TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
33üncü
Birleşim
27
Ocak 2016 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Antalya
Milletvekili Mustafa Kösenin, Antalyada yapılan uluslararası
organizasyonlar, etkileri ve EXPO 2016ya ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Konya
Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurtun, iç barış ve dış
politikaya ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalpin, sokağa çıkma
yasaklarına ilişkin gündem dışı konuşması
IV.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün, Diyarbakır Milletvekili Sibel
Yiğitalpin yaptığı gündem dışı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.-
Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalpin, Aksaray Milletvekili
İlknur İnceözün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Şanlıurfa Milletvekili Osman
Baydemirin HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
4.- Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün, Şanlıurfa Milletvekili Osman
Baydemirin HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
5.- İstanbul
Milletvekili Selina Doğanın, Şanlıurfa Milletvekili Osman
Baydemirin HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
6.-
Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemirin, Manisa Milletvekili Erkan
Akçay ile Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün sataşma nedeniyle
yaptıkları konuşmaları sırasında
şahsına sataşmaları nedeniyle konuşması
7.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Metinerın, Şanlıurfa Milletvekili Osman
Baydemirin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
8.-
Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemirin, İstanbul Milletvekili
Mehmet Metinerin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına ve Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
9.- Gaziantep
Milletvekili Mahmut Toğrulun, Sağlık Bakanı Mehmet
Müezzinoğlunun yaptığı açıklaması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
10.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Aydın Milletvekili
Abdurrahman Özün HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
11.- Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün, Muş Milletvekili Burcu Çelik
Özkanın 68 sıra sayılı Kanun Tasarısının
19uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
12.- Muş
Milletvekili Burcu Çelik Özkanın, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceözün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
13.- Siirt
Milletvekili Besime Koncanın, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceözün yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
14.- Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün, Siirt Milletvekili Besime
Koncanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
15.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İstanbul Milletvekili
Mehmet Bekaroğlunun 68 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 22nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
16.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
17.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
18.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
19.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Van Milletvekili Tuğba
Hezer Öztürkün 68 sıra sayılı Kanun Tasarısının
22nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
20.- Van
Milletvekili Tuğba Hezer Öztürkün, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın ve 21 milletvekilinin, zeytincilik
sektörünün sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/75)
2.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba ve 28 milletvekilinin, ülkemize
sığınan Suriyeli mültecilerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/76)
3.- Aydın
Milletvekili Bülent Tezcan ve 20 milletvekilinin, jeotermal enerjinin çevre
dostu enerji olarak kullanılabilmesi için yapılması gerekenlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/77)
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, Şile Devlet Hastanesindeki doktor ve
araç gereç yetersizliğinin yol açtığı sorunlara
ilişkin açıklaması
2.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Kürt sorununun sokağa
çıkma yasaklarıyla değil, Meclisin bir an önce yetki
alması, demokratik siyasetin hayata geçirilmesi ve müzakereyle
çözülebileceğine ilişkin açıklaması
3.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcının, Cizredeki olaylarda
yaralananlar için ambulans gidemediğine ve bu konuda Hükûmetin
duyarlı olması gerektiğine ilişkin açıklaması
4.-
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun, Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
5.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın 68 sıra sayılı Kanun
Tasarısının ikinci bölümü üzerindeki soru-cevap işlemi
sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
6.- Diyarbakır
Milletvekili Çağlar Demirelin, HDP Grubundan 3 milletvekilinin, Cizrede
bir bodrum katında mahsur bulunan yaralıların hastaneye
götürülmemesi nedeniyle İçişleri Bakanlığında
açlık grevine başladıklarına, bu sorunun bir an önce
çözülmesi ve Hükûmetin bu konuda bir açıklama yapması
gerektiğine ilişkin açıklaması
7.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın 68 sıra sayılı Kanun
Tasarısının ikinci bölümü üzerindeki soru-cevap işlemi
sırasındaki bazı ifadeleri ile Diyarbakır Milletvekili
Çağlar Demirelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
8.- Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın, İstanbul Milletvekili Engin Altay
ile Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptıkları
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
9.- İstanbul
Milletvekili Selina Doğanın, sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerini
düzelttiğine ilişkin açıklaması
10.- Ankara
Milletvekili Şenal Sarıhanın, 68 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 20nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerini
düzelttiğine ilişkin açıklaması
11.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlunun, Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun,
Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken
tarafından, sokağa çıkma yasakları adı altında
kent merkezlerine uygulanan ablukalarda yaşanan insan hakları
ihlalleriyle ilgili AİHMin aldığı tedbir
kararlarının uygulanmamasının
araştırılması, AİHM kararlarına uyulması
konulu süreçlerin işletilmesi amacıyla 26/1/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 27 Ocak 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
VIII.- USUL
HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının İç
Tüzükün 69uncu maddesini uygulamasıyla ilgili tutumunun İç Tüzük
hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının Genel Kurul
çalışmalarında İç Tüzük hükümlerine uygun davranıp
davranmadığı hakkında
IX.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Gelir Vergisi
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili
Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/517, 2/434) (S. Sayısı: 68)
27 Ocak 2016 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP
ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara), Sema KIRCI (Balıkesir)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
33üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Antalyada
yapılan uluslararası organizasyonlar, etkileri ve EXPO 2016
hakkında söz isteyen Antalya Milletvekili Mustafa Köseye aittir.
Buyurun Sayın Köse. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Antalya Milletvekili Mustafa Kösenin, Antalyada yapılan
uluslararası organizasyonlar, etkileri ve EXPO 2016ya ilişkin gündem
dışı konuşması
MUSTAFA KÖSE (Antalya) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Efendim, Antalyada yapılan uluslararası
organizasyonlar, etkileri ve EXPO 2016yla ilgili gündem dışı söz
almış bulunmaktayım. İktidarlarımız döneminde
birçok yatırım yaptık, birçok hizmet ürettik. Eğitimden
sağlığa, bayındırlıktan ulaşıma,
tarımdan turizme çok önemli alanlarda çok ciddi yatırımlar yaptık
ama
BAŞKAN Sayın Köse, bir saniye.
Sayın milletvekilleri, hatip kürsüde. Bir
uğultu var, lütfen hatibi dinleyelim.
Buyurun Sayın Köse.
MUSTAFA KÖSE (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Birçok yatırımı gerçekleştirdik,
yatırımlara imza attık ama bütün bu yatırımların
ötesinde başka bir şey daha yaptık; şehirlerimizin marka
değerini yükselttik, marka değerini arttırdık. Bunlara en
güzel örnek Antalyadır. Antalyanın marka değeri, AK PARTİ
iktidarları döneminde, on dört yılda çok ciddi anlamda
artmış, yükselmiştir. Bakın, Antalyaya
iktidarlarımız döneminde 18 milyar TLnin üzerinde yatırım
gerçekleştirdik ama bu yatırımların ötesinde başka
işler de yaptık. Elimizi -tabiri caizse- Antalyanın üzerine
değdirdik. Ne yaptık, bunlara birkaç örnek vermek istiyorum:
Birtakım uluslararası organizasyonlar gerçekleştirdik sadece
2015 yılında. 2015 yılının 13-14 Mayıs
tarihlerinde Antalyada NATO Dışişleri Bakanları Zirvesini
gerçekleştirdik. Bu organizasyon son derece önemliydi ve bütün
dünyanın gözünün üzerinde olduğu bir organizasyondu. Bu
organizasyonun altından hakkıyla Antalya kalktı ve
alnının akıyla bir sınav verdi. Ardından bir
başka şey oldu 2015 yılı içerisinde. Birleşmiş
Milletler nezdinde güçlü şehirler ağı kuruldu. Bu güçlü
şehirlerin içerisinde, 20 kurucu şehir içerisinde Antalya da yer
aldı ve dünyanın en güvenli, en güçlü şehirlerinin içerisinde,
geçtiğimiz yıl 12 milyon turist ağırlayan Antalyanın
da yer alması çok önemli bir mesajdı. Nasıl bir mesajdı
biliyor musunuz? Birileri, bazıları Türkiye'yi bir Orta Doğu
ülkesi, Türkiye'yi bir savaş ülkesi, Türkiye'yi yangının ortasında
kalmış bir ülke olarak dünya kamuoyuna yansıtmaya
çalışırken, Türkiye'nin en önemli şehirlerinden birisi olan
Antalya dünyanın en güvenli şehirlerinden birisi seçildi.
Antalya bununla da yetinmedi, durmadı, Durmak
yok, yola devam. dedi, yoluna devam etti ve OECDnin en dayanıklı
şehirleri kapsamında Antalya da yerini aldı, yer almış
oldu. E bitmedi, Antalya başka ne yaptı? Dünyanın en önemli
zirvesi olan G20ye ev sahipliği yaptı. Kolay bir iş
değildi, çok zor bir organizasyondu ama şunu ifade etmeliyiz ki,
zirveye katılan 26 ülke ve 7 uluslararası örgütün
başkanları bizlere gelerek şunu ifade ettiler: Gelmiş
geçmiş en iyi G20 zirvesi Antalyada gerçekleşti. 13 bin
katılımcı vardı, 13 bin kişi ve ayrıca 3 binin
üzerinde basın mensubu Antalyadaki G20 zirvesinden âdeta büyülenerek
ayrıldılar.
Evet, Antalyada çok önemli organizasyonlar
yapıyoruz, Antalyanın marka değerini yükseltiyoruz,
geliştiriyoruz ama bugün hem bunları anlatmak hem de bir meseleye
dikkat çekmek amacıyla gündem dışı söz almış bulunuyorum.
O da şudur: Önümüzdeki günlerde, 23 Nisan 2016 tarihinde Antalyada EXPO
2016yı düzenleyeceğiz. EXPO deyip geçmeyin, Ya, bunlar bir fuar
da yapıyormuş, bir sergiymiş. filan deyip Alt tarafı bir
fuardır. deyip geçmeyin. EXPO 2016 çok önemli bir organizasyondur.
Dünyada EXPOlar 1851 yılından beri yapılmaktadır, her
beş yılda bir gerçekleştirilmektedir ama ilk kez Türkiye bir
EXPOya ev sahipliği yapma imkânını kazanmıştır
ve bu da Antalyaya nasip olmuştur.
Çiçek ve çocuk temalı bir EXPO gerçekleştireceğiz.
Burada 190 ülkeye davet mektubu gönderdik, bu ülkelerden 44ü davetimize olumlu
cevap verdi ve 21 ülkeyle de sözleşmeyi imzaladık. Bu 21 ülke
gelecek, kendi kültürlerini, bitkilerini kendi kuracakları alanlarda,
stantlarda tanıtacaklar, anlatacaklar ve bir anlamda bir
kaynaşmayı, uluslararası anlamda bir kaynaşmayı
Antalyada gerçekleştirmiş olacağız. Çok önemli bir
organizasyon bu ve çiçek ve çocuk temasıyla yaptığımız
bir organizasyon. Başlangıç tarihi de manidardır, Ulusal
Egemenlik ve Çocuk Bayramımızın olduğu gün, 23 Nisanda bu
organizasyonu gerçekleştireceğiz ve altı ay süreyle bu EXPOya
Antalya ev sahipliği yapacak ve Antalya yine hem Türkiyenin hem
dünyanın gündeminde olacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA KÖSE (Devamla) Ben bütün
milletvekillerimizi, aziz milletimin temsilcisi olan bütün milletvekillerimizi
ve milletimizi 23 Nisanda gerçekleştireceğimiz EXPOya davet
ettiğimi belirtiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Köse.
Gündem dışı ikinci söz, iç
barış ve dış politika hakkında söz isteyen Konya
Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurta aittir.
Buyurun Sayın Bozkurt. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz beş dakikadır.
2.- Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurtun, iç
barış ve dış politikaya ilişkin gündem
dışı konuşması
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Saygıdeğer milletvekilleri, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu hafta Demokrasi
Haftası. Tam da iç barışımızın ciddi tehdit
altında olduğu, ulusal birliğimizin
tartışıldığı,
sınırlarımızın tartışıldığı
ve ülkemizin hem iç barış yönünden hem de dış politika
yönünden ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğu, âdeta
kan kaybettiği bir dönemde, 24 Ocak 1993 Uğur Mumcunun katli ve 31
Ocak 1990 Muammer Aksoy Hocamızın katlini kapsayan bu bir hafta biz
bu ülkenin devrimcileri, solcuları açısından son derece önemli.
Çünkü Uğur Mumcu şunu söylüyordu: Ben Atatürkçüyüm, ben
cumhuriyetçiyim, ben laikim, ben antiemperyalistim, ben özgürlükçüyüm, ben tam
bağımsız Türkiye'den yanayım. diyordu. Ben bu Mecliste bu
söylemlere karşı çıkan bir tek milletvekili olduğuna
inanmak istemiyorum. Ama o bunları dediği için yok edildi. Onunla
birlikte ülke pek çok değerini de kaybetti. Uğur Mumcunun
şahsında biz araştırmacı gazeteciliği, ülke
sorunlarına doğru ve demokrasi açısından
bakışı da yitirdik. Uğur Mumcu Tam bağımsız
Türkiyeden yanayım. derken, tıpkı Mustafa Kemal Atatürkün
Samsundan yola çıkarken söylediği gibi, ya istiklal ya ölüm
yolundaydı, tıpkı 1969da Samsundan Ankaraya tam
bağımsız ve gerçekten demokratik Türkiye yürüyüşünü yapan
Deniz Gezmişlerin idealini dile getiriyordu. Biz Mustafa Kemal Atatürkü
iki ayyaş diye aşağılarken, biz Deniz Gezmişi 25
yaşında ipe gönderirken, biz Uğur Mumcuyu Tam
bağımsız Türkiye'den yanayım. dediği için,
Atatürkçüyüm, bağımsızlıkçıyım, özgürlükçüyüm.
dediği için arabasının içinde paramparça ederken ülkemiz,
sevgili kardeşlerim, o kadar çok değerlerini yitirdi ki.
Bakın, bugün, aylardır
çırpınmamıza rağmen, ülkemizde çok ciddi kardeşlik
kaybımıza rağmen, ülkemiz kanıyorken bu Mecliste hepimiz
halkımızın oylarıyla buraya gelmiş milletvekilleri
olarak bir araya gelemediğimiz için, sorunlarımızı
tartışamadığımız için, Suruç katliamından
sonra bu Meclise grubumuzca verilen araştırma önergesi
reddedildiği için bugün yazık ki 10 bin kilometre öteden gelen büyük
biraderin gözetiminde sorunlarımızı tartışmak gibi bir
durumla karşı karşıyayız.
Sevgili arkadaşlar, benim kanıma
dokunuyor. Allah aşkına, sizin gücünüze gitmiyor mu? Gerçekten,
samimiyetle soruyorum: Biz, burada 550 milletvekili olarak, ülkemizin temel
sorunlarını bir araya gelip bir komisyonda
tartışamıyorken, acaba Amerika Birleşik Devletleri
Başkan Yardımcısı Joe Biden iç barıştan
demokrasiye, hatta hukuka nizamat vermeye kalktığı zaman, bu
bizim gücümüze gitmiyor mu?
Bakın, ülkemizin Sayın
Cumhurbaşkanı, evet, doğru, halkımızın yüzde 52
oyuyla seçilmiş Sayın Recep Tayyip Erdoğan, altı ay önce Onu
öyle bırakmam, bedelini ödeyecek. diyor, altı ay sonra
ısmarlama bir davayla Can Dündar ve Erdem Gül Silivriye konuluyor, iki
gün önce Joe Biden -ABD Başkan Yardımcısı- Can
Dündarın oğluna diyor ki: Çok cesur bir baban var, onunla gurur
duy. Ne demek istiyor?
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Senin baban
bir kahramandır. diyor.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) Yani Türk
yargısına diyor ki: Can Dündarı serbest bırakın.
Ee, tabii, bu ülkenin Cumhurbaşkanı yargıya altı ay önceden
talimat verip davalar açtırırsa, Amerikan Başkan
Yardımcısı da gelip o davanın sonucu üzerinde akıl ve
fikir yürütebilir.
Sevgili kardeşlerim, gelin, şu halkın
bize verdiği oyların hakkını verelim, bir araya gelelim
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla)
kaymakamlara
Mevzuatı dinlemeyin. demeyelim, denilmesine izin vermeyelim.
Biz bu ülkenin milletvekilleriysek, ne olur, gelin,
hep birlikte bu ülkenin sorunlarına çözüm üretmek için bu Mecliste bir
araya gelelim.
Sayın Başkan teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bozkurt.
Gündem dışı üçüncü söz, sokağa
çıkma yasakları hakkında söz isteyen Diyarbakır
Milletvekili Sibel Yiğitalpe aittir.
Buyurun Sayın Yiğitalp. (HDP
sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz beş dakikadır.
3.- Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalpin,
sokağa çıkma yasaklarına ilişkin gündem dışı
konuşması
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, sokağa
çıkma yasaklarının sadece Halkların Demokratik Partisi
üzerinden konuşulduğu, sadece bizim parti üzerinden durumun
anlatıldığı, hakikatlerin anlatıldığı
bir Meclisteyiz ne yazık ki. Bugün, bu Meclis, sokağa çıkma
yasaklarını bütün partilerin konuşması gereken bir Meclis
olması gerekirken, biz sadece anlatıyoruz, biz sadece
katliamları söylüyoruz ve bu Meclis de Türkiye Büyük Millet Meclisi,
Türkiye halklarının, 80 milyonun Meclisi olarak burada pratikte
siyaset yaptığını iddia ediyor.
Bugün Diyarbakırda 6 sokağın
bulunduğu yasaklı alanın üzerine artı 5 yasaklı sokak
konarak 11 sokak yasaklı alan olarak ilan edilmiştir ve bunun üzerine
de bir cadde vardır. Sur bir bütün olarak abluka altına
alınmış, bir bütün olarak temel insani yaşam hakları
gasbedilmiş bir güvenlik politikası şu anda devam ediyor.
İstanbulda bir saat elektrik kesintisi bütün ulusal medyada, havuz
medyasında haber konusu olurken, elli yedi gündür Surda sokağa
çıkma yasakları bulunan alanda elektriklerin, suların ve bütün
temel ihtiyaçların kesildiği bir yaşamı onlara zorla
dayatarak sadece teslim almaya çalışan, kendini zorla dayatan bir
politika var.
Tekçi anlayışa karşı biz ne
diyoruz? Öz yönetim diyoruz. Siz ne diyorsunuz? Tekiz, her şeye biz
karar vereceğiz. Ama şunu da söylüyorsunuz: Biz kardeşiz.
Hani kardeşliğiniz? Yirmi sekiz gün cenaze bekletirken hiç mi
kardeşinizden yana canınız yanmadı? Hiç mi kardeş
olmanın hukukunu görmediniz? Kardeşlik bu mudur? Sizin kardeşlik
anlayışınız nedir biliyor musunuz?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Teröristlerle
kardeşlik olmaz!
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) Her
şeyi en iyi ben bilirim, benim dilimi konuşacaksın, benim
kültürümü yaşayacaksın, benim tarihimi yaşayacaksın, onun
dışında ben sana kardeşim diyeceğim. Yok öyle bir
kardeşlik, olmayacak. Kardeşsek eşit haklar üzerinde kardeş
olacağız. Ama kardeşlik halklar arasında bizim var. Biz
Türk ve Kürt halkları olarak kardeşiz ama sizin zihniyetinizle asla
kardeş değiliz ve olmayacağız.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Teröristlerle kardeş
olunmaz! Kürt halkıyla kardeşiz.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) Sizin
dayatmacı, katliamcı ilkel zihniyetlerinizle asla kardeş
olmayacağız. Bize bunu dayatamazsınız.
Biz size şunu söylüyoruz: Eşit olsun.
Siz diyorsunuz: Hayır, eşit olmayacak? Niye eşit olmuyor? Hani
yaratılanı Yaradandan ötürü severdiniz? Niye sevmiyorsunuz? Niye
insanların
24 insanı beş gündür ambulans için burada oturup
izliyorsunuz ya! Bu mu sizin kardeşliğiniz? Beş gündür
Bakın 5 insan yaşamını yitirdi. Dün akşam bir insan
daha yaşamını yitirdi. Bunun vebali hepinizin boynundadır.
Bunun vebali, bunun katliamı
Siz taammüden, bilerek ve isteyerek o 5
insanı öldürdünüz, bunu kabul edin ve şunu söylemeyin bir daha,
buraya çıkıp da Biz Kürtlerle kardeşiz. demeyin.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Biz PKKyla kardeş
değiliz, Kürtlerle kardeşiz.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla)
Eğer Kürtlerle kardeş olsaydınız 24 insanı orada ölüme
mahkûm etmezdiniz, kardeş olsaydınız sokağa çıkma
yasakları üzerinden terbiye etmeye kalkmazdınız. Siz mi
kardeşsiniz?
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Sen Kürtler
adına konuşamazsın.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla)
Oradan ön yargıyla
Bir gün gelin kürdistana, gelin
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Sen dağa git,
dağa git, dağda konuş, burada konuşma! Dağa git, senin
muhatabın dağ!
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) Sen
dağa gel. Ben dağa gitseydim burada durmazdım, sana bunu
anlatmazdım. Önce oradan laf atma, oradan konuşma,
vicdanını dinle. Vicdan yok ki sizde, olmayacak da hiçbir zaman!
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Dağa git,
dağa!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın Hatip, siz de Genel Kurula hitap edin,
kimseyi takip etmeyin.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) Benim
dakikamı alıyorlar, bakın, bunu lütfen gözetin.
BAŞKAN Buyurun.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) Ben
şimdiye kadar, bizim partimiz de dâhil olmak üzere, bir gün bir ölümü
kutsamadım ama siz her gün ölümleri kutsadınız. Çünkü, ölenler
sizin yakınlarınız değildi, ölenler sizin bir gün
canınızı yakmadı. Ölenlere bakın, bir gün
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) O şehitlerin
acısı hâlâ yüreğimizde bizim.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) Öyle
mi? Sen hâlen şehit vermek için uğraşıyorsun ama, hâlen
oraya çılgınlar gibi asker, polis gönderiyorsun, ölmelerini
istiyorsun.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Silahı bırak,
silahı bırak!
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) Çünkü
sen ölümler üzerinden besleniyorsun, ölümler senin iktidarının
aracı olmuş, ölümler üzerinden kendini yaşatıyorsun. Sen
yaşatmak üzerine kendini yaşatmıyorsun. Tamam mı?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Teröristi savunma!
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Ayıp,
ayıp, vicdanlı olun!
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) Sen
orada öyle alkış çalıp günlerdir orada gülüyorsun. Bir gün gel
şurada konuş, konuş, bir gün vicdanınla konuş, tamam
mı? Ben vicdanım kadar
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Biz Kürtlerle
kardeş değiliz, Kürtüz.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) Siz
Kürt olmayı beceremediğiniz Kürtlerdensiniz.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Kürt
değilsiniz siz.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla)
Kimliğini taşımaktan utanıyorsun, kimliğini
söylemekten utanıyorsun, kimlik mücadelesi verenlere hakaret ediyorsun,
kimlik mücadelesi veren insanlara her türlü zulmü görüyorsun; yirmi sekiz gün
cenazesini yerde bekletiyorsun, yirmi sekiz gün, o cenazeye işkence
ediyorsun.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Kürtler sizden
intikamını alacak.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Kardeşim,
Kürtler adına konuşamazsın, kendi adına konuşuyorsun
çünkü.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) Bana
kardeşim deme, tamam mı? Sende o kardeşlik zihni yok, sende o
kardeşlik bilinci yok.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Sana demiyor ki zaten
kardeş, Kürtlere diyor.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Sizi vicdana
davet ediyorum, vicdan, vicdan! Vicdansızlar!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Şuna bak,
karşısındaki Kürte hakaret ediyor. PKKya oy vermeyen Kürt
değil midir?
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) Ben,
son, şimdi şunu söylüyorum: Bakın
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Kimlik mücadelesi değil, demokrasi mücadelesi.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla)
Müdahale eder misiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Savaştan besleniyorsunuz siz.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Kürtleri
istismar etmeyin, başka bir şey
SİBEL YİĞİTALP (Devamla)
Savaş istemiyorsanız gelin, bu konuyu konuşun.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Silahı bırak,
teröristi savunma!
SİBEL YİĞİTALP (Devamla)
Suruçu niye tartışmıyorsunuz, niye Ankarayı konuşmaktan
korkuyorsunuz?
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Silahı ne zaman
bırakıp giderseniz o zaman
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) Niye
komisyonları engelliyorsunuz, neden, neden engelliyorsunuz?
BAŞKAN Süreniz dolmuştur Sayın
Yiğitalp.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla)
Hayır, sürem dolmadı!
BAŞKAN Nerede? Sayın Yiğitalp
SİBEL YİĞİTALP (Devamla)
Hayır, siz süremi burada kısıtladınız. Süremi ona göre
verin.
BAŞKAN - Sayın Yiğitalp, lütfen, rica
ediyorum
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) -
Hayır...
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) -
Sayın Vekil, burası Meclis, Meclis, dağ değil!
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Siz
Suruç katliamı
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) -
Sayın Vekil, burası Meclis!
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) -
Suruç, Ankara katliamını saklayarak siz kardeşlik üzerinden her
türlü cümleyi kurdunuz.
Size şunu söylüyorum
BAŞKAN - Sayın Yiğitalp
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) -
Gerçekten Allah inancınız varsa ben sizi Allaha havale ediyorum ve
bu halkın vicdanına havale ediyorum. Havale ediyorum sizi. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Evet, gündeme geçiyoruz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Sayın
Başkanım
BAŞKAN - Sayın İnceöz
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Sayın
Başkanım, biraz evvelki konuşmada çok ciddi niyet
okuyuculuğuyla grubumuza karşı sataşma vardır.
Sataşmadan söz talep ediyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın İnceöz, iki
dakika süre veriyorum.
Yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim lütfen.
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün,
Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalpin yaptığı
gündem dışı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; biraz
evvel konuşan hatibi yerimden dinlerken hakikaten üzüldüm. Yani, niyet
okuyuculuğu artık, bilinçaltı zihniyet okuyuculuğu çok daha
ileri safhalara gitti. Burada her birimizin niyetlerini sorgulama
noktasında bir konuşmaydı biraz evvelki. Tüm konuşmayı
aynen iade ediyorum.
Şunu özellikle belirtmek istiyorum: Evet, biz,
siz ne kadar zorlarsanız zorlayın, Türk-Kürt kardeşiz, et
tırnak olmuşuz. Ve bugüne kadar burada yaptığınız
tüm konuşmada da bunu sorguladınız. Buna asla halel
getiremeyeceksiniz.
Ben sizden, bütün bu konuşmanız
içerisinde, dönüp terör örgütüne, terör örgütünün sözcülüğünü yapmak
yerine: Dur kardeşim, oradaki Kürt vatandaşlarımın
hayatını, yaşam hakkını, can, mal güvenliğini
tehdit edemezsiniz! bir Kürt vatandaşı, Kürt kardeşi, Kürt
olarak bunu söylemenizi tercih ederdim.
Biz buradan, Türk-Kürt kardeşliğimize
halel gelmeyecek şekilde, oradaki her bir
vatandaşımızın güvenliğini temin edecek şekilde
Bugüne kadar da söylediğimiz bir şey var: Evet, biz
yaratılanı Yaradandan ötürü seviyoruz. Ve iktidara geldiğimiz
ilk günden beri de şunu söylüyoruz: Her türlü milliyetçiliğe
karşı olduğumuzu söyledik. Bölgesel milliyetçilik, etnik
milliyetçilik, dinsel milliyetçilik
Ve
farklılıklarımızı zenginlik olarak kabul ettik. Bundan
sonra da bin yıllık kardeşliğimizi, kardeşlik
hukukumuzu burada gelip niyet okumalarınızla asla
bozamayacaksınız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Oradaki terörle mücadelemiz de sonuna kadar sürecek;
kesinlikle, inkıtaya uğramayacak şekilde, her bir
vatandaşımızın güvenliğini temin edene kadar da bu
mücadelemiz sürecek. Sizden de istirhamım, dönün, terör örgütüne Yeter,
durun. deyin.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Diyemezler ki,
onları aşar, onlar onu diyemez.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Sivil
vatandaşlarımızın, oradaki
vatandaşlarımızın yanında olduğunuzu bu
Parlamentoda, birlik içerisinde, göstermenizi diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Demirel
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, açık bir şekilde grubumuza ve partimize
yönelik ithamlarda bulundu sayın hatip. Biz buna ilişkin söz
hakkı talep ediyoruz.
BAŞKAN Buyurun efendim, sataşmadan
dolayı iki dakika söz veriyorum. Kim konuşacak grup adına?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Sibel
Hanım konuşacak.
