TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
31inci
Birleşim
21
Ocak 2016 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMA
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrulun, alınamayan cenazelere
ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, Bursa ilinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
Kocaeli Milletvekili Sami Çakırın, ünlü şair ve yazar Sezai
Karakoçun doğum yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Mustafa Koça Allahtan
rahmet, terörle mücadele eden güvenlik görevlilerine başarılar
dilediğine ve vatanı, milleti ve devleti bölme girişimlerinin
başarıya ulaşamayacağına ilişkin
açıklaması
2.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Diyarbakırın
Sur ilçesinde şehit olan Uzman Çavuş Ali Şahin ile tüm
şehitlere Allahtan rahmet dilediğine ve AK PARTİnin çözüm
süreciyle milleti oyalama gayretinde olduğuna ilişkin
açıklaması
3.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Mustafa Koça Allahtan rahmet
dilediğine ve Hükûmetin, Rus
askerlerinin Kamışlı bölgesinde yığınak
yapıp yapmadığıyla ilgili Meclise derhâl bilgi vermesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
4.-
Tokat Milletvekili Coşkun Çakırın, Mustafa Koça Allahtan
rahmet dilediğine ve ülkenin birliği, beraberliği,
güvenliği ve barışı için herkesin katkı vermesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
5.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, çözüm sürecinin önemiyle
ilgili geçmişten ve bugünden gerekli dersler çıkarılarak bir
muhakeme içerisinde olmak gerektiğine, böylesi bir ortamda Türkiye Büyük
Millet Meclisinin bu konuya tek bir gününü bile ayırmamış
olmasının talihsizlik olduğuna ve Mustafa Koça Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
6.-
İzmir Milletvekili Musa Çamın, yenilenebilir ve kullanılabilir
temiz enerji elde etmek için ülkenin ormanlarının,
yaylalarının, kışlaklarının,
meralarının ve tarım alanlarının yok edilmesine
karşı çıkılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
7.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, sokağa çıkma
yasağının uygulandığı yerlerde üniversite
sınavı için başvuru yapamayan öğrencilerin mağdur
olmaması için süre uzatımı veya resen başvuru
yapılmış kabul edilmesini istirham ettiğine ilişkin
açıklaması
8.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğdenin önemli kuruluşlarından
BİRKOnun ekonomik koşullar nedeniyle işçi
çıkardığına ve Hükûmetin bu kuruluşun
sorunlarını çözmesini dilediğine ilişkin
açıklaması
9.-
Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, Mustafa Koça Allahtan rahmet
dilediğine, maden ruhsatı verilmesi yetkisinin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığına ne zaman verileceğini ve
Denizli-Çivril ile Denizli-Çameli yollarının ne zaman
bitirileceğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
10.-
Amasya Milletvekili Mustafa Tuncerin, Mustafa Koça Allahtan rahmet
dilediğine, Amasyanın Merzifon ilçesinde bulunan Yeni Çeltek Linyit
İşletmesinin durumuna ilişkin açıklaması
11.-
İstanbul Milletvekili Gülay Yedekcinin, Mustafa Koça Allahtan rahmet
dilediğine, Rumeli Feneri Ceneviz Kalesinin Kültür ve Turizm Bakanlığı
tarafından yirmi yıllığına kiralanacağına ve
kötü örneklerden dolayı Türkiye'de yapılan restorasyon
çalışmalarını sakıncalı bulduğuna
ilişkin açıklaması
12.-
Samsun Milletvekili Kemal Zeybekin, Mustafa Koça Allahtan rahmet
dilediğine ve sosyal devlet gereği sadece seçimlerde değil
insanların ihtiyacı olduğunda yardım edilmesi ve negatif
ayrımcılık yapılmaması gerektiğine ilişkin
açıklaması
13.-
Ankara Milletvekili Şenal Sarıhanın, arkasını
iktidara dayamış belediyelerin olanaklarının daha
geniş olmasına rağmen hizmet yürütmemelerinin ne anlama
geldiğini herkesin düşünmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
14.-
Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçerin, Manisanın Büyükbelen
Belediyesinden Saruhanlı Belediyesine devredilen araziyi sattırmamak
için halkın başlattığı direnişte yanlarında
olduğuna ilişkin açıklaması
15.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, 24 Ocak
Tehlikedeki Avukatlar Gününe ilişkin açıklaması
16.-
Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, Gebze SCA Yıldız Ülker
Fabrikasında sendikal mücadele yürüten işçilerin Kocaeli
milletvekilleri ve Hükûmet tarafından yalnız
bırakıldığına ilişkin açıklaması
17.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, Bandırma Devlet
Hastanesinde daha iyi hizmet verilebilmesi için gerekli
çalışmaların yapılmasını beklediğine
ilişkin açıklaması
18.-
Aydın Milletvekili Mehmet Erdemin, Aydın Büyükşehir Belediye
Başkanının Fatih Mahallesi Muhtarına yaptığı
baskılara ilişkin açıklaması
19.-
Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün, Mustafa Koça Allahtan rahmet
dilediğine ve sokakta yaşayan çocukların durumu ve Hükûmetin bu
konuda neler yaptığıyla ilgili bilgi almak istediğine
ilişkin açıklaması
20.-
Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, Mustafa Koça Allahtan
rahmet dilediğine ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığının A tipi şap virüsüne karşı hangi
önlemleri aldığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
21.-
İstanbul Milletvekili Yakup Akkayanın, Mustafa Koça Allahtan
rahmet dilediğine ve yaşanan hak ihlalleri karşısında
Meclisi daha duyarlı olmaya ve Hükûmeti tedbir almaya davet ettiğine
ilişkin açıklaması
22.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, Afyonkarahisar merkezdeki 100
dairenin elektrik bağlantısının neden
yapılmadığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
23.-
Hatay Milletvekili Serkan Topalın, öğrencilere verilen kredilerin
geri ödemesinde faiz uygulamasının kaldırılmasını
talep ettiğine ilişkin açıklaması
24.-
İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksunun, fındık
fiyatlarındaki düşüşün üreticiyi mağdur ettiğine
ilişkin açıklaması
25.-
Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlunun, Hükûmetin, asgari ücret
artışından mağdur olacak kesimler için ne gibi önlem
almayı düşündüğünü ve primlerini aksatması nedeniyle
sağlık güvencesinden yoksun kalan tarım sigortalıları
için bir politikasının olup olmadığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
26.-
Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyamanın, cezaevlerinde
bulunan belediye eş başkanları ile siyasi tutsakların ne
zaman hâkim huzuruna çıkarılacağını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
27.-
İzmir Milletvekili Tacettin Bayırın, Mustafa Koça Allahtan
rahmet dilediğine ve İzmirin Urla ilçesinin Ovacık köyünde
kurulacak rüzgâr türbinleri için ağaçların kesilmesine ilişkin
açıklaması
28.-
Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun, Mustafa Koça
Allahtan rahmet dilediğine ve fındık fiyatlarındaki
düşüş sonrasında TMOnun fındık alıp
almayacağını ve hangi koşullarda alacağını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
29.-
Ordu Milletvekili Seyit Torunun, Mustafa Koça Allahtan rahmet dilediğine
ve Orduda yılan hikâyesine dönen kara yolu ihalelerinin durumuna
ilişkin açıklaması
30.-
Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcının, Kamışlı
bölgesinde rejim güçleriyle birlikte belli bir Rus askerî
varlığının söz konusu olduğuna ilişkin
açıklaması
31.-
Gaziantep Milletvekili Ümit Özdağın, Millî Eğitim Bakanı
Nabi Avcının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
32.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Millî Eğitim
Bakanı Nabi Avcının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
33.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Aydın Milletvekili Mehmet
Erdem ile Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcının
yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
34.-
Başbakan Yardımcısı Yıldırım Tuğrul
Türkeşin, Gaziantep Milletvekili Ümit Özdağ, Diyarbakır
Milletvekili İdris Baluken ile İstanbul Milletvekili Engin
Altayın yaptıkları açıklamalarındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
35.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Aydın Milletvekili Mehmet
Erdemin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
36.-
Erzurum Milletvekili Orhan Deligözün, Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
37.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Halkların Demokratik
Partisini susturmayı amaçlayan siyasi soykırım
operasyonlarını kınadığına ve Hükûmetin bu
operasyonlara derhâl son vermesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
VI.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldanın,
Başkanlık Divanı olarak Mustafa Koça Allahtan rahmet,
yakınlarına başsağlığı dilediklerine
ilişkin konuşması
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldanın, 24üncü
Dönem milletvekilli Halil Aksoyun tutuklanması nedeniyle geçmiş
olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin konuşması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 22 milletvekilinin,
ekonomik kriz riskinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/69)
2.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 22 milletvekilinin,
ülkemizde yaşanan ve olası yaşanacak depremler
karşısında Hükümetin almadığı tedbirlerin ve
konuyla ilgili mevcut yetersizliklerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/70)
3.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 22 milletvekilinin,
orman yangınlarının sebeplerinin, meydana gelen can
kayıpları ve maddi zararların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/71)
B)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı İsmail Kahraman ve beraberindeki bir
heyetin, 23-25 Ocak 2016 tarihleri arasında Bağdatta düzenlenecek
olan İslam İşbirliği Teşkilatı Parlamento
Birliği (İSİPAB) 11inci Genel Kuruluna katılmak üzere
Iraka ziyarette bulunmalarına ilişkin tezkeresi (3/443)
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Başbakan
Yardımcısı Yıldırım Tuğrul Türkeşin
yaptığı açıklaması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Başbakan
Yardımcısı Yıldırım Tuğrul Türkeşin
yaptığı açıklaması sırasında Milliyetçi
Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
3.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Başbakan
Yardımcısı Yıldırım Tuğrul Türkeşin
yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.-
Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemirin, Başbakan
Yardımcısı Yıldırım Tuğrul Türkeşin
yaptığı açıklaması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
5.-
Gaziantep Milletvekili Ümit Özdağın, Başbakan
Yardımcısı Yıldırım Tuğrul Türkeşin
yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
6.-
Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
7.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Aksaray Milletvekili
İlknur İnceözün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
8.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Erzurum Milletvekili Orhan
Deligözün yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
9.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Gaziantep Milletvekili Mahmut
Toğrulun 68 sıra sayılı Kanun Tasarısının
8inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
10.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
11.-
Tokat Milletvekili Coşkun Çakırın, Malatya Milletvekili Veli
Ağbabanın 68 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 9uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
12.-
Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın, Tokat Milletvekili Coşkun
Çakırın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
13.-
Tokat Milletvekili Coşkun Çakırın, Malatya Milletvekili Veli
Ağbabanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
14.-
Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın, Tokat Milletvekili Coşkun
Çakırın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına tekraren
sataşması nedeniyle konuşması
IX.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldanın
Hükümetin yaptığı açıklamadan sonra siyasi parti
gruplarına onar dakika söz hakkı vermemesinin İç Tüzük
hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında
X.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
HDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp ve
arkadaşları tarafından, Türkiyede hâlâ devam eden sokağa
çıkma yasakları dolayısıyla baskı altında olan
sağlık emekçilerinin yaşadığı sorunların
araştırılması ve hak ihlallerinin tespit edilmesi
amacıyla 14/1/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 21 Ocak 2016 Perşembe günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
B)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 22 Ocak 2016 Cuma günü
toplanmamasının Genel Kurulun onayına sunulmasına
ilişkin önerisi
XI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/434) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 68)
2.-
Suç Gelirlerinin Aklanması, Araştırılması, El
Konulması, Müsaderesi ve Terörizmin Finansmanına İlişkin
Avrupa Konseyi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/323) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 51)
XII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Manisa
Milletvekili Erkan Akçay'ın, TOKİ'nin faaliyetlerine ilişkin
sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Fatma Güldemet
Sarının cevabı (7/869)
2.- Manisa Milletvekili Özgür
Özel'in, TBMM bünyesinde görev yapan personelin sendikal haklarına ve bu
hakların kullanımı ile ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Ahmet Aydının cevabı (7/1245)
21 Ocak 2016 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
------0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 31inci
Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine
basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde
elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan
teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen
üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel
aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı vardır.
Görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, alınamayan
cenazelerle ilgili söz isteyen Gaziantep Milletvekili Sayın Mahmut
Toğrula aittir.
Sayın Toğrul, süreniz beş dakika,
buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
(HDP sıralarından pankart gösterilmesi)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.-
Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrulun, alınamayan cenazelere
ilişkin gündem dışı konuşması
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, sevgili Genel Kurulun emekçileri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Hazreti Peygamber
Bedir Savaşında öldürülen müşriklerin savaş alanında
kalan cenazelerini defnetmelerini ve onlara saygısızlık
etmemeleri için Müslüman savaşçılara talimat vermiş ve bu
talimat yerine getirilmiştir. Yine, bir hadisişerifte Allahın
Resulü, cenazeye işkence yapılmasını yasaklamaktadır.
Değerli milletvekilleri, 16 Ağustostan bu
yana kürdistanda hiçbir hukuktan, iç ve dış hukuktan
kaynağını almayan sokağa çıkma yasaklarıyla
neredeyse halkın üzerinde bir işkence yürütülmektedir. Her gün
gençler, çocuklar, kadınlar, yaşlılar öldürülmektedir. Sadece
bununla kalmamıştır, bu sokağa çıkma yasakları
cenazeler üzerinden birer işkenceye dönüşmüştür. Bakın,
Silopide 11 çocuk annesi Taybet İnan, öldürüldükten sonra yedi gün sokak
ortasında bekletildi. Eşi, onun hâlâ sağ olduğunu ve ona
ipi uzattığını ama ipi tutamadığını
söyledi ve günlerce bekletilen cenazeye daha sonra kaynı müdahale etmek
istedi. Maalesef kaynı Yusuf İnan da aynı şekilde
katledildi.
Değerli milletvekilleri, sadece bununla
sınırlı değil. Surda katledilen gençlerin cenazeleri,
yirmi sekiz gün sonra, aileleri haftalarca açlık grevi yaptıktan
sonra daha yeni alınabildi.
Değerli milletvekilleri, sadece son bir ay
içerisinde AKP Hükûmeti işkenceyi öyle bir noktaya vardırdı ki,
2 tane adli tıp yasası çıkardı, bunların ikisi de
cenazelerin alınmasıyla ilgiliydi. Birincisinde, daha önce belediyelerde
olan yetkiyi mülki idareye verdi ama ikincisinde, daha da ileri giderek
değerli arkadaşlar, şöyle bir yasa çıkardı: Cesedin
teslim veya gömülme işlemleri sırasında kamu düzeninin
bozulabileceği veya toplumsal olayların meydana gelebileceği ya
da suç işlenebileceği mülki idare amirince
değerlendirildiği takdirde, cesetler gömülmek üzere doğrudan
mülki idare amirliğince teslim edilir. diyor. Yani, burada, kürdistanda
yaşayan herkes bilir ki, siz ne yaparsanız yapın, en masumane
davranışınızda bile suç isnat edilebilir, terör isnat
edilebilir. Dolayısıyla, açıkça bu yasayla şunu söylemek
istiyorlar: Cenazelerinizi size gömdürmeyiz. Cenazeleriniz gömüldüğünde
üzerine gidip bir Fatiha okuyacak bir yer vermeyiz.
Değerli arkadaşlar, Şırnakta
cenazeleri, Taybet İnan ananın cenazesini kızı orada
mevcutlu olduğu hâlde, annesinin cenazesini almak istediği hâlde
vermediler ve ailelerden cenazeleri kaçırdılar. 4ünü Cizreye
kaçırdılar, Taybet İnan ve Yusuf İnanın cenazelerini
de Silopiye kaçırdılar.
Değerli arkadaşlarım,
kaçırılan cenazeler nasıl gömüldü biliyor musunuz? İslam
inancına sahip olduğunu söyleyenler, 4 cenaze üst üste aynı yere
gömüldü, ailelerinden sadece 1 kişinin katılabileceği söylendi.
Hâlâ Taybet İnan ve Yusuf İnanın cenazelerinin nerede olduğu,
nereye gömüldüğü ne belediyemizce ne oradaki vekillerimizce
bilinmemektedir. Değerli arkadaşlar, açıkça cenazelere bir
katliam daha uygulanıyor, cenazeler üzerinden Kürt halkı bir kez daha
cezalandırılmak isteniyor. Bu yapılan, hiçbir savaşta
insani, ahlaki, hiçbir yeri olmayan bir durumdur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Değerli
arkadaşlar, Peygamber savaşta bile cenazelerin alınmasına
müsaade etmişken, AKP Hükûmeti maalesef cenazelerin alınmasına
müsaade etmemekte, Kürt halkına cenazeler üzerinden ikinci bir
işkenceyi reva görmektedir. Bunun hesabının mutlaka
sorulması gerektiğini hatırlatıyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Toğrul.
Gündem dışı ikinci söz, Bursa ilinin
sorunları hakkında söz isteyen Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğluna aittir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Kayışoğlu, süreniz
beş dakika, buyurun.
2.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, Bursa ilinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, biliyorum ki herkes
yaşadığı şehri sever ve sevdiği şehir için
de bir şeyler yapmak ister. Bursa da bizler için özel bir şehir.
Maalesef bugün Bursada şehir için değil, kendisi için, partisi için
çalışan anlayışlara tanığız. Dün Sayın
Kuşoğlu burada Mimar Sinanın eserlerinde dört yüz yıl
sonrasını nasıl düşündüğünü ifade etti ve
hayranlıkla dinledik.
Bursa da dokuz bin yıllık tarihi olan bir
güzide şehrimiz, Osmanlıya başkentlik yaptı, bir medrese
şehriydi. Kadı defterlerinden öğreniyoruz ki Bursa, medrese
öğrencilerinin işsizlikten, sefaletten ayaklanmalarına, yol
kesmelerine, oğlan kaçırmalarına şahitlik etti. 1920de
işgal edildiğinde Mecliste gözyaşları sel oldu ve yüce
Meclis kürsüsüne Bursa işgalden kurtulana kadar siyah bir örtü, puşide-i
siyah örtüldü ve ta ki 1922ye kadar da o örtü bu Meclis kürsüsünde kaldı.
Atatürk döneminde 3 büyük fabrika
açılışına tanıklık etti Bursa; 1925te
İPEKİŞ, 1938de Merinos ve Gemlik Sunğipek Fabrikası.
Peki, Bursa bugün ne durumda? Yüksek hızlı trenin 2012de temeli
atıldı, güya 2016da bitecekti ama temelleri çürüdü. 4üncü büyük
şehrin havaalanı doğru düzgün işletilmiyor.
Uludağı Davos yapacaktınız, kaos yaptınız, yetki
karmaşası hâlâ sürüyor. Trafik keşmekeşi her gün
Bursalıları yıldırıyor. Üç beş kişiyi memnun
etmek adına hayal proje Helitaksiye kaynaklar aktardınız ama
vagonları yenilemediğiniz için her gün milyonlar ulaşım
sıkıntısı yaşıyor.
Dağ yöresi ilçelerinde işsizlikten
dolayı yoğun bir göç var. Büyükşehir Yasasıyla köylülerin
bütün malını, mülkünü, taşınmazlarını haraç mezat
sattınız. Kentsel dönüşümü katılımcı bir
şekilde yapmadınız ve insanlar, özellikle de kiracı esnaf
zorluklar yaşıyor. Gurur duyabilirsiniz, uzaydan bile görülen
TOKİleriniz var ve bu TOKİler yüzünden kentsel dönüşüm
mağdurları yarattınız. Gebze-Orhangazi-İzmir Otobanı Projesi sürekli
değişti ve kamulaştırmalarla vatandaşlarımız
mağdur edildi. Gemlik ve Trilye tipi zeytin destek görmediği için
zeytincilik bitiyor ve buralar ranta açılıyor. İnegöldeki
yoğun hava kirliliğini bir türlü çözemediniz. İznikin dünyaca
ünlü surları kimliğine kavuşturulamadı ve turizm merkezi
olabilecekken sıradanlığa terk edildi.
Bursa her yıl yaklaşık 60 bin
civarında göç alıyor ve bu göçe uygun altyapı, sağlık,
eğitim hizmetleri sunulamıyor. Bursanın verimli ovaları,
özellikle Karacabey, yanlış projelerle sanayi bölgelerine ve
otobanlara maalesef kurban ediliyor. Kontrolsüz bir şekilde sanayinin
isteğiyle Bursa santraller şehrine dönüştü ve irili ufaklı
5 santrali var, hâlâ açılmak istenenler var, bu gidişle Uludağa
kar yağmayacak.
Bursada çevre katliamlarınız dur durak
bilmiyor. Bakın, özel yasa çıkardığınız
Cargillde ölen arılar. Bunlar kilolarca, yüzlerce kilolarla ifade
ediliyor. Bu arılar oralarda ölüyor ve bu şurupları, o Cargill
fabrikasında üretilenleri insanlar içiyorlar, insanlar. Bursanın en
önemli içme suyu barajı olan Doğancı Barajına mermer ve
taş ocaklarının kiri, bölgedeki köylerin foseptiği
akıyor. Yenişehirde hâlâ Boğazköy Barajında sulama
yapılamıyor, Kocasuda balıklar ölüyor.
Mustafakemalpaşada, Kestelekte bor madenleri çıkarılmayı
bekliyor. Bursa kaplıca şehri fakat termal yatakları
değerlendirilmiyor.
İdari açıdan da Bursa, maalesef, saray
özentileriyle dolu. Büyükşehir Belediyesince Mudanya Sahil Projesi
başlatıldı fakat bitirilmedi, insanlar sahilden mahrum. 1955ten
beri Mudanya Belediyesinde olan İskele CHP kazanınca, katakulliyle
Büyükşehre verildi. Rektörünüz, CHPli Nilüfer Belediyesinin
öğrencilere verdiği çorbayı engelledi, Fethiye Kültür Merkezini
aldı. İl Millî Eğitim Müdürünüz, davaları kazanan
müdürleri, hukuku hiçe sayarak görevine iade etmedi.
Şimdi diyorum ki Bursa diktatöryal bir
anlayışın işgali altında, buraya siyah bir örtü
sermeyeceğim ama bu faşizan uygulamalarınız altında
bir gün bir yerlerde patlayan bombalarda ölmezsek şayet,
komplolarınızla zindanlarda çürümezsek, Bursa sizden
kurtulduğunda bu Meclis kürsüsüne bembeyaz bir örtü sereceğim.
Teşekkür ediyorum. Saygılarımla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Altaca
Kayışoğlu.
Gündem dışı üçüncü söz, ünlü
şair, yazar Sezai Karakoçun doğum yıl dönümü münasebetiyle söz
isteyen Kocaeli Milletvekili Sayın Sami Çakıra aittir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Çakır, beş dakika süreniz var.
Buyurun.
3.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakırın,
ünlü şair ve yazar Sezai Karakoçun doğum yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) Değerli
milletvekilleri, yaşayan üstatlarımızdan Sezai Karakoçla ilgili
duygularımı ifade etmek üzere gündem dışı söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bizim kültürümüzde ölülerimizin hayırla yâd
edilmesi bir ön kabuldür ama yaşayan değerlerimizin ve
üstatların sağlığında anılması,
hatırlanması, hatırlatılması hem onların onore
edilmesini hem de yaşam mücadelelerinin güzelliğini paylaşma
adına farklı bir anlam taşıyacaktır.
Sezai Karakoç gibi bir şahsiyeti beş
dakikaya sığdırmak elbette mümkün değildir fakat bu
beş dakika ondan gelen ışığa bir pencere
açmış olmayı başarır diye ümit ediyorum. Sezai Karakoç
şair, yazar, düşünür ve siyasetçi. Yaşamının,
döneminin olayları direniş kültürünü öne çıkarsa da o diriliş
kültür ve ruhunu hep ön planda tutmuş, nevi şahsına
münhasır kişiliğiyle öne çıkmıştır. Görseli,
gösterişi ve ihtişamı sevmeyen; kalemiyle insanımız
arasında kurduğu yakınlık ile
ıssızlığından ve yalnızlığından
kurtulabilen ender düşünürlerimizden biri. Hayatının tüm
zamanlarında münzevi, mütevazı yaşamayı ve perde gerisinde
kalmayı seçmesindeki tercihi birkaç kuşağı etkileyen,
gelecek kuşakları etkilemeye devam edecek vakur ama kibirden uzak bir
Anadolu insanı olmasından kaynaklanmaktadır. Ondaki sükûneti,
şafakta kaybettiği güvercinleri ikindide bulma ihtimalinde
yakalayabilirsiniz.
Sezai, son derece üretken bir kalem. Onda, her zaman
tazelenen gül tomurcuklarını, her an büyümeye hazır
çocukları ve sadre şifa ilaçları bulmak, yakalamak
isteğimize bırakılmıştır. Kadim medeniyetinin yol
haritasında bir çizgi sahibi olarak o, çocukluğunu doğduğu
bölgede geçirdi. Ergani, Maden ve Dicle onun hamuru ve suyu oldu. İlkokulu
Ergani, ortaokulu Maraş, liseyi Gaziantepte okudu. Felsefeyi seviyordu.
Babası ilahiyatçı olmasını arzuluyordu ama siyasal
bilgileri okudu. Maliyede görev aldı. Müfettişlik ve gelirler
kontrolörlüğü görevleri çerçevesinde gezdi, yer ve insan tanıdı.
1973ten sonra resmî görev almadı. 2006 yılında Kültür
Bakanlığı Özel Ödülüne layık görüldü. Ödülün parasal
kısmını almadı, sanata harcanmasını istedi. O bir
şair, mütefekkir, edebiyatçı olarak bu alanlarda özgün bir yere
sahiptir. Şiiri metafizik özellikler arz eder ama bunu modern şiirin
diliyle yapmıştır. Soyutu kullanarak somutu yakalamayı başarabilen
bir şahsiyettir. Değişime evet diyen, özü muhafazayı esas
alan anlayışını Masal şiirinde değişime
uğrayan Doğuyu anlatırken Yedinci Oğulun
ağzından Batıya hitaben;
Biliyorum
Sizin bir tek ama büyük bir gücünüz var:
Karşınızdakini değiştirmek
Ölsem de çıkmam buradan
Kemiklerim değişecek, toz ve toprak olacak
belki
Fakat değişmeyecek ruhum ifadelerinde net
bir şekilde hissedebilirsiniz. Diriliş düşüncesi onda
insanın insanla, eşyayla, zaman, mekân ve yaratıcıyla
varoluş amacına uygun bir şekilde yeniden bir ilişki tesis
etme demektir. Ondan çok sayıda anı rivayet edilebilir ama 1950lerde
yazdığı Mona Rozanın 1960larda daktilo, 1970lerde
teksir, 1980lerde fotokopiyle çoğaltılarak elden ele dolaştığını
hatırlatmak yeterli olacak.
Şair dedik, şiir dedik, hikmet
dedik, söz dedik. Şairin zamana adanmış sözlerinden bir hikmet
yumağı dizelerini sizlerle paylaşmak istiyorum:
Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Aşk celladından ne çıkar madem ki yâr
vardır
Yoktan da vardan da öte bir var vardır
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan
bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar
vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader
vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar
vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar
vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar
vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için
sende anahtar vardır
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir
damar vardır
Senden umut kesmem kalbinde merhamet adlı bir
çınar vardır
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Çakır.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce
sisteme giren sayın milletvekillerine ve grup başkan vekillerine
sırasıyla söz vereceğim.
Şimdi, Grup Başkan Vekili Sayın Oktay
Vurala söz veriyorum.
Buyurunuz Sayın Vural.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın, Mustafa Koça Allahtan rahmet, terörle mücadele eden güvenlik
görevlilerine başarılar dilediğine ve vatanı, milleti ve
devleti bölme girişimlerinin başarıya
ulaşamayacağına ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim.
Türkiyenin rekabet gücü ve kalkınmasına
çok önemli katkılarda bulunan Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı
Sayın Mustafa Koça Allahtan rahmet diliyoruz. Koç ailesine, Koç Holding
çalışanlarına ve milletimize başsağlığı
diliyorum.
Değerli milletvekilleri, tabii, Türkiye'nin
doğu ve güneydoğusunda meydana gelen olaylar gerçekten oradaki
vatandaşlarımızı bizar etmiş durumdadır.
Diyarbakırın Sur ilçesinden ve Cizreden bizleri arayan
vatandaşlarımız, aslında uzun bir süredir terör örgütünün
baskısı ve tehdidi altında bulunduklarını ifade
ederek, güvenlik görevlilerinin yöreyi teröristlerden arındırarak, huzur
ve güveni sağlamasıyla, bir an önce hayata bağlanmak
istediklerini ifade etmişlerdir.
Terörle mücadele eden askerlerimize, polisimize ve
koruculara yöredeki vatandaşlarımızı huzur ve
güvenliğe kavuşturma mücadelesinde başarılar diliyoruz.
Türkiye, hepimizin vatanıdır. Türkiyede
kürdistan diye bir yer yoktur ve Türkiye'nin kürdistan diye bir meselesi
yoktur. Vatanımız birdir, milletimiz bir, devletimiz birdir;
adımız bir, acımız birdir. Vatanımızı,
milletimizi ve devletimizi bölme, ayrıştırma girişimleri ve
siyaseti başarıya ulaşamayacaktır. Emperyalizm ve
uzantıları tarihte başarılı olamadılar,
şimdi de gelecekte de başarılı olamayacaklardır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Akçay, buyurunuz.
2.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Diyarbakırın Sur ilçesinde şehit
olan Uzman Çavuş Ali Şahin ile tüm şehitlere Allahtan rahmet
dilediğine ve AK PARTİnin çözüm süreciyle milleti oyalama gayretinde
olduğuna ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Manisanın Turgutlu ilçesinden Jandarma Uzman
Çavuş Ali Şahin, dün, Diyarbakırın Sur ilçesinde
teröristlerin tuzakladığı el yapımı
patlayıcının infilakı sonucunda şehit olmuştur.
Öncelikle, şehidimiz Ali Şahin ve Türk
milletinin birlik ve beraberliği için can veren şehitlerimize
Allahtan rahmet, başta ailesi ve aileleri olmak üzere bütün milletimize
başsağlığı diliyorum.
Bugün anaları ağlatanlar dün Analar
ağlamayacak. diyenlerdir. PKK yol keserken, haraç toplarken,
şehirlere hâkim olmaya çalışırken, yollara bombalı
tuzaklar kurarken, mahkemeler ve haraç birimleri kurarken biz uyardık.
PKKnın terörist devşirdiğini, silah ve mühimmat
depoladığını, terör örgütünün hiçbir zaman silah
bırakmadığını ve bırakmayacağını
anlattık. Aynı zamanda, benzeri haberler ve devletin istihbarat
raporlarında yansıyan ve görevlilerin sorumlulara sunduğu rapor
bilgileri bütün yaygın medyaya da yansıdı. Ancak Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidarı -adını dahi koymakta
zorlandığı, fakat genellikle çözüm dediği- dağlarda
çiçek toplama, piknik yapma hayalleri kurdu. Terör örgütüyle
anlaşırsa, istediklerini verirse silahlarını
bırakacağını düşündü ve milletimizin de böyle
düşünmesini istedi. Sonra öğrendik ki, AKP bu hayallerle sadece
milletimizi oyalama gayretindeymiş, PKKnın bütün bu faaliyetlerini
Hükûmet de biliyormuş. Cumhurbaşkanı itiraf etti, Sayın
Başbakan, PKK iki yıl boyunca yığınak yaptı
dedi, dönemin Başbakan Yardımcısı Her şeyden
haberimiz vardı dedi. Ne PKK silah bıraktı ne terörist
sınır dışına çıktı, maalesef ne de terör
bitti.
Şimdi, elbette, iktidara tekraren sormak
istiyorum: Osloda, Haburda Dolmabahçede ne görüştünüz, ne sözler
verdiniz? Habur Sınır Kapısında umutlanırken hayal
ettiğiniz neydi? Gerçekten merak ediyorum, acaba baldıran zehrini
içtiniz mi? Cevabı malum, sizin, uğruna baldıran zehri içmeyi
taahhüt ettiğiniz süreç neticesinde maalesef evlatlarımız
şehadet şerbetini içmekte, ancak buna rağmen yine de şehit
aileleri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Ek süre veriyorum.
Buyurunuz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yine de bütün bu olanlara
rağmen şehit aileleri büyük bir vakarla Vatan sağ olsun.
diyor.
Bu düşüncelerle sözlerime son veriyorum,
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akçay.
Buyurun Sayın Altay.
3.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Mustafa Koça Allahtan rahmet dilediğine ve Hükûmetin,
Rus askerlerinin Kamışlı bölgesinde yığınak
yapıp yapmadığıyla ilgili Meclise derhâl bilgi vermesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Türkiye ekonomisinin öncüsü ve lokomotifi Koç
Holding Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Mustafa Koçun ani
vefatı ülkemiz, iş ve emek dünyası için acı bir kayıp
olmuştur. Koç ailesine ve milletimize Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Grubu adına başsağlığı
diliyoruz.
Sayın Başkan, bununla beraber, Türkiye
Büyük Millet Meclisi bu ülkenin kalbidir, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu
ülkenin beynidir, Türkiyede olup biten ya da bölgede olup biten, Türkiyeyi,
Türkiyenin bekasını, milletimizin bekasını yakından
ilgilendiren her konuda bu Meclisi oluşturan sayın milletvekillerinin
bilgi sahibi olması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluş
gerekçesine de uygun olarak bu gelişmelere yönelik çözümlerin bu adresten
başka hiçbir yerde sağlanamayacağı da dikkate
alındığında, ayrıca altı çizilmesi gereken bir
konudur.
Sayın Başkan, parlamenter demokratik
sistemimiz yasama, yürütme, yargı üçlemi üzerine kurulmuştur,
Anayasamızca bu kuvvetlerin hiçbirinin birbirlerine üstünlük sağlama
gibi bir rolleri de yoktur, bir eş güdüm içinde bu kuvvetler görevlerini
yaparlar. Bu kuvvetlerden içinde bulunduğumuz yasama organı yani
Türkiye Büyük Millet Meclisi yani onun üyesi olan bizler burada sadece iktidar
partisinden gelen ya da Hükûmetten gelen kanun tasarı ve tekliflerini
üreten bir fabrika durumuna dönüştük maalesef. Ülkede cereyan eden
hadiseler karşısında en son, milletvekillerinin bilgi sahibi
olması bu yüce Meclisin çatısı altında görev yapan bir
milletvekili olarak şahsen beni incitmektedir. Gerek doğu,
güneydoğuda olan olaylarla ilgili ve bugün basına yansıyan,
Kamışlı sınırımızda Rus askerlerinin
konuşlandığına yönelik haberlerle ilgili, bütün sayın
milletvekillerini seçim bölgelerinden vatandaşların
aradığını ve Ne oluyor? diye sorduğunu biliyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarına daha
fazla halel gelmesin. Sayın Hükûmetin, özellikle Kamışlı
bölgesinde sınırda Rus askerlerinin yığınak yapıp
yapmadığıyla ilgili yüce Meclisi derhâl bilgilendirmesini talep
ediyorum, gereği için zatıalinize arz ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Çakır, buyurunuz.
4.- Tokat Milletvekili Coşkun
Çakırın, Mustafa Koça Allahtan rahmet dilediğine ve ülkenin
birliği, beraberliği, güvenliği ve barışı için
herkesin katkı vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ben de Türkiye'nin önemli iş adamlarından,
bugün vefat etmiş olan Mustafa Koça Allahtan rahmet diliyorum, Koç
ailesine, sevenlerine ve yakınlarına
başsağlığı diliyorum. Ve dün de şehidimiz
vardı maalesef, şehitlerimize Cenab-ı Hakktan rahmet diliyorum,
yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Diliyoruz, umuyoruz
ve dua ediyoruz ki inşallah bundan sonra şehitlerimiz olmaz,
şehitlerimiz gelmez.
Değerli milletvekilleri, değerli
arkadaşlar; adına ister çözüm süreci diyelim, ister
çatışmasızlık dönemi diyelim, ister demokratikleşme
süreci diyelim, bu adlandırma esas itibarıyla çok önemli değil.
Bir ülkede, yaşamış olduğumuz toplumda bir sorun varsa,
temel bir sorunsa, hele bu sorun yüzyıllık bir arka plana sahipse,
önemli olan buna kayıtsız kalmamak ve bu konuda elini, hatta bedenini
taşın altına koymak. Bu anlamda biz 2013te bu süreci
başlattık, doğrudur, ondan sonra da gayet tutarlı bir
şekilde, gayet ilkeli ve prensipli bir şekilde, kan akmasın,
insanlar ölmesin, şehitlerimiz gelmesin diye, bu ülkenin birliğine ve
beraberliğine, huzuruna, barışına, güvenliğine
katkı sağlamak için birtakım çabalar içerisine girdik, ancak
bugün, dün, daha evvelki günler burada konuşulduğu gibi, gerek Orta
Doğuda ortaya çıkan gelişmeler, ama daha çok da Suriyede
ortaya çıkan yeni durumdan rol kapan, esinlenen, oradan kaynaklanan bir
tutum ve davranışla, maalesef ama maalesef masa birileri tarafından,
başkaları tarafından devrilmiştir. Nihayet temmuzdan
itibaren, neredeyse altı aydır, bölgemizde hiç de kimsenin memnun
kalmayacağı
Tabiatıyla diyorum çocuklar ölmesin,
tabiatıyla diyorum siviller ölmesin, insanlar ölmesin, hiç kimsenin burnu
kanamasın.
Dün sevgili hocamız burada ifade etti, ben de
aynı ifadeyi tekrar etmek isterim. Terörist bile olsa onu
şeytanlaştırmak istemeyiz ama terörist suçluysa suçunun
cezasını çekmesi gerekir, bunun yolu da terörle mücadele etmektir.
Terörle mücadele etmek herkesin bildiği ve bileceği gibi zor bir
iştir. Hele hele bölgenin özel durumu gündeme geldiğinde, hesaba
katıldığında sivilin ama bir sivilin burnunun
kanamaması için gösterilen olağanüstü özen neticesinde bu sokağa
çıkma yasaklarının süresi de uzatılmıştır.
Şunu söylemeye çalışıyorum
özetle: Hiç kuşkusuz bütün bu çabaların arkasında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
COŞKUN ÇAKIR (Tokat)
barışımıza, huzurumuza, güvenliğimize ama daha
önemlisi birliğimize ve beraberliğimize yönelik bir çaba vardır,
bunun böyle olmasını isterim.
