TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
27nci
Birleşim
13
Ocak 2016 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMA
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Adıyaman Milletvekili Behçet
Yıldırımın, sağlık
çalışanlarının sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Zonguldak Milletvekili Özcan
Ulupınarın, Büyük Madenci Yürüyüşünün 25inci yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
Bursa Milletvekili Lale Karabıyıkın, 7-14 Ocak Beyaz Baston
Görme Engelliler Haftasına ilişkin
gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Şanlıurfanın
Hilvan ilçesinin içme suyu sorununa, Adıyamana su arıtma tesisinin
ne zaman kurulacağını öğrenmek istediğine ve görme
engellilerin eğitim göreceği bir lise olmadığına
ilişkin açıklaması
2.-
İstanbul Milletvekili Didem Enginin, muhalefet partilerinin verdikleri
Meclis araştırması önergelerinin kabul edilmediğine ve
çoğulcu ve demokratik bir yaklaşım izleyeceğini belirten
iktidar partisinden bu sözlerinin arkasında durmasını
beklediğine ilişkin açıklaması
3.-
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın, Cerattepeyle ilgili vermiş
olduğu soru önergesine verilen cevabın gerçeği
yansıtmadığına ilişkin açıklaması
4.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, Mersin
otogarının işletilmesiyle ilgili sorunlara ilişkin
açıklaması
5.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, Balıkesir Devlet Hastanesi
onkoloji servisinde yeterli doktor bulunmaması nedeniyle hastaların
yaşadığı sıkıntılara ilişkin
açıklaması
6.-
Manisa Milletvekili Mazlum Nurlunun, Manisa
Büyükşehir Belediyesinin, vatandaşın onayı olmadan
kartlı sayaç takılması uygulamasına son vermesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
7.-
Bursa Milletvekili Orhan Sarıbalın, İstanbul Sultanahmet
Meydanında yaşanan katliam sonrası basın-yayın
yasağı getirilmiş olmasını ve TÜİKin
yaptırdığı anketlere cevap vermeyenlere ceza vermesini
kınadığına ilişkin açıklaması
8.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydının, Bursanın sağlık,
eğitim ve çevre sorunlarının giderek büyüdüğüne
ilişkin açıklaması
9.-
Balıkesir Milletvekili Namık Havutçanın, İstanbul
Sultanahmet Meydanında yapılan terör saldırısı
sonrası Hükûmetin muhalefeti ve basını suçlamak yerine
sorumluluk alması ve İçişleri Bakanının istifa etmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
10.-
Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, gübre ile yeme
yapılan zamlara ve SGK ile BAĞ-KUR primlerinde yapılan
artışlara ilişkin açıklaması
11.-
Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, ihracatın düşmesini
önlemek için hangi tedbirlerin alınacağını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
12.-
Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdinin, Diyanet İşleri
Başkanlığının sitesinde yayınlanan bir fetvayla
ilgili mutlaka hesap sorulması gerektiğine ilişkin
açıklaması
13.-
Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, sokağa çıkma yasakları nedeniyle göçe
zorlanan yurttaşların AFAD hizmetlerinden
yararlanamamadığına ve Hükûmetten bu konuda tedbir
alınmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması
14.-
Balıkesir Milletvekili İsmail Okun, öğretmenlere
3600 ek gösterge verilerek mağduriyetlerinin giderilmesini talep
ettiğine ilişkin açıklaması
15.-
İstanbul Milletvekili Gülay Yedekcinin, Silivrikapı-Yedikule
arasındaki hendek içindeki bostanların yıkımının
durdurulmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması
16.-
Ankara Milletvekili Şenal Sarıhanın, Beyaz Show programına
telefonla bağlanan Ayşe öğretmeni terörist ilan eden, bini
aşkın aydının şiddetin durması konusundaki
bildirilerini terör eylemi olarak nitelendiren anlayışla ülkenin
önünün açılamayacağına ilişkin açıklaması
17.-
Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhanın, TOKİnin kâr elde etme
amacının olmaması gerektiğine ve orantısız
artışlar nedeniyle TOKİden ev sahibi olan
yurttaşların mağdur olduğuna ilişkin
açıklaması
18.-
Isparta Milletvekili Nuri Okutanın, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Rauf Denktaşın 4üncü ölüm
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
19.-
Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, ikinci öğretim harç
ücretlerinin kaldırılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
20.-
Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçerin, Sağlık
Bakanlığının açıkladığı hasta
memnuniyetiyle ilgili anket sonuçlarının gerçekçi
olmadığına ilişkin açıklaması
21.-
Burdur Milletvekili Mehmet Gökerin, milletvekilleri Genel Kurulda yörelerinin
sorunlarını dile getirirken Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanının dinlemediğine ilişkin açıklaması
22.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Rauf Denktaşın 4üncü ölüm
yıl dönümüne, İstanbul Sultanahmet Meydanında yapılan
terör saldırısını lanetlediğine, AKPnin iç ve dış
politikalarının ülkemizi terör saldırılarının bir
alanı hâline getirdiğine ve Hükûmeti kararlı ve tavizsiz bir
tutum takınmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması
23.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanı Rauf Denktaşın 4üncü ölüm yıl
dönümüne, Kıbrıstaki süreçle ilgili bir genel görüşme
yapılmasının yararlı olacağına, İstanbul
Sultanahmet Meydanında yapılan terör
saldırısının Mecliste konuşulması
gerektiğine ve Hükûmetin doğu ve güneydoğudaki gerginlikleri
azaltıcı çözüm önerileri getirmek durumunda olduğuna
ilişkin açıklaması
24.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Rauf Denktaşın 4üncü ölüm
yıl dönümüne, ortak acıların politik
tartışmaların dışında tutulması
gerektiğine ve devletin sokağa çıkma yasağı uygulanan
yerlerdeki cenazeleri ortada bırakmasının
düşünülemeyeceğine ilişkin açıklaması
25.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, İstanbul
Sultanahmet Meydanında yapılan saldırıda ölenlerin
yakınlarına başsağlığı dilediğine,
sokağa çıkma yasağı uygulanan yerlerde insanların
üzerine ateş edilmesi nedeniyle cenazelerin
kaldırılamadığına ve sorunların Mecliste birlikte
çözülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
26.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Bursa Milletvekili Ceyhun
İrgilin HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
27.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerini
düzelttiğine ilişkin konuşması
28.-
Antalya Milletvekili Niyazi Nefi Karanın, yerinden sarf ettiği
bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması
29.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, İstanbul Milletvekili Garo
Paylanın 60 sıra sayılı Kanun Tasarısının
3üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
30.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İstanbul
Milletvekili Garo Paylanın 60 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 3üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
31.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, İstanbul Milletvekili Garo
Paylanın 60 sıra sayılı Kanun Tasarısının
3üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
32.-
İstanbul Milletvekili Garo Paylanın, Manisa Milletvekili Erkan
Akçay, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı ve Ankara Milletvekili
Levent Gökün yaptıkları açıklamalarındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
33.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, İstanbul Milletvekili Garo
Paylanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
34.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, İstanbul Milletvekili Selina
Doğanın 60 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 8inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
35.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İstanbul
Milletvekili Selina Doğanın 60 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 8inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
36.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, Türkiyede yaşayan herkesin kökeni,
mezhebi, dili, dini, ırkı ne olursa olsun eşit birer
yurttaş olduğuna ilişkin açıklaması
37.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, bu ülkede yaşanan
bütün acılarla ilgili Mecliste bir yüzleşme ve hakikatları arama
sürecinin olması gerektiğine ilişkin açıklaması
38.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Milliyetçi Hareket Partisi olarak
millet eksenli siyaset yaptıklarına ve hiç kimsenin zorla
birtakım görüş ve baskı oluşturma gayretini kabul
edemeyeceklerine ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.-
Balıkesir Milletvekili İsmail Okun (6/87) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/8)
B)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
İstanbul Milletvekili İlhan Cihaner ve 23 milletvekilinin,
IŞİDin kontrolündeki bölgelerden ülkemize yasadışı
petrol sevkiyatı yapıldığı, elde edilen gelirin
IŞİD'in faaliyetlerinin finansmanında
kullanıldığı iddialarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/57)
2.-
Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan ve 21 milletvekilinin, özellikle
genç işsizliğini ve kadın işsizliğini yaratan
nedenlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/58)
3.-
Balıkesir Milletvekili Namık Havutça ve 21 milletvekilinin,
öğretmenlerin ve öğretmenlik mesleğinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/59)
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
MHP Grubunun, Bursa Milletvekili Kadir Koçdemir ve arkadaşları
tarafından, 2014 mahallî idareler genel seçimlerinden sonra yürürlüğe
giren idari yapılanmadaki önemli değişikliklerin mahallî
idarelerin görev, yetki, sorumluluk, hizmet kapasite ve kabiliyetleri ile
idarenin bütünlüğü üzerindeki etkilerinin tespit edilmesi, muhtemel çözüm
önerilerinin ortaya konulması, yapılacak yasal düzenlemeler ve
diğer tedbirlerin araştırılması amacıyla
12/1/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 13 Ocak 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris
Baluken tarafından, Türkiyede bulunan ve/veya Türkiyeye girerek katliam
yapma ihtimali olan IŞİD yapılanmalarının ve
IŞİDli canlı bombaların gerçekleştirdiği
katliamların araştırılması amacıyla 13/1/2016
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
13 Ocak 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına
ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
3.-
CHP Grubunun, Denizli Milletvekili Melike Basmacı ve arkadaşları
tarafından, Denizli tekstil sektörünün boykot sonrası
sorunlarının yerinde tespiti ve çözüm yollarının
bulunması amacıyla 7/1/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin,
Genel Kurulun 13 Ocak 2016 Çarşamba günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Bursa Milletvekili Kadir Koçdemirin, İstanbul Milletvekili Erol
Kayanın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
2.-
Tokat Milletvekili Coşkun Çakırın, Antalya Milletvekili Mustafa
Akaydının MHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
3.-
Rize Milletvekili Osman Aşkın Bakın, Antalya Milletvekili
Mustafa Akaydının MHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
4.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, Rize Milletvekili Osman Aşkın
Bakın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
5.-
İstanbul Milletvekili Erol Kayanın, Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın MHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
6.-
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın, İstanbul
Milletvekili Erol Kayanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
7.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Bingöl Milletvekili
Hişyar Özsoyun HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
8.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, Mersin Milletvekili
Baki Şimşekin 60 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 10uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
IX.-
SEÇİMLER
A)
Komisyonlara Üye Seçimi
1.-
Aile bütünlüğünü olumsuz etkileyen unsurlar ile boşanma
olaylarının araştırılması ve aile kurumunun
güçlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla kurulan (10/2, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18) esas
numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/414) ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ile 35
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/338) ve Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 60)
2.-
Dünya Ticaret Örgütünü Kuran Marakeş Anlaşmasını Tadil Eden
Protokol ile Ticaretin Kolaylaştırılması
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu
Raporları (1/386) (S. Sayısı: 18)
XI.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Balıkesir
Milletvekili Ahmet Akın'ın, zeytincilik sektörüne ilişkin sorusu
ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin
cevabı (7/442)
2.- İzmir Milletvekili
Tacettin Bayır'ın, İzmir'in Torbalı ilçesinde bulunan bir
köyün mera arazisinin satışına ilişkin sorusu ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin cevabı
(7/443)
3.- Antalya Milletvekili
Niyazi Nefi Kara'nın, birinci sınıf mera alanları ile
ilgili yönetmelikte yapılan değişikliğe ilişkin sorusu
ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin
cevabı (7/444)
4.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Akın'ın, Balıkesir'de gerçekleştirilen
gıda denetim ve kontrolleri ile sonuçlarına ilişkin sorusu ve
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin
cevabı (7/445)
5.- İzmir Milletvekili
Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun, İzmir'e yönelik proje ve
yatırımlara ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/447)
6.- İzmir Milletvekili
Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun, İzmir'deki çiftçilerin borçlarına ve
ipotek edilen arazilere ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/449)
13 Ocak 2016 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.01
BAŞKAN: Başkan Vekili
Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER : Mustafa AÇIKGÖZ
(Nevşehir), Zihni AÇBA (Sakarya)
------0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27nci
Birleşimini açıyorum.
(HDP sıralarından pankart gösterilmesi)
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika
süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak
salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik
sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik
personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen
üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel
aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz, sağlık çalışanlarının sorunları
hakkında söz isteyen Adıyaman Milletvekili Behçet
Yıldırıma aittir.
Buyurun Sayın
Yıldırım.
Süreniz beş
dakikadır Sayın Yıldırım.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Adıyaman
Milletvekili Behçet Yıldırımın, sağlık
çalışanlarının sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
BEHÇET YILDIRIM
(Adıyaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, bölgede yaşanan
sağlıkla ilgili olumsuzlukları, sağlık emekçilerine
yönelik saldırıları anlatmak için söz almış
bulunmaktayım.
Sokağa çıkma
yasaklarıyla beraber yaşam hakkı hiçe
sayıldığı gibi, ne yazık ki hayat kurtarmak üzerine
çalışan sağlık emekçilerinin üzerinde de yoğun
saldırılar mevcuttur. Savaşta bile sağlık
çalışanlarının korunması gerektiği
uluslararası hukukta belirlenmişken sokağa çıkma
yasakları sırasında sağlık emekçilerine yapılan
saldırıları engellemek adına bugüne kadar Hükûmet
tarafından tek bir pozitif cümle duyamadık.
Bölgede aylardır süren
çatışma ortamında sağlık çalışanlarını
hedef alan uygulamalar hâlen devam
etmektedir.
Cizre Devlet Hastanesi Acil
Servisinde görev yapan Eyüp Ergen 29 Ağustos tarihinde, yine
Beytüşşebapta görev yapan ambulans şoförü Şehmuz Dursun 25
Eylül 2015 tarihinde, yine 30 Aralık 2015 tarihinde Cizrede
çalışan hemşire Abdülaziz Yural Özel Harekât polisleri
tarafından vurularak öldürülmüşlerdir.
Sağlık
emekçilerinin üst üste öldürülmelerinin ardından, devletin elinde Kürt
sağlıkçıların ölüm listesi olduğu yönünde vahim
iddialar dile getirilmektedir. Bu süreçte, kamu hastaneleri özel harekât
polislerince âdeta işgal edilmiştir. Hastane bahçeleri panzerler
tarafından zaptedilmiş, acil servisler boşaltılarak Özel
Harekât polisinin üssü hâline getirilmiştir. Özel Harekât polisleri
sağlık kurumlarına gelen hasta ve yaralılara kötü ve keyfî
muamelede bulunmaktadır.
Sağlık
Bakanlığı itiraf etmektedir ki, sağlık
çalışanlarının hastaneye geliş gidişlerinde dahi
can güvenliği sağlanamamaktadır. Bu gerekçe gösterilerek
sağlık çalışanları hiç ara vermeden on gün hastaneden
çıkmadan çalışmak zorunda bırakılmaktadır.
Hastanelere başvuru
sayısında çok ciddi düşüşler vardır.
Yaralıların ve kronik rahatsızlığı olanların
sağlık kurumlarına erişiminin önünde çok ciddi engeller
bulunmaktadır.
Bu hukuk dışı
uygulamalar sağlık ortamını güvensiz kılmakta,
aynı zamanda, sağlık emekçilerini ve sağlık
kurumlarını hedef hâline getirmektedir. Güvensizlik yaratan bu ortam
çalışma istemini kırmaktadır. Bundan dolayı, birçok
sağlık çalışanı ya izin ya tayin ya da istifalarla
yaşadıkları yerden uzaklaşmak istemektedir.
Sağlık çalışanları, devam eden çatışmalar,
tehdit ve baskılar nedeniyle psikolojilerinin bozulduğunu ve bu
koşullarda çalışmak istemediklerini belirtmektedir.
Cenazeler günlerce sokak
ortasında bekletilmektedir. Bu uygulamanın insanlarda derin,
onarılmaz bir travma yaratacağı aşikârdır. İnsan
sağlığının belki de en fazla etkilendiği nokta,
bu, sokak ortasında bekletilen cenazelerdir.
Tüm bu saldırılara
günlerdir belli merkezden yönetildiği anlaşılan medya
saldırıları da eklenmiş durumda. Bölgedeki tüm
sağlık emekçileri, özellikle Dicle Üniversitesi Tip Fakültesi
Hastanesi sağlık emekçileri terörist ilan ediliyor, yaralı
güvenlik güçlerini bile bile kötü tedavi etmekle suçlanıyorlar.
30 Aralık 2015 tarihinde
bir kadına yardım etmeye çalışırken vurulan, iki gün
önce toprağa verilen hemşire Abdulaziz Vural suçlu ilan ediliyor.
Silahlı çatışmada ölü ele geçirildi diye yalan yanlış
yayınlar yapılmaktadır. Bu yayınlar maksatlıdır.
Sağlık çalışanlarını, hekimleri, adıyla
birlikte hedef göstermek gazetecilik değildir.
Sağlık
Bakanlığına buradan seslenmek istiyorum: Sağlık
çalışanlarına yönelik bu kadar saldırı varken
neredesiniz? Bu yayınların hedef göstermeye söyleyecek bir çift
sözünüz yok mu? Kendi personeliniz öldürülürken adıyla birlikte terörist
ilan edilirken aklınıza gelmek sadece ikramiye vermek,
zırhlı ambulans almak mı?
Bölgede tehlikeli ve zor
şartlar altında sağlık hizmeti vermeye çalışan
sağlık emekçilerine karşı başlatılan linç ve
karalama kampanyaları bütün sağlık emekçilerini direkt olarak hedefe
koymuştur. Şu bilinmelidir ki, bu linç ve nefret
kampanyalarından kaynaklı bir tek sağlık
çalışanının başına gelecek en ufak
olumsuzluğun sorumlusu bu kampanyaya göz yuman, hatta destekleyen
Sağlık Bakanı ve AKP Hükûmetidir.
Çözüm olarak sağlık
çalışanlarının yaşam hakkının ihlaline sebep
olan sokak çatışmaları derhâl kaldırılmalı,
Sağlık Bakanlığı, İçişleri
Bakanlığı ve çatışan taraflar uluslararası hukuk
kurallarına uymalıdır.
Hazır AKP vekil
seçilemediği yerlere vekil atamışken gelin, Mecliste
bildiğim kadarıyla 45i doktor, 100e yakın sağlık
emekçisi var, bunlarla beraber bir heyet oluşturalım, bölgeye
gidelim. Hem sağlık emekçileriyle hem de halkla konuşalım,
olayları hep birlikte inceleyelim. Sağlık Bakanlığı
bize, Sağlık Komisyonuna yarın kahvaltı vermeyi
düşünüyor. Bu kahvaltıyı gelin beraber Cizrede, Surda,
Silopide halkla beraber onların sorunlarını dinleyerek
yapalım diyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Yıldırım.
Gündem dışı
ikinci söz, büyük madenci yürüyüşü hakkında söz isteyen Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınara aittir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın
Ulupınar.
2.- Zonguldak Milletvekili
Özcan Ulupınarın, Büyük Madenci Yürüyüşünün 25inci yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
ÖZCAN ULUPINAR (Zonguldak)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; büyük madenci
yürüyüşünün 25inci yıl dönümü dolayısıyla gündem
dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Büyük madenci yürüyüşü
ülkemiz işçi ve emekçileriyle birlikte tüm demokrasi güçlerine
ışık tutmuştur. Zonguldakta çalışan maden
işçileri 1990 yılında başlattıkları grevin
ardından işverenin isteklerini kabul etmemesi nedeniyle 1991de 4-8
Ocak tarihleri arasında büyük Ankara yürüyüşünü
başlatmışlardır. 1848 yılında üzerinde kömür
üretimine başlanan Zonguldak maden havzası maden işçilerinin
iş ve yaşam koşullarının düzeltilmesi için birçok
mücadeleye ev sahipliği yapmıştır. Yıllar öncesinde
-bugün hepiniz hatırlarsınız- Zonguldaklı maden işçisi
kardeşlerimiz toplu iş sözleşmelerinde hak ettikleri ücreti
alamadıkları için aileleriyle birlikte Ankaraya yürümeye
başlamışlardı. Maden işçilerimiz sadece madenden kömür
çıkarmıyor, ülkemizin stratejik öneme sahip maden
ocaklarının yaşatılması için tüm bedenlerini taşın
altına koydukları gibi millî değerlerimiz olan madenlerimize de
sahip çıkıyorlar. Onlar sadece ekmek parasının peşinde
Ankaraya yürümeye başlamamışlardı, madenlerimiz üzerinde oynanan
oyunları bozmak ve ülkemizin millî stratejik değerlerinin ilelebet
yaşatılmasına vesile olmak için yürümüşlerdi. Günümüzde
yaşanan enerji savaşları o günlerde madenci kardeşlerimizin
ne denli haklı bir mücadele verdiklerinin kanıtı olmuştur.
Bugün geldiğimiz nokta, ülkemizin millî ve stratejik değerleri olan
madenlerimizin yaşatılmasının ne kadar önemli olduğunu
göstermiştir. Bu değerlerimizin yaşatılması için
kârlılık ve zararlılık durumlarının her zaman
sonraki aşamada değerlendirilmesi gerektiği ortaya
çıkmıştır. En riskli meslek grubunda yoğun stres
altında çalışan madencilerimize yıllarca işsiz kalma
korkusu yaşatılmıştır. Madenlerimiz bugün zarar
edebildiği gibi yarın kâr edebilecek noktaya gelecektir. Enerji
ihtiyacımızın yerli kaynaklarla sağlanması adına
ne pahasına olursa olsun maden ocaklarımız sürekli aktif olarak
çalıştırılmalıdır. Aynı, askerimiz,
polisimiz, doktorlarımız gibi maden işçilerimiz de ülkemiz için
stratejik öneme sahip cefakâr bir meslek grubunun temsilcileridir. Ülkemizin
millî menfaatleri uğruna madenlerimizden katma değer sağlamak
için tüm bedenini taşın altına koyan bu değerli
mesleğe mensup kardeşlerimiz, ağabeylerimiz ilelebet ülkemize
hizmet etmeye devam edeceklerdir.
2004 yılında
Hükûmetimiz tarafından Türkiye Taşkömürü Kurumunda
başlatılan yatırımlar sürmektedir. Bugüne kadar gelen
süreçte, bu vefakâr ve çileli işçi kesimi için gerekenin
yapılması, madencilerin ve madencinin hak ettiği değeri
kazanması için AK PARTİ hükûmetlerimiz madencilik
politikalarını uluslararası standartlarda, dünyaya açık,
ulusal kalkınmayı tetikleyecek bir şekilde
planlamışlardır. TTK, bugün taşkömürü üretimini en
kısa sürede artırabilecek duruma gelmiştir.
AK PARTİ hükûmetlerimiz
döneminde madencilik mesleğinin mesleki riskleri minimize edilerek,
çalışma saatleri haftada otuz yedi buçuk saat olarak
düzenlenmiştir. Hafta sonu tatili ve 2 asgari ücret maaş ödenmesi
yasalaşmıştır.
Stratejik öneme sahip
madenlerimize kâr veya zarar eden ticari bir müessese olarak
bakılmaması gerektiğini Hükûmetimiz ve Enerji
Bakanlığımız çok iyi bilmektedir. Madenlerimiz kâr ya da zarar
etsin, ülkemiz için stratejik öneme sahip millî değerlerimizdir. Bu millî
değerlerimiz uğruna Zonguldak halkı 5 binin üzerinde maden
işçisini şehit vermiştir.
Hükûmetimiz tarafından
yakın zamanda kabul edilen 90 maddelik iş güvenliği paketiyle
maden işçilerimizin iş güvenliği ve çalışma
standartları en üst seviyelere çıkarılmıştır.
Çalışma standartlarının en üst düzeye
çıkarılmasıyla ortaya çıkan ilave maliyetlerin bir
kısmı devletimiz tarafından karşılanmaktadır.
Tamamının karşılanması için Hükûmetimiz
tarafından çalışmalarımız devam etmekte olup, özel
maden işçilerimizin mağdur olmaması için gereken
yapılacaktır. Madenci kardeşlerimiz bu konuda her zaman müsterih
olmalıdırlar. Madenlerimizde üretimi ve kârlılık düzeyini
artırmak adına, kömür işletmelerimize maden işçisi
alınması için gerekli çalışmalarımız devam
etmektedir.
Saygıdeğer
Başkan, değerli milletvekilleri; Zonguldak ilimizde her evde madende
çalışan bir eş veya oğul vardır. Eşini ve
oğlunu madene uğurlayan Zonguldak kadını umutla sağ
salim dönüş yolu bekler.
Bugüne kadar madenlerde
hayatını kaybetmiş bütün maden şehitlerine Allahtan rahmet
dilerken, madenlerde canı pahasına alın teri döken tüm madenci
kardeşlerimize yüce Yaradanın kolaylıklar vermesini diliyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Ulupınar.
Gündem dışı
üçüncü söz, 7-14 Ocak Beyaz Baston Görme Engelliler Haftası münasebetiyle
söz isteyen Bursa Milletvekili Lale Karabıyıka aittir.
Buyurun Sayın
Karabıyık. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
3.- Bursa Milletvekili Lale
Karabıyıkın, 7-14 Ocak Beyaz Baston Görme Engelliler
Haftasına ilişkin gündem
dışı konuşması
LALE KARABIYIK (Bursa)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle, dün İstanbulda gerçekleşen
hain saldırıda hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet,
kederli ailelerine başsağlığı ve yaralılara acil
şifalar diliyorum.
Evet, bu hafta Beyaz Baston
Görme Engelliler Haftası. Bu önemli haftada görme engelli
vatandaşlarımızın sorunlarına ve taleplerine
değinmek için gündem dışı söz aldım.
1921 yılından bu
yana beyaz baston bir sembol olarak kullanılmakta. Beyaz baston görme
engellilerin aslında özgürce hareket edebilmelerini sağlayan bir
sembol olarak tarihe geçmiştir. Şimdi, şunu unutmayalım ki
hepimiz her an bir görme engelli olabiliriz. Bugün dünyada 5 saniyede 1
kişi, dakikada da 1 çocuk görme engelli hâline gelebiliyor ve 5 görme
engelliden 1i tedavi edilebilirken veya önlenebilirken diğerlerinde bu
şans olamıyor. Aslında görme engelli olmanın yalnızca
bir sağlık sorunu olmadığını ifade ederek,
aynı zamanda sosyal bir engel olduğunu da burada belirtmekte yarar
görüyorum.
Ülkemizde her 8 kişiden
1inin yani yaklaşık 8 milyon 500 bin kişinin engelli
olduğunu, bu vatandaşlarımızdan yaklaşık 2 milyon
kişinin çocuk olduğunu, 100 bin civarında ise görme engellimiz
olduğunu burada belirtmek isterim. Ancak ülkemizde görme engellilere
yönelik sadece 13 ilde 16 ilköğretim okulu bulunmakta -Adana, Ankara,
Çanakkale, Denizli, Erzurum, Gaziantep, İstanbul, İzmir, Kayseri,
Kahramanmaraş, Konya, Niğde, Tokat ve Diyarbakır- 15 ve üzeri
yaşlarda bulunan görme engellilere de temel ve mesleki eğitim veren
sadece 2 tane rehabilitasyon merkezi bulunmakta. Yani bu şu gerçeği
ortaya koyuyor ki görme engelli vatandaşlarımızın
eğitimden yararlanma oranı sadece yüzde 10dur, böyle bir
gerçeğimiz var. Aynı zamanda bu okullarda belli araç ve gereçlerin
bulundurulması zorunlu iken çoğunda bu eksiklikler de mevcuttur.
Diğer taraftan,
ülkemizde hâlâ engelli çocuklarını okula göndermeyen aileler
bulunmakta, bazı imkânların da farkında olmamakta ya da bu
imkânlar yetersiz olmaktadır. Bu nedenle Millî Eğitim
Bakanlığının konuyla ilgili olarak ülke çapında
planlı ve sistemli bir çalışma yapmasının acil
olduğunu düşünüyorum.
Yine, özel eğitim ve
rehabilitasyon hizmetleri, Anayasamıza göre devletin görevidir. Ancak,
burada, özelleştirilmiş bir hizmet görüyoruz ve ücretler çok yüksek
olduğundan, devlet de yapılan ödemeleri yetersiz olarak verdiğinden
burada da pahalı bir eğitim sistemi karşımıza
çıkıyor.
Yine, görme engelli veya
yarı görme engelli vatandaşlarımızın gözlüklerinin
alımında da devlet maliyetlerinin tamamını
karşılayamıyor.
Diğer taraftan, kamuda
ve özel sektörde engelliler için ayrılan boş kadroların
doldurulmasını, engelliler için yeni istihdam kadrolarının
oluşturulmasını ve kotaların
artırılmasını, işverenlerin engelli istihdam edilmesi
için özel teşviklerle değerlendirilmesini talep ediyorum.
Başka bir önemli konu,
değerli milletvekilleri, görme engelli vatandaşlarımız
belediye otobüsleriyle bir yerden bir yere giderek sosyal hayatlarını
veya iş hayatlarını devam ettirmeye çalışıyorlar.
Ancak, kartlı bir sistem var. Mesela, Bursada çok
eleştirdiğimiz bir konu var. Günde sadece 6 kez binilebiliyordu ama
seçim sırasında, genel seçimin kısa bir süre öncesinde günde 10
kereye çıkarıldı, seçimden sonra da 4le
sınırlandırıldı. Başka illerde böyle bir uygulama
olduğunu görmedim ama görme engellilerimize de neden bir engel de
sınır getirerek biz koyuyoruz acaba, bunu yetkililere soruyorum.
Diğer taraftan,
otobüslerin sesli sinyalizasyon sisteminin olması lazım. Çünkü, görme
engelli vatandaşımız geldiği yeri, nerede ineceğini
bilemiyor, duraklarda da hangi duraktan hangi otobüse -numarayı da göremediği
için- bineceğini ve nereye gideceğini bilemiyor. Bu sinyalizasyon
sistemlerinin bir an önce yapılması gerekiyor.
Bir diğer nokta da
telefonları kullanmaları mümkün değil. Özellikle görme
engelliler için yapılan programlar var. Şu anda bu programların
yüklenmiş olduğu teknolojiler mevcut. Bir miktar
dağıtılmıştı, bir kampanya vardı ama bu
yetersiz olmuş ve sorunlar yaratmıştır. Bunu da dikkatinize
sunmak istiyorum.
Sözlerime son verirken bütün
görme engelli vatandaşlarımıza bu hafta vesilesiyle en derin
sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Karabıyık.
Şimdi, elektronik
sisteme girerek söz talep eden milletvekillerine birer dakika süreyle söz
vereceğim.
Söz verme işlemini
başlatıyorum.
Sayın Tanal
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, Şanlıurfanın Hilvan
ilçesinin içme suyu sorununa, Adıyamana su arıtma tesisinin ne zaman
kurulacağını öğrenmek istediğine ve görme engellilerin
eğitim göreceği bir lise olmadığına ilişkin
açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, sizi
burada yakalamışken
Ben üçüncü dönem milletvekiliyim, aslen
Şanlıurfa Hilvan ilçesindenim. Bu Hilvan ilçesinin içme suyu yok. Siz
Bakan olarak, bilmiyorum, herhâlde bir dahaki dönem ben de seçilemeyebilirim,
siz de ama bari, hiç olmazsa bu dönem bu Hilvanın içme suyunu getirelim,
bir.
İkincisi: Aynı
zamanda benim rahmetli anne-babam Adıyamanlı. Adıyamanın
pis lağım sularının tamamı Atatürk Barajına
akıyor. Bu, Çevre Kanunu, Türk Ceza Kanununun 184üncü maddesi
uyarınca suç. Bu anlamda, Adıyamanın bu su arıtma, pis,
kirli su arıtma tesisini ne zaman kuracaksınız?
Üçüncü konu: Görme
engellilerin Türkiyede okuyacak liseleri yok. Eğitim bir insan
hakkıdır. Lisesi olmayan görme engelli vatandaşlarımız
nerede okuyacak? Bu insan hakkının ihlaline ne zaman son
vereceğiz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Engin
2.- İstanbul Milletvekili Didem Enginin,
muhalefet partilerinin verdikleri Meclis araştırması
önergelerinin kabul edilmediğine ve çoğulcu ve demokratik bir
yaklaşım izleyeceğini belirten iktidar partisinden bu sözlerinin
arkasında durmasını beklediğine ilişkin
açıklaması
DİDEM ENGİN
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 1
Kasım seçimlerinden sonra Cumhuriyet Halk Partisi tarafından Meclise
sunulan ve AKPnin reddettiği araştırma önergelerinden örnekler
vermek istiyorum.
Ülkemizin doğusunda ve
güney doğusunda yaşanan dram ve binlerce
vatandaşımızın evinden, yurdundan ayrılıp
başka illere göç etmek zorunda kalması, can ve mal güvenliği
üzerindeki tehditler ve alınacak önlemleri araştıralım.
dedik, AKP reddetti. Basın özgürlüğü
araştırılsın. dedik, AKP reddetti. Yolsuzlukların
araştırılması için önerge sunduk, yine AKP reddetti.
Geçtiğimiz hafta bir Roman vatandaşımız çadırda
donarak hayatını kaybetmişti; Roman
vatandaşlarımızın sorunlarını
araştıralım. dedik, yine AKP tarafından reddedildi.
Sırf bir muhalefet
partisinin araştırma önergesi kabul edilmiş olmasın diye
gelen bütün önerileri reddeden fakat Hükûmet programında katılımcı,
çoğulcu, özgürlükçü ve demokratik bir yaklaşım izleyeceğini
belirten iktidar partisinden verdiği sözlerin arkasında
durmasını bekliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Bayraktutan
3.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutanın, Cerattepeyle ilgili vermiş olduğu soru
önergesine verilen cevabın gerçeği yansıtmadığına
ilişkin açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Cerattepeyle alakalı vermiş olduğum soru önergesinin
altına imza atmışsınız, demişsiniz ki:
Cerattepede orman katliamı yoktur. Belge burada.
İlgili şirket diyor
ki: 53 bin ağaç keseceğim. Başka bir konuya ilişkin
konuşacaktım. Biraz önce haber geldi, Cerattepeye Orman Bölge
Müdürlüğü elemanları jandarma eşliğinde müdahale ediyorlar.
Siz buraya demişsiniz ki: Ağaç kesimi yapılmayacaktır,
orman kesimi yapılmayacaktır. Sayın Bakan, bugün veya
yarın Artvinde eğer kan akarsa sorumlusu sizsiniz. Bakın, çok
ciddi bir olay var, farkında değilsiniz bu boyutun nereye
geleceğinin. Artvinde, şu anda, Cerattepedeki ormanı
vatandaş sizden korumaya çalışıyor Sayın Bakan,
sizden. Bunu bilin yani. Vatandaş diyor ki: Orman Bakanı
ağacı kesmesin diye
Zatıalinizden, sizin bölge müdürünüzden
Bakalım siz mi kazanacaksınız, biz mi kazanacağız, hep
beraber göreceğiz Sayın Bakan. Bunun altından nasıl
kalkacağınızı merak ediyorum. Bakın, bu saatten sonra
birinin burnu kanarsa sorumlusu sizsiniz, bunun bedelini siz ödeyeceksiniz
Sayın Bakan, bu kadar açık ifade ediyorum yani bunu bilin. 50 bin
ağaç kesilecek, buraya demişsiniz ki: Ağaç kesimi
yapılmıyor. Bunun hukukta bir tek tanımı vardır,
gerçeğe aykırı söylemek değil, yalan söylemektir bunun
tarifi. Yazıklar olsun diyorum, başka bir şey demiyorum.
BAŞKAN Sayın
Atıcı
4.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının,
Mersin otogarının işletilmesiyle ilgili sorunlara ilişkin
açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar,
Mersinlilerin yaşadığı çok sayıda sorun
yetmiyormuş gibi vatandaşlar Mersinde bir de otogar çilesi çekmektedir.
CHP döneminde yapılan ve bitirilen otogarın
açılışını yapmak Milliyetçi Hareket Partili
Büyükşehir Belediye Başkanına nasip oldu. Ancak, otogarın
işletilmesiyle ilgili sorunlar yaklaşık iki yıldır
çözülemedi. Otobüsler otogara giremiyor, vatandaşlar yağmurda,
çamurda petrol istasyonlarından toplanıyor veya ilçelerde
bırakılıyor, vatandaşlar kendi parasıyla rezil oluyor.
Büyükşehir Belediyesi bu sorunu çözmek yerine otogarı satıp
kurtulmayı planlıyor. Bu durum asla kabul edilemez. Otogar ya
Büyükşehir Belediyesi tarafından adamakıllı
işletilmeli ya da ihale yenilenerek vatandaşların çektiği
bu çile derhâl sonlandırılmalıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Akın
5.- Balıkesir Milletvekili Ahmet
Akının, Balıkesir Devlet Hastanesi onkoloji servisinde yeterli
doktor bulunmaması nedeniyle hastaların yaşadığı
sıkıntılara ilişkin açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Balıkesir Devlet
Hastanesinde özellikle onkoloji servisinde tedavi gören hastalar son bir
yıldan bu yana doktor eksikliği yüzünden önemli sorunlar
yaşıyorlar. Onkoloji servisinde daha önce 2 doktor olduğunu
ancak bir yıl önce 1 doktorun ayrıldığını, bu
nedenle tek doktorun bütün hastalara bakmak zorunda kaldığını
belirtiyorlar. Serviste görevli doktorun günde ortalama 100 hastaya hizmet
verdiği, bu nedenle de hastaların uzun süre sıra beklemek
durumunda kaldıkları bilgileri veriliyor. Büyükşehir statüsünde
olan ve ilçeleriyle birlikte yaklaşık 1 milyon 200 bin nüfusa sahip Balıkesirde
onkoloji servisinde tek doktorun bulunması sağlık
alanındaki insan gücü planlamasında ne durumda olduğumuzun en
somut göstergesidir. Hükûmetten beklentimiz bir an önce bu konuya
duyarlılık göstermeleri, zaten sıkıntılı durumda
olan onkoloji servisi hastalarının hastane koridorlarında bekletilmelerine
ve
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Nurlu
6.- Manisa Milletvekili Mazlum Nurlunun, Manisa Büyükşehir Belediyesinin,
vatandaşın onayı olmadan kartlı sayaç takılması
uygulamasına son vermesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
MAZLUM NURLU (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Manisa Büyükşehir
Belediyesi, mevcut mekanik su sayaçlarını sökerek yerine ön ödemeli
kartlı su sayacı takmakta ve bunun için abonelerden 230 lira para
almaktadır. Manisa, Salihli, Turgutlu, Alaşehir, Soma,
Saruhanlı, Gölmarmara ve Kırkağaç ilçelerinde olmak üzere 193
bin adet su sayacı değiştirilecek ve Manisalıların
cebinden 50 milyon lira para çıkacaktır.
Belediyeler, içme ve kullanma
suyunu sağlama görevini istisnasız ve hiçbir ön şarta
bağlı olmaksızın yerine getirmek zorunda olduğundan bu
uygulama tüketici haklarına ve yargı kararlarına açıkça
aykırıdır. Kaldı ki Yargıtay açılacak davalara
ışık tutan emsal kararında sayaç seçimi tercihinin
tüketiciye bırakılması, talep dışı ve zorla
kartlı sayaç takılamayacağı konusunda genel bir içtihat da
oluşturmuştur. Bu nedenlerle Manisa Büyükşehir Belediyesi
vatandaşın onayı olmadan kartlı sayaç takma uygulamasına
son vermelidir.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Sarıbal
7.- Bursa Milletvekili Orhan Sarıbalın,
İstanbul Sultanahmet Meydanında yaşanan katliam sonrası
basın-yayın yasağı getirilmiş olmasını ve
TÜİKin yaptırdığı anketlere cevap vermeyenlere ceza
vermesini kınadığına ilişkin açıklaması
ORHAN SARIBAL (Bursa)
Sayın Başkan, dün İstanbul Sultanahmet Meydanında
yaşanan katliam sonrası Hükûmet tarafından basın-yayın
yasağı getirilmiş olmasını kınıyoruz. Paris
örneğini görmesi gerektiğini söylüyoruz. Bir an önce bu ülkenin, bu
toplumun yaşanan gerçeklerden haberdar olması için basın-yayın
yasağının bu tür olaylar sonrası gündeme getirilmesinin
yanlış olduğunu bir kez daha ifade ediyoruz.
Yine, TÜİKin aileleri
ziyaret ederek, bazı anketler yaptırarak ama bu anketlere cevap
vermeyenlere 1.000 lirayla 1.500 lira arasında ceza vermiş
olmasını şiddetle kınıyoruz, TÜİKi göreve
çağırıyoruz. Bakınız, Bursada yaşanan bir
olayı paylaşmak isterim: Bir ev ziyaret ediliyor. Kadın Kürt,
Türkçe bilmiyor. Kendisine anket yapmak istedikleri söyleniyor ama kadın
anketin ne olduğunu bilmiyor, Evimizde anten yok, antene
ihtiyacımız yok. diye kabul etmiyor. Hiçbir işi olmayan aileye
1.100 lira ceza veriliyor.
BAŞKAN Sayın
Aydın
8.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının,
Bursanın sağlık, eğitim ve çevre sorunlarının
giderek büyüdüğüne ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa)
Sayın Bakan, seçim bölgem olan Bursanın sağlık,
eğitim ve çevre sorunları giderek büyüyor. Yatırımlardan
çok az pay alan Bursa, artan nüfusunu kaldıramaz duruma geldi, en derin
sorunlarından biri de çevre. Şehrimizdeki su kaynaklarının
kirletilmesinin önüne ne yazıktır ki geçemiyoruz. Bugün Bursada
arıtılmadan Nilüfer Çayına verilen kentsel ve endüstriyel
atık sular Nilüfer Çayını önemli ölçüde kirletiyor. Aynı
şekilde, düzensiz katı atıklardan kaynaklanan
sızıntı suları, tarımsal kaynaklı kirlilikler,
benzin istasyonlarından kaynaklanan araba yıkama suları ve
yağmur sularıyla gelen cadde kirlilikleri de Nilüfer
Çayının büyük ölçüde kirlenmesine neden oluyor. Bu da büyük bir
çevre kirliliğine yol açıyor. Bakanlığınızın
bu konuyla yakından ilgilenmesini talep ediyor, çevre sorununun
çözülmesini istiyorum.
BAŞKAN Sayın
Havutça
9.- Balıkesir Milletvekili Namık
Havutçanın, İstanbul Sultanahmet Meydanında yapılan terör
saldırısı sonrası Hükûmetin muhalefeti ve basını
suçlamak yerine sorumluluk alması ve İçişleri
Bakanının istifa etmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, dün
İstanbulda, turizmin kalbinde büyük bir terör saldırısıyla
Türkiye sarsıldı. Tabii, Hükûmet, her olayda olduğu gibi bu defa
da yayın yasağı getirerek, yasaklar getirerek, sorumluluk
almaktan kaçarak
Türkiyenin gündeminde terör, insan
sağlığı ve can güvenliği önemli bir sorun olarak
duruyor. Bakın, burada barış diyenleri hain, yayın
özgürlüğünü savunanları casus ve Hükûmetin icraatlarını
eleştirenleri vatan haini olarak görüp devletin kutsal
kavramlarının arkasına saklanarak Hükûmet sorumluluk almaktan
kaçınamaz. Türkiyede, bugün, dün elini kolunu sallaya sallaya Suriye
sınırından girip turizmin kalbinde biri bomba patlatıyorsa
ve onlarca yurttaşımızın ölümüne sebep oluyorsa bunun
sorumluluğu MİTtedir, İçişleri Bakanındadır,
Emniyet istihbarat teşkilatındadır, basın
mensuplarında değil. Hükûmetin artık muhalefeti ve
basını suçlamak yerine sorumluluk alarak -onurlu bir
davranış olarak- o Bakanının, İçişleri
Bakanının istifa etmesi gerekir.
BAŞKAN Sayın
Gaytancıoğlu
10.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, gübre ile yeme yapılan zamlara ve SGK ile
BAĞ-KUR primlerinde yapılan artışlara ilişkin
açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Edirne) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
AKP Hükûmeti, 1 Kasım
seçimlerinde, Cumhuriyet Halk Partisinin seçim vaatlerinden kopya çektiği
gübre ve yemde KDVyi yüzde 1e düşürme politikasında her zaman
olduğu gibi yine sınıfta kalmıştır. Elde
ettiğimiz bilgilere göre daha KDV oranları düşmeden hem gübreye
hem de yeme ciddi zamlar gelmiştir. Uygulama çok başarısız
olmuş, çiftçiye ayrılan kaynak, maalesef, ithal hammaddeye
dayalı bu sektörlerde rol oynayan büyük sermayeye gitmiştir. Yani,
sadece gübrede devletin çiftçiye bıraktığı 2 milyar lira
büyük sermaye kuruluşlarını desteklemeye gitmiştir.
Başka bir konu da asgari
ücret artışına kaynak bulmak için SGK ve BAĞ-KUR
primlerinde yapılan artışlardır. Çiftçilerimizin
BAĞ-KUR primleri yüzde 35,2 oranında artmıştır. Bu çok
yüksek bir artıştır, çiftçi bunu ödeyemez.
BAŞKAN Sayın
Arslan
11.- Denizli Milletvekili Kazım Arslanın,
ihracatın düşmesini önlemek için hangi tedbirlerin
alınacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidarın ekonomi
politikasının yanlışlığı sebebiyle
komşularımızla ilişkilerimiz bozulmuş, ülkemizdeki
terörün de önlenememiş olması nedeniyle genel ihracatımız
yüzde 10,2 oranında, Denizli ihracatımız da yüzde 16,1
oranında düşmüştür. Bu durum karşısında
ihracatımızın düşmesini önlemek için hangi tür tedbirleri
almayı düşünüyorsunuz?
Denizli
ihracatçısının bekletilen KDV iadesi ve her türlü devlet
alacakları ile mahsuplarını ne zaman gerçekleştireceksiniz?
Belediyelerin KDV alacaklarının borçlarıyla mahsubunu ne zaman
yerine getireceksiniz?
Sağ olun.
BAŞKAN Sayın
Hakverdi
12.- Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdinin,
Diyanet İşleri Başkanlığının sitesinde
yayınlanan bir fetvayla ilgili mutlaka hesap sorulması
gerektiğine ilişkin açıklaması
ALİ HAYDAR HAKVERDİ
(Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Geçen hafta Diyanet sitesinde
babanın öz kızının ırzına geçebileceğine
ilişkin bir fetva yayınlandı. İçeriğini
utandığım için okumayacağım burada. Ama, bu
sapıklığı tespit edip görevden alınmayan kişiler
bu suça ortak olur. Ayrıca, bu sapıklığa tepki gösterenleri
din düşmanı olarak suçlayanlar da bu suça ortak olacaktır. Biz
bekliyoruz, sonuna kadar takipçisi olacağız,
ısrarlıyız ve mutlaka bu sapıklığın
hesabının sorulmasını bu Genel Kuruldan ve ilgili
bakanlıktan talep ediyoruz. Takipçisiyiz, takibini de
bırakmayacağız.
BAŞKAN Sayın
Kayışoğlu
13.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, sokağa
çıkma yasakları nedeniyle göçe zorlanan yurttaşların AFAD
hizmetlerinden yararlanamamadığına ve Hükûmetten bu konuda
tedbir alınmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
NURHAYAT ALTACA
KAYIŞOĞLU (Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Başbakanlığa
bağlı AFAD Başkanlığına ilişkin mevzuat ve
harcama yönetmeliğinde Şubat 2015 yılında yapılan
değişiklikle savaş nedeniyle göç etmek zorunda kalanlar bu
kapsama alınmıştır. Fakat, maalesef, ülkemizdeki
sokağa çıkma yasakları nedeniyle göçe zorlanan yurttaşlarımız
AFAD hizmetlerinden yararlanamamaktadırlar. Sokağa çıkma
yasaklarının olduğu bölgelerden göçmek zorunda kalan
yurttaşlarımızın mağduriyetlerini gidermek için
Hükûmet tedbirler almakta mıdır, alıyorsa yeterli midir diye
soruyoruz ve değilse de bir an önce eşitlik ilkesi gereği bu
tedbirlerin alınmasını talep ediyoruz.
Teşekkürler.
BAŞKAN - Sayın
Ok...
14.- Balıkesir Milletvekili İsmail Okun, öğretmenlere 3600 ek gösterge verilerek
mağduriyetlerinin giderilmesini talep ettiğine ilişkin
açıklaması
İSMAİL OK
(Balıkesir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Geleceğimizin
teminatı evlatlarımızı yetiştiren eğitim
ordusunun fedakâr öğretmenleri AKP Hükûmeti tarafından üvey evlat
muamelesi görmektedir. Eğitim ordusunun fedakâr çalışanları
öğretmen arkadaşlarımın gözü kulağı Türkiye Büyük
Millet Meclisindedir. Bir öğretmen vekil olarak öğretmen
arkadaşlarımıza 3600 ek göstergenin verilerek eğitim
çalışanlarının mağduriyetinin bir nebze de olsa giderilmesini
talep ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Yedekci
15.- İstanbul Milletvekili Gülay Yedekcinin,
Silivrikapı-Yedikule arasındaki hendek içindeki bostanların
yıkımının durdurulmasını talep ettiğine
ilişkin açıklaması
GÜLAY YEDEKCİ
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ayvansaraydan Yedikuleye
kadar uzanan, tarihî kara surları boyunca uzanan hendekler Osmanlı
Döneminde sur duvarıyla birlikte hem kentin savunmasına hem de
tarımsal üretime yönelik çeşitli işlevleri yerine getirmekteydi.
Hendeklerin tarımsal üretimin gerçekleştirildiği bir alan olma
özelliği Osmanlı kentlerinin önemli bir niteliğidir.
Silivrikapı-Yedikule arasındaki hendek içindeki bostanlar bu
niteliği yansıtan en son bildiğimiz örnektir. Bu bostanlar
içerisinde yer alan kuyu, su dolabı, bostancı odaları, meyve
ağaçları ve fidanlıklarla birlikte Osmanlı
kayıtlarında ayrıntılı bir şekilde kendine yer
bulmuştur. Yedikule hendek bostanları Osmanlı tarım,
kültürü ve teknolojisinin mimari bir unsurudur ve bu sabah erken saatlerde başlayan
yıkımın durdurulmasını, belediyenin ve ilgili kurumların
geleneksel bir görevi olan bostanlar ve bostancıları
korumasını talep ediyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi olarak
yeşili, doğayı, kenti savunmaya devam edeceğiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Sarıhan
16.- Ankara Milletvekili Şenal
Sarıhanın, Beyaz Show programına telefonla bağlanan
Ayşe öğretmeni terörist ilan eden, bini aşkın
aydının şiddetin durması konusundaki bildirilerini terör
eylemi olarak nitelendiren anlayışla ülkenin önünün açılamayacağına
ilişkin açıklaması
ŞENAL SARIHAN (Ankara)
Değerli Başkan, bilgileriniz içinde olduğu gibi, Beyaza
bağlanan Ayşe öğretmeni terörist ilan eden anlayış,
son olarak da bini aşkın aydın arkadaşımızın
barışın sağlanması ve şiddetin durması
konusundaki bildirilerini terör eylemi olarak nitelendirdiler. Bu bana 12 Eylül
Döneminde gündeme gelen Aydınlar Dilekçesi davasını
anımsatıyor ve tarih tekerrür mü ediyor diye soruyorum. Biz ne zaman
ileri doğru gideceğiz, ne zaman gerçeklerin
araştırılması konusunda kendimizi görevli hissedeceğiz
ve ülkenin önünü açacağız, bunu merak ettiğimi ifade etmek
istiyorum.
BAŞKAN Sayın
Tarhan
17.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhanın,
TOKİnin kâr elde etme amacının olmaması gerektiğine
ve orantısız artışlar nedeniyle TOKİden ev sahibi
olan yurttaşların mağdur olduğuna ilişkin
açıklaması
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Sayın Bakan, TOKİden ev sahibi olan yurttaşlarımız
mağdur. Hem malzemeleri kalitesiz hem de
vatandaşlarımızın borçlu olduğu ana
paralarının artıyor olması kabul edilir bir durum
değil. Zaten zor durumda olan vatandaşlarımız
orantısız artış nedeniyle daha da büyük bir
sıkıntıya sokuluyor. TOKİnin kâr elde etme amacı
olmadığını bir kez daha hatırlatıyor,
vatandaşlarımızın mağduriyetinin giderilmesi için
adım atmanızı bekliyoruz.
BAŞKAN Sayın
Okutan
18.- Isparta Milletvekili Nuri Okutanın, Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Rauf
Denktaşın 4üncü ölüm yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
NURİ OKUTAN (Isparta)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kıbrıs mücahidi,
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, büyük devlet
adamı Rauf Denktaşın bugün 4üncü ölüm yıl dönümü.
Bilindiği gibi, Rauf Denktaş tüm hayatını Kıbrıs
Türk halkının hak, eşitlik ve hürriyet davasına
adamıştır. Denktaş sergilediği liderlik, devlet
adamlığıyla kalplerimizde ve tarihteki müstesna yerini
koruyacaktır. Bilhassa, Kıbrıs müzakerelerinin Rum tezlerinin
kabulü anlamına gelebilecek şekilde yürüdüğü bugünlerde rahmetli
Denktaşı ve onun mücadeleci kişiliğini çok arıyoruz.
Onun yokluğunu her an yüreklerimizde hissediyoruz. Bu duygularla kendisine
ölümünün 4üncü yıl dönümü münasebetiyle Allahtan rahmet diliyorum.
BAŞKAN Sayın
Çamak
19.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın,
ikinci öğretim harç ücretlerinin kaldırılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin)
Sayın Başkan ve değerli milletvekili arkadaşlarım; bir
ülkenin aydınlık yarınlarını şekillendiren,
üniversite eğitimine sergilenen yaklaşım o ülkenin gençlerine ve
dolayısıyla geleceğine olan önemi de göstermektedir. Fakat,
maalesef, ülkemizde böyle bir hassasiyete dair olumlu gelişmeler
görmüyoruz. Bu anlamda, üniversitelerin ikinci öğretiminde okuyan
öğrencilerden alınan harç paraları âdeta eğitimde gece
tarifesi niteliğinde olup öğrenciler arasında adaletsiz bir
uygulama olarak dikkat çekmektedir. Her şeyden önce, öğrencileri
müşteri gibi görmeden, Anayasanın eşitlik ilkesine de
aykırı olan ikinci öğretim harç ücretleri
kaldırılmalıdır. Yetkili merciler zorunlu alınan
harçlarla ilgili gerekli yasal değişiklikleri yaparak bu
mağduriyeti gidermelidir. Bu konuda herhangi bir çalışma var
mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Yıldız Biçer
20.- Manisa Milletvekili Tur Yıldız
Biçerin, Sağlık Bakanlığının
açıkladığı hasta memnuniyetiyle ilgili anket
sonuçlarının gerçekçi olmadığına ilişkin
açıklaması
TUR YILDIZ BİÇER (Manisa)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sağlık
Bakanlığı açıkladığı anket sonuçlarında
giderek artan oranda hasta memnuniyeti olduğunu
açıklamıştır. İşin ilginç yanı, bu
anketlerde terminal dönemdeki hastalar ve diyaliz hastaları hariç
tutulmuştur. Yani kanser hastaları, ağır diyabetliler,
ağır koroner hastaları ve diyaliz hastaları gibi gerçek
hastalara sorunun sorulmadığı bir anketin sonuçları ne
kadar gerçekçidir? Bu sonuçlar trajikomiktir. Objektif, bilimsel
sonuçların açıklanmasını bekliyorum.
BAŞKAN Sayın
Göker
21.- Burdur Milletvekili Mehmet Gökerin,
milletvekilleri Genel Kurulda yörelerinin sorunlarını dile getirirken
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanının dinlemediğine ilişkin
açıklaması
MEHMET GÖKER (Burdur)
Sayın Başkan, Meclis çatısı altında muhalefet
milletvekilleri olarak elimizden geldiğince yöremizin ve ülkemizin
sorunlarını dile getiriyoruz ve fakat farkındayız ki bu
söylemler iktidar vekillerince dikkate dahi alınmıyor. Dün gördük ki
Enerji Bakanımız Genel Kurul salonunu kabul salonuna çevirdi. Bizleri
dinlemedi, kulak dahi vermedi, uyarılarımızı dikkate
almadı. Tarihe not düşmek ve Parlamentonun onuru adına iktidar
vekillerine çağrıda bulunuyorum: Demokrasi ciddi bir iştir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın grup başkan
vekillerinin söz talebi olduğunu görüyorum.
Sayın Akçay
22.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Rauf
Denktaşın 4üncü ölüm yıl dönümüne, İstanbul Sultanahmet
Meydanında yapılan terör saldırısını
lanetlediğine, AKPnin iç ve
dış politikalarının ülkemizi terör
saldırılarının bir alanı hâline getirdiğine ve
Hükûmeti kararlı ve tavizsiz bir tutum takınmaya davet ettiğine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Kıbrıs
Türklüğünün mümtaz lideri, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin
kurucu Cumhurbaşkanı merhum Rauf Denktaşın
vefatının 4üncü seneidevriyesindeyiz. Türk milletinin bu büyük
şahsiyetini rahmet, saygı ve minnetle anıyorum.
Denktaş,
Kıbrıs Türklüğü uğruna harcadığı ömründe
dava, aksiyon ve fikir insanı olarak aziz milletimizin gönlüne taht
kurmuştur. Kıbrısta Türklüğün hak ve menfaatleri için
büyük gayretler göstermiştir. Denktaş, Kıbrıs
Türklüğünün varoluş haklarının yılmaz bir
savunucusuydu.
Denktaşın
davasına bugün AKP Hükûmeti maalesef sahip çıkmamaktadır.
AKPnin Çözümsüzlük çözüm değildir. diyerek
başlattığı çözüm süreci Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinin çözülmesine ve tasfiyesine giden bir sürece doğru
ilerlemektedir. AKP, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin
varlığının arkasında kararlı bir şekilde
durmamaktadır. Bu kararlılığı göstermesini bekliyoruz
ve diliyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak Kıbrıs
Türklüğünün istiklal ve gelecek mücadelesinin savunucusu olmaya devam
edeceğiz.
Bu düşüncelerle
ebediyete intikal eden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kurucu
Cumhurbaşkanı merhum Rauf Denktaşı bir kez daha rahmet ve
minnetle anıyorum.
Ayrıca, malumunuz
olduğu üzere, Türkiye'nin tarihî, kültürel, sosyal ve mimari
sembollerinden Sultanahmet Meydanında dün gerçekleştirilen
canlı bomba saldırısıyla 10 kişi hayatını
kaybetmiş, 11 kişi de yaralanmıştır. Terörizmin hain
ve kanlı eylemleri ülkemizin dört bir köşesinde can almaya, kan
dökmeye devam etmektedir. AKPnin şahsi ve keyfî iç ve dış
politikaları ülkemizin terör saldırılarının bir
alanı hâline gelmesine yol açmıştır. On yıllarca
başarılı dış politika hamleleriyle Orta Doğudaki
keşmekeşten uzak durmayı başaran Türkiye bu yönetimle terör
saldırılarının âdeta ilk hedefi hâline gelmiştir.
Sınır
güvenliğimiz kaybolmuştur. Suriye sınırından
mültecilerle birlikte giren teröristler dahi tespit edilememektedir. Bir
taraftan IŞİD, diğer taraftan PKK birer cinayet şebekesi
olarak ülkemizde saldırılar düzenlemeye devam etmektedir.
İstanbulun en merkezî yerlerinden birisinde bu denli bir
saldırının gerçekleşmesi ileri düzeyde bir emniyet ve
istihbarat zafiyetine işaret etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Toparlıyorum Sayın Başkan.
Teşekkür ederim.
Bu gerçeğe rağmen
Hükûmetin bir bakanı güvenlik zafiyetinin olmadığından
bahsetmektedir. Bir taraftan kamu güvenliği için iktidar yetkisine sahip
olacaksınız, diğer taraftan İstanbulun merkezinde, Ankaranın
merkezinde, Suruçta ve diğer yerlerde patlayan canlı bombalardan ve
güvenlikten kendinizi sorumlu hissetmeyeceksiniz. Bu, kabul edilebilir bir
durum değildir. Bir hükûmetin birinci öncelikli görevi, halkın can ve
mal güvenliğini, asayişi sağlamak, terörle etkin ve önleyici bir
şekilde mücadele etmektir. Peki, Hükûmet kendisini sorumlu hissetmiyorsa
sorumlu kim? Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı bu sefer de
sorumluluğu Alman İçişleri Bakanına mı atacak yani
Alman İçişleri Bakanının istifasını mı
isteyeceğiz?
Değerli milletvekilleri,
ülkemize yönelik tehdidin boyutu çok yüksektir, Türkiye terör örgütlerinin
çemberindedir. Bu badirelerden kurtulmak için Hükûmeti mücadeleci, kararlı
ve tavizsiz bir tutum takınmaya davet ediyoruz. Bu düşüncelerle
İstanbul Sultanahmet Meydanındaki terör
saldırısını bir kez daha lanetliyoruz. Ülkemizi ziyaretleri
sırasında hayatlarını kaybeden yabancı ülke
vatandaşları için ailelerine ve ülkelerine taziyelerimizi iletiyor,
yaralılara acil şifalar diliyoruz.
Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Gök
23.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Rauf
Denktaşın 4üncü ölüm yıl dönümüne, Kıbrıstaki
süreçle ilgili bir genel görüşme yapılmasının yararlı
olacağına, İstanbul Sultanahmet Meydanında yapılan
terör saldırısının Mecliste konuşulması
gerektiğine ve Hükûmetin doğu ve güneydoğudaki gerginlikleri
azaltıcı çözüm önerileri getirmek durumunda olduğuna
ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
Kıbrıstaki soydaşlarımızın unutulmaz lideri Rauf
Denktaşı ölümünün 4üncü yılında ben de saygıyla
anıyorum. Sayın Denktaş, Kıbrıstaki
soydaşlarımızın verdiği mücadelede ta başından
beri çok önemli roller üstlenmiş bir lider olarak Kıbrısta ve
Türkiyede tarihe geçmiş bir liderdir, anısı önünde
saygıyla eğiliyorum.
Bu arada Kıbrısta
taraflar arasında yürüyen görüşmeler sonucunda bugün gördüğüm
bir haber üzerine eski Cumhurbaşkanı Sayın Mehmet Ali
Talatın Kıbrısta belki haziran ayında bir referanduma gidileceği
yönündeki bir ifadesi yer almaktadır. Bu durum göstermektedir ki
Sayın Bakan, Kıbrısla ilgili Meclisimizin bir bilgilenmesinde,
bir genel görüşme açmasında bence sayısız yarar
vardır. Bu konuda olup bitenin ne olduğu, yaşanılan olaylar
ve süreç konusunda Meclisimizin de bir bilgi sahibi olmasında yarar
görüyorum. Bu konudaki talebimi de Sayın Bakana bizzat iletiyorum.
Sayın Başkan, dün
Sultanahmetteki olayların üzerine gizlilik yasağı
konulması ve basın yasağı konulmasıyla beraber yurt
dışındaki televizyonlardan öğrenmeye
çalıştığımız bu olayla ilgili olarak,
hayatını kaybeden tüm insanlara, yabancı uyruklu -ki hemen hemen
hepsi öyle- hepsine Allahtan rahmet diliyorum. Bu olay şu anda
Türkiyenin dış dünyadaki itibarı açısından da çok
ciddi bir şekilde sarsıntı geçirtecek bir olay niteliğine
bürünmüştür ve bütün dünya televizyonları tarafından da
yakından takip edilmekte, basın kuruluşları bu olaya
dikkatlice eğilmektedir. Yani, böyle önemli bir olay konusunda dahi...
Yine bu talebimi dün yinelemiştim ama bu olayın da Meclisimizde
konuşulması gerektiği çok açıktır. Yani, yabancı
kanallardan izleyen bir Türk yurttaş olarak bunları söylemek üzüntü
vericidir. Kendi resmî makamlarımızdan ve kendi resmî kanallarımızdan
bunları öğrenmek yerine yabancı kanallardan öğrenmek de
işin çok acı başka bir tarafıdır.
Son olarak Sayın
Başkan, doğuda ve güneydoğuda gerginliğin giderek
tırmandığı bir süreçte hayatını kaybeden sivil
yurttaşların cenazelerinin niçin yakınlarına teslim
edilmediği ayrı bir sorudur. Yani, ülkeler arasındaki
savaşlarda dahi bazen ara verilir, cenazeler alınır,
yaralılar toparlanır ama kendi ülkemizde olan ve hayatını
kaybeden insanların cenazelerinin ailelerine teslim edilmeyiş
gerekçesi nedir? Bu, başka travmaları ve başka gerginlikleri de
ortaya çıkartıyor. Yani, insani bir olay konusunda devletin çok daha
sorumlu, serinkanlı ve bu konunun insani boyutuyla
anlayışlı karşılanması gerekir. Acı üzerine
acı yaşanıyor, travmalar başka travmalar doğuruyor,
gerginlikler...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi
tamamlayınız Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) -
başka gerginlikler doğuruyor ve bu gerginliklerden herkes zarar
görüyor.
Şimdi, burada çok
akılcı yaklaşılması ve böyle insani gerekçelerle
taleplerin yerine getirilmesi gerekiyor. Biz de geçtiğimiz hafta
içerisinde sağlıkçı milletvekillerimizi Diyarbakıra
gönderdik. Sayın Bakan, pek çok sağlık sorunu var.
İnsanların hastanelere erişiminde, sağlık yardımı
almasında ve yaralı ya da başka türlü sağlık
yardımlarını almak isteyenlerin Sağlık
Bakanlığı tarafından daha yakından takip edilmesi ve
bunların acil sağlık ihtiyaçlarının giderilmesi
gerekiyor. Çok ciddi sorunlar saptadık Diyarbakırda sağlık
bakımından. Cizrede, Silopide, diğer bölgede yaşananlar
daha da vahim. Böyle bir tablo içerisinden ülkemizi çıkarmak
durumundayız. Gerginlikleri azaltıcı çözüm önerilerini iktidar,
hükûmet yapmak durumundadır. Bu konuda doğu ve güneydoğuda
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
LEVENT GÖK (Ankara) -
son
derece yoğun duygusal kopuşların yaşandığı
bu dönemde bu konunun çok önemli olduğunun altını çizmek
istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Gök.
Sayın Bostancı
24.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanı Rauf Denktaşın 4üncü ölüm yıl
dönümüne, ortak acıların politik tartışmaların
dışında tutulması gerektiğine ve devletin sokağa
çıkma yasağı uygulanan yerlerdeki cenazeleri ortada
bırakmasının düşünülemeyeceğine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Öncelikle, 4üncü ölüm
yıl dönümünde Rauf Denktaşa bir kez daha rahmet diliyorum.
Kıbrıs için yaptıkları unutulmayacak.
Diğer taraftan,
biliyorsunuz, bu Sultanahmet katliamı sonrasında çok çeşitli
konuşmalar, değerlendirmeler oldu. Bir hususa dikkat çekmek isterim:
Muhalif bir basın organı Fransada benzeri bir katliam yaşandığında
8 sütuna manşet olarak Fransa çocuklarına ağlıyor.
manşetini çekmişti; acıyı paylaşan asil bir tutum.
Sultanahmet katliamı sonrası manşeti şudur: Katliam
ülkesi. 2 manşeti mukayese ettiğinizde Fransaya karşı
acıyı paylaşan bu manşet, Türkiye söz konusu olduğunda
ülkeye karşı husumet dolu bir politik psikolojiyi işaret ediyor.
Ben, bunun, çok problemli bir muhalif politik psikoloji olduğunu söylemek
isterim. AK PARTİnin iktidar olmasından hoşnut olmayabilirler.
AK PARTİnin yaptıkları icraatları beğenmeyebilirler.
Ama hiçbirimizin başka bir ülkesi yok. Acılar söz konusu
olduğunda Buradan siyaseten ne çıkartabilirim? şeklinde,
hiçbir çevreden halkın, seçmenin onaylamayacağı dil
oyunlarıyla böyle bir politik psikolojinin ifşası uygun
değildir. Bu, ülkeye hizmet değildir. Ümit ve temenni ederim ki
iktidarda olalım, muhalefette olalım, yerimiz şurada, burada
olsun, bazı konuları, özellikle ortak acıları biz politik
tartışmaların dışında tutmak isteriz -biz
isteriz- eminim kendilerini muhalif olarak konumlandıran çevreler de
ilke düzeyinde böyle düşünürler ve böyle davranırlar.
Bir başka husus bu
cenazeler meselesi, güneydoğuda, doğuda yaşanan olaylarda
cenazeler meselesi. Sayın CHP Grup Başkan Vekili de ifade etti.
Cenazeler, herkesin temelde, ilke düzeyinde saygıyla
yaklaştığı ve gereken merasimin yapılmasını
lüzumlu gördüğü bir durumdur. Güneydoğuda yaşanan hadise
şudur: Cenazeleri almaya gitmesi gereken, defin işlemlerini
yapması gereken ilgili belediyeler bu işi yapmamaktadır. Bu işi
yapmayarak, esasen, bu cenazeler üzerinden bir ajitasyon üretme çabası söz
konusudur.
ABDULLAH ZEYDAN (Hakkâri)
Vuruluyorlar, vuruluyorlar, nasıl gitsinler? Ateş açılıyor
belediye personeline.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) - Amaç cenazelerin gömülmesine mâni olarak onların kanlı
bedenlerini teşhir edip devletin terörle mücadelesini zaafa uğratma
ajitasyonudur. Lütfen bunu iyi görelim.
Şırnakta
bahsedilen cenazeler mesela, Şırnak Belediyesinin mezbahanesine
kaldırılmış, defaatle oradaki valiliğin ikazına
rağmen ailelerine teslim edilmemiş, aileleri teslim almaya
geldiğinde aileler de tehdit edilmiş, baskı
uygulanmış
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya)
cenazelerin orada kalması için terör örgütünün özel bir çaba
gösterdiğine şahit olunmuş, nihayet ancak dün bu cenazeler
defnedilebilmiştir. Devletin, hiçbir yerde, hiçbir şekilde, terörle
mücadele ederken -akıl var, mantık var- kendi aleyhine olabilecek
tarzda, her şey bir kenara -insani normları filan bir kenara bırakıyorum-
cenazeleri ortada bırakması, onları bir unsur olarak kullanmaya
kalkması düşünülemez. Cenazeleri kullanan, kural tanımayan, norm
tanımayan ve kendisini destekleyecek hiçbir fırsatı kaçırmak
istemeyen terör örgütüdür. Bunu lütfen doğru görelim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bostancı.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN Gündeme
geçiyoruz.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan,
gündeme geçmeden ben pek kısa bir söz isteyebilir miyim?
BAŞKAN Bir saniye
Sayın Kerestecioğlu.
