler bu. Turistik otelin, tarihî yerlerin havadan bombalamalarla
yapılan son hâli.
Aynı katliam planında yapılacak
bastırma operasyonlarında binlerce insanı imhadan, yaralamaktan,
tutuklamaktan ve zorla göç ettirmekten bahsediliyor. Tam da bu plan uygulanarak
ilan edilen sokağa çıkma yasaklarında bugüne kadar toplam 131
yurttaş yaşamını yitirdi, yüzlerce insan tutuklandı,
binlercesi yaralandı. Yerinden, yurdundan zorla göç ettirilen insan
sayısı 300 binden fazla ve hâlen sokağa çıkma
yasağının olduğu yerlerde, Silopi, Cizre, Surda yirmi
sekiz günde tam 50 insan yaşamını yitirdi.
Şu anda Şırnakta morgda
soğutucularda defnedilmeyi bekleyen 17 cenaze var arkadaşlar.
İçlerinde, annesinin karnındayken vurulan 8 aylık bir bebek ve 3
aylık Miray bebek var. Kürdistan, etrafı
kuşatılmış, yas tutulmayan bir coğrafyaya
dönüştürüldü. Nedeni
Öz yönetim istediği için. Surda 6ncı kez
ilan edilen yasak bölge bugün 28inci gününde, 12 kişi katledildi, tam
sekiz gündür sokakta bekleyen 2 cenaze var arkadaşlar, 2 cenazeden
bahsediyoruz; insan, insandan bahsediyoruz. Siyasi çözümün, barış
talebinin tarihsel ve evrensel haklılığıyla şu anda
tanklarla çevrilmiş durumda. Sur artık Suriyedir, Sur artık
Haleptir, Sur hatta Saraybosnadır.
NURETTİN YAŞAR (Malatya)
Yapamayacaksınız, bunu yapamayacaksınız; Suru Suriyeye
çeviremeyeceksiniz.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla)
Bilmelisiniz ki, Surları en barbarca yöntemlerle, yürütülen şiddet ve
katliamlarla fethedemezsiniz.
NURETTİN YAŞAR (Malatya)
Amacınız o, belli ama bunu yapamayacaksınız, Suru
Suriyeye çeviremeyeceksiniz.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla)
Bilakis, Surun kalbini fethetmenin yolu barış
politikalarını esas alıp barıştırmak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SİBEL YİĞİTALP (Devamla)
başarıya ulaşmaktan geçer.
NURETTİN YAŞAR (Malatya)
Yapamazsınız, onu yapamazsınız. Göreviniz o, biliyorum ama
yapamayacaksınız.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) Suriyeye
çevirecek olan sizlersiniz, bizler değil.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Suriyeye
çeviremeyeceksiniz.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) Bugün
sokağa çıkma yasaklarında, bakınız
BAŞKAN Sayın Yiğitalp, süreniz
dolmuştur, teşekkür ediyoruz.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) Son
cümlelerim, tamamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Yiğitalp, lütfen
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) Bu,
öz yönetim talebine, Kürt halkına vermiş olduğunuz
cevaptır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Bu istismar,
istismar.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) Budur,
sizin dediğiniz budur, bebekleri öldürmektir, bebekleri öldürmektir.
BAŞKAN Sayın Yiğitalp, süreniz
dolmuştur, teşekkürler.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Çocukları bari
istismar etmeyin. Sırtınızı teröristlere dayıyorsunuz,
ondan sonra da istismar ediyorsunuz çocukları.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla)
Terörist bebek öldürendir, sivil katliam yapandır. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
Atatürkün Ankaraya gelişinin 96ncı yıl dönümü nedeniyle söz
isteyen Ankara Milletvekili Aylin Nazlıakaya aittir.
Buyurun Sayın Nazlıaka. (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Önce
sırtınızı millete dayayın, teröriste dayamayın.
Teröristlere sırtınızı dayamayın, öz yönetim
olduğu her yerde öz operasyon olacak. Sanki sütten çıkmış
ak kaşıksınız.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Sakin ol, sakin
olun, bir şey olmayacak. Korkma, bir şey olmayacak.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Bu kadar da iftira
atılmaz ki canım.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Halktan korkma
ya, bir şey olmaz; ne korkuyorsun?
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Halktan korkan
sizsiniz, biz değiliz.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Korkma halktan,
korkma.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Halktan korkan
sizsiniz. Halka bağırdığınızın zekat
miktarını teröristlere bağırsanız sorun olmaz zaten.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Yürü haydi,
çakal!
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Cenazeler geldi diyorum cenazeler, hâlâ terörist diyorsunuz bu insanlara.
Bu mu sizin İslami anlayışınız, bu mu sizin
insanlığınız?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, kürsüde
hatip var.
Buyurun Sayın Nazlıaka.
Süreniz beş dakikadır,
başlatıyorum.
3.-
Ankara Milletvekili Aylin Nazlıakanın, Atatürkün Ankaraya
gelişinin 96ncı yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
AYLİN NAZLIAKA (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi adına
gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti
saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlar, bir ulusun kaderini
değiştiren büyük günler, önemli olaylar vardır; hatta bu önemli
olaylar, bu büyük günler sadece o ulusun kaderini değiştirmekle
kalmaz, aynı zamanda dünya kaderini de değiştirir ve dünya
üzerinde de büyük bir iz bırakır. Özellikle içinde bulunduğumuz
bu kritik günlerde bu önemli günleri hatırlamanın çok daha özel
olduğunu düşündüğüm için, bugün gündem dışı söz
almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, bundan doksan
altı yıl önce, bugünlerde Anadolu toprakları işgal
altındaydı. Halk büyük bir çaresizlik içindeydi, halk
yılgındı, yoksuldu, birçok şeyden mahrum
bırakılmış durumdaydı. Gerçekten de havada müthiş
bir işgal kokusu vardı. İşte böylesine bir dönemde, bu
kadar olumsuzlukların yaşandığı, hissedildiği bir
dönemde vatan sevgisiyle dolu olan yürekli insanlardan oluşan bir grup bir
araya gelmiş ve bu ülkede tekrar mücadele ateşini
yakmışlardı. Bundan tam doksan altı yıl önce, yani 27
Aralık 1919da Gazi Mustafa Kemal Atatürk Ankaraya geldiğinde, bunun
ete kemiğe bürünmüş hâliyle karşılaştık
değerli arkadaşlar. O gün Ulu Önderi 700 kadar seğmen, 3 bin
kadar atlı karşıladı. (Gürültüler)
Sayın Başkan, biraz müdahale etmek mümkün
mü salondaki gürültüye.
BAŞKAN Siz Genel Kurula hitap edin.
Sayın milletvekilleri, hatibi dinleyelim
lütfen.
AYLİN NAZLIAKA (Devamla) Ediyoruz elbette ama
önemli günlerimizi hatırlamamız gerçekten de gerekli özellikle
şu dönemde.
Ve Atatürk geldiğinde onu bu coşkuyla karşılayan
kalabalığı görünce arabasından indi ve halka, onu
karşılayan on binlerce kişiye sordu: Niye zahmet ettiniz? Neden
geldiniz? Çok kararlılıkla bir yanıt duydu, Seni görmeye, bu
vatan uğruna ölmeye geldik. dediler. Gazi Mustafa Kemal Atatürk tekrar
sordu: Fikrinizde sabit misiniz? Aldığı yanıt yine
aynı tonlamayla ve aynı kararlılıkla geldi, Ant içeriz.
dediler. İşte, o gün içilen o ant, bu vatan sevgisinin, bu mücadele
aşkının, bu birlik beraberliğin de önemli bir göstergesiydi
değerli arkadaşlar.
Bundan doksan altı yıl önce
Ankaralılar ne kadar vatan sevgisiyle dolu olduğunu
göstermişlerdi. Ben dilerdim ki daha sonrasında Ankaranın da
başkent olmasının kapılarını açan bu önemli gün
bu şehirde büyük bir coşkuyla kutlanılsın. İnanın
böyle bir olay başka bir ülkede yaşanılmış
olsaydı bu konuda filmler çekilmiş ve çok canlı kutlamalar
yapılıyor olunurdu. Ama içinde bulunduğumuz dönemde giderek daha
sönük geçen 27 Aralıklara şahitlik ediyoruz, üzülerek söylüyorum
bunu. Ama çok da şaşırmamak lazım diye düşünüyorum
çünkü cumhuriyeti reklam arası olarak gören, devrimlerle kavgası
olan, Atatürk Orman Çiftliğinin parsel parsel yok edilmesine seyirci
kalan, bankaların genel merkezleri İstanbula taşınırken
buna hiç ses çıkarmayan iktidar mensuplarının, iktidar
partisinin milletvekillerinin bu konuda bir hassasiyet göstermesini beklemek
herhâlde fazlaca iyimser bir duruş olur.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Teşekkürler!
AYLİN NAZLIAKA (Devamla) Ama özellikle
şunu belirtmek istiyorum değerli arkadaşlar: 27 Aralık
aynı zamanda bir ruhun temsilidir. Ankaralılar devrimcidir,
Ankaralılar inandıkları uğruna mücadele edenlerdir,
Ankaralılar yüreği vatan sevgisiyle dolu insanlardır. Onun için
biz bu mücadele meşalesini her zaman diri ve canlı
tutacağız. Şunu unutmamamız gerekiyor: Bu kent,
altında bulunduğumuz bu çatı bu yiğit insanların
mücadeleleri sayesinde sizlerin, bizlerin varlık göstermesine imkân
tanımıştır. Onun için hepimiz tarihimize, kentimize, birliğimize,
beraberliğimize, dayanışmamıza sahip çıkmak zorundayız.
Başkentimize sahip çıkmak zorundayız. Bu zihniyetle kavgalı
olan, cumhuriyetle kavgalı olan karanlık zihniyetleri bir an önce
aydınlığa dönüştürmek zorundayız.
Ben bu duygularla hepinizi selamlıyorum.
Teşekkürler. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Nazlıaka.
Gündeme geçmeden önce, sisteme giren sayın
milletvekilleri var. 60a göre söz vermememe rağmen, dün herhâlde
Yılın son günü olur. dedik ama bugün herhâlde 2015
yılının son çalışma günü olacak. Dolayısıyla
sisteme giren ilk 10 arkadaşıma bir dakikalık yerinden söz
vereceğim.
Sırasıyla sisteme giren ilk 10
arkadaşımız: Sayın Atıcı, Sayın Öztürk,
Sayın Bayraktutan, Sayın Tanal, Sayın Kayışoğlu,
Sayın Yarkadaş, Sayın Torun, Sayın Sarıhan, Sayın
Gaytancıoğlu Sayın Çakmak, Sayın Bektaşoğlu.
Evet, Sayın Atıcı, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, 2016
yılından beklentilerine ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, 2016
yılının gazetecilerin tutuklanmadığı,
insanların adalet nöbeti tutmak zorunda kalmadığı,
yandaş basının yaratılmadığı, milletin
anasına küfredenlere ve yandaşa ihale verilmediği, bakanların
ve milletvekillerinin yolsuzluklara bulaşmadığı, Suriyeye
silah gönderilmesine göz yumulmadığı, mezhep siyasetinin Hükûmet
tarafından körüklenmediği, daha fazla ülkeyle düşman
olunmadığı, diktatörlüğe heveslenenler dâhil herkesin
verdiği namus ve şeref sözüne sadık kaldığı, oy
uğruna kirli ve alçak bir iç savaşın körüklenmediği bir
yıl olmasını diliyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bayraktutan
2.-
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın, Artvin ve Karadeniz
Bölgesindeki elektrik kesintileri nedeniyle vatandaşın mağdur
olduğuna ilişkin açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Artvinde ve Karadenizde
elektrik kesintileri o kadar büyük bir mağduriyet hâline gelmiş ki
vatandaşlar Elektrik Kesintileri ve Mağdurları Platformu
kurmuşlar. Bunların adına Borçka Akpınar Köyünden Osman
Altun diye bir yurttaşımızın yazdığı
mektubun bir bölümünü paylaşmak istiyorum.
Diyor ki: Uzun süredir devam eden elektrik
kesintileri son altı aydır artık dayanılmaz bir hâle
gelmiştir. Karanlıkta bırakılmaktan dolayı eğitim
ve öğretim engellenmekte, elektronik eşyalar zarar görmekte,
halkın sağlığı ve psikolojisi bozulmaktadır.
Miadı dolmuş, son kullanma tarihi gelmiş kırk
yıllık elektrik telleri ve ağaç direkleri kullanılmakta,
elektrik kesintileri bazen üç gün, bazen dört gün sürmektedir. Tellerin
çürüdüğü, sürekli kopup eklendiği, ağaç direklerinin yan
yatıp tellerin yerlerde olduğu kontrol edildiğinde görülecektir.
Elektrik dağıtım şirketi, özellikle Artvinde ÇEDAŞ,
bu şekildeki altyapı uygulamalarını ne yazık ki
yapmamakta, vatandaşların mağduriyetine yol açmaktadır. Bu,
patlama noktasına gelmiştir
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Tanal
3.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, İstanbul Üsküdardaki
Validebağ Öğretmenevinin bulunduğu alanda elektriğin
olmadığına, Mecliste basın mensuplarına kulis
yasağı getirilmesine ve basını tehdit gören bu zihniyeti
kınadığına ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, Üsküdar ilçemizdeki
Validebağ Öğretmenevi yeni yapıldı. Yalnız,
Validebağ Öğretmenevinin yapıldığı alanda
elektrikler yanmıyor, vatandaş hakikaten sıkıntı
yaşıyor. İrtibata girildiğinde de orada trafo projesinin
olmadığı, bu sebepten dolayı AYEDAŞın elektrik
bağlamadığı söyleniyor. Vatandaşın bu
mağduriyetinin bir an önce giderilmesini talep ediyorum.
İkinci bir husus, Mecliste basın
mensuplarına kulis yasağı getirilmiş ve Basın
mensupları güvenliği tehdit ediyor. deniliyor. Peki, kulislerde
herkesin o kadar danışmanı var, onlar tehdit etmiyor da basın
mensupları mı tehdit ediyor? Ben milletvekili danışmanlarının
saldırısına uğrayan bir milletvekiliyim, bugüne kadar
basının saldırısına uğramadım.
Basını tehdit gören bu zihniyeti kınıyorum. Lütfen, bu
kararınızdan vazgeçmenizi istirham ediyorum.
Saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Kayışoğlu
4.-
Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, Bursa
Osmangazi Belediyesine bağlı Hamitler Spor Tesislerinin gençlerin
uyuşturucu madde kullandığı yıkıntılara
dönüştüğüne ve yasama üyeleri ile halkın yeni
yılını kutladığına ilişkin
açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bursa Osmangazi Belediyesinin -Sayın Bakan
dinleyebilir mi acaba- hudutları ve yetkisi dâhilindeki Hamitler Spor
Tesisleri, gençlerin spor yapması gereken bir alan olması gerekirken
gençlerin uyuşturucu madde kullandığı
yıkıntılara dönüşmüştür. Dilerlerse o korkunç
fotoğrafları birazdan gösteririm. Mahalle halkı, Hamitler
merkezinin CHP kalesi olduğu gerekçesiyle buranın kaderine terk
edildiğini ve 260 lisanslı futbolcunun ortada
kaldığını söylüyor. Spora da
yansıttığınız bu partizanlığa son verecek
misiniz, yoksa spor yerine uyuşturucu kullanımını mı
tercih ediyorsunuz?
Tüm yasama üyeleri ve halkımızın yeni
yılını da kutluyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Yarkadaş
5.-
İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaşın, Meclis
Başkanlık Divanının gazetecilerin saat 20.00den sonra
kulislere girmesini yasaklayan kararından vazgeçmesini talep ettiğine
ve başta Can Dündar ve Erdem Gül olmak üzere cezaevinde bulunan
gazetecilerin yeni yılını kutladığına
ilişkin açıklaması
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Sayın Başkan, Meclis Başkanlık Divanı gazetecilerin
saat 20.00den sonra kulislere girmesini yasaklamak istiyor. Gazetecilerin
görev yapmasını engellemek anlamına gelen bu karardan bir an
önce vazgeçilmesini talep ediyorum. Gazetecilerin görev yapmasını
engellemenin sansür anlamına geldiğini yeniden hatırlatmakta
fayda görüyorum. Bu bağlamda, başta Can Dündar ve Erdem Gül olmak
üzere, cezaevinde bulunan 30 meslektaşımızın da yeni
yılını kutluyor, hepsini selamlıyor ve faşizme
karşı mücadelelerinin yanında olduğumuzu söylemek
istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Torun
6.-
Ordu Milletvekili Seyit Torunun, Ordu çevre yolu ile Ulubey-Gürgentepe-Gölköy
yolunun ne zaman bitirileceğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
SEYİT TORUN (Ordu) Teşekkürler
Sayın Başkan.
19 kilometre olarak projelendirilen Ordu çevre yolu
Ordu için çok büyük bir önem taşımaktadır. İlimizin
merkezinden bir günde geçen araç sayısı yaklaşık 60 bindir
ve bu transit yolda şu anda TEDES uygulaması
başlamıştır ve vatandaşlarımızın
geçişinde de bir hayli sorunlar yaşanmaktadır. Bu anlamda, Ordu
çevre yolunun bitiş tarihi 2014 yılı olarak belirtilmişti.
Bu, 2016 yılında hâlâ bitirilemedi. Ne zaman bitirileceğini
öğrenmek istiyoruz ve bu TEDES uygulamasının daha da, biraz daha
gevşetilmesini istiyoruz.
Ordu-Topçam ayrımı,
Ulubey-Gürgentepe-Gölköy yolu şu anda mevcut hâliyle çok yavaş
ilerliyor. Bunun da bitiş tarihiyle ilgili bir tarih, takvim almak
istiyoruz. Ünye-Akkuş-Niksar, Kumru-Korgan yolunun da aynı
şekilde projelendirilmesi devam ediyor. Bu proje hakkında ve
bitiriliş tarihi konusunda hâlâ bir bilgimiz yok. Bu yollar Ordu için
hayati önem taşımaktadır.
BAŞKAN Sayın Sarıhan
7.-
Ankara Milletvekili Şenal Sarıhanın, Anayasa Mahkemesinin
kararıyla, işkence ve kötü muamelenin adil yargılanma
hakkını ihlal ettiğinin altının bir kez daha
çizilmiş olduğuna ve bebeklerin annelerine kavuşacağı
yeni bir yıl dilediğine ilişkin açıklaması
ŞENAL SARIHAN (Ankara) Değerli Başkan,
Anayasa Mahkemesi, bu hafta gazetelere yansıyan Müslüm Turfan
başvurusu için vermiş olduğu kararla işkence ve kötü
muamelenin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğinin
altını bir kez daha çizmiş oldu. Ülkemizde hâlâ işkencenin
uygulanıyor oluşu karşısında bu yıl için âdeta
bir ödül niteliği, bir armağan niteliği taşıyan bu
düzenlemeyle, bu kararla, cezaevlerinde bulunan -172.409 kişi Sayın
Bakanın açıklamalarına göre- kişilerin önemli bir
kısmının aynı nedenlerle
cezalandırılmış olduğu, aynı soruşturmalarla
cezalandırılmış olduğu dikkate alınarak genel bir
yargılamanın yenilenmesine gitmek önümüzdeki yılı daha
aydınlık, daha özgür ve daha demokrat bir ortamda geçirebilmek için
bir adım olur inancındayım.
Küçük bir ek de: Bugün çocuk ölüm sayısı
45e yükseldi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ŞENAL SARIHAN (Ankara) Ayrıca, Ronahi
bebek kırk dokuz günlük bir bebek, annesinden uzakta. Bebeklerin
annelerine kavuşacağı yeni bir yıl diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Gaytancıoğlu
8.-
Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, AKP Hükûmetinin
tarımda niteliksiz bir politika uyguladığına ve kimyasal
gübre fiyatlarındaki yüzde 18 KDV kaldırılmadığı
için üreticilerin gübre satın alamadığına ilişkin
açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
AKP Hükûmeti tarımsal alanda niteliksiz bir
politika uygulamaktadır. Cumhuriyet Halk Partisinin Tarımsal girdi
maliyetleri çok yüksek. Bu nedenle üretici bir ülke konumundan ithalatçı
bir ülke olduk. söylemlerinden etkilenerek ve bizim seçim bildirgemizden kopya
çekerek 1 Kasım seçimlerinde Kimyasal gübre fiyatlarında yüzde 18
KDVyi kaldıracağız. diye seçmenlerden oy
toplamıştır, kandırmıştır. Bu vaadini hâlen
yerine getirmemiştir. Üreticilerimiz bugünlerde azotlu gübre kullanmak
zorundadır. Hiçbir üretici şu anda gübre satın almamakta,
fiyatların düşmesini beklemektedir. Bu konuyu bir an önce çözümlemesi
için Hükûmeti göreve davet ediyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Çamak
9.-
Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, Akkuyu NGS şirketinin ilk ve
orta öğretim öğrencilerine nükleer santrallerle ilgili
yaptığı sunum hakkında Millî Eğitim
Bakanlığından bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) Sayın
Başkan, Mersin Akkuyu NGS şirketi, Mersin halkının tepkiyle
karşıladığı, ilk ve orta eğitim
öğrencilerine Akkuyu Projesi ile ilgili bilgilendirme adı
altında nükleer santraller hakkında sunum yapma
çalışmalarında bulunmaktadır.
Sözü edilen faaliyetlerin hukuki dayanağı
nedir? Millî Eğitim Bakanlığının bilgisi dâhilinde mi
gerçekleşmektedir?
Türkiye-Rusya ile ikili ilişkilerde, kamuoyunun
yakından bildiği, gerginlik yaşandığı bu dönemde
Rusya menşeli şirketin özellikle çocuklarımıza yönelik
yaptığı girişimlere izin verilmesinin gerekçesi nedir?
Adı sunum, bilgilendirme olmasına
karşın, asıl görevi beyin yıkama olan bu tür
çalışmaların eğitim değeri bulunmakta mıdır?
Bulunuyor ise neden ilgili okul öğretmenleri tarafından
verilmemektedir?
Sözü edilen sunum ve eğitimler Millî
Eğitim Bakanlığı müfredatına uygun mudur?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) Sözü edilen
eğitim çalışmalarında nükleerin çevreye, toplum
sağlığına zararları konusunda da eğitim
verilmekte midir?
Öğrencilerin zorunlu olarak bilgilendirme
eğitimlerine -şirketin Çamlıbelde bulunan bilgilendirme
ofisine- yönlendirildiği iddiası doğru mudur? Doğru ise
bunun hukuki gerekçesi nedir?
Teşekkür eder, tüm halkımızın
yeni yılını kutlarım.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Çamak.
Sayın milletvekilleri, şimdi gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Sayın Başkanım, ismim okundu da
BAŞKAN Bektaşoğlu 11inci
sıradaymış, okumuş muyuz?
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Evet,
okudunuz.
BAŞKAN Hadi bugünlük Sayın
Bektaşoğluna da söz verelim.
Buyurun Sayın Bektaşoğlu.
10.-
Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun, 2016
yılının ülkemize ve dünyaya barış getirmesini arzu
ettiğine ve tehlikeli madde
taşımacılığının standartlarını
belirleyen ADR uygulamasının 31 Aralıkta dolan süresinin
uzatılması gerektiğine ilişkin açıklaması
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Çok
teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de 2016 yılının ülkemize,
dünyamıza barış getirmesini gönülden arzu ediyorum.
Ülkemizde tehlikeli
madde taşımacılığının ve naklinin daha
güvenli yapılabilmesi amacıyla standartların belirlendiği
ADR uygulamasına geçiş için mevzuatta öngörülen süre 31 Aralıkta
sona ermektedir. Sürenin uzatılması aciliyet
taşımaktadır. En önemli hususun insan sağlığı
ve çevre güvenliği olduğu muhakkak. Fakat ülkemizde mevcut
tankerlerin henüz yüzde 20sinin ADR Uygunluk Belgesine sahip olduğu,
diğerlerinin ADR standartlarına dönüşümünün henüz
yapılmadığı da bir gerçektir. Süre uzatımı
yapılmadığı takdirde sektörü büyük bir kriz ve
mağduriyet beklemektedir.
Dönüşümü
yapacak TSE yetkili firma sayısının yetersizliği de rekabet
ortamına engel olmakta ve fiyatlarının oldukça yüksek
olmasına sebep olmaktadır. Sürenin uzatılması için mevzuat
değişikliği yanında, dönüşümü yapacak yetkili firma
sayısının bir an önce artırılması gerekmektedir.
Bilgilerinize
arz olunur.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Şimdi
Sayın Akçayın bir söz talebi vardır.
Buyurun
Sayın Akçay
11.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, kar yağışının
yoğun olduğu günlerde okulları tatil edilen çocukların
ebeveynlerinden birinin de idari izinli sayılması konusunda karar
alıcılara gerekli talimatın gönderilmesinde fayda olduğuna
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle bu Genel Kurulun ilk
saatlerinde, bu milletvekillerinin söz almaları esnasında Hükûmetten
nöbetçi bir bakanın bulunmamasından şikâyet ediyorduk
genellikle. Ama, bugün tesadüfen bir sayın bakan bulunmakla birlikte, yine
milletvekillerinin dinlenilmediğini görüyoruz. Sayın milletvekilleri
tarafından da meşgul edilmekte.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Hatta abluka diyebiliriz.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Dolayısıyla, yararlı, faydalı bir
çalışma imkânı da olmamaktadır. Mesela, şimdi
bunları konuşurken sözümüzün duyulmadığını,
dikkate alınmadığını da dile getiriyoruz.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Sayın Bakan dinlemiyor Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Sayın Başkan, eğer Sayın Bakanı ve
sayın milletvekillerini uyarırsanız
Çünkü benim mesajım
Hükûmete olacak.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Sayın Bakan, eğer konuşacaksanız
dışarıda konuşun.
BAŞKAN
Sayın Akçay, siz Genel Kurula hitap edin.
Sayın
Bakan
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Efendim, ben Genel Kurula hitap edeceğim fakat bunu Sayın
Bakana
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Arkadaşlar, şu ablukayı bir çekin Allah
aşkına ya!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Buyurun
Sayın Akçay.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Ablukaya almışlar Bakanı. Sayın
Başkan, lütfen müdahale edin. Ayıptır ya!
BAŞKAN -
Sayın Atıcı, lütfen
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Şimdi,
benim bir önerim olacak Hükûmete. Malumunuz kış ayları
içerisindeyiz ve kış aylarında bu kar yağışlarının
yoğun olduğu dönemlerde başta ilköğretim okullarında
okullar bir veya iki günlüğüne valilikler tarafından veya zaman zaman
Millî Eğitim Bakanlığının vaziyet etmesiyle tatil
edilmektedir. Gerek trafikte yaşanabilecek olumsuzluklar gerekse
birtakım riskleri bertaraf etmek için bu olumlu uygulamalar takdirle
yerine getiriliyor. Bu uygulama doğru olmakla birlikte, hiç tahmin
edilmeyen bazı ailevi mağduriyetler de oluyor. Şöyle: Bu, okulu
tatil edilen çocukların anne-babaları çalışan anne ve
babalar da olabiliyor. Bilhassa çalışan anneler bu defa çocuğuna
nezaret etmek, çocuğuyla birlikte olmak durumunda. Annesinin veya
ebeveynlerinden birinin de bu okulların tatil edildiği gün idari
izinli sayılması için bu konuda yönetimlere, vilayetlere, bu karar
alıcılara da gerekli talimatın gönderilmesinde büyük fayda
görüyorum. Yani bir mağduriyeti önlemeye çalışırken bir
başka mağduriyete de yol açmamak gerekir, bunu öneriyorum,
inşallah dikkate alınır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akçay.
Sayın Demirel, tutanakları istettim.
Size sataşmadan iki dakika söz veriyorum.
Buyurun.
IV.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Adıyaman Milletvekili
Adnan Boynukaranın yaptığı gündem dışı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Şimdi, gerçekten, sanki bu kürsüde hiç şu
ana kadar sözü geçmemiş, hiç konuşulmamış, hiç
anlatılmamış gibi bir ortam yaratılmaya
çalışıldı. Oysa biz, bugün değil, yıllardır
bu kürsüde demokratik özerkliği, öz yönetimi, çözüm sürecini, Dolmabahçe
sürecini defalarca defalarca anlattık. Sanki hiç haberimiz yok gibi ifade
edilen, kullanılan söylemler var ve ortalığı daha fazla
bulandırmaya çalışan, çözüm süreci, yerel yönetimler, hepsini
birbirine karıştıran bir aktarım söz konusudur.
Evet, DTKnın hafta sonundaki deklarasyonu
bugün değil, çatışmaların olmadığı süreçte
neden konuşulmadı? diye ifade edildi. Çatışmaların
olmadığı süreçten, daha önceki süreçlerden başlayarak ifade
edildi. Tam 2005 yılından beri bu süreç
tartışılıyor; çalıştaylarla, genel kurulda, yaşamın her alanında
ifade ediliyor. Yine, öz yönetim talebi bugün değil yıllardır
ifade ediliyor ama daha yeni, demokratik özerklik ve öz yönetimi ifade
ettiğimizde sanki bu çatışma süreci başladı da bunlar
ifade edildi gibi algılanmasına, insanlarda algı
değişikliğini yaratmaya çalışıyorlar.
Ben birkaç şey söyleyeceğim: Neden
Dolmabahçe mutabakatına uyulmadı, bunun cevabını vermek
zorundaydı aslında. Bu çatışmaya nereden gelindi ve kim bu
çatışmaları başlattı, buna cevap verilmeliydi.
Hendekler nasıl oluştu? Tam da bu sürecin, aslında demokratik
siyasetin hayata geçmemesinden sonra bir sonuç olarak ifade edildi ve Halk ne
istiyor diye sorulsun. dendi. Halk tam da direnişe cevap vererek kendisini ifade ediyor.
Halkın ne istediği çok açık, net
ortadadır. Ne istediğini öğrenmek isteyen gelir benle, birlikte
gideriz, halkın ne istediğini kendilerinden sorarız.
Teşekkür ediyoruz. (HDP sıralarından
alkışlar)
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Halk
kendisine musallat olan terörü istemiyor, terörü.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Demirel.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşlarına geçiyoruz.
Genel görüşme açılmasına ilişkin
bir, Meclis araştırması açılmasına ilişkin iki
önerge vardır; ayrı ayrı okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Genel Görüşme Önergeleri
1.-
CHP Grubu adına, Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, 24üncü Dönemde Manisanın Soma İlçesinde Meydana Gelen Maden
Kazalarının Araştırılarak Alınması Gereken
İş Sağlığı ve İş Güvenliği
Tedbirlerinin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu Raporunun tespit ve önerilerinin
değerlendirilmesi, çözüm önerilerinin tartışılması ve
yol göstermesi amacıyla genel görüşme açılmasına
ilişkin önergesi (8/3)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
13 Mayıs 2014 günü Manisa'nın Soma
ilçesinde meydana gelen maden faciasında 301 madencimiz hayatını
kaybetmiştir. TBMM'ye sunduğumuz Manisa'nın Soma ilçesindeki maden
ocaklarında meydana gelen iş kazalarının ve yaşanan
ölümlerin sorumluları ile nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin 23 Ekim 2013
tarihli önergemiz 29 Nisan 2014 tarihli TBMM oturumunda görüşülmüş,
ancak reddedilmiştir. Bahsi geçen önergemizin reddinden sadece on dört gün
sonra söz konusu facia yaşanmıştır. Soma'da
yaşadığımız faciadan önce kurulması kabul edilmeyen
Meclis araştırma komisyonu facia ertesinde tekrar gündeme gelmiş
ve 21 Mayıs 2014 tarihinde yani faciadan sekiz gün sonra kurulabilmiş
ve Komisyon 4 Haziran 2014'te çalışmalarına
başlamıştır. Ancak, Komisyon çalışmaları
devam ederken 28 Ekim 2014 tarihinde yaşadığımız
Ermenek faciası aslında Soma'dan hiç ders almadığımızı
da bir kez daha gün yüzüne çıkarmıştır.
Manisa'nın Soma
İlçesinde Meydana Gelen Maden Kazalarının
Araştırılarak Alınması Gereken İş
Sağlığı ve İş Güvenliği Tedbirlerinin
Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu 4 Aralık 2014 tarihinde
raporunu hazırlamış, rapor 680 sıra sayısıyla
milletvekillerine dağıtılmıştır.
Komisyon, çalışmalarına ilişkin
taslak raporunu hazırlamış ve nihai raporu yazma
aşamasına geçmişken 12 Kasım 2014 tarihinde Başbakan
Davutoğlu bir iş güvenliği paketi açıklamış ancak
söz konusu pakette Komisyonun önerilerine yer verilmemiştir.
24üncü Dönem yasama faaliyetleri sona ermiş ve
komisyonun hazırladığı bu rapor TBMM'de de gündeme
alınmamıştır. 250 sayfalık muhalefet şerhimiz bir
yana, 4 siyasi partinin hiç değilse prensipte
uzlaştığı 50 sayfalık çözüm önerileri bölümü âdeta
çöpe atılmış, ülkemiz maden kazaları konusunda bir kez daha
kaderine terk edilmiştir.
Ancak büyük bir toplumsal yasın üzerine
kurulan, gerek maddi gerek manevi kaynak harcadığımız, uzun
mesailerle çalıştığımız, ölüm tehlikesini de göze
alarak facia alanına dahi indiğimiz ve siyasi sebep ve sonuçlar
kısmını yetersiz bulsak da yerinde tespit ve çözümlere de imza
attığımızı düşündüğümüz bu raporun Mecliste
görüşülmemesi, raflarda kaderine terk edilecek olması anlamına
gelmemelidir. 26/02/2015 tarihinde TBMM
tarafından ilgili Bakanlık ve kurumlara gönderilmiş olan bu rapor TBMM Genel Kurulunda da ele
alınmalıdır.
Bu nedenle, 24üncü Dönem Manisa'nın Soma
İlçesinde Meydana Gelen Maden Kazalarının Araştırılarak
Alınması Gereken İş Sağlığı ve
İş Güvenliği Tedbirlerinin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan
Meclis Araştırması Komisyonu Raporunun tespit ve önerilerinin değerlendirilmesi,
çözüm önerilerinin tartışılması ve yol göstermesi
amacıyla Anayasanın 98inci maddesi ve TBMM İçtüzüğünün
101, 102 ve 103'üncü maddeleri gereğince Meclis genel görüşmesi
açılmasını arz ve teklif ederiz.
Özgür Özel
Manisa
CHP Grubu Başkan Vekili
B)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
HDP Grubu adına, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin, engellilerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/44)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Toplumun önemli bir bölümünü oluşturan engelli
yurttaşlarımızın karşılaştığı
sorunların çözülmesi, temel hak ve özgürlüklerinin yaşam bulması
için köklü reformlara ihtiyaç vardır. Eşitlik, erişilebilirlik,
istihdam, sağlık ve eğitim alanları başta olmak üzere
engellilerin karşılaştığı tüm sorunların
tespit edilmesi ve bu sorunların çözülmesine yönelik kalıcı
politikaların geliştirilmesi için neler yapılması
gerektiği yönünde Meclisin ve kamuoyunun bilgilendirilmesi amacıyla
Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzükün 104'üncü ve 105'inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılması için
gereğini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken
HDP
Grup Başkan Vekili
Gerekçe:
BM İnsan Hakları Komisyonunun 5 Mart 1993
yılında aldığı bir kararla 3 Aralık günü
"Uluslararası Engelliler Günü" olarak ilan edilmiştir. Komisyon
aynı zamanda bu günün BM üyesi ülkeler tarafından, engellileri
topluma kazandırma ve insan haklarını tam ve eşit ölçüde
sağlama amacıyla tanınması gerektiğini
istemiştir. Birleşmiş Milletlerce kabul edilen bu gün Türkiye
tarafından da kabul edilerek benimsenmiştir. Ancak yasal düzenlemeler
ve uygulamalara bakılınca günün kabul edilmesinden bu yana geçen
yirmi iki yıllık süreçte sorunların çözümü hususunda gerekli
politikalar yeterince geliştirilmemiştir.
Türkiye İstatistik Kurumu ve Özürlüler
İdaresi Başkanlığı tarafından on üç yıl
önce, 2002 tarihinde yapılan Türkiye Engelliler
Araştırması sonuçlarına göre 8 milyon 431 bin 937 engelli
vatandaş vardır. Geçtiğimiz bu on üç yıllık süreçte bu
hususta geniş kapsamlı bir çalışma olmaması nedeniyle
sağlıklı verilere ulaşılamamakta, bu durum da sorunun
tespit edilmesi ve gerekli politikaların oluşturulmasında
sorunlara yol açmaktadır.
2002 tarihinde yapılan
araştırmada sayıları 9 milyon olarak tespit edilen engelli
yurttaşlarımızın sorunlarının çözülmesi, temel
hak ve özgürlüklerinin yaşam bulması için köklü reformlara ihtiyaç
vardır. Bu sorunların en başında da erişilebilirlik
gelmektedir. Haklar ve özgürlükler ancak erişilebilir veya
kullanılabilir olduklarında bir anlam taşımaktadır.
Engellilerin haklarının olduğundan söz etmek için de
bunların engelliler tarafından erişilebilir olması
gerekmektedir. Bu nedenle tüm kamu alanlarının engellilerin
erişebileceği biçimde düzenlenmesi gerekmektedir. Şehirler, caddeler,
sokaklar ve tüm bir kent alanı engelliler için kolay erişilebilir
şekilde düzenlenmelidir. Hastaneler, okullar, üniversiteler, kamu hizmeti
veren tüm kurumlar engellilerin hizmet alabileceği şekilde
tasarlanmalıdır.
Engellilerin
karşılaştığı önemli sorunlardan biri de
istihdamdır. Türkiye'de her beş engelliden yalnızca biri (yüzde
21,7) iş gücü piyasasında yer almaktadır. Erkek engelliler için
yüzde 32,2 ve kadın engelliler için ise yüzde 6,7 olan bu oran, kentlerde
yüzde 25,6 ve kırsal alanda yüzde 17,7'dir. Çalışabilir
durumdaki engellilerin iş gücünden ülke ekonomisinin
yararlanmasını sağlayacak bir istihdam politikası
oluşturulmalı ve kararlılıkla uygulanmalıdır. Bu
hususta öncelikle kamu kurum ve kuruluşlarındaki engellilere
ayrılan boş kadrolara atamalar yapılmalıdır.
Anayasada ve taraf olunan uluslararası
sözleşmelerde engellilerin tüm temel haklar açısından eşit
olduğu vurgulanmaktadır fakat uygulamalara
baktığımızda çok ciddi eşitsizlikler vardır.
Hatta engelliler temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasında birçok
kez ayrımcı uygulamalara maruz kalmaktadırlar. Engellilere
yönelik bu gizli veya açık ayrımcılıkla etkin biçimde
mücadele edilmelidir. Engellilerin siyasetin karar mekanizmalarında daha
fazla sayıda ve etkili biçimde yer alabilmesi için gerekli koşullar
yaratılmalıdır.
Engellilerin karşılaştığı
sorunlardan bir diğeri de eğitimde
karşılaştıkları eşitsizliklerdir. Engellilerin
yüzde 21'i okuryazar değildir, sadece yüzde 7'si lise, yüzde 2'si
üniversite eğitimini tamamlamaktadır. Eğitim sistemi ve müfredat
engelli bireyleri görmemektedir. Böylece daha en baştan eğitim
sistemi engellileri dışlamaktadır. Her insan farklıdır
ve farklı yöntem ve tekniklerle öğrenir. Eğitim sistemi bireysel
farklılıkları dikkate alarak planlanmalı ve
uygulanmalıdır. Hele ki bu birey görme, işitme, zihinsel veya ortopedik
engelli ise eğitim programı baştan sona bu öğrencilere
yönelik hazırlanmalıdır.
Engelliler, muayene ve takipleri ile
engelliliklerini raporlama süreçlerinde çok ciddi sıkıntılarla
karşılaşmaktadırlar. Sürekli yenilenmesi istenen engelli
raporları nedeniyle haftalarca hastanelerde bürokratik işlemleri
yerine getirmek zorunda kalmaktadırlar. Ayrıca tüm engelli
gruplarının karşılaştığı en önemli
sorunlardan biri de protez ücretlerinin yüksek olması ve bu ücretlerin SGK
tarafından karşılanması hususunda yaşanan
sıkıntılardır. Protez ücretleri SGK tarafından
karşılanmamakta veya az bir kısmı
karşılanmaktadır. Böylece engelliler yaşamsal öneme sahip
bu protezlere ulaşamamaktadırlar.
Bu gerekçelerle yukarıdan sayılan
başlıklar başta olmak üzere engellilerin
karşılaştıkları sorunların tespit edilmesi ve bu
sorunların çözülmesine yönelik kalıcı politikaların
geliştirilmesi için neler yapılması gerektiği yönünde
Meclisin ve kamuoyunun bilgilendirilmesi amacıyla bir araştırma
komisyonu kurulması elzemdir.
2.-
Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp ve 22 milletvekilinin,
engellilerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/45)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiyedeki engelli bireylerin
yaşadıkları sorunlara köklü ve kalıcı bir çözüm
bulunması, sorunların tespiti ve çözümlenmesi için Anayasanın
98inci, İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılması için gereğini arz ederiz.
1) Sibel Yiğitalp (Diyarbakır)
2) İdris Baluken (Diyarbakır)
3) Filiz Kerestecioğlu (İstanbul)
4) Garo Paylan (İstanbul)
5) Hüda Kaya (İstanbul)
6) Müslüm Doğan (İzmir)
7) Ali Atalan (Mardin)
8) Erol Dora (Mardin)
9) Mithat Sancar (Mardin)
10) Ahmet Yıldırım (Muş)
11) Burcu Çelik Özkan (Muş)
12) Besime Konca (Siirt)
13) Kadri
Yıldırım (Siirt)
14) Aycan İrmez (Şırnak)
15) Faysal Sarıyıldız (Şırnak)
16) Ferhat Encu (Şırnak)
17) Leyla Birlik (Şırnak)
18) Dilek Öcalan (Şanlıurfa)
19) İbrahim Ayhan (Şanlıurfa)
20) Osman Baydemir (Şanlıurfa)
21) Alican Önlü (Tunceli)
22) Nadir Yıldırım (Van)
23) Tuğba Hezer Öztürk (Van)
Gerekçe:
Yaşanılan tüm sorunlarda olduğu gibi
engelli bireylerin yaşadığı sorunlarda da temel sorun
ayrımcılık unsurudur. Tüm insan hakları ve temel
özgürlüklerden engelli bireylerin herhangi bir ayrımcılığa
uğramaksızın yararlanmalarının güvence altına
alınması gerekliliği belirtmektedir. Türkiye tarafından da
imzalanan Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi
engellilerin bireysel varlıklarının ve
bağımsızlığının önemini
vurgulamaktadır. Ülkemizde de Anayasa her türlü
ayrımcılığı yasaklamaktadır. Benzer şekilde
5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanunun
Ayrımcılık başlıklı 4/A maddesinde de
Doğrudan ve dolaylı ayrımcılık dâhil olmak üzere
engelliliğe dayalı her türlü ayrımcılık
yasaktır. hükmü yer almaktadır fakat uygulamada yapılan son
düzenlemelerle ayrımcılık ile nefret suçu
birleştirildiği için Türk Ceza Kanununa göre engellilere yönelik
birçok ayrımcı uygulama suç olarak değerlendirilmemektedir.
Engellilerin
karşılaştıkları temel sorunlardan bir diğeri de
kamusal ve özel alanlarda erişim haklarının göz ardı
edilmesidir. Avrupa Birliğine (AB) göre, erişilebilirlik toplumda ve
ekonomide yer almanın bir ön koşuludur. Erişilebilirlik,
seçimlerde oy kullanırken, toplu taşıma araçlarını
kullanırken, marketten alışveriş yaparken, kültürel ve
sportif faaliyetlere katılırken, sağlık ya da eğitim
hizmeti alırken, kısacası hayatın her alanında
karşımıza çıkan tüm temel hak ve özgürlüklerin
çıkış noktasıdır. Engellilerle ilgili yapılan
araştırmalarda elde edilen verilere göre, en çok mağduriyete ve
hak ihlaline sebep olan konuların başında
erişilebilirliğin olması bu alanda yapılacak olan yasal
düzenlemelerin acil olarak yapılması gerekliliğini ve sürekli
olarak denetlenmesi mecburiyetini getirmektedir.
Türkiye'de erişilebilirlikle ilgili en önemli
yasa 1 Temmuz 2005te Engelliler Kanunu adı altında yürürlüğe
girmiştir. Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren, verilen
ek sürelerle on yıl içinde tüm yasal düzenlemelerin yerine getirilmemesi
engelli bireylerin toplumun diğer bireyleriyle fiilen eşitlenmeme
sorununun hâlâ yaşamaya devam etmesine sebep olmaktadır çünkü
engellilik, bireyin kendi kayıpları kadar,
karşılaştıkları tutum ve çevre
kısıtlılıklarından da kaynaklanmaktadır. Türkiye
gündemine engelli haklarının bu kadar geç girmesi, bu konuda
yapısal ve toplumsal bir kültür oluşmaması, engelli bireylerle
çalışacak ve/veya engelli bireylere hizmet verebilecek alanında
uzman kadroların sayıca az olması ya da hiç olmaması
erişilebilirliğin önündeki en önemli engellerdir.
Engellinin bağımsız yaşama
hakkını kullanabilmesi için her bireyin özelliklerinin detaylı
irdelenmesi gerekmektedir. Engelli çocuk ailelerinin çocuğun tüm
haklarından yararlanabilmesi, kendine yeterli bir birey olarak
yetişmesi için tüm olanakları kullanması gereği Anayasa ve
yasalarda da yer almaktayken konu ile ilgili yeterli çalışma
yapılmamaktadır. Yetişkin engelli kadınların
istismarıyla ilgili veri ve bir çalışma bulunmamakta, kendi öz
bakımını yapamayacak ya da az da olsa yardım almadan yaşayamayacak
engelli kadınların bir istismara uğradıkları zaman
gidebilecekleri hiçbir yer bulunmamaktadır. Kaynaştırma
öğrencisi olan engelli/zihinsel engelli çocukların maruz
kaldıkları akran şiddetinin verileri bilinmemektedir. Engelli
bireylere rapor verilirken bireye özel olarak hastalığın seyri,
etkileri, kişideki yansımaları gibi birçok nokta göz ardı
edilmektedir.