BAŞKAN Süre verelim mi Sayın Çakır?
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sadece cümlemi
tamamlayayım Sayın Başkan.
O bakımdan, en kısa sürede inşallah
ülkemizde bir an evvel herkes üzerine düşeni yapar, terör örgütü oradan
çekilir, başta HDP olmak üzere bölgede ağırlığı
olan partiler gerekli uyarıları yapar, çukurlar, hendekler
kapatılır, arkasından da inşallah ülkemize barış
ve huzur gelir, tekrardan kardeşlik iklimi hâkim olur.
Ben şunu ısrarla vurguluyorum: Bu bizim
yapmadığımız bir şey değil. Biz millet olarak bir
arada yaşamayı binlerce yıllık pratiğimizle ortaya
koymuş bir milletiz ve dolayısıyla daha küçülemeyiz -dünkü
konuşmalardan bunu ödünç alarak söylüyorum- daha bölünemeyiz. Bu
bakımdan, birliğe ve beraberliğe ihtiyacımız var. Her
birimiz buna ilişkin katkıyı sunmak, vermek durumundayız.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Çakır.
Sayın Baluken, buyurunuz.
5.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, çözüm sürecinin önemiyle ilgili geçmişten ve bugünden gerekli
dersler çıkarılarak bir muhakeme içerisinde olmak gerektiğine,
böylesi bir ortamda Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu konuya tek bir gününü
bile ayırmamış olmasının talihsizlik olduğuna ve
Mustafa Koça Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, tabii, ülke olarak son derece zor bir süreçten, son
derece yakıcı bir süreçten geçiyoruz. Âdeta bölgenin bütün tarihinin
yeniden dizayn edildiği, halkların demokratik geleceğinin tekrar
masalarda konuşulduğu tarihî bir süreci hep birlikte gözlemliyoruz,
müşahede ediyoruz ve içinde bulunuyoruz. Ancak, bu tarihî süreçte maalesef
gerek ülke içerisindeki barışı bir an önce sağlayacak
çalışmaları gerekse de bütün Orta Doğuda halkların
bir arada yaşayabileceği ortak bir geleceği örme
çalışmasını ne yazık ki ne bu Hükûmet ne de bu
Parlamentoda hiçbir şekilde gündemleştiremiyoruz. Âdeta önümüzden
tarihî anlar akıp giderken biz tarihin arkasında, kaosa
sürüklenmiş, girdabın içerisinde debelenen bir pozisyona doğru
hızla savruluyoruz.
Ben böylesi yakıcı bir süreçte bizi bu
tarihî girdaptan kurtarmak için son kırk yıllık Türkiye
siyasetinin en önemli çalışması olan çözüm süreciyle ilgili
burada yapılan tartışmaları da hayretle, ibretle ve hicapla
takip ediyorum. İki buçuk yıl boyunca bu ülkede binlerce gencin
hayatını kurtaran bir sürecin değerini en fazla iliklerimize
kadar hissettiğimiz bugünlerde çözüm sürecinin kıymetini ortaya
çıkaracak yaklaşımlar yerine çözüm sürecini mahkûm eden, bugün
yaşadığımız sorunları çözüm süreciyle
ilişkilendirmeye çalışan yaklaşımları
doğrusu hiçbir şekilde iyi niyetli olarak değerlendirmiyorum.
Dün de buradan ifade ettim, bugün de ifade ediyorum.
En sert eleştirileri yaptığımız, kürsüye
çıktığında yerden yere vurduğumuz, bugün son derece
yanlış politikalarda ısrar ettiğini söylediğimiz
siyasetçilere bile çözüm süreci içerisinde göstermiş oldukları
katkılardan ve emeklerden dolayı teşekkür ediyoruz. Bir tek
gencin bile hayatı kurtulmuşsa, yapılmış olan bütün
siyasi çalışmalardan daha onurlu, daha değerli bir iş
başarılmıştır demektir. Keşke o süreç
bozulmasaydı, o masa devrilmeseydi de bugün ülkenin dört bir yanında
cenazeler kalkmasaydı, ülkenin dört bir yanındaki ocaklara ateşler
düşmeseydi, Kürtün, Türkün anası her gün ağlamak zorunda kalmasaydı
ama maalesef, bunun önemini bilince çıkaracak dersler çıkararak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
Toparlayacağım Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Ek süre veriyoruz Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
gerekli
dersleri çıkararak ortak bir akılla bir çıkış yolunu
tartışacağımız yerde, o dönem yapılan iyi
şeyleri mahkûm eden bir zihniyetin Parlamentoda hâkim kılınmaya
çalışıldığını burada üzülerek belirtmek
istiyorum. Bütün milletvekili arkadaşlarımızın -siyasi
parti ayrımı gözetmeksizin söylüyorum- bu yapılmaya
çalışılan algıyla ilgili uyanık olmaları
gerektiğini ve çözüm sürecinin önemiyle ilgili, geçmişe de bakarak,
bugünden gerekli dersler çıkararak da bir muhakeme içerisinde
olmaları gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Değerli Başkan, bütün dünyada şu anda
Kürt illerinde uygulanan sokağa çıkma yasakları
konuşuluyor. Avrupa Parlamentosu dün on iki saati aşkın bir süre
bu gündemi konuştu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi her gün
yaralıların sağlık hakkıyla ilgili tedbir
kararları alıyor. Uluslararası Af Örgütü
yayınladığı bir raporda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) -
Kürt
illerindeki durumun vahametine işaret ediyor. Böylesi bir ortamda Türkiye
Büyük Millet Meclisinin hâlâ bu konuyla ilgili bir tek günü, bir tam günü bile
gündemine almamış olmasını, bir çıkış
aramıyor olmasını büyük bir talihsizlik olarak
değerlendiriyorum.
Buradan çağrımı, demin
belirttiğim çerçeve doğrultusunda, yapıcı bir şekilde
tekrar kalıcı barışa gidecek çalışmaları
nasıl yapabiliriz üzerine bu Parlamentoya yinelemek istiyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Baluken.
Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi
Grup Başkan Vekili Sayın Engin Altayın, herhangi bir Hükûmet
yetkilisinden, Kamışlı bölgesinde Rus askerlerinin
yığınak yapmasıyla ilgili bir bilgilendirme talebi var. Ben
bu talebin Adalet ve Kalkınma Partisi grup başkan vekillerinden
Hükûmet yetkililerine iletilmesini talep ediyorum. Biraz önce burada bir
sayın bakan vardı fakat şu anda yok kendisi.
Dolayısıyla, zaman içerisinde eğer herhangi bir yetkili bakan
gelirse kendisinden bilgilendirme amaçlı bir açıklama talep
edeceğim.
Şimdi, zamanı işletmek
açısından devam edelim diye öneriyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, sadece tutanaklara geçmesi açısından iki
cümle ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Demin
sürecin yakıcılığı ve çözüm sürecinin önemiyle ilgili
zaman baskısı altında kaldık, ifade edemedim. Bizler de
Halkların Demokratik Partisi olarak değerli iş adamı
Mustafa Koçun ani bir kalp kriziyle yaşamını yitirmesinden
dolayı üzüntü duyduğumuzu ifade etmek istiyoruz. Hem kendisine
Allahtan rahmet hem de ailesine, yakınlarına ve bütün iş
çevrelerine başsağlığı dileklerimizi iletmek
istiyoruz.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Baluken.
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Pervin Buldanın, Başkanlık Divanı olarak Mustafa Koça
Allahtan rahmet, yakınlarına başsağlığı
dilediklerine ilişkin konuşması
BAŞKAN Biz de Divan olarak bugün
yaşamını yitiren Mustafa Koça Allahtan rahmet,
yakınlarına ve ailesine başsağlığı
dileklerimizi iletiyoruz.
Şimdi sisteme giren sayın
milletvekillerine sırasıyla, İç Tüzükün 60ncı maddesine
göre söz vereceğim.
Sayın Çam
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
6.- İzmir Milletvekili Musa Çamın,
yenilenebilir ve kullanılabilir temiz enerji elde etmek için ülkenin
ormanlarının, yaylalarının,
kışlaklarının, meralarının ve tarım
alanlarının yok edilmesine karşı çıkılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
MUSA ÇAM (İzmir) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Önemli bir enerji sorunumuz var ve bunun giderilmesi
gerekiyor. Burada tercih etmemiz gereken enerji yenilenebilir ve
kullanılabilir, temiz enerji olmalıdır. Ama, yenilenebilir ve
kullanılabilir, temiz enerji elde edeceğiz diye ülkemizin
ormanlarının, yaylalarının,
kışlaklarının, meralarının ve tarım
alanlarının yok edilmesine de şiddetle karşı
çıkmamız gerekiyor. Özellikle, şu anda, İzmir bölgesinde,
yarımadada, Karaburun, Çeşme, Urla ve Seferihisar bölgesinde orman
alanlarının ve tarım alanlarının talan edildiğine
ve ormanların kesildiğine tanık oluyoruz. Urlanın
Ovacık Köyünde RESler kurulacak diye orman alanları talan ediliyor
ve kesiliyor. Bunların da yine yandaş bir firmaya verildiğini,
Sancak Grubuna teslim edildiğini ve Sancak Grubunun, ÇED raporu
almaksızın, oralarda orman alanlarını, ormanı keserek
rüzgâr enerjisi güllerini oraya dikmesiyle ilgili çalışmalar
yaptığını görüyoruz. Ben Çevre ve Şehircilik
Bakanlığını göreve davet ediyorum ve ÇED raporu
verilmeksizin orman alanlarının ve tarım alanlarının
yok edilmesine izin vermemesini talep ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tanal
7.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
sokağa çıkma yasağının uygulandığı
yerlerde üniversite sınavı için başvuru yapamayan
öğrencilerin mağdur olmaması için süre uzatımı veya
resen başvuru yapılmış kabul edilmesini istirham
ettiğine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sokağa çıkma yasağının ilan
edildiği il ve ilçelerimizde bankaların kapalı olması
nedeniyle, İnternet erişiminin olmaması nedeniyle, okulların
kapalı olması nedeniyle, üniversite başvuru merkezlerinin
kapalı olması nedeniyle öğrenciler Üniversite Yerleştirme
Sınavına ön kayıtlarını
yapamamışlardır. Kayıtlar dün sona erdi.
Anayasamızın 42nci maddesi uyarınca
Bölgede okuyan öğrencilerin
eğitimdeki erişim hakkı, eğitim hakkı bu vesileyle
engellenmiş durumda. Sayın Millî Eğitim
Bakanlığından ve yetkililerden ricam şu: Sokağa
çıkma yasağının yaşandığı bölgede bu
öğrencilerimizin mağdur olmaması için gereken tedbir ve önlemin
alınması, hak kaybının önüne geçilmesi için süre
uzatımı veya resen başvuru yapılmış kabul
edilmesini istirham ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Gürer
8.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
Niğdenin önemli kuruluşlarından BİRKOnun ekonomik
koşullar nedeniyle işçi çıkardığına ve Hükûmetin
bu kuruluşun sorunlarını çözmesini dilediğine ilişkin
açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Niğdenin önemli ve köklü
kuruluşlarından BİRKO içinde bulunduğu ekonomik
koşullar nedeniyle işçi çıkarımına gitmiştir. Bu
kuruluş Niğde için çok önemlidir. Hükûmetin bu kuruluşun
sorunlarını çözmesini diliyorum, destek olmasını diliyorum.
Ama, bunun yanında 126 işçimiz sokağa
atılmıştır. Kış gününün koşullarında,
bu içinde bulunduğumuz durumda da işçilerimizin mağduriyetinin
giderilmesini, yeni işçi çıkarılmalarına yol açılmamasını,
diğer tekstil kuruluşlarıyla birlikte Niğdedeki bu
bağlamda üretim yapan alanların da desteklenmesini diliyorum. Çünkü
Niğdede sanayi sınırlıdır ve bu tür
kuruluşların yaşaması bölgenin kalkınması
adına da önemlidir. İşçilerimiz mağdurdur. Sendika başkanımız
da bizi izliyor. Bu bağlamda gerekli desteğin işçilere de,
işverene de sağlanarak sorunun aşılmasını
diliyorum.
BAŞKAN Sayın Arslan
9.- Denizli Milletvekili Kazım Arslanın,
Mustafa Koça Allahtan rahmet dilediğine, maden ruhsatı verilmesi yetkisinin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına ne zaman verileceğini
ve Denizli-Çivril ile Denizli-Çameli yollarının ne zaman
bitirileceğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan,
öncelikle Mustafa Koçun vefatından dolayı üzüntülerimi belirtiyor,
ailesine başsağlığı diliyorum.
Sayın Bakandan da:
1) Maden ruhsatlarının verilmesi yetkisi
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığındayken
Başbakanlığa verilmiştir. Bunu Enerji
Bakanlığı tekrar ne zaman geri alacaktır?
2) Denizli-Çivril duble yolunun yapımı
uzun süreden beri devam etmekte, trafiği tehlikeye sokmaktadır. Bu
yolun yapımı ne zaman ve hangi tarihte bitirilecektir?
3) Denizli-Çameli yolunun yapımı on üç
seneden beri devam etmektedir, her gün ulaşım
zorlaşmaktadır. Bu yol ne zaman ve hangi tarihte bitirilecektir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tuncer
10.- Amasya Milletvekili Mustafa Tuncerin, Mustafa
Koça Allahtan rahmet dilediğine, Amasyanın Merzifon ilçesinde
bulunan Yeni Çeltek Linyit İşletmesinin durumuna ilişkin
açıklaması
MUSTAFA TUNCER (Amasya) Sayın Başkan,
iş adamı Mustafa Koça Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı diliyorum.
Amasya Merzifonda bulunan ve 300 kişinin
çalıştığı Yeni Çeltek Linyit İşletmesi, 2013
yılı Mayıs ayında Soma Holding bünyesindeki Gürmin
AŞye redevans karşılığında devredilmişti.
Devraldıktan sonra Soma Holding, Yeni Çeltek Kömür İşletmesine
termik santral kurmak üzere çalışmasına başlamış
ancak Suluova ve Merzifon halkının bilinçli karşı
duruşu neticesinde bugüne kadar bu amacına
ulaşamamıştır. Yeni Çeltek Linyit İşletmesine
termik santral kurmayı başaramayan Soma Holding şimdi ise Yeni
Çeltekte çalışan ve bölge insanı olan 300 işçiyi,
işçilerin, sendikanın ve ailelerin istememesine rağmen
Merzifondaki ocaktan Somadaki ocağa nakletme kararı
almış, nakle karşı çıkanların işten
atılacağını duyurmuştur. İşçilerin
istememesine rağmen mecburi olarak Merzifondan Somaya gönderilmesi
vicdanla, ahlakla, kanunla bağdaşmayacağı gibi,
işçileri bu kış gününde ailesinden ayırmak, çocuklarından
ayırmak da açıklanamaz. Yapılan iş âdeta zulümdür,
vazgeçilmesini talep ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yedekci
11.- İstanbul Milletvekili Gülay Yedekcinin,
Mustafa Koça Allahtan rahmet dilediğine, Rumeli Feneri Ceneviz
Kalesinin Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yirmi
yıllığına kiralanacağına ve kötü örneklerden
dolayı Türkiye'de yapılan restorasyon
çalışmalarını sakıncalı bulduğuna
ilişkin açıklaması
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Mustafa Koça Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı diliyorum.
Bizim en son aldığımız bilgilere
göre, Sarıyerdeki 17nci yüzyıldan kalma Rumeli Feneri, Ceneviz
Kalesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yirmi
yıllığına kiralanacaktır. Restorasyonlar Dairesinin
restorasyon yapma kararı aldığı 46 dönümlük Kalede ihaleyi
alacak kiracı, restoran, kafeterya, müze, kütüphane, sanat merkezleri ve
sergi salonları yapabilecektir.
Soruyoruz: Burada amaçlanan nedir, birine yeni bir
işletme açmak mıdır? Restorasyon öncesi -tüm dönemlere ait tarihî
dokusunu koruyan- rölöve ve restütisyon çalışmaları
yapılacak mıdır? Çünkü daha önceki örnekler kötü örneklerdir.
Tarihi 13üncü yüzyıla kadar dayanan Şile Kalesi restorasyondan sonra
bir çizgi film kahramanı olan Sünger Boba benzetilmiştir. Bu veya
Tekfur Sarayı gibi kötü örneklerden dolayı Türkiyede yapılan
restorasyon çalışmalarını önemli ölçüde sakıncalı
buluyoruz.
Teşekkür ederiz.
BAŞKAN Sayın Zeybek
12.- Samsun Milletvekili Kemal Zeybekin, Mustafa
Koça Allahtan rahmet dilediğine ve sosyal devlet gereği sadece
seçimlerde değil insanların ihtiyacı olduğunda yardım
edilmesi ve negatif ayrımcılık yapılmaması
gerektiğine ilişkin açıklaması
KEMAL ZEYBEK (Samsun) Bugün hayatını
kaybeden iş adamlarımızdan Mustafa Koça Allahtan rahmet, Koç
ailesine başsağlığı diliyorum.
Samsundan yoksullarımız bildiriyor: 7
Haziran, 1 Kasım seçimlerinin öncesinde ihtiyacı
olmadığı hâlde dağıtılan 3.000-3.500 kalorili,
kükürt oranı yüksek, kirliliği yüksek taş kömürlerinin
vatandaşlara verildiği bir gerçektir. Bu kömürlerin AKP
yandaşlarından yüksek fiyatlarla 7.000-8.000 kalorili kömürler diye
ihale edilip dağıtıldığını biliyoruz.
Samsunun Çarşamba ilçesinden beni arayan
vatandaş, seçim zamanında verilen kömürün yarısını
yaktığını, yarısını
yakamadığı için çöpe attığını söylüyor.
Şu anda yakacağı yakıt olmadığı için özel
idareye kömür talebinde bulunduğunu, yetkililerin Kömür veremiyoruz.
dediklerini söylüyor.
Sosyal devletin aç, açık, ihtiyacı olan
insanlarımıza seçimlerde değil, ihtiyacı olduğu güç
aylarında yardım etmesini ve negatif ayrımcılık
yapmamasını diliyoruz.
BAŞKAN Sayın Sarıhan
13.- Ankara Milletvekili Şenal
Sarıhanın, arkasını iktidara dayamış
belediyelerin olanaklarının daha geniş olmasına rağmen
hizmet yürütmemelerinin ne anlama geldiğini herkesin düşünmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
ŞENAL SARIHAN (Ankara) Bu haftanın ilk
oturumunda İzmir Milletvekili Sayın Necip Kalkan, Ankara Belediye
Başkanına atıfla, izlemiş olduğu bir görsel sunumdan
söz edip övgülerde bulunmuştu, İzmir Belediyemiz aleyhine de bir
konuşma yapmıştı. Öyle zannediyorum ki bugün Ankarada
yaşanan trafik sorunu kendisi için görsel değil
yaşanmış, doğru, gerçek bir öğreti getirmiştir.
Ankara Belediye Başkanının nasıl çalışmakta
olduğu, on yılları aşkın süreli metro inşa
edemediği, sonuçta elini çekerek Bakanlıktan yardım almak
zorunda kaldığı gerçeği görülmüştür. Mukayese etmek
yerine gerçekler üzerinden hareket etmenin, arkasını iktidara
dayamış belediyelerin olanaklarının daha geniş
olacağının da doğal olduğunu bilmenin, buna
karşı hizmet yürütmemenin ne anlama geldiğini hepimiz
düşünmeliyiz diyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yıldız Biçer
14.- Manisa Milletvekili Tur Yıldız
Biçerin, Manisanın Büyükbelen Belediyesinden Saruhanlı Belediyesine
devredilen araziyi sattırmamak için halkın
başlattığı direnişte yanlarında olduğuna
ilişkin açıklaması
TUR YILDIZ BİÇER (Manisa) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Manisanın Saruhanlı
ilçesinde Büyükşehir Yasasıyla birlikte Büyükbelen Belediyesinden
Saruhanlı Belediyesine devredilen 1.026 dönümlük arazi, 7 Ocak 2016da
yapılan son belediye meclis toplantısında alınan bir
kararla satışa çıkarılmıştır. Bu arazi
Bintepeler mevkisinde ve birinci sınıf sit alanı
kapsamındadır. Saruhanlı Belediyesinin küçük parselleri
birleştirerek tek tapu hâline getirdiği bu büyük araziyi,
satışa çıktığı anda, ekmeğini zeytinden
çıkaran Büyükbelen halkının değil, yalnızca büyük
sermayenin alabileceği ortadadır. Büyükbelen halkını
selamlıyorum, bu araziyi sattırmamak için dün
başlattıkları haklı direnişte sonuna kadar
yanlarında olacağım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu...
15.- İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demirin, 24 Ocak Tehlikedeki Avukatlar Gününe ilişkin
açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Avukatlık, özellikle de insan hakları
savunucusu avukat olmak gerçekten zorlu bir iştir. 24 Ocak Tehlikedeki
Avukatlar Günü, bu yıl Hondurastaki avukatlara adanmış.
2010-2015 arası 91 Honduraslı avukat öldürülmüş orada. Her
yıl özellikle avukatların yaşadıkları bu tehlikelere
dikkat çekmek için üzerine konuşulan, eylemler yapılan bir gün bu.
Ankara katliamının ardından da
İstanbul Adliyesinde eylem yapan yüzlerce avukattan sadece 19una dava
açılmış. Şimdi meslektaşlarımız Biz hepimiz
adliyedeydik. diye aynı davaların mümkünse kendilerine de
açılmasını istiyorlar.
Ben bütün insan hakları savunucuları
başta olmak üzere, meslektaşlarımı sevgiyle saygıyla
selamlıyor ve 24 Ocağa bir kez daha dikkat çekiyorum.
BAŞKAN Sayın Hürriyet...
16.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin,
Gebze SCA Yıldız Ülker Fabrikasında sendikal mücadele yürüten
işçilerin Kocaeli milletvekilleri ve Hükûmet tarafından yalnız
bırakıldığına ilişkin açıklaması
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Kocaeli Gebze SCA Yıldız Ülker
Fabrikasında açlık sınırı altında
çalıştığı için sendikal mücadeleye girişen ama
işverenin baskısına maruz kalan işçilerimiz uzun zamandır
direniyorlar ama maalesef iktidar partisi Kocaeli milletvekilleri ve Hükûmet
tarafından yalnız ve çözümsüz bırakıldılar. Bu
işçilerimiz gibi, aynı mücadeleyi veren birçok işçimiz
adına AKP ve Hükûmete soruyorum: Sermayenin temsilcisi olmaya devam
mı edeceksiniz? Patronların işçi ve emek sömürüsüne göz mü
yumacaksınız? Emeğinin ve ekmeğinin mücadelesini veren
işçi kardeşlerimize sahip çıkmayı düşünüyor musunuz?
Ve AKP Kocaeli milletvekilleri olarak -bugün Sezai Karakoçu doğum gününde
anmak güzel ama- Sezai Karakoç gibi, bu işçilerimizi de
hatırlamayı ve bunları ziyaret etmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Akın
17.- Balıkesir Milletvekili Ahmet
Akının, Bandırma Devlet Hastanesinde daha iyi hizmet
verilebilmesi için gerekli çalışmaların
yapılmasını beklediğine ilişkin açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Bandırma Devlet Hastanesi
Bandırmanın yanı sıra, çevre ilçe ve illerden gelen
hastalara da hizmet vermektedir. Çanakkale Biga, Karacabey, Gönen, Erdek,
Manyasta yaşayan yurttaşlarımız da zaman zaman
Bandırma Devlet Hastanesinden sağlık hizmetleri
almaktadırlar. Bu koşullarda Bandırma Devlet Hastanesinde fiziki
alan sıkıntısı ortaya çıkmaktadır. Buna ilave
olarak doktor ve diğer sağlık personeli sayısında da
yeterli olmadığını biliyoruz. Buradan Sağlık
Bakanının dikkatine sunmak istiyorum: Bandırma Devlet
Hastanesinin acilen ek binaya ihtiyacı vardır. Yine, doktor ve
diğer sağlık personeli desteğine ihtiyacı vardır.
Hastanenin kapasitenin üzerinde yatan hastaya hizmet vermeye
çalıştığı belirtiliyor. Hastanenin fiziki
olanaklarının artırılması
hastalarımızın daha kaliteli sağlık hizmetleri
alabilmelerini sağlayacaktır. Hastane yetkilileri de bu yönde
açıklamalar yapıyorlar. Bu konuda gerekli çalışmanın
yapılmasını bekliyor, Sayın Bakandan konuyla alakalı
gerekeni yapmasını rica ediyorum.
BAŞKAN Sayın Erdem
18.- Aydın Milletvekili Mehmet Erdemin,
Aydın Büyükşehir Belediye Başkanının Fatih Mahallesi
Muhtarına yaptığı baskılara ilişkin
açıklaması
MEHMET ERDEM (Aydın) Evet, teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Ben de Aydında bir hanımefendi muhtara,
Fatih Mahalle Muhtarımıza yapılan baskıdan söz etmek
istiyorum. Bu baskıyı yapan yine bir hanımefendi, Aydın
Büyükşehir Belediye Başkanı. Fatih Mahallesinde Türkiye'nin en
modern kapalı pazar yerlerinden bir tanesi var ve pazar yeri olarak,
belediyenin inisiyatifiyle, kullanılmıyor, binlerce ton kömür deposu
olarak kullanılıyor. Mahalleye, mahalleliye zarar veriyor -toz, kir
vesaire- ve muhtar mahallelinin istekleri doğrultusunda mücadele ediyor buranın
kömür deposu olarak kullanılmaması için. İşte bu noktadan
sonra, Aydın Büyükşehir Belediye Başkanlığı, bu
kömür deposu olarak kullanmak istediği pazar yeriyle ilgili
muhtarımıza baskı yapmaya başlıyor. Bir bayan, bir
hanımefendi, bir hanımefendi muhtara baskı yapıyor. Mahalle
muhtarlığının suyunu kesiyor, borç tahakkuk ettiriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET ERDEM (Aydın) Sonuç itibarıyla,
bu baskıyı Cumhuriyet Halk Partisi Grubundaki hanımefendi
milletvekillerinin takibe alması, ilgilenmesi gerekmektedir.
BAŞKAN Sayın Tüm
19.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün,
Mustafa Koça Allahtan rahmet dilediğine ve sokakta yaşayan
çocukların durumu ve Hükûmetin bu konuda neler yaptığıyla
ilgili bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması
MEHMET TÜM (Balıkesir) Sayın
Başkan, ben de Koç ailesine başsağlığı diliyorum.
Soğuk kış günlerini
yaşamaktayız, sokaklarda yaşayan birlerce çocuğumuz var.
Açlık ve sağlık sorunlarıyla baş başa
kalmışlar ve çaresizlik içindeler ve ölüme terk edilmişlerdir.
Balıkesir ilimizde de çok sayıda çocuk sokakta
yaşamaktadır. Bu çocuklarımızın ülke genelinde toplam
sayısı nedir? Beslenme, barınma ve sağlık
sorunları konusunda Hükûmet ne gibi bir önlem almayı düşünüyor?
Özellikle, kışlık giysileri konusunda Hükûmet ne
yapmıştır? Bunlara kışlık giyim kuşam
dağıtmayı düşünüyor mu? Şu anda tedavi gören çocuk var
mıdır? Tedavi gideri kim tarafından
karşılanmaktadır? Güneydoğuda çatışmada kaç çocuk
ölmüştür? Sokakta yaşamını yitiren çocuk var
mıdır, varsa sayısı nedir? Özellikle, 18
yaşını doldurmuş, yurtlardan çıkarılmış
çocuklar, gençler için Hükûmet ne gibi önlemler almaktadır?
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
20.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, Mustafa Koça Allahtan rahmet dilediğine ve
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının
A tipi şap virüsüne karşı hangi önlemleri
aldığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Ben de Koç
ailesine Allahtan rahmet diliyorum.
Ülkemizde daha önce görülmeyen A tipi şap
virüsü tespit edildiğini Tarım Bakanlığı
açıklamıştır. Bu nedenle, özellikle, Edirne ilinde yer alan
Keşan ve Havsa canlı hayvan pazarları ari bölge olmasına
rağmen kapatılmıştır. Canlı hayvan
pazarlarını kapatmaktan başka hangi önlemlerin
alındığını bilmek ve öğrenmek istiyoruz. Bu
virüse karşı Bakanlığın elinde yeterli miktarda
aşı mevcut mudur, bunu da öğrenmek istiyoruz. Bu
aşıyı üreticiler nasıl temin edecektir, üreticilerin bu
mağduriyetleri giderilecek mi, bunların hepsini öğrenmek
istiyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Akkaya
21.- İstanbul Milletvekili Yakup
Akkayanın, Mustafa Koça Allahtan rahmet dilediğine ve yaşanan
hak ihlalleri karşısında Meclisi daha duyarlı olmaya ve
Hükûmeti tedbir almaya davet ettiğine ilişkin açıklaması
YAKUP AKKAYA (İstanbul) Sayın
Başkan, yıllardır emek mücadelesinin örgütlenmesinde yer
almış birisi olarak, Mustafa Koça Allahtan rahmet diliyorum.
Koç Holding bünyesinde çalışan
işçilerin büyük çoğunluğu sendikalıdır. Türkiyede
sonradan oluşturulan sermaye gruplarının sendika
düşmanlığı karşısında Koç Holdingin
çalışanlarının büyük çoğunluğunun sendikalı
olması ve her dönem vergi sıralamasında ilklere gelmesi
anlamlıdır. Bu anlamda, bir kez daha Koç ailesine
başsağlığı diliyorum.
Sayın Başkan, Mecliste dün
yaşananları üzüntüyle izledik. Bu Mecliste her gün ölümlerin
konuşulması üzüntü verici. Bu Meclis ölümleri değil,
yaşamı savunmalıdır. Yaşanan hak ihlalleri
karşısında Meclisi daha duyarlı olmaya, Hükûmeti bu konuda
insan hakları ihlallerine karşı tedbir almaya davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Köksal
22.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu
Köksalın, Afyonkarahisar merkezdeki 100 dairenin elektrik
bağlantısının neden yapılmadığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, Afyonkarahisar ili merkezde 100 tane dairenin ne yazık ki
dört gündür elektriği verilmiyor. Elektrik bağlantısı
müteahhitle belediye arasındaki anlaşmazlık gerekçe gösterilerek
yapılmıyor. 100 konutta yaşayan aile ne yazık ki
mağdur bir şekilde, elektrik olmaksızın bu zorlu
kış şartlarında yaşamaya mahkûm edilmiş durumda.
Yapılan görüşmeler de netice vermedi ve daha en az on gün daha
elektriğin verilmeyeceği söyleniyor. Eğer bir müteahhitle
belediye arasında yani o konutları yapan müteahhitle belediye
arasında böyle bir uyuşmazlık varsa bile yani bunu kabul etsek
bile o konutları satın alan, orada yaşayan bu 100 ailenin suçu
nedir? Bu elektriğin özellikle bu kış günlerinde neden bağlanmadığını,
ailelerin neden mağdur edildiğini öğrenmek istiyoruz.
BAŞKAN Sayın Topal
23.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın,
öğrencilere verilen kredilerin geri ödemesinde faiz
uygulamasının kaldırılmasını talep ettiğine
ilişkin açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Hükûmet yetkililerine buradan seslenmek
istiyorum: Üniversite öğrencilerine kredi imkânı
sağlanıyor. Tabii, bu, sosyal devlet olmanın bir gereğidir
ancak geri ödemesinde faiz uygulaması uygulanıyor. Bu konuda
öğrencilerimiz mağdur oluyor. Bu mağduriyetlerinin giderilmesi
için faizin kaldırılmasını talep ediyorum. Biz CHP olarak
bunun sonuna kadar takipçisi olacağız, gerekirse kanun teklifi
vereceğiz. Gerçekten de öğrencilerimizin çoğu bu konuda
mağdur. Madem kredi veriyoruz, ihtiyacı olanlara veriyoruz,
sonrasında da faiz almayalım, sadece aldığı
parayı geri ödesin.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Aksu
24.- İstanbul Milletvekili İsmail Faruk
Aksunun, fındık fiyatlarındaki düşüşün üreticiyi
mağdur ettiğine ilişkin açıklaması
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul)
Teşekkür ederim.
Bugünlerde fındık fiyatları
düşmekte, üretici mağdur olmaktadır. Fiyatlar 9,5 liraya kadar
gerilemiştir. Türkiye fındık üretiminde dünyada birinci
sırada yer almasına rağmen, bu üründen başta
fındık üreticileri olmak üzere ülke ekonomisi yeterli düzeyde
yararlanamamaktadır. Bu duruma neden olan sorunların
başında fiyatlandırma politikası gelmektedir. Oysa
fındık, ülkemiz için stratejik bir üründür ve başta Ordu ve
Giresun olmak üzere Karadeniz Bölgemizdeki
vatandaşlarımızın tek geçim kaynağıdır.
Ancak Hükûmetin yanlış fındık politikası
fındık üreticisini fakirleştirmektedir. O sebeple, yüksek girdi
maliyetleriyle zor şartlarda üretilen fındıkta fiyat garanti
sisteminin getirilmesi ve bugünlerdeki fiyat düşüşünü önlemek için
süratle müdahale alımları yapılması zorunlu
bulunmaktadır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kuyucuoğlu
25.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlunun,
Hükûmetin, asgari ücret artışından mağdur olacak kesimler
için ne gibi önlem almayı düşündüğünü ve primlerini aksatması
nedeniyle sağlık güvencesinden yoksun kalan tarım
sigortalıları için bir politikasının olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, asgari ücrete göre prim ödeyen ve
1 Mayıs sonrası giriş yapan tarım sigortalıları
2015 yılında 322 lira prim ödemekteydi, bu tutar 2016 için 436 lira
gibi bir rakama yükselmiştir. Bu rakam neredeyse yüzde 35 oranında
bir artışa tekabül etmektedir. Ödeme güçlüğü çeken birçok
tarım sigortalımız bu artıştan dolayı mağdur
durumdadır. Ayrıca prim ödemeyi aksatan tarım
çalışanlarımız sağlık güvencesi haklarından
da yararlanamamaktadır. Asgari ücretin daha fazla artmasına taraftar
olan ve mevcut artışın da gerçekleşmesine neden olan bir
partinin milletvekili olarak soruyorum: Bu artıştan mağdur
olacak kesimlere ne gibi önlemler almayı düşünüyorsunuz? Yüzde 8 gibi
bir enflasyon oranıyla girdiğimiz 2016 yılında ödeme
güçlüğü çeken veya primlerini aksatması nedeniyle sağlık
güvencesinden yoksun kalan tarım sigortalılarımız için
Hükûmetimizin bir politikası var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Adıyaman
26.- Iğdır Milletvekili Mehmet Emin
Adıyamanın, cezaevlerinde bulunan belediye eş
başkanları ile siyasi tutsakların ne zaman hâkim huzuruna
çıkarılacağını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, siyasi soykırım
operasyonlarıyla gözaltına alınıp bulundukları
illerden yüzlerce kilometre uzaklardaki cezaevlerinde tutuklu bulunan
başta belediye eş başkanlarımız ve tüm siyasi
tutsaklar altı ayı aşkın bir zamandır, doğal
hakları olan hâkim huzuruna çıkarılma hakkından mahrum
bırakılarak haklarında devam eden soruşturmalar cumhuriyet
savcıları tarafından iddianame düzenlenmeyerek kasıtlı
olarak uzatılmaktadır. Bu politika, Adalet Bakanının ve
Hükûmetin cumhuriyet savcılıklarına vermiş olduğu bir
talimatın gereği midir? Bu tutsaklar hâkim huzuruna
çıkartılmadan daha uzun süre bekletilecekler midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bayır...
27.- İzmir Milletvekili Tacettin
Bayırın, Mustafa Koça Allahtan rahmet dilediğine ve
İzmirin Urla ilçesinin Ovacık köyünde kurulacak rüzgâr türbinleri
için ağaçların kesilmesine ilişkin açıklaması
TACETTİN BAYIR (İzmir) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Ben de üretim sevdalısı Koç ailesine
başsağlığı diliyorum öncelikle.
İki gündür İzmirin Urla Ovacık
köyünde 6 rüzgâr türbini için 600 civarında ağaç katledilmiş ve
1.200 ağacın daha kesileceği ifade edilmektedir. Daha kıraç
alanlar varken neden ağaçlar kesilmektedir? Enerji
Bakanlığı izinleri verirken arazinin durumuna bakmadan mı
izin vermektedir? İzmirin ciğerlerini yok etmektedirler. Mahkeme
kararını yok sayarak ağaçlarımızı kesenleri huzurunuzda
kınıyorum.
BAŞKAN Sayın Bektaşoğlu...
28.- Giresun Milletvekili Bülent Yener
Bektaşoğlunun, Mustafa Koça Allahtan rahmet dilediğine ve
fındık fiyatlarındaki düşüş sonrasında TMOnun
fındık alıp almayacağını ve hangi koşullarda
alacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Sayın Başkan, hoşgörünüze çok teşekkür ediyorum.
Ben de değerli iş adamımıza
başsağlığı dileklerimi iletiyorum.
Yalnız ilimi değil bölgemi de ilgilendiren
bir konuyu dile getirmek istiyorum.
Geçen hafta verdiğim soru önergesinde,
fındıkta oynanan oyunlara dikkat çekmeye
çalışmıştım; bazı piyasa aktörlerinin
manipülasyon ve spekülasyonlarla fındığı ucuzlatmaya
çalıştığını belirterek uyarılarda
bulunmuştum. 15 TLlerden başlayan ve 10 TLye kadar inen
fındık fiyatlarının üreticimizi mağdur ettiğini, ülkemizin
ciddi miktarda bir döviz kaybına uğradığını
belirterek Sayın Başbakanımız Ahmet Davutoğluna
Hükûmet olarak bir müdahalenin olup olmayacağını sormuştum.
Bunun ardından, geçtiğimiz hafta Türkiye Ziraat Odaları
Birliği Başkanı, Yönetim Kurulu üyeleri ve oda
başkanlarını kabul eden Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Sayın Faruk Çelik, TMOyla
fındık alımı yapabilecekleri yönünde bir açıklamada
bulunmuştur. Bu doğrultuda, TMOnun fındık alıp
almayacağını, alacaksa ne zaman, ne fiyatla ve ne kadar ürün alacağını
bir an önce açıklaması önem arz etmektedir.