Buyurun Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan, Sayın Bostancı konuşması
sırasında, konuşmasının bir kısmında, benim
yaptığım konuşmaya cevaben ifadelerde bulunmuştur
muhalefetin konumlandırılması vesaire. diye. Müsaade
ederseniz, hemen, çok kısa birkaç cümleyle cevap vermek isterim efendim.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Hiç ilgisi yok efendim, kesinlikle ilgisi yok.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
İlgisi yok mu?
Peki efendim, İlgisi yok.
dedi, bizim de söyleyecek bir şeyimiz yok.
BAŞKAN İlgisi
yok dediyse sorun yok, peki.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Peki
efendim, teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Kerestecioğlu, size yerinizden bir dakika söz veriyorum.
Buyurun efendim.
25.- İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demirin, İstanbul Sultanahmet Meydanında
yapılan saldırıda ölenlerin yakınlarına
başsağlığı dilediğine, sokağa çıkma
yasağı uygulanan yerlerde insanların üzerine ateş edilmesi
nedeniyle cenazelerin kaldırılamadığına ve sorunların
Mecliste birlikte çözülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan,
ben, öncelikle, İstanbulda ölen yabancı uyruklu ya da yaralanan -tam
olarak aslına vâkıf değiliz- bütün insanlarımıza
geçmiş olsun ve ölenlerin yakınlarına
başsağlığı diliyorum.
Sadece şunu ifade etmek
istedim: Sanıyorum, Ankarada bir katliam olduğu zaman bizim devlet
yetkililerimiz gerçekten anında Ankara meydanında, o gar
meydanında olamamışlardı.
Bu nedenle Türkiyeyle ilgili
yapılan haberlerde Bütün ülke ağlıyor. gibi bir ifade
kullanılamıyor olabilir. Çünkü hakikaten uzun zamandır
geldiğimiz nokta cenazeler ülkesi durumudur ve söz konusu olan da orada
insanların üzerine ateş edilmesi nedeniyle cenazelerin
kaldırılamamasıdır. Buradan konuşmak kolaydır.
Bütün milletvekili arkadaşlarımız o bölgede bulunuyorlar ve
yaşadıklarını defalarca burada ifade ediyorlar. Ve
defalarca dedik ki eğer bize inanmıyorsanız hep beraber gidelim,
bir komisyon oluşturulsun, bütün bu öneriler de
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul)
reddediliyor ve ülke
bugün maalesef
BAŞKAN Mikrofonunuzu
açıyorum, sözlerinizi tamamlayınız Sayın
Kerestecioğlu.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Bitiriyorum zaten.
Teşekkür ederim.
Ve bütün bu
araştırma isteklerinin hangi partiden gelirse gelsin
BAŞKAN Bir saniye
Açılmadı galiba, teknik bir sorun var.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Bugün muhalefete teknik
sorunlar günü herhâlde.
BAŞKAN Sistemin yenilenmeye
ihtiyacı var arkadaşlar görüyorsunuz.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Evet, genel olarak tabii
ki, her bakımdan.
Bu nedenle, gerçekten,
verilen ortak araştırma isteklerinin artık bu Mecliste hiç
olmazsa bir tanesinin kabul edilmesi lazım çünkü dile getirmemiz gereken
çok fazla sorun var. Balıkesir Dursunbey başta olmak üzere,
öğretmenler yerlerinden ediliyorlar, gece yarısı bizleri
arıyorlar Linç edilme girişimleri vardı ve buraları terk
ediyoruz. diye. Yani ülke gerçekten ya cenaze kaldırılan ya da
insanların hiçbir güvencesinin olmadığı bir hâle geldi. Hiç
iyi bir durumda değiliz. Bu sorunları burada birlikte çözmemiz
gerekiyor, birbirimize laf yetiştirerek değil. Gerçekten her şeye
ağlayacaksak birlikte ağlayalım, birlikte güleceksek de birlikte
gülelim.
Çok teşekkür ederim
anlayışınız için.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kerestecioğlu.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Sözlü soru önergesinin geri
alınmasına ilişkin bir tezkere vardır, okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Önergeler
1.- Balıkesir Milletvekili İsmail Okun
(6/87) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına
ilişkin önergesi (4/8)
12/1/2016
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2015/269 sayı, 6/87 esas
numaralı sözlü soru önergemi geri çekmek istiyorum.
Gereğinin
yapılmasını saygıyla arz ederim.
İsmail
Ok
Balıkesir
BAŞKAN Sözlü soru
önergesi geri verilmiştir.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır. Önergeleri ayrı ayrı okutacağım. 2nci
sırada okutacağım Meclis araştırması önergesi 500
kelimeden fazla olduğu için önerge özeti okunacaktır ancak önergenin
tam metni Tutanak Dergisinde yer alacaktır.
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili İlhan Cihaner ve
23 milletvekilinin, IŞİDin kontrolündeki bölgelerden ülkemize
yasadışı petrol sevkiyatı yapıldığı,
elde edilen gelirin IŞİD'in faaliyetlerinin finansmanında
kullanıldığı iddialarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/57)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Son günlerde Batı
basını, özellikle Rusya Federasyonu'nun resmî makamları
aracılığıyla, IŞİD'in kontrolündeki bölgelerden
ülkemize yasadışı petrol sevkiyatı
yapıldığı, elde edilen gelirin IŞİD'in faaliyetlerinin
finansmanında kullanıldığı iddia edilmektedir. Söz
konusu iddiaların ve sorun var ise çözüm yollarının
araştırılması için Anayasa'nın 98 ve TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri gereğince bir Meclis
araştırması açılması hususunda gereğini arz
ederiz.
Saygılarımızla.
1)
İlhan Cihaner (İstanbul)
2)
Bülent Kuşoğlu (Ankara)
3)
Şenal Sarıhan (Ankara)
4)
Devrim Kök (Antalya)
5)
Candan Yüceer (Tekirdağ)
6)
Durmuş Fikri Sağlar (Mersin)
7)
Veli Ağbaba (Malatya)
8)
Mustafa Ali Balbay (İzmir)
9)
Gülay Yedekci (İstanbul)
10) Mevlüt
Dudu (Hatay)
11) Serkan
Topal (Hatay)
12) Tacettin
Bayır (İzmir)
13) Barış
Yarkadaş (İstanbul)
14) Okan
Gaytancıoğlu (Edirne)
15) Eren
Erdem (İstanbul)
16) Necati
Yılmaz (Ankara)
17) Hilmi
Yarayıcı (Hatay)
18) Murat
Emir (Ankara)
19) Ali
Haydar Hakverdi (Ankara)
20) Muharrem
Erkek (Çanakkale)
21) Gürsel
Erol (Tunceli)
22) Nurhayat
Altaca Kayışoğlu (Bursa)
23) Kamil
Okyay Sındır (İzmir)
24) İbrahim
Özdiş (Adana)
Gerekçe:
24 Kasım 2015 tarihinde
Suriye sınırını ihlal ettiği gerekçesiyle Türk
Silahlı Kuvvetlerinin Rusya Federasyonu'nun Su-24 marka/model
uçağını sınır ihlali gerekçesiyle vurarak
düşürmesinin ardından Rusya Federasyonu, Türkiye Cumhuriyeti'ne
yönelik bir dizi yaptırım kararı almış ve açıklamalar
yapmıştır. Bu çerçevede yapılan açıklamalardan biri 3
Aralık 2015 tarihinde Rusya Federasyonu Savunma Bakan
Yardımcısı Anatoly Antonov tarafından
yapılmıştır. Sputnik adlı web sitesinde detayları
yayınlanan haberde Antonov'un yaptığı açıklamalarla
Türkiye'yi hedef aldığı görülmektedir. Şu
açıklamalarda bulunmuştur: "IŞİD kontrolündeki
bölgelerden Türkiye'ye yapılan petrol ticaretinin üç ana
güzergâhını belirledik. Suriye ve Irak'taki yasal sahiplerinden
çalınan bu petrollerin ana tüketicisi, Türkiye'dir. Verilere göre bu yasa
dışı ticarete Türkiye'nin üst düzey siyasi yönetim kadrosu,
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ailesi
karışmıştır. Biz daha önce birçok kez teröristlerle
flört edilmesinin tehlikelerinden bahsettik. Bölgede komşu ülkelerden
petrol çalan Türk elitleri ve çetelerden oluşan ortak bir ekip
çalışıyor. Binlerce tankerden endüstriyel nitelikte çok büyük
boyutta petrol, boru hatlarıyla Türkiye'ye
ulaştırılıyor. IŞİD'in kontrolündeki bölgelerden
Türkiye'ye sokulan petrolün bir bölümü iç pazara sunuluyor. Petrolün bir bölümü
de gemilere yüklenip işlenmek üzere Türkiye sınırları
dışına çıkarılıyor. Türkiye
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ailesinin, Suriye'de IŞİD'in
elinde olan petrol yataklarından yapılan yasa dışı
petrol sevkiyatlarıyla doğrudan ilişkisi var. Sadece son bir
haftada Türkiye topraklarından IŞİD ve El Nusra saflarına 2
bin militan, 120 tonun üzerinde askerî mühimmat ve yaklaşık 250 adet
motorlu akışı oldu. Güvenilir istihbarat raporlarımıza
göre, Türkiye uzun zamandır ve düzenli biçimde bu tür faaliyetler
yürütüyor."
Antonov
açıklamalarını fotoğraf ve video kayıtlarıyla
desteklemektedir. Buna göre IŞİD'in elindeki petrol Irak ve
Suriye'deki yığınaklarda çıkarılmakta ve depolanmakta;
Türkiye'ye Reyhanlı sınırından tankerler ve TIR'lar
aracılığıyla hiçbir kontrol olmaksızın
sokulmakta; tankerler ve TIR'lar Batman, Dörtyol ve İskenderun'daki
rafineri ve limanlara sevkiyat yapmaktadır. Uzay yönünden, yeryüzüne dik
bir açıyla çekildiği anlaşılan fotoğraf ve
videoların "uydu görüntüsü" olduğu belirtilmektedir. Rusya
Federasyonu Savunma Bakan Yardımcısı Anatoly Antonov bu
görüntülerin ve açıklamaların devamının önümüzdeki günlerde
yapılacağını belirtmiştir. Rusya Federasyonu resmî
makamlarınca yapılan ve yapılacak açıklamalar ülkemizi
uluslararası alanda ciddi sorunlarla karşı karşıya
bırakacaktır.
Bu gerekçelerle
kurulacak bir araştırma komisyonu, olayların birçok boyutunu
gözler önüne serecektir. İddialar doğru değil ise en üst düzeyde
yanıt verilmiş olacak, doğru ise olası çözüm önerileri
ortaya konulacaktır. Her hâlükârda bu iddiaların
araştırılmamış olması ülkemizi daha çok
yıpratacaktır.
2.- Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan ve 21
milletvekilinin, özellikle genç işsizliğini ve kadın
işsizliğini yaratan nedenlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/58) (x)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Sosyal bir hak olarak
Anayasamızın 49uncu maddesinde düzenlenmiş olan
çalışma hakkının, devlete yapma biçiminde olumlu bir görev
olarak verdiği çalışma ortamını yaratma ödevinin
gereği olan işsizliği önleme kapsamında, özellikle genç
işsizliğini ve kadın işsizliğini yaratan nedenlerin
incelenmesi ve gerekli önlemlerin alınması amacıyla
Anayasamızın 98'inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğü'nün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince, Meclis araştırması
açılmasını arz ve talep ederiz. 20/11/2015
1) Şenal Sarıhan (Ankara)
2) Ceyhun İrgil (Bursa)
3) Mahmut Tanal (İstanbul)
4) Özcan Purçu (İzmir)
5) Kadim Durmaz (Tokat)
6) Erdin Bircan (Edirne)
7) Aydın Uslupehlivan (Adana)
8) Barış Yarkadaş (İstanbul)
9) Ali Akyıldız (Sivas)
10) Ahmet Akın (Balıkesir)
11) Erkan Aydın (Bursa)
12) Namık Havutça (Balıkesir)
13) Ömer Fethi Gürer (Niğde)
14) Candan Yüceer (Tekirdağ)
15) Sibel Özdemir (İstanbul)
16) Gülay Yedekci (İstanbul)
17) Ali Haydar Hakverdi (Ankara)
18) Zeynel Emre (İstanbul)
19) Gürsel Erol (Tunceli)
20) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
21) Didem Engin (İstanbul)
22) Melike Basmacı (Denizli)
Özet Gerekçe:
Türkiye İstatistik Kurumunun 2015
yılı verilerine göre işsizlik, hem görünen hem görünmeyen
boyutlarıyla en önemli toplumsal sorun olmaya devam etmektedir. Bu sorun
özellikle gençler, kadınlar, geçici çalışanlar
açısından yoğun bir tehdit oluşturmakta, bu kesimlerin
birey olarak varlık yapısını bozan biyolojik, sosyoekonomik
ve psikolojik sonuçlar yaratmakta, aynı zamanda toplumun bir bütün olarak
sürdürülebilir yapısını parçalamaktadır.
Türkiye işveren Sendikaları
Konfederasyonunun (TİSK), TÜİK ve İŞKUR'un 2015 Nisan
ayı istihdam verilerini değerlendirdiği raporuna göre,
Türkiye'de çalışma çağındaki nüfusun yarısından
azı (26 milyon 638 bin kişi) istihdam edilerek çalışma ve
kazanç sağlama olanağına sahip bulunmakta, yansından
fazlası (31 milyon 41 bin kişi) ise bu olanaktan yoksun şekilde
yaşamaktadır. İstihdam artışı ivme kaybetmekte,
artış hızı Nisan 2015'de bir önceki yılın
aynı ayına göre yüzde 5,7'den, yüzde 1,7'ye inmiş
bulunmaktadır. Buna göre Nisan 2015 itibarıyla 2 milyon 821 bin
kişi olarak tespit edilen toplam işsiz sayısı, bir yıl
önceye göre yüzde 9,6 oranında artmış durumdadır.
Bu raporlarda yer alan
verilere göre, özellikle genç istihdamı oranı 2015 Şubat'tan
beri düşüş göstermekte ve genç işsizliği sürekli
yükselmektedir. Gençler için (15-24 yaş) geniş tanımlı
işsizlik oranı, resmî genç işsizlik oranı olan yüzde 17
rakamının yaklaşık 9 puan üzerinde, yani yüzde 26
seviyesinde gerçekleşmektedir. Genç kadınlar işsizlik sorununu
en ağır bir biçimde yaşayan kesimi oluşturmaktadır.
Kadın işsiz sayısındaki yıllık artış
oranı yüzde 17,2 düzeyindedir ve bu oran genel ortalamanın 2
katı olarak gerçekleşmektedir. Son bir yıl içinde iş talep
eden 106 bin kadından sadece 20 bini bir işe yerleşebilmiş
durumdadır. Genç kadınlarda işsizlik oranı, bir önceki
yılın aynı dönemin göre 4 puan artışla yüzde 20,5'e
ulaşmış ve işsiz sayısı 85 bin kişi daha artmış
bulunmaktadır.
Türkiye'de mevcut
makroekonomik veriler, 2015-2017 Orta Vadeli Mali Plan'da belirlenen
tahminlerin çok altında seyretmekte, yıl sonu büyüme
oranının planda yer alan yüzde 4 hedefinin oldukça altında,
yüzde 2.0-2,5 oranında gerçekleşeceğini göstermektedir. Her 10
ara işgücüne karşı sadece 1 üniversite mezununa ihtiyaç duyulmakta
olduğu Türkiye'de; yapısal reformların geciktirildiği,
nitelikli ara işgücü ve kaliteli üniversite eğitimini sağlayacak
bir eğitim planlaması yapılmadığı, istihdam
alanında cinsiyet eşitliğini sağlayacak politikalar
oluşturulmadığı ve haftalık çalışma
sürelerinin Avrupa Birliği ülkeleriyle kıyaslandığında
yaklaşık olarak 12 saat uzun olduğu koşullarda,
işsizlik oranının 2015'ten sonra 2016'da da büyüme oranına
bağlı olarak değişeceği ve yükselmeyi sürdüreceği
ortadadır.
Açıklanan nedenlerle,
sosyal bir hak olarak Anayasamızın 49uncu maddesinde
düzenlenmiş olan Çalışma Hakkının, devlete yapma
biçiminde olumlu bir görev olarak verdiği çalışma
ortamını yaratma ödevinin gereği olan işsizliği önleme
kapsamında, özellikle genç işsizliğini ve kadın
işsizliğini yaratan nedenlerin incelenmesi ve gerekli önlemlerin
alınması amacıyla, Anayasamızın 98'inci, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104 ve 105'inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını arz
ve talep ederiz
3.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça
ve 21 milletvekilinin, öğretmenlerin ve öğretmenlik mesleğinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/59)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Öğretmenlerimizin ve
öğretmenlik mesleğinin sorunlarının incelenip
araştırılması,
gerekli önlemlerin alınması için Anayasa'nın 98'inci ve TBMM
İçtüzüğünün 104 ve
105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ve talep ederiz.
1) Namık Havutça (Balıkesir)
2) Mahmut Tanal (İstanbul)
3) Özcan Purçu (İzmir)
4) Kadim Durmaz (Tokat)
5) Ceyhun İrgil (Bursa)
6) Erdin Bircan (Edirne)
7) Hüseyin Yıldız (Aydın)
8) Aydın Uslupehlivan (Adana)
9) Barış Yarkadaş (İstanbul)
10) Candan Yüceer (Tekirdağ)
11) Ali Akyıldız (Sivas)
12) Ahmet Akın (Balıkesir)
13) Erkan Aydın (Bursa)
14) Ömer Fethi Gürer (Niğde)
15) Sibel Özdemir (İstanbul)
16) Gülay Yedekci (İstanbul)
17) Ali Haydar Hakverdi (Ankara)
18) Zeynel Emre (İstanbul)
19) Gürsel Erol (Tunceli)
20) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
21) Didem Engin (İstanbul)
22) Melike Basmacı (Denizli)
Gerekçe:
Öğretmenlik
mesleği, yetişmekte olan nesli, ailesi, çevresi, milleti, devleti ve
vatanı için daima yararlı, yapıcı, yaratıcı iyi
bir insan ve iyi bir vatandaş olarak yetiştirme sanatıdır.
Öğretmenlerin yetiştirdiği bu insanlar, ailesini ve milletini
mutlu kılar, ülkesini kalkındırır, devletini güçlendirir.
Milletimizin, ülkemizin ve devletimizin geleceği, ekonomik yönden
kalkınması her şeyden önce öğretmenlerin mesleklerinde
göstereceği başarıya bağlıdır.
Atatürk, Türk milletinin
gerçek kurtuluşunu öğretmenlerden beklemiş, Kurtuluş
Savaşı sırasında ve cumhuriyet kurulduktan sonra
öğretmenler ve öğretmenlik mesleği için Milletleri kurtaranlar
yalnız ve ancak öğretmenlerdir." demiştir.
Ülkemizin geleceği olan
çocuklarımıza yön veren, onlara iyi bir eğitim vererek güçlü
bireyler olmasını sağlayan bu temel mesleğin birçok sorunu
bulunmaktadır.
MEB'in okul öncesi,
ilköğretim ve ortaöğretim kurumlarını kapsayan 2013-2014
eğitim öğretim yılı istatistiklerine göre, örgün
eğitimde 61.592 okulda 8 milyon 883 bin 857'sini erkek, 8 milyon 350 bin
595'ini de kızların oluşturduğu 17 milyon 234 bin 452
öğrenci eğitim görüyor. Bu kurumlarda 392.258'i erkek, 440.468'i
kadın olmak üzere toplam 832.726 öğretmen 538.442 derslikte görev
yapıyor.
Mevcut Hükûmetin iktidara
geldiği 2002 seçimlerinden günümüze kadar atanamayan öğretmen
sayısı 350 bin civarında. Bu dönem süresinde öğretmen
artış oranı yüzde 24'lerde kalırken, polis artış
oranı yüzde 88 oldu.
Türkiye'de öğretmenlerin
sorunları saymakla bitmiyor. Atama problemleri, düşük
maaşları, çalışma saatleri, kötü çalışma
ortamları, zorunlu ve ücretsiz nöbetler en büyük
sıkıntılarının başında geliyor.
OECD ülkelerinde
öğretmenlerin yıllık çalışma saatleri 1.652 saat,
Türkiye'de 1.840 saat. Bu koşullara rağmen öğretmenlerin
aldıkları ücretler ise çok düşük. Ülkemizde iş güvencesi
olmayan dershane öğretmenlerinin büyük bir bölümü asgari ücretle
çalışmaktadır. Sosyal güvenceleri yok, sendikalı
olamıyorlar. Zor koşullarda çalışan dershane
öğretmenleri kıdem tazminatından ekstra mesai ücretlerini
almamaya kadar pek çok alanda sorun yaşıyor.
Köyde öğretmenlik yapmak
günümüzde hâlen bulunmakta ve çok zor şartlarda geçmektedir. Hâlen soba ile
sınıflar ısınmakta ve sobanın dışında
da tezek ile sobayı yakmaktalar. Önemli olan araç gereçler dahi
bulunmamaktadır. Hâlen birleştirilmiş sınıflarda ders
işlenmektedir. Öğretmen sorunu içinde yer alan bu konu
başlı başına bir sorundur.
Öğretmenlik mesleğinin
içinde bulunduğu durum ve sorunlar, Türkiye'nin geleceği
bakımından hiç de iç açıcı değildir. Yılda bir
"Öğretmenler Günü" kutlamakla mesleğin sorunları
çözümlenemez. Bu sorunların ciddiyetle ve bilimsel olarak ele
alınarak bir an önce çözümlenmesi gerekmektedir. Ülkemizin geleceğini
şekillendiren öğretmenlerimizin atama problemleri, düşük
maaşları, çalışma saatleri, kötü çalışma
ortamları, zorunlu ve ücretsiz nöbetler gibi sorunlarının
incelenerek tespitlerin yapılması, gerekli önlemlerin
alınması ve mağduriyetlerin giderilmesi için Meclis
araştırmasının açılması büyük önem arz
etmektedir.
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş
bir önerisi vardır. Öneriyi okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun, Bursa Milletvekili Kadir Koçdemir
ve arkadaşları tarafından, 2014 mahallî idareler genel
seçimlerinden sonra yürürlüğe giren idari yapılanmadaki önemli
değişikliklerin mahallî idarelerin görev, yetki, sorumluluk, hizmet
kapasite ve kabiliyetleri ile idarenin bütünlüğü üzerindeki etkilerinin
tespit edilmesi, muhtemel çözüm önerilerinin ortaya konulması,
yapılacak yasal düzenlemeler ve diğer tedbirlerin
araştırılması amacıyla 12/1/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 13 Ocak 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
13.01.2016
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu'nun
13 Ocak 2016 Çarşamba günü (bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisini İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Erkan
Akçay
Manisa
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
12 Ocak 2016 tarih, 2016/714
sayı ile TBMM Başkanlığına vermiş olduğumuz,
Bursa Milletvekili Kadir Koçdemir ve arkadaşlarınca "2014
mahalli idareler genel seçimlerinden sonra, idari yapılanmada önemli
değişiklikler yürürlüğe girmiştir. Türkiye ve dünyadaki
tecrübeleri dikkate almayan, tutarlılık ve bütüncül bakış
açısından mahrum bu değişikliklerin mahalli idarelerin
görev, yetki, sorumluluk, hizmet kapasite ve kabiliyetleri ile idarenin
bütünlüğü üzerindeki etkilerinin tespit edilmesi, muhtemel çözüm
önerilerinin ortaya konulması, yapılacak yasal düzenlemeler ve
diğer tedbirlerin araştırılması" amacıyla
verilen Meclis araştırması önergesinin, 13 Ocak 2016
Çarşamba günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü
Birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu önerisinin lehinde ve aleyhinde olmak üzere ikişer
sayın milletvekiline söz vereceğim.
Lehinde olmak üzere birinci
konuşmacı Kadir Koçdemir, Bursa Milletvekili.
Buyurun Sayın Koçdemir.
(MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
KADİR KOÇDEMİR
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin
başında heyetinizi saygı ve muhabbetle selamlıyorum.
Çıkarken yanlış saymış olabilirim ancak bugün
yoklamadan sonra iktidar sıralarında sayısı 28 ile 20
arasında değişen milletvekili arkadaşımız
vardı.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya)
17, 17.
KADİR KOÇDEMİR
(Devamla) Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi. Türkiyeyi kimin
yöneteceğine, Türkiyenin nasıl yönetileceğine ve bu yönetimin
denetlenmesine burada karar veriliyor. İki adam varmış,
birbirleriyle geçinemiyorlar, ikisi birden idama mahkûm edilmişler; son
istekleri soruluyor. Birincisine gidip soruyorlar son isteğini. Diyor ki:
İyi bir hayat yaşamadım. Anneme de layık olamadım.
Dünya gözüyle anamı son defa görmek ve ondan özür dilemek istiyorum. Onun
hasmı olan ikinci idam mahkûmuna soruyorlar Peki, sen ne istiyorsun?
diyorlar. Diyor ki: O anasını görmeyecek.
Şimdi, burada,
Türkiyede nüfusun tamamını ilgilendiren, özellikle 2014ten sonra yapılan
değişiklikle yani il sınırlarının büyükşehir
belediye sınırı hâline getirilmesiyle nüfusun yüzde
76sının yaşadığı bölgelerde, illerde, mahallî
idareler yapılanmasını içinden çıkılmaz bir
keşmekeş hâline getiren konuyla ilgili, keza son on yıllarda
sürekli reform ve reformasyondan bahsederken aslında deformasyona
uğrattığımız kamu yönetiminin taşra
teşkilatlanmasıyla ilgili araştırma önergesinde demin
arkadaşlarımızın söylediği- 20nin altındaki
iktidar grubu oylama yapılırken, SMS mesajlarıyla kendisine
giden çağrı üzerine gelip burada karar verecek. Eğer bunu
demokrasiye bağdaştırıyorsak o zaman problem yok. Çünkü
demokrasinin en kısa tanımlarından birisi şudur:
Demokrasi, kararlardan etkilenenlerin kararlarda etkilisinin olma durumudur.
Buradaki aritmetikten ibaret değildir.
Biliyorsunuz 2014 mahallî
idareler seçiminden sonra Türkiyede yeni bir dönem başladı. Bu
mahallî idareler alanında tutarsız ve bütüncül yaklaşımdan
uzak gerek Türkiyedeki gerek dünyadaki yerel yönetimler tecrübesini dikkate
almayan değişikliklerin bir son halkasını oluşturdu.
Ben o zaman vali olarak görevdeydim. Etrafımda iktidar partisi
milletvekilleri ve il genel meclis üyeleri başta olmak üzere, parti
teşkilatları dâhil, hiç kimsenin, Türkiyede, 30 ilde il
sınırlarının belediye sınırı olmasıyla
ilgili teklif geliştirdiğini, bunu ileri sürdüğünü görmedik.
Keza, burada, İçişleri Komisyonundaki toplantılarda da iktidar
partisi milletvekilleri bunu kendi kararlarıymış gibi
savunamadılar ama bir kişinin isteği üzerine, iktidar partisine
de rağmen, bu değişiklikler yürürlüğe girdi. Fakat içinden
çıkılmaz bir keşmekeşe döndü çünkü büyükşehir
mantığı gereği arkadaşlar, kesintisiz iskân
varsayımına dayanarak büyükşehir ve ilçe belediyeleri
arasındaki görev, yetki paylaşımını düzenlenmişti.
Altındağ nerede bitiyor, Yenimahalle nerede başlıyor, buna
göre kanalizasyonu belirleyemeyeceğimiz için, kanalizasyon, içme suyu
tesisi, efendim, itfaiye, hal, mezbaha, bütün bu işlemler büyükşehre
bırakılmıştı.
Mecellenin en çok bilinen
hükümlerinden biridir, şartlar değişti mi hükümler de
değişir. Siz Şereflikoçhisarın filanca köyündeki içme
suyunu, sanki kesintisiz iskân varmış gibi, orada da yine
büyükşehrin organlarına verirseniz içinden çıkılmaz bir hâl
alır. Bugün Bursanın Mustafakemalpaşa ilçesinde bir aydan beri
doğru dürüst içme suyu düzenli olarak temin edilememektedir. Orhangazide
sokaklardaki yapılmamış, tamamlanmamış inşaat
çalışmalarının sorumlusunu, yetkilisini vatandaşlarımız
bulamamaktadır çünkü yeni görev ve yetki dağılımında
kendilerinden kilometrelerce uzaktaki birimlere ulaşamamaktadırlar.
Yine, Kelesin
Kozağacı bölgesindeki Durak köyünde köylü kendi salma
paralarıyla yaptığı hali büyükşehirden tekrar
kiralamıştır. Köylerde yüzyıllardan beri köylülerimizin
dokunmadığı, kimseye dokundurtmadığı köy orta
malları, meralar özellikle batı illerimizde para etiği için
şu anda büyükşehirler tarafından satışa
çıkarılmıştır. İlçe belediyeleri çöp toplayan
birimler hâline getirilmiştir çünkü deminki saydığım ana
mahallî hizmet alanlarının hiçbirisinde ilçe belediyesi yetkili
değildir. İlçe belediyesi imarla ilgili -o da sınırlı-
ve çöp toplama işleriyle yetkilidir. Gelir dağılımında
yine sorumlulukla imkân arasında orantı kurulmasını
imkânsız kılan bir düzenleme yapılmıştır, İstanbul
ve Kocaeli dışındaki büyükşehir belediyelerimiz
dezavantajlı hâle getirilmiştir.
Mahallî idareler
alanında hemen her yayında belirtilen bir ilke vardır:
Subsidiarite ilkesi dediğimiz ilke hizmette yerellik ya da
vatandaşa yakınlık olarak ifade edebileceğimiz bir
ilkedir. Bu ilkeye göre, bir hizmet prensip olarak, kural olarak öncelikle
vatandaşa en yakın birim tarafından yerine getirilmelidir.
Eğer vatandaşa en yakın olan birim bu hizmeti hiç yerine
getiremiyor ya da etkin bir şekilde yerine getiremiyor ise ancak o zaman
bir sonraki kademede, bir üst kademede yer alan mahallî idare biriminin bu
hizmeti yapıp yapamayacağı
kararlaştırılmalıdır.
Yeni yapı, uzakta kalan
ve mahallî iktidarı belirleme konusunda nüfusu itibarıyla nüfuzu da
az olan bölgelere, köylere, yörelere çok büyük dezavantajlar getirmiştir.
Demin söyledim, demokrasi kararlardan etkilenenlerin kararlarda etkili olma
durumudur. Ama çok uzakta yer alan kırsal kesim halkı karar alma
süreçlerine arzu ettiği şekilde katılamamakta,
katılırsa da kararları etkileyecek güce
kavuşamamaktadır.
Yine, yapılan
değişiklikler yörelerimizin, beldelerimizin yüzyıllar içinde
sahip olduğu sosyal, ekonomik karakterine, kültürel kimliğine de
aykırı kadrolar tarafından yönetilme riskiyle karşı
karşıya bırakmıştır. Bu açıdan, mahalli
idareler yapılanmasının yüce Meclisimiz tarafından tekrar
ele alınması, başta 2014 yılında yürürlüğe giren
değişiklikler olmak üzere, bu değişikliklerin uygulamada
yol açtığı sorunların tespit edilmesi ve 2000li
yıllara uygun bir mahallî idareler yapılanmasının
nasıl olabileceği konusunun araştırılması
gerekmektedir.
Özetle, mahallî idarelerin,
ihtiyaç ve önceliklere uygun, mahallî katkı ve katılımı
azami seviyede gerçekleştiren, basit ve hesap verilebilir bir süreç
içinde, yörelerin sahip olduğu kültürel mirası zenginleştirip
çeşitlendiren bir anlayışla etkin, hızlı ve ucuz
biçimde yerine getirilmesi; yöre sakinlerinin gündem belirleme, irade
oluşturma, karar alma, uygulama ve denetim süreçlerinde etkili olması
büyük önem arz etmektedir. Mevcut yapının bu açıdan tahlili ve
bu amaçları gerçekleştirecek yasal düzenlemeler dâhil,
alınması gerekli tedbirlerin araştırılması için
yüce Meclisimize büyük görev düşmektedir.
Bu sebeplerle
araştırma önergemize ve buna paralel olarak
hazırladığımız kanun teklifimize desteklerinizi
bekliyor, hepinizi grubum adına tekrar saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Koçdemir.
Önerinin aleyhinde birinci
konuşmacı Erol Kaya, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Kaya. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
EROL KAYA (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisinin
araştırma önergesinin aleyhinde söz almış bulunuyorum.
Sayın
konuşmacımızı da az önce dikkatle dinledim ve önergeye de
baktığımızda şunları görmemiz mümkün: MHP
araştırma önergesinde Türkiye ve dünyadaki tecrübelerin dikkate
alınmadığını, mahallî idarelerin görev, yetki ve
sorumluluklarıyla ilgili sorun olduğunu, yerinden yönetim birikiminin
bir yana bırakıldığını, idarenin kuruluş ve
görevlerinin bir bütün olması durumunun sona erdirildiğini,
büyükşehir belediyesi sınırlarının mülki
sınırlara taşındığını,
dolayısıyla bunun çok ciddi bir sorun olduğunu, 2 binin
altındaki beldelerin kapatılmasının sorun
oluşturduğunu ve son olarak da mahallî idarelerin kamu
kaynaklarının bazen toplumsal huzuru bozan başka amaçlar için
kullanıldığını iddia etmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle Türkiyedeki belediyecilik tarihiyle
ilgili birkaç veriyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Ülkemizdeki yerel
yönetimler tecrübesi 1858 yılında başlamış,
cumhuriyetle beraber 1930 yılında 1580 sayılı Kanunla
disiplinli bir yerel yönetimler süreci devam etmiştir. 1984
yılında 3030 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu
kurulmuş ve Türkiyede yeni bir yönetim modeliyle ilgili süreç de
başlamıştır. Bu süreç, 2004 yılında AK PARTİ
döneminde gerek Belediye Kanunu gerekse Büyükşehir Belediyesi Kanunu,
İl Özel İdareleri Kanunu, belediyelerin gelirlerine pay
aktarılmasıyla ilgili kanun gibi, mahallî idarelerin bütün
kanunlarıyla ilgili düzenleme yapılarak yeni bir reformla yeni bir
döneme evrilmiştir. Kısaca özetlersek, belediyecilik tecrübemizle
ilgili Osmanlıdan alırsak yüz elli yıl, cumhuriyetten alırsak
seksen beş yıllık tarihî bir süreci konuşmaktayız.
Bu tarihî sürece dikkatle
baktığımızda neleri görürüz? Geçmişte Bize oy verin,
eğer bize oy verirseniz sizi ilçe yapacağız, sizi belde
yapacağız, sizi il yapacağız. sözlerini ve pankartlarını
hepimiz hatırlarız ve bu talihsiz dönemde İl
yapacağız. sloganlarıyla belediyelerimiz 300den
başlamış, 1.000lere, 2.000lere, 3.000lere, son olarak da
3.225 belediyeye kadar çıkmıştır. Bu tablonun Türk
belediyeciliğinin iflasını getirdiğinin özellikle altını
çizmek istiyorum ve bu iflası hep birlikte mali olarak
baktığımızda görmemiz mümkündür.
MEHMET ERDOĞAN
(Muğla) Fransada 36.500 belediye var Başkan.
KAMİL AYDIN (Erzurum)
Orduyu büyükşehir yapacağız. diyen sizdiniz, nüfus
taşıyarak.
EROL KAYA (Devamla) -
Sabırlı ol, sabırlı ol. Sayın valin az evvel diyor ki:
30 büyükşehir belediyesinin mülki sınırlara oturması
nereden çıktı, kim karar verdi, anlamadık. Sayın valimiz
acaba Kocaeli ve büyükşehrin mülki sınırlara
oturmasının üstünden kaç yıl geçtiğini niye bilmiyor, ben
hayret ettim şahsen. Sabırlı olalım inşallah.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, AK PARTİ döneminde, bu iflas etmiş belde
belediyelerimizi, özellikle personel maaşını ödeyemeyen, sadece
belediye başkanı ve personelin maaşını ödeyen bir yapıyı
Türkiyenin tasfiye etmesi gerekirdi ve bu yeni bulunmuş, icat
edilmiş bir şey değildi. Dünyadaki tecrübelere
baktığımızda, Danimarkada belediyelerin merkezî yönetime
başvurarak Bizi birleştiriniz, daha güçlü hâle gelmek istiyoruz.
dediğini görürüz ve Avrupadaki belediyelerin de aynı şekilde,
bu şekilde birleştirilerek, belediye sayılarını
azaltarak güçlü belediyeler inşa edilme mücadelesinin
yapıldığına hep birlikte şahidiz. 3.225 belediye bugün
1.390lar seviyesine çekilmiştir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; MHP önergesini samimi bulduğumu öncelikle
ifade etmek istiyorum ancak çözüm önerileriyle ilgili bazı şeyleri
biraz sizinle paylaşmak istiyorum.
2014
yılında büyükşehir belediyelerinin kurulmasıyla ilgili
birlikte yaşanan tecrübelere baktığımızda, iki temel
sorunla yüz yüze geldiğimizi ifade edeyim, daha yeni bir süreç. Birincisi;
büyükşehir belediyelerimize kaynak aktarılmasıyla ilgili
düzenleme yapıldığını görüyoruz ve özellikle merkezî
yönetimin büyükşehir belediyelerimize ve ilçe belediyelerimize kaynak
aktarımıyla ilgili ciddi düzenlemeler yaptığını.
Sorun
nedir? diye bakarsak şunu görürüz: Siz, 1.500 belediyeyi
kapattınız ve bu belediyelerin görev ve yetkilerini büyükşehir
belediyelerinin devralmaları gerekiyordu yani suyla ilgili, katı
atıkla ilgili, atık suyla ilgili temel hizmetlerin
devralınmasıyla ilgili süreçte sorun
yaşandığını ya da sağlıklı ya da
süratle işletilmediğini ifade edebiliriz.
İkincisi
ise; merkezden aktarılan kaynakların bazı belediyelerde
kullanılmadığı ya da
kullandırılmadığını görmekteyiz. Peki,
belediyelerimiz kaynak açısından daraldılar mı? İki
veriyi paylaşmak istiyorum: 2013 yılında mahallî idarelerin
gerçekleşen toplam bütçesi 81 milyar, 2014 yılında ise bu
gelirin 86 milyar olduğunu görmekteyiz yani yerel yönetimlerimizin 2013
yılı ile 2014 yılı mukayeselerini yaparsak
yaklaşık 5 milyar liralık ilave kaynağın olduğunu
görmekteyiz.
Değerli
milletvekilleri, şimdi birkaç hususun altını çizmek istiyorum:
Sorunlardan bir tanesi -Türk belediyecilik tarihinde görülmeyen bir tablo bu-
Sayın Başbakanımız geçmiş günlerde bir kısım
belediyelerle
ilgili önemli bir sorunu gündeme getirdi Belediyelerimizin mali problemi var
mı, nedir? diye. Bu tablo, Türk siyasi tarihinin ve Türk belediyecilik
tarihinin önemli bir tablosudur. Ben bu belediyeleri isimleriyle zikretmek
istiyorum. Diyarbakır, Van, Mardin, Siirt, Batman, Şırnak
Belediyelerimizin 2014 yılı gelirleri 1 milyar 120 milyon 357 bin
lira, 2014 yılı giderleri ise 750 milyon 634 bin lira. Yani, bu 6
belediyenin, 360 milyon 722 bin liralık paraları kasasında
tuttuğu ama hizmet yapmadığı ya da eksik
yaptığı görülmektedir. Mardin, harcamadığı 74
milyon liralık hizmetle yaptığı yatırımın 17
katı daha fazla yatırım yapabilirdi. Diyarbakır
Belediyesinin de harcamadığı 77 milyon liralık kaynakla
mevcut yatırımlarının 2 katını yapması
mümkündü. Van Belediyesi harcamadığı 155 milyon lirayla
yaptığı yatırımların 9 katını
yapabilirdi. Şırnak Belediyesine baktığımızda ise
çok daha ilginç bir tablo var. Türkiyedeki il belediyelerinin ortalama
yatırımları yüzde 54tür, bu, Şırnakta yüzde 1,7;
oysa kasasında tuttuğu para 5 milyon lira yani yatırıma
harcadığının 13 katı daha hizmet yapabilirdi. Bölgede,
geçmişte Hükûmet yollar, şantiyeler yaparken, şimdi ise
kaynağın yüzde 90ından fazlası merkezden gitmesine
rağmen hizmet üretilmeyen bir belediyecilik anlayışını
kabul etmek mümkün değildir.
Şimdi, değerli milletvekilleri,
geçen, daha doğrusu bugün bir siyasetçi şöyle bir açıklama
yaptı: Efendim, Mardin Belediyemizin 2014 yılındaki personel
harcaması yüzde 62 değil, yüzde 30,5tur. Ben şimdi sizinle bir
şey paylaşmak istiyorum. Eski bir belediye başkanıyım,
ben on beş yıl belediye başkanlığı yaptım,
tüm sivil toplum örgütlerimizden, milletvekillerimizden, akademisyenlerimizden,
Meclis üyelerimizden ve belediye başkanından ricam şudur: Hangi
belediyenin İnternet sitesine girerseniz giriniz, o belediyenin bütçesini
görürsünüz, kesin hesabını görürsünüz, faaliyet raporunu görürsünüz,
stratejik planını da görürsünüz, görmek zorundasınız. Ben
girdim
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Yan şirketleri nasıl göreceğiz?
EROL KAYA (Devamla)
Efendim, lütfen, belediyeleri bir halledelim, ötekilerini de, inşallah
onları da konuşuruz.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Belediyeler şirket kuruyor, yan şirketleri.
EROL KAYA (Devamla)
Şimdi, bakınız, Mardin Belediyesinin 15/5/2015 tarihli 91
sayılı Kararını İnternetten aldım, çok
uğraşmaya falan gerek yok yani. Bu kararla ilgili bilgileri sizinle
paylaşmak istiyorum. Ha, şunu söyleyeyim size: 2015 bütçelerini niye
konuşmuyorsunuz derseniz, faaliyet raporları Belediye Kanununa göre
nisan ayında, bu bütçelerle ilgili rakamlar ise mayıs ayında
gelecek. Yani, Türkiyedeki 1.400e yakın belediyemizin 2015 bütçelerini
biz ancak ve ancak Nisan ve Mayıs 2016da göreceğiz.
Dolayısıyla ancak 2014 verileriyle konuşabiliriz. Bu kararda,
resmî kararda şunlar yazıyor: Gelirleri 137 milyon 290 bin 556 lira
92 kuruş, giderleri 63 milyon 61 bin 275 lira 87 kuruş. Bu belgede
diyor ki: Belediyelerin yüzde 96 gelirleri merkezden gitmiş -yüzde
96,7si- 74 milyon lirasını harcamamış. Personel
harcaması 39 milyon 446 bin 9 lira yani bütçesinin yüzde 62,6sı. Türkiyedeki
büyükşehir belediye ortalaması ise yüzde 11,7. Arkadaşlar, bu
kabul edilecek bir şey değil.
Değerli arkadaşlar,
bir tarafta vatandaş hizmet bekleyecek, bir tarafta ise kasanızda
para tutacaksınız. Bunu izah etmek
ALİCAN ÖNLÜ (Tunceli)
Bu belgeyi Başbakana bir yollayın. Sayın Hatip,
Başbakanınız diyor ki
EROL KAYA (Devamla) Lütfen
rahat olun, girin İnternete görürsünüz.
ALİCAN ÖNLÜ (Tunceli)
Başbakanınız da diyor ki Bu para örgüte gidiyor. Sen diyorsun
Kasada., sen Kasada. diyorsun, Genel Başkanın Örgüte gitti.
diyor. Paranın nerede olduğunu bir söyle.
EROL KAYA (Devamla)
Nusaybin, Artuklu, Mazıdağı, Derik, Ömerli sizden ve
belediyelerden hizmet bekliyor. Eğer bu belediyelerimiz hizmet
üretemezlerse buraları terk etsinler, bıraksınlar,
yapmasınlar bu işi.
ALİCAN ÖNLÜ (Tunceli)
Başbakanına yolla, saraya yolla; şu belgeyi bir yolla,
paranın nerede olduğunu söylesin.
EROL KAYA (Devamla)
Değerli milletvekilleri, sözlerimi toparlamak istiyorum. Belediyelerimizin
aksamalarına sebebiyet veren hususlar AK PARTİnin 2015 seçim
beyannamesinde vardır ve seçim beyannameleriyle ilgili takvimlerimiz zaten
açıklandı ve bunlarla ilgili gerek büyükşehir ilçe belediyesinin
mali kaynaklarının düzenlenmesi gerek görev, yetki ve
sorumluluklarının aksayan bölümlerinin yeniden düzenlemesiyle ilgili
kanun çalışması da inşallah süratli bir şekilde
Meclise gelecektir. Bundan dolayı, MHP önergesinin, iyi niyetle
hazırlanmış olan önergenin aleyhinde olduğumuzu ifade
ediyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
KAMİL AYDIN (Erzurum)
Ama bu bir çelişki değil mi? İyi niyetli ama aleyhindesiniz.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kaya.
KADİR KOÇDEMİR
(Bursa) Şahsıma atfedilen bilgisizlikle ilgili bir itham var, onu
düzeltmek istiyorum müsaade ederseniz.
BAŞKAN Nasıl bir
itham?
KADİR KOÇDEMİR
(Bursa) Kocaelinin İstanbulun il sınırları
olmadığını valilik yaptığı hâlde nasıl
bilmiyor? diye
BAŞKAN Bir saniye;
şimdi söz vereceğim.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Koçdemirin sataşma nedeniyle söz talebini yerine
getireceğim ancak sataşmaya ilişkin bir genel açıklama
yapma ihtiyacını duyuyorum.
İç Tüzükün
Açıklama hakkı başlıklı 69uncu maddesine göre
Şahsına sataşılan veya ileri sürmüş olduğu
görüşten farklı bir görüş kendisine atfolunan Hükûmet, komisyon,
siyasî parti grubu veya milletvekilleri, açıklama yapabilir ve cevap
verebilir. Bu, milletvekillerimizin, siyasi parti gruplarının,
komisyonun ve Hükûmetin en doğal hakkıdır ancak şöyle bir
usulümüz var, bu usulü hatırlatmayı yararlı görüyorum: Kendisine
sataşıldığını ya da ileri sürmüş olduğu
görüşten farklı bir görüşün kendisine atfolunduğunu ileri
süren söz konusu gruplar -69uncu maddede sayılan söz hakkına sahip
gruplar- veya milletvekilleri bu gerekçeyi açıklıkla Genel Kurula
izah etmek zorundadırlar. Sayın Koçdemir bunu şu an
açıkladı ama ancak zaman zaman şöyle uygulamalar görüyorum:
Örneğin, Sayın Başkan, sizin de gördüğünüz gibi bana
sataşmıştır, söz talep ediyorum. şeklindeki bir talep
doğru değildir. Bunu benim görmem yeterli değil, bu talebin
ayrıca gerekçesiyle birlikte tutanaklara geçmesi ve Genel Kurul
tarafından öğrenilmesi gerekiyor.
Bu açıklama, Sayın
Koçdemir size yönelik değil, sadece sizin sataşma nedeniyle söz
talebinizi vesile ederek bir genel açıklama ihtiyacı duydum.
Buyurun, sataşmadan
dolayı size iki dakika süreyle söz veriyorum.
Lütfen, sözlerinizi, yeni bir
sataşmaya mahal vermeyecek şekilde tamamlayınız.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Bursa Milletvekili Kadir Koçdemirin, İstanbul
Milletvekili Erol Kayanın MHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
KADİR KOÇDEMİR
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle,
hatibe, samimiyetimize ve iyi niyetimize inandığı ve bunu
belirttiği için teşekkür ediyorum.
İstanbul ve Kocaeli
Belediyelerinin il sınırının belediye sınırı
olduğunu tabii ki Türkiyedeki herkes gibi ben de biliyorum, Mahalli
İdareler Genel Müdürlüğünde uzun yıllar daire başkanlığı,
genel müdür yardımcılığı yapmış biri olarak,
o metinlerin kaleme alınmasında payı olan biri olarak da
biliyorum. Ancak kabul edilmeli ki bütünşehir dediğimiz uygulama
genel itibarıyla 30un 28i açısından 2014 yılında
başladı. Bunun genişletilmesini ben kastetmiştim.
İkinci bir husus, il
özel idareleri örneğinde o tutarsızlıkla ilgili arz etmek
isterim. İl özel idareleri, 2004 yılındaki Kamu Yönetimi Temel
Reformunda kamu yönetiminin taşra örgütlenmesinin omurgasını
teşkil ediyordu. Öyle ki kültür müdürü, sağlık müdürü, millî eğitim
müdürü bakanlıkların değil, özel idarenin müdürü olacaktı,
o kadar önemli birimlerdi, bütün yetkiler il özel idarelerine
devredilmişti ama aradan çok fazla bir zaman geçmeden, on yıl
geçmeden siz bu kadar önemli gördüğünüz ve fonksiyon yüklediğiniz birimlerin
-demin söylediğim gibi- nüfusun yüzde 76sının
yaşadığı 30 ilde tüzel kişiliklerini
kaldırıyorsunuz. Bu açıdan bir tutarlılığı
ifade etmek istemiştim.
İdari birimlerin
sayısının azaltılması Kuzey Avrupada ciddi,
doğru bir uygulamadır, benim de master tezimdir ancak şunu
sadece söyleyeyim: Almanyada belde ve ilçelerin sayısının
azaltılması otuz yıl süren bir zaman almıştır,
tartışılıp ikna, görüşme, uzlaşma aranarak
yapılmıştır, bir yerden getirilen metinlerle
yapılmamıştır.
Tekrar teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Koçdemir.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- MHP Grubunun, Bursa Milletvekili Kadir Koçdemir
ve arkadaşları tarafından, 2014 mahallî idareler genel
seçimlerinden sonra yürürlüğe giren idari yapılanmadaki önemli
değişikliklerin mahallî idarelerin görev, yetki, sorumluluk, hizmet
kapasite ve kabiliyetleri ile idarenin bütünlüğü üzerindeki etkilerinin
tespit edilmesi, muhtemel çözüm önerilerinin ortaya konulması,
yapılacak yasal düzenlemeler ve diğer tedbirlerin
araştırılması amacıyla 12/1/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 13 Ocak 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN Önerinin
lehinde ikinci konuşmacı Mustafa Akaydın, Antalya Milletvekili.
Buyurun Sayın
Akaydın. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; sözlerime
başlarken öncelikle akademisyenler bildirisi diye gündeme düşen ve
maalesef, Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından son derece
aşağılanan akademisyenleri korumak amaçlı bir cümle etmek
istiyorum. YÖK Başkanımız Sayın Yekta Saraç da -bana gelen
haberlere göre- Gereği yapılacaktır bu akademisyenler
hakkında. diye bir söylemde bulunmuş. Eski bir rektör olarak
Sayın YÖK Başkanını kınıyorum,
ayıplıyorum. Dünyada 1.128 tane akademisyenin -bunun 400 küsuru yurt
dışından- imza attığı, bunların içinde Noam
Chomsky gibi çok değerli akademisyenlerin olduğu bir bildiriye
karşı çıkmak bence bilime karşı çıkmakla
aynı şeydir. Sanata karşı çıkmak da bu kapsamda değerlendirilebilir.
(CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Sizinle mugalataya
girmeyeceğim, konuya dönüyorum.
Değerli arkadaşlar,
tabii ki yerel yönetimler tasarısıyla ve bunun
uygunsuzluklarıyla ilgili söz almış durumdayım. Önce,
sizlere diğer konuşmacılardan farklı olarak -onlar
işin biraz teorisinden bahsettiler- ben işin pratiğinden
bahsedeceğim. Beş yıl büyükşehir belediye
başkanlığı yapmış bir milletvekili
arkadaşınızım.
6360 sayılı Yasa
bundan üç buçuk veya dört sene önce niye getirildi? Şimdi, AKPli
arkadaşlarıma söylüyorum, lütfen samimi olun: 1839dan beri bu ülkede
yerel yönetimlerle ilgili bir gelenek var, bir teamül var, yasalar var,
uygulamalar var. Yüz yetmiş yedi yıllık bir teamülü, bir
geleneği birdenbire yok etmenin ne manası vardı? Ben size bunun
arkasındaki siyasi gerekçeyi açık açık söylemek istiyorum.
Bilindiği üzere, Türkiye genelinde yapılan kamuoyu
araştırmalarında kırsal alanlarda Cumhuriyet Halk
Partisinin oyu düşüktür ama okumuş yazmış oran
yükseldiğinde veya sosyoekonomik düzey yükseldiğinde Cumhuriyet Halk
Partisinin oyu yükselir.
ALİ ERCOŞKUN (Bolu)
Çok çirkin bir benzetme oldu.
MUSTAFA AKAYDIN (Devamla) -
Şimdi, geliyorum, bakın, örneklerle açıklayacağım.
Lütfen sataşmayın!
Hesap şudur: 2009
yılında Antalya Büyükşehir Belediye
Başkanlığı seçimini kaybetmiş zat, AKPnin bir dönem
Genel Başkan Yardımcılığını yapmış
milletvekilidir, 6 puan geridedir bu kayıp -Antalya ili için söylüyorum-
bu 6 puan nasıl kapatılacaktır? Açıklıyorum
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Sandığa gömdü seni? Kim gömdü sandığa seni?
Sataşırken dikkat et!
MUSTAFA AKAYDIN (Devamla)
Sabredin Osman Bey, dinleyin beni. Ben açıklıyorum, örneklerle
açıklıyorum bakın size.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Tamam ama seni de martta sandığa gömdü!
MUSTAFA AKAYDIN (Devamla)
Şimdi, o zaman kırsal alandaki oyları almanın bir yolunu bulmak
lazım.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen hatibi dinleyin efendim.
MUSTAFA AKAYDIN (Devamla)
Sabırla dinleyin.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Sandığa gömdü seni, daha çıkamadın! Sataşma!
MUSTAFA AKAYDIN (Devamla)
Ona da geleceğim Osman Bey, oraya da geliyorum.
Sonuç olarak Ordu,
Eskişehir, Mersin, Antalya gibi illeri Cumhuriyet Halk Partisinden;
Balıkesir, Manisa gibi illeri de MHPden almanın hesapları var
idi. Olay bundan çıkmıştır ve bunların bir
kısmı başarıya ulaşmıştır. Orduda,
Antalyada, Mersinde Cumhuriyet Halk Partisi seçimleri kaybetmiştir,
maalesef Eskişehirde kazanmıştır ama mecliste AKP, meclis
üyeliğinin çoğunluğunu ele geçirmiştir. Olay bu kadar
basit, bundan ibaret.
Şimdi, bu örnekle
açıklıyorum bakın size: Seçim gecesi saat bir buçuk, Antalyada
sandıklar yüzde 92 sayılmış, Cumhuriyet Halk Partisi
bayağı önde aynen Ankarada ve Üsküdarda olduğu gibi. Her
nasılsa adliyeden haber gelmiş Bir şeyler dönüyor. diye, bizzat
gidiyorum adliyeye, sonradan Dışişleri Bakanlığı
makamıyla onurlandırılan bir milletvekili orada manipülasyon
yapıyor. Gözümle görüyorum, hâkim karşısında böyle duruyor
eller eğik vaziyette ve nasıl olduysa bir buçuk iki saatlik
manipülasyondan sonra Kepezin oyları, Kepez ilçesinin oyları
manipüle edilerek seçim döndürülüyor.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Ne yapılıyor yani?
MUSTAFA AKAYDIN (Devamla)
Bu nasıl örgütleniyor biliyor musunuz?
FARUK ÇATUROĞLU
(Zonguldak) Ne yapılmış?
MUSTAFA AKAYDIN (Devamla) -
Cevap veriyorum, bakın, nasıl örgütleniyor biliyor musunuz?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Orada mühür var, pusula var, ne yapılıyor?
MUSTAFA AKAYDIN (Devamla) -
Cumhuriyet Halk Partili Kepezin sandık sonuçlarından sorumlu meclis
üyesi satın alınıyor, ertesi günü AKPye geçiyor.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Sizin seçim kaybettikten sonra iki çözümünüz var: Halkı
aşağılamak, hile aramak, başka bir şey yok.
MUSTAFA AKAYDIN (Devamla) -
Ben ısrarla söylüyorum, Kepezin oyları yeniden sayılsın.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa)
Nerede seçim kaybederseniz ya halkı aşağılıyorsunuz
ya hile iddiasında bulunuyorsunuz, başka
yaptığınız bir şey yok; çalışın
kardeşim.
MUSTAFA AKAYDIN (Devamla) -
Yüreğiniz yetiyorsa yeniden sayın oyları ve başka bir
şey daha yapılıyor.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Senin kesin hükmün var.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
MUSTAFA AKAYDIN (Devamla)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Akaydın, bir saniye efendim.
Sayın milletvekilleri,
Sayın Akaydın kürsüde konuşuyor, itirazlarınız olursa
söz alırsınız İç Tüzük çerçevesinde
cevaplarınızı verirsiniz, böyle bir usulümüz yok.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Kesin hüküm giymiş adam, ne konuşuyor burada?
BAŞKAN Lütfen, rica
ediyorum
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Kesin hüküm giymiş adam bu.
MUSTAFA AKAYDIN (Devamla)
İsim veriyorum: Umut Doğan
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Belediyecilik hizmetlerinden kesin hüküm giymiş adam.
BAŞKAN Sayın
Milletvekili, böyle bir usulümüz yok efendim.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Anlaşıldı.
BAŞKAN Devam edin
Sayın Akaydın.
MUSTAFA AKAYDIN (Devamla)
Umut Doğan isimli bir CHPli il yöneticisi maalesef ertesi gün de Adalet
ve Kalkınma Partisine transfer ediliyor. Bunları iki yıldır
söylüyorum ama bir üst merkezden emir çıkmış Antalyanın
oyları bir daha sayılmayacak. diye, Yüksek Seçim Kuruluna da böyle
bir talimat verilmiş ama bunun ispatını yapmak mümkün
değil. İşin özü budur arkadaşlar.
Şimdi size bu
yasanın Türkiyeden neler götürdüğünü söyleyeceğim. Bir kere,
1839dan beri hâkim olan bir gelenek yok edilmiştir, köy kültürü yok
edilmiştir. Köylü bugün mahrumiyetle, açlıkla, sefaletle
karşı karşıyadır, bunun sonucunda kentlere bir göç
olacaktır ve Türkiyedeki belediyelerin yaklaşık 1.600e
yakın bir rakamı kapatılmıştır. Dünyada bunun
örnekleri var mı? Var. Ama Fransa gibi 38 bin tane belediyesi olan ülke de
var çünkü yerelleşme demek, yerinden yönetim demek demokratikleşme
demektir değerli arkadaşlar, demokrasi kültürü demektir. Maalesef, bu
demokrasi kültürü Türkiyede yavaş yavaş yok edilmektedir.
Köyden kente ciddi bir göç
başlamıştır. Üstelik de hâlâ, köylü
vatandaşlarımız işin vahametinin farkında
değildir. Bakın, size bir örnek vereceğim: 1 tane Holstein
ineği olan bir köylünün o ineğinin su içme bedeli bundan üç sene
sonra aylığı 10 liraya çıkacak, eğer 10 tane
ineği varsa 100 liraya çıkacak arkadaşlar. Köylü, daha, bunlarla
karşı karşıya değil. Köylü, eğer evine bir çivi
çakmak isterse gidecek yerel yöneticiye imar tadilatıyla ilgili para
yatıracak, vergi ödeyecek, köyde yaşayan esnaf eskiden olduğu
gibi götürü usulde vergiyle değil gerçek usulde vergiyle karşı
karşıya kalacak, bir sürü sorunlar. Yani köy hayatını
kökten yok etmiş bir sistemdir ve bu gidişle rakamsal olarak,
şimdi, Türkiye'nin halkının yüzde 75i şehirli gibi
gözükmektedir ama maalesef yeni bir tasarınız daha olduğunu
duyuyorum. Toplam 51 ili bütünşehre çevirmek istiyorsunuz. Kâğıt
üstünde köy nüfusunu yok edebilirsiniz, bunu başarabilirsiniz ama bu
ülkeye, bu köylüye, bu halka yaptığınız haksızlık
çok büyük olacaktır.
İstanbul, Kocaeli
örnekleri verildi değerli konuşmacılar tarafından. Yirmi
yıllık uygulama, hepimiz biliyoruz ama illerin
sınırları artık tamamen kent olmuş. Bunun başka
bir örneği var mı Türkiyede? Konya, Van, Erzurum, Antalya kadar
yüzölçümü büyük kaç tane il var Türkiyede? Nasıl yöneteceksiniz bu illeri
merkezden, soruyorum?
Antalyanın yüzölçümü 21
bin kilometrekare, 2 milyon nüfus, ortalama bir Avrupa devleti kadar. 642
kilometre sahili var. Kuş uçuşu 400 kilometre boyu var
Antalyanın, Kocaeliyle İstanbulun toplamının 2,5
katı, doğudan batıya olan mesafe. Yönetemezsiniz
arkadaşlar.
AKPli konuşmacı
dedi ki: Gelirlerde artış var. Ben, size 2014te Antalya
Büyükşehir Belediyesini bıraktığım zamanki bütçemi
söylüyorum: 930 milyon lira, dolar kuruyla söylüyorum, kabaca, 500 milyon
dolar. Bugün çıktığı bütçe 1,5 milyar Türk Lirası,
dolar kuruyla söylüyorum, o da 500 milyon dolar. Antalya Büyükşehrin
yüzölçümü 15 kat artmış, yetişemiyor büyükşehir bunlara.
Bakın, söylüyorum,
AKPli Belediye Başkanının bir tane aklı başında
yatırımı yoktur iki senede. Tek yatırımı
Karayollarının benim zamanımda yapmadığı- çevre
yollarıdır, Sayın Belediye Başkanı da ha bire tabela
üretmektedir Bu yollar size iyi gelecek. diye. Devletin yatırımıdır,
Büyükşehir Belediyesinin yatırımı değildir
arkadaşlar.
Manavgat Belediyesi bugün
inim inim inlemektedir. Manavgat Belediyesinin gelirleri yüzde 50den fazla
düşmüştür. Çünkü partizanca yönetilmektedir büyükşehirleriniz,
bütünşehirleriniz. Para getirecek bütün caddelerini kendi hesabına
geçirmiştir. Eski kapatılan beldelerden olan alacaklar tamamen
Manavgat Belediyesine yazılmıştır ve de bakın, size
söylüyorum, Side gibi, Kalkan gibi çok önemli beldeler bunların yaz
nüfusu 100 bin arkadaşlar- sivrisinekle boğuşuyorlar yazın.
Başka bir şey
söyleyeyim, itfaiye hizmetleri yetmiyor Antalyaya. Antalyada son altı
ayda 10dan fazla insan evinde yanarak öldü, evinde yanarak öldü.
Antalyada iki sene önce
Adrasan beldesinde bir orman yangını çıktı, Büyükşehir
Belediyesi itfaiyesi oraya yetişemediği için kısa zamanda 3 tane
otel ve restoran kül oldu. Bunların hepsi istatistiklerde var.
Arkadaşlar bunlar
AKPnin tamamen siyasi bir manipülasyonudur, yerel yönetim
anlayışıyla ilgisi yoktur, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik
Şartıyla da bağdaşır hiçbir tarafı yoktur.
Yerel yönetim demek
HÜSEYİN SAMANİ
(Antalya) Antalyalı senin ne yaptığını çok iyi
biliyor. Tek bir çivi çakmadın.
MUSTAFA AKAYDIN (Devamla)
Samani, bunları konuşuruz, sen oradan sataşma şimdi.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Hocam, festival yapacağına 5 tane itfaiye aracı alsaydın
ya.
MUSTAFA AKAYDIN (Devamla)
Değerli arkadaşlar
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Hocam, festival yapacağına 5 tane itfaiye aracı alsaydın,
sen de başkandın orada ya.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri
.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
5 tane itfaiye aracı al, sen de başkanlık yaptın. Vallahi
billahi ya!
BAŞKAN Değerli
milletvekilleri, neden sükûnetle dinlemiyorsunuz? Lütfen, rica ediyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
5 festival yapacağına 5 tane itfaiye aracı al.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
MUSTAFA AKAYDIN (Devamla)
Arkadaşlar, ben Antalyaya gerekli itfaiyeyi aldım, 10 tane itfaiye
istasyonu kurdum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Akaydın
MUSTAFA AKAYDIN (Devamla)
Buyurun efendim.
BAŞKAN -
Yaşadığınız süre kaybını dikkate alarak size
iki dakika süre veriyorum efendim.
Buyurun.
MUSTAFA AKAYDIN (Devamla)
Yeteri kadar itfaiye de aldım, yeteri kadar otobüs de aldım. Ama bu
kanunu çıkardınız, 10 tane itfaiye istasyonum vardı ve
Türkiyenin yangına en hızlı müdahale eden Belediye
Başkanıydım.
AHMET HAMDİ ÇAMLI
(İstanbul) Evet, Antalya halkı takdir etti Hocam!
MUSTAFA AKAYDIN (Devamla) -
Yedi ila on dakikadır çünkü yedi dakikadan sonra artık, itfaiyenin
yangına müdahale zamanı geçmiştir. Ne oldu biliyor musunuz?
Bizim ATSO Başkanımız Davut Çetinin evi yandı, bitti, kül
oldu geçen hafta; itfaiye yetişemedi arkadaşlar. Bunlar gazetelerde
var, isterseniz telefonunu vereyim, sorun. Antalyanın merkez ilçelerinde
yani Muratpaşada, Kepezde, Manavgatta, Çomaklıda, periferde
insanlar öldü itfaiye yetişemediği için. Bugün Antalyanın
ihtiyacı olan istasyon sayısı 150dir. Ben bilimsel rakamlarla
konuşuyorum, sizin gibi öyle kafadan sallamıyorum Sayın Osman
Bey.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Aa, bir dakika
MUSTAFA AKAYDIN (Devamla)
Ben bunların 10 tanesini yapmıştım, yedi dakika ila on
dakika arasında da bütün yangın mahallerine
Bundan iki sene öncesine
kadar Antalyanın Büyükşehir Belediyesi itfaiye takımı
ödüller almıştı, uluslararası ödüller, yangın
mahallerine yetişebiliyordu.
HÜSEYİN SAMANİ
(Antalya) Ne kadar borç bıraktın, ne kadar?
MUSTAFA AKAYDIN (Devamla) -
İşte sizin getirdiğiniz bütünşehir belediyesi
anlayışı budur. Bugün Manavgat Belediye Başkanı inim
inim inliyor. Manavgat hiçbir tesisinin çözümünü getiremiyor. Efendim, neymiş,
Bu beldelerin parası yokmuş, bunlara yardım gelirse atık
su tesislerini daha iyi yapacaklarmış. Kardeşim, elinizi tutan
var mı? Belde belediyesine de gereken imkânları verin, gerekeni
yapsın.
HÜSEYİN SAMANİ
(Antalya) Beş sene enkaz edebiyatı yaptın, beş sene;
başka hiçbir iş yapmadın.
MUSTAFA AKAYDIN (Devamla) -
Bakın, size söylüyorum: Manavgat Belediyesinin aylık giderleri 4
milyon lira, şu anda devletten gelen katkı ayda 3,6 milyon lira, her
ay 400 bin lira Manavgat Belediyesi cebinden yiyor. Bu
partizanlığı nasıl tamir edeceksiniz? Manavgat Belediyesine
kilit mi vuracaksınız arkadaşlar?
AHMET HAMDİ ÇAMLI
(İstanbul) Biz açmaya geldik Hocam, kilit vurmaya gelmedik.
MUSTAFA AKAYDIN (Devamla)
Manavgat Belediyesine kilit vurursanız elinize bir şey geçecek mi?
Daha iyi hizmet verebilecek misiniz?
Bugün Alanya Belediyesi de
sizin partinizden olmadığı için Antalyada inim inim inliyor ve
özellikle köyler ile ilçeleri
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA AKAYDIN (Devamla) -
birbirine bağlayan yollarda hiçbir şekilde belediyenin
yatırımlarını göremiyorsunuz çünkü eskiden il genel meclisi
yapıyordu bunları, şimdi hepsi harabeye döndü.
HÜSEYİN SAMANİ
(Antalya) Senin gibi enkaz edebiyatı yapıyor onlar da. AK
PARTİli belediyeler çalışıyor, onlar enkaz edebiyatı
yapıyor.
MUSTAFA AKAYDIN (Devamla) -
Hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Akaydın.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Çakır, dinliyorum efendim.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat)
Sayın Başkan, Sayın Akaydın konuşmasında Kepez
belediye seçimlerini işaret etmek suretiyle Bir gece yarısı
operasyonuyla orada durum değişti. diyerek sataşmadan da öte
bir anlatımda bulunmuştur. Bunu hem düzeltmek hem de sataşmaya
cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Eğer bunu
sataşma olarak değerlendiriyorsanız kime sataşmadır
Sayın Çakır?
COŞKUN ÇAKIR (Tokat)
Bize efendim.
BAŞKAN Partinize mi,
Hükûmete mi?
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Antalya) Efendim, manipülasyon yaptığımızı iddia
ediyor!
BAŞKAN Bir saniye
efendim, sayın grup başkan vekilini dinliyorum, niye aramıza
giriyorsunuz? Biraz önce genel bir açıklama yaptım, lütfen.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat)
Partimize Sayın Başkan.
BAŞKAN Parti grubunuza
yönelik bir sataşma olarak değerlendiriyorsunuz.
Siz mi
konuşacaksınız Sayın Çakır?
COŞKUN ÇAKIR (Tokat)
Evet efendim.
