TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
23üncü
Birleşim
5
Ocak 2016 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Adana
Milletvekili Mevlüt Karakayanın, 5 Ocak Adananın düşman
işgalinden kurtuluşunun 94üncü yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Mersin
Milletvekili Serdal Kuyucuoğlunun, 3 Ocak Mersinin düşman
işgalinden kurtuluşunun 94üncü yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Adana
Milletvekili Tamer Dağlının, 5 Ocak Adananın düşman
işgalinden kurtuluşunun 94üncü yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, 2016
yılının ülkemize, milletimize ve demokrasimize hayırlar
getirmesini temenni ettiğine ilişkin konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcının, Futbol Federasyonunun,
Beşiktaş-Konyaspor maçındaki kötü tezahürat nedeniyle,
toptancı bir yaklaşımla bütün seyircileri
cezalandırmasının demokratik bir uygulama
olmadığına ilişkin açıklaması
2.- İzmir
Milletvekili Musa Çamın, tüm yurttaşların yeni
yılını kutladığına ve Türkiyedeki şiddeti
ve terörü kınadığına ilişkin açıklaması
3.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, Ayvalıkın
Altınova Mahallesi ile İzmirin Dikili ilçesi açıklarında
göçmen botlarının batması sonucu hayatını kaybeden
göçmenlere Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
4.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, Adıyaman ve Şanlıurfadaki
elektrik kesintilerine ilişkin açıklaması
5.- Adıyaman
Milletvekili Adnan Boynukaranın, Cumhurbaşkanına hakaret ve
tehditlerini sürdüren Sözcü gazetesini kınadığına ve terörü
araç hâline getirenleri lanetlediğine ilişkin açıklaması
6.- Antalya
Milletvekili Ahmet Selim Yurdakulun, tüm şehitlere Allahtan rahmet,
yakınlarına başsağlığı dilediğine,
Sağlıkta Dönüşüm Programı sonucunda acil
başvuruları arttığı için sağlık personelinin
zor durumda kaldığına ve sağlık
çalışanlarının yıpranma payı ve döner
sermayelerinin emekliliğe yansıtılması konusuyla ilgili
bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması
7.- Mersin
Milletvekili Baki Şimşekin, 27 Aralık Tarsusun ve 3 Ocak
Mersinin kurtuluşlarının 94üncü yıl dönümlerine
ilişkin açıklaması
8.- Manisa
Milletvekili Mazlum Nurlunun, Manisanın Soma ilçesinin sorunlarına
ilişkin açıklaması
9.- Hatay
Milletvekili Hilmi Yarayıcının, şiddet olaylarında
hayatını kaybeden tüm çocukları ve Berkin Elvanı sevgi ve
saygıyla andığına ilişkin açıklaması
10.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, ülkemizdeki bütün çocukların
modern, bilimsel ve objektif eğitime ulaşmaları konusunda ilgili
devlet kurumlarının harekete geçmesi ve eğitim alanında öne
çıkan dünya ülkeleriyle iş birliğinin geliştirilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
11.- Adana
Milletvekili Talip Küçükcanın, CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerini
düzelttiğine ilişkin açıklaması
12.- İstanbul
Milletvekili Ekmeleddin Mehmet İhsanoğlunun, CHP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerini
düzelttiğine ilişkin açıklaması
13.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Sağlık Bakanı Mehmet
Müezzinoğlunun sözlü soruları cevaplandırmasıyla ilgili
tutumuna ilişkin açıklaması
14.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Sağlık Bakanı Mehmet
Müezzinoğlunun sözlü soruları cevaplandırmasıyla ilgili
tutumuna ilişkin açıklaması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.-
Başkanlığın, Nevşehir Milletvekili Murat Göktürkün
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu üyeliğinden
istifasına ilişin önergesi (4/7)
B) Genel
Görüşme Önergeleri
1.- MHP Grubu
adına, Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın, Suriye ve Irakta meydana gelen gelişmelerin millî güvenlik
ve menfaatimize ve Türkmen varlığına etkileri ve bu konuda
dış politikamızın temel hedef ve çizgisi hakkında
genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/4)
C) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Bursa
Milletvekili Ceyhun İrgil ve 20 milletvekilinin, zihinsel engellilerin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/46)
2.- HDP Grubu
adına, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, madenlerdeki iş güvenliği ve işçi
sağlığı koşullarının sağlanması ve
ILO başta olmak üzere taraf olunan uluslararası sözleşmelerdeki
yükümlülüklerin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/47)
VIII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun,
Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken
tarafından, AKP Hükûmetinin politikaları ile birlikte çeşitli
valilikler tarafından hukuka aykırı bir biçimde ilan edilen
sokağa çıkma yasakları boyunca yapılan operasyonlarda
öldürülen sivillerin araştırılması amacıyla 8/12/2015
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
5 Ocak 2016 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına
ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun,
Hatay Milletvekili Serkan Topal ve arkadaşları tarafından,
başta Hatay ili olmak üzere AKP hükûmetlerinin yanlış
dış politikasının ülkemizde gerek sosyal gerek ekonomik
anlamda neden olduğu zararların araştırılması
amacıyla 15/12/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 5 Ocak 2016 Salı günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Tokat
Milletvekili Coşkun Çakırın, Şanlıurfa Milletvekili
Osman Baydemirin HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.-
Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemirin, Tokat Milletvekili
Coşkun Çakırın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
3.-
Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemirin, İstanbul Milletvekili
Aziz Babuşcunun HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
4.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, İstanbul
Milletvekili Aziz Babuşcunun HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
5.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulunun HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
6.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
7.- Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının, Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
8.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcının, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
9.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
10.- Adana
Milletvekili Seyfettin Yılmazın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında MHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
11.- Tokat
Milletvekili Coşkun Çakırın, Adana Milletvekili Seyfettin
Yılmazın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
12.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
13.-
Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemirin, Tokat Milletvekili
Coşkun Çakırın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
14.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmazın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
15.- Erzurum
Milletvekili Kamil Aydının, Şanlıurfa Milletvekili Osman
Baydemirin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
16.- Ardahan
Milletvekili Öztürk Yılmazın, Adana Milletvekili Talip
Küçükcanın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
17.- Hatay
Milletvekili Serkan Topalın, Adana Milletvekili Talip Küçükcanın
CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
18.- Adana
Milletvekili Talip Küçükcanın, Hatay Milletvekili Serkan Topalın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
19.- Ardahan
Milletvekili Öztürk Yılmazın, Adana Milletvekili Talip
Küçükcanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında CHP Grup Başkanına ve Cumhuriyet
Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
X.- SÖZLÜ SORULAR
VE CEVAPLARI
1.- Bolu
Milletvekili Ali Ercoşkunun, çeşitli gerekçelerle memuriyetine veya
aday memurluğuna son verilenlerin kamuda tekrar istihdamı ile ilgili
çalışmalara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/12) ve Sağlık Bakanı
Mehmet Müezzinoğlunun cevabı
2.- Kayseri
Milletvekili İsmail Tamerin, 2002 ve 2015 yılları
itibarıyla sağlık harcamalarının miktarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/35) ve Sağlık Bakanı Mehmet
Müezzinoğlunun cevabı
3.- Kayseri
Milletvekili İsmail Tamerin, 2002 ve 2015 yılları itibarıyla
sağlık personeli sayılarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/36) ve Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun
cevabı
4.- Kayseri
Milletvekili İsmail Tamerin, 2002 ve 2015 yılları
itibarıyla acil servis ve ambulans sayılarına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/37) ve Sağlık Bakanı Mehmet
Müezzinoğlunun cevabı
5.- Çorum
Milletvekili Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurtun, 2002 ve 2015
yılları itibarıyla hastane sayılarına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/38) ve Sağlık Bakanı Mehmet
Müezzinoğlunun cevabı
6.- Çorum Milletvekili
Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurtun, 2002 ve 2015 yılları
itibarıyla sağlık merkezlerine yapılan müracaatlara ve
muayene sayılarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/39) ve
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı
7.- Çorum
Milletvekili Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurtun, kanserle mücadele
kapsamındaki çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/40)
ve Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı
8.- Çorum
Milletvekili Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurtun, 2002 ve 2015
yılları itibarıyla kamu hastanelerindeki tıbbi cihaz
sayılarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/41) ve
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı
9.- Çorum
Milletvekili Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurtun, evde sağlık
hizmetlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/42) ve Sağlık
Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı
10.- Kayseri
Milletvekili İsmail Tamerin, 2002 ve 2015 yılları
itibarıyla Türkiyedeki ortalama yaşam sürelerine ve anne-bebek ölüm
oranlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/43) ve Sağlık
Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı
11.- Kayseri Milletvekili
İsmail Tamerin, şehir hastanelerine ilişkin sözlü soru önergesi
(6/44) ve Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı
12.- Kayseri
Milletvekili İsmail Tamerin, 2003 ve 2015 yılları
itibarıyla vatandaşların sağlık hizmetlerinden
memnuniyet düzeyine ilişkin sözlü soru önergesi (6/45) ve Sağlık
Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı
13.- Kayseri
Milletvekili İsmail Tamerin, aile hekimi sayısına ve aile
hekimliğinin geliştirilmesine yönelik çalışmalara
ilişkin sözlü soru önergesi (6/46) ve Sağlık Bakanı Mehmet
Müezzinoğlunun cevabı
14.- Trabzon
Milletvekili Haluk Pekşenin, Trabzondaki kanser vakalarına ve erken
teşhis çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/68) ve Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı
15.-
Kahramanmaraş Milletvekili Fahrettin Oğuz Torun, sağlık
çalışanlarının özlük haklarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/81) ve Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun
cevabı
16.- Trabzon
Milletvekili Haluk Pekşenin, Trabzonda sağlık hizmetine
erişimde yaşanan sorunlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/96) ve
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı
17.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, ambalajlı sulara ve içme sularına
yönelik radyasyon kontrollerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/107) ve
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı
XI.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İzmir
Milletvekili Kamil Okyay Sındırın, İzmirin Menderes
ilçesinde bulunan bir maden işletmesine ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Fatma Güldemet Sarının cevabı
(7/224)
2.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulunun, İzmir Adnan Menderes
Havalimanından yapılan uçuşların
artırılmasına ve ulaşım ağının
genişletilmesine yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı (7/320)
3.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulunun, gemi inşa ve işletme
sektörüne verilen Hazine desteğine ilişkin sorusu ve
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı (7/321)
4.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulunun, alışveriş
merkezlerinde bazı ürünlerin satışı için yerli
üreticilerden kayıt dışı bedeller talep edildiği
iddialarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Naci
Ağbalın cevabı (7/492)
5 Ocak 2016 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.01
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Elif Doğan TÜRKMEN
(Adana)
------0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
23üncü Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için beş dakika süre veriyorum.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine
basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde
elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan
teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen
üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel
aracılığıyla beş dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum ve
yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.08
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.25
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Elif Doğan TÜRKMEN
(Adana)
------0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 23üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Açılışta yapılan
yoklamada toplantı yeter sayısı bulunmamıştı.
Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için beş dakika süre veriyorum.
Yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Adananın
düşman işgalinden kurtuluş yıl dönümü münasebetiyle söz
isteyen Adana Milletvekili Mevlüt Karakayaya aittir.
Buyurun Sayın Karakaya. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Adana Milletvekili Mevlüt Karakayanın, 5 Ocak
Adananın düşman işgalinden kurtuluşunun 94üncü yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
MEVLÜT KARAKAYA
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bugün 5 Ocak.
Cennet vatanımızda bereketli toprakları ve vatansever
insanlarıyla bilinen Adanamızın zaferinin yıl dönümü.
Adana doksan dört yıl önce bugün bir destan yazdı, zafer
kazandı. İşgale razı olmayan, zulme hayır diyen,
zillete boyun eğmeyen yiğit Adanalıların zafer
bayramını milletin kürsüsünden en kalbî duygularımla kutluyorum.
Değerli
arkadaşlar, Birinci Dünya Savaşı sonucunda Osmanlı yenik
sayıldı, elinde kalan Anadolu toprakları da Türk ve İslam
düşmanlarının paylaşım savaşı verdiği
bir bölge hâline geldi. Fransızlar Ermeni çetelerinin rehberliği ve
desteğinde güney illerimizi işgal etti. Değişik cephelerde
şehit olmuş, esir düşmüş ve geriye dönememiş bölge
insanının yokluğunda kadınlar, yaşlılar ve
çocuklar savunmasız kaldılar. Adanada Abdi Ağa Çiftliği
olayları, şehir içi cinayetleri, Taşköprüde Türklerin
kırbaçlanarak işkence görmesi gibi olaylar hâlâ toplumun
hafızasındadır. 18 Nisan 1920de Kozan Defterdarı Hamdi
Efendi, Mektupçu Ali Rıza Efendi ve emekli Yüzbaşı Mehmet Beyin
Fransız-Ermeni çeteleri tarafından fırında yakılarak
feci şekilde katledilmeleri vahşetin boyutunu ortaya koymaya
sanırım yeterli olacaktır. Bu zulüm ve işgale daha fazla
dayanamayan Adana halkı harekete geçti, Kuvayımilliye kuvvetleriyle
omuz omuza destansı bir kurtuluş mücadelesi verdi ve bu mücadeleyi
zaferle taçlandırdı. Atatürkün Bende bu vakayiin ilk hiss-i
teşebbüsü bu memlekette, bu güzel Adanada vücut bulmuştur.
sözlerinden de anlaşılacağı gibi, Adana Kurtuluş
Savaşına da ilham kaynağı olmuş bir kentimizdir.
Bu duygu ve düşüncelerle, başta Gazi
Mustafa Kemal Atatürk ve Adananın zaferinde emek veren, rol alan Sinan
Tekelioğlu, Şeyh Cemil Nardalı, Karaisalılı İbo
Osman, Mehmet Ağa, Yüzbaşı Selahattin, Süleyman Cerdun, Hasan
Akıncı, Niyazi Ramazanoğlu, Yusuf Çavuş ve daha nice kahramanları
rahmetle, minnetle anıyor, ruhları şad olsun diyorum.
Bu vesileyle, günümüze de örnek olması
bakımından Yeni Adana gazetesinin kurtuluş mücadelesindeki
çabalarını da yâd etmeliyiz. Ölüm fermanına rağmen, bu
gazetenin basımını vagonda, dağıtımını
katır sırtında yapan ve sonradan da bu yüce çatı
altında görevde de bulunan merhum Ahmet Remzi Yüreğiri de rahmetle
anıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün, aynı
zamanda bayrak şairimiz Arif Nihat Asyanın da ölüm yıl dönümü.
Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü/ Kız kardeşimin
gelinliği, şehidimin son örtüsü/ Işık ışık,
dalga dalga bayrağım/ Senin destanını okudum, senin
destanını yazacağım. dizeleriyle başlayan ve
Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim / Nereye dikilmek istersen
söyle seni oraya dikeyim. haykırışlarıyla biten bu
şiiri Arif Nihat Asya yetmiş beş yıl önce Adananın
Kurtuluş Bayramı gününe denk gelen 5 Ocak günü
yazmıştı. Merhuma Yüce Mevladan rahmet dilerken bu şiiri
bugün sakıncalı görüp okullarda yasaklayanların bayrak sevgisi
konusundaki ikircikli tavırlarını büyük Türk milletinin
takdirine bırakıyorum.
Sözlerime son verirken, tüm şehitlerimizi
minnetle anıyor, ruhları şad, yattıkları yer nur olsun
diyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Karakaya.
Gündem dışı ikinci söz, Mersinin
düşman işgalinden kurtuluş yıl dönümü münasebetiyle söz
isteyen Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğluna aittir.
Buyurun Sayın Kuyucuoğlu, sizin de süreniz
beş dakikadır. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlunun, 3 Ocak
Mersinin düşman işgalinden kurtuluşunun 94üncü yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 3 Ocak Mersin ilimizin Kurtuluş
Günü olması nedeniyle gündem dışı söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Kurtuluş
Savaşında Fransızlar tarafından işgal edilen ilimiz,
Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde, halkımızın verdiği
kahramanca bir mücadele sonucunda kurtarılmıştır. Bu
mücadelenin gururu olan tüm şehitlerimizi saygı, minnet ve
şükranla anıyorum.
Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi,
Mersin ilimiz, tarım, sanayi, ticaret, lojistik ve turizm alanlarında
faaliyet gösteren sektörleriyle ülkemiz ekonomisine ciddi katkılar
sunmaktadır. İlimiz, gelişmişlik sıralamasında
24üncü, vergi ödemesinde ise 5inci sıradadır. Ancak, kamu
yatırımlarından yeterince pay alamamaktadır.
Değerli milletvekilleri, Mersinin
yaşadığı bazı sorunlara değinmek gerekirse,
bunların başında tarım sektöründe yaşanan
sıkıntılar gelmektedir. İlimiz nüfusunun yüzde 30a
yakını tarım sektöründen geçimini sağlamaktadır.
Tarımsal ihracatın yüzde 40a yakını Mersinden
yapılırken, ilimiz aynı zamanda Türkiye'nin en fazla örtü
altı üretim yapılan illerinin de başında gelmektedir.
Son aylarda Rusya Federasyonunun ülkemiz
ihracatına yönelik açıkladığı bazı
yaptırımlar nedeniyle, Mersin ilimizle birlikte çevre illerimizin
ekonomilerinde de ciddi sıkıntılar yaşanmaya başlamıştır.
Ürünlerinin yüzde 70ini Rusyaya ihraç eden üreticilerimiz ve
ihracatçılarımızı 2016 yılında daha zor günler
beklemektedir. Hükûmetin uyguladığı politikalar nedeniyle zarar
eden üreticilerimizin sorunlarına çare üretmek de yine Hükûmet
yetkililerimize düşmektedir. Bu hususta üretici ve ihracatçıyı
rahatlatacak önlemlerin net olarak açıklanması gerekmektedir.
Değerli arkadaşlar, bölgemiz için bir
diğer önemli konu ise, Mersin-Tarsus-Yenice mevkisine yapılacak olan
Çukurova Bölgesel Havalimanı Projesidir. İş
dünyasının on yıllık çaba ve çalışmaları sonucunda
yatırım programına aldırılan, 2013 yılında
ise üç bakanın gövde gösterisiyle temeli atılan bölgesel
havalimanı inşaatı şu anda durmuştur. Bölgemizin,
Türkiye'nin Akdenize açılan kapısı olması ve Mersin,
Adana, Osmaniye illerimizin ekonomik büyüklüğü düşünüldüğünde,
bu projenin tamamlanması bölgemiz açısından hayati derecede
önemlidir.
Değerli milletvekilleri, 1 Kasım seçimleri
öncesinde dönemin Ulaştırma Bakanı Sayın Lütfi Elvan,
yeniden ihale ilanına çıkıldığını ve
havaalanının 16 Ocakta ihale edileceğini billboardlarda Mersin
halkına ilan etmiştir, fakat 14 Aralık 2015 tarihli Resmî
Gazetede yayınlanan bir ilanla ihale belirsiz bir tarihe
ertelenmiştir. Seçim öncesi 16 Ocakta ihale edileceği söylenen
havaalanı inşaatı ihalesi seçim sonrası nasıl belirsiz
bir duruma gelmiştir? Halkımız Acaba bu vaatlerle
kandırıldık mı? diye sormaktadır.
Erteleme gerekçesi ise gerçekten devlet
ciddiyetinden uzaktır. Daha önce ihalesi yapılmış bir
projenin erteleme gerekçesinde, teknik değerlendirme
çalışmalarının devam etmesi gösterilmektedir. Hem bu vaadi
veren Sayın Bakanın hem de şimdiki Ulaştırma Bakanımızın
halkımıza bir açıklama borçları bulunmaktadır. Bu
açıklamada, ihalenin ne zaman yapılacağı ve projenin ne
zaman bitirileceği net olarak açıklanmalıdır.
Değerli milletvekilleri, ilimizde verilmiş
olan ama tutulmamış birçok söz vardır. Örneğin Akdeniz
Oyunlarından bir yıl önce, dönemin bakanlarından Sayın
Zafer Çağlayanın Tarsus Şelalesinde
yatırımcıları yanına alarak yaptığı
geniş katılımlı toplantıda Tarsus-Kazanlı turizm
bölgesindeki tesislerin bitirileceği ve sporcuların bu tesislerde
kalacağı vaadinin üzerinden iki buçuk yıl geçmiştir.
Tesisler tamamlanmadığı gibi yolları bile yapılmadan
yarım kalmıştır. On yıldan beri hayata
geçirileceği söylenen projenin akıbeti şu anda belli
değildir. Halkımız, Mersinde ilan edilen 8 adet turizm
bölgesinin bir an önce yatırımcılara ve hizmete
açılmasını, Türkiye'nin Akdenizden dışa açılan
kapısı olan Mersin Limanının büyütülmesini ve lojistik
kenti Mersine bir lojistik merkezi kurulmasını, Taşucu
Limanının genişletilerek Mersinde biten demir yolunun Taşucu
Limanına ve Karamana bağlanmasını, Çeşmelide biten
otoyolun Taşucuna bağlanması için verilen sözlerin
tutulmasını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SERDAL KUYUCUOĞLU (Devamla)
on üç
yıldır yapımı süren Mersin-Antalya duble yolunun bir an
önce bitirilmesini ve Tarsusa söz verilen üniversitenin bir an önce
kurulmasını beklemektedir.
Burada dile getirdiğim sözlerin ve zaman
darlığı nedeniyle bahsedemediğim diğer vaatlerin
takipçisi olacağımızı belirtir, siz değerli
milletvekillerini saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Kuyucuoğlu.
Gündem dışı üçüncü söz yine
Adananın düşman işgalinden kurtuluş yıl dönümü
münasebetiyle söz isteyen Adana Milletvekili Tamer Dağlıya aittir.
Buyurun Sayın Dağlı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.- Adana Milletvekili Tamer Dağlının, 5 Ocak
Adananın düşman işgalinden kurtuluşunun 94üncü yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
TAMER DAĞLI (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Adananın düşman işgalinden
kurtuluşunun 94üncü yıl dönümü nedeniyle gündem dışı
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Güzel şehrimizin düşman işgalinden
kurtuluşunun yıl dönümünde bize bu onuru, bu sevinci, bu bayramı
yaşatan komutanlarımızı, başta Kurtuluş Savaşımızın
Büyük Komutanı Gazi Mustafa Kemal Paşa ve onun silah
arkadaşları olmak üzere, Saimbeyli ilçemize adını veren
kahraman Saim Bey, Aladağlı şehit Ahmet Bey, ilk kadın
şehidimiz Rahime Hatun, Kozanlı şehit Ulvi Bey,
Pozantılı şehidimiz Müftü Kasım Hoca Efendi, Ceyhanlı
şehidimiz Sabit Efendi, Kurttepede şehit düşen Selahattin Bey,
Tufanbeylide ad olan kahraman Tufan Paşa, Millî Kuvvetler Komutanı
Sinan Tekelioğlu, Karaisalı Müftüsü Mehmet Efendi, İbo Osman,
Kara Fatma, Feke dağlarının kahramanı Gizik Duran, Karboğazı
Destanının kahramanı Gülekli Hatice, Ramazanoğlu Suphi
Paşa, Adananın güney obalarında vatan savunması yapan
şehit Cemil, Yüreğir müfreze komutanlarından Molla Nasrullah,
Ahmet Remzi Yüreğir ve tüm şehit ve gazilerimizi saygı, minnet ve
rahmetle anıyorum.
Bugün 5 Ocak 2016. Güzel Adanamızın
düşman işgalinden kurtuluşunun 94üncü yıl dönümünde tarihî
bir güne hep birlikte tanıklık etmekteyiz. Bundan tam doksan dört
yıl önce bugün, 5 Ocak 1922de son düşman askeri Adanamızdan
ayrılmıştır. Üç yılı aşkın işgalin
ardından Adanalı, bir kurtuluş destanı
yazmıştır. İnanıyorum ki bu coşku sonsuza kadar
her 5 Ocakta yaşanacak ve bu gurur hiç bitmeyecektir.
Adana, Kurtuluş Savaşında ve Türkiye
Cumhuriyetinin kuruluşunda önemli bir kenttir. Ne mutlu Adanalıya ki
kurtuluş fikrine ilham olmuş ve Büyük Önderin övgüsünü
kazanmıştır. 5 Ocak, millî benliğimizin, varoluşla yok
oluş arasındaki mesafede bize gerçek özgürlüğü gösteren,
bağımsızlığımızı bütün benliğimize
nakşeden, bizi biz yapan, bu toprakları bize kutsal emanet olarak
bırakan tarihimizin adıdır. Bugün
yaptığımız, acılarımızı, çilemizi
yoğuran, bu toprakları bize vatan yapan, bu toprakların gerçek
sahipleri büyük ecdadımızı bir kez daha minnet ve şükranla
yâd ederken onların acılarını hissedip millî şairimiz
Mehmet Akifin deyimiyle Allah bu millete bir daha İstiklal
Marşı yazdırmayı nasip etmesin. şuurunda bir
kutlamadır.
Esareti hiçbir zaman kabul etmeyen, istiklal ve
bağımsızlığın anlamının ne kadar büyük
olduğunu bilen ve bu uğurda canlarını seve seve veren bir
ecdadın torunlarıyız.
O gün Anadoluda kirli hayaller peşinde
koşan şer odaklarının günümüzdeki temsilcileri de aynı
rüyadan uyanmış değillerdir. Tıpkı bir asır önce
olduğu gibi, hariçteki düşmanlar ile dâhildeki hainlerin yine hedef
birliği içinde olduğunu görüyoruz. Ancak, Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün belirttiği gibi, dün Kurtuluş Savaşına ilham
kaynağı olan, aziz milletimizin canıyla, kanıyla
yazdığı millî mücadele destanına ışık yakan
Adana bugün de aynı millî şuur ve inançla cennet vatanımıza
yönelik her türlü sinsi ve hain planlara karşı dimdik ayaktadır.
Canları pahasına bu vatanın
kurtuluşu ve bölünmez bütünlüğü için mücadele veren
şehitlerimizi ve ebediyete intikal eden gazilerimizi minnet, şükran
ve saygıyla anıyorum. Hayatta olan gazilerimize de
sağlıklı, uzun ömür diliyorum.
Bugünün önemi vesilesiyle, Adana
milletvekilliği de yapan Bayrak şairimiz Arif Nihat Asyayı ölüm
yıl dönümünde rahmetle anıyorum.
Başta Adanalı hemşehrilerimiz olmak
üzere tüm milletimizin 5 Ocak kurtuluş bayramını kutluyorum.
2016 yılının bütün milletimize
sağlık, huzur ve mutluluk getirmesini temenni ediyor, tek vatan, tek
bayrak, tek millet düşüncesiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Dağlı.
Gündeme geçmeden önce, sisteme giren sayın
milletvekillerimiz vardır.
Çok değerli milletvekillerimiz, 26ncı
Dönemin İkinci Yasama Yılının ilk çalışma günü
olması hasebiyle -nasıl ki 2015 yılının son
çalışma gününde 10 arkadaşımıza, genel kaideyi
bozmamak üzere, söz verdiysek- yine bu ilk 10 arkadaşımıza,
sisteme giren ilk 10 arkadaşımıza 60a göre pek kısa söz
vereceğim.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının, 2016 yılının ülkemize, milletimize ve
demokrasimize hayırlar getirmesini temenni ettiğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN - 2016 yılının her
şeyden önce ülkemize, milletimize ve demokrasimize hayırlar
getirmesini temenni ediyorum. Her türlü sorunun azami nezaket içerisinde,
demokratik olgunlukla tartışıldığı, yeni anayasa,
iç tüzük başta olmak üzere milletimizin tüm beklentilerinin
karşılandığı bir yıl olmasını bizler de
diliyoruz.
Ve bu bağlamda, sisteme giren ilk 10
arkadaşımızı anons ediyorum: Sayın Atıcı,
Sayın Çam, Sayın Akın, Sayın Tanal, Sayın Boynukara,
Sayın Yurdakul, Sayın Şimşek, Sayın Nurlu, Sayın
Yarayıcı, Sayın Özdemir.
Evet, Sayın Atıcı, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının,
Futbol Federasyonunun, Beşiktaş-Konyaspor maçındaki kötü
tezahürat nedeniyle, toptancı bir yaklaşımla bütün seyircileri
cezalandırmasının demokratik bir uygulama
olmadığına ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, toplumu devamlı
olarak ve her yerde gözetleme ve yaptığını kontrol etme
hastalığı bulaşıcıdır. AKPde mevcut olan bu
hastalık son olarak Futbol Federasyonuna bulaşmıştır.
Beşiktaş-Konyaspor maçında yapılan çirkin ve kötü tezahürat
nedeniyle doğu, batı, kuzey ve güney tribünlerinden giriş yapan
bütün seyirciler cezalandırılmıştır. Yani, Passolig
bir fişleme aracı olarak kullanılmıştır. Elbette
kötü tezahüratı kabul etmemiz mümkün değildir ancak toptancı
yaklaşımla herkesin cezalandırılması asla demokratik
bir uygulama değildir. Toptancı bir şekilde cezalandırma uygulaması
AKPde başlamış, bütün Türkiyeyi sarmıştır.
BAŞKAN Sayın Çam, buyurun.
2.- İzmir Milletvekili Musa Çamın, tüm
yurttaşların yeni yılını kutladığına ve
Türkiyedeki şiddeti ve terörü kınadığına ilişkin
açıklaması
MUSA ÇAM (İzmir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Öncelikle, bu tutumunuzun yasama yılı
boyunca artarak devam etmesini diliyoruz ve istiyoruz.
Ben de yeni yılınızı ve tüm
yurttaşlarımızın yeni yılını kutluyor,
savaşsız, sömürüsüz ve sınırsız bir dünya ve Türkiye
dileğimizi bir kez daha buradan iletmek istiyorum.
Bugün, aynı zamanda, Gezi olaylarında
hayatını kaybeden kara gözlü Berkin Elvan 17 yaşında.
Eğer, ekmek almak için evinden çıkan ama Gezi olayları nedeniyle
ülkenin doğasına, tabiatına, suyuna, ırmaklarına ve
kentine sahip çıkan bu güzel yavrumuz öldürülmemiş olsaydı bugün
17 yaşında olacaktı ve okuluna devam edecekti.
Türkiyedeki şiddeti ve terörü
kınıyorum ve daha özgür bir Türkiyede ve dünyada yaşamak
dileğiyle tüm halkımızın yeni yılını
kutluyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Akın
3.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının,
Ayvalıkın Altınova Mahallesi ile İzmirin Dikili ilçesi
açıklarında göçmen botlarının batması sonucu
hayatını kaybeden göçmenlere Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) Teşekkür ederim.
Bugün, yine göçmenlerle ilgili üzücü bir haber
aldık. Ayvalık ilçemizin Altınova Mahallesi
açıklarında göçmen botunun batması nedeniyle yaşanan
faciada 14 göçmenin hayatını kaybettiği, kayıpların da
olduğu haberleri geliyor. Yine, Dikilide batan botta da 7 göçmenin
hayatını kaybettiği de gelen haberler arasında. Öncelikle,
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet diliyorum. Umuyorum kayıp
göçmenlere de bir an önce ulaşılır ve sağlıklı
haberlerini alırız. Aylan bebeğin o masum görüntüsü hâlâ
hepimizin hafızasında canlılığını koruyor.
Bugünkü kazalarda da hayatını kaybedenler arasında insan
tacirlerinin insafına terkedilen çok sayıda kadın ve
çocukların bulunduğu belirtiliyor. Savaşların
mağdurları her zaman kadınlar ve çocuklar oluyor, göç
yollarında da onlar hayatlarını kaybediyor. Umarım
yanı başımızdaki savaş kısa sürede son bulur,
bölgemiz barışa kavuşur; masum insanların,
kadınların, çocukların hayatları kurtulur.
BAŞKAN Sayın Tanal, buyurun.
4.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Adıyaman
ve Şanlıurfadaki elektrik kesintilerine ilişkin
açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sizinle aynı bölgenin
insanıyız; siz Adıyamanlısınız, ben
Şanlıurfalıyım. Şanlıurfa ve Adıyaman
bölgesinde bu hafta sonu çok köyümüzde elektrikler kesildi ve -sizi
arıyorlar mı bilemiyorum- tüm vatandaş beni arıyor
elektriklerin kesilmesi nedeniyle, Ne olur Enerji Bakanına
ulaşın. diyor. Şanlıurfalıların bu hâli ne
olacak? Ben 24üncü Dönem, 25inci Dönem, 26ncı Dönem milletvekiliyim. Bu
Şanlıurfalıların elektriklerinin sürekli kesilmesinin çözüm
yolunu bir türlü bulamadık. Benim sizden istirhamım şu: Ben bunu
sürekli dile getireceğim. Sizler de Bakanlıkla görüşün. Yani, bu
Urfalıların günahı AKPye oy vermek midir? Onun için,
Şanlıurfalılara buradan sesleniyorum: Ne olur Cumhuriyet Halk
Partisini bölgenizde birinci parti yapın, elektrikleriniz kesilmeyecek.
Saygı ve hürmetlerimi sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Boynukara
5.- Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukaranın,
Cumhurbaşkanına hakaret ve tehditlerini sürdüren Sözcü gazetesini
kınadığına ve terörü araç hâline getirenleri
lanetlediğine ilişkin açıklaması
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Sayın
Başkan, dünyanın her yerinde tehdit ve hakaret suçtur. Sizlere
Avrupadan birkaç örnek vermek istiyorum: Facebookta Merkeli ölümle tehdit
eden bir Alman mahkeme tarafından iki yıl üç ay hapis cezasına
çarptırılmıştı. İngilterede Twitter üzerinden
milletvekiline tehdit ve hakaret mesajı gönderen kişi cezaya
çarptırılmıştı. Danimarka Halk Partisi milletvekili
Twitterdan Müslümanları tehdit ettiği için ceza
almıştı. Her gün istisnasız
Cumhurbaşkanımıza hakaret eden ve yılın ilk günü
çıkan sayısındaysa aleni olarak hakaret ve tehditlerini sürdüren
Sözcü gazetesini kınıyorum. Basın ve ifade özgürlüğü tehdit
ve hakaret etme özgürlüğü değildir.
Biliyorsunuz, ülkemizde bir hendek terörü devam
ediyor. Kimileri bunları öfkeli gençler, hendek kazan arkadaşlar,
kendilerini savunan çocuklar ve Ellerinde ağır silah yok. diye
tanımlamıştı. Cizrede açılan hendekleri kapatmaya
yönelik çalışmalar sırasında zırhlı araca
atılan roketatar sonucu 5 aylık çocuk babası olan hemşehrim
Abdulkadir Öner şehit oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Kendisine rahmet
diliyorum. Silahı, şiddeti ve terörü araç hâline getirenleri
lanetliyorum. Teröristleri mazur göstermeye çalışan
anlayışları ise kınıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yurdakul
6.- Antalya Milletvekili Ahmet Selim Yurdakulun, tüm
şehitlere Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı dilediğine, Sağlıkta
Dönüşüm Programı sonucunda acil başvuruları
arttığı için sağlık personelinin zor durumda
kaldığına ve sağlık çalışanlarının
yıpranma payı ve döner sermayelerinin emekliliğe
yansıtılması konusuyla ilgili bilgi almak istediğine
ilişkin açıklaması
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle tüm şehitlerimize
Allahtan rahmet, yakınlarına sabır ve
başsağlığı dilerim.
Sağlık Bakanlığının
uygulamış olduğu Sağlıkta Dönüşüm Programı
sonucunda -ki uyguladığı yanlış politikalar nedeniyle-
şu anda tüm hastalar ücretsiz olması nedeniyle ve sıra
beklememek için acil başvurularını yapmaktadırlar, Acil
başvuruların giderek artması nedeniyle orada çalışan
sağlık personelinin iş yükü artmıştır ve bu
nedenle hastalıkların tanı ve tedavisi gecikmektedir ve
komplikasyonlar meydana gelmektedir. Bu nedenle sağlık personeli zor
durumda kalmaktadır. Bu konuda Sağlık Bakanının ne
yapacağını merak ediyoruz.
İkinci bir önerimiz ise AKP Hükûmeti, uzun
zamandır, sağlık çalışanlarının
yıpranma payı ve döner sermayelerinin emekliliğe
yansıtılması konusunda söz vermiştir ancak bu çalışmaları
şu anda Genel Kurula getirmemekte ısrar etmektedirler. Bu konuda
neler yapacağını, hazır Bakanımız da Meclisteyken
burada sormak istiyorum.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Şimşek
7.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, 27 Aralık
Tarsusun ve 3 Ocak Mersinin kurtuluşlarının 94üncü yıl
dönümlerine ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle 27 Aralık
Tarsusun ve 3 Ocak Mersinin kurtuluşunu kutluyorum.
Gazi Mustafa Kemal, Mersinin kurtuluşundan
sonra gelmiş olduğu ilk ziyarette istasyonda
karşılandığında Mersinlilere etraftaki binaları
sorar. Der ki: Şu bina kimin? Derler ki: Kirkorun. Bu kimin?
Yorgonun. Bu kimin? Solomonun. Gazi Mustafa Kemal Mersinlilere sorar:
Peki, bunlar bu binaları yaparken siz ne yapıyordunuz?
İçlerinden ak sakallı bir amca: Biz Çanakkalede, Galiçyada, Tuna
boylarında, Kafkaslarda, Yemende savaşıyorduk. der. Gazi
Mustafa Kemal hatıralarında şunu söyler: Hayatımda cevap
veremediğim tek soru bu olmuştur. ve Mersinliler, Mersine sahip
çıkın. der.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Nurlu
8.- Manisa Milletvekili Mazlum Nurlunun, Manisanın Soma
ilçesinin sorunlarına ilişkin açıklaması
MAZLUM NURLU
(Manisa) Sayın Başkan, büyük acıların
yaşandığı Soma ilçemiz, 105 bin nüfusuyla Manisanın
4üncü büyük ilçesidir. 301 işçimizin hayatını kaybettiği
13 Mayıs faciası, madenciliğe, enerjiye ve tarıma
dayalı Soma ekonomisine ağır bir darbe vurmuştur.
İşçiler işsiz kalmış, Somalı esnaf malum
şirketten alacağını tahsil edememiş, Soma halkı
bu facianın faturasını ödemeye devam etmektedir. Somada bir
fakülte bulunmadığı için öğrencilerimiz ilçe
dışında eğitim almak zorunda kalmakta,
dışarıdan da yeterli öğrenci gelmemektedir. Bölgenin
özelliğine göre madencilik ve enerji sektörünü geliştirecek, yüksek
bilgi ve donanıma sahip öğretim üyeleriyle ilçemizin kültürel ve
entelektüel birikimine katkı sağlayacak fakültelerin
açılması sayesinde Somanın yaraları daha kısa zamanda
sarılacaktır.
Ayrıca,
Somada öğrencilerin barınacağı devlete ait herhangi bir
yurt bulunmamaktadır. Öğrenciler barınma sorunlarını
kontrol mekanizması olmayan yurtlarda
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Yarayıcı
9.- Hatay Milletvekili Hilmi Yarayıcının,
şiddet olaylarında hayatını kaybeden tüm çocukları ve
Berkin Elvanı sevgi ve saygıyla andığına ilişkin
açıklaması
HİLMİ
YARAYICI (Hatay) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Berkin Elvan ve
şiddet olaylarında kaybettiğimiz tüm
çocuklarımızı, evlatlarımızı sevgi ve
saygıyla anıyorum.
