TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
28inci Birleşim
14 Ocak 2016 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Uşak
Milletvekili Özkan Yalımın, Suriyeli
sığınmacıların Uşak ve Türkiye ekonomisine
etkilerine ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Garo Paylanın, Hrant Dink cinayetine ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Erzurum
Milletvekili Mustafa Ilıcalının, ücretsiz toplu
ulaşıma devlet desteğine ilişkin gündem dışı
konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Manisa
Milletvekili Mazlum Nurlunun, BAĞ-KUR primlerindeki artış
nedeniyle esnaf ve çiftçiye prim desteği verilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
2.- Hatay
Milletvekili Serkan Topalın, Suriyedeki terör örgütlerinin Türkiyeye
sığınmacı kılığında geçişini
önlemek için nasıl bir önlem alındığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
3.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcının, kendisine ulaşan
bazı istihbarat bilgilerini AKP Hükûmetiyle paylaşmak istediğine
ilişkin açıklaması
4.- Adıyaman
Milletvekili Adnan Boynukaranın, terör örgütüne can simidi olmak için
yalan söyleyenleri, PKKnın PRını üstlenenleri ve terörü
Batıya taşıma tehdidi savuranları
kınadığına ilişkin açıklaması
5.- Kocaeli
Milletvekili Mehmet Akif Yılmazın, bazı akademisyenlerin
yayınladığı bildiriye ilişkin açıklaması
6.- Bursa
Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, gençlerin
şiddet ve uyuşturucu sorununa ilişkin açıklaması
7.- Ankara
Milletvekili Ali Haydar Hakverdinin, Ethem Sarısülük davasının
güvenlik nedeniyle Aksaraya taşındığına ve katilinin
hesap vermekten kurtulamayacağına ilişkin açıklaması
8.- İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemirin, Her Sınıfın Bir Yetim
Kardeşi Var Projesi kapsamında öğrencilerden para
toplanması için okul müdürleri ve öğretmenlere baskı
uygulandığı iddialarının doğru olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
9.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, eski milletvekili İlhan
İşbilen ile Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Kaynakları
Başkanlığında müşavir olan Kazım
Avcının, AKP aleyhine hareket edecek olan insanları
yıldırma politikaları nedeniyle mi
tutuklandığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
10.- Konya
Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurtun, Hükûmeti,
Cumhurbaşkanının anayasal sınırlar içinde, yetkisini
aşmadan ve Hükûmetten rol çalmadan görevine devam etmesi konusunda tedbir
almaya çağırdığına ilişkin açıklaması
11.-
İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzelin, Diyarbakırın
Çınar ilçesindeki saldırıyı kınadığına,
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine ve
İstanbulun Beykoz ilçesi sınırları içinde bulunan köylerin
tüzel kişiliği kaldırıldığı için
vatandaşların mağdur olduğuna ilişkin
açıklaması
12.- Edirne
Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, Edirneden yasa
dışı yollarla sınırı geçmek isteyen Suriyeli
göçmenlerin durumuna ilişkin açıklaması
13.- Kocaeli
Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, Kocaelinin Kandıra ilçesinde
yapılması planlanan Sungurlu barajının yol
açacağı sorunlara ilişkin açıklaması
14.- Ankara
Milletvekili Erkan Haberalın, barış
çığırtkanlığı altında her türlü provokasyonu
yapan hainlerin bunun hesabını Türk milletine misliyle vereceklerine
ilişkin açıklaması
15.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, Balıkesir
Savaştepe Orman İşletmesindeki geçici işçilerin durumuna
ilişkin açıklaması
16.-
İstanbul Milletvekili Ahmet Hamdi Çamlıın, İstanbul
Sultanahmet Meydanı ile Diyarbakırın Çınar ilçesindeki
saldırıları kınadığına ilişkin
açıklaması
17.-
İstanbul Milletvekili Halis Dalkılıçın,
Diyarbakırın Çınar ilçesindeki saldırıda
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine ve
Cumhurbaşkanlığı Külliyesinin adının
tescillendiğine ve devletin ve milletin temsil edildiği bir makam
olduğuna ilişkin açıklaması
18.- İzmir
Milletvekili Atila Sertelin, polisin, AKPnin değil milletin polisi
olması ve yasalara uygun davranması gerektiğine ilişkin
açıklaması
19.-
İstanbul Milletvekili Gülay Yedekcinin, Yedikule bostanlarının
yok edilmesi uygulamasına son verilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
20.- İzmir
Milletvekili Hamza Dağın, Diyarbakırın Çınar
ilçesindeki saldırıyı kınadığına,
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil
şifa dilediğine ve terörle sonuna kadar mücadele edileceğine
ilişkin açıklaması
21.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
Diyarbakırın Çınar ilçesindeki saldırıda
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine ve Hükûmetin
bu konuda Meclise bilgi vermesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
22.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Diyarbakırın Çınar
ilçesindeki saldırıyı kınadığına,
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralılara şifa
dilediğine ve Kıbrıs Türklerinin lideri Doktor Fazıl Küçükün
32nci ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması
23.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Diyarbakırın
Çınar ilçesindeki saldırıda hayatını kaybedenlere
Allahtan rahmet, yaralılara acil şifa dilediğine ve güvenlikçi
savaş politikaları yerine barışı önceleyen çözüm ve
müzakere politikalarına geri dönülmesi çağrısını
yinelediğine ilişkin açıklaması
24.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakırın
Çınar ilçesindeki saldırıyı kınadığına,
bu tür terörist girişimlerinin amacının barış değil,
kan ve şiddet üzerinden insanları birbirine düşman kılmak
olduğuna ilişkin açıklaması
25.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Adalet ve Kalkınma Partisi ile
Cumhuriyet Halk Partisi sözcülerinin, ülkemizin varlığına,
adına ve bazı değerlerine sataşılmasına veya
isimlerin yanlış kullanılmasına hiçbir
itirazlarının olmadığına ilişkin
açıklaması
VI.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
Diyarbakırın Çınar ilçesindeki saldırıda
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet, millete sabır ve
başsağlığı dilediğine ilişkin
konuşması
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Cizre
Devlet Hastanesinde defnedilmeyi bekleyen Miray bebeğe Allahtan rahmet,
ailesine sabır ve başsağlığı dilediğine
ilişkin konuşması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- (10/2, 7, 8,
9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/441)
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba ve 21 milletvekilinin, başta Ankara
katliamı olmak üzere IŞİD terör örgütü tarafından
yapılan saldırıların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/60)
2.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel ve 20 milletvekilinin, Esedullah Timi adı
verilen bir yapılanmanın olup olmadığının ve
böyle bir yapılanma var ise kimler tarafından, hangi gerekçelerle
kurulduğunun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/61)
3.- Edirne
Milletvekili Erdin Bircan ve 20 milletvekilinin, Ergene Nehrini kirleten
kaynakların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/62)
VIII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun,
14/1/2016 tarihinde İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir
ve arkadaşları tarafından, eğitimcilere ve akademisyenlere
yönelik artan baskı ve tehditler ile ifade özgürlüğü başta olmak
üzere eğitimcilerin temel haklarına yönelik ihlallerin
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 14 Ocak 2016 Perşembe
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
B)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 15 Ocak 2016 Cuma günü
toplanmamasının Genel Kurulun onayına sunulmasına
ilişkin önerisi
IX.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Askerlik
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ile 35
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/414,2/338) (S. Sayısı: 60)
2.- Dünya Ticaret
Örgütünü Kuran Marakeş Anlaşmasını Tadil Eden Protokol ile
Ticaretin Kolaylaştırılması Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ile
Dışişleri Komisyonu Raporları (1/386) (S. Sayısı:
18)
3.- Suç
Gelirlerinin Aklanması, Araştırılması, El
Konulması, Müsaderesi ve Terörizmin Finansmanına İlişkin
Avrupa Konseyi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/323) (S. Sayısı: 51)
X.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın 60 sıra sayılı Kanun Tasarısının
ikinci bölümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaşın 60 sıra sayılı Kanun
Tasarısının ikinci bölümü üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
3.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin 60 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 12nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ
Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
5.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
6.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin
60 sıra sayılı Kanun Tasarısının 14üncü
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
7.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin 60 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 14üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
8.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
9.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
10.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
11.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlunun 60 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 18inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
12.- Kayseri
Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
13.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin 60 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 20nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
14.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
XI.- OYLAMALAR
1.- (S.
Sayısı: 60) Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının oylaması
2.- (S.
Sayısı: 18) Dünya Ticaret Örgütünü Kuran Marakeş
Anlaşmasını Tadil Eden Protokol ile Ticaretin
Kolaylaştırılması Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının
oylaması
14 Ocak 2016
Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
14.02
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER
: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Zihni AÇBA (Sakarya)
------0-----
BAŞKAN Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 28nci Birleşimini açıyorum.
(HDP
sıralarından pankart gösterilmesi)
III.
YOKLAMA
BAŞKAN
- Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama
için üç dakika süre vereceğim.
Sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama
pusulalarını görevli personel aracılığıyla üç
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz, Suriyeli sığınmacılar ile Uşak ve Türkiye
ekonomisine etkileri hakkında söz isteyen Uşak Milletvekili Özkan
Yalıma aittir.
Buyurun Sayın
Yalım. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, Suriyeli
sığınmacıların Uşak ve Türkiye ekonomisine
etkilerine ilişkin gündem dışı konuşması
ÖZKAN YALIM
(Uşak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Suriyeli
sığınmacıların Uşak ilimizde ve ülkemizde
yarattığı ekonomik ve toplumsal sorunlar hakkında gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygı
ve sevgilerimle selamlıyorum.
Pazartesi günü
Sultanahmet Meydanında yaşamını yitiren ve bugün
Diyarbakırdaki hain terör saldırısında şehit olan
kardeşlerimize ve sivil vatandaşlarımıza Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifalar, geride kalan ailelerine
başsağlığı diliyorum.
Değerli milletvekilleri,
2011de yılında Suriyede yaşanan iç
karışıklıktan sonra ülkemize sığınan
Suriyeli sığınmacılara devlet olarak sahip çıkmak
elbette bir sorumluluktur. Suriyeli sığınmacılar çadır
kentlerden şehirlere yerleşmeye başladıkça sorunlar her
geçen gün büyümeye başlamıştır: Kendi
halkımızın çalışma alanlarının
daralmasına sebep olmaktadır. Ülkemizdeki işsizlik
azalacağına, her geçen gün artmaktadır.
Seçim bölgem olan
Uşakta binlerce kişi benden iş istiyor. Şimdi, Suriyeli
vatandaşlara çalışma izni verilmek isteniyor. Bu ne demek? Daha
fazla kişinin işsiz kalacak olması demektir. Evet, Hükûmet
yetkilileri, ben, benden iş isteyen Uşaklı
vatandaşlarıma ne cevap vereyim? İşinizi Suriyeliler
aldı, kusura bakmayın. mı diyeceğiz? Bunun suçlusu Suriyeli
sığınmacılar değil, mevcuttaki iktidardır.
2011 yılı Mart
ayından bugüne kadar, ülkemize sığınan kayıtlı
Suriyeli sığınmacıların sayısı 2 milyon 421
bin 523 kişidir, ülkemize getirdiği ekonomik maliyet ise 8 milyar
dolardır. Bu maliyetin sadece 455 milyon dolarının Avrupadan
destek olarak sağlandığı bilinmektedir.
Değerli milletvekilleri,
8 milyar dolar ne demek? Binlerce kişiye iş imkânı
sağlayacak yüzlerce fabrika demektir. Kayıtlı Suriyeli
sığınmacıların kişi başı aylık 700
TL nakit yardımı aldıkları ifade edilmektedir. Ayrıca,
Suriyeli sığınmacılar sağlık hizmetlerinden
ücretsiz faydalanıyorlar, hatta yabancı marka gözlüğü bile
ücretsiz alıyorlar, aldıkları ilaçlar için de katkı
payı ödemiyorlar. Ancak bizim esnaf ve çiftçi kardeşlerimiz iki ay
BAĞ-KURunu yatıramadığında sağlık hizmeti
alamıyorlar ve de mağdur oluyorlar. Yani, paran varsa iyi ol, yoksa
hastalıkla baş başa kal, gerisi Allaha kalmış.
Ülkemizde yaşayan
Suriyeli gençler üniversitelere çok kolay yöntemlerle yerleşebiliyorlar,
bizim evlatlarımız ise yıllarca dirsek çürütüp stresli bir
şekilde sınavlara hazırlanıyorlar ancak kontenjan
daralmasından dolayı açıkta kalıyorlar. Suriyeli üniversite
öğrencileri ayda 1.200 TL burs alıyorlar, buna rağmen üniversite
harçlarından da muaflar; bizim evlatlarımız ise sadece ayda 400
TL burs alıyorlar ve de harçlarını kendileri ödemek zorundalar.
Bunun hak ve adalet neresinde, sizlere sormak isterim değerli
milletvekilleri.
Evet, değerli
milletvekili arkadaşlarım, Suriyeli
sığınmacıların insan tacirleri
aracılığıyla denizlerde boğulmasının suçlusu
maalesef sayın Hükûmet yetkilileridir. Çünkü kurulan kentlerdeki
çıkışları kontrollü olsaydı ne Aylan bebek ne benzeri
ölümler yaşanmazdı ve tüm dünya bu acı drama şahit olup
gözyaşı dökmez idi.
İşsiz gençlerimiz
dururken sığınmacılara çalışma hakkının
verilecek olmasının suçlusu yine Hükûmettir. Türkiye Cumhuriyeti
devleti, tarihinde ilk defa vatandaşlarımızı ikinci
sınıf vatandaş durumuna düşürmüştür, bu
yaşananlar tamamen bir fiyaskodur. AKP Hükûmeti Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşını daha fazla işsizliğe götürmektedir.
Değerli milletvekilleri,
iktidar mensupları kendi kişisel hırslarına ulaşmak
için ülkemizi ateş çemberine atıyorlar. Başkanlık
sevdası ve 400 milletvekili alabilmek için, Suriyeli sığınmacıları
vatandaş yapmak için, her geçen gün yaptığınız
politikanın oy avcılığı olduğunu da görmekteyiz.
Suriyeli sığınmacılara vatandaşlık hakkı
sağlanması hâlinde, başta Kilis olmak üzere birçok il ve
ilçemizde belediye başkanı Suriye asıllı kişilerin
olacağı bugünden görülmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerimi tamamlarken AKP İstanbul
Milletvekili Mehmet Metinerin, yaptığı basın
toplantısında, Türkiye Cumhuriyetinin 2nci Cumhurbaşkanı
ve partimizin Genel Başkanı Sayın İsmet İnönüye İlk
faşist diktatör. söylemini şiddetle kınıyorum ve kendisine
sesleniyorum: Diktatörü uzakta aramana gerek yok diyorum. Ülkesi için bedeller
ödemiş Gazi Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü ve Türk
orduları olmasaydı, bugün, Sayın Vekil, siz bu çatı
altında olmazdınız ve adınız da Mehmet olmazdı.
Bu düşüncelerle yüce
Meclisi ve ekranları başında bizi izleyen tüm
yurttaşlarımızı saygı ve sevgilerimle
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Yalım.
Gündem dışı
ikinci söz, Hrant Dink cinayeti hakkında söz isteyen İstanbul
Milletvekili Garo Paylana aittir.
Buyurun Sayın Paylan,
süreniz beş dakikadır.
2.- İstanbul Milletvekili Garo Paylanın, Hrant Dink
cinayetine ilişkin gündem dışı konuşması
GARO PAYLAN
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
(x)
Hrant Dink halkının
başına gelen büyük felakete yani bu devletin kara kutusuna
bakmayı önerdi. Bunu barışın diliyle yaptı.
Yüzleşme ve iyileşmeyi önerdi. Bu, maalesef, müesses nizamı
rahatsız etti. Bugünlerde olduğu gibi, Çocuklar ölmesin.,
Barış olsun. diyenlerin bile yaftalandığı ve
soruşturmalar açıldığı dönemlerdeki gibi o dönemde de
Hrant Dinkin barış talebi, yüzleşme talebi maalesef, bu ülkenin
bakanları tarafından, medyası tarafından, Genelkurmayı
tarafından Türklüğe hakaret olarak yaftalandı,
yargısı Hrant Dinki, Hrant Dink gibi bir barış güvercinini
Türklüğe hakaretten dolayı mahkûm etti. Hrant Dink o dönemlerde
İstanbul Valiliğine çağrılıp MİT görevlileri
tarafından tehdit edildi, Ayağını denk al. dendi. Devletin
bütün birimleri, Jandarma istihbarat, Emniyet İstihbarat, MİT ve
bütün istihbarat görevlileri tarafından bilinen şekilde, 19 Ocak 2007
günü Agos gazetesinin önünde katledildi. Katleden katil Trabzon Pelitliden
istihbarat görevlileri tarafından uğurlandı, İstanbulda
istihbarat görevlileri tarafından karşılandı ve cinayet
anında, şimdi belgeleri ortaya çıktığı gibi,
istihbarat görevlilerinin şahitliğinde katledildi.
Dokuz yıl olacak
salı günü; salı günü biz Hrant Dinkin düştüğü yerde onun
anmasını yapacağız, o açıdan konuşmamı bugün
yapıyorum. Tam dokuz yıldır Trabzon Pelitlideki o çeteyi
önümüze koydunuz ve dokuz yıldır bizler bir tiyatro
karşısındayız. Diyorlar ki: Katili yakaladık, önünüze
koyduk. Biz dokuz yıldır Öldür. diyenler yargılansın
diyoruz çünkü bir tek Hrant Dink cinayeti bu devletin arınma davası
olabilir. Bizler Öldür. diyenler yargılansın dedikçe AKP
iktidarı döneminde, bizim sanık olarak saydıklarımız
terfi ettirildi. Dönemin emniyet müdürü vali yapıldı, dönemin valisi
İçişleri Bakanı oldu, Hrant Dinki Türklüğe hakaretten
mahkûm eden yargıç ombudsman oldu bu ülkede. Bakın, bunlar hâlâ devam
ediyor.
Nihayet, kamu
görevlileriyle ilgili bütünleşik sorumluluğu ortaya koyan bir
iddianame ortaya koydu cesur bir savcı. 26 kişi sanık olarak
ortaya kondu. Tam olarak bizim istediğimiz şekilde değil ama
büyük oranda kamu görevlilerini ortaya koydu ve cinayeti bildiği hâlde
engel olmamaktan yargılanacaklardı. Bu, tekrar birilerini
rahatsız etti çünkü o kamu görevlilerinin bazıları hâlâ
görevdeler. Bir örnek vereceğim, dönemin Trabzon İstihbarat Daire
Başkanı Engin Dinç şu anda İstihbarat Daire
Başkanı, hâlâ fiilî olarak İstihbarat Daire Başkanı
yani Hrant Dink cinayeti gibi pek çok cinayetin istihbaratına bakacak
kişi. Yani velev ki yarın birimize dokunulacaksa bu istihbarat,
şu anda Hrant Dink davasında sanık olan Engin Dinçin elinden
geçecek. Nasıl ki o günlerde bazı istihbaratlar sümen altı
edilmişse şu anda tekrar Hrant Dink davasında sanık olan
Engin Dinç hâlâ İstihbarat Daire Başkanı. Bizler nihayet bu dava
başlayacak derken, kamu görevlilerinin bütünleşik sorumluluğu
ortaya konulacak derken 2 kez iddianamesi geri çevrilen savcı nihayet
iddianameyi ortaya koydu ancak beş gün önce bu savcı, bu cesur
savcı görevden alındı. Bu, bu davanın tekrar akamete
uğrayabileceğiyle ilgili bir işarettir. Bizler bu yüzleşme
davalarının önünü açmakla sorumluyuz. O açıdan bu Meclise bir
görev düşüyor. Hrant Dink cinayetinin
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
GARO PAYLAN (Devamla) -
önünü
açalım, kamu görevlilerini yargı önüne çıkaralım.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Paylan.
Gündem dışı
üçüncü söz, ücretsiz toplu ulaşım yolculuklarına devlet
desteği hakkında söz isteyen Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalıya aittir.
Buyurun Sayın
Ilıcalı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
3.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı'nın,
ücretsiz toplu ulaşıma devlet desteğine ilişkin gündem
dışı konuşması
MUSTAFA ILICALI (Erzurum)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; heyetinizi
saygılarımla selamlarken konusu belirtilen konuşmama geçmeden
önce, bir konuyu paylaşmak istiyorum.
22nci Dönemde
milletvekilliği yaptım, beş yıla yakın. Bu ikinci
vekilliğim. Yaklaşık iki aydır milletvekiliyim, üzüntümü ve
arzumu belirtmek istiyorum. Bu Meclis, 780 bin kilometrekare
vatanımızın, 78 milyonun bir temsilcisi. Burada, bize oy veren
milyonlarca kişinin, iktidarıyla muhalefetiyle, sorunlarını
çözmemiz gerekiyor. Burada bir hoşgörü içerisinde, güzel bir
çalışma ortamı arzu ediyorum, o iki ay içerisindeki hiçbirimizin
hoşuna gitmeyen görüntüler olmasın. Hepimizin muhalefet olarak
sorumluluğu var, iktidar olarak sorumluluğu var. Ben mesela Erzurum
Milletvekiliyim, çok vatandaşımızın bölgemizde
sorunları var, biliyorum ki sizde de var. Burada oturup
çalışalım, çözüm üretelim diyorum ve bu manada da esasında
konum da bu söylediklerimle örtüşüyor.
Seçim
çalışması yaparken ben biliyorum ki birçok
vatandaşımız sizlere de bu ücretsiz toplu ulaşım
yolculuklarına ait şikâyetlerini belirtmiştir. İşte,
Erzurumda, benim dadaşım Otobüse binerken horlanıyorum...
Bir durak biniyorsun. Niye biniyorsun? Pik saatlerde hiç değilse binme
İşletmeciye baktığımız zaman, özel halk otobüsü
işletmecisi, belediyeler, hepsi burada belli bir yekûn tutuyor, onlar da
zarar ettiklerini söylüyorlar. Dolayısıyla, bunu çözecek olan da
Hükûmetimizdir.
Ben bu manada, geçmişten
bu zamana size bir özet vereyim: 19 Ocak 2002 tarih ve 24645 sayılı
Resmî Gazetede yayımlanan yasayla burada gazilere, şehit
yakınlarına ücretsiz yolculuk imkânı verilmiş. Daha sonra,
2 Ağustos 2013 ve 28726 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan
yasayla da 65 yaşın üstündekilere bu imkân verilmiş. Tabii,
böyle bir imkân verilince vatandaşımız da -devlet tabii ki
verecek, sosyal devlet, bu ilkelere uygun hareket edecek- bundan yararlanmaya
başlamış. Bu sefer sorunlar çıkmış; işte
Biz zarar ediyoruz., vatandaşımız Hor görülüyoruz... Hatta,
ben seçim çalışmalarında Erzurumda fahri müfettişlik
yapıp kameramla bizzat kaydettim. Sonuçta da burada Hükûmetimiz, Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığımız bu konuya el
atmış, bir çalışma yapmış sağ olsun.
Kendileri daha sonra Maliye Bakanlığına da bildirmişler bu
şeyi ve 7 Nisan 2015 tarih ve 29319 sayılı Resmî Gazetede
yayımlanarak yürürlüğe giren kanuna göre devlet desteği
verilmesi kabul edilmiş. Şimdi, bu verildikten sonra da -7 Nisandan
sonra- ne kadar olacak, yolcu mu olsun, akıllı kart kullanarak
mı yapılsın tartışmaları olmuş. Sonuçta,
benim de otuz beş yıllık mesleki tecrübemle, İstanbul
ulaşımındaki çok sağlam verilerle bu konuyu
değerlendirerek Sayın Maliye Bakanımızın da bizden bu
yönetmeliğe esas bir çalışma istemesiyle beraber, bir yönetmelik
çalışması yaptık ve bu yönetmelik
çalışmasında da adil olsun diye İstanbul Belediyesinin,
Ankara Belediyesinin, diğer büyükşehir belediyelerinin
rakamlarını elde ettiğimizde gördük ki gerçekten acayip bir
yekûn tutuyor. Şöyle ki: Bu rakamlar, mesela en fazla Ankarada, yüzde
20lere varan oranlarda, İstanbulda yüzde 10. Yani, bu yolculuklar büyük
yolculuklar. İstanbulda -bir fikir vermesi açısından- yaya
yolculukları dâhil 23 milyon yolculuk var, 10 milyon motorlu
taşıt yolculuğu yapılıyor. Sadece İETTnin ve
özel halk otobüslerinin araçlarını saysak beş binlerce, on
binler, bu kadar sayı. Sonuçta, biz bunların ortalamalarını
yaptık, Sayın Bakanımıza arz ettik. Sektör bize geldi.
Sektör gelince kayıtsız kalmamız olamaz. Maliye Bakanıma,
burada -Sayın Bakanım, şahsınızda- Hükûmetimize çok
teşekkür ediyoruz. Bu rakamlar da kale alınarak, İstanbul için
bu 1 araç başına bin lira, deniz aracı için zaten yolculuk çok
düşmüş, çok sıkıntılı durumdalar- 750 lira;
diğer büyükşehir belediyelerinde 750 lira olmak üzere ve diğer
tüm il belediyelerinde de 600 lira olmak üzere araç başına aylık
bir destek verilecek ve bu destek ayrıca, yine çok önemli
işletmeciler için, 7 Nisan 2015 tarihinden geçerli olmak üzere toplu bir
şekilde ödenecek. Mesela, benim bölgemdeki toplu ulaşım yapanlar
çok bir para kazanmıyor. O rakam önemli, onun etkisi esnaf üzerinde çok
önemli, işte Erzurumun ekonomisine önemli, İzmire önemli,
İstanbula önemli. Böyle bir destek verildi. Bilmiyorum, burada bulunan
550 sayın milletvekilimiz, biliyor muydunuz
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ILICALI (Devamla) -
en son, 6 Ocakta yürürlüğe giren Maliye
Bakanlığımızın böyle bir yönetmeliğini? Bu, toplu
ulaşım açısından, bu haktan yararlanan değerli
vatandaşlarımızın gururla, onurla binmelerini sağlayacak,
işletmeciler için de bir destek olacaktır. Bunu çok anlamlı ve
önemli bulduğum için, bu manada bir gündem dışı
konuşma yapmak istedim, bana söz veren Değerli
Başkanımıza da teşekkür ediyorum. Bundan sonra da
ulaşım, trafik ve güvenlik konularında önemli hususları
sizlerle paylaşacağım. Bu yılımızın da
hepimiz için -burada bulunan herkes yeni görevler aldı,
Başkanımız, Başkanlık Divanı, sizler- iyi,
başarılı çalışmalara vesile olmasını
diliyorum.
Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Ilıcalı.
Elektronik sisteme girerek
söz talep eden milletvekillerine talep sırasını gözeterek söz
vereceğim.
Söz verme işlemini
başlatıyorum.
Sayın Nurlu
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Manisa Milletvekili Mazlum Nurlunun, BAĞ-KUR
primlerindeki artış nedeniyle esnaf ve çiftçiye prim desteği
verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
MAZLUM NURLU (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün, Salihlide pazar
yerinde seyyar limon satarak geçimini sağlayan Ahmet Gültekin
adındaki bir hemşehrim Manavlar Odası Başkanı
Rıfat Yavaş ile birlikte beni arayarak artan BAĞ-KUR primlerini
ödemeye güçlerinin yetmediğini ve yetmeyeceğini ifade ettiler. Asgari
ücret artmıştır ancak bununla birlikte esnaf ve çiftçinin
ödeyeceği BAĞ-KUR primleri de artmıştır. Buna göre,
439 lira olan en düşük esnaf BAĞ-KUR primi 568 liraya, 322 lira olan
en düşük çiftçi primi 436 liraya yükselmiştir. Primlerdeki
artış oranı yüzde 35tir. Bu artışlarla esnafın
yanında çalıştırdığı işçi için
aldığı 110 lira devlet desteği BAĞ-KUR prim artışıyla
esnaftan geriye alınmış olacaktır. Sık sık affa
uğrayan prim borçlarının önüne geçmek için, esnaf ve çiftçilere
de prim desteği verilmesi en doğru karar olacaktır.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın
Topal
2.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, Suriyedeki terör
örgütlerinin Türkiyeye sığınmacı
kılığında geçişini önlemek için nasıl bir önlem
alındığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bilindiği gibi, 12 Ocak
2016da İstanbul Sultanahmet Meydanında IŞİD terör örgütü
tarafından bir canlı bomba kullanılarak bir katliam
gerçekleştirilmiş ve katliam sonucunda 10 insan hayatını
kaybetmiş, onlarcası da yaralanmış. Sayın
Başbakan eylem sonrası yaptığı açıklamada
canlı bombayla ilgili olarak Bu şahıs takip altında olan
bir şahıs değildi, normal olarak Türkiyeye bir mülteci gibi,
sığınmacı gibi giren bir şahıs
açıklaması yapmış.
Bundan birkaç hafta önce soru
önergesi vermiştim ve buna dikkat çekmiştim fakat maalesef hâlâ cevap
alamadım. Ancak görüldüğü kadarıyla bu konuda herhangi bir önlem
hâlâ alınamamış. Oradaki, Suriyedeki terör örgütlerinin
Türkiyeye doğru sığınmacı
kılığında geçişini önlemek için nasıl bir önlem
alınmaktadır Hükûmetinizce? Bu konuda hassasiyet gösterilmesini talep
ediyorum.
Teşekkür ediyorum,
saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Sayın
Atıcı
3.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının,
kendisine ulaşan bazı istihbarat bilgilerini AKP Hükûmetiyle
paylaşmak istediğine ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; AKP Hükûmetine bize ulaşan bazı
istihbarat bilgilerini vermek istiyorum:
1)
Çocuklar ölmesin, analar ağlamasın. ismiyle bir terör
örgütü kurulmuştur. Bu örgüt bir darbe hazırlığı
içerisindedir. Örgüt üyeleri arasında sözde öğretmenler, sözde
televizyon sunucuları ve sivil halk görünümünde teröristler vardır.
2)
Bir grup aydın müsveddesi Barış kod adıyla bir
terör örgütü kurmuştur. Bu örgüt de darbe hazırlığı
içerisindedir. Örgüt üyeleri arasında çok sayıda sözde öğretim
üyesi bulunmaktadır.
3)
Oluk oluk kan akıtacağız ve akan kanda duş
alacağız. diyen kişi AKPden milletvekili, hatta bakan olmak
istemektedir.
Bu istihbarat
bilgilerinin değerlendirilmesi ve gerekli önlemlerin
alınmasını rica ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Boynukara
4.- Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukaranın, terör
örgütüne can simidi olmak için yalan söyleyenleri, PKKnın
PRını üstlenenleri ve terörü Batıya taşıma tehdidi
savuranları kınadığına ilişkin
açıklaması
ADNAN BOYNUKARA
(Adıyaman) Sayın Başkan, yalan, tüm inançların ve
insanlığın evrensel değerlerinin reddettiği, günah
kabul ettiği bir olgudur. Hazreti Alinin güzel bir sözü var: Dilsiz ol
ama yalancı olma. der.
Günlerdir, çukur terörü
üzerinden yalan söyleyenler var, PKK teröründen söz etmemek için, olan biteni
saptırmak için yalan söyleyenler var, terör saldırılarına
savaş demek için yalan üretenler var. Döktüğü kanın içinde
boğulmakta olan terör örgütüne can simidi olmak için yalan söyleyenleri,
PKKnın PRını üstlenenleri, terörü Batıya
taşıma tehdidini savuranları kınıyorum.
BAŞKAN Sayın
Dağ
Sayın Yılmaz
EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Sayın Dağ buradaydı Sayın Başkan, arkada.
5.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Akif Yılmazın,
bazı akademisyenlerin yayınladığı bildiriye ilişkin
açıklaması
MEHMET AKİF YILMAZ
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; doğu ve
güneydoğu illerimiz başta olmak üzere ülkemizde yıllardır
yaşanan terör olaylarının baş sorumlusu, son olarak da dün
yaşanan menfur saldırıda 3 yavrumuzu, kundaktaki yavrumuzu da
katleden PKK terör örgütüne karşı tek bir kınama cümlesi
kurmaktan korkan, PKK sempatizanı bazı akademisyenler bir bildiri
yayınladılar. Bildiride, devletin başta Kürt halkı olmak
üzere tüm bölge halklarına karşı katliam
gerçekleştirdiği ve bilinçli bir sürgün politikası izlediği
yalanını ortaya attılar. Bu PKK sempatizanı sözde
akademisyenlerden biri daha da ileri giderek
Cumhurbaşkanımızı Hitlere özenmiş bir lider olarak
nitelendirdi. Kendine, kendi milletine, milletinin Cumhurbaşkanına ve
kendi devletine bu kadar düşmanca, alçakça bir anlayışla terörü
meşrulaştırarak...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Kayışoğlu
6.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, gençlerin şiddet ve uyuşturucu sorununa
ilişkin açıklaması
NURHAYAT ALTACA
KAYIŞOĞLU (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Türkiyenin görmezden gelinen
yakıcı sorunları var. Bunlardan birisi şiddet ve birisi de uyuşturucu. Her
ikisi de maalesef, gençlerimizi hedef alıyor çünkü AKP iktidarı,
gençleri bu konularda yalnız bırakıyor. Size somut bir örnek
vereceğim: Bundan iki hafta önce, Gemlikte genç bir kardeşimiz
Düzgün Akyıldız, eşinin gözleri önünde uyuşturucu kullanan
bir kişi tarafından katledildi. Gemlik halkı ve birçok sivil
toplum kuruluşu da geçtiğimiz pazar günü büyük bir yürüyüş
düzenledi. Fakat bu yürüyüşte ne bir AKPli milletvekili ne bir yönetici
ne belediye başkanı ne de bir idareci maalesef, yoktu.
Büyük Atatürk diyor ki: Her
kafanın anlamaktan âciz olduğu yüksek bir varlıktır
gençlik. Şimdi soruyorum: Siz bu âcizlikten ne zaman
kurtulacaksınız, gençliği ne zaman anlayacak, ne zaman
yanında yer alacaksınız ve uyuşturucuyla mücadele konusunda
kararlı bir tutumunuz, bir yol haritanız var mıdır?
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın
Hakverdi
7.- Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdinin, Ethem
Sarısülük davasının güvenlik nedeniyle Aksaraya
taşındığına ve katilinin hesap vermekten
kurtulamayacağına ilişkin açıklaması
ALİ HAYDAR HAKVERDİ
(Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, biz, pazartesi
günü Aksaraydaydık -yalnız, bu, lütfen, kaçak sarayla
karıştırılmasın- Aksaray ilindeydik ve Ethem
Sarısülük davasına katıldık. Ahmet Şahbazın
yargılandığı dava dosyası güvenlik gerekçesiyle
Ankaradan Aksaraya taşındı. Ankara Valimiz bu davanın, bu
dosyanın güvenliğini sağlayamayacağını ileri
sürdü ve Yargıtayın kararıyla bu dosya Aksaraya
taşındı.
Biz şunu söylüyoruz: Bu
davayı Aksaray ilimize değil Emri ben verdim. diyen kaçak saraya da
taşısanız katili hesap vermekten kurtaramayacaksınız.
BAŞKAN Sayın
Özdemir.
8.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, Her
Sınıfın Bir Yetim Kardeşi Var Projesi kapsamında
öğrencilerden para toplanması için okul müdürleri ve
öğretmenlere baskı uygulandığı iddialarının
doğru olup olmadığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Millî Eğitim
Bakanlığı ile İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani
Yardım Vakfının iş birliğiyle yürütülen Her
Sınıfın Bir Yetim Kardeşi Var Projesi kapsamında
öğrencilerden insani yardım adı altında para
toplanmaktadır. Proje kapsamında kampanyaya katılan
sınıflar, en az bir yıl boyunca, her ay 90 TL toplamayı
taahhüt etmek zorundadırlar. Okullarda yardım toplanması için
okul müdürleri ve sınıf şube öğretmenlerinin baskı
altına alındığına ilişkin iddialar
bulunmaktadır.
Millî Eğitim
Bakanına sormak istiyorum: Bağış ve yardım
toplamayı reddettiği için üzerinde baskı
uygulandığı gerekçesiyle şikâyette bulunan öğretmen ve
yöneticiler var mıdır? Şikâyet eden ve edilenler hakkında
herhangi bir idari ve adli işlem yapılmış mıdır?
BAŞKAN Sayın
Tanal.
9.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, eski
milletvekili İlhan İşbilen ile Türkiye Büyük Millet Meclisi
İnsan Kaynakları Başkanlığında müşavir olan
Kazım Avcının, AKP aleyhine hareket edecek olan insanları
yıldırma politikaları nedeniyle mi
tutuklandığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
sizinle birlikte aynı sıralarda oturan ve belki sizler
tarafından da seçilmesine katkı verilen İlhan İşbilen,
sizin milletvekilinizdi. Sizin milletvekilliği döneminizde anayasal düzeni
ortadan kaldırmaya, Hükûmeti ortadan kaldırmaya yönelik şu anda
Ankarada cezaevinde tutuklu. Acaba bundan sonra AKPden istifa edecek olan
milletvekilleri veya AKP aleyhine gerçekleri bildikleri hâlde
vicdanlarıyla hareket edecek olan insanlar baskı ve
yıldırma politikası nedeniyle mi tutuklandı?
İkincisi, şu anda
çok daha vahimi: Kazım Avcı, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan
Kaynakları Başkanlığında Müşavir. Aynı
şekilde, sizin Hükûmet döneminde Meclise alındı, şu anda
Meclisin personeli ve şu anda Ankara Sincan Cezaevinde tutuklu, terör
örgütüne üyelikten dolayı tutuklu. Yine, bunu işe alan, başka
kurumdan getiren içinizdeki bakana da teröre yardım ve yataklıktan
dolayı işlem yapacak mısınız
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) Bravo (!)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
-
yoksa burada Hükûmetin tamamı bu suçun suç ortağı
mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Bozkurt
10.- Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurtun, Hükûmeti,
Cumhurbaşkanının anayasal sınırlar içinde, yetkisini
aşmadan ve Hükûmetten rol çalmadan görevine devam etmesi konusunda tedbir
almaya çağırdığına ilişkin açıklaması
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya)
Sayın Başkan, Sayın Cumhurbaşkanı sürekli Hükûmetten
rol çalmakta. 24 Kasım günü Rus uçağının düşürülmesi
üzerine, hemen sabahın köründe Bir Rus uçağını
düşürdük. açıklamasıyla ülkemizi zor durumda bıraktı.
Son olarak, Başikada bir IŞİD saldırısında 18
IŞİD militanının öldürüldüğü yolundaki söylemi
Iraklı yetkililerce reddedildi, yalanlandı.
Ben, değerli
Hükûmetimizi, Sayın Cumhurbaşkanımızın anayasal
sınırlar içinde, yetkisini aşmadan ve Hükûmetten rol çalmadan
görevine devam etmesi konusunda tedbir almaya çağırıyor,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın
Adıgüzel
11.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzelin,
Diyarbakırın Çınar ilçesindeki saldırıyı
kınadığına, hayatını kaybedenlere Allahtan
rahmet dilediğine ve İstanbulun Beykoz ilçesi sınırları
içinde bulunan köylerin tüzel kişiliği
kaldırıldığı için vatandaşların mağdur
olduğuna ilişkin açıklaması
ONURSAL ADIGÜZEL
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle, Çınardaki hain saldırıyı kınıyor,
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet
diliyorum.
Beykoz ilçe
sınırları içinde bulunan köylerin tüzel kişiliği 6360
sayılı Kanunun geçici maddesiyle
kaldırılmıştır. Ancak, ilgili kanunun hükümlerine
uyulmaksızın, Beykoz ilçesinde yaşayan vatandaşlardan
beş yıl süreyle alınmaması gereken vergi, harç ve
katılım payları ile içme ve kullanma suları için
alınacak ücret en düşük tarifenin yüzde 25ini geçmeyecek
şekilde belirlenmesine rağmen, tüzel kişiliği
kaldırılarak mahalleye dönüştürülen bu yerlerde, Beykoz
Belediyesi, vatandaşların yaşadığı
mağduriyeti gidermeme konusunda ısrar etmektedir. Öyle ki 7
Aralık 2015 günü gerçekleştirilen olağan belediye meclisi
toplantısında belediye başkanı sorunun çözümüne yönelik bir
tutum almayarak yasaya karşın keyfî uygulamaları devam
ettireceğini ifade etmiştir. Bununla ilgili olarak gerekenlerin
yapılmasını ve vatandaşların konuyla ilgili
mağduriyetlerinin bir an önce giderilmesini talep ediyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın
Gaytancıoğlu
12.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun,
Edirneden yasa dışı yollarla sınırı geçmek
isteyen Suriyeli göçmenlerin durumuna ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Edirne Valiliğinden
yapılan açıklamaya göre, Edirne ilimizde, önceki gün Türk-Yunan
sınırını oluşturan Meriç Nehrinin üç ayrı
kesiminde, aralarında çok sayıda çocuğun da bulunduğu
Suriyeli 58 mülteci ile kendilerini bölgeye götüren 3 insan kaçakçısı
yakalanmıştır. Bu durum, ülkemizde ve Edirnemizde ciddi bir
sorun olarak varlığını devam ettirmektedir.
Türkiye'de yasal ve yasa
dışı olarak yaşayan yabancılar Avrupa ülkelerine
gitmek istemekte, bu nedenle Avrupa Birliği üyesi olan Yunanistan ve
Bulgaristana sınır komşusu olan ilimize çeşitli yollarla
gelmekte ya da getirilmektedirler. İnsan kaçakçılığı
suçunun Ceza Kanununun ilgili hükmü etkin bir şekilde
uygulanmadığından, bu konuda organizatörlük yapan kişiler
bu faaliyetlerine devam etmektedir. Yasa dışı yollardan
Edirneye gelen göçmenler köylerde de rahatsızlık yaratmakta,
sınırı geçmeye çalışırken özellikle Meriç
Nehrinde ölümler yaşanmaktadır. Bu konuda Hükûmeti göreve
çağırıyorum. Köylerimizde artık yaşayamıyoruz,
camilerde yatan göçmenler var. Bu konunun çözümlenmesini istiyorum. Büyük bir
insani trajedi yaşanmaktadır bölgemizde.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Hürriyet
13.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, Kocaelinin
Kandıra ilçesinde yapılması planlanan Sungurlu
barajının yol açacağı sorunlara ilişkin
açıklaması
FATMA KAPLAN HÜRRİYET
(Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
İstanbulun su
ihtiyacı nedeniyle Kocaeli Kandıra ilçesinde yapılması
planlanan Sungurlu barajı sebebiyle yaklaşık 18 köy sular
altında kalacak ve 5 bine yakın insanımız da mağdur
olacaktır. Tonlarca süt, fındık, beyaz et yok olacaktır.
Ayrıca, bu proje, tarım arazilerini koruma kanunuyla da
örtüşmemektedir. Sayın Bakan Veysel Eroğlu bir zamanlar
demişti ki: 2071e kadar İstanbulun su ihtiyacı yok. 2071e
kadar ihtiyaç yoksa ömrü otuz yıllık olan bu baraj niye ısrarla
yapılmak istenmektedir? Onca vatandaşımızın
yaşamaları için nerede yer gösterilmesi düşünülüyor?
Ayrıca, on beş
yıldır uzayan bu baraj projesi nedeniyle rant avcıları da
devrededir ve ucuz şekilde bu arazileri toplamaktadırlar. Bu
toplayıcılar arasında bazı siyasilerin ve Sayın Bakan
Eroğluna yakın bazı kişilerin de adları geçmektedir.
Bu arazileri kimler ucuza kapatmaktadır? Kandıra halkı bunu
merak etmektedir.
BAŞKAN Sayın
Haberal
14.- Ankara Milletvekili Erkan Haberalın, barış
çığırtkanlığı altında her türlü provokasyonu
yapan hainlerin bunun hesabını Türk milletine misliyle vereceklerine
ilişkin açıklaması
ERKAN HABERAL (Ankara) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
14 Ocak 2016 tarihinde
şehit sayımız 17ye yükselmiştir. Bebek katilinin
temsilcileri dün yine çocukların hayatına kastederek 3ü çocuk 5
vatandaşımızı şehit etmişlerdir, 1 polis
memurumuz da şehit olmuştur. Bedeli kanla ödenerek
kazanılmış
bağımsızlığımızı tehlike altına
atanlar, bulundukları konum ne olursa olsun, Türkiyenin geleceğine
ihanetin karşılıksız ve cezasız kalacağını
sakın düşünmesin. Barış
çığırtkanlığı altında her türlü provokasyonu
yapan hainler, bunun hesabını Türk milletine misliyle vereceklerdir.
Bu ihanetin mahsubu çok ağır bir şekilde Türk milleti
tarafından görülecektir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Akın
15.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının,
Balıkesir Savaştepe Orman İşletmesindeki geçici işçilerin
durumuna ilişkin açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Ormancılık
işlerinde ağaç dikimi ve benzeri bazı işler için geçici
süreyle bir ay, iki ay işçiler
çalıştırılmaktadır. İlimiz Savaştepe Orman
İşletmesinde bu amaçla işçi
çalıştırılmaktadır. Ancak bunların
sigortaları yapılmamaktadır. Zaten çok düşük yevmiyelerle
çalışan işçilerden kendi sigorta işlemlerini
yaptırıp kendi sigorta primlerini yatırmaları
istenmektedir. Savaştepeden arayan hemşehrilerimiz bu durumdan
şikâyetçiler.
TÜİK
tarafından 15 Aralıkta yayınlanan son iş gücü
istatistiklerine göre ülkemizde kayıt dışı
çalıştırma oranı yüzde 35 gibi yüksek düzeylerdedir.
Kayıt dışı çalıştırmayı önlemek zorunda
olan devlet, kendisi kayıt dışı sigortasız işçi
çalıştıramaz. Ormancılık işlerindeki bu
uygulamanın sonlandırılarak ücretlerin
karşılıklı belirleneceği, iş
sağlığı ve güvenliği uygulamalarının hayata
geçirileceği, sosyal güvenlik kayıtlarının düzgün bir
şekilde yapılacağı bir çalışma düzenine derhâl
geçilmelidir.
Teşekkür
ederim.
16.- İstanbul Milletvekili Ahmet Hamdi Çamlıın,
İstanbul Sultanahmet Meydanı ile Diyarbakırın Çınar
ilçesindeki saldırıları kınadığına
ilişkin açıklaması
BAŞKAN
Sayın Çamlı
AHMET
HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
2 bin yıla
yakın dünyanın başkentliğini yapmış Dersaadet
İstanbul Fatih merkezinde dün gerçekleştirilen menfur
saldırıyı huzurunuzda, yüce Meclisin huzurunda
kınıyorum ve aynı odaklardan beslenen PKK terör örgütünün dün
Diyarbakır Çınarda yapmış olduğu çocuk
katliamını da huzurunuzda tekrar lanetle kınıyorum.
İnşallah, medeniyetimize ve milletimize yapılan bu
saldırıları ümmetin Kürtleriyle birlikte omuz omuza
halledeceğiz ve tarihin sayfalarına hep birlikte gömeceğiz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Dalkılıç
17.- İstanbul Milletvekili Halis Dalkılıçın,
Diyarbakırın Çınar ilçesindeki saldırıda
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine ve
Cumhurbaşkanlığı Külliyesinin adının
tescillendiğine ve devletin ve milletin temsil edildiği bir makam olduğuna
ilişkin açıklaması
HALİS
DALKILIÇ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de dün
Diyarbakır Çınarda hain ve alçakça yapılan saldırıda
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet diliyorum. Bunlardan 3ü
çocuk. Biraz önce Garo Bey söz aldığında, ben, çocuklarla
ilgili, gerçekten, duygularını öğrenmek istemiştim. Orada
ölen bebekler ve çocuklar da vardı. Dolayısıyla, terörün her
türlüsünü buradan bir kere lanetliyorum.
Bir de biraz
önce milletin sarayı gibi bir ifade kullanıldı. Milletin
külliyesidir, Cumhurbaşkanlığı Külliyesidir. Oranın
adı artık netleşmiştir. Ak sarayın ne olduğunu
buradaki milletvekilleri de, millet de bilir.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesinin adı tescillenmiştir
ve devletin ve milletin temsil edildiği bir makamdır.
Arz ederim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Sertel
18.- İzmir Milletvekili Atila Sertelin, polisin, AKPnin
değil milletin polisi olması ve yasalara uygun davranması
gerektiğine ilişkin açıklaması
ATİLA
SERTEL (İzmir) Sayın Başkan, benim Türkiye Cumhuriyeti kimlik numaram
belli, devletin tüm kayıtlarında sanıyorum var; MİTinde
vardır, polisinde vardır. Yalnız Burhaniye Emniyet Müdürü Tuncay
Oran benim Türkiye Cumhuriyeti kimlik numaramı istemiş; gerekçesi de
23 Ocak günü Burhaniyede Atatürkçü Düşünce Derneğinin düzenleyeceği
Türkiyenin Gündemi, Medya ve Basın Özgürlüğü Konferansında
konuşma yapmam için izin gerekliymiş, izin için de benim kimlik
numaram gerekliymiş. Ben ADDnin davetlisi olarak oraya gideceğim ve
konuşacağım. Bu emniyet müdürü bir milletvekilinin konferansta
konuşması için eğer kimlik numarası istiyorsa vay
halkımızın hâline!
Ayrıca,
İzmir Emniyet Müdürü Celal Uzunkayaya, İzmirde anayasal
haklarını kullanan, slogan atmadan oturma eylemi yapan maden
işçilerini derdest ederek gözaltına alan, öğrencilere, gençlere
baskı politikasını artıran emniyet müdürüne anımsatmak
istiyorum: Devletin polisi olun, yasalara uygun davranın, AKPnin
değil milletin polisi olun diyorum.
Saygılarımı
sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Yedekci
19.- İstanbul Milletvekili Gülay Yedekcinin, Yedikule
bostanlarının yok edilmesi uygulamasına son verilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
GÜLAY
YEDEKCİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dünyanın en verimli tarım topraklarından biri
olan Yedikule Bostanları şu anda yok edilmekle karşı
karşıyadır. Şu anda oraya buldozerlerle ve kepçelerle
girilmiştir; içerideki bostancılar ve sivil toplum
kuruluşlarından bazı arkadaşlar darp edilmiştir ve
ciddi sıkıntı vardır.
Tarihî miras
bugünü de içerecek şekilde tüm zamansal, kültürel ve doğal
katmanlarıyla birlikte korunmalı ve temsil edilmelidir. Bu da
devletimizin en temel görevlerinden olduğuna göre, Yedikule
Bostanlarındaki bu uygulamanın derhâl kaldırılması
gerekmektedir. Ve mimarların, şehir plancılarının ve
üniversitelerin ilgili bölümlerinin de yer aldığı bir
çalıştayla yeni bir proje düzenlenmesi ya da İstanbulda
ilköğretim çağındaki öğrencilerimizin günümüz
koşullarında neredeyse evlerinden sokağa çıkamadan
yaşamak zorunda kaldığını göz önüne alırsak o
öğrencilerimiz için orada bir çalışma yapılması, Millî
Eğitim Bakanlığıyla da ortaklaşa bir çalışma
yapılması mümkün olabilir.
Gelişmiş
bir teknoloji ve emekle yapılmış Osmanlı
ziraatının günümüze gelen en son örneklerinden olan bu
bostanların korunması için gerekli çalışmaların bir an
önce yapılmasını talep ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Dağ
.
20.- İzmir Milletvekili Hamza Dağın,
Diyarbakırın Çınar ilçesindeki saldırıyı
kınadığına, hayatını kaybedenlere Allahtan
rahmet, yaralılara acil şifa dilediğine ve terörle sonuna kadar mücadele
edileceğine ilişkin açıklaması
HAMZA DAĞ
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Dün gece
Diyarbakırın Çınar ilçesinde teröristler tarafından
Çınar İlçe Emniyet Müdürlüğüne, Jandarma
Komutanlığına ve polis lojmanlarına düzenlenen eş
zamanlı saldırıları lanetliyorum. Bu alçak ve adi
saldırı sonrası hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet,
yakınlarına başsağlığı ve yaralılara
acil şifalar diliyorum. PKK; bebekleri, masumları,
kadınları, katletmeye devam ediyor. Bu alçaklık
karşısında sessiz kalan, amalarla meşrulaştırma
girişiminde bulunanları da lanetliyorum.
Devletin terörle mücadele
noktasında ne kadar haklı olduğuna dün gece üzülerek bir kez
daha şahit olduk. Devletin terörle mücadelesini katliam, sürgün gibi
kelimelerle niteleyen sözde akademisyenler, bu sözde akademisyenlere
manşetleriyle destek verenler ve bu sözde akademisyenlere sahip
çıkanlar acaba dün gece gerçekleşen bu alçak saldırı
karşısında utanmışlar mıdır? Milletimiz emin
olsun ki terörle ve teröristle sonuna kadar mücadele edilecek ve bebek
katilleri hak ettiği sonuca kavuşacaklardır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Gök, söz talebiniz
var sanıyorum.
Buyurun.
21.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak Diyarbakırın Çınar ilçesindeki saldırıda
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine ve Hükûmetin
bu konuda Meclise bilgi vermesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Önceki gün Sultanahmette
IŞİDin gerçekleştirdiği saldırılardan sonra
bugün de dün akşam Diyarbakırın Çınar ilçesinde polis
merkezimize yapılan PKKnın gerçekleştirdiği
saldırıyla 1i 5 aylık bebek, 1i 1 yaşında ve
diğeri 5 yaşlarında olmak üzere -onlar da bebek- tam 6 kişi
hayatını kaybetti, bunlardan 1i de polis memuru; 43 de yaralımız
var. Olağanüstü bir şekilde Diyarbakırda sürdürülen ve
artık bir ayı aşkındır süren devletin yapmış
olduğu terörle mücadelede ne yazık ki terörün güvenliğimizi
sağlaması gereken bir güvenlik birimine yapılması da
başlı başına çok büyük bir zafiyet olarak ortada
durmaktadır. Ayrıca bu saldırıdan sonra oraya yardıma
giden başka güvenlik güçlerine de saldırıda bulunulmuştur.
Çok vahim tablolar
yaşıyoruz. Terörün Türkiyenin birliğini bozmasına asla
izin vermeyeceğiz. IŞİDin terörü, PKKnın terörü, DHKP-C
her kim olursa olsun hiçbir zaman silahla, terörle kimsenin bir yerlere
varması mümkün değildir.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi
olarak Diyarbakırın Çınar ilçesinde polis merkezine
gerçekleştirilen saldırıda ölen 1i polis 3ü bebek bütün
yurttaşlarımıza Allahtan rahmet diliyoruz, ulusumuza
başsağlığı diliyoruz. Ama bu konuda ortada ciddi bir
zafiyetin olduğu da ortada. Bu konuda Hükûmetin de Meclisimize bilgi
vermesinin elzem olduğunu düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Gök.
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
Diyarbakırın Çınar ilçesindeki saldırıda
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet, millete sabır ve
başsağlığı dilediğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN Biz de
şehit polisimize ve hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet diliyoruz, milletimize
sabır ve başsağlığı diliyoruz.
Sayın Akçay
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
Diyarbakırın Çınar ilçesindeki saldırıyı
kınadığına, hayatını kaybedenlere Allahtan
rahmet, yaralılara şifa dilediğine ve Kıbrıs
Türklerinin lideri Doktor Fazıl Küçükün 32nci ölüm yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dün Diyarbakırın
Çınar ilçesinde Jandarma Komutanlığına uzun namlulu
silahlarla ateş açan PKKlı teröristler, ayrıca, İlçe
Emniyet Müdürlüğüne de bomba yüklü araç, roketatar ve uzun namlulu
silahlarla saldırı düzenlemiştir. Emniyet binasının
yakınlarında bulunan iki katlı müstakil bir ev çökmüş ve
saldırıda, lojmanda kalan 2 polis yakını ile lojmanın
yakınındaki binada meydana gelen göçükte enkaz altında kalan 3
vatandaşımız da hayatını kaybetmiştir. 6sı
polis, 8i de polis yakını olmak üzere -vatandaşlarımızla
birlikte- 43 kişinin de yaralandığını öğrendik.
Enkazdan çıkarılan cansız bedenler arasında 1 bebek ve 1
kadın olduğunu da öğreniyoruz.
Değerli milletvekilleri, terör, savaşın en vahşi ve
en alçak bir türüdür. Terör, bir irade kırma faaliyetidir; terör, Türk
milletinin birliğini ve beraberliğini ve Türkiye Cumhuriyetinin
iradesini kırma faaliyetidir. Burada en önemli görev Hükûmete
düşmektedir. Teröre karşı ancak toplu, kapsamlı ve
kararlı bir mücadeleyle mücadele edilebilir, terör aşılabilir.
Hükûmetten kararlı, tutarlı ve etkili bir mücadele bekliyoruz. Ve
güvenlik zafiyeti de bir an önce giderilmelidir. Bu terör
saldırılarını ve bütün saldırıları
şiddetle kınıyor ve lanetliyorum, hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, yaralılara şifalar
diliyorum.
Yine, bu
vesileyle, değerli milletvekilleri, dün merhum Rauf Denktaşı
andık. Yarın da yine Kıbrıs Türklerinin lideri Doktor
Fazıl Küçükün de ölüm yıl dönümüdür. Fazıl Küçük, genç
yaşlarından itibaren, Kıbrıstaki Türk
varlığının yılmaz bir savunucusudur. Fazıl Küçük,
Kıbrısta bağımsız bir Türk devleti için verdiği
mücadeleyle Türk milletinin zihninde ve gönlünde mümtaz bir yere sahiptir. Onun
düşünce çizgisi, Kıbrıs Türklüğünün bugün içerisinde
bulunduğu bunalım döneminden çıkışın yol haritasıdır
çünkü o, millî meseleler ile kişisel meseleleri birbirine
karıştırmayan bir mücadele ve devlet adamıdır. Onun
kendisine dair şu sözleri, günümüzün devlet yöneticilerine bir ders
niteliğindedir: Toplum arasından naçiz bir fert olarak
katıldığım bu savaşta hissemin bir köylü, bir
şehirli, bir işçi, bir münevverden daha fazla
olmadığına inanıyor ve Ben yaptım, ben ettim. diye
de karşınıza
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sözlerinizi tamamlayınız Sayın Akçay, mikrofonunuzu açıyorum.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
çıkmıyorum.
Bu konuda yapılanları gücüm nispetinde bugünkü ve yarınki
nesillerin gözleri önüne sermeye çalışacağım.
demiştir.
Türklük, vatan,
bayrak, egemenlik ve ezan ülküsünde varoluş mücadelesi veren Fazıl
Küçük, Rauf Denktaş ve nice kahramanları unutmayacağız,
unutturmayacağız. Bu vesileyle, hayatını Kıbrıs
Türklerinin varlığına adamış bu büyük dava ve devlet
adamını bir kez daha rahmet, minnet ve şükranla anıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Akçay.
Sayın Baluken
23.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
Diyarbakırın Çınar ilçesindeki saldırıda
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil
şifa dilediğine ve güvenlikçi savaş politikaları yerine barışı
önceleyen çözüm ve müzakere politikalarına geri dönülmesi
çağrısını yinelediğine ilişkin
açıklaması
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; uzun süredir çözüm masasının devrilmesi
ve ülkemizin içerisine girmiş olduğu çatışma ve savaş
süreciyle ilgili, maalesef, son derece acılı bir süreçten geçiyoruz.
Gün geçmiyor ki gelen ölüm haberleriyle birlikte yüreğimiz yanmasın,
her gün gelen acı haberlerle bütün toplum olarak sarsılmayalım.
Maalesef, uzun süredir bu
konuda yapılan bütün çağrılara rağmen hâlâ devam eden bir
çatışma, kaos ve savaş sürecinin acı sonuçlarını
bütün ülke olarak, bütün toplum olarak çekmeye devam ediyoruz. Diyarbakır,
Sur, Cizre ve Silopide yaşanan ölümlerin acısı yüreğimizi
kanatıyorken, Sultanahmette patlayan bombayla birlikte
yaşamını yitiren misafir yurttaşların acısı
yüreğimizde duruyorken dün de Diyarbakırın Çınar
ilçesinden gelen bir saldırı haberi ve bunun sonucunda yaşanan
can kayıplarıyla ilgili, maalesef, yeni bir acıyla hepimiz
sarsıldık. Dün, Çınar ilçesinde meydana gelen
saldırıda aralarında çocukların da bulunduğu, 6
yurttaşın hayatını kaybettiği, 40a yakın
yurttaşın da yaralandığı bilgisi hepimizi derinden
üzmüştür, derinden sarsmıştır. En başta,
yaşamını yitiren bütün yurttaşlara Allahtan rahmet, tüm
halkımıza başsağlığı ve yaralılara da
acil şifalar diliyoruz.
Biz, özellikle bu süreç
boyunca, kadın ve çocuklar başta olmak üzere, sivillerin
yaşamını yitirdiği bütün eylemlerle ilgili Halkların
Demokratik Partisi olarak tutumumuzu net olarak ifade ettik. Hiçbir eylemin,
hiçbir saldırının, hiçbir konseptin, hiçbir güvenlikçi
politikanın kadın, çocuk, bebek ölümlerine neden olmaması
gerektiğini; bu konuda ortaya çıkacak sonuçlar itibarıyla ölenin
ya da öldürenin kimliğine bakmaksızın, HDP olarak, ilkesel
olarak kınayan ve kabul edilemez bulan bir tavır içerisinde
olduğumuzu defalarca ifade ettik, bugün de bu ilkesel tutumumuzu yeniden
burada ifade etmek istiyoruz. Bu yaşanan sorunların tamamıyla
ilgili burada hamaset söylemleriyle ajitasyon yapmak yerine rasyonel bir
akılla çözüm bulmak zorundayız.
Buradaki tüm sayın
milletvekillerine, üç haftadır cenazesini hastanede bekleten bir
anlayışı teşhir etmeye
çalıştığımız Miray bebeğin durumunu da bir
kez daha hatırlatmak istiyorum. Yirmi bir gün önce katledilen 3 aylık
Miray bebeğin
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi
tamamlayınız, mikrofonunuzu açıyorum Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır)
cenazesi hâlâ Cizre Devlet Hastanesinde gömülmeyi
bekliyor, hâlâ, ailesi bu yaşanan ayıpla ilgili siyaset kurumundan,
Meclisten bir çözüm bekliyor.
Bütün görüş belirten
milletvekillerinin görüşlerine saygı duymakla birlikte, bebek ve
çocuk ölümleriyle ilgili, öldürenin ve ölenin kimliğine bakmaksızın
ilkesel bir tutum içerisinde olmamız gerektiğini tekrar
hatırlatıyor, Miray bebeğin yaşamış olduğu
bu insanlık suçuna karşı da bütün Meclise duyarlılık
çağrısı yapıyorum. Bugün yaşanan tüm sorunların
çözümünün müzakere ve barışta olduğunu, daha fazla
acının yaşanmaması gerektiğini, kanın kanla
yıkanmasının bu ülkeye yapılabilecek en büyük felaket
olduğunu bir kez daha hatırlatmak; güvenlikçi savaş
politikaları yerine, barışı önceleyen çözüm ve müzakere
politikalarına geri dönülmesi çağrısını yinelemek
istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Baluken.
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Cizre
Devlet Hastanesinde defnedilmeyi bekleyen Miray bebeğe Allahtan rahmet,
ailesine sabır ve başsağlığı dilediğine
ilişkin konuşması
BAŞKAN Ben de Miray
bebeğe Allahtan rahmet, ailesine sabır ve
başsağlığı diliyorum.