Tüm bunlardan hareketle, engelli bireylere uygulanan
ayrımcılığın engellenmesi ve erişilebilirlik
bakımından her alanda yapılan yeni yasal düzenlemeler, Hükûmetin
ve yerel yönetimlerin erişilebilirlik alanındaki eylem ve
politikaları, herkes bakımından sunulan hizmetlerin
erişilebilirliği, doğrudan engelli bireylere sunulan hizmetlerin
erişilebilirliği gibi hususların
araştırılması ve sorunlara çözüm yollarının
bulunması için bir Meclis araştırması açılması
elzemdir.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak, genel
görüşme ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
MHP Grubunun, 16/12/2015 tarih ve 524 sayıyla İstanbul Milletvekili
İzzet Ulvi Yönter ve arkadaşları tarafından, Türkiyedeki
üniversitelerde yıllardır süren yoğun yasa dışı
PKK terör örgütü yapılanmasıyla birlikte üniversitelerde devam eden
terör eylemleri, üniversitelerdeki PKK propagandasının engellenmemesi
ve öğrenciler üzerinde baskı kurulması, pek çok öğrencinin
öğretim haklarının ve can güvenliklerinin tehdit altında
olduğuna dair üniversite yönetimlerine başvurularına rağmen
üniversite yönetimlerinin ve emniyet birimlerinin gerekli tedbirleri
almaması sonucunda Türkiyedeki üniversitelerde öğrencilerin PKK
terör örgütü militanlarınca şehit edilmesiyle de sonuçlanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun 30 Aralık 2015 Çarşamba günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
30/12/2015
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 30 Aralık 2015
Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Erkan
Akçay
Manisa
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
16 Aralık 2015 tarih, 2015/524 sayı ile
TBMM Başkanlığına vermiş olduğumuz İstanbul
Milletvekili İzzet Ulvi Yönter ve arkadaşlarınca Türkiye'deki
üniversitelerde yıllardır süren yoğun yasa dışı
PKK terör örgütü yapılanması ile birlikte üniversitelerde devam eden
terör eylemleri, üniversitelerdeki PKK propagandasının engellenmemesi
ve öğrenciler üzerinde baskı kurulması, pek çok öğrencinin
öğretim haklarının ve can güvenliklerinin tehdit altında
olduğuna dair üniversite yönetimlerine başvurularına
rağmen, üniversite yönetimlerinin ve emniyet birimlerinin gerekli
tedbirleri almaması sonucunda Türkiye'deki üniversitelerde
öğrencilerin PKK terör örgütü militanlarınca şehit edilmesi ile
de sonuçlanan sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen Meclis
araştırma önergesinin 30 Aralık 2015 Çarşamba günü (bugün)
Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi grup
önerisinin lehinde ilk söz İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi Yöntere
aittir.
Buyurun Sayın Yönter. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
İZZET ULVİ YÖNTER (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyedeki üniversitelerde
yıllardır süren yoğun yasa dışı sol ve PKK terör
örgütü yapılanması AKP hükûmetlerinin uyguladığı çözüm
süreciyle birlikte üniversitelerdeki hain eylemlerini artırarak devam
ettirmektedir. Üniversitelerdeki terörist yapılanması nedeniyle pek
çok öğrencinin öğretim hakları ve can güvenlikleri tehdit
altındadır. Öğrencilerin üniversite yönetimlerine
başvurularına rağmen PKK terör örgütü, baskı, dayatma,
şantajı tüm şiddetiyle sürmektedir.
Üniversite yönetimlerinin ve emniyet birimlerinin
gerekli tedbirleri almaması, üniversitelerimizde öğrencilerin PKK
terör örgütü militanlarınca şehit edilmesine de sebep
olmaktadır. Bu çerçevede üniversitelerde PKK terör örgütü
yapılanması, eylemler ve saldırılar nedeniyle
öğrencilerin ve üniversite yönetimlerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Meclis
araştırması açılması için vermiş olduğumuz
önerge nedeniyle partimizin görüşlerini ifade etmek üzere söz
almış bulunmaktayım; bu vesileyle, yüce Meclisi ve siz
değerli milletvekillerini saygıyla selamlıyorum. Ayrıca,
yüce heyetinizin ve Türk milletinin yeni yılını da tebrik
ediyorum.
Değerli milletvekilleri, bölücü terör örgütü
PKK'nın menfur eylemleri açılım, barış ve çözüm
masalları altında ne yazık ki artık il ve ilçe merkezlerine
kadar inmiştir. Bunu ibret ve kaygıyla izliyoruz. Aradan geçen zaman
zarfında milletimizin birlik ve bütünlüğüne yönelen tehdidin boyutu
azalmamış, tam aksine daha da artmıştır. Düne göre
daha da saldırganlaşan terör grupları doğrudan milletimizin
birlik ve bütünlüğünü hedef almışlardır.
Üzülerek görüyoruz ki açılım
belasıyla şekillenmeye başlanılan hendek
kazıcılığı Türk devletine meydan okuyan seviyelere
kadar ulaşmıştır. Doğu ve güneydoğuda bulunan pek
çok il ve ilçemizde baş gösteren eylemler yöredeki hayatı
zorlaştırdığı gibi
vatandaşlarımızın günlük hayatını da derinden
etkilemektedir. Bölücü ve hain terör Türkiyeye kafa tutmakta, karşı
koymaktadır. Okullarımızda eğitimler aksamakta, eli
kanlı caniler hastanelere, camilere saldıracak kadar seviye
kaybına uğramaktadır. Güneydoğuda şehre inen
teröristler nedeniyle 150 bin öğrencimiz eğitim ve öğretim
hakkından şu an itibarıyla mahrum kalmıştır. Öğretmenlerin
ve diğer kamu görevlilerinin can güvenliği de buna paralel bir
şekilde kalmamıştır. Cizre ve Silopide 172 okul
yaklaşık iki haftadır kilitlidir. Güvenlik güçlerimizi her
fırsatta hedef alan teröristler işi artık yolcu uçaklarına
ve havaalanlarına eylem düzenlemeye kadar getirmişlerdir.
Geride bıraktığımız
günlerde Diyarbakır Havaalanına iniş için yaklaşan bir
yolcu uçağına teröristlerce ateş açılması ve
İstanbul Sabiha Gökçen Havaalanına havan toplarıyla
saldırı düzenlenmesi sonucu 1 vatandaşımızın
hayatını kaybetmesi bunun en son örneği olmuştur. Açıktır
ki, Türkiye her yönüyle tehlikeli bir dönemin içerisine girmiştir. Millî
birlik ve bütünlüğümüze kasteden mihraklar, dün kırsaldan kentlere
taşıdığı terörü bugün diğer şehir
merkezlerine ve üniversitelere de taşıma gayretindedir. Türkiye
üniversitelerde baş gösterecek olaylar vasıtasıyla iç
çatışmaların içerisine çekilmek istenmektedir. Plan çok
vahşidir. Nitekim ülkemizin farklı yerlerinde bulunan üniversitelerde
yaşanan üzücü olaylar bunun habercisi niteliğindedir. İkazen
ilan ediyoruz ki, olan ve bitenler, basının ısrarla
"karşıt görüşlü öğrencilerin kavgası" olarak
sunduğu gibi basit ve mesnetsiz değildir. Unutulmasın ki
ülkesinin birlik ve bütünlüğünü savunan tertemiz gençlerimizin
ısraren hedef seçilmesi sosyal bünyemizde kapanması mümkün olmayacak
yaralar açabilecektir. PKK artık eylemlerini üniversiteler ve hatta
öğrenci yurtlarına kadar yaygınlaştırarak niyetini,
hedefini açık seçik göstermiştir.
Eğitim ve bilim yuvası olması gereken
üniversitelerimizde bölücü örgütün yapılanmaları, neredeyse, hedef
gözetmeksizin saldırılarını sıklaştırmaya
başlamış ve bu durum genç kuşağımız,
evlatlarımız, arkadaşlarımız üzerinde çok olumsuz
neticeler doğurmuştur.
Türkiye, üniversitelerde yaşanan böylesi
olumsuz hareketliliğin acısını daha önce çekmiş ve
tecrübe etmiştir.
Yıkım ve çözülme süreciyle birlikte PKK,
pek çok üniversitede yeni eylem ve yapılanmalara girişmiş ve
bunun bir örneği de Kütahyada Dumlupınar Üniversitesinde
yaşanmıştır.
9 Kasım 2010 tarihinde Dumlupınar
Üniversitesi Germiyan kampüsünde çıkan kavga, okulun dışına
da taşmış ve büro yönetimi bölümü 2nci sınıf
öğrencisi 19 yaşındaki kardeşimiz Hasan Şimşek bu
saldırılara hedef olmuş, terör örgütü PKK mensupları Hasan
Şimşeki bıçaklayarak şehit etmiştir.
2010dan 2012ye kadar geçen süreç içerisinde ise
üniversitelerde PKK terör örgütünden gelen talimatlarla başlatılan
propaganda faaliyetleri geçmiş yıllara göre çok daha cesaretli ve çok
daha meydan okuyucu bir kisveye bürünmüştür.
6-7-8 Ekim Ayn El Arap olaylarından sonra
PKKnın gençlik yapılanması Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi
batıdaki üniversitelerde de açıktan örgütlenmeye
başlamıştır. Örgüt, İnternet sitelerinden ve sosyal
medya hesaplarından, YDG-H üniversitelerde örgütleniyor şeklinde
duyurular yapmaya başlamıştır.
Ayrıca, terör örgütü PKKnın üniversite
yapılanması, bazı tarihlerde üniversitelerde gövde gösterileri,
eylemler ve propaganda çalışmalarına ağırlık
vermiştir.
Hatırlanacağı üzere, Ege
Üniversitesindeki yoğun yasa dışı PKK terör örgütü
yapılanması sonucunda Edebiyat Fakültesi öğrencisi Fırat
Yılmaz Çakıroğlu kardeşimiz hunharca şehit
edilmiştir.
Bu vesileyle, üniversitelerdeki PKK terör örgütü
yandaşlarınca alçakça şehit edilen Hasan Şimşek ve
Fırat Yılmaz Çakıroğlu kardeşlerimize Allahtan rahmet
diliyorum.
Değerli milletvekilleri, özellikle son
günlerde, Hacettepe Üniversitesinde pek çok öğrenci kardeşimiz,
üniversitedeki kokuşmuş PKK yapılanmaları tarafından
sosyal medyada yer alan profilleri ve fotoğrafları teşhir
edilmek suretiyle hedef gösterilmektedir.
Güneydoğuda fistan giyen bu insan müsveddeleri,
Hacettepe Üniversitesinde, ülkücü, milliyetçi, vatansever kız
öğrencilerinin çantasına, O çok güvendiğin
teşkilatından daha yakınız sana. Beytepe ülkücülerin mezarı
olacak. şeklinde ahlaksızca tehdit mektupları bırakmaktadır.
Yine, pek çok öğrenci, tarihin en cani terör
örgütü PKKnın üniversitelerdeki bu kalleş uzantıları
nedeniyle sınavlarına dahi girememektedir.
Malatya İnönü Üniversitesinde, bu caniler, el
yapımı patlayıcıyla saldırı yapmaya
kalkışmışlardır.
İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesinde
ders çalışan, araştırma yapan öğrencilere bile
propaganda yapmaktan, taciz etmekten çekinmeyen gözü dönmüş terörist
yandaşları üniversitelerimizi ne yazık ki mesken
tutmuşlardır.
İhanet süreci olarak gördüğümüz, AKPnin
çözüm süreci adını verdiği dönemde, Üniversite
yıllarında namaz da kılardı. denilmek suretiyle
parlatılmak istenen bebek katilinin üniversitelerdeki
yandaşları, ODTÜde, namaz kılan öğrencileri darbetmeye
kalkışmıştır. Biz Cumhurbaşkanının ODTÜde
müessif olaylara göstermiş olduğu tepkinin aynısını
PKKlı teröristlerin saldırısına uğrayan milliyetçi,
vatansever öğrencilere de göstermesini bekler, bunu dilerdik.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) ODTÜde
öyle bir şey olmadı, onlar tezgâh! ODTÜde olmadı öyle bir
şey! 14 tane mescit var! ODTÜde öyle bir şey olmadı! ODTÜlü
yapmaz onu! Herkesin dinî inancına saygılıdır ODTÜlü! Ne
alakası var!
İZZET ULVİ YÖNTER (Devamla) Değerli
milletvekilleri, Türkiyedeki pek çok üniversitede, öğrencilerin anayasal hakkı
olan eğitim hakkı, PKK terör örgütü yandaşları
tarafından engellenmek ve gasbedilmek suretiyle anayasal suç
işlenmekte, bu suçun işlenmesine, başta üniversite yönetimleri,
emniyet güçleri ve dolayısıyla Hükûmet seyirci kalmaktadır.
Türkiyedeki üniversitelerde de, çözüm süreciyle birlikte, Hükûmetin
tıpkı güneydoğuda PKKnın tam olarak hâkimiyet
kazanmasına, bölge insanımızı haraca bağlamasına,
yargılamasına, dağa kaçırmasına göz yumduğu gibi,
üniversitelerde de PKK uzantılarının üniversiteleri birer propaganda
alanı hâline getirmesi, bu vasıtayla dağa eleman
devşirmesine, öğrencileri ve üniversite yönetimlerini zorbalıkla
baskı altına almasına göz yumduğu görülmektedir.
İşte, çözüm süreciyle parlattığınız, yasa
dışı faaliyetlerine göz yumduğunuz PKK terör örgütü ve
yandaşları, güneydoğudan sonra üniversitelerde de
kalkışma, ayaklanma provaları yapmaktadır. Bu vahim tablo
AKP iktidarının eseridir. Eserinizle ne kadar övünseniz azdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Meclis
araştırması açılması için vermiş olduğumuz
önergenin kabul edilerek Türkiyedeki üniversitelerde yıllardır süren
yoğun PKK yapılanması sonucunda öğrencilerin şehit
edilmesine kadar vahim olan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla ülkemiz
açısından gerçekten hassas olan bu konuda Meclis araştırma
komisyonu kurulmasını düşünmekteyiz ve önermekteyiz.
Bu vesileyle yüce Meclise ve siz değerli
milletvekillerine saygılarımı sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Yönter.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde
ilk söz Mardin Milletvekili Mithat Sancara aittir. (HDP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Sancar, sizin de süreniz on
dakikadır.
MİTHAT SANCAR (Mardin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; evet, Türkiyede üniversitelerde
yıllardır süren yoğun yasa dışı PKK terör örgütü
yapılanmasıyla ilgili bir Meclis araştırma önergesi
verilmiş MHP Grubu tarafından.
Üniversitelerde yıllardır neler
olduğuna dair şöyle hafızanızı biraz tazelemek
isterim. Bugün de yaşananları bu gözle görmekte, bu gözle bu
yaşananlara bakmakta fayda var. Otuz yılını üniversitede
öğretim üyesi olarak geçirmiş bir kişiyim. Yönetim kademelerinde
de bulundum. Gördüğüm en önemli olay, tanık olduğum en büyük
haksızlık öğrencilere bir kışla nizamnamesi gibi
uygulanan disiplin yönetmeliğinin yarattığı büyük
tahribatlardı ve bu yönetmelik -Öğrenci Disiplin Yönetmeliği-
öğrencileri -genel olarak değil ama en çok da solcu, demokrat ve Kürt
öğrencileri- sindirmek ve baskı altında tutmak için
uygulandı. Yıllarca buna karşı çok mücadele yürüttüm ben,
başka değerli meslektaşlarım gibi. Bu yönetmeliğin
uygulanma şekillerinden biri de ağzını açana örgüt
üyeliğinden ya da siyasi faaliyetten soruşturma
açılmasıydı. Pek çok öğrenci bu soruşturmalar sonunda
okuldan uzaklaştırma cezaları aldılar hatta
öğrencilikle ilişkileri kesildi. Aynı yönetmeliğin bir
başka uygulanma şekli de öğretim elemanlarına yönelikti,
orada da yine bir kışla nizamnamesi düzeni söz konusuydu.
Bu yönetmelik ve buna dayanak olan kanunlar 12 Eylül
cunta rejiminin ürünleridir. Defalarca bunların değişmesi için
çeşitli öğrenci ve öğretim üyeleri örgütleri hükûmetlere
çağrılarda bulundular fakat hiçbir hükûmet bunu
değiştirmeye yanaşmadı, elinde baskıcı araç
bulunmasını fırsat bildi ve kendi politikalarını
uygulamak için de bu fırsatı tepe tepe kullandı.
Şimdi görevde bulunan Hükûmet ve bu Hükûmeti
kuran parti tam on üç yıldır Türkiyeyi yönetiyor. Bu on üç yıl
içinde bu disiplin yönetmeliklerinin değişmesi için sayısız
talep iletildi kendilerine. Bu üniversiteleri faşist bir düzen
altında, gerçek anlamda faşist bir düzen altında tutmaya yarayan
yasaları değiştirmeye yönelmedi. Neden? Kendi eline fırsat
geçti, kendi düzenini kurmak için Şimdi bu baskıcı
araçları kullanma sırası bende. dedi ve kendisine muhalif
gördüğü, rahatsızlık duyduğu bütün öğrencilere ve
öğretim elemanlarına aynı baskı yöntemlerinin
uygulanmasını onayladı.
Yıllardır üniversitelerde çok çeşitli
olaylar oluyor, ben size sayısız olay sayarım. Pek çok yerde
satırlarla ülkücü öğrencilerin saldırısına
uğrayan hatta öğrencilerin değil dışarıdan gelen
ülkücü gençlerin satırlı saldırısında yaralanan, hayatını
kaybeden öğrencilerin listesini çıkarabiliriz. Son zamanlarda
yapılan saldırılar ayrı bir durum oluşturuyor,
ayrı bir uzun listeye yer veriyor. Keşke MHP Grubu üniversitelerde
oynanan oyunun açığa çıkarılması için daha objektif
bir önerge verseydi, keşke bu önergede kendi tabanına, kendisine
yakın öğrencilere şöyle bir çağrı yapsaydı:
Bakın, bir tezgâh kuruluyor bu tezgâha gelmeyin. Sizi Kürt
öğrencilerin üstüne salıyorlar, onlara saldırtıyorlar,
provokasyon oynanıyor, provokasyon var; onlara lütfen dikkat edin, bu
oyunlara gelmeyin.
ZİHNİ AÇBA (Sakarya) Kürt değil
Sayın Hatip, Kürt değil, PKKlı.
MİTHAT SANCAR (Devamla) Bir iç
çatışmadan hiç kimsenin faydası yoktur, iç çatışma
sadece şimdi iktidarlarını rahatça sürdürmek isteyenlerin
beklediği veya fayda beklediği bir şeydir.
O nedenle biz diyoruz ki, sayalım,
İstanbul Üniversitesinde, Sivas Üniversitesinde, Maraşta Sütçü
İmam Üniversitesinde, daha pek çok üniversitede Kürt öğrencilere
saldırılar var. Bu saldırılar bir yandan disiplin
soruşturmaları açmak şeklinde oluyor, bir yandan silahlı
güvenlik görevlilerinin -biliyorsunuz, özel güvenlik görevlilerinin silah
taşıma yetkisi yoktur- tacizleri şeklinde yürütülüyor. Kocaeli
Üniversitesinde haftalardır bu saldırılar devam ediyor.
Öğrenciler buraya geldiler, bizimle görüşmeye geldiler, belgeleri,
fotoğrafları sundular. Aradık, üniversite yönetimine
ulaşmaya çalıştık Ne oluyor, bir bilgi verin
YÖKe
başvurduk. Hiçbir yerden sağlıklı bilgi ulaşmıyor
bize.
Üniversitelerde her faaliyeti terörist faaliyet
olarak damgalamaya alışmış bir yönetim
anlayışı var. MHPnin önergesi de buna göre
hazırlanmış, aynı zihniyette
hazırlanmıştır.
Bakın, 2002 Mart ayında ya da 2002nin
başlarında, Türkiye üniversitelerinde okuyan Kürt öğrenciler
Kürtçenin üniversitede seçimlik ders olması için bir kampanya
başlattılar, dilekçeler verdiler üniversite yönetimlerine ve
istedikleri sadece kendi ana dillerini seçimlik ders olarak okumaktı. Kaç
yüz, kaç bin Kürt öğrenci sadece kendi ana dilini seçimlik ders olarak
üniversitelerde okuyabilsin diye dilekçe verdiği için uzaklaştırıldı,
kaçı örgüt üyesi olarak hapislere atıldı? Şurada
İçişleri Bakanlığının o günkü
açıklamaları var, Millî Eğitim Bakanlığının
açıklamaları var. Diyorlar ki: Bunlar terörist faaliyetler. Uludere
anmasını yapıyor, Uludere için bir anma toplantısı
düzenliyor öğrenciler, Efendim, bunlar terörist
Başını
kaldıran, ağzını açan Kürt öğrenciye terörist
diyerek soruşturma açmak, bu, aynı zamanda ülkede kanayan
yaranın, şimdi kanamakta olan Kürt sorununun da temel sebeplerindendir,
ayrımcılıktır; kimliğini, onun varoluşunu inkâr
etmek için uygulanan bir politikadır; bu politikayı hayata geçiren
bir zihniyettir.
ODTÜde neler oluyor? Yıllardır ODTÜye
saldırılıyor. Efendim, orada namaz kılması
engellenmiş bir araştırma görevlisinin ve bu haber üzerine
başlayan bir linç kampanyası. Cumhurbaşkanı bile ODTÜyü
hedef gösterdi. Bu araştırma görevlisinin bir açıklaması
oldu, açıklama burada, size okuyayım. Aslında bunu
sanırım basında okumuşsunuzdur çünkü sosyal medyada da var.
Selam arkadaşlar, ben aşağıdaki
videoda tartaklanan kişiyim. Size objektif olarak ne olduğunu
anlatacağım. Dersimin bir tanesini namaz kılmak için asıp
mescide doğru yol aldım. Baktım, koskocaman bir grup var. Sekiz
yıldır ODTÜde olduğumdan, baktım, buradaki solcu
arkadaşlarla ODTÜ mescit topluluğu tartışıyor, Her zamanki
klasik atışma. deyip hiç sallamadan gittim, namazımı
rahatça kıldım; çıkarken Mescide saldırı var, haber
yapın, yardım edin. tarzı söylemlerde bulunan arkadaşlarla
karşılaştım. Gittim, onlarla tartıştım.
Zira, Sekiz senedir ben de onlar da gayet rahat namaz kılabiliyoruz.
Gelip solcular Mevlit günü camiyi bırakıp mescidi mi basacaklar.
Sekiz yıldır, sekiz Mevlit geçirmişiz bir şey
olmamış, şimdi mi olacak? diye tartıştık. Daha
sonra çok önceden uyardığım panodaki siyasi şeyleri
gösterdim ve bunların olmaması gerektiğini söylerken beni
sallamamaya başladılar. Ben de resmini çekecektim, içlerinden birisi
Saadet Partisinin gençlik kolu olan AGDnin broşürünü aldı, Burada
öyle bir broşür yok. deyip broşürü cebine koydu. Ben de burası
mescit, sonuçta karşıdakinin kişisel alanına giremem.
diyerek. ona dokunmadım. ODTÜde 15 mescit ve 2 bin kişi kapasiteli
bir cami var. Eğer ibadet hakkına herhangi bir saldırı
hangi dinden, inançtan olursa olsun
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Ne
işleri var cami önünde, onu sordun mu?
MİTHAT SANCAR (Devamla)
bir kişinin
ibadet hakkına en ufak bir saldırı olursa buna ilk
karşı çıkacak grup da parti de biziz.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Doğru
söylemiyorsunuz.
MİTHAT SANCAR (Devamla) HDP olarak bizler
derhâl buna karşı çıkarız. Ama, eğer öğrenciler
arasında bu minvalde bir tartışmayı ODTÜyü linç etmek için
kullanırsanız ODTÜyü savunuruz; sonuna kadar ODTÜnün yanında
oluruz, sonuna kadar ODTÜyü size yedirmemek için her şeyi yaparız.
Çok teşekkür ederim.
Saygılarımla. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Sancar.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın konuşmacı
partimizin adını da zikretmek suretiyle ve bize ait olmayan
görüşleri de yine partimize izafe etmek suretiyle sataşmada
bulunmuştur, söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun efendim, iki dakika.
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
IV.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Mardin Milletvekili Mithat
Sancarın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öğrencilerin siyasi faaliyet yürütmesi
ayrı, üniversitelerde terör faaliyetinin olması ayrı. Bizim dile
getirdiğimiz terör örgütlerinin faaliyetine yöneliktir. Ülkücü hareket,
Milliyetçi Hareket Partisi belki de kırk yıldır Eller silah
değil, kalem tutmalı sloganıyla hareket etmiştir ve özellikle
Sayın Sancarın bu önergeyi objektif olarak veya bu
çağrıları objektif olarak yapma tavsiyesini veya önerisini de
Şunu hatırlatmak isterim: Eğer Milliyetçi Hareket Partisinin
çağrılarını, Sayın Genel
Başkanımızın yüzlerce değil, binlerce kez bu konudaki
telkinlerini, parti olarak gösterdiğimiz dirayeti dikkate alacak olur isek
bu konuda son derece objektif, tutarlı ve dirayetli olduğumuzu
Çünkü
oynanan oyunların, yapılan provokasyonların farkında olan
bir siyasi partiyiz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, eğer
siyasal bilgiler gibi, hukuk fakültesi gibi okullarda kimlik kontrolü
yapılıyorsa, yurtlar basılıyorsa ve öğrencilere
saldırılırken bu arada polise de el yapımı
patlayıcılar atılıyor ise burada siyasi faaliyet veya
düşünce özgürlüğüne yönelik bir faaliyet söz konusu değildir,
doğrudan bir terör faaliyeti, bir terör örgütü faaliyeti söz konusudur.
Nazillide ülkücü öğrencilerinin evi PKKlı militanlar
tarafından basılmıştır, bunun siyasi faaliyetle ne alakası
vardır. Bu, kapsamlı, planlı, programlı, yeni bir ivme
kazandırılmak istenen çok büyük bir oyunun
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) -
üniversite öğrencileri
üzerine uyguladığı bir konudur.
Bir de ayrıca burada etnikçilik yaparak hedefi
PKKdan, efendim, işte, Kürt öğrenciler. diyerek
Kürt
öğrenciler ayrı PKKlı olmak ayrıdır. Biz PKKnın
sadece Kürt öğrencilerden oluşmadığını veya
insanlardan oluşmadığını bilen insanlarız. Bunun
da dikkate alınmasını dile getiriyoruz.
Dün Kamil Aydın Hocamız gündem
dışı konuşurken öğrencilere tavsiyeleriydi beş
dakikanın büyük çoğunluğu. Bütün öğrencilere, sadece bize,
düşüncemize yakın veya bizim düşüncemizi paylaşan ülkücü
öğrencilere değil, bütün öğrencilere de bu sağduyulu,
soğukkanlı, itidalli davranmayı biz tavsiye ediyoruz,
devamlı da politikamız bu yönde olmuştur.
Şimdilik bunları söylüyorum.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Akçay.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
MHP Grubunun, 16/12/2015 tarih ve 524 sayıyla İstanbul Milletvekili
İzzet Ulvi Yönter ve arkadaşları tarafından, Türkiyedeki
üniversitelerde yıllardır süren yoğun yasa dışı
PKK terör örgütü yapılanmasıyla birlikte üniversitelerde devam eden
terör eylemleri, üniversitelerdeki PKK propagandasının engellenmemesi
ve öğrenciler üzerinde baskı kurulması, pek çok öğrencinin
öğretim haklarının ve can güvenliklerinin tehdit altında
olduğuna dair üniversite yönetimlerine başvurularına rağmen
üniversite yönetimlerinin ve emniyet birimlerinin gerekli tedbirleri
almaması sonucunda Türkiyedeki üniversitelerde öğrencilerin PKK
terör örgütü militanlarınca şehit edilmesiyle de sonuçlanan
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 30 Aralık 2015
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
önerisi lehinde ikinci söz Ankara Milletvekili Aylin Nazlıakaya aittir.
Buyurun Sayın Nazlıaka. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
AYLİN NAZLIAKA (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin
önerisine dair söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla
selamlarım.
Değerli milletvekilleri, aslında, bugün
gençliği konuşuyoruz, ben size sorsam, AKP iktidarı dönemindeki
gençlik politikanız nedir? desem ne cevap verirsiniz?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Anlatırız
sonra.
AYLİN NAZLIAKA (Devamla) Politikasızlığı
politika olarak benimsemiş ve gençleri dindar gençlik ile kindar
gençlik tanımının içerisine hapsetmeye çalışan bir
zihniyetten bahsediyoruz.
İLKNUR İNCEÖZ
(Aksaray) O senin tespitin.
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) Cevabı sen vereceksen bize niye soruyorsun?
AYLİN NAZLIAKA (Devamla) İşte o
gençliktir ki Gezi döneminde kendisine nasıl bir gençlik istediğini
söyleyen Başbakana, nasıl bir Başbakan istediğini
söylemiştir.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Millet ne yapmış
peki? Millet ne yapmış, millet?
AYLİN NAZLIAKA (Devamla) O gençliktir ki Gezi
direnişi döneminde mizah ile aklı birleştirerek sizlere en büyük
dersi, en büyük payeyi vermiştir. (CHP sıralarından
alkışlar)
ORHAN KARASAYAR (Hatay) En büyük payeyi CHP
aldı, CHP.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Ya, onlar
ders almayı bilselerdi zaten bu durumda olmazlardı.
AYLİN NAZLIAKA (Devamla) Değerli
arkadaşlar, gençler için hep deniliyor ki: Sizler yarının
mimarısınız. Bu, son derece yanlış bir
tanımlama. Çünkü, gençlere Yarının mimarısınız.
dediğinizde diyorsunuz ki: Bugünler bizim. Bugünleri vermem. Bugünleri
ipotek altında tutuyorum, hele bir yarın olsun, yarınları
sana verir miyim vermez miyim bir bakarım.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Her şeyimiz gençler
için.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Hayal
gücünüz geniş.
AYLİN NAZLIAKA (Devamla) Biz de sizin
aksinize diyoruz ki: Gençler bugünün de mimarıdır, yarının
da mimarıdır ve hep de öyle kalacaktır. Elbette, özgürlükçü
düşünceyi anlayamayanlar, demokrasiyi içselleştiremeyenler gençlerle
empati kuramazlar.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Bize biraz
öğretir misiniz? Hocam, bize özgürlükçü düşünceyi öğretir
misiniz?
AYLİN NAZLIAKA (Devamla) Üniversiteleri âdeta
kendi ideolojik aygıtı gibi biçimlendirmeye çalışan
zihniyet gençleri anlayamaz. Gençler, her zaman olduğu gibi, dimdik
duracaklar ve özgür düşünceyi savunacaklardır değerli
arkadaşlar.
Bakın, ODTÜye yapılan
saldırıdan az önce bahsedildi. Ben de bir ODTÜ mezunu olarak bu
konuya değinmeden edemeyeceğim. ODTÜ, biliyorsunuz, dünyanın ilk
100 üniversitesi içerisinde yer alan tek üniversitemizdir. Ne diyor sizin genel
başkan yardımcınız? ODTÜ kaymak tabakanın okuduğu
bir üniversiteymiş. Bakın, ben bir memur çocuğuyum.
ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) Siz gençlerden
bahsediyorsunuz. O gençler
AYLİN NAZLIAKA (Devamla) Ayrıca, ODTÜ
bir devlet üniversitesidir. ODTÜnün devlet üniversitesi olduğunun
idrakinde olmayanlar ne demek istediğimi anlayamazlar.
ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) Siz gençlerden
bahsediyorsunuz, o gençler benim boğazımı kestiler. O gençler
benim boğazımı kestiler kendi ilçemde.
BAŞKAN Arkadaşlar, hatibe müdahale
etmeyelim, lütfen.
AYLİN NAZLIAKA (Devamla) Size söz vermiyorlar
herhâlde? Siz de konuşmak istediğinizde gelip kürsüde söz alıp
burada düşüncelerinizi savunabilirsiniz.
BAŞKAN Arkadaşlar, hatibe müdahale
etmeyelim, lütfen.
Buyurun Sayın Nazlıaka. Genel Kurula hitap
edin siz de.
AYLİN NAZLIAKA (Devamla) Bakın, nedir
gerginliğin sebebi, ODTÜde yaşanan gerginliğin sebebi?
Ha, bu arada şunu da söyleyeyim: ODTÜde,
biliyorsunuz, öğrenci kontenjanının artırılması
yönünde bir talep de geldi. Yani, aslında istenilen ODTÜdeki o
niceliği artırarak niteliği düşürmeye çalışmak.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Gençler gelince nicelik mi
düşecek ODTÜde?
AYLİN NAZLIAKA (Devamla) ODTÜyle
hesaplaşmanız bitmedi gitti.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Siz gidince
problem yok, başkaları gelince problem mi var? Onu mu diyorsunuz?
AYLİN NAZLIAKA (Devamla) Bu, aslında 18
Aralık 2012de fırlatılan uydu töreni sırasında
dönemin Başbakanına, şimdinin Cumhurbaşkanına
karşı yapılan protesto gösterilerinin bir hırsı
olabilir mi hâlâ acaba?
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Aynen
öyle.
AYLİN NAZLIAKA (Devamla) Bu, acaba Eymir Gölü
meselesi, ODTÜ ormanlarının katledilerek
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Alakası
yok, alakası.
AYLİN NAZLIAKA (Devamla)
yol
yapılması sırasında direnen ODTÜ öğrencilerine yönelik
bir intikam alma meselesi olabilir mi?
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Ya, namaza
giden öğrenciler dövüldü mü, dövülmedi mi?
AYLİN NAZLIAKA (Devamla) Bu ODTÜye girme
hırsı, bu ODTÜyü talan etme hırsı
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Şiddete
karşı mısın, değil misin?
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Namaza
giden öğrenciler yurdun önünde dövüldü mü, dövülmedi mi?
ERTAN AYDIN (Ankara) 3ü darbedildi.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
müdahale etmeyelim.
AYLİN NAZLIAKA (Devamla) Değerli
arkadaşlar, konuyu demagoji yaparak saptırmaya
çalışmayın.
ERTAN AYDIN (Ankara) Demagoji değil, gerçek.
3 arkadaş darbedildi.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana)
Aynısını söylüyoruz Demagoji yapmayın. diyoruz. Demagoji
yapmayın Sayın Nazlıaka.
AYLİN NAZLIAKA (Devamla) ODTÜ özgürlüklere en
fazla sahip çıkan üniversitedir. Çünkü, bizler biat etmemeyi
öğrendik, bizler bir unvana, bir makama sahip olmak için kendimizden ödün
vermemeyi öğrendik. (CHP sıralarından alkışlar)
Bir siyasetçi nasıl olmalıdır biliyor
musunuz? Mum gibi erimemelidir etrafa ışık vermek için. Bir
siyasetçi âdeta bir sokak lambası gibi olmalıdır, hem dibini aydınlatmalı
hem de dimdik durmalıdır, dimdik. (CHP sıralarından
alkışlar) Asla eğilmemelidir, bükülmemelidir, tıpkı
ODTÜ öğrencilerinin sizlere gösterdiği o direnç gibi, o direngen
yapı gibi.
Şu bir gerçek, sizler ne yaptınız,
konuyu inanç özgürlükleri meselesine getirdiniz. İnanç özgürlüğünü en
fazla savunanız bizler. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUHAMMET BALTA (Trabzon) İkna
odalarını unutmadık, ikna odalarını!
AYLİN NAZLIAKA (Devamla) Bizler herkesin
inancına saygı duyan insanlarız.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) O yüzden
mescidin önünde saldırıya uğradılar.
AYLİN NAZLIAKA (Devamla) Sırf bu nedenle
camiye de cemevine de eşit mesafede yaklaşılması
gerektiğine inananlarız.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Eşit
mesafeniz ne ya? Bu eşit mesafeyi bir açıklayın ya.
AYLİN NAZLIAKA (Devamla) Siz ne dediniz?
Namaz kılanlara saldırılıyor. ODTÜde mescit yok.
ERTAN AYDIN (Ankara) Doğru.
AYLİN NAZLIAKA (Devamla) Araştırmak
üzere bir heyet gönderdiniz, o heyet de itiraf etti ki yurtlarda 5 tane ibadet
yeri var, mescit var, birçok yerde mescit var
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Ben konuştum,
öğrencilerle ben konuştum.
AYLİN NAZLIAKA (Devamla)
aynı zamanda
da 2 bin kişilik bir cami var.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Üniversiteden
bahsediyorsun, yurtlardan değil. Üniversite ayrı, yurt ayrı ya!
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) CHP
zamanının mescitleri onlar, CHP zamanının!
AYLİN NAZLIAKA (Devamla) Ayrıca,
görevlendirdiğiniz kişiler kimdi? Biri ilahiyat profesörü,
diğeri ise eski AKP milletvekili adayıydı. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) AKPye bak, kadının
sesine bile tahammül edemiyor ya, böyle bir şey olur mu arkadaşlar
ya!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, sayın
hatibi dinleyelim.
Sayın milletvekilleri, lütfen
Buyurun Sayın Nazlıaka, siz Genel Kurula
hitap edin.
Sayın milletvekilleri, dinleyelim lütfen.
AYLİN NAZLIAKA (Devamla) Anlaşılan
o ki asıl mesele inanç özgürlüğü değil, keşke öyle
olsaydı o zaman zaten bunları tartışmıyor olurduk.
Asıl mesele ODTÜye girme hırsı, asıl
mesele ODTÜyü talan etme hırsı, asıl mesele ODTÜyle
hesaplaşma, ODTÜyü hedef gösterme hırsı. Size söyleyeyim:
ODTÜye öyle tankla tüfekle falan girilmez. ODTÜye akılla girilir
akılla. Önce sınav kazanmanız lazım sizin, sınavdan
geçmeniz lazım. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
Değerli arkadaşlar, tabii
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Ya, ODTÜye
akılla girmiş çocukları namaza gidiyorlar diye dövüyorlar
kardeşim.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Ya, yalan
söyleyip durma ya.
AYLİN NAZLIAKA (Devamla) Arkadaşlar,
lütfen, konuyu saptırmayın.
BAŞKAN Sayın arkadaşlar
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Bunun yalan
olduğunu sen de biliyorsun ya! Kabataş işte bu ya senin.
AYLİN NAZLIAKA (Devamla) Olayı
saptırmayın, olayı bambaşka bir noktaya çekmeyin.
Şimdi, keşke, isterdik ki iktidar
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Namaza
giden çocuklar dövülüyor.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Sayın Nazlıaka, siz Genel Kurula hitap
edin.
Sayın milletvekilleri, lütfen
AYLİN NAZLIAKA (Devamla) Sayın
Başkan, böyle bir ortamda nasıl konuşulabilinir yani bana
söyleyebilir misiniz?
BAŞKAN Siz Genel Kurula hitap edin.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Kameralara
bakarak konuşun, kameralara.
AYLİN NAZLIAKA (Devamla) Asıl mesele
tabii bu değil. İsterdik ki biz, iktidar bunlarla
uğraşacağına, öğrenciler arasına nifak
tohumları atıp insanlar arasında kutuplaşma
yaratacağına birliği, beraberliği,
dayanışmayı davet etsin. Gene biz isterdik ki ilmin, bilimin
yuvası olan üniversitelerimizde öğrencilerimiz özgürce
düşünebilsin. Biz isterdik ki öğrencilerimizin orada
aldığı eğitimin kalitesi yükselebilsin.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Özgürce
saldırabilsin değil mi! Saldırmayı da özgürce istiyorsunuz.
AYLİN NAZLIAKA (Devamla) İsterdik ki
öğrencilerimiz mezun olduktan sonra Her üniversite öğrencisi iş
bulacak diye bir şey yok. cümlelerinin kurulması yerine o çocuklara
iş yaratılabilsin.
Sizin TÜİK verilerine göre her 5 gencimizden
1i ama sokaktaki verilere göre her 3 gençten 1inin işsiz olduğu bu
ortamda dilerdik ki siz, asıl gençlerimize iş yaratmaya
odaklanın ama siz, kutuplaşmadan beslenen zihniyetle öğrencileri
de birbirine düşürmeye çalışıyorsunuz.
Ha şunu söyleyelim: Biz terörün her türlüsüne,
kimden gelirse gelsin her çeşit teröre elbette ki karşıyız.
ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) Keşke,
keşke!
AYLİN NAZLIAKA (Devamla) Bunu ifade etmeye
gerek bile yok. Elbette ki şiddete karşıyız ama
öğrencileri polis kuvvetleriyle karşı karşıya getiren,
bu kutuplaşmayı, ötekileştirmeyi besleyen zihniyetin de her
zaman olduğu gibi sonuna kadar karşısında durmaya devam
edeceğiz değerli arkadaşlar.
Bakın, sizler, keşke öğrencilerin
ihtiyaç duyduğu yurt sorununu çözseydiniz; keşke okullarda nasıl
daha iyi, daha bilimsel, daha özgür eğitim verilebilinir, bunun
yollarını arasaydınız. Çıkardığınız
4+4+4 eğitim sistemiyle kız çocuklarının nasıl da
okullardan uzaklaştırıldığı gerçekliğiyle
yüzleşseydiniz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Millet yüzde 50
oy verdi bize.
AYLİN NAZLIAKA (Devamla) Aslında siz
kendi bakanınızın söylediğini bilmiyorsunuz herhâlde. Daha
birkaç gün önce, bir hafta kadar önce sizin Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanınız, zaten 4+4+4 sistemiyle kız çocuklarının
okullaştırılma oranında düşüş olduğunu
bizzat kendi ağzından ifade etmiştir.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray)
Ayrımcılığı kendiniz yapıyorsunuz bu dille.
AYLİN NAZLIAKA (Devamla) Ben söylemiyorum,
Sayın Bakan söylüyor. Dolayısıyla siz keşke bu
yanlıştan nasıl dönülür bunun yollarını
arasaydınız. Keşke öğrencileri kızlı-erkekli
eğitime son verilsin diye ikiye ayırarak tanımlamalardan
vazgeçip, onların bir arada geleceği kucaklayacağı bir
yaşam ortamı sunmaya yönelik zihniyetinizi revize edebilmiş
olsaydınız. Ama görüyorum ki bu düşüncelerden son derece
uzaksınız, hatta burada bile karşıt görüşlerin ifade
edilmesine tahammül edemiyorsunuz.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Tahammülden
bahsedecek en son kişi sizsiniz. Bu kürsüden ayakkabı fırlatacak
kadar tahammülsüzsünüz.
AYLİN NAZLIAKA (Devamla) Oysaki demokrasi,
muhalefetin de sesini duyabilmektir. Oysaki demokrasi, muhalif düşüncenin
de duygu ve düşüncelerini ifade edebilmesidir. Ama bu ifade
özgürlüğünü bile Meclis çatısında dahi çok gören ve
oturduğu yerden sürekli olarak konuşarak hatibin konsantrasyonunu
bölmek isteyenlere buradan onların sözlerini aynen iade ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve
HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisi aleyhinde,
son söz, Ardahan Milletvekili Orhan Atalaya aittir.
Buyurun Sayın Atalay. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz on dakika.
ORHAN ATALAY (Ardahan) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; esasında üniversite, gençlik, bilim
denilince, bu konuda, gerçekten, sicili en utanç verici parti, Cumhuriyet Halk
Partisidir. (CHP sıralarından gürültüler)
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Yuh!
Yuh! En temiz sadece Cumhuriyet Halk Partisi!
ORHAN ATALAY (Devamla) Bakın, bizim,
Osmanlıdan bize devredilmiş bir üniversite var, Darülfünun.
Darülfünunu 1933 yılında -dönemin Maarif Vekili Dr. Reşit Galip-
üniversite hocaları, siyasi iktidarın arkasında durmuyorlar;
üniversite hocaları, siyasal iktidarın
borazanlığını yapmıyorlar diye üniversiteyi
kapattınız ve üniversite kapatan parti olarak tarihe geçtiniz,
tarihte yerinizi aldınız. Bahaneler uydurdunuz. (CHP
sıralarından gürültüler)
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Niye
bizim haberimiz yok!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) O zaman hepiniz
o partideydiniz ya. Başka parti mi vardı?
ORHAN ATALAY (Devamla) - Bahaneler uydurdunuz.
Dediniz ki: Bu üniversiteyi çağdaşlaştırmak gerekir.
Sizin çağdaşlaştırmanız, sizin
çağdaşlaştırma projeniz, esasında ideolojik
kalıplara yerleştirip insanlara kendi renginizi vermekten ibarettir.
(CHP sıralarından gürültüler)
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Bu kadar
cehalet ancak eğitimle mümkün olur!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) - Gerçekten
bu kadar cehalet ancak eğitimle mümkün olur!
ORHAN ATALAY (Devamla) Bakın
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Bütün
laflarını iade ediyoruz senin! Senin eğitim sicilin de, AKPnin
eğitim karnesi de ortada!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, müdahale
etmeyelim hatibe.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) - Cehenneme
çevirdiniz Türkiyeyi! Ne eğitiminden bahsediyorsun!
ORHAN ATALAY (Devamla) Değerli
arkadaşlar, CHP yirmi beş yıl tek başına iktidar oldu.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Bu kadar
cehalet eğitimle mümkün olur! Başka bir laf yok!
ORHAN ATALAY (Devamla) Biraz önceki hatip, AK
PARTİnin on üç yılda gençliğe ne yaptığını,
ne verdiğini sordu. Ben söyleyeyim
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Söyle
bakalım!
ORHAN ATALAY (Devamla) Ben Ardahanlıyım.
Ardahan, Türkiye'nin en küçük ilidir ve ben üniversite hocasıyım.
Ardahanda bir üniversite açılacak. denilseydi, ya Çok tatlı bir
rüya görmüşsün. derim ya da Bu çok uzakta bir hayaldir. derdim. Ama
şimdi Ardahan 4üncü yılında, 4üncü mezunlarının
törenini yapıyor.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Hepsi işsiz!
Üniversite açacağınıza çocuklara iş bulun!
ORHAN ATALAY (Devamla) Cumhuriyet Halk Partisi
yirmi beş yıl iktidarda kaldı arkadaşlar.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Hepsi
işsiz, işsiz!
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Apartman
katını üniversite diye millete sattınız! Bırakın
bu işleri!