Berkin Elvan
yaşasaydı bugün 17 yaşında olacaktı ama ne yazık
ki 14ünde polis kurşunuyla vurularak hayatını kaybetti. Bugüne
kadar hâlâ katilleri bulma konusunda adım atmayan iktidar, küçücük bir
çocuğun üzerinden siyaset yaparak annesini meydanlarda yuhalatmaktan
çekinmemiştir. 2004 yılında Mardinin Kızıltepe
ilçesinde Uğur Kaymazın öldürülmesiyle başlayan çocuk
öldürmeleri, Ceylan Önkol ve Berkin Elvan öldürülmeleriyle devam etmiş,
utanarak ve isyan ederek söylüyorum ki bugün artık sıradan vaka
düzeyine indirilmiştir. Son dört ayda 50nin üzerinde çocuk
çatışmalarda hayatını kaybetmiştir ancak yürütülen tek
bir soruşturma yoktur. Çocuk ölümlerinde giderek İsrailleşen
iktidara bu yarışı terk etme çağrısında
bulunuyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Özdemir
10.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, ülkemizdeki
bütün çocukların modern, bilimsel ve objektif eğitime
ulaşmaları konusunda ilgili devlet kurumlarının harekete
geçmesi ve eğitim alanında öne çıkan dünya ülkeleriyle iş
birliğinin geliştirilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Cumhurbaşkanının
Suudi Arabistan temaslarında, özellikle ülkemizde yaşayan Suriyeli
mülteci çocukların eğitimleri konusunda, Suudi Arabistan ile
Arapça-Türkçe üniversite kurulması görüşmeleri, Cumhurbaşkanının,
Millî Eğitim Bakanının Türkiyede eğitimden ve
okullarından yoksun bırakılan çocukların durumlarına
tepkisizliğinin ve duyarsızlığının yanında,
özellikle Suriyeli çocukların eğitimi üzerinden Arapça eğitimini
sürekli gündeme getirmesi, üzerine düşülmesi gereken bir konudur.
Ülkemizde sorun, sadece Suriyeli çocukların eğitimi değildir.
Sorun, son on üç yıldır bilimsel, çağdaş dünyadan
uzaklaştırılan eğitim sistemimizin temel sorunlarının
tartışılması ve ülkemizdeki bütün çocukların,
gençlerin modern, bilimsel ve objektif eğitime ulaşmaları
konusunda ilgili devlet kurumlarının harekete geçmesi ve eğitim,
bilim alanında öne çıkan bütün dünya ülkeleriyle iş
birliğinin geliştirilmesi ve güçlendirilmesidir.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Sayın milletvekilleri, Sağlık
Bakanı Sayın Mehmet Müezzinoğlu, gündemin Sözlü Sorular
kısmının 1, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 45,
56, 66, 74, 77, 81, 96 ve 97nci sıralarında yer alan önergeleri
birlikte cevaplandırmak istemişlerdir. Sayın Bakanın bu
istemini sırası geldiğinde yerine getireceğim.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Başkanlığın, Nevşehir Milletvekili
Murat Göktürkün Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu
üyeliğinden istifasına ilişin önergesi (4/7)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Nevşehir Milletvekili Sayın Murat Göktürkün Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonu üyeliğinden istifasına
ilişkin yazısı 30/12/2015 tarihinde Başkanlığımıza
ulaşmıştır, bilgilerinize sunulmuştur.
Genel görüşme açılmasına ilişkin
bir, Meclis araştırması açılmasına ilişkin iki
önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
B) Genel Görüşme Önergeleri
1.- MHP Grubu adına, Grup Başkan Vekili İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Suriye ve Irakta meydana gelen
gelişmelerin millî güvenlik ve menfaatimize ve Türkmen
varlığına etkileri ve bu konuda dış
politikamızın temel hedef ve çizgisi hakkında genel görüşme
açılmasına ilişkin önergesi (8/4)
08/12/2015
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Suriye ve Irakta meydana gelen gelişmelerin
millî güvenlik ve menfaatimize ve Türkmen varlığına etkileri ve
bu konuda dış politikamızın temel hedef ve çizgisi
hakkında Anayasanın 98inci ve İç Tüzükün 102 ve 103üncü
maddeleri uyarınca Türkiye Büyük Millet Meclisinde genel görüşme
açılmasını Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına arz ve
teklif ederiz.
Oktay
Vural
İzmir
MHP
Grup Başkan Vekili
Gerekçe:
Suriye ve Irak'ta meydana gelen gelişmeler
ülkemizin millî menfaatlerine ve güvenliğine ağır zararlar veren
bir seyir izlemektedir.
Stratejik ortak olarak ifade edilen ABD'nin
Suriye'de PKK/PYDyle ilişkileri, Rusya Federasyonu'nun Suriye rejimiyle
beraber güç sergilemesi ve PKK/PYD'ye silah yardımı yapması,
IŞİD terör örgütünün varlığı Türkiye için hayati önem
arz etmekte ve ülkemizi tehlikeli bir sürece sürüklemektedir.
Bugüne kadar, Irak'ta Türkmenlerin
yaşamış olduğu katliam ve mağduriyetler, Türkiye'nin
millî stratejik değer olarak gördüğü Kerkük'ün Türkmen
kimliğinin Barzani ve Talabani ikilisi tarafından alçakça yok edilme
girişimleri sıkça yaşanmaktadır. Bu süreçte, Türkmen
siyasetçiler KDP ve KYB'nin istihbarat servisi görünümlü çeteler
tarafından suikastlarla infaz edilmişlerdir. Türkmen aydınların
baskı altına alınmaları, bazılarının infaz
edilmeleri, Türkmen bürokratların sadece Türkmen olduklarını
söyledikleri için işlerinden atılmaları, direnenlerin
suikastlarla yok edilmeleri, Telafer'in ABD ve peşmerge güçleri
tarafından birçok saldırı sonrasında yerle bir edilmesi bir
strateji olarak uygulanmaktadır. Bu saldırıları büyük bir
zorlukla aşan Telafer'in son olarak IŞİD çeteleri
tarafından imha edilmesi girişimi yaşanmıştır.
AKP hükûmetleri, 2011 sonrasında izlediği
öngörüsüz politikalar neticesinde Suriye'nin parçalanmasına, maalesef bu komşu
ülkenin Afganistanlaşmasına giden sürecin önünü
açmıştır. Esad rejiminin zayıflamasıyla Suriye'nin
büyük bölümü IŞİD adlı terör örgütünün eline geçerken
PKK/PYD adlı terör örgütü de Suriye sınırımızda
Lübnan büyüklüğüne ulaşan bir bölgeyi kontrol altına
almıştır. Bu coğrafyadan Türkmenler tasfiye edilirken Orta
Doğu'da sınırımızın hemen yanında yeni ve
ikinci bir Kandil oluşmuştur. Son haftalarda Esad rejimi ve Rus
ordusunun ortak operasyonlarıyla Bayır Bucak bölgesinde bulunan
Türkmen varlığına yönelik saldırılar vahim bir noktaya
ulaşmıştır. Bütün bunlar kadar vahim bir gelişme de
hem ABD'nin hem Rusya'nın PKK/PYD terör örgütünü meşru politik bir
güç olarak görmeleri ve PKK/PYDyle askeri ilişkiler
geliştirmeleridir.
Suriye'de devam eden iç çatışmalarda
egemen olan mantık, iç savaşta yer alan tarafların mümkün olan
en geniş toprak ve nüfus alanlarını kontrol altına alarak
diplomatik görüşmeler sürecinde bu fiilî alanlara hukuki egemenlik
kazandırmak düşüncesine dayanmaktadır. Viyana'da yapılan
Suriye mutabakatı çerçevesinde, 1 Ocak 2016'da devreye girmesi hedeflenen
ateşkes ve sonrasında planlanan siyasi süreç için de bu fiilî
durumların hukukileştirilmesinin Türkiye'nin millî menfaatlerini ve
güvenliğini risklere sokacağı açıktır. Bu
bakımdan, bu risklerin neler olabileceği hesaba
katılmalıdır.
Esasen Türkiye'nin bölgede devlet
politikasının temeli Türkmenlere eşitlik ilkesi olmuştur.
Irak'ta diğer unsurlara tanınan hakların aynen Türkmenlere de
tanınması da Türkmen politikasının özünü teşkil etmiştir.
Türkmenlerin layık oldukları haklara sahip olması geleceğe
yönelik çözümlere bir denge unsuru olarak katkı sağlayacaktır.
Bu nedenle, Suriye ve Irak'ta meydana gelen
gelişmelerin, millî güvenlik ve menfaatimize ve maalesef Irak'ta bu
dengenin göz ardı edildiği, Suriye'de de yeni gelişmeler dikkate
alındığında, bunun haleldar edildiği dikkate
alınarak Irak ve Suriye politikalarının sonucunda Türkiye'nin
millî menfaatlerini ve güvenliğini etkileyen gelişmeler ve
Türkmenlerin hayati ve siyasi varlığı hakkında bir genel
görüşme açılması Hükûmet politikalarına da rol göstermesi
bakımından önem kazanmıştır. Türkmen
varlığına etkileri konusundaki dış
politikamızın temel hedef ve çizgisi hakkında Türkiye Büyük
Millet Meclisinde Anayasa'nın 98'inci ve Meclis İçtüzüğünün 102
ve 103'üncü maddeleri uyarınca genel görüşme açılması
gerekmektedir.
C) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil ve 20 milletvekilinin,
zihinsel engellilerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/46)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Tüm dünyada önümüzdeki on
yılda görülecek olan zihinsel engelli sayısının dörtte
3ünün gelişmekte olan ülkelerde karşımıza
çıkacağı varsayılmaktadır. Türkiye de bu statüdeki
ülkelerden biri olduğundan gerekli önlemleri alarak zihinsel
engelliliğin önüne geçebilmeli, var olan zihinsel engellilerin kaliteli ve
sağlıklı bir yaşama kavuşmalarını
sağlamalıdır. Bu nedenle, TBMM'nin konuyu ele alması ve
nedenlerinin saptanıp zihinsel engellilerin erken tanı, tedavi ve
eğitiminin uygun koşullarda sağlanabilmesi için Anayasa'nın
98 ve İç Tüzükün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ederim
1) Ceyhun İrgil (Bursa)
2) Bülent Öz (Çanakkale)
3) Mehmet Göker (Burdur)
4) Hilmi Yarayıcı (Hatay)
5) Murat Emir (Ankara)
6) Muharrem Erkek (Çanakkale)
7) Aylin Nazlıaka (Ankara)
8) Nurettin Demir (Muğla)
9) Candan Yüceer (Tekirdağ)
10) Necati Yılmaz (Ankara)
11) Lale Karabıyık (Bursa)
12) Durmuş Fikri
Sağlar (Mersin)
13) Utku Çakırözer (Eskişehir)
14) Bülent Kuşoğlu (Ankara)
15) Mazlum Nurlu (Manisa)
16) Ahmet Akın (Balıkesir)
17) Okan
Gaytancıoğlu (Edirne)
18) Şenal Sarıhan (Ankara)
19) Mehmet Gökdağ (Gaziantep)
20) Devrim Kök (Antalya)
21) Cemal Okan Yüksel (Eskişehir)
Gerekçe:
Toplumda tüm özürlülerin onda 1ini zihinsel
engellilerin oluşturduğu kabul edilmektedir. Yapılan
araştırmalar, saptanabildiği kadarıyla, toplumun yüzde
1inin, hafif olgularla beraber en az yüzde 3'ünün zihinsel engelli
olduğunu göstermekte. Tüm dünyada önümüzdeki on yılda görülecek olan
zihinsel engelli sayısının dörtte 3ünün hem artan nüfus hem de
erken ölümlerin önlenebilir hâle gelmesi nedeniyle, gelişmekte olan
ülkelerde karşımıza çıkacağı varsayılmakta.
Zihinsel engelliliğin toplumda ne kadar
sıklıkta bulunduğunu ve her yıl topluma ne kadar zihinsel
engelli kişinin katıldığını hesaplamak son derece
zordur. Çünkü hafif dereceli zihinsel engelliliğin tanısı çok
zordur. Bu, genellikle kötü okul performansına dayanır. Bu nedenle,
hafif zihinsel engelliliğin sıklığı, yerleşim
yerleri ve sosyal sınıflar arasında belirgin
farklılıklar gösterir. Doğal olarak, mevcut olana göre ancak az
sayıdaki olgu tanımlanarak belirlenebilir.
Ülkemizde zihinsel engelli bireylerin
sıklığını tam olarak bildiren veriler
bulunmamaktadır. Genel bir hesaplamayla, toplumumuz için yüzde 1 ve yüzde
3 oranları doğru kabul edildiğinde, 70 milyon nüfus için, zihinsel
engelli kişi sayısı 700 bin; hafif ve bir kısmı orta
derecedeki olgularla birlikte bu sayı en az 1 milyon 450 bin
civarında olmaktadır.
Öte yandan, Türkiye'nin de altında imzası
bulunan Dünya Çocuk Hakları Sözleşmesi'nde, "Taraf devletler,
zihinsel ya da bedensel özürlü çocukların saygınlıklarını
güvence altına alan, öz güvenlerini geliştiren ve toplumsal
yaşama etkin biçimde katılmalarını kolaylaştıran
şartlar altında eksiksiz bir yaşama sahip olmalarını
kabul ederler." denmektedir.
Ülkemizde zihinsel engelli çocukların
sayısının tam olarak bilinmiyor oluşu gerekli güvencenin
verilememesine neden olmaktadır. Hayatının henüz
başındayken tanısı konan zihinsel engelli çocukların
toplumsal yaşama ayak uydurmaları ancak alacakları sevgi, eğitim
ve öğretimle mümkündür. Bu noktada, gerek ailelerin gerekse eğitim
kurumlarının gerekli donanıma sahip olması önem
taşımaktadır.
Verilere göre, gelişmekte olan ülkelerde
zihinsel engelliliğin artacağını dikkate alacak olursak
ülkemizde de önümüzdeki on yılda sayının artacağı
belirtilmektedir. Tanı koymanın zorlukları nedeniyle
rakamların tam olarak tespiti ise güçtür. Bu nedenle, bu konuda gerekli
önlemlerin alınması, ailelerin bilinçlendirilmesi, enfeksiyon
kaynaklı hastalıklara karşı koruma programları
oluşturulması, zihinsel engelliliğin önüne geçilmesi gerekmektedir.
Ülkemizde bu sorunun nedenlerini saptamak, zihinsel
engelliliğin önüne geçilmesini sağlayan faktörlerin
uygulanabilirliğini artırmak, zihinsel engellilerin erken tanı,
tedavi ve eğitimini uygun koşullarda sağlayabilmek, zihinsel
engellilere özel projeler geliştirmek ve uygulanabilir hâle
getirilebilmek, zihinsel engellileri sağlıklı ve kaliteli bir
yaşama kavuşturabilmek için bir Meclis araştırması
komisyonu kurulması sorunun çözümüne yol gösterici olacaktır.
2.- HDP Grubu adına, Grup Başkan Vekili Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin, madenlerdeki iş güvenliği ve
işçi sağlığı koşullarının
sağlanması ve ILO başta olmak üzere taraf olunan
uluslararası sözleşmelerdeki yükümlülüklerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/47)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye'de madenlerdeki iş güvenliği ve
işçi sağlığı koşullarının
sağlanması ve ILO başta olmak üzere taraf olunan
uluslararası sözleşmelerdeki yükümlülüklerin yerine getirilmesi
amacıyla Anayasanın 98'inci, İç Tüzükün 104 ve 105'inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması
için gereğini arz ederiz.
İdris
Baluken
HDP
Grubu Başkan Vekili
Diyarbakır
Gerekçe:
AKP iktidarının sermayeyi öncelleyen,
iş gücünü ise sermayenin kâr hırsı karşısında
korumasız bırakan iş gücü politikaları, Türkiye'de
işçilerin yaşamlarına mal olmaktadır. Maden sektöründe ve
inşaat sektöründe belirginleşen işçi katliamları AKP
döneminde tüm cumhuriyet tarihi boyunca yaşanan işçi
katliamlarını aşar durumdadır.
Özellikle son yıllarda artış gösteren
işçi ölümlerinin en çok gerçekleştiği madencilik iş kolu,
AKP döneminde hızlı bir özelleştirme ve
taşeronlaştırma süreci geçirmiştir. Özelleştirme ve
taşeronlaştırma Türkiye'de başta madencilik iş kolu,
olmak üzere tüm iş kollarında işçi ölümleri sayısında
artışa neden olmuştur.
Türkiye'de 2002-2013 yılları arasında
toplam 880 bin iş kazası yaşanmış, bu kazalarda 13.442
kişi hayatını kaybetmiştir. 1946'dan 2013 yılına
kadar iş kazaları sonucu ölen işçilerin sayısı ise
61.270'tir. Bu rakamlar oran olarak incelendiğinde, 1946
yılından 2002 yılına kadar yaşanan işçi ölümü
47.728'dir. Her yıl yaklaşık 852 kişi iş kazaları
nedeniyle hayatını kaybetmiştir. 2002-2013 yılları
arasında yaşanan işçi ölümleri sayısı ise 13.442'dir.
Her yıl yaklaşık olarak 1.222 kişi iş kazaları
nedeniyle hayatını kaybetmiştir.
AKP (2002-2013) döneminde hayatını
kaybeden işçi sayısı son elli altı yıla göre
(1946-2002) yıllık olarak yüzde 46 artmıştır. Teknolojik
gelişmelere ve iş güvenliği esaslarının artmasına
rağmen ölümlerin artması ters orantılıdır. Son
zamanlarda meydana gelen Soma ve Ermenek madenlerinde gerçekleşen
katliamlar, bu ters orantıda iş güvenliği ve işçi
sağlığı önlemlerinin ne derecede alınmadığını
kanıtlamaktadır.
13 Mayıs 2014 tarihinde Manisa'nın Soma
ilçesinde meydana gelen maden faciasında 301 madencimiz
yaşamını yitirmiştir. Aradan beş ay geçmemişken
bu defa 28 Ekim 2014 tarihinde Karaman'ın Ermenek ilçesine bağlı
Pamuklu köyü yakınlarında kömür madeninde 18 madencimiz
yaşamını yitirmiştir.
Art arda gelen ve cumhuriyet tarihinin en büyük
maden katliamlarına sebep olan bu olayların önlenememesi, dönemin
hükûmet temsilcilerinin dediği gibi fıtrat meselesi değil,
ihmal, sermayeyi öncüle alma, işçi güvenliği ve iş
sağlığının tesis edilmemesi sonucunda
gerçekleşmiştir. Bu katliamlara sebep olan ihmaller işçi
güvenliğinin ve iş sağlığının tesis edilmemesi
sonucunda gerçekleşmiştir. Bu katliamlara sebep olan ihmaller,
işçi güvenliğinin ve iş sağlığının
tesis edilemediği apaçık ortadadır. Söz konusu katliamların
önüne geçmek için gerekli tüm tedbirlerin alınması adına
TBMMnin devreye girmesi gerekmektedir. Madenciler başta olmak üzere
diğer tüm sektörlerde çalışan emekçiler, sermaye
sınıfının ve Hükûmetin insafına bırakılamaz.
Bu bağlamda, Türkiyede madenlerdeki iş
güvenliği ve işçi sağlığı
koşullarının sağlanması ve ILO başta olmak üzere
taraf olunan uluslararası sözleşmelerdeki yükümlülüklerin yerine
getirilmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasını talep ediyoruz.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler, gündemdeki yerlerini alacak, genel
görüşme ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Buyurun.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır
Milletvekili İdris Baluken tarafından, AKP Hükûmetinin
politikaları ile birlikte çeşitli valilikler tarafından hukuka
aykırı bir biçimde ilan edilen sokağa çıkma yasakları
boyunca yapılan operasyonlarda öldürülen sivillerin
araştırılması amacıyla 8/12/2015 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 5 Ocak 2016 Salı
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
05/01/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 05/01/2016 Salı günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisini önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel
Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Diyarbakır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
8 Aralık 2015 tarihinde Diyarbakır
Milletvekili Grup Başkan Vekili İdris Baluken tarafından verilen
198 sıra numaralı AKP Hükûmetinin politikaları ile birlikte
çeşitli valilikler tarafından hukuka aykırı bir biçimde
ilan edilen sokağa çıkma yasakları boyunca yapılan
operasyonlarda öldürülen sivillerin araştırılması
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 05/01/2016 Salı günlü
birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı
tarihli birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisi lehinde ilk söz, Şanlıurfa Milletvekili Osman
Baydemire aittir.
Buyurun Sayın Baydemir. (HDP
sıralarından alkışlar.
Süreniz on dakikadır.
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, şahsınızı ve Genel Kurulu bir kez
daha saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Doğrusunu ifade etmek gerekirse bugün
yaşamış olduğum coğrafya, büyük bir yıkımla
karşı karşıya, büyük bir kıyımla karşı
karşıya. İnsanlık ailesi, bir kez daha Mezopotamya
coğrafyasında bir etnik kimlik adına, bir devlet adına, bir
devlet bekasının sürmesi adına utanç verici bir kıyımı
gerçekleştiriyor. Bir kez daha ifade etmek isterim ki içerisinde
bulunduğum ruh hâli, normal bir insanın ruh hâli değildir.
Gözlerimin önünde halkımın evlatları katlediliyor. Gözlerimin
önünde kadınlar, anneler, yaşlılar -80 yaşındaki, 71
yaşındaki- henüz anne karnındaki bebe katlediliyor.
(x) Ya Rabbim bu zulmü
bırakmayasın, Ya Rabbim bu zulmü bırakmayasın, Ya Rabbim
bu zulmü bırakmayasın.
(x)Kana
ne zaman doyacak bu toprak? Kana ne zaman doyacak bu coğrafya, bu iktidar,
bu zulüm?
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) Bırakın o zaman
kan dökmeyi.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Şu anda -26-27
Aralıktan 2 Ocak tarihine kadar bizzat kendim
Şırnaktaydım- Şırnak Devlet Hastanesinin morgu,
Silopi hastanelerinin morgu, Cizre hastanelerinin morgu artık cenaze
kapasitesini kaldırmıyor. Aynı şekilde, bize
yılbaşı gecesi Başbakan
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) PKKya
sesleniyorsunuz herhâlde Sayın Baydemir. PKKya sesleniyorsunuz değil
mi Sayın Baydemir? Tespit yapalım, tutanaklara geçsin.
BAŞKAN - Sayın Çavuşoğlu,
lütfen
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) PKKya
sesleniyor, Sayın Başkan.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) -
Yılbaşı gecesi Cenazeleri morgun kapasitesi
kaldırmıyor. dediğimizde, Hükûmet Silopiye, Cizreye,
Şırnaka ek morg gönderiyoruz. müjdesinde bulunuyor. Bu toplumun, bu
halkın, insanlığın, vicdanın, ahlakın,
imanın, İslamın, hangi değeri derseniz deyin morga
değil, yaşatmaya ihtiyacımız var.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) O düğümü
söyleyin, Kahrolsun PKK. deyin Sayın Baydemir, hadi, bekliyoruz, tam
zamanı! Hadi Sayın Baydemir, tam zamanı, söyleyin Kahrolsun
PKK. deyin; tam zamanı şimdi söyleyin!
HÜDA KAYA (İstanbul) Susun, dinleyin.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Dinler
misin ya? Bunların hepsini senin talimat verdirdiğin güçler katletti.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Bir kez daha, bir
kez daha, bir kez daha inançla, ahlakla, vicdanla, yapılanı görme
zamanıdır.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Siz niye
rahatsız oluyorsunuz PKKyla ilgili? PKKyla ilgili niye rahatsız
oluyorsunuz? Biz, PKKya konuşuyoruz, size konuşmuyoruz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Rahatsızlığımız
saygısızlığınızdan.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Şimdi, şu
coğrafya içerisinde Cizrede yaşanan, Silopide yaşanan, Surda
yaşanan vahşetin, Gazzede yaşanan, Ramallahta yaşanan,
Halepte yaşanan vahşetten hiçbir farkı
kalmamıştır.
Şimdi, ben size sorarım, şurada iki
tane fotoğraf var, ikisi de bebek fotoğrafı. Bunu yapanın
da Allah belasını versin, bunu yapanın da Allah
belasını versin!
HÜDA KAYA (İstanbul) Âmin
Âmin
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Bunu yapanın da
Allah onun yanına koymasın, bunu yapanın da Allah onun
yanına koymasın. Sayın Başbakan bu fotoğrafa
ağlıyor, hüngür hüngür ağlıyor ama bu fotoğrafın
vesilesi oluyor; bu fotoğrafı, bu çocuğu, bu sabiyi ölüme
gönderenin, politikanın şu anda sahipliğini yapıyor. Bu,
Filistinli bebe; bu da kürdistanlı bebe. Bu, Filistinli bebe; bu da
kürdistanlı bebe. Peki, ahlak, vicdan, din, iman hangi bebenin ölümüne
seyirci kalmamızı bize emrediyor, bize izin veriyor?
Şimdi, aynı durum, yine iki fotoğraf
daha göstereceğim size. Aynı şekilde, birisi, Filistinli anne,
Filistinli kadın; birisi, Kürt anne, kürdistanlı kadın. Bu
fotoğraftaki Filistinli anneyi bu hâle getiren, kardeşimizi öldüren
devlet yönetimine, devlet rejimine, İsrail devletine bu ülkenin liderleri
haklı olarak dedi ki: Terörist uygulama yapma, bebek katilliği
yapma.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Ne alakası var,
PKKlıları öldürüyoruz. Bir tane şehit yok, gösterdin mi? Ben
bugün şehit cenazesinden geliyorum.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Şimdi,
aynısını ben bu kürsüden bu devlete, bu devleti yöneten akla, bu
devleti yöneten vicdana söylüyorum: Artık, kadın öldürmekten, çocuk
öldürmekten, sabi öldürmekten vazgeçin; bunun sonu yok.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) PKKyı
savunmaktan vazgeç. Ayıp ya!
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Adnan Bey, vallahi,
billahi bunun sonu yok, bunun sonu yok.
Bakın, Suriye-Halep şehri,
Diyarbakır-Sur şehri; ikisi de on bin yıllık tarihe sahip
olan iki şehir.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Bir tane şehit
resmi gösteremiyorsun. Utanmıyorsunuz ya!
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Ne dedi Sayın
Cumhurbaşkanı Esada: Halkını dinle, halkının
sesine kulak ver. Kentini, şehrini bombalama, sivil insan öldürme. Demedi
mi, haklı değil miydi o zaman? Şimdi biz size söylüyoruz: Sivil,
çocuk, kadın öldürmeyin, şehirleri bombalamayın çünkü bu yol,
yol değildir çünkü bu, çıkmazdır. Şu anda Cizrede,
Silopideki sokak dışına çıkma yasağı, Surdaki
sokağa çıkma yasağı neredeyse yirmi beş günü, otuz
dört günü aşmış durumda. Hiçbir hukuki altyapısı yok,
hiçbir mahkeme, hiçbir savcılık, hiçbir yargı şu anda bu
ülkede işlemiyor, tıpkı bu Parlamentonun işlemediği,
bu Parlamentonun işletilmediği gibi.
Bugün bu coğrafyada anneler ağlarken,
feryat figan ederken, arşa ses giderken bu Parlamentonun iktidar
milletvekillerinin sıralarına bakın
Bundan daha mühim bir
mesele olamaz, insanlar toprağa düştüğünde, Ya Rabbim, insanlar
toprağa düştüğünde bundan daha mühim bir mesele olamaz, yoktur
ama gelin görün ki bu iktidar
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Duygu
sömürüsü
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Duygu sömürüsü
değil bu, vicdana, ahlaka, insafa çağrıdır bu.
Şu anda yapmış olduğumuz bütün
bu uygulamalar, tanıklık etmiş olduğumuz bütün bu
uygulamalar, değil bin yıllık kardeşlik, bin yıl
etkisi sürecek bir düşmanlığa doğru hızla bizi
götürüyor.
NURETTİN YAŞAR (Malatya)
Vicdanınız varsa
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Bin yıllık
bir düşmanlığa doğru hızla bizi götürüyor. Yegâne bir
çıkış yolu var.
NURETTİN YAŞAR (Malatya)
Yapacağınız şeyler var!
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Hendek, barikat,
direniş, bugün bu ölümlerin sebebi değil, bu politikanın bir
sonucudur, müzakere masasını devirmiş olmanın
yaratmış olduğu sonuçlardır.
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Sen bir
yalancısın!
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Tankla, topla,
tüfekle öldürmekle ve ölmekle bu sorun çözülemez. Şeyh Sait
kıyamı nasıl çözmediyse, Dersim isyanı ve kıyamı
nasıl bu sorunu çözmediyse bugün de bu sorun bu şekilde çözülemez.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Sorunu çözmek
istemiyorsunuz! Siz ölümler istiyorsunuz!
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Roboski
katliamı nasıl bu sorunu çözmediyse bugünkü katliamlar da bu sorunu
çözemez.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Ölüm
istiyorsunuz!
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Yegâne bir yol
vardır
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Osman Bey,
ölümleri durdurabilirsiniz!
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Yegâne bir yol
vardır, o yol da behemehâl
NURETTİN
YAŞAR (Malatya) - Elinizde bu imkân var.
OSMAN
BAYDEMİR (Devamla) -
aynı anda her iki tarafın şiddeti
durdurması bir çatışmasızlık zeminine geri
dönülmesidir.
TAHİR
ÖZTÜRK (Elâzığ) - Önce PKKya çağrıda bulun Silahları
bırakın. diye.
HÜDA KAYA (İstanbul)
- Vicdanınızla dinleyin.
OSMAN
BAYDEMİR (Devamla) - On günlük, on beş günlük bir
çatışmasızlık zemini içerisinde bir kez daha masaya
dönmenin, bir kez daha müzakereye dönmenin zeminini yaratmak durumundayız.
Aksi takdirde bunun vebali hepinizin boynuna olacaktır.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) - Vebali sizin.
OSMAN
BAYDEMİR (Devamla) - Bugün burada ben bu Meclise hitap ediyorum. Eğer
ki bu Meclis işlemezse, eğer ki bu Meclis, kürdistandaki bu katliama
sessiz kalmaya devam ederse, doğal olarak insanlar -çok açık
söylüyorum- Birleşmiş Milletlere gidecektir, insanlar Lahey Adalet
Divanına gidecektir, insanlarımız Uluslararası Ceza
Mahkemesine gidecektir. Eğer ki bizimle birlikte yaşamak
istemiyorsanız elinizi yakamızdan çekin.
TAHİR
ÖZTÜRK (Elâzığ) - İstemeyen sizsiniz, PKKdır.
OSMAN
BAYDEMİR (Devamla) - Bizim tercihimiz birlikte yaşamdır.
Şeyh Saitin talebi de buydu, Seyit Rızanın talebi de buydu,
bugünkü son isyanın da talebi budur, birlikte yaşamdır ama sizin
dayatmış olduğunuz, birlikte yaşam değil, köleleştirmektir.
Bu halk, asla köleleşmeyecek, zulme, zalime asla boyun eğmeyecek.
NURETTİN
YAŞAR (Malatya) Şeyh Sait olsaydı, burada otururdu.
OSMAN
BAYDEMİR (Devamla) - Bakın, son sözlerimi ifade ediyorum.
İspanya Diktatörü Franco, bir müze gezisinde Picassonun ünlü Guernica
tablosuna bakar ve Picassoya Bu resmi siz mi çizdiniz? diye sorar. Picasso:
Hayır efendim, bunu siz yaptınız. der. Bugün eğer Surda,
Cizrede, Silopide benim coğrafyamın dört bir yanında kan
revan, yıkım varsa müzakereden geri çekilmenin sonuçlarıdır
bunlar.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Beraber
yaptınız!
OSMAN
BAYDEMİR (Devamla) - Bir kez daha söylüyorum, gelin beraber müzakereye
geri dönelim. Gelin bu kıyıma, bu vahşete bir dur diyelim.
İnsanlar cenazelerini defnedemiyorlar.
TAHİR
ÖZTÜRK (Elâzığ) - PKK silahları bıraksın.
OSMAN
BAYDEMİR (Devamla) - Gelin bir kez daha, insanlarımıza ölümü
değil, yıkımı değil, gözyaşını
değil
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURETTİN
YAŞAR (Malatya) Yapabilecekleriniz var, onu yapın.
OSMAN
BAYDEMİR (Devamla) -
bir kez daha ortak paydalarda buluşmanın
yolunu, zeminini aralayalım.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Samimi
değilsiniz.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Bugün burada
samimiyet testi yaparsak emin olun ki bu iktidar, en çok sınıfta kalan
olacaktır.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Hadi
canım! En iyi niyeti gösteren, bu Hükûmettir.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Bakın, bu
çatışma başlamadan, bu kürsüde yine sizlerin vicdanına
hitap etmiştim ama yanıt alamadım. Bir kez daha hitap ediyorum.
BAŞKAN Süreniz dolmuştur Sayın
Baydemir.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Ama öyle bir zaman
olur ki Sayın Başkan, öyle bir zaman olur ki çok geç
kalınmış olunur. Artık bıçak, kemiğe
dayanmamış, kemiği kesiyor.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) HDP Grubu
isterse Kürtlerin ölümlerini durdurabilir. Samimi olun.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) İnanın ki
biraz daha zamanım olacak, biraz daha hitap etme imkânım olacak...
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Samimi olun,
vicdanlı olun.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Samimiyet
karşılıklıdır, tanınma karşılıklıdır,
vicdan karşılıklıdır, merhamet
karşılıklıdır, birlikte yapalım. (HDP
sıralarından alkışlar)
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Bu Kürt
çocuklarının ölümünü durdurabilirsiniz. Samimi olun.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Önce PKKya
sahip olun, ondan sonra
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Çakır, buyurun.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Baydemir
iktidarınızın yapmış olduğu kıyım
politikaları demek suretiyle bir sataşmada bulunmuştur. Cevap
vermek istiyorum 69a göre.
BAŞKAN Buyurun Sayın Çakır, süreniz
iki dakikadır, sataşmadan dolayı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Tokat Milletvekili Coşkun Çakırın,
Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemirin HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan,
çok teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, geçen hafta
yoğunlaşan ve bu hafta konuşmaya devam etmiş olduğumuz
bir cenaze meselesi var. Bu, çok acı bir şeydir. Hiçbir insan,
Müslüman olsun gayrimüslim olsun cenaze üzerinden bir tartışma
yapamaz. Hiç kimse çocukların ölmesini savunamaz. Bunu savunan insan,
insan değildir. Aynı şekilde, cenazelere yapılan muameleyi,
ortada bırakmak, çürütmek suretiyle, ne derseniz deyin, bunun bu
şekilde kalmasını savunmak insanlığın içinde
olamaz. Kaldı ki bizler, gayrimüslimler için de söyleyebilirim ama kahir
ekseriyeti Müslüman olan bir topluluk olarak cenazeye ne kadar saygı gösterilmesi
gerektiğini geleneğimizden de, dinimizden de çok iyi bilen
insanlarız.
BESİME KONCA (Siirt) Niye göstermiyorsunuz
cenazelere saygıyı?
COŞKUN ÇAKIR (Devamla) Dolayısıyla,
bu, asla ve kata kabul edilemez.
Sayın
Baydemir konuşmasında sıklıkla zikretti, geçen hafta da
konuşuldu ve ben gerçekten bu konuşmaları dinlerken irkilerek
dinledim çünkü dinlediğimizde madalyonun bir yüzüne bakıyoruz.
Eğer Silopide, eğer Cizrede sokakta bir cenaze kalmışsa,
hiç kimse, buradaki 550 kişiden hiçbir Allahın kulu bunu savunamaz.
Bunu savunan insan, tekrar ediyorum, insan değildir. (HDP
sıralarından gürültüler)
BESİME
KONCA (Siirt) Niye Hükûmet bugün bir şey yapmıyor?
COŞKUN
ÇAKIR (Devamla) Tabiatıyla, ben de Kadri Hocayla konuştum geçen
hafta, dedim ki: Hocam, siz ayetleri okudunuz, hadisleri okudunuz ve ulu
hocalardan, literatürden örnekler getirdiniz. Ben de gittim İçişleri
Bakanıyla görüştüm, Bakan Yardımcısıyla görüştüm,
Emniyet Genel Müdürüyle görüştüm çünkü bu, hakikaten hiçbir insanın olmadığı
gibi benim de içime sindiremeyeceğim bir şeydi. Evet, dedikleriniz
doğrudur; 10 kişilik bir morgda 17 kişinin
kaldığı doğrudur. Evet, dedikleriniz doğrudur;
bazı soğuk hava depolarına cenazeler konulmuştur ve fakat
doğrunun bir başka boyutu, bir başka yüzü şudur ki
aynı kişilere Gelin cenazelerinizi kaldırın.
denildiğinde, defin ruhsatları verildiğinde, bilerek ve
isteyerek, bu kişiler cenazelerini kaldırmamıştır.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Gidin şehir
dışına gömün. diyorsunuz.
COŞKUN
ÇAKIR (Devamla) Lütfen, bunu da görerek, bu değerlendirmeleri, bu
açıklamaları yapmamız gerekir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
COŞKUN
ÇAKIR (Devamla) Bir ikinci husus, Sayın Başbakana izafeten söylenen
Filistindeki çocuğa, Filistindeki kadına ağlıyorsun,
Kürt bölgesindeki, diyelim Mardindeki, diyelim Diyarbakırdaki
çocuğa ve kadına ağlamıyorsun.
Arkadaşlar,
hiç kimse yine insanlıktan dem vurarak
altını çizerek
söylüyorum, dünyanın neresinde olursa olsun öldürülen herhangi bir
kişiye, çocuğa ve kadına ama özellikle çocuğa ağlamayan
bir insan söz konusu olabilir mi?
CEMAL OKAN
YÜKSEL (Eskişehir) Berkin Elvana ağladı mı?
COŞKUN
ÇAKIR (Devamla) Sayın Baydemir, böyle bir bühtan olabilir mi? Böyle bir
itham olabilir mi?
CEMAL OKAN
YÜKSEL (Eskişehir) Berkin Elvana ağladı mı?
Anasını yuhalattı, anasını!
COŞKUN
ÇAKIR (Devamla) Elbette olamaz, mümkün değildir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Çakır.
CEMAL OKAN
YÜKSEL (Eskişehir) Berkinin anasını yuhalattı!
Ağladı mı?
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Çakır.
COŞKUN
ÇAKIR (Devamla) Bizim bu ölümleri durdurmamız lazım. Ama başka
size
Çok sayıda resim var burada; sırası geldiğinde
göstereceğiz, aynı resimlerin yanında bunlar da var.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Çakır.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın hatip, sayın grup başkan
vekili, konuşması esnasında, verdiğimiz bilgilerin tamamen
yanlış olduğunu, şu anda Şırnak Devlet
Hastanesinde, orada bulunan, morgda bulunan cenazelerin de defin izni
verilmiş olmasına rağmen oradaki insanlar tarafından
gömülmediğini ifade etti. Açık bir şekilde grubumuza sataşmada
bulundu ve Genel Kurulda yanlış bir
BAŞKAN Dilerseniz
Sayın Baydemire cevap olarak verildi; Sayın Baydemir o zaman
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Evet, evet.