BAŞKAN Buyurun
efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz iki dakikadır.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- Tokat Milletvekili Coşkun Çakırın,
Antalya Milletvekili Mustafa Akaydının MHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
COŞKUN ÇAKIR (Tokat)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın
Akaydının konuşmasını dinledik. Elbette Sayın
Akaydın Kepez Belediyesinin yaptıkları, ettikleriyle ilgili
eleştiri yapabilir; şunları iyi yaptı, şunları
yapamadı diyebilir, fakat yaklaşık olarak üzerinden neredeyse
iki yıl geçmiş olan bir seçimin arkasından, yaklaşık
iki yıl sonra, o seçimi, bir gece yarısı operasyonuyla,
gayrimeşru ve gayrikanuni bir şekilde AK PARTİlilerin
kazandığını söylemesi, iddia etmesi akılla, izanla
bağdaşmaz, açıklanamaz. Zira, hepimiz kabul etmeliyiz ki her
türlü kanaati taşıyabiliriz, bunun itiraz yolu bellidir; ilçe seçim
kuruluna itiraz edersiniz, il seçim kuruluna itiraz edersiniz, olmadı,
Yüksek Seçim Kuruluna itiraz edersiniz ve nihayet varsa bir problem, varsa bir
yanlış, sırasıyla hiyerarşik olarak bu kurumlar tarafından
bu tashih edilir, düzeltilir. Bu olmuş, bitmiş, hepsi
yapılmış, etmiş, iki yıl sonra bir belediyeyi ve
belediye başkanını, dolayısıyla bir seçimi, seçimin
meşruiyetini tartışmak, onun kanuniliğini, yasallığını
tartışmak, bana sorarsanız ayıp bir şeydir. Zira,
şimdi bu belediye başkanı burada iki yıldır
çalışıyor, hizmet üretiyor. O kadar insan, kendisine oy veren, o
partiye oy veren o kadar insan, sadece o partiye oy verenler değil, onun
dışında da başka partilere oy veren insanların
belediye başkanları artık seçildikten sonra bu başkanımız,
buna karşı bir hakarettir. Yani gerçekten, Sayın Akaydın
gibi yerel yönetim tecrübesi olan bir arkadaşımızın,
hocamızın bunu düzeltmesini bekleriz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Çakır.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Gök,
bir saniye efendim
Dinliyorum Sayın Bak.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Başkanım, hatip şahsımı zikrederek Bu konularda senin
bilgin yok, kafan almaz bunu. filan dedi.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya)
Demedim öyle bir şey, Kafan almaz. lafı çıkmadı
ağzımdan.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
O yüzden düzeltmek istiyorum. Benim konuşmam bilgilere
dayalıdır, sen atıyorsun. dedi, düzeltmek istiyorum.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya)
Yok, demedim öyle bir şey.
BAŞKAN Sayın Bak,
ben Sayın Akaydının konuşmasından gruba yönelik bir
sataşma gördüm, ona yönelik olarak da Sayın Çakıra söz verdim.
LEVENT GÖK (Ankara) Zaten
sabahtan beri de Sayın Bak sataşıyordu Mustafa Akaydına
efendim.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Hayır, şahsıma şunu söyledi: Osman, sen bu konuyu
bilmezsin
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya)
Osman, ben seni çok seviyorum dedim Osman.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Evet, beni seviyormuş, ben de onu seviyorum ama şahsıma
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Lütfen, yeni bir
sataşmaya meydan vermeyecek şekilde sözlerinizi
tamamlayınız.
Sayın Bak, bir saniye
efendim, konuşmanıza başlamadan bir şey arz etmek
istiyorum.
Sayın milletvekilleri,
bir milletvekilimiz sataşmadan dolayı söz isterken yerinizden ona
yardımcı olma gayretine girmemenizi rica ediyorum. Bu, Meclis
başkan vekilinin işini kolaylaştırmıyor, zorlaştırıyor.
Buyurun Sayın Bak.
3.- Rize Milletvekili Osman Aşkın
Bakın, Antalya Milletvekili Mustafa Akaydının MHP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hocamız biraz evvel,
gerçekten, Antalyada seçimi niçin kaybettiğini açıklayan güzel bir
konuşma yaptı, kendisine teşekkür ediyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Girişte, AK PARTİnin,
getirdiği kanunla, köyleri de CHPnin aday olduğu yerleri de katarak
bu seçimleri kazandığını filan ifade etti.
Bakın, öncelikle
şu: Halkımıza Bidon kafalı, göbeğini
kaşıyan, siz bilmezsiniz, benim oyum daha değerli. gibi sözler
söylerseniz sizi sandığa gömer, sandığa gömer. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya)
Söyledik mi? Ne alakası var?
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Ne alakası var?
OSMAN AŞKIN BAK
(Devamla) Bakın, biraz evvel de söyledik: Oradakilerin eğitim
seviyeleri düşük, anlamazlar. Eğitim seviyeleri yüksek olanlar
Cumhuriyet Halk Partisine oy verir, şöyle yapar böyle yapar
Bakın,
bunları kullanmayın.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya)
Böyle bir şey demedim Başkan, söz istiyorum.
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Duydun mu sen? Ayıp ya!
OSMAN AŞKIN BAK
(Devamla) Tutanaklarda var.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya)
Bunu demedim.
OSMAN AŞKIN BAK
(Devamla) Biraz evvel söyledi.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya)
Hayır.
OSMAN AŞKIN BAK
(Devamla) Bakın, bunları kullanmayın. Taktik
değiştirin, bunları kullanmayın.
İkincisi, şunu
ifade ettim: Siz görev yaptınız orada, iyi
çalışsaydınız yeniden seçerdi sizi ya, Antalyalılar
yeniden seçerdi.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya)
Şehir merkezinde fark attım.
OSMAN AŞKIN BAK
(Devamla) Seçimlerde de milletvekili sayısı ortada. Siz görev
yaptınız Hocam, yapmayın. Çalışın,
çalışın.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya)
Çalışıyoruz, çalışıyoruz.
OSMAN AŞKIN BAK
(Devamla) Çalışırsanız bu millet takdir eder.
CEYHUN İRGİL
(Bursa) 7 Haziranda çalışmadınız mı?
OSMAN AŞKIN BAK
(Devamla) Köyleri de dolaşın, oraya da gidin, vatandaşı
kucaklayın, yukarıdan bakmayın.
Bakın, AK PARTİ
döneminde hep sandığa gömdü. Aramızda çok büyük fark var, çok
çalışmanız lazım, kondisyonunuzu artırmanız
lazım, köylere gitmeniz lazım, vatandaşı kucaklamanız
lazım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Antalya
için çok çalışmanız lazım, festival yerine hizmet etmeniz
lazım, çok çalışmanız lazım, yoksa sizi
sandığa gömer.
Teşekkürler. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Osman, sandıktan başka bir şey bilmiyor musun? Hep
sandık mı senin hayatın?
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bak.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Gök,
dinliyorum efendim.
LEVENT GÖK (Ankara)
Efendim, sayın konuşmacı, sayın hatip kürsüde
konuşurken sürekli kendisine laf atmak suretiyle bir tartışma
yaratmıştır ve sonuçta sataşmadan dolayı aldığı
sözlerden dolayı Bu millet sizi sandığa gömer. şeklinde
bir söz söylemek suretiyle de Cumhuriyet Halk Partisine sataşmada
bulunmuştur.
Ayrıca, sayın grup
başkan vekilinin sayın hatibimize yönelik, sataşmadan
dolayı söz alması üzerine yaptığı konuşma üzerine
de ben bir değerlendirme yapmak istiyorum. Özellikle Sizi
sandığa gömerler. sözünü bir sataşmaya dönük olarak
değerlendirerek sataşmadan dolayı söz istiyorum.
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) Hocayla ilgili söyledim ben; hoca kaybetti, onu söylüyorum.
BAŞKAN Sayın
Bakın Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna yönelik olarak yapmış
olduğunu söylediğiniz sataşmadan dolayı, Sayın Gök,
size söz veriyorum.
Süreniz iki dakikadır.
4.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Rize
Milletvekili Osman Aşkın Bakın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; elbette bu Mecliste
çeşitli konular konuşulurken tartışmaların
yaşanması doğaldır. Biz Türkiyede bütün seçimleri her
zaman yasal yolları aşmak kaydıyla saygıyla
karşıladık. Az önce konuşan sayın hatibin
söylemiş olduğu göbeğini kaşıyan adamlar ya da
başka sözlerden hiçbir tanesi Cumhuriyet Halk Partisine ait değildir.
Eğer sayın konuşmacı bunu ispat ederse ben buradan
gereğini yapmaya hazırım; bir kere, bunu böyle bilmek
lazım.
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) Tutanağa bakalım.
LEVENT GÖK (Devamla) Ancak,
elbette Türkiyenin gelişmişlik endeksi, okuma düzeyi ya da
başka konular dile getirildiğinde herkesin ittifakla kabul
edeceği karşılaştırmaları yapmak da herkesin
doğal bir hakkıdır; bir kere, bunu böyle anlamakta yarar
vardır. Sandıklara gömmek, etmek, bunlar gelip geçici, izafi
kavramlardır. Biz demokrasinin sandıklardan çıkmasını
her zaman savunduk ve buna her zaman itibar ettik. Bu bakımdan da rahmetli
İsmet İnönü Türkiye'nin önüne çok partili siyasi hayatı
getirmiştir. (CHP sıralarından alkışlar) Getirsin ki
sandıklardan demokrasi çıksın. Bu bakımdan, Türkiyedeki
demokrasiyi özümseyerek daha iyiye götürmek hepimizin ortak bir paydası
olmalıdır.
Az önce AKP grup başkan
vekili değerli arkadaşımın söylediği sözlere de birkaç
sözle katkıda bulunmak istiyorum. Türkiyede birçok seçim sonucu her zaman
tartışılmıştır. Hatırlarsınız, 7
Hazirandan sonra, 1 Kasıma giderken en çok
tartıştığımız konu doğu ve
güneydoğudaki oyların sağlıklı
kullanılmadığı ve sandıkların
taşınması yoluydu. Yani, bunları ben size
hatırlatırım. Nitekim, bu konuda talepler olmuştur, Yüksek
Seçim Kurulu reddetmiştir. Doğal olarak, seçimlere kuşku
duyulması elbette herkesin doğal hakkıdır, siz de bu
hakkınızı kullandınız. Yani, size de
kullandığınız bir haktan dolayı başka gruplara
sataşmada bulunmanın yanlış olduğunu ifade ediyorum.
Yaşanmış bir gerçekliği daha 1 Kasımda hep beraber, sizlerle
beraber yaşadık.
Saygılar sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Gök.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) -
Başkanım, Osman Beye cevap hakkımı kullanmak istiyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Bir şey demedim.
BAŞKAN Hangi gerekçeyle
Sayın Akaydın?
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya)
Bana sataştı, yani, o bidon kafalı lafını ben
etmişim
BAŞKAN Hayır,
hayır.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Hayır, hayır, öyle bir şey söylemedim.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya)
veya onu kafasızlıkla suçlamışım gibi.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Hayır, öyle bir şey demedim. Cevap verdi zaten.
BAŞKAN Sayın
Akaydın, bidon kafalı cümlesiyle ilgili Sayın Gök gerekli
açıklamayı yaptı. Ancak
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya)
Ben kimseye hakaret etmedim, sözlerimi gayet seçerek konuştum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Hakaret ettin. demedim ki.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya)
Ve de Antalyanın merkezinde AKPye de fark attım. Eğer
Kepezdeki sonuçları maniple etmeselerdi farklı
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Bak, gene aynı şeyi söylüyor.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) -
büyükşehirde de bir fark olacaktı.
BAŞKAN Peki,
teşekkür ederim Sayın Akaydın, sözleriniz tutanaklara
geçmiştir.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- MHP Grubunun, Bursa Milletvekili Kadir Koçdemir
ve arkadaşları tarafından, 2014 mahallî idareler genel
seçimlerinden sonra yürürlüğe giren idari yapılanmadaki önemli
değişikliklerin mahallî idarelerin görev, yetki, sorumluluk, hizmet
kapasite ve kabiliyetleri ile idarenin bütünlüğü üzerindeki etkilerinin
tespit edilmesi, muhtemel çözüm önerilerinin ortaya konulması,
yapılacak yasal düzenlemeler ve diğer tedbirlerin
araştırılması amacıyla 12/1/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 13 Ocak 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu önerisinin aleyhinde ikinci konuşmacı Ahmet
Yıldırım, Muş Milletvekili.
Buyurun Sayın
Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; evet, Türkiyedeki yerel yönetimler sürecinin
demokrasiyle imtihanının yaşandığı günlerden
geçmekteyiz. Giderek yetkileri merkezileştiren
(Gürültüler)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, evet, sükûnetle dinleyelim Sayın
Yıldırımı.
Siz devam edin Sayın
Yıldırım.
AHMET YILDIRIM (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Özellikle yerel yönetimlere
dair, 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinden önce, hatta 30 Mart 2014 yerel
seçimlerinden önce AKPnin seçim beyannamesi ile 64üncü Hükûmet Programı
çerçevesinde yerel yönetimlere dair yazmış olduğu, neşretmiş
olduğu bazı cümleleri okumak istiyorum: Avrupa Yerel Yönetimler
Özerklik Şartıyla uyumlu olarak merkezî idare ve yerel yönetimler
arasındaki ilişkileri yeniden düzenleyeceğiz. Merkezî ve yerel
yönetimleri birbirini tamamlayan ve vatandaşlarımızı yerel
yönetimler sürecinde daha etkili şekilde temel unsur olarak
konumlandırma sözü veriyoruz. Merkezî yönetim ile yerel yönetimler
arasındaki sağlıklı bir iş birliği ve
koordinasyonu esas almakta ve yerel nitelikteki her türlü hizmetin sunumunun
asıl sorumlusunun yerel yönetimler olması gerektiğini
düşünmekteyiz.
Yerel yönetimlerin idari ve
mali kapasitelerini geliştirerek vatandaşa en yakın, yerel
taleplere en duyarlı hizmet birimleri olarak hızlı, verimli
çalışmalarını öngörüyoruz.
Yerel yönetimlerin spor
alanındaki, kütüphane, kültür merkezi ve müze gibi kültürel tesislerini
yerel yönetimlere devredeceğiz, idarelerini yerel yönetimlere
bırakacağız. Bu kapsamda, yerel yönetimleri daha güçlendirmeye
yönelik yasal ve kurumsal düzenlemeleri sürdüreceğiz. Sağlık,
eğitim, kültür, sosyal yardımlaşma, turizm, çevre, köy
hizmetleri, tarım, hayvancılık, imar, ulaşım
hizmetlerinde yerel yönetimlerin etkinlikleri artırılacaktır.
Büyükşehirlerde ve ilçe
belediyelerinde kaynakların artırılmasına yönelik tedbirler
geliştireceğiz, kent konseylerini daha etkin konuma
getireceğiz. Daha bir dizi hususu bizzat AKP söylüyor yani dersiniz ki
vaatlerinin tam tersini yapmak üzere seçim beyannameleri
hazırlamış bu siyasi iktidar. Seçim beyannameleriyle ne kadar
tezat husus varsa siyasi iktidar tarafından son iki ayda fazlasıyla
duyduk.
Burada, siyasi iktidar,
başta Başbakan ve Cumhurbaşkanı olmak üzere, özellikle
HDPli, DBPli belediyeler üzerinden ve Kürt siyasal hareketinin dile
getirdiği söylemlerin ne olduğuna değil, kimler tarafından
söylendiği üzerinden değerlendirmeler yapmaktadır. Burada,
özellikle son iki ayda, bu süreçte saray ile AKPnin derin güçlerle kurmuş
olduğu kirli ittifak ve geliştirilen savaş katliamlarla
sınırlı kalmamıştır. Aynı zamanda, Kürt
halkına ve Kürt şehirlerine nefes aldırmamayı hayati bir
görev olarak önüne koyan bir anlayış geliştirilmiştir.
Siyasi iktidarın, özellikle başka güçlerle girmiş olduğu
ittifakla KCK adı altında sürdürülen siyasi soykırım
operasyonları, bugün, başka kirli ittifaklar üzerinden
yakıcı bir savaş ve katliam sürecinde tüm hızıyla
devam etmiştir. Yüz binlerce kişinin oylarını alarak
seçilen, halkın iradesini temsil eden DBPli belediye eş
başkanları ile meclis üyelerinin büyük çoğunluğu tutuklanmış,
görevden alınmıştır. Gözaltındaki tutuklu eş
başkan sayısı bugün itibarıyla 18dir. Görevden alınan
belediye eş başkan sayısı 25tir. Denetimli serbestlik
altında olan ve hakkında arama kararı olan eş
başkanlarla birlikte bu sayı çok daha yüksek rakamlara
ulaşmaktadır.
Son bir aydır
Başbakanın ve Cumhurbaşkanının tehditlerle sindirmeye
çalıştığı Kürt şehirlerinin yerel yöneticileri,
zaten bu tehditleri aylardır bizzat icra edilmek suretiyle görevden
alınmakta, tutuklanmaktadır. Dolayısıyla, mevcut
yakıcı katliam gündeminin gölgesinde kalsa bile siyasi soykırım
operasyonlarının bu topyekûn savaşın bir parçası
olduğu ve her ne kadar KCK adı altında olduğu adı
belli bir operasyon kapsamında olmasa da hâlihazırda önümüzdeki tablo
KCK operasyonlarının hiç bitmediğini, kirli ittifaklarla devam
ettirdiğini göstermektedir.
Bunun haricinde, somut
olarak, AKPnin seçim vaatleri ve 64üncü Hükûmet Programı dâhilinde
özellikle yukarıda ilgili başlıklar altında vaatlere dair
somut sorular sorularak DBPli belediyeler üzerinden yetki sınırlaması
tartışmalarına dair birkaç hususa dikkat çekmek istiyorum.
Mahallî idarelerin yerel gelirlerini artırmaya dönük düzenleme
yapacağız. dediler. Bugünkü tehditler Kürt şehirleri ve
belediyeleri üzerinde Demoklesin kılıcı gibi sallandırılmaktadır.
Hükûmet programında yer alan Kent konseylerinin toplanma ve
çalışma sistemleri gözden geçirilecek, daha fazla yetkinlik ve
işlevsellik kazandırılacaktır. Yerel yönetimlerin idari ve
mali kapasiteleri geliştirilecek, vatandaşa en yakın ve yerel
taleplere en duyarlı hizmet birimleri olarak hızlı ve verimli
çalışmaları özellikle artırılacaktır.
dendiği bir Hükûmet programından bir ay geçmeden kayyum atamalar,
belediye başkanlarının zaten görevden
alındığı bir süreçte daha fazla görevden almalar ve
cezaevleriyle tehdit edilmektedirler. Eğer yakın geçmiş siyasi
tarihten az biraz anlayan ve takip eden herkes bilir ki HDP ve DBPli
siyasetçiler değil tutuklanmayla, değil görevden almayla, ölümle olan
imtihanını fersah fersah geçmiştir. Bu tehditleriniz alabildiğine
anlamsız, naiftir.
Bu hususta benden önce
konuşan, AKP adına konuşan hatip, Mardin Belediyesiyle ilgili
olarak olabildiğine yanlış, çarpık bilgiler vermiştir.
Mardin Belediyesine dair söyleyeyim: 30 Mart 2014te görevi devraldığımız
Mardin Belediyesinde başkan koltuğu haczedilmiş götürülüyor
mahkeme tarafından. Koltuklar AKPli belediye başkanının
oturacağı makam
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) Öyle bir şey yok, mümkün değil. Belediye malları
haczedilemiyor, bilmen lazım bunu. Kamu malları haczedilemez.
AHMET YILDIRIM (Devamla) -
Özellikle 150 milyon lira borca boğdurulmuş; maaş ödeyemez,
işçi parası ödeyemez, çalışan parası ödeyemez hâle
getirilmiştir.
Yine, rakamlar üzerinden
çarpıtmalarınıza dönük birkaç hususu belirteyim:
Başbakanınız HDPli, DBPli belediyeler örgüte para
aktarıyor. diyor, siz ise Mardin Belediyesinin kasasında 74 milyon
para var. diyorsunuz. Siz mi yalan söylüyorsunuz, Başbakan mı yalan
söylüyor? (HDP sıralarından alkışlar) Hanginizin lafı
doğru? Peki, eğer örgüte para aktarılıyorsa AKP döneminin
150 trilyonluk borcu nasıl kapatıldı? Bu belediye 74 milyon lira
nasıl artı paraya geçti? Altyapı hizmetlerinde, üstyapı
hizmetlerinde, çevre, park yapımında sizin döneminizi fersah fersah
geçerek artırılan hizmetler ve artan para
Yemezseniz,
çalmazsanız, yolsuzluk yapmazsanız para böyle artar. Bir belediye
borca batmaz, başkanı da makam koltuğunu hacizleterek kaybetmez.
Böyle bir realiteyle karşı karşıya olduğumuzu ifade
etmek isterim.
Yine, bütün Genel Kurula
söylemek isterim: Bakın, her belediyemiz sıklıkla teftişten
geçmektedir; bundan zerre rahatsızlık duymuyoruz. Daha fazla denetim,
daha fazla teftiş istiyoruz çünkü bu bizim aklanma, onur karnelerimizdir.
Bakın, en son teftiş 17 Eylül 2015 günü, Mülkiye Müfettişleri
Erhan Karakaya, Süleyman Yıldırım. 68inci sayfa, teftiş
raporunun 68inci sayfası ve konuşmamdan sonra da size vereyim,
inceleyin. Ne diyor? 2014 yılında Mardin Belediyesinde toplam gider
içerisindeki personel giderlerinin, personel ücretlerinin oranı sadece
yüzde 24.
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) Hizmet alımları var mı içinde, hizmet
alımları?
AHMET YILDIRIM (Devamla) -
Aynı teftiş raporları söylüyor, bakın, mülkiye
müfettişi söylüyor: 2015in ilk dokuz ayında sadece yüzde 14lük bir
personel gideri var. Bunun içerisinde AKP döneminin kalan borçları da dâhildir.
Bugün Mardin Belediyesinde hiçbir çalışanın belediyeden
alacağı yoktur. AKP dönemindeki on yıllık personel
borçları ödenmiş, belediye 74 milyon lira artıya geçmiş ve
sadece yüzde 24 bütçenizin 2015te de yüzde 14ünü ödeyerek bunu
sağlayabilirsiniz. Bunun tek yolu var, basit bir yoldur;
çalmayacaksınız, çırpmayacaksınız, yolsuzluk
yapmayacaksınız, ihaleye fesat
karıştırmayacaksınız.
Teşekkür ederim. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Yıldırım.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Çakır
COŞKUN ÇAKIR (Tokat)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
HDPli konuşmacı
arkadaşımız konuşmasında AK PARTİli
konuşmacı arkadaşımızın açıkça yalan
söylediğini -açıkça not etmek suretiyle kaydettim- söylemek suretiyle
çarpıttığını ifade etmiştir.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Hiç AK PARTİ kullanmadım, siyasi iktidarı söyledim, Hükûmet
çıksın cevaplasın.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat)
Bu açık bir sataşmadır, 69a göre söz istiyorum. Eğer uygun
bulursanız Erol Kaya arkadaşımız konuşacak.
BAŞKAN Yani,
Sayın Kaya, Sayın Yıldırımın konuşması
nedeniyle kendisine sataşıldığını ifade etmek
istiyor. Siz, Sayın Kaya adına herhâlde tercüman oldunuz Sayın
Çakır.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat)
Evet efendim.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Kaya.
İki dakika süre veriyorum.
Lütfen sözlerinizi yeni bir
sataşmaya meydan vermeyecek şekilde tamamlayınız.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
5.- İstanbul Milletvekili Erol Kayanın,
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın MHP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
EROL KAYA (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, tabii, sözü
çarpıtmanın ya da söylenene cevap vermenin herhâlde sanatsal boyutu
olsa ödül alırdı arkadaşımız.
Ben, şimdi, Mardinle
ilgili rakamları tam vereyim: Mardin Belediyesinin gelirleri 137,
giderleri 63 milyon yani kasasında 74 milyon var,
yatırımları da 4 milyon. Mardin Belediyesinin belediye
gelirlerinin yüzde 68ine tekabül eden borçları var.
Değerli arkadaşlar,
biz size borcunuz var mı yok mu sormadık ama madem sordunuz, ben size
cevap vereyim: Türkiyedeki bütün belediyelerin borçlarının
ortalaması -büyükşehirlerin- yüzde 99dur yani geliri kadar
borçları var bütün Türkiyedeki belediyelerin. İsterseniz
Aydından, Mersinden, farklı belediyelerden, AK PARTİli
belediyelerden de örnek verebilirim. Dolayısıyla, çok
ağırdı, ayıp ettiniz, burada yalanı maalesef siz
söylediniz.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Mülkiye müfettişlerinin verileri burada, mülkiye müfettişlerinin. 17
Eylül 2015 tarihli mülkiye müfettişi raporlarını okudum.
EROL KAYA (Devamla)
Bakınız, ben size şunu sordum: Mardinin Kızıltepe ve
diğer ilçelerine niçin hizmet götürmüyorsunuz, parayı tutuyorsunuz?
Siz -şantiyeler yakıldığı gibi- paraları kasada
tutarak, hizmet getirmeyerek bölge halkının geri kalmasını
mı istiyorsunuz? Bu soruya cevap verin, başka bir şey
sormuyorum, bu kadar basit. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) 360 milyon lira kasada duruyor -6 tane belediye,
saydım- 360 milyon lirayı kasada tutarak ne yapmak istiyorsunuz?
Açıklayın, deyin ki: Kardeşim, Mardinde sorun yok,
Diyarbakırda hiçbir sorun yok, Hakkâride sorun yok. Şırnakta
hizmet bitti, biz de kasaya paramızı atıyoruz. Hayırlı
olsun ama bunu gidin, lütfen, Hakkâride, Şırnakta insanlara
anlatın ve o zaman sizin alnınızı
karışlarım.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kaya.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Yıldırım, dinliyorum.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Sözlerimi çarpıtmayla itham etti, ben de cevap hakkı kullanmak
istiyorum.
BAŞKAN Hangi, ne
şekilde çarpıttı Sayın Yıldırım?
AHMET YILDIRIM (Muş)
İlk cümlesinde çarpıtma şampiyonluğundan söz etti bana.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Yıldırım, sataşmadan dolayı size iki dakika
süreyle söz veriyorum.
Lütfen sözlerinizi yeni bir
sataşmaya meydan vermeyecek şekilde ifade ediniz.
Teşekkür ederim.
6.- Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın, İstanbul Milletvekili Erol Kayanın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AHMET YILDIRIM (Muş)
Şimdi, insanlar Türkiye'nin 81 ilden ibaret olduğunu bilmezse ve
hayatında Mardini, Şırnakı, Hakkâriyi görmeden yorum
yaparsa bu kadar gafil düşer. Bir gelin, gidelim, on yıl boyunca siyasi
iktidarın partisinden olan belediyenin enkaza dönüştürdüğü bir
Mardin kent gerçekliğinden, trafik sorunu, yeşil sorunu, altyapı
sorunu ortadan kaldırılmış, bir kuruş yoksul
hakkı yenmeden hizmet edilmiş bir belediyeyi, buyurun, beraber ikimiz
çıplak gözle gidip gezelim. 2004-2014 arası resimlerde Mardini
görelim, bir de bugün görelim.
Bugün, bakın,
Başbakanınız 2015te örgüte para
aktarıldığını söylüyor. Ben de söylüyorum, ya siz
yalan söylüyorsunuz ya da artı paradan kaynaklı olarak Başbakan
yalan söylüyor. Ve siz acaba gerçekleşen yatırım hizmetlerinin
nasıl dönüştüğünü biliyor musunuz? Ben size somut bir
şeyden söz ettim, 17 Eylül günü tamamlanmış bir
2 mülkiye
müfettişinin adını verdim, Süleyman Yıldırım.
Buyurun, 68inci sayfada personel gideri, yatırım bedellerini oransal
olarak veriyor ve gelin, sizinle de paylaşayım. Mülkiye
müfettişi, sizin gönderdiğiniz, açığı, gediği
bulunsun diye gönderdiğiniz mülkiye müfettişi bir şey bulamamış
ve aklanmış. Biz bundan rahatsız değiliz. Yılda bir
defa göndermeyin, her ay mülkiye müfettişi bekliyor belediyelerimiz çünkü
gece gündüz çalışsanız da bir defa yolsuzluk, bir defa
hırsızlık DBPli belediyelerde bulamayacaksınız. Kendi
belediyelerinizle karıştırıyorsunuz.
Teşekkür ederim. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Yıldırım.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- MHP Grubunun, Bursa Milletvekili Kadir Koçdemir
ve arkadaşları tarafından, 2014 mahallî idareler genel
seçimlerinden sonra yürürlüğe giren idari yapılanmadaki önemli
değişikliklerin mahallî idarelerin görev, yetki, sorumluluk, hizmet
kapasite ve kabiliyetleri ile idarenin bütünlüğü üzerindeki etkilerinin
tespit edilmesi, muhtemel çözüm önerilerinin ortaya konulması, yapılacak
yasal düzenlemeler ve diğer tedbirlerin araştırılması
amacıyla 12/1/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 13 Ocak 2016 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Halkların Demokratik
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili
Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken tarafından, Türkiyede
bulunan ve/veya Türkiyeye girerek katliam yapma ihtimali olan IŞİD
yapılanmalarının ve IŞİDli canlı bombaların
gerçekleştirdiği katliamların araştırılması
amacıyla 13/1/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 13 Ocak 2016 Çarşamba günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
13/1/2016
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun
13/1/2016 Çarşamba günü (bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisini İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Diyarbakır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
13 Ocak 2016 tarihinde
Diyarbakır Milletvekili Grup Başkan Vekili İdris Baluken
tarafından verilen (587 sıra numaralı) Türkiye'de bulunan
ve/veya Türkiye'ye girerek katliam yapma ihtimali olan IŞİD
yapılanmalarının ve IŞİDli canlı bombaların
gerçekleştirdiği katliamların araştırılması
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 13/1/2016 Çarşamba
günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin
aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu önerisinin lehinde ve aleyhinde olmak üzere
ikişer sayın milletvekiline söz vereceğim.
Lehinde birinci söz
Hişyar Özsoy, Bingöl Milletvekili.
Buyurun Sayın Özsoy.
(HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
HİŞYAR ÖZSOY
(Bingöl) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, konuya geçmeden
önce, AKPnin Grup Başkan Vekili Sayın Naci Bostancının
cenazelere dair bir açıklaması oldu, belediyeleri suçlayan, DBPli
belediyelerin bu cenazeleri almaya gitmediği ve konuyu manipüle
ettiğine dair. Sayın Bostancı -bu sataşma mıdır
bilmiyorum ama- gerçekten sizi inanılmaz bir hayretle izledim. Taybet İnan
için burada konuştuğumuz zaman yedi gün hangi birinizden bir ses
çıktı? DBPli belediyeler mi bırakmadı Taybet
İnanı götürüp gömmeyi? Şu an Diyarbakırda İnsan
Hakları Derneğinde kendi çocuklarının cenazelerini almak
isteyen insanlar on günden fazladır açlık grevindeler, bunu
belediyeler mi yapıyor? Allah aşkına diyoruz, rica ediyoruz yani
toplumu yanıltmak için ve alenen inkâr
Gerçekten söz bulamıyorum.
Çıkar, dersiniz ki: Evet, biz sistemli bir şekilde bu cenazeleri
şu, şu, şu gerekçelerle gömdürmüyoruz. Aha, Rojavada
kapıda bekleyen cenazeler var, Kobanide, onları da mı belediye
bırakmıyor? Sokak ortasında karın altında bekleyen
cenazeler var. Bakın, istiyorsanız şu Meclisin, şu Genel
Kurulun dışında, buyurun, gelin size dünya kadar görüntü
gösterelim. İnsanlar gidiyorlar cenazeyi almak için, bakın hele
asker, polis nasıl kurşun sıkıyor, alınan cenazeye
nasıl su sıkıyorlar, cenazeyi düşürüyorlar. Bunların
bazılarına, biz vekiller olarak da gittik, kendimiz kendi gözlerimizle
şahit oluyoruz bunlara. Bütün bunlar ortadayken çıkıp
Ya, bu inkârcılığın
vardığı boyutları gerçekten ben
şaşkınlıkla izliyorum. Bu konuyu -daha önce söyledik- bu
cenazeler konusunu doğru düzgün bir şekilde ele alalım, bu
mevzuyu bir daha açılmamak üzere kapatalım. Onun için de devlete
diyoruz ki: Öldürdüğün Kürtlerin ölü bedenlerinden elini çek. Bırak
insanlar onları nasıl gömmek istiyorsa öyle gömsünler.
HASAN TURAN (İstanbul) -
Öldürdüğün Kürtlerin değil, öldürdüğün teröristlerin.
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) Ha işte, al işte, aha bu mantık işte, bu
mantık işte. Daha geçen gün burada konuştuk ya. Ya, ölüden hüküm
kalkar.
Müslüman mısın sen?
HASAN TURAN (İstanbul)
Ben Müslümanım elhamdülillah.
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) Ölüden hüküm kalkar.
HASAN TURAN (İstanbul)
Ölüden bahsetmiyoruz, diriyken öldürülüyor.
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) Tabii, terör diyorsun değil mi? İşte bu kadar. Ya,
bu mu mantık, bu mu?
BAŞKAN
Karşılıklı konuşmayı bırakalım.
Sayın Özsoy, lütfen
Genel Kurula hitap edin.
Sayın milletvekilleri
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) Yemin ediyorum yani şurada ses tonumuzu yükseltmemek için
doksan takla atıyoruz, ya, işte bu işte, seviye bu.
HASAN TURAN (İstanbul)
Tamam da devlete silah çekenler
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) Peki, devlete silah da çekmiş olabilir. O ölünün gömülme
hakkı vardır, insaniyette de vardır, İslamiyette de
vardır, insan haklarında da vardır, her yerde vardır. Öyle
terörist kelimesinin arkasına geçip, buradan oturup hamaset
yapmayın. 70 yaşındaki kadından bahsediyoruz ya!
HASAN TURAN (İstanbul)
Buradan hamaset yapmakla oradan yapmak arasında fark yok, sen de oradan
yapıyorsun.
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) Hadi oradan! Saygısız!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen hatibi dinleyelim efendim.
Sayın Özsoy, Genel
Kurula hitap edin.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) - Kızdı, vazgeçecek şimdi. Boş ver, konuşma.
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) Dönelim, karartmalarınıza dönelim sizin.
Reyhanlı, 2013
yılında, ne oldu sonucu? Hadi bir AKPli vekil çıksın, söz
hakkımı vereyim, gelin bize anlatın. Niğdede 1 sivil, 1
asker, 1 polis öldü. Sonucu ne oldu, var mı? Yok. Diyarbakırda bizim
mitingimiz bombalandı, 5 kişi öldü. Soruşturma açalım,
bakalım ne oluyor diyoruz? Meclis: Araştırmaya gerek yoktur.
Suruç
ZEKERİYA BİRKAN
(Bursa) Yargılaması devam ediyor.
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) Devam eder zaten, devam eder yani beş yıl, on yıl
devam eder, sonra da düşer.
Suruç patlaması
olduğu zaman Bingölde ben kendim aynen böyle bir konuşma
yaptım. Muhtemelen yine suçu bize yığarlar bu Ankara,
İstanbulu, öyle zaten, Sayın Cumhurbaşkanı net bir örgüt
ismi bile ifade etmekte inanılmaz zorlandı yaptığı ilk
açıklamada. Bingölde yaptığımız açıklamada
Suruçla ilgili aynen şunu dedik: Dün Diyarbakır, bugün Suruç,
yarın Ankara, İstanbul. Ben bu isimleri zikrettim, birçok vekil de
bunları zikretti. Niye biliyor musunuz? Çünkü görünüyor, bakın, sonra
geldi Ankaraya, şimdi de İstanbul. Hiçbir tanesinin şu Meclis
tarafından araştırılmasına müsaade etmediniz. Sebep?
NİHAT ÖZTÜRK
(Muğla) Siz kimsiniz de etmedik?
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) Biz milletvekiliyiz, şurada, şu Meclis, şu Genel
Kurul, bakın, buraya saygı duyun. Biz 550 milletvekili diyoruz ki:
Bakın, çok ciddi güvenlik açığı var. IŞİD
Diyarbakırda, Urfada, Ankarada, İstanbulda istediği zaman
istediği kişiyi öldürebiliyor. Doğru mu? Bakın, öldürüyor.
HALİL ETYEMEZ (Konya)
PKK da aynı, PKK da, onu da konuşun.
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) Yahu, şu an IŞİDi konuşuyoruz, onu da
konuşuruz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bakın, diyoruz ki
öldürüyor. Gelin, bunu, bu konuyu
Öyle görünüyor ki Hükûmet ve devlet
kurumları bir acziyet içerisinde. Bakın, önlenemiyor. Yahu,
insanın başkentinde 100 insan ölür de bu soruşturulmaz mı,
bu Meclis ne zaman çalışacak, ne yapacağız biz? Oturup
burada yok Cibutiyle ilgili dış ilişkiler
anlaşmalarına mı bakacağız? İnsanlar ölüyor,
burada 100 kişi ölmüş, 100 kişi, Ankarada, şurada, şu
kentte; İstanbulda 11 kişi; Suruçta 32 kişi;
Diyarbakırda 5 kişi, yarın nerede, nasıl
patlayacağını bilmiyoruz. Meclis olarak oturalım, bir
araştırma komisyonu, zor bir şey değil ki, biraz mesai sarf
edelim, biraz zamanımızdan, imkânlarımızdan verelim,
bakalım gerçekten ne oluyor. Eğer kapatmak, üstünü örtmek
istemediğiniz herhangi bir ilişki yoksa bundan niye çekinesiniz? Bana
biriniz gelin burada anlatın, deyin ki: Biz şunun için istemiyoruz
araştırma komisyonunu. Yani, kime ne zararı var? Gerçekten
anlamakta zorlanıyoruz. Niye yani bir araştırma komisyonu olsa,
bu ölümleri, katliamları soruştursak kime ne zararımız var
sayın vekilim? Var mı, kime ne zararımız var?
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) Var, var.
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) Var, peki. Niye var, onu da söyleyeyim.
Şöyle
bağlayayım: Şu ana kadar, bütün bu katliamların hepsine
basın yasağı getiriliyor, soruşturmaya gizlilik
getiriliyor; bunun hakkında haber yapan, bunu gündemleştirmeye
çalışan insanlara dünya kadar yargı mekanizması müdahale
ediyor ve biz gerçekten ne olup bittiğini bilmiyoruz. Biliyorsanız
Reyhanlıyı, Niğdeyi, Suruçu, Ankarayı, çıkar gelir
burada bizi aydınlatırsınız, biz bilmiyoruz.
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) Biliyorsunuz.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla)
Vallahi biz bilmiyoruz.
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) Vallahi sen de biliyorsun.
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) Bilsek şuradan da otururuz, konuşuruz, söyleriz,
gerçekten.
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) İnan biliyorsun.
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) IŞİD yaptı. diyoruz ama bunun
bağlantıları var. Diyoruz ki: O sınır olmuş
yolgeçen hanı. Hâlâ gidip geliniyor demek ki, bakın,
çıkmış gelmiş.
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) Yapma, yapma; ne olursun yapma.
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) Ya, yaptığımız bir şey yok, sizin
yaptığınız var. Bu halkın can güvenliğinden bu
Hükûmet sorumludur, ben mi sorumluyum? Can güvenliğinden bu Hükûmet
sorumludur.
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) Hişyar, sen yapma bari.
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) Diyoruz ki: Bakın, dünya kadar karanlık, kirli
ilişki var. Suriye ile Türkiyeye gidiş gelişler, bunlar her
tarafa yansıdı. Yanlış olabilir, yalan olabilir, doğru
söylemiyor olabilirler, sadece Hükûmeti zorda bırakmak için söylüyor
olabilirler ama aklanmanın da yöntemidir işte, Meclis
araştırması yapalım. Ahmet Bey söyledi, belediyeler,
buyurun denetim yapın; bir değil, iki değil, üç defa yapın.
Bakın, bu, eğer zan altında kalındığını
düşünüyorsanız durumu açığa çıkarmak için de bir
fırsattır. Oturalım, bir bakalım, gerçekten ne olmuş
ne olmamış? Doğruyu, yanlışı birbirinden
ayırıp bunu toplumla paylaşalım, bu kadar diyoruz.
Son olarak, Sayın
Cumhurbaşkanı -o konuya da değineyim, çok tehlikeli bir yere
gidiyoruz, ben yine huzurlarınızda paylaşmak istiyorum-
Barış İçin Akademisyenler böyle bir grup var, bir bildiri
yayınladılar; onlara işte, müsvedde, dedi, karanlık
dedi...
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) Müstemleke dedi, müstemleke.
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) -
aydın müsveddesi de dedi, karanlık dedi, hatta
işte teröristlere destek falan filan...
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) Müstemleke aydını dedi Hişyar.
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) - Bakın, tamam, 1.100den fazla insandan bahsediyoruz.
Değerli arkadaşlar, ne oldu biliyor musunuz? Bakın, bütün
soruşturmaları karartan, gizlilik kararlarıyla, basın
yasaklarıyla, Meclis soruşturmalarıyla,
soruşturmaların engellenmesiyle bilgi edinme hakkımızı
engelleyen, sürekli perdeleyen bir Hükûmet ve iktidar anlayışı
Ne demişler? Demişler ki: Vallahi katliam, kıyım var,
barış sürecine dönün, biz size destek veririz. Özü bu. Bakın,
karanlık diyorlar ya Türkiyenin yüz akı olan bu aydınlara;
bir mafya lideri, ceza yemiş bir mafya lideri bugün diyor ki:
Öldüreceğiz, kanlarıyla banyo yapacağız. Oluk oluk kan
akacak. diyen, daha önce cezaevine girmiş bir mafya liderini bakın
nasıl cesaretlendiriyorsunuz.
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) Müstemleke aydınını sen bilirsin, anlat.
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) - Yok, yok, onlar sizde çok.
Barış İçin
Akademisyenlerin ilk metninde benim de imzam var.
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) Müstemleke aydınını bilirsin, müstemlekeyi de
bilirsin.
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) - Onun için bakın, karanlık, tehlikeli bir yere doğru
gidiyoruz. Bu akademisyenlerden
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla)
-
herhangi birisine bir şey olursa bunun sorumluluğu başta
Cumhurbaşkanı, medya, YÖK ve Türkiyedeki Hükûmete tabi olan bütün
kurumlardır.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) Bunlar boş laf Hişyar, boş laf. Sen bir ara
müstemleke aydınını anlat.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özsoy.
Sayın Bostancı...
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkanım, değerli konuşmacı
cenazelere ilişkin gerçekliği tahrip ettiğim anlamında
değerlendirmelerde bulunmuştur.
BAŞKAN Nasıl bir
cümleydi Sayın Bostancı?
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Orada olan gerçekliğin tam tersi istikamette olduğu, benim
de tersine çevirdiğim
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bostancı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sataşmadan dolayı
size iki dakika süreyle söz veriyorum efendim.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
7.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Bingöl Milletvekili Hişyar Özsoyun HDP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
kıymetli arkadaşlar; ölülerin karşısında herkesin
saygılı olması gerektiğine ilişkin o kadim bilgi
eminim buradaki herkeste vardır.
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Bazılarında yok işte.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) Suriye sınırından Türkiyeye cenazelerin
geçişine ilişkin problem olduğuna dair HDPli vekil
arkadaşlardan beni arayanlar oldu. Ben de 11 cenazenin bekletildiğine
dair, böyle bir şey olamaz diye ilgilileri aradım. Cenazeler gelmişse
geçmesi gerekir. Bana söylenen şu oldu: Bugüne kadar hiçbir problem
olmaksızın 493 cenaze geçti. Bütün bu cenazeler siyasal
propagandanın malzemesi yapılarak yani bir cenazeye
HİŞYAR ÖZSOY
(Bingöl) Ya, Allahtan korkun, Aziz Gülerin cenazesini getiremedik ya! Aziz
Güleri, iki ay, babası gitti oraya, getiremedi ya!
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) Yani, bir cenazeye, bir ölüme gösterilmesi gereken, inanca
dayalı ritüeller
Saygının ötesinde, etnik kimlikçi siyasetin o
tahrikkâr anlatımının bir malzemesi yapılarak, her biri
Türkiye'nin farklı ilçelerine götürüldü ve gömüldü. Biz şimdi bu 11
cenazeye ilişkin bu arkadaşlara diyoruz ki: Ölülere saygı
çerçevesinde o inanca dayalı ritüele uygun olarak yapacaksanız buyurun
ama bunu bir malzeme yapacaksanız -ki ölüye
saygısızlıktır- hayır. Arkadaşlar, ölüye
saygıdan bahsediyoruz.
ALİCAN ÖNLÜ (Tunceli)
Sen git al gel, hiç kimse karışmaz, sen git al gel.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) Ölüye saygı, üzerine birtakım bayraklar asmak, sloganlar
atmak ve buradan bir siyasal hikâye çıkartmaya çalışmak
Saygı bu mu?
HİŞYAR ÖZSOY
(Bingöl) Ya, Taybet İnanın cenazesine bakın, utanın
biraz ya! 60 yaşındaki kadının cenazesine bakın,
utanın ya!
ALİCAN ÖNLÜ (Tunceli)
Ya, yalan söylüyorsun
O cenazeyi git al gel. Ne kadar yalan söylüyorsun!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bostancı.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili
Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken tarafından, Türkiyede
bulunan ve/veya Türkiyeye girerek katliam yapma ihtimali olan IŞİD
yapılanmalarının ve IŞİDli canlı bombaların
gerçekleştirdiği katliamların araştırılması
amacıyla 13/1/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 13 Ocak 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu önerisi aleyhinde birinci söz İstanbul
Milletvekili Haydar Ali Yıldızın.
Buyurun Sayın
Yıldız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Yıldız
süreniz on dakikadır.
HİŞYAR ÖZSOY
(Bingöl) Hâlâ oradan terörist cenazesi diyor ya!
ABDULLAH ZEYDAN (Hakkâri) -
IŞİDe karşı savaşmış hepsi,
IŞİDe karşı, rahatsız mı oluyorsunuz?
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) Bu ölüm siyaseti bitmezse Türkiye rahatlamaz, herkes ölülerin
üzerinden
HİŞYAR ÖZSOY (Bingöl)
Bırakın! Ölüm siyasetini siz yapıyorsunuz. Hem öldürüyorsunuz
hem de gömülmesine müsaade etmiyorsunuz.
HAYDAR ALİ YILDIZ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP
grup önerisi adına
BAŞKAN Bir saniye
Sayın Yıldız, bir saniye efendim...
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) Ölüler üzerinden siyaset yapmayacak, kimse yapmayacak.
Başkaları vazgeçti
HİŞYAR ÖZSOY
(Bingöl) Hadi oradan! Yapsaydınız
Şeyh Saidin 47
arkadaşının mezarı hâlâ belli değil.
Çıkarsanıza
Çıkarsanıza
Kürtsün bir de sen değil mi?
Hadi oradan!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Sayın Özsoy, rica ediyorum efendim
Kürsüde bir
sayın hatip vardır; sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın Yıldız,
buyurun efendim.
HAYDAR ALİ YILDIZ
(Devamla) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
sizleri sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
ALİCAN ÖNLÜ (Tunceli)
Her şeyini kaybetmiş, onun için. Her şeyini kaybetmiş, her
şeyini!
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) Vicdanınız yok, yok!
ALİCAN ÖNLÜ (Tunceli)
Sen her şeyini kaybetmişsin!
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) Vicdanınız yok!
ALİCAN ÖNLÜ (Tunceli)
Sarayın dışında her şeyini kaybettin.
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) Vicdanınız yok!
ALİCAN ÖNLÜ (Tunceli)
Ya, diyor cenaze
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) - Vicdanın yok senin!
ALİCAN ÖNLÜ (Tunceli)
Gel şimdi gidip beraber getirelim!
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) - Hiçbir değeriniz yok!
ALİCAN ÖNLÜ (Tunceli)
Hayır, şimdi beraber gidelim. Cenazeye gidelim
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) Hiçbir değeriniz yok, bir aparata dönmüşsünüz, aparat,
aparat!
ALİCAN ÖNLÜ (Tunceli)
Yahu, engelledi diyorsun. Yalan söylüyor
HİŞYAR ÖZSOY
(Bingöl) Bütün toplumun gözüne bakıp bakıp yalan söylüyorsunuz.
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) Yazık ya! Bir mekanizmanın parçasına
dönmüşsünüz!
HAYDAR ALİ YILDIZ
(Devamla) - HDP grup önerisi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum.
Bu vesileyle, dün,
medeniyetimizin şehri olan İstanbulda meydana gelen menfur terör
eylemini kınıyoruz, vefat edenlere Allahtan rahmet diliyoruz,
ailelerine başsağlığı ve sabır diliyoruz.
Hayatını
kaybedenler, ülkemizde misafirlerimizdi. Bizim medeniyet inancımızda,
bizim duruşumuzda, bizim kabulümüzde misafir bize emanettir. Dün
emanetimize bir saldırı olmuştur. Bundan dolayı millet
olarak üzüntülüyüz.
Burada elbette bir siyasi
parti gündemle ilgili grup önerisi getirebilir. Bugün
yaşadığımız terör eyleminin amacı konusunda
zannediyorum hemfikiriz. Terörün amacı, ülkemizde bir gündemi teslim
almak, milletimizin psikolojisini bozmak, enerjimizi başka yönlere çekmek.
Biz AK PARTİ iktidarı olarak 1 Kasımda milletin huzuruna
çıktığımızda vaatlerde bulunduk, hizmetlerimizin
devamı noktasında destek istedik ve 1 Kasımda millet
Hizmetlerinize devam edin, medeniyet yürüyüşünüze devam edin, bu milletin
size ihtiyacı var. dedi ve bugün bu hizmetlerimizi adım adım
burada gerçekleştiriyoruz. Vaatlerimizi, hizmetlerimizi devam ettirmek
için her gün burada, hep birlikte, milletvekilleri olarak kanunlar
çıkarıyoruz ki milletimizin önü açılsın.
Dolayısıyla enerjimizi bu noktada toplamalıyız.
Sultanahmette meydana gelen
patlamada elbette ki 10 kişi hayatını kaybetti. Suriyeli
olduğu tespit edilen DEAŞ terör örgütü üyesi canlı bomba
hayatını kaybetti. Hastanede şu anda 11 yaralı
olduğunu biliyoruz, 17den 1 tanesinin de taburcu olduğunu biliyoruz.
Bu 11 kişiden 9u Alman uyruklu, 1i Norveç, 1i Peruludur. 9 Alman
uyrukludan 2sinin durumu ciddiyetini korumaktadır, 1 tanesi ameliyattan
çıktı ve bu 2sinin de durumları en üst düzeyde takip
edilmektedir.
Sultanahmet
saldırısından bir hafta öncesinde, DEAŞ mensubu olduğu
değerlendirilen 220 kişi gözaltına
alınmıştır. Olaydan sonra ise yapılan incelemede,
soruşturma sonucunda dün akşam yine 1 kişi gözaltına
alınmıştır. Suriyeli canlı bombanın ise aranan
canlı bombalar arasında bulunmadığı tespit
edilmiştir.
Türk Dil Kurumunun
sözlüğünde terörün ve terörizmin tanımı yıldırmak,
teröristin tanımı ise yıldırıcı olarak, teslim
alan olarak tarif edilmekte. Yani buradan şunu net bir şekilde anlıyoruz
ki, terörü organize edenler, teröristi ön plana çıkaranlar Türkiyeyi
yıldırmak istiyorlar, Türkiyeye korku salmak istiyorlar,
milletimizin psikolojisi üzerine tesir etmeye çalışıyorlar.
Dolayısıyla, bugün yaşadığımız terörün,
gündemimizde olan terörün amacı Türkiyeyi büyük devlet olma idealinden
vazgeçirmektir. Burada bulunanlar milletin bize verdiği emanete, milletin
bize teslim ettiği vekâlete uygun bir şekilde hareket etmek
durumundayız.
Terörün dini yoktur, terörün
milliyeti yoktur, mezhebi yoktur. AK PARTİ olarak her türlü terörü,
teröristi şiddetle kınıyoruz. Bugün terörizmi araç olarak
kullananlar yeni savaşlar konseptiyle, proxy yani vekâlet
savaşları yöntemiyle ülkemizde, bölgemizde DEAŞ, PKK, PYD,
DHKP-C ve benzeri örgütlerle üzerimize, medeniyet havzamıza
saldırıyorlar.
AK PARTİ olarak gerek
kurucu Genel Başkanımız Cumhurbaşkanımız Recep
Tayyip Erdoğan gerekse Başbakanımız Sayın Ahmet
Davutoğlu terörün her türlüsüne karşı olduğumuzu, her
türlüsünü lanetlediğimizi, mücadele için hep birlikte, ulusal ve
uluslararası alanda birlikte hareket etmemiz gerektiğini
bulundukları her ortamda ifade etmişlerdir. Hele hele burada
bulunanlar
İslam dinini terörle birlikte anmak, İslami terörden
bahsetmek, İslamı bilmemek ve bunun üzerinde ısrar etmek
hainliğin ta kendisidir. Ve uluslararası kamuoyuna Sayın
Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız terörle
İslamı yan yana kullanmamaları konusunda defalarca da
uyarı yapmışlardır. Her hâl ve şartta bize düşen,
medeniyetimizin diliyle konuşmaktır. Medeniyetimiz bize bu tür
durumlarda iki şeyi tavsiye eder: Bir, defi mefasid; yani fesadın -bu
tür terör olaylarının- defi ve celbi menafi yani faydanın temin
edilmesi, alınması. Dolayısıyla, bugün bir fitneyle,
fesatla, bölücü terörle karşı karşıyayız. O hâlde bize
düşen, medeniyetimizin bize öğrettiği dille önce defi mefasidde
bulunmak. Bunun için birlikte olmak durumundayız, birlikte hareket etmek
durumundayız. Çözüm medeniyet kodlarımızda, milletimizin derin
hafızasında mevcuttur.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; AK PARTİ iktidarında güvenlik zafiyeti
yoktur, özgürlük ve demokrasi zafiyeti yoktur.
HİŞYAR ÖZSOY
(Bingöl) Sayın Hatip, nasıl yok, her gün insanlar bombalarla
katlediliyor ya!
HAYDAR ALİ YILDIZ
(Devamla) - Devletin her türlü organları bundan önce olduğu gibi
bundan sonra da terörle ve teröristle etkin ve güçlü bir mücadeleyi geniş
çaplı olarak yürütüyorlar ve yürütmeye devam edecekler.
HİŞYAR ÖZSOY
(Bingöl) El insaf! 100 kişi Ankarada, 11 kişi İstanbulda
Nasıl yok diyorsunuz siz?
HAYDAR ALİ YILDIZ
(Devamla) - Başta Cumhurbaşkanımız ve
Başbakanımız, bütün AK PARTİ kadroları; her alanda,
her siyasi hamlede, biliyoruz ki medeniyetimizin üzerimizde hakkı
vardır, ecdadımızın üzerimizde hakkı vardır,
milletimizin üzerimizde hakkı vardır ve sorumluluğumuzun
çerçevesinde biliyoruz ki biz medeniyetimize, inancımıza,
coğrafyamıza, tarihimize ve milletimize karşı sorumluyuz.
Bugün ahval ve şart
şudur ki, yüz yıl önce Osmanlıyı bölmek, parçalamak
isteyenler bir araya geldiler. Yüz yıl önce Osmanlı
topraklarında enerji hatlarını kontrol etmek üzere Orta
Doğu diye bir tarifte bulundular. Niall Fergusonun Britanyanın
Modern Dünyayı Biçimlendirişi adlı kitabını
okumanızı hararetle tavsiye ediyorum, çünkü burada Orta Doğu
tanımını kullanırken dahi hicap duyuyorum. Kime göre Orta
Doğu, neye göre Orta Doğu?
HİŞYAR ÖZSOY
(Bingöl) Orta Doğuya giriş, 1inci sınıf dersi bunlar
ya, bunlar üniversitede okutuluyor.
HAYDAR ALİ YILDIZ
(Devamla) - Bizim hemen güneyimizde bulunan, yüz yıl önce Osmanlı
toprağı olan bu topraklardan Orta Doğu diye bahsedemeyiz. Orta
Doğu Britanyaya göre Doğu, Uzak Doğu ve Orta Doğu
şeklinde tarif edilmiş bir biçimlendirmedir, bir egemenlik
tanımıdır ve biz bu tanımlarla hareket etmeyeceğiz.
Kendi medeniyet ve inanç değerlerimizden yola çıkmak
durumundayız. Dolayısıyla bugün millet için, milletin
bekası için mücadele ediyorlar. İstiyorlar ki Tayyip Erdoğan ve
Ahmet Davutoğlunu bir medeniyet yürüyüşünde idrak, inşa ve ihya
sürecini bu milletle beraber gerçekleştiren bu kadroyu tasfiye edelim.
İstiyorlar ki Dünya beşten büyüktür. diyen Tayyip Erdoğan bu
iddiasından vazgeçsin.
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Kim diyor?
HAYDAR ALİ YILDIZ
(Devamla) İstiyorlar ki AK PARTİ millete hizmet etme yolunda
vaatlerinden, projelerinden, hayallerinden vazgeçsin.
HİŞYAR ÖZSOY
(Bingöl) Ya, Sayın Hatip, Araştıralım şu
katliamı. diyoruz. Ne alakası var?
HAYDAR ALİ YILDIZ
(Devamla) Kirli ittifaklardan bahsediyorum, onların yerli iş
birlikçilerinden bahsediyorum. Tayyip Erdoğanı hain ilan edenler,
diktatör ilan edenler, Tayyip Erdoğanı tek adamlıkla itham
edenler yüzyıl önce Abdülhamite de aynı şeyi
söylüyorlardı.
ZİYA PİR
(Diyarbakır) Kim, kim?
HİŞYAR ÖZSOY
(Bingöl) Ya, aklayalım Tayyip Erdoğanı; şu
araştırmayı bir yapalım, ne olacak?
Araştıralım. Neden korkuyorsunuz? Araştıralım.
HAYDAR ALİ YILDIZ
(Devamla) Bugün Tayyip Erdoğan eğer o kirli ittifaka çomak
sokmuşsa, eğer o kirli ittifakla mücadelesini devam ettiriyorsa ve
milletiyle beraber yürüyorsa, bu iddiasından vazgeçmediği müddetçe,
millet olarak biz de Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğluyla beraber bu
medeniyet yürüyüşüne devam ettiğimiz sürece
HİŞYAR ÖZSOY
(Bingöl) Ya, tamam, Katliamı araştıralım. diyoruz.
HAYDAR ALİ YILDIZ
(Devamla)
bu kirli ittifakların oyunları da devam edecek, bizim de
mücadelemiz devam edecektir.
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Seni severim, seni!
HAYDAR ALİ YILDIZ
(Devamla) Tayyip Erdoğan bugün iddiasından vazgeçtiği gün
Tıpkı Abdülhamit geçmediği gibi Tayyip Erdoğan da
geçmeyecek ve onu bu şekilde itham etmeye devam edecekler.
HİŞYAR ÖZSOY
(Bingöl) Ya, Katliamları Tayyip Bey yaptı. mı diyoruz?
Araştıralım. Niye karıştırıyorsun? Neyi
korumaya çalışıyorsun?
HAYDAR ALİ YILDIZ
(Devamla) Tayyip Erdoğan bugün büyük Türkiye idealinden, büyük medeniyet
yürüyüşünden vazgeçsin, New York Timesda atılan manşet
değişecek, onun Türkiyedeki iş birlikçilerinin
attığı manşet değişecek ve diyecekler ki
HİŞYAR ÖZSOY
(Bingöl) Ya, araştırma komisyonu, araştırma, Sayın
Hatip!
HAYDAR ALİ YILDIZ
(Devamla)
Tayyip Erdoğan mademki çomağı geri çekti, o zaman,
Tayyip Erdoğan mademki iddialarından vazgeçti, mademki Dünya beşten
büyüktür. demiyor, o hâlde Tayyip Erdoğan dünyanın en merhametli
lideridir, en şefkatli lideridir.
HİŞYAR ÖZSOY
(Bingöl) Tamam, tamam, Tayyip Bey çok iyi. Araştırma komisyonu
hakkında ne diyorsunuz? Şu katliamı
araştıralım. diyoruz ya.
HAYDAR ALİ YILDIZ
(Devamla) Bu manşetleri atacaklardır. Ama iddiamız devam
ediyor. Ve millet Türkiyeyi katliam yapmakla itham eden o aydınların
notunu da düşmüştür. (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
HİŞYAR ÖZSOY
(Bingöl) Ya, onu itham etmiyoruz, araştıralım diyoruz.
BEHÇET YILDIRIM
(Adıyaman) Belki aklanır!
HAYDAR ALİ YILDIZ
(Devamla) Milletin hafızası sağlamdır. Millet kendisini
aydınlatanın aydın olduğunu bilir, tenvir edenin aydın
olduğunu bilir.
HİŞYAR ÖZSOY
(Bingöl) Buyurun araştıralım.
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Mescidi Aksaya postallarıyla girenlerle
dost olmayız. Ahmet Davutoğlu
HAYDAR ALİ YILDIZ
(Devamla) Kimseye bu noktada zerre miskal taviz verilmeyecek, bu
yürüyüşten bir adım geri atılmayacak
HİŞYAR ÖZSOY
(Bingöl) Tamam, araştıralım Sayın Hatip.
HAYDAR ALİ YILDIZ
(Devamla)
büyük Türkiye idealimiz sonuna kadar, hep birlikte devam edecek
inşallah.
Sizleri bu anlamda
sorumluluğa davet ediyorum. İlk gün yola
çıktığımızda Her şey Türkiye için, her şey
millet için. demiştik.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HİŞYAR ÖZSOY (Bingöl)
Ya, seçim meydanı değil burası.
HAYDAR ALİ YILDIZ
(Devamla) Bugün aynı sözü tekrar ediyoruz: Millete hizmete devam. Her
şey Türkiye için.
HİŞYAR ÖZSOY
(Bingöl) Araştırma önergesi ne olacak?
HAYDAR ALİ YILDIZ
(Devamla) Hizmete devam, şerefle ve onurla.
Saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Yıldız.
Halkların Demokratik
Partisi Grubunun önerisinin lehinde ikinci konuşmacı Ceyhun
İrgil, Bursa Milletvekili.
Buyurun Sayın
İrgil. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tüm
halkımızı ve sizleri saygıyla selamlıyorum.
Türkiyede bulunan ve
Türkiyeye girerek katliam yapma ihtimali olan IŞİD terör örgütünün
ve IŞİDli canlı bombaların gerçekleştirdiği
katliamların araştırılması amacıyla verilmiş
bir Meclis araştırma önergesi için söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar,
dün ülkemizde, İstanbulda, ülkemizin en büyük kentinde, Sultanahmette
patlatılan canlı bombayla 10 turist yaşamını yitirdi;
herkes dile getirdi bunu. Diyarbakır, Suruç, Ankara patlamalarında
kaybettiklerimiz için bazı fanatikler ölen masum insanlara bile bir kulp
takabildiler. Şimdi ülkemizde misafirlerin ölümüyle tüm dünyanın gözü
üzerimizde ve bu önergeyle deniliyor ki: Gelin, bu IŞİD terörünü
araştıralım. Ülkemize zarar veren, insanlarımızı
öldüren bu kanlı terör örgütünü bu ülkenin Meclisi
araştırsın. Söylenenin bütün hepsi bu, özeti bu. Bu, makul,
insani ve vicdani bir talep değil mi arkadaşlar?
Değerli arkadaşlarım,
terör karşısında ülkemizin itibarı, güvenliği, bizim
için bunu araştırmak asli bir görev değil mi? Bugün Türkiye,
halkımız ve özellikle dün İstanbulda turistlerin ölmesiyle, İstanbul
katliamından sonra tüm dünyanın gözü bizim üzerimizde. Şu anda
dünya bizi izliyor; acaba terör karşısında ne diyoruz, ne
diyeceğiz, ne yapacağız, Türkiyede iktidar ve Meclis terör
karşısında nasıl bir tavır alacak diye bekliyorlar.
Değerli
arkadaşlarım, terör karşısında ülkemiz bu kadar zarar
görürken Meclisteki tüm partiler bugün birlik olmayacak ve bugün birlikte
hareket etmeyecek de ne zaman hareket edecek? Nitekim bütün
konuşmacılar bunu söyledi, biraz önceki AKPli
arkadaşımız da aynı şeyi söyledi. Bizim
söylediğimiz, arkadaşlarımızın söylediği
Suruçtan beri aynı şey. Gelin, şu terörü bir
araştıralım. diyoruz; bütün Türk halkı buna şahit ve
şu anda izlesinler. Bu Mecliste terörün araştırılması
geçmişte de AKPli ve MHPli milletvekillerinin oylarıyla defalarca
reddedildi.
Arkadaşlar, sizler ve
bizler söylemlerimizde, gazetede ve televizyonlarda mangalda kül
bırakmıyoruz, siz de bırakmıyorsunuz. Sevgi,
kardeşlik, barış deyip Kahrolsun terör! diye her yerde
haykırıyorsunuz ama asıl sınav şimdi, bugün, birazdan.
Laf zamanı değil, birazdan eylemi göreceğiz, birazdan
parmaklarınızı göreceğiz. Tüm dünya görecek; bakalım
terörle mücadele ve teröre karşı duruş konusunda kim sahici, kim
samimi?
Arkadaşlar, konuyla
ilgili, Türkiyede El-Nusra, IŞİD radikal İslami terör
örgütlerine katılımla ilgili bir dolu haber çıktı bugüne
kadar. On binlerce katılımdan bahsediliyor ve ülkemizde ister
Emniyetin kayıtlarında ister gazete haberlerinde gördüğümüz bir
dolu bilgi hep kulaktan dolma olarak bize geldi, bugüne kadar ulaştı.
Bu Mecliste hep
karşılıklı laf atışmalarıyla ve polemikle
zaman geçiriyoruz. Bugün burada söylenen çok basit, basit bir önerge;
araştıralım bunu deniliyor. Bunu araştırmaktan ne
zarar gelir? Arkadaşlar, sizin çocuğunuzun okulda burnu kanasa, biri
yumruk atsa polise gidersiniz, savcıya gidersiniz, peşine
düşersiniz. Bu ülkenin merkezinde, kalbinde, Ankarada, İstanbulun
kalbinde, Sultanahmette; Diyarbakırda, Suruçta 500ü aşkın
insan bombayla patlamış. Aranızda bir dolu anne var, bir dolu
anne baba var, çocuklarınız var; siz bunun
araştırılmasına nasıl karşı
çıkabilirsiniz? Biz işte, sadece bu konuda
şaşırıyoruz ve Türk halkının bu konuda dikkatini
çekiyoruz.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Polis ve savcı işbaşında.
CEYHUN İRGİL
(Devamla) Hangi polis?
LEVENT GÖK (Ankara) Devam
et, devam, devam
HİŞYAR ÖZSOY
(Bingöl) Bu kadar yani! Maşallah, bir de gülüyor ya! Şu kameralar
da bir çekse nasıl güldüklerini de görseler keşke. Ya,
ayıptır.
CEYHUN İRGİL
(Devamla) Evet, arkadaşlar, siz her şeye Polis ve savcı
işbaşında. diyorsunuz. Biz o sizin polis ile
savcılarınızı da gördük.
HİŞYAR ÖZSOY
(Bingöl) Gördük, gördük.
CEYHUN İRGİL
(Devamla) Zamanında hepsine Canlarım, ciğerlerim dediniz,
arabalar verdiniz. Şimdi nerelerde? Biz o savcıların bugün
gelecekte de öyle olmayacağını nereden bileceğiz? Tamam
mı, bu da size kapak olsun.
Arkadaşlar, peki ne
oldu?
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) Polis teşkilatını iptal edelim.
CEYHUN İRGİL
(Devamla) Arkadaşım, biz şunu söylüyoruz: Mecliste tek
işin gelip burada laf atmak olmasın, el kaldırmak olmasın.
Neye hayır dediğini, neye evet dediğini bile bilmiyorsun.
(CHP sıralarından alkışlar) Burada senin daha hangi
önergeye karşı çıktığından bile haberin yok, el
kaldırıyorsun. Adam İnsanlar ölmüş, toprağa
gömülemiyor. diyor, vicdandan bahsediyorsun. Bırak kardeşim ya!
Arkadaşlar, vicdan
meselesi bu, ölüden bahsediyoruz.
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) Biraz önce konuşuyordun, biraz önce laf atıyordun. Biraz
önce laf atıyordun.
CEYHUN İRGİL
(Devamla) Sen de at işte, atmaya devam et.
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) O zaman başka hiçbir şey söyleme bak.
CEYHUN İRGİL
(Devamla) Arkadaşlar, 5 Haziranda -biraz önce konuşmacılar
belirtti- Diyarbakırda, Suruçta, Ankarada bir sürü katliam oldu, ne
tesadüf ki -biz polisin, savcının araştırmasından vazgeçtik-
siz bunlara yayın yasağı getirdiniz, dosyalarına gizlilik
kararı koydunuz. Bunun gerekçesi ne?
Arkadaşlar, Meclisteki
bütün araştırma önergelerini reddettiniz.
Hatırlayınız, bizzat sizin Başbakanınız
IŞİD için Öfkeli gençler. dedi. Ardından Başbakan
IŞİDin canlı bombaları eyleme geçmeden tutuklanamaz.
diye ifade etti. Fakat dün ilginç bir şey oldu, iki saati geçmeden
canlı bombanın Suriyeli olduğunu, ne olduğunu, kaç
yaşında olduğunu
Paramparça olmuş yani bu bir lego mu ki
hemen birleştirdiniz de kimliğini iki saatte tespit ettiniz.
Ankaradaki ölülerin ve bombacıların kaç kişi olduğunu bir
haftada tespit edememiştiniz.
Arkadaşlar, biz 29
Temmuzda -25inci Dönemde seçilen arkadaşlarımız
hatırlarlar- burada CHP Grubu olarak olağanüstü bir toplantıda
terörü araştıralım dedik ve Grup Başkan Vekilimiz
Sayın Levent Gök o zaman tarihsel bir konuşma yaptı. Tutanaklara
bakabilirsiniz. Bu konuşmalar defalarca
CİHAN PEKTAŞ
(Gümüşhane) Tarihsel mi?
CEYHUN İRGİL
(Devamla) Evet, tarihsel, anlayana tarihsel, eğer anlamazsan davul
zurna
Anlarsın sen devamını.
Arkadaşlar, siz ne
yaptınız? MHPnin oylarıyla birlikte AKPli milletvekilleri bu
araştırmayı reddettiniz daha o zaman.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Evet
reddettik.
CEYHUN İRGİL
(Devamla) Reddettiniz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Gene
reddederiz.
CEYHUN İRGİL
(Devamla) Arkadaşlar, Meclis bunu araştırmayacak neyi
araştıracak?
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Kandilde neler oluyor, gidin, onu da
araştırın. Kandile gidin, bakın, neler oluyor.
CEYHUN İRGİL
(Devamla) Arkadaşlar, daha sonra Suruça partimiz bir heyet gönderdi. Bu
heyet çok ciddi bir rapor hazırladı. Bu raporda bütün katillerin
fotoğraflarını koydu, gösterdi size ve siz bunu da reddettiniz.
Orada bombayı patlatan Abdurrahman Alagözdü Suruçta. Biz dedik ki: Bunun
bir kardeşi var, kayıp. Bangır bangır söyledi CHP Grubu,
bütün konuşmacılar. Bir eylem planlıyor dedik, siz hiçbir
şey demediniz, sustunuz, bunu ciddiye almadınız. Peki, ne oldu?
Sadece üç ay sonra, 10 Ekimde, Ankarada bu arkadaş geldi ve bombayı
patlattı, 103 vatandaşımızı öldürdü, yüzlerce
kişi yaralandı, kolsuz bacaksız kaldı. O ruhsal
travmalardan söz etmiyorum bile. Peki, faili kimdi? Bizim adını
andığımız, defalarca söylediğimiz Yunus Emre, üç ay
önceki Suruç failinin kardeşi.
