TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
30uncu
Birleşim
20
Ocak 2016 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İzmir
Milletvekili Ali Yiğitin, İzmir İl Özel İdaresinin
taşınır ve taşınmaz mallarının
devredilmesine ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
Iğdır Milletvekili Nurettin Arasın, Azerbaycan Cumhuriyetinde
20 Yanvar olarak adlandırılan 20 Ocak olaylarının
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, basın ve ifade
özgürlüğü ile Cumhurbaşkanına hakaret suçuna ilişkin gündem
dışı konuşması
B) Hükûmetin
Gündem Dışı Açıklamaları
1.- Başbakan
Yardımcısı Lütfi Elvanın, Güneydoğu Anadolu
Bölgesinde terör örgütüne yönelik yapılan mücadeleye ve Cizrede
yaşanan olaylara ilişkin gündem dışı
açıklaması ve MHP Grubu adına Manisa Milletvekili Erkan Akçay,
HDP Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel, CHP
Grubu adına İstanbul Milletvekili Engin Altay ve AK PARTİ Grubu
adına Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının aynı
konuda konuşmaları
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, 20 Ocak 1990da Sovyetler Birliği
tarafından Azerbaycan halkına karşı yapılan
katliamın 26ncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması
2.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, doğu ve güneydoğuda terör örgütünün
baskı, tehdit ve zulmüne rağmen eğitimlerine devam ederek TEOG
sınavında başarılı olan çocukları tebrik
ettiğine ilişkin açıklaması
3.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, terörle mücadele sürecinin hukuk çerçevesinde
olması gerektiğine, Cizrede Şırnak Milletvekili Faysal
Sarıyıldız ile bazı yerel yöneticilerin ateş
altında kaldığına ve Hükûmetin Cizrede yaşanan
olaylarla ilgili Parlamentoyu bilgilendirmesinden sonra çalışmalara
devam edilmesinin uygun olduğuna ilişkin açıklaması
4.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, Meclisin gündemine hâkim olduğuna ve
İç Tüzük gereği çalışmalara devam edilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
5.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Cizrede Şırnak
Milletvekili Faysal Sarıyıldız ile bazı yerel yöneticilerin
üzerine ateş açılmasına, İçişleri
Bakanlığının bu duruma derhâl müdahale etmesi ve
Parlamentoya bilgi vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması
6.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, bir milletvekilinin yaşamının tehdit
altında olduğu bir durumda Meclisin bundan daha acil bir gündemi
olamayacağına ve Hükûmetin bu konuda bilgi vermesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
7.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, Cumhuriyet Halk Partisi ile Halkların
Demokratik Partisinin Meclis çalışmalarına ara verilmesiyle
ilgili taleplerini doğru bulmadığına, Meclisin gündemine
devam etmesi gerektiğine ve Cizrede yaşanan olaylarla ilgili
Hükûmetin bilgi vereceğine ilişkin açıklaması
8.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, İstanbul Milletvekili Engin
Altayın Hükûmetin gündem dışı konuşmasıyla
ilgili CHP Grubunun görüşlerini açıkladığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
9.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının Hükûmetin gündem dışı
konuşmasıyla ilgili AK PARTİ Grubunun görüşlerini
açıkladığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
10.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Başbakan
Yardımcısı Lütfi Elvanın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması ile Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının Hükûmetin gündem dışı
konuşmasıyla ilgili AK PARTİ Grubunun görüşlerini
açıkladığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
11.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Başbakan Yardımcısı Lütfi
Elvanın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
ile Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının Hükûmetin gündem dışı
konuşmasıyla ilgili AK PARTİ Grubunun görüşlerini
açıkladığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
12.-
Başbakan Yardımcısı Lütfi Elvanın, Diyarbakır
Milletvekili Çağlar Demirel ile Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
13.-
Başbakan Yardımcısı Lütfi Elvanın, Şırnak
Milletvekili Faysal Sarıyıldız, belediye başkan vekili ve
birlikte oldukları kişilerin belediyeye intikal ettiğine,
yaralıların da hastaneye sevk edildiğine ilişkin açıklaması
14.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbabanın, Malatyanın sorunlarına ve
yapılan yatırımların yetersizliğine ilişkin
açıklaması
15.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, jandarma astsubaylara
uygulanan ek gösterge rakamının polisler için de uygulanmasını
ve aralarındaki eşitsizliğin giderilmesini talep ettiğine
ilişkin açıklaması
16.- Mardin
Milletvekili Ceyda Bölünmez Çankırının, Mardin Gençlik Spor
İl Müdürlüğünün, polise taş atan çocuklarla ilgili örnek bir
çalışmaya imza attığına ilişkin açıklaması
17.- Mersin
Milletvekili Serdal Kuyucuoğlunun, Millî Eğitim
Bakanlığının mağdur durumda olan dershane
öğretmenleriyle ilgili ne gibi çalışmalar
yaptığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
18.- Kocaeli
Milletvekili İlyas Şekerin, 20 Ocak 1990da Sovyetler Birliği
tarafından Azerbaycan halkına karşı yapılan
katliamın 26ncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması
19.- Antalya
Milletvekili Niyazi Nefi Karanın, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığının Antalyanın
bazı ilçelerinde doğal afet nedeniyle hasar gören seralar için ne
kadar destek vereceğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
20.-
Balıkesir Milletvekili İsmail Okun, Balıkesir-Havran yolunun
durumuna ilişkin açıklaması
21.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, Millî Eğitim
Bakanlığının, eğitim sisteminde yaşanan ciddi
sorunlara karşı duyarsız ve kayıtsız tutumunun daha ne
kadar devam edeceğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
22.- Manisa
Milletvekili Mazlum Nurlunun, çırak ve öğrencilerin staj
başlangıç tarihlerinin sigorta başlangıcı olarak kabul
edilmesi için vermiş olduğu kanun teklifine tüm milletvekillerinin
destek vermesini arzu ettiğine ilişkin açıklaması
23.- Mersin
Milletvekili Hüseyin Çamakın, Maraş katliamında öldürülenlerin
cenaze yerleri ve defin işlemleriyle ilgili bilgi almak istediklerine
ilişkin açıklaması
24.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, Balıkesirdeki süt
üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
25.- Bursa
Milletvekili Erkan Aydının, zorunlu trafik sigortasındaki
artışlar nedeniyle araç sahiplerinin mağdur olduğuna
ilişkin açıklaması
26.- Hatay
Milletvekili Hilmi Yarayıcının, ülkenin iç savaşa
sürüklenmesine seyirci kalınmaması ve bir an önce barış
dilinin tüm ülkeye egemen olmasının yollarının
bulunması gerektiğine ilişkin açıklaması
27.- Ordu Milletvekili
Seyit Torunun, fındık fiyatlarında yaşanan düşüş
nedeniyle fındık üreticilerinin mağdur olduğuna ve
iktidarın bu konuda ne düşündüğünü öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
28.-
Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün, Balıkesirin Bandırma
ilçesi ve çevresinde kanser hastalığının sürekli
artış göstermesine ilişkin açıklaması
29.-
İstanbul Milletvekili Ali Şekerin, Kürt sorununun çözümü için
Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir komisyon oluşturulması ve göç ve
sürgün politikalarıyla çözüm bulunamayacağını AKPnin
anlaması gerektiğine ilişkin açıklaması
30.-
Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukaranın, PKK terör örgütünün 2 kez
bombaladığı Şemdinli Atatürk Ortaokulunda okuyan ve TEOG
sınavında 1inci olan Sidem Gülü kutladığına
ilişkin açıklaması
31.- Ankara
Milletvekili Şenal Sarıhanın, rektörlerin kararnamelerle
atanması önerisinin üniversitelerin bilimsel, çoğulcu, özerk,
bağımsız özelliklerini ortadan kaldırmaya yönelik bir
anlayışın ürünü olduğuna ilişkin açıklaması
32.- Bursa
Milletvekili Orhan Sarıbalın, Bursa Büyükşehir Belediyesinin,
meslek odalarının başkanlarını zulüm ve sürgün
politikasıyla yerlerinden etmesini kınadığına
ilişkin açıklaması
33.-
İstanbul Milletvekili Serap Yaşarın, Genel Kurulda
Cumhurbaşkanını hedef alan hakaretamiz sözlerin sarf
edildiğine ve bu konuda duyarlı olduklarına ilişkin
açıklaması
34.- Uşak
Milletvekili Özkan Yalımın, kamyonetçilerden şehir içi
nakliyesi için K3 belgesi istenmesinin mağduriyetlere sebep olduğuna
ve bu düzenlemeden vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
35.- Muğla
Milletvekili Nurettin Demirin, Marmaris Kalesinin duvarlarının
klima takmak için delinmesi konusunda Kültür ve Turizm
Bakanlığının ve Milasın Karacahisar Mahallesinde
özel bir firmaya ait arazideki yaklaşık 80 bin ağacın
kesilmesi konusunda Orman ve Su İşleri
Bakanlığının bilgi sahibi olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
36.- Manisa
Milletvekili Tur Yıldız Biçerin, bazı antigribal ilaçların
uzun süredir piyasada bulunmadığına ilişkin
açıklaması
37.- Giresun Milletvekili
Bülent Yener Bektaşoğlunun, Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından Eğribel Tüneliyle ilgili bilgi almak
istediğine ilişkin açıklaması
38.- Antalya
Milletvekili Çetin Osman Budakın, Antalyada yaşanan afet
sonrası seraların zarar gördüğüne ve acilen yaraların
sarılması gerektiğine ilişkin açıklaması
39.-
İstanbul Milletvekili Gülay Yedekcinin, Türkiyede sürdürülebilir enerji
kaynaklarının neden kullanılmadığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
40.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğdenin Altunhisar ilçesinde bir
meslek yüksekokulunun açılmasının ilçenin gelişimine önemli
katkı sağlayacağına ilişkin açıklaması
41.- Konya
Milletvekili Hüsnüye Erdoğanın, vatanın her karış
toprağında ibadet aşkıyla ve şerefle hizmet eden
sağlık çalışanlarını ve güvenlik güçlerini tebrik
ettiğine ilişkin açıklaması
42.-
Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyamanın, Oltu Özel Tip
Cezaevindeki tutsaklara Ceza İnfaz Kanunu ve yönetmeliklerle tanınan
hakların gasbedildiğine ilişkin açıklaması
43.- Bolu
Milletvekili Tanju Özcanın, Boluda Orman Genel Müdürlüğüne ait bir
araziyle ilgili yapılan ihaleye ilişkin açıklaması
44.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Meclis
Başkanlığının, kendilerinin 17-25 Aralık
sürecindeki yolsuzluklarla ilgili önergelerini geri çevirirken Halkların
Demokratik Partisinin meşru düzenle ilgili önerisini kabul etmesini
çelişkili gördüğüne ilişkin açıklaması
45.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Cizrede yaşanan
olaylara, Bakanlık yetkililerinin talimatlarına rağmen orada
milletvekilini, belediye başkanını ve sivil insanları
katliamdan geçirmek isteyen zihniyeti kınadığına ve
Meclisin bu duruma bir an önce müdahil olması gerektiğine
ilişkin açıklaması
46.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin yaptığı açıklaması ile
Ağrı Milletvekili Dirayet Taşdemirin HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
47.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
48.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
49.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, çözüm sürecinde nelerin müzakere
edildiğinin açıklanması gerektiğine ve millet
birliğini bozmaya yönelik yapılanmalarla siyasi çözüm
arayışlarının aslında terör örgütünün istek ve
arzularını meşrulaştırmak olduğuna ilişkin
açıklaması
50.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, çözüm sürecinin, demokrasi
zemininde ülkenin toplumsal birliğini sağlama çabası
olduğuna ilişkin açıklaması
51.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, İzmir Milletvekili
Oktay Vuralın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
52.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Şanlıurfa
Milletvekili Osman Baydemirin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
53.- Gaziantep
Milletvekili Mahmut Toğrulun, AKPnin bu kirli savaşa derhâl son
vermesi ve müzakere masasına oturması gerektiğine ilişkin
açıklaması
54.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, ölümlerin
olması istenmiyorsa çözümün yeni baştan bu Parlamentoda
başlatılması gerektiğine ilişkin açıklaması
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, İstanbul Milletvekili Engin
Altayın Hükûmetin gündem dışı konuşmasıyla
ilgili CHP Grubunun görüşlerini açıkladığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
4.- Başbakan
Yardımcısı Lütfi Elvanın, Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın Hükûmetin gündem dışı konuşmasıyla
ilgili MHP Grubunun görüşlerini açıkladığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
5.-
Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyamanın, Başbakan
Yardımcısı Lütfi Elvanın yaptığı
açıklaması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
6.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Ankara Milletvekili Levent
Gökün HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına ve Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
7.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına ve Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
8.-
Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemirin, Aksaray Milletvekili Cengiz
Aydoğdunun HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
9.-
Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemirin, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının yaptığı açıklaması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
10.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Şanlıurfa
Milletvekili Osman Baydemirin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
11.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Süleyman Soylunun 68 sıra sayılı Kanun
Tasarısının birinci bölümü üzerindeki soru-cevap işleminde
yaptığı konuşması sırasında CHP Grup
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
12.- Tokat
Milletvekili Coşkun Çakırın, Van Milletvekili Bedia Özgökçe
Ertanın 68 sıra sayılı Kanun Tasarısının
5inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
13.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Tokat Milletvekili
Coşkun Çakırın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
VII.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldanın, bütün grup
başkan vekillerine ve milletvekillerine eşit ve adil bir şekilde
söz hakkı vermeye gayret ettiğine ve ara verme sebebinin
olağanüstü bir durumdan kaynaklandığına ilişkin
konuşması
VIII.- GEÇEN
TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR
1.- İzmir
Milletvekili Necip Kalkanın, 19/1/2016 tarihli 29uncu Birleşimdeki
bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması
IX.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 22 milletvekilinin, taksicilerin
ve minibüsçülerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/66)
2.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 22 milletvekilinin,
çocukların cinsel istismar ve saldırılardan korunması
konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/67)
3.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 22 milletvekilinin, çocuğa
karşı şiddetin tüm boyutlarıyla
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/68)
X.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun,
AKP hükûmetinin politikalarıyla birlikte çeşitli valilikler
tarafından hukuka aykırı bir biçimde ilan edilen sokağa
çıkma yasakları boyunca yapılan operasyonlarda öldürülen
sivillerin tüm boyutlarıyla araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/48) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 20 Ocak 2016 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
XI.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Gelir Vergisi
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili
Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/517, 2/434) (S. Sayısı: 68)
2.- Suç
Gelirlerinin Aklanması, Araştırılması, El
Konulması, Müsaderesi ve Terörizmin Finansmanına İlişkin
Avrupa Konseyi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/323) (S. Sayısı: 51)
20 Ocak 2016 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
------0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
30uncu Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine
basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde
elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan
teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen
üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel aracılığıyla
üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.05
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.12
BAŞKAN:
Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
------0------
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 30uncu
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Açılışta yapılan
yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, İzmirde
İl Özel İdaresinin devredilen taşınır ve
taşınmazları hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili
Sayın Ali Yiğite aittir.
Buyurun Sayın Yiğit. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- İzmir Milletvekili Ali Yiğitin, İzmir İl
Özel İdaresinin taşınır ve taşınmaz
mallarının devredilmesine ilişkin gündem dışı
konuşması
ALİ YİĞİT (İzmir) Sayın
Başkan, değerli Meclis üyesi arkadaşlarım; İzmirde
Özel İdare mallarının devredilmesiyle ilgili gündem
dışı söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım.
Değerli milletvekilleri, farkında
mısınız bilmiyorum ama bugün İzmir ayakta. Urla Ovacıkta
binlerce zeytin ve çam ağacı RES için katledilmektedir. Dün
Karadenizde HES için, bugün İzmirde RES için yapılmaktadır bu
katliam. Doğanın intikamını devamlı
aldığını biliyoruz. Hepinizin bildiği gibi
Daha dün
Artvin ve Hopada yaşananları hepiniz gördünüz. Meclisin bu konuya
mutlaka el atması gerekir. En azından yargı kararı
çıkana kadar katliamın durdurulmasını İzmirliler
adına sizlerden talep ediyorum.
Değerli milletvekilleri, on üç yıldır
tek başına iktidar olan AKP, partizanca uygulamalarına
adaletsizce devam etmektedir. Bunun en iyi örneğini de İzmirde
verdi. Bu yaklaşımın ve bu anlayışın en
çarpıcı örneklerinden biri, İl Özel İdaresinin
mallarının dağıtımında oldu. Şimdi bu çifte
standardı, AKPnin partizanca yaklaşımını çeşitli
örneklerle sizlere sunmaya çalışacağım.
6360 sayılı Yasayla kapatılan özel
idarelerin sahip olduğu malların paylaşımında AKPli
belediyelere farklı, CHPli belediyelere farklı
davranılmıştır. Örneğin, Bursa, Denizli, Trabzon,
Samsun, Balıkesir gibi illerde özel idarenin malları ve
varlıkları o kentteki belediyelere devredildiği hâlde,
İzmirde bunun tam tersi olmuştur. 4,5 milyar lira değerindeki
serveti, İzmir Valiliği bünyesinde kurulan bir paylaşım
komisyonu tarafından, İzmir Büyükşehir Belediyesi
dışarıda tutularak Maliye hazinesine devredilmiştir.
Aralarında Balçova Termal Tesisleri, Kaya Termal Otel, Şaşal
Kaynak Suyu Tesisleri, Selçuk Havaalanı, Pınarbaşı
yarış pisti, Çeşme Barajı, eski Sümerbank Basma
Fabrikası, Tavşan Adası olan değerli arazilerin ve gayrimenkullerin
tamamı hazineye veya bakanlıklara bağlı kurumlara
devredilmiştir. 30 Mart seçimlerinden sonra kapatılan yüz kırk
bir yıllık Alaçatı Belediyesinin malları ve
dükkânları, meydanı, tamamı Diyanete devredilmiştir.
Yıllarca köy muhtarlarının kullandığı, köy
odası diye kullandığı odalar muhtarlardan alınarak
Diyanete devredilmiştir ve Diyanetin hiçbir işine de
yaramamaktadır değerli arkadaşlar. Camisi var, lojmanı var,
niye Diyanete devredilir, niye köylüler bundan mahrum edilir, anlamakta güçlük
çekiyorum.
Yine, Özel İdarenin bünyesinde bulunan ne kadar
araç gereç varsa Karayollarına devredildi ve kalan personeliyse belediyeye
devredildi.
Bu hukuksuzluklara karşı İzmir
Belediyesi 197 tane dava açtı. Bu 197nin 153ü iptal edildi, süreç devam
etmektedir.
İzmirde yaşananların tam tersi
Balıkesirde yaşanılmıştır değerli
arkadaşlar. Oradaki valilik, bünyesinde bulunan malların
tamamını yerel yönetimlere devretmiş, Trabzonda aynı
şey yapılmış, Denizlide benzer bir uygulama
yapılmıştır. İzmirin bütün suçu oy vermemesi midir?
İzmirin bütün suçu laik demokratik cumhuriyete sahip çıkması
mıdır? Nedir İzmirden alıp veremediğiniz? Aynı
yasa, aynı kanun AKPli belediyelere farklı, CHPlilere farklı
uygulanıyor. Bursa, Trabzon, Denizli Valileri nasıl yapıyor da
İzmir Valiliği yapamıyor? Niye oradaki uygulama farklı,
İzmirdeki uygulama farklı oluyor? Kazanılmış davalara
rağmen, mallar teslim edilmiyor.
On üç yıldır İzmirin ve
İzmirlinin dik duruşunu kırmak için her türlü yola
başvuranlar bilmelidirler ki bu kafa yapısını, bu
anlayışı değiştirmedikleri sürece İzmiri
yanlarında göremeyeceklerdir.
Bu düşüncelerle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yiğit.
Gündem dışı ikinci söz, Azerbaycan
Cumhuriyetinde 20 Yanvar olarak adlandırılan 20 Ocak
olaylarının yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Iğdır
Milletvekili Sayın Nurettin Arasa aittir.
Buyurun Sayın Aras.
Beş dakika süreniz var.
2.- Iğdır Milletvekili Nurettin Arasın, Azerbaycan
Cumhuriyetinde 20 Yanvar olarak adlandırılan 20 Ocak
olaylarının yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
NURETTİN ARAS (Iğdır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün 20 Ocak 2016, tam yirmi altı yıl
olmuş, Azerbaycanlı kardeşlerimizin 20 Yanvar, Kanlı
Yanvar dedikleri hüzün ve gurur günü, istiklalin kanlı ve şanlı
sayfası, Azerbaycan'ın hürriyet ve bağımsızlık
tarihinin önemli bir merhalesi olarak da adlandırdıkları,
aynı zamanda bir facianın günü, hem hüzün hem de kahramanlık
günü. Ben, bu günü anmak, öz kardeşimiz olan Azerbaycan Türklerinin
acılarına ortak olmak ve bundan yirmi altı yıl önce
yaşanan olayları kısaca hatırlatmak için söz
almış bulunuyorum.
20 Ocağa giden yol, suni olarak
oluşturulan Dağlık Karabağ problemiyle
başlamıştır. Aslında, 28 Mayıs 1918 tarihinde
kurulan Azerbaycan Cumhuriyeti, Bakü, Gence, Karabağ ve Nahçıvan
adlı dört büyük idari bölgeyi bir bütün olarak bünyesinde
barındırmaktaydı. 114 bin kilometrekare de bir toprağı
vardı. Cumhuriyetin sınırları içinde Karabağ da,
Nahçıvan da bir bütün olarak Azerbaycan'ın vilayetleriydi.
Şarkın bu ilk Türk ve Müslüman cumhuriyeti olan Azerbaycan Halk
Cumhuriyeti, iki yılını doldurmadan, 27 Nisan 1920 tarihinde Kızıl
Ordu tarafından işgal edilerek Moskovaya bağlı kukla bir
Sovyet cumhuriyetine dönüştürüldü. 1921 Temmuzunda Azerbaycan'ın
Zengezur bölgesi ile Göyçe Mahalli Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetine
bağlandı. 7 Temmuz 1923 tarihinde Azerbaycan'ın Karabağ vilayetinin
içinde, günümüze kadar süren ihtilafların, çatışmaların ana
sebebini teşkil eden Dağlık Karabağ Muhtar Vilayeti ve 9
Şubat 1924 tarihinde de Nahçıvan Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti
kuruldu.
Yetmiş sene süren Sovyetler döneminde
cumhuriyet topraklarının 28 bin kilometrekaresi ellerinden
alınan Azerbaycan Türkleri öz vatanlarında azınlık durumuna
düşürülmekle karşı karşıya bırakıldı.
Bu süre içinde Ermenistanın yönetici ve aydınları, Moskovada
etkin görevlerde bulunan diaspora Ermenileri, suni olarak kurulan
Dağlık Karabağı Azerbaycan'dan koparmak için
çabalayıp durdular.
1980li yılların başına
gelindiğinde Sovyet rejimi yaşama gücünü kaybetmişti.
Gorbaçovun hâkimiyeti sırasında uygulamaya
başladığı yeniden kurma ve açıklık siyaseti
aslında Sovyet rejiminin ömrünü uzatmak ve rejime yeni bir nefes vermek
için insani bir maskeydi; her yola başvurarak Sovyet hâkimiyetini esaret
altındaki cumhuriyetlerde devam ettirmek, sınırları yeniden
çizmek amacına yönelikti. Moskovanın bu siyasetinden en çok himaye
gören Ermeniler 1987 yılında Karabağın Ermenistana
verilmesi için mitingler düzenledi. Hem Ermenistan sınırları
içinde hem de Dağlık Karabağda dede, baba topraklarında
yaşayan Azerbaycan Türklerini kovup çıkarmaya başladılar,
katliamlara başvurdular.
Moskovanın bunları yapan Ermenileri
cezalandırmaması, Azerbaycanın toprak bütünlüğünü bozucu
kararlar alması, Azerbaycana düşmanca davranması 1988
yılından itibaren Azerbaycan halkının bir araya gelmesini,
toplantılar ve protestolar yapmasını sağladı. İlk
önce Dağlık Karabağ için protesto yapan Azerbaycan halkı,
sonra Azadlık Meydanında toplanarak Azerbaycanın
bağımsızlığını talep etti. Moskova ise bir
adım daha ileri giderek, Azerbaycana gözdağı vermek için zırhlı
araçlar, tanklar ve özel kuvvetlerden oluşan 66 bin kişilik bir askerî
güçle Baküyü muhasara altına aldı ve Baküde sokağa çıkma
yasağı ilan etti. Baltık cumhuriyetlerinde, Gürcistanda ve
Ermenistanda protesto eden, bağımsızlık talep eden
kalabalıklara yumuşak davranan Gorbaçov Azerbaycanın demokrasi
talebini ve demokrasi isteğini kanla boğma arzusundaydı ve öyle
de yaptı, Alfa ve DTK-a imha birlikleriyle o vahşi katliamı
gerçekleştirdi.
İlham Aliyev özellikle Ermenilerin işgali
altında bulunan Azerbaycan topraklarının sulh yoluyla
Azerbaycana iade edilmesi için büyük bir gayret sarf etmektedir. Bu çabalar da
Türkiye Hükûmeti ve Türk kamuoyu tarafından şartsız
desteklenmektedir. Bütün alanlarda devam ettirilen Türkiye-Azerbaycan
ilişkileri, Türkiye-Azerbaycan kardeşliği bugün altın çağını
yaşamaktadır. Gazi Mustafa Kemal Atatürkün Azerbaycanın
sevinci sevincimizdir, Azerbaycanın kederi kederimizdir., Haydar
Aliyevin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NURETTİN ARAS (Devamla) -
bir millet, iki
devlet sözleriyle aslını bulan bu Azerbaycan-Türkiye dostluğuna
yaşasın diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Aras.
Gündem dışı üçüncü söz, basın
ifade özgürlüğü ve Cumhurbaşkanına hakaret suçu hakkında
söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Filiz Kerestecioğluna
aittir.
Sayın Kerestecioğlu, süreniz beş
dakika.
Buyurun.
3.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
basın ve ifade özgürlüğü ile Cumhurbaşkanına hakaret suçuna
ilişkin gündem dışı konuşması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, gördüğünüz gibi
sıralarımızda şu anda hiçbir arkadaşımız
bulunmuyor, çünkü Faysal Sarıyıldız Vekilimiz, bulunduğu
evde, Cizrede ateş altında. Yani öncelikle, Meclis olarak, gerçekten
hepimiz milletvekiliysek -bu sizin de başınıza başka bir
dönemde gelebilir, sizin de gelebilir, sizin de gelebilir- bir şey
yapmamız lazım.
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Bize gelmez.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Size de gelebilir, gelmiştir zamanında ya da gelmiyorsa,
tamam, vicdanınızı bırakın, size hitap etmiyorum o
zaman, ama anlayan insanlara hitap ediyorum.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teröristlerle
aynı evde mi bulunuyordu?
BAŞKAN Lütfen dinleyelim sayın
milletvekilleri.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Ben, şu anda bir milletvekilinin ateş altında
olduğundan bahsediyorum, elinde silah olduğundan bahsetmiyorum. Buna
karşı sessizseniz sessiz kalmaya devam edin. Meclisi buna
ilişkin görev yapmaya çağırıyorum.
Konuşma konum bu değildi, ama şu anda
gerçekten tehlike altında olduğunu, Cizrede aynı şekilde
10 kişinin yaralı olduğunu, yaralılardan 7 kişinin
cenaze aracında üst üste konularak götürüldüğünü, 3 kişinin ise
hâlen yaralı olduğunun bilgisini veriyorum; isteyen istediğini
yapar, isteyen istediğini yapmaz, gerisi size kalmış olan bir
şey.
Evet
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) PKKya silah
taşıyan arkadaş değil mi o?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) PKK yönetmiyor bu ülkeyi Beyefendi, devlet yönetiyor.
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Öyle mi?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) İktidar var, o nedenle muhatap olan sizsiniz. Onlar yönetiyor
olsaydı onlara söylerdik Ateş altında vekilimiz diye ama siz
yönettiğiniz için size söylüyoruz.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teröristlerle
aynı mekânı mı paylaşıyordu?
OKTAY VURAL (İzmir) Keşke müzakere
etmeseydi de bu noktalara gelmeseydik. Zararın neresinden dönülürse dönsün
kârdır, ibret almışlarsa.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Uzun zamandır, ancak özellikle de Tayyip Erdoğanın
Cumhurbaşkanı olmasından bu yana Türkiye'de adalet sisteminin
mesaisi, Cumhurbaşkanına hakaret edilip edilmediğini saptamakla
geçiyor. Adalet Bakanlığının geçtiğimiz nisan
ayında yaptığı açıklamaya göre, eski
Cumhurbaşkanı Abdullah Gülün yedi yıllık görev süresince
1.359 dava izni talebi gelmiş, 545i kabul edilmiş ancak hiç
tutuklama yaşanmamış. Buna karşılık
Erdoğanın Cumhurbaşkanlığı döneminde bir buçuk
yılda 1.500 kişi davalık şu anda ve 400 talep bekliyor,
tutuklanan insanlar da var.
Peki, sürekli hakarete uğradığı
iddia edilen kişinin kendisi nasıl davranmaktadır? Alçaklar,
zalimler, Kadın mı kız mı bilemediğim, Mert
değil namertsin., Artistlik yapma., Ananı da al git.,
Haşhaşiler, nebbaşlar, mezarlık soyguncusu,
sapıklar, Niye kaçıyorsun ulan İsrail dölü?, Haddini bil
edepsiz kadın., Aydın müsveddeleri, karanlıksınız.
Evet, ağza almaya gerçekten aslında gücümün yetmediği bu sözleri
söyleyen kişiye karşı birdenbire ülkenin birçok farklı
yerinde tüm savcı ve hâkimlerin harekete geçmiş olmasının
ceza hukukundaki dayanağı Ceza Kanununun 299uncu maddesi. Oysa
Cumhurbaşkanına hakaret suçunu düzenleyen bu madde aslında yok
hükmünde çünkü Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10uncu
maddesine göre ifade özgürlüğü esas ve Anayasa 90a göre, biz eğer
bütün bunları kabul etmişsek kendi yasal düzenlememizle iç hukuktaki
düzenleme aslında mülgadır, 299uncu madde de uygulanmaması
gereken bir maddedir.
Buradan anlamamız gereken, ifade
özgürlüğünün yalnızca siyasi partinin ya da kişinin
icraatını olumlayan, alkışlayan yayınlar için
olmadığıdır. Geçtiğimiz günlerde bir suikast sonucu
yitirdiğimiz Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi bunun en
güncel örneğidir. Devletin, hatta geniş kesimlerin hoşuna
gitmeyen bir beyanı dolayısıyla hukuksuzca yargılandı
ve sonunda, failini belki asla bulamayacağımız şekilde
katledildi. Aynı şekilde Hrant Dinke de böyle olmuştu.
AİHMin verdiği üç karar var.
Colombani/Fransa davasında, Fas Kralına, misafir krala hakaret
edildiği iddiasıyla başvurucu başvuruyor ancak AİHM,
Fransa Hükûmetine yabancı devlet başkanlarının bu konuda
ayrıcalığı olmadığını belirtiyor.
Aynı şekilde, Süleyman Demirelin
Cumhurbaşkanlığı döneminde bir karar var. Burada da Bir kişi
hakaret davasında salt devlet başkanı olduğu için
diğer vatandaşlardan daha fazla koruma göremez. deniyor.
Son olarak, Mondragon-İspanya kararında
ise davada İspanya Kralının diğer insanlardan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Sayın Başkan, özellikle bir vekilin durumunu belirtmek
zorunda kaldığım için, eğer uygun görürseniz
BAŞKAN Toparlamanız için bir dakika ek
süre veriyorum Sayın Kerestecioğlu.
Buyurunuz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Teşekkür ederim.
Sonuçta, üç örnekte de devlet
başkanını o ülkede yaşayan diğer insanlardan daha
fazla koruyan tüm ceza hükümleri AİHS 10uncu maddesine aykırı
görülüyor. Bugün ise bizde, Ceza Kanununun 299uncu maddesi siyasi bir
susturucu olarak kullanılıyor âdeta. Muhalif olmanız yeterli,
hatta billboarda yapıştırılmış
Cumhurbaşkanı afişini söken 12-13 yaşında bir çocuk
olmanız da yeterli ya da sosyal medyada onu Golluma benzetmeniz de
yeterli.
Ben son ve olumlu bir kararı örnek vererek
bitireceğim sözlerimi. Diktatörler sokakta devrilirler. diyen gençlere,
hangi mahkeme olduğunu söylemeyeceğim başına bir şey
gelmesin mahkeme başkanının diye, Diktatörün siyasi bir
eleştiri olduğu ve gençlerin siyasi bir kişilik olan
Cumhurbaşkanına sevgisizliğini ifade ettiği söylenerek
beraat kararı veriliyor.
Evet, sevilmediğinizde bu size ifade edilir.
Burada siyasetçi olarak tercih sizindir. Ya gerçekten kendinize çeki düzen
verirsiniz ya da despotlaşır ve nefret edilmeye devam edersiniz.
Saygılarımla.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kerestecioğlu.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce,
sisteme giren sayın milletvekillerine sırasıyla söz
vereceğim.
Yalnız, sayın milletvekillerine söz
vermeden önce, önceliği sayın grup başkan vekillerine
vereceğim.
Sisteme giren Sayın Akçay, buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 20 Ocak 1990da
Sovyetler Birliği tarafından Azerbaycan halkına karşı
yapılan katliamın 26ncı yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bugün tarihe Kara Ocak, Kara Cumartesi, 20 Ocak
katliamı, 20 Yanvar katliamı gibi tanımlarla geçen,
Azerbaycanın başkenti Baküdeki Sovyet katliamının
26ncı yıl dönümüdür. Bu katliamı Sovyet ordusu yapmış
olsa da altında yatan neden, Ermenistanın toprak taleplerine
karşı Azerbaycanın karşı duruşu öncelikli
sebeplerdendir. O gün Baküde 137 kişi katledilmiş, 600den fazla
insan yaralanmıştır. 20 Ocak haksızlığa,
baskıya, işkenceye, katliama ve etnik arındırmaya
karşı Azerbaycan halk hareketinin kanlı bir şekilde
bastırılma girişimidir. 20 Ocak, Azerbaycan Türklerinin Lideri
Ebulfez Elçibey önderliğinde esaretten kurtulma sürecinin
başlangıcı olmuştur.
Azerbaycanın 1920lerdeki kısa süreli
bağımsızlık dönemine damgasını vurmuş Mehmet
Emin Resulzadenin söylediği gibi Yükselen bayrak bir daha inmez.
Dökülen kan yerde kalmadı; Türk yurdu Azerbaycan Sovyet Sosyalist
Cumhuriyetler Birliği dağılmadan önce bağımsızlığına
kavuştu.
Baküde katledilenler, tıpkı
Karabağda, Balkanlarda, Kerkükte, Doğu Türkistanda olduğu
gibi, Türkler olmuştur. Hürriyet uğruna, bir ve bütün olmak
uğruna can veren Türkleri son nefesimize kadar unutmayacağız,
unutturmayacağız.
Azerbaycanda Şehitleri Anma Günü olarak
anılan bugün de biz de Milliyetçi Hareket Partisi olarak Azerbaycan
devletinin bağımsızlığı, birlik ve bütünlüğü
mücadelesinde can verenleri Bahtiyar Vahapzadenin bir dörtlüğüyle,
rahmetle anıyorum: O şenbe gecesi, o getl günü/ Mümküne dönderdik
çok namümkünü/ Halkın kalbindeki korku mülkünü/ O gece
dağıtıp söktü şehitler."
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Akçay.
Sayın Vural, buyurun.
2.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, doğu ve
güneydoğuda terör örgütünün baskı, tehdit ve zulmüne rağmen
eğitimlerine devam ederek TEOG sınavında başarılı
olan çocukları tebrik ettiğine ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) - Teşekkür ederim.
Efendim, tabii, doğu ve güneydoğudan,
maalesef, çok kötü haberler geliyor. Terör örgütünün baskı, tehdit ve
zulmü karşısında yöredeki vatandaşlarımız hayata,
yaşama bağlılıklarını her defasında ortaya
koyuyorlar. Bu vesileyle, Şırnakın Şemdinli ilçesinde,
inşaat işçisi bir babanın kızı olan, terör örgütü
okulunu 2 defa yakmasına rağmen okuma azmini yitirmeyen
Şemdinlili Sidem Gül, TEOG ilk dönem sınavında soruların
tamamını yaparak büyük bir başarıya imza
atmıştır. Yine, Diyarbakır Surdaki okulları terör
nedeniyle kapanmasına rağmen, PKK terör örgütünün silahlı ve
bombalı eylemlerine rağmen misafir öğrenci olarak Şehit
Yüzbaşı Bahtiyar Er İmam Hatip Ortaokulunda öğrenimine
devam ederek 120 soruda 105 net yapan Dicleyi, 120 sorudan 110 net
çıkaran Şakiri gönülden tebrik ediyorum. Teröre inat, bu çocuklar
inşallah, Aziz Sancar yolunda ilerleyeceklerdir.
Aziz milletimizin kardeşliğini, milletine
ve devletine bağlılığını hiçbir oyun, hiçbir
tuzak bozamayacaktır. Tarihte bir olduk, gelecekte de bir
olacağız. O bakımdan, bu kardelenlerin, umutlarını
daima bu milletin kardeşliğinde ve geleceğinde bulan bu
kardeşlerimizin şahsında bütün yöre halkını
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Vural.
Sayın Altay, buyurun.
3.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, terörle
mücadele sürecinin hukuk çerçevesinde olması gerektiğine, Cizrede
Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız ile bazı
yerel yöneticilerin ateş altında kaldığına ve
Hükûmetin Cizrede yaşanan olaylarla ilgili Parlamentoyu bilgilendirmesinden
sonra çalışmalara devam edilmesinin uygun olduğuna ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum,
tabii, sizi de.
Sayın Başkan, Güneydoğu Anadolu
Bölgesinde yaşanan olaylar uzunca bir süredir, kısmen, medyanın
verebildiği kadarıyla, toplumun bilgi sahibi olduğu ve herkesi
tedirgin eden olaylardır. Bu topraklarda Kürtüyle, Türküyle,
Gürcüsüyle, Arapıyla, Lazıyla bin yıldır kardeşçe
yaşamış insanların, vatandaşlarımızın,
yurttaşlarımızın geldiğimiz noktada
Şüphesiz,
AKP hükûmetlerinin bölgeye yönelik politikalarının, aslında
politikasızlığının bir sonucu olarak bölgede âdeta
hendek savaşları devam etmektedir. Burada, elbette, biz Cumhuriyet
Halk Partisi olarak devletin terör örgütüyle etkin mücadelesinden yanayız
şüphesiz ama her hâl ve şartta, Türkiye'nin bir hukuk devleti
olduğunun unutulmaması ve burada yapılan terörle mücadele
sürecinin hukuk çerçevesinde, temel hak ve özgürlükleri dikkate alan, ona
ihtimam gösteren bir çerçevede yapılması elzemdir. Devlet, bölgede
terör örgütleri var diye bölgedeki halkın tamamına terörist muamelesi
yapamaz, bölgedeki halkın tamamını potansiyel terörist olarak
addedemez ve algılayamaz. Devletin elbette, bu terörle mücadele
noktasında, hukuk çerçevesinde iş ve işlem yaparken bölge
halkına yönelik şefkatli yüzünü göstermesi bir zarurettir.
Dün sabah, Diyarbakırdan bir
vatandaşımız -ismini vermeyelim, adamcağızın
başına da bir şey gelmesin- Surdan çıkmak zorunda
kaldığını, Sur dışında bir bölgede ama
Diyarbakırda, Diyarbakır Valilik binasının olduğu bir
alanda aç kaldığını, ekmek bulamadığını
söyledi. Hükûmet, şimdi vali tabelalarını taşıyarak
saklambaç oynar gibi garip bir tutum içinde bölgedeki sorunu çözmeye
çalışıyor. Yani daha önce Sandık
taşıyalım. dediler, olmadı; şimdi vali
tabelası taşıyarak bu sorun çözülecekse eyvallah ama bence ve
bizce bu sorunu büyütmekten başka bir şeye yaramaz. Süleyman Şah
Türbesine benzemez vali tabelası. Bunun altını çizmek
istiyorum.
Öte yandan, bugün itibarıyla Cizrede,
Sayın Milletvekili Faysal Sarıyıldızın da içinde
bulunduğu, kimi yerel yöneticilerin de bulunduğu bir grubun ateş
altında kaldığına dair bir bilgi bizde var. Bu vahim bir
durumdur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bitti mi
Başkanım? Süre rica etsem.
BAŞKAN Ek süre veriyorum Sayın Altay,
tamamlayınız.
Buyurunuz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın Faysal
Sarıyıldızla Kürt sorununun çözümünde aynı düşünmüyor
olabilirim, olabiliriz ancak Sayın Faysal Sarıyıldız bu
Parlamentonun bir üyesidir. Bu Parlamentonun her üyesi birdir, eşittir,
aynı kıymettedir; öyle olması, öyle algılanması
gerekir. Ben, Hükûmetin Cizrede olanlarla ilgili bilgi vermeden Parlamento
çalışmalarının durdurulması gerektiğini
düşünüyorum. Böyle bir şey olabilir mi? (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar) Ülkenin bir yerinde milletvekiline
ateş açıldığı söyleniyor, bu Parlamento burada iş
ve işlem yapacak. Böyle şey olmaz, böyle demokrasi de olmaz! (CHP ve
HDP sıralarından alkışlar)
Hükûmetin şunu bilmesi lazım: Demokrasi,
her şeyden önce tepki ve protesto rejimidir, temel hak ve özgürlükler her
şeyin üstündedir. Rica ediyorum -oturuma bir saat ara verme
hakkınız var- oturuma bir saat ara veriniz. Hükûmet gelsin,
Parlamentoyu bilgilendirsin, gerekirse kapalı oturum yapılsın. Böyle
şey olmaz Sayın Başkan! (CHP ve HDP sıralarından
alkışlar)
Bugün Faysal Sarıyıldızın
başına gelen, eminim, yarın İstanbulda Mahmut
Tanalın başına gelecek. Bunun garantisini verebilecek bir
Hükûmet var mı orta yerde?
Lütfen, sizden rica ediyorum, bir saat ara vermenizi
talep ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Altay.
Sisteme giren diğer grup başkan
vekillerini de bir dinleyelim.
Sayın Turan, buyurunuz.
4.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Meclisin
gündemine hâkim olduğuna ve İç Tüzük gereği
çalışmalara devam edilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; ben de hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ülkemizin bir bölümünde diye ifade edilen süreçte,
hepimizin bildiği gibi, bazen hepimizin canını yakan sonuçlarla
karşılaşıyoruz, sivil ölümleri olduğunu üzülerek
duyuyoruz. Terör örgütünün çok vahşice, acımasızca katliamlar
yaptığını, her gün şehit haberleri
aldığımızı üzülerek ifade ediyorum.
Bugün ifade edilen, HDPli milletvekili
arkadaşımızın sorunuyla ilgili ne olduğunun
ayrıntısını öğrenmedik. Öncelikle ilgililerle
görüşürüz. Tabii ki her vekilin mutlaka yasama faaliyetlerine kanunlar
içerisinde, İç Tüzük içerisinde katılma hakkı ve yetkisi
vardır. Görüşelim arkadaşlarımızla,
karşılıklı değerlendirelim.
Ancak, buradan yola çıkarak Meclisi
kapayalım., Yasama faaliyeti yapmayalım, ara verelim. tarzı,
usulü doğru bulmuyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kapatalım.
demedim, çarpıtıyor sözümü; Çalışmalara ara verelim.
dedim, ayrı şey.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Dolayısıyla,
Meclis gündemine hâkimdir. Zatıalinizden talebimiz odur ki İç Tüzük
gereği çalışmalara devam edelim, diğer konuyu Hükûmetimizle
görüşelim.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Turan.
Sayın
Demirel, buyurunuz.
5.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Cizrede
Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız ile bazı
yerel yöneticilerin üzerine ateş açılmasına, İçişleri
Bakanlığının bu duruma derhâl müdahale etmesi ve
Parlamentoya bilgi vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, çok yakıcı bir
gündemle bugün özellikle vurgulamak istediğimiz şeyleri, bir kez daha
buradan vurgulamak istiyoruz. Aslında, sadece bugün değil aylardır
Parlamentoda kürsüde yaşananların ne kadar vahim olduğunu ifade
etmeye çalıştık, anlattık; tüm Türkiye kamuoyuna,
Parlamentoya ifade etmeye çalıştık ve Parlamentonun görev
alması gerektiğini söyledik.
Bugün,
yine aynı şekilde, Surda, Cizrede her gün insanlar
yaşamını yitiriyor. Kim olursa olsun, şu anda Cizrede,
Milletvekilimiz Sayın Faysal Sarıyıldız olmak üzere,
seçilmişler, belediye eş başkanları ve halktan insanlar
yaralı durumda, üzerlerine ateş açıldı. Bunları
bizzat, az önce -on dakika önce- Milletvekilimiz Faysal
Sarıyıldızdan dinledik. Durum çok vahim gerçekten, üzerlerine
ateş açılıyor. Ortada muhatap yok, görüşebilecekleri kimse
yok. Yaralılara ilişkin, kendisinin bizzat oraya yaralıların
durumunu görmek için ve onları hastaneye kaldırmak için
gittiğine, kimlerle gittiğine dair bilgiyi Kaymakama iletiyor, mesaj
da çekiyor. Bütün yetkilileri bu konuda bilgilendirerek oradaki
yaralıları almaya gidiyor. Siz de biliyorsunuz ki AİHMin bir
kararı var, özelde Serhat Altun ve Orhan Tunç hakkında yapılan
iki başvuruda tedbir kararı verildi. Tedbir kararı
verildiği için, ambulansların onları hastaneye götürme
zorunluluğu vardır. Tedbir kararına uyulmadığı
için Cizrede devlet şu anda suç işliyor ve biz bu Parlamentonun
görev alması gerektiğini bir kez daha ifade etmek istiyoruz.
Parlamentoda, özellikle Parlamento Başkanının bir
milletvekilinin şu anda yaşam tehlikesi olduğunu bir kez daha
söyleyerek, oradaki, ateş altındaki milletvekili ve
seçilmişlerimizle birlikte halkımızın üzerine açılan
-devletin tankıyla, topuyla, zırhlı araçlarıyla-
ateşin derhâl durdurulması gerektiği konusunda görev alması
gerektiğini ifade etmek istiyoruz. Tekrar,
Bakanlığımızın, İçişleri Bakanlığının
Parlamentoya gelip bilgilendirmesi ve derhâl müdahale etmesi gerektiğini ifade
etmek istiyoruz.
Biz görüştük ama hâlâ sonuç alamadık.
Müdahale edileceğine dair, ateşin durdurulacağına dair
bilgi verilmesine rağmen, kaç saattir hâlâ ateş altında. On
dakika önce o yüzden geç geldik buraya- bize Faysal Sarıyıldız
arkadaşımız şunu ifade etti...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan, bir dakika daha lütfen, sözümü tamamlayayım.
BAŞKAN Bir saniye, açtırıyorum
tekrar.
Buyurun.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Milletvekilimiz Faysal Sarıyıldızla görüştük ve on dakika
önce, bize Bir bodrumda basın emekçilerinin de olduğu, halkın
da olduğu ve herkese açık olarak söylediğimiz, yetkililere de
bilgi verdiğimiz yerden üzerimize hâlâ ateş açılıyor,
onlarca yaralı şu anda burada, ambulans gönderilmiyor ve derhâl
ambulansın gönderilmesi gerektiğini ifade ettik...
Talebimiz şudur: Meclis bu konuda bize bilgi
versin, ikincisi de ateşin durdurularak orada bulunan yaralılarla
birlikte, oradaki halkın güvenliğinin sağlanması ve
yakın bir yere belediyeye mi artık- gidişlerine izin verilsin.
Ateşin derhâl durdurulması gerektiğini bir kez daha ifade
ediyor, CHPnin önerisine katılıyoruz. Burada bir saat ara
verilmesini ve duruma ilişkin acil bilginin Parlamentoya aktarılmasını
ve özellikle de Meclis Başkanımızın bu konuda görev
alması gerektiğini bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Demirel.
Sayın Gök, siz de sisteme girmişsiniz.
Buyurunuz.
6.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, bir milletvekilinin
yaşamının tehdit altında olduğu bir durumda Meclisin
bundan daha acil bir gündemi olamayacağına ve Hükûmetin bu konuda
bilgi vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, bu
tartıştığımız konu ciddidir, vahimdir; bunu
görmezden gelemeyiz, geçiştiremeyiz. Kimi zaman gaz yedik, valiler
telefonumuza çıkmadı, bir geçmiş olsun dahi demedi, emniyet
müdürleri zaten ortada yok. Muhalefetten milletvekillerini en
barışçıl gösterilerde dahi görünce bir anda heyecana kapılıp
üzerlerimize TOMAlarla su sıkılması, bir yandan gaz
sıkılması bu Meclisin çok defa gündemine geldi; Meclis görmezden
geldi, duymazdan geldi.
Şimdi, az önce, Sayın AKP grup başkan
vekili Ortada, görüşülecek Meclisin gündemi vardır, Meclis gündemine
hâkimdir. diyordu. Sayın grup başkan vekili, Meclis gündemine hâkim
değil, iktidar partisi Türkiye'nin gündemine hâkim değil. Yani, bir
yaşam hakkının zedelendiği ve tehdit altında
olduğu bir ortamda, özellikle kendi mensubunun da içinde bulunduğu
bir tablo içerisinde Meclisin bundan daha acil bir görevi olabilir mi? Yani,
bir milletvekilinin hayatına eğer bir zarar gelecekse bu, Meclisin
gündemi değil midir? Yani, hangi iş bir yaşam hakkından
daha önemlidir?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Öyle bir şey yok Sayın
Başkan.
LEVENT GÖK (Ankara) - Ve bir milletvekilinin ölmesi
mi bekleniyor? Yani, bu Meclis, bir milletvekili ölecek de ondan sonra mı
bu meselelere el koyacaktır?
ENGİN ALTAY (İstanbul)
İçişleri Bakanı gelecek, o Bakan buraya gelecek!
LEVENT GÖK (Ankara) - Basın emekçilerinin
olduğundan bahsediliyor, ben de bilgi aldım.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Arkadaşlar,
CHPye yakışmıyor.
LEVENT GÖK (Ankara) - Özellikle, Meclisten bir
milletvekilinin de içinde bulunduğu bir gruba, bırakın böyle bir
gruba, başka insanlara dahi saldırıyı kabul etmek mümkün
değildir. Meclis, bir kere, önce kendi mensubunun da içinde bulunduğu
bir olayı sahiplenmelidir, varsa gerçeği hakkında bilgi
alınmalıdır. Bu konuda bize de gelen çok ciddi duyumların
bir an önce ortaya çıkartılması gerekiyor.
Böyle bir durum karşısında, biz
Cumhuriyet Halk Partisi olarak çok acil bir şekilde Meclise bilgi
verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Son derece haklı bir talep.
Hem Meclisteki bir milletvekilinin ve hem oradaki grubun durumunun
anlaşılması bakımından devletin resmî
organlarından alınacak bir bilgiyi burada İçişleri
Bakanı ya da Hükûmet adına bir kişinin bizlere
sunmasını bekliyoruz. Bu konuda sizden de gereğini
yapmanızı talep ediyoruz.
Saygılarımla.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
ENGİN ALTAY (İstanbul) O bakan buraya
gelecek!
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Gök.
Sayın Turan, buyurun.
AHMET YILDIRIM (Muş) Başkan, Hükûmet
nerede Başkan? Hükûmet yok!
7.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Cumhuriyet Halk
Partisi ile Halkların Demokratik Partisinin Meclis
çalışmalarına ara verilmesiyle ilgili taleplerini doğru
bulmadığına, Meclisin gündemine devam etmesi gerektiğine ve
Cizrede yaşanan olaylarla ilgili Hükûmetin bilgi vereceğine
ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; HDPli arkadaşların ve CHPli
arkadaşların ısrarla Meclisi kapayalım.
yaklaşımını büyük bir şaşkınlıkla ifade
ediyorum. (CHP ve HDP sıralarından sıra kapaklarına
vurmalar, gürültüler)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ayıp ediyorsun,
vallahi ayıp ediyorsun! Ayıp ediyorsun ya! Böyle bir şey olmaz!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Peki, revize ediyorum.
(CHP ve HDP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar,
gürültüler)
Sayın Başkan
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Hayret bir
şey ya! Meclisi kapatalım. diyen kim ya! Ayıp ya!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Arkadaşlar, iki grup
başkan vekiliniz konuştu, ben de konuşayım.
Peki, Sayın Başkan, diyorum ki
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Can güvenliği sağlansın, başka bir şey söylemiyoruz.
BAŞKAN Sayın Turan, buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) HDPli ve CHPli grup
başkan vekillerinin Meclise bir saat ara verelim. talebini doğru
bulmadığımı ifade ediyorum.
Oldu mu şimdi Sayın Başkan? Geri
alın o lafı şimdi!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ama Meclisi
kapatalım. diyorsun, bu çok ayrı bir şey!
Söz talep ediyorum.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Biz
Meclis kapansın. demiyoruz, Meclis açılsın,
çalışsın diyoruz!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Meclisin gündemi
yoğun Sayın Başkan. Konularımızın ne
olduğunu
Tüm kamuoyumuz bekliyor. Az önce
LEVENT GÖK (Ankara) Bülent Bey, isterse on dakika
sonra, on beş dakika sonra gelsin ya!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ama dinlerlerse anlatmak
istiyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
tamamlasın sayın grup başkan vekili.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Aslında, Sayın
Başkanım, bu durum bile meselenin üzüm yemek
olmadığını gösteriyor, dertleri bağcıyla.
Bir konuyla ilgili bilgi vermek istiyorum ancak CHP
ve HDPli arkadaşlar masaya vurarak konuşmama engel oluyorlar.
LEZGİN BOTAN (Van) Arkadaşımızın
başına bir şey gelirse AKP Hükûmeti sorumludur, sorumlu!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Mesele can güvenliği
meselesiyse dinleyin, bilgi vermek istiyorum ama masaya vurarak, Meclisi
çalıştırmayarak hangi sorun çözülebilir ki arkadaşlar?
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Benim vekilimin can güvenliği yoksa Meclis neyi konuşacak? Biz neyi
konuşacağız?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ben
katılmadığım hâlde hepinizi dinledim. (HDP
sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar, böyle, bir şey
konuşulmaz. Bu tablo nedir Allah aşkına? Bir şey iddia
ettiniz, cevap vermek istiyorum. Bir şey iddia ettiniz
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
İddia etmedik! İddia değil, gerçek olan! Arayın sorun o
zaman!
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Dinletebiliriz size!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, bilgi
vereyim mi, vermeyeyim mi?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın
Turan konuşmasını tamamlasın, ondan sonra isteyen vekillere
söz hakkı vereceğim.
Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Böyle bir şey
olabilir mi! İddia edeceksiniz, talepte bulunacaksınız, bir
başkası konuşunca da masaya vuracaksınız! Bu
anlaşılır bir şey değil. Parlamento
konuşmanın olduğu yerdir.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Tabii yirmi dört saat konuşuyorsunuz, üç yüz altmış beş gün
konuşuyorsunuz!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Biz konuşmayacaksak
kim konuşacak arkadaşlar? Falanca kişinin can güvenliği
problemi var, benim de konuşma güvenliği problemim var. Böyle bir
şey olabilir mi!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Doğru
konuşun!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bakın, hiçbir
vekilimizin, hiçbir vatandaşımızın saçının
kılına zarar gelsin istemeyiz.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Biz çok duyduk bunları, çok! Biz çok duyduk bunları, çok duyduk!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bu konuda hemfikiriz.
Bunu konuşmak bile abes. Söylemeyeyim mi bunu?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Gereğini
yapın, gereğini!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ben az önce
İçişleri Bakan Yardımcımızla görüştüm, konunun
anlatıldığından farklı boyutu olduğunu ifade
ettiler. Terör faaliyetlerinin en yoğun olduğu evlerden birinde
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) Bahaneniz
hazır!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) -
buna benzer bir
çalışmanın olduğunu ifade ettiler. (HDP
sıralarından gürültüler)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Orada
yapılacak katliamı meşrulaştırmak için
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Meşrulaştırıyorsunuz!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Vekilimizle
görüştüklerini, sorun olmadığını da ifade ettiler.
Konuyla ilgili ayrıntılı bilgi verecekler zaten.
Dolayısıyla Meclisi kapatalım. söyleminin
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bak yine
Kapatalım. diyor ya!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) -
iyi niyetten yoksun bir
söylem olduğunu ifade ediyorum.
Kurtuluş Savaşında bile
çalışan bu Meclisin gündemine devam etmesi lazımdır. (CHP
ve HDP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya, ayıp!
Yazıklar olsun sana!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ancak, bir sorun varsa bu
sorunla ilgili de hepimizin üzerine düşeni yapması lazım.
Ben bir bilgiyi paylaşmaya
çalışıyorum.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Yanıltıyorsunuz!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) İçişleri Bakan
Yardımcımızla görüştüm, konuya Hükûmet hâkim, kimseye zarar
gelmeden bu işi çözmek istiyorlar.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Neye hâkim? Garanti
veriyor musun?
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Nasıl çözecekler?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Eğer niyetleri
samimiyse yardımcı olsunlar, bilgiyi alacağız. Zaten üçte
yani beş dakika sonra, kanun başladığında
Hükûmetimizin birçok temsilcisi burada olacaklar, onlar da
ayrıntılı bilgi verecekler.
Ambulans talebinin
karşılandığını da öğrendim.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) Cenaze
arabasıyla götürüldü arkadaşlarımız oradan, üst üste sekiz
arkadaş, sekiz yaralı.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Üst
üste konularak!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Kavga edeceksek kavga
edelim. Bu mudur üslup, bu mudur usul? Arkadaşlar, yapmayın lütfen!
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) Hayır,
kavga etmeyelim ama lütfen, doğruları söyleyin.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
İnsanların can güvenliği yok, siz şey edebiyatı
yapıyorsunuz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Değerli
arkadaşlar, ben iyi niyetli bilgi vermeye çalıştım, takdir
zatıalinizin.
AHMET YILDIRIM (Muş) İnsanlar ölüyor
diyoruz, nezaketten bahsediyorsunuz, ayıptır ya!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, ben
konuşmak istiyorum, ben konuşacağım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, ara vermeyin lütfen.
BAŞKAN Sayın Altay, bir saniye
ENGİN ALTAY (İstanbul) Çok
ağır tahrik var
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan, çok sıcak bir bilgi var.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
açıklama yapan sayın grup başkan vekilleri Meclisin
kapatılması yönünde bir talepte bulunmadılar.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ara verme, bir saat.
ENGİN ALTAY (İstanbul) En fazla bir
saat, beş dakika da olabilir.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Oyuna düşmeyin,
yakışmıyor!
BAŞKAN Değerli milletvekilleri Meclisin
bir saat ara verip buraya Hükûmet yetkililerinden bir bakan
arkadaşımızın gelip bilgi vermesini talep ettiler. (CHP ve
HDP sıralarından alkışlar)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
İçişleri Bakanı!
LEVENT GÖK (Ankara) İsterlerse on dakika
sonra gelsinler canım!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Pervin
Hanım, böyle bir usul yok. Siz her başkan vekilliğinizde bunu
yapıyorsunuz, bunu yapamazsınız.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Doğruyu söylemek suç mu?
BAŞKAN Dolayısıyla, sayın
milletvekilleri, Şırnak Milletvekili Sayın Faysal
Sarıyıldız iki saat önce bana da ulaştı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Burada her
görev aldığınızda bunu yapıyorsunuz. Tarafsız
olun, sizin göreviniz Meclisi çalıştırmak, Meclisi
çalıştırmak! (HDP sıralarından gürültüler)
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) O
sizin taraflılığınız.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş)
Bağırmayın.
BAŞKAN Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Hükûmet gelir,
açıklamasını yapar.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) İnsan ölüyor,
insan!
BAŞKAN Sayın Bostancı, lütfen,
müdahale etmeyiniz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Nasıl
müdahale etmeyeyim Hanımefendi!
LEZGİN BOTAN (Van) Üsluba bak!
BAŞKAN Sayın Faysal
Sarıyıldız telefonla bana da ulaştı
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Nasıl ateş
altında o zaman?
BAŞKAN
Cizrede durumun çok ciddi olduğunu,
sivil insanların üzerine ama aynı zamanda, seçilmiş
insanların üzerine ateş açıldığını ifade
etti
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Koskoca CHP alet
oluyor ya!
BAŞKAN
ve bunlar içerisinde Şırnak
Milletvekilimiz Sayın Faysal Sarıyıldız da var.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yok.
BAŞKAN Biraz önce grup başkan
vekillerimiz de ifade ettiler, bu durum çok vahim bir durum ve kabul edilemez
bir durum.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Kürsüye gelip
konuşun Sayın Başkan, kürsüden konuşun, oradan
konuşmayın.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Meclis
Başkanı konuşuyor be!
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Kürsüden
konuşsun, böyle bir şey yok.
BAŞKAN Dolayısıyla, talep edilen,
Hükûmet yetkililerinden birisinin gelip burada bilgi vermesi konusuna
katılıyorum.
Birleşime bir saat ara veriyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
Kapanma Saati: 14.55
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.33
BAŞKAN:
Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
------0------
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 30uncu
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Sayın milletvekilleri, Hükûmet adına
Başbakan Yardımcısı Lütfi Elvanın İç Tüzükün
59uncu maddesine göre söz talebi vardır. Gündeme geçmeden önce bu talebi
yerine getireceğim.
Sayın Bakanın açıklamasından
sonra, istemleri hâlinde siyasi parti gruplarına ve grubu bulunmayan
milletvekillerinden birine söz vereceğim.
Konuşma süreleri Hükûmet için yirmi, siyasi
parti grupları için on, grubu bulunmayan milletvekili için beş
dakikadır.
Şimdi, Sayın Elvanı kürsüye davet
ediyorum.
Buyurunuz Sayın Elvan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
B) Hükûmetin Gündem Dışı Açıklamaları
1.- Başbakan Yardımcısı Lütfi Elvanın,
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde terör örgütüne yönelik yapılan
mücadeleye ve Cizrede yaşanan olaylara ilişkin gündem
dışı açıklaması ve MHP Grubu adına Manisa
Milletvekili Erkan Akçay, HDP Grubu adına Diyarbakır Milletvekili
Çağlar Demirel, CHP Grubu adına İstanbul Milletvekili Engin
Altay ve AK PARTİ Grubu adına Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının aynı konuda konuşmaları
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Güneydoğu Anadolu Bölgemizde özellikle terör
örgütüne yönelik yapılan mücadeleye yönelik olarak söz almış
bulunuyorum.
Öncelikle şunu ifade edeyim: Kamu düzenini
sağlamak Hükûmetimizin en temel görevlerinden biridir.
Dolayısıyla, bölgede kamu düzenini bozucu özellikle silahlı
terör örgütlerine yönelik Emniyet mensuplarımızın, Silahlı
Kuvvetlerimizin mücadelesi o bölgede yaşayan
vatandaşlarımızın huzurunun temini, rahat bir yaşam
sağlayabilmeleri açısından son derece önemli. Dolayısıyla,
bizim terörle mücadele kararlılığımızı bir kez
daha buradan vurgulamak istiyorum. Ve terörle mücadele etmeye devam
edeceğiz ve kamu düzeni sağlanıncaya kadar, özellikle o
bölgedeki silahlı terör örgütü mensupları ortadan
kaldırılıncaya kadar mücadelemizi sürdürmeye
kararlıyız; bunu açık bir şekilde ifade etmek istiyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Cizrede yaşanan hadiseye gelince, bugün
yaşanan hadiseye gelince: Değerli arkadaşlar, yine, emniyet
mensuplarımızın, emniyet güçlerimizin terörle mücadele
kapsamında Cizrede bazı mahallelerde özellikle bu illegal terör
örgütlü silahlı yapılanmalara yönelik mücadelesi sürüyor. Ve bugün de
terörle mücadele devam ederken bir milletvekilimiz o bölgeye gidiyor, o
mahalleye gidiyor, bir eve ve burada yaralıların olduğu ifade
ediliyor ve kaymakam beyle görüşüyor. Bunun üzerine Cizre
Kaymakamlığımız o bölgeye ambulans gönderiyor ve anons
ediliyor yaralıların ambulanslara gönderilmesi yönünde. Ancak, anonsa
rağmen, herhangi bir yaralı ambulansa götürülmüyor; bunun üzerine
ambulans geri dönüyor. Daha sonra tekrar kaymakamlık aranıyor,
ambulansın gelmediği ifade ediliyor. Ve kaymakam bey, ambulansı
gönderdiklerini, anons ettiklerini, buna rağmen yaralıların
ambulansa intikal ettirilmediğini ifade ediyor ve bunun üzerine tekrar
ambulansı o bölgeye gönderiyor kaymakamlığımız. Durum
bundan ibarettir.
Milletvekillerimizin güvenliği elbette bizim
için son derece önemlidir, bunu özellikle vurgulamak istiyorum; sivil
vatandaşlarımızın güvenliği elbette önemlidir. Bu operasyonların
bu kadar uzun sürmesinin temel nedeni de biz, o bölgede yaşayan herhangi
bir vatandaşımızın, sivil
vatandaşımızın kılına dahi
dokunulmasını istemiyoruz, zarar görmelerini istemiyoruz. O nedenle,
bu operasyonlar son derece hassas bir şekilde güvenlik güçlerimiz
tarafından yürütülmektedir. Bunun temel amacı da hiçbir sivil
vatandaşımızın o bölgede zarar görmemesidir. Hassasiyetimiz
son derece yüksektir, bu konuda gereken talimatlar güvenlik güçlerine
verilmiştir ve o hassasiyet çerçevesinde bu mücadele sürdürülmektedir.