BAŞKAN Sayın Torun...
29.- Ordu Milletvekili Seyit Torunun, Mustafa Koça
Allahtan rahmet dilediğine ve Orduda yılan hikâyesine dönen kara
yolu ihalelerinin durumuna ilişkin açıklaması
SEYİT TORUN (Ordu) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Ben de Koç ailesine
başsağlığı dileyerek başlıyorum.
Ordu ilimizin güneye açılan önemli yolları
vardır. Bunlardan biri de Ordu-Ulubey-Gürgentepe-Gölköy-Mesudiye
bağlantı yoludur. Yıllardır devam eden ve tam bir
yılan hikâyesine dönen ihale süreçleri sonunda Yapılacak. denilen
Gürgentepe yolumuzda şu anda yapılan tek şey hafriyat
çalışmasıdır. Yolun yapılacağı umuduyla
bekleyen vatandaşlarımız burada hayal
kırıklığına uğramışlardır.
Tamamlandı. denen yollar, perde duvarlar ve menfezler tek tek
göçmüştür. Ulubey-Gürgentepe-Gölköy bağlantı yolumuzdaki
çalışmalar tam olarak ne zaman tamamlanacaktır? Fatsa çevre yolu
projesi hangi aşamadadır? Ordu çevre yolunun kesin bitiş tarihi
nedir? Akkuş-Niksar yolumuz için çalışmalara ne zaman
başlanacaktır? Kumru-Niksar yolunun durumu nedir? Sivas
bağlantı yolu olarak bilinen ve Ulubey ilçemizi kapsayan 13-28
kilometrelik bölüm için ihale süreci ne aşamadadır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, gündeme
geçiyoruz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tutanaklara
geçmesi bakımından
Sayın Bakan şimdi Genel Kurula intikal
etti. 26 sayın milletvekili muhtelif partilerden, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulunda söz alarak ülkenin çeşitli yerlerinde yaşanan
sorunları güya Hükûmete ilettiler. Tutanaklara geçsin diye söylüyorum: 26
sayın milletvekili Türkiyenin dört bir yanındaki sorunları
Hükûmete iletmediler, size ilettiler. Hükûmetin bu aşamada, Türkiye Büyük
Milet Meclisinin çalışmalarının bu aşamasında
yani yerinden söz aşamasında mutlaka Parlamentoda olmasını
talep ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Altay.
Sayın milletvekilleri,
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) Çok kısa bir açıklama yapabilir miyim.
BAŞKAN Peki, Sayın Bakan, buyurunuz, söz
veriyorum size.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Burada, sayın grup başkan vekilinin
değindiği konuları birçok arkadaşımız gündeme
getirmiştir. Bunlarla ilgili gerekli bilgileri alıp daha sonra Genel
Kurula bilgi arz edeceğim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu ve 22 milletvekilinin, ekonomik kriz riskinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/69)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye'de
KOBİ'lerin, çiftçilerin borçlarını ödeyemez hâle gelmesinin;
memurun, işçinin ve emeklinin refah kaybının, hane
halkının yüksek borçluluk oranlarının, artan icra
dosyalarının, karşılıksız çeklerin, ekonominin
kırılgan yapısının nedenlerinin, ekonomik kriz
riskinin araştırılarak ve etkili ve sürekli çözüm önerileri getirilmesi
amacıyla Anayasanın 98'inci, İç Tüzükün 104 ve 105'inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması
için gereğini arz ederim.
1) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
2) Özgür Özel (Manisa)
3) Namık
Havutça (Balıkesir)
4) Ahmet Akın
(Balıkesir)
5) Burcu Köksal (Afyonkarahisar)
6) Mahmut Tanal (İstanbul)
7) Erkan
Aydın (Bursa)
8) Musa Çam (İzmir)
9) Ömer Fethi
Gürer (Niğde)
10) Gülay Yedekci (İstanbul)
11) Candan Yüceer (Tekirdağ)
12) Sibel Özdemir (İstanbul)
13) Ali Haydar
Hakverdi (Ankara)
14) Zeynel Emre (İstanbul)
15) Gürsel Erol (Tunceli)
16) Didem Engin (İstanbul)
17) Melike
Basmacı (Denizli)
18) Özkan
Yalım (Uşak)
19) Tekin Bingöl (Ankara)
20) Gamze
Akkuş İlgezdi (İstanbul)
21) Yaşar
Tüzün (Bilecik)
22) Ünal
Demirtaş (Zonguldak)
23) Onursal
Adıgüzel (İstanbul)
Gerekçe:
2002'de 6,7 milyar
lira olan hane halkı borcu, 2014 sonunda 332,4 milyar liraya
ulaşmıştır. 12 yılda yüzde 396 oranında, bir
başka hesapla 50 kat artmıştır. 2002'de hane halkı 100
liralık kazancının 3,4 lirası kadar borçluyken bugün 100
liralık kazancının 49,6 lirasını borçludur.
Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ile Bankalararası Kart Merkezi (BKM)
verilerine göre, ekonomik zorluk çeken vatandaş nakit avansa ve artı
paraya yönelmiştir. Geçen yılın ilk 6 ayında kredi
kartlarından 20 milyar 412 milyon lira nakit avans çeken vatandaş, bu
yıl aynı dönemde yüzde 27,7 artışla 26 milyar 82 milyon
lira çekmiştir.
Artı para
olarak da bilinen kredili mevduat kullanımından doğan ve
kapatılamayan bakiye tutarı Haziran 2015 sonu itibarıyla 8
milyar 840 milyon lira olmuştur. Geçen yılın aynı döneminde
bu tutar 6 milyar 705 milyon liraydı. Böylece yıllık bazda
artı para ödenmeyen bakiye tutarında yüzde 31,8 artış
meydana gelmiştir.
Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Risk Merkezine
göre bireysel kredi veya bireysel kredi kartı borcundan dolayı yasal
takibe düşen kişi sayısı 2015 yılının ilk
altı ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 6
artarak 734 bin kişi olmuştur.
Ekonomik durgunluğu gözler önüne sermesi
itibarıyla son dönemlerde icra dosyalarının
çoğunluğunun KOBİ'ler ve çiftçilere ait olması dikkat
çekicidir. Küçük ve orta ölçekli işletmelerin ve çiftçilerin
borçlarını ödeyemez duruma gelmesi, yasal takibe düşmeleri reel
sektörün risk altında olduğunun göstergesidir.
Bütçesini çeviremeyen ve borcunu zamanında
ödeme güçlüğü çekenler nedeniyle son 13 yılda icra dosyası
sayısı 2,5 kat artmıştır. 2002'de 9 milyon olan icra
dosyası sayısı, 2015 yılında 23 milyon 824 bin 764'e
kadar çıktı. Son beş yılda icra dosyasındaki
artış oranı ise yaklaşık yüzde 34 olmuştur.
İcralık olma sebeplerini; kredi kartı, taşıt, konut,
tüketici kredileri ve küçük şirketlerin kullandığı
KOBİ kredileri oluşturmaktadır.
TBB Risk Merkezine göre Ocak-Haziran 2015
dönemindeki karşılıksız çek adedi geçen yılın
aynı dönemine göre yüzde 15 artarken, karşılıksız
işlemi yapılan çeklerin tutarındaki artış ise yüzde 47
oranında gerçekleşti. İlk 6 ayda bankalara 11,1 milyon adet çek
ibraz edilirken bu çeklerin parasal tutarı da 317 milyar TL olmuştur.
Yılın ilk 6 aylık döneminde 13,2 milyar TL tutarında 359
bin adet çek için karşılıksız işlemi
yapılmıştır. Bununla birlikte, aynı dönemde karşılıksız
işlemi yapılan 1.6 milyar TL tutarındaki 65 bin adet çek daha
sonra ödenmiştir, 2004 yılında 740 bin olan
karşılıksız çek sayısı, bugün 2 milyona
yükselmiştir.
AKP Hükûmetinin memur ve emekliye düşük ücret
ve maaş vermeyi tasarruf gören anlayışı emekli ve
memurların geçimlerini sağlayamamalarına neden olmuştur.
Özellikle hanesinde ek geliri ya da maaşı olmayan memurların ve
emeklilerin geçim sıkıntısı daha fazla hissedilmektedir.
TÜİK 2015 Temmuz ayı asgari geçim indeksi sonuçlarına göre
hesaplama yapan KAMU-SEN, memurların ve emeklilerin
maaşlarının refah seviyesinin yüzde 70 gerisinde olduğunu
açıklamıştır. Memur maaşının yüzde
69,6'sı gıda ile barınma giderlerine gitmektedir, diğer
ihtiyaçların ve giderlerin karşılanması için
maaşın yalnızca yüzde 30,4'ü kalmaktadır.
Türkiye'nin CDS'leri (5 yıl vadeli borcumuzun
iflasa karşı sigortalama maliyeti/ Credit Default Swap) on altı
ayın zirvesine çıkmıştır. Ekonomide süregelen
endişelerle geçtiğimiz hafta sonu Türkiye CDS'leri 246,91 puana
yükselmiştir. Bu artış 2023'te dünyanın en büyük 10
ekonomisinden biri olma hayalindeki Türkiye'yi küresel iflas riskinde ilk 10'a
sokmuştur.
İhracat geçen yıl 157,6 milyar dolarda
kalmıştır. Bu yıl ise hedef 173 milyar dolardır, yüzde
9,7'lik artış öngörülmüştür. Yılın ilk altı
ayında ihracat geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 8,2
azalarak 73,5 milyar dolarda kalmıştır.
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM)
raporunda, euro/dolar paritesindeki düşüş nedeniyle ihracattaki
kaybın 15 milyar dolara revize edildiği
açıklanmıştır. Buna göre 2015 yılı ihracat açısından
kayıp yıl olacaktır.
2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu ve 22 milletvekilinin, ülkemizde yaşanan ve olası
yaşanacak depremler karşısında Hükümetin
almadığı tedbirlerin ve konuyla ilgili mevcut yetersizliklerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/70)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemiz deprem riski taşıyan ülkeler
arasında bulunmaktadır. Yaşanan depremler sonucunda çok
sayıda vatandaşımız yaralanmıştır ve
hayatını kaybetmiştir. Deprem sonrası yaşanan maddi
kayıplar ise ülke ekonomisini etkileyecek düzeydedir. Depreme
dayanıklı yapıların inşa edilmesi, deprem bilincinin
yerleştirilmesi, depreme karşı yapılarda güçlendirme ve yapı
denetimlerinin acil olarak uygulamaya geçilmesi gerekmektedir. Ülkemizde
yaşanan ve olası yaşanacak depremler karşısında
Hükûmetin almadığı tedbirlerin ve konuyla ilgili mevcut
yetersizliklerin araştırılması amacıyla
Anayasanın 98'inci, İç Tüzükün 104 ve 105'inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılması için
gereğini arz ederim.
1) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
2) Özgür Özel (Manisa)
3) Namık Havutça (Balıkesir)
4) Ahmet Akın (Balıkesir)
5) Candan Yüceer (Tekirdağ)
6) Mahmut Tanal (İstanbul)
7) Erkan Aydın (Bursa)
8) Burcu Köksal (Afyonkarahisar)
9) Gülay Yedekci (İstanbul)
10) Ömer Fethi Gürer (Niğde)
11) Zeynel Emre (İstanbul)
12) Ali Haydar Hakverdi (Ankara)
13) Sibel Özdemir (İstanbul)
14) Musa Çam (İzmir)
15) Gamze Akkuş İlgezdi (İstanbul)
16) Gürsel Erol (Tunceli)
17) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
18) Didem Engin (İstanbul)
19) Melike Basmacı (Denizli)
20) Özkan Yalım (Uşak)
21) Tekin Bingöl (Ankara)
22) Yaşar Tüzün (Bilecik)
23) Ünal Demirtaş (Zonguldak)
Gerekçe:
Ülkemiz, coğrafi konumu itibarıyla deprem
riski yüksek ülkeler arasında bulunmaktadır. Anadolu
coğrafyasında yer alan medeniyetlerin birçoğu
yıkıcı depremlere maruz kalmıştır ve büyük oranda
hasarlar oluşmuştur. Türkiye'nin yakın geçmişte
yaşadığı yıkıcı depremler, sonrası,
toplumda travmalara sebep olmuştur. 17 Ağustos 1999 tarihinde
yaşanan Marmara depreminin sonrasında, resmî rakamlara göre 17.480
vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 23.781 kişi
ise yaralanmıştır; 285.211 ev ve 42.902 iş yeri hasar
görmüştür. Van ilimizde 23 Ekim 2011 yılında meydana gelen 7,2
şiddetindeki depremin üzerinden dört yılı aşkın bir
zaman geçmiştir. 644 vatandaşımızın hayatını
kaybettiği, yüzlerce vatandaşımızın
yaralandığı, binlerce vatandaşın ise evsiz
kaldığı depremin ardından, hasar gören konutlar, okullar,
sağlık merkezleri ve altyapı sisteminin oluşturduğu
olumsuzluklar yaşanmıştır. Depremin ülkemiz
coğrafyasında kış aylarının en sert geçtiği
bölgelerden biri olan Doğu Anadolu Bölgemizde olması ve o tarihlerde
yaklaşan kış ayları da zaten olumsuzluklar ve acılarla
mücadele eden Van halkının sorunlarını
pekiştirmiştir. Marmara ve Van depremi sonrası yaşanan
acı görüntüler hafızalardaki yerini korumaktadır. Deprem
sonrası yapı denetiminde yaşanan aksaklıklar ise durumun
vermesini göstermiştir. Binaların inşasında kullanılan
malzemelerden şehir planlamalarına kadar yapılan hatalar
yaşanan doğal afetlerde ölümlerin sebebi olmaktadır.
Deprem sonrası yaşananlar ise deprem
öncesi yapılan hatalar kadar vahimdir. Evleri hasar gören çok sayıda
vatandaşımız olumsuz hava koşullarında, iklime uygun
olmayan çadırlarda kalmaktadır. Deprem sonrasında her geçen
sürede çadırların bir kısmı konteynerlerle
değiştirilmektedir ve insanlar haftalarca bunlara mahkûm
edilmektedir. Bunun en yakın örneği ise 23 Ekim 2011 tarihinde
yaşanan Van depremidir. Konteyner ve çadır kentlerde yaşayan
deprem mağduru onlarca vatandaşımız kendi ülkelerinde âdeta
sığınmacı hayatı yaşamak zorunda
bırakılmaktadır. Bölgede var olan zor kış şartlarında,
deprem mağduru aileler, yaşadıkları travmayla birlikte
ayrıca çadırlarda, konteynerlerde yaşam mücadelesi vermektedir.
CHP heyeti geçmiş yıllarda bölgede yapmış oldukları
incelemelerde ailelerin barınma sorunu dışında yetersiz
beslenme, hijyen koşullarından uzak yaşam mücadelesini
görmüş ve konuyla ilgili görüşlerini kamuoyuyla paylaşarak acil
önlem ve tedbir alınması hususunu yinelemişlerdir. Deprem
sonrası hasar gören yapıların yerleşime uygunluğu
konusunda yapılan araştırmalar ve onarım
çalışmaları kamuoyu tarafından şüpheyle
karşılanmaktadır. Deprem sonrası inşa edilen, deprem
mağdurlarına verilen konutlar ise zaten maddi ve manevi kayba
uğramış vatandaşlarımıza yüksek ücretlerle
verilmektedir. Verilen deprem konutlarında bir süre sonra altyapı
eksiklikleri görülmektedir ve vatandaşlarımız bu durumda tekrar
mağdur edilmektedir.
Devletin asli görevi vatandaşlarının
yaşam hakkını korumaktır. Bilim insanlarının
olası İstanbul depremi modellemeleri, hâlen gerekli önlemlerin
alınmadığını göstermektedir. Sorumluların deprem
toplanma alanlarını rant uğruna imara açmaları, ekonomik
kaygılarla inşaat sektörüne hukuka uygun olmayan imar
değişikliklerine izin vermeleri sonucu gelecekte yaşanacak
deprem felaketlerinin sorumluları deprem değil, siyasi yönetimler
olacaktır. Hükûmet 1999 Marmara ve 23 Ekim 2011 yılında meydana
gelen Van depremi sonrası kamuoyunda bilinen adıyla "deprem
paralarının" duble yollara harcandığı
itirafını kendi yapmıştır. Yaşanacak her
kaybın sorumluluğu geçmiş felaketlerden ders almayan
yöneticilerin olacaktır. Depreme dayanıklı yapıların
inşa edilmesi, deprem bilincinin yerleştirilmesi, depreme
karşı yapılarda güçlendirme ve yapı denetimlerinin acil
olarak uygulamaya geçirilmesi gerekmektedir. Ülkemizde yaşanan ve
yaşanacak olası depremler karşısında Hükûmetin almadığı
tedbirlerin ve konuyla ilgili mevcut yetersizliklerin Türkiye Büyük Millet
Meclisi tarafından araştırılması elzemdir.
3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu ve 22 milletvekilinin, orman yangınlarının
sebeplerinin, meydana gelen can kayıpları ve maddi zararların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/71)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Orman yangınlarının sebepleri,
meydana gelen can kayıpları ve maddi zararların
araştırılarak orman yangınları konusunda etkin
çözümler bulunabilmesi amacıyla Anayasanın 98'inci, İç Tüzükün
104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılması için gereğini arz ederim.
1) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
2) Özgür Özel (Manisa)
3) Namık Havutça (Balıkesir)
4) Ahmet Akın (Balıkesir)
5) Candan Yüceer (Tekirdağ)
6) Mahmut Tanal (İstanbul)
7) Erkan Aydın (Bursa)
8) Burcu Köksal (Afyonkarahisar)
9) Gülay Yedekci (İstanbul)
10) Ömer Fethi Gürer (Niğde)
11) Zeynel Emre (İstanbul)
12) Ali Haydar Hakverdi (Ankara)
13) Sibel Özdemir (İstanbul)
14) Musa Çam (İzmir)
15) Gamze Akkuş İlgezdi (İstanbul)
16) Gürsel Erol (Tunceli)
17) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
18) Didem Engin (İstanbul)
19) Melike Basmacı (Denizli)
20) Özkan Yalım (Uşak)
21) Tekin Bingöl (Ankara)
22) Yaşar Tüzün (Bilecik)
23) Ünal Demirtaş (Zonguldak)
Gerekçe:
Ormanlar, toprağın korunması, su
rejiminin düzenlenmesi, iklim, halk sağlığı, yurt
savunması, rekreasyon, turizm, yaban hayatın korunması vb. gibi konularda
olumlu etkileriyle sosyal ve kültürel nitelikte hizmetleri sağlayan,
ülkenin ulusal değerleridir. Orman varlıklarımızın
korunması son derece önemli ve ivedi çözüm bekleyen bir konudur.
Ormanlarımızı sadece usulüne uygun
olarak yetiştirmek değil, aynı zamanda ormanların
çeşitli tehlikelere karşı korunması, bu yönde gerekli
tedbirlerin zamanında alınması ve bu tedbirlere rağmen
ortaya çıkabilecek tehlikelerle mücadeleye hazır bulunulması
gerekmektedir.
Orman alanlarımızda meydana gelen
yangınlar zeytin ağaçlarına, hayvancılığa,
arıcılığa ve diğer tarımsal alanlara da büyük
zararlar vermektedir.
2007 yılında tarihinin en büyük orman
yangınlarını yaşayan Türkiye'nin hâlâ orman
yangınlarına karşı ulusal bir politika
oluşturamadığı ve Sayıştay
Başkanlığının 2004 yılında TBMM'ye
sunduğu raporda öne sürüldüğü üzere "Hükûmetin orman
yangınları için yapılan uyarıları dikkate
almadığı" görülmektedir.
AKP Hükûmetinin, orman yangınlarının
önlenmesi, ormanlarda açma yapılması ve ormanların işgalini
önleyecek önlem almak yerine, 2/B statüsündeki orman alanlarını yerli
ve yabancı şirketlere satma ısrarı; ormanların
yağmalanmasını, ormanlarda açma açılmasını,
madencilik adı altında tahrip edilerek ya da yakılarak insan
eliyle yok edilmesini âdeta teşvik etmektedir. Kamuoyunda orman
yangınlarıyla ortaya çıkan alanlara imar izni verileceği ve
bu alanların turizm ve konut alanlarına dönüşeceği ya da
satılacağı yönünde bir kaygı yaşanmaktadır.
Bu bağlamda, orman yangınlarının
çıkış nedenlerinin araştırılması,
alınan önlemlerin yeterliliği, bugüne kadar yaşanan can
kayıplarının sorgulanması, yönetimden kaynaklanan görev
ihmallerinin sorgulanması ve benzeri konular da ortaya
çıkabilecektir.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, oturumun
başında, grup başkan vekillerinden Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Engin Altayın Kamışlı
bölgesinde Rus askerlerinin yığınak yapmasıyla ilgili
bilgilendirme talebi doğrultusunda, Hükûmet yetkililerinden Sayın
Nabi Avcı bilgilendirme yapmak üzere Genel Kurula gelmişlerdir.
Sayın Bakan, yerinizden mi kürsüden mi?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ
AVCI (Eskişehir) Nasıl isterseniz.
BAŞKAN Kürsüden söz vereyim isterseniz.
Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- Millî Eğitim Bakanı Nabi
Avcının, Kamışlı bölgesinde rejim güçleriyle birlikte
belli bir Rus askerî varlığının söz konusu olduğuna
ilişkin açıklaması
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ
AVCI (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
önce usul hakkında kısa bir açıklama yapmakta yarar var.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Sayın
Bakanım, ne kadar arkadaşın sizi dinlediğini de görün.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kulisten dinliyor
onlar.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ
AVCI (Devamla) Bu açıklamayı Millî Eğitim Bakanı olarak
değil nöbetçi bakan olarak yapıyorum çünkü daha sonra Millî
Eğitim Bakanı niye bu işlerle uğraşıyor? gibi
polemiklere de neden olmak istemiyorum.
Efendim, Kamışlıyla ilgili sorulan
soruya Dışişleri Bakanlığımızdan verilen
bilgiyi sizlerle paylaşmak istiyorum: Suriyede rejim güçlerinin
kontrolünde olan yerleşim yerlerinde, bölgelerde rejim güçleri ile
Rusların birlikte hareket ettikleri doğru. Kamışlıda
da rejim güçleriyle birlikte belli bir Rus askerî
varlığının söz konusu olduğu doğru. Burada,
Kamışlıda rejim güçleri, Rus askerleri ve PYD birlikte hareket
ediyorlar. Dışişleri Bakanlığının
verdiği bilgi bu.
Saygılarımla arz ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bir tehdit söz
konusu değil, değil mi Sayın Bakanım?
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bizim için bir
tehdit söz konusu değil yani.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ
AVCI (Eskişehir) Yok.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Zaten
bilgi de doğru değil Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Değil mi?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) PYDnin
Rusyayla, rejimle birlikte hareket ettiği bilgisi doğru değil.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ
AVCI (Eskişehir) PYD adına açıklama yapmak istiyorsanız,
siz açıklayın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Açıklama yapma hakkına sahip değiliz ama Meclise doğru
bilgi verme durumunda olmanız lazım.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ
AVCI (Eskişehir) Böyle bir yetkiniz varsa, böyle bir
ihtisabınız varsa açıklayın.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Eldeki mevcut
bilgiler neyse onu açıkladılar İdris Bey.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Görüyoruz, Sayın
Bakanın cevabı veya verdiği bilgi bir cümleyle yetinildi.
Gruplar olarak da elbette bir değerlendirme yapmamız gerekir mi? Bir
söz almak istiyoruz.
BAŞKAN Takdir sizin Sayın Akçay.
İsterseniz grup başkan vekillerine yerlerinden söz verebilirim, Sayın
Bakanın yaptığı açıklama doğrultusunda.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Konu
önemli Sayın Başkan, kürsüden ifade etmemizde fayda var.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Dün
yaptığınız gibi yine kürsüden yapabiliriz efendim, beş
on dakikayı geçmemek üzere.
Bari biz bilgi verelim Sayın Bakana da o
bilgilensin bu konuda. (MHP sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Türkiyenin dış politikasını ilgilendiren bir husus.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Gazete
başlığını okudu geldi.
BAŞKAN Sayın grup başkan vekillerine
yerlerinden söz vereceğim.
Sayın Akçay, sırayla isterseniz söz
hakkınızı kullanabilirsiniz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Evet, grubumuz adına
Gaziantep Milletvekilimiz Sayın Ümit Özdağ konuşacak.
BAŞKAN Peki, Sayın Özdağın
mikrofonu açalım.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Kürsüden değil mi
efendim?
BAŞKAN Yerinden Sayın Akçay, yerinizden
vereceğim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Aslında kürsüden
olabilirdi efendim.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Özdağ.
31.- Gaziantep Milletvekili Ümit Özdağın,
Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÜMİT ÖZDAĞ (Gaziantep) Sayın Bakana,
verdiği bilgi için çok teşekkür ediyorum.
Önceden, Millî Eğitim Bakanı olduğu
hususunun altını çizmesi, hakikaten, bu cevaptan sonra çok da iyi
oldu, yerini buldu, teşekkür ediyorum. Dışişleri
Bakanlığı sadece size bugün bizim sabah gazetelerde
okuduğumuz hususu da bildirmiş ama onun dışında bir
şey yok bu açıklamada. Oysa Meclisin bilmesi gereken husus,
Suriyenin kuzeyinde bir taraftan Cerablusun hemen altından, Amerikan
birlikleriyle birlikte veya Amerikan özel kuvvetleriyle birlikte PKK ve
PYDlilerin hareket içerisinde oldukları ve Türkiyenin girilmez bölge
olarak ilan ettiği bölgeye nüfuz edeli çok olması
Aşağı yukarı 20 kilometre bir mesafe kaydettiler ve bu 90
kilometrelik alan -Türkiyenin girilmez dediği- Halepin kuzeyinde
iyiden iyiye daraldı; 70, 60 kilometreye kadar düştü. Bu konuyla
ilgili, Hükûmetin çok açık bir tavrı olmasına rağmen,
Buraya kimse nüfuz edemez, PKK buraya giremez. demesine rağmen PKK girdi
ve ne yazık ki Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetiyle de alay eden
açıklamalar yapıyor.
Öbür taraftan, yine, Suriyenin kuzeyinin diğer
ucunda ise PKK, PYD, Suriye rejimi ve Rusya arasında bir iş
birliğinin olduğunu görüyoruz. Bütün bunların Türkiyenin millî
güvenliğini yakından ilgilendirdiği ve tehdit ettiği ortada
ve Ankarada Hükûmetin temsil ettiği pozisyonu da açık bir
şekilde ihlal ediyor, tehdit ediyor, millî güvenliğimizi tehdit
ediyor. Fakat, bu konuyla ilgili ne yazık ki ne Hükûmetten yoğun bir
bilgi, bırakın yoğunu, az bir bilgi veya protestoyla bile
karşı karşıya değiliz. Bir suskunlukla
geçiştiriliyor; hatta, girenlerin Arap birlikleri olduğu, PYD,
PKKlılar olmadığı gibi açıklamalar da
yapıldı. Bu doğru değil, bunların PKKlı PYDli
olduğunu hepimiz biliyoruz. Buna ne zaman tepki gelecek? Türkiye, bu
girilmez dediği alana yapılan saldırıyı engellemek
için ne zaman, hangi tavrı alacak, merakla bekliyoruz Sayın Bakan.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Özdağ.
Sayın Baluken, buyurun.
32.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcının
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, tabii, Sayın Bakanın
vermiş olduğu cevap AKP Hükûmetinin Parlamento iradesini ne kadar
ciddiye aldığını da bir yönüyle ortaya koymuş oldu.
Bir tek cümleyle, herhangi bir bilgiye, veriye dayanmadan, önümüzdeki
dış politika perspektifinin ne olduğuyla ilgili tek bir cümle
kurmadan vermiş olduğu bilgi; doğrusu iyi
olmamıştır, yani hiç vermeseydi herhâlde bu Parlamentonun
iradesine saygı açısından AKP Hükûmetinin karnesine bir negatif
puan daha yazılmamış olacaktı.
Tabii, şu anda Orta Doğunun en önemli
gündemlerinden birisi ve Orta Doğu denkleminin kilidi Suriyede
şekilleniyor. Suriyede biz başından beri AKP Hükûmetinin
yanlış politikalarda ısrar ettiğini, mezhepçi birtakım
politikalar ekseninde, orada uluslararası meşruiyeti olmayan
birtakım çete yapılarıyla iş tuttuğunu ve bunun
ileride de Türkiyeye ağır faturalar getirebileceğini ifade
ettik ve bu konuda defalarca uyarılarda bulunduk. Türkiyenin yapması
gerekenin Suriyedeki savaşta fiilî bir taraf olmak değil, Suriye
halklarının iradesini esas alarak gerek Suriyede gerekse de Orta
Doğuda barışçıl diplomatik çabalarda bir öncülük rolü
oynamak olduğunu ifade ettik. Ama buna rağmen AKP ısrarla
oradaki vekâlet savaşlarının bir tarafı olmayı
yeğledi. El Nusra çeteleriyle Serekaniyede başlayan serüven,
IŞİD çeteleriyle Kobanide devam ettirildi. Bugünde yine Ahrar el
Şam, El Nusra, işte birtakım yeni MİT eliyle
oluşturulmuş olan tugaylar aracılığıyla Cerablus
üzerinde hayata geçirilmek isteniyor. Bunlar son derece tehlikeli yaklaşımlar.
Biz, başından beri Suriyede Kürtlerle ve Rojava halkları
başta olmak üzere, Suriye halklarıyla birlikte hareket edilmesi
durumunda demokratik Suriye Cumhuriyetinin oluşumuna Türkiyenin
katkı sağlayabileceğini ifade etmiştik, bugün de aynı
hususun altını çiziyoruz. Ancak, görebildiğimiz kadarıyla,
kendi kafasında Esad rejimini ve Kürtleri bir düşman algısı
olarak oturtan AKP, şimdi Esad rejimi üzerinde de bir esneme yarattı
ancak Kürtlerle olan bu hasmane tutumunu devam ettiriyor ve bunu da daha çok
uluslararası diplomaside PYDnin terör örgütü olduğu iması
üzerinden bir diplomatik çabayla sürdürmek istiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Müsaade
ederseniz toparlayayım.
BAŞKAN Evet, tamamlamanız için buyurunuz
Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Şu
anda dünya ülkelerinden hiçbiri PYDyi terör örgütü olarak görmüyor. Açık
bir şekilde konuşmak gerekirse, Türkiye dışında hiç
kimse PYDyi terör örgütü olarak görmüyor; tam tersine, PYDyi, IŞİD
gibi bir terör örgütüne karşı insanlık onurunu kurtaran Rojava
halklarının iradesi olarak görüyor. PYD bugüne kadar Türkiyeye
karşı tek bir düşmanca eylem ya da tutum içerisinde
olmamıştır, Türkiye sınırlarına yönelik PYD
eliyle tek bir fiilî saldırı olmamıştır. Suruçta,
Ankarada, Diyarbakırda bomba patlatmamıştır; tam tersine,
Süleyman Şah Türbesinin taşınması sırasında da
görüldüğü üzere, Türk askerinin IŞİD barbar çeteleri
tarafından katledilmesinin önüne geçmek için de o operasyonel süreçte
kendi tarihî sorumluluğunu da yerine getirmiştir. Dolayısıyla,
Türkiyenin PYDyle ilgili, Kürtlerle ilgili bir düşman algısı
yaratmak yerine, Cenevre görüşmelerinde, Demokratik Suriye Güçleri ve PYD
başta olmak üzere, muhatapları doğru tanımlayarak
barışçıl diplomatik çabalara destek vermesi, bu konuda demokratik
Suriye Cumhuriyetinin inşasına katkı sunması tek
çıkış yoludur diye düşünüyoruz. Buradaki yapay
düşmanlık algısının da hiçbir şekilde kabul
edilemez olduğunu ve tarih önünde de mutlaka kaybetmeye mahkûm
olduğunu ifade etmek istiyoruz.
Hükûmet yetkililerine bir küçük tavsiyem var: Çok
büyük cümleler kullanmayın, yakın bir gelecekte o cümlelerin
tamamını geri çekmek zorunda kalırsınız. O nedenle,
şimdilik bu uyarıyla yetineyim.
Sağ olun, teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Baluken.
Buyurunuz Sayın Altay.
33.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Aydın Milletvekili Mehmet Erdem ile Millî Eğitim Bakanı Nabi
Avcının yaptıkları açıklamalarındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkanım, benim ayrıca bir
hususla ilgili de hem Genel Kurulu hem Sayın Aydın Milletvekili
Mehmet Erdemi bilgilendirmem icap ediyor. O bakımdan bir dakikalık
ek süre talebim olacak.
Biraz önce yerinden söz alan AK PARTİ
Adıyaman Milletvekili herhâlde, Mehmet Erdem
Doğru mudur?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Aydın.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Burada
Adıyaman yazıyor.
BAŞKAN Aydın Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Aydın
Belediye Başkanımızın gene hemcinsinden bir kadın
muhtarımıza yönelik bir baskı süreci
uyguladığından bahsetti, böyle bir konuşma yaptı.
Konuşma metnini aldım, inceledim. Bir pazar yerinin kömür deposuna
çevrildiği ve mahalle halkının bundan müşteki olduğuna
dair bir iddia var. Belediyemizle temasa geçeceğiz,
sağlıklı bir bilgi alıp Genel Kurulu ve sayın
milletvekilimizi bilgilendireceğiz. Önce onu bir söylemek istedim.
İkincisi: Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; belli ki Türkiye daha önce yani AKPden önce Orta Doğuda
ilk 11deyken önce yedek kulübesine, sonra tribüne oturtulmuş görünüyor.
Korkarım, böyle giderse Türkiye Orta Doğu sürecinde tribünden de stat
dışına atılacak. Bu, AKP'nin bölgedeki dış
politikasının yanlışlıklarının sonucu.
Gene, şunu artık görüyoruz: Sayın
Bakanın da bu Rus askerî varlığının sınırda
konuşlanmasını kabulü, itirafı, her ne kadar merkezî
hükûmet askerî birlikleriyle birlikte dese bile, belli ki Rusya bölgeye
yerleşiyor. Hem havadan hem karadan Rusya, güney
sınırımızda, 900 kilometrelik
sınırımızda çok sorunlu bir bölgede inisiyatif alıyor.
Şimdi, işin özü şudur: Şamda
namaz kılacakken Suriye sınırına kılıç mesafesi
yanaşamayacak hâle geldi Türkiye. Bu, Hükûmetin ayıbıdır;
bu, Hükûmetin bu politikaları neticesinde dış politikada ve
bölgede Türkiye'nin itibarsızlaştığının açık
bir göstergesidir. Bunu Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir üyesi olarak,
tabii, içimize sindiremiyoruz.
Ayrıca, Hükûmete şu hatırlatmayı
da yapmak isterim: Bu süreçte başlangıçta bizi ortaya atanlara
karşı Türkiye Şimdi bizi niye denklem dışı
bıraktınız? diye hesap sormak zorundadır. Türkiye'yi bu
işe kim attı, kim öne sürdüyse, kim ileri sürdüyse Hükûmet şimdi
onlara gitsin Biz şimdi niye denklem dışında kaldık?
diye bir sorsun bakalım. Böyle dış politika olmaz. Türkiye'nin
itibarı her şeyden önemlidir; elbette yurtta sulh, cihanda sulh
ilkesi çerçevesinde.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Altay.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Bakan
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) İzin verirseniz bu konuşulan konularla ilgili
bir iki açıklama yapmak istiyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Birinci
bakanın açıklamasından farklı bir şey mi? On dakika
söz hakkı doğdu bize.
BAŞKAN Sayın Bakan, kürsüden mi,
yerinizden mi?
Sayın grup başkan vekillerine yerlerinden
söz verdim ama.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) Kürsüden.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yerinden
yapsaydınız Sayın Bakanım.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) İki adım ikisinin arası, bir şey
fark etmez.
BAŞKAN Peki, buyurunuz Sayın Bakan.
34.- Başbakan Yardımcısı
Yıldırım Tuğrul Türkeşin, Gaziantep Milletvekili Ümit
Özdağ, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken ile İstanbul
Milletvekili Engin Altayın yaptıkları
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) Evet, çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, gündemimizde bu olmadığı
hâlde yani siyasi parti gruplarının bir mutabakatı
olmamasına rağmen, tabiri caizse, piyasadaki adıyla korsan
bildirilerle Türkiye'nin dış politikası ve güvenlik
konuları burada konuşulmaz, konuşulamaz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu ne biçim laf
ya!
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla) Yani bunun bir gündeminin olması lazım ve bu
gündemle birlikte konuşulması lazım.
İki, birçok partinin yetkilisi ısrarla
gazete haberi hâline gelmiş bir konuda bilgi soruyor. Sayın Bakan o
arada Dışişleriyle görüştüğü için o burada Genel
Kurula bilgi arz ediyor, sonra da çıkıp İtiraf etti.
diyorsunuz. E, peki, muhalefetteki saygıdeğer grup başkan
vekilleri, milletvekilleri, Sayın Özdağ, Sayın Baluken Suriyede
yaşıyor gibi yetkin bilgiler veriyor, onlarınkini de itiraf diye
mi, mesela Sayın Balukeninkini PYD adına resmî açıklama
yapıyor ve itiraf etti. diye mi o zaman algılamalıyız?
Yani Genel Kurul bir soru soruyor, bir sayın bakan Hükûmet adına
bilgi verdiğini ifade ediyor, arkasından dönüp İtiraf etti.
diyorsunuz.
Şimdi, bunlara değindikten sonra, Suriye,
uluslararası kurallara göre problemli ama hâlâ egemen bir ülkedir ve
Suriye rejiminin dışında o bölgede bulunanların hepsi
farklı gruplardır. Terör gruplarının size yakın
olanı iyi, öbür tarafa yakın olanı kötü olamaz. Terörist,
teröristtir. Yani Benim teröristim öbür teröristle kavga ediyor, onun için
benim teröristim iyi.; bu algıyı Türkiye Büyük Millet Meclisinde, bu
çatının altında ifade etmemek lazım.