BAŞKAN
Sataşmadan dolayı buyurun Sayın Baydemir, iki dakikayı
geçmesin lütfen.
2.- Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemirin, Tokat
Milletvekili Coşkun Çakırın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
OSMAN
BAYDEMİR (Şanlıurfa) Sayın Başkan, bugün burada
sabaha kadar polemiğin bir tarafı olabilirim ama benim açımdan,
insanlar hayatını yitirirken, çocuklar hayatını yitirirken,
kadınlar hayatını yitirirken polemik peşinde koşanlara
lanet olsun! (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Gelin,
insanları yaşatalım, gelin, insanları yaşatalım,
gelin, bu kanı durduralım.
Bakın, şu anda, İsa Oran, Ramazan Öğüt,
Mesut Siviktekin; bunların on üç gündür cenazeleri Diyarbakır Sur
sokaklarında, on beş gündür hatta, Diyarbakır Sur
sokaklarında. Cenazeler alınamıyor çatışma devam
ettiği için ve bu çatışma devam ettiği müddetçe yeni
cenazeler olacak, yeni ölümler olacak. Sizin burada pek çok şeyden
haberdar olmadığınızı da biliyorum. Anne
karnındaki çocuk öldürüldüğünde hastalıklı bir zihniyet
diyor ki: O çocuk büyüdüğünde zaten terörist olacaktı.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Yok
canım, öyle bir şey yok. İftira, iftira!
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Hastalıklı
zihniyet diyor ki 5 yaşındaki çocuk için Erken teşhis
yapıldı, erken teşhis
Şırnakta kulağımla
duydum, gözümle gördüm.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Buraya
bakıp söylüyorsun. O kim? Kim diyor?
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Öyle bir
şey yok ya.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Bugün
Şırnakta, Silopide, Cizrede kentleri tankla, topla
dövdüğünüzde, kentler tankla, topla dövüldüğünde görüyor musunuz ki
bin yıllık geleceğin köprüleri bombalanıyor.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Çok ayıp,
ayıp ya! Ayıptır, günahtır!
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) PKK terör
örgütüdür.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Tehdit mi
ediyorsun? Dön, tehdidini terör örgütüne yap.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Birleşmiş
Milletler nasıl ki Suriyede devreye girdiyse, nasıl ki
Birleşmiş Milletler, Bosna-Hersekte devreye girdiyse gidişat, o
gidişatı gösteriyor.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Tabii tabii!
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Gelin, bunlara zemin
hazırlamayın; gelin, Birleşmiş Milletler devreye girmeden
bu Meclis devreye girsin bu Meclis. Nasıl Avrupa Birliğiyle müzakere
yapıyorsak, gelin, kendi içimizde önce müzakereyi başlatalım ve
kendi içimizde müzakereyle sonuç alalım.
KASIM BOSTAN (Balıkesir) PKKya silah
bırakma çağrısında bulunsana.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) O
teröristleri çekin, şehirden çekin. Teröristleri çekin şehirden,
ondan sonra konuşalım.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Barikatları
kaldıracaksak müzakereyle barikatları kaldıralım, ölümle
değil
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OSMAN BAYDEMİR (Devamla)
kanla değil,
gözyaşıyla değil çünkü bu, sonuç doğurmayacaktır, bir
ölüm başka bir ölümü, bir katliam bir başka katliamı beraberinde
getirecektir, bu yol, yol değildir, bu yol çıkmazdır. (HDP
sıralarından alkışlar)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Hakikaten ruh
hâliniz, yerinde değil sizin söylediğiniz gibi. Tamamen gerçeklikten
kopmuşsunuz. Düştüğünüz duruma bakın? Halk sizi dinlemiyor,
dinlemeyecek, dinlemeyecek.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır
Milletvekili İdris Baluken tarafından, AKP Hükûmetinin
politikaları ile birlikte çeşitli valilikler tarafından hukuka
aykırı bir biçimde ilan edilen sokağa çıkma yasakları
boyunca yapılan operasyonlarda öldürülen sivillerin
araştırılması amacıyla 8/12/2015 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 5 Ocak 2016 Salı
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisi aleyhinde ilk söz, İstanbul Milletvekili Aziz
Babuşcuya aittir.
Buyurun Sayın Babuşcu
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Ne yapsanız
da boş. Bu halk gördü gerçekleri. Size oyları bunun için vermedi.
Kendi çocuklarınızı gönderdiniz mi oraya?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Vicdan
yok sende, vicdan.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Kendi
çocuklarınızı göndersenize!
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) Hamile
kadını öldürün diye mi halk size oy verdi?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Siz sadece
cesetlerin ve ölülerin arkasına saklanarak burada siyaset
yapıyorsunuz.
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) Kadınları,
çocukları öldürün diye size oy vermedi.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa)
Yapamazsınız, yapamazsınız!
BAŞKAN Sayın Çavuşoğlu,
Sayın Baydemir; hatip kürsüye çıktı. Lütfen hatibi dinleyelim.
AZİZ BABUŞCU (İstanbul) Sayın
Başkanım, sürem başlamasın.
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa)
İstikrar gelsin diye size oy verdi. İstikrar gelsin, kan dursun,
müzakere olsun, müzakereden sonuç alınsın diye bu halk size oy verdi.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Hakikaten
gerçeklikten kopmuşsunuz. Gerçek de değilsiniz, sanalsınız,
sanalsınız. Halk size inanmayacak.
BAŞKAN Sayın Baydemir, Sayın Çavuşoğlu,
sayın milletvekilleri; hatip kürsüde, lütfen hatibe saygı gösterelim,
hatibi dinleyelim.
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) Bu halk,
yakın yıkın diye size oy vermedi.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Ne yapsanız
da halk inanmıyor. Bitiksiniz, bitiksiniz!
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa)
Kandırdınız bu halkı, kandırdınız,
kandırdınız, kandırdınız!
BAŞKAN Buyurun Sayın Babuşcu.
AZİZ BABUŞCU (Devamla) Sayın Başkanım,
süremi sıfırdan başlatın.
BAŞKAN Buyurun, yeniden
başlatıyorum.
AZİZ BABUŞCU (Devamla) Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
26ncı Dönemin ilk oturumundan itibaren
Halkların Demokratik Partisi HDP adına bu kürsüye gelen tüm hatipler,
aynı klişe laflarla ajitasyon yaparak ve duygu sömürüsünü de
işin içerisine katıp devletin PKK terörüne karşı
verdiği mücadelede güvenlik güçlerini, polisimizi, askerimizi
Sarayın gladyosu, AK PARTİnin paramiliter güçleri olarak
tanımlayıp direkt AK PARTİ Grubunu hedef alan, algı
yönetmeye dönük konuşmalar yaptılar. Biraz önce de belki bu usulde
konuşmanın en iyi hatiplerinden birisi olan Osman Bey, aynı
duygu sömürüsü, aynı ajite edici paragraflar etrafında, yine o
algıyı kamuoyu nezdinde kanaate dönüştürme çabası
içerisinde bir konuşma yaptı.
Ben sizlere bugün HDPnin 7 Haziran ve 1 Kasım
seçimleri öncesinde ve sonrasında ortaya koyduğu fotoğrafı
tahlil etmeye çalışacağım.
Elinde sadece çekiç olanlar, bütün sorunları
çivi olarak görürlermiş. Ellerinde çekiçten başka bir şey
olmayan statükocular, bu ülkede yıllarca her
farklılığı tehdit gibi görüp sindirmeye, asimile etmeye
çalıştılar. Her konuda çok büyük reformlara öncülük etmiş
olan AK PARTİ bu konuda da başkalarının
yapamadıklarını yapmak için harekete geçti.
Biliyorsunuz, AK PARTİ daha kurulduğu gün
parti programında Türkiyenin çözüm bekleyen en önemli, öncelikli
sorunları arasında Kürt sorunu olduğunu deklare ederek işe
başladı. Biz problemlerimizi demokrasi ve kardeşlik içinde çözmeye
çalıştıkça karşımızdakiler ağız
birliği etmişçesine klişe laflar söylediler sadece. Kimisi
Ülkeyi parçalıyorsunuz. dedi, kimisi Üniter yapımızı
ortadan kaldıracaksınız. dedi, kimisi de
Vatanımızı satıyorsunuz. nağmeleri yaptı. Oysa
ülkemizi asıl büyük tehlikeye maruz bırakan bu kafanın ta
kendisiydi. Hiç düşünmediler, acaba AK PARTİ öncesinde uygulanan asit
kuyulu, dışkı yedirmeli, olağanüstü hâlli, on binlerce
faili meçhullü yanlış politikalar birlik ve beraberliğimize mi
hizmet ediyordu, yoksa ayrışmaları mı
derinleştiriyordu?
HÜDA KAYA (İstanbul) Sofrada
kadının kafasını kopardınız, daha neden
bahsediyorsunuz?
AZİZ BABUŞCU (Devamla) - Biz, iktidara
geldiğimiz andan itibaren, Kürt vatandaşlarımız üzerindeki
antidemokratik ve gayriinsani bütün yasakları ortadan kaldıran bir
çerçeve ortaya koyduk. İnkâr ve asimilasyonu reddettik, son verdik. Biz
sorunlara kavram ve kurum merkezli değil, insan merkezli baktık.
İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. mantığı
içerisinde hareket ettik. Biz kardeşiz. dedik, Bu coğrafyada
yaşayan, etnik aidiyeti, inanç aidiyeti ne olursa olsun kardeşiz.
dedik. Her meseleyi, her konuyu barış içinde, özgürce
tartışalım. dedik. Birbirimizle her konuyu alabildiğince
müzakere edelim. dedik. Kırmızı çizgimiz tekti: Kan yok,
şiddet yok, öldürmek yok. Bu nedenle çeşitli süreçleri
başlattık ve başarılı bir şekilde de sonuca
doğru götürdük.
Türkiye bu meseleyi inkâr ve asimilasyon
çerçevesinden çıkarıp özgürlük, demokrasi ve kardeşlik içinde
bir sürece erdirince bazılarının düzenleri bozuldu tabii. Bu
meseleyi bir rant ve çıkar konusu edinenler varılan sürecin
rahatsızlığından başka şeyler söylemeye ve
konuşmaya başladılar. Kendilerini Kürt halkının
sözcüsü gibi göstermeye çalışanlar, yasaklar birer birer
kaldırılıp barış ve özgürlük hâkim olmaya
başlayınca bu sefer başka politik alanlara taşeronluk
yapmaya başladılar. Artık İnkâr ve asimilasyona
hayır. türü cümlelerle dolu konuşmalar değil, onun yerine, AK
PARTİ düşmanlığı ve
karşıtlığından ibaret bir söylem yerini aldı. Bu
iş söylemle de kalmadı tabii. Aynı zamanda, terör, bir siyasi
yöntemmiş gibi yeniden tırmandırıldı. Dikkatinizi
çekmek isterim, HDP, 7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri dolayısıyla
yürüttüğü kampanyaları çözüm süreci ya da Türkiye ekseninde
değil, doğrudan doğruya AK PARTİ
karşıtlığına dayandırdı. Seçim süresince hep
sorduk: Seçime giderken, kendilerini Kürt vatandaşlarının doğal
hamisi, hatta vasisi gibi gören Sayın HDP Eş Başkanı
Selahattin Demirtaş Kürtler için ne istiyor? Doğrusu, ben hiçbir
şey görmedim o kampanya süresince. Demirtaş, HDPnin varlık
nedenini Erdoğanın başkanlığını engellemeye
ve AK PARTİyi iktidardan indirmeye endekslemiş vaziyetteydi 7
Haziran ve 1 Kasım öncesi ve sonrası. Peki, Kürt meselesi neresinde
bu bakış açısının, bu oturulan yerin?
GÜLSER YILDIRIM (Mardin)
Peki, sizin DAEŞle olan ittifakınız neresinde?
AZİZ BABUŞCU
(Devamla) - HDPnin kendisine biçilen bu rolü oynamaya hazır
olduğunu, bu rolü isteyerek ve severek oynayacağını
Demirtaş bir grup toplantısında şu cümlelerle deklare etti:
Sayın Recep Tayyip Erdoğan, HDP var oldukça seni başkan
yaptırmayacağız. Demirtaşın ve başında
bulunduğu HDPnin varlık nedeni meğer sadece bundan ibaret hâle
geldi yeni versiyonu itibarıyla. Aynı zamanda, bilumum statükocular,
beyaz Türkler, paralel ihanet şebekesi de aynı nağmeleri
söylüyordu; HDP aynı paralelde; onlarla beraber hareket ediyordu. Demirtaş,
Kürtleri, eski Türkiyenin o statükocu güçlerinin yanına çekmeye
çalışıyor. Demirtaş, vesayetçilerle kol kola bir profil arz
ediyor. Demirtaş Biz varken başkanlık sistemi gelemez. diyor,
kurnaz göndermelerde bulunarak sanki başkanlık sistemi Kürt
kardeşlerimizin aleyhineymiş gibi bir hava oluşturmaya
çalışıyor. Oysa bu siyasetin Kürtlükle hiçbir alakası yok.
HDP, kendi siyasetini benimseyen Kürtleri makbul
Kürt, AK PARTİyi destekleyen Kürtleri ise gayrimakul Kürt olarak
tanımlıyor. Bu yaklaşım, kendilerine beyaz Türk diyenleri
ne kadar da bize anımsatıyor. Düne kadar Kürt kelimesini
işitmeye bile tahammülü olmayanların, En iyi Kürt ölü Kürttür.
diyecek kadar nefretle dolmuş kesimlerin, bu seçim öncesinde HDPyi
sürekli propaganda etmelerinin elbette bir sebebi vardı, o da şuydu:
AK PARTİden ve AK PARTİnin siyasetinin yaslandığı
değerlerden daha çok nefret ediyor olmalarıydı. Yani nefret
ettiklerini daha çok nefret ettiklerine karşı tercih
ediyorlardı. Bölgede her kardeşi mutlaka düşünüyordur: Ahmet
Kayanın varlığına tahammül gösteremeyen malum medya,
ulusalcı statükocular, elitler ve çözüm sürecini sabote etmek için elinden
geleni ardına koymayan Pensilvanya çetesi HDPyi niye destekliyor? Çünkü
Kürt kardeşlerimizi HDP üzerinden statükonun yedeğine düşürmeye
çalışıyorlar. Türkiyenin makbul vatandaşı olan beyaz
Türkler kaybettikleri iktidarlarını Kürt kartı üzerinden yeniden
elde etmeye çalışıyorlar.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Yok beyaz Türk, yok
siyah Türk! Kendi konuşmanız bölücü.
AZİZ BABUŞCU (Devamla) Buna da kolay
gelmediler. 17-25 Aralık kumpası ile Gezi olaylarını
denediler ve nihayetinde HDPyle bir şeyler yapma arayışına
girdiler. Geçmişte askerî darbelerle elde ettiklerini, buna imkân
kalmayınca terör üzerinden elde etmeye çalıştılar. Nitekim
Kandil de öyle diyordu. Ne diyordu Kandil? Artık savaşımız
devletle değil, AK PARTİyle. diyor idi.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Sen nasıl
Türksün kardeşim, siyah Türk müsün, sarı mısın?
AZİZ BABUŞCU (Devamla) Biz her
fırsatta HDPyi Türkiye partisi olmaya çağırdık. Onlar,
bırakın Türkiye partisi olmayı, parti bile olamadılar.
Çünkü siyasi parti olmak şiddeti reddetmekle başlar. Bir yapı
şiddeti yöntem edinmişse siyasi parti olamaz. Çünkü bir siyasi parti
sorunları kansız, kavgasız, Meclis marifetiyle halletmeyi
öngördüğü için kurulur zaten. Oysa HDPliler, her fırsatta
şiddeti yücelttiler. Terör örgütünün emrinde bir memur gibi olmayı sürdürdünüz.
Hendek siyasetine sahip çıktınız.
Bir parti eş başkanı düşünün ki,
her türlü silahı stoklayıp bu ülkenin şehirlerine hendek kazarak
güvenlik güçlerimize karşı savaş açan teröristleri savunuyor,
destekliyor
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Siz esas duruşa
geçiyordunuz, ne çabuk unuttunuz. Siz, ne kadar kaliteli siyaset
yaptığını söylemiyor muydunuz? Türkiye'nin önünü
açtığını söylemiyor muydunuz?
AZİZ BABUŞCU (Devamla) -
halkı,
teröristlerin yanında savaşa çağırıyor ve bir de
şu cümleyi kullanıyor: Hendek kazmasın da ne yapsınlar,
başka seçenek mi bıraktınız?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sizden öğrendiler.
AZİZ BABUŞCU (Devamla) -
Düşünebiliyor musunuz, bizim gözümüzün içine baka baka, hepimizin
zekâsıyla alay edercesine, bu kürsüden bu lafları kullanıyorlar.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Siz bizimle alay
ediyorsunuz. Kendinizi o kadar reddediyorsunuz ki. Paralel diyorsunuz.
Paralel de bize mi paralel kardeşim, size paraleldi bu!
BAŞKAN Sayın Babuşcu, süreniz dolmuştur.
AZİZ BABUŞCU (Devamla) Bugün gelinen
noktada HDP, takiye yapmayı da bir kenara bırakıp, doğrudan
bölünmeyi ve devlet olmayı konuşuyor. Saz çalan cici çocuk
güzellemesi yapanlar bugünlerde fena hâlde pişmanlık duyuyorlar.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Babuşcu, süreniz dolmuştur.
AZİZ BABUŞCU (Devamla) Şimdi, hayal
kırıklığını yaşıyorlar. En azından
öyle görünüyorlar.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Çok
gerdiniz ya, çok gerdiniz. Hiç gerek yok.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Senin bu dilinle nasıl yapacağız
bu barışı?
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Bu
barışı nasıl sağlayacaksınız?
AZİZ BABUŞCU (Devamla) - Biz hiç
değişmedik, hep aynı noktadayız.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Otuz senedir aynı
hikâyeyi çalıyorsunuz.
AZİZ BABUŞCU (Devamla) - Siz ise Kandilin
vesayeti altında ışığınızı yitirdiniz.
BAŞKAN Lütfen Sayın Babuşcu,
süreniz dolmuştur, yerinize alalım.
AZİZ BABUŞCU (Devamla) - Siz kimsiniz?
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bu dille nasıl becereceksiniz
bu işi ya?
CEYHUN İRGİL (Bursa) Bu kadar çok
dönerseniz değişmezsiniz tabii. Devamlı dönüyorsunuz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bu dil hiç iyi bir dil
değil.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Babuşcu.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın hatip konuşması sırasında, Sayın Osman
Baydemirin ismini zikrederek gerçekleri çarpıtmakla, kamuoyunda
yanlış bir algı yönetmekle ve ajitasyon yapmakla suçladı.
Dolayısıyla, Osman Baydemirin şahsına sataştı.
Aynı zamanda, konuşmasının tamamında da defaatle HDP
Grubuna sataştı. Sonra da grup adına sataşmadan söz
istiyoruz.
BAŞKAN Sayın Baydemir, buyurun.
İki dakika süre veriyorum.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
3.- Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemirin,
İstanbul Milletvekili Aziz Babuşcunun HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, bizim burada birbirimizi dinlemediğimiz, burada
bir halkın vicdanından çıkan çığlığın
dinlenilmediği, bastırılmaya
çalışıldığı bir atmosfer içerisinde şimdi
Şırnaktan haber geldi. Orman Müdürlüğünün bahçesinde 4 tane
cenaze var, sağlık görevlilerinin dahi ulaşmasına izin
verilmiyor. Neden sağlık görevlilerinin ulaşmasına izin
verilmiyor? Çünkü kan kaybından ölümü isteniyor. Çünkü kan kaybı
olursa ölüm riski artacak. Böylesi bir atmosfer içerisinde gerçekleşiyor
savaş.
KASIM BOSTAN (Balıkesir) Doktorlar,
PKKlılar öldürecek diye gidemiyor.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Savaş, burada
bizim yaptığımız gibi birbirimize laf atmayla geçmiyor.
Tanklar top mermisi atıyor, Keleşler kurşun atıyor ve onlar
insanlara değdiğinde insanlar hayatını yitiriyor. Buradaki
gibi geçmiyor cereyanlar.
KASIM BOSTAN (Balıkesir) PKKlılar ne yapıyor
orada?
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Orada gerçek bir
savaş var ve o savaş yıkımı beraberinde getiriyor ve
bu savaş halka karşı açılan bir savaştır.
Nihayetinde şu ana kadar, müzakere masasının devrildiği
günden şu ana kadar neredeyse 600ü aşkın sivil insan
hayatını yitirdi, Ankara katliamı da dâhil olmak üzere.
Bu ülkenin Cumhurbaşkanı gururla,
iftiharla diyor ki: 2 bin insan öldürdük. 2 bin tanesini indirdik.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Teröristleri
kastediyor.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Terörist, terörist
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Sayın
Cumhurbaşkanımızın her söylediğini
çarpıtıyorsunuz, her söylediğini!
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Bu insanların
tamamı, askeri, polisi, sivili, gerillası bu ülke halkının,
halklarının evlatlarıdır. Allah korkusu, Peygamber
utancından daha büyük korku ve daha büyük bir utanç var mıdır?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
PKKlıları kastetti.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Saptırmayın
olayları, saptırmayın.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Ben sorarım
sizlere: Allah korkusundan daha büyük ne korkudur ki sizi bu savaşı
savunmaya itiyor, sevk ediyor? Hangi korkudur ki?
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Sizde var
mı ki Allah korkusu?
MUSTAFA YEL (Tekirdağ) - Savaş değil,
terörle mücadele. Hangi savaştan bahsediyorsun, hangi savaştan
bahsediyorsun sen? Terörle mücadele ediyoruz biz.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - İşte,
ırkçılığın, milliyetçiliğin, faşizmin esiri
olmuşsunuz. Faşizmin esiri olanlar,
ırkçılığın esiri olanlar imanlarından şüphe
etsinler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Hadi canım
sende!
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Sizi imana davet
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Baydemir, kaba ve
yaralayıcı sözler kullanmayalım, bir.
Bir de, Sayın Cumhurbaşkanı terörle
mücadele kapsamında öldürülen terörist sayısından bahsetti,
insan sayısından değil. (HDP sıralarından gürültüler)
Sayın Baluken, grup adına, buyurun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Onlar da
insan Sayın Başkan. Bu nasıl bir söz? Bu cümlenizi kabul etmemiz
mümkün değil.
BAŞKAN Bir saniye
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Ölenlerin tamamı insandır ve Sayın Baydemir de o
gerçeği ifade etti.
BAŞKAN
Sayın Baluken, gruba sataşmadan dolayı, buyurun.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Meral Danış Beştaş
cevap verecek.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Beştaş.
GÜLSER YILDIRIM
(Mardin) Kadınlar, çocuklar vardı orada.
BESİME KONCA
(Siirt) Askerin ölümünü alkışlayan da sizsiniz. Bedel
ödeyeceğiz. dediniz, Yan gelip yatma yeri değil. dediniz askerlik
için.
HÜSEYİN
ŞAHİN (Bursa) Bu vatan için gerekirse bedeli de öderiz biz. (HDP
sıralarından gürültüler)
BESİME KONCA
(Siirt) Buyur!
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sen öde, sen! Askeri gönderme, sen git öde!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, sayın hatip kürsüye çıktı.
Buyurun Sayın
Beştaş.
İki
dakikadır süreniz.
4.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, İstanbul Milletvekili Aziz Babuşcunun HDP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sayın
Başkan, eğer sessizlik olursa başlayacağım ama
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Arkadaşlarınız susarsa sessizlik olacak.
BAŞKAN Evet, buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Süremi
tekrar başlatırsanız sevinirim.
BAŞKAN Sayın Beştaş, lütfen
buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; deminki hatip partimizi
doğrudan hedefe koyan birçok açıklama yaptı, bu süre
zarfında hepsine yanıt veremem ama şunu söyleyeyim kısaca:
OHAL dönemini sık sık hatırlatıyorlar bize; faili
meçhulleri, asit kuyularını, o dönemde yaşanan ağır
insan hakları ihlallerini, katliamları ama ne yazık ki bugün çok
farklı bir atmosferde değiliz. OHAL ilan edilmeden,
sıkıyönetim ilan edilmeden, adı darbe konulmadan OHAL, sıkıyönetim
ve darbeyi aşan uygulamalar şu anda birçok merkezde devam ediyor ve
bunu bütün dünya görüyor ama Türkiye basını ağır bir sansür
ve tehdit altında olduğu için bunlar Türkiye'nin batısına
maalesef ulaşamıyor.
Duygu sömürüsü dediler, biz burada bir duygu sömürüsü
yapma ihtiyacında asla değiliz. Biz halkın vekilleri olarak
burada seçmenlerimizin, halkımızın korkunç bir katliam,
işkence, ağır hak ihlalleri karşısındaki sesi ve
soluğuyuz. Her an bölgeden, illerden ağır insan hakları
ihlallerinin, cenazelerin haberlerini alıyoruz ve geçmişte, Türkiye
tarihinin hiçbir döneminde cenazeler üzerinde böyle bir siyaset
yürütülmemişti. Lütfen hepiniz -Taybet İnanın oğlunun
yazdığı, iki üç paragraflık bir metin var- bir evladın
annesinin cenazesi yerdeyken, daha yaralıyken başına
gidememesinin ne demek olduğunu ancak empatiyle anlayabilirsiniz.
Algı yönetimi konusunda bizi suçladılar.
Algı yönetimi konusunda dünya genelinde eğer bir yarışma
yapılırsa, ben bu konuda AKP iktidarının birinciliği
alacağına hiçbir kuşku duymuyorum gerçekten. Yani bir şeyi
ters yüz edebilme ve gerçekleri çarpıtma konusunda inanılmaz bir
maharetiniz var.
Yine, Eş Genel Başkanımıza
yönelik şeyler
Biz bir siyasi partiyiz ve tabii ki iktidara
karşı düşüncelerimizi ifade ederiz. Biz kimseye yaranmak için bu
siyaseti yürütmüyoruz. Başkanlık sistemiyle öngörülen sistem,
Türkiyede tek insan yönetimi, bütün
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) -
hak
ve özgürlüklerin ortadan kaldırılması sistemidir. Bu nedenle,
biz parti olarak, hâlâ saza takılan, algı yönetimine takılan
iktidarı gerçekleri görmeye davet ediyoruz. Lütfen gözünüzü açın,
kulaklarınızı açın ve bu sese kulak verin. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Beştaş.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.46
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.59
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Ömer SERDAR
(Elâzığ)
------0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 23üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır
Milletvekili İdris Baluken tarafından, AKP Hükûmetinin
politikaları ile birlikte çeşitli valilikler tarafından hukuka
aykırı bir biçimde ilan edilen sokağa çıkma yasakları
boyunca yapılan operasyonlarda öldürülen sivillerin
araştırılması amacıyla 8/12/2015 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 5 Ocak 2016 Salı
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Şimdi söz sırası, lehte olmak üzere,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkuluna aittir.
Buyurun Sayın Tanrıkulu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben, öncelikle, bu konuşma vesilesiyle, içinde
bulunduğumuz süreçte yaşamını yitiren çocuklara,
kadınlara, gençlere, yaşlılara, yine, yaşamını
yitiren polis ve askerlere Allahtan rahmet diliyorum, ailelerine
başsağlığı diliyorum. Onların tümünün
acısı bizim ortak acımızdır. Umarım, 2016
yılı böyle geçmez.
Defalarca söyledik, bir kez daha ifade ediyorum:
Türkiye'nin Kürt meselesi silahla, çatışmayla, topla, tankla,
hendekle ve barikatla çözülmez; Türkiye'nin Kürt meselesi siyasetle,
konuşarak ve bu Mecliste çözülür ve bunun da yolunu açmak zorundayız.
Değerli arkadaşlar, sokağa çıkma
yasaklarıyla ilgili konuşmuştum, bunun Anayasa'ya
aykırılığı konusunda görüşlerimi burada ifade
etmiştim. Gerçekten de insan hakları savunucuları, avukatlar çok
özverili çalışmalarla bu dosyaları iç hukukta
tartıştılar; Diyarbakırda, Şırnakta, Mardinde
idare mahkemelerine gittiler, en son Anayasa Mahkemesine gittiler. Anayasa
Mahkemesi de bireysel başvuru yoluyla gelen bu dosyaları
görüşmedi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gönderdi. Ben,
buradan, Türk yargısının, Türkiye yargısının
insan hakları bakımından iflas ettiğini ve Türkiye'yi
yeniden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önüne taşıdığını,
bunun insan hakları ortamı bakımından ve hukuk devleti
bakımından doğru olmadığını ifade etmek
istiyorum. Biz o soruları defalarca sorduk ama buradan yanıt
alamadık. En son, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine sorulan
soruları Sayın Başbakana sordum; umarım, ayın 8i
itibarıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine vereceği
cevapları bu millete ve bu Meclise de verirler, umarım. Ama, bize
vermediler, mahkemeler bunu çözmedi ve sonuçta, yeniden, otuz yıl sonra,
yurttaşlarımız için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden
adalet bekler duruma geldik.
Evet, bakın, bu dönem
içerisinde 143 sivil yurttaşımız yaşamını
yitirdi, 1 Ocaktan itibaren de 8 yurttaşımız; toplam 151
yurttaşımız. 193 polis ve asker yaşamını yitirdi,
şehit edildi. 17 ilçede 56 kez üç yüz günden fazla sokağa çıkma
yasağı oldu ve 1 milyon 300 bin kişi sokağa çıkma
yasaklarından etkilendi ve Sayın Başbakan Cizrede ölen hiç
kimse yok, çocuk yok. dedi. Ben, keza, grubum adına 24 Aralıkta Sayın
Başbakana sordum, 44 çocuğun ismini yazdım, öldürüldükleri
yerleri yazdım ve yaşlarını sordum. Buna şimdi cevap
bekliyoruz, gerçekten bunlar çocuk mu, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı
mı, hangi nedenle öldüler, bir cevabını da bekliyoruz bu
çocukların, 44 tane isim var. Bakalım, Sayın Başbakan
bunlara ne diyecek, bizim yurttaşlarımız, bizim
çocuklarımız mı?
Değerli milletvekilleri, gerçekten zor
günlerden geçiyoruz; sokağa çıkma yasakları, ağır
ölümler, çok acı olaylar
Dün, daha yeni, bakın, Diyarbakırda
yaşamını yitiren polis memurunun, Musa Yücenin cenazesinde
gördük 3 yaşındaki çocuğu, baba, baba diye ağlıyordu
arkasından, 3 yaşında. Biz bu çocuklara nasıl hesap
vereceğiz ileride? Önceki gün Diyarbakırın Sur ilçesinde,
postanenin arkasında, İskenderpaşa Mahallesinde, bir sokakta,
balkonda değil, alanda değil, evinin içerisinde, kahvaltı
yaparken, şu sofrada kahvaltı yaparken değerli arkadaşlar,
Melek Alpaydın yaşamını yitirdi. Top mu, roket atarmı?
Şimdi, gördük malzemeyi, ağır bir tablo.
Ben bir önceki konuşmamda, burada Silopinin
çığlığı olmak istemiştim ancak izin
vermemiştiniz. O zaman, Taybet İnanın çocuğunun sesini
aynen dinletecektim sizlere burada. Annesi sokaktaydı, annesi Taybet
İnan, değerli arkadaşlar, annesi sokaktaydı, 1inci veya
2nci günüydü ve öldürülmüştü, cenazesi şu hâlde bekliyordu
sokaklarda, şu hâlde, 7nci günde ancak alınabildi. Ve önceki gün
Taybet İnanın oğlu bir mektup yazmıştı,
paylaşıldı, bana da geldi. Fazla söze gerek yok, onu okumak
istiyorum, o gün burada okuyamamıştım ya da kendisinin sesini
dinletememiştim.
Oğlu Mehmet İnanın mektubu: Annem
ilk vurulduğunda haber verdiler, koştuk. Biz daha varmadan amcam
gitmek istemiş, onu da vurmuşlar. Gittiğimde amcamı
taşıyordu komşular. Annem dedim, Sokakta kaldı. dediler.
Ben gitmek istedim, tuttular; ağladım, ağladım,
ağladım. Annem sokağın ortasında kaldı öylece.
Önce belli belirsiz kıpırdıyordu, sonra saatler geçtikçe
hareketleri azaldı. Kimi aramadık ki? Vekilleri -yani birisi ben-
kaymakamı, valiyi. Dedik çeksinler şu kargaları, öldü ölmesine
de cenazemizi alalım. Annem ne hissetti acaba? Canı çok yandı,
yanmıştır.
Biz sevgi nedir
hiç dile getirmezdik ama bir sarılması vardı, dünyaya
değerdi. Binlerce söz gelse anlatamazdı o sevgiyi. Annem tam
tamına yedi gün sokakta kaldı. Hiçbirimiz uyuyamadık köpekler
gelir, kuşlar konar diye. O orada yattı, biz 150 metre ilerisinde
öldük.
Bir insan bir
insana ne kadar acı çektirebilirse devlet de bize -yani AKP Hükümeti- yedi
günde bunu yaptı. Yedi gün, tam yedi gün annemizin cenazesi sokak
ortasında kalsın. İnsan çok iyi olamıyor, insan
kalamıyor. Annemin elleri kaskatı olmuş ve öyle
sıkmış ki eşarbını, belli ki canı hayli
acımış. Öptüm ellerinden helal et hakkını diye. Ama
kanı kurumuş annemin, elleri, yüzü ki yüzü düşerken toprak
olmuş, elbiseleri kandan ıslanmış, sonra kurumuş,
sonra taş olmuş annemin.
Kokusu
gitmiş, toprak ve kan kokuyor annem, saçları sertleşmiş,
kirlenmiş. Annemin canından can almışlar Allaha inananlar.
Gözleri açık kalmış annemin, yüzü eve dönük, ayakları
toplanmış; bir takat gelsin diye belli ki çabalamış.
Benim annem,
siz benim annemi öldürdünüz. Çocuklarınız var mı, bilmiyorum.
Sizin yoksa bile sahiplerinizin var. Nasıl bir acı demeyeceğim
zira ağır. Yedi gün, benim annem yedi gün kara kış
soğuğunda kaldı. En acısı, kaç saat yaralı
kaldı bilememek. Keşke diyorum, hemen ölmüş olsa. Siz benim
annemi öldürdünüz.
Evet, Taybet
İnanın oğlu Mehmet İnan bizlere sesleniyor. Yani bizlere,
siyaset kurumuna Benim annemi öldürdünüz. diyor.
Değerli
arkadaşlar, henüz yol yakınken, 2016nın başındayken
bütün bunlar için yeni bir metot, yeni bir yöntem, daha yaralar
derinleşmeden -daha da ne kadar derinleşecek bilmiyorum ama- burada
bir yol açabiliriz.
Bakın, 15 Kasım 1978 tarihli
Birleşmiş Milletler Bildirisi ne söylüyor: Her insan ırk,
cinsiyet, din, dil ayrımı gözetilmeksizin barış içinde
yaşayabilir.
2010 tarihli Santiago Bildirgesi:
Barışı ve barış içinde yaşama hakkını
koruma yükümlülüğü devlete aittir. Aynı bildirgenin 5inci maddesine
göre, devletlerce bireyin düşman görülmeme hakkı var.
Değerli arkadaşlar, şimdi uygulanan
politika -dün basın toplantısında da söyledim- evet, Sri Lanka
modeli. Daha önce telaffuz edilmişti, Hükûmetin bir Sri Lanka fantezisi
vardı maalesef; topyekûn imha etmek. Şimdi, lokal olarak
Şırnakta, Silopide, Surda, Nusaybinde ilk önce göç ettirme, sonra
kalanların tümünü düşman görme ve düşman görüp düşman ceza
hukuku uygulama stratejisi var. Bununla bugüne kadar sonuç alamadık, sonuç
alınamadı, binlerce insanın canına mal oldu. Nedeni, bu
Parlamentonun bir çözüm üretmemesidir, Parlamentonun devreye girmemesidir.
O nedenle, bu ölümlerin gerçekten olmasını
istemiyorsak, 2016 yılının bütün yurttaşlarımıza,
Türkiyeye, halklarımıza barış getirmesini istiyorsak bu
Parlamento görevini yapmak zorundadır ve yeni bir mekanizmayı burada
başlatmak zorundadır. Yoksa, anaların ağlaması
değil, anaların kanı toprakta kuruyor. Buna son vermeliyiz.
Teşekkür ederim. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Tanrıkulu.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, değerli konuşmacı Hükûmetin Sri Lanka modeli var;
topyekûn imha. Bunun için çalışıyor. diyerek, mevcut Hükûmete
ve AK PARTİye yönelik bühtanda bulunmuştur. Bu çerçevede söz
hakkı talep ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Efendim, Hükûmetin
cevap vermesi lazım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İki dakika söz veriyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Hükûmetin temsilcisi
değil ki Sayın Başkan!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bakanlık bekliyor
herhâlde(!)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
5.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun HDP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; bizim Sri Lanka modelimiz
falan yok. Bizimle ilgili hayal ve fantazya kurmak yerine gerçeğe bakmak
lazım. AK PARTİ gerçeklikte ne yapmış? Sayın
Tanrıkulu ve bu konuya ilişkin zihin yoranlar aslında gerçekte
ne yaptığımızı iyi bilirler.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Gerçekten söyleyeyim
mi ne yaptığınızı Hocam?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - AK PARTİ,
kollarını en geniş şekilde açarak bu milleti kucaklamaya
çalıştı.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - IŞİDle
işbirliği yaptınız gerçekten!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Demokrasi ve
özgürlük esası üzerinden bunu yapmaya çalıştı. Bu tek
taraflı olacak bir iş değil tabii ama AK PARTİ sonuna kadar
meşru siyaset zeminlerinde her fikre, her düşünceye, her telaffuza
açık bir Türkiye kurdu; bu, Sri Lanka modeli falan değil. Bu ülkede
geçmişte ne olduğunu insanların hatırlayıp bugün AK
PARTİye laf söylerken, bu tür laflar söylerken biraz durması,
düşünmesi, biraz da -çok özür dilerim- yüzünün kızarması
lazım. Böyle bir şey olmaz!
Yaşanan nedir? Yaşanan, Orta
Doğudaki gelişmeler neticesinde büyük rüyaların peşine
düşen bir terör örgütünün hendek kazıp içini patlayıcıyla
doldurup arkasına silahlı gençleri koyarak aklı sıra öz
yönetim ilan edebileceği sevdasına kapılmasıdır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Nerede bu, hangi ülkede bu?