Dolayısıyla, biz, o bölgede yaşayan
vatandaşlarımızın özgür bir şekilde
yaşayabilmeleri için, okullarına, hastanelerine rahat bir
şekilde gidebilmeleri için bu mücadeleyi veriyoruz. Düşünün, sokaklar
bariyerlerle kaplanmış, barikatlar kurulmuş sokaklara ve o
sokağa herhangi bir ambulans girmek istediği zaman o ambulans o
sokağa giremiyor. O barikatları kaldırmak güvenlik güçlerimizin
görevi ve biz bunu yapıyoruz.
Okullar yakılıyor, hastaneler
yakılıyor; ses çıkarılmıyor. Biz, özellikle siyasi
partilerimizin, Mecliste grubu bulunan siyasi partilerimizin teröre yönelik
olarak, bu silahlı terör örgütlerine yönelik olarak dik bir duruş
sergilemesini arzu ediyoruz. Hiçbir siyasi partimizin hiç kimsenin tesiri
altında kalmadan, vesayet altında kalmadan teröre karşı
mücadele ettiğimizi Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak göstermek
zorundayız arkadaşlar. Bu ülke bizim. Bu ülkenin birliği için,
bu ülkenin dirliği için, üniter yapımızın muhafaza edilmesi
için; o bölgede yaşayan vatandaşlarımızın huzuru için,
güvenliği için bu mücadeleyi birlikte sürdürmek zorundayız ve bu
konuda Hükûmetimizin kararlılığı devam ediyor, bundan sonra
da devam edecek.
Bizim buradaki temel hedefimiz terör örgütüne
yöneliktir. Vatandaşlarımızın huzuru bizim
açımızdan son derece önemlidir. Dolayısıyla, her bir
vatandaşımızın baskı altında kalmadan, hele hele
terör örgütünün baskısı altında kalmadan orada huzurlu bir
şekilde yaşamasını istiyoruz. Ama, maalesef, zorla evler
boşaltılıyor, oraya silahlı terör örgütü mensupları
yerleşiyor ve o sokaklara, o mahallelere güvenlik güçlerimizin girmesi
engellenmeye çalışılıyor. İşte, Silopide bu
temizlik harekâtı gerçekleştirildi ve tamamlandı. Bundan sonraki
süreçte de hem Cizrede hem de Surda gerekli temizlik yapılacaktır ve
vatandaşlarımızın huzuru, mutluluğu, rahat ve özgür
bir şekilde yaşamaları için ne gerekiyorsa hepsi
yapılacaktır değerli arkadaşlar.
Ben hepinize çok teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Faysal Sarıyıldızla ilgili bilginiz var
mı?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, gruplar
adına söz talepleri vardır, sırasıyla gruplar adına
söz vereceğim.
Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçayı kürsüye davet
ediyorum.
Buyurunuz Sayın Akçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Bakan, doğrusu hiçbir konuda somut
bir bilgi vermiş değil, son derece kısa bir açıklamayla
veya bir görüş serdetmekle ifadede bulundu. Öncelikle, Hükûmetin,
Sayın Bakanın, bu kürsüde özellikle bugün bazı sayın
milletvekillerinin dile getirdikleri hususlarla ilgili ayrıntılı
ve somut bir bilgiyi vermesi gerekirdi ki biz de anlamalıydık Hükûmet
ülkenin gündemine hâkim, yönetimine hâkim, anbean, saniye saniye olayları
takip ediyor ve olaylara hâkim ama görüyoruz ki iktidar, maalesef, terör
olaylarına hâkim bir vaziyette mücadele edemiyor, mahkûm bir vaziyette
daha çok da mugalata yapmayı tercih ediyor.
Aziz milletimizin, bu terör olaylarının iç
yüzü, perde arkası ve yaşanan günlük hadiselerle ilgili
ayrıntılı bilgi almaya hakkı vardır. Bu temel
haklardan biridir ve yüce Meclisin de bu bilgileri almaya hakkı
vardır. Ancak görüyoruz ki -sadece bugün için söylemiyorum- bugüne kadarki
Genel Kurul görüşmelerinde Hükûmet, bilgi vermekten özenle kaçınan,
tartışmalara girmekten kaçınan bir tutum izliyor. Öyle ki
ülkenin geleceğine, Türkiye Cumhuriyetinin ve Türk milletinin
varlığına, bütünlüğüne yönelik fevkalade
tartışmalar yapılınca genellikle Adalet ve Kalkınma
Partisinin sayın grup başkan vekilleri cevap vermeye
çalışıyorlar. Yalnız, bu bahsettiğim Türkiye
Cumhuriyetine ve onun varlığına, birliğine, Türk
milletinin bütünlüğüne, milletin varlığına yönelik
tartışmalarda özenle sessiz ve cılız
kaldığını da görüyoruz. İktidar partisi ne zaman
ayağa kalkıyor veya deyim yerindeyse zıplıyor? Ne zaman
iktidar sahiplerine, Sayın Başbakana, Sayın
Cumhurbaşkanına yönelik bir eleştiri olduğunda sataşmadan
söz alıyor. Ama ülkemizde yaşanan hadiselerle ilgili doğrusu
basından da yeterli bilgi alınamıyor, Hükûmet de sadece
propagandaya yönelik açıklamalar yapmakla yetiniyor.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; terörle mücadelede
kararlılık var mı? Bu konuda çok ciddi endişelerimiz var.
On üç yıllık AKP iktidarının hükûmet etme ve terör
karşısındaki tutumunu dikkate aldığımızda,
Adalet ve Kalkınma Partisinin, bugün itibarıyla dahi terörle
mücadelede yeterince kararlılığı ve ilerisi için ne yapmak
istediği konusunda açık fikirli olduğunu söyleyemeyiz; günü
geçiştirme, günü kurtarma anlayışı içerisinde. Yani, henüz,
bugüne kadar Adalet ve Kalkınma Partisi, uyguladığı
politikaların yanlışlığının ve teröre
koyduğu teşhisin yanlış olduğunun farkında dahi
değil. Terör örgütünü eğer siz, iktidar olarak bir hak mücadelesi
Bunların bir hak talebi var, o yüzden silahı ellerine aldılar;
biz bu talepleri karşılarsak terör sona erer. anlayışını
iktidarın kesinlikle bırakması gerekir. Şunu bilmeliyiz
arkadaşlar, aziz Türk milleti: Hangi talebi karşılanırsa
karşılansın terör örgütü PKK hiçbir zaman silah
bırakmayacaktır; Türkiyeye, Türkiye Cumhuriyetine ve Türk milletine
yaptığı suikastlarını, Türkiye Cumhuriyetini ve Türk
milletinin varlığını, birliğini yok edene kadar bu
silahlı gayretlerini devam ettirecektir çünkü PKK terör örgütü bir hak
arayan örgüt değildir, aynı zamanda emperyalist ülkelerin
kullandığı bir aparat olduğunu da gözden kaçırırsanız
bugün PKK olur, yarın MKK olur; olay değişmez.
Siyasi partilerin terör karşısında
dik duruş sergilemesini istiyoruz. diyor Sayın Bakan. El insaf! Dik
duruşu, kararlılığı önce iktidarın
sağlaması gerekiyor. Milliyetçi Hareket Partisi, bugüne kadar, her
türlü terör faaliyeti karşısında ilkeli, kararlı,
tutarlı tutumunu sürdürmüştür ve maalesef, Milliyetçi Hareket
Partisinin ve Sayın Genel Başkanımızın
uyarıları, söylemleri, teşhislerimiz, analizlerimiz iktidar
sahipleri tarafından dikkate alınmamıştır. Ancak,
25inci Dönemin bir konuşmasında Sayın Bülent Arınç, yine
bu kürsüden, bu konuda, Milliyetçi Hareket Partisinin haklı
uyarılarının olduğunu da ifade etmiştir.
Evet, bir tutarsızlık var. Önce bu
tutarsızlığı gidermesi gereken iktidar partisidir. Bugün
eğer güneydoğu illerimizde, ilçelerimizde bu kadar bir kaos hâli,
anarşi, terör hâli meydana gelmişse, vatandaşın can ve mal
güvenliği kalmamışsa iktidar, uyguladığı bu
yanlış çözüm politikasının bir neticesi olduğunu, bu
kazılan hendeklerde terör örgütünün bu çözüm süreci nedeniyle silahlanmasını
artırdığını, örgütlenmesini daha da
geliştirdiğini, kendisini tahkim ettiğini ve silahlı bir
kalkışma cesaretini, cüretini bulduğunu ve bunun da müsebbibinin
iktidarın yanlış politikaları olduğunu bilmek
zorundadır. İşte bu yüzden bugün kamu düzeni kalmamıştır;
sadece doğu ve güneydoğu illerimizde değil, Ankarada da,
İstanbulda da kalmamıştır. Terör örgütü mahkemeler kurmaya
kalkışıyor vergi dairesi adı altında haraç topluyor.
Değerli arkadaşlar, sadece
güneydoğuda toplamıyor haracı, Manisada PKKnın haraç
topladığını bileniniz var mı? İktidar biliyor mu,
Sayın Bakan biliyor mu? Bugün, PKK vergi adı altında Manisada
da haraç toplamaktadır vatandaşlardan. Bu nasıl devlettir, bu nasıl
hükûmet hâlidir? Öncelikle, şehirlerde sulh, sükûn sağlanması
gerekir. E, dağlarda piknik yapılacaktı! Dağlarda piknik
yapmayı bırakın, şehirler yaşanmaz hâle geldi. Masum
on binlerce, yüz binlerce vatandaş, can kaygısıyla göç etme
telaşına kapıldı. Ülkemiz, çok büyük, tehlikeli bir oyunun
girdabına sürüklenmektedir. Buna, gündelik, birtakım arızi,
lokal terör olayları olarak bakamayız. Ve maalesef, yine, bu terör
hadisesinden de, iktidar sahipleri tarafından gerek yeni anayasa
düzenlemelerinde gerekse ikide bir gündeme getirilmeye çalışılan
başkanlık sisteminde bu hadiselerden de
yararlanılacağını ve istismar edileceğini de görmek
istiyoruz.
Daha 22 Ağustos 2013 tarihinde ne diyor
Sayın Erdoğan? Hazmedilmeyen bazı durumlara rağmen
operasyon yapmıyoruz. diyor. Niye operasyon yapmadınız, niye
göz yumdunuz bunca silahlanmaya, cephanelere? PKKlı müteahhitlere yol
ihalesi verilip asfaltların altına patlayıcılar
tuzaklandı ve onların birkaç yıl, üç yıl bu tuzaklar
kaldıktan sonra patlatıldığını, askerimizi,
polisimizi ve masum vatandaşımızı şehit
verdiğimizi unutmamızı mı bekliyorsunuz? Milletimiz
unutacak mı? Elbette unutmayız.
17 Eylül 2015, yine aynı, benzeri sözler
Sayın Erdoğandan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Devamla) Tamamlıyorum.
BAŞKAN Ek süre veriyorum.
Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
17 Eylül 2015 Çözüm süreci içerisinde, valilerimiz,
kendilerine verdiğimiz talimatlar gereği, ciddi manada bu terör
örgütlerine karşı şu andaki operasyonlara girmiyorlardı.
diyor. Yani Talimat vermedik, operasyon yaptırmadık, göz yumduk,
görmezlikten geldik, duymazlıktan geldik ve terör örgütünü
azdırdık. Geldiğimiz nokta, maalesef, sizin, sayın
iktidarın sebep olduğu bir noktadır. Şimdi de utanmadan,
kendi yarattığı bu kaostan şikâyet ederek muhalefet
partilerinin dik durmasını bekliyor. Dik durmak, kararlı
politika uygulamak önce iktidar partisine düşer ve öncelikle yapması
gereken de
Taa 2003ten beri bir gömleğin düğmesi ilk defa
yanlış iliklenmeye başlandı ve bugüne kadar da bütün
düğmeler yanlış iliklendi. Artık doğru teşhisle
ve doğru çözümle gidilmesi gerekir.
Şimdilik sözlerime burada son veriyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akçay.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Diyarbakır Milletvekili Sayın Çağlar Demirel. (HDP
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Demirel.
HDP GRUBU ADINA ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet,
bugün çok acil bir durumu ifade etmek istedik.
Aslında bu kürsüde, Parlamentoda, günlerdir,
aylardır yaşananları anlatmaya çalıştık, tüm
Türkiye kamuoyuna duyurmaya çalıştık. Her ne kadar sesimiz
kısılmaya çalışılsa da, basın yüzümüze
kapatılsa da yine de biz bulunduğumuz yerlerde gerçekleri tüm Türkiye
halkıyla paylaşmak istedik.
Evet, bugün de yine aynı şekilde, son bir
gelişmeyle, milletvekilimizin de içinde olduğu, seçilmişlerin
içinde olduğu Cizrede yaşayan halkımızın ateş
altında olduklarını ifade etmek ve bu Parlamentonun bu konuya
ilişkin sorumluluk alması gerektiğini bir kez daha burada dile
getirmek istedik. Yalnız, bunu ifade ederken özelde Hükûmetten bu konuya
ilişkin açıklama istediğimizi, beklediğimizi, Sayın
Milletvekilimiz Faysal Sarıyıldızın da içerisinde
bulunduğu seçilmişlerle birlikte durumunun ne olduğuna dair
bilginin bu Parlamentoya verilmesi gerektiğini ifade ettik. Ama ne
yazık ki Sayın Bakandan Sayın Faysal Sarıyıldız
ve oradakilere ilişkin bilgileri alamadık, son durumu alamadık
ama biz dakika dakika sayın milletvekilimiz ve bu Parlamentonun bir üyesi
olan Faysal Sarıyıldızla görüştük.
Sayın Bakan şunu ifade ediyor:
Vatandaşların huzurunu temin ediyoruz. diyor; görüntüler ortada,
çok fazla bir şey söylemeye gerek yok. Vatandaşın huzurunu temin
etmek Silopide ve Cizrede otuz sekiz gün boyunca oradaki halkın,
vatandaşın sokağa bile çıkmasını engellemek ve
sokağa çıktığı an itibarıyla ya keskin
nişancılar ya da zırhlı araçlarla katletmek ya da evindeyse
de top ve tanklarla, ateşli silahlarla atılan araçlarla evlerini
başına yıkıp hayatını kaybetmesine neden olmak
mı? Örnekleri çoktur, bunların hepsini listeleyebiliriz, isimleri
söyleyebiliriz.
BAŞKAN Sayın Demirel, bir saniyenizi
rica ediyorum.
Sayın bakanlar lütfen
Sayın
milletvekilleri, sizlerden rica ediyorum, sayın bakanların bu konuyu
dinlemesini talep ediyorum. Önemli bir konuyu görüşüyoruz, diğer
görüşmelerinizi Genel Kurul dışında yaparsınız.
Teşekkür ederim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne ayıp
şey ya, vallahi çok ayıp ya!
CEYHUN İRGİL (Bursa) Arkadaşlar, bu
ne ya! Kadın gününe çevirdiniz bu Meclisi.
BAŞKAN - Buyurun.
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) Süremi sonra
telafi ederiz Sayın Başkan.
Hükûmetin ve Parlamentodaki milletvekillerinin ve
iktidarın bu konuyu ne kadar önemsediği aslında yan tarafta çok
da belli oluyor; bunu bir kez daha ifade edelim.
Evet, Sayın Bakan Cizre
Kaymakamlığıyla görüştüğünü ve ambulansın
gönderildiğini ve ambulansa yaralıların götürülmediğini
ifade etti. Ben de birey olarak şu anda grubumuz adına da Faysal Sarıyıldızla
görüştüm. Ve bütün Parlamento grubumuzdaki milletvekillerinin o bölgelere
giderek yaşadıkları aynı şeyleri, bire bir
olguları paylaşabiliriz burada. Evet, hiç muhatap yok, sadece
zırhlı araçlar var ve üzerinize ateş açılıyor. Böyle
bir şeyi sadece empati etmenizi istiyorum; bunu ifade edeyim.
Ambulans o bölgeye gönderilmiyor. Kayıtlar çok
net; 112 kayıtları, 155 kayıtları, bizim Faysal
Sarıyıldızın ve oradakilerin 112yi arama
kayıtları, adres bildirmeleri çok net ifade edilebilir. Buradan çok
net bunu söyleyebiliriz. Evet, Faysal Sarıyıldız ve milletvekili
arkadaşımızla birlikte belediye başkanımız,
meclis üyelerimiz -seçilmişler- ve halktan yaralıların
olduğu bilgisi üzerine -adresi vereceğim birazdan- o bölgeye giderken
kaymakama bilgi vererek gidiliyor, mesaj çekiliyor. İçerisinde İMC
kameramanı Refikin de olduğu bir grupla, o bölgede
yaralıların ambulansa alınması için, yaralılara
müdahale etmek için almaya gidiyorlar ve ambulans o bölgeye gelmiyor, çok net
ifade edeyim. Şimdi o bölgenin adresini vereceğim, o zaman Sayın
Bakan o adrese ambulans göndersin. Faysal Sarıyıldızın o
bölgede, orada, bahçede ambulansı gördüğü an itibarıyla 3
yaralının oradan ambulansa alınacağını bir kez
daha ifade edeyim. Şu anda farklı şeyler ifade ediliyor,
farklı bireyler olduğunu, farklı yerlerde olduğunu
Adresini veriyorum
Faysal Sarıyıldız Vekilimizin ve onun
yanındakilerin eğer -çünkü en son yazdığı yazıda
Yaşamımız tehlikededir. diyor- başlarına bir
şey gelirse sorumlu bu Hükûmettir, bu iktidardır, bu Parlamentodur
yani bunun çok net bilinmesi lazım. Direkt adres veriyorum: Şu anda
Faysal Sarıyıldız ve 10-15 kişi -seçilmişlerin
olduğu kişiler- Dağkapı Mahallesi, Uçkun Sokak, Dere
Caddesi No:13/14teler. Oraya ambulans gönderin; 3 yaralının orada
olduğunu ve daha önce de yaralanmış -birlikte gittiklerinde-
10dan fazla yaralının oraya gönderilen cenaze aracıyla zorla
hastaneye gönderildiklerini biliyoruz. Karşılarında kimin
olduğunu bilmiyor, sadece zırhlı araçlardan ateş
açılıyor.
Evet, Sayın Bakan söyledi. 7 kentte, 20 ilçede,
onlarca mahallede şu ana kadar 56 kez ilan edilen sokağa çıkma
yasağı var ve toplamda üç yüz on üç günü bulmuş. Bu halkın
nasıl da yaşamını idame ettiğini bir kez daha sorguladı
mı Hükûmet, bir kez daha onu sormak istiyoruz. Evet, çok yakinen bildiğim,
sokak sokak, mahalle mahalle bildiğim Sur ilçesi bugün ellinci gününde
arkadaşlar. Surda elli gündür halk sokağa çıkamıyor.
Sadece sokağa çıkma yasağının olduğu bölgeler
değil, sokağa çıkma yasağı olmayan mahallelerimiz de
abluka altındadır ve bu mahallelerimizde de insanlar sokağa
çıkamıyor. Bırakın Sur, Yenişehirde, evinin içinde,
sofrasının başında katledilen insanlar var. Havan
toplarıyla katledilen insanlar var. Şu anda da yine aynı
şeyler uygulanıyor. Tankla, topla siz bir ilçeye, bir kente
giremezsiniz, suçtur. AİHMin almış olduğu tedbir
kararına bile uymuyorsunuz şu anda Cizrede. AİHM tedbir
kararı aldı, kim için? Serhat Altun ve Orhan Tunç hakkında
tedbir kararı aldı. Direkt ambulansların gitmesi gerektiği
üzerinden bir tedbir kararı var ama bunu uygulamıyorsunuz.
Çok net söylüyoruz, bugün Parlamentonun gündemi
torba yasadaki bazı değişiklikler değil, acil gündemi
Cizredir, Surdur, Silopidir. Bir kent, bir ilçe ateş altındayken
siz burada bir yasa değişikliğini gündeme alırsanız
oradaki insanlar size sorar: Bizim yaşamımızı garantiye
almayan bir Meclis, bir Hükûmet burada torba yasayı nasıl ifade
edecek? Bunu bütün herkes sorar size.
Değerli milletvekilleri, ben şunu bir kez
daha ifade ediyorum. Şu anda gerçekten kim olduğu bilinmiyor. Faysal
Sarıyıldıza da sorduk, telefonu var,
arkadaşlarımız açıp sorabilirler. Şunu çok net
söyleyelim, Kimdir size ateş açan? dediğimizde İki
zırhlı araçtır, başka da kimse yoktur. Bu adrese
gelsinler. diyor. Siz valinin vermiş olduğu bilgilerle hareket
ediyorsunuz.
Geçen hafta Şırnaka gitmek isteyen
altı vekil
Milletvekili arkadaşlarımızdan biri, ben grup
başkan vekiliyim, Sayın Meclis Başkanımızla da
görüştüm. Bir ilçede sokağa çıkma yasağı
olmamasına rağmen, herkesin rahatlıkla girebileceği bir ile
ve ilçeye Meclis milletvekillerinin, grup başkan vekillerinin
girişine izin verilmiyor. Kim izin vermiyor? Vali vermiyor. Vali telefona
da çıkmıyor. Bu kadar dillendirdik burada, Şırnak Valisi
hiçbir şekilde telefonlarımıza cevap vermiyor arkadaşlar ve
Şırnak Valisinin verdiği bütün bilgiler çok açık ve net
söyleyeyim yalan ve yanlıştır.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Vali yalan konuşmaz.
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) Çünkü, orada
yaşayan milletvekillerimiz, orada bizzat yaşayan milletvekillerimiz
vardır. Bize orada verilen bilgileri grup başkan vekilleri
açıkladı ama Sayın Faysal Sarıyıldız bu
Parlamentonun bir üyesidir, telefonu vardır, isteyene verebiliriz,
kendileri arayıp görüşebilir. Biz Sayın Bakandan açık ve
somut, net olarak sorulara cevap istiyoruz. Şu anda
Başkan, sürem bitti ama bir dakika, sözümü
bitirmek istiyorum.
BAŞKAN Vereceğim Sayın Demirel.
Buyurun.
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) Çok açık
ve net ifade ediyoruz ve soruyoruz. Sayın Bakan, şu anda, bu
Parlamentonun bir üyesinin yaşamı tehlike altındadır. Biz
halkın, vatandaşın yaşamını
koruyacağız. dediğiniz ifadeye rağmen şu anda
Parlamentonun bir üyesi, seçilmiş milletvekili, belediye eş
başkanı, meclis üyeleri ve halktan oluşan insanların
yaşamları tehlikededir. Biz bunu buradan haykırıyoruz, tüm
Türkiye kamuoyuna haykırıyoruz. Biz hiçbir bireyin
yaşamını yitirmesini istemiyoruz, burada defalarca söyledik. Ne
polisin, ne askerin, ne gerillanın, ne kadının, ne çocuğun,
ne yaşlının, hiç kimsenin yaşamını yitirmesini
istemiyoruz.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Gerilla diye bir
şey yok, vatan hainleri var.
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Ne teröristin.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Vatan hainleri var be!
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) Biz hiç
kimsenin yaşamını yitirmesini istemiyoruz. Ablukalarla,
sokağa çıkma yasaklarıyla bu sorun çözülmez. Bu sorun
Parlamentoda çözülecektir.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Bir defa terörist
diyemiyorsunuz, bir kere diyemiyorsunuz.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Demirel.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın Engin Altay.
Buyurunuz Sayın Altay. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (İstanbul)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Önce, peşinen belirtmek isterim ki bütün
partilerin, Parlamentoyu oluşturan, hatta Parlamentoda olmayan bütün
partilerin teröre karşı net bir tavır alması lazım;
amasız, fakatsız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Aynen.
ENGİN ALTAY (Devamla) Reflekslerinizi
konuşmam bitince verirseniz daha güzel olacak.
Devletin de, hiç şüphesiz,
terörle etkin mücadele etmesi lazım, etkin mücadele etmesi. Gene belirtmek
isterim ki hiçbir insani, sosyal, kültürel hak talebi terörizme meşruiyet,
teröriste masumiyet kazandırmaz.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Doğru.
ENGİN ALTAY (Devamla) Doğru,
mutabıkız. Güzel
Ancak, burada bütün mesele şu: AKPnin iki
türlü terörle mücadele politikası ya da AKPnin iki türlü Kürt sorununa
bakışı var. Bir, seçim arifesi bakışı ve
politikası var; iki, seçim ertesi bakışı ve politikası
var. İşte, bu hendekler, barikatlar bu politikaların ürünüdür,
bunun da altını çizmek isterim. Şimdi, bununla beraber -siz
biraz önce Doğru. dediniz- hiçbir güvenlik kaygısı,
altını çizerek söylüyorum, temel hak ve özgürlüklerin gasbedilmesine
de dayanak olmamalı, eğer demokrasi varsa. Bu böyledir.
Şimdi, Bülent Turan, biraz önce -ona da bir
açıklık getirmemiz lazım- biz Meclis kapansın. demedik.
Siyasetçi biraz polemik yapar, demagoji yapar ama tahrik ve tahrifat
yapmamanız lazım, siz Grup Başkan Vekilisiniz. Düzelteyim, ben,
Sayın Başkana Bir saate kadar İç Tüzükün verdiği yetki
var
Bu, beş dakika da olur, üç dakika da olur. Sayın Turan, bir
milletvekilinin can güvenliğiyle ilgili medyada haberler -karanlık,
doğru, yanlış, ben onu bilmem- uçuşuyorsa, burada oturan
milletvekillerinin ve bu Genel Kurulun bilgilendirilmesi Parlamentonun,
parlamenter demokratik sistemin olmazsa olmazıdır. Efendim, Meclis
gündemine hâkimdir, biz işimize bakalım. Ne ayıp şey ya,
böyle bir şey olabilir mi?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Asla böyle bir şey
yok Sayın Başkan. Hükûmet gelecek, cevap verecek. dedim. Meclis
kapanmaz, kapayamazsınız Meclisi.
ENGİN ALTAY (Devamla) Şimdi, Ben
konuşurken masaya vurdu CHP Grubu. diyorsunuz. Biz, konuşulurken
masaya vurmayız, provokasyon yapılırken masaya vururuz, bunun
altını çizelim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hayır, çok ayıp
ediyorsunuz Sayın Başkan. Masaya vurmayın, o da ahlaki
değil.
ENGİN ALTAY (Devamla) Biraz önce Sayın
Başbakan Yardımcısından güzel bir ambulans hikâyesi
dinledik. Gene de geldiği için teşekkür ediyorum. Eskiden bu
bakanları çağırırdık -kulağımıza bir
şey gelirdi, yangın olur, sel olur, deprem olur, olay olur- gelmezlerdi.
Neyse geldiler, geldikleri için teşekkür ediyorum.
Şimdi, Sayın Bakan, ben merak ediyorum
-siz yokken burada söyledim, bu Parlamentonun 550 milletvekili aynı
kıymette ve aynı değerdedir- Faysal Sarıyıldızla
ilgili iddialar
Yani, bu Sayın Milletvekilinin bir güvenlik sorunu var
mı, yok mu? Siz bana Ambulans istedi, gönderdik, içine kimse binmedi.
diyorsunuz. Böyle olmaz.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Orada ne işi
vardı?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ne işi var
orada?
ENGİN ALTAY (Devamla) Bu bilgi
kirliliğinden
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ne işi var orada?
diyorlar, bak.
ENGİN ALTAY (Devamla) Bakın, sevgili
milletvekilleri, Parlamentoda
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Peki, daha önce silah
taşıyan bir vekile nasıl inanalım ne
yaptığına dair? Ne yaptığına dair nasıl
inanalım?
ENGİN ALTAY (Devamla)
Parlamentonun bir
tarafı öyle inanıyorsa, bir tarafı böyle inanıyorsa bunu
Türkiye gibi düşünün işte. Eğer bir Parlamentonun bir
tarafı ayrı, bir tarafı böyle bir konuda ayrıysa vay geldi
Türkiye'nin hâline.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Daha önce
bagajında silah taşıyan bir vekile nasıl inanalım?
ENGİN ALTAY (Devamla) Ya, basit bir soru var,
basit bir cevap var. Milletvekilinin can güvenliği tehdit altında
mı, değil mi?
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Yine bir kumpas
mı yapacak acaba?
ENGİN ALTAY (Devamla) Hanımefendi, gel
burada konuş ya! (AK PARTİ sıralarından
Bağırma. sesleri)
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
Konuşacağım, orada da konuşacağım.
ORHAN KIRCALI (Samsun) Bağırma!
ENGİN ALTAY (Devamla) Konuşma!
ORHAN KIRCALI (Samsun) Ne demek konuşma!
ENGİN ALTAY (Devamla) Sayın Başkan,
İç Tüzükü uygular mısınız? 157 çok açık.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Masaya vurmuyoruz biz,
masaya vurmuyoruz.
BAŞKAN Sayın Altay, lütfen,
karşılıklı polemik olmasın, karşılıklı
konuşmayalım.
Buyurun.
AHMET UZER (Gaziantep) Sayın Altay, size hiç
yakışmıyor bu.
ENGİN ALTAY (Devamla) Barikatları
kaldıracağız. dedi Bakan, doğru; Hükûmetin görevi. dedi,
doğru. Sayın Bakan, sizin asıl göreviniz, o hendek ve
barikatları kurdurmamaktı.
AHMET UZER (Gaziantep) Sayın Altay, Meclise
hitap edin.
ENGİN ALTAY (Devamla) Onlar kurulduktan sonra
kaldırırsın, kaldıramazsın; bu hendekler, sizin,
bölgeye yönelik terörle mücadeleyle ilgili ve Kürt sorunuyla ilgili
politikasızlıklarınızın ya da ikircikli
politikalarınızın ürünü ve eseridir.
Sayın milletvekilleri, 7 Hazirandan bu güne 200
askerimiz, polisimiz, korucumuz şehit oldu. Yazık, günah, bu acı
herkesin acısı ama o kadar kanıksattınız ki 10-15-20
olmazsa 1-2 şehit cenazesi Türkiye'de rutin oldu artık. Olağan
bir hâl, olağan bir durum. Bugün kaç şehit var? 2 tane. Ha,
önemli değil. noktasına toplumu taşıyan bir Hükûmetle
karşı karşıyayız.
AHMET UZER (Gaziantep) Bu yoruma nereden
varıyorsun.
ENGİN ALTAY (Devamla) 200 tane şehitten
bahsediyorum.
AHMET UZER (Gaziantep) Bizim adımıza
düşünme ya!
ENGİN ALTAY (Devamla) Bununla beraber,
bitmedi, bir evde 1 terörist var. Etkisiz hâle getirilmesi lazım, hiç
tereddüt yok ama o evde rızasıyla ya da rızası
dışında bulunan çocuk, kadın, masum, sivil insanları
düşünmeden 1 teröristi öldürelim de yanında 3-5 kişi de
gidiversin. anlayışını da Cumhuriyet Halk Partisi olarak,
insan haklarına saygılı bireyler olarak, böyle bir partinin
mensubu olarak kabul etmemiz mümkün değil.
İSMAİL AYDIN (Bursa) AK PARTİ de
kabul etmez.
ENGİN ALTAY (Devamla) Eyvallah. E, gel burada
söyle.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Niyet okuyorsun.
Niyet okuyor be!
ENGİN ALTAY (Devamla) Bana göre olay
şudur: Ben biraz önce görüntüleri izledim. Sayın Cumhurbaşkanı
dedi ki: Çözüm sürecinde bölgeye cephane, silah, mühimmat ve insan
kaynağı yığıldı, stoklandı. Hepimizin
hafızasında, doğru mu Sayın Kubat? Doğru.
Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı bir
durum tespiti yaptı, doğru bir durum tespiti yaptı. Şimdi
(AK PARTİ sıralarından Değil, değil. sesi)
Değil mi? Sayın Cumhurbaşkanı
tashih etti o zaman. Öyle söylüyor.
Bu süreçte, 2009da başlayan -şimdi onun
şeyine girmeyelim- süreçte dağdaki bomba, dağdaki silah,
dağdaki ilaç, mühimmat, kimyasal madde, dağdaki terörist, elini
kolunu sallaya sallaya bölgedeki illere, ilçelere ve kasabalara yerleşti.
Ne zaman? Sizin çözüm süreciniz içinde.
Şimdi, Sayın
Cumhurbaşkanının şunu da söylemesi lazım: O dönemin
sorumlusu olarak Başbakan Erdoğan yanlış
yapmıştır, sorumludur, kusurludur. demeli
Cumhurbaşkanı Erdoğan. Yani aslında Cumhurbaşkanı
Erdoğan, Başbakan Erdoğan hakkında suç duyurusunda bulundu,
manzara budur. Biz bunlardan siyasi çıkarsama, bunları siyasette oya
tahvil etme peşinde değiliz. Bir damla kana Cumhuriyet Halk Partisinin
on yıl iktidarı feda olsun. Bir damla kan akmasın bu ülkede,
bunu söylüyoruz biz. (CHP sıralarından alkışlar)
Onun için de başından beri, bu sorun, ne
Kandilde ne adada ne dağda ne ovada, bu sorun Türkiye Büyük Millet
Meclisinde çözülür dedik.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Ne katkı
sağladınız?
ENGİN ALTAY (Devamla) Gelin, Anayasa
Uzlaşma Komisyonu örneğinde olduğu gibi bütün siyasi parti
gruplarının eşit temsil edildiği bir komisyon kuralım
dedik. Biz dedik, siz Olmaz. dediniz. Gelin, bir ortak akıl heyeti
kurulsun, dışarıda ama üyeleri Başbakan belirlemesin,
şimdiki Cumhurbaşkanı belirlemesin, siyasi partiler önersin
dedik, Olmaz. dediniz. Gelin, gerçeklerle yüzleşelim, gerçekleri,
hakikatleri, her neyse adı, orta yerde bir sorun var, 30-40 bin insan
hayatını kaybetmiş, Kurtuluş Savaşında bu kadar
insan kaybetmedik, Çanakkalede omuz omuza çarpışan Ahmet ve Mehmet,
onların torunları şimdi birbirini vuruyor, bu doğru
değil dedik; bu insanları ayrıştırmayalım, etle
tırnak gibi, portakalın içindeki dilimler gibiyiz dedik,
bakmadınız. Seçim arifesi başka, seçim ertesi başka
yaptınız. Geldiğimiz sonuç budur: Oldubitti.
Hiçbir şey için geç değil. Gelin, ortak
aklı çalıştıralım. Gelin, hep birlikte siyasi
mülahazaları, gelecek kaygılarını, hesapları, oy
konsolidasyonlarını bir tarafa bırakarak Allah için, bu güzel
ülke için, bu güzel millet için bir iş yapalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) - Hep birlikte bu teröre,
bu terörizme, bu kana dur diyelim. Bunun tek ve tek çaresi
burasıdır, bu Meclistir, bu kürsüdür.
Saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Altay.
Sayın Turan, buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
sayın grup başkan vekili ismimi zikrederek -biliyorsunuz- polemikte
bulunduğumdan bahsetti. İki dakika söz istiyorum Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, İstanbul
Milletvekili Engin Altayın Hükûmetin gündem dışı
konuşmasıyla ilgili CHP Grubunun görüşlerini
açıkladığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; az önce, kıymetli grup başkan vekili
ismimi zikrederek malum konudan bahsetti. O zaman o tartışmada burada
olmayan vekillerimiz vardır diye ifade etmek istiyorum.
HDPnin grup başkan vekili bir konudaki
hassasiyetini dile getirdiler. Biz de bu hassasiyeti
paylaştığımızı ifade ettik kendilerine. Ancak
ısrarla altını çizmek istediğim bir husus var: Yasama
faaliyeti farklıdır, Hükûmetin gündemi farklıdır dedik.
Bunun üzerine, yine aynı şekilde, CHPnin kıymetli grup
başkan vekili de Bir saate kadar ara verelim. dedi.
Söyledim, bir daha söylüyorum: Kurtuluş
Savaşında kapanmayan Meclistir burası. Kapanmayacak bu Meclis.
Kapatmayacağız bu Meclisi. Provokasyona rağmen, iftiraya
rağmen, polemiğe rağmen kapatmayacağız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bu milletin bizden beklentileri var. Yasama
faaliyetleri devam edecek. Torba yasa görüşeceğiz. Ancak terörle olan
mücadelemiz de son dakikaya kadar, son ana kadar devam edecek. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bununla ilgili, Hükûmetimizin zaten ilgilileri
burada, cevap verecekler. Mesele üzüm yemekse hiç problem yok ama mesele
bağcıyı dövmekse, kavga etmek, polemik yapmak, İç Tüzükü
zorlayarak Meclisi kapatmak, ara vermekse millet bu tarz tiyatrolara gözünü kapattı.
Her şey milletin gözünün önünde oluyor. Hangi
partinin hangi partiyle âdeta yan yana gelip Meclisi kapatmak için teklifte
bulunduğunu herkes gördü. Biz konuya uzak değiliz. Kimsenin saçı
kopmasın, kanı akmasın, bunu söylüyoruz. Olaya uzak falan
değiliz ancak bu olayın çözümü, 550 tane vekili, ara verip saatlerce
Meclisi kapatmak değildir dedik. Hükûmetle ilgili adımlar
atarız, görüşürüz. Bilgi vereceğiz. dedik, bilgi verdik.
Tekrar teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Turan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
söz almak,
polemik yapmak istemem ama şu anda Meclisi izleyen bütün vatandaşlar
Sayın Turanın biraz önce yaptığı provokatif,
kışkırtıcı konuşmayla bizim Meclisi kapatma
arzusu içinde olduğumuzu
Olayı o kadar
tiyatrallaştırdıki yani Kurtuluş Savaşında bile
bu Meclis kapanmadı. dedi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Kapanmadı,
kapanmayacak.
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun kürsüye.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Olayı anlattım
Sayın Başkan, öyle olmadı mı?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tabii,
anlattın, belli!
2.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın Turan,
kıymetli Başkan -ben de öyle söyleyeyim- bakın, hep
söylediğim bir şey var: Siyaset nezaket ve vicdan işidir. Biraz
önceki tartışmayı dinlemeyen herkes zannedecek ki, güya, tabii,
senin aklınca, CHP Meclisi kapattırdı, kapatmak istedi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bir saate kadar
kapattırdınız.
ENGİN ALTAY (Devamla) Evet, evet.
Eğer bu ülkede kan duracaksa Meclis on gün de
kapanıversin, bir şey olmaz. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bu polemikle kan mı
durur?
ENGİN ALTAY (Devamla) Bırak, bırak
Kapanıversin
Siz bu Meclisi altı ay kapattınız be,
altı ay Meclisi çalıştırmadınız, altı ay.
Şimdi
kışkırtıcılığa gerek yok, benim
söylediğim belli. Sayın Başkan, bir milletvekilinin can
güvenliğinin tehdit altında olduğu söyleniyor. Hâl böyle mi,
değil mi? Hükûmet bize izahat versin. dedim. Bir saate kadar
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Versin, veriyoruz.
ENGİN ALTAY (Devamla) İç Tüzükü oku
önce sen.
İç Tüzük der ki: Meclis Başkanları
bir saate kadar ara verebilir. Bu ne demek? İstersen bakanı ara,
beş dakika sonra gelsin. demektir.
Bir şey söyleyeyim, yalnız, bu Hangi
partiyle yan yana geldin? dedin ya, çok güzel söyledin.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Beraber
kapattırdınız Meclisi. diyorum.
ENGİN ALTAY (Devamla) Biz barış
için, bir damla kan akmasın diye
Sizin kurucu lideriniz Papaz elbisesi
giyerim. demişti belli amaçlara ulaşmak için. Biz papaz elbisesi
giymeyiz. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bu nasıl bir üslup,
bu nasıl usul ya? Hiç yakışmadı, hiç.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ama kan duracaksa,
barış sağlanacaksa herkesle yan yana geliriz kardeşim.
Saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Altay.
Sayın Vuralın söz talebi var.
Buyurun Sayın Vural.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
8.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, İstanbul
Milletvekili Engin Altayın Hükûmetin gündem dışı
konuşmasıyla ilgili CHP Grubunun görüşlerini
açıkladığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
biraz önce Sayın Altay terörle ilgili bir sorunun Mecliste siyasi
partilerin bir araya gelip komisyon kurmasıyla çözülebileceğini ifade
etmişti. (Gürültüler)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, sayın
grup başkan vekili konuşuyor, dinleyelim.
Buyurunuz.
OKTAY VURAL (İzmir) Biz, siyasi çözüm
arayışlarının terör örgütünü ve onun bölücü emellerini
meşrulaştırmayı sağlayacağını
düşünüyoruz. Dolayısıyla bugün yapılması, verilmesi
gereken tek destek, terör örgütünün zulmü altında bulunan yöre
halkını terör örgütünden kurtarmak amacıyla terörle mücadele
eden güvenlik görevlilerimizin yanında olmaktır.
Dolayısıyla bu esnada siyasi çözüm arayışlarına bir
muhataplık zemini oluşturmak doğru değildir.
Bu bakımdan, Milliyetçi Hareket Partisi olarak
demokrasinin temsilcisi olan milletvekillerinin ve siyasi partilerin
tamamının teröre, terör örgütüne karşı bir tavır
sergileyip terörle mücadele eden askerimiz, polisimiz, korucularımız
ile terörden bizar etmiş yöre halkının bu millete ve devletine
bağlılığını güçlendirmek olmalıdır.
Bu bakımdan, bundan önceki dönemde Adalet ve
Kalkınma Partisi ile BDP çözüm komisyonu kurmuştu.
Dolayısıyla beraber, birlikte bunu çözme iradesi vardı.
Eğer Cumhuriyet Halk Partisinin bu komisyonun devamı yönünde bir
iradesi varsa bu durumda o komisyon raporuyla ilgili gelişmelere dâhil
olmak kaydıyla bu konunun çözümüyle ilgili iradelerini ortaya
koyabilirler.
Biz, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez
bütünlüğü ekseninde Türk milletinin birliğinin ve bütünlüğünün
devam edeceğine, devletimizin üniter ve millî devlet vasfından asla
vazgeçilemeyeceğine, başkent Ankara, İstiklal
Marşımız olmak üzere bu değerleri koruyarak Türkiye'nin
birlik ve bütünlüğünün sağlanması gerektiğini
düşünüyoruz. Dolayısıyla bu konularda verilecek hiçbir taviz
kabul edilemez. Bu tavizlerin hepsi terörle mücadele eden güvenlik
görevlilerimizin koruduğu değerleri ortadan kaldırır.
Milliyetçi Hareket Partisinin tutumunu bu vesileyle
ifade etmek isterim. Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Demirel.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkanım, biraz önce Sayın Turan
konuşmasında partimizi de ifade ederek özelde partilerin
kışkırttığına dair ifadede bulundu. Biz söz
hakkı istiyoruz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yağmur
yağdı, Ördek
dedi. Olur mu Başkanım?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Yağmur yağmadı
Yan yana
dediniz.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika, sataşmadan
Sayın Kerestecioğlu mu konuşacak?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Evet
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Kerestecioğlu.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
3.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün,
burada, ilk defa söz aldığımda Meclis sıralarımız
boştu ve şunu ifade ettim, Faysal Sarıyıldız
Vekilimiz ateş altında ve bu, hangi partiden olursa olsun, MHP de
olabilir, AKP de olabilir, CHP de olabilir, herhangi bir vekilin
başına gelebilir. dedim, sizin sıralarınızdan Bizim
gelmez. denildi. Gelmesin tabii ki ama gelebilir. Bu nedenle de bir şey
yapmamız gerektiğini, eğer bizler burada meslektaşsak,
milleti temsil ediyorsak, yani gerçekten bir milletvekilinin başına
gelebilecek herhangi bir ateşli silahla tehdit durumunda bir çözüm
bulmamız gerektiğini ifade ettim, buna çağırdım sizi.
Arkasından da grup başkan vekilimiz de aynı sözleri ifade etti
ve CHP sıralarından da çok haklı olarak, Evet, durum buysa
gerçekten, burada Hükûmetin gelip de açıklama yapması lazım. Bir
milletvekili eğer tehdit altındaysa, yaşam hakkı ihlal
edilen bir durumdaysa bunun için Hükûmetin gelip bir açıklama yapması
lazım. denildi ve ara da bu yüzden verildi.
Burada hamaset yapmaya gerek yok, kimse Meclis
kapansın. demedi, Meclisin çalışmasına bir
milletvekilimizin canının tehlikede olup
olmadığının açıklığa
kavuşturulması ve bunun için önlem almak üzere ara verelim, cevap
verilsin. denildi. Bu Meclis, partiler yan yana gelsin, çözüm üretsin diye
kurulmadı mı arkadaşlar? Biz yan yana gelmeyecek miyiz?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Meclisi kapatmak olmaz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Barış için yan yana gelmeyecek miyiz?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Barış için
değil konu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Barış için yan yana geleceğiz. Barış için
hep birlikte, sonunda yan yana geleceğiz. 200 asker, polis öldü.
deniyor, binlerce sivil insan öldü, otuz beş yıl kaybettik, daha da
mı kaybedeceğiz, bunu mu istiyorsunuz?
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Kerestecioğlu.
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Bana yönelik de bazı ifadeler oldu, sataşmalar oldu.
BAŞKAN Sistemi açalım Sayın Bakan,
buyurun.
4.- Başbakan Yardımcısı Lütfi Elvanın,
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın Hükûmetin gündem dışı
konuşmasıyla ilgili MHP Grubunun görüşlerini
açıkladığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Birincisi, Hükûmetin kaçamak cevap verdiği
şeklinde bir ifadede bulunuldu MHP grup başkan vekili
tarafından. Biz gerçek ne ise sizinle onu paylaştık ve vali
beyle ve kaymakam beyle yapmış olduğumuz görüşmelerde, şu
anda iki kez ambulansın gönderildiğini ve bu ambulansın
gönderilmesine rağmen, ikinci kez gönderilmesine rağmen, orada uzun
süre bekleyip anons edilmesine rağmen yaralıları maalesef
ambulansa getirmiyorlar. Bunun üzerine kaymakamlık bu kez belediyeye
söylüyor ve belediye başkan vekilinin bizatihi belediyenin
ambulansını göndermesini istiyor ve bu çerçevede de şu anda
belediyenin ambulansı oraya intikal ettiriliyor. Durum bu, bunu aktarmak
istedim.
İkinci olarak da şunu söyleyeyim: Biz,
değerli arkadaşlar, terörle mücadele etmeye devam edeceğiz,
bundan hiçbirinizin kuşkusu olmasın.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Niye müzakere
ettiniz o zaman?
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Devamla)
Ama terörle mücadeleye devam ederken eğer bir milletvekili, özellikle
terör örgütüne mensup olan grubu korumaya yönelik bir girişimde bulunursa
bu doğru olmaz. Elbette milletvekilinin güvenliği, bir
milletvekilimizin güvenliği son derece önemli bir husus, evet, onun
güvenliği önemli. Bize gelen bilgilerde, herhangi bir şekilde
şahsın yaralandığına dair, Sayın
Sarıyıldızın yaralandığına dair bir bilgi
söz konusu değil. Bu bahsedilen, o evde bulunduğu ifade edildi
belediye başkan vekiliyle birlikte ve dolayısıyla ambulans
gönderilmesine rağmen ambulansa maalesef o yaralılar intikal ettirilmiyor.
Oradaki yaşanan hadise bu.
Diğer taraftan, şunu da ifade etmeliyim:
Bu, o sokaklara konulan bariyerler ambulansın girişini engellemek
için, insanların rahat bir şekilde pazarına,
çarşısına gitmesini engellemek için yapılan bariyerlerdir.
Eğer terör örgütünün zerre kadar oradaki vatandaşı düşünen
bir anlayışı olsaydı böyle bir yapı içerisinde hareket
etmesi düşünülür müydü? Bilakis, yörede yaşayan
vatandaşlarımız, halkımız ısrarlı bir
şekilde terör örgütüne karşı mücadelemizi devam ettirmemizi
istiyorlar ve terör örgütüne karşı bu mücadelemizin sonuna kadar
devam etmesini istiyorlar. Vatandaşımızın, o bölgede
yaşayan vatandaşlarımızın bizden talepleri bu.
Halkımız hiçbir şekilde ateş
altında değildir. Orada mücadele sadece ve sadece terör örgütüne
yönelik yapılmaktadır, yapılan mücadele budur. Biraz önceki
konuşmamda da ifade ettim; evet, sokağa çıkma
yasaklarının bu kadar uzun sürmesinin en temel nedeni oradaki
vatandaşlarımızın hiçbirinin gerçekten bu olaydan
etkilenmemesi için gayret sarf edilmesidir ve bu konuda her türlü hassasiyet
gösterilmektedir, gösterilmeye de devam edecektir.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Elvan.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Demirel, daha sonra
vereyim.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
B) Hükûmetin Gündem Dışı Açıklamaları
(Devam)
1.- Başbakan Yardımcısı Lütfi Elvanın,
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde terör örgütüne yönelik yapılan
mücadeleye ve Cizrede yaşanan olaylara ilişkin gündem
dışı açıklaması ve MHP Grubu adına Manisa
Milletvekili Erkan Akçay, HDP Grubu adına Diyarbakır Milletvekili
Çağlar Demirel, CHP Grubu adına İstanbul Milletvekili Engin
Altay ve AK PARTİ Grubu adına Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının aynı konuda konuşmaları (Devam)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Amasya Milletvekili Sayın Mehmet Naci Bostancı. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; öncelikle bir
durum yaşadık, Meclisin oturumuna ara verildi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) İlk defa
mı oldu Sayın Bostancı?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Daha önce de
sayın başkan vekili orada görev yaparken aynı durumu
yaşamıştık. İstikrarlı bir şekilde böyle bir
durumla karşılaşılınca, olaylardan
bağımsız, acaba sistematik bir hâlle mi karşı
karşıyayız diye ister istemez düşünüyoruz.
Sayın Başkan Vekili, Meclis İç
Tüzüğünün 15 ve 64üncü maddeleri başkan vekillerinin görevi ve ne
yapacaklarına ilişkin açıklayışı hükümleri
içeriyor. O çerçevede baktığımızda, elbette burada siyasi
partilerden çeşitli olaylara ilişkin Hükûmetin açıklama
yapmasına yönelik talep gelebilir, siz de bu talebi iletebilirsiniz. Ama
bu talep yerine getirilirken Meclise ara vermek, Meclise ara verilmesini talep
etmek doğru bir tutum değil, esasen talep edilen konuya katkı
sağlayacak bir durum da değil. Biz Meclisin
çalışmasına ara verdiğimizde Sayın Faysal
Sarıyıldızın bahsedilen konuya ilişkin durumu
hakkında Meclis olarak hangi pozitif işi yapıyoruz, bahsedilen
durumla ilgili olarak? Sadece ara vermiş oluyoruz. Yapılması gereken,
evet, bir bilgi talep ediliyorsa Hükûmetin bu bilgiyi vermesi ama Meclisin de
kendi çalışmasına devam etmesidir. Şunu biliyoruz: Talep
edilen bu bilgiler esasen Meclis görüşmelerinin ötesinde alttan alta
ilgili bakanlara da iletiliyor. Şahsen benim aldığım bilgi,
Grup Başkan Vekili Sayın İdris Balukenin İçişleri
Bakanıyla da bu konuya ilişkin daha bu durum ortaya çıkmadan
yarım saat önce konuştuğu. Yani bilgilenme, ne olup bittiğini
anlama konusunda bir temas son derece doğru ve haklı olarak mevcut. Meclise
ara vermek doğru olmamıştır. Meclis
çalışmalarına devam eder, bilgilendirme talepleri de elbette
yerine getirilir. Her zaman Hükûmetin bu tür bilgilendirmelere karşı
talep olması hâlinde ne olup bittiğini anlatması
olağandır.
Kıymetli arkadaşlar, Sayın Faysal
Sarıyıldız, tıpkı buradaki milletvekilleri gibi, bütün
Türkiyenin vekilidir; belli bir kesimin vekili değildir, belli işle
meşgul olanların vekili değildir, bütün Türkiyenin vekilidir. Ben
de öyleyim, bütün Türkiyenin vekiliyim. Böyle bir hassasiyet ve böyle bir
moral anlayışla davranmak hepimizin görevi.
Daha dün Amasyada bir şehit cenazesi
vardı. O şehit cenazesinde o çocuğun tabutunun önündeyken
Doğum tarihi 10 Aralık 1990; vefat tarihi, şehit
düştüğü tarih 18 Ocak 2016. 26 yaşında bir çocuk, evet,
çocuk, 1990 yılında doğmuş. Bu olaylar 1984te
başladı; İdil, Eruh baskınlarıyla birlikte,
hatırlayınız, tabii, geçmişi de var. Hepimiz biliyoruz,
aslında çok acılı bir coğrafyada yaşıyoruz ve
şahsen benim hayatım, buradaki başka birçok vekilin hayatı
gibi, genç çocukların cenazelerini morgdan almakla geçti. Evet, böyle bir
durumla karşı karşıyayız ve Meclisin bu tür meselelere
ilişkin ara vererek filan değil tabii ki çalışarak bu
işleri görüşmesi, bunlara nezaret etmesi lazım, bunlara
ilişkin fikir üretmesi lazım. Asli görevin de demokrasi esasında
iktidarın olduğunu unutmayalım. İktidarın
yanlış yaptığını düşünebilirsiniz,
hataları olduğunu düşünebilirsiniz ama unutmayın, bir tane
Türkiye var. O malum klişe ama kesinlikle doğru olan sözde olduğu
gibi hepimizin Türkiyesi. Bugün bana yarın sana anlayışı
çerçevesinde davranmak kesinlikle yanlış olur.
Terörle mücadele, bu ülkenin âdeta coğrafi
kaderi gibi karşısında yaşadığı bir durum.
Dün de öyleydi, ümit ederim yarın olmaz. Eğer hepimiz
akıllı olursak, muhtemelen, bu tür risklere karşı daha
ortak bir biçimde tutum alabiliriz. Bu ülkenin problemleri var mı? Var.
Kürt meselesine ilişkin yüz yıldır konuşuyoruz, var. Ve
demokratik meşru zeminlerde bu işleri konuşma,
tartışma, müzakere etme hususlarında Türkiyenin ne kadar büyük
mesafeler aldığını görmek lazım. Keşke bir
konuşmayla her şeyi halledebilsek, olmuyor, toplumların
değişimi böyle olmuyor ama demokrasiden, özgürlüklerden ve sonuçta Parlamenter
sistemin işleyişinden bizim beklediğimiz ülkelerin
yaşadığı problemleri meşruiyet içerisinde
konuşmak ve tartışmaktır.
Her kim, bu işler olurken, demokratik
zeminlerde bu işler müzakere edilirken Ben de elime silah alıyorum
kardeşim, ben de hendek açıyorum, ben de kafama göre öz yönetim
uyguluyorum, ben de Orta Doğudaki gelişmelerden faydalanarak,
Suriyeden esen rüzgârlar üzerinden yelkenlerimi doldurarak bu ülkede
birtakım oldubittiler yaratmak istiyorum. derse, bunu diyenler Türklerin
de Kürtlerin de düşmanıdır, herkesin düşmanıdır.
Çünkü, demokratik zeminler açıkken, insanlar konuşabilirken elinde
silah olan insanların bu topluma söyleyeceği ne olabilir? Her devlet -iktidar
kim olursa olsun CHP olsun, HDP olsun, MHP olsun, AK PARTİ olsun- topluma
ve devlete elindeki silahla meydan okuyan insanlara karşı ricacı
olmaz; onlara karşı devletin meşru gücünü, kudretini kullanmak
durumundadır. Bu meşru gücün kullanımı
Biz burada çok
konuşmalar yapabiliriz ama lütfen o sahada sokak sokak elinde devletin
silahı, elinde devletin imkânlarıyla hendek açılmış,
içi doldurulmuş, pusu kurulmuş, Kanasla, bombalarla, her yer
tuzaklarla doldurulmuş böyle bir yere karşı mücadelede o
güvenlik görevlilerinin ne kadar zorlu şartlarda uğraş
verdiğini, sivil halk ile teröristleri birbirinden ayırmak için ne
kadar dikkat ve ihtimam gösterdiğini, bırakın her şeyi
insan olarak bu coğrafyada yaşayan herkesin -siyasal görüşü ne
olursa olsun- bu ihtimamı göstereceğini takdir edersiniz.
Güvenlik görevlileri de insan, bu ülkenin
vatandaşlarını kucaklayan ama teröriste karşı da mücadele
etmek durumunda olan insanlar.
Emin olun bu ülkede hiç kimsenin ölmesinden biz
memnun olmayız, teröristleri şeytanlaştırmayız,
onları suçlu olarak görürüz. Devletin asli görevi Daha çok terörist
öldürelim. değildir, kesinlikle değildir. Devletin asli görevi,
devlete karşı suç işleyen, halka karşı suç
işleyen insanlar varsa onları hukukun karşısına
çıkartmaktır ama keşke bu kadar, konuştuğumuz kadar
kolay bu işler yapılabilse; olmaz. Sana pusu kurmuş, içeriden
üzerine ateş ediyor. Üstelik, devrimci halk savaşı stratejisi
çerçevesinde, krizi derinleştirmek için Halkın da başına
çorap örülsün, halk ile devlet karşı karşıya gelsin,
böylelikle krizi derinleştirerek ben de buradan bir devrimci durum
yaratayım. stratejisi çerçevesinde davranan, böyle bir akılla
hareket eden terör örgütüne karşı devletin mücadelesi çok zor bir
mücadeledir. Ama hepsini alnından öpüyorum; hem insanlar hem de birer Türk
güvenlik görevlisi olarak, Türkiye Cumhuriyeti devletinin güvenlik görevlileri
olarak teröre karşı mücadele ederken
düşmanlaştırmadan, onları gerektiğinde hukukun
karşısına çıkartacak bir anlayışla bu mücadeleyi
sürdürüyorlar. Bu istikamette de devam etmeleri gerekir.
Teröre karşı ortak tavır şu
çatının altında bulunan herkesin her şeyden önce ahlaki
ödevidir, hepimizin ahlaki ödevidir. Çünkü bizler burada, bütün partiler, bütün
vekiller demokratik meşruiyetin temsilcileri olarak buradayız ve
varlığımızı, konuşma hakkımızı
buna borçluyuz. Teröre karşı açık tavır almak; bunu bir
siyasi spekülasyon mevzusu yapmamak
Evet, iktidarı eleştirin ama Bu
vesileyle iktidara da bir tane çakalım, terörü de görmezden gelelim.
şeklinde anlaşılabilecek diskurlarla konuşmamak
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Diyorsun(!)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) -
kararlı
bir tavırla devletin vermiş olduğu bir mücadeleyi destekleyen o
güvenlik görevlilerine bu Meclisin, demokratik Türkiye için, Kürtüyle,
Türküyle buradaki insanların özgürlüğü ve hakları için
arkasında olduğumuzu gösterecek bir yaklaşım lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bostancı, ek süre
veriyorum.
Buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Teşekkür
ediyorum.
Esasen, Parlamentodaki bütün partilerde bu esasta
bir yaklaşım olduğunu biliyorum ama konjonktürel şartlar,
yaşanan durumlar, siyasetin karmaşık ilişkileri, vesaire,
bu kürsüde benim konuşmaya zamanımın ve
fırsatımın olmadığı başka bir sürü iş
farklı akletmeleri insanın zihnine getirebilir ama nihai noktada unutmayalım;
hepimiz varlığımızı demokrasiye, demokratik
meşruiyete borçluyuz. Hepimiz ancak teröre karşı çıkarak bu
ülkedeki çocuğun, kadının, bütün insanların
hakkını ve hukukunu koruyan bir Parlamento olarak görev yaparız.
Görevimizi yapalım.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın
Bostancı.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın
Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Polemik yapma
arzusu içinde değilim.
Cizrede yaşananlarla ilgili Hükûmetin Genel
Kurulu bilgilendirmesinden sonra Sayın Bostancı, kendisine düşen
konuşma süresi olan on dakikanın altı dakikasını biraz
önce sizin verdiğiniz kararla Meclisin verdiği araya atıfta
bulunarak -o sizin tutumunuzla ilgili siz kendinizi, tabii ki tutumunuzu izah
edersiniz ama- bu ara verme talebinde bulunan biri olarak benim de İç
Tüzükü bilmediğim algısına yol açacak bir durum ortaya
çıktı. Bir dakikalık söz istiyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Aşk olsun
Engin Bey! Engin Bey, sizi özel olarak severim ayrıca.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Yoksa bilmiyor
musunuz?
BAŞKAN Peki, yerinizden söz verelim o zaman.
Sayın Altay, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
9.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının Hükûmetin gündem
dışı konuşmasıyla ilgili AK PARTİ Grubunun
görüşlerini açıkladığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Peki, yerimden
söz verin.
Sayın Bostancı şunu bilmenizi arzu
ederdim ve dilerdim: Ben on dört senedir bu Parlamentodayım. Eğer
Bakanlar Kurulu sıralarında ya da Genel Kurulda bir sayın bakan
görseydim ben şunu derdim: Hükûmetten izahat bekliyoruz. İddialar
vahim. Ama ne Genel Kurul salonunda ne Bakanlar Kurulu sırasında bir
tek Hükûmet üyesi olmayınca çok doğal olarak bir Hükûmet üyesinin
gelip bizi bilgilendirmesi gerekir. Şunun için
Aslında bu arayı
sizin istemeniz gerekirdi. Bir milletvekilinin, buradaki bir mesai
arkadaşımızın can güvenliğiyle
Yani Engin Altay kaza
yapmış, ağır yaralıymış. diye duysan
gelmeyecek misin hastaneye? Ne ayıp!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Koşa
koşa.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Orada da bir
milletvekilinin can güvenliği söz konusu. Yani bu ara vermeyi çok
abarttınız. Siz, bürokratların keyfî yüzünden on dört sene
boyunca binlerce defa bu Meclis bir saate yakın çok ara verdi bir kanun
teklifinde müzakere yaparken uzlaşma durumunda. Ne var yani, bunu niye
büyüttünüz bu kadar? Sayın Başkanın tutumunu temel hak ve
özgürlükler noktasında, sizin AKPli grup başkan vekillerine göre bir
parça daha yüksek hassasiyet göstermesini, altı dakikalık bir
konuşmayla anlatmanızı yadırgadığımı
belirtmek istiyorum.
Saygılar.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Demirel, buyurun.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Biz de
aynı şekilde partimize ilişkin yapılan açıklamaya ve
Bakanın yapmış olduğu açıklamaya ilişkin hem de
bir bilgilendirme tarzında söz istiyoruz.
BAŞKAN Size de yerinizden söz vereyim
Sayın Demirel.
Buyurun.
10.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin,
Başbakan Yardımcısı Lütfi Elvanın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması ile Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının Hükûmetin gündem dışı
konuşmasıyla ilgili AK PARTİ Grubunun görüşlerini
açıkladığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, gerçekten, başta AKP grup başkan vekilinin
ifade ettiği, bu Meclisi, aslında Parlamentoyu ve tüm halkı
bilgilendirme hakkı doğduğunu bir kez daha biz de ifade ettik.
Verilen ara da gerçekten önemliydi çünkü bakanın buraya gelmesi ve
birbirimizi daha yakinen söylemlerimizle anlamamız çok önemliydi,
yapılan telefon görüşmeleri üzerinden hep gerçekleştirildi.
Evet, saat on ikiden, hatta daha öncesinden, on bir-on ikiden beri
Bakanlıkla, İçişleri Bakanlığıyla görüşme
var. Bu bilgi, bu gelen Faysal arkadaşımızın
aktarımıyla ilgili görüşme yapıldı ama hâlâ, bu saate
kadar sorun çözülmüş değil. Biz, bu yüzden Parlamentonun bu konuda
görev alması gerektiğini ifade ettik. Tabii ki görüşmeler var,
görüşmeler devam da edecektir. Arkadaşlarımız, bir grup
arkadaşımız görüşmeye de gitti, bu devam da edecektir. Ama
ben şunu ifade etmek istiyorum: Sayın Bakan, evet, belediye
ambulansı gitti ama bizim sorunumuz ambulansın gitmesiyle birlikte
orada ateşin kesilmesidir. Şu anda güvenlik güçleri orada ateş
açıyor. Güvenlik güçlerinin açtığı ateşi keserseniz o
zaman yaralılar ambulansa yetiştirilebilinir. Ateş
kesilmediği için ne milletvekilimiz ne de oradaki vatandaşlar ne de
yaralılar hastaneye ya da herhangi bir yere götürülemiyor. Yani az önce
görüştük, Faysal Sarıyıldızla da görüştük.
Doğrudur, ambulans gidiyordur ama ambulans olay yerine
ulaşamıyordur, ulaşmama nedeni de orada zırhlı
araçlardan ateş açılıyor. Bunu somut, orada yaşayan bir
milletvekilimizin aktarımı üzerinden söylüyorum.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Konuştuk
bunları, tamam artık, tekrar tekrar aynı şey
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Bir
daha sizin söyleyeceğiniz şey, Bakanlığın
vereceği talimat, orada zırhlı araçlardan ateşin
kesilmesiyle ancak
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Orada emniyet
güçlerine ne talimat verileceğini siz söyleyemezsiniz.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) -
oradaki yaralıların ambulansa alınması ve
milletvekillerimizin, seçilmişlerimizin oradan tahliye edilmesini
sağlamaktır.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Emniyet güçlerine
ne talimat verileceğini siz söyleyemezsiniz. Siz, muhalefet görevinizi
yapın.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - Adresi
de verdik, yeri de söyledik. Ambulans gidip boş gelebilir çünkü ateş
açılıyor orada. Hiç kimsenin güvenliği -yaşamı- orada
söz konusu değil.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Dinliyoruz, elli
kere dinledik aynı yalanları.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - Son
olarak şunu söyleyeceğim: 38inci gündür Cizrede, 50nci gündür
Surda Sivil vatandaşa dokunmuyoruz. diyorsunuz ya da sivil
vatandaşın yaşamını yitirmediğini ifade
ediyorsunuz. Toplamda şu ana kadar sadece Cizre ve Sur üzerinden ifade
edeyim ve Silopi
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Sayın
Başkanım, süresi ne kadar? Ne kadar daha konuşacak? Yarım
saat mi konuşacak?