BAŞKAN Buyurun Sayın Yiğitalp.
Sayın Yiğitalp, lütfen yeni bir
sataşmaya meydan vermeyelim.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, salona, lütfen
BAŞKAN Ben salona söylüyorum ama, lütfen, her
hatip de biraz daha böyle kaba ve yaralayıcı söz kullanmadan
konuşursa çok daha iyi olur. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
2.- Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalpin, Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Bakın, biz şunu söyledik, halkların kardeşliğinden
bahsettik. Halkların kardeşliği demek, hiçbirinin ölmemesi
demektir. Bunu güvenlik politikaları üzerinden halkları
kutuplaştırmaya dönüştürürseniz halklar arasında bir
kardeşlikten bahsedemezsiniz, asla bahsedemezsiniz.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Silahları bırakın.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla)
Eğer silahlar üzerinden tartışma yürütecekseniz, gidersiniz,
yeri bellidir, adresi bellidir, orada tartışırsınız,
burada konuşmazsınız. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Bugün, burada bize düşen, çözüm ve müzakerenin
zeminini oluşturmaktır, çözüm ve müzakere üzerinden burada
tartışma yürütmektir. Gelip ölümleri ötekileştirerek, birini
diğerinin ölümüne üstün tutarak siz hiçbir kardeşlikten
bahsedemezsiniz.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Silahlar susacak, başka yolu yok,
aklınıza yazın bunu.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla)
Ölümlerde gözyaşının rengi yoktur. Her anne için evladı
kıymetlidir, her anne için çocuğu kutsaldır. Her anne
çocuğu için dünyadır ve o çocukların anneleri ağlamasın
dediniz ama ne yazık ki bütün Kürt ve Türk annelerini
ağlattınız.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sizin yüzünüzden, sizin
yüzünüzden!
SİBEL YİĞİTALP (Devamla)
Bugün, üç yıl öncesine kadar, Sayın Öcalan manifestosunda, biz
Artık siyaset konuşsun. dedikten sonra dağlar, taşlar,
mezarlıklar, her yer bombalandı, bütün ormanlar yakıldı
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Neden, neden?
SİBEL YİĞİTALP (Devamla)
Ankara katliamı oldu, Suruç katliamı oldu, Amed katliamı oldu
ve bu kadar şey oldu, biriniz de şunu demediniz: Bu katliamlar
oluyorsa biz bir komisyona evet diyelim de bunu bir araştıralım.
Burada bir hesabımız varsa bize düşenin hesabını
verelim. Her ne hikmetse, olan bütün katliamlara karşı ret oyu
verdiniz. Kardeşlik dediyseniz önce onun araştırılması
için pratikte cevap almanız gerekirdi
RECEP UNCUOĞLU (Sakarya) - Hipnoz siyaseti!
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) -
Pratikte bunun gerçekten çabasını yürütmeniz gerekirdi ama hiçbir
çaba olmadığı gibi hâlen ev ev, sokak sokak, mahalle mahalle
temizliğe gidiyorsunuz.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Terörü
bırakın.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Kimi
nereden temizliyorsunuz? Orada binlerce yıldır yaşayan bir
halktan bahsediyoruz biz. Kimin evinden kimi kovuyorsunuz? Kimin
sokağını kimin sokağından boşaltıyorsunuz?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Teröristleri.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Kimin
mahallesini kimin mahallesinden boşaltıyorsunuz? Kimi kimin
mahallesinden boşaltıyorsunuz?
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Niye rahatsız oluyorsun?
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) -
Bunlarla mı çözülecek? Kırk yıldır 70 bin insan öldü,
çözüldü mü?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) Yine
binlerce insan ölecek? Yine o masaya gidecek, yine o masaya gidecek, yine o
masaya gidecek!
RECEP UNCUOĞLU (Sakarya) Sizde o kafa varken
çözülmez.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Öyle
veya böyle o masaya gidecek ama ölümler artarak gitmesin. Ölümler olmadan
gitsin diyoruz ama siz ısrarla ölümler üzerinden siyaset
yapıyorsunuz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Siz yapıyorsunuz.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Terörü
bırakın.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Bunu
da herkes iyi görüyor, bütün Türkiye halkları görüyor. İleride bunun
hesabını elbet vereceksiniz. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Evet, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç adet önerge vardır.
Önergeleri ayrı ayrı okutacağım.
İkinci ve üçüncü sırada okutacağım Meclis
araştırması önergeleri 500 kelimeden fazla olduğu için
önerge özeti okunacaktır. Ancak önergelerin tam metni Tutanak Dergisinde
yer alacaktır.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, sisteme girmiştik ama söz hakkı verilmedi.
BAŞKAN Önergeleri okutayım,
vereceğim. Tamam, artık işleme başladık.
Önergeleri okutuyorum:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın ve 21
milletvekilinin, zeytincilik sektörünün sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/75)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Sağlıklı ve dengeli beslenme
alışkanlıklarına paralel olarak zeytin ve
zeytinyağı tüketimi de artmaktadır. Dünya'da zeytin
yetiştiriciliğinin yüzde 90'lık kısmının Akdeniz
havzasında, geri kalan bölümünün ise Latin Amerika'da
yapıldığı bilinmektedir. Önemli zeytin üreticisi ülkeler
sırasıyla İspanya, İtalya, Yunanistan, Tunus, Suriye ve
Türkiye'dir. Dünyada üretilen zeytinyağının 750-800 bin tonu,
sofralık zeytinin ise 700-750 bin tonu ihracata konu olmaktadır.
Yapılan çalışmalarda ülkemizde
yaklaşık 320 bin zeytinci aile işletmesi bulunduğu
belirtilmektedir. Türkiye'de 2001-2002 sezonunda 600 bin hektar olan zeytin
dikili alanlarımız sürekli artmış ve 2012-2013 sezonunda
813.765 hektara ulaşmıştır. İstatistiklerde yer alan
verilere göre 2002 yılında 101 milyon 600 bin adet zeytin
ağacı varken uygulanan teşviklerle bugün zeytin ağacı
varlığımız 168 milyon sayısına
ulaşmıştır. Zeytin ve Zeytinyağı Rekoltesi Ulusal
Resmî Tespit Heyetinin tespitlerine göre 2015-2016 üretim sezonunda ağaç
başına verim 7,6 kg olacaktır. Ülkemizde 2015-2016 sezonunda
yaklaşık 1 milyon 108 bin ton zeytin ve 143 bin ton
zeytinyağı üretileceği tahmini yapılmıştır.
Modern zeytinliklerin sayısı son
yıllarda bir artış eğilimi gösterse de istenilen noktada
değildir. Ekonomik ve sosyal yönüyle ülkemiz için önemli bir sektör olan
zeytinciliğimizin çözüm bekleyen bir dizi sorunu vardır.
Ağırlıklı olarak geleneksel
tarzda yapılan zeytinciliğimizde verim, modern zeytincilik yapan
ülkelere göre çok düşüktür. Örneğin, İspanya ve İtalya'da
ağaç başına verim 45-50 kg iken ülkemizde 9-14 kg
arasındadır. Verimlilik, zeytinciliğimizin en önemli sorunu
olarak karşımıza çıkmaktadır. 2000li yıllardan
bu yana ağaç sayısındaki ciddi artışlara rağmen
zeytin ve zeytinyağı üretiminde benzer bir artış
olmamıştır.
Ülkemizde natürel zeytinyağı üretimi
toplam üretimimizin yüzde 25-30'u kadardır, rafine zeytinyağı
üretimi ise yüzde 70-75'tir. Bu durum zeytinyağı
ihracatımızı olumsuz etkilemektedir. Diğer üretici ülkelerde
natürel zeytinyağı üretimi yüzde 80-90 oranındadır.
Ambalajlı ihracata AB yüksek gümrük vergisi uyguladığı için
AB'ye yaptığımız ihracatın büyük bölümü dökme olarak
gerçekleşmektedir. Türkiye'nin ambalajlı zeytinyağı
ihracatı toplam ihracatın üçte 1i düzeyindedir.
Ülkemizde kişi başı
zeytinyağı tüketiminin 2 litre civarında olduğu
bilinmektedir. Bu rakam diğer zeytinyağı üreticisi ülkeler olan
Yunanistan'da 24 litre, İtalya ve İspanya'da 14 litre, Tunus, Portekiz,
Lübnan ve Suriye'de 8 litredir.
2008 yılında, TBMM'de, zeytin ve
zeytinyağı ile diğer bitkisel yağların üretiminde ve
ticaretinde yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması
Komisyonu kurulmuş ve Komisyon gerekli çalışmalarını
yaparak çok değerli öneriler geliştirmiştir. Ancak Meclis
Araştırması Komisyonu raporu önerileri aradan geçen uzun zamana
rağmen uygulamaya aktarılmamıştır. İçinde
bulunduğumuz yeni koşullarda ve zeytinciliğimizin geldiği
nokta itibarıyla konunun yeniden ele alınarak gerekli
çalışmanın yapılması önemli yararlar
sağlayacaktır.
Zeytinliklerimizde verimlilikte ve kalitede
yaşanan sorunların tespiti ile zeytinciliğimizin dış
ticaret olanaklarının artırılması, örgütlenme ve
pazarlama sorunlarının tespiti ve çözüm önerileri geliştirilmesi
amacıyla Anayasanın 98, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Ahmet Akın (Balıkesir)
2) Kamil Okyay
Sındır (İzmir)
3) Mehmet Tüm (Balıkesir)
4) Mazlum Nurlu (Manisa)
5) Candan Yüceer (Tekirdağ)
6) Ömer Fethi Gürer (Niğde)
7) Namık Havutça (Balıkesir)
8) Bülent Öz (Çanakkale)
9) Mahmut Tanal (İstanbul)
10) Özgür Özel (Manisa)
11) Sibel Özdemir (İstanbul)
12) Gülay Yedekci (İstanbul)
13) Gürsel Erol (Tunceli)
14) Nurhayat Altaca
Kayışoğlu (Bursa)
15) İbrahim Özdiş (Adana)
16) Erdin Bircan (Edirne)
17) Özkan Yalım (Uşak)
18) Gamze Akkuş
İlgezdi (İstanbul)
19) Niyazi Nefi Kara (Antalya)
20) Musa Çam (İzmir)
21) Ünal Demirtaş (Zonguldak)
22) Yaşar Tüzün (Bilecik)
2.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve 28 milletvekilinin,
ülkemize sığınan Suriyeli mültecilerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/76) (X)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemize sığınan Suriyeli
mültecilerin sorunlarının tespit edilerek çözüm önerilerinin
geliştirilmesi ve mültecilerin toplumla uyumunun sağlanması
amacıyla uygulanacak politikaların belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
104üncü ve 105inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz.
1) Veli Ağbaba (Malatya)
2) Özgür Özel (Manisa)
3) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
4) Özcan Purçu (İzmir)
5) Mustafa Ali Balbay (İzmir)
6) Burcu Köksal (Afyonkarahisar)
7) Elif Doğan Türkmen (Adana)
8) Nurettin Demir (Muğla)
9) Selina Doğan (İstanbul)
10) Haydar Akar (Kocaeli)
11) Gülay Yedekci (İstanbul)
12) Tahsin Tarhan (Kocaeli)
13) Necati Yılmaz (Ankara)
14) Candan Yüceer (Tekirdağ)
15) Gamze Akkuş
İlgezdi (İstanbul)
16) Namık Havutça (Balıkesir)
17) Muharrem Erkek (Çanakkale)
18) Kamil Okyay
Sındır (İzmir)
19) Gürsel Erol (Tunceli)
20) Nurhayat Altaca
Kayışoğlu (Bursa)
21) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
22) İbrahim Özdiş (Adana)
23) Erdin Bircan (Edirne)
24) Özkan Yalım (Uşak)
25) Mahmut Tanal (İstanbul)
26) Niyazi Nefi Kara (Antalya)
27) Musa Çam (İzmir)
28) Ünal Demirtaş (Zonguldak)
29) Yaşar Tüzün (Bilecik)
Gerekçe Özeti:
2011 yılından bu yana Suriye'de süren
çatışma ortamının bir sonucu olarak sayıları
milyonlara ulaşan Suriye vatandaşı ülkemize
sığınmak durumunda kalmıştır. Toplu olarak
sınır geçişinde kayıt tutulamamış,
sınırdan geçişle birlikte gerekli kriz yönetimi
sağlanamamıştır.
Aradan geçen iki yıla karşın
Suriye'den gelen sığınmacıların yaşam
koşulları istenilen düzeyde düzeltilebilmiş değildir.
Ülkemizde bulunan milyonlarca sığınmacının büyük
kısmı, kendi yaşam koşullarını sağlamak
amacıyla kamplardan ayrılmakta, daha sonra Avrupa ülkelerine iltica
etmeye çalışırken insan ticareti gibi en ağır
insanlık suçları ile karşı karşıya
kalmaktadırlar. Ülkelerindeki siyasi ortamın düzelmemesine
bağlı olarak dönüş umudunun azalmasıyla birlikte
sığınmacıların Türkiye'de barınma,
çalışma, eğitim, sağlık başta olmak üzere hemen
her alanda toplum ile uyumu gerekmektedir.
Ülkemizde kayıtlı bulunanların
dışında kayıt altına alınmayan çok sayıda
sığınmacı bulunmaktadır.
Sığınmacılar, kendilerine verilen ve kimlik yerine geçen
evrak ile Türkiye'de işlem yapabilmekte ve kısıtlı
imkânlara karşın eğitim ve sağlık gibi olanaklardan
yararlanabilmektedirler. Fakat sınırdan geçişleriyle birlikte
kayıt altına alınmayan sığınmacıların
bu imkânlardan faydalanması mümkün olmamaktadır.
Sığınmacıların
yaşamlarını sürdürebilmeleri için çalışmaları
gerekmektedir. Fakat içinde bulundukları zor koşullardan
yararlanılarak ekonomik istismara maruz bırakılmaktadırlar.
Bir başka deyişle, düşük ücretlerle ve kayıt altına
alınmadan çalışmaktadırlar. Bu durum hem çalışma
yaşamının güvenliği bakımından hem de
sığınmacıların insani yaşam koşulları
bakımından olumsuz bir tablo ortaya çıkarmakta, emeğin
sömürülmesi söz konusu olmaktadır.
Kamplardan ayrılarak kendi
hayatlarını sürdürmeye çalışan
sığınmacılar, sokaklarda, köprü ve merdiven altlarında
sağlıksız koşullarda soğuk hava şartlarına
karşı mücadele etmekte ve barınmaya
çalışmaktadır. Bu durum da hem kişisel hem de toplumsal
sağlığı ciddi biçimde tehdit etmektedir.
İnsan Hakları İzleme Örgütü,
raporlarında, 2014-2015 yıllarında, toplamda 708 bin okul
çağındaki Suriyeli mülteci çocuk bulunduğunu, bunların 400
binden fazlasının ise okula gitmediğini tespit etti. Raporda,
mülteci kamplarında okula kayıt oranlarının yüzde 90'lara
ulaşmasına karşın, kampların dışında
yaşayan Suriyeli çocukların sadece yüzde 25'inin okula
yazdırıldığı da vurgulanmıştır.
Son üç yıldır
ağırlıklı olarak Türkiye'ye gelen Suriyeli mülteciler
ülkemizde düzenli bir yaşantı kuramamalarına paralel olarak
Avrupa'ya gitmeye çalışmakta fakat Avrupa ülkeleri kendilerinin de
sorumluluğuyla Orta Doğu'da açılan bu yaranın
sonuçlarıyla yüzleşmekten kaçınmakta ve Türkiyeyle baş
başa bırakmaya çalışmaktadır. Yüzlerce kişi
sınırı geçmeye çalışırken Ege Denizi'nde
hayatını kaybetmekte, Türkiye her sabah kıyıya vuran cansız
bedenlerle güne başlamaktadır. Bu durum tüm sorumlular
tarafından da izlenmekte ve kabullenilmektedir.
Suriye üzerinde hedeflerini gerçekleştirmek
uğruna iç savaşı körükleyenler, bugün, kıyıya vuran
Aylan bebek için, minik Sena için sahte gözyaşı dökmekte ancak
sorunun çözümü ve mültecilerin insani koşullarda dünyayla uyumu
noktasında adım atmaktan kaçınmaktadır. 29 Kasım
2015'te gerçekleştirilen AB-Türkiye Zirvesinde kamuoyuna
yansıdığı ölçüde Suriyeli mültecilerin yaşam
koşullarının pazarlık konusu edilmesi gibi insanlık
adına utanç verici bir sonuç ortaya çıkmıştır. Bu
anlaşma, Türkiye'nin mültecilerin Avrupa'ya geçişini engelleme
noktasında tampon devlet olması karşılığında
rüşvet verildiği şeklinde değerlendirmelere de neden
olmuştur.
Sadece Türkiye veya Suriyeli mülteciler değil,
tüm dünyada önümüzdeki yüz yıl boyunca etkileri görülebilecek bu
sorunların tespit edilerek çözüm yollarının geliştirilmesi
ve mültecilerin toplumla uyumu için Türkiye'nin gerek ulusal gerek
uluslararası platformlarda uygulayacağı politikaların
belirlenmesi gerekmektedir.
3.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve 20 milletvekilinin,
jeotermal enerjinin çevre dostu enerji olarak kullanılabilmesi için
yapılması gerekenlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/77) (X)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye, yıllardan beri uygulanan
yanlış ve ağırlıklı olarak ticari
çıkarı ön plana alan politikalar sonucunda enerji tüketiminin yüzde
73,5ini ithalatla karşılayan bir ülke konumuna getirilmiştir.
1990 yılında yüzde 51 olan enerjide dışa
bağımlılık oranımız 2002 yılında yüzde
67'ye ve nihayet 2014 yılında yüzde 73,5'e yükselmiştir.
Yerli ve özellikle yenilenebilir
kaynaklarımızı atıl bırakan bu politikaların
sonucunda 2002 yılında 9,2 milyar dolar olan enerji ithalat
faturamız 2014 yılında 55 milyar dolara yükselmiştir.
Enerjide artan dışa bağımlılık cari
açığımızın da en önemli nedenlerinin başında
gelmektedir. Bu durum sürdürülebilir değildir ve çözüm yerli ve
yenilenebilir kaynaklarımızın, yerli imalat sanayimizi de
hızla geliştirerek, çevre dostu teknolojilerle devreye
alınmasından ve enerji verimliliğimizi artırmaktan
geçmektedir.
Hâlen yeterince devreye alınmamış
konumdaki yenilenebilir kaynaklarımızdan biri de jeotermal
kaynaklarımızdır. Mevcut teknolojilerle 16 milyar kilovatsaat
elektrik üretimi sağlayabilecek jeotermal potansiyelimizin henüz
yaklaşık yüzde 15i devreye alınabilmiştir. Her ne kadar
yerli ve yenilenebilir kaynaklarımız bize enerjide
bağımsızlık yönünde büyük bir potansiyel vadetmekteyse de
bu kaynakların geliştirilmesi ve üretime
kazandırılmaları sürecinde yapılan bir dizi hukuksuz ve
sorumsuz uygulama, yatırımların yapıldığı
çevrelerde büyük tepkilere neden olmaktadır. Eko sistemi ve yöre
insanını hiçe sayan uygulamalar nedeniyle hem doğa geri dönülmez
biçimde tahrip edilmekte hem de yörede yaşayanların
yaşamları ve sağlıkları riske sokulmaktadır.
Torba kanunlarla Çevre Etki Değerlendirmesi'ne (ÇED) gerek yoktur."
uygulaması neredeyse kural hâline getirilirken, ÇED raporları da
âdeta kes-yapıştır yöntemiyle bir yasak savma uygulamasına
dönüşmüştür.
Ülkemiz için çok önemli bir ekonomik kaynak ve
istihdam potansiyeli taşıyan jeotermal kaynaklarımız da bu
duyarsız ve salt ticari çıkara endeksli politikaların
kurbanı olmaktadır. Nitekim, Aydın Tabip Odası 19
Kasım 2015 tarihinde yaptığı bir basın
açıklamasıyla bu tehlikeyi kamuoyumuzun gündemine taşımıştır.
Aydın Tabip Odası, jeotermal enerji
yatırımlarının yoğunlaştığı
Aydın ili çevresinde (Germencik vb.) zeytin, kestane, incir, pamuk
rekoltesinde önemli azalmalar yaşandığını öne
sürmektedir. Aydın Tabip Odasına göre son bir yıl içinde kuru
incir üretimi yüzde 50, zeytin rekoltesi yüzde 23 oranında
düşmüştür. Diğer yönden, solunum ve dolaşım sistemi
rahatsızlıkları ile kanser vakalarında ciddi
artışlar olduğu dile getirilmektedir. İddialara göre
2010-2013 döneminde Aydın ilindeki kanser vakalarının sayısı
Türkiye ortalamasının 2,5 katıdır.
Yöre insanını mağdur eden uygulamalar
yargı kararlarının tanınmamasıyla doruk noktaya
ulaşmıştır. Aydın Büyükşehir Belediyesinin yeni
36 jeotermal sahasının açılmasına yönelik ihaleye
karşı açtığı davada Temmuz 2015 tarihinde ihalenin
iptali kararı alınmıştır. Buna rağmen söz konusu
faaliyetler bu kez de acele kamulaştırma kararlarıyla
sürdürülmektedir. Bakanlar Kurulu, 9 Kasım 2015 tarihinde, 8229
sayılı Kararıyla Aydın ili Köşk ilçesi Yavuzköy
Mahallesi Kuruçeşme mevkisinde, 17.100 metrekarelik tarım arazisi ve
sulak alanın acele kamulaştırılmasına karar
vermiştir.
Hukuksuz ve salt ticari çıkara dayalı bu
uygulamalar, gelecekte yerli ve yenilenebilir kaynaklarımızın
uygun biçimde devreye alınabilmesine de engel olacaktır.
Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde,
jeotermal santrallerin kurulması ve işletilmesi sürecinde çevreye,
tarım alanlarına ve insan sağlığına zarar
verilmemesi için alınması gereken önlemlerin neler olduğu, bu
önlemlerin alınıp alınmadığı, jeotermal enerjinin
çevre dostu enerji olarak kullanılabilmesi için hangi önlemlerin
alınması gerektiği hususlarında TBMM İçtüzüğünün
104 ve 105inci maddeleri ile Anayasanın 98inci maddesi gereğince
Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Bülent Tezcan (Aydın)
2) Namık Havutça (Balıkesir)
3) Barış Karadeniz (Sinop)
4) Ahmet Akın (Balıkesir)
5) Mahmut Tanal (İstanbul)
6) Erkan Aydın (Bursa)
7) Ömer Fethi Gürer (Niğde)
8) Gülay Yedekci (İstanbul)
9) Candan Yüceer (Tekirdağ)
10) Sibel Özdemir (İstanbul)
11) Ali Haydar Hakverdi (Ankara)
12) Zeynel Emre (İstanbul)
13) Gürsel Erol (Tunceli)
14) Didem Engin (İstanbul)
15) Melike Basmacı (Denizli)
16) Özkan Yalım (Uşak)
17) Tekin Bingöl (Ankara)
18) Gamze Akkuş
İlgezdi (İstanbul)
19) Yaşar Tüzün (Bilecik)
20) Musa Çam (İzmir)
21) Ünal Demirtaş (Zonguldak)
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın Demirel, siz sisteme girmiştiniz.
Size sonra söz vereceğimi söyledim.
Sayın Tanal, siz?
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Şile
Devlet Hastanesindeki doktor ve araç gereç yetersizliğinin yol
açtığı sorunlara ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Değerli
Başkanım, seçim bölgem olan İstanbul ili Şile ilçesinde
devlet hastanesi var. Acil olarak hastaneye müracaat eden
vatandaşlarımız da yeteri kadar doktor, araç ve gereç
olmadığından dolayı İstanbula sevk ediliyor, yolda bu
şekilde Hakkın rahmetine kavuşan hastalarımız oluyor.
Bu anlamda, bölgeden bolca şikâyetler geliyor. Mümkünse, Sayın
Bakanlık bu konuyu eğer notlarının arasına
alırlarsa, Şile Devlet Hastanesindeki yeteri kadar doktor
sayısı, araç gereçle ilgilenirlerse memnun olurum.
Bunun için ben söz istemiştim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Tanal.
Sayın Demirel, buyurun.
2.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Kürt
sorununun sokağa çıkma yasaklarıyla değil, Meclisin bir an
önce yetki alması, demokratik siyasetin hayata geçirilmesi ve müzakereyle
çözülebileceğine ilişkin açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Öncelikle, bugün, yine aylardır ifade
ettiğimiz sokağa çıkma yasakları daha da büyütülerek artan
Diyarbakırdan bahsetmek istiyorum. Diyarbakır Surda elli beş
gündür sokağa çıkma yasağı 6 mahallede yürürlüğe
kondu, bir de 1 caddede, Gazi Caddesinde. Bugün itibarıyla da yine Sur
ilçemizin 5 mahallesi ve 1 caddesi de tekrar sokağa çıkma
yasakları ilanıyla başladı. Aslında, Surun geneli bir
abluka altındadır. Biz bu sokağa çıkma yasaklarını
bir ölüm ablukası olarak değerlendiriyoruz, ölümlerin
gerçekleştirileceği bir alan olarak değerlendiriyoruz çünkü
sokağa çıkma yasağı ilan edildikten sonra
yaşamını yitiren, katledilen insanların sayısı
gittikçe artmaktadır. Bugün örneğini Silopide, Cizrede gördük;
Silvanda, Nusaybinde, Dargeçitte gördük. Yine aynı şekilde Surda
elli beş gündür halk sokağa çıkamıyor,
başını evinden dışarıya çıkaramıyor.
Böyle bir yaşam, böyle bir ülke düşünülebilinir mi? Yani bugün siz,
eğer bulunduğunuz evin dışına
çıkamıyorsanız, bu size yasaksa o zaman ilçenin bir bütünü
cezaevi konumundadır. Bunu böyle görmek gerekiyor. Bir an önce sokağa
çıkma yasağının kaldırılması gerekirken ne
yazık ki bugün diğer mahallelerimizde ve Surun genelinde bir kez
daha sokağa çıkma yasakları ilan edildi. Sabahın erken
saatlerinde halkın mahalleyi boşaltmasına yönelik
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkanım, bir dakika, sözümü bitireceğim sadece.
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın
Çağlar, bir dakika daha ilave
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkürler Başkan.
Sokağa çıkma yasağı ilan
edilmeden önce sabahın erken saatlerinde polislerin zırhlı
araçlarla halka anons yaparak Evinizi terk edin çünkü burada sokağa
çıkma yasağı uygulanacak. deniliyor. Ya göç etme
politikası uygulanıyor ya da katledeceksiniz. Halka iki seçenek
sunuluyor: Ya burayı, evini terk edip gideceksin ya da seni
katledeceğiz. deniliyor. Yani bunu bir kez daha buradan ifade etmek
istiyoruz. Sokağa çıkma yasaklarını ilan etmekle,
katliamlar gerçekleştirmekle Kürt sorunu ve yaşanan sorunları
çözemeyiz. Bir an önce Meclisin bu konuda yetki alması ve demokratik
siyasetin hayata geçmesiyle, müzakereyle bu sorunun çözülebileceğini bir
kez daha ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Çağlar.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Atıcı
3.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının,
Cizredeki olaylarda yaralananlar için ambulans gidemediğine ve bu konuda
Hükûmetin duyarlı olması gerektiğine ilişkin
açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan,
iki gündür Cizreden çok sayıda telefon alıyorum. Cizrede yaralanan
insanlar için ambulans giremiyor. diyorlar. Bunu söyleyen Türk, Kürt, pek çok
farklı inanca sahip insanlar. Güneydoğuda yaşanan savaş
ortamının sebepleri, sonuçları, her şeyi
tartışılabilir; bu ortamda tartışıyoruz. Ben bir
hekimim, tartışmayacağımız bir tek şey var, insan
yaşamı. Eğer orada yaralılar için ambulans gidemiyor ise
buna Hükûmetimizin acilen bir çözüm bulması gerekiyor. Oradaki ortamda o
yaralılar ambulanssız kalamaz. Bunların içinde çocuklar var
Sayın Başkan. Bunların içerisinde yaşlılar var,
kadınlar var. Terörist bile olsa, terörist bile olsa gidilecek,
alınacak, tedavisi yapılacak, adalete teslim edilecek. Bizim
anlayışımız budur. Bir hekim olarak iki gündür
uyuyamıyorum. Lütfen Sayın Bakan, siz de duyarlısınız
bu konuda, bu konuyu Hükûmete lütfen taşıyın, biran önce oradaki
yaralılara ambulans ulaşsın; değilse hekim olarak bizzat
ben gideceğim, bunu da buradan ilan ediyorum. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Atıcı.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır
Milletvekili İdris Baluken tarafından, sokağa çıkma
yasakları adı altında kent merkezlerine uygulanan ablukalarda
yaşanan insan hakları ihlalleriyle ilgili AİHMin aldığı
tedbir kararlarının uygulanmamasının
araştırılması, AİHM kararlarına uyulması
konulu süreçlerin işletilmesi amacıyla 26/1/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 27 Ocak 2016 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
27/01/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 27/01/2016 Çarşamba
günü (bugün) yaptığı toplantısında
toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin
İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Diyarbakır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
26 Ocak 2016 tarihinde Diyarbakır Milletvekili
Grup Başkan Vekili İdris Baluken tarafından verilen (823
sıra numaralı) Sokağa çıkma yasakları adı
altında kent merkezlerine uygulanan ablukalarda yaşanan insan
hakları ihlalleriyle ilgili AİHMin aldığı tedbir
kararlarının uygulanmamasının araştırılması,
AİHM kararlarına uyulması konulu süreçlerin işletilmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen
diğer önergelerin önüne alınarak 27/01/2016 Çarşamba günlü
birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı
tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Öneri üzerinde ilk söz, lehinde olmak
üzere, Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemire aittir.