Arkadaşlar, sizler vatansever
olduğunuzu düşünüyorsunuz, bizler vatansever değil miyiz? Biz de
aynı şekilde bu vatanın ve insanların iyiliğini
diliyoruz. O yüzden zaman zaman muhalefete hiç olmazsa kulak verin çünkü belki
ülke için bir faydası olur.
Oradan laf atmanıza gerek
yok, işte, Siz terör örgütü
diye. Biz her zaman söylüyoruz; biz her
türlü terörün, terör örgütünün karşısındayız, lanetliyoruz.
Bunun adı ne olursa olsun, eli silah tutan ve şiddet uygulayan kim
olursa olsun bizden değildir arkadaşlar, boşuna yamamaya
çalışmayın.
Değerli arkadaşlar,
biraz önce AK PARTİli arkadaşımız Orta Doğu
coğrafyasını anlattı, Orta Doğunun burası
olmadığını söyledi. O da ilginç bir şey, Orta
Doğunun neresi olduğunu da bir ara kendisine soracağım.
Siz bu coğrafyada ve ülkemizin içler acısı hâlinde bu terör için
zemin yaratılmasında çok büyük katkılar koydunuz. Bunu sadece
biz değil tüm dünya basını ve araştırmacılar
söylüyor. Şu an ortama baktığımızda sokağa
çıkma yasakları var, evlerde elektrik yok -biraz önce laf atan o
konuşmacıya özellikle söylüyorum- su yok, yiyecek yok, yakacak yok.
Nereden biliyorsun? diyorsun. Oradaydım, gittim diyorum, gözümle gördüm
diyorum. İlaç yok, bebeklerin maması yok, sütü yok;
aralıksız devam eden yasaklar, sefalet, yokluk ve şiddet var,
ölen bebekler var.
NURETTİN
YAŞAR (Malatya) Perspektif sorunun var, bakış açın dar.
CEYHUN
İRGİL (Devamla) Benim bakış açıma ne gerek var? Ben
gittim, gözümle gördüm, sen buradan, koltuktan ahkâm kesiyorsun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Arkadaşlar,
sebebi ne olursa olsun, bizim görevimiz
ZEHRA
TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) Sebepler ihmal edilmeden sorunun
çözülmesini bekleyemezsiniz. Sebebi ne?
CEYHUN
İRGİL (Devamla) Bak, insan ölmüş
Siz bir annesiniz, laf atan
Hanımefendi, siz bir annesiniz muhtemelen, değilseniz bile
kardeşiniz var. Bunun adı önemli değil, terör örgütü, odur
budur, kimse kim; ölmüş, orada duruyor, 70 yaşında bir
kadın, 3 yaşında bir çocuk.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CEYHUN
İRGİL (Devamla) Ben oradayım, bizzat dolaba konmuş
cenazenin
Aileyi ziyaret ediyorum, taziye çadırındayım,
Başbakan açıklama yapıyor Sivil ölümü yok." diye.
Yapmayın arkadaşlar!
Sürem doldu
mu Sayın Başkan?
BAŞKAN
Doldu.
Teşekkür
ederim Sayın İrgil.
CEYHUN
İRGİL (Devamla) Peki.
Size ne
desek
Zaten birazdan ellerinizi göreceğiz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın İrgil.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Sayın Başkan, sayın konuşmacı
konuşması esnasında birden fazla, birkaç defa partimizin
adını zikretmek suretiyle
BAŞKAN
Duyamadım, Birkaç defa
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Birkaç defa partimizin de adını zikretmek suretiyle
yanlış anlamaya meydan verecek ve bize ait olmayan bir
BAŞKAN
Nasıl bir cümle kurdu Sayın Akçay?
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Yani, Milliyetçi Hareket Partisi ve AKPnin oylarıyla
araştırma önergesi talebimiz reddedildi
BAŞKAN
Sayın Akçay, izin verirseniz, tutanakları getirteceğim, bir
sataşma var ise gereğini yapacağım.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan, inanıyorum buna.
Yalnız, sataşma son derece açık bir şekilde
BAŞKAN
Hayır, sadece, AK PARTİ ve Milliyetçi Hareket Partisinin
oylarıyla reddedilmiştir. şeklindeki bir cümleyi sataşma
olarak almıyorum ama bunun ilerisinde bir şey denmiş ise ben
bakacağım tutanaklara, gereğini yapacağım efendim.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Suçlama da getirildi, Niye reddedildi? diye ısrarla, defaatle
duruldu. Daha evvel de benzeri konuşmalara sataşma nedeniyle cevap
verdik; izin verirseniz, tutanakları da beklemeyelim efendim.
BAŞKAN
Sayın Akçay, izin verirseniz tutanakları getirtelim, ona göre
gereğini yapacağım efendim.
Halkların Demokratik
Partisi Grubu önerisi aleyhinde ikinci söz, Ümit Özdağ Gaziantep
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Özdağ. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır
Sayın Özdağ.
ÜMİT ÖZDAĞ (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Orta Doğuda
rejimlerle devletler arasında bir özdeşlik vardır. Bir Orta
Doğu ülkesinde rejimi yıktığınız zaman devleti de
yıkarsınız. Çünkü, Orta Doğu ülkeleri ne yazık ki
demokrasiler olarak değil, büyük bir çoğunlukla otoriter rejimler
olarak, tek parti rejimleri olarak örgütlenmişlerdir.
Önümüzde bir Irak örneği
vardır. Irakta Baas rejimi yıkılmış, Baas rejiminin
yıkılmasıyla birlikte Baas parçalara ayrılmış;
bir kısım Baas üyesi terör örgütlerine dâhil olmuş, bir
kısım Baas ve Irak ordusu subayı olan kişi daha sonra yeni
Irak ordusuna girmiş veya istihbaratına girmiş, bir
kısmı ise bugün karşımıza IŞİD olarak
çıkan örgütün altyapısını oluşturmuştur. Esasen,
Irakın işgalinden sonra Baası ve özellikle Irak ordusunu
lağvedip etmeme konusunda Amerikalılar arasında bir görüş
ayrılığı var. Amerikan istihbarat servisleri Aman, orduyu
dağıtmayalım çünkü dağılırsa devlet yapısı
da dağılır. diyorlar ama Amerikan ordusu dağılma
konusunda ısrarcı oluyor ve sonuç bugünkü Irak.
Bu Irakın
yaşadıkları, bölgede yaşayan, bulunan devletler için,
özellikle Türkiye için ve Türkiyenin dış politikasını
şekillendirmede yön gösterici olmalıydı; ne yazık ki
olmadı ve Türkiye de Suriyede rejimin yıkılmasını
sağlayan, sağlamaya çalışan bir politikayı benimsedi.
Gerçi, bu eleştiriyi getirince AKPnin değerli sözcüleri diyorlar ki:
Biz rejimi ilk günlerde yıkmaya çalışmadık; aksine, rejimi
ikna etmeye çalıştık, demokratikleşme doğrultusunda
adımlar atmaya, attırmaya çalıştık. Doğru
söylüyorlar, hakikaten bu konuda çok ciddi çalışmaları oldu AKP
temsilcilerinin, özellikle Davutoğlunun ama ikna edemediniz. İkna
edemediğiniz her rejimi devirmeye çalışmazsınız; hele,
burada rejimin devrilmesi ülkenin parçalanması anlamına gelecekse ve
bu ülke de sizin sınır komşunuzsa bundan daha da uzak
durmanız gerekir. Bunu söylediğimiz zaman
aldığımız cevap genellikle Kendi halkını
katleden bir liderle nasıl görüşelim? şeklinde oluyor.
Doğru, kendi halkını katleden bir liderle görüşmek zordur
ama Ömer El Beşir kendi halkından Darfurda 300 bin kişiyi
katletti ve onunla görüşme konusunda bir sıkıntı
olmadı. Eğer Ömer El Beşirle görüşüldüyse Esadla da
görüşülebilirdi. Yani, Suriyeliler insan da, Suriyede öldürülenler insan
da Sudanda Ömer El Beşir rejimi tarafından öldürülenler Marslı
mı? Üstelik, bakın, muhalefeti destekleyen Syria Human Rights Watch
diye Londradan yayın yapan bir merkez var, o bile diyor ki: Suriye iç
savaşında ölenlerin yarısı rejim yanlısı,
yarısı da muhalefet. Doğru, yani Suriyede Esadın elleri
kanlı ama muhalefetin elinin temiz olduğunu da söylemek mümkün
değil. Üstelik, bu muhalefetin yarısını da, hatta
yarısından fazlasını da Suriyede IŞİD ve El
Kaide, El Nusra oluşturuyor. AKP, ne yazık ki, IŞİDi ve El
Kaide, El Nusrayı hoş görmekle kalmadı, Türkiyenin bu iki
örgütün cephe gerisi olmasına da müsaade etti. IŞİD ve El Nusra
Türkiye'de lojistik merkezleri kurdular, ticaret altyapıları
oluşturdular ve terörist alma şubeleri kurdular. Bütün bunlar
hoşgörüyle karşılandı, görmezlikten gelindi çünkü Müslüman
Kardeşlerle Esad rejiminin devrilmeyeceği ortaya
çıkmıştı, onun yerine El Nusra ve IŞİD, rejimin
devrilmesi için bir koçbaşı olarak kullanılacaktı. Fakat,
Selefi ideolojiyi benimseyen ve Türkiye'yi de Müslüman olarak kabul etmeyen
IŞİD, Türkiye içinde ve Türkiye'ye karşı bir örgütlenmenin
de altyapısını geçtiğimiz yıllarda kurdu.
IŞİD grupları Musula girdiği zaman, AKP Hükûmeti Bu kadar
iyilik yaptık, herhâlde bize saldırmazlar. diye
düşünmüşlerdi Haziran 2014te; oysa Başkonsolosluğumuz
boşaltılmadığı için IŞİD tarafından
basıldı ve Başkonsolosumuz ve Başkonsolosluk yetkilileri
esir alındılar. Oysa Ankara da Musula IŞİD grupları
yaklaşırken 20 Mart 2014te Niğdede, Ulukışlada 1
asker, 1 polis ve 1 yurttaşın IŞİD tarafından
katledildiği ve sorguya alınan IŞİD militanına,
jandarma kendisine Ya, siz de Müslümansınız biz de Müslümanız,
neden bize ateş ettiniz? sorusunu sorduğu zaman Biz
Müslümanız, siz değilsiniz. dediği cevabını
hatırlamalıydı. Bunu hatırlasaydı Musulda
Başkonsolosluğumuz herhâlde IŞİD tarafından bu
şekilde ele geçirilmezdi.
Şimdi çok daha zor
IŞİDle mücadele etmek çünkü Türkiye'de 2,5 milyon Suriyeli var ve bu
Suriyeliler içerisinde de IŞİD kendi altyapısını güçlü
bir şekilde oluşturmuş durumda.
Amerika Birleşik
Devletleriyle IŞİDe karşı ortak operasyon yapılma
kararı aldığı gün ve öncesinde uyardık, dedik ki: Bu
operasyon kararını aldıktan sonra, IŞİD, Türkiye içinde
terör eylemlerine başlayacak. Hatta, ben Meclisin bahçesinden Samanyolu
haber televizyonuna şu açıklamada bulundum: IŞİD Ankarada
Çankayada amacı kitle katliamı olan bir saldırıya
hazırlanıyor. Ankara polisi baskı altında, bir aydan beri
bunu engellemek için çalışıyorlar ama artık polis çok
yoruldu, dikkatli olalım dedim. Bundan sonrası bir tek herhâlde
sokağın adını vermek olurdu, ben bilmiyordum, polis de
bilmiyordu; onun için garın önünde patladı ama böyle bir karar
alacağınız zaman altı ay öncesinden operasyonlara
başlayacaksınız ki IŞİD size cevap veremesin, içinizde
bu kadar güçlü terör eylemlerinde bulunamasın. Şimdi daha da zor bir
durumdayız çünkü Rus uçağını düşürdüğümüz günden
bu yana Suriye içinden istihbarat alamıyoruz. Bakın, birkaç gün önce
Cumhurbaşkanı PKKnın Cerablusa girdiği,
aşağıdaki barajı işgal etmek amacıyla
girdiği haberi geldiği zaman
doğrulatamadığımız haberlerden bahsetti. Yani Türkiye,
Türkiye sınırının hemen Cerablusun 30 kilometre
aşağısındaki bölgede kimin hareket ettiğini bilmiyor.
Buradaki bütün stratejik istihbarat unsurlarımız imha olmuş,
tahrip olmuş veya geri çekilmiş durumda gözüküyor. Bundan dolayı
önümüzdeki günlerde ve aylarda hem PKKnın hem IŞİDin
Türkiye'ye yönelik yeni, kent merkezli ağır
saldırıları olacaktır. Bunlar üzücü şeylerdir ama bu
tür yöntemlerle bunlarla mücadele etmek de mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri,
teröre karşı duruş ahlaki bir duruştur. MHP teröre
karşı ahlaki bir duruşu temsil etmektedir. Ancak IŞİD
terörüyle ilgili Meclis araştırması isterken isteyenin arasına
her türlü terörle mesafe koyması gerekir. İlk canlı bomba
saldırısı Tuncelide 1996 senesinde silahsız bir birlik
olan bando borazan birliğine yapılmıştı ve Türk
askerlerinin vücutları paramparça olup Tunceli Meydanına dağılmıştı.
Şimdi, o bombalı saldırıyı yapanı kahraman ilan
edeceksiniz ve kutsayacaksınız ve ondan sonra gelip Hadi
IŞİD terörünü araştıralım. diyeceksiniz, bu hiçbir
şekilde kabul edilemez. Teröre karşı duracaksanız
durduğunuz yer her türlü teröre karşı olan bir nokta olmalı
ki biz bunu kabul edebilelim. Bundan dolayı Milliyetçi Hareket Partisi bu
araştırma önergesine Hayır. demektedir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özdağ.
Halkların Demokratik
Partisi Grubu önerisi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Öneriyi oylarınıza
sunuyorum
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter
sayısı talebi vardır, dolayısıyla oylamada karar yeter
sayısı arayacağım.
Öneriyi kabul edenler
Etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, öneri kabul
edilmemiştir.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.09
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.26
BAŞKAN: Başkan Vekili
Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER : Mustafa AÇIKGÖZ
(Nevşehir), Zihni AÇBA (Sakarya)
------0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 27nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Sayın Akçayın bir
önceki oturumda bir talebi olmuştu. Tutanakları getirteceğimi
söylemiştim.
Sayın Akçay,
tutanakları getirttim. Tutanakta yer alan cümleler şu şekilde:
Sayın İrgilin Bu Mecliste terörün araştırılması
geçmişte de AKPli ve MHPli milletvekillerinin oylarıyla defalarca
reddedildi., MHPnin oylarıyla birlikte AKPli milletvekilleri, bu
araştırmayı reddettiniz daha o zaman. şeklinde cümleleri
var. Sayın Akçay, sizin de oturduğunuz yerden Evet, reddettik.
şeklinde bir beyanınız var.
Şimdi, hangi gerekçeyle
söz istediğinizi bir daha alırsam ona göre
değerlendireceğim. Burada bir sataşma görmüyorum. Böyle bir
iddiayı siz de kabul etmiş durumdasınız.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Şimdi, benim bunu kabul etmiş olmam sataşmanın
olmadığını göstermez Sayın Başkan. Çünkü
Cumhuriyet Halk Partisinin daha evvelki, geçmiş zamanlardaki bazı
konuşmacıları da özellikle ve ısrarla 25inci Dönemde
Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği araştırma önergesini
suçlayıcı bir tarzla, Milliyetçi Hareket Partisine atfedilemeyecek
birtakım gerekçelerle suçlama konusu yapılıyor normal
eleştiriden ziyade. Ben grup başkan vekili olarak bu konuda bir
açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Sayın
Akçay, şimdi, 69uncu maddedeki sataşmanın unsurlarını
ben burada görmüyorum ama yerinizden ben size iki dakika süreyle söz vereyim.
Söyledikleriniz tutanaklara geçsin Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Eğer, Sayın Başkan, uygun görürseniz, lütfen, kürsüden bu
görüşlerimi ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Sayın
Akçay, grup başkan vekili arkadaşlarımın söz taleplerine
sonuna kadar saygılıyım ancak başlangıçta bir
açıklama yapmıştım bugün. Sataşma için 69uncu
maddedeki gerekçelerden birini sizden duymam gerekiyor. 69uncu madde gayet
açık: Şahsına sataşılan siyasi parti grubu, hükûmet,
komisyon veya milletvekilleri söz isteyebilir, açıklama yapabilir, cevap
verebilir veya ileri sürmüş olduğu bir görüşten farklı bir
görüş kendisine atfolunan, yine, bu saydığım kişiler,
gruplar açıklama yapabilir, cevap verebilir. Bunlara ilişkin bir
gerekçe sizden alabilmiş değilim. Eğer böyle bir gerekçeyi
Sayın İrgilin konuşmasından bana söyleyebiliyor iseniz ben
söz vermeye hazırım ama söylediğiniz gerekçeler nedeniyle söz
veremem çünkü burada bir sataşma yok. Siz de bu cümlenin
doğruluğunu kabul etmişsiniz çünkü.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan, cümlenin bir lafzı, bir de ruhu vardır
malumunuz. Biz Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği Meclis
araştırma önergesini reddediyoruz ve reddettik. Oysa sayın
konuşmacı, sanki Milliyetçi Hareket Partisi terör
olaylarının araştırılmasına
karşıymış gibi bir izlenim yaratmaya
çalışıyor. Bu, Milliyetçi Hareket Partisine atfedilen
yanlış bir görüştür, açıkça sataşmadır. İzin
verirseniz kürsüden
BAŞKAN Sayın
Akçay, yerinizden ben size söz vereyim, lütfen çünkü bu ileri sürülen gerekçeyi
siz kabul etmişsiniz yerinizden yaptığınız
açıklamayla. Evet, reddettik. dediğiniz yerde sataşma
gerekçesi tamamen ortadan kalkıyor. Bu cümleniz olmasaydı, bunu ben
bir gerekçe olarak kabul edebilirdim ama yine de siz, 60ıncı maddeye
göre yerinizden açıklama yapabilirsiniz. Bu sözü size vermeye
hazırım efendim.
Buyurun Sayın Akçay.
Size iki dakika süreyle söz
veriyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Açık bir sataşma olduğu hâlde
Sayın Başkan,
doğrusu, bu tutumunuzu doğru bulmamakla birlikte bunu inşallah
ileriki zamanlarda görüşmek üzere şimdilik
BAŞKAN Yine
konuşalım Sayın Akçay, yine konuşalım.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Bursa Milletvekili Ceyhun İrgilin HDP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bundan evvel de bu,
üçüncü defa oluyor- Cumhuriyet Halk Partisinin bazı çok değerli
konuşmacıları kürsüden
25inci Dönemde Cumhuriyet Halk Partisi
terör olaylarıyla ilgili, onların araştırılması
vesaire için -o önergesi de şu anda elimde- işte, Suruçtaki
vatandaşlarımızın hayatını kaybetmesi,
Adıyaman ve Ceylânpınardaki asker ve polislerimizin şehadetine
de atıfta bulunarak bir Meclis araştırması önergesi veriyor
ve 24üncü Dönemde de -görev yapan milletvekili arkadaşlarımız
da hatırlayacaklardır- Adalet ve Kalkınma Partisi,
Halkların Demokratik Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi ayrı
ayrı benzeri konularda yine bir Meclis araştırması önergesi
vermişlerdi. Bu Meclis araştırması önergesi de işte,
bu terör ve şiddet olaylarının
araştırılmasıydı, onlar da burada ve Adalet ve
Kalkınma Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi ve HDPnin oylarıyla
birlikte burada kabul edildi, sadece Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz
reddetmiştik. Çünkü, orada, maalesef bir İmralı izi söz
konusuydu. Bizim kendimize göre ilkeli, tutarlı politikalarımız
gereğince hayır dememiz gerekiyordu ve hayır dedik. O zaman
hangi gerekçelerle hayır demişsek, Cumhuriyet Halk Partisinin bu
araştırma önergesine de aynı ve benzeri nedenlerle hayır
dedik. Eğer bugün, Cumhuriyet Halk Partisi veya bir başka parti de
benzeri şekilde bir araştırma önergesi getirecek olursa Milliyetçi
Hareket Partisi ilkeli, tutarlı ve sorumlu bir parti olmanın
gereği olarak yine hayır diyecektir. Fakat
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Kürsüden de
verseydim iki dakika süre verecektim, onu kullandınız Sayın
Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ama
yani cümlemi bari tamamlayayım.
BAŞKAN Buyurun,
sözlerinizi tamamlayınız, mikrofonu açıyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ama
25inci Dönemde Milliyetçi Hareket Partisi şunu yaptı, buna dikkatinizi
çekiyorum değerli arkadaşlar: Evet, Cumhuriyet Halk Partisi bu Meclis
araştırması önergesini verdi ama Milliyetçi Hareket Partisi de
terör olaylarından sorumlular için soruşturma önergesi verdi.
Şimdi, araştırma önergesi ayrı, soruşturma önergesi
ayrı. Şimdi burada bizi imalı olarak da eleştirmeyi
düşünen arkadaşlara benim tavsiyem: Eğer bu konulardaki
samimiyetlerini biraz daha açık net şekilde billurlaştırmak
istiyorlar ise lütfen, bu konuda bir soruşturma önergesi versinler, bu
terör olaylarının sorumlularıyla ilgili olarak.
Son cümlem de şudur: Biz
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bugüne kadar Türk Bayrağının
dalgalanmadığı, hatta Öcalan posterlerinin gösterildiği
gösterilere de katılmadık, destek vermedik. Bunu da ayrıca bir
parantezle ifade etmek isterim.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum, teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Akçay.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Denizli Milletvekili Melike
Basmacı ve arkadaşları tarafından, Denizli tekstil
sektörünün boykot sonrası sorunlarının yerinde tespiti ve çözüm
yollarının bulunması amacıyla 7/1/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 13 Ocak 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır; okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
13/01/2016
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun
13/01/2016 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Levent
Gök
Ankara
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Denizli Milletvekili Melike
Basmacı ve arkadaşları tarafından Denizli tekstil
sektörünün boykot sonrası sorunlarının yerinde tespiti ve çözüm
yollarının bulunması amacıyla 7/1/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin (160 Sıra No.lu) Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere, bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 13/1/2016
Çarşamba günlü Birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde ve aleyhinde olmak üzere ikişer
sayın milletvekiline söz vereceğim.
Lehinde
birinci konuşmacı Melike Basmacı, Denizli Milletvekili.
Buyurun
Sayın Basmacı. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakikadır.
MELİKE
BASMACI (Denizli) Sayın Başkan, sevgili vekiller; sizleri
selamlıyorum.
Konuşmama,
aklımı ve vicdanımı karıştıran iki soruyla
başlamak istiyorum. Ülkemizde, adında millî ibaresi ve gücü olan
iki bakanlık var; biri Millî Savunma Bakanlığı, diğeri
ise Millî Eğitim Bakanlığı. Maalesef, Millî Savunma
Bakanlığı o kadar ehil olmayan kişilerle yönetiliyor ki,
ülkemin doğusunda gözyaşı ve acı var. Aslında çok da
şaşırmıyorum çünkü İstanbul patlamasından sonra
Ölenler, Türk vatandaşı değildi. diye kendini avutan bir
Başbakan var bu ülkede.
Ben,
Sayın Başbakandan yaşça küçüğüm. Haşa, akıl
vermek de bana düşmez ama hem dinimizde hem etiğimizde insan
vardır. Din, dil, ırk, etnik kimlik; bunlar, seçim değil,
yaradılıştır yani kendisine... Neyse Yaratılanı severim,
Yaradandan dolayı. diyeyim, sadece olayı kendisine
hatırlatmış olayım.
Millî
ibaresini taşıyan ve gücünü geleceğe aktarmak zorunda olan diğer
bakanlık ise Millî Eğitim Bakanlığıdır ama bugün
durumunun kötülüğünü anlatmaya kelimeler yetmez. 4+4+4,
öğretmenlerimizin atanamaması, atananların yaşam
şartları, öğrencilerin içi boş eğitilmesi, velilerin
sıkıntısı, hepsini yutkunuyorum ama geçen hafta olan
olayı bize biri açıklasın. Sayın Bakan diyor ki: Sahte
diplomalı öğretmenler meslekten menedilecek. Anlamadım, diploma
sahteyse ortada meslek yok; meslek yok, atama varsa bence biraz
karışık bu işler. Acaba atanırken diplomalara
bakılmıyor mu? Ya da o zaman -burası çok güzel, çok da kafiyeli,
çok da hoşuma gidiyor- atanırken atadıklarını
seviyordu da, şimdi acaba o zaman atadıklarını sevmiyor mu,
küstüler mi acaba, o yüzden mi diploması olmadığını
şimdi ifşa ediyor Sayın Bakan? Ben, iki durumda da Millî
Eğitim Bakanlığının millî kısmının
gücünden korkmasını ve yerinden sessizce kalkarak o makamı terk
etmesini öneriyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Gelelim niye söz
aldığıma. 24/11/2015 tarihinde, Rusyaya ait savaş
uçağının düşürülmesiyle, Rusyanın, Türk ürünlerine
uyguladığı boykot sonrası Türk tekstilcileri çok zarar
görmüştür, özellikle Denizli tekstilcileri zor durumda kalmış,
Laleli Pazarına ürün gönderemeyecek hâle gelmiştir. Biz Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu olarak bir Meclis araştırması komisyonu
kurulmasını istedik, tabii ki de Danışma Kuruluna sunduk.
Danışma Kurulu demek, parti temsilcilerinin ve tarafsız, bir
daha söyleyeyim, tarafsız Meclis Başkanının olduğu bir kuruldur.
Danışma Kurulunda bir Meclis araştırmasının
açılması kararı alınabilir ama buraya da yönlendirilebilir.
Ama bu kurulda halk yararı değil, konuları getirenlere bakıldığı
için maalesef bu da reddedilmiştir. Yani, Türkiyedeki tekstilcilerin
zararlarının araştırılması Meclis önergesi
Danışma Kurulunda reddedilmiştir. Ama ben ilk defa bu redde
sevindim çünkü bu sayede bu Genel Kurulda sayın vekillerin, işçilerin
yani tekstil işçilerinin ve iş adamlarının yanında
mı, yoksa rozetlerinin gölgesinde mi olduğunu hep birlikte görme
şansımız olacak.
Sevgili vekiller, bugün
gerçekten tekstil ve genel ihracatımızda ciddi sorunlar var. Firmalar
iflas erteleme istemekte ve işçi çıkarmaktalar. 2014 ihracatı
157,6 milyar dolarken 2015 ihracatı 139,7 milyar dolara
düşmüştür. Bu ihracat niye düştü biliyor musunuz? Hükûmet Irak,
İran, Suriye pazarını kaybettiği için düştü. Bu
ihracat niye düştü biliyor musunuz? Yanlış kararlar
alınıp euroyu artırıp Avrupa Birliği
pazarını kaybettirdiği için düştü. Bu ihracat niye
düştü biliyor musunuz? Öfke ve ani kararlarla Rusya pazarını
kaybettiğimiz için düştü. İhracat niye düştü biliyor
musunuz? İş adamına KDV, gümrük vergisi, ÖTV ve gelir vergisini
katın katın yüklediği için düştü. Ama sonuçta ne oldu
biliyor musunuz? Bu ekonomik düşüş halka yansıdı.
Nasıl mı yansıdı? İşçi çıkarılmaya
başlandı. Nasıl mı yansıdı? Gıda
enflasyonuyla, hamam vergisiyle, bekarlık vergisiyle, tüp bebeğe
vergiyle, kesik kolun KDVsiyle yansıdı yani
aldığımız her şeye zam ve vergi olarak
yansıdı.
Ben biliyorum ve
inanıyorum ki parti rozetlerine bakmadan önce tekstilde söz sahibi olan
Denizli, Bursa, İstanbul vekilleri şimdi iş adamının
ve işçinin yanında olduğunu göstererek bu Meclis
araştırmamıza lehte oy verecektir. Hem ölüm yıl dönümünü
anma vesilesi olsun hem de kararınıza belki etkisi olur diye
Sayın Rauf Denktaşın bir sözüyle söylemek istiyorum. Evet,
tekstilde öncelikli lider olan Denizli, Bursa, İstanbul milletvekillerinin
parti rozetlerine bakmadan tekstil işçisinin ve işverenin
yanında olduğunu göstererek lehte oy kullanması gerek çünkü
Sayın Rauf Denktaşın dediği gibi Hayatta hiçbir zaman
yalpalamayacaksın. Düşüncelerinde bir geri, bir ileri adım
atmayacaksın. Her dönemin adamı değil, her dönemde adam
olacaksın.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Basmacı.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisi aleyhinde birinci konuşmacı Cahit Özkan, Denizli
Milletvekili.
Buyurun Sayın Özkan.
Süreniz on dakikadır.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, Cumhuriyet Halk
Partisinin sunmuş olduğu araştırma önergesinin aleyhinde
konuşmak üzere buraya gelmiş olmama rağmen ifade etmeliyim ki bu
araştırma önergesinin hiç de samimi bir şekilde Denizlili
hemşehrilerimizin, maalesef, ihracat sorunlarıyla, üretim
sorunlarıyla alakası olmadığını ve maalesef,
Denizlili hemşehrilerimizin, Bursalı, Antepli, Adanalı tekstil
üreticilerimizin, maalesef, suistimal edilmek suretiyle burada, maalesef,
siyasete malzeme yapılmaya
çalışıldığını pekâlâ görmüş
bulunuyorum.
ERKAN HABERAL (Ankara)
Maalesef çözüm getir!
CAHİT ÖZKAN (Devamla)
Tabii, müsaade ederseniz, burada tüm bakanlıklardan almış
olduğum istatistikleri anlatacaktım ama buraya girmeden önce
kıymetli hemşehrimin, âdeta parti içi muhalefetle bu Denizli
Milletvekilini desteklerken
Bakınız, AK PARTİ Denizli
Milletvekilini parti içi muhalefetleri sebebiyle desteklemiş ve 7 Haziran
seçimlerinde canla başla çalışmasına rağmen 1
Kasım seçimlerinde benim milletvekili seçilmem için büyük mücadele ortaya
koymuş milletvekilini hep beraber dinledik.
Ancak, ben, millîlik
sorununa burada işaret etmek istiyorum. Türkiyede açık ve net bir
şekilde millîlik sorunu yaşanıyor. Nedir bu millîlik sorunu?
Ne zaman ihanet varsa, ne zaman bu ülkenin millî sınırları,
millî güvenliği, millî barışı tehlikeye düşmüşse
derhâl iş başına geçerek bu gayrımillî odaklarla bir araya
gelen bir muhalefet algısıyla karşı
karşıyayız. Aynı şekilde, angajman kuralları -ki
herhâlde bilirsiniz- ne zaman bu ülkenin millî birliği ve
beraberliği, barışı, sınır güvenliğiyle
ilgili bir tehdit söz konusu olursa Türk Silahlı Kuvvetlerinin
gereğini yapmak üzere hayata geçirdiği kurallardır ve bunun
gereğini Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak, Silahlı Kuvvetler olarak
Allaha şükür yaptık.
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Sen sadede gel ya!
CAHİT ÖZKAN (Devamla)
Geliyorum. Ben burada iki buçuk aylık milletvekiliyim, iki buçuk
aydır sadede gelemediniz, geliyoruz, rahat olun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bakınız, angajman
kuralları diyoruz. Biz bu angajman kurallarını uygularken,
nasıl Kocatepede Gazi Mustafa Kemal Atatürk bu ülkenin birliğini,
beraberliğini ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin temellerini
atmışsa, işte biz bunun için uyguladık.
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Aferin!
CAHİT ÖZKAN (Devamla)
Allahtan, Çanakkalede yoktunuz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Çanakkalede
Türkiye Cumhuriyetinin temellerinin atıldığı bir süreçte,
bu ülkede 250 bin şehit vererek bu ülkeyi korurken Allahtan yanında
yoktunuz! Allahtan, onu ihanetle suçlamadınız.
SERKAN TOPAL (Hatay) Biz
Çanakkalede de vardık, Sarıkamışta da vardık.
CAHİT ÖZKAN (Devamla)
Bu ülkenin barışına, birliğine ve Türkiye Cumhuriyeti
devletinin kuruluşuna engel olamadınız. Onun için, müsaade edin
ben anlatayım.
Defalarca uyarılar
yapılmış olmasına rağmen Rus jetleri
sınırımızı ihlal etmiştir ve bu sınır
ihlallerinde Türkiye Cumhuriyeti devleti gerekli uyarıları
yapmış, egemen bir devlet olarak -Ne yazıyor? Egemenlik
kayıtsız, şartsız milletindir. diyor- milletin emanetine
sahip çıkmak üzere biz bu emanete sahip çıktık ve gereğini
yaptık, bir daha olsa bir daha yaparız, hiç endişeniz olmasın.
Siz istediğiniz kadar Rusyanın yanında yer alın.
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Aa, çok ayıp oldu!
CAHİT ÖZKAN (Devamla) -
İhanet odaklarına veya teröre payanda olmaya devam edin, yolunuz
açık olsun.
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Çok ayıp oldu.
Sayın Başkan, çok
ayıp bir şey ama.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Çok ayıp konuşuyor ama.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) -
Ancak bu ülkenin bekasını koruyan bir Hükûmet iş
başındadır, endişe etmeyin.
Denizlili hemşehrilerime
de sesleniyorum, Bursalı, Adanalı, Antepli tekstil üreticilerine de
sesleniyorum: Endişe etmeyin, bu karanlık dönemde, 2002 öncesi
dönemde krizlerle, faizle, üretim sorunlarıyla boğuşan Türkiye
Cumhuriyeti devletinde bu sektörleri nasıl ayağa kaldırmışsak
yeniden, yine kaldırırız.
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Kardeşim, nerede yaşıyorsun sen
ya?
ERKAN HABERAL (Ankara) On
üç yıldır kim yönetiyor bu memleketi?
CAHİT ÖZKAN (Devamla) -
Bir taraftan Türkiye Cumhuriyeti devleti, yüzde 4 büyüyor, diğer taraftan
da işte aynı oranda ama eksi olarak Rusya çöküyor.
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) İşsizlik sıfır!
CAHİT ÖZKAN (Devamla) -
Endişe etmeyin, biz, Allahın izniyle Türkiye Cumhuriyeti devletinin
hem ulusal güvenliğini hem de millî birlik ve kalkınmasını,
refahını tesis edeceğiz.
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Uçuyoruz, uçuyoruz!
CAHİT ÖZKAN (Devamla) -
Rus makamları ne yaptı, biz telsiz konuşmalarını
açıklarken Rus makamları ne yaptı? Dediler ki: Efendim,
karakutu bozuk. Kim inanır? Sadece sizler inanabilirsiniz ancak bu
ülkenin millî menfaatlerini koruyan bizim Hükûmetimiz buna alet olmaz.
Rahatsız olmayın bu
konuştuklarımdan. Bakınız, Fransada yapılan
uluslararası toplantı var, bir buçuk ay önce, o toplantıda bütün
dünya liderleri bir aile fotoğrafı içerisine girerken orada sadece
bir tane ülke yoktu. Neresi? Sizin ittifak içerisinde bugün yüzlerini
güldürdüğünüz Rusya Devlet Başkanı o fotoğrafta yoktu.
Eğer o fotoğrafta Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı,
Başbakanı olmasaydı, evet, bizim gocunmamız gerekirdi.
Oraya giremeyenler, işte bu mahcubiyetlerini uluslararası toplumda da
ödüyorlar ve ödemeye devam edecekler.
Evet, siyasetin
millîleşme sorunundan sürekli bahsediyoruz. Bakınız, bu
millîleşme sorunu dosta güven, düşmana korku vermesi gerekirken
bugün, muhalefetin gayri millî tutumu, maalesef, düşmana güven, dosta
korku vermektedir. Onun için
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Sen ne diyorsun ya! Çok ayıp ediyorsun
sen! Yazıklar olsun sana!
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) - Bir dakika
Bir dakika
O ne demek!
CAHİT ÖZKAN (Devamla) -
Endişe etmeyin, oralardan konuşmanıza gerek yok.
Ben, buradan milletimize
sesleniyorum. Hükûmetimizi akıl almaz iftiralarla
ERKAN HABERAL (Ankara) Naci
Hoca sana nasıl bakıyor, görüyor musun?
CAHİT ÖZKAN (Devamla) -
millî politikalarımıza karşı duranlar, Rusyanın
yanında ve terör örgütünün beraberliğinde
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Denizli) Terbiyesizlik yapma! Utan! Yazıklar olsun
sana! Utan be!
CAHİT ÖZKAN (Devamla) -
ihanet odaklarıyla ortaklaşa bir şekilde nasıl bu millî
Hükûmete karşı
ERKAN HABERAL (Ankara) - Sen
misin millî?
CAHİT ÖZKAN (Devamla) -
beraber hareket ettiğinizi milletimiz anlıyor, görüyor ve onun
içindir ki, on üç yıldan beri AK PARTİ hükûmetlerinin güçlü bir
şekilde yoluna devam ettiğini hep beraber görüyoruz. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Ne konuştuğunu bilmiyorsun!
Ayıp! Ayıp!
CAHİT ÖZKAN (Devamla) -
Evet, ben, bu Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya arasındaki krizin reel
politika çerçevesinde, uluslararası dış politikanın tamamen
menfaat anlayışıyla şekillenmesi gerektiğini bilen bir
Hükûmetin milletvekili olarak şunları söyleyeyim.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Denizliye gel, Denizliye.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) -
Endişe etmeyin, pek yakında -hani Shakespeare diyor ya Siyasiler
hakkındaki kanaatinizi en sona bırakın.- göreceksiniz ki bugün,
Türkiye Cumhuriyeti aleyhine gibi gözüken ve sadece Cumhurbaşkanımızı
ve Hükûmetimizi alaşağı etmek için
Ne zamanki gibi? Menderes
dönemi gibi, Özal dönemi gibi
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Denizliye gel.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Önergen Denizli, üç dakikan kaldı. Denizliye ne zaman geleceksin?
ERKAN HABERAL (Ankara)
Korkunun ecele faydası yok.
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Denizli kalkıyor.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) -
Sürekli söylüyorum ya, sizin söylediğiniz gibi sürekli
söyleyeceğeyim. Aynen bu Hükûmeti alaşağı etmek için
gayretlerinizi, tüm ihanet odaklarıyla beraber yola
çıkmanızı maalesef hüzünle karşılıyoruz ancak
bizim bu hüznümüzün 7 Haziranda bile, 1 Kasımda bile nasıl zaferle
taçlandığını hep beraber gördük, görüyoruz.
Endişe etmeyin, bu
millilik sorunu, öyle ya da böyle her şekilde çözülecek ancak ben,
sizlere tavsiye ediyorum
BAKİ
ŞİŞMEK (Mersin) Millilik sorunu sizde.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) - Öyle
milliliği, gayri milliliği uzaklarda aramayın.
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Kaç yaşındasın, tavsiye
ediyorsun!
CAHİT ÖZKAN (Devamla)
Ben, sizlere ne tavsiye ediyorum biliyor musunuz
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Kaç yaşındasın!
CAHİT ÖZKAN (Devamla)
Sabah-akşam tok karnına İstiklal Marşı okuyun, bir kez
okuyun. Bizim jet krizine olan yaklaşımımızı, bu
ülkenin menfaatlerini canı pahasına müdafaa etmek için nasıl
gayret ettiğimizi pekâlâ anlarsınız.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) T.Cyi tabeladan sildiniz, ne konuşuyorsun ya! Sen oku o
İstiklal Marşını önce!
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Andımız ne oldu,
Andımız?
CAHİT ÖZKAN (Devamla) -
Ne diyor İstiklal şairimiz
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Bayrak şiiri nerede?
CAHİT ÖZKAN (Devamla) -
Sizlere gelsin, konuşmalarınıza, sıralarınıza,
tek tek kulaklarınıza küpe olsun. Siz İstiklal, hürriyet, millî
müdafaa dediğimiz zaman, bunları anlamazsınız. Ne diyor?
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU
(Giresun) Bu vekili kınıyorum Sayın Başkan.
Kınıyorum bu vekili. Yazıklar olsun sana!
CAHİT ÖZKAN (Devamla) -
Dinleyin
Arkadaş! Yurdumu
alçaklara uğratma sakın
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Sana yazık, sana!
NİYAZİ NEFİ
KARA (Antalya) Yalancı sensin, sahtekârsın, Mehmet Akife de ihanet
ediyorsun!
CAHİT ÖZKAN (Devamla)
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana
vadettiği günler Hakkın
Belki yarın, belki
yarından da yakın.
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Yazıklar olsun be sana!
CAHİT ÖZKAN (Devamla) -
Sizin için o sınır ihlalleri üç saniye, beş saniye; bizim
ruhumuza, vicdanımıza, namusumuza müdahaledir. (CHP
sıralarından gürültüler)
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Ruhun batsın!
NİYAZİ NEFİ
KARA (Antalya) Aşağılık adam! (Gürültüler)
CAHİT ÖZKAN (Devamla) -
Biz buna asla müdahale edemeyiz.
NİYAZİ NEFİ
KARA (Antalya) Sen aşağılıksın, ruhunu
satmışsın, şerefsizsin!(x)
KEMALETTİN
YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) Dinle, dinle. Terbiyeli ol! Terbiyeli
ol!
CAHİT ÖZKAN (Devamla) -
Onun içindir ki siz üst üste milletin sizleri cezalandırmasıyla
karşı karşıya kalıyorsunuz, her şeyi tersinden
okuyorsunuz, tersinden okumaya devam edin. (CHP sıralarından gürültüler)
Sizleri dinlemiyorum, zaten millet de sizleri dinlemiyor. Onun için, gelin, bu
ülkenin birliğiyle
Son kez, bir kez daha ifade edeyim: Milletimizin
birliği
(AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
NİYAZİ NEFİ
KARA (Antalya) Ne var!
KEMALETTİN
YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) Terbiyeli ol! Terbiyeli ol!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
CAHİT ÖZKAN (Devamla) -
beraberliği, refahı
NİYAZİ NEFİ
KARA (Antalya) Ne diyorsun! Gel
KEMALETTİN
YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) Geliyorum
(AK PARTİ ve CHP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar,
gürültüler ve birbirleri üzerine yürümeler)
BAŞKAN Sayın
Özkan, bir saniye efendim.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) -
kalkınması için mücadele verelim.
KEMALETTİN
YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) Ne diyorsun sen! Terbiyeli ol!
NİYAZİ NEFİ
KARA (Antalya) Ne var! Ne var!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) - Oğlum, üslupsuzluğun ne hâle
getirdi, gördün mü? Üslupsuz adam!
İSMAİL OK
(Balıkesir) Ne terbiyesiz adamsın be, ne terbiyesiz adamsın!
BEHÇET YILDIRIM
(Adıyaman) Çocuksun; çocuk, çocuk!
BAŞKAN - Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.53
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.07
BAŞKAN: Başkan Vekili
Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER : Mustafa AÇIKGÖZ
(Nevşehir), Zihni AÇBA (Sakarya)
------0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 27nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Gök, bir söz talebiniz var
zannediyorum.
Buyurun, dinliyorum sizi efendim.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, az önce,
burada, kendince bir şeyler söylemeye çalışıp siyasetçi
olduğunu ispatlamaya çalışan ve gerçekten üzülerek de
gördüğüm bir genç kardeşimizin, Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna,
bütün toplumumuza, herkese yaptığı ağır hakaretlerin
kabul edilebilir bir yanı yoktur. Bu milletvekilinin söylediği
sözlerin tümü Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun tamamını ve
atalarımızın kemiklerini dahi sızlar şekilde
incitmiştir. Söylediği her söz haddini aşmıştır,
söylediği her söz hakaret niteliğindedir. Bu
arkadaşımızdan öncelikle grubumuzun bir özür dileme talebi
vardır. Sayın Başkanlığınızın bu
talebimizi yerine getirmesini bekliyoruz ve ona göre de uygun bir ceza tahsisini
talep ediyoruz. Ayrıca sataşma hakkındaki söz hakkımız
bakidir ama haddini aşan sözleri söyleyen bu kişiye mutlaka AKP Grubu
da tavrını göstermelidir. Çünkü söylediği sözler tümümüzü
ilgilendirmektedir ve bu ilgilendirdiği sözlerden dolayı da bu
milletvekilinin bu Meclis tarafından
cezalandırılmasını ve özür dilemesini talep ediyoruz.
Öncelikle talebimiz budur, sataşma hakkındaki söz talebimiz bakidir.
BAŞKAN
Sayın Gök, sataşmadan dolayı size söz vereceğim.
Değerli milletvekilleri,
birleşime ara vermeden önceki bölümde konuşan Sayın Cahit Özkan
elbette görüşlerini her türlü argümanı kullanmak suretiyle
açıklayabilir, söyleyebilir. Bu kürsü, özgürlüğün kürsüsüdür. Başkanlık
Divanı olarak bizim, kimsenin görüşlerini ifade edeceği
cümlelere müdahale etme, karışma ya da onu biçimlendirme gibi bir
hakkımız, yetkimiz yoktur ancak Sayın Özkanın bazı
cümleleri sadece Cumhuriyet Halk Partisi Grubunu değil, tüm siyasi parti
gruplarını ilzam eden
ERKAN AKÇAY (Manisa) Evet,
evet.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Bizlerin de söz talebi var zaten, söz istiyoruz.
BAŞKAN
tüm
milletimizi ilzam eden cümlelerdir. Bu cümleleri ben de
yadırgadığımı ifade etmek istiyorum. Bir cümle
şöyleydi, not aldım: Allahtan Çanakkalede yoktunuz. dedi.
Çanakkalede bütün milletimiz vardı. (CHP sıralarından
alkışlar) Yani, ben bunu bir örnek olarak verdim.
Sayın Bostancı,
sizin de takdirinize sunuyorum. Sayın Özkan bu konuda bir düzeltme yaparsa
ben memnun olurum.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye
Sayın Baluken, sizi de dinleyeceğim efendim.
Sayın Gökün bir
sataşma nedeniyle söz talebi vardır. Ben şimdi sataşma
nedeniyle söz talebinizi yerine getiriyorum, buyurun Sayın Gök.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sataşmaya girmeden önce özür talebimiz vardı.
BAŞKAN - Diğer
konuyu ayrıca
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkanım, ben öncelikle bir özür dilemesini talep
ediyorum.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Hepimiz söz talep edeceğiz özür dilemezse.
LEVENT GÖK (Ankara) Çünkü,
bu, grubumuza yönelik olduğu gibi -grubumuz adına söz talebimiz var
ayrıca ama- o yapılan sataşma grubumuzun tüm üyelerini de
etkilemiştir. Ayrı ayrı da söz hakları vardır grubumuzun
bütün milletvekillerinin.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Benim dedem Çanakkalede yatıyor ya.
LEVENT GÖK (Ankara) - O
nedenle, bu arkadaşımızın öncelikle bir özür dilemesini
bekliyoruz. Önce bu işlemi bir gerçekleştirelim; yapacaklar mı
yapmayacaklar mı, bir görelim.
BAŞKAN Peki Sayın
Gök, talebinizi aldım efendim.
Sayın Baluken, sizi
dinliyorum efendim.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, biz, kürsüden okumuş
olduğunuz örneğin bütün konuşmanın çerçevesini
yansıttığı kanaatinde değiliz.
BAŞKAN Evet efendim.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Konuşmanın neredeyse tamamında, bütün
muhalefet partilerini düşmanla iş tutarak ihanet içinde olmakla, bu
ülkenin aleyhinde her türlü kirli ilişki içerisinde olmakla suçladı.
Sizin bahsetmiş olduğunuz Çanakkalede sadece AKPlilerin
savaştığını ve öldüğünü ima eden sözü ise bütün
Türkiye toplumunu bu anlamda büyük bir hakarete maruz bıraktı. Bunun
kabul edilebilir hiçbir yanı yok. Hepimiz kürsüde özgürce tüm
aykırı düşüncelerin ifade edilmesi gerektiğini savunuyoruz.
Ancak burada milletin iradesini, halkın iradesini temsil eden siyasi
partilere ve bir bütün olarak bütün Türkiye toplumuna yönelik bu şekilde
ağır hakaretler varsa burada bir özür mutlaka dilenmelidir.
Başkanlık Divanınız da bu konuyla ilgili bir disiplin
müeyyidesini mutlaka uygulamalıdır diye düşünüyoruz.
Ayrıca, bu
tartışma bittikten sonra, doğal olarak aynı anda tüm siyasi
partilere sataştığı için bizler de sataşmadan
dolayı söz hakkımızı saklı tutuyoruz.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Baluken, talebinizi değerlendireceğim efendim.
Sayın Akçay, sizi
dinliyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan, biraz evvel kürsüdeki konuşmacının
konuşmasını iki açıdan ele almak gerekiyor. Birincisi:
Kullandığı üslup, bulunduğu iddialar ve ağır
hakaretlere varan kelimeler kabul edilebilir ifadeler değildir, açıkça
küfre varan hakaretler içermektedir. Bir kere, kesinlikle bunun ya bir özürle
ya da sözünü geri alma suretiyle mutlaka kürsüden telafi edilmesi gerekir
tutanaklara girecek şekilde.
İkinci önemli husus da
konuşmacı birtakım iddialarda bulunurken tüm muhalefete, bir
genelleme yapmak suretiyle, bu ağır hakaret ve ithamlarda
bulunmuştur. Dolayısıyla, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak
bir muhalefet partisiyiz ancak söylenen iddialarla ilgili üzerimize
alınacağımız herhangi bir husus yoktur. Fakat tüm muhalefet
olarak kastedildiği için bunun mutlaka düzeltilmesi ve
açıklığa kavuşturulması gerekiyor. Yani, bu kadar,
isnatlar, iddialar kolay ve ucuz olmamalı. Millî olmamak nedir, vatan
hainliği nedir ve daha diğer sizin de ifade ettiğiniz gibi
ifadeler? Bu kadar hadsizliğe bu Türkiye Büyük Millet Meclisinde prim
verilemez, cevaz verilemez. Ben hem bu nedenle söz istiyorum hem de bu
konuşmacının gerekli özrü dilemesini istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Akçay, talebinizi değerlendireceğim.
Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Cahit Beyin
konuşmasını, sizin gibi, buradaki diğer arkadaşlar
gibi, ayrıca daha fazla bir dikkatle dinledim. Evet,
konuşmasında maksadını aşan ifadeler vardı. Ama,
bu konuşmaların içerisinde, özellikle buradaki muhalefet partilerine,
onların kolektif kimliklerine, hükmi şahsiyetlerine yönelik bir
yargılama söz konusu değildi. (CHP, HDP ve MHP sıralarından
gürültüler)
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Çanakkalede yoksunuz. demek ne demek Naci
Bey?
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Arkadaşlar, izin verir misiniz.
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Çanakkalede yoksunuz. demek ne demek,
Ruslarla iş birliği yaptınız. ne demek?
BAŞKAN Bir saniye
Değerli milletvekilleri, Sayın Bostancıyı dinleyelim efendim.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Genel olarak bir muhalif zihniyetten bahsetti. Muhalefet sözü her
hâlükârda ilgili siyasi partileri hatırlatmaz. Muhalefet denildiğinde,
çok geniş bir çevreden, entrik girişimlerde bulunan yasa
dışı yapılardan, onlarla da bağlantılı bir
kavramdır; öncelikle bunu ifade etmek isterim.
Maksadını
aşması şurada: Tabii, muhalefet denildiğinde ve aynı
zamanda kürsüden el kol işaretleriyle, jestleriyle muhalefet
sıralarına döndüğünde bağlam itibarıyla sanki hususen
onlara söyleniyormuş intibasını yaratıyor.
Maksadını aşması burada.
LEVENT GÖK (Ankara)
İçeriğinde bir şey yok mu yani Naci Bey, içeriğinde bir
şey yok mu?
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Esasen partilere ilişkin isim zikretmedi. Şunu takdir
edersiniz, son derece ağır ifadeler vardı, çok doğru.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya)
Falaka cezası
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Eğer o ifadeleri kendisi yahut da biz doğru ve
tutarlı ifade görsek aynı çatı altında çalışma
imkânımız olabilir mi, mümkün mü? Tabii ki değil.
LEVENT GÖK (Ankara) Peki,
ne yapacaksınız şimdi?
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Biz burada beraberce, bu ülke için hep birlikte bir
çalışma gerçekleştiriyoruz. Fikirlerimiz farklı olabilir,
yaklaşımlarımız farklı olabilir ama kesinlikle,
buradaki herhangi bir siyasi heyeti Türkiye'nin aleyhine birtakım iş
birliği içinde gruplar gibi göstermek asla kabul edilemez. Bu anlama
gelebilecek
LEVENT GÖK (Ankara) Naci
Bey, arkadaşımıza özür diletecek misiniz?
MELİKE BASMACI (Denizli)
Özür dilemesini bekliyoruz Naci Bey.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) - Ben, Cahit Beyin ifadesinde de -söylediğim o
maksadını aşma meselesi olmakla birlikte- buradaki parti
gruplarına yönelik bir değerlendirme görmedim.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Ya bu kadar da olmaz!
LEVENT GÖK (Ankara) Yapma
gözünü seveyim.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) - Kıymetli arkadaşlar, bakın, takdir edersiniz, bu
kürsüden gerçekten çok çeşitli arkadaşlar, iktidardan, muhalefetten
zaman zaman çok ağır sözler söyleyen arkadaşlar oluyor. Şimdi,
tutanaklarda geçmişe doğru gidersek kolektif kimliklere, partilere
yönelik ne kadar ağır sözler söylendiğini sizler de muhakkak çok
dinlemişsinizdir. Çok canlı bir şekilde, daha dün dinledik.
LEVENT GÖK (Ankara) Naci
Bey, arkadaşımız özür dileyecek mi, dilemeyecek mi? Siz ama
bakın meseleyi şey yapıyorsunuz.
Sayın Başkan, bir
sadede gelsin lütfen.
BAŞKAN Bir saniye,
Sayın Gök, bir saniye efendim
LEVENT GÖK (Ankara) Yani
eğer özür dilenmeyecekse tüm grubumuz söz istiyor efendim, sataşmadan
dolayı söz istiyoruz.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, hiç kimse İyi ki Çanakkalede
yoktunuz. diye bir şey söylemedi AKPye.
BAŞKAN Efendim, bir
açıklasın Sayın Gök.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Levent Bey, izin verir misiniz, konuşuyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Geçin
arkadaşlar.
Herkes teker teker söz
istiyor arkadaşlar.
(CHP milletvekillerinin
Başkanlık kürsüsü önünde toplanmaları)
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Hiç uygun değil, hiç uygun değil.
LEVENT GÖK (Ankara) Özür
diliyor mu dilemiyor mu arkadaş?
BAŞKAN Sayın
Bostancı, dinliyorum, devam edin efendim.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkanım, Cahit Bey -kendisiyle de
görüştüm- maksadını aşan konuşmalarına
ilişkin olarak zaten bir açıklama talep edecek ve kürsüye
çıkacak.
Evet,
saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bostancı.
LEVENT GÖK (Ankara)
Açıkça özür dileyecek burada, açıkça! Açıkça özür dileyecek
burada!
BAŞKAN Birleşime
yarım saat ara veriyorum.
Sayın grup başkan
vekillerini arka tarafa davet ediyorum.
Kapanma
Saati: 18.18
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.46
BAŞKAN: Başkan Vekili
Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER : Mustafa AÇIKGÖZ
(Nevşehir), Zihni AÇBA (Sakarya)
------0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 27nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Sayın Cahit Özkanın söz talebi var.
Sayın Özkan, buyurun, mikrofonunuzu açıyorum
efendim.
Arkadaşlar, elektronik
sistem eskidiği için süratle devreye giremiyor. İnşallah,
yenilenecek sistem, milletvekillerine çok daha iyi hizmet verecek bir konuma
gelecek.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
27.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, CHP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önceki
konuşmamda amacım tamamen siyasi bir eleştiri yapmaktı.
Ancak öyle anlaşılmadığımı maalesef, görüyorum.
Yüce Meclisten özür diliyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özkan.
Sayın Gök
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, biz de tutanaklara baktık. Bizim de Antalya
Milletvekilimiz Sayın Niyazi Nefi Karanın kendisinin de bizim de
uygun görmediğimiz bir hitabı olmuş. Arkadaşımız
da o konuda beyanda bulunacak.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Gök.
Sayın Niyazi Nefi
Karanın mikrofonunu açıyorum.
28.- Antalya Milletvekili Niyazi Nefi Karanın,
yerinden sarf ettiği bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin
konuşması (x)
NİYAZİ NEFİ
KARA (Antalya) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Hatibin sözleri nedeniyle
tahrik olduğum için hatibe söylediğim uygun olmayan sözlerimi geri
alıyorum, tutanaklardan çıkarılmasını arz
ediyorum.(CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kara.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Denizli Milletvekili Melike
Basmacı ve arkadaşları tarafından, Denizli tekstil
sektörünün boykot sonrası sorunlarının yerinde tespiti ve çözüm
yollarının bulunması amacıyla 7/1/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 13 Ocak 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN -
Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisi lehinde ikinci konuşmacı, Emin Haluk Ayhan, Denizli
Milletvekili.
Buyurun Sayın Ayhan.
(MHP sıralarından alkışlar)
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin Denizlinin tekstil
sektörünün Rusya Federasyonu uçağının
sınırlarımızı ihlal ettiğinde düşürülmesi
sonrasında ortaya çıkan sorunlarının tüm boyutlarıyla
araştırılmasına yönelik önergesinin lehinde söz aldım.
Bu vesileyle, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Aslında, önergenin
lehinde söz aldım. İlimin, gayet masum
Kaldı ki önergeyi veren,
altında imzası olan arkadaşların da Denizlide iş
âleminin birer üyesi olması nedeniyle böyle bir şeyi gündeme
getirmeleri, bizim de bunun üzerinde bir konuşma fırsatı
bulmamız, benim açımdan memnuniyet verici bir olaydı. Ancak,
maalesef, biraz önce Denizlinin görüşüldüğü bir ortamda meydana
gelen olaylardan dolayı üzüntü duyduğumu gerçekten ifade etmek
istiyorum. Denizlinin sorunlarının bu yolla görüşülmesinin
engellenmesini esefle karşılıyorum. Böyle, yapmamak için gayret
sarf edildiği kanaatindeyim. Ben, muhalefet partisinin bir üyesiyim,
gayrimillî değilim. Sülalem, dedem, amcalarım Kuvayımilliyeden
geliyor. Bunu özellikle ifade etmek istiyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, arkadaşlara
böyle bir konuyu gündeme taşıdıkları için teşekkür
ediyorum. Denizlinin sorunu sadece bu değil. Tekstil sektöründe,
Rusyanın uçak krizine düşmeden önce bu problem zaten vardı,
aşağı yukarı yüzde 40lık bir etkileşim
vardı. Neydi bu? Ben, fabrika ziyaretlerimde konuşurken
koridorların koli koli dolduğunu gördüm. Ne
yapmışlardı? Paralarını alamadıkları için
siparişleri gönderememişlerdi. Hakikaten bir sıkıntı
olduğunu görüyorduk. Denizlide protesto edilen senet sayısı
8.559 -geçen yılı kastediyorum- protesto edilen senedin değeri
de 76 milyar 576 milyon. Şimdi, icra dosyası sayısı 2014te
62 bin, 2015te 65 binin üzerine devredenlerle beraber 85 bin.
Ekonominin kötüye
gittiği vaki. Orta vadeli programda ekonomiden, ihracattan sorumlu Denizlili
bakanımız olmasına rağmen, ihracatın millî gelire
katkısı negatifti ama o, AKP Hükûmeti değildi -geçen burada
söyledim- o, anayasal zorunluluk nedeniyle kurulan bir hükûmetti.
Dolayısıyla, onu AKPye değil, daha çok kime? O gün Bakan olan
ile Başbakan olanın hükûmetine yansıtıyoruz. Burada AKPyi
fazla ilzam etmeye gerek duymuyorum. Gerçi onların daha önceki
yaptıklarından hakikaten büyük sıkıntı var, onu da
ifade etmek istiyorum.
Bakın, Yaşar
Yakış Bey, bakan, AKPnin bakanı, belki ihraç ediliyor ama Rusyayla
yaşanan kriz ekonomiye ağır bir fatura
çıkardığı gibi, Suriyede manevra alanımızı
daralttı -uçuşlarda falan sıkıntı var- Ankaranın
desteklediği muhalif grupları da zora soktu. diyor. Yani onu
açıklıyor, konuşuyor her yerde; ihraç nedeni o mudur, değil
midir, onu bilmiyorum.
Şimdi, buraya
baktığımız zaman, Denizlide gerçekten büyük
sıkıntı var. Ne sıkıntısı var? derseniz,
boşanma had safhaya varmış, hanımefendilere şiddet had
safhaya varmış. Şimdi, bunların rakamlarına falan
baktığımız zaman, gerçekten sıkıntılı
bir hâl alıyor. Şimdi, 2013 yılında 3.200 boşanma
varmış, bu 2014te 3.700 adet olmuş. Şimdi, 2015
yılında 3.900, açılanlarla beraber, 3.400 ilave ederseniz 7.300.
Şimdi, bu iyi bir durum mu, iyi bir ekonominin neticesi mi, işleyen
bir mekanizmanın neticesi mi?
Şimdi, Denizli ilinde
icra dosyaları diyoruz. Denizlide icra dairesi sayısı 9a da
çıktı, açılan dosya sayısı 2014te 62 bin, 2015te 65
bin, devam edenlerle beraber 85 bin. Bu iyi bir sonuç mu arkadaşlar?
Denizlide -biraz önce burada
bahsedildi diğer milletvekili arkadaşlarımız
tarafından- hakikaten iflas ertelemeye yönelik girişimlerin
olduğunu biliyoruz. Benim bunu kendi ilim açısından ifade
ederken keyif aldığımı söylemek mümkün olmaz. Bu bir
rezalet, iktidar da yapsa muhalefet de yapsa. Bana AKPliler diyorlardı ki
2009 krizinde: Sen bunları söylüyorsun ama bankalar kredi vermiyor. Niye
böyle söylüyorsun, niye Denizliyi kötülüyorsun? Ya, bu bankalar,
Allahınızı severseniz, bilançolara bakmadan mı veriyorlar?
Şimdi de
sıkıntılı bir durum var. Arkadaşlar getirdikleri
önergede diyorlar ki: Ödenmiyor, dönmüyor. Zaten işletme sermayesi yok,
dar; olanın zaten problemi yok. İşletme sermayesi olmayan kriz
olduğunda ne yapacak? Adam koşacak, bankaya gidecek. Banka Kriz var,
zaten alamayacağım parayı ben size niye vereyim? diyor.
Onların miktarları falan da var. Şimdi, bunları söylemek,
dile getirmek kötü bir şey mi? Ama iş âleminde -samimi olarak ifade
ediyorum- bir baskı var, kıpırdanamıyorlar. Bunu da
söylemek istiyorum.
Şimdi, diğer
taraftan, kadına şiddet vakaları: Sayın Bakanımız
burada. 2.450 kadın, 2005 yılı başından sonuna kadar
-aşağı yukarı- Denizli şehir merkezindeki aile
mahkemelerine başvurarak eşinden şiddet gördüğü ve can
güvenliği olmadığından bahisle koruma kararı verilmesi
talebinde bulunmuş. Sayın Bakan, bu güzel bir şey mi?
Değil. İnşallah önleyeceğiz hep beraber. Getirin önerileri,
destekleyelim ama sıkıntı var. Bu, muhalefetin problemi ortaya çıkarmasından
değil, AKPnin on üç yıldır beceriksizliğinden,
uyguladığı politikalarının neticesinden. Siz orada
mesul değildiniz, tamam ama olan da vakıa yani. Şimdi, buradan
devam ediyoruz. Bu, günde 7 kişiye tekabül ediyor Sayın Bakan. Bu
sevinilecek bir durum değil. Denizli gibi, Türkiyede ekonomisi iyi
dediğimiz illerden biri. Bu gerçekten sıkıntılı.
Şimdi, Denizlide
yatırım yok. diyor. Kim diyor Yatırım yok. diye? Sanayi
Odası Başkanı diyor Sayın Bakanım. Bundan sonra
ilgileneceksiniz, yok öyle kaçmak. Şimdi, Denizliye AKP geldiğinden
beri çivi çakılmadı
Yeni anlamında diyor, yeni
yatırım. Ne varsa Denizlide AKP gelmeden yapıldı. Çivi
çakılmadı. diyor. Adam orada oturuyor, ben söylemedim bunu. Siz de
tanıyorsunuz, öyle değil mi, Sanayi Odası
Başkanını?
NECİP KALKAN
(İzmir) Tanıyorum.
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) Her yerde de söylüyor, Biz konut işine daha çok para
yatırıyoruz. diyor. Denizlilide sermaye var; olan da götürüyor, imar
rantı var
Sizden ricam, lütfen
ilgilenin, avanta ekonomisi çalışıyor. Filanca kenardakine imar
rantı vermiyorsunuz, öbür taraftakine veriyorsunuz. Adam niye gelsin,
yatırım yapsın Allahınızı severseniz? Çardak
Organize Sanayi belli Sayın Bakanım, yıllardır
yapılmıyor. Oraya bir reklamla gidip geliyor arkadaşlar, bir
şeyler yapmaya çalışıyor.
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI SEMA RAMAZANOĞLU (Denizli) Yaptık
yaptık, Çardak Organize
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) Hayır, daha yeni canım, bomboş yani. Yalan mı
söylüyor Sanayi Odası Başkanı?
Beraber yapacağız
Sayın Bakanım, destekleyeceğiz biz sizi burada ama bir şey
getirin. Getirmediler şimdiye kadar, açık söyleyeyim, sizin
arkadaşlar. Teşvikte hep en kötü oldu. Hayır diyemezler. Sizin
bunları
Belki konu sizin dışınızda olabilir ama
Kabinedesiniz, Muhalefette böyle diyorlar
Ben, Denizlide Sayın
Vali olmasa kamudan bilgi almakta zorluk çekiyorum. Direkt arıyoruz da zar
zor alıyoruz ya, sağ olsun, veriyor. Eskiden böyle değildi.
Şimdi Belediye başkanı oldu; size bağlı bir birimde,
orada, şeyde, yetkili müdürdü. Denizlide kaç kişiye kömür
vermişler? Verin. diyorduk, veriyordu, biz de konuşuyorduk burada.
Emin olun, şimdi adam korkuyor, veremiyor ya! TOKİye kaç tane yer
tahsis ettiniz diye soruyorum. Verecek bana defterdar muavini de
Diyorum ki:
Ya, sen bana vereceksin de gene bir patronuna sor bunu. Soruyor, Vallahi ben
veremem, kusura bakma. Verirdim ama böyle bir şey oldu. diyor. Ben
hatırlattım. Ben devlet memurunun başına bir şey
gelmesini bilmem. Ya, biz bundan öğrensek ne olacak? Burada
sıkıntı var, Denizlide sıkıntı var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) Avanta ekonomisinden, Allah rızası için diyorum ya,
vazgeçin, bunu engelleyin. Bir imar değişikliğiyle dünya
gidiyor. Olur mu ya! Günahtır. Ya, bunun hadi bu dünyasını bir
tarafa koyuyorsunuz, ahirette? İnancınız var
Engelleyecek miyiz, beraber
olacak mıyız Sayın Bakanım? İmar rantını
engellemek için yarından itibaren gündeme taşıyacağım.
CHPli arkadaşlar da burada.
Var mısınız?
(CHP sıralarından Varız! sesleri)
Ben önergenin lehinde oy
kullanacağım.
Teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Ayhan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisi aleyhinde ikinci söz, Denizli Milletvekili Kazım Arslana aittir.
Buyurun Sayın Arslan.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
KAZIM ARSLAN (Denizli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi
saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Konuya girmeden önce, biraz
önce Denizli Milletvekili olan arkadaşımızın
konuşmalarını esefle, üzüntüyle bir Denizlili olarak izledim ama
çok üzüldüm. Gerçekten Denizlili olarak da bundan üzüntü duyduğumu
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) Kazım Bey, bana bir şey demiyorsun ha.
KAZIM ARSLAN (Devamla) Yok,
yok, sizin için söylemiyorum, sizden önceki konuşmacı için söylüyorum.
Ama, belirtmeden
geçemeyeceğim, gerçekten Denizlili olarak üzüldüğümü bir kez daha
belirtmek istiyorum.
Evet, tekstil sektörünün
sorunları üzerinde vermiş olduğumuz araştırma önergesi
üzerine söz aldım. Tabii, burada, tekstildeki sorunların çok fazlasıyla
olduğunu bir tekstilci olarak, bir sanayici olarak belirtmek istiyorum.
Her ne kadar aleyhinde diye ifade edilse de ben burada gerçekten tekstilin,
sanayicinin yaşadığı sorunları teker teker dile
getirmek istiyorum, Denizlinin burada sıkıntılarını
ve Türkiyedeki tekstilcilerin sıkıntılarını da
anlatmak istiyorum.
Tekstilcinin çok önemli
sorunları vardır. Bugün emeğin en yoğun olduğu sektör
tekstil sektörüdür. Tekstilde işçilerimizin sorunları hayli fazla
olduğu kadar, özellikle işverenlerimizin sorunlarının,
sanayicilerimizin sorunlarının çok daha yoğun olduğunu
açıklıkla belirtmek istiyorum. Eğer tekstil sektörünün
Türkiyede yaşamasını istiyorsak, güçlendirilmesini istiyorsak
bunun için çok özel teşviklere ve desteklere ihtiyaç olduğunu belirtmek
istiyorum.
Denizli, yıllardan beri
tekstilde öncelikle çalışma yapan ve tekstilde söz sahibi olan
kentlerimizden biri olmakla birlikte; Denizlimizle birlikte İstanbul,
Bursa, Gaziantep, Kahramanmaraş, Adananın da tekstilde gerçekten önemli
bir mesafe aldıklarını ve çalışmaların,
yıllardan beri sürdürülmüş olmasına rağmen, tam bir
duraklama noktasına geldiğini belirtmek istiyorum. Bu illerimizin
tekstil sektörü önemli geçim kaynakları arasında yer almaktadır.
Şunu bizzat belirtmek istiyorum: Tekstil sektörü Türkiyede kan
kaybediyor, Denizlide kan kaybediyor. Bunu bilmenizi istiyorum. Eğer
böyle üvey evlat muamelesiyle tekstilciye uzaktan bakılmaya devam edilirse
birçok işletmenin zaman içinde kapatılabileceğini ve birçok
işsizin de ortada kalabileceğini belirtmek istiyorum.
Şimdi, bu durumda olan
tekstilcinin durumunu siyasi iktidardan sormak istiyorum: Gerçekten tekstil
sektörüne destek olmak istiyor musunuz, yaşatmak istiyor musunuz yoksa
gözden mi çıkardınız, çıkardıysanız yerine hangi
sektörü koymayı düşünüyorsunuz?