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Ne kadar
konuşacak daha?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - 103
sivil vatandaşımız bu süre içerisinde yaşamını
yitirmiştir. Bunun içinde çocuklar, doğmamış bebekler,
kadınlar, 70 yaşındaki insanlar var. Hepsinin adresi,
kimliği bellidir. Surda bugün -bahsettiniz- gidip bakın halkın
durumuna, yaşananlara bakın, biz bizzat içinde görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) - Aynı
şeyleri on kez söylüyorsunuz ya!
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Ben
tekrar şunu söyleyeyim: Bugün milletvekili heyetimiz Silopide, Silopide
yaşananları direkt halktan dinleyip tekrar bu Parlamentoya
sunacağız.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Demirel.
Sayın Akçay, buyurun.
11.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Başbakan
Yardımcısı Lütfi Elvanın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması ile Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının Hükûmetin gündem dışı
konuşmasıyla ilgili AK PARTİ Grubunun görüşlerini
açıkladığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biraz önce, Sayın Bakan, benim konuşmama
atfen ve kendilerini kaçamak cevap vermekle itham ettiğimi de söyleyerek
bazı cevaplar verdi. Ben, hem kaçamak cevabı kastettim hem de bu
sorunlarla, olaylarla ilgili ayrıntılı bilgi verilmeyerek
geçiştirilmeye çalışıldığını söyledim.
Nitekim, Sayın Bakan, yirmi dakikalık konuşma hakkını
da zannediyorum dört beş dakikayla sınırladı. Yani, bu
olayları geçiştirmeden gerek Meclisimize gerekse aziz milletimize
ayrıntılı bilgilendirme yapmasında biz fayda görüyoruz.
Sayın Bostancı da konuşmasında
devletin terör örgütünden ricacı olamayacağını ifade etti
ve aynen Terör örgütünden ricacı olunmaz. dedi. Evet, doğrudur, bu
sözden memnuniyet duyarız, Adalet ve Kalkınma Partisinin devletin
terör örgütünden ricacı olmayacağı görüşüne gelmesini
memnuniyetle karşılarız. Çünkü biz Milliyetçi Hareket Partisi
olarak öteden beri terör örgütünden ricacı olunamayacağını,
bunun yanlış bir politika olacağını söyleye gelen bir
siyasi partiyiz. Fakat geçmişte çok sayıda böyle ricacı
olunduğunu, iktidar tarafından terör örgütüne ve onun sözcüsü veya
temsilcilerine ricacı olunduğunu ve aracılar
kullanıldığını da biliyoruz. Şimdi
hafızalarımızı zorlarsak çok daha fazla örneğini
buluruz ama hafızalarımızı çok fazla da zorlamayalım.
6-7 Ekim olaylarında yaşananları ve iktidarın tutumunu,
Oslodaki görüşmelerde zamanın Başbakan Müsteşar
Yardımcısının terör örgütü elebaşılarına
Bölgede şikâyetçi olduğunuz vali, kaymakam, kamu görevlisi var
mı? şeklinde diyaloglarını biliyoruz.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Sayın
Başkan, nereden biliyorsunuz?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Habur hadisesinde nasıl
ricacı olduklarını ve pazarlıklar olduğunu da
biliyoruz. Geçmişte bazı iktidar sahiplerinin PKK güzellemeleri de
hâlen hafızalarımızdadır. Bunu da hatırlatmayı
bir görev bildim.
Hepinize saygılar sunarım.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) AK PARTİ,
hiçbir zaman, hiçbir terör örgütünden ricacı olmadı.
Dolayısıyla, böyle bir noktaya gelmiş olması diye bir durum
söz konusu değil.
İSMAİL OK (Balıkesir) - Oslo ne,
Oslo?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) İki
şeyi karıştırmamak lazım; toplumsal barış,
beraberlik, millî birlik bağırarak, çağırarak, sopayla
olmaz, insanları kucaklayacaksın; AK PARTİ bunu yaptı.
ZİHNİ AÇBA (Sakarya) - Bizim yüzde 50yi
mi?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Terör örgütüyle
de gerektiği gibi mücadele ederiz, her zaman da
yaptığımız budur.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
tutanaklara girmesi bakımından ifade ediyorum. Bizatihi, AKPnin
çözüm süreci dediği süreç zaten büyük ölçüde terör örgütünden bir
ricacı olma süreci olarak neticelenmiştir.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) O sizin yorumunuz
Erkan Bey.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Biz Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, 78 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşını tek
millet olarak, Türk milleti olarak kabul eder ve herkesi kucaklarız.
Anayasa, partimizin programı ve politikaları doğrultusunda da
bütün sorunları çözmeye de talip olduğumuzu ve görüşlerimizi de
yıllarca ifade ettik, ortamı geldiğinde de bunu
ayrıntılı ifade ederiz. Onu da özellikle tekrar vurgulamak
istiyorum: Bir iktidarın terör örgütünden ricacı
olmayacağını artık iktidar herhâlde anlamış
olmalı diye düşünüyorum, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akçay.
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.
12.- Başbakan Yardımcısı Lütfi Elvanın,
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel ile Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın yaptıkları açıklamalarındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Öncelikle şunu ifade edeyim: Türkiye
Cumhuriyeti devleti ve 64üncü Hükûmetimiz ve AK PARTİ hükûmetleri, hiçbir
zaman sivillerin öldürülmesine yönelik bir girişimde bulunamaz, böyle bir
husus söz konusu değildir. Bilakis, vatandaşlarımızın
korunmasına yönelik mücadele ediyoruz ve etmeye de devam edeceğiz.
Bugün yapılan mücadele sadece ve sadece terör örgütüne yönelik
yapılan bir mücadeledir. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum. Eğer
siviller öldürülüyorsa, yaşlılar öldürülüyorsa bunların kimler
tarafından öldürüldüğü çok açık ve net bir şekilde
ortadadır. En son yapılan saldırıyla, çocukların,
yaşlıların öldürülmesine, hele hele kucakta bir bebeğin
öldürülmesine hepiniz şahit oldunuz.
Ben samimi olarak şunu söylemek istiyorum
özellikle HDP Grubuna yönelik olarak: Gelin, siz Türkiye Büyük Millet
Meclisinin birer milletvekilisiniz
Evet, ülkemizin birliği,
bütünlüğü, kardeşlik ruhumuzun daha da geliştirilmesi,
derinleşmesi için birlikte mücadele etmek zorundayız ama lütfen PKK
terör örgütüne ve bu silaha karşı durduğunuzu açık bir
şekilde ifade edin. Eğer o bölgede yaşayan vatandaşlarımızı
seviyorsanız, o bölgede yaşayan insanlarımızla el ele, kol
kola yürümek istiyorsanız, bu kardeşlik ruhumuzun daha da
güçlenmesini istiyorsanız geliniz, korkmayınız, vesayetten kurtulunuz
artık. Şunu söyleyiniz, Biz terör örgütüne karşıyız.
deyiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bunu
söylediğiniz anda zaten problemin önemli bir kısmı çözülecektir
değerli arkadaşlar. Ben bunu samimiyetle söylüyorum, samimi
düşüncelerimi sizinle paylaşıyorum. Bir sorun, mesele, evet,
var, ne olur gelin, bu meseleyi biz burada konuşalım, burada
tartışalım ama siz eğer terör örgütünün sözcülüğünü
yapmaya kalkarsanız, terör örgütünün talimatları doğrultusunda
hareket etmeye kalkarsanız bu sorun çözülemez. Siz, o bariyerleri tasvip
ediyor musunuz, o açılan çukurları tasvip ediyor musunuz? O
yakılan okulları tasvip ediyor musunuz, yakılan hastaneleri
tasvip ediyor musunuz? O okullarda kimler okuyor? O okullarda orada
yaşayan Kürt kardeşlerimizin çocukları okuyor. O hastanelere
kimler gidiyor? Orada yaşayan Kürt kardeşlerimizin çocukları,
anneleri, babaları gidiyor. Bunları niye kınamıyoruz? Niye
korkuyoruz? Kınayalım bunları. Biz sizinle bire bir
görüştüğümüzde samimi kanaatlerinizi ifade ediyorsunuz ama lütfen,
gelin, bu terörü birlikte ortadan kaldıralım. Bunu yapabiliriz,
yapabilecek de güçteyiz ama ne olur, terör örgütünün arkasında
durmayalım.
Diğer taraftan, Sayın Akçay, ben yedi
dakika konuştum, dört dakika konuşmadım ve sorulan soru neyse
onun cevabını verdim. İllaki yirmi dakikalık süreyi
doldurmak zorunda değilim. Konuşulan meselenin içeriği zamanla
ölçülmez. Bunu özellikle ifade etmek istiyorum.
Çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Demirel.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, biz Sayın Bakanı buraya
çağırırken yaşanan duruma ilişkin bir cevap
istemiştik ve yaşananlara ilişkin Meclisi bilgilendirmesini
istemiştik.
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Bilgilendirdi
ya işte, daha ne istiyorsun.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Ne yazık
ki burada Sayın Bakan HDP Grubunu suçlayıcı ifadeler
kullanıyor, biz bunu kabul edemeyiz, başta bunu söyleyelim.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Öyle
değiliz. deyin, Terörün sözcüsü değiliz. deyin.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Cevap ver, cevap.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Yani
Bakanın, burada, sorunu çözmekle birinci derecede sorumluyken -Parlamento
da yine aynı şekilde- getirip konuyu HDP Grubuna ifade ettiği
şekliyle bunu kabul etmiyoruz, bir kere bunu ifade etmek istiyorum.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Sayın Bakanım,
çok iyi anlatmışsınız, teşekkür ederim.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
İkincisi: Kim nasıl yaşamını yitirdi, her şey
ortadadır. Miray bebeği çok net biliyoruz, kameralar çekti, kimin
katlettiği ortadadır.
BÜLET TURAN (Çanakkale) Biz de biliyoruz, biz de.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Elif
Şimşeki kimin katlettiğini biliyoruz, Taybet anayı kimin
katlettiğini biliyoruz. İsimleri sayarsak bitmez. Sadece Sur, Cizre
ve Silopide 103 sivilimiz bu elli gün içerisinde yaşamını
yitirmiştir diyoruz. Hepsinin çetelesi vardır, hepsinin isimleri
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Ne kadar
süresi var? Ne kadar konuşacak?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
yaşları buradadır, 70 yaşından
doğmamış bebeğe kadar. Biz orada yaşadık, gördük,
adına Jandarma mı dersiniz, Özel Harekât timi mi dersiniz, polis mi
dersiniz; ne derseniz deyin, hiç kimsenin birbiriyle koordinesi yoktur ve herkes
kendi başına, orada yaşayan sivil halka ateş açıyor, biz
bunları bizzat gördük ve yaşadık. O hâlde, konuyla ilgili
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) PKKyı
savun, PKKyı!
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum)
Sayın Başkan, demokrat davranın ya, demokrat davranın!
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) -
Sayın Başkan, burada mikrofon açılmadı. Bunları ifade
ettim ama Sayın Bakanın grubumuza ilişkin ifadelerine söz
hakkımız doğdu çünkü ithamda bulundu.
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Konuştun
ya, daha ne konuşacaksın!
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum)
Sözünüzü zaten söylediniz.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - Yani
ithamda bulundu Sayın Bakan. O yüzden, kürsüden söz hakkı istiyoruz
çünkü mikrofon açılmadı Sayın Başkan.
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum)
Verin, verin!
BAŞKAN Sayın Demirel, iki dakika
kürsüden söz hakkı veriyorum. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yapmayın Sayın
Başkan!
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Ya, zaten
konuştu.
BAŞKAN Arkadaşlar, bakın, burada
isim geçtikten sonra söz talebi olan kim olursa olsun ona söz vermek
durumundayım.
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Zaten
konuştu.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, kürsüden
konuşma yapmak istedi, mikrofon açık değildi, o yüzden
Sayın Adıyaman cevap verecek.
Buyurun Sayın Adıyaman.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
5.- Iğdır Milletvekili Mehmet Emin
Adıyamanın, Başbakan Yardımcısı Lütfi
Elvanın yaptığı açıklaması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Burada kısa bir anı okumak istiyorum: Bir
gün mahkemeye kara yağız, yiğit bir Kürt genci getirdiler,
hâkimler sorguya çekti. Türkçe bilmediği anlaşılınca
hâkimler danıştılar ve delikanlının idamına karar
verdiler.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Sene kaç,
sene kaç, bunu da söyle. Hangi yıldan bahsediyorsun?
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) Mahkemenin
idam gerekçesi dehşet vericiydi Türkçe bilmeyen bir kimseden bu memlekete
hayır gelmeyeceğinden idamına
Hemen o gece o çocuğu
götürüp astılar.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Sen burada
hayal üzerine konuşuyorsun.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla)
Kaynağını vereceğim Beyefendi.
Dağkapıda Yalova adlı küçük bir
otelde kalıyordum. Uyur uyumaz o Türkçe bilmeyen çocuk rüyama girerek
boğazıma sarıldı ve Türkçe Niye beni bıraktın,
beni idam ettirdin? diye tehdit etti. Sabaha kadar bu hâl iki üç kere
tekrarlandı, deliye dönmüştüm. diyor. Kim? Bakın, devamı
var, ben uzatmayacağım. O zamanki hükûmete telgraf çekiyor, ilgili
mahkeme hâkimleriyle tartışıyor ve gelen cevap şu dönemin
hükûmetinden: Gayemiz, Kürtlerin ve Kürtçülüğün kafasının
ebediyen ezilmesidir. Hâkim arkadaşlarınla anlaş. Gözlerinden
öperim. Bunu anılarında söyleyen Diyarbakır İstiklal
Mahkemesi Başsavcısı Ahmet Süreyya Örgeevren.
Şimdi, arkadaşlar, 12 Eylül 1980
faşist mahkemelerinde ve faşist diktatörlüğün cezaevlerinde ben
de yattım, üç buçuk yıl yattım ve idamla yargılandım.
PKKli gençler durup dururken dağlara piknik için çıkmadılar.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Dağda kimse
kalmadı.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) - 12 Eylül
faşist darbesinin Diyarbakır zindanlarında
yaşattığı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) -
zulmü bugün
sizler, gençlere değil kürdistandaki tüm halka yaşatıyorsunuz,
12 Eylülden daha fazlasını yaşatıyorsunuz.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Türkiye Cumhuriyeti.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) - Sayın
Bakan, bundan sonra bu politikalarınızla
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Süre yok, zaman yok
Sayın Başkan, bu ne Allah aşkına.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) -
artık 40
yaşında, 50 yaşındaki amcalar çıkacaktır
dağlara.
BAŞKAN Sayın Adıyaman
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) - Bu
zihniyetinizle bunu yaratacaksınız.
Yüce kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
ÇOŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın
Adıyaman, yanlış hikâye anlattınız, o hikâyeyle
mücadele ediyoruz çünkü.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Adıyaman.
Sayın Bakanın, sanırım yeni bir
bilgi geldiğine dair söz talebi var.
Buyurunuz Sayın Bakan.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
13.- Başbakan Yardımcısı Lütfi Elvanın,
Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız, belediye
başkan vekili ve birlikte oldukları kişilerin belediyeye intikal
ettiğine, yaralıların da hastaneye sevk edildiğine
ilişkin açıklaması
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Şu anda yeni aldığım bir bilgi,
Sayın Sarıyıldız, belediye başkan vekili ve birlikte
oldukları kişiler belediyeye intikal etmiş durumdalar,
yaralılar da hastaneye sevk edilmiştir.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Demek ki bizim şimdiye kadar söylediklerimiz doğruymuş.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin
Buldanın, bütün grup başkan vekillerine ve milletvekillerine
eşit ve adil bir şekilde söz hakkı vermeye gayret ettiğine
ve ara verme sebebinin olağanüstü bir durumdan kaynaklandığına
ilişkin konuşması
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
aslında çok açıklama yapmak istemiyordum açıkçası.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yapmayın Sayın
Başkan.
BAŞKAN Ancak, Sayın
Bostancının yapmış olduğu konuşmasında
benim oturumlarımda -her iki seferinde de- talepler üzerine oturuma ara
verdiğime dair eleştirisini esefle izledim ve dinledim. Bunun
sistematik bir hâl alıp almaması konusunda
kuşkularının olduğunu ifade etti.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Bizim de var, bizim
de.
BAŞKAN Ben de şunu ifade etmek
istiyorum: Bu makama geldiğim günden beri -dikkat ederseniz eğer- her
4 siyasi parti grup başkan vekillerine ve milletvekillerine eşit ve
adil bir şekilde söz hakkı vermeye gayret ediyorum.
Dolayısıyla, ara vermemin sebebi olağanüstü bir durumdan
kaynaklandı. Bu tür olağanüstü durumlarda, herhangi bir
milletvekiline ilişkin, Sayın Faysal Sarıyıldızla
alakalı anlatılanlar onların da başına gelirse
aynı durumu yapmaya devam ederim ama böyle bir şey olmazsa zaten hiç
kimse böyle bir durumla karşı karşıya kalmaz, ben de bunu
yapmam. Bunun bilinmesini istediğim için söz hakkı aldım.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.01
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.14
BAŞKAN:
Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 30uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
Şimdi, gündeme geçmeden önce sisteme giren
sayın milletvekillerine İç Tüzükün 60ıncı maddesine göre
yerlerinden bir dakikalık söz vereceğim, sırasıyla söz
taleplerini yerine getireceğim.
Sayın Ağbaba
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
14.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
Malatyanın sorunlarına ve yapılan yatırımların
yetersizliğine ilişkin açıklaması
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkan, Malatya yatırımlar konusunda çok şansız bir
ilimiz, yatırımlar az yapılıyor ilimize. Hâlâ çevre yolu
olmayan tek şehir Malatya maalesef. Yatırımların
azlığı yetmiyormuş gibi yapılan yatırımlar
da bitirilemiyor. Özellikle, iş alan müteahhitler ne hikmetse
Malatyanın ihalelerinde iflas ediyorlar. Bu da yanlış ihale
yöntemleri sonucunda oluyor. Dört yıl önce yapımına
başlanan Kapıkaya Barajı sulama kanalları hâlâ bitirilebilmiş
değil, müteahhidi iflas etti. 2011den beri maalesef Malatya hâlâ suyla
buluşmayı bekliyor, Boztepe Barajı aynı şekilde.
Barajlar yetmiyormuş gibi tünellerimiz aynı şekilde yarım
kaldı. Malatya Darende yolu üzerinde bulunan tünel seçimlerden önce
açıldı ama şimdi tekrar kapatıldı. Müteahhidin iflas
ettiği söyleniyor.
Yine, maalesef, utanarak söylüyorum, Malatyaspor,
bir ilçenin oynamadığı bir statta maçlarını oynamaya
devam ediyor. Bitirilmeye çalışılan stadın müteahhidi iflas
etti, o da bitirilemedi. Onun için, Malatya
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tanal
15.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, jandarma
astsubaylara uygulanan ek gösterge rakamının polisler için de
uygulanmasını ve aralarındaki eşitsizliğin
giderilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Hükûmet yetkilileri yok ama
Seçim döneminde sözler
verildiği hâlde AKP iktidarının polislerin başlıca
sorunlarından biri olan ek gösterge sorununu yıllarca
çözemediğini, son düzenlemeyle polislerin kandırıldıklarını
ve aldatıldıklarını görüyoruz. Aynı işi yapan
jandarma astsubaylarının 1995 yılında yapılan
düzenlemeyle ek göstergeleri 2200den 3600e çıkarılmıştır.
Yirmi yıldır devam eden eşitsizliğin ve
haksızlığın son bulmasını, astsubaylara uygulanan
ek gösterge rakamlarının aynı şekilde polisler için de
3600e çıkarılmasını talep ediyoruz. Yeni düzenlemeyle
polislerin ek göstergesinin 3000e çıkarılmasıyla sadece ve
sadece emekliler için ayda 46 TL artış yapılmakta,
çalışanlar için de 41 TL artış yapılmaktadır. Bu
emniyet camiasının polisleri kandırılmaktadır. Ek
göstergenin 3600 yapılması hâlinde bu eşitsizliğin
giderilmesi ancak karşılanabilir. Anayasamızın 55inci
maddesi: Ücret emeğin karşılığıdır.
Eşit işe eşit ücret ödenir. Bu da ihlal edilmektedir.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Çankırı
16.- Mardin Milletvekili Ceyda Bölünmez
Çankırının, Mardin Gençlik Spor İl Müdürlüğünün,
polise taş atan çocuklarla ilgili örnek bir çalışmaya imza
attığına ilişkin açıklaması
CEYDA BÖLÜNMEZ ÇANKIRI (Mardin) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; devletimizin himayesinde
Mardin Gençlik ve Spor İl Müdürlüğümüz özverili
çalışmalarıyla polise taş atan çocuklarla ilgili örnek bir
çalışmaya imza atmıştır. Abdülaziz Danış
kardeşimiz yaklaşık dört yıl önce Mardin
Kızıltepe ilçesinde toplumsal olaylarda güvenlik güçlerine taş
atma eğilimi taşıyan ve benzeri suçlardan on iki gün tutuklu
kalan bir gencimizdir. Sonrasında Gençlik ve Spor İl Müdürlüğümüz
tarafından Abdülaziz kardeşimiz yönlendirilerek yetenekleriyle
antrenörlerce tespit edilmiş ve kendi isteğiyle bir çalışma
programına tabi tutulmuştur. Büyük bir azim ve sorumluluk bilinciyle
teşvik olan kardeşimiz dört yıl boyunca hiçbir eyleme müdahil olmamış
ve kendisine Avrupa şampiyonalarında ülkemizi temsil etmeyi ve
başarılı olmayı tek hedef koymuştur. Çeşitli
dereceler alan gencimiz Fasta gerçekleşen uluslararası yürüyüş
şampiyonasında ikinci olmuş, Alanyada düzenlenen yarışlarda
Balkan şampiyonu ödülünü kazanmış, Türkiye yürüyüş
şampiyonası
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kuyucoğlu
17.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlunun, Millî
Eğitim Bakanlığının mağdur durumda olan dershane
öğretmenleriyle ilgili ne gibi çalışmalar
yaptığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Dershanelerin dönüşümüyle ilgili yasa
tasarısı yapılmaya başlandığında,
dershanelerde çalışan öğretmenlerin asla mağdur
olmayacağı Hükûmet tarafından defalarca belirtilmesine rağmen
şu anda çok ciddi sayıda dershane öğretmeni mağdur
durumdadır.
Dershaneler, kanunun iptaliyle ortaya çıkan
boşluk ve Anayasa Mahkemesi kararının geriye dönük
işlememesinden dolayı yeniden eğitim öğretime devam
edememektedirler. Bu nedenle dershaneler yeniden açılamamakta fakat bu
kanunun Anayasa Mahkemesince iptalinden dolayı dershane
öğretmenlerinin kamuya alımı da durdurulduğu için
devletimizin çıkardığı dönüşüm yasası nedeniyle
pek çok tecrübeli dershane öğretmeni işsiz kalmıştır.
Bu öğretmenlerin bakmakla yükümlü oldukları aileleri vardır.
Bu bilgiler ışığında
soruyorum: Millî Eğitim Bakanlığı mağdur dershane
öğretmenleriyle ilgili ne gibi çalışmalar
yapmıştır ya da yapmayı planlamaktadır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şeker
18.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, 20 Ocak
1990da Sovyetler Birliği tarafından Azerbaycan halkına
karşı yapılan katliamın 26ncı yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Sayın
Başkan, 20 Ocak, Sovyet devleti tarafından Azerbaycan halkına
karşı yapılan katliamın 26ncı yıl dönümüdür.
Rusya bugün Suriyede sivil halka karşı yaptığı
katliamın aynısını yirmi altı yıl önce eski
Sovyet devleti olarak Azerbaycan halkına karşı vahşice gerçekleştirmiştir.
20 Ocak 1990 tarihinde işlenen katliam insanlığa karşı
işlenmiş en ağır cinayetlerden biridir ve insanlık
tarihinde kara bir sayfa olarak yerini almıştır. Azerbaycan
tarihine hüzün günü olarak geçen bu facia aynı zamanda milletin
kahramanlık ve şeref tarihidir. Bu vesileyle Azerbaycanın
bağımsızlığı için şehit olan Azeri kardeşlerimize
Allahtan rahmet, kardeş Azerbaycan halkına
başsağlığı diliyorum.
BAŞKAN Sayın Kara
19.- Antalya Milletvekili Niyazi Nefi Karanın, Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının
Antalyanın bazı ilçelerinde doğal afet nedeniyle hasar gören
seralar için ne kadar destek vereceğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
NİYAZİ NEFİ KARA (Antalya)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Antalya ilimizin Aksu, Alanya ve Demre ilçelerinde
doğal afet nedeniyle, özellikle Demre ilçesinde hortum nedeniyle 500
dönümün üzerinde seranın hasar gördüğü ortadadır. Ziyaretimizde
gördük ki 300 aile etkilenmiş, bunun yarısı ortakçı, hiçbir
güvenceleri yok, kredilerini ödeyemez durumdalar. Bu insanların yeniden
kredi alabilmesi mümkün değil.
Ayrıca, TARSİMin çok pahalı
olmasından ve seraların çok maliyetli olmasından dolayı
sigorta yaptırmakta zorlanmışlardır. Yaklaşık 15
milyonluk bir hasardan bahsediliyor.
Ziyaretimizden sonra Sayın Tarım
Bakanımızla da karşılaştık ve on beş yirmi
dakikalık bir ziyaret gerçekleştirmiştir. Ancak bölgeyle ilgili
ne kadar yardım, ne kadar destek vereceğini öğrenmek istiyoruz.
Çünkü bu insanların
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ok
20.- Balıkesir Milletvekili İsmail Okun,
Balıkesir-Havran yolunun durumuna ilişkin açıklaması
İSMAİL OK (Balıkesir) Teşekkür
ederim.
Balıkesir Havran yolu çok yeni
ulaşıma açılmasına rağmen maalesef Şapçı
rampası ve virajları ölüm yolu hâline gelmiştir ve maalesef
onlarca cana mal olmuştur. 19 Ocak günü Şapçı rampasındaki
istinat duvarı çökerek yola tonlarca taş, kaya dökülmesi ve toprak
kayması sonucu yolun tek şeridi ulaşıma
kapatılmıştır. Üstelik, bu olay ilk değil, defalarca
yaşanmıştır. Vatandaşlarımızdan kesilen
vergilerle trilyonlarca lira para harcanarak yapılan bu yolların nasıl
ölüm yolu hâline getirildiğinin ve harcanan paraların
hesabının sorulmasını, Balıkesir halkı olarak ve
onların temsilcisi olarak istiyoruz ve bekliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özdemir
21.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, Millî Eğitim
Bakanlığının, eğitim sisteminde yaşanan ciddi
sorunlara karşı duyarsız ve kayıtsız tutumunun daha ne
kadar devam edeceğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
24 Kasım Öğretmenler Günü nedeniyle Millî
Eğitim Bakanına eğitim sistemindeki sorunların giderek
ağırlaşmasına ilişkin soru önergesi vermiştim.
Ancak yine hiçbir cevap verilmedi.
99 yılından itibaren yapılan
öğretmen atamalarında yaşanan sahte diploma tespitindeki
bakanlığın zaafı, itirafı yanında sürekli
değiştirilen sınav odaklı sistem sonucu ocak ayı
içinde yaşanan acı ve vahim öğrenci intiharlarının
sorgulanması gerekirken, bakanlık, öğrencilerin başarısız
olduğu dersleri tamamlaması gereken sömestr döneminde ödevler
konusunda öğretmenlerin sınıf içi yönetimlerine müdahaleyle
meşgul.
Buradan Millî Eğitim Bakanına tekrar
sormak istiyorum: Eğitim sisteminde yaşanan ciddi sorunlara
duyarsızlığınız ve kayıtsız tutumunuz daha
ne kadar devam edecek?
BAŞKAN Sayın Çam
Yok.
Sayın Nurlu
22.- Manisa Milletvekili Mazlum Nurlunun, çırak ve
öğrencilerin staj başlangıç tarihlerinin sigorta
başlangıcı olarak kabul edilmesi için vermiş olduğu
kanun teklifine tüm milletvekillerinin destek vermesini arzu ettiğine
ilişkin açıklaması
MAZLUM NURLU (Manisa) Sayın Başkan, daha
önce verdiğim kanun teklifiyle gündeme getirdiğim çıraklık
eğitimi ve öğrencilerin staj başlangıç tarihlerinin
sigorta başlangıcı olarak kabul edilmesi konusunda kamuoyunda
ciddi bir beklenti oluşmuştur. Bilindiği üzere, çıraklar ve
stajyer öğrenciler zorunlu olarak sigortalı yapılıp
primleri işveren tarafından ödenmektedir. Fakat bu süre sigorta
başlangıç tarihi olarak kabul edilmemektedir. Sigortaları
yapılıp primleri yatırılmış olmasına
karşın, yaş ve hizmet bakımından emekliliğe esas
haklardan mahrum bırakılmaktadırlar. Bu nedenle, uygulamada
adaletin sağlanması bakımından, fiilen çalışmaya
başlayan ve primi yatan çırak ve stajyerlerin bu çalışmalarının
sigorta başlangıcı olarak kabul edilmesi ve daha önce
çalışmış olanlara da borçlanma hakkı getirilmesi
için verdiğim kanun teklifimize, tüm milletvekillerinin desteğiyle,
çözüm bulunmasını arzu ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Çamak
23.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, Maraş
katliamında öldürülenlerin cenaze yerleri ve defin işlemleriyle
ilgili bilgi almak istediklerine ilişkin açıklaması
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Maraş katliamının üzerinden tam otuz
yedi yıl geçti. Maraş katliamında toplu olarak gömülen bazı
kurbanların yakınları naaşlarına ulaşmak
istediklerinde ciddi sıkıntılar yaşamakta. Bu anlamda,
Maraş katliamında öldürülen Salman Nayır ve Veli Bozkurtun aileleri
evlatlarının mezarlarını bulabilmek ve bunda ihmali olan
sorumluların cezalandırılması için Kahramanmaraş
Belediyesi Mezarlıklar Müdürlüğüne karşı hukuk mücadelesi
başlattılar ama herhangi bir sonuç alamadılar. Artık en son
çare Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuracaklar. Bu durumda
ancak tazminat cezası ödemeye mahkûm ettirebilirler fakat yine
yaslarını tutabilecekleri bir yer bulabilmeleri mümkün olmayacak.
Kurban yakınları cenazeleri kaybolduğu için net bir yanıt
verilmediği kanısındalar. Yetkililerden öğrenmek
istediğimiz, bu cenazeler nereye gömülmüştür, mezar yerleri ve
numaraları belirlenmiş midir, merhumların inançlarına uygun
şekilde dinî merasim yapılmış mıdır, yakınlarına
defin işlemiyle ilgili haber verilmiş midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Akın
24.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının,
Balıkesirdeki süt üreticilerinin sorunlarına ilişkin
açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
İki gündür Bigadiç ilçemizden süt üretici
kooperatif başkanları arıyorlar. Bir yıldan bu yana
firmalar sütlerini sözleşmesiz alıyorlarmış. Süt
üreticileri verdikleri sütlerin paralarını beş altı
aydır alamıyorlar. Üreticilerimiz bu nedenle çok zor durumda
olduklarını, batmak üzere olduklarını, yem
alamadıklarını, borçlarını ödeyemediklerini
belirtiyorlar. Hayvancılığın ve süt üreticiliğinin
yaygın olarak yapıldığı Balıkesirde süt
üreticileri firmaların inisiyatifine terk edilmiş durumda. Zaten
düşük olan süt fiyatlarından dolayı zararda olan üreticilerimiz
şimdi de ürünlerinin bedellerini alamıyorlar.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığını buradan göreve çağırıyorum.
Düzgün işleyen bir süt piyasası kurulmak zorunda. Üreticilerimiz 1
lira 15 kuruş olarak belirlenen fiyatın altında süt satmak
zorunda kalıyorlar. Bütün girdileri pahalıya alıp kullanan
üreticilerimiz zararına süt satmak zorunda kalıyorlar.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Aydın
25.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, zorunlu trafik
sigortasındaki artışlar nedeniyle araç sahiplerinin mağdur
olduğuna ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Sayın Başkan, 2016
yılıyla birlikte vatandaşlarımız sağanak hâlinde
zam yağmuruna tutuldu. Kamuoyunda zorunlu trafik sigortası olarak
da bilinen yasal değişiklikle vatandaşa ağır fatura
çıkarıldı. 2013te aynı aracı 100 liraya sigortalayan
bir araç sahibi şimdi bin lirayı bulan fiyatla karşı
karşıya kalıyor. Trafik sigorta poliçeleri neredeyse
araçların kasko sigortasına eşdeğer bedellere çıkmaya
başladı. Kasko isteğe bağlı sigorta iken trafik
sigortası zorunludur. Zorunlu sigorta serbest tarifeye geçince sigorta
şirketleri tamamen teknik açıdan fiyat belirliyorlar, öncelikle
kârı düşünüyorlar. Piyasada da rekabet ortamı
oluşmadığından trafik sigortası anormal şekilde
artış gösterdi. Bu olayla birlikte sigorta şirketleri kendi
aralarında tarifeyi belirliyorlar. Bundan da hem özel araç sahipleri hem
de ticari araç sahipleri mağdur oluyor. Bunun ivedilikle bir çözümlemeye
kavuşturulmasını talep ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yarayıcı
26.- Hatay Milletvekili Hilmi Yarayıcının, ülkenin
iç savaşa sürüklenmesine seyirci kalınmaması ve bir an önce
barış dilinin tüm ülkeye egemen olmasının
yollarının bulunması gerektiğine ilişkin
açıklaması
HİLMİ YARAYICI (Hatay) Sayın
Başkan, Milletvekili Sayın Faysal Sarıyıldızın
üzerine ateş açıldığı bir ortamda sıradan
vatandaşlarımızın neler yaşadığını
düşünmek dahi istemiyorum.
Hrant Dinkin çok sevdiği ülkesinde
barışı istemek öteki olmaktır. Bu yüzdendir Tahir Elçiden
barış isteyen akademisyenlere kadar bütün ötekilerin hedef hâline
getirilmesi. Bu ülkede çatışma yerine barışın hayata
geçirilebileceğini hepimiz gördük. Kısa bir süre de olsa bölge
halkı barışın kendisine sunduklarını gördü ta ki
bir diktatörün iktidar hezeyanlarının barışı sona
erdirdiği güne kadar. Bu yüce çatı diktatörün ikbali uğruna ülkenin
iç savaşa sürüklenmesine seyirci kalmamalıdır, bir an önce
barış dilinin tüm ülkeye egemen olmasının
yollarını bulmalıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Torun
27.- Ordu Milletvekili Seyit Torunun, fındık
fiyatlarında yaşanan düşüş nedeniyle fındık
üreticilerinin mağdur olduğuna ve iktidarın bu konuda ne
düşündüğünü öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
SEYİT TORUN (Ordu) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Fındık fiyatlarında yaşanan
düşüş sonucunda fındık üreticimiz son derece mağdur
olmuştur, aynı zamanda ciddi anlamda tedirgindir; üreticimizin
psikolojisi bozulmuştur.
Pazara inen fındık miktarı çok az
olmasına rağmen fiyat düşmeye devam ediyor. Dünya üretiminde
lider olduğumuz ve ülkemiz için son derece stratejik bir öneme sahip olan,
yıllık 3,5 milyar dolar ihracat gelirimiz olan
fındığımızın fiyatı bugün 9,5 liraya düşmüştür.
Hükûmet istikrardan bahsetmektedir; bu nasıl istikrardır? Oysa
Ağustos 2015te sezon 12 liradan açılmıştır, serbest
piyasada 15 liraya kadar çıkmıştır. Şu an fiyat sezon
açılış rakamının da altına inmiştir. TMOyu
devreye sokarak mutlaka düşen fiyatlara müdahale edilmesi ve 17 liradan
fındık alınmasını talep ediyoruz. Fındık
üreticisini sahipsiz bırakan iktidar bu konuda ne düşünmektedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tüm
28.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün, Balıkesirin
Bandırma ilçesi ve çevresinde kanser hastalığının
sürekli artış göstermesine ilişkin açıklaması
MEHMET TÜM (Balıkesir) Balıkesirin
Bandırma ilçesi ve çevresinde kanser hastalığı sürekli
artış göstermektedir. Bu bölgedeki yoğun sanayileşme devam
etmektedir.
Halk sağlığı açısından
sanayileşmenin kanser hastalığının
artışında etkisi nedir? Bir tarama çalışması
yapıldı mı? Yapıldıysa bunun sonuçları nelerdir
açıklar mısınız?
Her gün Bandırma ve çevresinden yüzlerce hasta
Bursa Tıp Fakültesine taşınmaktadır. Hükûmet olarak buna ne
kadar seyirci kalacaksınız?
Özellikle insan sağlığını
etkileyen kirlilik konusunda Çevre Bakanlığı ile
Sağlık Bakanlığının ortak bir
çalışması var mıdır? Var ise bunlar nelerdir?
Yoksul yurttaşlarımıza
dağıtılan kömürlerin kükürt oranı nedir? Bu kömürlerden
kaynaklanan zehirlenmelerde yaşamını kaybeden
yurttaşımız var mıdır? Sayıları ne
kadardır? İnsan yaşamının kutsal olduğunu biliyor
musunuz?
BAŞKAN Sayın Şeker
.
29.- İstanbul Milletvekili Ali Şekerin, Kürt sorununun
çözümü için Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir komisyon
oluşturulması ve göç ve sürgün politikalarıyla çözüm
bulunamayacağını AKPnin anlaması gerektiğine
ilişkin açıklaması
ALİ ŞEKER (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Şehir taşımaları gündemde;
Şırnakın Cizreye, Hakkârinin Yüksekovaya
taşınması gündemde. Göç ve sürgün politikalarından medet
ummak AKPnin Kürt sorununa bakışının da iflası
manasına gelmektedir. Kürt vatandaşlarımızın en
yoğun yaşadığı 15 milyonluk İstanbulu nereye
taşımayı düşünüyorsunuz?
On gün önce Diyarbakırda şehit
cenazelerine katıldık, Sur bölgesinin de içinde olduğu
Diyarbakırı inceleme fırsatı bulduk.
Katıldığımız şehit cenazesinde şehit
yakını bizlerden çözüm bekliyor; artık ölümler olmasın,
şehitler gelmesin istiyorlar. Acilen sorunun gerçek çözüm yeri olan
Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir komisyon oluşturup göreve
başlamalı, göç ve sürgün politikalarıyla çözüm
gelmeyeceğini, kaosu derinleştireceğini AKP artık
anlamalı.
Bir yandan, Surda kentsel dönüşüm
çalışması yapıldığını öğreniyoruz
2005 yılında ve büyük bir yıkım yaşanıyor Surda,
acı bir yıkım çalışması yapılıyor. Çok
sayıda şehidimiz ve halktan da ölenler var. Kahvaltı
sofrasındaki yurttaşlarımız...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Enç
Yok.
Sayın Boynukara
30.- Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukaranın, PKK
terör örgütünün 2 kez bombaladığı Şemdinli Atatürk
Ortaokulunda okuyan ve TEOG sınavında 1inci olan Sidem Gülü
kutladığına ilişkin açıklaması
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Sayın
Başkan, PKK terör örgütünün 2 kez bombalayarak yaktığı
Şemdinli Atatürk Ortaokulunda TEOG sınavında tüm soruları
cevaplandırarak 1inci olan öğrencilerden birisi olan Sidem Gülü
kutluyorum.
Hazreti Alinin güzel bir sözünü hatırlatmak
istiyorum: Dilsiz ol ama yalancı olma.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Sarıhan
31.- Ankara Milletvekili Şenal Sarıhanın,
rektörlerin kararnamelerle atanması önerisinin üniversitelerin bilimsel,
çoğulcu, özerk, bağımsız özelliklerini ortadan
kaldırmaya yönelik bir anlayışın ürünü olduğuna
ilişkin açıklaması
ŞENAL SARIHAN (Ankara) Değerli
Başkan, üniversitelerimiz özerk yapılardır, Anayasa böyle
güvence altına almıştır. Ne yazık ki yeni
düzenlemelerle üniversitelerin özerk yapıları tamamen
kaldırılacak şekilde rektörlerin kararnamelerle atanması
önerilmektedir. Bu önerinin üniversitelerin akılcı, bilimsel,
çoğulcu, özerk, bağımsız özelliklerini ortadan
kaldırmaya yönelik Sayın Cumhurbaşkanının yeni bir
külliye anlayışının ürünü olduğu
kanısındayız. Böyle olunca Hükûmetle Sayın
Cumhurbaşkanı çelişiyor çünkü eylem planında bilim ve
teknoloji alanında, inovasyon ve AR-GE alanında büyük hedefler ifade
etmişti Hükûmet. Demek ki bunlardan vazgeçiyor, fiilî durum bunu
gösteriyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yılmaztekin
Yok.
Sayın Sarıbal
32.- Bursa Milletvekili Orhan Sarıbalın, Bursa
Büyükşehir Belediyesinin, meslek odalarının
başkanlarını zulüm ve sürgün politikasıyla yerlerinden
etmesini kınadığına ilişkin açıklaması
ORHAN SARIBAL (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bursa Büyükşehir Belediyesi, Bursa TMMOB
bileşenleri olan meslek odalarının başkanlarını
yeni bir zülüm ve sürgün politikasıyla yerlerinden etmektedir. Elektrik
Mühendisleri Odası Remzi Çınarı görevden
almıştır; Şehir Plancıları Odası Şube
Başkanı Hakan Karademiri Kelese sürmüştür, Necla Yörüklüyü
başka bir görevle başka bir birime atamıştır ve oradan
istifa etmiştir. Evet, işkence ille de hapishanelerde olmuyor. Bu
sosyal bir işkencedir. Baskı, zülüm ve işkence, işte AKP!
Lütfen, bunları geri alsınlar. Buradan Büyükşehri ve AKPyi
şiddetle kınıyorum.
BAŞKAN Sayın Yaşar
33.- İstanbul Milletvekili Serap Yaşarın, Genel
Kurulda Cumhurbaşkanını hedef alan hakaretamiz sözlerin sarf
edildiğine ve bu konuda duyarlı olduklarına ilişkin
açıklaması
SERAP YAŞAR (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Saygıdeğer milletvekilleri, iki gündür bu
kürsüde Meclis Genel Kurulunda ilgili ilgisiz Sayın
Cumhurbaşkanımızı hedef alan, kendilerini karalamaya yönelik
haddi aşan hakaretamiz sözler sarf edilmektedir. Biraz önce de sayın
grup başkan vekili sadece bu konuda duyarlı olduğumuz konusunda
bizi suçlayıcı bir ifade de bulunmuştur. Bu konuda gerçekten
duyarlıyız, çok güçlü biçimde duyarlıyız. Duyarlı olmamızın
da çok haklı nedenleri var çünkü Sayın
Cumhurbaşkanımız sadece ülkemizin kalkınmasına çok
değerli hizmetler yapmış bir devlet ve siyaset adamı
olmakla kalmayıp bu ülkede kadın haklarının tesis edilmesi,
kadın-erkek eşitliği ve kadın kadına eşitlik konusunda
da çok önemli, güçlü, politik ve devlet adamı olarak destek
vermiştir.
Bunları ifade etmek istedim.
Teşekkür ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN Sayın Yalım
34.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın,
kamyonetçilerden şehir içi nakliyesi için K3 belgesi istenmesinin
mağduriyetlere sebep olduğuna ve bu düzenlemeden vazgeçilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Değerli Başkan,
Ulaştırma Bakanımıza buradan seslenmek istiyorum.
Uşakta 150 adet şehir içi kamyonet bulunmaktadır. Şehir
İçi Kamyonetçiler Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Sayın
Akif Uzun bugün beni aramıştır, ciddi derecede rahatsızlar
çünkü şu ana kadar şehir içi nakliyesini K1 belgesiyle
yapmaktadırlar ancak kanundaki yeni değişiklikle K3 belgesi
istenmektedir. Bunun kamyonetçilere 10.500 TL civarında masrafı
olmaktadır, artı, 35 bin kilogram kapasiteyi de yakalamaları
gerekiyor. Maalesef, bu kapasiteyi yakalamıyorlar ve de 150 aile
işsiz kalmakla tehdit altındadır. Sayın Başkanın
isteği, K1 belgesiyle mevcuttaki gibi nakliye yapmaktır. Bu hatadan
bir an önce vazgeçilip çalışmalarına devam etmek
istemektedirler. Gerekenin yapılmasını rica ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Beyribey
Yok.
Sayın Demir
35.- Muğla Milletvekili Nurettin Demirin, Marmaris
Kalesinin duvarlarının klima takmak için delinmesi konusunda Kültür
ve Turizm Bakanlığının ve Milasın Karacahisar
Mahallesinde özel bir firmaya ait arazideki yaklaşık 80 bin
ağacın kesilmesi konusunda Orman ve Su İşleri
Bakanlığının bilgi sahibi olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
NURETTİN DEMİR (Muğla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Muğla Marmariste yapımı milattan
önce 2000li yıllara dayanan, yirmi beş yıldır arkeoloji
müzesi olarak hizmet veren tarihî Marmaris Kalesinin duvarları,
havalandırma amacıyla, klima takmak için hilti ve matkapla
delinmiştir. Bu müdahale Kültür ve Turizm Bakanlığının
bilgisi dâhilinde mi yapılmıştır? Gerçek böyleyse
ağır bir suç işlenmiş midir? Konuyla ilgili herhangi bir
soruşturma başlatılmış mıdır?
Milas Karacahisar Mahallesinde özel bir firmaya ait
arazide yer alan yaklaşık 80 bin ağacın kesildiği
iddia ediliyor. Aralarında yaşları 30 ila 100 arasında
değişen zeytin ağaçları da bulunmaktadır. Eskiden
orman olan bu arazideki ağaçların kesilmesi Orman ve Su
İşleri Bakanlığının bilgisi dâhilinde midir?
Anıt ağaçların kesilmesi için teşvik verilmiş midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yıldız Biçer
36.- Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçerin, bazı
antigribal ilaçların uzun süredir piyasada bulunmadığına
ilişkin açıklaması
TUR YILDIZ BİÇER (Manisa) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Oseflu, Tamiflu, Enfluvir gibi
oseltamivir etken maddeli antigribal ilaçlar uzun süredir piyasada
bulunmuyor. Hastalar elinde reçete eczane eczane geziyorlar. Sağlık
Bakanlığı, altı ayda 1 kutu dahi ilaç
satılmış olsa ilacı piyasada yeterli olarak
değerlendiriyor. Sağlık Bakanlığı, piyasada
olmama şartını esnetip bu ilaçların ya ithal edilmesini ya
da firmaların bu ilaçları üretmesini sağlamak zorundadır.
Özellikle, çocukların kullandığı süspansiyon formları
öncelikli olmak üzere, hastalarımızın bu ilaçlara
ulaşabilmesi ve mevsim nedeniyle oluşan yoğun mağduriyetin
giderilebilmesi için gerekenlerin yapılmasını bekliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bektaşoğlu
37.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun,
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından Eğribel
Tüneliyle ilgili bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Çok
teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığının dün gazetelerde yer alan 2016-2017
yılları içinde tamamlanacak olan tüneller listesinin içinde Giresunu
İç Anadoluya bağlayacak olan en güzel, en iyi olan Eğribel
Tünelinin olmaması hemşehrilerimiz arasında bir hayal
kırıklığı yarattığı gibi, daha önce
tarafımdan da dile getirilen birtakım kuşkuları da tekrar
gündeme getirmiştir.
Burada Sayın Bakana soruyorum: Eğribel
Tüneli ne zaman bitecek? İnşaatı yürüten firmayla yapılan
bir sözleşme ve anlaşma var mıdır? Tünelin yapım
maliyeti nedir? Hangi kaynaklarla yapılmaktadır? Bölgemiz için çok
önemlidir.
Bilgilerinize arz olunur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bozkurt
Yok.
Sayın Köksal
Yok.
Sayın Budak
38.- Antalya Milletvekili Çetin Osman Budakın, Antalyada
yaşanan afet sonrası seraların zarar gördüğüne ve acilen
yaraların sarılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
ÇETİN OSMAN BUDAK (Antalya) Sayın
Başkan, Antalyada geçtiğimiz günlerde bir fırtına sonucu,
özellikle Demrede, çok büyük bir afet yaşandı. Aşağı
yukarı 800 dönümlük bir alanda tamamen ürün ve seralar yerle bir oldu yani
ürünleri kalmadı üreticilerin. Bu konuyla ilgili özellikle ben dikkat
çekmek istedim. Hesaplamalara göre 15 ila 20 milyon liralık bir kayıp
var. Bunlar küçük esnaflar, küçük ölçekli işletmeler. Tek ümitleri olan
seralarını da şu anda kaybetmiş durumdalar.
Ben buradan ilgili bakanlıklara şunu
iletmek istiyorum: Buranın afet bölgesi yapılması gerekiyor
acilen ve yaraların sarılması gerekiyor. Aynı zamanda,
sadece sigorta şirketlerine bu iş bırakılamayacak kadar da
önemli durumda. Kısa zamanda buraya el atılması oradaki
insanların, insanlarımızın mağduriyetini giderecektir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yedekci
39.- İstanbul Milletvekili Gülay Yedekcinin, Türkiyede
sürdürülebilir enerji kaynaklarının neden
kullanılmadığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; termik ve hidroelektrik santrallerin
çevreye zararları ortadayken sürdürülebilir enerji kaynaklarının
kullanılmaması, güneş, toprak ve rüzgâr enerjisinin etkin bir
şekilde Türkiye'de düşünülmemesinin sebepleri nelerdir? Örneğin,
Londrada Olimpiyat Stadında orada yürüyen insanlardan kaynaklanan enerji
bile kullanılarak Olimpiyat Stadının aydınlatılması
sağlanmıştı. Türkiye en çok güneşlenme gün
sayısına sahip ülkelerden bir tanesi iken niçin sürdürülebilir enerji
kaynakları kullanılmamakta ve çevre böyle hunharca yok edilmektedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gürer
40.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğdenin
Altunhisar ilçesinde bir meslek yüksekokulunun açılmasının
ilçenin gelişimine önemli katkı sağlayacağına
ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Niğde ili
Altunhisar ilçesi, Niğde Üniversitesine bağlı bir meslek
yüksekokulunun açılmasını beklemektedir. Altunhisar ilçesi,
tarihî geçmişiyle zengin bir kültürün merkezidir. Milattan önce 334
yılında Bergama Krallığı döneminde Antigu (Altunhisar)
adının geçtiği tarihî bilgilerde yer almaktadır. Roma ve
Bizans dönemi kalıntılarının bulunduğu bölgede
Keçikalesinin Argos adıyla milattan önce 319 yılında
varlığı bilinmektedir.
Altunhisarda Kınık Tepesinde
başlayan kazılarda önemli verilere erişilmiştir. Bölgede
Yeşilyurt, Ulukışla köyü, Keçikalesi, Uluören, Akçaören,
Yakacık ve Çömlekçide tarihin önemli izleri vardır. Altunhisarda da
Kırkkilise, Kanlıceviz, Kınık Tepesi, Sarayönü,
Leşkeri Tepesi, Hanönü, Celemedin, Ören, Kültepe, Han ve Karaasmaz,
özelliği olan bölgeler olarak bilinmektedir.
İlçede Karamanoğulları'ndan kalan bir
cami, bir hamam ve Âşık Tahiri Anıtı da bulunmaktadır.
Altunhisar, iki yüz elli yıl öncesi Anduğı vilayeti, yüz
yıl öncesi ise kaza merkezidir. Bu ilçemizde meslek yüksekokulunun
açılması, ilçenin gelişimine önemli katkı
sağlayacaktır.
Altunhisar ilçesi, tarihsel derinliği ve
özelliği, güzelliği yanında, tarım ve
hayvancılıkta da gelişmiş bir bölgedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Erdoğan
41.- Konya Milletvekili Hüsnüye Erdoğanın, vatanın
her karış toprağında ibadet aşkıyla ve
şerefle hizmet eden sağlık çalışanlarını ve
güvenlik güçlerini tebrik ettiğine ilişkin açıklaması
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
CHP grup başkan vekilinin az önce kürsüdeki
davranışını esefle kınıyorum. Bir bayan
milletvekiline bu tür davranışların hoş
olmadığını, nezaket kuralları içinde olmadığını
kendisine hatırlatarak, aslında atasözünü de hatırlatarak Edep
yahu. diyorum kendilerine.
Ayrıca, vatanın her karış
toprağında ibadet aşkıyla ve şerefle hizmet eden
sağlık çalışanlarımızı, güvenlik güçlerimizi
de buradan tebrik ediyorum, alınlarından öpüyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Adıyaman...
42.- Iğdır Milletvekili Mehmet Emin
Adıyamanın, Oltu Özel Tip Cezaevindeki tutsaklara Ceza İnfaz
Kanunu ve yönetmeliklerle tanınan hakların gasbedildiğine
ilişkin açıklaması
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, az önce bana gelen
telefonlardan, Oltu Özel Tip Cezaevinde tutuklu bulunan tutsaklara Ceza
İnfaz Kanunu ve yönetmeliklerle tanınan haklar gasbedilmiştir.
Hasta tutsaklara ilaç verilmiyor, keza hasta tutsaklar hastanelere sevk
edilmiyor. Ayda on saat olan sohbet ve bir araya gelme hakları üç saate
indirilmiş. Televizyon hakları verilmiyor. Mahkemelere gidiş
gelişlerde çıplak üst araması, buna uymayanlara da fiziki
işkence yapılıyor.
AKPnin uyguladığı savaş politikasının
bir yansıması olarak cezaevlerinde de bu uygulamalara
başladığı anlaşılmaktadır. Bu
uygulamaların hukuk dışı olduğunu belirtiyor,
kınıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özcan
43.- Bolu Milletvekili Tanju Özcanın, Boluda Orman Genel
Müdürlüğüne ait bir araziyle ilgili yapılan ihaleye ilişkin
açıklaması
TANJU ÖZCAN (Bolu) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Boluda tuhaf bir ihale
süreci yaşanıyor. Orman Genel Müdürlüğüne ait Bolunun en
kıymetli arazilerinden bir tanesi Kütahya ilinde orman işletme
binası ve lojmanı yapılmak kaydı şartıyla, tuhaf
bir ihaleyle, ihale mevzuatına da aykırı olarak maalesef âdeta
birilerine peşkeş çekiliyor. Şimdi, Türkiye'de ilk kez bir
ildeki gayrimenkul satılarak başka bir ile bir bina
yapılıyor. Bu yönüyle enteresan bulduğumu söylüyorum.
Diğer taraftan, bu arazinin gerçek
kıymetinin beşte 1i fiyatına âdeta peşkeş çeker
şekilde 27 Ocakta ihaleye çıkartılmasını kabul
etmediğimi şimdiden Orman Genel Müdürlüğü yetkililerine
aracılığınızla iletmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Necip Kalkan burada mı
acaba?
Sayın milletvekilleri, İzmir Milletvekili
Sayın Necip Kalkan İç Tüzükün 58inci maddesine göre geçen
birleşim tutanağında yer alan bir beyanının
düzeltilmesi amacıyla söz istemiştir.
Sayın Kalkan, size kürsüden üç dakika söz
veriyorum.
Buyurun.
VIII.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR
1.- İzmir Milletvekili Necip Kalkanın, 19/1/2016
tarihli 29uncu Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine
ilişkin konuşması (x)
NECİP KALKAN (İzmir) Sayın
Başkan, Sayın Divan, çok değerli milletvekilleri; efendim
hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Dün burada bir konuşma
yapmıştım, o konuşmada -tabii, bize verilen konuşma
süresi beş dakika, beş dakikaya da yirmi beş tane fikri
sığdırmak mümkün değil- heyecanla bir kelimeyi
yanlış söylemişim. O yanlış söylediğim kelimenin
bana göre anlamı büyük. Onun değiştirilmesi için söz aldım.
Efendim, burada size sorarak Aranızda
hayatında Ciceroyu göreniniz var mı? Ben gördüm İzmir
Fuarında. demişim. Burada Cicero lafını
yanlış söylemişim. Cicero değil, Yugoslavya Devlet
Başkanı Mareşal Tito. Cicero lafının Mareşal
Titoyla değiştirilmesini talep ediyorum.
Saygılar sunarım efendim. Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kalkan.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum:
IX.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 22
milletvekilinin, taksicilerin ve minibüsçülerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/66)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Taksicilerin ve minibüsçülerin sorunlarını
belirlemek, çalışanların sorunlarını tespit etmek ve
sorunlara yönelik çözümlerin hayata geçirilmesi, taksicilere ve minibüsçülere
uygulanan baskının ve yaşam tehditlerinin ortadan kaldırılması
amacıyla Anayasa'nın 98'inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve
105inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
2) Özgür Özel (Manisa)
3) Namık
Havutça (Balıkesir)
4) Ahmet Akın
(Balıkesir)
5) Erkan
Aydın (Bursa)
6) Mahmut Tanal (İstanbul)
7) Ömer Fethi
Gürer (Niğde)
8) Gülay Yedekci (İstanbul)
9) Sibel Özdemir (İstanbul)
10) Candan Yüceer (Tekirdağ)
11) Gamze
Akkuş İlgezdi (İstanbul)
12) Zeynel Emre (İstanbul)
13) Ali Haydar
Hakverdi (Ankara)
14) Gürsel Erol (Tunceli)
15) Onursal
Adıgüzel (İstanbul)
16) Didem Engin (İstanbul)
17) Melike
Basmacı (Denizli)
18) Özkan
Yalım (Uşak)
19) Burcu Köksal (Afyonkarahisar)
20) Tekin Bingöl (Ankara)
21) Yaşar
Tüzün (Bilecik)
22) Musa Çam (İzmir)
23) Ünal
Demirtaş (Zonguldak)
Gerekçe:
Taksicilerimiz, çalışma
koşulları ve statüleri bakımından görmezden gelinmektedir.
Taksilerde gerekli güvenlik önlemlerinin bir türlü hayata geçirilememesi, en
fazla kayıt dışı çalışmanın
yaşandığı bu alanda düzenlemelerin yapılmaması,
emeklerinin karşılığını korsanlığa
müsaade eden bir düzende alamamaları ve esnaf statüsünde
sayılmamaları sorunlarıyla mücadele eden taksicilerimizin
sorunlarına duyarsız kalınmakta ve ölümle burun buruna yaşamalarına
göz yumulmaktadır.
Taksiciler, taksilerde yapılması gereken
güvenlik önlemlerinin hayata geçirilmemesi nedeniyle sürekli
yaşamlarının tehdit altında olduğu bir ortamda
çalışmak zorunda bırakılmaktadır. Uzun yıllardır
kendilerine verilen sözlerin hayata geçirilmemesi nedeniyle
kaçırılma, emeklerinin gasbedilmesi ve bu olumsuzluklara direnmeleri
durumunda canlarını kaybetme riskiyle karşı
karşıya kalmaktadırlar. AKP Hükûmeti, bu tehditleri görmezden gelerek
taksi çalışanlarını verdiği bu hayat mücadelesinde
yalnız bırakarak can kayıplarını ve emek
gasplarını bir vahşet izleyicisiymiş gibi izlemeye devam
etmektedir.
Yüksek akaryakıt ve yedek parça
fiyatlarına karşın yolcu sayısında yaşanan
azalma, taksici ve minibüsçüleri olumsuz yönde etkilemektedir. Mazot
fiyatlarının yüksek olması, özellikle minibüsçüleri piyasalarda
"10 numara" diye bilinen yakıta yöneltmektedir. Kullanılan
bu akaryakıt, araçların ömrünü kısaltmakta ve sık sık
arızalara neden olmaktadır.
Taksicileri ve minibüsçüleri etkileyen diğer
bir olumsuzluk ise süreklilik arz eden yüksek trafik cezalarıdır.
Taksiciler ve minibüsçüler arasında trafik cezalarının
yanlış ve haksız yere kesildiği kanısı
yaygınlık kazanırken, bulunmadığı mahallerde ve
trafiğe çıkmadığı tarihlerde ceza kesildiği iddiaları
ağırlık kazanmaktadır. Minibüsçülerin ve taksicilerin
trafik kurallarına uyması kadar sürücü-yaya-trafik polisi
arasında anlayış ve güvenin geliştirilmesi trafik sorununun
çözümündeki en önemli faktörler arasındadır.
Değişen çağa ayak uydurmak ve daha
iyi bir hizmet sunmak için araç yenilemek isteyen taksicilerimiz ise, âdeta
nefes almanın bile ücretlendirildiği sistemde ÖTV gibi büyük bir
engelle muhatap olmaktadırlar. İyi bir hizmet vermek için tek engel
ÖTV değildir. Ayrıca taksicilerimizin esnaf statüsünde
sayılmaları ve yatırıma teşvik edilmeleri
gerekmektedir. Taksicilerin daha iyi bir hizmet vermesi,
sırtlarındaki yükün kaldırılması adına araç
değişimlerinde ÖTV'nin bir an önce kaldırılması ve
esnaf statüsünde sayılmaları gerekmektedir.
Yıllardır sosyal güvencesiz, kayıt
dışı çalışmanın en yoğun
yaşandığı bir alan olmasına rağmen bu soruna da
kayıtsız kalınmaktadır. Taksilerde çalışan emekçiler,
sosyal güvencelerden yoksun âdeta kelle koltukta yaşamla mücadele
etmektedirler. Bu duruma seyirci kalanlar, ülkemizde yaşanılan
yolsuzluk felaketine yenilmemek adına hayatlarını riske atarak,
emeklerinin sömürülmesine razı bırakılarak çalışmaya
devam etmektedirler. Bu sorunun da çözümü için öncelikle taksiciliğin
esnaf statüsüne dâhil edilmesi ve çalışanların kayıt
dışı çalışmaması adına
caydırıcı düzenlemelerin bir an önce hayata geçirilmesi
gerekmektedir.
Bu kadar sorunla
boğuşmaları yetmezmiş gibi bir de taksiciler emeklerinin
karşılığını alamamakta ve emek
hırsızlarıyla mücadele etmek zorunda bırakılmaktadır.
Denetim görevini yapmayan yetkililer nedeniyle korsan taksicilik faaliyetleri
artmakta ve bu da doğal emek hırsızlığının
yaygınlaşmasına neden olmaktadır. Ülkemizde özellikle son
on yılda emek hırsızlığının
meşrulaştırma çabası içerisinde olan iktidar nedeniyle
korsan taksicilik her geçen gün artarak emek
hırsızlığı son sürat devam etmektedir.
Trafik sigortaları konusunda
taksicilerimiz ciddi sıkıntılarla muhatap olmaktadırlar.
Günün tüm saati trafik içerisinde olan ve araçlarında hasar olma riski
yüksek olan taksicilerimiz için trafik sigortası ücretlendirmeleriyle
ilgili iyileştirmeler yapılmalıdır.
2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 22
milletvekilinin, çocukların cinsel istismar ve saldırılardan
korunması konusunun araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/67)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Çocukların cinsel istismar ve
saldırılardan korunması için alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98'inci, İç
Tüzükün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılması için gereğini
saygılarımızla arz ederiz.
1) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
2) Özgür Özel (Manisa)
3) Ahmet Akın (Balıkesir)
4) Namık Havutça (Balıkesir)
5) Mahmut Tanal (İstanbul)
6) Erkan Aydın (Bursa)
7) Musa Çam (İzmir)
8) Ömer Fethi Gürer (Niğde)
9) Gülay Yedekci (İstanbul)
10) Gamze Akkuş İlgezdi (İstanbul)
11) Candan Yüceer (Tekirdağ)
12) Sibel Özdemir (İstanbul)
13) Ali Haydar Hakverdi (Ankara)
14) Zeynel Emre (İstanbul)
15) Gürsel Erol (Tunceli)
16) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
17) Didem Engin (İstanbul)
18) Melike Basmacı (Denizli)
19) Özkan Yalım (Uşak)
20) Burcu Köksal (Afyonkarahisar)
21) Tekin Bingöl (Ankara)
22) Yaşar Tüzün (Bilecik)
23) Ünal Demirtaş (Zonguldak)
Gerekçe:
Adalet Bakanlığının
verilerine göre 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun, içinde çocuklara
yönelik tecavüz eylemine de yer verilen, "Çocukların cinsel
istismarı" başlıklı 103üncü maddesi çerçevesinde
açılan dava sayısı 2006 yılında 2.414 iken, 2011
yılında 16.827'ye yükselmiştir. 2006'dan 2011'e yüzde 697'lik
bir artış söz konusudur.
5237 sayılı Türk Ceza
Kanunu'nun 6ncı maddesinde ve uluslararası sözleşmelerde çocuk,
"18 yaşını doldurmamış kişi" olarak
tanımlanmasına rağmen söz konusu 103üncü maddede sadece 15
yaşından küçük olanlara karşı işlenen cinsel
saldırı ve istismar suçları düzenlendiği için, bu verilere
15-18 yaş aralığında olup, cinsel istismara ve
saldırıya uğrayan çocuklar dâhil değildir.