Kim yönetiyor bu ülkeyi?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Kusura
bakmayın, ne Türkiye Cumhuriyeti devleti ne dünyada herhangi bir devlet,
herhangi bir meşru otorite buna göz yummaz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Niye yumdunuz?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Kim
iktidardaydı?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bu, Kürt
meselesine hayır da değildir, oradaki halka da hayır
değildir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Naci Hocam, kim
iktidardaydı?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hocam, bize transfer oluyorsunuz
galiba?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Devletin
terörle yapmış olduğu mücadeleyi sanki sivillere karşı
yapılıyormuş, Kürtlere yapılıyormuş gibi
propaganda etmek -kusura bakmayın- sadece teröristlerin o iğrenç, o
çirkin, o aşağılık, o halk aleyhine olan, Kürtlere ve
Türklere zulmeden politikalarının PRı olur, halkla
ilişkileri olur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Kim iktidarda Hocam,
kim?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Meşru
zeminlerde olanlar bundan vazgeçsinler. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Bostancı.
ERKAN HABERAL (Ankara) Hendekleri beraber
kazdınız, hendekleri. Kandile giden temsilciler
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Tanrıkulu
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Efendim, şahsımı ilzam ederek sözler söyledi sayın hatip,
69uncu maddeye göre söz istiyorum.
BAŞKAN Sataşmadan dolayı iki dakika
süre veriyorum.
Lütfen, yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
Buyurun Sayın Tanrıkulu. (CHP
sıralarından alkışlar)
6.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun,
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Arkadaşlar,
biraz önce, Hocam şahsımı ilzam ederek
Gerçi kendisi burada
beni uyarmış, ben de kendisini uyarıyorum: Size
yakışmadı Hocam; Yüzü kızarmadan
lafı size
yakışmadı. Onu ifade edeyim öncelikle.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Ama affedersin,
Sri Lanka filan oldu mu? Sezgin Bey, oldu mu Sri Lanka?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Evet
Bir
saniye
Anlatacağım.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - En iyisini
bilirsin, oldu mu?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Değerli arkadaşlar, bakın, 2006 yılına kadar Sri
Lankada birçok tartışma oldu, masa kuruldu, tartışmalar
oldu. 2006da ne olduysa çözüm olmadı, yeni bir cumhurbaşkanı
seçildi; seçildiği andan itibaren bütün o süreci heba etti, sonra dedi ki:
Ben tümünü yok edeceğim. Havadan, karadan, kentler, her taraf
bombalandı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) 100 bin kişi
öldürdüler.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Tabii,
burada bunu yapmanıza imkân yok, yok çünkü başka bir halk var,
başka insanlar var, iletişim çağındayız. Yok ama neyi
seçtiler? Lokal yerler seçtiler. Cizre niye boşalıyor?
Boşalıyor Cizre. Kalanlar ne olacak? Düşman ve düşman ceza
hukuku uygulanacak. Bunu söylüyorum. Bu, Sri Lanka fantezisinin bir sonucudur.
Bu, benim düşüncem, kabul etmeyebilirsiniz, benim düşüncem,
etmeyebilirsiniz ama bu model uygulanıyor. Kalan bütün yurttaşlara
düşmanca davranan, kendi yurttaşı gibi davranmayan bir
anlayış var. Yoksa, çoluk çocuk, kadın, ölülerin sokakta
olduğu, hastanelerin ve okulların karargâh olarak
kullanıldığı model Sri Lanka modelidir. İnceleyenler
bilir, okuyanlar da bilir. Ben okuduğum için biliyorum. Size de
okumanızı tavsiye ederim. Olay bu. Bu benzerlikler yapılıyor.
Burada okumayabilirsiniz, burada sansür var, okumayabilirsiniz
burada
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sezgin Bey,
biraz insaflı olun; olmaz, öyle konuşmayın lütfen, tamam
mı? Bunların hepsini biliyoruz biz. Kimin ne
yaptığını da biliyoruz.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
ama
dış dünya bunu tanımlıyor, okuyor ve gideceğimiz yol
yanlış bir yoldur. O nedenle, henüz imkân varken, bu Parlamento
önünde imkân varken gelin, burada başlatalım. O nedenle diyoruz:
Gelin, burada mekanizma kuralım. Gelin, burada başlayalım.
İnsanlarda inanç yaratalım. Evet Biz bu soruna el koyduk
kardeşim, sen hendeğini kapat. diyelim, Sen barikatını
kaldır, biz burada başladık. diyelim. O inancı insanlarda
yaratalım. Sokakta insanlar ölmesin. Bu bizim elimizde ama biz, bunu yapmıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Haydi Sayın
Bostancı, buna cevap ver! Bir teklif var burada, açık bir teklif.
Haydi bakalım!
MUSTAFA SEZGİN TANRILULU (Devamla) - Evet
konuşuyoruz, ne güzel! Bu mu sonuç?
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Tanrıkulu.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) AK
PARTİ adına konuşan hatip, Sayın Bostancı, çözüm
sürecinin bitme gerekçesi olarak bu hendeklerin kazılması meselesini
gösterdi. Çözüm sürecinin içerisinde bulunan bir milletvekili olarak Genel
Kurulu alenen yanılttığını düşünüyorum. Bu konuda
Genel Kurulu bilgilendirmek istiyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Kim kimi
yanıltıyor? Benim açıklamam o.
BAŞKAN Sayın Baluken ama ne
şahsınıza ne de grubunuza yönelik herhangi bir sataşmada
bulunmadı. Yani hendek
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Hiçbir şey
yok.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, süreçle ilgili olarak tamamen Genel Kurulu ve Türkiye
kamuoyunu yanıltan bilgi verdi. Dolayısıyla bununla ilgili hem
Genel Kurulu hem kamuoyunu, bize de
BAŞKAN Şimdi, o süreçle ilgili kendi
kanaatlerini beyan etti. Yani katılmayabiliriz, saygıyla dinlemek
durumundayız, kendi kanaati.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Ben kendi
kanaatlerimi söylemeyecek miyim? Sen çıkıp konuşuyorsun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, çözüm sürecinin içerisinde bulunan bir milletvekili
olarak iki buçuk yıl boyunca orada ortaya koymuş olduğumuz
emeğin çarpıtıldığını ve bu konuda
şahsıma sataşıldığını düşünüyorum.
Açık bir
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Hiçbir
sataşma yok.
BAŞKAN Sayın Baluken, lütfen, ne
şahsınıza ne de grubunuza herhangi bir sataşma yok.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Yani gerçekten, olsa vereceğim,
biliyorsun. Ben de adilane bir şekilde yönetmeye
çalışıyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Hayır, hayır
İzah ediyorum size.
BAŞKAN - Ha, bu konuda bir açıklama
gereği hissediyorsanız, yerinizden ben size söz vereyim.
Buyurun. Lütfen
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Yani,
açık bir sataşma var; o sataşmadan dolayı
BAŞKAN Sayın Baluken, gerçekten
birbirimizi anlamamız lazım.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Hayır
Yani, şöyle: Tutanakları inceleyin o zaman.
BAŞKAN Tamam, tamam.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Yani
çözüm sürecinin neden bittiğine dair bizim de emeğimizi
çarpıtan
BAŞKAN Ama eğer ona ilişkin sizin
şahsınıza ya da grubunuza yönelik bir sataşma var ise
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ben,
tabii ki sürecin içerisinde bulunan bir vekil olarak eğer emeğimle
ilgili bir çarpıtma varsa bunu şahsıma yönelik bir sataşma
olarak değerlendiririm ve kürsüde açıklama hakkımı, söz
hakkımı kullanmak isterim.
BAŞKAN O zaman tutanakları bir
isteyelim, bakalım ya da arzu ederseniz, yerinizden size açıklama
hakkı vereyim. Yani şey değil
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Hayır, yani tutanakları inceleyin Sayın Başkan.
BAŞKAN Peki Sayın Baluken, tutanaklara
bakalım.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır
Milletvekili İdris Baluken tarafından, AKP Hükûmetinin
politikaları ile birlikte çeşitli valilikler tarafından hukuka
aykırı bir biçimde ilan edilen sokağa çıkma yasakları
boyunca yapılan operasyonlarda öldürülen sivillerin
araştırılması amacıyla 8/12/2015 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 5 Ocak 2016 Salı
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisi aleyhinde ikinci ve son söz Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcıya aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Atıcı.
Süreniz on dakikadır.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, AKP Hükûmetinin
politikalarıyla birlikte, çeşitli valilikler tarafından hukuka
aykırı bir biçimde ilan edilen sokağa çıkma yasakları
boyunca yapılan operasyonlarda öldürülen sivillerin
araştırılması amacıyla bir komisyon kurulması
önerisinin aleyhine söz almış bulunuyorum. Başta çocuklar ve
kadınlar olmak üzere, sivil veya resmi ayrımı yapmadan tüm
insanların ölümüyle yüreği yanan milletvekillerini de saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, güneydoğuda son
zamanlarda öldürülen insanların araştırılması; niçin
öldürüldüklerinin, bunların kim olduğunun, nasıl
öldürüldüklerinin araştırılması amacıyla verilen bu
öneri aleyhinde acaba niye söz aldım? Bu aleyhte söz alınacak bir
konu mudur? Hangi pencereden baktığınıza bağlı.
Aleyhte söz aldım çünkü bu ölümleri
araştırmak için,
1) Cesaret gerekir.
2) Yürek gerekir.
3) Her şeyden önce yüreğinde insanlık
kırıntılarının kalmış olması gerekir.
Peki, bu
öneriye evet oyu vermek için ne gerekir? Özgür iradesiyle oy kullanan milletvekillerinin
çoğunlukta olması gerekir.
Şimdi, ben
özgür iradeyle oy kullanan milletvekillerinin çoğunlukta olması
gerekir diyorum. AKP sıralarına bakıyorum, demin saydım,
30, 31 civarında milletvekili, giren çıkanlar. Yani halkın
seçtiği Git, benim derdimi çöz. Git, bana yardımcı ol. Ben
ölüyorum, beni kurtar. dediği milletvekillerinin sadece yüzde 10u
burada. Bunu halkımın bilmesi gerekiyor.
Allah
aşkına Türkiye'de çocuklar ölürken, Allah aşkına Türkiye'de
kadınlar ölürken, daha önemli ne işiniz olabilir? Şu
sıralar niye boş? İş mi takip ediyorsunuz? Çay mı
içiyorsunuz? Allah aşkına ne yapıyorsunuz? (AK PARTİ
sıralarından Sana ne! sesi)
AYŞE SULA
KÖSEOĞLU (Trabzon) Çok ayıp! Çok ayıp!
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Düzgün konuşmuyorsunuz.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) Burada ölümleri konuşurken AKP
sıralarının sadece yüzde 10unun dolu olmasını
ibretle, ibretle seyrediyorum ve sizleri kınıyorum.
AYŞE SULA
KÖSEOĞLU (Trabzon) 200 kişi var!
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Sen kendi grubuna bak!
AYTUĞ
ATICI (Devamla) Evet, ben az önce söylediğim cesurluktan, özgür iradeyle
oy kullanan milletvekilliğinden, yiğitlikten ümidimi kaybettiğim
için bu komisyonun kurulmasına gerek yoktur diyorum.
Eğer benim
gibi düşünmüyorsanız, lütfen, beni utandırın. Gelin bu öneriye
evet deyin, ben de diyeyim ki sizi yanlış
tanımışım, çıkayım bu kürsüden özür dileyeyim.
Ama eğer hayır oyu verir iseniz sizi ne kadar doğru
tanıdığımı ve birazdan oylama sırasında
içeri giren ve hiçbir şeyden haberi olmayan, ne konuşulduğunu
hiç bilmeyen milletvekillerini hep birlikte göreceğiz. (AK PARTİ
sıralarından Boş konuşmalar da ondan! sesi)
Burada bana sataşan arkadaşlarım,
sataşmak bir sanattır, adap gerektirir ve karşıdaki
adamın da düzenini bozmayı gerektirir. Boş
konuşmaları dinlemek zorunda değiliz. diyor
arkadaşım. Biz burada kadınların ve çocukların
ölümünden konuşuyoruz. Bu sizin için boş olabilir ama biz bunun için
buradayız, bunun için de burada olmaya devam edeceğiz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sizin Boş konuşuyorsunuz, boş
şeyler söylüyorsunuz. dediğiniz konuyu, bakın, bu gazetenin
manşetinde bulabilirsiniz. Türkiye'nin durumu her şeyiyle bu
gazetenin birinci sayfasına taşınmış: 25 kadın
öldü, onlarcası yaralı. Bu mu boş konuşma?
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Kim öldürmüş
onları, onu da söyle.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Bakın: 44 çocuk
öldü, 52 çocuk yaralı. Bu mu boş konuşma?
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Kim öldürmüş?
(HDP sıralarından Araştıralım. sesleri)
AYTUĞ ATICI (Devamla) Bana
sataşıyorlar, diyorlar ki: Kim öldürdü bunları?
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Kim öldürdü
onları?
AYTUĞ ATICI (Devamla) Kim öldürdü
bunları? diye sataşıyorlar. Onların sesi televizyona
gitmediği için, ben size tercüman olayım. Kimin öldürdüğünün
elbette bir önemi var ama esas önemli olan bu çocukların ve
kadınların öldürülmesi.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Amayı
bırak, açık açık söyle.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Esas önemli olan bu. Bu
araştırma önergelerinin de verilme sebebi bu. Gelin,
araştıralım diyoruz.
Bakın arkadaşlar, burada sadece
kadınların ve çocukların ölümünden bahsetmiyor. Burada,
manşette diyor ki: Surda 2 asker, 1 polis şehit edildi? Kim
bunları öldürdü, kim bunları şehit etti? İşte gelin,
bunları araştıralım diyoruz. Neredesiniz ey AKPliler,
neredesiniz?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Buradayız,
burada.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Yüzde 10unuz burada.
Birazdan yüzde 70iniz girecek ve bizlerin ne konuştuğunu bilmeden
Hayır, bunlar boş konuştular, biz bunların önergelerini
reddediyoruz. diyecek.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Sizin ne
konuşacağınızı biz iyi biliyoruz. Sizi dinleme
ihtiyacı hissetmiyoruz.
AYTUĞ ATICI (Devamla) İşte,
bakın, daha dün Melek Alpaydın, 3 çocuk annesi, Surda öldürüldü.
Neyle öldürüldü biliyor musunuz? Top mermisiyle öldürüldü. Sizi dinlemeye
ihtiyaç duymuyoruz. diyor bir AKPli vekil. İşte sizin hâliniz bu,
işte sizin vicdanınız bu; bu kadar kurumuşsunuz. Biz burada
partizanlık değil, insanlık yapmaya çalışıyoruz
ama eğer siz bundan nasibinizi almamışsanız, bu
şekilde sataşmaya devam edebilirsiniz. Sadece, ülkeyi ne hâle
getirdiğinizin farkında olun diye bunları söylüyorum. Niye bu
hâle geldi bu ülke? Niçin bu kadar ölüm var? Oy uğruna,
başkanlık uğruna, saltanat uğruna. Allah rızası
için, değer mi bu yaptıklarınız, bunlar için değer mi?
Bakın, bu ülke milyonlarca şehit verdi
savaşlarında. Hiç kimse onlar için oturup da ağıtlar
yakmadı. Çünkü, ülkenin kurtulması gerekiyordu. Şimdi siz
Ülkeyi teröristlerden kurtaracağız. derken oradaki sivil halkı
yok ediyorsunuz. Bu şekilde bir yere varamazsınız. Orada bir
insan öldürdüğünüz zaman binlerce terörist
yarattığınızın farkında değil misiniz Allah
aşkına? Allah aşkına, bunların hiç farkında
değil misiniz? Babası öldürülen bir çocuk, evladı öldürülen bir
baba terörist olmayıp ne yapsın? Evladı şehit edilen bir
baba, babası şehit edilen bir çocuk, acaba nasıl herkesi
sevgiyle saracak? Ya, ne yaptığınızın, ne olur, Allah
için farkına varın.
Güneydoğuda ölümler sadece silahla,
çatışmadan olmuyor, açlıktan ve hastalıktan da oluyor.
Çünkü, sokağa çıkma yasağı ilan ettiniz. O kadar âcizsiniz
ki teröristleri bulup temizleyemiyorsunuz; topyekûn, toptancı bir
anlayışla bütün halkı cezalandırıyorsunuz, orada
ölenler arasında da ayrım yapıyorsunuz, kime yiyecek vereceğinize
siz karar veriyorsunuz.
Bakın, ben orada yaşamıyorum ama
orada yaşayan dostlarım var, sık sık da o bölgeye giderim.
2 ibretlik resim göstereceğim; bakın, neler
yapmışsınız: Yiyecek dağıttınız
insanlar
Bakın, güvenlik güçleri belli şahısların evine
zırhlı araçlarla yiyecek götürüyor arkadaşlar. İbret
alın bu resimlerden, ibret alın Allah aşkına! Sadece topla
tüfekle değil, insanları açlıkla da öldürüyorsunuz. Burada
ayrımcılık yapıyorsunuz.
ADNAN GÜNNAR (Trabzon) Teröristlere de söylesenize
oradan. Hadi bakalım, hadi!
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Eğer siz
sokağa çıkma yasağı ilan edecek kadar âcizseniz bari
oradaki halkın beslenmesi konusunda hiçbir şekilde
ayrımcılık yapmayın, herkesin evine yiyecek götürün. Bunu
bile siz bir ayrım içerisinde yapıyorsunuz. Bu da yetmezmiş
gibi, insanlara yardım etmeye çalışan sağlık
çalışanlarını hedef gösteriyorsunuz, sağlık
çalışanları hedef hâline geliyor sayenizde. Diyorsunuz ki:
Hastanelerde ayrımcılık yapılıyor, teröristler güzel
karşılanıyor, güvenlik güçleri ölüme terk ediliyor. Bugün
yandaş bir gazetenize bunları yazdırdınız.
ADNAN GÜNNAR (Trabzon) Yandaş deyince HDP
sizinle gurur duyuyor, HDP!
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Yapmayın Allah
aşkına! Bir gazete kalkıp da AKPnin yöneticisinin
ağzıyla bunları yazarsa orada sağlıkçılar ölür.
Ben bu kürsüde o zaman Başbakandı- Recep
Tayyip Erdoğana bile bir şey olsa ben gider yardım ederim, ben
doktorum demiştim, aynı şeyleri söylüyoruz.
Sağlık Bakanı, lütfen, görevine,
oradaki hastanelere ve oradaki sağlıkçılara sahip çık! O
sağlıkçılar yarın size de lazım olacaklar.
Ey AKP Hükûmeti, ülkeyi iyi yönetemiyorsun. Dökülen
kan sadece eline, yüzüne değil, tüm bedenine, hatta ruhuna
bulaştı. Artık bunu gör, bunun farkına lütfen var. Ülkeyi
terörle, kanla meşgul ederken yapılan yolsuzlukları ve
hukuksuzlukları gizlemeye çalışıyorsunuz. Yapmayın,
kanla bunları örtemezsiniz, kanla bunların üzerine gitmeyin.
Ülkeyi on üç yıldır beceriksiz bir
şekilde yönetirken suçluyu hep kendi dışınızda
aradınız. Suçlu ya paralel oldu, suçlu ya PKK oldu, suçlu ya Suriye
oldu ya Rusya oldu ya muhalefet partileri oldu.
Ey yüce halkımız, siz de -sizlerin oyuyla-
başa getirdiğiniz bu insanların neler
yaptığını artık görün, görün bunların neler
yaptığını! Benim görevim bunları size anlatmak.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
konuşmacı grubumuza yönelik had bildirme girişimi
sırasında Yoksunuz burada, iş mi takip ediyorsunuz? filan gibi
talihsiz laflar etmiştir. 69a göre açık bir sataşmadır.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı,
sataşmadan dolayı iki dakika süre veriyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
7.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcının HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar
Sayın Atıcı, siz böylesine
saldırgan bir üslupla gelseniz, burada 3 kere 3, 9 eder. de deseniz biz
sizi üslubunuz dolayısıyla dinlemeyiz. Siz, öyle bir dille bizim
dünyamıza bir kelime bile düşüremezsiniz. Ama, emin olun, başka
çok saygın muhalefet vekilleri var, dinleriz ve anlamaya çalışırız.
Mesele aynı zamanda bir üslup meselesidir. Bunu belirtmek isterim
öncelikle.
İkincisi, adaptan bahsettiniz, edepten
bahsettiniz. Tabii ki adap ve edep konusunda bilgisi ve müktesebatı olan
birisi, milletten yüzde 50 oy almış bir gruba yönelik olarak
bakıp Neredesiniz, yoksunuz, iş mi takip ediyorsunuz? gibi had
bildirme girişiminde bulunmaz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hakikaten ne yapıyorlar
Hocam ya?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Eğer
Meclisin çalışmasını takip ediyorsanız -2011den beri
ben Meclisteyim- bu Mecliste genellikle olmayanlar muhalefetten üyelerdir
arkadaşlar. İktidar hep bu Meclistedir çünkü iş yapmak, kanun
çıkarmak, Türkiye'nin gündemini takip etmek iktidarın boynunun
borcudur, bu grubun boynunun borcudur. Bu grup da hep buradadır, olmayan
genellikle muhalefettir. (CHP sıralarından gürültüler)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sataştı,
sataştı!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Bir dakika
Ben sataşmadım.
Sayın Atıcının bu lafları,
o zaman, gerçekte muhalefet için söylenmiş gibi bir anlam taşır
ki o bakımdan da ayrıca trajik bir durum.
Bir de, Sayın Altay, acaba arkadaşlara bir
talimat mı verdiniz? Ne konuşursanız konuşun, araya
muhakkak saray, saltanat ve başkanlık
sıkıştırın. Öyle bir talimatınız var
mı?
Saygılar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir dakika, teker teker
Evet, buyurun, Sayın Atıcı, sizi
dinleyeyim önce.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan,
sayın grup başkan vekili, kendisine yakışmayacak bir
şekilde, benim saldırgan bir üslupla konuştuğumu ve
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
OKTAY ÇANAK (Ordu) - Kendine bak, kendine.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Ama
seninkiler sana yakışıyor, seninkiler!
AYTUĞ ATICI (Mersin) -
Başka saygın
milletvekillerini dinleriz. diyerek benim saygın
olmadığımı ifade etti.
BAŞKAN Sayın Atıcı, buyurun,
iki dakika süre veriyorum.
Ama lütfen, istirham ediyorum, ikinci bir
sataşmaya meydan vermeyelim, bir de lütfen şahsiyatla
uğraşmayalım.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) -
Sataşmadan konuşamaz ki. Hadi bakalım.
8.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının,
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, bu kürsü milletin
kürsüsü ve ben bu kürsüye sadece gerçekleri söylemeye çıkarım.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Sana göre gerçek!
AYTUĞ ATICI (Devamla) Allah aşkına
bir arkanıza bakın; AKPnin yüzde 10u mu burada, daha fazlası
mı burada? Bana bunu söyleyin.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) -
Arkamızda millet var, millet!
AYTUĞ ATICI (Devamla) Ben size burada
sataştım, grubunuza sataştım, milletin bize verdiği
yetkiyle sataştım. Millet size devleti yönetme yetkisi verdi, bize de
sizi denetleme yetkisi verdi. Şimdi, ben görevimi yapıyorum, sizi
denetliyorum; sayıyorum, yüzde 10unuz buradasınız. Neredesiniz
Allah aşkına diyorum, çıkıp cevap vermiyorsunuz. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Ben size tekrar soruyorum: Allah
aşkına neredesiniz?
ADNAN GÜNNAR (Trabzon) - Yoklamaya imza
attınız mı siz?
AYTUĞ ATICI (Devamla) Sizin birazdan, oylama
yapılacağı zaman koşa koşa şu kapıdan içeri
gireceğinizi lütfen televizyon kameraları çekip göstersin.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Siz yoklamaya
girmiyorsunuz.
OKTAY ÇANAK (Ordu) - Neredesiniz siz? Sizin
kapınıza gelen vatandaş mı var?
AYTUĞ ATICI (Devamla) Yoklama
yapılacağı zaman Efendim, odalarımız çok uzak,
koşarak geliyoruz. Kapılara çarpıp, düşüp bir
tarafımızı kırıyoruz. diyen, geçen dönem, sizdiniz.
OKTAY ÇANAK (Ordu) - Sizin kapınıza gelen
vatandaş mı var?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bizi eziyorlar, bizi.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Odamızdan oy
kullanalım, bizim buraya gelmemize ne gerek var? diyen sizdiniz. Evet,
aslında haklısınız, buraya gelmenize gerek yok çünkü özgür
iradenizi kullanmıyorsunuz, çünkü özgür iradenizle o mübarek
parmaklarınızı kaldırmıyorsunuz; her şeyinizi,
ruhunuzu teslim etmişsiniz. (CHP sıralarından
alkışlar)
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) - Hakaret
etme, hakaret etme!
BAŞKAN Sayın Atıcı, her
milletvekili
AYTUĞ ATICI (Devamla) Siz iradenizi bir
kişiye teslim etmişsiniz, o kişiye teslim olmuşsunuz.
BAŞKAN Sayın Atıcı, kaba ve
yaralayıcı sözler kullanmayalım lütfen.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Ve o kişi ne
derse, ne emrederse onu yapıyorsunuz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
OKTAY ÇANAK (Ordu) Sen aynaya bak, aynaya!
BAŞKAN Sayın Atıcı, hiçbir
milletvekiline kaba ve yaralayıcı sözler kullanamazsınız.
Her milletvekili milletin iradesiyle buradadır, özgür iradeyle
buradadır.
AYTUĞ ATICI (Devamla) 2011den beri ben de
sizin gibi buradayım ve burada AKPlilerin sadece oy kullanmak için buraya
geldiğini ben gözlerimle gördüm. Eğer bu yalansa çıkın
söyleyin.
OKTAY ÇANAK (Ordu) - Sen kendine bak, kendi partine
bak.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Atıcı, sayın
milletvekilleri; her milletvekili
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
konuşmacının Özgür iradenizle parmak
kaldıramıyorsunuz, özgür iradenizle davranamıyorsunuz. türünden
beyanlarını reddediyor, oraya çıkmaya da gerek görmüyorum. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, hem bir sataşma nedeniyle söz talebim vardı,
onu hatırlatayım.
Bir de Sayın Bostancı deminki
konuşması sırasında, Meclise devam etmeyenin, Mecliste
çalışmayanın muhalefet partileri olduğunu ifade etti.
Grubumuza, muhalefet partisi olmamız vesilesiyle açıktan bir
sataşmada bulundu.
BAŞKAN Şimdi, Sayın Baluken, bundan
söz vereyim de
Yalnız, az önceki Sayın
Bostancının ifadelerini tutanaklardan aldım. Ne
şahsınıza ne de grubunuza yönelik en ufak bir iddia, en ufak bir
itham yok.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bütün muhalefete,
bütün muhalefet partilerine söz vermelisiniz.
BAŞKAN Burada sadece Terör örgütünün hendek
kazıp, içini patlayıcı doldurup arkasına silahlı
gençleri alarak
diye başlayıp
Hiçbir şekilde partinizi ya da
grubunuzu, şahsınızı ilzam eden hiçbir şey yok, çözüm
süreci de yok.
Dolayısıyla, ben, bir öncekinden
değil ama şu anki konuşmasından dolayı size
sataşmadan iki dakika söz veriyorum.
Lütfen, ikinci bir sataşmaya meydan vermeyelim.
Buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Yoklamalara
bakın canım, ne sataşması? Nesnel kriter; kim var, kim yok.
Yoklamalara bakın.
9.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben, cevap hakkımı, tabii, ilk
sataşma olarak algıladığım konuyla ilgili kullanmak
istiyorum, hepinizin de cankulağıyla dinlemesini özellikle rica
ediyorum İmralı heyetinde bulunan bir milletvekili olarak.
19 Mart 2014 tarihinde, devlet heyetinin ve
Sayın Öcalanın hazır bulunduğu İmralıdaki
toplantıda şu karara vardık: Bir izleme heyetinin kurulması
ve o izleme heyetinin 21 Mart Diyarbakır Nevrozunda okunacak Sayın
Öcalanın mektubundan bir hafta sonra adaya gitmesi durumunda, Sayın
Öcalan PKKye, Türkiye Cumhuriyetine karşı silahlı mücadeleyi
bırakma, demokratik, siyasi mücadeleyi önceleme çağrısı
yapacaktı. 19 Mart 2014 İmralı tutanaklarından
bakabilirsiniz.
O konuda, izleme heyetinde 7 asıl, 3 yedek üye
konusunda da isim isim anlaştık ve 21 Martta Sayın
Öcalanın mesajı okundu. Bir hafta sonra izleme heyetiyle adaya gidip
otuz yıllık bir savaşı, çatışmalı süreci
bitirmenin heyecanıyla geri döndüğümüzde, maalesef, 21 Marttan bir
gün sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan İzleme heyeti yoktur.
dedi. Hatırlarsanız, o dönem Hükûmet Sözcüsü Sayın Bülent
Arınç da O konuda yetki bizdedir. İzleme heyetini gerekli buluyoruz,
mutlaka oluşturacağız ve adaya göndereceğiz. demişti.
Sonrasında da -her biriniz hafızalarınızı tazeleyin-
Masa yok, çözüm yok, taraf yok, Dolmabahçe mutabakatı yanlış,
Kürt sorunu yok. diyerek maalesef Cumhurbaşkanı Erdoğan çözüm
masasını devirdi. Ortada ne hendek vardı ne barikat vardı.
Ondan sonra da sahaya savaş konsepti sürüldü.
Şimdi
bütün bunlara hepiniz bir bakın: Çözüm süreci buzdolabındadır.
diyen kimdir? 400 milletvekili verin, huzur içinde çözelim. diyen kim? Ya
kaos ya istikrar dedik ama kaosu seçtiler. diyen kim? HDP bu kadar oy
aldıysa çözüm sürecinin filmini çeker. diyen kim? Bütün bunları alt
alta getirin, elinizi vicdanınıza koyun, bugünkü kaosun, çatışmanın
müsebbibi kimdir, hep beraber karar verelim.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Baluken.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Sayın Başkan, biraz evvel Sayın Bostancı konuşmasında
bir genelleme yapmak suretiyle açık bir şekilde tüm muhalefeti
kastetmiştir Meclis çalışmalarına iştirak konusunda,
katılım konusunda.
BAŞKAN
Sayın Akçay, buyurun.
Size de iki
dakika süre veriyorum.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Grubumuz adına Sayın Seyfettin Yılmaz konuşacak.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Yılmaz, iki dakika süre veriyorum.
Yeni bir
sataşmaya meydan vermeyelim lütfen.
10.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmazın, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında MHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Hocamız Naci Bostancı, tabii, bizi de kastetti ama biz her zaman
buradayız, yerimizde dimdik durduk, durmaya devam edeceğiz. Ben de
2011 yılından beri milletvekiliyim. Çoğu zaman yoklamaları
tamamlamak için kimlerin sahte oy kullandığı Meclis
tutanaklarında vardır, Meclis tutanaklarına
baktığınızda bunlar ortaya çıkacak. (MHP
sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) - Beraber tespit ettik, beraber!
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) - Ama, şunu ifade etmek istiyorum: Şimdi, bir
kayıkçı kavgası yapıyorsunuz. 2011 yılından beri
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu buradadır ve verdiği sözlerin arkasında
durmuştur, durmayanlar ise burada ve buradadır.
2011
yılından beri, biz, PKK terör örgütü Surda, Diyarbakırda,
Cizrede, Şırnakta hendek kazıyor dedik. Biz, 80 bin silahla
orada PKK terör örgütü silahlanıyor dediğimizde, siz buradan Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu, diğer taraftan HDP Grubu, bize dediniz ki:
Kandan besleniyorsunuz. Evet, bugün akan kanda sizin de, sizin de
parmağınız ve eliniz vardır çünkü biz bu
uyarıları yaptık.
Terör örgütüne
terör örgütü gibi davranın, orada yaşayan Kürt kökenli
vatandaşlarımız bizim bin yıllık kardeşimizdir,
bu uyguladığınız Oslo görüşmeleri ile Habur
rezaletiyle bin yıllık kardeşliğimize darbe vuruyorsunuz
dedik ama siz ne yaptınız? Yol arkadaşı olarak Abdullah
Öcalanı seçtiniz. Osloda bugün terörist, hain dediğiniz
PKKlılarla görüşen sizlersiniz, sizin Hükûmetiniz. PKK terör örgütü
orada silahlanırken askere, polise, valiye Aman, barış sürecine
zarar gelmesin. diyen Durun. diyen sizsiniz, sizin Hükûmetiniz. Bugün her
akan şehit kanında bu emri veren, bu kararı veren Adalet ve
Kalkınma Partisinin, Hükûmetinin sorumluluğu vardır. Önce
önünüze bakacaksınız. Milliyetçi Hareket Partisi dün ne söylediyse
bugün de söylüyor, durduğu yerde duruyor. (MHP sıralarından
alkışlar) Ama dönüp dönüp bizim geldiğimiz yere geliyorsunuz.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Evet Sayın Çakır...
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın
konuşmacının Akan her şehit kanında AK PARTİnin
sorumluluğu vardır. sözünü...
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Evet.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat)
şiddetle
reddediyorum ve sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Çakır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İki dakika süre veriyorum ama yeni bir
sataşmaya meydan vermeyelim.
11.- Tokat Milletvekili Coşkun Çakırın, Adana
Milletvekili Seyfettin Yılmazın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bu milletin, topyekûn
Kürtüyle, Çerkeziyle, sadece Türküyle değil, tarihte ortaya koymuş
olduğu en önemli başarı...
KAMİL AYDIN (Erzurum) Türk milletin
adı, Türk etnik kimlik değildir! Biraz sosyoloji okuyun, bilgisiz
fikir olmaz, Naci Bey biraz okutun.
COŞKUN ÇAKIR (Devamla) - ...en yetkin şey
bir arada yaşama kültürüdür ve bir arada yaşamayı binlerce
yıldır başarmış bir millettir bu millet. Onun için,
biz bununla övünmeliyiz.
Dolayısıyla, o zamanki politikalar da
doğruydu; şehitlerin kanında boğulmak için değil, akan
kanın durması için gerekli çabalar gösterilmiş ve hâlâ da
gösterilmeye devam etmektedir. O günkü çaba da doğruydu, bugün devam eden
teröre karşı verilen mücadele de aynı şekilde
doğrudur.
ERKAN HABERAL (Ankara) Haburda
yaptığınız karşılama doğru muydu yani?
COŞKUN ÇAKIR (Devamla) - Bu vesileyle düzeltmek
isterim ki biraz önce, yine Osman Baydemirin konuşmasında yer alan
ERKAN HABERAL (Ankara) O zaman
yaptığınız doğru muydu?
COŞKUN ÇAKIR (Devamla) -
hepimizin dikkatle
dinlemiş olduğu Şu anda aldığım habere göre,
Şırnakta
diye devam eden konuşması âdeta bir -nasıl
ifade edeyim- haber spikerinin acil haber vermesi gibi. Bunu düzeltmek
istiyorum. Kamuoyunun ve sayın vekillerimizin doğru bilgilenmesini
istiyorum.
KAMİL AYDIN (Erzurum) İsteme; yap, yap,
bir şeyler yap!
COŞKUN ÇAKIR (Devamla) - Dün gece öldürülen
teröristler, evet, sokaktadır fakat yanlarında silahlar vardır
-Bakanlıktan almış olduğumuz yeni bilgiyi burada
açıklamak istiyorum- ve sabahtan şu saate kadar belediye yetkililerine
Gidin, cenazeyi alın. denmesine rağmen, kesinlikle ve kesinlikle
gidilmemektedir, gitmemek noktasında da ısrar edilmektedir.
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Çakır.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Yuh be!
Cenazeler üzerinden siyaset yapıyorlar!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Özel
Sayın Baluken, döneceğim size de.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Biraz önce Sayın
Balukenin ve Sayın Erkan Akçayın ifade ettikleri gerekçeyle
BAŞKAN Buyurun, size de iki dakika veriyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Grubumuz adına -geçen
dönemin en devamlı iki milletvekili zaten burada- Mahmut Tanal cevap
verecektir.
BAŞKAN Sayın Tanal, buyurun.
Yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
Yalnız, sayın milletvekilleri, bu
kayıkçı kavgasını da bence bir an önce bitirelim, yeni bir
sataşmaya da meydan vermeyelim.
12.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Tabii, Sayın Bostancı Hocamla aynı
komisyonda görev yaptık.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Mahmutçuğum, seni seviyoruz.
MAHMUT TANAL (Devamla) Evet, beni sevdiğinizi
biliyorum ama keşke biraz da objektif olabilseniz. Kaç sefer iktidar
partisinin milletvekilleri gelmediği için Meclisin, Parlamentonun
kapandığını biliyoruz ve kaç sefer
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Kaç defa? Kaç
defa Mahmutçuğum, kaç defa?
MAHMUT TANAL (Devamla) - En azından 15-20 sefer
var.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) 2dir 2!
ADNAN GÜNNAR (Trabzon) Yoklamaları da
çıkartalım mı Mahmut Bey? CHP yoklamalarda ne durumda Sayın
Mahmut Bey?
MAHMUT TANAL (Devamla) - Hatta Sayın Meclis
Başkan Vekilimizin aynı zamanda grup başkan vekilliği
yaptığı dönemde ne kadar üzüntüye
kapıldığını da biliyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) CHPliler
yoklamaya giriyor mu Mahmut Bey?
MAHMUT TANAL (Devamla) - Ve hatta şunu söylemek
lazım: Cumhuriyet savcılığına sahte oy kullanma
nedeniyle suç duyurusunda bulunduğumuzu da söylemiş olayım.
ADNAN GÜNNAR (Trabzon) Hepiniz yoksunuz, yok!
MAHMUT TANAL (Devamla) - Ve aynı şekilde
-bakın, 26ncı Dönemdeyiz- daha bugün, gerçekten, on beş
dakikalık bir ara verildi. Niçin verildi? Vatandaşın
zamanını çaldık biz.
ADNAN GÜNNAR (Trabzon) Yoklamaya
katıldınız mı Mahmut Bey?
MAHMUT TANAL (Devamla) Elektrik olayı,
yapılan mesai olayı
ADNAN GÜNNAR (Trabzon) Yoksunuz, yoksunuz; tutanaklarda
var.
MAHMUT TANAL (Devamla) Yani netice
itibarıyla, iktidar partisi gelmediği için Meclis
çalışmaları yürümüyor.
ADNAN GÜNNAR (Trabzon) Milleti
kandıramazsınız.
MAHMUT TANAL (Devamla) Bakın, değerli
arkadaşlar, şimdi, hava dışarıda karlı, yollar
kapalı, önce vatandaşımızın şu
yollarını açın.
Sayın Başkanım, Adıyamanda,
Şanlıurfada, Mardinde, Diyarbakırda elektrikler kesik;
öncelikle Enerji Bakanınıza söyleyin, Ya, bu
vatandaşımızın niçin elektriklerini kesiyorsunuz? Yollar
kapalı.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Karadenizde de kesik.
MAHMUT TANAL (Devamla) Karadeniz de kapalı.
Yani vatandaş burada
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hükûmet yok mu Hükûmet?
Nerede bu Hükûmet?