Sayın Bostancı,
buyurun efendim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakırın
Çınar ilçesindeki saldırıyı kınadığına,
bu tür terörist girişimlerinin amacının barış
değil, kan ve şiddet üzerinden insanları birbirine düşman
kılmak olduğuna ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
13 Ocak Çarşamba gece
yarısı 23.40ta Diyarbakır Çınarda polis lojmanlarına
ve karakola gerçekleştirilen bir terörist saldırı neticesinde,
polis memuru Mehmet Şenol Çiftçi şehit olmuş, 1i polis
eşi, 1i polis çocuğu, 3ü sivil vatandaş, toplam 6 kişi bu
terörist saldırı neticesinde hayatını kaybetmiştir. 39
kişi yaralanmış; yaralananlardan 25inin sivil vatandaş,
4ünün polis eşi, 4ünün polis çocuğu, 6sının ise polis memuru
olduğu tespit edilmiştir. Ölen 6 kişiden 1i 6 aylık bir
bebektir, 1i 1 yaşında bir bebektir, bir diğeri de 5
yaşında bir çocuktur.
Tabii, bu terör
saldırısını şiddetle kınar ve telin ederken terör
marifetiyle herhangi bir netice alınamayacağının,
geçmişteki terörist saldırılarla netice almak isteyen ve buna
ulaşamayan sayısız örnek varken tekrar tekrar aynı yöntemle
bir yere ulaşılamayacağının açık bir şekilde
görüldüğünün altını çizmek isterim öncelikle.
Türkiye'de
demokratik zeminler, hak arama yolları açıktır. Her kim ne
istiyor, ne söylemek istiyor, ne tür teklif ortaya koymak istiyor ise siyaseten
bu mecralarda sesini yükseltebilir, halka fikirlerini anlatabilir, meşru
bir biçimde bunun mücadelesini verebilir. Bu yollar açıkken çeşitli
gerekçelerle asli amaçlar saklanarak terör marifetiyle insanları birbirine
düşman kılıp bu düşmanlıktan bir etnik kimlik ve
bilinç çıkartmak isteyen, üstelik bunu yaparken o etnik bilinç ve
kimliği özel bir politik ve ideolojik kimlik biçiminde tasavvur edip ona
uymayan aynı etnik kimlikten insanlara karşı da, en başta
onlara karşı da düşmanca davranan bir politik, gayrimeşru
terörist organizasyonla karşı karşıyayız.
Bunların derdinin, bu terörist girişimlerin derdinin çözüm
olmadığını, barış olmadığını,
bu ülkenin birliği olmadığını; bunların kan ve
şiddet üzerinden insanları birbirine düşman kılarak, fay
hatları oluşturarak, uçurumlar oluşturarak, halkları
birbirine düşman ederek, bunun için de kanı ve şiddeti
kullanarak bir rüyanın peşinden gittiklerini söylemek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Bostancı, mikrofonunuzu açıyorum, sözlerinizi tamamlayınız
lütfen.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Ne yazık ki 18, 20, 22 yaşındaki gençler bilinçleri,
kafaları yıkanarak bu yola kanalize edilmekte, onların
hayatları kirli bir politik ideoloji tarafından teslim
alınıp hem öldürürken hem de ölürken kullanılmak
istenmektedirler. Biz, bu ülkede hiçbir ölümden memnun olmayız, bu ülkenin
bütün insanlarını kucaklamak isteriz. Topluma ve devlete
karşı terörist saldırıları gerçekleştirenlere
elbette devlet meşru bir biçimde gereken cevabı verecektir ama
öfkeyle, kinle değil, mecbur kaldığı için verecektir ve
devletin asli görevi muhakkak, beyinleri yıkanan, kullanılan, öne
sürülen, ölümlerinden bile istifade edilmek istenen bu çocukların mümkünse
hayatta kalmalarını temin etmektir.
Doğuda, güneydoğuda
teröre karşı mücadeleyi sürdüren o asil güvenlik görevlilerini;
düşmanca davranmayan, sadece meydan okumaya karşı elinde
başka hiçbir imkân kalmadığında devletin meşru şiddetine
başvurmak durumunda olan, onun dışında da o insanları,
her kesimi mümkünse yakalayıp hukukun karşısına
çıkarmak temelli bir anlayışla bu mücadeleyi veren o asil
insanları alınlarından öpüyorum, saygılarımı
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Bostancı.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Aile Bütünlüğünü Olumsuz
Etkileyen Unsurlar ile Boşanma Olaylarının
Araştırılması ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi İçin
Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonunun başkan, başkan vekili, sözcü
ve kâtip seçimine ilişkin bir tezkeresi vardır, okutuyorum:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- (10/2, 7, 8,
9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/441)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Komisyonumuz, başkan,
başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimi için 14/1/2016 Perşembe günü
saat 13.00'te toplanmış ve kullanılan 13 adet oy
pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda adları ve
soyadları yazılı üyeler karşılarında gösterilen
oyu alarak, İç Tüzükün 24üncü maddesi uyarınca başkan,
başkan vekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Necdet
Ünüvar
Adana
Komisyon
Geçici Başkanı
Başkan:
Ayşe Keşir Düzce (12) Oy
Başkan
Vekili: Bayram Özçelik Burdur (10) Oy
Sözcü: Ali Özkaya Afyonkarahisar (10) Oy
Kâtip: Emine Yavuz Gözgeç Bursa (11)
Oy
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve 21 milletvekilinin,
başta Ankara katliamı olmak üzere IŞİD terör örgütü
tarafından yapılan saldırıların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/60)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
IŞİD
adlı terör örgütü, Suriye'deki kaos ortamını
değerlendirerek özellikle son üç yılda burada örgütlenmesini
genişletmiş ve Türkiyeyle sınır güvenliğindeki
boşluğu da fırsat bularak buradan kendisine gerek lojistik
destek gerekse örgüt elemanı sağlamıştır. Şubat
2013'te Cilvegözü ve Mayıs 2013'te Reyhanlı patlaması, 2014'te
Niğde'de meydana gelen saldırı, 6 Haziran 2015'te
Diyarbakır'da gerçekleştirilen canlı bomba eylemi ve 20
Temmuz'da Suruç'taki bombalı saldırıda hayatını
kaybeden ve yaralanan yurttaşlarımızın acısı
henüz dinmemiş ve toplumsal etkisi sürmekte iken 10 Ekim 2015'te meslek
örgütleri tarafından düzenlenen barış mitingine IŞİD
adlı terör örgütü tarafından saldırı düzenlenmiş ve
102 yurttaşımız hayatını kaybetmiştir.
Adana'da MİT'e ait
olduğu belirtilen ve insani yardım maddesi
taşıdığı iddia edilen tırların emniyet
güçleri tarafından durdurulması sonrasında IŞİD'e
silah ve ekipman desteği sağlandığına yönelik
kamuoyunda ciddi endişe oluşmuştur. Bu örgütün ortaya
çıkış ve örgütlenme sürecinde AKP hükûmetleri tarafından
net biçimde terör örgütü olarak kabul edilmemesi, dünya kamuoyu başta
olmak üzere geniş çevrelerde Türkiye'nin IŞİD'e destek
verdiği izlenimini doğurmuştur. Hükûmet yetkilileri ve hatta
Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından bu gruba yönelik öfkeli
topluluk gibi sempatik görünümlü tanımlamalar bu algıyı daha da
güçlendirmiştir.
Yargıtay tarafından
verilen bir kararda, IŞİD adlı örgütün Türkiye tarafından
resmî olarak terör örgütü kabul edildiğine dair bir veri
bulunmadığından, bu örgütle ilgili İçişleri
Bakanlığından bilgi istenmesi gerekli görülmüş, yakın
tarihli bir başka kararda ise Yargıtay tarafından IŞİD
terör örgütü olarak kabul edilerek hüküm tesis edilmiştir. Bu farklı
tutumlar, Türkiye'nin resmî organlarca alınan IŞİD Türkiye
Örgütüne ilişkin bir kararın bulunmamasından kaynaklanmaktadır.
Türkiye'nin bu konuda hâlihazırda attığı tek adım,
BM'nin terör örgütlerinin mal varlıklarına ilişkin
uyguladığı tedbirlerin Türkiye tarafından da
uygulanması noktasından ibarettir.
Reyhanlı, Cilvegözü,
Niğde, Diyarbakır ve Suruç saldırılarının
ardından bu olaylar yeterince araştırılmamış,
sorumluluğu bulunan kamu görevlileri hakkında işlem
yapılmamış ve yeni saldırıların meydana gelmesi
önlenememiştir. IŞİD adlı örgüt Adıyaman, Ankara,
Gaziantep, Kilis gibi illerimiz başta olmak üzere Türkiye genelinde
örgütlenmektedir. 20 Temmuz Suruç patlamasının ardından CHP
Grubu tarafından TBMM'ye verilen araştırma komisyonu
kurulmasına ilişkin önergemiz reddedilmiş ve bunun üzerine
milletvekillerimiz tarafından oluşturulan komisyon, Diyarbakır
ve Suruç patlamalarını gerçekleştiren canlı bombaların
Adıyaman nüfusuna kayıtlı olmasından hareketle bu ilde
incelemede bulunmuştur. Burada tarafımızdan
gerçekleştirilen araştırmada hiçbir istihbarat birikimimiz ve
donanımımız olmamasına karşın, bizim çıplak
gözle gözlemleyebildiğimiz örgüt faaliyetleri, yıllardır emniyet
ve istihbarat birimlerinin yanı başında sürdürülmesine
karşın görmezden gelinmiştir.
Gerçekleştirilen
katliamların ardından yeterince araştırılma
yapılmamasının yeni katliamların önlenememesi sonucunu
doğurduğu bir gerçektir. Reyhanlı araştırılsa
Niğde, Niğde araştırılsa Diyarbakır,
Diyarbakır araştırılsa Suruç katliamının
engellenebileceği, Suruç katliamının ardından yeterince
üzerine gidilmediği ve TBMM tarafından buna karşı tutum
alınmadığı için Ankara katliamı gibi tüm toplumu
derinden sarsan hain bir saldırıyla karşı karşıya
kalındığı kamuoyunca kabul edilmektedir.
Tüm bu nedenlerle, TBMM'nin,
IŞİD terör örgütüne karşı bir tutum alarak bu örgütün
gerçekleştirdiği katliamları araştırması
elzemdir. Bu durumdan hareketle, başta Ankara katliamı olmak üzere
IŞİD terör örgütü tarafından yapılan
saldırıların araştırılarak, IŞİD terör
örgütüne Türkiye'den katılım kanallarının tespit edilmesi,
bu kanalların coğrafi, sosyolojik, ekonomik nedenlerinin ortaya
çıkarılması, böylelikle IŞİD ile mücadelede etkin bir
yol haritasının belirlenerek gerekli tedbirlerin alınması
amacıyla Anayasanın 98inci ve İç Tüzükün 104üncü ve 105inci
maddelerine göre Meclis araştırması komisyonu
kurulmasını arz ve teklif ederiz.
1) Veli
Ağbaba (Malatya)
2) Özgür Özel (Manisa)
3) Mustafa
Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
4) Mahmut
Tanal (İstanbul)
5) Kadim
Durmaz (Tokat)
6) Özcan Purçu
(İzmir)
7) Ceyhun
İrgil (Bursa)
8) Candan
Yüceer (Tekirdağ)
9) Erdin
Bircan (Edirne)
10)
Barış Yarkadaş (İstanbul)
11) Aydın
Uslupehlivan (Adana)
12) Namık
Havutça (Balıkesir)
13) Ahmet
Akın (Balıkesir)
14) Hüseyin
Yıldız (Aydın)
15) Erkan
Aydın (Bursa)
16) Gürsel
Erol (Tunceli)
17) Gülay
Yedekci (İstanbul)
18) Ali Haydar
Hakverdi (Ankara)
19) Zeynel
Emre (İstanbul)
20) Onursal
Adıgüzel (İstanbul)
21) Didem
Engin (İstanbul)
22) Melike
Basmacı (Denizli)
2.- Manisa Milletvekili Özgür Özel ve 20 milletvekilinin,
Esedullah Timi adı verilen bir yapılanmanın olup
olmadığının ve böyle bir yapılanma var ise kimler
tarafından, hangi gerekçelerle kurulduğunun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/61)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Diyarbakır'ın
Bismil ve Silvan ilçesinde uygulanan sokağa çıkma yasağı
sonrası duvarlara yazılan, "Esedullah Timi" imzalı
"Türkün gücünü göreceksiniz.", "Kanımız aksa da zafer
İslam'ındır.", "Allah (CC) her şeye yeter."
yazıları kamuoyunun gündemine gelmiş ve tartışma yaratmıştır.
Operasyonların
ardından ortaya çıkan ve ev, okul ve camilerin duvarlarına
yazılan "Esedullah timleri burada." şeklindeki
yazıların kimler tarafından, hangi saiklerle
yazıldığına ilişkin belirsizlik devam ederken,
İçişleri Bakanlığı tarafından da Silvan'da
duvarlara yazılan "Türk'ün gücünü göreceksiniz.", "Devlet
geldi." ve "Esedullah Timi" gibi yazılar hakkında
inceleme başlatıldığı bilgisi basında yer
almıştır.
Ancak, bölge
halkı operasyonları yapanların devletin bilinen güvenlik
güçlerinden farklı; sakallı, IŞİD görünümlü, Arapça ve
Azerice konuşan özel bir birim olduğundan söz etmekte ve bu özel
birimin tekbir getirerek halka saldırdığını, nefret
dolu olduklarını, işkence ve şiddet
uyguladıklarını ifade etmektedirler.
Bugüne kadar bu
timin kimler olduğuna dair herhangi bir somut veri ortaya
çıkmadığı gibi, bölgedeki devlet yetkililerinin de böyle
bir timin var olup olmadığı konusunda Bizlerin de sözü
geçmiyor, kontrolümüzde olmayan güçler var. şeklinde yanıtlar
verdikleri iddia edilmektedir.
Bölgede
operasyonlar sırasında yaşanan sivil ölümlerle birlikte
operasyonların ardından gün yüzüne çıkan "Esedullah
Timi" imzalı yazılarla birlikte aydınlatılması
gereken çok fazla husus olduğu açıktır.
Tüm bu
nedenlerle, ülkemizde "Esedullah Timi" ismi verilen herhangi özel bir
yapılanma olup olmadığının, böyle bir yapılanma
var ise bu yapılanmanın kimler tarafından hangi gerekçelerle
kurulduğunun tespit edilmesi ve bir hukuk devletinde Esedullah Timi gibi
bir yapılanmanın varlığının mülki amirler ve güvenlik
güçlerinin zafiyet ya da ihmalinden kaynaklanıp
kaynaklanmadığının araştırılarak gerekli
tedbirlerin alınması amacıyla Anayasanın 98inci ve
İç Tüzükün 104 ve 105inci maddelerine göre Meclis
araştırması komisyonu Kurulmasını arz ve teklif
ederiz.
1)
Özgür Özel (Manisa)
2)
Hüseyin Yıldız (Aydın)
3)
Mahmut Tanal (İstanbul)
4)
Ahmet Akın (Balıkesir)
5)
Özcan Purçu (İzmir)
6)
Kadim Durmaz (Tokat)
7)
Erdin Bircan (Edirne)
8)
Erkan Aydın (Bursa)
9)
Ceyhun İrgil (Bursa)
10)
Barış Yarkadaş (İstanbul)
11)
Aydın Uslupehlivan (Adana)
12)
Namık Havutça (Balıkesir)
13)
Gülay Yedekci (İstanbul)
14)
Candan Yüceer (Tekirdağ)
15)
Sibel Özdemir (İstanbul)
16)
Ali Haydar Hakverdi (Ankara)
17)
Zeynel Emre (İstanbul)
18)
Gürsel Erol (Tunceli)
19)
Onursal Adıgüzel (İstanbul)
20)
Didem Engin (İstanbul)
21)
Melike Basmacı (Denizli)
3.- Edirne
Milletvekili Erdin Bircan ve 20 milletvekilinin, Ergene Nehrini kirleten
kaynakların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/62)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ergene Nehri
Havzasında Edirne'nin Uzunköprü, Havsa, Süloğlu, Meriç;
Kırklareli'nin Lüleburgaz, Babaeski, Vize, Pınarhisar, Pehlivanköy ve
Kofçaz; Tekirdağ'ın Çorlu, Çerkezköy, Malkara, Hayrabolu, Saray,
Muratlı, Ergene ve Kapaklı ilçeleri bulunmaktadır.
Ergene Nehri,
Trakya bölgesinde çiftçilerin yaklaşık olarak 300 bin dekarlık
1inci, 2nci ve 3üncü sınıf tarım alanlarının
beslendiği en önemli akarsudur. Bir dönem Trakya tarımsal
sulamasının simgesi olan Ergene, bugün ülkemizdeki nehir
kirliliğinin sembolü olmuştur. Ergene'nin kirliliği bu yüzden
tüm Trakya'nın en büyük sorunudur.
Tekirdağın Saray
ilçesi Yıldız Dağlarından berrak doğan Ergene Nehri,
ilk 15 kilometrede canlı barındırırken 15'inci kilometreden
sonra sanayi atıklarıyla bir anda simsiyah akmaya başlayarak
hiçbir canlının yaşamadığı bir nehir hâlini
almaktadır. Ulaş'tan itibaren zehir saçan nehir, çevresindeki
doğa ve canlılara da zarar vermektedir. Nehir 4üncü derece kirli su
hâlini almıştır. Nehir ağır metaller ve zararlı
birçok bileşeni barındırmaktadır. Durum o kadar vahimdir ki
normalde 0,1-0,2 olması gereken arsenik oranı, Uzunköprü
lokasyonundan alınan su örneğinde 20,8 miligram olarak tespit
edilmektedir.
Yapılan
araştırmalar, Ergene Nehri çevresinde yaşayanların kansere
yakalanma oranının nehre yakın yaşamayanlara göre 3 kat
fazla olduğunu ortaya koymaktadır.
Trakya Üniversitesi Tıp
Fakültesi Üroloji Ana Bilim Dalı eski öğretim üyesi Prof. Dr. Osman
İnci ve ekibi tarafından hayata geçirilen üç farklı bilimsel
araştırmaya göre, Ergene Nehri çevresi ile Trakya'nın
farklı bölgelerinde yaşayan 196 tümörlü hastadan alınan kan,
tümör ve normal dokularında yapılan testler sonucunda nehir
yakınında yaşayanların değerlerinde normal kanser
hastalarından 3 kat fazla kanserojen kadmiyum maddesi tespit
edilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre kurşun,
bakır ve çinkonun tümörsüz dokularda bile yüksek çıkması, Ergene
çevresinde yaşayanların uzun süreli ağır metale maruz
kaldıklarını ortaya koymaktadır.
TBMM 22nci Yasama Döneminde
kurulan Meclis Araştırması Komisyonu da nehrin temizlenmesi
konusunda tespitlerde bulunmasına rağmen, nehrin temizlenmesi
konusunda bir aşama katedilememiştir.
AKP Hükûmetinin on üç yıldır
Ergene'nin temizlenmesine dönük verdiği sözlerin hiçbiri
tutulmamıştır. Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu,
2011'den önce "Bizim hedefimiz 2014 yılında Ergene Nehri'ni
temiz bir hâle getirmek." demiştir. Aynı yıl daha sonra
"Biz Haliç'i temizlemişiz, Ergene bizim için çocuk
oyuncağı." diyen Bakan Eroğlu, 2015 yılında
Ergene'nin tertemiz akacağını ve kendisinin Ergene'de
yüzeceğini iddia etmiştir. Sağlık Bakanı Mehmet
Müezzinoğlu da 2013 yılında yaptığı
açıklamada "İnşallah, iki yıl sonra hep birlikte Ergene'de
balık tutacağız." demiştir. Verilen sözlere
rağmen, Ergene, sanayi tesisleri tarafından kirletilmeye devam
etmektedir.
Bununla birlikte,
Ergene'nin temizlenmesi için çare olarak ilan edilen Marmara Denizine
yapılacak derin deşarjla Ergenenin suyunun temizlenmesi projesine,
başta konunun uzmanları olmak üzere, birçok tepki vardır.
Projenin açık ve net olmaması, Ergene'nin suyunun derin deşarjla
Marmara'ya verildikten sonra kuruma riskiyle karşı karşıya
olması, Marmara Denizinin daha da kirlenmesi ile tüm ekosistemin
bozulması gibi birçok çekince uzmanlar tarafından ifade edilmektedir.
Ergene Nehrini kirleten kaynakların tespiti ve
kapatılması ile nehrin bilimsel yöntemlerle temizlenmesi
amacıyla Anayasamızın 98inci maddesi, İç Tüzükümüzün 104
ve 105inci maddeleri gereğince bir araştırma komisyonu
kurularak konunun tüm boyutlarıyla
araştırılmasını saygılarımızla arz
ederiz.
1) Erdin Bircan (Edirne)
2) Erkan Aydın (Bursa)
3) Mahmut Tanal (İstanbul)
4) Özcan Purçu (İzmir)
5) Sibel Özdemir (İstanbul)
6) Ceyhun İrgil (Bursa)
7) Candan Yüceer (Tekirdağ)
8) Kadim Durmaz (Tokat)
9) Barış Yarkadaş (İstanbul)
10) Aydın Uslupehlivan (Adana)
11) Hüseyin Yıldız (Aydın)
12) Ahmet Akın (Balıkesir)
13) Namık Havutça (Balıkesir)
14) Ömer Fethi Gürer (Niğde)
15) Gülay Yedekci (İstanbul)
16) Ali Haydar Hakverdi (Ankara)
17) Zeynel Emre (İstanbul)
18) Gürsel Erol (Tunceli)
19) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
20) Didem Engin (İstanbul)
21) Melike Basmacı (Denizli)
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, 14/1/2016 tarihinde İstanbul Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demir ve arkadaşları tarafından,
eğitimcilere ve akademisyenlere yönelik artan baskı ve tehditler ile
ifade özgürlüğü başta olmak üzere eğitimcilerin temel
haklarına yönelik ihlallerin araştırılması
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 14 Ocak 2016 Perşembe günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
14/1/2016
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 14/1/2016 Perşembe günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Diyarbakır
HDP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
14 Ocak 2016
tarihinde İstanbul Milletvekili Sayın Filiz Kerestecioğlu ve
arkadaşları tarafından verilen (601 sıra numaralı),
eğitimcilere ve akademisyenlere yönelik artan baskı ve tehditler ile
ifade özgürlüğü başta olmak üzere eğitimcilerin temel
haklarına yönelik ihlallerin araştırılması
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 14/1/2016 Perşembe
günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı
tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin lehinde ve aleyhinde olmak üzere ikişer sayın milletvekiline söz
vereceğim.
Önerinin
lehinde Filiz Kerestecioğlu, İstanbul Milletvekili.
Buyurun
Sayın Kerestecioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakikadır.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; öncelikle, bugün Diyarbakırda
hayatını kaybeden başta çocuklar olmak üzere bütün
insanlarımızın yakınlarına
başsağlığı, yaralılara da şifalar diliyorum.
Bugün,
okunduğu gibi, özellikle eğitimcilere ve akademisyenlere yönelik
artan baskılar nedeniyle verilen bir araştırma önergesi için söz
aldım. Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına
alınmış olan ifade özgürlüğü hakkını kullanan
akademisyenler ve kamu emekçileri ciddi bir baskıya maruz kalıyorlar
ve sadece can güvenlikleri değil aynı zamanda iş güvenceleri de
baskı altında ve bununla ilgili derin endişe duyuyorlar.
Örneğin,
12-13 Ekimde KESKten, Kamu Emekçileri Sendikalarından üyeler Ankara
katliamında kaybettikleri dostları, arkadaşları için,
onların yasını tutmak ve sorumluları protesto etmek için
greve çıkmışlardı. Aynı şekilde bir
baskıyı o zaman da yaşamışlardı; disiplin
soruşturmaları açıldı haklarında, disiplin
cezaları verildi ve okunan basın metinleri gerekçe gösterilerek
üyeler hakkında adli işlem başlatıldı.
Yine, 29 Aralıkta kamu
emekçileri sokağa çıkma yasaklarının olduğu bölgelerde
yaşam hakkı başta olmak üzere temel hakların ihlal
edilmesine, eğitim, sağlık dâhil tüm kamu hizmetlerinin askıya
alınmasına karşı bir günlük iş bırakma eylemi
yaptılar ve hemen ardından valiliklere gönderilen eğitim
hakkını engelleyici eylemler konulu talimatla greve katılan
eğitimcilerin bilgileri istendi ve şimdi aynı şekilde tüm
kamu emekçileri üzerinde çok ciddi bir baskı var. Onlara karşı
yürütülen soruşturmalar Anayasa ve ILOnun 87, 98 numaralı
Sözleşmeleriyle güvence altına alınan, ceza hukukuyla da korunan
grev hakkını açıkça çiğnemekte. Yöneticiler tarafından
verilen kararlar ise tamamen siyasi kararlar.
Bu kamu emekçilerine yönelik
idari baskılar yoğunlaşırken bir yandan da Vine Politik,
Polis Memurları Dayanışma Grubu gibi sosyal medya
platformları aracılığıyla, barış talebinde
bulunan bu kamu çalışanlarının bilgileri teşhir
ediliyor. Öğretmenler, psikologlar, sağlıkçılar, partimizi
destekleyen iletiler paylaşan insanlar, yalnızca barış
talebinde bulundukları için terör örgütü propagandası yapmakla
suçlanıyorlar. Üstelik hedef gösterilen eğitimciler fiilî
saldırılara maruz kalıyor ve görev yaptıkları ilçeleri
terk etmek zorunda kalıyorlar. Artık barış sözü,
gerçekten, sadece terör örgütü propagandası yapmak için yeterli bir söz
hâline geldi.
Beni, gecenin bir
yarısında aradılar Balıkesir Dursunbey ilçesinden. Bu durum
gerçekten vahim arkadaşlar yani bununla ilgili ciddi tedbirler
alınması, bir şeyler yapılması lazım. Tabii,
özellikle iktidarda olan partinin milletvekillerine sesleniyorum.
Balıkesir Dursunbeyde önce okul müdürü olarak görev yapan Ali Kürşat
Özgüler ile aynı ilçede öğretmenlik yapan Çilem Seda Erdoğanın
sosyal medyada teşhir edilmelerinin ardından -ki, bir gün içerisinde
940 paylaşım yapılıyor, bayağı linç
girişimine yönelik paylaşım yapılıyor bu kişiler
ardından- Ali Kürşat Özgülerin evinin etrafı 25-30 kişilik
bir grup tarafından sarılıyor.
Biraz sessiz olabilir
misiniz, dikkatim dağılıyor çünkü, kusura bakmazsanız.
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) Tamam.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen hatibi dinleyelim efendim.
MEHMET METİNER
(İstanbul) Sayın Başkan, bir not iletiyoruz birbirimize, mahzuru
yoksa.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Arkada da olabilir.
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) Siz konuşmanıza devam edin.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Edemedim ama kesildi, o yüzden.
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) Dinliyoruz biz sizi.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Umarım.
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Sayın milletvekilim, böyle bir usul yok yani. Rica
ediyorum
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) Böyle bir şey yok yani.
BAŞKAN Devam edin
efendim, Sayın Kerestecioğlu
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Ben Başkan Beye
söylüyorum. Tamam.
BAŞKAN Lütfen
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Biz ilkokul çocuğu değiliz.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Değiliz de bazen öyle
davranılabiliyor maalesef.
BAŞKAN Değerli
milletvekilleri
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Sizin
BAŞKAN Bir saniye
Sayın Kerestecioğlu.
Hatibin sükûnet istemesi en
doğal hakkıdır, buna saygı gösterelim efendim.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Evet yani.
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Sayın Başkanım, burası ilkokul
değil.
BAŞKAN Lütfen
Sayın Külünk
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) İlkokul değil, rica ediyorum.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Bir dakika da süre
isteyeceğim.
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Genel Kurula hatip hitap edebilir.
Buyurun.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Ben sizin Buyurun. demenizle
buyuracak değilim. Kulağımın dibinde konuşuyorsunuz, o
nedenle sessiz olmanızı gayet kibar bir şekilde rica ettim.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, rica ediyorum
Buyurun Sayın Kerestecioğlu,
siz devam edin.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Kaba bir üslup da
kullanmadım, tekrar etmeyin.
MEHMET METİNER
(İstanbul) Burada bir kasıt yok.
BAŞKAN Siz devam edin
efendim.
MEHMET METİNER
(İstanbul) Abartmanıza gerek yok ya, bir kasıt yok.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Abartan sizsiniz, Buyurun.
diyorsunuz, ilkokul çocuğu diyorsunuz. Ben herhangi bir şey
söylemedim, sadece Dikkatim dağılıyor. dedim, başka da
bir şey söylemedim.
BAŞKAN Sayın
Kerestecioğlu, siz devam edin efendim. Siz devam edin.
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) Filiz Hanım, konuşmanıza devam edin.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Ben özellikle insanların,
eğitimcilerin yaşam hakkıyla ilgili bir şeye dikkat çekmek
istedim ve özellikle de sizlerin dikkatinizi çekmek istedim. Çünkü bununla
ilgili önlem alacak olanlar biz değiliz.
Gecenin bir vaktinde
Balıkesir Dursunbeyden çok genç bir kadın öğretmen arıyor
ve evine eşyalarını bırakarak ilçeyi terk etmek zorunda
kaldığını ifade ediyor. Bununla ilgili herhâlde sizler bir
şey yapacaksınız. O yüzden dinlemek önemlidir.
Üstelik, tüm
vatandaşların, sadece bu öğretmenimizin değil, yaşam,
barınma haklarını korumakla yükümlü olan kamu emekçilerine
yönelik linç girişimleri başlatanlar hakkında gerekli bilgileri
cumhuriyet savcısına bildirmek
Soruşturmayı yürütmekle
görevli olan ilçe emniyet yetkilileri ve kaymakamlığa başvuru
yaptığında bu öğretmenler, kendilerinin dilekçeleri
işleme dahi alınmıyor, Almakta tereddüt ediyoruz. deniyor ve
ondan sonrasında da kalkıp Peki, siz ilçeyi terk etmemizi
istiyorsunuz ama bizim güvenliğimizi, can güvenliğimizi
sağlayabilecek misiniz? dediklerinde Hayır, bunun garantisini
veremeyiz deniyor. Bakanla konuşuyor kaymakamlık ve bakanlık
diyor ki kendilerine: Eğer bütün öğretmenlere biz görev
değişikliği yaparsak o zaman o illerde, ilçelerde kim
eğitim verecek? Bunun üzerine, işte, Can güvenliğimizi
sağlayabilecek misiniz? diye sorduklarında da Hayır, bunun
garantisini veremiyoruz. deniyor. Yani bir ülkede eğitim yapılmaya
çalışılıyor. Eğer gerçekten bir suç varsa onunla
ilgili soruşturma açarsınız, yaparsınız ama sosyal
medyadan teşhir etmek, hedef göstermek, o insanların, kalkıp da
eşyalarını dahi alamadan gencecik öğretmenlerin o
okullardan ve ilçelerden uzaklaşmak zorunda kalmalarına sebep olmak
gerçekten ciddi bir sorumluluktur ve bunu özellikle hatırlatmaya
çalışıyorum.
Binlerce öğretmenin
hizmet içi eğitim adı altında ilçelerden
çıkarıldığı, sağlık emekçilerinin
öldürüldüğü ve tüm kamu hizmetlerinin yeniden dizayn edildiği
çatışma ortamında da kamu emekçilerinden âdeta her şeyi
görmezden gelmeleri bekleniyor. Bugünkü icraatlar, bana, açıkçası, 12
Eylül Döneminde yaklaşık 5 bin kamu görevlisinin 1402 sayılı
Sıkıyönetim Kanunuyla işlerinden olmasını
hatırlatıyor. 1402likler arasında üniversite görevlilerinin
yanı sıra ilkokul öğretmenleri, tiyatrocular gibi pek çok kamu
görevlisi vardı. Ne kadar manidar değil mi? Bugün de
Cumhurbaşkanı aynı hafta içinde bir yandan Kamuda görev
yapanlar süratle ayıklansınlar. derken bir yandan da devletin
vatandaşlarına uyguladığı şiddete son vermesini
talep eden bir barış çağrısı yayınlayan
akademisyenlerden ağza alınmayacak sıfatlarla bahsedebiliyor.
Bugün komutanlara yetki vermeye dahi gerek yok, 12 Eylülde komutanlara yetki
vermek gerekiyordu, buna dahi gerek yok; Cumhurbaşkanının iki
dudağının arasından çıkan bir talimatla tüm
üniversitelerin rektörleri, akademisyenler hakkında soruşturma
başlatabiliyor, akademisyenlerin siyasi bir konuda fikir beyan etmelerine
YÖK de müdahale edebiliyor.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Terörü desteklemek siyasi bir konu mudur?
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - YÖK bir fikir suçları
mahkemesi mi arkadaşlar? YÖK nasıl müdahale edebilir? Üstelik, sadece
fikir beyan etmekle de kalmıyor, Üniversitelerarası Kurulu ve
rektörleri de bu konuda göreve çağıracağını söylüyor.
Bu kadar keyfî, sınırsız bir müdahale ancak askerî darbe
rejimlerinde olur. Cumhurbaşkanının açıklamasının
ardından, atanan rektörler art arda bildiride imzası olan
akademisyenleri nefretle kınadıklarını bildiren mesajlar
yayınlıyorlar. Abdullah Gül Üniversitesi Rektörü, Profesör Doktor
Bülent Tanjunun istifasını isteyecek kadar ileri gidiyor. Dün,
aynı şekilde, Maltepe Üniversitesinden arandım, Maltepe
Üniversitesindeki akademisyenler de kendilerine şöyle iletildiğini
söylüyorlar: Ya istifa edin ya emekliliği gelenler emekli olsun ya da
soruşturma açacağız hakkınızda.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Ya da terörü desteklemesinler.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Böylesine açıkça bir destek.
Hamasetle bir yere
varamayız. Terör diye her şeyin adı, ben IŞİDi bile
terör diye adlandırmıyorum. Gerçekten, kalkıp, terörün ne
olduğunu, öncelikle, umarım bir gün bu Mecliste herkes birbirine
Kimin bebeğini kim öldürdü?, Kim terörist? suçlaması yapmadan
konuşabiliriz.
AHMET HAMDİ ÇAMLI
(İstanbul) IŞİD de terörist değil mi?
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) İşte, ancak bana böyle
cevap verebilirsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AHMET HAMDİ ÇAMLI
(İstanbul) Nasıl cevap verelim yani IŞİDi terör olarak
algılamıyorsunuz!
BAŞKAN Sayın
Kerestecioğlu, kaybettiğiniz süreyi telafi etmek için size iki dakika
daha süre veriyorum efendim.
Buyurun.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Atatürk Üniversitesi Rektörü
yaptığı açıklamada şöyle diyor: İnsanın
olduğu her yerde farklı düşünceler olabilir ama düşünce
ayrı bir olay, devlete karşı çıkmak ayrı olaydır.
Üniversite rektörü bunu söyleyen. Atatürk Üniversitesinde herkes
düşüncesini özgürce söyleyebilir ama devlete karşı gelemez.
Devlet olmazsa üniversite de olmayacaktır.
Bakın, elimizde resmen
bir cadı avı listesi var ki zamanında söylenen o
cadıların şifacılar olduğunu sonradan tarih bize
öğretti.
Aynı şekilde
onlarca üniversite imzacı akademisyenler hakkında soruşturma
açacağını söylüyor. Açıkça ilan etmeyenler de demin
dediğim gibi iki seçenek koyuyor: İstifa edin ya da emekli olun.
Şimdi, bir yandan devlet
Mccarthycilik oynarken öte yandan da, aynı biçimde, akademisyenleri
birtakım suç örgütü liderleri de hedef tahtasına oturtuyor. Sedat
Peker Oluk oluk kan akıtacağız, akan kanlarınızla
duş alacağız. deme cüretinde bulunabiliyor. Aylardır
sadece fikir açıklayanlar için her türlü talimatı verenler, bu
şekilde şiddete çağrı yapan kişiyle ilgili tek bir
açıklamada bulunmadılar, sizin sıralarınızdan da tek
bir açıklama gelmedi maalesef. Ve bir başka merak konusu, gerçekten,
talimatsız hareket eden savcılar kaldı mı, bunu merak
ediyorum, bunun dışında da Sedat Pekerin söyledikleri
birilerinin iç sesi ve o yüzden mi dokunulmuyor? Sizler de bununla ilgili bir
şey söyleyecek misiniz?
Günümüz
demokratik hukuk devletlerinde en çok önem verilen hakların
başında ifade özgürlüğü gelir. Bunun için devlet gerekli güvenli
ortamı sağlamak zorundadır, bunu yerine getirmek
zorundadır.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
İfade özgürlüğü var da terör özgürlüğü yok.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Ben konuşmama son verirken
özellikle sizlere bir hususu belirtmek isterim. Bugün birçok kişinin
söylediği gibi, Ayşe öğretmen benim arkadaşlar, Ayşe
öğretmen hepimiziz ve bunun için gerçekten gerekenler yapılmalı,
ifade özgürlüğünün garantisi sağlanmalı.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) O
akademisyenler talimatı nereden aldı?
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kerestecioğlu.
Önerinin aleyhinde Kamil
Aydın, Erzurum Milletvekili.
Buyurun Sayın
Aydın. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
KAMİL AYDIN (Erzurum)
Saygıdeğer Başkan, değerli milletvekilleri; ilgili önerinin
aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Milliyetçi Hareket Partisi
adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, dünkü elim saldırıda kaybettiğimiz
şehitlerimize Allahtan rahmet, kederli ailelerine de
başsağlığı diliyorum. Türk milletinin de
başı sağ olsun diyoruz.
Evet, bir ilk daha
gerçekleşti, bugüne kadar terör örgütünün ısrarla kabul etmediği
bu bebek katilliği de artık tescil edilmiş bulunmaktadır.
Bunu artık burada
Milliyetçi hareket Partisi bunu mütemadiyen söylüyordu
ama bugün maalesef
Dün, yavrularımızı da hedef alarak, masum
uykusunda uyuyan bebeklerimizi de hedef alacak kadar canileşen bir olaya
tanıklık ettik. Bir başka
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Önceden de öldürdüler.
KAMİL AYDIN (Devamla)
Biz her zaman söylüyorduk. Size bunu söylüyorum: Bebek katili diye söyleyin,
korkmayın söyleyin. Katil katildir.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Yok yok, önceden de bebek öldürdüler ya!
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara)
Sana destek çıkıyor, Önceden de öyleydi. diyor, yanlış
anlaşılmasın.
KAMİL AYDIN (Devamla)
Evet öyleydi, biz onu söylüyoruz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Niye itiraz ediyorsunuz?
KAMİL AYDIN (Devamla)
Etmiyorum efendim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sen
niye itiraz ediyorsun?
KAMİL AYDIN (Devamla)
Söyleyin, rahat söyleyin, bizimle beraber.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Ya Önceden de öldürdüler. diyorum!
KAMİL AYDIN (Devamla)
Şimdi bakın, lütfen, zamanımı çalmaya
çalışmayın, bir şeyler anlatacağım.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen hatibi dinleyelim efendim.
KAMİL
AYDIN (Devamla) Efendim, diğer önemli bir şey de yine çok idealize
ettiğimiz, zaman zaman referanslarımızı hep verdiğimiz
Batıyla ilgili bir şeyi, yine dün yaşanan bir olayı da aynı
şekilde kınıyorum. Bakın, sahile vurmuş bir bebek,
değil mi, Aylan bebeğimizdi, hepimiz sahiplendik çünkü hepimiz
ebeveyniz, anneyiz, babayız. Ama bizler milyonlarca Suriyeli göçmeni
bağrımıza basarken onlar geçmişte uyguladıkları
gibi
Yurt dışı seyahatleri yapan bütün
arkadaşlarımız bilir, geçmişte uçaklara binerken daha uçak
inmeden ilaçlanırdı uçaklar; nerede ise tırnak, diş
muayenesi bile yaparlardı. Bu idealize ettiğimiz, hep örnek
aldığımız, 400 de imzanın atıldığı
bu Batı
Dün Charlie Hebdonun bir karikatürü yayımlandı,
dikkatinize sunmak istiyorum. O karikatürde Aylan bebeği ima ederek
koşan bir çocuk, bir bayanı kovalayan bir çocuk
Almanyadaki o
yılbaşı gecesi yaşanan taciz olaylarına atfen Kim
bu? diyor. Diyor ki: İşte bu Aylan bebeğin büyümüş hâli.
Gelecekte bunlar burada böyle tacizci olacaklar. Bunu da kınıyorum.
Bu bir entelektüel tavırdır aynı zamanda.
Şimdi,
efendim, gelelim bu 1.128 aydınımsı, sözde aydın ya da
Gramscinin deyimiyle organik aydın müsveddelerinin ifade ettiği
şeylere. Bunlar sadece bilgi teknisyenleridir, aydın değildir.
Bunlar sadece belirli ideolojinin mahkûmlarıdır, onların sesleri
olurlar.
Efendim,
demokrasi ile anarşiyi ayıran ince bir çizgi vardır. Demokrasi
kurallı yaşama rejimidir. Değerli milletvekilleri, anarşi
ise kural tanımaz, özgürlükler ister, özgürlüklerden bahseder demokrasi
gibi. Ama en büyük ayırıcı çizgi; biri kurallı yaşama
rejimidir, biri kural tanımaz. İşte kural tanımayan
anarşi; kaosu, kargaşayı, işi bir adım ileri götürerek
silahlı teröre dönüştürerek öldürür, katleder, yok eder. Bugün ülkemizin
çok güzide bir bölgesinde yaşanan budur. Orada bir terör olayı
vardır.
Peki,
aydın, entelektüel kimdir? Âcizane, felsefe sözlüğüne entelektüel
sorumluluğu yazmaya çalışan bir kardeşiniz olarak, bir de
Entelektüel Yabancılar ve Ölümcül Kimlikler diye bir çalışmam
var, ondan biraz da esinlenerek bir iki şey söyleyeceğim partim
adına.
Efendim, entelektüellik,
aydınlık ya da eskilerin ifadesiyle münevver olmak, mesleğimiz
ne olursa olsun
Profesyonelce yaptığımız mesleklerimiz
vardır ama bir de, bunun dışında, toplumu yönlendirme,
bilgilendirme, aydınlatma görevi üstlenmektir aydınlık,
entelektüellik. Meslek ne olursa olsun; akademisyen olabilirsiniz, doktor
olabilirsiniz, hemşire olabilirsiniz ama aynı zamanda entelektüel bir
tavır da takınabilirsiniz çünkü böyle bir toplumsal sorumluluk
vardır. Bunu yaparken profesyonel olamazsınız, amatör ruhla
hareket etmek zorundasınız. Peki, o zaman ölçünüz ne olacak? Ölçümüz
şu olacak: Hak ve hakikati her yerde, her şartta söylemek olacak;
haksızlığı ifade etmek olacak; birilerinin sözcüsü olmamak
olacak; Edward Saidin ifadesiyle -entelektüelliğin
kuramcısıdır kendisi- gerekirse yabancı olmaktır,
sürgün olmaktır, marjinal olmaktır, bir yerin yerlisi olmamaktır
ama bir grubun, bir terör örgütünün, bir yapının güdümüne girmemektir
entelektüel olmak, aydın olmak.
İşte, bu
özellikleri taşıyıp taşımadıklarına bakarak
bir yorumlamada bulunmak istiyorum. Efendim, güneydoğuda bir terör
fırtınası yaşanmaktadır. Katil örgüt, sürekli
yaşlı-genç, bebek, efendim, öğrenci ayrımı yapmadan,
bay-bayan, kadın-erkek ayrımı yapmadan yine bütün terör
olaylarına devam etmektedir. Hâlbuki burada, efendim, o Boğaziçinde,
o Bebekte, o Nişantaşında, o güzel manzaralar eşliğinde
ya da Avrupa başkentlerinde, aynı mekânlarda, dikkat ederseniz,
imzaların gelme yoğunluğu oralarda.
Efendim, geçmişte de bu
entelektüel tavır vardı, bu yapay entelektüellik, bu bilgi
teknisyenliği. Zap Suyuna ağıt yakarlardı geçmişte,
biraz da, efendim, manzaranın ve aldıkları alkolün de etkisiyle
şiirler, serenatlar, ağıtlar dizilirdi.
Hiç unutmuyorum,
yaşadığım bir örneği vereceğim. Ben Doğu
Anadoluda şartları ağır bir üniversitede akademisyenlik
yaptım. Ama yurt dışında da çok kalifiye, çok kalite
Bugün
imzaların bazılarının geldiği üniversitelerde de bulundum,
ikinci master ve doktoramı da orada yaptım ama bir Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı olarak, bir Türk evladı olarak, aynen Aziz
Sancar gibi, hiçbir zaman ülkeme, ilkelerime, ülkülerime, vatanıma ihanet
etmedim, edenlerin de hep karşısında durdum. (MHP sıralarından
alkışlar) Nasıl durdum biliyor musunuz, burada, söyleyen
değil, söyletene de vebal yükleyerek ifade etmek istiyorum. Dönemin
rektörlerini uyardık -biri de zatımuhterem, şu anda burada yok,
Kırıkkale Üniversitesi rektörümüzdü- Efendim, yurt dışına
öğrenci gönderiyorsunuz ama geliyorlar, burada ilgili bilim
dallarıyla ilgili hiçbir faaliyetleri yok, tamamen bölücü mihrakların
güdümüne girip Türkiye aleyhine birtakım faaliyetlerde bulunuyorlar.
dedik, dikkate alınmadık.
Bu ağıtları
yakanlara, bugün bu imzayı atanlardan bazılarına böyle bilimsel
bazı etkinliklerde söylediklerimiz oldu. Şunu dedim: Evet, Doğu
Anadolu, Güneydoğu Anadolu gerçekten her anlamda eksikleri olan, doğa
şartları ağır, iklim şartları ağır,
imkânlar dâhilinde birtakım eksikleri olan bir bölge. Akademik olarak da
eksikleri vardı. Lütfedin de o sırça köşklerinizden gelin, Kenan
Evren gibi bir diktatörün zorlamasıyla olmasın, madem bu kadar
idealistsiniz, bu kadar entelektüel bir birikiminiz var, gelin, buradaki
üniversitelere gönüllü olarak katkıda bulunun. Ama hiçbiri gelmedi, sözde
kaldı. Ricky Martin in Mardin. diye bir bildiri verip gittiler.
Şimdi, bunu buradan
haykırıyorum, yüce Meclisten, Türk milletinin önünde, bizi
izleyenlere de söylüyorum, akademisyen arkadaşları da
uyarıyorum: Arkadaşlar, Erol Güngörün ifade ettiği gibi,
aydın olmak bilgi ve belgeye, araştırmaya dayalı
olmaktır. Başka bir aydınımız Yusuf Has Hacip -bunu
artık belleteceğiz inşallah, okuyacağız hep beraber,
okutacağız, bakanlarımıza da okutacağız inşallah-
o bilge insan diyor ki: Aydın, münevver, toplum içerisinde, halk
içerisinde yüreğini avucuna alıp hakkı söyleyen, hakkı
savunan insandır. İşte, benim anladığım
aydın budur, benim tavrım, aydın tavrım budur.
Şimdi, Batıda
örneklerimiz var, biraz önce Fransayı örnek verdim. Efendim, Amerikada
bir sürü think tank grupları var ve onların adlarına
çeşitli söylemlerin altyapısını oluşturan
entelektüelimsi tipler var. İşte, Chomsky de onlardan bir tanesi. Çok
iyi tanırım çünkü ben de bir dil bilimciyim, o da bir dil bilimci.
Gerçekten profesyonel mesleğine, bilimsel yönüne diyecek bir şeyimiz
yok, özellikle uygulamalı dil bilimde çok yetkindir ama nedense kendi
ülkesindeki -biraz önce konuşmacı da zikretti- cadı avlarıyla
ilgili fazla bir aktivitesi yok. Efendim, William Bush 1991de Iraka operasyon
kararı aldığında Biz Irakı özgürleştirmeye
gidiyoruz. diyerek
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KAMİL AYDIN (Devamla) -
Irakı bu hâle sokanlara söyleyecek iki lafı olmazken, bugün bilmediği,
görmediği, tanımadığı, bilimsel bir
araştırma dahi yapmadığı bir olay hakkında ahkâm
kesmektedir. Bunları biz nefretle kınıyoruz Milliyetçi Hareket
Partisi olarak. Artık, Türkiye Cumhuriyeti devletinin Aziz Sancarlar gibi
aydın, münevver insanlara ihtiyacı vardır. Bakın, onlar
yalılarda büyüyüp, Bogaziçi gibi üniversitelerde Anadoluda kurulacak bir
üniversiteye -vakıayla konuşuyorum- Orası şarktır,
orada üniversite olmaz. diyenlerin bugün güneydoğuda
yaşadığımız bu terör olayları hakkında
söyleyecek hiçbir sözleri olamaz. Ya oradan vazgeçecekler, gelip orada bizimle
beraber yaşayacaklar ya da Aziz Sancar gibi dürüst davranacaklar.
Anadolunun bağrından kopmuş, ilim irfan adına gitmiş
ve inanın, evi yok, banyo yapacak imkânı yok, laboratuvarında yangın
hortumuyla duşunu alan bir bilim adamı, bir aydın. Münevver
olmak en önemli şiarınız olmalı diyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Aydın.
Önerinin lehinde Levent Gök,
Ankara Milletvekili.
Buyurun Sayın Gök. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama
başlarken önceki gün Sultanahmette gerçekleştirilen, IŞİD
terör örgütü tarafından patlatılan bombayla -yabancı uyruklu
turistlerin hayatını kaybettiği olayda- hayatını
kaybeden herkese ve dün Diyarbakırın Çınar ilçesinde bir
emniyet merkezimize düzenlenen bombalı saldırıda, 3ü bebek, 6
yurttaşımızın hayatını kaybetmesi nedeniyle,
bütün ölen yurttaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum.
İçimiz bir kez daha
dağlandı değerli milletvekilleri. Ne oluyor, Türkiye nereye
gidiyor? Türkiyenin her gün bir köşesinden acı haberler gelecek diye
artık gözümüze uyku girmiyor. Böyle bir tabloyu Türkiye taşıyamaz
değerli milletvekilleri. Böyle bir tablo taşınabilir bir tablo
olmaktan çıkmıştır ve artık Türkiyede bütün kavramlar
da birbirine girmiştir. Aslında, bu kavramların birbirine
girmesinin nedeni de iktidarın ikircikli tavırlarıdır.
İktidarın -dönemsel ve konjonktürel tavırları- zamanı
geldiğinde çözüm süreci diye adlandırdığı süreçle
ilgili adımları atarken ki tavırları farklıdır,
Artık çözüm süreci buzdolabında. dediği zamandan sonraki
tavırları farklıdır. İktidarın
yaklaşımına göre bir bakarsanız çözüm süreci diye
adlandırdığı dönemde, o gün, o sürece destek veren bütün
bilim adamları iyidir ama sürecin bozulduğu andan itibaren O süreç
yürüsün. diyen herkes iktidarın karşısındadır. Tam
bir ikircikli durumdur. Hemen çözüm sürecinin -yanında olunduğu iyi
günlerde- yanında olanlar taltif edilir, akil adamlar sayılır,
iktidar tarafından kollanır ama süreç değiştiğinde bu
sefer saflar değişmiştir, artık terörist muamelesi
görülmeye başlanır. Kimdir terörist? Nasıl bu kadar ucuzca
laflar sarf edebiliyoruz?
Bakın
değerli arkadaşlarım, bu iktidarın
cevaplandırması gereken temel bir soru var. Bu iktidar dört yıl
önce çözüm süreci diye bir süreç başlattı mı?
Başlattı. Bunu önceki seçim kampanyalarınızda billboardlara
taşıdınız mı? Taşıdınız. Ne diyor
burada? Çözüm süreci başladı, anaların gözyaşı
dindi.
Değerli
milletvekilleri, iktidar çözüm sürecini kimle başlattı? Kimle
başlatmıştır, kritik soru bu.
AHMET
HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Milletle, milletle!
LEVENT GÖK
(Devamla) Buna cevap verebiliyor musunuz? Biz veriyoruz. İktidar çözüm
sürecini PKKyla başlatmıştır.
BÜLENT TURAN
(Çanakkale) Yapma Başkanım, sen bari yapma!
LEVENT GÖK
(Devamla) Ve Osloda görüşmeler yapılmıştır. Osloda
görüşmeler yapıldığı zaman Böyle bir görüşme
varsa şerefsizdir. denilmesinden daha sonra Çözüm süreci
başladı, anaların gözyaşı dindi. noktasına
gelinmiştir. O zaman iktidara destek olan herkes korunmuş, çözüm
süreci her yerde anlatılır olmuş ama Cumhuriyet Halk Partisi o
günlerde tarihî çağrısını yapmıştır.
Bakın, bu işin çözüm yeri Meclistir. Bu devasa sorunun çözüm yeri
Meclistir. Meşru ortamda görüşmemiz gerekir, toplumsal mutabakat
kurmamız gerekir, komisyon kurmamız gerekir ve bu komisyon bir ortak
akıl heyeti üretmelidir ve her şey herkesin gözü önünde
olmalıdır, veremeyeceğiniz angajmanlara girmeyin.
denilmiştir. O zaman Cumhuriyet Halk Partisinin bu tarihî
uyarısı elin tersiyle itilmiştir ve gelinen süreçte bir yandan
çözüm sürecinin lağvedildiği günlere gelinmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, bir bildiri savaşları var.
İşte, bu, Hükûmetin ikircikli tavırlarından dolayı.
Yani, çözüm süreci olduğu zaman
Yine, AKPli milletvekillerine soruyorum:
2013 Nevruzunda ve 2015 Nevruzunda Diyarbakır Meydanında kimin
bildirisi okunmuştur? Hükûmetin gözetiminde, kollamasında,
himayesinde kimin bildirisi okunmuştur 2013 Nevruz ve 2015 Nevruzunda?
Değerli
arkadaşlarım, bugün siz herkesi, kendinize karşı olan
herkesi terörist diye suçluyorsunuz. 2013 Nevruzunda ve 2015 Nevruzunda,
sevgili yurttaşlarım, Diyarbakır Meydanında Hükûmetin
himayesinde Abdullah Öcalanın bildirisi okunmuştur. Kimdir terörist
sizce, kimdir?
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Bildiriyi okutan!
LEVENT GÖK (Devamla)
Nereden nereye geliyorsunuz? Bakın, bu, tam bir ikircikli tavır.
Milyonlar toplanıyor, Hükûmet devrede, naklen
yayınlanmıştır değerli arkadaşlarım,
bunların hepsi. Bunları yaşadık, değil mi?
Bunları yaşadık.
Şimdi, böyle bir
tabloda, yine işler iyi gittiği zaman, yine bir AKP billboardu:
Olağanüstü hâl kalktı. Baskılar bitti. Köyümde özgürce
yaşıyorum. Öyle mi! Aynen bu, olağanüstü hâl kalkmış.
Değerli
arkadaşlarım, işte bu ikircikli tavırlarınızdan
dolayı -tam beş ay önceki afişinizdir bu- şu anda,
Türkiyede, tam 1,5 milyon insanın yaşadığı yerde
âdeta sıkıyönetim var -ilan edilmemiş- olağanüstü hâl var.
Nasıl geldiniz bu tabloya? Nasıl oldu bu tablo? Terör
Terörün her
türlüsüne karşıyız, lanetliyoruz. Adını koyarak,
amasız. Cumhuriyet Halk Partisi, PKK terörüne de, IŞİD terörüne
de, DHKP-C terörüne de ayrımsız karşıdır. Peki,
PKKyla görüşme yaptığınız zamanı nasıl
açıklayacaksınız? Açıklayamazsınız. (CHP
sıralarından alkışlar) Böyle bir girdap içerisinde
kıvranıp duruyorsunuz. İşinize geldiği zaman çözüm
süreci makbul ve iyi ama sizin konjonktürünüz bozulduğu zaman bu süreç
yanlış, bu sürece destek verenlere terörist gibi bir yafta
yapıştırıyorsunuz. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak ifade
özgürlüğünün tam anlamıyla teröre karşı olmasını
destekliyoruz. İfade özgürlüğü terörü destekleyemez, ifade
özgürlüğü yaşam hakkını savunmak durumundadır. O nedenle,
inandırıcı olmanın yolu her koşulda yaşam
hakkını savunmak ve teröre karşı olmaktır. Bu
bakımdan, teröre karşı olunduğu ve özgürlüklerin önünü
açtığı müddetçe biz ifade özgürlüğünün
yanındayız. Ancak iktidarın bu haksız ve yanlış
uygulamaları Türkiyeye ne yazık ki zor günler yaşatmaya devam
ediyor.
Biz
çağrımızı yineliyoruz. Bakın, biz bugünkü tabloyu 7
Haziran seçimlerinden sonra hemen fark ettik. 7 Haziran seçimleri olduktan
hemen sonra Suruçta 33 kişi hayatını kaybetti patlayan
bombayla, Ceylânpınarda 1 asker öldürüldü ve Viranşehirde 2 polis
bir gece ansızın enselerinden vurularak öldürüldü. Derhâl Meclisi
olağanüstü toplantıya çağırdık. Durumun vahametinin
hemen fotoğrafını çektik, işin kötü
gidişatını gördük. Baktık ki ülkenin doğu ve
güneydoğusu silah deposuna dönmüş, IŞİD, PKK burada cirit
atıyorlar, bu tablonun fotoğrafını çekelim dedik, Meclisi
olağanüstü toplantıya çağırdık tam 29 Temmuzda
değerli arkadaşlarım. O zaman Meclis tatildeydi, olağanüstü
toplantı çağrımızı yaptık, Meclisi
çağırdık ve gelin, teröre karşı beraber olalım
dedik, bu sorunu ancak böyle çözebiliriz. Adını o gün koyduk,
tespitimizi o gün yaptık, Türkiye'nin iyiye gitmeyeceğini o gün
gördük. İktidarın birtakım şeyleri elinden
kaçırdığını, doğu ve güneydoğuda otoriteyi
elinden yitirdiğini gördük, bu tablonun biz fotoğrafını
çektik. Meclis olarak bütün partiler, 4 parti bir arada olalım, teröre
karşı beraber olalım dedik arkadaşlar.
Bunu tekrar söylüyoruz, bu
yaşamsal bir konu, bunu siyasi parti çekişmesi yapmayı da uygun
görmüyorum. Yaşanılan gerçekleri anlattıktan sonra bu
çağrımızı yineliyoruz. Gelin, lütfen, bu konuda hep beraber
kafa yoralım. Türkiye kutuplaşmaya doğru gidiyor, Türkiyede
nefret söylemi, insanların birbirini incitici sözlerin olduğu bir
döneme doğru gidiyor. Cumhurbaşkanı işin içine giriyor,
Başbakan bir yerde, akademisyenler bir tarafta, bunları bir
toparlamamız gerekiyor. Türkiye'nin bu terörden çıkışı
ancak birlik hâlinde olmamızla mümkündür. Bunu defalarca söylüyoruz.
Birbirimizi kırdırmadan, birbirimizi anlayarak ama terörü önleyerek
ülke bütünlüğünü sağlamak durumundayız. Masum insanların,
Emniyet görevlilerimizin, askerlerimizin, polislerimizin her gün ölümüne
seyirci kalamayız. Bakın, doğu ve güneydoğuda bir yandan
askerler ölüyor, bir yandan polisler ölüyor, masum insanlar da ölüyor. 58 bebek
ölmüş değerli arkadaşlarım şu ana kadar doğu ve
güneydoğuda, yazıktır, günahtır. Diğer ölen sivil
yurttaşlarımızı, o sayıyı söylemiyorum, güvenlik
güçlerimizin sayısını söylemiyorum. Yani, bebekler ölmesin diyorsak,
analar gözyaşı dökmesin diyorsak beraber olmak durumundayız. Biz
elimizi uzatıyoruz. Bu konuda Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bugün
gelinen noktada yaşadığımız terör belasına
karşı Cumhuriyet Halk Partisinin yine önerisi tarihidir. Bu
çağrımızı yineleyerek sözlerime son vermek istiyorum.
Teröre karşı, Mecliste tek yumruk olabilmek için Cumhuriyet Halk
Partisi herkesi göreve davet ediyor diyor, hepinizi sevgiyle saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Gök.
Önerinin aleyhinde Ertan
Aydın, Ankara Milletvekili.
Buyurun Sayın
Aydın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
ERTAN AYDIN (Ankara)
Sayın Başkan, değerli heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Burada ilgili önergenin
aleyhinde konuşma yapmak için bulunmaktayım. Öncelikle, dün gece PKK
terör örgütü tarafından Diyarbakır Çınarda bir emniyet
lojmanına yönelik bomba yüklü araçla yapılan saldırıyı
lanetliyorum. Ölenlere rahmet, yakınlarına
başsağlığı, yaralılara acil şifalar
diliyorum. Yine, evvelsi gün, İstanbul Sultanahmetteki IŞİD
terör saldırısı dolayısıyla ölen yabancı uyruklu
vatandaşlara Allahtan rahmet diliyorum, yakınlarına
başsağlığı diliyorum.
Amasız ve lakinsiz bir
şekilde, her tür dinden, ideolojiden arındırılmış
bir şekilde terör terördür ve terörü her şekilde lanetlemek
gerektiğini savunuyorum.
Düşünce özgürlüğü
akademisyenler için solunan hava, içilen su kadar önemlidir arkadaşlar.
Yükseköğrenim kurumları kamu yararı için vardır. Kamu
yararı, bireylerin toplumdaki temel haklarının kabul edilmesini
gerektirir. Temel haklar, herhangi bir engelleme olmadan gerçeğin
araştırılmasını ve açıkça ifade edilmesini içerir
fakat bununla sınırlı değildir. Bu nedenle, öğretim üyelerinin,
akademik özgürlüğün sağlanması ve korunması konusunda sorumluluk
sahibi olmaları gerekmektedir. Yani burada özgürlüklerle, akademik
özgürlüklerle akademik sorumluluklar arasında güçlü bir ilişki
vardır ve öğretim üyelerinin de bu ilişkinin farkında
olmaları gerekmektedir.
AK PARTİ hükûmetleri
ekonomik, politik ve toplumsal kazanımlarla birlikte, akademik özgürlük
konusunda da örnek teşkil eden bir yaklaşım sergilemektedir.
2002den bu yana yaptığımız çalışmalar ortada,
bunları detaylandırmayacağım, vaktimiz de çok
sınırlı ama hepinizin malumu, işte, üniversite sayısının
artmasından, 76 üniversite sayısından 193e çıkarmaktan
tutun da öğretim üyesi sayısının 76 binden 191 bine
yükseltilmesine kadar, üniversitelere yönelik yapılan ödeneklerin 8 katına
çıkarılmasına kadar devrim niteliğinde, çok büyük
çalışmalar yapıldı yükseköğretim ve akademi
anlamında.
Son dönemde yaşanan
gelişmelere rağmen, öğretim üyeleri ve öğrenciler darbe
döneminde hazırlanmış bir kanunun gölgesinde hizmet
vermektedirler. Bu kanunu değiştirmek için anlamlı çaba sarf
eden ve bununla ilgili büyük mücadele yürüten yine AK PARTİnin kendisi.
Biz, YÖK Kanununun da darbe döneminden kalma unsurlarının
arındırılıp üniversiteleri özgür bir ortama
kavuşturmak istiyoruz.
Akademik özgürlüğü ülke
çapında yaşanan reform ve demokratikleşme sürecinden ayrı
bir şekilde değerlendirmek mümkün değildir. AK PARTİyle
birlikte son yıllarda girilen normalleşme sürecinin bir kültür ve
zihniyet değişikliğini de beraberinde getirmediğini
maalesef yayımlanan akademisyenler bildirisinde gördük.