ORHAN ATALAY (Devamla) Merak ettiniz mi kaç tane
üniversite açtılar? Ben size söyleyeyim: Bir üniversitemiz vardı.
Darülfünunu kapattılar, yerine Ankara Üniversitesini açtılar. Yirmi
beş yılda bir üniversite açtınız. AK PARTİ on üç
yılda 100ü aşkın üniversite açtı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Çocuklar
işsiz, işsiz!
ORHAN ATALAY (Devamla) - İşte üniversite,
işte AK PARTİ, işte Cumhuriyet Halk Partisi, işte
üniversite, işte gençlik
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
İş bulamıyorlar, iş bulamıyorlar çocuklar!
ORHAN ATALAY (Devamla) - Size bir rakam daha
vereyim
Rahatsız olacaksınız,
haklısınız rahatsız olmakta.
Bakın, ben Doğu Anadolu milletvekiliyim
arkadaşlar, 1948e kadar Doğu ve Güneydoğu Anadoluda kaç tane
lise var? diye bir soru sorun. Abdülhamit rahmetliden bize intikal eden 4 lise
var. 1938 yılına kadar doğu ve güneydoğuda 4 tane lise var.
Birisi Erzurum Lisesidir, açılış tarihi 1881dir, sizin eseriniz
değildir.
Size bir şey daha söyleyeyim: 1936
yılında Cumhuriyet Halk Partisinin Kütahyalı milletvekili
Urfaya mebus seçilir. Mebus seçildikten sonra gider Urfayı görür,
dönüşte iktisat vekiline der ki: Urfada bir fabrika açalım, bir
üniversite açalım, bir de yol yapalım.
Bakın, ısrarlarına rağmen, bir
lise açmamışsınızdır Urfaya. O yüzden, selametlik
İbrahim Tatlıses dedi ya: Oxford mu vardı, kurdunuz. Evet,
biz, şimdi gençlerimize Urfada da, Ardahanda da, Denizlide de,
Kırklarelide de geleceğin Oxfordlarını kurduk. AK
PARTİnin gençliğe vermiş olduğu önemi sizin
havsalanız almaz arkadaşlar.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Yüksek
lise, yüksek lise
ORHAN ATALAY (Devamla) - Sizi rahatsız edecek
bir şey daha söyleyeyim: Bakın, girin şurada Googlea sorun,
Urfa Lisesinin açılış tarihi kaçtır? Urfa Lisesinin
açılış tarihi 1948dir. Sizin tam da ölümünüze yakın bir
zamanda Nasıl dirilebiliriz? diye zar zor yoklama çekerek Urfaya bir
lise açmışsınızdır. AK PARTİ iktidarı
döneminde benim kendi ilçemde 6 tane lise açılmıştır.
LEVENT GÖK (Ankara) Kardeşim, konu terör,
terör. Okullardaki terörü anlatsana!
ORHAN ATALAY (Devamla) - Küçük bir ilçede 6 lise ama
sizin yirmi beş yıllık iktidarınız döneminde siz
doğu ve güneydoğuya bir liseyi dahi çok görmüşsünüz, bir lise dahi
açtığınız yoktur değerli kardeşlerim.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Cumhuriyeti kurduk, cumhuriyeti! Senin okuduğun bütün okulları biz
kurduk. Kime ne anlatıyorsun? Allah, Allah!
ORHAN ATALAY (Devamla) - Şimdi, bir dakika
Cumhuriyet Halk Partisi ve üniversite, gençlik denilince aklımıza
ordu göreve dövizlerini taşıttıran 28 Şubatın ya da
cumhuriyet yürüyüşlerini getiriyorsunuz. 28 Şubatta her üniversite
bir kışla siteye dönmüştü. Üniversite üniversal karakterini
yitirmiş, tam bir kışla silüetine dönüşmüştü. (CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen hatibi
dinleyelim.
ORHAN ATALAY (Devamla) On binlerce kız
öğrencimiz sadece inançları gereği başlarını
örttükleri için üniversitelerden atıldı, Kanadadan Güney Asyaya
kadar yeryüzünün dört bir yanına salındılar. İşte bu,
o dönemde bu zihniyetin arkasında duran, çağdaşlık
adına, laiklik adına, Atatürkçülük adına bu çocuklara
üniversite okumayı haram kılan bir zihniyetin temsilcileri burada
kalkıp AK PARTİ hakkında söz söyleyemez. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar)
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Yuh
sana, yuh! Yalan söylüyorsun!
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Sayın Başkan, kınıyorum! Yazıklar olsun!
ORHAN ATALAY (Devamla) Rahat olun! Rahat olun!
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri
ORHAN ATALAY (Devamla) Değerli
arkadaşlar, işte, bakın, ODTÜdeki öğrenciler de
Burada AK
PARTİnin hiçbir üniversiteyle derdi, davası yoktur. ODTÜ bu ülkenin
yüz akıdır, uluslararası sıralamada bu ülkenin yüzünü ağartacak
üniversitelerimizden birisidir ama ne yazık ki ODTÜnün şanına
yakışmayan, despot, dayatmacı, sizin zihniyetinizi paylaşan
gençler oradaki öğrencilerin ibadetine dahi tahammül etmemiş.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Demagoji
bu, demagoji! Başka bir şey değil, demagoji bu! Geç
bunları, geç. Demagoji! Başka yalan bul, başka!
ORHAN ATALAY (Devamla) Farklılık,
özgürlük, hürriyet; bunlar sadece sizin lehinize olursa bir değer
taşır, sizin lehinize değilse, sizden farklı
düşünüyorsa, sizden farklı inanıyorsa, o, yok edilmesi gereken
bir düşman gibi kabul görür.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Başka yalan bul, demagoji bunlar! Bunları Ardahanda bir anlat
bakalım.
ORHAN ATALAY (Devamla) Nitekim ODTÜdeki
öğrencilerin uğramış olduğu saldırı bunun
açık fotoğrafıdır. 4 tane öğrenci
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Atalay
ailesi inanıyor mu bunlara? Atalaylar inanıyor mu bunlara?
ORHAN ATALAY (Devamla) Evet, evet.
Biz o çocukların namaz kılmak
mecburiyetinde kaldıkları o mezbelelik yeri de gördük.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Atalaylar
inanıyor mu bu söylediklerine Ardahanda? Var mı Ardahanda inanan bu
söylediklerine?
ORHAN ATALAY (Devamla) İşte zihniyet
budur, zihniyet budur. Hâlbuki üniversite öğrencileri vicdanı hür,
aklı hür, inancı hür, davranışları hür bir nesil
olarak yetiştirilmek üzere üniversiteler kurulmuştur.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Her şeyi
mahvettiğiniz gibi ODTÜyü de mahvetmeye kalkıyorsunuz. Buna izin
vermeyeceğiz, yapamayacaksınız! Çünkü sizin aklınız
buna ermez!
ORHAN ATALAY (Devamla) Değerli
kardeşlerim, değerli arkadaşlar; hiç rahatsız olmayın.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Hiç kimse
rahatsız olmuyor.
ORHAN ATALAY (Devamla) Burası eğer bir
yüzleşmeyse, burada eğer konuşacaksak bütün kartları açmaya
biz hazırız.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Burada sadece
kin ve nefret kusuyorsun, başka bir şey yaptığın yok!
ORHAN ATALAY (Devamla) Bizim yüzümüzü karartacak
hiçbir suç ve günahımız yoktur, rahat olun. Rahat olun! (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Evet, Türkiyede ne yazık ki bazı
üniversiteler belli kalıpların, dar ideolojik, sekter
yapıların yuvası hâline gelmiştir. Orada çoğulculuk,
orada farklılık, orada özgürlük gerçekten
yaşatılmıyor, yaşanmasına izin verilmiyor.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Sen
nasıl hoca oldun ya?
ORHAN ATALAY (Devamla) Evet, değerli
kardeşlerim, rahat olun, rahat olun, AK PARTİ döneminde
üniversitelerimiz harıl harıl çalışıyor. (CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
ORHAN ATALAY (Devamla) Bizim arzumuz, o
üniversiteler gerçek manada özgürlüğün, akıl yürütmenin, doğru
bilgiye erişmenin yollarını göstersin, öğrencilerimiz
gelecekte yaşayacakları hayata daha donanımlı girsinler.
Bilgi çağında, gençler için verilecek en büyük hediye, bilgi
çağında çocuklarımızı geleceğe hazırlayacak,
onları donanımlı, gerçek manada fikri hür, özgürce
yaşamayı bir davranış modu olarak kabullenmiş, bunu
ötekine kabul ettirmiş
Tıpkı Açık Toplum ve
Düşmanları kitabında Popperın dediği gibi, Herkes
özgür olsun. Ama sizin özgürlüğünüz, sizin yumruk atma özgürlüğünüz
benim burnumun sınırına kadardır. Eğer benim burnuma
dokunursa o zaman kusura bakmayın, buna özgürlük denmez, bunun sosyal,
siyasal, ideolojik fikrim kamuslardaki karşılığı faşizmdir.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) O da
sizsiniz, siz, AKP iktidarı!
ORHAN ATALAY (Devamla) O yüzden, AK PARTİ,
sadece üniversitelerde değil, hiçbir yerde faşizme geçit
vermeyecektir; hiçbir yerde kaba gücü, şiddeti, kendi düşüncesini,
kendi fikriyatını lanse etme aracı olarak kullanmasına izin
vermeyecektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Siz üniversite
istemiyorsunuz, siz medrese istiyorsunuz.
ORHAN ATALAY (Devamla) Rahat olun, rahat olun, biz
medreseleri de açarız. (AK PARTİ ve CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Onun
yanında ODTÜye bir türlü tahammül edemiyorsunuz.
BAŞKAN Efendim, yerinize oturur musunuz,
Sayın Milletvekili.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Bu kafa
medrese kafasıdır.
BAŞKAN Sayın Milletvekili
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Medrese
istemiyoruz biz, üniversite istiyoruz.
ORHAN ATALAY (Devamla) Senin aklın medreseyi
kavramaya yetmez, rahat ol.
BAŞKAN Görüşlerine katılmasak da
hatiplerin, her bir milletvekilinin kürsüdeki hatibi saygıyla dinlemesi
lazım.
ORHAN ATALAY (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bakın, sizin tahammülsüzlüğünüzü burada görüyoruz.
Ben 1933 yılında darülfünunu
kapattınız. dedim. Aksi bir iddianız, bilginiz varsa çıkar
konuşursunuz. (Gürültüler)
Ben Yıllarca, yirmi beş yıllık
iktidarınız döneminde, bu ülkeye kaç tane üniversite
açtınız? diye bir soru soruyorum, cevabını verin. İki
tane açtıysak çıkar burada söylersiniz, bir üniversite
açmışsınızdır. Ben size diyorum ki Orta Doğuda
bir grup, kendinden sol, PKK ya da YDG-H adı, ne olursa olsun, kendi
inancını, kendi ideolojisini ötekine zorla dayatan, şiddeti
kendi düşüncesini benimsetme aracı olarak tercih etmiş bir
yapı var. Bu yapıya biz izin vermeyiz. O yüzden değerli
arkadaşlar, biz MHPnin önerisini
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ORHAN ATALAY (Devamla)
gerçekten
değerlendirmeye tabi tutmamız gerektiği kanaatindeyim. Ama
sadece şiddet üniversitelerde yok. Şiddet bir kültür meselesidir, bir
inanç meselesidir, bütün dünyayı tehdit eden bir unsurdur, bir virüstür.
Bununla daha sağlıklı nasıl mücadele edilir, onun üzerinde
derin derin konuşmalar, tartışmalar, müzakereler yapmamız
gerekiyor.
Yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Atalay.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
biraz önce iktidar partisinden bir sayın milletvekili
(AK PARTİ ve
CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
hem de bir akademisyen,
Milliyetçi Hareket Partisinin ortaya koyduğu, Meclisimizin gündeme
getirdiği öneri üzerinde söz aldı.
Ben hep söylüyorum, iktidar partisinin iktidar
olmak, yapacaklarını söylemek, ülkede aksayan durumlarla ilgili
muhalefetin eleştirilerine bir iktidar sorumluluğuyla cevap vermek
yerine; kürsüye çıkardığı sayın milletvekillerinin,
muhalefete muhalefet etmek, hepimizin ortak değerlerine saldırmak,
Türkiye Cumhuriyetinin kurucularına, kurucu iradesine hakaret etmeyi
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yapma Özgür ya.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
bir meziyet olarak
kendilerine atfetmelerinden utanç duyuyoruz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Öyle bir şey yok.
Üniversite açmadınız. dedi ya.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ayrıca, bu ülkenin kuruluşundan
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Çıkın,
Açtık. deyin o zaman. Sadece onu söyledi.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Buyurun Sayın Özel, dinliyorum ben sizi.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Çıkın
Şu tarihte şu üniversiteyi açtık, şunu yaptık, bunu
yaptık
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yapacağız,
yapacağız, merak etmeyin, yapacağız.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Veya buyurun, buna
cevap verin. Kaç tane üniversite açtınız, ne yaptınız?
Tebrik ederiz ya! Alkışlarız. Üniversite
açmışsınız, tebrik ederiz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tabii ki sayın hatibin
1923le 1950 arası dönemdeki üniversite sayısıyla milenyumda
açılan üniversite sayılarını birbiriyle
karşılaştırmayla ilgili Meclisin aklıyla alay eden
tavrını da kınıyoruz. Konuşması boyunca
ağzından bir akademisyene değil bu Meclisteki hiç kimseye,
hiçbirimize yakışmayacak ifadeleri yüzünden, öncelikle
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Başkanım, söz verebilirsiniz; böyle bir usul yok.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Başkanım
sataşma var, verin sözü.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Önceki hatibimize
yapmış olduğu sataşmadan dolayı Sayın Aylin
Nazlıaka için
ORHAN ATALAY (Ardahan) Adını
anmadım, kimsenin adını anmadım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
ayrıca grubumuza
yapmış olduğu sataşmadan dolayı da grubumuz adına
cevap hakkı talep ediyorum.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN Sayın Özel, evet grubunuz
hakkında
AYLİN NAZLIAKA (Ankara) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Nazlıaka bir saniye,
size söz vermiyorum şu anda.
Grubunuzla ilgili sataşmadan dolayı kim
çıkacaksa iki dakika sataşmadan dolayı
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Aylin Hanımın söz
hakkı saklıdır efendim.
AYLİN NAZLIAKA (Ankara) Bizzat benim söz
hakkım var burada Sayın Başkan, sebebi de şudur
BAŞKAN Şimdi, bir saniye
Aylin
Nazlıaka için tutanak isteyeceğim, sizin için. Sayın
Nazlıaka, ben sizin şahsınıza yönelik bir sataşma
görmedim.
AYLİN NAZLIAKA (Ankara) Sayın
Başkan
BAŞKAN Ama gruba yönelik sataşmadan
dolayı Sayın Özel ben size iki dakika süre veriyorum, buyurun.
AYLİN NAZLIAKA (Ankara) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Nazlıaka ben
tutanakları isteyeceğim. Sizin şahsınıza yönelik bir
sataşma, ben dikkatlice dinledim, fark etmedim. Gözümden kaçmış
olabilir, tutanaklara bakacağım varsa söz vereceğim.
AYLİN NAZLIAKA (Ankara) Sayın
Başkan, tutanaklarda şuna bakmanız gerekiyor
BAŞKAN Sayın Atıcı, CHP Grubu
adına sataşmadan dolayı
Sayın Atıcı buyurun lütfen, buyurun.
AYLİN NAZLIAKA (Ankara) Kendisinin ODTÜyle
ilgili söylediği şeyler benim cümlelerimden
alıntılardır. O yüzden cevap hakkı doğmuştur.
Sataşmadan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Nazlıaka
bakacağım tutanaklara, eğer varsa söz vereceğim ama can
kulağıyla dinledim, şahsınıza yönelik bir sataşma
duymadım.
Sayın Atıcı, buyurun.
İki dakikalık süre
Ve başka bir sataşmaya meydan vermeyelim.
IV.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, Ardahan Milletvekili
Orhan Atalayın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
AKPnin hatibi Üniversite kapattınız.
diye başladı ve Türkiye Cumhuriyetinin kurucu iradesine kadar giden
bir sataşma zincirinde bulundu. Sayın Hatip, eğer burada
oturuyorsanız cumhuriyet sayesinde oturuyorsunuz, bunu unutmayın.
(CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Cumhuriyet sadece
sizin değil kardeşim! (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Ben, bir tamirci
çocuğuyum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Millet sayesinde
cumhuriyet kuruldu, millet sayesinde! Buradaki herkes sayesinde var o!
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Bir tamirci çocuğu
olarak ben bugün profesörsem, ben bugün bir milletvekiliysem cumhuriyetin
kazanımları sayesindedir, bunu da unutmayın. (CHP
sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Millet kurdu, millet!
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Eğer cumhuriyet
olmasaydı ben de aranızdaki birçok insan da hâlâ padişahın
kapı kulu olacaktık. (CHP sıralarından alkışlar)
Ama bugün, cumhuriyetin bütün kazanımlarına rağmen, içinizde
sarayın da, padişahın da kapı kulu olmaya özenenler var.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sana uyar, sana!
AYTUĞ ATICI (Devamla) Cumhuriyet,
kurulduğu ilk yıllardan itibaren eğitime önem vermiş ve
eğitimi köylere kadar -köy enstitüleri kurarak- yaymıştır.
Daha dün şu koltukta oturan Sayın Millî
Eğitim Bakanı köylerde kaç okul kapattığını bize
anlattı mı anlatmadı mı? Tutanaklara bakın, kaç okul
kapattığınızı siz değerlendirin.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Kaç tane okul var, kaç
tane, onu söyle. Kaç tane üniversite açtınız, onu söylesene.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Bize asla namaz
edebiyatı yapmayın. Bizim, namaz kılanlarla bir sorunumuz yok;
bizim, namaz kılarken Nasıl ihale kaparım? diyenlerle
sorunumuz var; bizim, namaz kılarken Acaba 5 vakit daha fazla kılsam
da milletvekili olsam. diyen zihniyetle sorunumuz var; bizim, dindarlarla
değil, sizinle sorunumuz var; bunu unutmayın. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİM TUNÇ (Uşak) Senin namazla ne alakan
var?
ORHAN ATALAY (Ardahan) Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın Atalay, buyurun.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bizimle sorununuz
olamaz! Sorununuz olduğu için 3 Kasımda sandığa gömdü
millet sizi!
BAŞKAN Bir dakika... Sayın Atalay, bir
dakika.
Sayın milletvekilleri...
Evet Sayın Atalay, ne dedi tam olarak?
ORHAN ATALAY (Ardahan) Sayın hatip
sayın hatip diyerek şahsıma sataştı, cevap vermek
istiyorum Başkanım.
BAŞKAN Sayın Atalay, ben onda da
tutanakları isteyeceğim, kaçırmış olabilirim.
Şimdi, değerli arkadaşlar...
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sataştım,
sataştım, öyle bir sataştım, itiraf ediyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan...
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Bir dakika...
Sayın Turan, buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
zabıtlara geçsin diye ifade etmek istiyorum. Az önce CHPli kıymetli
başkan vekili arkadaşımız, ısrarla, muhalefete
muhalefet edilmediğinden dolayı yola çıkarak tavrımı
kınamaya çalıştılar. Bakınız, burası
milletin kürsüsü, herkes her dilediğini söyleme hakkına sahiptir edep
içerisinde, usul içerisinde. Dolayısıyla, İktidar partisi
sadece yapılanları anlatır. algısını doğru
bulmuyoruz biz. Sistem başkadır, devlet başkadır ancak
milletin değerleri başkadır. Uygulama içerisinde bizim de bazen
beğenmediklerimiz olabilir. Dolayısıyla, bizim hatiplerimizin de
zaman içerisinde eleştiri yapmalarını
arkadaşlarımızın anlayışla
karşılamadıklarını düşünüyorum. CHP dokunulmaz
bir parti değildir. Her parti eleştirilebilir ama her zaman,
eleştirildiğinde ayağa kalkıp çok büyük bir reaksiyon
göstermek doğru değildir diye düşünüyorum.
İkinci husus: Arkadaşların
ısrarla Cumhuriyet olmasaydı, burada olmazdınız.
söylemini doğru bulmuyoruz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Evet.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bu cumhuriyet herkesin
cumhuriyetidir.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Bizim de
cumhuriyetimizdir.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Herkesin dedesi,
babası, atası bu cumhuriyeti kurmak için çaba göstermiştir.
Dolayısıyla, olmayacaksak beraber olmayacaktık, olacaksak
beraber olacağız. Cumhuriyet, hiçbir partinin babasının
malı değildir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Ben de aynı
şeyi söyledim, ben de aynı şeyi söyledim.
ORHAN ATALAY (Ardahan) Başkanım,
sataşma var.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
birbirimizi
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Amcam da vardı,
dedem de vardı
AYTUĞ ATICI (Mersin) Höykürme, insan gibi
konuş.
BAŞKAN Sayın Bak
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Millet var, millet.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Millet var, millet.
Bunu millet kurdu.
BAŞKAN Bakın, her birimiz kürsüde
kendimizi, fikrimizi çok net bir şekilde ifade edebiliriz, yeter ki bir
başkasına hakaret etmeyelim, yeter ki şahsiyetle
uğraşmayalım, yeter ki ortak değerlerimizi istismar
etmeyelim. Tabii ki cumhuriyet, inançlarımız, millî
değerlerimiz, manevi değerlerimiz hepimizin ortak değerleridir
ve bu ortak değerler hepimiz için de vazgeçilmez, kutsal değerlerdir.
Buna karşın, yine, kürsüdeki hatibin eleştirisine
katılmayabiliriz, sert bir içerik kullanabilir ama hakaret etmediği
müddetçe. Ama, ne olursunuz arkadaşlar, kendisini ifade ettiği
müddetçe, düşüncesine katılmıyorsak dahi, saygıyla
dinleyelim. Zaten, eğer cevap hakkı doğuyorsa, sataşmadan
bir hak doğuyorsa, mümkün mertebe, adilane bir şekilde, bu hakkı
da herkese karşı kullandırmaya çalışıyorum.
Burada verimli bir şekilde bu Meclisi yönetmek, milletin beklentilerine
cevap vermek ve milletin istediği üslup dairesinde bu iradeyi ortaya
koymak hepimizin ortak değeridir diyorum, tekrardan hepinizi hassasiyetle,
saygıyla buna davet ediyorum, teşekkür ediyorum.
Bu bağlamda, Sayın Atalay, ben
tutanakları isteyeceğimi söylemiştim.
Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, biraz önce Sayın Bülent
Turanın
Ben Genel Kurula da yeni geldim, Sayın Başbakanla iki
buçuk saat süren çok verimli bir görüşme yaptık ama geldim, Genel
Kurul karışmış.
BAŞKAN Hoş geldiniz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın Bülent
Turanın söylediğinden bir iki şey anladım, bunlar
düzeltilmeye muhtaç şeyler. Birincisi: Burası Parlamento,
doğrudur. Bu kürsüden her parti eleştirilebilir. Cumhuriyet
Halk Partisi eleştirilmez. diye bir iddiamız, savımız asla
yok.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Öyle olmalı Hocam.
ENGİN ALTAY (Sinop) Hayır, yoktur. Hiçbir
arkadaşım da Cumhuriyet Halk Partisi eleştirilmez.
dememiştir, dememişlerdir. Elbette eleştirilir, buna bir itiraz
etmeyiz. Bu çerçevede iktidar partisi de eleştirilir, bunun
altını çizmem lazım. Burası eleştirmek için
vardır, bu kürsü. Ancak, bununla beraber bir şeyi söylememiz
lazım: Cumhuriyet Halk Partililerin, hiçbir Cumhuriyet Halk Partilinin
Cumhuriyeti biz kurduk. diye bir iddiası da yoktur. Cumhuriyeti Büyük
Atatürkün Türk milleti diye tarif ettiği Anadolu halkları
kurmuştur. Hep birlikte yaşatacağız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bravo, bravo, biz de onu söylüyoruz. Bravo
Engin Başkan, bravo. Neredesin sen ya? Hoş geldin.
ENGİN ALTAY (Sinop) Ancak, Cumhuriyet Halk Partililerin
cumhuriyetin temel değerleriyle ilgili bir yüksek hassasiyetleri
vardır. Ben eminim ki Adalet ve Kalkınma Partili milletvekillerinin
tümü de cumhuriyeti içselleştirmiş, benimsemiştir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Ben böyle
düşünüyorum, böyledir çünkü. Olay bundan ibarettir.
Arz ederim.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Teşekkür ederiz Başkan.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Altay.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
MHP Grubunun, 16/12/2015 tarih ve 524 sayıyla İstanbul Milletvekili
İzzet Ulvi Yönter ve arkadaşları tarafından, Türkiyedeki
üniversitelerde yıllardır süren yoğun yasa dışı
PKK terör örgütü yapılanmasıyla birlikte üniversitelerde devam eden
terör eylemleri, üniversitelerdeki PKK propagandasının engellenmemesi
ve öğrenciler üzerinde baskı kurulması, pek çok öğrencinin
öğretim haklarının ve can güvenliklerinin tehdit altında
olduğuna dair üniversite yönetimlerine başvurularına rağmen
üniversite yönetimlerinin ve emniyet birimlerinin gerekli tedbirleri
almaması sonucunda Türkiyedeki üniversitelerde öğrencilerin PKK
terör örgütü militanlarınca şehit edilmesiyle de sonuçlanan
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 30 Aralık 2015
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Grup önerisi
kabul edilmemiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.56
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.12
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Özcan PURÇU
(İzmir)
------0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 22nci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
AYLİN NAZLIAKA (Ankara) Toplantı yeter
sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Şu anda isteyemezsiniz Sayın
Nazlıaka, oylamaya geçersek isteyebilirsiniz.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.-
HDP Grubunun, 9/12/2015 tarihinde Hakkâri Milletvekili Selma Irmak ve
arkadaşları tarafından, Hakkâri ilinde son üç aylık dönemde
gebe kadınlarda yaşanan düşük ve düşük tehlikesi
vakalarındaki artışın nedenlerinin tüm boyutlarıyla
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, Genel Kurulun 30
Aralık 2015 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
30/12/2015
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 30/12/2015 Çarşamba
günü (bugün) yaptığı toplantısında,
toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Çağlar
Demirel
Diyarbakır
HDP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
9 Aralık 2015 tarihinde, Hakkâri Milletvekili
Sayın Selma Irmak ve arkadaşları tarafından verilen (223
sıra numaralı), Hakkâri ilinde son üç aylık dönemde gebe
kadınlarda yaşanan düşük ve düşük tehlikesi
vakalarındaki artışın nedenlerinin tüm boyutlarıyla
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin, Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,
30/12/2015 Çarşamba günlü birleşiminde sunuşlarda okunması
ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisi lehinde Muş Milletvekili Burcu Çelik Özkan.
Buyurun Sayın Özkan. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; evet, son günlerde ülkemizin ve
Türkiye halklarının kabul etmediği, hak etmediği bir
süreçten geçiyoruz hep birlikte ve ben de bu süreçte en ağır, bu
durumdan en ağır zarar gören kadınlar ve çocuklar
noktasında biraz konuşmak istiyorum.
Şöyle, 7 Hazirandan itibaren katledilen
kadınlar teknik anlamda, istatistiki anlamda aynen şu şekilde
geçmiştir: Bölgede savaştan kaynaklı katledilen
kadınların sayısı -hepinizin artık bildiği ve tüm
basında defalarca hepimizin gördüğü Miray bebek dâhil olmak üzere-
31dir. Sokağa çıkma yasakları sırasında katledilen
toplam kadın sayısı ise 24tür. 7 Hazirandan sonra
yaşadığımız, ülkemizde gerçekleşen katliamlarda
ise katledilen kadınların sayısı toplamda 38dir. Bu
katliamlara karşı direnen ve mücadele eden ve bu esnada infaz edilen
kadın sayısı ise 7dir. Totalde, 7 Hazirandan bu yana katledilen
kadın sayısı 73tür.
Değerli milletvekilleri, sokağa çıkma
yasağı ilan edilen yerlerde devlet tarafından katledilen
kadınlara ilişkin biraz bilgi vermek istiyorum ve bugün gerçekten
herkesin, özellikle kadın milletvekillerinin yüreklerine ve vicdanlarına
değinmek istiyorum, dokunmak istiyorum. Sokağa çıkma
yasağı adı altında uygulanan terör, işgal, kapatma,
abluka, yağma ve talanın yanında, her gün en az 3 ila 5 sivil
insanın öldürüldüğü büyük bir katliama dönüşmüş durumdadır.
Devletin sokağa çıkma yasaklarının olduğu bölgelerde
özellikle kadınlara yönelen, kadınları hedef alan katliamlar son
günlerde gittikçe artış göstermektedir. Çatışmalı
süreç boyunca 30u aşkın kadının katledilmesi hem
kadınların Kürt halkının direnişinde aktif ve öncü rol
almalarından hem de ablukalarla birer cezaevine dönüştürülen
kentlerde kadınların yaşamı devam ettirmelerinden
kaynaklanmaktadır. Bu noktada, bire bir
yaşadığımız, tanık olduğumuz bazı
olayları burada sizlerin vicdanına ve yüreğine tekrardan sunmak
ve bu konular üzerinde Meclis olarak hepimizi aklıselim bir şekilde
göreve davet ediyorum.
Sokağa çıkma yasağının
sürdüğü Cizrede 32 yaşındaki Güler Yamalak isimli 8 aylık
hamile kadın 20 Aralık Pazar günü güvenlik güçlerinin
açtığı ateş sonucu kapısının önünde
katledilmiştir. Ve ben, kendim, şahsen, Şırnak Devlet
Hastanesinde, annesini hayatta tutan fakat ne yazık ki daha dünyaya gözünü
açmadan diğer dünyaya gönderilen o 8 aylık bebeği teslim almak
zorunda olan bir milletvekili olarak sizlere şu anda hitap ediyorum. O an,
bana kalırsa, bugüne kadar devam eden süreci ele
aldığımızda, birbirimizden farklı siyasi
düşüncelere sahip olmamızı bir kenara bırakarak, bu
savaştan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Terörle mücadele,
terörle.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) -
son günlerde
yaşadığımız hukuki hiçbir dayanağı olmayan ve
tamamen idari kararlarla alınan sokağa çıkma yasaklarında
katledilenlerin, en çok zarar görenlerin kadınlar ve çocuklar
olduğunu göz önüne alıp tüm Türkiye halklarının bunlarla
karşı karşıya kalmak noktasını hak etmediklerini
Meclis olarak ele alıp hepimizin göreve dâhil edilmesi gerekiyor.
Yine, sokağa çıkma yasakları devam
ederken kaybettiğimiz ve burada ismini defalarca zikrettiğimiz Taybet
ana. Taybet ana, 57 yaşında ve 11 çocuk annesiydi. Günlerce, yedi gün
boyunca sokak ortasında bırakıldı ve cenazesi çürümeyle
karşı karşıya bırakıldı, yüz tuttu. Taybet
ananın Silopi sokaklarında yedi gün bekletilen cenazesi
vicdanların öldüğünün resmidir.
Yine, hepinizin artık tanık olduğu ve
bildiği bu resim, Miray bebek. Cizrede sokağa çıkma
yasağı altında doğan Miray bebek yine Cizrede süren
sokağa çıkma yasağında ailesinin kucağında
taranarak katledildi. Yani, iki sokağa çıkma yasağı
arasında doğup ölen henüz 3 aylık Miray bebek, henüz
doğmamış çocukların ve henüz yeni doğmuş
çocukların dahi vahşice katledildiğini tüm dünyanın
kamuoyuna çıplak bir şekilde gösterildiğinin
kanıtıdır. Ailesinin kucağında katledilen Miray bebek
hastane morgunda, Şırnak Devlet Hastanesi morgunda yer
kalmadığı için minik bedeni hâlâ daha önce katledilen başka
bir cenazenin kucağında bekletilmektedir.
Bugün değinmek istediğimiz diğer bir
vaka, Hediye Şen. Yine, bizzat teslim aldığım ve ailesine
teslim ettiğim bu vakada otopsi raporu tarafımca bizzat okunmuş
ve bu konu hakkında basına da beyanda bulunulmuştur. Şöyle
ki: Hediye Şenin vücudunda 8 kurşun yarası var, bunun 3ü bizim
hukuki olarak ele aldığımızda giriş ve
çıkış dediğimiz yani 3 kurşunun vücuda girmiş ve
çıkmış olmasıyla birlikte 8 kurşun yarasından
bahsediyorum. Eşiyle yaptığımız konuşmada,
sabahtan akşama kadar orada bekleyen özel harekâtçılar
tarafından izlenen evin avlusunda oynayan çocukların
varlığından haberdar olan bu kollukların akşam
saatlerinde, bilerek, göz göre göre, Hediye Şenin ihtiyaç
dolayısıyla evinin avlusunda olduğu bir anda elektriklerin bir
anda kesilmesi sonucu katledildiğini ve katillerinin hâlen evinin önünde
beklediğini söyleyen de yine Hediye Şenin eşidir.
Burada anlattıklarımız hikâye
değil. Burada anlattıklarımız, hâlen ülkenin bir bölümünde,
kürdistanda yaşanan savaş konseptinin sonuçlarıdır. Bu
fotoğrafları burada defalarca göstermemizin sebebi de belki biraz
vicdanlarınıza seslenebilmek ve bu savaşa hep birlikte dur
diyebilmekten geçiyor.
Yine, kapısının önünde katledilen
Selamet Yoldaş. Bakın, bunların hepsi kapısının
önünde oldu. Yine, olaylar esnasında katledilen bir çocuk daha. Yine,
Nusaybinde katledilen Fehime ana. Hiçbir gerekçe olmadan evlerinin önünde
katledilen insanlar bunlar.
Bu savaş konsepti devam ederken en büyük
sıkıntı
Özellikle kadın arkadaşlarımıza
seslenmek istiyorum: Bakın, normal şartlar altında ortalama
nüfus yoğunluğuna göre, istatistiki olarak ele
aldığımızda, şu anda bu savaşın devam
ettiği bölgelerde kadınların düşük oranlarının ne
kadar arttığı da önemli bir konudur. Yaşanan düşük
vakalarının tam sebebi bilinmemekle birlikte, yoğun korku,
panik, endişe ve stres gibi dürtülerden kaynaklı olabileceği
belirtilmektedir.
22 Temmuz 2015
tarihinde Suruç katliamıyla birlikte biten çözüm sürecinden bu yana ülke
olarak çatışmalı bir süreç yaşamaktayız. Özellikle
kürdistanda, bu sürecin en yoğun şekilde
yaşandığı illerde ne yazık ki ısrarla sürdürülen
bu savaş politikasının en büyük bedelini hiç kuşkusuz
kadın ve çocuklar başta olmak üzere sivil insanlarımız
ödemektedir. Düşük yapan kadınların büyük çoğunluğunun
çatışma ortamının yaşandığı
yerleşim yerlerinde gerçekleşmesi oldukça düşündürücüdür. Bu
durum halkta derin bir endişe, kaygı ve öfke yaratmaktadır.
Yaşam hakkının kutsallığını hiçe sayan bu
yaklaşım, evrensel ve ulusal hiçbir hukuka uymadığı
gibi, vicdanları da kanatmaktadır. Kürdistandaki, kürdistan
özelindeki bu vahim insanlık dışı durumun burayla
sınırlı olmayacağı aşikârdır. Bu savaş
konsepti devam ederse ne yazık ki bu durum tüm Türkiye'yi saracaktır.
Bütün bu gelişmeler göz önüne alındığında, Meclise
düşen temel görevin yaşanan bu ölümlerdeki sorumluları
açığa çıkararak yargılanmaları konusunda ön
açıcı bir tutum sergilemek ve benzeri olayların önünü
almaktadır. Bu itibarla, Türkiye halklarının onurlu bir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla)
barışa
kavuşabilmeleri önündeki bu ve benzeri ölümlere engel olabilmek için
Meclisi göreve davet ediyorum.
Tekrardan teşekkür ederim. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özkan.
Halkların Demokratik Partisi grubu önerisi
aleyhinde ilk söz, Antalya Milletvekili Ahmet Selim Yurdakula aittir.
Buyurun Sayın Yurdakul. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şu anda artan şiddet ve
terör eylemleri nedeniyle millî birlik ve beraberliğimiz ağır
bir saldırı altındadır. Yıkıcı ve bölücü
terör, dağlardan sonra şehirlerimize inerek sokaklarımızı,
üniversitelerimizi ve ülkemizi büyük bir kaosa sürüklemektedir. Bugün tüm
vatandaşlarımız doğuda veya batıda fark etmeksizin tüm
şehirlerimizde can ve mallarına yönelik büyük bir güvenlik
kaygısı içinde yaşamaktadırlar.
Şunu unutmayalım: PKK, uluslararası
bir terör organizasyonudur. Bu örgütün sık sık taşeron eylemler
yaptığı ve örtülü olarak kimlere hizmet ettiğiyle ilgili
devletimizin elinde yeterince bilgi bulunmaktadır. Devlet aklını
bir kenara koyan ve otuz beş yıllık terörle mücadelede elde
edilen deneyimleri görmezden gelen AKP hükûmetleri, devlet aklını
görmezden geldiği gibi teröristlerle kol kola yürümekten bir dakika bile
imtina etmemişlerdir. Birilerine hoş görünmek adına gencecik
Mehmetçiklerimizin şehit olmasına neden olan politikalar izleyen
AKPye sormak gerekir: Oslodan itibaren PKK ile teröristbaşı Öcalan
ve Kandil ile nasıl bir iş birliği içindesiniz? Hani analar
ağlamayacaktı, hani şehitler gelmeyecekti, hani dağlarda
piknikler yapılacaktı? PKKnın ne olduğunu unutanlara
tekrar hatırlatmak isterim: PKK, devlet güçleri ile
vatandaşlarımız arasında gerilim yaratmayı amaçlayan
bir terör organizasyonudur.
Terör örgütünün siyasi kolunun başkanları
terör eylemlerinin arkasında olduğunu açıkça ifade
etmektedirler. Bir kez daha, bu direnişi ortaya koyan herkese partim
adına teşekkürlerimi sunarım. diyerek terör örgütüyle aynı
çizgide olduğunu ifade eden HDP Eş Başkanı, hendekler
arkasından güvenlik güçlerine saldıran PKKnın darbeye
karşı direndiğini söyleyebilmesi PKK-HDP arasındaki
ilişkiyi açıkça ortaya koymaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz,
geçtiğimiz yıllarda, PKK terör örgütüyle izlenen müzakere
politikasının Türkiyeyi bugünlere sürükleyeceğini açıkça
AKP hükûmetlerine söylemiş ve sert bir ifadeyle uyarmıştık.
Bugün askerimiz, jandarmamız ve polisimiz hayatlarını
kaybetmekte ve PKKlı teröristlerin bu kentlerde örgütlenmesine AKPnin
izin vermesi nedeniyle şehit olmaktadırlar. 2002 yılında
AKP iktidarı terörsüz bir Türkiye devralmıştır. Kendilerine
terörsüz bir Türkiye teslim eden politikaları güvenlikçi politikalar
diye aşağılayan AKPnin bugün gelmiş olduğu nokta
ibret vericidir. Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçelinin
sıkıyönetim teklifini reddeden Sayın Başbakan
Davutoğlu, bugün sıkıyönetimi de aşan ve kısmi
seferberlik durumu benzeri önlemler almak zorunda kalmaktadır.
PKK, AKP politikaları yüzünden 1990lı
yıllara göre daha farklı bir yapılanma hâline gelmiştir.
Müzakere sürecinde duran mücadele neticesinde teröristler şehirlere
inmiştir. AKPnin sağladığı serbestlikten faydalanan
teröristlerin dağ ve şehir kanatları birbirleriyle
iletişime geçerek, istihbarat ağlarını güçlendirme
imkânı bulmuşlardır. Güvenlik güçlerimizin operasyon
yapmasının engellenmesi neticesinde, PKK ülkemize 80 bin silah ve
tonlarca patlayıcı sokmuştur. PKK ülkemize binlerce silah
sokarken AKP neredeydi ve ne umuyordu?
Şimdi vatandaşlar adına sormak
istiyorum. Bu ülkeyi o zaman kim yönetiyordu? Sayın Başbakan ve Millî
İstihbarat Teşkilatı ne yapıyordu? Devletin istihbarat
mekanizmasını durduran ve teknik ekibin teknik takip
yapmasını engelleyen AKP politikaları neticesinde, Türkiye'ye,
ülkemize 65 ton patlayıcı sokulmuştur ve PKK bu
patlayıcıları asfalt altlarına döşeyerek asker ve
polislerimizi kahpece şehit etmiştir.
Hani, biliyor musunuz, o hamile eşinin
yanında askerimizi kalleşçe şehit eden PKKlılar var ya
Şimdi o hamile kadının psikolojisi, hayatı ne
olmuştur? Şimdi AKP ve o PKKlı teröristlere ve onları
destekleyenlere sormak istiyorum.
Sayın Arınç, PKK, halk ayaklanması
için uygun ortamı bulmak amacıyla sinsice hareket etti. diyor. Evet,
Arınçın tespitleri doğru ancak PKK sinsice değil,
açıkça, göstere göstere bugünlere gelmiştir.
PKK hiçbir zaman terörle amacına
varamayacaktır, çünkü, bizim Kürt kardeşlerimizle bin
yıllık kardeşliğimiz vardır. Şu anda bölgedeki
vatandaşlarımız devletten sadece güvenliklerinin
sağlanmasını beklemektedirler. Sözde özerklik
açıklamaları vatandaşlarımızda açıkça tepkiye
neden olmaktadır ve oradaki vatandaşlarımızın
yaşamları, sağlıkları, psikolojileri, ekonomileri ve
her şeyi terör eylemleri yüzünden bozulmaktadır. Vatandaşlar
PKKya karşı şu an pasif bir direniş içerisindedirler.
Devlet gücünü gösterdiği an bu pasif direniş aktif bir mücadeleye
dönüşecektir. Bundan hiç kimsenin endişesi olmasın. PKK, peki,
burada duracak mıdır? Hayır. Kurtarılmış bölgeler
yaratmaya devam edecektir, bölgesel özerklikler ilan etmeye devam edecektir ve
bunların uluslararası toplumu müdahale etmeye
çağırması devam edecektir. Bunca yıl teröristlere göz
yumarken, onların siyasi taleplerini allayarak pullayarak Türk milletine
dayatırken hep uyardık. Örneğin, Büyükşehir Yasası,
AKP ile HDPnin iş birliğini ve mutlu beraberliğini gösteren bir
anlaşmadır ama şimdi görüyorum ki Genel
Başkanımızın ve Milliyetçi Hareket Partisinin
söylediklerine bir bir geliyorsunuz.
Bir diğeri ise Dolmabahçe mutabakatıdır.
Bugün HDPye randevu vermiyoruz, onları muhatap almıyoruz. diyenler
eminim kapalı kapılar arkasında çoktan yeni yeni
pazarlıklar içine girmiş durumdadırlar.
Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın
Adalet Bakanı Ankara ve Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcıları
geçen günlerde yapılan Demokratik Toplum Kongresinde HDP Eş
Başkanları ve sorumluların söyledikleri ifadeler hakkında
soruşturma açmışlardır. diyor. O zaman ben de buradan sesleniyorum:
Sayın Meclis Başkanı, Sayın Başbakan, Sayın
Adalet Bakanı; o zaman getirin şu fezlekeleri bu Mecliste karar
verelim, sonuçlandıralım, var mısınız AKP Hükûmeti?
Sayın Başbakan HDP için aynen şu
cümleyi ifade etmiştir, buradan yanlış ifade etmemek için
okuyorum: Halkı tehdit eden vekil görüntüsündeki bu terör destekçileri de
mutlaka hak ettikleri cevabı alacaklardır. Sayın Başbakan
ve Cumhurbaşkanı Sözcüsü Sayın Kalın ise şöyle ifade
etmektedir: Özerklik, öz yönetim, federatif yapı, bunların hepsi
fantezidir. Peki, Sayın Başbakan, hem böyle söylüyorsunuz hem de
sizin 64üncü Hükûmet Programında, aynen HDPnin ifade ettiği gibi,
özerklik, öz yönetimi ifade eden Avrupa Yerel Yönetim Özerklik
Şartını destekliyorsunuz ve peşinden de
başkanlığı destekliyorsunuz. Yani, diyorsunuz ki:
Başkanlığı ver, al özerkliği. Bunları
nasıl açıklıyorsunuz Sayın Başbakan? Gelin, burada
ifade edin lütfen.
Daha önce de ifade ettiğimiz gibi ülkemizin PKK
terörünü aşması için parti ve kişilerden ziyade milletin
menfaatlerini ön planda tutan, sürdürülebilir barış ve güvenliği
sağlayacak, akıllı güce dayanan bir antiterörizm stratejisine
ihtiyaç vardır. Herkes şunu bilsin ki milliyetçi, ülkücü
camianın son neferi hayatını kaybetmedikçe hainler emellerine
ulaşamayacak ve ülkemiz bölünmeyecektir. Çünkü, Milliyetçi Hareket Partisi
bin yıllık kardeşliğimizin köprüsü ve toprak
bütünlüğünün teminatıdır. Milliyetçi Hareket Partisi varsa henüz
tüm yollar kapanmış değildir. Vatandaşlarımız
merak etmesin, Milliyetçi Hareket Partisi varsa çareler tükenmiş,
çıkışlar tükenmiş değildir.
Konuşmama son verirken hepinizi sevgi ve
saygılarımla selamlıyorum ve son cümle olarak her zaman ifade
ediyoruz ki ne mutlu Türküm diyene! (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Yurdakul.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, sayın hatip konuşması sırasında
açık bir şekilde HDPnin teröre destek verdiği şeklinde
sataşmalarda bulundu. 69a göre söz istiyoruz.
BAŞKAN İkinci bir sataşmaya meydan
vermeyelim lütfen. İki dakikadır süre.
Buyurun Sayın Baluken.
IV.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Antalya Milletvekili Ahmet
Selim Yurdakulun HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bütün Genel Kurulu terör örgütlerine destek konusunda biraz
sabra davet ediyorum. Birleşmiş Milletlerin yakında
açıklanacak terör örgütleri ve o örgütlere destek verecek olan güçler
listesi yakın bir dönemde açıklanacak. O açıklama
yapıldıktan sonra, burada subjektif düşünceler üzerinden
değil, evrensel kriterler üzerinden kimin terör örgütü olduğu, kimin
terör örgütlerine destek verdiği açık bir şekilde ortaya
çıkacak. O nedenle, o konuda biraz sabır gerekiyor.