Şimdi, Rus birliklerinin Suriyede
konuşlanması, yani Kamışlıda, Türkiye hududuna
yakın bir yerde konuşlanması ve bunu da bazı kıymetli
arkadaşlar bir tehdit midir, yani Türkiyeye karşı bir hazırlık
mıdır diye
Ben, sadece, Genel Kurula bilgi arz ederken Türkiyenin
bir NATO ülkesi olduğunu ve Kamışlıda miktarı ne
olursa olsun -Suriyede zaten Rusya Federasyonunun yaptıklarını
biliyoruz- oradaki birliklerin NATO üyesi olan Türkiyeye karşı bir
tehdit olamayacağını saygıyla arz ediyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Altay, buyurunuz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, yapıcı olmak istiyorum. 59a göre on dakika konuşma
hakkım doğdu.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Efendim,
59 hükmü uygulanamaz, gündeme geçtik. Böyle bir şey olur mu?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne münasebet!
Nabi Avcınınkinden doğmayabilir, Sayın Bakanınkinden
doğar. Ayrıca da ben kullanmayacağım. Bak, beni hasta
etmeyin!
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Sayın
Başkan, İç Tüzüke bakalım bir.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Kullanmayacak o yüzden.
Teşekkür ederiz Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ama bir
sataşma var, yani itiraf mitiraf, korsan bildiri, bunlar hoş
şeyler değil. Cevap vermek istiyorum müsaade ederseniz.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Altay.
Sataşmadan iki dakika söz veriyorum.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Başbakan Yardımcısı Yıldırım Tuğrul
Türkeşin yaptığı açıklaması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul)- Teşekkür
ederim Sayın Başkan, sayın milletvekilleri.
Sayın Bakan, dış politika sizin
tekelinizde değil, Türkiye de sizin tekelinizde değil, burada oturan
hiç kimse de raf elması değil.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ne değil?
ENGİN ALTAY (Devamla) Raf elması
değil. Yani muhalefet partisi grup başkan vekillerinin Türk
dış politikasıyla ilgili ikişer dakikalık
konuşmalarına Korsan bildiri yayınladılar. demek, en
hafif ifadeyle ayıptır Sayın Bakan. Siz tecrübesiz bir siyasetçi
de değilsiniz.
Biz memleketi düşünüyoruz. Ülkenin
bekasını düşünüyoruz. Batırdığınız,
rezil ettiğiniz Türk dış politikasını daha iyi, daha
olumlu hâle nasıl getiririz onu düşünüyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Şimdi, sizin Hükûmetiniz, önceki Hükûmetiniz
değil miydi Önümüzdeki cumaya gidip Şamda namaz
kılacağız. diyen? Ben de dedim ki: Suriyeye, sınıra
bir metre mesafeye yanaşamaz hâle geldiniz. Bu hoş bir şey mi?
Doğru bir şey mi?
FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) - Siz Esadla yan
yana durdunuz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Fotoğraf
çektirirseniz öyle olur.
ENGİN ALTAY (Devamla) Şimdi, itiraf ya
da değil. Biz milletvekiliyiz. Böyle bir haber var. Bize telefonlar geliyor.
İşin aslı nedir dedik. Bunu da mı demeyecektik? Buna da
mı tahammülünüz yok? Yani muhalefet size soru sormasın, muhalefet
sizi denetlemesin
Böyle bir şey yok. Her şeye rağmen Türkiyede
demokrasi vardır. Tahrip etmiş olsanız da, kırıp
dökmüş olsanız da bu ülkede hâlâ parlamenter demokratik sistem
vardır. Anayasa vardır. Buna uyacaksınız.
Söylediğimi tekrar ediyorum: Sizi
başlangıçta bu işe kim attı? Çıkın dürüstçe bu
milletin vekillerine deyin ki: Ey milletvekilleri, bize öyle bir gaz verdiler
ki, bize kimi başka Batılı neyse söylemeyeyim- ülkeler öyle bir
gaz verdiler ki, biz o gazla Şama gidip namaz kılacaktık. Fakat
biz, şimdi, denklem dışı bırakıldık.
Şunu itiraf etsenize. İşin özü budur. Olan budur.
Bunu söylemek yerine, muhalefeti korsan bildiri
yayınlamakla suçlamak
Eminim ve anlıyorum ki, siz, Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünü de hiç okumamışsınız.
Okusanız, buraya gelip Muhalefet grup başkan vekilleri korsan
bildiri yayınlıyor. demezdiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) Bir yarım dakika
rica ediyorum.
BAŞKAN Tamamlayınız lütfen
Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (Devamla) Bu, sizin Parlamentoya
saygısızlığınızın da açık bir
göstergesidir. Sizi kınıyorum Sayın Bakan. (CHP
sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken, buyurunuz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, İç Tüzük 59uncu madde son derece açık,
Hükümet, olağanüstü acele hallerde gündem dışı söz
isterse, Başkan, bu istemi yerine getirir. Hükümetin
açıklamasından sonra, siyasi parti grupları birer defa ve onar
dakikayı aşmamak üzere, konuşma hakkına sahiptirler.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın Bakan
öyle bir söz talebinde bulunmadı.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
Şimdi, Sayın Bakan sınırdaki olağanüstü bir
gelişmeyle ilgili Parlamentoya bir bilgilendirme yaptı.
Dolayısıyla burada bizim parti grubumuza da on dakika cevap verme
hakkı doğmuştur.
BAŞKAN Sayın Baluken, Hükûmetin böyle
bir talebi olmadığı için yerinden kısa bir açıklama
yaptı.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Gündeme geçildi
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Dolayısıyla
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Hayır, Hükûmetin talebiyle söz verdiniz zaten, Sayın Bakan sizden
talep etti.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ
AVCI (Eskişehir) Hayır, ben soruya cevap verdim.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Hayır,
sizin talebiniz üzerine
BAŞKAN Sayın Baluken, Sayın Engin
Altayın talebi üzerine cevap vermek üzere Sayın Bakan söz aldı.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ
AVCI (Eskişehir) Evet, öyle oldu.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Fark
eden bir şey yok ki Sayın Başkan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Var Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Baluken, size de
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Hayır, olağanüstü acele hâllerde Hükûmet buraya gelip bir
bilgilendirme yapınca
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) Olağanüstü bir durum yok.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ
AVCI (Eskişehir) Olağanüstü durumla ilgili bir açıklama
yapmadım.
BAŞKAN Zaten grup başkan vekillerine
yerlerinden söz verdim Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Hayır, hayır Sayın Başkan, yani bu konuda İç Tüzük son
derece net. Yani bizim on dakika Sayın Bakanın verdiği bilgiyle
ilgili görüşlerimizi ifade etme ve Genel Kurulu bilgilendirme
hakkımız var.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ
AVCI (Eskişehir) Ettiniz
BAŞKAN Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Talep
grup başkan vekillerinden gelmiş olabilir ya da Hükûmetten
gelmiş olabilir. Şu anda mevcut realite şu: Olağanüstü bir
durum var.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ
AVCI (Eskişehir) Hayır, olağanüstü bir durum yok.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
Olağanüstü durumla ilgili de Hükûmet Genel Kurula bilgilendirme
yapmıştır. Dolayısıyla bize de İç Tüzük 59a göre
on dakika Genel Kurula bilgilendirme söz hakkı düşüyor.
BAŞKAN Sayın Akçay, sizi de bir
dinleyelim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, hem
59uncu maddeye hem de 69uncu maddeye göre söz hakkı
doğmaktadır. Sayın Altayın Hükûmet tarafından bir
açıklama yapılması talebi bizim de katıldığımız
bir talepti ve biraz evvel ifade ettiğiniz gibi Sayın Altayın
bir açıklama yapılmasına cevap değildir, Hükûmetin bir
açıklaması faaliyetidir. O nedenle, gruplara onar dakika söz
hakkı doğar.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ
AVCI (Eskişehir) Ben soruya cevap verdim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tamam, Sayın
Türkeş ne yaptı o zaman?
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Aslında yerinden de
değildi. Fakat daha sonradan da diğer Sayın Bakanın
konuşması da açıkça bir sataşma içermiştir. O nedenle,
59 ve 69a göre söz talep ediyoruz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) 69a
zaten girmedik
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
madde 59 gayet açık. Kimsenin söz söylemesinden çekinecek hâlimiz yok,
tabii ki konuşulabilir, tabii ki değerlendirilebilir ancak sizler de
İç Tüzükün uygun şekilde yürütülmesi için oradasınız.
Gündeme geçmeden önce Hükûmetin konuyla ilgili bilgilendirmesi varsa her gruba
onar dakika süre düşer. Ancak, gündeme geçtik, öncekiler okundu,
dolayısıyla gündem dışı gibi düşünmemek
lazım bu çalışmayı. Sayın Altayın ifadesinden
sonra Sayın Bakan cevap verdi. Arzu ederlerse, takdir zatıalinizin
ama madde 60a göre yerinden söz tabii ki verilebilir ama Bu, Hükûmetin
bilgilendirmesi. deyip ardından her gruba on dakika vermenin İç
Tüzüke aykırı olduğunu düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Biz
talebimizde ısrarcıyız.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) Sayın Başkan, izin verirseniz
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) Konu bir kere olağanüstü değil. Yani bugünkü
birçok gazetede, medyada yer almış olan, artık kamuya mal
olmuş olan ve muhalefetin de fevkalade iyi bildiği
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sesi
duyamıyoruz Sayın Başkan, mikrofonu açarsanız
BAŞKAN Mikrofonu açalım Sayın
Bakan, ses duyulmuyor.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) Yani olağanüstü bir durum yoktur, sadece soruya
cevap verilmiştir, bu kadar.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sizin talebiniz
de değil.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) Bizim talebimiz de değil.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, sadece bir soruya cevap verme durumu yok, yaşanan
süreçle ilgili Hükûmet adına Sayın Bakan bilgilendirme yaptı.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ
AVCI (Eskişehir) Hayır, soruya cevap verdim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Son
derece önemli bir konu. Suriye politikası ve Orta Doğu
politikasıyla ilgili, siyasi parti gruplarının Hükûmeti
birtakım yanlışlardan çevirebilecek önerileri söz konusu.
Dolayısıyla, bu konuda siyasi parti gruplarının söz
hakkına niye karşı çıkılıyor, anlamış
değiliz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Usul, usul.
BAŞKAN Sayın Baluken, gündeme
geçmiş bulunmaktayız. Biraz önce de ifade ettim, Sayın
Altayın talebi üzerine Sayın Bakan sorulan soruya cevap verdi ve ben
grup başkan vekillerine yerlerinden aynı zamanda söz verdim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bunları da
korsan bildiri yayınlamakla suçladı.
BAŞKAN Bu sözleri bir kez daha
tekrarlayabilirim, yerinizden grup başkan vekillerine bir kez daha söz
verebilirim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Efendim, açıkça kürsüden
sataşma yapılıyor.
BAŞKAN Sataşma için ayrı söz
verebilirim Sayın Akçay, o ayrı bir şey ama bir kez daha
sayın grup başkan vekillerine de yerlerinden söz vereceğim Sayın
Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, yani biz talebimizde ısrarcıyız, bu
tutumunuzu da doğru bulmuyoruz. Eğer bu konudaki
ısrarınız devam ederse tutumunuz hakkında usul tartışması
açacağım.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yapmayın Sayın
Başkanım, vaktimiz önemli bizim.
BAŞKAN Sayın Akçay, siz sataşmadan
dolayı söz talep ediyor musunuz?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Evet, söz talep ediyoruz
efendim, hem 69uncu maddeye göre hem 59a göre.
BAŞKAN Sataşmadan dolayı size iki
dakika söz verelim, önce bir onu değerlendirelim.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) Efendim, onlara bir sataşma yok. Benim HDPye
söylediğim
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Bakan, şimdi, isim
geçtiği için sataşmadan söz talepleri var.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) Hayır, Sayın Akçay HDPnin hakkını
savunuyor. Benim onlara bir sataşmam yok.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Artık yeter Sayın
Bakan!
Kürsüden istiyorum efendim.
BAŞKAN Sayın Akçay, buyurunuz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Akçaya önce bir söz verelim
Sayın Baluken.
2.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
Başbakan Yardımcısı Yıldırım Tuğrul
Türkeşin yaptığı açıklaması sırasında
Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, Meclise kuru kuruya gelmekle olmuyor bunlar,
biraz İç Tüzük bilmek lazım, hak hukuk bilmek lazım. Biz hukuku
savunuyoruz; İç Tüzükü, kendi haklarımızı savunuyoruz.
Dolayısıyla tüm Türkiye Büyük Millet Meclisinin, bu sadece Cumhuriyet
Halk Partisi veya HDP değil, aynı zamanda AKPnin haklarını
korumasını da biliriz, bu bizim hukuk
anlayışımızdan kaynaklanır; bir.
İkincisi: Ne demek grup başkan
vekillerinin konuşmalarını korsan bildiri olarak ifade etmek?
Gayet açık, doğal bir şekilde Sayın Altay bahse konu
Suriyede yaşanan gelişmelerle ilgili Hükûmetin bilgi vermesini
istedi, bir açıklama yapmasını istedi, herhangi bir iddiada
bulunup da Buna cevap versin. demedi, bilgi istedi. Evet, MHP Grup
Başkan Vekili olarak ben de tasvip ettim böyle bir görüşün doğru
olacağını. Sayın Bakan da bir cümleyle, gazetelerden daha
fazla belki bilgi alınması mümkünse, âdeta Meclisle dalga geçer gibi
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ
AVCI (Eskişehir) Estağfurullah
ERKAN AKÇAY (Devamla) - Daha sonra diğer
Sayın Bakan da korsan bildiriyle ifade ediyor.
Teessüf ederim! Bu galiba, AKPnin merdiven
altı siyaset anlayışının bir devamı olmalı
ki bu tür şeyleri
Bunları biz Mecliste
konuşmayacağız, nerede konuşacağız?
Doğru olan budur. İç Tüzükü savunuyoruz,
hakkımızı hukukumuzu savunuyoruz. Herhangi bir partinin veya
herhangi bir milletvekilinin hakkını hukukunu çiğnemek gibi bir
niyetimiz olmadığı gibi savunmak gibi bir düşüncemiz olmaz.
Bizim pergelimizin sivri ucu hukuka doğrudur, hukuka
saplanmıştır.
Değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akçay.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Usul
tartışmasına geçmeden önce
Sayın Bakan konuşması
sırasında -İç Tüzük 69a göre şu anda gündem
işletiyorsunuz- hem şahsıma yönelik açık bir sataşmada
bulundu, benim PYD resmî yetkilisi gibi ifadeler
kullandığımı ifade etti hem de grubumuza yönelik Kendine
yakın terör örgütünü daha iyi gösterme
gibi cümleler kullandı. O
nedenle hem şahıs adına hem de grubumuza sataşma adına
söz hakkı talep ediyoruz.
BAŞKAN Kim konuşacak Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Şahsıma ben konuşacağım, grubumuz adına
Sayın Osman Baydemir.
BAŞKAN Peki, buyurunuz.
3.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
Başbakan Yardımcısı Yıldırım Tuğrul
Türkeşin yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle şunu ifade edeyim: Biz hiçbir zaman
hiç kimsenin resmî temsilcisi olarak burada konuşmayız, öyle bir
şeye hiç kimsenin ihtiyacı da yok. PYDnin HDPnin onun adına
konuşması gibi bir şeye ihtiyacı yok çünkü PYDyi bütün
dünya parlamentoları, bütün dünyadaki hükûmetler, devletler, halklar,
kamuoyu yeterince fazlasıyla tanıyor. PYDde de siyasi olarak
demokratik Suriye inşasında ne düşündüğünü, nasıl bir
planlama içerisinde olduğunu, orada nasıl bir mücadele içerisinde
olduğunu açık bir şekilde ifade ediyor.
İkincisi: Yani burada böyle bir polemik
üzerinden tartışmadan çok yapıcı birtakım şeyler
söylemeye çalışıyoruz. PYDnin de oradaki Kürtlerin de yönü
Türkiyeye dönüktür, başından beri böyledir. Ancak Türkiye
ısrarla oraya yönelik düşmanca tutumundan, hasmane tutumundan
vazgeçmiyor. Eğer iki buçuk yıl öncesinden başlayarak Türkiye
Rojavadaki halkların iradesine saygı temelinden, oradaki Kürtlerin
statüsüne, demokratik Suriye Cumhuriyetinin inşasına saygı
temelinde yaklaşmış olsaydı bugün Suriye denkleminde en
güçlü aktör olacaktı, bugün Orta Doğuda
ağırlığı en güçlü ülke olacaktı, bugün
barışçıl diplomatik çabalarda en önde olacaktı ama bütün
bunları yapmadığı için, salt PYD karşıtlığı,
salt Kürt karşıtlığı, Kürt
düşmanlığı üzerinden bir politika belirlediği için de
alabildiğine yanlışların içerisinde debelenmeye devam
ediyor.
Bu konularda öyle içerikten yoksun itirazlar falan
yapmayın. Sayın Başbakan Suriyeyi de Orta Doğuyu da çok
iyi biliyor; onunla da defalarca yapmış olduğumuz
görüşmelerde asıl çözümün nereden geçeceğini de çok iyi
biliyordu. O nedenle biz Hükûmeti buradan sürekli uyarıp
yanlışlardan vazgeçmesine, barışçıl diplomatik
çabalarda halkların iradesini esas almaya çağırıyoruz,
söylediğimiz şey budur.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Baluken.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Biraz önce Sayın Bakan
yine kürsüde Sayın Ümit Özdağın ismini de zikretmek suretiyle
sanki Suriyedeymiş gibi konuşulduğunu ifade ederek açıkça
bir sataşmada bulunmuştur. Yine, sataşmadan dolayı
Sayın Ümit Özdağın söz hakkı
BAŞKAN Sayın Baydemire söz verelim
Sayın Akçay, daha sonra Sayın Özdağa söz vereceğim.
Buyurun Sayın Baydemir.
4.- Şanlıurfa Milletvekili Osman
Baydemirin, Başbakan Yardımcısı Yıldırım
Tuğrul Türkeşin yaptığı açıklaması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi
saygıyla, sevgiyle, hürmetle selamlıyorum.
Sayın Başkan, bir yanlış bir
başka yanlışla düzeltilemez, bir yalan bir başka yalanla
aklanamaz. Bugün Suriye, bugün Orta Doğu bataklığının
bu hâlde olmasının nedenlerinden bir tanesi de Hükûmet
politikasının ta kendisidir. Bugün Türkiyede bu kadar büyük bir
trajedinin yaşanmış olmasının nedenlerinden bir tanesi
de
ALİM TUNÇ (Uşak) Sensin!
OSMAN BAYDEMİR (Devamla)
Türkiyenin, AKP
Hükûmetinin Suriye politikasının Kürt
düşmanlığından kaynaklı oluşudur. Kürtler orada
statü sahibi olmasın diye El Nusra, El Kaide, IŞİD
organizasyonlarına göz yummak -en hafif deyimiyle göz yummak- bugün
buradaki bataklığın temel nedenlerinden bir tanesidir.
ALİM TUNÇ (Uşak) Türkiye olmasaydı
kimlik bile alamayacaklardı, bir kimlik bile alamayacaktınız.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Bakın, şu
anda kimi vekillerimiz, kimi gruplarımız diyorlar ki: Suriye
sınırına kılıç mesafesinde
yakınlaşamıyoruz. Ne diyordu Sayın Cumhurbaşkanı?
Ne diyordu Sayın Başbakan Esada? Halkının sesine kulak
ver, sivil katletme, çocuk katletme. Bugün Cizrede ne oluyor? Bugün
Şırnakta ne oluyor? Bugün Diyarbakırda ne oluyor?
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Teröristler sivilleri
katlediyor.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Aynen Esadı
eleştirmiş olduğunuz her şey bugün bu coğrafyada gerçekleşiyor.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Şehitler
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Sayın
Başkan, bırakın Suriye sınırına
yakınlaşmamayı, bugün Türkiye adım adım
Suriyelileşmeye doğru gidiyor. Türkiyenin Suriyelileşmemesi
için
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ
AVCI (Eskişehir) Olmaz, olmaz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) Onu denediniz de olmadı.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Şehit cenazesine
gelir misin?
OSMAN BAYDEMİR (Devamla)
iç
savaşın derinleşmemesi için, kaosun olmaması için bir an
önce bu politikadan vazgeçmek gerekiyor, savaş politikasından
vazgeçmek gerekiyor, emperyal politikalardan vazgeçmek gerekiyor. İçeride
ve dışarıda barışı inşa etmek
dışında başka bir şansımız yok.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) Yanlış yere söylüyorsun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİM TUNÇ (Uşak) Eğer bu Hükûmet
olmasaydı sen burada konuşamazdın.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Ölmek değil
öldürmek değil, yaşatmayı önümüze hedef olarak almamız
lazım. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Baydemir.
Sayın Özdağ, buyurun.
5.- Gaziantep Milletvekili Ümit Özdağın,
Başbakan Yardımcısı Yıldırım Tuğrul
Türkeşin yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ÜMİT ÖZDAĞ (Gaziantep) Sayın
Başkan, değerli Meclisin değerli üyeleri; doğrusu on sene
düşünsem bir gün Sayın Türkeşin bana sataşmasından
dolayı buradan konuşma yapacağım aklıma gelmezdi.
Hayat böyle.
Suriye egemen bir devlettir. dedi Sayın
Bakan. Bunu Hükûmetin hatırlamış olma hususu çok önemli.
Bakın, Suriyenin egemen bir devlet olduğunu Hükûmetin temsilcisi çok
net bir şekilde açıkladı. Bence yarın bütün gazetelerin
manşetlerinde yer alması gereken husus budur, birincisi bu.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Telefon
gider biraz sonra, yazmazlar yarın.
ÜMİT ÖZDAĞ (Devamla) İkinci husus,
yine Sayın Bakan, bu ülkedeki terörist örgütleri, şu terörist örgüt,
bu terörist örgüt
ALİM TUNÇ (Uşak) Sizce nedir? Sizce
nedir, sizce?
ÜMİT ÖZDAĞ (Devamla)
sana uyan terörist
örgüt, buna uyan terörist örgüt şeklinde
yaklaşılamayacağını, teröristin terörist olduğunu
ifade etti. Doğrusu buna yüzde 100 katılıyoruz. O zaman, neden
bazı terör örgütleriyle -buna PYD dâhil- bu Hükûmet geçmişte
görüştü ve yine, neden uluslararası çerçevede terörist örgüt olarak
kabul edilen bazı örgütlerle de ilişkisi olduğuna, hatta
desteklediğine dair iddialar dolaşıyor ortada. Bunların da
muhakkak cevaplanması lazım.
Peki, nasıl oluyor da, muhalefette hem de
Sayın Bakanın oturduğu eski koltukta oturup Suriyenin içindekileri
Hükûmetten daha iyi görüyoruz, daha iyi biliyoruz konuları? Bu da
oturduğunuz yerdeki perspektife bağlı. Alparslan Türkeşin
perspektifinden bakınca daha iyi görülüyor, Recep Tayyip
Erdoğanın perspektifinden görülmüyor ne yazık ki. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Özdağ.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.01
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.18
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit
DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
------0------
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 31inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Halkların
Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Baluken.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Ondan önce, oturum kapanmadan önce usulle ilgili
bir talebimiz vardı. Yani, Hükûmetin olağanüstü durumda
yapmış olduğu bilgilendirmeye istinaden siyasi parti
gruplarına on dakikalık söz hakkının düştüğünü ve
grubumuzun söz hakkını kullanmak istediğini ifade etmiştim.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) Hayır,
olağanüstü duruma istinaden bir açıklama yapmadım, sorulan bir soruya
cevap verdim.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Ancak, siz bunun aleyhinde bir tutum
belirlemiştiniz. O nedenle bir usul tartışması talebimiz
vardı, onun dikkate alınmasını talep ediyorum.
BAŞKAN
Peki, usul tartışmasını açıyorum Sayın Baluken.
İki lehte, iki aleyhte sayın vekillere söz vereceğim. Önce
aleyhteki konuşmacıları belirleyelim.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Aleyhte.
MEHMET DOĞAN
KUBAT (İstanbul) Lehte.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Lehte.
BAŞKAN
Sayın Baluken aleyhte, Sayın Kubat lehte, Sayın Altay lehte.
Sayın Akçay?
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Bana da aleyhte düştü efendim.
BAŞKAN
Aleyhte.
Sayın
Baluken
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Lehte olandan başlayalım efendim.
BAŞKAN
Peki, önce lehte konuşmalarla başlayalım.
Sayın Kubat
lehte
MEHMET DOĞAN
KUBAT (İstanbul) Efendim, önce aleyhte konuşulması lazım,
biz tutumunuzun lehindeyiz zaten.
BAŞKAN
Sayın Kubat, buyurunuz.
Üç dakika süre
veriyorum Sayın Kubat, buyurun.
IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Pervin Buldanın Hükümetin yaptığı açıklamadan sonra
siyasi parti gruplarına onar dakika söz hakkı vermemesinin İç
Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında
MEHMET DOĞAN
KUBAT (İstanbul) Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlar; açılan usul görüşmesinde
Başkanlığın tutumu lehinde görüşlerimi ifade etmek
üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlarım.
Değerli
Başkanım, az önce Sayın Bakanımız bir grup başkan
vekilimizin çağrısı üzerine burada Genel Kurula bir bilgilendirme
yaptı ve bunun üzerine HDP grup başkan vekili
arkadaşımız, 59uncu maddeye göre kendilerine de bir söz
hakkı düştüğünden bahisle bu usul
tartışmasını açtı. Başkanlık Divanı
59uncu maddeyi tatbik etmedi çünkü buradaki 59uncu madde kapsamına giren
bir konuşma değildir, Hükûmet burada bir talepte bulunarak 59a göre
gündem dışı bir söz istememiştir. Dolayısıyla,
bundan dolayı gruplara bir söz hakkı doğması söz konusu
değildir.
Diğer yandan, 49uncu maddede gündem
düzenlenmiş. Gündem dışı, zaten gündeme geçilmeden önceki
safhada talep edilebilecek bir konuşma biçimidir, İç Tüzükte bu
düzenlenmiştir. Gündemin 1inci maddesinde
Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları bölümünde
zaten biraz önce işlem yaptınız, araştırma
önergelerini okuttunuz. Dolayısıyla, gündeme geçildikten sonra
59uncu madde hükmünün uygulanması söz konusu değildir.
Bu İç Tüzükü beğenmeyebiliriz ama uymak
durumunda olduğumuz hepimizin malumu. En başta da Meclis başkan
vekillerimizin bu İç Tüzüke uygun davranması, keza parti
gruplarının da buna uygun davranması gerekir. Elbette biz,
muhalefetin söz haklarını sonuna kadar savunuyoruz çünkü burası
bir müzakere yeri, herkes farklı fikirleri dile getirecek ama bu
görüşlerimizi ifade ederken de İç Tüzükümüze uygun olarak hareket
etmemiz lazım. İç Tüzükün söz haklarını düzenleyen 59, 60,
69, 81, 91inci maddelerinde bunlar tafsilatlı biçimde düzenlenmiş.
Dolayısıyla, burada, grup başkan vekillerinin söz talebi, ancak
60ıncı madde çerçevesinde yerinden pek kısa bir sözü
olduğunu belirten üyeye, grup başkan vekillerimize zaten Sayın
Başkanımızca söz veriliyor ve aslında bu çerçevede talep
karşılanacak iken ve grup başkan vekillerimiz de bunu çok iyi
bilmekteyken bu usul tartışmasını sırf şuradan
bir üç dakikalık daha kürsü süresi çıkarma girişimi olarak
görüyorum.
Dolayısıyla, Sayın
Başkanımızın 59a göre gruplara söz hakkı
verilemeyeceğine dair tutumunun yerinde olduğunu belirtiyor, yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kubat.
Sayın Baluken, buyurunuz.
Size de üç dakika söz veriyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bu mevcut İç Tüzük maddesini
yorumlamanızla ilgili aleyhte söz aldım ama tutumunuzun gerçekten diğer
Meclis başkan vekillerine de örnek olmasını temenni ediyorum,
Sayın Ahmet Aydın da burada. Yani, bu Mecliste İç Tüzüke göre
hareket etmenin önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. Hangi siyasi parti
grubundan talep geliyora bakmadan Meclis başkan vekilleri, İç
Tüzükte ne görüyorsa yorumunu ona göre yapmalılar ama maalesef, bugüne
kadar Meclis başkanları, Meclis başkan vekilleri geldikleri
siyasi parti gruplarından gelen talebe göre tavır belirlediler. Bu
açıdan grubumuzdan gelen bir taleple ilgili İç Tüzükün size
vermiş olduğu yorum hakkını kullandınız yani bu,
takdir edilir bir tutum ancak yanlış
yorumladığınız kanaatindeyiz. Çünkü, 59uncu maddede
Hükûmetin olağanüstü acele hâllerde gündem dışı söz
istemesiyle ilgili gruplardan talep gelmesi ya da Hükûmetin kendi
isteğiyle talebi gibi bir husus belirtilmiyor. Burada sayın
bakanlar, son derece önemli bir konuda, Suriye politikasıyla ilgili Genel
Kurulu bilgilendirmek amacıyla söz istediler ve gelip bilgilendirme
yaptılar. Dolayısıyla, diğer siyasi parti gruplarına
da konuyla ilgili bu kürsüden on dakika kendi görüşlerini ifade etme
hakkı doğmuş oldu.
Şimdi, AKP Grubu ya da Hükûmet yetkilileri,
niye muhalefetin söyleyeceklerinden korkuyorlar, doğrusu anlamak mümkün
değil. Tabii, yani, Rojava politikası, Suriye politikası, Orta
Doğu politikasıyla ilgili her türlü yanlışı yapıp
bir iflasın eşiğine gelirseniz, ondan sonra işte,
muhalefetin kürsüde konuşmaması için bin dereden su getirmek zorunda
kalırsınız. Biz burada yapmanız gereken şeyi açık
bir şekilde dile getiriyoruz. Suriye ve Rojava politikasında bugüne
kadar tamamen yanlışlar yapıldı. Israr edilirse bu
yanlışlarda, maalesef, hem Türkiye, Suriye ve Orta Doğu
bataklığında çok büyük faturalarla karşı
karşıya kalacak hem de kendi iç barışını
sağlamaya dönük tarihî olarak önüne gelmiş bir fırsatı da
heba edecek diyoruz. Bugün Orta Doğunun orta yerinde yaşayan 40
milyonluk Kürt halkı, Türkiyenin düşmanı değildir. Hiçbir
örneği burada veremezsiniz. Herhangi bir parçadan, Kürtlerden Türkiyeye
doğru şu saldırı yapıldı, şu sınır
ihlali yapıldı, şu bombalama yapıldı. diyemezsiniz.
Dolayısıyla, böylesi bir realite ortadayken Türkiyenin de yeni Orta
Doğu politikasında Kürtlerle birlikte hareket edecek, kendi iç
barışına da katkı sağlayacak yeni bir dış
politika perspektifine ihtiyacı vardır. Bizi susturmak yerine,
söylediğimizi dikkate almanızı tavsiye ediyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Baluken.
Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Balukenin herhâlde dili sürçtü.
Sayın Buldanın kendi partisinden olmakla birlikte İç Tüzüke
uygun hareket ettiğini, kendi partisinin taleplerini de İç Tüzüke
göre değerlendirerek tarafsız olduğunu söyledi.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Söylediğimi tam dinleyemediniz galiba.
ENGİN ALTAY (Devamla) Doğru, bir
şey demiyorum da şimdi AKP menşeli Meclis başkan vekilleri
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) İç
Tüzükü yanlış yorumladı ama talep bizden geldiği için
bizim lehimizde tavır koymadı.
ENGİN ALTAY (Devamla) Evet, yorumu ayrı
tartışacağız, benim söylediğim o değil. AKP
menşeli Meclis başkan vekillerinin kendi partilerinden gelen talepler
doğrultusunda iş ve işlem yaptığını
söylediniz, bu doğru, kabul ediyorum ama siz AKP demediniz, diğer
Meclis başkan vekilleri deyince Sayın Akif Hamzaçebiyi de bu
kategoriye soktunuz. Biraz haksızlık oldu diye düşünüyorum
işin doğrusu. Onu bir düzeltmemiz lazım.
Tabii, arzu ederiz ki bütün Meclis başkan
vekillerimiz, geldikleri partinin görüş ve kanaatlerine değil,
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğüne göre iş yapsınlar.
Elbette İç Tüzük, zaman zaman yoruma dayalı olarak sayın
başkanlar tarafından değişik şekillerde yorumlanabilir.
Şimdi, Sayın Başkan, bir izahat
istedik, bir bilgi istedik, Sayın Nabi Avcı bizim talebimiz üzerine
Genel Kurula iki cümlelik bir bilgi verdi ama daha sonra Sayın
Türkeşe neye göre söz verdiniz? Sayın Türkeş neye göre söz
istedi? İstedi de ne söyledi? 59a göre istediyse durum
başkadır, 60a göre istediyse durum başkadır. Şimdi,
60a göre istediyse bizim onar dakika kullanmamız diye bir şey söz
konusu olmaz ama Sayın Türkeş 59a göre istediyse talepleri hâlinde
gruplara
Biliyorsunuz tabii, bunu şey diye söylemiyorum. Bu hâl böyle.
Şimdi, demek ki Sayın Türkeş buraya niye
çıktığını bilmiyor. Ne sebeple, İç Tüzükün hangi
maddesi çerçevesinde çıktığına dair de bir bilgiye sahip
değil. Sonra bize Korsan bildiriyi okuyorsunuz. diyor. İşin
özü bu. Bu ciddi meseleleri burada polemik yapmamamız lazım.
Yani Memleketin sınırına Rus askeri
dayandı. diye gazeteler manşet atıyor, biz çok doğal
olarak, bir vatanseverlik refleksiyle, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu
konuda Hükûmetten izahat istedik, tatmin edici olmayan bir izahat da
aldık. Sayın Türkeş sonra çıktı, kendince burada
polemik yapmaya başladı. Sayın Türkeş polemik
yapacağına gitsin içine
Yani çok kötü bir hâle getirdikleri Türk
dış politikasına biraz yön ve olumluluk sağlamaya
çalışsın, bunu söylüyorum. Yani, Hükûmet burada muhalefete laf
yetiştirmek yerine Orta Doğu sorunlarında, Orta Doğu
politikalarında, özellikle de Suriye özelinde niçin denklem
dışı bırakıldığımızın
hesabını verebiliyorsa versin, yoksa bu konuyu kapatıp gündeme
geçelim diye öneriyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Altay.
Sayın Akçay, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dünkü Genel Kurul görüşmelerini hepiniz
hatırlayacaksınız. HDP Grubundan Cizrede yaşanan bazı
olaylarla ilgili ve HDP Milletvekili Faysal Sarıyıldızın
durumuyla ilgili iddialara ilişkin olarak Hükûmet tarafından
bazı açıklamaların yapılması istendi, bilgi verilmesi
istendi. Daha sonra, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu başkan vekili de
benzeri taleplerde bulunması üzerine Başbakan
Yardımcısı Sayın Lütfi Elvan geldi, bu Genel Kurulda 59a
göre bilgi verdi. Yirmi dakikalık konuşma süresi vardı, bunun
yedi dakikasını kulandı ve biz grup başkan vekilleri de
onar dakikalık konuşma hakkımızı kullandık. Bugün
Sayın Altayın talebi de dünkünden hiç fark etmeksizin aynı
taleptir, Hükûmetin bilgi vermesini istedi.
Suriye sınırımızın dibinde,
Rus birliklerinin, Rusyanın konuşlanması gibi bir vahim iddia
söz konusu. Bununla ilgili bilgi istemekten daha tabii bir şey de olamaz.
Sayın Millî Eğitim Bakanı çıktı, bir cümleyle bunu
konuştu ama 59a göre konuştu; öyle cevap verme falan değil, hiç
konuyu saptırmayalım değerli arkadaşlar. Bu, önemli. 59a
göre yirmi dakikalık hakkını bir cümleyle kullandı. O,
kendi takdiridir; bilgi vermedi, bilgi vermekten kaçındı. Burada, bu
bilgilerin verilmesi gerekirdi. Sayın Başkana da ben özellikle
hatırlatıyorum tutumuyla ilgili olarak, dün neyse bugün de
yapılması gereken aynıydı.
Değerli milletvekilleri, tabii, Adalet ve
Kalkınma Partisi Suriye politikasını savunamıyor,
savunması mümkün değil. Ondan sonra, Suriyede yaşananlar
artık bizim de canımızı fazlasıyla yakmaya
başladı. Âdeta Türkiyeyi Suriyeleştirme gayretlerini de
görüyoruz, son aylarda, haftalarda yaşanan hadiseler de budur ve Suriyede
emperyalistler konuşlanmış, Türkiye üzerine hesapları da
var.
Sayın Başbakan Yardımcısı,
biliyorsunuz, Suriyeyle, o MİT tırlarıyla ilgili Vallahi de
billahi de gitmiyordu. dedi. Henüz daha açıklığa
kavuşmuş değil yani MİT tırları nereye
gitmiş, kime gitmiş, onu açıklığa
kavuşturamadılar. Şimdi de Kıbrısın suyu
İsraile gidiyor mu gitmiyor mu, o mevzular var. Bir kafa
karışıklığı içerisinde Hükûmet, ne
yaptığını bilmiyor ve çelişkili açıklamalar
içerisinde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) İktidarın
çelişkili yönetimden ve politikalardan vazgeçmesi gerekir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Sayın milletvekilleri, tutumumda herhangi bir
değişiklik yoktur, kaldığımız yerden devam
ediyoruz.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
X.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Sibel
Yiğitalp ve arkadaşları tarafından, Türkiyede hâlâ devam
eden sokağa çıkma yasakları dolayısıyla baskı
altında olan sağlık emekçilerinin yaşadığı
sorunların araştırılması ve hak ihlallerinin tespit
edilmesi amacıyla 14/1/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 21 Ocak 2016
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
21/1/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 21/1/2016 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Çağlar
Demirel
Diyarbakır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
14 Ocak 2016 tarihinde Diyarbakır Milletvekili
Sayın Sibel Yiğitalp ve arkadaşları tarafından verilen
(612 sıra numaralı), Türkiye'de hâlâ devam eden sokağa
çıkma yasakları dolayısıyla baskı altında olan
tüm kesimler gibi sağlık emekçileri de görevlerini yaparken can
güvenliği dâhil birçok sorun yaşamaktadırlar; sağlık
emekçilerinin yaşadığı sorunların
araştırılması ve hak ihlallerinin tespit edilmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 21/1/2016 Perşembe
günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin
aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Grup önerisinin lehinde ilk
konuşmacı Diyarbakır Milletvekili Sayın İdris Baluken.