Denizli ilimizde bu iktidar
döneminde 34 tane fabrika kapandı, yenileri çok az yapıldı.
Büyüme hemen hemen hiç olmadı ve tekstil sektöründe iş yapan
arkadaşlarımızın, sanayicilerimizin şevki
kalmadı, heyecanı kalmadı. Dolayısıyla, yerinde sayan,
hatta zaman zaman da küçülmeye giden bir tekstil sektörünün durumunu belirtmek
istiyorum. O hâlde, tekstil sektörünü yaşatmak istiyorsak, ürettirmek
istiyorsak, işletmelerin büyümesini sağlamak, ihracatının
artırılmasını istiyorsak yeni teşviklere ve desteklere
büyük ihtiyaç vardır.
Tekstil sanayisinin en büyük
yükü enerji alanındadır. Ham petrol varil fiyatları 2002de 160
dolar, 170 dolar civarında iken bugün 40 dolarlara düşmüş
olmasına rağmen, enerjideki fiyat, akaryakıttaki fiyat maalesef
bir türlü düşürülememiştir. Fiyatlardaki düşüş de
sanayicimize ve tekstilcimize gerçekten yarayan bir durumda değildir.
Tekstil sektörünün yaşayabilmesi ve rekabet edebilmesi için, üretimin ve
ihracatın artırılması için mutlak surette enerjide destek yapılmasının,
doğal gazda destek yapılmasının çok büyük ihtiyaç
olduğunu belirtmek istiyorum çünkü birçok dünya ülkesini gezdiğimden
enerjinin çok ucuz olduğunu, bize rakip olan ülkelerden Çinde,
Pakistanda, Kazakistanda, Özbekistanda, Türkmenistanda elektrik
fiyatlarının 3 veya 4 sent olduğunu biliyorum ama Türkiye'de bu
elektrik fiyatlarının 12 ila 14 sent arasında
değiştiğini belirtmek istiyorum. O nedenle, 10 sent daha
pahalı bir şekilde -rakip ülkelerden daha pahalı bir
şekilde- enerjiyi kullanmak zorunda kaldığımızı
belirtiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi bunları anlatırken, sanayiciyi,
hani Denizli sanayicisini üzen ve onları anlatırken sanayicinin
gerçekten bittiği noktasında söylemiyorum ama küçüldüğü
noktasında, büyüyemediği noktasında, zaman içinde
işletmeleri kapanma noktasında gerçekten zor durumda
kalabileceklerini belirtmek istiyorum.
Sayın milletvekilleri,
tekstil sektöründeki sorunların aşılabilmesi için, tekstil
sanayisine özel organize sanayi bölgeleri kurularak, altyapısı
hazırlanarak, eğer talep varsa arıtma tesislerinin de
yapılıp tekstilciye verilmek suretiyle bu çalışmaların
daha iyi bir şekilde yapılabileceğini belirtiyorum. Yine,
tekstilde ve sanayide kullanılan enerji üzerindeki KDVnin
sıfırlanmasını istiyorum. TRTnin elektrik üzerinden
aldığı yüzde 2lik katılma payının
kaldırılmasını öneriyorum. Tekstil ve sanayideki peşin
verginin kaldırılması gerektiğini söylüyorum. Damga vergisi
iptal edilmelidir. Tekstilcinin ve sanayicinin devlete olan
borçlarının, her alandaki borçlarının KDV iadeleriyle
mahsup edilmesi suretiyle onların rahatlatılması ve böylelikle,
KDV alacaklarının mutlaka ödenmesi gerektiğini belirtiyorum.
Teşvikler, hiçbir ayrım yapılmadan, yatırımı,
üretimi, istihdamı, ihracatı artıracak şekilde her noktada,
her alanda yapılmalıdır. Eğer, devlet, bugün
yatırım yapmıyorsa, mevcutları da satıyorsa o zaman
özel sektörün önünü açmalıdır, gerekli teşvikleri, destekleri de
mutlaka vermelidir, rekabeti rahatlıkla yapabileceği bir
piyasayı da oluşturmalıdır. Teşviklerin altyapı
ve sabit yatırımlarda olması doğru olacaktır ve
maliyeti etkileyen, haksız rekabete neden olan konulardan da
kaçınılmalıdır.
Değerli
arkadaşlarım, bugün ihracatımız genelde yüzde 10,
Denizlide yüzde 16 oranında düşmüştür. Bu da gösteriyor ki Denizli
ihracatçısının artık eskisi gibi yeterince ihracat
yapamadığı, çalışamadığı, hem çok
üretemediği hem de para kazanamadığı ve büyüyemediği
açıklıkla ortadadır.
Bunları bilgilerinize
arz ediyorum, tekrar hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Arslan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Bu sefer çoğunluktaydık Sayın Başkanım. Biz
çoğunluktaydık yani daha biraz dikkat edilseydi, salona
bakılsaydı.
BAŞKAN Efendim,
gördük, baktım.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik)
Sayın Başkanım, kâtip üyeler anlaşamadılar, bir daha
sayın.
BAŞKAN Gündemin
Seçim kısmına geçiyoruz.
IX.- SEÇİMLER
A) Komisyonlara Üye Seçimi
1.- Aile bütünlüğünü olumsuz etkileyen unsurlar
ile boşanma olaylarının araştırılması ve
aile kurumunun güçlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla kurulan (10/2, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16,
17, 18) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye
seçimi
BAŞKAN - Aile
Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile Boşanma
Olaylarının Araştırılması ve Aile Kurumunun
Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi
Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi
yapılacaktır.
Komisyon üyelikleri için
siyasi parti gruplarınca gösterilen adayların listesini okutup
oylarınıza sunacağım.
Aile
Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile Boşanma
Olaylarının Araştırılması ve Aile Kurumunun
Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi
Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Üyelikleri
Aday Listesi
(10/2,
7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18)
Adı Soyadı Seçim Çevresi
AK PARTİ (10)
Necdet Ünüvar Adana
Ali Özkaya Afyonkarahisar
Bayram Özçelik Burdur
Emine Yavuz Gözgeç Bursa
Ayşe Keşir Düzce
Sait Yüce Isparta
Salih Çetinkaya Kırşehir
Hüsnüye Erdoğan Konya
Öznur Çalık Malatya
Ergün Taşcı Ordu
CHP (4)
Burcu Köksal Afyonkarahisar
Mahmut Tanal İstanbul
Fatma Kaplan Hürriyet Kocaeli
Candan Yüceer Tekirdağ
HDP (2)
Dirayet Taşdemir Ağrı
Aycan İrmez Şırnak
MHP (1)
Deniz Depboylu Aydın
BAŞKAN - Okunan listeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
Meclis araştırması komisyonuna seçilmiş bulunan sayın
üyelerin 14 Ocak 2016 Perşembe günü saat 13.00te, Ana Bina 2nci Kat
KİT Komisyonu Toplantı Salonu yanında olan, 511 numaralı
Meclis Araştırması ve Soruşturması Komisyonları
Toplantı Salonunda toplanarak başkan, başkan vekili, sözcü ve
kâtip seçimini yapmalarını rica ediyorum. Komisyonun toplantı
gün ve saati ayrıca plazma ekranından ilan edilmiştir.
Alınan karar
gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ile 35 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/414) ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan ile 35 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/338) ve Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 60) (x)
BAŞKAN Komisyon?
Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Sayın milletvekilleri,
dünkü birleşimde tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştı.
Şimdi birinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 10uncu
maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde
grupları ve şahısları adına söz isteyen
konuşmacıları sizlerin bilgisine sunuyorum: Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Mehmet Günal, Antalya Milletvekili; Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Faruk Çaturoğlu, Zonguldak
Milletvekili; Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Dengir
Mir Mehmet Fırat, Mersin Milletvekili; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Bülent Kuşoğlu, Ankara Milletvekili.
Şahısları adına, Bülent Kuşoğlu, Ankara
Milletvekili; Salih Cora, Trabzon Milletvekili.
İlk
söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mehmet Günal, Antalya
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Günal. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakikadır.
MHP
GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
ben söylemeye devam edeceğim. Çünkü yine bir torba kanun görüşüyoruz,
şu anda da Komisyonda başka bir torba kanunu sizin için mutfakta
pişirmeye çalışıyoruz. Aynı anda yukarı
çıkıp aşağı iniyoruz ve saat yine yediyi geçti, kanuna
başladık. Bazı arkadaşlar böyle bakıyor işte,
yukarıda da söylediler Siz engelliyorsunuz, ondan oluyor. diye. Bir saatlik
tartışmanın boşa giden kısmının niye
gittiğini burada olan arkadaşlarımız gördüler. Yani, bu,
kanun yapma yöntemi olarak sağlıklı bir yöntem değil,
baştan bir daha söyleyelim. Bir taraftan Torba yapmayacağız.
deyip arkasından dördüncü torbayı bir ay içerisinde görüşmeye
devam ediyoruz. Yani bir kere bundan vazgeçmemiz lazım.
Ve enteresan olan da her
kanun, içerisine de bir iki tane mutlaka Anayasa Mahkemesinden dönen,
Danıştaydan dönen birtakım şeylerin getirilip
sokuşturulmasıyla oluşuyor; hepsinin içine illa ki bir iki tane
haramı karıştırmak gerekiyor. Yani gerekli olan, bütün
partilerin söz verdikleri, beyannamelerinde söyledikleri konular da var ama
arasına illa ki yine birtakım şeyler giriyor. Bunlardan vazgeçmek
lazım. Köklü bir şekilde yapısal önlemler almamız
gerekiyor. Aksi takdirde hep böyle torbaları yapmaya, hepsine de yama
yapmaya devam ederiz. Öncelikle bu tespiti yapmamız lazım. Ki
sayın bakanlar burada, partinin mensupları burada, grup başkan
vekilleri burada; bunları inşallah bir an önce
sonlandırırsınız diyoruz ama arka arkaya geldiği için
de tekraren paylaşmak zorundayız.
Bir de şöyle bir garabet
var: Daha biri gelmeden, başka bir tasarı veya teklif geliyor. O
tasarı veya teklif beklerken bir ek teklif daha geliyor, ki artık
literatürde buna Hükûmet teklifi diyoruz arkadaşlar çünkü Hükûmet
hazırlıyor, yetişmediği için birkaç tane
arkadaşımıza daha 2 madde ilave ettirip teklif olarak
birleştirilmek üzere havale ettiriyor.
Arkadaşlara ben
söylüyorum ama herhâlde hiç ilgilenmiyorlar bu konularla, öyle görünüyor,
sohbet, muhabbet devam ediyor.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat)
Sizi dikkatle dinliyoruz Sayın Günal.
MEHMET GÜNAL (Devamla)
Yapıcı bir şekilde eleştirilerde bulunuyorum ki bunlar
devam etmesin diye.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat)
Sayın devrem, sizi dikkatle dinliyoruz.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Şimdi,
bir tane örnek vereyim, belki o zaman dikkatlerini çeker: Bu kanunun 1inci
maddesinde askerlikle ilgili
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Kitap yazmıştınız.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Bir
kitap daha yazacağız, öyle görünüyor Osman, yani
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Kitap yazdın onun için. Biliyorum, okudum kitabı.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Var
yani bir tane daha yazacağız bu gidişle, 4 kanun oldu.
Şimdi, birincisi, Osman
Bey de bir yıl Dışişleri Komisyonundan
Askerlikle ilgili
getirmiş arkadaşlarımız, tasarıda olan ile Komisyondan
size gelen hâlinin hiç alakası yok. Şöyle yok: Başlık
doğru, askerlikle ilgili, bedelli askerlikle ilgili ama değerli
arkadaşlar, geliş amacından isterseniz şöyle bir tanesini
okuyayım, bakın. Yani Hakikaten hoca ne diyor? diye arada dinleyen,
dinlemeyen olabilir. Gelen şeyin amacı: Türk
vatandaşlarından aşağıdaki şartların tümünü
taşıyanlar, bağlı bulundukları yurt
dışı temsilcilikler aracılığıyla askerlik
şubelerine başvurmak suretiyle 1.000 Avro veya
karşılığı kadar yönetmelikte belirtilen yabancı
ülke parasını başvuru sırasında defaaten ödemeleri
kaydıyla askerlik hizmetini yerine getirmiş sayılırlar.
Buradaki şartlar neydi? Gayet masum, orada yaşayan, çifte vatandaşlık
almış vatandaşlarımızın -daha doğrusu
Türklerin diyelim artık, vatandaşlıktan da çıkıp
tekrar giriyorlar, uzun hikâye, onu arkadaşlarımız bahsederler
ama gelen masum bir şeydi- vatandaşlığa girişini
teşvik etmek, orada yaşadıkları sorunları çözmek amacıyla
gelmiş bir maddeydi, sonra bir anda hepsi birden ne oldu? Herkes için,
yurt dışında çalışanlar, yurt dışında
kalanlar için bedelli askerlik ücretinin bin avroya düşürülmesi oldu.
Şimdi soruyoruz, ya, diyoruz ki: Bunu bin euroya düşürüyoruz, güzel; ya,
5 bin yapan kim, 10 bin yapan kim, 6 bin yapan kim, şimdi niye bine
düşüyor? Bir kere, bunun bir mantığı olması lazım
veya yaparken niye yaptık? Haydi, onu anladık, normal şartlarda,
o vatandaşın sorununu çözeceğiz derken yeniden buraya başka
bir şey getiriliyor yani herkes için bin avroya düşüyor. Peki, ne
oldu onları teşvik etmek? Yani askerlik gibi bir şeyin parayla,
miktarlarla tartışılması kadar bence küçük düşürücü
bir şey yok. Vatandaşlarımızın
vatandaşlığa girmesinin de bu takım şeylerle
yapılması doğru değil, o konuda önergemiz geldiğinde
arkadaşlarımız da konuşacaklar ama en azından, o
insanlardan
Mademki sorun diyoruz, teşvik edeceğiz,
diğerlerinden bin avro alıyorsak onlardan hiç almayalım o zaman mademki
böyle bir sorun var. Artı, sadece askerlik sorununu çözerek
vatandaşlarımızın oradaki sorununu çözmüş olmuyoruz.
Bunların hepsini ele alacağımız farklı bir yasal
düzenleme yapmamız lazım diğer konularda olduğu gibi.
Hemen arkasından 2nci
madde geliyor, garabet devam ediyor. Orada da daha önce parasını
yatırmak üzere sözleşme yapan ve parasını yatırana
diyor ki: Bunların fazladan yapmış oldukları ödeme
tutarları iade edilmez. Neden? Yani şimdi öncekiler ne diyecek size?
5 bin, 6 bin, 10 bin eurodan askerlik yapanlara adaletsizlik olmayacak mı?
Hadi ondan vazgeçtik, şu anda adam yatırmış ama daha
gitmemiş, onların da paralarına iade edilmez diye el koyuyoruz;
bu biraz adaletsizlik oluyor arkadaşlar. Gerekçe masum ama daha önceden bu
ödemeyi yapmış olanlara da o zaman iade etmek lazım. Bunların
doğru olmadığını düşünüyoruz.
Onun dışında,
burada, birinci bölümdeki maddelerde Maden Kanunuyla ilgili düzenleme var
arkadaşlar. Burada, daha önce torbada ihmal edilen, kamu
şirketleriyle ilgili yapılan düzenlemenin aynı şekilde özel
sektöre de yapılması öngörülüyor. Tamam, burada bunlarla ilgili
destekler maliyet artışlarıyla ilgili verilebilir ama o kanun
burada görüşülürken maalesef bunları biz söylediğimiz zaman
onlar dikkate alınmamıştı, birtakım
tartışmalar
Mademki özel sektörde de bunlar var, evet, oran olarak
belki kamudaki yüksek değil ama
O ara siz bunları düşünmek
yerine ne düşünüyordunuz hatırlatayım ben size: Bu düzenleme
geçtiğinde, 6552 sayılı Kanunun 13üncü maddesine bunu eklemek
yerine siz neyi eklediniz biliyor musunuz? Meclis olarak burada ne eklendi?
Bazı şirketlere Kamu İhale Kanunundan kaynaklanan fiyat
farkı ödenemediği için yakıt maliyetleriyle ilgili, şirkete
özel, şahsa özel bir düzenlemeyi onun ikinci fıkrası olarak oraya
koydunuz. Oysa, o zaman bunların tartışılıp özel sektörün
de uğradığı zararların o anda tazmin edilmesi
gerekiyordu. Ama arkadaşlarımız o anda bir yerlere söz
verdikleri için o maddeyle yine, Osmanın dediği gibi, kitapta da
arada bir bölüm olarak yer alan kamu ihale mevzuatıyla ilgili fiyat
farkı düzenlemesini -hani kanunun genelliği ilkesi falan diyoruz
ama onlar kalmadı zaten- özel bir düzenleme olarak yaptınız,
şimdi de bunu getiriyorsunuz. Ya soruyoruz: Peki, bunun maliyeti ne olacak
yani etki analizi yaptınız mı, yine yok. 5018 sayılı
Kanun duruyor, Mevzuat Hazırlama Yönetmeliği duruyor -sizin
döneminizde çıktı- vallahi, hiçbir maddesine uyulmuyor. Yine geldi,
yine uyulmuyor.
Arkadaşlar yukarıda
getirdiler; geçen, bu kanun gelirken bir madde getirdiler. Evet, yani
kendilerine göre haklı gerekçeleri var, Maliyeciler getirip bize önerge
söylediler. Bir bakalım, inceleyelim dedik, bir anda okumaya
başladı Başkan. İç Tüzük 35e aykırı. Sayın
Şahin orada, eski Meclis Başkanımız bakıyor hem
hukuken hem de
Bunları biliyor.
Vallahi eskisini değil,
yenisini de dinlemediler Başkanım. Sayın Cemil Çiçeke verdik.
Bir önceki, kitabını yazdığımız torbada tam 48
tane İç Tüzük 87ye aykırı madde var. İç Tüzük 35e
aykırı yukarıdan geçti, burada da 87ye aykırı olarak
geçti.
Şimdi, bunları
böyle yapmamamız lazım. Tabii, arkadaşlar geri çektiler ama o
düzenleme ne getiriyor, orada eleştirdiğim şu:
Vatandaşı mağdur etmişiz. Burada yetki kanunu çıkarken
uzun tartışmalar yaşadık. 666 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameyi çıkarmışız, onun içerisinde de
personelle ilgili bir sürü adaletsizlik olmuş. Şimdi
vatandaşlarımız, memurlarımız mahkemede bunu
kazanmışlar, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruyu
kazanmışlar, Danıştaydan davaları lehlerine sonuçlanmaya
başlayınca şimdi de arkadaşlar getiriyor: Yeniden hukuki
düzenleme yapalım. Yani, öyle bir şey oldu ki bu Meclis,
değerli arkadaşlar, Anayasa Mahkemesinden, Danıştaydan
dönen kararları temyize çıkarma, aklama yeri hâline geldi. Enteresan
olan da soruyorum, diyorum ki: Ya, bu Anayasa Mahkemesinin üyeleri -on üç
yıldır iktidarsınız- Anayasa Mahkemesiyle ilgili kanun
değiştikten sonra, Anayasa Mahkemesi değiştikten sonra
olmadı mı? E oldu. O da işimize gelmiyor,
değiştirelim. Bu adaletsizliklere son vermemiz lazım. Bütün
bunların düzenlenmesi için de yapısal önlemlerin hepsini birlikte
almamız lazım ve bu düzenlemeleri de ilgili komisyonlarda artık
yapmamız lazım.
Bu vesileyle, inşallah,
bu torba kanun düzenlemesi -yukarıdaki mecbur yapılıyor- son
olur, bütçeden sonra bir daha torba kanun -artık galatımeşhur
oldu, öyle bir şey yok ama öyle diyoruz biz de- düzenlemesi gelmez
diyorum.
Bütün yapısal
sorunları hep birlikte çözmek üzere sanal gündemlere, burada az önce
olduğu gibi kırıcı birtakım söylemlere, banal siyasete
değil, ülkemizin ekonomik, sosyal sorunlarına enerjimizi yönlendirelim
diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Günal.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Faruk Çaturoğlu, Zonguldak Milletvekili.
Buyurun Sayın
Çaturoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA
FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan,
Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının birinci bölümü üzerinde AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
özellikle dün Sultanahmet Meydanında yapılan menfur
saldırıyı şiddetle kınıyorum. Terör nereden ve
kimden gelirse gelsin terördür ve terörün de, teröristin de affolması
mümkün değildir.
Ayrıca,
görüşülmekte olan bu tasarıda madencilerimizi ilgilendiren maddeler
bulunması nedeniyle de özellikle madenciliğin başkenti olan
Zonguldakta, Somada, Ermenekte, bütün maden bölgelerimizde bugüne kadar
maden kazasında şehit olan tüm maden şehitlerimize de
Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum.
Değerli hazırun,
düzenlemenin esasının görüşmelerine girmeden önce burada
yapılan usul tartışmaları üzerine bir iki kelime etmek
istiyorum.
Düzenlemelerin torba yasa
şeklinde getirilmesi haklı olarak muhalefet tarafından
eleştirilmektedir. Bu eleştirilerin bir kısmına bizler de
katılıyoruz ancak bu yasalar niçin torba şeklinde
getirilmektedir, bunun esbabımucibesi nedir, neden böyle bir gereksinim
duyulmaktadır; bu konu hakkında da bir iki kelime söylemek istiyorum.
Öncelikle, AK PARTİ
hükûmetlerinin, 2002 yılından 1 Kasım seçimlerine kadar seçim
öncesinde seçmenimize, vatandaşımıza vermiş oldukları
sözleri, vaatleri seçimden sonra Hükûmet programı hâline getirerek süratle
hayata geçirme isteği ve özellikle son seçimde yani 1 Kasımdan sonra
bunun bizzat Başbakanımız tarafından Hükûmet programı
açıklanırken otuz gün, altmış gün, doksan gün gibi
sürelerle de kısıtlanması bu düzenlenmelerin acilen Türkiye
Büyük Millet Meclisi gündemine getirilmesini zaruri hâle getirmiştir.
Diğer konularda da buna benzer sebepler bulunmaktadır.
Bunlardan bir diğeri de
cumhuriyet tarihinde ilk defa bu yıl 2 sefer üst üste genel seçim yapılmış
ve neredeyse 2015 yılı seçimle geçirilmiş, bu da birtakım
düzenlemelerin acilen Genel Kurula getirilmesini önemli
kılmıştır.
Bir diğer husus da
değerli arkadaşlar, sanki bu Mecliste iktidar partisinin kanun
çıkarmak, muhalefet partilerinin de bunu engellemek konsepti üzerine bir
durum varmış gibi gözüküyor. Bunun çözümü, değerli
arkadaşlar, İç Tüzükün değiştirilerek bu memleketin, bu
milletin hayrına olan yasaların bir an evvel uzlaşma
çerçevesinde geçirilmesini sağlamaktır. Eğer biz bu
değişiklikleri yapamazsak, değerli arkadaşlar, bu torba
yasaların gelmesi kaçınılmazdır ve gelmeye de devam
edecektir.
Değerli hazırun,
son yıllarda anayasal, kanuni ve kurumsal düzeyde yapılan reformlarla
ülkemizin demokratik düzeyi ve refah seviyesi artmıştır. Geçmişten
kalan birçok kronik soruna neşter vurulmuş, hantal bir ekonomi ve
devlet yapısından, üretimi ve rekabeti esas alan dinamik ve rekabetçi
bir ekonomi ile daha etkin ve hızlı bir kamu idaresine
geçilmiştir. Böylece, uzun yıllar çözülemeyen birçok sorun çözüme
kavuşturulmuştur. Hiç kuşkusuz, sosyal, ekonomik ve siyasi
reformlar süreklilik arz eden bir yönetimi gerektirir. Bu tasarı, 64üncü
Hükûmet Programında ve 2016 yılı Eylem Planında yer
verilen hususlardan genel olarak üç aylık dönemlerde gerçekleştirilmesi
öngörülen konuların hayata geçirilmesi için gerekli düzenlemeleri ihtiva
etmektedir. Bu kapsamda, yurt dışında yaşayan
vatandaşlardan alınan askerlik bedelinin düşürülmesi, Türkiye
Cumhuriyeti kimlik kartının vatandaşlara
dağıtımına başlanması, biyometrik verilerin
korunması hususunda düzenlemeler yapılması; tasarıyla
ayrıca, Maden Kanunu, Türk Silahlı Kuvvetleri Kanunu ile 5510
sayılı Kanun gibi bazı kanunlarda düzenleme yapılmakta,
kamu payı yüzde 50den az olan ve Borsa İstanbulda işlem gören
şirketlerin denetleme esaslarının belirlenmesi ilişkin
hususları düzenlemektedir.
Değerli milletvekilleri,
ben özellikle bu ilk grupta yer alan 10 madde üzerinden tasarının
6ncı maddesi üzerinde durmak istiyorum. Bu, kömür işletmeleriyle
ilgili olan yasadır. Hepinizin bildiği gibi, cari açığımızın
büyük bir kısmı enerji ithalatından kaynaklanmaktadır.
Enerji üretiminde yüzde 50den fazla doğal gaza, doğal gazda da yüzde
50sinden fazla bir ülkeye bağımlı durumdayız. Enerji
Bakanlığımız son zamanlarda enerjideki bu dış bağımlılığı
azaltmak noktasında bir dizi çalışma yapmaktadır. Öncelikle,
kaynak ve kaynak ülke çeşitliliği artırmaya
çalışılmakta ve yerli kaynaklara da ağırlık
verilmeye çalışılmaktadır.
Hepimizin bildiği gibi,
dünyadaki fosil kaynakların üçte 2si kömürdür ve Türkiyede de
çeşitli havzalarda değişik kurumlarca işletilen kömür
madenleri bulunmaktadır. Bu bağlamda da yerli kömür üretimine öncelik
verme konusunda çalışmalar yapılmaktadır. Daha önce yer
altı kömür sektöründe faaliyet gösteren işletmelerle ilgili olarak
6592 sayılı Kanun ile 4857 sayılı İş Kanununda
değişiklikler yapılmış, iş süreleri
azaltılmış, çalışma günleri azaltılmış
ve ayrıca, 3213 sayılı Maden Yasasına eklenen 9uncu
maddeyle de yer altı madenlerinde çalışanların en az 2
asgari ücret alması öngörülmüştür.
Yine, kamuda meydana gelen bu
maliyet artışları Şubat 2015te yapılan 6592
sayılı Kanunla Maden Kanununa eklenen geçici 29uncu maddeyle
karşılanmış, bu düzenlemeyle Bakanlar Kuruluna yetki
verilmiş ve Bakanlar Kurulu da bir kısım formülasyonlar
sonucunda destekler yapmıştır ama bu destekler de yeterli
olmamıştır. Ancak burada özel sektörde faaliyet gösteren yer
altı kömür işletmeleri bu düzenlemeye dâhil edilmemiştir.
Şimdi, yapacağımız bu kanun düzenlemelerinin 6ncı
maddesiyle özel sektörü de bu kapsama alıyoruz ve değerli
arkadaşlar, bu düzenlemeyle de Bakanlar Kuruluna yetki vermek suretiyle,
daha önce redevans işletmeleri için yetersiz olan ve özel maden
işletmelerinde hiç yeri olmayan bu düzenlemeyle de mağduriyetlerinin
giderilmesi noktasında çalışma yapılması burada
önerilmektedir.
Değerli arkadaşlar,
Soma kazası sonrası, bildiğiniz gibi bu madenlerde
çalışanların sayısı oldukça azalmıştır.
Bunda, kazadan sonra getirilen çeşitli mali yükümlülüklerin ve diğer
konuların etkisi vardır, birçok işletme de bu bağlamda
kapatılmıştı. Şimdi bunların tekrar
açılabilmesi, bizim millî kaynaklarımızın
değerlendirilebilmesi açısından bu düzenlemenin 6ncı
maddesiyle Bakanlar Kuruluna yetki verilmek suretiyle bunların maliyet
artışlarından kaynaklanan üretim maliyetlerinin bir
kısmının karşılanması öngörülmektedir. Enerjiye
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Çaturoğlu, süreniz bitti, teşekkür ederim efendim.
FARUK ÇATUROĞLU
(Devamla) Ek süre verir misiniz?
BAŞKAN Ek süre
vermiyoruz, öyle bir uygulamamız yok biliyorsunuz.
FARUK ÇATUROĞLU
(Devamla) Öyle mi efendim?
BAŞKAN Evet, tabii.
FARUK ÇATUROĞLU
(Devamla) O zaman ben devam edeyim.
Enerjiye en yoğun
ihtiyaç duyduğumuz bu dönemde yerli kaynaklardan kömür üreten
firmaların piyasadan çekilmesi ithal kömüre olan
bağımlılığımızı
arttırmıştır. Yapılan düzenlemeyle daha önce maliyet
artışlarının karşılanması düşünülen
kamunun yanında özel sektörün de maliyet artışlarının
karşılanması ve tüm yer altı kömür işletmelerinin
gelişmesi
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Faruk ağabey, tamam, süren bitti.
FARUK ÇATUROĞLU
(Devamla) Öyle mi, bitti mi?
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Çaturoğlu.
FARUK ÇATUROĞLU
(Devamla) Peki, ben teşekkür ediyorum, sağ olun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Dengir Mir Mehmet Fırat, Mersin
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Fırat. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
HDP GRUBU ADINA DENGİR
MİR MEHMET FIRAT (Mersin) Sayın Başkanım, çok
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Bugün Askerlik Yasası konusunda grubum adına söz
almış bulunuyorum. Ayrıca grubum adına da yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Bir süre önce tüm
milletvekillerimizi üzen bir hadise yaşadık. Bu, sadece muhalefetteki
milletvekillerini rencide eden veya onları üzen bir konuşma
değildir, inanıyorum ki AK PARTİ içerisinde de birçok
milletvekilimiz aynı üzüntüyü yaşamıştır. Bu nevi
olaylar bundan önceki dönemlerde de, maalesef, çok sık olmasa da cereyan
etmiştir. Ama bir şekliyle, ilgili milletvekilinin veya grup başkan
vekilinin de araya girmesiyle özür dilenerek ve Sayın Meclis Başkan
Vekilimizin de grup başkan vekilleriyle yapmış olduğu
konuşmalarla tatlıya bağlanmıştır. Ancak, ben, o
konuşmayı yapan arkadaşı bir şekliyle
milletvekillerimizin mazur görmesini rica ediyorum.
Biliyorsunuz, yeni bir
anayasa çalışması için siyasi partiler müşterek bir heyet
oluşturuyorlar. Bana göre, tabii ki, 1982 Anayasasının hiçbir
şekilde bu ülkeye yakışan bir anayasa olduğunu iddia edebilmek
mümkün değil. Ama yine, benim şahsi kanıma göre, sadece Anayasa
değil, 2 tane temel yasanın mutlak surette, 82 ürünü olan Siyasi
Partiler Yasası ile Seçim Yasasının veya yasalarının
mutlak surette demokratikleştirilmesi, özgürleştirilmesi lazım.
Eğer bu Meclisi bir güç
olarak, etkin bir güç olarak kullanmak istiyorsak ve biraz önce cereyan eden
olayların bir daha tekrarını arzu etmiyorsak ve bir kör
dövüşü içerisinde bir kısım arkadaşlar veya iktidar
kanadı bir yasayı çıkarmaya çalışırken diğer
muhalefet partileri buna muhalefet ediyorlarsa aslında bunun temelinde
yatan asıl sorun, Siyasi Partiler Yasasıdır, Seçim
Yasasıdır. Çünkü buraya gelen her milletvekili tüm Türkiye'yi temsil
eden, Türkiyedeki tüm vatandaşları temsil eden milletvekilleridir.
Ancak 82 darbesiyle getirilmiş olan Siyasi Partiler Yasasına
bakarsanız ve ondan sonraki süreçlere bakarsanız şunu
görürsünüz: Yasama gücünü oluşturan parlamenterler kendi siyasi partisinin
üyeleri vasıtasıyla ama gerçek üyeleri vasıtasıyla ve bir
mücadele vererek bu sıralara gelmiyorlar. Ancak liderin iki
dudağı arasında veya kaleminin yazacağı kişiler
olarak buraya geldiği zaman, o zaman partinin veya parti liderlerinin
tahakkümü ortaya çıkıyor. O zaman yürütme ile yasamanın iç içe
girmesinin ve birbirinin, özellikle yürütmenin yasama üstünde bir baskı
oluşturmasının sonucunu doğuruyor. Bu ise, 82
Anayasası ve onu takip eden bu yasaların değiştirilmemesi,
hatta muhalefet partileri de dâhil olmak üzere, bu konuda bir çalışma
yapıp Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirmemeleri, benim biraz
önce izah etmeye çalıştığım konunun
doğrulaması sonucunu getiriyor.
Dolayısıyla
özellikle çok fazla deneyimi, Meclis deneyimi olmayan arkadaşlar, genç
arkadaşlar kendilerini izleyenlerin notunu alabilmek için bazen, maalesef
ama maalesef, zıvanadan çıkabiliyorlar.
O bakımdan, benim tüm
milletvekili arkadaşlarımdan ricam, biraz önceki olaydaki
arkadaşımızı da bu yönden mazur görmeleridir.
Özellikle bir konuya daha
değinmek istiyorum. Bugün, ister Yakın Doğu, isterseniz Orta
Doğu deyin, coğrafi olarak nasıl nitelendirirseniz nitelendirin,
bu bölge yeniden yapılandırılıyor. İstesek de
istemesek de bundan çok önceleri, özellikle Birinci Körfez
Savaşından sonra bölge yeniden yapılandırılma
sürecine girmiştir ve şu anda da son aşamaları
yaşanıyor. Böylesi bir ortam içerisinde Türkiye'nin, ülkemizin içinde
olduğu dış sorunların ve iç sorunların muhasebesini bu
Meclis yapmak zorundadır. Eğer yapılmadığı
takdirde, 1 Mart tezkeresinde yine bu kürsüden AK PARTİ adına
söylemiş olduğum bir söz vardı, ya o masada oyuncu olacaksınız
veya o masada kart olacaksınız, tercih bize aittir.
Şimdi, ülkemizde
hakikaten sivil halkın da içinde olduğu bir hareket var, silahlı
bir hareket var. Yüzlerce ama yüzlerce çocuk, kadın, ihtiyar ölüyor.
Oradaki insanlar vatandaşımız; sizin, benim gibi bu ülkenin
nüfus cüzdanını taşıyan insanlar. Eğer devlet olarak
siz veya bizler o insanlara saygı duymazsak, o insanları açlıkla
ve ölüleriyle terbiye etmeye çalışırsak inanın ki bu ülkeyi
böleriz ve bugünkü ortam o noktaya doğru gidiyor. Bir kez daha uyarmak
istiyorum. Bunu, 2008de de aynı şeyi Merkez Yürütme Kurulunda
konuşmuştum, bugün tekrar ediyorum: Çok kritik bir noktadayız
hem içeride hem dışarıda. İçeride birlik ve
beraberliğimizi, barışı sağlamak zorundayız. Aksi
takdirde o kurulmuş olan masada maalesef kart olmanın ilerisine
gidebilme imkânına sahip olamayacağımızı üzülerek
ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
vaktim çok kısalıyor ama inanıyorum ki kısa da olsa, öz de
olsa kendimi ifade etme imkânına sahip olduğum için hepinizi
ayrı ayrı saygıyla selamlıyorum. Birbirimizi sevmek zorunda
değiliz ama birbirimize saygı göstermek zorundayız. Bunu nazara
alarak eğer çalışmalarımızı yürütürsek
inanıyorum ki daha rahat bir ortamda bu ülkeye hizmet edebilme
imkânına yani 1inci, 2nci, 3üncü Dönem, o Meclisin mehabetini yakalama
imkânına sahip oluruz.
Saygılar sunuyorum,
sağ olun. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Fırat.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Bülent Kuşoğlu, Ankara Milletvekili...
Buyurun Sayın
Kuşoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Kuşoğlu,
sizin aynı zamanda şahsınız adına da söz talebiniz
vardır. Bu nedenle iki talebe ilişkin süreyi birleştiriyorum.
Süreniz on beş dakikadır.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA BÜLENT
KUŞOĞLU (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sıra sayısı 60
olan Kanun Tasarısıyla ilgili olarak söz aldım grubum
adına. Şimdiden hayırlı olmasını diliyorum.
Önce, müsaadenizle bir
fıkrayla başlamak istiyorum. Demin iktidar partisine mensup Plan ve
Bütçe Komisyonu üyesi arkadaşım bir şeyler anlattı. Onun
üzerine bu fıkrayı anlatmam şart oldu.
Şimdi, Trabzon
Meydanında Dursun ile Temel oturmuşlar, sohbet ediyorlar. O arada
bir turist gelmiş, herhâlde Sümela Manastırına gidecek ama yolu
falan bilmiyor. (
)(x) demiş bunlara,
cevap verememişler. (
)(x)
Almanca sormuş, Fransızca sormuş, İspanyolca sormuş,
İtalyanca sormuş; 5 ayrı lisanla. Temel demiş ki: Ya, adam
bizi çok mahcup etti. Adama baksana, 5 dil bileyi. Dursun da demiş ki:
Niye mahcup olacağız? 5 dil bileyi de ne oli? Bir derdini
anlatamadı.
Şimdi, biz de sabahleyin
Plan ve Bütçe Komisyonunda, burada sürekli olarak anlatmaya
çalışıyoruz, anlatamıyoruz, şu derdimizi bir türlü
anlatamıyoruz; mahcup da oluyoruz sonuçta, biz mahcup oluyoruz ama
Ya, bu kanun yapma usulümüz
yanlış değerli arkadaşlarım, böyle olmuyor, böyle
yürümüyor bu iş, bu şekilde bu iş yürümüyor. Yasamaya, Türkiye
Büyük Millet Meclisine hiç uygun değil bu yöntem. 5inci kanun tasarısı
geldi Plan ve Bütçe Komisyonuna, 1 tanesi geçici bütçeydi, 4ü torba kanun
olarak geldi; çok çeşitli kanunlardan çeşitli hükümler, maddeler
değişiyor. Hepsi Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülüyor, hepsi
burada bir de temel kanun olarak görüşülüyor. Bunun altından
kalkmamız, bu şekilde yasa yapmamız, ne olduğunu fark
etmemiz, bizim fark edemediğimiz gibi bir de bu işle
uğraşan hâkim, savcı, avukat ve vatandaşın bunun ne
olduğunu fark etmesi mümkün değil. Böyle bir anlayış olmaz,
bu şekilde yasa yapmak da mümkün olmaz.
Tasarı geliyor, ilgili
kamu kuruluşlarının Hükûmetten geliyor sonuçta-
görüşlerinin olması lazım, görüşler yok, ilgili kamu
kuruluşlarının görüşleri yok, bıraktım meslek
kuruluşlarını ya da sivil toplum kuruluşlarını,
yok. Tasarıda bu olmazsa gerisi nasıl olacak?
Şu anda bu
görüştüğümüzle ilgili olarak, iktidar partisine mensup bir grup
başkan vekilinin ilk imzaya sahip olduğu, 35 milletvekilinin de imza
attığı bir teklif var. Gerekçesi, tasarı ile teklifin
gerekçesi, asıl gerekçesi ve madde gerekçeleri aynı, tek harf
farklılığı yok. Ee böyle bir gerekçe olur mu, kanun teklifi
olur mu? Bu etik midir, bu doğru mudur? Buna kim Evet. diyebilir? Böyle
bir anlayış olabilir mi? Bir teklif veriyorsunuz, düşünün, gelen
tasarıyla genel gerekçesi ve madde gerekçeleri aynı, maddeler de
zaten aynı. Ve bu işleme konuluyor. Olabilir mi böyle bir şey?
Bunun izahı yoktur, bunun mantığı yoktur, bunun doğru
bir tarafı yoktur. Böyle bir şey olamaz yani belki grup başkan
vekili kendisi de fark etmemiştir ama maalesef böyle. Ve bu iki
tasarı ile teklif birleştirilip tek bir metin hâline getirilmiyor
Plan ve Bütçe Komisyonunda. Yeniden madde ihdasları yapılıyor,
teklifte olan farklı iki madde için madde ihdasları
yapılıyor.
Anayasaya
aykırılık iddiasında bulunuyoruz, diyoruz ki: Bakın,
iki madde Anayasaya aykırı. Bir tanesi Anayasa Mahkemesi
kararıyla aykırı, tescilli olarak aykırı, o da dikkate
alınmıyor. Dikkate alınıp, uzmanları var Meclisin,
Anayasa uzmanları da var, Kanunlar ve Kararlar diye bir daire var,
bunlarla bile görüşülmüyor, dikkate alınmıyor. Ee nasıl
yasama yapıyoruz biz? Nasıl bir kalite sağlamaya
çalışıyoruz? Bu yürür mü?
Biraz önce söyledi
arkadaşlarım, etki analizi yok. Bütçeye ne kadar yük getirir, ne
kadar yük alır? Bunlarla ilgili hiçbir şey yok. Hâlbuki, kendi
getirdiğimiz çok da haklı olarak- yeni bir kamu mali mevzuatı
var, buna uygun olması gerekir. Hep söylüyoruz ama maalesef bunlar yerine
getirilemiyor.
Sayın Çaturoğlu,
benim komisyondan arkadaşım, diyor ki: Tamam, bunları
yanlış olabilir torba kanun meselesi- ama biz niye yapıyoruz?
Bir kere vatandaşa biz seçimde söz verdik, bunları yapmak
zorundayız. Ee yapalım da yani üç ay içerisinde olmaz beş ay
içerisinde olur. Siz yapın, biz de destekliyoruz zaten. Yanlış
olan bir şey desteklenmez ki, doğru olanları destekliyoruz. Üç
ayda olmaz beş ayda olur ama sonuçta olur. Vatandaş sonuç olarak
bunların olmasını istiyor, vatandaş huzur istiyor,
vatandaş istikrar istiyor. Sadece o küçük sözler değil ki, burada seçmene
verilen küçük sözler değil ki. Vatandaş geleceğiyle ilgili
-biraz önce, benden önce konuşan HDP milletvekili arkadaşım da
açıkladı- gelecekle ilgili olarak güzel şeyler dinlemek istiyor,
geleceğini güzel görmek istiyor, huzur içerisinde olmak istiyor. Türkiye'nin
birliğe, bütünlüğe ihtiyacı var; bu tarafıyla ilgili olarak
uğraşmamızı istiyor. Evet, bunları yapacağız
ama bunları yapacağız diye, seçmene söz verdik diye hukuku da
altüst edecek değiliz. Hukukun üstünlüğü de esastır. Sayın
Çaturoğlu, onu talihsiz olarak söylediniz herhâlde. Evet, biz
bunları altüst ediyoruz, hukuku altüst ediyoruz ama seçmene söz
verdiğimiz için bunu yapıyoruz. Olmaz böyle bir şey. Söz verdik
diye hukuku altüst edemeyiz. Seçmen bunu kınar, seçmen bunu istemez.
Sayın Çaturoğlu bir
diğer sebep olarak da muhalefetin yasaları engellediğini
söyledi. Ya, Allah aşkına -bu benim ikinci dönemim, resmî olarak
üçüncü dönemim- şimdiye kadar hangi yasa muhalefet engelledi de buradan
çıkmadı? Değil mi, hiçbir tane yoktur, hiçbir tanesi engellenmemiştir.
Yani, muhalefetin engellemesi diye bir şey söz konusu değil. Bir
mutlak iktidar var, çok büyük bir çoğunluğu var, şimdiye kadar
istediği bütün yasalar çıkmıştır; bütün yasalar,
gerekli gereksiz bütün yasalar çıkmıştır.
Dolayısıyla, böyle bir gerekçeye sığınmak da
doğru değildir. Yasa çıkarmak için ne gerekiyorsa ona
uymamız lazım. Evet, Temelin dediği gibi, bir türlü derdimizi
anlatamıyoruz.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, geleyim bu kanuna. Bu birinci bölümde ilk on madde söz konusu.
Bunlar arasında önemli hükümler var, askerlikle ilgili, nüfusla ilgili,
Nüfus ve Vatandaşlık Kanunuyla ilgili hükümler var, bunlarla ilgili
değişiklikler yapılıyor. Bunlarla ilgili de bazı
çekincelerimiz var, onları da muhalefet şerhinde belirttik. Maddeler
geldiğinde de anlatacağız ama çok önemli bir hüküm var, bir
rezalet, bir skandal madde var, onu sizlerle özellikle paylaşmak
istiyorum, Maden Kanunuyla ilgili maliyet artırıcı bir hüküm
var. Biliyorsunuz, 2014 yılında Somada çok acı bir faciayla
karşılaştık, 301 işçimiz öldü maalesef, Türkiye
tarihinin en büyük maden kazasıydı, ondan sonra Maden Kanununda
değişiklikler yapıldı. Dedik ki: Bir daha bu tür ölümler
olmasın, bazı değişiklikler yapalım. Ve
yaptığımız değişikliklerle asgari ücreti 2
katına çıkardık, madenlerde, yer altında çalışma
süresini de kırk beş saatten otuz yedi buçuk saate indirdik, hep
beraber bunu bu Meclis yaptı. Tabii ki maliyetlerde bir yükselme oldu ama
bu maliyetlerin karşılanmasıyla ilgili olarak getirilen kanun
teklifinde, tasarısında daha doğrusu, bir eksiklik söz konusu
oldu. 29uncu maddede yapılan bu değişiklikle -şimdi ilave
olarak yapıyoruz- sadece kamu ruhsatı olan, TKİ ve TTKnın
ruhsatı olan ama özel sektöre iş yapan, redevans işi yapan
iş yerleri kapsama alındı. Hâlbuki, şöyle bir
yanlışlık var orada: 2014 başında 186 tane maden
işletmesi vardı, bunların 16sı kamuya aitti, TTK ve
TKİ tarafından yapılan anlaşmalarla yürütülüyordu, geri
kalan 170 maden işletmesinin ruhsatları özel sektöre aitti. Bu 170
adet maden işletmesi dikkate alınmadı, alelacele sadece kamuya
ait ama özel sektör tarafından işletilenler için
çıkarıldı ve 170 maden işletmesinde çok büyük işçilik
kayıpları oldu. 11 bin küsur işçi çalışıyorken 5
bin küsura düştü buradaki çalışan işçi sayısı.
Birçok maden kapandı, sıkıntı oldu. Şimdi bunu telafi
etmek üzere yeniden bir Maden Kanunu çıkarıyoruz. Neden? Çünkü, o
tarihte alelacele çıkarıldı, hatta o tarihte birileri için
çıkarıldı o madde. Nasıl birileri için
çıkarıldı?
Değerli arkadaşlar,
bir yılı bile dolmadı, ben geçen dönem burada Enerji
Bakanımızla ilgili olarak bir gensoru önergesi vermiştim. O
önergeyle ilgili olarak size kısa bir bilgi de vermek istiyorum.
Şimdi, Soma
faciasından sonra bazı bilgiler aldık. Bunları ben o
zamanki Sayın Enerji Bakanıyla da görüştüm, teyit edildi. Soru
önergesi yaptım, kendisine mektupla sordum, Enerji
Bakanlığındaki bu hususları Çalışma
Bakanlığından sordum, daha sonra ilgili komisyon
başkanlarına durumla ilgili birer mektup yazdım vesaire. Yani
çok detaylı bir çalışma yaparak gensorumu
hazırlamıştım.
Konu şöyleydi kısaca:
Bu Somadaki TKİyle sözleşme yapan iki firma -özellikle iki firma-
daha sonra aynı tarihte, aynı gün sözleşmelerini
uzatıyorlar. Tesadüf bu ya, hemen maden kazasından, Soma
kazasından bir süre önce, aynı günde ikisinin de sözleşmesi
uzatılıyor ama sözleşme uzatma yönetim kurulu kararıyla
olur; 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu var, ona
uygun olur, yüzde 20den fazla olmaz sözleşme uzatması ve
TKİnin kendi yönergesi var, ona da uygun olmak zorunda ve muhakkak
yönetim kurulu kararıyla olmak zorunda. Bunlar söz konusu değil,
sadece genel müdür ek süreyle ilgili bir protokol hazırlıyor, onunla
bu sözleşmeler uzatılıyor ve asıl sözleşmelerden çok
daha fazla bir kömür çıkarma yetkisi o sözleşmelerle bu firmalara
veriliyor ve burada 2 milyar dolarlık bir iş söz konusu en
azından 2 milyar dolarlık- yani bugünkü parayla 6 milyar liranın
üzerinde. Büyük bir yolsuzluk var ve bu firmalara, daha sonra yine bu gerekçe
gösterilerek ilave olarak maliyet farkı kanunu çıkarttırıldı.
Bakın, o firmalardan bir
tanesinde bu süre içerisinde bu maddenin yürütümü nasıl olmuş biliyor
musunuz? 180 milyon lira para ödenmiş bu firmalara, kayırılan bu
firmalara ödenmiş. Bir tanesi de özellikle -100 milyon lira, 99 milyon 960
bin lira- bu firmalardan bir tanesi için yapılmış. 100 milyon
lira para ilave olarak ödenmiş. Hâlbuki, asgari ücret 2 kat bile olsa
zaten kâr eden bir firmaydı çünkü 1,5 milyon ton üretim yapması
gerekirken 5,5 milyon ton, 6 milyon ton, 7 milyon ton üretim yapıyordu,
anormal üretim yapıyordu. İşçi sağlığını
hiçe sayarak, iş güvenliğini hiçe sayarak kanunsuz üretim
yapıyordu. Onun için, üretim çok.
Şimdi, üretime
dayalı olarak maliyet farklarını ödüyoruz. Hâlbuki, niye biz bu
kanunu getirdik? İşçi çıkmasın diye, istihdam kaybı
olmasın diye bunu getiriyoruz ama ne yapılıyor? Üretime yönelik
veriliyor. Özel sektör firmaları ya da TTK firmalarında üretim fazla
değil, üretimin çok büyük çoğunluğu TKİyle sözleşme
yapmış özel sektör firmalarında, onlar çok büyük farklar
alıyorlar. Bu firma 550 milyon liraya yakın para aldı bu sene.
Maliyetleri -abartmıyorum- 100 milyon lira civarında. Bakın, 100
milyon lira civarında. Bir anormal rezalet var, haksızlık var,
haksız kazanç var, haram kazanç var ve bugün yine geldi. Ya, biz bu kanunu
niye yapıyoruz? İşçi çıkmasın diye. O zaman işçi
başına bu maliyetleri hesaplamamız lazım, ona göre destek
vermemiz lazım ama tutuyoruz, üretimi teşvik ediyoruz tekrar.
Hâlbuki, üretim haksız yere, yanlış yere
yapılmış. Zaten fazla yapılıyor, iş
sağlığı dikkate alınmıyor. İşçiye göre
üretim yapılması ve teşvik edilmesi lazım, bizim
verdiğimiz desteğin işçi başına olması
lazım. Maalesef yine aynı yanlış yapılıyor
burada, bir firma yine kayırılıyor. Yine istihdam
kayıpları olacak, yine bir rezalet, yine skandal, yine haram durumu
söz konusu değerli arkadaşlarım. Bunu özellikle dikkatinize
sunuyorum, tekrar dikkatinize sunuyorum, vicdanlarınıza sunuyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kuşoğlu.
Şahsı adına
ikinci konuşmacı Salih Cora, Trabzon Milletvekili.
Buyurun Sayın Cora. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
SALİH CORA (Trabzon)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerine
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Hükûmetimiz döneminde tarihî reformlar ve yatırımlar
gerçekleştirdik. Özellikle kamu kurum ve kuruluşlarında hantal,
demode ve artık işlemez durumda olan birçok uygulamayı ortadan
kaldırarak, yerlerine teknolojiye ve çağın standartlarına
uygun birçok projeyi hayata geçirdik.
Her defasında
vatandaşlarımızın şikâyetine maruz olunan, birçok
zorluk ve engel çıkaran uygulamaların tamamını bir bir
ortadan kaldırdık. Özellikle vatandaşımızın
devlet kapılarında acımasızca mağdur edildiği
birçok uygulamayı ortadan kaldırarak, devlet
kapılarını aslında e-devlet kapısına
dönüştürmüş olduk. Elektronik devlet uygulamalarıyla beraber
önceden kâğıt kullanılarak yapılan birçok işlem
artık elektronik ortamda yapılarak birçok kolaylıklar
sağlanmıştır. Hem e-devlet uygulamaları hem on-line
uygulamalarla beraber birçok kurumda sil baştan, yeniden düzenlemeler
gerçekleştirdik.
Gümrük ve Ticaret
Bakanlığımızca uygulamaya konan Tüketici Bilgi Sistemi yani
kısa adıyla TÜBİS, tüketicilerin taleplerini
karşılamada daha hızlı ve verimli bir metot
uygulamaktadır.
Yine, Türkiye'nin ilk ve en
önemli kamu güvenliği haberleşme projesi olan JEMUSla, Jandarma
Entegre Muhabere ve Bilgi Sistemi Projesiyle asayiş hizmetlerinde,
toplumsal olaylarda ve doğal afetlerde ve yine askerî operasyonların
koordinasyonunun sağlanmasında büyük kolaylıklar
sağlanmıştır.
Aynı şekilde,
TAKBİSle tapudaki birçok işlem artık on-line sistem üzerinden,
vatandaşın tapu dairelerine gitmeden kolaylıkla
halledebileceği sistemler düzenlenmiştir.
FATİH Projesinin
uygulanmaya başlamasıyla beraber eğitimde yine
öğrencilerimizin sırtındaki kitap yükünü de ortadan
kaldırmış olacağız. ASBİSle sıfır
araçların tescil işlemleri, araç sahiplerinden belge istenmeksizin
yetkili satıcılardan temini elektronik ortamda
sağlanacaktır. DAP Projesiyle beraber, dijital arşiv sistemiyle
beraber 2,5 milyonu aşkın belge elektronik ortamda taranıp
indekslenmiştir. Yine, bunların en önemlilerinden birisi olan UYAP
sistemiyle beraber, yani Ulusal Yargı Ağı Projesiyle beraber
hâkimler, avukatlar, savcılar ve vatandaşlarımızın
kolaylıkla adalet hizmetlerini yerine getirmesi ve yargının
hızlandırılmasında çok önemli aşamalar
kaydedilmiştir ve bu uygulama başarıyla da devam etmektedir.
Değerli arkadaşlar,
bunlar kolay bir şekilde gerçekleşmemiştir. Her alanda
yaptığımız yapıcı reformlarla bugün daha
uygulanabilir ve sürdürülebilir sistemler kurduk. Şimdi, bunlara bir
yenisini daha ekliyoruz. Komisyonumuzda görüşülen kanun maddelerinden
birisi de biyometrik kimlik kartlarına geçiştir. İçişleri
Bakanlığımıza bağlı Nüfus ve
Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün takip
ettiği ve TÜBİTAK tarafından geliştirilen yeni biyometrik
kimlik kartları artık bundan sonra hayatımızda yer alacak.
Yeni çipli biyometrik kimlik kartlarımızla birçok kurumun iş
yükü hafifletilerek zamandan ve enerjiden tasarruf edeceğiz. Birçok
yeniliği beraberinde getiren yeni biyometrik kimlik kartları
artık daha modern bir görünüme sahip olacak, kredi kartı boyutuyla
rahatlıkla taşınabilecektir. Böylelikle, tahrip olma,
yıpranma ve eskime ihtimali düşecek, sık sık yenilenerek
ortaya çıkan maddi külfet de bir nebze bertaraf edilmiş
olacaktır. Vatandaşlarımızın vizesiz seyahat
edebilecekleri ülkelere pasaportsuz, sadece bu yeni kimlik kartlarıyla
beraber seyahat etme imkânı sağlanacaktır. Artık kaybolan
kimlik kartlarıyla sahtecilik yapmak mümkün olmayacak, damar ve parmak izi
ve avuç içi güvenlik yöntemleriyle donatılmış kimlik
kartlarıyla üst düzey koruma sağlanmış olacaktır.
Gelişen teknolojiyle beraber kullanılmaya başlayacak olan
biyometrik kimlik kartları halkımızın hizmetine sunularak
her alanda birçok kolaylık sağlanacaktır.
Bu manada görüşülmekte
olan kanunun toplum yararına olduğunu düşünmekteyim
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SALİH CORA (Devamla)
bu yönde kanun lehine görüşlerimi ifade ederken, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Cora.
Teklifin birinci bölümü
üzerinde gruplar ve şahıslar adına olan konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi, bölüm üzerinde on
beş dakika süreyle soru-cevap işlemi gerçekleştireceğim. On
beş dakikalık süreyi sorular ve cevaplar arasında eşit
şekilde paylaştırıyorum.
Evet, soru işlemine
başlıyorum.
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, bu
görüşülmekte olan 60 sıra sayılı torba kanun içerisinde kaç
tane kanunda değişiklik yapılmaktadır?
İkinci sorum da şu:
Size gelip şifahen de izah etmeye çalıştım; 210
sayılı Kanunda nüfus cüzdanının bedelinin 8 TL olduğu
söyleniliyor ve burada nüfus cüzdanı ibaresi kullanılıyor;
ilerleyen maddelerde, 8inci maddede, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri
Kanununda ise kimlik kartı diye ifade ediliyor. Yani kanun koyucunun,
hazırlamış olduğu bir kanunda kimlik kartı,
diğerinde nüfus cüzdanı kavramını kullanması,
uygulamada bir kavram kargaşasını gündeme getirir, neden bunu
düzeltmiyoruz?
Bir başka husus da, yine
tasarının 3üncü maddesinde deniliyor ki: 31 Aralık 2016
tarihine kadar nüfus cüzdanlarının bedeli 8 TLdir. Peki, bu on
ikinci aydan sonra kaç TL olacak?
BAŞKAN Sayın Ok.
İSMAİL OK
(Balıkesir) Teşekkür ederim.
Sayın Bakana özellikle
seçilmiş bulunduğum Balıkesir bölgesiyle ilgili bir soru sormak
istiyorum. Balıkesirin Kepsut ve Dursunbey ilçeleri, orman köyleri, yeni
adıyla kırsal mahalleler, neredeyse köylerimizde genç kalmadı,
çocuk kalmadı, yani köylerimiz tamamen boşaldı. Bu orman
köylerinde köylüleri yerinde tutmak için ne gibi bir çalışma
içerisindeler? Özellikle Balıkesirin Kepsut ve Dursunbey gibi orman
köyleri yokluk ve sefalet içerisinde.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Aydın
ERKAN AYDIN (Bursa)
Sayın Bakan, Bursada işsizlik çığ gibi büyüyor. Türkiye
genelinde işsizlik oranı yüzde 10 ila yüzde 11 arasında
dolaşırken bu oran Bursada çok yüksek. Son dönemde Suriye
vatandaşlarının göçüyle oran daha da tırmanıyor.
Suriyeli göçmenler ucuz iş gücü olarak düşünülüyor, bu da mevcut
çalışanların kapı dışına
atılmasına yol açıyor. İşsizliğe paralel olarak
suç oranları, intiharlar ve boşanma davaları da fazlasıyla
artıyor. Hükûmet olarak Bursa için bir çözüm planınız var
mı? İstihdamın artırılmasına yönelik
çalışmanız bulunmakta mıdır?
BAŞKAN Sayın
Bektaşoğlu
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU
(Giresun) Teşekkür ediyorum.
Sorum Sayın Bakana.
Sayın Bakan, siz de
Karadenizin coğrafik yapısını çok iyi bilenlerdensiniz.
Yoğun kar yağışı ve uzun yağmurlar neticesinde
Karadenizimizde maalesef heyelan çok olmaktadır. Giresunumuzda da geçtiğimiz
hafta etkili olan kar yağışı sonrasında karların
hızlı erimesi sonucu Giresunda toprak kayması ve heyelanlar
olmuştur. Bu heyelanlardan biri Çanakçı ilçesi, Düzköy köyü,
Karaağaç Mahallesinde meydana gelmiş, 5 ev tarım arazisiyle
birlikte toprak altında kalırken, 20 ev ise heyelan riski
taşıdığı gerekçesiyle tahliye edilmiştir. Önceki
gün de Bulancak ilçesi Kovanlık beldesindeki heyelanda ise bir
yurttaşımıza ait ev zarar görmüş, dört gündür ilçe ile
belde arasındaki yol güzergâhı ulaşıma kapalı
durumdadır. Bu güzergâhın da bir ay içinde
açılmayacağı vali tarafından dahi teyit edilmiştir.
Çok şükür ki bu heyelanlarda can kaybı olmamıştır.
Ancak yurttaşlarımızın yaşamını olumsuz
şekilde etkilemiş, maddi zararlara uğratmıştır bu
durum. Bu durumda olumsuzlukların giderilmesi için gereğinin
yapılmasını
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Şimşek
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Teşekkür ediyorum.
Kod adı Toros olan,
Kıbrıs Türklüğünün yılmaz savunucusu Denktaşı
ölümünün 4üncü yıl dönümünde rahmetle anıyorum.
Sayın Bakanıma da
Mersin Tarsus ve Çamlıyayla ilçeleri arasında temelini
attığınız ve 13 Ekim 2013 tarihinde saat 13.13te
açılışını yapacağım. dediğiniz
Pamukluk barajına ne oldu? Ne zaman açılış yapmayı
düşünüyorsunuz?
Ayrıca, kendi seçim
bölgemde 50 trilyon lira cirosu olan, devlete yıllık 722 milyar lira
vergi ödeyen bir firmaya sadece 83 liracık bir borçtan dolayı e-haciz
uygulanmıştır, bütün araçlarına ve hesaplarına el
konulmuştur. Arkadaşlarımız burada e-devletin güzelliklerini
anlatıyorlar. Bu yanlışlıkların düzeltilmesi için ne
yapacaksınız?
Teşekkür ediyor,
saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Sayın
Karabıyık
LALE KARABIYIK (Bursa)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan, 2015
yılı merkezî bütçe açığının geçen yılın
başında 21 milyar lira olarak belirlenmesine ve faiz
dışı fazla 33 milyar lira olarak belirlenip 2015 bütçesinden
böyle geçirilmesine rağmen geçen hafta 2015 yılı hazine nakit
gerçekleşmeleri açıklandı ve hazine nakit dengesinin 17,1 milyar
lira açık verdiği görüldü. Hazinenin nakit dengesi rakamları
yaklaşık olarak bütçe açığına paralel
geliştiğine göre bütçe açığı rakamları
söylendiği gibi değil mi? Bu durumda gerçek bütçe açığı
ne kadar? O zaman merkezî bütçe açığının millî gelire
oranı, söylendiği gibi yüzde 0,7den yüzde 1,7ye yükselmiyor mu?
Gösterilen açıkla Meclisten geçirilen bütçe açığı ve bütçe
ödenekleri arasındaki fark görülüyor.
Diğer taraftan, 2015
başlangıç bütçesinde faiz dışı harcamalar 418,9 milyar
lira olarak gösterildi ama hazine nakit gerçekleşmelerinde faiz
dışı harcama tutarı 497,4 milyar
BAŞKAN Sayın
Kara
NİYAZİ NEFİ
KARA (Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İki sorum var,
birincisi: Antalya ilinde kamu hastanesi yatak sayısı ortalaması
Türkiye ortalamasının altındadır. Aksu, Kepez,
Konyaaltı ve Döşemealtı gibi ilçelerimizde hâlen devlet
hastanesi yoktur. Bu konuda bir çalışmanız var mı?
İkinci sorum: Bize gelen
çok yoğun bir talep var. BAĞ-KURluların sigorta prim ücretleri
ve trafik sigortasının prim ücretleri çok aşırı artmıştır,
Ödeyememekteyiz. diyor esnafımız. Bu konuda, zamların geri
alınması konusunda bir çalışmanız var mıdır?
BAŞKAN Sayın
Bayır
Sayın Tor
FAHRETTİN OĞUZ TOR
(Kahramanmaraş) Teşekkür ederim.
Sorum, seçim çevrem
Kahramanmaraşla ilgilidir.
Sayın Bakan, seçim
çevrem Kahramanmaraş, ülkemizde ön sıralarda orman ve su
potansiyeline sahiptir. Öyle ki özellikle merkez, Andırın ve Göksun
ilçelerinde balta girmemiş ormanların mevcut olduğunu söylemek
abartılı olmayacaktır. Buralarda tablo gibi ormanlarla kaplı
yüce dağlar mevcuttur. Kahramanmaraş orman yetişmesi için uygun
bir iklime de sahiptir. Hâl böyle olduğu hâlde, son yıllarda bir
miktar orman bitkileri dikimi yapılmış ise de yeterli
değildir. Özellikle kuzey ilçelerinde geniş boş dikim
alanları mevcuttur. Kahramanmaraşa orman emvali ağaç dikimi
için özel bir önem vermeyi düşünür müsünüz? Bir gayretiniz olabilir mi,
bir planınız var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Sındır
KAMİL OKYAY SINDIR
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
7 Haziran seçimlerinden hemen
önce tamamlanmadan açılışı yapılan İzmir
Çiğli Eğitim ve Araştırma Hastanesi sekiz aydır hâlâ
8-10 poliklinik odasında sadece poliklinik hizmeti verilen bir tıp
merkezi konumunda kalmıştır. Bu hastanenin başka bir
eğitim ve araştırma hastanesine bağlı
çalıştırılacağı da
açıklanmıştır. Bu konumda açılmış başka
bir hastane örneği var mıdır?
İzmir Alsancak Devlet
Hastanesi hekimleri yaklaşık iki aydır çok sayıda hastaya
süratle bakamayan durumda olup performans gelirleri de düşmektedir. Acaba
hekimlerin bir hastaya insanca ve bilim gereğince ayırmaları
gereken sürenin kaç dakika olduğu düşünülmektedir?
Otuz yıllık hekimin
emekli maaşı 2.200 liradır. Bu utanç verici durumun düzeltilmesi
düşünülüyor mu?
Aynı şekilde,
sağlık ekibi içinde bir diğer önemli kesim olan
hemşirelerimizin hak ettikleri değer kendilerine verilecek midir? Ek
göstergelerinin 3000den 3600e yükseltilmesi ve
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Evet,
Sayın Bakan, size söz veriyorum efendim. Buyurun Sayın Bakanım.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; teşekkür ediyorum.
Sayın Tanal, tabii,
özellikle az önce sizinle de görüştük, Kimlik kartı ile nüfus
cüzdanı arasında fark var mı? Ama bir yerde nüfus
cüzdanının kimlik kartı olduğu şeklinde bir madde var,
belki o çözer diye düşünüyoruz. O bakımdan, onu dikkate alırsak
isabetli olur.
Bu kanunla 9 tane kanunda
değişiklik yapılmış efendim.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Efendim, 10 tane.
ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Balıkesir Milletvekilimiz
Sayın Okun
Orman köylülerine destek
veriyoruz. Özellikle, ben de Balıkesire birkaç defa gittim geçen sene, 3
defa gittim. Özellikle, hakikaten, o bölgedeki orman köylülerini kalkındırmak
lazım. Bu maksatla tam 28 tane eylem planı hazırladık orman
köylüleriyle ilgili, o bilgiyi vereyim.
Bir kere, bozuk orman
alanlarına eskisi gibi sadece çam vesaire dikmiyoruz; bölgesine göre,
özellikle badem, ceviz, fıstık çamı gibi, hatta zeytin
Şu
anda zeytinle alakalı çalışma başlattık. Çünkü
hakikaten ben de sizinle aynı görüşteyim yani o bölgedeki
insanların yerinde geçimini temin etmesi gerekir. Hatta, bütün vekillerin
bilmesinde fayda var, bozuk orman alanlarında oraya dikilecek en uygun, gelir
getirecek türü dikiyoruz; siz de mahallede
Tabii, başka yerlerde
köylülere parsel parsel kura çekip eşit şekilde
dağıtıyoruz. Üç yılın bakımı tamamen
Bakanlığa ait, geliri de kırk dokuz yıl vatandaşa ait
oluyor. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum. Yani, yerinde tutmak lazım.
Sayın Aydın, tabii,
Bursada şu anda özellikle sanayi, tarım, turizm çok önemli. Biz
Bursadaki işsizliği azaltmak için, bir kere, Bursada
Uludağı sadece kış turizmi değil, sürekli turizm
olarak canlı tutmak maksadıyla bütün Uludağ ve Bursa için bir
doğa turizmi, dağ turizmi master planı hazırladık, bu
konuda çalışmalarımız devam ediyor. Bir defa, turizmi
geliştireceğiz. Ayrıca, tarım için Bursaya yapılabilecek
bütün baraj ve göletleri inşa ediyoruz. Nitekim, pek çok baraj ve göleti
inşa ettik. Tarımı geliştirmek istiyoruz. Sanayisi de zaten
yeteri kadar gelişti diye düşünüyorum. Böylece istihdamı
artırmak, işsizliği azaltmak istiyoruz.
Sayın
Bektaşoğlu, heyelan konusu hakikaten çok önemli. Yani, özellikle ben
de o bölgeyi çok iyi biliyorum, defalarca gittik. Esasen, ben AFAD Üst Kurul
toplantısında -ben de AFADda Üst Kurul üyesiyim- bu meseleyi dile
getirdim. Yani bu sadece bizim Bakanlığın konusu değil, pek
çok belediyeleri, özel idareleri, büyükşehirleri ve Çevre ve Şehircilik
Bakanlığını, velhasıl bütün bakanlıkları
alakadar eden bir konu. Bu meseleyi önümüzdeki AFAD toplantısında tek
başına ele alacağız. Sizlerin de tavsiyeleri varsa, lütfen
bildirirseniz, birlikte bu meseleye el atmamız lazım. Yalnız,
biz şimdi Bakanlık olarak bazı bölgelerde, Trabzon ve Rizede
çığ ve heyelan için bir çalışma yaptık. Gerekirse
inşallah bunu da sizlere ben sunarım ve AFADla da ilgili bir
toplantı yapalım. Bu yolları da kısa zamanda açarız.
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Kovanlık Yolu bir aydır
açılmadı.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Tamam, ben onu
takip edeceğim Sayın Vekilim; haklısınız, ben onu
takip edeyim ve valiyle de görüşeceğim. Onu bir an önce açalım,
biz de gerekirse destek verelim efendim. Allaha şükür can kaybı yok,
ona sevindik; Allaha şükür, can kaybı olmadı.
Efendim, Sayın
Şimşek, yani biliyorsunuz biz Mersine Sorgun Barajı ve Pamukluk
Barajı gibi pek çok sayıda baraj, gölet inşa ediyoruz. Hatta,
Mersin Tarsusun su problemini de yeni isale hatlarıyla Allaha şükür
biz çözdük. Bu Pamukluk Barajıyla ilgili şu anda inşaat
hızlı bir şekilde yürüyor. Müteahhitten kaynaklanan bir problem
vardır. Gerek Sorgun gerekse Pamukluk Barajını bitirmenin
sözünü veriyorum.