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) Ona gerek yok,
otuz yıldır ortada terör örgütü.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Tabii,
Dolmabahçe mutabakatıyla ilgili ifade edilen şeylere katılmak
mümkün değil. Biz bu konuda MHPyle bir polemiğe girmek, onlara laf
yetiştirmek derdinde değiliz çünkü 180 derece farklı
düşünüyoruz. Onlar çözüm süreci olmasın, müzakere, diyalog
olmasın, işte, son PKKliyi imha edinceye kadar savaş devam
etsin diyorlar. Biz de tam tersini savunuyoruz. Ama, burada, özellikle çözüm sürecinin
bir muhatabı olan AKP Grubundan arkadaşların da buraya
çıkıp cevap vermesi gerektiği kanaatindeyim. Biz, Dolmabahçe
mutabakatına kadar, iki buçuk yıllık süre içerisinde, evet, bu
ülkedeki akan kanı durdurduk, bu ülkede çatışmalı süreçten
kaynaklı anaların gözyaşı dindi, analar her gece
rahatlıkla başlarını yastığa koydular. Ne zamanki
çözüm süreci bitti, ne zamanki Masa yok. dendi, ne zamanki Kürt sorunu yok.
dendi, tekrar çatışmalı süreç başladı. Burada
bağırarak çağırarak birbirimize belli şeyleri dikte
ettirmek yerine, rasyonel aklı devreye koyarak tekrar o ortamı
nasıl yakalayabilirizin arayışı içerisinde olmamız
gerektiği kanaatindeyiz.
Hafta sonu ilan edilen, Demokratik Toplum
Kongresinin ifade ettiği demokratik özerklik yeni bir şey değil,
yıllardır savunuyoruz. Bunu, keşke vakit olsaydı da
Sayın Cumhurbaşkanının da bölgesel yönetimlerden, eyalet
sistemlerinden korkulmaması gerektiği, bundan korkanların kendi
ülke tarihini
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla)
kendi
coğrafya tarihini bilmedikleri yönündeki sözlerini
hatırlatmış olsaydım. İleriki konuşmalarda
bunlarla ilgili bugüne kadar yapılan konuşmaları da ifade
edeceğiz.
Biz, çözüm sürecinin mevcut sorunların sebebi
değil, çözüm sürecinin bitirilmesinin mevcut sorunların sebebi
olduğunu bir kez daha hatırlatıyor, bütün siyasi partileri de bu
konuda rasyonel akılla düşünmeye davet ediyoruz.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Baluken.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay, buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, söz
istiyorum efendim sataşmadan. Sayın grup başkan vekili cevap
verirken bize ait olmayan görüşleri bize atfetmiştir.
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay, size de iki
dakika veriyorum.
Yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim lütfen.
6.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Valla ister evrensel kriterleri dikkate alalım,
istersek millî vicdandaki kriterleri esas alalım terör terördür, PKK da
bir terör örgütüdür. Bunu hiçbir hakikat değiştiremez.
Bir diğer hakikat de, maalesef PKK terör
örgütünün sadece eli silahlı bir terör örgütlenmesi olmasının
dışında bunun da destekçi unsurları var. Bunu siyasi
platformlarda, sivil toplum platformlarında, medyada, hatta iktidar
mahfillerinde bile görmek mümkündür. Şimdi, notlarımızda var.
İki dakikalık süre yetmediği için ifade edemedim ama terör
örgütü güzellemelerini, iktidar sahiplerinin, Erdoğanın,
Davutoğlunun ve diğer kadrolarının söylediği sözleri
ifade etsek âdeta ansiklopedi yazmak gerekir.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Haksızlık
ediyorsunuz ama.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Terör örgütü AKP
iktidarı tarafından beslenmiştir, desteklenmiştir, göz
yumulmuştur. Bu çözüm sürecinin bir sonucudur bugünkü ülkemizde
yaşadığımız. Üniversitedeki hadiseler, doğu ve
güneydoğu illerimizde, ilçelerimizdeki kaos hâli, anarşi, terör hâli
ve vatandaşın içine düşürüldüğü durum, 10 binlere, 100
binlere varan iç göç hadisesi
Maalesef Türkiyede terör nedeniyle ve teröre
verilen destek ve tavizler nedeniyle, göz yummak nedeniyle değil, dolaylı,
doğrudan destek nedeniyle terör azdırılmıştır,
terör şehirlere hâkim olmaya başlamıştır.
Dolayısıyla, millî vicdan gayet iyi bilmektedir kimin terörist
olduğunu, kimin destekçi olduğunu, kimin göz yumduğunu, kimin
yol arkadaşı olduğunu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) Lütfen, terör örgütüne
destek vermekten herkes vazgeçsin. Hepimizin birleşmesi gereken ortak
nokta önce hukuktur. Eğer hukukta birleşemezsek hiçbir şeyde
birleşemeyiz. O bakımdan, Türkiyenin bir numaralı belası
terör örgütüdür. AKP iktidarı canavarlaştırdığı
bir yapıdan şimdi şikâyet eder görünmektedir.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Bir de birileri utanmadan
fantazya diyor. Bu fantazyayı siz oluşturdunuz, en sonunda bir
Frankenstein çıkardınız; şimdi nasıl baş
edeceğinizi bilemiyorsunuz, Barzaniden medet umuyorsunuz. Daha neler
söyleyebiliriz? Devam edersem inşallah söyleyeceğim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akçay.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Turan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
AK PARTİnin teröre destek olduğuyla ilgili bir iddiası oldu
Sayın Başkanın. İzin verirseniz düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sataşmadan size de iki dakika süre veriyorum.
Başka bir sataşmaya meydan vermeyelim.
7.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; az önceki konuşmayı ibretle izledik,
üzülerek izledik.
Gönlümüz isterdi ki bu milletin yıllardan beri
AK PARTİye olan desteğinin temelinde, Şırnakın
kaderinin Çanakkaleden, Hakkârinin kaderinin Kırklareliden farklı
görmediğimizi bilmelerini, o arkadaşların bilmesini isterdik.
Biz, şimdiye kadar millî birlik, beraberlik
adıyla iddia ettiğimiz projemizle göğsümüzü, elimizi,
yüreğimizi taşın altına koyarak, en büyük riskleri alarak
çok ciddi adımlar attık. Geçen dönemin son yasama
çalışmalarında, hepinizin bildiği gibi terör örgütüne
karşı en iddialı olan yasal faaliyetlerden bir tanesi iç
güvenlik paketiydi. Ancak AK PARTİ Grubu yekvücut hâlinde, teröre
karşı yasal zemin isteyen güvenlik güçlerimize bu yetkiyi verirken az
önce teröre destek verdiğimizi iddia eden arkadaşların bize
nasıl karşı çıktığını, üstelik HDPyle
beraber oturup kalktığını, karşı
çıktığını üzülerek gördük. Her şey kamuoyunun
gözü önünde yaşanıyor. Şimdiye kadar, on üç yıldan beri
milletin irfanına, izanına sığınarak şunu
söyledik: Biz bu milletin doğusunu batısını, kuzeyini
güneyini ayrı görmüyoruz. Bizim partimiz Şırnakta da var, Edirnede
de var, Samsunda da var, Hatayda da var. Bu bile başlı
başına bizim bu meseleye nasıl
yaklaştığımızın en güzel fotoğrafı.
Ancak, sizin partinizin bu ülkenin önemli bir bölümünde teşkilatı
dahi olmayacak, binde 1 oy almayacaksınız ama gelip buradan AK PARTİye
terörle ilgili eleştiride bulunacaksınız. Terörün
karşısında yekvücut duran, en iddialı parti AK
PARTİdir. Bunu zaten milletimiz on üç yıldan beri defaatle tescil
etmiştir, göstermiştir, en son 1 Kasımda da arkamızda
olduğunu tekrar ifade etmiştir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN
Önce Sayın Baluken söz istemişti.
Buyurun
Sayın Baluken.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Milliyetçi Hareket Partisi adına konuşan
sayın grup başkan vekili tekrar teröre destek vermekle itham etti, o
konuda sataşmadan doğan söz hakkımızı, cevap
hakkımızı kullanmak istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Baluken, bir kez daha söz vereceğim ama lütfen başka bir
sataşmaya meydan vermeden ifadelerimizi kullanalım, aynı
ifadeden dolayı birden fazla kez sataşmadan söz istemeyelim.
Teşekkür
ediyorum.
8.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; demin de herhangi bir sataşmaya
mahal vermeden meseleyi aktarmaya çalıştım. Meselenin adı
Kürt meselesidir. Bu sorunu kabul etmeden, bu sorunun çözüm yöntemiyle ilgili
bir netleşmeye varmadan sorunu çözmek mümkün değildir. 1925
yılından, Şeyh Sait önceliğindeki itirazdan başlayarak
Ağrı, Zilan, Dersim, Diyarbakır Cezaevinden Roboskiye kadar bu
ülkede yaşanan bütün katliam tarihlerinin ve bütün itiraz süreçlerinin
sebebi çözülmeyen Kürt sorunudur; PKK de bu çözülmeyen Kürt sorununun bir
sonucudur. Bu Kürt meselesini çözmeden 10 defa PKKyi bitirseniz, 11inci defa
yeniden bir halk isyanıyla karşılaşırsınız.
Bütün dünyada bu meseleler nasıl çözülmüşse bu ülke de bu
meselelerini öyle çözmek zorundadır. İspanya ETA örneğine
bakın, İngiltere IRA örneğine bakın, Filipinler Moro
örneğine bakın, Kolombiya FARC örneğine bakın;
sayısız örnekleri burada verebiliriz. Dünyada son isyancıyı
öldürünceye kadar, imha edinceye kadar halka mal olmuş bir isyan sürecini
tamamen bitirmek, tamamen o sorunu çözmek gibi akıl dışı
bir yöntemle sonuca gidildiği görülmemiştir. Bir tek Sri Lanka gibi
kısıtlı bir ada ülkesinde Tamil gerillalarının
imhasına yönelik bir konseptten eğer feyz alınıyorsa o daha
büyük bir sorunla beraber bugün de Sri Lankada daha büyük sorunların da
geleceğini âdeta bugünden göstermeye başlamıştır. O
nedenle, burada bağırıp çağırmaya gerek yok, meselenin
ismini doğru koyalım, siyaseten diyalog, müzakere kanallarıyla
çözelim; birbirimize bağırarak, çağırarak insanların
ölümüne sebep olabilecek bu süreçlerden en azından bu Meclisin imtina
etmesi gerektiğini düşünüyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay...
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, biraz
evvel konuşan AKP grup başkan vekili açık bir sataşmada
bulunmuştur. Yine görüşlerimi dile getirmek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun efendim, son kez,
sataşmaya meydan vermeden Sayın Akçay, iki dakikada
meramımızı ifade edelim.
9.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, Kürt sorunu var mıdır, yok mudur
AKPnin çelişki içerisinde olduğu bir durum. HDPnin görüşleri
bu konuda belli. Biz Milliyetçi Hareket Partisi...
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sayın
Akçay, iç güvenlik paketine destek verdiniz mi vermediniz mi?
ERKAN AKÇAY (Devamla) Cevap vereceğim, dinle.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Verin hadi, onu
bekliyorum.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Kürt sorunu diye bir
sorunu biz parti olarak kabul etmiyoruz. Türkiye'nin Balkanlaşmaması
lazım ve etnik kimlikler üzerinden bir siyasallaştırma yapmak,
gerçekten ülkeye büyük bir kötülüktür. Meseleyi terör meselesi olarak ele aldıktan
sonra, hadisenin anayasal, bireysel temel hak ve hürriyetler
bağlamında demokrasinin ve hukukun geliştirilmesi çerçevesinde
ele alınmasında fayda görüyorum.
İç Güvenlik Yasasında, Sayın Turan,
tutanaklar ortada ve bizim talebimizle açık oylama yapıldı.
Kimin, hangi partinin, hangi maddeye evet dediği, hayır
dediği ortada, bunları ortaya koyacaksınız, demagoji ve
mugalata yapmayacaksınız, bir.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Ya, şurada
ne diyordunuz? HDPliler orada oturuyordu, karşıdan izliyordunuz,
karşıdan. Boş versene.
ERKAN AKÇAY (Devamla)
Yaptığınız çözüm sürecinin millî birlik beraberlikle
alakasının olmadığı, aksi bir netice verdiği de
geldiğimiz, ülkenin içinde bulunduğu durum itibarıyla öyledir.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Siz en kritik
anlarda bunu yapıyorsunuz.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Çözüm
sürecinin arkasında durun.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) En kritik
anlarda...
ERKAN AKÇAY (Devamla) Yani Sayın
Erdoğanın konuşmaları burada, Beşir Bey burada -cevap
da alabilir, şimdi cevap versin kendisi- Beğenin ya da beğenmeyin,
Öcalan Kürtlerin lideri. diyor. Daha ne söyleyelim. Bir terör örgütü liderini
ülkenin, Türkiye Cumhuriyetinin bir vatandaşı olan Kürt
vatandaşlarımızın önderi olarak yapmak elbette HDPnin
başaracağı bir iş değil. İktidar olarak sizin
çözüm sürecinizin kodlarının ne olduğunu gayet ifade ediyor,
tekrar söylüyorum
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Erkan Bey,
çözüm sürecinin kodları merhamet.
ERKAN AKÇAY (Devamla)
Adalet ve Kalkınma
Partisi bu çözüm süreci adı altında terörü beslemiştir, göz
yummuştur. Aksini iddia ediyorsanız sataşmadan söz alın, bu
tartışmaya da böylece devam edelim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Akçay.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Oyuna gelmeyeceğiz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Dolmabahçeye gelelim, DTK
bildirisine gelelim, vaktimiz var.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, terör
sorunu gibi çok önemli bir sorun belli bir partinin, bir grubun, bir
sınıfın sorunu değil; bu sorun devletin sorunu ve
muhatabı da tüm milletimizdir.
BEŞİR ATALAY (Van) Sayın
Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Dolayısıyla, ortak irade,
ortak akıl olarak teröre karşı inanıyorum ki hepimiz ortak
bir mücadele, omuz omuza bir mücadele veriyoruz, vermemiz de gerekiyor.
Demokrasimiz hedeftir, milletimiz hedeftir, her bir ferdi bu milletin ayrı
ayrı hedeftir; inancı, dili, dini düşüncesi ne olursa olsun
hedefte herkes vardır.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Sayın
Başkan, herkes vermiyor.
BAŞKAN - Dolayısıyla, hepimizin
teröre karşı ortak bir mücadele vermesi zaruridir diye
düşünüyorum.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Herkes
vermiyor. Sayın Başkan, herkes vermiyor, oradan ifade ediyorsunuz ama
herkes vermiyor.
BAŞKAN - Sayın Atalayın bir söz
talebi vardır.
Buyurun Sayın Atalay, sataşmadan
zannediyorum söz isteyeceksiniz.
ERKAN HABERAL (Ankara) Sataşma yok ki.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Efendim, söz
istemedi.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika süre veriyorum.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Atalaya
kim sataşmış Sayın Başkan?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Efendim, usulü bari
BAŞKAN Şimdi, sayın milletvekilleri,
Sayın Akçay açık açık Sayın Atalayın ismini
zikrederek
Yani kendisi de biliyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bari usul
şartını yerine getirin, bir kelime dinleyin ya!
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Efendim, söz
istediğini telepatiyle mi anladınız? Sayın Atalay hiçbir
şey konuşmadı.
BAŞKAN Sayın Atalay, buyurun.
İki dakika süre veriyorum.
10.-
Van Milletvekili Beşir Atalayın, Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
BEŞİR ATALAY (Van) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Doğrusu söz almak gibi bir niyetim yoktu ama
benim söylemediğim bir şeyi burada
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tesadüfen oradan zorla
verdiler.
BEŞİR ATALAY (Devamla) - Bizim MHPli dostlar
sloganla konuşurlar, pek düşünce geliştiremezler, onun için iki
yıldır aynı şeyi söylüyorlar. (MHP sıralarından
sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Senin dostun
değil!
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Senin
geliştirdiğin düşünceye lanet olsun! Yazıklar olsun sana!
Türkiyeyi getirdiğin nokta belli; on dört yıldır Türkiyeyi
yönetiyorsunuz, terör nereden nereye geldi! Yazıklar olsun!
BEŞİR ATALAY (Devamla) - Geçen dönem de
aynen grup başkan vekilleri bunu söyledi, ben çıktım, burada
dedim ki: Böyle bir şey söylemedim. Sadece bir gazetede çıktı, o
da Ortadoğudur, onu da tekzip ettim. Böyle bir şey söz konusu
değildir ama bir cümle buluyorlar ve onunla yaşıyorlar.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Var mıdır,
yok mudur? Söyleyin.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Çözüm
sürecinin arkasında dur, niye kenara çekiliyorsun? Arkasında dur.
BEŞİR
ATALAY (Devamla) Değerli dostlar, doğrusu biz mümkün olduğunca
sakin olmanın, bu Mecliste mümkün olabildiğince daha kapsamlı,
daha makro, daha genel bakmanın, ülkemizin sorunlarını mümkün
olduğunca ortak akılla nasıl çözeriz, onun peşinde olduk.
Yaptığım on iki yıl Bakanlığım süresince
bütün icraatımın, eylemlerimin, kararlarımın,
politikalarımın hesabını her zaman vermeye
hazırım.
KAMİL
AYDIN (Erzurum) Vereceksiniz.
AHMET
SELİM YURDAKUL (Antalya) Vereceksin zaten.
BEŞİR
ATALAY (Devamla) Biz on iki yıl Bakanlık yaptık,
alnımızın akıyla milletin huzurundayız ve yine burada,
görüyorsunuz, buradayız, dolayısıyla, siz de
oradasınız, buna bakın yeter. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar, MHP
sıralarından gürültüler)
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Ülkeyi kan gölüne
çevirdiniz, kan gölüne!
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay, buyurun.
Evet, Sayın Akçay iki dakika süre veriyorum, bu
polemiği bitirelim lütfen.
11.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Van Milletvekili Beşir
Atalayın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Öncelikle, ifade etmek
isterim ki yüce Mecliste bulunmak bir şereftir. Dün burada, bugün burada
saat yönündeyiz, yarın da buradayız Allahın izniyle, bunu
göreceksiniz. Bu iktidar şımarıklığını
elbette yapacaksınız.
ORHAN KIRCALI (Samsun) Sen inanıyor musun
ona? İnanarak mı söylüyorsun bunu?
ERKAN AKÇAY (Devamla) Şimdi, MHPli
dostlarımız dedi, doğrusu, bir dostluk var mı, yok mu
Ben
Sayın Atalayı bir dost olarak kabul etmiyorum, sizin dostunuz PKK ve
Öcalan. Bunu öncelikle ifade edelim.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Bizim
dostumuz millet, millet.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Efendim, Sloganlarla
konuşuyormuşuz. Gerçeklerle konuşuyoruz, fikirlerle
konuşuyoruz, milleti etnik gruplara bölerek etnik
ırkçılıkları hortlatıyorsunuz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Ortadoğu
gazetesinde çıkmış, tekzip edilmiş, niye
kullanıyorsunuz onu o zaman?
ERKAN AKÇAY (Devamla) Türk milletinin
varlığını, birliğini zedeledi sizin
politikalarınız. Siz tek millet diyorsunuz, milletin
adını dahi söylemekten âcizsiniz. Size soruyorum: Tek milletse
milletimizin adı nedir?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Türk milleti.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Büyük Türk
milleti.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Her milletin adı var da
bizim milletimizin adı mı yoktur? Bayrağımız tek
bayrak da bayrağımızın adı nedir? Niye
söyleyemiyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Millet
bayrağı.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Milletin adı, milletin
adı
Adsız bir millet olmaz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, hatibe
müdahale etmeyelim.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Evet, bu
yaptığınızdan, ülkeyi getirdiğiniz bu durumdan,
elbette bir gün bunun hesabını vereceksiniz hem millet
vicdanında hem hukuk karşısında.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
ORHAN KIRCALI (Samsun) Millet vicdanını
gösterdi.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Ortadoğu
gazetesinden referans almışsınız,
yanlışmış o.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akçay.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, 9/12/2015 tarihinde Hakkâri Milletvekili Selma Irmak ve
arkadaşları tarafından, Hakkâri ilinde son üç aylık dönemde
gebe kadınlarda yaşanan düşük ve düşük tehlikesi
vakalarındaki artışın nedenlerinin tüm boyutlarıyla
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak, Genel Kurulun 30 Aralık 2015
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisi lehinde ikinci ve son söz Manisa Milletvekili Sayın Özgür
Özel.
Buyurun Sayın Özel. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Öncelikle, iki konuyu, söz alıp, kürsüye
çıkıp anlatmam lazımdı ama söz sırası bende
olunca zaman ve usul ekonomisi açısından böyle davrandım.
Öncelikle, şunu görmek lazım, iktidar
partisinin sayın grup başkan vekili ayağa
kalktığında Kürsüye buyurun. diye davet etmeler, biz orada
halıyı aşındırdık söz alabilmek için ama bunda
Nirvanaya ulaştınız. Sayın Bakan kendisi söylüyor, Söz
almak gibi bir niyetim yoktu. diyor. Sayın Bakan buradan tesadüfen
geçiyordu, söz verdiniz, kürsüye çıkardınız. (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) On dakika
burada söz istedi adam, on dakika.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Şimdi gelelim bir
başka hususa.
On üç yıldır devleti yöneten bir iktidar
partisi, birazcık nezakete, birazcık diplomasiye, birazcık
Parlamentoda gruplar arası nezakete bakmak lazım. Yukarıda,
Sayın Başbakan randevu talep etmiş, randevusu verilmiş,
heyetiniz gelmiş, kapıda karşılanmış; içeride bir
müzakere sürüyor. Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisi hakkında
çıkıyoruz, öğrencilerin sorunları, üniversitede
yaşananlar
O sırada bir hatip çıkarıyorsunuz, o hatip
Ki,
Cumhuriyet Halk Partisinin sayın grup başkan vekili bugün grup
önerisi vermemiş, o saatlerde görüşme var ve oradaki görüşmeye
olumsuz bir etki yapılmak istenmez, devletin Başbakanı
yukarıda, grubumuzda misafir. Bir öğretim görevlisi Ardahandan
geliyor buraya, 1881de kurulan üniversite de dâhil sizin döneminizde
değil. deyip yani bizi bu milletin tarihinden de
arındırıp, atıp -bizim görev süremiz olan tek parti ki
yukarıdaki heyette amcası CHPde bakan olanlar, bakanlarınız
içinde dedesi CHPde 5 dönem milletvekili olanlar var- Cumhuriyet Halk
Partisine hakareti marifet sayıyor. Bunu Meclisin, sizlerin, grubunuzun
takdirlerine bir kere arz ediyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Gelelim HDPnin grup önerisine. Öneri fevkalade
önemli bir konuda. Şimdi, burada siyasete kurban gidecek mi, bilmiyorum.
Önerge şunu söylüyor, diyor ki: Hakkâride son üç ayda 300 anne
bebeğini düşürdü. Bu rakama baktık biz grubumuzdaki
arkadaşlarımızın katkılarıyla. Hakkârideki bebek
ölüm hızına baktığınızda bu rakam ancak iki
yılda yaşanacak rakam yani 8 kat bir artış var, iddia
fevkalade vahim. Yani aslında ölen 300 bebekten 35inin ölümü
istatistiksel olarak beklenen bir şey, 265i fazladan ölmüş, bunun
mutlaka araştırılması lazım. Ne oluyor da Hakkâride,
ne oluyor da Şırnakta, Cizrede anneler bebeklerini kaybediyor? Onu
bırakın, bir de annesiz yaşayan, hastanelerde olan bebekler var
ve çok ciddi sıkıntılar var ortada Bunu
araştıralım. diyorlar. Biz CHP olarak şunu söylüyoruz:
Zaten 1970ten bugüne kadar anne ve bebek ölüm hızları her sene
düşerken -hükûmetlerden bağımsız bir şey- 2013te
artış gösterdi, 2014te de aynı artış bekleniyor;
rakamlar ilan edilmiş değil, daha da artması. Bir de işin
bu boyutu da var ve biz diyoruz ki 2 kadın doğum uzmanı
milletvekilimiz var; Sayın Çetin Arık ve Nurettin Demir. Çocuk
hastalıkları profesörümüz var, verelim. 4 kişi istiyorsunuz yani
toplamda burada CHPden 4; HDPden 2; MHPden 1 milletvekili ve sizden 10
milletvekili -yine çoğunluktasınız- gidecekler, bakacaklar bu
bebekler niye ölüyor diye. Ve birazdan oylama yapacağız, bakalım
buna nasıl oy kullanacak AKP Grubu? Biz bunu gerçekten önemsiyoruz yoksa
meseleyi orada yaşananlara sıkıştırıp da,
meseleyi siyasileştirip pozisyonlarınızı onun üzerinden
tarif edip de orada bir ilde üç ayda fazladan ölen 265 bebek gerçeğine
duyarsız kalamazsınız.
Cumhuriyet Halk Partisi hendeğe de
karşı, Cumhuriyet Halk Partisi bir ilçeye, bir şehre tank
sokulmasına da karşı. Cumhuriyet Halk Partisi hukuk devletini, devletin
hukuktan ayrılmamasını ve yaşam hakkını savunuyor
ve bunun için de atılması gereken ne adım varsa
atılmalı. Siyasette çatışmayı değil, müzakereyi;
oralarda da ne tankı ne hendeği, yaşam hakkını
savunuyoruz. Herkesin bunu böyle bilmesi lazım.
Geçtiğimiz günlerde Cizre Devlet Hastanesinden
bir başvuru oldu. Meclisteydik, telefonu uzattılar, onu
anlattık. Verilen cevaplar âdeta oradan gelen
çığlığı haksız göstermeye çalışan
nitelikteydi. Sonradan çıkan gerçek, Uşak Tabip Odasının Başkanı
Sayın Adnan Memiş, geçici görevle gitmiş, oradaymış ve
oradaki herkes adına bir imdat çağrısı yapmış ama
Hükûmetin bu konuda verdiği cevapları, meseleye nasıl kategorik
yaklaştığını yani Cizreden geliyorsa bu yakınma,
Aman efendim, yok orada bir şey. veya Biz yapmıyoruz, PKK
yapıyor. demeyi, gerçekten bu Meclisi, bu devleti on üç yıldır
yöneten bir partiye ve bu Mecliste birlikte görev
yaptığımız gruplara yakıştırmamız
mümkün değil. Bu yüzden de şunu düşünmenizi istiyoruz: Bu ülkede
bazı bebekler doğuyor, 2 tane bebek doğuyor. Kitaplardan
yetiştiriliyor bazıları, oda sıcaklığı 25
santigrat derece, annesi nemini ayarlamak için bir tane cihaz almış,
odanın basıncına bile bakıyorlar, klasik müzik dinliyor, su
sesi dinlettiriliyor. Öbür tarafta, bazı bebekler doğuyorlar ve
battaniyeye sarılıyorlar, elektrikler kesik; tank sesleri, top
sesleri, çatışma sesleri, havan sesleri içinde ve o psikoloji içinde
bazıları doğmadan ölüyor, bazıları da
doğduğu hâlde hayatlarını... Bu iki bebek de bizim
bebeğimiz. Bunu bütün vicdanlara söylüyoruz. Bir yerdeki bebek annesinin,
babasının pamuklar içinde büyüttüğü bir bebekken, bir tarafta o
bebeğin o hâlde o ilk gecesini geçirmesini bir şekilde
durdurmamız gerekiyor, Cumhuriyet Halk Partisi bunu savunuyor.
Ve bütün dinlerde, bütün inançlarda, bütün
kültürlerde; uluslararası hukuk, evrensel değerler, tüm hukuk
normlarında cenazeye saygı duyulur ve taziye üst bir ahlak normudur
ve defne mutlaka izin verilir. Aziz Güler, Türkiye Cumhuriyetine
karşı hiçbir suç işlemediği hâlde -çünkü hep meseleyi öyle
bir yere sıkıştırıyorsunuz, bir algı
yönetiyorsunuz ki- T.C.ye karşı
O Kobaneye geçip IŞİDe
karşı destek olacağım. dedi, bir mayına bastı,
öldü; altmış gün boyunca cenazesi sınırda bekledi bir derin
dondurucunun içinde. Ağabeyi Ersin Umut Güler Mecliste gezdi, babası
oğlunu orada bekledi. 4 kez, AKP Grup Başkan Vekili Sayın Mahir
Ünalla, 1 kez de onun yardımıyla Başbakanla görüştük ve
altmış günün sonunda yalvar yakar, çürümüş bir beden geldi,
defnedilebildi İstanbulda.
Şimdi, bugün geldiğimiz noktada, bir
ülkenin şehirlerinde yaşlı kadınların cesetleri
sokakta çürüyor defne izin verilmediği için veya cenazeye saygı
duyulmadığı için. 10 yaşında, 13 yaşında
bebekler annelerinin bir gece kucağında, sonra derin dondurucuda
kalıyorlar. Cemilenin annesi Cansız bedenini koynumda
yatırdım, ellerine kına sürdüm. diyor. Ben Cemilenin
yaşadığı yerlerde kimin ne yaptığına,
annesinin hangi partiye oy verdiğine, amcasının ne olduğuna
falan bakmıyorum; Cemile 13 yaşında bir kız çocuğu ve
on gün boyunca evin buzdolabında durdu. Bunun başka bir şeyle
izahı yok. Elbette, Türkiyede yaşananlara savaş falan demez
Cumhuriyet Halk Partisi. Ama, savaş hukukunda dahi cenazeye bir saygı,
defne izin ve taziye gibi bir kültür vardır. Eğer bunu
taşıyamıyorsanız o zaman bu ülkede devleti yönetmeyle
ilgili ve vicdanla ilgili çok ciddi bir sorun baş göstermiş demektir.
Bunun yanında, bugün Cizrede Sağlık
Emekçileri Sendikasının Başkanı bir yaralıya müdahale
ederken hayatını kaybetti. O cenazenin de teslim edilmediğine
ilişkin bilgiler geliyor. Abdülaziz Yural, bir sağlık emekçisi
ve bir sendika başkanı kendisi.
Devlet dediğiniz aygıt, güçlü bir
aygıttır. Gücünü kanıta ihtiyacı yoktur. Devlet gücünü
kanıtlama ihtiyacı duyuyorsa orada devlet zafiyet içinde demektir. Ve
cenazeyi gömdürmeyerek veya cansız bir bedene eziyet ederek devlet güçlü
olmaz, devlet güçlü kılınmaz. Böylesine hastalıklı bir
derin devlet uygulamasına ihtiyaç duyuyorsanız koskoca devleti
haklıyken haksız duruma düşürürsünüz ve o zaman devlete itibar
değil, ancak ve ancak düşman kazandırırsınız.
Doktorunu korumak, öğretmenini korumak, memurunu korumak çok önemli.
Doktoru geri çekmek, hemşireyi çekmek,
öğretmeni çekmek, türbeyi taşımak, seçim
sandığını taşımaya çalışmak; egemenlik
alanını terk etmek bunlar, devlet olmaktan vazgeçmek demek bunlar,
Ben orada yokum. demek bunlar. İlla çatışarak değil,
doğru yöneterek bu hallere getirmemeniz gerekiyordu zaten orada
yaşananları.
Son olarak şunu söylemek istiyorum: Cumhuriyet
Halk Partisi olarak bugün vicdanımızla oy kullanacağız;
önergenin kimden geldiğine bakmadan, ölen bebeğin soyuna sopuna
bakmadan, mağduru ve mazlumu kökenine göre değil, insan olduğu
ve bu ülkenin onurlu bir yurttaşı olduğu için savunma
sorumluluğuyla.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özel.
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi
aleyhinde ikinci ve son söz, Konya Milletvekili Abdullah Ağralıya
aittir.
Buyurun Sayın Ağralı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ABDULLAH AĞRALI (Konya) Sayın
Başkanım, kıymetli milletvekillerimiz; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
HDPnin, Hakkâri ilimizde son üç aylık dönemde
gebe kadınların düşük ve düşük tehdidiyle ilgili Meclis
araştırması önergesine istinaden AK PARTİ Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Buradan, çok sevdiğim, gönül
bağı olan Hakkârili hemşehrilerimi saygıyla
selamlıyorum.
AK PARTİ hükûmetleri döneminde tüm alanlarda
olduğu gibi özellikle sağlık hizmetlerinde devrim
niteliğinde işler yapılmıştır. Özellikle, genel
olarak Türkiyedeki sağlık hizmetlerini de bir hatırlatmak
istiyorum.
2002den sonra Sağlıkta Dönüşüm
Programı kapsamında özellikle acil hizmetlerinde
kıyaslanamayacak derecede düzenlemeler yapılmıştır.
Yer ambulansları, paletli araçlar, hava ambulansları, ücretsiz
sağlık hizmetleri, acil hizmetleri; bunlar hep AK PARTİ
döneminde yapılmıştır. Özellikle anne ve bebek takipleri açısından
uygulamaya konulan aile hekimliği uygulamasıyla, bebekler anne
karnına düştüğü andan itibaren Sağlık
Bakanlığının takibi altındadır ve
Sağlık Bakanlığımızın en titiz olduğu
konuların başında da anne ve bebek ölümleri gelmektedir.
AYTUĞ ATICI (Mersin) El insaf! Onun için mi
bebek ölüm hızı artıyor, anne ölüm hızı artıyor?
ABDULLAH AĞRALI (Devamla) Bu konuda
aklıselim olarak düşünürseniz dünyanın takdir ettiği, anne-bebek
ölümlerindeki ölümün engellenmesi konusunda birinci ülke Türkiyedir. Eğer
bu konular
AYTUĞ ATICI (Mersin) El insaf yani! Anne ölüm
hızı artıyor, bebek ölüm hızı artıyor.
ABDULLAH AĞRALI (Devamla) Evet, evet
Şimdi anlatacağım.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Sağlık
Bakanlığı verisi, bilmeden konuşmayın.
ABDULLAH AĞRALI (Devamla) Evet, Türkiyedeki
genel sağlık uygulamalarıyla ilgili de
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Gidin
Bakanınıza sorun, bunu ben söylemiyorum.
BAŞKAN Sayın Atıcı, lütfen
müdahale etmeyiniz.
ABDULLAH AĞRALI (Devamla) - Burada
sağlık hizmeti alan, veren hekim, sağlıkçı
arkadaşlarımız var. Hayatın içerisinde bir şekilde
sağlık kuruluşlarına giden, sağlık hizmeti alan
bütün vekil arkadaşların takdirine sunuyorum.
Bütün bu sağlık hizmetleri neticesinde
Sağlık Bakanlığının verilerini doğru kabul
etmeyebilirsiniz ama Hacettepe Üniversitesinin 2013 Türkiye nüfus ve
sağlık araştırmaları yapıldı, sonuçları
İnternet sayfalarında var, bakabilirsiniz. Ben, bu istatistiklere çok
boğmak istemiyorum ama birkaç parametre paylaşacağım.
Bunlarda özellikle doğurganlık oranları, doğurganlık
hızları, doğurganlık hızlarındaki ani
değişiklikler, bütün bu doğurganlık hızındaki
değişikliklerin bölgelere göre dağılımı
vardır.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Ölüm
hızını anlat, ölüm hızını!
ABDULLAH AĞRALI (Devamla) - Anne ölümleri 2002
yılında yüz binde 70 iken 2013 yılında 15e
düşmüştür.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - 2012de kaçtı?
ABDULLAH AĞRALI (Devamla) - Bebek ölümleri 2002
yılında binde 30 iken bugün binde 6,5 seviyesine düşmüştür.
Özellikle düşükler, Sağlık Bakanlığının -demin
de ifade ettim- üzerinde en ciddi, en titiz çalıştığı
konulardan biridir. Bunun önlenmesiyle ilgili çeşitli programlar gündeme
alınmıştır. Bunlar: Doğum yapılan mekânlar
iyileştirilmiştir; doğum sırasında
yardımlaşma yapılmıştır; doğum sonrası
bakım hizmetleri devreye sokulmuştur; aşılama, beslenme,
emzirme, anne sütüyle ilgili ciddi çalışmalar yapılmıştır.
Özellikle Hakkâriye gelmek istiyorum. Hakkâri
ilinde bebek ölüm hızları binde 35,3iken 2002 yılında,
2015 yılında 8,4; anne ölümleri yüz binde 67,9iken 38,4e
düşmüştür. Hakkâri Şemdinli, Yüksekovada riskli gebelerin
takibi için Sağlık Bakanlığı tarafından
misafirhane otelleri açılmıştır. Riskli gebelikler
ulaşım sorunları sebebiyle Bakanlığın takibine
alınmıştır ve orada otel konforunda takip edilmektedir.
Bebek dostu il ve bebek dostu hastane çalışmaları
başlatılmıştır. Hakkâri de bebek dostu hastane
unvanını almıştır, bebek dostu il olma konusunda da
çalışmalar devam etmektedir.
AK PARTİ batıda ne varsa doğuda da
aynısını yapmıştır. Burada bir ayırım
yoktur; hastane yapmıştır, yol yapmıştır, baraj
yapmıştır. Şırnakta, Siirtte, Yüksekovada,
Mardinde havaalanı yapılmıştır, hastane
yapılmıştır. Hakkâride yapılan hizmetleri ben
biliyorum. Ben, Hakkâriye giden bir kardeşinizim, onun için, bilerek
konuşuyorum ve veriye dayalı konuşuyorum. Devlet
yatırımlarını yapıyor, vatandaşlarına
değerini veriyor. Sağlık hizmetlerinde, hakikaten, buradaki
temel sorun -ki veriye dayalı bir iddia değil bu- sağlık
hizmetlerinin sunumu değil; arkadaşlar, hizmetin
ulaşımında sorun vardır, terör vardır. Bugün,
şurada, dünya kadar istatistik var, zaman kaybından paylaşmak
istemiyorum. Sağlık çalışanlarına yapılan
saldırıları, öldürülen sağlık memurlarını,
doktorları isim isim sayabilirim. Burada, eğer sağlık
hizmetlerinin sunumunda bir sorun varsa
Sağlık hizmetlerinin
mekânlarında, donanımında sağlık
çalışanlarından kaynaklanan bir sorun yok. Sağlık
hizmetlerinin ulaşımını, Kürtlerin sağlık
hizmetlerine ulaşmasını engelleyen terördür.
Burada, sadece şunu bir istatistik olarak
vereceğim: Doğu ve güneydoğuda 2002 yılında toplam
istasyon sayısı 55 iken, 2013 yılında bu 451e
çıkmıştır. 2002 yılında doğu ve
güneydoğudaki toplam ambulans adedi 451 iken, şu anda
arkadaşlar, 1.052 olmuştur. Bunlar hep AK PARTİnin
hizmetleridir. Bununla ilgili eğer burada bir mağduriyetten
konuşulacaksa şunu söylemek lazım: Hakikaten, sanırım
malzeme bitti. Yaşlı, çocuk demeden o bölgede
AYHAN BİLGEN (Kars)
Araştıralım da kimden kaynaklandığı ortaya
çıksın, olur mu? Araştıralım şimdi,
araştıralım. Evet oyu verin, araştıralım
çıksın ortaya. Var mısınız?
ABDULLAH AĞRALI (Devamla) -
öz yönetim diye
Kürtlere hayatı zindan edenlere şunu sormalı: Acaba, Kürtler
niye sizden kaçıyor, niye devletin güvenlik sağladığı
alanlara sığınıyor?
AYHAN BİLGEN (Kars) Ya, biz
araştıralım diyoruz. Araştıralım, örgüt
çıksın, burada birlikte kınayalım, var
mısınız?
ABDULLAH AĞRALI (Devamla) Evet, evet
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Abdullah Bey, bize
anlat. Vatandaş biliyor, milletimiz biliyor, 1 Kasımda da
değerlendirdi sorun yok. Devam et, devam et
ABDULLAH AĞRALI (Devamla) Onun için şunu
söyleyeyim: HDPnin önergesi de eğer bu veriye dayalı olarak
tartışılacaksa varız.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Dört seçimdir
aynı oluyor, devam et canım benim. Millete anlat sen, millete anlat
Devam et.
AYHAN BİLGEN (Kars) Çoğunlukta
olacaksınız, niye korkuyorsunuz ki araştırmaktan? Kuran
buna yalancı şahitlik diyor, yalancı şahitlik.
ABDULLAH AĞRALI (Devamla) Ama bir konu
başlığı hazırlanıp bu konu
başlığı üzerinde, biz Meclise geldiğimiz günden
itibaren varsa yoksa mağdur edebiyatı
AYHAN BİLGEN (Kars) Vicdanınız
elveriyorsa yalancı şahitlik yapmayı
ABDULLAH AĞRALI (Devamla) - Siz kim, Kürtleri
temsil etmek kim!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Evet Abdullah Bey,
bravo!
ABDULLAH AĞRALI (Devamla) Onu söyleyin bana.
Siz kim, Kürtleri temsil etmek kim! (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar) Kürtlere hayatı zindan ettiniz.
Kürtlere hayatı zindan ettiniz.
Sayın Vekilim, bir şey
soracağım
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Tankları mı göndereceksiniz?
ABDULLAH AĞRALI (Devamla) Bir şey
soracağım: Kimlerin millete hizmet ettiğini
Milletten güç
alanlar millete hizmet eder ama terörden güç alanların kimlere, ne amaçla
hizmet ettiğini millet görmektedir. Biz bunu biliyoruz. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Millete hizmete devam!
ABDULLAH AĞRALI (Devamla) Şunu
biliyorum, şunu söylüyorum: Evet, burada, gündemde olan bir kürdistan
meselesi konuşuluyor.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Var olan bir gerçek bu.
ABDULLAH AĞRALI (Devamla) Burada birkaç
şey söylemek istiyorum. Kürdistan hayali Kürtlerin hayali değildir
arkadaşlar, Kürtlerin devleti var. Türkiye Cumhuriyeti Türklerin de,
Kürtlerin de devletidir. Kürtlerin böyle bir derdi yok. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir)
Yalancıyı ne yapsınlar ya?
ABDULLAH AĞRALI (Devamla) Bugün HDP Grubuna
baktığınızda, HDP Grubunun içerisinde Türk var, Kürt var,
Çerkez var, Sünni var, gayrimüslim var, hepsi var. Sizi bir arada tutan acaba
bu ırkçılıktan kaynaklanan kürdistan meselesi mi? Nedir? Ben
bunu soruyorum, gerçekten soruyorum. (AK PARTİ sıralarından Bu
soruya cevap verin! sesleri, HDP sıralarından gürültüler)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Ya,
başında ne söylüyorsun, sonunda ne söylüyorsun!
ABDULLAH AĞRALI (Devamla) Yani, evet, sizi
bir arada tutan ideolojiniz mi, yoksa ırkçılık eksenli bir
kürdistan meselesi mi?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ne
ayıp ya! Çok büyük sataşma
ABDULLAH AĞRALI (Devamla) Yani, Ne alaka?sı
mı?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir)
Mantığı var mı bu söylediğinin?
ABDULLAH AĞRALI (Devamla) Söyleyin
bakalım.
Evet, millet görüyor arkadaşlar; millet
kimlerin millete hizmet ettiğini de görüyor ve hakikaten kimlerin bunlar
üzerinden siyaset yaptığını da görüyor.
Şunu da söyleyeceğim: Hakikaten, ben
seviyenin bu kadar düşeceğini tahmin etmiyordum. Evet, Kürtler
üzerinden hep sömürü siyaseti yaptınız ama anne karnında,
doğmamış, daha anne karnına düşmemiş çocuklar
üzerinden siyaset yapılacağını ben hakikaten, bir Kürt olarak
tahmin etmiyordum.
ABDULLAH ZEYDAN (Hakkâri) Orada bomba sesleriyle
düşük yapan hamile kadınlar var, attığınız
gazlardan çocuğunu kaybeden anneler var. Onları
araştıralım beraber. O zehirli gazlar o bebekleri öldürüyor.
ABDULLAH AĞRALI (Devamla) Evet,
arkadaşlar, evet, evet
Şunu söylüyorum
BAŞKAN Sayın Ağralı, Genel
Kurula hitap edin.
Buyurun.
ABDULLAH AĞRALI (Devamla) Değerli
Başkanım
Millet her şeyin farkında.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Dağdaki
çobanı nasıl aldığımızı anlat ya!
Dağdan çobanı helikopter yollayıp nasıl
aldığımızı anlat! Telefon etti, ne yaptık?
Gittik, aldık, geldik.
ABDULLAH AĞRALI (Devamla) Evet
Arkadaşlar, şunu söylüyorum: Bugün
ayırım yapmadan ülkenin her tarafına hizmet götüren AK
PARTİdir.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Her tarafına,
hizmet her tarafa gidiyor!
ABDULLAH AĞRALI (Devamla) Bugün Kürtlerin
temsilcisi olduğunu iddia edenler acaba niye Biz iktidara
geldiğimizde ilk işimiz Diyaneti kaldırmak. diyebilir. Nedir
bu? Diyarbakır dediğimiz peygamberler şehrini
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Ya, boş
boş konuşma artık Allahını seversen ya!
ABDULLAH AĞRALI (Devamla)
Diyarbakır
peygamberler şehrini, sahabeler şehrini terörle, molotofla anılır
hâle getirdiniz? Millet bunu görüyor, millet bunu görüyor.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Hoca, daha bir
dakika kaldı. Biraz daha saçmala.
ABDULLAH AĞRALI (Devamla) Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Sadece son söz şunu söylemek istiyorum, Sultan
Abdülhamitin bir sözünü aktarmak istiyorum: Eğer mesele hak aramaksa
arkadaşlar, gelin bu hakkı hep beraber arayalım ama mesele
başkaldırışsa,
(x)
ise o baş kesilir.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Vay vaaay!
Mezbahaya, mezbahaya!
ABDULLAH AĞRALI (Devamla) Selam ve
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Ağralı.
Sayın Atıcı, buyurun.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan,
sayın hatip konuşmasında birtakım sağlık
verilerini bizlere anlatmaya çalıştı. Bilerek ve isteyerek
halkı yanıltmıştır. Sağlık
Bakanlığının verilerinden konuşmak gerekirse
eğer, 2013 yılında hem anne ölümleri yükselmiştir hem bebek
ölümleri yükselmiştir ve bu yükseliş Türkiye Cumhuriyeti tarihinde
1970 yılından bugüne kadar ilk defa olmuştur. Bunun da bir tek
nedeni vardır: Birinci basamak koruyucu sağlık hizmetleri yok
edilmiştir, piyasalaştırılmıştır. 2002 ile
2014ü mukayese etmek sadece bir illüzyon yaratmaktır.