Sayın Baluken, süreniz on dakikadır.
Buyurunuz. (HDP sıralarından
alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sokağa çıkma yasaklarında sağlık
emekçilerine yönelik saldırılarla ilgili vermiş olduğumuz
grup önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama geçmeden önce, uzun bir süredir
Ölüme karşı yaşam, siyaha karşı beyaz
şiarıyla bu ülkede barış nöbeti tutan sağlık
emekçilerini buradan selamlıyorum. Diyarbakırda sağlık
emekçileri, hekim arkadaşlarımız yirmi dokuz gündür,
İstanbulda on gündür, Ankarada da dört gündür bu ülkeye barış
gelmesi için, bu ülkede ölüm yerine tekrar yaşamın güncellenmesi için
gece gündüz demeden fedakâr bir şekilde nöbet tutuyorlar. Buradan, bütün
grubumuz adına, içerisinde bulunmuş oldukları bu anlamlı,
bu değerli eylem sürecini, etkinlik sürecini bir kez daha
selamladığımı ifade etmek istiyorum.
Yine, acil olduğu için
Süre yetmeyebilir.
Sayın bakanlar da buradayken kendilerine de ilettiğimiz acil bir konu
var. Cizrede şu anda Helin Öncü adındaki bir gencimiz dört buçuk
saati aşkın bir süredir ambulans bekliyor. Güvenlik güçlerinin
açmış olduğu ateşle ağır yaralanan
arkadaşımız için hem yerelde hem Ankarada her türlü
girişimleri yapmamıza rağmen bu saate kadar Helin ambulansla
hastaneye alınmadı. Âdeta, Helinin de ölüme sürüklenmesi için
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Ellerinde silah var,
elinde silah var.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Ne diyorsun
Sayın Vekil?
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) - Güvenlik güçlerini
suçlayamazsın burada, elinde silah olana ateş açıyorlar. (HDP
sıralarından gürültüler)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ya müdahale etme!
Sen uzayda mı yaşıyorsun!
İDRİS BALUKEN (Devamla) Helin Öncünün
kimler tarafından vurulduğu bellidir. Bu kadar mı vicdanın
köreldi? Genç bir üniversite öğrencisinin ailesinin de şu anda Cizre
girişinde ambulans beklediğini söylüyoruz, şu ortaya
koyduğun vicdansızlığa bak! Yani gerçekten büyük bir
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Vicdansız diyemezsiniz,
lütfen sözünüzü geri alınız.
Sayın Başkan
İDRİS BALUKEN (Devamla) Neyin sözünü
geri alacağım? Büyük bir vicdansızlık yapıyorsun! (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Vicdansız
diyemezsiniz. Vicdansız sizsiniz! Vicdansız sizsiniz!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
hatibi dinleyelim.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Bir üniversite
öğrencisi ambulans gitmedi diye ölüme terk ediliyorsa, sen de bunu
savunuyorsan vicdansızlığın en büyüğünü
yapıyorsun demektir.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Elhamdülillah,
şerefle savunuyorum.
BAŞKAN Sayın Baluken, lütfen Genel
Kurula hitap ediniz.
Buyurunuz.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Sayın
Bakan, size iletilen bilgiler doğrultusunda, şu anda Helin Öncünün
de ailesi Cizre girişinde bekliyor, saatlerdir. Bir ambulans gidip, o
genci alıp hastaneye götürecek ve yaşam hakkıyla,
sağlık hakkıyla ilgili bir süreci işletecek. Daha önce bu
süreç yerine getirilmediği için, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
tedbir kararı almasına rağmen, maalesef, Hüseyin Paksoyu ve
Serkan Altunu kaybettik. Helinin de başına aynı şeyin
gelmemesi Hükûmetinizin sorumluluğu altındadır. Orada yaralanan
herkesin, orada cenaze sahibi olarak bulunan herkesin mağduriyetini
gidermek Hükûmet olarak sorumluluğunuz altındadır.
Dolayısıyla, özellikle kürsüden de belirtiyorum ve rica ediyorum, bu
gencimizin bir an önce hastane koşullarında tedavi sürecinin
başlaması için gerekli duyarlılık yapılsın.
Şu anda ailesine müsaade edilirse babası gidip kızını
ambulansa alacak ve hastaneye götürecek. Şu anda izin verilmeyen şey,
Helinin ailesinin gidip, Helini alıp hastaneye götürmesi meselesidir.
Değerli milletvekilleri, bunları
belirttikten sonra -tabii süre de biraz kısıtlı, mümkün
olduğunca özetlemeye çalışayım- aslında 7 Haziran
öncesinden fragmanlarıyla sahaya sürülen bir savaş konseptiyle, bir
savaş süreciyle karşı karşıyayız. 7 Hazirandan
sonra da fragmanlarıyla seçim öncesi izlediğimiz savaşı,
maalesef, bütün dehşetiyle birlikte AKP Hükûmeti sahaya sürdü. Çökertme
planları, Millî Güvenlik Kurulu kararları, İmralıdaki
tecrit konsepti ve en nihayetinde bahsetmiş olduğumuz 7 Hazirandan
sonra devreye konulan bu savaş konseptinin bir tek amacı vardı;
AKPyi 1 Kasımda tek başına iktidara getirmek, mümkünse 367,
mümkün değilse referanduma götürecek 330 milletvekilini bulmak.
Dolayısıyla, biz, 1 Kasımdan önce
biraz daha hafif dozda sahaya sürülen bu savaşları, birinci saray
savaşı ya da birinci saltanat savaşı olarak
değerlendiriyoruz. 1 Kasım seçiminden sonra da anayasal çoğunluk
elde edilmediği için daha pervasız bir savaş konsepti sahaya
sürüldü; kırk elli gün süren sokağa çıkma yasaklarıyla
sivil yerleşim alanları maalesef tank atışlarına, top
atışlarına tabi tutuldu. Dolayısıyla, 1 Kasımdan
sonra da ikinci saltanat savaşlarıyla, ikinci saray savaşlarıyla
karşı karşıyayız.
Şimdi, tabii, bu saltanat
savaşlarının mağduriyetini bütün toplum nasıl
hissediyorsa, maalesef, sağlık emekçileri de bundan fazlasıyla
payını alıyor, nasibini alıyor. Sağlık emekçilerine
yönelik AKP Hükûmetinin talimatlandırdığı esedullah
timleri, paramiliter güçler, JÖH, PÖH gibi birtakım savaş
aygıtları bir taraftan bu emekçileri sokak ortasında infaz
ederken, katlederken, bir taraftan da AKPnin bakanları ve emirlerindeki
yandaş medya aracılığıyla da oradaki gerçek ters yüz
edilerek, sağlık emekçilerine yönelik şiddet ve bu infaz
girişimi, katliam girişimi bir yönüyle
meşrulaştırılmaya çalışılıyor.
Doğrusu, insan sağlığına
saygı duymayan, sağlık emekçilerine yönelik bu
yaklaşımı ortaya koyan bir zihniyetin, bir
anlayışın oradaki sivil halka neler
yaptığını da ben kamuoyunun takdirine bırakmak
istiyorum.
Bakın, şu anda sokağa çıkma
yasaklarının uygulandığı yerlerden bahsediyoruz ama
Dünya Sağlık Örgütünün sağlık tanımına göre
sağlıklı olmak biyolojik, psikolojik ve sosyal olarak tam bir
iyilik hâlidir. Şu anda Türkiyede, İstanbuldan Antalyaya,
Trabzondan Yozgata kadar, kendini biyolojik, psikolojik ve sosyal olarak tam
bir iyilik hâli içerisinde hisseden bir tek yurttaşa
rastlayamazsınız. Nedeni de bir tarafta oluk oluk kan akarken, bir
tarafta bu ülkenin yurttaşları ölürken, askeri, polisi, genci,
gerillası, sivili, çocuğu ölürken insanların rahat
olmasını beklemek doğal olarak mümkün değildir.
Şimdi, bu sağlık emekçilerine
yönelik, tabii süre kısıtlandığı için sadece birkaç
örnek üzerinden ifade edeyim. Bakın değerli arkadaşlar, bu, en
son, Cizrede yaralandığını söylediğimiz, burada Genel
Kurulda da dile getirdiğimiz, yine mutlaka hastaneye
kaldırılması gerektiğini söylediğimiz Abdülaziz Yural
arkadaşımızın fotoğrafı. Abdülaziz SES Cizre
temsilcisiydi. Mahallede yine güvenlik güçlerinin tank atışıyla
yaraladığı bir kadına yardım etmek için
yaralının bulunduğu eve gitmek üzereyken, maalesef yine güvenlik
güçleri tarafından açılan ateşle katledildi. Abdülazizin
katlinden sonra, önce hem yandaş basında hem de Hükûmet çevrelerinde
Onu karşı taraftan gelen ateş vurdu. gibi açıklamalar
yapıldı ama sonra otopsi raporları vesaire gibi birtakım
belgeler ateşin nereden yapıldığını ve kimin
katlettiğini açık ortaya koyduğu için de yandaş basın
üzerinden bu sefer, Abdülazizin aslında güvenlik güçleriyle silahlı
çatışmaya girdiği haberleri servis edilmeye başlandı.
Abdülazizin başına gelenler oradaki sağlık emekçilerinin
başına gelenlerin özetidir. Yani Öldürünce, katledince önce bir
inkâr edelim, önce bir karşı tarafa yükleyelim. Görüntüler ortaya
çıkarsa, suçumuz teşhir olursa, gençse, işte böyle genç grubuna
giriyorsa da mümkünse PKKli olarak yaftalayıp bu suçun üstünü örtelim.
anlayışıdır. Tabii, bunu kabul etmemiz mümkün değil.
Uzun süredir sağlık emekçilerinin maruz
kaldığı bu sağlık hakkı gasbıyla ilgili
Şehmuz Dursun örneği var, Eyüp Ergen örneği var. Her birini
burada detaylandırmayacağım ama her biriyle ilgili hem Hükûmet
yetkililerinin hem Sağlık Bakanlığının defalarca
yapmış olduğu yanlış açıklamaları ifade
etmek istiyorum.
Bakın, döneminizde Türkiyede sağlık
hakkı, maalesef uyguladığınız sokağa çıkma
yasakları neticesinde işte bu beyaz bayrakla hastaneye gitmek isteyen
kronik diyaliz hastalarının ya da kronik kanser
hastalarının durumuyla burada rahat bir şekilde özetlenebilir.
Dolayısıyla, şu anda, mevcut,
içerisinde bulunduğumuz durum, yaralıyı hastaneye götüremeyen,
cenazesini kaldıramayan, bırakın sağlık
hakkını, cenazesini defnetme hakkını da bulamayan bir yurttaşlık
gerçeğidir.
Yani, şundan her birinizin utanması ve
sıkılması gerekir: Eğer bir yaralıyı Cizredeki
bir mahalleden, Cizre Devlet Hastanesinden kaldırmak için Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi karar almak zorunda kalıyorsa, oraya
taşınması için önce bir AİHM koridorlarına kadar
girişimler yapmak zorunda kalınıyorsa o ülkede sağlık
hakkı diye bir şey kalmamıştır, o ülkede
sağlık hakkı bizzat Hükûmetin uygulamalarıyla tamamen
ortadan kaldırılmış demektir.
Zamanımız yeterli olmadığı
için burada sözlerimi bitireceğim.
AKPli bütün vekillerden özellikle ricam
Şimdi
adınıza konuşacak sayın hatip de birçok iddia gündeme
getirecek. Olsun, o iddiaları da gündeme getirsin, hepsini birlikte
araştırmak için
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) - ...bu önergemize
destek verin, hep birlikte gidip orada yerinde tespit edelim; sağlık
emekçilerine yönelik kim saldırı yapıyorsa, kim katliam
yapıyorsa hep birlikte gelip burada teşhir edelim ve kınayalım
diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Baluken.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın İnceöz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkanım, biraz evvel hatip konuşmasında hem grubumuzu hem
partimizi itham edici birtakım söylemlerde bulunmuştur.
Sataşmadan söz almak ve cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın İnceöz.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
6.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün,
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; bu
kürsüde çok uzun süredir, 7 Haziran seçimleri, 1 Kasım seçimleri ve
sonrasında burada pek çok sözlerin tekrarını duyduk. Görünen
odur ki bundan sonra da duymaya devam edeceğiz. Ama bize bu sözler
söylendiği süre içerisinde biz de bu sözlere her seferinde
doğruları, gerçekleri milletimizin kürsüsünden söylemeye devam
edeceğiz.
Bakın, şu suçlamaları kesinlikle
kabul etmediğimi, bunların gerçekle en ufak bir
bağlantısının olmadığını özellikle
belirtmek istiyorum: Ne 7 Haziran öncesi ne 7 Haziran sonrası ne de 1
Kasım seçimleri sonucunda, asla ve kata, bu ülkenin 780 bin
kilometrekaresinde yaşayan 78 milyon ferdinin hiçbirisinin,
bırakın can kaybını, burnunun kanaması dahi, bizim siyasi
ikbalimizden çok daha önemli olmadığını defalarca
vurguladık, bundan sonra da vurgulamaya devam edeceğiz.
Bugün ülkemizde, özellikle doğu ve
güneydoğuda, İstanbulda, öbür tarafta sürdürülen bütün mücadeleler
-hiçbir şekilde, bir gerilla vesaire, bunları kabul etmiyoruz-
terörle mücadeledir ve terörle mücadele konusunda, 7 Haziran sonrası, 20
Temmuzdan itibaren polislerin evinde uyurken katledilmesi, bir komutanın
ailesinin gözü önünde katledilmesi, daha yakın zamanda Diyarbakırda
Çınarda gece düzenlenen saldırıyla, terör
saldırısıyla sivil vatandaşlarımızın
hayatını kaybetmesi
Bugün orada süren operasyonların, ilmek
ilmek, saniye saniye, dakika dakika polisimizin ve jandarmamızın
Buradan onları, şükranla, kendilerini kutluyorum. Eğer bu
mücadele bu kadar sürüyorsa, sokağa çıkma yasakları bu kadar
süre uygulanıyorsa bunun bir tek sebebi var: Orada sivil
vatandaşımızın hayatına verdiğimiz değer,
önem ve oradaki vatandaşlarımızın da diğer
bölgelerdeki, illerdeki, mahallelerdeki gibi, güvenlik içinde bundan sonra da,
Silopide, Cizrede
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) -
Surda, her
bölgede hayatlarını sürdürebilmesi için alınan tedbirdir ve
terörle mücadeledir.
Bu konuda, özellikle bunun hiçbir şekilde
hiçbirimizin siyasi ikbal meselesi olmadığını, ülkemizin ve
milletimizin bölünmez bütünlüğü, 780 bin kilometrenin bir ve beraber
yaşama kaderi için yapılan bir terörle mücadele olduğunu bir kez
daha vurgulama gereği duydum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın
İnceöz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
Sayın hatip konuşması sırasında yanlış
bilgiler verdiğimizi ve burada sürekli algı yönettiğimizi ifade
etti. Açıktan sataşmada bulundu, sataşmadan söz istiyorum.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Sayın
Başkanım, ben de söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Baluken, 69a
göre iki dakika söz veriyorum.
7.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sanırım, sayın grup başkan vekili yine bir
dil sürçmesine imza attı.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Hiç
atmadım.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Yani
Vatandaşlarımızın burnunun kanaması siyasi
istikbalimizden daha önemli değildir. demekle aslında
bilinçaltının nasıl şekillendiğini ele vermiş oldu.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Özellikle
söyledim tekrar.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Ben bir hekimim.
Yani, dil sürçmeleri öyle basitçe geçiştirilecek şeyler değil.
Dil sürçmeleri, bilinçaltının dışarıya
yansımasıdır. Psikanalizde de böyledir, psikiyatride de hep böyle
öğretirler. Dolayısıyla, söylediğiniz cümleler doğru,
biz de aynı şeyi söylüyoruz.
Ortadaki gerçeklik açık ve nettir
arkadaşlar. Yani, bu ülkede 7 Haziran seçimlerinden önce, kırk
yıllık bir çatışmayı bitirerek, kalıcı bir
barışı sağlayarak, belki bugün suçlamış
olduğumuz siyasilere Nobel Ödülü getirecek bir barışın
eşiğindeyken birdenbire büyük bir kaosun, büyük bir savaşın
içerisine sürüklendik. Bu ülkede sizin milletvekilleriniz, sizin Hükûmet yetkilileriniz,
en üst düzeyde bakanlarınız şunları söylemediler mi,
Başkan olsaydı bunlar olmazdı., 400 milletvekili verin, huzur
içinde çözelim., Ya kaos ya istikrar., Biz Kaos ya da istikrar. dedik,
millet kaosu seçti. Şimdi de bu faturayı ödemek
zorundasınız. demediler mi? Seçimden sonra, 7 Hazirandan sonra
Çözüm sürecinin bundan sonra artık sadece filmini çekersiniz. demediler
mi? E, bütün bunlar ortada. Ben defalarca, bu kürsüden, çözüm sürecinde
masanın nasıl devrildiğini, masa yok, çözüm yok, taraf yok,
mutabakat yok, izleme heyeti yok noktasına nasıl geldiğini ifade
ettim. E, hem sizin hem sayın bakanlarınızın
yapmış olduğu itiraflar da ortadayken bu savaş konseptini
farklı şekilde adlandıramayız. Bütün Meclisin de bu
şekilde adlandırması çözüme dair en doğru
yaklaşım olacaktır düşüncesindeyim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Baluken.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan, özellikle tutanaklara geçsin diye söylemek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın İnceöz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Bakın,
hiçbir şekilde, hiçbir vatandaşımızın ülkemizde can ve
mal güvenliği, onların hayatları, bırakın, burnunun
kanaması bile -özellikle söylüyorum, tutanaklara geçsin diye-
hiçbirimizin, buradaki 550 milletvekilinin, herhangi bir şekilde
partimizin, hiçbirimizin siyasi ikbalinden daha
Hayat, can meselesi söz konusu
olduğunda, bunun her şeyin üzerinde olduğunu özellikle belirtmek
istiyorum.
Biz hep şunu söylüyoruz: Eğer bizim
ülkemizin ve milletimizin birliği, geleceği ve bekası iyi
yerlere gidecekse bizim partilerimizin siyasi istikbalinin hiç önemli
olmadığını söyleyen bir siyasi çizgiden ve gelenekten
geliyoruz. Onun için, sözlerime
Orada başka bir mana çıktı.
HASAN TURAN (İstanbul) - O da biliyor ya, o da
biliyor.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Şöyle:
Söylemek istediğimiz çok net ve açık.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Onlar da anladı da
işine gelmiyor.
HASAN TURAN (İstanbul) O da biliyor da
demagoji yapıyor.
LEZGİN BOTAN (Van) Bilinçaltınız
açılıyor işte, böyle bir şekilde açığa çıkıyor.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Biz
cümlelerinize göre yorum yapıyoruz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Burada
yapılmak istenen terörle mücadele ve oradaki
vatandaşlarımızın, özellikle sivil
vatandaşlarımızın
HASAN TURAN (İstanbul) Demagoji yapıyor.
LEZGİN BOTAN (Van) Bilinçaltınız
açılıyor.
HASAN TURAN (İstanbul) Sizinki açıkta
zaten. Sizinki açıkta, açığa çıkmasına gerek yok ki.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Lütfen
arkadaşlar, cümlemi tamamlamama müsaade ederseniz
Hiçbir sivil vatandaşımızın can
kaybına uğramaması -burnunun kanamaması dâhil- için
polisimiz, jandarmamız orada bir terörle mücadele gerçekleştirmekte.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sen kendi
bilinçaltına bak.
HASAN TURAN (İstanbul) Sizde bilinç mi var,
altı olsun!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Terörden başka bir
şey yok senin bilinçaltında, terörden!
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Hiçbirimizin
istikbali hiçbir vatandaşımızdan daha
YILMAZ TUNÇ (Bartın) PKKdan başka bir
şey yok bilinçaltında!
LEZGİN BOTAN (Van) IŞİDden
başka bir şey yok.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Dediğim
gibi, bunun üstüne basa basa söylüyorum. Vatandaşımızın,
ülkemizin ve milletimizin geleceği
LEZGİN BOTAN (Van) IŞİD,
IŞİD
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Senin bilinçaltında
terörden başka bir şey yok, PKKdan başka bir şey yok senin
bilinçaltında.
LEZGİN BOTAN (Van) Niğdedeki katiller
nerede? Ne yaptınız Niğdedeki katilleri?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sen kendi
bilinçaltından bahset.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Arkadaşlar,
bir dakika, lütfen
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Kendi
milletvekiline söyle Sayın Grup Başkan Vekili.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Arkadaşlar,
oradan sataşma olmasın, ben oraya gereğini söylerim.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Oradan
sürekli sataşılıyor.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Oradan
sürekli sataşıyorlar. Biz sizin konuşmanızı dinlemeye
çalışıyoruz, sizin vekiliniz sataşıyor.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sen arkandakine bak
Sayın Baluken, arkandakilere seslen.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sen laf
attığın için o sana cevap veriyor.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Arkana bak, arkana.
Oradakilere laf söyle, bana değil. Kendi adamlarına bak.
HASAN TURAN (İstanbul) Oradan konuşuyor,
oradan konuşuyor.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Biz
burayı dinliyoruz.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman)
Konuşuyor, konuşuyor, bari dinle.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Ülkemizin ve
milletimizin geleceği her şeyin üzerindedir. Bunun üzerine bir
tartışma konusunun oluşturulmasını, dil sürçmesi
vesair, bunu doğru bulmadığımı da belirtmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın İnceöz, sözleriniz
tutanaklara geçmiştir.
Sayın Altay, buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
35.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Aydın Milletvekili Mehmet Erdemin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Biraz önce 60a göre konuşan Aydın
Milletvekilimiz Sayın Mehmet Erdem, Aydın Büyükşehir Belediye
Başkanımızın Fatih Mahalle Muhtarımıza -ki
hemcinsi bir muhtardır- baskı yaptığını, bölgedeki
Türkiye'nin en modern pazar yerlerinden birini kömür deposu olarak
kullandığını ve kömür tozlarının ahaliyi
rahatsız ettiğini iddia etti. Belediye Başkanımızdan
bilgi istedik, izahat istedik. Olay şudur: Üç yıl önce
doğrudur- bir hava muhalefeti nedeniyle, fakir fukaraya dağıtılması
gereken kömür o pazar yerinde çok kısa süreli bulunmuş, oraya
yığılmış. Bu, üç yıl önce olmuş Sayın
Mehmet Erdem.
İlaveten, bahsedilen, bahse konu pazar yerinde daha
iki hafta önce tarım fuarı yapılmış. Kömür deposunda
tarım fuarı yapılır mı? Sayın Erdem nerede,
bilmiyorum.
MEHMET ERDEM (Aydın) Buradayım,
buradayım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın Erdem,
kömür deposunda tarım fuarı yapılır mı?
MEHMET ERDEM (Aydın) O verdiğiniz cevap
doğru değil.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Bilmem ben.
Ayrıca, Aydın Fatih Mahallesi muhtarlık
binamız mülkiyeti Büyükşehir Belediyemize ait olan bir binadır,
bunun da altını çizmek istiyorum. Bu muhtarımız ile
Büyükşehir Belediye Başkanımız arasında bizce bilinen
bir sorun yok. Muhtarımız bir şeye alınmışsa
Büyükşehir
Belediye Başkanımız şu anda sayın
muhtarımızı çaya davet etmiştir.
Ama, bu arada Mehmet Bey, Aydın Büyükşehir
Belediye Başkanlığı katında -3 tane müfettiş
odasıyla- ne kadar ararsanız, didiklerseniz didikleyin Aydın
Büyükşehir Belediyesinde lekeli hiçbir şey bulamazsınız.
Arz ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Altay.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Deligöz, siz niçin söz
istiyorsunuz?
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Sataşma oldu bana da.
BAŞKAN Ne sataşması? Nasıl bir
sataşma?
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Vicdansız. dedi,
Vicdansızlık yapma. dedi. Hayır, ben vicdansız
değilim. Hayır, sen vicdansızsın. dedi, tutanaklara
geçti. Bir dakikalık bir açıklama yapacağım.
BAŞKAN Sayın Deligöz, şimdi, ben
öncelikle hem Sayın Balukeni çok dikkatli dinledim. Sizin Sayın
Balukene laf atmanız üzerine Sayın Baluken size cevap verdi
Sayın Deligöz.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Ben laf atmadım. Eli
silahlı teröriste güvenlik güçlerimiz ateş açmıştır.
dedim. Eli silahlı teröriste
Eli silahlı terörist olmayan kimseye
güvenlik güçlerimiz ateş açmamaktadır ve yanlış ihbar
yapıp güvenlik güçlerini yönlendirdikleri zaman, ambulans gittiği
zaman mermi yağmuruna tutuyorlar.
BAŞKAN Sayın Deligöz, yerinizden size bir
dakika
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Her taraf çukur dolu,
ambulanslar yetişemiyor.
BAŞKAN Ben size söz vermedim henüz Sayın
Deligöz.
Ben size yerinizden bir dakika söz vereceğim.
Buyurunuz.
36.- Erzurum Milletvekili Orhan Deligözün,
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, ben konuşmacı
Balukene silahlı güçlerin, güvenlik güçlerimizin ateş
açmasının sebebi olduğunu, karşıdaki hedef olan
kişinin elinde silah olduğunu bildirdim. Çünkü çıkıp
konuştukları her şey yalan, bunu herkes biliyor, Türkiye biliyor
bunu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Biz
barıştan yanayız, Çocuklar ölmesin. sözüne
katılıyoruz,
(X)yi başta ben
diyorum.
Ben kızımı daha yeni
Diyarbakıra verdim, Diyarbakırın merkezine, nişan
yaptık, bahara düğün yapacağız. Biz de ayrım
gayrım yoktur Sayın Başkanım, bundan herkes emin olabilir.
Benim nasıl bir vicdana sahip olduğumu da beni tanıyanlar, bütün
Türkiye bilir. Lütfen, en büyük vicdansız sözünü geri
almasını, özür dilemesini talep ediyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Deligöz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Yalan
söylediğimi ifade etti, açık sataşmada bulundu, sataşmadan
söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Baluken, buyurunuz.
ALİM TUNÇ (Uşak) Yerinden Sayın
Başkanım!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Yerinden!
BAŞKAN - 69a göre size iki dakika söz
veriyorum.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
8.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, Erzurum Milletvekili Orhan Deligözün yaptığı
açıklaması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; burada sayın vekilin yapmış olduğu
açıklama, özrü kabahatinden beter bir açıklama. Velev ki
söylediğiniz doğru olsun
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Doğrudur, bizde
yalan yoktur! Sabah akşam yalan söyleyen sizsiniz!
İDRİS BALUKEN (Devamla)
velev ki orada
ambulans bekleyen sizin bahsettiğiniz şekilde elinde silahı olan
bir genç olsun, öyle bir şey yok ama velev ki öyle olsun
ALİM TUNÇ (Uşak) Amma yaptın ya! Bu
kadar yalancılık olamaz! Hiç yüzün kızarmadan yalan söylüyorsun
ya!
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Yalan
söylüyor. deyip durmayın ya, biraz saygılı olun!
İDRİS BALUKEN (Devamla)
sizin yasal
mevzuatınıza göre ve uluslararası hukuka göre oradaki
yaralıya hangi hukuk çerçevesinde nasıl davranılması
gerektiğini bilmiyor musunuz? Siz nasıl milletvekili oldunuz?
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Tek bir cümle
diyeceğim.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Neyin cümlesi?
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) PKKya silahı
bırakma çağrısı yapın, ben milletvekilliğinden
istifa edeceğim!
SALİH CORA (Trabzon)
Silahınızı bırakın, silahınızı.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Yaralı bir
kişinin hükmünü oradaki güvenlik gücü veremez, orada infaz edemez.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) PKKya silahı
bırakma çağrısı yapın, huzurunuzda istifa edeceğim,
söz veriyorum!
BAŞKAN Lütfen, dinleyelim sayın
milletvekilleri.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) PKKya silahı
bırakma çağrısı yapın, ben istifa edeceğim
milletvekilliğinden!
LEZGİN BOTAN (Van) Konuşma,
konuşma! Ne yapacağımızı sen mi bize öğreteceksin!
İDRİS BALUKEN (Devamla) Yaralıysa
da, o eğer bir suç işlemişse de, o suçu işlemişse de
onu getirip hastanede sağlık hakkına kavuşturmak,
yargı önüne çıkarmak oradaki güvenlik gücünün görevidir.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Siz silah gücüyle
vekillik yapıyorsunuz!
SALİH CORA (Trabzon)
Sırtınızı PKKya dayamayın!
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) O silahlar olmasa siz
vekil olamayacaktınız!
BAŞKAN Sayın Deligöz, lütfen dinleyelim.
İDRİS BALUKEN (Devamla)
Dolayısıyla, senin söylediğin şekildeki bir
anlayış, bir yaklaşım hem hukuktan uzaktır hem de
açık bir şekilde vicdansızlıktır.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Sizin
yaptığınız vicdansızlık!
ALİM TUNÇ (Uşak) En büyük vicdansız
sizsiniz!
LEZGİN BOTAN (Van) Bir dinlemesini
öğren!
BAŞKAN Sayın Botan, lütfen yerinize
oturun.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Yaralı olan
kim olursa olsun
SALİH CORA (Trabzon) Yerde yatan cenazenin
altına bomba koyuyorsunuz!
İDRİS BALUKEN (Devamla)
yerde yatan
cenazenin durumu ne olursa olsun, güvenlik gücünün yetkisi bellidir, görevi
bellidir, aksi hiçbir tutum içerisinde olamaz.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Özür dilemeden olmaz!
İDRİS BALUKEN (Devamla) Senin
yapmış olduğun açıklama Hükûmetin
yaklaşımıdır. İşte biz de bunu diyoruz.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Özür dileyeceksin!
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Biz de
başından beri diyoruz ki: Yaralılara ve cenazelere...
SALİH CORA (Trabzon) Cenazelerin altına
bomba koyuyorsunuz.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Özel bir
kılıf adı altında, herkesi -tırnak içerisinde-
terörist yaftası altında ölüme gönderen bir zihniyet vardır.
Yaptığın açıklamayla da sen bunun ne kadar doğru
olduğunu ortaya koymuş oldun.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Siz psikoloji
eğitimi aldığınızı söylediniz, burada psikolojik
harp yapıyorsunuz.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Hepinize saygılarımı
sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Baluken.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Sayın
Başkanım, özür dilemedi. Ben bunu saymam.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Neyin
özrünü dileyeceğim!
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Ne özrü ya!
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Özür dileyeceksin
tabii, mecbursun! Hakaret ettin, özür dileyeceksin!
BAŞKAN Sayın Deligöz
Sayın
Deligöz
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Gel,
gel, gel. Neyin özrünü dileyeceğim! Vicdansızın önde gidenisin.
Neyin özrünü dileyeceğim!
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Gelirim, gelemez
miyim? Ne demek gel? Çıkıp özür dileceksin! En büyük vicdansız
sizsiniz!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Otur
yerine, otur!
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 16.58
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.09
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
------0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 31inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
X.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Sibel
Yiğitalp ve arkadaşları tarafından, Türkiyede hâlâ devam
eden sokağa çıkma yasakları dolayısıyla baskı
altında olan sağlık emekçilerinin yaşadığı
sorunların araştırılması ve hak ihlallerinin tespit
edilmesi amacıyla 14/1/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 21 Ocak 2016
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
Şimdi, grup önerisinin aleyhinde ilk
konuşma Bursa Milletvekili Sayın Kadir Koçdemire aittir.
Sayın Koçdemir, buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
KADİR KOÇDEMİR (Bursa) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; sözlerimin başında
heyetinizi saygı ve muhabbetle selamlıyorum.
Hemen bütün konuşmalarımda hatırlatma
ihtiyacı duyuyorum: Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi; Türkiye'nin
hukuk üreten, yasa üreten yeri ve burada bulunanların hukuka, yasaya uygun
bir dili de kullanmaları gerekir. Bu bakımdan, hem Türkiye
Cumhuriyeti kanunlarına göre hem uluslararası kurumlara ve pek çok
devlete göre terör örgütü olan PKK, terör örgütü ve onun mensupları da
teröristtir. Bu böyleyken, uluslararası hukukta çok farklı manaya
gelen gerilla kelimesinin ikide bir burada kullanılması, bu
bulunulan ortamın ve Meclisin mahiyeti ve niteliğiyle
bağdaşmamaktadır. Benzer durum savaş kelimesi için de
geçerlidir. Savaş, iki devlet arasında olan bir husustur, bir ülkenin
iç güvenliğindeki uygulamalara savaş demek belki dışarıda
mümkündür ama Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında bunun
mümkün olmaması gerekir.
Saygıdeğer milletvekilleri, tarihte pek
çok dramlar, pek çok trajediler, pek çok facialar iyi niyetle çıkılan
yolların sonunda yaşanmıştır. Bunu ifade etmek için
çok güzel bir özdeyişimiz var, der ki: Sorsalar gaddara mağdurun,
kendin gösterirmiş. Bugün araştırma önergesine konu olan
olaylar üzücü olaylardır ancak bu özdeyişin de
karşılığı olan olaylardır. 7 Haziranda ilk defa
geldiğim Mecliste, hemen her gün bu olaylarla ilgili tartışmalar
yapılmaktadır ve bu olayların çözüm sürecinin sonucu değil
de kesilmesinden kaynaklandığı iddia edilmektedir. Bizce çözüm
süreci hem tarihe hem demokrasiye aykırı bir süreçti, bir ihanet
süreciydi, buraya geleceği belliydi ve biz bunu bu işler
başlamadan söylemiştik, maalesef, haklı çıktık.
Ben, başta burada bulunan milletvekili
arkadaşlarım olmak üzere, eğer tansiyonu ölçen aletler gibi
vatan sevgisini, yurt sevgisini ölçen bir alet olsa hangimizin koluna taksak o
aleti, ibreyi sona vurduracağımızdan eminim. Ancak, iyi niyet ve
sevgi bazen yeterli olmamaktadır. İnsanlığa Cenab-ı
Allah hafıza diye bir şeyi, tarih diye bir bilimi bunun için
vermiştir.
Benim akranlarım içinde menenjit
hastalığına yakalananlar bulunmaktadır. Benim eşim,
benim gelinlerimde de
Gelinler ile kaynanalar arasında ateşi
yükselen çocuğun yorgana, battaniyeye sarılıp
sarılmaması konusunda tartışmalar çıkmaktadır.
Bizim annelerimiz veya ondan önce bu bilgiye sahip olmayan kadınlar evlatlarına
olan sevgisi sorgulanamayacak insanlardır. Herhâlde iki insan
arasındaki sevginin en hası, en zirvesi anne ile yavrusu
arasındaki sevgidir. Ama, ateşi yükselince düşürme
gerekliliğini bilmeyip Sıcak ile zenginden zarar gelmez. diye
duyduğu bir şeye istinaden ateşi yükseldikçe sarıp
sarmalanan çocuk havale geçirir ve kalıcı hasarlara da yol açabilir.
Bugün gelinen budur. Çözüm ve ihanet süreci en hafif tabirle bu şekilde
anlaşılabilir ama artık yanlış ortaya
çıkmıştır.
Bu süreç, tarihe aykırı bir süreçtir çünkü
bin yıllık kardeşliğimize, millet denen mefhumun
biyolojik değil, sosyolojik bir olgu olduğu gerçekliğine
aykırı bir süreçtir. Bu süreç tarihe aykırıdır çünkü
1974 Kıbrıs Harbinde Diyarbakırda, Bismilde, Silvanda,
Mardinde askerlik şubelerinin önünde kilometrelerce gönüllü
kuyrukları oluşturanların evlatlarına da hakarettir.
Yine, bu süreç tarihe aykırıdır.
Yine, Kıbrıs Harbinde İskenderuna sevk edilen birliklere
-durduramadığı için- zılgıtlar eşliğinde pişirdikleri
katmerleri, yufkaları atan annelere de bir hakarettir, onları bir
inkârdır.
Bu süreç, aynı zamanda demokrasiye
aykırı bir süreçtir çünkü demokraside insanların
doğuştan belirlenen cinsiyet gibi, etnik köken gibi
unsurlarının temsiline müsaade edilmez ve doğru bulunmaz.
Demokraside çevrecilik gibi, feminizm gibi, sosyal demokrasi gibi,
milliyetçilik gibi dünya görüşlerinin temsiline göre partiler
kurarsınız. Ama insanlar, geldiği kökenin, doğduğu
ilin, içine doğduğu şehrin mahkûmu değildir ve bugün kabul
edilen bir şey, insan hakları ihlalinin en kolay yollarından
birisi grup haklarıdır. Siz ülkenin bir yöresinde yaşayan bütün
insanları temsilen bir siyasi partiyle oturur konuşursanız, bu
sizin demokrasiyi öğrenmediğiniz veya iyi
anlamadığınız anlamına gelir.
Bugün, bu süreç tıkanmış gibi
gözükmektedir ancak yine hafızamız ve ders almak zorunda
kaldığımız tarih bizi bir konuda uyarmaktadır. Biz bu
filmi daha önce de gördük. 2005 yılından önce hiçbir terör olayı
yokken Diyarbakıra gidilip belli şeyler kabul edilip Olursa
şikâyet, sadece ölümden olsun. denildi ve olaylar başladı. 2012
yılında teröre karşı ciddi bir mücadele verildi.