Buyurun Sayın Baydemir...
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) İç Tüzük 60a
göre bizim söz hakkı talebimiz var ama biz istedikçe siz
kapatıyorsunuz yani neden bunu kullandırmıyorsunuz?
BAŞKAN Ben gündeme geçtim, bugün İç
Tüzük 60a göre söz vermeyeceğimi ifade ettim. Gündeme geçtim, gündeme
geçtikten sonra da böyle bir kullanmaya müsaade etmiyorum.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sayın
Başkan, bizim burada vekil olarak görevimiz bölgemizde ve memlekette
yaşanan sorunları buraya taşımaktadır. Bunu sürekli
olarak kullanmanız doğru değil.
BAŞKAN Tam da bu sorunu
tartışacağız, grup önerisi var, grup önerisi üzerinde de
Osman Baydemiri ben davet ettim kürsüye.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Ama
bireysel hakkımız var.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Baydemir. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bugün Cizrede,
bugün Diyarbakır Surda yaşanan insanlık trajedisi, yaşanan
insanlık ailesine karşı suçlara her gün, her dakika, her saniye
yenileri ekleniyor. Bir kez daha son söylemem gereken sözü ilk başta
söyleyeceğim: Savaş çözüm değildir, çatışma çözüm
değildir, silah çözüm değildir; otuz beş yıl boyunca çözüm
olmadı, bundan böyle de çözüm olmayacaktır. Her patlayan silah, her
ateş eden tank ve top yeni travmaların, yeni acıların ve
bir daha bir arada yaşamama zemininin inşasına hizmet etmekte,
katkı sunmaktadır. Her ne olursa olsun, her ne olursa olsun,
çocukların korunması hepimizin ahlaki, insani, vicdani görevidir. Her
ne olursa olsun, kadınların, sivillerin korunması hepimizin ahlaki,
insani, vicdani görevimizdir.
(Malatya Milletvekili Nurettin Yaşar
tarafından fotoğraf gösterilmesi)
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Çocuk bunlar.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Çınarda
çocukları katledenler, çok açık ve net söylüyorum, Surda
çocukları katledenler, Silopide çocukları, kadınları katledenler
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Osman Bey,
(x)
OSMAN BAYDEMİR (Devamla)
bir gün gelecek
mutlaka hukukun, mutlaka yargının karşısına
çıkacaklar. Dün Sayın Cumhurbaşkanı kaymakamlara hitap ederken
şöyle bir cümle kurdu: Gerekirse mevzuatı bir kenara
bırakın. İşte, şu anda olan tam da budur.
Gırtlağımızı patlatıyoruz, feryat figan ediyoruz,
savaş çözüm değildir diyoruz. Gücümüz yetmiyorsa savaşı
durdurmaya ki yetmiyor, HDP Grubunun gücü yetmiyor savaşı durdurmaya,
elinde silah tutanlara HDP Grubunun gücü yetmiyor, evet, bunu kabul ediyoruz,
gücümüz yetmiyor, gücümüz yetse bir saniyede durdururuz. Ama savaşın
da bir ahlakı var, bir haysiyeti var; savaşta çocuklara dokunulmaz,
kadınlara dokunulmaz, yaralılar ölüme terk edilmez. Bu, aynı
zamanda ulusal hukukun, uluslararası hukukun da bir gereğidir.
Türkiye, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin imzalayıcısı ve Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin yargılama yetkisini tanıyan bir ülkedir.
İç hukuk işlemediği için, yerelde idare mahkemeleri, Anayasa
Mahkemesi işlemediği için zorunlu olarak insanlar Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesine tedbir kararı için başvuruda bulundular. Ve
tedbir kararları ne zaman veriliyordu biliyor musunuz? İç hukuk
yolları tüketilmeden bireysel başvuru hakkı Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinde 1990lı yıllarda -1992, 1993- kabul
ediliyordu. Bugün, bugünün Türkiyesinde bir kez daha Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi iç hukuk yolları tüketilmeden tedbir
kararını aldı. Tedbir kararının alınmış
olmasının anlamı şudur: İç hukuk yolları
artık işlevsizdir yani Cumhurbaşkanın ifade etmiş
olduğu yasalar, mevzuatlar, haklar, hukuk, özgürlükler bir kenara
bırakılmıştır ve şu anda orada başka bir
realite, başka bir dünya, başka bir yaşam, hayat sürüyor.
Bakın, şu ana kadar Cizrede uygulanan
kırk üç günlük sokağa çıkma yasağı içerisinde Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinde 5 tedbir kararı alındı;
Cihan Kahraman, Hüseyin Paksoy, Serhat Altun, Orhan Tunç ve Helin Öncü.
Bunlardan Cihan Kahraman, Hüseyin Paksoy ve Serhat Altun isimli siviller
AİHM kararının gereğinin yerine getirilmemesinden
kaynaklı hayatını yitirdiler, yaşamlarını
yitirdiler. Sabah 10.00dan beri Grup Başkan Vekilimiz İdris Baluken,
Adana Milletvekilimiz Meral Danış Beştaşla birlikte
İçişleri Bakanlığındayız. Tek bir gayemiz var.
Orada bulunan 24 sivilin ölmeden, öldürülmeden yaralıların hastaneye
taşınması, güvenlikli bir ortama taşınması.
Birlikte koordine etmeye çalışıyoruz. Ambulanslar yola
çıktı ama şu anda gelen haberler o bina ateş altında
ve binanın çökme riski var. Allah aşkına, Muhammed
aşkına, her neye inanıyorsanız, onun aşkına, o
binada ölenler sizsiniz, siz, siz. O binada ölenler MHP
sırasıdır, HDP sırasıdır, CHP
sırasıdır, AKP sırasıdır, Allahtan korkmuyor
musunuz!
(x) Daha ne kadar ölüme
sessiz
(HDP sıralarından alkışlar)
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Ya, tiyatro
yapmayalım.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) PKKlı
teröristlere söyle de teslim olsunlar.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Şiddet çözüm
değil.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) PKKlı
teröristlere söyle de teslim olsunlar madem öyle.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Silah çözüm
değil, ölmek çözüm değil, öldürmek çözüm değil. Gelin
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sen bunu terör
örgütüne söyle.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Git, bunu PKKya söyle.
Teröristlere söyle bunu.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) İnsan
Hakları Evrensel Beyannamesinin bütün hükümleri şu anda ihlal
ediliyor.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Ne sivili? PKK
teröristleri çekilsin madem, teslim olsunlar.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Çıksınlar
oradan, defolup gitsinler oradan.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Şu anda ihlal
ediliyor.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan, süreyi ekle.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) İnsan
Hakları Evrensel Beyannamesinin bütün hükümleri ihlal ediliyor ve
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin altında Türkiye Büyük
Millet Meclisinin imzası var.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Avrupada böyle
bir durum olsa ne yapardı acaba?
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Birleşmiş
Milletler Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi
ihlal ediliyor, altında Türkiye Büyük Millet Meclisinin imzası var.
Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara Dair
Sözleşme ihlal ediliyor; bunun altında Türkiye Büyük Millet Meclisinin
milletvekillerinin, parlamenterlerin imzası var. Çiğnenen, yere
serilen, sadece gencecik bedenler değil, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
de imzasıdır, onurudur, haysiyetidir. Sizlere, gelin, birlikte bu
yere düşürülen onuru, haysiyeti ayağa kaldıralım
çağrısında bulunuyoruz. Gelin, bir kez daha, şiddet
ortamının, çatışma ortamının, ölmenin ve
öldürmenin Kürte de Türke de hayır getirmeyeceği bilincinden
hareketle 2013-2015 dönemi içerisindeki hatalarla, eksiklerle yüzleşerek
bir kez daha 2015in, 2014ün, 2013ün ruhuna geri dönelim
çağrısında bulunuyoruz.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Onu fırsat
bildiniz. Yer altına tünel kazın, bütün tuzaklamaları
yapın, ondan sonra Gelin
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Bakın, şu
anda İşkence ve Diğer Zalimane, Gayri İnsani veya Küçültücü
Muamele ve Cezaya Karşı Sözleşmede bu Parlamentonun imzası
var ve iç hukuk da olduğu gibi uluslararası hukuk da ayaklar
altına alınmış durumda. Peki, ne olacak, böyle giderse ne
olacak? Böyle giderse olacağı şudur: Türkiye, Avrupa Konseyinden
ihraç edilme riskiyle karşı karşıyadır.
MURAT BAYBATUR (Manisa) İstediğiniz o
değil mi?
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Çok açık ve net
söylüyorum. Bugün bir yandan müzakereler sürerken, Avrupa Birliğiyle
fasıllar açılmış, müzakereler yürürken öte yandan çocuk
ölümleri, kadın ölümleri, kentlerin, şehirlerin, kasabaların
yerle bir edilmesi süreci eş başlı yürüyemez. 18
yaşının altındaki, 16 yaşındaki, 15
yaşındaki hiçbir çocuğun silah altına
alınmasını reddediyoruz, kabul etmiyoruz, kabul edilemez
buluyoruz.
ZİHNİ AÇBA (Sakarya) PKK silah
altına alıyor onları, PKK.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Bizim gücümüz var
olduğu sürece, nefesimiz çıktığı müddetçe silaha,
çatışmaya, öldürmeye karşı çıkmaya devam
edeceğiz.
ZİHNİ AÇBA (Sakarya) PKK silah
altına alıyor onları. Kürtü kendinize zırh yapmayın!
Kürt sizin zırhınız olamaz! Kürt, PKKyla özdeş
değildir.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan, böyle bir oturum olamaz yani.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Sayın Grup
Başkan Vekili, demin konuşmanızda Bin yıldır et ve
tırnak olmuşuz. demiştiniz. Ben Kürt olarak tırnak
olmayı reddediyorum, Kürtler tırnak değildir çünkü tırnak
mekruhtur. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Zaten, yetmiş
yıl boyunca uygulamış olduğunuz muamele de bu muameleydi.
Eşit yurttaşlar, özgür yurttaşlar, birlikte yaşam,
eşitçe yaşam, kardeşçe yaşam! Ama, şu anda uygulanan
politika bir vahşet politikasıdır, şu anda uygulanan
politika birlikte yaşamı ve zeminini zehirleyen bir ortamdır.
Bakın, bir bardağı kırmak çok kolaydır, yere
bırakırım, kırılır ama bunu inşa etmek çok
zordur. Bardak kırılır, yeni bir bardak
alırsınız
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) İşte,
terör örgütü onu yapmaya çalışıyor, biz de onu yapmasına
müsaade etmeyeceğiz.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) -
ama can
gittiğinde o canın yerine başka bir canı getiremezsiniz ve
şu anda canlar yitiyor, bu coğrafyada canlar yitiyor. Bugün
Bakanlıkla yürütmüş olduğumuz diyalogda, ambulanslar gitmesi
gerekirken, bize Ambulans gidiyor ve ateş edilmeyecek. taahhüdü
verilmesine rağmen, zırhlı araçlar şu anda 24 sivilin
bulunduğu, yaralının bulunduğu mekânı
kurşunluyorlar.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) PKKyı
kurşunluyorlar, PKKyı!
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Ve bir kez daha
söylüyorum: Oradan çıkacak her ölü, bu Meclisin ölmesi anlamına
gelmektedir.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Vatandaşı
değil, PKKyı kurşunluyorlar.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Meclis, onuruna
sahip çıksın, Meclis, imzasına sahip çıksın.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) PKK çekilsin oradan,
PKK! Onlara seslenin önce!
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Meclis birlikte
yaşama sahip çıksın. Meclis, savaşa karşı
barışa sahip çıksın. (HDP sıralarından
alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Evet, Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
konuşmacı, kürsüde partimizin ve diğer partilerin de
adını zikrederek Allahtan korkmuyor musunuz? gibi birtakım
ifadeler de kullandı. Sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun efendim, iki dakika süre
veriyorum.
Lütfen, yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
3.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Şanlıurfa
Milletvekili Osman Baydemirin HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu, nasıl bir sözdür? Siz, Allahtan
korkmuyor musunuz? Otuz küsur yıldır beşikteki bebeler, ana
karnındaki çocuklar, kadınlar, masumlar, on binlerce insan,
askerimiz, polisimiz katledilirken, şehit edilirken siz, Allahtan
korkmadınız mı? Bunlara destek verirken hâlâ, Allahtan
korkmuyorsunuz siz! (MHP ve AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar) Allahtan korksaydınız bu sözleri burada
söylemezdiniz!
Daha bir saat önce haber aldık, yine
Diyarbakırda 3 askerimiz şehit.
ERKAN HABERAL (Ankara) 5 şehit.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Alçakça, şerefsizce,
Kanasla keskin nişancılar tarafından şehit edildi. Yeter
artık! Herkes söylediği söze iyi dikkat edecek, kulağı
duyacak, vicdanı duyacak! Burada sadece demagoji yapıyorsunuz, samimi
değilsiniz! Terör örgütü PKKnın sözcülüğünü yapıyorsunuz.
Bir günden bir güne PKKnın terör eylemlerini kınamadınız,
dur demediniz. Sadece terör yaratmakla ve bu teröre destek vermekle melun
emellerinize ulaşacağınızı sanıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, terör,
savaşın ve saldırının bir çeşididir ve bir irade
kırma faaliyetidir. PKK terör örgütü ve diğer terör örgütleri, bütün
terör örgütleri, Türk milletinin, Türkiye Cumhuriyeti'nin iradesini kırmak
istiyor. İşte, bu çözüm süreci denilen sürece de iktidar ve
hepimiz, bu çerçeveden bakmak durumundayız. Vicdansızlıkla itham
ediyorum bu sözleri ve tahammülle dinliyoruz. Eğer biz, Allahtan
korkmasaydık davranışlarımız ve tutumlarımız
çok daha farklı olurdu. Biz, istiyoruz ki vatanımızın,
milletimizin birliği, bütünlüğü bozulmasın, Türkiye
Cumhuriyeti'nin bütün vatandaşlarının bir ve bütün olarak
kardeşlik içerisinde tasada, kıvançta ortak bir yaşama azmini
kuvvetlendirelim ama sizler bunu bölmenin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla)
vatandaşların
birlik, beraberliğini parçalamanın derdindesiniz. Bütün dertleri bu.
Hepinize saygılar. (MHP sıralarından
alkışlar)
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkanım
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın İnceöz daha önce söz
istemişti, sizi de dinleyeceğim sonra.
Buyurun Sayın İnceöz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Az evvelki hatip
yani bir önceki hatip -sayın grup başkan vekilini kastetmiyorum az
evvelki hatip derken- biraz evvel bütün ölümlerden bizleri mesul tutmak
suretiyle grubumuza sataşmada bulunmuştur. 69a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın İnceöz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Size de iki dakika veriyorum.
Lütfen, yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
4.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün,
Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemirin HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; biraz
evvelki hatip, konuşmasında gerçekten tam bir tiyatro sergiledi.
Eğer bu konuşmasını dönüp orada hendek kazanlara, oradaki
vatandaşlarımızın oyuyla seçilmiş, belediyede temsil
hakkını kazanmış belediye başkanlarının
imkânlarıyla kazılan hendeklere, açılan çukurlara döşenen
mayınlarla, bombalarla, el yapımı patlayıcılar
döşenilmesi, tabutun içerisine birtakım silahlar, alet edevatlar
yerleştirilmesi, cenazelerin bu şekilde kullanılması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Ülkeyi kim
yönetiyordu o zaman?
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Ambulanslar
çağrılıyor, ambulans şoförü taranıyor, ambulanslar
zarar görüyor, ondan sonra da gelip bu kürsüde başka hikâyeler
anlatıyoruz. Okullar
Daha dün burada otururken söyledim, geçtiğimiz
cuma günü bir okulun avlusuna bomba atılıyor.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Araştıralım.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Araştıralım onları, kim yaptı görelim.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Çocukları
katleden kim? Bunlarla mücadele eden kim? Camilere, kutsal mabetlerimize,
ibadet yerlerimize bomba fırlatıp Kuran-ı Kerimlerin
yakılmasına hedef olan kim, yapan kim?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Gördünüz
mü? Biz gördük onları ama
Siz gördünüz mü?
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) İşte
burada eğer biraz evvelki hatip, konuşmasında o
gözyaşlarını akıtırken terör örgütüne seslenebilseydi,
bunu samimi bulurdum! (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
Bir de bütün bu konuşmanın içerisine
şunu dercetti ya, dokunan taraftan bir tanesi de bu. Sözünüzü terör
sözcülüğü değil, terör örgütüne, PKKya, oradaki sivil, masum
vatandaşımızı hedef alanlara karşı yönlendirmeniz
gerekiyordu.
ATİLA SERTEL (İzmir) Siz seslenin terör
örgütüne. Siz niye seslenmiyorsunuz? Beraber oturdunuz beraber, Osloda
oturdunuz beraber.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Bununla beraber
yine şu yapılıyor değerli milletvekili
arkadaşlarım, bundan önce olduğu gibi tıpkı Kobani
konuşmasında
ATİLA SERTEL (İzmir) Osloda beraber
oturdunuz. (AK PARTİ ve CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Sayın
Cumhurbaşkanımızın yine konuşma metni içerisinden bir
cümlesi alınıyor, cımbızlanıyor,
tırnaklanıyor yine başka manalara ulaştırılmaya
çalışılıyor. Anlaşılan o ki Sayın
Cumhurbaşkanımızın kaymakamlarla toplantı yapması
hayli zorunuza gitmiş. Bakın, o konuşmada Gerekirse
mevzuatı bir kenara koyun. denilirken kastedilen şey, biraz evvel söylediğim
şekilde, yetkileri gayrimeşru bir şekilde kullanmak suretiyle,
hendek kazmak suretiyle, terör örgütüne destek vermek, terörün sözcülüğünü
yapmak suretiyle, evet, özellikle son aylarda
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan süre kaç oldu!
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla)
doğu ve
güneydoğuda belediyelerin ne tür yasa dışı faaliyetler
içerisinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla)
olduğunu
biz gördük. Bunu yasal çerçeveye, kılıfa uydurmaya
çalışıyor olabilirler. İşte bunlarla mücadele.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Zaman
sınırlaması yok sanırım Başkanım.
BAŞKAN Sistemi ben de uyardım
şimdi.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Yani orada
yapılanlar
Hangi mevzuattan bahsediyorsunuz?
Ben yine cümlenin cımbızlanarak,
çarpıtılarak bir algı oluşturulmasını
kınadığımı, reddettiğimi belirtmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Tamam Sayın İnceöz.
Evet, Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
aynı gerekçeyle
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, şimdi her iki parti
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Terörün
sözcülüğünü yapmaya devam edin siz!
BAŞKAN Sayın Demirel, söz vereceğim
ama daha önce birlikte, hep birlikte kalktılar, önceki sataşmaya
dayanarak Sayın Özel söz istemişti.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Partimizin ismi zikredilerek
Biraz önce Milliyetçi Hareket Partisinin de ortaya koyduğu gerekçeyle
grubumuz adına söz istiyoruz.
Uygun görürseniz, Selina Hanım cevap verecek.
BAŞKAN Buyurun Sayın Doğan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sizin de iki dakikadır süreniz.
5.- İstanbul Milletvekili Selina Doğanın,
Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemirin HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
SELİNA DOĞAN (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın vekiller; bizler burada aylardır güneydoğuda
yaşanan olayları oradaki halkın kimliği üzerinden, oradaki
halkın temsil edildiği parti üzerinden belki tartışıyoruz
ama her ne kadar Sayın Cumhurbaşkanı hukuku göz ardı etmeyi
buyurmuş olsa da biz, Allahtan değil, hukuktan ve bu ülkenin elden
gitmesinden korkuyoruz.(x) O
yüzden, hukukun
Hukukun
(AK PARTİ ve MHP sıralarından
gürültüler)
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Allahtan
korkmuyor musunuz yani?
SELİNA DOĞAN (Devamla)
hukukun
üstünlüğü üzerinden tartışmak zorundayız. Bakın, biz,
sokağa çıkma yasakları ilan edildiği günden beri bu konuda
soru önergeleri veriyoruz. Kurucusu olduğumuz Avrupa Konseyinin ve
tarafı olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin
maddelerine göre savaş hukukunda dahi, olağanüstü hâllerde dahi
uygulanması gereken, riayet edilmesi gereken en temel insan
haklarının orada uygulanmadığını söylüyoruz.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Savaş yok orada,
terör var, terör. Ne savaşı ya!
SELİNA DOĞAN (Devamla) Savaş hukukunda
dahi insanların suya, temel gıdalara, sağlık hizmetlerine
erişmesi, insancıl hukukun gereğidir.
Sayın Vekilimiz Mahmut Bey -biz
Diyarbakırdaydık cuma günü- orada sayın valiye
İnsancıl Hukuk kitabını hediye etti. Hepinizin
okumasını tavsiye ediyorum o kitabı. Savaş hukukunda bile
riayet edilmesi gereken insan haklarından bahsediyoruz burada.
İSMAİL OK (Balıkesir) Savaş
yok, terörist var, terörist! Neden bahsediyorsunuz? Ne savaşı? Terör
var!
SELİNA DOĞAN (Devamla) Soruyorum size
Sayın Bakan: O soru önergemize neden cevap verilmedi? Askıya
alınan, sokağa çıkma yasaklarının yasal
dayanağı olmadığını ısrarla söylüyoruz.
ERKAN HABERAL (Ankara) Atatürkün kurduğu
partinin temsilcisi, cumhuriyete savaş açanlara böyle mi sahip
çıkacak ya!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, müdahale
etmeyelim.
SELİNA DOĞAN (Devamla) Hadi
uygulanıyor, Ya eve hapsolun ya orayı terk edin! deniliyor. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)
İSMAİL OK (Balıkesir) Atatürkün
CHPsine bakın, utanın!
SELİNA DOĞAN (Devamla) Sokağa
çıkma yasağının kaç gün süreceğinin Avrupa Konseyine
bildirilmesi gerekiyor. Biz bu anlamda gerek Avrupa Konseyini gerek
uluslararası insan hakları kuruluşlarını
sorumluluğa davet ediyoruz. Bu kürsüden bir kere daha davet ediyoruz.
İSMAİL OK (Balıkesir) Terörist kim?
SELİNA DOĞAN (Devamla) Teröristin kim
olduğunu tartışmıyoruz burada. Teröristin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Doğan, süreniz
dolmuştur.
SELİNA DOĞAN (Devamla) Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
ADNAN GÜNNAR (Trabzon) Biz Allahtan korkuyoruz
kardeş!
ERKAN HABERAL (Ankara) Sayın Özel, sizden
bekliyorduk açıklama.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Demirel.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, şu anda yapılan konuşmalar
sırasında MHP Grubu adına konuşan, AKP Grubu adına
konuşan iki hatip de hem grubumuza hem de Osman Beyin şahsına
ithamlarda bulundu. Onun için biz ayrı ayrı bunlara cevap vermek
istiyoruz. Dolayısıyla, şu anda Osman Beyin hem MHP Grubunun
hem AKP Grubunun yapmış olduğu ithamlar için hem de kendi
şahsı adına konuşması gerekiyor. O yüzden süreyi ona
göre ayarlarsanız
BAŞKAN İki dakika veriyorum
sataşmadan.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Sayın
Başkan, sataşmadan iki dakika o zaman AKP Grubu adına
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, iki dakika değil. Hem şahsıma
BAŞKAN Ayrıca grup adına
düşünürüz. Tamam. İki dakika şahsına
Buyurun Sayın Baydemir
ERKAN HABERAL (Ankara) Başkan, Türkiye
Cumhuriyetinin bütün değerlerine burada her gün küfrediliyor sataşma
olarak algılanmıyor da bizim bir tek cevabımız mı
burada sataşma olarak algılanıyor? Cumhuriyetin bir tane
değeri kalmadı burada!
6.- Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemirin, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ile Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün
sataşma nedeniyle yaptıkları konuşmaları
sırasında şahsına sataşmaları nedeniyle
konuşması
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, her kim ki Kurşunlu Camisini yaktıysa, her
kim ki kutsalımıza el uzattıysa Allah, önce onu ıslah
etsin. Islaha gelmiyorsa, Allah onu gark etsin; bir. (Gürültüler)
KAMİL AYDIN (Erzurum) Vatan kutsaldır,
vatan! En kutsal, vatandır, öğren! O mayınları sizin
zamanınızda döşediler!
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, böyle olmaz yani!
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) İki, her kim ki
okulun bahçesine, çocukların bulunduğu bir ortama bomba attıysa
Rabbim önce onu ıslah etsin. Islaha gelmiyorsa, Allah onu gark etsin.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Bomba kimlerin
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Her kim ki kiliseyi,
camiyi, mabedi, cemevini yakıyorsa, kapatıyorsa, işlevsiz
kılıyorsa, Allah onun belasını versin!
KAMİL AYDIN (Erzurum) Askeri, polisi,
koruyucu
Versin!
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Bir kere PKKyı lanetleseniz!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, müdahale
etmeyelim.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Bakın, bir kez
daha söylüyorum, mesele şudur: Hayat kurtarmak, hayat vermek
Bir ülkenin
bekasını sağlamanın yolu öldürmekten geçmiyor. Neden
2013le 2015 Temmuzuna kadar insanlarımız hayatını
yitirmedi?
ERKAN HABERAL (Ankara) Koyun koyuna olduğunuz
için.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Askeriyle,
polisiyle, siviliyle, genciyle, çocuğuyla neden insanların
hayatı korundu?
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Siyasi hayatıma
mal olsa dahi terörü bitireceğim. diyen Tayyip Erdoğanı Esed
suistimal etti.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Mayın
döşemekle meşguldünüz, mayın! Bombaları döşüyordunuz o
zaman!
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Ayıp ya
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Çünkü
çatışmasızlık vardı. Çünkü diyalog vardı.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Kim bozdu? Terör
örgütü bozdu.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Çünkü umut
vardı, umut, umut
Birlikte yaşam umudu vardı. Ne zaman ki Masa
yok., ne zaman ki Kürt sorunu yok., ne zaman ki Bundan sonra buzdolabında.
denildi, işte ülkenin içerisinde yer almış olduğu tablo bu.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Ceylânpınarı
konuş, Ceylânpınarı
Gece saat iki, enseye dayanan silah
kurşunlarıyla
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Bu tablonun kimseye
hayrı yok. Bu tablo kimseyi düze çıkarmaz. Gelin, bir kez daha, çözüm
sürecinin ruhuna geri dönün.
ERKAN HABERAL (Ankara) Her tarafa bomba doldurun,
her tarafı mayın yapın!
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Bir kez daha,
mutlaka bu dünyada yargı
ERKAN HABERAL (Ankara) Askeri arkadan vurun,
polisi arkadan vurun, her tarafa pusu atın, her tarafa bunu yapın,
bir daha çözüme geri dönün!
OSMAN BAYDEMİR (Devamla)
mekanizmasının işleyeceği gelecek olacaktır, mutlaka
mahkemeikübrada bütün bunların sorumlularının hesap verdiği
süreçler olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) O süreçten kurtulmak
istiyorsanız, gelin, bir kez daha her şeye rağmen, el ele
verelim, şiddeti de, silahı da, her türlü kıyımı da
ortadan kaldıracak
(AK PARTİ ve MHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Süreniz dolmuştur Sayın
Baydemir.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla)
yeni bir sürecin
başlangıcını hayata geçirelim. (HDP sıralarından
alkışlar)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) -
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Demirel
Süreniz dolmuştur buyurun Sayın Baydemir.