Arkadaşlar, bildiriyi okuduğunuzda
inanın Kandilden mi, üniversiteden mi
yazıldığını anlamakta güçlük çekiyorsunuz. Bunu bir
özgürlük bildirisi, metni olarak değerlendirmek kesinlikle konuyu
saptırmak anlamına geliyor, olsa olsa bu bir şiddet övgüsü,
terör şakşakçılığıdır. Birçok konuyla ilgili
bugüne kadar akademisyenler arasında, akademik dünyada bildiriler
yayımlandı, farklı farklı bildiriler ki bir
kısmına ben de bir akademisyen olarak geçmişte imza
atmışımdır ve bunlar kamuoyunda belli etkiler
uyandırdı ama ilk defa bir bildiri bu kadar gündeme oturdu ve hem
Sayın Başbakanımızın hem
Cumhurbaşkanımızın gündemindeydi. Neden bu kadar gündemde
peki bu bildiri, buna biraz bakmak gerekir. Çünkü ilk defa bu kadar ortalama
bir insan vicdanını, toplum vicdanını ve adalet duygusunu rencide
eden, zedeleyen bir bildiriyle karşı karşıyayız.
Bırakın akademik kriterleri sıradan bir insani kriterle bile
yazılamayacak dengesizlikte ve adaletsizlikte bir bildiri.
Ben de bir akademisyen olarak
belirtmek isterim ki bir bildirinin akademik bir çerçevede
değerlendirilmesini istiyorsanız onun asgari akademik kriterlere
uygun olarak yazılması gerekmektedir. Terör örgütü PKKnın öz
yönetim adına hendek kazarak başlattığı
çatışmalardan, hendek dolayısıyla yaşanan tüm
sorunlardan söz ediyor bildiri ama ne PKK ne de hendek kelimesi geçiyor ne
ilginçtir ki. Bunun ben akademik ahlakla bağdaşır yanı
bulunmadığını düşünüyorum.
Burada devlete çok yoğun
bir yüklenme var, devleti şiddetin kaynağı olarak
gösterildiği. Oysaki biz Hükûmet olarak ve devlet olarak 12
yaşındaki Fıratı, 15 yaşındaki Yasini, 9
yaşındaki Elifi ve daha dün gece Diyarbakır Çınarda 5
yaşındaki İremi ve 1 yaşındaki Ecrini katledenlerle
mücadele ediyoruz. Bu mücadeleyi katliam ve kıyım olarak
niteleyenlere devleti ve güvenlik güçlerini değil, insanlıktan
çıkmakta olan vicdanlarını sorgulamaya davet ediyorum. Burada
açıkça insanlıktan çıkmak üzere diyorum çünkü bu bildiriyi
kaleme alanlar, PKKnın hendek savaşını bitirmesini talep
etmiyor ama devletten sokağa çıkma yasağını
kaldırmasını istiyor. PKKdan gelen insan hakları
ihlallerinden hiç söz etmiyor ama devletin operasyonları hemen bitirmesini
talep ediyor. Bu ülkenin 78 milyonunun hissiyatını zerre
yansıtmayan, tek taraflı, tekçi ve dogmatik bir metni bir akademisyen
olarak hicapla karşıladığımı belirtmek isterim.
Daha evvelki metinlerde, ki
PKK orijinli metinlerde, Kandil orijinli metinlerde taraflardan bahsedilirdi
hatırlarsanız arkadaşlar, taraflar denirdi. Yahu bu metinde
taraflar diye bir şey yok, tek bir taraftan bahsediyor devlet
tarafı ve bütün yüklenmeyi devlet tarafına yapmış durumda.
İnanın Kandil yapsa, KCK yapsa bu kadar adaletsiz, dengesiz bir metin
çıkaramazdı.
Vaktim
azaldığı için geçiştiriyorum. Sadece terör örgütü
PKKnın dilini ve taleplerini deklare ettiğiniz bir bildiri
sonrasında hangi devlet kabul eder sizi bağımsız gözlemci
olarak? Çünkü şunu iddia ediyorlar: Bizi bağımsız gözlemci
olarak niteleyin. Akademisyenlerin topluma yabancılaştıklarına
ilişkin çokça tezler vardır. Demin MHPden Sayın Hatip de
açıklamalarda bulundu, güzel yorumlarda bulundu. Akademisyenlerin yabancılaştığı,
topluma uzak kaldığı, buna ilişkin eleştiriler kimi
zaman dozu fazladır, ben de akademisyenken biraz haksızca bulurdum
ama ben bir akademisyen grubunun topluma bu kadar yabancılaştığı
bir vaka daha görmedim. Bu kadar toplumdan soyut, toplumdan ayrı
düşünen, tümüyle fildişi kulesine çekilmiş ve tek taraflı
bir ideolojik metne nasıl imza attılar, bunu hayretle karşıladım.
Buradan
aslında bir çağrıda bulunmak istiyorum: Bu bildiriyi,
muhtemelen, tam manasıyla okumadan, birtakım mahalle
baskısı altında kalarak imzalayan akademisyenler olmuştur
çünkü orada yurt dışından bazı güçlü akademisyen isimleri
de bir şekilde ikna edip o bildiriye imza attırmışlar.
Gelin, elinizi vicdanlarınıza koyun, vicdanınızın
sesini dinleyin ve bu bildiriye attığınız imzadan kendinizi
çekin diyorum çünkü tarih ve millet bu bildirideki ifadeleri ve sizin bu
imzalarınızı unutmayacak. Tarih karşısında mahkûm
olmamak için, kendi akademik özgürlüklerinizi ve vicdanınızı hür
ve bağımsız tutabilmek için bu kara lekeden kendinizi
sıyırmanız lazım. İnanın bunu bir devletçi söylem
gereği kullanmıyorum. Bir akademisyen olarak geçmişte özgürlükler
losyonuna yıllardır çalıştım, bir siyaset bilimciyim
ama bu artık gerçekten ortalama bir akademik düzeyin çok çok altında.
İnanın, sanki bir terör örgütünün kaleme aldığı bir
bildirinin zorla akademisyenlere dayatılarak imzalatılmış
gibi bir içeriğe sahip. Yani bu utançtan, bu tutarsızlıktan
kendilerini kurtarmalarını ve akademik yetkinliklerini,
özerkliklerini ispat etmeleri gerekmektedir. Bu, tarihe karşı
gerçekten büyük bir sorumluluktur.
Demin,
yaşam hakkından bahsediliyordu burada; akademisyenlerin,
öğretmenlerin yaşam hakkından. Yıllardır Kürt ve Türk
halkının yaşam hakkını yok eden, gasbeden, terörize
eden bir örgüte tek kelime laf etmeyeceksiniz, gelip devletin terörle
mücadelesini büyük bir insanlık suçu gibi, büyük bir terör gibi lanse
edeceksiniz. Kusura bakmayın da bunu artık ortalama hiçbir insani
duruş kabul edemez.
Ben bu duygu ve
düşüncelerimle sözlerime son verirken hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Aydın.
Öneriyi oylarınıza
sunuyorum
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Karar yeter sayısı istiyoruz Başkanım.
BAŞKAN Karar yeter
sayısı istenmiş olduğundan öneri oylamasında karar
yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.01
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
16.16
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER
: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Zihni AÇBA (Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 28inci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Halkların Demokratik
Partisi grubu önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Öneriyi kabul edenler
Etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Gündemin Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ile 35 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
ile Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ile 35
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/414,2/338)
(S. Sayısı: 60) (x)
BAŞKAN Komisyon?
Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Geçen birleşimde birinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştı.
Şimdi ikinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm 11 ila
21inci maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölümde gruplar
ve şahısları adına söz isteyen milletvekillerimize söz
vereceğim.
Gruplar adına ilk söz,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mustafa Kalaycı, Konya
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA
KALAYCI (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Yine bir torba düzenleme,
yine mesnetsiz ve temelsiz bir temel kanun uygulaması. AKP, bu ucube
uygulamayı verdiği onca söze de rağmen pişkince
sürdürmektedir. AKP bir türlü torbadan vazgeçmemektedir yani durmak yok, torba
doldurmaya devam!
Bu tasarıda asgari ücret
artışı dolayısıyla işverenlere gelen yükün
hafifletilmesine yönelik düzenleme de yer almaktadır. Buna göre,
işverenlerin 2015 yılının aynı ayında
bildirdiği aylık 2.550 lira ve altında ücret alan sigortalı
sayısını geçmemek üzere bu yıl cari aya ilişkin
bildirilen sigortalılarla ilgili primlerin aylık 100 liralık
tutarının hazinece karşılanması öngörülmektedir.
Ekonomimizin rekabet gücünün
olumsuz etkilenmemesi, kayıt dışı istihdama ve işçi
çıkarmalarına neden olunmaması bakımından asgari ücret
artışından gelen yüksek maliyetin hafifletilmesi yaklaşımını
Milliyetçi Hareket Partisi olarak önemsiyor ve destekliyoruz ancak verilecek
desteğin kapsamı ve içeriği eksik ve yetersiz olup uygulamada
birçok sorunla karşı karşıya kalınacağı
şimdiden görünmektedir.
Asgari ücretin işverene
toplam maliyetinde yüzde 29,3 oranında 439 liralık artış
söz konusu olup bunun 100 liralık kısmı hazinece
karşılanacaktır. 100 liralık desteğe rağmen en
düşük ücretin işveren maliyetindeki artışı yüzde 22,7
düzeyindedir. Dolayısıyla Hükûmetin önerdiği destek çok yetersiz
kalacaktır. Nitekim bugünlerde birçok işletmede işçi
çıkarmalarının yaşandığı görülmektedir.
Ülkemiz, OECD verilerine
göre, istihdam üzerindeki vergi yüklerinde dünya 1incisidir. Asgari ücretin
net tutarı 1.300 lira olmasına karşın işverene toplam
maliyeti 1.935 liradır. Şimdi asgari ücretten devletçe alınan
635 liranın sadece 100 lirası alınmayacaktır. AKP,
işverenlerin gerek istihdam gerekse diğer girdilerle ilgili
maliyetini düşürmek üzere vergi, prim, harç, fon gibi yükümlülüklerin
azaltılması ya da kaldırılmasına yönelik bir
düzenlemeye gitmemektedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak diyoruz ki: Asgari
ücretten vergi alınmamalı, sanayi ve ticaret erbabı ile esnaf ve
çiftçilerimizin maliyetlerini düşürecek ve rekabet gücünü artıracak
yapısal reformlar, program ve projeler acilen uygulamaya konulmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
yapılan düzenleme dürüst işverenleri muvazaalı yollara
teşvik edebilecek, kayıt dışılığı
artıracak mahiyet de arz etmektedir.
Yine, Genel Sağlık
Sigortası primleri idari para cezaları başta olmak üzere asgari
ücrete endeksli konularda yaşanacak olumsuzluklar hiç dikkate
alınmamaktadır. Hükûmetin getirdiği desteğin esnaf, çiftçi
ve muhtarlarımızı kapsamaması asla kabul edilemez.
Sayın Bakan, niye sadece patronlara destek verdiğinizi, aynı
konuda mağdur olan çiftçilerimizi, esnafımızı,
muhtarlarımızı niye dikkate
almadığınızı lütfen izah edin. Bakınız,
çiftçilerimizin en düşük 322 lira olan SGK primi 2016 yılıyla
birlikte yüzde 35 oranında artarak 435 liraya
çıkmıştır. Mevcut primini bile ödemekte zorlanan çiftçimiz
bu yükün altından kalkamaz. SGKya kayıtlı 808 bin çiftçi
bulunmakta olup bu prim yüküyle tarım sektöründe kayıt
dışılığın daha da artacağı açıkça
görülmektedir.
Yine, Hükûmete soruyorum: Siz
bu durumun farkında değil misiniz? Borç ve faiz tuzağına
düşürdüğünüz, tarlasına, bahçesine ipotek koydurduğunuz
çiftçimiz yüzde 35 oranında artan SGK primini nasıl ödeyecek?
Yine, en düşük esnaf
BAĞ-KUR primi de yüzde 29 oranında artarak 568 liraya
çıkmaktadır. Esnafımızın da bunu ödemesine imkân
yoktur. Değerli arkadaşlarım, sizlere soruyorum: İlçenizde
ayda 568 lira, yılda 6.818 lira SGK primini ödeyebilecek kaç esnaf
çıkar? Eşitliğe sığmayan haksız ve
ayrımcı uygulamalara son verilmeli, esnaf, çiftçi ve
muhtarlarımıza da 100 liralık prim desteği verilmesine
yönelik değişiklik mutlaka yapılmalıdır.
Ayrıca,
borçlarından bunalan esnaf ve çiftçimizi borç ve faiz sarmalından
kurtaracak politikalar bir an önce uygulamaya konulmalıdır.
Ancak, AKP Hükûmeti bu
konularda duyarsızdır. Tam tersine, Maliye Bakanlığı,
1 Kasım seçimlerinin akabinde yoğun bir inceleme başlatmış,
sanayici ve esnafımızın ümüğüne çökmüştür. Verilen
talimat üzerine uzlaşmalarda belli bir limitin altına inilmemektedir.
Sanayi ve ticaret erbabımız, esnaf ve sanatkârlarımız ve
çiftçilerimiz gerçekten çok zor durumdadır.
O nedenle, vergi ve prim
borçları ödenebilir şekilde mutlaka yeniden
yapılandırılmalıdır. Hükûmet, vatandaşın
mağduriyetini seyretmemeli, bir an önce gerekli tedbirleri
almalıdır. Ama nerede öyle Hükûmet? Baksanıza, başta
şoför esnafımız olmak üzere,
vatandaşlarımızın trafik sigortasından canı
yanmakta, feryat etmektedir. Trafik sigortası primlerindeki fahiş
artışlar insanımızı çileden
çıkarmıştır. Ama AKP Hükûmeti hiç oralı değil.
AKP, vatandaşın sıkıntı çekmesinden âdeta zevk
alıyor.
Değerli milletvekilleri,
AKP zihniyeti kendisine dokunan konularda hızla kanun çıkarmayı
çok iyi bilmektedir. Bakınız, bu tasarıyla,
Sayıştayın denetim alanını belirleyen hükümlerde
kısıtlamaya giden bir düzenleme yapılmaktadır.
Sermayesindeki kamu payı yüzde 50den az olan ve Borsa İstanbulda
işlem gören şirketlerin denetiminin bağımsız denetim
raporları üzerinden yapılması ve rapora bağlanması
öngörülmektedir. Aslında, bu, AKPnin bu konuda beş yıl içinde
yaptığı aynı mahiyette üçüncü değişikliktir.
Şöyle ki: Milliyetçi Hareket Partisinin de destek verdiği 6085
sayılı Sayıştay Kanunu 19 Aralık 2010 tarihli Resmî
Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu kanunda,
sermayesindeki kamu payı yüzde 50den az olan şirketlerin
ortaklık hakları yönüyle denetlenmesi öngörülmüştür. Bu kanunun
yürürlüğe girmesi üzerinden daha bir yıl bile geçmeden, 2 Kasım
2011 tarihli, 662 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle kamu payı
yüzde 50den az olan şirketler tümüyle Sayıştay denetimi
dışına çıkarılmıştır. Anayasaya
aykırı yapılan bu düzenleme Anayasa Mahkemesince iptal
edilmiştir. Bu defa, 12 Temmuz 2013 tarihli ve 6495 sayılı Torba
Kanunla kamu payı yüzde 50nin altında olan şirketleri
Sayıştay denetiminden kaçıran düzenleme tekrar
yapılmıştır. Bu düzenleme de Anayasa Mahkemesince iptal
edilmiştir. Şimdi de kamu payı yüzde 50nin altında olan
Türk Hava Yolları ve TELEKOM gibi şirketlerin Sayıştay
tarafından doğrudan denetimi engellenmekte, diğerleri yine
denetim dışına çıkarılmaktadır. Bu düzenleme de
açıkça Anayasaya aykırıdır.
AKPnin denetime alerjisi
bulunmaktadır. Denetimi, denetlenmeyi sevmemektedir. Ancak bu kadar olmaz.
Bu kadar hukuk tanımayan, Anayasayı, Anayasa Mahkemesi
kararlarını takmayan bir anlayış olabilir mi? Bu
şirketlere kamu adına konulan sermayede saçı bitmemiş
yetimin hakkı vardır. O nedenle, hiç kimsenin, babasının
malı gibi tasarruf etme hakkı da yok, yetkisi de yoktur.
Sayıştay, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına,
dolayısıyla Türk milleti adına denetim yapmakla görevlidir.
Buradan soruyorum: Denetimden,
denetlenmekten, hesap vermekten niye korkuyorsunuz? Denetlenirsek duman
oluruz. mu diyorsunuz? Denetlenirsek mahkemelerde sürünürüz. mü diyorsunuz?
Bilesiniz ki, hangi düzenlemeyi yaparsanız yapın,
yaptıklarınızın hesabını elbet bir gün vereceksiniz.
Teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kalaycı.
Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Meral Danış Beştaş, Adana
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Danış Beştaş. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
HDP GRUBU ADINA MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Doğrusu, bu kanunlarla
ilgili birkaç hususta değerlendirme yapma ihtiyacımız var
diğer arkadaşlarımızın yaptığı konuşmalara
ek olarak ama bugünkü birleşimde büyük bir
şaşkınlıkla, dehşetle konuşmaları
izlediğimi ifade etmek istiyorum. Akademisyenlere ilişkin
yapılan saldırılara, yürütülen linç kampanyasına
Parlamentonun da, milletvekillerinin de dâhil olması gerçekten büyük bir
ayıp ülkemiz açısından. Bunu öncelikle ifade etmek istiyorum.
Deminden beri hangi konuyla
ilgili konuşulursa konuşulsun, mutlaka, barış için imza
veren akademisyenlere yönelik farklı tespitler ve açıklamalar
yapıldı. İşte, toplumdan soyut oldukları, toplum
dışına itildikleri, sırça köşklerde
yaşadıkları, ne bileyim, yani o kadar çok değerlendirme
yapıldı ki, bu da bu barış istemine ne kadar büyük bir
tahammülsüzlük olduğunu ortaya koyuyor.
Gerçekten akademisyenler ne
istediler? Akademisyenler sokağa çıkma yasağının
kaldırılmasını talep ettiler. Akademisyenler tekrar çözüm
ve müzakere sürecinin devam etmesini istediler. Akademisyenler bu ülkede
barışın sesi olmayı tercih ettiler ve barış
talebini, ölümlerin son bulmasını
Hiçbir ölüm arasında ayrım
yapmadan şu anda Karadenizde de, doğuda da, batıda da, nerede
olursa olsun annelerin tabutlara sarılmasına hayır dediler.
Akademisyenler ne yaptı da bu kadar büyük bir linç kampanyasının
hedefi oldular ve Parlamento da bugün akademisyenlere yönelik bu
kampanyanın bir yerinden tutuyor?
Bir kere her
şeyden önce Türkiyede ifade özgürlüğünün ne kadar
sıkıntılı bir alan olduğu, ifade özgürlüğünün
özgürlüğü kimin kullandığına bağlı olarak
değiştiği bir sır değil. Birileri için
sınırsız bir ifade özgürlüğü var, suç işleme
özgürlüğü var, cezadan bağışık olma hakkı var ama
birileri için hiçbir şekilde hiçbir konuda düşüncelerini söyleyememe
gibi bir kısıtlama var.
ALİM TUNÇ
(Uşak) Kendinizden bahsediyorsunuz herhâlde!
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Yani bu konuda bizim kendi
düşüncelerimizi açıkladığımızı herkes
biliyor. Sizin bu tehditlerinizden de korkmadığımızı,
hele hele bu sıralardan bu tehditle cevap vermenizi büyük bir esefle karşıladığımı
ifade etmek isterim.
Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin Türkiyenin aleyhine verdiği yüzlerce
ifade özgürlüğü davasını sadece hatırlatıyorum. Bu
ülkenin Cumhurbaşkanı tarafından
HÜSEYİN
KOCABIYIK (İzmir) Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ne
kararı vermiş?
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
Türkiyeye ciddi bir uyarı kararı verdi; dedi ki: Ben sizi
yakın takibe alıyorum. Siz günlerce, haftalarca Hükûmet olarak,
kapalı kapılar ardında nasıl bir savunma
yapacağınızı düşündünüz, büyük destanlar
yazdınız ama bu suçları örtemeyeceksiniz.
ALİM TUNÇ
(Uşak) Siz çukurlarla ilgili düşüncelerinizi söyleyin, çukurlarla
ilgili!
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Gerçekten Türkiyede ifade
özgürlüğü bakışı eğer Sedat Peker
bakışıysa, Sedat Pekere gösterilen ayrıcalık
akademisyenlere, profesörlere, bu ülkenin bilim insanlarına verilmiyorsa
burada durup düşünelim.
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) Sadece Sedat Peker değil
Başka hiç
kimseyi dinlemiyorsunuz sadece Sedat Pekeri mi dinliyorsunuz?
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bir ülkede ifade özgürlüğü
eğer şu aşamaya gelmişse, bizzat çıkıp Ben kan
banyosu yapacağım sizin kanınızla. diyorsa ve
savcıların kılı kıpırdamıyor ama bu ülkenin
Cumhurbaşkanı çıkıp on dakika, IŞİD
dehşetinin yaşandığı saatlerde, onlarca insanın
IŞİD saldırısı sonucu Sultanahmette katledildiği
bir zaman diliminde akademisyenlere on dakika saldırı üzerine
konuşması büyük bir resmin parçasını çok açıkça
gösteriyor. Çünkü savaşı savunanların,
haksızlığı ve hukuksuzluğu savunanların,
eşitsizliği savunanların
ALİM TUNÇ
(Uşak) Birbirinizin dilinden iyi anlıyorsunuz!
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
ölüm olmamasını savunanlar
karşısında -bu diğer taraf- savaşı ve
çatışmaları savunanların duruşudur bu.
Niye rahatsız olunuyor?
Bu sözünü ettiğiniz akademisyenler öylesine insanlar ya hiç kimse
öylesine değildir de ben sadece akademik kariyer ve yaptıkları
çalışmalar açısından söylüyorum- Türkiyeyi yurt
dışında on yıllarca temsil eden insanlar var içinde, Akil
İnsanlar Heyeti içinde olanlar var. Bu ülkede bizim
çocuklarımıza eğitim veren üniversite öğretim
elemanları bunlar. Bunlar Kürt sorunu, çatışma çözümleri, dünya
deneyimleri, barış meselesinde yüzlerce kitap yazmış
insanlar, bu meseleyi biliyorlar. Bu kadar rahat harcamayalım. Kendi
ülkemizin bilim insanlarına karşı en üst düzeyde
başlatılan linç kampanyasına Sedat Pekerin dâhil
olmasından sonra Parlamentodan da bu şekilde aleyhe bir
kampanyanın yapılması bizim açımızdan esef vericidir
ve büyük bir utançtır.
Bu nedenle akademisyenlere
yapılan saldırı, ifade özgürlüğüne yapılan bir
saldırıdır, bilim özgürlüğüne yapılan bir
saldırıdır, herkesin düşünce ve ifade hürriyetini
kullanabilmesine yönelik bir saldırıdır ve bu
saldırıların hepsinin kökeninde siyasi bakış açısı
vardır; iktidarın dayatması vardır, iktidarın Benden
yana değilseniz karşımdasınız, benim
düşündüklerimi savunmuyorsanız, siz düşmansınız, benim
istediklerimi yerine getirmiyorsanız hiçbir yerde sizi
barındırmam. anlayışının bir neticesidir. Yani
şöyle bir durum olabilir mi: Cumhurbaşkanından sonra YÖK
olağanüstü toplanıyor, alelacele kararlar veriyor, farklı
üniversitelerden, talimatlarla soruşturmalar başlatılıyor,
savcılar harekete geçiyor. Nerede hukukun üstünlüğü? Nerede hukuk
devleti ilkeleri? Nerede suç ve cezaların şahsiliği ilkesi?
Nerede masumiyet karinesi? Bütün bunlar şu anda yerle bir. Gerçekten
hukuktan söz etmek bir hukukçu olarak artık çok anlamlı gelmiyor
bana. Bu kürsüye her geldiğimde buna vurgu yapacağım.
ALİM TUNÇ (Uşak)
Ne yapabilirsin? Çukurlara bir şey demedikten sonra hiçbir şey
yapamazsın.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Çünkü bu ülkede, şu anda, Anayasa başta
olmak üzere altına imza attığımız bütün
uluslararası sözleşmeleri adım adım ihlal ediyoruz,
gerçekten inanılmaz derecede, hiçbir şeyin anlamı kalmadı.
Yani gittiğiniz her yerde karşınıza bir hukuksuzluk
çıkıyor. Daha da vahimi hukuk önünde eşit değiliz; birileri
sınırsız bir şekilde hukuku ihlal ederken, çiğnerken
birileri düşünce ve ifade özgürlüğünü dar sınırlar içinde bile
kullanamıyor. Bu nedenle biz, bu kesinlikle Türkiye kamuoyu, Türkiye
yurttaşları tarafından dikkatle izleniyor ve bunun
yanıtlarının verileceğine hiçbir kuşku duymuyoruz.
ALİM TUNÇ (Uşak)
Kesinlikle kuşku duymuyoruz.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) - Hiçbir baskı ilelebet devam ettirilemez.
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) İki ay önce verdiler o cevabı.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) - Hiçbir baskı yöntemiyle ve şiddet
yöntemiyle, cinayetlerle, sokağa çıkma yasaklarıyla, ifade
özgürlüğünü engellemekle hiçbir iktidar kendi iktidarının
devamını tahkim edemez. Eninde sonunda muhalefet ve direnenler son
sözü söylerler çünkü haktan ve hukuktan yana olmak, hukukun üstünlüğünü
savunmak herkes için amasız, fakatsız hakların
eşitliğini savunmak demektir.
Bu ülkede iki gün önce -onu
anlatacaktım ama maalesef zaman kalmadı- Şırnaka kendi
parti meclisi üyemizin cenaze törenine gidişimiz engellendi. Midyatta
hendek yok, sokağa çıkma yasağı yok, güvenlik bölgesi yok,
Siirtte de bunların hiçbiri yok, biz 8 milletvekili olarak 2 ile
sokulmadık. Bize dediler ki: İçişleri
Bakanlığının kararı var. Kararı istedik, karar
yok. Valiliğin kararı var. Kararı istedik, karar yok. Sözlü
talimat gereği orada binlerce insan -başta bizde önde vekiller
olarak- o illere alınmadık. Burada kimse hukuktan söz etmesin.
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) Sizi alıyorlardı, siz kendiniz gitmediniz. Polis size
geçin, gidin, dedi. Hepimizin yanında yalan söylüyorsun.
ALİM TUNÇ (Uşak)
Siz silah götürmüşsünüzdür oraya belki onun için
almamışlardır.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) - Yirmi gün otuz gün cenazeler yerde bekletiliyorsa
kimse hukuktan ve adaletten söz etmesin.
CHPye de bir çift lafım
var, gerçekten kararlarını versinler, her gün zikzak yaparak
ALİM TUNÇ (Uşak)
Arabanızda silah mı taşıyorsunuz yoksa?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) -
sağa sola bir konuda farklı onlarca
görüş sergileyerek demokrasiden haktan, hukuktan ve insan haklarından
yana olunmaz. Bazı konularda dik durmak lazım, ilkeli olmak
lazım.
ALİM TUNÇ (Uşak)
Evet, kesinlikle dik durmak lazım!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) - Gerçekten Kürt sorununun çözümünde önerilerimiz
nedir? Savaş mı barış mı?
ALİM TUNÇ (Uşak)
Siz o treni kaçırdınız.
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) Onu öbür tarafa söyle.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) - Müzakere mi diyalog mu yoksa ağır insan
hakları ihlalleri ve katliam politikası mı? Bu konuda artık
karar vermemiz lazım, aksi hâlde her gün çocuklarımızı dün
Çınarda da son bebeleri kaybettik- bebelerimizi koruyamıyoruz ve bu
büyük bir acı veriyor.
ALİM TUNÇ (Uşak)
Kim kaybettirdi, onu söylesene.
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) Nerede resimler?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
ALİM TUNÇ (Uşak)
Nerede o çocukların resimleri?
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) - Şu anda hepimizin sorumluluğu
bunları önlemek için burada çalışmaktır. Yani burada itiraz
etmek yerine dinlemeyi tercih etseniz, emin olun, birbirimizden
anlayacağımız çok şey var.
ALİM TUNÇ (Uşak)
Nerede, o çocukların resimleri nerede?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) - Ben son cümle olarak şunu söyleyeyim:
Gerçekten, Bugünlerin talihsizliği delilerin körleri yönetmesidir.
demiş Eduardo Galeano. Ya deliler akıllanacak ya da gözlerimiz
açılacak. Artık gözler açıldı, hiç kimse boşuna hikâye
anlatmasın.
Teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
ALİM TUNÇ (Uşak)
Hani o çocukların resimleri nerede?
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Danış Beştaş.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Gök
LEVENT GÖK (Ankara)
Efendim, sayın konuşmacı az önce yaptığı
konuşmada, Cumhuriyet Halk Partisini net olmaya
Zikzak yapmak suretiyle görüşlerini
ifade edemediği gibi bir söylemde bulunmuştur. İzin verirseniz
bu konuda 69a göre
BAŞKAN Buyurun 69uncu
maddeye göre size iki dakika söz veriyorum Sayın Gök.
X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaşın 60 sıra sayılı Kanun
Tasarısının ikinci bölümü üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi,
programıyla, ideolojisiyle Türkiyenin en köklü ve yeniliğe en
açık partilerinden bir tanesidir. Cumhuriyet Halk Partisinin bütün
görüşleri partinin gerek resmî İnternet sitesinde gerekse bütün
sözcülerimiz tarafından ifade edilmektedir.
Cumhuriyet Halk Partisi
Türkiyenin içinde bulunduğu bu dönemde çok soğukkanlı ve
serinkanlı olunması ihtiyacını öne çıkartan bir
anlayışla terörün her türlüsüne karşı durmaktadır.
IŞİD, DHKP-C, PKK, adını koyarak, masum insanlara,
askerimize, polisimize yönelik bütün şiddet hareketlerinin
karşısında durmak Cumhuriyet Halk Partisinin öncelikli
görevidir. Bu konu asla ertelenemez, önemsiz gibi görülemez. Bütün siyasi
partilerin de Meclis çatısı altında, meşru platformda
söyleyeceklerini ifade etmesini ve ifade hürriyetini de korumasını
Cumhuriyet Halk Partisi her zaman amaçlamaktadır. Bu nedenle, Cumhuriyet
Halk Partisinin söylemlerinin müphemliği, çeşitli zamanlarda zikzak
yaptığı gibi eleştirilerin asla muhatabı
olamayız, bunu hak eden bir parti değiliz.
Biz, ta 1989
yılında, daha kimsenin adını koymadığı
zamanda Kürt sorunu adını koyarak, Kürt dilinin de serbest
olmasına dair kanun teklifi vererek bu devasa soruna
adımını atmış bir partiyiz. Çizgimizi insan
haklarından yana, demokrasiden yana ama mutlaka ve mutlaka şiddete
karşı bir tercihle götürüyoruz; böyle de olmaya devam edeceğiz.
Meşru platform burasıdır, meşru çizgi burasıdır.
Bütün siyasi partilerimizi, şiddetin her türlüsünü kınayan
açıklamalarıyla burada samimi olmaya davet ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Gök.
Sayın
Bostancı
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkanım, biraz önceki
konuşmacı iktidar için Benim dediğimi yapmazsanız
düşmanımsınız. diyerek, AK PARTİyi kastedip
haksız bir sataşmada bulunmuştur. 69a göre söz talep ediyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bostancı, size de iki dakika söz veriyorum.
2.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın 60 sıra
sayılı Kanun Tasarısının ikinci bölümü üzerinde HDP
Grubu adına yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar;
Türkiyede iktidar var, muhalefet var. Meşru zeminlerde olmak
kaydıyla elbette herkes kendisine düşen fonksiyonları yerine
getirir. Hiç kimsenin de iktidarın ağzına bakma zorunluluğu
yoktur. Nitekim, Türkiyede muhalefetin meşru zeminlerde birçok sesi
vardır. Burada problemli olan devlete karşı açıkça
silahlı bir meydan okumadır. Bunun karşısında da
iktidarın görevi, devlet mekanizmasıyla, toplumun can ve mal
emniyetine yönelik bu şiddet temelli harekete karşı gerekeni
yapmaktır. Buna karşı iktidarın meydan okuyucu bir
tavırla görev alması onun ahlaki ödevidir, topluma karşı
sorumluluğudur. O kesimleri de muhalefet olarak görmek, meşru
zeminlerde siyasetin bir unsuru olarak değerlendirmek mümkün
değildir.
Değerli
konuşmacı biraz önce konuşurken kendi tezlerine meşruiyet
kazandırmak için Sedat Pekerin görüşlerinden güç alma lüzumunu
hissetmiştir. Yani, bu, aslında biraz tuhaf bir durumdur. Sedat Peker
kan banyosundan bahsetmiş, onun karşısına başka bir
şeyi koyuyor. Peker, namı mafya olarak öne çıkmış
biridir.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Ama miting yapıyor.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Miting yapmıştır, evet. Yaptığı
mitinge ilişkin savcılar dava açmıştır. AK
PARTİnin bu tür mafyatik örgütlenmelere karşı ne
yaptığı on dört yıllık iktidarında
kayıtlıdır, buna bakmak lazım; Pekerin ağzına
bakmak yerine, iktidar bu konulara ilişkin neler söylemiş, mafyayla
nasıl mücadele etmiş, buna bakmak gerekir.
Diğer taraftan,
akademisyenler devleti katliamla suçluyorlar, zikredilen akademisyenler. Buna
karşı yeni bir hukuk ihdas ederek değil, meşru zeminlerde
soruşturma açılması son derece olağandır.
Saygılarımla. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bostancı.
Sayın Danış
Beştaş, dinliyorum efendim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Sedat Pekerden güç aldığım yönünde
bir açık sataşma var.
BAŞKAN Yani, ileri
sürdüğünüz görüşten daha farklı bir görüşü size
atfettiği gerekçesiyle söz istiyorsunuz.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Evet.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Danış Beştaş, size de sataşmadan
dolayı iki dakika söz veriyorum.
3.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sayın hatip benim Sedat Pekerin konuşmalarından
güç alarak bir pozisyon belirlediğimi iddia etti. Yani, ya ben
anlatamamışım, ya yanlış aksetmiş ya da öyle
anlaşılması tercih edilmiş, öyle diyeyim.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Söylem
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Yani, Sedat Pekere örnek verdiğim olgu
şu: Türkiye'de hukuk önünde herkesin eşit kabul edilmediğini,
savcıların soruşturma yaparken, dava açarken, suçları
soruştururken kimin hangi taraftan ne söylediğine, kişilere göre
ve tarafına göre bir tutum belirlediğini söyledim. Yani,
akademisyenler ifade özgürlüğünü kullandıkları için sadece
soruşturulurken, Sedat Peker, ölüm üzerine, katliam üzerine kan banyosu
yapacağını söylüyor ve kimsenin kılı
kıpırdamıyor.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Var, soruşturma var.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Devamla) Yani, burada savcıları göreve çağırıyoruz.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Var efendim, soruşturma var.
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) Var, savcılık soruşturma açtı zaten,
savcının soruşturması var, niye çarpıtıyorsunuz?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Daha önce de Sedat Peker yaptığı
mitinglerde açıkça toplumu tehdit etmişti. Yani, şu anda
Türkiye'de
ALİM TUNÇ (Uşak)
Siz tek gözle baktığınız için görmüyorsunuz o tarafı.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Yani, biz birçok gözle bakıyoruz, toplumun
bütün katmanlarının ne hissettiğini size göre gayet sizden daha
farklı biliyoruz.
ALİM TUNÇ (Uşak)
Bilseydiniz, onun hakkında da dava açıldığını
bilirdiniz.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Yani, ben şu anda, müsaade ederseniz, cevap
veriyorum.
Türkiye'de
şöyle bir tablo oluşmuş hukuk açısından ve
soruşturmalar açısından: Suç işlemek birileri için serbest
ama o suçun işlendiğini söylemek yasak. Suç işleyebilirsiniz,
birileri kan banyosu yapabilir
ALİM TUNÇ
(Uşak) Doğru, PKK suç işliyor, siz hiçbir şey
söylemiyorsunuz.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
ama biri söyleyince o suç
işlemiş oluyor.
ALİM TUNÇ
(Uşak) Doğru, evet.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Yani böyle bir çifte standart
karşısında ben hukuk devletinden söz edemeyeceğimizi,
hukukun üstünlüğünden dem vuramayacağımızı ifade
ettim. Aynı görüşlerimi koruyorum. Sedat Pekerin sözleri açıkça
akademisyenlere yönelen öldürme tehdididir, öldürmeyi aşan bir de intikam
ve kan saikiyle, başka saiklerle açık bir tehdidi vardır.
Aslında bu tip insanlar toplum için tehlikelidir ve derhâl
tutuklanmaları gerekiyor. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Danış Beştaş.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ile 35 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/414,2/338) (S. Sayısı: 60) (Devam)
BAŞKAN Gruplar
adına söz vermeye devam ediyorum.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Musa Çam, İzmir Milletvekili
Buyurun
Sayın Çam (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakikadır.
NECİP
KALKAN (İzmir) Pankartlar nerede?
CHP GRUBU ADINA
MUSA ÇAM (İzmir) Özlediniz pankartları değil mi?
Sayın
Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri;
hepinizi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına saygıyla
selamlıyorum.
Koşarak
geldim, Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi olarak konuşmamı yapmak için
koşarak geldim. Neden? Şu anda Plan ve Bütçe Komisyonunda
yukarıda üç gündür yeni bir torba kanunu görüşüyoruz. Bugün bitirebilirsek
önümüzdeki hafta içerisinde onu müzakere edeceğiz. Şu anda
görüştüğümüz 60 sıra sayılı kanunu da geçtiğimiz
hafta içerisinde Plan ve Bütçe Komisyonunda görüştük ve bugün burada
görüşüyoruz, bugün bitirilebilir.
16/9/2014
tarihinde dönemin Hükûmet Sözcüsü ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç Bakanlar Kurulu toplantısından çıktıktan
sonra şu açıklamayı yapıyor
Toplantının
ardından açıklama yapan Hükûmet Sözcüsü Arınç Çok maddeli
yasadan dolayı siz haklı olarak torba diyorsunuz, ben
kullanmıyorum. Bundan sonra da bu ismi kullanmamayı istiyoruz. Çok
maddeli yasa yerine o işle ilgili yasaları getirmeye gayret
edeceğiz. Birçok yasayı değiştiren, sonra da
haklılık payı olan torba gibi adı yasama literatürüne sokma
gayretinde değiliz. Yasama sıfır hata kabul eder." diyor.
Bugün için Sayın Bülent Arınçın AKP Grubu için bir
kıymetiharbiyesi var mıdır, yok mudur onu bilemiyorum ama
Sayın Arınç şurada 50 metre ileride Meclis
başkanlarına ayrılan odada günlük
çalışmalarını sürdürüyor. Defalarca söyledik, rica ettik,
dedik ki: Arkadaşlar, Meclis komisyonları ve Genel Kurul yasama
görevini en kaliteli şekilde yapmalı, milletvekilleri komisyonlarda
ve Genel Kurulda konulara hâkim olarak müzakere edebilmelidir. Bakın, dört
kanun görüşüldü, dördü de Plan ve Bütçe Komisyonunda geçti. Meclis
Başkanlığına gelen tasarı ve teklifleri Meclis
Başkanı ilgili komisyonlara havale ederken esas komisyon ve tali
komisyon diye ayırıyor. Bugün görüştüğümüz kanun dâhil olmak
üzere, Aile ve Sosyal İşler Komisyonu, Millî Savunma,
İçişleri ve Adalet Komisyonlarında görüşülmesi gerekirken
sadece Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşüldü ve buraya geldi.
Şimdi,
siz, sayın, saygıdeğer milletvekilleri, her biriniz farklı
komisyonların üyesisiniz. Peki, şunu merak etmiyor musunuz: Şu
görüşülen kanunlar, tasarı ve tekliflerin bizim komisyona girip bizim
görüşmemiz, müzakere etmemiz ve bunu zenginleştirmemiz gerekir
demeniz gerekmiyor mu? Demeniz gerekiyor? Demiyorsunuz; iktidar partisi
milletvekilleri, bunu söylemiyorsunuz. Neden? Çünkü talimat yukarıdan
geliyor, direkt Plan ve Bütçe Komisyonuna gidecek, orada görüşülecek,
oradan da aşağıya inecek. O zaman şöyle yapalım: Bütün
komisyonları lağvedelim, yok edelim, Plan ve Bütçe Komisyonunun da sayısını
40tan 60a, 70e, 80e çıkartalım, alt komisyonlar kurulsun ve
sadece Plan ve Bütçe Komisyonu toplansın, bütün kanunları o
görüşsün, müzakere etsin alt komisyonuyla, ana komisyonuyla, sonra buraya
gelsin. Bu doğru değil. Doğru değil.
Bakın, üç
gündür, arkadaşlar, sabah onda giriyoruz, gece on ikilere kadar Plan ve
Bütçe Komisyonunda; bizi zerre kadar ilgilendirmeyen kadın doğumu,
çocuk ve annelik hakları ve bakımı.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) İlgilendirmiyor mu?
MUSA ÇAM
(Devamla) Ne ilgisi var şimdi Plan ve Bütçenin? Çalışma,
Sağlık, Aile ve Sosyal İşler Komisyonunda bulunan
hekimlerin, doktorların konuşması gereken konuyu Plan ve Bütçe
konuşuyor. Askerlikle ilgili konuyu, uzman çavuş, er ve
erbaşlarla ilgili konuyu -burada görüştünüz, birinci bölümde-
albaylarla ilgili, askerlerle ilgili konuyu, Millî Savunma Komisyonunda
görüşülmesi gerekirken Plan Bütçe Komisyonunda görüşüyorlar.
Ey Millî
Savunma Komisyonunun saygıdeğer milletvekilleri, Çalışma,
Sağlık, Aile Komisyonunun saygıdeğer milletvekilleri, neden
sizler bunları görüşmüyorsunuz arkadaşlar?
İşleyişte büyük bir sakatlık ve işleyişte büyük
bir keyfîlik söz konusu.
Bizim istediğimiz, bu
keyfîliğin ortadan kaldırılması ve gerçekten komisyonun
amacına uygun ve Parlamentonun da usulüne uygun bir şekilde kaliteli
yasa yapma hakkına kavuşmasıdır. Milletvekillerinin de daha
verimli, daha kaliteli bir şekilde burada
çalışmalarının sağlanmasıdır değerli
hocam. Ama ne yazık ki on üç yıllık iktidarınız döneminde
geldiğimiz nokta eski tas, eski hamam. Değişen bir şey yok
hocam. Buradan bizim kaçınmamız gerekiyor. Bu şekliyle bu
Parlamentonun verimli çalışma şansı yok.
Değerli arkadaşlar,
bu bölümde hepimizi çok yakından ilgilendiren önemli konular var.
Bunların en önemlilerinden bir tanesi, 5070 sayılı Elektronik
İmza Kanunu ve Nüfus Hizmetleri Kanununda kapsamlı bir
değişiklik yapılıyor arkadaşlar. Kişisel
verilerin değiştirilmesiyle ilgili önemli düzenlemeler var. Oysa
bunun, çok ciddi bir şekilde ilgili komisyonda incelenmesi ve irdelenmesi gerekiyor.
Kimlikler değişiyor, nüfus cüzdanları değişecek.
Dijital sisteme geçecek. Birtakım bilgiler girecek. Bu bilgiler kimlerin
eline geçecek, kimler paylaşacak? Son derece mahrem olan bilgilerimiz
kimlerin eline geçecek arkadaşlar? Ne olacak? Belli değil.
Geçtiğimiz dönem, 2014
yılında kişisel verilerin, bilgilerin saklanmasıyla ilgili
yine AKP Hükûmetinin hazırlamış olduğu bir kanun
taslağı var ama bunu geri çektiler. Bu konuyu salı günü
Komisyonda konuşurken Bakan dedi ki: Geçtiğimiz hafta pazartesi günü
Bakanlar Kurulunda kişisel verilerin saklanmasıyla ilgili kanun,
Bakanlar Kurulunda tekrar imzaya açıldı, önümüzdeki günlerde
gelecek.
Peki, arkadaşlar,
mademki kişisel verilerin saklanmasıyla ilgili yeni bir kanun
teklifi, taslak, teklif gelecek. Peki, bu 10 maddeyi, 8 maddeyi bugün burada
görüşmemizin ne anlamı var, kime ne faydası var arkadaşlar?
İşte, itirazımız ve isyanımız sürekli mükerrer ve
yanlış görüşmelerin Meclisi meşgul etmesi ve burada önemli
konuların göz ardı edilmesidir arkadaşlar. Bu kişisel
verilerin korunması ve saklanmasıyla ilgili konunun
İçişleri, Adalet Komisyonunda çok ciddi bir şekilde
konuşulması ve önlemlerinin alınması gerekirken şimdi
burada maddeleri görüşüyoruz. Bu, doğru değil. Yapılan
iş yanlış bir iştir arkadaşlar. Sürekli Meclisi
yanlış kanunlar çıkarmakla görevlendiriyorsunuz ve bu doğru
değil.
Kimliklerimizin
korunması dijital ortama geçecek, yeni kimlik kartları
Ülkede 75
milyon, yurt dışındaki Türkler de dâhil olmak üzere toplam 80
milyon yeni kimlik basılacak ve dağıtılacak ve bunlar için
bir ücret getiriliyor. Peki, bu kimliklerin hanesi nasıl olacak?
Örneğin, mesela, din hanesi olacak mı, mezhep hanesi olacak mı?
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu konuda vermiş olduğu
Bu gereksizdir, bunları yazmanıza gerek yok. demesine rağmen,
hâlâ, daha vatandaş bir kamu dairesine gittiğinde din hanesi
yazmıyorsa ona öcü gibi bakacak. Neden yazmadın? Niçin
yazmadın? Neden tercih etmedin? gibi sorularla karşı
karşıya bırakacak. Belki de o vatandaşın o kamu
dairesinde yapılabilecek işi sadece o din hanesinin boş
olması nedeniyle görülmeyecek.
Bunlar doğru değil,
bunlar yanlış arkadaşlar. Bununla ilgili çok ciddi bir
şekilde komisyonlarda görüşmemiz ve bununla ilgili önlemleri
almamız gerekiyor.
Bugün Sayın
Cumhurbaşkanı yine kükredi. Her hafta, iki haftada bir
çıkıyor, muhtarlara
Şimdi, yukarıda da muhtarlarla ilgili
düzenlemeler yapıyoruz.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Antalya) Ya Musa Bey, güzel bir dil mi bu kükremek?
MUSA ÇAM (Devamla)
Muhtarlar, biz ödentilerinizin 1.500 TL olması için önerdik ama AKP
Hükûmeti 1.300 lira önerdi. Sosyal güvenlik primlerinizin devlet bütçesinden
ödenmesi için önerge verdik, kabul edilmiyor. Elektrik, telefon ve diğer
giderlerinizin yine bütçeden karşılanması için önerge verdik,
reddediliyor.
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) İnanmadılar, inanmadılar
MUSA ÇAM (Devamla) - Ama
bugün Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan kalkmış yine
diyor ki: Gezi olaylarındaki taleplerden biri HES
inşaatlarının durdurulmasıydı. Pes, bu kadarına
pes arkadaşlar, bu kadarına pes.
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) Yalan mı?
ALİM TUNÇ (Uşak)
Yalan mı?
MUSA ÇAM (Devamla)
Taksimde milyonlarca insan sokağa döküldü, dedi ki: Biz Taksim
Meydanındaki bu ağaçların yıkılmasını
istemiyoruz.
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) Temsilcileri ne konuştu?
MUSA ÇAM (Devamla)
Aynı gün ve aynı saatlerde Brezilyada ulaşıma zam
yapıldığında milyonlarca insan sokağa döküldü ve
Brezilya Devlet Başkanı çıktı televizyona, dedi ki:
Gençler, mesajınızı aldık, gereği yapılacaktır.
Şimdi eve dönmenin zamanıdır.
ALİM TUNÇ (Uşak)
Döndüler mi? Brezilyada, dönmediler.
MUSA ÇAM (Devamla) AKP
Sözcüsü Sayın Bülent Arınç da dedi ki: Biz yanlış
yaptık, bizim çıkıp televizyona dememiz gerekirdi ki: Biz
mesajı aldık, burası korunacak ve kollanacak, şimdi eve
dönmenin zamanıdır. Bunu söylemeniz gerekirken siz insanları
öldürmeyi tercih ettiniz ve insanları katlettiniz.
AHMET UZER (Gaziantep)
Biraz da Yalovadan bahset.
MUSA ÇAM (Devamla) Ama biz
şunu biliyoruz, şöyle bir atasözüyle bitirmek istiyorum
AHMET UZER (Gaziantep)
Yalovadan da bahset. Yalovadaki ağaçlardan da bahset.
MUSA ÇAM (Devamla) Bir
hırsızın, bir katilin yönettiği ülkede namuslu ve dürüst
insanların sonunun ya cezaevi veyahut da mezar olduğunu biliyoruz ve
biz buna hazırız arkadaşlar.
Hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
AHMET UZER (Gaziantep) Hadi
ya! Hadi sen de ya!
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Çam.
Şimdi ikinci bölüm
üzerinde on beş dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağım.
İşlemi
başlatıyorum.
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Anayasamızın 10uncu maddesi uyarınca engellilerle ilgili
pozitif ayrımcılık var. Engellilerin bir kusuru
olmaksızın, devletin yeni nüfus cüzdanı düzenlemesi nedeniyle 8
TL para alacaksınız. Türkiyede 12 milyon küsur engelli
vatandaşımız var. Engelli vatandaşlarımızdan bu
kimlik bedelini almazsa bu ülke batacak mı? Yani engelli
vatandaşlarımızın nüfus müdürlüklerine
ulaşımı dahi hakikaten sorunlu. Nüfus müdürlüklerimize
ulaşamıyorlar, kamu kurumlarının binaları buna uygun
değil. Ne olur, bu ücretten engellileri muaf edelim.
Anayasamızın 10uncu maddesi pozitif ayrımcılık
getiriyor. Sosyal devlet ilkesi uyarınca engellilerden kimlik bedelinin
alınmaması lazım. Eğer batacaksa da batsın engelliler
yüzünden bu ülke.
BAŞKAN Sayın
Karabıyık
LALE KARABIYIK
(Bursa) Teşekkürler Sayın Başkan.
İç tasarruf
oranının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı eski OVP
programda yüzde 16,1 öngörülmüştü, şimdi ise yüzde 16,5
öngörülmüş. Bu arada, kamu harcamalarında ortaya çıkan ek
artışlar sebebiyle kamu tasarruf oranı kaçınılmaz
olarak yüzde 3,7den 3,4e düşürülmüş. Bu durumda özel tasarruf
oranını esaslı ölçüde arttırmak zorunlu hâle geldiği
için bu oran da yüzde 12,4ten 13,1e yükseltilmiş. Ama bu
artışı doğrudan açıklayan yine hiçbir politika önerisi
getirilmemiş ve şöyle bir cümle var: Özel amaçlı tasarruf
mekanizmaları gerçekleştirilecek. diyor. Bu konudaki
görüşlerinizi alabilir miyim?
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın
Hürriyet
FATMA KAPLAN HÜRRİYET
(Kocaeli) Ben sisteme girmedim Başkanım.
BAŞKAN Peki.
Sayın Sertel
ATİLA SERTEL
(İzmir) Sayın Bakana Türkiyede kalkınma
hızının son sekiz yılda yüzde 3,3 oranında
gerçekleştiğini, geçmişte siyasi partiler döneminde, Demokrat
Parti, Adalet Partisi, Anavatan Partisi dönemlerinde bile 2 katı olan
kalkınma hızının niye düşük olduğunun ve bu
seviyede seyrettiğinin ve bu sayede de Türkiyede işsizliğin çok
büyük rakamlara ulaştığının, her ailede bir ya da iki
genç işsiz bulunduğunun bilinmesini istiyorum.
Sayın kalkınamama,
pardon, Kalkınma Bakanına şunu söylemek istiyorum: Türkiyeyi
yönetemiyorsunuz. İzmirden topladığınız vergi 32
milyar TLnin üzerinde. İzmire yaptığınız kamu
yatırımı ise 704 milyon TL. 46 alıyorsunuz, 1 veriyorsunuz.
İzmir Büyükşehir Belediyesi bile Hükûmetinizden fazla
yatırım yapıyor.
Kişi başına
düşen kamu yatırımlarında 73üncü sırada olan
İzmiri Sayın Bakan, acaba muhalif olarak mı cezalandırma
yöntemini tercih ediyor iktidar, bunu merak ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Yıldız Biçer
TUR YILDIZ BİÇER
(Manisa) Sayın Bakan, Manisada Akhisar Belediyesi Akhisar Arena
isimli stadyum inşaatını yüklenen inşaat firmasıyla
yaptığı ihale sözleşmesini 21/12/2015 tarihinde tek
taraflı olarak feshetmiştir. Önümüzdeki süreçte mahkemeler devreye
girecektir. Eğer kararın önü açılırsa belediye kalan bölüm
için tekrar ihaleye çıkacaktır.
Kalan bölüm ne kadar zamanda
başlayacak ve ne kadara mal olacaktır? Bu konuda devletin zarara
uğradığını düşünüyor musunuz? Üç yıldır
yılan hikâyesine dönen statla ilgili devreye girecek misiniz yoksa Akhisar
Belediyesporun ev sahibi olduğu maçlarda bile 110 kilometre yol yapan
taraftarın başına bir şey gelmesini mi bekleyeceksiniz?
BAŞKAN Sayın
Gürer
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Sayın Başkan, Niğde Ulukışla ilçesi
dağ ve yayla turizminin yanı sıra Çiftehan Kaplıcalarıyla
da termal turizm için çekim merkezi olacak zenginliktedir. Bolkar
Dağları madenleri, mağaraları, gölleriyle bir doğa
harikasıdır. Mehmetpaşa Kervansarayı da görülmeye
değer yerdir. Çanakçı Kalesi ile köy ve kasabalardaki tarihî dokusu,
geçiş yolu olan Ulukışla ilçemizi özellikli
kılmaktadır. Darboğaz, Porsuk, Emirler, Kılan kirazı
dünyaca ünlüdür. Bilimsel kazı çalışması devam eden Porsuk
Zeyve Höyükle bölge tarihi aydınlanmaktadır.
Ulukışla ilçemizde
en önemli sorunların başında içme ve sulama suyu gelmektedir. Üç
ayrı yerde ambalajlı su kaynağı yer alan
Ulukışlanın ne var ki yıllardır su sorununa tam bir
çözüm getirilememektedir. Handeresi Göletinden Kanlıdereye boşa
akan sudan, Kılan üzerinde yer alan su kaynaklarından,
Şekerpınardan gereği gibi Ulukışla
yararlanmamaktadır. İçme ve sulama suyunun yetersizliği
Ulukışlanın gelişimine de engel olmaktadır. İçme
ve sulama suyu konusunun bir an önce çözüme kavuşturulması
gerekmektedir. Hükûmet bu konuda hangi çalışmaları
yapmaktadır?
BAŞKAN Sayın Akyıldız
ALİ AKYILDIZ (Sivas)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
bilindiği üzere, hâlen Emekli Sandığı, SSK ve BAĞ-KUR
emeklilerinden, emekli olduktan sonra kendi namına ticaret yapanlardan
yüzde 10 sosyal güvenlik destek primi kesilmektedir. Hükûmetin bu kesintiyi
kaldırmak için çalışma yaptığını
basından izliyoruz. Ancak basında bu çalışmanın
yalnızca BAĞ-KUR emeklilerini kapsayacağı yönünde bir
yanlış algı oluştuğunu görüyoruz.
Bu konuya bir
açıklık getirerek SSK ve Emekli Sandığı emeklilerinin
de bu kapsam içerisinden değerlendirileceğini hem Meclisimize hem de
kamuoyuna anlatarak bu yanlışın düzeltilmesi gerektiğini
düşünüyorum.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın
Kara
NİYAZİ NEFİ
KARA (Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Antalyanın Gündoğmuş
Uçansu Şelalesi, Çenger Deresi, Ahmetler Kanyonu, Köprülü Kanyonu
üzerindeki, Değirmenözü ve Alakır üzerindeki mini HES
inşaatlarının ya da mini baraj yapımlarının
doğamızı kurutacağını, derelerimizi
kurutacağını ve geri dönülmez zararlara yol açacağını
düşünüyoruz ve öyle oluyor. Bu konudan vazgeçecek miyiz Sayın
Bakanım?
BAŞKAN Sayın
Haberal
ERKAN HABERAL (Ankara)
Yüksek Askerî Şûra kararlarıyla meslekten men edilen subay,
astsubaylarımızla ilgili yapılan düzenleme kısmen bazı
hakların iadesini mümkün kılsa da yapılan düzenlemelerle hâkim
ve savcılar hakkındaki HSYK kararları yok hükmünde
sayılmış ancak askerî personel hakkındaki YAŞ
kararlarının yürürlüğü hâlen devam etmektedir, geçmişe
dönük hiçbir özlük hakkı iade edilmemiştir. Yukarıda birkaçını
saydığım sorunlar devam etmektedir. Bu sorunların çözümü ve
mağduriyetin giderilmesi için bir çalışmanız var
mıdır efendim?
BAŞKAN Sayın
Basmacı
MELİKE BASMACI (Denizli)
Sayın Bakan, muhatabına iletmeniz dileğiyle:
1 Kasım 2015
seçimlerinde Denizli Büyükşehir Belediyesi personeliyken Denizli AKP
milletvekili adayının seçim çalışmalarında adayın
fotoğrafını çekmekle görevli olan İlyas Haytan ve Alperen
Ersoy bir trafik kazası geçirmiş ve canlarını
kaybetmişlerdir. Acaba bu kayıptan sonra Büyükşehir Belediyesi
ailelere verilen sözleri tutmuş mudur?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Bakanım,
cevap için size söz veriyorum.
Buyurun efendim.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
çok sayıda soru var, kısa kısa cevaplandırmaya gayret
edeceğim.
Öncelikle, Sayın Tanal
engellilerle ilgili bir pozitif ayrımcılık konusunu ifade
ettiler. Alınan ücret, biliyorsunuz, 15 TL bu kimliklerde -az önce ben
ilgili bürokrat arkadaşlarımızdan da uluslararası
mukayeseleri istedim doğrusu- çok çok düşük uluslararası
mukayeselere göre, Avrupaya göre baktığınızda. Ayrıca
maliyetlere baktığınızda maliyetinin altında yani
bizim devlet olarak bu kimlikler için yapacağımız harcama,
vatandaştan alacağımız ücretten daha yüksek olacak,
öncelikle onu ifade edeyim. Engellilerimizle ilgili pozitif
ayrımcılık olarak da şunu düşünüyoruz: Engellilerimizi
idarelere kadar yormadan, evlerine giderek, orada gerekli bilgileri alarak
engellilerimizin bu süreçte daha rahat bir şekilde bu kimliklere
ulaşmasını sağlamaya gayret edeceğiz.
Sayın
Karabıyıkın tasarruflarla ilgili bir sorusu vardı.
Türkiyemizin en önemli meselelerinden bir tanesi. Aslında cari açık
dediğimiz mesele de bunun diğer bir tarifi. Yani
yatırımlarımız ile iç tasarruflarımız
arasındaki fark cari açığımızı oluşturuyor
bir anlamda. Bunu düşürme yönünde gayret sarf ediyoruz ve son
yıllarda önemli mesafeler almış durumdayız. Bir tarihlerde
yüzde 13lere kadar gerilemişti iç tasarruflarımız; şimdi
yüzde 15in üzerinde ve inşallah 2018 itibarıyla yüzde 18lere kadar
bu tasarruflarımızı artıracağız. Buradaki mesele
şu: Son on üç yılda kamu tasarruflarını biz
artırdık. Devlet artık eskisi kadar açık vermiyor ve
tasarruflara çok daha katkıda bulunur bir konumda. Ancak bu süreçte özel
tasarruflarda ciddi bir gerileme söz konusu oldu. Bunu da artırmaya dönük
olarak çeşitli tedbirler öngörüyoruz. Bunlara aslında bir tane örnek
vereyim sadece: Bireysel emeklilik sistemi ciddi anlamda tasarruflarımıza
katkıda bulunan bir yapıda. Ayrıca yine makro ihtiyati
tedbirlerle tasarruflarımızı özendiriyoruz. Önümüzdeki dönemde
de özellikle bireysel emekliliği gönüllülükten vazgeçmeden otomatik hâle
getirip ve buna benzer tedbirlerle özel tasarruflarımızı
artırma yönünde gayretlerimize devam edeceğiz.
Sayın Sertel bu
kalkınma hızını ve işsizlik konularını
gündeme getirdi. Yaşanan küresel krize rağmen sadece 2009
yılında biz bir küçülme yaşadık. Onun
dışında, AK PARTİ hükûmetleri döneminde istikrarlı bir
şekilde bir büyüme yakaladı Türkiye. Birçok ülke, bu küresel krizin
bedelini vatandaşlarına çok ağır bir şekilde ödetirken
çok şükür Türkiye böyle bir durumla karşı karşıya
kalmadı. Ortalama büyüme hızımız -yanlış
hatırlamıyorsam- 4,7 civarında. Bu da
yaşadığımız küresel konjonktürü
düşündüğünüzde, hiç de azımsanacak bir büyüme değil. 2015
yılında da yüzde 4 büyüme hızını
yakaladığımızı tahmin ediyoruz.
İstihdam konusunda ise
en başarılı ülkelerden biri olduğumuz rakamlarla çok
açık. Küresel krizin zirve yaptığı 2009un ilk
çeyreğinden itibaren baktığınızda, 7 milyon
civarında ilave istihdam üretti Türkiye ekonomisi. Bu da bence takdir
edilecek bir durum.
İzmir
yatırımlarıyla ilgili şunu söyleyebilirim: İzmire de
elbette bütün illerimiz gibi kamu olarak yatırım yapıyoruz.
Yalnız, yatırımlarımızı sadece bütçedeki
yatırımlardan ibaret görmeyin lütfen. Bir taraftan da kamu-özel
iş birliği modeliyle, mesela İstanbul-İzmir otobanı
gibi milyarlarca dolarlık yatırım veya havalimanına
yaptığımız yatırım gibi ciddi
yatırımlar gerçekleştiriyoruz. Onları görmeyip sadece bir
kısmına bakarsanız yanlış sonuçlar
çıkarabilirsiniz.
Sayın Yıldız
Biçer, Manisada bir ihaleyle ilgili çok spesifik bir konuyu gündeme getirdi.
Ben, bu spesifik problemi doğrusu bilemiyorum, ilgilisi tabii belediye.
Belediyeden daha net bir cevap alınabilir, İçişleri
Bakanlığımız daha net bir şekilde bu soruya cevap
verebilir. Şu anda bu soruya cevap verebilecek detaylı bir bilgim
yok. Bir stat ihalesiyle ilgili bir konuyu gündeme getirdi.
Sayın Gürer,
Ulukışlanın turizm meselelerini dile getirdi. Benim de ziyaret
ettiğim beldelerden ve gerçekten ciddi tabiat güzellikleri potansiyeli
olan, aynı zamanda ulaşım anlamında da önemli bir noktada.
Ben, bu beldemizin ileride çok daha iyi yerlere geleceğine
inanıyorum. Problemlerine diğer bakanlarımızla hep birlikte
elbette bakabiliriz. Burası, aynı zamanda KOP bölgemizin bir
parçası. Bu kapsamda da KOP İdaremiz konuyla yakından
ilgilenecektir.
Diğer taraftan,
Sayın Akyıldız bu emeklilerle ilgili konuyu gündeme getirdi,
şu anda Plan ve Bütçede konu ele alınıyor. İsterseniz onu
Plan ve Bütçeye bırakalım çünkü orada çok detaylı düzenleme var.
Oradaki ayrıntılar vatandaşlarımıza daha iyi yol
gösterecektir.
Sayın Kara, küçük
HESlerle ilgili bazı problemler yaşandığını dile
getirdi. Gerçekten, hepimizin bu konulara hassas davranması gerekir. Bu
konularda, Hükûmet programında da prensip olarak çok küçük ölçekli
HESlerin yapılmaması gerektiğine dair bir politikamız söz
konusu. Bundan sonraki süreçte bu küçük HESlerle ilgili daha seçici -diyelim-
bir yaklaşım sergilenecektir.