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) E-hacizle ilgili bir sorum vardı.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Sayın
Karabıyık, bir kere, özellikle, biliyorsunuz, biz Maastricht
Kriterleri konusunda gerçekten Türkiye, ayrıca özellikle borçların
gayrisafi millî hasılaya oranı açısından dünyada en iyi
durumda olan bir ülkeyiz. O bakımdan, cari açıkta da hakikaten
diğer ülkelere, hatta Avrupa ülkelerine baktığınız
zaman bu sene çok iyi durumdayız. Yani ama biz binde 7 olarak tahmin
etmiştik ama siz binde 7 değil, binde 1,7 gibi bahsettiniz. Onu tabii
Maliye Bakanlığıyla görüşüp bakacağım. Size
yazılı olarak cevap veririz, şu anda o rakamlar tam aklımda
değil. Ama ekonomide bu yılı çok iyi -yani 2015
yılını- kapattığımızı ifade edeyim yani
cari açık açısından çok uygun bir şekilde kapattık.
Diğer Avrupa ülkelerine, hatta Japonyaya baktığımız
zaman durumumuz fevkalade iyi, gurur verici bir durum.
Sayın Kara, Antalya
ilinde özellikle yatak kapasitesinden bahsettiniz. Efendim, evvela
sağlıkta bütün Türkiye'de çok büyük mesafe katettik, bunu hiç kimse
inkâr edemez. Eskiden koğuşlar vardı, şimdi Türkiye'nin her
yerinde beş yıldızlı oteller gibi hastaneler
açıldı. Eksikler olabilir, tabii onları
tamamlayacağız, ben de not aldım. Hangi ilçede
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Parası olan gidiyor.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Efendim,
odası önemli değil. Biz koğuştan özellikle çok modern
sisteme geçtik.
NİYAZİ NEFİ
KARA (Antalya) Sayın Bakan, Kepez 500 bin nüfuslu, devlet hastanesi yok.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Ben
Antalyayı da bilen bir kişiyim, kusura bakmayın. Ta
Gazipaşadan Finikeye kadar adım adım gezen bir kişi
olarak söylüyorum: Antalyada eskiye göre sağlık durumu çok daha iyi,
üniversite hastanesi var.
NİYAZİ NEFİ
KARA (Antalya) Kepezde hastane var mı?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın
Tor, özellikle Kahramanmaraşta hakikaten büyük bir ağaçlandırma
seferberliğine başladık. Biz bu sene de özellikle bazı
bölgelerde bir ağaçlandırma seferberliği ilan ettik.
İnşallah, Kahramanmaraştaki açık alanları
ağaçlandıracağız. Hatta sizlerin tavsiye ettiği
bölgeler varsa onları da birlikte, hep beraber
Hakikaten Türkiyeyi daha
güzel yapmak için, daha yeşil bir Türkiyeyi gelecek nesillere
bırakmak için birlikte çalışalım. Hatta sizlerin tavsiye
ettiği alanlar varsa orada birlikte
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Bakan, mikrofonunuzu açıyorum efendim, sözlerinizi tamamlayınız.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Özellikle kuzey
ilçelerden bahsettiniz. Yani hangi yerde eksik varsa, açık alan varsa
bunları ağaçlandıralım.
Yalnız şöyle bir
durum var: Biz, ormanlık alanlarda, kendimize ait olan alanlarda
ağaçlandırma hemen yapıyoruz ama bazı alanlar geçmişte
mera olarak ilan edilmiş. Mera olunca müdahale edemiyoruz ancak Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığıyla bir protokol
imzaladık. Dedik ki: Meraları 3e ayıralım; çok iyi meraysa
hayvancılıkta kullanılıyor, o mera olarak kalsın;
bozuk meraysa, hayvancılıkta kullanılacaksa onu hem Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı hem bizim
Bakanlığımız ıslah etsin; bir de mera olarak
kullanılması mümkün olmayan dik eğimli, taşlık,
kayalık yerleri mera vasfından çıkarın, bize tahsis edin ve
bunu biz ağaçlandıralım. Pek çok ilde bunlar yapılıyor
şu anda. Muhtemelen o alanlar mera olarak gözüken alanlardır. Bu
konuda sizler de belirtirseniz bölgeyi, ilçeyi, biz ona göre onun takibini
yaparız.
Çok teşekkür ederim
efendim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
Birleşime saat 21.15e
kadar ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.25
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.18
BAŞKAN: Başkan Vekili
Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER : Mustafa AÇIKGÖZ
(Nevşehir), Zihni AÇBA (Sakarya)
------0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27nci Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
60 sıra sayılı
Kanun Teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Birinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci bölümde
yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
1inci madde üzerinde üç
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/414) ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ile 35 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Yakup Akkaya Aytuğ
Atıcı Bihlun
Tamaylıgil
İstanbul Mersin İstanbul
Mahmut Tanal Kadim Durmaz Lale
Karabıyık
İstanbul Tokat Bursa
Bülent Kuşoğlu Selin Sayek Böke
Ankara İzmir
MADDE 1- 21/6/1927 tarihli ve 1111 sayılı Askerlik Kanununun ek
1inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiş ve üçüncü fıkrası
yürürlükten kaldırılmıştır.
"Oturma veya
çalışma iznine sahip olarak işçi, işveren
sıfatıyla veya bir meslek ya da sanatı icra ederek, yurt içinde
geçirilen süreler hariç olmak üzere, toplam en az üç yıl süre ile fiilen
yabancı ülkelerde bulunan bu Kanun ile 1076 sayılı Yedek
Subaylar ve Yedek Askeri Memurlar Kanununa tabi yükümlüler, 38
yaşını tamamladıkları yılın sonuna kadar
durumlarını ispata yarayan belgelerle birlikte bağlı
bulundukları Türk konsoloslukları aracılığı ile
askerlik şubelerine başvurmaları ve 1.000 avro veya
karşılığı kadar yönetmelikte belirtilecek yabancı
ülke parasını, başvuru tarihinde tek seferde ödemeleri hâlinde
muvazzaf askerlik hizmetini yerine getirmiş sayılırlar."
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Arzu Erdem Mehmet
Günal Erhan
Usta
İstanbul Antalya Ankara
Kamil Aydın Kadir
Koçdemir Mustafa
Mit
Erzurum Bursa Ankara
Erkan Haberal
Ankara
MADDE
1- 21/6/1927
tarihli ve 1111 sayılı Askerlik Kanununun ek 1inci maddesinin
birinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş, ikinci
fıkra olarak aşağıdaki fıkra eklenmiş ve
üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
"Oturma veya
çalışma iznine sahip olarak işçi, işveren
sıfatıyla veya bir meslek ya da sanatı icra ederek, yurt içinde
geçirilen süreler hariç olmak üzere, toplam en az üç yıl süre ile fiilen
yabancı ülkelerde bulunan bu Kanun ile 1076 sayılı Yedek
Subaylar ve Yedek Askeri Memurlar Kanununa tabi yükümlüler, 38
yaşını tamamladıkları yılın sonuna kadar
durumlarını ispata yarayan belgelerle birlikte bağlı
bulundukları Türk konsoloslukları aracılığı ile
askerlik şubelerine başvurmaları ve 1.000 avro veya
karşılığı kadar yönetmelikte belirtilecek yabancı
ülke parasını, başvuru tarihinde defaten ödemeleri hâlinde
muvazzaf askerlik hizmetini yerine getirmiş sayılırlar."
"Türk
vatandaşlarından aşağıdaki şartların tümünü
taşıyanlar, bağlı bulundukları yurt
dışı temsilciliklerimiz aracılığıyla
askerlik şubelerine başvurmak suretiyle askerlik hizmetini yerine
getirmiş sayılırlar.
a)
Yurt dışında doğarak veya kanuni rüşt yaşına
kadar ikamet amacıyla yabancı bir ülkeye giderek oturma ve/veya
çalışma izni ile yurt dışında yaşıyor olmak
ya da kanuni rüşt yaşına kadar Türk
vatandaşlığının yanında başka bir ülkenin
vatandaşlığını da kazanmış olmak.
b)
Başvurusu sırasında bulunulan yaşın en az
yarısı kadar süre ile yabancı ülkede ikamet etmiş olmak.
c)
Kanuni rüşt yaşına kadar alınan eğitimin en az
beş yıllık bölümünü yabancı ülkede tamamlamış
olmak.
ç)
Başvuru tarihi itibarıyla halen yurt dışında
yaşıyor olmak."
BAŞKAN Şimdi
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Kanun Tasarısının 1inci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Mizgin
Irgat Abdullah
Zeydan
Diyarbakır Bitlis Hakkâri
Erol Dora Dilek
Öcalan Berdan
Öztürk
Mardin Şanlıurfa Ağrı
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI SEMA RAMAZANOĞLU (Denizli)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge üzerinde Sayın Erol Dora,
Mardin Milletvekili.
Buyurun Sayın Dora. (HDP
sıralarından alkışlar)
EROL DORA (Mardin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Askerlik Kanunu ve
bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun
tasarısının 1inci maddesi üzerinde Halkların Demokratik
Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
1inci maddeyle yapılan değişiklikle mevcut durumda yurt dışında
yaşayan yurttaşlardan dövizle bedelli askerlik yapacaklardan
alınacak ücretlerde düzenlemeye gidilmektedir. Oysaki bu yapılan
düzenleme hiçbir şekilde kalıcı bir çözüm getirmemektedir.
Mevcut durumda dövizle veya zaman zaman çıkarılan bedelli askerlik
yapma olanağından toplumun büyük bir kısmı
yararlanamamaktadır.
Değerli milletvekilleri,
Türkiyede askerlik yapmak istemeyen ve zorunlu olarak silah altına
alınan milyonlarca yurttaş vardır. Bunun gibi düzenlemeler
askerlik sorununa sadece mevcut siyasal iktidarın popülist
yaklaşımıyla çözüm gibi sunulmaktadır. Temel sorun, ifade
ettiğimiz gibi, askerliğin zorunlu hâlden çıkarılması
ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları nazarında
vicdani ret hakkının tanınarak askerlik yapmak istemeyen
yurttaşların kamu görevi yapmasını mümkün
kılmaktır. Zorunlu askerlik, ulus devlet ve ulusal egemenlik
kavramlarının uluslararası ilişkilerde nasıl
belirleyici olduğu 19uncu ve 20nci yüzyıllara özgü bir
kavramdır. Bu yüzden, son yıllarda Avrupa Birliği ülkelerinin
bazıları zorunlu askerlikten vazgeçme yolunu seçerken tümü vicdani
retçiliği bir hak olarak kabul etmektedirler.
Değerli milletvekilleri,
Türkiyede, her yıl, askerlik çağına gelmiş binlerce
yurttaşın bu zorunluluğu olabildiğince geciktirmek için çabaladığı,
bunun yanında ekonomik durumu iyi olan yurttaşların ise bedelli
askerlik gibi alternatif muafiyet düzenlemelerine umut
bağladığı bir sır değildir. Diğer taraftan,
özellikle Avrupada zorunlu askerliğin aşamalı olarak terk
edilmeye başlaması, vicdani retçiliğin tüm Batı ülkelerinde
kabul edilmesi, retçiliğin kabulü yönünde uluslararası
kuruluşların Türkiyeye yaptığı uyarılar, Türkiye
Silahlı Kuvvetlerinin yeniden organize olma yönünde eğilimleri
birlikte değerlendirildiğinde Türkiyede de zorunlu askerlik ve
vicdani ret konularında çağın gerisinde uygulamalardan
vazgeçilmesi ve bu konuda evrensel gelişmeler
ışığında düzenlemelerin yapılması konusunda
tartışmaların arttığını gözlemlemekteyiz.
Değerli milletvekilleri,
günümüzde Avrupa Birliği ülkelerinin tamamında yurttaşların
vicdani ret hakkı yasalarda güvence altına
alınmıştır. Yine bu ülkelerin tamamına
yakınında, yurttaşlara silah altında askerliğe
alternatif olarak alternatif kamu hizmeti yapma olanağı
tanınmaktadır. Bu ülkelerde vicdani retçiler, hastanelerde, sivil
toplum örgütlerinde, eğitim ve hayır kurumlarında, göçmen
bürolarında, rehabilitasyon merkezlerinde, itfaiye ve kurtarma
örgütlerinde vesair hizmet sunmaktadırlar. Zorunlu, alternatifsiz ve uzun
süreli askerlik uygulamasının olduğu ülkelerde demokrasinin
bireyler ve topluluklar aleyhine kısıtlandığı
açıktır. Başka bir açıdan, devlet-birey ilişkisinde
devletin kendi talepleri ve çıkarları için askerliği zorunlu
hâle getirmesi bireysel özgürlükleri kısıtlayıcı bir
mantalite taşımaktır.
Değerli milletvekilleri,
birçok ülkede askerlik hizmeti silahlı kuvvetlerdeki dönüşümler
doğrultusunda yeniden düzenlenmektedir. Bazı ülkeler profesyonel
askerliğe geçerken, bir kısım ülkelerde askerlik süresi kısalmakta,
ordulardaki sözleşmeli askerlerin sayısı göreceli olarak
artırılmaktadır. Demokrasinin gelişmesi ve özgürlük
taleplerinin yükselmesiyle beraber devlet-toplum ve devlet-birey ilişkisi
de dönüşüm yaşamak zorundadır. Bu dönüşüm, hak taleplerinin
demokrasi ve özgürlükler lehine genişlemesi eğilimi de
göstermektedir.
Bu gelişme
eğiliminin önemli bir safhası da askerlik kurumunun yeniden
düzenlenmesi yönünde olmalıdır. Bugün Anayasamızı da
incelediğimizde aslında askerlik hizmetinin zorunlu
olmadığı da gözükmektedir. Bu açıdan da Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin de vermiş olduğu birçok kararda da belirttiği gibi,
vicdani ret hakkı, evrensel bir haktır ve bunun tanınması
yönünde de aslında yalnız yasal düzenlemelerle yetinebileceğimiz
de açıkça ortaya çıkmaktadır.
Bunları da göz önünde
bulundurduğumuzda, bugün, çağımızda, 21inci yüzyılda
artık askerliğin zorunlu olmaktan çıkarılarak, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarını da göz önünde
bulundurarak, yasal düzenlemelerle zorunlu olmaktan çıkarılması
gerektiğini belirtiyor, bu duygularla, yine, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Dora.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunarken karar yeter sayısı talebinde bulunulmuştur.
O nedenle karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul
edilmemiştir.
Şimdi diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Arzu Erdem (İstanbul) ve arkadaşları
MADDE
1- 21/6/1927 tarihli ve 1111
sayılı Askerlik Kanununun ek 1inci maddesinin birinci
fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş, ikinci
fıkra olarak aşağıdaki fıkra eklenmiş ve
üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
"Oturma veya
çalışma iznine sahip olarak işçi, işveren
sıfatıyla veya bir meslek ya da sanatı icra ederek, yurt içinde
geçirilen süreler hariç olmak üzere, toplam en az üç yıl süre ile fiilen
yabancı ülkelerde bulunan bu Kanun ile 1076 sayılı Yedek
Subaylar ve Yedek Askeri Memurlar Kanununa tabi yükümlüler, 38
yaşını tamamladıkları yılın sonuna kadar durumlarını
ispata yarayan belgelerle birlikte bağlı bulundukları Türk
konsoloslukları aracılığı ile askerlik şubelerine
başvurmaları ve 1.000 avro veya karşılığı
kadar yönetmelikte belirtilecek yabancı ülke parasını,
başvuru tarihinde defaten ödemeleri hâlinde muvazzaf askerlik hizmetini
yerine getirmiş sayılırlar."
"Türk
vatandaşlarından aşağıdaki şartların tümünü
taşıyanlar, bağlı bulundukları yurt
dışı temsilciliklerimiz aracılığıyla
askerlik şubelerine başvurmak suretiyle askerlik hizmetini yerine
getirmiş sayılırlar.
a)
Yurt dışında doğarak veya kanuni rüşt yaşına
kadar ikamet amacıyla yabancı bir ülkeye giderek oturma ve/veya
çalışma izni ile yurt dışında yaşıyor olmak
ya da kanuni rüşt yaşına kadar Türk
vatandaşlığının yanında başka bir ülkenin
vatandaşlığını da kazanmış olmak.
b)
Başvurusu sırasında bulunulan yaşın en az
yarısı kadar süre ile yabancı ülkede ikamet etmiş olmak.
c)
Kanuni rüşt yaşına kadar alınan eğitimin en az
beş yıllık bölümünü yabancı ülkede tamamlamış
olmak.
ç)
Başvuru tarihi itibarıyla halen yurt dışında
yaşıyor olmak."
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI SEMA RAMAZANOĞLU (Denizli) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge üzerinde konuşmak isteyen
Sayın Arzu Erdem, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Erdem.
(MHP sıralarından alkışlar)
ARZU ERDEM (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bu hafta, Beyaz Baston Körler
Haftası. Karanlıkta Yolculuk etkinliğine
katılmanızı şiddetle tavsiye ediyorum. Görme engelinin ne
kadar zor bir engel olduğunu, göremeyen bir anne anlattı bana. Bana
çocuğumun olup olmadığını sordu ve ben Var. dedim.
Kendisi bana Benim de var ama ben çocuğumu hiç göremedim. dedi. Ben de
Siz yüreğinizle görüyorsunuz. dedim. Temennim, görebilip de
göremeyenlerin vicdanlarının harekete geçerek gözlerinin
açılmasıdır.
Askerlik Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, birinci bölüm, 1inci
madde hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım.
Değerli milletvekilleri,
aziz Türk milletimizin refah ve huzurunu artırmak, beklenti ve taleplerini
yerine getirmek adına bütün milletimizi memnun eden ve adaletli bir
şekilde yapılan her düzenlemeye Milliyetçi Hareket Partisi olarak her
tür desteği verdik, bundan sonra da vermeye devam edeceğiz.
Yurt dışında
yaşayan vatandaşlardan tasarıda belirtilen kriterleri
taşıyanların, askerlik hizmetlerini yerine getirmiş
sayılmaları için ödemeleri gereken 6 bin avro veya
karşılığı yabancı ülke parası
tutarındaki bedelin, bin avro veya karşılığı
yabancı ülke parasına düşürülmesi öngörülmüştür.
İktidar partisi, bu düzenlemeyi yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımızı Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlığında tutmak adına
yaptığını öne sürmektedir. Aslına bakarsanız bu
durum, ülkemizi uluslararası arenada zora sokmaktadır. Yurt
dışında yaşayan ülke vatandaşlarımız için
bedelli askerlik daha önce 10 bin avroydu. Bu, önce 6 bin avroya düşürüldü,
şimdi ise bin avroya düşürülecektir. Bu kademeli düşüş,
öncelikle kafa karıştırmaktadır, tutarsız da
görünmektedir. Kendi ülke vatandaşlarını kaybetme korkusundan
ziyade, ne yazık ki oy kaygısıyla yapılmış bir
düzenleme olarak da algılanabilmektedir.
Hâlbuki Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlığı, parayla alınıp satılabilecek
bir değer değildir, şanlı, şerefli bir kimliktir.
Bağımsızlık yolunda milletimizin nasıl fedakârlıklar
yaptığını, sonunda İstiklâl Marşıyla
istiklaline kavuştuğunu hepimiz biliyoruz. Yediden yetmişe
kadınıyla erkeğiyle topyekûn bir milletin, birlik ve beraberlik
ruhuyla yenilmez zannedilen düşmanı nasıl alt ettiğini de
biliyoruz. Hepimiz, Çanakkalede ve Anadoluda yazılan kahramanlık
destanlarıyla büyüdük. Bu duygulara aynen sahibim ve sahip olmaktan da
şeref duyuyorum. Ecdadımızın vatanını
düşmanlara terk etmediği gibi, bizler de Milliyetçi Hareket Partisi
olarak aynı şekilde vatanımızı
çiğnetmeyeceğimizi ısrarla ve inançla ifade ediyoruz. Bu
inancımızı, birlik ve beraberliğimize sahip çıkarak
perçinlemeliyiz. Ben de yurt dışında doğdum ve orada
yaşadığım süre içerisinde vatan, millet ve bayrak
sevdasıyla bir dönem geçirdim. İmkânım olmasına rağmen
Alman vatandaşlığına geçmedim ve ben eminim ki yurt
dışında yaşayan kardeşlerimizin hepsi benimle
aynı duygulara sahipler.
Vatandaşlık
karşılığında belirlenmiş olan bu tarz bedeller
caydırıcı değildir, aynı zamanda belirleyici de
değildir. Bu farklı bedellendirmeler, ayrıca daha önce yüksek
bedeller ödemiş olanlar ile en son düşük bedelden istifade edenler
arasında adaletsizlikler oluşturmaktadır. Bu zamana kadar ödeme
yapmış olanların farkları geri ödenmeyecektir. Sormak
istiyorum size: 10 bin avro ödeyenlerin suçu neydi öyleyse? Adaletsizliği
düzeltelim derken başka bir adaletsizliğe sebep olmuş olmuyor
muyuz?
Yurt dışında
sorun yaşayan birçok Türk kardeşimiz var elbette. Bir yandan ekonomik
zorluklarla mücadele ederken, diğer yandan, vatanından uzak, hasret
içerisinde yaşamak zorunda kalıyorlar. Bu kardeşlerimizin önemli
sorunlarından bir tanesi de elbette ki askerlik. Milliyetçi Hareket
Partisi olarak biz isterdik ki bu düzenleme, milletimiz adına eşit
bir şekilde yapılsın. Temennimiz, 575 bin kişiyi kapsayacak
olan bu düzenlemenin, aziz milletimizin ortak menfaatlerinin temsili adına
eşit ve adil şekilde yapılacak olmasıdır.
Buradan, yurt
dışında yaşayan tüm Türk kardeşlerimize, onların
sesi ve yüreği olduğumuzu, Milliyetçi Hareket Partisi olarak tüm
sorunlarının çözümünün mücadelecisi de
olacağımızı belirterek sözlerime son veriyorum.
Teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Erdem.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Üçüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/414) ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan ile 35 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Aytuğ
Atıcı (Mersin) ve arkadaşları
MADDE 1- 21/6/1927 tarihli ve
1111 sayılı Askerlik Kanununun ek 1inci maddesinin birinci
fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş ve üçüncü fıkrası yürürlükten
kaldırılmıştır.
"Oturma veya
çalışma iznine sahip olarak işçi, işveren
sıfatıyla veya bir meslek ya da sanatı icra ederek, yurt içinde
geçirilen süreler hariç olmak üzere, toplam en az üç yıl süre ile fiilen
yabancı ülkelerde bulunan bu Kanun ile 1076 sayılı Yedek
Subaylar ve Yedek Askeri Memurlar Kanununa tabi yükümlüler, 38
yaşını tamamladıkları yılın sonuna kadar
durumlarını ispata yarayan belgelerle birlikte bağlı
bulundukları Türk konsoloslukları aracılığı ile
askerlik şubelerine başvurmaları ve 1.000 avro veya
karşılığı kadar yönetmelikte belirtilecek yabancı
ülke parasını, başvuru tarihinde tek seferde ödemeleri hâlinde
muvazzaf askerlik hizmetini yerine getirmiş sayılırlar."
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Katılıyor musunuz? Öyle anladım.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Olmaz, olmaz. Olur mu öyle bir şey? Yani, baskı mı vardı,
döndü?
BAŞKAN Değerli
milletvekilleri, Komisyonun çoğunluğu olmadığı için
İç Tüzükümüze göre katılamaz.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Efendim, öyle bir şey olur mu? Kendi iradesi.
BAŞKAN Efendim, öyle
bir cümle İç Tüzüke göre doğru değil. Komisyon temsilcisi,
İç Tüzükün 45inci maddesine göre ancak bunun reddini isteyebilir. Kabul
edilebilmesi için Komisyon çoğunluğunun burada olması gerekir.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkanım, siz yönlendiriyorsunuz, sayın sözcü
katıldı.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Belki Komisyonu çağıracaktı.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Yani, baskı altında mıydı, bir tehdit mi vardı?
Niçin caydın sözünden?
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI SEMA RAMAZANOĞLU (Denizli)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge üzerinde Sayın Aytuğ
Atıcı, Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın
Atıcı. (CHP sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
60 sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair torba-
Kanun Tasarısının 1inci maddesiyle ilgili verdiğimiz
önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Verdiği sözü tutan,
böylece şerefini ve namusunu koruyabilen milletvekillerini saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
bir soru sormak istiyorum: Sayın Başbakan eğer bir söz verirse
inanır mısınız? Normalde herkesin inanması lazım,
seversiniz sevmezsiniz, fikirlerini beğenirsiniz beğenmezsiniz, bu
ülkenin Başbakanıdır, bir söz verdiği zaman bu söze
inanmanız lazım. Ancak, Başbakan verdiği sözü tutmayarak
kendi güvenilirliğini maalesef zedelemiştir. Bu, beni ilgilendirmez,
kendisi bilir, kendi güvenilirliğini kendisi zedeleyebilir ancak
Başbakanlık makamının da onurunu zedelemiştir ve
siyasetçilere olan güvenin de azalmasına neden olmuştur.
Halkımız, önemli bir şekilde siyasetçileri
yalancılıkla itham eder olmuştur. İşte biz buna
üzülüyoruz. Başbakan ne demişti, hatırlayın: Artık
torba yasa gelmeyecek. Peki, ne oldu? Neredeyse bütün yasalar, şu anda
görüştüğümüz yasa da torba teklif şeklinde
karşımıza geldi ve ben de bunu üzüntüyle kınıyorum.
Yani, Başbakan böyle yaparsa, Cumhurbaşkanı böyle yaparsa,
diğer siyasetçilerin ne yaptığı aslında hiç de önemli
değil, halk artık güvenini kaybetmiştir bir kere.
Şimdi, 1inci maddeyle
neyi düzenliyorsunuz? Diyorsunuz ki: Toplam en az üç yıl süreyle fiilen
yabancı ülkede bulunanlar bin avro öderse askerliklerini yapmış
olarak kabul edilecek. Burada bizi rahatsız eden iki konu var. Bir
tanesi: Para birimi neden avro? Neden? Türkiye Cumhuriyetinin para birimini
kullanmıyorsunuz da neden avroyu kullanıyorsunuz? Kendi para
birimimize güveniniz mi yok? Ekonomimize mi güveniniz yok? Hani güçlü bir
ekonomimiz vardı, hani Türkiye Cumhuriyeti devleti güçlü bir devletti,
neden para birimimize güvenmiyorsunuz? Aslında güvenmemekte
haklısınız çünkü ekonominin de iyi gitmediğini siz en az
bizim kadar biliyorsunuz. Türk lirasından 6 sıfır
atıldığında, hepimiz hatırlayalım, davul zurna
çaldırmıştınız, İşte ekonomi böyle olur.,
İşte 6 sıfır attık. diye cakalanıyordunuz. O
zamanlar, yine hatırlayın, 1 lira 1 dolara, 1 dolar 1 avroya
eşitti. Hatta bankalar para birimlerini değiştirmek için hiçbir
şekilde işlem ücreti bile almıyorlardı. Aradan sadece on
iki yıl geçti. AKP hükûmetleriyle geçen on iki yıl sonunda şimdi
1 avro 1 dolara hâlâ eşit ancak 1 avro veya 1 dolar, 3 liranın
üzerine çıktı. Benim bu konuda başka hiçbir şey söylememe
gerek yok. Siz, ekonomimizin güçlü olmadığını ve
paramıza güvenmediğinizi itiraf etmiş bulunuyorsunuz.
İkinci bizi
rahatsız eden konu: Yurt dışında, yurt içinde bedelli
askerlik yaptırıyorsunuz. Bu parayı ödeyemeyenleri ise ölüme
gönderiyorsunuz. İşte, bu, bizi rahatsız ediyor. Anayasa diyor
ki: Vatan hizmeti her Türkün hakkı ve ödevidir. Parası olmayan
yapamaz. demiyor. Eğer parası olana bedelli askerlik yaptırmaya
çalışırsanız parası olmayan ya da askerlik yapmak istemeyenlere
de çözüm bulmak, çözüm üretmek mecburiyetindesiniz yani eşitliği
sağlamak durumundasınız ama eşitlikten ne
anladığınızı hepimiz çok iyi biliyoruz.
Ne yapabilirsiniz?
Öğrencilere yaz tatilinde askerlik hizmeti yaptırabilirsiniz mesela.
Çok uzun süreli ödeme sağlayabilirsiniz. Kışla yerine kamu
hizmeti yaptırabilirsiniz. Gerçekten yoksul ise ödeme hiç almayabilirsiniz
ama siz, her zaman olduğu gibi burada da ayrım yapıyorsunuz.
Yani, vatandaşların devletten duygusal olarak kopmasına neden
oluyorsunuz, yazık ediyorsunuz.
İyi akşamlar
diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Atıcı.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
2nci madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere toplam dört önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 2nci
maddesiyle 1111 sayılı Askerlik Kanununa eklenen geçici 53üncü
maddenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Coşkun Çakır Ramazan Can Osman
Aşkın Bak
Tokat Kırıkkale Rize
Abdurrahman Öz Hüseyin
Özbakır Gökcen
Özdoğan Enç
Aydın Zonguldak Antalya
Hakan Çavuşoğlu
Bursa
GEÇİCİ MADDE 53-
Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce dövizli askerlik
hizmetinden yararlanmak üzere başvuranlardan, ek 1 inci maddede belirtilen
şartları taşıyanlar, 1.000 Avro veya karşılığı
kadar yönetmelikte belirtilen yabancı ülke parasını ödemiş
olmak kaydıyla askerlik hizmetini yerine getirmiş
sayılırlar.
Bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten önce 38 yaşını tamamladıkları
yılın sonuna kadar dövizle askerlik hizmetinden yararlanmak üzere
başvurmayanlar ile başvurdukları hâlde döviz ödemelerini
tamamlamadıkları için dövizle askerlik hizmeti kapsamından
çıkartılanlardan Ek-1inci maddedeki şartları
taşıyanlar, 31 Aralık 2017 tarihine kadar 1.000 Avro veya
karşılığı kadar yönetmelikte belirtilecek yabancı
ülke parasını başvuru sırasında defaten ödemeleri
kaydıyla muvazzaf askerlik hizmetini yerine getirmiş
sayılırlar.
Yukarıdaki fıkralar
kapsamına girenlerin fazladan yaptıkları ödemeler iade edilmez.
BAŞKAN Şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/414) ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ile 35 milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 2nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Murat Bakan Bihlun
Tamaylıgil Lale
Karabıyık
İzmir İstanbul Bursa
Kadim Durmaz Mahmut
Tanal Selin Sayek
Böke
Tokat İstanbul İzmir
Yakup Akkaya
İstanbul
MADDE 2- 1111
sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 53-
Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce dövizle askerlik
hizmetinden yararlanmak üzere başvuranlardan, ek 1 inci maddede belirtilen
şartları taşıyanlar, 1.000 Avro veya
karşılığı kadar yönetmelikte belirtilen yabancı
ülke parasını ödemiş olmak kaydıyla askerlik hizmetini
yerine getirmiş sayılır. Bunların fazladan yapmış
oldukları ödeme tutarları kendilerine iade edilir.
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Mehmet Günal Erhan
Usta Erkan
Haberal
Antalya Samsun Ankara
Kamil Aydın Kadir
Koçdemir Mustafa
Mit
Erzurum Bursa Ankara
BAŞKAN Şimdi,
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye
Büyük Milleti Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Kanun Tasarısının 2nci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Mizgin
Irgat Abdullah
Zeydan
Diyarbakır Bitlis Hakkâri
Erol Dora Dilek
Öcalan Berdan
Öztürk
Mardin Şanlıurfa Ağrı
BAŞKAN Komisyon
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
önergeye katılıyor mu?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI SEMA RAMAZANOĞLU (Denizli)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmetin ve
Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde konuşacak var
mı, gerekçe mi okutayım?
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Berdan Öztürk konuşacak.
BAŞKAN Sayın
Berdan Öztürk, Ağrı Milletvekili.
Buyurun Sayın Öztürk.
(HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
BERDAN ÖZTÜRK
(Ağrı) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tasarının 2nci
maddesi için verdiğimiz değişlik önergesi üzerinde partim
adına söz almış bulunmaktayım.
Değerli milletvekilleri,
kanuni bir düzenleme yapıldığı zaman, bir
değişiklik yapıldığı zaman, bunun adil
olması ve herkese, aynı durumda olan tüm kesimlere eşit
şekilde uygulanması gerekiyor. Bu maddede,
baktığımız zaman, parası olan askerlik yapmasın,
parası olmayan gidip askerlik yapsın. Bu, tamamıyla adaletsiz
bir düzenlemedir, yanlıştır, hukuka ve vicdana
uymamaktadır. Askerlik meselesinin kesin bir şekilde çözülebilmesi
için, bu sorunun çözüme kavuşturulabilmesi için tek yol vardır, vicdani
ret yolunu devletin tanıması, Meclisin bu yönde adım
atmasıdır.
Vicdani ret nedir? Vicdani
redde baktığımız zaman, en basit anlamıyla, kişilerin
ahlaki tercihleri farklı olabilir, kişilerin farklı politik
görüşleri olabilir, aynı şekilde, kişiler dinî
inançlarından dolayı askerlik yapmamak isteyebilirler; bu,
onların en doğal hakkıdır. Bu sebeple, vicdani ret
müessesesinin din ve vicdan özgürlüğü kapsamında
değerlendirilmesi gerekiyor. Sizlerin de bildiğiniz gibi, hem
Anayasada hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde hem de Medeni
ve Siyasal Haklar Sözleşmesinde vicdani ret hakkı, din ve vicdan
özgürlüğü hakkı tanınmıştır. Bu açıdan, en
uygun düzenlemenin vicdani ret hakkı olduğunun altını bir
kez daha çizmek istiyorum.
Savaşlara
karşı olan, savaşların yürütücüsü olan ordulara hizmet
etmek istemeyen kişilere zorla üniforma giydirip eline silah verilmemesi
gerekir. Çünkü yurttaş kişi, politik görüşleri ve dinî
inançları doğrultusunda ordusuz, sınırsız, devletsiz,
özgür bir dünyada yaşama isteğini bu yolla, bu yöntemle ifade etme
hakkına sahiptir. Emir almak ve vermek, itaat etmek ve hükmetmeye
dayalı militarist bir yapı içerisinde yer almak istemeyen,
şiddet kullanmayı ve insan öldürmeyi istemeyen yurttaşları
bir avuç kesimin, zümrenin çıkarları için cepheye sürüp Git,
şehit ol. diyemezsiniz. Erkek millet, asker millet, askerlik
yapmayana adam denmez tarzında hem eril zihniyeti yansıtan hamaset
ve gericilik kokan bu zihniyetle gündelik hayatta her gün yeniden
ürettiğiniz bir kurumun, siyasette de nasıl yer işgal
ettiğini hepiniz çok iyi biliyorsunuz. Bu ülkenin yakın tarihi
vesayet rejiminin tahribatlarıyla doludur.
Değerli milletvekilleri,
devletin, vicdani ret hakkına karşı geliştirdiği
direncin aşağıdan yukarıya militarist bir toplum yaratma
hevesi ve kürdistanda süregelen orta yoğunluklu savaşla yakından
ilgisi, alakası vardır. Özellikle son otuz yılda yürütülen bu
kirli savaşta zorunlu askerlik uygulaması, savaşın
sürdürülebilmesinin temel nirengi noktası olmuştur.
Yoksul, emekçi halk çocuklarının hep cepheye sürülerek şehitlik
hamasetiyle savaş, sürdürülebilir ve katlanılabilir bir düzeyde
tutulmaya çalışılmıştır.
Soruyorum sizlere: Bu savaşta
neden hep yoksul, emekçi halk çocukları ölüyor? Bugüne kadar
girişilen bu kirli savaşta kaç tane milletvekilinin çocuğu, o
çok övündüğünüz şehadet şerbetini içmiştir, kaç tane
bakanın çocuğu, kaç tane generalin çocuğu, kaç tane zenginin
çocuğu şehadet şerbeti içmeye nail olmuştur? Biz biliyoruz
ki o halkın çocuklarına içmeyi tavsiye ettiğiniz şehadet
şerbetini çocuklarınızın içmesinden hepinizin ödü kopuyor.
Savaş naraları atan bakanların, çığırtkanlık
yapan vekillerin, masa başında operasyon yürüten yüksek rütbelilerin
çocukları da yüksek bedeller ödeyerek yapıyorlar askerliğini.
Sizin de bildiğiniz gibi bunlar da bu şekilde askerliğini
yapıyorlar, ödedikleri bedel, TL cinsinden, dolar cinsinden, euro
cinsindendir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BERDAN ÖZTÜRK (Devamla)
Sayın Enerji Bakanı, şehit olmak istiyor. Buyursun gitsin
Cizreye, Sura, Silopiye, kim tutuyor kendisini? Madem savaşmaya bu
kadar meraklısınız, neden çocuklarınızı
göndermiyorsunuz oralara? Öyle vatanseversiniz ki vatanseverliğiniz nutuk
atıp, parayla askerlik yaptırmaktan ibarettir. Boşuna
dememişler zenginimiz bedel öder, yani para öder, askerimiz fakirdendir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Öztürk.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Karar yeter sayısı istiyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı talebi
vardır, karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi,
okutacağım iki önerge, aynı mahiyette bulunduğundan
önergeleri birlikte işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge
sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini
okutacağım.
Şimdi aynı
mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 2nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Erhan
Usta Erkan Haberal
Antalya Samsun Ankara
Kamil Aydın Kadir
Koçdemir Mustafa
Mit
Erzurum Bursa Ankara
MADDE 2- 1111
sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 53-
Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce dövizle askerlik
hizmetinden yararlanmak üzere başvuranlardan, ek 1inci maddede belirtilen
şartları taşıyanlar, 1.000 Avro veya
karşılığı kadar yönetmelikte belirtilen yabancı
ülke parasını ödemiş olmak kaydıyla askerlik hizmetini
yerine getirmiş sayılır. Bunların fazladan yapmış
oldukları ödeme tutarları kendilerine iade edilir.
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Murat Bakan Lale
Karabıyık Kadim
Durmaz
İzmir Bursa Tokat
Mahmut Tanal Yakup
Akkaya Bihlun
Tamaylıgil
İstanbul İstanbul İstanbul
Selin Sayek Böke
İzmir
BAŞKAN Komisyon
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI SEMA RAMAZANOĞLU (Denizli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önergeler hakkında Kamil
Aydın, Erzurum Milletvekili.
Buyurun Sayın
Aydın. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
KAMİL AYDIN (Erzurum)
Saygıdeğer Başkan, çok kıymetli milletvekilleri; ilgili
maddeye verdiğimiz önerge nezdinde bir konuşma yapmak üzere
huzurlarınıza geldim. Öncelikle bütün hazırunu saygıyla
selamlıyorum.
Efendim, bütün siyasi
icraatlarda olduğu gibi Hükûmetin millî savunma gibi, Türk Silahlı
Kuvvetleri gibi çok ciddi bir yapıyla ilgili ikircikli politikalardan uzak
durmasını özellikle tavsiye ediyoruz. Yurt içi ya da yurt
dışı bedelli askerlik kavramının içeriği,
tanımı, hatta bedeli dahi birtakım siyasi mülahazalarla, zaman
zaman değişkenlik arz etmiştir. Yani, daha önceleri Efendim,
herkes parasını verecek. Mehmetimin günahı ne? Mehmet neyi
verecek?ten çark edip Bedelli askerliği nasıl yapıyoruz? Kaç
yapalım, 20 mi olsun, 15 mi olsun? noktasına geldik. Düne kadar,
yine, yetkili ağızlardan hep duyduğumuz bu yapıyı
zedeleyici birtakım ifadelerden çark edildiğini fark ediyoruz. Ne
idi? Bağırsaklarını temizleyen bir Türk Silahlı
Kuvvetlerinden, karton ordu ifadelerinden, Orası yan gelip yatma yeri
değil. denen aşağılayıcı ifadelerden bugün millî
ve yerli noktasına geldik.
Gelenekten geleceğe
demeye çalışıyoruz. Evet, bunu demek için Milliyetçi Hareket
Partisinin kırk altı yıllık mazisine bir bakın,
söylemleri ile eylemleri arasında büyük bir tutarlılık
vardır. Çünkü, her zaman önce ülke ve millet çıkarlarını ön
plana almış bir harekettir; günübirlik, konjonktürel değildir.
Şimdi, özellikle Türk
Silahlı Kuvvetlerinin millî ve yerli platforma oturtulmasının
mazisi çok eskidir. Adını dahi telaffuz edemediğiniz Yusuf Has
Hacibin Kutadgu Biligine bakarsanız devlet büyüklerine birtakım
tavsiyeler vardır. Burada da ordunun, silahlı gücün, aynen
yıllar sonra, asırlar sonra Mustafa Kemalin Yurtta sulh, cihanda
sulh! özdeyişinin çok detaylı bir anlatımı vardır.
Dolayısıyla, bugün ricamız bu bağlamdadır. Tekrar
içeride ve dışarıda barışı, huzuru, güvenliği
önceleyen bir yapıya kavuşmayı istiyoruz.
Bunları söyledikten
sonra, bir iki de hepimize gelen birtakım sıkıntıların
ifadesi söz konusu. Efendim, sadece kadro fazlalığı olan
albaylarımızın emekliliğe sevk edilmesinin teşviki değil,
bizim Türk Silahlı Kuvvetlerimizde gerçekten kanayan yara hâline
dönüşmüş birtakım sıkıntılarımız var.
Özellikle uzman erbaşlarımızın, Sayın
Başbakanın çeşitli siyasi mülahazalarda kullanıp
Özellikle
Malatya mitingini çok iyi hatırlıyorum. 28 Ekimde Malatya mitinginde
beyan ettiği bir ek gösterge vardı. 2200den 3000e
çıkaracağız! denirken bir sürü uzman erbaş
arkadaşımız şu şikâyette bulundu: Biz hiçbir zaman
2200 ek gösterge karşılığında bir ücret almadık
ki. Çünkü onları engelleyici aynı yapı içerisindeki, efendim,
birtakım maddelerle bu engellenmiş. Yani 2nci dereceye, 1inci
dereceye gelme imkânımız hiç olmadı ki
Dolayısıyla,
bu arkadaşlarımızın, şu anda gerçekten cansiparane
mücadele içinde olan, teröre karşı canlarını ortaya koyan
bu kardeşlerimizin bu haklarının bir an önce düzeltilmesini
istiyoruz. Aksi takdirde, onların maaşlarına yansıyan, bu
ek göstergeden kaynaklanan durum rütbelilerde 400ken onlarda 100 TL
civarındadır.
Diğer bir
sıkıntılı grubumuz: Yine, Millî Savunma
Bakanlığı ya da Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde
çalışan sivil memur kardeşlerimiz var. Kâğıt üzerinde
657ye tabi olup ama uygulamada ikircikli bir yapıya sahip olunan bir
durum söz konusu.
Bu
arkadaşlarımız da özellikle 232 ve 233üncü maddelerinin
engelleyici olduğunu belirtiyorlar. Hizmet tanımları yok.
Memur atfediliyorlar ama bulundukları kurum içerisinde istedikleri
işi yapmak zorunda kalıyorlar kurum amirinin ifadesiyle. Bunlar,
gerekirse de, efendim, 145inci maddenin engelleyici olmasına rağmen
askerî mahkemelerde yargılanıyorlar.
Diğer bir şey ise:
Bunların özlük haklarının düzeltilmesi ve eğer askerî bir
memuriyet söz konusu ise lojmanlardan -yüzde 55, yüzde 45 subay ve
astsubayların yararlandığı lojman imkânından- bunlara
sadece, diğer uzman ve memurlarla beraber, yüzde 5lik bir dilim reva
görülmüştür.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KAMİL AYDIN (Devamla) -
Bunların düzeltilmesini, bir de malullerin şartlarının
yeniden ele alınarak, gerçekten, gazilik tanımının da
yeniden ele alınıp daha geniş, daha kapsayıcı,
mağduriyetten uzak bir yapıya büründürülmesini arz ediyorum.
Bütün yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Aydın.
Aynı mahiyetteki
diğer önerge hakkında Murat Bakan, İzmir Milletvekili.
Buyurun Sayın Bakan.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
MURAT BAKAN (İzmir)
Sayın Başkan, milletvekili arkadaşlarım; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Alman şair Goethe der
ki: Cehaletten korkarım ama örgütlü cehaletten daha çok korkarım.
İşte, yaşadığımız tam da budur. Cehalet
örgütlendi, cehaletin örgütlenmesine katkı sunan yarı cahillerin
eseridir dün uygarlığın sembolü Sultanahmet Meydanında
patlatılan bomba ve birçok güzel ülkeden güzel ülkemize, o güzel canlar
düştü kadim toprağımıza, anıları önünde
saygıyla eğilerek başlıyorum bu çatı altındaki
ilk konuşmama.
Değerli arkadaşlar,
Sultanahmette patlayan bomba daha önce Suruçta, Diyarbakırda, Ankara
Garında, Mısırda, Beyrutta, Pariste patlayan cehalet
bombalarının devamıdır. Dünyada iyi insanlar Paris
katliamı için ayağa kalktı ve doğruyu yaptı. Biz ise
kendi coğrafyamızda, ülkemizde ve komşularımızda
ölümleri dizi film izler gibi izliyoruz. Ölümü, acıyı
kanıksadık, her şey sıradanlaştı. Ölülerimizi
ayrıştırıyor, acılarımızı
yarıştırıyoruz. Bu durum ölümlerden daha vahimdir çünkü
toplumun ruhu topyekûn ölüme, çaresizliğe, korkuya terk ediliyor.
Sultanahmette can verenlerin
çoğu Almandı. Bu nedenle, sosyal demokrasinin sembol ismi Willy
Brandttan bir alıntıyla devam etmek istiyorum konuşmama. Nobel
Barış Ödülü aldığında Almanyanın acılı
dönemine atıfta bulunarak şu cümleyi söylemişti Willy Brandt:
İyi bir Alman ırkçı olamaz. Şimdi, ben bir sosyal
demokrat kardeşiniz, arkadaşınız olarak bu kürsüden tekrar
etmek istiyorum: İyi insanlar ırkçı olamazlar, iyi insanlar
kardeş olurlar. Ülkemin iyi insanları, korkuyu yenin ve ortaya
çıkın. Siz daha çoksunuz, sizin sesiniz kötülerin sesini
rahatlıkla bastırır ve susturur.
Yine ünlü Alman rejisör
Fassbinderin ünlü eserinin adı şuydu: Korku Ruhu Yer Korkunun ruhu
nasıl kemirdiğini, insanı nasıl erozyona
uğrattığını anlatır eserinde. Ülkemizde korkunun
ruhlarımızı yemeye başladığı bu dönemde en
başta biz halkın vekilleri olarak korkunun ruhumuza inmesine izin
vermeyelim. Bu dostane, belki de naifçe temennim aynı zamanda siz iktidar
vekili arkadaşlarım içindir.
Barış kelimesinin
çok kullanıldığı dönemler gerginliğin, şiddetin
tırmandığı dönemlerdir. Kendi iç dünyasında
barışı sağlayamayan yöneticilerin öfkelerini topluma
yönlendirerek rahatladıklarını anlamak için psikolog olmaya
gerek yok. Ne yazık ki coğrafyamız bu vahim durumu yaşıyor.
Bugünlerde barış kelimesi ülkemizde yazarların, siyasetçilerin,
aydınların dilinden öteye geçmiş ve halkın dilindedir. Bu,
son derece anlamlı ve kıymetlidir. Korku duvarını
yıkmalıyız, barış diye haykıran kitlelere kulak
vermeliyiz. Bir siyasetçinin yapacağı en büyük hata kendisini hep
haklı görmesidir. Oysa hak ve gerçek her gözlükten ayrı gözükür ve
kendisini en haklı, en vazgeçilmez sanan politikacılar bu
dünyayı insanlığa zindan edenlerdir. İşte, Hitler,
Mussolini, Stalin ve daha niceleri. Bırakalım, en haklıyı
Hak ve halk tayin etsin. Onun için, herkes haklı savaş, haklı
şiddet kavramlarını yeniden değerlendirmelidir. Bu tür
jargonların toplumu şiddete, nefrete, kine yönlendirdiğini bir
daha, bir daha anlatmalıyız topluma.
Değerli arkadaşlar,
bireyler arasındaki, özellikle bu Mecliste milletin vekilleri arasındaki
dil barış dili, diyalog, hoşgörü dili olmalıdır. Biz
bunu yapmazsak toplumdan bunu bekleme hakkımız da yoktur. Bizler bu
toplumun rol modelleriyiz. Bu kürsüde birkaç saniyelik alkış
uğruna barışı, erdemi heba etmeyelim. Meclis kelimesi
erdemli insanların bir arada olması değil midir? Fikirlerin
seviyeli çatışması umuda, insanların
çatışması ise ağıda dönüşür.
Çağımızda hiçbir devlet, hiçbir toplum Barış beni ilgilendirmez.
diyemez. Bizim tarafımız bellidir, biz barışın
yanındayız. Barışın filizlenmesi ise hümanizmin etkide
olduğu topraklarda olur. Bu topraklar, Anadolumuz hümanizmanın ana
vatanıdır, Mevlânaların, Hünkârların, Yunusların ve
daha nice bilgelerin ektiği hümanizma ağaçlarının meyvelerine
sadece elimizi uzatmamız yeterlidir. Aklın ve mantığın
yetmediği yerde üçüncü göz devreye girmelidir. der Galilei. O üçüncü göz
bizim kültürümüzde gönül gözüdür sevgili arkadaşlar. Gönül gözümüzü
devreye sokma becerisini gösteremezsek korkarım ki bu kan kokusuna daha da
alışacağız. Bu, insanlık için bir felaket olur.
Sevgili arkadaşlar,
yasayla ilgili olarak da şunları eklemek istiyorum: Dövizle askerlik
hakkından yararlanmak için müracaat etmiş olanların fazladan
ödedikleri tutarların iade edilmeyeceğine ilişkin düzenleme
doğru değildir. Bu, devletin hak etmediği bir tutarı yasaya
dayandırarak zorla vatandaştan alması demektir. Böylece
aynı durumdaki iki kişiye farklı uygulama yapılarak
Anayasamızın eşitlik ilkesi ihlal edilmektedir. Bu, hukuk
güvenliği açısından da tehlikeli olup
vatandaşlarımızın devlete karşı güvenliğini
azaltacak bir yaklaşımdır.
Sevgili arkadaşlar,
sayın Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
Aynı mahiyetteki iki
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 2nci
maddesiyle 1111 sayılı Askerlik Kanununa eklenen geçici 53üncü
maddenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Coşkun
Çakır (Tokat) ve arkadaşları
GEÇİCİ MADDE 53-
Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce dövizli askerlik
hizmetinden yararlanmak üzere başvuranlardan, ek 1 inci maddede belirtilen
şartları taşıyanlar, 1.000 Avro veya
karşılığı kadar yönetmelikte belirtilen yabancı
ülke parasını ödemiş olmak kaydıyla askerlik hizmetini
yerine getirmiş sayılırlar.
Bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten önce 38 yaşını tamamladıkları
yılın sonuna kadar dövizle askerlik hizmetinden yararlanmak üzere
başvurmayanlar ile başvurdukları hâlde döviz ödemelerini
tamamlamadıkları için dövizle askerlik hizmeti kapsamından
çıkartılanlardan Ek-1inci maddedeki şartları taşıyanlar,
31 Aralık 2017 tarihine kadar 1.000 Avro veya karşılığı
kadar yönetmelikte belirtilecek yabancı ülke parasını
başvuru sırasında defaten ödemeleri kaydıyla muvazzaf
askerlik hizmetini yerine getirmiş sayılırlar.
Yukarıdaki fıkralar
kapsamına girenlerin fazladan yaptıkları ödemeler iade edilmez.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI SEMA RAMAZANOĞLU (Denizli)
Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Komisyonun
takdire bıraktığı, Hükûmetin katıldığı
önerge hakkında
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Önerge ile dövizle askerlik
hizmetinden yararlanmak üzere 38 yaşının sonuna kadar
başvuruda bulunmamış veya başvurdukları hâlde
ödemelerini tamamlamadıkları için dövizle askerlik hizmeti
kapsamından çıkarılan yükümlülerin de 1.000 Avro veya
karşılığı kadar yönetmelikte belirtilecek yabancı
ülke parasını ödemek suretiyle askerlik hizmetini yerine getirmiş
sayılmalarına imkân tanınması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Önergeyle
değiştirilmiş maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
3üncü madde üzerinde üç
önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 3üncü maddesinde yer alan 50 ibaresinin 15
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Kamil
Aydın Nuri
Okutan
Antalya Erzurum Isparta
Kadir Koçdemir Erhan
Usta Erkan
Haberal
Bursa Samsun Ankara
Mustafa Mit
Ankara
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/414) ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan ile 35 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Kadim Durmaz Selin Sayek Böke Lale
Karabıyık
Tokat İzmir Bursa
Yakup Akkaya Erkan
Aydın Mahmut
Tanal
İstanbul Bursa İstanbul
Bihlun Tamaylıgil
İstanbul
MADDE 3- 21/2/1963 tarihli ve
210 sayılı Değerli Kağıtlar Kanununa ekli
Değerli Kağıtlar Tablosunun (6) numaralı sırası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"6.a)
Kanuni bildirim süresi dışında doğum nedeniyle
düzenlenen Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartı 5
b)
Değiştirme nedeniyle düzenlenen Türkiye Cumhuriyeti
kimlik kartı 5
c) Kayıp
nedeniyle düzenlenen Türkiye Cumhuriyeti
kimlik kartı 10"
BAŞKAN Şimdi
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Kanun Tasarısının 3üncü maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Mizgin
Irgat Abdullah
Zeydan
Diyarbakır Bitlis Hakkâri
Erol Dora Dilek
Öcalan Garo
Paylan
Mardin Şanlıurfa İstanbul
Berdan Öztürk
Ağrı
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
önergeye katılıyor mu?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI SEMA RAMAZANOĞLU (Denizli) Sayın
Başkan, katılmıyoruz.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında Garo Paylan,
İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Paylan.
(HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
GARO PAYLAN (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; torba yasada en çok olan
madde Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartıyla ilgili. Yeni kimlik
kartlarımız olacak. Komisyonda çok tartıştık bu
meseleyi, kimlik kartları bu torba yasanın bir parçası
olmasın dedik ancak maalesef o şekilde geldi.
Şimdi, kimlik
kartlarında bir bam teli var; din hanesi. Din hanesi, benim hanemde
-şöyle gördüğünüz gibi, herhâlde bu Mecliste birkaç kişide
farklı yazıyor, herkeste Müslüman diye yazıyor- bende
Hristiyan diye yazar.
SELİNA DOĞAN
(İstanbul) Meclis kartlarımızda da yazıyor öyle.
GARO PAYLAN (Devamla) -
Çocukluğumdan beri, bir devlet dairesine gittiğimde kimlik
kartının önce önüne bakarlar, işte anlamadıkları bir
isim var, Garo; hemen arkasını çevirirler, Hristiyan ve bu yüzden
onlarca kez ayrımcılığa
uğramışımdır.
NECİP KALKAN
(İzmir) Ayıp ya! Bu doğru değil ya!
GARO PAYLAN (Devamla) - Bir
işim bir günde yapılacaksa bir haftada veya on günde yapılmamıştır,
defalarca ayrımcılığa
uğramışımdır.
NECİP KALKAN
(İzmir) Yakışıyor mu sana böyle palavralar?
GARO PAYLAN (Devamla)
Şimdi, demokrasi dediğimiz
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) - Bakın, Lozanın gereği bu. Bu,
ayrımcılık falan değil.
GARO PAYLAN (Devamla) -
Burası demokratik bir ülke olacaksa
Çoğunluğun hakları
değil, az olanların, azaltılmışların hakları
korunursa ve onların ayrımcılığa uğrama riskleri
azaltılırsa burası demokratik bir ülke olacak.
Din hanesinin kalkması
için bir önerge verdik ancak AKPli milletvekilleri tarafından reddedildi,
yeni kimlik kartlarında. Biz bu yüzden AİHMde mahkûm olduk. Avrupa
Birliğinin hiçbir ülkesinde kimlik kartlarında din hanesi yok ancak
bizde ısrarla bu din hanesini koruma yönünde bir eğilim var, mahkûm
olduğumuz bir gerekçeyle.
Bakın, din hanesi ne tip
ayrımcılıklara yol açıyor? Bu, AİHMdeki karar
sonrası Efendim, isteyen boş bıraksın. diye bir madde
getirildi. Burayı boş bıraktığınızda da karşısındakinin
yüzüne Demek ki ateist. diye bakarlar, mesela kamu görevlileri.
Şunu söyleyeyim: Bu din
hanesi dışında, Teşkilat-ı Mahsusadan kalma başka
bir uygulamamız daha var. Hani, Lozandakiler diyorsunuz ya,
Teşkilat-ı Mahsusa o Lozandaki azaltılmışlarla ilgili
soy kodu uygulaması yaptı ve soy kodu uygulaması Türkiye
Cumhuriyeti devletinde hâlâ uygulanıyor. Benim soy kodum, Ermenilerin soy
kodu 2dir, Rumların 1, Musevilerin 3, Süryanilerin 4tür. Niçin tutar soy
kodunu devlet? Çünkü yaptığı uygulamalara
baktığımızda, varlık vergisinde soy kodunu
uygulamıştır. Benim dedemin mal varlığı,
soykırımdan sonra ayağa kalkmaya çalışan dedemin mal
varlığı bir kez daha varlığının 10 misli
varlık vergisi uygulanarak gasbedilmiştir ve soy kodu uygulaması
mesela, 6-7 Eylül 1955 uygulamalarında kapılara işaret vurulup
yağmalanması için uygulanmıştır ve soy kodu hâlâ
devrededir.
Devletimiz
vatandaşlarının diniyle uğraşmamalıdır.
Osmanlı diyorsunuz ya, Osmanlıda dinî örgütlenmeler vardı.
Dinî örgütlenmelere de insanlar giderlerdi
Mesela biz Patrikhaneye gidip
başvururuz, Patrikhane bir çocuğu vaftiz eder ve kaydeder. Devlet
niçin insanlarımızı kaydediyor dini çerçevesinde? Siz değil
miydiniz Devlet din alanından çekilsin, din alanı özgürleşsin.
diyen? Ancak bakın, hâlâ savunduğunuz Diyanet İşleri
Başkanlığı Cemevleri benim kırmızı
çizgimdir. diyebiliyor, ahkâm kesebiliyor din üzerine. Neden? Çünkü üsttenci.
Devletin bir dini var ve onu esas sayıp diğerleriyle ilgili
Kırmızı çizgidir. diye ahkâm kesebiliyor.
O açıdan, bizim devlet
olarak önce kimlik kartlarından başlayarak din hanesini
kaldırmamız gerekiyor, din alanından çekilmemiz gerekiyor, din
alanını da dinî örgütlenmelere bırakmamız gerekiyor. O
kayıtlarda din haneleri kalmasın, soy kodları kalmasın,
insanlar ayrımcılığa uğramasın, insanlar bir kez
daha devlet dairelerinde ayrımcılığa uğramasın.
Bu yönde önergemiz var
ilerleyen maddelerde, desteklerinizi bekliyoruz din hanesiyle ilgili ve
ilerleyen günlerde de soy kodu uygulamalarıyla ilgili.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Paylan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter
sayısı talebi vardır, karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/414) ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ile 35 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Erkan
Aydın (Bursa) ve arkadaşları
MADDE 3- 21/2/1963 tarihli
ve 210 sayılı Değerli Kağıtlar Kanununa ekli
Değerli Kağıtlar Tablosunun (6) numaralı sırası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"6.a) Kanuni
bildirim süresi dışında doğum nedeniyle
düzenlenen Türkiye
Cumhuriyeti kimlik kartı 5
b)
Değiştirme nedeniyle düzenlenen Türkiye Cumhuriyeti
kimlik kartı 5
c) Kayıp
nedeniyle düzenlenen Türkiye Cumhuriyeti
kimlik kartı 10"
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI SEMA RAMAZANOĞLU (Denizli)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında Erkan
Aydın, Bursa Milletvekili.
Buyurun Sayın
Aydın. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
ERKAN AYDIN (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum.
60 sıra sayılı
kanunun birinci bölüm 3üncü madde önergesi üzerine söz almış
bulunmaktayım.
Çarşıda, pazarda
yangın yeri varken şimdi bir de nüfus cüzdanlarına ödenecek
parayla yangının üzerine benzin dökülüyor. İşsizliğin,
yoksulluğun çığ gibi büyüdüğü bir ülkede, işçinin,
memurun, esnafın, çiftçinin kan ağladığı bir ülkede
Hükûmet bahar havası estiriyor.
Yılbaşında
asgari ücrete zam yapıldı, hepimiz destek verdik. Yetmez, CHPnin
önerdiği gibi 1.500 olsun dedik, Hükûmet 1.300 TL dedi, yasayı
çıkardı. Ertesi sabah bir kalktık vergi oranları artırıldı,
iğneden ipliğe her şeye zam yapıldı. Ne oldu? Asgari
ücretli, dar gelirli açlık sınırına mahkûm edildi.
Rakamlar acı bir tabloyu
ortaya koyuyor. Türkiye İstatistik Kurumu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı istatistikleri üzerinden yapılan
hesaplamaya göre, asgari ücretlinin üç öğün için kişi başına
ayırabildiği tutar 3 lira 75 kuruş olurken, öğün
başına bu tutar sadece 1 lira 25 kuruş düzeyinde.
En yoksul yüzde 20lik kesim
yaşamını sürdürebilmek için gelirinin ancak yüzde 33,7sini
gıda ve benzeri harcamalara ayırmaktadır. Eşi
çalışmayan ve 2 çocuklu bir asgari ücretli asgari geçim indirimli
aylık 1.300 liralık gelirinden gıda için günlük
ayırdığı 15 lirayla hem eşinin hem kendinin hem de
çocuklarının karnını doyurmak zorunda.
TÜİK madde
fiyatları istatistiklerine göre Kasım 2015 tarihi itibarıyla
ortalama kira bedeli 666 lira, oysa asgari ücretli kira ve diğer konut
harcamaları için yalnızca 418 lira ayırabiliyor.
Tek bir belediye otobüs
biletinin Türkiye ortalamasında 1 lira 79 kuruş olduğu
koşullarda -ki bu rakam büyük kentlerde çok daha fazla- asgari ücretlinin
ulaşım için ayırabildiği günlük pay sadece 3,5 lira. Bu
gelirle de tek yön bir bilet alınabiliyor.
2015 yılının
son dört ayında 4 kişilik bir ailenin açlık
sınırı 1.450 lira, yoksulluk sınırıysa 3.966 lira
olarak tespit edildi. Yani yeni asgari ücret açlık
sınırının da altında bulunuyor. Şimdi, bu
yetmedi, kişi başına 8 liradan da kimlik kartı
dayatılıyor. Hükûmet maalesef doğrudan gelen bir hak olan
vatandaşlığı bir gelir kalemi olarak görüyor. Tasarıya
göre yıl sonuna kadar çipli kart 8 TL üzerinden halka
dağıtılacak. 4 kişilik bir aile için bu rakam 32 lira.
Sosyal bir devlette doğuştan gelen bir hak olan kimlik kartı
için vatandaştan para talep edilebilir mi? Bu parayı ödeyemeyenler kimlik
kartı olmadan mı yaşayacak? Dağıtılacak çipli
kartın maliyetinin 5 TL civarında olduğu biliniyor. Demek ki her
vatandaştan 3 TL fazla para alınacak. 76 milyon dolayındaki
vatandaşımızın kimlik kartlarını alması
hâlinde ödeyeceği para 598 milyon TL. Kart maliyetinin 5 TL olması
düşünüldüğünde vatandaştan fazladan 146 milyon TL para
alınacak. Bu para nerede harcanacak, merak ediyorum. Bu nedenle soruyorum:
Kimlik kartlarından elde edilecek ek geliri nerede
harcayacaksınız?
Maddenin (a) ve (b)
fıkralarına göre kanuni bildirim süresi dışında
doğum nedeniyle düzenlenen Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartları ve
değiştirme nedeniyle düzenlenen Türkiye Cumhuriyeti kimlik
kartları 8 TLden 15 TLye yükseltiliyor, yüzde 95 oranında zam.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye nüfusunun önemli bir kısmı kırsal kesimde yaşıyor,
ağır bölgesel ve coğrafi şartlar hâkim. Birçok köyün
özellikle kış aylarında yolları kapalı. Bu kırsal
kesim göz önüne alındığında yeni doğan bir bebeği
zamanında kayıt ettirmesi mümkün değil. Değil yasal süre
içerisinde, aylarca nüfus kağıdı çıkaramayan aileler var.
Özellikle güneydoğuda sokağa çıkma yasaklarının,
şiddetli çatışma ortamlarının
yaşandığı bugünlerde zamanında nüfus cüzdanı
çıkartmak neredeyse hayal. Şimdi, Hükûmet bu zor şartlar
altında bir ceza daha veriyor, en doğal hakka yüzde 95 oranında
zam yapıyor.
Değerli milletvekilleri,
dar gelirlinin, asgari ücretlilerin evinde aş yok, yakacak odunu kömürü
yok, sırtında paltosu yok. Elinde ne var? Bir tek nüfus cüzdanı.
Şimdi Hükûmet bunu da gelir kapısı olarak görüyor. Şimdi
soruyorum: Kimlik kartı parasını ödeyemeyenler ne yapacak,
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı yok mu sayılacak?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERKAN AYDIN (Devamla) Ne
olacağını ben söyleyeyim: Aziz Nesinin oyunundaki gibi
Yaşar ne yaşar ne yaşamaz. olacak ve
yaşadıkları da kayıtlarda olmayacak.
Onlarca
yurttaşımız insanca yaşamayı hak ediyor.
Yüce Meclisinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Aydın.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 3üncü maddesinde yer alan 50 ibaresinin 15
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nuri
Okutan (Isparta) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet önergeye
katılıyor mu?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI SEMA RAMAZANOĞLU (Denizli) Sayın
Başkanım, katılmıyoruz.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında Nuri Okutan,
Isparta Milletvekili.
Buyurun Sayın Okutan.
(MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
NURİ OKUTAN (Isparta)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Kanun Tasarısıyla ilgili grubum
adına söz almış bulunuyorum. Herkesi saygıyla, hürmetle
selamlıyorum.
Esasen,
görüştüğümüz konu fevkalade önemli, elektronik kimlik kartı
meselesi. Ben mesleğe girdiğimden beri, giriş
sınavlarında
Kaymakamlıkta bir mesleki sınav,
kaymakamlık sınavı yapılır. Kaymakamlık sınavlarında
karşılaştığımız ve meslekte hem kaymakam
olarak hem vali olarak uygulamasını da yaptığımız
ve hedef olarak gördüğümüz bir uygulamanın kanun
tasarısını burada görüşüyoruz. Gelinen bu noktadan ben
fevkalade mutlu olduğumu, gelinen bu aşamanın kesinlikle
kutlanması, tebrik edilmesi gereken bir aşama olduğunu burada
ifade etmek isterim. Bizim de esasen, bu elektronik kimlik kartıyla ilgili
yasa tasarısını desteklediğimizi de buradan belirtmek
isterim.
Ancak, konu fevkalade önemli,
bütçesi bakımından da önemli. Bu kanun geçtikten sonra,
yaklaşık 1 milyar doları kapsayan bir bütçeyle karşı
karşıyayız, sadece kimlik kartlarının
değiştirilmesiyle ilgili bir bütçedir bu. Elektronik kimlik
kartı sistemine diğer kurumlardaki mesela vergi kimlik
numaralarının, mesela sosyal güvenlik kimlik numaralarının-
ve diğer birimlerdeki kimlik numaralarının da
uyumlaştırılmasıyla ilgili sistemin kurulmasını
buraya dâhil etmiyoruz. Bunu da dâhil edersek milyarlarca dolarlık
ekonomik boyutu olan bir hususu tartışıyoruz ama ondan önce,
konunun kendisi önemli. Konu, doğrudan nüfus cüzdanlarının kimlik
kartı hâline dönüştürülmesiyle ilgili.
Ciddi bir devlet, modern bir
devlet ve Devletim. diyen bir devlet iki hususa en azından dikkat etmek
zorunda. Kimlik veriyoruz; vatandaşı tanımlıyoruz,
vatandaşla olan ilişkimizi kuruyoruz. İki kayda çok önem
verilmesi gerekiyor. Bunun birisi toprak; ülkemizin içerisindeki tüm
toprakların envanterini iyi tutmak zorundayız,
kayıtlarını iyi tutmak zorundayız. Bu kayıtlar ne?
Tapu ve kadastro kayıtları. Diğer taraftan da
vatandaşlarımızın yani o ülke içinde yaşayan
vatandaşların kayıtlarını iyi tutmak zorundayız.
Bu kayıtları iyi tutarsak hem vatandaş-devlet arasındaki
ilişkileri doğru kurmuş olacağız hem
vatandaşın güvenlik, refah ve eğitim, sağlık gibi
diğer kamu hizmetlerini güzel şekilde vermiş olacağız
hem de kurumlar arası ilişkiyi, devletin etkinliğini, kamu
düzeninin düzgün şekilde sağlanmasını da
gerçekleştirmiş olacağız. Ancak maalesef, bu ciddiyet
içinde Hükûmet tarafını görmüyoruz. Kanun taslağının
hazırlanışından getirilişine kadar ve Mecliste bunun
değerlendirilmesine kadar çok ciddi yanlışlıklar
olduğunu buradan belirtmek isterim.
Ben bu kanun
taslağıyla ilgili baştan da belirttim, biz bunu destekliyoruz
ama katkıda bulunmak isterdik. İçişleri Komisyonunda bu
değerlendirilmedi. Ben İçişleri Komisyonu üyesiyim. Bakın,
kabaca söylüyorum, 3-4 milyar dolarlık bir iş. Ben, bu bütçeyi orada
tartışmak isterdim, sorular sormak isterdim. Şimdi, neden bir
yılı geçti bu kanun tasarısı bakanlıktan çıkalı?
Neden şimdi gündeme geliyor, böyle çok önemli bir yasa tasarısı
böyle bir torba kanunda değerlendiriliyor? Bunun bu akçeli
tarafını da sorgulamak isterdim.
Şu anda nüfus
cüzdanlarını Muhasebat Genel Müdürlüğü bize temin ediyor, nüfus
il müdürlüklerine veriyor, onlar vatandaşlarımıza 8 liraya
dağıtıyor. Şimdi, yeni gelecek kart kaç liraya ve kimler
tarafından dağıtılacak? Bunu kim alacak? Nasıl ihale
edilecek? Vaktim de kalmadı, belki diğer hususlarda bunu
değerlendiririz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
NURİ OKUTAN (Devamla)
Burada, yaklaşık 80 milyon nüfusu dikkate
aldığımızda, bekleniyor ki 10 dolar civarında bir kart
maliyeti olacak, sadece devlete gelişi -vatandaşa kaç liraya
verilecek, o başka- bu da 800 milyon dolar eder. Her yıl yeni
doğum, kayıtların yenilenmesi, medeni hâllerdeki
değişiklikler vesair, altın yumurtlayan tavuk. Bundan,
inşallah sıra, söz gelirse diğer konuşmalarımda
bahsederim.