Buyurun Sayın Baydemir. Siz buyurun yerinize
geçin.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Onu düşüneceğim, bir saniye.
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) Ne demek
Düşüneceğim. ya?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Hayır, düşünme değil
BAŞKAN Sayın Demirel
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan, bizim grubumuza direkt itham var. Hayır, ifade edeyim,
kullandıkları
BAŞKAN Sayın Demirel, ben kim
konuşacak dedim, Sayın Baydemir konuşacak. dediniz.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Tamam,
Sayın Baydemir şahsına yönelik konuştu. Hatip, grubun
şahsına yönelik ithamda bulundu.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun oturun siz
Sayın İnceöz
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, ayrımcılık yapmayın lütfen.
BAŞKAN Ayrımcılık
yapmıyorum.
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) Her iki
gruba söz verdiniz, hem şahsıma hem grubuma sataşma oldu.
BAŞKAN Ama lütfen siz de benim yönetimime
müdahale etmeyin. Ayrımcılık yapmıyorum. Ben nasıl
idare ettiğimi biliyorum.
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa)
Başkan, açık ve net bir şekilde
Bu, doğru değil ki.
BAŞKAN Doğru olana ben karar veririm.
Ben bilirim doğru olduğunu. İç Tüzükü uyguluyorum ben.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan, biz İç Tüzükü uyguluyoruz.
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa)
Grubumuza sataşma var, niye söz vermiyorsunuz?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Biz,
İç Tüzükün uygulanmasını istiyoruz.
BAŞKAN Sayın Demirel
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Hayır Başkan, İç Tüzükün uygulanmasını
BAŞKAN Bir dakika beni dinle.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
adaletli bir şekilde uygulanmasını istiyoruz.
BAŞKAN Ben adaletli bir şekilde
uyguluyorum.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) MHP
Grubu özelde partimize yönelik ithamlarda bulundu
BAŞKAN Tamam, birlikte cevap verseydiniz
KAMİL AYDIN (Erzurum) İthamlarına
cevap verdik, ne ithamda bulunduk! İtham ettiniz, cevap verdik. Hayret bir
şey!
BAŞKAN Sayın İnceöz
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkanım, az evvelki hatip
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
Ben bu ayrımcılığı kabul
etmiyorum Başkan.
BAŞKAN Ayrımcılık
yapmıyorum, lütfen.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
İkincisi, AKP Grubunun da ithamları var. Bize söz hakkı
vereceksiniz.
BAŞKAN Sayın Demirel, Sayın
İnceözü dinliyorum şimdi.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Baydemire ilişkin, şahsına yönelik bir ithamdı.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan, az evvelki hatip, yine konuşmasında ölümlerden
grubumuzu, iktidarımızı sorumlu kılmaktadır.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan, biz oturmadan, sözümüzü bitirmeden karar aldınız,
başka bir gruba söz hakkı verdiniz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray)
Dolayısıyla buna cevap vermek gerekmektedir. 69a göre
sataşmadan söz istiyoruz, grubumuz adına da Mehmet Metiner
konuşacak.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika süre veriyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan, bu, hukuksuz bir uygulamadır. Sizi İç Tüzüke uymaya
davet ediyorum.
BAŞKAN Sayın Demirel, ben İç
Tüzüke uyuyorum. Ben sataşmanın olduğu zamanlarda veriyorum
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Hayır, İç Tüzüke uygun hareket etmiyorsunuz!
BAŞKAN Bırakın Allah
aşkına ya.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Bizim,
sözümüzü söylememize izin vermiyorsunuz.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Metiner
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sataşmalara cevap vermemize izin vermiyorsunuz. Biz bunu kabul etmiyoruz!
BAŞKAN Bir saniye
Sayın Metiner, buyurun.
7.- İstanbul Milletvekili Mehmet Metinerın,
Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemirin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET METİNER (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan, İç Tüzüke uygun hareket etmediğinizi, partimize yönelik
söz hakkımızı kullanmamıza izin vermediğinizi bir kez
daha söylüyorum.
BAŞKAN Sayın Demirel, istirham ediyorum,
lütfen, hatip kürsüde.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sataşmalara yönelik söz hakkı vermediniz.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Burası
dağ başı değil Sayın Başkan ya!
BAŞKAN Mehmet Metiner, buyurun.
MEHMET METİNER (Devamla) Tekrar başa
alalım Sayın Başkan.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Sayın Başkan, öğrenecekler, burası Meclis; dağ
değil, dağ değil burası. Usulü, adabı
öğrenecekler.
BAŞKAN Sayın Metiner, buyurun.
MEHMET METİNER (Devamla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, hakikaten tam bir tiyatro
oynanıyor
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Oyuncu olan sensin, tiyatro oyuncusu! Hiç sahici değilsin, sahici
olmayan bir adamsın!
MEHMET METİNER (Devamla) Yani yavuz
hırsız buraya gelse var ya siyaseten yavuz hırsızlık
yapan insanların suratına bakarken utanır yani.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
24 yurttaş şu anda bombardıman altında, ambulans gitmesi
gerekirken hepiniz bunu izliyorsunuz!
MEHMET METİNER (Devamla) Çözüm sürecini bozan
sizsiniz.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Hepiniz bunu izliyorsunuz ya! Hiç mi vicdanınız
sızlamıyor ya!
BAŞKAN Müdahale etmeyelim Sayın
Yiğitalp, lütfen.
MEHMET METİNER (Devamla) Silahlı güçleri
şehirlere yığan sizsiniz.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Şu anda 24 insan bombardıman altında. Ambulans gitmesi
gerekirken
BAŞKAN Müdahale etmeyelim, konuşursunuz,
cevap verirsiniz sonra.
MEHMET METİNER (Devamla) Ölüm çukurları
açan sizsiniz.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Konuşma! Vicdanın varsa 24 insan ölüyor orada, ölüyor.
MEHMET METİNER (Devamla) Burada gelip
ölümlerden şikâyet etmeye asla hakkınız yok. Eli silahlı
terörist unsurlarla Kürt halkına zulmeden sizsiniz. Onların seyahat
özgürlüğünü engelleyen sizsiniz. Onların kutsal mabetlerini yakan
sizsiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Bakma buraya, bakma!
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Herkes
sizi de biliyor, bizi de! Halkımız sizi biliyor.
MEHMET METİNER (Devamla) Siz ölüme sebebiyet
veren bir anlayışın mensuplarısınız. Siz kandan
besleniyorsunuz.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Elinizden kan damlıyor, kan! Kan damlıyor elinizden!
MEHMET METİNER (Devamla) Siz ölümden
besleniyorsunuz. Siz silahtan besleniyorsunuz.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Kan damlıyor elinden! Sus, konuşma!
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Ne
yapacaksın konuşursa?
MEHMET METİNER (Devamla) Efendim, Biz et
tırnak değiliz. Mekruhla uğraşıyorsun. Sayın
Baydemir, adam öldürmek haramdır, haram.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) Aynı
şeyi söylüyorsun da yanlış yere bakıyorsun Metiner!
MEHMET METİNER (Devamla) Dibine kadar harama
batacaksınız, burada kalkıp mekruh işlemenin bilmem ne
olduğunu anlatacaksın. Önce PKKnın ölüm timlerine
karşı çıktığını açıklayacaksın.
Efendim, masa devrildiği için silahlar konuştu. Silahlara arka
çıkmayacaksın. Bir siyasetçi hiçbir şekilde silahın gücüne
inanmaz. Tut ki masa devrilmiş olsun, bu, PKKnın silah siyasetini,
adam öldürmesini meşru kılar mı? Bir siyasetçi burada terörün
siyasetini yapar mı, terör örgütüne arka çıkar mı? O zaman, siz
siyasetçi olarak varlık nedenlerinizi ortadan kaldırıyorsunuz.
Durduğunuz yeri netleştirin. Şu an Türkiyede tam bir tiyatro
oynanıyor. Terör örgütü yakıp yıkıyor, bugün de 3
şehidimiz geldi. Hiçbirine itirazınız yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkanım, söz hakkı bitmiş ama yine de devam ediyor.
MEHMET METİNER (Devamla) Ama hem
öldürüyorsunuz hem de devletin öldürdüğünü iddia ederek burada timsah
gözyaşları döküyorsunuz. Yazıklar olsun! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Demirel, kim konuşacak?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan, sizi İç Tüzüke uymaya davet ediyorum.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Tamam, söz verdi, buyurun.
BAŞKAN Ben İç Tüzüke uyuyorum.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan
BAŞKAN Buyurun.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Buyurun kürsüye. Allah Allah!
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) MHP
Grubunun, AKP Grubunun bizim partimize sataşmasını çok net
olarak gördünüz, tek tek ifade edebilirim. Osman başkan kendisine
yapılan sataşmadan söz aldı ama siz, bizim sataşmaya
ilişkin söz almamız gerekirken, biz daha konuşmamızı
bitirmeden başka bir grup başkan vekilini kaldırıp ona söz
veriyorsunuz. O yüzden
BAŞKAN Konuşmanızı bitirdiniz,
sataşmadan dolayı iki dakika süre verdim, bitti, sonra
çağırdım.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Hayır Başkan, biz kesinlikle, bize sataşan gruplara cevap vermek
zorundayız.
BAŞKAN Sayın Demirel
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Bize
sataşan gruplara cevap vereceğiz. Bugün, şu anda
BAŞKAN Evet, şu anda sataşmadan
dolayı
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Ben bir
şey söyleyeyim. Şu anki sataşmaya ilişkin de hem Osman
Beyin şahsına hem de grubumuza sataşma var Başkan. Yani o
yüzden sizi İç Tüzükü uygulamaya davet ediyorum.
BAŞKAN Sayın Demirel, bakın, Osman
Beye ben iki dakika süre verdim. Şahsına-grubuna sataşma
nasıl addediyorsanız edin. Ben Osman Beye iki dakikalık süre
verdim, iki dakika konuştu, oturdu yerine. Şimdi yine aynı
şekilde Sataşma var. diyorsanız, aynı şekilde var,
ben Osman Beye gene iki dakika şahsına ve
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Osman
Bey şahsına ilişkin konuşacak, biz grup adına
konuşacağız.
BAŞKAN Sayın Demirel, bu işi bu
şekilde sonuçlandıramayız.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan, ama İç Tüzük bunu gösteriyor.
BAŞKAN Şimdi, sizin her
söylediğinize bir başkası karşı çıkarsa, bir
başkasının söylediğine herkes
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan, İç Tüzük bunu uygulamayı gerektiriyor. Osman Beyin
şahsına o kendisi cevap verecek, grubumuz adına da biz cevap
vereceğiz. İç Tüzük bunu gösteriyor Başkan, İç Tüzükü
uygulamak zorundasınız.
BAŞKAN Bakın Sayın Demirel, az önce
sordum Osman Bey konuşacak. dediniz.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Hayır şahsına dedim.
BAŞKAN Sordum, hayır.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Ama
şahsına dedim.
BAŞKAN Ben az önce sordum, Osman Bey
konuşacak, hatta
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan, kayıtlara bakabilirsiniz.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sayın Başkan,
dirayetli olun, Meclisi çalıştırmıyorlar. Böyle şey
olmaz, dirayetli olun Sayın Başkan.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Biz,
daha konuşmamızı bitirmeden başka bir grup başkan
vekilini kaldırıyorsunuz. Bu, hakkaniyete uygun değil.
BAŞKAN Sayın Demirel,
konuşmayı bitirdi.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) İç
Tüzükü uygulamıyorsunuz Başkan.
BAŞKAN Ben İç Tüzükü uyguluyorum, ben
gayet iyi uyguluyorum, İç Tüzükü biliyorum.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Ben
sizi İç Tüzükü uygulamaya davet ediyorum ve şu anda grubumuz
adına üç ayrı konuşma hakkımız var, bir de Osman
başkanın şahsı adına konuşma hakkı var.
BAŞKAN Başka?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Biz
bunu İç Tüzükü hatırlatarak söylüyoruz.
BAŞKAN 4 defa sataşmadan söz mü
istiyorsunuz?
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Evet.
BAŞKAN Sayın Demirel, bu sizin
istediğiniz, İç Tüzüke uygun bir şey mi? Hakkaniyetli bir
şey mi?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Evet,
vermediniz, zamanında vermediniz.
BAŞKAN Her ağzınıza geleni
söyleyeceksiniz, siz her şeyi söyleyeceksiniz, ondan sonra da
karşı bir şey söylendiği zaman Herkes bize
sataştı. diyeceksiniz. Böyle bir şey olur mu! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Hayır, hayır Başkan, İç Tüzüke uygundur. Hayır, ama
zamanında bize vermediniz.
BAŞKAN Böyle bir şey var mı ya!
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Siz
zamanında bize vermediniz.
BAŞKAN Bırakın Allah
aşkına!
KAMİL AYDIN (Erzurum) On dakikadır
konuşuyor ya, on dakikadır konuşuyor!
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) MHPli
hatip konuştuktan sonra biz söz hakkı istedik.
BAŞKAN İlk sataşmadan önce
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Ben
daha önce kalktım ama siz söz hakkını AKP Grubuna verdiniz.
BAŞKAN İlk sataşmadan dolayı
MHP, CHP, AK PARTİ üçü birden söz talep etti.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Tamam.
BAŞKAN Çünkü üç ayrı gruba da Allahtan
korkmuyorsunuz! diye sataşıldı.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Tamam,
o zaman
BAŞKAN Tamam, ondan sonra da size verdim
işte.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Hayır, onu şahsına ait verdiniz Başkan.
BAŞKAN Sayın Demirel
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Hayır, hayır, şahsına ait verdiniz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Lütfen, benimle pazarlık
yapmayın.
Şimdi kim söz isteyecek?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Şimdi Osman Bey şahsı adına isteyecek. Hem grubumuz adına
sataşma var hem de Osman Beye hem ismi kullanılarak hem de
yapmış olduğu konuşmadan dolayı sataşma var.
Osman Bey şahsı adına, biz de grup adına
konuşacağız.
BAŞKAN Ben Osman Beye iki dakika süre
veriyorum, ister şahsı adına ister grup adına konuşsun.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Hayır Başkan! İç Tüzükü uygulayacaksınız.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Osman
Bey şahsı adına
BAŞKAN Buyurun.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Şahsı adına Osman Bey konuşacak.
BAŞKAN Bir saniye
Sayın Akçay
ATİLA SERTEL (İzmir) Ya, aynı
masada otururken ne güzel anlaşıyordunuz. Niye kavga ettiniz siz?
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Ölümler yoktu. Ölümler hoşunuza mı gidiyor?
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Belli
oluyor kimin anlaştığı Atila Bey. Biraz önce dinledik kimin
anlaştığını. Çok iyi savundu. Müthişti yani.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Sen işine bak!
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, ben
biraz evvel grubumuza
Partimizin adı zikredilmesi nedeniyle kürsüde cevap
verdim sataşmadan dolayı. Ancak siz de
hatırlayacaksınız ki hatip, konuşmasında MHP
sıraları
diyerek bütün grubumuzun milletvekillerini
kastetmiştir. HDP grup başkan vekilinin görüşünü, tezini kabul
edecek olursak biz de MHP Grubu adına bütün arkadaşlar talepte bulunur.
BAŞKAN Bütün herkes
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Hayır Başkan! Başkan, ben kabul etmiyorum.
BAŞKAN Sayın Demirel, sizin kabul edip
etmemeniz değil, burada usul neyse ben onu uygularım.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan, tutanakları istiyorum.
BAŞKAN Sayın Baydemir, buyurun, iki
dakika süre veriyorum size, şahsınıza ve grubunuza
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan tutanakları istiyorum. Siz terör örgütünün sözcülüğünü
yapıyorsunuz. dedi.
BAŞKAN Tamam.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Grubumuza MHP Grubunun direkt sözlü ifadesi budur.
BAŞKAN O zaman buyurun, ben iki dakika süre
veriyorum.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Biz
konuşacağız.
BAŞKAN Buyurun, kim istiyorsa buyurun, iki
dakika süre veriyorum.
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) Grup
adına konuşma
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Şahsı adına da Osman başkan konuşacak. (AK PARTİ,
CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Ben böyle pazarlık
yapmıyorum, hayır efendim!
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Pazarlık değil Başkan.
BAŞKAN Kim konuşuyorsa konuşsun,
yoksa geçeceğim ben burayı. Böyle bir şey olur mu ya!
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan biz İç Tüzükü hatırlatarak söylüyoruz.
BAŞKAN Sayın Baydemir, hanginiz
konuşacaksınız?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Şahsı adına
BAŞKAN Hayır, hanginiz
konuşacaksınız Sayın Baydemir?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Şimdi, Başkan
BAŞKAN O zaman iki dakika siz buyurun
Çağlar Hanım, başka da vermiyorum.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Hayır, biz
BAŞKAN Bu işi kapatıp gidiyorum.
Böyle şey mi var ya!
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Şahsı adına Osman başkana bir itham var orada Başkan.
BAŞKAN Tamam, o zaman Osman Bey
çıksın.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Osman
başkana itham var.
BAŞKAN Tamam, çıksın Osman Bey.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Ama
grubumuz adına da her iki partinin de söylemiş oldukları sözler
var.
BAŞKAN Az önce ben hem grubunuz hem de Osman
Beyin şahsı adına Osman Beye söz verdim.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Hayır işte, biz grubumuz adına ayrı, Osman Beyin
şahsına ayrı diyoruz.
BAŞKAN Efendim, siz konuşuyor musunuz,
konuşmuyor musunuz?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Şimdi, Osman Bey şahsı adına, biz de grup adına
konuşacağız.
BAŞKAN Konuşuyor musunuz,
konuşmuyor musunuz?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Şimdi, Osman Bey
Başkan, Osman Bey, şahsı adına
konuşacak, biz de grup adına konuşacağız.
BAŞKAN Sayın Demirel
Sayın Baydemir, konuşuyor musunuz?
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) Grup
başkan vekilimizin
BAŞKAN Konuşuyor musunuz?
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) Konuşuyorum,
konuşuyorum.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan, Osman
Ben konuşacağım
BAŞKAN Bakın, son kez soruyorum,
konuşmuyorsanız ben bir sonraki konuşmacıya geçiyorum.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan, Osman Bey şahsı adına, biz de grup adına
konuşacağız.
BAŞKAN Hayır.
Osman Bey, buyurun.
Hem şahsı adına hem grup adına
iki dakika süre veriyorum.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Hayır Başkan, biz grup adına konuşacağız, Osman
Bey şahsı adına konuşuyor. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Böyle bir
şey yok ya!
Biz de yaptık aynısını, kimin
konuşacağını söyledi. O zaman sonsuz konuşmalarla
burayı tıkayalım. Sokağı tıkıyorsunuz,
burayı tıkayalım!
8.- Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemirin,
İstanbul Milletvekili Mehmet Metinerin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına ve Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, yeni Türkiye dedikleri bu olsa gerek.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Yeni Türkiye dedikleri demokrasiyi bilmeyen sizin gibiler.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Yeni Türkiyede
diyalog şu anda Mecliste olduğu gibi yürüyecek demek. Aslında
birileri, o üst akıl dedikleri, bana sorarsanız üst
akılsızlık. Şu anda Parlamento işlemiyor, parlamenter
rejim işlemiyor. (AK PARTİ sıralarından Sayenizde.
sesleri) Bakın, işlemediği için de Yeni bir rejime
ihtiyacımız var. dedirtmek için
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Biz buraya yasama
yapmaya geliyoruz ama altı saat PKKyı konuşuyoruz.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla)
AKP Grubuna
Parlamentoyu işletmemenin politikasını hayata geçirtiyor.
Çok açık ve net söylüyorum, siz ne
yaparsanız yapın, hangi hakareti bize getirirseniz getirin; biz
barışın çığlığı olmaya devam
edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Savaşa
karşı net bir duruşu, dik bir duruşu
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Osman Bey,
silahları bırakıp
OSMAN BAYDEMİR (Devamla)
ortaya koymaya
devam edeceğiz.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) PKK terör örgütüdür.
deyin
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman)
Başkanım, bir şey söyleyin ya.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
müdahale etmeyiniz.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Eğer Allaha
inancınız varsa, elinizi vicdanınıza koyun, Diyarbakır
meydanında, istasyon meydanında
MEHMET METİNER (İstanbul) Geç
bunları ya.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
müdahale etmeyiniz.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla)
2010
yılında, daha çözüm süreci yokken
MEHMET METİNER (İstanbul) Geç
bunları ya.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla)
Askere gelen,
polise gelen, gerillaya gelen, sivile gelen kurşun bana gelsin. diyen bir
insanım ben. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET METİNER (İstanbul) Geç
bunları ya, sadece duygu sömürüsü yapıyorsun ya.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Bu politikayla
gitmez. Ben, kendi halkına ihanet eden herhangi bir birey
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Siz, siz, kendinizden bahsediyorsun.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla)
kim olursa olsun,
onun sataşmasına, cevap verecek bir değer dahi atfetmiyorum.
Onun için de kimi sataşmalara beş kuruşluk değer
vermediğim için yanıt verme gereğini duymuyorum.
En derin saygılarımı sunuyorum. (HDP
sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar)
MEHMET METİNER (İstanbul) Beş
kuruş değeriniz yok da o yüzden. Halka siz ihanet ettiniz!
Bir dakika Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Metiner
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Başkanım,
ben konuşmamda Sayın Cumhurbaşkanının kaymakamlar için
Mevzuatı göz ardı edin. dediğini söyledim. Sayın grup
başkan vekili ona atıfta bulundu. Eğer izin verirseniz bir dakika
açıklamak istiyorum lütfen.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Ben size öyle
bir atıfta bulunmadım.
BAŞKAN Sayın Bozkurt, istirham ediyorum,
öyle bir şey yok.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Var efendim yani ben
konuşmamda Sayın Cumhurbaşkanının kaymakamlarla
görüşmesinde Mevzuatı bir kenara itin. dediğini söyledim.
BAŞKAN Şimdi, Sayın Bozkurt, o,
gündem dışı konuşmalar
Şu anda gündemi
görüşüyoruz, onunla alakası yok.
Sayın Metiner, siz ne için söz istiyorsunuz?
MEHMET METİNER (İstanbul) Şimdi,
demin beş kuruş etmediğine inandığım zat
konuşurken konuşmama atıfta bulunarak Kendi halkına ihanet
eden
dedi. Kaç kuruşluk adam olduğumu da tartışma konusu
yaparak sarf ettiği o kötü cümleler için söz hakkı istiyorum.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
İsim vermedi.
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, ayrımcılık yapmaya devam edecek misiniz?
BAŞKAN Siz kimi kastettiniz Sayın
Baydemir?
(Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir
Başkanlık kürsüsü önüne geldi)
BAŞKAN Bir saniye, yerinizden, yerinizden.
MEHMET METİNER (İstanbul) Yüreği
yetiyorsa kimi kastettiğini söylesin! Kaç kuruşluk adam olduğumu
gösteririm kendisine!
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) Gel
konuşalım.
MEHMET METİNER (İstanbul) Sen burada
yüreğin yetiyorsa açıklayacaksın kimi kastettiğini! Kaç
kuruşluk adam olduğumu göstereceğim!
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Niye üzerine alınıyorsun!
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Ne
biçim konuşuyorsun sen ya! Hele ilk önce ne konuştuğunu bil!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın
Baydemir Ben kesinlikle herhangi bir şahsı kastetmedim. diyor.
MEHMET METİNER (İstanbul)
İşte, bu, iki yüzlülük bu! Bir daha burada tiyatro
oynamayacaksın! Yüreğin yetiyorsa kimi kastettiğini söyle!
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) Gel
konuşalım.
MEHMET METİNER (İstanbul) Nereye çağırıyorsun?
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) Gel,
konuşacağız.
MEHMET METİNER (İstanbul) Burada
halledelim, siz ihanet ediyorsunuz.
BAŞKAN Dolayısıyla, değerli
arkadaşlar, sayın milletvekilleri; bakın, kardeşliği
bu ülkede bozmaya hiç kimsenin gücü yetmeyecektir.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Ülkenin bölünmez bütünlüğünü
milletin temsilcileri olarak hep birlikte bu Anayasaya uygun bir şekilde
korumak ve muhafaza etmek durumundayız, savunmak durumundayız. Lütfen
güvenlik güçlerine, Hükûmete, devlete söylenenlerin bir kısmını
da terör örgütüne karşı hep birlikte söyleyelim, burada meşru
vasıtaları değil, terörü hep birlikte lanetleyelim,
kınayalım, (AK PARTİ sıralarından Bravo! sesleri,
alkışlar)
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, buyurun buradan konuşun.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan, siz Hükûmet yetkilisi değilsiniz şu anda! Başkan,
siz Meclis Başkan Vekilisiniz!
BAŞKAN Devletin güvenlik güçlerinin üzerinde
siyaset yaparak, istismar yaparak değil, bu ülkenin bölünmez
bütünlüğünü bu Anayasaya göre hep birlikte muhafaza etmek
durumundayız.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Şöyle alalım sizi. Siz orada Hükûmet yetkilisi değilsiniz
Başkan.
BAŞKAN - Anayasa yemini yaptık.
Dolayısıyla, Lütfen, hepimiz söylemlerimize, eylemlerimize dikkat
edelim. diyorum.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan, Hükûmet yetkilisi burada. Söz hakkı verirsiniz, onlar
konuşur.
BAŞKAN - Hepinize teşekkür ediyorum ve bu
konuyu kapatıyorum.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Biz
kesinlikle kabul etmiyoruz. Söz hakkımızı İç Tüzüke
aykırı olarak iptal ettiniz.
BAŞKAN - Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 15.28
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.43
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP
ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara), Sema KIRCI (Balıkesir)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 33üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan...
BAŞKAN Evet, buyurun Sayın Demirel.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, az önce de ifade ettik. Grubumuza özelde iki partinin
sataşması söz konusuydu. Grup adına söz istedik fakat söz
hakkı verilmedi yani bu İç Tüzük'e aykırı bir durum. Osman
başkanın konuşması şahsına ilişkin
ithamlardı ama bizim grubumuz adına söz hakkı verilmedi. Ben
grup adına söz hakkı istiyorum.
BAŞKAN Sayın Demirel, ben az önce de
izah ettim. Tamamen de benim yapmaya çalıştığım bu
İç Tüzük'ü uygulamaktır ve son zamanlarda da özellikle sataşma
konusu gerçekten çok istismar edildi. Bizim yapmaya
çalıştığımız, evet, bir taraftan söz
hakkınızı gasbetmemek ama öbür taraftan da Meclisi gündemine
uygun bir şekilde çalıştırmak, milletin beklemiş
olduğu, talebi, beklentisi konumundaki yasaları çıkarmak. Bu
bağlamda, böyle bir düşünceyle, artık buna hepimizin biraz
dikkat ederek, yani en ufak bir şeyden... Çünkü, doğal olarak gruplar
birbirinden farklı düşünecek. Sizin söylediğiniz gibi diğer
grup düşünmek durumunda değil ya da diğer grubun söylediklerine
siz katılmak durumunda değilsiniz ama bunda biraz daha dikkatli olun.
Ben, her ikisi için Osman Beye söz verdim. Şu anda zaten ara da
verdiğimiz için yapamıyoruz ama yerinizden ben size bir açıklama
hakkı vereyim.
Buyurun, yerinizden...
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Hayır Başkan, ben kürsüden söz hakkı istiyorum.
BAŞKAN Hayır, şimdi İç
Tüzükü uygulayın. dediniz, İç Tüzük'ü uyguluyorum zaten. Şu
anda, birleşime ara verdiğimiz için, ben bir defa istesem dahi
veremem İç Tüzük'e göre, ki böyle bir şey yok.
Buyurun.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan, İç Tüzük uygulanmadı, o zaman ben de usul
tartışması açılmasını istiyorum.
BAŞKAN Açabilirsiniz. Yani, şu anda ben
-zaten ara verdikten sonra bunu verebilecek durumda değilim- İç
Tüzük'ü uyguluyorum.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Tamam,
63e göre usul tartışması açıyorum.
BAŞKAN Tamam, buyurun.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul)
Başkanım, usul tartışması açılmasını
gerektirecek bir durum yok.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Var,
var.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) İç
Tüzükün hükmü çok açık.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) Siz neden
müdahale ediyorsunuz? Yani Başkan karar verdi usul
tartışmasına, bitmiştir.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan...
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Aleyhte.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Lehte.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Lehte.
BAŞKAN Sayın Kubat ve Sayın Akçay
lehte, Sayın Demirel ve Sayın Özel aleyhte.
Lehte ilk söz Mehmet Doğan Kubata aittir.