MAHMUT TANAL (Devamla) Ülkenin sosyal durumunu
düşünün, iktisadi durumunu düşünün ve ekonomik durumunu düşünün;
vatandaş aç, perişan, ekmek bekliyor, aş bekliyor. Burada gayet
rahatsınız, keyfiniz yerinde. 20 milyar maaş alıyorsunuz
emekli maaşlarınızla birlikte, aynı zamanda, iş takip
edenlerle
Arabalarınızı yeniliyorsunuz, evlerinizi
yeniliyorsunuz
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla)
çocuklarınızı kolejlerde okutuyorsunuz; ondan sonra, buradan
millete sesleniyorsunuz. Kınıyorum sizleri.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Ayıp ya!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Onlar sana
yakışır, sana!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Oldu mu Mahmut
Bey, oldu mu!
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Siyaset kurumu
sizin yüzünüzden bu hâle geliyor işte.
BAŞKAN Sayın Tanal, süreniz
dolmuştur.
Hep birlikte milletin de, milletvekilinin de
onurunu, itibarını korumak zorundayız. (AK PARTİ ve CHP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken, siz mi
konuşacaksınız?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, şöyle: İki ayrı sataşma var tabii.
Demin AK PARTİ Grubu adına konuşan sayın grup başkan
vekili, Osman Baydemirin de ismini anarak verdiği bilginin
yanlış olduğunu ve tamamen gerçeği
çarpıttığını ifade etti. O konuda Osman Beye
şahsi bir söz düşüyor.
Milliyetçi Hareket Partisi adına konuşan
sayın hatip Akan tüm kanda AKPyle birlikte HDP Grubunun sorumluluğu
var. dedi, ben de ondan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN Tamam, buyurun Sayın Baydemir.
İki dakika süre veriyorum.
Yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim lütfen.
Sayın milletvekilleri, milletimiz hepimizi
izliyor. Lütfen, böyle huşu içerisinde ama birbirimizin şahsına
ilişmeden, birbirimizi itham etmeden, çamur atmadan, lekelemeden, kaba ve
yaralayıcı söz kullanmadan meramımızı ifade edersek
çok daha iyi olur. Kaldı ki gündeme geçmemiz lazım. Evet, bu geçen
zaman milletin zamanıdır. Tabii ki milletvekilleri ifadelerini özgür
bir şekilde kullanacak ama bunu yaparken de lütfen, milletimizin onuruna,
haysiyetine, vakarına yakışır; Meclisimizin mehabetine
uygun bir dil kullanalım diyorum.
Sayın Baydemir, iki dakika söz veriyorum
sataşmadan.
Buyurun.
13.- Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemirin, Tokat
Milletvekili Coşkun Çakırın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
OSMAN
BAYDEMİR (Şanlıurfa) Sayın Başkan, bu kurumun, bu
çatının, bu ülkede yaşayan 78 milyon insanın yani Kürtün
de, Türkün de, Arapın da, Lazın da, Çerkezin de ve bütün
inançlarımızın ortak çatısı olmasını
istiyorsak her konuyu, her mevzuyu bu zeminde özgürce tartışmaya
fırsat ve olanak tanımamız lazım.
Manipülasyonun
sonu yoktur; yalanın, dolanın, iftiranın, olduğundan
farklı göstermenin sonu yoktur.
HALİS
DALKILIÇ (İstanbul) Şekil Ada görüldüğü gibi.
OSMAN
BAYDEMİR (Devamla) Şu anda Şırnaktaki cenazeleri almaya
çalışan kitlenin üzerine silah ve TOMAlarla
saldırılıyor -görüntüler de burada, dilerseniz grup başkan
vekilimiz hemen arada size göstersin- almaya çalışıyorlar,
taranıyorlar; almaya çalışıyorlar, dövülüyorlar,
sövülüyorlar. Bakın, buradaki atmosfer gibi değil. Burada
birbirimizin lafını kesiyoruz, burada birbirimize itiraz ediyoruz ama
pratik sahada bombalar patlıyor, tanklar konuşuyor, silahlar
konuşuyor, ölümler oluyor ve biz şu anda burada sadece ve sadece
sonucu konuşuyoruz, Sen şunu yaptın, ben bunu yaptım.
sonucu konuşuyoruz. Gelin bu savaşı durduralım, gelin bu
çatışmayı durduralım. Bin yıl daha bu şekilde
giderse vallahi billahi, tallahi sonuç alamazsınız. Kürt
halkını esaretle yönetemezsiniz, Kürt halkını baskıyla
yönetemezsiniz.
COŞKUN
ÇAKIR (Tokat) Öyle bir şey yok.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Öyle bir şey yok.
OSMAN
BAYDEMİR (Devamla) Bugün bu ölümleri yaşamamızın tek bir
nedeni var, müzakere masasından geri dönülmüş olunmasıdır.
On beş günlük, on günlük karşılıklı bir
çatışmasızlık
Cenazelerimizi defnedelim ve bu zaman dilimi
içerisinde AKPden, MHPden, HDPden, CHPden ortak bir akıl oluşturalım
hem hendeklerin olmadığı, barikatların
olmadığı, tankların
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN
BAYDEMİR (Devamla)
topların olmadığı, ölümlerin
olmadığı bir geleceği birlikte inşa edelim.
En derin
saygılarımla. (HDP sıralarından alkışlar)
FARUK ÖZLÜ
(Düzce) - Onu PKKya söyle, PKKya.
BAŞKAN
Sayın Baluken, buyurun, iki dakika size de sataşmadan söz veriyorum.
Bu konuyu
kapatalım lütfen arkadaşlar.
14.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Adana
Milletvekili Seyfettin Yılmazın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi tekrar
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle şunu ifade edeyim: Bugün ülkenin bir
yerinde oluk oluk kan akmasının, bu kadar ağır
yangısal bir sürecin yaşanmasının sebebi çözüm sürecinin
olması değil, tam tersine çözüm sürecinin buzdolabına
kaldırılması ya da fiiliyatta bitirilmiş
olmasıdır. İki buçuk yıllık süre boyunca çözüm
sürecinde çalışan, emek harcayan her bir insan Türkiye siyaset
tarihinin en değerli işini ortaya koymuştur. Bir tek canın
bile yaşamını yitirmesinin önüne geçmiş olan bir siyasetçi
elinden değil, ayağından öpülecek bir siyasetçidir. Ve iki buçuk
yıllık süre içerisinde bu ülkede çatışmalı süreçten
kaynaklı can kayıpları neredeyse bitme noktasına
gelmiştir.
Türkiyeye özgü bir durum değil, bütün dünyada
böyle olduğu için tekrar bu rasyonel akla gitmemiz gerektiğini
söylüyoruz. Bakın, İspanya ETA, İrlanda-İngiltere IRA,
Filipinler Moro, Güney Afrika ANC
Yani dünyanın neresine bakarsanız
bu tarz meseleler konuşarak, diyalogla masada çözülür, bizim
söylediğimiz şey budur. Burada özellikle şunu ifade etmek
istiyoruz. Bütün dünyada dört aşamalı yol haritası izleniyor. Önce
taraflar bir diyalog kurar, sonra o diyalogdan bir müzakereye geçilir, sonra o
müzakerenin sonucunda bir uzlaşmaya varılır, sonra da silahlar
meselesinin de konuşulduğu normalleşme sağlanır. Biz,
maalesef, çözüm sürecinde birinci aşamadan ikinci aşamaya geçemedik.
Çözüm sürecinde -Çözüm Komisyonu Başkanı, Grup Başkan Vekilidir-
Çözüm Komisyonunun hazırladığı, akil heyetlerin
hazırladığı raporların gereğini bile yerine
getiremedik. O nedenle bugün oluk oluk kan akıyorsa hepimizin artık
buradan böyle şovlar yaparak değil, bir an önce şapkayı
önümüze koyup bu yarayı durdurmak için tekrar görüşülmesine ihtiyaç
var diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubunun önerisini
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Biraz evvel, Sayın
Balukenden evvel konuşan Sayın Baydemir konuşması
sırasında partimizin adını da zikretmek suretiyle bazı
görüşleri atfetmeye çalışmıştır. O nedenle söz
istiyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Akçay, siz öyle diyorsanız biz o şekilde verelim ama...
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sataşma yok Başkanım.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Sataşma var. Ortak akılla vesaire, çözüm süreciyle ilgili
bizim dışımızda bir görüş serdedilmiştir. Ben de
grubumuz adına söz istiyorum efendim, bundan doğal bir şey
olamaz.
BAŞKAN
Sayın Akçay, kim konuşacak?
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Grubumuz adına Erzurum Milletvekili Sayın Kamil Aydın
konuşacak efendim.
BAŞKAN
Lütfen, son olsun artık.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) İnşallah efendim.
BAŞKAN
Yani, sayın milletvekilleri, gerçekten, milletimiz bizi izliyor. Burada bu
kürsüyü kullanırken millete hizmet noktasında hep birlikte ortak
irade koymak durumundayız. Tabii ki eleştirilere cevap verilecek ama
bunun bir hakkın suistimali olmaması lazım, istismar edilmemesi
lazımdır diye düşünüyorum.
Buyurun
efendim, iki dakika söz veriyorum.
Yeni bir
sataşmaya meydan vermeyelim.
15.- Erzurum Milletvekili Kamil Aydının,
Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemirin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
KAMİL
AYDIN (Erzurum) Evet, Sayın Başkan, maksadımız
sataşmak değildir. Burada, biraz önce siz de belirtiniz, bir
kayıkçı kavgası yapılıyor ve bu kayıkçı
kavgasının tarafları bellidir. Burada gerçekten yüce Türk
milletini temsilen 550 seçkin insan vardır. Temsil
Lütfen, anlamına
göre davranılmasında yarar vardır.
Bakın,
Anayasanın, özellikle bizim hassas olduğumuz bazı maddeleri
burada ihlal ediliyor, kavramsal birtakım yanlışlıklar
yapılıyor, efendim, bölgelerin adı değiştiriliyor,
milletlerin adı etnik kimliklere indirgeniyor. Şunu bilelim
artık lütfen, lütfen bilgisiz fikir üretmeyelim, burada herkes bizi
seyrediyor: Uluslaşma süreçlerine, milletleşme süreçlerine baktığınız
zaman içinde bir sürü etnik kimlik barındırır. Sürekli
İrlanda, İrlanda diyorsunuz, İrlanda ayrı bir
adadır, İngiltereyle bir alakası yoktur. İngiltere büyük
krallığı kurarken İrlandayı da işgal etmiş,
içeriye katmıştır; işgal etmiştir ama İngiliz
milletinin oluşumuna baktığınız zaman İngiliz
milletinin temelinde 20nin üzerinde etnik grup vardır ama hiçbir
İngiliz vatandaşı, kürsüye çıktığı zaman,
yüce meclisin önüne çıktığı zaman Ben köken olarak Judas
etnik grubundanım., Ben Vikingim., Ben şuyum, ben buyum. demez,
böyle bir şey olamaz. Burası yüce Türk milletinin temsil
edildiği... Bu uluslaşma sürecini bu millet
tamamlamıştır, her türlü etnik kimliği içinde
toplamıştır, aidiyetlik, mensubiyetlik düşüncesinden hareket
etmiştir ve bunun adı da Türk milletidir. Bunu söylerken hiçbir
etnik grubu dışarıda bırakmak gibi bir düşüncesi
olmamıştır. Unutmayın ki dünya uluslarına
baktığınız zaman, en figüratif temsilcilerine bakın,
Kennedy bir Almandır ama Amerikalıdır, Amerikanın millî
çıkarları için siyasi savaşını vermiştir; Hitler
Avusturya kökenlidir, Napolyon bir Korsikalıdır.
Şimdi, yüce Meclise sesleniyorum: Değerli
milletvekilleri -biliyorum- kastınız belki de o değildir ama
Efendim biz Lazlar, Çerkezler, Abazalar, işte
Yani, kılavuzunuzu
doğru seçin lütfen. Kılavuzumuz ilim irfan olacak, doğru söylem
olacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAMİL AYDIN (Devamla) Ona göre siyaset
yapacağız. Anayasal ihlal yapmayalım lütfen.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Aydın.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır
Milletvekili İdris Baluken tarafından, AKP Hükûmetinin
politikaları ile birlikte çeşitli valilikler tarafından hukuka
aykırı bir biçimde ilan edilen sokağa çıkma yasakları
boyunca yapılan operasyonlarda öldürülen sivillerin
araştırılması amacıyla 8/12/2015 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 5 Ocak 2016 Salı
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisini
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
III.- YOKLAMA
(HDP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Evet, oylamadan önce bir yoklama
talebi vardır.
20 sayın milletvekili var mı acaba? 20
sayın milletvekilinin şimdi yoklama taleplerini tek tek tespit
edeceğiz.
Sayın
Baluken, Sayın Demirel, Sayın Kerestecioğlu, Sayın Kaya,
Sayın Baydemir, Sayın Aslan, Sayın Özsoy, Sayın Botan,
Sayın Beştaş, Sayın Doğan, Sayın Fırat,
Sayın Yıldırım
Evet, sayın
milletvekilleri, 20 kişiyi bulmamız lazım.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Var var, Başkan.
Olmazsa sizden
biri kalkar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar 20
kişi varız ya, sakin olun.
BAŞKAN
Sayın
Gaydalı, Sayın Konca, Sayın Buldan
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Aynı anda olması
lazım Başkanım, isteyemezler yoklama.
BAŞKAN - İsimlerimizi söylersek
Yazdık ama var mı, yok mu
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) Mehmet
Emin Adıyaman
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın
Başkanım, sayın!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Meral
Danış Beştaş
BAŞKAN - Sayın Beştaş,
yazdık sizi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
böyle bir usul yok!
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) Bedia Özgökçe
BAŞKAN - Sayın Taşdemir
BESİME KONCA (Siirt) Konca
BAŞKAN Sayın Konca, yazdık sizi.
Sayın milletvekilleri, Sayın Baluken;
lütfen, böyle bir usul yok. 20 milletvekili bulamadığımız
için yoklama geçerli değil. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) 20
milletvekili var.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Beni
yazdınız mı?
BAŞKAN Yazdık.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Şu
anda burada 20 milletvekili var.
BAŞKAN- Efendim, bakın, şunu okuyorum
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) O zaman
isimleri bilmiyorlar, size yardımcı olalım.
BAŞKAN - Bakın okuyorum: Sayın
Baluken, Sayın Demirel, Sayın Kerestecioğlu, Sayın Kaya,
Sayın Baydemir, Sayın Aslan, Sayın Botan, Sayın Özsoy,
Sayın Beştaş, Sayın Doğan, Sayın Fırat,
Sayın Yıldırım, Sayın Gaydalı, Sayın Konca,
Sayın Buldan, Sayın Taşdemir.
Kim kaldı?
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) Mehmet
Emin Adıyaman.
BAŞKAN İsim neydi?
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) Mehmet
Emin Adıyaman.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ya,
Sayın Başkan, 20 kişi burada işte!
BAŞKAN Efendim, yazsaydınız
verseydiniz yani biz de arıyoruz, yok. İsterseniz bir yarım saat
daha bekleyelim.
Buyurun, isim neydi?
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) Bedia Özgökçe.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) Mehmet
Emin Adıyaman.
BAŞKAN Evet, Sayın Adıyaman
PERVİN BULDAN (İstanbul)
Yıldırım 2 tane.
BAŞKAN Tamam, 2nci Yıldırım
yazdık.
Başka kaldı mı? Yok.
19 etti. Yoklama
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar, HDP sıralarından
gürültüler)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bir de ben
varım.
BAŞKAN Şimdi, tamam.
Sayın Tanal, katılıyor musunuz?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Evet.
BAŞKAN Tamam, Sayın Tanalın
katılımıyla 20 kişiyi buldunuz.
Yoklama için beş dakika süre veriyorum.
Adlarını okuttuğum sayın üyelerin
yoklama için elektronik cihaza girmemelerini rica ediyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklamaya başlandı)
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) 20 kişiyiz zaten, Kâtip Üyeler biraz iyi
çalışsın Başkan.
BAŞKAN
Şimdi, arkaya baksak, 20 kişi varsa, en azından isim listelerini
verseniz çok daha iyi olur ama olmadan bu iş olmaz, siz bilirsiniz
Sayın Baluken.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Ama hiç kimseden istemiyorsunuz Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Sayın Tanalla tekâmül etti 20 kişi.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) - Hiçbir gruptan bugüne kadar liste istemediniz, bu
tavrınız doğru değil ama. Bakın, yani
BAŞKAN
Sayın Tanal, biz hep burada doğru işler yaparız.
Bak
Adıyamandan hemşehrilerim mesaj atıyor, Adıyamanda
elektrik kesintisi olmadı. diyorlar. Mesajlar geliyor, Adıyamanda
elektrik kesintisi olmadı diyorlar, siz iddia ettiniz.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Peki, ben şimdi size mesajı okuyayım.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Sayın Başkan, sizi şöyle grup başkan
vekilliği sıranıza alsak daha iyi olacak.
BAŞKAN
İstirham ederim Sayın Atıcı. Görüyorsunuz
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Ama lütfen, oradan öyle müdahale edilmez,
tarafsızlığınızı koruyacaksınız,
beğenmeseniz de koruyacaksınız
tarafsızlığınızı.
BAŞKAN -
Ben nasıl yöneteceğimi çok iyi biliyorum Meclisi.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Biz de sizi eleştirmeyi çok iyi biliyoruz Sayın
Başkan; doğru yaptığınız sürece
alkışlarız, yanlış varsa da söyleriz.
Yakışmadı.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Mesela Adıyamanın Alidam köyü, ismini okuyorum bak
Sayın Başkan.
(Elektronik
cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN Süre dolmuştur. Şimdi
pusulalar ile elektronik sistemdeki oylamalar kıyaslanacak, mukayese
edildikten sonra burada pusula veren arkadaşlarımızı
sunacağız.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Pusuladaki isimleri bir okuyun,
buradalar mı Başkan?
BAŞKAN Okuyacağız,
okuyacağız. Önce bir mukayese edelim, mükerrerlik olmasın,
işimizi sağlama alalım. Sayın Akar, rahat olun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Başkan, hâlâ giren var sisteme. Bitmedi mi? Sayın Başkan, süre
bitmedi mi? Beş dakika çoktan bitti.
BAŞKAN Süre bitti.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ama hâlâ
girenler var.
BAŞKAN Hayır, hayır, geçerli
değil, geçerli değil. Burada zaten kesildi.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ama o
pusulaları
BAŞKAN Geçerli değil, o pusulaları
almıyoruz şu anda.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Tamam.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, sisteme
161 sayın milletvekili girmiş, onun dışında pusula
verenler var. Sistemde de bir arıza olduğu için ben pusula veren
sayın milletvekillerinin burada olup olmadığını
3
sayın milletvekili daha buradaysa var sayılıyor.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Başkan, bir sayar mısınız, bir
saydırır mısınız buradan?
BAŞKAN - Sistem burada arkadaşım ya,
lütfen ya! Sisteme biraz
Biz doğru yapıyoruz işimizi herhâlde.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Saydırın bir.
BAŞKAN Evet, Sayın Ekrem Erdem? Burada.
Sayın Serkan Bayram? Burada.
Sayın Mehmet Habib Soluk? Burada.
Sayın Talip Küçükcan? Burada.
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN Evet, toplantı yeter
sayısı vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır
Milletvekili İdris Baluken tarafından, AKP Hükûmetinin
politikaları ile birlikte çeşitli valilikler tarafından hukuka
aykırı bir biçimde ilan edilen sokağa çıkma yasakları
boyunca yapılan operasyonlarda öldürülen sivillerin
araştırılması amacıyla 8/12/2015 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 5 Ocak 2016 Salı günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN
HDP grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Evet, öneri kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır.
Sistemde
arıza olduğu için birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.06
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.11
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Ömer SERDAR (Elâzığ)
------0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23üncü
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Şimdi,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.- CHP Grubunun, Hatay Milletvekili Serkan Topal ve
arkadaşları tarafından, başta Hatay ili olmak üzere AKP
hükûmetlerinin yanlış dış politikasının ülkemizde
gerek sosyal gerek ekonomik anlamda neden olduğu zararların
araştırılması amacıyla 15/12/2015 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 5 Ocak 2016 Salı
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
5/1/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 5/1/2016 Salı günü (bugün) toplanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Özgür Özel
Manisa
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Hatay
Milletvekili Serkan Topal ve arkadaşları tarafından, başta
Hatay ili olmak üzere AKP hükûmetlerinin yanlış dış
politikasının ülkemizde gerek sosyal gerek ekonomik anlamda neden
olduğu zararların araştırılması amacıyla
15/12/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma
önergesinin (111 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 5/1/2016 Salı günlü
birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı
tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi
lehinde ilk söz Serkan Topal, Hatay Milletvekili.
Buyurunun Sayın Topal. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
SERKAN TOPAL (Hatay) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün gelinen nokta itibarıyla şu güzelim
ülkemize bir bakınız. Son iki ayda onlarca çocuk, sivil
yurttaşımız öldü; onlarca asker, polisimiz şehit
düştü. Ülkenin neredeyse yarısı âdeta tel örgülerle çevrildi.
Doğuda, güneydoğuda şehirler birer hayalet şehre
dönüştürüldü. Eğitim öğretim faaliyetleri durdu. İnsanlar
ölülerini bile gömemez hâle geldi. AKP iktidarı, son iki ayda ülkemizi bir
cehenneme bir savaş alanına çevirmeyi başardı. Daha da
korkutuldu halk, işinden, gücünden, ekmeğinden, canından
olmakla.
Dış politikada göz boyamaktan, Davosta
tiyatro oynamaktan başka bir şey yapmayanlar, daha dün
İsraile
(x) diyenler, bugün aziz dostumuz diye İsrailin
etrafında pervane gibi dolanmaya başladı. Sorarım sizlere,
ne çabuk unuttunuz Filistinli çocukları, ne çabuk unuttunuz mazlum
halkların mücadelesini, ne çabuk unuttunuz Siz öldürmeyi iyi bilirsiniz.
dediğiniz insanların yüzlerini, insanların resimlerini? Ama biz
unutmadık. Sizin dostum dediğinize düşman,
düşmanım dediğinize dost olduğunuzu unutmadık.
Uluslararası arenada kimin elini sıkarsanız ertesi gün onun
sonunu hazırlamak için çalışmaya
başladığınızı unutmadık. Hüsnü Mübareke,
Kaddafiye, Esada dostum dediğinizde Türkiye'de
ağırlayıp, ortak Bakanlar Kurulu toplayıp objektiflere
birlikte pozlar verdiğiniz Esadı daha sonra da düşman
bellediğinizi unutmadık. Sayenizde Orta Doğuda hiçbir
inanılırlığımız, hiçbir güvenilirliğimiz
kalmadı.
Mısırda öldürülen Esmadan bahsederken
yanı başınızda, Roboskide, Cisr eş Şuğurda
yapılan Türkmen, Kürt, Arap, Hristiyan ve Alevi katliamlarına
gıkınızı çıkarmadınız
gıkınızı. Çünkü, sizlerin ölen çocuklardan daha çok neyi
sevdiğinizi biliyoruz; bunu da unutmadık. Bosna paralarını
faize koyduğunuzu, Deniz Fenerinde toplanan paraları iç edenleri
nasıl koruduğunuzu biliyoruz; bunu da unutmadık. Sizin
uluslararası siyasetinizin özeti Deniz Feneridir.
Dünyanın geri kalanıyla tarihsel
bağlarınızın olduğunu söylüyorsunuz. Aslında bu
söylediklerinizde doğruluk payı var çünkü sizler İrana Reza
Sarrafla, Suriyeye El Nusrayla, Mısıra Müslüman
Kardeşlerle, Iraka IŞİDle bağlısınız.
Sizin tarihsel bağ dediğiniz şey siyasi çıkarınızdır;
altın ticaretiniz, silah ticaretiniz, mezhepçi siyasetiniz, ayakkabı kutularında
sakladığınız halkın paralarıdır.
Bütün Orta Doğuyu savaş alanına
çevirdiğiniz yetmiyormuş gibi her gün
uyandığınızda Acaba nerede sorun çıkarabilirim? diye
düşünüyorsunuz.
Rus uçağını düşürdünüz, hemen
ertesinde Bilseydik düşürmezdik. diye kıvırmaya
başladınız; Musula asker gönderdiniz, ertesi gün
tıpış tıpış geri yolladınız.
Dış politikada düştüğünüz çukurlar yetmiyormuş gibi
şimdi de kafayı ODTÜye taktınız. Sınavla, zekayla,
akılla giremediğiniz ODTÜye tankla, tüfekle mi gireceksiniz? ODTÜ bu
ülkenin üniversitesi değil mi? Neden işgalci gibi
davranıyorsunuz? Neden kendi üniversitenizi, öğrencinizi,
yurttaşınızı düşman belliyorsunuz? Neden böyle bir
psikoloji içindesiniz? Siz ODTÜyü bırakın, bırakın,
Hataya bakın, Hataya; Kilise bakın; Antepe bakın; Silopiye,
Cizreye bakın; IŞİDe bakın, IŞİDe; orada,
kaybettiğiniz insanlığı göreceksiniz. Emekliye bakın;
taşerona, işçiye bakın; verdiğiniz sözleri yerine getirin,
sorunlarını çözün sorunlarını. Habura bakın, Zahoya
bakın, 10 binin üzerinde tır var, orada şoförler mağdur,
şirketler mağdur. Onlar çözüm bekliyor, çözüm. Sayenizde ticaret felç
oldu, felç. Siz ODTÜyü bırakın, Başikaya bakın,
Fıratın batısına bakın, bakın bakalım orada
neler oluyor. Orada bitmiş dış politikanızı göreceksiniz.
Siz ODTÜyü bırakın, gözünüzün önünde öldürülen Tahir Elçinin
sokağına bakın, orada bitmiş iktidarınızı
göreceksiniz. Ama bizler ne bu dünyayı kan gölüne çeviren savaş
yanlılarının kuru gürültülerine pabuç bırakırız
ne de ezene, sömürene, kan dökene, yetim hakkını çalana meydanı
bırakırız. Bizler Mustafa Kemalin devrimci ruhunu, Mahirin o
dağ yüreğini, Anadolunun bağrında harmanlanan
bağımsızlık ateşini yüreğinde taşıyan
Yaşasın tam bağımsız Türkiye. diye haykıran
Denizlerin çelik iradesini almışız da gelmişiz.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Mustafa
Kemalle Deniz Gezmişin ne alakası var!
SERKAN TOPAL (Devamla) Ne soyguncuya meydanı
bırakırız, ne hırsıza, arsıza bu ülkeyi teslim
ederiz. Biz olduğumuz sürece ne sultanlar ne padişahlar ne de
diktatörler bu ülkede rahat yüzü görmeyecekler. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Hatayda her dinden, her etnik gruptan esnaf yan yana,
kardeşçe dükkânlarını açar, kendi dillerinde dualarını
ederek güne başlarlardı. Bizler Sünni-Alevi, Müslüman-Hristiyan
demeden birlikte kutlarız bayramlarımızı. Hiç sormadık
birbirimize Siz kimdiniz? diye, aklımıza da gelmedi, dert de
etmedik. Kardeşliğimizi ve ekmeğimizi birlikte
çoğaltırken tek derdimiz insan olmaktı. Ali Ömere, Ömer
İsaya sahip çıkar. Ömer namaza gidecekken dükkânını
İsaya, İsa kiliseye gidecekken dükkânını Ömere, Aliye
bırakır da gider. Huzur vardı, barış vardı, kardeşlik
vardı. Şimdi, Alinin, Ömerin, İsanın dükkânlarında
ne bereket kaldı, ne huzur kaldı.
Ayakkabı imalatçısını
bitirdiniz, zeytin üreticisini bitirdiniz, çiftçiyi bitirdiniz, ticareti
bitirdiniz; yaşlı elleriyle, yorgun bedeniyle ömrünü zeytine
vermiş nenemi, dedemi bitirdiniz ama siz ne yaparsanız yapın, ne
ederseniz edin Alinin, Ömerin, İsanın kardeşliğini
bozamayacaksınız, bitiremeyeceksiniz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Evet, şimdi, Hatayda ve sınır
illerde bir kaygı var, bir endişe var, bir güvensizlik var, bir
huzursuzluk var. Bunu yaratan sizlersiniz. Yanlış dış politikanız
yüzünden bu hâllere geldi. Acil bir şekilde barışa endeksli bir
dış politika uygulamak zorundasınız. Hayır mı
diyorsunuz, Her şey güllük gülistanlık mı diyorsunuz; o zaman
gelin, başta Hatay olmak üzere sınır illerde bir
araştırma komisyonu kuralım. Hodri meydan, buyurunuz!
Boğazına kadar yolsuzluğa
bulaşan siyasilerimizden, devletin ve milletin parasını
çocuklarının vakıflarına peşkeş çekenlerden,
savaş çığırtkanlığıyla binlerce insanın
ölümüne neden olan kişilerden hesap sorulmayacak mı zannediyorsunuz?
Sokak ortasında tekmelerle katlettiğiniz kişilerin hesabı
sorulmayacak mı zannediyorsunuz? Yitirdiğimiz askerlerimizin, kan
gölüne dönen bir coğrafyanın, birbirine düşman hâline
getirilmiş insanlarımızın, dili, dini, ırkı ve
inancından ötürü sokak ortasında yine kardeşi, komşusu,
arkadaşı tarafından linç edilmesinin tek sorumlusu sizlersiniz.
Bu yüzden barış kelimesini ağzınıza almadan önce
ellerinizi temizleyip vicdanınızı sorgulayacaksınız,
ondan sonra bu kürsüde barıştan dem vuracaksınız.
Bizler, makamlar ve mevkiler için değil,
ülkemiz için, vatanımız için, halkımız için,
barış için çalışacağız; bu ülkeye özgürlüğü,
barışı, hakkı, hukuku getirene kadar çalışacağız.
Bu vatan, ayakkabı kutularındaki paralar değildir, makam
arabaları değildir. Bu vatan, görkemli saraylar değildir. Bu
vatan, tırlardaki silahlar, bitmeyen yalanlar değildir. Bu vatan,
dolarları sıfırlayanların değildir. Bu vatan,
sevdadır, aşktır. Bu vatan, tam bağımsızlık
ruhunu taşıyan Denizlerin, henüz 89 günlükken gözünün altından
vurulan Miray bebeklerindir. Bu vatan, hayallerini satmayan Ahmet
Atakanların, gülüşü mücadelemize ışık olan
Abdocanların, Özgür dünya diye haykıran Ali İsmail
Korkmazlarındır. Bu vatan Şehadet mi, esaret mi?
denildiğinde şehadet şerbeti içip toprağa düşen
Mehmetçiklerindir.
Seçim kazananlar, tarihin şaşmaz defterine
her şeyin kaydedildiğini aklınızdan çıkarmayın
çünkü biz unutmadık, unutturmayacağız.
İnsanlık sevgimiz, gelecek güzel günlere
inancımız, medeniyetlerin, hoşgörünün, kardeşliğin ve
barışın iç içe geçtiği bu coğrafyaya indirilen semavi
dinlerin şehrinden Hatayımızdan, Miray bebeğin dünyalara
bedel kokusunu yüreğimizden taşıyarak Türkiyede, Orta
Doğuda, dünyada barışı haykıracağız,
barışı haykıracağız, barışı
haykıracağız!
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi
aleyhinde ilk söz, Adana Milletvekili Talip Küçükcana aittir.
Buyurun Sayın Küçükcan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz on dakikadır.
TALİP KÜÇÜKCAN (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Dış politika bir vizyon meselesi.
Öncelikle bunu tespit etmemiz gerekiyor ve dinamik bir süreç olduğunu da
asla unutmamalıyız. Bu dinamik süreci tarih, coğrafya, insan,
toplum, ekonomi, güç dengeleri, hepsi beraber etkiler. Dolayısıyla,
değişkenleri çok olan bir süreçten bahsediyoruz. Bu
değişkenleri dünyanın hiçbir yerinde ve tarihin hiçbir
zamanında sadece tek bir ülkenin, sadece tek bir gücün de kontrol
etmediğini, şekillendirmediğini biliyoruz. O nedenle,
dış politika değerlendirmelerini yaparken, dış
politikaya eğer mümkünse, bir karne biçilirken, bu dengelerin, bu
varyasyonların ve bu değişkenlerin mutlaka göz önünde
bulundurulması lazım.
Biz dış politika değerlendirmesi
yaparken genellikle siyah-beyaz gözlüğüyle bakıyoruz. Bunun
yanlış olduğunu ifade etmekte yarar var. Dış politika
uzun süreli bir süreç, inişli çıkışlıdır. Sadece
Türkiye açısından baktığımızda bizim ülkemizin
hayallerini, planlarını, programlarını hayata
geçirebileceği ama bunun da ötesinde, yanımızda, bölgesel ve
küresel güçlerin planlarının olduğunu bilmemiz lazım.
İşte bu nedenle biz diyoruz ki: Dış politikanın iç
politika gibi değerlendirilmemesi lazım. Evet, iç politikada çok daha
rahat, eğitim politikasında, çalışma hayatında
karneler verebilirsiniz, başarılı-başarısız
kelimesini kullanabilirsiniz ama dış politika söz konusu
olduğunda başarılı ve başarısız
sıfatları ve kelimeleri hiçbir şey ifade etmiyor, onu ifade
etmekte yarar görüyorum.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ 2002den
bu yana dış politikada yeni çığır
açmıştır. Bunu bütün dünya kabul ediyor. Özellikle soğuk
savaş sonrası uluslararası ilişkiler iki kutuplu olmaktan
tek kutuplu olmaya doğru evrilmiştir. İşte, bu süreç de
Türkiye gibi ülkelere yeni alanlar açmıştır. Türkiye de bu
dönemde kendi politikalarını geliştirme yönünde hızlı
adımlar atmıştır.
Ve AK PARTİ politikalarına
baktığımızda şunu açık ve net bir şekilde
görebiliyoruz değerli milletvekilleri: AK PARTİ iki önemli kıskaçtan
dış politikamızı kurtarmıştır veya
uzaklaştırmıştır. Bunlardan birincisi, dış
politika kararlarında ideolojik bakış açısının
kısıtlarını AK PARTİ ortadan kaldırmış;
doğu-batı dengesini kurmuş, bu iki dünya arasında özellikle
Orta Doğu ve İslam dünyasıyla ilişkiler yeniden
başlatılmış ve derinleştirilmiştir ama bu
yapılırken Avrupa Birliği ve Batı asla ihmal
edilmemiştir.
İkinci kıskaç, güvenlik ve tehdit
algısının ortadan kaldırılmasıdır. AK
PARTİ döneminde güvenlik ve tehdit algısı üzerine dayalı
dış politika ortadan kaldırılmış, yerine güven,
iş birliği anlayışı devreye sokulmuştur.
Bakın, Kıbrıs, Ermenistan, Yunanistan,
Rusya ilişkilerine baktığımızda bunu açık ve net
bir şekilde görebiliriz. Daha dün bu ülkelerle Türkiye kavgalıyken AK
PARTİ döneminde çok ciddi ilişkiler geliştirilmiştir.
Liderler düzeyinde hiç yapılmayan şeyler
yapılmıştır. Orta Doğunun problemleri Londrada,
Washingtonda, Berlinde konuşulurken Bağdatta, Şamda,
İstanbulda konuşulmaya başlanmıştır. Bunun
önemli gelişmeler olduğunu hepiniz gayet iyi biliyorsunuz ve
işte, Türkiye, bunu yaparken çok boyutlu, çok değişkenli bir
çerçevede bunu yapmıştır.
Burada şunu ifade etmekte yarar görüyorum
sevgili arkadaşlar: AK PARTİ döneminde öyle açılımlar
yapılmıştır ki bugün dünyada en fazla temsilciliği
olan 7nci ülkeyiz. Bu, son derece önemli. Yaklaşık 240a yakın
ülkede Türkiyenin büyükelçilik, konsolosluk veya farklı şekillerde
temsilcilikleri bulunuyor. Bu, Türkiye'nin açılımının
bölgesel olmaktan çok daha öte küresel bir önemi olduğunu gösteriyor. Bununla
yetinmiyoruz -biraz sonra değineceğim- TİKA gibi, Yunus Emre
kültür merkezleri gibi pek çok başkentte, pek çok kültür merkezinde
Türkiye şu anda temsil ediliyor hem de çok önemli bir şekilde.
Bu çok boyutluluk
çerçevesinde bakın biz neler yaptık, bunu ifade edeyim, bunu görün.
Diğer partilerimizin de aynı şekilde dış politika
vizyonunun olmasını biz elbette ki tercih ederiz, eleştirilerine
elbette açığız ama şunu görelim: Avrupa Birliğiyle
ilişkiler çıpa olarak belirlendi bizim iktidarımız
döneminde ve şimdi de yeni bir ivme kazandırıldı.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Hani havai fişek patlatmıştınız Avrupa
Birliğine girdik diye!
TALİP
KÜÇÜKCAN (Devamla) 29 Kasım Zirvesi Türkiye-AB ilişkilerinde önemli
bir adım oldu bizim için tekrar, 14 Aralıkta da biliyorsunuz yeni bir
fasıl açıldı.
Vize muafiyeti
görüşmelerine başlandı. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına
şimdiye kadar açılmayan Avrupa Birliğinin kapıları,
inşallah, yıl sonu itibarıyla açılacak. Sizin
çocuklarınız, bizim çocuklarımız, doğudan,
batıdan, istedikleri zaman istedikleri ülkeye gidebilecekler. Bu, AK
PARTİnin takip ettiği dış politika vizyonunun bir sonucu
olacaktır.
NATO gibi,
İslam İşbirliği Teşkilatı gibi, AGİT gibi
kurumlarla Türkiye yakın ilişkiler içerisinde olmuştur ve bu
ilişkiler derinleştirilmiştir. Afrika, Latin Amerika
açılımları başlatılmış ve Türkiye çok ciddi
bir saha kazanmıştır. Bakın, bu, Türkiye Cumhuriyeti
tarihinde yenidir. Bu bahsettiğimiz bölgeler Dış
İlişkiler Komisyonunda gündeme geldiğinde
arkadaşlarımız haritadan açıp bakıyorlar, Türkiye
Cumhuriyeti hangi ülkelerle
Pasifikten tutun Asyanın derinliklerine kadar
yeni ülkelerle anlaşmalar yapıyoruz. Bu anlaşmalar da sizin
huzurunuza gelecek ve göreceksiniz ki Türkiye dış politikasında
çok önemli adımlar atılmış.
Komşu
ülkelerle stratejik iş birlikleri geliştirdik. Elbette bütün
ilişkiler biteviye bütün dünya tarihinde aynı şekilde gitmez,
inişli çıkışlı olur. Ve pek çok ülkeyle biz vizeleri
kaldırdık. Burada bir amaç vardı; bölgesel istikrar, bölgesel
kalkınma ve bölgesel iş birliği. Türkiye bu alanda önemli
adımlar attı; Lübnanla, Suriyeyle, Ürdünle vizeler kaldırıldı.
Bugün biz
Hataydan bahsediyorsak, insanlar Hatayda Arapça ilanlar vermeye
başlamışsa bunu unutmayalım, bu, AK PARTİ Hükûmetinin
politikasının bir sonucuydu, Suriye krizi başlayana kadar; ona
da ayrıca değinmeye çalışacağım.