Sayın Haberal, askerî
konuları, YAŞ kararlarıyla ilgili konuları dile getirdi.
Biliyorsunuz, yaptığımız Anayasa
değişiklikleriyle bu konularda yargı yolunu
açmıştık. Dolayısıyla, yargı denetimi çerçevesinde
olabilecek yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün.
ERKAN HABERAL (Ankara)
YAŞ kararlarının uygulanmamasıyla ilgili
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) Ama, diğer konuları çok detaylı bilemiyorum
doğrusu.
Sayın Basmacı da
Denizlide bir trafik kazasından bahsetti. Allah rahmet eylesin diyorum
yani bu süreçte hayatını kaybeden insanlarımızdan bahsetti.
Tabii, yine çok spesifik, tekil bir olay, tam detayları nedir bilemiyorum
ama eminim, belediyemiz konuyla ilgileniyordur, ben de hatırlatmaya gayret
ederim inşallah.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
İkinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümde yer
alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan
sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
11inci madde üzerinde üç
önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 11inci maddesindeki Kimlik ibaresinin
başına Türkiye Cumhuriyeti ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Günal Erhan
Usta Erkan
Haberal
Antalya Samsun Ankara
Kamil
Aydın Kadir
Koçdemir Mustafa
Mit
Erzurum Bursa Ankara
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 60 sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/414) ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ile 35 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 11inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
İbrahim
Özdiş Akın
Üstündağ Kadim
Durmaz Adana Muğla Tokat
Bihlun
Tamaylıgil Selin
Sayek Böke Lale
Karabıyık
İstanbul İzmir
Bursa
Yakup
Akkaya Mahmut
Tanal
İstanbul
İstanbul
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 11inci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Mizgin
Irgat Abdullah
Zeydan Diyarbakır Bitlis Hakkâri
Erol
Dora Berdan
Öztürk Mithat
Sancar
Mardin Ağrı Mardin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY
(Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Komisyonun ve Hükûmetin
katılmadığı önerge hakkında Mithat Sancar, Mardin
Milletvekili.
Buyurun Sayın Sancar. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MİTHAT SANCAR (Mardin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan torba kanunla ilgili
görüşlerimizi dağıttıracağız ama bugün
akademisyenlerle ilgili çokça tartışma oldu Genel Kurulda. Bir
akademisyen olarak ve tartışılan bildiriye imza koyan
akademisyenlerin büyük bir kısmıyla yakından tanışan,
hatta bir kısmının hocası olan bir kişi olarak burada
da görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bildiriye imza koyanları terör suçu işlemekle
itham edenlere, vatan hainliğiyle itham edenlere yakın tarihten ve
uzak tarihten birkaç örnek sunacağım. Yine, takdirleri kamuoyuna ve
sizlere bırakacağım.
Yakın tarihten,
ülkemizden bir iki örnekten biri Aydınlar Dilekçesi örneğidir
biliyorsunuz. Devlet düşmanı olarak ilan edilmişti
Aydınlar Dilekçesine imza atanlar. 12 Eylül düzenini
eleştiriyorlardı ama kendileri o zaman vatan haini olarak
damgalandılar. Sonra, onları damgalayanlar ve damgalayanları
alkışlayanlar utandılar, pişman oldular.
Daha yakın tarihten bir
bildiri, AK PARTİ sıralarında oturan meslektaşların
bir kısmının da imzasının olduğu bildiri,
Başörtüsüne Özgürlük Bildirisi. O dönemde bu bildiriye imza atanlar linç
edildiler, günlerce hedef gösterildiler ve dendi ki kendilerine: Siz laikliğe
düşmansınız. Neden başörtüsüne özgürlük istediler,
efendim, laiklik istiyoruz demediler. Demedikleri bir şey için hain ilan
edildiler o dönemde, soruşturmalar açıldı
-hatırlatırım size- üniversitelerde kendileri hakkında
cadı avı başlatıldı.
HASAN TURAN (İstanbul)
İkisi aynı şey mi?
MİTHAT SANCAR (Devamla)
- Bir başka örnek: Yine 28 Şubatta herhangi bir nedenle
dindarlıkla ilişkisi tespit edilenler cadı avına tabi
tutuldular, laiklik düşmanı ilan edildiler, tasfiye edildiler, bir
kısmı üniversitelerden atıldı, bir kısmı bu
sıralarda milletvekilliği yaptı. Bunların hepsinin o zaman
da arkasında durduk.
O insanlara yönelen
soruşturmalara burada oturan arkadaşlarım, o zamanda bulunan, o
zamanı yaşayan arkadaşlarım bu uygulamalara karşı
çıktılar.
2001 11 Eylülünden sonra,
şimdiki Akademisyenler Bildirisine imza atan kişilerin de
aralarında bulunduğu çok sayıda aydını Bush yönetimi
El Kaideye destek vermekle suçladı. Neden? Çünkü terörle mücadele
adı altında fikir avcılığı ya da düşünce
suçu yaratma hevesinde olan uygulamalara, İslamofobiye yol açan uygulamalara
karşı çıktılar. O insanlar arasında Noam Chomsky de
vardı, Judith Butler de vardı, onların imzaları bugün bu
bildiride var. Onlara dendi ki: Ya terörün
karşısındasınız ya yanındasınız.
Kınamıyorsanız siz de El Kaideyi destekliyorsunuz.
Bir başka
örnek Edward Said. Edward Saidi hepimiz biliyoruz; duvarın
karşısında, İsrailin ördüğü duvara da taş
attı, linç edildi, üniversiteden atılmasını istediler ama
üniversitesi ona sahip çıktı, Bu bir fikir özgürlüğüdür. dedi
üniversitesi, Columbia Üniversitesi.
Bir tane daha
örnek Sartredan, Cezayirde Fransız uçakları katliam yaparken
karşı çıktı onlara. Dendi ki Sen teröristleri
destekliyorsun. Hayır, ben sizin yaptıklarınızı
eleştiriyorum. dedi. Linç edildi. Kim sahip çıktı ona? Devlet
Başkanı De Gaulle, Sartre, Fransadır. dedi. Örnekleri
artırabilirim ama bunların yeterince fikir vermesi gerektiğini
düşünüyorum.
Bu insanlar
sizin istediğiniz şeyleri söylemediler diye bugün linç
kampanyasının hedefi durumundalar, Cumhurbaşkanından mafya
liderlerine. Üniversiteler soruşturma açıyor, bunları tasfiye
etmeye çalışıyorlar. Gün gelecek ve bu gün çok da gecikmeyecek,
bu ortam değişecek elbette. Şu an çok kötü bir zamanda
yaşıyoruz ve herkes her şeyi birbirine karşı bir
sindirme aracı olarak kullanmaya çalışıyor. Özellikle bu
ortamın değişmesini isteyen akademisyenlere karşı bu
linç kampanyasından bugün buna destek verenler eminim utanç duyacaklar. Bu
örnekleri lütfen dikkate alın.
Saygılarla.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Sancar.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Karar yeter sayısı
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunacağım ancak karar yeter
sayısı talebi vardır, önerge oylamasında karar yeter
sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul
edenler
Etmeyenler
Sayın
milletvekilleri, oyların sayımında Divan üyeleri arasında
anlaşma sağlanamadığından oylamayı elektronik
cihazla yapacağım.
Oylama için üç dakika süre
vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden
yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen
üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen üç dakikalık süre
içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum. Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise
hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyun rengini ve
kendisinin ad ve soyadıyla imzasını da taşıyan oy
pusulasını yine oylama için öngörülen üç dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylamayı
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter
sayısı yoktur, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.23
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
17.37
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER
: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 28inci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
60 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 11inci maddesi üzerinde, Mardin Milletvekili
Mithat Sancar ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım: Kabul edenler
Etmeyenler
Karar yeter sayısı
vardır. Önerge kabul edilmemiştir.
Tasarının
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/414) ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ile 35 Milletvekilinin, Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 11inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Akın
Üstündağ (Muğla) ve arkadaşları
MADDE 11- 5490 sayılı
Kanunun Beşinci Kısım başlığı Kimlik
Kartı, Uluslararası Aile Cüzdanı ve Mavi Kart olarak
değiştirilmiştir.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
önergeye katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge
hakkında Sayın Akın Üstündağ, Muğla Milletvekili.
Buyurun Sayın
Üstündağ. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla)
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, birçok hatibin, birçok muhalefet partisi sözcüsünün
söylediği gibi, yine bu döneme ait torba yasalara devam ediyoruz. Yine bir
torba yasayla karşı karşıyayız. Bu döneme ait Nobel
Ödülüne aday bir uygulamayla temel kanun hükmünde torba kanunu
görüşüyoruz. Çok enteresan bir şey. Bu kanunla,
vatandaşımızı direkt ilgilendiren nüfus cüzdanlarını
yeniden düzenleyip kimlik kartı olarak vatandaşa satıyorsunuz.
Vatandaşa kimlik
kartı vermek her devletin en temel görevidir. Bu kimlik belgesinden dahi
para kazanarak gözünüzün hâlâ vatandaşın cebinde olduğunu
göstermiş oluyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, oturup hesapladım, yaklaşık 78 milyon
vatandaşımız var, 8 liradan hesapladığımız
zaman 624 trilyon bir para devletin kasasına giriyor. Peki, devletin böyle
bir paraya ihtiyacı var mı? Baktığınız zaman, bu
para Suriyeli mültecilere harcadığınız paranın
kırkta 1i, değerli arkadaşlarım, kırkta 1i; sigaraya
yaptığınız zamdan gelecek ilave gelirin dörtte 1i. Yani,
devletin bu paraya aslında çok ihtiyacı
olmadığını da görüyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, ülkede, memlekette, burada birçok şey
konuşuluyor, aslında vatandaşın gündemi çok farklı,
vatandaşın mutfağındaki yangın devam ediyor
değerli arkadaşlarım ve hamdolsun ki istikrarlı bir
şekilde yangın büyümeye devam ediyor! Bakınız,
vatandaşa 100 lira verdiniz, verdiğinize pişman ettiniz
değerli arkadaşlarım. Milleti canından bezdirdiniz,
iğneden ipliğe zam yaptınız. Araçların zorunlu
sigortalarının bedeli yaklaşık 3 katına
çıktı. Vatandaşı, yarısından fazlası
yabancılara ait olan sigorta şirketlerinin insafına terk
ettiniz. Sigorta kurumunda şu anda ciddi anlamda bir soygun var
değerli arkadaşlarım. Dünyada petrol fiyatı sudan ucuz hâle
geldi ama siz hâlâ dünyanın en pahalı benzinini satıyorsunuz.
Adalete gitseniz para, evinizin değeri artsa para, ev alsanız para,
satsanız yine para, evinizin önüne asfalt dökülse yine para, araba
alsanız arabanın fiyatı kadar vergi, yargıda ve tapuda
harçlar artık haraç hâline gelmiş değerli
arkadaşlarım. Otoyoldan geçsen para, köprüden geçsen para, tünelden
geçsen yine para. Bakınız, değerli arkadaşlarım, Göcek
tünelinde şu anda -ülkenin tek paralı tüneli Göcek tünelidir- 3,5
liradan 4,5 liraya çıktı, sadece gidiş, bir de dönerseniz 9
lira; kamyonlarda 10 lira 13 liraya yükseldi, gidiş geliş 26 lira
değerli arkadaşlarım. OGS ve HGSlerdeki artış
oranı yüzde 38. Cep telefonu satın aldığınızda,
ilk satın aldığınızdaki vergi yüzde 33 zamlandı,
120 liradan 160 liraya yükseldi değerli arkadaşlarım. Bedava
sağlık dediniz, hastaneye gitseniz para, eczaneye gitseniz yine
para. Değerli arkadaşlarım, sigaraya, içkiye yapılan
zammı kimse konuşamaz diye ha bire bunlara zam yapıyorsunuz ama
zam yaptıkça vatandaş kahrından, geçim derdinden daha fazla içki
içiyor, biliyor musunuz bunu değerli arkadaşlarım? On
yıldır enflasyon hedefini tutturamadınız. 25 milyon
vatandaş bankalara borçlu, 2 milyon 670 bin kişi icralık
değerli arkadaşlar.
İşte,
vatandaşın gerçek gündemine bu Meclisin sahip çıkması
gerekiyor. Böyle göstermelik şeylerle bu Meclisi oyalamaya hiç kimsenin
hakkı yok. Buraya sağlıklı olarak, torba yasa şeklinde
değil, işte vatandaşın bu sorunlarına çözüm bulacak
önerileri hep beraber getirelim diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Üstündağ.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 11inci maddesindeki Kimlik ibaresinin
başına Türkiye Cumhuriyeti ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Kamil Aydın (Erzurum) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY
(Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Komisyonun ve Hükûmetin
katılmadığı önerge hakkında Kamil Aydın, Erzurum
Milletvekili.
Buyurun Sayın Aydın. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
KAMİL AYDIN (Erzurum)
Sayın Başkan, değerli vekiller; biraz önce eksik kalan bir
şey vardı, onu tamamlayacağım ama ona geçmeden önce, bu
torba mantığı işte görüyorsunuz, birtakım çok önemli
kavramları enine boyuna tartışmadan, oldubittiye getirerek
yaptığımız bir kanun.
Efendim, temel bir kaide
şudur: Bugünlerde dilimize çok dolanmış bir kavram;
barış. Savaş ve barış kavramları
aslında birbirlerine zıt kavramlardır ama ünlü dil bilimci
Sayın Noam Chomskynin -bilim adamlığına bir şey
demediğimiz ama entelektüelliğini sorguladığımız-
kazandırdığı bir eleştirel yaklaşım
vardır söylem çözümleme diye. Bu söylem çözümlemede özellikle
ağızdan çıkan ile ima edilen, anlam olarak yapışan
şey arasında uyum aranır. Ağızdan bazen
barış çıkar, işte Bush Orta Doğuyu yeniden dizayn
etmek için barış götürüyorum. der. Bütün terör örgütlerinin
söylemlerinde hep barış vardır; kanla yazarlar o
barış kelimesini, mürekkeple değil. Dolayısıyla
barış kavramını inanarak söyleyen bir entelektüel
arayışı içerisindeyiz.
Dolayısıyla bir de
barış uluslararası ilişkilerde
Bakın, savaş ve
barış muhatap iki oluşum, muhatap iki resmî yapı
arasında olur yani savaş da, barış da iki devlet arasında
olur. İşte, onun için adına Birinci Dünya Savaşı
deriz, İkinci Dünya Savaşı deriz, hatta bazen daha mikro
olursa iç savaş deriz belirli kitleler arasında. Ama biz bugün bu
kavramları o kadar anlamsızlaştırdık ki sıradan
her şey için, terörist bir eylem için dahi savaş ya da teröristler
adına talep ettiğimiz herhangi bir şey için de barış
kavramını çok rahat bir şekilde kullanıyoruz. Bu
kavramları kullanmayacağız.
Efendim,
aydınların bu yazdıkları metni okudum. Hakikaten hicap
ederek okudum, utanarak okudum. Biraz önce, bilim adamı kimliğine,
profesyonel kimliklere bir şey söylemedik dedik. Biz neyi
söyleyeceğimizi, boğazın dokuz boğum olduğunu bilerek,
bilgisiz belgesiz, dayandırmadan söyleyemeyiz. Allah korusun, bu bizim
entelektüel kimliğimize, akademik kimliğimize de halel getirir.
Yarın burada olmayabiliriz ama doğruyu da her yerde söylemek
zorundayız. Eğer gerçekten, bilgi teknisyeni organik aydın
değil de gerçek aydın arıyorsak birkaç tane örnek
vereceğim, hem kendi kültürümüzden hem Batıdan.
Efendim, Sokrat
bir entelektüeldir. Niye? Çünkü bedel ödemiştir; doğruyu, hakkı
her yerde söylemiştir. Darağacına gideceğini bile bile
demiştir ki: Ben insanlara düşünmeyi öğreteceğim. Galileo
bir entelektüeldir ama aynı zamanda fizikçidir. Niye? Çünkü her türlü
baskıya, her türlü diretmeye rağmen hak bildiğini, doğru
bildiğini söylemiştir. Erasmus bir entelektüeldir, Thomas More bir
entelektüeldir.
Efendim, bize
geldiğimizde, bizim en büyük aydın simgemiz Hazreti Peygamberdir.
Hakkı ve hakikati, hiçbir güç karşısında eğip bükmeden
çok rahat bir şekilde haykırmış, söylemiştir. Efendim,
İmamı Azam bir entelektüeldir. Böyle ikili söylüyorum ki mukayese
etme imkânınız olsun. Mehmet Akif bir entelektüeldir. Cemil Meriç bir
entelektüeldir. Niye? Bir aydındır. Kendi kültürümüzde de öyledir
çünkü bedel ödemişlerdir. Doğruyu, hakkı, egemen bir
yapının korkusundan, iktidar endişesinden, maddi manevi herhangi
bir endişe taşımaksızın söylemiş insanlardır
aydınlarımız. Thomas Moree İngiliz kralı diyor ki:
Benim için bir fetva ver, seni affedelim. Sen benim dostumsun. Aynı
teklif İmamı Azam için yapılmıştır. Biri
Batıdan örnek, biri Doğudan örnek. Aynı teklif İmamı
Azama da yapılmıştır ama o hak bildiğini her yerde
söylemiştir. Sonucu ne olmuştur? Sonucu, efendim, çile olmuştur,
işkence olmuştur, azap olmuştur ama onlar bizim tarihimize,
belleğimize büyük Türk aydınları, büyük dünya
aydınları olarak isim bırakmışlardır. Mehmet Akif
de onlardan biridir. Yokluk, sefalet içinde yaşamıştır ama
hak bildiğini her zaman haykırmıştır. İşte,
bizim eksiğimiz hak bildiğini, doğru bildiğini hiçbir
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KAMİL AYDIN (Devamla) -
silahlı güç, illegal güç etkisinde kalmadan, can güvenliği
endişesi taşımadan haykırandır diyorum, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Aydın.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
11inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
11inci madde
kabul edilmiştir.
12nci madde üzerinde 3
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 12nci maddesi ile değiştirilen 5490
sayılı Kanunun 41inci maddesinin 1 ve 2 no.lu bentlerinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Günal Erhan
Usta Erkan
Haberal
Antalya Samsun Ankara
Kamil
Aydın Kadir
Koçdemir Mustafa
Mit
Erzurum Bursa Ankara
"MADDE 41- (1) Kimlik
kartında yer alacak bilgiler ile kartın tasarımı, temini,
basımı, dağıtım ve teslim yöntemi ile üretim ve
kişiselleştirilmesinde kullanılacak sistemi belirlemeye Bakanlar
Kurulu yetkilidir.
(2) Kimlik kartında yer
alacak biyometrik verinin türü, niteliği ve alınma yaşı
Bakanlar Kurulu tarafından belirlenir.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/414) ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ile 35 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 12'nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Seyit
Torun Kadim
Durmaz Selin Sayek
Böke
Ordu Tokat İzmir
Lale
Karabıyık Mahmut
Tanal Yakup
Akkaya
Bursa İstanbul İstanbul
Musa
Çam
İzmir
MADDE 12- 5490
sayılı Kanunun 41inci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"MADDE 41 - (1) Kimlik
kartında yer alacak bilgiler ile kartın tasarımı, temini,
basımı, dağıtım ve teslim yöntemi ile üretim ve
kişiselleştirilmesinde kullanılacak sistemi belirlemeye Bakanlık
yetkilidir.
(2) Kimlik kartında yer
alacak biyometrik verinin türü, niteliği ve alınma yaşı Bakanlıkça
belirlenir.
(3) Biyometrik verisi
alınacak kişilerin şahsen müracaatı esastır.
Biyometrik verisi alınmayacak çocukların kimlik kartı
müracaatı veli veya vasileri ile 15 inci ve 17 nci maddelerde yer alan
bildirim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından
yapılır.
(4) Merkezi veri
tabanında tutulan biyometrik veriler kimlik doğrulama işlemleri
dışında kullanılamaz.
(5) Kişi, müracaat
sırasında yazılı muvafakatı ile kimlik
kartını teslim alacak kişiyi belirleyebilir.
(6) Kimlik kartı
talebinde bulunan kişi ile nüfus kütüklerinde kayıtlı
kişinin aynı kişi olup olmadığı hususunda
tereddüte düşülmesi halinde mülki idare amirinin emri ile kolluk
kuvvetlerine araştırma yaptırılır.
(7) Kimlik kartının
kaybı veya değiştirilmesi nedeniyle yapılacak müracaatlarda,
yenisi verilinceye kadar geçerli olmak üzere, usul ve esasları
Bakanlıkça belirlenen geçici bir belge verilebilir.
(8) Kimlik kartına bu
Kanunda öngörülenler dışında kayıt ve işaret
konulamaz. Kimlik kartı hiçbir kişi veya kurum tarafından alıkonulamaz.
(9) Evlenme işlemi
tamamlandıktan sonra, çiftlere uluslararası aile cüzdanı
verilir.
(10) Uluslararası aile
cüzdanı ve mavi kart Bakanlıkça belirlenen tasarım ve
sayıda Maliye Bakanlığınca bastırılır. Aile
cüzdanları ve mavi kartlar Maliye Bakanlığınca yurt içinde
nüfus müdürlüklerine ve evlendirme memurluklarına verilmek üzere maliye
yetkililerine, yurt dışında ise dış temsilciliklere
verilmek üzere Dışişleri Bakanlığına gönderilir.
Uluslararası aile cüzdanları ve mavi kartların en fazla üçbin
adedi, bedeli sonradan ödenmek üzere, müteakiben üçbin adetlik partiler halinde
peşin para karşılığında nüfus müdürlüğüne
verilir.
(11) Kimlik kartı,
uluslararası aile cüzdanı ve mavi kart bedeli müracaat
sırasında tahsil edilir. Doğum bildiriminin kanuni süresi içinde
yapılması halinde ve 2828 sayılı Kanun kapsamında
düzenlenecek kimlik kartlarından değerli kağıt bedeli
alınmaz.
(12) Hatalı yazım
nedeniyle iade edilen uluslararası aile cüzdanları ve mavi kartlar
değerli kağıt bedelinden düşülür. Hatalı üretim ya da
yazım nedeniyle kimlik kartlarının değiştirilmesi
halinde kimlik kartı bedeli alınmaz.
(13) Kimlik kartı
bedellerinin Hazine veznelerine yatırılmasına ilişkin usul
ve esaslar Bakanlık ve Maliye Bakanlığınca müştereken
belirlenir."
BAŞKAN - Şimdi
maddeye en aykırıyı önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Kanun Tasarısının 12nci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Mizgin
Irgat Abdullah
Zeydan
Diyarbakır Bitlis Hakkâri
Berdan
Öztürk Erol
Dora
Ağrı
Mardin
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
önergeye katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında Sayın
İdris Baluken, Diyarbakır Milletvekili.
Süreniz beş
dakikadır Sayın Baluken. (HDP sıralarından
alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Burada özellikle
askerliğin yoğun olarak ele alındığı, daha çok da
özlük hakları ve dövizli askerlikle ilgili düzenlemelerin
yapıldığı bir torba kanun görüşüyoruz. Aslında,
arkadaşlarımız zaman zaman dile getirdiler, keşke bu
Parlamento bugün Türkiyenin en temel sorunu olan barışla ilgili bir gündemle
burada belli şeyleri başarmış olarak bu kanunları
görüşmüş olsaydı ama maalesef, bırakın
barışla ilgili herhangi bir gündemi burada tartışmayı,
tam tersine savaş uygulamalarını teşvik edici torba
yasaları görüşüyoruz. Bu, son derece tabii talihsiz ve tarihe de kötü
geçecek bir mesaidir.
Biz şunu biliyoruz: Yani
bu ülkede temel meseleleri Parlamentoda sağlıklı bir
şekilde tartışmadan, diyalog kanallarını açmadan,
siyaseti bir çözüm unsuru olarak ortaya koymadan istediğimiz kadar
askerlikle ilgili, güvenlikle ilgili işte birtakım düzenlemeler
yapalım, bu meseleleri çözme şansına sahip değiliz. Bu
bizim bildiğimizi aslında bu sıralarda oturan, iktidar partisi
sıralarında oturan birçok milletvekili de biliyor, bugün Hükûmetin
başında olan Sayın Başbakan da biliyor ama Sayın
Başbakan bugün maalesef yetkisi elinden alınmış,
inisiyatifi elinden alınmış bir pozisyonda olduğu için
Başbakan olmadan önceki görüşlerine tam ters uygulamalar ve
politikaların altına imza atıyor. Biz, Başbakan olmadan
önce defalarca kendisiyle görüştük. Sayın Davutoğlu Rojavadaki
halkların Türkiyenin düşmanı olmadığını
defalarca söylemiş biridir; içeride Kürt meselesinin askeriye tedbirlerle
çözülmeyeceğini defalarca söylemiş birisidir; Kürtlere
karşı devletin yapmış olduğu yanlışları
sayısız defa dile getirmiş ve bu konuda bir yüzleşmeye
gidilmesi gerektiğini söylemiş birisidir. Ancak ne oluyorsa işte
Başbakan olarak yetkiyi eline aldıktan sonra birdenbire tamamen ters
olan bir yörüngede politikalar devreye koyuyor. Çünkü yetkisi yok yani
sorumluluk kendisinde ama yetkiyi kullanamıyor. Bir akademisyen,
vicdanlı bir hoca olarak tanıdığımız, bu konuda
da Başbakan seçildiğinde bütün Türkiyede Acaba farklı bir
siyasetçi başbakan profili olabilir mi? diye herkeste beklenti yaratan
bir hoca. Bir bakıyoruz, masaya yumruğunu vurarak kötü bir taklitle
sertlik yanlısı, savaş yanlısı politikaları sahaya
süren bir politikacıya dönüşüyor. Niye öyle oluyor? Çünkü yetki
başka yerde. Yetki başka yerde olduğu için de maalesef bu ülke
her gün felakete doğru sürükleniyor.
Bakın, 17 gün önce
Sayın Davutoğlunun bir konuşmasından bahsedeyim, hani
akademisyenler meselesi çok konuşuluyor ya. 17 gün önce yurt
dışında Türkiyeli bilim adamlarına sesleniyor: Türkiyede
fikir özgürlüğü mutlak anlamda hayata geçirilecektir. Bizim dönemde büyük
ölçüde geçirildi ama fikir özgürlüğü anlamında
karşılaşacağınız herhangi bir zorluk olursa bunun
siyasi sorumluluğu bizim üzerimizdedir. Ben yüzde 49,5 oy almış
bir Başbakan olarak söylüyorum, bizim huzurumuzda el pençe duracak bir
bilim adamı istemiyoruz. Yine bir meslektaş olarak söylüyorum, ne şart
olursa olsun ben kimsenin önünde el pençe durmadım, fikrimi teslim
etmedim, sizler de en aykırı fikir olsa bile teslim etmeyin. diyor.
Ama bugün bakıyoruz, 17 gün önce bunu söyleyen akademisyen Başbakan,
maalesef ne oluyorsa ilk günler suskun, ondan sonra Ey aydın
müsveddeleri, hepiniz karanlıksınız. noktasına gelmek
zorunda kalıyor.
Burada size önemli görev
düşüyor arkadaşlar. Sayın Davutoğluna yüzde 49,5 oy alan
bir Başbakan olduğunu hatırlatın, yetkisini kullansın,
inisiyatifini kullansın, doğruları hayata geçirsin. Bu ülkede
Cumhurbaşkanı çıkıp Ben rejim değişikliği
yaptım, kabul etseniz de etmeseniz de fiilî olarak
değişmiştir. dediği zaman, bunun en çok
Başbakanı çiğnemek olduğunu aslında sizlerin söylemesi
gerekiyor. Söylemediğiniz için, böyle, maalesef yetkiyi başka yerde
arayan, talimatı başka yerden alan, dolayısıyla da çözümsüz
politikalarla karşımıza çıkan bir Hükûmet ve iktidar
partisi pozisyonuna düşüyorsunuz. O nedenle de sorunlarımız
derinleşiyor. Bir an önce bu yoldan vazgeçmenizi temenni ediyoruz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Baluken.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Baluken konuşmasında, Yetkisi elinden
alınmış, söylediklerinin tersini yapan Başbakan. diyerek
sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN Başbakan
diyerek Hükûmete sataşmada bulundu.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Evet efendim ve aynı zamanda Genel Başkanımıza,
biliyorsunuz.
BAŞKAN Peki. Önerge
işlemini yapayım, size söz vereceğim efendim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sataşmadan dolayı
size iki dakika söz veriyorum Sayın Bostancı.
Buyurun efendim.
X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
4.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin 60 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 12nci maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında
AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar;
Sayın Başbakanın yetkileri Anayasada ve yasalarda
açıktır. Bu yetkilerini tam olarak kullanır. Bu yetkilerin
dışında da herhangi bir durum söz konusu olmaz.
Burada Sayın Balukenin
kastı, herhâlde, Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında
bir çelişki; Talimat oradan geliyor
Onu demek istiyor değil mi?
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Cumhurbaşkanı da öyle söyledi, Olmuyor böyle.
dedi, Çift başlılık iyi değil. dedi. Demedi mi Sayın
Bostancı?
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Evet, doğru, doğru; çift
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) Kıymetli arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanı
ile Sayın Başbakan uzun yıllar yol
arkadaşlığı yapmış iki insan. Zaten, dünya
görüşleri, Türkiye'ye bakışları, memleketin idaresine
ilişkin yaklaşımları birbiriyle aynı olan insanlar,
birbiriyle benzer olan insanlar.
CEYHUN İRGİL
(Bursa) - Zaten o yüzden Sayın Davutoğluna acıyoruz.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Bülent Arınçla da yol arkadaşıydı!
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Kiminle yol arkadaşı olduysa heba oldu, o heba olmasın
diye uyarıyoruz.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) Önemli olan şu: AK PARTİnin Genel Başkanı ve
Başbakan olarak yasalar çerçevesinde tarif edilmiş kendi
hakkını, hukukunu, her şeyini Sayın Başbakan elbette
sonuna kadar kullanır. Buna ilişkin hiçbir problem yok. Mesele
şu: Öteden beri, AK PARTİnin on dört yıldan bu yana
kazanmış olduğu başarı ve millet nezdindeki itibarı
karşısında, bana öyle geliyor ki, kendi gücüne güvenemeyenler,
milletten destek almak konusunda ümidini yitirenler çaresiz bir strateji olarak
Acaba AK PARTİnin içinde bir problem doğurabilir miyiz? Hiç olmazsa
burada bir çatlama, patlama yaratırsak bize gün doğabilir mi?
şeklindeki bir siyasal yaklaşıma bel bağlamış
gözüküyorlar. Bu, doğru ve tutarlı bir yaklaşım değil.
Önemli olan millete gitmek, milletten almak yetkiyi; AK PARTİnin içinden
gelecek zaaftı, çatlamaydı, buradan bir netice ümit etmek, ilgili
çevreleri siyasi fail olma iddiasından mahrum bırakır.
Saygılarımla. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bostancı.
Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın hatip, konuşması sırasında
Kendi gücüne güvenemeyenler, bu konuda çözüm üretemeyenler, AK PARTİ
içerisinde bir çatlak yaratarak sonuç almaya çalışıyorlar.
diyerek açıktan sataşmıştır.
BAŞKAN Size de 69uncu
madde çerçevesinde söz veriyorum Sayın Baluken.
Buyurun.
Süreniz iki dakikadır.
5.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben son derece açık bir şey söyledim.
Bu ülkenin Cumhurbaşkanı çıkıp Ben bu ülkede rejimi
değiştirdim, yönetim anlayışını fiilî olarak
hayata geçirdim, siz de peşinden anayasa gönderin. dediği zaman,
doğal olarak Başbakanın mevcut yetkilerini ortadan
kaldırmış oluyor. Bakın, bugüne kadar -hani, parti içi
işleyişlerle ilgili çok fazla fikir yürütmek istemeyiz ama- kamuoyuna
da yansıdı. Yani, parti organlarının seçiminden, merkez
yürütme kurullarının seçiminden, koalisyon görüşmelerindeki
tavra kadar Sayın Davutoğlunun ne düşündüğünü bütün
kamuoyu biliyor. 7 Hazirandan sonra bir koalisyon hükûmetinin mutlaka
kurulması gerektiğini, bu konuda halkın iradesinin esas
alınması gerektiğini bizimle yaptığı
görüşmede de söyledi ama maalesef henüz o anayasal süreç bile dolmadan,
Cumhurbaşkanı çözüm masasını devirdiği gibi aynı
şekilde koalisyon masasını devirdi. Yani bu ülkede temel olarak
siyasi birtakım karar süreçlerinin şekillenmesi gereken her yerde
Cumhurbaşkanı Erdoğanın müdahaleleri var,
açıktır bu.
Dünya liderleri Antalyada
toplanıyor. Dünya liderleriyle muhatap olması gereken Başbakan
bir tek fotoğraf karesinde bile yok. Yani eğer Bütün bunlar normal.
diyorsanız, bu sizin açınızdan belli bir işleyişi
normalleştirmiş olabilir ama kamuoyu açısından normal
değildir.
AHMET HAMDİ ÇAMLI
(İstanbul) Çukurlar normal mi, çukurlar? Çukurdan bahset.
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Sayın Davutoğlunun şu anda bu savaş
konseptiyle ilgili, Kürt halkına yönelik bu katliam konseptiyle ilgili de
biz rahatsızlık duyduğunu ve bu konuda mutlaka siyasetin
inisiyatif alması gerektiğini düşündüğünü zaman zaman temas
kurduğumuz kişilerden duyuyoruz.
ALİM TUNÇ (Uşak)
Ne utanmazsınız ya! Hem katliam yapıyorsunuz
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Ama ne yapsın? Emir büyük yerden.
ABDULHAMİT GÜL
(Gaziantep) Siz de Kandilden alıyorsunuz, daha büyük yerden
alıyorsunuz! PKKdan almayın.
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Oradan Savaşa devam, başkanlık yoluna devam.
dediği için de aynı uygulamalar devam ediyor.
Hepinize saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Baluken.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Düştünüz bir çukura çıkamıyorsunuz değil mi
Sayın Baluken? Nasıl çıkacaksınız o çukurdan
bakalım?
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) O çukura siz düşeceksiniz, merak etmeyin.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) O çukur sizi her gün biraz daha çekiyor böyle.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Düştünüz zaten, düştünüz. Biz buradayız,
buradayız. Bir yere düşmeyiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Askerlik
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ile 35
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/414,2/338) (S. Sayısı: 60) (Devam)
BAŞKAN Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/414) ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ile 35 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 12'nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Seyit
Torun (Ordu) ve arkadaşları
MADDE 12- 5490
sayılı Kanunun 41inci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"MADDE 41 - (1) Kimlik
kartında yer alacak bilgiler ile kartın tasarımı, temini,
basımı, dağıtım ve teslim yöntemi ile üretim ve
kişiselleştirilmesinde kullanılacak sistemi belirlemeye Bakanlık
yetkilidir.
(2) Kimlik kartında yer
alacak biyometrik verinin türü, niteliği ve alınma yaşı
Bakanlıkça belirlenir.
(3) Biyometrik verisi
alınacak kişilerin şahsen müracaatı esastır.
Biyometrik verisi alınmayacak çocukların kimlik kartı
müracaatı veli veya vasileri ile 15 inci ve 17 nci maddelerde yer alan
bildirim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından
yapılır.
(4) Merkezî veri
tabanında tutulan biyometrik veriler kimlik doğrulama işlemleri
dışında kullanılamaz.
(5) Kişi, müracaat
sırasında yazılı muvafakatı ile kimlik
kartını teslim alacak kişiyi belirleyebilir.
(6) Kimlik kartı
talebinde bulunan kişi ile nüfus kütüklerinde kayıtlı
kişinin aynı kişi olup olmadığı hususunda
tereddüte düşülmesi halinde mülkî idare amirinin emri ile kolluk
kuvvetlerine araştırma yaptırılır.
(7) Kimlik kartının
kaybı veya değiştirilmesi nedeniyle yapılacak
müracaatlarda, yenisi verilinceye kadar geçerli olmak üzere, usul ve
esasları Bakanlıkça belirlenen geçici bir belge verilebilir.
(8) Kimlik kartına bu
Kanunda öngörülenler dışında kayıt ve işaret
konulamaz. Kimlik kartı hiçbir kişi veya kurum tarafından
alıkonulamaz.
(9) Evlenme işlemi
tamamlandıktan sonra, çiftlere uluslararası aile cüzdanı
verilir.
(10) Uluslararası aile
cüzdanı ve mavi kart Bakanlıkça belirlenen tasarım ve sayıda
Maliye Bakanlığınca bastırılır. Aile
cüzdanları ve mavi kartlar Maliye Bakanlığınca yurt içinde
nüfus müdürlüklerine ve evlendirme memurluklarına verilmek üzere maliye
yetkililerine, yurt dışında ise dış temsilciliklere
verilmek üzere Dışişleri Bakanlığına gönderilir.
Uluslararası aile cüzdanları ve mavi kartların en fazla üçbin
adedi, bedeli sonradan ödenmek üzere, müteakiben üçbin adetlik partiler halinde
peşin para karşılığında nüfus müdürlüğüne
verilir.
(11) Kimlik kartı,
uluslararası aile cüzdanı ve mavi kart bedeli müracaat
sırasında tahsil edilir. Doğum bildiriminin kanunî süresi içinde
yapılması halinde ve 2828 sayılı Kanun kapsamında
düzenlenecek kimlik kartlarından değerli kâğıt bedeli
alınmaz.
(12) Hatalı yazım
nedeniyle iade edilen uluslararası aile cüzdanları ve mavi kartlar
değerli kâğıt bedelinden düşülür. Hatalı üretim ya da
yazım nedeniyle kimlik kartlarının değiştirilmesi
halinde kimlik kartı bedeli alınmaz.
(13) Kimlik kartı
bedellerinin Hazine veznelerine yatırılmasına ilişkin usul
ve esaslar Bakanlık ve Maliye Bakanlığınca müştereken
belirlenir."
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında Seyit Torun,
Ordu Milletvekili
Buyurun Sayın Torun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
SEYİT TORUN (Ordu)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
konuşmama Anayasanın 20nci maddesiyle başlamak istiyorum.
Anayasanın 20nci maddesi şunu ifade ediyor: Herkes, kendisiyle
ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir.
Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında
bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesi veya
silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp
kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. diye devam
ediyor.
Şimdi, bu yasal düzenlemeyle,
aile kütüklerinde yer alacak bilgilere biyometrik veri ilave ediliyor. Yani
bireylerin belirlenmesini sağlayacak parmak izi, el ayası
haritası, retinası gibi biyometrik yöntemler kullanılıyor.
Değerli milletvekilleri, bu veriler kişisel verilerdir. Bu veriler
kamu hizmetinin sunumu sırasında işlenecek ve kullanılacak.
Kişisel verilerin
kullanılması her zaman bireyler üzerinde endişelere yol
açmıştır ve beraberinde bu yöntemlere yönelik
tartışmaları da artırmıştır. Bu
endişelerin başında kişilerin sürekli gözetim altında
olduğuna yönelik endişeler gelmektedir. Vatandaş da
endişesinde son derece haklıdır çünkü geçmişte
yaşadıklarımız, geçmişte muhatap olduğumuz
konular bizi bu anlamda bir paranoyaya itmiştir.
Bu anlamda bir
şeyi de ifade etmek istiyorum: Veri kayıt sistemi bu anlamda
nasıl oluşturulacak? Bu veriler ne kadar kullanılacak?
Kullanıldıktan sonra ne kadar saklanacaktır? Bu verilerin
korunmasında ne tür ölçütler dikkate alınmıştır?
Kötüye kullanılmasını engelleyici etkili kontrol mekanizmaları
oluşturulmuş mudur? Kişisel verilerin korunmasına
ilişkin bütün tedbirler alınmış mıdır? Toplanacak
biyometrik veriler kullanım amacına ulaştıktan sonra ne
olacak, bunu bilmiyoruz. Geçmişte veri tabanlarıyla ilgili yasa
teklifi hazırlandı ama altlığı oluşturulmadığı
için 2014 yılında maalesef kanunlaşmadı,
yasalaşmadı.
Veriler
elektronik ortamda saklanacak deniyor. Peki, biyometrik verilerin
toplanması, saklanması, işlenmesi konularının her biri
ulusal bilgi güvenliğinin unsurları değil midir? Her vatandaşa
ait üç farklı biyometri verisinin arşivlenmesi yabancı
istihbarat servislerinin iştahını kabartan bir ulusal güvenlik
açığı yaratmaz mı? Daha geçenlerde
uğradığımız siber saldırılar sonrasında
elektronik ortamda tutulacak bu verilerin güvenliği nasıl sağlanacak?
Böyle bir siber saldırıda bu veriler ele geçirilirse yine ODTÜyü mü,
başka kurumları mı suçlayacağız? Sanıyorum, her
zamanki gibi gene suçlayacak bir yer bulacağız. Çünkü bilmedikleri,
anlamadıkları konularda kendilerine biat etmeyen, bunun için de yok
etmek istedikleri bilim yuvalarını defalarca suçladıklarına
hep beraber şahidiz. Çünkü iktidar böylesine önemli bir konudaki
düzenlemeyi bir torba kanun içinde, altyapısı hazırlanmadan
Meclisten geçirmek istemektedir.
Tabii, bu torba
kanun faciası da ayrı bir şey. Torba mı çorba mı
anlamış değiliz. Komisyonlarda maalesef yeterince
tartışılmadan, ilgili komisyonda görüşülmeden Plan ve
Bütçeye geliyor ve orada sadece eleştirilerimizi dile getirip konuyu
maalesef yasalaştırıyoruz. Biraz oradan biraz buradan
alıyoruz ve yasa geçiyor. Sürem yetmediği için daha fazla
değinmeyeceğim. Konunun uzmanı olan İçişleri Komisyonu
bu konuyu ele alıp tartışmadan konu maalesef gene geçecek.
AKP
iktidarının en iyi bildiği şey insanları,
kurumları fişlemektir. Çok uzak değil, daha önceki yasama
dönemlerinde de yaptıkları kanunlara hep beraber buradan tanık
olduk.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde nüfus
kayıtları gerçeği yansıtmamaktadır. Tam anlamıyla
seçmen sistemi oluşturulamamıştır. Taşıma
nüfuslarla büyük şehirler yapılmıştır. Ne yazık
ki iktidar hiçbir sistemin altyapısını
hazırlayamamaktadır. İktidar tarafından Meclise sunulan
kanun tasarıları, teklifleri düşünülmeden,
çalışılmadan, yangından mal kaçırırcasına
getirilmektedir. Gerçi iktidarın fırsatları nasıl
değerlendirdiğini, bu konuda ihtisas yaptıklarını
artık biliyoruz. Yapılan kanunlar eksik çıkmakta ve tekrar sorun
yaratmaktadır, çözümler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SEYİT TORUN (Devamla)
geçiştirilmektedir. Kalıcı
ve yapıcı uluslararası standartlarda düzenlemeler
yapılmamaktadır. Şimdi, aile kütüklerine biyometrik veri
ekliyor.
Sonumuz hayırlı olsun diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Torun.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
12nci maddesi ile değiştirilen 5490 sayılı Kanunun 41inci
maddesinin 1 ve 2 no.lu bentlerinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kadir
Koçdemir (Bursa) ve arkadaşları
"MADDE 41- (1) Kimlik
kartında yer alacak bilgiler ile kartın tasarımı, temini,
basımı, dağıtım ve teslim yöntemi ile üretim ve
kişiselleştirilmesinde kullanılacak sistemi belirlemeye Bakanlar
Kurulu yetkilidir.
(2) Kimlik kartında yer
alacak biyometrik verinin türü, niteliği ve alınma yaşı
Bakanlar Kurulu tarafından belirlenir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY
(Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı
önerge hakkında Sayın Kadir Koçdemir, Bursa Milletvekili
Buyurun Sayın Koçdemir. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
KADİR KOÇDEMİR (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Toplum olarak bir alışkanlığımız, bir
hastalığımız var. Pek çok uygulamayı
başlatıyoruz ancak uygulamanın neticelerini ve bu neticeye göre
revizyonları yapmıyoruz.
İkinci bir zafiyetimiz
de teknoloji söz konusu olduğunda teknolojinin pek çok şeyi
çözeceğine inanıyoruz. Bu Meclis Genel Kurulunda parmak iziyle oy
verme ve yoklamayı pek çok arkadaşımız
gerçekleştiremez iken elektronik veriye bütün sistemi koyuyoruz.
Benzer husus teşvik
mevzuatımızda var. Bölgeler arası gelişmişlik farklarını
azaltmak için yıllardan beri uygulaya geldiğimiz teşvik
mevzuatının
Mesela Bursada hem sosyoekonomik
kalkınmışlıkta 46ncı sırada olan Gemlik gibi bir
ilçenin hem de 717nci sırada Büyükorhan gibi bir ilçenin kuş uçumu
birbirlerine 60-70 kilometre mesafede var olabilmelerini görmüyoruz. FATİH
Projesiyle pek çok elektronik donanım alıyoruz, ama PISA gibi
uluslararası sıralamalarda okullarımızın ve
eğitimimizin sonuncu sırada olmasını görmüyoruz.
Benzer bir şey,
dinlemeler konusunda yaşadığımız pek çok badireden
sonra, elektronik kullanarak kişisel verilerin ve özel hayatın
gizliliğinin korunması bakımından da geçerlidir.
Avrupa Birliği
ülkelerinde bizde mutat hâle gelen ve hiç
tartışmadığımız bazı uygulamalar Anayasa
Mahkemesi kararlarıyla kaldırılmış ve uygulamadan men
edilmiştir. Mesela, araçların hızını ölçmek için video
kamera kullanılabilmesine Alman Anayasa mahkemesi cevaz vermemiştir.
Çünkü sadece fotoğraf çekerek aracın tespit edilebilmesi mümkündür.
Yirmi dört saat oradan trafik kurallarına uyarak geçenleri de kayıt
altına almak kişisel hayatın gizliliğine aykırı
bulunmuştur.
Yine, iş yerlerindeki,
içerideki kameraların kaldırımdan 20 santim dahi görüntü
alması, kayıt yapmasına imkân verilmemiştir. Bugün burada
biz özel hayatın gizliliğini ve kişisel verilerin
güvenliğini ilgilendiren pek çok konuyu İçişleri
Bakanlığının takdirine ve yetkisine bırakıyoruz.
Bu, tehlikeli bir durumdur. Türkiye, bu Hükûmet döneminde de belli
kurumların bu şekilde yetkilendirilmesinin, başta Hükûmetin
başında olanlar olmak üzere, nerelere kadar
uzandığını bizzat kendisi görmüştür. Onun için bunun
en azından Bakanlar Kurulu tarafından tespit edilmesinin daha amaca
uygun bir sonuca yol açacağını düşünüyoruz.
Bir de ihmal ettiğimiz
husus, bu uygulamalarda insan unsurunu ihmal ediyoruz. Nüfus
teşkilatlarımız bu uygulamayla birlikte yeniden büyük bir
çalışma temposu içine gireceklerdir. 666 sayılı
Kararnamenin fazla mesaiyi düzenleyen hükümleri, bir yılda bir memura en
fazla altı ay için fazla mesai ödeneceğini öngörmüştür. Bundan
önce, MERNİS ve Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine
geçişte nüfus çalışanlarına beş yıl süreyle bu
altı aylık mesainin bir yıl olarak uygulanması imkânı
getirilmişti. Bu yeni döneme intibakta da çok gayret ve fazla mesai
yapacak olan nüfus teşkilatı çalışanlarına bu
imkânın getirilmesi faydalı olacaktır. Bu açılardan,
İçişleri Bakanlığı değil, Bakanlar Kurulunca bu
geniş yetkilerin belirlenmesinin faydalı olacağını ve
önergemize destek vermenizi diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Koçdemir.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
12nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
13üncü
madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu Ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 13üncü maddesindeki Kimlik ibaresinin
başına Türkiye Cumhuriyeti ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Günal Erhan
Usta Erkan
Haberal
Antalya Samsun Ankara
Kamil
Aydın Kadir
Koçdemir Mustafa
Mit
Erzurum Bursa Ankara
Nuri
Okutan
Isparta
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60 sıra
sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/414) ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan ile 35 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 13'üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Kadim
Durmaz Bihlun
Tamaylıgil Selin
Sayek Böke
Tokat İstanbul İzmir
Lale Karabıyık Yakup Akkaya Özcan Purçu
Bursa İstanbul İzmir
MADDE 13- 5490
sayılı Kanunun 42 nci maddesi başlığı ile
birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Talep belgesi
MADDE 42- (1) Kimlik
kartı ve uluslararası aile cüzdanlarının verilebilmesi için
biçimi ve kapsamı Bakanlıkça belirlenen ve bastırılan talep
belgeleri kullanılır. Doğum tutanaklarına dayanılarak
kimlik kartı düzenlemesinde talep belgesi aranmaz.
(2) Talep belgelerini
uygulamaya koymaya veya uygulamadan kaldırmaya ve bunların saklama
sürelerini belirlemeye Bakanlık yetkilidir."
BAŞKAN Şimdi
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Kanun Tasarısının 13üncü maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Mizgin
Irgat Abdullah
Zeydan
Diyarbakır Bitlis Hakkâri
Erol
Dora Berdan
Öztürk
Mardin Ağrı
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Komisyonun ve Hükûmetin
katılmadığı önerge hakkında söz isteyen Sayın
Erol Dora, Mardin Milletvekili.
Buyurun Sayın Dora. (HDP
sıralarından alkışlar)
EROL DORA (Mardin)
Sayın Başkan
BAŞKAN Dün de geldiniz
Sayın Erol Dora, uzun bir aradan sonra geldiğiniz için bir an
şaşırdım.
EROL DORA (Devamla) Çok,
bölgede olduğumdan dolayı tabii ki...
BAŞKAN Hoş
geldiniz.
EROL DORA (Devamla) Ben de
öncelikle Sayın Başkana da bu vesileyle, yapmış olduğu
bu görevde başarılar diliyorum.
BAŞKAN Çok
teşekkür ederim, sağ olun.
EROL DORA (Devamla)
Gerçekten, Meclisimize yakışır bir yönetim sergilemektedir.
Bütün arkadaşlarımızdan aynı yönetimi bekliyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 60 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 13üncü maddesi üzerinde Halkların Demokratik
Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Ben her zaman kendi kendime
düşünmüşümdür, Orta Doğuyu ve özelde de ülkemizi
değerlendirdiğimizde aslında bütün sorunların bu
coğrafyamızda evrensel değerlerin, aydınlanmacı
değerlerin, evrensel inanç özgürlüğünün, ifade özgürlüğünün
olmayışından kaynaklandığına
inanmışımdır ve bu ilkeler bu coğrafyaya egemen
olmadığı müddetçe de işte gördüğünüz gibi insanlar
mezheplerinden dolayı, inançlarından dolayı Allah
adını kullanarak birbirlerini öldürmeyi kendileri açısından
meşru görebilmektedirler. Bu açıdan, biraz bu konulara değinmek
istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
hatırlayacağımız üzere bir yurttaşımız nüfus
cüzdanlarında bulunan din hanesi kısmının din ve vicdan
özgürlüğüne aykırı olduğu gerekçesiyle 2006 yılında
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuruda bulunmuş, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi nüfus cüzdanlarında din hanesi
bulunmasının Türkiye'nin de taraf olduğu Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinin düşünce, vicdan ve din özgürlüğüyle
ilgili 9uncu maddesine aykırı olduğu sonucuna
ulaşmıştı.
Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi esasında 9uncu maddede korunduğu
şekliyle düşünce, vicdan ve din özgürlüğünün toplumun bir arada
yaşayabilmesinin temel yapı taşlarından biri olduğu ve
dinî anlamda bu özgürlüğün aynı zamanda inançlı kimselerin
yaşama bakış açıları ve kimliklerini oluşturan
çok önemli bir unsur olmasının yanı sıra, yine, inanmayan
kişiler açısından da gayet önemli bir kazanım olduğunu
vurgulamaktadır.
Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin 9uncu maddeye dayanarak kimlik kartlarında din
hanesinin beyan edilmesinin düşünce, vicdan ve din özgürlüğüyle
bağdaşamayacağına karar vermesinden hemen sonra
biliyorsunuz, Hükûmetimiz 2010 yılında, dönemin Hükûmeti
istenildiğinde din hanesinin boş bırakılabileceği
şeklinde yüzeysel ve yeni sorunlara yol açan bir düzenlemeye gitmiş
bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
geldiğimiz noktada üzerinde görüştüğümüz bu tasarıda
düzenlenen yeni kimlik kartlarında din hanesinin hâlâ yerli yerinde
duruyor olması AKP iktidarının evrensel hukuk
kararlarını hiçe sayan ve Avrupa insan hakları
içtihatlarını da göz önünde bulundurmayan anlamsız
ısrarıyla Türkiye'nin uluslararası arenada demokratik olmayan,
özgürlükçü olmayan vizyonunun devam edeceğini tahmin etmek de zor
değildir diye düşünüyorum. Din hanesi boş bırakılan
bir kimlik kartını taşıyan yurttaş, kendi iradesi
dışında kamusal alanda resmî görevlilerin müdahale riskiyle
karşılaşarak nüfus cüzdanında din hanesi dolu olan
yurttaşlardan hemen ayırt edilecek ve bu durum da sistematik bir
fişlenme uygulamasını gündeme getirecektir.
Yine, esasında, devletin
burada din hanesinin boş bırakılabileceği serbestisini
getirmesi, yurttaşın fişlenmesinin doğrudan devlet eliyle
resmîleştirilmesi anlamını taşımaktadır. Böyle
bir durum, hiç şüphesiz dinî inanç ve düşüncelerin ifşa
edilmeme özgürlüğü kavramına aykırı düşmektedir.
Bakın, 1982
Anayasasını değerlendirdiğimizde -biz, bunun bir cunta
anayasası olduğunu her zaman vurguluyoruz- bu Anayasada dahi şu
şekilde bir ibare var: Herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine
sahiptir. Kimse, ibadete, dinî âyin ve törenlere katılmaya, dinî inanç ve
kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz. Bakın, 82 Anayasasında bu
şekilde açık bir hüküm olmasına karşın hâlâ
insanların kimliklerinde din hanesinin olması ve insanlara, ya
boş bırakılması veyahut da zorunlu olarak beyan ettirilmesi
Anayasamıza da aykırı bir durumdur. Biz, hâlâ, bu şekilde
basit bu sorunlarımızı eğer çözemiyorsak nasıl
birlikte yaşayabiliriz, nasıl barışçıl, demokratik bir
cumhuriyete evrilebilirizi düşünmemiz gerektiğine inanıyorum.
Çok farklı
düşüncelerim de vardı, süre yetmediğinden dolayı kısa
kesiyorum. Hepinize saygılarımı sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Dora.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Karar yeter sayısı istiyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Karar yeter
sayısı talebi vardır, o nedenle oylamada karar yeter
sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati. 18.29
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
18.44
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER
: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 28inci Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
60 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 13üncü maddesi üzerinde, Mardin Milletvekili
Erol Dora ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Tasarının
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/414) ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan ile 35 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 13'üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Özcan
Purçu (İzmir) ve arkadaşları
MADDE 13- 5490
sayılı Kanunun 42 nci maddesi başlığı ile
birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Talep belgesi
MADDE 42- (1) Kimlik
kartı ve uluslararası aile cüzdanlarının verilebilmesi için
biçimi ve kapsamı Bakanlıkça belirlenen ve bastırılan talep
belgeleri kullanılır. Doğum tutanaklarına dayanılarak
kimlik kartı düzenlemesinde talep belgesi aranmaz.
(2) Talep belgelerini
uygulamaya koymaya veya uygulamadan kaldırmaya ve bunların saklama
sürelerini belirlemeye Bakanlık yetkilidir."
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında Özcan Purçu,
İzmir Milletvekili.
Buyurun Sayın Purçu.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
ÖZCAN PURÇU (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 13üncü maddenin ilgili
önergesi üzerinde söz aldım. Hepinize saygılar sunuyorum.
Öncelikle, AKP grup
başkan vekilimize bir şey soracağım. Sayın
Bakanımız da burada. Sayın Başkanım, hep ret, hep ret;
belki 100 tane teklif verildi. Niye böyle oluyor? Birimiz Yunanistana, birimiz
Almanyaya mı çalışıyoruz ya? Sayın
Başkanım, ne olur ya, bizim de önerilerimiz, görüşlerimiz var.
Biz Türkiye Cumhuriyetine çalışıyoruz, biz Türkiye halkına
çalışıyoruz. Bizim de fikrimiz olabilir. 90 tanesini kabul
etmeyin, 10 tanesini kabul edin bari Sayın Bakanım. Yani, ben de
ülkeme katkı sunmak istiyorum. Niye böyle oluyor? (CHP
sıralarından alkışlar) Ben de ülkemi büyütmek istiyorum,
yüceltmek istiyorum, bunu bir kere eleştireyim. Hepimiz bu ülkeye
çalışıyoruz arkadaşlar. Hep ret, hep ret, hep el
kalkıyor. Lütfen Sayın Başkanım ya, biraz
araştıralım, ona göre el kaldıralım. Bilmediği
hâlde hemen, daha girişte çıkıyor, hemen el
kaldırıyor. Bir şey görmüyor vallahi ya. Oradan baktım, el
kaldırıyor ama niçin el kaldırdığını
bilmiyor. Yani, yok böyle bir şey ya.
Bakın, bu ülke
hepimizin, bu devlet hepimizin. Bu halk bizden hizmet bekliyor. Bizim bunu
yerine getirmek için var gücümüzle, hep birlikte el ele
çalışmamız lazım arkadaşlar, bu bir.
İkincisi: Kimlik
meselesiyle ilgili konuşma aldım. Maalesef, üzülerek belirteyim,
şu an Türkiye Cumhuriyeti içerisinde kimliği olmayan birçok
vatandaşımız var. Sırf bu sebepten dolayı okula gidemeyen,
sosyal yardım alamayan, sırf bu sebepten dolayı, efendim,
hastaneden yararlanamayan, ilacını alamayan fakir, gariban, yoksul
vatandaşlarımız var.
Bakın, kırk
yıldan beri kimlik mücadelesi veren, İzmirde yaşayan bir
vatandaşımızın haymatlos belgesini gösteriyorum.
Bakın, işte burada. Üzerini kapattım bazılarının,
belli olmasın diye.
Bakın, ben size böyle
bin tane getireyim arkadaşlar, bin tane. Kırk yıldan beri
mahkeme süreci
En son geçen gün mülteci belgesi vermişler kardeşime.
Ben de bizzat takip ediyorum İzmirde. Yani, bunlara dikkat edelim.
Nüfus müdürlüklerine
ulaşamıyoruz sevgili kardeşlerim. Nüfus müdürlükleri
İki
sene de mahkeme süreci, yok, işte Ankaradan bilgi gelecek, oradan
bilgi
Bir nüfus kâğıdını çıkartması için
vatandaşı mahvediyoruz. Ben bizzat iki sene uğraştım,
bir vatandaşın kimliğini çıkartamadım.
Bakın, haymatlos,
kırk yıldan beri mahkeme süreci
Bu bizim vatandaşımız
arkadaşlar. Burada da diyor ki: Yunanistan haymatlosu. Yok böyle bir
şey. Bizzat yakın, biraz da akrabalık şeyimiz var. Yani,
anası babası öldü diye kendini ispat edemiyor bu kardeşimiz,
kimlik alamıyor. İstiyorsanız böyle bin tane getireyim. Nüfus il
müdürlüklerine, arkadaşlar, ilgili yerlere talimat verelim, nüfus
düzenlemesini ona göre yapalım.
Bir de bu parayı
alıyoruz. Fakirimiz var, yoksulumuz var. Bu parayı neye göre verecek
arkadaşlar? İnanın, yani, bugün ekmek bulamayan
vatandaşımız var, onları da düşünelim. Yukarıda
kanunu yapıyoruz, Aşağıdakiler ezilsin. Yok böyle.
Aşağıda, günde, çöp toplayıp ekmek kazanan
insanlarımız var; bazen 5 lira, 10 lira kazanamayan
insanımız var; işsiz insanımız var. Bu, ülkemizin
gerçeği, hiç kimse bunu inkâr edemez. Onun için, bu düzenlemeleri ona göre
yapalım.
Geçen, yine, Çevre
Bakanlığının bir yönetmeliği uygulamaya girdi, 1 Ocak
2016 itibarıyla. Bakın, sevgili arkadaşlarım, çok ilginç ve
çok da acı verici, 2872 sayılı Çevre Kanunu uyarınca çöp
toplayan kardeşlerimize
Bakın, şu kardeşimiz çöpten ekmeğini
kazanıyor, bazen 10 lira, bazen 5 lira, bazen yağmur yağarsa
hiç. 1 ton çöp toplayacak, kâğıt toplayacak; bu kardeşimiz 20
lira, 30 lira para kazanacak, işi yok, gücü yok. Çevre
Bakanlığı şimdi bununla ilgili 122.748 lira para
cezası uygulaması başlatmış. Bu kardeşimiz çöp
topluyor, satamıyor arkadaşlar. Bakın, şu anda
İstanbulda ve Kocaelide bununla ilgili protestolar yapılmaya
başlandı. Bu kardeşimiz gariban, çöp toplayamazsa ekmek
yiyemeyecek. Bir kanun düzenlendi, Çevre Bakanlığı, belediyeler
ve ilgili şirket çöp toplama işini ele aldı. E, bu vatandaş
-altta düzenleme yapamadık, yukarıda düzenleme yaptık- ne
yapacak, ölsün mü, aç mı bırakalım bunu? Zaten hasta, yoksul,
gariban, ekmek kazanamıyor.
Arkadaşlar, bakın,
düzenleme yaparken yoksulları düşünelim ya, düşünelim ya. Yani,
bakın, bu kardeşimiz şimdi çöp toplayamıyor,
satamıyor. Bütün çöp toplayan arkadaşlara 122 bin lira ceza
yazılıyor ve cezayı yiyen arkadaşlar da var. E, ne yapacak
bu, ölsün mü? Bu bizim vatandaşımız değil mi
arkadaşlar, Sayın Bakanım? Yani, lütfen, arkadaşlar, bunu
hemen iptal edin. Sayın grup başkan vekillerim, Sayın Genel
Başkan Yardımcısı, Sayın Bakanım; bunu hemen
iptal edelim.
Bakın, Türkiyede
vatandaşlarımızın aşağı yukarı 700 bini
çöpten geçiniyor arkadaşlar. Altyapıda düzenlemeyi yapalım,
yukarıda kanunu çıkarmayalım yani uysun herkes ama garibi,
fakiri düşünelim lütfen.
Hepinize saygılar
sunuyorum, inşallah bu konuda düzenleme yaparsınız, bekliyorum.
Sağ olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Purçu.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın Bostancı, söz
talebiniz mi var?
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Oylamadan önce
konuşma fırsatım olsaydı bir değerlendirme
yapacaktım.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Peki,
teşekkür ederim Sayın Bostancı ama Sayın Purçunun daveti
açık, herhâlde daha sonra değerlendirirsiniz onu.
Şimdi diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 13üncü maddesindeki kimlik ibaresinin
başına Türkiye Cumhuriyeti ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Nuri
Okutan (Isparta) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında Nuri Okutan,
Isparta Milletvekili.
Buyurun Sayın Okutan.
(MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
NURİ OKUTAN (Isparta)
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; herkesi saygıyla,
hürmetle selamlıyorum.
Esasen konuyla ilgili dün de
söz aldım ve fikirlerimin bir miktarını orada açıklama
fırsatı buldum. Şimdi de kısa süre var, hemen toparlamaya
çalışacağım.