Buyurun Sayın Kubat. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
VIII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının İç Tüzükün 69uncu maddesini uygulamasıyla ilgili
tutumunun İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı
hakkında
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım;
açılan usul görüşmesinde
Başkanlığımızın tutumu lehinde görüşlerimi
ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlarım.
Değerli Başkanım, 69uncu madde bu
Genel Kurulda en çok uygulanan maddelerden birisidir ve bütün grup başkan
vekillerimiz başta olmak üzere, burada bu hükmün nasıl
uygulandığını çok iyi bilirler; uygulamalara geçmişe
doğru da bakılabilir.
Şimdi, 69a göre şahsına
sataşılan veya ileri sürmüş olduğu görüşten
farklı bir görüş kendisine isnat edilen hükûmet, komisyon, parti
grubu veya milletvekilleri söz haklarını talep ederler ve Başkan
bunun sataşma niteliğinde olup olmadığını takdir
hakkına sahiptir. Bu, mecburi değildir, ihtiyari bir hükümdür ve bu,
takdir noktasındaki yetki tamamen Başkana aittir. Şimdi,
Başkan bir takdir yetkisi kullandıktan sonra bizim o takdir yetkisini
tekrar takdire sokup yanlış olduğunu ileri sürmemiz de İç
Tüzüke aykırı. Buradaki bütün değişik siyasi parti
gruplarına mensup başkan vekillerimizin uygulaması da bu
yöndedir. Elbette sataşmadan dolayı kişisel haklara dokunur bir
söz söylenmişse açıklama hakkı kullanılabilir, bunu
saygıyla karşılarız ama böyle, olur olmaz, İç Tüzükü
zorlayarak yeni usuller icat etmek de bu Parlamentonun geleneğinde yoktur.
Dolayısıyla, az önce sataşmadan dolayı bir talepte
bulunulmuştur. Sayın Başkanlık makamı bu konuda
takdirini kullanmış, şahsından dolayı sataşmada
bulunulan HDP milletvekiline söz vermiştir, bu hakkını
kullandırmıştır, grupla ilgili böyle bir açıklama
hakkına gerek görmemiştir, İç Tüzüke uygundur.
Kaldı ki yine İç Tüzükün 69uncu
maddesinin ikinci fıkrasında, bu söz hakları aynı oturum
içerisinde olmak kaydıyla kullanılabilir. Biraz önce, biliyorsunuz,
oturum değişti. Şu anda ancak 60a göre grup başkan
vekillerimize söz haklarını kullandırabilirler.
Dolayısıyla, Başkanlık makamının kürsü yerine
60a göre yerinden söz verebileceğine dair beyanı İç Tüzüke de
uygundur, Meclisin teamüllerine de uygundur.
Bu sebeple, tutumunuzun lehinde olduğumu ifade
ediyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aleyhte ilk söz Diyarbakır
Milletvekili Çağlar Demirelin.
Buyurun Sayın Demirel.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, yani gerçekten
anlamakta zorlanıyoruz. Sayın Başkandan defalarca söz hakkı
istememize rağmen İç Tüzüke uygun hareket etmediğini bir kez
daha buradan ifade etmek istiyorum. Sayın Başkan tarafsız bir
şekilde Parlamentoyu yönetmeyle görevli olmasına rağmen ne
yazık ki söz hakkımızı engellemiştir, 2 partinin
direkt hem grubumuza hem de Osman başkanın şahsına
yapmış olduğu ithamlara yönelik bizim grubumuza söz hakkı
vermeyerek AKP Grubuna daha biz yerimize oturmadan söz hakkı
vermiştir. Başkanı başta tarafsızlığa davet
ediyorum.
İkincisi: Sayın Başkan bitirmeden
önce bir Hükûmet sözcüsü gibi ifadeler kullanarak ve bir AKP grup başkan
vekili gibi ifadeler kullanarak, tekrar, Hükûmet burada olmasına
rağmen, Hükûmetin cevap vermesi gerekirken ne yazık ki bir Meclis
Başkan Vekili olarak orada tarafsızlığını
gerçekleştirememiştir. Ben bunu özellikle ifade etmek istiyorum.
Evet, söz hakkı istedik, konuşmalarda
ifade ettik. Şu anda arkadaşlarımız İçişleri
Bakanlığındadır. Bugün -beş gündür ifade ediyoruz-
Cizrede 28 kişi bir bodrum katında yaşam mücadelesi veriyor;
4ü yaşamını yitirmiş, 24 kişi, 2si çok
ağır ve bunların hepsi sivil vatandaş. Bunların
ölümünden ve bunların katledilmesinden birinci derece sorumlu devlettir ve
Hükûmettir. Bunu bir kez daha buradan ifade ediyoruz. Neden? Çünkü oraya
ambulans gönderilmesi için çaba içerisindeyiz. Görüşmelerimiz oraya
ambulans gönderilmesi içindi. O yüzden açılışta Sura ve
sokağa çıkma yasaklarına değindim, oradan haber almadan
burada bir şey söylemek istemedik, yanıltmak istemedik ama şimdi
görüyoruz ki Ambulans gönderildi. denilen yer -aslında olay yerine
ambulans gönderilmemiş ve başka yere ambulans gönderilmiş-
oranın etrafı sarılarak, tanklarla, toplarla şu anda
ateş altındadır. Orada bundan sonra yaşanacak ölümlerden
birinci derecede sorumlu, beş gündür burada Türkiye kamuoyuna ifade
ettiğimiz ve o yaralılara zamanında ambulans göndermemesinden,
AİHMin kararına uymamasından kaynaklı birinci derecede
sorumlu AKP Hükûmetidir ve devlettir; orada bu saatten sonra
yaşamını yitirecek her bir şahsın sorumlusu AKP
Hükûmeti ve devlettir.
Bize ifade edilen ithamlara ilişkin de
şunu söyleyeyim: Biz burada insan haklarını savunuyoruz, insan
yaşamının her şeyden önemli olduğunu söylüyoruz. Bugün
eğer 24 vatandaşımızın orada yaşam mücadelesine
ilişkin bir sıkıntı varsa bu sorunu çözecek yer bu
Parlamentodur, Hükûmettir ve bu konuda yetkili kimse. Ben bu konuda Hükûmetten
de aynı şekilde bir cevap vermesini istiyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Lehte ikinci söz, Manisa Milletvekili Erkan Akçaya
aittir.
Buyurun Sayın Akçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, tutumunuzun lehinde söz
aldım. Saat 14.00ten bu yana sürekli bir polemik yaşanıyor. Biz
Milliyetçi Hareket Partisi olarak da bugüne kadar gerek grupların gerekse
şahsı adına milletvekillerinin sataşmadan veya herhangi bir
nedenle cevap vermesini destekledik, bunu son derece makul ve
mantıklı bulduk ve bulmaya da devam ederiz, yine buluyoruz.
Fakat, Sayın Başkan, dünkü
yaptığım konuşmada da hatırlarsanız, Genel
Kurulun çalışmalarındaki yönetimde hepimizin de -gerek
milletvekilleri gerek Meclis Başkanlık yönetiminin- dikkat etmemiz
gereken önemli hususlar var. Birincisi, yönetimde tutarlılık -pek çok
ilkeler var da en önemlisi tutarlılık- ikincisi de uygulama
birliği. HDP Grubu adına konuşan sayın konuşmacı
burada partilerimize sataştı, ben de grup adına burada
cevabı verdim ama bu sürekli devam ederek artık içinden
çıkılamaz ve Genel Kurul faaliyetini yürütemez bir duruma geliyor.
Dolayısıyla, şahsı adına sataşmalar
Mesela,
konuşmacı MHP sıralarına da söylüyorum. dedi. MHP
sıralarında 20ye yakın milletvekili arkadaşımız
var. Bu da şahsı adına sataşmadır eğer yorumunun
üzerine ısrarla gidersek. Dolayısıyla, bu konuda mutlaka
uygulama birliği içerisinde olmamız gerekir ve biraz evvelki
tutumunuzu da doğru bulduğumu ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, aziz milletvekilleri;
bütün milletime ve sizlere şunu söylemek istedim ki kimlik üzerinden
yapılan siyaset ülkeyi ve milleti böler. Bugün Türkiye olarak
geldiğimiz nokta, maalesef, kimlik üzerinden yapılan bu siyaset ve
bunun bir de terör faaliyeti olarak katliamlara, tuzaklara, her türlü
acımasız saldırılara yönelmesi ve buna da terör örgütü
dışındaki yardımcı ve destek unsurlarca her alanda
destek verilmesi. Bu, terörü azdıran en önemli husustur. Bir kere,
şunu iyi bilmemiz lazım: Türkiyede savaş yok, terör
vardır. Bu hem hukuken böyledir hem siyaseten böyledir fakat böyle uzun
boylu, yıllarca süremez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) Bunun, kesinlikle, öncelikle
terörün ve teröristin yok edilmesi gerekir. Efendim, güvenlikçi politikalar
Peki, başka şansımız var mı değerli
arkadaşlar? Güvenliğin olmadığı yerde hiçbir şey
olamaz, şu Genel Kurul dahi toplanamaz. Eğer şu anda şu
toplantıyı yapıyorsak güvenlik olduğu içindir. Eğer
güvenlik olmasa bu Meclis bile toplanamaz. Onun için, önce güvenlik tesis
edilecek. İnsanların, bütün vatandaşların can ve mal
güvenliği hukuk içerisinde sağlanacak. Bunu sağlamak da devlete,
Hükûmete düşer. Ama hukuku tesis etmek gibi bir mecburiyeti vardır
devletin ve Hükûmetin ve hepimizin.
Bu düşüncelerle hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akçay.
Aleyhte ikinci ve son söz Manisa Milletvekili Özgür
Özele aittir.
Buyurun Sayın Özel. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle -ancak bu usul
tartışmasında fırsat oldu- bir sürçülisanı düzeltmeyi
Tutanaklara da baktık, arkadaşımız Selina buradan
konuşma yaparken -ki grubumuza yapılan bir sataşmayı cevaplarken-
orada bir ifade, bir dil sürçmesi sonucunda Allahtan değil, hukuktan
korkuyoruz. gibi olup birtakım sözler atılmış. Kendisi de
çok üzüldü. Orada ifade edilmeye çalışılan nokta, Allahtan
korkmak gibi en kutsala kadar gitmeye değil, sadece hukukun
üstünlüğüne inanmak dahi bu noktadaki tavrı netleştirmek için
yeterlidir. Yoksa, o sürçülisandan bir istismar konusu
çıkarılmasını doğru bulmayız.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Kendisi niye
söylemiyor?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Ayrıca, savaş
hukukunda dahi olmayacak bir konu dendiğinde bu, şu demek:
Savaş hukukunda dahi cenazelerin defnine, ölülerin alınmasına,
taşınmasına izin verilirken
Yoksa, Cumhuriyet Halk Partisinin,
asla ve asla, doğuda, güneydoğuda yaşananları bir
savaş olarak nitelendirmesi mümkün değildir. Cumhuriyet Halk
Partisinin terörün kimden, neden, ne amaçla, hangi gerekçeyle gelirse gelsin
kınanması gereken ve sonuçları itibarıyla da bir
insanlık suçu olduğunu tarif eden grup tutumu konusunda kimsenin
endişesi olmasın. Cumhuriyet Halk Partisinin, Adalet ve Kalkınma
Partisi kendince edindiği muhataplarla Kürt sorununu Parlamento
dışında çözmeye çalıştığında hem AKPye
hem AKPnin o zaman muhatap kabul ettiklerine özellikle Parlamento
çatısı altını, tüm partilerin birlikte olacağı,
şeffaf, samimi, gizli bir ajandanın olmadığı,
birtakım pazarlıklarla karşılıklı sözlerin
alınıp verilmediği, meseleyi hukukun üstünlüğü, Anayasa ve
Parlamento çerçevesinde çözmeyle ilgili yaptığı
çağrıların ne kadar önemli olduğu bugün ortaya
çıkmıştır.
Şu anda vatandaşlar bu Parlamentodan
icraat beklerler. Bugün görüşülmekte olan kanun tasarıyla ilgili
toplumun çok farklı kesimlerinden çok ciddi beklentiler var. Cumhuriyet
Halk Partisi doğuda, güneydoğuda yaşananlara hukukun
üstünlüğü, insan hakları, yaşam hakkının
savunulması noktasında neler söylediğini haftalardır ifade
ediyor ama Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekillerinin kendi seçim bölgeleri
var, o insanlar Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin bu Parlamentodaki
yaklaşımlarını önemsiyorlar. Yapıcı tutumumuzu
sürdürüyoruz ama her iki taraf tarafından Parlamentoyu ve en çok da
sarayı memnun edecek şekilde Parlamentoyu işlevsizleştirme,
çalışamaz durumda gösterme, Bu Parlamentodan, bu sistemden bir
şey olmuyor, bu sistemi baştan aşağıya yenileyelim,
parlamenter sistem çökmüştür. izlenimini yaratacak bir
işlevsizleştirme için karşılıklı yürütülen ve
birbirine âdeta pas atan bu müzakere tekniğini kınıyor, iktidar
partisini Parlamentoyu çalıştırmaya davet ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, ben ilk günden bu yana
Anayasaya ve İç Tüzüke bağlı kalarak şu oturumları
yönetmeye çalıştım ve bundan sonra da inşallah öyle olacak.
Sayın Demirel, İç Tüzüke
baktığınız zaman 69uncu madde çok açık. Ben bilmiyor
ya da uygulamıyor değilim; ben biliyorum ve bildiğimi
uyguluyorum. Orada tamamen, buradaki takdir hakkını, takdir yetkisini
oturumu yöneten başkana veriyor, hem söz verip vermemekte hem de bu sözün
zamanını tayinde başkana veriyor. Kaldı ki, ara verdikten
sonra zaten sataşmadan dolayı söz alınmıyor ancak
açıklama hakkı var, ben size de açıklama hakkı verdim.
Dolayısıyla, tutumumda bir değişiklik yok.
Özgür Beyin de bahsettiği gibi, sadece iktidar
değil, sadece muhalefet de değil, burada 4 grubun bu Parlamentoyu
verimli bir şekilde çalıştırması asli görevidir. Ben
tarafsızım dedim ama ısrar ederseniz de ben şunu diyorum:
Bu ülkenin ve bu milletin tarafı olmak hepimizin asli görevidir, anayasal
görevidir. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
Ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğünü savunmak, bu milletin topyekûn
kardeşliğini savunmak bizim asli görevimizdir. Anayasa bize emrediyor
ve bu ettiğimiz yemine de hepimizin sadık kalması lazım.
Sadece benim, sadece Başkanlık Divanının değil, bütün
milletvekilleri olarak, bütün seçilmişler olarak milletin iradesiyle
burada olan herkesin, hepimizin terörle mücadelede ortak bir tavır
sergilemesi gerekiyor. Terörle yapılan bu mücadelede halkımız
adına, milletimiz adına, bu ülke adına, sonuç alabilmek adına
hepimizin bu Parlamentoyu iyi bir şekilde işletmesi, müzakere
ortamını sağlıklı bir şekilde geliştirmesi
lazımdır diyorum.
Bu bağlamda, tutumumda da hiçbir
değişiklik olmadığını ifade ediyor ve hepinize
teşekkür ediyorum.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, bir şeyi düzeltmem gerekiyor tutanaklara geçmesi
açısından.
BAŞKAN Buyurun Sayın Demirel.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Size,
İç Tüzük'ü bilmemeyle ilgili bir ithamda bulunmadık ya da bir
söylemde bulunmadık, yani burada bilmediğinize dair hiçbir vurgu da
yapmadık, sizin bildiğinizi de biliyoruz. Ama, bilerek
uygulamadığınızı ve burada
tarafsızlığınızı
korumadığınızı ifade ettik. Çünkü, İç Tüzük'ün
69uncu maddesi çok açık ve nettir. Evet, sataşmalardan dolayı,
grubumuza yönelik üç sataşma gerçekleşti, üçünde de söz hakkı
istedik grubumuza ilişkin ve üçünde de bir söz hakkı verecektiniz ama
onu da yapmadınız. Bu yüzden, İç Tüzük'ü
uygulamadığınızı ifade ediyorum. Evet, daha oylamaya
geçilmedi, ara verdiniz, tekrar söz hakkı talebimiz oldu; onu
gerçekleştirmediğiniz için usul tartışması açtık.
Bir de, ikinci bir şekilde, Hükûmet yetkilileri
burada, AKP Grubu burada. Kapatmadan önceki son ifadeleriniz, Hükûmet
yetkililerinin yapacağı ifadeydi. Tabii
ki ülkenin birliği, bütünlüğü, buna ilişkin bir şey yok,
biz de aynı şeyi savunuyoruz, o konuda bir
sıkıntımız yok, siz onu ifade ettiniz.
BAŞKAN O zaman bir problem yok.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Ama
öyle ifade etmediniz, tutanaklara bakabiliriz tekrar. Siz, AKP Hükûmetine
ilişkin savunma ifadeleri kullandınız. Tutanaklar
açıktır, hep birlikte bakabiliriz ama Hükûmet burada, Hükûmet o
cevabı verebilirdi, vermedi, siz Hükûmet yerine bu cevabı verdiniz.
Ben şunu ifade edeyim: Partimize
karşı ayrımcı bir tutum sergilediğiniz için özelde
usul tartışması ve bu konuyu ifade etmek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Peki, tutanaklara geçmiştir.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır
Milletvekili İdris Baluken tarafından, sokağa çıkma
yasakları adı altında kent merkezlerine uygulanan ablukalarda
yaşanan insan hakları ihlalleriyle ilgili AİHMin
aldığı tedbir kararlarının uygulanmamasının
araştırılması, AİHM kararlarına uyulması
konulu süreçlerin işletilmesi amacıyla 26/1/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 27 Ocak 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi Grubu
önerisi üzerinde aleyhte ilk söz Gaziantep Milletvekili Ümit Özdağa
aittir.
Buyurun Sayın Özdağ. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
ÜMİT ÖZDAĞ (Gaziantep) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; PKK terör örgütü, AKP Hükûmeti
tarafından izlenen terörle mücadele, müzakere sürecini başından
itibaren terörizmi ayaklanma aşamasına taşımak için
istismar etmiş, kullanmıştır. AKP Hükûmeti,
açılım süreci sona ermesin endişesiyle güvenlik güçlerinin PKK
terör örgütünün kentlerdeki örgütlenmesini engellemesine izin vermemiştir.
PKK terör örgütü, bundan istifade ederek 2012-2015 arasında Güneydoğu
Anadoluda kentlerde bir şehir ayaklanmasının
altyapısını oluşturacak silah, cephane, sağlık
malzemesi temini ile kadro örgütlenmesini gerçekleştirmiştir.
Terör örgütü, 2012-2015 zaman diliminde Suriye iç
savaşından istifade ederek Suriyenin kuzeyinde bir kanton sistemi
kurmuş ve etnik temizliklerle bu kantonları genişletmiştir.
Özellikle Ayn El Arap kentinin PKK ve PYD tarafından ele geçirilmesinden sonra,
PKK terör örgütü Suriyeden Türkiyeye güç projeksiyonuna
başlamıştır. Suriye olaylarının Türkiye
üzerindeki etkisi, 6-7 Ekim 2014te Ayn El Arapta IŞİD ile PKK
çatışmaları devam ederken görülmüştür. PKK terör örgütü ve
yandaş siyasal oluşumlar bir kent ayaklanması denemesi
gerçekleştirmişlerdir. Bu ayaklanma girişimi esnasında
PKKlı teröristler sadece güvenlik güçlerine değil, Türk, Zaza, Kürt,
herkese saldırmış ve katliamlar yapmışlardır.
Bütün bunlar olurken Abdullah Öcalanla devam eden görüşmeler neticesinde,
Öcalan Dolmabahçe mutabakatı olarak bilinen
çağrısını yapmıştır. Bu çağrıyla
AKP, HDP, PKK arasında büyük bir tarihsel uzlaşma olduğu intiba
verilmiştir ancak Cemil Bayık Öcalanı fazla tavizkâr
bulmuş ve Öcalanın yaptığı anlaşmayı kabul
etmemiştir. Anlaşma Seni başkan
yaptırmayacağız. söylemiyle PKK tarafından
bozulmuştur. PKK, AKPyle oturduğu müzakere masasını
devirerek halk savaşını tekrar başlattığını
açıklamıştır.
2015 yazından bu yana Türkiye'de yaşanan
her şey, bir yandan AKPnin yanlış politikalarının,
diğer yandan PKKnın Özerklik olmaz, konfederasyon. şeklinde
özetlenebilecek iç savaş stratejisinin bir sonucudur. Bu gizli değil,
aksine çok açık bir siyaset.
Cemil Bayık 30/12/2015te
yaptığı açıklamada, Türkiye içinden ve dışından
gelecek başka örgütlerle birlikte Türkiye'de devrimci bir direniş
cephesi kurulacağını ve iç savaşın daha da
artacağını, Öcalanın silahsızlanma
çağrısı yapmayacağını açıklamış,
ayrıca Türkiye, Irak, Suriye ve İrandaki gelişmelerin Orta
Doğuyu yeni bir çağa geçireceğini, hâlihazırdaki
savaşın yeni bir duruma dönüşene kadar
yoğunlaştırılacağını, bunun için de her
türlü birlikteliğin Orta Doğu coğrafyasında sağlanacağını
açıklamıştır.
Demokratik Toplum Kongresi Eş Başkanı
Hatip Dicle de iç savaş siyasetinin icracılarındandır.
Dicle şöyle demektedir: 1990lı yıllarda 50 ülke içerisinde
Türkiye sicili en kötü ülke durumundaydı. Türkiye'nin bir NATO üyesi olma
gerçeğini göz ardı etmemek gerekir. NATOnun 5inci maddesinin (a)
şıkkı çok konuşulur, hiç konuşulmayan (b)
şıkkı da var. (B) şıkkı ise eğer bir NATO
devletinde iç savaş çıkar ve bu engellenemezse NATO buna müdahale
eder.
PKK iç savaş çıkarmak amacıyla Ayn El
Arap ya da PKK dilinde Kobaniyi Türkiye'ye taşıma
politikasıyla, Türkiye'de kent savaşını
başlatmıştır. Şehir içinde mayınlama, el
yapımı patlayıcı döşeme, insanları evlerinden
çıkartarak yerleşme, evler arasında tüneller kazma,
sokakları hendek ve barikatlarla geçilmez kılma gibi terörist
eylemlere başlamıştır. Artık, PKK, kırsalda olduğu
gibi vurkaç eylemleri yapmamakta, bulunduğu yerde, kentlerde
direnmektedir. PKK şehirlerde sürekli savaş hâli yaratmak
istemektedir. Bu nedenle, okullar, hastaneler dahi PKK terör örgütü
tarafından hedef alınmaktadır.
Bu şekilde, terör örgütü Devlet vatandaşın
güvenliğini sağlamadı, sağlayamadı, düzeni muhafaza
edemedi ve edemiyor. algısını yaratmayı hedeflemekle
birlikte, ortaya çıkarmaya çalıştıkları düzensizlik
üzerinden terör örgütünün düzeninin kurulmasına
çalışılmaktadır. Bu bağlamda, terör örgütü,
eylemleriyle öğretmen, doktor gibi insanları da hedef almakta ve
bölge halkına hizmet sağlayan devlet memurları da terörize
edilmektedir. Devlete ait her türlü kişi, bayrak, kurum gibi devletin
varlığını ifade eden her türlü öğe Güneydoğu
Anadolu Bölgesinden silinmeye çalışılmaktadır.
PKKnın, bu terörist eylemleriyle bölge insanlarını açık
bir şekilde çatışmaların içinde hedef hâline getirdiği
görülmektedir.
Esasen bir insan kıyım makinesi olan PKK,
mümkün olduğunca çok bebeğin ve insanın, sivilin yaşamını
kaybetmesini arzu etmektedir ve bunun da zeminini hazırlamaktadır.
PKKlılar için bir bebeğin veya çocuğun ölmesinin
vicdanları etkileyen hiçbir yanı yoktur. Sadece 3 ve üzerinde
insanın katledildiği ve toplu katliam olarak nitelendirilebilecek
bütün katliamları tespit etmiş ve sayılarını ortaya
çıkarmış kişi benim. 323 bebek katletmiş PKK, bebek,
323 bebek katletmiş. Daha birkaç gün önce, karnelerini almak için bekleyen
çocukların üzerine bomba atan da PKK terör örgütüydü. Çınarda 4
yaşındaki bir bebeğimizi bombayla katleden de bir
PKKlıydı. Ve ondan sonra PKKlılar tarafından atılan
tweetlere bir bakın, İnternete girin ve bir bakın, bunu insan
atar mı diye de ondan sonra kendinize sorun.
PKK, özetle, iç savaş
koşullarını olgunlaştırmak için mümkün olduğunca
fazla sivilin hayatını kaybetmesini istiyor. Güvenlik güçlerimiz ise
PKK terör örgütünü şehirlerden çıkarmak ve etkisiz hâle getirmek
isteyen operasyonlar düzenlerken mümkün olduğunca az insan kaybı
olması için ellerinden geleni yapıyorlar.
Bu arada, sokağa çıkma yasağı
ilan edilerek operasyonlar sürdürülüyor. Sokağa çıkma
yasağı sırasında eksik ve yanlış bazı
uygulamalar olmakla birlikte, son haftalarda bu eksiklerin de azalmaya
başladığını görüyoruz. Bu noktada, AKP Hükûmetinden,
sokağa çıkma yasağı yerine, operasyonlar öncesinde nüfusun
başka yerlere, bölgelere, kamplara veya kamu kuruluşlarına
nakledilerek operasyonların daha hızlı gerçekleşmesinin
önünün açılması da beklenebilir. Ayrıca, Milliyetçi Hareket
Partisi Sayın Genel Başkanı Devlet Bahçelinin
sıkıyönetim ilan edilmesiyle ilgili yaptığı
çağrının doğruluğu her geçen gün biraz daha ortaya
çıkmaktadır.
Değerli milletvekilleri, sözlerime son
verirken, PKKlıları tek tek kent savaşında,
çatışmasında
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Kent savaşı
demeyelim de Sayın Özdağ, terörle mücadele diyelim.
ÜMİT ÖZDAĞ (Devamla) - Efendim, bu teknik
bir deyimdir.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Savaş
kelimesini kullanmayın, olmaz o.
ÜMİT ÖZDAĞ (Devamla) - Bu teknik bir
deyimdir. Bunun bir savaş olmadığını biliyoruz ama bu,
kent içindeki bir çatışmadır çünkü.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Malzeme vermeyelim
lütfen.
ÜMİT ÖZDAĞ (Devamla) - ...tek tek
temizlerken, sivilleri omuzlarında taşıyan Jandarma Özel Harekât
ve Polis Özel Harekâtçı kardeşlerimi de buradan sevgi, saygı ve
muhabbetle kucakladığımı bildirmek istiyorum.
Bu arkadaşlarımıza buradan
sesleniyorum: Çocuklar, böyle devam edin. Allah yardımcınız
olsun. Türk milleti, sizin bedenlerinizi çocuklara siper ettiğinizi ancak
PKKlı teröristlerin, her zaman olduğu gibi, bebeklerimizin ve
çocuklarımızın hayatına kastettiğini çok iyi biliyor.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın
Özdağ.
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi
lehinde ikinci söz, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkuluna
aittir.
Buyurun Sayın Tanrıkulu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz on dakikadır.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, burada sokağa
çıkma yasakları çok konuşuldu. Yani, hukuki temeli var
mıdır, yok mudur, nasıldır, birçok konuşma burada
yapıldı ama Parlamentonun bir tutum almadığını
gördük. Bu Parlamento eğer bir tutum alsaydı, başından
itibaren böyle bir tutum alsaydı belki bu duruma gelmeyecektik. Çünkü, 16
Ağustosta sokağa çıkma yasakları ilan edilmeye
başlandı, o tarihten bu tarihe de yaklaşık 7 kentte, 19
ilçede 59 kez sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Hâlen
Diyarbakırın Sur ilçesinde 2 Aralıktan bu yana devam eden sokağa
çıkma yasağı var. Ben gününü unuttum ama iki aya yakın
oldu. Silopide ve Cizrede vardı, Silopide kaldırıldı.
Cizrede hâlâ 14 Aralıktan bu yana devam eden sokağa çıkma
yasağı var ve onun üzerine verilmiş bir araştırma
önergesi var. Ben, bu araştırma önergesinin hukukçu milletvekilleri
tarafından bile okunduğu görüşünde değilim.
Değerli arkadaşlar, Türkiye çok zor bir
durumla karşı karşıya. Bunun nasıl bir vahim tablo
yarattığının farkında değilsiniz maalesef.