BAŞKAN Tutanaklara geçmiştir Sayın
Atıcı.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bu illüzyonu yaratmakta
AKP çok mahirdir.
BAŞKAN Geçmiştir tutanaklara.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Halkımızın doğru bilgi almaya ihtiyacı vardır.
Doğru bilgi: Hem anne hem bebek ölümleri sizin yüzünüzden
yükselmiştir.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Atıcı.
Sayın Baluken
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Evet, millet
değerlendiriyor Hocam.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Dediğin doğru
mu, yanlış mı?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın hatip konuşması sırasında
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın
Balukeni dinliyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Millet onu da
değerlendirir.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Açık bir şekilde partimizi ırkçılıkla itham
etmiştir.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika süre veriyorum.
Sataşmaya meydan vermeden ifade edelim lütfen.
IV.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
12.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Konya Milletvekili Abdullah
Ağralının HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bu kadar fazla yalan yanlış bilgi
aktarılınca hangisine cevap vereceğimizi bilmiyoruz. Önce, bu
sağlık hizmetleriyle ilgili, şu saat itibarıyla AKPnin
yaptığı sağlık hizmetini söyleyeyim: Şu anda,
birkaç saat önce, Cizrede SES Şube Başkanı Abdülaziz Yural
AKPnin talimat verdiği kolluk güçleri tarafından alçakça katledilmiştir.
Bunu biliyor musun? Bir yaralıya müdahale etmek için çıkan bir
sağlıkçıyı katleden bir Hükûmetin pratiğini gelip
burada Sağlık sisteminde bunlar oldu. diye sunmayın bize!
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Ambulanslara kim ateş ediyor, ambulanslara?
İDRİS
BALUKEN (Devamla) O sağlık emekçisinin yaşam hakkını
bile gasbeden bir sistemi siz getirdiniz bu topraklara.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Onu biliyor, biliyor!
İDRİS
BALUKEN (Devamla) - Sizin bir
hekim olarak
ABDULLAH
AĞRALI (Konya) Bir hekim olarak, evet, konuşurum. Sağlık
çalışanlarını çağırıp Hasta var deyip
ambulanslara roket atanlara
İDRİS
BALUKEN (Devamla) - O önergede
bulunan bilgilerin tamamı doğrudur, senin verdiğin bilgilerin
tamamı çarpıtmadır.
Burada Hakkâri
adına konuşurken öyle, gelip hamasi söylemler, nutuklar atmak kolay.
ABDULLAH
AĞRALI (Konya) Nereden biliyorsunuz?
İDRİS
BALUKEN (Devamla) - Koruma ordusu olmadan git bakalım, Hakkâride Hakkâri
halkıyla konuş bakayım.
ABDULLAH
AĞRALI (Konya) Hakkâriden geliyorum.
İDRİS
BALUKEN (Devamla) - Hakkâri halkı sana söylesin orada neler olduğunu.
Sen Şırnakı, Hakkâriyi, Cizreyi, Suru
AHMET
GÜNDOĞDU (Ankara) Kendi konuşmanızı yapsanıza,
başkasının konuşmasını niye
İDRİS
BALUKEN (Devamla) -
Nusaybini açık bir cezaevine çevirip sonra da
mezarlığa çeviren bir Hükûmetin mensup olduğu bir siyasi parti
grubunun milletvekili olarak konuşuyorsun. İnsan konuşurken bile
biraz utanır, utanır. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
OKTAY ÇANAK
(Ordu) Aynen, aynen!
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Sen kendine bak ya!
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Diğer taraftan, o kürdistan hayaline gelince;
kürdistan, öyle bir hayal falan değil.
ZEHRA
TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) Kürdistan diye bir yer yok, bunu
öğrenin!
BAŞKAN
Sayın Baluken
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Kürdistan, tarihsel, sosyal, coğrafik, sosyal bir
realitedir. Selçukludan, Osmanlıdan bu Millet Meclisinin
tutanaklarına kadar Orta Doğunun kalbinde olan kanayan bir
yaradır. Biz o yarayı durdurmaya, kürdistanın statüsünü Kürt
halkıyla buluşturmaya kararlıyız. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN
(Çanakkale) Sayın Başkan
AHMET
GÜNDOĞDU (Ankara) O yarayı açan sizsiniz!
BAŞKAN
Sayın Turan
BÜLENT TURAN
(Çanakkale) Sayın Başkan, az önceki hatip Sizin güvenlik
güçleriniz diyerek ifade ettiler; düzeltmek istiyorum o yüzden.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Kimin güvenlik gücü?
BAŞKAN
Buyurun efendim.(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İki dakika
süre veriyorum.
Yeni bir
sataşmaya meydan vermeyelim Sayın Turan.
13.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
BÜLENT TURAN
(Çanakkale) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; dün
yarım kalan kanunun bugün yasalaşması için sabırla, alttan
alarak, sükûnetle, suhuletle süreci götürmeye çalışıyoruz. Ancak
söz söylemekten başka, iftira atmaktan başka, hakaretten başka
hiçbir sözü olmayanların nasıl bir tiyatro içerisinde olduğunu
da görüyoruz ibretle.
Bakınız
değerli arkadaşlar, az önceki hatibin ifade ettiği, Sizin
güvenlik güçleriniz diye ifade ettiği AK PARTİnin değil
devletin askeridir, polisidir ve daha ötesi o asker, o polis bu millet
adına güneydoğuda, doğuda terörle mücadele etmektedir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Evet, terörle mücadele
ediyor aslanlarımız.
BÜLENT TURAN (Devamla) Her terörle ilgili bir laf
atıldığında aynı adresin cevap vermesi de ayrı
ibretliktir. PKK diyoruz, cevap veriyorsunuz, sorun var diyoruz, cevap
veriyorsunuz. Karar vereceksiniz; ya bu milletin partisi olacaksınız
ya Kandilin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Kes lan
tıraşı, ahlaksız!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Hadi
oradan!
BÜLENT TURAN (Devamla) Yeter, sabahtan beri
aynı meseleyi, aynı olayı ısrarla, ısrarla gündeme
getirmeyin!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bu kadar
düzeyi düşürmeyin, ayıp!
BÜLENT TURAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bu ülkenin Başbakanı randevu alacak, bunu sokak
ağzıyla reddedeceksiniz.
AYHAN BİLGEN (Kars) Bebek ölümlerinin
Kandille ne ilgisi var ya?
BÜLENT TURAN (Devamla) Bu ülkenin
Başbakanı Çözüm sürecinin altına bedenimi koyarım.
diyecek, Baldıran zehri içerim. diyecek; sizin bu süreç devam ederken
kardeş olduğunuz insanlar, kanka olduğunuz insanlar gidecekler,
sivilleri öldürecekler, evdeki polisi öldürecekler
AYHAN BİLGEN (Kars)
Araştıralım, araştıralım; kim öldürüyor, orada
çıksın ya.
BÜLENT TURAN (Devamla)
marketteki askeri
öldürecekler, utanmadan, sıkılmadan buraya gelip sizin askeriniz
diyeceksiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Hayır arkadaş, bu millet, zaten dört ay
içerisinde size bir kredi verip Gelin, bu milletin partisi olun, gelin, bu
milletin içerisinde iş yapın. demesine rağmen, bu krediyi
anlamadığınızdan dolayı öyle bir tokat vurdu ki, böyle
giderseniz bir tokat daha gelecek ilk seçimlerde.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken, sayın
milletvekilleri, lütfen eleştirilerimizi yapalım ama şahsiyetle
uğraşmayalım.
Buyurun Sayın Baluken.
14.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Önce
şu kafa kesme meselesine bir açıklık getireyim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ne meselesi?
İDRİS BALUKEN (Devamla) Kafa kesme. En
son IŞİD Kürt halkının kafasını kesiyordu,
IŞİDin sonunun ne olduğunu gördünüz değil mi?
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) PKK ne yapıyor
Sayın Vekil, PKK!
İDRİS BALUKEN (Devamla) Bizi tehditle,
IŞİD yöntemleriyle diz çöktüreceğinizi sanıyorsanız
siz karşımızda diz çökersiniz. Biz diz çökerek yaşamaktansa
ayakta ölmeyi yeğlemiş bir siyasi mücadeleyiz.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Siz kimsiniz?
Siz nerede yaşıyorsunuz?
İDRİS BALUKEN (Devamla) Biz
yaşamayı uğrunda ölecek kadar seven bir mücadelenin
ardılıyız; direnmeyi yaşamak, yaşamayı direnmek
olarak gören bir siyasi partiyiz. Tehditlerinize asla pabuç bırakacak
değiliz.
ORHAN KIRCALI (Samsun) Açık söyle, açık;
açık açık söyle, PKK de, PKK de!
İDRİS BALUKEN (Devamla) Diğer
taraftan, burada, yaptığınız katliamları
meşrulaştırmak için gelip terörle mücadele falan demeyin.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Dünya söylüyor orada
terörle mücadele olduğunu.
İDRİS BALUKEN (Devamla) 70
yaşındaki ana, 3 aylık bebek, demin bahsettiğim
sağlık emekçisini katletmek insanlığa karşı
suçtur ve o suçun hesabını vereceksiniz.
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum)
Diyarbakırdaki doktoru katletmek de suçtur. Diyarbakırdaki doktoru
katletmek ne oldu peki?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Öyle bir şey yok.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Bizim
pozisyonumuzu, konumumuzu, merak ediyorsanız; bizim icazetimizi,
muhataplığımızı merak ediyorsanız Dolmabahçe
mutabakatındaki o resme bakın. Diplomasiyi, siyaseti
bilmiyorsanız onu size öğretecek değiliz. Biz, Kürt
halkının muhatapları olarak, ezilen Türkiye
halklarının muhatapları olarak Dolmabahçe
mutabakatının fotoğrafında Hükûmetle oturmuş bir
siyasi partiyiz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Kürt
halkının muhatapları değilsiniz.
İDRİS BALUKEN (Devamla) -
Muhataplığımızı halktan alırız ancak
muhataplığımızı sonlandırma hakkı ve yetkisi
de sadece halkımızdadır. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Millete ait, evet.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) PKKdan emir alanların
halktan bahsetmeye hakkı yok.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - O yüzden, buraya
gelip bize öyle muhataplıkla ilgili çerçeve belirtmeye, sınır
belirtmeye gerek yok. Her gün insanlığa karşı suç
işliyorsunuz.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Millet biliyor.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Ant olsun ki bu
suçların hepsinin hesabını tek tek hepinizden
soracağız. Yargı önünde, adalet önünde hepsinin
hesabını vereceksiniz, hepsini soracağız. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
ORHAN KIRCALI (Samsun) Tehdit mi ediyorsun?
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) PKKnın emrinden
çıkamayan sizsiniz.
BAŞKAN Sayın Baluken, lütfen
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Yüz binler bu tarafa
nasıl geliyor, bunun hesabını verin.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Turan...
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Usul ekonomisi
açısından söz almayacağım ancak
(AK PARTİ ve HDP
sıralarından karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen,
Sayın Turanı dinliyorum.
Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın hatibin
grubumuza dönerek tehditvari bir şekilde hesap vereceksiniz demesinden
hiç çekinmediğimizi, hiç korkmadığımızı ifade
etmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bravo! Millete hesap
veririz, millete; merak etmeyin!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, Adalet önünde, yargı önünde, tarih önünde hesap
vereceksiniz. dedim.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Özel, artık bu
işi bitirelim lütfen.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tabii.
Bu tartışmadan önce ve bu sert
açıklamalardan önce Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz
alan sayın hatip benim konuşmamdaki bazı rakamlara birtakım
çarpıtmalarla karşı çıktı, o konuda cevap
hakkımı kullanmak istiyorum, İç Tüzüke göre.
BAŞKAN Sayın Özel, ona cevap veremiyoruz
şu an çünkü ara verildi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, vermediniz,
şimdi, ne arası efendim.
BAŞKAN Ne söyledi?
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Yeni efendim,
şimdi
BAŞKAN - Bir dakika, bir dakika
Ne söyledi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Halkların Demokratik
Partisi Grup önerisi üzerinde söz almıştım. Bu konuşmamdan
sonra Adalet ve Kalkınma Partisinden sayın konuşmacı
çıktı, benim verdiğim rakamların hatalı olduğuyla
ilgili birtakım sözler söyledi ve yanıltma olduğunu söyledi.
ZEHRA
TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) Öyle bir şey demedi.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) O andan sonra da ara vermedik, cevap hakkımı talep
ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özel, tamam, ben
tutanakları istetip bakacağım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır! Böyle bir şey
yapmanıza izin vermeyeceğim.
BAŞKAN Bir dakika, Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Her isteyene söz verip
Cumhuriyet Halk Partisine bunu yapamazsınız.
BAŞKAN Bir saniye, bir saniye, Sayın
Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoldan geçen Bakanı
kürsüye davet ettiniz.
BAŞKAN Sayın Özel, lütfen, öyle
adaletsiz bir tutumum yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Böyle bir şey olur mu
Sayın Başkan? Yoldan geçene söz veriyorsunuz.
ÖZKAN YALIM (Uşak) İki dakika verin,
konuşsun.
BAŞKAN Siz de haksızlık
yapmayın, haksızlık yapmayın. Bakın,
haksızlık yapmayın.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Atalaya zorla
söz verdiniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bunu
kabul etmemiz mümkün değil.
BAŞKAN O konuşmanın üzerinde nice
konuşmalar oldu. Bakın, ben size söz vermeyeceğim demedim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben sadece Sayın Grup
BAŞKAN Sayın Ağralının
konuşmasından ben bunu hatırlamıyorum, olabilir, dikkatimi
çekmemiş olabilir ama varsa tutanaklarda, ara vermeden söz vereceğim
size; tamam, söz vereceğim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu doğru değil, bu
yaptığınız doğru değil. Ben Grup Başkan
Vekiliyim. İki grup başkan vekiline saygımdan, o konuşmadan
sonra söz talep etmedim.
BAŞKAN - Sayın Özel, lütfen
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Siz sadece
BAŞKAN İstirham ediyorum.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Adaletsizlik
yapıyorsunuz, adaletsizlik yapıyorsunuz.
BAŞKAN Bakın, hayır, ben
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır
Bir grup
başkan vekiline, sadece ve sadece diğer grup başkan vekillerine
duyduğu saygıdan dolayı
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum)
Hayır ama yani gerekçeniz ne?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
söz talebinde geriye
kaldı diye bu haksızlığı yapamazsınız. Bunu
Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna saygısızlık kabul ederiz.
Sayın Başkan, hiç yakışmaz, lütfen yapmayın.
BAŞKAN Şimdi, Sayın Özel,
Sayın Başkan, bir dakika
Yakışmaz, doğru
söylüyorsunuz.
Sayın Özel, bakın, bu dönem
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bakın
BAŞKAN Bir saniye, ben konuşayım.
Hep siz konuşuyorsunuz, Allah aşkına!
Meclisi yöneten bir Başkan Vekili olarak biraz
da benim konuşmama müsaade ederseniz memnun olurum.
Bakın, değerli arkadaşlar, ilk günden
bugüne, bu yasama yılında, bu yasama döneminde şu koltuğa
oturduğumdan beri mümkün mertebe grup başkan vekillerini hiç
kısmadan, adil bir şekilde, iktidar muhalefet ayrımı
yapmadan, hiç kimsenin söz hakkını gasbetmeden ama öbür taraftan da
milletin beklentilerine uygun olarak bu Meclisin çalışmalarını
verimli bir şekilde yürütmesi adına bir yönetim sergilemeye
çalıştım. Hiç kimseye de haksızlık yapmadım, size
de yapmam, bundan sonraki süreçte de yapmayız. Orada da oturduk, sizin
meramınızı da biliyorum, anlıyorum, grubunuzun da durumunu,
psikolojisini biliyorum, bütün gruplar için bunu diyorum. Bütün gruplar için
diyorum, tüm gruplar için diyorum bunu.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Ne varmış
psikolojimizde?
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Bu ne demek ya?
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
Biz bu noktada grup başkan vekillerine her daim
söz verdik, yine söz veririz ama bunu yaparken de bu işin de bir usulünün
olması gerektiğini ifade ediyorum. Ben bir usulsüzlük yaparak, bir
haksızlık yaparak hak doğuralım demiyorum. Haksa sonuna
kadar açık ama lütfen, haksızlıktan da hiçbir
haksızlıktan da hak doğmaz, usulsüzlükten usul
geliştirmeyelim. Dolayısıyla, siz onu iddia ediyorsanız
Ama ben bir kereye mahsus olarak sataşmadan gene size söz veririm, sizin
sözünüze istinaden güvenerek veririm.
Ama lütfen değerli arkadaşlar, grup
başkan vekili arkadaşlarımız, beraber orada çalıştık
birçoğunuzla. Burada orayı da anlıyorum ama burayı da
anlamanız lazım. Bu milleti de hepimizin anlaması lazım, bu
Meclisin de çalışması lazım, Meclisin gündemine geçmesi lazım.
Bir saatte çıkacak kanunda daha kanuna geçemedik.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Meclisin
gündemidir bu konuşulan şeyler. Sayın Başkan, bu
konuşulan şeyler Meclisin gündemidir. Ne demek? Meclisin gündemi
AKPnin gündemi değil, öyle şey mi olur ya!
BAŞKAN - Ben tekrardan, Meclisin
çalışma esaslarına uygun bir şekilde, hepimizin riayet
etmesi hassasiyetiyle iki dakikalık size sataşmadan söz veriyorum.
Teşekkür ediyorum.
Lütfen yeni bir sataşmaya da meydan vermeyelim.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
15.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Konya Milletvekili Abdullah
Ağralının HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
teşekkür ederim.
Doğrusunu sonda yaptınız, bunu
baştan yapsaydınız zaten boşu boşuna bu kadar zaman da
kaybetmezdik.
BAŞKAN En doğrusunu yaparım
Sayın Özel, siz de bunu çok iyi bilirsiniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Şimdi, benim Cumhuriyet
Halk Partisinin Grup Başkan Vekili olarak buradaki tavrımız,
tarzımız
2 grup başkan vekili sırayla ayağa
kalkıp söz talep ediyorken aslında hakkın bizde olduğu
hâlde daha ağır bir sataşma durumu olduğu için -benimki
bilgiyi düzeltme- ona saygılı davrandık. Ondan sonra, buna
itibar etmemek, tutanağa bakmak falan incitici olur. Yapmış
olduğunuz uygulamayı, bir sefere mahsus kısmını
şöyle algılıyorum: Bir sefere mahsus olmak üzere, Sayın
Grup Başkan Vekili söz talep ettiğinde tutanak talep etme gibi
incitici bir davranışta bulundum, bir daha olmayacak. diyorsunuz
diye algılıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Ben ne dediğimi çok iyi biliyorum
Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bundan sonraki kısım
şununla ilgili: Salon biraz boştu demin, şimdi bütün
arkadaşlar hemen hemen burada. Oylama olacak. Burada sert
tartışmalar oluyor. Bu tartışmalarda hangi tarafta
olduğunuzu oylamayacağız. Oylayacağımız şu:
Hakkâride son üç ayda 300 tane anne düşük yapmış. Normal
rakamlar o da olsa bu da olsa bunun 8 katı ve 35 bebek öleceğine
ortalamada 300 bebek ölmüş yani 265 günahsız bebek daha doğmadan
hayatlarını kaybetmiştir.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Rakamları
nereden aldınız?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Şimdi, burada
oturacağız, bir komisyon kuracağız, eğer evet
derseniz; 10 tane sizden milletvekili olacak, 4 bizden, 2 HDPden, 1 MHPden,
çoğunluk sizde. Sağ olun, hiç başkanlık divanını
da paylaşmıyorsunuz; başkan sizden olacak, ikinci başkan,
sözcü
Gidilecek bakılacak bu rakamlar doğru mu değil mi, bu
ölümler oluyorsa niye oluyor, nasıl engel olunabilir; bu sabilerin, bu
günahsızların, bu cennetliklerin ölümüne nasıl mani olabiliriz.
Elinizi vicdanınıza koyun. Bu oylama özerklik oylaması falan
değil; bu oylama Bebekler ölüyor, ölsün mü ölmesin mi? oylaması.
Takdirlerinize sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Hayır, hayır, öyle değil.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Bütün bebekler yaşasın!
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, 9/12/2015 tarihinde Hakkâri Milletvekili Selma Irmak ve
arkadaşları tarafından, Hakkâri ilinde son üç aylık dönemde
gebe kadınlarda yaşanan düşük ve düşük tehlikesi
vakalarındaki artışın nedenlerinin tüm boyutlarıyla
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, Genel Kurulun 30
Aralık 2015 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan,
Konya Milletvekili Halil Etyemez ile 13 Milletvekilinin; Yükseköğretim
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Konya Milletvekili Halil Etyemez ile 13 Milletvekilinin; Yükseköğretim
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/272) (S. Sayısı: 12) (x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Geçen birleşimde ikinci
bölüm üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştı.
Şimdi ikinci bölüm
üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştirilecektir.
Sayın milletvekilleri,
sisteme soru girilmediğine göre
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Dünden var Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun efendim?
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Dünden girilen soru listesi var efendim.
BAŞKAN Şimdi, efendim, dünden sisteme
giren arkadaşlarımıza öncelik vereceğiz. Bu
milletvekillerinden sisteme girenler: Sayın Kuşoğlu, Sayın
Şimşek, Sayın Haberal, Sayın Atıcı, Sayın
Tanal, Sayın Yüksel, Sayın Karabıyık.
Evet, soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Sayın Şimşek
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanıma buradan sormak istiyorum,
aslında Maliye Bakanına soracağımız bir soruydu ama
şu anda o yok, Adalet Bakanımıza soruyorum: Özellikle, ÖGS ve
HGSlerle ilgili, gittiğimiz yerlerde vatandaşlardan çok büyük
şikâyetler alıyoruz. İnsanlara belgeleri olmasına
rağmen çok büyük cezalar geliyor, taksicilere, kamyonculara. 20-25
milyarlık cezalardan bahsediliyor. Hükûmetin bununla ilgili
Ya bu
cihazların sistemi artık çökmüşse yeni bir sistem kurulup
belgesi olan insanlara ÖGS ve HGSyle ilgili Karayollarından ceza
gönderilmemesi ya da bu gönderilen cezaların makul bir şekle çekilip
insanların bu beladan kurtarılması gerektiğine
inanıyorum. Alakası olmayan köydeki traktöre bile otobanda HGS
cezası kesilmiş, gönderilmiş. Bunların
araştırılmasını istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Şimşek.
Sayın Haberal
ERKAN HABERAL (Ankara) Teşekkür ederim.
İki yıllık meslek yüksekokulu mezunu
bazı meslek grubuna mensup olanların göreve başlama derecesi
9uncu derecenin 2nci kademesi olarak gerçekleştirilmesine rağmen,
astsubay meslek yüksekokulu mezunlarının hâlen 9uncu derecenin
1inci kademesinden göreve başlatılması mağduriyete neden
olan adaletsiz bir durumdur. Bu sorunun çözümü için Hükûmetiniz bir düzenleme
yapmayı düşünmekte midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Pendik ve Tuzla ilçelerimizde
bulunan büyükşehir belediyesinin otobüs duraklarında,
kışın vatandaşımızın yağmurdan
korunması için duraklar kapalı alan değil ve duraklarda
aynı zamanda oturacak banklar da olmadığı için hem
yaşlılarımız hem hamile kadınlarımız,
aynı zamanda hastalarımız gerçekten oturacak yer bulamıyor,
mağdur.
İkincisi, Şanlıurfa ili Eyyübiye
ilçesinde Yağmurlu Köyü, Bardacık, Yukarı Yazıcı,
Aşağı Yazıcı, Çaylı köyü ve Demirkapı
köylerinin elektrikleri kesik, vatandaş bu konuda mağdur. Bana
mesajlar atıyor. Sizden rica ediyorum bu Şanlıurfanın
köylerinin elektriklerini kesmeyin. Bunlardan oy alıyorsunuz diye
insanları mağdur etmeyin ve burada bakanlara, tüm Urfa
milletvekillerine sesleniyorum: Bu Urfanın hakkını, hukukunu
savunun Sayın Bakanım.
BAŞKAN Sayın Yüksele söz veriyoruz.
Sayın Yüksel
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Hükûmetin yanlış Suriye politikası
sonucu Suriyeli mültecilerin memleketimizi ne hâle düşürdüğü
malumunuzdur. Son olarak, Eskişehirde 9u çocuk olmak üzere 13 Suriye
vatandaşı bir evde karbonmonoksit gazından zehirlenerek vefat
etmişlerdir. Türkiye'de ucuz iş gücü olarak kullanılan ve
gerçekten bizim gençlerimizin de elinden işini alan Suriyelilerle ilgili
akılcı, gerçekçi, vicdani bir çözüm öneriniz var mıdır
efendim?
BAŞKAN Sayın Atıcı, buyurun.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Mersinde 2015
yılının ilk on ayında tahakkuk eden vergi miktarı 8
milyardan fazla. Türkiye'de 6ncı sırada. Aynı dönemde
yaklaşık 7 milyar tahsilat yapılıyor, yine Türkiye'de 6ncı
sırada. Mersinde kamu yatırımı ne kadar diye
baktığımızda 2014 yılında sadece 422 milyon TL ve
22nci sırada. Yani 6ncı sırada vergi ödüyor, 22nci
sırada hizmet alıyor. 2015 yılındaki yatırımlar
da yine aynı. Mersinin bu kadersizliği neden? Mersine
yatırımları kim engelliyor? Mersine gelen bakanlar bol keseden
vaatlerde bulunuyorlar, bu vaatler yerine gelmeyince Maliye Bakanını
suçluyorlar. Allah aşkına, Mersine yatırımı kim
engelliyor ya da gelen bakanlar yalan mı söylüyor?
BAŞKAN Sayın Bektaşoğlu
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından
17 Aralık 2015 tarihinde açıklanan 2016 Yılı Acil Eylem
Planında Bir hafta içinde yapılacaklar bölümünde esnaflar için 30
bin TL faizsiz kredi desteği uygulanmasına başlanması
öngörülmektedir. Medyada geniş yer bulmuş olan bu Esnafa can suyu,
esnafa müjde, esnafı kurtaracak kredi gibi başlıklarla haber
olmuştur. Ancak uygulamadaki durum hiç de
Başbakanımızın dediği gibi, gazetelerin
yazdığı gibi değildir çünkü krediden yararlanma
koşullarına göre başvuruda bulunacak esnaflardan vergi, kredi,
stopaj gibi borçları bulunmama, hakkında icra takibi
başlatılmamış olma, bir yıl içinde bankalardan ve
KOSGEBden kredi kullanılmamış olma şartı
aranmaktadır. Dolayısıyla esnafımızın başvuruları
bu koşullara uymadıkları gerekçesiyle reddedilmektedir. Bu
konuyu dikkatinize sunmak istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yurdakul
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce
konuşmacılarımızın da ifade ettiği gibi
yanlış bir anlaşılma olmuştu. Biraz önce
milletvekilimiz de düzeltmeye gayret gösterdi ama bebek ölüm hızları,
2002 yılından itibaren, tüm dünyada olduğu gibi Türkiyede de
sosyoekonomik gelişmeler çerçevesinde belli bir düşüş gösterdi.
Hatta 2013 yılında Sağlık Bakanlığı
verilerine göre Türkiyenin ortalaması binde 7,8; Kiliste örneğin
binde 25,1 ama 2013 tarihinden itibaren ilk defa tüm dünyada olmak üzere bebek
ölüm hızları artış gösterdi ve bu artışı,
Sayın Sağlık Bakanı verileri vermemekte, saklamakta.
Buradan Sağlık Bakanının bu bebek ölüm hızlarının
yeni verilerini açıklamasını ve bu bölgeler arasındaki,
iller arasındaki farklılığın nedenlerini
vatandaşlarımıza açıklamasını ifade etmek
istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yalım
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Başkanım.
Uşakta 256 tane köyümüz var, birçok köy
muhtarımızın ve de köylümüzün isteği üzerine, Sayın
Bakanım, muhtarlarımızın, bir defaya mahsus, köylerdeki
konutların, evlerin, il özel idaresi tarafından
planlandırılıp ve projelendirilip ruhsat verilmesi yönünde
istekleri vardır. Bu konuda muhtarlarımızın isteği
doğrultusunda gerekenin yapılmasını rica ederim
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi soruları cevaplandırmak üzere
Hükûmet adına Başbakan Yardımcısı Sayın Numan
Kurtulmuşa söz veriyorum.
Buyurun Sayın Kurtulmuş.
LALE KARABIYIK (Bursa) Sayın Başkan,
benim de sorum vardı.
BAŞKAN Sisteme girilmemiş Sayın
Karabıyık. Bir de, zaten cevap süresi de geldi. Vakit kalırsa
size söz vereceğim Sayın Karabıyık.
Buyurun Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu soruların içerisinde OGS ve HGSye yüksek
cezalarla ilgili yapılan soruyu
Bunu araştıracağız ne
olduğunu. Biz size yazılı olarak sonradan bu konuyla ilgili
gerekli bilgiyi veririz.
Aynı şekilde, Şanlıurfanın
bazı köylerindeki elektrik kesilmesi
Bununla ilgili de hemen gerekli
düzenlemeyi yapacağız. Neden kesildi, bunun gerekçeleri nelerdir,
bunların üzerinde duracağız.
Eskişehirdeki Suriyeli
vatandaşlarımızla ilgili, Suriyeli insanlarla ilgili gündeme
getirilen konu, maalesef, çok sıkça gördüğümüz hazin tablolardan
birisidir. 2011 yılından bu yana, Nisan 2011den bu yana Türkiyeye
gelen sığınmacıların sayısı, bildiğiniz
gibi, 2,5 milyon seviyesindedir.
Türkiye başından itibaren Suriyedeki
drama sessiz ve seyirci kalmamıştır. Açık kapı
politikası gereği, Suriyede her kim Türkiyeden yardım
istemişse, elini uzatmışsa, ister Kürt kökenli olsun ister Arap
kökenli olsun ister Türkmen olsun ister Ezidi olsun ister Sünni olsun ister
Alevi olsun ister gayrimüslim olsun her kim Türkiyeden yardım
istemişse, Türkiyeye sığınmak isteyen Suriyeli ve
Iraklı insanlara kapımız açılmıştır.
Şimdiye kadar yaklaşık 8 milyar dolar
Birleşmiş Milletler standartlarında
Bu da bazen
yanlış anlaşılıyor. Türkiye'nin cebinden bu kadar para
çıktı anlamında değil, yapılan hizmetin
Birleşmiş Milletler standartlarına göre yaklaşık 8
milyar dolarlık bir maliyeti de Türkiye
karşılamıştır.
Buna rağmen, sorunun fevkalade çok taraflı
ve büyük bir sorun olduğunun farkındayız. Türkiye'nin tek
başına çözebileceği bir sorun olmanın çok ötesine
geçmiştir. Özellikle yaz aylarında, Türkiye'nin üzerinden Doğu
Akdeniz göç yolunu kullanarak Avrupaya geçmek isteyen insanların
oluşturduğu manzara dolasıyla da Suriyeli göçmenler sorunu,
maalesef, uluslararası camianın yeni nazarıdikkatine
gelmiştir. Dolayısıyla, Türkiye, artık bu mülteciler
meselesini uluslararası platformlara taşımıştır.
Bütün dünyanın bu konuda dikkatini her platformda çekmeye devam ediyoruz
ama maalesef, Suriyede Suriye halkının istediği onurlu bir
barış sağlanmadan Suriye meselesinin kısa bir süre
içerisinde çözülmesi de mümkün görünmüyor.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Sayın
Bakanım
Çok özür dilerim, devam edin.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu)
- Uluslararası camia Suriye meselesinde başından itibaren
Suriyede nasıl sorunu çözeceğine ilişkin bir plana sahip
olmadığı gibi, maalesef, mülteciler meselesinin de nasıl
üstesinden gelinebileceğine dair ortak bir plana sahip değildi.
Türkiye olarak üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeye gayret
ettik, bundan sonra da gayret ediyoruz. Bizim amacımız, Suriyede
Suriye halkının istediği kalıcı, onurlu bir
barışın sağlanmasıdır.
Buyurun.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Sualim
yanlış anlaşıldı herhâlde efendim. Bu
bahsettiğiniz tespitlerden biz de haberdarız fakat şu anda Türkiyede
yaşayan Suriyeli insanların, gerek Türk halkı gerek kendileri
için yaşam kalitesinin çok kötü olmasından kaynaklı olarak
Hükûmetinizin ne gibi bir planı vardır bunları düzeltmek için?
Sorum bu.
BAŞKAN Sayın Bakanım, siz tüm
soruları cevaplandırırsanız, süre kalırsa tekrar
dönüş yapabilirsiniz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu)
Bunlarla ilgili, bakın, ben, geçen Hükûmet döneminde Suriye
koordinasyonuyla ilgili çalışmaları yürütüyordum. İlgili
bakanlıklarımız ve ilgili kamu kurum ve kuruluşlarımız,
ilgili Başbakan Yardımcısının
başkanlığında düzenli olarak toplanır. AFADtan Göç
İdaresine kadar, Sağlık Bakanlığından Millî
Eğitim Bakanlığına kadar entegre bir Suriye mültecileri
politikasını Türkiyede yürütmeye gayret ediyoruz ve bunu da sürekli
olarak güncelliyoruz. Dolayısıyla bütün bakanlıklar üzerine
düşen sorumlulukları yerine getirmeye çalışıyor, bütün
kamu kurum ve kuruluşlarımız sorumluluklarını yerine
getiriyor. Son derece disiplinli ve son derece bütünleşik bir Suriye
politikasını uygulamaya gayret ediyoruz. Ancak takdir edersiniz ki
mesele sadece Türkiye'nin tek başına çözebileceği bir sorun
olmanın çok ötesine geçmiştir.
Yine Mersinle ilgili yatırımı kim
engelliyor? çarpıcı sorusu soruldu. Ben de bu konuyu bilmiyorum.
Mersinle ilgili olan konuyu konuşur, size bunların yazılı
olarak cevabını veririz.
Sayın Haberalın kamuda astsubaylarla
ilgili olarak sorduğu soru. İki yıllık yüksekokul mezunu
polisler 10uncu dereceden başlıyorlar, polisler ve astsubaylar 9a
1den başlıyorlar. Dün yapılan düzenlemeyle birlikte de
astsubaylarımız da bundan sonra 9a 1den görevlerine
başlamış olacaklar, bunu da arkadaşlarım bilgi notu
olarak ilettiler.
Geri kalan sorular da yazılı olarak ilgili
arkadaşlara cevaplandırılacaktır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Karabıyık,
sisteme girmişsiniz.
Sayın Karabıyıka söz veriyoruz.
Buyurun Sayın Karabıyık.
LALE KARABIYIK (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Enflasyon ile mücadele ve istikrar konusunda Merkez
Bankasının ve Merkez Bankası araç
bağımsızlığının önemini biliyoruz.
Sayın Bakan, Merkez Bankasının bağımsız
olduğunu düşünüyor musunuz? Tabii, bu soruya bir iktidar partisi
bakanı olarak cevap vermeniz zor olabilir ama Merkez Bankasını
eleştiren dünya kuruluşları, G20 gibi kurumların
görüşleri acaba neden bu yönde?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu)
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, yasası gereği
bağımsız bir kuruluştur, Hükûmetten
bağımsızdır. Ancak Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
Türkiye'deki Hükûmetin genel olarak ortaya koymuş olduğu,
Parlamentoda kabul edilen ekonomi politikalarıyla uyumlu bir şekilde,
dünyanın her yerinde, bütün merkez bankalarının olduğu gibi
uyumlu bir şekilde hareket eder.
Dolayasıyla, Türkiyede Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankasının bağımsızlığı
konusunda en ufak bir tereddüt yoktur. Bu bağımsızlık
araçsal bağımsızlıktır. Araçsal
bağımsızlık Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının
tamamıyla Türkiye'deki ekonomi politikalarından uzak, azade
olduğu anlamına gelmez. Merkez Bankası Yasası gereği
de Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının temel sorumluluğu
Türkiyede fiyat istikrarını sağlamaktır. Bununla ilgili
olarak bütün araçsal bağımsızlık kuralı içerisinde
bütün araçlarını geliştirir, zaman zaman farklı araçlar
kullandığına siz de şahit oldunuz. Zaman zaman faiz
aralığı gibi yeni bir uygulama ortaya koyar, başka
araçları kullanır. Dolayısıyla, bütün bu uygulamalarda
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası bağımsızdır.
Herhangi bir şekilde bağımsızlığında bir
şüphe yoktur. Bunu başkasının raporları değil,
Türkiye Cumhuriyetinin uygulamaları ve yasaları belirler.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
Sayın Atıcı sisteme girmiş.
Sayın Atıcıya söz veriyoruz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Mersin sizden lütuf istemiyor,
Mersin Hükûmetten hakkını istiyor, diyor ki: Ben 6ncı
sırada vergi ödüyorum. Üstelik de bu vergiyi tahakkuk da ediyorum, yine
6ncı sırada tahakkuk ediyorum. Yani ben namusluyum. Hem tahakkuk ettiriyorum,
üretiyorum hem de paramı topluyorum, devlete veriyorum. Devlet ne
yapıyor? Yatırımı bana 22nci sırada veriyor. Sorun
burada. Üstelik bu yaptığınız yatırımlar
Örneğin geçen yıl Mersine yapılan yatırımların
kaynağı sizin TOKİye verdiğiniz Tevfik Sırrı Gür
Stadyumudur. Yani Mersinin kendi malını alıyorsunuz,
satıyorsunuz; sonra Mersine yatırım yaptık. diye
Mersinlileri aldatıyorsunuz. Sorun büyüktür.
Biz sizden hakkımızı istiyoruz.
Hükûmet hangi hükûmet olursa olsun Mersin layık olduğu hakkını
sizden talep ediyor, etmeye devam edecek.
BAŞKAN Sayın Bakan
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu)
Sayın Atıcı, bir Mersin milletvekili olarak Mersinin
hakkını savunmanızı takdirle karşılıyorum
ancak şu Aldatıyorsunuz. lafını da isterseniz bir
zihnimizden çıkartalım. Siz de Mersin milletvekili olarak Mersinin
Ben söylediğiniz konunun detayını bilmediğim için
giremiyorum detayına. Ama Mersin milletvekilisiniz, bizler hangi ilden
seçiliyor olursak olalım hepimiz Türkiyenin milletvekiliyiz, Türkiyenin
bütün illerinin sorumluluğu üzerimizdedir.
Sizlerin eğer Mersinle ilgili Şu
yatırımlar yapılırsa Mersine faydalı olur. diye
teklifleriniz varsa bu tekliflere her halükârda açık olduğumuzu bir
kere daha ifade ediyorum. Nasıl Mersine yatırım yapmak sizin
için, oranın, o yörenin, o ilin milletvekili olduğunuz için önemliyse
bizim için de bu talebinizi dinlemek önemlidir. Kaldı ki Mersinden de bir
Başbakan Yardımcımız var. Beraber oturur, hep beraber
Mersine daha iyi yatırım götürmek için gayret sarf ederiz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Kurtulmuş.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bir cümle.
Sayın Bakan, sadece vaatlerinizi yerine
getirin, başka bir şey istemiyoruz.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Atıcı.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başbakan
Yardımcısı billboardlara yazdığı vaatleri
yerine getirsin, başka hiçbir şey istemiyoruz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu)
Eyvallah, uyarınız için teşekkür ederiz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa
o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
7nci madde üzerinde iki önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 12 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 7nci maddesinde yer alan 31/12/2016 ibaresinin
30/06/2016 olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Çağlar
Demirel Adem
Geveri
Diyarbakır Diyarbakır Van
Tuğba Hezer Öztürk Ertuğrul
Kürkcü Mizgin
Irgat
Van İzmir Bitlis
BAŞKAN Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 12 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 7nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali Özcan Tahsin
Tarhan Dursun
Çiçek
İstanbul Kocaeli İstanbul
Kemal Zeybek Haydar
Akar Aytuğ
Atıcı
Samsun Kocaeli Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen, Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı.
Buyurun Sayın Atıcı, süreniz beş
dakikadır. (CHP sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 12 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesi üzerindeki önergemiz üzerine
söz almış bulunuyorum. Harama el uzatmayan, uzatana da göz yummayan,
haram için öğrencileri ve muhtaçları paravan yapmayan, istismar
etmeyen herkesi de saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu maddeyle yani 7nci
maddeyle sosyal yardımlaşma ve dayanışma
vakıflarının, yükseköğrenim öğrencilerine burs vermesi
amacıyla gerçek ve tüzel kişilerden şartlı
bağış almasının devam etmesini istiyorsunuz. Bu süre
2015 yılının sonunda yani yarın sona erecekti. Siz
diyorsunuz ki komisyonda Bunu 2020 yılına kadar uzatalım. Biz
itiraz ediyoruz, diyoruz ki: Burada pis kokular var, uzatmayalım. Ve siz
en nihayetinde bunu Bir yıl bari uzatalım. diyerek 2016ya kadar
uzatmak istiyorsunuz. Biz de önergemizde diyoruz ki bu madde kalksın. Niye
kalksın, öğrenciye burs verilmesin mi? Tabii ki verilsin. Bütün öğrencilere
hiçbir ayrım yapılmadan burs verilsin ama bu bursu devlet versin yani
öğrencilerimizi namerde muhtaç etmesin. Ama eğer siz kalkıp
öğrencilerin ve ailelerin, sizin yarattığınız
yoksulluğu üzerinden onların ihtiyaçlarını istismar ederek,
hele hele bazı vakıfların arkasındaki rüşvet döngüsünü
de görmezden gelerek böyle bir teklife imza atmanız doğrusu
şaşırtıcıdır dersem yalan söylemiş olurum;
şaşırtıcı değildir, tam da sizin duruşunuza
yakışan bir tavırdır.
Benzer uygulamayı yurtlar için de
yaptınız. Bilerek ve isteyerek yurt yapmayarak öğrencilerimizi
namerde muhtaç ettiniz. Eğer siz, öğrencilerimizin sadece beşte
1inin yurt ihtiyacını karşılıyor iseniz âcizsiniz.
Eğer Âciz değiliz kardeşim, biz bu kadar inşaat
yapıyoruz TOKİyle, biz güçlüyüz. diyorsanız, o zaman
öğrencilerin yüzde 80inin yurt ihtiyacını
karşılamadığınız için suçlusunuz. Bilerek,
isteyerek taammüden bu suçu işliyorsunuz.
Eğer dönüp de siz -daha dün bu kürsüde
konuşan AKPli hatibin sözleriyle- 2013-2014 eğitim öğretim
yılında 2,6 milyon öğrencinin 1 milyon 350 binine yani
yarısına burs ve kredi verebilmiş iseniz, kredi geri ödemeli
olduğu için burs sayısı sadece 353 bin kişi ise, siz bu
işi bilerek, isteyerek yapmıyorsunuz demektir. Ben güçsüzüm, ben
zayıfım. diyorsanız, buyurun, Hükûmeti derhâl devredin.
Hayır, ben güçlüyüm. diyorsanız, çıkın, bu
öğrencilerin burs ve yurt sorunlarını çözün ama siz bu işi
vakıflara veriyorsunuz. Diyorsunuz ki: Vakıflara beleş paralar
gelsin, örneğin TÜRGEVe gelsin bu paralar. Eğer bir tek havaleyle
TÜRGEVe 100 milyon dolar para gelmiş ve TÜRGEV bunun sadece 10 milyon
TLsini harcamış ise bu işin arkasında bir problem
vardır. Ve siz bu para akışının devamını
sağlıyorsunuz. İşin daha da kötüsü şudur: Bakın,
hiç kimse size, TÜRGEVe bu parayı bedava vermez. Bakın,
bağışçı, bağışın ardından,
İstanbulda imar planını aldı mı almadı mı,
imar iznini aldı mı almadı mı? Bağışı
26 Nisan 2012 tarihinde yapıyor. Bağışçının imar
izni başvurusu bir ay sonra, mayısta, imar izni kabulü bir ay sonra
haziranda; parayı veriyor, İstanbulda imar iznini alıyor.
ORHAN KIRCALI (Samsun) Nereden çıkardın
öyle bir sonucu?
AYTUĞ ATICI (Devamla) Benzer şekilde,
milletin anasına küfreden adamlar bu şirkete -şirket demem
ağzımdan çıktı, Allah söyletti- bu vakfa geliyor, pek çok
bağışta bulunuyor ve milletin anasına küfrederken önündeki
bütün engeller kalkıyor. İşte biz diyoruz ki:
Vakıfları bu kirli, bu ahlaksız, bu namussuz ilişkilerden
kurtaralım. Devletimiz büyüktür, AKPye rağmen büyüktür. Sizin yok
etme, mahvetme, küçültme çabalarınıza rağmen Türkiye Cumhuriyeti
devleti büyüktür ve öğrencilerine sahip çıkar, size rağmen
çıkacaktır.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, belediye burslarını
kim iptal ettirdi? Öğrencilere verilen bursları kim iptal ettirdi?
AYTUĞ ATICI (Mersin) Ne konuşuyorsun ya!
Sana cevap bile vermem.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) CHP iptal ettirdi.
Verme. Kim iptal ettirdi?
AYTUĞ ATICI (Mersin) Adam bile değilsin.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sen değilsin
adam.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 12 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 7nci maddesinde yer alan 31/12/2016 ibaresinin
30/06/2016 olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ertuğrul
Kürkcü (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü.
Buyurun
Sayın Kürkcü.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; benden
önce konuşan Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Aytuğ
Atıcıya benzer gerekçelerle bu değişikliğin
yapılmasını önereceğim. Tekrardan kaçınmak için onun
dediklerinden biraz daha başka bir yerde belki kurabilirim söylemi.