Nitekim, TCK'nın 102nci maddesinde ayrıca
düzenlenen tecavüz suçu nedeniyle açılan davaların sayısı
2006 yılında 4.419 iken, 2011 yılında 10.726'ya;
TCK'nın 105inci maddesinde düzenlenen cinsel taciz suçu nedeniyle
açılan davaların sayısı ise 2006'da 6.244 iken, 2011
yılında 12.729'a yükselmiştir. Bu tür suçların yüzde
70'inin çocuklara yönelik olduğu bilinmektedir. Çocuklara yönelik birçok
cinsel saldırı vakasının çeşitli nedenlerle
yargıya taşınmadığı ve saklandığı
da başka bir acı gerçektir.
Dolayısıyla, ülkemizde on binlerce
çocuğumuz her geçen gün artan şekilde cinsel saldırı
suçlarına maruz kalmaktadır. Ortada çok büyük bir toplumsal sorun ve
insan hakları ihlali bulunmaktadır.
Anayasa'nın 41inci maddesinde devlete her
türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu
tedbirleri alma görevi verilmiştir. Ayrıca, ülkemiz adına 25
Ekim 2007 tarihinde imzalanan ve 25 Kasım 2010 tarihinde 6084 sayılı
Kanunla onaylanan, "Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve
İstismara Karşı Korunması Sözleşmesi"
uyarınca taraf ülkeler çocukların cinsel sömürü ve
istismarını engellemek ve bununla mücadele etmek, cinsel sömürü ve
istismara maruz kalan mağdurların haklarını korumak ve bu
alanda ulusal ve uluslararası iş birliğini geliştirmek için
etkin tedbirler almakla yükümlüdürler.
Fakat Anayasamızdaki bu hükme ve taraf
olduğumuz Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara
Karşı Korunması Sözleşmesi'ndeki gerekliliklere rağmen
Hükûmet, çocukların cinsel istismardan korunması için gereken
çabayı göstermediği gibi, cezaevlerinde, ıslahevlerinde,
yetiştirme yurtlarında devletin koruması altında olan
çocuklarımızı bile bu tür saldırılardan
koruyamamaktadır. Bu tür korkunç saldırılara her gün bir yenisi
eklenmektedir. Geçtiğimiz yıllarda Pozantı Cezaevinde kalan
çocukların uğradığı taciz ve tecavüz olayları
ortaya çıkmış, son günlerde ise Aliağa Şakran Çocuk
Cezaevi ve Antalya L Tipi Cezaevinde çocukların tecavüze
uğradığına dair çok ciddi iddialar gündeme gelmiştir.
Yılda en az 17 bin dolayında
çocuğumuz cinsel istismara ve saldırıya uğrarken Hükûmetin
ve ilgili bakanlığın ne yaptığı, hangi işle
meşgul olduğu büyük bir merak konusudur. Ülkeyi yönetenler
açısından, özellikle devletin koruması altındaki
çocukların uğradığı cinsel saldırılara
karşı gereken tedbirleri almamak, en hafif nitelemeyle bu büyük
insanlık suçuna göz yummak demektir.
Sonuç olarak,
çocukları artan şekilde cinsel saldırı ve istismar
olaylarına maruz kalan bir milletin hiç olmazsa Meclisteki vekillerinin bu
büyük soruna duyarsız kalmaması gerekir. Bu nedenlere,
çocukların cinsel istismar ve saldırılardan korunması için
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla hiç vakit
kaybetmeden bir Meclis araştırması açılması
gerekmektedir.
3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 22
milletvekilinin, çocuğa karşı şiddetin tüm
boyutlarıyla araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/68)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Çocuğa
karşı şiddetin ortadan kaldırılmasında etkili
müdahalelerin gerçekleştirilmesi amacıyla Anayasanın 98'inci,
İç Tüzükün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılması için gereğini
saygılarımızla arz ederiz.
1) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu
(İstanbul)
2) Özgür Özel
(Manisa)
3) Namık
Havutça
(Balıkesir)
4) Ahmet Akın
(Balıkesir)
5) Mahmut Tanal
(İstanbul)
6) Erkan
Aydın
(Bursa)
7) Candan Yüceer
(Tekirdağ)
8) Gülay Yedekci
(İstanbul)
9) Ömer Fethi
Gürer
(Niğde)
10) Sibel Özdemir
(İstanbul)
11) Zeynel Emre
(İstanbul)
12) Ali Haydar
Hakverdi
(Ankara)
13) Musa Çam (İzmir)
14) Gürsel Erol (Tunceli)
15) Onursal
Adıgüzel (İstanbul)
16) Didem Engin (İstanbul)
17) Melike
Basmacı (Denizli)
18) Özkan Yalım
(Uşak)
19) Burcu Köksal (Afyonkarahisar)
20) Tekin Bingöl (Ankara)
21) Gamze
Akkuş İlgezdi (İstanbul)
22) Yaşar
Tüzün (Bilecik)
23) Ünal
Demirtaş (Zonguldak)
Gerekçe:
Türkiye nüfusunun
üçte 1i 18 yaş altı birey yani çocuktur ve çocukların insan
hakları ve özgürlükleri, başta BM Çocuk Hakları Sözleşmesi
olmak üzere çeşitli uluslararası sözleşmelerle güvence
altına alınmıştır.
Ancak Türkiye'de
çocuğa karşı şiddet çocukların bu hak ve
özgürlüklerinden tam olarak yararlanmasının önünde engel
oluşturmaktadır. Çocuklar evde, okul ve eğitim ortamında,
çalışma ortamında, kaldıkları yurt ya da
bakımevlerinde ya da medyada şiddete çeşitli biçimlerde maruz
kalabilmektedir.
Şiddet
olgusunun ortadan kaldırılması için çocuğa yönelik
şiddet etkili önleme, koruma, müdahale, tedavi, iyileştirme ve
cezasızlıkla mücadele ve yeniden katılım sağlama
boyutlarıyla ele alınmalıdır. Bunun için, çocuğa
karşı şiddetin hâlihazırdaki resmini ortaya koymak, bu
resim üzerinden de etkili stratejiler geliştirmek gerekmektedir.
2006
yılında Birlemiş Milletler tüm dünyada çocukların
yaşadıkları şiddet hakkında bir araştırma
yapmıştır. Bu araştırma sonucunda da bir rapor
hazırlamıştır. Çocuğa Karşı Şiddet
Raporu'nda çocuğa karşı şiddetin aile, okul ve eğitim
kurumları, yatılı kuruluşlar, ceza infaz kurumları,
iş ve medya ortamlarında ortaya çıktığı
belirtilmektedir.
Türkiye ne yazık ki BM'nin küresel
araştırmasıyla ilgili Türkiye'deki durumu ortaya koyan bir ülke
raporunu 2010 yılına kadar hazırlaması gerekirken Hükûmet
bunu hâlâ gerçekleştirmemiştir. Oysa etkili müdahaleler
geliştirmek ancak böylesi bir araştırmayla mümkündür.
Çocuğa karşı şiddetin her geçen
gün arttığı çeşitli verilerle açıkça görülmektedir.
Gündem Çocuk Derneğinin Türkiye'de Çocuğun Yaşam Hakkı 2013
Raporuna göre son iki yılda en az 89 çocuk şiddet sebebiyle
yaşamını kaybetmiştir. Oysa Türkiye'nin de
imzaladığı BM Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin 19uncu
maddesi devletlere, çocukların maruz kaldığı her türlü
şiddete karşı onları koruma yükümlülüğü verir. Bu
nedenle Türkiye'nin acilen bu yükümlülüğünü etkili bir şekilde yerine
getirmesi için çocuğa karşı şiddeti tüm boyutlarıyla,
aktörleriyle, toplumsal, kültürel ve diğer sebepleriyle ele alacak bir
çalışma TBMM içerisinde yürütülmelidir.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Vural, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
44.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Meclis
Başkanlığının, kendilerinin 17-25 Aralık
sürecindeki yolsuzluklarla ilgili önergelerini geri çevirirken Halkların
Demokratik Partisinin meşru düzenle ilgili önerisini kabul etmesini
çelişkili gördüğüne ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, Milliyetçi
Hareket Partisi olarak biz daha önce 17-25 Aralık sürecindeki
yolsuzluklarla ilgili iddiaları dile getirmiştik. O eksende de hem
AKPnin hem dönemin Başbakanının bu
BAŞKAN Sayın Vural, isterseniz sistemi
açalım, mikrofonu.
Buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) Bu yolsuzluklarla ilgili
ifadeleri içerdiği için Sayın Başkan bunları geri
göndermişti, Böyle bir atfı yapmanız doğru değildir.
diye ifade etmişti.
Şimdi, HDP grup önerisinde terör örgütünün
hendek kazarak silahlarla ortaya koyduğu tavrı, tamamen meşru
bir talep olan öz yönetim ilanları sonrası yapılması
gereken müzakere etmek ve karşılıklı olarak
anlaşmakken sokaklara topla tankla müdahale edilmektedir
Şimdi, bir taraftan bir dönemle ilgili
yolsuzlukla ilgili iddianın Adalet ve Kalkınma Partisine
atfedilmesinin doğru olmadığını ifade ederek
Başkanlık bizim önergemizi geri çevirirken diğer taraftan da bir
terör örgütünün fiilî olarak öz yönetim ilanını meşru bir talep
olarak gördüğünü ve bu meşru talep karşısında da
devletin bununla müzakere etmesi gerektiğini, aksine tankla, topla,
tüfekle müdahale ettiğini söylüyor. Yani bir devletin hukuk düzenine
yönelik bir kalkışmayı meşrulaştırırken
diğer taraftan yolsuzlukla ilgili bir konuda hassasiyet gösteren
Sayın Meclis Başkanının böyle bir konuda, meşru
düzenle ilgili bir konuda hassasiyet göstermemesini de doğrusu çok
çelişkili gördüğümü ifade etmek istiyorum, bunu ifade etmek istedim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Peki, sözleriniz tutanaklara
geçmiştir Sayın Vural.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır. Okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
X.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, AKP hükûmetinin politikalarıyla birlikte çeşitli
valilikler tarafından hukuka aykırı bir biçimde ilan edilen
sokağa çıkma yasakları boyunca yapılan operasyonlarda
öldürülen sivillerin tüm boyutlarıyla araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/48) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 20 Ocak 2016 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 20/01/2016 Çarşamba
günü (Bugün) yaptığı toplantısında,
toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Çağlar
Demirel
Diyarbakır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırmasına Dair Ön Görüşmeler
kısmında yer alan (10/48) esas numaralı "AKP hükümetinin
politikaları ile birlikte çeşitli valilikler tarafından hukuka
aykırı bir biçimde ilan edilen sokağa çıkma yasakları
boyunca yapılan operasyonlarda öldürülen sivillerin tüm boyutlarıyla
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla" bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergelerin görüşülmesini, Genel Kurulun 20/01/2016
Çarşamba günlü birleşiminde birlikte yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Grup önerisi lehinde ilk
konuşmacı Ağrı Milletvekili Sayın Dirayet
Taşdemir. (HDP sıralarından alkışlar)
Sayın Taşdemir, süreniz on dakika.
Buyurun.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Saatlerdir aslında Genel Kurulda bu
Parlamentonun üyesi olan bir milletvekilinden söz ediyoruz, Faysal
Sarıyıldız Vekilimizden söz ediyoruz. Vekilimiz saatlerdir
Şırnak Cizrede yani seçildiği ilde, aslında seçilmiş
diğer arkadaşlarımızla birlikte ateş
altındaydı. Dolayısıyla, bu durumun kendisinin bile Meclis
açısından, Genel Kurul açısından ve Parlamentonun
saygınlığı açısından, hepimiz açısından
utanç duyulması gereken bir durum olduğunu bir kez daha ifade etmek
istiyorum. Evet, Faysal Sarıyıldız ve yanındaki
seçilmiş arkadaşlarımız, saatler sonra ateş
altında oldukları bodrumdan, geçici bir şekilde şu an
belediye binasındalar. Bu durumun kendisi, arkadaşlarımızın
can güvenliğinin sağlandığı anlamına gelmiyor.
Aslında bu, vahşetin, trajedinin ne durumda olduğunu bir kez
daha gözler önüne seriyor. Bir milletvekili saatlerdir ateş altında;
yanındakiler yaralanmış, onlarca kişi ağır
yaralı hâlde, saatlerdir burada, Parlamentoda bir ambulansın
gönderilmesi için tartışmalar yürütüyoruz, bunun mücadelesini
veriyoruz.
Evet, burada, bu olayla ilgili Hükûmeti dinledik,
Sayın Bakanı dinledik. Açıkçası, Sayın Bakanın ve
Hükûmet sözcülerinin ifadeleri bizi çok daha fazla
kaygılandırmıştır, kaygılarımızı
daha fazla artırmıştır. Dolayısıyla,
açıklamalar ve getirilen izahatlar bir kez daha şunu
göstermiştir ki açıkçası seçilmişlerin ve vekillerin can
güvenliği yoktur. Bunu, bir kez daha ifade etmek isteriz ki bu kürsüde
ifade edilen sözler, kullanılan kavramlar bir kez daha göstermiştir
ki hiç kimsenin Cizrede, Silopide, Şırnakta can güvenliği
bulunmamaktadır. Bu Parlamento sırasında Faysal
Sarıyıldız Cizrede ne yapıyor? diye ifadeler
utanılmadan, sıkılmadan kullanıldı. Belki sizler
bilmiyor olabilirsiniz, o zaman bir kez daha şunu ifade edeyim: Faysal
Sarıyıldız, Şırnakın milletvekilidir. Yüzde
90lara varan bir oy almıştır ve halkın temsilcisidir.
Peki, Faysal nerede olsaydı? Bodrumda mı, Hawaii adalarında
mı? Nerede olmasını beklerdiniz? Evet, Meclise de geliyor,
Mecliste de kendini ifade ediyor ama seçilmişleri abluka altındayken,
seçilmişleri öldürülmekle yüz yüzeyken, gelip burada sizler gibi sadece
elini kolunu kaldırarak indirerek Meclis çalışması
yapmıyor. Sizler bunu yapabilirsiniz ama biz bunu yapmayacağız.
Biz, her koşulda, her durumda halkımızın yanında
olacağız, halkımızla birlikte olacağız. Bunun
bedeli kurşun sıkılmak, bunun bedeli ölüm olsa bile biz bu
tavrımızdan vazgeçmeyeceğiz. Dolayısıyla, Faysal
Vekilimiz ve oradaki seçilmişlerimiz de şu an aynı durumdalar,
aynı olayı yaşıyorlar.
Aslında günlerdir, biz, burada, yaşanan
vahşeti sizlere anlatmak istiyoruz, Parlamentonun bu konuda sorumluluk
almasını istiyoruz. Bu sorunun bu sıralarda, bu kürsüde
çözülmesini, tartışılmasını talep ediyoruz ama sizler
gerçekten bunun karşısında şu an Pollyannacılık
oynuyorsunuz. Yokmuş gibi davranmaya çalışıyorsunuz ama siz
görseniz de görmeseniz de orada bir vahşet var, bir savaş
yaşanıyor.
Bakın, dünden beri bu kürsüde ne
tartışılıyor? Diktatörlük tartışılıyor.
Bir genel başkanın eleştiri olarak söylediği bir kavram
-günlerdir burada bütün Hükûmet sözcüleri, söz alan vekiller- nasıl olur
da bir diktatörlük kavramı kullanılır üzerinden Mecliste yer
yerinden oynatıldı.
Kimin diktatör olduğu, Benim diktatörüm mü
iyi, sizinki mi iyi? tartışması yürütülüyor. Aslında,
gerçeklik bu anlamda maniple edilerek gündem değiştiriliyor.
Biraz sonra size vereceğim örneklerde,
açıkçası yüzünüzü kürdistana çevirdiğinizde diktatörlüğün
ne olduğunu da anlamış olacaksınız.
Dolayısıyla da diktatörlük için de bu kadar
tartışmanıza gerek yok. Bir kez daha tarih sayfalarını
açıp baktığınızda, Kürtlerin
karşılaştıklarını gördüğünüzde
diktatörlüğün tanımını da açıkçası görmüş
olacaksınız.
Kırk sekiz gündür Surda, Silopide, Cizrede
insanlar evlerine hapsedilmiş. İnsanlar sokağa
çıktığı için öldürülmüyor, insanlar evlerinde
hapsedildiği için öldürülüyor, evleri başlarına
yıkılıyor. Bakın, Melek Alpaydın denen bir
kadının, evinde çocuklarıyla birlikte kahvaltı ederken ve
sokağa çıkma yasağının olmadığı bir
mahallede havan topuyla başı gövdesinde ayrıldı ve
kadın arkadaşımız yaşamını yitirdi.
Başbakan dün şöyle bir ifade
kullandı, dedi ki: Evet, iki gün sonra ablukalar kalkacak.
Açıkçası bugün yaşadıklarımız bize şunu
düşündürüyor: Ablukalar nasıl kalkacak? Aslında, Cizrede,
Silopide yaşayan hiç kimseyi bırakmadan mı kalkacak? Bunu mu
ifade etmek istiyorsunuz? Yani, Cizre, Silopi, Suru yıkıp yerine
yeni şehirler kurarak, yeni insanlar getirerek mi bu sorunu çözeceksiniz?
Başbakanın bu ifadelerinden biz bunu mu anlamalıyız?
Bakın, bu kürsüde aslında saatlerce
söylendi, bu arkadaşların isimleri de verildi. Bu ülkede herkesin
utanç duyması gereken bir durum yaşanıyor. 2 çocuk ambulans
gönderilmediği için dört gün sokak ortasında kan kaybederek öldü.
AİHMde bunun için tedbir kararı alındı. AİHM hangi
durumlarda, hangi rejimlerde, hangi koşullarda tedbir alıyor? Bunun
üzerine bir kez daha düşünülmesi gerekiyor. Göz göre göre, herkesin gözü
önünde, izlenerek Hüseyin Paksoy ve Serhat Altun açıkçası katledildi.
Ölmediler, aslında onlar herkesin gözleri önünde öldürüldüler.
Bakın, bir vahşetin örneğini daha
vermek istiyorum. Bir baba, oğlunun cenazesini ambulansa koyuyor ve diyor
ki: Ben oğlumu ambulansa koyarken benim oğlumun gözleri vardı.
Daha sonra defnedilmek için alındığında çocuğunun
gözlerinin olmadığını söylüyor. Bir babaya bu vahşeti
yaşatan zihniyet nerede var? Hangi inançta, hangi kültürde, hangi ahlakta
böyle bir durum yaşanıyor? Ölülere işkence edilmesi hangi
inançta var, bunu bize lütfen açıklar mısınız? Bunu yapan
zihniyetin adı nedir? Bir babaya bu vahşeti yaşatmanın
anlamı nedir? Bununla nasıl bir mesaj verilmek isteniyor? Ne
söylenmek isteniyor? Bunu bir kez daha ifade edin, bizler anlamakta
zorlanıyoruz çünkü.
Cenazeleri yıkayan imamlar diyorlar ki Biz
cerrah gibi çalışıyoruz. Bazen gördüklerimiz
karşısında gerçekten aklımız almıyor,
yüreğimiz kaldırmıyor ve bizler bayılıyoruz. Bayılan
onlarca imam var. Bu vahşetin adı nedir? Bu zulmün adı nedir,
bunu bir kez daha ifade etmenizi istiyoruz.
Bakın, hendek mendek diyorsunuz ama hendeklerin
olmadığı bir yerden bir örnek vereceğim ve sözlerimi
bitireceğim. Ağrının Diyadin ilçesinde ağustos
ayında hendek yok -hâlâ da Diyadinde hendek yok- 2 tane çocuk, Orhan ve
Muhammet isminde 2 çocuk, biri 15 yaşında, biri 16 yaşında,
katledildiler. Orhanın babası Erzuruma
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Taşdemir,
toparlamanız için ek süre vereceğim.
Buyurun.
DİRAYET TAŞDEMİR (Devamla) Bitiriyorum
Başkan.
Orhanın babası Erzuruma giderken
oğlunu teşhis etmek için, utanmadan orada bir savcı gülerek
babasına diyor ki Sen oğlunu nasıl tanıyacaksın?
Orhanın babası diyor ki Ben oğlumu kokusundan
tanırım.
Evet, siz bu halka, bu babalara, bu annelere, bu
çocuklara bu vahşeti yaşattırdınız. Tüm bunlar ancak
ve ancak faşizm rejimlerinde, diktatörlük rejimlerinde olur.
Dolayısıyla, çok merak ettiğiniz diktatörlüğün ne
olduğunu, nasıl olduğunu bu ifadeler ve bu örneklerle bir kez
daha anlamış olacağınızı umuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Taşdemir.
Sayın Baluken, sisteme girmişsiniz,
buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
45.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Cizrede
yaşanan olaylara, Bakanlık yetkililerinin talimatlarına
rağmen orada milletvekilini, belediye başkanını ve sivil
insanları katliamdan geçirmek isteyen zihniyeti
kınadığına ve Meclisin bu duruma bir an önce müdahil
olması gerektiğine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tam dört saati aşkın bir süredir, burada
bulunmamız gereken bir süre içerisinde Milletvekilimiz Faysal
Sarıyıldız ve beraberindeki bir sivil heyetin can güvenliği
nedeniyle İçişleri Bakanlığında bulunma
zorunluluğuyla karşı karşıya kaldık. Bugün bizi
arayan milletvekilimiz, Cizre Kaymakamını bilgilendirerek, onun
bilgisi dâhilinde, yanında belediye eş başkanımız ve
cenaze ve yaralı sahipleri olan ailelerle birlikte yaralı ve cenazeleri
almak için hareket ettiklerini bildirdi. Ancak, hareket edip cenazeleri
aldıktan sonra dönüş yolunda, Kaymakamlığın ve oradaki
yetkili görevlilerin, mülki idare amirlerinin bilgisi dâhilinde olan heyete
ağır silahlarla ateş açıldı ve 10dan fazla
yurttaşımız ağır bir şekilde yaralandı.
Oradan sürekli bilgi paylaşan sosyal medya hesaplarından,
JİTEMe ait birtakım kirli hesaplardan Faysal
Sarıyıldızın da aralarında bulunduğu bir PKKli
grubunun bodrum katında kıstırıldığı ve
birkaç saate kadar imha edildiği haberleri geçti. Utanarak ve
sıkılarak ifade ediyorum ki bu haberler üzerine ulaşmaya
çalışmış olduğumuz İçişleri
Bakanlığı yetkilileri de maalesef, durumu anlamak yerine o hesaplardan
paylaşılan bilgiler doğrultusunda bize aktarımlarda
bulundular ve o nedenle de yasama faaliyetinde bulunması gereken 5
milletvekili arkadaşımızla birlikte beş saate yakın
bir süredir İçişleri Bakanlığında,
arkadaşlarımızın can güvenliği sağlanarak o
bölgeden tahliye edilmesi için uğraşıyoruz. Orada, Bakanlık
yetkililerinin Şırnak Valisini ve Cizre Kaymakamını
aramasına rağmen, o konuda gerekli güvenceler bize verilmesine
rağmen tam 3 kez, oraya yanaşan belediye araçlarına ve
ambulanslara yine aynı şekilde ağır silahlarla ateş
açılmıştır. Şırnak Valisi ve yereldeki yetkililer
defalarca İçişleri Bakanlığına yalan yanlış
ve bir katliama sebep verecek bilgiler vermişlerdir. Bizler orada
bulunduğumuz için, yerelden sürekli aktarılan bilgiler
doğrultusunda Bakanlık yetkililerine yapmış olduğumuz
uyarılarla birlikte zor da olsa oradaki heyetin ambulanslara binmesini,
ambulanslarla tahliye edilmesini sağlayabildik. Ancak, şunu ifade
edeyim ki ambulanslara bindiği sırada da heyet yine
taranmış, oradaki bir bina top atışıyla imha edilmiş,
oradan çıkan şarapnel parçalarıyla da oradaki 3 yaralı
dışındaki arkadaşlarımız da
yaralanmışlardır. Şu anda teyit edilmemiş bilgilere
göre bir belediye meclis üyemizin yaşamını yitirdiğine dair
bilgiler alıyoruz. Bu faşizm uygulamasını açık bir
şekilde kınıyoruz. Bakanlık yetkililerinin talimatlarına
rağmen orada milletvekilini, belediye başkanını ve sivil
insanları katliamdan geçirmek isteyen zihniyeti buradan açık bir
şekilde kınıyoruz. Bugün Cizrede çok ağır bir
katliamla birlikte bu ülkede geri dönülmez bir vahim travmayı
yaşıyor olabilirdik. Ancak, yaşadığımız bu
mevcut uygulamanın kendisi de ağır bir travmadır. Bu ülkede
şu anda her şey pamuk ipliğine bağlı bir diyalog
kanalının zorlanması sürecine maalesef kalmıştır.
Belli ki, Hükûmet ve onun
talimatlandırdığı belirli güçler de bu pamuk ipliğini
koparmak için canla başla çalışmakta, bu ülkede geri dönülemez
bir kaotik süreci, bir kanlı süreci gündemleştirmek istemektedir.
Buradaki çalışmaları takip etmedik ancak duyarlı
davranıp burada o vicdani duruşu gösteren bütün milletvekillerine Halkların
Demokratik Partisi Grup Başkan Vekili olarak teşekkür ediyor,
duyarlı davranmayıp orada bir katliamı maskelemek için burada
konuşan bütün milletvekillerini de şiddetle kınıyorum.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Ne kadar sürecek Başkan?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Şu
anki konsept 1990lı yılları aşmıştır.
1990lı yıllarda bile ordu mensuplarının çatışma
alanından yaralıları kurtardığına dair birtakım
görüntülerle Anadoludan Görünüm, Perde Arkası programlarında
bile bir imaj kurtarma çalışması varken, bugün, gelmiş
olduğumuz aşamada artık sivil, çocuk, kadın demeden,
yaralılara ve cenazelere açık bir şekilde sokak ortasında
işkenceyi ve infazı dayatan bir zihniyet vardır.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Süre
sınırlaması yok mu Sayın Başkan?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Bir tek
yaralının hastaneye ulaşması için bile artık
Cizredeki mahalle ile Cizre Devlet Hastanesi arasındaki mesafe
değil, Cizre ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi arasındaki
mesafe maalesef gündemleşmek durumunda kalmıştır.
Bu vahim tabloyla ilgili Meclisin ve Parlamentonun
da bir an önce müdahil olması gerektiğini ifade ediyor, söz
verdiğiniz için de teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Baluken.
Sayın Bostancı, buyurun.
46.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin yaptığı
açıklaması ile Ağrı Milletvekili Dirayet Taşdemirin
HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Gördüğünüz gibi, Sayın Baluken Hükûmetle,
ilgili bakanlarla zaten bu konuya ilişkin bir temas trafiği
sürdürüyor, dört saattir orada olduğuna göre böyle bir temas mevcut ve bu
temas çerçevesinde bilgilendirme mevcut. Meclisin burada bloke edilmesini
gerektirecek herhangi bir durum söz konusu değil. Meclis
çalışmalarını sürdürürken de buna ilişkin bir talep
söz konusu olduğunda, milletvekillerinin durumlarına,
yaşadıkları olaylara, buna dair bilgi alınması gereken
hâllere yönelik bir durum söz konusu olduğunda elbette Meclis
çalışırken de Hükûmetten ilgili birisi gelip o bilgiyi
verebilir.
Temmuzdan bu yana terörle mücadele sürdürülüyor.
Temmuzdan bu yana terörle mücadele sürdürülürken herhangi bir milletvekiline,
herhangi bir belediye başkanına, herhangi bir seçilmiş
kişiye, biraz önce Sayın Balukenin saydığı ve sürekli
bir katliam tehdidi altında olduklarını iddia ettiği
kesimlere yönelik herhangi bir olay yaşanmamış. Allahtan
yaşanmamış. Niçin yaşanmamış? Çünkü devlet zaten
terörle mücadele ederken azami ihtimamı göstererek hedefine terörü
koyuyor, onunla mücadele ediyor, bu mücadeleyi sürdürürken de sivil halktan ve
başka çevrelerden insanların zarar görmemesi için elinden geleni
yapıyor. Kolay bir iş değil. Sahayı bilmek lazım,
sahada bu işlerin nasıl yapıldığını hayal
etmek lazım ve bunun üzerine muhakeme yürütmek lazım.
Sayın Faysal Sarıyıldız, bizim
Meclisten de tanıdığımız bir
arkadaşımız, buradan konuşmalarını da dinledik.
Tabii ki, Şırnak Milletvekili elbette görevlerini yapacak. Ama bir
kez daha söylüyorum ki, bütün milletvekillilerimiz gibi Sayın Faysal
Sarıyıldız da bu ülkedeki herkesin vekilidir. İlişki
kurarken, davranırken, tutum alırken bütün bunları
hatırlayarak davranması, eğer partiler olarak aramızdaki
görüş farklarına rağmen ortak anlayışımız bu
ülkenin demokratik zeminde birliği, beraberliği ise bu son derece
önemli bir yaklaşımdır, sayın vekillerin böyle bir moral
anlayışla davranması
Bunu hatırlatma lüzumunu görüyorum,
çünkü sürekli bu tür olayların gündeme gelmesi bu hatırlatmayı
gerekli kılıyor.
Bir başka husus, Sayın Baluken, sosyal
medya hesapları üzerinden -kime ait olduklarını nereden biliyor,
bilmiyorum ama- kışkırtıcı birtakım
yayınları kanıt gösteriyor. Bazen Sayın Balukenin
JİTEM zannettiği hesaplar aslında PKKnın hesapları
olabilir, zaten sosyal medya bir maskeli balo yeri ve kimin hangi amaçla ne
yazdığı hususu son derece karışık. Şahsen
ben bilemiyorum hangi hesap kime ait, Sayın Baluken nereden biliyor, onu
da anlayamıyorum, onun karşısında da
şaşırırım ancak, böyle bir bilgisi var ise. Sosyal
medya üzerinden, o maskeli balo yerinden insanı kışkırtmak
için ne tür yayınlar yapıldığını Twittera az çok
giren, sosyal medyayı takip edenler bilirler; o
kışkırtmalara gelmemek sorumluluk gereğidir, hepimizin
sorumluluğu gereğidir. Siyasi tartışmalar, konuşmalar
sosyal medyanın algısı ve mesajları üzerinden yürümez,
ayrıca, Parlamento gibi mühim ve bu işlerin ruhuna uygun, aklına
uygun bir tarzda konuşmaların yapıldığı yerde de
sosyal medyanın o kışkırtıcı
mesajlarını bir veri olarak sunmak bence yanlış olur,
dikkat edilmesi gereken bir tutumdur.
Biraz önce de sayın HDPli sözcünün ifade
ettiği Siz vahşet yaşatıyorsunuz. şeklindeki
dramatik anlatımı reddediyorum. Bu ülkede bu insanlara vahşeti
yaşatan terör örgütüdür ve o arkadaşın, o konuşmacı
arkadaşın bir kere de ağzını terör örgütünü
kınamak için açması yerinde olur. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Sadece o arkadaşın
değil, bu konuya bu şekilde yaklaşan başkalarının
da çünkü terörün kuralı yoktur, devletin kuralı var, devlet hukukla
bağlı, devlet hesap vermek durumunda, devlete hesabı herkes
sorabilir, terör örgütüne kim hesap soracak? Kuralsız olan odur. Her
şeyi yapmakta kendinde hak gören çünkü hedefine, kendine göre kutsal bir
amaç koyduğunu
Ne dökülen kana ne sokaklarda o kanlı bedenleri
teşhir edilen insanlara herhangi bir ihtimamı ve dikkati olmayan ama
her şeyi, ölen insanların cenazeleri dâhil, kendi kutsal amacı
için kullanışlı birer malzeme gibi gören terör örgütüdür, devlet
değil, devlet. O yüzden, bu tür meseleleri müzakere ederken, anlamaya
çalışırken, PKK, terör tartışmalarının
ötesinde dünya pratiğini ve terör örgütlerinin yöntemlerini hatırda
tutmakta fayda var.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Bostancı.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Tutanaklara geçmesi açısından, Sayın Bostancının
vermiş olduğu yanlış bilgilerle ilgili yeni bir
açıklama ihtiyacı var. Söz verirseniz, yerimden
BAŞKAN Yerinizden, buyurun.
47.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bostancı herhâlde dikkatle
dinleyemedi benim konuşmamı. Ben, sadece sosyal medyadaki
JİTEMe bağlı hesaplar üzerinden bize verilen bilgilerle böyle
bir kaygıya kapıldığımızı ve bu tarz
girişimleri başlattığımızı ifade etmedim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Ben de öyle
söylemedim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
İçişleri Bakanlığında en üst düzeyde yetkililerin,
sosyal medyada paylaşılan bilgilerle aynı ağızla bize
cevap verdiklerini ve bundan dolayı da vekilimiz başta olmak üzere
oradaki bütün sivillerin bir hedef olarak değerlendirildiğini ifade
etmek istedim.
Burada isim vermeyeyim, ancak görüştüğümüz
İçişleri Bakan yardımcısı da bu bakanlık
yetkilisinin bize aktarmış olduğu bilgi doğrultusunda
aktarımlarımızı dinledikten sonra, bunun kesinlikle tasvip
edilemeyeceğini, bunun son derece yanlış bir üslup ve
yaklaşım olduğunu, oradaki sivil insanlarla ilgili herhangi bir
tanımlamanın yapılamayacağını çok net olarak bize
ifade etti ve yerelle ilgili görüşme trafiği de ondan sonra
başladı. Dolayısıyla, sanki sosyal medyadan birtakım
ajitatör hesaplarla birlikte hareket etmiş bir parti pratiği
bilgisini buradan reddettiğimi ifade etmek istiyorum.
Diğer taraftan, Sayın Faysal
Sarıyıldızın nasıl milletvekilliği
yapmasıyla ilgili, ne Sayın Bostancının ne de buradaki
herhangi bir vekilin bir çerçeve belirleme yetkisi yoktur. Sayın Faysal
Sarıyıldız Şırnak Milletvekilidir, Şırnak
halkının iradesidir; Şırnak halkı, Cizre halkı
katliam tehdidi altındayken, tabii ki kendisi kendi hayatını da
ortaya koyacak şekilde kendi halkının yanında bulunur.
Bugün ifade ederken bile hicap duyuyorum; Faysal Sarıyıldız
cenazeleri ve yaralıları almak için kaymakamlığı
bilgilendirerek, günlerce devletin yapması gereken asli bir görev yerine
getirilmediği için bugün kendi hayatını tehlikeye
koymuştur. Yeni bir durumla karşılaşırsa yine gözünü
kırpmadan aynı şekilde davranmak zorundadır. Bizim
bakış açımız, bizim siyasi ahlak
anlayışımız budur. Dolayısıyla, bu konuda hiç
kimse, kendi milletvekiline bir çerçeve belirleyebilir, halkın
milletvekili, sarayın milletvekiliyle ilgili tanımlamalar yapabilir
ama HDPli milletvekillerinin nasıl davranmasıyla ilgili asla bir
çerçeve çizemez, ortaya koyamaz.
Diğer taraftan son olarak da şunu ifade
edeyim: 7 yaşındaki çocukların katledildiği, 11 çocuklu 70
yaşındaki anaların cenazelerinin günlerce sokak ortasında
bekletildiği, yirmi sekiz gün boyunca kurda kuşa yem edilecek
şekilde gençlerin cenazelerinin sokak ortasında bekletildiği bir
uygulama asla bir terörle mücadele konsepti değildir, çöktürme
planından, 30 Ekim Millî Güvenlik Kurulundaki toplantıdan bugüne
kadar çok bilinçli bir şekilde uygulanmış olan, halka
karşı bir katliam konseptidir. Hiç kimse bu konuda Türkiye kamuoyunu
aldatmasın, kandırmasın. Sivil yerleşim alanları,
Cizredeki, Surdaki mahalleler, Silopideki mahalleler terörle mücadele
adı altında sivil halka dayatılan bir katliam konseptiyle tarihe
utanç verici bir vesika olarak geçecek büyük bir tehlikeyle karşı
karşıyadır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Baluken.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bostancı.
48.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sivil halka
yönelik katliam konsepti lafını şiddetle reddediyor ve telin
ediyorum, böyle bir şey yok. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Reddediyorsun da 70 yaşındaki ananın durumu ne? 70
yaşındaki ana ölüyor, 3 aylık bebek ölüyor, ana karnında
bebek ölüyor. O yaşta teröristi dünyanın neresinde gördün?
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Sus, dinlemesini
öğren, sus!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bu tavır
Devletin teröre karşı vermiş olduğu mücadeleyi doğru
ve dikkatli okuyalım. Bu tavır doğru bir tavır değil.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Amaçları terörün
propagandasını yapmak.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Herkes bulunduğu
yere, sahip olduğu meşruiyete ve kimin adına
konuştuğuna dikkat etsin.
Ayrıca, çerçeve belirtmedim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Birbirimize eleştiri yapmayacak
mıyız? Siz her şeyi söyleyeceksiniz, sonra Burada çerçeve
belirtmeyin. diyeceksiniz. Böyle bir şey olmaz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, biz meşruiyetimizi halktan alırız,
bulunduğumuz yeri de biliriz, sivil insanların katliamına da
asla onay vermeyiz.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Katliamı yapan
sizlersiniz!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
karşılıklı konuşmayalım lütfen.
Sayın Bostancı, Sayın Baluken
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) PKKya tek
kelime niye etmiyorsun?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
karşılıklı konuşmayalım lütfen.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sizin
burada kamuoyunu yanıltma girişiminize asla müsaade etmeyiz. 7
yaşında terörist nerede görülmüş, 70 yaşında, 11
çocuklu terörist nerede görülmüş, 3 aylık bebek terörist nerede
görülmüş?
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) Hepsi PKK
kurşunuyla gitti. PKKya bir kelime etmiyorsun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Hiçbir
tanesi PKK kurşunuyla olmadı. Hepsinin kimin kurşunuyla
olduğunu siz daha iyi biliyorsunuz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
karşılıklı konuşmayalım.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, burada milletvekillerine, partilere yönelik eleştirileri dile
getirmek her parti tarafından yapılıyor, her vekil
tarafından yapılıyor.
LEZGİN BOTAN (Van) Gelin,
araştıralım.
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli)
Araştırmaya ne gerek, neyini araştıracaksın; belli,
adamlar her yeri bombaya çevirmiş.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Balukenin ifade ettiği alınganlığı biz göstersek, bu
kürsüde hiç konuşmamaları lazım. Böyle bir şey olur mu?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) PKK bebek katilidir ya!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Elbette eleştirilerimizi
söyleyeceğiz, karşılıklı. Zaten siz de söylüyorsunuz,
biz de söyleyeceğiz.
LEZGİN BOTAN (Van) Gelin
araştıralım işte, niye korkuyorsunuz? Defalardır
diyoruz ki araştıralım.
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) Hepsini güvenlik
güçleri çıkarıyor, göz önünde.
LEZGİN BOTAN (Van) Gel,
araştıralım o zaman. Buradaki görevin ne senin?
X.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, AKP hükûmetinin politikalarıyla birlikte
çeşitli valilikler tarafından hukuka aykırı bir biçimde
ilan edilen sokağa çıkma yasakları boyunca yapılan
operasyonlarda öldürülen sivillerin tüm boyutlarıyla
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan (10/48) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 20 Ocak 2016 Çarşamba
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, grup
önerisi aleyhinde ilk konuşmacı Bursa Milletvekili Sayın Kadir
Koçdemir. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Koçdemir.
KADİR KOÇDEMİR (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
26ncı yıl dönümünde
andığımız 20 Yanvar şehitlerini saygıyla,
rahmetle anıyorum. Azerbaycanın verilen bedeller, akıtılan
kanların hakkını verecek, balalarının kendilerini en
iyi şekilde gerçekleştireceği bir geleceğe sahip
olmasını diliyorum.
Kötü günlerdeyiz. Memleketimiz iyi yönetilmiyor.
Rahmetli Necip Fazıl sanki bu günleri tasvir etmiş, diyor ki:
Bıçak soksan gölgeme,
Sıcacık kanım damlar.
Gir de bir bak ülkeme:
Başsız başsız adamlar...
Ağlayın, su yükselsin!
Belki kurtulur gemi.
Anne, seccaden gelsin;
Bize dua et, emi!
Evet, demokrasinin gerçekleştiği,
diğer bütün organların, milletin egemenliğinin Anayasa ve
kanundan aldığı yetkiye göre kullanıldığı
ancak yetki yetkisine sahip tek birim olan Türkiye Büyük Millet Meclisindeyiz.
Demokrasi, bir tamlama, iki kısımdan oluşur. Birinci
kısmı demostur, ikinci kısmı da krasidir yani müşterek
biz duygusuna sahip, birisinin biz dediğinde herkesi kastettiği,
birisi biz dediğinde herkesin de o bize kendisini dâhil ettiği
demos olmazsa demokrasi de olmaz. Maalesef, yapılan
tartışmalarda bu müşterek biz duygusunun, büyük ve onurlu bir
aile olarak millet olma durumunun pekiştirilip kuvvetlendirileceğine,
ayrışmanın, kamplaşmanın teşvik edildiğini,
derinleştirildiğini görüyoruz.
Pek çoğumuz yaraya müdahale etmek yerine yarada
tırnak olmayı tercih ediyor. Yarada tırnak olmak ilk anda alkış
alır, yarada tırnak olmak ilk anda hoşa gider ama aynı
zamanda yaranın kangren olmasına yol açar. Demokraside
meşruiyetin, haklılığın kaynağı usuldür.
Kanuna, usule aykırı olan taleplerin hukuki
karşılığı yoktur ve demokratik devletin birinci
vazifesi, güvenlik ve istikrarı öngörülebilir bir ortamı tesis
etmektir, hukukun üstünlüğünü temin etmektir. Bunu
sağlayamadığı vakit devlet olmanın diğer
fonksiyonlarını da yerine getiremez.
Oysa, bu araştırma önergesinde de
görüyoruz, grup başkan vekilimiz de ifade etti, Avrupa Konseyinin,
bağlayıcılığı olmayan, bu zamana kadar 47 ülke
tarafından ratifikasyona uğramış yani iç hukuktan
geçirilmiş Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, adı üstünde, Yerel
Yönetimler Özerklik Şartı iken, bunun bazı bölgelerimizin,
bazı illerimizin özerklik şartı olarak
dayatıldığını görüyoruz. Yine, aynı şekilde,
bu şartın ilan edilmesi -kim yetkiliyse bir devlet düzeni içinde-
bunu müteakip müzakere yapılması ve anlaşmaya
varılması -bir taraf olarak- burada ifade edilebilmektedir.
47 ülke iç hukukundan geçirmiştir bu
şartı, 33ünde çekinceler vardır. Türkiye, 1993te
yürürlüğe koymuş, çekincelerinin önemli bir kısmını
daha sonraki kanunlarla fiilen kaldırmışken mesela Fransa 2007
yılında, İsviçre 2005 yılında yine pek çok çekinceyle
yürürlüğe koymuştur.
Güvenlik ve hürriyet arasında denge,
insanlığın, birlikte yaşamanın var olduğu ilk
günden itibaren önemli bir sorun olmuştur ama devletin tavrıyla
ilgili insanlığın birikimi belli bir yere gelmiştir.
1969da, 1970lerin başında uçak
kaçırmalar üzerine pazarlık ve müzakerenin acısını
insanlık ve devletler ailesi uzun yıllar çekmişti. Siz,
teröristlerle, bölücü örgütle müzakere yaparsanız bunun geleceği yer
bugün geldiğimiz yerdir.
Size, Avrupa Birliğinden, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinden Türkiye kadar aleyhte kararlar
çıkmamış, pek çok bakımdan sıralamalarda önde olan bir
ülkeden, Federal Almanyadan bir iki örnek vermek istiyorum. Federal
Almanyada, sadece bölücü örgüt üyesi olduğu için iki buçuk ile altı
yıl arasında hapis cezasına çarptırılan dünya kadar
insan vardır, ikinci bir suç yok. Haraç alma, örgüte adam temin etme, yasa
dışı faaliyet değil, sadece Federal Almanyada yasak olan
bölücü terör örgütüne üye oldukları için Düsseldorfta Abdullah S.
altı yıl, Bremende başka bir örgüt üyesi üç buçuk yıl
hapse mahkûm edilmiştir.
Daha
ilginç bir örnek vereyim: Geçen sene, Kobani olaylarından sonra Münihte,
polis kayıtlarına göre bölücü örgütün işaretleri olan bezi on
beş saniye -dikkatinizi çekiyorum- salladığı için Nicole
Gohlke isminde federal milletvekili yani Berlindeki Parlamentonun sol partiye
ait kadın bir milletvekili gözaltına alınmış, bir
günde dokunulmazlığı kaldırılmış ve akabinde
yargılanarak para cezasına çarptırılmıştır.
Devlet dediğimiz böyle olur, böyle olan devlette haklar, hürriyetler ve
kişilerin güvenliği teminat altında, güvence altında olur.
Ama, siz bunun yerine döneme göre, nabza göre şerbet verip -sözlerimin
başında dediğim gibi- yaranın üzerinde tırnak olmayı
tercih ederseniz bugün geldiğimiz noktaya geliriz.
Bugün
bölgede güvenlik güçlerimiz kanun hâkimiyetini, hukuk üstünlüğünü tesis
etmek için çalışmaktadırlar. Ben de kaymakam, vali olarak o
bölgelerde çalıştım, oradaki
arkadaşlarımızın ne kadar ağır şartlar
altında çalıştıklarını biliyorum. Bugün kangren
olan bu vücudun -öncelikle büyük kazalardan, büyük hasarlardan sonra söylenir
ya insanlar için- vücut fonksiyonlarının normale getirilmesi
gerekmektedir. Onun için biz güvenlik güçlerimizin hukuk çerçevesinde teröre
karşı yaptıkları mücadeleyi destekliyoruz. Ama, vücut
fonksiyonları normale döndükten sonra yapılan yanlış varsa
bunun da araştırılmasını ve hiçbir Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşının nahak yere, haksız yere zarar görmemesini de talep
ediyoruz.
Biz
Milliyetçi Hareket Partisi olarak milleti, 78 milyonun hepsini kapsayan büyük
ve onurlu bir aile olarak görüyoruz. Bu büyük ve onurlu ailenin derdini, bu
zamana kadar devlet yönetmeyi ve insanlığın birikimini dikkate
alan hukuk devleti içinde çözmenin doğru ve isabetli olacağına
inanıyoruz ve Veyselin dediği gibi Bizi yakar bizim ataş/Söndürmektir
tek çaresi. diyoruz. Bu ateş söndükten sonra bölge insanının
bütün dertlerinin tek tek masaya getirilip çözülmesi gerektiğine
inanıyoruz.
Biz, bu açıdan, HDP tarafından verilen
önergenin müşterek biz duygusunu, ateşin sönmesini, vücudun
fonksiyonlarının yerine getirilmesini engelleyeceğini
düşündüğümüzden reddettiğimizi, karşı
çıktığımızı ifade ediyor, yüce heyetinizi tekrar
saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Koçdemir.
Grup önerisi lehinde ikinci konuşmacı,
Ankara Milletvekili Sayın Levent Gök.
Buyurunuz Sayın Gök. (CHP
sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; üzerinde söz aldığım
Halkların Demokratik Partisinin önergesinde hukuka aykırı bir
şekilde ilan edilen sokağa çıkma yasağı ve buna
bağlı olarak gerçekleşen sivil ölümlerin
araştırılması isteniyor.
Değerli milletvekilleri, yaşam hakkı,
Anayasaca teminat altına
alınmış en büyük haklardan bir tanesidir.
Anayasamızın 17nci maddesi, herkesin yaşam hakkı ve maddi
ve manevi yönden bu yaşam hakkının desteklenmesi yönünde amir
bir hükümdür. Dolayısıyla, hiçbir devletin ve özellikle bizim
Anayasamızda çerçevesini bulan bu hüküm karşısında
iktidarın, yaşam hakkına dönük her türlü müdahalenin
karşısında olması, buna rağmen sivil ölümler gerçekleşiyorsa
da bunun başlıca sorumlusunun iktidar olduğunu söylemek
durumundayım. Ne demek sivil ölümler, değerli arkadaşlarım,
nasıl oluyor bunlar? 60a yakın bebek şu ana kadar sokağa
çıkma yasağı ilan edilen doğu ve güneydoğuda
nasıl ölüyor, insanların evleri nasıl tahrip ediliyor? Ne
diyorsunuz? Terörle mücadele diyorsunuz, öyle mi? Peki, değerli
arkadaşlarım, devlet terörle mücadele etmelidir. PKK bir terör
örgütüdür ama devlet de mücadelesini hukuk içinde kalmakla yürüterek sürdürmek
zorundadır. Sizler hem yaşam hakkını korumuyorsunuz hem
PKKyla -birazdan anlatacağım- zamanı geldiğinde
karşılıklı masaya oturuyorsunuz, işler
bozulduğunda herkes sizin karşınızda terörist, güya terörle
mücadele ediyorsunuz. Hiçbir inandırıcılığınız
yoktur.
Sevgili yurttaşlarım, şu anda
doğuda ve güneydoğuda uygulanan ve 1,5 milyon insanı
ilgilendiren sokağa çıkma yasaklarının tümü kanunsuzdur,
Anayasaya aykırıdır. Anayasamızca sokağa çıkma
yasaklarının verilebileceği hâller ancak olağanüstü hâl ve
sıkıyönetim hâllerinde mümkündür. Onlar dahi,
Cumhurbaşkanının toplandığı bir Bakanlar
Kurulunda karar alınır, Resmî Gazetede yayımlanır ve
Meclisin onayına getirilir değerli arkadaşlarım.
Sıkıyönetim ve olağanüstü hâl, Meclisin onayından geçtikten
sonra ilan edildiğinde ancak mülki amirler ya da sıkıyönetim
komutanları ya da olağanüstü hâl yetkilileri sokağa çıkma
yasağı ilan edebilirler. Bu, tamamen Anayasaya aykırı bir
tutumdur.
Şimdi, Hükûmet valilere ve kaymakamlara yetki
vermiş İl İdaresi Kanununa göre, diyor ki: Valiler ve
kaymakamlar gerekli tedbiri alırlar. Nedir bu gerekli tedbirler? Yani
Anayasaca olağanüstü hâl ve sıkıyönetim Meclisten geçecek,
valilik ve kaymakamlıklar sıkıyönetim mahkemelerinin,
olağanüstü hâl mahkemelerinin yetkisinde olan, ancak Meclisten geçmek
kaydıyla olan bir yetkiyi kullanacak. Böyle bir şey söz konusu
değildir değerli arkadaşlarım. Şu andaki sokağa
çıkma yasaklarının tümü hukuksuzdur.
İktidarınızın tümü, başından
yaptığı gibi, çözüm süreci olarak adlandırdığı
süreçle ilgili olarak yaptığı, bütün süreçteki yürüttüğü
bütün politikalar yanlış olduğu gibi, şu anda doğu ve
güneydoğuda ölen bütün masum insanlardan, polislerimizin, askerlerimizin
ölümünden bu iktidar sorumludur.
Değerli arkadaşlarım, Hükûmet bir
çözüm süreci başlattı, o zaman bütün kamuoyuna ve iktidara Cumhuriyet
Halk Partisi, Genel Başkanımız Bu süreci yürütürken dikkatli
olun, muhalefetle görüşün, kamuoyunu bilgilendirin ve bu Mecliste bu
işi çözün, bunun çözüm yeri Meclistir, başka yerlerde çözmeyin,
değişik angajmanlara girmeyin. diye defalarca seslendi.
Sevgili yurttaşlarım, şimdi bizi iyi
dinleyin lütfen. Şimdi bu Hükûmet, iktidar Ben terörle mücadele ediyorum.
Şu anda bu mücadeleye karşı çıkan herkes teröristtir.
diyor. Öyle mi? Peki, sevgili yurttaşlarım, bu çözüm süreci
başladığı zaman, Osloda görüşmeler olduğu zaman
bu ortaya çıktı ve o zamanki Başbakan bunu reddetti. Bir müddet
sonra şimdiki Cumhurbaşkanı dedi ki: PKK ile görüşen
arkadaşı ben gönderdim, sıkıntısı olan bana
söylesin. Kim söylüyor bunu? Cumhurbaşkanı söylüyor. Kim
görüşmüş? İktidar partisi bir terör örgütüyle, terör örgütünün
lideriyle görüşmüş. Başbakan diyor ki o zaman:
Sıkıntısı olan bana söylesin. Sevgili
yurttaşlarım, bu konuda sıkıntıya
düşüyorsanız gideceğiniz adres bellidir.
Sonra, o zamanın Başbakan
Yardımcısı Sayın Bülent Arınç PKK
bayrağını açmayı suç olmaktan çıkarttık. diyor.
Kim diyor bunu? AKPnin iktidarının Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınç diyor. Peki, diğer bir bakan
ne diyor? Örneğin Yalçın Akdoğan Öcalanın olayları
okuma kabiliyeti ve tecrübesi var. diyor değerli arkadaşlarım.
İktidarın sözcüleri söylüyor, bakanlar söylüyorlar bunu. Kim için
söylüyorlar? Şu anda mücadele ettiklerini iddia ettikleri terör örgütü
için söylüyorlar ve daha ileri gidiyorlar, o zamanki Bakan Beşir Atalay
Öcalanın mesajları bizim de düşüncemizdir. diyor değerli
arkadaşlarım. Öcalanın mesajları iktidarın da
düşüncesiymiş. Ve bir başka bakan, o zamanki bakanlardan bir
tanesi daha Öcalan bölgenin durumunu daha sağlıklı yorumluyor.
diyor. Bir de jöleli bir danışmanları var, Öcalan Türkiyenin
önünü açıyor. diyor.
Şimdi, bu ifadeleri bütün toplum duydu. O zaman
bağırdık yanlış yapıyorsunuz diye. Bu
mücadelelerde, dünyada çatışmaların olduğu yerlerde
birtakım çözümlemelerle olaylar engellenmiştir. Biz de Cumhuriyet
Halk Partisi olarak, Kürt sorununu çözmeye hazırız; bu konuda
iktidara destek oluyoruz ama sizler bir angajmana girmeyin ve lütfen, ne
yaptıysanız bunu bizlerle paylaşın, kamuoyuyla
paylaşın ve bu işin meşru platformu Meclis olsun. dedik değerli
arkadaşlarım, çırpındık, çırpındık. O
zaman, bizleri, çözüm sürecine destek vermemekle suçladınız bu iyi
niyetli sözlerimize rağmen. Ama daha sonra bu süreçte PKKnın silah
yığınağı yaptığı ortaya
çıkınca Cumhurbaşkanı çıkıp diyor ki: Bunlar
çözüm sürecini, silah stoklama süreci olarak değerlendirdiler.
Peki, bir başkası ne diyor? Başbakan
Davutoğlu Bize verilen sözler tutulmadı. diyor değerli
arkadaşlarım, değerli yurttaşlarım. Başbakan
Davutoğlu terör örgütünü şikâyet ediyor, bize verilen sözler
tutulmadı diye.
Peki, Yalçın Akdoğan ne diyor? O da diyor
ki: Örgüt sözünde durmadı. Hangi sözlerdi bunlar değerli
arkadaşlarım, bir açıklayın bakalım.
Peki, Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınç ne diyor o zaman gene? Her şeyden haberimiz vardı.
Bakın, bu çok önemli. Çözülecek diye ümitle bekledik. Onlar bunu yeniden
güçlenmek, silahlanmak, ayaklanmak, fırsat kollamak için tamamen ileriye
dönük bir hazırlık hareketi olarak değerlendirdiler.
Bir başka Bakan Efkan Ala daha sonra Çözüm
süreci iyiyken bunlar söyleniyor, çözüm süreci bittikten sonra da deniyor ki
PKK bu eylemleri yaparken o zamanki güvenlik güçleri yeterli tedbir
almadılar, silahların doğu ve güneydoğuya gitmesini
önleyemediler. diyor. AKPnin bir bakanı AKP dönemini suçluyor.
Peki, bir başka Genel Başkan
Yardımcımız Sayın Yasin Aktay: Bizim için önemli olan
örgütün silah bırakmasıydı. Devlet iki buçuk yıldır
operasyon yapmıyor ama devletin operasyon yapmadığı dönemde
örgüt her tarafta terör estirdi derken, Cumhurbaşkanı, Burhan Kuzunun
sözü bence tam da damgasını vuruyor. Burhan Kuzu ne diyor?
Başdanışman mı, danışman mı, ne olduğu
belli değil. Eğer milletvekili sıfatı varsa
danışmanlık yapamaz bir kere
Cumhurbaşkanlığı makamında. Ama her konuda söz
söyleyen Cumhurbaşkanının Danışmanı diyelim,
Hükûmetinizin ilgiyle takip ettiği bir isim diyelim Burhan Kuzu ne diyor
biliyor musunuz değerli yurttaşlarım? Çözüm süreci konusunda
son bir iki yılda gelinen noktada eşkıya dağdan şehre
indi. Ve çözüm süreci adına da Hükûmet olarak aman diye alttan
alınıldı. Benim kanaatim bu. Ve buradan da Hükûmet
zılgıt yedi. Neymiş arkadaşlar? Hükûmet zılgıt
yemiş. Kim söylüyor bunu? Burhan Kuzu söylüyor. Ve önceki gün, eski
Diyarbakır Emniyet Müdürü, tam sekiz yıl Diyarbakırda Emniyet
Müdürlüğü yapan şahıs İlyas Burunak çıktı
mikrofonların karşısına, dedi ki: İstihbarat
birimlerinin hendeklerin kazıldığından, silahların
depolandığından, örgütün şehri ve kırsalı terk
etmediğinden haberi var.
Şimdi, kalkmışsınız, bir
yandan ülkeyi mahvetmişsiniz, bir yandan insanların yaşam
hakkını elinden alıyorsunuz, bir yandan terörle mücadele
diyerek kendi girdiğiniz angajmanların esiri olup altında
kalıyorsunuz. Şimdi gelinen noktada birçok ölümler var, bunlar
tartışılmasın mı? Bir milletvekiline yönelik tehdit
önemli değil mi? Geçtiğimiz günlerde AKPli
arkadaşlarımız trafik kazası geçirdi, onlar da bizim için
önemliydi tıpkı Sayın Oktay Vuralın makam
aracının içinde olmamasına rağmen kaza yapması gibi.
Hepimiz insani duygularla yaşıyoruz, hepimiz vicdanla yaşıyoruz.
Bu ülkede milletvekilinin de başına gelse bizim sorumluluğumuzda,
bir tek bebeğin başına da bir şey gelse bizim
sorumluluğumuzda.
O yüzden, biz, hukuka aykırı olan
sokağa çıkma yasakları neticesinde meydana gelen sivil ölümlerin
araştırılmasına dönük önergeye evet oyu vereceğimizi
ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Gök.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Gök konuşması sırasında bugün yaşanan can
kayıplarının tamamının çözüm sürecinden
kaynaklandığını ve çözüm sürecinden dolayı bugünlere
gelindiğini ifade etti. Çözüm sürecinin içerisinde bulunan aktif bir
milletvekili olarak, o görüşmelerin tamamında bulunan bir
milletvekili olarak, bunu, hem şahsıma ve yapmış
olduğum çalışmalara yönelik bir sataşma olarak
değerlendiriyorum hem de Genel Kurulda bu bilginin düzeltilmesi
ihtiyacı oluşmuştur.
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
6.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Ankara
Milletvekili Levent Gökün HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına ve Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle şunu ifade edeyim: Cumhuriyet Halk
Partisinin bugün Faysal Sarıyıldız ve beraberindeki sivil
heyetle ilgili göstermiş olduğu duyarlılığın son
derece anlamlı olduğunu ifade etmek istiyorum.
Ancak Sayın Gökün konuşması
sırasında ne demek istediğini anlamıyoruz. Birçok
Cumhuriyet Halk Partili hatibin burada kürsüden Kürt meselesiyle ilgili
konuşurken nasıl bir çözüm önerilerinin olduğunu anlayamıyoruz.
Çözüm süreci niye olmuş?a getiriyorlar. Çözüm süreci olduğu için
oluk oluk kan akmıyor; çözüm süreci bittiği için, buzdolabına
kaldırıldığı için, bir yerlere gömüldüğü için bu
ülkede kan akıyor. Bunu sizin açık yüreklilikle ifade etmeniz
lazım.
MURAT EMİR (Ankara) Ama siz de çözüm sürecini
anlatmıyorsunuz.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Çözüm süreci
boyunca AKP Hükûmeti bize bilgi vermedi, o nedenle biz de
karşısında yer aldık. O dönemde silahlar
stoklandı." gibi bir savunma olabilir mi arkadaşlar?
Ana muhalefet partisi olarak buraya çıkıp
Darbe var. diyorsunuz, Savaş var. diyorsunuz, Yediden yetmişe
insan hakları ihlalleri yapılıyor, cenazeye her türlü hakaret
yapılıyor. diyorsunuz ama buna karşı çözüm öneriniz daha
fazla savaş olarak buraya yansıyor. Böyle bir şeyi kabul etmek
mümkün mü?
Tam tersine, çözüm süreciyle ilgili bugün gelinen
aşamada Hükûmete en fazla baskı yapması gereken sizlersiniz.
Benzer süreçlerin yaşandığı dünya ülkelerinin
tamamında ana muhalefet partilerinin yaptığı
yürüyüşler, büyük barış mitingleri, barışla ilgili net
duruşlar hükûmetin savaş politikalarına geri adım
attırmıştır. Ama siz bu dönem içerisinde, bırakın
bu duruşu göstermeyi, ben içinizdeki evrensel sol, sosyalist
değerlere sahip, vicdanlı milletvekillerinin emeğini asla
hiçleştirmiyorum, çabalarını da takdir ediyorum ama kurumsal
olarak AKPnin Terörle mücadele ediyoruz. yalanına, PKKyi
bitiriyoruz. yalanına eklemlenme dışında hiçbir şey
yapmıyorsunuz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Baluken.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Konuşmama atıf
yaparak Sayın Balukenin yaptığı değerlendirmelere
cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Gök
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sezgin Bey cevap
versin, Sezgin Tanrıkulu cevap versin.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Gel
sana anlatayım! Gel, anlatayım sana!
7.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına ve Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiyedeki Kürt sorununun çözümü konusunda
Cumhuriyet Halk Partisinin ta 1989lardan başlayan süreçten itibaren
kamuoyuna sunduğu ve kitapçık hâline getirdiği pek çok
görüşleri programında da vardır. Türkiyede bu devasa sorunun
çözümü konusunda her zaman hazır olduğumuzu her fırsatta
söylüyoruz ama yapılan yanlışlara da ortak olamayız. Bu konu
gündeme geldiği zaman, o zamanki Hükûmete, hiçbir iktidar partisine nasip
olmayacak bir şekilde Genel Başkanımızca Bu süreçte
değişik angajmanlara girmeyin, samimi olun. Meclise hesap verir bir
anlamda bu süreci yürütürseniz size destek olurum. denildiği zaman, bu
destek elinizin tersiyle itilmiştir o zamanki Başbakan
tarafından.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bir
yandan PKK terörü ortada mı? Ortada. Cumhuriyet Halk Partisi PKKnın
yaptığı bütün eylemleri, bu silahlı eylemleri bir terör
eylemi olarak nitelendiriyor. Bunun adını hiç amasız ortaya
koyuyoruz. Ancak doğuda ve güneydoğuda meydana gelen olaylarda masum
insanlara dönük hiçbir hukuka aykırı saldırıyı da
kabul etmemiz mümkün değildir. İnce bir çizgide, bir yandan insan
haklarını savunurken bir yandan da terörün ayrılması
gerektiğini ifade ediyoruz. Bu konuda Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz
yapıcı bir anlamda bu devasa sorunun çözümünde elimizi
taşın altına koymak için hazır olduğumuzu belirtiyoruz
ve bu konuda her zaman da gereğini yaptık. Bölgeye ilgimizi hiçbir
zaman ayırmadık. Benim burada az önce anlattığım
iktidarın ikircikli tavırlarıdır. Çözüm süreci diye
adlandırdığı süreç iyi giderkenki konuşmaları bir
yanda, süreç yıkıldıktan sonraki konuşmaları bir yanda.
Ben bu konudaki takdiri tüm kamuoyunun dikkatine veriyorum. Bir yanda övdükleri
dönem, bir yanda yerdikleri dönem.
Benim söylemek istediğim de budur.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Gök.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Vural, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
49.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, çözüm sürecinde
nelerin müzakere edildiğinin açıklanması gerektiğine ve
millet birliğini bozmaya yönelik yapılanmalarla siyasi çözüm
arayışlarının aslında terör örgütünün istek ve
arzularını meşrulaştırmak olduğuna ilişkin
açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, bir süreden beri
bu tartışmaları yapıyoruz.
BAŞKAN Mikrofondan konuşun.
OKTAY VURAL (İzmir) 1 Ağustos 2009da
-Polis Akademisinde şehitler verdiğimiz- Polis Akademisinde
başlayan açılım süreci, Haburda devlet töreniyle
karşılama, Osloda devam eden müzakereler ve İmralıda
devam eden müzakere, daha sonra Adalet ve Kalkınma Partisiyle HDPnin
kurduğu çözüm komisyonu, bilahare Dolmabahçeye kadar gelen bir süreç
içerisinde
Şimdi, bütün burada çözüm süreci, çözüm süreci deniyor da
bütün bu süreç içerisinde neleri müzakere ettiniz, neleri konuştunuz,
bütün bunlarla ilgili hepsi açıklansın burada. Hangi sözler verildi?
Yani bu kan üzerinden, bunun üzerinden bir çözüm edebiyatı sürdürüp
bununla ilgili bu istismarı yapmak yerine herkes elini vicdanına
koysun. Osloda protokollerde hangi mutabakatlar vardı? İmralı
tutanaklarında ne vardı? Habura barış elçisi olarak
gönderilenlerin mektubunda neler yazıyordu? Bütün bunlarla ilgili, çözüm,
çözüm diyorsunuz da, çözümünüz nedir, bir türlü bunu söylemiyorsunuz. Onun
için, Mehmet Akifin dediği gibi, bizden istenen ne
canımızdır ne kanımızdır, bizden istenen
milletimizin kardeşliğinin bölünmesi, devletimizin bölünmesidir.