Zamanın Başbakanı, 2012 Aralık ayında -burada olan arkadaşlarımız
iyi hatırlayacaktır- grup toplantısını Mecliste değil
parti binasında yaptığında, idam cezalarının geri
getirilmesi ve bütün dokunulmazlık dosyalarının Meclise
getirilmesini istiyordu ama birkaç ay sonra bir de baktık ki
(x) diye teröristlere selamlar
gönderilmeye başlandı. Acaba, bugünkü bu kayıkçı kavgası,
bugünkü bu bütün gündemi meşgul etme de Suriyede,
teröristbaşının fantezisi olan kanton ve demokratik federasyonun
gerçekleştirilmesinde Türkiyenin zaten çıkmış olduğu
denkleme bir daha dönmemesi uğruna mı yapılmaktadır?
Önümüzdeki günlerde bunları göreceğiz.
Ben bütün milletvekili
arkadaşlarımın vicdanına seslenmek istiyorum: Lütfen,
tarihe bakalım ve hiçbir şey bilmiyormuş gibi yapmayalım
çünkü tarih kendisinden ders almayanları en ağır şekilde
cezalandırmaktadır. Gelin, Türk milletini bu topraklar içinde
yaşayan her bir ferdine kadar büyük ve onurlu bir ailenin şerefli
mensupları hâlinde kucaklayan, devletin devlet olduğu, devletin
başta güvenlik fonksiyonu olmak üzere bütün fonksiyonlarını tam
ve eksiksiz yerine getirdiği bir sürece beraber başlayalım ama
bunun için tecrübeyi, aklı ve sevgimizin yanında bilgiyi de devreye
sokalım.
Bu açıdan, dün de
belirttiğim gibi, mevcut yarayı kaşımaktan başka,
kangrenleştirmekten başka bir işe yaramayacağını
düşündüğümüz bu öneriye karşı çıktığımızı,
hayır oyu vereceğimizi bildiriyor, yüce Meclisi tekrar sevgi ve
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Koçdemir.
Grup önerisinin lehinde
ikinci konuşmacı, Antalya Milletvekili Sayın Niyazi Nefi Kara.
Sayın Kara, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
NİYAZİ NEFİ
KARA (Antalya) Teşekkürler Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri,
HDPnin grup önerisi lehinde söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
konuşmama Cumhuriyet Halk Partisinin oluşturduğu
sağlık komisyonu üyesi arkadaşlarımızdan Profesör
Doktor Nurettin Demir, Doktor Çetin Arık, Doktor Ali Şeker, Doktor
Murat Emir ve Orhan Sarıballa birlikte 11 Ocak 2016da Diyarbakırda
yaptığımız incelemelerin izlenimlerini aktararak
başlamak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Diyarbakıra gerçekleştirdiğimiz ziyarete, oradaki
çatışmalarda hayatlarını kaybeden askerlerimizin cenaze
törenine katılarak başladık. Oraya gidiş amacımız,
bölgede barışın ve huzurun tesisini sağlayabilmek
adına neler yapılabileceği, bölgedeki sağlık
personelleri hakkında basına ve sosyal medyaya yansıyan
iddiaların araştırılması ve halka sunulan
sağlık hizmetlerinin durumunun yerinde tespit edilmesiydi. Ancak,
barış ve huzur diye çıktığımız yolda
cenaze törenlerine dair haberi aldık, şehit cenazelerine
katıldık. Şehidimizin ailesinin söylediği sözleri burada
tekrarlamak istiyorum, hâlâ kulaklarımızda çınlıyor: Ben
Kürtüm, benim oğlum da Kürt. Ölen de Kürt, öldüren de Kürt. Biz Türkiye
Cumhuriyetine, vatanımıza, milletimize bağlıyız.
Bizim çocuklarımızı birbirine kırdırmasınlar,
bunu iletin. dediler. Daha önce, bu ziyaretimizin ardından
yaptığımız basın açıklamasında bunu dile
getirmiştik, sesini de dinletmiştik. Bir kere de bu kürsüden bu
talebi yineleyerek tutanaklara geçmesini istiyorum: Üzerimizdeki sorumluluk
büyük, bunun tek çözüm yeri de Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Bu vesileyle
bir kez daha tüm şehitlerimize Allahtan rahmet, ailelerine ve milletimize
sabırlar diliyorum.
Diyarbakırdaki sağlık
çalışanlarının ve halkın sağlık
sorunlarının tespitini amaçladığımız inceleme
ziyareti kapsamında Asker Hastanesini, Valiliği, Dicle Üniversitesi
Tıp Fakültesi Hastanesini, ilgili sivil toplum
kuruluşlarını, İl Sağlık Müdürlüğünü, ayrıca
bir aydır orada eylem yapan Ölüme karşı yaşam, siyaha
karşı beyaz duruş. diyen sağlık
çalışanlarının eylemini de ziyaret ettik ve onları
buradan bir kez daha selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, buradaki halkın
ve güvenlik güçlerinin, herkesin moralinin bozuk olduğunu gördük. Herkes
kaygılı, herkes tedirgin. Bunu net bir şekilde saptadık.
Özellikle sivil halkın, bu baskının bir kopuş
getireceğine ve halkın devletle olan ilişkisinin ve devlete olan
güven duygusunun zedeleneceğine dair kaygıları var.
Yaralanan güvenlik güçlerinin basında
çıkan ve sağlık personelinin güvenlik güçlerinin tedavilerini
gerçekleştirmekte gönülsüz olduklarını söyledikleri hastaneyi de
ziyarettik ettik arkadaşlar. Bu yüzden de hastanelerin
ayrıldığını söylemişlerdi. Sayın Vali,
Surdaki bölgeye, Asker Hastanesine yakın olduğu için, böyle bir
ayrım yapılmadığını, oraya yakın olduğu
için buraya hastaların, yaralıların yönlendirildiğini
söylemişti. Bunu Üniversite Hastanesini ziyaretimizde de gördük ancak
oradaki meslektaşlarımız da diğer gördüğümüz birçok
kamu görevlisi de bize bunun böyle olmadığını söylediler.
Bunu buradan bir kez daha teyit etmemiz gerekiyor. Ancak, sosyal medyada ve
bazı yandaş medyada sağlık çalışanlarını
hedef hâline getiren bu anlayışın bir an önce önlenmesi
gerekiyor. Bu anlayışı şiddetle kınıyoruz.
Bunlar, sadece sağlık çalışanlarını değil,
bölgede hizmet veren güvenlik güçlerimiz ve halkımızın da
sağlığını olumsuz etkilemektedir, moral
bozukluğuna neden olmaktadır. Asla kabul edilemez.
Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde
yapılan ziyaretimizde, hastanede bulunan yaralı
vatandaşlarımızı, Cizrede sokakta oynarken vurulmuş 1
çocuk ve Surda ses bombası patlaması sonrası
yaralanmış 2 çocuğumuzu da yoğun bakımda gördük,
aileleriyle de görüşerek Geçmiş olsun. dedik. Dileğimiz
kurşunlara hedef olan son çocuklarımız olması.
Buradaki personel ve hekim
meslektaşlarımız ve yöneticilerimizle bire bir görüşme
imkânımız oldu. Hastane personelinin zor koşullarda, gece gündüz
sağlık hizmeti vermeye çalışmalarının göz
ardı edilerek ağır ithamlarla özverili
çalışmalarının gölgede bırakılmaya
çalışılmasının ise tamamen siyasi amaçlarla bölgeye ve
personele yönelik yanlış politikaların bir sonucu olduğu
kanaatindeyiz. Çatışmaların başladığı günden
bu yana, bölgede onlarca sağlık çalışanı
alıkonuldu. Sağlık çalışanlarına, hastanelere,
ambulanslara saldırılar düzenlendi. Yapılan
saldırılarda yaralılara yardıma giden 4 sağlık
personeli hayatını kaybetti. Diyarbakırda sivil toplum
örgütleriyle yaptığımız görüşmelerde üç aile
sağlığı merkezinin kırk gündür kapalı
olduğunu, koruyucu aşıların
yapılamadığını, vatandaşın sağlık
hizmeti almakta yaşadıkları sorunların ciddiyetini gördük.
Ne kronik hastalıkların takibi yapılabiliyor ne doğumlar ve
doğum sonrası sağlık hizmetleri verilebiliyor. Bunun
yanında, aile sağlığı merkezlerinin karakola
dönüştürüleceği, bu nedenle de mahallelerin
boşaltılacağına dair duyumlarımız vardı.
İl Sağlık Müdürlüğü bunun böyle
olmadığını söyledi ancak bizden bir gün sonra,
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş bunu dile getirdi,
Bölgede karakollar kuracağız. dedi. Daha sonra, bizden sonra
bölgeye giden, ziyarete giden Türk Tabipleri Birliği görevlilerine
sağlık merkezinin içerisinde, güvenlik görevlilerimizin Siz hâlâ
burayı boşaltmadınız mı? dediklerini, bu
açıklamalardan sonra da Sayın Valinin buranın
boşaltılmayacağını tekrar söylediğini söylüyor.
Dilerim böyle bir şey gerçekleşmez. Bölgede bize söylenen
Sağlık merkezi olarak hizmet verecek doğru dürüst başka
bina yok. Biz oraya karakolların değil daha kaliteli
sağlık hizmeti gitmesi gerektiğini söylüyoruz.
Resmî rakamlarla 6 olarak açıklanmasına
rağmen, fiilen 15 mahallede sokağa çıkma yasağı
olduğunu gördük. Yaklaşık 25 kişinin
dışarıyla bağlantısı yoktu arkadaşlar. Oradaki
muhtarlarla da görüştük. Mahallelerde kalan halka ve ailelerine
ulaşamadıklarını, hiçbir şekilde iletişim
kurulamadığını, büyük bir tedirginlik
yaşadıklarını kendileri bizzat ifade ettiler. Bu mahallelere
güvenlik güçlerinin de bu şartlarda ulaşamadığını
anlıyoruz. Bu şartlarda çocukların
aşılarının yapılmadığı, kronik
hastalıkları olan insanların hastaneye gidip tedavi
olamadıkları, elli bir gündür sokağa çıkma
yasağının olduğu bir bölgede aşikârdır.
Daha önce çağrıda bulunmuştuk.
Buradan bir kez daha Sayın Cumhurbaşkanına sesleniyorum: Her
hafta muhtarları kaçak sarayında ağırlayıp oradan
siyaseti yönlendirmek için talimatlar yağdıracağınıza,
bir kere de bu bölgenin -Surun, Cizrenin ve Silopinin- mahalle
muhtarlarını çağırıp dinleyin. Bakalım, her
şey sizlerin yandaş medya mikrofonlarına konuştuğunuz
gibi tozpembe mi? Aileleriyle haberleşemeyen, onların sağ
mı, aç mı, susuz mu, hasta mı olduklarının merakı
içinde kıvranan bu muhtarlar, bir an önce barış sağlanmazsa
ve burada herkese terörist muamelesi yapılırsa gerçekten, herkesin
terör örgütünün insafına bırakılacağını size
anlatacaklardır. Bu insanların sesine kulak vereceğiniz umudunu
taşımak istiyoruz.
Gerçekten, devlet, oradaki olaylara hâkim değil
değerli arkadaşlar. Biz gittik, yerinde gördük, mahallelerin temizlendiği
filan da yok. Hayatını kaybeden çocuk ve sivil
sayılarını veremiyorlar, veremiyorsunuz. Oradaki insanların
ne yaşadığından haberiniz yok. Diyarbakırdaki sivil toplum
kuruluşlarından aldığımız bilgilere göre, 11
Aralıktan beri bölgede uygulanan sokağa çıkma
yasağında 2si çocuk olmak üzere 6 sivil hayatını
kaybetmiş. Sokağa çıkma yasaklarının
başladığı günden bu yana, beş ay içerisinde 30
kadın, 33 çocuk, 60 yaş üstü 24 insan olmak üzere toplam 165 sivil
vatandaşımızı kaybetmişiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kara, toparlamanız
için bir dakika daha veriyorum.
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla)
Değerli arkadaşlar, orada bize bir de resim gösterdiler, ilkokul
çağında ve okula gidemeyen bir çocuk resmi; oyun parkının
hemen çevresinde tanklar vardı, silahlar vardı. Düşünün ki bu
verilen travmayı bu çocuklar ömür boyu taşıyacaklardır.
Bölgedeki halk yeni karakollar beklemiyor. Tam
tersine, devletin şefkatine, hizmetine ihtiyaçları var ve elli günü
geçmiş bir sokağa çıkma yasağı uygulamasının
hiçbir insani tarafı yok.
Değerli arkadaşlar, bölgedeki
vatandaşlarımızın özgürlüklerine sokağa çıkma
yasaklarıyla, prangalar vurulduğu sürece bizler de buralarda rahat
nefes alamayacağız. Sağlık, barınma, eğitim ve
özgür, demokratik bir ülkede barış içerisinde yaşamak her
yurttaşın anayasal hakkıdır. Bu mücadeleyi hep birlikte
vermeliyiz ve bu yüzden AKPnin milletvekillerine de Gelin, bölge için
komisyona destek verin. diyorum.
Saygılar sunuyorum hepinize. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Kara.
Grup önerisinin aleyhinde son konuşmacı
Kütahya Milletvekili Sayın Vural Kavuncu.
Süreniz on dakika Sayın Kavuncu.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; HDP araştırma önergesinin aleyhinde söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, kamu düzenini ve
güvenini sağlamak bir devletin en doğal hakkı ve en doğal
görevidir. Bugün ülkemiz hakikaten istenmeyen olaylar karşısında
gerçekten zor durumda ve bir Orta Doğu coğrafyası, belki de
tarihe not düşecek özellikte önemli hadiseler cereyan ediyor ve böyle bir
olayda, güvenlik kuvvetlerimizin buradaki düzeni ve güveni sağlamak,
halkımızın daha rahat, güvenli bir şekilde
yaşamasını sağlamak için şu anda hepimizin
bildiği birtakım operasyonları orada devam ediyor. Bu operasyonları
halkların arasındaki bir savaş gibi göstermek, sanki orada bir
halka karşı tamamen oluşturulan bir hadise gibi göstermek
tamamen bir terör propagandasıdır. Bunu şiddetle reddediyoruz.
Bakın, elbette barış sözde
kalmamalı, elbette çocuklar ölmemeli, elbette oradaki halkımız
da güven içinde yaşamalı. Ama bunun yolu olarak eğer bizlere
çukurları gösterirseniz, eğer bizlere sözde yönetimleri, bizlere
kanton modellerini gösterirseniz bizim bunları kabul etmemiz elbette
mümkün değildir. Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak, buradaki bir ferdi
diğer bir ferdin üstünde hiçbir şekilde ötekileştirmeyen,
herhangi bir ayrıma tabi tutmayan bir anlayışın ve
siyasetin sahibi olarak biz, burada, bütün halkımızla birlikte,
binlerce yıllık medeniyetin ve ortak kültürün verdiği
değerlerle birlikte yaşamak arzusu ve isteği içerisindeyiz.
Bakın, burada oluşan olumsuz olaylar bütün
halkı etkiliyor, sağlık çalışanlarını da
etkiliyor. Ben, bu noktada, burada, fedakârca görev yapan bütün
sağlık personeline şükran ve minnet duygularımı ifade
etmek istiyorum. Burada, aslında, sağlık
çalışanlarının mağdur olduğu hadise buradaki sokağa
çıkma yasağı değil, daha çok sokağa çıkma
yasağını gerektiren oradaki terör faaliyetleridir ve bundan
sağlık çalışanlarımız derin bir şekilde
etkilenmektedir.
Bakın, sadece son bir sene içerisinde bizim
orada kaybettiğimiz pek çok görev şehidi sağlık
personelimiz oldu. Tabii, her şeyden söz edilmiyor. Mesela Doktor Abdullah
Biroğuldan burada hiç söz edilmiyor. Katledildikten sonra
meslektaşımız, sözüm ona terör örgütü sözcüleri kendilerince
özür dilediler, Yanlışlıkla oldu, kazayla oldu, kusura
bakmasın. dediler. Dedikleri kişi de bir işçi çocuğu, bir
Kürt vatandaşımız, Diyarbakır Dicleden gelmiş, zor
koşullar altında eğitimini tamamlamış, Ben bölgemde
insanlara hizmet etmek için buraya gideceğim. diyen bir
meslektaşımızdı.
Gene niceleri
Sağlık memuru Eyüp Ergen.
Evet, bir ambulansla bir olay yerine giderken yolu kesiliyor, o da
katlediliyor, yetmiyor, içindeki 2 personel de terör örgütü tarafından
kaçırılıyor.
Aslında çok uzun listelerimiz var. Ben gene de
bunlardan birkaç tanesini sizlere anlatmak istiyorum.
Ambulanslarımıza ve sağlık personelimize silahlı saldırılar
var. Ağustos ayında Mardin Nusaybinde Acil Sağlık
Hizmetlerine ait ambulansa, eylül ayında Diyarbakırda 9 No.lu Acil
Sağlık Hizmetlerindeki ambulansımıza, eylül ayında
Şırnak Merkez 1 No.lu Sağlık Hizmetlerine ait, yine eylül
ayında Şırnak Beytüşşebapta biraz evvel
bahsettiğim ambulansa, kasım ayında Mardin Derikte, aralık
ayında Şırnak Cizre Köprüsünde ambulansımıza, Cizre 1
No.lu Sağlık Ocağındaki ambulansımıza,
Şırnak 112ye ait ambulansımıza, aralık ayında
Şırnak Merkez 1 No.lu ambulansımıza, yine ocak ayında
-daha yeni olan- Şırnak 112 Kontrol Merkezindeki
ambulansımıza silahlı saldırılarda bulunuldu.
Ambulanslarımıza sadece silahlı saldırılar değil
taşlar, molotoflar, roketatarlar
Mardin Artuklu Acil Sağlık
Hizmetlerindeki ambulansımız, Van Özalpte, Şırnak
Cizrede, Diyarbakırda, Van İpekyolunda, Mardin
Mazıdağında, Şırnakta, Gaziantepte,
Şemdinlide ambulanslarımızın tamamı saldırı
altında. Cizre Devlet Hastanesinde görev yapan personelimize tam 20 tane
roketatar atıldı.
Şimdi, şu anda, biraz evvel Cizrede bir
vatandaşımıza ambulansın
ulaşamadığından bahsedildi. Helin adlı bir
vatandaşımıza ambulans ulaşamıyor; doğrudur. Niye
ulaşamıyor? Önünde hendekler var, hendek üstüne hendek var
Hasta
yakınları aranıyor, hasta yakını cevap vermiyor.
Muhtemeldir ki yine terör örgütü mensuplarının tehditleri
altında cevap verilmiyor çünkü senaryo hazır: O cevap vermeyecek,
ambulans yaralıya ulaşamayacak ve bunun da siyasi istismarı ve
propagandası yapılacak. Hadise bundan ibarettir.
HASAN TURAN (İstanbul) Ağzına
sağlık!
VURAL KAVUNCU (Devamla) Bakın,
alıkonulma olaylarından bahsedelim: Şimdi, bunları da
devlet mi yapıyor? Kendi ambulansımızı çevireceğiz,
kurşunlayacağız, içindeki sağlık personelini
alacağız, gasbedeceğiz bir yere götüreceğiz; böyle bir
şey var mı?
Erzurum Tekmanda ambulans ve ekibi alıkonuldu,
yine temmuzda Diyarbakır merkezde, ağustosta Hakkâri 112
ambulansı, ağustosta Diyarbakır Lice ambulansı;
Şırnakta, Bitliste, Diyarbakırda ambulanslarımız
alıkonuluyor, gasbediliyor ve bunların bir kısmının
da, personelin
Bakın, 2 Aralıkta Hakkâride 112
ambulansımız ve ekibi terör örgütü üyeleri tarafından
durduruluyor, personelin cep telefonları gasbediliyor ve ambulans kaçırılıyor.
Kaçırılan ambulans 4 Aralıkta içindeki tıbbi malzemeler
gasbedilmiş hâlde teslim alınıyor. Aralıkta
Şırnak 112ye ait ambulansımız gene terör örgütü üyeleri
tarafından kaçırılıyor, ekip yolda indiriliyor, ambulans
hâlâ terör örgütünün elinde. 10 Ocak 2016 tarihinde Mardin Nusaybin 112ye ait
ambulansımız terör örgütü üyeleri tarafından
kaçırılıyor, ambulans içerisinden tıbbi malzemeler
alınıyor, ambulans yol kenarına bırakılıyor.
Tehditler, şantajlar diz boyu. Bu noktada, biz, buraya sağlık
ekiplerimizle birlikte etkili bir sağlık hizmeti götürmekte önemli
ölçüde zorlanıyoruz. Ekiplerimizi korkutmak, çeşitli şekilde
psikolojik baskıya uğratmak ve bu noktada bu hizmetin
aksamasıyla aslında terör örgütü bizzat kendi halkına, kendinin
orada onları temsil ettiğini ve haklarını koruduğunu
söylediği halka ciddi derecede zulmediyor.
İşte, biz diyoruz ki eğer
barışla ilgili bir konu varsa biz orada sağlık personelinin
terör olaylarını değil de sağlık
mensuplarının özlük haklarını konuşalım; sağlık
mensuplarının daha iyi koşullarda çalışması, daha
iyi koşullarda hizmet vermesi için gerekli olan koşulları
konuşalım. Biz Edirneden, İstanbuldan Diyarbakıra,
Hakkâriye kadar yurdun her bir köşesinde sağlık hizmetlerinin
en nitelikli bir şekilde verilmesi için gereken gayret içerisindeyiz.
Buradaki tesislerimizi orada kuruyoruz, burada ne varsa oralarda da o
hizmetlere ulaşılması için bütün tedbirleri alıyoruz;
gelin, bunları konuşalım. Diyarbakırda Hevsel Bahçelerinin
kenarlarını kana ve şiddete bulamayın. Biz oralarda, bütün
ülke vatandaşları bir, eşit birey olarak halkımızla
birlikte barış ve kardeşlik içinde yaşayacağız.
Bakın, burada pek çok Kürt milletvekili de var;
burada AK PARTİ Grubunun içinde de, diğer bütün grupların
içerisinde de milletvekili kardeşlerimiz var. Bir günden bir güne biz
kimin Kürt, kimin Türk, kimin bir başka etnik temele ait olduğunu
merak etmedik, sorgulamadık. Bunları ancak kendi aramızdaki
sohbetlere konu olabilecek kendi aramızdaki bir zenginlik olarak
değerlendiriyoruz.
Bu noktada, doğuda ve güneydoğuda
sağlık çalışanlarıyla ilişkili olan, bizzat
sağlık çalışanlarına yönelik terörü lanetliyoruz,
tasvip etmiyoruz. Burada hizmetin engellenmesi yönündeki terör olayları
çözülünceye kadar da, burada sağlık personelimizin emniyetli, güvenli
bir şekilde gerekli görevleri yapabilmesi için imkân tanınıncaya
kadar da devletimiz buradaki çalışmalarına devam edecektir.
Bu noktada bu önergeyi de kabul edemeyeceğimizi
söylüyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kavuncu.
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri
kabul edilmemiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı İsmail Kahraman ve beraberindeki bir heyetin, 23-25 Ocak
2016 tarihleri arasında Bağdatta düzenlenecek olan İslam
İşbirliği Teşkilatı Parlamento Birliği (İSİPAB)
11inci Genel Kuruluna katılmak üzere Iraka ziyarette bulunmalarına
ilişkin tezkeresi (3/443)
21 Ocak 2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Sayın İsmail Kahraman ve beraberindeki heyetin, 23-25 Ocak 2016
tarihleri arasında Bağdat'ta düzenlenecek olan İslam
İşbirliği Teşkilatı Parlamento Birliği
(İSİPAB) 11inci Genel Kuruluna katılmak üzere Irak'a ziyarette
bulunmaları hususu Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı
Kanun'un 9uncu maddesi uyarınca, Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Tezkereyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tezkere
kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:17.42
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.54
BAŞKAN:
Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
------0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 31inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale
Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale
Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider,
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/434) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 68) (x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Sayın milletvekilleri, geçen birleşimde
tasarının 7nci maddesi kabul edilmişti.
Şimdi, 8inci madde üzerinde üç adet önerge
vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/434) 8'inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Bülent
Kuşoğlu Lale
Karabıyık Mahmut
Tanal
Ankara Bursa İstanbul
Seyit
Torun Musa
Çam Uğur
Bayraktutan
Ordu İzmir Artvin
MADDE 8- 657 sayılı Kanunun 152 nci
maddesinin II- Tazminatlar" kısmının
D) Emniyet Hizmetleri Tazminatı"
bölümünün (a) bendinin (1) ila (11) inci alt bentleri aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
1. Emniyet Genel Müdürü için %419'una,
2. Birinci Sınıf Emniyet Müdürlüğü
kadrolarına atananlardan;
- Genel Müdür Yardımcısı, Teftiş
Kurulu Başkanı, Özel Güvenlik Denetleme Başkanı,
Polis Akademisi Başkanı, Ankara,
İstanbul ve İzmir İl Emniyet Müdürleri için %356'sına,
- Daire Başkanı, I. Hukuk Müşaviri,
diğer İl Emniyet Müdürleri için %331'ine,
- Diğerleri için %269'una,
3. İkinci Sınıf Emniyet
Müdürlüğü kadrolarına atananlar için %244'üne,
4. Üçüncü Sınıf Emniyet Müdürlüğü
kadrolarına atananlar için %231'ine,
5. Dördüncü Sınıf Emniyet Müdürlüğü
kadrolarına atananlar için %219'una,
6. Emniyet Amirliği kadrolarına atananlar
için %189'una,
7. Başkomiser kadrolarına atananlar için
%173'üne,
8. Komiser kadrolarına atananlar için %164'üne,
9. Komiser Yardımcılığı
kadrolarına atananlar için %158'ine,
10. Diğerlerinden;
- 1, 2, 3 ve 4 üncü derecelerden aylık alanlar
için %153'ine,
- 5, 6 ve 7 nci derecelerden aylık alanlar için
%144'üne;
- 8, 9, 10 ve 11 inci derecelerden aylık
alanlar için %133'üne,
11. Çarşı ve Mahalle bekçileri için
%95'ine,"
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Kanun Tasarısının çerçeve 8'inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Erdoğan Mehmet
Günal Erhan
Usta
Muğla Antalya Samsun
Erkan
Haberal Arzu
Erdem Mehmet
Parsak
Ankara İstanbul Afyonkarahisar
Baki
Şimşek İsmail
Faruk Aksu
Mersin İstanbul
MADDE 8- 657 sayılı Kanunun 152 nci
maddesinin Il- Tazminatlar" kısmının Eğitim,
Öğretim Tazminatı" ve D) Emniyet Hizmetleri
Tazminatı" bölümü aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
B - EĞİTİM, ÖĞRETİM
TAZMİNATI
Eğitim ve Öğretim Hizmetleri
Sınıfına dahil öğretmen unvanlı kadrolarda fiilen
öğretmenlik yapanlara; (Öğretmen unvanlı kadrolarda
bulunanlardan okul müdürü ve okul müdür yardımcısı, yönetici ve
eğitim uzmanı olarak görevlendirilenler ile cezaevi okullarında
çalışan öğretmenler dahil olmak üzere)
a) 1-2 nci derecelerden aylık alanlar için %
150 sine,
b) 3 ve 4 üncü derecelerden aylık alanlar için
% 140 ına,
c) Diğer derecelerden aylık alanlar için %
130 una,
Milli Eğitim Bakanlığına
bağlı mesleki ve teknik öğretim okul ve kurumlarına atelye,
laboratuvar veya meslek dersleri öğretmeni olarak Eğitim ve
Öğretim Hizmetleri Sınıfına dahil öğretmen
ünvanlı kadrolara atananlardan Bakanlar Kurulunca belirlenecek okul, kurum
ve branşlarda görev yapanlara ayrıca;
a) Dört yıl veya daha fazla yükseköğrenim
görenler için % 50 sine,
b) Üç ve iki yıllık yükseköğrenim
görenler için % 45 ine,
Birinci fıkrada sayılanlardan ayrıca;
a) Başöğretmen unvanını
kazanmış olanlara % 90'ına,
b) Uzman öğretmen unvanını
kazanmış olanlara % 70'ine,
Milli Eğitim Bakanlığının
merkez ve taşra teşkilatında çalışan ve bu Kanunda yer
alan diğer sınıflara mensup personele, bulundukları derece
karşılığında bu bölümün birinci
fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerine göre,"
D EMNİYET HİZMETLERİ
TAZMİNATI"
A) Emniyet Hizmetleri Sınıfına dahil
kadrolarda bulunanlardan;
1. Emniyet Genel Müdürü için % 420'sine
2. Birinci Sınıf Emniyet Müdürlüğü
kadrolarına atananlardan;
- Genel Müdür Yardımcısı, Teftiş
Kurulu Başkanı, Polis Akademisi Başkanı, Ankara,
İstanbul ve İzmir İl Emniyet Müdürleri için % 360'ına
- Daire Başkanı, I. Hukuk Müşaviri,
Diğer İl Emniyet Müdürleri, Polis Meslek Yüksekokulu Müdürü, POMEM
Müdürü, PMEM Müdürü, Polis Koleji Müdürü ve Koruma Müdürleri için %
340'ına,
- Diğerleri için % 300'üne,
3. İkinci Sınıf Emniyet
Müdürlüğü kadrolarına atananlar için % 250'sine,
4. Üçüncü Sınıf Emniyet Müdürlüğü
kadrolarına atananlar için % 232'sine,
5. Dördüncü Sınıf Emniyet Müdürlüğü
kadrolarına atananlar için % 220 sine,
6. Emniyet Amirliği kadrolarına atananlar
için % 200 üne,
7. Başkomiser kadrolarına atananlar için %
185 ine,
8. Komiser kadrolarına atananlar için % 170
ine,
9. Komiser Yardımcılığı
kadrolarına atananlar için % 160'ına,
10. Kıdemli Başpolis kadrolarına
atananlar için % 155 ine,
11. Başpolis Memuru kadrolarına atananlar
için % 150 sine,
12. Polis Memurlarından;
- 1, 2, 3 ve 4 üncü derecelerden aylık alanlar
için %148'ine
- 5, 6 ve 7 nci derecelerden aylık alanlar için
% 143'üne,
- 8 ve 9 uncu derecelerden aylık alanlar için %
138 ine,
- 10 ve 11'inci derecelerden aylık alanlar için
% 133 üne,
13. Çarşı ve mahalle bekçileri için % 100
üne,
14.a) Zorunlu hizmet bölgesi illerde fiilen görev
yapanlar için ayrıca % 40'ına,
b) Özel Harekat, Asayiş, Trafik ve Çevik Kuvvet
birimleri ile Polis Merkezi Amirliklerinde fiilen görev yapanlar için
ayrıca % 25 ine,"
BAŞKAN Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 8inci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Mahmut
Toğrul Dirayet
Taşdemir
Diyarbakır Gaziantep Ağrı
Çağlar
Demirel Mehmet
Emin Adıyaman
Diyarbakır Iğdır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE NUR
GÜNAY (Eskişehir) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ
AVCI (Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Gaziantep Milletvekili
Sayın Mahmut Toğrul
(HDP sıralarından alkışlar)
Sayın Toğrul, süreniz beş dakika.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; 68 sıra sayılı torba
yasanın 8inci maddesiyle emniyet hizmetleri sınıfına dâhil
kadrolarda bulunanların, 657 sayılı Kanunun 152nci maddesi
uyarınca yararlanmakta oldukları emniyet hizmetleri tazminat
oranlarının yüzde 25 oranında arttırılması
üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kamu maaş, ücret rejiminde bütünsellik
içermeyen düzenlemeler, ücreti artmayan kamu çalışanları
açısından büyük huzursuzluklara neden olmaktadır. Kamu ücret
rejiminin tüm çalışanlar için gözden geçirilmesi ve yaşamlarını
sürdürebilecek bir düzeye getirilmesi temel amaç olmalıdır. AKP
hükûmetlerinin, toplu sözleşme sistemini ciddiye almadıkları,
toplu sözleşme masası konusu düzenlemeleri yasa
değişiklikleriyle tek başına belirledikleri herkesin malumudur.
Toplu sözleşme görüşmeleri, yandaş sendika iş birliğiyle
tamamen bir tiyatroya dönüştürülmektedir. Emekçiden her şeyi
esirgeyen Hükûmet, toplu sözleşme kapsamı dışında olan
kesimlerin hak ve çıkarlarının, toplu sözleşme
masasında kamu emekçilerine reva görülen artışların çok
üzerinde olması kabul edilemez. Bu yaklaşım, toplu sözleşme
masasını ve sistemini anlamsızlaştırmaktadır.
Yani bu, aynı zamanda sendikasızlığı geliştirmeye
neden olmaktadır.
Hükûmet, 657 kapsamındaki kamu emekçilerinin
her türlü hak ve taleplerini terörize etmekte, hak arama yollarını kapatmaya
çalışmaktadır. Hak talep edenler demokratik bir ülkeye
yakışmayacak şekilde gazla, copla, tazyikli suyla
karşılaşmaktadır. Sendikal faaliyetlerde bulunanlar, hak
talep edenler soruşturulmakta, yıldırılmakta, mobbinge
maruz bırakılmakta, hatta çoğu zaman sürgünlerle karşı
karşıya kalmaktadırlar.
Peki, AKP Hükûmeti, diğer kamu görevlilerine
yapmadığı olanak artışını belirtilen
Emniyet, Jandarma, Özel Harp mensupları ve üst düzey yargı
mensuplarına niye yapmaktadır? Bu, AKPnin bugün yürüttüğü
savaş politikalarıyla uyumludur çünkü AKP, bir savaşa
hazırlanıyor ve bu savaş sırasında da savaşta rol
alacak olan tüm bu kesime, Emniyete, Jandarmaya hatta yargı
mensuplarına bu artışları sağlamaktadır. Buradaki
temel amaç, bu insanları, bu güvenlik görevlilerini savaşa sürmek ve
ölmeye, öldürmeye psikolojik olarak hazırlama
çalışmasıdır.
Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, daha
önce de Jandarma Özel Harekâtçılara silahlarını kullanmaktan
sakınmamaları yönünde bir bildirimde bulunulmuştu. Yani siz,
Anayasa, hukuk dışına çıktığınızda,
katlettiğinizde, öldürdüğünüzde, çocukları, gençleri,
kadınları öldürdüğünüzde hiçbir şekilde hiçbir
yaptırımla karşı karşıya
kalmayacaksınız demeye çalışıyor.
Dolayısıyla bu, AKPnin savaş politikasının bir
ürünüdür.
Bugün insanlarımız, hak talep edenlerimiz
her türlü zorlukla, zorbalıkla karşı karşıya
bırakılırken, onların en temel insani ihtiyaçları
karşılanmazken sendikasızlaşmayı dayatan bu yasaya,
Halkların Demokratik Partisi olarak biz onay vermiyoruz. Bu yasa,
Türkiyede bir savaşa hazırlık psikolojisi yasasıdır,
bunun böyle bilinmesi gerekir. Bu, savaşta çıkarı olanların
ancak yararınadır, Jandarmanın da polisin de aslında
yararına değildir. Sadece psikolojik bir etkidir. Bunu böyle
belirtmek gerekiyor, bunun farkında olmak gerekiyor. Ve bu savaşta
Kürt çocuklarının ölmesi, Kürt kadınının ölmesi,
gençlerimizin toprağa düşmesinin engellenmesi hepimizin
çıkarınadır.
Tekrar, en acil bir şekilde barış
masasının, çözüm sürecinin başlatılmasının en
doğru yol olduğunu hatırlatarak hepinize
saygılarımı sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Toğrul.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Az önce sayın hatip
konuşması sırasında AK PARTİ savaşı, AK
PARTİ Hükûmeti savaş inancı gibi bir şeyler söyledi.
Sataşmadan söz almak istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Turan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İki dakika
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
9.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrulun 68 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 8inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tüm kamuoyu şahit oluyor ki yine sabahtan beri
dünkü polemiklerle ilgili gündem devam ettirilmeye
çalışılıyor. Alttan alarak, suhuletimizi bozmayarak
Kanunumuz geçsin, toplumumuzun beklediği yasalar bir an önce
yasalaşsın. diye ısrarla sabretmeye çalışıyoruz.
Ancak sabrın bir sınırı var, yeri var. Altını
defaatle çizdik, bir daha söylüyorum: Doğudaki mesele hepimizi üzmektedir.
Şehitler bizim şehidimizdir ancak doğuda asla bir savaş
yoktur; teröristle, terörle savaş vardır, kavga vardır, terörle
mücadele vardır ve terör bitinceye kadar da bu
kararlılığımız asla yavaşlamayacaktır. Hiç
sosyoloji okumaya, psikoloji okumaya gerek yok, elde silah varsa devlet
gereğini yapar. Fazla bir şey bilmeye gerek yok, elde silah varsa
devlet gereğini yapar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
O yüzden, bir daha söylüyorum: Çok ergen
tavırlarla, farklı yaklaşımlarla, kâğıt
göstererek, slogan atarak doğu meselesi, Kürt meselesi buraya getirilemez.
Biz çözüm dedik, iddiada bulunduk, ihanete uğradık. Biz, her türlü
iyi niyetimizi gösterdik, bir duada bulunduk, sonuç alamadık. O gün bize
yanlış yapanlar bugün Doğuda savaş var. diyemezler. Bu
asker, bu polis, bu milletin vergisiyle bu milletin bekası için terörle mücadele
etmeye devam ediyor ve sonuna kadar edecek. Eğer bu kadar fazla askere
karşı, polise karşı söz söyleme niyetiniz varsa bir defa da
teröre karşı söyleyin. Esadın şebbihaları olan PYDye
karşı söyleyin de hepinizi biz alkışlayalım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Turan.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Baluken, buyurunuz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın konuşmacı konuşması sırasında
grubumuza yönelik ergen tavırlar sergilemekle ilgili ithamda bulundu,
açıktan sataştı.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Baluken.
İki dakika size de
10.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Orada bir savaşın olup
olmadığını bugün ve dün yaşanan bir hadise üzerinden
ifade edeceğim. Kürsüden de dile getirdiğim, Helin Öncünün ambulansa
alınıp hastaneye gönderilmesiyle ilgili az önce Cizreden bize bir
haber geldi. Cizre emniyetinin bilgisi dâhilinde, oradaki kaymakamlık
yetkililerinin bilgisi dâhilinde oradaki yaralıyı almaya giden 3
kadın arkadaş taranarak, şu anda, maalesef, âdeta yeni bir
katliama tabi tutuldular. Şu anda o 3 kadın yurttaşın
akıbetinin ne olduğunu bilmiyoruz.