Bir güvenlik hususu
konuşuluyor haklı olarak. Hepimiz bu kişisel bilgilerin ilgisi
olmayan kurumların, kişilerin ellerine geçmesini engellemek
zorundayız. Bunun üzerindeki hassasiyeti anlıyoruz ama ben burada
Nüfus İşleri Genel Müdürlüğünde çalışmış ve
mülki idare amirliği yapmış birisi olarak oradaki personelin ve
oradaki sistemin güvenli olduğunu biliyorum ve kısaca da size bu
noktada bilgi aktarmak isterim. Orada yaklaşık şimdiye kadar 130
milyon veri sisteme girmiştir ve bu 130 milyon veri -yani ölüler de dâhil
sisteme girmiştir- çok güvenlidir. Bina birkaç kez
dışarıdan da bilgilerin alınabilmesini engellemeye yönelik
ciddi kafes altına alınmıştır, kurşunlarla kapatılmıştır.
Ayrıca, ilçeler ile il arasındaki ve merkezler arasındaki
bağlantı da fiber optik kablolarla, özel kablolarla birbirine
bağlantılıdır. Dışarıdan İnternet sitemiyle,
vesair girilemez. Bu manada güvenli bir yerdir. Ayrıca, diğer
kurumlar, biliyorsunuz, bu veri tabanından faydalanıyorlar. Orada da
sadece nüfus bilgilerinin önündeki yani ne dini ne kişisel evlenmesi,
boşanması ve diğer hâlleri verilmez; sadece anne, babası ve
ismi verilir. Bu manada da kişisel bilgilerin aktarılmasıyla
ilgili, içeriden verilmediği müddetçe bir sıkıntı yoktur
ama esas üstünde durmamız gereken şey şudur: Bu kartla ilgili
Bu kart yaklaşık 10 dolar civarında yani ne
olacağını bilmiyoruz. Biz bütün yetkileri Bakanlığa
vermiş olacağız, Bakanlık ihale edecek. Bakanlıktaki,
bilhassa -sayın genel müdürüm burada- oradaki ekibe güveniyoruz ama yine
gidip millete söven yerlere bu kartlar ihale edilmesin. Biz bunun takipçisi
olacağız, burada hassas davranıyoruz çünkü bu, şu manaya
geliyor: Yaklaşık 1,5 milyar dolar civarında bir parayı
ifade ediyor, her yıl da yüzde 10u, 150 milyon dolarlık bir
şeyle de devam edecek. Dolayısıyla bu konuda hassasız.
Orada, bu yasa
tasarısı geçince Kırıkkalede örnek uygulama
başlayacak ve bu yıl içerisinde tüm Türkiyede uygulama
başlayacak. Bu uygulama sırasında tabii, Nüfus İşleri
Genel Müdürlüğünün o personelinin -yaklaşık 10 bin
civarında personeli var- Adres Kayıt Sistemi ve diğer,
MERNİS Projesiyle ilgili çok yoğun zaten bir işlemi oluyor.
Şimdi, pasaport ve ehliyet de yine bu sisteme bağlı olarak nüfus
dairesine yüklenecek, ciddi bir işlem artışı olacak. Bu
personele bu manada -biraz önce sayın valim de dile getirdi- mesai
artışının muhakkak
Yani, o altı ayla
sınırlı değil, o sınırın hiç olmazsa Nüfus
İşleri Genel Müdürlüğüne ait personeli dikkate alarak
kaldırılması gerekiyor, yoksa bunda başarısız
oluruz; bir. İki: Genel Müdürlüğün elinde yaklaşık 1.500
civarında boş kadro var, kadro alınmış ama
doldurulmamış. Bu kadronun muhakkak en kısa zamanda
doldurulması icap eder.
İl müdürleriyle ilgili
Şu anda, dengi olan il müdürleri nüfus il müdürlerinden biraz daha yüksek
ek göstergeden faydalanabiliyorlar. 3000 ek göstergesi alıyor, bu 3600e
çıkarılmalı. İlçe nüfus müdürleri de 2200 ek gösterge
alıyorlar, bu da 3000e çıkarılmalı en azından. Bunları
yapabilmeliyiz.
Ben şunu da buradan
ifade etmek isterim: Bütün bu ehemmiyetine, önemine rağmen iktidar partisi
tarafından bu lafların bile ifade edilemediği ortada, biz
muhalefet partisi olarak bu bilgileri burada aktarmak durumundayız. Çünkü
acaba maddi tarafına mı daha çok ilgi çekiliyor diye hâlâ
şüphemiz var. Getiriliş biçimi bile, çok önemli bir kanun
olmasına rağmen gerek Komisyonda değerlendirilmeyişi gerek
doğru dürüst burada tartışılmayışı ve bu
bilgilerin verilmeyişi bile bu şüphemizi artırıyor.
Bu duygularla herkesi
saygıyla, hürmetle selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Okutan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
13üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
14üncü madde üzerinde üç
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 14üncü maddesinde yer alan "80" ve
"500" ibarelerinin "50" ve "1.000" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Günal Erhan
Usta Erkan
Haberal
Antalya Samsun Ankara
Kamil
Aydın Kadir
Koçdemir Mustafa
Mit
Erzurum Bursa Ankara
Deniz
Depboylu
Aydın
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/414) ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan ile 35 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 14'üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Kadim
Durmaz Bihlun
Tamaylıgil Lale
Karabıyık
Tokat İstanbul Bursa
Musa
Çam Yakup
Akkaya Selin Sayek
Böke
İzmir İstanbul İzmir
Mahmut
Tanal Mustafa
Tuncer
İstanbul Amasya
MADDE 14- 5490
sayılı Kanunun 68inci maddesinin birinci fıkrasının (b)
ve (c) bentleri aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş ve üçüncü fıkrasının (a), (b) ve
(c) bentleri yürürlükten kaldırılmıştır.
"b) Evlenme
olayını bildirme yükümlülüğünü süresi içinde yerine
getirmeyenlere yurt içinde nüfus müdürlüklerince, yurt dışında
ise dış temsilciliklerce 50 Türk Lirası idarî para cezası
verilir.
c) Adres
değişikliğini bildirme yükümlülüğünü süresi içinde yerine
getirmeyenlere 50 Türk Lirası, gerçeğe aykırı beyanda
bulunanlara 250 Türk Lirası idarî para cezası, yurt içinde mülkî
idare amirlerince, yurt dışında ise dış
temsilciliklerce verilir."
BAŞKAN Şimdi
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Kanun Tasarısının 14üncü maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Mizgin
Irgat Dilek
Öcalan
Diyarbakır Bitlis Şanlıurfa
Garo
Paylan Alican
Önlü
İstanbul Tunceli
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında Sayın
İdris Baluken, Diyarbakır Milletvekili.
Buyurun Sayın Baluken.
Süreniz beş
dakikadır.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bir kez daha hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Demin kürsüde ifade ettim,
özellikle bölgede bulunan, savaşı yürüten polis ve askerlerin
ücretlerinin artırılmasıyla, savaşın teşvik
edilmesiyle ilgili yasal düzenlemeler sürekli Meclisin gündemine getiriliyor.
Oysaki zahmet edip bölgeye gelmiş olsanız, oradaki polis ve
askerlerle konuşmuş olsanız her birinin beklentisinin bir an
önce yaşanan soruna çözüm, bir an önce bir kalıcı
barış olduğunu görmüş olacaktınız ama maalesef
uğramadığınız için, oradaki insanların
yaşamış olduğu sıkıntıları -güvenlik
güçleri açısından da diyorum- posttravmatik stres sendromu
dediğimiz, kamuoyunun Vietnam sendromu olarak bildiği o psikolojik
yapıyı bir türlü göremiyorsunuz. Dolayısıyla, hani, siz
ölüm korkusu yaşayın, can korkusu yaşayın ama biz sizin
paranızı artırıyoruz, biraz daha paralı bir
şekilde o korkuyu yaşayın, biraz daha paralı bir
şekilde ölüme gönderin mesajını veriyorsunuz. Yani bunlar
işinize gelmediği için böyle düşünüyorsunuz.
Bakın, bu
Meclis bugüne kadar daha ortaklaşmış bir tek komisyonu bölgeye
göndermiş değil. O kadar ölüm oldu, asker, polis, sivil, gerilla
ölümleri oldu; oluk oluk her gün kan akıyor; bir kentte kırk beş
gün boyunca sokağa çıkma yasağı var; bazı kentlerde
bir ayı aşkın sokağa çıkma yasakları var; ya, bu
Meclis, daha bir kez oraya bir komisyon göndermiş değil; utanç verici
bir durum. Bir tek o gündemle toplanmış değil. Bizim HDP olarak
getirdiğimiz grup önerileri olmasa, düşünün ki bu Meclis, o konuyu
hiç görüşmeyecek, her gün yaşanan can kayıplarıyla ilgili
bir gündemi burada kendi önüne almayacak. Ben utanıyorum, bir milletvekili
olarak utanıyorum. Bundan daha önemli gündem olabilir mi?
Bakın,
bizim konuştuğumuz bu saatte, Avrupa Parlamentosu şu anda Kürt
illerinde yaşanan sokağa çıkma yasaklarını
konuşuyor. Önümüzdeki hafta bir gün boyunca sırf bu gündemle
toplantı yapacak ve Avrupa Parlamentosu bu sokağa çıkma
yasağının uygulandığı illere heyetler gönderme
kararı aldı, her partiden milletvekillerinin olduğu heyetler
gelecek yakında. Ayıptır ya! Avrupa Parlamentosu heyetler
oluşturup gönderecek, bizim Meclisten daha bir heyet zahmet edip oraya
gitmiş olmayacak. Bize sorduklarında Meclisin
hazırladığı bir rapor var mı? denildiğinde biz
Hayır, herhangi bir rapor hazırlanmadı, herhangi bir komisyon
oluşturmadı. diyeceğiz. Bu Parlamentonun üyesi olarak
onların hazırladığı raporun içeriğini merak
edeceğiz, onu bekleyeceğiz; bundan daha büyük bir ayıp olabilir
mi? Yani burada herkesin kendine bir sorumluluk, bir pay düşürmesi
gerekiyor. Şunu da yapamayacaksınız, bakın: Biz HDP
milletvekilleri olarak girdiğimizde sokağa çıkma
yasağının olmadığı illere de artık
gidemiyoruz. Mardine, Midyata, Şırnaka giremeyen vekilimiz yirmi
altı saat boyunca geceyi sokakta geçirdi. Gelecek heyetlere de aynı
şeyi mi yapacaksınız?
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) Terörü niye teşvik ediyorsunuz?
İDRİS
BALUKEN (Devamla) İçeriye mi almayacaksınız? Avrupa
Parlamentosu milletvekillerini de mi almayacaksınız? Valiler,
onların telefonlarına mı çıkmayacak? Orada
çalışma yürüttüklerinde gazla, copla, tazyikli suyla onların
iradesini baskı altına almaya mı
çalışacaksınız? Yapmayacaksınız. Niye o zaman bu
Meclisi bu kadar işlevsiz hâle getiriyorsunuz? Bu Meclisin bundan daha
önemli bir sorunu var mı ki?
Hadi diyelim ki biz
burayı anladık, bir zamanların ezilenleri idi, şimdi
muktedir oldular, devletleştiler, o devletleşmenin getirdiği
şeylerle halka sırtını döndüler ama ana muhalefet partisine
de eleştiri yapıyoruz, kongreniz var, belli bir şeyde kalmak
istiyorum ama ana muhalefet partisi de Bu ülkede darbe var. diyor,
Savaş var. diyor, Saray darbesi var. diyor, Saray savaşı
var. diyor, bugüne kadar bir tek yürüyüş bile yapmış
değil, bir tek miting yapmış değil. Hükûmet kurma yetkiniz
gasbedildi, Sarayın yolunu bilmediğiniz için size hükûmet kurma
yetkisi vermiyoruz. dediler, siz de bunu darbe olarak nitelendirdiniz. Ya
darbe ya demokrasi. diyorsunuz ama olabildiğince pasif bir
durumdasınız.
Bu anlayışla bu
Meclisin, bu siyasi partilerin herhangi bir çözüm üretmesi mümkün değil.
Öncelikli gündemlerimize gelmemiz lazım. Yoksul Anadolu
çocuklarını ölüme gönderip üzerinden siyaset yapmayı bir kenara
bırakın. Parası bol olsa da kimse ölmek istemez. Öncelikle akan
kanı durdurup, ölümleri durdurup ondan sonra parayla ilgili düzenleme
yaparsanız buraya getirirsiniz diyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür
ederim Sayın Baluken.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Baluken konuşmasında
BAŞKAN Sizden önce
Sayın Gök talep etti ama izninizle önerge işlemini yapayım,
sonra sizleri dinleyeyim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Karar yeter
sayısı talebi vardır.
Önerge oylamasında karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısının olup olmadığı konusunda Divan üyeleri
arasında görüş farklılığı olduğundan
elektronik cihazla oylama yapacağım.
Oylama için iki dakika süre
vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden
yardım istemelerini rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy
kullandığını, oyun rengini ve kendisinin ad ve
soyadıyla imzasını da taşıyan oy pusulasını
yine oylama için öngörülen iki dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylamayı
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter
sayısı vardır. Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum
LEVENT GÖK (Ankara) Bizim
taleplerimiz vardı.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkan
BAŞKAN Pardon, sizlere
söz verecektim.
Sayın Gök, sizi
dinliyorum efendim.
LEVENT GÖK (Ankara)
Efendim, Sayın Baluken konuşmasında partimize yönelik olarak,
pasif kaldığımız, edilgen kaldığımız
yönünde birtakım değerlendirmelerde bulundu. 69a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, size
iki dakika söz veriyorum Sayın Gök.
X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
6.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin 60 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 14üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın İdris
Balukenin partimize yönelik olarak Cumhuriyet Halk Partisi bu olaylar olduğu
zaman pasif kalıyor, edilgen kalıyor, herhangi bir şey
yapmıyor. şeklindeki değerlendirmeleri üzerine söz aldım.
Sayın Baluken, bu
doğru bir iddia değildir. Cumhuriyet Halk Partisi, Tuncelide ilk
defa özel güvenlik bölgeleri ilan edildiği ay 4üncü gün Tuncelide yer
almak suretiyle özel güvenlik bölgelerinin, ki Türkiyenin bugün doğu ve
güneydoğusunda uygulanan, pek çok bölgede bugün olağanüstü hâl ve
sıkıyönetim gibi uygulanmaya çalışılan o kararların,
Anayasaya ve hukuka aykırı olduğunu ilk tespitle kamuoyuyla
paylaşan partidir, başında bizzat ben vardım.
Doğu ve güneydoğuyu
geçtiğimiz yaz dönemi boyunca karış karış gezdik
değerli arkadaşlarım. Şu anda da bütün dikkatimiz doğu
ve güneydoğuda meydana gelen terör olayları, hayatını
kaybeden masum insanlar, şehitlerimiz ve yaralılarla ilgilidir.
Önceki hafta
Diyarbakırda Cumhuriyet Halk Partisinin doktor milletvekilleri
Diyarbakırda yaşanan hak ihlallerini tespit etmişler ve dün
bunu kamuoyuyla paylaşmışlardır. Bir önceki hafta, yine,
Cumhuriyet Halk Partili kadın milletvekilleri bölgeye yardım götürmek
suretiyle Cumhuriyet Halk Partisinin hassasiyetini oraya
yansıtmışlardır. Biz her gün bölgeden son derece canlı
ve ciddi bilgileri almak suretiyle görüşlerimizi paylaşıyoruz.
Genel Başkanımız önceki hafta bütün doğu il
başkanlarını toplayarak bölgenin nabzını tutmaya ve
onlara talimat vermek suretiyle bölgeyle yakın ilişkiler içerisinde
olmaya davet etmiştir. Biz bu çerçevede üzerimize düşeni yerine
getirmeye çalışıyoruz. Bu konuda, elbette sokağa çıkma
yasaklarının uygulandığı bölgelerde bazı
ziyaretlerin yapılamayış nedeni oralara gidilmemesinden
kaynaklanmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
LEVENT GÖK
(Devamla) - İlk fırsatta, her zaman doğuda ve güneydoğuda
olacağımızın bilgisini de sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Gök.
Sayın
Bostancı
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) İnsanları, güvenlik görevlilerini
paralı olarak ölüme gönderiyorsunuz, bölgeyi bilmiyorsunuz. şeklinde
grubumuza yönelik sataşmalarda bulunmuştur Sayın Baluken. Bu
çerçevede
BAŞKAN
Size de iki dakika söz veriyorum.
Buyurun
Sayın Bostancı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
7.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin 60 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 14üncü maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar
Bölgeyi bilmiyorsunuz. dedi Sayın Baluken. Bölgeyi biliyoruz, bölgeyi
temsil eden vekillerimiz var. Biz sadece bölgeyi değil bütün Türkiyeyi
bildiğimiz için burada oturuyoruz ama Sayın Baluken ve
arkadaşları, HDP bölgeyi evet, bizimle birlikte biliyorlar ama bütün
Türkiyeyi bilmiyorlar. Bütün Türkiyeyi bilen bir akılla bölgeye bakmak
ve gereken tedbirleri almak ancak bu ülkenin millî birliğini ve
beraberliğini sağlar; yoksa insanlar o Çinli bilgenin dediği
gibi -Lütfen buradan bir tahkir çıkartmayın öyle bir kastım
yok.- Kendi bataklığının bilgisinin esiri olan
kurbağaya ben ne diyebilirim? diyor. Belli bir yerin bilgisinin esiri
olursanız bütün Türkiyeyi göremezsiniz. Bütün Türkiyeyi görmek önemli.
İkincisi
Güvenlik görevlilerini paralı ölüme gönderiyorsunuz. diyor. Güvenlik
görevlileri maaş alırlar ama yaptıkları iş sadece
maaşa ilişkin bir müşteri ilişkisi değildir Sayın
Baluken, aynı zamanda görevlerinin moralle ilişkili son derece asil
bir tarafı vardır. Bu ülkenin birliği, bu ülkenin geleceği,
halkın can ve mal emniyeti parayla değeri ölçülebilir bir husus
değildir; bunu sizin de iyi biliyor olmanız gerekir. Orada görev
yapan güvenlik görevlileri o görevlerini para için yapmıyorlar bu millet
için yapıyorlar, halk için yapıyorlar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Baluken
İnsanları paralı ölüme gönderiyorsunuz. diyerek Güvenlik
görevlerini oraya göndermeyin, çekin. mi demek istiyor? O zaman acaba
Şöyle düşünmek kesinlikle istemem: Güvenlik görevlileri gitmesin,
teröristlere meydan kalsın. Öyle kastettiğinizi sanmıyorum.
Teşekkürler. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bostancı.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, sayın hatip
konuşması sırasında açık bir şekilde
sataştı.
BAŞKAN Hangi cümleyle
Sayın Baluken?
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Defalarca sataştı. Yani bizim, güvenlik
görevlilerinin oradan çekilmesi
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara)
PKKyla ilişkimiz yok, reddediyorum. mu diyeceksiniz?
BAŞKAN Peki, buyurun.
Size de iki dakika süreyle söz
veriyorum Sayın Baluken.
8.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu, Türkiyenin diğer
yerlerini bilmeme meselesini siz iyi bilirsiniz Naci Bey. Yani bizim 7
Hazirandan önce Türkiye'de yapmış olduğumuz 170 seçim
çalışmasına linç planlamalarını bizzat sağlayan
Hükûmet partisi olarak burada konuşuyorsunuz.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Katiyen, katiyen, yok öyle bir şey. Çok, çok yanlış.
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Tabii, tabii. 170 yerde, 7 Hazirandan önce biz Türkiye'de yapmış
olduğumuz seçim çalışmalarında lince uğradık,
parti binalarımız yakıldı, arkadaşlarımız
şehit düştü.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Bu bir eleştiri değil Sayın Baluken, değil.
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Eleştiri olmaz olur mu? Kim Hükûmetti? Kim planladı,
nereden çıktı, biz çok iyi biliyoruz.
Hadi, onu geçtik. Ona
rağmen, bakın, 7 Haziranda yüzde 13,1lik bir sonuçla darbe
barajını yerle bir ettik.
ALİM TUNÇ (Uşak)
Başkasına suç atıyorsunuz.
MAHMUT ATİLLA KAYA
(İzmir) Gerçek yüzünüz çıktı ortaya.
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Ondan sonra ne oldu? 7 Haziran ile 1 Kasım seçimleri
arasında Türkiye'deki parti çalışanlarımıza ve
bürolarımıza yönelik -sayı 170ti ya, 400e
çıkardınız- 400 yerde Halkların Demokratik Partisinin
çalışmalarına ırkçı bindirilmiş istihbaratın
yönlendirdiği kıtaları gönderdiniz. Burada Meclisin 1 kilometre
ötesinde genel merkezimizi yaktırdınız.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Biz mi yaktırdık?
İDRİS BALUKEN (Devamla)
Bunlar şimdi sizin karnenizde olmayan şeyler midir? Biz Türkiyenin
her karışında siyasi çalışmalarımızı
yürütmeye devam ediyoruz, devam da edeceğiz. Yani ne kadar engellerseniz
engelleyin, ne kadar lince tabi tutarsanız tutun bu konuda tek bir geri
adım atmayacağız.
Ha, diğer meseleye
gelince, ben hep söylerim; bir sükûnet maskesiyle gerçeği ters yüz ederek
burada sunan iyi bir demagogsunuz. Ben hiçbir cümlemde öyle bir şey ifade
etmedim.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara)
Siz de PKKnın sözcülüğünü yapıyorsunuz.
İDRİS BALUKEN (Devamla) İnsanların ölmesini
engellememiz
Oradaki güvenlik güçlerinin de ölümle ilgili korkusunu
aştıktan sonra ancak burada bu yasaların görüşülmesinin
anlamlı olacağını söyledim ama yine ters yüz ederek
toplumu, sizin tabirinizle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla)
kaynayan bir suda bekleyen bir
kurbağa gibi ölüme göndermek istiyorsunuz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Baluken.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Genel merkezimizi
yaktırdınız, 170 yerde saldırı düzenlettirdiniz.
diyerek grubumuza yönelik açık bir sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bu son olsun diyelim, yeni bir sataşmaya meydan vermeyecek
şekilde lütfen sözlerinizi ifade ediniz efendim.
Teşekkür ederim.
9.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkanım,
değerli arkadaşlar; emin olun, ikide bir buraya çıkarak cevap
vermeyi kesinlikle istemiyorum. Bizim kastımız burada yasanın
görüşülmesi ve memlekete hizmet yolunda bu Meclisin
çalışması. Ama, Sayın Balukenle sürekli böyle polemik
mevzuları çıkıyor. Sayın Baluken pimi çekilmiş
bombayı atıyor ortaya, biz de cevap vermek durumunda kalıyoruz.
Hükûmete yönelik, iktidara yönelik Parti binalarımıza
saldırı yaptırdınız. diye bir iddiada bulunuyor.
Sayın Baluken, elinizde buna ilişkin birtakım belgeler, veriler
varsa
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Var, var, hepsi var.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
cumhuriyet savcıları
var, lütfen bunlara müracaat edin. Bu ülkede terör yaşanıyorsa, etnik
kimlikçi ancak politik ve ideolojik referanslarla tayin edilmiş, o etnik
kimlikle de ilişkisi olmayan, kan ve dehşet ortamı sağlanıyorsa
bu ülkenin içindeki insanlar bundan etkilenerek kesinlikle kabul
etmediğimiz, uygun görmediğimiz birtakım eylemler
yapıyorlar. Biz bunları reddediyoruz ve HDPnin il
binalarının yakılmasını kesin bir biçimde reddettik,
genel merkezi dâhil, reddettik.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Kınadık efendim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Arkadaşlar, AK PARTİ
binalarına bombalar atıldı, AK PARTİ binaları
yakıldı. Sayın Baluken, sizden bir şey duymadık.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) İlçe
başkanlarımız kaçırıldı Sayın
Başkanım, onlara bir şey konuşsunlar.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Bunu sonuçta parti binalarını
yarıştırmak adına söylemiyorum. Böyle olaylar
yaşandığında, maalesef toplumda gerilim
arttığında bunlar beraberinde geliyor. Bunların
arkasında Hükûmeti aramak yerine, Türkiyenin bu siyasal atmosferi niçin
böyle değişiyor ve bizim payımız nedir? diye düşünmek
çok daha uygun olur.
Saygılarımla. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bostancı.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Yani, kürsüden, pimi çekilmiş bombayı
attığımı ifade etti.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Metafor, metafor.
BAŞKAN Onu mecaz
anlamda söyledi
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Mecaz anlamda Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Hayır, yani, konuşmanın tamamında yine
sataşma var.
BAŞKAN
ama bir
sataşma olarak değerlendiriyorsanız, buyurun Sayın Baluken.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Baluken, metafor, metafor.
10.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bostancı,
velev ki Hükûmetinizin bu konuda herhangi bir planlaması ve dahiliyeti
olmasın.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Yok zaten.
İDRİS BALUKEN
(Devamla) İktidar partisi olduğunuz müddetçe bu ülkede, bir siyasi
partinin genel merkezi dâhil olmak üzere, 400 yerde yapılmış
olan saldırılardan birinci derecede Hükûmetiniz sorumludur, bu bir.
İkincisi, biz bu 400
yerde yapılan saldırıların tamamında, Genel Merkezimiz
dâhil olmak üzere, Genel Merkezimizin içerisinde sivil polisler o
saldırganı koymadan bir dakika önce İçişleri
Bakanıyla, Bakan Yardımcısıyla ve Ankara Valisiyle sürekli
irtibat hâlindeydik. Bize sürekli gerekli tedbirlerin
aldığındı söylediler. Ancak, gerekli tedbirlerin
alındığını söyleyenler, sonrasında baktık
ki, Güven Parktan Genel Merkeze kadar saldırganların önünü açıp
sonra da o saldırganı parti binasının içine koymuşlar.
Bunun nesini savunacaksınız? Bunun arkasında Hükûmeti
aramayacağız da kimi arayacağız? Ne tesadüftür ki,
Cumhurbaşkanı hedef gösterdikten sonra, Başbakan HDPye, eş
başkanlara, milletvekillerine ağır ithamlarla
saldırdıktan sonra size yakın medyada çarşaf çarşaf
HDPyi âdeta lince tabi tutan bir kampanyadan sonra bu saldırılar
gerçekleşiyor. Bütün bunlarla ilgili biz nerede neler olduğunu çok
iyi biliyoruz. Bizim alınmasını isteğimiz tedbirleri bile
almayanlar, maalesef o partilerin tamamının yakılmasıyla
ilgili süreci bizzat devletin karanlık dehlizlerindeki derin güçler
aracılığıyla yönlendirmişlerdir. Biz AKP bürosuna
bugüne kadar yapılan hiçbir saldırıyı tasvip etmedik,
haberimiz olan saldırıları da bugüne kadar hep kınadık.
Bu konuda, eğer takip etmemişseniz o sizin sorumluluğunuzda.
Ancak sizin iktidar partisi olarak bir seçimden önce muhalefet partilerinin bir
tek miting yapamayacak duruma getirilmiş olmasıyla ilgili
sorumluluğunuz açık ve ortadadır
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN
(Devamla) - Türkiye kamuoyunun bilgisi dâhilindedir. (HPD
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Baluken.
Sayın Akçay, söz
talebiniz var.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
25.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Adalet ve
Kalkınma Partisi ile Cumhuriyet Halk Partisi sözcülerinin, ülkemizin
varlığına, adına ve bazı değerlerine
sataşılmasına veya isimlerin yanlış kullanılmasına
hiçbir itirazlarının olmadığına ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Genel Kurulda uzunca bir
süredir, günlerdir, haftalardır da dikkat çekici bir hususu hem Genel
Kurulun hem Başkanlığınızın dikkatine sunmak
istiyorum.
Hem Adalet ve Kalkınma
Partisi hem de Cumhuriyet Halk Partisi sayın sözcüleri, genellikle kendi
partilerine yönelik bir sataşma olursa, Grubumuza, partimize yönelik
sataşma var. şeklinde söz talep ediyorlar ve cevap vermeye
çalışıyorlar. Bu, anlaşılır, makul bir durum
ancak dikkat çekici olan husus şudur ki: Kendi partilerinin
dışında, burada, kürsüde değişik
konuşmacılar tarafından ülkemizin bazı değerlerine,
varlığına, adına, şehirlerin isimlerine, vesaireye
yönelik herhangi bir sataşma veya yanlış isim
kullanıldığında hiçbir itirazlarının
olmadığını görüyorum ve bunu da dikkat çekici ve manidar
bulduğumu ifade ediyorum. Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, burada,
daha evvel de ifade ettiğimiz gibi, sıklıkla dile getirilen
Kürt illeri, Kürt şehirleri gibi ifadeleri reddediyoruz. Acaba Adalet
ve Kalkınma Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisinin bu ifadelere
karşı hiçbir itirazları yok mudur efendim? Bunu dikkatlerinize
sunmak istiyorum.
BAŞKAN Sayın
Akçay, böyle bir konu gündemimizde yok efendim. Böyle bir konu bugün
tartışılmadı.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Tartışılmadı, işte, ben tartışıyorum
bunu.
BAŞKAN Sayın
Akçay, bakın şimdi, ben şöyle düşündüm: Sayın
Bostancı ve Sayın Balukenin konuşması çerçevesinde siz de
bir katkı yapacaksınız düşüncesiyle size söz verdim.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Katkıdır bu efendim, Genel Kurulun görüşmelerine
katkıdır bu.
BAŞKAN - Bu, başka
bir şey efendim.
İzninizle, böyle
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Kürt illeri diye ifade edildi burada. Türkiyede Kürt illeri mi
var?
BAŞKAN Şimdi,
sayın milletvekilleri, burada bir konuyu tartışıyoruz, bir
kanun teklifini görüşüyoruz. Bu teklif görüşülürken
konuşmacılar 69uncu madde çerçevesinde kendi siyasi parti
gruplarına veya kendilerine sataşma yapıldığı
gerekçesiyle söz talep ediyorlar. Ben de bu talepleri İç Tüzük'ün 69uncu
maddesi çerçevesinde değerlendirerek kendilerine söz veriyorum. Eğer
herhangi bir sataşma görmez isem söz de vermem. Sataşma varsa söz
veririm. Sataşma varsa söz vermeme konusunda bir takdir hakkım da
yoktur.
Şimdi, benim
yaptığım budur. Sayın Akçay, eğer böyle bir konuyu siz
Parlamento kürsüsüne getirmek istiyorsanız elbette bu sizin, grubunuzun
özgürlüğüdür. Burada konuşmacılarınız bir başka
vesileyle çıkarlar bu konuyu da gayet rahat konuşurlar efendim.
Şimdi, ben izninizle
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkanım, çok özür dilerim. Ben sizin bu sataşmadan
söz vermelerinizi filan tartışma konusu yapmadım, bunun
yanlış olduğunu da ifade etmedim, bilakis bunun
doğruluğunu da ifade ettim, o konuda değil. Fakat burada
yapılan tartışmalar sırasında dile getirilen bazı
ifadelere ilişkin hiçbir itirazlarının
olmayışlarının kayıtlara geçmesi bakımından
dile getirdim, buna dikkatleri çekmek istedim. Lütfen, arkadaşlar da
BAŞKAN Anlıyorum,
bu ifadeniz tutanaklara geçmiştir. Diğer konularda eğer bir
görüşünüz var ise elbette konuşmacılar onu kürsüde ifade
edebilirler.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yani
sadece partiye sataşılınca mı?
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Gök,
rica ediyorum, bunu burada sonlandıralım, önergeye geçelim efendim.
Şimdi, diğer
önergeyi okutuyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Anayasaya, Türk milletine sataşılınca
Hele Hükûmet hep susuyor
efendim, Hükûmet zaten susuyor yani konuşmayan, susan bir Hükûmet var.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Akçay.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ile 35 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/414,2/338) (S. Sayısı: 60) (Devam)
BAŞKAN - Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/414) ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ile 35 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 14'üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Tuncer (Amasya) ve arkadaşları
MADDE 14- 5490 sayılı
Kanunun 68inci maddesinin birinci fıkrasının (b) ve (c)
bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve
üçüncü fıkrasının (a), (b) ve (c) bentleri yürürlükten
kaldırılmıştır.
"b) Evlenme
olayını bildirme yükümlülüğünü süresi içinde yerine
getirmeyenlere yurt içinde nüfus müdürlüklerince, yurt dışında
ise dış temsilciliklerce 50 Türk Lirası idarî para cezası
verilir.
c) Adres
değişikliğini bildirme yükümlülüğünü süresi içinde yerine
getirmeyenlere 50 Türk Lirası, gerçeğe aykırı beyanda
bulunanlara 250 Türk Lirası idarî para cezası, yurt içinde mülkî
idare amirlerince, yurt dışında ise dış
temsilciliklerce verilir."
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında Sayın
Mustafa Tuncer, Amasya Milletvekili.
Buyurun Sayın Tuncer.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
MUSTAFA TUNCER (Amasya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 60 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 14üncü maddesi
hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi tarafından verilen önergeyle ilgili
söz almış bulunmaktayım. Yüce Millet Meclisini saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
60 sıra sayılı -torba- Kanun Tasarısının 14üncü
maddesiyle, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 68inci
maddesinin birinci fıkrasının (b) ve (c) bentlerinde değişiklik,
üçüncü fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinin yürürlükten
kaldırılması amaçlanmaktadır.
5490 sayılı Nüfus
Hizmetleri Kanununun 68inci maddesi, gerçeğe aykırı
yerleşim yeri bildirenlere ve nüfus müdürlüğüne gerçek
dışı beyanda bulunanlara verilecek idari para
cezalarını düzenlemektedir.
Kanun tasarısıyla
madde kapsamının daraltılması hedeflenmiştir. Madde
metninde nüfus olaylarını bildirme yükümlülüğü olanlar
kavramı mevcut iken, tasarıda evlenme olayını bildirme yükümlülüğü
getirilerek, evlenme dışındaki nüfus olayları fıkra
kapsamında yer almayarak kapsam daraltılmış ve
keyfiliğin önü açılmıştır.
Yine, kanun metninde bulunan
üçüncü fıkranın (a), (b) ve (c) bentleri yapılacak
değişiklikle kaldırılacaktır. Bu yanlış bir
uygulamadır, çünkü mevcut madde hükmünde kişinin kendi kusurundan
kaynaklanmayan durumlarda, doğal afet, hırsızlık ve benzeri
durumlarda ceza uygulanmıyor. Örneğin, sosyal devlet olmanın
gereği, kimsesiz çocuklara bu tür idari cezalar verilmiyor. Ancak, yeni
tasarıyla, hiçbir ayrım yapılmadan her türlü durum ve herkes idari
para cezası kapsamına alınmaktadır. Tasarıyla, idari
para cezası verilecek kişilerin kapsamı genişletilmiş
ve ayrıca uygulanan idari para cezası miktarı da
artırılmıştır. Para cezası miktarının
niçin artırıldığı da doyurucu ve ikna edici
şekilde gerekçelendirilmemiştir.
Değerli milletvekilleri,
tasarıyla 5490 sayılı Kanunun 68inci maddesinin birinci
fıkrasının (c) bendiyle adres değişikliği
bildirme yükümlülüğü düzenlenmişse de aslında bu düzenleme yetersizdir.
Çünkü özellikle seçim dönemlerinde kasten kötüye kullanılan yer
değişikliği ağır cezalık suç kapsamına
alınmalıdır. 1 Kasım seçimlerinde
yaşandığı üzere, her seçim bölgesinde olduğu gibi
Amasyada da on altı yıldır aynı evde oturan bir
öğretmen arkadaşımızın bu evinde hiç tanınmayan
bir kişi kendini ikamet ediyor olarak yazdırmıştır ve
tüm başvurulara rağmen sonuç alınamamıştır.
Öğretmen arkadaşımız da kendi evinde oturmasına
rağmen oy kullanamamıştır. Şayet adres
değişikliğini kasten kötüye kullanmanın cezası
ağır olursa bu tür kötüye kullanmalar da en aza inecektir.
Değerli
milletvekilleri, ilgili kanunda yapılması istenen
değişiklik Türk aile hukukuyla yani evlenmeyle alakalıdır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 2nci maddesinde cumhuriyetin nitelikleri
sayılırken Demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
nitelemesi yapılmıştır. Hukuk devletinde toplumun
düzenleyici kurallarını hukuk kuralları belirler. Hukuk
kurallarını belirleme yetkisi ise Türkiye Büyük Millet Meclisinindir
ve TBMM bu yetkisini devredemez. TBMM tarafından yapılan Türk Medeni
Kanununun Aile Hukuku kitabında ise evlenme açıkça tarif
edilmiştir. Yine Türk Medeni Kanunu Madde 129da evlenme engelleri
sayılmıştır ve evlenme engeli olanların evlenmesi
yasaklanmıştır. Buna göre üst soy ile alt soy arasında,
amca, dayı, hala ve teyze ile yeğenleri arasında evlilik
yasaklanmıştır. Yani bir kişinin anne ve babasıyla ve
de çocuklarıyla evlenmesi kesin olarak yasaktır. Oysa çok kısa
süre önce Diyanet İşleri Başkanlığı sitesinde bir
soruya verilen cevapta, âdeta fetva verir gibi, hukukun ve ahlakın kabul
etmeyeceği biçimde, baba ile kız çocuğu arasında evlenme
mübah gibi gösterilmiştir. Diyanet İşleri
Başkanlığı konuyla ilgili olarak aynen şu cevabı
vermiştir: Babanın kendi öz kızını öperken
şehvet duyması durumunda nikâhın ne olacağı konusunda
görüş ayrılığı vardır.
AHMET UZER
(Gaziantep) Yazıklar olsun ya, yazıklar olsun!
MUSTAFA TUNCER
(Devamla) Hanefilere göre babanın kızını şehvetle
öpmesi, kızına şehvetle sarılması durumunda
kızın annesi bu babaya haram olur. Evet, cevap aynen bu
şekildedir.
Değerli milletvekilleri,
Diyanet İşleri Başkanlığının bu cevabı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına, Türk Medeni Kanununa ve Türk Ceza
Kanununa açıkça aykırıdır.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara)
Tekzip edilmiş bir konuyu buraya taşımanız yanlış
Sayın Vekilim.
MUSTAFA TUNCER (Devamla) -
Laik hukuk devleti ilkesine aykırıdır. Ayrıca bu
açıklama suçtur. Çünkü, Anayasamızın 41inci maddesine göre
devlet her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları
korumakla yükümlüdür. Diyanet İşleri Başkanlığı
Türkiye Cumhuriyetinin laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti olduğunu
unutmuştur ya da bilinçaltındaki baklayı
çıkarmıştır.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara)
Birileri web sitesine saldırmış, tekzip etmişler.
MUSTAFA TUNCER (Devamla) -
Hukuken, vicdanen, ahlaken ve dinen kabul edilemeyecek açıklamayı
yapan ilgilileri ve bu açıklamanın yapılmasına müsaade eden
Diyanet İşleri Başkanını kınıyorum ve
istifaya davet ediyorum.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Antalya) Böyle bir açıklama yok zaten. Olmayanın üzerine
konuşuyorsunuz Sayın Vekil.
MUSTAFA TUNCER (Devamla)
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan 60 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 14üncü maddesinin geri
çekilerek yakında TBMMye yeniden sevk edileceği
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA TUNCER (Devamla)
anlaşılan Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısıyla birlikte getirilmesini talep ediyor, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Tuncer.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkanım, kayıtlara geçsin diye
söylüyorum.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Diyanet bunu reddetmiştir, kendi sitesinde böyle bir
açıklama olmadığını beyan etmiştir.
BAŞKAN Tutanaklara
geçmiştir Sayın Bostancı, teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 14üncü maddesinde yer alan "80" ve
"500" ibarelerinin "50" ve "1.000" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Deniz
Depboylu (Aydın) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) Takdirlerinize
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Komisyonun
takdire bıraktığı, Hükûmetin katıldığı
önerge hakkında söz isteyen Sayın Deniz Depboylu, Aydın Milletvekili.
Buyurun Sayın Depboylu.
(MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
DENİZ
DEPBOYLU (Aydın) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle,
Diyarbakırın Çınar ilçesinde dün meydana gelen hain
saldırıda başta çocuklar, bebek olmak üzere hayatını
kaybedenlere, şehidimize Allahtan rahmet diliyorum, yaralılara acil
şifalar diliyorum.
Yine, bugün meydana gelen,
Şırnak İdilde teröristler tarafından 8 okul ve 1 yurda
yönelik -öğrenciler de içindeyken- gerçekleştirilmiş olan hain
saldırıyı da kınıyorum.
Bugün, aslında, tarih
itibarıyla bir anlam daha ihtiva ediyor. Bugün Büyük Önderimiz Mustafa
Kemal Atatürkün annesi Zübeyde Hanımefendinin ölüm yıl dönümüdür.
Kendisine, yetiştirdiği evlat için minnet borçluyuz. Saygıyla
anıyor, rahmet diliyorum. Ruhu şad olsun. (MHP sıralarından
alkışlar)
Bugün Genel Kurulda sunulan
60 sıra sayılı Kanun Tasarısının 14üncü
maddesinde yer alan kanunla ilgili konuşmak üzere söz almış
bulunmaktayım. Yalnız, ben burada aynı kanunun, yine, 68inci
maddesindeki üçüncü fıkrada yer alan (a) bendinin
kaldırılmasında mağdurun menfaatine uygun olmayan bir
uygulamaya dikkatinizi çekmek istiyorum.
Her türlü doğal afet,
gasp, hırsızlık, yangın ve terör nedeniyle nüfus ve aile
cüzdanlarının kaybedilmesi, nüfus olaylarının bildirim
yükümlülüğünün yerine getirilmemesi hâllerinde belirtilen idari para
cezaları uygulanmaz. hükmü kaldırılmıştır.
Burada, özellikle doğal afet ve yangın maddi ve can
kayıplarının yaşandığı, ağır
travmalara sebep olan olaylardır. Bu durumda, önerilen
değişikliklerin vatandaşlarımızın lehine, içinde
bulundukları zor durum dikkate alınarak hazırlanmasını
beklerdik.
Yapılan düzenlemelerde,
evlenme olayının bildirilmesinde gösterilen titizliği
anlıyor ve yerinde buluyorum ancak aile ve evlilik içinde yaşanan
sorunların çığ gibi büyüdüğü, kadına yönelik
şiddetin günden güne arttığı, erken evliliklere göz
yumulduğu, kayıp çocukların sayısının bile net
bilinemediği AKP Hükûmetinde bütün bu sorunlara gösterilen hassasiyetin de
yüksek olmasını ve alınan önlemlerde titizlik gösterilmesini
beklerdim.
Boşanma sebeplerinin
araştırılacağı aile birliğinin korunmasına
yönelik bir araştırma komisyonu kuruldu ve bugün ilk
toplantısını yaptı. Hayırlara vesile
olmasını diliyorum, inşallah aileyle ilgili bu
sorunlarımızı çözecek çalışmalara imza
atılır.
Kadına yönelik
şiddetin artışında yapılması gereken
çalışmaların yeterli olmadığını
düşünüyorum. Zira, son on yılda kadın cinayetleri
rakamının 7.122 civarına ulaştığını
bilmekteyiz. Evlenme olayının geç bildirilmesi bizce de uygun
değildir ancak yardıma ihtiyacı olan ve yardım talep eden
kadınlara geç ulaşılması ve alınması gereken
önlemlerde yetersiz kalınması affedilmeyecek kadar büyük bir
hatadır. Duyarsızlık sebebiyle birçok kadın
hayatını kaybetmiştir.
Erken evlilik sorunu ise bu
çağda gündeme gelmemesi gereken bir sorun olup gündeme getirirken bile
hicap duyduğumuz bir konudur ama maalesef yüz yüze olduğumuz,
yaşanan, gerçek bir sorundur.
Bugün Türkiyedeki en önemli
toplumsal sorunlardan bir tanesi, maalesef, çocuk yaşta gerçekleşen
evliliklerdir. Türkiye İstatistik Kurumunun 2014 verilerine göre,
ülkemizde 16-17 yaş arasında 1.670 erkek, 34.629 kız
çocuğunun evlendirildiği bildirilmektedir. Ancak, Türkiyede evli
olan çocuk sayısının 181 bin civarında olduğunu
biliyoruz. Çünkü, 16-17 yaş arasındaki bir bölüm dikkate
alınarak bu araştırma yapılmış ve yine,
yapılan araştırmalarda resmî nikâh, resmî kayıtlar dikkate
alınmıştır ama daha küçük yaştaki çocukların
resmî nikâh dışında, imam nikâhıyla evlendirildiklerini,
maalesef, biliyoruz. Yine, maalesef, Anayasa Mahkemesi tarafından imam
nikâhlarında resmî nikâh şartı kaldırılmış,
bu durumda erken yaş evliliklerinin önündeki engellerden biri de
kalkmıştır.
Kayıp çocuklarla ilgili
soruna gelirsek: Geçen hafta verdiğimiz önergeye hayır
denildiğini de düşündüğümüzde bu konuyu bir kez daha dikkate
almanızı rica ediyorum. Çünkü özellikle bir soruyu aklınıza
getirmek istiyorum. Bir canın kaydını tutmak mı, yoksa o
canı hayatta tutmak mı daha büyük hassasiyet gerektiriyor, bir kez
daha düşünülmesi gerekiyor.
Ayrıca, nüfus ve evlenme
kayıtlarıyla ilgili olarak sadece Türk vatandaşlarının
değil, bu ülkeye giren sığınmacı Suriyeli
vatandaşların da aynı kayıtlarının hassasiyetle
tutulması, kayıtlarının alınmasını da rica
ediyorum. Bu sorunların çözümü için yüce Meclisimize güveniyorum.
Saygılarımı
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Depboylu.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 14üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
14üncü madde kabul edilmiştir.
15inci madde üzerinde üç
önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/414) ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ile 35 milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 15inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Musa
Çam Kadim
Durmaz Bihlun
Tamaylıgil
İzmir Tokat İstanbul
Lale
Karabıyık Selin
Sayek Böke Yakup
Akkaya
Bursa İzmir İstanbul
MADDE 15 5490
sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
Atıflar
EK MADDE 1 (1) Diğer
kanunlarda nüfus cüzdanı, hüviyet cüzdanı, nüfus hüviyet
cüzdanı, hüviyet varakası, nüfus kâğıdı
ibarelerine yapılan atıflar Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartına
yapılmış sayılır.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 15inci maddesinde yer alan mevzuatta ibaresinin
kanunlarda olarak değiştirilmesini arz ve tekli ederiz.
Mehmet
Günal Erhan
Usta Erkan
Haberal
Antalya Samsun Ankara
Kamil
Aydın Kadir
Koçdemir Mustafa
Mit
Bursa Bursa Ankara
Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu
Hatay
BAŞKAN Şimdi
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Kanun Tasarısının 15inci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Mizgin
Irgat Abdullah
Zeydan
Diyarbakır Bitlis Hakkâri
Dilek
Öcalan Garo
Paylan Alican
Önlü
Şanlıurfa İstanbul Tunceli
Behçet
Yıldırım
Adıyaman
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında Behçet
Yıldırım, Adıyaman Milletvekili.
Buyurun Sayın
Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
BEHÇET YILDIRIM
(Adıyaman) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan torba yasayla ilgili vermiş olduğumuz önerge
üzerine söz almış bulunmaktayım.
Barışı
savunmanın suç, savaş çığırtkanlığı
yapmanın övgüyle söz edildiği bir dönemden geçiyoruz maalesef, bu da
ancak Türkiyemizde olur.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara)
Maddeyle ne alakası var söylediğinin?
BEHÇET YILDIRIM (Devamla)
Şu anda moda bir kelime vardır: Vatan haini. Bu ülkede gençlerimizin,
çocuklarımızın yaşamalarını istemek,
kalıcı barışı istemek vatan hainliği midir?
Birazdan söyleyeceğim şeyler vatan hainliği midir?
Ölümü kutsadınız;
onlara Ne mutlu şehit. dediniz, Herkese bu nasip olmaz. dediniz. Bu
nasip hep yoksul çocuklarına mı oluyor? Dilim varmıyor söylemeye
ama bu yoksullar dönüp size Allah size nasip etsin. derse ne diyeceksiniz?
Kimse İsraille gemiciklerle ticaret yaparak şehit olmuyor işte;
olan, fakir fukaraya, garibana oluyor. Vatan sağ olsun. İyi güzel,
eyvallah, vatan sağ olsun da bunlar ölünce mi, insanlar ölünce mi vatan
sağ oluyor? Kutsal olan bu çocukların tabutları değildir,
kutsal olan bu çocukların ölümü değildir, kutsal olan bu gencecik fidanların
kendi bağında, bahçesinde, evinde huzurlu bir şekilde
yaşamalarıdır.
Bu vatan her kesimin. Laik,
seküler yaşam tarzından tutun da Kürtlere, Kürtlerden tutun da
diğer farklı inanç gruplarına kadar hepimiz eşit, özgür ve
barış içerisinde bir arada yaşamak istediğimiz zaman ortak
vatan olur yoksa sadece iktidara gelenlerin vatanı olacaktır.
Bakın, o
kadar kutsadığınız ölümde bile ayrımcılık
yapıyorsunuz. Bir Alevi askerin kendi inancına göre cemevinden
cenazesi kaldırıldığında mülki ve idari amirler
gitmiyorsunuz. Yeri geldiğinde Affedersiniz Ermeni diyebiliyorsunuz.
Aleviyi, Ermeniyi şehit bile saymıyorsunuz. İşte, bu
ayrımcılıktır, ölümde bile ayrımcılık
yapıyorsunuz. Şahadet bu kadar mutlu olunabilecek bir şeyse,
gelin, mevki, makam sahipleri, zenginler önce cepheye biz ve bizim
çocuklarımız gitsin, fakir fukaranın çocuğu gitmesin. O
zaman görürsünüz savaş bir gün sürer mi? Ha, bunu yapamıyorsak,
gelin, oturalım, konuşalım, tartışalım;
konuşabileceğimiz, tartışabileceğimiz asgari
demokratik bir ortam yaratalım diyoruz. Ama, bakıyoruz, tam tersi
istikamette, konuşmak isteyen her kimseyi susturmaya
çalışıyorsunuz, kim konuşursa susturmaya
çalışıyorsunuz.
Bir Ayşe
öğretmenin, sadece bir kişinin düşüncelerinden bile korktu bu
savaş anlayışı. Çocuklar ölüyor. dediği için, Bu
çocuklar ölmesin, sessiz kalmayın. dediği için hakkında
soruşturma açıldı. Çünkü bu ses yaşatmak üzerine bir sesti
ve binlerce tankınızdan, topunuzdan çok daha etkili olduğunu
biliyorsunuz.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara)
Ayşe öğretmenden korkmadık, öğretmen
olmadığı hâlde sahtekarlığının doğru
olmadığını belirttik!
BEHÇET YILDIRIM (Devamla) -
Siz Ayşe öğretmeni susturmaya çalışırsanız
soruşturmalarla tehdit ederseniz kim nasıl konuşacak,
savaşa kapı açmaz mısınız?
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara)
Ayşe öğretmen diye bir öğretmen yok, sahkekârı,
PKKlıyı öğretmen diye yansıtma! Bu, 900 bin öğretmene
saygısızlıktır!
BEHÇET YILDIRIM (Devamla) -
Akademisyenler barış çağrısı yapıyor, ona
cevabı mafya veriyor. Bu ülkede siyaseti, ülke yönetimini konuşmak
mafyaya kalmışsa buna bir tepki vermezseniz gerçekten oluk oluk kan
akacak ve hepimiz o kanda boğulacağız.
Bakın, bugün anayasa
tartışmaları sürüp gidiyor. Peki vatan haini gibi insanı
hapseden kavramlarla nasıl bir anayasa tartışması yapacağız?
Bu çatışma, savaş ortamında nasıl bir anayasa
tartışması yapacağız? Gerçek bir anayasa yapmak
istiyorsak, gelin, sırf anayasayı tartışmak üzere
karşılıklı bir ateşkes ilan edilsin.
Bugün basın
özgürlüğü alanına bakın, tutuklu gazetecilere bakın, düşünceyi
ifade mecrası olarak sosyal medyaya bakın, yargının
durumuna bakın, yolsuzluklarla mücadeleye bakın, komşu ülkelerle
ilişkilere bakın, uluslararası ilişkilerde ülkenin durumuna
bakın, farklı inanç gruplarının, Alevi
çalıştaylarının sonucuna bakın, IŞİD ile
ilgili Türkiyedeki gelişmeye bakın, örtülü ödeneğe bakın,
İhale Kanununa bakın; bu sorun alanlarına ilişkin getirin
yasal düzenlemeleri, hepimiz tartışalım, konuşalım.
Ölümü değil
yaşamı kutsayalım diyorum. Bakın, bedelli için TL, euro
bedelli yasalar getiriyorsunuz. Bir insana hak olan bir şeyi
yasaklıyorsunuz, ardından para istiyorsunuz. Bu iki açıdan
sakıncalıdır: Fakir olanın bedeli canıdır.
İşte, aynı ekonomik durumda olmayanlar insanlara Ya askere ya
bankaya. diyorsunuz. Parası olmayan askere, parası olan bankaya!
Sizce bu, insani ve vicdani bir durum mudur? İnsanlara hak olan vicdani
ret hakkını tanımayarak, bu ödemeleri yasal bir hâle getirerek
insanlardan yasal haraç alıyorsunuz. Peki, bunun çözümü nedir?
İnsanlara vicdani ret hakkını getirirsiniz; isteyen gider,
isteyen gitmez. İnsanlar politik, kişisel ahlak veya dinî
inançları gereği insan ölümlerine alet olmak istemeyebilir. Bu bir
düşünce, yaşam biçimidir. Bize düşen buna saygı duymaktır.
Yine aynı şekilde söylüyorum: "Çıkmaz sokaktan ne
yazık ki güvenli bir dönüş yoktur."
Bu nedenle, hem Orta
Doğu'da hem uluslararası ilişkilerde hem de bölgede yaşanan
savaşta böyle devam ederse çıkmaz bir sokağa ramak
kalmıştır. Gelin, bir çıkmaz sokağa girmeden bir an
önce barışa ve barışçıl politikalara dönelim diyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Yıldırım.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri,
şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette
bulunduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım.
Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim
veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi, aynı
mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 15inci maddesinde yer alan mevzuatta ibaresinin
kanunlarda olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu (Hatay) ve arkadaşları
BAŞKAN Diğer
önergenin imza sahiplerini okutuyorum:
Kadim Durmaz (Tokat) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
önergelere katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önergeler
hakkında söz isteyen Mehmet Necmettin Ahrazoğlu, Hatay Milletvekili.
Buyurun Sayın
Ahrazoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
MEHMET
NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce şu resimlere iyice bakmanızı istiyorum.
(Hatip tarafından
resimler gösterildi)
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU
(Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün gece
Diyarbakırın Çınar ilçesinde PKKlı teröristler
tarafından Jandarma Komutanlığına ve İlçe Emniyet
Müdürlüğüne bomba yüklü araç, roketatar, uzun namlulu silahlarla eş
zamanlı saldırı düzenlenmiş, bunun sonucu
hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan
rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Bölücü terör örgütü ve bebek
katili PKKyı ve bunları destekleyenleri ve destek verenleri Türk
milletinin huzurunda tekrar tekrar yüksek sesle lanetliyorum.
Bu hain
saldırılarda hayatını kaybeden Hataylı hemşehrim
polis memuru Mehmet Şenol Çiftçi ve 3 yaşındaki kızı
İrem Mevlüde Çiftçi ile geçen hafta Diyarbakır Surda şehit
edilen Kırıkhanlı Jandarma Astsubay Kıdemli Çavuş
Metin Kıldışa bir hemşehrim olarak Allahtan rahmet
diliyorum, Türk milletine ve ailesine sabricemiller niyaz ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
60 sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 15inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi tekrar
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamı tasarı
üzerine hazırlamıştım ancak son günlerdeki terör
olayları, bir Hataylı olarak bir hafta içerisinde üst üste
şehitler vermemiz beni derinden üzmüş ve etkilemiştir. O nedenle
konuşmama Gazi Mustafa Kemal Atatürkün Türk gençliğine hitabesiyle
devam etmek istiyorum:
Ey Türk gençliği!
Birinci vazifen, Türk
istiklalini, Türk cumhuriyetini ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve
istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel senin en kıymetli hazinendir.
İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî
bedhahların olacaktır. Bir gün istiklal ve cumhuriyeti müdafaa
mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde
bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin!
Bu imkân ve şerait çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir.
İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar bütün dünyada emsali
görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz
vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine
girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve
memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu
şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde
iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde
bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini
müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret
içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin
evladı!
İşte; bu ahval ve
şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini
kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda
mevcuttur.
Milliyetçi Hareket Partisi
olarak Türk milletine ve Türk gençliğine olan sonsuz güvenimizi burada bir
kez daha tekrarlamak istiyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi
olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde alınacak her kararda ülkemiz ve
milletimiz adına olan kaygılarımızın dikkate
alınmasını temenni ediyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Ahrazoğlu.
Diğer önerge
hakkında Tokat Milletvekili Kadim Durmaz konuşacak.
Buyurun Sayın Durmaz.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
KADİM DURMAZ (Tokat)
Sayın Başkanım, yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri;
hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.
Bugün Diyarbakırda
yaşamını yitiren tüm yurttaşlarımıza Cenab-ı
Haktan rahmet diliyorum.
Yüce Mecliste
görüşülmekte olan -dördüncü torba yasası- 60 sıra
sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı hakkında söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar,
İngiltere Başbakanının Ne yapalım, yüzyılda bir
devlet adamı yetişti, onu da Cenab-ı Hak Türklere nasip etti.
dediği Mustafa Kemal Atatürkü doğuran anaya, Zübeyde Hanıma
ölüm gününde Cenab-ı Haktan rahmet diliyorum.
Değerli arkadaşlar,
bildiğimiz gibi, Mecliste birçok ihtisas komisyonu bulunmaktadır ama
ne yazık ki Plan ve Bütçe Komisyonu bütün komisyonların yerine
çalışmakta ve bu yasalar yeteri kadar ihtisas gruplarında
görüşülmeden, katkı sunulmadan çok seri bir şekilde
çıkarılmaya zorlanmaktadır. İşte bugün görüştüğümüz
bu tasarı da beraberinde yasalaşacak, onlardan bir tanesi.
Kimlik kartı ve bunun
nasıl hayata geçirileceği konusunda söz almış bulunuyorum.
Değerli
arkadaşlar, hepinizin bildiği gibi, maliyetinin bilinmediği,
özellikleri tartışılan, 78 milyon hemşehrimize sunulacak
olan kimlik kartı bir kaosu da beraberinde getiriyor. 78 milyon
insanın nüfus kartının değişimi, kimlik
kartının değişimi çok süre alacak ve bu süre içerisinde
yurttaşlarımızdan ne amaçlı kullanılacağı
günümüzde tartışılan çok ciddi paralar alınacaktır. Ve
bu özellikle sunumu yapılan kimlik kartlarını kimin
basacağı, devlete kimin satacağı ve nasıl
uygulanacağı henüz netleşmiş durumda değildir. Belki
bu yığılmalardan öteye nüfus müdürlüğünde çalışan
personeller uzun uzun mesai yapmak durumunda kalacaktır. Bu anlamda bu
yasanın daha incelenerek hayata geçirilebilir bir şekilde
olmasını inanıyorum hepimizin gönlü arzu ederdi.
Bildiğiniz
gibi, Tokat Milletvekiliyim değerli arkadaşlar.
Yaşadığımız kısa sürede iki seçim öncesi
Sayın Başbakanımız ilimize geldi ve birçok söz verdi
Tokatlıya. Bunlara şöyle dikkatle bakmanızı istiyorum
değerli arkadaşlarım.
(Hatip
tarafından fotoğraflar gösterildi)
KADİM
DURMAZ (Devamla) - Bunlar Tokatta yerel basında da gündeme geldi.
Havaalanı ve hızlı tren sözü Sayın
Başbakanımızın. Ve Tokata havaalanı yapılacak,
hızlı tren gelecek.
FARUK
ÇATUROĞLU (Zonguldak) İstemiyor musunuz, gelmesin mi?
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) Yapılmasın mı?
KADİM
DURMAZ (Devamla) Yine, günümüzün Ulaştırma Bakanının
Tokatı ziyaretlerinde verdiği sözler
ORHAN KIRCALI
(Samsun) AK PARTİ söz verdiyse yapar.
KADİM
DURMAZ (Devamla) Ve Davutoğlunun kayınvalidesi, Tokatlı,
akrabalık bağı var. Tokata eniştenizin sözü. dedi
Sayın Başbakanımız.
AHMET
GÜNDOĞDU (Ankara) Yaparız, yaparız, merak etme.
KADİM
DURMAZ (Devamla) Ama arkadaşlar, biz Sayın
Başbakanımıza güvenmek istiyoruz. (AK PARTİ
sıralarından güvenin, güvenin sesleri) Ve bakın, Sayın
Başbakanımızın sözü üç aylık bir sözdü. Biz
Tokatlılar olarak bu sözlerin takipçisiyiz.
ORHAN KIRCALI
(Samsun) Bak, millet güvendi sen de güven.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, hatibi dinleyelim efendim.
KADİM DURMAZ (Devamla)
Söz uçtu ama Tokatlı havaalanından uçamadı arkadaşlar.
Demek ki bakanı olmayan vilayetin bakanı da olmuyormuş. Tokat,
Türkiyede göç şampiyonu oldu. Tahmin ediyorum, AKP iktidarıyla bu
şampiyonluğu bırakmayacak. O mümbit Kazovadan, Artovadan, Zile
Ovasından, Erbaa, Niksar, Kelkit Vadisinden insanlar göçmeye devam
ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KADİM DURMAZ (Devamla)
Bakın, birçok il ve ilçelere dahi yapılmış adliye.
Yaklaşık otuz beş yaşına geldi Tokatdaki durum
arkadaşlar. Erbaada, Reşadiyede de eğreti binalarda hâkim ve
savcılarımız görev yapmaktadır.
Ve tekrarlıyorum
değerli arkadaşlar: Tokatlı bu sözlerin takipçisidir ve olmaya
devam edecek. Ve 1 kilometre bir ilçesine gidecek duble yolun
olmadığı bir il değerli arkadaşlarım.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Durmaz.
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Havaalanı bakkaldan satın mı alınıyor
acaba?
KADİM DURMAZ (Devamla)
Efendim?
İLYAS ŞEKER (Kocaeli)
Havaalanı bakkaldan satın mı alınıyor?
KADİM DURMAZ (Devamla)
Hayır arkadaşlar.
Tokatlı takip edecek,
biz de takip edeceğiz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Durmaz.
Önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önergeler kabul
edilmemiştir.
15inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
15inci madde kabul
edilmiştir.
Birleşime saat 20.40a
kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.02
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
20.46
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER
: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 28inci Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
60 sıra sayılı
Kanun Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
16ncı madde üzerindeki
önerge işleminde kalmıştık.
16ncı madde üzerinde üç
önerge vardır; önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 16 ncı maddesinde yer alan nüfus
cüzdanları ibaresinin Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Kartı olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Erdoğan Kamil
Aydın Mehmet
Günal
Muğla Erzurum Antalya
Erhan
Usta Kadir
Koçdemir Erkan
Haberal
Samsun Bursa Ankara
Mustafa
Mit
Ankara
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/414) ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ile 35 milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 16ncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Çetin Osman
Budak Kadim Durmaz Bihlun Tamaylıgil
Antalya
Tokat
İstanbul
Mahmut
Tanal Lale
Karabıyık Yakup
Akkaya
İstanbul
Bursa İstanbul
Madde 16- 5490
sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
Geçici Madde 6- Nüfus
cüzdanlarının düzenlenmesi ve dağıtılması
31/12/2016 tarihine kadar aşağıdaki usul ve esaslara göre
yapılır.
a)
Nüfus cüzdanları, Bakanlıkça tespit edilen şekil, ebat
ve örneğine uygun olarak Maliye Bakanlığınca
bastırılır ve nüfus müdürlüklerinin ihtiyaçlarını
karşılamak üzere muhasebe yetkililerine, dış
temsilciliklerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere de
Dışişleri Bakanlığına gönderilir.
b)
Muhasebe yetkilisince nüfus müdürlüklerinin ihtiyacı göz önünde
tutularak, kadın ve erkek nüfus cüzdanlarının her biri için en
fazla üçer bin adedi, bedeli sonradan ödenmek üzere, müteakiben üçer bin
adetlik partiler hâlinde peşin para karşılığında
verilir. Doğum bildirimlerinin kanunî süresi içinde yapılması
hâlinde düzenlenecek nüfus cüzdanlarından değerli kâğıt
bedeli alınmaz. Hatalı yazım nedeniyle iade edilen nüfus
cüzdanları değerli kâğıt bedelinden düşülür.
c)
Nüfus cüzdanı, yurt içinde ilçe nüfus müdürlüklerince ve yurt
dışında dış temsilciliklerce kişilerin
kendilerine, ergin olmayanların veli, vasi veya resmî vekillik belgesi
ibraz edenler ile bu Kanunun 17nci maddesinde belirtilen, beyanla yükümlü
kişilerce Bakanlıkça tespit edilecek usûller çerçevesinde verilir.