Herkesi saygıyla,
hürmetle selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Okutan.
Önergeyle ilgili bir öneri
vardır.
Buyurun Sayın Akçay,
size söz veriyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
3üncü maddedeki önergemizde
yer alan 15 ibaresinin 30 olarak değiştirilmesini teklif
ediyoruz. 30 olarak kayıtlara geçmesini
BAŞKAN Evet, önergede
yer alan 15 ibaresinin 30 olarak değiştirilmesi suretiyle
önergenin işleme konulmasını Sayın Erkan Akçay önerge
sahibi olarak talep ediyor.
Komisyona soruyorum: Uygun
görüyor musunuz? Katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Takdire bırakıyorsunuz tabii ki.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE VE
SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI SEMA RAMAZANOĞLU (Denizli) Sayın
Başkan, katılıyoruz.
BAŞKAN
Komisyonun takdire bıraktığı, Hükûmetin
katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan, Komisyon ve Hükûmetin üstünde
baskı var.
BAŞKAN
bu hâliyle
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkanım, ama Komisyon ile Bakanın
üzerinde baskı var çünkü grup başkan vekiline bakarak karar
veriyorlar. Yani, lütfen bu
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan, kaç defadır müdahale
ediyorsunuz Komisyon Başkanı ile Bakana.
BAŞKAN
Değerli arkadaşlar, bakın
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Yani Komisyon Başkanının iradesini
dikkate almak zorundasınız.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) İlk önce Komisyon Başkanının ve
Sayın Bakanın üzerindeki baskıyı kaldıralım yani
özgür iradeleriyle karar versinler.
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri, ben, eğer Komisyon bir
yanlışlık yapıyorsa İç Tüzüke göre bunu düzeltmek
zorundayım.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Ama bu bir değil, iki değil; üç oldu Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Komisyonun katılabilmesi için Komisyonun çoğunluğunun burada
olması gerekiyor.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) O zaman uyarın, İç Tüzükle ilgili
bazı şeyleri okusunlar.
BAŞKAN
Burada olmaksızın Katılıyorum. demesi İç Tüzüke
göre mümkün değil. İç Tüzükün 45inci maddesi bu konuda gayet
açıktır efendim.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkanım, eğer yeni bir madde
ihdası olsaydı, Komisyona ihtiyaç vardı aksi takdirde gerek yok.
Yani, açık, net; İç Tüzük budur.
BAŞKAN
Efendim, fark etmiyor.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Yok efendim.
BAŞKAN
45inci maddeye göre
MAHMUT TANAL
(İstanbul) İç Tüzük açık ve net diyor. Yeni madde ihdası
olsa siz çağıracaksınız Komisyon üyelerini, Komisyon
üyeleri
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Doğru diyor, yeni madde ihdası yok ki
Sayın Başkan!
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Yani, bu böyle olmaz.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Sayın Başkan, devam edelim.
BAŞKAN
Bir saniye efendim
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Değişiklik önergeleriyle ilgili Komisyon
çoğunluğu gerekmiyor.
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri, İç Tüzükün 45inci maddesine göre, komisyon
temsilcisi komisyon metninde herhangi bir değişiklik öngören öneriyi
reddetmekle görevlidir, ona katılması İç Tüzüke göre mümkün değildir.
Katılabilmesi için komisyon çoğunluğunun burada olması
gerekiyor yani toplantı yeter sayısı olarak ifade ettiğimiz
sayının burada olması gerekiyor. O sayı burada
olmaksızın komisyon temsilcisinin, sözcünün Katılıyorum.
demesi mümkün değildir. Ben bunu hatırlatmak, aramak zorundayım.
Benim yaptığım budur. İç Tüzüke uygun hareket edilmesini
sağlıyorum efendim.
Önergeyi değişik
hâliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
çerçevesinde, bu doğrultuda değiştirilen maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
4üncü madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere toplam üç önerge
vardır.
Okutacağım ilk iki
önerge aynı mahiyettedir, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 4üncü maddesinde yer alan 8 ibaresinin 5
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Kamil
Aydın İsmail
Faruk Aksu
Antalya Erzurum İstanbul
Kadir Koçdemir Erhan Usta Erkan
Haberal
Bursa Samsun Ankara
Mustafa Mit Ankara
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Nurhayat Altaca Kayışoğlu Mahmut Tanal Lale
Karabıyık
Bursa İstanbul Bursa
Kadim Durmaz Yakup Akkaya Bihlun
Tamaylıgil
Tokat İstanbul İstanbul
Selin Sayek Böke İzmir
BAŞKAN
Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 60 sıra sayılı Kanun Tasarısının 4üncü
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
İdris Baluken Mizgin
Irgat Abdullah
Zeydan
Diyarbakır Bitlis Hakkâri
Erol Dora Berdan
Öztürk Ayhan
Bilgen
Mardin Ağrı Kars
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI SEMA RAMAZANOĞLU (Denizli) Sayın
Başkan, katılmıyoruz.
BAŞKAN
Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında
Ayhan Bilgen, Kars Milletvekili.
Buyurun Sayın Bilgen.
(HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
AYHAN BİLGEN (Kars)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; güvenlik sektörüyle
ilgili, askerlikle ilgili yasa yapım süreçlerinin sivil katılıma
açık olması aslında uluslararası kamuoyunda
yaklaşık kırk yıldır tartışılıyor
ve buna dair de mekanizmalar var. Ama ne yazık ki ülkemizde, değil
yasa yapım süreçlerine katılım, neredeyse fiilî uygulamayı
sivil denetimin bile imkânı yok. Bu mekanizmalar Türkiyenin taraf
olduğu sözleşmelerde de aslında zorunlu
kılınmış olmasına rağmen, ne yazık ki hem bu
sorumluluklar yerine getirilmiyor hem de diğer denetim
mekanizmalarının hayata geçirilmesi
imkânsızlaştırılıyor.
Yasa yapım süreçlerine
sivil katılımın sağlanması aslında demokrasinin
de olmazsa olmazlarındandır. Tabii, askerlikle ilgili işlerin
teknik ya da uzmanlık gerektiren boyutları olmakla birlikte, esas
itibarıyla eğer toplum yararı yasa yapım sürecinin olmazsa
olmazı ise bu durumda bu sürece toplumun nasıl
baktığının, nasıl yaklaştığının
ölçülmesi de siyaset kurumu açısından bir zorunluluktur. Bugün
tartıştığımız konularla ilgili toplumun
nasıl yaklaştığını yani zorunlu askerlik konusuna
toplumun nasıl baktığını, askerde sivil şüpheli
ölümlerle ilgili toplumun kaygılarının, korkularının
neler olduğunu ölçmeye, öğrenmeye bile ne yazık ki cesaretimiz
yok ve bunu da savunurken kurumları yıpratmama adına iddia
edebiliyoruz, ifade edebiliyoruz. Oysa tam tersine, bu kurumların topluma
hizmet etmesi tam da varlık sebeplerinin gereğidir. Dünyada buna dair
çok ciddi kurumlar var, uygulamayı izlemeye dair kurumlar var. Mesela,
Amerika Birleşik Devletlerinde polis izlemeye dair mekanizmalar var.
İsrailde kontrol noktalarını takibe dair sivil izleme
mekanizmaları var. Liberyada, Arjantinde, Malezyada, dünyanın
birçok ülkesinde buna dair ciddi çalışmalar, yasal haklar, sivil
toplum örgütlerine tanınmış yasal haklar ve hatta askerî
bürokrasiyi denetleyen, izleyen, polisi, iç güvenlik birimlerini denetleyen
sivil kurumlara tanınmış ciddi bir statü var. Tabii, eğer,
bunu bir güvenlik zafiyeti gibi algılayan bir siyaset aklına
sahipseniz, böyle bir yönetim kültürüne sahipseniz, bu durumda bunları
tartışmaya, bunları konuşmaya henüz cesaret edemezsiniz.
Oysa tam tersine, eğer Türkiye, askerî bürokrasinin iç güvenlikle ilgili
uygulamalarını ya da iç güvenlik birimlerinin fiilî
uygulamalarını sivil denetime açmayı başarabilse, bununla
ilgili doğrudan yasa yapma kanallarını açabilse, bununla ilgili
sivil toplum örgütlerinin çalışmalarına imkân verse, izin verse
galiba, bu ülkede hem insan güvenliğiyle ilgili hem de özgürlüklerle,
barışla ilgili daha ciddi kazanımlar elde edeceğiz ama ne
yazık ki Türkiyede hâlâ güvenlik ve özgürlük kavramlarının
dengesinden bahsedenler, dengesinden söz edenler bu iki kavramı birbirinin
alternatifi gibi görüyorlar, birbirinin zıttı gibi görüyorlar. Oysa,
artık güvenlik kavramı, dünyada devlet güvenliği
bağlamında ele alınmıyor. Bu çok eski bir zihniyeti,
1930ların, 1940ların devlet zihniyetini yansıtıyor.
Artık güvenlik kavramı, dünyada insan güvenliği, toplum
güvenliği bağlamında ele alınıyor. Eğer insan
güvenliği ve toplum güvenliğini esas alıyorsanız da
toplumun kendi güvenliğini denetleyebilecek yetkinlikte olduğuna
inanmak zorundasınız, demokrasinin asgari şartı budur.
Türkiyede de bu konuda, geçtiğimiz yıllarda, İçişleri
Bakanlığı çatısı altında 3,5 milyon avroluk bir
proje yapıldı ama şimdi, bırakın bu projenin
gereğini yapmak, milletvekillerinin bile -sivil toplum örgütlerini, insan
hakları örgütlerini bir tarafa bırakıyoruz- bu denetim
işlevini, rolünü görmesine imkân vermeyen bir ortamdan geçiyoruz. Gerek
Cenevre sözleşmeleri gerekse Türkiye'nin taraf olduğu diğer
sözleşmeler, Anayasanın 90ıncı maddesi
dolayısıyla güvenlik bürokrasisini doğrudan bağlıyor.
Bugün, güvenlik bürokrasisinin yaptıklarından dolayı iç hukukta
yargılanma yolu kapalı da olsa bir gün uluslararası hukuk önünde
yargılanmanın bu kurumları daha çok
yıpratacağını umarım bu Meclis erken fark eder.
Herkesi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bilgen.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyette bulunduğundan
önergeleri birlikte işleme alacağım. Talepleri hâlinde, önerge
sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini
okutacağım.
Şimdi, aynı
mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/414) ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan ile 35 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 4üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Nurhayat
Altaca Kayışoğlu (Bursa) ve arkadaşları
Madde 4 210
sayılı Değerli Kağıtlar Kanununa
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
Geçici Madde 3- 31.12.2016
tarihine kadar nüfus cüzdanlarından 5 TL değerli kağıt
bedeli alınır ve bu bedelin tespiti Kanunun 1 inci maddesi
kapsamında yapılmaya devam edilir.
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
İsmail
Faruk Aksu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki iki önergeye Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI SEMA RAMAZANOĞLU (Denizli) Sayın
Başkan, katılmıyoruz.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında İsmail
Faruk Aksu, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Aksu. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
İSMAİL FARUK AKSU
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 60
sıra sayılı Kanun Tasarısının 4üncü maddesi
hakkında grubum adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye, kendisine
sunduğu fırsatlar kadar içinde barındırdığı
risklerle dolu bir coğrafyada yer almaktadır. Dolayısıyla,
Türkiye'nin bölgesel ve küresel etkinliği, bu fırsatları ne
ölçüde değerlendirdiği ve tehditleri ne oranda bertaraf
edebildiğiyle doğru orantılı olacaktır;
vatandaşlarının huzurunu ve güvenliğini temin etmesi ile
refahını artırabilmesi de buna bağlı olarak
gelişecektir. Ancak, AKP iktidarları iç ve dış
gelişmeleri sağlıklı okuyamamış,
fırsatları ve tehditleri doğru değerlendirememiş, Türk
milleti için huzurlu ve güvenli bir gelecek tesis edecek adımlar
atamamıştır. Uygulanan iç ve dış politikalar
Türkiye'nin terör ithal eden bir ülke olmasına yol açmış,
terörle mücadele yerine müzakere yapılması sonucu şehirler silah
ve bomba deposu hâline gelmiştir. Her gün şehit haberleri gelmesi ve
terör olaylarının ivme kazanması bu yanlış
politikaların bir sonucu olarak gelişmiştir. Nitekim, 20
Temmuzdan bu yana yaşanan gelişmeler ve çözüm süreci itirafları,
aslında gaflet ile ihanet arasındaki çizginin bazen ne kadar ince
olabileceğini de hepimize göstermiştir.
Değerli milletvekilleri,
son yıllarda bilişim suçlarında ciddi artışlar
görülmektedir. Bu ortamda, her türlü kişisel ve ekonomik bilgilerin
yükleneceği çipli kimlik kartlarındaki bilgilerin güvenliği nasıl
sağlanacaktır? Yapılan bu düzenlemenin kişisel verilerin
istismar edilebileceği bir alana dönüşmesinin önüne nasıl
geçilecektir? Tasarıda bu tereddütleri giderecek hususlara yer
verilmemiştir, bu konuda özel bir düzenleme de
yapılmamıştır.
Yine, tasarıyla, nüfus
ve vatandaşlık işlerinde çalışan personelin iş
yüküne uygun olarak mali haklarında iyileştirme
yapılmamaktadır. Nüfus ve vatandaşlık hizmetlerinde
çalışan memurlar için mutlaka özel bir fazla çalışma ücreti
düzenlenmelidir zira ilgililerin çalışma şartları bunu
zorunlu kılmaktadır. Diğer taraftan, nüfus işi,
uzmanlık gerektiren bir iş hâline dönüşmüştür. O sebeple,
bakanlıkta buna uygun bir kadro sistemi oluşturulması
gerekmektedir. Ayrıca, tasarıyla bu birimlerdeki personel
eksikliği de giderilmemektedir. Bu çerçevede,
vatandaşlarımızın daha etkin hizmet alabilmesi ve hizmet
veren memurların daha verimli çalışabilmesi için anılan
eksikliklerin giderilmesini gerekli görüyoruz.
Önergemizle,
tasarının bu yöndeki bir eksikliğinin giderilmesini öneriyor,
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Aksu.
Diğer önerge
hakkında Nurhayat Altaca Kayışoğlu, Bursa Milletvekili.
Buyurun Sayın
Kayışoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
NURHAYAT ALTACA
KAYIŞOĞLU (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Değerli milletvekilleri,
4üncü madde üzerinde verdiğimiz önergeyle ilgili söz almış
bulunuyorum.
Öncelikle, uygulamadan gelen
bir kişi olarak, bir hukukçu olarak yasa yapma teknikleri üzerindeki
sıkıntıları hâlâ aşamamış olduğumuzu
görüyorum ve terminoloji kargaşasından kurtulmayı umut ediyorum.
Yasa tasarısındaki birçok maddede, yasada geçen nüfus cüzdanı
ibaresinin kimlik kartı olarak değiştirilmesi öngörülmüş
fakat üzerinde konuştuğum 4üncü maddede nüfus cüzdanı ibaresi
kullanılmış, geçici maddede nüfus cüzdanı ibaresi tekrar
eklenmiştir.
Şimdi, tarih 19 Mart
2015, haber başlığı şöyle: 3 lira için adliyelik
oldu, saatler sonra cinayet işledi. 20 yaşındaki birisi 7
çocuklu birini 3 lira para üstü nedeniyle çıkan tartışmada öldürüyor
ve birisini de ağır bir şekilde yaralıyor. Yine, 3 mart
2013 tarihli habere göre 5 lira için arkadaşını öldürdü.
deniliyor ve başka bir haber de 5 lira için taksiciyi öldürdüler.
şeklinde. 3üncü sayfa haberlerinde çokça rastlıyoruz.
Maalesef, Türkiye,
iktidarın uygulamalarıyla gelir adaletsizliğinde ön
sıralarda yer aldı, bu nedenle yoksul insanlar birileri için hiçbir
şey ifade etmeyen bu küçük rakamlar nedeniyle cinayet işliyorlar ve Hükûmet
bunu tersine çevirecek hiçbir şey yapmıyor, vaatlerde bulunmuyor.
Ülkemizde 17 milyon yoksul vatandaş var, yasa
değişikliğiyle getirilen bedeller
karşılığında yoksulların kimliklerini
değiştiremeyeceğini ya da günlük zorunlu ihtiyaçlarından
kısmak zorunda kalacaklarını söylemek, maalesef içimizi
acıtıyor.
Gelelim kimliklerin
değiştirilmesi meselesine. Vatandaşın günlük
hayatını düzenleme yetkisini ve her şeyi şekle şemaile
indirgeyen iktidarınız, bunlarla burada vaktimizi
dolduracağına, bireylerin vatandaşlık bağını
güçlendiren özgürlüklerle ilgili, sosyal haklarla ilgili, sağlıkla
ilgili, eğitimle ilgili düzenlemeleri yüce Meclisimize getirse daha iyi
olmaz mıydı? Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak sunduğumuz
yasa tekliflerini getirseniz, vatandaşın umurunda olmayan
kimliğin şekli yerine gerçek sorunlarını, yakıcı
sorunlarını çözsek daha iyi olmaz mıydı? Bugün
vatandaşına kimlik kartı vermeyen ama özgürlükler veren ülkeler
var. Getirin, Seçim Kanununu değiştirelim, vatandaşın
iradesi bu yüce Meclisin dışında kalmasın. Getirin, Siyasi
Partiler Kanununu değiştirelim, lider sultasını
kaldıralım, milletvekillerinin iradesi özgürleşsin. Getirin,
basını özgürleştirelim, halk doğru haber alma hakkına
kavuşsun. Sulh ceza mahkemelerini kaldıralım, İç Güvenlik
Yasasını kaldıralım, zorunlu din derslerini
kaldıralım, cemevlerini ibadethane sayalım ve kimliklerimizde
yer alan zorunlu din hanesini kaldıralım. Getirin, köylerin tüzel
kişiliğini geri verelim, genel sağlık sigortasını
kaldıralım. İşte, bütün bunları düzenlediğimiz
zaman, o zaman vatandaşlık kimliği anlam kazanır.
Devlet ile birey
arasındaki vatandaşlık bağı, insanların gece
yatarken huzur içinde uyuduğu bir ortamda kurulur. Bugün evime sağ
salim gidebilecek miyim? kaygısının
yaşandığı bir ülkede kimliğin şeklini
değiştirseniz ne olacak, değiştirmeseniz ne olacak? Bu
kimliklerden sonra hayatınız mı güzelleşecek? İnsanlar
kimlik kartı değişince iş mi bulacaklar?
İnsanların verdiği vergilerin nereye gittiğini şeffaf
bir şekilde öğrendiği düzenlemeler varsa vatandaş kendini
değerli hisseder. Yoksa, şekli şemaili değişen kimlik
kartına ödediği değerli kâğıt bedeli
vatandaşın kendini değerli hissetmesini sağlamaz.
Vatandaşın verdiği vergilerin, değerli kâğıt
bedellerinin çoğu sapık zihniyetli Diyanet fetvacılarına
maaş olarak gittikten sonra, o kimlikleri altından yapsanız ne
olacak, son teknolojiyle donatsanız ne olacak?
Biz bu nedenle,
dayatılan bu bedellere karşı olduğumuzu belirtmek
istiyoruz. Sizin için 8 liranın hiçbir anlamı olmayabilir ama 3
çocuklu bir ailede 5 kişinin kimlik kartı 40 lira olacaktır. 17 milyon
yoksul vatandaştan çıkacak bu 8 liralar toplam 136 milyon olacak,
sarayın altı aylık giderini karşılayacaktır.
Biraz oradan tasarruf
ederseniz, vatandaşımız da zannediyorum bunları ödemek
zorunda kalmayacaktır diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim
Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kayışoğlu.
Aynı mahiyetteki iki
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
4üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın Akçay,
sanıyorum söz talebiniz var.
Buyurun, mikrofonu
açıyorum.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
İstanbul Milletvekili Garo Paylanın 60 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 3üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biraz evvel kürsüde
konuşan milletvekili Sayın Garo Paylan, tutanağa geçtiği
şekliyle ifade ediyorum Benim dedemin mal varlığı,
soykırımdan sonra ayağa kalkmaya çalışan dedemin mal
varlığı bir kez daha
diyerek ifade ediyor. Bu konuşmada
soykırım ifadesi ve ibaresi geçmektedir. Tabii, sayın
konuşmacının kastı nedir, izaha muhtaçtır fakat malum
olduğu üzere, dünyanın çeşitli bazı ülkelerinde bazı
kesimlerin, bazı Türkiye düşmanlarının dile getirdiği
o sözde soykırım iddiaları mıdır, değil midir? Bu
ifade konuşmacıya aittir. Eğer böyle bir ifadeyse bunu kabul
etmek asla mümkün değildir. Bu ifadeyi kesinlikle ve şiddetle
reddederiz. Diğer grup başkan vekillerinin ve başta sayın
konuşmacı olmak üzere, onların da görüşlerini, doğrusu
merak etmekteyiz.
Soykırım söz konusu
bile değildir. Bir mahkeme kararı yoktur. Bunlar, birtakım
Türkiye düşmanlarının gerçek dışı isnat ve
iftiralarıdır. Fakat gerçek olan, belgelere dayanan bir husus
vardır, o da: O dönemde, belli bir tarih kesitinde Hınçak ve
Taşnak çetelerinin katliamları söz konusudur. Ve bu Ermeni
Hınçak, Taşnak çeteleri tarafından motamot- 518.301
kişinin katledildiği, öldürüldüğü de devlet arşivlerinde
belgeli ve kayıtlıdır, bunu da bir not olarak ifade ediyorum.
Özellikle, 1915
yılında meydana gelen hadiseler de kastedilmiş ise -parantez
içinde ifade etmek isterim- yine devletin arşivlerinde,
kayıtlarında da belgesiyle yer almaktadır ki bu yerleşim
yerlerinin değiştirilmesi sırasında meydana gelen öldürme
hadiselerinin de hangi aşiret ve çeteler tarafından
yapıldığı da yine, devletin belgelerinde kayıtlıdır.
Şimdilik söyleyeceklerim bunlardır.
Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sizin
de Başkan olarak elbette bir düzeltme
BAŞKAN - Sayın
Baluken, talebiniz var mı efendim?
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Hayır, diğer grup başkan vekilleri
konuşsunlar
BAŞKAN Sayın
Bostancı
30.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, İstanbul Milletvekili Garo Paylanın 60
sıra sayılı Kanun Tasarısının 3üncü maddesiyle
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Paylanın
soykırım ifadesini reddediyorum.
Soykırım
kavramı, İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazilerin
Yahudilere yönelik uygulamaları neticesinde gündeme gelmiş ve
hukukileşmiş bir kavram olarak ortaya çıkmıştır.
Jenosit yahut da holokost olarak kullanılır, nihai çözüm
anlamında.
Esasen, Ermeni
soykırımı iddiaları, bu hukuki kavramın
teşekkülünden sonra bir politik spekülasyon olarak dile
getirilmiştir, geçmişi de vardır muhakkak. Hukuki olarak
jenositin Nazilerin uygulamasından kabulünden sonra, politik spekülasyona
konu edilen başka kesimler de olmuştur. Buradan bir tür güç
çıkartarak yeni bir konum ve siyasal güç elde etmek isteyen çevreler bu
kavrama müracaat etmişlerdir. Ermeni soykırımından
bahsedenler, tarihçilerin ilgilerinden ve çalışmalarından
ziyade, siyasetin gücüyle ve kimi parlamentolardan, tarihte neler
yaşandığından çok da haberi olmayan ama güçler
ilişkisindeki vaziyete göre pozisyon alan birtakım parlamentolardan
kararlar çıkarmaya çalışarak buna bir meşruiyet
kılıfı aramışlardır.
Türkiye'nin yakın
geçmişinde Sayın Paylanın kendisini boyalı kuş gibi
hissettiği olaylar yaşanmış mıdır? Mümkündür,
mümkündür. Varlık vergisi doğrudur, çok da eleştirilmiştir
varlık vergisi romanlarda, tarihî kitaplarda. Yine Atatürkün
Selanikteki evi yakıldı. kışkırtmasıyla
insanların İstanbulda sokağa dökülmesi ve bunun birtakım
gizli devlet yapılanmaları marifetiyle manipüle edildiği
meselesi de çok tartışılmıştır. Eksik kalan
kısmını tamamlayayım: 1930lu yıllarda Trakyada da
Yahudilere yönelik benzeri bir vergilendirme işi olmuştur. Evet,
bunlar yakın tarihimizde yaşanmış acı örneklerdir ve
bunlar o tarihten sonra çok çeşitli kereler eleştirilmiştir.
Kaldı ki tarihe
baktığımızda Benim tarihim tertemiz. diyebilecek herhangi
bir toplumsal kesim, siyasal toplum yoktur. Esasen bugün Sayın
Paylanın soy olarak mensup olduğu kesimin de hemen
aklımıza gelen örneklerinden birisi Karabağda yaşanan
Hocalı katliamıdır. Orada, maalesef, çok dramatik bir katliam
yaşanmıştır.
Mesele şudur: Türkiye
için, biz, evet, geçmişte neler yaşandığına
ilişkin konuşalım, tartışalım. Sadece Sayın
Paylan bunu dile getirmiyor, başka çok çeşitli çevreler bir
tarihçilik namusuyla, demokratik Türkiye'nin kurulması doğrultusundaki
o büyük rüya dolayısıyla yakın tarihe ilişkin bu analizleri
yapıyor ve Türkiye'nin önüne bir gelecek koyuyor. Biz, tabii, Sayın
Paylandan da -bir vekil olarak gelmiş, burada son derece onurlu bir
vazife yerine getiriyor- demokratik Türkiye'nin inşasında rol
almasını, geçmişe ilişkin eleştirileri dile getirirken
bunların yanına muhakkak o olumlu, makul, ortaklığı
esas alan, özgürlükçü ve demokratik Türkiye için neler yapıldığına
dair de üç beş kelam etmesini bekleriz. Çünkü böylesine olumlu değerlendirmeler
de aynı zamanda Türkiye'nin geleceğe doğru yürüyüşünde
insanların ortaklığını, birliğini -soyu ne olursa
olsun, inancı ne olursa olsun- tahkim eden bir retorik görevi
yapacaktır. Sayın Paylandan ben esasen bu tür değerlendirmeleri
duymuş değilim, eleştirileri dinliyorum ama olumlu sözlere
ilişkin herhangi bir şey dinlemiyorum. Esasen kendisinin buradaki
varlığının dahi başlı başına demokratik
Türkiye için bir olumluluk sayılması gerekir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
O yüzden, bu değerlendirmeleri
yaparken insaflı olmak, vicdanlı olmak, dünyadaki çok çeşitli
ülkelerin tarihsel hikâyelerini dikkate almak, belki mukayeseli bir analiz
yapmak -bütün bunlar burada yapılmayabilir ama insanın zihninde
vardır bunlar- ve bunun üzerine konuşmak daha doğru olur
kanaatindeyim.
Saygılarımı
sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Gök
31.- Ankara Milletvekili Levent Gökün,
İstanbul Milletvekili Garo Paylanın 60 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 3üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
ulusça hepimizin geleceğe dair güvenli bakabileceği bir toplumu
yaratmak hepimizin görevi ve ödevi olmalıdır. Tarihimizde
yaşanmış pek çok acı hadise vardır ve bu acı
hadiselerin elbette bıraktığı travmalar, üzüntüler,
acılar bugün de devam edebilir. Önemli olan güçlü bir ulus olabilmenin
yegâne koşulu bu acıların üstesinden gelebilmek, travmaları
aşabilmek ve herkesin -hangi etnik kökenden olursa olsun, hangi mezhepten
olursa olsun- Ben şu anda iyi ki Türkiye'de yaşıyorum.
diyebileceği bir ortamı sağlamaktır.
Bu tarihsel konularda
tarihçilerin özellikle arşivlerde çalışarak gerçekleri ortaya
çıkartması esas olmalıdır. Ama biz siyasetçilere düşen
de yaşanmış acıların üzerinden yeni güzellikler
yaratmak ve bu acıları yaşadığını, içinde
travmalar geçirdiğini bildiğimiz herkese
kucağımızı açmaktır ve böyle acıların
yaşanmayacağı güzel bir Türkiyede çok daha mutlu ve özgür
yaşayacağımızı herkese hissettirmektir. Bu
bakımdan, ben Türkiyenin önüne bakarak, geleceğe bakarak bir daha
geçmiş acıların yaşanmamasının ve bu
acılardan ders alınarak sağlam, birbirini kucaklayan bir
toplumun inşasının daha önemli olduğunu ve bu konudaki
duygularımızın, geleceğe güçlü bir ulus olarak birbirimize
sarılmak duygusuyla ifade edilmesinin önemli olduğunu
düşünüyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Gök.
Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Garo Paylan konuşacak.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Paylan.
32.- İstanbul Milletvekili Garo Paylanın,
Manisa Milletvekili Erkan Akçay, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı
ve Ankara Milletvekili Levent Gökün yaptıkları
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
GARO PAYLAN (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Ermeni halkı bu
toprakların kadim halklarından bir tanesidir, bunu herkes az çok
bilir; Kayserililer, Sivaslılar, Tekirdağlılar,
Malatyalılar, Antalyalılar, İzmirliler, hepsi bilirler.
Yüzyıl önce her 5 kişiden 1i bu topraklarda Ermeniydi, kadim
halklar olarak bir arada yaşıyorduk ancak bugün binde 1in
altındayız. Kılıç artığı hükmünde
bahsedilmiştir, yok hükmündeyiz. Yüzyıl önce Ermeni halkı bir
devlet kararıyla bu topraklarda kökünden söküldü ve yok edildi. Bu olaylarda
benim ailem de, bahsettiğim dedem ve ailesi
Dedem bir yetimdir, anne
tarafından da, baba tarafından da yetimler yani kılıç
artıkları tarafından ben bu topraklarda yaşıyorum,
yetim kalmışlar. Benim soyum kırılmıştır.
Yani Malatyada her 3 kişiden 1i iken bugün Malatyada yokuz.
İSMAİL OK
(Balıkesir) Bizim dedelerimiz de yetim.
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Bizim dedelerimiz de katledildi. Burası
Türkiye Büyük Millet Meclisi!
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, dinleyelim efendim, Sayın Paylanı dinleyelim,
lütfen
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, düşüncelerini ifade ediyor
sayın milletvekili.
İSMAİL OK
(Balıkesir) Benim dedem babasını görmemiştir, 7
kardeşten 1i sağ kalmamıştır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Sayın Paylan görüşünü ifade ediyor, dinleyelim
efendim.
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Ermeniler tarafından bizim dedelerimiz
sokakta sürüklenmişler!
GARO PAYLAN (İstanbul)
Şimdi, suçu idrak etmek önemlidir, bir suçla yüzleşmek önemlidir.
Başımıza büyük bir felaket geldi.
İSMAİL OK
(Balıkesir) Azerbaycanın yüzde 25i nerede yaşıyor?
GARO PAYLAN (İstanbul) -
Eğer ki yüzyıl önce bu toprakların insanları o büyük suçla
yüzleşebilselerdi, o suçun üzerinden geçmeselerdi, o suçun ismini
koyabilselerdi
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Burada konuşulanı Amerikan
Başkanı söyleyemedi!
GARO PAYLAN (İstanbul) -
Bakın, ne güzel söylüyorsunuz İkinci Dünya Savaşı
sonrası konmuştur. diye. Keşke bu toprakların
insanları olarak hep birlikte acılarımızın ismini
koyabilseydik bu ismi başka birileri koymazlardı. Dünyanın her
yerinde Ermeniler, suçla yüzleşilmediği için, başına gelen
büyük felaketle yüzleşilmediği için hâlâ yasa geçebilmiş
değiller çünkü suç inkâr ediliyor, yok sayılıyor, eziliyor ve
suç inkâr edildiği sürece de o suç devam eder. Sayın Bostancı
bahsetti, Yahudilere yapılan pogrom, varlık vergisi, 6-7 Eylül
olayları, Hrant Dink; bütün bu suçlar aslında o
yüzleşmediğimiz büyük felaketin devamıdır. Mesela,
yüzyıl önce Diyarbakır Suriçinin üçte 2si Ermeni ve Süryanilerdi.
Onlar yüzyıl önce oradan sürüldüler. Bugün o zihniyet devam ediyor çünkü
suçla yüzleşilmediği sürece suç devam eder. Bugün Diyarbakır
Surda aynı zihniyet kol geziyor. Ben bu Mecliste keşke bunlar
konuşulabilse ve bu suçun adı konulabilse
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
AHMET HAMDİ ÇAMLI
(İstanbul) Ne alakası var? Samimiyet ya, samimiyet!
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Ne dinliyoruz burada ya? Bir saat masal
mı dinleyeceğiz!
BAŞKAN Sayın
Paylan, sözlerinizi lütfen tamamlayınız efendim, lütfen
tamamlayınız.
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı yapıyorsunuz,
yaptığınız Başkanlığın
hakkını verin!
GARO PAYLAN (İstanbul)
Bu suçun adı konulabilse biz de hep birlikte o suçun ismiyle ansak ve o
suçla ansak
BAŞKAN Sayın
Paylan, lütfen
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Türkiye Büyük Millet Meclisindeyiz, hiç kimse
Soykırım var. diyemez! Böyle terbiyesizlik olmaz ya!
GARO PAYLAN (İstanbul) -
ve Ermeni halkı da bu çerçevede yasını tutsa hepimiz hep
birlikte iyileşsek.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Tercüme Odası Ermenilere verilmişti, adı tebaa-i
sadıkaydı, niye tehcir oldu? Tebaa-i sadıka değil miydi
Sayın Paylan?
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Paylan.
KAMİL AYDIN (Erzurum)
Sayın Başkan, o sözünü geri alacak efendim, geri alacak!
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Akçay, söz talebiniz var.
Buyurun efendim,
mikrofonunuzu açıyorum.
33.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
İstanbul Milletvekili Garo Paylanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Benim dedemin mal
varlığı, soykırımdan sonra ayağa kalkmaya
çalışan dedemin
diyor, Sayın Paylanın dedesinin
-sevinerek öğreniyoruz ki bu konuşmasından da-
hayatını kaybetmesi de söz konusu değil. O tür şeylerde
akrabaları veya büyük dedelerinden kayıplar yaşamış
olabilir. Fakat yüzleşme hadisesi tam bir hakaret, tahkir içeren bir
ifadedir.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Ne alakası var canım, yüzleşmek niye hakaret
olsun?
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Uluslararası platformda Türk milletinden, Türkiye Cumhuriyetinden
yüzleşme isteyenlerin öncelikle kendi dedelerinin işlediği,
Hınçak, Taşnakların katliamlarıyla yüzleşmeleri
gerekir ki böyle bir hukuki durum oluşsun. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
KAMİL YILMAZ (Erzurum)
Gencede, Yukarı Karabağda derilerini soydular.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yani
bunları saatlerce konuşuruz, konuşmakta da beis yok.
Şimdi, Yok edildi, soyu
kırıldı. diyor
BAŞKAN Lütfen
toparlayalım Sayın Akçay, lütfen tamamlayın sözlerinizi.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum.
Şimdi,
Birleşmiş Milletler belgelerine göre, 1922 Kasım ayı
belgelerine göre 817.873 yurt dışına göç söz konusu ve
Türkiyede, İstanbulda 148.198 Ermeni kayıtlı ve Türkiye'nin
değişik yerlerinde de 131.175 Ermeni nüfusunun kayıtlı
olduğu belirtiliyor. Bunlar, konunun uzmanları tarafından da
tartışıldı.
BAŞKAN Sayın
Akçay, toparlayalım efendim, konu yeteri kadar
tartışıldı efendim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bu
rakamları abartmaya da gerek yok, şu kadar şuydu vesaireydi
Şimdi, bu konuda çok
özenli, dikkatli olmak ve tahriklerden de uzak durmakta büyük bir fayda
vardır.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Akçay.
Birleşime on dakika ara
veriyorum efendim.
Kapanma
Saati: 23.12
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 23.28
BAŞKAN: Başkan Vekili
Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER : Mustafa AÇIKGÖZ
(Nevşehir), Zihni AÇBA (Sakarya)
------0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27nci Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
60 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/414) ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan ile 35 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/338) ve Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 60) (Devam)
BAŞKAN Komisyon
yerinde.
Hükûmet yerinde.
Sayın
milletvekilleri, 5inci madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere
toplam dört önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 5inci
maddesiyle 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa
eklenen geçici 39uncu maddenin birinci fıkrasının birinci
cümlesinde yer alan "29 Şubat 2016 tarihine kadar emekliye
ayrılma talebinde bulunan albaylardan," ibaresinin "Yüksek
Askeri Şura tarafından emekliye ayrılmasına karar verilen
albaylardan," şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Coşkun Çakır Ramazan Can Haydar Ali
Yıldız
Tokat Kırıkkale İstanbul
Mehmet Doğan Kubat Osman Aşkın
Bak Hüseyin
Özbakır
İstanbul Rize Zonguldak
Gökçen Özdoğan Enç Hakan
Çavuşoğlu Abdurrahman
Öz
Antalya Bursa Aydın
Mehmet Demir Recep
Şeker
Kırıkkale Karaman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/414) ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan ile 35 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 5'inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Kadim Durmaz Bihlun
Tamaylıgil Lale
Karabıyık
Tokat İstanbul Bursa
Dursun Çiçek Selin Sayek
Böke Mahmut
Tanal
İstanbul İzmir
İstanbul
Yakup Akkaya
İstanbul
MADDE 5.- 27/71967 tarihli ve
926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE
39- Bu Kanunun kadrosuzluktan emeklilik hükümlerine tabi olmak kaydıyla,
29 Şubat 2016 tarihine kadar emekliye ayrılma talebinde bulunan
albaylardan, 30 Ağustos 2016 tarihi itibarıyla subaylıkta;
a) 30 uncu fiili hizmet
yılını tamamlayacak olanlara, emekliliğe esas aylık
tutarının 5,5 katı,
b) 29 uncu fiili hizmet yılını tamamlayacak
olanlara, emekliliğe esas aylık tutarının 11 katı,
c) 28 inci fiili hizmet yılını tamamlayacak
olanlara, emekliliğe esas aylık tutarının 16 katı,
herhangi bir vergiye tabi
olmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından emekli ikramiyesi
olarak ayrıca ödenerek 50 nci maddenin (a) bendine göre 30 Ağustos
2016 tarihi itibarıyla kadrosuzluktan emekliye sevk edilirler. Bunlardan,
30 Ağustos 2016 tarihi itibarıyla bir üst rütbeye terfi ettirilenler
hakkında talepleri halinde emeklilik işlemi uygulanmaz. Fiili hizmet
sürelerinin hesaplanmasında, 14 üncü ve 109 uncu maddeleri gereğince
subay nasbedilenler ile Harp Okulu öğrenim süresinden yıl olarak
fazla okuyarak fakülte ve yüksekokulları bitirenler işlem gördükleri
benzeri harp okulu mezunları ile birlikte değerlendirilmeye tabi
tutulur.
Bu durumdaki personel,
istedikleri sürece ve azami emsallerinin 31'inci fiili hizmet
yılını tamamladıkları yılın 30 Ağustos
tarihine kadar, emekliye ayrıldıkları rütbe ve kıdem
üzerinden 3/1/1961 tarihli ve 205 sayılı Ordu Yardımlaşma
Kurumu Kanununa göre hesaplanacak aidat her ay düzenli olarak kendileri
tarafından ödenmek kaydıyla Ordu Yardımlaşma Kurumu
üyeliklerini devam ettirebilirler."
BAŞKAN Şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyette bulunduğundan
önergeleri birlikte işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge
sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini
okutacağım.
Şimdi aynı
mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Kanun Tasarısının 5inci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Mizgin Irgat
Abdullah
Zeydan
Diyarbakır Bitlis
Hakkâri
Berdan Öztürk Erol Dora
Ağrı Mardin
Aynı mahiyetteki diğer
önergenin imza sahipleri:
Erhan Usta Mehmet Günal Erkan Haberal
Samsun Antalya Ankara
Mehmet Parsak Deniz Depboylu Arzu Erdem
Afyonkarahisar Aydın İstanbul
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki iki önergeye Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI SEMA RAMAZANOĞLU (Denizli) Sayın
Başkan, katılmıyoruz.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında konuşma var
mı?
Buyurun Sayın Haberal.
(MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
ERKAN HABERAL (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; aslında Askerlik Kanunuyla ilgili bir
konuşma yapacaktım; yalnız, bugünkü olan konuşmalardan
sonra kendimin şahit olduğu, bizzat ve tutanaklara geçmesini
istediğim bir hikâyeyi burada hepinizle paylaşmak istedim.
Bu Ermeni iddiaları
mevzubahis olduğu zaman, 2005 yılları civarında, Türk bilim
adamları bir araya geldi ve dediler ki: Bu işi siyaset çözemez. Bu
işi ancak bilim insanları çözer. Bunun için biz, Ermenistan bilim
insanlarıyla oturalım bu işi çözelim. Nasıl çözelim?
Arşivleri açalım. Türkiye kendi arşivlerini açsın,
Ermenistan devleti kendi arşivlerini açsın. Oturalım,
karşılıklı uzlaşalım. Bunun için Türkiye
Cumhuriyeti devletinden ve Dışişleri
Bakanlığından izin alındı. Ermenistanın,
Ermenilerin Türkiyedeki dinî liderleriyle, Mesrob Beyefendiyle görüşme
yapıldı, aracı olması rica edildi ve akabinde Ermenistan
devleti bunu kabul etmedi. Türkiye Cumhuriyeti devleti bu iddialarla ilgili
bütün arşivlerini açmayı kabul ettiği hâlde Ermenistan
devletinin yöneticileri kendi arşivlerini açmadı, reddetti.
Özellikle tutanaklara girmesi
bakımından Sayın Başkan, bunu anlatmak istedim.
Değerli milletvekilleri,
sözlerimin hiçbir siyasi kaygısı olmadığını
belirterek sözlerime başlamak isterim. Bizim kişisel ve parti olarak
Türkiye Cumhuriyetinin ve Türk milletinin bekası dışında
hiçbir ikbal beklentimiz yoktur. Ancak ecdadımızdan gelecek nesiller
adına emanet aldığımız al bayrağı ve vatan
topraklarını bizden sonraki nesillere bir bütün olarak devretmek
bizlerin boynunun borcudur. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu borcu ödemek
için hiçbir fedakârlıktan kaçınmayacağımızı,
gözümüzü budaktan esirgemeyeceğimizi ve göğsümüzü siper
edeceğimizi bu vesileyle tüm dünyaya ilan etmek isterim.
Dünya tarihinde
askerliği şan ve şerefle yazmış tek millet Türk
milletidir. Yaradılışlarındaki asalet İslamın
şerefiyle birleşince askerlik tarihinin unutulmaz destanlarını
yazmıştır bu millet. Memleketimizin husumet, çatışma
ve kavga ortamına sürüklenip yok olmasına kahraman askerimizle
beraber müsaade etmeyeceğiz. Millî değerler ve birlikte yaşama
ülküsü etrafında kenetlenerek bölünmeyeceğimizi dosta ve düşmana
haykıracağız. Milliyetçi Hareket Partisi Türkiyeyi sahipsiz
bırakmayacaktır. Hükûmeti de terörle ve nifakla mücadelede samimi
olduğu müddetçe sonuna kadar destekleyecektir.
Değerli milletvekilleri,
ne söylüyorsak, ne öneriyorsak, ne amaçlıyorsak bu, Türk milletinin lehine
ve faydasınadır. İnsan hakkı ve özgürlüklerine riayet ve
saygı bizlerin mükellefiyetindedir ancak bizim hak ve özgürlüklerimiz
durmadan silahlı saldırı altındadır. Vicdanlarına
güvendiğimiz, millî duyarlılığa sahip olduklarına
itimat ettiğimiz sayın milletvekillerine özellikle sormak istiyorum:
Terör örgütlerine ve teröristlere daha nereye kadar müsamaha göstereceğiz?
Artık yeter demek için neyi bekliyoruz? Bu ülkede bundan fazla, daha fazla
ne felaket olabilir? Yüz binlerce vatan evladının kanı
pahasına kurduğu bu Gazi Meclisin çatısı altında terör
örgütünün temsilcileri eylem yapma cüretinde bulunuyorsa Suriyeli terörist de
gelir, Sultanahmet Meydanında canlı bomba olur, ülkemizi kana bular
ve kaosa sürükler.
Değerli milletvekilleri,
Askerlik Kanununda yapılan değişiklikle
albaylarımızın emekliliklerinin teşvik edilmesi usul ve
yöntem olarak sağlıklı değildir. Öncelikle bu konunun
Silahlı Kuvvetlerin görüşü doğrultusunda, ilgili ihtisas
komisyonunda, Millî Savunma Komisyonunda enine boyuna
tartışılması gerekirdi. Ülkemizdeki terör ve
Zamanım bitti. Bu duygu
ve düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Haberal.
Diğer önerge
hakkında Abdullah Zeydan, Hakkâri Milletvekili konuşacaktır.
Buyurun Sayın Zeydan.
(HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
ABDULLAH ZEYDAN (Hakkâri)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Kanun Tasarısının 5inci maddesi
üzerinde verdiğimiz önerge üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Albayların ve askerlerin
özlük haklarını iyileştirmek, maaşlarını
artırmaktan öte, her şeyden önce Asker, polis, sivil ve bütün
insanlarımızın yaşam hakkını nasıl
koruyabiliriz? Bu oluk oluk akan kardeş kanını nasıl
durdurabiliriz?i konuşmamız lazım. Bugün bütün Türkiyede
bombalar patlamakta, Kürt illerinde sokağa çıkma yasakları devam
etmekte, insanların yaşam hakkı elinden alınmakta, son
derece vahim insan hakkı ihlalleri yaşanmaktadır.
Geçen gün basına da
yansıdı, Yüksekovada zırhlı araçlarla elektrik direkleri
devriliyor ve bu da gösteriyor ki oradaki halkı zor durumda bırakmak
için bunlar yapılmaktadır. Yine, dün Yüksekovada panzerler 70
yaşında, hacı olan Hacı Hasan Han adlı
amcamızı ezmiş ve öldürmüştür. Bu hukuksuzluklar
karşısında Hükûmet bütün iyi niyetli çağrılara
kulaklarını tıkamıştır. Geçmişte de buna
benzer hükûmet yaklaşımları olmuştur. Geçmişteki
Anavatan iktidarına şimdiki Cumhurbaşkanı Sayın
Erdoğan şöyle demiştir: İktidara geldiği günden bu
yana bu Hükûmet Güneydoğu Anadoluda, Türkiyemizin genelinde acaba kaç
bin kişinin katline hükmetti? Ben size söyleyeyim mi? Bu Hükûmet
yargılayarak öldürmez, yargılamadan öldürür. Bunların
sıfatı budur. Güneydoğudaki insanlar yargılanmadan katledilmişlerdir.
Evet, bunların içerisinde suçlu olan yok mu? Evet, amenna olabilir,
vardır. Onları bulursun, yargılarsın ve ondan sonra da
hükmedersin. Demek ki hükûmetlerin böyle söylemlere karşı
kulaklarını tıkamak gibi ortak bir özelliği var. Bugün Türkiyede
ve Kürt illerinde aynı hukuksuz uygulamalar devam etmektedir ne yazık
ki.
Değerli milletvekilleri,
çok güzel bir atasözümüz var: Bir musibet bin nasihatten daha iyidir. Bugün
Türkiyede yaşananların hepsi geçmişte
yaşanmıştır ve Türkiyeye bir şey
kazandırmadığı ortaya çıkmıştır. 50 bin
insanımızın hayatına mal olmuştur ve bunun bir çözüm
olmadığı ortaya çıkmıştır ki geçmişte
çözüm ve barış süreci başlamıştır.
O dönemde şimdiki
Sayın Cumhurbaşkanının Ağrıda
yaptığı bir konuşmayı sizinle paylaşmak
istiyorum. Basına çok yansımamış ama şu anda, 2011den
önce gittiğim AK PARTİ Şemdinli İlçe
Başkanlığının duvarına da asılı bir
yazıdır. Aynen şunu söylüyor Sayın Cumhurbaşkanı:
Hem askerin annesi hem PKKlinin annesi oğlunun mezarına gidip bir
Fatiha, bir Yasin okuyorsa her iki cenazeye de cemaat saf tutup namaz
kılıyorsa bu akan kan kardeş kanıdır.
Değerli arkadaşlar,
AKPnin ilk beş yılda, 2002-2007 arası attığı
demokratik adımlar Kürtler ve Türkiye'deki bütün halklarda büyük
karşılık bulmuş, Hakkâride 2007de 2 milletvekili
çıkarabilmiştir. 2008 yılında cemaatin valileri
tarafından Nevruzda halka karşı saldırılar
başlatılmış, Yüksekovada 3 insanımız
katledilmiş, Vanda yaşlı annelerimiz üst üste atılarak
polisler tarafından acımasızca coplanmış ve bu
güvenlikçi politikalarla 2009da KCK adı altında siyasi
tutuklamalar başlamış ve o zamanki AKPnin içerisindeki
vekilleri bu uygulamaları desteklemiş, cemaatin ekmeğine
yağ sürmüştür. AKPyi Hakkâride öyle bir hâle getirmişlerdir,
âdeta halkın iradesiyle dalga geçerek Hakkâriye dışarıdan
milletvekili atamak zorunda bırakılmıştır. O zaman da
yapılanların yanlış olduğunu bilen, gören bir sürü
milletvekili sesini çıkaramamıştır. Eğer o günlerde
Başbakanı cesaretle uyarabilselerdi bugün eminim Cumhurbaşkanının
en çok değer verdiği insanlar olurlardı. Bugün de aynı
şeyler yaşanıyor. Eminim ki AKPnin içerisinde bugün
yaşananların çok yanlış olduğunu gören arkadaşlar
vardır. Bugün o insanların cesaretle bu sürecin bir an önce sona
ermesi için görüşlerini dile getirmeleri gerekiyor.
Bugün 11 milyon insanın,
Kürt halk önderi Sayın Abdullah Öcalanın özgürlüğü için imza
verdiğini ve Benim irademdir. dediğini herkes bilmektedir.
Hükûmetin en kısa zamanda diyalog ve müzakere için Sayın Öcalanla
görüşmesi ve demokratik siyaset yolunun açılması gerekmektedir.
Değerli arkadaşlar,
son olarak
Demin de Sayın Naci Bostancı da bahsetti. Türkiye
dışında hayatını
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ABDULLAH ZEYDAN (Devamla)
kaybeden, IŞİD terör örgütüne karşı savaşan Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı olmadığını söylemişti.
Ama ben bugün Hakkâri İnsan Hakları Derneğinden
aldığım bilgiye göre Hakkârili olup vahşi terör örgütüne
karşı Kerkükte, Şengalde hayatını kaybeden ama kendi
ülkesinin toprağına girişi engellenen ailelerin
müracaatlarının olduğunu da biliyorum. Bu açıdan da gerekli
duyarlılığın gösterilmesini diliyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Zeydan.
Aynı mahiyetteki iki
önergeyi oylarınıza sunuyorum
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Karar yeter
sayısı talebi vardır, karar yeter sayısını
arayacağım.
Önergeleri kabul edenler
Kabul etmeyenler
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Yani oylama istediğimiz zaman yoktu Başkan.
Şimdi, adil bir karar değildir yani.
BAŞKAN Karar yeter
sayısı vardır, önergeler kabul edilmemiştir.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, o zaman hiç istemeyelim yani karar
yeter sayısı istediğimiz zaman yoktu ama ısrarla bekleyince
dışarıdan geliyorlar, bu durumda bizim de karar yeter
sayısı istememizin bir anlamı kalmıyor, bir süre de
tanımlamadınız çünkü.
BAŞKAN Sayın
Baluken, sağdaki kâtip üye arkadaşımız Karar yeter
sayısı vardır. dedi.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Ama orada tarafsız davranmak zorunda.
BAŞKAN Sayın
Açbanın saymasını bekledim, sayımı bitince bana dönüp
karar yeter sayısı olduğunu ifade etti.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/414) ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ile 35 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 5'inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Dursun
Çiçek (İstanbul) ve arkadaşları
MADDE 5.- 27/71967 tarihli ve
926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE
39- Bu Kanunun kadrosuzluktan emeklilik hükümlerine tabi olmak kaydıyla,
29 Şubat 2016 tarihine kadar emekliye ayrılma talebinde bulunan
albaylardan, 30 Ağustos 2016 tarihi itibarıyla subaylıkta;
a) 30 uncu fiili hizmet
yılını tamamlayacak olanlara, emekliliğe esas aylık
tutarının 5,5 katı,
b) 29 uncu fiili hizmet yılını tamamlayacak
olanlara, emekliliğe esas aylık tutarının 11 katı,
c) 28 inci fiili hizmet yılını tamamlayacak
olanlara, emekliliğe esas aylık tutarının 16 katı,
herhangi bir vergiye tabi
olmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından emekli ikramiyesi
olarak ayrıca ödenerek 50 nci maddenin (a) bendine göre 30 Ağustos
2016 tarihi itibarıyla kadrosuzluktan emekliye sevk edilirler. Bunlardan,
30 Ağustos 2016 tarihi itibarıyla bir üst rütbeye terfi ettirilenler
hakkında talepleri halinde emeklilik işlemi uygulanmaz. Fiili hizmet
sürelerinin hesaplanmasında, 14 üncü ve 109 uncu maddeleri gereğince
subay nasbedilenler ile Harp Okulu öğrenim süresinden yıl olarak
fazla okuyarak fakülte ve yüksekokulları bitirenler işlem gördükleri
benzeri harp okulu mezunları ile birlikte değerlendirilmeye tabi
tutulur.
Bu durumdaki personel,
istedikleri sürece ve azami emsallerinin 31'inci fiili hizmet
yılını tamamladıkları yılın 30 Ağustos
tarihine kadar, emekliye ayrıldıkları rütbe ve kıdem
üzerinden 3/1/1961 tarihli ve 205 sayılı Ordu Yardımlaşma
Kurumu Kanununa göre hesaplanacak aidat her ay düzenli olarak kendileri
tarafından ödenmek kaydıyla Ordu Yardımlaşma Kurumu
üyeliklerini devam ettirebilirler."
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI SEMA RAMAZANOĞLU (Denizli) Sayın
Başkan, katılmıyoruz.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında
konuşmacı var mı, gerekçeyi mi okutayım Sayın Gök?
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Çiçek efendim.
BAŞKAN Sayın
Çiçek, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Çiçek,
konuşma süreniz beş dakikadır.
DURSUN ÇİÇEK
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri
sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Güvenlik ihtiyacı, en az
beslenme ihtiyacı kadar insan hayatında önemli bir ihtiyaçtır.
Aslında bu ihtiyacın önemi ancak güvensizlik ortamında belli
olur. Bu ihtiyacın önemini anlamak için Suriyelilere, Iraklılara,
terörle mücadelenin sürdüğü bölgede güvenlik kuvvetleri ile teröristler
arasında kalan vatandaşlarımıza, Suruçta, Ankarada,
İstanbulda yaşam hakkı ihlal edilen insanlara, kişilere
sormak gerekir. Bu kapsamda, güvenlik ihtiyacının
karşılanması için vatan borcunu ödeyen Mehmetçiklere, canı
pahasına görev yapan güvenlik kuvvetlerine karşı vefa ve
insanlık borcunu sadece şehit törenlerine katılarak ödemek
mümkün değildir. Moral ve motivasyon ile özlük hakları konusunda
onlara onurlu bir yaşam sunacak yasal düzenlemeleri yapmak Türkiye
Büyük Millet Meclisinin baş görevleri arasındadır.
Şimdi,
albaylarla ilgili bir düzenlemeyle ilgili konuşuyorum. 6.500 albaydan
yaklaşık 1.075ini yani 1/6sını kapsayan bir düzenleme.
Tabii, bu düzenlemenin YAŞta -Yüksek Askerî Şûra- alınması
önerileri vardı, tartışmaları vardı. Bunun yerine,
inisiyatife dayalı, dilekçeyle istifaya dayalı bir insancıl
yöntemin seçilmesi, ayrıca emeklilik isteyen personelin bu konuda motive
edilmesi için ikramiyeyle -emekli ikramiyesiyle- ödüllendirilmesi insan
kaynakları yönetimi biliminde kullanılması gereken yöntemlerdir.
Dolayısıyla, bu açıdan olumlu unsurlar içermesine rağmen,
bu düzenleme geçici bir düzenlemedir, sonucu şüpheli olan bir
düzenlemedir. Ayrıca, kıdemli albay rütbesini almış,
emekliliği hak etmiş diğer albayların da, yirmi sekiz
yılın altında hizmet süresi olan albayların da bu kapsamda
bu yasal düzenlemeden istifade etmesi, teşvik primlerinin, ikramiyelerinin
Genelkurmayın teklifine rağmen yüzde 50 oranında
düşürülmesi, aynı konuda astsubay kıdemli
başçavuşlarda olan yığılmaların, kadro
fazlası personelin sorununa çözüm getirmemesi dikkate
alındığında yetersiz bir kanun değişikliğidir.
Her
şeye rağmen, geçmiş dönemde yüzlerce askerin, subayın paralel
yapı denilen örgütün kumpas davalarıyla emekliye zorlanmasından
daha insancıl bir yöntemdir. Bu konuda özellikle yargıya açık
yöntemlerle Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilmiş
personelin haklarının korunması, bu konuda yasal düzenleme
yapılması, üstsubay ve astsubay kıdemli
başçavuşların görev tazminatlarının verilmesi,
uzmanlarla ilgili ek göstergeler, astsubayların görev tazminatları,
bu yasama yılının içerisinde, canı pahasına mücadele
eden güvenlik kuvvetlerine karşı bir sorumluluğumuz olarak
düzenlenmesi gereken yasal konulardır. Tabii, bu yasanın geçici
olması -zaten başlığında da var- sistemli ve sürekli
bir düzenlemeyi içermemesi en büyük zafiyetidir ancak tekrar ifade ediyorum, bu
inisiyatifi personelin kendisine bırakması en olumlu yönüdür. Bu
konuda teşvik primini esas alan, teşvik maddesini esas alan
rakamların Genelkurmayın teklif ettiği şekilde 2
katına çıkarılması personelin talebidir, isteğidir. Bu
konuda takdir yüce Meclisindir.
Herkesi sevgiyle
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Çiçek.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 5inci
maddesiyle 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa
eklenen geçici 39uncu maddenin birinci fıkrasının birinci
cümlesinde yer alan 29 Şubat 2016 tarihine kadar emekliye ayrılma
talebinde bulunan albaylardan," ibaresinin, Yüksek Askeri Şûra
tarafından emekliye ayrılmasına karar verilen albaylardan,"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Coşkun
Çakır (Tokat) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) Uygun görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI SEMA RAMAZANOĞLU (Denizli) Sayın
Başkan, katılıyoruz.
BAŞKAN
Komisyonun takdire bıraktığı, Hükûmetin
katıldığı önerge hakkında söz isteyen?
MEHMET
DOĞAN KUBAT (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle,
kadrosuzluktan emeklilik hükümlerine tabi ve 30 Ağustos 2016 tarihi
itibarıyla subaylıkta 28, 29 ve 30uncu hizmet
yıllarını dolduran personel hakkındaki emeklilik
kararının Yüksek Askerî Şûra tarafından verilmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Önergeyle
değiştirilmiş hâliyle maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
6ncı
madde üzerinde üç önerge vardır.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 60 sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/414) ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ile 35 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 6ncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Yakup Akkaya Kadim Durmaz Selin Sayek
Böke
İstanbul Tokat İzmir
Lale Karabıyık Mahmut Tanal Ahmet
Akın
Bursa İstanbul Balıkesir
Bihlun Tamaylıgil
İstanbul
MADDE 6 4/6/1985
tarihli ve 3213 sayılı Maden Kanununun geçici 29uncu maddesine
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
Bu Kanunun 2 nci
maddesinde sayılan IV. Grup madenlerden Linyit ve Taşkömürü
çıkaran ve özel hukuk tüzel kişilerinin ruhsat sahibi olarak
işlettikleri yeraltı maden işletmelerine, 22/5/2003 tarihli ve
4857 sayılı İş Kanununun 41, 53 ve 63 üncü maddelerinde
10/9/2014 tarihli ve 6552 sayılı Kanunla yapılan
değişiklikler ile bu Kanunun ek 9 uncu maddesiyle oluşan maliyet
artışlarının karşılanmasına ilişkin
destek verilebilir. Bu destekler Bakanlık bütçesine konulan ödeneklerden
karşılanır. Maliyet artışlarının
karşılanmasına ilişkin usul ve esaslar ile bu usul ve
esasların uygulanma süresi Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı ve Maliye Bakanlığının ortak
önerisi üzerine Bakanlar Kurulunca belirlenir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
tasarının 6ncı maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Baki
Şimşek Mehmet
Günal
Manisa Mersin Antalya
Kamil Aydın İsmail
Faruk Aksu Arzu
Erdem
Erzurum İstanbul İstanbul
Deniz
Depboylu
Aydın
MADDE 6 4/6/1985 tarihli ve
3213 sayılı Maden Kanununun geçici 29uncu maddesine
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
Bu Kanunun 2 nci maddesinde
sayılan IV. Grup madenlerden Linyit ve Taşkömürü çıkaran ve
özel hukuk tüzel kişilerinin ruhsat sahibi olarak işlettikleri
yeraltı maden işletmelerine, 22/5/2003 tarihli ve 4857
sayılı İş Kanununun 41, 53 ve 63 üncü maddelerinde
10/9/2003 tarihli ve 6552 sayılı Kanunla yapılan
değişiklikler ile bu Kanunun ek 9 uncu maddesiyle oluşan maliyet
artışlarının karşılanmasına ilişkin
destek verilebilir. Destekler üretim miktarı dikkate alınarak
verilir. Ton başına verilen destek 2016 yılı için 20 Türk
Lirasını geçemez. Bu miktar her yıl yeniden değerleme
oranında artırılır. Destek en fazla üç yıl süreyle
verilebilir. Destek miktarında, işçi yoğunluğuna ve ton
başına üretim maliyetine göre, işletmeler arasında
farklılaştırma yapılabilir. Bu destekler Bakanlık
bütçesine konulan ödeneklerden karşılanır. Maliyet
artışlarının karşılanmasına ilişkin
diğer usul ve esaslar Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar
Kurulunca belirlenir.
BAŞKAN Şimdi,
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Şimdi, Başkanım, özür dilerim.
Madencilikle ilgili bir
teklif var. Madencilikle ilgili burada bürokratlardan kim var? Bakanı yok,
bürokratı yok. Yani Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı var ve asker
var.
MEHMET DOĞAN KUBAT
(İstanbul) Hükûmet var.
BAŞKAN Sayın
Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Ben anlamadım bu işi. Yani bu konuda kafamda
Bir açıklama
isteriz mesela biz bürokratlardan. Var mı kimse?
BAŞKAN Sayın
Tanal, Hükûmet burada. Eğer açıklama talep ederseniz, o, Hükûmete
yöneltilir, o da gerekli açıklamayı yapar efendim.
Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağımı ifade
etmiştim.
Buyurun.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Kanun Tasarısının 6ncı
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
İdris Baluken Mizgin
Irgat Abdullah
Zeydan
Diyarbakır Bitlis Hakkâri
Mahmut Celadet Gaydalı Berdan Öztürk Erol Dora
Bitlis Ağrı Mardin
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI SEMA RAMAZANOĞLU (Denizli) Sayın
Başkan, katılmıyoruz.
BAŞKAN
Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında
Mahmut Celadet Gaydalı, Bitlis Milletvekili
Buyurun Sayın
Gaydalı. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
MAHMUT CELADET
GAYDALI (Bitlis) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
60 sıra
sayılı kanunun 6ncı maddesi üzerinde grubum adına söz
almış bulunuyorum. Bu madde, Maden Kanununun 29uncu maddesine
fıkra eklenmesi hakkındadır. Bu fıkra da şöyle:
Linyit ve taş kömürü çıkaran ve özel hukuk tüzel kişilerine,
ruhsat sahibi olarak işlettikleri yer altı maden işletmelerinin
maliyet artışlarının karşılanmasına
ilişkin destek verilebilir. Bu yasa, torba yasasından çok
kılıf yasasına benziyor. İş Yasasında,
İş Güvenliği Yasasının ön planda tutulması ve
insanların emniyetli ve sağlıklı bir ortamda
çalışması için düzenleme yapılması gerekirken gene
imtiyaz sahipleri kayırılmaktadır. Bilhassa, yaşanan elim
Soma maden faciasından sonra İş Güvenliği
Yasasının, denetimi en öncelikli yasalardan biri olması
gerekirdi. Ne yazık ki iktidar partisi, İş Güvenliği
Yasası yerine alelacele İç Güvenlik Yasası çıkarıp
bugün Şırnak, Sur, Nusaybin ve Cizrede yaşanan sokağa çıkma
yasağı ve insanlık dışı baskı ve zulüm
ortamı yaratmıştır. Bugünün gündeminin torba veya
kılıf yasası çıkarmak değil, yangın yerine dönen
memleketin acil sorunlarının gündeme oturması gerekirdi.
Kamuoyunun biz parlamenterlerden beklentisi de hayati önem arz eden,
insanların can güvenliği ve insanca yaşama hakkına sahip
olabilmesidir. Biz ne yazık ki önceliklerimizi de altüst etmiş
durumdayız.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Gaydalı.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
tasarının 6ncı maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
Madde 6 4/6/1985 tarihli ve
3213 sayılı Maden Kanununun geçici 29uncu maddesine
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
Bu Kanunun 2 nci maddesinde
sayılan IV. Grup madenlerden Linyit ve Taşkömürü çıkaran ve
özel hukuk tüzel kişilerinin ruhsat sahibi olarak işlettikleri
yeraltı maden işletmelerine, 22/5/2003 tarihli ve 4857
sayılı İş Kanununun 41, 53 ve 63 üncü maddelerinde
10/9/2014 tarihli ve 6552 sayılı Kanunla yapılan
değişiklikler ile bu Kanunun ek 9 uncu maddesiyle oluşan maliyet
artışlarının karşılanmasına ilişkin
destek verilebilir. Destekler üretim miktarı dikkate alınarak
verilir. Ton başına verilen destek 2016 yılı için 20 Türk
Lirasını geçemez. Bu miktar her yıl yeniden değerleme
oranında artırılır. Destek en fazla üç yıl süreyle
verilebilir. Destek miktarında, işçi yoğunluğuna ve ton
başına üretim maliyetine göre, işletmeler arasında
farklılaştırma yapılabilir. Bu destekler Bakanlık
bütçesine konulan ödeneklerden karşılanır. Maliyet
artışlarının karşılanmasına ilişkin
diğer usul ve esaslar Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar
Kurulunca belirlenir.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI SEMA RAMAZANOĞLU (Denizli) Sayın
Başkan, katılmıyoruz.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında Sayın Erkan
Akçay, Manisa Milletvekili
Buyurun Sayın Akçay.
(MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Önemli bir maddeyi
görüşüyoruz. Evet, Hükûmet var görünmekle birlikte ilgili bakan yok,
ilgili bürokratlar da yok. Türkiye Kömür İşletmeleri maden dairesiyle
ilgili birimlerin mutlaka burada bulunması gerekirdi. Türkiye Kömür İşletmeleri
Genel Müdürünün Soma faciasını araştırma komisyonu
tutanaklarındaki ifadelerini lütfen okuyunuz, tüyleri diken diken eden
ifadelerdir. Daha sonra basına da yansıyan ifadesinde eski Enerji
Bakanına atfen Bakan beni görevden almayacak kadar
akıllıdır. demişti. E, Bakanın da
Başbakanın da kendisini görevden almayacak kadar akıllı
olduğunu ima eden tutum ve davranışlarını gördük.
Değerli arkadaşlar,
13 Mayıs 2014 tarihinde Somada yaşanan maden faciası Türkiyede
madencilik konusunda bir kamuoyu hassasiyeti oluşturdu ve bu hassasiyet
üzerine de bu faciadan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Plan ve Bütçe
Komisyonunda ve Genel Kurulda muhalefetin de ortak katılımıyla
birlikte tüm Genel Kurul olarak bazı düzenlemeleri birlikte
çıkarmıştık. Kısaca hatırlayacak olursak
çalışma süresi 45 saatten 36 saate düşürülmüştü. Daha
sonra, 4 Nisanda, bunda yine bir değişiklik yapılarak bu 36 saat
37,5 saat, günlük çalışma süresi de 7,5 saat olarak
düzenlenmişti. Fazla mesai ücreti artırılmıştı ve
yıllık ücretli izin süreleri artırılmıştı ve
işçilere ödenecek ücretlerin asgari ücretin 2 katından az
olamayacağına ilişkin önemli düzenlemeler
yapılmıştı. Yapılan bu düzenlemeler de ve bilhassa
2016 yılında da asgari ücretin yüzde 30 civarında artacak
oluşunu da dikkate aldığımızda, bilhassa özel maden
şirketlerinin maliyetlerini de artırmış oldu. Kanun
tasarısının bu 6ncı maddesinin gerekçesinde yapılan
düzenlemeyle de özel maden şirketlerinin maliyet
artışlarının karşılanacağı ifade
edilmektedir. Yalnız, Enerji Bakanlığının da burada
bulunmayışından da anlıyoruz ki son derece ciddiyetten uzak
bir düzenleme yapılmış. Bu özel şirketlere ne kadar destek
verileceği belli değil, açıkça belirtilmiyor ve bu konuda
Bakanlar Kuruluna ucu açık, âdeta sonsuz yetki veriliyor. Bu da ister
istemez hepimizi endişeye sevk ediyor. Aslında, bu, Bakanlar Kurulunu
da zor durumda bırakan bir düzenleme.
Milliyetçi Hareket Partisi
Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi arkadaşlarımız kendilerinin
gayretleriyle yaptıkları bir tahminî çalışmada, mevcut
hâliyle kamu işletmelerinde yani redevansla hizmet alımı
şeklinde çalışan firmalarda 1 ton üretim için 17 lira destek
sağlıyor kamu, özel sektör işletmelerine de 1 ton üretim için
95,5 lira bir destek verileceği tahmin edilmekte. Komisyonda ilgili
bürokratların verdiği bilgiyi de dayanak teşkil ederek bu
tahminî rakam ortaya konuyor. Bu maddenin yasalaşması durumunda,
merkezî yönetim bütçesinden özel sektör maden şirketlerine kanunla
sınırlandırılmayan ve miktarı belli olmayan ölçekte bir
kaynak aktarımı yapılacak; ki, bu doğru değildir.