Körfez ülkeleriyle
çok yakın ilişkiler kuruldu, yatırımların Türkiyeye
gelmesi sağlandı. ABD ve Rusyayla ilişkileri de biliyoruz, son
krize gelene kadar.
Bakın, dış politikada çok ilkesel bir
duruş benimsedik. Bazı problemlerin kaynağı buradadır.
İşte diğer partilerle belki
anlaşamadığımız konu budur. Birincisi, Türkiye insani
diplomasiyi önceledi, TİKA gibi kurumlar aracılığıyla
dış yardımlarda dünyanın en yoksul ülkelerine kadar gittik
ve bu konularda şu anda da en çok yardım yapan ilk üç ülkeden bir
tanesiyiz ve önümüzdeki dönemde de insani yardım zirvesini Türkiye olarak
biz ev sahipliği hâlinde, inşallah, toplayacağız.
Suriyeli mültecilerin korunması, işte bu
insani politikanın bir sonucudur sevgili arkadaşlar.
Yaklaşık 2,5 milyon insan bizim ülkemize geldi ve hayat buldu. Bu son
derece önemli. Bütün dünyanın takdir ettiği bir gelişmeden
bahsediyoruz.
İkinci ilkemiz bizim, dış politikada
demokrasi, insan hakları ve adalet arayışlarına destek
vermek olmuştur sevgili arkadaşlar. Zaman zaman eleştiriliyoruz,
Mısırdaki hadiselere niye destek verdiniz, Suriyedeki sivil
kalkışa niye destek verdiniz ya da başka ülkelerdeki
arayışlara? Şunun için destek verdik: Bu
arayışları Türkiye başlatmadı, bunları biz tetiklemedik
ama bir yerde insan onurunu, haysiyetini ilgilendiren adalet
arayışı varsa buna destek verdik ve vermeye devam
edeceğimizi de söyledik. Dolayısıyla biz bu ilkelerden asla
vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz. Çünkü Türkiye, hatırlarsınız,
bir model ülke olarak gösterildi. Biz hiçbir zaman Model ülkeyiz, ilham kaynağıyız.
demedik. Niçin? Çünkü Türkiyede AK PARTİ gibi muhafazakâr bir parti
seçimle iktidara gelebiliyor, seçimle de gidiyor. Demokrasiyle kavgası
yok, laiklikle kavgası yok ama onları küresel ölçekte, küresel ve
evrensel ilkelere göre yeniden tanımlıyor ve dönüştürebiliyor.
Muhafazakâr bir iktidarın ekonomik kalkınma
sağlayacağını da gördü yakın coğrafyamız ve
o nedenle Türkiyeye gelmeye başlamışlardı. Bu özellikleri
nedeniyle Türkiyeye model ülke diyenler bir baktılar ki Türkiye saha
kazanmaya başladı burada, sahasını derinleştirmeye
başladı, itirazlar da başladı. Daha dün bize model ülke
diyenler şimdi diktatörlükle suçlamaya başladılar. Bunun
altını kalın harflerle çiziyorum çünkü Türkiye dış
politikada ilk defa bağımsız kararlar vermeye
başlamıştır (X) sevgili kardeşlerim, sevgili
arkadaşlarım.
Dolayısıyla, biz Arap
uyanışına destek verdik çünkü Türkiyede de bir
uyanışa önderlik ettik. 2002den bugüne kadar yapılan demokratik
reformlara bakarsanız bunu çok iyi bir şekilde anlayacaksınız.
Şimdi Türkiyede dış
politikamızı mezhepçilikle suçluyorlar. Ne kadar anlamsız, ne
kadar temelsiz. Bakın, siz bunları yaparken biz ne yaptık,
biliyor musunuz? Ben üniversitede hocayken, milletvekili değilken Adalet
ve Kalkınma Partisi, mezhepçilik ne tür bir sonuç doğurur, bunu
biliyordu. Buna İnternette bakın, göreceksiniz, 7-8 Eylül 2012de
Orta Doğu Araştırmaları Enstitüsünde Dinî Liderler
Konferansı düzenledik, Marmara Üniversitesinde. Sayın
Cumhurbaşkanımız konuşmacıydı ve -ilk defa-
sevgili kardeşlerim, şunu söylüyorum size: Bu dinî liderler her
mezhepten vardı, Sünniler vardı, Şiiler vardı,
Hristiyanlığın tüm mezhepleri vardı. Kendi ülkelerinde
aynı masada oturamayanları Türkiye masaya oturtmuştur ve biz
bunlarla mezhepçiliğin tehlikelerini tek tek görüştük ve
konuştuk.
Türkiye bu pozisyonda. Hâlâ aynı
pozisyondayız ve şu anda diyoruz ki: Suudi Arabistan ile İran
arasındaki kavganın ya da gerilimin kavgaya dönüşmemesi için ara
buluculuk girişimlerinde bulunuyoruz. Bunu açık ve net söyleyelim.
Biz zulümden kaçan Ezidilere de kucak açtık. Diyorlar ki: Mezhepçisiniz.
Nasıl bir mezhepçilik bu? Türkiyeye gelen her mağdura, her mazluma
kapılarını açan bir ülkeden bahsediyoruz.
Ben bu anlamda Hataylı kardeşlerime çok
teşekkür ediyorum. Hatayı karıştırmak istediler.
Hataylılar kalbini açtı, gönlünü açtı, takdir ediyoruz
onları. Hataya bu olaylar başlamadan önce de gittik biz,
milletvekili olmadan önce gitmiştim ben ve orada dediler ki: Suriyeliler
yemek yiyor, parasını vermiyor. Suriyeliler dolmuşa biniyor, parasını
vermiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TALİP KÜÇÜKCAN (Devamla) Bunları sokakta
dillendirmeye başladılar. Niçin? Gelenlere bir düşmanlık
olsun diye. Ama Hataylılar sahip çıktı, arkasında durdu.
Helal olsun onlara diyoruz buradan sevgili kardeşlerim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Küçükcan.
TALİP KÜÇÜKCAN (Devamla)
Dolayısıyla, dış politikayla ilgili bir eleştiri de
terör ve şiddete, bazı terör örgütlerine Türkiyenin destek
verdiği. Bundan daha büyük bühtan olamaz, bundan daha büyük suçlama
olamaz. IŞİDi ilk defa terör örgütü olarak belirleyen Türkiyedir,
bunu bilin.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Sisi ne
zaman geliyor, Sisiyi ne zaman karşılıyorsunuz Sisiyi?
TALİP KÜÇÜKCAN (Devamla) Türkiye PYDye de
IŞİDe de bölgede hâkim olmaya çalışan bütün terör
örgütlerine karşıdır, bunu bilin.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Sisiyi
ne zaman karşılıyorsunuz? Onu bir söyleyin. Ne zaman
görüşüyorsunuz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bir
dakika süre verelim sözünü toplasın.
BAŞKAN Sayın Küçükcan, süreniz
dolmuştur.
Teşekkür ediyoruz.
TALİP KÜÇÜKCAN (Devamla) Bir şey daha
söylüyorum, AK PARTİyi diğer partilerden ayıran en önemli
özelliklerden bir tanesi şudur sevgili arkadaşlar: Biz diktatörlerin
yanında, 300 bin tane insanı öldürenin yanında, gidip o liderle
fotoğraf vermedik, bu da önemlidir, önemlidir, başkaları
verdiler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Adamı güldürüyorsun
yahu! Bu söylediğine kendin inanıyor musun?
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
İsraile muhtaç hâle getirdiniz Türkiyeyi, İsraile muhtaç hâle
getirdiniz.
TALİP KÜÇÜKCAN (Devamla) Bütün dünyanın
gözü önünde bu zalimi, bu diktatörü meşrulaştırmaya
çalıştılar. Ondan sonra diyorlar ki şimdi: Biz
şiddete destek
BAŞKAN Sayın Küçükcan, süreniz
dolmuştur.
Teşekkür ediyoruz.
TALİP KÜÇÜKCAN (Devamla) Asla kabul
etmiyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
herhâlde bu konuşmadan sonra söz hakkı talep etmeyeceğimizi
değerlendirmiyorsunuz.
Efendim, Keşke, sizin de muhalefet partisi
olarak bir dış politika vizyonunuz olsaydı. bir vizyonsuzlukla
suçlamadır. Bununla ilgili grubumuza ağır bir sataşma
vardır.
Bundan önce, sizin yapmanız gereken bir görev
olduğunu değerlendiriyoruz, o da şudur: Dönemimizde ilk kez
Türkiye Cumhuriyeti dış politikada bağımsız kararlar
aldı. diyor. Bu, şu anda oturduğunuz koltuğa ve sizden
önce o koltukta oturanlara ve 23 Nisan 1920den bugüne bu koltuklarda
oturmuş olan Türkiye Cumhuriyetinin tüm parlamenterlerine ve tüm
cumhuriyet hükûmetlerine hakarettir. Bunu siz kınamayacaksanız bu
konuda bizim bir şeyler söylememiz lazım ama ben sizin bu konuda
gerekli hassasiyeti göstermenizi bekliyorum. O konuyla ilgili ayrı bir şey
ama ilk bahsettiğim hususla ilgili olarak da grubumuz adına cevap
hakkı kullanmak isteriz.
BAŞKAN Kim konuşacak?
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Ardahan Milletvekili Sayın Öztürk Yılmaz konuşacak
grubumuz adına.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Yılmaz. (CHP sıralarından alkışlar)
Sataşmadan
iki dakika süre veriyorum. Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
16.- Ardahan Milletvekili Öztürk Yılmazın, Adana
Milletvekili Talip Küçükcanın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ÖZTÜRK YILMAZ
(Ardahan) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; doğrusu,
AK PARTİli konuşmacı AK PARTİnin dış politika
vizyonundan bahsetti ve bizleri vizyonsuzlukla suçladı. Sanki bizim bir
vizyonumuz yokmuş gibi, sanki Irakta şu anda olup bitenler AK
PARTİnin güzel vizyonuymuş gibi, sanki Suriyenin bölünmesi, üniter
bir yapıdan federal bir yapıya geçmesinin iyi bir vizyon
olduğunu anlatmaya çalıştı. Ermenistanla ve
Kıbrısla ilişkiler geliştirdik. dedi. Ermenistan ve
Kıbrısla ben bir ilişki geliştirildiğine şahit
olmadım, galiba perde arkasından ilişkiler geliştiriliyor,
bizim bilmediğimiz ilişkiler kuruluyor. Sonra, Libyayla güzel
ilişkiler geliştirdik, vizeleri kaldırdık. dedi. Libyada
bugün kaç tane devletin olduğunu bilmiyoruz, Libya paramparça, Libya kaça
bölündü, hâlâ belki kendilerinin de haberi yok. Suriyenin ne olduğunu
bilmiyorlar. Lübnanla ilişkiler geliştirdik. dedi. Bugün
Türkiyenin doğru dürüst bir ilişkisi kalmadı Lübnanla, uzunca bir
süre büyükelçi atayamadık. Afrikada bu kadar ülkeye biz büyükelçilik
açtık. dendi ama en yakın coğrafyamızdaki bütün ülkeleri
kaybettik; Suriyeyi kaybettik, Mısırı kaybettik, Libyayı
kaybettik, Irakı kaybettik, muhtemelen çok kısa bir süre sonra bu
mezhepçi politika yüzünden İranı da kaybedeceğiz. Ermenistanla
ilişkiler yok, Yunanistanla doğru dürüst ilişkiler yok, Güney
Kıbrısla zaten yok. Ben çok merak ediyorum: Bu nasıl bir vizyon
politikasıdır?
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Yılmaz.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Sayın Başkanım, biraz önceki
konuşmacımız Sayın Serkan Topalın şahsına
Bizi mezhepçilikle suçladı; ne kadar anlamsız, ne kadar temelsiz
eleştiriler. şeklinde sataşma vardır. Hatibimiz cevap
hakkını kullanacak efendim müsaadenizle.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Topal. (CHP sıralarından alkışlar)
Yeni bir
sataşmaya meydan vermeyelim, lütfen.
17.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, Adana Milletvekili
Talip Küçükcanın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
SERKAN TOPAL
(Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
hatip az önce Hataydan bahsetti. Zannedersem Hatayı sadece haritadan
görmüştür. Suriyelilerden bahsetti. Evet, savaş
mağdurlarının her zaman başımızın üstünde
yerleri var. Bizler her zaman insanlığımızı orada
gösteririz.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Ya, sınır dışı edecektiniz
adamları be!
SERKAN TOPAL
(Devamla) Kapımızı açarız.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Sınır dışı edeceğiz.
dediniz adamları kardeşim, söylemediniz mi?
SERKAN TOPAL
(Devamla) Ama şimdi ben soruyorum, o hatibe soruyorum ben
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Suriyelileri yurt dışına
göndereceğiz. demediniz mi? Sınır dışı
yapacağız. demediniz mi? Ne konuşuyorsun?
SERKAN TOPAL
(Devamla) Şu anda Hataydaki Suriyeli sığınmacılar
nereden gelmiş? Tanzanyadan bile gelenler var, onlar kim?
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Kim söyledi onları?
SERKAN TOPAL
(Devamla) Sığınmacı mı onlar, terörist örgütleri mi,
ben onu soruyorum.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Genel Başkanınız söyledi Suriyelileri
dışarı çıkaracağız. dedi. Bir de böyle
söylüyorsun be!
SERKAN TOPAL
(Devamla) Ben burada Hatayda olan Suriyelilerin kaç kişi olduğuna
cevap vermesini istiyorum.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Nasıl bir çelişki bu? Böyle bir şey olur
mu ya? Suriyelileri dışarı çıkaracağız. dedi,
yalan mı?
BAŞKAN
Sayın Bak, lütfen.
SERKAN TOPAL
(Devamla) Kaçı Suriyeli, kaçı dış ülkelerden gelmiş,
hangi ülkelerden gelmiş; gelsin bu kürsüde söylesin.
Bizim
savaş mağdurları olan bütün insanlara karşı
kapımız açıktır. Onları da besleriz, her zaman da
onların yanındayız. Ama sınırı terör örgütlerinin
giriş kapısı yapan kim? Az önceki hatip önce gelsin burada, bu
kürsüde onun cevabını versin. Ondan sonra Suriyede kaç kişi var
Suriyeli, bir de dünyanın bütün ülkelerinden kaç tane terörist
örgütlerinin üyeleri var, onları da bir saysın orada, gelsin bu
sayıları bana versin.
Hepinize
teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
COŞKUN
ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Çakır
COŞKUN
ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan, konuşmacının
Sınırı terör örgütlerinin geçiş yeri yaptınız.
şeklindeki cümlesi açık sataşmadır. Grubumuz adına
Talip Bey cevap verecek.
BAŞKAN
Sayın Küçükcan, lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeden iki dakika
süreyle sataşmadan söz veriyorum.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Şu düzeltmeyi bekliyoruz sayın hatipten: Türkiye
Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bağımsız kararlar aldı.
18.- Adana Milletvekili Talip Küçükcanın, Hatay Milletvekili
Serkan Topalın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
TALİP KÜÇÜKCAN (Adana) Sayın
Başkan, ben hiçbir parti ismi vermedim, hiçbir isim de zikretmedim ama
bazıları alınganlık gösteriyorlar anlaşılan,
onları da tabii hoşgörüyle karşılıyoruz biz.
Az önce de belirttiğim gibi, elbette ki
dış politika dinamik bir süreç olduğu için inişli
çıkışlı zamanlar olacaktır ancak şunu ifade
etmekte yarar görüyorum: Özellikle Suriyeli mülteciler üzerinden yürütülen bir
politika var, Suriyeli mülteciler üzerinden kurulan bir dil var. Hatayda bu
denendi. Hatayı ben sadece haritadan görmüş değildim az önceki
milletvekili arkadaşımın söylediği gibi; bu suçlamalar
yanlış. Hataya ilk defa Suriyeden girişler başladığında
Hataya gidenlerden bir tanesiyim; hatta, sınırın ötesine
geçmeye çalışıp oradaki ilk mültecileri görenlerdenim. Gözünde
korku olan, silahtan kaçan, zulümden kaçanları gördüm ben orada,
gözlerimle gördüm. (CHP sıralarından gürültüler)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Niye gittin? Çok mu merak
ettin?
TALİP KÜÇÜKCAN (Devamla) O gelenlerin
hiçbirisi terörist değildi.
SERKAN TOPAL (Hatay) Ben Suriyeli olmayıp da
TALİP KÜÇÜKCAN (Devamla) Annelerinin
kucaklarında üç aylık, beş aylık çocuklar vardı. Hatay
onlara kucak açtı, teröristlere değil.
SERKAN TOPAL (Hatay) Ben onları söylemiyorum,
Suriyeli savaş mağdurlarını değil.
TALİP KÜÇÜKCAN (Devamla) Ben gözlerimle
gördüğüm için söylüyorum bunları, hayalden asla konuşmuyorum.
SERKAN TOPAL (Hatay) Ben Suriyede, orada olan
insanları sordum.
TALİP KÜÇÜKCAN (Devamla) Biz hayalperest
değiliz ve olmadık.
BAŞKAN Sayın Topal
Sayın Topal,
lütfen
TALİP KÜÇÜKCAN (Devamla) 2,2 milyon mülteciye
Türkiye hayat öpücüğü vermiştir.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hataya gitmedin.
dedin. Bak, karşılamaya gitmiş ya.
TALİP KÜÇÜKCAN (Devamla) Bundan hepimizin
övünmesi lazım sevgili arkadaşlar, hepimizin gurur duyması
lazım. (CHP sıralarından gürültüler)
Ama bakın, siyasi liderlerin, siyasi pozisyonda
olanların şuna önem vermesi lazım.
SERKAN TOPAL (Hatay) Savaş
mağdurlarını söylemedim ben.
BAŞKAN Sayın Topal, lütfen
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hataya gitmedin.
dedin, Karşıladım. diyor ya. Allah Allah!
BAŞKAN Sayın Bak, lütfen
TALİP KÜÇÜKCAN (Devamla) Biz iktidara
gelirsek, biz seçimleri kazanırsak Suriyelileri ülkelerine
göndereceğiz. dememesi lazım. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar) Bunun halk üzerindeki etkisini herkesin
hesaplaması lazım sevgili arkadaşlar. Bu
hesaplanmamıştır.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, ne hesabı?
Millet hesabı yaptı, 1 Kasımda hesabı yaptı, yüzde
49,5 çıktı.
TALİP KÜÇÜKCAN (Devamla) - Biz o nedenle her
türlü ırkçılığa, her türlü ayrımcılığa
sonuna kadar karşıyız.
Şunu da söyleyelim: Sınır boyumuz çok
uzun. Elbette orada güvenlik tehditleri olabiliyor zaman zaman, riskler
olabiliyor. O nedenle, biz en önemli konuları değerlendiriyoruz.
Bakın, şimdi sınır kapımız açıldı
bugünden itibaren. Orada mağdur olan arkadaşlarımızın,
kardeşlerimizin derdine derman olmaya başladık ama biz şunu
unutmayalım: Az önce söyledim size, uluslararası ilişkilerde
Irakı kaybetmek, Suriyeyi kaybetmek, Afrikayı kaybetmek
Eğer
orayı biz kaybediyorsak, dünya zaten kaybediyor. Yok öyle bir şey.
Böyle siyah beyaz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TALİP KÜÇÜKCAN (Devamla) -
bakış
açısının doğru olmadığının
altını tekrar ifade etmek istiyorum efendim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ya, sen siyah beyaz
bakıyorsun, Genel Başkanın lafını bile
çarpıtıyorsun orada be.
TALİP KÜÇÜKCAN (Devamla) Kolaylıklar
diliyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Küçükcan.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Daha yeşili,
kırmızısı mı var bunun?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sen düzeltirsin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
sayın hatip bir kez daha kürsüye geldiğinde ümit etmiştik ki
biraz önceki dil sürçmesi olduğunu ümit ettiğimiz
(AK PARTİ ve
CHP milletvekilleri arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın Özeli dinliyorum.
Sayın Akar
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ancak, görülüyor ki fikrinde
ısrar ediyor. Kendi ifadesi şu: Türkiye Cumhuriyeti, tarihinde ilk
kez dış politikada bağımsız kararlar alıyor. Bu,
Türkiye Cumhuriyeti tarihine ve bu tarihte hükûmet olmuş tüm partilere
ağır bir hakarettir, Meclise hakarettir. Bu konuda grup olarak cevap
hakkı kullanmak istiyoruz.
BAŞKAN Sayın Özel, bakın, ikidir,
üçtür cevap hakkı veriyoruz, söz veriyoruz, eyvallah, tamam, şey
yapacağız, yalnız şunu özellikle istirham ediyorum
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir de bu konuda siz de bir
şey söyleyin lütfen.
BAŞKAN Şimdi, şunu söylüyorum
Sayın Özel: Sizden ya da bir başka bir gruptan bir arkadaş
konuşunca en ağır hakareti, en ağır şahsiyatla
uğraşmayı yapacak ya da başka türlü ifadeler kullanacak,
eleştiri dozunu aşacak, ona bir şey demeyeceğiz, başka
biri de çıkıp başka bir şey konuşunca
Şimdi,
burada, havanda su dövmeye benzer bir şey; bir senden, bir ondan
Lütfen,
zamanımızı iyi kullanalım. Tabii ki Türkiye Cumhuriyeti tam
bağımsız bir ülkedir, tabii ki her dönemde
bağımsız kararlar almıştır, buna diyecek sözümüz
yoktur ama her konuşmacının her sözünü de düzeltmek hiçbirimize
de söz hakkı vermez Sayın Özel. Lütfen, rica ediyorum. Yani, ben
söyleyeceğimi söyledim.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) Özür dilerim Özgür Bey.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) Bu konu bir siyasi
partiye sataşma şeyiyle ele alınamaz. Dolayısıyla, bu
konunun muhakkak hatip tarafından düzeltilmesi gerekiyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Onu defalarca talep ettik ama
Sayın Başkan da uyarmadı, hatip kürsüye
çıktığında da
OKTAY VURAL (İzmir) Dolayısıyla, bu
konuyu lütfen düzeltin.
BAŞKAN Sayın Küçükcana soralım
Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Bu konuda düzeltmeyi
yapsın.
TALİP KÜÇÜKCAN (Adana) Sayın
Başkan, düzelteceğim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Küçükcan, düzeltin.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
11.- Adana Milletvekili Talip Küçükcanın, CHP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerini
düzelttiğine ilişkin açıklaması (x)
TALİP KÜÇÜKCAN (Adana) Peki efendim,
kastımı tekrar ifade edeyim.
Konuşmamın başında dedim ki,
Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra, soğuk
savaşın bitiminden sonra yeni bir siyaset, dış politikada
yeni sahalar açıldı. O döneme kadar Türkiyenin verdiği
kararlar, dış politika kararlarımızın büyük bir
çoğunluğu, hatta tamamına yakını belirli ittifak
çerçevelerinde verilen kararlardı. Dolayısıyla, bizim kendi ülke
çıkarlarımızı, bölge çıkarlarımızı bizatihi
kendimizin hesapladığı kararlar olmaktan ziyade, içinde
bulunduğumuz gruplarla beraber verdiğimiz kararlardı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Öyle demedin ama!
TALİP KÜÇÜKCAN (Devamla) Biz, ilk defa
burada, bu coğrafyada, bu kararları Türkiye olarak, Türkiye merkezli
olarak vermeye başladık. O nedenle dedim ki: Bu bölgenin
problemlerini biz artık Washingtonda, Londrada, Pariste değil;
Şamda, Irakta, İstanbulda, Ankarada tartışmaya
başladık. İşte budur orijinal olan.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hiç alakası yok
söylediğinle bunların.
TALİP KÜÇÜKCAN (Devamla) Yoksa Türkiye
Cumhuriyeti tarihinde hiçbir bağımsız yok. anlamında
söylemedim. Muhtemelen şimdi daha iyi
anlaşılmıştır sözlerim efendim.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bu,
iyi niyetin suistimalinden başka bir şey olmadı.
OKTAY VURAL (İzmir) Şecaat ederken
sirkatin ifade ediyorsun.
Sayın Başkan, böyle bir düzeltme olur mu
ya? Yani, Libyaya niye izin verdin, NATO füze kalkanına niye izin verdin?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şimdi, bir grup
başkan vekili konuşurken biz birbirimizin sözünü kesmeyiz ama konu
hassas. Sayın grup başkan vekilim yaşça büyüğümüz, ben
Buyursunlar. dedim, kendisi de haklı bir uyarı yaptı ve sizin
de iyi niyetinizle, grupların iyi niyetiyle hatip kürsüye davet edildi ve
düzeltme yapmak yerine kusurunu ağırlaştıracak ifadeler
kullandı.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Hiç de değil.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tabii, bu durumda şunu da
söylemek isterim: Kendisi biraz önceki konuşmasında, Sayın Genel
Başkanımızın, Suriyedeki savaşı
sonlandırmak ve Suriyedeki sığınmacılar için öz
vatanlarını güvenli bir hâle getirmek suretiyle kendilerinin evlerine
kavuşmasını ifade ettiği konuyu açıktan
çarpıtarak Hani onları zorla geri yollayacaktınız. gibi
ifadelerle grubumuzu ve grubumuzun başkanı Sayın Genel
Başkanımızı itham etmiştir.
TALİP KÜÇÜKCAN (Adana) Zorla kelimesini
asla kullanmadım Sayın Başkan, bakabilirsiniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Cevap hakkını
kullanmak istiyoruz efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel, iki dakika
veriyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ardahan Milletvekili
Sayın Öztürk kullanacak efendim, müsaadenizle.
BAŞKAN Sayın Yılmaz, lütfen yeni
bir sataşmaya meydan vermeyelim, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
19.- Ardahan Milletvekili Öztürk Yılmazın, Adana
Milletvekili Talip Küçükcanın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında CHP Grup
Başkanına ve Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ÖZTÜRK YILMAZ (Ardahan) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hakikaten grup başkan vekilimizin
söylediği gibi, maalesef, bir şeyi düzeltirken daha büyük bir hata
yaptı. Sanki, Türkiye Cumhuriyetinin bundan önceki hükûmetleri hep oradan
buradan talimat alıyor, bu talimatlar AKP zamanında bitti...
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Talimat falan demedi
kardeşim, bir kere onu düzeltelim. Talimat falan demedi,
İttifaklar içerisinde ortak kararlar dedi.
ÖZTÜRK YILMAZ (Devamla) Lütfen dinleyin.
Bakınız, Türkiye NATO üyesiydi, eskiden
NATOyla birlikte karar alıyordu da AKP zamanında NATOdan
çıktı da ayrı bir karar mı alıyor?
OKTAY VURAL (İzmir) Şimdi NATOdan
destek istiyorsunuz be, Yardım edin. diye yalvarıyorsunuz, kaç kere
müracaat ettiniz, utanmadan, sıkılmadan bunu nasıl
söylüyorsunuz?
ÖZTÜRK YILMAZ (Devamla) Türkiyenin Suriye
konusunda kimden talimat aldığını çok iyi biliyoruz biz.
Türkiye Suriyenin Esadın devrilmesi konusunda ne kadar millî bir karar
aldı?
OKTAY ÇANAK (Ordu) Sarıkamışı
andınız mı, ne zaman andınız? 2003 yılında
anılmaya başlandı.
ÖZTÜRK YILMAZ (Devamla) - Lütfen,
Sarıkamış Türkiyenin her zaman, bundan önce de, Atatürk
zamanında da, İnönü zamanında da
Kıbrıs
Harekâtını alırken kimden talimat aldı da siz konuşuyorsunuz.
(CHP sıralarından alkışlar) Lütfen, azıcık tevazu
gösterin, tevazudan zarar gelmez, hata yapıyorsanız
cevabını da buradan alırsınız.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Talimat diye bir
cümle kullanmadı. Tutanaklara bakın.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Böyle cevap mı
olur?
BAŞKAN Sayın Çakır
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan,
sadece bir cümle
Sayın Özgür Özelin söylediği şey oldukça
açıktır tutanakta görüleceği gibi. Sayın
konuşmacımızın AK PARTİ hükûmetlerinden önceki
hükûmetlerin bağımsız dış politika izlemediğini
iddia etmek suretiyle bir beyanda bulundu. Sayın
konuşmacımız da çıktı Ben böyle bir beyanda
bulunmadım, kastettiğim şudur. dedi; bu kadar
vazıhtır mesele.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, Hatay Milletvekili Serkan Topal ve
arkadaşları tarafından, başta Hatay ili olmak üzere AKP
hükûmetlerinin yanlış dış politikasının ülkemizde
gerek sosyal gerek ekonomik anlamda neden olduğu zararların
araştırılması amacıyla 15/12/2015 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 5 Ocak 2016 Salı
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi
lehinde ikinci söz İstanbul Milletvekili Ekmeleddin Mehmet
İhsanoğlu.
Buyurun Sayın İhsanoğlu, süreniz on
dakikadır. (MHP sıralarından alkışlar)
EKMELEDDDİN MEHMET İHSANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizi
biraz sükûnete davet etmek istiyorum. Onun için, derin nefes alalım ve
sükûnet içerisinde hem ben konuşmamı yapayım, arz edeyim hem de
siz dinleyiniz.
Dış siyasetin millî seviyede
meşruiyetini sağlayan temel prestijlerden birisi millî
çıkardır, menfaattir. Bu kavramın ekonomik, güvenlik
unsurları, başka unsurları vardır. Bu unsurlar, ülkenin
stratejik bir çerçevesi içerisinde oluşur ve bu unsurlar bütün ülkeler
için geçerlidir. Tabii, her ülkenin kendi jeostratejik pozisyonu var, tarihi
var, vesairesi onun için farklılıklar arz eder ama temelinde
meşruiyeti nedir? Millî güvenliktir; millî güvenlik, millî ekonomi,
ülkenin huzuru, sınırların korunması, vesaire,
bildiğiniz konular. Bu dış politikanın bir yönü tehditleri
önlemek, menfaatleri maksimize etmek ve bunu da yaparken soft power
dedikleri, yumuşak güç dedikleri, siyasi ekonomik güç, diplomatik güç,
vesaire gibi konular, bütün ülkeler için bu geçerlidir. Ama, tabii
farklılıklar biraz önce arz ettiğim gibi.
Bugün Türk dış politikasına
baktığımız zaman birkaç yıldan bu yana Türkiye'nin
komşularıyla sıfır sorun gibi bir masum hedefe
yöneldiğini -ki bu güzel bir hedefti- görüyoruz fakat bunun yanında
Türkiye'nin, Ankaranın kural koyucu olduğunu iddia ettik; bu, çok
önemli bir iddiadır ve bu, başka iddiaları ve sizin buradaki
durumunuza challenge eden, meydan okuyan başka güçleri de davet ediyor. O
bakımdan burada bir çatışma potansiyelini yaratmış
oluyorsunuz.
Şimdi, Suriyeye baktığımız
zaman oradaki insanlık trajedisi parçalanma süreci ki, bizim için en
önemli husus Suriyenin parçalanmamasıdır. Türkiye'nin millî
çıkarı Suriyenin parçalanmaması meselesidir; bunu
sağlamamız lazım ama baktığımız zaman
Türkiye'nin Suriyedeki nüfuzunun ortadan kalkmak üzere olduğunu görüyoruz
ve Iraka bizi davet eden, askerlerimizi davet eden Irak Hükûmeti bugün bizi
Birleşmiş Milletlere ve Arap Ligine şikâyet ediyor, kınama
kararlarını çıkarmaya çalışıyor; o bakımdan,
bugün dış politikanın nereye geldiğini görüyoruz.
Rusya bizim kuzey komşumuzdu, bugün Rusya hem
kuzey hem güney komşumuz oldu; bunun altını çizmek lazım.
Biz Suriyeyle soğuk savaş yıllarında büyük bir cephe
içerisinde, Batı ittifakı içerisinde NATOyla beraber karşı
karşıya bulunduk ama o yıllar içerisinde ne bu taraftan o tarafa
ne o taraftan bu tarafa bir çakıl taşı atılmış değildi
ve komünizm tehlikesi olduğu hâlde, Türkiyede, Türkiye Hükûmeti
altmışlı yıllarda, yetmişli yıllarda Sovyetler
Birliğinin yardımıyla sanayisini kurdu; bu, çok önemli yani
Rusyanın gösterdiği dostluk, soğuk savaş, hasım
olduğumuz hâlde, farklı paktlar hâlinde karşı
karşıya geldiğimiz hâlde Rusya bize yardımcı
olmuştur. Bugün hiçbir sebep yokken birdenbire Rusyayı düşman
noktasına taşıdık ve gördüğünüz
sıkıntıları, yaşadığımız
sıkıntıları hepimiz beraber görüyoruz. O bakımdan,
bugün bizim dış politikamız kaygan zemin üzerinde
yürütülmektedir ve hadiselerin sevkiyle yalpalanmaktadır.
Türkiye ne yapmalı dış siyaset
bakımından? Türkiyenin şunu yapması lazım: Bir, her
şeyden önce güvenilir bir dost ve müttefik olduğunu göstermesi
lazım. İkinci husus, öngörülebilir bir siyasetin olması
lazım. Üç, uzun ve kısa vadeli hedeflerini ayırması
lazım ve kendi kapasitesine göre siyaset yapması lazım yani
Türkçe darbımeselde, atasözünde, yorganına göre
ayağını uzatması lazım. Yani şu kadar ülkede
eskiden bu kadar sefaret varken bu kadar yeni sefaret açtık. Bunlar güzel
şeyler ama bunlar biraz lüks şeyler çünkü yani haritaya
baktığınız zaman bunun biraz lüks olduğunu görürsünüz.
Bunun detayına girmek istemiyorum.
O bakımdan, son yıllarda iç politikada
geçerli hâle gelen kişilik merkezli çatışmacı ve
aşağılayıcı üslupla dış politika yürütmeye
gittiğiniz zaman bu neticeyi alırsınız ve yalnız
kalırsınız, dostunuz olmaz, eski dostlarınız
düşman hâline gelir. Kırmızı çizgi, her gün
kırmızı çizgi çizerseniz o kırmızı çizginin
hiçbir kıymeti olmaz.
Ben sizlere şu Mecliste 1998de çizilen bir
çizgiyi, kırmızı çizgiyi arz etmek istiyorum. Eminim ki 1998de
burada bulunan sayın milletvekilleri bunu hatırlayacaklar. Sene 1998,
sonbahar ayları, Suriyede saklanan Abdullah Öcalanın yönetiminde
PKK terörist faaliyetleri azmıştır. Türkiye, Suriye Hükûmetine
bu konuda rahatsızlığını tekrar ifade ettiği
hâlde Bizde yoktur. demiştir. 16 Eylülde, Kara Kuvvetleri Komutanı,
Hatay Reyhanlıda ilk mesajı gönderdi, Sabrımızı
taşırmasınlar. dedi. İki hafta geçti hiçbir şey
olmadı ve 1 Ekim 1998de rahmetli Demirel bu kürsüye geldi ve orada
yaptığı konuşmada şu cümleyi söyledi, iktibas ediyorum
Demirelin konuşmasını: Suriyeye karşı mukabelede
bulunma hakkımızı saklı tuttuğumuzu,
sabrımızın taşmak üzere olduğunu bir kere daha dünyaya
ilan ediyorum. Bitti, Demirelin cümlesi bu kadar. Ne oldu? Şu oldu:
İki gün sonra, hemen bir iki gün sonra Hüsnü Mübarek buraya geldi.
Ankarayla Şam arasında mekik dokudu ve 9 Ekimde -yani Demirel burada
1 Ekimde konuşuyor- Şamdan bize mesaj geliyor Abdullah
Öcalanı tutmayacağız, bırakacağız,
göndereceğiz. Ondan sonraki hikâyeyi biliyorsunuz. İşte
kırmızı çizgi böyle çizilir arkadaşlar. (MHP
sıralarından alkışlar)
Şimdi, o
günkü Hükûmette kim vardı? Demirel Cumhurbaşkanı, rahmetli
Ecevit Başbakan, Sayın Bahçeli Başbakan
Yardımcısı(x) ve
rahmetli İsmail Cem Dışişleri Bakanı. Bir koalisyondu.
Şu kötü koalisyonlara bakınız, bunu yaptı, bir gerçek
kırmızı çizgi çizdi. Onun için, lütfen, bu
kırmızı çizgi meselesinde biraz daha iktisatla davranalım
ve bunu biraz daha azaltalım yoksa kırmızı çizgi külliyatı
çok büyümüştür.
Ben burada
şunu söylemek istiyorum: Türkiye çok büyük sıkıntılar
içerisine girmiştir. Sıkıntılarından bir tanesi de
birkaç gün önce oldu, iki komşu ülke olan, ikisi de İslam
İşbirliği Teşkilatı üyesi olan Suudi
Krallığıyla İran İslam Cumhuriyeti arasındaki
çatışma. Siyasi çatışma mezhebi çatışmaya
dönüşmek üzere ve bu bizi de yakar. Onun için Türkiyenin bu hususta
inisiyatif kullanması lazım ve bu iki ülke arasındaki ara
buluculuğa Türkiyenin soyunması lazım.
Benim burada arz edeceğim ikinci bir husus:
Meclisimizin parlamenter diplomasi icra etmesi lazım. Sayın
Başkan, zatıaliniz vasıtasıyla Sayın Meclis
Başkanımıza bunu ulaştırmak istiyorum. Parlamenter
diplomasi yapmamız lazım ve bu parlamenter diplomasiyle
komşularımızla aramızı bulmak lazım. Hükûmete
yardımcı olalım çünkü dış siyaset millî bir konudur.
Ayrıca bu parlamenter diplomasi içerisinde de Rusyayla bir an evvel
arayı bulmamız lazım.
Son olarak; MHP olarak biz, CHPnin Anayasanın
98inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104üncü ve
105inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını talep eden önerisini kabul ediyoruz.
Saygılarımla arz ederim efendim.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın İhsanoğlu.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi aleyhinde
ikinci ve son söz Bingöl Milletvekili Hişyar Özsoya aittir.
Buyurun Sayın Özsoy. (HDP
sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz on dakikadır.
HİŞYAR ÖZSOY (Bingöl) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sizi ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Dış politika konusunda fikirlerimi
paylaşmadan önce, bir önceki oturumda, HDPli hatibin, Sayın
Cumhurbaşkanının kullandığı bir ifade, 2 bin
insan öldürdük. ifadesine Meclis Başkan Vekilimiz bir düzeltme
ihtiyacı duydu. Sayın Cumhurbaşkanımız 2 bin insan
demedi, 2 bin terörist dedi. diye bir düzeltme yaptınız. Ben bundan
gerçekten kastınızın ne olduğunu anlamadım. Eğer
O 2 bin terörist insan değil. gibi bir ima varsa bunun içerisinde, bunun
Türkiye'de yaşayan çok önemli bir vatandaş kesimi için son derece
kırıcı olduğunu, bir hakaret olduğunu hatırlatmak
istiyorum. Evet, devletin iktidarını çelmiş olabilirler,
dağa gitmiş olabilirler, yasayı çiğnemiş olabilirler
ama hiç kimsenin insanlara insan değil deme hakkı yoktur hele hele
Meclis Başkan Vekilinin
Tam da bu mantıktır, bizim Kürt sorunu
konusunda bir türlü mesafe almamızı engelleyen tam da bu
mantıktır.