1990larda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuru yapan,
başvuru konusunda çalışma yapan, doktora yapmış bir
arkadaşınız olarak bunu ifade edeyim: Türkiye, yakın
tarihinde, 1990larda bile karşılaşmadığı, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin bir içtihadıyla ve uygulamasıyla
karşı karşıya değerli arkadaşlar. Bakın,
vahim bir tablo var. İç Tüzükün, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin kurallarının 39uncu maddesi uyarınca böyle bir ön
tedbir ne zaman verildi biliyor musunuz değerli arkadaşlar, kimin
aleyhine verildi benzer karar? Gürcistandan Rusyaya karşı
yapılan başvuru konusunda verildi; bir de Ukraynadan Rusya aleyhine
yapılan başvuru konusunda 2013-2014 yıllarında verildi
böyle bir başvuru, tedbir başvurusu.
Arkadaşlar, bakın, bunun vahimliğine
lütfen bir eğilin, sizden rica ediyorum. Anayasaya göre bu devlet,
demokratik bir hukuk devleti, Anayasaya göre. Anayasa Mahkemesi -bireysel
başvuru yapılmaya yetkilendirildi 2010 tarihindeki referandumla- 2012
tarihinden bu yana bireysel başvuru alıyor, bir iç hukuk yolu olarak
öngörüldü. Şimdi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye'nin
bir bölgesinden giden başvurularla ilgili olarak Türkiyedeki mahkemelere
yani bizim hak arayacağımız mahkemelere gitmeden, hiç onu
araştırmadan, hiç ona bile bakmadan yani Anayasa Mahkemesine
gitmiş mi, gitmemiş mi; Cizredeki, Mardindeki, Diyarbakırdaki
idare mahkemelerine gitmiş mi, gitmemiş mi, hiç onlara bakmadan böyle
tedbir kararları veriyor değerli arkadaşlar, şöyle tedbir
kararları veriyor. Farkında mısınız bunun ne anlama
geldiğinin? Ciddi söylüyorum, farkında mısınız? Ne
diyor bu kararlar biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Bakın,
faksla, postayla, mail yoluyla, bu kime gönderiliyor biliyor musunuz? Hükûmete
gönderiliyor, bakanlığa. Ne diyor biliyor musunuz? Biz ulaşmaya
çalışıyoruz telefonlarla; ambulans gönderin, burada yaralı
var, ulaşamıyoruz. Türkiye'nin dışında, Strasbourgda
bir mahkeme, Ankaradan yapılan, İstanbuldan yapılan, Cizreden
avukatların mail yoluyla gönderdiği başvurularda Türkiye
Cumhuriyetinin Adalet Bakanlığına -faksla gönderiyor- ne diyor
biliyor musunuz: Gidin, bu yaralıyı oradan alın, tedavi
ettirin, yaşam hakkına müdahale gelmesin. Ve biz burada,
sağduyumuzu yitirmiş bir biçimde, sığ tartışmalar
yapıyoruz. Bunun anlamı ne biliyor musunuz değerli
arkadaşlar? Türkiye'de hukuk yok. Anayasa Mahkemesi dâhil olmak üzere,
Türkiye'de yargı yolu yok.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Öyle bir
şey değil o ya!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Yargı
yolu yok değerli arkadaşlar. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
bunu söylüyor değerli arkadaşlar.
AYHAN GİDER (Çanakkale) Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin çifte standardı o.
NURETTİN YAŞAR (Malatya)
Abartılı bir şey yapıyorsun ya! Ben biliyorum, yok öyle bir
şey ya!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Bunu bilen
arkadaşlarınıza lütfen, bir danışın, ne anlama
geldiğini bir anlatsın. Şimdi, burada oturmuşsunuz,
yarışıyoruz sağduyumuzu yitirmiş bir biçimde.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Öyle bir
şey değil o.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Evet,
değerli arkadaşlar, bugün yaşamını yitiren 3 polise
Allahtan rahmet diliyorum, yakınlarına
başsağlığı diliyorum. Ölen bütün
yurttaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum ve bu saniyeden
itibaren de hiç kimsenin ölmemesini, hendeklerin, barikatların kapatılmasını
ve normal bir yaşama dönülmesini istiyorum. Ama istemekle, benim bu
kürsüde konuşmamla olmuyor ki. Burada bunu konuşabilmeliyiz. Burada
bir süreç başlatabilmeliyiz. Birbirimizi dinlemeliyiz.
Kulaklarınız bize kapalı olmasın. Dinleyelim birbirimizi ve
konuşalım ve bir mekanizmayı oluşturalım değerli
arkadaşlar.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Doğru
değil, o doğru değil, sen de bilirsin.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Ya,
Doğru değil. diyorsunuz da
Arkadaşlar, bakın, laf
atmayın. Bu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Adalet
Bakanlığına gönderdiği karar, 39uncu madde uyarınca.
Doğru değil. diyorsunuz da bunu ben mi icat ettim
Allahınızı severseniz!
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Anlamsız,
hukuki bir temeli olmayan bir şey.
AYHAN GİDER (Çanakkale) O onların
uyguladığı çifte standart.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, bakın, 4 tane böyle karar verildi. 4 karara
rağmen, bu kararlar uygulanmadı ve 3 kişi
yaşamını yitirdi. Muhtemelen, daha sonra yapılacak
başvurularda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 90lı
yıllardan çok ağır bir biçimde, yaşam hakkı
ihlallerinden Türkiyeyi mahkûm edecek. Tabii, sizin ya da bu Meclisin umurunda
olmayabilir; Veririz parasını, insan haklarını ihlal
ederiz. Artık öyle değil değerli arkadaşlar. Bakın,
niçin bu durum 90lı yıllara benzemiyor?
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Öyle bir belge
değil elindeki ya!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - 90lı
yıllarda herkes kendi acısını yaşıyordu, kendi
içinde yaşıyordu, çevresiyle yaşıyordu; şimdi sosyal
medya üzerinden anında haberdar oluyoruz, anında.
O nedenle, diyoruz ki değerli arkadaşlar:
Bu duygusal kırılmanın sonu iyi değil. Bu Meclisin,
hepimizin, milletvekillerinin sağduyuyla düşünmesi lazım. Bizim
sokaktaki insanlar gibi düşünme, onlar gibi davranma lüksümüz yok. Bizi bu
millet bu nedenle buraya gönderdi; sağduyuyla konuşalım ve bu
hendeklere, ölümlere, çatışmaya dünyanın bulduğu çözümleri
de gözeterek bir çözüm yolu bulalım. Evet, sonsuza kadar ölüm olabilir,
otuz yıldır oluyor zaten. Bundan rahatsızlık duymuyorsak
böyle devam edelim.
Zaten, bugün, sizin çok takip ettiğiniz
gazetelerin köşe yazarlarından birisi feryat ediyordu, Bu hâl
olağanlaştı, olağan hâle geldi, ölümlere karşı bu
sıradanlaştı ve kimsenin sesi çıkmıyor, ben buna isyan
ediyorum. diyordu, bu mealde sözler söylemişti kendi köşesinde ve sizler
her gün o gazeteyi okuyorsunuz. Yani, sizden gelen sesler de artık böyle.
Ya, altmış güne yakın bir sokağa çıkma
yasağı olur mu?
Bakın, bugün Diyarbakır Surdan bana
gönderilen fotoğraflar değerli arkadaşlar: Burası Suriye
sınırı değil değerli arkadaşlar, Edirneden
Yunanistana geçmek isteyen, Bulgaristana göçmek isteyen insanlar da
değil. Diyarbakırın Sur ilçesinde, insanlar denklerini
almışlar sırtlarına
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Kimden
kaçıyorlar?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) -
kendi yurtlarında,
kendi kentlerinde, beş bin yıllık kadim kentlerinde sürgün
yaşamı yaşıyorlar.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Kimden
kaçıyorlar?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - 200 bin
nüfus sürgün oldu, muhacir oldu kendi kentlerinde.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Sezgin Bey,
kimden kaçıyorlar, kimden?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Bunun
sorumlusu kim değerli arkadaşlar? Herhâlde sürgüne giden bu
yurttaşlar değil, çözüm bulamayan, çözüm aramayan ve burada
sığ tartışmalar yapan bu Parlamentodur, tümümüzüz, çözüm
bulamıyorsak biz bulamıyoruz. Ama, biz burada bir duvarla
karşı karşıyayız maalesef, duymuyorsunuz,
görmüyorsunuz, kulaklarınızı kapatmışsınız
bu seslere.
ÜMİT ÖZDAĞ (Gaziantep) - Suçlu PKK
değil de Parlamento mu?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) -
Bakın, değerli arkadaşlar, bugün, İnsan Hakları
Derneğinin Diyarbakır Şubesi rakamları yayınladı.
Sokağa çıkma yasakları döneminde ölen sivillerin
sayısı 198 kişi değerli arkadaşlar. Buna ne
diyeceğiz biz? 33ü çocuk, 43ü kadın, 122si erkek,
yaralıların sayısını saymıyorum.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Hiç terörist
öldürülmemiş mi? Terörist ne kadar öldürüldü? Terörist yazmıyor mu
orada?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) -
Bakın, değerli arkadaşlar, bununla bir yere varamayız. Ben
Diyarbakırda sizin haklarınızı korurken, şiddete,
teröre karşı çıkarken sen ayak ayak üstüne atmış belki
evinde çay içiyordun, tamam mı?
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Nereden
biliyorsun?
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Nereden biliyorsun?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Bu, böyle,
buradan laf atmakla olmaz değerli arkadaşlar, böyle laf atmakla
olmaz. Ben size makulü ve doğruyu göstermeye çalışıyorum.
Bu hâl, hâl değildir.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Dön, onu terör
örgütüne söyle!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Bu hâl,
hâl değildir değerli arkadaşlar. Gidişatımız
doğru değildir, doğru yolda gitmiyoruz, insanlarımız,
gençlerimiz, çocuklarımız yaşamını yitiriyor.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sezgin Bey, dön,
onu terör örgütüne söyle, tamam mı?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Beş
bin yıllık kadim kentlerimiz toplarla, tanklarla yok ediliyor,
kültürümüz yok ediliyor, tarihimiz yok ediliyor ve bunun bedeli de Türkiyeye
ve bütün yurttaşlarımıza, hepimize ağır olur. Bunu
söylemeye çalışıyoruz değerli arkadaşlar, bunu söylemeye
çalışıyoruz.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Sayın Vekilim,
kimden kaçıyorlar?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Lütfen,
bir kez daha, akşam uyurken ilk önce Mevlüde İrem Çiftçinin
anısını, sonra ölen diğer çocukların
anısını ve kadınların, sivillerin
anısını bir kez daha düşünün, ölen polislerin ve askerlerin
anısını ve yakınlarını bir kez daha düşünün,
yarın o vicdanla buraya gelin, temiz vicdanla buraya gelirseniz bu
sorunları çözeriz.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Onu şu
sıralara söyleyin!
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Tanrıkulu.
Az önce Hükûmetten bir bilgi istendi özellikle
ambulanslarla ilgili, oradaki cenazelerle ilgili, bir de Hükûmete
sataşmadan dolayı ben Sayın Bakana söz vereceğim.
Sağlık Bakanı Sayın Mehmet
Müezzinoğlu, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun,
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU
(Bursa) Değerli milletvekili arkadaşlarım, öncelikle yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, ülke olarak birlik ve beraberliğimiz,
ülke bütünlüğü, milletin bölünmez bütünlüğü adına bir
sıkıntılı süreci hep beraber yaşıyoruz. Ülkemizin
özellikle Güneydoğu Bölgesinde, son aylarda, sokaklarda insanımızın
huzuru ve güveni büyük oranda sarsıldı. Buralarda
sarsılmanın temel nedenlerine doğru eğilip
sağlıklı bakamazsak korkarım ki birbirimizi suçlayarak
süreci daha sıkıntılı bir boyuta taşırız. Bu
anlamda, Türkçemizde güzel bir söz var; Eğri oturalım, doğru
konuşalım. der. Bence doğru oturalım doğru
konuşalım.
Şimdi, bir defa, sokakta mayın varsa,
sokakta hendek varsa, sokakta silah varsa, sokakta molotofkokteyli
patlıyorsa orada bu ülkenin insanının huzuru ve güveniyle ilgili
sorumluluk güvenlik güçlerinindir, huzuru ve güveni sağlamak da bu ülkenin
yönetiminin görevidir.
Şimdi, son günlerde, karşımıza
ambulanslarla ilgili suçlamaları getiren arkadaşlarımız
var. Değerli arkadaşlar, hiçbir nokta yok ki ambulansımız
normal şehir içinde on dakikada ve şehirler arası alanda da otuz
dakikada ulaşmamış olsun. Bu anlamda, sağlık
hizmetleri sunumunda da özellikle acil sağlık hizmetleri sunumunda da
ülke olarak dünya standartlarını yakalamış bir ülkeyiz.
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Fidan gibi
gencimizi toprağa verdik, yarım saatte gönderemediniz!
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU
(Devamla) Şimdi, geldiğimiz noktaya
baktığımızda, bakınız, ambulans şoförü
yaralı vakaya, acil vakaya giderken direksiyon başında
katledildi.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Araştıralım.
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU
(Devamla) Şimdi, bu ambulans şoförünü burada biz
konuşmayacaksak... Bakınız, şurada 3-4 tane fotoğraf
göstereceğim. Şu ambulansın yalnız bir cephesinde, 12
yerinde kurşun izi var, yalnız bir cephesinde.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ambulansta
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU
(Devamla) Şimdi, şu ambulansın hâline bakın.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Vay, vay, vay!
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU
(Devamla) Şu ambulansın
Evet, bu, direksiyon başındaki
şoförün nasıl öldüğünü, nasıl katledildiğini
gösteriyor.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Ailesi açıkladı.
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU
(Devamla) - Yanında, evet
Şimdi, diğerleri, çoğaltabiliriz,
örnekleri çok. Sağlık çalışanlarımızdan görevi
başında katledilen, şehit edilen sağlık
çalışanı bu.
Cizredeki Eyüp Ergen kardeşimiz bizim Cizre
Devlet Hastanemizin sağlık görevlisiydi ve Cizrenin bir mahallesinin
çocuğuydu. O mahallede mesaisi bitti, evine gidiyordu, direksiyon
başında arabasında katledildi, yaralı; ambulans gitti
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman)
Araştıralım Bakanım, araştıralım.
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU
(Devamla) Araştırabiliriz. Biz araştırdık, siz de
araştırın.
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman)
Araştıralım, biz de araştıralım.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Nasıl
araştıralım?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Nasıl araştırsın Bakanım? Burası
araştırsın Bakanım, burası araştırsın.
BAŞKAN Sayın Bakanım,
tamamlayın.
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU
(Devamla) - Şimdi, bakın, söylüyorum: Araca ambulans gitti,
ambulanstan çıkan yardım ekibine de ateş edildi. Sonra ne
yaptık? Ailesine bilgi verdik ve oradaki vatandaş halka
oluşturdu, o halkaya aldık, ikinci ambulans ekibiyle yaralı Eyüp
Ergeni aldık, hastaneye getirdik ve kaybettik.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Efendim, AİHMe
başvuralım, Sezgin Beye de bir raporu gelir belki bunun, bu konuda
bir şey gelir.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Ya
ayıpsın! Kalk burada konuş, utanmadan oradan konuşuyorsun,
kalk buradan konuş!
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın, bu sokaklardaki
hendekleri konuşmazsak, bu silahları konuşmazsak
Dünden
itibaren ambulans orada bekliyor, güvenli bölgenin sınırında ama
bize verilen telefonlar Ben ismimi vermem, bilgi de vermem, bir daha beni de
aramayın. diyorsa -sizin arkadaşlardan aldığımız
telefonlar- orada güvenli bir bölge yokken, 4 sağlık şehidimiz
varken, defaatle bizim kendi sağlık görevlilerimiz, ekiplerimiz
alıkonulmuşken, 19 tane ambulansımız tahrip edilmişken,
hamile kızımız alıkonulmuşken, arkadaşlar,
güvenli bölgeye her türlü hizmeti verebilmekte en ufak bir eksik yoksa gelin,
hep birlikte güvenli bölgeyi tahsis edecek veya bu ülkenin her
sokağını güvenli yapacak çözümleri üretelim ama terör örgütüne
terör demezseniz, teröriste terörist demezseniz ve o silahların, o
bombaların, o kazılan çukurların ne için
kazıldığında duruşumuz sağlıklı
değilse arkadaşlar, insanlık suçunu işlemeye devam
etmiş olursunuz. Teröriste terörist diyeceğiz, terör örgütüne terör
örgütü diyeceğiz. Bu ülkenin huzuru ve güveni, hepimizin birlikte
sorumluluğudur.
Bakınız, Sayın Leyla Zana benim
milletvekili olduğum ilde şu cümleyi söylemiş bundan dört ay
kadar önce: Bursada ne varsa Diyarbakırda da onu istiyorum. Bursada ne
varsa Hakkâride de onu istiyorum. Evet, aynen katılıyorum. Bursada
ne varsa Diyarbakırda da o olmalı, Edirnede ne varsa Hakkâride de
o olmalı. Edirnedeki huzurlu ortam nasılsa Hakkâride
Ama şunu
da söyleyeyim: Bursanın sokakları tek bir nedenle kazılıyor;
altyapı tesisatı için kazılıyor, mayın döşemek
için kazılmıyor. Bursanın sokakları Bursanın
gelişmesi için kazılıyor ama Cizrenin sokakları niye
kazılıyor? Surun sokakları niye kazılıyor?
BAŞKAN Sayın Bakan, tamamlayalım
cümleleri.
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU
(Devamla) Arkadaşlar, bu anlamda, herkes bu ülkenin bölünmez
bütünlüğüne ve birlik ve beraberliğine karşı bu kürsüde
yemin etmiştir. Herkes yemininin arkasında samimiyetle dursun, dürüstçe
dursun diyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Demirel
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, Bakan direkt grubumuza yönelik ithamlarda bulundu.
Zaten çok açık bir sataşma var; bizim buna cevap verme
hakkımız doğuyor.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika süre veriyorum.
Kim konuşacak?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Mahmut
Hoca, Mahmut Bey konuşacak.
BAŞKAN Buyurun.
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
9.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrulun, Sağlık
Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun yaptığı
açıklaması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
dikkatinizi çekiyoruz: Bir bodrum katında altı gün, oraya gidilemiyor
çünkü gidildiğinde -biraz önce ambulansların
fotoğraflarını gösteriyorlardı ya- panzerlerden kurşun
atılıyor. Ambulanstan önce oraya maalesef, panzerler gidiyor
NURSEL REYHANLIOĞLU (Kahramanmaraş)
Terörist varsa gider.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla)
ve altı gündür,
AİHMin kararına rağmen, AİHMin tedbir kararına
rağmen insanlar orada ölüyor, her gün birini kaybediyoruz. Sayın
Bakan, bugün kaçıncı gün? Altıncı gün.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Panzer mi
ambulansa ateş ediyor, panzer mi?
HASAN TURAN (İstanbul) Yani devletin güvenlik
kuvvetleri Sağlık Bakanlığının
ambulanslarına ateş mi ediyor?
BAŞKAN Arkadaşlar, müdahale etmeyelim
hatibe.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Biz orada o
arkadaşlarımızı aldırmak için defalarca, defaatle hem
İçişleri Bakanlığıyla hem Sayın Başbakan
Yardımcısıyla görüşmelerde bulunduk ve Sayın İçişleri
Bakanının talimatına maalesef Şırnak Valisi
uymadı. Sayın İçişleri Bakanının bir diş
tedavisi nedeniyle daha önce verdiği söz gerçekleştirilemedi çünkü
Sayın İçişleri Bakanı Ben konuşamıyorum, bir
diş sıkıntım var, benimle değil valiyle görüşün.
dedi ve valiyle görüştüğümüzde, vali, her zaman söylenen aynı
cümleleri söyledi. Sayın Bakan, orada insanlar ölüyor; orada dört gündür,
bizim her gün uyarmamıza rağmen, ağır yaralı insanlar
var dememize rağmen her gün bir insan öldü ve hâlâ ölmeye devam ediyor.
Durumu acil olan arkadaşlar var orada ve bunlar sivil. Ben dün sizlere
Genel Kurulda isimler söyledim değerli arkadaşlar, hepsi çocuk
olanlardı, annelerdi. 70 yaşında, 81 yaşındaki
insanlara, biz hepsine terörist diyoruz.
Değerli arkadaşlar, bir örnek verelim:
Velev ki orada bir tanesi sizin dediğiniz gibi yasadışı bir
kişi olsa
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NURSEL REYHANLIOĞLU (Kahramanmaraş)
Terörist.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Bakın,
İstanbul Sultanahmette IŞİD çetesi kendisini patlattı,
velev ki bir arkadaşı vardı yanında, bir binaya
sığındı; siz o binayı tankla, topla mı
döveceksiniz?
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Öyle bir
şey yok.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) İçeriden
ateş ediliyorsa, evet.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) O binanın dört
katını yerle bir etmişsiniz, şu anda bodrum katı var.
Böyle bir şey olabilir mi? Ve insanlar ölmeye devam ediyor Sayın
Bakanım, siz kulaklarınızı buna
tıkayamazsınız, siz hendekle veya Orada barikat var.
cümleleriyle kamuoyundan bu suçunuzu gizleyemezsiniz.
BAŞKAN Evet, süreniz dolmuştur.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Bu çok önemli bir
suçtur, insanlık suçudur, insanlık!
Saygıyla selamlıyorum Genel Kurulu. (HDP
sıralarından alkışlar)
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Ne suçundan
bahsediyorsun? Ambulansı yollamak mı suç?
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisi
SELİNA DOĞAN (İstanbul) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Doğan.
SELİNA DOĞAN (İstanbul) Ben
ayrılmak zorunda kaldım az önce konuşma yaptıktan sonra.
Sayın AB Komisyonu Başkanıyla misafirlerimiz vardı,
onları ağırlamak zorundaydım. Sayın vekil sormuş
neden düzeltmeyi kendim yapmadım diye. Bu nedenle kendim yapamadım.
Sayın grup başkan vekilimizin düzeltmelerine, o açıklamalara
aynen katılıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özel gerekli
açıklamayı yaptı.
Teşekkürler Sayın Doğan.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır
Milletvekili İdris Baluken tarafından, sokağa çıkma
yasakları adı altında kent merkezlerine uygulanan ablukalarda
yaşanan insan hakları ihlalleriyle ilgili AİHMin
aldığı tedbir kararlarının uygulanmamasının
araştırılması, AİHM kararlarına uyulması
konulu süreçlerin işletilmesi amacıyla 26/1/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 27 Ocak 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisi aleyhinde ikinci ve son söz Aydın Milletvekili Abdurrahman
Öze aittir.
Buyurun Sayın Öz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
ABDURRAHMAN ÖZ (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; HDPnin Anayasanın 98inci,
İç Tüzükün 104üncü ve 105inci maddelerine göre Meclis
araştırması açılması için verdiği grup önerisi
aleyhine AK PARTİ adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği üzere, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi, Avrupa Konseyine bağlı olan uluslararası bir
mahkemedir. 1959 yılında kurulmuştur. Mahkemenin görevi, Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi ve ek protokollerle güvence altına
alınmış olan temel hakların korunmasına yönelik
kararlar almaktır. Mahkemeye şahıslar, tüzel kişiler ve
devletler müracaat edebilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti devleti de, devletimiz
de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine taraf olup Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin yargı yetkisini kabul etmiştir.
Zaman içerisinde vatandaşlarımız değişik gerekçelerle
insan haklarının ihlal edildiğini iddia ederek Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesine müracaat etmiştir. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi de bu taleplerle ilgili değişik kararlar vermiştir.
Bundan sonra da benzer müracaatlar olacak, mahkeme de yine ülkemizle ilgili
yeri geldiğinde lehe, yeri geldiğinde aleyhe kararlar verecektir.
Bugün ülkemizin Güneydoğu Anadolu Bölgesinde
yaşanan ve Kürtü, Türkü, Lazı, Çerkezi, Arapı olmak üzere
hepimizi derinden üzen terör olaylarına karşı güvenlik
güçlerimizin yapmış olduğu terörle mücadele takdire
şayandır. Zira, terörle mücadele edilirken terörist-vatandaş
ayrımına azami özen gösterilmekte, acele edilmeden sabırla
netice almak için gayret gösterilmektedir. Terörle mücadelede vatan
evlatlarımız şehit edilmektedir, şehit verilmektedir.
Terörle mücadele ederken şehit olan vatan evlatlarımıza
Allahtan bir kez daha rahmet diliyorum; ailelerine, eşlerine,
çocuklarına sabırlar diliyorum. Şehitlerimizin bu vatanın
gerçek sahibi olduğunu yüksek sesle ifade ediyor ve bu emanete sahip
çıkacağımızı, çıkmaya devam edeceğimizi
vurgulamak istiyorum.
Yine, terörle mücadele eden güvenlik güçlerimizin de
-ki şu an, ben burada bu konuşmayı yaparken güneydoğuda
güvenlik güçlerimiz terörle mücadeleye devam etmektedir- Allahın
yardımlarının üzerlerinde olmasını temenni ediyor,
güvenlik güçlerimize terörle mücadelede yukarıda belirttiğim
hassasiyeti gösterdikleri için de çok teşekkür ediyorum.
Bir hususu daha ifade etmek istiyorum: Güvenlik
güçlerimizin her gün şehit vererek, titiz, teröristi vatandaştan
ayırarak yürüttüğü terörle mücadele bölge halkı ve
vatandaşlarımız tarafından takdirle
karşılanmaktadır. Bu husus kamuoyunca da bilinmektedir. Terörle
mücadele eden güvenlik güçlerimizin karşısına
çıkarılan vatandaşlarımız artık kendilerini
canlı kalkan olarak kullanan, evlerini işgal eden,
sokaklarını çukura çeviren, iş makinelerini yakan ve kendilerine
hayatı zindan eden terör örgütüne karşı yüksek sesle tepkilerini
açıkça ortaya koymaktadırlar ve fırsatını
bulduklarında da yine güvenlik güçlerimize ve devletimize
sığınmaktadırlar. Devam eden terör mücadelesi, kesinlikle
ve kesinlikle, Kürtlere ve Kürt vatandaşlarımıza karşı
yapılan bir mücadele değildir; kendi insanı başta olmak
üzere, bölge insanına ve ülkemizin kalkınması ve refahına
karşı olan terör örgütüne karşı yapılan bir
mücadeledir.
Son on üç yılda AK PARTİ hükûmetleri döneminde
milletimize ve ülkemize olan sevdamızla her alanda çok büyük hizmetler,
çok büyük yatırımlar ve köklü reformlar gerçekleştirdik.
Ülkemizin daha demokratik, daha özgür, daha müreffeh, huzurlu ve güvenli bir
ülke olması için attığımız adımlar ülkemizin çehresini
değiştirdi. Bu durum halkımız tarafından da takdir
edildiğinden, biliyorsunuz, 1 Kasım seçimlerinde 317 milletvekiliyle
tekrar tek başına iktidara geldik. Demokratikleşme
adımları, ekonomiyi ve sosyal hayatı doğrudan etkileyen,
ülkenin doğusunun, batısının, kuzeyinin, güneyinin her
alanda güçlü şekilde büyümesine destek olan adımlardır.
Terörle mücadelenin devam ettiği Güneydoğu
Anadolu Bölgesine yapılan yatırımlar o kadar belirgindir ki
yeri geldiğinde, milletvekili olarak temsil ettiğim Aydın ilimizde
insanlarımız bizleri yolda durdurup Niye devletimiz sadece
doğuya yatırım yapıyor? diye bizi eleştirmektedirler.
Devlet insan için vardır, insana hizmet için vardır. İnsana
değer vermeyen, insanı öteleyen, dışlayan,
vatandaşları arasında ayrım yapan, kendini
vatandaşlarına karşı koruma altına alan bir devlet
hizmet üretemez, hakları güvence altına alamaz, ülkeyi büyütemez ve
refahı tesis edemez. Bugün, kendi vatandaşlarını tehdit
olarak gören devletçi yaklaşımın yerine,
farklılıkları zenginlik olarak gören, vatandaşlarına
hizmeti esas alan bir anlayış hâkimdir.