Kürdistan diye bir mesele yabancıların, emperyalistlerin
uydurduğu bir meseledir. Onun için bu konuda çözüm diye getirilip siyasi
birliğimizi ve millet birliğimizi bozmaya yönelik Irak ve Suriyedeki
gibi bir yapılanmalarla siyasi çözüm arayışlarının,
aslında terör örgütünün istek ve arzularını meşrulaştırmak
olduğunu ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Vural.
Buyurun Sayın Bostancı.
50.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, çözüm
sürecinin, demokrasi zemininde ülkenin toplumsal birliğini sağlama
çabası olduğuna ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Yüksek ses tonuyla ya da düşük ses tonuyla,
jest ve hareketlerle yahut da sakin bir biçimde söylenen her tür
eleştiriyi dinleriz.
Millet bize on dört yıldır iktidar
görevini verdi. İnşallah bundan sonra da milletimiz bu görevi
verdikçe biz buna layık olmaya çalışarak toplumun farklı
kesimlerini temsil eden siyasetlerin dilleri ne olursa olsun, söylediklerine de
özen göstererek, sonuç çıkartmaya çalışarak bu yolu takip
edeceğiz. Şimdiye kadar böyle davrandığımız için
milletimiz on dört yıldır AK PARTİyi iktidarda tutuyor. Bundan
sonra da hiçbir komplekse kapılmadan dinleriz, bakarız ama sonuç
olarak kendimiz karar veririz ve o çerçevede davranırız.
Bizim hiçbir biçimde ikircikli bir davranışımız
olmadı. Çözüm süreci, millî birlik, kardeşlik projesi siyaset
marifetiyle demokrasi zemininde bu ülkenin toplumsal birliğini
sağlama çabasıdır. Meşru zeminler bu iş için
vardır. Siyasetin asli görevi budur. Tabii ki yol da yapacağız,
köprü de yapacağız ama aynı zamanda bu ülke içerisinde insanlar
arasında farklı tasavvurlar, farklı tahayyüller var ise,
farklı anlayışlar, farklı anlamlandırmalar var ise
birliği sağlayabilmek için siyasetin imkânları çerçevesinde kim
ne söylüyor dinlemek ve meşru zeminlerde bunları bir yere
bağlamak için biz çaba göstermeye bundan sonra da devam edeceğiz,
buradan ilan ediyorum. Bizim görevimiz bu, siyasetin görevi bu. Siyasetin
başka bir işi yok, biz de siyasete uygun bir biçimde davranıyoruz.
Çözüm süreci bu ülkenin birliğini ve
kardeşliğini sağlamak içindir. Bugün
yaşadığımız, beş aydır
yaşadığımız terörle mücadele ne yazık ki bir
parçası olduğumuz coğrafyadaki gelişmelerin bir ürünüdür.
Terör örgütünün buradan almış olduğu ilhamla, Suriyedeki
gelişmeler neticesinde kendisine büyük güçlerin de işmar
ettiğini zannederek, bir fırsat çıktığını
düşünerek o çerçevede Türkiyede bir öz yönetim oluşturabileceği
zannıyla, şiddet marifetiyle harekete geçmesidir, devletin de buna
mukabele etmesidir, yaşanan budur. Bütün bu meseleyi Türkiyenin -kimlik,
kültür, adını ne koyarsak koyalım- sadece terörle mücadelesine
hiçbir zaman indirgemedik, bundan sonra da öyle bakmıyoruz. Eline silah
alanla mücadele ederiz, milletimizi kucaklamaya devam ederiz; dün yaptık,
yarın da yapacağız, asla ikircikli bir tavır yok.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Bostancı.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, bu konuyla ilgili benim de söz talebim var.
BAŞKAN Sayın Baluken, buyurun.
51.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Demin Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
konuşan grup başkan vekili, AKP ile HDP arasında birtakım
kirli pazarlıkların yapıldığını ima eden
söylemler kullandı, Dolmabahçe mutabakatına atıf yaptı.
Demin kürsüde de ifade ettim, biz Dolmabahçe mutabakatında belirtilen 10
maddelik o manifestonun bütün maddelerine sahip çıkıyoruz, onurla
arkasında duruyoruz. Bugüne kadar siyasette yapmış
olduğumuz en değerli iş, bu ülkedeki akan kanı iki buçuk
yıl boyunca durduran Dolmabahçe mutabakatının kendisidir. Biz
süreç içerisinde asla AKP Hükûmetiyle, AKP Grubuyla, kirli, kapalı
kapılar ardında en küçük bir pazarlık yapmış
değiliz. Ne konuşmuşsak, konuştuğumuz bütün
hususların tamamı 10 maddelik Dolmabahçe mutabakatında
bulunabilir. Orada belirtilen hususları eğer milletvekilleri zahmet
edip incelerlerse, ülkede yerel ve ulusal demokrasinin geliştirilmesinden
demokratik siyasetin önünün açılmasına kadar, yeni bir demokratik
anayasanın yapılmasından kadın özgürlüğüne kadar,
ekolojik sorunlardan ekonomik sorunlara, bu ülkenin yasal mevzuatının
demokratikleştirilmesine kadar pek çok hususu süreç boyunca konuştuk,
Dolmabahçe mutabakatında da açık bir şekilde maddelere döktük.
Dolayısıyla, bizim açımızdan
asla herhangi bir kirli pazarlık, kapalı kapılar ardında
kamuoyundan sakladığımız herhangi bir süreç söz konusu
değildir. Dolmabahçe mutabakatının bugün itibarıyla da
Türkiyedeki -sadece Kürt meselesi değil- bütün kronik sorunların
temel çözüm reçetesi olduğuna inanıyoruz. Bütün dünyada da böyle
olmuştur. O dönemde çözüm sürecine katkı sunan her bir siyasetçiden,
bugün en ağır ithamlarla, en ağır eleştirilerle yerden
yere vurduğumuz her bir siyasetçiden de Allah razı olsun diyoruz.
Taş üstüne taş koyan kim varsa, iki buçuk yıllık süre
içerisinde bir tek gencin hayatını kurtarmaya hangi siyasetçi vesile
olmuşsa bu ülke tarihinin en onurlu, en şerefli, en değerli
işini yapmıştır.
Bütün dünya örneklerine bakılabilir. Klasik
terörle mücadele söylemleriyle, savaş yöntemleriyle bu meselelerin
çözüldüğü görülmemiştir. İsrail-Filistin Kurtuluş Örgütü,
İspanya-ETA, İngiltere-IRA, Filipinler-Moro, sayısız
örnekleri çoğaltabiliriz. Bütün bu süreçlerin tamamından edinilen
deneyimlerle yürütülen bir süreç dışında bu meseleleri çözmenin
başka bir mümkünatı yoktur. Yöntemle ilgili, metodojiyle ilgili
eleştiriler olabilir, süreçte AKP, HDP dışında Meclisin
müdahil olması gerektiği, diğer siyasi partilerle, sivil toplum
örgütleriyle, kanaat önderleriyle paylaşılması gerektiğiyle
ilgili eleştiriler yapılabilir. Bunların tamamını
anlayışla karşılıyoruz ama bu ülkede bugün
yaşadığımız bu büyük yangısal sürecinde çözüm
sürecinin tekrar canlandırılması dışında herhangi
bir çözüm seçeneğinin olmadığını ifade etmek
istiyoruz.
Burada, çözüm süreciyle ilgili konuşan herkes,
o dönemdeki yöntemlerle ilgili var olan eksiklikleri, yetersizlikleri giderecek
şekilde yapıcı öneriler sunarsa, bunun bütün ülke
açısından, bütün halklarımızın demokratik
geleceği açısından önemli olduğu kanaatindeyiz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Baluken.
Sayın Toğrul ve Sayın Tanrıkulu
sisteme girmişler ama eğer izin verirseniz son konuşmacıyı
da davet edelim. Oturumu kapatmadan önce size söz hakkı vereceğim.
X.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, AKP hükûmetinin politikalarıyla birlikte
çeşitli valilikler tarafından hukuka aykırı bir biçimde ilan
edilen sokağa çıkma yasakları boyunca yapılan
operasyonlarda öldürülen sivillerin tüm boyutlarıyla
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan (10/48) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 20 Ocak 2016 Çarşamba
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Şimdi, grup önerisinin aleyhinde
son konuşmacı Aksaray Milletvekili Sayın Cengiz Aydoğdu.
On dakika süreniz Sayın Aydoğdu.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
CENGİZ AYDOĞDU (Aksaray) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin
kıymetli üyeleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
26ncı Dönemin
başından beri bir meseleyi hep aynı bakış
açısıyla konuşuyoruz, gündemimize hep aynı bakış
açısıyla geliyor ve içimizi acıtıyor. Gırtlak
kırk boğum, konuşamıyoruz, pek çok şeyi
söyleyemiyoruz, yıllardır da söyleyemedik. Birbirimizin niyetini
okuyamıyoruz, emin değiliz. Türkiye'nin bir şekilde... Bir
Batılı öyle diyor: Duvarları yıkabilirsek çatıyı
neyin ayakta tuttuğunu görürüz. Bir sarsıntı var, bunu tamir
etmemiz gerekiyor ama birbirimizden emin değiliz.
Ben, konuşmama
başlamadan önce, çilekeş, bilge, arif, hakikaten ehliirfan ahalinin sabrı için
buradan teşekkür ediyorum, onları tazimle selamlıyorum. Orada
yaşayan insanlar -Yahya Kemal Beyin tabiriyle- bizlerin dünya ve ahirette
vatandaşları, hem dünyada hem ahirette; millet olmak da öyle bir
şey. Ve bu insanlar -elhamdülillah- otuz senedir kendi
evlatlarının yaktığı ateşi söndürmek için
uğraşıyor, kendi evlatlarını hoş görmek için,
kendi evlatlarının kusurlarını gizlemek için
uğraşıyor ve acısını sabırla içinde tutuyor.
Aslında hepimiz biliyoruz orada neler olduğunu.
Kıymetli arkadaşlar, Osmanlı Devleti
yıkıldı. Yıkılırken bazı devletler de
çıktı, bazıları da çıkamadı. Çıkamama
sebebini de biliyoruz. Şimdi, neredeyse kırk yıldır
Stalinist bir örgüt orada masum Müslüman ahaliye savaş açtı;
işin özeti bu. Çözüm süreci dedi arkadaşlar. Çözüm süreci bence bu
ülkenin bir hayır duası idi. Bir hayır duası yaptık
hep beraber ama beraber dua ettiğimiz yanımızdaki
arkadaşımızın niyeti başkaymış, onlar
içinden başka şey geçiriyormuş, bizim inandığımıza
inanmıyormuş.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Kandırıldınız yani aldatıldınız. Kaddafi
aldattı bunları, Esad aldattı!
CENGİZ AYDOĞDU (Devamla) Dua
tutmadı ve şu anda oradaki çukurlar, oradaki
sıkıntılar, hepsi
Ve elhamdülillah, o ahali yine buna destek vermedi,
ahali milletinin, devletinin yanında. Orada semamızda, Anadolu
semalarında bayrağımız ile ezanımızın
birlikte dalgalanması için birlikte el ele bu fitneye, bu belaya, bu
cinnete karşı mücadele eden polisimizi, askerimizi, kamu görevlisini,
Diyarbakırlısını, Şırnaklısını,
hepsini tekrar huzurunuzda tazimle selamlıyorum.
Bir kere daha anlamamız lazım ki
Türkiyeyi bekleyen tehlike bölünmek değil sevgili arkadaşlar,
Türkiyeyi bekleyen tehlike bölünememek. Bu ülke bölünemez, bundan daha küçük
bir Türkiye olmaz. Türkiye intihar eder, bundan daha küçük olmaz. Bunu hepimiz
kalbimize, gönlümüze, zihnimize yazalım. Neden? Fiziken imkânsız.
Trabzondaki Kürtü ne yapacaksınız? Hakkârideki Türkü ne
yapacaksınız? Yok böyle bir şey. Birlikte
yaşayacağız, birbirimize tahammül edeceğiz. Bu meselenin
çözümü birlikte yaşamanın yollarını aramaktır,
ayrılmanın yollarını aramak değil.
Şimdi, bugün sabah duyduğumuz konu,
Cizrede olan hadise. Arkadaşlarımız izahat istediler, bunun
için Meclis çalışmalarına ara verdik. Hükûmet geldi, izahat
verdi; inanmadık. Orada mesele bitiyor arkadaşlar,
inanmadığımız anda bitiyor. Birbirimize inanmıyoruz.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman)
İnanmayız çünkü ne olduğunu biz çok iyi biliyoruz.
CENGİZ AYDOĞDU (Devamla) Birbirimize
inanmıyoruz. Ayrıca, nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz,
nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz?
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Çünkü
aynısını ben de yaşadım, ben. Aynısını
ben de yaşadım.
CENGİZ AYDOĞDU (Devamla) Ama bir
benzerini de bir başkası yaşıyor.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman)
Aynısını ben de yaşadım.
CENGİZ AYDOĞDU (Devamla) Yani
azıcık şüphe, azıcık tereddüt olmalı; sosyal
ilimlerin temeli şüphe ve tereddüttür. İki kere iki dört gibi,
nasıl bu kadar emin olabiliriz?
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Siz niye hiç
tereddüt etmiyorsunuz?
CENGİZ AYDOĞDU (Devamla)
Propagandayı şöyle tarif ediyorlar: Gerçek ile o gerçeği
algılayan arasına konan buzlu cam. Burada propaganda
yapıyorsunuz arkadaşlar, retorik yapıyorsunuz. Yani, burada,
oradaki hadiseleri, küçük, böyle sinema tekniği gibi zumlayarak
anlattığınızda müthiş dramlar, trajediler çıkar
ama şöyle bir uzaklaşıp bakalım, orada ne oluyor? Orada
kuzey Suriyeden aldığı ilhamla Türkiyede özerk bölge, özgür
bölge vesaire -adına ne dersek diyelim- bir bölünme provası
yapılıyor. Buna hiçbir devlet müsaade etmez, buna siz de müsaade
etmezsiniz, etmemelisiniz çünkü siz de bu çatı altında bu devletin
bir parçasısınız. Halkların Demokratik Partisi Türk
devletinin bir parçasıdır, Türk demokrasisinin bir
parçasıdır, vazgeçilmez bir parçasıdır. Birlikte olursak
yani bunu böyle düşünürsek belki daha rahat düşünürüz. Ama biz, terör
örgütünün söylemlerini burada -çok iyi yetişmişsiniz, hepinizi tebrik
ediyorum- çok iyi propaganda tekniğiyle abartarak, küçük küçük hadiseleri
hadisenin tamamı gibi göstererek
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Küçük küçük
hadise dediğiniz, vekilimiz ölüyordu, vekilimiz. Bu size küçük mü
geliyor? Vekilimiz ölüyordu, vekilimiz.
CENGİZ AYDOĞDU (Devamla) - Oradaki
canı yananların hepsiyle bizim de canımız yanıyor,
bizim de yüreğimiz yanıyor. Yani, sizden bir defa ben, şehit
olan askerle, polisle ilgili üzüntü duysam.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Duymadın mı? Meclise gelseydin duyardın, gelmediğin için
duymadın.
CENGİZ AYDOĞDU (Devamla) - Yani,
karşılıklı çok artistik oluyor, çok artistik oluyor. Yani,
o kadar tasannu olduğu, yapmacık olduğu belli oluyor ki onu da
zorda kalarak söylüyorsunuz.
Demek istediğim şu sevgili
arkadaşlar: Çok az biliyoruz ama çok fazla inanıyoruz. Fanatizm tam
da budur; az bilmek, çok inanmak. Müthiş bir inanç içindesiniz ama
elinizde hiçbir somut bilgi yok. Tekrar soruyorum: Nasıl bu kadar emin
olabiliyorsunuz? Bu millet bin yıl beraber yaşadı ve
yaşayacak. Şimdi, orada valilerimiz, kaymakamlarımız
halkın günlük hayatını imkânsız hâle getiren çukurlar,
bombalar, bubi tuzakları vesaireye karşı onları
temizleyebilmek için sokağa çıkma yasağı ilan ediyor ve
bunun uzamasını istiyorsunuz. Bunun uzaması için terör örgütü
elinden gelen gayreti gösteriyor, sonra da Bu kadar çok uzun sokağa
çıkma yasağı mı olur? diyor; onun için yapıyorsunuz
onu. Devletimizin, Türk devletinin geleneğidir bu, bu topraklarda çok
isyan bastırdık biz, bu topraklarda birbirimizi çok üzdük, çok da
yaralar sardık ve birbirimizin yarasını saracağız.
Şu anda orada görev yapan valinin, kaymakamın, polisin, askerin tek
derdi bir sivilin burnu kanamasın, bunun için uğraşıyor.
Terör örgütü de orada görev yapan asker, polis sivile zarar versin, ben de
bütün dünyaya Türk devleti halkına savaş açtı. diye ilan
edeyim
Hayır efendim, orada halka savaş açan terör örgütü
PKKdır. Terör örgütü PKK kendi halkına, kendini büyüten, içinden
çıktığı insanlara savaş açmıştır ve bu
savaş bizim dirliğimize, düzenliğimizedir. Bunu hep birlikte
koruyacağız, neye mal olursa olsun koruyacağız. Tekrar
ediyorum, bundan küçük Türkiye olmaz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Aydoğdu.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın hatip konuşması sırasında grubumuza defalarca
sataşmada bulundu. Yani, retorik bilgilerle burada propaganda
yaptığımızdan artistik şovlara kadar, hayır
duasına ihanet etmeye kadar birçok kez sataşmada bulundu. Grubumuz
adına sataşmadan dolayı Sayın Osman Baydemire söz
vermenizi istiyoruz.
BAŞKAN Buyurun Sayın Baydemir, iki
dakika
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
8.- Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemirin, Aksaray
Milletvekili Cengiz Aydoğdunun HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, sizleri ve heyeti saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
Demin sayın hatibin ifade etmiş
olduğu bir husus doğrudur, o doğruluğu teyit etmek
adına söz almış bulunuyorum.
Çok isyan bastırdınız, Şeyh
Saitten bugüne değin çok katliam yaptınız. Bu devlet aynı
zamanda katliamların sahibi olan bir devlettir. Gelin, bir kez daha, bir
katliam daha yapmadan bu sorunu çözelim diyoruz biz.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Osman, hangi
devletten bahsediyorsun? Hangi ülkenin insanısın?
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Katliam değil
bu, katliam değil!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
dinleyelim.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Bakın, şu
anda Avrupa Parlamentosu bu konuyu konuşuyor, bu Parlamento
konuşmadığı için Avrupa Parlamentosu konuşuyor. Bu
Parlamento çözmediğinde başka mekanizmalar devreye girecek.
KASIM BOSTAN (Balıkesir)
Hırsızın hiç mi suçu yok ya Allah aşkına?
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Sizler şu anda
orada huzuru teskin etmiyorsunuz. Otuz yıllık zaman dilimi içerisinde
çatışmayla, öldürmekle, katliamla
Dersimde yapılanın
aynısını şu anda Cizrede, Surda, Silopide devreye
koyarak çözemezsiniz.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Gerçekleri söyle,
gerçekleri!
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Sizin
amacınız, daha doğrusu bu Hükûmetin amacı şu anda
sorunu çözmek değildir. 7 Haziranın sonucunu, seçimin sonucunu
tanımadınız, savaş çıkarttınız, 317
milletvekili aldınız.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Nasıl
tanımadık ya?
KASIM BOSTAN (Balıkesir) Bubi
tuzaklarını devlet mi yaptı Allah aşkına?
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Şimdi
savaşı durdurmuyorsunuz, tekrar bir saltanatı bu ülkeye
getirmenin, rejimi değiştirmenin savaşını
yürütüyorsunuz.
KASIM BOSTAN (Balıkesir) Bubi tuzaklarını
AK PARTİ teşkilatları mı yaptı oraya?
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Bunun bedelini
bebeler ödüyor.
KASIM BOSTAN (Balıkesir) Çukurları AK
PARTİ teşkilatı mı kazdı?
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Bunun bedelini sivil
halk ödüyor. Bunun bedelini asker, polis, gerilla, bu halkın
evlatları ödüyor sırf siz saltanatı kurasınız diye.
(HDP sıralarından alkışlar)
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Gerilla ödeyecek,
gerilla o hesabı verecek.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Baydemir.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
52.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemirin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, bugün yaşanan olayları geçmişteki Şeyh
Sait isyanıyla, Dersimle benzeştirmek ve aynı minval üzere
olaylar olduğunu söylemek haksızlıktır -affedersiniz- tarih
bilmemektedir, toplumsal ve politik şartlara ilişkin analizden yoksun
bir muhakemedir. Geçmişte Türkiye, Şeyh Sait isyanı
olduğunda bastırdı, doğru; Hoybun örgütü kuruldu,
Ağrı isyanını bastırdı, doğru; Dersimde
olaylar yaşandı, ona yönelik de askerî harekât yapıldı,
doğru. Bütün bunlar olurken dünyanın da, Türkiyenin de içinde
bulunduğu belli politik şartlar vardı. Hiçbir ülke
yaşadığı politik şartlardan bağımsız
bir tarzda davranmaz. Bugünkü Türkiye yaşadığı tarihe
ilişkin analitik muhakemesini yapan, geçmişte yaşananları
tutarlı bir şekilde değerlendiren, hatalar, kusurlar varsa
İnsanlar kusursuz değildir, devletler de kusursuz değildir ama
bu kusur, hata meselesini değerlendirirken sürekli devlete ihale yapan bir
anlayış da sakattır, yanlıştır. Adaletin
kılıcı iki tarafı keskin bir kılıçtır, tek
taraflı değildir.
LEZGİN BOTAN (Van) O hep bizi kesiyor
nedense.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Bugün
yaşanan olayın
Çok partili parlamenter hayat var, insanların
demokratik, özgür bir ortamda, meşru zeminlerde siyaset marifetiyle
mücadele etme imkânları var. Tek sesli bir Türkiye yok, Emrettim
yapıldı. şeklinde hiyerarşik bir dünya da yok. Türkiye
1937de, 1938de Dersime harekât gerçekleştirirken unutmayalım
aynı tarihlerde, 1931, 1932, 1937 ve 1938de Sovyetler Birliğinde de
benzer olaylar vardı. Dünyanın konsepti böyleydi, bunu
unutmayalım. Bugünkü Türkiye o günkü Türkiye değil.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Normal
midir yani? Dersimdeki katliam normal midir? Olabilir mi diyorsunuz?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Yaşanan
olayları bir katliam, halka yönelik bir iş gibi takdim etmek
haksızlıktır, bu ülkenin birliğine, kardeşliğine
hizmet etmez, bu karanlık ortamdan nemalanmak isteyen terör örgütüne
fırsat ve imkân sağlayıcı unsurlarla dolu olur. Buna dikkat
edelim. Teröre karşı tavır benim görevim, buradaki herkesin görevi.
O yüzden
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bostancı,
tamamlayın, açıyoruz.
Buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, tarihi değerlendirirken, geçmişi değerlendirirken
böyle klişe, analizden uzak, sanki bütün o tarih
yaşanmamış, şartlardan ötürü değişimler
olmuş, bunları hesaba katmayan bir akıl bu ülkenin
geleceğine hizmet etmez.
Bu ülkenin geleceğini
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) Tarih bunu da
yazacak.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
geçmişte
ne olduğu kadar, geleceğinde ne olmak istediği ve bizim nerede
durduğumuz önemli. O birliği, beraberliği sağlayacaksak
buna uygun bir dil ve tavır ve aynı zamanda, bugünkü dramda asli
aktör olan teröre karşı tavır hayatidir.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın
Bostancı.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Bostancı konuşması sırasında bir kez daha
açık bir şekilde grubumuza sataşmıştır.
Klişe, analitik olmaktan uzak bilgilerle devleti itham ettiğimizi
söylemiştir. Bu konuda, tekrar, sataşmadan dolayı söz istiyoruz.
Sayın Baydemir konuşacak.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Hiç mi bir
şey söylemeyeceğiz Sayın Baluken?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sataşmadan söyleyin.
Cumhurbaşkanı Erdoğanın
Dersimle ilgili söylediği ortada, bu ülkedeki katliamlarla ilgili.
BAŞKAN Buyurun Sayın Baydemir.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
9.- Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemirin, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklaması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) - Sayın
Başkan, saygıdeğer vekiller; müsaadenizle sizlere değil,
halka, Türk halkına, Kürt halkına ve onların vicdanına
hitap etmek istiyorum.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Buraya hitap et.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Buraya hitap
et, vicdan burada.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Katliam olması
için ne olması gerekir? Haziran ayından şu ana kadar masum,
sabi, hiçbir suçu olmayan 450 insan hayatını yitirdi.
İSRAFİL KIŞLA (Artvin) Terör
örgütüne söyleyecek bir şeyin yok mu?
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Katliam olması
için daha ne olması gerekiyor?
HASAN BASRİ KURT (Samsun) PKKya da söyle.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Bu kadar
insanın hayatını yitirmesi katliam değil de nedir? (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, niye
dinlemiyorsunuz?
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Teröristlerle
aranıza mesafe koyacaksınız, PKKdan uzak duracaksın, bu
kadar basit.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Eğer ki
Birlikte yaşamı inşa etmenin yegâne bir yolu var.
KASIM BOSTAN (Balıkesir) - Ne yolu ya? Yol
belli.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) - Yolu molu yok,
teröristle arana mesafe koyacaksın.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Silahla,
şiddetle, kavgayla, ölmekle ve öldürmekle Kürt sorunu çözülmedi,
çözülmeyecek.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Sen PKKya söyle
bunları, PKKya.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) PKKya söyle.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Bunu her iki taraf
açısından da söylüyorum, devlet açısından da Kürt
muhalefeti açısından da. Bu sorun otuz beş yıl boyunca
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) PKKya
sırtını dayayarak sorun çözülmez, önce bunu öğreneceksiniz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Her iki
tarafa söylüyor.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) -
silahla çözülmedi,
bundan sonra da silahla çözülmeyecek. Yegâne bir yol var, müzakereye geri
dönmek, diyaloğa geri dönmek, istişareye geri dönmek.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Tek yol
silahı bırakmak. Silahı bırakın.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Eğer sizin
amacınız gerçekten bu ülkede istikrarı, huzuru,
barışı sağlamaksa bu savaşı durdurun. Tek
başına iktidar olma uğruna başlatmış olduğunuz
bu savaşı -aldınız, iktidar oldunuz- yeter artık,
durdurun.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Çözüm süreci
başladığında tek başına iktidar sorunu mu
vardı?
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Tek başına
iktidar olmak uğruna kaç bin insan toprağa düştü ve daha kaç bin
insanı toprağa düşüreceksiniz?
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Ya Türkiyeli
olacaksınız ya PKKya sırtınızı
dayayacaksınız. O mu Türkiyeli?
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Ama unutmayın,
bu tür toplumsal hadiseler bir patlama noktasına gelebilir ve o patlama
noktasında ne Türkü ne Kürtü hiçbir insan
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Geldi zaten, geldi
zaten.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Patladınız
patlayacağınız kadar zaten.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Bu ülke içerisinde
huzur içerisinde, barış içerisinde yaşama
olanağını yitirmeyle karşı karşıyayız. Feveranımız
budur, çığlığımız budur
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Gelin, bir kez daha
başa dönelim, 2013ün, 2014ün ruhuna dönelim. Başka bir
çıkış yok. Başka bir çıkış yok. Başka
bir çıkış yok. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Baydemir.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
konuşmacı
HAMZA DAĞ (İzmir) Git PKKya anlat,
burada kolay konuşması.
BAŞKAN Sayın Bostancı, buyurun,
buyurun.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Ne
kızıyorsunuz ya? Hayret bir şey.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Tek
başına iktidar olmak uğruna bu savaşı
başlattınız diyerek sataşmada bulundu.
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
10.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemirin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; değerli konuşmacı
konuşmasında bizim katılacağımız sözler de
söyledi, şiddetle itiraz edeceğimiz sözler de söyledi. Tek
başına iktidar olmak için savaşı başlattınız.
dedi.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bak,
Burhan Kuzu orada, ona söyle, o söyledi, ya kaos ya istikrar dedi.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Biz darbeyle
iktidara gelmedik, biz birilerinin sırtında iktidara gelmedik, bizi
iktidara halk getirdi, halk. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Eğer kastınız
AK PARTİ teröre
karşı mücadele ettiği için halkın desteğiyle iktidara
geldi. diyorsanız, doğrudur, doğrudur. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu halk terörü de görür, onunla
lafla değil icraatla mücadele edeni de, halkı kucaklayanı da
görür. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) O yüzden Tek
başına iktidara gelmek için savaşı
başlattınız. lafı talihsiz bir laftır, demokrasiyi
reddeden bir anlayıştır; buradaki terörist girişimi de
örten, perdeleyen bir diskurdur. Doğru olanı şudur: Ortada bir
terör örgütü var, Türkiyede bütün bu kanı, dramı, o olayları
yaşatan bizatihi terör örgütünün kendisidir.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Ankara ve Suruçta da mı öyleydi?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bunu bu kadar
konuşuyorsunuz, gelip burada o bölgede yaşanan olaylara
karşı bu kadar söz söylüyorsunuz, acaba sözlerinizin yüzde kaçı
bu işin asli faili olan terör örgütüne yönelik bir kınama ve itiraz
taşıyor, kaçı?
Arkadaşlar, bu ülkenin geleceğine sahip
çıkacaksak bunu demokratik zeminlerde hep birlikte yapacağız, bu
da bize bir sorumluluk yüklüyor, lütfen buna dikkat edelim.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Bostancı.
Sayın Toğrul, sisteme girmişsiniz.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
53.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrulun, AKPnin bu
kirli savaşa derhâl son vermesi ve müzakere masasına oturması
gerektiğine ilişkin açıklaması
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Biliyorsunuz, bugün kürdistanda yürütülen savaş
o kadar, gerçekten kirli bir savaş ki
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
YUSUF BAŞER (Yozgat) Haydi be!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Bağırmayın, bağırma!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) -
kürdistanda
yürütülen savaş o kadar kirli, bir savaş ki bugün Hüseyin Paksoyun
kan kaybından öldüğü açıklandı. İki gün, AİHM
kararına rağmen, AİHMin tedbir kararına rağmen
sokakta iki gün yaralı bekletildiği için katledildiği, kan
kaybından öldüğü ortaya çıktı. Yine, AİHM
kararına rağmen, Serhat Altun, Orhan Tunç yaralı olarak
mahallede bekletildiği için bugün Serhat Altunu da kaybettik. Ramazan
Öğüt ve Mesut Seviktekin cenazeleri yirmi sekiz gün sokakta bekletildi,
yirmi sekiz gün sonra alınabildi. Bu kirli savaştan bir an önce
çıkmak, hepimizin boyun borcudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) AKP, bu kirli
savaşa derhâl son vermeli ve özür ve müzakere masasına derhâl
oturmalıdır.
BAŞKAN Sayın Tanrıkulu, buyurun.
54.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun,
ölümlerin olması istenmiyorsa çözümün yeni baştan bu Parlamentoda
başlatılması gerektiğine ilişkin açıklaması
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan, biraz önce grup başkan vekilimiz konuşurken
laf atıldı Sezgin Tanrıkulu anlatsın. diye çözüm
süreciyle ilgili olarak, ben de müsaade ederseniz çok kısa bir sözle
anlatmaya çalışacağım.
Değerli arkadaşlar, dünyanın en zor
işi, en çetrefilli işi çatışma çözümüdür, siyasallaşma
süreçleridir. Dünyada birçok örnek vardır, dünya örnekleri vardır,
ama en zor işi budur; hele hele kendi coğrafyamızda giderek
kendi sorunumuz olmaktan çıkmış ve bölgesel niteliğe
dönüşmüş bu sorunu, yani bu çatışmayı
sonlandırmak çok karmaşıktır ve çok zordur. Arkasında
çok büyük travmalar vardır, büyük ölümler vardır, büyük acılar
vardır ve maalesef ama maalesef uluslararası hâle gelmiştir.
Şimdi, sizin davet ettiğiniz ve bizim de
sizden milletvekilleriyle beraber ziyaret ettiğimiz İrlandada,
İngilterede, Güney Afrikada birçok örneğe gittik, yurt
dışına yakında arkadaşlarınız da gitti,
bizler de gittik, görüştük ve Jonathan Powellı çözüm süreciyle
ilgili olarak sizler buraya çağırdınız; çözüm sürecini
yürüten bakanlara, başbakan yardımcılarına bilgi verdi ve
çıktıktan sonra da bakanlarınız şu
açıklamayı yaptı Jonathan Powellin sözlerine atfen: Çözüm
süreçleri bisikletin pedalına basmaya benzer, ya pedala
basmayacaksınız ya da ayağınızı pedaldan
çekmeyeceksiniz.
Şimdi, biz, başlangıçtan beri
şunu ifade ettik: Bu düğme yanlış iliklendi. Ama biz,
ölümler olmasın diye de karşı çıkmadık, hatta bu
Parlamentoda adı terör olan terörün sonlandırılması
olan yasaya, algı yönetimiyle çözüm yasası dediğiniz yasaya,
Parlamentoda grup başkan vekilimiz çıktı ve destek
vereceğini ifade etti ve destek de verdik o sürece
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tanrıkulu, tamamlayın,
veriyorum.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Tamamlıyorum.
Efendim, şimdi, sizler çözüm sürecini
başlattınız, pedalı döndürmeye başlattınız
fakat ayağınızı öyle bir çektiniz ki bisikleti havaya
fırlattınız, darmadağın ettiniz. Mesele burada, ya
başlatmayacaktınız ya da kalkmayacaktınız. Evet, aynen
bu, ya başlatmayacaktınız ya da kalkmayacaktınız.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Mesele silaha
sarılmaları, silaha! Mesele o, silaha sarılıyorlar.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Değerli arkadaşlar, bu sorunun ağırlığına
uygun bir tartışma burada yapılmıyor, bu sorunun
ağırlığına. Çözümü yeniden
Bakın,
kaldığı yerden başlamaz hiçbir biçimde. Eğer yurttaşlarımızın
ölümünü istemiyorsak ve ölümler arasında bir hiyerarşi yapmak
istemiyorsak çözümü yeniden, yeni baştan bu Parlamentoda başlatmak
zorundayız. Başka çaresi yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Silahı
bırakacaklar, silahı.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) O
yüzden, her ölüme, bakın her ölüme karşı çıkmak
zorundayız, kim olursa olsun. Bu cumhuriyetin
yurttaşlarıdır, karşı çıkmak zorundayız ve
burada başlatmak zorundayız.
İsteyen arkadaşlara da istedikleri yerde
gelip bu sürecin tarihini ve geldiği noktayı anlatabilirim, bundan
gocunmam. Hangi arkadaşın bilgiye ihtiyacı varsa o bilgiyi
vermeye de hazırım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tanrıkulu,
teşekkür ederiz.
X.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, AKP hükûmetinin politikalarıyla birlikte
çeşitli valilikler tarafından hukuka aykırı bir biçimde
ilan edilen sokağa çıkma yasakları boyunca yapılan
operasyonlarda öldürülen sivillerin tüm boyutlarıyla
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan (10/48) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 20 Ocak 2016 Çarşamba
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum
III.- YOKLAMA
(HDP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Yoklama
istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, grup
önerisi oylamasından önce bir yoklama talebi vardır, şimdi bu
talebi yerine getireceğim. Ancak, yoklama talebini işleme koyabilmem
için, ayakta olup yoklama talep eden milletvekillerinin
sayısının 20 olup olmadığını tespit
edeceğim:
Sayın Baluken, Sayın Demirel, Sayın
Kerestecioğlu, Sayın Çelik, Sayın Adıyaman, Sayın
Yıldırım, Sayın Doğan, Sayın Gaydalı,
Sayın Kaya, Sayın Uca, Sayın Yıldırım, Sayın
Özgökçe, Sayın Başaran, Sayın Taşdemir, Sayın
Yıldırım, Sayın Baydemir, Sayın Toğrul, Sayın
Botan, Sayın Fırat, Sayın Ayhan.
Sayın milletvekilleri, yoklama için üç dakika
süre veriyorum.
Adlarını okuttuğum sayın
üyelerin yoklama için elektronik cihaza girmemelerini rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır.
X.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, AKP hükûmetinin politikalarıyla birlikte
çeşitli valilikler tarafından hukuka aykırı bir biçimde
ilan edilen sokağa çıkma yasakları boyunca yapılan
operasyonlarda öldürülen sivillerin tüm boyutlarıyla
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan (10/48) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 20 Ocak 2016 Çarşamba
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Birleşime kırk beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 19.34
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.21
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ), Mücahit
DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 30uncu
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
Alınan karar gereğince, sözlü soru
önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Gelir Vergisi Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider,
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale
Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/517, 2/434) (S. Sayısı: 68) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Sayın milletvekilleri, dünkü birleşimde
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştı.
Şimdi, birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 18inci maddeleri
kapsamaktadır.
Şimdi, bölüm üzerine gruplar adına ilk
konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara
Milletvekili Sayın Bülent Kuşoğlu.
Buyurun Sayın Kuşoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sıra
sayısı 68 olan, Gelir Vergisi Kanunu ile bazı kanunlarda ve
kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapan tasarının
birinci bölümüyle ilgili olarak grubum adına söz almış
bulunuyorum.
Bu bölümde 18 madde var değerli arkadaşlar
ve bu 18 maddenin 2si Gelir Vergisi Kanunuyla ilgili, 1 tanesi Katma
Değer Vergisi Kanunuyla ilgili, 1 tanesi harçlarla ilgili, 7si 657
sayılı Devlet Memurları Kanunuyla ilgili; Muhtar Ödenek ve
Sosyal Güvenlik Kanunuyla ilgili olarak 1 madde, uzman erbaşlarla ilgili
olarak 4 madde, uzman jandarmalarla ilgili olarak da 1 madde var. 18 madde
böyle dağılmış yani çok çeşitli konularda. Bu
konularla ilgili olarak da bizim Plan ve Bütçe Komisyonunda gerekli çalışmayı
yapma imkânımız maalesef olmadı. Biliyorsunuz, bu ara torba
kanunlar peş peşe geldi, yeteri kadar bunlar ilgili komisyonlarda da
görüşülemedi. Bunları çok iyi biliyorsunuz, tekrar anlatmayacağım
ama bir sorumluluk duygumuz var, bunu hepimizin çok iyi bilmesi gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım, bununla ilgili
olarak birçok şey anlatmadan bir hikâye anlatayım. Bir inşaat
mühendisinin anlattığı bir hikâye, ona dayanacağım.
Diyor ki: Mimar Sinanın yaptığı
Şehzadebaşı Camisiyle ilgili olarak 1990lı yıllarda
bir restorasyon çalışması yapıyorduk.
Şehzadebaşının etrafındaki duvarlarla ilgili olarak
da restorasyon yapmamız gerekti, taşlar çürümüştü. Kemerler var
kapıların üstünde, oradaki taşları da
değiştirmemiz gerekiyordu ama taş işçiliğini
bilmiyoruz. Ustalarla bir toplantı yaptık, ne
yapacağımızla ilgili bir şey yapalım dedik. Alttan
bir kemer yapalım, onun üzerine yığalım,
çıkaralım taşları, ondan sonra numaralayalım, notlar
alalım, ona göre tekrar inşa ederiz diye düşünmüşler
aynı ebatta taşlarla. Dedikleri gibi başlamışlar
iskele kurup. İlk çıkardıkları taş kilit
taşı. Çıkarmışlar -çok enteresan- bir boşluk var,
bir şişe bulmuşlar. Şişenin içerisinde Osmanlıca
bir yazı. Daha sonra onun Mimar Sinan tarafından oraya
bırakıldığını anlamışlar. Çok enteresan
tabii. Diyor ki mektupta: Bu kemeri oluşturan taşların ömrü
yaklaşık dört yüz senedir. Bu müddet zarfında taşlar
çürümüş olacağından bu kemeri yenilemek isteyeceksiniz. Büyük
bir ihtimalle yapı teknikleri de değiştiğinden bu kemeri
nasıl yeniden inşa edeceğinizi bilemeyeceksiniz. İşte,
bu mektubu ben size bu kemeri yeniden nasıl inşa edeceğinizi
anlatmak için yazıyorum. Ve o taşların nereden geldiğini
Anadoludan, nasıl inşaatta kullanıldığını,
kullanılması gerektiğini tek tek anlatıyor.
Şimdi, bu, tabii çok muhteşem bir olay,
çok önemli bir olay. Bir kere bir taşın ömrünün o zamanki tekniklerle
dört yüz sene süreceğini nereden biliyorsun? Oradaki o taş
tekniği ne kadar önemli, onları nasıl biliyorsun? Bu inşaat
tekniği dışında bir olay var, tabii daha da muhteşem
olan: Mimar Sinanın sorumluluk duygusu. Dört yüz sene ileriye, bakın
dört yüz sene sonrasına kadar giden sorumluluk duygusu.
Yaptığım iş, benim yaptığım iş dört
yüz sene sonra da benim sorumluluğumdadır. diyor. Biz de aynı
sorumlulukla iş yapmak zorundayız arkadaşlar, aynı
sorumlulukla. (CHP sıralarından alkışlar) Bu bir sorumluluk
anlayışı, bu bir iş anlayışı, bu bir iman
anlayışı. Hepimiz için bu geçerlidir. Bunu örnek almak
zorundayız. Böyle bir şey ve bizim yaptığımız
kanunlara bakın, bizim yaptığımız işteki
anlayışa bakın.
Şimdi, biraz önce anlatmaya
çalıştım. Sıkıntılar var
yaptığımız kanunlarla ilgili olarak. Mesela, daha 1inci
maddesiyle ilgili olarak -desteklememiz gerekiyor ve destekliyoruz ama- genç
girişimcilere belli şartlar altında diyor ki: Genç bir
girişimci bir iş kurarsa bunu üç yıl destekleyeceğim. Ne
kadar destek vereceksin? Yılda 1.800 lira. 1.800 liranın lafı
mı olur? Yılda 1.800 lira. Değerli arkadaşlar, ilk
yılda, iş kurulan yılda birçok iş adamı var
aramızda- maliyetler nedeniyle, iş maliyetleri nedeniyle ilk yıl
zaten zararı olur iş yerlerinin, kârı olmaz. Sonuç olarak, üç
yıl için yılda 1.800 liralık bir vergiden vazgeçiyoruz yani bunu
yapmasak da olur, bunun bir anlamı yok. Bir yaptığımız
iş varsa bunu doğru dürüst yapmalıyız.
2nci maddesi diyor ki: Basit usulde
çalışanlarla ilgili olarak, vergilendirilenlerle ilgili olarak
yılda 8 bin liralık muafiyet getiriyorum. Bunun vergisi de 1.200 lira
tutuyor, basit usulde vergilendirilenler için. Basit usuldekilerden de vergi
almayalım, ne var yani? Hiçbir anlamı yok. Zaten, sadece basit usule
getirilme gerekçesi: Tabandan başlayarak bu belge sistemini
yerleştirelim. Ama aşağı yukarı 743 bin
Bakın
-baktım özellikle- 2015 Ocağında 738 bin basit usulde mükellef
var, aralıkta bu 743 bine çıkmış, 743 bin. 1.200 lira bir
muafiyet getiriyoruz bunlara; hiçbir anlamı yok, hiçbir değer
taşımıyor.
Muhtar ödenekleri var yine bu bölümde. Önemli,
muhtarlarımız çok çok önemli, onlara destek olmamız lazım.
Muhtarlarla ilgili olarak 1.300 liraya çıkarıyoruz ödeneği ve
hiçbir ayrım yapmıyoruz. Şimdi, çok büyük yerlerde
çalışan muhtarlar var, çok fazla seçmeni var, bir de köy muhtarı
var. Hepsine aynı statüyü veriyoruz, aynı ödeneği veriyoruz,
1.300 lira. Bir kere biz 1.500 liraya çıkarılmasını parti
olarak teklif ettik. Bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda da özellikle bir önergeye
bağladık, kabul edilmedi ama bir ayrım yapılması
lazım yani bu kadar basit olmamalı bu iş. Bir kentteki, büyükşehirdeki
muhtarla köydeki muhtar arasında hiçbir ayrım yok, bu da doğru
değil ama destekliyoruz tabii ki.
13üncü maddede, Katma Değer Vergisi Kanunu ile
gübre ve küspeyle ilgili bir indirim getiriliyor değerli arkadaşlar.
Yüzde 18 olan katma değer vergisi, sıfırlanıyor bu
şekilde ama ondan önce zaten yüzde 1e indirilmiş Bakanlar Kurulu
kararıyla, hatta on beş gün önce yapılmış bu
işlem, şimdi de sıfırlanıyor. Gerekçe olarak da
deniliyor ki: Gübre ve küspe ithalatını azaltmak, üretimini
artırmak istiyoruz. Gerekçe bu. Güzel bir gerekçe, biz de hemen peşinen
desteklediğimiz maddelerden birisi olarak bunu söyledik. Ama, bir
baktık içine
Sadece yüzde 18 olan katma değer vergisini ya da
Bakanlar Kurulu kararıyla yüzde 1e düşürülen katma değer
vergisini hem ithalatta hem üretimde sıfırlarsanız nasıl
ithalatı azaltır, üretimi teşvik edersiniz, her iki tarafı
da azaltıyorsunuz? Bu, nasıl ithalatı azaltmak, üretimi
artırmaktır? Böyle bir şey olabilir mi? Bir anlamı var
mı bunun? Bu, sadece katma değer vergisinden vazgeçmek. Hiçbir
anlamı yok. Hiçbir şekilde ithalatı azaltmaz, üretimi
teşvik etmez. Daha makul işler yapmak lazım. Şu anda
biliyoruz ki birçok firma yurt dışına yatırım
yapıyor. Gübre meselesi çok önemli, tarımımız çok önemli, bunun
teşvik edilmesi lazım. Firmalar yurt dışına
kaçıyor, bizim yaptığımıza bakın. Vergi
almıyoruz ama iki taraf için de almıyoruz. Böyle anlamsız bir
iş olabilir mi?
Yine,
bu bölümde var, seçimler sırasında herkes çok
tartıştı. Emniyet hizmetleri sınıfıyla ilgili
olarak göstergeyi 3000e çıkarıyoruz. Bizim teklifimiz, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak 3600dü. 3600e çıkması hâlinde çok anlamlı
bir artış söz konusu oluyor ve emekliliğine yansıyor
polislerin ama 3000 yaptığınız zaman alacağı zam
58 lira ve emekliliğine de yansımıyor. Böyle anlamsız bir
artış yapmış oluyoruz. Yani, dolayısıyla
bunların desteklenmesi de çok anlamlı değil.
Yine,
bu bölüm de çok önemli, devlet memurları için yarım zamanlı
çalışma var. Değerli arkadaşlar, bu da ilgili komisyonlarda
görüşülmedi. Bu, çok tartışılması gereken, çok önemli
bir konu. Bir çocuk doğduğu zaman, kadın veya erkek,
çocuğun okula gitmesine kadar yarım zamanlı
çalışabiliyor, böyle bir sistem getiriyoruz. 657 için bu, devrim
niteliğinde, çok önemli bir değişiklik ama bu
tartışılmadan, uygulamada olabilecek sorunlar,
sıkıntılar göz önüne alınmadan buraya getirildi. Plan ve
Bütçe Komisyonunda bu konunun uzmanları bu konuyu tartışmadan
buraya getirmiş olduk ama burada da tartışmayacağız,
biliyorsunuz sadece önergeler konuşuluyor, bu da boşu boşuna
yapılmış bir iş olacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Yine, çok
önemli gördüğüm, uzman erbaşlarla ilgili olarak bir madde var,
onların kazanılmış haklarını da dikkate
almıyor. Maddeler üzerinde bu konularla ilgili olarak daha ayrıntılı
bilgiler verecek arkadaşlarım.
Herkese saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kuşoğlu.
Gruplar adına ikinci söz, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Sayın Ahmet
Yıldırımın.
Süreniz on dakika. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA AHMET YILDIRIM (Muş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yaklaşık bir aydır Plan ve Bütçe Komisyonundan
Genel Kurula yasalaştırılmak üzere havale edilen torba
yasaların tamamında, özellikle söz konusu torba yasa maddeleri
gündeminin dışına çıkmamaya büyük özen gösterdim ve ilgili
maddelerle ilgili partimizin bakış açısını
yansıtmak için çaba sarf ettim ancak bugün, özellikle Meclisin de gerilmesine
neden olan bir hususla ilgili bilgi aktarımında bulunarak gündemle
ilgili konuşmaya devam edeceğim.
Cizrede 1i milletvekilimiz, 1i ilçe eş
belediye başkanımız olmak üzere 10a yakın seçilmişle
birlikte, 1 yaralının hastaneye naklî için intikal ettikleri adreste
güvenlik güçlerince kurşun yağmurlarına tutulan heyetimize dönük
bir saldırının, iktidar partisi sözcüleri ve hatipleri
ısrarla gerçek olmadığını, böyle bir şeyin
olmadığını ifade ediyor. Bunun gerçek olmadığını
özellikle söyleyen arkadaşlara bir bilgi aktarmak istiyorum, on beş
dakika önce aldığımız bilgi: Cizre Belediyesi Meclis Üyesi
Abdulhamit Koçal vefat etti ve yalan olduğunu söyleyen arkadaşlara
gözünüz aydın diyorum. Başbakan Yardımcısı,
çıkıp Hükûmet adına bu konuyla ilgili bilgi verilmesi
hususundaki taleplere dair yaptığı konuşmada -not
aldım, kayıtlarda görülebilir- iki kelimeyi ısrarla ve itinayla
konuştu: Biz bu işten netice alıncaya kadar bu temizlik devam
edecek ve buraları kurtaracağız. Şimdi, sormak istiyoruz:
Neyin ve kimin temizliği?
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Teröristlerin.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Nerenin
kurtarılması? İyi, o zaman ben de size söyleyeyim: Siz, neyin
temizliği ve nerenin kurtarılması hususuna dair bu
cevapları vermeye devam edin. Bir yer, bir siyasi iktidar tarafından
hâlâ temizlenecek ve kurtarılacak olarak görülüyorsa -üzülerek ifade
edeyim- demek ki orası, hâlâ bu siyasi iktidarın
olmamıştır. Bir kişiye, bir ülkeye, bir devlete ait olan
yer temizlenmez ve kurtarılmaz
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) O, sizin
görüşünüz.
AHMET YILDIRIM (Devamla)
orası ortak
vatandır ve bütün 81 il gibi, diğer ilçeler gibi, 78 milyon
insanımızın bir bölümünün yaşadığı yerdir.
Hiçbir yer temizlik ve kurtarılma saikiyle ele alınamaz. Bu saikle
ele alınıyorsa demek ki orası, hâlâ yurt olarak
görülmemiştir, orası siyasi iktidar tarafından ortak vatan
olarak görülmemektedir. Bir kişi kendi yurdunu, kendi vatanını
temizlemez veya kurtarmaz. Bunu özellikle vurgulayayım ben.
Bir diğer husus, Cizrede, eğer
dediğiniz gibi, güvenlik güçlerinin hiçbir sivili öldürmediği
gerçekse, eğer dediğiniz gibi, onlar örgüt mensupları
tarafından öldürülmüşse, o zaman Cizrede sokağa çıkma
yasağı ilan edilmeden birkaç gün önce neden bütün öğretmenlerin
cep telefonlarına SMSler atılarak hizmet içi eğitim kursu için
ilçeden ayrılmaları istendi?
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Sizin
şerrinizden korumak için.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Orada öldürülmemesi
gereken, bir tek eğitim emekçileri miydi, öğretmenler miydi? O zaman,
orada onların dışında herkes silahların hedefi
olabilir miydi iktidar için? Bu amaçla mı sadece öğretmenlere SMS
atıldı? Ve yine ifade etmek isterim ki bakın, o öğretmenler
hizmet içi eğitim kursuna alındıysa kaç aylığına
alındılar? Bunlar nerede hizmet içi eğitim kurslarında
bulunuyorlar şu anda? Cizrede iki aydan beri sokağa çıkma
yasağı var, iki aydır hizmet içi eğitim kurslarına
alınması için oradan ayrılmaları söylenen öğretmenler
iki aydır nerede hizmet içi eğitim kursu görüyor ve daha ne kadar bu
hizmet içi eğitim kursları devam edecek?
Belirtelim arkadaşlar, değerli
milletvekilleri, dünyada işin içine kanın
karıştığı, ölümlerin olduğu hiçbir sorun yoktur
ki en nihayetinde diyalogla, müzakereyle çözülmesin ve ister kişisel
sorunlar olsun ister ailesel sorunlar olsun isterseniz bir ülkenin büyük
bölümünü ilgilendiren sorunlar olsun, genç kanlarıyla sorun kangren hâline
getirilmişse dünyadaki bütün deneyimler göstermektedir ki bunların
hepsi masada çözülür.
Bakın, tarafların rızası olmadan
bu gibi toplumsal meselelerin çözüldüğünü gösterebileceğiniz bir
dünya örneği, deneyimi yoktur. Bunu az önce grup başkan vekilimiz,
ülke isimlerini de sayarak ifade etti ama kalkıp -deyim yerindeyse-
atın önüne arabayı bağlayarak çarpık bir şekilde
sorunu çözmeyi ele almak, sorunu büyütmeye hizmet eder, yoksa çözmeye hizmet
etmez. Buradan hareketle, kavga eden iki ilkokul çocuğunun
barışmasını isteyen bir öğretmen, böyle bir olayda
bile iki çocuğun rızasını almadan bu işi kapatmaya
çalışırsa, öğretmen, sırtını döndüğü
anda çocuklar kavga etmeye başlar. Bu işin tarafları
vardır. Bu, bir yıl da sürse, beş yıl da sürse -ki
temennimiz, şu an itibarıyla öncelikle silahların susması,
akan kanın durması, gençlerin ölümünün nihayetlenmesidir- ne kadar
sürerse sürsün gelip dayanacağı yer diyalogdur, müzakeredir ve çözüm
adresi de şu Meclis çatısıdır. Bugün şahin savaş
politikalarının peşine takılarak diyalog önerilerimizi
bağırarak çağırarak, sadece, tırnak içinde, terör
kavramının arkasına sığınarak burada reddeden
arkadaşlar -göreceksiniz arkadaşlar, hepimiz şahit
olacağız- gelip en kısa süre içerisinde çözüm sürecinin
behemehâl başlaması gerektiğini, derinleştirilmesi
gerektiğini ve bu yolla bu Kürt meselesinin nihayetlendirilmesini
savunacaklar bu kürsüde.
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Ne biliyorsun?
AHMET YILDIRIM (Devamla) Nereden biliyorum?
Yakın geçmiş tarihten biliyorum. Şu kürsüden şu iktidar
partisinin milletvekillerinden çıkıp çözüm süreci uğruna beylik lafların
yapıldığı seslerin yankısı daha geçmedi ve er geç
geleceği nokta burasıdır.
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) KCK hangi
açıklamayı yaptı, soruyorum.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Arzu ederseniz son bir
buçuk dakikamı gelip burada kullanabilirsiniz. Böyle bir İç Tüzük
usulü yok ama emin olun verebilirim size.
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
siz Genel Kurula hitap ediniz lütfen.
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) 11 Temmuzda
KCK hangi açıklamayı yaptı söyle bakalım.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Bitirmenizi bekliyorum.
BAŞKAN Sayın Milletvekili, hatibin
sözünü kesmeyin lütfen.
Buyurun Sayın Yıldırım, siz
devam edin.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Düşünce özgürlüğü kapsamında mütalaa
ediyorum, onun için konuşmasını normal
karşılıyorum ben.
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir)
Arkadaşlarınız da bu kadar nazik olabilseydi Surda
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
siz hitap edin lütfen.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, bizim bir an önce
diyalog ve müzakere masasına dönülmesindeki muradımız, bu ülkede
Kürtü, Türkü, bütün etnik, dinî, mezhepsel ve inançsal aidiyetleri ne olursa
olsun bir tek canın daha toprağa düşürülmesine bu ülke
yurttaşlarının tahammülü kalmamıştır. Biz,
polislik ve askerlik mesleğini ölme ve öldürme mesleği olmaktan
menediyoruz. Polislik ve askerlik mesleği -burada oturuyorlar- tahkim
edilmiş bir demokrasinin, özgürlüklerin ve tesis edilmiş bir
barışın korunması mesleğidir. Ya değilse, ülke
içinde süregiden bir iç meselede kullanılabilinecek bir pozisyona askerlik
ve polislik mesleğini düşürmek, hem o mesleğe
haksızlıktır hem de seçilebilinecek en ucuz yöntemdir.
Barıştan korkanlar, en kolay yöntem olarak polisler ve askerlerin
ölümleri üzerinden savaşa ve onun arkasına
sığınabilirler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET YILDIRIM (Devamla) Sayın Başkan,
çok kısa, toparlamak üzere
BAŞKAN Bir dakika Sayın
Yıldırım.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Sonuç olarak şunu
söyleyeyim: Bakın -üzülerek ifade edeyim- siyasi iktidar, askerlerin ve
polislerin sağ kalması üzerinden bir politik hat izlemiyor. Üç hafta
önce, 20 Temmuzdan itibaren PKK tarafından alıkonulmuş asker,
polis ve kamu görevlilerinin ailelerinin oluşturduğu platform burada
muhalefet partilerini ziyaret ettiler. Talepleri, Mecliste bununla ilgili bir
komisyonun kurulması ve bununla ilgili çaba sarf etmemizdi. Biz bunun
sözünü verdik, araştırma önergesi getirdik. Onlarla görüşmeyi
reddeden iktidar partisi, burada önergemizi reddetti.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Herkesle
görüşüyoruz, herkesle.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Demek ki onların
sağ salim ailelerine dönmesi üzerinden değil, tabutları ve
cenazeleri üzerinden siyaset yapacak kadar ucuz bir yöntemi izliyorlar.
Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Yıldırım.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Samsun
Milletvekili Sayın Erhan Usta.
Sayın Ustanın aynı zamanda
şahsı adına da söz talebi bulunmaktadır. Bu iki söz talebi
birleştirilerek kullandırılacaktır.
Konuşma süresi on beş dakikadır.
Buyurun Sayın Usta. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu veya Adalet ve
Kalkınma Partisi, Hükûmet, maalesef, kalitesiz yasa yapma konusunda
ısrar ediyor. Bunu niçin söylüyorum? Yine bir torba yasa görüşüyoruz.
Torba yasanın bütün mahzurlarını anlattık. Vakti bununla
kullanmak istemiyorum. Şimdi, ayrıca, üstelik bir de temel kanun
hâline getiriliyor.
Ben, şimdi, birinci bölüm üzerinde
konuşacağım fakat birinci bölümün hiçbir mantığı
yok. Yani birbirinden kopuk konular, gelir vergisi var, KDV Kanunu var,
işte 657de doğum, evlat edinme izinleri, yarı zamanlı
çalışma, bazı meslek gruplarında iyileştirme, Sosyal
Güvenlik Kanunu, Uzman Erbaş Kanunu gibi böyle değişik kanunlar
var. Dolayısıyla, bölüm üzerinde konuşmanın da bir
mantığı yok. Fakat, tabii, yine, burada içerilen konularla ilgili
biz önemli gördüğümüz hususları dile getirmeye
çalışacağız.
Kanun yapma usulü açısından, biz, burada
yapılanlara karşıyız, bunu açıklıkla ifade etmek
istiyorum. İçerik açısından, bu 1den 18e kadar olan
maddelerde, elbette bizim de katıldığımız maddeler var
ama bunların da önemli bir kısmını yetersiz buluyoruz, daha
da geliştirilmesi gerektiğine inanıyoruz.
Şimdi birinci husus: Özellikle bu yarı
zamanlı çalışma, doğum sonrası izinlerle aslında
yapılmak istenilen şey, iş gücümüzün daha fazla istihdam edilmesi.
Bu, bizim de katıldığımız bir husus. Şimdi,
şöyle bir rakamlara bakacak olursak, Türkiyede 58,1 milyon 15
yaşın üzerinde yani çalışma yaşında insan var.
Sistemde çalışan sayısı 26,9 milyon olarak gözüküyor fakat
bunun 3,1 milyonu ücretsiz aile işçisi. Bunların geliri olmayan
çalışan olduğunu düşünürsek, bunları düşersek,
sistemde çalışan 23,8 milyon kişi var. 34,3 milyon kişi de
sistemin dışında. Yani yuvarlarsak, bir tarafta 24
çalışan, 34 çalışmayan var. Bu, sürdürülebilir bir şey
değil. Eğer biz gelişmiş, kalkınmış bir
ekonomi olmak istiyorsak daha fazla istihdam etmemiz lazım.
İşsiz sayısına
baktığımızda, en son ekim verileriyle
konuştuğumuzda, 3 milyon 147 bin işsiz var ancak İş
bulsam çalışırım. diyen 2,4 milyon kişi var.
Bunları da kattığımızda 5,5 milyon işsiz var.
Şimdi, ücretsiz aile işçileri veya ev
hanımları
Mesela, 11,4 milyon ev işiyle uğraşan var.
Bunların, biz biliyoruz ki önemli bir kısmı aslında
çalışmak da ister, bir geliri olacak yani bir istihdam imkânı
bulsa çalışmak isteyecek insanlar. Bunlar da sisteme
katılırsa sistemde aslında çalışmaya meyilli olan
fakat çalışamayan çok ciddi bir kesim var.
Tabii, burada, şimdi iki önemli husus var, iki
boyutu var işin: Bir tanesi, çalışmak için iş
alanının olması lazım. İkincisi de, çalışanın
bir mesleğinin, bir becerisinin olması lazım. Maalesef,
ülkemizde bu iki konuda da sıkıntı var. Yani yeteri kadar
iş alanı yaratamıyoruz, ekonomiyi yeteri kadar büyütemiyoruz.
Diğer taraftan da, bir mesleksizlik problemi var. Yani bir yandan da firmalar
Sanayide eleman aranıyor fakat yeterli nitelikte eleman bulunamıyor.
Bu da, tabii, Hükûmetin yapması gereken şey. İşte, iş
gücümüzün, mesleki olarak onların güçlendirilmesi lazım. On üç
yıllık bir iktidar döneminde şimdi biz bunu konuşuyoruz
arkadaşlar. Dolayısıyla bu eleştiriyi yapma
hakkımızın olduğunu düşünüyorum. Hani, bir iki
yıllık iktidarda ne yapacaksın iş gücünün niteliğiyle
ilgili ama on üç yıllık iktidar, iş gücü niteliğini ciddi
olarak artırabilmeliydi. Maalesef, rakamlara bakarsak iş gücü
niteliğinde bir artış olmadığını görüyoruz.
Türkiye'nin, en son itibarıyla, yüzde
46lık bir istihdam oranıyla gelişmiş ülkeler seviyesine
veya üst gelir grubu ülkeler seviyesine çıkma imkânın
olmadığını görmemiz lazım. Hele hele, tabii,
şimdi uzatmak istemiyorum- tarım dışında
işsizliğimiz çok daha yüksek, gençlerde işsizlik yüzde 19larda.
Az önceki düzeltmeleri yaparsak, İş bulsam
çalışırım. diyenleri de katmış olsak, yüzde 19,
çok daha yüksek oranlara çıkıyor, dolayısıyla burayı
artırmamız lazım.
Şimdi, burada, tabii, önemli husus
kadınlar. Erkeklerde aslında iş gücüne katılma oranı
yüzde 71lerde. Yani sistemin dışında olanları saymazsak
sistemin içinde olanlarda katılım oranı fena değil ama
kadınlarda yüzde 31lik, yüzde 32lik bir iş gücüne katılım
oranı var. Bizim de Milliyetçi Hareket Partisi olarak seçim
beyannamelerimizde kadınlarda iş gücüne katılım
oranının artırılmasına yönelik ciddi tedbirlerimiz
vardı. Yani onların iş kurmasına yönelik olarak
Mesela,
işte, yüzde 50si hibe girişimci desteği vermeyi biz taahhüt
ediyorduk. İstihdam edilebilirliklerini geliştirmemiz lazım
kadınlarımızın. Ev hanımlarına yönelik mesleki
becerilerinin kazandırılması lazım. Bunlar da önümüzdeki
dönemde bizim de beklediğimiz, bizim de bu konuda üzerinde
çalışacağımız hususlar, kanun teklifleriyle veya
önergelerle.
Şimdi, bir yandan kadın
istihdamını artırmamız lazım, diğer taraftan da
tabii, nüfus artışımızı da belli seviyede
tutmamız gerekiyor. Aslında bu ikisi arasında bir optimizasyon,
bir denge yapılması lazım çünkü dengeli bir şekilde
yapmadığımız zaman alacağımız tedbirler
kadınlarımızı istihdam piyasasının
dışına itebilir, bundan da kaçınmamız lazım.
Dolayısıyla, burada ilke olarak yapmamız gereken şey, bir
defa, devlet tarafında problem olmaz yani her türlü esnekliği
sağlayabiliriz, imkânları verebiliriz, iş güvenceleri var ancak
esnekliği çok artırdığımız zaman özel sektör,
kadını çalıştırmaktan kaçınabilir. Bu sefer,
tabii, burada denetimleri etkin yapmamız lazım. Yani
kadınlarımıza verilen bu hakların özel sektör, firmalar
tarafından istismar edilmesinin önlenmesi lazım.
Diğer taraftan da bu bir devlet politikası
madem, devlet olarak yükü de özel sektörün üzerine bırakmamak lazım,
devletin bu yükü üstlenmesi lazım. Yani yarı zamanlı
çalışmada, burada da o var ama bunu çok daha fazla geliştirerek
bu işlerin hepsinde
Mesela, işte, şu kadar sayıda eleman
çalıştıranlara kreş açma zorunluluğu getiriliyor.