BAŞKAN Şimdi
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Kanun Tasarısının 16ncı
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
İdris
Baluken Mizgin
Irgat Abdullah
Zeydan
Diyarbakır Bitlis Hakkâri
Ali
Can Önlü Garo
Paylan Dilek
Öcalan
Tunceli İstanbul Şanlıurfa
Meral
Danış Beştaş
Adana
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında Meral Danış
Beştaş, Adana Milletvekili.
Buyurun Sayın
Danış Beştaş. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Size bir yazı okumak
istiyorum zamanım yettiğince.
(X)
yazının başlığı, bu, okunması zor, tuhaf bir
kelime, Miriam Makebanın bir şarkısının adı.
Afrika Ana olarak da tanınan Güney Afrikalı şarkıcı
(X) anlamını bir konserinde
şöyle anlatmıştı: Güney Afrikadaki şehirlerin
civarında siyahların yaşadığı mahallelerde küçük
çocuklar şu ya da bu nedenden baskına gelen polis
arabalarını gördüklerinde
(X)
diye bağırırlardı. Çabuk ol anne! anlamına geliyor
bu sözcük. Çabuk ol anne, ne olur yakalanma! Bu şarkı o
çocukların şarkısı.
Elli yıl önce dinlediğimiz şarkı şimdi yine
çalıyor. Beyazların öfke ve nefret dolu şiddetinin altında
ezilen siyahların şarkıya dönüşen
çığlığı bu kez Kürtçe söyleniyor. Adında bile
anlaşamadığımız; Türklerin güneydoğu, Kürtlerin
kürdistan dediği topraklarda, Kürtlerin yaşadığı
mahallelerde panzerlerin, zırhlı kariyerlerin, tankların,
topların geldiğini gören çocuklar Çabuk ol anne! diye
bağırıyorlar. Kaç! Seni vuracaklar! Annelerin çığlığı
da çocukların haykırışından farklı değil,
onlar da Kaç çocuğum! diye bağırıyorlar, Seni
öldürecekler! Tankların namlulularına mermi yerleştiren
topçular, damlardaki keskin nişancılar, makinelileri,
tabancaları palaskalarına doldurdukları şarjörleriyle Özel
Harekâtçılar bebekleri enselerinden vuruyor. Torunlarını hastaneye
yetiştirmeye çalışan dedeler ciğerlerine yedikleri
kurşunlarla devriliyor. Hamile kadınların cesetleri sokaklarda
yatıyor, morglarda yer kalmadığı için çocuk ölüleri
buzdolaplarında saklanıyor.
Ve Türk medyası Selahattin Demirtaşa sitem ediyor Niye Türkiyelileşmiyorsun?
Peki siz neden Türkiyelileşmiyorsunuz? Türkiyelileşmek sadece
Kürtlere verilen bir ev ödevi mi? Türkler Türkiyelileşmeyecek mi?
Oraları Türkiyenin toprakları değil mi? Neden oralarda ölen 5
aylık bebekler, 3 yaşındaki çocuklar, genç delikanlılar,
hamile kadınlar, yaşlı dedeler sizin ilginizi çekmiyor? Neden
onları korumak için kılınızı bile
kıpırdatmıyorsunuz? Neden Türklerin Kürtleri öldürmesi bu kadar
doğal geliyor size? Neden Kürt bebekleri ölürken sitem etme
hakkını kendinizde görecek kadar vicdansız ve körsünüz? Neden
hem Türkiyeyi sadece batıdan ibaret sanıp hem de Kürtlere
Türkiyelileşmeleri için çağrılarda bulunuyorsunuz? Önce siz
Türkiyelileşin.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Hanımefendi, kendiniz de
inanmıyorsunuz söylediğinize değil mi?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Siz bu topraklarda ölen
insanlara sahip çıkın. Siz gözünün altından vurulan bebeklerin
acısını hissedin. Onlara aldırmayacaksınız bile
değil mi? Onlar Kürt çünkü. Daha üç ay önce doğan bebeğin
alnında Kürt yazdığı için onun ölümü sizin için önemsiz,
o bebeğin bir Türk nişancının hedefi olmasının
hiçbir önemi yok. O, öldürülebilir yaftasını göğsünde
taşıyor değil mi daha doğduğu anda? Vurun öldürün, bir
de sitem edin, bir de o çocuklara sahip çıkan adama hain diye saldırın.
HDPyi Türkiyelileşemiyor diye siyasetten silerek, barış
için en önemli imkânı ortadan kaldırıyorsunuz. HDP, bütün bu
ülke için barışa giden yolu siyaseten açabilecek tek ve en önemli
aktördü. AKP ikinci seçimi kazanabilsin diye HDPyi makasa aldınız,
gücünü kırdınız ama kırdığınız
aslında barış ihtimaliydi.
Türk ile Kürtü bir barış ve demokrasi ihtimali çevresinde
toplayabilecek tek partidir HDP. Siz onun Türkiyelileşmesini değil,
siz onun Türkleşmesini istediniz. Çözüm onun Türkleşmesinde değildi,
çözüm onun Kürt kimliğini kaybetmeden ortak barış ve demokrasi
isteğine sahip çıkmasıydı.
Siz Türklükten
Türkiyelileşmeye geçemediğiniz, herkesi ortak bir amaç etrafında
toplamak istemediğiniz, çıkarlarınızı
düşmanlıkta gördüğünüz için bütün ülke için Türkiyelileşme
imkânını yok ettiniz. Kim Türkiyelileşmiyor?
Türkiyelileşmeyen sizsiniz! Ölümü, şiddeti, savaşı
destekleyen sizsiniz. Kürt çocukları mahallelerde hendek
kazıyormuş. A, tamam o zaman, hadi gidip bebeleri vuralım.
NATOnun en büyük 2nci ordusu
Kürt mahallelerinde 14, 15, 16 yaşındaki çocuklarla
savaşıyor. Bir ordunun çocuklarla savaşması çok mu normal
gözüküyor size? Oradaki savaşçıların kimler olduğunu, kaç
yaşında olduğunu hiç mi merak etmiyorsunuz? Çocuk be onlar.
Hendek kazıyorlar, örgüt kuruyorlar, savaşıyorlar olsa bile
onlar çocuk.
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Doğru, Kanas silahını kullanabilmek için
göğsünü aldıracak kadar çocuk!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Bir toplum kendi çocuklarının hendek
kazıp birer silahlı savaşçıya dönmesinin nedenini hiç mi
merak etmez?
Yazı devam ediyor.
Yazıyı okuyanlar bunun
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla)
Ahmet Altana ait olduğunu bilir. Ama, sürem
bittiği için
MARKAR ESAYAN (İstanbul)
Bese Hozat zannettik ama benzer bir isimmiş.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Bu size hiç yakışmadı Markar Bey
yani kıyaslama hakkını kendinize nereden buluyorsunuz
bilmiyorum.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Muhatap olmayın ya, tamam, okudunuz, gelin siz.
MEHMET ALİ
ŞAHİN (Antalya) Meral Hanım, size hiç yakışmadı
bu beyanınız, hiç yakışmadı.
MARKAR ESAYAN (İstanbul)
O kadar ciddi bir şekilde ihanet ediyorsunuz ki.
MEHMET ERDOĞAN
(Gaziantep) Çınarı anlatsın, Çınarı. Çınarda
ölen bebekleri anlatsın.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Ben bir yazıyı paylaştım.
Teşekkür ediyorum.
Sağ olun. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Danış Beştaş.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum...
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Karar yeter sayısı istiyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge
oylamasında karar yeter sayısı talep edilmiştir. Bu
nedenle, karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler...
Etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
20.57
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati:
21.06
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER
: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 28inci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
60
sıra sayılı Kanun Tasarısının 16ncı
maddesi üzerinde, Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım: Kabul edenler
Etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
60
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam edeceğiz.
Komisyon
yerinde.
Hükûmet
yerinde.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 60 sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/414) ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ile 35 milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 16ncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Çetin Osman Budak (Antalya) ve arkadaşları
Madde 16- 5490
sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 6-
Nüfus cüzdanlarının düzenlenmesi ve dağıtılması
31/12/2016 tarihine kadar aşağıdaki usul ve esaslara göre
yapılır.
a) Nüfus cüzdanları,
Bakanlıkça tespit edilen şekil, ebat ve örneğine uygun olarak
Maliye Bakanlığınca bastırılır ve nüfus
müdürlüklerinin ihtiyaçlarını karşılamak üzere muhasebe
yetkililerine, dış temsilciliklerin ihtiyaçlarını karşılamak
üzere de Dışişleri Bakanlığına gönderilir.
b) Muhasebe yetkilisince nüfus
müdürlüklerinin ihtiyacı göz önünde tutularak, kadın ve erkek nüfus
cüzdanlarının her biri için en fazla üçer bin adedi, bedeli sonradan
ödenmek üzere, müteakiben üçer bin adetlik partiler hâlinde peşin para
karşılığında verilir. Doğum bildirimlerinin kanunî
süresi içinde yapılması hâlinde düzenlenecek nüfus
cüzdanlarından değerli kâğıt bedeli alınmaz.
Hatalı yazım nedeniyle iade edilen nüfus cüzdanları değerli
kâğıt bedelinden düşülür.
c) Nüfus cüzdanı, yurt
içinde ilçe nüfus müdürlüklerince ve yurt dışında dış
temsilciliklerce kişilerin kendilerine, ergin olmayanların veli, vasi
veya resmî vekillik belgesi ibraz edenler ile bu Kanunun 17 nci maddesinde
belirtilen, beyanla yükümlü kişilere Bakanlıkça tespit edilecek
usûller çerçevesinde verilir.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
önergeye katılıyor mu?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında Çetin Osman
Budak, Antalya Milletvekili.
Buyurun Sayın Budak.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
ÇETİN OSMAN BUDAK
(Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 60 sıra
sayılı Tasarının 16ncı maddesiyle ilgili önergemiz
üzerinde söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
Türkiyede her alanda ciddi sorunlar yaşanıyor: Adalet, demokrasi,
özgürlükler, eğitim, ekonomi, dış politika, terör, kültür,
sanat. Listeyi daha da uzatabiliriz. Hukukta, demokraside ve özgürlüklerde
ciddi bir gerilemenin yaşandığı, yoksulluğun ve gelir
dağılımındaki adaletsizliğin arttığı,
milyonlarca gencin işsiz, aşsız, mutsuz olduğu; siyasi
hesaplarla, oyları artırma kaygısıyla toplumun kutuplaştırıldığı,
canlı bombaların cirit attığı bir Türkiye, nefes
alınamaz bir ülke. Böyle bir ortamda, hiç kimse huzurla evinde oturamaz.
Sorun, hepimizin sorunudur. Bu sorunun temeli, bana göre siyasi ahlakın
çürümekte olmasıdır, siyasi ahlakın Türkiyede egemen
olmamasıdır. Siyasetteki bu durum toplumu da olumsuz etkiliyor,
toplumsal ahlakı da çürütüyor. Türkiye, bunun sancılarını
yaşıyor ve bunun bedelini de çok pahalı maalesef, çok
pahalı ödüyor.
Son dönemde
yaşananları bir hatırlayalım:
İş
kazalarında, madenlerde binlerce insanımız yitip gitti. Sadece
Somada, bir günde 301 can kömür karasında yok oldu. Bir vicdan sahibi
çıkıp Bunun siyasi sorumlusu benim. dedi mi?
Yüzlerce insanımız,
asker, öğretim üyesi, gazetecinin özgürlüğü ellerinden
alındı, Silivride yıllarca tecritte tutuldular. Neden? Kumpas
yüzünden. Neden? Sahte delillerden. Bir vicdan sahibi çıkıp Bunun
siyasi sorumlusu benim. dedi mi?
Bu kumpasların
savcıları, hâkimleri ellerinde valizlerle yurt dışına
kaçtılar, adaletten kaçtılar, kaçırıldılar. Bir vicdan
sahibi çıkıp Bunun siyasi sorumlusu benim. dedi mi?
Havuz medyası kuruldu,
gazeteciler tehdit edildi, tartaklandı, burnu kırıldı,
gazete binaları taşlandı. Binlerce kişinin telefonları
dinlendi, şantajlar yapıldı, muhalif siyasetçiler dinlendi,
fişlendi, komplolara uğradı. Bir vicdan sahibi çıkıp
Bunun siyasi sorumlusu benim. dedi mi?
Kadınlarımız
sokak ortalarında en vahşi cinayetlerin kurbanı oldu, binlerce
kadın öldürüldü. Tecavüze uğramış kadın
doğursun, devlet bakar. dendi.
Ahlak dışı,
akıl dışı sorulara saçma sapan yanıtlar verildi. Bir
vicdan sahibi çıkıp Bunun siyasi sorumlusu benim. dedi mi?
Türkiye, Orta
Doğunun terör batağına saplandı, sıfır sorundan
sıfır komşuya gelindi. Türkiye'nin güney sınırı
yolgeçen hanına döndü. Reyhanlı, Cilvegözü, Suruç, Ankara ve
şimdi de İstanbul. Bu patlamalarda 250ye yakın insan
yaşamını kaybetti, bir vicdan sahibi çıkıp Bunun
siyasi sorumlusu benim. dedi mi?
Bakın, geçen kasım
ayında Romanya Başbakanı Victor Ponta Bükreşte 32
kişinin ölümüne neden olan gece kulübü yangını sonrasında
istifa etti, 4 Kasım 2015te.
Tabii, bu listeyi uzatmak
mümkün. Güney Korede yine Başbakan böyle bir feribot kazasında
görevine son verdi, kendisi istifa etti.
Peki, bugün Türkiye daha
mutlu, daha özgür, huzur içinde bir ülke mi? Herkes evine güven duygusuyla
gidebiliyor mu? Çoluğunu çocuğunu okula, işe huzurla
gönderebiliyor mu? Bunlara kim gönül rahatlığıyla evet
diyebilir? Hiç kimse maalesef diyemiyor.
Siyasi ahlak olmadan
demokrasiden bahsetmek anlamsızdır. Eğer ahlaki kurallar geçerli
olmazsa, eğer ahlak egemen olmazsa orada hiçbir yazılı kural
işlemez, işlemiyor da zaten. Türkiye ne yazık ki böyle bir
dönemi, böyle bir süreci yaşıyor. Bu nedenle, Türkiye'de hukuk
maalesef ayaklar altında, bu nedenle Anayasa ve yasalar sürekli ihlal
ediliyor, bu nedenle mahkeme kararları, yargı kararları ayaklar
altında paspas ediliyor, bu nedenle gazeteciler ölümle tehdit ediliyor ve
bu nedenle gazeteciler hapislerde çürüyor, bu nedenle üniversiteye tankla
TOMAyla girilebileceği pervasızca söylenebiliyor. Bu listeyi daha da
uzatmak mümkün ama bu yol yol değildir, bu yol Türkiye'yi mutlu, refah
içinde aydınlık bir geleceğe taşıyamaz. Türkiye'nin
yüzünü bir an önce ahlaka, vicdana, akla, bilime çevirmesi gerekiyor.
Değerli arkadaşlar,
bu düşüncelerle önergemize desteğinizi bekliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Budak.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 16 ıncı maddesinde yer alan nüfus
cüzdanları ibaresinin Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Kartı olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Erdoğan (Muğla) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor
mu?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında Mehmet
Erdoğan, Muğla Milletvekili.
Buyurun Sayın
Erdoğan. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MEHMET ERDOĞAN
(Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün gece
Çınar ilçesinde şehit olan polisimize, eşlerine, çocuklara ve
komşularına Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum. O hain saldırıyı
gerçekleştirenleri lanetle kınıyorum, Çözüm gelecek.,
Barış gelecek., Analar ağlamayacak. diye diye, PKKyı,
Çınarın göbeğinde 1 tonluk bombayı patlatacak hâle
gelinceye kadar seyredenleri de Cenab-ı Allaha havale ediyorum.
Biz, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, görüşmekte olduğumuz tasarının 16ncı
maddesinde vermiş olduğumuz önergeyle, nüfus cüzdanı
ibaresinin Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartı olarak
değiştirilmesini talep ediyoruz, öncelikle bu önergemize yüce
Meclisten destek bekliyorum.
24üncü Dönemde, iç güvenlik
paketi içerisinde, bu torba kanunda yer alan nüfusla ilgili maddeler,
ehliyetin, pasaportun emniyet yerine nüfus idareleri tarafından
verilmesine ilişkin hususlar yer almaktaydı. Biz o zaman da söyledik
Vatandaş için kolaylık getiren bu düzenlemeleri başka
karmaşık paketlerin içerisine koyarak Meclisin gündemini işgal
etmeyin; bunları, vatandaşın lehinde olanları ayrı bir
paket hâlinde getirin, Nüfus Genel Müdürünü de her gün burada bekletmeyin,
işine baksın, bunların üzerinde anlaşalım, birkaç saat
içerisinde buradan geçirelim. dedik. Ama tabii, AKPnin her işi acele, o
gün de bu iç güvenlik paketinin vatandaşa zulüm edecek maddelerini buradan
hızla geçirmek için, o vatandaşın lehindeki 60 maddeyi geri
çektiniz, şimdi de bu torba kanunun içerisine koydunuz, başka
şeylerin içinde karıştı, gene kaç gündür Nüfus Genel Müdürü
burayı bekliyor. Gene geri kalanı da önümüzdeki günlerde başka
torbaların içinde gelecek. Burayı böyle meşgul etmeyin,
bunları bir an önce ayrı bir paket hâlinde buraya getirin ve bununla
ilgili olarak yüce Meclisi meşgul etmeyin. Vatandaşın işi
bir an önce çözülsün, vatandaş bu sıkıntıdan kurtulsun.
Tabii, biz iç güvenlik paketi
komisyonda görüşülürken Bu düzenlemelerden sonra Nüfus Genel
Müdürlüğünün iş yükü çok artacak
dedik. Mesela İçişleri
Bakanı komisyona yaptığı sunumda ehliyetin, pasaportun
verilmesi
Bu biyometrik verili nüfus cüzdanlarıyla birlikte artık, 5
bin polisin bu lüzumsuz işlerden kurtulup güvenlik hizmetleriyle
uğraşacağını, bu işleri Nüfus Genel
Müdürlüğünün yapacağını uzun uzadıya anlattı.
Şimdi, biz diyoruz ki:
Birincisi, bundan sonra vatandaşın kuyruk beklememesi için, bu
işlerin hızla yürümesi için, Nüfus Genel Müdürlüğünün boş
duran 1.500 tane kadrosu var, bu kadroyu serbest bırakın, Nüfus Genel
Müdürlüğü bu kadrolara 1.500 elemanını atasın, eğitsin
ve bu hizmetlere hazır hâle getirsin.
İkincisi de Nüfus Genel
Müdürlüğü tabii ki bu işlemleri yaparken çok hızlı
davranmak zorunda. Yarın üniversite sınavına girecek
öğrenci koşacak nüfus dairesinin kapısına Benim bir an
önce kimliğimi almam lazım
Efendim, şunu yapacak, bunu
yapacak, evleneni var, doğanı var, bilmem ne var. Bunları bir an
önce yapmak lazım. Nüfus idaresi bu kadar işi nasıl
yetiştirecek?
Gene biliyorsunuz, fazla
çalışmalarla ilgili kamu görevlilerine altı aydan fazla
çalışma ücreti ödenemiyor. Biz komisyonda verdiğimiz bir
önergeyle, Nüfus Genel Müdürlüğünün merkez ve taşra
teşkilatında görevli her statüdeki personeline yılı merkezî
yönetim bütçe kanununda belirlenmiş olan fazla çalışma ücretinin
5 katını ve ayda elli saati geçmemek üzere, bakanlıkça
belirlenecek usul ve esaslara göre, beş yıl süreyle, yıl boyu
fazla çalışma ücreti ödenmesi konusunu o zaman hep birlikte kabul
etmiştik. Bu işi de şimdiden düzenleyelim ve bu kadar iş
yükünü yüklediğimiz nüfus memurlarını da mağdur etmeyelim.
Ben bu duygularla yüce
heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Erdoğan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
16ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
16ncı
madde kabul edilmemiştir.
17nci madde üzerinde üç
önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan tasarının 17nci
maddesine aşağıdaki fıkranın (2)nci fıkra olarak
eklenmesini ve diğer fıkra numaralarının buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erhan Usta Mehmet Günal Erkan
Haberal
Samsun Antalya Ankara
Mehmet Parsak Deniz Depboylu Arzu Erdem
Afyonkarahisar Aydın İstanbul
Fahrettin Oğuz
Tor
Kahramanmaraş
"MADDE 17
(2) Bu Kanunun 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamındaki
sigortalılara da 2016 yılı Ocak ila Aralık
ayları/dönemleri için günlük 3,33 TL ile çarpımı sonucu
bulunacak tutar, bu maddede belirlenen esas ve usuller çerçevesinde, destek
olarak verilir. "
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/414) ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan ile 35 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 17'nci maddesiyle 5510
sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen geçici 68'inci maddenin (1)'inci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve aynı maddeye (7)'nci fıkradan sonra
gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini ve takip
eden fıkra numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Kadim Durmaz Lale
Karabıyık Musa
Çam
Tokat Bursa İzmir
Bihlun Tamaylıgil Ömer Fethi Gürer Seyit Torun
İstanbul Niğde Ordu
"(1) Kanunun 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında
haklarında uzun vadeli sigorta kolları hükümleri uygulanan
sigortalıları çalıştıran işverenlerce;
a) 2015 yılının aynı ayına ilişkin
Kuruma verilen aylık prim ve hizmet belgelerinde prime esas günlük
kazancı 85 TL ve altında bildirilen sigortalıların toplam
prim ödeme gün sayısını geçmemek üzere, 2016 yılında
cari aya ilişkin verilen aylık prim ve hizmet belgelerinde bildirilen
sigortalılara ilişkin toplam prim ödeme gün sayısının,
b) 2016 yılı içinde ilk defa bu Kanun kapsamına
alınan işyerlerinden bildirilen sigortalılara ilişkin
toplam prim ödeme gün sayısının,
2016 yılı Ocak ila
Aralık ayları/dönemleri için günlük 3,33 TL ile çarpımı
sonucu bulunacak tutar, bu işverenlerin Kuruma ödeyecekleri sigorta
primlerinden mahsup edilir ve bu tutar Hazinece karşılanır.
c) Kanunun 4üncü maddesinin 1inci fıkrasının b
bendine tabi olan sigortalılar da bu maddedeki 3,33 TLlik Hazine
desteğinden yararlandırılır.
(8) Bu madde hükümleri 506
sayılı Kanunun geçici 20nci maddesi kapsamındaki
sandıkların statülerine tabi personel hakkında da
uygulanır.
BAŞKAN - Şimdi,
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Kanun Tasarısının 17nci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Mizgin
Irgat Abdullah
Zeydan
Diyarbakır Bitlis Hakkâri
Dilek Öcalan Alican
Önlü Garo
Paylan
Şanlıurfa Tunceli İstanbul
Erol Dora
Mardin
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet
katılıyor mu?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) - Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN - Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında Erol Dora,
Mardin Milletvekili.
Buyurun Sayın Dora. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
EROL DORA (Mardin) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 60 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 17nci maddesi üzerine
partim adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, Çınarda hayatını kaybeden bütün
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, bütün yakınlarına
başsağlığı, yaralılara da acil şifalar
diliyorum ve üzüntülerimi ifade etmek istiyorum. Umarım ki bu son olsun,
bir daha ne çocuk ne kadın hiçbir vatandaşımız bu tür
olaylarla karşılaşmasın.
Değerli milletvekilleri,
Parlamentonun ülkede olup bitenlere âdeta kulak tıkayarak can
yakıcı sorunları görmezden gelmesini, ötelemesini, bunun yerine
tali konularla zaman harcamasını kabul etmemiz mümkün değildir.
Bakınız, daha dün İnsan Hakları Derneği Diyarbakır
Şubesinin yapmış olduğu açıklamaya göre, 16
Ağustos-10 Ocak tarihleri arasında uygulanan sokağa çıkma
yasakları sırasında 29u çocuk, 39u kadın, 102si erkek
olmak üzere 170 sivil vatandaşımız hayatını
kaybetmiştir. Bu rakamlara dün gece Çınar ilçesinde yapılan
saldırıda hayatını kaybeden 6 yurttaşımız
dâhil değildir, bu rakamlara Suruç, Ankara ve son olarak Sultanahmette
gerçekleşen vahşi katliamlarda hayatını kaybeden
insanlarımız dâhil değildir.
Değerli milletvekilleri,
yaşanan, ölümlerle de sınırlı kalmamaktadır,
yerleşim yerleri harabeye dönüşmekte, insanlar
yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda kalmaktadırlar. Daha
önemlisi, yurttaşların en temel ihtiyaçları olan beslenme ve
sağlık hizmeti alma hakları ortadan
kaldırılmış bulunmaktadır. Çatışmalar
altında, silah sesleri altında çocukların maruz
kaldıkları ve uzun süre etkisinden çıkamayacakları
travmaları tahmin etmek için psikolog olmaya da gerek
olmadığını düşünmekteyiz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; otuz yıldır yaşanan düşük
yoğunluklu savaştan sonra tecrübe etmeyi denediğimiz çözüm ve
barış süreci ülkemizin tamamına rahat bir nefes
aldırmıştı. Bu sürecin en önemli verilerinden birisi de
sorunlarımızı diyalogla, müzakereyle çözebileceğimize dair
umutların yeşermiş olmasıydı. Buradan hareketle,
şu süreçte en çok ihtiyacımız olan şey, müzakere,
demokratik siyaset ve bunun sonucunda da nihayet kalıcı bir
barışın gerçekleşmesidir. Bu bağlamda, geçtiğimiz
günlerde başlayan ve hâlen de devam eden, aydınların,
akademisyenlerin, sanatçıların barışa ses veren
çabalarını da önemsediğimizi vurgulamak istiyoruz. Tabii,
demokratik bir ülkede Anayasamızın 26ncı maddesi
gereğince de insanlar bireysel anlamda ve toplu olarak farklı
görüşlerini açıklayabilme özgürlüğüne sahiptirler.
Katılmadığımız görüşler de olabilir Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatlarında da net olarak
açıklandığı gibi, hatta bizi sarsıcı
görüşler de olabilir ancak şiddeti övmediği, şiddete
yönlendirmediği sürece bu düşünceleri makul kabul etmemiz
gerektiğine inanmaktayız.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ulusal güvenlik gerekçesiyle eleştirel
düşüncenin sansürlenişi ve bunun norm hâline gelmeye
başlaması hepimizin basın özgürlüğünü ve akademik
özgürlüğü savunması için her türlü sebebin ortada olduğunu
göstermektedir. Sansür ve askerî kontrolün birlikteliği demokrasi için en
büyük tehlikelerden birisidir. Eleştirel tartışma
ortamının ihanet olarak damgalanması eski devlet geleneklerinin
savunulmaz bir taktiğidir.
Değerli milletvekilleri,
ülkemiz çok kültürlüdür ve bu coğrafyada bildiğiniz gibi tarihî süreç
içerisinde çok farklı etnik gruplar ve halklar yaşadı ve
yaşamaya devam etmektedir. Dolayısıyla, hepinizi, bütün siyasi
partileri ve bütün vatandaşlarımızı aklıselimle
düşünmeye davet ediyorum. Bu savaş çıkmaz bir yoldur, her an
bizi Suriyelileştirebilir. Onun için, onurlu bir barış için bir
an önce bütün siyasi partilerin ve 550 vekilimizin sorumluluk alarak demokratik
barış ve çözüm sürecine tekrar dönülmesi ve
sorunlarımızın diyalogla, müzakereyle ve demokratik siyasetle
çözümlenmesi noktasında herkese buradan çağrıda bulunuyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Dora.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/414) ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan ile 35 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 17'nci maddesiyle 5510
sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen geçici 68'inci maddenin (1)'inci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve aynı maddeye (7)'nci fıkradan sonra
gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini ve takip
eden fıkra numaralarının buna göre teselsül ettirilmesinin arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Ömer Fethi Gürer (Niğde) ve
arkadaşları
"(1) Kanunun 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında
haklarında uzun vadeli sigortalıları çalıştıran
işverenlerce;
a) 2015
yılının aynı ayına ilişkin Kuruma verilen
aylık prim ve hizmet belgelerinde prime esas günlük kazancı 85 TL ve
altında bildirilen sigortalıların toplam prim ödeme gün
sayısını geçmemek üzere, 2016 yılında cari aya
ilişkin verilen aylık prim ve hizmet belgelerinde bildirilen
sigortalılara ilişkin toplam prim ödeme gün sayısının,
b) 2016 yılı içinde
ilk defa bu Kanun kapsamına alınan işyerlerinden bildirilen
sigortalılara ilişkin toplam prim ödeme gün sayısının,
2016 yılı Ocak ila
Aralık ayları/dönemleri için günlük 3,33 TL ile çarpımı
sonucu bulunacak tutar, bu işverenlerin Kuruma ödeyecekleri sigorta
primlerinden mahsup edilir ve bu tutar Hazinece karşılanır.
c) Kanunun 4üncü maddesinin
1inci fıkrasının b bendine tabi olan sigortalılar da bu
maddedeki 3,33 TLlik Hazine desteğinden yararlandırılır.
(8) Bu madde hükümleri 506
sayılı Kanunun geçici 20nci maddesi kapsamındaki
sandıkların statülerine tabi personel hakkında da
uygulanır.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında Ömer Fethi
Gürer, Niğde Milletvekili.
Buyurun Sayın Gürer.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte
olan kanun tasarısında 1.300 liraya kadar değil 2.250 liraya
kadar iş gören, çalıştıran işletmelerde iş gören
başına 100 lira bu işverenlerin Kuruma ödeyecekleri sigorta
primlerinden mahsup edilir ve bu tutar Hazinece karşılanır.
denilmektedir. Bu maddede esnaf unutulmuştur. Cumhuriyet Halk Partisi
olarak verdiğimiz önergenin (c) bendiyle Kanunun 4üncü maddesinin
birinci fıkrasının (b) bendine tabi olan sigortalılar da bu
maddedeki Hazine desteğinden yararlanırlar. maddesi eklenerek
esnafın da kanundan yararlanması amaçlanmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, 31/12/2015 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanan Asgari
Ücret Tespit Komisyonu kararıyla ülkemizde uygulanmaya konan asgari
ücretin brüt 1.647 lira olarak belirlendiği
açıklanmıştır ancak asgari ücretin neti
açıklandığı gibi 1.300 lira değildir. Asgari geçim
indirimini net asgari ücretin üzerine ekleyerek yapılan açıklamalar
yanıltıcıdır. Net asgari ücret 1.177 liradır. Komisyon
kararıyla yapılmış olan yüzde 29 düzeyindeki
artış oransal olarak bakıldığında çok yüksek bir
miktar gibi görülebilir. Türkiye'nin ekonomisini düşük ücretli ve salt
iş gücü maliyeti hesabıyla değerlendiren yaklaşımlar
açısından bu doğru sayılabilir. Ancak bu asgari ücreti
Türkiye ekonomisinin durumuna göre değerlendirdiğimizde olması
gerekenin çok altında olduğu da bir başka gerçekliktir. Son
artışla Türkiye, Avrupa Birliği içinde ancak 500 ile 1.000
euroluk 2nci grubun en alt basamağına yükselmiştir. Bu grubun
içindeki ülkelere baktığımızda, Portekiz, Yunanistan,
Malta, İspanya ve Slovenyayı görmekteyiz. Türkiye'nin yeri
burası değildir, olmamalıdır.
Tek başına ücretin
miktarı önemli değildir, anlamlı da değildir. Asıl olan
ücretin satın alma gücünün ne olduğuna bakılması
gerekmektedir. Eğer bir ülkede işçilerin, memurların hemen
tamamının aldıkları ücretlerin yüzde 60ı, yüzde 70i
sadece kira ve gıdaya harcanıyorsa bu ülkenin emekçileri yoksuldur.
Bir ülkenin vatandaşlarının büyük kısmı gelirleriyle
zorunlu harcamalarını yaptıktan sonra tasarruf edebiliyorsa o
ülkede refahtan, zenginleşmeden söz edebiliriz. Maalesef, uzun
yıllardır uygulanan ekonomi politikalarının özü ucuz
iş gücüne dayandırıldığından, Türkiye'nin yükünü
sırtında taşıyan işçiler ve memurlar yani emekçiler
yoksulluğa mahkûm edilmişlerdir. Bugünkü Hükûmet her ne kadar asgari
ücret artışını bir başarı tablosu olarak
sunmuş olsa da aslında bu da yanıltıcıdır.
Hükûmet bu kararı kendi isteğiyle almamıştır. Asgari
ücretin artışındaki temel etken Cumhuriyet Halk Partisinin hem
işçi hem de işveren yönlü hesaplayarak yapmış olduğu
çıkıştır. Asgari ücretle ilgili Cumhuriyet Halk Partisinin
açıkladığı rakama verilen tepkiler
hafızalardadır.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye'nin ciddi bir maliyet sorunu vardır. Bu maliyetin en önemli kalemi
ise aşırı vergi yüküdür, bu yük hafifletilmelidir. Sadece
işverenlerin değil, tüm vatandaşlarımızın
üzerindeki vergi yükü hafifletilmelidir; buna karşılık, vergi
tabanı genişletilmelidir. Ancak Hükûmet bunu da yanlış
anlamakta ve uygulamaktadır. Dolaylı vergilerin
artırılması, vergi üzerine vergi konulması vergi
tabanının genişletilmesi değildir. Vergi sistemi düzelir ve
yükler hafifletilirse maliyetler azalacağı gibi,
vatandaşın, emekçilerin de alım gücü artacaktır.
İşçilerin alım güçlerinin artması ülke ekonomisini
küçültmez; tam aksine, büyümesi, gelişmesi, zenginleşmesi ve refaha
ulaşmasının yolunu açacaktır.
Türkiyede bir
gelir dağılımı sorunu vardır. Türkiye'nin bir vergi
sistemi adaletsizliği sorunu vardır. Türkiye'nin örgütsüz, toplu
iş sözleşmesiz bırakılmış işçiler sorunu
vardır. Türkiye'nin işsizlik sorunu vardır. Türkiye'nin bir
sanayileşme sorunu vardır. Türkiye'nin insanca, hakça bir yaşam
sorunu vardır. Bütün bu sorunlar karşısında yapılan
ise sadece kamu arazilerinin imara açılması ve rant
yaratılmasıdır. Türkiyede ekonomik ve sosyal dengeleri bozan,
işçilere, memurlara verilen haklar değil, yanlış uygulanan
ekonomik ve siyasi politikalardır. Ülkemizin dirliği, birliği,
kardeşliği için herkesin ve her kesimin birbirini anlaması,
dinlemesi, ortak çözüm üretmesinde birleşilmesi geleceğimiz için
vazgeçilmez yoldur ve şarttır.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Gürer.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan tasarının
17nci maddesine aşağıdaki fıkranın (2)nci fıkra
olarak eklenmesini ve diğer fıkra numaralarının buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Fahrettin
Oğuz Tor (Kahramanmaraş) ve arkadaşları
"MADDE 17
(2) Bu Kanunun 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamındaki
sigortalılara da 2016 yılı Ocak ila Aralık
ayları/dönemleri için günlük 3,33 TL ile çarpımı sonucu
bulunacak tutar, bu maddede belirlenen esas ve usuller çerçevesinde, destek
olarak verilir."
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında Fahrettin
Oğuz Tor, Kahramanmaraş Milletvekili.
Buyurun Sayın Tor.
Süreniz beş
dakikadır. (CHP sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN OĞUZ TOR
(Kahramanmaraş) 60 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 17nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
adına konuşmak üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri,
görüşülmekte olan yasa tasarısının genel gerekçesinin ilk
cümlesi aynen, Son yıllarda anayasal, kanuni ve kurumsal düzeyde
yapılan reformlarla ülkemizin demokratik düzeyi ve refah seviyesi
artmıştır. şeklindedir. Ülkemizin demokratik düzeyi
arttı mı, eksildi mi ayrı bir tartışma konusu, bunu
geçiyorum. Ancak geçen on yedi yıllık AKP iktidarı döneminde
göreli olarak ülkemizin refah seviyesinin önemli oranda da
artmadığı acı ama gerçektir. Bunu ben demiyorum, bunu
rakamlar söylüyor. Bakınız, 2013 yılı fert başına
millî gelirimiz 10.800 dolar, 2014 yılı fert başına düşen
millî gelirimiz 10.400 dolar, 2015 yılında ise bu rakam 9.286 dolar
civarındadır. 2013 yılına göre 2015 yılında refah
kaybı yaklaşık 1.600 dolardır, gidişat azalma
yönündedir. Aşağıda anlatacağım sebeplerle haksız
ve adaletsiz bu tasarıyla özellikle BAĞ-KURluların durumu daha
da kötüye gidecek, refah kaybı daha da artacaktır. Bu yasa
tasarısını, bunu yasa tasarısı değil,
BAĞ-KURlular açısından tasa tasarısı olarak tarif
etmek daha uygun, daha doğru olacaktır.
Değerli milletvekilleri,
tabii, memlekette artan bir şeyler yok mudur? Vardır. Ne vardır?
Terör vardır, Yok. diyebilir misiniz? Her gün toprağa verilen
şehitleri, günlerdir uygulanan sokağa çıkma
yasaklarını, kitlesel katliamları yok sayabilir misiniz?
Terörün bu noktaya gelmesinde biz asla sorumlu değiliz. diyebilir misiniz?
İşsizlik vardır, Yok. diyebilir miyiz? Dün başörtülü
avına çıkanların bugün baş tacı edildiği
gerçeği vardır. Bakınız, kul hakkı ihlalleri
vardır. İşi ehline vermeme kul hakkı değil midir?
Adaletle hükmetmemek kul hakkı yemek değil midir? Kamu
kurumlarını hiçbir şekilde hak etmeyenlere teslim etmek adalet
midir, kul hakkı değil midir? İsraf yok mudur? İsraf haram
değil midir? İsrafın haram olduğunu söylemeden neden,
kimden korkulmaktadır? Mahkeme kararlarının uygulanmaması
kul hakkı değil midir? Biz samimiyetle inanıyoruz ki
Allahın adaleti, her zaman olduğu gibi,
şaşmayacaktır. Kul hakkı yiyenler, adaletle hükmetmeyenler
er veya geç Allah indinde bunun hesabını verecektir.
Değerli milletvekilleri,
biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak milletin yararına yapılan
düzenlemelerin hep yanında olduk, destekledik. Ancak bu düzenleme
yapılırken toplumun tüm kesimlerinin gözetilmesi gerekir ancak
baktığımızda, tasarı eşitlikten yoksundur, adil
değildir. Böyle yaparsanız hakça, adil olmayan bu düzenlemeler
nedeniyle de toplum huzur bulmayacaktır.
Değerli
milletvekilleri, yasa tasarısını dikkatlice okudum, inceledim.
İhtisas alanım itibarıyla da yabancı
olmadığım bu konularda toplam 11 madde hâlinde milyonları
ilgilendiren olumsuzluklar tespit ettim. Burada her birini, her bir konuyu
ayrı ayrı açıklamak isterdim ancak beş dakikalık
konuşma sürem içerisinde bunları anlatmam mümkün değildir. 11
maddeyle ilgili başlıklar şunlardır:
BAĞ-KUR
kapsamındaki sigortalılar hazine desteğinden
yararlanmamaktadır. Toplumun yüzde 14üdür sadece aktif olanlar. Prim yük oranı
yüzde 30 artmaktadır.
İsteğe
bağlı sigortalılara hazine desteği
yapılmayacaktır. Bu durumda ev kadını ve diğer
kesimler mağdur olacaktır.
Borçlanma
yapacak kişilerin prim yükünün hafifletilmesine yönelik düzenleme
yapılmamıştır.
Genel
sağlık sigortası primlerini kendileri ödeyen kişiler hazine
desteğinden yararlanamayacaktır.
İş
yerlerinde çırak ve stajyer öğrenci istihdam eden işverenlerin
ücret yüklerini hafifletecek herhangi bir düzenleme
yapılmamıştır.
5510/5-g)
kapsamında yurt dışına çalıştırılmak
üzere işçi götüren müteahhitler hazine desteğinden
yararlanamayacaklardır.
Tavandan prim
ödeyen işverenlerin prim yükünü hafifletecek herhangi bir düzenleme
yapılmamıştır.
Çalışan
sayısını 2016 yılında artıran işverenler
ilave istihdam ettikleri kişilerden dolayı hazine desteğinden
yararlanamayacaklardır.
Teşvik
sisteminden yararlanma net değildir.
Kıdem
tazminatı artacaktır, mağduriyet olacaktır.
İdari para
cezaları caydırma değil, bir yok etme işlevi görecektir.
Bu duygu ve
düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Tor.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
17nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 17nci madde
kabul edilmiştir.
18inci madde üzerinde üç
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 60 sıra sayılı Kanun Tasarısının 18inci
maddesinde yer alan son gününü izleyen günün ibaresinin, son gününü takip
eden günün ibaresi şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
İdris Baluken Mizgin
Irgat Abdullah
Zeydan
Diyarbakır Bitlis Hakkâri
Alican Önlü Filiz Kerestecioğlu Demir Garo Paylan
Tunceli İstanbul İstanbul
Dilek Öcalan
Şanlıurfa
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/414) ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ile 35 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi 18'inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Kadim
Durmaz Bihlun
Tamaylıgil Lale
Karabıyık
Tokat İstanbul Bursa
Yakup
Akkaya Aykut
Erdoğdu Mahmut
Tanal
İstanbul İstanbul İstanbul
MADDE 18- 15/3/2007 tarihli
ve 5604 sayılı Mali Tatil İhdas Edilmesi Hakkında Kanunun
1nci maddesinin altıncı fıkrasında yer alan "yedi
gün" ibaresi "beş gün", "yedinci günün" ibaresi
"beşinci günün" şeklinde, yedinci fıkrasında yer
alan "Gümrük idareleri" ibaresi "Özel tüketim vergisi, banka ve
sigorta muameleleri vergisi, özel iletişim vergisi, şans
oyunları vergisi ile gümrük idareleri" şeklinde, sekizinci
fıkrasında yer alan "son gününden itibaren üçüncü günün"
ibaresi "son gününü izleyen günün" olarak
değiştirilmiştir.
BAŞKAN Şimdi
okutacağım önerge maddeye en aykırı önerge olup okutup
işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 18inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Yusuf
Halaçoğlu Mehmet
Günal Erhan
Usta
Kayseri Antalya Samsun
Erkan
Haberal Kamil
Aydın Kadir
Koçdemir
Ankara Erzurum Bursa
Mustafa
Mit
Ankara
MADDE 18- 15/3/2007 tarihli
ve 5604 sayılı Mali Tatil İhdas Edilmesi Hakkında Kanunun
1nci maddesinin altıncı fıkrasında yer alan "yedi
gün" ibaresi "beş gün", "yedinci günün" ibaresi
"beşinci günün" şeklinde, yedinci fıkrasında yer
alan "Gümrük idareleri" ibaresi "Özel tüketim vergisi, banka ve
sigorta muameleleri vergisi, özel iletişim vergisi, şans
oyunları vergisi ile gümrük idareleri" şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında söz isteyen
Yusuf Halaçoğlu.
Buyurun Sayın
Halaçoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime
başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
aslında burası yasama organı ve yasalar yapıyoruz. Hepimiz
milletvekilliği andı içtik Anayasa üzerine, namusumuz ve
şerefimiz üzerine, sadık kalacağımıza ant içtik. Yani,
bu şu anlama geliyor: Anayasaya bağlı olarak
çıkarılan bütün yasalara uygun davranacağımıza,
sadık kalacağımıza, Anayasayı ihlal
etmeyeceğimize yemin ettik ve en değerli şeyimiz olan namus ve
şeref üzerine yemin ettik. Öyle ise sadece partilerimiz değil,
Türkiye üzerinde yapılacak ve kanunlar üzerinde yapılacak
yanlış değerlendirmeleri de hemen dikkate alıp itiraz
etmemiz gerekir ve düzeltmemiz gerekir. Şimdi, ne Anayasada nede 5442
sayılı Mahalli İdareler Kanununda yer almayan ifadelerin burada
kullanılmış olması, bu namus ve şeref üzerine ettiğimiz
yemine aykırı davranışlara ses
çıkarmadığımız takdirde bunun muhakkak ki bizim
üzerimizdeki sorumluluğu çok büyüktür. Bunu ciddiye almamız gerekir.
Diğer taraftan, burada
konuşurken sadece Türkiyede yaşayan belli bir grubu hedef alarak
bunların çektikleri sıkıntılardan söz etmek de yine
aynı şekilde Anayasaya aykırıdır. Eğer siz Kürt
bebeklerin ölümünden sadece bahsediyorsanız, Türk bebeklerin ölümünden
bahsetmiyorsanız ve eğer Türkiyede, anayasal bir kurum
olmamasına karşılık, terör örgütlerinden şikâyet
etmiyorsanız, sadece devlet güçlerinin yaptığı
acımasızlıktan bahsediyorsanız yine Anayasaya
aykırı davranıyorsunuz demektir. Zira, Türkiye Cumhuriyetinin
meşru güçlerinin hiçbir zaman başka şehirlerde bir harekette
bulunmadığını hepimiz gözlüyoruz. Neden Antalyada
aynı Surdaki gibi bir hareketi yapmıyor Türkiye Cumhuriyetinin
güvenlik güçleri, neden başka bir ilimizde yapmıyor da Surda
yapıyor, Cizrede yapıyor, Silopide yapıyor? Burada
acımasızca hareket ettiği söylenen güvenlik güçlerimize
karşılık hangi sebeple bunları
yaptığını neden dile getirmiyor kimse?
Eline silah almış,
insanları zorla orada tutan, insanları öldüren, bebekleri öldürenlere
ki uluslararası hukukta biliyorsunuz, hedef gözetmeksizin insanları
öldürürseniz, bomba patlatırsanız bu insanlık suçudur.
İnsanlık suçu işlenirken bunu işleyenlere lanet
okumuyorsanız ve bunları bir şekilde kötülemiyorsanız ve
sadece Türkiye'nin -sizin de yemin ettiğiniz Türkiye Cumhuriyetinin-
güvenlik güçlerini suçluyorsanız o zaman burada bir yanlışlık
vardır ve siz sadece Türkiye'de Kürt illeri diyorsanız veya Kürt
çocukları, bebekleri diyorsanız, o zaman bir
ayrımcılık yapıyorsunuz. Kim olursa olsun, Kürt olabilir,
Türk olabilir veya herhangi bir şey olabilir, Türkiye Cumhuriyetinin
vatandaşı olan kim olursa olsun, kim öldürülüyorsa, kim öldürüyorsa
ona karşı çıkmamız gerekir.
Durup dururken eline silah
alıp şehirleri işgal eden, hendekler kazanlara ses
çıkarmayanların tutup orada meşru görevini yerine getirmelerine
karşı çıkanlar herhâlde öbür taraftaki insanlara da, eline silah
almış teröristlere de karşı çıkması gerekir.
Biz şunu özellikle ifade
ediyoruz, diyoruz ki: Bizim derdimiz ve davamız Türkiye olarak hiçbir
zaman Türkiye'deki masum vatandaşlarımız değildir, bunun
ismi Kürt olsun veya Türk olsun. Bizim derdimiz PKKdır, teröristlerdir
ama kim ki gerilla olarak veya iç savaş gibi göstererek bunları
ciddiye alıyorsa, taraf tutuyorsa herhâlde onların bu kademede
sorumlulukları vardır. Tabii ki ölenlerin üzerindeki
sorumlulukları da ayrıca belirtmek istiyorum. Çünkü valilere
Görmezden gelin. diyenler veya Biz görüşürken silahlanmışlar
ve bomba döşemişler. diyenlerin hiç suçu
olmadığını söylemek de mümkün değildir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Halaçoğlu.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye,
önerge işlemini yapayım Sayın Baluken.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın Baluken,
dinliyorum sizi.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın hatip konuşması sırasında
Surda, Cizrede, Silopideki ölümlere karşı çıkıp,
Türkiyenin diğer tarafındaki ölümlere karşı
çıkmayanlar demek suretiyle grubumuza sataşmada bulunmuştur.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Yok, öyle demedim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Öyle
demedi.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Öyle demedim.
BAŞKAN Bir saniye
Sayın Halaçoğlu, ben dinledim konuşmanızı efendim.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Parti ismi kullanmayabilir ama konuşmasının
tamamında partimizi zan altında bırakan söylemlerde bulunarak
sataştı.
ERKAN HABERAL (Ankara)
Teröristlere hitap etti.
BAŞKAN Sayın
Baluken, Sayın Halaçoğlunu dinledim, parti adı zikretmedi
yalnız. Siz, HDPye yönelik olarak mı değerlendiriyorsunuz bütün
bunları?
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Tabii, tabii, sataşma olarak değerlendiriyoruz,
evet.
BAŞKAN Buyurun
efendim.
Sataşmadan dolayı
size iki dakika süre veriyorum.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Sataşma yapmadım ki Sayın Başkanım,
sataşmam yok.
BAŞKAN Sayın Halaçoğlu,
siz parti adını zikretmediniz, ben de böyle bir şeyi
duymadım ama söylediklerinizi eğer Sayın Baluken HDPye yönelik
olarak değerlendiriyorsa, kendisine bu nedenle ben söz veriyorum efendim.
ERKAN HABERAL (Ankara)
Sayın Başkan, dün grup başkan vekiline söz vermediniz burada!
X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
11.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Kayseri
Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun 60 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 18inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Bunun nesini tartışıyoruz? Buradaki
milletvekilleri, anayasal yemin etmişlerdir. Bebek ölümleri arasında
ayrım yapıyorlar. diye açıkça sataştı yani, bunun
nesini tartışıyoruz?
BAŞKAN Sayın
Baluken, buyurun, size iki dakika söz verdim efendim.
Lütfen yeni bir
sataşmaya meydan vermeyecek şekilde sözlerinizi
tamamlayınız efendim.
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Geçen yasama dönemlerinde de
biz Meclis olarak yapmış olduğumuz çalışmaların
bir bilançosunu çıkarmıştık. Yapmış
olduğumuz çalışmaların yüzde 70i Türkiyedeki temel
eğitim, sağlık, ulaşım, Türkiye halklarının
inanç özgürlüğüyle ilgili, kadın özgürlüğü, ekolojiyle ilgili
sorunlarla ilgiliydi. Yaptığımız
çalışmaların yüzde 30u Kürt meselesiyle ilgiliydi. Ancak, bugün
içinden geçtiğimiz süreç açısından, özellikle Kürtlerin yoğun
yaşadığı yerlerde sokağa çıkma yasakları
adı altında bir terör uygulaması söz konusu olduğu için,
doğal olarak bu kürsüye her geldiğimizde orada yaşanan
sorunları dile getiriyoruz. Biz, asla, güvenlik güçlerinin Surda,
Silopide, Cizrede yaptığı hak ihlallerini dile getirip,
Türkiyenin diğer tarafında yaptıkları hak ihlallerine
sırtımızı dönüyor falan değiliz. Eskişehirde Ali
İsmail Korkmaz katledilirken, Ankarada Ethem Sarısülük,
İstanbulda Berkin Elvan, Hatayda Abdullah Cömert katledilirken bunların
tamamını burada dile getirdik.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Yasin Börü
ZEHRA
TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) Diyarbakırda Yasin Börü.
VURAL KAVUNCU (Kütahya)
Yasin Börü
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Yasin Börü
MEHMET ERDOĞAN
(Gaziantep) Çınarda öldürülen çocuklar
(AK PARTİ
sıralarından Yasin Börü sesleri)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, sizi sükûnete davet ediyorum, lütfen
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Yasin Börünün araştırılmasından kaçan
sizlersiniz, biz değiliz. Gelin araştıralım. Yasin Börüyü
araştıralım diye önerge getirdik, kaçıyorsunuz. Yani, bu
ülkede nerede bir hak ihlali varsa, nerede güvenlik güçlerinin insan haklarıyla
ilgili bir ihlali varsa biz burada dile getirmeye devam edeceğiz, devam
ediyoruz. Bunun aksini düşünmek bile asla bizim açımızdan söz
konusu değildir.
Diğer taraftan, mevcut
Anayasayı, bir darbe anayasasını böyle bir kutsal
kitapmış gibi getirip önümüze koyarak, bize çerçeveler belirlemeye
kimse kalkmasın.
MEVLÜT KARAKAYA (Adana)
Yemin ettin, kutsallığına yemin ettin.
KAMİL AYDIN (Erzurum)
Ona göre yemin ettin.
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Siz onu bir kutsal kitap olarak görebilirsiniz ama biz, o darbe
anayasasının militarist, faşist, baskıcı ve
yasakçı bir anlayışla hazırlandığını
düşünüyoruz, değişmesi gerektiğini düşünüyoruz.
KAMİL AYDIN (Erzurum)
Gelme buraya o zaman.
MEVLÜT KARAKAYA (Adana)
Namusu ve şerefi üzerine yemin etti.
KAMİL AYDIN (Erzurum)
Sayın Başkan, hangi anayasaya göre siz görev yapıyorsunuz orada?
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Bunu da bu kürsüden dile getirmeye devam edeceğiz. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Baluken.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Akçay, dinliyorum sizi efendim.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan, öncelikle dünkü konuşmalar sırasında,
görüşmeler sırasında, Cumhuriyet Halk Partili hatip kürsüden
açıkça ve iki kez partimizin de adını zikretmek suretiyle
sataşmış ve bu sataşmadan dolayı söz talep
etmiştim. O sözü vermediniz. Şimdi biraz evvel Sayın
Halaçoğlunun konuşmasında hiçbir parti ismi zikredilmemesine
rağmen Sayın Balukenin bunu kendilerine bir sataşma olarak
telakki etmesi üzerine söz verdiniz. Doğru yaptınız, yani Neden
verdiniz? demiyorum. Ancak, dün de Cumhuriyet Halk Partisinin açık
sataşması karşısında sataşmadan dolayı söz
vermeniz gerekirdi. Bu durumu bir gözden geçirmenizi ben salık veriyorum.
İkinci olarak, tabii,
sayın grup başkan vekilinin sataşması nedeniyle de söz
istiyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın
Akçay, önce şu açıklamayı yapacağım.
Dünkü görüşmeler
sırasında Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna yönelik bir sataşma
ben görmedim. Biraz önce Sayın Halaçoğlunun konuşmasında
Halkların Demokratik Partisi ismi geçmedi.
MEHMET ERDOĞAN
(Gaziantep) PKK geçti.
BAŞKAN Ancak,
konuşma içeriğini Sayın Baluken kendi parti grubuna yönelik bir
sataşma olarak aldı. (AK PARTİ sıralarından
Doğru yaptı sesleri)
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Kürt illeri dediğimiz için, sataştı.
Tutanakları inceleyin.
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) E,
biz de öyle algıladık, olur mu?
BAŞKAN Bir saniye
efendim, tamamlayayım.
Sayın Halaçoğluna
bir şekilde söz vermezdim: Ben bu cümleyi söyledim: Sayın Baluken,
Sayın Halaçoğlunun konuşmasında Halkların Demokratik
Partisi ismi geçmedi. Siz eğer Biz HDPyi kastetmedik. demiş
olsaydınız ben HDPye söz vermezdim.
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) Kullanmadı
parti ismi.
BAŞKAN Ama o
içeriği Halkların Demokratik Partisi kendisine yönelik, kendi
beyanlarına yönelik bir sataşma olarak almış ise ben
69uncu madde çerçevesinde kendisine söz vermek zorundayım. Bu sözü de
verdim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Neden
söz verdiniz? demiyorum efendim.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Yusuf Halaçoğlu konuşacak.
BAŞKAN Sayın
Halaçoğlu, buyurun efendim. Size de 69uncu madde çerçevesinde söz
veriyorum.
Süreniz iki dakikadır.
Lütfen açıklamanızı
yeni bir sataşmaya meydan vermeyecek şekilde yapınız.
Teşekkür ederim.
12.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun,
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben kimseye
sataşmamıştım. Ben sadece Anayasa ve kanunlara uygun
davranılmasından söz ettim. Yine aynı şeyi söylüyorum.
Şimdi, burada, eğer
Türkiye'de bir problem varsa bu problemin başında PKK vardır. Bu
kimseye sataşma değil herhâlde bu şekilde söylemem, herkes bunun
böyle olduğunu biliyor. Öyleyse, PKK varsa bunun içerisinde ve Türkiye'de
bir düzen isteniyorsa bütün partiler PKKya Defol Türkiye'den.
diyebilmelidir. Bunu diyebiliyorsa o zaman zaten problem kalmayacak ama
diyemiyorsa o zaman problemin kendisini burada yaşıyoruz demektir.
Ama şurası da muhakkak ki daha dün, hatta bugün Çınar ilçesinde
patlayan bombayla 5 aylık bir bebeğin öldüğünü herkesin bilmesi
lazım. 1 yaşındaki Ecrin Açıkgözün öldüğünü bilmesi
lazım. 5 yaşındaki, yine Sadık Efe Açıkgözün
öldüğünü bilmesi lazım. Bunlar gerçek değil midir? Bunları
söylemek herhangi bir kişiye sataşma mıdır? Ben
bunları söyledim. Sadece suretihaktan görünüp şuna
karşıyız, buna karşıyız demekle bu iş olmaz.
Eğer yiğitseniz, gerçekten karşıysanız PKKya
karşıyız, çıksın, defolsun Türkiye'den. deyin. Bunu
diyebiliyorsanız olmuştur.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Halaçoğlu
Önergeyi
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, tutanaklara geçmesi
açısından
BAŞKAN Bir saniye
efendim, bir saniye
METİN GÜNDOĞDU
(Ordu) Otur yerine! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, bir saniye.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sen otur yerine, grup başkan vekili söz istiyor.
BAŞKAN Hayır,
Sayın Baluken, lütfen rica ediyorum efendim.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, ne demek bir grup başkan
vekiline otur yerine demek?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen önce önergeyi oylara sunayım.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN Sizi
dinleyeceğim.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Askerlik
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ile 35 Milletvekilinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/414,2/338) (S. Sayısı:
60) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, kürsüde bizim konuşmuş
olduğumuz çerçeve son derece nettir. Bugün Çınarda meydana gelen
saldırıyla ilgili oturumun en başında da Grup Başkan
Vekili olarak Halkların Demokratik Partisi adına düşüncelerimizi
ifade ettik. Bu konuda eğer Sayın Halaçoğlu dinleme fırsatı
bulmamışsa tutanaklardan ne söylediğimizi çıkarıp
bakabilir. Biz bugüne kadar defalarca söyledik: Ölenin ve öldürenin
kimliğine bakmadan bu ülkedeki bütün ölümlerden acı duyduğumuzu
ve bunların bir an önce sonlanması gerektiğini defalarca ifade
ettik. Onun dışında, fikirsel bazda siyasi partilerin kendi
bakış açılarındaki farklılıkları
çıkıp Meclis kürsüsünden farklı bir şekilde dayatmaya
çalışmayı Halkların Demokratik Partisi olarak asla kabul
etmedik, bundan sonra da kabul etmeyeceğiz.
BAŞKAN Teşekkür
ederim, tutanaklara geçmiştir.
RUHİ ERSOY (Osmaniye)
Sebep olanı lanetleyelim o hâlde Sayın Başkan.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Lanetleyelim tabii.
Lanetleyeceğiz, tabii,
kim sebep olduysa lanetleyeceğiz.
BAŞKAN Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/414) ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ile 35 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 18'inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Aykut
Erdoğdu (İstanbul) ve arkadaşları
MADDE
18- 15/3/2007 tarihli ve 5604 sayılı Mali Tatil İhdas Edilmesi
Hakkında Kanunun 1nci maddesinin altıncı fıkrasında
yer alan "yedi gün" ibaresi "beş gün", "yedinci
günün" ibaresi "beşinci günün" şeklinde, yedinci
fıkrasında yer alan "Gümrük idareleri" ibaresi "Özel
tüketim vergisi, banka ve sigorta muameleleri vergisi, özel iletişim
vergisi, şans oyunları vergisi ile gümrük idareleri"
şeklinde, sekizinci fıkrasında yer alan "son gününden
itibaren üçüncü günün" ibaresi "son gününü izleyen günün" olarak
değiştirilmiştir.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında söz isteyen?
LEVENT GÖK (Ankara)
Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Söz konusu madde metninin
anlaşılır hâle getirebilmesi için değişiklik
önerilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 60 sıra sayılı Kanun Tasarısının 18inci
maddesinde yer alan son gününü izleyen günün ibaresinin, son gününü takip
eden günün ibaresi şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında Sayın Filiz
Kerestecioğlu, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın
Kerestecioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Askerlik Kanunundan konuşuyoruz ancak ben
biraz antimilitarist konulara değinmek istiyorum konuşmamda.
Her yıl ortalama 4.500
kişi bireysel silahlarla ölüyorlar, bireysel silahlarla, evlerimizdeki
silahlarla.
Dünya Sağlık Örgütü
Şiddeti Önleme Programı da ateşli silahlara erişimin
kısıtlanmasını alınacak ilk üç sıradaki önlemler
arasında öneriyor.
Türkiyede 10 milyonun
üzerinde silah bulunuyor ve son on yılda bu silahlar 10 kat
artmış durumda. Kadınlar en çok evdeki silahlarla öldürülüyor,
en fazla evlerde bulunan, erkeklerin silahlarıyla öldürülüyor
kadınlar. En çok ölüm olan illerin başında da İstanbul,
İzmir ve Ankara en başta sıralanıyor. Evde bulunan bir
silah, zaten bir kadın için her an patlayabilecek bir tehdit anlamına
geliyor ve ne acı ki aslında o kadınların ölümüne binlerce
çocuk da aynı şekilde onlar öldürülürken -gerek annesi gerek
kardeşi olsun- tanıklık ediyorlar.
Dünyada özellikle
Amerikadaki 11 Eylül saldırısından sonra Güvenlik mi özgürlük
mü? diye şekillenen politikalarda terazi hep güvenlikten yana oldu. Ancak
şöyle bir şey var ki: Bu politikalar ne kadar güvenlikten yana olsa
da hiçbir güvenlikçi politika, gerçekte güvenliği sağlayamıyor.
Ne kadar özgürlük varsa aslında güvenlik de öyle sağlanabilir bir
şey, tıpkı evdeki silahlar gibi çünkü onlar ancak cinayet
aracı olabiliyorlar ve hiçbir güvenliği, aslında güvenlik için
bulundurulan silahlar sağlayamıyorlar ancak kadınları ya da
yakınları öldürmekte kullanılabiliyorlar.
Umut Vakfı, 28 Eylülün
bireysel silahsızlanma günü olması için yıllardır
uğraşıyor ve bunun için çaba veriyor, çok değerli
çabaları var.
Bu nedenle, bireysel
silahsızlanmanın Türkiye'nin ve dünyanın çok önemli ve gözden
kaçan ya da gözden kaçırılmak istenen bir sorunu olduğunu
düşünüyorum ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde de bununla ilgili önlemler
almamız gerektiği kanısındayım.