İkinci bir nokta olarak, zaten buraya gelen
HDPli vekiller yoğunlukla cenazeleri konuşuyor, cenazelerin
gömülmemesi durumunu konuşuyor, bunu gündemleştirmeye
çalışıyoruz. AKP adına konuşan hatipler buna dair
açıklamalar yaptılar. Arkadaşlar, öyle değil, değil.
Kürtlerin cenazelerine yapılan hakaret 1925ten bu yana devam ediyor ve
son derece sistemli, son derece sistematik bir politikadır. Şeyh
Saidin ve 47 arkadaşının hâlâ mezar yerleri belli değil,
Seyit Rızanın ve arkadaşlarının mezar yerleri belli
değil; Saidi Kürdinin ya da Saidi Nursinin cenazesi nerede, kimse
bilmiyor. 1980lerde askerî çöplüklere atılan cenazeleri biliyoruz,
Kasaplar Deresini biliyoruz, kimsesizler mezarlıklarını
biliyoruz. 400e yakın toplu mezarda 4 bin tane insanın hâlâ yerinin
bulunmasını bekliyoruz, İnsan Hakları Derneğinin
raporlarında bunlar var. Bu yaz boyunca teşhir edilen cenazeleri
gördük, sürüklenen cenazeleri gördük, yedi gün sokak ortasında bekletilen
Taybet ananın cenazesini gördük, gördük, gördük. Bu, sistemli bir devlet
politikasıdır. Bu, dün AKPyle başlayan bir şey değil
ve bunun kökünde, temelinde şu mantık vardır: İngilizce,
Latince bilen arkadaşlar
(x) kelimesi
insan kelimesi
(x) gelir, Latince bir kök ve
(x)
ölüsünü
gömebilen varlık demektir. İnsanı diğer varlıklardan
ayıran temel fark kendi ölüsünü gömebilmektir. Eğer sen Kürte kendi
ölüsünü gömme hakkı vermiyorsan onu insan kategorisinin
dışına itmişsin demektir, kabul edilemez olan budur. (HDP
sıralarından alkışlar) Zaten insan olarak
görmediğinizle hiçbir zaman barış filan yapamazsınız.
Kürtlerle barış yapmak istiyorsanız, dirisiyle barış
yapmak istiyorsanız ölüsüne saygı duyacaksınız. Kürtlerin
bu konuda geri atacakları tek bir adımları yoktur. Sadece bu
yeni ölümler değil, 1925ten bu yana cenazesine hakaret edilen; suçu,
günahı, eylemi, yaptığı ne olursa olsun cenazesine hakaret
edilen bütün insanları bizim soruşturmamız, sorgulamamız ve
bu adaletsizliği bir şekilde gidermemiz gerekiyor. İnsan
olmanın gereği budur, etik siyasetin de gereği budur.
Bunları belirttikten sonra dış
politika konusunda birkaç küçük şey paylaşacağım. AKPli
hatip dış politika konuşurken
Tabii, meseleye siyah beyaz
bakmamak gerekiyor. Evet, çok değişkenli bir durum özellikle Orta
Doğudaki siyaset, kabul; sürekli dinamik, ilişkiler sürekli
değişiyor, güç dengeleri değişiyor, amenna. Mesele, mevzuya
siyah beyaz bakmak değil. Hükûmetin ve devletin yaptığı
siyaha beyaz, beyaza siyah demek yani yanlışta ısrar etmektir.
Yoksa, herkesçe malumdur, ilişkiler sürekli değişir, siyaset
dinamik bir süreçtir; kabul, amenna, dinamik bir süreçtir. Peki, bu dinamizm
içerisinde ne yapıyoruz? Şöyle, kısaca, hemen, küçük bir
hatırlatma da bulunalım: Suriyedeki dış politika
Türkiyenin bütün dış politika enerjisini tüketmiştir.
Türkiyeyi dünya kadar karanlık, kirli, paslı ilişkinin
içerisine sokmuştur. Bakın, Rusyayla ilişkiler malum, ortada,
jet krizinden sonra. Iraka, Başikaya asker gönderdiler, belki bir
pozisyon yakalarız Musulun geleceğine dair, birkaç askerle orada
pozisyon elde edelim
Hem Rusya hem Amerika hem İran hem Irakın
tepkisiyle enselerini kaşıyarak oradan çıktılar.
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay)
Çıkmadılar, hâlâ oradalar.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) İranla
ilişkiler zaten malum, ortada. Rusyayla ilişkiler sadece Rus-Türk
ilişkileri değil, Rusyanın nüfuzunun olduğu bütün
yerlerde; Kırımdan, Kafkaslardan tutun, Irak, Suriye, İrandan
Orta Asyaya kadar Türklerle uğraşacaklar. Türkiye Cumhuriyeti
devletinin politikasıyla, dış politikasıyla
uğraşacaklar ve bir parça dış siyaset bilen şunu görür
ki Ruslar henüz başlamadılar. Bu konuda da çok dikkatli olmak
lazım.
Geçelim diğer tarafa. Avrupa Birliğiyle
ilişkiler mülteci krizine endekslenmiş, 3 milyar dolar verdiler,
bütün savaşın yükünü Türkiyeye yığdılar.
Amerikalılar kısmen memnun, İncirliki verdiler, maşallah,
milliyetçilerden de tek bir laf çıkmadı. Çıktı mı?
Duymadık. İncirliki de verdiler.
Bağımsız dış politika
dediniz, şimdi de Almanlar AWACSları Konyaya göndereceklermiş,
üsse ve Türkiye kendi güvenliğini sağlamak için, evet, yalvar yakar
bir şekilde NATOyu buraya çekmeye çalışıyor.
Bağımsız dış politika diye bir şey yok.
Arkadaşlar, temelde bir yanlış var ve
bu yanlışta ısrar etmek bakın Türkiyeyi nereye götürüyor:
Bütün bu hengâme içerisinde Türkiyenin Orta Doğuda kalan dostu bir
Kürtlerdi, Kürdistan bölgesel yönetimiydi; şimdi bu
sıkışmışlıkla, özellikle Rusyayla gerilen
ilişkiler bağlamında iyice sıkışan, izole olan
Türkiye, bir bakıyoruz ki bir anda İsraille ve Suudi Arabistanla
yeni ilişkinin zeminini arıyor. Reelpolitiktir,
anlaşılır bir durumdur. Anlaşılır bir durumdur da
arkadaşlar, ortada başka bir şey var: Terörist devlet olarak
ilan edilen İsrail bir anda Türkiyenin dostu oldu; halkı dostu ama
devleti de dostu. Şu an bazı haberler okuyoruz, Gazze ve Hamas
konusunda ne tür pazarlıklar yapılıyor bilmiyoruz, o konuda
enforme edilmedik ancak Netanyahunun maşallahı var, Kudüs başta
olmak üzere camilerde ezan kesmeye hazırlanıyor, bunu takip ediyoruz.
Diğer taraftan, Suudi Arabistanla, Sayın
Cumhurbaşkanının ifadesiyle mükemmel bir ilişki var. Tabii,
biz, Suudi Kralını yoğunlukla, Türkiyeye gelip Antalyada
böyle kafilelerle lüks tatiller yaparak biliyoruz, toplum da genel olarak böyle
biliyor, medya böyle yansıtıyor ama Suud rejimi Orta Doğunun en
kirli, en karanlık rejimlerinden bir tanesidir. Bakın,
hatırlıyor musunuz, Rabia üzerinden ne fırtınalar
kopardı. Sisi Müslüman Kardeşleri infaz ederken, toplu şekilde
katliamlar yaparken Sisiye en büyük desteği kim verdi? İsrail bir
taraftan
Suudiler değil mi? Silah desteği verdiler, diplomatik
destek verdiler, ekonomik destek verdiler, Sisi Müslüman Kardeşleri tuzla
buz etti. Ortada kala kala, eğer bir Suudiye ve şu an ezanları
susturmaya hazırlanan İsrailin dostluğuna kalmışsa
gerçekten Hükûmetin dış politikası batmış durumdadır.
Bunu şunun için söylüyoruz: Reelpolitik tamam ama ilkeli, etik
dış politika şiarıyla sürekli olarak hepimize had
bildiren, ders veren Hükûmetin bir şunu düşünmesi lazım: Orta
Doğuda, her tarafı dökülmüş dış
politikasını değiştirmek gibi bir niyeti yok Hükûmetin,
eski politikasını yeni ittifaklarla sürdürmeye
çalışıyor ve şu an bulabildiği bölgedeki iki
ittifaktan birincisi İsrail, ikincisi Suudi Arabistan. Bakın,
şunu söylemiyoruz: Türkiyenin Orta Doğudaki güçlerle, bölgesel
güçlerle ilişkilerinin kötü olmasını falan kimse istemez, bunu
istemiyoruz ama o kadar can havliyle, sağa sola bir diplomatik alan açmak
için saldırıyorsunuz ki bulabildiğiniz Suud, diğer taraftan
İsrail. Suudi Arabistan da -bilmiyorum artık neyin
mesajıydı, onu da bilmiyoruz- Sayın Cumhurbaşkanı
oraya gittikten hemen sonra 47 kişiyi infaz ederek -darağacına
mı çekti ne yaptı- İranla ilişkileri iyice gerdi ve
artık nur topu gibi neredeyse bir Şii-Sünni kavgamız var.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla)
- Umuyoruz ve
diliyoruz Türkiye bunun bir parçası olmaz. Bunun bedelini, bunun siyasi
faturasını hepimiz öderiz.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özsoy.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Hemen
bitiriyorum.
Son olarak şunu söyleyeyim: Türkiyenin yeni
ittifak arayışlarından ziyade, her tarafı çürümüş,
dökülmüş dış politikasını radikal bir şekilde
revize etmesi gerekiyor.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunacağım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı talebi
vardır, dikkate alacağım.
Öneriyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir.
Gündemin Sözlü Sorular kısmına
geçiyoruz.
X.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI (x)
1.- Bolu Milletvekili Ali Ercoşkunun, çeşitli
gerekçelerle memuriyetine veya aday memurluğuna son verilenlerin kamuda
tekrar istihdamı ile ilgili çalışmalara ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi
(6/12) ve Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı
2.- Kayseri Milletvekili İsmail Tamerin, 2002 ve 2015
yılları itibarıyla sağlık harcamalarının
miktarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/35) ve Sağlık Bakanı
Mehmet Müezzinoğlunun cevabı
3.- Kayseri Milletvekili İsmail Tamerin, 2002 ve 2015
yılları itibarıyla sağlık personeli
sayılarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/36) ve
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı
4.- Kayseri Milletvekili İsmail Tamerin, 2002 ve 2015
yılları itibarıyla acil servis ve ambulans sayılarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/37) ve Sağlık Bakanı Mehmet
Müezzinoğlunun cevabı
5.- Çorum Milletvekili Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurtun,
2002 ve 2015 yılları itibarıyla hastane sayılarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/38) ve Sağlık Bakanı Mehmet
Müezzinoğlunun cevabı
6.- Çorum Milletvekili Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurtun,
2002 ve 2015 yılları itibarıyla sağlık merkezlerine
yapılan müracaatlara ve muayene sayılarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/39) ve Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun
cevabı
7.- Çorum Milletvekili Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurtun,
kanserle mücadele kapsamındaki çalışmalara ilişkin sözlü
soru önergesi (6/40) ve Sağlık Bakanı Mehmet
Müezzinoğlunun cevabı
8.- Çorum Milletvekili Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurtun,
2002 ve 2015 yılları itibarıyla kamu hastanelerindeki tıbbi
cihaz sayılarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/41) ve
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı
9.- Çorum Milletvekili Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurtun,
evde sağlık hizmetlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/42) ve
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı
10.- Kayseri Milletvekili İsmail Tamerin, 2002 ve 2015
yılları itibarıyla Türkiyedeki ortalama yaşam sürelerine
ve anne-bebek ölüm oranlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/43) ve
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı
11.- Kayseri Milletvekili İsmail Tamerin, şehir
hastanelerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/44) ve Sağlık
Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı
12.- Kayseri Milletvekili İsmail Tamerin, 2003 ve 2015
yılları itibarıyla vatandaşların sağlık
hizmetlerinden memnuniyet düzeyine ilişkin sözlü soru önergesi (6/45) ve
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı
13.- Kayseri Milletvekili İsmail Tamerin, aile hekimi
sayısına ve aile hekimliğinin geliştirilmesine yönelik
çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/46) ve
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı
14.- Trabzon Milletvekili Haluk Pekşenin, Trabzondaki
kanser vakalarına ve erken teşhis çalışmalarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/68) ve Sağlık Bakanı Mehmet
Müezzinoğlunun cevabı
15.- Kahramanmaraş Milletvekili Fahrettin Oğuz Torun,
sağlık çalışanlarının özlük haklarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/81) ve Sağlık Bakanı Mehmet
Müezzinoğlunun cevabı
16.- Trabzon Milletvekili Haluk Pekşenin, Trabzonda
sağlık hizmetine erişimde yaşanan sorunlara ilişkin
sözlü soru önergesi (6/96) ve Sağlık Bakanı Mehmet
Müezzinoğlunun cevabı
17.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, ambalajlı
sulara ve içme sularına yönelik radyasyon kontrollerine ilişkin sözlü
soru önergesi (6/107) ve Sağlık Bakanı Mehmet
Müezzinoğlunun cevabı
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
Sunuşlar bölümünde belirttiğim sözlü soru önergelerini
Sağlık Bakanı Sayın Mehmet Müezzinoğlu birlikte cevaplandıracaklardır.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
19.11
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.16
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)
------0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23üncü
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
Şimdi
Sunuşlar bölümünde belirttiğim sözlü soru önergelerini
Sağlık Bakanı Sayın Mehmet Müezzinoğlu birlikte
cevaplandıracaktır. Ancak, siyasi parti gruplarının
anlaşması nedeniyle soru-cevap işlemine ayrılan süreyi daha
verimli kullanmak için önergelerin okunması işlemi
yapılmayacaktır. Önergeler tam metin hâlinde tutanak dergisinde
bastırılmaktadır. Ayrıca, cevaplanacağı önceden
bildirilen soru önergelerinin özet bilgilerini içeren liste gruplara
dağıtılmıştır.
Şimdi
sözlü soru önergelerini cevaplandırmak üzere Sağlık Bakanı
Sayın Mehmet Müezzinoğlunu kürsüye davet ediyorum.
Buyurun
Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın
Bakanım, süreniz bir saattir.
SAĞLIK
BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Bursa) Sayın Başkanım,
değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkanım, öncelikle sizlere bu yeni görevinizde başarılar
diliyorum, başarılı hizmetler vermenizi temenni ediyorum.
2016
yılının siz değerli milletvekili
arkadaşlarımıza, milletimize ve insanlığa daha çok
huzur, daha çok barış, daha çok kardeşlik, daha çok da dünyaya
insanlık vicdanının hâkim olmasına vesile
olmasını temenni ediyorum.
Sözlü soru önergelerinin sorularını
okumadan ilgili arkadaşımızın sorularını
cevaplamaya çalışacağım. Sizleri tekrar saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle Sayın Ali Ercoşkunun (6/12)
esas numaralı Sözlü Soru Önergesine cevabım şıklardan
oluşuyor.
Birinci sorunun cevabı: Yakın tarihimizde
28 Şubat süreci olarak isimlendirilen ve zirve noktası 28 Şubat
1997 olan postmodern darbe süreci öncesi ve sonrasında yapılan
hukuksuzluklar sebebiyle görevlerinden ilişiği kesilen kamu
görevlileriyle ilgili olarak yapılan düzenlemeler şöyle
özetlenebilir: Bu dönemin akabinde 2 tane disiplin affı kanunu
çıkartılmıştır. 28/08/1999 tarihli ve 4455
sayılı Kanunun ve 22/6/2005 tarihli ve 5525 sayılı Kanun
bahse konu olan kanun hükümleri kapsamına giren kamu görevlileri
hakkında tesis edilen disiplin cezaları affedilmiş, devlet
memurluğundan çıkarılan kişilere ise yeniden kamuya
atanabilme hakkı getirilmiştir.
Diğer taraftan, 12/7/2013 tarihli ve 6495
sayılı Kanunun 43üncü maddesiyle 5525 sayılı Kanuna
eklenen ek madde 1 ile 28 Şubat 1997 tarihinden sonra disiplin
cezaları sebebiyle memuriyetten çıkarılanlara üç ay içinde
başvurmaları hâlinde memurluğa atanmalarında yaş
şartı aranmayacağı hükme bağlanmıştır.
1/1/1990 tarihinden 6495 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe
kadar, 2013 yılına kadar kılık kıyafet düzenlemelerine
aykırı davrandığı gerekçesiyle adaylık statüsünde
iken devlet memuriyetinden çıkarılanların da üç ay içinde
müracaat etmeleri hâlinde kamu kurumlarına atanmaları
öngörülmüştür. Yine aynı sebeple yükseköğretim kurumlarında
öğrenci iken ilişiği kesilenlerin de memuriyete
atanmalarında yaş şartı aranmayacağı hükme
bağlanmıştır.
Cevap 2) Bu atamalar
kurumlar tarafından gerçekleştirildiği için Devlet Personel
Başkanlığı kayıtlarında sayısal veri
bulunmamaktadır.
Cevap 3) Yüksek
Askerî Şûra kararıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinden
ilişiği kesilen subay ve astsubayların haklarının
iadesi amacıyla 10/03/2010 tarihli ve 6191 sayılı Kanunun
10uncu maddesiyle 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanununa geçici 32nci madde eklenmiştir. Buna göre, kanun yürürlüğe
girdiği tarihte emsalleri Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapmakta
olan kişilerden isteyenlerin Devlet Personel
Başkanlığınca kamu kurum ve kuruluşlarına
araştırmacı olarak atanmalarına imkân
sağlanmış, bunlara araştırmacı kadrolarında
bulundukları sürece Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan
emsallerine ödenen mali hakların aynen ödenmesi öngörülmüştür.
Emsalleri TSKda terfi ettikçe bu personele de emsalleri için öngörülen
aynı mali hak artışları sağlanmıştır.
Bu şekilde Devlet Personel Başkanlığınca kamu kurumlarına
atanması teklif edilen hak sahibi sayısı 691 kişidir.
Emsalleri TSKdan emekli olanların yaşıyorlarsa kendilerinin,
vefatları hâlinde ise hak sahiplerinin TSKdan emekli olan emsalleri için
uygulanan tüm emeklilik haklarından faydalanmaları
öngörülmüştür. Böylece yargıya kapalı Yüksek Askerî Şûra kararlarıyla TSKdan ilişkileri
kesilen subay ve astsubaylarımıza iadeiitibar sayılabilecek bir
düzenleme yürürlüğe konulmuştur.
Sayın İsmail Tamerin (6/35) esas
numaralı Sözlü Soru Önergesine cevabımız: 2002 yılı
itibarıyla kişi başı sağlık harcaması 284 TL
iken 2014 yılı itibarıyla kişi başı
sağlık harcaması 1.232 TLye yükselmiştir.
İkinci sorusunun cevabı: 2002
yılı itibarıyla kamu sağlık harcamalarının
millî gelir içerisindeki payı yüzde 3,8 iken 2014 yılı
itibarıyla bu pay yüzde 4,2ye yükselmiştir.
Üçüncü sorunun cevabı: 2006 yılı
itibarıyla kamu sağlık harcamalarının merkezî yönetim
bütçesi içindeki payı yüzde 5,2 iken 2014 yılı itibarıyla
bu pay yüzde 4,8e düşmüştür.
Yine, İsmail Tamerin (6/36) esas numaralı
sözlü sorularına cevaplarımız: Burada, hekim, asistan, pratisyen
hekimle ilgili 2002 yılından 2015 yılına kadar
rakamları kendisi istiyor. Bu tabloyu 2002 ve 2015 yılı olarak
sizlere sunayım. Diğer, tablonun tamamını bütün
milletvekili arkadaşlarımıza iletebilirim.
Uzman hekim sayısı 2002 yılında
45.457 iken 2015 yılında 78.285, pratisyen hekim sayısı
30.900 iken 2015te 40.119, asistan hekim sayısı 15.592 iken 21.687,
toplam hekim 2002de 91.949 iken 2015te 140.091 olmuştur. Diş hekimi
sayısı 16.371 iken 22.691, eczacı sayısı 22.289 iken
27.466, hemşire ebe sayısı 72.393 iken 2015te 150.040, ebe
sayısı 41.449 iken 2015te 53.027; genel toplam olarak da
sağlıkta 2002de 244.481 sağlık çalışanıyla
hizmet verirken 2015te 393.315 rakamıyla hizmet verme gayreti içinde
olduk.
4üncü sorusunun cevabı: Sağlıkta
insan gücü demografik gelişmeler ile uzun vadede ihtiyaç duyulacak yeni
meslekler de dikkate alınarak nicelik olarak geliştirilmeye devam
edilmektedir. Bu bağlamda 2023 yılı için sağlık
mesleklerinde belirlenen insan gücü ihtiyacı 2023 Yılı
Sağlık İş Gücü Hedefleri ve Sağlık Eğitimi
adlı kitapla yayımlanmıştır. 36 sağlık
mesleğini kapsayan bu kitapta eğitim projeksiyonları
yapılarak arz-ihtiyaç dengesi ortaya konulmuştur. Eğitimle
ilgili projeksiyonlar yapılırken okullara yeni alınacak
öğrenci sayılarına ilişkin öneriler de
geliştirilmiştir. Aynı çalışma önümüzdeki yirmi
yıllık süreç yani 2037 için de revize edilmektedir. Bu amaçla her bir
sağlık meslek grubunu -uzman hekim, ana dal, yan dallar da dâhil-
kapsayacak şekilde planlanmaktadır.
Yine, İsmail Tamerin (6/37) esas numaralı
sözlü sorularına cevabım: İstasyon sayısını
soruyor. 2002, 481; 2015, 2.298. Ambulans sayısı 2002de 618, 2015te
4.229. UMKE aracı sayısı 2002de yok, 2015te 177. Ambulans
başına düşen nüfus 2002de 105.214, 2015te 20.339.
5inci sorusunun cevabı: Gelişen
Coğrafi Bilgi Sistemleri ve bilgi sistemleri altyapılarının
desteğiyle istasyon, ambulans ve ekip sayılarımızı
artırarak ülke genelinde acil sağlık hizmetlerinin daha
hızlı ve daha etkin hâle getirilmesi de hedeflenmektedir.
Sayın Lütfiye İlksen Ceritoğlu
Kurtun (6/38) esas numaralı sözlü sorusuna cevabım: Yine,
yıllarla kıyaslamalı olarak hastane sayısı 2002
yılında 1.156, 2015 yılında 1.548. Ağız diş
sağlığı merkezi sayısı 2002de 14, 2015te 197.
Diş hastanesi ve diş eğitim hastanesi 2002de 1, 2015te 52.
Hastane başına düşen nüfus 2002de 56.248, 2015te 50.486.
Yine, Sayın Lütfiye İlksen Ceritoğlu
Kurtun (6/39) esas numaralı sözlü sorusuna cevabım: Yıllara
göre toplam hekime müracaat sayılarını istemiş. Ben yine
2002-2014 ve 2015 rakamlarını vereceğim çünkü 2015in ilk
altı ayı var. 2002 yılında toplam hekime müracaat 208
milyon 966 bin 46 iken 2014te 643 milyon 992 bin 30, 2015in ilk altı
ayında ise 332 milyon 361 bin 69.
Yine, yıllara göre kişi başı
hekime müracaat sayısı 2002 yılında 3,1 iken 2014
yılında 8,3; 2015 yılının ilk altı ayında
ise 4,3 olarak gerçekleşmiştir.
2015 yılı itibarıyla Kanser Erken
Teşhis Tarama Merkezi (KETEM) sayısıyla ilgili yine Sayın
Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurtun (6/40) esas numaralı soru önergelerine
cevabımız ise, kanser erken teşhis tarama ve eğitim
merkezlerinin sayısı 197dir. Her ilimizde en az bir tane olmak üzere
KETEM bulunmaktadır; bunlar içerisinde 24ü mobil KETEM olarak hizmet
vermekte, kanser taramaları için vatandaşımızın
yaşadığı yerlere gitmektedir.
Türkiye'de ölüm nedenlerini yetkili kurum olan
Türkiye İstatistik Kurumu açıklamaktadır. TÜİKin ölüm
nedenleri tabloları incelendiğinde, kanser vakalarının,
dolaşım sistemi hastalıklarından sonra ikinci ölüm nedeni
olarak ölümlerin yaklaşık yüzde 20sinden sorumlu olduğu
görülmektedir. Bu anlamda, TÜİK verilerine göre, yine 2012
yılında dolaşım sistemi hastalıklarından ölüm
oranı yüzde 37,9 iken 2013te 39,6; 2014te 40,4; iyi ve kötü huylu
tümörlerden ölüm oranı 2012de yüzde 21,6; 2013te yüzde 21,2; 2014te ise
yüzde 20,7. Bu tabloyu yine bütün milletvekili arkadaşlarımıza
gönderebilirim.
Değerli arkadaşlar, hastalanmadan
sağlıklı, uzun bir hayatı sağlık
politikalarımızın temeline koymalıyız, koyuyoruz. Bu
kapsamda, kanserle mücadele politikamızın temelini de birincil
korunma dediğimiz kanser yapan etkenlerin ortadan
kaldırılmasına yönelik mücadele oluşturuyor. Bu amaçla,
birincil korunmayla önlenebilen ve ülkemiz için çok önemli olan akciğer,
mesane, mide ve meme kanserleri gibi pek çok kanserin etkeni olan tütüne
karşı önemli bir mücadele programını hep birlikte yürüttük,
yürütmeye devam ediyoruz. Yürüttüğümüz bu program, Dünya Sağlık
Örgütü başta olmak üzere, uluslararası arenada büyük takdir
topladı. Kanser oluşumunda bir diğer önemli risk unsuru olan
obezite için Türkiye Sağlıklı Beslenme ve Hareketli Hayat
Programını yürütmeye devam ediyoruz. Dünyaya örnek
oluşturacağını ümit ettiğimiz 1 Milyon Bisiklet
Projemizde, hem vatandaşlara sağlıklı, hareketli bir hayat
tarzını benimsetmeyi hem de çevrenin korunmasına katkıda
bulunmayı hedefliyoruz. Kansere neden olabilen çevresel etkenler
konusundaki bilgi düzeyimizi artırmak, gerekli tedbirleri almak üzere de
çalışmalarımıza devam ediyoruz. Asbest ve radon maruziyeti
ve risk durumunu araştırmak üzere büyük ölçekli çalışmalar
sürüyor.
Kanserin erken tanısının önemini
hepimiz biliyoruz. Bu çerçevede, meme, rahim ağzı ve kolorektal
kanserlerle ilgili toplum temelli tarama halk eğitimi
programlarını yürütüyoruz. KETEMler yanında aile hekimlerimiz
de tarama programlarına destek veriyorlar. Böylece yakın zamanda tüm
hedef nüfusumuzu taramadan geçirmeyi hedefliyoruz.
Yine Sayın Lütfiye İlksen Ceritoğlu
Kurt (6/41) esas numaralı Sözlü Soru Önergesinde, radyolojik tanı
cihazlarıyla ilgili dağılımı istemiş yıllara
göre. Yine 2002 ve 2015 rakamlarını vererek tabloyu sunmaya
çalışacağım. 2002 yılında 58 olan MR adedi 2015
yılında 780; BT sayısı 323, 2015 yılında 1.093;
ultrasonografi sayısı 1.005, 2015 yılında 5.445 olarak
hizmet vermeye devam ediyor.
Yine,
Sayın Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurtun (6/42) esas numaralı
soru önergelerine cevabımız: Evde sağlık hizmetlerinin
kurgulanması aşamasında ağır engellilik ve Avrupa
ülkeleri ihtiyaç analizleri kullanılarak nüfusun binde 2sine ulaşmak
hedeflenmiş ve bu anlamdaki
başarı bugün bu rakamın çok ötesine ulaşılarak
sağlanmıştır. Bakanlığımız
tarafından 2010 yılından beri toplam 639.359 evde
sağlık hizmeti hastasına ulaşılmıştır.
1 Ocak-31 Ekim 2015 arasında ise 257.484 hastaya evde sağlık
hizmeti verilmiştir. Ayrıca bu hastalardan 30.760ına evinde
ağız ve diş sağlığı hizmeti de
sunulmuştur. Evde sağlık hizmeti birimlerince hastaya
konulmuş olan tanı ve planlanan tedavi çerçevesinde, bulunduğu
ev ortamında muayene, tetkik, tahlil, tedavi, tıbbi bakım ve
rehabilitasyon hizmetlerinin verilmesini, ilacın reçete edilmesindeki özel
düzenlemeler saklı kalmak kaydıyla uzun süreli kullanımı
sağlık raporuyla belgelendirilen ilaçların reçete edilmesini,
tıbbi cihaz ve malzeme kullanımına ilişkin raporların
çıkarılmasına yardımcı olunmasını,
hastanın ve ailesinin evde bakım sürecinde üstlenebilecekleri
görevler ile hastalık ve bakım süreçleri hakkında
bilgilendirilmeleri, hastaya evde kullanılması gereken tıbbi
cihaz ve ekipman konusunda eğitim ve danışmanlık hizmetlerinin
verilmesi, gerekli görülen hâllerde hastanın ilgili sağlık
kuruluşuna ve sağlık kuruluşundan evine naklini kapsayan
hizmetler sunulmaktadır.
Evde sağlık hizmetlerinin
geliştirilmesine yönelik 2023 hedeflerimiz arasında, hizmetten
yararlanma kapsamını genişletebilmek amacıyla bireylere
evde sağlık hizmeti sunumuyla ilgili farkındalık
oluşturmak için bilgilendirme amaçlı medya kampanyaları
düzenlemek, evde sağlık hizmeti sunumu veren birimlerin altyapı,
eğitim ve teknoloji kapasitelerini geliştirmek, evde sağlık
hizmet sunumuyla ilgili sektörler arası iş birliğini
geliştirmek, evde sağlık hizmeti alan yalnız ve
ağır bakım hastalarının hizmetlere hızlı ve
zamanında erişimini sağlamak için uyarı sistemi kurarak
hizmetin erişim hızını artırmak hedeflenmektedir.
Sayın İsmail Tamerin (6/43) esas
numaralı soru önergesi: 2002-2014 yılları arasında
ülkemizde doğumda beklenen yaşam süresi ortalama dört buçuk yıl
artmıştır. Doğumda beklenen yaşam süresi 75in
üzerinde olup da bizim gibi yüksek artış sağlayan dünyada sadece
4 ülke vardır; Güney Kore, Estonya, Maldivler ve Lübnan.
Burada doğumda beklenen yaşam süresinin
değişimine dair bir grafik var: Erkeklerde 2002 yılında
70,5 yani yetmiş buçuk yaş dilimi 74,8e; kadınlarda 2002de
74,7 olan sayı 79,3e; ortalamada ise 2002de 72,5 olan ortalama süre
77ye yükselmiştir.
Bu dönem aralığında bebek ölüm
hızı binde 31,5ten 10,3e; 28 hafta üzeri bebekler için 7,6ya, anne
ölüm oranıysa yüz binde 45ten 15,2ye düşürülmüş durumda.
Hükûmetlerimizin kararlılığı, sağlık
çalışanlarımızın fedakârane gayretleriyle elde edilen
bu başarının altında eş zamanlı yürütülen çok
sayıda program yatıyor. Sadece başlıklar olarak saymak
istiyorum: Anne ölümlerini azaltmak için her bir anne ölümünün nedenlerini
masaya yatırarak tartıştığımız ve bir daha
oluşmasını engellemeye
çalıştığımız Anne Ölümleri İzleme Sistemi;
anne adayı her kadının sağlığını özel
bir dikkatle izlediğimiz 15-49 Yaş Kadın İzlemleri
Programı ve Türkiye Üreme Sağlığı Programı;
evlilik öncesi başvuran çiftlere sağlıklı aile
yapısı ve güvenli annelikle ilgili konularda
danışmanlık hizmetleri verdiğimiz Evlilik Öncesi
Danışmanlık Programı; anne adayının gebelikten
önce var olan hastalıklarının saptanmasını, gebelikte
sorun yaratabilecek durumların erken tanı ve tedavisini, gerekirse
sevkinin yapılmasını sağlayan Doğum Öncesi Bakım
Programı; her gebeye ücretsiz demir ve D vitamini desteği
sağladığımız Mikrobesin Destek Programı,
Doğum Sonu Bakım Programı; acil müdahale gerektiren doğuma
bağlı komplikasyonlara karşı sağlık personelinin
hazırlıklı olmasının sağlanmasını
hedefleyen Acil Obstetrik Bakım Programı; olumsuz iklim ve
ulaşım şartları nedeniyle sağlık kuruluşlarına
erişimde sorun yaşayabilecek anne adaylarının planlanan
merkezlere nakledilmesi ve konaklatılmasını amaçlayan Misafir
Anne Uygulaması Programı. Bebek ölümlerini azaltmak için de çok
sayıda programı hep birlikte yürütüyoruz. Bütün bu dinamiklerin ve
başarıların altında, az önce söylediğim gibi, yine,
meslektaşlarımız, hekimlerimiz, hemşirelerimiz, ebelerimiz
ve sağlık çalışanlarımız var. Onlara buradan
şükranlarımı iletmek istiyorum.
Yine, başlıklar hâlinde saymak gerekirse,
her bir bebek ölümünü izleyerek nedenini ortaya çıkarmak ve bir daha
aynı nedenle oluşabilecek bebek ölümlerini önlemek amacıyla Bebek
Ölümleri İzleme Sistemi, Yeni Doğan Canlandırma Programı;
sahada, yeni doğan yoğun bakım ünitelerinde çalışan
çocuk hekimlerine yönelik Yeni Doğan Yoğun Bakım Güncelleme
Eğitimi; Çocukluk Acil Tıp Kursu ve çocuk yoğun bakım temel
eğitim kursları, Yeni Doğan Transport Eğitimi, Temel Yeni
Doğan Bakımı Eğitimi, prematüre ve düşük doğum
ağırlıklı bebeklerin standart ve iyileştirilmiş
takiplerinin sağlanması için Yüksek Riskli Bebek İzlem
Programı, çocuk yaralanma ve berelenmelerinde gelen sakatlık için ölümleri
asgariye indirmek amacıyla hazırlanan Çocuk Güvenliğinin
Sağlanması Programı, Bebek Çocuk İzlemleri Programı,
Anne Sütünün Teşviki ve Bebek Dostu Sağlık Kuruluşları
Programı, 5 yaş altı çocuklarda akut ve kronik malnutrisyonun
önlenmesi amacıyla Tamamlayıcı Beslenme Programı;
Emzirmenin Korunması, Özendirilmesi, Desteklenmesi ile Demir
Yetersizliği Anemisinin Önlenmesi ve Kontrolü Programı, Bebeklerde D
Vitamini Yetersizliğinin Önlenmesi ve Kemik Sağlığının
Geliştirilmesi Programı; fenilketonüri, konjenital hipotiroidi,
biyotinidaz eksikliği ve kistik fibrozis yönünden yeni doğan her
bebeğin taranmasını yaptığımız Ulusal Yeni
Doğan Tarama Programı ve dünyanın en kapsamlı
bağışıklama programlarından biri olan
Genişletilmiş Ulusal Bağışıklık
Programı vesaire gibi birçok yönlü mücadeleyi bebeklerimizi, yeni
doğanlarımızı yaşatmak için
uyguladığımız programlar.
Yine, Sayın İsmail Tamerin (6/44) esas
numaralı sözlü sorusuna birinci cevabımız: Kamu-özel iş
birliği modeliyle hayata geçirdiğimiz şehir hastaneleri
yapım süreci başlamıştır. 1.250 yataklı Mersin
Entegre Sağlık Kampüsü Projesi ve 475 yataklı Yozgat Eğitim
ve Araştırma Hastanesinin inşaatı devam etmektedir.
İlk olarak 1.250 yataklı Mersin Entegre Sağlık Kampüsü
Projesini 2016 Temmuz ayı, 475 yataklı Yozgat Eğitim ve
Araştırma Hastanesini 2016 sonu ve yine 3.660 yataklı Ankara
Bilkent Entegre Sağlık Kampüsünü de 2016 sonu veya 2017
başında hizmete sunmayı hedefliyoruz. Yine, kamu-özel iş
birliği modeliyle 18 projenin sözleşmesi tamamlanmış ve
yapım aşamasına geçmiştir, 5 projemizin ihale süreci devam
etmektedir.
Dördüncü sorusunun cevabı: En üst fiziki
standartta hasta yatak hizmetleri, en üst standartta teknik alt yapı, en
üst standartta medikal alt yapı, en üst standartta tedavi güvenliği,
yine yüksek standartta çalışma konforu sağlanmak
hedeflenmektedir kamu-özel iş birliğiyle hedeflediğimiz
projelerin sonuçları. Yine, buralarda hastane enfeksiyonlarının
azaltılması, tedavi maliyetlerinin düşürülmesi, yüksek
teknolojinin daha düşük maliyet ile kullanılabilmesi, koruyucu
sağlık hizmetlerine daha fazla kaynak aktarılabilmesi ve
vatandaşlarımızın sağlık problemlerini
bulundukları illerde veya bölgelerinde çözme imkânını
sağlamak; hasta, hasta yakınları ve çalışanlar için
kapalı otoparkların, spor merkezlerinin, kreşlerin ve gündüz
bakım evlerinin olduğu yeni sosyal imkânlar. Sağlık turizmi
için var olan insan gücünün teknik ve fiziki altyapıyla
geliştirilmesi ve sağlık turizminde iddialı noktaya
taşınabilmesi de yine bu projelerimiz ile hedeflerimiz arasında.
Sayın
İsmail Tamerin (6/45) esas numaralı -sağlık hizmetleri
memnuniyet oranlarıyla ilgili yıllar kıyaslamasını
istiyor- Sözlü Soru Önergesine birinci cevabımız: Sağlık
hizmetlerinden memnuniyet 2003 yılında yüzde 39,5lardayken 2014
yılında yüzde 71,2 oranına yükselmiş. Son yıllarda,
artan beklentiler nedeniyle memnuniyet oranında küçük de olsa bir
düşme gözlemlenmekte ve bu düşüşün gerekçeleri
tarafımızdan incelenmekte ve gerekli tedbirler alınmakta. Yine,
bu anlamda, Avrupa Birliğindeki memnuniyetlere
baktığımızda -yine grafikten bir örnek vereceğim-
Avrupa Birliği memnuniyet ortalaması yüzde 63 iken Türkiyenin memnuniyeti
-az önce söylediğim gibi- 71,2.