Hayır, bence bizim hiçbir firmaya kreş açma zorunluluğu
getirmememiz lazım. Bu, devletin bir görevidir, devletin politikaları
gereği yapılan bir şeydir. Zaten rekabetin
zorlaştığı, firmalarımızın zor durumda
olduğu bir ortamda ve kayıt dışılığın
çok yüksek olduğu bir ortamda bu tür eşik değerler
koyduğumuzda firmalar ya istihdamını artırmıyor ya da
kayıt dışı çalıştırıyor. Bu yükleri
devletin üstlenmesi lazım. Devletin de paralarını yani
kaynaklarını buralara daha fazla aktararak istihdamı
artırmaya yönelik işler yapması lazım.
Şimdi, zaman zaman ben bu demografik
fırsat penceresini, nüfus fırsat penceresini kullanıyorum; bunun
çok önemli olduğunu düşünüyorum. Yani Türkiye için bu, 2000-2030
hesaplarda, yani bir fırsat. Şimdi, bunun on beş yılı
geçti. Şunu deriz, bunu deriz; bir şekilde geçti, on beş yılın
çok iyi değerlendirilmediği düşüncesindeyim, kalan bir on
beş yılımız var. Yani Türkiye'nin üst gelir grubu ülkeler
seviyesine çıkabilmesi için önünde bir on beş yıl var ve bu on
beş yılın çok iyi değerlendirilmesi gerekiyor. Burada
hakikaten çok ciddi yasalar yapmamız lazım. Az önce Sayın
Kuşoğlunun da ifade ettiği gibi, yani ileriyi görerek
işler yapmamız lazım fakat -yani biz bunun mücadelesini Plan
Bütçe Komisyonunda da çok veriyoruz- maalesef ve maalesef, üzülerek söylüyorum
ki hep işi kötü yapmanın yollarını arıyormuş gibi
bir hâli var iktidar grubunun.
Şimdi, tabii, burada tarımla ilgili
hususlar var. Tarım sektöründe maalesef Türkiyede verimlilik çok
düşük. Tarımda verimliliği artırmamız lazım. Bu,
birinci husus. Kısmi iş gücü verimliliği de düşük, genel
olarak verimlilik de düşük.
İkinci husus da, ekilen arazi miktarında
düşüş var. Yani son on iki yılda 2,7 milyon hektar alan daha az
ekiliyor, on iki yıl öncesine göre yüzde 10 düşüş var, yani 26,6
milyon hektardan 23,9 milyon hektara düşmüş. Niye ekmiyorsunuz?
diye genelde sorulduğunda ilk karşılaşılan şey,
hatta vatandaş şöyle söylüyor: Ya, mazotunu kurtarmıyor.
diyor. Yani, şimdi siz o kadar, dünyanın en pahalı mazotunu
satıyorsunuz, yani girdiler yüksek fiyattan satılıyor, o yüzden
burada gübreyle ve yemle ilgili KDV
Zaten bunlar Bakanlar Kurulu
kararıyla düşürülmüştü ama kanunen de yapılıyor,
sıfırlanıyor, bunu destekliyoruz. Fakat bu, bunlarla
sınırlı olmamalı, Milliyetçi Hareket Partisinin seçim
beyannamesinde olduğu gibi bunu tohum ve ilacı da kapsayacak
şekle getirmemiz lazım ve daha da önemlisi, mazot üzerinden
aldığımız ÖTV ve KDVyi de düşürmemiz gerekiyor. Bunun
maliyetinin yüksek olduğunu biliyoruz ama işte bütçe yapmak böyle bir
şey. Yani, şimdi, hâlâ istihdamın yüzde 22lik, 23lük
kısmı bizim tarım sektöründe. Burada verimliliği artırmamız
lazım, burada ekilebilir
Yani bütün dünya ekilebilir alanlarını
artırmaya çalışırken biz mevcut ekim
alanlarımızın düşmesiyle karşı
karşıyayız. Bu, önemli bir husustur. Yani millî gelirin yüzde
8i, 10udur ama burada çok daha fazla işleri Türkiye yapabilir,
yapmalıdır.
Diğer taraftan, tabii, tarımla ilgili
olarak, söz sırası gelmişken, bizim mesela tarımsal
sulamayı da artırmak için KDV alınmaması şeklinde de
bir önerimiz vardı. Bunların da Hükûmet tarafından bir an evvel
hayata geçirilmesini arzu ediyoruz, bekliyoruz.
Tabii, bir de diğer tarafı var işin.
Yani üretiyorsunuz, mahsul ortaya çıkıyor fakat fiyatla ilgili
sıkıntılar var. Biz belli ürünlerde fiyat garantisi
verilmesinden yana olduğumuzu beyannamelerimizde hep ifade etmiştik.
Bir diğer husus da, tarımsal ürünün en
kısa zincirle tarladan vatandaşa ulaştırılması
lazım. Buradaki sıkıntılar da çok uzun meseleler,
onları bir ara yeri geldiğinde konuşuruz.
Şimdi, diğer bir husus, iş kurmak
önemli. Burada vergiyle ilgili düzenlemelerimiz var, biz bunları
önemsiyoruz fakat bunların da yetersiz olduğunu düşünüyorum,
1inci maddeyle getirilen düzenlemede özellikle. Şimdi, üç yıl 12.600
liraya kadar ilk dilim, yani yıllık 1.890 lira civarında bir
teşvik var. Bu teşvik, arkadaşlar yani kimse bunun için yeni
iş kurmaz. Bu ancak olsa olsa mevcut birisi iş kuracaksa bu
teşvikten de faydalanmış olur. Hâlbuki bu tür teşviklerin
amacının o trendin dışında bir iş kurmayı
oluşturması lazım. Onun için daha agresif, daha güçlü
teşvikler olması lazım. Mesela bizim burada önerimiz, bunun
beş yıl süreyle olması ve vergi ve sosyal güvenlik primlerini de
kapsayacak şekilde, verginin tamamını ve sosyal güvenlik
primlerini kapsayacak şekilde olması aslında yeni iş
kurmayı daha fazla etkileyebilirdi.
Şimdi, bir de esnafın durumunun
sıkıntıda olduğunu biliyoruz. Şimdi, ücretlide ne
yapıyoruz? Asgari geçim indirimi uyguluyoruz. Yani geçinilecek bir
miktarı verginin dışına alıyoruz. Bunun
aynısı Milliyetçi Hareket Partisinin seçim beyannamesinde de
vardı. Esnafta da aslında uygulamamız lazım. Bir
kısım gelirini verginin dışına, asgari geçim indirimi
uygulamasıyla -normal, yeni iş kuranlarda zaten tamamen beş
yıl süreyle ama- mevcut işletmeler için de bunu yapmamız
lazım.
Şoför esnafına ilişkin olarak da
Bakın, bunlar şimdi, hiç olmazsa kapımıza iş diye
gelmiyor, devletin kapısında değil, öbür tarafta
sıkıntı çıkartmıyorlar. Kendi yağıyla
kavrulmaya çalışan çok yüksek miktarda bir kesim var. Bunların
da bir miktar işlerini daha verimli, daha kârlı yapmasını
sağlayacak, devletin vergisel teşvikler uygulaması lazım.
Şoför esnafı diyoruz. Mesela burada araç yenilemelerinde ÖTV
alınmamasını biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak seçim
beyannamemize koymuştuk. Bu tür şeyleri bekliyoruz.
Akaryakıtla ilgili olarak da yine, yük ve yolcu
taşımacılığında vergisiz akaryakıt
verilmesine yönelik de gayretler içerisinde olunmalıdır. Biz
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bunu şu şekilde formüle
etmiştik: Akaryakıt kaçakçılığından elde
ettiğimiz kaynağı, bu tür teşviklerde kullanma yönünde
bizim bir öngörümüz vardı.
Şimdi, sanayicimize yönelik olarak da burada
olanlar
Burada bir şey yok şu anda sanayiciye yönelik olarak fakat
yapılması lazım. Çünkü hep şunu söylüyoruz, daha önceki
konuşmalarımda ifade ettim: Türkiye maalesef emsal ülkelere göre
millî gelirine kıyasla emsal ülkelerimizin yarısı kadar
yatırım yapan bir ülke. Yatırım
yapmadığımız zaman üretim olmuyor, üretim
olmadığı zaman büyüme olmuyor ve gelir olmuyor. Yani
yatırım yapmıyoruz, millî gelirin yüzde 20si kadar toplam bir
yatırım var. Bizim emsal ülkelerde, gelişmekte olan ülkelerin
ortalaması yüzde 40 civarında. Özellikle Uzak Doğu ülkelerinde
çok yüksek yatırım oranları var ve o yüzden hızlı
büyümeler yapıyorlar. Tabii, Hükûmet böyle, burada bir kurnazlık
yapıyor; yeri gelince kendisini az gelişmiş ülkeyle, yeri
gelince gelişmiş ülkeyle, yeri gelince şu ülkeyle, bu ülkeyle
mukayese ediyor. İşte, büyümede kendimizi tutuyoruz
gelişmiş ekonomilerle mukayese ediyoruz. Bizim büyümede kendimizi
gelişmekte olan ekonomilerle mukayese etmemiz lazım, onlarla da
büyüme farkımızın bizim aleyhimize ne kadar
açıldığını o zaman göreceğiz.
Dolayısıyla, sanayicimizin ve yatırımların teşvik
edilmesi lazım. Burada da çok daha detaylı şeyler
söylenilebilir. Burada şunu özellikle söylememiz lazım: Tabii, AR-GE
destekleri önemli yani bütçe içerisinde AR-GEye çok daha fazla kaynak
ayırmamız lazım, bu son derece yetersiz.
Bir de dar bölge teşvik sistemi
Şimdi,
bizim teşvik sistemimiz çalışmıyor. İl bazında
bir teşvik sistemi var, bu sistem de çalışmıyor. Ben mesela
burada dar bölge veya ilçe bazında teşvik sisteminin çok önemli
olduğunu düşünüyorum. Kendi seçim bölgem Samsundan örnek vermek
istiyorum. Örneğin Samsunun bir merkez ilçesi, ilçelerin
gelişmişlik endeksinde 25inci sırada, en son sırada da
bizim Samsun için- Asarcık ilçesi var, 796ncı sırada.
Bakın, 872 ilçe arasında 796da var, 789da Ayvacık var; geriye
doğru 761de Salıpazarı, 710da Vezirköprü gibi. Yani Samsunun
ilçelerinin yarısından fazlası, 500den daha alt sıralarda
ama 25inci sırada olan merkez ilçelerimiz de var. Şimdi,
bunların hepsini aynı teşvik sistemi üzerinden yani il
bazında yapıyoruz. Bunların aralarında ciddi
gelişmişlik farkları var, birçok ilde böyle bir sorun var.
Teşvik etmek istiyorsak biz yatırımları, burada ilçe
bazlı teşvik sistemine veya dar bölge bazlı teşvik
sistemine geçmemiz gerekiyor.
Çalışanlarla ilgili olarak
Burada bir
kısım gruplar da var ama emniyet mensuplarına ilişkin biz
onları destekledik Plan ve Bütçe Komisyonunda da burada da, hatta biz
polisler için 3600 ek göstergeyi talep ettik, onda da ısrar ettik ama buna
ilave olarak özellikle öğretmenlerin de hem tazminatlarını hem
de ek göstergelerini artıracak, ek göstergelerini 3600e yükseltecek
düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Bunun dışında
da aslında Plan ve Bütçe Komisyonunda bütün devlet memurlarının
özel hizmet tazminatlarının 21 puan artırılmasına
yönelik bir önerge vermiştik, o da Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
tarafından maalesef reddedildi.
Burada diğer bir husus, kamu çalışanlarına
ilişkin olarak, bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum;
çalışırken ve emeklilik arasındaki makasın
daraltılması için kamu çalışanlarına yapılan tüm
ödemelerin emekli aylıklarına yansıtılmasına
ilişkin de düzenlemenin bir an evvel yapılması lazım.
Gençlere ilişkin de bir kısım tedbirlerimiz vardı,
onları ifade edecektim ancak sürem kalmadı.
Özet olarak şunu söylüyorum: Yani millet
sıkıntı içerisinde, milletimiz fakirleşiyor. Buna
ilişkin, kişi başı gelire ilişkin rakamları
defalarca ifade ettim. Ekonomiyi büyütmek için daha güçlü teşvikler
vermemiz lazım.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım. Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Usta.
Şahıslar adına son
konuşmacı, Kars Milletvekili Sayın Yusuf Selahattin Beyribey.
Sayın Beyribey, süreniz beş dakika. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 68 sıra
sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde
söz almış bulunmaktayım.
Bu kanun tasarısı niye geldi Meclise, niye
getirdik, niye torba kanun geldi, niye Meclisi
sıkıştırıyoruz, geç saatlere kadar
çalıştırıyoruz? Tek sebebi var: AK PARTİ 2002 -yani
çok öncesi- 2007, 2011 ve bugün verdiği sözlerin arkasında durmak
için bunu yaptı. Dün vermişti sözlerini daha, 1 Kasımdan evvel
verdiği sözleri teker teker yerine getirmeye başladı.
Düşünün, bundan üç ay evvel verdiğimiz sözlerin, üç aylık
yapacaklarımızın yüzde 70ini yerine getirdik, yüzde 30u
kaldı. Onları da en kısa zamanda yapacağız. Ondan
sonra altı aylık dilimde yapacaklarımızı
sıraladık. Biz meydanlarda ve burada söz vererek, verdiğimiz
sözlerin hepsini teker teker yerine getiriyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Ne demiştik? Demiştik ki: Biz yeni işe
girenlere vergi muafiyeti getireceğiz. Getirdik. Ne demiştik?
Özellikle, emniyette ve askeriyede -jandarma- çalışanların ek
göstergelerini yükselteceğiz. dedik, yükseltiyoruz. Yarı
zamanlı
Analara daha az çalışma ve çocuklarına daha çok
bakmaları için, onlara daha çok hizmet etmeleri için
sağlıklı evlatlar, sağlıklı akıllar,
sağlıklı bedenler olsun diye analara daha çok zaman
tanıyoruz. Birinci çocukta iki ay, ikinci çocukta dört ay, dördüncü çocukta
altı ay, ikiz olursa bir ay daha fazla, engelli olursa on iki ay
yarım gün olmak üzere çalışacak ve tam ücret alacaklar.
Demek istediğim şey şu, AK PARTİ
diyor ki: Biz söyleriz ve söylediklerimizin hepsini teker teker teker yerine
getiririz.
Çiftçileri tarımda korumak, onların
maliyetlerini azaltmak özellikle seçim meydanlarında verilen
sözlerimizdendi. Bununla ilgili, özellikle üretim için gübrede KDVyi ortadan
kaldıracağız, sıfır yaptık. Hiç, 1 kuruş
bile almıyoruz. O yetmez dedik, yemi de daha ucuza vererek, daha
doğrusu, onun da KDVsini kaldırarak hayvan beslemesinde, yem
alımlarındaki KDVyi de ortadan kaldırarak, yine çiftçiyi
destekleyerek çiftçinin ayakta durmasını sağladık.
Yine, gençlerimizle ilgili
yapacağımız işler bitmedi. Özellikle, liseyi bitiriyor,
üniversiteyi bitiriyor, bir işi gücü yok. Bunların, Sosyal Güvenlik
Kanunu gereği primlerinin ödenmesi lazım. Onun için biz yine dedik
ki, iki yıl süreyle, işe girinceye kadar bunların sosyal
primleri devlet tarafından karşılansın. Onunla ilgili bir
kanun çıkarıyoruz. Bu kanunla da, liseyi ve üniversiteyi bitirdikten
sonra iki yıl müddetle bu gençlerimizin sigorta primleri tekrar devlet
tarafından karşılanacaktır.
Özellikle Emniyet teşkilatımızın
çalışanlarının tazminatlarında yüzde 25
artış yapıyoruz. Yine başka bir sıkıntı
vardı, özellikle Emniyette ve uzman çavuşlarda daha sonradan
yüksekokulu, üniversiteyi bitirenler terfi alamıyorlardı. Bu
yüksekokulu ve üniversiteyi bitirdikten sonra 1 dereceye kadar bunların
terfi almasıyla ilgili de bir yasal düzenleme getirdik. Allah nasip
ederse, Meclisimizin kararıyla, her birlikte bunları çıkaracağız,
gençlerimizin önünü açmış olacağız. Özellikle dar gelirli,
yine geliri düşük olanlara, kazançları 8 bin lira olanlara vergi
muafiyeti getiriyoruz, 8 bin lirasından almıyoruz, daha sonraki
kısmından alıyoruz. Böylelikle dar gelirlileri de bir nebze
olsun desteklemiş oluyoruz.
En son olarak da şunu söylemek istiyorum. Yine özellikle
Hükûmetimiz, 64üncü Hükûmet, seçim meydanlarında
muhtarlarımızın maaşlarını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Devamla)
emeklilerimizin maaşlarını bin lira, daha doğrusu 1.300
liradan aşağıda olan maaşları
Hemen toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Beyribey, veriyorum ek
süre, toparlayınız lütfen.
YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Devamla)
Teşekkür ederim.
İşçilerimizin,
BAĞ-KURlularımızın, muhtarlarımızın, daha
doğrusu 1.300 liradan aşağı olan herkesin
maaşını 1.300 lira yaptık. Bu Hükûmete teşekkür
edilmelidir diyorum.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Beyribey.
Sayın milletvekilleri, şimdi birinci bölüm
üzerinde on beş dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapılacaktır. Sürenin yarısı sisteme girmiş sayın
milletvekillerine, sürenin diğer yarısıysa Sayın Bakana
verilecektir.
Sayın Topal
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bilindiği gibi Türkiye,
toprakları üzerinden Avrupaya geçen göçmen sayısının
sınırlanması karşılığında 3 milyar avro
mali destek almıştı. Ancak, Almanya Dışişleri Bakanlığından
yapılan açıklamaya göre Türkiyeye verilen bu görevin
sağlıklı yürüyebilmesi için üçüncü ülkelerle vize muafiyeti
anlaşmalarının iptal edilmesi gerekmektedir. denildi. Bu
anlamda, özellikle Afrika ülkelerine dikkat çekilmektedir. Ben öncelikle vize
muafiyeti sağlandığından bu yana Afrika ülkelerinden gelen
turist sayısının ne kadar olduğunu sormak istiyorum. Bunlar
gerçekten turist mi, yoksa turist görünümlü terör örgütü üyeleri olup Suriyede
savaşmak için mi geliyorlar? Bu süreçte önlem alınmadığını
söyleyebiliriz.
Yine, Almanya Dışişleri
Bakanlığının uyarısına
Bakanlığınızın nasıl bir yanıt vermeyi
düşündüğünün de belirtilmesini istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Karabıyık
LALE KARABIYIK (Bursa) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Bursanın Kestel ilçesi köylerinden
vatandaşlar aradılar, Turanköyden ve dediler ki: Aralık
sonunda okunması gereken elektrik faturası hâlen okunmadı ve
şubat sonunda okunacak. Elektrik zammından dolayı bunu
yapıyorlar ve biz dört aylık zamlı elektrik faturasını
nasıl ödeyeceğiz? Biz hemen konuyu araştırdık,
UEDAŞı aradık ve UEDAŞ dedi ki: Bizim birim
faturalandırmayı yapıyor, köylerdeki okumayı
dağıtım şirketi yapıyor. Dağıtım
şirketini aradık, dediler ki: Evet, aralık ayında
yapılan bir düzenlemeden dolayı şirket okumayı şubat
sonunda yapacak. Ve perakende AŞ
olarak uzun okuma döneminden kaynaklanan durumlarda taksitlendirme
yapıyorlar ama faiz alıyorlar.
Şimdi, geçenlerde de aynı konu
konuşuldu. Zaten bir zam yapıldı elektriğe ve
yatırım amaçlı olduğu söylendi, sözleşmelerde
özelleştirmede yer aldığı hâlde. Şimdi, bu
vatandaşın acaba günahı ne?
BAŞKAN Sayın Özgökçe Ertan
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) Teşekkürler
Sayın Başkan.
2014 yılında Vanda yabancılar
şubesinin orada geri gönderme merkezinde bir polis Afganistanlı
Lütfullah Taciki döverek öldürdü. On üç ay sonra, büyük emeklerle ancak
davanın açılması ve delillerin ortaya çıkarılması
sağlandı. Ailesi Afganistanın çok uzak bir köyünde.
Dolayısıyla vekâlet alınamadı henüz. Ancak davayı
takip eden bir avukat ve mülteci hukuku alanında çalışan
örgütler davaya dâhil edilmedi, müdahillik talepleri hiçbir şekilde kabul
edilmiyor. Ve söz konusu polis memuru hâlen görevi başında,
başka bir yere tayin edildi. Dün ikinci duruşması yapılan
davada, davayı takip eden örgütlerin ve avukatın müdahillik talepleri
yine kabul edilmedi. Bu tavrıyla mahkeme cezasızlık için uygun
bir ortam sağlamış olmaktadır ve adil yargılanma
hakkı ihlal ediliyor.
Buradan soruyorum: Adil yargılanma
koşullarının oluşturulması konusunda neler
düşünüyorsunuz? Ayrıca, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü ile
Aile ve Sosyal
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aksu
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul)
Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, toplum yararına
çalışma kapsamında kaç kişi çalışmaktadır?
İl, kurum ve belediye bazında dağılımı
nasıldır? Bu işlere kimler nasıl alınmaktadır?
İlgililerin istihdamına İş Kurumu dışında
aracılık yapan simsarların türediği, bunların siyasi
veya diğer saiklerle hareket ettiği, hatta
çalışanların aldıkları ücretin bir
kısmını da komisyon olarak aldıkları iddiaları
vardır. Bu iddialar size de ulaşmış mıdır ve bu
yönde bir soruşturma yaptırılmış mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ersoy
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Değerli
arkadaşlar, Darülacezenin bugün kuruluş yıl dönümü ve 20 Ocak
1895te kurulmuş. Bu, Türkiye Cumhuriyeti devletinin nasıl köklü bir
medeniyet üzerinde, kurumlarının da ne kadar köklü bir gelenek
temsilinde olduğunu ifade eder. Dolayısıyla, sosyal devlet
olmanın gereğinin ifadesi bu tür kurumların üzerinden Yeni
Türkiye, eski Türkiye., Biz yaptık, onlar yapmadı. ifadelerinin
kullanılmasını uygun bulmadığımı ifade
ediyorum.
İki, Sayın Bakana sorumdur: Osmaniye ili
için kendilerine yazılı soru önergeleri verdik, özellikle 7
Haziran-1 Kasım arasında İŞKUR üzerinden istihdam edilen
eleman sayısı kaç, ne kadar süreyle ve daha sonra kadro verecek
misiniz? dedik. Bana gelen yazılı cevapta Sıfır, hiçbir
eleman istihdam edilmedi. denildi ama ben biliyorum ki 5 bin kişi
istihdam edildi. Bu aradaki çelişkiyi anlamakta zorluk çekiyorum.
BAŞKAN Sayın Usta
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ben Hüseyin Kurtun Samsunun karnesi
kırıklarla dolu yazısından birkaç rakam vermek istiyorum.
Samsun kişi başı kamu yatırımında 235 TLyle 81
il arasında 74üncü sıradaymış, geçen yıl 63üncü
sıradaymış; 11 sıra birden bir yılda düşüyor.
Kamu yatırımında ise Samsun 34üncü sırada, geçen yıl
24üncü sıradaymış; yine bir yılda 10 sıra
düşüyor. Kişi başına yatırım teşvik belgesi
sabit yatırım tutarında da 47nci sıradan 74üncü
sıraya geriliyor. Kişi başına sanayi işletmesi
elektrik tüketiminde 38inci sıradan 40ıncı sıraya
düşüyor. Toplam nakdî kredilerin tasarruf mevduatına oranında da
36dan 38e geriliyor. Kişi başına ithalatta da 23ten 26ya,
kişi başı ihracatta 45ten 46ya, kişi başına
takipteki alacaklarda da 20nci sıradan 25inci sıraya düşüyor.
Samsunun asıl ekonomik göstergelerinin tamamı kötüleşiyor.
Hükûmet olarak Samsuna ve diğer illerimize yönelik yapmayı
planladığınız bir şey var mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şimşek
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, seçim bölgem olan Mersinde
7 Haziranla 1 Kasım arası kaç kişiyi İŞKUR ve
diğer devlet kurumları aracılığıyla işe
aldınız? Buraya 20-25 tane bürokratınızla beraber
geliyorsunuz. Sorduğumuz bu sorulara cevap alamıyoruz. Teknoloji
çağındayız. Bürokratlarınız bu soruların
cevabını size aktarıp siz de hem yüce Meclisi hem de Mersinli hemşehrilerimizi
bilgilendirirseniz mutlu olacağız. Bu insanlara kadro vermeyi
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, sosyal medyaya sizinle ilgili Her
tarafa üniversite açıyoruz, üniversite açtığımız
yerlerde AKPnin oyu düşüyor. Acaba biz yanlış mı
yapıyoruz? şeklinde açıklamalarınız
düşmüştü. Bunlar doğru mudur?
İkincisi: Yine,
Bakanlığınıza bağlı İŞKUR var.
Şanlıurfa ilinde AKPye üye olmayanlar İŞKURa
alınmıyor. Bu ne derece doğru? Yani her insan mutlaka partili
olmak zorunda mı? Partisiz kalan insanlar İŞKURda iş
bulamayacaklar mı?
Üçüncü bir soru: Sarıyerde
Cumhurbaşkanlığı Köşkü var. Köşkün önünde, orada,
sandalın bağlandığı bir duba var, o duba
çalındı. Burada, Cumhurbaşkanlığı Köşkünü
bekleyen emniyet mensupları ne iş yapar?
Askeriyenin orada sosyal tesisleri var. Pis
lağım suları olduğu gibi Marmara Denizine dökülüyor. Ceza
Kanununun 182nci maddesi uyarınca bu, suç. Çevre kirletiliyor. Bununla
ilgili ne tür önlemler alacaksınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gürer
Son bir soru.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Başkan, Niğde Bakkallar ve Bayiler Odası Başkanı
Şinasi Göktepe altı yıl önce 1.100 üyesi varken bu
sayının 725e düştüğünü belirtip marketlerle ilgili
düzenlemelerin ne zaman yapılacağını soruyor. BAĞ-KUR
primlerindeki artışların esnafı zora soktuğunu
belirtiyor.
Niğde Terziler Odası Başkanı
Alim Yeşil de mesleğin her gün eridiğini, zor ekonomik
koşullarda terzilerin iş yerlerinin kapandığını
belirtip küçük esnafa tanınmış olan kredi koşullarının
iyileştirilmesini istiyor. Bu yasadaki küçük esnafın, özellikle vergi
ve vergiyle ilgili yükümlülüklerini yerine getirirken karşı
karşıya kaldıkları sorunlar nedeniyle ciddi
sıkıntı içinde oldukları dikkate alınarak söz konusu
istihdam uygulamalarını olumlu ama yetersiz bulduğumuzu
belirtmek istiyorum.
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun söz sizin.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Çok teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
öncelikle, BAĞ-KURla ilgili başlamak isterim. BAĞ-KUR
primlerinin artışı asgari ücretle ilintilendirilmiştir ve
daha önce de, bildiğiniz gibi, BAĞ-KUR primlerinin
artışı esas itibarıyla asgari ücretin toplam yüzde
40ı olarak nitelendirilmişti. Biz bu hesabın üzerinden kendi
iktidarımız döneminde bunu yüzde 34,5a düşürdük ve şu anda
yüzde 34,5 üzerinden yürümektedir. Ancak, asgari ücretin
artışıyla ve asgari ücretteki bu bağıntıyla
birlikte BAĞ-KUR primlerinde de asgari ücret miktarı kadar bir artış
söz konusu olmuştur. Ortalama artış miktarı 128 liradır.
Ama şöyle bir hesap yapılırsa bu da, bu hesap da doğru
olur: Eğer asgari ücret 2016nın 1 Ocak tarihi itibarıyla normal
artış yani 6+5 veya yüzde 10luk, yüzde 11lik bir artış
olmuş olsaydı asgari ücretteki bu artıştan kaynaklanan BAĞ-KURdaki
toplam artış miktarı ancak 80 lira olacaktı. Yani,
artı 80 liralık bir artış söz konusudur. Bunu bütün
arkadaşlarımızla birlikte değerlendiriyoruz, özellikle
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olarak da
değerlendiriyoruz, Maliye Bakanlığıyla beraber
değerlendiriyoruz Bu konuda neler yapabiliriz, nasıl bir adım
atabiliriz? diye. Bu, Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmeleri esnasında
da tarafımıza özellikle esnaf teşkilatları tarafından
söylendi ve dillendirildi. Zannımız odur ki, bu konudaki
değerlendirmeden sonra inşallah Sosyal Güvenlik Kurumunun gelir gider
dengesi üzerinden yapılacak bir hesap üzerinden bir karar verilecek.
Şunu ifade etmek istiyorum: Nasıl
Türkiyenin bir mali disiplin anlayışı varsa, bilinmesini
isteriz ki Sosyal Güvenlik Kurumunun da bir mali disiplin
anlayışı olması gerekir. Yani, şu rakamı size
vermek isterim, özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisini bu konuda
bilgilendirmek isterim: Geçen hafta OECD Bakanlar Konseyi Toplantısı
sebebiyle bir günlüğüne Paristeydik. Japon
meslektaşımızın söylediği rakam, aslında hepimizi
ilgilendirmektedir. Meslektaşımız Japon Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı şöyle bir rakamı telaffuz etti: Biz,
bugün 123 milyonuz, elli yıl sonra 75 milyonuz, bir elli yıl sonra da
50 milyonuz. Yani, bu açıdan, biz bütün primlerimizi hesaplarken
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Bize de
sıra gelsin.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Elbette gelecek.
Biz bütün primlerimizi hesaplarken ve bütün gelir ve
giderlerimizi hesaplarken kendi aktuaryel dengemizi, toplumumuzun ne kadar
yaşlandığını
Özellikle şu rakam hepimiz
açısından çok önemlidir ki, 2075 yılında 65 yaşın
üzerinde yüzde 27nin üzerinde bir nüfusumuz olacak ve bugün
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Bakan, 10 tane soru var, bir kişiyle bitirdiniz süreyi. Meclisi
muhatap alın lütfen.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Haklısınız da.
Biz, 2001 yılında
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Bir
soruya on dakika cevap verilmez.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Çok haklısınız.
Biz, 2001 yılında emekli
maaşlarını ödeyebilmek için IMFden 500 milyon dolar para
isteyen bir ülkeydik. Buna tekrar düşmeyelim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Siz mi ödediniz
onları?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Bunu ifade etmek için anlatmaya çalışıyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) O dönem siz DYPnin
Genel Başkanıydınız.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Yine, Mahmut Tanalın sorduğu bir soru var. Bu
konuda, özellikle Türkiyedeki 81 vilayetteki üniversitelerle ilgili ortaya
koymuş olduğu Üniversite oldukça bizim oy oranımız
düşüyor. diye bir sözün sahibi olmam mümkün değil. Sebebini izah
edeyim: Böyle bir söz ancak Türkiyedeki eğitim ve gelişme seviyesi
konusunda haberdar olmayan insanların sözü olarak ortaya çıkar.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Nokta dergisinde
çıktı.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Ben Nokta dergisine hiçbir zaman mülakat vermiş
değilim, ömrümde hiç vermedim. Siyasi hafızam çok yanıltmaz beni.
Şu çok nettir: Biz, çok
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Geçmişte Hükûmetle ilgili neler söylediğinizi biliyoruz Sayın
Bakan. Hatırına gelsin bunlar da. Hatırla! Hafızanı
zorlamanı istiyoruz. Tayyip Erdoğana neler dediğini
hatırla.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Dinleyin, dinleyin.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın
Bakanı dinleyelim.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Sevgili dostlar, onları söyleyenler siyaset
mezarlığında. Bence bu sözleri siz söylemeyin. Bak, ben
buradayım, ben buradayım.
VELİ AĞBABA (Malatya) Hafızaya bak
hafızaya.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) - Sen söyledin
bunları.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) - Onları bizim için söyleyenler siyaset
mezarlığında. Bizim siyasi kimliğimiz net ve
açıktır. Hiç o konuda
Dün tekrarlanan sözleri söylerseniz bundan
kârlı çıkmazsınız.
MUSA ÇAM (İzmir) Beş yıl önce hangi
partideydin? Beş yıl önce hangi partideydin?
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Dinlemesini öğren.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Sana sadece şunu söyleyeyim: Benim hangi partide
olduğum belli de sizin genel başkanınız hangi partideydi
bir de onu sorar mısınız? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) Dikkatli ol!
Ağzından çıkanı kulağın duysun, kulağın
duysun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Bir dakika
Bir dakika
MUSA ÇAM (İzmir) Ağzından
çıkanı kulağın duysun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Bir saniye
Bak, benim vücudumun her tarafında morluk
var. Ben siyasete pamuklar içerisinde sarılarak gelmiş bir adam
değilim. Ben demokrasi mücadelesi yapıyorum.
MUSA ÇAM (İzmir) Neyle geldin? Neyle geldin?
Neyle geldin neyle?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Ben demokrasi mücadelesi yapıyorum. Türkiye'de demokrasi
mücadelesini yapan Tayyip Erdoğanın da mücadele
arkadaşıyım, mesai arkadaşıyım. Çocuklarıma
bırakabileceğim en büyük miras da odur, başka bir şey yok.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) Tayyip Erdoğana neler
söyledin? Tayyip Erdoğan için neler söyledin sen, neler? Neler söyledin?
BAŞKAN Sayın Bakan, sorulara cevap verin
bence.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Ben 28 Şubatta neredeysem, 27 Nisanda neredeysem, 1982
Anayasasında benim ailem neredeyse, 1960 darbesinde benim büyük ninem
neredeyse bugün biz demokrasi mücadelesiyle buradayız, başka bir
yerde değiliz. Boş ver
Boş ver
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) Düne kadar yoksun, düne
kadar.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Hiç öyle bir şey söz konusu değil, hiç. Ben bu
kürsülerde büyüdüm, benimle kürsü mücadelesine kimse girmesin. Bak,
çocukluğumdan beri beni bu kürsüler emzirdi. Benimle kürsü mücadelesine kimse
girmesin. Biz burada sorulan sorulara cevap vermek istiyoruz. Ben buraya
pamuklara sarılı gelmedim, tekrar söylüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Soruyorlar, dinlemiyorlar
Sayın Başkan.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Bırakın cevap
versin o zaman.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Sorulara
cevap verin Bakanım, sorulara.
BAŞKAN Sayın Bakan, süreniz bitti.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Vereceğiz, süremiz bitti.
BAŞKAN - Sayın Bakan, süreniz bitti.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Vereceğiz, müsaade ederlerse vereceğiz.
BAŞKAN Sayın Bakan
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Başkan, teknik sorulara cevap versin.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Özellikle
BAŞKAN Süreniz bitti.
Sayın vekiller talep ediyorlarsa eğer,
cevap istiyorlarsa ben Sayın Bakana ek bir süre verebilirim.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Evet, evet.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Evet, istiyoruz.
KAMİL AYDIN (Erzurum) İstiyoruz.
ERHAN USTA (Samsun) Yazılı versin,
yazılı versin.
BAŞKAN Sayın Bakan, sayın
milletvekilleri sordukları sorulara cevap almak istiyorlar,
dolayısıyla size ek süre veriyorum.
Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) - Süreyi sorulara cevapta
kullansın lütfen yani.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Sayın Başkan, bakın, ben burada
arkadaşlarımızın sorularına yavaş yavaş
cevap vermeye başladım ama burayı bir siyasi polemik
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Yine
aynısını yapmayın, cevap verin. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Dinle, dinle.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) -
yeri hâline çevirirsek benim bu cevabımın bir
anlamı kalmıyor.
Şimdi benim sizden istirhamım, ya
arkadaşlar dinlesinler, cevap vereyim yahut da
BAŞKAN Ben uyarımı yaptım
Sayın Bakan, yine yaparım, siz isterseniz cevap vermeye
başlayın.
Buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Şunu ifade etmek istiyorum: Özellikle, Türkiye
eğitim konusunda çok önemli bir adım atmıştır. Bugün
81 vilayette Türkiyenin
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Sayın Bakan,
sorulara cevap verin. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın
Bakan konuşuyor
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Ben sorulara cevap verdim,
arkadaşlarımızın müdahalesi üzerinden daha
sağlıklı bir cevap verme ihtimali ortada yoktur.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, Bakanın böyle bir lüksü yok, ya Yazılı
cevap vereceğim. diyecek ya cevap verecek, orası lüks makamı
değil. Ya Yazılı cevap vereceğim. diyecek veyahut da
Ben cevap vermiyorum. deme lüksüne sahip değil o, orası siyasi bir
makam yeri.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
maddelere başlayabilir miyiz?
BAŞKAN Sayın Altay, bir şey mi
istiyorsunuz, ayaktasınız?
Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın Bakan
kendisinin beş yıl önce nerede olduğuna yönelik bir soruya
Benim beş yıl önce nerede olduğum belli de sizin Genel
Başkanın nerede olduğu
diye bir imada bulundu, kamuoyunda
yanlış anlaşılabilir; çok kısa, bir dakika da yeterli
olur, cevap vermem lazım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Kamuoyu biliyor
her şeyi, neyi düzelteceksiniz?
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
11.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylunun 68
sıra sayılı Kanun Tasarısının birinci bölümü
üzerindeki soru-cevap işleminde yaptığı konuşması
sırasında CHP Grup Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Onun
söylemediğini söyleyivereceğim, belki sen de bilmiyorsun Sayın
Genel Başkanımızın Cumhuriyet Halk Partisinden önce hangi
partide olduğunu.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Genel Müdür, problem yok,
sataşacak bir şey yok Sayın Başkan.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Cumhuriyet Halk
Partisinin nerede olduğunu görüyoruz Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY (Devamla) İstiyor musun?
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Nasıl
Genel Başkan olduğunu da merak ediyoruz biz, lütfen onu da söyle.
ENGİN ALTAY (Devamla) Seviyorsun
kaşımayı ha, seviyorsun. Yarın açıklayacağız
SSK rakamlarını.
Sayın Bakan
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Hangi
şartlarda Genel Başkan oldu, onu da merak ediyoruz, lütfen onu da
açıkla.
ENGİN ALTAY (Devamla) Bu tacize dur
Ya, laf
atmayı beceremiyorsunuz, onu bari doğru dürüst yapın. Sizinki
taciz, taciz; laf atma Parlamentoda bir ritüeldir, güzel de bir şeydir,
onu bari becerin ya, onu bari becerin ya. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, ben siyasette insanların siyasi
parti değiştirmesini çok garipsemem, bu olabilir; takım tutar
gibi parti tutulmaz, buna da itirazım yok. Buna da bir itirazım yok.
Sizin de geçmişte başka partilerde görevleriniz vardı; oldu,
olmadı, başarılı oldunuz, olamadınız, bunu
bilmem, bunu bir suç da saymam.
Sayın Genel Başkanımızın,
geçmişte, bizim için kardeş parti olan Demokratik Sol Partide bir
dönem bulunduğu vakıadır.
Sayın Başkan, Siyaset nezaket. dedim,
şimdiki Cumhurbaşkanı, eski Başbakanla ilgili
söylediklerinizi ben buraya yazdım ama söylemeyeceğim, söylersem bana
tazminat davası açar. Söylersem bana tazminat davası açar.
Saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Söyle, söyle!
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bana yetki ver, ben
söyleyeyim. Ödeyecek param da var, vallahi ya!
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Altay.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale
Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/517, 2/434) (S. Sayısı: 68) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, birinci
bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa
o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
1inci madde üzerinde üç önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1inci maddesiyle
düzenlenen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun mülga mükerrer 20nci
maddesinin birinci cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail
Faruk Aksu Mehmet Günal Erhan Usta
İstanbul Antalya Samsun
Erkan
Haberal Arzu Erdem Baki Şimşek
Ankara İstanbul Mersin
Mehmet
Parsak Mehmet
Erdoğan
Afyonkarahisar Muğla
Ticari, zirai veya mesleki
faaliyeti nedeniyle adlarına ilk defa gelir vergisi mükellefiyeti tesis
olunan ve mükellefiyet başlangıç tarihi itibarıyla yirmi dokuz
yaşını doldurmamış tam mükellef gerçek kişiIerin,
faaliyete başladıkları takvim yılından itibaren
beş vergilendirme dönemi boyunca elde ettikleri bu
kazançlarının, kazancın elde edildiği takvim yılı
başında geçerli olan ve sanayi kesiminde çalışan 16
yaşından büyük işçiler için uygulanan asgari ücretin
yıllık brüt tutarı kadar olan kısmı,
aşağıdaki şartlarla gelir vergisinden müstesnadır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/434) 1'inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Bülent Kuşoğlu Lale Karabıyık Seyit Torun
Ankara Bursa Ordu
Mahmut Tanal Musa Çam
İstanbul İzmir
MADDE 1- 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı
Gelir Vergisi Kanununun mülga mükerrer 20 nci maddesi
başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde
yeniden düzenlenmiştir.
"Genç girişimcilerde kazanç istisnası
MÜKERRER MADDE 20- Ticari, zirai veya mesleki
faaliyeti nedeniyle adlarına ilk defa gelir vergisi mükellefiyeti tesis
olunan ve mükellefiyet başlangıç tarihi itibarıyla yirmidokuz
yaşını doldurmamış tam mükellef gerçek kişilerin,
faaliyete başladıkları takvim yılını izleyen
yıldan itibaren üç vergilendirme dönemi boyunca elde ettikleri bu
kazançlarının 103 üncü maddede yazılı tarifenin ilk gelir
diliminde yer alan tutara kadar olan kısmı, aşağıdaki
şartlarla gelir vergisinden müstesnadır.
1. İşe başlamanın kanuni süresi
içinde bildirilmiş olması,
2. Kendi işinde bilfiil
çalışılması veya işin kendisi tarafından sevk ve
idare edilmesi (Çırak, kalfa veya yardımcı işçi
çalıştırmak ya da seyahat, hastalık, askerlik, tutukluluk ve
hükümlülük gibi zaruri ayrılmalar dolayısıyla geçici olarak
işinde bilfiil çalışmamak bu şartı bozmaz.),
3. Faaliyetin adi ortaklık veya şahıs
şirketi bünyesinde yapılması halinde tüm ortakların
işe başlama tarihi itibarıyla bu maddedeki şartları
taşıması,
4. Ölüm nedeniyle faaliyetin eş ve çocuklar tarafından
devralınması hali hariç olmak üzere, faaliyeti durdurulan veya
faaliyetine devam eden bir işletmenin ya da mesleki faaliyetin eş
veya üçüncü dereceye kadar (bu derece dahil) kan veya kayın
hısımlarından devralınmamış olması,
5. Mevcut bir işletmeye veya mesleki faaliyete
sonradan ortak olunmaması.
İstisna kapsamındaki faaliyetlerden kazanç
elde edilmemesi veya istisna haddinin altında kazanç elde edilmesi
hallerinde dahi yıllık beyanname verilir.
Bu istisnanın, bu Kanunun 94 üncü maddesi
uyarınca tevkif suretiyle ödenecek vergiye şümulü yoktur.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve
esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 1inci maddesiyle yeniden düzenlenen mükerrer
madde 20nin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
MÜKERRER MADDE 20 Ücret gelirlerinden alınan
vergilerin 103. maddede yazılı tarifenin ilk gelir diliminde yer alan
tutara kadar olan kısmı gelir vergisinden müstesnadır.
Çağlar
Demirel İdris
Baluken Burcu
Çelik Özkan
Diyarbakır Diyarbakır Muş
Dirayet
Taşdemir Müslüm
Doğan Mahmut
Celadet Gaydalı
Ağrı İzmir Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak isteyen
Muş Milletvekili Sayın Burcu Çelik Özkan.
Buyurun Sayın Özkan. (HDP
sıralarından alkışlar)
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 1inci maddesi
hakkında söz almış bulunmaktayım.
Kanun tasarısını eksik buluyoruz.
Tasarının 1inci maddesinde, her ne kadar 29 yaşını
doldurmamış gerçek kişilerden ilk defa ticari yaşama
atılacakların teşvik edilmesi amaçlanmış ise de
ülkemizde gelir vergileri ücretlilerin üzerine yıkılmış
durumdadır. Bu durumda ücretlilerin de vergilerinde istisna
uygulamasının yapılmaması eşitlik ilkesine
aykırı olacaktır. Bu sebeple, ilgili maddede ücret gelirlerinden
alınan vergilere ilişkin de düzenleme yapılması
gerektiğini düşünmekteyiz.
Sevgili arkadaşlar, ülkemizde ekonomik, sosyal,
toplumsal sorunlara ilişkin çözüm yeri elbette Parlamento
olmalıdır. Ancak, söz konusu tasarının aceleye
getirildiği, kalıcı çözümler hedeflenmeden, ilgili
komisyonların etraflıca bir çalışma yapmadan oluşturulduğu
aşikârdır.
Bu eksiklikler bir yana, ülkemizde devam eden
savaşın ekonomik boyutlarına ilişkin hiç kimseden ses
çıkmamaktadır. Hepinizin bildiği üzere, çözüm sürecinin devam
ettiği süre zarfında genç müteşebbislerin, tacirlerin,
esnafın ve halkımızın barışın inşa
edileceğine olan inancı sebebiyle yatırımların
yapıldığı, yeni iş alanlarının ortaya
çıktığı ve barış sözüne olan güven sebebiyle
ekonomik kalkınmanın Kürdistanda ve ülkemizde
MUHAMMET BALTA (Trabzon) - Kürdistan değil!
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) -
kendiliğinden ortaya çıktığı bilinmektedir.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) - Kürdistan diye bir yer
yok!
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) - Ancak ülkemizin
son altı ayda getirildiği durum, Cizre, Silopi, Sur başta olmak
üzere savaş konseptinin devam ettiği bölgelerde yaşayan
halkımızın yaşam hakkını dahi koruyamazken
ekonomik kalkınmadan bahsetmek mümkün değildir. Daha 1
yaşını bile doldurmamış bebeklerin, 16
yaşındaki Hüseyin Paksoyların ölümüne engel olamıyorken biz
hangi genç müteşebbislerin ticari hayatından söz edebiliriz ki?
Bugün dahi, buranın bir üyesi olan Faysal
Sarıyıldızın can güvenliği için bile beş saat bu
Parlamentoda dil dökmek, Hükûmete söz anlatmak zorunda kaldık. O zaman
şöyle düşünüyoruz: Ya bu gençler bu memleketin evlatları
değil ya da siz bölgede olanların farkında değilsiniz.
Kendisinden olmayan ve açık bir şekilde
barışı isteyenlerin öldürüldüğü, yöneticilerimizin ve bize
oy verenlerin Sevgili Muş HDP İl Eş Başkanı Elif
Çetinbaş gibi siyasi soykırımla tutuklandığı,
yine kendisi gibi düşünmeyen öğretmenlerin sürgün edildiği,
akademisyenlerin gözaltına alındığı bir süreçten
geçiyoruz. İleri demokrasi sözünü ağzından düşürmeyenlere
sormak istiyorum: Sizden olmayan, sizden farklı düşünen
kişilerin, kesimlerin, kurumların, meslek örgütlerinin susturulmaya
ve sindirilmeye çalışılmasını demokrasinin hangi
özelliğiyle açıklayabiliyorsunuz?
Ankaradan Silopi, Cizre, Sur ve savaş
konseptinin sürdürüldüğü bölgeler nasıl görünüyor bilmiyorum ama kürdistanda
savaşın devam ettiği bölgelerde bulunan biri olarak şunu
söyleyebilirim ki: Çocuklarımızın,
kadınlarımızın, gençlerimizin, bir bütün
halkımızın mağduriyetini, acılarını,
hüzünlerini sözlerle anlatmam mümkün değil. Ülkemizde devam eden
savaş sosyolojik olarak barışa evrilmeden ekonomik hayatın
normale dönmesinden bahsedemeyiz. Savaş, her anlamda yıkım ve
ölüm getiren bir hüzün ve gözyaşı yumağıdır. Dünyaya
gözlerini açan her insanın üzerinde bulunduğumuz bu topraklarda yeri
vardır. İnsan hakları, insanın insan olarak doğmakla
elde ettiği haklara denir -bilmeyenler için buradan tekrar söyleyelim-
yani, insanlara doğuştan verilen, verilmesi gereken haklardır.
Yaşadığımız ülkede dini,
ırkı, dili birbirinden farklı onlarca millet vardır. Bu
farklılıkların derinleştirilerek, halklar arasında
ayrıştırma yapılarak ülkenin savaşa sürüklenmesi kabul
edilebilir değil. Savaş, halkımızın psikolojik,
ekonomik ve siyasal durumlarını olumsuz yönde etkilemektedir. Tüm
Türkiye halklarının beklentisi şudur: Barışçıl
siyaset izleyerek anlaşmazlıkların müzakere ve diyalogla
çözülmesi ve bunun sözleşmelerle garanti altına alınması ve
çözüm yoluna varılmasıdır.
Bizler -benim de içinde olduğum bir kuşak
vardır- 90ların çocukları olarak 90larda devam eden
savaştan nasibini almış insanlarız. Şuna yürekten
inanıyorum ki İstanbulda, Ankarada, Antalyada, Artvinde,
Çankırıda yaşayan çocuklar Surda, Silopide, Cizrede
yaşayan çocukların öldürülmesine anlam veremiyorlar, bizim de
90larda anlam veremediğimiz gibi. 90larda savaşı yaşayan
ve bugün barış mücadelesi veren çocuklar olarak, başta
çocuklarımız olmak üzere, tüm Türkiye halklarına
barışı armağan etmek için mücadele ediyoruz ve etmeye devam
edeceğiz.
Ben Hrant Dinki tekrardan anarak sevgili Rakel
Dinkin sözüyle sözlerime son vermek istiyorum. Rakel Dink şöyle söylüyor:
Ben 3 dil biliyorum: Ermenice, Kürtçe ve Türkçe. Benim içimde bu 3 dil hiç
kavga etmiyorlar, barış içinde yaşıyorlar.
Hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
III. YOKLAMA
(HDP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Yoklama
istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge oylamasından önce bir
yoklama talebi vardır. Şimdi bu talebi yerine getireceğim:
Sayın Baluken, Sayın Demirel, Sayın
Kerestecioğlu, Sayın Çelik, Sayın Adıyaman, Sayın
Toğrul, Sayın Doğan, Sayın Gaydalı, Sayın
Baydemir, Sayın Yıldırım, Sayın Yıldırım,
Sayın Taşdemir, Sayın Ertan, Sayın Uca, Sayın Özsoy,
Sayın Önlü, Sayın Paylan, Sayın Dora, Sayın
Yıldırım, Sayın Botan.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale
Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/517, 2/434) (S. Sayısı: 68) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/434) 1'inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Lale
Karabıyık (Bursa) ve arkadaşları
MADDE 1- 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı
Gelir Vergisi Kanununun mülga mükerrer 20 nci maddesi
başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde
yeniden düzenlenmiştir.
"Genç girişimcilerde kazanç istisnası
MÜKERRER MADDE 20- Ticari, zirai veya mesleki
faaliyeti nedeniyle adlarına ilk defa gelir vergisi mükellefiyeti tesis
olunan ve mükellefiyet başlangıç tarihi itibarıyla yirmidokuz
yaşını doldurmamış tam mükellef gerçek kişilerin,
faaliyete başladıkları takvim yılını izleyen
yıldan itibaren üç vergilendirme dönemi boyunca elde ettikleri bu
kazançlarının 103 üncü maddede yazılı tarifenin ilk gelir
diliminde yer alan tutara kadar olan kısmı, aşağıdaki
şartlarla gelir vergisinden müstesnadır.
1. İşe başlamanın kanuni süresi
içinde bildirilmiş olması,
2. Kendi işinde bilfiil
çalışılması veya işin kendisi tarafından sevk ve
idare edilmesi (Çırak, kalfa veya yardımcı işçi
çalıştırmak ya da seyahat, hastalık, askerlik, tutukluluk ve
hükümlülük gibi zaruri ayrılmalar dolayısıyla geçici olarak
işinde bilfiil çalışmamak bu şartı bozmaz.),
3. Faaliyetin adi ortaklık veya şahıs
şirketi bünyesinde yapılması halinde tüm ortakların
işe başlama tarihi itibarıyla bu maddedeki şartları
taşıması,
4. Ölüm nedeniyle faaliyetin eş ve çocuklar
tarafından devralınması hali hariç olmak üzere, faaliyeti
durdurulan veya faaliyetine devam eden bir işletmenin ya da mesleki
faaliyetin eş veya üçüncü dereceye kadar (bu derece dahil) kan veya
kayın hısımlarından devralınmamış
olması,
5. Mevcut bir işletmeye veya mesleki faaliyete
sonradan ortak olunmaması.
İstisna kapsamındaki faaliyetlerden kazanç
elde edilmemesi veya istisna haddinin altında kazanç elde edilmesi
hallerinde dahi yıllık beyanname verilir.
Bu istisnanın, bu Kanunun 94 üncü maddesi
uyarınca tevkif suretiyle ödenecek vergiye şümulü yoktur.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve
esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) -
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
- Önerge hakkında konuşmak isteyen Bursa Milletvekili Sayın Lale
Karabıyık. (CHP sıralarından alkışlar)
LALE
KARABIYIK (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gelir
Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarla Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1inci madde
önergesiyle ilgili söz almış bulunuyorum.
Evet,
şu anda bütün kamuoyu genç girişimcilere üç yıl boyunca vergi
istisnası olduğunu ve hiç vergi alınmayacağını
zannediyor. Çünkü iktidar partisi milletvekilleri Genç girişimcilere
vergiden üç yıl istisna getiriyoruz. dedi, ayrıca bu ifade orta
vadeli programda da yer almakta. Oysa, işin aslı böyle değil.
Aslında maddeye dikkat ederseniz girişimcinin geliri yıllık
12.600 lira dilimine kadar istisnaya tabi, buraya düşen vergi
kısmı da zaten 1.800 lira yani yıllık 1.800 liralık
bir istisnadan bahsediyoruz. Oysa, kamuoyu böyle algılamadı çünkü
maalesef bu ifade kamuoyuna yanlış verildi, farklı yansıtıldı.
Kaldı ki genç girişimciler için en az 45-50 bin lira harcamadan bir
iş imkânına sahip olmak ya da bir iş kurmak, aslında
iş kurmanın maliyetinin altından kalkmak da -onlar için- son derece
zor çünkü gerçekten 45-50 bin liradan aşağıya iş kurmaları
mümkün değil.
Peki,
neden genç girişimcilerin desteklenmesi gerekiyor, bir onu söyleyelim.
Bakın, Türkiyede şu anda genç nüfus avantajı var. Türkiye'nin
yaş ortalaması 29dur şu anda. Ama, bu avantajı
fırsata dönüştürmek de aslında bizlere düşüyor. Bakın,
çalışma yaşındaki nüfusun yirmi yıl içerisinde daha da
artması bekleniyor. E, bu artış, yeni istihdam olanakları
yaratacak şekilde destek vermeyi de aslında zorunlu
kılıyor.
Peki, şu anda işsizlik oranımız
nerelerde? Yüzde 10larda. Genç nüfusta nerede? Yüzde 20lerde. Peki,
üniversite mezunu genç işsizlerimizin oranı ne? Yüzde 30. Peki,
ülkemizde ne kadar istihdam yaratabiliyoruz, bu oran kaç? Yüzde 50. Peki,
İsviçre gibi ülkelerde ne kadar? Yüzde 80lerde. Türkiye istihdam yaratabilme
oranında 34 ülke içerisinde en kötü 2nci ülke, bunu unutmayalım.
Uzmanlar genç ama işsiz olan bu gruba
kayıp nesil adını veriyor değerli vekiller, kayıp
nesil. İşte, genç girişimcilerin desteklenmesi bu sebeple
önemli. Yeni istihdam olanağı yaratmış olacağız
aynı zamanda, onlar iş kuracaklar, yeni istihdam olanakları
yaratacaklar ve yeni iş fikirlerini hayata geçirebilecekler.
Bakın, iş fikirleri derken, ne diyoruz?
Katma değeri yüksek sektörlere önem verelim diyoruz, cari
açığı düşürmek için. Katma değeri yüksek ürünler
üretelim ve ihraç edelim diyoruz. İşte bu sebeple yeni iş
fikirlerine ihtiyaç var. Türkiyede unutmayalım ki hâlen risk sermayesi
destekleme sisteminin tam olarak yapılanmadığını ve
hayata geçmediğini biliyoruz. Bu nedenle, fikir üretenlerin ve genç
girişimcilerin desteklenmesinin son derece önemli olduğunu bir kez
daha vurgulamak istiyorum.
Bakın, ben üniversitede bir akademisyenken
şunu gördüm: Üniversiteye, genç girişimcilere örnek olsun diye,
girişimcilik hikâyelerini anlatmak için şirket sahiplerini
çağırıyorduk. Onlar kendilerinin hikâyelerini, bu işi
nasıl kurduklarını anlatıyorlardı ve gençlerdeki o
ilgiyi görmenizi isterim. Ancak şunu düşünüyorlardı: Sadece
parası olan ya da ailesinden zengin olan iş kurabilir. Ama
desteklenecekleri zaman iş kurabileceklerini ve fikirlerini hayata
geçirebileceklerini anlattığımız zaman bundan çok büyük
heyecan duymuşlardı. İşte bu sebeple Türkiyeye genç
girişimcileri kazandırmak ve yeni fikirleri hayata geçirecek
olanakları sağlamak zorundayız. Bu bizlere düşüyor.
Bu sebeple, sözü geçen maddedeki miktarları
asla yeterli bulmuyoruz ve kamuoyunun yanlış bilgilendirilmesinden
dolayı da üzüntü duyuyoruz ve bunun aslında daha fazla istisna
getirilerek düzeltilmesini istiyoruz çünkü Türkiye'nin özellikle genç girişimcilere,
onların istihdam edilmesine ve istihdam yaratılmasına ve yeni
fikirlerin hayata geçirilmesine son derece ihtiyacı vardır.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Karabıyık.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
ENGİN ALTAY (İstanbul) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kâtip üyeler arasında anlaşma
olmadığından elektronik cihazla oylama yapacağım.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayası vardır,
önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1inci maddesiyle
düzenlenen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun mülga mükerrer 20nci
maddesinin birinci cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail
Faruk Aksu (İstanbul) ve arkadaşları
Ticari, zirai veya mesleki faaliyeti nedeniyle
adlarına ilk defa gelir vergisi mükellefiyeti tesis olunan ve mükellefiyet
başlangıç tarihi itibarıyla yirmi dokuz yaşını
doldurmamış tam mükellef gerçek kişilerin, faaliyete
başladıkları takvim yılından itibaren beş
vergilendirme dönemi boyunca elde ettikleri bu kazançlarının,
kazancın elde edildiği takvim yılı başında
geçerli olan ve sanayi kesiminde çalışan 16 yaşından büyük
işçiler için uygulanan asgari ücretin yıllık brüt tutarı
kadar olan kısmı, aşağıdaki şartlarla gelir
vergisinden müstesnadır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Sayın İsmail Faruk Aksu. (MHP sıralarından
alkışlar)
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 68 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 1inci maddesi üzerine
grubum adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Maddeyle Gelir Vergisi Kanununda
değişiklik yapılarak genç girişimcilere az da olsa kazanç
istisnası getirilmektedir. Ticari, zirai ve mesleki faaliyeti nedeniyle
adlarına ilk defa gelir vergisi mükellefiyeti tesis edilen 29
yaşını doldurmamış tam mükellef gerçek kişilere
elde ettikleri söz konusu kazançlarının 103üncü maddede
yazılı tarifenin ilk gelir diliminde yer alan kısım için
belirli şartlar dahilinde kazanç istisnası getirilmesi
öngörülmektedir. Buna göre, 2016 yılı için ilk dilim olan 12.600 liralık
kısmın yüzde 15i olan yaklaşık 1.800 liralık bir
destek öngörülmektedir. Konuşmamın başında Milliyetçi
Hareket Partisi olarak tasarının 1inci maddesiyle getirilen
düzenlemeyi anlayış olarak olumlu bulmakla birlikte belirteceğim
nedenlerle yetersiz bulduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün ülkemizin en
önemli sorunlarından birisi üretimsizlik ve ona bağlı
işsizliktir. Türkiye maalesef, özellikle teknoloji yoğun
yatırımlara dayalı bir üretim ekonomisi tesis edememiştir.
İstenilen düzeyde doğrudan yabancı yatırım ülkemize
girmediği gibi yerli yatırımcılar da yer yer
yatırım ikliminin daha uygun olduğu ülkelere
yatırımlarını taşımaktadır. Doğrudan
yabancı sermaye girişi daha çok banka, finans, sigorta sektörü,
gayrimenkul satışı ve AVMler için olmaktadır.
İstihdam yaratan, üretken yatırımlara dönük
bulunmamaktadır.
Son açıklanan Ekim 2015 iş gücü
istatistiklerine göre ülkemizdeki işsizlik oranı yüzde 10,5, genç
nüfustaki işsizlik oranı ise yüzde 19,3tür. 3 milyon 147 bin
kişi işsizdir. Bu rakama, iş aramayıp da iş
bulduğunda çalışacak durumda olan 2 milyon 352 bin kişiyi
de dâhil etmek gerekir. Bu durumda gerçek işsiz sayısı 5 milyon
499 bin kişiye ulaşmaktadır.
Görüldüğü gibi, on üç yıllık tek
başına AKP iktidarları işsizliği azaltamamış,
işsizlikte istikrar sürekli olmuştur. Özellikle genç nüfustaki
işsizlik oranı ürkütücü boyutlarda seyretmeye devam etmektedir. O
sebeple Türkiyenin istihdam odaklı bir üretim ekonomisini hayata
geçirmesi şarttır. Bu çerçevede, beyannamemizde yer verdiğimiz
dar bölgeli ve sektörel teşvik sisteminin bölgesel teşviklerle
birlikte uygulanması, yatırım ortamının cazip hâle
getirilmesi, kurum ve kurallarıyla hukukun üstünlüğünün egemen
olduğu bir yönetimin tesis edilmesi ertelenemez bir gerekliliktir.
Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak yenilikçiliği ve girişimciliği desteklemeyi,
girişimcimizin üretime katılma yollarının
açılmasını, girişimcilik kapasitesinin artırılmasını,
yeni girişimcilerin ekonomiye kazandırılmasını,
işsizlikle mücadele için girişimci odaklı piyasanın tesis
edilmesini ve Türk girişimciliğinin istihdam odaklı büyüme
stratejisinin lokomotifi olmasını öngördük ve buna göre
programımızı ve beyannamemizi şekillendirdik.
Bu anlayışla, üreten ekonomi
programımızda ve seçim beyannamemizde, yeni iş yeri açan ve
istihdam yaratan esnaf ve sanatkâra, o iş yerindeki faaliyetleriyle ilgili
olarak beş yıl süreyle gelir vergisi muafiyeti getireceğimizi
beyan ettik. Ayrıca yeni iş yeri açan esnaf ve sanatkârın kendi
adlarına ödedikleri sigorta primlerinin yarısının beş
yıl süreyle devlet tarafından
karşılanacağını da ifade ettik.
Verdiğimiz önerge, program ve beyannamemiz
doğrultusunda genç girişimciliği desteklemeye dönüktür. Buna
göre, tasarıdaki üç vergi dönemine ilişkin istisnanın beş
vergi dönemine çıkarılmasını, ayrıca istisnai esas
miktar olarak da yıllık brüt asgari ücret kadar gelirin vergiden
istisna edilmesini öngörmekteyiz. Bu şekilde, verilen teşvikin miktarı
olarak da, süre olarak da anlamlı hâle gelmesini temin etmekteyiz.
Genç girişimciliğin desteklenmesi
amacıyla verdiğimiz önergenin Genel Kurul tarafından
desteklenmesini bekliyor, heyetiniz saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Aksu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
2nci madde üzerinde üç önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Can ile 23 milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/434) 2nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Bülent Kuşoğlu Mahmut Tanal Seyit Torun
Ankara İstanbul Ordu
Musa Çam Veli Ağbaba
İzmir Malatya
Madde 2-193 sayılı Kanunun 89 uncu
maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent
eklenmiştir.
15. Basit usulde tespit edilen ticari
kazançların tümü (Bu Kanunun mükerrer 20 nci maddesinde yer alan kazanç
istinasından faydalananlar bu bent hükmünden yararlanamaz. Bu bendin
uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye
Bakanlığı yetkilidir.).
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 2nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 2- 193 sayılı Kanunun 89 uncu
maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent
eklenmiştir.
"15. Basit usulde tespit edilen ticari
kazançlar (Bu Kanunun mükerrer 20 nci maddesinde yer alan kazanç
istisnasından faydalananlar bu bent hükmünden yararlanamaz. Bu bendin
uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye
Bakanlığı yetkilidir.)."
Çağlar Demirel İdris
Baluken Dirayet
Taşdemir
Diyarbakır Diyarbakır Ağrı
Mehmet Emin Adıyaman Filiz Kerestecioğlu Demir Mahmut Toğrul
Iğdır İstanbul Gaziantep
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Günal Erhan Usta Erkan Haberal
Antalya Samsun Ankara
İsmail Faruk Aksu Mehmet Erdoğan Mehmet Parsak
İstanbul Muğla Afyonkarahisar
Arzu Erdem Baki Şimşek
İstanbul Mersin
Madde 2: 193 Sayılı Gelir Vergisi
Kanununun 89'uncu maddesinin birinci fıkrasına
aşağıdaki bentler eklenmiştir.