Biz, önergemizde, bu destekte
üretim miktarı dikkate alınsın diyoruz ve bu desteğin belli
bir süresi olsun -önergemizde azami üç yıl olarak belirledik- ve
ayrıca, istihdamı da dikkate alarak -işçi yoğunluğuna-
ve ton başına üretim maliyeti de dikkate alınarak bu destek
miktarı belirlenmesinin daha yerinde olacağını
düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlar,
buna paralel
Şimdi, süremiz de kalmadı. Yalnız, Somada kaza
yaşanan maden ocağından 1 Aralık 2014 tarihinde 2.831
işçi işten atıldı cep telefonu mesajlarıyla ve bunlar
Hükûmet tarafından söz verilmesine rağmen
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) -
ve
bu konuda nisan ayında yasal düzenleme yapılmasına rağmen
hâlâ kıdem tazminatlarını alamamış durumdadırlar.
7 Hazirandan bir hafta evvel, seçimlerden bir hafta evvel bu
tazminatlarının yirmide 1lik bir kısmını aldılar
ve sonra sürüncemeye bıraktılar. Bu konuya tekrar Hükûmetin dikkatini
çekiyoruz ve bu tazminatların bir an evvel ödenmesini talep ediyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Akçay.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 60 sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/414) ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan ile 35 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifin 6ncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Ahmet
Akın (Balıkesir) ve arkadaşları
MADDE 6
4/6/1985 tarihli ve 3213 sayılı Maden Kanununun geçici 29uncu
maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
Bu Kanunun 2 nci maddesinde
sayılan IV. Grup madenlerden Linyit ve Taşkömürü çıkaran ve
özel hukuk tüzel kişilerinin ruhsat sahibi olarak işlettikleri
yeraltı maden işletmelerine, 22/5/2003 tarihli ve 4857
sayılı İş Kanununun 41, 53 ve 63 üncü maddelerinde
10/9/2014 tarihli ve 6552 sayılı Kanunla yapılan
değişiklikler ile bu Kanunun ek 9 uncu maddesiyle oluşan maliyet
artışlarının karşılanmasına ilişkin
destek verilebilir. Bu destekler Bakanlık bütçesine konulan ödeneklerden
karşılanır. Maliyet artışlarının
karşılanmasına ilişkin usul ve esaslar ile bu usul ve
esasların uygulanması süresi Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı ve Maliye Bakanlığının ortak
önerisi üzerine Bakanlar Kurulunca belirlenir.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
önergeye katılıyor mu?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI SEMA RAMAZANOĞLU (Denizli)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında Sayın Ahmet
Akın, Balıkesir Milletvekili.
Buyurun Sayın Akın.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
AHMET AKIN (Balıkesir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 60
sıra sayılı torba Kanun Tasarısının 6ncı
maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz önerge hakkında görüşlerimizi
anlatmak üzere söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Madde, geçtiğimiz yasama
döneminde çıkarılan 6552 sayılı yine bir torba Kanunla
maden işletmelerinde çalışan işçilerimize sağlayan
ilave bazı hakların maliyetine devlet tarafından destek sağlanması
konusunu düzenliyor. Bilindiği üzere, bu kanun 13 Mayıs 2014te
meydana gelen ve 301 madencimizi yitirdiğimiz Soma faciasından sonra
çıkarılmıştır. Bu nedenle, huzurlarınızda,
Soma ve Ermenek faciaları başta olmak üzere maden iş
kazalarında yitirdiğimiz canları bir kez daha saygıyla
anıyorum.
Maden işletmelerinde
ödenecek ücretin asgari ücretin 2 katından az olmayacağını,
fazla çalışma ücretlerinin en az yüzde 100 artırılarak
ödeneceği ile bazı ek olanakları sağlayan bu düzenleme
doğal olarak, maden işletmelerine ek maliyetler getirmiştir.
Şimdi deniliyor ki: Bu maliyetlerin bir kısmı hazine
tarafından karşılansın. Evet, karşılansın
ama ne kadar kısmı karşılansın? Madde bunu
düzenlememiş, bu konuda düzenleme yapma yetkisini tamamen Hükûmete
devrediyor. Buna ilişkin, Anayasaya aykırılık konusu
başta olmak üzere, itirazlarımızı Komisyon üyesi
milletvekillerimiz Komisyon raporuna yazmış oldukları muhalefet
şerhinde belirtmiş durumdalar.
Değerli milletvekilleri,
iş kazaları ülkemizde AKP Hükûmeti sayesinde fıtrata
bağlanıp doğallaştırılarak
sıradanlaştırıldı. Yapılan
araştırmalar, 2015 yılında ülkemizde iş cinayetlerinde
en az 1.730 kişinin yaşamını yitirdiğini ortaya
koyuyor.
Maden işletmelerimizin
faaliyetlerini sürdürebilmeleri, ekonomiye katkı sunmaları ne kadar
önemli ise, ondan daha önemlisi oralarda çalışan emekçilerimizin can
güvenliğidir, sağlığıdır. Bu nedenle, eğer
bir kamu desteği sağlanacaksa, öncelikle işçi
sağlığı ve iş güvenliği önlemlerine
yatırım yapanlara destek sağlanmalıdır. Yaşanan
faciaların esas nedenlerinin alınmayan işçi
sağlığı ve iş güvenliği önlemleri ve bu alanda
yapılmayan yatırımlar ve yetersiz denetimler olduğunu
biliyoruz.
Avrupa'da en fazla işçi
ölümlerinin yaşandığı ülke, maalesef Türkiye. Avrupayla
karşılaştırdığımızda, en zayıf
denetim ağına sahip ülke olduğumuzu da maalesef görüyoruz. ILO
verilerine göre, 2013 yılında 10 bin işçi başına
denetçi sayısı, örneğin Romanyada 1,9 iken, bizde sadece 0,3.
Ölümlü iş kazalarının en fazla yaşandığı
sektör olan madencilikte ihmallerin, tedbirsizliklerin bedelini maalesef
madencilerimiz canlarıyla ödüyorlar. Maden işletmelerinde sadece kâr
odaklı faaliyetler, işçi sağlığı ve
güvenliği konusunu ikinci plana bırakıyor. Bu nedenle öncelikle
yapılması gereken, çağdaş standartlarda işçi
sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin
alınmasıdır. AKP Hükûmetinin bunu pek
umursamadığını biliyoruz.
Bu konuda yapılan birkaç
çalışmadan rakam vermek istiyorum. Dünyada en fazla kömür üreten iki
ülkenin Çin ve ABD olduğunu biliyoruz. Üretilen her 1 milyon ton kömür
başına hayatını kaybeden işçi sayısı
konusunda ülkemizi bu iki ülkeyle
karşılaştırdığımızda, durumun çok vahim
olduğu belli. 2012 yılını esas alan bu çalışmaya
göre, 1 milyon ton kömürün üretim sürecinde ülkemizde 5,46 işçimiz
hayatını kaybederken, Çinde 0,34, ABDde ise 0,02 kişi
hayatını kaybetmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, bu iki ülkenin de bizden farkı, madenlerde ölümün
fıtrata bağlanmıyor olması olsa gerek diye
düşünüyorum. Yere düşen acılı madenci
yakınlarını tekmeleyen başbakan müşavirlerinin
ödüllendirilmediğini ve baş tacı edilmediğini de biliyoruz.
Değerli milletvekilleri,
bilindiği gibi, Soma faciasında kaybettiğimiz emekçilerimizin
önemli bir bölümü de Balıkesirden. Savaştepeli, İvrindili,
Dursunbeyli, Bigadiçli, Kepsutlu, Balyalı hemşehrilerimiz de aralarındaydı.
Bu ilçelere gittiğimizde Somada kaybettiğimiz madencilerimizin
mezarlarının Yapılacak. denildiği hâlde
yapılmadığını maalesef gördük.
Bu konuda sözlerin
tutulmasını umuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Akın.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
6ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
7nci madde üzerinde üç
önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 7nci maddesiyle düzenlenen 5070 sayılı
Elektronik İmza Kanununun 10uncu maddesinin birinci
fıkrasının (e) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Kamil Aydın Erhan Usta
Antalya Erzurum Samsun
Kadir Koçdemir Erkan Haberal Mustafa
Mit
Bursa Ankara Ankara
e) Talep eden kişiyi,
kanunlarda öngörülen sınırlamalar saklı kalmak üzere
sertifikanın kullanımına ilişkin özellikler,
uyuşmazlıkların çözüm yolları ile ilgili şartlar ve
güvenli elektronik imzanın elle atılan imza ile eşdeğer
olduğu hakkında, sertifikanın tesliminden önce
bilgilendirmekle,
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/414) ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ile 35 milletvekilinin, Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 7'nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Yakup Akkaya Musa Çam Şenal
Sarıhan
İstanbul İzmir Ankara
Lale Karabıyık Mahmut Tanal Selin Sayek
Böke
Bursa İstanbul İzmir
MADDE 7- 15/1/2014
tarihli ve 5070 sayılı Elektronik İmza Kanununun 10 uncu
maddesinin birinci fıkrasının (b), (e) ve (f) bentleri
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
b) Nitelikli
sertifika verdiği kişilerin kimliğini resmî kayıtlara göre
veya Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartı vasıtasıyla uzaktan
güvenilir bir biçimde tespit etmekle,
e) Kanunlarda
öngörülen sınırlamalar saklı kalmak üzere sertifikanın
kullanımına ilişkin özellikler, uyuşmazlıkların
çözüm yolları ile ilgili şartlar ve güvenli elektronik imzanın
elle atılan imza ile eşdeğer olduğu hakkında talep
eden kişiyi sertifikanın tesliminden önce bilgilendirmekle,
f) Sertifikada
bulunan imza doğrulama verisine karşılık gelen imza
oluşturma verisini başkasına kullandırmaması
konusunda, sertifika sahibini bilgilendirmekle,
BAŞKAN
Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 60 sıra sayılı Kanun Tasarısının 7nci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve tekli
ederiz.
İdris Baluken Mizgin
Irgat Abdullah
Zeydan
Diyarbakır Bitlis Hakkâri
Erol Dora Berdan
Öztürk
Mardin Ağrı
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
önergeye katılıyor mu?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI SEMA RAMAZANOĞLU (Denizli) Sayın
Başkan, katılmıyoruz.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında Mizgin Irgat,
Bitlis Milletvekili
Buyurun Sayın Irgat.
(HDP Sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
MİZGİN IRGAT
(Bitlis) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; benden önceki
konuşmaları, sevgili Garo Paylan söz alırken yaşanan
olayları, yaşanan konuşmaları; gerçekten eril sistemi, ses
tonunu ve o tahammülsüzlüğü üzülerek izledik. Öncelikle, Meclisin hâlâ bu
noktada oluşunu, aslında yaşanan tarihsel gerçekliği
dinleme sabrını dahi göstermediğini bir kez daha gördük. Bu
temelde, bundan sonraki dileğimiz Türkiyedeki siyasi tarihin, sadece
Türkiye değil, Osmanlı, İran, Suriye, Rusya ve tüm Orta
Doğuda ve dünyada bulunan arşivler getirilmek suretiyle bu
konuların bağımsız komisyonlarca
araştırılması ve Meclise sunularak bu konuların
açık bir şekilde, net bir şekilde kamuoyuyla
paylaşılması gerekmektedir.
Evet, bu ülkedeki
sorunların başında Ermeni sorunu, Kürt halkının
inkârı sorunu ve bugün yaşadığımız cinsiyetçi,
ekonomik işsizlik ve bugün tartışılmakta olan
yasaların bir bütünel tartışıldığı siyasi
sorunlarımızın hepsi de mevcut, hepsi de gerçek, hepsi de
çözülmeyi bekleyen çok önemli konulardır.
Dolayısıyla, bugün
burada ben partim adına 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu
hakkındaki değişiklikle ilgili söz aldım.
AKP iktidarının on
üç yıldır yaptığı şeyin aslında bir
şeyleri yapıyormuş gibi gösterip, eski sistemi revize
ediyormuş gibi gösterip aslında otoriter, baskıcı sistemini
yenileyerek, yeniden pişirerek halka sunması şeklinde
olduğunu yeniden görüyoruz. Dolayısıyla da bu sistem çok
modern, yenilikçi, akıllı kimlik kartı adı altında
toplumun yaşamını yenileyecek, dönüştürecek bir
değişiklik olarak görünse de aslında bunun eski sistemin, doksan
yıllık cumhuriyet tarihinin, sisteminin tekrarı olduğunu
çok net görüyoruz.
En önemli örneğinden bir
tanesi, fişlemeye ilişkin kısmını
açıklayabiliriz. Buradaki fişleme sistemi yıllardır
Türkiyede, Türkiye sisteminde aslında hepimizin bildiği, hepimizin
aşikâr olduğu fişleme sisteminin bu sistemle, bu yasayla resmî
bir yasaya kavuşturulduğunu görüyoruz.
Aynı zamanda din ve
vicdan özgürlüğü, etnik vurguların aslında Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi Sözleşmesinde mahkûm olduğumuz bir kararla
açıklandığı hâlde, yeniden burada bu vurguların, bu
özgürlükçü alanın hâlâ gerçekten olması gerektiği noktaya
taşınılmadığını görüyoruz. Temel hak ve
özgürlükler noktasında ciddi ihlalleri taşıyan bu
tasarının gerçekten kabul edilmemesi gerekmektedir. Biyometrik
verilerle kişilerin el izlerinin, parmak izinin ve kişisel
verilerinin bir sistemde toplanması, doksan yıllık sistemin
kendi vatandaşına öz güven sorunu
yaşadığının çok önemli bir göstergesi.
Dolayısıyla da ciddi tehlikeleri barındıran bu uygulama
yani bu verilerin bir merkezde toplanması çok büyük tehlikelere, bu
verilerin nerede, nasıl kullanılacağı, ne
yapılacağı noktasında gerçekten hepimizin, özelde de
hukukçuların kafasında çok ciddi bir soru işareti olarak
bulunmaktadır. Dolayısıyla da doksan yıldır süregelen
öz güven bunalımının AKP Hükûmeti tarafından da şu an
devam ettirildiğinin çok net bir göstergesidir aslında şu an
önümüzde duran yasa.
Bizler, HDP olarak, gerçekten
bu ülkede eğer bir sorun tartışılacaksa, bu ülkede kimlik
sorunu tartışılacaksa bunun askerî yasalarla
tartışılan bir torba yasada değil, temel bir kanun maddesi
olarak ve tek tek tarihsel arka planı tartışılarak burada
konuşulması gerektiğine inanıyoruz. Çünkü, gerçekten,
Türkiyede doksan yıldır süren bir kimlik sorunu, din, vicdan sorunu
ve güvenlik sorunu bulunmaktadır. Dolayısıyla da biz bunun torba
yasalarla, karma, gerçekten altyapısı oluşturulmadan, toplumda
gerekli tartışmalar yapılmadan burada
tartışılmasını, yasaya dönüştürülmesini bir kere
en büyük hukuka aykırılık olarak kabul ediyoruz. Burada, bu
verilerin saklanması
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MİZGİN IRGAT
(Devamla) Her bir vatandaş aslında bu verilerinin neden
saklandığını ve nerede kullanılacağını
acaba iyi bilmekte midir? Bu sorunun cevabını tek tek aslında
almak gerekmektedir. Dolayısıyla da bizler, bu temelde, böylesi
önemli bir yasanın daha temel bir gündemde ve tarihî arka planıyla
tartışılması gerektiğini düşünüyoruz.
Teşekkür ederim. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Mizgin Irgat.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/414) ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan ile 35 milletvekilinin, Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 7'nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Şenal
Sarıhan (Ankara) ve arkadaşları
MADDE 7- 15/1/2014 tarihli ve
5070 sayılı Elektronik İmza Kanununun 10 uncu maddesinin birinci
fıkrasının (b), (e) ve (f) bentleri aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
b) Nitelikli sertifika
verdiği kişilerin kimliğini resmî kayıtlara göre veya
Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartı vasıtasıyla uzaktan güvenilir
bir biçimde tespit etmekle,
e) Kanunlarda öngörülen
sınırlamalar saklı kalmak üzere sertifikanın
kullanımına ilişkin özellikler, uyuşmazlıkların
çözüm yolları ile ilgili şartlar ve güvenli elektronik imzanın
elle atılan imza ile eşdeğer olduğu hakkında talep
eden kişiyi sertifikanın tesliminden önce bilgilendirmekle,
f) Sertifikada bulunan imza
doğrulama verisine karşılık gelen imza oluşturma
verisini başkasına kullandırmaması konusunda, sertifika
sahibini bilgilendirmekle,
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) - Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI SEMA RAMAZANOĞLU (Denizli) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında konuşmak
isteyen?
LEVENT GÖK (Ankara)
Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Söz konusu madde metninin anlaşılır
hâle getirilebilmesi için değişiklik önerilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 7nci maddesiyle düzenlenen 5070 sayılı
Elektronik İmza Kanununun 10uncu maddesinin birinci fıkrasının
(e) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Günal (Antalya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI SEMA RAMAZANOĞLU (Denizli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında söz isteyen?
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
İfade bozukluğu
düzeltilerek cümleye açıklık kazandırılmak amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
7nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
8inci madde üzerinde üç
önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 8inci maddesiyle düzenlenen 5490 sayılı
Nüfus Hizmetleri Kanununun 3üncü maddesinin birinci fıkrasının
(h) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal İsmail
Ok Kamil
Aydın
Antalya Balıkesir Erzurum
Erhan Usta Kadir
Koçdemir Erkan
Haberal
Samsun Bursa Ankara
Mustafa Mit
Ankara
h)
Değerli kâğıtlar: Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartı,
uluslararası aile cüzdanını ve mavi kartı,
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/414) ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan ile 35 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 8inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Kadim Durmaz Yakup Akkaya Selina
Doğan
Tokat İstanbul İstanbul
Selin Sayek Böke Bihlun
Tamaylıgil Lale
Karabıyık
İzmir İstanbul Bursa
Mahmut Tanal
İstanbul
MADDE 8- 25/4/2006 tarihli ve 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun
3üncü maddesinin birinci fıkrasının (h) ve (r) bentleri
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı
fıkraya aşağıdaki bent eklenmiştir.
h) Değerli
kâğıtlar: Kimlik kartı, uluslararası aile cüzdanını
ve mavi kartı,
r) Kimlik kartı:
Kişinin Türk vatandaşı olduğunu ve aile kütüğüne
kayıtlı bulunduğunu gösteren Türkiye Cumhuriyeti kimlik
kartını,
ff) Biyometrik veri:
Elektronik sistemler aracılığı ile kimlik tespit ve kimlik
doğrulama işlemlerinin gerçekleştirilmesini sağlamak
amacıyla alınan parmak izi, damar izi ve el ayasından elde
edilen şahsa ait verileri,
BAŞKAN Şimdi
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Kanun Tasarısının 8inci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Mizgin
Irgat Abdullah
Zeydan
Diyarbakır Bitlis Hakkâri
Berdan Öztürk Erol Dora
Ağrı Mardin
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI SEMA RAMAZANOĞLU (Denizli) Sayın
Başkan, katılmıyoruz.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında söz isteyen?
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan düzenleme ile
5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununda değişiklik
öngörülmüştür. Bu düzenleme, önümüzdeki süreçte Parlamentoya temel kanun
olarak sunulması beklenen Kişisel Verilerin Korunması Kanun
Tasarısında tartışılması gerekirken bu torba
tasarıda getirilmiştir. İlgili düzenlemenin temel kanun olarak
getirilmesi ve konuya dair katılımcı bir anlayış
gözetilerek kanunlaşması üstlendiğimiz yasama sorumluluğunun
ruhuna da denk düşecektir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Karar yeter
sayısı talebi vardır, karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Evet, kabul edildi Başkan. Hepsi kaldırdı
Başkan.
BAŞKAN - Evet, önerge
kabul edilmiştir. (HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET DOĞAN KUBAT
(İstanbul) Sayın Başkan, kabul etmeyenleri
sormadınız.
BAŞKAN - Efendim,
pardon, bir yanlışlık oldu, kabul etmeyenleri sormadım.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, AK PARTİ Grubundan sayın
milletvekilleri katıldılar.
BAŞKAN - Efendim, kabul
etmeyenleri sormadığım için ben bir hata yaptım, onun için
tekrar oylayacağım, tekrar oylayacağım Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Ama Sayın Başkan, yani kabul edilmiş mi diye
sorduğunuzda HDP sıralarından ve AKP sıralarından
milletvekilleri çoğunlukla katıldılar.
BAŞKAN Doğru. O
zaman, bakın
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Kabul etmeyenleri sormadınız Başkan.
MEHMET DOĞAN KUBAT
(İstanbul) - Tekrarlayalım efendim.
BAŞKAN - Şimdi
şöyle: Tekrar kabul etmeyenleri sormalıyım ama bunun
yaratacağı sonucu hepimiz biliyoruz. O nedenle, izninizle
oylamayı tekrarlayacağım efendim.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Ama bu, milletvekili iradesini biraz tahakküm altına
almak Sayın Başkan.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Ne alakası var?
BAŞKAN Değil
Sayın Baluken.
MEHMET DOĞAN KUBAT
(İstanbul) Oylama eksik oldu efendim.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Yani, Başkanlık Divanının burada ortaya
çıkan iradeye saygı duyması gerekiyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Oylama eksik oldu Başkanım, kabul etmeyenleri sormadınız.
MEHMET DOĞAN KUBAT
(İstanbul) Değerli Başkan, eksik oldu ama Başkan. 13e
göre tekrarlayalım efendim.
BAŞKAN Değerli
milletvekilleri, İç Tüzükün ilgili maddesi bu konuda yeteri kadar
açık.
Oylamayı
tekrarlıyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum, tekrar soruyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı arayacağımı ifade etmiştim. Karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/414) ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ile 35 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 8inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Selina
Doğan (İstanbul) ve arkadaşları
MADDE 8- 25/4/2006 tarihli ve 5490 sayılı
Nüfus Hizmetleri Kanununun 3üncü maddesinin birinci fıkrasının
(h) ve (r) bentleri aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş ve aynı fıkraya aşağıdaki
bent eklenmiştir.
h) Değerli kâğıtlar: Kimlik
kartı, uluslararası aile cüzdanını ve mavi kartı,
r) Kimlik kartı: Kişinin Türk
vatandaşı olduğunu ve aile kütüğüne kayıtlı
bulunduğunu gösteren Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartını,
ff) Biyometrik veri: Elektronik sistemler
aracılığı ile kimlik tespit ve kimlik doğrulama
işlemlerinin gerçekleştirilmesini sağlamak amacıyla
alınan parmak izi, damar izi ve el ayasından elde edilen şahsa
ait verileri,
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI SEMA RAMAZANOĞLU (Denizli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında söz isteyen
Sayın Selina Doğan, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın
Doğan. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
SELİNA DOĞAN
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın vekiller; herkese iyi
akşamlar.
Bu kürsüde
yaptığım ilk konuşmanın burada son iki saattir dönen
tartışmaya denk geliyor olmasının tarihin bir cilvesi
olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla, bu konuda birkaç kelam
etmeden bu kürsüden ayrılmak istemiyorum. Öncelikle, 1915
yılında yaşanan olayların tanımlamasından,
nitelendirilmesinden bağımsız olarak bir üslup önermesinde
bulunmak istiyorum. Sayın Milliyetçi Hareket Partisinin grup başkan
vekilinin talihsiz bir şekilde ortaya koyduğu üzere, bu meseleyi bir
halkın diğerine yönelik hakareti seviyesinden kurtarıp daha
insani bir boyutta tartışabilirsek, sayın grup başkan
vekilimizin ifade ettiği gibi, geleceğe çok daha güvenle
bakabileceğimize inanıyorum. Çünkü sayın vekiller, bu konu
zannettiğiniz gibi sadece Ermenilerin meselesi değil, sadece
Türklerin meselesi de değil, bu konu Türkiye'nin bir meselesi.
Dolayısıyla, dünyanın diğer parlamentolarında değil
bu Meclis çatısı altında çözümlenmesi gereken bir mesele. Yoksa
biz her 24 Nisanda matbu ifadelerle, alelacele bu konuyu geçiştirip
duracağız. Hiçbirimizin bunu arzu etmediği kanaatindeyim ve son
olarak, zannediyorum, 2015 yılında bir Erzurum mitingindeydi,
Sayın Başbakan tehcirin bir insanlık suçu olduğunu
açıkça ifade etmiştir. Bu konuyla ilgili sözlerime burada son
veriyorum.
Ve bir başka, bugüne
damgasını vuran vahim açıklamayı kınayarak sözlerime
devam etmek istiyorum. Biliyorsunuz, tescilli bir mafya lideri olan Sedat Peker
1 Kasım seçimlerinden önce iktidar partisini destekleyen bir miting
yapmış ve seçmenlere bu ülkede oluk oluk kan akacağını
vaat etmişti. Nitekim, öyle oldu. 1 Kasım seçimlerinden beri, hatta
daha öncesinden beri bu ülkede gerçekten oluk oluk kan akıyor ama Sedat
Peker herhâlde bu kana doymamış, bugün yine bu ülkede barış
isteyen, barışa davet eden 1.100 akademisyeni hedef göstererek bir
fantezisini dile getirmiş ve onların yine oluk oluk akacak
kanlarıyla duş almak istediğini ifade etmiştir ve bu saate
kadar -partimizin sözcüsünün, bildiğim kadarıyla Halkların
Demokratik Partisinin de bu söylemi kınamasına rağmen- iktidar
partisinden hâlâ bu söylemle ilgili bir açıklama gelmemiştir, bir
kınama gelmemiştir. Şimdi soruyorum: Sedat Peker kimdir? Hangi
sıfatla bu sözleri sarf edebilmektedir? Bu sözlerin IŞİD
zihniyetinden bir farkı var mıdır? IŞİDle mücadele
ettiğini iddia eden iktidarın buna karşı bir
kınaması olmayacak mıdır? Şimdi, asıl söz aldığım
konuya değinmek istiyorum.
İki gündür üzerinde
tartıştığımız kanun tasarısının
8inci maddesinde ve devamında 9uncu maddesinde de biyometrik verilerle
ilgili bir düzenleme yer almıştır. Yeni düzenlenecek kimlik
kartlarında biyometrik verilerin yer alacağı ifade edilmektedir.
Biyometrik veriler nedir? diye bakarsak, elektronik sistemler
aracılığıyla kimlik tespit ve kimlik doğrulama
işlemlerinin gerçekleştirilmesini sağlamak amacıyla
alınan parmak izi, damar izi ve el ayasından elde edilen kişiye
özgü verilerdir, dolayısıyla, hukukta kişiye sıkı
surette bağlı olarak ifade ettiğimiz kişisel verilerdir.
Peki, bizim mevzuatımızda kişisel verilerin korunmasıyla
ilgili bir kanun var mıdır? Yoktur. Sadece, Anayasanın 20nci
maddesinde, özel hayatın gizliliğinin korunmasıyla ilgili maddede
kişisel verilerin korunacağı güvence altına alınmışsa
da bunun bir kanunla usul ve esaslarının düzenleneceği
belirtilmiştir ancak bu kanun hâlâ yasalaşmamıştır.
Dolayısıyla, benim bir milletvekili olarak
vatandaşlarımızın bedenleriyle ilgili bu kadar mahrem
bilgileri ilgili yasal mevzuat tamamlanmadan İçişleri
Bakanlığı ve onun yetkililerinin tasarrufuna sunulmasına
vicdanım razı olmamaktadır. Ayrıca bu konu, burada bulunan
tüm milletvekillerini de ilgilendirmektedir çünkü bizlerin de
dokunulmazlığı bir gün sona erecektir. Eminim, hiçbirimiz
vücudumuza usulüne aykırı şekilde dokunulmasını
istemeyiz.
Teşekkür ederim, iyi
akşamlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Doğan.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan, söz istiyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye
efendim. Sayın Akçay, Sayın Bostancı; sizleri dinleyeceğim,
önce önergeye ilişkin işlemi yapmak istiyorum izninizle.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın Akçay, Sayın
Bostancı; izin verirseniz maddede bir önerge daha var, onun da
işlemini yapayım, sonra her ikinizi de dinleyeceğim efendim.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 8inci maddesiyle düzenlenen 5490 sayılı
Nüfus Hizmetleri Kanununun 3üncü maddesinin birinci fıkrasının
(h) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Erkan Haberal (Ankara) ve arkadaşları
h)
Değerli kâğıtlar: Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartı,
uluslararası aile cüzdanını ve mavi kartı,
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI SEMA RAMAZANOĞLU (Denizli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında söz isteyen
Sayın Ok, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz beş
dakikadır.
İSMAİL OK
(Balıkesir) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
öncelikle hepinizi muhabbetle selamlıyorum.
Peygamber Efendimizin
övgüsüne mazhar olmuş büyük Türk milletinin bir ferdi olmaktan şeref duyuyorum.
Bunun altını özellikle çiziyorum. Bizim ecdadımızın
mazisinde, geçmişinde utanılacak hiçbir şey yoktur ve böyle bir
şanlı ecdadın ferdi olmak benim için şereflerin en
büyüğüdür. Buradan özellikle bunun altını çizerek ifade etmek
istiyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Hükûmetimiz birçok kanun çıkarmakta; elbette
bunların içerisinde iyi niyetle yapıldığına
inandığımız, milletimizin menfaatine olduğuna
inandığımız kanunlar bulunmaktadır. Fakat aynı
kanunlar defalarca değiştirilmekte ve tabiri caizse pişirilip
pişirilip Türkiye Büyük Millet Meclisinde bizlerin önüne getirilmektedir.
Özellikle kamuda bir idareci
kıyımı yapılmaktadır. Türkiye KAMU-SEN üyesi olmak,
AKP Hükûmeti tarafından büyük bir suçtur. Türkiye KAMU-SEN üyesiysen, bu
Türkiye Cumhuriyeti devletine bağlılığın ne olursa
olsun, kanunlara, bu millete bağlı bir şekilde hizmet etmenin ne
olduğunu yüreğinde hissetsen dahi, AKP Hükûmeti tarafından,
özellikle kamuda Türkiye KAMU-SEN üyeleri ve millî eğitim camiasında
büyük bir kıyım yapılmaktadır.
Balıkesirin
Ayvalık ilçesinde Kemal Girgin diye bir müdür arkadaşımız,
bir okulda müdür arkadaşımız, Millî Eğitim Bakanı Nabi
Avcının elinden olmak üzere biri, iki defa yılın idarecisi
ödülü almıştır. Ama bu çıkarılan kanunlarla, maalesef,
sözde başarılı okul müdürü, idarecisi olarak iki yıl üst
üste ödül almasına rağmen, aynı Hükûmet döneminde ve aynı
Bakan döneminde görevden alınmıştır.
Apaçık Allahın
emirleri, ayetler ortadayken, maalesef, mahkemelerin sonuçlarına
rağmen, arkadaşlarımız görevlerine iade edilmemektedirler.
Ben sizlere Allahın Kuran-ı Kerimde emrettiği bir ayeti hatırlatmak
istiyorum: Nisa Suresi 58inci ayet: Allah size mutlaka emanetleri ehli
olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle
hükmetmenizi emreder. Allah size ne kadar güzel öğütler veriyor,
şüphesiz Allah her şeyi işitir, her şeyi görür.
Yine Maide Suresinde Ey
iman edenler, Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden
kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin evet, dikkatinizi
çekiyorum- sizi adil davranmamaya itmesin. Ayet devam ediyor. İşte,
Allahın ayetleri apaçık ortadayken, kanunlar, Anayasamız,
insan hakları, bütün her şey ortadayken, maalesef, Türkiye KAMU-SENe
üye olan hiçbir arkadaşımızın sizlerin
oluşturduğu Hükûmet tarafından görev yapmaması gerekiyor ve
büyük bir suç
Biraz önce özellikle altını çizerek, utanarak ifade
ediyorum ki, eğitim ordusunun bir ferdi, okul idarecisi,
Balıkesirimizin Ayvalıkında görev yapan bir
arkadaşımız iki yıl üst üste, hem de Millî Eğitim
Bakanı Nabi Avcının elinden ödül almasına rağmen,
maalesef bugün öğretmen olarak yine Türk millî eğitimine şerefle
hizmet etmektedir.
Ben, gecenin bu saatinde daha
fazla vaktinizi almak istemiyorum. Ayetleri bilmek yetmiyor, bunlarla iman
etmek gerekiyor. İnşallah, öyle olacağını ümit
ediyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Ok.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Buyurun Sayın Akçay,
dinliyorum sizi.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
34.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
İstanbul Milletvekili Selina Doğanın 60 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 8inci maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biraz evvel Cumhuriyet Halk
Partisi adına kürsüye çıkan sayın konuşmacı biraz
evvelki tartışmalara atıfta bulunarak ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkan Vekili olarak benim konuşmamın talihsizliğinden
bahsederek talihsiz bir konuşma yapmıştır. Burada talihsiz
olan, bir milletin soykırımla suçlanması ve hakarete
uğramasıdır. Bu, böyle, uluslararası birtakım
kişilerin keyfine bırakılacak bir husus değildir. Burada
Türkiye Cumhuriyetine ve Türk milletine bir iftira ve bühtan yöneltilmektedir.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu bühtan ve iftiralara, her zaman
olduğu gibi bundan sonra da Türkiye Büyük Millet Meclisinde de başka
platformlarda da gereken tepkiyi göstermeye devam edeceğiz ve Türk milleti
de dünyanın her tarafında bu konuyla ilgili
çalışmalarını, görüşlerini ifade edecektir. İyi
niyet temennisi ayrı ve bir milleti, ülkeyi suçlar tarzda veya ilzam eder
tarzda konuşmak ayrı bir husustur.
Bu
tartışmaların daha fazla uzamasını ben temenni
etmiyorum ama ısrar edilirse aynı ısrarı devam
ettireceğimizden de hiç kimsenin şüphesi olmasın. Türk milletini
hiç kimse soykırımla suçlayamaz, Türkiye Cumhuriyetini de
suçlayamaz.
Ayrıca, AKPli
bakanların, Başbakanın, şimdiki Sayın
Cumhurbaşkanının söyledikleri de kendilerini bağlar. Ona
ilişkin görüşlere de tabii, elbette Sayın AKP grup başkan
vekili de ne der, onu bilemeyiz.
Ben şimdilik sözlerimi
burada tamamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Akçay.
Sayın Bostancı
35.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, İstanbul Milletvekili Selina Doğanın 60
sıra sayılı Kanun Tasarısının 8inci maddesiyle
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Doğan
konuşmasında biraz önceki, geçen oturumdaki
tartışmaları devam ettirdi. Tarihte neler olduğunu anlamak
bakımından, Türkiyede tarihçilik çok gelişti, resmî
tarihçiliğin dışında çok farklı tarihsel
yaklaşımlar var, bunlardan faydalanmak gerekir. Tarihte neler
olduğu hususunda da kim masumdu, kim değildi, gerçekten acılar
yaşanırken kim acının hangi safındaydı, buna
ilişkin tartışmaları biliyoruz, polemikleri biliyoruz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Net
cevap verin, net.
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Net cevap verin, net. Eveleyip gevelemeyin.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Bana öyle geliyor ki geleceği biz hepimiz masum olarak, dürüst
olarak, namuslu olarak, ahlaklı olarak kurabiliriz. Geçmişte ne
olduğuna ilişkin birçok tartışma olabilir ama bizim
görevimiz geçmişteki tartışmaları yeri geldiğinde
yapmak ama daha çok da geleceği ahlaken ve vicdanlı bir şekilde
kurmaktır. Bu konuda da Parlamento üzerine düşeni yapar elbette.
Şüphesiz o
soykırım iddialarını reddediyorum, onu geçen oturumda da
söyledim, tekrar tekrar söylemeye gerek yok. Sadece ben reddetmedim, aynı
zamanda Türkiyede Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın
Başbakanımız çok çeşitli vesilelerle bu konular gündeme
geldiğinde çok açık ve net bir şekilde bunu ortaya
koymuşlardır. Bunu böyledir diye benim üstüne basa basa,
altını çize çize söylememe gerek de yok. Ama geleceği kurmak
hepimizin boynunun borcudur. Burada da geleceği kurarken o ortaklık
duygusunu hayata taşıyacak, demokratik Türkiyeyi inşa edecek
bir tavır son derece önemlidir.
Diğer taraftan, Rizede
yapılan bir mitingle ve o mitingi gerçekleştiren kişiyle ilgili
olarak AK PARTİyle bir illiyet bağı ihsas etmek, bunun
üzerinden sanki AK PARTİye tahvil edilebilecek bir siyasi
değerlendirme varmış gibi konuşmak doğru bir
yaklaşım değil. AK PARTİ iktidar olduğu süre
içerisinde, bu on dört yılın içerisinde Türkiyede irili ufaklı
birçok mafya örgütüyle mücadele etmiş ve Türkiyede bu manada hukuku tesis
etmiş bir iktidardır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu kişinin Rizede yapmış olduğu
mitingle ilgili zaten -o bahsedilen sözler, yapılan miting vesaire- bunlar
konusunda savcılığın da bir takibatı vardır. AK
PARTİnin yegâne dayanağı milletin, halkın kendisidir;
yoksa birtakım mafyatik örgütlenmeler değildir, hiç olmadı,
bundan sonra da olmaz.
Saygılarımla. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bostancı.
Sayın Gök
36.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Türkiyede
yaşayan herkesin kökeni, mezhebi, dili, dini, ırkı ne olursa
olsun eşit birer yurttaş olduğuna ilişkin
açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, gecenin bu ilerleyen saatinde, biz Türkiyede
yaşayan yurttaşlar olarak eğer güçlü bir ülke ve güçlü bir ulus
olmak iddiasındaysak hepimize düşen görevler var. Bu görevler
hepimize önümüzdeki süreçte bugün yaşanılan
tartışmaların ışığında da çok daha
fazla güçlü görevler yüklüyor.
Biz Türkiyede yaşayan
herkesin, kökeni, mezhebi, dili, dini, ırkı ne olursa olsun her
birinin Türkiyenin eşit birer yurttaşı olduğunu ve
Türkiyenin doğusunun, batısının, kuzeyinin, güneyinde
yaşayan herkesin de tüm Türkiyenin üzerinde hakkı olduğunu
biliyoruz. Türkiyede yaşayan bütün Ermeniler, Garo kardeşim de,
Selina kardeşim de, AKPdeki diğer kardeşim de, bütün Ermeniler
de Türkiye Cumhuriyetinin eşit birer yurttaşı olduğunu
hissetmeli ve bizler de onlara bunu göstermeliyiz. Asla kimse geçmişten
gelen acıların bizler üzerinde yarattığı travmalardan
sonra Türkiyede kendisinin dışlanmış, itilen ya da sanki
bir daha acılara maruz bırakılacakmış gibi hissederse
bundan hepimiz çok ciddi üzüntü duyarız.
Ben haykırıyorum
buradan Garo kardeşime, Selina kardeşime, bütün Ermeni
kardeşlerimize. Türkiyede kendisinin acılardan geldiğini ileri
süren herkese elimizi uzatıyoruz. Bu tartışmalardan sonra
artık herkes ortak acılardan çıkarak ortak, güçlü bir ulus
olmanın iradesini ortaya koymalıdır ve geleceğe
kararlı, güvenli bir şekilde bakmalıyız. Ben Garo
kardeşime sarılıyorum, Selina kardeşime
sarılıyorum, bütün Ermeni kardeşlerimize sarılıyorum.
Onlar Türkiye Cumhuriyetinin eşit birer yurttaşıdır ve biz
asla bu tartışmalarla
Türkiyenin daha önünü açacak, daha müreffeh,
daha özgür, hukukun, demokrasinin, insan haklarının
işleyeceği bir özlemi öneren bir modelle birbirimize sarılarak
yolumuza devam etmeliyiz diyorum.
Saygılar sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Gök.
Sayın Baluken
37.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, bu ülkede yaşanan bütün acılarla ilgili Mecliste bir
yüzleşme ve hakikatları arama sürecinin olması gerektiğine
ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; buradaki kürsü, milletvekillerinin ya da siyasi
parti gruplarının kendi görüşlerini özgürce ifade ettikleri ve
bu konuda kendi seçmenlerine karşı sorumluluklarını yerine
getirdikleri bir kürsüdür. Burada, şiddet unsuru içermediği sürece en
aykırı düşünceleri dile getirmek her milletvekilinin
hakkıdır. Genel bir doğru olarak kabul ettiğimiz bu ilke
doğrultusunda, burada yaşanmış olan bir tarihsel süreçle
ilgili milletvekillerinin dile getirmiş olduğu görüşler üzerinde
tahakküm kurma, zorla bu görüşler üzerinde bir baskı unsuru
oluşturma anlayışını hiçbir şekilde kabul etmemiz
mümkün değildir. Şu anda hepimizin kabul ettiği gerçeklik
şudur ki bu topraklarda sayısız büyük acılar
yaşanmıştır ve bu büyük acılarla bu toplum belli bir
yüzleşme sürecini yaşamadan da demokratik geleceğini kurma
şansına sahip değildir. Biz bu ülkede yaşayan bütün
halkların; Türkün, Kürtün, Lazın, Çerkezin, Arapın, Ermeninin,
Süryaninin, Alevinin, Sünninin aynı gemide olduğunu ve aynı
demokratik gelecek içerisinde aynı ortak kadere sahip olması
gerektiğini düşünüyoruz. Bunun için de bu Meclis platformunda özgürce
ve cesur bir şekilde, geçmişte bu toprakta yaşanan bütün acılarla
ilgili bir yüzleşme ve bir hakikatleri arama sürecinin olması
gerektiği düşüncesindeyiz. Ancak, maalesef, üzülerek belirtiyorum ki
Genel Kurulda ortaya çıkan bu sorunlara yaklaşım düzeyi, bu
konuda hem büyük acıları yaşamış olan
halklarımıza yeni travmalar yaşatacak şekilde son derece
incitici hem de bu demokratik gelecekle ilgili beklenti içerisinde olan büyük
toplumsal kesimler açısından da son derece umut
kırıcıdır.
Biz, Halkların
Demokratik Partisi olarak buradaki bu tartışma düzeyinden hicap duyduğumuzu
ifade ediyoruz. Meclis bünyesinde bir hakikatleri araştırma ve
gerçeklerle yüzleşme komisyonunun kurularak bu ülkede yaşanan bütün
acılarla ilgili bir yüzleşme sürecinin tüketilmesini ve demokratik
bir cumhuriyet üzerinden, demokratik ulus perspektifiyle halkların bir
arada yaşayabileceği bir paradigmanın da bu şekilde
şekillenebileceğini düşünüyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 01.01
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 01.13
BAŞKAN: Başkan Vekili
Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER : Mustafa AÇIKGÖZ
(Nevşehir), Zihni AÇBA (Sakarya)
------0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27nci Birleşiminin
Yedinci Oturumunu açıyorum.
60 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde...
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Sayın
Akçay, deminki tartışmayı yeterince yaptık diye
düşünüyorum. Bütün siyasi parti grupları konuyla ilgili
görüşlerini etraflıca ifade ettiler. Bence bu tartışmaya
yeniden dönmeye gerek yok. Şimdi yeni bir oturum başladı. Yeni
oturumda, İç Tüzük'e göre eskisine dönüp tekrar onu tartışma
imkânımız da yok.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Maksadım, tartışmak değil Sayın Başkan. Son kez
birkaç cümleyle görüşümü toparlayıp, ben de ziyadesiyle tabii,
rahatsızlık duyduğumuzu da ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
38.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak millet eksenli siyaset yaptıklarına
ve hiç kimsenin zorla birtakım görüş ve baskı oluşturma
gayretini kabul edemeyeceklerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Değerli milletvekilleri, öncelikle, bu konulara meraklı
arkadaşlarımızın, Milliyetçi
Hareket Partisinin programına, bu konudaki söylemlerine ve demeçlerine
dikkatle bir eğilmelerinde ben fayda görüyorum ve tavsiye ediyorum.
Biz, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak milleti merkeze alan ve millet eksenli siyaset yapan bir siyasi
partiyiz ve bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını da
milletimizin şerefli bir mensubu olarak sayarız, etnik kökeni ne
olursa olsun ayırt etmeyiz. Bilakis, biz, görüşlerimize, siyasi
anlayışımıza da birtakım etnik mezhep veya diğer
durumlara göre de birleştirici bir anlayış çerçevesinden
bakarız. Ancak, tabii, bize kimsenin zorla birtakım görüş ve
baskı oluşturma gayretini, doğrusu, Milliyetçi Hareket Partisi
olarak bunu kabul etmemiz de mümkün değil ve incitici olmamaya özen
gösterilmesi gerekir. Eğer ısrarla soykırım denilmeye
devam ediliyorsa, bu, incitmekte ısrar ediliyor anlamına gelir.
Dolayısıyla, inşallah, bundan sonra bu tür polemikler
yaşanmaz. Ben tekrar ifade ediyorum, bütün milletimizi tasada,
kıvançta ortak, beraber ağlayıp beraber gülen bir milletin,
ülkenin evlatları olarak, aziz milletimizin,
vatandaşlarımızın huzuru, refahı, mutluluğu için,
bireysel temel hak ve özgürlükleri de dikkate alarak, Meclis olarak hep
birlikte gayret gösterelim. Yani, karşıdan bir anlayış bekliyorsak,
tabii, birbirimizi anlama gayreti içerisinde aynı anlayışı
ben de beklediğimi ifade etmek isterim. Şimdilik bu sözlerle
tamamlamak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Akçay.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/414) ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan ile 35 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/338) ve Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 60) (Devam)
BAŞKAN 9uncu madde
üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 9uncu maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Erhan Usta Erkan
Haberal
Antalya Samsun Ankara
Kamil Aydın Kadir
Koçdemir Mustafa
Mit
Erzurum Bursa Ankara
MADDE 9- 5490
sayılı Kanunun 7 nci maddesinin birinci fıkrasına
aşağıdaki bent eklenmiş ve aynı fıkranın son
cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"h) Biyometrik verisi.
(a), (e) (g), (ğ) ve (h)
bentlerinde belirtilen kayıtlar sadece elektronik ortamda tutulur."
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/414) ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan ile 35 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 9uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Kadim Durmaz Bihlun
Tamaylıgil Lale
Karabıyık
Tokat İstanbul Bursa
Yakup Akkaya Selin Sayek
Böke Mahmut
Tanal
İstanbul İzmir İstanbul
MADDE 9 5490
sayılı Kanunun 7 nci maddesinin birinci fıkrasına
aşağıdaki bent eklenmiş ve aynı fıkranın son
cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"h) Biyometrik verisi.
(a), (g), (ğ) ve (h)
bentlerinde belirtilen kayıtlar sadece ve öncelikle elektronik ortamda
tutulur."
BAŞKAN Şimdi maddeye
en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Kanun Tasarısının 9uncu maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Mizgin Irgat Abdullah Zeydan
Diyarbakır Bitlis Hakkâri
Erol Dora Berdan
Öztürk
Mardin Ağrı
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
AİLE VE
SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI SEMA RAMAZANOĞLU (Denizli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Gerekçeyi okuyalım.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan
düzenlemeyle 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununda
değişiklik öngörülmüştür. Bu düzenleme, önümüzdeki süreçte
Parlamentoya temel kanun olarak sunulması beklenen "Kişisel
Verilerin Korunması Kanun Tasarısı"nda
tartışılması gerekirken bu torba tasarıda getirilmiştir.
İlgili düzenlemenin, temel kanun olarak getirilmesi ve konuya dair
katılımcı bir anlayış gözetilerek
kanunlaşması üstlendiğimiz yasama sorumluluğunun ruhuna
daha denk düşecektir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/414) ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan ile 35 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 9uncu maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Kadim
Durmaz (Tokat) ve arkadaşları
MADDE 9 5490
sayılı Kanunun 7 nci maddesinin birinci fıkrasına
aşağıdaki bent eklenmiş ve aynı fıkranın son
cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"h) Biyometrik verisi.
(a), (g), (ğ) ve (h)
bentlerinde belirtilen kayıtlar sadece ve öncelikle elektronik ortamda
tutulur."
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI SEMA RAMAZANOĞLU (Denizli) Sayın
Başkan, katılmıyoruz.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında söz isteyen
Sayın Mahmut Tanal, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Tanal.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla, hürmetle selamlıyorum.
Tabii, bu tasarının
9uncu maddesine baktığımız zaman, 5490 sayılı
Kanunun asıl 7nci maddesine baktığımızda -7nci
maddesinde ben Komisyonda da bulunmuştum, Sayın Nüfus Genel
Müdürlüğüne o dönem soru sormuştuk bulunması gereken
kayıtların ne olduğu hususunda- burada, aile kütüğünde
bulunması gereken kişisel bilgilerin, mevcut olan tasarının
12nci maddesinin (8)inci fıkrasında mutlak suretle olması
gerektiğini hüküm altına alıyor.
Plan ve Bütçe Komisyonundaki
tüm görüşmeler gayet rahat, tutanak altında. Orada bizim
sorduğumuz soruya verdiğiniz cevap ile buradaki tasarıdaki
hükümler tamamen birbirinin zıttı.
Bakın, burada
kişisel verilerle ilgili biyometrik veriler diyoruz. Bir sefer, bizim
Anayasamızın, 2010daki, 20nci maddesindeki değişiklikle
ilgili kişisel verilerin korunmasına ilişkin kanun
çıkması gerekirken bugüne kadar çıkmadı ve Avrupa
Birliğinin direktifleri doğrultusunda bugüne kadar hep Türkiyeye
dayattığı verilerin korunmasına ilişkin
sözleşmeyi Türkiye hâlen onaylamamış, hâlen yürürlüğe
girmemiştir.
Burada kişisel veri
dediğinizde ne anlıyoruz? Avrupa Birliğinin direktiflerine
baktığımız zaman kişisel verileri gruplar
şeklinde nitelendiriyorlar, değerli milletvekilleri: Hassas veriler,
anonim veriler, takma adlı veriler ve buradaki hangi veri kaydı
sisteminin bu biyometrik kimliklere yüklendiği hususunda bir
açıklık yok. Sizden istirham ediyorum, siz burada hassas olan
verileri mi yükleyeceksiniz, anonim olan verileri mi yükleyeceksiniz, takma
adlı olan verileri mi yükleyeceksiniz veya 5510 sayılı Sosyal
Güvenlik Kanununun 100üncü maddesi uyarınca, hastaneye müracaat eden her
vatandaşın teşhisiyle ilgili, hastalığıyla
ilgili, tedavisiyle ilgili, alınan ilaçlarla ilgili verileri mi
yükleyeceksiniz? Netice itibarıyla, bununla ilgili tek bir açıklama
yok.
Vatandaşın
güvencesi nedir? Anayasal açıdan korunmaya alınması lazım,
20nci madde Kanunla düzenlenir. diyor ama kanunu bugüne kadar
çıkarmadınız. Uluslararası sözleşmeye bakıyoruz,
onu imzalamadınız. Komisyona geldiğimizde şu denildi:
Efendim, bu Türk Ceza Kanunu 135, 136, 138
Masamın üzerinde, buraya
almayı unuttum. Gayet rahat, kişisel verilerin
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Burada, getireyim mi?
MAHMUT TANAL (Devamla) -
Oradan gösterebilir Sayın Haydar Bey arkadaşımız.
Bakın, o kitabı ben
size ibraz edeyim: Kişisel verilerin korunmasıyla ilgili o kanundan
yararlanamıyoruz. Peki, ben size şunu sorarım: Siz bu biyometrik
kimliğe yanlış verileri yüklediyseniz, bu yükleyenle ilgili ne
yapabileceksiniz? Yanlış verileri yüklediniz yani orada 135, 136,
138inci maddede vatandaşımızın kişisel verilerini
koruyacak hiçbir madde yok.
Ayrıca, şunu
özellikle bir netleştirelim: Siz hassas veriyi mi yükleyeceksiniz, anonim
verileri mi yükleyeceksiniz? Sizden istirhamım, bu bir.
İkincisi, size dedim ki
ben: Bu mevcut olan kadın nüfus cüzdanı ile erkek nüfus cüzdanı
arasındaki pembe ve mavi uygulamasına son verin. Evet, veriyoruz.
dediniz. 24üncü Dönemde kanun teklifi verdim, o dönemdeki milletvekili
arkadaşlarımızın oylarıyla reddedildi. 16ncı
maddenin geçici 6ncı maddesinde diyorsunuz ki erkek nüfus cüzdanı,
kadın nüfus cüzdanı Madem kaldırıyorsunuz, bu ibareyi niye
buraya geçiriyorsunuz? Yani, hâlen zihniyetinizde kadın ve erkek
ayrımı var.
Din hanesiyle ilgili
Sürem
de bitti. Mademki hepimizde pasaport var, pasaportumuzda niçin din hanesi
yazmıyor? Din hanesi pasaportta yazmıyor, Türkiye barolar
kimliğinde yazmıyor, ehliyette -yanımda- yazmıyor,
ruhsatlı silah kimliğinde yazmıyor. Nerede yazıyor?
Milletvekili kimliğinde yazıyor, bir de nüfus cüzdanında
yazıyor. Buna da güvenmenizden dolayı. Mademki Avrupa Birliğiyle
uyum sağlıyorsunuz, pasaporta yazamadığınız, baro
kimliğine yazamadığınız, sürücü belgesine
yazamadığınız, ruhsatlı silah kimliğine
yazamadığınız din hanesini buraya niçin yazıyorsunuz?
(CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Niye rahatsız oluyorsunuz? Niye rahatsız CHP dinden?
MAHMUT TANAL (Devamla) Onun
için, benim sizden istirhamım, burada hoşgörüyle, uzlaşmayla,
herkesi kucaklamayla biter. Yani, burada, madem öyleyse pasaporta da yazın
kardeşim. Onun için, ne olur Sayın Genel Müdürüm -bilemiyorum,
sizinle ilk olarak karşı karşıya kaldım- Plan ve Bütçe
Komisyonunda o söylediğiniz cevapları, o tutanakları alın,
bir daha okuyun. Şimdi buradaki tasarıdaki konularla
örtüşmediğini siz de göreceksiniz. Nüfus cüzdanındaki
kadın-erkek ayrımını, o kavramları orada
kullanmayın.
Bir madde daha var: Kimlik
bilgileri diyorsunuz, nüfus bilgileri diyorsunuz. 5490 sayılı
Yasayla 210 sayılı Yasada farklılıklar var. 210
sayılı Yasada nüfus cüzdanı diyorsunuz, 5490da diyorsunuz ki
Biz değiştirdik, kimlik kartı yaptık. Onu da kimlik
kartı yapın o zaman.
Teşekkür ediyorum,
saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Tanal.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Karar yeter sayısı.
BAŞKAN Karar yeter
sayısı talep edilmiştir, karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Milleti Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 9uncu maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Haberal (Ankara) ve arkadaşları
MADDE
9- 5490 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin birinci fıkrasına
aşağıdaki bent eklenmiş ve aynı fıkranın son
cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
h)
Biyometrik verisi.
(a),
(e), (g), (ğ) ve (h) bentlerinde belirtilen kayıtlar sadece
elektronik ortamda tutulur.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI SEMA RAMAZANOĞLU (Denizli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında söz isteyen?
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
(e) bendinin de sadece
elektronik ortamda tutulması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
10uncu madde üzerinde üç
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 10uncu maddesindeki kimlik ibarelerinin
başına Türkiye Cumhuriyeti ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Günal Erhan
Usta Erkan
Haberal
Antalya Samsun Ankara
Kamil Aydın Kadir Koçdemir Mustafa Mit
Erzurum Bursa Ankara
Baki
Şimşek
Mersin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/414) ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan ile 35 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 10uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Kadim Durmaz Yakup Akkaya Musa Çam
Tokat İstanbul İzmir
Bihlun Tamaylıgil Selin Sayek Böke Lale Karabıyık
İstanbul İzmir Bursa
Mahmut
Tanal
İstanbul
MADDE 10 5490
sayılı Kanunun 11 inci maddesinin birinci fıkrasında yer
alan nüfus cüzdanı ibaresi kimlik kartı ve nüfus
cüzdanlarını ibaresi kimlik kartlarını; 18 inci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan nüfus cüzdanlarını
ibaresi kimlik kartlarını ve dördüncü fıkrasında yer alan
nüfus cüzdanı ibaresi kimlik kartı olarak
değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Şimdi
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Kanun Tasarısının 10uncu maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Mizgin Irgat Dilek Öcalan
Diyarbakır Bitlis Şanlıurfa
Alican Önlü Garo Paylan Ahmet Yıldırım
Tunceli İstanbul Muş
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
önergeye katılıyor mu?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI SEMA RAMAZANOĞLU (Denizli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Ahmet Yıldırım konuşacak.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında Sayın Ahmet
Yıldırım, Muş Milletvekili.
Buyurun Sayın
Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; evet, Komisyonda da
tartışıldı, kimlik kartlarının revize edilerek
biyometrik ve çipli hâle getirilmesi üzerine yapılan
tartışmalarda da ifade etmiştik. Aslında, siyasi
iktidarın yıllardan beri söylediği bir husus var. Az önce
Sayın Tanal burada farklı kimlikleri çıkardı. O kimlikler
içerisinde, pasaport hariç, bütün kimliklerin tek bir kimlikte
birleştirileceği vaadi yıllardan beri dile getirilmekle
birlikte, şu anda sadece nüfus hüviyeti kimliğinin özelliği
değiştirilmektedir. Burada kimliğin çipli olacağı ve
böyle bir baskıya sahip olacağı ifade edilmektedir. Burada
nüfus, ehliyet, meslek, vergi kimlik kartlarının tek kartta
birleştirilmesi söz konusu idi, ancak görüldüğü üzere burada sadece
nüfus kimliğinin çipli hâle getirileceği ifade edilmektedir.
Ayrıca, ifade etmek
isterim ki, bir kimlik kartının neye
basıldığından çok, kimlik kartının çipli mi,
presli baskı mı, karton baskı mı olmasından ziyade,
aslolan, kimliğin neye basılı olduğu değil, o
kimliğe mensup kişinin bu ülkeye aidiyet ve sahiplenme duygusunu
geliştireceği gelişmelerin, demokratik standartların
yükseltilmesi, özgürlüklerin yaygınlaştırılması.
Kalıcı bir toplumsal barışla bütün yurttaşların
eşit düzeyde bu ülkeye, bu ülke yurttaşlığına ve
vatandaşlığına dair aidiyet ve sahiplenme duygusunu
geliştirmemiz gerekiyor. Ya değilse, kart biyometrik hâle getirilsin,
çipli yapılsın, bunun yapılmasına bir itirazımız
yok. Ancak, çipli veya biyometrik hâle getirilmiş olan kimlik kartı,
özellikle taşıyan kişiler tarafından aynı oranda
Yeni
teknolojik kartlara dair değil
Kartla, bir ülkeye ait
vatandaşlık duygusuna, sahiplenme ve aidiyet duygusuna dair bir
güçlenme geliştirilmez. Oraya hâkim olan
İnsanların eşit
yaşadığı demokratik bir ortamda, özgürlükçü bir ortamda
toplumsal barışı sağlayarak yurttaşların bu
ülkeye ait sahiplenme duygusunu güçlendirmemiz gerekiyor. Ya değilse,
bugün, Silopide, Cizrede, Nusaybinde, Diyarbakırda ve birçok ilde,
kişinin cebinde taşıdığı kimliğin
özelliğiyle değil, yürekten, gönül köprüsüyle bu ülkeye
bağlılığını, aidiyet ve sahiplenme duygusunu
geliştirmemizin çok önemli, daha önemli olduğunu, o kartın
basılı olduğu özellikten daha önemli olduğunu ifade etmek isterim.
Yine, burada özellikle
Kuran-ı Kerimden bir ayet ve bir sureyle örnek vermek isterim: Hucurat
Suresi ayet 13, mealen Ey insanlar, şüphesiz ki sizi bir erkek ve bir
kadından yarattık ve sizi ırk ırk, millet millet, kavim
kavim yarattık. Yarattık ki birbirinizi farklılıklarınızla
tanıyasınız. Muhakkak ki Allah bunları en iyi bilen ve
haberdar olandır. diyor.
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) Mealin sahibi kim? Diyanet mi, kim? Kimin meali bu?
AHMET YILDIRIM (Devamla) - Bu
temelde ifade etmek isterim ki, tek dil, tek millet, tek ırka
indirgenmiş olan bir yurttaşlık bir şirke tekabül eder.
Ayette belirtildiği üzere, biz tek ırk ve tek dile sahip olmak
durumunda ve zorunda değiliz ancak tek ve ortak vatanda birlik olma
şansına sahibiz. Bunun da -tekrar ifade etmek isterim ki- teklikten
ziyade ortak vatan paydasında birliğin bir kimlik kartının
çeşidinden çok daha önemli olduğunu ifade ederek bütün Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Yıldırım.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/414) ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan ile 35 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 10uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Kadim
Durmaz (Tokat) ve arkadaşları
MADDE 10 5490
sayılı Kanunun 11 inci maddesinin birinci fıkrasında yer
alan nüfus cüzdanı ibaresi kimlik kartı ve nüfus
cüzdanlarını ibaresi kimlik kartlarını; 18 inci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan nüfus cüzdanlarını
ibaresi kimlik kartlarını ve dördüncü fıkrasında yer alan
nüfus cüzdanı ibaresi kimlik kartı olarak
değiştirilmiştir.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI SEMA RAMAZANOĞLU (Denizli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında söz isteyen yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Söz konusu madde metninin
anlaşılır hâle getirilebilmesi için değişiklik
önerilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 10uncu maddesindeki kimlik ibarelerinin
başına Türkiye Cumhuriyeti ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Günal (Antalya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI SEMA RAMAZANOĞLU (Denizli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında söz isteyen Baki
Şimşek, Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın
Şimşek. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
İstanbulda patlamada
hayatını kaybeden vatandaşlara Allahtan rahmet diliyorum, Afyon
yolunda kaza geçiren sayın vekillerimizin tamamına da geçmiş
olsun diyorum.
60 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 10uncu maddesi üzerine söz almış
bulunmaktayım.
Milliyetçi Hareket Partisi
olarak, kimliklerin üzerinde Türkiye Cumhuriyeti yazdıktan sonra, ay
yıldız olduktan sonra, Dini: İslam yazdıktan sonra
diğerlerini teferruat olarak görüyoruz. Her insanın da kendi dinini
yazdırmasını en doğal hak olarak görüyoruz, hiç kimsenin de
inancından, dininden ötürü bir utanç duyacağına da
inanmıyoruz, herkes diniyle, inancıyla, kimliğiyle gurur
duyabilir. Bu ülkede yaşayan insanların hiçbirini biz,
kimliğinden, inancından ötürü dışlanmış
hissetmiyoruz, 78 milyon vatandaşın tamamını Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı olarak görüyoruz ve bu şekilde kucaklamak
istiyoruz. Yalnız, Fransada bomba patlıyor, bir sürü insan sosyal
medyada Fransız Bayrağı koyabiliyor sayfasına. Türkiyede
bomba patlıyor, Ermeni olanlar, Fransız olanlar maalesef al
bayrağı koyamıyorlar, bunu da eleştiriyoruz.
Tabii, bugün, Sayın
Mersin Milletvekilimiz Mersinle ilgili de bir konuyu gündeme getirmiş,
ben o konuyla ilgili de bir cevap vermek istiyorum. Aslında onun
konuşulacağı yer Mersin Büyükşehir Belediye Meclisi ve
orada konuşuldu daha önceden ama Aytuğ Bey sorduğu için ben
belediyeden aldığım bilgiler dâhilinde hem yüce Meclisi hem de Aytuğ
Beyi bilgilendirmek istiyorum.
Mersinde bir otogar sorunu
vardır, doğrudur, yaklaşık bir yıldır Mersinin
gündeminde olan bir otogar sorunu vardır. Otogar inşaatı
Cumhuriyet Halk Partili belediye döneminde başlamıştır, büyük
bir kısmı o dönemde bitirilmiştir, son kısmı
Milliyetçi Hareket Partili belediye döneminde tamamlanmış ve hizmete
açılmıştır. Yalnız, Cumhuriyet Halk Partili belediye
bu otogarı yaparken 30 trilyon kredi kullanmıştır, sadece
de 1,5 trilyonunu ödemiştir. Kalan borçların tamamını şu
anda Milliyetçi Hareket Partili olan belediye ödemektedir. Otogar
açılışı yapıldıktan sonra Milliyetçi Hareket
Partili belediye otogarın satışını yapmak
istemiştir taliplere, oradaki otogar işletmecileriyle de
görüşülerek otogarın satışı yapılmak istenmiştir.
Yalnız, burada AKP, HDP ve CHPli Meclis üyeleri buna karşı
gelmişlerdir, satışa karşı
çıkmışlardır. Daha sonradan ihalesine
çıkılmıştır otogarın, 5,6 trilyon muhammen
bedelle ihaleye çıkılmıştır. İhaleye giren
firmanın bir tanesi 20 trilyon artı KDV kira bedeli vermiştir.
İhaleye çıkış bedeli 5,6 trilyondur. Teminatını
yatırmıştır, güvencelerini vermiştir ve belediye
otogarı kiraya vermiştir. Yalnız, diğer muhalefet partilerinin
de kışkırtmasıyla otogar işletmecileri
Firma da biraz
pahalı almıştır, normal bedelin üzerinde, iddiayla
almıştır, yüksek kiralar istemiştir ve otogarda firmalar bu
kiraları ödemeyerek otogar kullanılmamıştır. Bugün, 7
Haziran itibarıyla Milliyetçi Hareket Partili belediye olayı
mahkemeye taşımıştır. Mahkemenin de karar duruşması
şubat ayında yapılacaktır. Mahkeme kararına göre büyük
bir ihtimalle ihale iptal edilecek ve otogar Milliyetçi Hareket Partili
belediye tarafından işletmecilere tekrar kiraya verilecektir. Bu
konunun aydınlatılmasını istedim.
Tabii, burada hep Avrupa
Birliğinden bahsediyoruz, uyum yasalarından bahsediyoruz ama ben
Avrupa Birliğinde hendek kazacak kadar bir demokrasi olduğuna
inanmıyorum, Avrupa Birliğinde polislere molotof atacak kadar bir
demokrasi olduğuna inanmıyorum.
Buradan ben Ermeni çeteleri tarafından
katledilen Tarsuslu Molla Kerimin torunlarını selamlıyorum.
Yüce heyetinize saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum. Var olsun
Türkiye Cumhuriyeti diyorum.
Sağ olun. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Şimşek.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Atıcı
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Sayın Başkan, sayın hatip, konuşmasında muhalefet
partilerinin belediyede kışkırtıcı bir rol
üstlendiğini söyleyerek sataşmıştır. Açık bir
sataşma vardır, müsaade ederseniz
BAŞKAN Buyurun,
69uncu madde çerçevesinde size iki dakika süre veriyorum.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
8.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, Mersin Milletvekili Baki Şimşekin 60
sıra sayılı Kanun Tasarısının 10uncu maddesiyle
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar,
gecenin saat ikisinde böyle bir konuşmayı yapmayı arzu etmem.
Ancak, benim bugün saat ikide, saat 14.00te yaptığım bir
konuşmaya tam on iki saat sonra cevap gelmiştir. İyi, gene güzeldir,
gelmiştir bu cevap ama cevap içerisinde bazı eksiklikler var.
Evet, Mersinde bir otogar
sorununun olduğunu MHP nihayet kabul etmiştir, tam iki
yıldır da bu sorunu çözememiştir. Otogarın yapımı
CHPli belediye tarafından tamamlanmıştır, sadece açılışı
Milliyetçi Hareket Partisine nasip olmuştur.
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Keşke açsaydınız, niye
açmadınız?
AYTUĞ ATICI (Devamla) -
Ama ondan sonra, iki yıl boyunca, Belediye Kanununda amir hüküm
bulunmasına rağmen bu otogar işletilememiştir.
İşletilemediği için de milletin parasıyla yapılan
burası satışa çıkarılmıştır. Biz de
aslanlar gibi milletin malını korumuşuz. Hiç bundan da kimse en
ufak bir şüpheye düşmesin ki milletin malını korumaya devam
edeceğiz.
Sonuçta bu belediyenin
yaptığı ihaleyle otogarı bir firma alıyor, ancak firma
taahhütlerini yerine getirmiyor, yani ödemesi gereken paraları ödemiyor.
Ödemeyince, bunun mahkemelik bir tarafı yoktur arkadaşlar, sözleşme
derhâl feshedilir, yenilenir veya belediyenin kendisi işletir.
Bugün eğer Mersin gibi
bir metropolde, Mersin gibi bir yerde, vergisini tıkır
tıkır ödeyen vatandaşların olduğu bir yerde
yağmurda çamurda vatandaşlar benzin istasyonlarından
toplanıyorsa, Ankaradan binip Mersine gitmek isteyenleri Tarsusta
indiriyorsanız bunun adı belediyecilik olamaz. Böyle bir şeyi
Mersin asla kabul etmemiştir, etmeyecektir.
Durum bundan ibarettir.
Saygılarımla. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Atıcı.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan, çok kısa bir açıklama
BAŞKAN Sayın
Akçay, hangi konuda efendim?
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan, biraz evvel kürsüde konuşan Sayın
Atıcı Mersin Belediyesiyle ilgili bir konuyu açıklarken MHP
tarafından kabul edilmiştir. şeklinde ifade etti. Milliyetçi
Hareket Partisinin kurumsal kimliğince kabul edilecek bir durum söz konusu
değildir ve olmamıştır da. Neticede, belediyeler kamu
kuruluşlarıdır, o beldenin sorunlarına kendi mecrası
içerisinde çözüm yoluna giderler. Burada Milliyetçi Hareket Partisini, kurumsal
olarak bizi, grubu ilgilendiren bir husus söz konusu değildir. Tutanaklara
geçmesi için söyledim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Peki,
tutanaklara geçmiştir. Teşekkür ederim efendim, teşekkür ederim.
Birleşime iki dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 01.47
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 01.48
BAŞKAN: Başkan Vekili
Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER : Mustafa AÇIKGÖZ
(Nevşehir), Zihni AÇBA (Sakarya)
------0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27nci Birleşiminin
Sekizinci Oturumunu açıyorum.
60 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/414) ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan ile 35 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/338) ve Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 60) (Devam)
BAŞKAN Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan,
Dünya Ticaret Örgütünü Kuran Marakeş Anlaşmasını Tadil Eden
Protokol ile Ticaretin Kolaylaştırılması
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/386) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu
Raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.
2.- Dünya Ticaret Örgütünü Kuran Marakeş
Anlaşmasını Tadil Eden Protokol ile Ticaretin
Kolaylaştırılması Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ile
Dışişleri Komisyonu Raporları (1/386) (S. Sayısı:
18)
BAŞKAN Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
Alınan karar
gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 14 Ocak 2016
Perşembe günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
İyi geceler diliyorum.
Kapanma
Saati: 01.49
(x) (10/58) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin tam metni tutanağa eklidir.
(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme bu Birleşim Tutanak Dergisinin 202inci sayfasında Açıklamalar bölümünde yer almaktadır.
(x) Bu düzeltmeye ilişkin ifade bu Birleşim Tutanak Dergisinin 186ncı sayfasında yer almaktadır.
(x) 60 S. Sayılı Basmayazı 12/1/2016 tarihli 26ncı Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.