Aynı şekilde, bakın, dün de
milletvekilimizin de aralarında bulunduğu heyet yaralı ve
cenazeyi almaya gitmişti
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
ŞAHİN TİN (Denizli) Teröristleri
almaya gitti.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Hangi yaralıya?
Teröristlere gitti, teröristlere!
İDRİS BALUKEN (Devamla)
ve
İçişleri Bakanlığından, 3 kez buradan talimat
verilmesine rağmen, açılan ateşle dün Belediye Meclis Üyemiz
Abdulhamit Koçal ve Selman Erdoğan katledildi. Yani öyle bir noktaya geldi
ki yaralıyı almaya giden, cenazeyi almaya giden, yaralı olarak,
cenaze olarak geri dönmeye başladı. Bunun neresi terörle mücadele? Bunun
neresini siz burada meşrulaştırabilirsiniz? Bu, açık bir
şekilde
ŞAHİN TİN (Denizli) Teröristin
cenazesini almaya gitti.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Kimin cenazesi
olursa olsun cenaze alınır. Bunu evrensel bir hukuk kriteri olarak,
geleneksel bir insanlık değeri olarak hâlâ
anlamamışsanız bizim size söyleyeceğimiz bir şey yok.
Ama oradaki cenazelerin tamamı da sivil insanlara, sivil yurttaşlara
aittir. Dolayısıyla, burada bu yanlışları örtüp
farklı birtakım algı operasyonları yerine, buyurun size
bilgi verdim işte, bu bilgiyi araştırın, gelin Meclis
kürsüsüne öyle konuşun diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Baluken.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale
Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider,
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/434) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 68) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının çerçeve 8'inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Erdoğan (Muğla) ve arkadaşları
MADDE 8- 657 sayılı Kanunun 152 nci
maddesinin "Il- Tazminatlar" kısmının
"Eğitim, Öğretim Tazminatı" ve "D) Emniyet
Hizmetleri Tazminatı" bölümü aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"B - EĞİTİM, ÖĞRETİM
TAZMİNATI
Eğitim ve Öğretim Hizmetleri
Sınıfına dahil öğretmen unvanlı kadrolarda fiilen
öğretmenlik yapanlara; (Öğretmen unvanlı kadrolarda
bulunanlardan okul müdürü ve okul müdür yardımcısı, yönetici ve
eğitim uzmanı olarak görevlendirilenler ile cezaevi okullarında
çalışan öğretmenler dahil olmak üzere)
a) 1-2 nci derecelerden aylık alanlar için %
150 sine,
b) 3 ve 4 üncü derecelerden aylık alanlar için
% 140 ına,
c) Diğer derecelerden aylık alanlar için %
130 una,
Milli Eğitim Bakanlığına
bağlı mesleki ve teknik öğretim okul ve kurumlarına atelye,
laboratuvar veya meslek dersleri öğretmeni olarak Eğitim ve
Öğretim Hizmetleri Sınıfına dahil öğretmen
ünvanlı kadrolara atananlardan Bakanlar Kurulunca belirlenecek okul, kurum
ve branşlarda görev yapanlara ayrıca;
a) Dört yıl veya daha fazla yükseköğrenim
görenler için % 50 sine,
b) Üç ve iki yıllık yükseköğrenim
görenler için % 45 ine,
Birinci fıkrada sayılanlardan ayrıca;
a) Başöğretmen unvanını
kazanmış olanlara % 90'ına,
b) Uzman öğretmen unvanını
kazanmış olanlara % 70'ine,
"Milli Eğitim Bakanlığının
merkez ve taşra teşkilatında çalışan ve bu Kanunda yer
alan diğer sınıflara mensup personele, bulundukları derece
karşılığında bu bölümün birinci fıkrasının
(a), (b) ve (c) bentlerine göre,"
"D EMNİYET HİZMETLERİ
TAZMİNATI"
A) Emniyet Hizmetleri Sınıfına dahil
kadrolarda bulunanlardan;
1. Emniyet Genel Müdürü için % 420'sine
2. Birinci Sınıf Emniyet Müdürlüğü
kadrolarına atananlardan;
- Genel Müdür Yardımcısı, Teftiş
Kurulu Başkanı, Polis Akademisi Başkanı, Ankara,
İstanbul ve İzmir İl Emniyet Müdürleri için % 360'ına
- Daire Başkanı, I. Hukuk Müşaviri,
Diğer İl Emniyet Müdürleri, Polis Meslek Yüksekokulu Müdürü, POMEM
Müdürü, PMEM Müdürü, Polis Koleji Müdürü ve Koruma Müdürleri için %
340'ına,
- Diğerleri için % 300' üne,
3. İkinci Sınıf Emniyet Müdürlüğü
kadrolarına atananlar için % 250'sine,
4. Üçüncü Sınıf Emniyet Müdürlüğü
kadrolarına atananlar için % 232'sine,
5. Dördüncü Sınıf Emniyet Müdürlüğü
kadrolarına atananlar için % 220 sine,
6. Emniyet Amirliği kadrolarına atananlar
için % 200 üne,
7. Başkomiser kadrolarına atananlar için %
185 ine,
8. Komiser kadrolarına atananlar için % 170
ine,
9. Komiser Yardımcılığı
kadrolarına atananlar için % 160'ına,
10. Kıdemli Başpolis kadrolarına
atananlar için % 155 ine,
11. Başpolis Memuru kadrolarına atananlar
için % 150 sine,
12. Polis Memurlarından;
- 1, 2, 3 ve 4 üncü derecelerden aylık alanlar
için %148'ine,
- 5, 6 ve 7 nci derecelerden aylık alanlar için
% 143'üne,
- 8 ve 9 uncu derecelerden aylık alanlar için %
138 ine,
- 10 ve 11'inci derecelerden aylık alanlar için
% 133 üne,
13. Çarşı ve mahalle bekçileri için % 100
üne,
14.a) Zorunlu hizmet bölgesi illerde fiilen görev
yapanlar için ayrıca % 40'ına,
b) Özel Harekat, Asayiş, Trafik ve Çevik Kuvvet
birimleri ile Polis Merkezi Amirliklerinde fiilen görev yapanlar için
ayrıca % 25 ine,"
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE NUR
GÜNAY (Eskişehir) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ
AVCI (Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Muğla
Milletvekili Sayın Mehmet Erdoğan
(MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 68
sıra sayılı Kanun Tasarısının 8inci maddesinde vermiş
olduğumuz önerge hakkında söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken ülkemizin dört bir
tarafında devletimizin bekası, milletimizin huzuru için görev
yapmakta olan kahraman güvenlik güçlerimize başarılar diliyorum. Bu
uğurda şehadet şerbetini içenleri rahmetle, minnetle yâd
ediyorum, onlara Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum, gazilerimize de
hayırlı ömürler diliyorum.
Tabii ki bizim bu maddede vermiş olduğumuz
önerge
Hükûmet sadece polislerin durumuyla, tazminatlarıyla ilgili
birtakım iyileştirmeler getirmiş, biz aynı madde içerisinde
öğretmenlerimizin de durumunun düzeltilmesi ve polislerimizin
tazminatlarının biraz daha artırılmasıyla ilgili bir
önerge verdik. Şu zor şartlarda görev yapan arkadaşlarımıza
destek olmak için öncelikle önergemize destek istiyoruz.
Sonrasında, tabii ki 666 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname çıkartıldı 2011 Kasımında. Bu
kararnameyle kamudaki ücret dengesi allak bullak edildi. Şimdi, polisin
kendi içinde de bir sürü ayrıcalıklar getirildi, aynı işi
yapan insanlar farklı maaş alır hâle geldiler. Öncelikle bu
işin böyle bir torba kanunun içerisinde değil
Bütün polisin özlük
haklarını yeniden tartışacak bir kanun tasarısına
ihtiyaç var. Niye ihtiyaç var? Bugün polisin, mülki idare amirinin, doktorun,
sağlık çalışanlarının, öğretmenlerin
Hükûmetten birinci talebi, tazminatlarına yapılacak üç beş
kuruşluk zam değil; birinci talepleri, emekliliğe
yansıyacak bir özlük hakkı düzenlemesidir.
Burada, biliyorsunuz, bundan sonraki maddede de
herkes şimdi koro hâlinde söyleyecek Efendim, işte, ek
göstergelerini de artırıyoruz, polisin emekliliğini
düzeltiyoruz. diye. Sayın Bakan, getirdiğiniz yeni ek göstergeyle
polisin emekli ücreti kaç para artıyor, bunun farkında
mısınız?
MUSA ÇAM (İzmir) 40 lira.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Dalga geçer gibi.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Yani polis size
nasıl güvenecek? 2011 seçiminden beri Polisin emekliliğini
düzelteceğiz. diyorsunuz. Polisin şu anda sorunu nedir? Emekli olan
polis, çalışırken aldığı maaşın
yarısını bile almakta zorlanmaktadır, aynı şey
mülki idare amirleri için de geçerlidir. Bunu, Sayın İçişleri
Bakanına, İçişleri Komisyonuna, Hükûmete defalarca
anlattık. Hâkimlerle, savcılarla mülki idare amirleri aynı
şartlarda çalışıyorlar, bunların özlük
haklarını da aynı noktaya getirin. dedik, onu da
yapmadınız. Şimdi aynı şey doktorlar için de geçerli.
Bu işlerin muhakkak düzeltilmesi lazım.
Şimdi, değerli arkadaşlar, gene son
günlerde yaşadığımız olaylarla ilgili olarak birkaç
cümle söylemek istiyorum. AKP 2002de iktidara gelince o gün görev
başındaki güvenlik kuvvetlerini faili meçhullerle, bilmem nelerle
itham etti, birçoğuyla ilgili soruşturmalar açtı.
Sonrasında, terörle mücadele yapıyormuş gibi yaptı 2007de
2008de, ondan sonra Oslo görüşmeleri, Habur skandalı
yaşandı. 2012de benzer şeyler oldu, polis gene cepheye sürüldü,
asker cepheye sürüldü, ondan sonra çözüm süreci başlatıldı.
Şimdi, herkes koro hâlinde bağırıyor: Terör bitene kadar
mücadele edeceğiz. Dün de Sayın Cumhurbaşkanı muhtar
meclisinde konuşuyordu, Zinhar PKKyla, İmralıyla, onun
uzantısı siyasi partiyle görüşmeyeceğiz. diye.
Arkadaşlar, polislerimiz de bu manada çok
Güvenlik kuvvetlerimizin,
onların duygularını istismar ettiniz. Bu yüksek sesle söylemeler
bizi gene kuşkulandırıyor. Bu konuda verdiğiniz sözlerin
arkasında durun, polisimizi yarın zor durumda bırakacak yeni bir
U dönüşüne hazırlanmayın inşallah.
Ben bu duygularla, polislerimizin özlük
haklarının onların istediği gibi değiştirilmesini
talep ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Erdoğan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/434) 8'inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Uğur
Bayraktutan (Artvin) ve arkadaşları
MADDE 8- 657 sayılı Kanunun 152 nci
maddesinin II- Tazminatlar" kısmının
D) Emniyet Hizmetleri Tazminatı"
bölümünün (a) bendinin (1) ila (11) inci alt bentleri aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
1. Emniyet Genel Müdürü için % 419'una,
2. Birinci Sınıf Emniyet Müdürlüğü
kadrolarına atananlardan;
- Genel Müdür Yardımcısı, Teftiş
Kurulu Başkanı, Özel Güvenlik Denetleme Başkanı,
Polis Akademisi Başkanı, Ankara,
İstanbul ve İzmir İl Emniyet Müdürleri için % 356'sına,
- Daire Başkanı, I. Hukuk Müşaviri,
diğer İl Emniyet Müdürleri için % 331'ine,
- Diğerleri için % 269'una,
3. İkinci Sınıf Emniyet
Müdürlüğü kadrolarına atananlar için % 244'üne,
4. Üçüncü Sınıf Emniyet Müdürlüğü
kadrolarına atananlar için % 231'ine,
5. Dördüncü Sınıf Emniyet Müdürlüğü
kadrolarına atananlar için % 219'una,
6. Emniyet Amirliği kadrolarına atananlar
için % 189'una,
7. Başkomiser kadrolarına atananlar için %
173'üne,
8. Komiser kadrolarına atananlar için %
164'üne,
9. Komiser Yardımcılığı
kadrolarına atananlar için % 158'ine,
10. Diğerlerinden;
- 1, 2, 3 ve 4 üncü derecelerden aylık alanlar
için % 153'üne,
- 5, 6 ve 7 nci derecelerden aylık alanlar için
% 144'üne;
- 8, 9, 10 ve 11 inci derecelerden aylık
alanlar için % 133'üne,
11. Çarşı ve Mahalle bekçileri için %
95'ine,"
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE NUR
GÜNAY (Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ
AVCI (Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Artvin Milletvekili
Sayın Uğur Bayraktutan. (CHP sıralarından
alkışlar)
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 68
sıra sayılı Kanun Tasarısının 8inci maddesi
üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Önce, polislerle alakalı, Emniyetle
alakalı bu sorun görüşülüyorken Komisyon sıralarında Millî
Eğitim Bakanının oturmasına
şaşırmıştım. Aslında bunun
muhatabının İçişleri Bakanı olduğunu
düşünüyordum ama bu ülkede, atanamayan öğretmenlerin polis
olduğu bir ülkede Komisyon sıralarında Millî Eğitim
Bakanının oturması da gayet doğaldır diye
düşünüyorum. (CHP sıralarından Bravo sesleri ve
alkışlar) O anlamda Sayın Millî Eğitim Bakanını
kutluyorum. Atanamayan öğretmelerin göreve başlamadığı
bir ülkede polislerin sorunlarını Millî Eğitim
Bakanımızın nasıl halledeceğini merakla bekliyorum.
Değerli arkadaşlar, bu sorun 2 milyon
aileyi ilgilendiren bir sorun, eşleri, polis memurları, emekliler, 2
milyon aile. Bakın, dikkat edin, biraz önce değerli milletvekili
arkadaşlarım da ileri sürdüler, biz polislerle alakalı
sorunları düşünüyoruz, burada bazı maddeler geliyor,
iyileştirmeler yapılmaya çalışılıyor, buna
karşı değiliz, önce onu ifade edeyim ama bu yüzde 25lik
iyileştirme gerçek anlamda polislerin, Emniyet mensuplarının
sorunlarını halleder mi halletmez mi, önce onu tartışmak
istiyoruz.
Bakın, bir şey var, seçim
kampanyalarında anlatmaya çalıştık ama ne yazık ki bu
karşılık bulmadı, bunu anlatamadık. Biraz önce
değerli milletvekili de söyledi, bakın, ek göstergeyle alakalı
3600ü bütün polis memurları, Türkiyenin her tarafında polis
memurları bunu bekliyor değerli arkadaşlarım. Polis
memurları al bayraklı tabutlarla getirildikleri zaman o cenazelerin
önünde konuşmak kolay, mühim olan onların dirilerinin
yaşadığı sorunları bu Parlamentoya getirebilmek, o çok
önemli Sayın Bakan. Bakın, 3000le alakalı biraz sonra 9uncu
maddede getireceksiniz, 40 lira, 45 lira bir fark geliyor. Bunu kime anlatacağız
biz? Ama 3600la alakalı, bakın, bütün polis memurları, bütün
Emniyet mensupları bu şekilde bir iyileştirmeyi bekliyor
değerli milletvekilleri. Ben Parlamentoya bu dönem geldiğimde,
26ncı Dönemde ilk vermiş olduğum kanun tekliflerinden bir
tanesi özellikle bu 3600a ilişkin bir düzenlemenin yapılması, 3
no.lu sırada bekliyor.
Bakın, polis memurlarında mesai diye bir
ücret yok değerli arkadaşlarım, fazla mesai diye bir ücret polis
memurunun alfabesinde yok. Yani, Uluslararası Çalışma Örgütü bir
standart belirlemiş çalışanlarla alakalı. Diyor ki: Yüz
seksen saat çalışması gerekiyor. Türkiyeye gidin, Türkiyenin
her tarafında, özellikle terör bölgesinde terörle mücadelede fazla
çalışmayla alakalı bir şey yok. Yeri geliyor iki yüz
kırk saat çalışıyor, yeri geliyor iki yüz elli saat
çalışıyor, üç yüz saat çalışan polis memuru var. Biz
ne yapıyoruz? Angarya yasaktır. diyoruz, biz onu zorla
çalıştırıyoruz, ek mesai ücreti vermiyoruz. Bu anlamda bunu
düzeltmemiz gerekiyor ama nasıl düzelteceğiz değerli
arkadaşlarım?
Bakın, polisle alakalı yasanın tarihi
kaç? Emniyet mensuplarına ilişkin yasanın tarihi 1937. 1937den
bugüne kadar birçok düzenlemeler yapılmış, doğru, aradan
epey yıllar geçmiş ama ne yazık ki bu düzenlemeler bugünün
koşullarını karşılayamıyor değerli
arkadaşlarım.
Şimdi, burada getirilen düzenlemelerle biz
sanki çalışan polislerle alakalı bir iyileştirme
yapacağımızı öngörüyoruz ama bir şeyi
yadsımayalım değerli arkadaşlarım: Emeklilerle
alakalı herhangi bir düzenleme yok. Evet, kısmi bir düzenleme geliyor
çalışan polislerle alakalı. Peki, emeklilere Biz zamanında
sizleri çalıştırdık, kullandık, sizleri kenara mı
koyalım? diyoruz değerli arkadaşlarım. Türkiyenin her
tarafında polis dostlarımız var, kardeşlerimiz var, onlar
halk çocukları. Emekli olduktan sonra 3.000, 3. 200 lira maaş alanların,
bir bakıyorsunuz ki, maaşları yüzde 60 oranında
düşmüş. Kime ne anlatacaklar? Bakın, burada, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde, bu Atatürkün mabedinde, bu kapıdan
çıktığımız an bizi bu polis memurları koruyor
değerli arkadaşlarım. Emekli oldukları zaman 1.500 lira,
1.600 lira maaş alan polis memuru arkadaşlarımız var.
Onların ne yaptığını merak ediyor musunuz? Ne
yapıyorlar biliyor musunuz? Ya özel güvenlik şirketlerinde herhangi
bir iş adamının yanına gidiyorlar, ek ücretle
çalışmaya çalışıyorlar veya gidiyorlar asgari ücretle
en olmadık yerlerde, onurlarına yakışmayacak yerde
çalışmaya çalışıyorlar değerli
arkadaşlarım. O nedenle, Başbakanın 7 Haziran seçimlerinden
sonra -ondan sonra aklına geldi- 3000 ek gösterge yapacağız.
dediği bir olay aslında hiçbir şey değildir, bir
ütopyadır. Sayın Bakan bunu düzeltmemiz gerekiyor. Ben, aslında,
biraz önce siz burada oturduğunuz zaman en başta da söyledim, dedim
ki: Madem böyle bir düzenleme var, burada niye İçişleri Bakanı
oturmuyor? Kendi iç dünyamda dedim ki: Haklı bir anlamda
İçişleri Bakanı, oturmuyor. Bir kere daha söylüyorum: Atanamayan
öğretmenlerin polis olduğu bir ülkede, onların
sorunlarını eğer Parlamentoda konuşuyorsak, evet, oraya
oturmak da size yakışır Sayın Bakan. Hükûmet bir an evvel
bu düzenlemeyi yapmak durumda. Bakın, biraz önce de ifade ettiğim
gibi, 2 milyona yakın aile -aktif görevde olan, emekli olan,
çocukları- şu anda Parlamentoya bakıyorlar biz ne
yapacağız diye.
8inci maddede yüzde 25le alakalı düzenleme
kamu rejimiyle alakalı bütünselliği bir anlamda inkâr ediyor ama
9uncu maddede bütün Parlamento Grubu bir araya gelelim, burada bir devrim
yapalım, polislerden başlayalım. Rejimin bütünselliğini bir
kenara atalım, 3600le alakalı katsayı düzenlemesini ortaya
koyalım, insanca, onurlu yaşayacağı cumhuriyetin
polislerine cumhuriyetin Parlamentosunda bir el uzatalım diyorum
değerli arkadaşlarım.
Bu düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Bayraktutan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, İç Tüzük 60a göre yerimden söz istiyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Peki, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
37.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, Halkların Demokratik Partisini susturmayı amaçlayan
siyasi soykırım operasyonlarını
kınadığına ve Hükûmetin bu operasyonlara derhâl son vermesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; uzun süredir partimize yönelik yapılan siyasi
soykırım operasyonları, maalesef çok pervasız bir
şekilde HDPyi susturmayı amaçlayarak devam etmektedir. Bugün, Ankara
ve İstanbulda yapılan siyasi operasyonlarda aralarında MYK
üyemiz Sayın Zeki Çelikin de bulunduğu 30 arkadaşımız
gözaltına alınmıştı.
24üncü Dönem Ağrı Milletvekilimiz olan
Sayın Halil Aksoy da yine bu zorlama ve kurgulanmış
birtakım iddialar üzerinden bugün gözaltına alınmış ve
mahkemeye çıkarılmıştı. Şu anda
aldığımız habere göre de milletvekili
arkadaşımız tutuklandı.
Yine, siyasi soykırım kapsamında
gözaltına alınan arkadaşlarımızla ilgili de mahkeme
süreçleri devam ediyor.
Bu siyasi soykırım
operasyonlarını buradan açık bir şekilde
kınadığımızı ifade etmek istiyoruz. Bu
soykırım operasyonlarıyla HDPnin asla susturulamayacağını,
HDPnin demokrasi, özgürlük ve barış mücadelesinin daha kararlı
bir şekilde devam edeceğini, tutuklanan her
arkadaşımızın yerine daha kararlı bir şekilde
onlarca, yüzlerce HDPli arkadaşımızın daha büyük bir
sorumlulukla göreve geleceğini ifade etmek istiyoruz.
Hükûmete de siyasallaşmış yargı
eliyle HDPyi susturma operasyonlarına derhâl son vermesi gerektiği
çağrısını bir kez daha yinelemek istiyoruz.
Belediye başkanlarını, belediye
meclis üyelerini, milletvekillerini, partinin MYK üyelerini, il eş
başkanlarını tutuklayarak Türkiye'de eğer bir çözüm
bulacaklarını sanıyorlarsa, tarihe karşı hem büyük
yanıldıklarını görecekler hem de büyük kaybedecekler.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Baluken.
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Pervin Buldanın, 24üncü Dönem milletvekilli Halil Aksoyun
tutuklanması nedeniyle geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna
ilişkin konuşması
BAŞKAN Ben de geçmiş olsun dileklerimi
ifade etmek istiyorum.
Özellikle Sayın Halil Aksoyun, 24üncü Dönem
bu Parlamento çatısı altında birlikte görev
yaptığım, çalıştığım bir
arkadaşımın tutuklanmış olduğunu sizden öğrendim.
Dolayısıyla, üzüntülerimi ifade etmek istiyorum, geçmiş olsun
dileklerimi belirtmek istiyorum.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale
Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider,
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/434) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 68) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, 9uncu madde üzerinde üç
önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/434) 9'uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Bülent Kuşoğlu Mahmut Tanal Nurhayat Altaca
Kayışoğlu
Ankara İstanbul Bursa
Seyit Torun Musa Çam Veli
Ağbaba
Ordu İzmir Malatya
MADDE 9- 657 sayılı
Kanunun eki (I) sayılı Ek Gösterge Cetvelinin "VII. Emniyet
Hizmetleri Sınıfı" bölümünün (e) bendinin (aa) alt bendi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"aa) Yükseköğrenimliler 1 3600
2 3400
3 3200
4 3000
5 2800
6 2600
7 2400
8 2200
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Kanun Tasarısının çerçeve 9'uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Erkan Akçay Erhan Usta Mehmet Günal
Manisa Samsun Antalya
Erkan Haberal Arzu Erdem Mehmet
Parsak
Ankara İstanbul Afyonkarahisar
Mehmet Erdoğan İsmail Faruk Aksu Baki Şimşek
Muğla İstanbul Mersin
MADDE 9- 657 sayılı Kanunun eki (I)
sayılı Ek Gösterge Cetvelinin "IV- Eğitim ve Öğretim
Hizmetleri Sınıfı" bölümünün (b) bendi ve "VII.
Emniyet Hizmetleri Sınıfı" bölümü aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"b) Öğretmen ve diğer personel
1 3600
2 3000
3 2200
4 1600
5 1500
6 1200
7 1100
8 900
9 800"
"VII. EMNİYET HİZMETLERİ SINIFI
Derece Ek Gösterge
a) Emniyet Genel Müdürü 1 7000
b) Emniyet Genel Müdür Yardımcıları,
Teftiş Kurulu
Başkanı, Polis Akademisi Başkanı, 1 6000
Ankara, İstanbul ve İzmir İl Emniyet
Müdürleri
c) Daire
Başkanları, I. Hukuk Müşaviri, 1 5000
Diğer Birinci Sınıf Emniyet
Müdürleri,
d) Kadroları bu sınıfa
dahil olup da İkinci, 1 4000
Üçüncü ve Dördüncü
Sınıf Emniyet Müdürü ile 2 3600
Emniyet Amiri
sıfatını kazanmış olanlar 3 3000
4 2200
e) Başkomiser, Komiser, Komiser
Yardımcısı,
Kıdemli Başpolis, Başpolis ve Polis
Memurlarından;
aa) Yüksek Öğrenimliler 1 3600
2 3000
3 2000
4 1600
5 1300
6 1150
7 950
8 850
bb) Diğerleri 1 3000
2 2200
3 1600
4 1300
5 1200
6 1100
7 900
8 800 "
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 9uncu maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Mehmet Emin Adıyaman Mahmut Toğrul
Diyarbakır Iğdır Gaziantep
Çağlar Demirel Lezgin Botan Erol
Dora
Diyarbakır Van Mardin
Osman
Baydemir
Şanlıurfa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE NUR
GÜNAY (Eskişehir) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ
AVCI (Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Gaziantep Milletvekili
Sayın Mahmut Toğrul.
Buyurun Sayın Toğrul. (HDP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, Genel Kurulun sevgili emekçileri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
68 sıra sayılı torba yasanın
9uncu maddesi üzerinde verdiğimiz önerge üzerine Halkların
Demokratik Partisinin görüşlerini paylaşacağım.
Değerli milletvekilleri, aslında bugün
Millî Eğitim Bakanının yanımızda olması çok
önemli. Bugün özellikle polislik, jandarma, Özel Harekât polislerinin
oluşturduğu en önemli kaynak
Maalesef, özellikle benim de mensubu
olduğum temel bilimlerden mezun olan, bu ülke için kâğıt
üzerinde bilim üretmesi gerekenler yani fizik, kimya, matematik, biyoloji bölümlerinden
mezun olanlar okullarını bitirdikten sonra iş bulamayıp,
çeşitli zamanlarda bunalıma girip en sonunda da ailelerine
karşı mahcup olmamak üzere emniyette Özel Harekât polisi, jandarma
olmak üzere görev alıyorlar.
Değerli arkadaşlar, son dönemde Türkiye
ürettiğinin büyük payını maalesef savaş, millî savunma,
emniyete harcıyor. Diğer toplumsal kesimlerle ilgili en ufak bir hak,
en ufak bir eşitlik talebi, biraz önce söylediğim gibi, maalesef
gazla, copla karşılanıyor.
Değerli milletvekilleri, bugün her ailemiz
çocuğunu üniversiteye gönderdiğinde -beklentisi- o üniversitede o
bölümü bitirdikten sonra o alanla ilgili bir iş sahibi olmasını
arzu eder. Fakat, Sayın Bakandan önceki Millî Eğitim
Bakanımız Sayın Ömer Dinçer atanamayan öğretmenlerle ilgili
bir soruya: Atanamayan öğretmenler kendi kabiliyetlerine uygun alternatif
işlere yönelsinler. diyebiliyor. Bu okullarda niye okudular bu çocuklar?
Niye dört yıl fizik, kimya, biyoloji, matematik gibi ağır
bölümlerde okudular? Sayın Bakan, okullara öğretmen ihtiyacı
olmasına rağmen bunların atanamamasının temel nedeni
nedir? Bu öğrencilerimiz neden -aslında arzu etmedikleri ama zorunlu
olarak, ailelerine mahcup kalmamak için- tercihen bu polisliğe, jandarmalığa,
Özel Harekâta yönlendiriliyor?
Değerli arkadaşlar, bildiğiniz üzere
-biraz önceki konuşmamda da ifade etmiştim- son dönemde Kürt
coğrafyasında çatışmalardan ölen polislerin, Özel Harekât
timlerinin bir kısmı fizik mezunu, kimya mezunu, matematik mezunu, biyoloji
mezunu. Son dönemde bölgede yaşanan kardeş kanında, yaşanan
çatışmalı ortamda artık bu insanların polisliği,
jandarmalığı tercih etmedikleri ve gittikçe bu meslekten istifa
etmeye yöneldikleri bir dönemde Hükûmetin böyle bir yasayı gündeme
getiriyor olması -tekrar söylüyorum- gerçekten, psikolojik olarak bir
savaş cephesi oluşturmaktır, bir savaş cephesinin
elemanlarının sınıfını oluşturmaktır.
Şimdi, biraz önce de söyledim, artık bu
savaş Türkiye'nin kaynaklarını kuruturken, işte, orada
öğretmenlerimize, diğer mesleklere, maalesef, vereceğimiz hiçbir
harcama, hiçbir kalem kalmıyor. Hepsini neye harcıyoruz? Savaşa
harcıyoruz. Niye? Kürt çocukları ölsün diye. Niye?
Kadınları, çocukları, herkesi öldürsün diye -psikolojik olarak-
bir savaş psikolojisi oluşturuluyor. Bu savaş psikolojisi
hepimiz için iyi olmayan bir psikolojidir.
Tekrar tekrar aynı çağrıyı
yapıyoruz, diyoruz ki: Hükûmet bir an önce ölme, öldürme psikolojisinden
çıkmalıdır ve orada yaşanan sorunların
kaynağının ne olduğunu orada gidip halka sormalıdır.
AKPli vekiller bize çok karşı çıkıyorlar. Değerli
arkadaşlar, son çatışmalı süreçte hiçbiriniz
Diyarbakıra gittiniz mi, Şırnaka gittiniz mi, Hakkâriye
gittiniz mi, Vana gittiniz mi? Yani, durum buyken sizin hâlâ ahkâm kesmenizi
anlamak zordur. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ŞAHİN TİN (Denizli) Silahları
bırakın, gelin.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Ben geçen hafta
oradaydım. Kimseyi kandırmayın.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Bu savaş bu
ülkeye kazandırmayacaktır, çözüm barıştadır. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
KEREM ALİ SÜREKLİ (İzmir)
Savaş değil, terörle mücadele.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Toğrul.
Önergeyi oylarınıza
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Karar
yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.46
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.58
BAŞKAN:
Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
------0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 31inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
9uncu madde üzerinde Gaziantep Milletvekili Sayın
Mahmut Toğrul ve arkadaşlarının önergesinin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge
kabul edilmemiştir.
Tasarının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Kanun Tasarısının çerçeve 9'uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
MADDE 9- 657 sayılı Kanunun eki (I)
sayılı Ek Gösterge Cetvelinin "IV- Eğitim ve Öğretim
Hizmetleri Sınıfı" bölümünün (b) bendi ve "VII.
Emniyet Hizmetleri Sınıfı" bölümü aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"b) Öğretmen ve diğer personel
1 3600
2 3000
3 2200
4 1600
5 1500
6 1200
7 1100
8 900
9 800"
"VII. EMNİYET HİZMETLERİ SINIFI
Derece Ek Gösterge
a) Emniyet Genel Müdürü 1 7000
b) Emniyet Genel Müdür Yardımcıları,
Teftiş Kurulu
Başkanı, Polis Akademisi Başkanı, 1 6000
Ankara, İstanbul ve İzmir İl Emniyet
Müdürleri
c) Daire
Başkanları, I. Hukuk Müşaviri, 1 5000
Diğer Birinci Sınıf Emniyet
Müdürleri,
d) Kadroları bu
sınıfa dahil olup da İkinci, 1 4000
Üçüncü ve Dördüncü
Sınıf Emniyet Müdürü ile 2 3600
Emniyet Amiri
sıfatını kazanmış olanlar 3 3000
4 2200
e) Başkomiser, Komiser, Komiser
Yardımcısı,
Kıdemli Başpolis, Başpolis ve Polis
Memurlarından;
aa) Yüksek Öğrenimliler 1 3600
2 3000
3 2000
4 1600
5 1300
6 1150
7 950
8 850
bb) Diğerleri 1 3000
2 2200
3 1600
4 1300
5 1200
6 1100
7 900
8 800 "
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE NUR
GÜNAY (Eskişehir) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ
AVCI (Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde Manisa Milletvekili
Sayın Erkan Akçay
(MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 9uncu maddede verdiğimiz önerge üzerine söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, polisler ülkemizin
güvenliği ve huzuru için canını da ortaya koyarak fedakârca
görev yapmaktadır. Ancak, düzensiz ve stresli çalışma
ortamı, birtakım mesleki riskler polislerde bırakın
çalışma şevkini, âdeta yaşama şevkini dahi
kırmaktadır.
Kamu Denetçiliği Kurumunun 30 Aralık 2014
tarihli raporu var değerli milletvekilleri. Bu rapora göre, 2008-2013
yılları arasında tam 157 polisimiz intihar etmiş. Yine, aynı
dönemde, 2.323 polis de psikolojik tedavi görmüş ve 360 polis de
psikolojik nedenlerle sınıf değiştirmiş. Türkiyede
ortalama yaşam süresi 74 civarında ama bu, polislerde bazen 55e
kadar inebilmektedir.
Yine, aynı rapora göre, Avrupa Birliği
ülkelerinde bir polisin çalışma saatleri haftalık otuz beş
kırk saat arasındadır, ancak bizde polisin haftalık
ortalama çalışma saati altmış saate kadar gitmektedir, hele
bu son zamanlarda bunun yetmiş saati dahi
aştığını düşünüyoruz.
Ayrıca, polislere asli işlerinin
dışında pek çok ek görev veriliyor ve bu ek görevlerle ilgili
bir ek ödeme de yapılmıyor. Ayrıca, fazla mesaiye
karşılık kendilerine idari izinler de verilmiyor. Bu tür, özlük
haklarına ilişkin çok ciddi mağduriyetleri söz konusudur.
9uncu maddede, Hükûmet tasarısında
üniversite mezunu bir polisin ek göstergesi 2200den 3000e
çıkartılıyor. Değerli arkadaşlar, mademki bir
düzenleme yapıyoruz, bunu ciddi bir şekilde, kayda değer bir
şekilde yapmak lazım. Şu anda bu yapılan düzenlemeyle bir
polisin maaşı aylık sadece 45 lira artıyor, emekli
maaşına da 52 lira bir artış yansıyor. Biz Milliyetçi
Hareket Partisi olarak bu maddede verdiğimiz önergede 3000 değil,
3600 ek gösterge talep ediyoruz ve bu düzenlemeyle, çalışan polisin
maaşı fiilen net 63 lira artıyor, emekli polisin de 460
liralık bir artışı söz konusu olacak. Yani, ekmeğin
yüzde 25 zamlandığı bir dönemde bu rakamlar öyle ciddi rakamlar
değildir ve bütçe imkânları içerisinde çok rahat bir şekilde
karşılanabilecek rakamlardır. Geliniz, bunu, bu madde geçmeden
hep birlikte düzeltelim. Eğer Ya, bu MHPnin verdiği önerge, biz
bunu reddedelim. derseniz, şimdi önergeyi çekiyorum. Sayın Kubat,
şimdi önergeyi çekelim, sizin önergeniz kabul edilsin, biz bunu kabul
edelim. Böyle bir iddiamız yok, önemli olan üzüm yemek,
bağcıyı dövmek değil. Biz bu konuda son derece
yapıcı ve olumlu davranıyoruz. Bu madde kabulüne geçene kadar da
süreniz var. Gelin, siz verin önergeyi, hep beraber kabul edelim. Ancak,
şu an getirilen düzenleme polis memurlarının beklentilerini hiç
karşılamıyor, âdeta alay eder gibi bir düzenleme veya eğer
ileride bir başka düzenleme yapmak isterseniz polisin özlük
haklarını
Artık, güvenlik tazminatı mı öderiz veya
emniyet hizmetlerine yönelik değişik bir ödeme şekli ihdas etmek
suretiyle bu düzenlemeleri yaparız.
Bu önergemizde ayrıca, öğretmenlerimizin
ek göstergesine ilişkin de önerimiz vardır. Yine, üniversite,
doğal olarak tabii öğretmenimizin ek göstergesinin de 3600e
çıkartılmasını öneriyoruz.
Önergemizin kabulünü diler, hepinize saygılar
sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/434) 9'uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Veli Ağbaba (Malatya) ve arkadaşları
MADDE 9- 657 sayılı
Kanunun eki (I) sayılı Ek Gösterge Cetvelinin "VII. Emniyet
Hizmetleri Sınıfı" bölümünün (e) bendinin (aa) alt bendi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"aa) Yükseköğrenimliler 1 3600
2 3400
3 3200
4 3000
5 2800
6 2600
7 2400
8 2200
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE NUR
GÜNAY (Eskişehir) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ
AVCI (Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Malatya Milletvekili
Sayın Veli Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, polislerin ek
göstergesi mutlaka artırılmalıdır, maaşları
mutlaka düzenlenmelidir ancak önce polislerin yaşam hakları güvence
altına alınmalıdır.
Değerli arkadaşlar, bugün, geçtiğimiz
hafta Çınarda evinde yatarken bombalı araçla saldırıya
uğrayan polis memurlarını ziyaret ettik. Öncelikle, bu
saldırıyı yapanları şiddetle
kınadığımı, lanetlediğimi ifade etmek istiyorum.
Gece yarısı polis lojmanında evinde çocuklarıyla uyurken
yapılan saldırı sonucu, uyuyan bir baba-kız ve bir polis
memurunun eşi şehit düşüyor.