Değerli arkadaşlar, yaklaşık
sekiz aydır Aydın ilimizi temsilen milletvekili olarak bu Mecliste
görev yapmaktayım. Milletvekili olarak asli görevlerimizden birinin
millete hizmet etmek için gerekli yasaları çıkarmak olduğunu
bilmekteyim. Ancak, ne üzüntü vericidir ki -bilhassa 1 Kasımdan sonra
yaşanan süreçte- İç Tüzükün muhalefet partilerine verdiği
hakların muhalefet partileri tarafından sonuna kadar ve bir
hakkın suistimalini oluşturacak şekilde
kullanıldığını üzülerek bir avukat olarak da
görmüş durumdayım. Bu ise, biliyorsunuz, Meclisimizi
çalışmaz hâle getirmektedir. Meclisimiz, bilindiği üzere, kural
olarak salı, çarşamba ve perşembe günleri
çalışmaktadır. Biliyorsunuz, salı, çarşamba ve
perşembe günleri hepimiz buraya yoklama için koştura koştura
geliyoruz. Burada ne yapıyoruz? Saat 14.00te veya 15.00te buraya
geliyoruz, her gün istisnasız dokuz on saat burada konuşma
yapıyoruz ve akşam dokuz on gibi esas gündeme geçebiliyoruz. Yani,
her gün 550 milletvekilinin yedi sekiz saati bir şekilde kaybettiriliyor,
âdeta çalınıyor. Bu, Parlamentonun çalışmasına da
açıkça doğru bir yaklaşım değil diye düşünüyorum.
Denetim görevinin yasama görevi gibi Meclisin asli, kutsal ve önemli
görevlerinden olduğunu kabul ediyorum ancak yasama görevini
yaptırmamak amacıyla denetim görevinin kötüye
kullanılmasını da kabul etmediğimi açıkça ifade etmek
istiyorum.
AK PARTİ olarak 1 Kasım seçimlerinde
insanımıza sözler verdik. İnsanımız bizim sözümüzü
yerine getireceğimize inandığı için bizlere oy verdi ve tek
başına iktidara getirdi. Bizler bu sözleri yerine getirmek için
çalışmaya, yasaları çıkarmaya devam edeceğiz.
Çalışmamıza engel olmak amacıyla
verildiğine inandığımız
Ki açıkçası
çalıştığımız her gün HDP tarafından bir
şekilde bir grup önerisi verilerek çalışma yaklaşık
iki saat, üç saat ötelenmektedir. Bu önerinin de -içerik, hiçbir
tartışmaya girmiyorum- aynı amaçla verilmiş bir grup
önerisi olduğuna inandığımız için, AK PARTİ
olarak grup önerisinin aleyhinde olduğumuzu ifade ediyorum, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisini
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Direkt
partimizin ismini de kullanarak bize bir sataşma söz konusu. Muhalefet
partilerinin yapmış olduğu önergeleri getirerek süreyi
uzattığımızı
BAŞKAN Sizin önergenizden bahsetti, bu
önerge dedi.
Buyurun, buyurun.
Tamam, iki dakika.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
yasama
faaliyetini uzattığımızı
BAŞKAN Tamam, Sayın Demirel,
anladım; sizin önergenizden bahsetti.
Buyurun.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Artık hepsini açıklamak zorunda kalıyoruz yani direkt partimizin
ismini kullanarak
BAŞKAN Buyurun, buyurun.
Kim konuşacaksa iki dakika buyursunlar, sizin
önergenize sadece atıfta bulundu çünkü.
SALİH ÇETİNKAYA (Kırşehir)
Atıfta bulundu Başkanım.
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
10.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin,
Aydın Milletvekili Abdurrahman Özün HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sadece öneriye
atıfta bulunmak açısından değil, bir bütün olarak yasama
faaliyetlerini engellediğimiz söyleniyor ama şunu çok net söyleyelim
ki insanların yaşamı bizim için her şeyden önemlidir. Kim
olursa olsun, insanların yaşamı ihlal ediliyorsa, insanlar
bilerek ve isteyerek ateş altında tutuluyorsa, tanklar ve toplarla
bombalanıyorsa burada, burada, hangi çalışmayı, hangi
gündemi ele alacağız?
Tüm Türkiye halkına sesleniyorum: Şu anda
Cizrede bodrum katında 24 yurttaşımızdan haber almayacak
derecede bir katliam söz konusudur. Orada uygulanan bir katliamdır. Orada
yaşamını yitirenlerin yitirdikleri an itibarıyla sorumlusu
AKP Hükûmeti ve devlettir. Çok net söylüyoruz çünkü beş gündür bunu
buradan ifade ediyoruz. Şu anda arkadaşlarımız İçişleri
Bakanlığında, ambulans gönderilmesi için girişimler
başlatıldı. Sayın Bakan, ambulans için ifade etti, sormak
isteriz
Sağlık personeline ateş açan, direkt, direkt tank ve
top atışı yapan, gözümüzün önünde panzerden ateş açan ve
sağlık personelini orada katleden panzerlerdir ve silahlı
güçlerdir.
Şunu çok net ifade edeyim ki şu an
ambulansın gönderildiği yerde ambulans değil güvenlik güçlerinin
panzerleri, Akrepleriyle ateş açılıyor ve top
atışları altındadır, orada 24
vatandaşımız yaşam tehlikesi içerisindedir. Evet,
arkadaşlarımız İçişleri
Bakanlığındadır, görüşmeler devam ediyor ama ambulans
başka yere gönderilmiş. Şu anda bulundukları yerler
ateş altındadır. Onların yaşamından hepimiz
sorumluyuz. Tabii ki birinci gündemimiz bu olacaktır.
Teşekkür ediyorum.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Bu ülke, bu
ülke terörden temizlenecek!
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır
Milletvekili İdris Baluken tarafından, sokağa çıkma
yasakları adı altında kent merkezlerine uygulanan ablukalarda
yaşanan insan hakları ihlalleriyle ilgili AİHMin
aldığı tedbir kararlarının uygulanmamasının
araştırılması, AİHM kararlarına uyulması
konulu süreçlerin işletilmesi amacıyla 26/1/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 27 Ocak 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 16.44
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.59
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP
ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara), Sema KIRCI (Balıkesir)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 33üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar gereğince sözlü soru
önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Gelir Vergisi Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider,
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/517, 2/434) (S. Sayısı: 68) (x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Sayın milletvekilleri, dünkü birleşimde
tasarının birinci bölümünde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştı.
Şimdi, tasarının ikinci bölümüne
geçiyoruz.
İkinci bölüm üzerinde gruplar adına söz
isteyen, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Mustafa
Kalaycı, Konya Milletvekili.
Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Tasarının bu bölümünde, emekli olduktan
sonra BAĞ-KUR kapsamında çalışan esnafın emekli
aylıklarından yapılan sosyal güvenlik destek primi kesintisinin kaldırılması
da düzenlenmektedir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak
yıllardır kanun teklifleri ve önergelerle bu konuyu gündeme getirdik.
AKP de her seferinde karşı çıkmıştır. Ama AKP geç
de olsa yanlışını anlayabilmiş, böylelikle, önce yüzde
15 kesinti oranı geçen yıl yüzde 10'a düşürülmüş,
şimdi de tümden kaldırılmaktadır.
AKP, emekli iken çalışan
esnafımızın emekli aylığından,
karşılığında hiçbir ilave hak ya da hizmet vermeksizin,
haraç alır gibi yıllarca kesinti yapmıştır. SGK,
birçok esnafa geçmişe dönük faiziyle birlikte yüklü borçlar
çıkarmıştır. Bankalardan kredi alarak, hatta
aracını, iş yerini, ekmek teknesini satarak bu borçları
ödeyen insanımızın haklarını acaba nasıl
ödeyeceksiniz?
Ayrıca, bu düzenlemeyle prim kesintisi
kaldırılmasına rağmen esnafımızın
borçlarının silinmemesi büyük haksızlıktır.
Esnafımıza çıkarılmış prim borçları da
mutlaka silinmelidir.
Bu tasarıyla yapılan bir başka
düzenlemede lise ve dengi okul mezunlarına en fazla 20
yaşını, yükseköğretim mezunlarına ise en fazla 25
yaşını geçmemek şartıyla, mezuniyet tarihinden
itibaren iki yıl süreyle ücretsiz sağlık hizmeti verilmesi
öngörülmektedir. Ancak, bu düzenlemede de SGK'nın milyonlarca gencimize
çıkardığı borçlar silinmemektedir. Gençlerimiz iş
bulamamanın sıkıntısını yaşarken bir de
genel sağlık sigortası primiyle karşı
karşıya kalmaktadır. Getirilen düzenleme, sorunu çözmemektedir.
Soruyorum; ilkokul ve ilköğretim okulu
mezunları, 20 yaşını geçen lise mezunları, 25
yaşını geçen üniversite mezunları iş bulamadıysa
ne olacak, GSS primlerini nasıl ödeyecekler? İşsiz gençlerimize
GSS primi ödeyeceksin. diye dayatmanın ne anlamı var? Hükûmetin
öncelikli görevi gençlerimize iş imkânları sunmaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi, belli bir geliri olmayan
gençlerimizin iş bulana kadar ailelerinin sağlık
sigortasından yararlandırılmasını ve bu gençlerimize
çıkarılmış borçların silinmesini savunmaktadır.
Bu tasarıyla, doğum sonrası ve evlat
edinme hâlinde haftalık çalışma süresinin yarısı kadar
verilen ücretsiz izin süresinde yarım çalışma ödeneği
verilmesine ilişkin düzenleme de yapılmaktadır. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak bu düzenlemeleri destekliyoruz.
Kadınların önemli bir beklentisi de
sigortalılık öncesi doğumları borçlanabilmektir. Doğum
borçlanması yapılabilmesi için doğumdan önce sigortalı
olarak tescil edilmiş olma şartı aranmaktadır. Bu nedenle
kadınlar işe girmeden evvel yaptıkları doğum nedeniyle
çalışma hayatından ayrı kaldıkları süreyi
borçlanamamaktadır.
Halbuki, sigortalı olarak işe
başlayıp daha sonra işten ayrılan kadınlar, bu esnada
yaptıkları doğumları ve hizmete sayılmayan staj
süresinde yapılan doğumları borçlanabilmektedir. Ayrıca,
erkekler sigortalılık öncesi askerlikte geçen süreleri
borçlanabilmektedir. Anayasanın eşitlik ilkesi uyarınca
kadınların sigortalılık başlangıç tarihinden önce
yaptığı doğumları da borçlanabilmesi için gerekli
düzenleme yapılmadır.
Çıraklık ve staj sürelerinin emeklilik
hizmetine sayılması konusunda da çok yoğun ve haklı
talepler bulunmaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu konuda da
birçok kanun teklifi verdik.
Uygulamada doğum, askerlik, aylıksız
izin, doktora, avukatlık stajı gibi bazıları bir
çalışma ya da sigortalılık olmaksızın geçen süreler
borçlanılabilmekte iken fiili bir çalışmaya dayanan
çıraklık ve staj sürelerinin sadece kısa vadeli sigorta
kollarıyla sınırlı tutulması
haksızlığa, eşitsizliğe ve dolayısıyla
mağduriyete neden olmaktadır.
Yaşanan mağduriyetin giderilmesinin
yanında meslekî eğitimin özendirilmesine de katkıda bulunmak
amacıyla staja veya çırak olarak çalışmaya
başlanılan tarih uzun vadeli sigorta kolları
bakımından da sigortalılık başlangıç tarihi
olarak esas alınmalı, çıraklık ve staj süreleri hizmetten
sayılmalı ve geçmiş hizmetler için borçlanma hakkı
verilmelidir.
Değerli milletvekilleri, bu tasarıyla
İşsizlik Sigortası Kanununda da değişiklik
yapılarak doğum ve evlat edinme sonrası yarım
çalışma ödeneği ödemeleri ve prim giderleri ile İŞKUR
tarafından düzenlenen İşbaşı Eğitim Programı
giderleri İşsizlik Sigortası Fonunun giderleri arasına
eklenmektedir.
İŞKUR tarafından yürütülen aktif
iş gücü programları için fondan karşılanan harcamalar 2015
yılında anormal bir şekilde artmıştır. Bu
harcamalar 2014 yılında 1 milyar 359 milyon lira iken 2015
yılının on bir aylık döneminde 2 milyar 536 milyon liraya
ulaşmıştır.
İki defa milletvekili seçimlerinin
yapıldığı 2015 yılında bu harcamaların 2 kat
artması dikkat çekicidir. Özellikle işbaşı eğitim ve
toplum yararına program sayılarında patlama
yaşanmıştır.
İşbaşı eğitimle ilgili 2014
yılında yapılan 26.283 programa 59.456 kişi
katılmış iken 2015 yılında yaklaşık 3 kat
artışla program sayısı 76.934'e, katılımcı
sayısı ise 159.076 kişiye yükselmiştir. Kurum, Türkiye
geneli için hedeflediği sayının 1,5 katına
ulaşmış olup bazı illerde bu durum 8 katına
varmaktadır. Bu durumu Hükümet nasıl izah edebilecektir?
Diğer taraftan da, toplum yararına
programlardan 2013 yılında 197.182 kişi, 2014 yılında
216.108 kişi yararlanmış iken 2015 yılında
yararlanıcı sayısı yaklaşık 2,5 kat artarak
523.225 kişiye ulaşmıştır. Bu durumla ilgili, dönemin
Çalışma Bakanı ve kurum yöneticileriyle görüşmeler yaptım.
İstatistiklerin sağlıklı olmadığı ifade
edilmiş ancak daha sonra istatistik bültenlerinden bu programların
illere göre dağılım tabloları kaldırılarak
gerçekler gizlenmeye çalışılmıştır.
Programların ayrıntılarına ve
illerde yaşanan gelişmelere bakıldığında büyük
bir rezalet ortaya çıkmaktadır. İllere göre
dağılım tablolarının yer aldığı Ekim
2014 ayına kadar yayınlanan bültenlere
bakıldığında en fazla işe almanın
Şanlıurfa'da olduğu, örneğin 2013 yılında 16.897
kişinin işe alındığı görülmektedir.
Diğer taraftan, işsizliğin yoğun
olduğu yerler için öngörülen bu programlardan işsizlik oranı ülke
genelinin çok altında olan Rize'de 5.528, Artvin'de 4.195 kişinin
yararlanmış olması dikkat çekmektedir. Bakan ve üst
yöneticilerin illerindeki bu tablo sizce tesadüf müdür?
Bakınız, 2 defa milletvekili seçimlerinin
yapıldığı 2015 yılının ilk üç ayında bu
şekilde işe alınan 22 bin kişi iken bu sayı haziran
ayında 249 bin kişiye, aralık ayında 523 bin kişiye
çıkmıştır. Dolayısıyla bu programların
toplum yararından ziyade AKP yararına, AKP çıkarına
düzenlendiği açıkça görülmektedir. 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinin
yapıldığı 2015 yılında 523 bin kişinin bu
şekilde işe alınmış olmasının başka
türlü bir izahı var mıdır? İşe alınanların
AKP teşkilatlarınca belirlendiğini de cümle âlem biliyor.
Bu uygulama kurumun çıkardığı
bir yönetmeliğe göre yürütülmekte olup yönetmelikte dayanak olarak
gösterilen kanunlar da böylesine bir yetki vermemektedir. Zaten
sınırları belli olmayan şekilde geniş bir yetki
verilmesi de hukuken söz konusu olamaz. İstediğin idareyle program
yapacaksın, istediğin kişileri işe alacaksın, istediğin
gibi ihale usulü belirleyeceksin, yok öyle yağma. Böyle bir yetki, böyle
bir düzen olamaz.
Esasen, toplum yararına diye
yaptırılan işler, kamu idarelerinin görev alanına giren
sürekli işlerdir. Dolayısıyla, Anayasamızda öngörülmeyen
ve kamu personel mevzuatında olmayan yeni bir istihdam modeli
uydurulmuştur.
Bu programlara katılanlar. Millî Eğitim,
Orman, belediyeler gibi kurumlarda dokuz aya varan sürelerde
çalıştırılmaktadır. Bu idarelerde personel
ihtiyacı varsa neden kadrolu personel alınmıyor? Tabii, hem
işsizlik fırsata dönüştürülüp insanlar ucuza
çalıştırılarak sömürülüyor hem de çaresiz
insanımızın kendilerine minnet duymaları sağlanıp
oyları alınıyor. Bu şekilde hem işsizlik oranı
olduğundan düşük gösteriliyor hem de kayıt
dışılık azalmış görünüyor.
Ayrıca, illerde ortaya çıkan bazı
aracıların işe aldırdığı kişilerden
komisyon aldığı, işe alma
karşılığında çalışanların
aylığının bir kısmını onlara verdiği
yönünde de çok ciddi iddialar bulunmaktadır.
Bu uygulamanın her yönüyle mutlaka soruşturulması
gerekmektedir.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Kalaycı.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
söz isteyen Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım.
Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz on dakikadır.
HDP GRUBU ADINA AHMET YILDIRIM (Muş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; evet, bir aylık maratonun son bölümü olan 4üncü torba
yasanın ikinci bölümünün tümü üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Şüphesiz birbirinden farklı konulara tekabül eden
maddelerden müteşekkil bu torba yasada bizim için en ilgi çekici olan ve
asla kabul etmemizin mümkün olmayacağı husus, Hasankeyfi sular
altında bırakacak olan ve bunun taşınmasını
öngören maddedir. Hasankeyfle ilgili olarak yıllardan beri süren bir tartışma
söz konusudur. Binlerce yıllık tarihî değerlerimizi
taşıyarak bozmaya, sular altında bırakarak yok etmeye hiç
kimsenin hakkı yoktur. Bu tür uygulamalar siyasi kararlarla realize
edilemez çünkü Anayasanın 63/1inci maddesi ve 2863 sayılı
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası düzenlemelerini
yok sayan bir siyasi kararla Hasankeyf sular altında bırakılmak
istenmektedir.
Hasankeyfteki 5 binin üzerinde mağara ve
çevresinde 300ün üzerinde henüz arkeolojik kazıları
tamamlanmamış olan höyük
Hasankeyfte henüz 13üncü yüzyıldan
öncesine ait kazı çalışması
yapılmamıştır. Hasankeyf üzerine doktora yapmış
bir arkadaşınız olarak oradaki zemin etüdünü ve tarihî
yapıların taşınması gibi siyasi bir safsatayı
hiçbir bilim insanına, konu alanıyla ilgili hiçbir bilim
insanına kabul ettiremezsiniz. Hasankeyf taşınacakmış.
Taşınan ne? Bir defa, Hasankeyfle ilgili dikkatinize birkaç hususu
sunmak istiyorum. 5 binin üzerindeki mağaranın yüzde 85i ana kaya
dediğimiz derinlikleri yüzlerce metreye varan ve kimyasal olarak kalsiyum
karbonat olarak formüle ettiğimiz kireç taşından
oluşmaktadır. Düşünün, milyonlarca metreküp kireç
taşının içine kazınmış ve bin yıllar boyunca
insanların kendisine mesken etmiş olduğu bir tarihsel
varlık, bir insanlık mirası yok edilmeye
çalışılıyor. Milyonlarca metreküp ana kayayı tek blok
hâlinde nereye taşıyacaksınız? Böyle akıl
dışı, bilim dışı bir yöntem olabilir mi?
Taşınırsa ancak üzerindeki birkaç cami veya sivil konut
taşınabilir.
Orada Hasankeyfle ilgili belirtilmesi gereken
ikinci bir husus: Özellikle, uluslararası sözleşmelere
aykırı olan, burada taşınılması düşünülen
veya kandırılan
Özellikle, ilk Hasankeyf projesi
gerçekleştirilirken yüklenici firmalardan Nurolun temsilcisi şunu
söylüyordu: Barajı yapacağız, sular altında kalacak,
barajın ömrü zaten otuz beş kırk yıldır. Daha sonra
baraj kapakları, ömrünü tamamlayıp baraj kapakları
açıldığında Hasankeyf yeniden ortaya çıkacak.
Bir: Kireç taşı suyla reaksiyonunda en
kolay eriyebilen ve üzerindeki şekil bütünselliğini bozan
yapıdaki bir kayaca tekabül ediyor.
İkinci husus: Biraz, az biraz hidroloji bilen,
az biraz jeoloji
İnşaat mühendisi olan arkadaşlarınız
mutlaka vardır içerinizde. Barajların en büyük problemi siltasyon
dediğimiz, akarsuyun baraj havzasına taşıdığı
alüvyonlardır, kum ve çakıl taşlarıdır. Bunlar onlarca
metrelik depolar hâlinde barajın rezervuar alanına birikirler. Otuz
yıl boyunca orada o su birikip daha sonra baraj kapakları
açıldığında, ömrünü tamamladığında, ortaya
büyük bir alüvyon deposu çıkar, Hasankeyf çıkmaz. Böyle akıl
dışı, bilim dışı bir yöntemle bize, neymiş,
Ilısu Barajının memleketteki enerji açığını
kapatan bir özelliğinden söz ediliyor. Bir defa, Türkiyedeki yüzlerce
hidroelektrik santralinin toplam bizim elektrik enerjisi içerisindeki ihtiyacımızı
karşılama oranı -yüzlerce barajın- daha yüzde 22dir.
Ilısunun üreteceği elektriğin bu ülkenin enerji
ihtiyacının hiçbir derdine derman olmayacağı biraz
ayrıntılı bilimsel raporlar incelendiğinde görülecektir.
Aslında burada doğa, ekosistem, tarih,
kültür katliamının temel sebebi şudur: Sınıflı
toplumla birlikte açığa çıkmış olan insanın insan
üzerindeki tahakkümünün insanın doğa üzerindeki tahakkümüne
dönüşümünden başka bir şey değildir. Önce,
sınıflı toplumla insan başka insanları sömürmeyi
öğrendi, daha sonra da doğa üzerinde, tarih üzerindeki tahakkümünün
gelişmesine sebep oldu. Burada, Hasankeyfte tarihi katleden zihniyet ile
Zeugmayı sular altında bırakan zihniyet aynıdır.
Hasankeyfi Dicle Nehrine boğdurtmak isteyen zihniyet ile Munzuru,
Bergamada siyanürle altın arayan zihniyet, Fırtına Vadisini,
üçüncü köprüyü, üçüncü havaalanıyla birlikte ekosistemi tahrip eden
zihniyet aynı zihniyettir. Yine, özellikle ağaç katliamlarına
neden olan bu üçüncü havaalanı, üçüncü köprü projelerindeki zihniyet dışında,
Karadenizde güncel olan Yeşil Yol Projesi ile Hasankeyfi sulara
boğdurtmak isteyen zihniyet aynı zihniyettir. Daha ötesi, Hasankeyfi
sular altında bırakmak isteyen zihniyet ile bugün Cizrede Medresa
Soru, Mem u Zin Türbesini, Bırca Beleki bombalayan, Dört Ayaklı
Minareye kurşunlar sıkan zihniyet aynı zihniyettir,
başkaca bir şey değildir.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) PKK zihniyeti.
AHMET YILDIRIM (Devamla) İyi, duymayalı
baraj da yapıyor, Ilısu Barajını da PKK yapıyor.
Varsın, bu aklınızla siz böyle cari kılın bu işi.
Yine, şunu söyleyelim: Bugünkü
mağrurluğunuzu siz ebedi sanıyor olabilirsiniz. Biz iki aydan
beri barış ısrarımızı Türkiyede yaşayan
halkların kardeşliği inancıyla sürdürüyoruz. Ya değilse,
biz, iktidar partisinin barış dilencisi değiliz.
Yapılmış bir seçimde ne kadar oy alırsanız alın
bu ülkenin insanları bir partiye ülkenin tapusunu vermez. Bu ülkenin
sahibi değilsiniz, sadece, geçici bir süreliğine bu ülkeyi yönetme
ehliyeti insanlar tarafından size verildiği için biz sizden talep
ediyoruz. Ya değilse, sizin yerinizde başka bir siyasi parti olsa,
bugün akan kanın, gençlerin ölümünün çaresini yine siyasi iktidarla biz
müzakere ederiz. Yapılmış bir seçimde sadece belli bir
süreliğine iktidar olma hakkını aldınız, geçici bir
iktidar olma hakkını aldınız, aynen bizim de geçici
muhalefet olma hakkını almış olduğumuz gibi. Ya
değilse, ne bu ülkenin sahibisiniz ne tapusu sizdedir ne de başka bir
anlama gelir. Hiç kimse, bizim bu halkların kardeşliğine ve
barışına olan inancımızla barış
arayışımızı bir barış dilenciliğiyle
karıştırmasın. Biz defalarca söyledik, tekrar söylüyoruz,
hani, buraya çıktığımızda Şurayı,
burayı kına. diyenler var ya, bir kere olsun çıkıp bir
çocuğun, bir sivilin, 70 yaşındaki dedenin, bir annenin ölümünü
kınayabilme cesareti gösterebildi mi? Ama, biz defalarca şunu
söyledik: Üniformasının rengi ne olursa olsun, etnisitesi,
kimliği, dini, mezhebi ne olursa olsun, 20 Temmuzdan beri siparişle
başlatılmış olan bu kirli savaşta canını
yitiren herkesin anısı önünde saygıyla eğiliyoruz ve
siyaset kurumunun bir parçası olarak kendi sorumluluğumuzu
hissediyoruz. Biz siyasiler kendi payımıza düşeni alıyoruz.
Demek ki görevimizi eksik yaptık ki bugün hâlâ askerin
silahının, polisin mermisinin üstünlüğünden söz ediliyor. Bize
bir yerleri kınamayı salık verenlere son kez şunu
söyleyeyim: Silahların arkasından çıkın da onlardan,
kurşunu sıkanlardan aldığınız bilgilerle burada
siyaset yapacağınıza, lütfen, ne olursunuz, gelin burada
sağlıklı bilgileri
Oyunuz ne olursa olsun Cizrede, yüzde 3
olabilir, yüzde 5 olabilir, biraz halktan sağlıklı bilgiler
alarak bu süreci değerlendirmeyi ve toplumsal barışa ortak bir
akılla hizmet etmeyi öncelemenizi öneririm.
Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gruplar adına üçüncü söz Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Bihlun
Tamaylıgile aittir.
Buyurun Sayın Tamaylıgil. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
CHP GRUBU ADINA BİHLUN TAMAYLIGİL
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir temel torba yasanın daha görüşmesini
yapıyoruz. Ben de ikinci bölümü hakkında grup adına söz
aldım.
Temel yasa nedir, ne zaman ihtiyaç duyulur, ne
zaman temel yasa olarak bazı tasarı ve teklifler görüşülebilir?
diye bizim Meclis İçtüzüğümüz bir madde ihdas etmiş ve 91 no.lu
maddemiz bir temel yasanın nasıl görüşüleceğini
kurallarını belirleyerek ortaya koymuş. Biz hukuku
uygulayacağız, İç Tüzükün gereklerini yerine getireceğiz,
bununla yükümlü olan kişileriz, öyle değil mi? Ve orada der ki: Bir
hukuk dalını sistematik olarak bütünüyle veya kapsamlı olarak
değiştirecek biçimde genel ilkeleri içermesi; kişisel veya
toplumsal yaşamın büyük bir bölümünü ilgilendirmesi, kendi
alanındaki özel kanunların dayandığı temel
kavramları göstermesi, özel kanunlar arasında, uygulamada ahenk
sağlaması, düzenlediği alan yönünden bütünlüğünün ve
maddeler arasındaki bağlantıların korunması
Şimdi, görüştüğümüz bu sıra
sayılı tasarıya baktığınızda birbirleri
arasında ahenk mi var? Nasıl bir ahenk? Bir taraftan kadın
istihdamıyla ilgili başlıklardaki düzenlemeleri yaparken bir
taraftan gençlerin staj ve işbaşı eğitimi ve
işsizlerin eğitimine bir alan açarken diğer taraftan gidip HGS
ve OGS ödemelerinden ortaya çıkan borçların affını getiren
bir düzenleme, bir taraftan baktığımızda ise daha önce
emekli olup emekliliğinde çalışan vatandaşlardan kesilen
destek primle ilgili ortadan kaldırılan bir düzenleme. Bu nasıl
bir ahenktir? Nasıl birbiriyle ilgili arasında bir bağlantı
aranır ve neden bu birbirine benzemez, torbadan çorbaya dönen bu teklif
temel yasa hâline dönüştürülür.
Temel yasada ne yapıyoruz biz? Süre olarak
baktığınızda maddeler üzerinde Meclis Genel Kurulundaki
milletvekillerinin detaylı görüş bildirme imkânını,
tartışma imkânını daraltıyoruz.