15. Basit usulde tespit edilen ticari
kazançların, kazancın elde edildiği takvim yılı
başında geçerli olan ve sanayi kesiminde çalışan 16
yaşından büyük işçiler için uygulanan asgarî ücretin
yıllık brüt tutarı kadar olan kısmı. Kazancın
kıst döneme ait olması halinde, ay kesirleri tam ay sayılmak
suretiyle bu süreye isabet eden indirim tutarı esas alınır.
16. Esnaf siciline kayıtlı mükelleflerin
gerçek usulde tespit edilen ticari kazançlarının, kazancın elde
edildiği takvim yılı başında geçerli olan ve sanayi
kesiminde çalışan 16 yaşından büyük işçiler için
uygulanan asgarî ücretin yıllık brüt tutarının yarısı
kadar olan kısmı. Kazancın kıst döneme ait olması
halinde, ay kesirleri tam ay sayılmak suretiyle bu süreye isabet eden
indirim tutarı esas alınır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge hakkında Samsun
Milletvekili Sayın Erhan Usta
(MHP sıralarından
alkışlar)
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu maddede, basit usulde vergilendirilen
esnafın 8 bin liralık geliri vergi dışı
bırakılıyor fakat bu miktar çok düşük bir miktar. Biz
önergemizle basit usulde vergilendirilenlerde bunun yıllık brüt
asgari ücret kadarlık kısmının, yani yaklaşık 20
bin liralık kısmının vergi dışı
bırakılmasını, buna ilave olarak da diğer esnaflarda,
normal esnaflarda da yine aynı şekilde -az önceki konuşmamda da
ifade etmiştim- gelirinin kabaca 20 bin liralık
kısmının vergi dışı bırakılmasını
öneriyoruz. Esnafımızın ticaretini sürdürebilmesi
açısından, bu sıkıntıları atlatabilmesi
açısından bunun çok önemli olduğunu düşünüyoruz.
Tabii, şimdi, hem burada bu söylediğimiz
hem de az önceki konuşmamda ifade ettiğim hususlar bir kaynak gerektiriyor.
Tabii, kamu dengelerini bozmadan bu işleri yapma becerisini Hükûmetin
gösterebilmesi gerekir. Bütçe bir tercihler manzumesidir netice
itibarıyla. Yani bir yere vereceksiniz, bir yerden alacaksınız
veya bir yerden kısacaksınız. Biz ekonominin geneliyle ilgili
olarak, az önce ifade ettik; istihdamın artırılması için,
kadın istihdamının teşvik edilmesi için, iş
kurmanın teşvik edilebilmesi için, çalışanların
durumunun düzeltilebilmesi, sanayicinin teşvik edilebilmesi için bir
kısım kaynak gerekecektir. Bunun için alınması gereken yeri
de daha önceki kanun görüşmelerinde ifade etmiştik, sermaye
kazançlarının daha fazla vergilendirilmesinin en uygun yol
olacağını ısrarla burada söyledik. Hatırlarsanız,
faizleri vergi dışı bırakan veya çok az vergilendiren bir
kanun burada bütün itirazlarımıza rağmen geçti. Tabii, çok
manidardır, sabah akşam faiz lobisi diyerek yatıp
kalkanların, burada asgari ücretten vergi alırken faizi
vergilendirmemeleri de son derece manidardır. Hâlbuki bu, makro
açıdan da çok önemlidir. Sermaye kazançlarını biraz daha
vergilendirmiş olsaydık tüketim üzerindeki vergileri hafifletme
imkânımız da olacaktı, Türkiye bu fırsatı
kaçırdı. O yüzden, Adalet ve Kalkınma Partisinin tercihini faiz
lobisinden yana kullandığını ifade edebiliriz.
Şimdi, az önce Sayın Bakan sorulara cevap
verirken bana göre çok talihsiz bir ifade kullandı, 2001
yılında emekli maaşları ödenemedi. şeklinde.
Şimdi, 2001 yılındaki Hükûmet yani 57nci Hükûmet, 99 depremi
gibi asrın depreminden hemen sonra hiç siyasi davranmamış ve en
büyük reformu yapmıştır, sosyal güvenlik reformunu
yapmıştır, biliyorsunuz. Yani öyle bir Hükûmete emekli
maaşlarıyla ilgili bu tür sataşmak ucuz bir siyaset yoludur
Sayın Bakan. Emekli Sandığının o hâle gelmesinin
nedeni de sizin daha önce siyaset yaptığınız siyasi
partidir. Biliyorsunuz, 38 yaşında kadınları, 40
yaşında erkekleri emekli edenin de hangi siyasi parti ve hangi siyasi
lider olduğunu herkes çok iyi biliyor.
IMFyle anlaşma yapmak bir ayıpsa,
anlaşma sürdürmek bir ayıpsa bu ayıp en fazla Adalet ve
Kalkınma Partisine aittir çünkü Türkiye Cumhuriyeti tarihinde IMFyle en
büyük anlaşmayı sürdüren siyasi parti Adalet ve Kalkınma
Partisidir, bunu görmek lazım.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Sizin
bıraktığınız borçları ödedi diye
ayıptır, değil mi?
ERHAN USTA (Devamla) Bunları ucuz siyaset
yolu olarak
En fazla kaynağı da Adalet ve Kalkınma Partisi
kullanmıştır. Beş buçuk yıl IMFyle anlaşma
sürdürülmüştür, bunları görmek lazım.
Türkiye 2008e kadar bir kısım bir
şeyler yaptıysa 1999-2002 döneminde yapılan o yapısal
reformlara borçludur. Bunları uzun uzadıya buradan anlattık.
Yani o yapısal reformlar yapılmasaydı Türkiye o 2008e kadar
olan dünyadaki o yüksek büyüme trendini onlarla birlikte sürdüremeyecekti.
2008den sonra Türkiye reform yapmadığı için bugün giderek
geliri düşmektedir. Nasıl düşmektedir örneğin? 2008
yılında Türkiyenin 742 milyar dolar millî geliri vardı, bugün
baktığımızda Hükûmetin programından
aldığımız rakam 722 milyar dolardır. Bunu dolar
cinsinde reele çevirdiğimizde 627 milyar dolara düşmektedir
arkadaşlar. Yani 2008de 742 milyar dolardan 2015 yılında, yedi
yıl sonra millî gelirimiz 627 milyar dolara düşmüştür. 2008e
kadar -tekraren söylüyorum- 2008e kadar Türkiyenin performansındaki en
önemli faktör, o sizin beğenmediğiniz dönemde yapılan
yapısal reformlardır. O reformlar Türkiyeyi
kalkındırmıştır, zenginleştirmiştir.
Reformların devam ettirilememesi de Türkiyeyi fakirleştirmektedir.
Bakın, göreceğiz hep beraber, inşallah olmaz, ben temenni
etmiyorum ama bu reform süreci, şu konuştuğumuz reformları
eğer gerçekleştiremezseniz Türkiye önümüzdeki dönemde çok daha
fakirleşecektir.
Kişi başı gelirde de
aynısını görüyoruz. Türkiye 10.444 doları 2008
yılında, o bizim dönemimizde yapılan yapısal reformlarla
yakalamışken 2015 yılında yine Hükûmetin programında
kişi başı gelir 9.286 dolardır. Bunu reele
çevirdiğimizde de 8.074 dolara düşmektedir. 10 bin 444 dolardan 8 bin
dolara düşen bir kişi başı gelir vardır. Türkiye
giderek fakirleşmektedir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Usta.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 2nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 2- 193 sayılı Kanunun 89 uncu
maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent
eklenmiştir.
15. Basit usulde tespit edilen ticari kazançlar (Bu
Kanunun mükerrer 20 nci maddesinde yer alan kazanç istisnasından
faydalananlar bu bent hükmünden yararlanamaz. Bu bendin uygulanmasına
ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı
yetkilidir.).
Mehmet
Emin Adıyaman (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Iğdır
Milletvekili Mehmet Emin Adıyaman
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
68 sıra sayılı kanunun 2nci maddesi
hakkında söz almış bulunmaktayım.
Değerli milletvekilleri, her zaman AKPnin
yaptığı gibi yine bu torba yasayla da birkaç iyi maddenin içine
ya da iyinin içine kötüleri sıkıştırarak torba kanun
şeklinde yasayı geçirmeye çalışmaktadır. Örneğin,
bu torba yasa içerisinde olumlu olan değişikliklerin yanında
Hasankeyfin mevcut yerinin değiştirilmesine
Bir tarih mirası, bir kültür mirası,
özellikle de Kürtlerin bin yıllardır yaşadıkları,
bütün kültürlerini ifade eden, Antik Çağdan günümüze kadar kalan, belki
dünyada bir eşi benzeri olmayan bir mirası yine bu torba yasa içine
gizleyerek Hasankeyfi sular altında bırakma ve bu güzel, tarihî
mirası yok etme gibi bir çaba içerisinde.
Değerli arkadaşlar, aslında 2nci
maddeyle basit usulde vergiye tabi mükelleflerin kazancının 8 bin
liralık kısmı istisna olarak alınmakta. Oysa, bizatihi AKP
Hükûmetinin asgari ücretin 1.300 lira olacağı yönündeki
düşüncesi çerçevesinde düşündüğümüzde aylık 1.300 lira olan
asgari ücretin ay bazında 12yle çarpımından yıllık
15.600 lira gibi bir rakam buluruz. Basit usulde vergiye tabi olan düşük
gelirli küçük esnafın aslında -tıpkı orantılı
olarak- asgari ücretin bir yıllık toplam olan 15.600 liralık bir
limite kadar vergi muafiyetinden faydalanması gerektiği
düşüncesindeyiz. Küçük esnafın kazancının 8 bin
liralık kısmının istisna olarak kabul edilmesi elbette
yararlı bir durum ama yetersiz. Zira, 8 bin lira limitte tutulduğu
zaman
Basit usulde vergiye tabi esnafın aslında bu şekilde
muafiyetinin asıl amacı, toplaması gereken yani vergi
dışı olan kazançlarının vergiye tabi hâle getirilmesi.
Limitin 8 bin lira olarak tutulması demek esnafın bu istisnadan
faydalanması için toplaması gereken evraklarda, belgelerde veya
alım satımlarda bu limitin üzerine çıkmaması demektir ve
düzenlemenin aslında istenen amaca, hedefe ulaşamayacağı
açıktır. Dolayısıyla, istenilen faydanın ve kayıt
dışı ekonominin gerçekten vergiye tabi tutulması
isteniyorsa o zaman bu muafiyet limitinin -az önce ifade ettiğimiz gibi-
asgari ücretle orantılı olarak, asgari ücretin yıllık
toplamı olan 15 bin lira üzerinden değerlendirilmesi gerekiyor.
Dolayısıyla, bu yasanın çok amaca
uygun olmadığını belirtiyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Adıyaman.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Karar
yeter sayısı.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Can ile 23 milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/434) 2nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Veli
Ağbaba (Malatya) ve arkadaşları
MADDE 2-193 sayılı Kanunun 89 uncu
maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent
eklenmiştir.
15. Basit usulde tespit edilen ticari
kazançların tümü (Bu Kanunun mükerrer 20 nci maddesinde yer alan kazanç
istinasından faydalananlar bu bent hükmünden yararlanamaz. Bu bendin
uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye
Bakanlığı yetkilidir.).
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ALİ
CEVHERİ (Şanlıurfa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Malatya Milletvekili
Sayın Veli Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 2nci madde, ticari
kazancı basit usulde tespit edilen mükelleflerin, sadece basit usulde
tespit edilen kazançlarından 8 bin Türk liralık kısmından
vergi alınmamasını sağlamaktır. Değerli
arkadaşlar, bu tamamen esnafla dalga geçmektir, esnafı alaya
almaktır. Bakın, bunun maliyeti sadece aylık 100 lira esnaftan
vergi almayacaksınız. Bu, çokça oy aldığınız, çokça
övündüğünüz esnafa hakaret etmektir. Lütfen, bu maddenin bizim söylediğimiz
şekilde değiştirilmesini sağlayın.
Değerli arkadaşlar, zaten Türkiye'de, AKP
döneminde bir AVM çılgınlığıyla ve bir AVM terörüyle
esnaf kalmadı. Bakın, kendi ilim, seçim bölgem Malatyadan birkaç
örnek vermek istiyorum: Malatyada, geçtiğimiz dönemlerde, geçtiğimiz
yıllarda esnaf olmak itibarlı bir işti. Esnaf olan insan
çocuğunu okutur, evine ekmeğini götürür, mahallede itibar görürdü.
Eskiden esnaf olmak kız isterken de önemli bir şeydi, bir yere referans
olmak için de esnaflık iyi bir şeydi. Ancak, maalesef son dönemlerde
sizin uyguladığınız politikalar neticesinde, AVM dostu olan
Hükûmetiniz Malatyada ve Türkiye'de her tarafa AVM açmaya başladı.
Hele hele sizin döneminizde zincir marketler var ki, her işi yapan
esnafın canına okuyor.
Yine Malatyadan örnek vermek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Malatyada bütün mahallelerimizde bakkallar
vardı, bütün mahallelerimizde kasaplar vardı, züccaciyeci vardı,
şarküteriler vardı ama şimdi, özellikle son dönemde, son
beş yılda hepsi birer birer kapanıyor. Hepsi birer birer
kapanıyor ve mahalle aralarına, sadece mahallelere değil, sokak
aralarına zincir marketler şube açmaya başladı; bir tane
personelle dükkân açıyor, oradaki esnaf kapatmak zorunda kalıyor.
Sokaklara girdiler değerli arkadaşlar. O
kadar büyük marketler var ki Malatyada, Türkiye'nin birçok yerinde, artık
bakkal kalmadı mahallelerde. Eskiden hani bakkal amcası vardı ya
mahallenin bakkal amcası, artık yok, artık berberi yok,
kasabı yok, şarküterisi yok. Niye? Sizin o zincir marketlerle dostluklarınız
var ya, ilişkileriniz var ya, ondan dolayı yok. Her tarafı
işgal ettiler. Bu teröre son vermek lazım. Bu mahallelere çok uluslu
şirketlerin zincir marketleri açtığı bu sisteme son vermek lazım.
Değerli arkadaşlar, bakın,
şimdi, yine Malatyada -her hafta Malatyaya gidiyorum- Malatya
esnafının sorunlarını dinliyorum. Geçtiğimiz hafta
Malatyada ayakkabıcılar sitesine gittim. Oradaki insanlar
siftahsız dükkânlarını kapatıyorlar, artık hiçbir
iş yapamıyorlar. Malatyanın en itibarlı olan
esnafları şu anda maalesef sokağa çıkamıyorlar, ne
yapacaklarını bilemiyorlar.
Değerli arkadaşlar, sadece
ayakkabıcıları mı? Hayır. Giyim işi yapanlar,
manifaturacılar, kuyumcular, terziler, hepsi zor durumda, berberi zor
durumda, Malatyanın meşhur çay ocakları bile sayenizde zor
durumda. Eskiden bizim meşhur sanayi sitemiz vardı, sanayi sitesinde
dükkânı olan, orada çalışan, kalfalık yapan, ustalık
yapanlar bir yere gittiği zaman bütün kapılar açılırdı,
şimdi sanayi sitesindeki esnafa selam veren kimse kalmadı. Niye?
Çünkü, her yerde AVM açılıyor, tam bir terör var.
Değerli arkadaşlar, artık bazı
meslekler unutuldu. Şehirlerde açılan AVMler Malatyayı,
Türkiyeyi bitirdi. Şehir merkezinde her türlü torpille, her türlü
ayrımcılıkla AVMler esnafı bitirdi maalesef. AKP döneminde
en çok büyüyen şey, çok uluslu marketler, çok uluslu AVMler değerli
arkadaşlar. Artık şehirde esnaf kalmadı. Malatyada AVM
sayısı artıyor, esnaf sayısı azalıyor. Bir şeyin
daha sayısı artıyor değerli milletvekilleri, ikinci el ayakkabı
satan, ikinci el ceket satan, ikinci el gömlek satan esnafların
sayısı artıyor. Sizler bunları bilmezsiniz, AKP
milletvekilleri, sizlerin giydiği gömlekler, kravatlar bin dolarlık,
2 bin dolarlık, maşallah ayakkabılarınız pahalı.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler) Sizler bu işten
anlamazsınız, dinlemeyin beni. Bilmezsiniz siz, tuzunuz kuru. Siz
anlamazsınız bu işlerden, taktığınız
kravatlara, giydiğiniz ceketlere bakınca anlaşılıyor.
Esnafın derdini bilmezsiniz. Ne zaman hatırlarsınız
esnafı? Oy almaya gelirken. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Hiç ikinci el ayakkabı satan esnaf gördün mü? Çıkar
ayakkabını bakalım, en az 500 dolar, çıkar!
HASAN TURAN (İstanbul) Ceketimi 150ye
VELİ AĞBABA (Devamla) Bak,
salladığın tespih en az 500 lira, çıkar, çıkar
bakacağım, çıkar bakacağım değerli
arkadaşlar. Sizin tuzunuz kuru. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bakın, değerli arkadaşlar, eğer
samimiyseniz, eğer esnafa birazcık saygınız varsa,
birazcık samimiyseniz esnaftan aldığınız vergilerin
tamamını kaldırırsınız. Basit usulde vergi
alınan herkesten vergiyi kaldırırsınız.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Seninki
ikinci el ayakkabı mı?
VELİ AĞBABA (Devamla) Bakın, benim
ayakkabım 90 lira, 90, 90 lira.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) İkinci
el mi?
VELİ AĞBABA (Devamla) Ayakkabım 90
lira, bak, 90 lira, bak istiyorsan. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Gömleğim 60 lira, senin gibi 2 milyarlık takım
elbise giymiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Ağbaba.
Sayın milletvekilleri, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
3üncü madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 3üncü maddesinde yer alan ve 86 ncı
maddeleri ile 89 uncu maddesinin birinci fıkrasının (15)
numaralı bendinde ibaresinin 86 ve 89 uncu maddesinin birinci
fıkrasının (15) numaralı bendinde şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Çağlar
Demirel İdris
Baluken Filiz
Kerestecioğlu Demir
Diyarbakır Diyarbakır İstanbul
Mahmut
Celadet Gaydalı Müslüm
Doğan Garo
Paylan
Bitlis İzmir İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı(1/517) ve Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/434) 3üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Kazım
Arslan Mahmut
Tanal Lale
Karabıyık
Denizli İstanbul Bursa
Seyit
Torun Musa
Çam
Ordu İzmir
MADDE 3- 193 sayılı
Kanunun mükerrer 123 üncü maddesinin (2) numaralı fıkrasında
bulunan 86 ve mükerrer 121 inci maddelerinde ibaresi ve 86 ncı
maddeleri ile 89 uncu maddesinin birinci fıkrasının (15)
numaralı bendinde şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN Şimdi
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68
sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 3üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Erhan
Usta Erkan
Haberal
Antalya Samsun
Ankara
Mustafa Mit Arzu
Erdem Mehmet
Parsak
Ankara İstanbul Afyonkarahisar
Mehmet Erdoğan İsmail Faruk Aksu Baki
Şimşek
Muğla İstanbul Mersin
MADDE 3 193 sayılı Kanunun mükerrer 123 üncü
maddesinin (2) numaralı fıkrasında yer alan 86 ve mükerrer 121
inci maddelerinde ibaresi ve 86 ncı maddeleri ile 89 uncu maddesinin
birinci fıkrasının (15 ve 16) numaralı bentlerinde
şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ALİ
CEVHERİ (Şanlıurfa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Ankara Milletvekili
Sayın Mustafa Mit
(MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA MİT (Ankara) Sayın Başkan,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, sözlerime
başlamadan önce PKK terörüyle ciddi bir mücadele yürüten güvenlik
görevlilerimize başarılar diliyorum. Şehit olan bütün
askerimize, polisimize de Allahtan rahmet diliyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan
68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının 3üncü maddesiyle ilgili söz almış
bulunuyorum.
Anayasamızın 2nci maddesinde kendini
bulan sosyal devlet kavramı çerçevesinde düşük, alt gelir
gruplarının desteklenmesi, sosyal devletin gerçekleşmesi,
toplumun huzuru ve vatandaşlarımızın güven içerisinde
yaşaması esastır. Yıllar itibarıyla gelir
grupları arasındaki makas sürekli alt gelir grupları aleyhine
açılmaktadır. Gelişmeden, büyümeden her kesimin pay alması,
hiç olmazsa asgari standart geçim seviyesinin sağlanması,
vatandaşlarımızın kimseye muhtaç olmadan onurlu hayat
sürmesi temel amacımızdır. Ücret geliri elde eden çalışanlarımızın
reel kazançlarında yıllar itibarıyla meydana gelen erozyonun
telafi edilmesi için asgari ücretin 1.300 TLye çıkarılması
prensipte kararlaştırılmış bulunmaktadır. Mevcut
uygulamadaki asgari geçim indirimi uygulamasının
değiştirilerek ücretlerde asgari ücretin vergi dışı
tutulması, çalışanlarımız açısından sosyal
devletin gerçekleşmesi yönünde ciddi bir adım olacaktır. Mevcut
asgari geçim indirimi uygulamasında zaman zaman çalışanlar
aleyhine durumlar olduğu gibi şikâyetler de kamuoyuna
yansımaktadır. Asgari geçim indirimi olarak asgari ücretin kabul edilmesi
uygulamayı basitleştirecek, yıllar itibarıyla yeniden
değerlendirme oranlarında yapılan düzenlemelere gerek de
kalmayacaktır.
Olumlu karşıladığımız
ancak hâlâ düşük olduğunu ifade ettiğimiz asgari ücrette meydana
gelecek artışın işverenlere yüklemiş olduğu yükün
bir kısmının kamu tarafından
karşılanmasının yolları araştırılmakta,
tartışılmaktadır. 1.300 lira netten, brütte hesaplanacak
olan brüt aylık ücretin asgari ücrete tekabül eden kısmının
vergiden istisna edilmesi, brüt aylık ücret üzerinden hesaplanacak sosyal
güvenlik priminin işveren hissesi ve gelir vergisi stopajının da
düşmesine neden olacaktır. Yaptığımız bu
değişiklikle brüt ücretteki eksilmeyle asgari ücretin
artışı sebebiyle ücretli çalışanların
durumlarının iyileşmesi karşısında işverenlerin
yükü de hafifleyecektir.
Değerli milletvekilleri, ekonomimizin çok
önemli bir kesimini oluşturan esnafımızın durumunun
iyileştirilmesi, bir taraftan ticaretin gelişmesine bir taraftan da
kayıt dışı ekonominin kayıt altına
alınmasına da katkı sağlayacaktır. Esnafımız
toplum hayatımızda gördüğü fonksiyon itibarıyla birlik ve
bütünlüğümüzün teminatıdır. Esnafın gerek kendisinin
iş güç sahibi olması ve gerekse yanında istihdam ettiği
elemanların istihdam piyasası üzerindeki olumlu etkisi
tartışmasız bir gerçektir. Basit usulde veya gerçek usulde
vergilendirilen esnafımızın üzerindeki vergi yükünün
hafifletilmesi sosyal devlet ilkesi gereği olduğu kadar, devletten
bir şey beklemeden kendi emeği ve kendi gücüyle ekonomimizin temel
taşı olması ciddi istihdam kapasitesi itibarıyla
şükranlarımızın bir ifadesi olacaktır. Basit usulde,
gerçek usulde vergilendirilen esnafımızın yıllık
kazancının basit usulde vergilendirilenlerde asgari ücret tutarının
tamamının, gerçek usulde vergilendirilen esnafınsa
kazancında yüzde 50sinin vergi dışı
bırakılması sosyal devlet kavramı kapsamında
değerlendirilecek bir husustur.
Değerli milletvekilleri, alt gelir
gruplarının durumlarını iyileştirecek hayat
standardının yükselmesinin toplumsal dayanışma, toplumsal
barış tesisinde önemli görev ifa edeceği açıktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA MİT (Devamla) - Bir zamanlar çokça
kendisinden söz edilen orta direk dediğimiz kesimin birlik ve beraberlik
sağlamadaki önemi ile bu kesimin hayat standartlarının
yükseltilmesi toplumda memnuniyet endeksini artıracak sosyal
barışa da katkı sağlayacaktır.
Hayırlı akşamlar diliyorum hepinize.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Mit.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı(1/517) ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/434) 3üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Kazım
Arslan (Denizli) ve arkadaşları
MADDE 3- 193 sayılı Kanunun mükerrer 123
üncü maddesinin (2) numaralı fıkrasında bulunan 86 ve mükerrer
121 inci maddelerinde ibaresi ve 86 ncı maddeleri ile 89 uncu maddesinin
birinci fıkrasının (15) numaralı bendinde şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ALİ
CEVHERİ (Şanlıurfa) Katılmıyor.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyor.
BAŞKAN Önerge üzerinde Denizli Milletvekili
Sayın Kazım Arslan. (CHP sıralarından alkışlar)
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle, hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 3üncü maddesi üzerine söz aldım.
Geçmişten beri torba yasalarla birçok
yasanın geçirilmiş olması sebebiyle Sayın
Başbakanın verdiği sözler vardı, maalesef bunlar
unutularak, torba yasa geleneği yine bu yasayla birlikte devam ettirilmeye
çalışılıyor.
Bugün görüştüğümüz 36 maddelik
tasarı, çoğu birbiriyle ilgisiz olan 11 kanundan ibarettir.
Yapılan bu değişikliklerle kanun yapma tekniği iyice
bozulmuş oluyor. Ayrıca, basit usulde tespit edilen 8 bin Türk liralık
indirimin gerçekten çok düşük olduğu açıklıkla görülüyor.
Esnafın ödediği vergilerin hayli fazla olması sebebiyle bu küçük
rakamın esnafımız için çok büyük fayda
sağlamayacağı bir gerçektir. Bunun en azından 2 misline
çıkarılması doğal bir gerçek olarak görülmelidir.
Her birimizin uzmanlık alanlarını ve
katkılarını hiçe sayan bir anlayışla
hazırlanmış olan bu kanun teklifi, bizler bölgelerimizden,
illerimizden farklı taleplerimizle gelmiş olmamıza rağmen,
Meclisteki komisyonlarda tam anlamıyla görüşülmüyor, komisyonlar
çalıştırılmıyor, diğer uzman komisyonların
kapıları da maalesef açılmıyor. Plan ve Bütçe Komisyonuyla
işler oldubittiye getirilmeye çalışılıyor.
Sayın milletvekilleri, vergi istisnasına
dair maddeleri muhtar maaşlarıyla aynı kefeye koyan bu
tasarı, muhtar arkadaşlarımızın sosyal güvenlik
primlerinin devlet tarafından karşılanması önerimizi de
maalesef ikinci plana itiyor. Muhtarlarımıza bir kapıda
maaş zammı verilirken diğer kapıdan birçok giderlerinin
karşılanmadığını, hatta birçok
muhtarlarımızın ortada kaldığını ve
yerlerinin olmadığını, çalışma yerlerinin dahi
maalesef yapılmadığını açıkça görüyoruz. Bugün
muhtarların binasının elektrik ve su giderlerinin, İnternet
giderlerinin ve bu tür giderlerinin de sosyal güvenlikleriyle birlikte
giderilmesinin daha uygun olacağının söylenmesi gerekmektedir.
Bunları da maalesef bu yasada göremiyoruz.
Bu gece, biz, muhtarlar ile uzman
erbaşların özlük haklarıyla beraber aynı kefeye konulan
görüşmeleri de birlikte görüşüyoruz. Cumhuriyet Halk Partisinin seçim
bildirgesinden kopya çektiğiniz gübre ve yemdeki vergi yükünün
düşürülmesiyle emniyet mensuplarının özlük haklarının
aynı kefeye konularak tartışılması da gerçekten
üzücüdür. Biz emniyet mensuplarının ek göstergelerinin 3600
olmasını isterken bugün bunun 3000 dolayında olduğunu
maalesef görmekteyiz.
Sayın milletvekilleri, değerli
arkadaşlarım; muhtarlarımızın yetkileri kuşa
çevriliyor, muhtarlarımız her türlü sorumluluğu üzerinde
taşıyor, herhangi bir işlem yaptığı zaman,
usulsüzlük yaptığı zaman Devlet Memurları Yasasına
göre yargılaması yapılıyor ama kendilerine maalesef bu
şekilde bir sorumluluk verilirken sosyal hakları maalesef verilmiyor.
Bu tasarı ufaltılmıştır.
Çünkü vatandaşımız bütün vaatlerimizin çok daha
aşağısına mahkûm edilmeye odaklanmıştır. Bu
nedenle biz bu tasarının bugünkü şartlarda halkımızın,
esnafımızın ve burada belirtilen hakların gerçek anlamda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAZIM ARSLAN (Devamla) -
bir değer anlamı
taşımadığını görüyoruz.
Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Arslan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 3üncü maddesinde yer alan ve 86 ncı
maddeleri ile 89 uncu maddesinin birinci fıkrasının (15)
numaralı bendinde ibaresinin 86 ve 89 uncu maddesinin birinci
fıkrasının (15) numaralı bendinde şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Garo
Paylan (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ALİ
CEVHERİ (Şanlıurfa) Katılmıyor.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Sayın Garo Paylan. (HDP sıralarından
alkışlar)
GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri;
(x)
Sayın milletvekilleri, ben bir semtte büyüdüm
ve semt kültürü ve şehir kültürünü doyasıya yaşadım. Semt
kültürünün ve şehir kültürünün ayrılmaz parçaları esnaflar;
bakkalımız, kasabımız, balıkçımız, mezecimiz
hep birlikte büyüdük, onlar benim için mahalledeki ağabeylerimdi ve biz
sosyal bir ilişkiyle büyüdük. Bu sosyal ilişkiye, maalesef, özellikle
son on dört yılda büyük zarar verildi. Esnaflar ciddi anlamda zordalar
çünkü haksız rekabetin altında eziliyorlar, her köşe
başına maalesef, bir AVM kuruldu, insanlar artık o kentsel
dönüşümlerle birlikte eski mahallelerinde yaşamıyorlar,
rezidanslarda yaşıyorlar ve rezidanslarından arabalarına
binip AVMlere gidiyorlar, AVMlerinden arabalarına binip
rezidanslarına geçiyorlar. Çoğunlukla, sosyal konutlar bile
esnaflardan yoksun, sosyal konutların çevresine de AVMler kuruldu ve o
sosyal kesime dönük AVMlerden alışveriş yapılıyor.
Şimdi, esnaflara bir teşvik
getiriyorsunuz, aylık 100 TL yalnızca. 100 TL teşvikle esnaf
yaşayacak.
Değerli arkadaşlar, esnaf siftahsız
dükkânını kapatıyor, 100 TLyle de hiçbir esnaf ayakta kalmaz.
Bizler esnafları ayakta tutmak istiyorsak o AVM kültürüne son vermemiz
gerekiyor ve haksız rekabete son vermemiz gerekiyor.
Bir şey daha yapmamız gerekiyor, güven
iklimini sağlamamız gerekiyor.
Bakın, bugün, bizim, Mecliste
konuşmadığımız şeyleri Avrupa Parlamentosu
konuştu. Avrupa Parlamentosunda bir oturum yapıldı, Türkiye
oturumu. Bütün gruplar Türkiye'yi yerden yere vurdular, insan hakları
ihlalleri, ifade özgürlüğü ihlalleriyle ilgili. Umurunuzda mı?
Değil, maalesef, siz sohbetinize devam edin.
TAMER DAĞLI (Adana) Sen de keyif aldın
herhâlde!
GARO PAYLAN (Devamla) Ne keyif alacağım?
Memleketim için üzülüyorum. Memleketim için üzülüyorum. Memleketim tekrar
kötülüğün sıradanlaştığı günlerden geçiyor.
Defalarca kötülüğün sıradanlaştığı günlerden
geçtik, o kötülüğün sıradanlaştığı günlerin
aktörleri, 6-7 Eylül 1955in aktörleri, Dersim 1938in aktörleri hep utançla
yaşadılar, hiçbirine sahip çıkamıyoruz bugün.
1990ların aktörleri hayattalar, hepsi şu anda utançla
yaşıyorlar.
Bakın, bir gün çocuklarınız ve
torunlarınız size soracak, 2015te, 2016da, o karanlık
günlerde, ey baba, ey dede, ne yapıyordun? diye soracak. Hepimize hesap
soracak. O çocuklar ölürken ne yapıyordunuz? diye soracak. Sizler,
inanın, o gün, çocuklarınız, torunlarınız size bunu
sorarken utanç yaşayacaksınız. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Hep birlikte bu Meclis olarak utanç
yaşayacağız, çünkü bizler barış iddiasıyla bu
Meclise geldik ancak maalesef, ülkemizin bir bölgesi kan gölü, bu ülkenin
ordusuna ve polisine havale edilmiş bir savaş var ve önce gerçek
öldürüldü, hakikat öldürüldü. Bu Mecliste, her gün, bir hakikat komisyonu
kurulsun, araştırma komisyonu kurulsun, gidip inceleyelim diyoruz ve
reddediyorsunuz. Genelkurmayın verdiği, askerin, polisin verdiği
bilgilerle yetiniyorsunuz. Maalesef, bu Meclis bu konuda bir irade ortaya
koyamadı. Gidip önce hakikati ayağa kaldıralım, gerçekleri
ayağa kaldıralım, ölümleri durduralım, silahı
durduralım, askeri oradan çekelim, siyaseti tekrar hayata geçirelim, var
mısınız arkadaşlar? (AK PARTİ sıralarından
PKKyı çek PKKyı sesleri, gürültüler)
BAŞKAN Sayın Paylan, siz devam ediniz
lütfen, Genel Kurula hitap ediniz.
GARO PAYLAN (Devamla) Bakın, ben bu
barışın oluşması için elimden gelen her şeyi
yapıyorum, grubumuz yapıyor. Sizler de bu barışa el verin.
Konuşarak çözemeyeceğimiz hiçbir meselemiz yok, bunu hepiniz
biliyorsunuz. Ancak, Cumhurbaşkanı iradeyi teslim almış ve
Bir daha konuşulmayacak. diyebildi bugün. Bunun altında ezilmememiz
gerekiyor. Meclis olarak irademizi ortaya koyup barış için,
hayır için iradeyi ele almamız gerekiyor. Ancak maalesef o işareti
henüz sizlerde göremiyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Paylan.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık
olduğundan elektronik cihazla sisteme girmenizi ve oylamaya
katılmanızı rica ediyorum.
Bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, karar
yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
4üncü madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 4üncü maddesinin
(h) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Günal Erhan
Usta Mehmet
Parsak
Antalya Samsun Afyonkarahisar
Erkan
Haberal Arzu
Erdem Mehmet
Erdoğan
Ankara İstanbul Muğla
Baki
Şimşek İsmail
Faruk Aksu
Mersin İstanbul
"h) Tahsilde olup 30 yaşını
doldurmamış olanlara verilecek pasaportlar."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 4üncü maddesinde yer alan "h) Tahsilde
olup 25 yaşını doldurmamış olanlara verilecek
pasaportlar" ibaresinin "h) Tahsilde olup 35 yaşını
doldurmamış olanlara verilecek pasaportlar" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Çağlar
Demirel İdris
Baluken Mahmut
Toğrul
Diyarbakır Diyarbakır Gaziantep
Müslüm Doğan Filiz Kerestecioğlu
Demir
İzmir İstanbul
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/434) 4'üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Bülent
Kuşoğlu Mahmut
Tanal Musa
Çam
Ankara İstanbul İzmir
Seyit
Torun Murat
Emir
Ordu Ankara
MADDE 4- 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı
Harçlar Kanununun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına
aşağıdaki bent eklenmiştir.
"h) Öğrenimde olup 25
yaşını doldurmamış olanlara verilecek
pasaportlar."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ALİ
CEVHERİ (Şanlıurfa) - Katılmıyor.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) - Katılmıyor.
BAŞKAN - Önerge üzerine Ankara Milletvekili
Sayın Murat Emir. (CHP sıralarından alkışlar)
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüştüğümüz düzenlemeyle ilgili olarak
verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum.
Tahsilde olup 25 yaşını
doldurmamış olanlara verilecek pasaportlardan harç
alınmamasını öngören bu düzenleme kaç kişiyi ilgilendiriyor?
7 Haziran seçimlerinde unuttuğunuz ama 1
Kasım seçimlerine giderken bizim seçim vaatlerimizden
copylediğiniz, gençleri hatırlamanız üzerine vaatlerde
bulundunuz. Bu da onlardan birisi. Sanki geçlere çok önemli bir şeyler veriyormuş
gibi yapıyorsunuz ama gerçekte çok az sayıda gencimizin bu
düzenlemeden yararlandığını ifade etmek isterim.
Evet, bu yerinde bir düzenlemedir, biz buna
tarafız ama bu eksik bir düzenlemedir.
İktidara geldiğinizde gençlerimizin, genç
nüfusumuzun yılda yüzde 11,7si yurt dışına çıkarken
bugün gelinen noktada 10lu rakamların altına düşmüştür,
yani gençlerimiz çok daha az yurt dışına seyahat yapmak
zorundalar.
Peki, bu önerge herkesi kapsıyor mu?
Hayır. Çok önemli bir teknik yanlış var, dikkatinizi çekiyorum.
Tahsilde olanlar diyorsunuz. Yani, 7 yaşında okula başlayacak
ve ücretsiz olarak pasaport edinme hakkını kazanacak. Peki, 6
yaşındaki çocuklar ne olacak, 5 yaşındakiler? Küçükleri ne
yapacağız? Onların günahı ne? İlkokula başla,
ondan sonra mı gel diyeceğiz? Bunun mutlaka düzeltilmesi lazım
arkadaşlar, bu temel bir eksikliktir. Bunun yanında, işsizler ne
olacak? Tahsilde olanlara veriyorsunuz bunu, peki ya okuma olanağı
bulamayanlar ne olacak? Onlar yurt dışına gitmesinler mi? Zaten
okuma olanağını elinden almışsınız.
Ülkemizde yükseköğrenim oranının nerelerde olduğu ortada.
Yükseköğrenim seviyemizi yukarılara çekememişsiniz, bir de
yükseköğrenimde okumayanlara eğer pasaport istiyorsan para vereceksin
diyorsunuz. Bu da bence vicdanla açıklanabilir bir durum değil.
1 milyon genç işsizimiz var. Genç nüfusumuzda
çalışabilir nüfus oranımız 5 milyon ama bunlardan 1 milyonu
işsiz. Bu temel sorun varken, işsizlik her evde, neredeyse her 3
gençten 1inde ağır bir yara olarak varken siz küçük bir miktarda, az
sayıda genci ilgilendiren küçük bir düzenlemeyle sanki gençlere çok büyük
bir şey yapmış havasıyla iş yapıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, gençlerin
sorunları saymakla bitmez, elimden geldiğince dillendirmeye
çalışacağım. Çocuklarımızın, gençlerimizin,
üniversite çağındakilerin kaç tane sınava girdiğini, iddia
ediyorum, Millî Eğitim Bakanı dâhil hiç kimse irticalen sayamaz.
Sayabilecek varsa gelsin saysın. Sayamayacağını hepimiz
biliyoruz. Eğitim sistemiyle kaç defa oynadığınızın
sayısını siz de bilmiyorsunuz. Düşünebiliyor musunuz,
içinizden bir kişi bile çıkıp Evet, biz çok iyi bir eğitim
sistemi getirdik ve kurduk ve artık Türkiye'nin iyi bir eğitim
sistemi vardır. diyemez.
Gençlerimizin çok önemli bir barınma sorunu
var, özellikle üniversiteli gençlerimizin. Bugün, tahminî rakamlarla, 2016
yılı itibarıyla 3,5 milyon civarında üniversite
öğrencisi var. Peki, bunlardan ne kadarı yurtlarda kalmak durumunda
derseniz, en az yarısı. Yani, 1 milyon 700 bin genciniz yurt
ihtiyacında bulunuyor. Peki, kaç kişilik yurdumuz var? 500 bin bile
değil arkadaşlar. 1 milyon 200 bin gencimiz yurtsuzdur. Peki, bu
çocuklarımızı nereye yönlendiriyoruz dersiniz? Bu
çocuklarımızı biz tarikat yurtlarına ve özel yurtlara
yönlendiriyoruz. Tabii, tarikat yurtları deyince TÜRGEVden bahsetmeden
olmaz. TÜRGEV, biliyorsunuz, geniş kamu olanaklarıyla belediyelerin,
illerin bu vakfa kaynaklarını, arsalarını peşkeş
çekmesiyle büyümüş bir vakıftır. Bu vakfın en önemli
özelliğinin de Yönetim Kurulundaki kişinin Sayın
Cumhurbaşkanımızın oğlu Bilal Erdoğan olduğunu
hepimiz biliyoruz. TÜRGEVin, yeni ismiyle götürgevin nasıl
bağışlarla -hatta biliyorsunuz, gündeme geldi- Suudi
Kralının bağışlarıyla zenginleştiğini
ortaya koymuştuk.
Bu anlayışları bir yana bırakmak
zorundayız. Gençliğe, gençlere ideolojik yaklaşıyoruz.
Kindar ve dindar bir gençlik yetiştirme iddiasıyla yola
çıktık ve toplumu özellikle gençler üzerinden bölüyoruz.
Burada sözlerime son verirken Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Emir.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 4üncü maddesinde yer alan "h) Tahsilde
olup 25 yaşını doldurmamış olanlara verilecek
pasaportlar" ibaresinin "h) Tahsilde olup 35 yaşını
doldurmamış olanlara verilecek pasaportlar" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Müslüm
Doğan (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ALİ
CEVHERİ (Şanlıurfa) Katılmıyor.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerine İzmir Milletvekili
Sayın Müslüm Doğan. (HDP sıralarından alkışlar)
MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 68 sıra sayılı Gelir
Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 4üncü
maddesindeki önerge üzerine söz almış bulunuyorum.
Şimdi, değerli milletvekilleri, 11 kanunu
ilgilendiren 32 maddelik bir torba kanun karşımıza geldi.
İncelediğimizde, gerçekten de bir yamalı bohçaya benzeyen, bir
çözüm üretmeyen, geçici, palyatif çözümler önüne koyan, biraz da Hükûmetin
seçim öncesi verdiği vaatleri yerine getirmeye çalışan,
kalıcı olmayan, bir yerde çözüm üretmeyen sözüm ona bir yasa teklifi
gelmiş. Bunun üzerinde eğer konuyu biraz açarsak özellikle Sosyal
Güvenlik Kurumunun mevcut durumu, Sosyal Güvenlik Kurumunun veya bu kanunu, 11
kanunu ilgilendiren bu torba kanunun, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu, yine 5434 sayılı
Emekli Sandığı Kanunu, 4857 sayılı İş Kanunu
yani kısaca çok önemli kanunları ilgilendiren bir torba kanun.
Şimdi, Sosyal Güvenlik Kurumundan emekli olan
bir arkadaşınız olarak daire başkanı
arkadaşımı aradım, maaş ödeyen. Dedim ki: Başkanım,
kaç çeşit maaş ödüyorsunuz unvanlara göre, 250 mi, 300 mü? Dedi ki:
Yok, çok daha fazla. Şimdi Sayın Bakan da burada. Acaba Sayın
Bakan biliyor mu? Unvanlara göre -657 sayılı Devlet Memurları
Kanununa- kaç çeşit maaş ödeniyor? Bakın,
Anayasamızın eşit işe eşit ücret ilkesi ihlal
ediliyor. Türkiyede bir mühendis, bir harita mühendisi belki 20 tür maaş
alıyor; Sosyal Güvenlik Kurumunda ayrı maaş alıyor, Karayollarında
ayrı maaş alıyor, DSİde ayrı maaş alıyor.
Şimdi, kanunlar üzerinde o kadar oynuyoruz ki
-657 sayılı Devlet Memurları Kanunu- işin içinden
çıkılamaz hâle gelmiş. Aslında, 5 tane kalem üzerinden
belirlenen çatı bir yapı var kanunda. Özellikle de unvanlarla ilgili
maaş yapılanması üzerinde durmak istiyorum. Şimdi, böyle
bir şey olabilir mi? AKP Hükûmeti daha önceki hükûmetlerde -62nci
Hükûmette, 61inci Hükûmette- buna kalıcı bir çözüm
bulacağını, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununu
değiştireceğini söylemişti; tamamen bu şeyi
değiştireceğini, eşit işe eşit ücret
getireceğini, gelir adaletsizliğini gidereceğini söylemişti
memurlar arasında, kamu çalışanları arasında.
Bakın,
arkadaşlar, şimdi uzman askerlerle ilgili, uzman erbaşlar
hakkında bir tasarı var burada, ek göstergelerinin 3000e
çıkarılması isteniyor. Bu ek gösterge ile 52 liralık bir
değişiklik var, emekli maaşında da sanıyorum
-yaptığımız hesap yanlış değilse- 18 lira;
mühendis hesabı yaptım, belki de yanlış olabilir, çok büyük
bir farklılık değil.
Bakın,
şimdi, 3000 ek göstergeyi kimler alıyor mevcut, şu anda kamuda
çalışanlardan? Din hizmetlerinde çalışanlara 3000 ek
gösterge verilmiş 1inci derecede, kamuda avukatlık yapanlara da
verilmiş, öğretmenlere de verilmiş, mühendislerin 3600 ek
göstergesi duruyor.
Arkadaşlar,
çalışan memurların emeklilikte de sağlıklı,
onurlu bir yaşam sürdürebilmesi için emekli maaşlarına bu
aldığı ek ödemelerin de yansıması gerekiyor. Bir kere,
mühendislerin, mimarların 4800 ek göstergeye minimum ulaşması
lazım. Şimdi, siz getirip bir teknisyene saygı duyduğum
bir meslek grubu hep birlikte çalıştığımız-
mühendisten fazla para verirseniz kamuda bu işler işlemez hâle gelir.
Açık öğretim mezunu bir arkadaşımızı getirip
İnşaat, Emlak Daire Başkanlığına başkan
yaparsanız bu sistem çöker. Sosyal Güvenlik Kurumunda örneği var,
İnşaat, Emlak Daire Başkanı arkadaşımız
açık öğretim mezunudur. Eğitimine saygı duyarım ama
mühendis, mimarın üstüne oturtamazsınız. Bunu çözmek gerekiyor.
Nasıl çözeceğiz? 657 sayılı Devlet Memurları Kanununu
kökten eşit işe eşit ücret temelinde çözeceğiz. Ülkenin
temel sorunlarını
Burada halkımızın bize verdiği
yetkiyi doğru kullanacağız. Bunu doğru kullanmazsak
yamalı bohça şekline getirilen torba kanunlarla burada
zamanımızı boşa harcarız.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Doğan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler... Kabul etmeyenler...
Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık
olduğundan elektronik cihazla oylama yapacağım.
Bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, karar
yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 4üncü maddesinin (h) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Günal (Antalya) ve arkadaşları
"h)
Tahsilde olup 30 yaşını doldurmamış olanlara verilecek
pasaportlar."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ALİ
CEVHERİ (Şanlıurfa) Katılmıyor.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Afyonkarahisar
Milletvekili Sayın Mehmet Parsak.
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Aziz Türk milleti,
değerli milletvekilleri; 68 sıra sayılı Gelir Vergisi
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 4üncü maddesine dair Milliyetçi Hareket
Partisi olarak vermiş olduğumuz değişiklik önergesi
hakkında grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Söz aldığım değişiklik
önergemizle ilgili sözlerime geçmeden önce, 20 Ocak 1990da yani bundan tam
yirmi altı yıl önce bugün azatlık uğruna meydanları
dolduran masum Azerbaycan Türklerini katleden Rus Kızıl Ordusunu
lanetliyor ve Azerbaycan Türklerini şehadetlerinin 26ncı
yılında bir kere daha rahmetle, minnetle anıyorum. Ruhları
şad, mekânları cennet olsun.
Sayın milletvekilleri, ilgili
tasarının 4üncü maddesiyle 492 sayılı Harçlar Kanununun
85inci maddesine bir bent eklenerek 25 yaşını
doldurmamış öğrencilere verilecek pasaportların harçtan
istisna tutulması teklif edilmektedir. Sözlerimin hemen başında
önemle vurgulamak isterim ki Milliyetçi Hareket Partisi olarak 25
yaşını doldurmamış öğrencilerimize ve diğer
tüm gençlerimize verilecek pasaportların harçtan istisna tutulmasına,
gençlerimizin öğrenimleri boyunca kendilerinden alınan her türlü
harcın kaldırılmasına, gençlerimize verilecek
girişimcilik desteklerine, gençlerimize verilecek çeyiz ve evlenme
desteklerine, gençlerimize verilecek eğitime, gençlerimize verilecek
işe, aşa ve hatta Hükûmet yetkilileri tarafından seçim
zamanı taahhüt edilen eşe hiçbir itirazımız
bulunmamaktadır. Ancak gençlerimizin tüm bunları alabilmeleri için
öncelikle hayatta kalmaları gerekmektedir. Aylardır bu yüce
çatının altında andığımız
şehitlerimizin neredeyse tamamı 25 yaşın
altındadır. 2002 yılından bu yana, özellikle de 2009
yılından itibaren yürütülen ihanet politikaları sonucu Türkiye'nin
dört bir yanında toprağa düşen bini aşkın
şehidimizin de neredeyse tamamına yakını gençti. Afyon
Dinarlı İzzet Alper Taşbaş, Bolvadinli Ramazan Emet,
Emirdağlı Şükrü Şahin de gençti. Batmanda doğan
Mehmet Şimşek Türkiye'nin önemli üniversitelerinde eğitimini tamamladıktan
sonra Amerika ve İngilterede uzun yıllar çalışıp
ardından Türkiye Cumhuriyetine bakan olabilirken Afyonkarahisarın
Çay ilçemizin Mandıra köyünden bir başka Mehmet Şimşek,
doğu ve güneydoğuda yaşayan insanların
haksızlığa, baskıya ve eşitsizliğe maruz
kaldığı iddiasıyla silaha sarılan teröristlerle,
Batmanı, Diyarbakırı, Mardini, Şırnakı,
Hakkâriyi bu ülkeden koparmak isteyen bebek katilleriyle Bakan Mehmet
Şimşekin partisinin çözüm süreci adı altında masaya
oturarak önce müzakere ettiği ve en sonunda da 28 Şubat 2015te
Dolmabahçede mütareke ederek yürüttüğü ihanet süreci sonunda şehit
olduğunda 25 yaşını sadece bir yıl olmuştu
dolduralı. Vatan haini PKKlıların saldırısı ve
Ege Üniversitesi yönetiminin duyarsızlığı sonucu
hayatını kaybeden ülkü şehidimiz Fırat Yılmaz
Çakıroğlu da sadece 23 yaşındaydı.
Türk milletine hizmet etmek için ülkenin dört bir
yanında çalışan kamu görevlilerimiz ihanet süreçleriyle genç
yaşta toprağa düştüler. Vatanına hizmet ederken şehit
düşen bu gençlerimize Yüce Allahtan tekrar rahmet diliyorum.
Peki, ya hayatta kalanlar, peki,
yaşıyormuş gibi görünen gençlerimiz; hastalarına
bakacağı günleri bekleyen sağlık çalışanı
gençlerimiz, öğrencilerinin eğitimine
başlayacağını umut eden, ataması yapılmayan
öğretmen gençlerimiz, mesleğini yapma imkânı arayan genç
mühendislerimiz, mimarlarımız, kandırılan,
yıldırılan, aldatılan genç taşeron işçilerimiz,
kaderi Hükûmetin elinde olan sözleşmeli gençlerimiz; bunların
sorunları için ne yapılacak, bunların çektiği çileler ne
zaman dolacak, bunları da buradan soruyoruz.
Bu kapsamda, şunun da altını çizerek
ifade etmek istiyoruz ki: Getirilen değişiklik teklifiyle birlikte,
bu kapsamda Avrupa Birliği programları çerçevesinde ancak yılda
2 bin öğrenci faydalanabiliyor. Gelin, değişiklik önergemiz
kabul edilsin, hiç değilse 25 yaşla sınırlamayalım ve
30 yaşını geçen gençlerimize kadar bunu taşıyabilelim
ki bu sınırlı imkândan daha fazla sayıda gencimiz de
istifade edebilsin.
Bu düşüncelerle değişiklik
önergemizin kabul edilmesini talep ediyor, yüce Meclisi bir defa daha
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Parsak.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.06
ALTINCI
OTURUM
Açılma
Saati: 23.19
BAŞKAN:
Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
------0------
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 30uncu Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
68 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
5inci madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 5inci maddesinde yer alan "8-108inci
maddenin (B) fıkrası uyarınca kullanılan aylıksız
izin süreleri, her yıl için bir kademe ilerlemesi ve her üç yıl için
bir derece yükselmesi verilmek suretiyle değerlendirilir."
ibaresinin, "8-108inci maddenin (B) fıkrası uyarınca
kullanılan aylıksız izin süreleri, her yıl için bir kademe
ilerlemesi ve her iki yıl için bir derece yükselmesi verilmek suretiyle değerlendirilir."
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Çağlar Demirel Dirayet Taşdemir
Diyarbakır Diyarbakır Ağrı
Bedia Özgökçe Ertan Filiz Kerestecioğlu Demir
Van İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/434) 5'inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesi arz ve teklif
ederiz.
Bülent Kuşoğlu Mahmut Tanal Lale Karabıyık
Ankara İstanbul Bursa
Seyit Torun Nurhayat Altaca Kayışoğlu Musa Çam
Ordu Bursa İzmir
Madde 5- 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununun 36 ncı maddesinin "Ortak
Hükümler" bölümünün (C) fıkrasına aşağıdaki bent
ilave edilmiştir.
"8- 108 inci maddenin (B) fıkrası
uyarınca kullanılan aylıksız izin süreleri, her yıl
için bir kademe ilerlemesi ve her üç yıl için bir derece yükselmesi
verilmek suretiyle değerlendirilir."
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 5inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Erkan Haberal Mehmet Günal Erhan
Usta
Ankara Antalya Samsun
İsmail Faruk Aksu Mehmet Erdoğan Mehmet Parsak
İstanbul Muğla Afyonkarahisar
Arzu Erdem Baki Şimşek
İstanbul Mersin
MADDE 5- 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununun 36 ncı maddesinin "Ortak
Hükümler" bölümünün (C) fıkrasına aşağıdaki bent
eklenmiştir.
"8- 108 inci maddenin (B) ve (C)
fıkraları uyarınca kullanılan aylıksız izin
süreleri, her yıl için bir kademe ilerlemesi ve her üç yıl için bir
derece yükselmesi verilmek suretiyle değerlendirilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Sayın İsmail Faruk Aksu. (MHP sıralarından alkışlar)
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 68 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 5inci maddesi üzerine
grubum adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
5inci madde, 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun 36ncı maddesinin Ortak Hükümler bölümünün (C)
fıkrasında değişiklik öngörmektedir. Bu fıkrada
memuriyette geçen hizmet dışında hangi sürelerin memuriyet
kazanılmış hak aylığından sayılacağı
düzenlenmektedir. Maddeyle bu kapsamda değerlendirilmesi öngörülen husus
657 sayılı Kanunun 108inci maddesinin (B) fıkrasında yer
alan doğum yapan memura verilen doğum sonrası analık izni
süresinin bitiminden itibaren, eşi doğum yapan memura ise doğum
tarihinden itibaren istekleri üzerine yirmi dört aya kadar verilen
aylıksız izin süreleridir.
Bu düzenlemeyi destekliyoruz. Bununla birlikte evlat
edinmeyle ilgili olarak bir eksikliği de verdiğimiz önergeyle telafi
etmek istiyoruz.
Değerli milletvekilleri, 657 sayılı
Kanunun 108inci maddesinin (C) fıkrası evlat edinme hâlinde memurlara,
doğum yapan memurlara tanınan aylıksız izin
hakkını tanımıştır. Kanun tasarısıyla
evlat edinen memurların ve memur olan eşlerinin aylıksız
izin kullanabilmesine imkân veren mezkûr kanun hükümlerinde
değişiklik yapılmakta ve 3 yaşını
doldurmamış bir çocuğu evlat edinen memurlar ile memur olan
eşlerine, çocuğun fiilen teslim edildiği tarihten itibaren
istekleri üzerine yirmi dört aya kadar aylıksız izin verileceği
öngörülmektedir.
Kanun tasarısındaki bu düzenlemelere göre,
doğum yapan memur veya memur olan eşi aylıksız izin
kullandığında bu süreler ilgili memurların
kazanılmış hak aylığında değerlendirilecek,
ancak kendisi veya eşi evlat edinen memurun aylıksız izin
kullanması durumunda bu izin süreleri değerlendirilmeyecektir. Bu
durum evlat edinen memurlar aleyhine bir eşitsizliğin ve
haksızlığın ortaya çıkmasına sebep
olacaktır. Değişiklik önergemizle, evlat edinenlere tanınan
aylıksız izin hakkını kullanan memurların izin
sürelerinin, çocuğu olduğu için aylıksız izin kullanan
memurlarla aynı şekilde memuriyet kazanılmış hak
aylığında değerlendirilmesi ve bu şekilde memurlar
arasında eşitliğin, kanun hükümleri arasında
paralelliğin sağlanması amaçlanmaktadır. Aksi takdirde,
evlat edinen memurlar göz ardı edilmiş, görmezden gelinmiş
olacaktır.
Değerli milletvekilleri, kuşkusuz, kamu
çalışanlarının mali ve sosyal haklarının
iyileştirilmesine ilişkin olarak yapılan bu kısmi
düzenlemeler yerindedir ancak kamu çalışanlarının sorunları
bunlarla sınırlı olmayıp, daha köklü ve acil çözüm bekleyen
sorunları bulunmaktadır. Hizmete alınma, yükselme, tayin ve
terfide liyakatin yerini kayırmacılığın alması,
memur ve diğer kamu çalışanlarının tanım, statü,
unvan ve sınıflandırma karmaşası, ücret
adaletsizliği ve ücretlerin yetersizliği, ücret rejiminin
bozukluğu, uluslararası normlara uygun sendikal hakların temin
edilememesi, kamu çalışanlarına uygulanan taciz, tehdit ve
yıldırmaya dayalı haksızlık ve adaletsizlikler, devlet
memurluğunun parti memurluğu hâline gelmesi, teşkilat
kanunları, torba kanunlar ve kanun hükmünde kararnamelerin ortaya
çıkardığı eşitsizlikler ile mevzuat kirliliğinin
ve özensiz uygulamaların kamu yönetimi disiplininden
uzaklaşılmasına yol açması ilk akla gelen sorunlardır.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak,
beyannamemizde belirttiğimiz gibi, hizmete girişten emekliliğe
kadar geçecek sürede liyakatin, objektif unsurların ve fırsat
eşitliğinin esas olduğu, kayırmacılığın
ve partizanlığın olmadığı, çalışanların
hukuki ve mali statülerinin hakkaniyetli bir şeklide düzenlendiği bir
kamu personel rejiminin tesisini istiyoruz. O sebeple, öncelikle bu temel
sorunları ortadan kaldıracak köklü ve kalıcı bir personel
rejimi reformu ivedilikle gerçekleştirilmelidir.
Değerli milletvekilleri, bir eksikliğin
giderilmesi, yanlışlığın düzeltilmesi ve haksızlığın
önüne geçilmesine ilişkin olarak verdiğimiz önergemizi desteklemenizi
bekliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Aksu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Genel Kurul çok
sıcak, müştekiyiz.
Tedbir alınsın efendim, çok sıcak
hakikaten yani.
BAŞKAN Ne yapabilirim Sayın Altay?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teknik servis
ayarlayabilir bunu.
BAŞKAN Sayın Altay, teknik servise bilgi
vermek üzere arkadaşlar söyleyecekler.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim.
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Can ile 23 milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/434) 5'inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurhayat
Altaca Kayışoğlu (Bursa) ve arkadaşları
MADDE 5- 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununun 36 ncı maddesinin "Ortak
Hükümler" bölümünün (C) fıkrasına aşağıdaki bent
ilave edilmiştir.
"8- 108 inci maddenin (B) fıkrası
uyarınca kullanılan aylıksız izin süreleri, her yıl
için bir kademe ilerlemesi ve her üç yıl için bir derece yükselmesi
verilmek suretiyle değerlendirilir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde, Bursa Milletvekili
Sayın Nurhayat Altaca Kayışoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5inci maddeyle ilgili
olarak verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum.
Bu tasarı, öğlen saatlerinde bize geldi ve
kısaca inceleme fırsatı bulabildik. Tasarıyı
incelediğimde, gerçekten ne yapılmaya
çalışıldığını anlayamadım. Yani
kadınlarla ilgili iyi bir şeyler mi yapılıyor, yoksa tam
tersine, kadınlar eve mi kapatılmaya çalışılıyor?
Büyük bir kuşku oluştu kafamda. Yasa tasarısını genel
olarak incelediğimizde çelişkilerle dolu olduğunu ve
vatandaşlarımızın beklentilerini
karşılamadığını açıkça görebiliyoruz.
Örneğin, kadınlarımızın, çalışan
kadınlarımızın büyük bir sorunu var. Diyorlar ki:
Sigortalı olduktan sonra, daha önce yapılmış doğumlar
için doğum borçlanmasından yararlanmak istiyoruz. Şimdi, bunu
neden düzenlemiyoruz?
Örneğin, Genel Sağlık Sigortasıyla
ilgili bir düzenleme var ve 20 yaşına kadar lise mezunları, 25
yaşına kadar üniversite mezunları prim ödemeyecek ama
gençlerimizin bizden beklentisi şu: Öncelikle, birikmiş olan
borçların silinmesini istiyorlar ve tabii ki bu Genel Sağlık
Sigortası adı altında işsizliğin
cezalandırılmasının bir nevi,
kaldırılmasını istiyorlar.
Gelelim üzerinde konuştuğumuz maddeye.
İlk okuyuşta iyi niyetli ve doğum yapan memurların sosyal
haklarını koruyormuş gibi görünse de tasarının
diğer maddeleriyle birlikte değerlendirildiğinde niyetin
bambaşka olduğu açıkça ortaya çıkıyor. 5inci maddeye
göre, doğumdan sonra analık izni de bittikten sonra
aylıksız izin kullananların bu süreleri kademe ilerlemesi ve
derece yükselmesinde değerlendiriliyor. İyi, güzel. Peki,
tasarının 10uncu maddesine bakalım. 10uncu maddesinde ne
diyor? Bununla ilgili olarak yarım zamanlı çalışma
düzenlenmiş ve aynen şöyle diyor: Derece yükselmesiyle kademe
ilerlemesi için aranan süreler açısından bu şekilde
çalışılan dönemde hizmet süreleri yarım olarak dikkate
alınır.
Şimdi, soruyorum Allah aşkına: Bu ne
perhiz, bu ne lahana turşusu? Şimdi, bakın, yarım
zamanlı çalışanların süresini yarım kabul ediyorsunuz
ama hiç çalışılmadığı zaman bunu tam kabul
ediyorsunuz. Burada bir adalet, bir denge var mı? Yani ben bunu
memurlarımızın vicdanına bırakıyorum. Eğer
gerçekten bir şey yapmak istiyorsanız tasarıyı bir bütün
hâlinde değerlendirip maddelerdeki bu çelişkileri giderin öncelikle.
Ha, bir de şu var: Sağlık Bakanlığı, devlet
hastanelerine başhekim ve başhekim yardımcılarını
sözleşmeli olarak atıyor ve orada, yapılan sözleşmelerde
örneğin ücretsiz, aylıksız izin düzenlenmemiş ve bu
şekilde yaşanan mağduriyetler var, bunların da tabii,
giderilmesi gerekiyor eğer anlayışınız buysa.
Şimdi, yasanın mevcut hâlinde analık
izninden sonra altı aylık bir süt izni var, günde üç saat, kadın
bunu istediği şekilde kullanabiliyor. Bu tasarıda ne
yapıyorsunuz? Bu altı aylık süt iznini kaldırıp yerine
ilk doğumda iki aylık bir yarım zamanlı çalışma
getiriyorsunuz. Şimdi, bu, kadının lehine mi, aleyhine mi? Ya,
tekrar bunu düşünelim, altı ayı iki aya indirmiş
oluyorsunuz. Yani yarım zamanlı çalışma dediğiniz
nedir? Üç saati kadın istediği gibi kullanabiliyor üstelik altı
aylık süt izninde.
Şimdi, gelelim memurlarımızın
asıl sorunlarına. Sizler yasa yaparken bunların
muhataplarına sormuyorsunuz tabii ama bizler soruyoruz.
Memurlarımız diyorlar ki: Büyük bir kaygı içerisindeyiz;
Hükûmet performansa dayalı sistem getirmek istiyor. Biz burada
yandaşlık esasının gözetileceği
kaygısını taşıyoruz ve yapılan uygulamalar da
bunu gösteriyor. Bakın, sizin liyakatle ilgili
mağdurlarınızdan biri benim. Tam 3 kez
hâkimlik-savcılık mülakatlarında elenmiş bir insanım,
sırf sizden olmadığım için. Bakın, liyakatsizlikte o
kadar ileri gittiniz ki 1.709 şube müdürlüğüne sözlü sınavla
atama yaptınız ve Danıştay, bu işlemin objektif
kriterlere dayanmadığını belirterek iptal etti fakat sizler,
bu mahkeme kararını, yasal süreleri de dolmuş olmasına
rağmen uygulamadınız, hâlâ hukuksuz bir şekilde 1.709
şube müdürünüz görevine devam ediyor ve bu anlamda da bir sürü mağdur
her gün bize şikâyetlerini iletiyor. Ve diyorum ki maalesef, sizler kendi
ayakları üzerinde duran bir toplumu değil, Beştepeye muhtaç,
size bağlılığını bildiren ve körleşmiş,
sünepe bir toplum yetiştirmek istiyorsunuz. Kanunlarınızla da
bunu getirmeye çalışıyorsunuz.