Değerli milletvekilleri, bugün, GATAda
yaralı polislerle ve aileleriyle görüştüm. Bunlardan birisi de
Malatyalı bir polis memuru, ismi Cengiz Başaran. Maalesef, Sayın
Bakan, Cengiz Başaran da bir fizik öğretmeni, atanamayan bir fizik
öğretmeni. Atanamadığı için gidiyor, polis oluyor ve
eşi orada şehit oluyor. Cengiz Başaran gece yarısı
mesaiden çıkınca eve geliyor, evde 2 yaşındaki oğlu
Yiğite sarılıyor, öpüyor ve o anda saldırı
gerçekleşiyor. Birkaç dakika sonra, kendisi kurtuluyor, eşini
arıyor, eşini bulamıyor; ikinci gün, on iki saat sonra
enkazın altından eşinin cansız bedenine
ulaşılıyor.
Orada görüştüğüm yaralı polisler,
aileler AKPnin üç yıl önce Meclisten gizleyerek, Kandille
görüşerek, adayla görüşerek başlatmış olduğu
sözde barış süreci sırasında PKKnın ilçelere, illere
yığınak yaptıklarını söylüyor, bunları
yetkililere ilettiklerini söylüyor ancak hiçbir tedbir
alınmadığını da ifade ediyorlar. Devlet sadece
izlemekle yetinmiş.
Değerli arkadaşlar, eskiden polis, asker
dağda çatışmada ölüyordu, şimdi sokakta,
alışveriş yaparken, evde yatağında öldürülüyor. 7
Hazirandan bu yana 200den fazla polis şehit oldu. Bingölde Emniyet
Müdürü öldürüldü, failleri ortada yok. Yine, Suruç olayından sonra 2 polis
memuru gece yarısı evinde alçakça katledildi, failleri ortada yok.
Yine, değerli arkadaşlar, bakın,
Iğdırda şehrin göbeğinde 13 gencecik fidan polis yola
döşenen bombalar sonucu katledildi. Arkadaşlar, dikkatinizi
çekiyorum, ana caddeden polis aracı geçerken bomba patladı, 13
gariban, fakir, yoksul çocuğu polis memuru öldürüldü. Bakın,
memlekette sokağa su borusu döşersiniz herkesin haberi olur ama yola
bomba döşeniyor, Hükûmetin haberi yok.
Değerli arkadaşlar, bakın,
değerli milletvekilleri, yüzlerce polis, asker göz göre göre katledildi.
MİTin haberi var mı Iğdırda döşenen bu bombalardan?
MİTin haberi yok.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Var, var, MİTin de
haberi var.
VELİ AĞBABA (Devamla) Çünkü MİTin
daha önemli işleri var. MİT, Twitterdan, Facebooktan
Cumhurbaşkanına hakaret eden 14 yaşında, 15
yaşında veya Facebooktan beğen butonuna basan gençleri takip
ediyor. Maalesef, MİT bu görevleri yapacağına, yola bomba
döşeyenleri arayacağına CHPli milletvekillerini dinliyor.
Değerli arkadaşlar, hatta, seçim döneminde MİT, döşenen
bombaları araştıracağına, AKP adayları
-geçmişte kol kola girdiğiniz- paralelci mi, değil mi, onu
araştırıyor, MİTin en önemli görevi maalesef bu oldu.
Fakir fukara çocukları ölüyor,
sıvasız evde yetişen çocuklar ölüyor. Değerli
arkadaşlar, bunu yüzünüze söylemek istiyorum: Ölen polislerin, askerlerin
sorumlusu sizsiniz. Bu konuda tedbir almadınız, maalesef, hâlâ her
yerde kan akmaya devam ediyor.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Tarafını seç, tarafını.
VELİ AĞBABA (Devamla) Bakın,
ağır iş makineleriyle hendekler kazılıyor, Haberim
yok. diyor. Kimi suçluyorsun? Suçlu sensin.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Tarafını seç.
VELİ AĞBABA (Devamla) Suçlu sensin
Ramazan Can, suçlu sensin; suçlu tedbir almayan Hükûmet. Üç yıldan beri,
üç aydan beri tedbir alamıyorsun, kimi suçluyorsun? Ölen polis mi suçlu?
Suçlu sensin, suçlu Hükûmet, suçlu sizsiniz değerli arkadaşlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bakın, değerli arkadaşlar,
Türkiye'nin her yanında oluk oluk kan akıyor, bugün bir mesele
konuşuyoruz, Başbakanın yanında bin polis,
Cumhurbaşkanının yanında 2 bin polis, sayın
bakanı yüzlerce polis koruyor; ölüde polis, diride polis, paraya geldi mi
Polise yok. Değerli arkadaşlar, polisin kendisi fakir, anası
fakir, babası fakir, bırakın çocukları da fakir
olmasın. Bakın, eğer gösterge 3000de kalacaksa yapmayın.
Polisler öyle diyor 3000de kalacaksa yapmayın. Yapmayın
arkadaşlar. Ne fark ediyor? Dilenciye para mı veriyorsunuz?
Yapacaksanız 3600 yapın, polis de biraz rahat etsin. Tekrar
söylüyorum, eğer 3000 yapmayacaksınız lütfen bunu yapmayın,
polisleri kandırmayın. Polisi ölüme gönderirken iyi, paraya geldi mi
yok. Maalesef, sadece para size çalışıyor, fakir fukara
çocuklarına çalışmıyor.
Lütfen, ek göstergeyi 3600 yapın diyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Ağbaba.
Buyurunuz Sayın Çakır.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan,
Sayın Ağbabanın konuşmasında Ölen polislerin
sorumlusu sizsiniz. şeklindeki sataşmasından ötürü 69a göre
söz istiyoruz.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Çakır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İki dakika
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
11.- Tokat Milletvekili Coşkun
Çakırın, Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın 68 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 9uncu maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Yani Ölen polislerin sorumlusu biz değiliz.
demeyi çok gerekli bulmuyorum çünkü bu, izahtan vareste bir husustur, bunu
söylemek bile gerekmez. Elbette biz değiliz ölen polislerin, şehit
olan polislerin sorumlusu.
Değerli arkadaşlar, bir meseleyi
konuşurken onun arka planına bakmadan, sadece sonucundan hareket
ederek bir yargıya varamayız, böyle bir yöntem yok. Ortada büyük bir
terörist teşebbüs var, terörizm var, teröristler var ve bölge ayağa
kaldırılmış durumda. Bu durumda, ülkenin meşru
güçleri, güvenlik güçleri, siyaseti, kanunu, mevzuatı ne yapacak; oturup
seyredecek mi, bunlara bakacak mı sadece? Elbette ki ülkesini savunmak
için, toprağını savunmak için, gayrikanuni ve gayrimeşru
hadiselere karşı önlem almak için gerekeni yapacaktır.
İstemeyiz, bir polis şehit olsun istemeyiz, bir asker şehit
olsun istemeyiz; bir çocuk ölsün, kadın ölsün, herhangi bir insan ölsün
istemeyiz ama bir mücadele var. Keşke ölmese, keşke bütün bunlar
olmasa ama gayet pişkin bir şekilde sayın
konuşmacınız Ölen polislerin sorumlusu sizsiniz. diyerek bunu,
hukuki bir meseleyi siyasi malzeme yapıyor. Başka konularda
yapılabilir ama şu konudan en azından bir siyasi nemalanmada
bulunmamak gerekir diye düşünüyorum.
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Çakır.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Ağbaba.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Çakır, benim ismimi vererek sataşmada bulundu, milletvekili olarak
BAŞKAN Sayın Ağbaba, yeni bir
sataşmaya meydan vermeden lütfen
İki dakika size de söz veriyorum.
12.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
Tokat Milletvekili Coşkun Çakırın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Çakır diyor ki: Asker, polis ne
yapsın, ülkeyi savunmasın mı? Mutlaka savunmalı yani bunda
hiç kuşku yok. Ancak, değerli arkadaşlar, bakın, bu süreç
içerisinde üç yıl önce biz bu kürsüden yine ifade ettik, dedik ki: Bir
süreç başlatıyorsunuz, kan akmayacaksa biz bu sürece kredi vermeye
hazırız. dedik. Ancak, bu çözümün adresinin Meclis olduğunu
söyledik, Gizli pazarlıklar içerisinde olmayın. dedik ama maalesef
siz bunların hiçbirini dinlemediniz.
Bakın, şimdiye kadar geçtiğimiz
dönemlerde çok farklı konuşuyordu bu grup. Aynı grup, özellikle
2013 sonrasında çok farklı şeyler söylüyordu. Biz
Görüşmeler yapılacaksa meşru zeminlerde olsun. diyorduk ama
siz maalesef algı yaratarak, isimleri değiştirerek çeşitli
yerlerle görüştünüz. Ne diyordunuz: Kandille görüşüyoruz.
Aslında Kandille görüştüğünüz dağ değil,
konuştuğunuz dağ değil, dağla konuşulmaz.
Konuştuğunuz kim? Oradaki PKKlılar. Veya ne diyordunuz: Biz
İmralıyla görüşüyoruz. Allah aşkına, hiç insan
adayla konuşur mu? Kimle konuşuyorsunuz? Orada sizin muhatabınız,
birlikte flört ettiğiniz Öcalanla konuşuyordunuz. Bu süreçte yaptığınız
şey bu.
Şimdi, biz diyoruz ki, bakın, küçük bir
örnek: Iğdırda 13 polis gündüzün ana caddede bir bomba
patlatılarak katlediliyor.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Tarafını seç Ağbaba.
VELİ AĞBABA (Devamla) 13 gencecik polis
Şimdi, bunun sorumlusu kim Allah aşkına, ölen polisler mi? Bunun
sorumlusu siyasi irade değil mi, Hükûmet değil mi, ülkeyi ben mi
yönetiyorum.
EBUBEKİR BAL (Diyarbakır)
PKKlılar, PKKlılar.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Tarafını seç Veli Ağbaba.
VELİ AĞBABA (Devamla) MİTi görmüyor,
polisi görmüyor; ne olacak, kim sorumlu? (CHP sıralarından
alkışlar)
EBUBEKİR BAL (Diyarbakır)
Yanlış adres gösterme, PKKlılar
VELİ AĞBABA (Devamla) Sorumlusu sizsiniz
arkadaşlar, sorumlu sizsiniz. Orada katledilen bakın, sizin
umurunuzda olmayabilir.
EBUBEKİR BAL (Diyarbakır) Yüreğin
varsa PKKlılar de.
VELİ AĞBABA (Devamla) Sizin umurunuzda
olmayabilir, yakınlarınızda polis olmayabilir, asker
olmayabilir, onlar bizim umurumuzda. Onların öldürülmesinin siyasi
sorumlusu sizsiniz diyorum. Ya, 13 polis, sadece küçük böyle
13 polis,
bombayla katlediliyor Sorumluluğum yok. diyorsun. Sen nesin, bostan
korkuluğu musun? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Hükûmetsin, gereğini yapacaksın! Sen bostan korkuluğu musun?
Türkiyenin her yerinde kan akıyor, sesin çıkmıyor, burada
bağırıyorsun CHPlilere. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
EBUBEKİR BAL (Diyarbakır) Sen PKK
desene!
VELİ AĞBABA (Devamla) Konuşma,
sorumluluğunu bil! Hükûmetsin, bostan korkuluğu değilsin sen!
BAŞKAN Sayın Ağbaba...
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Bostan
korkuluğu sensin! Seksen yıllık CHPnin tarihine bak.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri...
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Bütün
problemlerin içinde CHP var.
VELİ AĞBABA (Malatya) Ne biliyorsan
konuşsana.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen,
karşılıklı konuşmayalım.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Her türlü
problemde CHP var.
VELİ AĞBABA (Malatya) Konuşma,
konuşma, otur yerine!
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Maalesef,
her türlü problemde CHP var.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sen bir cümleyi
öğrenmişsin, hep tekrarlayıp duruyorsun.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Sayın Çakır, buyurunuz.
Sayın Çakır, söz vermedim. Sayın
Çakır, ben daha sizi dinlemedim.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan,
söz verdiniz zannettim.
BAŞKAN Hayır, ben Sayın vekilinizi
susturun. diyecektim ama...
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan,
jest ve mimiklerinize de itibar ediyorum.
BAŞKAN Şimdi sizi dinliyorum Sayın
Çakır, buyurunuz.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan,
biz sizin hem sözlerinize hem de jest ve mimiklerinize de itibar ediyoruz.
Davet edince ben geldim çünkü ortada o kadar açık seçik bir sataşma
var ki, sadece bostan korkuluğu değil, konuşmanın
tamamı sataşma.
BAŞKAN Buyurun, şimdi size söz
vereceğim Sayın Çakır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
13.- Tokat Milletvekili Coşkun
Çakırın, Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Sayın Ağbaba tam da beni haklı
çıkardı. Sayın Ağbaba tam da beni haklı
çıkarıyor. Yani, yapmış olduğu konuşmayla,
arkasından kullanmış olduğu hakaretlerle tam da bizi
haklı çıkarıyor. Ne demiştik? Demiştik ki: Buradan
bir siyasi nemalanmaya gitmemek lazım, ölümler üzerinden, terörle mücadele
üzerinden. Sizin yaptığınız bir eleştiri
değildir. Eleştiri yapsanız buna şapka çıkarmamız
gerekir. Sizin yaptığınız başka bir şeydir. Sizin
yaptığınız, en hafifinden, tahriktir,
kışkırtmadır Sayın Ağbaba. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, dünyanın
neresinde olursa olsun, meşru bir düzende, meşru bir sistem
içerisinde ve meri mevzuata göre, eğer o sistemi tehdit eden herhangi bir
gelişme varsa -doğusunda olur batısında olur, kuzeyinde
olur güneyinde olur- o meşru otoritenin ve o meşru otoritenin
unsurlarının, araçlarının buna bigâne kalması,
kayıtsız kalması düşünülemez. Bu, Avrupada da böyledir,
Asyada da böyledir. Yani, bunu anlamamak için, bilemiyorum ama herhâlde 6
yaşından küçük olmak gerekir, en azından zekâ
yaşının 6 yaşının altında olması
gerekir.
Değerli arkadaşlar, başından
beri söylüyoruz, muhtemelen 100 defa, bin defa söylemeye devam edeceğiz.
Sesimizi yükselttiğimiz zaman, bağırıp
çağırdığımız zaman konuşmamız daha
haklı, daha ikna edici olmuyor. Esas olan, konuşmamızın
muhtevasındaki hakikattir, buna odaklanmalıyız, bunu söylemeliyiz.
Siz şu anda bir ateş varsa o ateşe, doğrusunu söylemek
gerekirse su dökmüyorsunuz; siz o ateşe bidonla, benzinle gidiyorsunuz,
ateşi harlıyorsunuz. Bu, doğru bir yaklaşım
değildir. Eğer iyi niyet sahibiyseniz ateşe su dökmek için
gitmeniz gerekir.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Çakır.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkanım, madde 69a göre ben de söz istiyorum. Sayın Çakır
yani çok hakaret etti, bir cevap vermem lazım.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Sataşma bunun
neresinde?
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Tutanaklara bakın, tutanaklara.
BAŞKAN Sayın Ağbaba, bu iş
böyle uzayıp gider. Lütfen, yeni bir sataşmaya meydan vermeden
İki dakika daha size söz vereceğim.
Buyurun.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Sataşma
yapmadan konuşmayı becersin, ben de
alkışlayacağım. Ben de alkışlayacağım
eğer sataşmadan konuşursa.
14.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
Tokat Milletvekili Coşkun Çakırın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına tekraren sataşması nedeniyle konuşması
VELİ AĞBABA (Malatya) Değerli
arkadaşlar, siz rahatsız olsanız da ben gerçekleri söylemeye
devam edeceğim. Güzel üslubuyla Sayın Çakır diyor ki: Ölümler
üzerinden nemalanmamak lazım. Katılıyorum, ölümler üzerinden
nemalanmamak lazım. Asla ve asla şehit askerlerimizin, polislerimizin
tabutunun başına geçip de konuşmamak lazım; böyle, tabutun
başına geçip de nutuk atmamak lazım.
HASAN TURAN (İstanbul) Siz gitmiyor musunuz?
Daha yeni söyledin, Gaziyi ziyarete gittim. diye.
VELİ AĞBABA (Devamla) - Bakın,
Osmaniyenin bir köyünde bir ana şöyle söylüyor, diyor ki: Eğer bu
bir savaşsa kadın-erkek, çoluk çocuk, engelli, gidip
savaşalım. Eğer bu savaş değilse benim yavrum niye
ölüyor? Bunun cevabını arıyoruz biz; Benim yavrum niye
ölüyor? Bunun cevabını arıyoruz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlar, bakın, siz bundan
rahatsız olsanız da ölen polislerin, ölen askerlerin sorumlusu siyasi
iktidardır. Bakın, geçtiğimiz hafta Çınarda emniyet
müdürlüğüne, lojmanlara kocaman bir kamyonla bomba yüklü araç saldırıyor
HASAN TURAN (İstanbul) Kim yaptı, kim?
VELİ AĞBABA (Devamla) -
binanın
yarısı aşağıya gidiyor, Malatyalı Hasan
dayımın gelini bir kat aşağıya düşüyor, cesedi
bir gün sonra bulunuyor.
NECDET ÜNÜVAR (Adana) Yapanı söyle.
VELİ AĞBABA (Devamla) - Bunun sorumlusu
kim? Ben miyim bunun sorumlusu? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Değerli arkadaşlar, Hükûmetin görevi
Şimdiye kadar göz yummuşsun, şimdiye kadar flört etmişsin
PKKyla
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Ne demek flört etmek.
VELİ AĞBABA (Devamla) - Flört
etmişsin, flört, flört; flört etmişsin. El ele, kol kola
vermişsin flört etmişsin; tedbir almamışsın, iş
makinenle hendek kazdırmışsın, ağır silahlar
gelmiş, ağır silahların gelmesine izin vermişsin,
şimdi hâlâ konuşuyorsun bunun sorumlusu!
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) - Sayın Ağbaba,
Osmaniyeli teyzenin dediğini anladık, siz ne diyorsunuz siz?
VELİ AĞBABA (Devamla) Orada PKK
yığınak yapmışsa sorumlusu sensin. Eğer orada
askerler öldürülüyorsa, roketlerle gece yarısı evlere
saldırı düzenleniyorsa, kusura bakma, bunun sorumlusu siyasi Hükûmet,
orada oturan Sayın Bakan. Bunun sorumlusu sizsiniz arkadaşlar,
kızsanız da bozulsanız da. Ölen askerlerin, Malatya
Günedoğru köyünde yoksul, gözleri görmeyen Hasan amcanın oğlunun,
gelininin ölümünün sorumlusu sizsiniz! (CHP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Türk halkı
sorumlunun kim olduğunu çok biliyor!
HASAN TURAN (İstanbul) Teröristlerin hiç suçu
yok mu, teröristlerin?
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Ağbaba.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale
Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider,
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/434) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 68) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
10uncu madde üzerinde 4 önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 10uncu maddesi ile 657 sayılı
Kanuna eklenmesi öngörülen ek 43 üncü maddenin birinci
fıkrasının ilk cümlesine "dönemde, ibaresinden sonra
gelmek üzere "ayrıca süt izni verilmeksizin" ibaresinin,
aynı fıkranın son cümlesine "çocuğun fiilen teslim
edildiği tarihten" ibaresinden sonra gelmek üzere "veya 104 üncü
maddenin (A) fıkrası uyarınca sekiz haftalık izin verilmesi
ya da aynı maddenin (F) fıkrası uyarınca izin
kullanılması halinde bu izinlerin bitiminden" ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent Turan Mehmet Doğan Kubat Reşat Petek
Çanakkale İstanbul Burdur
Ramazan Can Hasan Basri Kurt İsmail Bilen
Kırıkkale Samsun Manisa
Recep Şeker Hüseyin Filiz
Karaman Çankırı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 10uncu maddesiyle
657 sayılı Kanuna eklenen Ek Madde 43'ün ilk paragrafının
son cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Arzu Erdem Mehmet Günal Erhan Usta
İstanbul Antalya Samsun
Erkan Haberal Mehmet Parsak Mehmet Erdoğan
Ankara Afyonkarahisar Muğla
İsmail Faruk Aksu Deniz Depboylu Baki
Şimşek
İstanbul Aydın Mersin
"Bir çocuğu
eşiyle birlikte evlat edinen memurlar ile memur olmayan eşin memur
olan eşleri de istekleri üzerine çocuğun fiilen teslim edildiği
tarihten itibaren bu fıkra hükümlerinden yararlanır."
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68
sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale
Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider,
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
(2/434) 10'uncu maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent Kuşoğlu Şenal Sarıhan Mahmut Tanal
Ankara Ankara İstanbul
Seyit Torun Musa Çam
Ordu İzmir
Madde 10- 657
sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde ilave
edilmiştir.
"Doğum sonrası
yarım zamanlı çalışma
Ek Madde 43- Doğum yapan
memurlar doğum sonrası analık izninin veya 104 üncü maddenin (F)
fıkrası uyarınca kullanılan iznin, eşi doğum
yapan memurlar ise babalık izninin bitiminden, ilgili mevzuatı
uyarınca çocuğun mecburi ilköğretim çağının
başladığı tarihi takip eden aybaşına kadar olan
dönemde, haftalık çalışma saatlerinin normal çalışma
süresinin yarısı olarak düzenlenmesini talep edebilirler. Bu kapsamda
yarım zamanlı çalışmaya başlayan memur, aynı
çocuk için bir daha bu haktan yararlanmamak kaydıyla başvuru tarihini
izleyen aybaşından geçerli olmak üzere normal zamanlı
çalışmaya dönebilir. Bu fıkra hükmünden yararlanan memura,
yarım zamanlı çalışmaya başladığı
tarihi izleyen aybaşından itibaren, mali haklar ile sosyal
yardımlarına ilişkin her bir ödeme unsurunun yarısı
esas alınarak ödeme yapılır. Bunların fiili
çalışmaya bağlı ödemeleri hakkında ise ilgili mevzuat
hükümleri uygulanmaya devam olunur. Derece yükselmesi ile kademe ilerlemesi
için aranan süreler açısından bu şekilde
çalışılan dönemdeki hizmet süreleri yarım olarak dikkate
alınır. Bu kapsamdaki memurun çalışma saatleri ilgili kurum
tarafından belirlenir. Bir çocuğu eşiyle birlikte veya münferit
olarak evlat edinen memurlar ile memur olmayan eşin münferit olarak evlat
edinmesi hâlinde memur olan eşleri de istekleri üzerine çocuğun
fiilen teslim edildiği tarihten itibaren bu fıkra hükümlerinden
yararlanır.
Yarım zamanlı çalışma
hakkının kullanımına ilişkin usul ve esaslar ile bu
haktan yararlanamayacak memurları; hizmet sınıfı, kadro
unvanı, kurum veya teşkilat bazında birlikte veya ayrı
ayrı belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.
BAŞKAN Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 10uncu maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Çağlar Demirel İdris Baluken Burcu Çelik Özkan
Diyarbakır Diyarbakır Muş
Filiz Kerestecioğlu Demir Erol Dora Feleknas Uca
İstanbul Mardin Diyarbakır
Bedia Özgökçe Ertan
Van
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE NUR
GÜNAY (Eskişehir) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ
AVCI (Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde, Muş Milletvekili
Sayın Burcu Çelik Özkan. (HDP sıralarından alkışlar)
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 10uncu maddesi
hakkında söz almış bulunmaktayım.
İktidarın ve sermayenin her fırsatta,
sürekli tekrarlayarak gündeme getirdikleri esnekleşme politikası,
uzunca zamandır, kadın istihdamıyla ilgili her türlü gündemi ele
almada kullanılmakta olan bir yöntem olmuştur. Sermaye, kadın
istihdamını artırmada ve kadınların ücretli
çalışma koşullarından dolayı
yaşadıkları sıkıntılara çare olacağı
iddiasıyla, her fırsatta esnekleşme uygulamasını öne
sürmüştür. Bu söylem, toplumsal cinsiyet rolleri üzerinden kurulmakta ve
kadınların birincil cinsiyet rolünün ev bakımı ile aile
olduğu ve bundan kaynaklanan görevlerini yerine getirmek istedikleri, bu
gerekçeyle de ücretli çalışma yaşamının
yaşamlarında ikincil bir yerde kaldığı iddiası
üzerine kurulmuştur. Oysaki, burada kadınlar bunu tercih etmekten çok
bir seçeneksizleştirmeyle karşı karşıya
kalmaktadırlar, yani seçeneksiz bırakılmaktadırlar. Zira,
ücretli çalışma seçeneği, erkeklerin aksine,
kadınların önüne her zaman aile, çocuk bakımı, cinsiyetçi
roller üzerinden sürülmektedir. Bu sorumlulukları kadının ve
erkeğin eşit biçimde üstlenecekleri düzenlemeler
geliştirilmemekte ve esneklik söyleminin temeli kadının
toplumsal cinsiyet rolleri tanımlanarak aile ve çocuk bakımından
kaynaklı çalışma yaşamının geçici olduğu
yönündeki eril zihniyet inancına dayalı gelişmiştir. Bu
anlamda kadının istihdam oranını artırmaya değil,
aksine, istihdamda yer alan kadının oranını düşürmeye,
onu bir seçenek tercih etmeye zorlama olduğunu belirtmek doğru bir
tespit olacaktır.
Maddede kadınlar yalnızca annelik rolü
üzerinden tanımlanmakta, kamusal alanda ve ücretli emek gücünde öncelikle
annelik rolünün belirlediği sınırlarla var edilmeye
çalışılmaktadır. Bu anlamda, sermayenin temel çizgisi olan
esnek ve güvencesiz çalışma koşulları doğum, annelik
bahanesiyle kadın emekçilerden başlayarak emekçi sınıf
üzerinde yaygınlaştırılmaya
çalışılmaktadır. Bu anlamda, ilgili madde,
kadınların erkeklerle eşit değil ancak annelik rolünün
sağladığı kazanımlarla var olabileceğini
vurgulayarak iki kişi arasındaki birliktelik ilişkisini aile
olmak üzerinden sınırlandırmaktadır.
Yine aynı maddede kadınların bir cinsiyet
rolü olarak tanımlanan çocuk bakım görevi devredilemez olarak
görülmüş ve asıl iş olarak tanımlanmıştır.
Ücret karşılığı çalışma seçeneği ise
tali ve asıl iş olan çocuk bakımı görevi
aksatılmaksızın sunulmaktadır. Burada kadınlara
annelik rolü önerilmekte; çocuk bakımı ve ev işleriyle kalan
zamanlarda ise düşük ücret, eksik prim ve yine yarı zamanlı
olduğu için vasıfsız olarak tanımlanan işlerde
çalışma seçeneği sunulmaktadır. Bu anlamda, tasarı,
esnek ve güvencesiz çalışma biçiminin yasalaştırılmak
istendiğini göstermektedir.
Tasarının aceleye getirildiği ve
kalıcı çözümler hedeflenmeden oluşturulduğu ortadadır.
Öte yandan, dün söyledik, bugün tekrar söyleyelim. Ülkemizde devam eden
savaş sosyolojik olarak barışa evrilmeden ekonomik ve toplumsal
yaşamın normale dönmesinden bahsedemeyiz. İki gündür Genel
Kurulda kürdistanda yaşanan vahşetin sadece bir yüzünü göstermeye
çalışıyoruz. Sivil insanlarımızın yaşam
hakkı için saatlerce izahat yapıyoruz burada belki bir nebze olsun
vicdanlarınıza seslenebiliriz umuduyla.
Bir hukuksuzluğu aktarırken aynı anda
diğer bir hukuksuzluğun yaşandığı bir süreçten
geçiyoruz. Parlamento olarak yaşananlara bir çözüm
olamadığımız için ülkemizden çok uzaklarda AİHMden
her vaka için tedbir kararı alıyoruz, alınan bu kararların
dahi uygulama alanı bulamadığını görüyor ve aynı
anda yaşıyoruz.
Arkadaşlar, bugün ülkemizde yaşanan tüm
sorunların çözümü burası olmalıdır. Parlamento bu görevi
üstlenmelidir, diyalog ve müzakere süreci ivedilikle
başlatılmalıdır. Bu sebeple Parlamentoyu göreve davet
ediyoruz.
Tekrardan saygılarımla. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özkan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/434) 10'uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Şenal
Sarıhan (Ankara) ve arkadaşları
MADDE 10- 657 sayılı Kanuna
aşağıdaki ek madde ilave edilmiştir.
"Doğum sonrası yarım
zamanlı çalışma
EK MADDE 43- Doğum yapan memurlar doğum
sonrası analık izninin veya 104 üncü maddenin (F) fıkrası
uyarınca kullanılan iznin, eşi doğum yapan memurlar ise babalık
izninin bitiminden, ilgili mevzuatı uyarınca çocuğun mecburi
ilköğretim çağının başladığı tarihi
takip eden aybaşına kadar olan dönemde, haftalık
çalışma saatlerinin normal çalışma süresinin
yarısı olarak düzenlenmesini talep edebilirler. Bu kapsamda
yarım zamanlı çalışmaya başlayan memur, aynı
çocuk için bir daha bu haktan yararlanmamak kaydıyla başvuru tarihini
izleyen aybaşından geçerli olmak üzere normal zamanlı
çalışmaya dönebilir. Bu fıkra hükmünden yararlanan memura,
yarım zamanlı çalışmaya başladığı
tarihi izleyen aybaşından itibaren, mali haklar ile sosyal
yardımlarına ilişkin her bir ödeme unsurunun yarısı
esas alınarak ödeme yapılır. Bunların fiili
çalışmaya bağlı ödemeleri hakkında ise ilgili mevzuat
hükümleri uygulanmaya devam olunur. Derece yükselmesi ile kademe ilerlemesi
için aranan süreler açısından bu şekilde
çalışılan dönemdeki hizmet süreleri yarım olarak dikkate
alınır. Bu kapsamdaki memurun çalışma saatleri ilgili kurum
tarafından belirlenir. Bir çocuğu eşiyle birlikte veya münferit
olarak evlat edinen memurlar ile memur olmayan eşin münferit olarak evlat
edinmesi halinde memur olan eşleri de istekleri üzerine çocuğun
fiilen teslim edildiği tarihten itibaren bu fıkra hükümlerinden
yararlanır.
Yarım zamanlı çalışma
hakkının kullanımına ilişkin usul ve esaslar ile bu
haktan yararlanamayacak memurları; hizmet sınıfı, kadro
unvanı, kurum veya teşkilat bazında birlikte veya ayrı
ayrı belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE NUR
GÜNAY (Eskişehir) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ
AVCI (Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Ankara Milletvekili
Sayın Şenal Sarıhan
ENGİN ALTAY (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Söz konusu madde metninin anlaşılır
hale getirilebilmesi için değişiklik önerilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 10uncu maddesiyle
657 sayılı Kanuna eklenen Ek Madde 43'ün ilk paragrafının
son cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Deniz Depboylu (Aydın) ve
arkadaşları
"Bir çocuğu eşiyle birlikte evlat
edinen memurlar ile memur olmayan eşin memur olan eşleri de istekleri
üzerine çocuğun fiilen teslim edildiği tarihten itibaren bu
fıkra hükümlerinden yararlanır."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE NUR
GÜNAY (Eskişehir) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ
AVCI (Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Münferit evlat edinme eşin rızası
olmaması durumunda mümkün olabileceği için evlat edinmeye razı
olmayan eşin bu haktan yararlanmaması amacıyla "münferit
olarak" ibareleri madde metninden çıkarılmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 10uncu maddesi ile 657 sayılı
Kanuna eklenmesi öngörülen ek 43 üncü maddenin birinci
fıkrasının ilk cümlesine "dönemde, ibaresinden sonra
gelmek üzere "ayrıca süt izni verilmeksizin" ibaresinin,
aynı fıkranın son cümlesine "çocuğun fiilen teslim
edildiği tarihten" ibaresinden sonra gelmek üzere "veya 104 üncü
maddenin (A) fıkrası uyarınca sekiz haftalık izin verilmesi
ya da aynı maddenin (F) fıkrası uyarınca izin
kullanılması halinde bu izinlerin bitiminden" ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent Turan (Çanakkale) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE NUR
GÜNAY (Eskişehir) Takdirlerinize bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Önerge ile, tam zamanlı çalışanlar
için ilk altı ay üç saat ikinci altı ay bir buçuk saat
öngörülmüş olan süt izninin, aynı usulle yarım zamanlı
çalışmada da kullanılması hâlinde uygulamada ortaya
çıkacak mesai sorununun önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.
Ayrıca önerge ile, üç yaşını
doldurmamış bir çocuğu eşiyle birlikte veya münferit olarak
evlat edinen memurlar ile memur olmayan eşin münferit olarak evlat
edinmesi hallerinde memur olan eşler için getirilen çalışma
usulünün başlangıç tarihlerinde düzenleme yapılmak suretiyle
uygulamada karışıklığa yol açılmasının
önlenmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
11inci madde üzerinde 4 önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 11inci maddesinde geçen
"aylıksız" ifadesinin ücretsiz olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Çağlar Demirel Burcu Özkan Çelik
Diyarbakır Diyarbakır Muş
Hüda Kaya Felaknas Uca Lezgin Botan
İstanbul Diyarbakır Van
Erol Dora
Mardin
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/434) 11'inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Bülent Kuşoğlu Mahmut Tanal Engin Altay
Ankara İstanbul İstanbul
Seyit Torun Musa Çam Serkan Topal
Ordu İzmir Hatay
MADDE 11- 657 sayılı Kanuna
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 42- 36 ncı
maddenin "Ortak Hükümler" bölümünün (C) fıkrasının (8)
numaralı bendi hükmü, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten
sonra 108 inci maddenin (B) fıkrası kapsamında
aylıksız izne ayrılanlar hakkında uygulanır.
Anılan tarihte bu şekilde aylıksız izin kullananlar ise
kalan izin süreleri bakımından söz konusu bent hükmünden
faydalandırılır.
BAŞKAN Şimdi okutacağım iki
önerge aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım. Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi, aynı mahiyetteki önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 11inci maddesi ile 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununa eklemesi öngörülen geçici 42nci maddenin
(2)nci fıkrasının tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Bülent Turan Mehmet Doğan Kubat Halil Eldemir
Çanakkale İstanbul Bilecik
Kerem Ali Sürekli Hasan Turan Halil Etyemez
İzmir İstanbul Konya
Hüseyin Filiz Ramazan Can
Çankırı Kırıkkale
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 11inci maddesine
657 sayılı Kanuna eklenen geçici madde 42'nin (2)nci
fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Arzu Erdem Mehmet Günal Erhan Usta
İstanbul Antalya Samsun
Erkan Haberal Mehmet Parsak Mehmet Erdoğan
Ankara Afyonkarahisar Muğla
Baki Şimşek
Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE NUR
GÜNAY (Eskişehir) Takdirlerinize bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ
AVCI (Eskişehir) Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN İki önergenin de gerekçesini
okutuyorum:
Gerekçe:
Önerge ile, yürürlük maddesinde bu konudaki usul ve
esasların yürürlüğe girmesini teminen belirlenecek olan yeni yürürlük
tarihi itibarıyla, 657 sayılı Kanunun 104 üncü maddesinde
yapılan değişiklikler ile ek 43 üncü madde hükümlerinin, bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce gerçekleşen doğum
ve evlat edinmeler için de uygulanması amaçlanmaktadır.
Gerekçe:
Bu madde ile tasarının 6 ve 10. maddeleri
ile getirilen haklardan faydalanmayı düzenlemektedir. Buna göre şu
anda ilköğretim çağından küçük çocuğu bulunan
memurların yarı zamanlı çalışma hakkını
kullanması mümkün olamayacaktır. Bu hak, maddenin yürürlüğe
girdiği tarih ve sonrasında gerçekleşen doğum ve evlat
edinmeler hakkında uygulanacaktır. Bu uygulama son derece adaletsiz
ve eşitlik ilkesine aykırı bir durum yaratacaktır. Bu nedenle
yarı zamanlı çalışma hakkı, şu anda
ilköğretim çağından küçük çocuğu olan tüm ebeveynler için
kullandırılmalıdır. Bu nedenle fıkra madde metninden
çıkarılmaktadır.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki iki önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68
sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale
Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider,
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
(2/434) 11'inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Serkan
Topal (Hatay) ve arkadaşları
MADDE 11 657 sayılı Kanuna
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 42 36 ncı maddenin Ortak Hükümler" bölümünün (C)
fıkrasının (8) numaralı bendi hükmü, bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten sonra 108 inci maddenin (B)
fıkrası kapsamında aylıksız izne ayrılanlar
hakkında uygulanır. Anılan tarihte bu şekilde
aylıksız izin kullananlar ise kalan izin süreleri
bakımından söz konusu bent hükmünden faydalandırılır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY
(Eskişehir) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Söz konusu madde metninin anlaşılır hâle
getirilebilmesi için değişiklik önerilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 11inci maddesinde geçen aylıksız
ifadesinin ücretsiz olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken (Diyarbakır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE NUR
GÜNAY (Eskişehir) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ
AVCI (Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddede geçen aylıksız" ifadesi
ücretsiz" olarak değiştirilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Kabul edilen önergeler doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.48
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 19.54
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
------0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 31inci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
X.- ÖNERİLER (Devam)
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 22
Ocak 2016 Cuma günü toplanmamasının Genel Kurulun onayına
sunulmasına ilişkin önerisi
Danışma Kurulu önerisi:
Danışma Kurulunun 21/1/2016 Perşembe
günü yaptığı toplantıda Genel Kurulun 22 Ocak 2016 Cuma
günü toplanmamasının Genel Kurulun onayına sunulması uygun
görülmüştür.
İsmail Kahraman
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Bülent Turan Engin
Altay
Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
İdris Baluken Oktay
Vural
Halkların Demokratik Partisi Milliyetçi
Hareket Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
BAŞKAN Danışma Kurulu önerisi üzerinde
söz isteyen yok.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmiştir.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale
Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider,
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/434) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 68) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 68
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Suç Gelirlerinin
Aklanması, Araştırılması, El Konulması,
Müsaderesi ve Terörizmin Finansmanına İlişkin Avrupa Konseyi
Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
2.- Suç Gelirlerinin Aklanması,
Araştırılması, El Konulması, Müsaderesi ve Terörizmin
Finansmanına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesinin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/323) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 51)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonun olmayacağı
anlaşıldığından, alınan karar gereğince,
kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 26 Ocak 2016 Salı günü saat
15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 19.56