Bireysel
silahsızlanmanın yanı sıra, bugün, cesaretle, eline hiçbir
silah almayarak vicdani reddini açıklayan, sivil itaatsizliğe
başvuran ve Öldürmeyeceğim, ölmeyeceğim, kimsenin askeri
olmayacağım. diyen insanlar da var. Bu, gerçekten bir cesaret
işi, çünkü Türkiye de dünya da antimilitarizmden nasibini çok
almış değil.
Bu vicdani retçiler, maalesef
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarına rağmen, yasal
düzenlemeler yapılmadığı için, vicdan özgürlüğü
nedeniyle antimilitarist ve savaş karşıtı oldukları
için dinî inanç temelli olarak vicdani retlerini açıklıyorlar ancak
onların haklarına saygı duyulmuyor. Ben, tıpkı
bireysel silahların sonlandırılması gibi, aynı
şekilde vicdani ret hakkının da tanınması için Türkiye
Büyük Millet Meclisinin gereken düzenlemeleri yapması gerektiği
kanısındayım ve bunun görevimiz olduğunu düşünüyorum.
Türkiye'de ilk vicdani ret
1989 yılında açıklandı. Sözlerime son vermeden önce, 1989
yılında vicdani reddini açıklayan ve iki yıl önce
kaybettiğimiz arkadaşım Tayfun Gönülü de anarak sözlerime son vermek
istiyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlarım. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kerestecioğlu.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
18inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 18inci
madde kabul edilmiştir.
19uncu madde üzerinde dört
önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Kanun Tasarısının 19uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Mehmet Naci
Bostancı Mehmet
Doğan Kubat Metin
Külünk
Amasya İstanbul İstanbul
Ramazan
Can Vural
Kavuncu Fuat
Köktaş
Kırıkkale Kütahya Samsun
Abdullah
Öztürk Mehmet
Demir Orhan
Kırcalı
Kırıkkale Kırıkkale Samsun
Ahmet
Eşref Fakıbaba Halil
Özcan
Şanlıurfa Şanlıurfa
MADDE 19- 3/12/2010 tarihli
ve 6085 sayılı Sayıştay Kanununun 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendinde yer alan sermayesindeki kamu payı
doğrudan veya dolaylı olarak %50den fazla olan ibaresi
sermayesinden doğrudan veya dolaylı olarak kamu payı olan
şeklinde değiştirilmiş ve fıkranın sonuna
aşağıdaki paragraf eklenmiştir.
(a) ve (b) bentleri
kapsamına giren şirketlerden doğrudan veya dolaylı olarak
kamu payı yüzde 50den az olup, ilgili mevzuatı uyarınca
bağımsız denetime tabi olan; şirketler, bunların
iştirakleri ve bağlı ortaklıklarının denetimi,
ilgili mevzuatı uyarınca düzenlenen ve Sayıştaya
gönderilecek olan bağımsız denetim raporları esas
alınarak yapılır. Sayıştay, münhasıran kendisine
sunulan bağımsız denetim raporlarını esas alarak
hazırlayacağı raporu Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine
sunar.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım üç önerge aynı mahiyette
bulunduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım,
talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim
veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı
mahiyetteki önergeleri okutuyorum
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan, özür dilerim, buna geçmeden önce, Sayın Meclis
Başkanlığının bu düzenlemenin Anayasaya
aykırılığını resen göz önünde bulundurması
lazım.
Anayasamızın
160ıncı maddesi diyor ki: Meclise -yani Sayıştaya- ait
olan bir yetkiyi, burada bir kanuni düzenlemeyle -yani taşeron sistemiyle-
yeni bir uygulama ihdas edemez. Sizin bunu resen göz önüne alıp
Anayasaya aykırılık hususunda değerlendirmeniz gerekiyor.
BAŞKAN Sayın
Tanal, önergenin değişiklik önerdiği tasarı maddesi Plan ve
Bütçe Komisyonundan kabul edilerek Genel Kurula gelmiş, sıra
sayısı almıştır. Siyasi partiler bu maddeye
ilişkin olarak görüşlerini komisyon raporunda belirtmişlerdir.
Şimdi, orada yer alan maddeye yönelik olarak verilen bu
değişiklik önergesinin, mahiyet itibarıyla komisyonda kabul
edilen önergeyle farkı bulunmamaktadır.
Başkanlık
Divanı olarak, bize gelen bir önergeyi, bizim, burada ayrıca
Anayasaya aykırılık yönünden, yani komisyonda kabul
edilmiş bir madde çerçevesinde verilen bir önergeyi Anayasaya
aykırılık bağlamında değerlendirme
imkânımız İç Tüzüke göre bulunmamaktadır.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Değerli Başkanım, Meclis Genel Kurulu
komisyonun bir tasdik makamı değil. Orada, komisyonda gözden kaçan
bir husus veya zaten komisyonda da Anayasa uzmanı olan
arkadaşlarımız yok. Anayasa Komisyonuna da gönderilmemiş bu
hüküm.
BAŞKAN Sayın
Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Anayasa Komisyonuna gönderilmediğine göre Sayın Meclis
Başkanlığının bunu resen göz önüne alması
gerekiyor.
BAŞKAN Sayın
Tanal, görüşümü ifade edeyim.
Bu maddenin, bu konunun
Anayasa Komisyonuyla hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Bu tamamen Plan ve
Bütçe Komisyonunun uzmanlık alanına giren bir konudur.
Sayıştay denetiminin, sermayesinde kamu payı yüzde 50 veya daha
az olan şirketlerde nasıl yapılacağına yönelik bir
düzenlemedir bu. Bu düzenlemenin doğruluğu,
yanlışlığı siyasi partilerin görüşlerine göre
elbette tartışılacaktır.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
165inci maddeyi okursanız
BAŞKAN Şimdi, bu
tartışma yine bu madde vesilesiyle verilen önergelerde yeniden
yapılabilir. Her siyasi partinin bu maddeye ilişkin bir önergesi
vardır, Cumhuriyet Halk Partisinin de vardır. Bu
tartışmalar kürsüden yine yapılır, tartışmalar
çerçevesinde Genel Kurul kararını verir efendim.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Efendim, Anayasanın 165inci maddesini okursanız belki bu
düşünceniz değişir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Tanal, 165inci madde Yüksek Denetleme Kurulunun yapacağı denetimlere
yönelik bir
Yanlış söyleyebilirim yani 161 ve sonrasındaki
hükümler bütçe ve kesin hesap kanunları ve diğer konulardaki denetim
hükümlerini içeren maddelerdir. O maddeyi yeniden okuma ihtiyacı
duymuyorum Sayın Tanal.
Aynı mahiyetteki üç
önergeyi okutuyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/414) ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan ile 35 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 19uncu maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Kadim
Durmaz Bihlun
Tamaylıgil Lale
Karabıyık
Tokat İstanbul Bursa
Aykut
Erdoğdu Mahmut
Tanal Yakup
Akkaya
İstanbul İstanbul İstanbul
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki diğer önergelerin imza sahiplerini okutuyorum:
İdris
Baluken Mizgin
Irgat Garo
Paylan
Diyarbakır Bitlis İstanbul
Alican
Önlü Meral
Danış Beştaş
Tunceli
Adana
BAŞKAN - Diğer
önergenin imza sahiplerini okutuyorum:
Erhan
Usta Mehmet
Günal Erkan
Haberal
Samsun Antalya Ankara
Mehmet
Parsak Deniz
Depboylu Arzu
Erdem
Afyonkarahisar Aydın İstanbul
Mustafa
Kalaycı İsmail
Faruk Aksu
Konya İstanbul
BAŞKAN - Önergelere
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) - Son üç önergeye mi?
BAŞKAN - Üç önergeye,
evet.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) - Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet
önergelere katılıyor mu?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) - Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN - Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önergeler hakkında söz isteyen
Sayın Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili.
Buyurun Sayın
Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
MUSTAFA KALAYCI (Konya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Bölüm üzerine
yaptığım konuşmamda da söylediğim gibi,
Sayıştay Kanununda yine denetimden kaçışı öngören bir
düzenleme yapılmaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisinin
de destek verdiği 6085 sayılı Sayıştay Kanunu 2010
yılında çıkmış ancak AKP iktidarı bu kanunu bir
türlü hazmedememiştir. AKP bu kanunu çıkardığına bin
pişman olmuştur. Sayıştaya âdeta savaş
açmış, denetimden kaçmaya, hesap vermemeye, Sayıştayı
susturmaya dönük peş peşe girişimlerde bulunmuştur.
2 Kasım 2011 tarihli,
662 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle sermayesindeki kamu payı
yüzde 50nin altında olan şirketlerin, ortaklık hakları
yönüyle, Sayıştay denetimini öngören hükümleri kaldırılmıştır.
Bu düzenleme, Anayasa Mahkemesinin 3 Nisan 2013 tarihli Kararıyla iptal
edilmiştir. Bu defa 12 Temmuz 2013 tarihli ve 6495 sayılı torba
Kanunla sermayesindeki kamu payı yüzde 50nin altında olan
şirketleri yine Sayıştay denetiminden kaçıran düzenleme
yapılmıştır. Bu düzenleme de Anayasa Mahkemesinin 4
Aralık 2014 tarihli Kararıyla iptal edilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin iptal
gerekçesinde, Sayıştayın kamu kaynaklarının
kullanımına ilişkin denetim yetkisini ortadan
kaldırdığı, dolayısıyla yasama
organının, yürütmenin bütçeyle ilgili işlemlerini kanunlara
uygun bir şekilde yürütüp yürütmediğini denetleme imkânını
sınırlayacak demokratik devlet ilkesine zarar verdiği
belirtilmiştir. Şimdi de kamu payı yüzde 50den az olan ve Borsa
İstanbulda işlem gören şirketler ile bunların iştirak
ve bağlı ortaklıklarının denetimini
bağımsız denetim raporlarını esas alarak yapması,
diğerlerinin ise hâliyle yine denetim dışına
çıkarılması öngörülmektedir.
Anayasamıza göre,
Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetim yetkisi
Sayıştayındır. Bu yetki bağımsız denetime verilemez,
devredilemez, kullandırılamaz. Dolayısıyla, bu düzenleme de
Anayasaya ve Anayasa Mahkemesi kararına uygun değildir.
Vicdanlarına
güvendiğim özellikle iktidar partisi milletvekili arkadaşlarıma
sesleniyorum: Bu Hükûmet, neden denetimden kaçmak için ısrarla düzenleme
yapıyor? Lütfen siz de sorgulayın. Birilerinin kapalı
kapılar arkasında gizli kapaklı işler yapmasına
fırsat vermeyin, onların karanlık işlerine ortak
olmayın, bu vebalin altına girmeyin. Sizleri samimi bir şekilde
uyarıyor, bu maddenin tasarıdan çıkarılmasına dair
önergemize destek vermenizi bekliyoruz.
Değerli milletvekilleri,
bilindiği üzere AKP, 4 Temmuz 2012 tarihli ve 6353 sayılı torba
Kanunla Sayıştayı tümüyle işlevsiz ve etkisiz hâle
getirmeye yönelik darbe niteliğinde operasyon da yapmıştır.
Sayıştay denetimini göstermelik bir hâle dönüştüren, denetlenen
idarelerin uygun görmediği bir denetim raporu düzenlenmesini imkânsız
hâle getiren, Sayıştayı bağımsız kurum olmaktan
çıkarıp âdeta denetlenen kurumun birimi konumuna sokan, Sayıştayın
bağımsız daire ve kurullarının yapması gereken
rapor değerlendirme işlevini komisyonlara devreden, denetimde fiilen
yer almayan kişilerden süzgeç komisyonlar oluşturan, denetimin
bağımsızlığını bitiren bir düzenleme
yapılmıştır. Ancak bu düzenleme de Anayasa Mahkemesinin 27
Aralık 2012 tarihli Kararıyla iptal edilmiştir. Bugüne kadar
yaptığı düzenlemeler şunu net bir şekilde ortaya
koymaktadır ki AKP Hükûmeti şeffaflıktan, denetimden ve hesap
vermekten kaçmaktadır, denetlenmekten ödü kopmaktadır. Değerli
arkadaşlar, sizce bunun sebebi nedir? Takdirlerinize
bırakıyorum.
Sayıştay, AKP
iktidarının yoğun baskısı altında görev
yapmaktadır. Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen 6353
sayılı Kanunun yarattığı travmanın etkisi
geçmeden 2013 yılında çok daha ağır bir kanun teklifi
gündeme getirilerek, Sayıştay üzerinde oluşturulan baskı
sonucunda iktidarın hoşuna gitmeyecek raporların Türkiye Büyük
Millet Meclisine gelmesinin bir anlamda önüne geçilmiştir. Nitekim,
Sayıştay denetim raporları içeriği daraltılmış
ve ekleri çıkarılmış olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine
gönderilmektedir. Sayıştay denetçileri tarafından tespit edilen
kamu zararına ilişkin bilgilere denetim raporlarında yer
verilmemektedir.
Teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kalaycı.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 22.21
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
22.39
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER
: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 28inci
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
60
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam edeceğiz.
Komisyon
yerinde.
Hükûmet
yerinde.
Şimdi
19uncu maddede aynı mahiyetteki önergelerden ikincisi üzerinde söz
isteyen Sayın Meral Danış Beştaş, Adana Milletvekili.
Buyurun
Sayın Danış Beştaş. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şüphesiz, Sayıştay Kanununa dair
değerlendirmelerimizi yapmak istiyoruz. Daha iki gün önce
Sayıştayın, kömür yardımına ilişkin tespit
ettiği çok ciddi usulsüzlükler vardı, 1.700 kilometrelik bir yolu
kamyonun 5 kez gidip geldiği şeklinde tutanaklarla ne büyük
usulsüzlükler yapıldığına tanıklık ettik. Buna
ilişkin Meclise soru önergeleri ve araştırma önergeleri de
sunduk. Umarız yakın süreçte bu yolsuzluklar geniş bir
şekilde açığa kavuşur.
Ancak ben başka bir
konuda düşüncelerimi ifade etmek istiyorum. Uzun süredir, 1 Kasım
seçimlerinden sonraki yasama dönemi boyunca, bildiğiniz üzere, Türkiye'nin
belirli ilçelerinde, bölgelerinde gerçekten savaş görüntüleri, gerçek bir
savaş yaşandığı hâlde Türkiye Büyük Millet Meclisi
neyi tartışıyor, ne konuşuyoruz, halkın
düşüncelerine, duygularına yanıt olabiliyor muyuz
ZEHRA
TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) Batman verdi o cevabı çok güzel.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla)
burada gerçekten tartışmamız
gereken meseleleri niye tartışamıyoruz diye bir kendimize dönüp
sormamız lazım. Çünkü millet, kendi sorunlarına, hem ekonomik
hem sosyal hem siyasal hem kültürel taleplerine yanıt bulmamız için
oylarıyla bizi buralara gönderdi. Ancak bizim, Meclisin gündemine
getirdiğimiz araştırma önergeleri ve diğer meseleler
dışında hiçbir şekilde biz ne bu ölümleri ne sokağa
çıkma yasaklarını ne Türkiye'nin gerçek gündemini
konuşamıyoruz. Yani şu ana kadar sadece saymak istediğim
birkaç önerge var; sokağa çıkma yasaklarıyla ilgili sunduğumuz
önerge, Suruç katliamı, Ankara katliamı, Diyarbakır katliamı,
Suriye politikası, dış politika, yine, basın-yayın
özgürlüğü konusunda, cezaevlerinde, her gün yüzlerce mektup
aldığımız cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri,
çıplak aramalar, ciddi, ağır hak ihlalleri, yine, kadına
yönelik şiddetin her geçen gün daha da tırmanması,
akademisyenlere yönelik linç kampanyası, yine, Sultanahmetle birlikte,
IŞİDin tekrar yaptıklarının arka planının
araştırılmasına dair verdiğimiz bütün önergeler
aynı şekilde kararlaştırılıp, gelip burada ret
oyu verilerek maalesef, tartışılması, komisyon
kurulması, gidip alanda tespitler yapılması ve bu sorunlara
çözüm bulunması noktasında adım atılmıyor,
atılamıyor demiyorum, atılmıyor çünkü Türkiye'nin bir
bölümüne gerçekten suni bir gündem dayatılıyor. Basın-yayın
özgürlüğü yok zaten. Yani açtığımız ana kanallarda,
ulusal kanallarda yaşananlara dair tek satır bir haber varsa da o da
hakikatle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir yayın
anlayışıyla karşı karşıyayız. Sürekli
farklı bir bilgiyle, farklı bir enformasyonla halk farklı bir şekilde
yönlendirilmek isteniyor.
Sanki, Türkiyede bütün
problemleri çözdük, başkanlık sistemi eksikmiş gibi şimdi
Türkiye'nin gündemine anayasa çalışmaları geldi oturdu. Tabii ki
anayasaya ihtiyacımız var, tabii ki demokratik bir anayasa en ivedi,
en acil ihtiyaçlardan biri. Ama şu anda anayasayı kim
tartışıyor, kim tartışabiliyor? Anayasanın
içeriğini, toplumsal sözleşmeyi, toplumsal sözleşmede yer
alması gereken ilkeleri tartışabilen bir toplum var mı?
Bizim partimizin eş genel başkanlarının ya da başka
yetkililerimizin, milletvekillerimizin yaptıkları sistem önerileri,
demokratik olarak yönetim sistemleriyle ilgili sunduğu öneriler sebebiyle
bir linç kampanyası başlatılıyor, soruşturmalar
açılıyor. Peki, bir partinin, siyasi partinin, Meclisteki 3üncü
partinin eş başkanları anayasaya dair önermede bulunamayacaksa
halk bu anayasanın yapımına nasıl katılacak? Gerçekten
biz nasıl bir anayasa yapacağız? Anayasa yapılabilmesi için
öncelikle herkesin, toplumun bütün kesimlerinin, kadınların,
gençlerin, farklı kültürlerin, kimliklerin, inançların ve dillerin
anayasal taleplerini, özgürce garanti altına alınacak hakları,
bunu tartışabilmesi lazım. Şu anda bir monolog
yaşıyoruz. Tek taraflı bir dayatmayla, tek taraflı bir
taleple sanki her gün insanlar ölmüyor, sokakta cenazeler yok, ciddi bir
şekilde Türkiyede belirli bölgelerde ruh hâli dibe vurmuş
değilmiş gibi biz geliyoruz başkanlık sistemiyle, işte
başka yerden yaratılan gündemlerle bu şekilde maalesef Türkiyeye
değemiyoruz. Türkiye halkının, Türkiye yurttaşlarının,
Türkiyedeki taleplerin hiçbiri burada hak ettiği şekilde
tartışılamıyor ve bu konuda hepimizin sorumluluğu var.
Buna bir kez daha dikkat çekmek istiyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Danış Beştaş.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Daha sonra
arayacağım, aynı mahiyetteki diğer önergelerde de söz
vereceğim.
Aynı mahiyetteki
diğer önerge hakkında Lale Karabıyık, Bursa Milletvekili.
Buyurun Sayın Karabıyık.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
LALE KARABIYIK (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının
19uncu maddesiyle ilgili önergemiz üzerine söz almış bulunuyorum.
Şimdi, önce bu maddede
ne yapıyoruz, şöyle bir değerlendirelim. Getirilen tasarıda
ilgili maddede ifade edilen şey şu: Yüzde 50sinden az kamu
ortaklığı olan şirketlerde
Ki, bu şirketler, borsada
işlem gören şirketler oluyor ve bunların aynı zamanda
iştirakleri ve de bağlı ortaklıkları da bu maddeye
girerek denetlenmesi üzerine yapılmış bir madde. Peki,
nasıl denetlenecek diyor? Diyor ki: Bağımsız denetim
kurumlarından bir inceleme belgesi gelecek, bağımsız
denetim kurumlarının gönderdiği bu raporlar Sayıştay
tarafından değerlendirilecek, raporlanacak ve Meclise sunulacak.
Şimdi, yani Sayıştayın denetimini başka bir tarafa
delege etmiş oluyor, dolaylı olarak denetimini havale etmiş
oluyor.
Peki,
bakalım, buraya nereden geliyoruz? Anayasanın 160ıncı
maddesinde diyor ki: Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetleme görevi
Sayıştaya verilmiştir. Sayıştay bu görevleri kendi
dışında bir kurum ya da kuruluşa yaptırma yetkisine
sahip değildir. Peki daha sonra ne olmuş? Bakalım. 3/12/2010
tarihli 6085 sayılı Sayıştay Kanununun 4üncü maddesine
bir ilave gelmiş, şu fıkra eklenmiş. Şu anda bu
fıkrayı okumuyorum ama şu anda yapacağımız
tasarının benzeri, aynı şekilde Sayıştayın
denetimini yani kamu payı yüzde 50nin altında olan, borsada
işlem gören şirketlerin ve bunların iştirakleri ve
bağlı ortaklıklarının denetiminde Sayıştaya
gönderilecek bağımsız denetim raporları esasına
dayandırılarak yapılan bir maddeden bahsediyorum. Bu madde daha
sonra 2014 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş
ve bakın Anayasa Mahkemesinin iptal kararında ne diyor: Bu durum,
Sayıştayın, anılan kamu kaynaklarının
kullanımına ilişkin denetim yetkisini ortadan kaldırmakta,
dolayısıyla yasama organının, yürütmenin bütçeyle ilgili
işlemleri kanunlara uygun bir şekilde yürütüp yürütmediğini
denetleme imkânını sınırlayarak demokratik devlet ilkesine
zarar vermektedir. Açıklanan nedenlerle dava konusu ibareler
Anayasanın 2nci ve 160ıncı maddelerine
aykırıdır, iptali gerekir. Ve yine ilave ediyor, diyor ki:
Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetimi Sayıştay tarafından
yapılır. Sayıştayın dolaylı yollardan
değil, doğrudan denetim yapması konusunda anayasal gereklilik de
bu iptal kararında vurgulanıyor.
Peki, daha
sonra ne yapıyoruz? İşte bugüne geliyoruz ve Anayasa
Mahkemesinin iptal ettiği bu kararın aynı şekilde benzerini
yapıyoruz ve yine Anayasa Mahkemesinin kararıyla tekrar iptal
edilecek bir duruma getiriyoruz. Yine, Anayasanın 160ıncı
maddesini karşı olan, ihlal eden bir hâle büründürmüş oluyoruz.
Peki, bunu niçin yapıyoruz? Bunu gerçekten anlamış değiliz.
Şimdi, söz
konusu Anayasa Mahkemesi kararı göz önüne alındığında,
yapılan düzenlemenin gerekçesinin Anayasa Mahkemesinin iptal kararı
olarak gösterilmesinin sebebi tarafımızca gerçekten
anlaşılamamıştır. Bu örtülü bir düzenleme olarak
tarafımızdan düşünülmektedir. Buradaki korku ve telaşeyi de
anlamış değiliz.
Sayıştayın
denetimi asla kamu ortaklığının yüzde 50den az olduğu
ya da çok olduğu şirketler olarak fark ettirilemez, burada böyle bir
ayrışma söz konusu olamaz çünkü 160ıncı maddede çok net
olarak ortaya konulmuştur. Peki, ne yapmamız gerekiyor?
Yapılması gereken şey, şu anda 6085 sayılı
Yasanın 4üncü maddesine ilave edilen ve de Anayasa Mahkemesinin iptal
ettiği durumu da dikkate alarak yeniden bir düzenleme yapmak oluyor ama
şu anda geçirdiğimiz düzenlemenin tekrar aykırı
olduğunu huzurlarınızda ifade etmek istiyorum. Biz de bu nedenle
19uncu maddenin tasarı metninden çıkarılmasını teklif
ettik.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Karabıyık.
3 önergenin oylama işlemini
gerçekleştirmeden önce Genel Kurula bir bilgi sunmak istiyorum.
Sayın
Tanal biraz önce Anayasaya aykırılıkla ilgili bazı
iddialar gündeme getirdi. Buna yönelik kısa bir açıklamayı
yapmıştım. Anayasanın 165inci maddesini kendileri tekrar
dile getirdiler. Her ikisini de toparlayarak bir açıklamayı daha
kapsamlı bir şekilde, fazla da vaktinizi almadan bir kez daha
yapıyorum: İç Tüzükün 38inci maddesine göre, komisyonlar
kendilerine havale edilen tasarı ve tekliflerin önce Anayasanın
metin ve ruhuna aykırı olup olmadığını tetkik
etmekle yükümlüdürler. Bu inceleme sonucunda eğer komisyonlar tasarı
veya teklifin veya onun bir maddesinin Anayasaya aykırı
olduğuna karar verirlerse o tasarı görüşülmez. Komisyon, bu
görüştüğümüz tasarıda bu değerlendirmeyi yapmış,
sonuçta tasarı ve teklifi şu an görüşmekte olduğumuz metne
dönüştürmek suretiyle Genel Kurula göndermiştir. Yine, Genel Kurul
görüşmeleri sırasında bu tasarının tümünün Anayasaya
aykırı olduğunu iddia etmek mümkündür. Tümüne ilişkin
görüşmeler sırasında böyle bir iddianın gündeme getirilmesi
durumunda Genel Kurul eğer bu iddiayı ciddi görürse
tasarının maddelerine geçilmesini reddedebilir. Yine, herhangi bir
maddenin Anayasaya aykırı olduğu konusunda bir önerge verilmesi
hâlinde bu önergeyi de Genel Kurul görüşmek suretiyle önergeyi kabul
ederek o maddeyi reddedebilir. Bütün bunlara karar verecek olan Genel Kuruldur.
Anayasanın 165inci maddesi ise, sermayesindeki kamu payı yüzde 50
ve daha fazla olan kamu iktisadi teşebbüslerine ilişkin denetimi
düzenlemektedir. Görüştüğümüz madde ise, sermayesindeki kamu
payı yüzde 50den az olan kurumların, şirketlerin denetimini
düzenlemektedir. Dolayısıyla, 165inci madde kapsamına giren bir
husus da bulunmamaktadır.
Şimdi,
görüşmelerini gerçekleştirdiğimiz aynı mahiyetteki üç
önergeyi oylarınıza sunacağım, ancak bir karar yeter
sayısı talebi olmuştu, oylamada karar yeter
sayısını arayacağım.
Önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkanım, özür dilerim, ben büyütmek
istemiyorum, karar da geçti gerçi ama.
Bakın,
160ıncı maddede Bu denetimi yapmakla görevlidir. diyor,
yaptırabilir, edebilir demiyor. Görevlidirin anlamı,
Sayıştayın bizzat kendisinin yapması lazım. Bunu, bir
başka kurumu taşeron sistemiyle yetkilendirerek, görevlendirerek
yapamaz. Görevlidir. diyor. Yani, netice itibarıyla konuyu burada
kapatıyorum ama
BAŞKAN Sayın
Tanal, sizi gayet iyi anlıyorum. Ben komisyon metnindeki içeriğe
ilişkin olarak veya şimdi görüşeceğimiz önergenin
içeriğine ilişkin olarak herhangi bir değerlendirme yapma
imkânına sahip değilim. O maddenin uygun olup
olmadığını değerlendirmek benim görevim arasında
bulunmamaktadır, bunu yapamam; bunu Genel Kurul yapacaktır. Sizin bu
cümleleriniz de tutanağa geçmiştir.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Bunun dışında şu aşamada yapılabilecek bir
şey görmüyorum.
Şimdi diğer
önergeyi okutacağım ancak ondan önce bir bilgi vermek istiyorum: Biraz
önce okunan, şimdi işleme alacağım Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancı ve arkadaşlarının önergesi üzerinde
önerge sahiplerinin bir değişiklik talebi olmuştur.
Düzeltilmiş önerge
tekrar dağıtılmıştır.
Düzeltilmiş önergeyi
tekrar okutup işleme alacağım.
Bu düzeltilmiş önergede
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine sunar. şeklindeki ifadede yer
alan bilgisine ibaresi çıkarılmış ve maddenin bitim
cümlesi Türkiye Büyük Millet Meclisine sunar. şeklinde olmuştur.
Şimdi önergeyi okutup
işleme alacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Kanun Tasarısının 19uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Mehmet Naci Bostancı (Amasya) ve arkadaşları
MADDE 19- 3/12/2010 tarihli
ve 6085 sayılı Sayıştay Kanununun 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendinde yer alan sermayesindeki kamu payı
doğrudan veya dolaylı olarak %50den fazla olan ibaresi
sermayesinden doğrudan veya dolaylı olarak kamu payı olan
şeklinde değiştirilmiş ve fıkranın sonuna
aşağıdaki paragraf eklenmiştir.
(a) ve (b) bentleri
kapsamına giren şirketlerden doğrudan veya dolaylı olarak
kamu payı yüzde 50den az olup ilgili mevzuatı uyarınca
bağımsız denetime tabi olan; şirketler, bunların
iştirakleri ve bağlı ortaklıklarının denetimi,
ilgili mevzuatı uyarınca düzenlenen ve Sayıştaya
gönderilecek olan bağımsız denetim raporları esas
alınarak yapılır. Sayıştay, münhasıran kendisine
sunulan bağımsız denetim raporlarını esas alarak
hazırlayacağı raporu Türkiye Büyük Millet Meclisine sunar.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) Uygun görüşle takdirlerinize
sunuyoruz.
BAŞKAN Hükûmet
önergeye katılıyor mu?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) - Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Komisyonun
uygun görüşle takdire sunduğu, Hükûmetin
katıldığı önerge hakkında söz isteyen
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Önerge ile; birinci
fıkranın (a) bendinde Anayasa Mahkemesinin iptal kararının
ardından doğan boşluk doldurulmakta ve eklenen paragraf ile kamu
payı % 50den az olan şirketler, bunların iştiraklerinin ve
bağlı ortaklıklarının Sayıştay denetiminin
usulü yeniden düzenlenmektedir. Bu şirketlerin niteliği, yönetim
yapısı ve işleyişi dikkate alındığında,
bunların denetiminde kamu payı %50den fazla olan şirketlerin
Sayıştay denetiminden farklı bir denetim usulünün getirilmesinde
zaruret bulunmaktadır. Bu sebeple; yapılan düzenleme ile kanunun bu
maddesinin (a) ve (b) bentleri kapsamında olup Sayıştay
denetimine tabi olacak şirketlerden kamu payı yüzde 50den az
olanların, bunların iştiraklerinin ve bağlı
ortaklıklarının denetiminin münhasıran
bağımsız denetim raporlarının esas alınarak
yapılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
19uncu maddeyi önergeyle
kabul edilen değişiklik doğrultusunda oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
20nci maddeye geçiyorum.
20nci madde üzerinde iki
önerge vardır; önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 60 sıra sayılı Kanun Tasarısının 20nci
maddesinde yer alan 1/1/2016 ibaresinin, 1 Ocak 2016 ibaresi ile
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Mizgin
Irgat Abdullah
Zeydan
Diyarbakır Bitlis Hakkâri
Alican
Önlü Garo
Paylan
Tunceli İstanbul
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/414) ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan ile 35 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 20nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Mahmut
Tanal Bihlun
Tamaylıgil Lale
Karabıyık
İstanbul İstanbul Bursa
Yakup
Akkaya Bülent
Öz Kadim
Durmaz
İstanbul Çanakkale Tokat
MADDE 20.- Bu Kanunun;
a)
6 ve 17nci maddeleri 1/1/2016 tarihinden itibaren geçerli olmak
kaydıyla yayımı tarihinde,
b)
Diğer maddeleri,
yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Okunan son
önergeye Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında Bülent Öz,
Çanakkale Milletvekili.
Buyurun Sayın Öz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
BÜLENT ÖZ (Çanakkale)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte
olduğumuz kanun AKPnin 2002 yılından bugüne gelenek hâline
getirdiği bir yasama anlayışıyla
hazırlandığından bu torbayla 9 farklı yasada
değişiklik yapan maddeler silsilesini birbiriyle çok alakalı
mevzularmış gibi görüşüyoruz.
Değerli milletvekilleri,
keşke bugün ülkemiz demokrasisinin bütün kurum ve kurallarının
işlediği bir tablo arz etseydi de ülkemizde son dönemde yaşanan
acıları yaşamasak, bugün yurttaşlarımızın
medeni ülkelerde olduğu gibi gelecek kaygısı duymayacakları
bir yaşam modelini nasıl hayata geçirebileceğimizi
konuşabilseydik. AKP torbaya alışık olduğundan,
milletimizi de, Parlamentoyu da 4 Temmuz 2003te askerlerimizin
başına çuval geçirtecek zemini yarattığı günden
itibaren yavaş yavaş alıştırdı. 4 Temmuzda
milletin bağrından çıkan Silahlı Kuvvetlerin kahraman
evlatlarının başına çuval geçirilmesine tepki veremeyenler
4 Temmuzdan bugüne gelinen süreçte kendi torbalarını doldurmakta
mahir olduklarını 17-25 Aralık pratikleriyle gösterdiler.
Değerli milletvekilleri,
bu torbanın içinde Sultanahmette patlayan bombaya neden olan politikalar
yok, ülkemizde insanlarımızın iliklerine kadar işlemeye
başlayan kamplaşma yok, yurttaşlarımızın
güvenliği yok. Olağanüstü hâl koşullarıyla yönetilen
ülkemizin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde gerçekleşen
ölümler, kaldırılamayan cenazeler, şehitlerimiz yok. Bu
torbanın içerisinde çeşitli illerimizden geçici görevlendirmeyle OHAL
şartları altında yönetmeye
çalıştığınız ve o bölgede devleti sadece kolluk
güçlerine indirgediğiniz illerimizde değiştirecek yedek iç
çamaşırı bile olmadan gayriinsani şartlarda, gayriinsani
yöntemlerle bu ülke yurttaşlarına reva gördüğünüz muameleleri
yaptırdığınız polislerimiz yok. Bu torbada
IŞİD, PKK gibi terör örgütlerinin elini kolunu sallayarak eylem
yapmasına olanak sağlayan politikalarınız yok;
üniversitelerde başlattığınız kamplaşma ve
gençlerimizin birbirlerini düşman kamplarındaki gibi görmelerine
neden olan ayrıştırıcı yaklaşımlarınız
yok; en basit ifade özgürlüğünü vatan hainliği olarak niteleyen
kafa yapınız yok.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Doğru.
BÜLENT ÖZ (Devamla)
Akademisyenlerin ülkemizin en temel meselelerine ilişkin fikirlerine dahi
tahammül göstermeyip 301inci maddeden soruşturma açan
anlayışınız yok; değirmeninize su
taşıyanın muteber, karşı çıkanın hain
olduğu yaklaşımınız yok. Bu torbanın içinde, her
adımdan kesilen dolaylı vergiler yok, ucuz kahramanlık
politikalarınız nedeniyle bahçesinde sebze ve meyvesi elinde kalan
çiftçilerimiz yok. Bu torbanın içerisinde, memleketin en güzide
tarımsal üretim ve turizm alanlarından olan ama termik santrallerle
zehirlemeye çalıştığınız Çanakkale yok.
Değerli milletvekilleri,
halkın yarasına merhem olmayacak bir torbayı daha burada
sayısal çoğunluğunuzla yasalaştıracaksınız.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Millet, millet.
BÜLENT ÖZ (Devamla) Ancak,
bunun içinde, evet, köylü Mehmet amca yok, üniversite mezunu işçiler yok,
garip gureba yok, işçi yok, emekli yok, dul yok, yetim yok.
Bir ozanımızın
şu dizeleri iktidarınız sayesinde -üzülerek ifade ediyorum ki-
gerçek oluyor:
Kimisi özgürlük arar yok ile
Özgürlük bulunmaz yalvarmak
ile
Halkın
yarasını sarmaz Ankara
Sizin bu
anlayışınızla.
Arkadaşlar,
gelin bu anlayışınızdan vazgeçin, gelin halkın ekmek
mücadelesine ortak olalım, gelin bu Parlamentoda halkın yarasına
merhem olacak meselelere çözüm bulalım, halkımızın hayat ve
ekmek mücadelesine çare arayalım.
Evet, bu duygu
ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 60 sıra sayılı Kanun Tasarısının 20nci
maddesinde yer alan 1/1/2016 ibaresinin, 1 Ocak 2016 ibaresi ile
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken (Diyarbakır) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
GENÇLİK VE
SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında
İdris Baluken, Diyarbakır Milletvekili.
Buyurun
Sayın Baluken. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Son 2 maddeye
geldik artık; yürürlük ve yürütme maddesi yani bu çıkarılan
yasayı Bakanlar Kurulunun yürütmesiyle ilgili bir düzenleme.
Tabii, Bakanlar
Kurulu yasaları yürütmekle görevli, sadece yasaları yürütmekle görevli
ve aynı zamanda mevcut olan yasaları yürütmekle görevli. Keyfî
birtakım uygulamalarla, keyfî uygulamaları yasa gibi
değerlendirip onu bir yürürlük uygulaması şekline getirme
yetkisine sahip değil ama uzun süredir Bakanlar Kurulu, yasalarda olmayan
pek çok şeyi kendi içerisinde yazılı bir karara çevirmeyerek
maalesef bir yasal düzenleme, bir yasal prosedür uygulamasıyla bizleri
karşı karşıya getiriyor.
Günlerdir burada bu
cenazelerle ilgili meseleleri biraz konuştuk. Uzun süredir, aylardır
Rojavada yaşamını yitiren Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı olan gençlerin cenazeleriyle ilgili bir durum var, bir
sıkıntı var. Normalde Türkiye Cumhuriyetinin mevcut yasal
mevzuatına göre bu ülkenin yurttaşları başka ülke
topraklarında yaşamını yitirmiş olsa bile kendi bulundukları
topraklarda defnedilme hakkına sahipler. Ancak uzun süredir Bakanlar
Kurulu yasada olmayan bir düzenlemeyle ve sadece sözlü birtakım
tartışmaların neticesinde Rojavada yaşamını
yitiren gençlerin cenazelerinin Türkiyeye gelmesine izin vermiyor. Bunu biz
bakanlarla bire bir konuştuğumuzda, yazılı bir karar
istediğimizde, yazılı bir kararın
olmadığını ama en tepedekinin -ki ondan kastı
bilmiyorum, gün içerisinde de biraz konuşmuştuk; en tepedeki derken
Başbakan mı kastediliyor, Cumhurbaşkanı mı
kastediliyor- kararıyla şu anda böyle bir uygulamaya geçildiğini
ifade ediyorlar.
Şimdi, bunun kabul
edilebilir hiçbir yanı yok. Geçen, burada, bu konu
tartışılırken -ben televizyonda takip ettim,
yukarıdaydım- Sayın Naci Bostancı buraya çıkıp
cenazelerin gelişiyle ilgili bir makul şüphe bildirdi. Yani o
cenazeler gelince olabilir ki bir suç unsuru olan görüntüler ortaya
çıkıyormuş ya da olabilir ki bir siyasi propaganda malzemesine
dönüyormuş. Ya, böyle bir gerekçe olabilir mi? Yani yaşayan
insanlarla ilgili suç isnatlarını düzenlerken bir makul şüphe
getirdiniz de, bir de cenazelerle ilgili makul şüpheniz eksikti. Bunu
kabul etmek mümkün mü? Bir cenaze getirilir, defnedilir, yasalara
aykırı, hukuka aykırı bir şey varsa bu ülkede
yargı kurumları soruşturma süreci yürütür, onunla ilgili
yargısal kararlarını verirler. Dolayısıyla böyle bir
gerekçe üzerinden bunu kabul etmek mümkün değil.
Bakın, bu aynı
gerekçe bize
İşte, birkaç ay önce, Aziz Gülerin cenazesini
getirdik. Şu anda, Rojavada bekleyen 40ın üzerinde cenaze var.
İki hafta boyunca aileler alamadıkları için
sınırın o tarafına defnedildi ama aileler bu taleplerinden
vazgeçmiş değiller; Biz çocuğumuzun cenazesini istiyoruz, bir
mezar taşı istiyoruz. diyorlar. Son derece insani bir talep. Bu
sizin bahsettiğiniz kaygılar, en son yaptığımız
görüşmelerde elli iki gün boyunca cenazesi defnedilmeden bekleyen Aziz
Güler için bize iletildi ve Aziz Gülerin elli iki gün boyunca Rojavadaki
cenazesinin başında sabah gidip bekleyen, akşam oradaki bir evde
kalan babasıyla ilgili trajedi üzerinden değerlendirdik. Biz bu
gerekçelerle ilgili herhangi bir sıkıntının
oluşmayacağını, Aziz Gülerin cenazesinde ortaya çıkan
durumdan sonra da diğer cenazelerle ilgili yolun mutlaka
açılması gerektiğini söyledik ve bize muhatap olduğumuz
bakanlar ve devlet yetkilileri de o yönlü bilgi verdiler ve Aziz Gülerin
cenazesiyle ilgili o gece sayısız istihbaratın olduğunu
söylediler. Biz gerekli bütün tedbirleri aldık, kazasız belasız
bir şekilde o cenaze defnedildi. Ama o tarihten bugüne kadar bir tek
cenaze bile Rojavadan bu tarafa getirilmedi. Yazılı Bakanlar Kurulu
var mı? Yok. Türkiye Cumhuriyetinin mevcut yasalarına göre bir
gerekçesi, dayanağı var mı? Yok. O zaman nedir bu uygulama.
Bakanlar Kurulu dediğim
gibi yasaları yürütmekle yükümlüdür. Mevcut yasanın
dışında keyfi uygulamaları yürütemez, yasalar
dışında zaten hiçbir şey yürütemez. O nedenle yani
özellikle sayın grup başkan vekilinin de bu konudaki ayıbın
ortadan kalkması için buradan gerekçeler sürmek yerine özgün bir çaba
içerisinde olmasını rica ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Baluken.
Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Ben konuşurken Sayın Baluken burada
olmadığı için kendisine tercüme edilen ve kesinlikle
yanlış aktarılan bir bilgiyle konuştu.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Tercüme edilmedi, izledim Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Ben makul şüpheden bahsetmedim.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Hayır siz demediniz, o benim yorumum.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Ben tamamen farklı bir durumdan bahsettim.
Dolayısıyla, sözlerim çarpıtılmıştır, 69a
göre söz talep ediyorum.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bostancı.
İki dakika süreyle söz
veriyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
13.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin 60 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 20nci maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; her
şeyden evvel Sayın Baluken tercüme yapıyor. Hiçbir bakanın
tepedeki, en tepedeki öyle istiyor filan tarzında bir beyanı olmaz.
Herhâlde Sayın Baluken öyle anlıyor ve o şekilde aktarıyor.
Ne anlatıyorlarsa gerekçesiyle birlikte ifade ediyorlardır.
Benim söylediğim şudur Sayın Baluken: Ölenlerin
kimlikleri düşer. Ölenler ne Kürtçe konuşur ne Türkçe konuşur.
Ölenlere karşı saygı herkesin göstermesi gereken bir
saygıdır. Buradaki insanlar gösterir siz de gösterirsiniz. Bunu siz
de söylediniz. Sınırdan geçen 493 cenazeye ilişkin hiçbir
problem olmadan bu cenazeler verildi ama bu cenazeler insani bir bağlamda
ölülere gösterilmesi gereken saygı çerçevesinde toprağa verilmedi
Sayın Baluken, siz iyi biliyorsunuz. Onlar, Türk keskin
nişancıların öldürdüğü Kürt bebekler. diyen bir siyasal
algının malzemesi olarak kullanıldı Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) IŞİDle
savaşan insanlardan bahsediyoruz, ne alakası var?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Üzerlerine konulan örtüden,
kışkırtıcı gösterilerden, sokak sokak
dolaştırılarak bir etnik kimlikçi siyasetin tahrik edici
malzemesi olarak kullanıldı.
ABDULLAH ZEYDAN (Hakkâri) IŞİDe karşı
savaşıp hayatını kaybetmiş, IŞİDe
karşı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) O konuşamayan ölüler,
siyasal etnik kimlikçi siyasetin tahrikkâr konuşmasının bir
parçası yapıldı ve sizin arkadaşlarınız bana
müracaat ettiğinde 11 kişinin cenazesi geçmiyor. diye ben de Son
derece haklı bir talep, niçin geçmiyor? diye yetkililerle
görüştüğümde onlar buradaki cenazelerin ölen insanlara gösterilmesi
gereken dinî ve insani saygı çerçevesinde herhangi bir muameleye maruz
kalmadıkları, aksine o siyasal propagandanın malzemesi yapıldığı
için
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
ve bir daha
yapılmayacağına dair de sizler söz veremediğiniz için
geçirilmediğini ifade ettiler.
Saygılarımı sunarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bostancı.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Bostancı
konuşması sırasında benim sözlerimi hem çarpıtarak
Genel Kurula sundu hem de Bakanlar Kuruluyla ilgili vermiş olduğumuz
bilgilerin yanlış olduğunu söyledi. Açık sataşmada
bulundu.
BAŞKAN Yani, sizin ileri sürdüğünüz görüşten daha
farklı bir görüşü mü size atfetti Sayın Bostancı?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Evet.
BAŞKAN Buyurun.
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyecek şekilde
konuşmanızı tamamlayınız.
İki dakika süre veriyorum.
14.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Tekrar teşekkür
ediyorum Sayın Başkan. Hepinizi selamlıyorum.
Sayın Bostancı, bizim
etik anlayışımıza göre, bire bir yapmış
olduğumuz bir görüşmenin içeriğini ya da yapmış
olduğumuz bir telefon görüşmesinin detayını burada
paylaşma gibi bir geleneğimiz yok, öyle bir ahlaka sahip
değiliz. Yani, şu kadarını söyleyebilirim: Bu Bakanlar Kurulunda
görev yapan birden fazla sayın bakan bu konuyla ilgili kendi
vicdanlarının da rahat olmadığını, cenazelerle
ilgili böylesi bir uygulamanın olmaması gerektiğini ifade
ettiler. Burada, dediğim gibi, isim zikretmeyi kendi siyasi etik, ahlak
anlayışıma göre zül saydığım için bu konuyu öyle
kapatmış olayım. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Şimdi, diğer
taraftan, bu bahsetmiş olduğunuz gerekçeler bir gerekçe değil.
Ben zaten Siz makul şüphe ifadesini kullandınız. demedim.
Siz tam da bu gerekçeleri ortaya koydunuz, biz de bunu cenazelerle ilgili bir
makul şüphe olarak yorumladık, onu söyledim. Yani, cenazelerin buraya
getirilmesiyle ilgili bir olasılık üzerinden Biz cenazelere izin
veriyoruz. demenin yasal bir gerekçesi yok; ahlaki, dinî, insani bir gerekçesi
yok. Dolayısıyla
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Gerçeklik var Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN
(Devamla) - Gerçeklik şudur: Bakın, bahsettiğiniz 400ün
üzerindeki cenazelere çözüm süreci devam ediyorken izin veriliyordu. Kobani
düşmedikten sonra, Kobani direnişi IŞİDe karşı
zafer kazandıktan sonra, çözüm süreci bittikten sonra cenazelerle ilgili
bir politika gelişti. Biz de diyoruz ki ne olursa olsun,
dışarıdaki konjonktür ne olursa olsun cenazeler bu
politikanın bir parçası olamaz.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Hiçbir politikanın parçası olamaz Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN
(Devamla) - Sizden de bu konuda bir duyarlılık beklediğimizi
ifade ediyoruz. Bakın, size örnek verdim ben, Aziz Gülerin cenazesiyle
ilgili gerekli bütün tedbirlerin alındığını ve o
cenaze olaysız geçerse hepsine izin verileceğinin sözünün bize
verildiğini söyledim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Olaysız geçmesine rağmen, bahsetmiş olduğunuz
kaygılarla ilgili hiçbir gelişme yaşanmamasına rağmen
hâlâ bu utancın devam ediyor olması hiçbir şekilde kabul
edilemez. O nedenle bu meseleyi böyle bir polemik konusu olarak değil,
gerçekten doğru anlaşılması açısından buradan
ifade ediyorum. Her bir sayın milletvekilinden de bu konuda bir duyarlılık
beklediğimizi ifade etmek istiyorum.
Tekrar teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Baluken.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Askerlik
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ile 35 Milletvekilinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/414,2/338) (S. Sayısı:
60) (Devam)
BAŞKAN
- Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge
kabul edilmemiştir.
20nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
21inci
madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/414) ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan ile 35 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 21'inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Kadim Durmaz Bihlun
Tamaylıgil Lale
Karabıyık
Tokat İstanbul Bursa
Mahmut Tanal Yakup
Akkaya Musa
Çam
İstanbul
İstanbul
İzmir
Levent
Gök
Ankara
MADDE 21- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu tarafından yürütür.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Kanun Tasarısının 21inci Maddesinde
yer alan "hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür" ibaresinin
"hükümleri, Bakanlar Kurulunca yürütülür" ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Mizgin Irgat Abdullah Zeydan
Diyarbakır Bitlis
Hakkâri
Garo Paylan Alican
Önlü
İstanbul Tunceli
BAŞKAN En son
okuttuğum önergeyle ilgili olarak Komisyon ve Hükûmetin görüşünü
alacağım.
Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) Katılmıyoruz
Başkanım.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Gerekçe
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önergeyle ilgili olarak gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan
değişiklik ile madde metninde anlam bütünlüğü sağlanarak
metne açıklık getirilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 60
sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/414) ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan ile 35 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 21'inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Levent
Gök (Ankara) ve arkadaşları
MADDE 21- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu tarafından yürütür.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında Sayın
Levent Gök, Ankara Milletvekili.
Süreniz beş
dakikadır.
Buyurun Sayın Gök. (CHP
sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir yasama
çalışmasının sonuna geldik. Gecenin bu ilerleyen
saatlerinde ben de bu yasamayla ilgili duygu ve düşüncelerimi belirtmek
üzere kürsüdeyim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Meclis Başkanımız Sayın
İsmail Kahramanın Genel Başkanımıza yazmış
olduğu 8 Ocak 2016 tarihli yazıya cevap vererek Mecliste
kurulmasına karar verilen Anayasa Uzlaşma Komisyonuyla ilgili
düşüncelerimizi ve bu Komisyona katılma irademizi ve bu Komisyonda
görev yapacak arkadaşlarımızın isimlerini Meclis
Başkanlığımıza bugün sunmuş bulunuyoruz. Umuyor
ve diliyorum ki hepimizin gönlünden ve yüreğinden geçen eşitlikçi,
özgürlükçü, demokratik bir anayasayı inşallah hep beraber yapma
fırsatını buluruz, elbette anayasayla beraber, paralel olarak
ülkemizin gündeminde bulunan ve darbe hukukunun ürünü olan pek çok yasa ve
antidemokratik hükümlerin çıkartılması kaydıyla.
Değerli milletvekilleri,
şimdi, bu Anayasa Komisyonuna biz elbette üyelerimizi verirken ve
irademizi belirtirken ülkemizin bir kurallar içerisinde yönetilmesini istiyoruz
yani bir kuralsızlığın hâkim olduğu her yerde anarşi
doğar. Kurallar olacak ki ve kurallara da herkes uyacak ki demokrasi
işlesin, herkes bulunduğu konumu tarif etsin, yetkilerini bilsin,
herkesin Meclisteki yetkisi belli olsun, Cumhurbaşkanının
yetkisi belli olsun, Parlamentonun yetkisi belli olsun. Eğer, bu
kuralsızlığı biz yenebilirsek başarılı
olabiliriz. Ama, sayın milletvekilleri, bugün
yaptığımız bu yasama çalışmasında,
örneğin, çok açık bir Anayasa hükmünü ihlal ediyoruz, ettik 19uncu
maddeyle yani Anayasaya göre Sayıştayın denetiminde olması
gereken sermayesinin tamamı, yüzde 50den fazlası olsun,
aşağısı olsun, kuruluşlarının denetimi
Meclis adına Sayıştay denetimindeyken şimdi, Anayasa
hükmünü, bu amir hükmünü, 160ıncı maddeyi dolanarak bir kanunla
Anayasayı aşmaya çalışmak tam anlamıyla bir
kuralsızlıktır. Yasama çalışmaları için de ciddi
bir sakatlıktır. Elbette biz bunu Anayasa Mahkemesine
götüreceğiz çünkü açıkça Anayasaya aykırı. Yani
baştan Meclisin Anayasaya açıkça aykırı olduğu bir
konuyu benimsemesi, karar alması ve bunu taşıması mümkün
değildir. Kararsızlık ve kuralsızlık bir aşamaya
gelince bir bakıyorsunuz mahkeme kararına rağmen, yürütmeyi
durdurma kararına rağmen Cumhurbaşkanı, ben sarayda
oturmaya devam ederim, mahkeme kararını tanımam, diyebiliyor.
Kuralsızlık oradan başlayınca aşağılara
kadar her şeye iniyor. Ondan sonra eğer bir kuralsızlık
böyle başladıysa ben de kendi kuralsızlığımı
tayin ederim diyerek herkes kendisini ayrıştırmaya,
sınıflandırmaya ve gruplaştırmaya çalışıyor
ve sonuçta gelinen noktada Türk-Kürt ayrımı, Alevi-Sünni
ayrımı ortaya çıkıyor ve bir saflaşmalar
başlıyor değerli arkadaşlarım. Bunların hepsini
şiddetle reddediyoruz. Türkiye'de 78 milyon insanımızın
kökeni ne olursa olsun herkes Türkiye Cumhuriyetinin eşit birer yurttaşıdır.
Bunu böyle kabul ediyoruz. Herkesin kendi kimliğini özgürce
yaşadığı ve ifade ettiği ama bir yurttaş
hukukunun da herkes tarafından benimsendiği bir ülke bizim ülkemiz
olmalıdır.
Değerli
arkadaşlarım, son derece sıcak günlerden geçiyoruz, tarihî
günlerden geçiyoruz. Bu konuda çok soğukkanlı ve serinkanlı
olmamız ve gerçekten ne yaptığımızı hepimizin
söylemleriyle belirlememiz gerekiyor. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu
süreçte Türkiye'nin önündeki engelleri aşmasında işte
kuralların işlemesini herkesin bir kurallara tabi olarak demokrasinin
sınırları içerisinde insan haklarının temel hak ve
özgürlüklerin daha ileri gitmesini istiyoruz. Bu bakımdan bugün ülkemizde
yaşananlara son vermek hepimizin elindedir. Doğu ve güneydoğuda
yaşanan olaylar Meclisin gündeminde olmalıdır. Oradaki ölümler,
masum insanlar, polisler, askerler hepimizin insanıdır. Bunlara
seyirci kalmamamız gerekiyor. Bu olayların yarattığı
travma başka yerlere de sıçrayabilir endişesini
taşıyoruz. Bu nedenle, Meclisimiz, her konuda olduğu gibi bu
konuda da son derece olağanüstü bir duyarlılığı sergilemelidir
ve bu sorunu ortadan kaldıracak, gündemimizden çıkaracak
çalışmaları hep beraber gerçekleştirmelidir.
Bu saatte beni
dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Gök.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
21inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
21inci madde
kabul edilmiştir.
İkinci bölümde yer alan
maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri,
İç Tüzükün 86ncı maddesine göre tasarının tümünün
oylamasından önce oyunun rengini belli etmek üzere söz talep eden 2
milletvekiline söz vereceğim.
Lehte söz isteyen Mustafa
Şükrü Nazlı, Kütahya Milletvekili.
Buyurun Sayın
Nazlı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI
(Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 60 sıra
sayılı Kanun Tasarısının tümü üzerinde oyumun
renginin lehte olacağını belirtmek üzere söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Salı gününden itibaren,
gecenin bu geç saatlerine kadar bu kanun tasarısıyla öncelikli olarak
hedefimiz, vatandaşlarımızın beklenti ve taleplerini
karşılamak ve bütün vatandaşlarımızı memnun
edecek şekilde toplumsal adaletin sağlanmasını temin etmek
amacıyla birtakım düzenlemeler yapmaktır.
AK PARTİ, ortak söylem
ve eylemden oluşan millî ve yerli bir irade hareketidir. Biz, özümüzle,
sözümüzle ve vizyonumuzla hep milletimizle olduk ve olmaya da devam
edeceğiz. Ulusal ve uluslararası planda değişen ve
dönüşen Türkiye'nin ihtiyaçlarını gözeterek, kapsamlı proje
ve reformları on dört yıl içerisinde AK PARTİ olarak hayata
geçirdik. AK PARTİ olarak, başka bir partiye nasip olmamış
proje ve reformların hayata geçirilmesinden dolayı haklı bir
onur ve gurur duyuyoruz.
Bugün görüştüğümüz
bu kanun tasarısıyla, gerçekleştirmekte olduğumuz 64üncü
Hükûmetimizin programında ve 2016 Yılı Eylem Planında yer
alan hususlardan üç aylık dönemde gerçekleşmesini öngördüğümüz
konuları birer birer hayata geçiriyor, milletimize verdiğimiz sözleri
de böylece yerine getirmiş oluyoruz.
Yurt dışında
yaşayan vatandaşlarımızın askerlik hizmetlerini daha
kolay ve daha uygun şartlarda yerine getirmesinden nüfus cüzdanı
uygulamasının kaldırılıp yerine kimlik kartı
uygulamasının hayata geçirilmesine, aile kütüklerinde biyometrik
verinin ilave edilmesinden Askerlik Kanunundaki düzenlemelere, asgari ücret
artışından etkilenen küçük ve orta boy işletmelerin
desteklenmesinden yer altı kömür sektöründe faaliyet gösteren
işletmelerin maliyet artışlarının
karşılanmasına kadar, bu kanun tasarısıyla pek çok
düzenlemeyi hayata geçiriyoruz ve vatandaşlarımızın
hayatını kolaylaştırmış oluyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün bu konuşmayı yaparken, bir
Kütahya milletvekili olarak, öncelikle bölgemizi yakından ilgilendiren bir
sorunun bu tasarıyla çözülecek olması bizler için bir umut
ışığı olmuştur. Yani burada
görüştüğümüz konular gerçek gündemin ta kendisidir. Az önce bir
milletvekilimizin ifade ettiği gibi biz hayalî konular konuşmuyoruz,
biz gerçekleri konuşuyoruz, şu anda 78 milyonun bire bir,
doğrudan yaşadığı sıkıntıları
çözmek için Hükûmet olarak canla başla çaba gösteriyoruz, her türlü
engellemeye ve zorlaştırmaya rağmen.
Hepinizin malumu olduğu
üzere, Kütahya, çini, seramik ve porseleniyle, tarihî konakları,
şairleri, çeşmeleri ve binlerce yıl öncesinden kalan eski
uygarlıklara ait ayakta kalan eserleri, termal kaplıcalarıyla
ünlü kadim bir şehirdir. Kütahya, sadece tarih, kültür, sanat ve turizm
şehri değil, aynı zamanda ülkemize ekonomik açıdan büyük
katkılar sağlayan zengin yer altı kaynaklarına sahip bir
şehirdir.
MTA verilerine göre
Kütahyada 232 ayrı noktada 36 çeşit maden bulunmaktadır. Bor
madeninin yüzde 60ı, manyezit üretiminin yüzde 50sine sahiptir ve
ülkemizin tek gümüş üreten tesisi Kütahyada bulunmaktadır.
Endüstriyel ham madde kaynakları ve metalik madenler yönünden zengin olup
jeotermal kaynaklarının bolluğu ve zengin linyit rezervleriyle
Seyitömer ve Tunçbilekte 2 büyük santrale sahiptir.
Bölge insanının
geçim kaynakları arasında madencilik ve maden kimyasalları
açısından üretim yapan tesisler bulunmaktadır. Bu açıdan
bakıldığında, bu kanun tasarısı, bölgemizde yer
alan çok sayıda yerli kömür üreticisine katkı sağlaması ve
istihdam oluşturulması yönünden çok büyük önem arz etmektedir.
Yer altı kömür
sektöründe faaliyet gösteren işletmelere önceki yıllarda İş
Kanununun 41inci maddesiyle fazla çalışma ücreti, 53üncü
maddesiyle yıllık izinlerin artırılması, 63üncü
maddesiyle de çalışma süresinin kırk beş saatten otuz yedi
buçuk saate düşürülmesi, benzer şekilde, 2014 yılında Maden
Kanununa eklenen 9uncu maddeyle de yer altı madenlerinde
çalışanların ücretlerinin 2 asgari ücretten az olmaması
şartı getirilmiş ve bu düzenlemeler sonucunda işletmelerde
ek maliyet artışları olmuştur. İşte bu
artışlardan kamuda meydana gelen artışlar
karşılanmış ancak özel sektörün artışları
karşılanmamıştır. Bu maddeyle özel sektörün
artışlarının da karşılanması bölgemizdeki
yerli kömür üreticilerinin sorununu çözecek ve istihdam artacaktır.
Ben bu duygularla, 60
sıra sayılı Tasarının ülkemize ve milletimize
hayırlar getirmesini diliyor, Sayın Başbakanımıza,
bakanlarımıza ve Plan ve Bütçe Komisyonumuza teşekkür ediyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Nazlı.
Aleyhte söz isteyen Erhan
Usta, Samsun Milletvekili.
Buyurun Sayın Usta.(MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
ERHAN USTA (Samsun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yine bir torbanın daha
sonuna geldik. Sayın Başbakan taahhüt ediyor, muhalefet olarak biz
itiraz ediyoruz fakat bütün itirazlarımıza rağmen torbadan
başka bir şey gelmiyor. Şu anda Plan ve Bütçe Komisyonunda, yukarıda
-şimdi oradan geliyorum- bir başka torba yasayı daha
görüşüyoruz. O da sanırım gelecek hafta buraya gelecektir.
Tabii, bunun kalitesiz yasalar çıkardığını, bunun
içerisinde ciddi sıkıntılar oluşturduğunu hep
söylüyoruz. Bu son görüştüğümüz yasanın da, geneli üzerinde
konuşurken ifade etmiştim, ciddi adaletsizlikler içerdiğini, iyi
çalışılmadan geldiğini ve iyi
çalışılmamış maddelerin de burada
kanunlaştığını, sorun çözücü olmaktan ziyade
sorunları erteleyen bir niteliği olduğunu ifade ettik.
Tabii ki bizim burada
katıldığımız maddeler oldu, desteklediğimiz
maddeler oldu, hem Komisyonda destekledik hem Genel Kurulda. Özellikle asgari
ücretin artırılmasından sonra istihdam kaybı
oluşmaması için işverenlerin yükünün bir kısmının
üstlenilmesine ilişkin maddeyi destekledik, hatta biz onun
kapsamının genişletilmesi için de çaba sarf ettik. Çünkü,
BAĞ-KUR esnafının ve BAĞ-KUR çiftçilerinin ve
muhtarların da sosyal güvenlik primleri arttı fakat onlara herhangi
bir destek getirilmedi. Bunların desteklenmesine ilişkin bizim
önerilerimiz de iktidar grubu tarafından reddedildi.
Şimdi, tabii, burada, bu
yasada özellikle Anayasaya aykırılık açısından vahim
bir hata yapıldı, bunu mutlaka ifade etmek durumundayız. Bir
tanesi, özel maden işletmelerinin desteklenmesi. Burada da bir istihdam
kaybı olmaması açısından bu desteklere olumlu bakmakla
birlikte, burada Bakanlar Kuruluna sınırsız yetki verilmesi
Anayasaya aykırılık teşkil ediyor. Burada bir süre
sınırı konulmalıydı, alt-üst sınırlar belli
olmalıydı. Bu ödemenin neye göre yapılacağı hususunda
da kriter belli olmalıydı. Ciddi bir kamu kaynağı
kullanılacak, bunun nasıl kullanılacağı konusunda hiç
kimse bir şey bilmiyor.
Tabii, daha vahim hatayı
bu Sayıştay Kanunuyla ilgili olarak yaptık. Biliyorsunuz,
Sayıştayın kanununda daha önceden yapılan bir düzenlemeyle
yüzde 50nin altında kamu payı olan işletmeler
Sayıştay denetiminin dışına
çıkarılmıştı. Anayasa Mahkemesi bunu Anayasaya
aykırı olduğu için iptal etmişti. Şimdi, Anayasa
Mahkemesinin iptalini karşılamak üzere bir yasa
çıkarılıyor fakat bu yasa da apaçık bir şekilde
Anayasaya tekrar aykırı. Tabii, bunu anlamak mümkün değil.