Birincisi: Sık sık ortaya çıkan zamana ilişkin bütün
bu değişiklik tasarıları esasen bir temel kanundan yoksun
oluşumuzla yakından ilgilidir. Hükûmetin o gün aklında, gündeminde, kendi
portföyünde olan bütün meseleleri, birbiriyle hiçbir şekilde
irtibatlandırılamayacak konu ve hususları tek bir torbaya
doldurarak bunlardan bir kanun çıkarma
alışkanlığının bir parçasıdır. Bu
yüzden de kanunların hepsi birbiriyle bağlantısız, kanun
maddelerinin hepsi temel kanundan uzak bir biçimde
değiştirildiği için durmaksızın temel sorunlarla
karşı karşıya kaldığında
değişiklik önerileri karşımıza geliyor. Bu keyfî bir
biçimde toplumu yönetme, bürokrasinin ve Hükûmetin ihtiyaçlarına
bağlı olarak Meclisi çalıştırma
alışkanlığının bir sonucu. Ortaya konulan
gerekçe, tarihin ileriye alınması gerekçesi anlaşılabilir
değil, herhangi bir esasa da bağlanmış değil. Bizim
bunun altı ay geriye doğru çekilmesine dair yaptığımız
öneri de çalışmalarını belli bir tarihe göre
planlamış olanların mağdur edilmeden bu işin
içerisinden çıkılmasına yardımcı olmak ama esasen bu
duruma karşı çıkmakla ilgilidir.
İkinci mesele: Bu -Aytuğ Atıcı
arkadaşımızın söylediği gibi- parasız eğitim
ve parasız sağlık, esasen temel anayasal yönelişin
etrafından dolaşan bir kanun olduğu için temelden kadük
olması gerekir. Türkiye Cumhuriyeti bir sosyal hukuk devleti ise
öğrencilerin burslarını, öğrenim ihtiyaçlarını,
yurt ve okul giderlerini doğrudan doğruya devlet bütçesinden karşılayacaktır.
Kendi yükümlülüklerini, sosyal yükümlülüklerini zenginlere, şahıslara
devrederek eğitim sürecini özelleştirme, eğitimin üzerinde
sermayenin ve mülk sahibi sınıfların damgasını
vurabilmek bakımından son derece güçlü bir aparat olan sosyal
dayanışma vakıflarına böylesine büyük
ayrıcalıklar sağlanması esasen sosyal devlet meselesiyle
doğrudan doğruya karşı karşıyadır. Bu
nedenle de kesinlikle sermayenin sultası, çıkar gruplarının
eğitim üzerindeki tasarrufu ve devletin yurttaşlarına
karşı görevlerinin sermayeye devredilmesi, böylelikle kamusal alanın
piyasalaştırılması işine son verilmesi gerekir.
Partimiz buna temelden karşıdır.
Bu vesileyle, aslında kamusal alanda son derece
güçlü bir duruş gösteren üniversitelerin ve eğitim
kurumlarının da bu tasarı sahiplerince hedef alınması
son derece manidardır. Orta Doğu Teknik Üniversitesi günlerdir
baskı altında, günlerdir saldırı altında. Bir kamu
üniversitesi bir zengin kulübü gibi topluma tanıtılmak istenirken,
zenginlerin, üniversiteleri kendi kulüpleri hâline getirmesi teşvik
ediliyor. Bu nasıl bir paradokstur?
Din ve ibadet özgürlüğünün ayaklar altına
alındığı söyleniyor. Bunun kocaman bir yalan, Kabataş
yalanı kadar kocaman bir yalan, Dolmabahçe Camisindeki Gezi döneminde
ortaya atılan yalanlar kadar kocaman bir yalan olduğu, bizzat
darbedildiği söylenilen öğrenci tarafından
yalanlandığı hâlde hâlâ ısıtılıp temcit
pilavı gibi ortaya konuyor.
Bakın, ben size söyleyeyim: Ben Orta Doğu
Teknik Üniversitesinin eski bir öğrencisiyim. Orta Doğu Teknik
Üniversitesinde, aslında üniversiteyi yönetenler hiçbir şekilde
öğrencileri ideolojik olarak yönlendirmeye çalışmazlar, hatta
ideolojik olarak yönlenmelerini önlemeye çalışırlar fakat
üniversitenin bir geleneği vardır; orada düşünceler üzerine
herhangi bir baskı kurulmaz, dersler ideolojik doktrin alanları
değildir. O yüzden, zihinleri serbest kalan öğrenciler, ister
istemez, onurlu ve zeki insanlar oldukları için, doğru olanı
yani demokratik olanı, devrimci olanı, muhalif olanı seçerler.
Bu üniversiteden kurtulmak istiyorsanız
yapacağınız şey, burayı bir askerî kışlaya
çevirmektir; yoksa Orta Doğu Teknik Üniversitesi bu geleneği ister
istemez sürdürecektir. Bu okulun öğrencisi olmakla da gurur duyduğumu
söylemek istiyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
8inci madde üzerinde ikisi aynı mahiyette
olmak üzere üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 12 sıra sayılı
Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 8inci
maddesinde yer alan 15.330 rakamlarının 16.000 olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Erkan
Akçay Zihni
Açba
İstanbul Manisa Sakarya
Erkan Haberal Baki
Şimşek Ruhi
Ersoy
Ankara Mersin Osmaniye
BAŞKAN Şimdi okutacağım iki
önerge aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım. Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim, eğer talep yoksa da gerekçelerini
okutacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 12 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 8inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Murat Bakan Bülent
Kuşoğlu Lale
Karabıyık
İzmir Ankara Bursa Mehmet Bekaroğlu Seyit
Torun Kadim
Durmaz
İstanbul Ordu Tokat Faik Öztrak Tekirdağ
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
İdris Baluken Çağlar
Demirel Mithat
Sancar
Diyarbakır Diyarbakır Mardin
Adem Geveri Tuğba
Hezer Öztürk Mizgin
Irgat
Van Van Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergelere
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde söz isteyen, Mardin Milletvekili Mithat Sancar.
Buyurun Sayın Sancar.
MİTHAT SANCAR (Mardin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben, tabii, bu kanunda er ve
erbaşların ücretlerinde düzeltme yapmanın gerekçesini gerçekten
anlayamadım. Bu ihtiyaç nereden çıktı, neden şimdi
çıktı, onu da anlamış değilim. Aklıma şöyle
bir açıklama geliyor tabii, onu da sizlerle paylaşayım: Türkiye
Cumhuriyetinin militarist politikalar tarihinde ne zaman bir güvenlikçi
politika ekseni ya da patikası oluşursa, arka arkaya aynı
refleksler gelir. Şimdi, bugünkü Hükûmetin de 7 Hazirandan sonra
izlediği politikalar kendisini böyle bir güvenlikçi yola sokmuştur.
Bu, bir parçası olarak düşünülebilir, arkasından
başkaları da gelecektir.
Bakın, Roboskide de aynı şey oldu,
onu da konuşurken yine aynı tepkiler verildi. Bugün üstü örtülmek
isteniyor, unutturulmak isteniyor. Daha önceki yönetimler zamanında da
aynı şey yapıldı. Tabii, ben şunu merak ediyorum,
vicdanlı bütün AK PARTİlilere de soruyu sormak istiyorum: Nasıl
bu kadar rahat benimseyebildiniz daha önceki dönemin eleştirdiğiniz, eleştirdiğinizi
söylediğiniz, benimsemediğinizi söylediğiniz
politikalarını? O dönemlerde katliamlar
yapıldığında bunları sizler açığa
çıkarmayı da taahhüt ettiniz, o politikaları
sürdürmeyeceğinizi de 2002den itibaren bütün seçim bildirgelerinizde dile
getirdiniz ama şimdi aynı şeyleri yapıyorsunuz.
Eğer geçmişteki bu ihlalleri
aydınlatacak bir yöntem bulamazsanız, bulmazsanız,
çatışmaların kaynağını kurutmanız da mümkün
değildir. Yeniden barışmayı sağlamak, daha
doğrusu, adil bir barışı, özgür bir birlikte
yaşamı kurmanız da mümkün değildir. Roboski üzerinde bu
kadar durmamızın nedeni budur. Unutun gitsin politikası,
Türkiyede militarist dönemle, yönetimle özdeşleşmiş bir
anlayıştır. Unutulmuyor hiçbir şey.
Size bir filmden kısa bir replik
aktarayım: İyileşecek yaraları olduğu sürece
geçmiş, bugün olarak kalır. Eğer geçmişte
açılmış bir yara varsa bunun failleri, nasıl
gerçekleştiği, şartları ortaya çıkarılmazsa o
insanlar ve o insanlarla kendini bir hisseden bütün insanlarda o yara açık
kalır.
Çözüm süreci
boyunca ben akil insanlar heyetindeyken de, akademisyen olarak da Hükûmete,
doğrudan doğruya o zamanın Başbakanı Sayın
Erdoğana, Sayın Davutoğluna bir hakikat komisyonu benzeri
model oluşturalım, bunları aydınlatalım, gelin geçmişteki
yaraları iyileştirerek adil bir barışı sağlam
temeller üzerine oturtalım dedim. Pek çok başka gereklilik gibi,
çözüm sürecinin başarıyla yürümesi için ihtiyaç duyulan pek çok
başka kurum önerisi gibi bunu da maalesef reddettiler.
Şimdi,
burada bizim söyleyebileceğimiz şey şudur: Askerî alanla ilgili
düzenlemelerde öncelikle zorunlu askerliği kaldırmakla işe
başlamak gerekiyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin vicdani
retle ilgili Türkiyeyi mahkûm ettiği pek çok kararı var. Vicdani ret
hakkını tanımak gerekiyor, ondan sonra da ücretlerde gerekirse
düzenlemeler yapılabilir, o zaman çok daha rahat bunları
açıklayabilirsiniz ama şu an yaptığınız şey,
bu militarist reflekslerin tekrarından başka bir şey
değildir.
Yaralarla
ilgili başlamışken yine yaralarla ilgili bir şiirle
bitirmek isterim. Turgut Uyarın 1970te yazdığı şiirdir.
Gerçekten çok büyük uyarıdır bizlere de:
Güllerin bedeninden dikenlerini teker teker
koparırsan,
Dikenleri
kopardığın yerler teker teker kanar.
Dikenleri
kopardığın yerleri bir bahar filan sanırsan,
Kürdistan'da ve
Muş-Tatvan yolunda bir yer kanar.
Gelin, bu
yaraları kapatacak çalışmaları hep birlikte yapalım.
Saygıyla
selamlıyorum sizleri. (HDP sıralarından alkışlar)
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) Biz kimseyi diken olarak görmüyoruz yalnız.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde söz isteyen, İstanbul
Milletvekili Mehmet Bekaroğlu.
Buyurun
Sayın Bekaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
BEKAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Sancar Bu düzenleme niye
yapıldı, bilemiyorum. dedi, ben açıklayayım değerli
arkadaşlarım. Bu düzenlemeyle, uzman er ve erbaşların
maaşları bugüne kadar asgari ücret üzerinden hesaplanırken
şimdi memur katsayısına endeksleniyor. Sebebi ne biliyor musunuz
arkadaşlar? Sebebi, hiyerarşi, TSKdaki hiyerarşi. Bu arkadaşlarımız
asgari ücret arttığından dolayı bu aydan itibaren
maaşları yüzde 30 artacak. Şimdi, bu, yüzde 30 artınca
astsubayların maaşını geçecek değerli arkadaşlarım.
O nedenle, uzman er ve erbaşların maaşı artmasın diye,
hiyerarşi bozulmasın diye yapılıyor bu
vicdansızlık. Niye vicdansızlık arkadaşlar?
Bakın, şehit haberleri geliyor. Kim bu
şehit haberlerindekiler? Bakıyoruz, rütbelere bakıyoruz. Elbette
şehitlerde rütbe ayrımı yapılamaz ama bakın uzman er,
uzman erbaş, onbaşı; öyle değil mi arkadaşlar? Niye bu
çocuklar sözleşmeli oldular? Niye bu çocuklar uzman er ve erbaş oldu
değerli arkadaşlarım? Sesimi yükseltiyorum,
heyecanlıyım onların adına. Niye oldular? Fakir
oldukları için arkadaşlar. Elbette vatanlarını seviyorlar,
elbette vatanları için ölüme gidiyorlar. Niye gidiyorlar? Siyaset bu
meseleyi çözemediği için bu çocuklar ölüme gidiyorlar. Şimdi, bu
siyaset, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu bürokrasinin şeyine uyarak,
ordudaki saçma sapan hiyerarşi dediğimiz şeyin işine uyarak
bu çocukların maaşını kesiyor. Bu,
vicdansızlıktır. Bu, adaletsizliktir, ayıptır
değerli arkadaşlarım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ayıp!
Ayıp!
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Bakın, bu
çocuklara
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) 3 kat
artırıyoruz.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Hiyerarşi
başka şekilde düzeltilemez miydi? Astsubayların
maaşını artırsaydınız. Bu ölüme sürdüğünüz
çocukların, genç insanların maaşını azaltmak için
arkadan dolanarak bu oyunu kurmak bir devlete yakışır mı
değerli arkadaşlarım? Bu, vicdansızlıktır.
Gerçekten vicdansızlıktır, adaletsizliktir, ayıptır.
Bu ayıp, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna yeter.
Kaldı ki son dakikaya kadar Komisyon
Başkanı dahi bu maddenin ne anlama geldiğini bilmiyordu. Bu
maddeyle bu arkadaşların maaşının 500-550 lira
artmayacağını bilmiyordu değerli arkadaşlarım.
Sonra gitti, Bakanla görüştü ama bürokrasi ısrar ettiği için bu
madde burada kaldı.
Bu uzman er ve erbaşların durumu
bunlardan, maaştan ibaret değil değerli arkadaşlarım.
Bu insanlar var ya bu insanlar, taşeron işçisi gibi, sözleşmeli
çalışıyorlar. Niye? Fakir oldukları için, gariban
çocukları oldukları için bu çocuklar ölüme gidiyorlar. Niçin?
Burası, Meclis bu meseleyi çözemediği için. Bu gariban
çocukların sorunu çok fazla, taşeron, sözleşmeli, 45
yaşına geldi mi emekli ediliyor bu çocuklar. İki aydan fazla
rapor aldı mı bu çocukların, bu gençlerin ordudan
ilişiği kesiliyor. Ne kadar bunlar? 71 bin şu anda. 50 bini
emekli olmuş, 100 bin kişi de ayrılmış bu zor şartlara
dayanamadığından. Bunların mesaisi filan yok, eli tetikte
dağlarda, şehirde geziyor bu çocuklar. Biz gönderdik bunları,
bunların sorumluluğu bize ait. Niye? Çünkü bu Meclis bu meseleyi
çözmedi, çocuklarımız, insanlarımız ölmeye devam ediyor
değerli arkadaşlarım.
Bunların sorunları çok. Bakın, bu
çocuklar var ya bu çocuklar, bu ölüme gönderdiğimiz çocuklar, bu çocuklar
garnizonlara
O bölgeye giden subay ve astsubaylar iki yıl kalıyor,
bu çocuklar beş yıl kalıyor. Sosyal tesislere bile
alınmıyor bu çocuklar, evet, sosyal tesislere bile
alınmıyor. Birliklerde yüzde 70i oluşturuyorlar ama lojmanlarda
ancak yüzde 5 veriliyor, böyle bir ayrımcılık da
yaşıyor bu çocuklar. Bu çocukların bir okulu filan da yok,
eğitim filan da almıyor bu çocuklar. Evet, eğitim, doğru
dürüst bir eğitim de almıyor, askerde aldıkları eğitimle
yetiniyorlar. Daha sonra profesyonel yapıyoruz bunları ama öyle bir
eğitim bu çocuklara vermiyoruz. Bu çocukların üst rütbesi
astsubaylıktır, astsubaylığa geçişte de çok ciddi
problemler var.
Değerli milletvekilleri, değerli
arkadaşlarım; burada eğer vicdan sahibiyseniz, burada sürekli
şekilde şehit edebiyatı yapıyorsunuz, terörle mücadele
filan diyorsunuz, eğer şu kadar vicdanınız varsa Sayın
Bakanım, Sayın Kurtulmuş, bu önergemize evet dersiniz ve bunu
buradan çıkarırız. Sonra gelin, başka bir düzenleme
yapın ve astsubayların maaşını da artırın,
neyse o hiyerarşi, o hiyerarşiyi koruyun ama bu ölüme sürdüğünüz
çocukların hakkını gasbetmeyin; ayıptır,
günahtır, haramdır!
Bu kadar değerli arkadaşlarım,
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki her iki önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
ENGİN ALTAY (İstanbul) Haydi...
BAŞKAN - Kabul etmeyenler... Önergeler kabul
edilmemiştir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ondan sonra
Şehitler ölmez. diye bağırıyorsunuz.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul)
Yazıklar olsun size! Yazıklar olsun size! Yalancısınız
siz! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Sana yazıklar olsun!
Asıl sana yazıklar olsun!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, diğer
önergeyi okutuyorum
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Kimin ne olduğunu
biliyoruz biz, otur!
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Hiçbir
şey bildiğin yok, yazıklar olsun!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hadi güle güle!
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul)
Yazıklar olsun!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Tamam, gördüler seni!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Vicdanının
kabul etmediklerini öyle yüksek sesle bağırarak yediremezsin. Haddini
bil! Haddini bil!
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Hadi oradan!
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 12 sıra sayılı
Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 8inci
maddesinde yer alan 15.330 rakamlarının 16.000 olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu
(İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen, İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu.
Buyurun Sayın Aksu. (MHP sıralarından
alkışlar; AK PARTİ ve CHP sıralarından
karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, hatip
kürsüye çıktı, lütfen hatibi dinleyelim.
Buyurun Sayın Aksu.
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri
(AK PARTİ ve CHP
sıralarından karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Lütfen
sayın milletvekilleri, kürsüde hatip var.
Buyurun Sayın Aksu.
İSMAİL FARUK AKSU (Devamla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 8inci maddeye ilişkin
değişiklik önergemiz, sözleşmeli erbaş ve erlerin
ücretlerinin artırılmasına ilişkindir.
6191 sayılı Sözleşmeli Erbaş ve
Er Kanununun 7nci maddesinin üçüncü fıkrasında, sözleşmeli
erbaş ve erlerin ücretleri düzenlenmektedir.
Hâlen erbaş ve erlere, sözleşme tarihinden
geçerli olarak, 16 yaşından büyükler için belirlenen asgari ücret
brüt tutarının, hizmet yıllarına göre kanuna ekli (1)
sayılı cetvelde belirlenen oranla çarpımı sonucu bulunacak
tutar üzerinden aylık ücret verilmektedir. Buna göre, hizmeti bir yıl
olan sözleşmeli erbaş ve erler için belirlenen 1,90 oranı esas
alındığında net ücretleri 2.401 lira 28 kuruş olmaktadır.
Hükûmetin getirdiği düzenleme ise, brüt asgari ücret yerine 15.330
gösterge rakamının memur aylık katsayısıyla
çarpılması suretiyle ücretin hesabını öngörmektedir.
2015 yılı ikinci yarısından
geçerli katsayı esas alındığında, sözleşmeli
erbaş ve erlerin ücretleri net 2.401 lira 62 kuruş olmakta, ücretlerde
sadece 34 kuruşluk bir artış meydana gelmektedir. Yani esasen
mevcut ücret, aynıyla korunmakta, ilave bir artış
öngörülmemektedir. Bununla birlikte ücret hesabına ilişkin sistem
değişikliği yapıldığı için erbaş ve
erlerin 2016da alacakları ücret azalmaktadır. 6191 sayılı
Kanunda hiçbir değişiklik yapılmamış olsaydı,
asgari ücretin net 1.300 lira olacağı varsayımıyla brüt
asgari ücret 1.645 lira 76 kuruş olacak, bu durumda ise bir
yıllık hizmeti olan bir erbaş net 3.103 lira alacaktı.
Değişikliğin 2016 yılında uygulanacak olan
katsayı dikkate alınarak hesaplanması durumunda ise sadece
katsayıdan kaynaklanan ve tüm kamu çalışanlarına uygulanan
artış söz konusu olacaktı.
Kanun teklifinin gerekçesinde diğer kamu
görevlilerinde olduğu gibi göstergeye dayalı bir sistem getirilmesi
öngörüldüğü ifade edilse de, düzenlemeyle, asgari ücretin
artırılması nedeniyle, sözleşmeli erbaş ve erlerin
ücretlerinde diğer çalışanlara göre meydana gelecek daha yüksek
artışı engellemenin amaçlandığı
açıktır. Hâlbuki sözleşmeli erbaş ve erler
çalışma şartları, aldıkları sorumluluk ve
taşıdıkları riskler nedeniyle zor şartlarda görev
yapmakta ve daha iyi mali ve sosyal haklara sahip olmayı hak etmektedir.
Nitekim, Türk Silahlı Kuvvetleri emrinde görev yapan ve özlük hakları
konusunda sıkıntı yaşayan personel arasında
sözleşmeli erbaş ve erler önde gelmektedir. Her ne kadar Silahlı
Kuvvetler personeli arasındaki ücret dengesinin korunmasının
amaçlandığı belirtilse de, bize göre, söz konusu personelin
düşük seviyelerde olan ücretlerinin artırılması zorunludur.
Şayet bir dengesizlik olacaksa, Silahlı Kuvvetlerin diğer
personelinin ücretlerinde de artış yapılabilecektir. Terörle mücadelede
önemli işlev gören sözleşmeli erbaş ve erlerin aylık net
ücretlerinde artış yapılması bu personelin moralini olumlu
etkileyecek ve çalışma şevkini artıracaktır.
Değişiklik önergemizle sözleşmeli
erbaş ve erler hakkında uygulanması düşünülen gösterge
rakamının 16 bine yükseltilmesini öngörüyoruz. Böylece,
sözleşmeli erbaş ve erlerin aylık net ücretlerinin 105 ile 122
lira arasında ve ayrılma tazminatlarının da hizmet
sürelerine göre 349 ile 3.453 lira arasında yükseltilmesini öneriyoruz.
Değerli milletvekilleri, önergemizle, yeterli
olmasa da, katsayıya bağlı genel ücret artışına
ilave olarak sözleşmeli erbaş ve erlerin ücretleri
artırılmış ve mağduriyetleri bir ölçüde de olsa
giderilmiş olacak. Aynı zamanda, Türk Silahlı Kuvvetleri
personeli arasındaki ücret dengesi de bozulmamış olacaktır.
Bu nedenle, verdiğimiz değişiklik
önergesine destek olmanızı bekliyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Aksu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler.. 8inci madde kabul edilmiştir.
Şimdi, 9uncu madde üzerinde 3 önerge
vardır. Aynı mahiyetteki bu önergeleri okutacağım ve
birlikte işleme alacağım. Talepleri hâlinde önerge sahiplerine
ayrı ayrı söz vereceğim.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 12
sıra sayılı Kanun Teklifinin 9uncu maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan
Akçay Zihni
Açba
Konya Manisa Sakarya
Mehmet Parsak Erkan
Haberal
Afyonkarahisar Ankara
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Lale Karabıyık Dursun Çiçek Yakup
Akkaya
Bursa İstanbul İstanbul
Tahsin Tarhan Aytuğ
Atıcı Cemal
Okan Yüksel
Kocaeli Mersin Eskişehir
Haydar Akar
Kocaeli
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
İdris Baluken Çağlar
Demirel Abdullah
Zeydan
Diyarbakır Diyarbakır Hakkâri
Berdan Öztürk Ayhan
Bilgen
Ağrı Kars
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önergeler hakkında söz isteyen,
Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı.
Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
2014 yılı Eylül ayında kabul edilen
6552 sayılı torba Kanunla, Milliyetçi Hareket Partisi olarak tüm
muhalefetimize rağmen, kamuda taşeron işçisi
çalıştırılması yasal hâle getirilmiş, bu konuda
uyulacak hususlar belirlenmiş ve taşeron işçilerinin, görevlendirildikleri
hizmetler dışında başka görevlerde
çalıştırılamayacağı, aksi durumlarda idari para
cezaları verileceği hükme bağlanmıştır.
Aslında, işçilere bazı haklar veren düzenlemeler yapılmakla
birlikte, taşeron sistemi var olduğu sürece işçilere verilen
haklar kâğıt üzerinde kalacaktır çünkü bu sistemin varlık
nedeni işçi haklarını hile yoluyla ortadan
kaldırmaktır. Bu yıl nisan ayında çıkarılan 6645
sayılı Kanunla uygulama 31/12/2015 tarihine kadar
ertelenmiştir. Şimdi de uygulama süresinin altı ay daha
uzatılması öngörülmektedir. Daha önce süre uzatılmasına
rağmen, kendi öngördüğü uygulamayı beceremeyen Hükûmet, devletin
hangi hizmetlerinin asıl iş, hangilerinin yardımcı iş
olduğunu dahi bugüne kadar belirleyememiştir.
Ülkemizde 1 milyonun üzerinde taşeron
işçisinin kamuda çalıştığı ifade edilmektedir.
Kamuda çalışan taşeron işçilerine kadro verileceği
haberleri yıllardır müjde olarak sunulmasına karşın
AKP Hükûmetinin böyle bir niyeti bulunmadığı ortadadır.
Sadece Karayolları taşeron işçilerinin bir kısmı
seçimler öncesi kadroya alınmıştır. Dava açıp
kazananlar ile davaları mahkemede olanlara kadro verilmiş ancak
burada bile haksızlık yapılarak 40 yaşın üzerinde
olanlar alınmamıştır. Yargı kararları
olmasına rağmen bu kararları dört yıl uygulamayarak suç
işleyen Hükûmet, sanki bir lütufta bulunuyormuş gibi kadro verilmesini
de şova dönüştürmüştür. Haddizatında işçilerin
yargı kararıyla kazandığı haklarda
kısıntıya bile gidilmiştir. Aslında, yargı,
taşeron uygulamalarının hileli olduğu ve taşeron
işçilerinin işe girdiği tarihten itibaren kamu işçisi
olduğu yönünde kararlar vermiştir ama AKP Hükûmeti, bunu hiç dikkate
almamakta olup kendilerinin de kölelik olarak tanımladığı
taşeron sistemini sürdürmekte kararlıdır. Bu çağda
köleliği hararetle savunan AKP, taşeron işçilerini yine hayal
kırıklığına uğratmaktadır.
Değerli milletvekilleri, AKP döneminde
taşeron işçilik uygulaması yaygınlaşmış,
kamuda girmediği alan kalmamıştır. AKP,
taşeronlaşmayı politikasının esası olarak
uygulamış ve bundan da siyasi nema sağlamıştır.
Taşeron firmalarca alınan işçilerin tamamı, AKPli siyasetçilerin
referanslarıyla işe alınmaktadır, aksi hâlde firmanın
ihalesi iptal edilmektedir. İşsizliğin olumsuzluğunu
fırsata çevirerek oluşturulan bu sömürü düzeninde taşeron firma,
işçileri işten çıkarılma tehdidiyle AKPye oy vermeye
zorlanmakta, AKPnin siyasi mitinglerinin kadrolu elemanı olarak
kullanmaktadır.
Taşeron firmalar, daha çok kâr elde edebilmek
için, daha fazla işçiyle yapılması gereken işi daha az
işçiyle yapmaktadır. İşçiler günde sekiz saatin çok
üzerinde çalıştırılmakta, çoğu zaman haftalık
izin bile kullandırılmamaktadır. Taşeron işçilerine
mesai ücreti ödenmemektedir. Taşeron işçilerine maaşları da
düzenli verilmemekte, hakları gasbedilmektedir. Taşeron
işçilerinin ücretlerinin gecikmeli ödendiği, sözleşme
gereği ödenmesi gereken yemek, yol parası gibi ödemelerin ya hiç
ödenmediği ya da eksik ödendiği, Sayıştay raporlarına
bile yansımıştır. AKP Hükûmeti bu sömürüye, bu soyguna
açıkça göz yummaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi, kamuda sürekli
hizmetlerde çalıştırılan taşeron işçilerine kadro
verilmesini savunmaktadır. Yargı kararları da bu yöndedir.
Milliyetçi Hareket Partisi, bu konuda öteden beri birçok kanun teklifi de
vermiştir. Taşeron işçilerinin sorunları artık çözüme
kavuşturulmalıdır. Bu kölelik sistemine, bu sömürü düzenine
artık son verilmelidir. Kamuda çalışan taşeron
işçileri mutlaka kadroya alınmalıdır.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki diğer
önerge üzerinde söz isteyen, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar.
Buyurun Sayın Akar.(CHP sıralarından
alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
Evet, bir kanun maddesi getirildi, yine bir süre
uzatma. Neyle ilgili süre uzatma? Taşeronlarla ilgili. Niçin bu kanun
getirilmişti? Ne zaman süre verilmişti? Niye, hangi amaçla bu
yapılmıştı? Hepimiz şöyle bir algımızı
yoklayalım, geriye dönüp bir bakalım. Somada
yaşadığımız o büyük faciadan sonra, asıl
işveren ve yardımcı işlerin düzenlenmesiyle ilgili bir
kanundu bu ve taşeron işçiliğini ortadan
kaldıracağını düşündüğümüz bir teklifti. Önce
bunu 2015 yılının 31 Aralığına uzattılar.
Şimdi bu da yetmedi, nereye uzatmaya çalışıyorsunuz? Bir
yıl sonraya uzatmaya çalışıyorsunuz. Yani amaç burada
belli: Türkiyede taşeronu bitirmek istemiyorsunuz, böyle bir niyetinizin
de olmadığı bu kanun teklifiyle ortaya çıkmış
oldu.
Evet, AKP iktidarları dönemine
baktığımızda hep şöyle bir savunma getiriyorsunuz:
Türkiyedeki taşeronu biz getirmedik. Doğru, siz getirmediniz. Siz
iktidara geldiğinizde Türkiyede, kamuda 100-150 bin taşeron varken
bugün 1 milyon 200 bine çıkan bir taşerondan bahsediyoruz. Bütün
işleri, asıl işleri taşeronlaştırdınız
ve böyle bir niyetinizin olmadığı da bu kanun teklifiyle bir kez
daha ortaya çıktı.
Bakın, size bir şey anlatayım, belki
eski milletvekilleri bilir ama yenileri bilmiyor bu konuyu: Kozlu
faciasından sonra ben bir kanun teklifi vermiştim; yer altı
madenciliğinde taşeron işçiliğinin kaldırılması
ve orada asıl işçiliğin yapılması konusunda bir kanun
teklifi vermiştim. Soma faciasından sonra, Soma katliamından
sonra bu kanun teklifi buraya geldi. Faruk Çelik, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı olarak şu sıralarda otururken, AKP Grubuyla
beraber bu kanun teklifini kabul ettik ve bu kanun teklifini gündeme
aldık.
Tabii, o zaman
sırada 590 tane daha kanun vardı, gündemin ilk sıralarına
alınması gerekiyordu. Bir gün sonra da bu kanun teklifini Cumhuriyet
Halk Partisi ve diğer muhalefet partilerinin oylarıyla ön
sıralara aldık. Tarihinde ilk defa AKP, Meclisin tatil olması
için burada yoklama istedi ve iki gün -çarşamba ve perşembe günleri-
Meclisi tatil ettiniz ki insanlarımızı bu taşerondan
kurtarabilmek için, bu ölüm tuzağından kurtarabilmek için getirdiğim
kanunu burada AKP oylarıyla kabul etmemek, reddetmek için. Tabii, o
acılı günlerde bunu reddetme şansını
kullanamadınız. Ne yaptınız? İlk defa muhalefet
partileri dışında AKP, yoklama isteyerek Meclisi iki gün tatil
etti ve şimdi, yine vatandaşla dalga geçiyorsunuz.
Seçim
meydanlarında Taşeronluğu kaldıracağız.
dediniz, 7 Haziran ile 1 Kasım arasında billboardları
süslediniz, Taşeron işçiliğine son vereceğiz. dediniz,
getirdiğiniz bu kanun teklifiyle de taşeronluğu tekrar kurumsal
hâle dönüştürüyorsunuz, Taşeronluğu
kaldıracağız. da demiyorsunuz. 24üncü Dönemde
getirdiğiniz tüm kanun teklifleriyle taşeronluğun
kurumsallaşması için elinizden gelen her şeyi
yaptınız.
Sevgili
arkadaşlar, amcanızın oğluna, teyzenizin çocuğuna,
etrafınıza bir bakın, o kamu hastanelerine taşeron diye,
temizlikçi diye yerleştirdiğiniz akrabalarınıza bakın.
İş bulduk. diyorsunuz onlara ama 1.000 liralık, -bugün
itibarıyla açıklandı- 1.300 liralık asgari ücrete mahkûm
ediyorsunuz ve bugünün Cumhurbaşkanı, geçmişin
Başbakanı gittiği her yerde 3 çocuktan bahsediyor, 3 çocuk.
Vatandaş evlenecek, evini kuracak, eşiyle beraber mutlu bir
yuvası olacak, 3 çocuk yapacak ama 1.300 lira maaşla geçinecek. Bu
çocukları 1.300 liralarla sizin gibi özel okullarda değil,
onları zorladığınız imam-hatiplerde bile okutma
şansı yok arkadaşlar, orada bile okutma şansları yok.
AHMET
HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Evlenmeye de teşvik, çocuğa da
teşvik, çeyiz parası, hepsi var!
HAYDAR AKAR
(Devamla) O, senin çocuğun gibi doktor olma, avukat olma
şansını yakalayamayacak. Onların çocukları sizin
çocuklarınız gibi özel kolejlerde, hani bir zamanlar Fethullah
Gülenin kolejlerinde okutuyordunuz da apar topar başka kolejlere
kaydırdığınız çocuklarınız gibi
şanslı olmayacak. O çocukların okuma hakkı yok mu?
Taşeron işçisi olarak çalışan, temizlikte ve
yardımcı işlerde taşeron işçisi olarak
çalışan bu gençlerimizin, bu kardeşlerimizin evlenme,
evlendikten sonra çocuklarına iyi bir eğitim aldırma
hakları olmayacak mı arkadaşlar?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Var, var, okullar var
ya, yapıyoruz da. Kaç tane okul yapıldı, yapma, kaç tane derslik
yapıldı. Okuyacak, milletvekili bile seçilecek, gelecek buraya.
HAYDAR AKAR (Devamla) Bakın, on dört
yıldır kamunun tüm imkânlarını kullanıyorsunuz.
Getirdiğiniz maddelere bakın, insan utanır, utanır; yeni
parayla 300 milyar liralık, eski parayla 300 katrilyonluk bir bütçeyi on
dört yıldır yönetiyorsunuz ve getirdiğiniz, erbaşa 90
liralık zam, asgari ücret 1.300 lira ve taşeron olarak
çalışan işçilerin taşeronluk süresinin devamı.
Evet, arkadaşlar, elinizi vicdanınıza
koyun ve düşünün, aynı şartları sizin haiz olduğunuzu
düşünün.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAYDAR AKAR (Devamla) Taşeronu
kaldıracağız, kaldırmalıyız diyor, hepinize
sevgiler saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akar.
Aynı mahiyetteki üçüncü önerge üzerinde söz
isteyen Kars Milletvekili Ayhan Bilgen.
Buyurun Sayın Bilgen.
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; aslında, benden önceki iki konuşmada da
çok net biçimde ifade edildi. Aklın yolu bir. Eğer söz konusu olan
çalışanların hakkıyla ilgili bir ihlalse galiba burada
parti taassubunu bir tarafa bırakıp, eğer gerçekten doğru
bir şey yapıyorsak, iyi bir şey yapıyorsanız, iyi bir
önerge getirmişseniz hep birlikte hareket edip galiba buna destek vermemiz
gerekiyor. Ama biraz önce de çok net dikkat çekildiği gibi, altı
çizildiği gibi, söz konusu olan durum, firmaların
sorumluluklarını altı ay ertelemeye dönük. Ne yazık ki bu
ülkenin yasa yapma yöntemi, artık bunu çok olağanlaştırmış,
çok rutinleştirmiş durumda.
Söz konusu olan çalışanların
haklarıyla ilgili, yani işçi haklarıyla ilgili, yani kul
haklarıyla ilgili bir durum. Başka bir işe
aldığınız hâlde, başka bir işte çalıştırmanın
ortaya çıkarttığı cezai müeyyideleri altı ay ertelemeye
biraz sonra ellerinizi kaldırarak evet diyeceksiniz ve bu geçecek. Evet,
sayısal olarak buna bu Parlamentodaki grubunuzun gücü yetiyor ama tarih
herkesi yaptıklarıyla yazacak.
Bu ülkede 2014ün sonuna kadar Kamu İhale
Kanununda 32 değişiklik yapıldı -bu, doğrudan
doğruya Maliye Bakanının kendi beyan ettiği rakamlar- bu 32
değişikliğin 2 tanesi Anayasa Mahkemesinden iptalle ilgili,
geriye kalan 30 tanesi -bu yılı saymıyoruz, 2015i
saymıyoruz- iradi olarak bu Parlamentonun bu yasada yaptığı
değişiklikleri kapsıyor. Bir ülke Kamu İhale
Yasasında böyle bir zaman diliminde 30 kere değişiklik yapma
zorunluluğu hissediyorsa bu ya çok soyut olarak yasaların
dinamikliği ilkesiyle açıklanabilir yani ihtiyaçlar doğuyor ve
siz bu ihtiyaçları çok iyi okuyorsunuz, çok iyi öngörüyorsunuz ve dinamik
yasalarınızla iyileştirmeler yapıyorsunuz ya da tam tersi,
öngöremiyorsunuz, planlayamıyorsunuz, sorunun esasını
konuşup çözecek bir iradeyi burada sergileyemiyorsunuz, sadece ölüm ile
sıtma arasında bir tercih yapmak zorunda kalıyoruz. Ya bu
düzenleme bugün buradan geçecek ve bugün akşam ya da yarın
itibarıyla bazı taşeron işçilerin işsiz
kalmamasını sağlayacağız -bu sıtma tercihimiz- ya
da işte ölümü hep birlikte oylayacağız. Dolayısıyla da
burada galiba yüzleşmemiz gereken şey taşeron işçi
sistemidir, kamu yönetimi modelimizdir, kötü yönetim ve ihale sistemimizdeki
yapısal sorunlardır. Bunlarla yüzleşmek yerine, bunları
iyileştirecek ciddi düzenlemeleri masaya yatırıp bu
Parlamentonun seçmenine, halkına karşı sorumluluğunu yerine
getirmek yerine, makyaj yapmak, ertelemek, zamana yaymak ne yazık ki bir
alışkanlık hâline gelmiş.
Bu sistemi dünya artık sorgulamaya
başladı. Evet, kötü kamu yönetimleri verimsizlik nedeniyle bir dönem
taşeron sistemini bir umut olarak masaya yatırdı, bunu
biliyoruz; bütün dünyada, Avrupa Birliği dâhil, buna dair
arayışlar oldu ama şimdi hem sosyal haklar
dolayısıyla, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin,
Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesinin,
Birleşmiş Milletler mevzuatının zorunlu
kıldığı ekonomik, sosyal haklar dolayısıyla hem
de doğrudan doğruya devletin konumu, kamu yönetiminin pozisyonuyla
ilgili bu konu yeniden tartışılıyor. Şimdi, bu
tartışılırken, bu sorgulanırken, bizim örnek
aldığımız, kendimize gerekçe gösterdiğimiz ülkeler
bununla yüzleşirken biz sadece durumu kurtarmaya
çalışıyoruz, sadece sorunu zamana yayıyoruz ve ne
yazık ki bunu yaparken de en kolay gözden
çıkardığımız, en kolay feda edebildiğimiz
şey işçilerin hakları.
Herkese hayırlı olsun. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Karar
yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.36
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.43
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Özcan
PURÇU (İzmir)
------0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
12 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
9uncu madde üzerinde aynı mahiyetteki üç
önergenin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Teklifin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Maddeyi kabul edenler
Etmeyenler
9uncu madde kabul edilmiştir.
10uncu madde üzerinde üç adet önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Yükseköğretim Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 10uncu maddesine ekli (1)
sayılı listede yer alan 12.500 ibarelerinin 130.000 şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Haberal Zihni
Açba Erkan
Akçay
Ankara
Sakarya Manisa
İsmail Faruk Aksu Ruhi
Ersoy Zühal
Topcu
İstanbul Osmaniye Ankara
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 12 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 10uncu maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Lale Karabıyık Aytuğ
Atıcı Ali
Özcan
Bursa Mersin
İstanbul
Murat Bakan Tahsin Tarhan Dursun Çiçek
İzmir Kocaeli
İstanbul
Özkan Yalım Gaye Usluer
Uşak Eskişehir
Madde
10- 25/8/2011 tarihli ve 652 sayılı Millî Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnameye aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
EK
MADDE 3- (1) Ekli (1) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek
190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin Millî Eğitim
Bakanlığına ilişkin bölümüne eklenmiştir.
Teklif Metnine Ekli Liste
(1) Sayılı Liste
Kurumu: Millî Eğitim
Bakanlığı
Teşkilatı: Taşra
SINIFI |
UNVANI |
DERECESİ |
SERBEST
KADRO ADEDİ |
TOPLAMI |
EÖH |
Öğretmen |
(1-9) |
50.000 |
50.000 |
|
|
|
50.000 |
50.000 |
BAŞKAN Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 12 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 10uncu maddesinin (2)nci fıkrasıyla,
25/8/2011 tarih ve 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenmesi
öngörülen ek maddeyle 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelinin Millî Eğitim
Bakanlığına ilişkin bölümüne eklenmesi belirtilen (I)
sayılı listenin İHDAS EDİLEN KADROLARIN
başlıklı tablosunun aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
SINIFI |
UNVANI |
DERECESİ |
SERBEST KADRO ADEDİ |
TOPLAMI |
EÖH |
Öğretmen |
(1-9) |
150.000 |
150.000 |
TOPLAM |
150.000 |
150.000 |
İdris Baluken Çağlar
Demirel Abdullah
Zeydan
Diyarbakır Diyarbakır
Hakkâri
Ayhan Bilgen Berdan Öztürk Garo Paylan
Kars Ağrı
İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI NACİ
AĞBAL (Bayburt) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında söz
isteyen İstanbul Milletvekili Garo Paylan.
Buyurun Sayın Paylan. (HDP
sıralarından alkışlar)
GARO PAYLAN (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; atamalarla ilgili 12.500
sayısı öngörülmüş. Biliyorsunuz, Millî Eğitim
Bakanlığımız dahi açığı 120 bin olarak açıklıyor.
Sendikalara göre bu 150 bin ve hâlâ 300 bin öğretmen, elinde
diploması olan 300 bin öğretmen atama bekliyor ve bu yüzden intihar
eden öğretmenlerimiz var. Bu sayı son derece düşük. 150 bini
belki şu anda kabul etmeyeceksiniz ama biz kabul etmenizi ivedilikle
öneriyoruz. Peyderpey bu öğretmenlerimizin mutlaka kadroya
alınması lazım ve görevlerini yapmaları lazım,
öğrencileriyle buluşmaları lazım.
Bununla beraber, yalnızca sayıya
bakmayalım diyoruz, öğretmenlerin niteliğine de bakalım.
Öğretmenler yalnızca kendi konularıyla ilgili eğitim
alıyorlar. Ancak, doksan yıllık cumhuriyet tarihine
baktığımızda, öğretmenlerimizin yetiştirdiği
öğrencilere baktığımızda, ayrımcılık
yapan öğrenciler yetiştirmişler, nefret suçu söyleyen
öğrenciler yetiştirmişler, çoğulcu kimlikten bihaber
öğrenciler yetiştirmişler. Bu ülkenin çok dilli, çok kültürlü,
çok inançlı bir yer olduğunu anlatmayan öğretmenler maalesef o
tip öğrenciler yetiştirmişler, Mecliste de bunun tezahürlerini
görüyoruz. O açıdan, öğretmenlerin atanması kadar onların
niteliği de önemli. Barışı, sevgiyi ve saygıyı
öğretebilecek öğretmenler yetiştirelim ve onları
atayalım. Böyle kriterlerimiz de olsun diye özellikle öneriyorum. Bu
ülkenin çok dilli olduğunu ve ana dili temelli çok dilli eğitimin bir
nimet olduğunu, ana dilini bilen bir çocuğun evrensel dili de ulusal
dili de çok daha kolay öğrendiğini bilen öğretmenler olsun ve
buna göre davransınlar isteriz.
Mesela, az önce bir tezahür gördüm. Hani, belli ki
çoğulculuğu fark etmemiş, çok kimlikli olduğumuzu fark
etmemiş öğretmenler tarafından eğitilmiş bir AKPli
vekil O baş kesilir. diyebildi, IŞİD zihniyetinin bir
benzerini burada ortaya koydu. Çok yazık. Birtakım demokratik
talepleri böyle O baş kesilir. diye ortaya koymak ne yazık.
Hâlbuki, mesela, HDPye de onun üzerine, kimliklerini sayıp büyük bir
çelişkiyle Her kimlik HDPde var. dedi ve sonra da
ırkçılıkla suçladı ne hikmetse. Bakın, bizler
bugünlerde Kürtüz, ben de Kürtüm çünkü Kürtlere saldırılıyor
bugün. On yıl önce, dokuz yıl önce bütün HDPliler Hrant Dinkti,
hepsi Ermeniydi. Sokakta biri LGBT kimliğinden dolayı öldürüldüğünde
hepimiz LGBTyiz. Bir başörtülüye eğer ki saldırılırsa
hepimiz başörtülüyüz.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Namaz kılana da
saldırılıyor.
GARO PAYLAN (Devamla) - Bizi bir arada tutan
değer insanlık değerlerimiz ve hepimizin birbirimizin
kimliğine saygı duymamız. Ve ırkçılığın
olmayacağı tek parti HDPdir çünkü bizler bir arada, birbirimizin
kimliklerine saygı duyarak ve onlara sahip çıkarak mücadele
veriyoruz. Dediğim gibi, ben bugün Kürtüm çünkü Kürt mahallesine
saldırılıyor, Kürtler öldürülüyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Teröristler
öldürülüyor, teröristler.
GARO PAYLAN (Devamla) Ve başımıza
gelen her türlü dertte biraz daha kimliğimize hapsoluyoruz. Ben mesela, bu
kadar Ermeni olmak istemiyorum, kimliğime bu kadar hapsolmak istemiyorum
ama sistem bana Ermeniliğimi hatırlatıyor. Bugün de Cizredeki
Kürte sırf Kürt olduğu için
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Terörist,
terörist
GARO PAYLAN (Devamla)
Kürt olmaktan dolayı
haklarını talep ettiği için topla, tankla, tüfekle
saldırılıyor.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Bak, Kürt dolu
burası, Kürt.