HAMZA DAĞ (İzmir) Sadece siz
değilsiniz elenen, başkaları da var merak etmeyin. Biz de
elendik, biz de.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) -
Saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Kayışoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 5inci maddesinde yer alan "8-108inci
maddenin (B) fıkrası uyarınca kullanılan aylıksız
izin süreleri, her yıl için bir kademe ilerlemesi ve her üç yıl için
bir derece yükselmesi verilmek suretiyle değerlendirilir." ibaresinin,
"8-108inci maddenin (B) fıkrası uyarınca kullanılan
aylıksız izin süreleri, her yıl için bir kademe ilerlemesi ve
her iki yıl için bir derece yükselmesi verilmek suretiyle
değerlendirilir." şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
İdris
Baluken (Diyarbakır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz
BAŞKAN Önerge üzerinde, Van Milletvekili
Sayın Bedia Özgökçe Ertan. (HDP sıralarından alkışlar)
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün görüşülen Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 5inci maddesi hakkında söz almış
bulunmaktayım.
Doğum izni adıyla kadınlara sunulan
esnek ve güvencesiz çalışma şartlarıyla ilgili
eleştiri ve itirazlarımızı sürekli dile getirdik ve
getirmeye devam ediyoruz. Tasarıyla kadınların istihdama
katılımı değil, istihdamda yer alan kadınların
çocuk doğurması teşvik edilmektedir. Bir yandan
kadınları doğuma teşvik etmeye çalışırken,
ülkenin diğer tarafında ilan edilen sokağa çıkma yasaklarında
genç, yaşlı, hamile demeden kadınlar katlediliyor.
Değerli milletvekilleri, bugüne kadar 7
şehrin 20 ilçesinde mülki idare amirleri tarafından Anayasa'ya
aykırı bir biçimde ilan edilen sokağa çıkma
yasaklarında toplam 185 yurttaşımız hayatını
kaybetti. Bu yurttaşlarımızın 103ü, ablukaların tüm
şiddetiyle devam ettiği Cizre, Silopi, Surda öldürülmüştür. Bu
3 ilçede bugüne kadar katledilen yurttaşlarımızın 18i
kadın, 23ü çocuktur.
Son zamanlarda, Avrupa Birliği uyum süreciyle
ilgili hazırlanan kanun tasarılarında insan hakları
dillerden düşürülmezken, kürdistanda insan haklarının esamesi
okunmuyor. İnsanlar günlerce aç, susuz evlerine kapatılıyor,
bahçeye bile çıkanlar keskin nişancılar tarafından
katlediliyor.
Devletin güvenlik güçleri, sivil insanları
öldürmekle kalmıyor, bir de cenazelere işkence ediyor. Öldürülen
yurttaşlarımızın bedenleri günlerce sokakta kalıyor.
Morga kaldırılan cenazeler, üst üste yapılan yönetmelik
değişikliklerine dayanarak ailelere ve yakınlara teslim
edilmiyor, buna gerekçe olarak da kamu düzeninin bozulmaması gösteriliyor.
Bilmiyorsunuz ki, bizlere bu acıları yaşatmaya devam ettikçe
sizler esasen kamu düzenini bozuyorsunuz.
Sayın milletvekilleri, sokağa çıkma
yasakları başladığından beri tanık olduğumuz
bir vahşet daha var. Cenazeleri teşhis etmeye giden aileler,
çocuklarını tanıyamadıklarını, insanlara
öldürüldükten sonra işkence edildiğini ve hatta gözlerinin
çıkarıldığını ifade ediyor. Aylardır
milletvekili arkadaşlarımız, hastanelerde, morglarda, sokaklarda
nöbet tutuyor ki, cenazelerin beden bütünlüğüne dokunulmadan ailelere
teslim edilebilsin. Ne dinî inançlara ne de insanlığa uyan bu
haksızlığı bizim aklımız almıyor. Sizlere
soruyorum, bu kin, bu nefret nereden geliyor? Sırf Kürt oldukları
için bunları yaşayan insanları
cezalandırdığınızı biliyoruz.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) El insaf! Teröre
hiç laf yok değil mi? PKKya laf yok.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) Ama ölülerden
neyin hesabını soruyorsunuz? Bu kadar nefret duyduğunuz bir
milletle nasıl barışmayı düşünüyorsunuz? (AK
PARTİ sıralarından Kürtleri seviyoruz biz. sesi)
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) PKKya laf
söylememeye utanmıyorsunuz.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) Değerli
milletvekilleri, hukukçu arkadaşlarımız artık
Türkiye'deki...
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Güvenlik
güçlerini suçluyorsunuz, PKKya laf söylemiyorsunuz.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) Bakın,
bugün Avrupa Parlamentosunda Türkiye konuşuldu.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Terör örgütüne
laf söylemiyorsunuz Hanımefendi.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) Bu Mecliste
konuşulmadığı için, burada çözüm getirilmediği için,
Türkiyede bu konuşulmadığı için Avrupa Parlamentosunda
konuşuluyor.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Terör örgütüne
laf söylemiyorsunuz, farkında mısınız?
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) Kulaklarınızı
açsanız, vicdanlarınızı dinleseniz, gözlerinizi
açsanız görürsünüz, dinleseniz anlarsınız.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Vicdandan
bahsetmeyin. Terör örgütüne laf söylemiyorsunuz. Vicdandan bahsetmeyin bize.
Tiyatro oynuyorsunuz.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) Bugüne kadar bu
Meclis çatısı altında getirdiğimiz bütün önergeleri, bütün
araştırma önergelerini reddettiniz. İnsaf, el insaf!
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Terör örgütüne
de bir şey söyleyin, insaf edelim.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) Dinleyin,
dinleyin Sayın Milletvekili, dinleyin.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Dinliyorum, siz
beni dinlemiyorsunuz.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) Hukukçu
arkadaşlarımız, artık Türkiyedeki yargı
organlarından ümidini kestiği için sesini uluslararası
mekanizmalarda duyurmaya çalışıyor ve AİHMin verdiği
tedbir kararı hafta başında uygulanamadı.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Çok yazık!
Çok üzülüyorum.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) Türkiye
artık AİHM kararlarını da uygulamıyor. 16
yaşındaki Hüseyin Paksoyun ölüm sebebi kan kaybıdır.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Terör örgütü
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla)
Ayağından vurulan 16 yaşındaki genç bir çocuk kan
kaybı sebebiyle ölmüş oldu.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Son dakika,
Diyarbakırda bir şehit daha. Konuş, konuş.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) Bir hukuk
devletine yakışan, esasen, bu çatışmalı ortama son
verip gereğini yapmaktır, barış için uygun
koşulları sağlamaktır.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Terör örgütüne
de bir şey söyleyin lütfen, rica ediyorum. Terörü lanetleyin, rica
ediyorum.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) Siz bu
anlayıştan oldukça uzaklaşmışsınız,
dinlemeye, gözlerinizi açmaya, kulaklarınızı açmaya niyetiniz
yok, biz bunu anlıyoruz ama biz her koşulda, her fırsatta
barışı savunmaya, barışı haykırmaya devam
edeceğiz.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Terörü
lanetleyin, rica ediyorum.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) Bu, bizim
insanlık borcumuzdur; bu, bizim vicdan sorumluluğumuzdur.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Ertan.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Elinizde silahla
nasıl barışı sağlayacaksınız?
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Tuzak var, hendek var,
barikat var, çocukların arkasına sığınmak var, ne
ararsan var.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Çakır.
ÇOŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan,
değerli konuşmacı konuşmasında, iki ifadesinde, birisi
yaptığınız katliamlar, ikincisi de nefret ettiğiniz
bu halktan demek suretiyle, esasen hiçbir şekilde
düşünmediğimiz hususta bize bir bühtanda, ithamda bulunmuştur.
Şimdi izin verirseniz burada
BAŞKAN Buyurun Sayın Çakır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
12.- Tokat Milletvekili Coşkun Çakırın, Van
Milletvekili Bedia Özgökçe Ertanın 68 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 5inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ÇOŞKUN ÇAKIR (Tokat) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
arkadaşımız, burada konuşma yapan HDPli milletvekili
arkadaşımız konuşmasında
yaptığınız katliam demek suretiyle
Esasen, bu ifadeyi
ilk defa duyuyor değiliz. Neredeyse otuz gündür, kırk gündür bu ve
buna benzer ifadeler o kadar sıklıkla kullanılmaya
başlandı ki bazen bu şekilde kullanıldığında
kavramın yahut ifadenin de içini boşaltıyorsunuz kendi
ellerinizle. Keşke bunu yapmasanız. Biz de muhtemelen bunu yüz defa,
bin defa Biz katliam yapmadık., Devlet katliam yapmayacak. diye ifade
edeceğiz ama daha önemlisi Nefret ettiğiniz bu halkla nasıl barışacaksınız?
diyorsunuz. Yani, bu, nasıl bir ön yargıdır? Bu, nasıl bir
bühtandır, töhmettir?
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van)
Tanıklıktır.
COŞKUN ÇAKIR (Devamla) Yani, peşinen
buradaki insanların -ne kadarını kastediyorsanız
artık- Kürt halkından -tırnak içerisinde- nefret ettiğini
söylüyorsunuz. Her şeyden önce, orada olduğu gibi, burada, burada,
burada Kürtler var. Yani, kişinin kendi tercihi değil Türk
olması, Kürt olması. Belki daha fazla var sayısal olarak. Yani,
bu nefret ettiği yargısına nasıl ulaşabiliyorsunuz?
Herkes defalarca bu kürsüye gelmek suretiyle Kürt-Türk
kardeşliğinden, bin yıllık beraberlikten bahsederken,
anlatırken, dem vururken siz bir postula, bir ön yargı ortaya
koyuyorsunuz veya peşinen diyorsunuz ki Nefret ettiğiniz Kürt
halkı.
Değerli arkadaşım, değerli
arkadaşlar; bu ön yargıyla, bu postulayla kesinlikle bir yere
varamayız. Değiştirmemiz gereken ilk şey bu ön yargı,
bu kafa. Lütfen bunu değiştirelim.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın hatip konuşması sırasında grubumuzu ön
yargılı olmakla ve yanlış bilgiler sunmakla
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Sataşma
değil.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Baluken.
TÜLAY KAYNARCA(İstanbul) Sataşma
değil ki Sayın Başkan, gayet kibarca söyledi.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Açık sataşma canım, Ön yargıyla bilgi veriyor. diyor.
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Ne oluyor ön
yargıyla... Allahım Ya Rabbim. Bu, nasıl bir şey?
13.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Tokat
Milletvekili Coşkun Çakırın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Gecenin bu saatinde böyle bağırıp
çağırma sevdalısı değiliz. Ancak burada hiçbir
arkadaşımız ön yargılı bilgi vermiyor. 7 Hazirandan
bugüne kadar sahaya sürmüş olduğunuz savaş konsepti
neticesinde... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Teröre
diyeceğiz, terörle mücadele diyeceğiz Sayın Başkan,
terörle mücadele.
İDRİS BALUKEN (Devamla)
80in üzerinde
çocuk, 70in üzerinde kadın olmak üzere 428 sivil yurttaş
katledilmiştir, yaşamını yitirmiştir. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Siz katlettiniz, siz. Siz
katlettiniz.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Siz hiçbir
şekilde 428 sivil yurttaşın, aralarında 3 aylık bebek
bulunan, anne karnındaki bir bebek bulunan, 70 yaşındaki ana
bulunan bu insanların katliamını, katlini burada
meşrulaştıramazsınız. Terörle mücadele ediyoruz
yalanıyla orada bütün bir kent merkezinin cezalandırılmasını
burada meşrulaştıramazsınız. Darbe dönemlerinde bile
bir kent merkezinde kırk gün, elli gün süren sokağa çıkma
yasakları uygulanarak toplu cezalandırma sistemlerine gidilmedi,
1990lı yıllarda bile bu yapılmadı. Bugün eğer bütün
bir kenti tamamen cezalandırma mantığıyla, zihniyetiyle
hareket edip sivil mahalleleri, sivil yerleşim alanlarını tank
atışlarıyla, top atışlarıyla dövüyorsanız
kusura bakmayın, orada hiç kimse sizin terörle mücadele
yalanınıza inanmaz, açık bir şekilde çökertme planında
ifade ettiğiniz gibi, 30 Ekim 2015 tarihli Millî Güvenlik Kurulunda devlet
politikası olarak kararlaştırdığınız gibi
oradaki halka yönelik bir katliam konsepti işlettiğinize inanır.
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Teröristlere
yönelik, teröristlere!
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Biz
söylediklerinize ya da kendi söylediklerimize değil, sizi sahaya davet
ediyoruz, gelin Cizreye gidelim, Nusaybine gidelim, Silopiye gidelim, Sura
gidelim. Eğer oradan farklı bir yargıyla da dönerseniz
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) -
burada Mecliste
hep beraber farklı şeyleri konuşuruz ama şu anda açık
bir şekilde ifade ediyoruz, orada halka karşı yürütmüş
olduğunuz bu savaşın hiç kimseye hayrı yoktur. (AK
PARTİ sıralarından Terör! sesleri)
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Teröriste
karşı!
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Terör, terör! Terör
örgütüne!
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Biz bütün
çağrılarımızı çift taraflı yapıyoruz, bugüne
kadar hiçbir zaman tek taraflı bir çağrı yapmadık.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
PKKyı kınasana Sayın Vekil! PKKyı kına, PKKyı!
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Bu kan dursun
derken, silahlar sussun derken, tekrar barış masası kurulsun
derken HDP kendi duruşundan asla taviz vermemiştir, bundan sonra da
vermeyecektir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Teröristlerin kökünü
kurutacağız!
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Halk çok memnun,
merak etmeyin.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Baluken.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/517, 2/434) (S. Sayısı: 68) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Karar
yeter sayısı istiyoruz Başkanım.
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
6ncı madde üzerinde dört önerge vardır,
okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 6ncı maddesiyle 657 sayılı
Kanunun 104üncü maddesine eklenmesi öngörülen (F) fıkrasının
4üncü cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent
Turan Mehmet
Doğan Kubat Abdurrahman
Öz
Çanakkale İstanbul Aydın
Şahin
Tin Ramazan
Can Mahmut
Atilla Kaya
Denizli Kırıkkale İzmir
Tamer
Dağlı Hüseyin
Filiz
Adana Çankırı
Üç yaşını doldurmamış bir çocuğu
eşiyle birlikte veya münferit olarak evlat edinen memurlar ile memur
olmayan eşin münferit olarak evlat edinmesi halinde memur olan eşleri
de, istekleri üzerine (A) fıkrası uyarınca verilen sekiz
haftalık iznin bitiminden itibaren bu haktan aynı esaslar
çerçevesinde yararlanır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/434) 6ncı maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent
Kuşoğlu Mahmut
Tanal Seyit
Torun
Ankara İstanbul Ordu
Musa
Çam Lale
Karabıyık Burcu
Köksal
İzmir Bursa Afyonkarahisar
MADDE 6- 657 sayılı Kanunun 104 üncü
maddesinin (A) fıkrasına beşinci cümlesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki cümle, fıkranın sonuna
aşağıdaki cümleler ve aynı maddeye (E)
fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra
ilave edilmiş, mevcut (F) fıkrası (G) fıkrası olarak
teselsül ettirilmiştir.
"Doğum öncesi analık izninin
başlaması gereken tarihten önce gerçekleşen doğumlarda ise
doğum tarihi ile analık izninin başlaması gereken tarih
arasındaki süre doğum sonrası analık iznine ilave
edilir."
"Üç yaşını doldurmamış
bir çocuğu eşiyle birlikte veya münferit olarak evlat edinen memurlar
ile memur olmayan eşin münferit olarak evlat edinmesi hâlinde memur olan
eşlerine, çocuğun teslim edildiği tarihten itibaren sekiz hafta
süre ile izin verilir. Bu izin evlatlık kararı verilmeden önce
çocuğun fiilen teslim edildiği durumlarda da uygulanır."
"F) Doğum sonrası analık izni
süresi sonunda kadın memur, isteği halinde çocuğun hayatta
olması kaydıyla analık izni bitiminde başlamak üzere
ayrıca süt izni verilmeksizin birinci doğumda iki ay, ikinci
doğumda dört ay, sonraki doğumlarda ise altı ay süreyle günlük
çalışma süresinin yarısı kadar çalışabilir.
Çoğul doğumlarda bu sürelere birer ay ilave edilir. Çocuğun
engelli doğması veya doğumdan sonraki oniki ay içinde
çocuğun engellilik durumunun tespiti hallerinde bu süreler oniki ay olarak
uygulanır. Üç yaşını doldurmamış bir çocuğu
evlat edinen memur da isteği üzerine çocuğun fiilen teslim
edildiği tarihten itibaren bu haktan aynı esaslar çerçevesinde
yararlanır. Memurun çalışacağı süreler ilgili kurum
tarafından belirlenir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Kanun Tasarısının çerçeve 6ncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Deniz Depboylu Mehmet Günal Erhan
Usta
Aydın Antalya Samsun
Erkan Haberal Arzu Erdem Mehmet
Parsak
Ankara İstanbul Afyonkarahisar
İsmail Faruk Aksu Mehmet Erdoğan Baki Şimşek
İstanbul Muğla Mersin
MADDE 6- 657 sayılı
Kanunun 104 üncü maddesinin (A) fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiş ve aynı maddeye (E)
fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra
eklenmiş, mevcut (F) fıkrası (G) fıkrası olarak
teselsül ettirilmiştir.
A) Kadın memura;
doğumdan önce sekiz, doğumdan sonra yirmidört hafta olmak üzere
toplam otuziki hafta süreyle analık izni verilir. Çoğul gebelik
durumunda, doğum öncesi sekiz haftalık analık izni süresine dört
hafta eklenir. Ancak beklenen doğum tarihinden sekiz hafta öncesine kadar
sağlık durumunun çalışmaya uygun olduğunu tabip
raporuyla belgeleyen kadın memur, isteği hâlinde doğumdan önceki
üç haftaya kadar kurumunda çalışabilir. Bu durumda, doğum
öncesinde bu rapora dayanarak fiilen çalıştığı süreler
doğum sonrası analık izni süresine eklenir. Doğumun erken
gerçekleşmesi sebebiyle, doğum öncesi analık izninin
kullanılamayan bölümü de doğum sonrası analık izni süresine
ilave edilir. Doğumda veya doğum sonrasında analık izni
kullanılırken annenin ölümü hâlinde, isteği üzerine memur olan
babaya anne için öngörülen süre kadar izin verilir.
Doğum öncesi analık izninin
başlaması gereken tarihten önce gerçekleşen doğumlarda ise
doğum tarihi ile analık izninin başlaması gereken tarih
arasındaki süre doğum sonrası analık iznine ilave edilir.
Üç yaşını doldurmamış bir
çocuğu eşiyle birlikte veya münferit olarak evlat edinen memurlar ile
memur olmayan eşin münferit olarak evlat edinmesi hâlinde memur olan
eşlerine, çocuğun teslim edildiği tarihten itibaren sekiz hafta
süre ile izin verilir. Bu izin evlatlık kararı verilmeden önce
çocuğun fiilen teslim edildiği durumlarda da uygulanır.
F) Doğum sonrası analık izni süresi
sonunda kadın memur, isteği hâlinde çocuğun hayatta olması kaydıyla
analık izni bitiminde başlamak üzere ayrıca süt izni
verilmeksizin birinci doğumda iki ay, ikinci doğumda dört ay, sonraki
doğumlarda ise altı ay süreyle günlük çalışma süresinin
yarısı kadar çalışabilir. Çoğul doğumlarda bu
sürelere birer ay ilave edilir. Çocuğun engelli doğması veya
doğumdan sonraki on iki ay içinde çocuğun engellilik durumunun
tespiti hallerinde bu süreler on iki ay olarak uygulanır. Üç
yaşını doldurmamış bir çocuğu evlat edinen memur
da isteği üzerine çocuğun fiilen teslim edildiği tarihten
itibaren bu haktan aynı esaslar çerçevesinde yararlanır. Memurun
çalışacağı süreler ilgili kurum tarafından
belirlenir."
BAŞKAN Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 6ncı maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Çağlar Demirel İdris Baluken Dirayet Taşdemir
Diyarbakır Diyarbakır Ağrı
Filiz Kerestecioğlu Demir Bedia Özgökçe Ertan
İstanbul Van
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Sayın Filiz Kerestecioğlu. (HDP sıralarından
alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, öncelikle bu
tasarıda uzman erbaş göstergeleri, uzman erbaş emekliliği,
jandarma ek göstergeleriyle annelik iznini bir araya getirmeyi
başardığınız için gerçekten tebrik ederim, aynı
torbanın içerisine bunları katabilmişsiniz.
6ncı maddeyle getirilen annelik izni
sonrası yarı zamanlı çalışma, Hükûmetin aile iş
yaşamı uyumlaştırma politikaları adıyla
yürüttüğü politikanın ayaklarından biri. Söz konusu uygulamalar,
politik tercihlere göre farklı adlarla anılıyor. Daha
muhafazakâr ve liberal gruplar bunları aile iş yaşamı
uyumlulaştırma tabiriyle ifade ediyor. Sol, sosyalist ya da
feministler çocuk bakımını toplumsallaştırmak demeyi
tercih ediyor. Esasen bütün dünyada ebeveynlik politikaları
uygulanıyor. Burada kritik olan, ebeveynliği ve
çalışmayı nasıl ele aldığınız?
Ebeveynlik izni ve çalışma sürelerinin kısaltılması
gibi uygulamalar, bakım yükünü toplumsallaştırmak adına
önemlidir tabii ki. Fakat ebeveynlik izni de, çalışma sürelerini
kısaltmak da arkasında çocukların yetiştirilmesinin, içinde
yaşadıkları toplumun ortak sorumluluğu olduğu fikri
yattığı müddetçe anlam taşır.
Öncelikle, kadınlar ile erkeklerin ev
işlerini eşit biçimde paylaşmadığını, bu
sebeple kadınların vakitlerinin çoğunu, çocuk ve yaşlı
bakımına, ev işlerine ayırdıklarını, bu
sebeple istedikleri işlerde çalışamadıklarını,
istedikleri eğitimi alamadıklarını, istedikleri siyasi
toplantılara katılamadıklarını, yani toplumsal alanda
erkeklerle eşit koşullarda var olmadıklarını kabul
etmek gerekir. Devlet, bu eşitsizliği giderecek tedbirler
almalıdır. Bu tedbirler, hem kadınlar ile erkekler
arasındaki bakım yükünü eşitlemeyi hem de bakım yükünü
sadece ebeveynlerin sırtına yüklemeyen ve çocuk
bakımını toplumsallaştıran çözümler üretmeyi de
hedeflemelidir.
Şimdi, biz madde 6ya bakıyoruz, 3 çocuk;
madde 17ye bakıyoruz, 3 çocuk; diğer maddelere bakıyoruz, daha
çok çocuk doğurarak artan düzeyde sözde destekler şeklinde devam
ediyor. Aslında, işin özü gerçekten bu, daha çok çocuk doğurmak.
Diğer yandan da kamu kreşleri tek tek kapanıyor, İş
Kanununa göre 150den çok kadın işçi
çalıştırılan iş yerlerinde 0-6 yaş
arasındaki çocukların bırakılması,
bakılması, emziren işçilerin, çocuklarını emzirmeleri
için işveren tarafından çalışma yerlerinden ayrı ve
iş yerine yakın yerlerin kurulması zorunludur ama
kadın-erkek çalışan ayrımı yapmadan tüm çalışanlar
için iş yeri kreşleri açılması gerekir ama bu hâli
bıraktık, var olan hâliyle dahi yasa uygulanmıyor ve hiçbir
şekilde iş yerleri denetlenmiyor bu anlamda.
Ebeveynlik iznine, kreşlere, bakımı
toplumsallaştıracak eğitim ve sağlık alanındaki
tüm kamu hizmetlerine bütçe ayrılması önemlidir. Kimlerin devlete ne
kadar kaynak sağladığı ve sağlanan kaynaklardan
kimlerin ne kadar faydalandığı, vergiler
karşılığında devlet harcamalarının kimlere
aktarıldığı politik bir karardır. Bu anlamda, çocuk
bakımına çok daha fazla kaynak aktarmak gerekir ancak doğru
politikalarla.
Konunun diğer bir boyutu da çalışma
politikalarıdır. Maalesef, bildiğiniz gibi, Hükûmetin tek gayesi,
sermayenin maliyetini düşürmek için emek gücünün fiyatını
düşürmek. Dolayısıyla, kadın emeği, AKP için de ucuz
emek gücü anlamına geliyor. Kadınlar yarı zamanlı, yükselme
olanağı sunmayan, yeteneklerini değerlendiremeyecekleri
güvencesiz işlere mahkûm ediliyorlar. Bu madde, çalışma
anlamında çok önemli bir değişiklik getiriyor: Yarı
zamanlı çalışma. Özellikle kadın işçilerin annelik izinleri
yarı zamanlı çalışma uygulamaları bahane edilerek
kısmi zamanlı ve uzaktan çalışma tüm kamu emekçileri için
yaygın hâle getirilecek ve özel istihdam büroları
aracılığıyla da kölelik anlamına gelecek geçici
iş ilişkileri karşılanacak. Sizler kadınların
iş koşullarını iyileştirmedikçe, iş yerlerinde
kadınlara yönelik tacize, ayrımcılığa karşı
önlemleri almadıkça, kadınların ve tüm işçilerin iş
güvenliğini garanti altına almadıkça kamudan
başlattığınız bu hamlenin kadınların
toplumsal alanda rollerini güçlendirmek bir yana, kadınları ucuz,
güvencesiz işlere mahkûm edeceği ortadadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Bizler, bu nedenle açıkladığımız maddenin
tasarı metninden çıkarılmasını talep ediyoruz.
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kerestecioğlu.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum, karar yeter sayısı arayacağım. Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Kanun Tasarısının çerçeve 6ncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Deniz
Depboylu (Aydın) ve arkadaşları
MADDE 6- 657 sayılı
Kanunun 104 üncü maddesinin (A) fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiş ve aynı maddeye (E)
fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra
eklenmiş, mevcut (F) fıkrası (G) fıkrası olarak
teselsül ettirilmiştir.
A) Kadın memura;
doğumdan önce sekiz, doğumdan sonra yirmidört hafta olmak üzere
toplam otuziki hafta süreyle analık izni verilir. Çoğul gebelik
durumunda, doğum öncesi sekiz haftalık analık izni süresine dört
hafta eklenir. Ancak beklenen doğum tarihinden sekiz hafta öncesine kadar
sağlık durumunun çalışmaya uygun olduğunu tabip
raporuyla belgeleyen kadın memur, isteği hâlinde doğumdan önceki
üç haftaya kadar kurumunda çalışabilir. Bu durumda, doğum
öncesinde bu rapora dayanarak fiilen çalıştığı süreler
doğum sonrası analık izni süresine eklenir. Doğumun erken
gerçekleşmesi sebebiyle, doğum öncesi analık izninin
kullanılamayan bölümü de doğum sonrası analık izni süresine
ilave edilir. Doğumda veya doğum sonrasında analık izni
kullanılırken annenin ölümü hâlinde, isteği üzerine memur olan
babaya anne için öngörülen süre kadar izin verilir.
Doğum öncesi analık
izninin başlaması gereken tarihten önce gerçekleşen
doğumlarda ise doğum tarihi ile analık izninin
başlaması gereken tarih arasındaki süre doğum sonrası
analık iznine ilave edilir.
Üç yaşını
doldurmamış bir çocuğu eşiyle birlikte veya münferit olarak
evlat edinen memurlar ile memur olmayan eşin münferit olarak evlat
edinmesi hâlinde memur olan eşlerine, çocuğun teslim edildiği
tarihten itibaren sekiz hafta süre ile izin verilir. Bu izin evlatlık
kararı verilmeden önce çocuğun fiilen teslim edildiği durumlarda
da uygulanır.
F) Doğum sonrası
analık izni süresi sonunda kadın memur, isteği hâlinde
çocuğun hayatta olması kaydıyla analık izni bitiminde
başlamak üzere ayrıca süt izni verilmeksizin birinci doğumda iki
ay, ikinci doğumda dört ay, sonraki doğumlarda ise altı ay
süreyle günlük çalışma süresinin yarısı kadar
çalışabilir. Çoğul durumlarda bu sürelere birer ay ilave edilir.
Çocuğun engelli doğması veya doğumdan sonraki on iki ay
içinde çocuğun engellilik durumunun tespiti hallerinde bu süreler on iki
ay olarak uygulanır. Üç yaşını doldurmamış bir
çocuğu evlat edinen memur da isteği üzerine çocuğun fiilen
teslim edildiği tarihten itibaren bu haktan aynı esaslar çerçevesinde
yararlanır. Memurun çalışacağı süreler ilgili kurum
tarafından belirlenir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Aydın
Milletvekili Sayın Deniz Depboylu. (MHP sıralarından
alkışlar)
DENİZ DEPBOYLU (Aydın) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; konuşmama
başlamadan önce, 20 Ocak 1990 tarihinde dost ve kardeş ülke
Azerbaycanda gerçekleştirilmiş Yanvar katliamında hayatını
kaybeden kardeşlerimizi rahmetle anıyorum.
68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 6ncı maddesi üzerinde konuşmak üzere söz
almış bulunmaktayım.
Bu kanunun 104üncü maddesinde yapılacak
değişikliklerle, yarı zamanlı çalışma
hakkıyla annelerin yeni doğan bebekleriyle bir arada olacakları
zamanın artırılması fırsatı
yaratılmıştır. Bu açıdan
baktığımızda olumlu bir çalışma olarak görüyorum.
Neden? Çünkü gerçekten, yeni doğan bir bebeğin doğduktan sonraki
dönemi, özellikle ilk altı ayda, 1 yaşta annesiyle ilişki
kurduğu dönemi çok önemli kazanımların olduğu bir
zamandır bebek için. Biz bunu hatta bağlanma kuramıyla
açıklıyoruz. Bu bağlanma kuramını genelde çocuk ile
yetişkin bir birey, çoğu zaman anne arasındaki olumlu
bağı ifade etmek için de kullanıyoruz.
Bağlanma kuramı aslına
bakarsanız insanların sosyal varlıklar olduklarını,
diğer insanları yalnızca temel ihtiyaçlarını
karşılayacak araçlar olarak algılamadıklarını
kabul eder. Bunu nasıl geliştirir? Annesiyle, babasıyla
iletişim aracı olan emzirme dönemi -bakma, sokulma ve bunun gibi,
gülümseme gibi ifadelerle- annesiyle, babasıyla kuracağı
ilişkilerle gelecekteki kişilik yapısına ve sosyal
yaşantısına bir hazırlık oluşturur.
Yine, anne ve çocuk arasındaki sıcak bağ
sadece bebek için önemli değildir. Burada anne baba tarafından da
çocuğa olan yaklaşım karşılıklı bir
etkileşimi gerektirdiğinden anne baba için de olumlu bir dönem olarak
kabul edilir. Ancak, bu dönemde çocuğun sadece psikolojik gelişimi
değil, fiziksel gelişimi için de değerli bulduğumuz bir
süreç var; bu da çocuğun anne sütüyle beslenmesi. Biliyoruz ki son
yıllarda yapılan araştırmalar anne sütüyle beslenmenin
giderek azaldığını gösteriyor. Bu, çocukların
gelişiminde de olumsuz bir döneme sebep oluyor.
Yine, aynı şekilde, ekonomik açıdan
da anne sütüyle beslenmenin faydalarına dikkat edersek bu sürecin olumlu
olacağına inanıyorum. Tabii ki anne ve çocuk arasındaki
sıcak duygular, özellikle korku ve stres anlarında birbirine
sağladıkları rahatlık ve destek de bağlanmayı
artırıyor.
Biraz da rahatlık ve stres üzerinde durmak
istiyorum. Çünkü, rahatlık ve stres sadece psikolojik açıdan önemli
değil, aynı zamanda ailenin içinde bulunduğu ekonomik süreç
açısından da önemlilik arz etmektedir.
Burada TÜRK-İŞin
çalışanların geçim koşullarını ortaya koymak ve
temel ihtiyaç maddelerindeki fiyat değişikliğinin aile bütçesine
yansımalarını belirlemek amacıyla her ay
yaptırdığı açlık ve yoksulluk sınırı
hakkında da size bilgi vermek istiyorum.
4 kişilik bir ailenin açlık
sınırı 1.385 lira 26 kuruştur, yoksulluk
sınırı 4.512 lira 25 kuruştur. Bu durumda ailede
kadının da çalışması gerektiğini kabul etmek
durumundayız. Bu süreçte kadınlar yarı zamanlı olarak
çalıştırıldığında gelirlerinin de
azalacağını dikkate almak durumundayız.
Bence bu yasada biraz daha ailelerin lehine,
kadınların lehine çalışma ortaya konulabilirdi. Nihayetinde
ekonomik sorunlar boşanmalara, depresyona ve aile içi şiddete sebep
olmaktadır. Ekonomik sorunların aileyi bu denli etkilediğini göz
önüne alırsak günlük çalışma süresinin yarısı kadar
çalışan kadının haklarının, yine ileriki dönemi
de dikkate aldığımızda, kadın istihdamıyla ilgili
yaratabileceği sorunlar üzerinde bir çalışma
yapılmış mıdır, bunu merak ediyorum.
Kadının ve işverenin yaşayabileceği
sorunlar öngörülerek, bu sorunlar için yardım ve müdahale
planlarınız var mıdır, bunu da merak etmekteyim.
Ailenin sağlığı, ailenin
birlikteliği, bebeğin, çocuğun gelişimi ve
sağlığı bizim için çok önemlidir ve bu süreçte aileye
yapılacak her türlü yardım bizim için çok önemlidir. Yarı
zamanlı çalışma hakkı aileye belli bir rahatlık
getirecektir bu konuda ama ekonomik açıdan alınacak tedbirler ve
kadının istihdamı için alınacak önlemler de bizim için önem
arz etmektedir.
Bu bilgilerin ışığında önergemizin
kabulünü rica ediyor, yüce Meclise saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Depboylu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan
Vekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan
Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin (2/434) 6ncı maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Burcu Köksal
(Afyonkarahisar) ve arkadaşları
MADDE
6- 657 sayılı Kanunun 104 üncü maddesinin (A) fıkrasına
beşinci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle,
fıkranın sonuna aşağıdaki cümleler ve aynı
maddeye (E) fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkra ilave edilmiş, mevcut (F) fıkrası (G)
fıkrası olarak teselsül ettirilmiştir.
"Doğum
öncesi analık izninin başlaması gereken tarihten önce
gerçekleşen doğumlarda ise doğum tarihi ile analık izninin
başlaması gereken tarih arasındaki süre doğum sonrası
analık iznine ilave edilir."
"Üç yaşını doldurmamış
bir çocuğu eşiyle birlikte veya münferit olarak evlat edinen memurlar
ile memur olmayan eşin münferit olarak evlat edinmesi hâlinde memur olan
eşlerine, çocuğun teslim edildiği tarihten itibaren sekiz hafta
süre ile izin verilir. Bu izin evlatlık kararı verilmeden önce
çocuğun fiilen teslim edildiği durumlarda da uygulanır."
"F) Doğum sonrası analık izni
süresi sonunda kadın memur, isteği halinde çocuğun hayatta
olması kaydıyla analık izni bitiminde başlamak üzere
ayrıca süt izni verilmeksizin birinci doğumda iki ay, ikinci
doğumda dört ay, sonraki doğumlarda ise altı ay süreyle günlük
çalışma süresinin yarısı kadar çalışabilir.
Çoğul doğumlarda bu sürelere birer ay ilave edilir. Çocuğun
engelli doğması veya doğumdan sonraki oniki ay içinde
çocuğun engellilik durumunun tespiti hallerinde bu süreler oniki ay olarak
uygulanır. Üç yaşını doldurmamış bir çocuğu
evlat edinen memur da isteği üzerine çocuğun fiilen teslim
edildiği tarihten itibaren bu haktan aynı esaslar çerçevesinde
yararlanır. Memurun çalışacağı süreler ilgili kurum
tarafından belirlenir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Afyonkarahisar
Milletvekili Sayın Burcu Köksal. (CHP sıralarından
alkışlar)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; burada Üç yaşını
doldurmamış bir çocuğu eşiyle birlikte veya münferit olarak
evlat edinen memurlar ile memur olmayan eşin münferit olarak evlat
edinmesi hâlinde memur olan eşlerine, çocuğun teslim edildiği
tarihten itibaren sekiz hafta süre ile izin verilir. diyor.
Bakın, Türk Medeni Kanununa göre evlat
edinmede resmî nikâhlı eşler birbirlerinin rızasıyla ve
ancak birlikte evlat edinebiliyorlar. Fakat, bu yasanın yürürlüğe
girmesiyle beraber bir eş diğerinin rızasını aramaksızın,
hatta ona haber dahi vermeksizin çocuğu evlat edinebilecek. Şimdi, bu
durumda nerede kaldı sizin aile kurumuna olan saygınız? Evlilik
birliği yönünden oldukça sakıncalı bir hüküm. Düşünebiliyor
musunuz, eşiniz sizden habersiz olarak bir çocuğu evlat edinebilecek
ve bu yasanın yürürlüğe bu şekilde girmesiyle birlikte Türk
Medeni Kanununun 306ncı maddesinde aranan o resmî nikâhlı
eşlerin her ikisinin birlikte rızasının alınması
maddesi de mülga edilmiş olacak. Bu yönden kesinlikle
sakıncalıdır. Kaldı ki kötü niyetli olarak suistimal de
edilebilecektir bu madde. Neden? Çünkü bir eş, diğerinden mal
kaçırmak için dahi, gidip habersizce, onun rızasına ihtiyaç
duymaksızın, evlat edinme müessesini gerçekleştirebilecektir.
Burada kadın memurlara analık izni
sonrasında ilk doğumda iki ay, ikinci doğumda dört ay, sonraki
doğumlarda altı ay süreyle günlük çalışma süresinin
yarısı kadar çalışma imkânı tanıyorsunuz. Güzel
ama bunu neden birinci doğumda iki ay, ikinci doğumda dört ay,
diğer doğumlarda altı ay olarak veriyorsunuz? Bütün
doğumlarda eşit bir süre verilemez mi? Örneğin, hepsinde dört
ay, beş ay, altı ay gibi bir süre verilemez mi? Burada bir
adaletsizlik söz konusu. Kaldı ki kadın memurlara tanınan bu
izinlerin tüm kamu çalışanlarını kapsayıp kapsamadığı,
yarım çalışma süresinde çalışan görevlilerin eksik
çalışmalarının nasıl telafi edileceğinin
belirtilmemesi de maddedeki eksikliktir. Bunun da ayrıca gözden
geçirilmesi gerekmektedir.
Doğum sonrası yarı zamanlı
çalışmayı getiriyorsunuz fakat kadınların
yıllarca mücadele ederek elde etmiş oldukları süt izni
hakkını ortadan kaldırıyorsunuz. Bu
kazanılmış hakkı kadınlarımızın elinden
alıyorsunuz. Düşünebiliyor musunuz, ilk doğumunu
yapmış, birinci doğumunu yapmış bir kadın iki ay
yarım zamanlı çalışma süresine sahip oluyor ama süt izni
olmuyor. Kaldı ki yasada belirtilen yarım zamanlı
çalışmanın hangi süreler içerisinde
yapılacağını da yani gün içerisinde hangi zamanlarda
çalışılıp çalışılmayacağı
konusunda da bir belirsizlik mevcut. Orada bu konu muhtemelen idari amirin
inisiyatifine bırakılmış durumda. Şimdi, oradaki amir,
kadına İşte, efendim, saat on birde yarım zamanlı
çalışma için evine gidebileceksin. Saat üçte geleceksin.
dediğinde böyle bir çalışma kadın için o çocuğun
bakımı açısından ne kadar verimli olabilecektir? Bunun da,
bu yarım çalışma zamanının da hangi saatlerde
olduğunun, günün hangi saatlerinde olması gerektiğinin mutlaka,
bir şekilde netlik kazanması gerekiyor. Bu konuda özellikle birim
amirlerine, oradaki idare amirine bir keyfilik bırakılmaması
gerektiği kanaatindeyiz.
Kadınlar için bu yarım çalışma
zamanlı çalışmayı getiriyorsunuz da bir şeyi merak
ediyorum: Bu kadınların çocuklarının eğitimi ve
geleceği için ne yapıyorsunuz? Bu çocuklara neden kreş
desteği sağlamıyorsunuz? Yoksulluk sınırının
4 kişilik bir ailede 2015 yılı Aralık ayı verilerine
göre 4.512 lira olduğu yurdumuzda, asgari ücretle çalışan
eşlerin 3 çocuk okutması ve geçinimi temin etmesi, hak ettiği
şekilde insanca yaşayabilmesi sizce mümkün müdür? Bunu soruyorum.
Sizin büyük ustanız hani diyor ya 3 çocuk
yapın. Bu çocuklar eğer size biat ederse tamam ama
yanlışlarınızı söylerse
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hadi, hadi oradan
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Hadi, hadi, tamam,
geç onları.
BURCU KÖKSAL (Devamla) -
sizi eleştirirse
işte o zaman baskıyla, tehditle sindirmeye
çalışıyorsunuz, olmadı tutukluyorsunuz.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) - Çocukları da
korumak lazım, nesli korumak lazım.
BURCU KÖKSAL (Devamla) Artık işe girmeleri
bile, o çocukların eğitimden geçip işe girmeleri bile ancak size
itaatle, size biat etmekle mümkün.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) - CHPlilerden de
korumak lazım bu çocukları.
BURCU KÖKSAL (Devamla) Siz ki belediyelerinizde
dahi CHPli olanları işten çıkartıyorsunuz. Artık bu
ülkede liyakat diye bir şey bırakmadınız. (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Bütün çocukları
CHPlilerden kurtarmak lazım, korumak lazım.
BURCU KÖKSAL (Devamla) Kendinizden olmayana
yaşama hakkı tanımıyorsunuz.
Herkese iyi akşamlar diliyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Köksal.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 6ncı maddesiyle 657 sayılı
Kanunun 104üncü maddesine eklenmesi öngörülen (F) fıkrasının
4üncü cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent
Turan (Çanakkale) ve arkadaşları
Üç yaşını doldurmamış bir
çocuğu eşiyle birlikte veya münferit olarak evlat edinen memurlar ile
memur olmayan eşin münferit olarak evlat edinmesi halinde memur olan
eşleri de, istekleri üzerine (A) fıkrası uyarınca verilen
sekiz haftalık iznin bitiminden itibaren bu haktan aynı esaslar
çerçevesinde yararlanır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılıyoruz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, münferit olarak evlat edinen memurlar ile
memur olmayan eşin münferit olarak evlat edinmesi hâllerinde memur olan
eşin de bu mazeret izninden yararlanması amaçlanmaktadır.
Böylelikle, 657 sayılı Kanunun mevcut hükümleri ile
görüşülmekte olan tasarının 7nci ve 10uncu maddelerinde yer
alan evlat edinmeye ilişkin düzenlemelerle de uyum sağlanmaktadır.
Önergeyle, 3 yaşını
doldurmamış bir çocuğu eşiyle birlikte veya münferit olarak
evlat edinen memurlar ile memur olmayan eşin münferit olarak evlat
edinmesi hâllerinde memur olan eşler için getirilen mazeret izninin başlangıç
tarihinde düzenleme yapılmak suretiyle uygulamada
karışıklığa yol açılmasının önlenmesi
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
7nci
madde üzerinde dört önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 7nci maddesi ile 657 sayılı
Kanunun 108inci maddesinin (c) fıkrasının
değiştirilmesi öngörülen birinci cümlesinde yer alan çocuğun
fiilen teslim edildiği tarihten ibaresinin 104üncü maddenin (a)
fıkrası uyarınca verilen sekiz haftalık iznin veya
aynı maddenin (f) fıkrası uyarınca izin kullanılması
hâlinde bu iznin bitiminden şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Bülent
Turan Mehmet
Doğan Kubat Abdullah
Ağralı
Çanakkale İstanbul Konya
Şahin
Tin Ramazan
Can Mahmut
Atilla Kaya
Denizli Kırıkkale İzmir
Hüseyin
Filiz Kerem Ali
Sürekli
Çankırı İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 7nci maddesinin (c) fıkrasındaki
aylıksız ifadesinin ücretsiz olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Erol
Dora Çağlar
Demirel İdris
Baluken
Mardin Diyarbakır Diyarbakır
Mahmut
Toğrul Mehmet
Emin Adıyaman Burcu
Çelik Özkan
Gaziantep Iğdır Muş
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/434) 7nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Çetin
Arık Bülent
Kuşoğlu Lale
Karabıyık
Kayseri Ankara Bursa
Mahmut
Tanal Seyit
Torun Musa
Çam
İstanbul Ordu İzmir
Madde
7 657 sayılı Kanunun 108 inci maddesinin (B) fıkrasına
analık izni süresinin ibaresinden sonra gelmek üzere veya aynı
maddenin (F) fıkrası uyarınca verilen izin süresinin ibaresi
ilave edilmiştir ve aynı maddenin (C) fıkrasının
birinci cümlesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Üç
yaşını doldurmamış bir çocuğu eşiyle
birlikte veya münferit olarak evlat edinen memurlar ile memur olmayan eşin
münferit olarak evlat edinmesi halinde memur olan eşlerine, çocuğun
fiilen teslim edildiği tarihten itibaren, istekleri üzerine yirmi dört aya
kadar aylıksız izin verilir.
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 7nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Arzu
Erdem Mehmet
Günal Erhan
Usta
İstanbul Antalya Samsun
Erkan
Haberal Mehmet
Parsak Mehmet
Erdoğan
Ankara Afyonkarahisar Muğla
İsmail Faruk Aksu Baki Şimşek
İstanbul Mersin
Madde 7 657 sayılı Kanunun 108 inci
maddesinin (B) fıkrasına analık izni süresinin ibaresinden
sonra gelmek üzere veya aynı maddenin (F) fıkrası uyarınca
verilen izin süresinin ibaresi eklenmiş ve aynı maddenin (C)
fıkrasının birinci cümlesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Üç yaşını doldurmamış bir
çocuğu eşiyle birlikte veya münferit olarak evlat edinen memurlar ile
memur olmayan eşin evlat edinmesi halinde memur olan eşlerine,
çocuğun fiilen teslim edildiği tarihten itibaren, istekleri üzerine
yirmi dört aya kadar aylıksız izin verilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Sayın Arzu Erdem.
ARZU ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bu hafta yine
şehit haberlerimiz vardı, yine yüreğimiz yandı, yine analar
ağladı, yine ocaklar söndü. Hani analar ağlamayacaktı? Daha
birkaç gün önce bu kez hem anne, evladına hem polis, eşine
ağıtlar yaktı ve yüreğimizi dağladı. 4
yaşındaki kızı İremle birlikte şehit olan polis
memurumuz Mehmet Şenol Çiftçiyi rahmetle anıyorum. Dün Diyarbakırın
Sur ilçesinde terör örgütü PKKnın hain saldırısında
şehit düşen Uzman Çavuş Fazlı Altuntaşı ve
Jandarma Uzman Çavuş Uğur Şahini rahmetle anıyorum.
Şırnak ili İdil ilçesinde zırhlı araç geçişi
sırasında PKKlı teröristlerin saldırısı
sonucunda şehit düşen polis memurlarımız Mahmut Bilgini,
Ersin Yıldırımı ve Gültekin Tırpanı rahmetle
anıyorum. Şırnakın Cizre ilçesinde terör örgütüne yönelik
operasyonda polis memurumuz Ömür Erbay şehit düşmüştür.
Şehitlerimize Allahtan rahmet, kederli ailelerine sabır diliyorum.
Büyük Türk milletimizin başı sağ olsun.
Değerli milletvekilleri, Gelir Vergisi Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 7nci maddesinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Millî değerlerimizin başında yer alan
aile kavramı çocuğun dünyaya gelmesiyle tamamlanmakta ve anlam
kazanmaktadır ve evliliğin en mutlu anlarından bir tanesi de
evlat sahibi olmaktır. Şüphesiz her anne, baba yuvasında bir
çocuğun sıcaklığını hissetmek ister ancak kader
bazen insanların doğal yollardan biyolojik olarak anne, baba
olmasına izin vermeyebilir. İşte bu durumlarda evlat sevgisini
gidermenin en güzel ve hayırlı yolu kimsesiz ve barınmaya
muhtaç, anne, baba sevgisine hasret çocuklara kol kanat germektir ve
onları evlat edinmektedir. Her iki durumda da toplumumuzun ve
geleceğimizin teminatı olan evlatlarımızın vatana ve
millete hayırlı birer evlat olarak yetiştirilmeleri vazifesi
anneye ve babaya düşmektedir. Evlat sahibi olmak mutluluğun yanı
sıra birçok sorumluluğu da beraberinde getirmektedir. Yeni asgari
ücretin 1.300 lira olduğu günümüzde 3 kişilik bir ailenin giderleri
de göz önünde bulundurulduğunda ailede 1 kişinin çalışması
yeterli değildir. İşte bu koşullar erkeğin
yanında kadınların da çalışmasını zorunlu
kılmaktadır. Çalışan kadınların çalışma
ortamlarında karşılaştıkları sorunlara çözüm
üretmek, çalışma hayatına daha etkin katılabilmelerini
sağlamak adına Milliyetçi Hareket Partisi olarak her türlü
desteği verdik, vermeye de devam ediyoruz.
Değerli milletvekilleri,
Cumhurbaşkanı her düğünde yeni evlenenlerden en az 3 çocuk
sahibi olmalarını istiyor, lakin 3 çocuk sahibi olun. demekle
olmuyor. Milletimiz en değerli varlığımız değil
midir, annelerimiz kıymetimiz değil midir, evlatlarımız
geleceğimiz ve teminatımız değil midir? Hükûmet,
kadının haklarını korumak zorundadır, dünyaya gelecek
olan evlatlarımızın da haklarını korumak
zorundadır. Bu hakların yanı sıra, gerekli
şartları da iyileştirmek mecburiyetindedir.
Millî ve manevi değerlerimizin neredeyse
tahribata uğradığı günümüzde kadınlara ve annelerimize
büyük görevler düşmektedir. Kadın olarak hem çalışıp
hem çocuk yetiştirmenin getirdiği zorlukları ben de bir anne
olarak çok iyi biliyorum. Sizlerin de bu mukaddes duygunun beraberinde
getirdiği sorumluluk hissini taşıdığınızdan
eminim. Milliyetçi Hareket Partisi, çalışanların doğum ve
evlat edinme izinleriyle alakalı konuyu daha önce Meclis gündemine
taşımıştır ve annelerimizin bu sorununa çare olmaya
çalışmıştır.
Özellikle, annelerimizi ve
kadınlarımızı ilgilendiren bu ve benzeri konular sadece
mali konular kapsamında değerlendirilecek kadar teknik bir
içeriğe sahip değildir, sosyal manada da ele
alınmalıdır ve ayrıca, memurlar ve çalışanlarla
ilgili düzenlemelerin torba kanunlarla yamalı bohça gibi düzenlenmesi
doğru değildir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak defalarca
önermemize rağmen, çalışan anneleri de kapsayan köklü bir kamu
personeli rejimi reformu maalesef gerçekleştirilmemiştir ve bu,
milletimizi ilgilendiren bir konu, bu konunun da takipçisi olmaya devam
edeceğiz. Bundan sonra özellikle, annelerimizi ve
çocuklarımızı ilgilendiren konularda geçici çözümler değil
de kalıcı çözümler yapılmasını temenni eder,
önerimizin de kabul edilmesini rica ederim.
Saygılarımı sunarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Erdem.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/434) 7nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Çetin
Arık (Kayseri) ve arkadaşları
Madde 7 657 sayılı Kanunun 108inci
maddesinin (B) fıkrasına analık izni süresinin ibaresinden
sonra gelmek üzere veya aynı maddenin (F) fıkrası uyarınca
verilen izin süresinin ibaresi ilave edilmiştir ve aynı maddenin (C)
fıkrasının birinci cümlesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Üç yaşını doldurmamış bir
çocuğu eşiyle birlikte veya münferit olarak evlat edinen memurlar ile
memur olmayan eşin münferit olarak evlat edinmesi halinde memur olan
eşlerine, çocuğun fiilen teslim edildiği tarihten itibaren,
istekleri üzerine yirmi dört aya kadar aylıksız izin verilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Kayseri Milletvekili
Sayın Çetin Arık. (CHP sıralarından alkışlar)
ÇETİN ARIK (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisinin artık bir
gelenek hâline getirdiği yeni bir torba tasarıyla karşı
karşıyayız. Kamuoyunda AKPnin torba yasaları, acı
reçetenin milletin ağzına bir parmak bal sürerek yutturulması
olarak görülüyor ki bu görüş hiç de haksız bir görüş değil.
Saygıdeğer milletvekilleri, Gelir Vergisi
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı da işte böyle bir tasarı. İlgili
komisyonlarda hiç görüşülmemiş, AKPnin oldubittiye getirdiği
bir kanun tasarısı olarak karşımızda, bu nedenle de
birçok eksikliği var.
Değerli milletvekilleri, söz konusu
tasarıda doğum sonrası analık izni, ilk doğumda iki
ay, ikinci doğumda dört ay ve sonraki doğumlarda altı ay izin
kullanılabileceği ve eğer isterse çocuk ilkokula başlayıncaya
kadar yarım gün çalışılabileceği söylenmektedir. Ben
bir kadın doğum uzmanı olarak neden ilk doğumda iki ay,
daha sonraki doğumda dört ay, daha sonraki doğumlarda altı ay
izin kullanılacağının mantığını bir
türlü anlayamadım. Bunun mantığı ne? Anlayan birisi varsa
gelsin lütfen burada bize anlatsın.
SALİH CORA (Trabzon) Çocuk sayısı
artıyor.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon)
İlgilenilen çocuk sayısı arttığından dolayı
Sayın Vekilim.
ÇETİN ARIK (Devamla) Değerli
milletvekilleri, aslında en zor olan doğumlar ilk
doğumlardır. Bir kadının en çok ilgiye, en çok
şefkate, en çok zamana ihtiyacı olduğu an ilk
doğumlardır çünkü doğum sonrası depresyonlar, doğum
sonrası psikozlar en çok ilk doğumdan sonra görülür. İlk
doğumlarda vücudun kendini toparlaması, bir sonraki doğumlara
göre çok daha süre alır. İlk doğum yapan kadın bebeği
nasıl tutacağını, nasıl emzireceğini dahi
bilemez. Eğer burada bir mantık aramak gerekirse, maksat doğum yapan
kadını korumaksa sıralama tam tersi olmalıdır.
Bir hekim olarak anne sütünün ne kadar önemli
olduğunu bilenlerdenim. Aslında doğum yapan bir kadın için
sizin verdiğiniz iki ay, dört ay ve altı aylık süreler emzirme
için yeterli süreler değildir. Bir çocuğun emzirilme süresi en az on
iki ay olmalıdır. Dolayısıyla doğum sonrası
kullanılacak izin de en az on iki ay olmalıdır.
Biz izinlere ve kadınlara tanınan haklara
karşı değiliz. Sizin maksadınız doğum yapan
kadını ve bebeği korumak değil, kadını annelikle
sınırlayarak eve hapsetmektir. Ya çocuk yapacaksın ya kariyer
yapacaksın! Kariyer yaparsan çocuk doğuramazsın, çocuk
doğurursan kariyer yapamazsın. demektesiniz. Artık, lütfen,
kadınları rahat bırakın. Kadınlar kariyer de
yapsınlar, çocuk da yapsınlar. Nasıl doğuracaklarına
da kadınlar karar versinler. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, analık izni
görüşülürken Hükûmeti temsilen Millî Savunma Bakanının
bulunması gayriciddilik değil midir? Bu konuya bakış
açınızı göstermiyor mu? Ne anlar Millî Savunma Bakanı süt
izninden, analık izninden?
Değerli milletvekilleri, söz konusu düzenlemeyi
kamuda hayata geçirseniz dahi özel sektörde nasıl hayata geçireceksiniz?
Özel sektörde iş başvurusu yapan kadınlara sorulan ilk soru,
evli olup olmadığı, evliyse çocuk düşünüp düşünmediğidir.
Çocuk düşünen kadınlar işe alınmıyor. Hamile
kalması hâlinde ise işten çıkarılıyorlar. Bu
uygulamayla özel sektörde kadınlar işsizlikle karşı
karşıya kalacaktır.
Evet, kadın için annelik önemlidir ama
kadın iş istiyor, aş istiyor, bulunduğu işte güvence
istiyor, anne olduğu için mesleğini kaybetmemek, çocuğuna iyi
bir gelecek sunmak istiyor, güvenceli bir iş istiyor. Yapılması
gereken, kadınların annelik rollerinin çalışma
yaşamları ve kariyerleri için bir engel oluşturmamasını
sağlayacak önlemlerin alınmasıdır. Ama siz, annelere
öncelikle annelik görevini biçiyor, annelikten kalan zamanlarda da düşük
ücret, eksik prim ve yarı zamanlı işlerde
çalışmasını öngörüyorsunuz. Yani annelere yeni haklar
verdiğinizi öne sürerek topluma güvencesiz esnek çalışmayı
dayatıyorsunuz.
Saygıdeğer milletvekilleri, madem anneleri
ve çocukları düşünüyorsunuz, öncelikle kamuda ve özel sektörde
kreşlerin açılmasını sağlayınız. Bu konuda
herhangi bir çalışmanız var mıdır? Yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÇETİN ARIK (Devamla) - Çünkü siz, bırakın
anne ve çocukları düşünerek kreş açmayı, var olan
kreşleri kapatıyorsunuz. Madem anne ve çocukları çok
düşünüyorsunuz, o zaman neden ILOnun 183 sayılı Anneliğin
Korunması Sözleşmesini imzalamıyorsunuz?
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Sayın Vekil,
burada yarı zamanlı çalışıp tam zamanlı ücret
var. Orayı tam anlayamamışsınız. Metne bir daha
bakarsanız, kabul etmenizi bekliyoruz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yok, yok
Tam ücret
vermiyor, çalıştığı kadar para alıyor.
BAŞKAN Sayın Arık, teşekkür
ederiz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 7nci maddesinin (C) fıkrasındaki
aylıksız ifadesinin, ücretsiz olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Erol
Dora (Mardin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Mardin Milletvekili
Sayın Erol Dora. (HDP sıralarından alkışlar)
EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 68 sıra sayılı Gelir Vergisi
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 7nci maddesi üzerinde Halkların Demokratik
Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, Hrant Dinki ve
Tahir Elçiyi saygıyla anıyorum.
Değerli milletvekilleri, şimdi, bu
tasarının muhtelif maddelerinde kamuda çalışan kadın
yurttaşlarımızın gebelik ve annelik süreçlerinde
çalışma koşullarına ilişkin çeşitli düzenlemelere
yer verilmektedir. Farklı cinslerin aynı koşullarda eşit
haklardan yararlanması ilkesi insan hakları belgelerinde kabul edilen
temel bir eşitlik anlayışı olmuştur. Aynı zamanda
eşit davranma ilkesi anayasal metinlerde ifadesini bulan eşitlik ilkesinin
iş hukukundaki tezahür şeklidir.
1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesinin 23üncü maddesinde herkesin çalışmaya, işini
serbestçe seçmeye, adil ve elverişli çalışma
koşullarına ve işsizlikten korunmaya hakkı olduğu,
herkesin hiçbir ayrım gözetilmeksizin eşit iş
karşılığında eşit ücret almaya hakkı
olduğu, çalışan herkesin kendisine ve ailesine insanlık
onuruna yaraşır bir yaşam sağlayan ve gerektiğinde her
türlü sosyal koruma yollarıyla da desteklenen adil ve elverişli bir
ücret alma hakkı olduğu şeklinde ifadesini bulan, kadın ile
erkeğin çalışma yaşamında eşit şekilde yer
almaları gereğini düzenleyen çerçeve net bir biçimde
çizilmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kadın yurttaşlarımızın özgünlüklerini
dikkate alarak gerçek sorunlara doğru yaklaşımlarla nitelikli
çözümler üretecek mağduriyetleri giderecek yasal düzenlemelerin
yapılması ve uygulamadaki sorunların giderilmesi bir hükûmetin
asli görevlerindendir. Ancak tasarıya baktığımızda
kadınlarla ilgili son derece önemli bir düzenlemenin Gelir Vergisi
Kanunu adı altında paketlenmiş bir tarzda Genel Kurula
getirildiğini görmekteyiz.
Tasarıda öngörülen düzenlemelerin
yüzeyselliği de dikkate alındığında AKPnin içi
boş ambalajları topluma hediye biçiminde yutturma tarzından vazgeçmediği
bir kez daha gözler önüne serilmiştir.
Değerli milletvekilleri, çalışan
kadınların, anne adayı olan kadın
çalışanların asgari düzeyde ne gibi haklara sahip olmaları
gerektiğine ilişkin, Uluslararası Çalışma Örgütünün
yıllar önce kabul ettiği, kapsamlı yasal düzenlemeler mevcuttur.
Hükûmet yurttaşlarımızı oyalayan, lokal ve yüzeysel
düzenlemelerle göz boyamaya çalışmak yerine, literatürde ILOnun 183
No.lu Sözleşmesi olarak adlandırılan, Uluslararası
Çalışma Örgütünün kadının doğum ve doğum sonrası
çalışmasına dair asgari haklarını düzenleyen evrensel
sözleşmeyi imzalayarak işe başlaması gerektiğine
inanmaktayız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tekrar belirtmekte yarar olduğu için yinelemek istiyorum:
Türkiye, Uluslararası Çalışma Örgütünün kadının
doğum ve doğum sonrası çalışma haklarına dair 183
no.lu evrensel sözleşmesini henüz imzalamamıştır. Bu
bakımdan, konuyla ilgili asgari bir çerçeve sunan evrensel bir metni dahi
imzalamaktan imtina gösteren bir Hükûmetin çalışan kadınlarla
ilgili yapacağı yasal düzenlemeler geçici ve popülist hedeflerin
ötesinde bir anlam ifade etmemektedir.
Değerli milletvekilleri, çalışan
kadınlara ilişkin düzenlemelerin öngörüldüğü bu tasarıda
özellikle eleştirilmesi ve de teşhir edilmesi gereken bir diğer
boyut düzenlemelerin kamu çalışanlarıyla
sınırlanması, özel sektörde ve kayıt dışı
çalışan, ev hanımı adı altında ücretsiz emek
veren kadın yurttaşlarımızın âdeta yok
sayılmasıdır.
Değerli milletvekilleri, 183 No.lu ILO
Sözleşmesinde doğum sonrasında kadınların hamilelik
ve doğum nedeniyle işten çıkarılmalarının
yasaklanması gibi hükümler yer almaktadır. Hükûmete
çağrımız odur ki öncelikle konuyla ilgili uluslararası
standartları düzenleyen sözleşmelerin kabul edilmesi gerekir.
Hükûmeti çalışanlara dair sosyal haklar ve iyileştirmeler
sürecinde yurttaşlarımıza dönük gerek cinsiyet gerekse
çalışılan sektör bakımından ayrımcı
yaklaşımlardan vazgeçmeye çağırıyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Dora.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 7nci maddesi ile 657 sayılı
Kanunun 108inci maddesinin (c) fıkrasının
değiştirilmesi öngörülen birinci cümlesinde yer alan çocuğun
fiilen teslim edildiği tarihten ibaresinin 104üncü maddenin (a)
fıkrası uyarınca verilen sekiz haftalık iznin veya
aynı maddenin (f) fıkrası uyarınca izin kullanılması
hâlinde bu iznin bitiminden şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Bülent
Turan (Çanakkale) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Gerekçe Sayın
Başkanım
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle 3 yaşını
doldurmamış bir çocuğu eşiyle birlikte veya münferit olarak
evlat edinen memurlar ile memur olmayan eşin münferit olarak evlat
edinmesi hâllerinde, memur olan eşler için getirilen aylıksız
iznin başlangıç tarihinde düzenleme yapılmak suretiyle
uygulamada karışıklığa yol açılmasının
önlenmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yalnız,
Sayın Başkanım, bu önerge Anayasamızın 41inci maddesi
uyarınca
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Böyle bir usul yok
Sayın Başkan.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
aile toplumun
temelidir.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
usul yok böyle.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Anayasanın
41inci maddesine aykırı
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Geç kaldı Sayın
Başkan.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
ve aynı zamanda
toplumu gayriahlaki
BAŞKAN Sayın Tanal, bu saatte söz
vermeyeceğim. Lütfen
MAHMUT TANAL (İstanbul)
birleşmelere
teşvik edecek
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul)
fuhşu
arttıracak ve gerçekten değer yargılarımızla
bağdaşmayan bir madde.
BAŞKAN Sayın Tanal, ben bayılmak
üzereyim, inanın.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bu anlamda, ben
Anayasaya aykırı olduğunu söylüyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
maddeyi oylayabilir miyiz?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sizlerin, en
azından Meclis Başkan Vekili sıfatıyla burada Anayasaya
aykırılık hususunda Mecliste Kanunlar Kararlardan bir raporun
alınması gerekiyor Sayın Başkanım.
BAŞKAN Kabul edilen önerge doğrultusunda
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.42
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 00.43
BAŞKAN:
Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
------0------
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 30uncu
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
68
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan Suç Gelirlerinin
Aklanması, Araştırılması, El Konulması,
Müsaderesi ve Terörizmin Finansmanına İlişkin Avrupa Konseyi
Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/323) ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
2.- Suç Gelirlerinin Aklanması,
Araştırılması, El Konulması, Müsaderesi ve Terörizmin
Finansmanına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/323) (S. Sayısı: 51)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan
sonra da Komisyonun olmayacağı
anlaşıldığından, kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için, 21 Ocak 2016 Perşembe günü, alınan karar gereğince, saat
14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 00.44