Büyük ihtimalle Anayasa Mahkemesi tekrar bunu iptal edecektir. Bir de
mantık olarak, arkadaşlar, yüzde 50nin altında payın olmasının
Yani yüzde 50nin altında olduğu zaman kamunun hakkını
korumayacak mıyız, bu milletin hakkını korumayacak
mıyız, bu denetimden niye kaçıyoruz? Dürüst insanların
denetimden kaçması diye bir şey olamaz. Bunun hiçbir iktisadi,
ekonomik, finansal gerekçesi olamaz.
Mesela, ekonomik açıdan
bakalım; örneğin, Türk Hava Yolları bu yasa çıktıktan
sonra denetlenmeyecek, Sayıştay denetimi dışında
kalacak. Türk Hava Yollarının yaklaşık hasılatı,
2015 yılı, bu yıl sonu itibarıyla, rakamlar
çıkmadı ama ilk dokuz ayından yaptığım tahmine
göre 28-30 milyar lira civarında
Sayın Başkan, çok
uğultu var yani ben odaklanamıyorum konuşmama.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen hatibi dinleyelim efendim. Salonda bir uğultu var,
rica ediyorum
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan, arkadaşlara illa sataşmak veya ağır
söz söylemek lazım, aksi takdirde dinleme ihtiyacı duymuyorlar. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
ERHAN USTA (Devamla) Biz
sizi dikkatle dinliyoruz.
Fikriniz varsa gelin, burada
konuşun arkadaşlar yani biz sizi dikkatle dinliyoruz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Dinlemeye değer bulmuyoruz.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
İlla sataşmak lazım, illa ağır söz söylemek
lazım. Saygısız!
ERHAN USTA (Devamla) Bunlar
çok dinlemeye değer de bunu algılama kapasiteniz
sınırlı sanırım. Bakın, önemli şeylerden
bahsediyorum.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Sayın Usta
ERHAN USTA (Devamla) - Türk
Hava Yollarının 30 milyar lira
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Bu senin seviyeni gösterir Usta!
MEHMET PARSAK
(Afyonkarahisar) O zaman oradan saygısızlık yapmayacaksın!
Otur, otur!
ERHAN USTA (Devamla) -
Kardeşim, Türk Hava Yollarının 30 milyar lira hasılatı
var. TTK
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Bu senin seviyeni gösterir.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Erhan
Usta, Erhan Bey, hakaret et kardeşim, ağır laf söylediğinde
dinleyecek.
BAŞKAN Sayın
Usta, bir saniye efendim.
Sayın milletvekilleri,
tasarının sonuna geldik, son konuşma yapılıyor. Lütfen
sükûnet içinde hatibi dinleyelim.
Sayın Usta, siz de Genel
Kurula hitap edin efendim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Sayın milletvekilleri,
rica ediyorum
ERHAN USTA (Devamla)
Arkadaşlar, siyaset yapmıyoruz, yapılabilir kaldı ki.
Söylediğimiz şey, teknik bir şey konuşuyoruz. Tabii,
bunlara alışık değilsiniz sanırım. Sürekli
kavgayla uğraştığınız için
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Biraz süre vereceksiniz
herhâlde, değil mi?
BAŞKAN Vereceğim
Sayın Usta, devam edin.
ERHAN USTA (Devamla) 30
milyar lira hasılatı olan bir şirketi denetim
dışına çıkarıyoruz. Örneğin, TTK denetim
içerisinde, TTKya Sayıştay denetim yapıyor, TTKnın
hasılatının tam 111 katı arkadaşlar, önemsiz midir?
Yani yüzde 50nin altına düşmesi neyi ifade eder? Niye bunu
Sayıştay denetimi dışına çıkarıyorsunuz?
Bunu anlamak mümkün mü?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Usta,
iki dakika ek süre veriyorum size, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
ERHAN
USTA (Devamla) Bunu anlamak mümkün değil. Bakın, biz piyasayı
da biliyoruz, iktisadı da biliyoruz, ekonomiyi de biliyoruz, biz
şirketlerimizin zarar görmesini istemeyiz. Ben Plan ve Bütçe Komisyonunda
da söyledim, eğer Sayıştay denetimi kötü bir şeyse
arkadaşlar, bütün şirketlerimizi Sayıştay denetiminin
dışına çıkartalım yani Sayıştay kötü bir
şey yapıyorsa ama Sayıştay denetimi iyiyse ve biz dürüst
davranıyorsak 30 milyar liralık bir şirketi Sayıştay
denetimi dışına çıkarmanın
mantığını bana bir kişi gelsin, anlatsın. Yani,
onun yüz on birde 1i kadar olan bir şirketi denetliyoruz, Sayıştay
denetimi yapılıyor ama
Mesela Türk Hava Yolları -sadece Türk
Hava Yolları değil başka şirketler de var, örnek olsun diye
söylüyorum- bakın, BOTAŞtan sonra bütün KİT sistemimizdeki
bütün şirketlerden daha büyük biliyor musunuz? Özelleştirme
kapsamındaki kuruluşların toplamının hasılatı
3,1 milyar TL, orada bir sürü kuruluş var yani yine Türk Hava
Yollarını emsal olarak söylüyorum. 9,2 katı kadar olan
şirketi denetimin dışına çıkarmanın herhangi bir
iktisadi gerekçesi olamaz. Üstelik bunu yoruma götürecek bir şey de yok.
Yani, Anayasa Mahkemesi yüzde 50nin altında olanları
dışına alan maddeyi iptal etmiş, şimdi biz tekrar
yüzde 50nin altındakileri Sayıştay denetiminin
dışına çıkartıyoruz. Bağımsız denetim
firmasının raporu esas alınarak rapor yazılmasının
bir anlamı yoktur. Bağımsız denetim firmalarının
bakış açısı kamu menfaati olamaz, kamunun bakış
açısı olamaz, o daha başka meselelere bakar.
Bir
de orada esas alınarak diyoruz, bakın, dikkate alınarak bile
demiyoruz. Esas alınarak dediğiniz zaman, onun
yazdığının aynısını bir şekilde
yazıp bu tarafa getirmek gibi bir şeyle karşı karşıya
kalacaksınız.
Tabii,
bütün bunlara rağmen sizin takdirinizdedir yasanın geçip geçmemesi.
Ancak Anayasaya aykırı ve bu milletin hakkını korumayan
işleri yapmaktan kaçınmamız lazım bu kutsal kubbe
altında.
Hepinize
saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Usta.
Tasarının
görüşmeleri tamamlanmıştır.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.39
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
23.46
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER
: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 28inci
Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
Danışma Kurulunun
bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 15 Ocak 2016 Cuma günü
toplanmamasının Genel Kurulun onayına sunulmasına
ilişkin önerisi
Tarih:
14/01/2016
Danışma
Kurulu Önerisi
Danışma Kurulunun
14/01/2016 Perşembe günü yaptığı toplantıda Genel
Kurulun 15 Ocak 2016 Cuma günü toplanmamasının Genel Kurulun
onayına sunulması uygun görülmüştür.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Mehmet
Naci Bostancı Levent
Gök
Adalet
ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
İdris
Baluken Erkan
Akçay
Halkların
Demokratik Partisi Milliyetçi
Hareket Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
BAŞKAN
Danışma Kurulu önerisi üzerinde söz isteyen yok.
Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmiştir.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ile 35 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/414,2/338) (S. Sayısı: 60) (Devam)
BAŞKAN
- 60 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmeleri tamamlanmıştı.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını
alacağım.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre
vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden
yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen
üyelerin, oy pusulalarını oylama için öngörülen üç dakikalık
süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy
kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve
soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine oylama için öngörülen üç dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Şimdi oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Açık
oylama sonucunu açıklıyorum: Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının:
Kullanılan Oy
Sayısı :241
Kabul :224
Ret :17(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Mustafa Açıkgöz Mücahit
Durmuşoğlu
Nevşehir Osmaniye
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Hayırlı olsun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
2nci sırada yer alan,
Dünya Ticaret Örgütünü Kuran Marakeş Anlaşmasını Tadil Eden
Protokol ile Ticaretin Kolaylaştırılması
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/386) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu
Raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
2.- Dünya Ticaret Örgütünü Kuran Marakeş
Anlaşmasını Tadil Eden Protokol ile Ticaretin
Kolaylaştırılması Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ile
Dışişleri Komisyonu Raporları (1/386) (S. Sayısı:
18) (xx)
BAŞKAN - Komisyon?
Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon Raporu 18 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde
gruplar adına söz verme işlemini başlatacağım.
İlk söz Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Erhan Usta, Samsun Milletvekili.
Buyurun Sayın Usta. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
MHP GRUBU ADINA ERHAN USTA
(Samsun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, Dünya Ticaret
Örgütünü kuran Marakeş Anlaşmasını Tadil Eden Protokol ile
Ticaretin Kolaylaştırılması Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
üzerinde görüşlerimi ifade edeceğim.
Şimdi, bu
uluslararası anlaşma ile müzakerelerin başlama tarihi 2004
yılı. Küresel kriz sonrası aslında ülkeler korumacı
yaklaşımlar içerisine girdiler. Ticaretin
kolaylaştırılması güzel bir şey ama Bize ne
kazandırır bu? diye olaya tabii bakmamız lazım bir
uluslararası anlaşmayı imzalıyorsak. Tam tersine,
aslında, 2008 sonrasında bu anlaşma Ticaret
kolaylaştırılsın. diyor ama 2008 sonrasında ticareti
zorlaştırıcı yönde ülkelerin eğilimleri var. Bizim
kendi ticaretimize baktığımızda öncelikle tabii Bu
anlaşmayla ilgili bir etki analizi var mı? diye bakıyoruz. Ben
şu kitapçık içerisinde böyle bir şeyin varlığına
ilişkin bir bilgi edinemedim yani herhangi bir etki analizi
yapılmış değil. Dolayısıyla bunu bu anlamda, etki
analizi mahiyetli bir değerlendirme yapmakta fayda var diye
düşünüyorum.
Şimdi,
biz, dış ticaret açığı veren bir ekonomiyiz. Yani,
2011 yılında yaklaşık 106 milyar dolara kadar -2011
yılı en yüksek yıl olduğu için söylüyorum, sonrasında
elbette bu düştü- dış ticaret açığı yani
ihracat-ithalat farkı olan bir ekonomiyiz. Dolayısıyla
aslında şöyle baktığınızda ticareti
kolaylaştıran her şey bizim aleyhimize de çalışabilir;
bunu görmek lazım öncelikle.
Enerji
ithalatçısı bir ekonomiyiz. Enerji ithalatını bu kapsam
dışına alalım diye teknik olarak bir argüman getirilebilir.
Enerji ticaretini dışarıya aldığımızda dâhi
mesela, 2011 yılında 52 milyar dolar yine açık vermiş bizim
ekonomimiz. Dolayısıyla 2015 yılında da bu rakamlar:
Ticaret açığımız 63,1 milyar dolar, enerji hariç tutulsa
dahi 25 milyar dolar açık veren bir ekonomiyiz.
Şimdi, önümüzdeki dönem
için dünya ticaret hacminin artışı çok yüksek değil yani
dünyada artık, ticaret eskisi kadar, küresel kriz öncesi kadar yüksek
oranlarda artmıyor; yüzde 4,5 civarında dünya ticaret hacminde bir
artış var. Tabii bizim burada söylememiz gereken en önemli şey
dış ticaretimiz açısından, dış ticaretimizde
ithalat bağımlılığı artmıştır.
Özellikle son on yılda ithalata çok bağımlı hâle gelen bir
ekonomimiz vardır; bunun temel nedenlerinden bir tanesi yüksek faiz,
düşük kur politikasıdır. Adalet ve Kalkınma Partisi
döneminde sürdürülen bu politika Türkiyeyi eskiden ürettiği malların
bir kısmını dahi, ara girdiler açısından söylüyorum,
şimdi bu kur politikası nedeniyle birçok şeyi
dışarıdan getirmek daha cazip hâle gelmiştir; bu, bizi
ithalata bağımlı hâle getirmiştir. Teknoloji üreten bir
ekonomi olmadığımız için birçok makineyi yine yurt
dışından ithal eder durumdayız. Bu da diğer bir
sıkıntımız ve bu konularda maalesef Türkiye bir mesafe
katedememiştir. Bu da işin acı tarafı.
Tarımsal ekim
alanları azalıyor. Son on yılda yüzde 12 nispetinde bizim
ektiğimiz tarım alanlarında bir azalma olduğunu görüyoruz.
Bu da yine bir kısım ürünlerin, özellikle yağlı bitkilerin
yurt dışından getirilmesi sonucunu doğurmuştur.
Enerji
bağımlılığımız zaten vardı fakat kabul
etmek gerekir ki enerji bağımlılığının
azaltılması yönünde bir kısım, son zamanlarda çabalar
olmasına rağmen şu ana kadar mesafe alıcı maalesef bir
şey yapılamamıştır. Dolayısıyla Türkiye
ekonomisi çok daha fazla ithalata bağımlı bir ekonomi hâline
gelmiştir.
Peki, gelişmekte olan
ülkelerde bu nasıl seyrediyor? Tabii, ithalata bağımlı hâle
gelince bunun ekonomi üzerinde yarattığı birtakım
kırılganlıklar var, onlara bir miktar birazdan değineceğim
ama biz bunları hep konuşurken işte son zamanlarda Sayın
Mehmet Şimşek de Ya, işte, Çin ve Hindistanı
dışarı alıp da gelişmekte olan ülkelere
baktığımızda büyüme performansımız şöyle
böyle. şeklinde birtakım açıklamalar yapıyor. Çin ve
Hindistanın dışarıya alınması veya Şu
ülkeyi dışarıya alalım, bu ülkeyi içeriye alalım.
diye analiz olmaz. Eğer gelişmekte olan ülkeler ortalamasına
bakacaksak ya da spesifik olarak Bizi şu ülkeyle mukayese edin.
diyeceksiniz ama bunun haricinde bütün dünyada yapılan şeyler,
gelişmekte olan ülkelerin ortalamasıyla mukayese edilir.
Baktığımızda,
1990-2002 yani on iki yıllık dönemde Türkiye ekonomisi ortalamada
aslında gelişmekte olan ülkeler ekonomilerine yakın bir büyüme
yapmıştır. Tabii, büyüme oranları genel olarak
düşüktür. Bakın, büyümede gelişmekte olan ülkeler
ortalaması -yani 2002den önceki on iki yılı alıyorum çünkü
sonraki on iki yılla mukayese etmek için yani dürüstçe aynı yıl
periyodu almak için- yüzde 3,9, yüzde 3,5 de biz büyümüşüz, 0,4 puan
gelişmekte olan ülkelerin altında bir büyümemiz var ama onlara
yakınız. Bu 2003-2014 döneminde büyümeler artmış, hem bizde
artmış hem de gelişmekte olan ülkelerde artmış çünkü
2002-2003 sonrası dünyada farklı bir ekonomik ortam var yani bütün
gelişmekte olan ülkelere sermayenin yoğun bir şekilde
aktığı, bütün gelişmekte olan ülkelerde büyümelerin
hızlandığı, enflasyonun aşağıya geldiği
bir trend var, mesela o trend bugün o kadar yok. Bu dönemde, o yüzden,
gelişmekte olan ülkelerde de, Türkiyede de büyümeler yükseldi. Fakat
bizim gelişmekte olan ülkelerle büyüme farkımız arttı
maalesef. Yani Adalet ve Kalkınma Partisinden önceki 12 yılda 0,3
puan olan fark, Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde 1,6ya
çıktı. Yani dolayısıyla, gelişmekte olan ülkelerden
kopan bir büyüme yapımız oluştu. O yüzden, Sayın
Şimşek diyor ki: İşte, Çini, Hindistanı
dışarıya alalım. Çini, Hindistanı geçmişte de
dışarı alsanız yine aslında fark eden bir şey yok
ama dışarı alınmasının da rasyonel ve iktisadi
bir mantığı yok, onu da görmemiz lazım.
Tabii, şimdi, dünya
ticareti bu küresel krize kadar hızlı arttı, bizde de
hızlı arttı, ihracatımız da, ithalatımız da
hızlı arttı. Burada çok ciddi bir fiyat etkisi var, bu hep
gözlerden ırak tutuluyor. Sanki bir şey, dolar cinsinden
konuşunca, hep reelmiş gibi konuşuluyor, öyle değil tabii
ki. Çok yüksek fiyat artışları var. Mesela 2002-2008 döneminde
ortalama her yıl fiyat yüzde 11,2 artmış. Yani bunun anlamı
şu: Siz bir tane su bardağı dahi
Diyelim ki her yıl 100
tane su bardağı ihraç etmiş olsanız bunun dolar cinsinden
değeri ilk yıl 100se, sonraki yıl 111 dolar olarak
söylenmiş, sonraki yıl 122 dolar veya 123 dolar, kümülatif olarak
artarak gitmiş. Bunlarda tabii, yanılsama oldu. Zannettik ki
bunların tamamı böyle sanki fiziki olarak da
ihracatımızın artışıymış gibi, o önemli
bir şeydi.
Bir de bu euro-dolar
paritesiyle ilgili bir konu var ki bu biraz üzerinde durulması gereken bir
konu. Mesela hatırlayın bundan bir iki yıl öncesine kadar
euro-dolar paritesini biz dış ticaret rakamlarını
konuşurken hiçbir argüman olarak ileri sürmezdik, özellikle iktidar grubu
tarafından böyle bir şey sürülmezdi çünkü bu bizim
ihracatımız açısından hep lehte çalıştı.
Şimdi aleyhte çalışmaya başlayınca analizlerde, mesela
Ekonomi Bakanımız sürekli kalkıyor diyor ki: Efendim, işte
euro-dolar paritesindeki oynamadan dolayı şöyle oldu. Peki,
nasıldı diye
Bilmiyorum bu ekranlardan ne kadar görülebiliyor veya
burada arkadaşlar ne kadar görebilir? Şu, 1999 yılı yani
euronun ilk çıktığında 1,17 euro-dolar paritesiyle
çıktı. Sonradan bir miktar, yüzde 0,87lere kadar düştü. Fakat
özellikle Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidar olduğu dönemden sonra
hızla artarak bu parite 1,6lara kadar gitti ve ondan sonra bir miktar
aşağı geldi, daha son 2015e, 2014ün ortalarına kadar da
bu 1,4 seviyesindeydi. Yani bizim yaptığımız ihracatı,
hem ihracatımızı Avrupaya kolaylaştırdı hem de
euro cinsinden yapılan ihracatı dolara çevirirken istatistiksel
olarak bizim ihracatımızı yüksek tuttu. Şimdi bu aleyhte
çalışıyor. Ama bunun, yani euro-dolar paritesinin makul
olanı aslında şu andaki seviyeler, geçmiş dönemine
bakarsak. Yani 1ler civarında. İlk başlangıç
yıllarında bir şey oldu, o 1,40lık, 1,60lık dönemler
bitti. Bunu görmek lazım. Dolayısıyla euro-dolar paritesi
kaynaklı bizim ihracatımızdaki düşüşü açıklamak
bana göre çok doğru olmuyor, çok dürüstçe de olmuyor.
Şimdi, Türkiye önüne 500
milyar dolarlık bir ihracat hedefi koydu. Bu önemlidir. Yani bir şey,
bir hedef koymak başlı başına önemlidir. Bunu önemsiyoruz.
Fakat, tabii, bu 500 milyar doları arada bir sağlıklı
olarak kritik etmek lazım. 500 milyar dolar örneğin 2023
yılı için hedef olarak konulduğunda Türkiyede, ben de o zaman
Kalkınma Bakanlığında bu işlerle uğraşan bir
bürokrattım. O dönemde, tabii, bazı hedefleri size iktidar veriyor, Hükûmet
veriyor Beni şuraya götürecek bir program yap. diye. Bu,
iktidarların, siyasi iktidarın hakkıdır esasında böyle
bir şeyi söylemek. Biz o zaman 2018 yılı için 277 milyar
doları hedefleyen, o günün ihracatıyla
baktığımızda da bu aslında makul gibi durabiliyordu
iddialı olmakla birlikte yüksek büyümelerle. Yani 2018de 277 milyar
doları biz bulursak eğer, tekrar Hükûmetin o arzu ettiği yüksek
büyümelerle 2023 yılında 500 milyar dolar bulunabilir gibi
görünüyordu. Fakat, şimdi, tabii, ondan sonra aradan geçen üç dört
yıl içerisinde Türkiye bu hedeflerinden o kadar çok uzaklaştı
ki, bakın, küresel kriz filan yok; yani, diğer ülkelerde bizdeki gibi
bir sorun da yok. Türkiyenin kendi sorunlarından dolayı, kendi
iktisat politikasının tıkanmasından dolayı ve bu bir
günde olmadı. Bu konuda ben sürekli, bir teknisyen olarak da ikaz
etmiştim. Yani birazdan onun nedenlerine geleceğim, Türkiyenin
ekonomisi tıkandığı için artık belirgin olarak
ihracatta da, diğer unsurlarda da, büyümede de bunları görüyoruz.
Şimdi, 2018 için 277
milyar dolarlık bir hedef vardı demiştim. Bu en son pazartesi
günü açıklanan, Sayın Mehmet Şimşekin
açıkladığı orta vadeli programda 2018 hedefi, 277 milyar
doları olan hedef, 201 milyar dolara revize edildi yani 76 milyar dolar
aşağıya çekildi. Ama Sayın Başbakan da, sayın
bakanlar da, Sayın Cumhurbaşkanı da konuşurken hâlâ 500
milyar doları söylüyor. Şimdi, tabii, 500 milyar dolar uzun bir
süredir gerçekçi olmaktan çıktı, bunu görmek lazım. Türkiyeyi
de buna göre konuşmak lazım. Şu anda 500 milyar doları
söylemenin bu işi bilenler arasında hiçbir kredisi, hiçbir
itibarı maalesef yok.
Dolayısıyla,
aslında 2018 için, 2018-2023 arasında yüzde 80lik bir
artış -ihracat artışı- öngörülmüştü, kümülatifte,
beş yılda. Onun aynısını tekrar gerçekleştirecek
diye varsaysak bile Türkiyenin maksimum 2023 yılında
ulaşacağı ihracat miktarı 363 milyar dolar civarında
görülüyor. Bu, Türkiye açısından önemli ve
sıkıntılı bir konudur. Bunu da yani dürüstçe
vatandaşla paylaşmak lazım. Ben bu dürüstlüğü Adalet ve
Kalkınma Partisinin sayın bakanlarından veya sayın
milletvekillerinden de bekliyorum. Çünkü eğer böyle değilse de teknik
olarak bize birisi bu 500 milyar doların nasıl
olacağını izah etsin. Yani olması imkânsız fakat yine
de seçimde de çok kullanıldı, daha sonraki bütün toplantılarda
da bu 500 milyar dolarlık hedef kullanılıyor.
Tabii,
şimdi, Dünya Ticaret Örgütünü konuştuğumuz için bunları
konuşmamız lazım. Yani ihracatı tıkanmış,
ithalatı ise şu anda büyümedeki daralmayla birlikte kontrol
altına alınmış gibi veya azalmış gibi gözükse de
hâlâ, yine, işte, en son yıl itibarıyla 63 milyar dolar ticaret
açığı veren bir ekonomiyiz. Dolayısıyla, bu
yaptığınız anlaşmalara bu çerçevede bakmamız
gerekiyor. Türkiye büyümeyi düşürerek cari açığını
düşüren bir ekonomidir. Büyümeyi düşürerek cari açığı
düşürmenin de çok fazla bir rasyonelliği yok. Dolayısıyla,
yüksek büyümeyle veya büyümeyi biraz daha artırarak cari
açığı düşürecek tedbirleri Türkiye almak zorundadır
fakat maalesef Hükûmette sözel olarak olmakla birlikte icraat olarak böyle bir
irade görülmemektedir. Bunlar üç dört yıldır çok uzun uzadıya
konuşulmasına rağmen üç dört yıldır makro ihtiyati
tedbirlerin yani o pansuman tedbirlerin dışında bir tane tedbir
alınmamıştır maalesef Türkiyede cari açığı yapısal
olarak düşürmek için.
Şimdi,
bugünlerde tabii, düşük petrol fiyatları bize çok yardımcı
oluyor; çok şükür, ekonomimiz açısından iyi bir şey. Emtia
fiyatları da, diğer emtia fiyatları da yardımcı oluyor
ama tabii bunun kalıcı olup olmadığını bilmiyoruz.
Projeksiyonlar bunun kalıcı olmadığını
gösteriyor. Hatırlayın 140 dolarlardan geldi, şu anda 30
dolarlara kadar düşmüş bir petrol fiyatı var; bunun bir miktar
yukarıya doğru hareket etmesi tekrar bizim dış ticaret
açığımızı olduğu seviyenin çok daha üzerine
taşıyacaktır.
Şimdi,
tabii, cari açığınız olduğu zaman dış
borcunuz artıyor; dış borcunuz arttığı zaman
ekonomideki kırılganlık artıyor, dış borcu
finanse etmek için faizinizi artırmak durumunda kalıyorsunuz.
Dolayısıyla, bu ülkenin kaynaklarını -bakın
burası çok önemli- yurt dışına aktarmak durumunda
kalıyoruz. Dış kaynak kullanıyoruz yani dış
kaynağı, dış tasarrufu kullandığımız
zaman eğer bunları diyelim ki fabrika yapmak için
kullanırsanız bu her şeye rağmen güzeldir, faiz ödersiniz
ama karşısında bir şey üreteceksinizdir, istihdam
sağlayacaksınızdır, onun oluşturduğu gelirle
borcunuzu fazlasıyla ödersiniz. Fakat bizim maalesef dış
borcumuz artıyor, cari açığımız artıyor ama
yatırımlarımız artmıyor.
BURHAN KAYATÜRK (Van) Sen
burada sadece egonu tatmin etmek için konuşuyorsun, hiçbir şey
anlatmıyorsun; biz de seni dinliyoruz.
MEHMET PARSAK
(Afyonkarahisar) Allah, Allah!
BAŞKAN Sayın
Usta, siz devam edin efendim, siz devam edin.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Devam
et, devam et!
ERHAN USTA (Devamla) - Siz bu
konunun muhatabı değilsiniz.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen hatibi dinleyin. Lütfen
ERHAN USTA (Devamla) - Siz bu
konunun muhatabı olacak seviyede değilsiniz.
MEHMET UĞUR
DİLİPAK (Kahramanmaraş) Terbiyeni takın be!
ERHAN USTA (Devamla)
Sizinle başka bir şekilde konuşmak lazım.
MEHMET UĞUR
DİLİPAK (Kahramanmaraş) Terbiyesizlik yapma!
ERKAN AKÇAY (Manisa) Otur
yerine! Terbiyesizlik yapma! (MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
ERHAN USTA (Devamla)
Bakın, şurada ülkenin faydasına olacak laflar ediliyor, buna
tahammül gösteremiyorsunuz.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen efendim, lütfen
Lütfen sakin olalım.
MEHMET UĞUR
DİLİPAK (Kahramanmaraş) Hakaret ediyor; hakaret edemezsin!
BAŞKAN - Devam edin
Sayın Usta.
ERHAN USTA (Devamla)
Dolayısıyla, Türkiyenin yaşadığı bu
tıkanıklığın aşılması için
arkadaşlar, bu ülkenin gayret etmesi lazım. Ekonomi geldi
tıkandı. Dış kaynağı kullanıyoruz,
getiriyoruz bunları AVMlere, konut projelerine harcıyoruz.
MEHMET PARSAK
(Afyonkarahisar) Senin görevin provokasyon. Çık dışarı
be!.. Çık!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
MEHMET PARSAK
(Afyonkarahisar) Dinlemeyeceksen çıkacaksın.
MEHMET UĞUR
DİLİPAK (Kahramanmaraş) Anlama kapasiten bu kadar. diyemez.
MEHMET PARSAK
(Afyonkarahisar) Daha ne kadar anlatsın?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Lütfen sakin olalım.
MEHMET UĞUR
DİLİPAK (Kahramanmaraş) Sürekli hakaret ediyor ya.
ERHAN USTA (Devamla) Sizin
seviyeniz o kadar. Siz, bakın
BAŞKAN Sayın
Usta, devam edin efendim. Genel Kurula hitap edin Sayın Usta.
İSMAİL FARUK AKSU
(İstanbul) Aman, tutun ha!
ERHAN USTA (Devamla) Ben bu
kadar anlama kapasitesi kıt birisi olsaydım
Ben sizin Hükûmetiniz
döneminde on iki buçuk yıl üst düzey bürokratlık yaptım.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
Senin gibi adamlar nasıl yapmış ya?
ERHAN USTA (Devamla) Bu
senin seviyeni gösteriyor.
BAŞKAN Sayın
Usta
Sayın Usta
ERHAN USTA (Devamla) Benim
2 defa müsteşarlık kararnamem Cumhurbaşkanlığına
gitti, tamam mı?
BAŞKAN Sayın Usta
lütfen Genel Kurula hitap edin Lütfen Genel Kurula hitap edin efendim.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Usta, devam et sen, devam et, muhatap olma.
ERHAN USTA (Devamla) Siz
bunları anlayacak seviyede değilsiniz maalesef.
Şimdi, gelişmekte
olan ülkelerle büyüme farkı açılıyor arkadaşlar.
(Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Uğur Dilipakın ayağa kalkarak ön
sıralara doğru yürümesi)
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Bırak bakalım, gelsin ya.
ERHAN USTA (Devamla) Bana
bak, gel, gel, gel, gel kardeşim, gel!
BAŞKAN Sayın
Usta
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Usta, sen devam et, muhatap olma.
ERHAN USTA (Devamla)
Şimdi, Türkiyenin bakın
Bundan niye rahatsız
oluyorsunuz? Ben bu kürsüde iyi olan şeyleri de söyledim. Arkadaşlar,
sıkıntı varsa sıkıntıyı konuşmamız
lazım. Bundan niye rahatsız oluyoruz? Yani
sıkıntıyı konuşmadığımız zaman
BURHAN KAYATÜRK (Van) Saat
kaç, saat?
ERHAN USTA (Devamla) O
benim sorunum değil. Ben buradan çoluğumun çocuğumun
rızkını temin ediyorum. Ben böyle eve, şimdi, erken
gideceğim diye bunları söylemekten şey yapamam. Sizin uykunuz
geldiyse nereye gideceksiniz gidin, bana saat göstermeyin. Bu benim vazifem.
Türkiye çok önemli bir anlaşmayı imzalamanın aşamasında.
Bununla ilgili oturdum, çalıştım ve bir değerlendirme
yapıyorum. 1 kişi dahi olsa ben bu heyete bunu söylemek istiyorum
arkadaşlar. Yani bundan niye rahatsız oluyoruz? Bir yanlış
varsa, arkadaşın bir tanesi gelsin desin ki: Sizin
anlattıklarınız hatalı.
KAMİL AYDIN (Erzurum)
Hatalı da olabilir, bu senin hakkın anlatmak ya, hayret bir şey
ya!
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
Ya, zaten bu uluslararası anlaşmaları İç Tüzükten
kaldırmak lazım.
ERHAN USTA (Devamla) O
ayrı bir konu, o ayrı bir konu.
BAŞKAN Sayın
Usta, Genel Kurula hitap edin lütfen.
ERHAN USTA (Devamla)
Şimdi, Türkiyenin bakın
Şimdi, tabii, niye rahatsız
olduğunu bilmiyorum ama şundan rahatsız olması normal:
Bakın arkadaşlar, 2002 yılında
Bu 2002
hastalığı var ya, madem öyle biraz 2002 analizi yapalım.
Türkiyeyi alın, Türkiye bir tarafta, gelişmekte olan ülkelerin
ortalamasını da bir tarafa koyalım, tamam mı? Yani
gelişmekte olan ülkeler ne? Bizim emsal ülkelerimiz, bizimle aynı üç
aşağı beş yukarı üretim desenine sahip, bizimle
aynı nitelikte iş yapan, iş gücüyle, şununla bununla benzer
olan ülkelerden bahsediyoruz. Şimdi, 2002 yılında Türkiyenin
kişi başı geliri gelişmekte olan ortalamasının
2,27 katı. Yani Türkiye 2,27 kat daha gelişmekte olan ülkelerden
zengin, kişi başı gelir olarak, 2002 yılında. 2008
yılına geliyoruz. Bu, 2,11 kata düşüyor yani yine de fena
değil ama bakın, 2014te geldiğimizde bu 1,94 kata düşüyor.
Yani 2,27den 1,94e geriliyor. Kimse bana hikâye anlatmasın. Türkiye'nin
bu gerçeklerini görmemiz lazım. Bunları konuşup bu ülkeyi
büyütmemiz lazım. 2023 hedeflerine eğer biz bu ülkeyi götüreceksek bu
gerçeklerin konuşulması lazım. Sabahtan akşama kadar 30-40
tane televizyon kanalında yanlış gidenin dahi iyi iyi
anlatıldığı bir durumda arkadaşlar, bunları
göremiyoruz.
Bakın, ekonomi
sıkıntıda, sahayı dolaşmıyor musunuz?
Esnafın, çiftçinin, sanayicinin hâlini görmüyor muyuz?
İstihdamımız, işsizlik oranımız yüzde 10,5e
gelmiş. Ben bunun sıkıntısını
yaşıyorum, ben bunun acısını yaşıyorum.
Burada diyorum ki
Şimdi, müsaade edilseydi neler yapılması
gerekir diye burada bir sürü şey anlatacaktım ama bunların
hiçbirisine fırsat kalmadı.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Usta 1inci madde var.
ERHAN USTA (Samsun) -
Dolayısıyla, yapısal meselelere girmemiz lazım.
Kalkınma planında yapılan
Bakın, bu Hükûmetin de ortaya
koyduğu, Sayın Başbakanın açıkladığı bu
meselelerin önemli kısmını biz de destekliyoruz. Bizim de parti
programlarımızda var ama lütfen artık bunları yapacak bir
iradeyi ortaya koyalım. Üç yıldır, bakın, aynı
şeyleri konuşuyoruz. Hatta biz teknisyen olarak bunları beş
yıl önce konuştuk. İki yıl hazırlığı
sürdü, 2013 yılında planı çıkardık. Plandaki
konuştuğumuz şeyler inanın defalarca açıklandı.
Yani artık açıklamanın ötesinde icraata geçelim, bu ülkenin
önünü açalım.
Gençlerimizde işsizlik
oranı yüzde 20. Türkiye için demografik fırsat penceresi otuz
yıl. 2000 yılında başladı, 2030da bitecek.
Bakın, Türkiye 2030a kadar meselelerini çözmezse ondan sonra hiçbir
şekilde meselelerini çözemeyecek çünkü o fırsat penceresi
kapanıyor. Nüfus daha fazla yaşlanmaya başlıyor. On
beş yılı geçti, bir on beş yıl kaldı.
Ben yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Usta.
Gruplar adına ikinci
olarak, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Ziya Pir, Diyarbakır
Milletvekili.
Buyurun Sayın Pir. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
HDP GRUBU ADINA ZİYA PİR (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. 18 sıra sayılı Kanun Tasarısı
üzerine değerlendirmelerde bulunmak istiyordum fakat bazı
arkadaşlar bu saatten sonra Biz rakam dinlemeyiz. gibi şeyler
söyledi. Benim de işime gelmiyor değil. Bu saatten sonra ekonomi
konusunda o kadar rakamları anlatmak burada kimseler tarafından
gerçekten anlaşılmaz eğer ekonomist değilse. Biraz da
herhâlde çok geç oldu, arkadaşlarımız eve gitmek istiyor ya da
uçağa yetişmek istiyor.
Şimdi, biz parti olarak, uluslararası sözleşmeler bizim
insanlarımızın, ülkemizin lehine ise elbette bunları
onaylarız burada, hep birlikte ellerimizi kaldırırız,
eğer değilse ellerimizi kaldırmayız, bu kadar basit.
Şimdi, bu şeyle ilgili herhangi bir problem ben görmüyorum,
elbette de bazı rakamların açıklanması gerekiyor ama
şimdi, uluslararası sözleşmeler yapılıyorsa eğer
bir ülkede, o uluslararası sözleşmelere uymak da gerekiyor. Eğer
biz bu sözleşmeye uyacaksak, yürütme buna uyacaksa biz bunda bir problem
görmüyoruz ama maalesef, pratiğimiz böyle değildir. Rakamlardan
şimdi uzaklaşalım, başka rakamlara doğru gideceğiz.
Mesela, sokağa çıkma
yasaklarını uyguluyoruz burada, cenazelerle ilgili problemler var ve
bu problemler taraf olduğumuz uluslararası bir sözleşmeye
aykırıdır, hatta bana göre kendi Anayasamıza ve
yasalarımıza da aykırıdır, burada farklı
görüşler de olabilir ama bana göre öyledir. Nedir bu mesela? Cenazeleri
defnedebilme ve cenazelerde hazır bulunma hakkı Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinin 8inci maddesi kapsamına girmektedir.
Yani, bu, geçen haftaya kadar ya da geçen seneye kadar bir şekilde iyi ya
da kötü uygulandı. İki taraf da iyi niyetliydi, uygulanabildi fakat
yaklaşık bir senedir bu alanda sıkıntılar var. Bugüne
ya da geçen haftaya kadar cenazelerin belediyeler tarafından
alınıp defnedilmesi gerekiyordu. Geçen hafta yeni bir yönetmelik ya
da yönetmelikte bir değişiklik oldu, Adli Tıp Kurumu Kanunu
Uygulama Yönetmeliği değişikliği. Şimdi, o
değişiklikte ne diyor? İşte, kısaca ben
anlatayım: Geçen haftaya kadar belediyeler dedik, geçen haftadan
itibaren Üç gün içinde eğer aileler cenazeleri almazsa kaymakamlık
ya da valilik cenazelere el koyup bunları defnedebilir.
Şimdi, buraya kadar bu
cümleler hoş, fakat 90ları yaşayan Kürtlerin sinir
uçlarına dokunulmaktadır maalesef. Seçim öncesi beyaz Toroslar
hatırlatıldı, sinir uçlarına dokunuldu. Şimdi, yine
90larda kaybedilen cenazeler meselesi, insanların aklına bu geliyor
bunu okuyunca, yine sinir uçlarına dokunuldu Kürtlerin. Acaba, yine
cenazelerimize el konulup bu cenazeler kaybedilecek mi? diye bir kaygı
var tabii ki insanlarda.
Cenazelerin aileleri
tarafından gömülmesi, cenazelerin kimlikleri ve yerlerine dair
şüphelerin oluşması ihtimalini doğurmaktadır. Bu
risklerin en yüksek olduğu coğrafya, 1990larda toplu mezarlar
gerçeğiyle sarsılmış bir coğrafyadır. Hâlen her
cumartesi İstanbulda Cumartesi Anaları diye adlandırdığımız
insanlar bir araya gelmektedir ve yakınlarının cenazelerini
talep etmektedir. Bu durum, hepimizin vicdanını onarması bir
yana, hâlâ kanar hâlde bırakan bir yaradır.
Yani, bugünlerde burada,
aslında bu Meclis çatısı altında, hep birlikte, bu zor
dönemde, aslında bu toplumsal barışı tekrar nasıl
inşa edebiliriz tartışmalarını, istişarelerini
yapmamız gerekirken, ne oluyor, toplumsal barıştan, maalesef, bu
tür uygulamalarla uzaklaşıyoruz. Kürtlerle, Kürt toplumuyla, Kürt
halkıyla Türk halkının ve diğer halkların
arasındaki hendek maalesef derinleşmektedir. Bu, ben eminim ki
hiçbirimizin arzu etmediği bir durumdur, ben bundan eminim. Yani, her
grupta vicdanlı insanların olduğunu ben biliyorum, buna inanmak
da istiyorum fakat uygulama ve pratik maalesef böyle değildir.
Dün
arkadaşlarımızdan biri heyecanlı bir şekilde
muhalefeti Ruslarla iş birliği yapmakla suçlar gibi oldu, sonra,
özrüyle birlikte biz de bunu unuttuk. Fakat, maalesef, Ruslarla aynı
çerçevede Avrupada görülmekteyiz bu konuda. Niye? Cenazelerin defnedilmelerini
engelleyen sokağa çıkma yasaklarının hukuki
mesnetsizliği, bana göre, 8inci madde kapsamında cenazelerin
gömülmesiyle ilgili ihlallere sebebiyet vermektedir. Rusyaya karşı
yöneltilen Mashkadova davasında terörist oldukları bilinen
kişilerin gömüldükleri yerlerin şeklinin aile tarafından
belirlenmesi ve bu kişilerin cenazelerinin ailelerine teslim edilmesinin
devlete karşı daha fazla nefrete sebep olabileceği gerekçesiyle
Rus hükûmeti tarafından alınan karar yine Rus mahkemeleri
tarafından hukuka uygun bulunmuştur. Fakat, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi ölen kişinin faaliyetlerinin sonuçlarının
ölenlerin yakınlarına sirayet etmesinin mümkün
olmadığını, zımnen suç ve cezalığın
şahsiliği ilkesine gönderme yaparak ifade etmiştir. AİHMe
göre, ölen kişilerin faaliyetlerinin yükünün ölenlerin
yakınlarına aktarılması başvuruları
cezalandırıcı bir etkiye sahiptir.
Yine Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi, cenaze törenlerine katılmanın veya en
azından ölen yakınlarına karşı son görevlerini yerine
getirme fırsatının engellenmesinin meşru
olmadığı sonucuna varmıştır. Bana göre, bu Adli
Tıp Kurumu Kanunu Uygulama Yönetmeliğinin yeni şekli Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesine aykırıdır ve en geç
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden dönecektir diye düşünüyorum.
Diyarbakır
Milletvekiliyim ama Karadenizliyim aynı zamanda. Karadenizli olarak tabii
ki düşünüyorsunuz, neden bu uygulama, ne oldu da bu duruma gelindi
Türkiyede? Hemen karşımıza çökertme planı adında
bir şey çıkıyor. Bakın, ben bunları okurken sakın
ha
Grup başkan vekilimiz de bugün ifade etti, biz ölümlerin kimden
geldiğine bakmaksızın, kimlerin öldüğüne
bakmaksızın bütün ölümleri kınıyoruz. Ben bunu her gün
söylüyorum, bizim partimiz bunu her gün söylüyor. Buradan da herhâlde her
fırsatta bunu tekrarlayacağız sizler bize inanana kadar.
Şimdi, çökertme
planı, basına yansıdı bu, Hükûmet tarafından
reddedilmedi. Reddedilmiş olsaydı bile pratikte bunlar harfiyen
bugüne kadar uygulandığı için
Yani, ben Diyarbakır
Milletvekiliyim, son dört haftadır oradayım, ondan önce bir hafta
buradaydım, yine oradaydım. Yani, orada olup bitenleri, CHP Grubundan
bir arkadaş bugün geldi, benimle konuşmak istedi Ne oluyor? diye.
Ya, siz de gelin. Yani, ben dilim döndüğü kadarıyla objektif bir
şekilde bunları anlatmaya çalışacağım.
Şimdi, bir
çökertme planı basına yansıdı, Hükûmetinizin
talimatıyla Eylül 2014te Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığınca hazırlanarak Genelkurmay
Başkanlığına sunulan ve Genelkurmay Strateji Plan Dairesi
Strateji Şube Müdürlüğünün çökertme planı adını
verdiği gizli ibareli eylem planının
hazırlandığı iddia edilmektedir. Bu, bugüne kadar
yalanlanmadı. Basında yer aldığına göre, bu planda,
özel polis kuvvetleri ve özel askerî komandolar eşliğinde ordu
güçleri şehirleri kuşatarak mahallelere ve yerleşkelere
operasyonlar düzenleyecek, saldırıların komuta merkezi il
jandarma komutanlıkları olacak, gereklilik hâlinde helikopter ve yine
gerekirse savaş uçakları il jandarma
komutanlığının emrine verilecektir. Ablukaya alınan
yerleşkelerde yaşamsal alanlar tahrip edilerek geri dönüş
koşulları ortadan kaldırılacak, kitlesel imhalar, tutuklama
ve boşaltmalarla yerleşkeler huzura kavuşturulacaktır.
Yapılacak bastırma operasyonlarında 10 bin ila 15 bin imha
-bugün herhâlde Genelkurmay birkaç binden bahsediyor, ben artık ölümleri
saymak istemiyorum, hangi taraf olursa olsun, takip etmek istemiyorum- 8 bin
civarı yaralı, 5-7 bin arası tutuklama -bu rakama gözaltı
olarak neredeyse ulaştık, tutuklama sanırım 700 civarındadır-
bombalanmış küçük ve büyük yerleşim alanlarında 150 ile 300
bin civarı insanın yer değiştirmesi planlanmaktadır.
Bugün 130 bin civarında insan maalesef yerinden yurdundan olmuş
durumda.
Şimdi, orada bir
şeyler daha yazıyor. İşte ne diyor? Daha önce görev
yerlerinde, buralarda görev almış yüksek rütbeli askerlerin tekrar,
oraları tanıdığı için oraya getirilmeleri
doğrudur. Bundan birkaç ay önce tecavüzcü bir komutanın o bölgeye
getirildiğini buralarda da ifade ettik.
Yerel yöneticilerin, vali,
kaymakam ve üst rütbeli askerlerin terör örgütünün uzantısı malum
parti vekilleriyle biz bunu üstümüze alınmıyoruz ama herhâlde bizi
kastediyorlar yanlışlıkla ama biz bunu üstümüze asla
alınmıyoruz- ve diğer sivil kuruluşlarla teması
kesilmelidir. Med Nuçe, Sterk TV, Newroz, Ronahi, MMC TV, DİHA, Özgür Gün TV,
İMC TV kanalları ve Özgür Gündem gazetesinin ekarte edilmesi falan
feşmekan. Bunların da hepsini yaşadık. Yani bütün bu
saydığımız basın kuruluşları
basıldı, insanlar gözaltına alındı hatta birkaç tane
ama bir tane kadın arkadaşımız heyecanlı haber yaptığı
gerekçesiyle gözaltına alındı, tutuklandı. Bu da
Türkiye'nin ayıbıdır. Yani bizim, Türkiye bizim ülkemiz, bizim
hepimizin ayıbıdır bu. Bu medyanın alana, bölgeye ve
yerleşkeye sokulmamasına özen gösterilmeli, adı geçen alan,
bölge ve yerleşkelerin etrafında tank ve zırhlı araçlar
uygun yerlere konumlandırılmalı, giriş ve
çıkışların tümü kapatılmalıdır. Elektrik,
gaz ve su şirketlerinin tüm faaliyetlerinin valinin emrine verilmesi,
bunlara harfiyen uyulması falan falan falan
Ambulans, itfaiye araçlarının
alanda uygun görülürse izinli ve askerî personel eşliğinde
sokulmasının sağlanması. Şimdi, bu ortaya
çıktı ve bunların hepsi maalesef harfiyen
uygulanmıştır. Bu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
varken elimizde ve biz onu uygulamıyorsak şu sözleşmelere el
kaldırsak ne olur kaldırmasak ne olur. Yani biz insanı
Sayın
Başbakan da sürekli söylüyor biz de söylüyoruz. Önce insan. diyor.
İnsan onuru ve haysiyeti, ondan sonra devlet. diyor. Bizce de öyle. Ama
insan onuru ve haysiyeti burada ayaklar altına alınmaktadır, biz
hâlâ bu sözleşme olsun mu olmasın mı derdindeyiz.
Şimdi, bu bağlamda,
biraz önce zikrettiğim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin
8inci maddesine aykırı olarak, Ramazan Öğütün on yedi gündür,
İsa Oranın yirmi üç, Mesut Seviktekin yirmi üç, Rozerin Çukurun
yedi gündür cenazeleri Sur içinde yerde beklemektedir, çürümeye terk
edilmiştir ve alınmalarına izin verilmemektedir. Şimdi,
bazı arkadaşlar farklı bilgi almış olabilir bu konuda
ama cenazeleri almaya ben gittim. Sayın Valiyle görüşmemizde
Sayın Vali Şu an tehlikeli dedi. Bir ara Gidip alabilirsiniz
dedi. Peki, can güvenliğimizi sağlayabilir misiniz? dedim.
Şırnakta örneği oldu, bir sağlıkçı gitti, orada
bir tane yaralıyı almak istedi, keskin nişancılar
tarafından vuruldu. Şimdi ben gideceğim oraya veya
arkadaşlarımı göndereceğim, bizim can güvenliğimizi
sağlayabilir misiz? Hayır, olmaz. Geçen hafta, herhâlde bu adli
kurum şeyini meşrulaştırmak içindi sanıyorum,
Büyükşehir Belediyesine iki satır yazı yazıyor Biz üç saat
o cenazelerin olduğu yerde operasyon yapmayacağız, gidin
bunları alın. diyor. Ben arkadaşlara dedim, Can
güvenliğimizi sağlayabilecek mi? Yani, orada keskin
nişancılar tarafından arkadaşlarımızın
katledilmeyeceğini nereden biliyoruz? Bu güvenceyi verdi mi? Vermedi.
Vermediyse ben o riske nasıl girebilirim, arkadaşlarımı göz
göre o riske sokabilir miyim? Sokamam. Yani bizim hâlâ cenazelerimizin
alınması bu şekilde engellenmektedir. Yoksa Sayın Vali
Gidin alın. diyor. Gidin alın da yani ben
arkadaşlarımı şeyde bulmadım.
Neyse, bunları geçelim.
Yani bunlar uzun meselelerdir. Bunlar bana göre hepimizin
ayıbıdır. Yani insanlar ölmüş, onların oradan
alınıp da defnedilmesi
Bana göre bu çok ayıp yani burada bile
onun
Yani 550 milletvekili, 80 milyonun arasından süzülmüş
gelmişiz buraya, konularla ilgili birbirimize laf atıyoruz,
sataşmalarda bulunuyoruz. Dolayısıyla, orada yani bütün hükümler
üzerinden kalkmış, üç dört cenaze var; onların, morgtakilerin
alınıp defnedilmesi Türkiye Cumhuriyetinde bu kadar zor olmamalı.
Şimdi, birileri
çıkıyor, geçen de bir televizyon programına telefonla
bağlanıyor, diyor ki: İnsanlar ölmesin, çocuklar ölmesin.
Bazı şeyler söylüyor. Burada var metin. İsteyen
İnternetten çıkarabilir, okuyabilir. Bana göre orada herhangi bir
örgüt propagandası falan yok, ben görmüyorum. Gören varsa nerede görüyor
bunu, bana izah etsin. Ben görmüyorum burada gerçekten. Öğretmenimiz
çıkmış, vicdanlı bir insan
Gerçekten, Diyarbakıra
ve diğer yerlere, gelin yani benim misafirim olun, yirmi dört saat misafirim
olun. Galip Ensarioğlu sizin vekiliniz, diğer vekilimiz,
Diyarbakır vekillerimizin misafiri olun yirmi dört saat. Benimle
konuşmayın; gidin, oradaki insanlarla bir konuşun. Beni
eleştirenler de var. Bakın
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) Salı günü Sibel gitti cenazeleri almaya.
ZİYA PİR (Devamla)
Salı günü Sibel gitti -iyi ki hatırlattınız- cenazeleri
almaya. Dediler ki ona: Oradaki insanların silahlarını da
getireceksin birlikte. Sağlıkçılara dediler: Silahları
Biz bunun tuzak olduğunu biliyoruz, daha önce yaşadık, sizin
pratiklerinizden biliyoruz. Eline silah alan insanları vuruyorsunuz, sonra
diyorsunuz ki: Bunlar teröristti. O tuzağa biz düşmeyiz. Sibelle
ilgili, Sibel arkadaşımızla ilgili bilgi sahibi olmadan
konuşma arkadan.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
Ne oldu, ne oldu; sakin sakin gidiyordun da ne oldu?
ZİYA PİR (Devamla)
Ben özür diliyorum hepinizden. Bu saatte ben sesli konuşmak istemiyorum
ama
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
Uşağım, gerçekten Karadenizliymişsin sen ya!
ZİYA PİR (Devamla)
Ben Karadenizliyim ya, sinir uçlarıma dokunmayın, biraz da sinirli
insanlarız.
Ya, Ayşe Çelik
öğretmen ne dedi Allah aşkına, ne dedi? Ya, bu ülkede artık
barış istemek Çocuklar ölmesin. demek
Siz de diyorsunuz, Çocuklar
ölmesin. demiyor musunuz? Diyorsunuz.
İLKNUR İNCEÖZ
(Aksaray) Ama terörle mücadele de sürecek.
ZİYA PİR (Devamla)
Ya, bu bölücülük müdür, nedir bu ya? Ben anlamadım gitti. Ondan sonra
aydınlarımız çıkıyor, bir şey
yayımlıyor. Onlar da aynı şey
Beğeniriz ya da
beğenmeyiz içeriğini, bir şey yayımlıyor. Ya,
vicdanları sızlamış, diyor ki: Ya, burada ölümler
olmasın. Kim tarafındaysa ölümler olmasın. Biz onları
burada linç ediyoruz. Yani, bana bu, 1950li yıllardaki Amerikada
McCarthy düzenlemelerini hatırlatıyor. O zaman da, işte, cadı
avcılığına başlanmıştı, insanlar linç
ediliyordu, burada da aynı şekilde. Ayıptır yani, 550
seçilmiş insan burada, o metnin içeriğini belki
tartışmamız gerekirken, Metnin içeriği doğrudur. ya
da Yanlıştır. diye tartışmamız gerekirken
Onlar düşmandır, bunlar haindir, onlar şudur, iş
birlikçidir. falan
Dün
arkadaşımız bize burada bir sürü hakaretlerde bulundu.
Zamanım da doluyor, onu da söylemeden geçmek istemiyorum ama
Bu şeylerle ilgili
akademi ne duruma gelmiş? Ben yurt dışında okumuş biri
olarak hakikaten utanıyorum. Almanyaya, Avusturyaya, Fransaya,
Belçikaya gidince de bu ülkeyi, ülkemi -hani, millî diyorsunuz ya, millî- en
çok, otuz beş yıl ben oralarda müdafaa ettim, otuz beş yıl
ben müdafaa ettim ama şu an müdafaa edemiyorum. Abdullah Gül
Üniversitesinde, Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi
tarafından yayınlanan bildiride imzası bulunan Profesör Doktor
Bülent Tanjunun istifası istenmiştir. Kocaeli Üniversitesi Rektörü,
koskocaman Rektör diyor ki: Söz konusu devletin birliğiyse akademik
özgürlük olamaz. (AK PARTİ sıralarından Olamaz. sesleri)
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) - Teröre destek veriyorsa olamaz tabii.
ZİYA PİR (Devamla)
- Ya, Bölücülük. diyorsunuz
HÜSEYİN BÜRGE
(İstanbul) - Bölücülük söz konusuysa ne diyeceğiz?
ZİYA PİR (Devamla)
- Allah aşkına, arkadaşlar, bakın, bir şeyi
hatırlatmak istiyorum size. Bak, bizi bölücülükle itham ediyorsunuz. Biz
her zaman şunu ifade ettik ve yine de ifade ediyoruz: Biz hep birlikte
Türkiye Cumhuriyeti devleti sınırları içinde kendi öz
benliğimizle yaşamak istiyoruz, hep birlikte. Bunu her seferinde
ifade ediyoruz. Bölücü falan değiliz. Fakat 16 ada meselesini bilenler
bilir. Yunanistan tarafından 16 adamız yıllardır işgal
edilmiş, bu ortak vatanımızın toprakları işgal
edilmiş, egemenliğimizi sağlayamıyoruz.
Burada her birimiz bir
milletvekiliyiz. Her partiden birer tane adam alın, o adalara götürün
bakalım Sayın Bakanım, o adalara götürün; o adalar bizim mi
Yunanlıların mı, işgal mi, egemenlik hâlâ bizim mi,
değil mi bunu burada hep birlikte ispatlayalım. Ondan sonra bölücü
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ZİYA
PİR (Devamla) -
birlikte yaşamak isteyen insanlar, buraların
sınırlarını tanıyan insanlar, biz miyiz bölücü yoksa o
adaları Yunanlılara teslim edenler mi?
Sağ olun. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Pir.
Tasarının tümü
üzerinde başka söz talebi yoktur.
Şimdi
tasarının tümü üzerinde soru-cevap işlemini
başlatacağım.
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Mecliste 2003
yılında kesinleşti. Tabii, bu kanunun geçici maddelerinin bir
tanesinde diyor ki: Yönetmelik çıkarılması gerekiyor.
Yalnız, yönetmelikler çıkarılmadı bazı hususlarda,
gizli genelgelerle şu anda mülteciler idare ediliyor. Bu gizli genelgeler
hangi konudadır? Neden gizli genelge çıkarılma ihtiyacı
hissedildi? Bu konuda bilgilendirirseniz sevinirim ben.
BAŞKAN Evet,
başka soru yoktur.
Sayın Bakan, buyurun
efendim.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Tanal, tabii,
açıkçası, şu anda sorduğunuz soruyla alakalı olarak
tam net bilgilere vakıf olmadığımdan dolayı,
İçişleri Bakanımızla ben bu konuda görüşüp size
yazılı olarak bunları iletmemiz konusunda sizden zaman
istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
Başka soru yoktur.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Hayır, var efendim.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Peki, izin verirseniz ben soruları toplu sorayım, tek tek
girmeyeyim.
BAŞKAN Tabii.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Bakanım, İş Kanununun 30uncu maddesi
uyarınca özel sektörde 50 kişiden fazla çalışılan
yerlerde yüzde 3 engelli kotası var, kamu kurumlarında yüzde 4
engelli kotası var. Tüm Türkiyede engelli
vatandaşlarımızın çalışabilecekleri kota ne
kadardır? Şu anda bu kotalarda ne kadar engelli
çalışıyor? Ne kadar engelli kotası boştadır?
Neden doldurulmuyor?
Bir başka sorum:
Sayın Bakanım, benim elimdeki, şu anda, eve gelen elektrik
faturası. Bu elektrik faturasının normal koşullarda ayda
bir sefer gelmesi gerekirken 20 günde bir geliyor ve bu 20 günde bir
geldiği zaman da burada sayaç okuma bedeli ayrı alınıyor,
hizmet bedeli ayrı alınıyor, fatura kesme, açma bedeli ayrı
alınıyor. Normal, 30 günde bir gelse 12 ay yapar, bu 20 günde bir
geldiği için 16 aya tekabül ediyor. Yani, vatandaştan her fatura için
ayrı ayrı ücret alınıyor. Bu, hukuka aykırı
değil mi? Bu vatandaşın bu mağduriyetini nasıl
gidereceksiniz, bunun farkında değil mi Bakanlık? Bununla ilgili
düşüncelerinizi almak isterim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Ilıcalı.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum)
Sayın Bakanım, gerçi önceden de sormuştum ama 2026 Erzurumun
Sarıkamış Karsla Kış Olimpiyatlarını
alması için gençlik olimpiyatını beklemeden bir çalışma
başlatmayı düşünüyor musunuz?
BAŞKAN Sayın
Tanal, tekrar bir soru talebiniz var sanıyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Bakanım, İstanbul ili Sancaktepe ilçemizde bir spor
kulübümüz var. Ekonomik anlamda gerçekten yardıma ihtiyaçları var. Bu
tür mahallî spor takımlarınıza destek vermenizi istirham
ediyorum. Sancaktepeyle ilgili bir girişiminiz olacak mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bakan.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Tanalın
yöneltmiş olduğu iki soruyla alakalı olarak
bakanlarımıza konuyu iletip kendilerine yazılı cevap
vermeleri konusunda ricada bulunacağım. Ancak şunu
söyleyebilirim: Engelli vatandaşlarımıza hükûmetlerimiz
döneminde özellikle yoğun bir şekilde iş piyasasında ve
istihdama yönelik olarak yeni uygulamalar
başlatıldığını da biliyoruz, bu anlamda bu
sayının arttığını ama tam sizin
sorularınıza yönelik olan yazılı cevapları da sizlere
ileteceğim.
Diğer sayaç konusu
Enerji Bakanlığımızla alakalı olan konudur. Onu da
ileteceğim size.
Tabii, İstanbuldaki
Sancaktepe Spor Kulübüyle ilgili yardım, daha doğrusu maddi destek
anlamında yöneltmiş olduğunuz soruyla ilgili olarak da biz tabii
Bakanlık olarak tüm spor kulüplerimize, özellikle amatör spor kulüplerimize,
bu anlamda amatörlerle çalışan spor kulüplerimize ciddi anlamda
destekler veriyoruz. Bu bağlamda, İstanbul Sancaktepe Spor Kulübü
olarak ilettiğiniz talebi de almış bulunuyorum, onu da
inceleteceğim. Bunun haricinde size başka bu anlamda yardım
talebinde bulunan spor kulüpleri varsa, maddi destek anlamında veya
malzeme desteği, bu tip konularda, onları da iletirseniz onlarla
ilgili olarak da
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Şanlıurfaspor var bir de.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) Onu biliyorum Sayın Tanal, onu
biliyorum. Urfa milletvekillerimizle o konuda çoğu kereler görüştük,
onlara da yardımımız oldu. Zaten genel anlamdaki yardımlar
içerisinde onlara da yardımımız devam edecek.
2026 Gençlik
Olimpiyatlarıyla ilgili olarak, Kış Olimpiyatlarıyla
ilgili olarak Erzurumdaki çalışmayı daha önce de Sayın
Ilıcalı sizinle görüşmüştük. Genel bir strateji
çerçevesinde onunla ilgili olan çalışmalarımız da devam
etmektedir, onları sizinle paylaşacağız. Ama öncelikle
-dediğim gibi- önümüzdeki yıl yapacağımız EYOWF var,
onu aradan inşallah iyi bir şekilde, ülkemize yakışır
şekilde yaparak bitirelim, ondan sonra diğer programlara da
bakacağız inşallah.
Teşekkür ediyorum
efendim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
Sayın Tanal, başka
sorunuz var mı efendim?
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Yok efendim.
BAŞKAN Evet,
başka soru olmadığına göre, tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
DÜNYA TİCARET ÖRGÜTÜNÜ
KURAN MARAKEŞ ANLAŞMASINI TADİL EDEN PROTOKOL İLE
TİCARETİN KOLAYLAŞTIRILMASI ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1)
Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşmasının mal ticareti
anlaşmalarını içeren 1A nolu ekine ilave edilmek üzere, 27
Kasım 2014 tarihinde Dünya Ticaret Örgütü Genel Konseyinde kabul edilen,
Dünya Ticaret Örgütünü Kuran Marakeş Anlaşmasını Tadil
Eden Protokol ile söz konusu protokolün ekinde yer alan Ticaretin
Kolaylaştırılması Anlaşmasının
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde
üzerinde söz isteyen yok.
Soru yok.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2-
(1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde
üzerinde söz isteyen yok.
Soru yok.
2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde
üzerinde söz isteyen yok.
Soru yok.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 3üncü madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre
vereceğim.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN - Dünya Ticaret
Örgütünü Kuran Marakeş Anlaşmasını Tadil Eden Protokol ile
Ticaretin Kolaylaştırılması Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 215
Kabul : 210
Ret : 4
Çekimser : 1
(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Mustafa Açıkgöz Mücahit Durmuşoğlu
Nevşehir Osmaniye
BAŞKAN
Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır,
hayırlı olsun.
3üncü sırada yer alan
Suç Gelirlerinin Aklanması, Araştırılması, El
Konulması, Müsaderesi ve Terörizmin Finansmanına İlişkin
Avrupa Konseyi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/323) ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
3.- Suç Gelirlerinin Aklanması,
Araştırılması, El Konulması, Müsaderesi ve Terörizmin
Finansmanına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/323) (S. Sayısı: 51)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da Komisyonun
bulunmayacağı anlaşıldığından alınan
karar gereğince, Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşleri sırasıyla görüşmek için, 19 Ocak
2016 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum; iyi geceler diliyorum.
Kapanma
Saati: 00.49
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.
(x) 60 S. Sayılı Basmayazı 12/1/2016 tarihli 26ncı Birleşim Tutanağına eklidir.
(X) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.
(X) Bu bölümlerde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 18 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.