GARO PAYLAN (Devamla) O açıdan,
iyileşmek dediğimiz şey, hepimizin arzusu, ben de
iyileşmek istiyorum, hepimiz iyileşelim hapsolduğumuz
kimliklerden ve HDP bütün bu iyileşmenin adresi. Bütün radikalliğin,
bütün ırkçılığın panzehri HDPdir. O açıdan, bu
mücadelemizde hepimiz
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Sayın Vekil, bir
cümle de terör örgütüne söylerseniz bu konuşmanız anlamlı
olacak.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) O emniyetin
görevi, bırak Allahını seversen.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Hadi bir cümle de
terör örgütünü kınayın, ne olur. Hadi buyurun, kınayın,
hadi terör örgütüne Lanet olsun. deyin; diyemezsiniz, emrindesiniz.
GARO PAYLAN (Devamla)
Irkçılığın panzehri HDPdir, sizler kimliğinize
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Onu da söyle. Zaten
öğretmenlere bir sürü şey söyledin ya.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan, müdahale etsenize Başkan.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Sayın
milletvekilleri
GARO PAYLAN (Devamla) Mecliste de, burada
kimliklerine hapsolmuş gruplar var, AKP belli bir kimliğe
hapsolmuş, MHP belli bir kimliğe hapsolmuş.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Tamam, siz de PKK
kimliğine mahkûm olmuşsunuz.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Vay vay
vay! Vay!
GARO PAYLAN (Devamla) O anlamda, bütün bu kimliklerden
kurtulmanın yolu HDPdir. Hepinizi iyileşmek için HDPye saygı
duymaya, HDPnin çoğulcu kültürüne, çok kimlikli, çok kültürlülüğüne
ve insanlık değerlerine davet ediyorum.
Sağ olun. (HDP sıralarından
alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hendeğe,
hendeğe
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Tek cümle de PKKya
et, anlamlı olur, tek cümle.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Tek cümle de PKKya
söyle.
MEHMET METİNER (İstanbul) Bu kadar
yalana pes!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
12.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İstanbul
Milletvekili Garo Paylanın 12 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 10uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Değerli konuşmacı herkesi HDPye
saygı duymaya davet etti ama diğer partilere karşı -sadece
AK PARTİye karşı değil- saygısızlık etti.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Nasıl yani,
bir daha söyle.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Beş
dakikalık bir konuşma içerisinde saygıdan, sevgiden,
barıştan ve olumlu ne kadar değer varsa onlardan bahsedip de tam
tersini yapma becerisini gösterdi diyebilirim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Nasıl yaptı? Nasıl
yaptı, onu da söyleyeyim: Irkçılığın
olmayacağı tek parti HDP demek, diğer üç parti de
ırkçıdır demektir, bunu hatırlatır.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) CHPye duyurulur.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Eğer dil
diye bir şeyden haberdarsak, ırkçılığın
olmadığı tek parti HDP ise diğer partiler ırkçı
demektir. Sayın Paylan acaba bir cümle kurarken o cümlenin aynı
zamanda hangi anlamları çağrıştıracağına
ilişkin bir muhakemeye sahip değil mi? Bence sahip; sahipse
kasıtlı yapıyor, değilse bu affedilebilir bir durum
olabilir.
İkincisi, yüz binlerce öğretmeni ve
geçmişteki bütün öğretmenleri, hepsini bir genellemeyle
ırkçı, ayrımcı, nefret suçu işleyen öğrenciler
yetiştirmekle suçluyor. Yani, affedersiniz, böyle bir genellemeyi yapmak
son derece ayıp, yakışıksız ve Türkiye'nin
yaşadığı yakın tarihe ilişkin de
saygısızlıktır.
Yakın tarihte problemler olabilir. Türkiye,
yaşadığı demokratikleşme çerçevesinde bu problemleri
çözmeye çalışıyor, hep birlikte çözmeye çalışıyoruz
ve bugün geldiğimiz noktada, Sayın Paylan, geçmişe,
öğretmenlere, onların yetiştirdiği öğrencilere
karşı bu saygısız lafları Meclis kürsüsünden söylüyor.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Hocam, çoktan
doldu süreniz.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Gerekçe
hiç ifade edilmedi Başkan.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Yani,
demokratik Türkiyede milletvekili olarak seçilmiş ve buradan Türkiyeye
sesleniyor, kendisi bir kere söylediklerini tekzip ediyor, tekzip.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Hocam,
artık tamam.
BAŞKAN Sayın Bostancı, bitirelim
Sayın Bostancı cümlenizi.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan, süre işlemiyor.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Üçüncüsü,
affedersiniz, Rejim, Kürt olduğu için insanları öldürüyor. demek
büyük bir bühtandır, büyük bir ayıptır.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Nasihat saatinde
miyiz, ne oluyor?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Nasıl bir konuşma tarzı var, anlamadım yani.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bu bölgede
yaşananlara karşı da körlüktür. Ne olduğunu millet biliyor,
üzerine tek bir laf bile etmeyeceğim.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bostancı.
GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Paylan.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan
Başkan
BAŞKAN Sayın Paylan, siz mi söz
istiyorsunuz?
GARO PAYLAN (İstanbul) - Efendim,
sataşmada bulundu kendisi direkt şahsıma hitap ederek.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) -
Şahsına ilişkin sataşma var.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Paylan, iki dakika
veriyorum.
Yalnız, yeni bir sataşmaya meydan
vermeyelim Sayın Paylan.
IV.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
16.-
İstanbul Milletvekili Garo Paylanın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın
Bostancı, ben bir Ermeni okulunda okudum ve
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Türkiyede,
değil mi?
GARO PAYLAN (Devamla) - Evet, elbette.
Türkiyede bir Ermeni okulunda okudum. Bir müdür
yardımcısı atar devlet, hâlâ da vardır o müdür
yardımcısı. İsmail Hakkı diye bir hocamız
vardı. Her sabah geldiğinde Sizler Türksünüz. derdi ve Türk
olmakla övünün. derdi.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Geçti o
günler, geçti, yeni Türkiye. O, devr-i CHP.
GARO PAYLAN (Devamla) - Ve her sabah bize tekrar ve
tekrar İstiklal Marşını on kere okuturdu, yetmez bir daha,
boğazlarımız yırtılıncaya kadar.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Bitti o iş,
bitti.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Ya, adam kendine
ne olduğunu anlatıyor, niye onun yerine konuşuyorsun ya!
GARO PAYLAN (Devamla) - Ve daha sonra
Andımızı on kere, yirmi kere okuturdu. Bakın, bunları
hepimiz yaşadık.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) - 1990da
değiliz, 2016ya geldik.
MEHMET
METİNER (İstanbul) Bu ülkede hiç kimse Kürt olduğu için
öldürülmedi. Yalan söylüyorsunuz!
GARO PAYLAN (Devamla) - Ben az önce konuşan
AKPli vekilin de, O baş kesilir. diyen vekilin de benzer bir
öğretmenle karşılaştığını
düşündüm, o çoğulculuğun farkında olmayan.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Cümlenin
tamamını söylesene. Abdülhamitin sözünü söyledi o.
MEHMET METİNER (İstanbul) Baş kesen
teröriste sahip çıkmayacaksınız o zaman.
GARO PAYLAN (Devamla) - Ben barışa inanan,
demokrasiye inanan öğretmenlerimi tenzih ederim ama eğitim
fakülteleri faşizan anlayışlarla kurulmuştur. Eğitim
fakültelerinde çoğulculuk anlatılmaz
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) - Belli oluyor, belli oluyor.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul)
İstiklal Marşından rahatsız olamazsın.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Ermenistanda
bulundunuz mu?
GARO PAYLAN (Devamla) -
dine saygı, inanca
saygı, etnisiteye saygı anlatılmaz. O açıdan, eğitim
fakültelerinde ayrımcılık dersleri olsun, nefret söylemi
dersleri olsun, insanlık değerlerine saygı dersleri olsun ve bu
tarzda öğretmenler atayalım ki insanlarımız bu şekilde
eğitilsin, çocuklar bu insanlık değerlerine daha fazla
dokunsunlar.
Ve şunu söyledi Sayın Bostancı
İşte HDP ırkçılığın olmadığı
tek partidir. dedim. Evet, altına imza atarım, gurur duyuyorum
bununla.
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Yapma ya!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Sen yeni geldin be!
GARO PAYLAN (Devamla) - Ama bu tabii ki retorikle, o
anlama gelmiyor çünkü yüz yıllık çamur hepimize az veya çok
bulaştı. Bende de belki bir miktar ırkçılık
vardı, ben HDPde iyileştim. HDP, ırkçılığın
panzehri. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Vay vay vay!
Aşı mı oldun, aşı mı?
GARO PAYLAN (Devamla) - Hepimiz kimliklerimizle
orada çünkü birbirimizin derdiyle dertleniyoruz, hepimiz birbirimizin derdiyle
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Söylediğine
kendin bile inanmıyorsun. Gülmenden belli, söylediğine kedin bile
inanmıyorsun. Bu kadar gülünç olmayın.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Sayın
milletvekilleri
GARO PAYLAN (Devamla) - O açıdan, bir arada,
hiyerarşi kurmadan kimlikler arasında
AHMET
HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) HDPde iyileştiniz mi?
GARO PAYLAN
(Devamla) Elbette iyileştim ve iyileşmeye devam ediyorum, size de
tavsiye ederim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Ya, bundan bir sene evvel siz de terörist diyemiyordunuz,
şimdi adamı niye zorluyorsunuz? Siz diyemiyordunuz da Sayınla
başlıyordunuz ya! Yapmayın ya! Sayın, Siz diyordunuz,
şimdi adamı niye zorluyorsunuz?
GARO PAYLAN (Devamla) Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MEHMET METİNER (İstanbul) Bu ülkede
kimse Kürt olduğu için öldürülmedi. Yalan söylüyorsunuz!
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Ya, Cumhurbaşkanınız Affedersiniz,
Ermeni diye konuşan bir adam, hâlâ ötüyorsunuz ya!
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Bostancı deminki konuşmasında partimizi
ırkçılıkla itham eden sataşmada bulunmuştur, grubumuz
adına cevap vereceğim.
BAŞKAN Sayın Paylan cevap verdi grup
adına.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Hayır, o şahsı adına verdi, şahsına
sataşıldı.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Şahsı adına verdi Başkan.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Ben Sayın
Paylanın konuşmasına cevap verdim, HDPyle ilgili değil,
hiç alakası yok.
İDRİS BALUKEN (Devamla)
Şahsına sataşıldı ama, yani, hem gruba hem Sayın
Garo Paylana sataşmıştır.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Sen yoktun bile ya.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Sen yoktun
bile.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Nereden çıktın? Yoktun.
Dışarıdan geldin.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Bize de laf
geldi canım, rica ederim yani.
BAŞKAN Sayın Baluken, lütfen bitirelim
ama bu işi.
İki dakika veriyorum.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Ya, fena mı
işte, uygulamalı eğitim oluyor.
17.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının yaptığı açıklaması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; konuşmamızdan niye bu kadar korkuyorsunuz,
anlamıyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Boş
konuşuyorsun.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Yeter ki
konuşun!
İDRİS BALUKEN (Devamla) Ben Sayın
Bostancının bütün konuşmasını dinledim.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
İDRİS BALUKEN (Devamla) Sayın
Bostancı ezen ulus milliyetçiliği ile ezilen ulusun hak
mücadelesini ayırt edebilecek bilgi ve donanıma sahiptir. Ama
ısrarla, tabii, AKPnin bugün içerisine girmiş olduğu bu
çıkmazı savunmak adına, sürekli, HDPye yönelik
ırkçılık suçlaması getiriyor.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Ben öyle bir
şey demedim, o ayrı.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Bakın, biz
açık bir şekilde ifade ediyoruz: Hangi halkın dili,
kimliği, kültürü yasaklanırsa, hangi halk diline, kimliğine,
kültürüne sahip çıktı diye
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Ne zaman yasaklandı?
FARUK ÖZLÜ (Düzce) Yasak mı şu anda?
İDRİS BALUKEN (Devamla)
bu şekilde
katliam konseptinden geçerse biz bütün bunları savunmaya devam
edeceğiz.
Bugün Kürt halkının ana dilde eğitim
hakkı yoktur, kamusal alanda Kürtçenin kullanılma hakkı yoktur.
Kürt halkı üzerinde, tıpkı Dersim katliamında olduğu
gibi, tıpkı Ağrıda, Zilanda olduğu gibi, Ev ev
temizleyeceğiz. diyen bir katliam konsepti olduğu için burada
Kürtlerden bahsediyoruz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Sayın Baluken, teröristleri temizliyoruz,
teröristleri. Teröristlerden temizleyeceğiz bu ülkeyi.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Yarın bu
ülkedeki başka bir ulusun üzerinde, başka bir halkın üzerinde bu
katliam konsepti olursa, buradan, HDPli vekillerin ağzından
onları da duyarsınız. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Siz, Affedersiniz, Ermeni diyen, insanların
etnisitesini, inancını meydanlarda yuhalatan bir
ırkçılıkta mahirsiniz.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Sizin sahip
çıktığınız medeniyet ortada!
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) AK PARTİde hiçbir zaman ırkçılık
yoktur.
İDRİS BALUKEN (Devamla) O yüzden, böyle
ağzınıza ırkçılığı alırken önce 10
kere düşünün, geçmişinize bakın, sonra burada her halktan, her
inançtan, her kimlikten, her dünya görüşünden milletvekillerini
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) AK PARTİde de vardır Sayın Baluken, AK
PARTİde de vardır.
İDRİS BALUKEN (Devamla)
getiren HDPye
dil uzatın diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, az önce
Sayın Paylan -hakikaten ben de esefle karşıladım-
Sırf Kürt olduğu için Cizrede insanlar katlediliyor. dedi.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Ne için
öldürülüyor?
BAŞKAN Bakın, şunu ifade edeyim:
Ben de bir Kürtüm, ben de bir Kürtüm
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Siz
katılamazsınız bu tartışmaya Sayın Başkan.
BAŞKAN
Türkiye Cumhuriyetinin onurlu bir
vatandaşıyım, her şeyden önce insanım,
insanlığa karşı olan tüm suçların da
karşısındayım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Siz
Meclis Başkan Vekilisiniz. Böyle, milletvekilinin görüşlerine cevap
veremezsiniz. Ayıptır. Tarafsız olmak zorundasınız.
BAŞKAN Ve Meclis Başkan Vekili olarak
milletin iradesini temsilen buradayım. Milletin iradesiyle, yine milletin
Meclisi olan bu yüce makamı yönetmeye çalışıyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Bostancı için de birkaç cümle söyleyin o zaman. Tarafsız olun,
ayıp!
BAŞKAN Bu noktada, ben nereden gelirse
gelsin, hangi ifade eğer gerçekten kaba ve yaralayıcı bir
ifadeyse ve gerçek dışı bir ifadeyse bunu İç Tüzüke göre
de ikaz etmek durumundayım.
Dolayısıyla, lütfen sayın
milletvekilleri
Hepimizin farklı düşünceleri, ifadeleri olabilir.
Birbirimize karşı farklı anlamlara gelecek şekilde,
şahsiyetimizle uğraşacak tarzda beyanlardan kaçınırsak
çok daha doğru olur diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Yine, 10uncu madde üzerine
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, söz
istiyorum efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
13.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, İstanbul Milletvekili Garo
Paylanın 12 sıra sayılı Kanun Teklifinin 10uncu
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biraz evvel kürsüde konuşan milletvekili
Sayın Paylan kendilerinin dışında diğer partilerin
ırkçı olduğunu ifade etti. Öncelikle, Milliyetçi Hareket Partisi
olarak bu ifadeyi kesinlikle ve şiddetle reddediyoruz. Milliyetçi Hareket
Partisi olarak ırkçılığı reddeden, milliyetçiliği
temel alarak siyaset yapan ve sosyolojik olarak da millet gerçeğini esas
alan ve milliyetçiliği de ırkçılığın bir panzehri
olarak gören bir partiyiz. Ve millet gerçeğini iyi bilmek ve kabul etmek
gerekir. Aslında etnik fetişizme kapılanlar bilakis kendileri
bir çeşit ırkçılık yapmaktadırlar. Bütün Genel Kurul
tutanaklarında son bir ay itibarıyla bir istatistik yapalım,
ifadelerde bir tasnif yapılsın, inanın
Bunlar çok özenle
kullanılmamış ifadelerdir.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bu
görüşümüzü ifade etmekte fayda buldum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akçay.
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
Konya Milletvekili Halil Etyemez ile 13 Milletvekilinin; Yükseköğretim
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/272) (S. Sayısı: 12) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 12 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 10uncu maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Gaye Usluer (Eskişehir)
ve arkadaşları
Madde
10- 25/8/2011 tarihli ve 652 sayılı Millî Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnameye aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
EK
MADDE 3- (1) Ekli (1) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek
190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin Millî Eğitim
Bakanlığına ilişkin bölümüne eklenmiştir.
Teklif Metnine Ekli Liste
(1) Sayılı Liste
Kurumu: Millî Eğitim
Bakanlığı
Teşkilatı: Taşra
SINIFI |
UNVANI |
DERECESİ |
SERBEST
KADRO ADEDİ |
TOPLAMI |
EÖH |
Öğretmen |
(1-9) |
50.000 |
50.000 |
|
|
|
50.000 |
50.000 |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Eskişehir Milletvekili Gaye Usluer.
Buyurun Sayın Usluer. (CHP
sıralarından alkışlar)
GAYE USLUER (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 12
sıra sayılı Kanun Teklifinin 10uncu maddesine ilişkin
önergemiz üzerinde konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, iki günden beri 12
sıra sayılı Kanun Teklifini görüşüyoruz. Bu teklif
içerisinde tali komisyon olarak Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu da olmasına rağmen ne 5inci madde ne de 10uncu madde
ilgili komisyona getirilmemiştir. 22 Aralık 2015 tarihinde bu
teklifin ilgili komisyonlara gönderildiği belirtilmesine rağmen
ilgili komisyonlarda görüşülmemesinin, uzman görüşünün
alınmamasının nedenini sizlere sormak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, 10uncu maddede 2016
yılı Şubat ayı için 12.500 öğretmen kadrosu
ihdası ve 2015 yılında kullanılmayan 17.500 kadro ile 30
bin öğretmen ataması yapılması öngörülmektedir.
Değerli arkadaşlar, sizlere bazı
rakamlar vermek istiyorum. Lütfen, dinlerseniz konuyu daha iyi anlayabiliriz.
Resmî rakamlara göre, sizler tarafından belirlenen resmî rakamlara göre
atanamayan öğretmen sayısı, atama bekleyen öğretmen
sayısı 350 bin. Yine, öğretmen açığımız,
sizlerden gelen rakamlara göre 94.624. Adalet ve Kalkınma Partisinin
iktidara geldiğinde atama bekleyen öğretmen sayısı 70 bin.
Demek ki on üç yıllık iktidarınız sonunda atama bekleyen
öğretmen sayısında tam 5 katlık bir artış
olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
TALİP KÜÇÜKCAN (Adana) 550 bin öğretmen
atandı, 550 bin.
GAYE USLUER (Devamla) Peki, Şubat 2016da 30
bin öğretmen ataması yapılması sonucunda neyi elde
edeceğiz bakın arkadaşlar; 30 bin öğretmen ataması
sonucunda atama bekleyen öğretmenlerin ancak ve ancak yüzde 10undan
azı atanabilecektir, öğretmen açığının ise ancak
ve ancak yüzde 30u kapatılabilecektir. Peki, geriye kalan öğretmen
açığı nasıl tamamlanacaktır? Elbette ki taşeron
sistemiyle. Taşeron öğretmen ne demektir? Ücreti az olan
öğretmen demektir. Taşeron öğretmen ne demektir? Güvencesiz çalışan,
yaz tatillerinde ücret alamayan öğretmen demektir. Dahası uzun,
anlatmayacağım. Ancak son on üç yılda Millî Eğitim
Bakanlığında tam 12 kez yeni düzenleme yaptınız, 5
bakan değiştirdiniz ama değişmeyen sorunlar büyüyerek devam
ediyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) On üç yılda kaç
öğretmen atandı Hocam?
GAYE USLUER (Devamla) Yerinizden
konuşmayın. İstiyorsanız gelir kürsüden konuşursunuz,
tamam mı! Kürsüden konuşacaksınız. (CHP
sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Tamam,
söyleyeceğim, merak etme. Söyleyin, işte soruyorum ben. Tamam, sorun
yok.
GAYE USLUER (Devamla) Sayın Başkan,
lütfen uyarır mısınız.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bilginiz vardır
diye, onun için soruyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, müdahale
etmeyelim.
GAYE USLUER (Devamla) 4+4+4 eğitim sistemi
sizin eseriniz. Kız çocuklarının örgün eğitimden
ayrılmaya başlamaları sizin eseriniz. Çağdaş karma
eğitime saldırılar, ilkokulda din temelli Arapça dersleri,
dershaneden bozma temel liseler, önü kapanan meslek liseleri, her sene
değişen sınavlar ve taşımalı eğitim.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Kim
kapatmış meslek liselerini?
GAYE USLUER (Devamla) Mutlu musunuz değerli
arkadaşlar. Eğitimi yamalı bohçaya çevirdiniz, kutluyorum
sizleri! (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) 100 kişilik sınıflardan haber verin.
GAYE USLUER (Devamla) Biraz önce
oyladığımız maddeye bakacak olursak TÜRGEV gibi özellikli
sivil toplum örgütleriyle içeriği belirsiz protokollerin imzalanması
ve bugün bir rant projesi olduğu tescil edilen FATİH Projesi yine
sizlerin eseri, kutluyorum sizleri! (CHP sıralarından
alkışlar) Ve maalesef değerli milletvekilleri, burada
akılla, usla yasa yapmak üzere toplanmış olmamıza
rağmen âdeta hasım gibi hareket ediyoruz. 150 bin öğretmen
ataması teklif ediliyor, Hayır. diyorsunuz. Neden? Öğretmenler
size oy vermediler mi veya seçime çok olduğu için mi kabul etmiyorsunuz?
Değerli arkadaşlar, maalesef,
yüreğimizi yakan Doğu ve Güneydoğu Anadoludaki
çatışma ortamı, öğretmenlerin iki cümlelik bir SMSle
memleketlerine çağrılmaları, süresi belirsiz hizmet içi eğitim.
Ölen, öldürülen çocuklar, eğitim alamayan çocuklar bizim
çocuklarımız değil mi? Hiç içiniz acımıyor mu?
Türkiye'de, maalesef, on üç yılda eğitim, bir siyasi ideolojiye göre
yetiştirilmek istenen gençlik projesine dönüştürülmüştür. Bir
ülkenin iç politikası değişebilir, bir ülkenin dış
politikası değişebilir ancak eğitim politikası
yenilenmeler dışında süreklilik ister değerli
arkadaşlarım. Aklınıza gelen, size uygun olan fikre göre
insan yetiştirmek üzere eğitim politikası yapılmaz,
yapılamaz.
Değerli arkadaşlar, yeni yılın
ülkemize huzur ve barış getirmesini ama daha da önemlisi bu Meclise
ortak akıl getirmesini diliyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Usluer.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi, diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Yükseköğretim Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 10uncu maddesine ekli (1)
sayılı listede yer alan 12.500 ibarelerinin 130.000 şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zühal Topcu (Ankara) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ankara
Milletvekili Zühal Topcu.
Buyurun Sayın Topcu. (MHP
sıralarından alkışlar)
ZÜHAL TOPCU (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 12 sıra sayılı Kanun Teklifinin
10uncu maddesinde verdiğimiz önerge üzerinde söz almış
bulunuyoruz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, bu maddeye baktığımızda,
özellikle öğretmen atamalarına yönelik olarak, 12.500 kadronun
sağlanmasına yönelik ama genel olarak
baktığımızda da bu sayının hiçbir zaman ihtiyacı
gidermeye cevap vermeyeceği yönündeki vurgularımıza da daha
önceki söylemlerimize de destek olacak şekilde bunun çok daha, bu
sayının üzerinde çok daha fazla bir rakama ihtiyaç olduğunu
belirtmek istiyoruz.
Biz de Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu
rakamın, gerçekten ihtiyacı çözmeye yönelik olacak rakamın 130
bin olması gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü şu anda açık
olarak bakıldığında ve sendikaların
yaptığı araştırmalarda da ve özellikle TÜRK
EĞİTİM-SENin yaptığı araştırmada bu
ihtiyacın 130 bin olduğunu görmekteyiz.
Şimdi, buradan olaya
baktığımızda, inanın işin vahameti daha çok
ortaya çıkmaktadır. Çünkü üniversitelerden mezun olan öğretmen
adaylarına ve bunların atanma yüzdelerine
baktığımızda bu kadroların ihtiyaca cevap
veremediğini görebiliyoruz. Şu anda bazı rakamlara göre 350,
bazı verilere göre 350, bazı verilere göre de 400 ve 450 olduğu
ifade edilen atanamayan bir öğretmenler grubu var. Ama ihtiyaç olan grubun
da 130 bin olduğunu düşündüğümüzde 12.500 rakamının
ihtiyaca cevap vermeyeceğini de belirtmek istiyoruz. Onun için, bu
açığın bir an önce giderilmesi gerektiğini
düşünüyoruz.
Her yıl 90 bin öğretmen adayı sisteme
girmektedir. Bu açıdan bakıldığında bu biriken
adaylar, atanamayan öğretmen adaylarının
sayısının da birkaç yıl içerisinde 1 milyona dayanacağını
da biz buradan belirtmek istiyoruz ki özellikle işsiz
sayısının artması yarın patlamaya hazır bir
sosyal yapı olarak, sosyal veri olarak karşımızda da bir
yığın olarak durmaktadır, onu da buradan veriyoruz.
Şimdi, demin, HDP Grubundan sayın
konuşmacının kullandığı bir ifadenin, toptan
reddiyeci anlayışla, gerçekten eğitim fakültelerinde özverili
bir şekilde öğretmen yetiştiren hocaları üzdüğünü ben
burada söylemek istiyorum. Otuz yıl bilfiil üniversitelerde, öğretmen
yetiştiren fakültelerde ders vermiş, hocalık yapmış
biri olarak, Türkiye Cumhuriyeti devleti üniversitelerinde hiçbir hocanın
ayrım yapmadan, ayrımcılık yapmadan, etnisite gözetmeden ve
hiçbir zaman da herhangi bir öğrenciye saygısızlık yapmadan
dersini verdiğini ve onu da en güzel bir şekilde yetiştirdiğini
buradan ben sizlerle paylaşmak istiyorum. Böyle bir ifadenin de gerçekten
talihsiz bir ifade olduğunu da vurgulamak istiyorum.
Diğer bir uygulamanın da ücretli
öğretmenler olarak... Diğer arkadaşlarım da bahsetti ama
öğretmenin ücretlisi olmaz. Şu anda elimizdeki rakamlar 80 bin
öğretmenin ücretli olarak çalıştığını
veriyor bize. Ücretli vekil var mı? Ücretli doktor var mı? Ücretli
polis var mı? Biz bu nesli, özellikle, çocuklarımızı emanet
ettiğimiz bu grubun ücretli olmasını kabul etmiyoruz. Onun için
de ihtiyaç olan 130 bin rakamının bir an önce doldurulması gerektiğini
ve herhangi bir başlık konulmadan bu ihtiyacın acilen
giderilmesi gerektiğini düşünüyoruz ve öğretmenlik mesleği
arasında da bu ayrımın, bu ayırıcı ifadenin de
ortadan kaldırılmasını özellikle vurguluyoruz.
Son olarak da, bugün Milliyetçi Hareket Partisinin
de araştırma önergesi olarak gündeme getirdiği üniversitelerdeki
terör yapılanmasına bir an önce el atılmasını
istiyoruz ve bu terör örgütlerinden üniversitelerin bir an önce temizlenmesini
istiyoruz. Buradan Millî Eğitim Bakanına, buradan Başbakana
ve YÖK Başkanına sesleniyoruz. Özellikle sizlerin de desteğiyle
bu probleme bir an önce çözüm getirilmesini istiyoruz.
Teşekkür ediyorum. (MHP ve
AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Topcu.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
10uncu madde kabul
edilmiştir.
11inci
madde üzerinde üç adet önerge vardır. Önergeleri okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 12
sıra sayılı Kanun Teklifinin 11inci maddesinde yer alan
1/1/2016 ibaresinin 2/1/2016 ibaresiyle değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
İdris Baluken Çağlar
Demirel Burcu
Çelik Özkan
Diyarbakır Diyarbakır Muş
Ertuğrul Kürkcü Müslüm
Doğan
İzmir İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 12 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 11inci maddesinin (a) fıkrasındaki tarihinden
geçerli olmak üzere yayımı tarihinde ibaresinin tarihinde
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay İsmail
Faruk Aksu Baki
Şimşek
Manisa
İstanbul Mersin
Erkan Haberal Kadir
Koçdemir
Ankara Bursa
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 12 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 11inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Ali Özcan Özkan
Yalım Aytuğ
Atıcı
İstanbul Uşak Mersin
Tahsin Tarhan Dursun
Çiçek Lale
Karabıyık
Kocaeli İstanbul Bursa
Akın Üstündağ
Muğla
MADDE 11- Bu kanun 1/1/2016 tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Muğla Milletvekili Akın Üstündağ.
Buyurun Sayın Üstündağ. (CHP
sıralarından alkışlar)
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla
selamlıyorum öncelikle.
Değerli arkadaşlar, eskiden beri bu
Mecliste torba yasaların ne kadar Meclisteki kanun yapma tekniğine ve
İç Tüzüke aykırı olduğu devamlı ifade
edilmiştir. Yine bir torba kanunla karşı
karşıyayız ama bu sefer çok enteresan bir şey daha oldu,
torba kanunun içine bir de temel kanunu koyduk. Böyle bir durum söz konusu
oldu. Bu da bilebildiğim kadarıyla
Ben Meclisi Mecliste olmadığım
zamanlarda da takip etmeye çalışan bir
arkadaşınızım, ilk defa ben de böyle bir şey gördüm,
torba yasanın içinde bir temel kanun. O yüzden ben kim yarattıysa
böyle bir şeyi kendilerini tebrik ediyorum, müthiş bir buluş.
Değerli arkadaşlarım, bu temel yasa
olarak görüşüldüğünde vatandaşlarımız bizi
izlediği zaman neyi görüştüğümüzü bile
anlayamadıklarını tahmin edebiliyorum. Çünkü maddeleri dahi
kimse konuşamıyor, sadece değişiklik önergelerini
konuşabiliyor. O yüzden kısaca ben hatırlatmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, 1inci maddeyle er ve
erbaşların harçlıklarını artırıyoruz. Yani,
siz diyorsunuz ki: Alın size üç kuruş, bu vatan için ölün!
Zenginlere de Bize parayı verin, askerlikten yırtın!
İşte bu 1inci maddenin özeti, değerli arkadaşlarım,
budur. Yine olan fakir ve dar gelirli Anadolu çocuklarına oluyor.
5inci maddede çok enteresan bir şey
yaşadık dün. Görüşmeler devam ederken asgari ücretle ilgili hemen
bir madde geldi. Sonra nedense -sanırım HDP Grubuyla ilgili bazı
tartışmalar çıktı- bu asgari ücretle ilgili olan teklif
hemen geri çekildi. Bu niye geri çekildi, niye geri buraya geldi bunu da
anlayabilmiş değiliz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Zamanla anlarsın.
Grup başkan vekiline sor.
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Devamla) İşte,
Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanununda asgari ücretin değil, memur
maaş katsayısının dikkate alınması var. Bu
sözleşmeli er ve erbaşların maaşlarının çok
aşırı yükselmesini önlemek için bu maddenin geldiğini de
ben buradan anlamış oluyorum. Yani asgari ücrete dayalı olarak
verilse asgari ücret de 1.300 liraya çıktığı zaman çok
yüksek bir miktara çıkabilir korkusuyla hemen ne yapmışsınız?
Memur katsayısına bağlamışsınız. Bu da iyi
bir uyanıklık örneği o yüzden sizleri yine tebrik ediyorum
değerli arkadaşlar.
2nci maddede Kıbrıstaki askerlerimizin
ödeneklerini artırıyorsunuz ama arkadaşlar Kıbrıs
elden gidiyor. Bakın hendeklerden bahsediliyor, birçok şeyden
bahsediliyor ama Kıbrısla ilgili hiç kimse konuşmuyor
değerli arkadaşlarım. Kıbrıs elden gidiyor ve
korkarım değerli arkadaşlarım, orada maaş verecek
askeri bile zamanı gelince bulamayabiliriz.
Değerli arkadaşlarım, çok enteresan
bir madde geldi. Bu aslında bir teklif olarak geldi. Ayrıca
sırada bekleyen bir de kanun tasarısı var ama her ikisinde de
Sayıştay Yasasıyla ilgili bir değişiklik teklifi var.
Anayasa Mahkemesi iptal etmiş olmasına rağmen, kamu payı
yüzde 50den az olan şirketlerin Sayıştay denetiminden
kaçırılması olayı var. Bu, teklifle getirildi ama
komisyondan geçmedi ama sırada bekleyen bir kanun tasarısı daha
var. Yani burada bir şey yapmak istiyorsunuz, bu şirketlerle ilgili
bir şey var, bunu mutlaka ileriki zamanlarda çözeriz. Bunların
içerisinde TELEKOM var, Türk Hava Yolları var ve kamu payı yüzde
50den az olan şirketler var. Bunu niye yapıyorsunuz? Bu konuda da
gerçekten soru işaretleri içimizde mevcut.
Değerli arkadaşlarım,
sanırım bu son toplantımız, ben bu anlamda bütün
milletvekili arkadaşlarıma yeni yılda hep beraber daha güzel,
daha usulüne uygun yasalar çıkarmayı diliyorum, hepinize
saygılar sunuyorum, sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Üstündağ.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Demin
kürsüden konuşan sayın hatip dün asgari ücretle ilgili bir düzenleme
yapılacakken HDPnin itirazı üzerine o düzenlemenin
yapılamadığını söyledi. Yani Genel Kurulu ve kamuoyunu
yanlış bilgilendirdi. Ya kürsüden cevap vereyim ya yerimden cevap
vereyim.
BAŞKAN Tamam yerinizden cevap verebilirsiniz.
Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşan
sayın hatip asgari ücretin 1.300 TL olmasıyla ilgili bir düzenleme
öngören değişiklik önergesinin geldiğini ve HDPnin
itirazları sonucunda da geri çekildiğini ifade etti ya da HDPyle ilgili
tartışmalar nedeniyle geri çekildiğini ifade etti.
Sanırım sayın milletvekili iyi takip edememiş,
değişiklik önergesini de okuyamamış. Orada asgari ücretin
1.300 TL olmasıyla ilgili herhangi bir düzenleme yok. Zaten, HDP,
bırakın 1.300 TLyi, seçim bildirgesinde 2 bin TL olmasını
vadetmiş bir siyasi parti. O değişiklik önergesinde öngörülen
şey asgari ücretin 1.300 TL olmasıyla birlikte sermaye önüne gelen
faturanın hazineye yüklenmeye çalışılması.
Türkiyedeki mevcut vergi-gelir sistemine baktığımız zaman,
vergi gelirlerinin yüzde 10u sermayeden toplanır, yüzde 90ı yoksul,
emekçi halktan toplanır, çalışanlardan toplanır.
Dolayısıyla, sermayeden yüzde 40 yükü azaltıp hazineye devretmek
tekrar o asgari ücret artışını emekçi halkın
sırtına bindirmek anlamına geliyor. Yani, emekçinin bir cebine
koyup diğer cebinden alma anlamına geliyor. Dolayısıyla,
HDP sermayeyi kayıran ve son dakika, herhangi bir şekilde komisyonda
tartışılmamış, yasama tekniğine uygun olmayan bu
değişiklik önergesini emekten yana olan politik ilkesel
duruşundan dolayı reddetmiştir. Keşke Cumhuriyet Halk
Partisi de aynı tavrı göstermiş olsaydı diyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun.
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) 69a göre söz
istiyorum. Bir yanlış anlaşılma var. Söylediğimden çok
farklı anlamda şey söylendiği için söz istiyorum.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Niye Hocam? Öyle
dedin.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Öyle
dediniz yahu.
BAŞKAN Siz de isterseniz yerinizden ifade
edin bir dakikada.
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) Sayın
Başkan, ben ifademde Asgari ücret teklifi geldiği zaman HDP Grubuyla
yaşanan tartışmalar sonunda geri çekildi. dedim, HDPnin bunu
kabul etmediğiyle ilgili herhangi bir şey söylemedim. Ben o
tartışmaları canlı canlı izledim, o konuda herhangi
bir şey yok. HDP Grubunun burada alınmasına dair herhangi bir
durum söz konusu değildir. Ben, sadece asgari ücretle ilgili teklifin
alelacele bu Meclise torba yasa görüşülürken niye geldiğine
ilişkin olarak aslında söylemek istedim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 12 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 11inci maddesinin (a) fıkrasındaki tarihinden
geçerli olmak üzere yayımı tarihinde ibaresinin tarihinde
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay (Manisa) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Manisa
Milletvekili Erkan Akçay.
Buyurun Sayın Akçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu kürsüde, yıllardır, genelde konuya,
maddeye bağlı olarak konuşmaya büyük özen gösterirdik ancak
bugün, müsaadenizle ve hoşgörünüzle, biraz evvel Sayın Beşir
Atalayla yaşadığımız polemik neticesinde tutanaklara
giren Sayın Atalayın bir ifadesine cevap vermek üzere konuşmamı
yapacağım çünkü bu yönelttiği ifadeler mesnetsiz ve çirkin
bulduğumuz bir sataşma olmuştur.
Aynen şöyle demişti: MHPli dostlar
sloganla konuşurlar, pek düşünce geliştiremezler, iki
yıldır aynı şeyi söylüyorlar. Efendim, iki
yıldır değil, yıllardır belli bazı temel
konularda aynı şeyi söyleriz. Bu, Milliyetçi Hareket Partisinin
ilkeli, tutarlı, sorumlu bir parti olmasından kaynaklanır. Dün
ne dediysek bugün de onu söyleriz. Bu, övünülecek bir tutumdur. Bazı partiler
gibi Vay, ne safmışız., Kandırılmışız.,
Ne dediler de vermedik? demeyiz. Bunu onu söyleyenler düşünecek.
Milliyetçi, ülkücü hareket fikir dünyamızda
mümbit, verimli ve üretken bir ocaktır. Bizden taşanlar, artanlar ve
kopanlar size de düşmektedir. (MHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Profesör Doktor Beşir Atalay Beyin
akademik CVsine baktığımızda 1 doktora tezi, 1-2
araştırma, 9-10 da makale görüyoruz -şüphesiz değerlidir-
başka bir akademik verimi de doğrusu göremiyoruz.
Sayın Atalayı akademik ürünlerinden ve
verimlerinden ziyade, ben şahsen anket esnaflığıyla
tanıyorum, daha çok mümeyyiz vasfı odur ve Sayın Atalay,
başta Orhan Türkdoğan Hocamız olmak üzere pek çok milliyetçi
aydınla ortam paylaşmıştır, yalnız
nasiplenmediği de anlaşılıyor ve yine
BAŞKAN Sayın Akçay, şahsiyetle uğraşmasak,
Genel Kurula hitap etsek.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Efendim,
uğraşmıyorum, şöyle, çok özür diliyorum, yani gerçekten ben
bunu arzu etmem ve bugüne kadar da olmadı
MEHMET GÜNAL (Antalya) Bütün MHPlilere
sataştı Sayın Başkan.
ERKAN AKÇAY (Devamla)
fakat bu sataşma,
dediğim gibi gerçekten ciddi ve kabul edilir bir sataşma
değildir.
Dolayısıyla, yüzlerce kez bu kürsüde
konuştum, benim kişileri hedef alan bir konuşma
yapmadığımı bütün arkadaşlarım ve siz de
Sayın Başkan başta olmak üzere bilirsiniz, ancak bunları
söylemek mecburiyetindeyim.
Yine, Sayın Atalay etnik kimliklerin
siyasallaşmasının mimarı olarak tarihe geçmiştir ve
etnik kimliklerin siyasallaştırılmasını da millet
geleceği açısından son derece tehlikeli bulduğumuzu ifade
etmek isterim.
Türk milliyetçiliği fikir sistemi, Türk
milletini ve Türk vatanını yok olmaktan kurtaran ve Türkiye
Cumhuriyetini kuran bir fikir hareketidir. Yusuf Akçuralardan Zeki Velidi
Toganlara, Sadri Maksudi Arsallardan Ziya Gökalplere, Ziya Gökalpten Mümtaz
Turhanlara ve Erol Güngörlere kadar, daha çok, yüzlerce sayabileceğimiz,
Nurettin Topçular, Remzi Oğuz Arıklar da dâhil olmak üzere -edebiyat
dünyamızı da sayabiliriz, vaktimiz kalmadı- bu yüzlerce
kaynaktan beslenen bir fikir hareketidir ve Orhan Türkdoğan Hocamıza
kadar da bu değerlerle beslenmiştir.
Bu düşüncelerle huzurunuzdan
ayrılıyorum ve inşallah bu polemiği daha fazla da uzatmak
istemiyorum.
Hepinize saygılar sunarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
BEŞİR ATALAY (Van) Sayın
Başkan
BAŞKAN İşlemi bitireyim efendim.
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Buyurun Sayın Atalay.
BEŞİR ATALAY (Van) Ben söz istiyorum
tabii. İsmimi anarak herhâlde konuşmasını bana
ayırmış sayın sözcü.
BAŞKAN Buyurun Sayın Atalay.
Sataşmadan dolayı iki dakika.
MEHMET GÜNAL (Antalya) O sözleri söylemedi mi
Sayın Başkan? Niye
O sözleri söyledi Sayın Bakan!
IV.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
18.-
Van Milletvekili Beşir Atalayın, Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın 12 sıra sayılı Kanun Teklifinin 11inci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
BEŞİR ATALAY (Van) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Belli ki çok dokunmuş.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Evet.
BEŞİR ATALAY (Devamla) Yarası olana
dokunur zaten benim ifadelerim, yarası olan gocunur.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Size hiç dokunmuyor ama!
Siz hiç yara hissetmiyor musunuz?
BEŞİR ATALAY (Devamla) Ben şöyle
bir düzeltme yaptım, sadece şunu söyledim: İki yıl önce
-iki yıl önce, tutanaklarda var, çıkarabilirim- yine MHPnin bir
sayın grup başkan vekili benim Öcalanla ilgili aynı sözü
söylediğimi ifade etti. Ben de bu kürsüde Bunu ben söylemedim, iki
gazetede çıktı, ben tekzip ettim ve onlar bu tekzibi
yayımladı, burada da bunu açıklıyorum. dedim. Aynı
şeyi bugün söylüyor. Ben de dedim ki: Düşünce üretemiyorlar,
aynı şeyleri yıllar içinde söylüyorlar. Bunda gocunacak fazla bir
şey yok.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Bunun düşünce
üretmekle ne alakası var?
BEŞİR ATALAY (Devamla) Benim
şahsımla ilgili sayın sözcü
Tabii, kendi şahsımı
burada söz konusu edecek değilim. Sadece şununla övünürüm ben:
Kimliğimle, kişiliğimle, hamdolsun, uzun hayatımın
içinde tutarlı, ilkeli duruşumla herkes beni bilir. Ben hiçbir zaman
farklı yerlerde eğip bükerek falan yaşayan bir insan
değilim.
MEHMET GÜNAL (Antalya) İyi biliriz, iyi
biliriz!
BEŞİR ATALAY (Devamla) Öyle
esnaflık falan gibi burada kendince güya küçültücü ifadeler
kullanıyor.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Esnaflık küçük
düşürücü değil. Esnaf çok Türkiyede.
BEŞİR ATALAY (Devamla) Türkiyede
tutarlı siyasi analizleri ANARla ben başlattım çünkü 28
Şubat süreci beni Kırıkkale Üniversitesi Rektörlüğünden
aldı, ben erken yaşta işsiz kaldım, emekli oldum. ANAR diye
Ankara Sosyal Araştırmalar Merkezini -bugün başka
arkadaşlarımız yürütüyor, ben milletvekili olunca
ilişiğimi kestim- kurduk bir grup arkadaşla ve Türkiyede
gerçekten siyaset analizinde bir çığır açtık ama diğer
konularda benim Meclis albümündeki biyografime bakabilir sayın sözcü.
Planlama Teşkilatında, Özal döneminde, Sosyal Planlamanın
başındaydım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEŞİR ATALAY (Devamla) Yedi yıl
Sosyal Planlama biriminin başında sosyal planlamayı yürüttüm.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Bu hâle getirdiniz.
BEŞİR ATALAY (Devamla) Ve benim
birikimimi, hukuk eğitimimi, sosyoloji akademik kariyerimi
Ama ben buraya
gelip de kendimle ilgili konuşmaktan edep ediyorum ama onların
benimle ilgili konuşmasını da acizlik olarak görüyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Atalay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tutanaklara girmesi için
ifade ediyorum. Yani, tekrar, sataşmadan söz de istemeyeceğim.
Birincisi, yapılan sataşmalara,
birtakım hakarete varan ifadelere
cevap vermek gayet açık bir mertliktir. Biz de görüşlerimizi
açık bir şekilde ifade ettik.
Ayrıca anket esnaflığını,
herhâlde esnaflığı küçük görüyor olmalı ki küçültücü bir
ifade olarak nitelendirdi. Burada esnaflık küçültücü bir ifade
değildir. Esnaflık onurlu bir iştir. Yani yasal bir
şekilde, eğer vergisini de vermişse zaten helaldir. Onu da dile
getirmekte fayda var. Buradaki polemiklere son verelim efendim.
BAŞKAN Tutanaklara geçti.
BEŞİR ATALAY (Van) Sizin söylemenizle
küçülmeyiz, sizin söylemenizle yükseliriz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Düzeltelim efendim, hadi
esnaf tüccarı diyelim, biraz büyüsün o zaman.
İSMAİL OK (Balıkesir) Memleketi kan
gölüne çevirdiniz, daha utanmadan konuşuyorsunuz.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akçay.
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
Konya Milletvekili Halil Etyemez ile 13 Milletvekilinin; Yükseköğretim
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/272) (S. Sayısı: 12) (Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 12 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 11inci maddesinde yer alan 1/1/2016 ibaresinin 2/1/2016
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken
(Diyarbakır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken.
Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; artık son maddelere geldik. Genel olarak
görüşlerimizi ifade ettik. Yeni bir yıla da gireceğiz.
Umarız ki bu Mecliste görmüş olduğumuz ve hepimizin
rahatsız olduğu düzeysizlikler bir an önce son bulur ve halkın
bizden beklediği bir düzeyi bu Meclis yakalar.
Bakın, dün bu düzeysizlik örneklerinden birisi
yine yaşandı, bugün de devam ettirildi. Halkların Demokratik
Partisi, AKP Grubunun Komisyona getirmediği, son dakikada buraya getirmek
istediği bir değişiklik önergesini kendi ilkesel tutumu, ilkesel
politik doğrusu doğrultusunda reddetmişti. Bu son derece normal
bir işleyiş. Bir partinin, iktidar partisinin getirdiği önergeye
destek sunma, yasama tekniği açısından o yanlışa ortak
olma gibi bir durumu söz konusu olamaz. Biz de öyle yaptık ama dün burada
bulunan Sayın Bakan Süleyman Soylu bugün bir basın
açıklamasıyla tamamen yalan içeriğe sahip, son derece düzeysiz
ithamlarda bulunmuştur. O nedenle, aynı düzeysizlikle cevap vermek
durumunda kalacağım.
BAŞKAN Sayın Baluken, sözlerimize biraz
dikkat edebilirsek
İDRİS BALUKEN (Devamla) Şimdi,
bakın, şurada, yaptığı basın
açıklamasında diyor ki: Danışma Kurulunda bu öneriye
destek veren HDP
Bir kere, Danışma Kurulunun ne olduğunu
Sayın Bakan bilmiyor herhâlde. Bu önerge Danışma Kuruluna falan
gelmiş değil. Son dakikada buraya geldiği için Komisyon üyeleri
ya da grup başkan vekilleri arkaya çağrılıp orada
görüşülmüş ve orada da HDPnin tavrı net olarak ifade
edilmiştir.
Devam ediyor: HDP, Hükûmet önerisi olarak
sunulduğunda destek vermedi ve biz geri çektik. HDPyi bir cehalet
topluluğu olarak tanımlıyor. Aldığı oyun ne
anlama geldiğini bilmeyen cehalet topluluğu
, Her hâliyle ikircikli
hayat anlayışını kendi bütün davranışlarına
aksettirenler. diye devam ediyor. Bu, bir kere, bir bakanın
ağzına yakışacak bir üslup falan değil. Kimin cehalet
topluluğu, kimin cahil olduğu konusunda tartışmaya gidersek
o hamur çok su kaldırır. Cahil -cehalet- söyledikleri arasında
tutarsızlık olan, bilgiye, belgeye dayanmadan konuştuğu
için sonra o söyleminden tamamen 180 derece çark eden kişilere denir.
Bakın, ben 2008 ve 2009 yılında
Süleyman Soyluya ait söylemleri buradan ifade edeyim: Başbakan,
padişah olmak istiyor. Bugünkü Cumhurbaşkanı için diyor. Bu
Hükûmete zıkkımın kökünü göstereceğiz., Hükûmet yolsuzluk
çukurunun içinde., Başbakan rantın babasını getirdi.,
Bu ülkenin herkese çatan veya kaos yaratan bir Başbakanı var.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bravo, ne kadar güzel
tespitler yapmış ya!
İDRİS BALUKEN (Devamla) Başbakan
at üstünde durmayı nasıl beceremediyse ülkeyi yönetmeyi de o
şekilde beceremedi.
Bakın, bu sıralara ne kadar cahilce
geliyor değil mi bu sözler?
AKP Hükûmeti yanlış politikalar sonucunda
bayramları millete zehir etti. İnsanlar gülmeyi unuttu.,
Paçalarından yolsuzluk akıyor., Türkiye'de ihale ve yandaş
belediyeciliği yapılıyor., Halk Hükûmete
zıkkımın kökünü gösterecek., Yolsuzluklarla mücadele
edeceğim. diyen Hükûmet Türkiye'yi yolsuzluk çukuru içine
batırdı., Ülkemizde sadaka kültürü var., Türkiye'de her üç
kişiden biri fukaralık sınırının altında.
İnsanları bu duruma düşüren Hükümettir., Kendisini Menderese
benzetiyor. Sen kim, Menderes kim! Menderesin adını ağzına
alma.
Şimdi, bunları diyen Süleyman Soylu bir
sabah kalktı, bir baktık ki AK PARTİli oldu, ondan sonra da
dedi ki: Tayyip Erdoğan ilelebet ve ebedi bu ülkenin
başkanıdır. Sayın Başbakanımıza minnettarım.
Allah ondan razı olsun. Biz ve bizim gibi insanları
dışarıdan imrenerek seyrettiğimiz AKPnin içerisine davet
etti. 180 derece fark var. Son söyledikleri de bize çok cahilce geliyor.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Edep yahu! Edep yahu!
Edep yahu!
BAŞKAN Sayın Baluken, şahsiyatla
uğraşmasak lütfen.
İDRİS BALUKEN (Devamla)
Dolayısıyla, burada söylediğiniz söylemler arasında
tutarsızlık varsa ya bir kişilik problemi içerisindesiniz ya da
tam da bahsettiğiniz cehalet tutumu içerisindesiniz. Biz Türkiye
Cumhuriyetinde bakan düzeyine gelmiş bir insanın kişilik
problemi olabileceği kanaatinde değiliz kendisi o yönlü bize nefret
söylemiyle yaklaşsa da. Olsa olsa bunu her zaman bilgiye ve belgeye
dayanmadan yapmış olduğu boş konuşmalar olarak
değerlendiriyoruz.
Bizim o önergeyi neden reddettiğimiz son derece
nettir. Sermayeyi kayıran, sermayenin yükünü tekrar emekçi halkların
üzerine yığan, öyle son dakika önergelerine bugüne kadar onay
vermedik, bundan sonra onay vermeyeceğiz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Sayın Başkan
BAŞKAN Evet, sataşmadan dolayı
Sayın Bakana iki dakikalık söz veriyorum.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IV.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
19.-
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylunun,
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin 12 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 11inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) - Sayın Başkan, çok saygıdeğer
milletvekilleri; dün akşam ortaya çıkan bir tartışmadan
dolayı biraz önce HDP Grubunun sözcüsü, geçmişteki siyasi
hayatımdaki değerlendirmeleri de burada ortaya koyarak aslında
mikrofonların ne kadar da fuzuli bir şekilde işgal
edilebileceğini net bir şekilde bir kez daha ifade etmiştir.
Size bir şey söyleyeyim, bunu da hiç
unutmayın: Ben, 1960da, sizin gibi zihniyetlerin içerisinde bulunan
rahmetli Menderesin idam edildiği bir siyasi hayatın bugün bütün
inancıyla, bütün kalbiyle ve bütün anlamıyla birlikte ve
attığı her adımı onunla beraber
özdeşleştiren bir siyasi partide siyaset yapmaktan ve milletimize
hizmet etmekten onur duyuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Ve yine, bugün eğer burada söz söyleme
hakkına sahipseniz ve eğer bugün burada değerlendirme
hakkına sahipseniz sizin zihniyetinizle değil -çünkü sizin
zihniyetiniz bu ülkede, bu ülkenin birliğine, beraberliğine,
kardeşliğine ve bu ülkenin bin yıldır bu topraklarda ve bu
medeniyette oluşturmuş olduğu büyük bir anlayışa halel
getirmek, sakatlamak ve ortadan kaldırmak için kurulmuş bir zihniyettir
ki bu zihniyetle değil- tam tersine, idama giderken bile Milletime ebedî
saadet diliyorum. diyen bir insanın ortaya koymuş olduğu
anlayışla birlikte bugün burada konuşuyorsunuz.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Mevzuyla ne
alakası var?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Devamla) Eğer bugün burada konuşuyorsanız şu AK
PARTİ Grubunun
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Merak ettik,
eleştiriler vardı.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Devamla) -
on üç yıldır ortaya getirmiş olduğu,
Türkiyenin
Sayın Başkan, beş dakika
konuştu, dünyayı söyledi. Biz bir buçuk dakika
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Beş
dakika değil canım, iki dakika konuştum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sataşmadan
Usul öyle,
usul. Buraya da alışamamışız.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Devamla) Ne sataşması?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, sataşmadan iki dakika söz verdiniz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Devamla) Ne sataşması? Lütfen
BAŞKAN Sayın Bakanım,
sataşmadan dolayı iki dakika söz veriyoruz, iki dakika sürecek ama
siz her zaman Hükûmet olarak yerinizden söz alma hakkına sahipsiniz,
yerinizden söz alabilirsiniz.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) Sayın Başkan,
burada
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Torpil geçiyorsun şimdi! Niye torpil geçiyorsun?
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Bedava yok ya!
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan, İç Tüzükü uygulayacak
mısınız, yoksa
BAŞKAN
Sayın Bakanım, süre doldu. Siz dilerseniz mikrofonsuz bir
şekilde orada ifade edebilirsiniz, aksi takdirde Hükûmet olarak zaten
burada yerinizden söz alma hakkına her zaman sahipsiniz, sataşma iki
dakikayla sınırlı çünkü.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Beş saat konuşsanız kendinizi
aklayamazsınız, boşuna konuşmayın!
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) Burada konuşmaya
beni bırakabilecek kadar yüreğin yok.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Kimin yüreği olup
olmadığını göstereceğim!
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) Ama, bir şey
söyleyeyim, çocukları, camileri ve okulları ortadan
kaldırabilecek kadar bir yüreğiniz var. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Tehdit etmeyin, tehdit etmeyin!
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Ya yürü git bir yerine otur ya, bakan mısın,
nesin!
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) Sen git otur! Hadi oradan!
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Baluken, size de iki dakika
20.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Süleyman Soylunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Burada dile
getirdiğim hususların hiçbir tanesine cevap vermedi. Yine, bildik
ezberler üzerinden, bir nefret söylemi üzerinden bir linç kültürüyle hareket
etti. Öncelikle, şunu söyleyeyim: Adnan Menderesin idamını
bizim zihniyetimizle özdeşleştirdi ama bizi nefretle takip
ettiği için çok yakından herhâlde okuyamamış. Biz,
Türkiyedeki bütün darbe süreçlerine karşı en net tutumu ortaya koyan
ve bu ülkedeki bir başbakanın idam sehpasına götürülmesini bu
ülke demokrasisi açısından en büyük utanç olarak defalarca
tanımlayan bir siyasi partiyiz. Aynı zamanda, bu darbelerin idam
sehpasına götürdüğü Denizlerin, Yusufların, Hüseyinlerin idam
sehpasında Yaşasın Türk ve Kürt halklarının
kardeşliğini de mücadele şiarı edinmiş bir siyasi
partiyiz. Dolayısıyla, bu suçlamaların tamamını
kendisine iade ediyorum. Ama, kendisini biz yakından biliyoruz, kendisi
yıllarca, 90lı yıllarda faili meçhul, faili malum cinayetler
işleyen, asit çukurlarında Kürt gençlerini katleden, 17 bin Kürt
gencinin nasıl katledildiğini bile bugün izah edemeyen bir siyasi
gelenekten geliyor.
HASAN TURAN
(İstanbul) Yalan makinesine bağlansan patlatırsın!
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Kendisi o konseptin başında bulunan
başbakanın prensi olarak burada konuşuyor.
Dolayısıyla, bize karşı nefret söylemiyle buraya gelip
konuşması son derece manidardır çünkü o 90lı
yılların hesabı kapanmadı, kapanmayacak. O, katledilen
gençlerin tamamının hesabı o gün o siyasi sorumlulukta bulunan
herkesten mutlaka sorulacak ve bunu da Halkların Demokratik Partisi
halktan aldığı güçle başaracak.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
Konya Milletvekili Halil Etyemez ile 13 Milletvekilinin; Yükseköğretim
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/272) (S. Sayısı: 12) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
11inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
12nci madde üzerinde iki adet önerge vardır,
şimdi önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 12 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 12'nci maddesinde yer alan Kurulu yürütür ibaresinin
Kurulunca yürütülür ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
İdris Baluken Çağlar
Demirel Müslüm
Doğan
Diyarbakır Diyarbakır İzmir
Sibel Yiğitalp Burcu
Çelik Özkan Ertuğrul
Kürkcü
Diyarbakır Muş İzmir
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin 12nci
maddesinin aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Madde 12- Bu kanun hükümleri Bakanlar Kurulu
tarafından yürütülür.
Erkan Akçay Erhan
Usta Erkan
Haberal
Manisa Samsun Ankara
Mustafa Kalaycı İsmail
Faruk Aksu
Konya İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Samsun
Milletvekili Erhan Usta.
Buyurun Sayın Usta. (MHP sıralarından
alkışlar)
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şimdi bu yeni yasama yılında
3üncü kanunu görüştük, üç haftadır aslında benzer şeyleri
yaşıyoruz. Ben hemen bir argüman olarak şunu söylemek istiyorum:
Maalesef Hükûmet, bir hafta sonrayı göremiyor. Niye bir hafta
sonrayı göremiyor? diyeceksiniz. Yeri gelince 2023, yeri gelince
2053, yeri gelince 2071 -hızını alamayıp- diyenler -bu
tarihlere hiçbir itirazımız yok, hepsi bizim de önem verdiğimiz
tarihlerdir ancak bunları söylemek kolay da- şu bir hafta
sonrayı keşke bir görüp de bu kanunları, bu düzenlemeleri, bu
kanun tekliflerini, tasarılarını, bunları dikkate alarak
buralara getirmiş olsa.
Niye böyle diyorum? Vergi kanunlarıyla ilgili
geçen hafta bir torba görüştük. O torbada da bu kanunda olduğu gibi
geçici maddeleri uzatan hükümler vardı. Arkadaşlar iyi
çalışmadığından oraya yetiştiremediler veya oraya
koyamadıklarını veya atladıklarını bugün bir
kanun teklifiyle bu maddenin içerisine koydular. Yani, bu, kanun yaparken
kurumlarımızın ve Hükûmetin ne kadar ciddi
çalıştığına ilişkin önemli bir gösterge ama daha
önemlisi dün akşam yaşadığımız bir husus; burada
asgari ücretle ilgili bir önerge bu kanuna eklenmeye
çalışıldı, sonucunda olmadı.
Önce Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu asgari
ücret konusuna bakış açımızı bir kez daha tekrarlamak
istiyorum. Biliyorsunuz, bizim seçim beyannamemizde 1.400 lira net asgari ücret
öngörmüştük. Burada dün akşamki o kanuna bir madde eklenmesine
-aslında İç Tüzüke çok uygun olmamakla birlikte- destek vermemizin
arkasındaki neden de biz, işverenlerimizin rekabet gücünün olumsuz
etkilenmemesi, kayıt dışı istihdama ve işçi
çıkarmalarına neden olunmaması dikkate alınarak asgari
ücretin artışından gelecek bir yükün devlet tarafından
karşılanmasının uygun olacağını söyledik.
Ancak daha önemlisi arkadaşlar, bu geçici bütçe kanunu görüşülürken ben
hem Plan ve Bütçe Komisyonunda hem de Genel Kurulda bu konuyu sordum.
Bakın, tutanaklardan okuyacağım, geçici bütçe kanununun Plan ve
Bütçe Komisyonunda görüşülmesi esnasında -çünkü gerekçeler yetersiz,
ne olduğu belli değil- usulden söz alıp şunu
söylemişim: Geçici bütçe yasasında asgari ücret konusunda bir devlet
katkısı olacak mı, olmayacak mı? Bu konuda bizim ve
kamuoyunun bir fikir sahibi olması lazım. Bakın, bu uygulama 1
Ocak tarihi itibarıyla başlayacak, şu anda bilmiyoruz, belki
Hükûmet de bilmiyor ama Hükûmetin bunun bir an evvel kararını verip
buraya bugün de bu bilgiyle gelmesi lazım. diye Plan ve Bütçe
Komisyonunda söylemişim. Tekrar geneli üzerinde görüşülürken
Sabahleyin sordum, cevabını alamadığım için
şimdi tekrar soruyorum: Bu 1.300 lira olan asgari -ve Bakanımız
da aynı Bakanımızdı, Sayın Maliye Bakanıydı-
ücretin bu dengelere yansımış kısmı nedir? Çünkü bütçe
konuşuyoruz, üç aylık ödenek veriyoruz. Bunun içerisinde bir devlet
katkısı var mı, yok mu, bunu bana söyle. diyorum Maliye
Bakanına. Az önce Asgari ücreti artıracağız. dediniz
diye
Neyse, uzatmışız, şimdi vaktimi fazla şey
yapmamak için
Genel Kurulda -buradaki bir sürü
arkadaşımızın bunu dinlemiş olması lazım-
burada da sormuşum, şöyle demişim: Şimdi, ben soruyorum:
Asgari ücret bu bütçeye nasıl yansıtıldı? İşverenlerimiz
üzerindeki bu yükün bir kısmını devlet üstlenecek mi,
üstlenmeyecek mi? Bu konuda bize bilgi verilmesi gerekir. Yani sanki taşa
söyledik, hiçbir bilgi verilmedi. Çünkü kanunlar çalışılmadan
getiriliyor, bütçeler çalışılmadan getiriliyor, ciddi
tutarsızlıklar ve kötü iş yapma yerleşti maalesef Türk
bürokrasisine ve maalesef, Meclis de buna alet ediliyor.
Bakın, burada ben sayın
milletvekillerimize Genel Kurulda hitap ederek dedim ki
Mesela, bir örnek daha
vereyim, ondan sonra söyleyeyim bunu. Tutarsızlıklar var diyorum, Sayın
Başbakan dışarıda 64üncü Hükûmetin 2016 yılı
Programını açıklıyor, orada diyor ki: İstisna ve
muafiyetleri azaltacağız. Orada, Dâhilde işleme rejimini
şu, şu, şu mahzurları yönüyle gözden geçireceğiz,
hatta neredeyse kaldıracağız. diyor, biz burada bunların
süresini beş yıl uzatan kanun yapıyoruz, sizlerin oyuyla.
Şimdi, bu tutarsızlıkları nasıl izah edeceğiz?
Çalışılmadan, kötü çalışılarak getirilmiş
kanunları, bütçeleri nasıl izah edeceğiz? Ben bunu sizin
takdirinize bırakıyorum.
Aynı şey AKPnin seçim beyannamesinde de
vardı. Bakın, seçim beyannamesinde bir eski bakan şunu söyledi,
dedi ki: Beyanname matbaaya gidecek, son yarım saate kadar biz asgari
ücretin 1.300 lira olup olmaması konusunu tartıştık. Bu
bir marifet değil arkadaşlar. Asgari ücretin ne
olacağının daha önceden kararını vereceksin ve seçim
beyannamesinde bunun bütün yüklerini veya bunlarla ilgili alınması
gereken diğer tedbirleri de oraya yansıtacaksın. Yani böyle,
parça parça, birbirleriyle tutarsız olan dokümanlarla bu Hükûmet Türk
milletinin karşısına çıkıyor.
Kaldı ki geçen hafta geçici vergilerle ilgili
kanun görüşülürken bir önerge verdik, sizin dün akşam vermeye
çalıştığınız önergeyi verdik, önergede bizim de
imzamız vardı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak verdik, o önerge
reddedildi. Yani yükün bir kısmı devlet tarafından üstlenilsin,
hepsi işverene bırakılmasın şeklindeydi.
Ben bu duygularla hepinize saygılar sunuyorum,
teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Usta.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 12 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 12'nci maddesinde yer alan Kurulu yürütür ibaresinin Kurulunca
yürütülür ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ertuğrul Kürkcü
(İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerine söz isteyen İzmir
Milletvekili Ertuğrul Kürkcü.
Buyurun Sayın Kürkcü. (HDP
sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Sayın
Başkan, sevgili arkadaşlar; bu yılın son oturumu birazdan
kapanacak. Ben, doğrusu, zaten eleştirilerimizi birçok düzlemde ifade
ettiğimiz bu yasayla ilgili yeni bir şey söylemek istemiyorum ama
yeni yıl hakkında size bir şey söylemek isterim.
Sevgili arkadaşlar, yarın bir yıl
kapanıp yeni bir başka yıla Türkiye girerken Türkiye'nin pek çok
yerinde pek çok farklı duygu, düşünce, hâl, yaşantı
yılı kapatacak ve karşılayacak ama şu çok açıkça
görülüyor ki Türkiye'nin doğusunda ve güneydoğusunda şu an
operasyonların sürdüğü il ve ilçelerde halklarımız yeni
yıla endişe, kaygı, umutsuzluk, şiddet ve korku içerisinde
girecekler. Geçtiğimiz yılı düşündüklerinde Keşke
böyle bir yılı yaşamasaydık. diyecekler, önlerindeki
yıla baktıklarında gelenin gideni aratmasından endişe
edecekler. Nasıl etmesinler ki? Dünya kendi ekseni etrafında bir kere
daha döndü diye şimdi, kapılarının önüne dizilmiş olan
tanklar, toplar, özel harekât birlikleri, şiddet
kapılarının önünden çekilecek mi? Besbelli çekilmeyecek çünkü
bugünkü gazetelerin haberlerinde gördüğümüz yeni şey bölgeyle ilgili
olarak SAS komandolarının şimdi Cizre ve diğer ilçelerin
kapısını çalacağıydı. Korkarım önümüzdeki
yıl Hava Kuvvetleri de devreye girmez.
Sevgili arkadaşlar, bunun nedeni, aslında,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin kendi işini Türk Silahlı Kuvvetlerine
ve güvenlik güçlerine terk etmiş olmasıdır. Hepimiz -kendimizi
de katarak söylüyorum- şimdi Türkiyenin yönetiminin Meclisin elinden
çıkmış olmasından sorumluyuz. Şu kadar insanın
hayatını kaybettiğini, şu kadar daha fazlasının
kaybedecek olduğunu bile bile bu meseleyi tartışamıyoruz
ama bunu tartışmaya bizden çok daha az yetkili olan hatta biz bu
yetkiyi vermesek tartışamayacak olan Kamu Güvenliği
Müsteşarlığının teklifi üzerine
yapılmış olan bir çöktürme planı web sitesinden web sitesine,
sosyal medya hesabından sosyal medya hesabına
dağılıyor ve şu korkunç hakikatle karşı
karşıyayız ki Türkiye Cumhuriyetini yöneten güçler
yurttaşlarının, 10-15 bininin hayatının son
bulmasıyla sonuçlanacağını öngördükleri bir operasyonu
yürütmektedirler. Türkiye Büyük Millet Meclisi 2016da bunun nasıl ve
niçin yapıldığını sorma gücünü kendinde bulacak
mı? Hepimize bunu sormak istiyorum. Yurttaşlarımıza
devletimiz tarafından öldürülme hesapları yapılıyorsa
eğer, adil bir rejimden, adil bir yönetimden nasıl söz edebiliriz? O
nedenle ben hepinizi ve hepimizi
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Hangi devletin
yurttaşı, onu nereden çıkarıyorsun?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Bir dur be, bir dur
Allahını seversen, okuman yazman yok mu?
Hepinizi ve hepimizi 2016da bu milletin kaderini
bir kere daha eline alacak bir Mecliste çalışmayı
sağlayacak adımları atmaya davet ediyorum. 1920de olduğu
gibi, 1990ların sonunda, 2000lerin başında olduğu gibi
kendisine dayatılan bürokratik ve militarist planları kabul etmek
değil, onların yerine halkın iradesini koyan, milletin
geleceğine sahip çıkan, ortak geleceğimizi esirgeyen,
yurttaşlarımızın hayat ve esenliğini kendinden bile
koruyan bir Meclis olarak hareket etme yeteneğini umarım koruyabiliriz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi hatırlamalıdır ki barış
içerisinde yaşama hakkı Türkiye Cumhuriyeti
yurttaşlarının en temel hakkıdır. Barış
içinde yaşama hakkını temin etmek bu Meclisin görevidir. Umarım
2016da bütün bu tartışmaları arkada bırakıp bu hak
üzerine hep birlikte mücadele etmeye başlarız.
Hepinize -eğer kutlayabilecekseniz- iyi yeni
bir yıl diliyorum.
Hoşça kalın. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kürkcü.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
12nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Böylece ikinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi, teklifin tümünü oylamadan önce, İç
Tüzükün 86ncı maddesi gereğince, oyunun rengini belli etmek üzere,
lehte Erzincan Milletvekili Serkan Bayram, aleyhte ise İstanbul
Milletvekili Engin Altay söz istemişlerdir.
Şimdi, lehte, Erzincan Milletvekili Sayın
Serkan Bayrama söz veriyorum.
Buyurun Sayın Bayram, süreniz beş
dakikadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SERKAN BAYRAM (Erzincan) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifi üzerine
şahsım adına lehte söz almış bulunuyorum, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Son yıllarda anayasal, kanuni ve kurumsal
düzeyde yapılan reformlarla ülkemizin demokratik düzeyi ve refah seviyesi
artmıştır. Temel hak ve hürriyetler alanını
genişleten, sosyal yapıyı, ekonomiyi güçlendiren, bürokrasiyi
azaltan ve her alanda insanların gündelik hayatını
kolaylaştıran bu reformlardaki temel hareket noktası daha adil,
güçlü ve demokratik bir Türkiye ideali olmuştur. Geçmişten kalan
birçok kronik soruna neşter vurulmuş, hantal bir ekonomi ve devlet
yapısından, üretimi esas alan dinamik ve rekabetçi bir ekonomiyle
daha etkin ve hızlı bir kamu idaresine geçilmiştir. Böylece,
uzun seneler çözülemeyen birçok temel sorun AK PARTİmiz sayesinde
çözülmüştür. Birileri konuşur, AK PARTİ yapar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZKAN YALIM (Uşak) Ya, bunu iyi ki
öğrendiniz, bravo yani, vallahi bravo yani.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Şu
yaptıklarını bir hatırlasan.
SERKAN BAYRAM (Devamla) - Sizler seksen sene
konuştunuz, yeter, biraz da müsaade edin biz konuşalım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, hiç kuşkusuz
sosyal, ekonomik ve siyasi reformlar süreklilik arz eden bir yönetimi
gerektirir.
Vatandaşlarımızın refah ve
huzurunu beklenti ve talepleri istikametinde daha da artırmak, bütün
vatandaşlarımızı memnun ve mutlu etmek, toplumsal adaletin
sağlanmasını temin etmek hiç kuşkusuz yeni düzenlemeler
gerektirmektedir.
Bu tasarı, 64üncü Hükümet
Programımızda ve 2016 yılı Eylem Planında yer
verilen hususların gerçekleştirilmesi öngörülen konuların hayata
geçirilmesi için gerekli düzenlemeleri ihtiva etmektedir.
Bu teklif kapsamında askerî öğrenciler ile
er ve erbaşların harçlıklarının yükseltilmesi, kamu
görevlilerinin maaş hesaplamaları memur aylık
katsayısı esas alınarak yapılmaktadır. Oysaki, sözleşmeli
erbaş ve erlerin maaş hesaplamasında, 6191 sayılı
Kanunun 7nci maddesinde (3)üncü ve (5)inci fıkrasında 16
yaşından büyükler için belirlenen asgari ücret brüt tutarı esas
alınmaktadır.
Yapılan bu yeni düzenleme ile tüm kamu
görevlilerinin mali haklarında yapılan artışlar konusunda
uygulama birliğinin sağlanması ve mali hakların kurum içi
hiyerarşik yapıya uyumunun muhafaza edilebilmesi bakımından
söz konusu personelin mali haklarında da memur aylık
katsayısının esas alınmak suretiyle belirlenmesi
amaçlanmaktadır. Bu sayede er ve erbaşların
harçlıklarının hesaplanmasında esas alınan ve hâlâ
uygulanan gösterge rakamlar yüzde 100 oranında
artırılmaktadır.
Ayrıca, 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanununun 30uncu maddesinde öğretim üyelerinin
çalışma yaş haddi 67 yaş olarak belirlenmiş ancak
2006, 2007, 2008 yıllarında kurulan devlet üniversitelerinde görev
alan öğretim üyeleri açısından emeklilik yaş
sınırının 31/12/2015 tarihine kadar 72 olarak
uygulanmasına dair geçici bir uygulamaya geçilmiştir. Tasarıyla
bu sürenin, üniversiteler için getirilen öğretim görevlilerinin yaş
haddinin 72 olarak uygulanmasının 31 Aralık 2016 tarihine kadar
uzatılması sağlanacaktır.
Öte yandan, devletin hüküm ve tasarrufu altında
bulunan deniz ve iç sularda ve bu yerlerden su alınarak karada
yapılacak su ürünleri üretim tesislerinde veya bu alanları ıslah
etmek suretiyle projeye dayalı olarak yapılacak su ürünleri
yetiştiriciliği yatırımlarında ihtiyaç duyulan su ve
su alanları ile deniz ve iç sulardaki su ürünleri istihsal
hakkının kira teknik şartları, süreleri ve yıllık
bedelleri, üretim yerlerinin özellikleri dikkate alınarak Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca tespit edilir.
Bu maddenin uygulanmasında ve kiralamalara ilişkin usul ve esaslar,
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenecektir.
Değerli milletvekillerimiz, Millî Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnameye ek olarak yapılacak öğretmen atamalarında
kullanılmak üzere 12.500 kadro ihdas edilmiştir. Birileri burada
bugüne kadar yapılan öğretmen atamalarını azımsayarak
daha fazla atama yapılacağını söylemektedir; biz biliyoruz
ki, bugüne kadar hep muhalefet
Bekâra karı boşamak kolaydır ama
demin de söyledim Sizler konuşur, AK PARTİ yapar.
Bu sebeple, bugünkü teklif üzerinde
ÖZKAN YALIM (Uşak) AK PARTİ sadece bizim
taahhüt ettiklerimizi kopyalayıp yapıyor.
SERKAN BAYRAM (Devamla) 2023 Türkiye'si için AK
PARTİmiz tarafından belirlenen hedefler dâhilinde ülkemize,
milletimize hayırlara vesile olmasını diler, yüce heyetinizi
selamlar, yeni yılın ülkemize, milletimize hayırlar getirmesini
dilerim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bayram.
Aleyhte İstanbul Milletvekili Engin Altay.
Buyurun Sayın Altay. (CHP
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 86ncı maddede lehte
konuşmayı iktidar partisine mensup sayın milletvekili
kapattığı için aleyhte söz aldım. Kimi çekincelerle
birlikte bu kanuna kabul oyu vereceğiz, önce onun altını bir
çizeyim.
Keşke diyorum
Aslında Genel Kurul bir
aydır çalışıyor. Belki bu bir deneme üretimi oldu. Hani bir
fabrika yaparsınız da bir deneme üretimi yaparsınız,
aksaklıkları görürsünüz, sonra gerçek üretime geçersiniz, seri
üretime. Yeni yılda yani yeni yılla birlikte, aralık ayında
şu Parlamentoda yaşananları bir yeniden değerlendirme, bir
muhasebe ve muhakeme imkânı bulup bu Parlamentodan daha seri, daha
verimli, daha yararlı kanunların çıkma olanağını
hep birlikte yaratırız diye bir dilekle başlamak istiyorum.
Sayın milletvekillerimizin bilgisi olmakla
birlikte Meclisi izleyen vatandaşlarımız bilsin diye bir iki
konuyu belirtmemiz lazım. Bu kanunun 8 ve 9uncu maddeleri
dışındaki hükümleri bizim karşı
çıkacağımız noktada değil. 8inci ve 9uncu maddedeki
hükümleri doğru ve uygun bulmuyoruz ancak her zaman
yaptığınız gibi 12 maddenin 10 tanesi temiz, 2 tane
sakatı da içine katarak böyle bir paket hâlinde bunları getirerek
aklınız sıra uyanıklık mı deyim, beceri mi deyim
bir şey yapıyorsunuz, doğru yapmıyorsunuz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Beceri
ENGİN ALTAY (Devamla) Bakın, bu kanun bu
Parlamentodan altı saatte geçerdi, geçebilir, bir mani hâl yok ama 8inci
maddede sözleşmeli er ve erbaşlara yaptığınız çok
adil olmayan, çok insaflı olmayan uygulama ve 9uncu maddede biraz önce
arkadaşımızın belirttiği taşeron işçilik kullanımındaki
cezai hükümlerle ilgili uygulamanız nedeniyle
Bu kanunu siz bunun için de
zaten biraz temel kanun olarak getirdiniz. Keşke er ve erbaşlara
artık çocuklara bile bazı yerlerde verilmeyen paralar yerine bizim
önerilerimizi dikkate alarak hiç değilse bir 300 lira harçlık
verebilseydi bu Meclis. Bu kadar lüksü olan bir devletin askerine,
çavuşuna, onbaşısına 300 lirayı çok görmesini
yadırgıyorum doğrusunu isterseniz. (CHP sıralarından
alkışlar) Kıbrısta görev yapanlara aynı şekilde,
askerî öğrencilerimize aynı şekilde; bunların
harçlıklarını bir parça arttırdık ama kesinlikle bence
bunların biraz gururunu kırdık. Şimdi bir askere, bir
onbaşıya diyeceğiz ki: Sana 29 lira veriyorduk -çoğu
bunların eline de verilmez zaten, onu bilin- al şimdi 86 lira. Biraz
utanacağız aslında, biraz utanacağız.
Vicdanlarımızla ben çok bağdaştıramıyorum. Yani
benim vicdanımı çok tatmin etmiyor, kamu vicdanını da
tatmin etmiyor diye düşünüyorum. Keşke 350 bin atama bekleyen
öğretmen varken 12 binle bunu sınırlandırmasaydık. 130
bin ihtiyaç olduğu Milli Eğitim Bakanlığı
raporlarıyla, iç denetim raporlarıyla sabit. Ama hiç değilse bir
40-50 bin vererek, 2016ya ülkeyi ve toplumu bir parça daha umutla
sokabilirdik. Bunu da yapmadınız.
Yani, güya kimi konularda birtakım tedbirler
ve iyileştirmeler adı altında topluma bunu
pazarlıyorsunuz. Ama sizin bu paketiniz, bana sorarsanız, pansuman
bile değil. Bir yara olur, pansuman yapar, sararsınız. Siz bu
yarayı musluğun altında suya tutuyorsunuz. Kanama ya durur, ya
durmaz. Bu kafayla da bu kanama durmaz. Esasen, toplumdaki kanama durmaz.
Türkiyenin -biraz sonra yeni yıl mesajımızı da
söyleyeceğiz- çok acilen huzur ortamının tesisine ihtiyacı
var. Türkiyede huzur ortamını tesis edecek olan organ Hükûmet
değildir; Türkiyede huzur ortamını tesis edecek olan organ
emniyet, asker değildir; bu ülkenin huzur ortamını tesis edecek
organ burasıdır. Böyle bir tarihsel sorumlulukla, böyle bir misyonla
karşı karşıyayız. Türkiyenin bir bölgesinde,
vicdanların kabul etmeyeceği bir trajedi, bir dram
yaşanıyor. Bu hiç kimsenin kabul edebileceği bir şey
olmamakla birlikte, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, Orta Doğu bölgesinde
modernitenin sembolü, timsali gibi algılanan ülkemizi de Orta Doğu
bataklığının bir çamuru hâline dönüştürecek bu tabloya
seyirci kalmasına benim gönlüm ve vicdanım razı değil.
Umarım ve dilerim ki 2016da bütün bunlara çözüm buluruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Altay.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre vereceğim.
Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik
personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme
giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen üç
dakikalık süre içinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum. Ayrıca vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy
kullandığını, oyun rengini ve kendisinin ad ve
soyadıyla imzasını da taşıyan oy pusulasını
yine oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin açık oylama sonucu:
Oy sayısı |
: |
269 |
|
||
Kabul |
: |
261 |
|
||
Ret |
: |
7 |
|
||
Çekimser |
: |
1(X) |
|
||
|
|
|
|
||
|
Kâtip Üye Özcan
Purçu İzmir |
Kâtip Üye Ömer
Serdar Elâzığ |
|||
Teklif
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı
olsun diyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi,
2nci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gabon Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Savunma Sanayi İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
2.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gabon Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Savunma Sanayi İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Millî Savunma Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu
Raporları (1/304) (S. Sayısı: 3) (XX)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon Raporu 3 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Soru-cevap
Yok.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ İLE GABON CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA
SAVUNMA SANAYİ İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 12
Mayıs 2015 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Gabon Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayi
İşbirliği Anlaşmasının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN Madde üzerinde söz isteyen? Yok.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde söz isteyen? Yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Madde üzerinde söz isteyen? Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre vereceğim.
Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik
personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen sisteme
giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen iki dakikalık
süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum. Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise
hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin ad ve soyadıyla imzasını da taşıyan oy
pusulasını yine oylama için öngörülen iki dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)
BAŞKAN Sayın milletvekillerimiz,
birazdan gruplarımızın yeni yıl mesajıyla birlikte
inşallah hep birlikte huzur içerisinde ayrılacağız.
Şöyle bir beş on dakikanızı daha istirham ediyorum.
(Oylamaya devam edildi)
BAŞKAN Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gabon
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayi İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 250
Kabul : 245
Ret : 2
Çekimser : 2
Geçersiz : 1(x)
Kâtip Üye Özcan Purçu İzmir |
Kâtip Üye Ömer Serdar Elâzığ |
|
|
Böylece tasarı
kanunlaşmıştır. Hayırlı olsun diyoruz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Evet, gruplarımız adına ilk söz,
Sayın Akçay.
Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
14.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 2016 yılının
hayırlı ve barış dolu bir yıl olmasını
dilediklerine ve milletvekilleri ile vatandaşların yeni
yılını kutladıklarına ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2015 yılının son günlerindeyiz. Türk milleti ve
insanlık olarak zorluklar içerisinde geçen bir yılı geride
bırakıyoruz.
Öncelikle, gerçekçi olarak ifade etmek istersek,
2015 yılında ülkemizin âdeta cenaze evine, taziye çadırına
dönüştüğü bu terör saldırıları nedeniyle yüzlerce
evladımızı terör saldırılarında şehadet
mertebesine uğurladık, yüzlerce vatandaşımız ve masum
insan terör saldırılarıyla hayatını kaybetti. Maalesef
huzurlu bir yıl geçirmedik. İçimizde dirlik düzenliğimiz, birlik
beraberliğimiz maalesef biraz zarar gördü. Sevginin, saygının
artmadığı bir yıl geçirdik maalesef.
Bütün bu olanlara rağmen ve her şeye
rağmen 2016 yılının bütün vatandaşlarımıza,
bütün insanlığa hayırlar, esenlikler, barışlar
getirmesini temenni ediyorum. Dirlik düzenlik, birlik beraberlik diliyorum.
Kimsenin burnunun kanamadığı, terörün olmadığı
nice mutlu yıllar diliyorum. Önümüzdeki yılda, yeni dönemde de Türkiye
Büyük Millet Meclisi olarak hep birlikte ülkemizin bütün sorunlarını
en iyi şekilde, insanlarımızı huzurlu, refah içerisinde,
mutlu edecek çalışmaları birlikte yapma temennisiyle iyi
yıllar, mutlu yıllar diliyorum. Hepinize sevgiler, saygılar
sunuyorum.
Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Akçay.
Sayın Demirel
15.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, 2016
yılının hayırlı ve barış dolu bir yıl
olmasını dilediklerine ve milletvekilleri ile vatandaşların
yeni yılını kutladıklarına ilişkin
açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarımız; evet, 2015 yılını geride
bırakıyoruz. Acıyla, göz yaşıyla; ne yazık ki
insanların yaşamını yitirdiği bir süreçte, ne
yazık ki Surda, Cizrede, Silopide sokağa çıkma
yasaklarının olduğu, elektriğin, suyun
olmadığı, yaşam hakkının ihlal edildiği bir
dönemde yeni yıla giriliyor. Biz bir bütün olarak, Meclis bütünlüğü
içerisinde 2015 yılının bu son dönemlerinde yaşanan
durumdan hep birlikte çıkabilmek için, burada hepimizin elimizi
vicdanımıza koyarak, demokrasi, özgürlük, barışla 2016
yılını geçirmesini temenni ediyorum.
Şu anda hâlâ cenazelerin
ortada olduğu, cenazelerini bile defnedemeyen Cizre ve
Şırnaktaki, Surdaki vatandaşlarımızın ne
yazık ki bu durumunu 2015 yılında Türkiyede hâlâ bu
şekilde ifade ediyoruz. Bu bir acıydı, acı
yılıydı, öyle ifade etmek istiyorum. Bizler grup olarak, HDP
Grubu olarak yeni yılı Diyarbakırda, Surda, Cizrede,
Silopide ve Şırnakta geçireceğiz. Halkın,
halkımızın acılar yaşadığı,
halkımızın ne yazık ki sokağa çıkma
yasaklarıyla evinden bile dışarıya çıkamadığı bir yeni
yılı geçireceğiz. Bunun için biz halkımızla birlikte
ayın 31inde yani yarın akşam itibarıyla yeni yıla
ilişkin Cizrede, Şırnakta ve Surda olacağız.
Buradan şu mesajı tüm Türkiye kamuoyuna iletelim: Hep birlikte
buradan, Genel Kuruldan 2016 yılının 2015teki
acıların son bulacağı, barışın,
özgürlüğün, kardeşliğin ve çözümün gerçekleştirileceği
bir yıl olmasını temenni ediyorum ve hepimizin bu sorumlulukla
hareket edeceğimizi düşünerek bütün halkımızın ve
milletvekili arkadaşlarımızın yeni yılını
kutluyor, bu sürecin barış ve özgürlüklere vesile olmasını
temenni ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Demirel.
Sayın Altay
16.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, 2016 yılının
hayırlı ve barış dolu bir yıl olmasını
dilediklerine ve milletvekilleri ile vatandaşların yeni
yılını kutladıklarına ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, 2015
yılını maalesef acılarla, burukluklarla, anlamsız üst
üste yapılan seçimlerle geride bıraktık. 2015 yılında
oluşan 26ncı Dönem Parlamentosu iki aylık bir çalışma
dönemini de 2015 yılı için tamamlamış oldu.
Biraz önce söylediğim gibi, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin üstünde bir güç yoktur. Dolayısıyla, Türkiye'de
780.500 kilometrekarelik coğrafyanın her metrekaresinde
vatandaşlarımızın dökülen kanının, akan
gözyaşının bu Mecliste bir vicdani sorumluluğu vardır.
Bu bakımdan, siyasetin de sadece ve sadece milletin huzuru, refahı ve
mutluluğu için yapıldığı bir gerçek olduğuna
göre, 2016 yılında önümüzdeki hafta yeni bir yıl, yeni
umutlarla, yeni iş birliktelikleri, yeni anlayışlarla ve az önce
söylediğim gibi, sadece ve sadece vatandaşlarımızın huzuru,
refahı ve mutluluğunu esas ve temel alan bir anlayışla
Parlamentomuzun çalışmasını arzu etmekteyiz.
2016 yılının kardeş
kavgasının nihayet bulduğu bir yıl olmasını
temenni ediyorum. Gene, 2016 yılının Türkiye ekonomisinin
risksiz, yükselen, büyüyen bir hâl aldığı yıl
olmasını temenni ediyorum. Yine, 2016 yılının
demokrasimizin, özgürlüklerle taçlandığı bir yıl
olmasını arzu ve temenni ediyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Grubu olarak sayın milletvekillerimizin ve tüm vatandaşlarımızın
yeni yılını içtenlikle tebrik ediyor, önce huzur, sonra da
sağlık, mutluluk ve esenlikler diliyoruz.
Saygılar sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Altay.
Sayın Turan, buyurun.
17.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, 2016 yılının
hayırlı ve barış dolu bir yıl olmasını
dilediklerine ve milletvekilleri ile vatandaşların yeni
yılını kutladıklarına ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; iki
gündür çok yoğun bir mesai içerisinde özellikle askerlerimizi,
öğrencilerimizi, öğretmenlerimizi, öğretim görevlilerimizi,
üyelerimizi, işverenlerimizi yakından ilgilendiren bu teklifin
yasalaşmasında çok yoğun emek sarf etmenizden dolayı tebrik
ediyorum zatıalinizi ve tüm milletvekili arkadaşlarımı.
2015i geride
bırakıyoruz. Son yasama faaliyeti için bir aradayız. 2015
anlamlı iki tane ayrı seçimin yaşandığı, tüm
milletin hepimize ders verdiği çok farklı bir yıl oldu.
2016nın bu derslerden sonuç çıkarıldığı,
milletin bize verdiği fotoğraftan herkesin üzerine düşenin
alındığı, buna bağlı olarak da çok daha
başarılı bir yasama döneminin olduğu bir yıl
olmasını ümit ediyorum. Ülkemizde inşallah 2016
yılının kardeş kavgasının
azaldığı, olmadığı, terörün son bulduğu,
huzurun, refahın, barışın zirve yaptığı bir
yıl olmasını ben de ümit ediyorum. Aynı zamanda bugün
eğitim hayatımızı yakından ilgilendiren,
hatırası olan Tevfik İlerinin, Seyyid Ahmet Arvasinin ve
İhsan Sabri Çağlayangilin ölüm yıl dönümü, ben bu vesileyle
kendilerini rahmetle anıyorum.
Tekrar yeni yılı
kutluyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Çok teşekkür
ediyorum.
IX.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının,
herkese hayırlı ve mutlu seneler dilediğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN Bütün iyi
dileklere bizler de katılıyoruz. 2015 yılının son
çalışma gününü hep birlikte geride bıraktık. Emeği
geçen herkese teşekkür ediyoruz.
Yeni yılın ülkemize,
milletimize ve tüm
insanlığa hayırlar getirmesini temenni ediyoruz. 2016
yılının barış, huzur ve kardeşlik içerisinde ve
Türkiye ortak paydasında milletimizin beklentilerinin
gerçekleşeceği, yeni Anayasa ve İç Tüzük başta olmak üzere
reformların yapılacağı bir yıl olmasını
temenni ediyorum.
Bütün bu temennilerle, bu iyi niyetlerle birlikte
Genel Kurulu ve tüm vatandaşlarımızı saygıyla
selamlıyoruz. Herkese hayırlı, mutlu seneler diliyorum.
Böylece, alınan karar gereğince sözlü soru
önergelerini görüşmek için 5 Ocak 2016 Salı günü saat 15.00te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Hayırlı seneler diliyorum.
Kapanma Saati: 20.36
(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.
(x) 12 S. Sayılı Basmayazı 29/12/2015 tarihli 21inci Birleşim Tutanağına eklidir.
(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(XX) 3 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin
sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.