Yine, ikinci
sorusunun cevabı: Yurt dışından ülkemize gelen hasta
sayısı her geçen yıl katlanarak artmaktadır. Bu hasta
grubunun beklenti ve algısının yönetilmesi, sektör içinde
koordinasyonun sağlanması adına 7 Şubat 2015 tarihinde
Resmî Gazetede yayımlanan Başbakanlık genelgesiyle
Sağlık Turizmi Koordinasyon Kurulu kurulmuştur. Bu Kurulun
oluşturulmasıyla birlikte çalışma grupları
belirlenmiş ve sağlık turizmi bir sektör olarak yeniden
yapılandırılmaya başlamıştır.
Çalışma grupları olarak mevzuat ve akreditasyon
çalışma grubu; tanıtım, pazarlama ve fiyatlandırma
çalışma grubu; eğitim ve planlama çalışma grubu
öncelikle ulusal sektör analiz çalışmalarımız
başlatılmış ve eş zamanlı olarak hedef ülkeler
raporları hazırlanmıştır. Öncelikli pazarlar ve hedef
ülkelerin belirlenmesi, sonrasında hazırlanan raporlar
doğrultusunda pazara girme analizleri, markalaşma ve
tanıtım başlıkları üzerine
çalışmalarımız başlamıştır.
Diğer bir önemli husus olan eğitimli
sağlık turizmi personeli temini doğrultusunda eğitim
faaliyetlerinin yapılandırılması
başlatılmış olup 2016 yılı içerisinde 500 kamu
personelinin Sağlık Turizmi Sertifikası Programını
tamamlaması öngörülmüştür. Ayrıca, kendi ülkeleri
dışında hasta trafiğinin yoğun olduğu ülkelerle
görüşmeler yapılmakta olup, bu bağlamda Kasım 2015
tarihinde yapılan İslam İşbirliği Teşkilatı
Sağlık Bakanları Toplantısı sonrasında
yayınlanan İstanbul Deklarasyonuna üye ülke
vatandaşlarının kendi ülkeleri dışında
sağlık hizmeti almak için çıkış
yaptıklarında diğer üye ülkelerden birine yönlendirilmesi
tavsiye kararı alınmıştır.
2014 yılı uluslararası hasta
sayıları 2013 yılıyla
karşılaştırıldığında gelen toplam
uluslararası hasta sayısında yüzde 21lik bir artış
gerçekleşmiştir. 2014 yılı verilerine göre, Türkiyedeki
mevcut hastanelerin 952 tanesi uluslararası hastalara hizmet
vermiştir, vermektedir. 335 devlet hastanesi, 502 özel hastane, 64
eğitim-araştırma hastanesi ve 31 üniversite hastanesi
yabancı uyruklu hasta tedavi etmiştir ve etmeye devam ediyorlar.
Toplamda en çok hasta özel hastaneler tarafından tedavi edilmiş olsa
dahi hastane başına düşen hasta sayısı
açısından en önde gelen hastane grubu, eğitim ve
araştırma hastaneleri grubu olmuştur. 2014 yılında
hastane başına düşen uluslararası hasta sayısı
yaklaşık olarak 521 iken 2013 yılında bu sayı 385
kişi olarak hesaplanmıştır. Bu değer 2012
yılında 291, 2013 yılında 385, 2014 yılında ise
521 kişiye yükselmiştir.
Sayın Tamerin cevaplanmasını
istediği üçüncü sorusu ise, sağlık serbest bölgeleri,
yatırımcıların ülkemize kendi hasta portföyüyle gelmesinin
önünü açabilmek önemli bir proje başlığıdır.
Yatırımcılar için sağlayabileceği bazı avantajlar
şu şekilde özetlenebilir: İşletmeciler için birçok vergi
avantajından yararlanma imkânı sağlar, SSK primi gibi, KDV,
kurumlar vergisi, buna benzer vergi muafiyetleri; yatırımcı için
ucuz altyapı ve yatırım imkânı, başvuru ve faaliyet
süresince her türlü bürokrasinin en aza indirilmesi. Serbest bölgede
sağlanan teşvik ve avantajlardan yerli ve yabancı bütün
yatırımcılar eşit olarak yararlanır. Ülkemizdeki
bazı mevzuatlar serbest bölgede uygulanmayabilir. Yüzde 100ü yabancı
yatırımcı gelebilir. Sağlık serbest bölgeleriyle
neler yapılabilir? dediğimizde, hastane, rehabilitasyon merkezleri,
termal turizm tesisleri, yaşlı tatil köyleri, sağlıklı
yaşam merkezleri, sağlık köyleri ve sağlık
teknokentleri gibi tesisler sağlık serbest bölgelerine
yapılabilir.
Yine Sayın
İsmail Tamerin (6/46) esas no.lu soru önergesine; 2015 yılı
Aralık ayı sonu itibarıyla ülkemiz genelinde 21.072 olan aile
hekimliği birimiyle sağlık hizmeti verilmektedir. Ülkemiz
genelinde aile hekimi başına 3.590 vatandaşımız
düşmektedir. Aile hekimliğinin geliştirilmesine yönelik 2023
projeksiyonumuz dâhilinde Bakanlığımızın
planladığı çalışmalar kapsamında
aşağıdaki hususlar yer almaktadır:
Sağlıklı
yaşam kültürünün teşviki; sağlıklı beslenme,
Obeziteyle Mücadele Programı, Diyabet Önleme ve Kontrol Programı,
Hareketli Yaşam Programı, Fiziksel Aktivite Programı.
Kötü
alışkanlıklardan korunma; uyuşturucu, alkol ve tütün
kullanımıyla mücadele.
Halk
sağlığı programları; güvenli annelik,
sağlıklı gebelik, bebek bakımı, aşılar,
nüfus yaş gruplarına göre her beş yaş dilimi için
sağlık hizmetlerinde spesifik programların geliştirilmesi.
İnsan
odaklı sağlık hizmeti sunumu; bütünleşik temel
sağlık hizmetleri, yeni dönem aile hekimliği, ASM
binalarının modernizasyonunun sağlanması, hastane
bulunmayan ilçelerde yirmi dört saat esasına göre sağlık hizmeti
verilmesinin sağlanması, uzman aile hekimliği ve tıp
eğitiminin yapılandırılması ve güçlendirilmesi,
bütünleşik temel sağlık hizmetlerinin sağlanması, aile
sağlığı merkezleri ile toplum sağlığı
merkezlerinde hasta, hasta yakını ve vatandaşlara
sağlık eğitimlerinin düzenlenmesi, aile
sağlığı merkezi ekibinin güçlendirilmesi yani diş
hekimi, diyetisyen, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının
aile danışmanı gibi güçlü merkez aile
sağlığı merkezlerini hedefliyoruz.
Sağlığın korunması ve
geliştirilmesinden hastalıkların önlenmesi, tedavisi ve
rehabilitasyonuna kadar insan odaklı tedavi hizmetleri ile bütünleşik
temel sağlık hizmet sunumunun sağlanması,
bağışıklama ve bulaşıcı hastalıklarla
mücadelede başarının sürekli kılınması, kronik
hastalık yönetiminin aile hekimi merkezli yürütülmesi, meslek
grupları için koruyucu sağlık programlarının düzenlenmesi,
akılcı ilaç kullanımının sağlanması,
akıllı, kolaylaştırıcı tanı
algoritmalarının geliştirilmesi, evde sağlık
hizmetlerinin geliştirilmesi, aile hekimliği
uygulamalarının hastane ve laboratuvar hizmetleriyle entegrasyonunun
güçlendirilmesi.
Hastaneden alınan randevuların aile
hekimliği sistemine entegre edilerek iyileştirilmesi, nüfusa göre on
iki saat hizmeti esas alan bir anlayışla aile hekimliğinin
yeniden yapılandırılmasının sağlanması, aile
hekimliği uygulamalarının 112 Acil sağlık hizmetleri,
gün hastaneleri, ikinci ve üçüncü basamak hastaneleri ve evde sağlık
hizmetleriyle entegrasyonunun sağlanması.
Aile diş hekimliğinin uygulanması,
normal doğumun teşvik edilmesi, sağlıklı yaşam
öncelikli dönüşüm programlarımızla sağlıklı
beslenme, gıda güvenliğinin ve ruh
sağlığının geliştirilmesinin sağlanabilmesi,
aile hekimliğinde tanı ve tedavi kılavuzlarının
kullanıma alınmasının sağlanması,
vatandaşların aile hekimliğinden nasıl
yararlanacağı ve uyması gereken kuralları içeren
broşürlerin, kamu spotlarının ve bilgi kaynaklarının
oluşturulması, sağlığı geliştirme
programları aracılığıyla bireysel beslenme
davranışlarının değiştirilmesinin sağlanması,
aile hekimliğini kullanmayan nüfusa yönelik politikaların
geliştirilmesi, aile hekimliği uygulamalarının diğer
birinci basamak sağlık hizmetlerine entegrasyonunun güçlenmesinin
sağlanması hedeflenmektedir.
Sayın Haluk Pekşen tarafından verilen
(6/68) esas numaralı Sözlü Soru Önergesine cevabımız:
Değerli arkadaşlar, kanser verilerine geriye dönük olarak 2002 yılına
kadar erişebilmekteyiz ancak o yıllara ait kanser kayıtları
da oldukça yetersiz durumdadır. Bu sebeple, bahsetmiş olduğunuz
soruyu tam olarak cevaplayamıyoruz. Ancak herhangi bir
hastalığı değerlendirirken vaka sayılarından çok,
görülme sıklığı değerlerine bakarız. Bu durum,
ülke ve bölgelerarası karşılaştırma imkânı da
vermesi açısından değerlidir. Biz de Bakanlık olarak
değerlendirmelerimizi bu şekilde yapıyoruz.
Özellikle Çernobil felaketi ardından Doğu
Karadeniz Bölgemizde kanser vakalarının arttığı
yolunda bir kanaat oluştu. Trabzon, kanser kayıtları
açısından ülkemizde Dünya Sağlık Örgütünün akredite
ettiği dördüncü kanser kayıt merkezimizden birisidir.
Dolayısıyla, Trabzonda kanser kayıtlarımız dünya
standartlarındadır. Son yirmi yılda Trabzon ilinden
Bakanlığımıza bildirilen toplam kanser görülme
sıklığı yüz binde 128,1 iken, Türkiye genelinde görülme
sıklığı ise 128,8 olarak
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) En
fazla yine Karadenizde Bakanım.
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU
(Devamla) - Yani Trabzondan gelen rakam yüz binde 128,1, Türkiye'de görülme
sıklığı ise 128,8 olarak hesaplanmıştır. Bu
rakamlardan Trabzon ilinde son yirmi yılda kanser vakalarının Türkiye
ortalamasının üzerinde bir sıklık göstermediğini
söyleyebiliriz. Trabzon ilinde 2014 yılında meme kanseri için 18.233
mamografi çekimi, serviks kanseri için 23.161 smear testi ve kolon kanseri için
de 31.458 dışkıda gizli kan testi
yapılmıştır. 2015 tarama rakamlarımızı ocak
ayı sonuna kadar toparlamış olacağız.
Yine, diğer bir sorunuza
Türkiyede fakülte,
uzmanlık, yan dal uzmanlık gibi en uzun süreli ve ağır
eğitimi alan tıp doktorlarının otuz yıl hizmetlerine
karşılık takriben 2100-2300 TL arasında emekli
aylığı aldığını biliyorsanız
Cevabını vereyim, soru bu şekilde: Bilindiği gibi,
ülkemizde, memur emekli aylıkları 5434 sayılı Emekli
Sandığı Kanununda belirtilen hükme göre belirlenmektedir. Bu
konu, Çalışma Bakanlığımız görev ve yetkileri
kapsamında olmakla birlikte, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanununda yapılan
değişiklikle, tabip ve diş tabipleri ile Tıpta
Uzmanlık Mevzuatına göre uzman olanların işveren payı
dâhil, sigorta primlerini kendileri ödemek kaydıyla 1 Temmuz 2010
tarihinden itibaren döner sermaye gelirlerinden kesilen primlere paralel olarak
emeklilik maaşlarında artış
yapılmıştır. Kaldı ki ülkemizde hem
çalışanlarımızın hem de emeklilerin emekli
aylıklarının artırılması ve refah seviyelerinin
yükseltilmesi, Hükûmetimizin genel politikaları arasında yer
almaktadır. Bu konuda önümüzdeki süreçte gerekli iyileştirmelerin
yapılabileceği konusunda gayretimizin olacağından
meslektaşlarımızın şüphesi olmasın.
Yalnız, ben burada az önce soruyu okurken,
soruyu atlarken, soruları Sayın Fahrettin Oğuz Torun (6/81)
esas numaralı sözlü sorusunun cevabı olarak 1inci cevabı
okudum, onu düzeltmiş olayım.
2nci sorusunun cevabı: Ülkemizde yıpranma
payı veya fiilî hizmet zammından faydalanacak olan meslekler, ilgili
kanunda belirtilmiştir. Bilindiği gibi, 5510 sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun
40ıncı maddesinin (5)inci fıkrası bu durumu
düzenlemiştir. Anılan kanun maddesinin (5)inci
fıkrasındaki hüküm gereği, mesleği icabı röntgen,
radyum ve benzeri iyonizan radyasyonlarla fiilen çalışan hekim,
diş hekimi, teknisyen, sağlık memuru, radyasyon fizikçisi ve
teknisyeni ve iyonizan radyasyonla fiilen çalışan bilumum personel ve
yardımcıları unvanlarında görev yapan ve fiilen röntgen,
radyum ve benzeri iyonizan radyasyon laboratuvarları işlerinde
çalışan personel fiilî hizmet süresi zammından
yararlandırılarak yıpranma payı almaktadır. Önümüzdeki
süreçte bu konunun Hükûmetimiz tarafından yeniden gözden geçirilerek
ihtiyaç duyulan iyileştirmenin ve verdiğimiz sözün
tutulabileceği bir sözü de inşallah Türkiye Büyük Millet Meclisinde
birlikte başarmayı arzu ettiğimi ifade etmek isterim.
3üncü sorunun cevabı: Bakanlık olarak
uzun bir süreden beri üzerinde durduğumuz konulardan biri,
çalışanlarımızın döner sermaye gelirlerinin emekli
aylıklarına yansıtılmasıdır. Bilindiği gibi,
böyle bir düzenleme ancak yasal değişiklikle
yapılabileceğinden, bu konuda Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı ile Maliye Bakanlığının da olumlu
görüşünün alınması gerekmektedir. Bakanlık olarak
önümüzdeki süreçte, çalışanlarımızın döner sermaye ek
ödemelerinin emekliliklerine yansıtılmasının mümkün
olması hâlinde bu gelirlerden gelir vergisi kesilmemesine dönük olarak
gerekli çalışmaların başlatılması
planlanmaktadır.
4üncü sorusunun cevabı:
Bakanlığımızda diğer sağlık
lisansiyerlerinin ek göstergelerinin 3600e çıkarılmasına dönük
yapılmış bir çalışma bulunmamaktadır.
5inci sorusu: Bakanlığımıza
bağlı eğitim ve araştırma hastanelerinde doçent
kadrosu bulunmamaktadır. Kadroların bulunduğu üniversiteler
itibarıyla doçent ve profesör unvanını haiz hekimler,
Bakanlığımızda uzman hekim kadrosunda görev
yapmaktadırlar. Eğitim araştırma hastanelerimize önümüzdeki
süreçte inşallah Sağlık Bilimleri Üniversitemizin kurgusuyla
burada da doçentlerimiz ve profesör arkadaşlarımız görev yapma
sürecini kazanmış olacaklardır.
Yine, Sayın Haluk Pekşenin (6/96) esas
numaralı Sözlü Soru Önergesine 1inci cevabımız: Trabzona
kamu-özel iş birliği modeliyle 600 yataklı şehir hastanesi
planlanmaktadır. Şehir hastanesine 300 dönüm arazi bulunmuş olup
tahsis süreci devam etmektedir. Bu arada, ön proje çalışmaları
başlatılmıştır. Yüksek Planlama Kurulu onayı için
ön fizibilite çalışmaları yapılmaktadır.
Trabzon, Türkiyenin en yüksek hastane kapasitesine
sahip illerimizden biridir. Ayrıca, ülkemizdeki iki kemik
hastalıkları hastanesinden birinin bulunduğu ilimizdir.
Ayrıca, üniversite kapasitesi olarak da yüksek kapasiteli illerimizden
biridir.
Trabzon, tedavi amaçlı sevkin en az olduğu
illerden biri olduğu gibi, çevre illerden tedavi amaçlı sevk alan,
sağlık altyapısı ve insan kaynağı iyi olan
illerimiz arasındadır.
2nci cevabımız
BAŞKAN Sayın Bakanım, biraz daha
seri olabilirsek, çünkü soru sahiplerinden de sisteme girenler var. Süremiz de
az kaldı, yaklaşık yedi dakika. Biraz daha seri
cevaplayabilirsek.
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU
(Devamla) Tamam Sayın Başkan.
Bakanlığımızda, sağlık
hizmetlerinin verimli, erişilebilir, sürdürülebilir ve nitelikli hâle
getirilebilmesi için çağdaş düzeyde planlamalar
yapılmıştır. Yaptığımız planlamalarda
29 sağlık hizmet bölgesi ve her bir sağlık hizmet bölgesi
için bölge sağlık merkezi konumundaki iller belirlenmiştir.
Trabzon, 3üncü Sağlık Bölge Merkezimizdir.
Bakanlığımızın bu planlamasında Trabzon, 3üncü
Sağlık Hizmet Bölgesinde yer almakta ve bölge merkezi
konumundadır. Trabzon ilimizde Bakanlığımıza ait
hastanelerde 10 bin kişiye düşen yatak sayısı 29dur. Bu,
Türkiye ortalamasının şu anda üstündedir. Bu oranın 27
olması planlanmıştır. Özel ve üniversite hastaneleri
birlikte, nihaide bu oran 10 bin kişiye 39a
çıkarılacaktır. Hizmet ve kapasite eksikliği söz konusu
değildir.
Şehir merkezindeki acil kapasitesi yeterlidir.
Ayrıca, 112 acil sağlık hizmetlerimiz de Türkiye ve dünya
ortalamalarında hizmet vermektedir.
Ömer Fethi Gürerin (6/107) esas numaralı soru
önergesi... Değerli arkadaşlar, ülkemizde ambalajlı sular ve
içme sularına ilişkin mevzuatı, Avrupa Birliğiyle
uyumlaştırmış durumdayız. Dolayısıyla,
ABdeki uygulamalar bizde de aynen uygulanmaktadır. Ambalajlı sular
ve içme sularında kaynağın kullanımına izin vermeden
önce, radyoaktivite parametreleri de dâhil olmak üzere, 56 parametre yönünden
analizleri yapılıyor, uygun olması hâlinde üretim ve tüketimine
izin veriyoruz. Yılda en az bir kez denetim izlemesi
gerçekleştiriyoruz ve burada da kimyasal, fiziksek, mikrobiyolojik ve
radyoaktivite parametrelerini denetliyoruz. Bunun dışında da
yılda en az 2 kez de kimyasal, fiziksel ve mikrobiyolojik olmak üzere 14
parametrenin yer aldığı kontrol izlemesini
gerçekleştiriyoruz. Vatandaşlarımızın içi rahat
olabilir.
Yine Sayın Ömer
BAŞKAN Sayın Bakanım, özür
diliyorum.
Şimdi süremiz az kaldı, dört
dakikamız kaldı.
Sayın Pekşen ve Sayın Gürerin soru
sahibi olarak pek kısa bir açıklama talebi olabilir. Bundan sonraki
soruları bırakalım. Şimdi, Sayın Pekşene ve
Sayın Gürere ben kısa bir söz hakkı vereyim, çünkü süremiz az
kaldı, bir saatte tamamlamak durumundayız.
Sayın Gürer...
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sonraki iki
soru da benim, onları da söylerse bütün olarak konuşacağım.
BAŞKAN Ama zaman kalmaz, bir saatte bitirmek
durumundayız. Onu daha sonraki zamanda bir daha sorma hakkınız
var sizin Sayın Gürer.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Cevapların yüzde
90ını AKPye ayırdı Sayın Bakan da, ondan öyle oldu.
Soru soranlar bile yok burada.
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU
(Devamla) Yazılı olarak iletirim.
BAŞKAN Sayın
Gürer, buyurun.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Şimdi,
Sayın Bakanım, benim sorduğum soru, dizüstü bilgisayarın
insan sağlığına zararı, sudaki radyasyon, bir de,
üçüncü soru da yine sağlıkla ilgili floresan lambanın
kullanımıyla ilgiliydi. Bunun üçüyle ilgili bilim
adamlarının açıklamaları var, kamuoyuna yansıyan
bilgiler var. Dizüstü bilgisayarın erkeklerde
kısırlığa yol açan nedenler yarattığı
yönünde de basına yansımış bilgiler var.
Bunun dışında, sizi bulmuşken
bir şey sormak da istiyorum. Niğdede domuz gribiyle ilgili bir
şüphe var. Bununla ilgili ben başhekimi de aradım, kendisinden
bilgi aldım. Dedi ki: Kesinleşen bir veri yok. Ama kamuoyuna
yansımasıyla doğal olarak vatandaşlarda bir panik var.
Bununla ilgili veriler kaç günde çıkıyor yani dört gün oldu, bununla
ilgili bir teşhis konamıyor mu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU
(Devamla) Evet, isterseniz o en merak edilenden
BAŞKAN Sayın Pekşeni de
dinleyelim.
Sayın Pekşen
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, doğrusu büyük bir
şaşkınlıkla izledim, dinledim sizi. Cevaplarınızın
tatmin etmeden öte büyük bir hayal kırıklığı
yarattığını ifade edebilirim.
Trabzondaki bütün onkologlarla görüştüm
Sayın Bakan. Onkologların söylediği -ben hukukçuyum ama
yanlış yapmamak için de düzgün şekilde söylemeye
çalışacağım- tiroit kanserlerinin temel sebebi,
Çernobildeki radyasyon ve onun etkisidir diyorlar. Trabzon ölçeğinde
tiroit kanserlerinde belirgin bir istatistiki artış vardır,
genel ortalamayı söylemiyorum, tiroit kanseri, doğrudan adres tarif
ediyor. Trabzondaki istatistiklerin artmayışının sebebi,
hastalar zaten Trabzonda tedavi olmak istemiyorlar, o kentten
uzaklaşıyorlar çünkü Trabzon, aynı zamanda İstanbulla,
Ankarayla bir bağlantısı var. Bu sebeple, siz, Bakanlığınız,
Hükûmetiniz oraya daha önce onkoloji hastanesi sözü vermişsiniz. Bu
onkoloji hastanesini Karadeniz Bölgesi bekliyor. Olağanüstü bir
yığılma var, 6 tane yatak var ama ne yazık ki insanlar
tedavi olabilecek
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Sayın
Başkan, önemli, bunu bitireyim izin verirseniz.
BAŞKAN Buyurun.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Efendim, bir onkoloji
hastanesi, şehirdeki Numune Hastanesinin onkoloji hastanesine
dönüşümüne söz vermiş iktidarınız ama altı
yıldır kent bunu bekliyor ve büyük bir yığılma var,
çok ciddi bir dramatik sıkıntı var.
Sayın Bakan, acil hastanesi kente 17 kilometre.
Kentin 3 kilometresini insanlar, kırk beş dakikada gidebiliyorlar o
trafik yoğunluğunda, birçok insan ambulansta ölüyor. Kentin
merkezindeki acil hastanesini niçin kapattınız? Kent merkezinde niçin
bir kamuya ait acil hastanesi yoktur? Buna ilişkin bir tedbir almayı
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU
(Devamla) Ben de çok teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, öncelikle, Sayın
Gürer, floresan ve diğer şeyi isterseniz yazılı vereyim ama
H1N1 virüsü veya domuz gribi, kamuoyunu da ilgilendirdiği için -gerçi bu
sabah bir bilgilendirme yaptım ama onu tekrarlayayım- bugün
itibarıyla H1N1 virüsü teşhisiyle kaybettiğimiz vaka, yani
gerçekleşen ölümlü vaka sayısı 8. Bunların 6 tanesi, kronik
hastalığı olan veya 65 yaşın üzerindeki
hastalarımız, yani immün sistemi zayıf, direnci düşük veya kronik
bir hastalığı olan 6 vakamız; 1 tanesi hamile, gebe bir
annemiz, diğeri de herhangi bir sağlık sorunu olmayan bir
vatandaşımız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU
(Devamla) Bugün itibarıyla H1N1 virüsü teşhisi konularak
kaybettiğimiz vaka sayımız 8.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Yayılma
ihtimali ne Sayın Bakan?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU
(Devamla) Şimdi, tabii, bu virütik hastalıklarla ilgili bizim bir
şey, şu ihtimaldir dememiz mümkün değil. Bundan
yaklaşık bir-bir buçuk ay önce İranda bu anlamda ölüm
vakaları oldu ki 30un üzerinde, 30 rakamlı bir ölüm. Şu anda,
bizim, son on gündür viral enfeksiyon dediğimiz enfeksiyonlarda bir
artış var.
Burada kamuoyunun en çok duyarlı olması
gereken: Bir, hepimizin hijyen, kamuoyunda
İkincisi, direnci
düşürecek, sağlıklı beslenme, istirahate dikkat etme, sulu
gıdalar alma, hastalık riski olan -bulaşıcı
anlamında- 0-2 yaş grubu riskli grup aşılama, yine kronik
hastalığı olanlarda aşılama, 65 yaşın üzerinde
aşılama ve bunlarda ücretsiz aşıları da zaten temin
ediyoruz ve yaptırıyoruz.
Tabii, zaman bittiği için çok hızlı
geçmeye çalışıyorum ama kamuoyunun
BAŞKAN Sayın Bakanım, bitirelim.
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU
(Devamla) Sayın Pekşene de kısaca cevap verelim.
BAŞKAN Tabii, Sayın Pekşene de
cevabını verelim, kalan sorular gündemde kalacak çünkü.
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU
(Devamla) Şimdi, özellikle, tabii, az önce verdim. Dünya
Sağlık Örgütünün standartlarında bir kanser kayıt
merkezimiz var. Siz hukukçusunuz, ben hekimim ama ben hekim olarak da o verilerle
ilgili bir analiz yapmam. Oradaki standartlar dünya standartlarına uygun
mu, değil mi? Bu standartlara uygun verilerin takibini yaparız.
Dolayısıyla, size göre, bana göre, bir başkasına göre, o
zaman bunun bir şeyini bulamayız ama Trabzonda olup da İstanbulda
veya bir başka yerde teşhis konmuş vakalar var mı, bunun da
ayrıca analizini veya bu rakamların içinde tiroit kanseri oranı
nedir, buna da bakarız. Ama genel rakamları verdiğimde yani buna
hayal kırıklığı dersek, bizim bütün verilerimiz
hayal kırıklığı gibi olur ki, onu o anlamda
Yine, acille ilgili
Şimdi, bakınız,
Trabzon, tabii, şehir içinde ciddi sıkıntısı olan bir
yer. Bizzat gittim, Fatih merkezdeki Fatih Hastanesini nasıl
büyütebiliriz, buradaki dinamikleri, hem dönüşümü nasıl
sağlarız
Ama hiçbir il yok ki ya bir 7-8 kilometre gitmeden hasta
ulaşabilsin. Yok böyle bir şey. Yani, neticede, birine 6 kilometre
olan, diğerine 9 kilometre, diğerine de yakın oluyor. Neticede
bir karar verilmiş ve Trabzona son derece modern, güzel bir hastane
yapıldı. Zorluğu var mı? Var ama Trabzonun arazi olarak
değerlendireceği arazisini, şimdi bu şehir hastanesinde de
yaklaşık iki yıldır bunun üzerinde
çalışıyoruz. Dolayısıyla, verdiğimiz her sözü, AK
PARTİ olarak bugün asla yere düşürmedik. Merak etmeyin, Trabzondaki
hiçbir sözümüzü de yere düşürmeyiz.
Hepinize teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
Soru önergeleri
cevaplandırılmıştır. Cevaplanmayan sorular gündemde
kalmaya devam edecektir.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Atıcı.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan,
Sayın Bakan AKPli milletvekillerinin sorduğu 13, diğer bütün
muhalefet partileri milletvekillerinin sorduğu 3, 5 soruyu
cevaplamayı takdir etmiştir.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Geliş
sırasına göre.
BAŞKAN Geliş sırasına göre
bunlar yapılıyor biliyorsunuz Sayın Atıcı.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Gayet iyi biliyorum. Ben
sadece Bakanın neyi takdir ettiğini söylüyorum.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ben dikkat
ettim, sırayı değiştirmedi.
AYTUĞ ATICI (Mersin) AKPli
milletvekillerinin sorularına zamanının yüzde 80ini, tüm
muhalefete de yüzde 20sini ayırmıştır Sayın Bakan.
Bunun da kayıtlara geçmesini rica ediyorum.
Ayrıca, AKPli milletvekillerinin sorduğu
bütün soruları tek tek inceledim, bunların bir tertip çerçevesinde
sorulduğunu anlamak hiç zor değil. Denetim sorularının
muhalefet tarafından ağırlıklı olarak
kullanılması, bu Parlamentonun bir geleneğidir. Bütün bu yapılanlar
da Sayın Bakana yakışmamıştır. Daha uzun süre
bize süre ayırmasını arzu ederdim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Atıcı.
Her milletvekilinin soru sorma hakkı
vardır iktidar muhalefet ayrımı yapmadan
AYTUĞ ATICI (Mersin) Elbette.
BAŞKAN -
ve bunlar söz sırasına göre
şey yapılabilir.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teamüllerimiz de var
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun kısaca.
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU
(Bursa) Sayın Atıcı, teşekkür ederim.
Neticede, bir zaman planlaması yapıyoruz
ama bu Türkiye Büyük Millet Meclisindeki bütün milletvekili
arkadaşlarımızın bu anlamda, benim şeyimde,
sorularının cevabını aynı duyarlılıkla
vermeye çalışırım ama şu sözü vereyim:
İstediğiniz zaman Cumhuriyet Halk Partili milletvekili
arkadaşlarımızın bütün sorularına cevap vereceğim
bir ortamı ayarlayın ve birlikte soruların cevaplarını
paylaşalım.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sağlık
Komisyonumuza bekleriz Sayın Bakanım.
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU
(Bursa) O anlamda, hangi grupta hangi milletvekilimiz olursa olsun, hangi
gruptan olursa olsun, hangi milletvekillerimiz olursa olsun
BAŞKAN Evet, tüm grupları kastetti.
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU
(Bursa)
burada her türlü soruya yazılı veya sözlü olsun, benim
cevap vermem, benim bu sıfatı taşıyan arkadaşlara -ki
bu sıfatı taşıyan biri olarak- duyduğum
saygının gereğidir.
BAŞKAN Teşekkürler.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Bakan,
istatistikleri size verdim, takdir sizindir.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Başkanım, böyle bir usul yok.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Sayın
Bakan, Mecliste cevaplandırın. Yazılı olduğu zaman
vatandaşlar duymuyor onu.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Muhalefetin
sorularını lütfen burada cevaplandırın,
vatandaşlarımız görsün gerçekleri.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bu
işin bir usulü vardır. İç Tüzük neyi gerektiriyorsa onu
yaparız ama Sayın Bakan, İç Tüzük haricinde de farklı
platformlarda da her zaman her vekilin sorusuna cevap isteme hakkı
olduğunu ve dinleme talebini yerine getireceğini ifade etti.
Teşekkür ediyorum.
Sayın Özel, size geçmeden önce Sayın
Ekmeleddin İhsanoğlunun bugünkü konuşmasına ilişkin
olarak bir beyanını düzeltmek üzere kısa bir söz talebi
olmuştur.
Sayın İhsanoğlu, yerinizden
açıyorum.
Buyurun lütfen.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
12.- İstanbul Milletvekili Ekmeleddin Mehmet
İhsanoğlunun, CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin
açıklaması (x)
EKMELEDDİN MEHMET İHSANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim,
lütfettiniz.
Şimdi, konuşmam esnasında, rahmetli
Demirelin bu Mecliste 1 Ekim 1998de yaptığı konuşmaya
atıfta bulunmuştum ve Türkiyenin nasıl bir
kırmızı çizgiyi uyguladığını
göstermiştim. O arada da bahsederken o dönemin Hükûmetinin
başında rahmetli Bülent Ecevitin bulunduğunu,
Dışişleri Bakanı olarak rahmetli İsmail Cemin
bulunduğunu ifade etmiştim fakat bu arada da notların birbirine
karışmasından dolayı başka bir nottan MHP Sayın Genel
Başkanı Devlet Bahçeli Beyefendinin de adını Başbakan
Yardımcısı olarak zikretmiştim. Bu, yanlış bir
ifade olarak sehven söylenmiştir. Bu beyanımı tashih ediyorum.
Çünkü on-on beş
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürler.
EKMELEDDİN MEHMET İHSANOĞLU
(İstanbul)
o zaman MHP Mecliste yoktu ve MHP, bir hükûmet
ortağı falan değildi, onun için bu tashihi lütfedip
dercederseniz müteşekkir olurum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
İhsanoğlu.
Tutanaklara da geçmiştir.
Sayın Özel, sizin bir söz talebiniz var.
Buyurun.
13.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Sağlık
Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun sözlü soruları
cevaplandırmasıyla ilgili tutumuna ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, benim geçmiş dönemde
Komisyonda da birlikte çalıştığım ve diyaloğa
açık bir Bakan, orada bir sıkıntı yok ama Sayın Bakana
hatırlatmak isteriz ki açıkta yapılan kusurun tenhada özrü
olmuyor Sayın Bakanım. Bugün burada soru soran milletvekilleri,
kişisel meraklarını tatmin için falan soru sormuyorlar,
Anayasada da tarif edildiği üzere oy aldıkları
vatandaşlara karşı denetim sorumluluklarını yerine
getirmek için soruyorlar. İktidar partisi 2011-2015 sürecinde
yaptığımız hataları yapmayacağız. Dersimizi
aldık, doğru okuduk haziran seçimlerini. derken geçen dönem
yapmadığı bazı hataları da yapmaya başladı.
Bu denetim yolu, sayın bakanların bir saat süreyle gelip de burada
kendi milletvekilleri tarafından bloke edilmiş sistemdeki sorulara
böyle çok da meseleyi önemsemeyip hızlı hızlı, çok da konuştuğu
anlaşılmadan
Ki Sayın Bakan çok iyi hatip, biz Sayın
Bakanı özellikle örgüt içi konuşmalarda dinliyoruz, çoğunda
zaman zaman bizleri de rencide ediyor, çok tartışmalı sözler de
söylüyor Bursada falan ama burada kürsüde o hatipliği bir kenara
bırakıyor, o sorulara cevap vermeyi böyle bir yasak savmaya
dönüştürüyor ve bloke edilmiş sorulara -20 sorudan 17sini
yetiştirip- muhalefetin sorularının da Sayın
Atıcının dediği gibi 3,5 tanesine cevap veriyor. Bu,
doğru değil. İktidar milletvekilleri, elbette soru sorabilirler
ama bunun muhalefetin denetim görevini bloke etmek noktasında
kullanılması doğru değildir. Bunu böyle yaparsanız
eğer sonra da Gelin, bir başka yerde, dışarıda özel
görüşelim
Böyle bir şey yok, her şey vatandaşın
önünde olacak. Sorular vatandaş için, cevaplar vatandaş için. Ben
sizin ikili ilişkilerdeki maharetinizi biliyorum ama o, ikili ilişki
içinde olacağınız milletvekiliyle sizin aranızda. Burada
herkes görevini yapacak Sayın Bakanım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özel.
Sayın Akçay
14.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Sağlık
Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun sözlü soruları
cevaplandırmasıyla ilgili tutumuna ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Öncelikle bu sözlü soruların
cevaplandırılmasından anlaşılıyor ki 26ncı
Dönemde Adalet ve Kalkınma Partisinin âdeta yeni bir taktik
geliştirir gibi bunu bir propaganda meselesi olarak kullanma eğilimi
taşıdığını gözlüyoruz. Şimdi, Sayın
Bakan lütfediyor, işte CHPli milletvekilleri veya muhalefet
milletvekillerine -arzu ederlerse- değişik ortamlarda bunları
ayrıntılı şekilde veririz. diyor.
Şimdi, bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
bir denetim faaliyetidir. Dolayısıyla, buna göre hareket etmek
gerekir. Ben, tabii, sözlü soru yönelten Adalet ve Kalkınma Partili
arkadaşlarımın bu faaliyetine saygı duyuyorum yani
onları Neden yaptınız? diye de suçlamıyorum fakat
Hükûmetin bu eğilimi taşımasını doğru bulmuyorum.
Sayın Bakan, siz, bize muhalefet olarak bu lütufta bulunacağınıza,
sizin burada vereceğiniz ve sorulan soruların cevabını,
zaten iktidar partisi milletvekili arkadaşlarımıza,
Bakanlığınızın ve diğer bakanlıkların
bilgilendirme broşürleri şeklinde veriyorlar; bir. Birçoğunu
İnternet sitesinden bulmak mümkün; iki. Dolayısıyla, bunu, bir
nevi, muhalefetin denetim faaliyetini mümkün olduğunca minimize etme gayreti olarak
değerlendiriyorum. E, bundan sonra, biz de elbette muhalefet partisi, Milliyetçi
Hareket Partisi olarak bu durumu da dikkate alarak sözlü soruları
değerlendireceğimizi ifade ediyorum.
Şimdilik söyleyeceğim
şeyler bunlar fakat Sayın Bakanın verdiği bazı
bilgilerde de yanlışlık olduğunu da ifade edeyim. Onu da
inşallah yarın veya en geç yarından sonra, yine bu
platformlarda, tutanaklara girecek şekilde ifade edeceğimizi de
belirtmek istiyorum.
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Akçay.
Tabii, Sayın Bakanın
burada bir dahli yok. Söz isteme sırası, soru sorma
sırasına göre tamamen Meclis İçtüzüğüne uygun olarak
bunlar yapılıyor ve her milletvekili, doğal olarak bu
hakkını kullanabiliyor. Dolayısıyla, tabii, mümkün mertebe
bu denetim mekanizmasının daha çok yapılması ve -bu
bağlamda da tabii ki burada sorulara cevap verilecek- bunun
dışındaki süreçte de, Sayın Bakan kendisi de ifade etti
-arzu ederseniz, tabii, bu, sizin takdirinize bağlı- her zaman da
açık olduğunu ifade etti.
Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Soru
soran milletvekilleri salonda yok Sayın Başkan.
BAŞKAN Alınan karar
gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek üzere, 6 Ocak 2016
Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Hayırlı akşamlar
diliyorum.
Kapanma
Saati: 20.31
(x) Bu bölümlerde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(X) Bu ifadeye ilişkin düzeltme bu Birleşim Tutanağının 163üncü sayfasındaki Açıklamalar bölümünde yer almaktadır.
(x) Bu düzeltmeye ilişkin ifade bu Birleşim Tutanağının 149uncu sayfasında yer almaktadır.
(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme bu Birleşim Tutanağının 230uncu sayfasındaki Açıklamalar bölümünde yer almaktadır.
(x) Bu bölümlerde Hatip tarafından, Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Sözlü soru önergeleri Genel Kurulda okunmamış olup tutanağa eklidir.
(x) Bu düzeltmeye ilişkin ifade bu birleşim Tutanağı Dergisinin 174üncü sayfasında yer almaktadır.