Hızlandırılmış bir yasamaya, bir yasama kalitesi
açısından baktığınızda çalışmayı
bozan tercihe belli bir temel hazırlıyoruz. Maddeler üzerinde önerge
beşer dakika görüşülsün ama içeriğindeki maddeler hepsi
ayrı ayrı baktığınızda, kendisi ve maddenin
ağırlığı açısından çok önemli
başlıklar olan maddeleri hızla geçirelim. Hatta
bazısını da belki görüşülürken göz ardı edilir diye
ikidir, üçtür, dörttür aynı uygulamayı yapıyoruz. Biz burada
ciddi yasama faaliyeti yerine getirmekle görevlendirilmiş olarak vekil
tayin edilmiş milletvekilleriyiz. Bizden hizmet bekleyen, bizi seçen millî
iradeye yapılan, bu yasama kalitesi açısından son derece hem
İç Tüzüke aykırı hem de
Temel yasayı, Medeni Kanun,
Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu gibi yasalarda biz kullandık ama böyle
hızlandırılmış ve Meclisin gerçekten nitelikli yasa
yapma ilkelerine uymayan bir tercih için de kullanılması, bugünkü
geldiğimiz noktada Biz, nasıl, Meclisi, Parlamentoyu ve
çalışmalarımızı ortaya kaliteli mi koyuyoruz?
sorusuna cevap aramakta belki de bilinçli olarak getirilmekte.
Şimdi, burada tabii kadın istihdamı
ve kadın istihdamıyla ilgili düzenlemeler konusunda bazı
maddeler ihdas edilmiş. Biz, bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda
görüşürken bu konuyla ilgili olarak Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonu ve bunun yanında Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının buradaki katkı sağlayacak
çalışmalarının ne olduğunu sorguladık ama öyle
bir geldi ki kadın istihdamıyla ilgili olarak bundan önceki
dönemlerde, bakın, kurulmuş olan bir Meclis araştırma komisyonu
var; o raporun dâhilinde olan başlıklardan hangileri acaba bu
istihdam paketi olarak değerlendirilip
yasalaştırılıyor diye baktığınızda
sadece ev ve iş hayatının ahenkleştirilmesi konusunda
yapılan düzenlemenin ötesine geçmeyen bir tercihin olduğunu ne
yazık ki görüyoruz. Burada baktığınızda bir komisyon
çalışması sonrasında ortaya konulan
başlıkların içerisinde bu ev ve iş ahenkleştirilmesi,
aile yaşamının ahenkleştirilmesinin ötesinde eğitimde
karşılaşılan sorunlar, kadın
girişimciliğiyle ilgili sorunlar, toplumsal cinsiyet
eşitliğinde karşılaşılan sorunlar ve kadın
örgütlenmesiyle ilgili yapılması gereken çalışmaların
hepsinin bir arada değerlendirilmesi gerekirken karşımıza
sadece kadının birinci vazgeçilmez ve zorunlu olarak birinci
görevinden arta kalan zamanını istihdam ve iş
hayatının parçası olarak gören
Tabiidir ki kadınlar
açısından baktığınızda annelik ve çocuk büyütme
sürecinde rahatlatacak ama bu rahatlamaya annenin istihdama
katılımını sağlayacak düzenlemeleri, sadece evde
kaldığı zamanı iş hayatıyla ahenkleştirecek
düzenleme yerine annenin çocuk bakımıyla ilgili olan sosyal devlet
sorumluluğu içerisinde kreş açma, devletin çocuklara bakım ve
istihdam açısından kadına zaman ayırma imkânı
sağlayacak düzenlemeler yerine kolaycılığa kaçtığını
görüyoruz.
Burada yapılan düzenlemeler kadının
mesleki eğitim açısından kendini geliştirebileceği bir
süreci hazırlamakta mı? Maalesef, bu yarı zamanlı ve esnek
çalışmalar açısından yapılan düzenlemeler bir yerde,
belki önümüzdeki günlerde gündeme gelecek olan özel istihdam bürolarıyla
birleştirilmiş olarak kadın emeğinin bir yerde
köleleştirilmiş ve tek düze
İşte geliri de
belirlenmiş, asgari ücretle fikslendirilmiş bir emek ve o emeği
geliştirecek mesleki açıdan, kariyer açısından ve beyaz
yakalı, mavi yakalı emekçi açısından
değerlendirildiğinde, sorunları çözecek nitelikte
olmadığı çok açık olarak gözükmekte.
Diğer taraftan, emeklilerle ilgili düzenleme
açısından baktığınızda da
Sene 2006, yine Adalet
ve Kalkınma Partisi hükûmetleri zamanında bir düzenleme
yapıldı ve emeklilerden destekleme primi kesilmesiyle ilgili bir
yasal düzenleme. O gün rakam kaçtı biliyor musunuz? Yüzde 33le 39
arasında destekleme primi kesilmesi noktasında bir yasa
çıktı. Allahtan Cumhuriyet Halk Partisi var, hem emeklinin,
emekçinin, halkın bu tür mağdur edilecek konularda
Sizin çok
şikâyet ettiğiniz, Niye Anayasa Mahkemesine gidiyorsunuz?
dediğiniz başlıklardan birinde, Cumhuriyet Halk Partisi Anayasa
Mahkemesine gitti ve bu oranın düşürülmesini ve yapılan
hukuksuz, Anayasaya aykırı uygulamanın
Çünkü yıllarca
emeğini vermiş, primini ödemiş ve ondan sonra emekliliğinde
geçimini sağlayamayan kişilerin tekrar çalışmaları
hâlinde bir ceza gibi kesilen bu destekleme priminin
kaldırılması yolunda bir hedef ortaya konuldu. Yıllarca
bununla ilgili 15ti 10a indirdiniz sizler, sonunda geldiniz, aklın yolu
bir, bunun kaldırılmasıyla ilgili bir karar.
Diğer taraftan, bu stajyer öğrenciler ve
meslek eğitimiyle ilgili olan düzenleme
Şimdi, değerli
arkadaşlar, ne kadar güzel görünüyor, bu stajyer öğrenci staj
sırasında bir gelir elde edecek, iş arayan, iş bulamayan
kişiler kendileri baktığınızda iş meslek
danışmanlarının ortaya koyacağı tercihlerle
iş bulacaklar ve çalışacaklar. Geçen sene tam seçim zamanı,
ne hikmetse, bir de imalat sanayi ve hizmet sektörü olarak ayırarak bir
prim desteği de ortaya koydunuz ve bir anda patlayan istihdam
rakamları karşımıza çıktı.
Şimdi, bu da İşsizlik Fonundan
karşılanmak üzere gündeme getirdiğiniz bir düzenleme. Ne güzel!
Emek, işsizlik, bu ülkede işsizliğin OECD
Hele hele gençler
açısından baktığınızda OECDde en kötü noktaya
vardığımız günlerde, tam da seçim döneminde bu tür
uygulamalar ve bunun devamı. İsmi güzel, uygulaması güzel ama
niyeti onlarca sorgulamaya
Hem kişi açısından
baktığınızda 50 binden 159 bine çıkan bir rakam. Ne
hikmetse tam seçim tarihleri yaklaştığında, tam seçim
tarihlerinde ve dönemsel ve bölgesel olarak
Seçim bölgelerine
baktığınızda da rakamlar bize bazı işaretler
veriyor.
Bunları yapıyorsunuz ama bunları
yaparken kimse bunları görmüyor, bunların farkında değil
diye düşünebiliyor musunuz? Peki, bu seçilen öğrenciler hangi
kriterlere göre seçiliyor? Bu danışmanlar, bu uzmanlar
kaşına gözüne, gördüğü niteliklere göre mi bakıyor veya bir
kariyer veya bir CV değerlendirmesi mi? Hiç zannetmiyorum, zaten böyle
olmadığının iddiaları da çok yoğun.
Diğer taraftan,
baktığımızda -vaktim yetmiyor ama- Hasankeyf. Tarihi
korumak, tarihin içindeki bize anlatılan bilinci yaşamak ve
yaşatmak, tarihin zenginliğini yok etmemek hepimizin görevi
olmalı, aynı zamanda doğayı ve doğal dengeleri de.
Bakın, daha yeni, Davosta bir açıklama geldi, uzun vadeli
gelişmeler açısından; on yıl içerisinde bir kuraklık
ve bu kuraklığa bağlı olarak gelişecek olan süreç.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) Bir yandan
bunu değerlendirirken bir yandan da gelin kültürümüze, yedi bin
yıllık bir tarihe, içinde sakladığı değerlere,
onlara sahip çıkarak; onları yok ederek değil, onların
varlığından, onların korunmasından büyük bir zenginlik
elde ettiğimizi bilerek bir eylem gerçekleştirelim. Ama görünen o ki,
en geç iki yılda bu tarihî ve bu kültürel zenginlik sular altında
kalacak.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Tamaylıgil.
İkinci bölüm üzerinde şahıslar
adına ilk söz, Tokat Milletvekili Yusuf Beyazıta aittir.
Buyurun Sayın Beyazıt. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sizin süreniz beş dakikadır.
YUSUF BEYAZIT (Tokat) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 68 sıra sayılı Gelir Vergisi
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı üzerine AK PARTİ adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi en kalbî duygularımla
selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, bugün
Diyarbakır Surda 3 askerimiz daha şehit olmuştur, onlara
Allahtan rahmet diliyorum. Bu şehitlerden birisi de -ben Tokat
Milletvekiliyim- güzel Tokatımızın Pazar ilçesinin Çiftlik
köyündendir. Bu vesileyle çok üzgün olduğumu, son derece müteessir
olduğumu ifade etmek istiyorum. Bu şehitlerimizin
yakınlarına sabrıcemil niyaz ediyorum. Bunlarla beraber, 3
askerimiz ağır yaralı, 2 polisimiz de yaralı, onlara da
şifalar diliyorum; ailelerine, yine bu anlamda sabır diliyorum.
Değerli Başkanım, sayın
milletvekillerim; Sayın Genel Başkanımız,
Başbakanımızın seçim öncesinde söylediği gibi, bu
düzenlemelerle yeni iş kuran gençlerimize üç yıl boyunca gelir
vergisi muafiyeti sağlanmaktadır. Öğrenim gören gençlerimizin
pasaport harcı kaldırılmaktadır.
Kadın memurlara, doğuma bağlı
olarak, ilk çocukta iki ay, 2 çocukta dört ay, 3 çocuk ve üzeri çocukta
altı ay yarı zamanlı ve tam ücretli çalışma hakkı
getirilmektedir.
Çocuk sahibi olan memurlara kısmi zamanlı
ve tam ücretli çalışma hakkı getirilmektedir.
Yemde ve gübrede KDV kaldırılmaktadır.
Özel sektörde çalışmakta olan
kadınlara doğum sonrası yarım çalışma
ödeneği getirilmektedir. Yine, özel sektörde çalışmakta olan
kadınlara kısmi süreli çalışma hakkı verilmektedir.
Yine, özel sektörde çalışmakta olanların doğum sonrası
ve evlat edinme sonrası izinleri artırılmaktadır.
Sayın milletvekilleri, değerli
arkadaşlar; madde 19 ile doğumda veya doğum sonrasında
annenin ölümü hâlinde doğum sonrası kullanılamayan süreler bu
düzenlemeyle babaya kullandırılmaktadır. 3 yaşını
doldurmamış çocuğu evlat edinene sekiz hafta analık izni
kullandırılmaktadır. Çalışan kadınlara doğum
sonrası analık izninin bitiminden itibaren, evlat edinme hâlinde
evlat edinene edinim tarihinden itibaren altı aya kadar ücretsiz izin
verilecektir yahut her doğumda altı aya kadar haftalık
çalışma süresinin yarısı kadar ücretsiz izin kullanabilme
hakkı verilmektedir. Bu seçimlik haklardan hangisinin
kullanacağı izin talebinde bulunana bırakılmaktadır.
Madde 20 ile yaşlılık
aylığı alıp da çalışanlar artık sigorta
primi ödemeyeceklerdir.
Madde 21 ve 22 ile hizmet akdine bağlı
olmadan kendi adına ve hesabına bağımsız
çalışanlardan, çalışmaya başlayanlardan ya da bu
kapsamdaki emeklilerden sosyal güvenlik destek primi bundan böyle
alınmayacaktır.
Sayın milletvekilleri, madde 23 ve 24 ile ana
veya babası üzerinden bakımla yükümlü olmayan gençler, lise ve dengi
öğrenimden mezun olanlar 20 yaşını, yükseköğretimden
mezun olanlar 25 yaşını geçmemek şartıyla primlerinin
devlet tarafından ödenmesi suretiyle mezuniyet tarihinden itibaren iki
yıl süreyle gelir testi yaptırmaksızın ücretsiz
sağlık ücretinden yararlanacaklardır.
Madde 25 ile sosyoekonomik gelişmişlik
endeksi düşük olan 51 ilimizde 10 ve üzerinde sigortalı
çalıştıran işverenlere 6 puanlık teşvik
vardı. Kalkınmada öncelikle illerimizde 1 ila 9 kişi
çalıştıran işletmeler bu teşvikten maalesef
yararlanamıyorlardı. Şimdi, kalkınmada öncelikli yani
ekonomik olarak biraz daha desteklenmesi gereken yerlerde 1 ila 9 işçi çalıştıran
iş yerleri artık bu teşvikten yararlanacaktır. 255 bin
işletmemiz de bu teşvikten yararlanacaktır.
Bu vesileyle, Meclisimizi saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Beyazıt.
Şahıslar adına ikinci ve son söz,
Bursa Milletvekili Lale Karabıyıka aittir.
Buyurun Sayın Karabıyık. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
LALE KARABIYIK (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının ikinci bölümüyle ilgili şahsım adına
söz almış bulunmaktayım.
Evet, bu maddelerde de yine her alana giren
farklı konular yer almakta. Önce şununla başlayayım:
Doğum izinleri var, süt izni konuları var, evlat edinme var. Biz,
tabii ki kadının istihdamdaki hayatını kolaylaştıracak,
kadın istihdamını artıracak her türlü desteğin
yanındayız. Ancak, şunu söylüyoruz: Doğum izni de
olmalı, esnek çalışma da olmalı fakat bunların
doğru kurgulanması, doğru planlanması lazım. Hatta
yalnız doğuma bağlanmamalı, kadının
hayatında herhangi bir dönemde ailevi sorunlar sebebiyle izin
alabileceği ya da yarım zamanlı çalışabileceği
hakları da olmalı. Doğru kurgulanmalı. diyorum çünkü
ilgili maddeyi incelerseniz burada yarım zamanlı çalışma süreleri
belirlenmemiş, net değil ve bu bir suistimal yaratabilir. Mesela,
diyelim ki, işveren dedi ki çalışan kadına: Yarım
zamanlı çalışma hakkını gündüz 11.00 ila 15.00
arası kullanacaksın. Düşününüz ki, İstanbulda
yaşayan bir kadın çalışan. Günün hepsi gitti zaten o
İstanbul trafiğinde. Yani, demek istiyorum ki doğru kurgulanması
lazım ve bu maddenin özellikle eksiği çalışma saati
sürelerinin net olarak belirlenmemesi.
Yine, süt izni kalkıyor, yerine iki aylık
çalışma izni geliyor. Yine, neden acaba birinci, ikinci ve üçüncü
doğumlarda aynı miktarda izin değil, daha farklı daha fazla
aylarda izin kullandırılıyor? Bu tasarı doğru
planlanmalı, doğru programlanmalı diyoruz, Türkiye'de iş
barışını bozmamalı.
Peki, başka ne yan etkiler yapabilir?
İş güvencesizliği yaratabilir, özel istihdam
bürolarını artırabilir ve taşeron çalışmayı
artırabilir. İşte, bu nedenle doğru kurgulanmalı,
doğru planlanmalı diyoruz. Biz, kadının istihdama
katılmasını teşvik ediyorsak, peki o zaman acaba kreş
desteği nerede, bunu merak ediyorum. Yani, bu konuda şunu söylemek
istiyorum: Bu destekler olmalı ama acaba kadının aklına
şöyle bir çelişkili soruyu getiriyor muyuz? Evde mi oturmalı,
çocuk mu kariyer mi? İşte, bu çelişkiye düşmeyecek
şekilde, istihdam desteğini verecek şekilde bu maddelerin
oluşması gerekirdi diye düşünüyorum.
Evet, yine bir başka maddemizde, ki biz
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bunu sürekli söylemiştik, genel
sağlık sigortası prim borcu olanlar demiştik. Şimdi,
27nci maddeyle ilgili konuşmak istiyorum, özellikle değinmek
istiyorum. Bakın, bu kanun, yürürlüğe girdikten sonraki kişileri
kapsayacak. Oysa geçmişte prim borcu olanlar yine sağlık
hizmetinden faydalanamayacaklar. Oysa bu borçların silinmesi gerekiyordu,
zaten maddi gücü olmayan kişiler bu borçları ödemeyeceği için
yine sağlık hizmetinden yararlanamayacaklar, onun için bunun da göz
ardı edilmemesi gerekiyor.
Çalışan emeklilerle ilgili zaten
Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz projelerimizde de belirtmiştik. Bu
sosyal güvenlik destek priminin olmaması gerektiğini ifade
etmiştik.
Şimdi bakalım, Türkiye'deki emeklilerin durumuna
bir göz atalım. Bakın, emekliler geçinemediği için ikinci
iş yapmak istiyor. Dünyadaki diğer emeklilere bakalım,
farklı ülkelerde emeklilik yaşamlarını belli bir
yaştan sonra dünyayı gezerek geçiriyor, hobileriyle
uğraşıyor, torunlarıyla ilgileniyor. Oysa Türkiyeye
bakıyoruz, emeklilerin yüzde 93ü çalışırken emekli
olduğu zaman geçinecek bir meblağ ayıramamış çünkü
gelir yetersizliği söz konusu ve yüzde 54ü emekli olduğunda
yaşamını sürdüremeyeceğini düşünüyor. İşte,
bu nedenle de ikinci bir işe mutlaka ihtiyaç duyuyor. Aslında gerçek
bir intibak yasasıyla gelir adaletsizliği ortadan
kaldırılarak başlanmalı. Dünyadaki gelir
boşluğunu da hatırlatmak istiyorum, bakın, emeklilerde
Türkiyede on sekiz yıl gelir boşluğu var ama dünya
ortalaması yedi yıl. Bu nedenle, biz zaten bu maddeyi projelerimizde
de ifade etmiştik, emeklilerin gelir seviyesinin yükselmesi,
adaletsizliğin ortadan kalkması üzerinde durmuştuk. Bunu da
dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Karabıyık.
Sayın milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi on beş dakika süreyle soru-cevap
işlemi yapılacaktır. Sürenin yarısı sisteme giren
milletvekillerine, yarısı da Hükûmeti temsilen Bakana verilecektir.
Ancak sistemde bir arıza olduğundan biz daha önce de konuşma söz
sırasını dağıtmıştık, ona göre ben
ilgili milletvekillerinin isimlerini okuyayım, tekrar sisteme girerlerse,
sıradan vereceğiz çünkü.
Sayın Parsak, Sayın Tor, Sayın
Ahrazoğlu, Sayın Karabıyık, Sayın
Gaytancıoğlu, Sayın Bektaşoğlu, Sayın Tanal,
Sayın Arık
Böyle devam ediyor. Bu ilgili milletvekillerimiz önce
sisteme girerse sırayla söz vereceğim.
Sayın Parsak, buyurun.
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Teşekkür
ediyorum.
Biraz önce Sağlık Bakanımız da
buradaydı, malumunuz, tüm milletvekillerimizin bildiği gibi, Türkiye
genelinde 300 bin sağlık personeli atama beklemekte.
Dolayısıyla, bu sağlık personellerimizden en azından
60 bininin atanabilmesi talebiyle 11 Ocak tarihinde bir kanun teklifi
vermiştik. Biz her gün, söz konusu atama bekleyen sağlık
personellerinden sosyal medya yoluyla ya da telefon yoluyla bu yönde yeniden
talep alıyoruz. Bu personellerimizin son derece mağdur olduğu
bir hakikat. Hazır bütçe görüşmeleri de gerçekleştirilirken, bu
personellerimizden en azından 60 bininin atanmasını teminen
kanun teklifimizin kabulünü beklemekteler. Bu yönde yapılmakta olan bir
çalışma var mıdır? Bunların ataması ne zaman
gerçekleştirilecektir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tor
FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş)
Sayın Bakan, şehit yakınlarına ve gazilere verilen serbest
dolaşım kartlarının bakanlık görev değişimi
nedeniyle iptal edildiği, iptal sonrasında kart sahiplerinin bu
durumdan haberdar edilmediği, bunun neticesinde de birçok kart sahibinin
güç durumlarda kaldıkları müşahede edilmiştir. Şehit
yakınlarına kartlarının iptal edildiği neden posta,
mesaj veya telefonla bildirilmemiştir? Kart bilgileri idarede mevcut
olduğu hâlde yenilenerek kendilerine gönderilmemiştir. Kart yenileme
işlemi için çoğu köy ve kasaba gibi yerleşim birimlerinde
yaşayan bu insanların il merkezine kadar gitmeye mecbur
bırakılması, birçok maddi ve manevi külfetlere
katlanmalarına vesile olunması uygun bir davranış
mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ahrazoğlu
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bugün 27 Ocak Hatay Antlaşmasının
79uncu yıl dönümü. 27 Ocak 1937de Cenevrede toplanan Milletler Cemiyeti
Hatayın bağımsızlığını kabul
etmiş ve bir seçimle Hatayda çoğunluk tespiti yapılmasına
karar vermişti. Bunun üzerine 13 Ağustos 1937de seçimler
yapılmış, 12 Eylül 1938de bağımsız Hatay
Cumhuriyeti kurulmuş ve 30 Haziran 1939da da Hatay Türkiye'ye
katılarak kararını belirtmişti.
Bu vesileyle Hatay benim şahsi meselemdir.,
Kırk asırlık Türk yurdu düşman elinde esir olamaz. diyen
başta Aziz Atatürk olmak üzere, Hatay Cumhurbaşkanı Tayfur
Sökmeni, Hatay Meclis Başkanı Abdülgani Türkmeni, Hatay
Başbakanı Abdurrahman Meleki ve Hatayı o gün bizlere emanet
edenleri rahmet ve minnetle anıyorum.
BAŞKAN Sayın Karabıyık
LALE KARABIYIK (Bursa) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, Sayın
Cumhurbaşkanı, Kaddafiden İnsan Hakları Üstün Hizmet Ödülü
ve 250 bin dolar almıştı ve sivil toplum örgütlerine
bağışlanacağı ifade edilmişti. Acaba nereye
bağışlandı, hangi sivil toplum örgütlerine
bağışlandı, bunu öğrenmek istedim?
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, ülkemiz üniversitelerinde çalışmakta
olan araştırma görevlileri iki farklı statüde
çalışmaktadır. 33/A maddesinde çalışan üniversite
kadrolarında görev yapanlar ve sayıları 3.500e
yaklaşmış eski kadrolarında görev yapan araştırma
görevlileri, bunlar da 50/D kadrosunda görev yapıyorlar. Birçoğunun
yaşı 30a yaklaşmış, hatta 30u aşmış,
evlenmiş, aile kurmuş, doktoraları bitmek üzere olan genç
akademisyenler, maalesef enstitü kadrolarına, üniversite kadrolarına
geçirilmemektedir. Bu durum üniversite yönetim kurullarının
inisiyatifine bırakılmıştır. Bu şekilde yani
doktora sonrası güvencesi olmadan çalışan araştırma
görevlileriyle ilgili bir çalışmanız var mıdır? Bu
durumda olan akademisyenlerin hak mahrumiyetlerini giderecek misiniz?
BAŞKAN Sayın Bektaşoğlu
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İlim Giresunla ilgili önemli bir sorunu dile
getirmek istiyorum. On üç yıldır BOTAŞ ve AKSA tarafından
yürütülen çalışmalarla 2009 yılında komşu illerimiz
Ordu, Trabzon ve Rizede neredeyse nüfusun ve sanayinin tamamı doğal
gaza kavuşmuştur. Hatta bu illerimizde doğal gaz
kullanımı ilçeleri de kapsayacak şekilde
yaygınlaştırılmıştır. Ama Karadenizde
doğal gaz iletim, dağıtım hattı bir türlü
tamamlanamayan tek ilimiz maalesef Giresundur. 110 bin nüfuslu Giresunda doğal
gaz abonesi sayısı on binleri bile bulmamış, 28
mahallemizden sadece 10unda doğal gaz arzı
sağlanmıştır. Bunun başlıca nedenlerinden biri de
Karayollarının şehir içi yolunun belediyeye devredilmediği
gibi kazı çalışmalarına izin vermemesidir. Bu sebeple
Bu
bölgede 4 tane hastane, 8 bin öğrencinin eğitim gördüğü
üniversite yerleşkesi, jandarma bölge komutanlığı, okullar,
yurtlar, pek çok resmî kurum, çok katlı konut alanları mevcuttur.
Daha büyük nüfusun yaşadığı şehrin
batısındaki mahallelerde doğal gaz dağıtım
hattı bağlantısı maalesef
yapılmamıştır. Konuyu bilgilerinize sunuyor, ilimizi bu
çağdaş, ucuz, çevreci yakıttan mahrum bırakanlardan hesap
sorulmasını istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Tanal, buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, polislerle ilgili daha önce
2200 olan ek gösterge 3000e çıkarıldı. Bu, aylık 47 TLye
tekabül ediyor. Yani, bu ek göstergenin 3600e
çıkarılmasının ne mahzuru var? 17nci büyük ekonomiye sahip
olan bir ülkeyiz diye övünüyoruz. Bu açıdan 3600e
çıkarılmasının bir mahzurunun olmadığı
kanaatindeyim. Bu konuda sizden destek ve yardım bekliyoruz. Netice
itibarıyla, aynı konumda bulunan astsubaylar 3600 iken polisler 3000
ek göstergede bulunuyor. Bu adaletsiz bir uygulama çünkü
Anayasamızın 55inci maddesi Eşit işe eşit ücret
ödenir. diyor. Yani, eşit işe eşit ücret ilkesi de bu konuda
ihlal ediliyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Son soru, Sayın Arık,
buyurun.
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bugün, erken doğumu
engellemek için kullanılan iki grup ilaç piyasada bulunmamakta. Yerine
başka kullanılacak ilaç, ajan yok ve hastalar erken doğurmakta,
bir kuvözde 3-4 çocuk yatmakta. Bunlar hem erken doğumun getirdiği
problemleri yaşamaktalar hem de erken doğum için yenidoğan
yoğun bakımlarına çok ciddi derecede ücretler ödemekte. Bu
konuda bir politikanız var mı? Bu aileleri, bu kadın doğum
uzmanlarını rahatlatma adına, bu ilaçların tekrar piyasaya
gelmesi adına bir sağlık politikanız var mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Şimdi de soruları
cevaplandırmak üzere Hükûmet adına Kalkınma Bakanı
Sayın Cevdet Yılmaza söz veriyorum.
Buyurun Sayın Yılmaz.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle toplumumuzun çok değişik
kesimlerini ilgilendiren, çok önemli haklar getiren bu düzenlemelerin
hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Sayın Parsakın sağlık
personeliyle ilgili bir sorusu olmuştu. Hükûmetlerimiz döneminde
eğitim ve sağlık, personel politikalarımızda hep
öncelikli alanlar oldular. Bu alanda sağlık personeli
sayımızı da her sene artırıyoruz. Özellikle önümüzdeki
dönemlerde de öncelikli alanlardan biri olmaya devam edecektir.
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Biz 300 binin 60
binine kadro istiyoruz.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Ancak,
tabii, her yıl bütçe imkânlarımız, ülkemizin gerçekleri
çerçevesinde hareket ediyoruz ama elimizden gelen maksimum ölçüde de,
eğitim ve sağlık başta olmak üzere, sosyal alandaki
personele her zaman öncelik veriyoruz.
Sayın Tor şehit yakınları ve
kartları konusunda bazı aksaklıklar olduğunu ifade ettiler.
Bunu Aile Bakanlığımıza iletelim. Yani, uygulamadan
kaynaklanan bazı aksaklıklar varsa, onların elbette
hızlı bir şekilde düzeltilmesinde büyük fayda var.
Sayın Ahrazoğlu, Hatay Milletvekilimiz
sorudan ziyade Hatayın ülkemize katılmasıyla ilgili fikirlerini
ifade ettiler. Ben de bu vesileyle, tabii, emeği geçen herkesi rahmetle
yâd ediyorum. Bu, gerçekten son derece önemli bir ilerleme olmuştur.
Sayın Karabıyık, Kaddafiden
alınan ödül gibi bir hususu dile getirdiler. Yani, bunu eminim defalarca
sormuşlardır, gerekli makamlardan da cevabını
almışlardır. Tekrar tekrar gündeme getirmelerinin çok
anlamlı olmadığını düşünüyorum.
Tartıştığımız konuyla da bir ilgisini kuramadım
doğrusu.
Sayın Gaytancıoğlu
araştırma görevlileriyle ilgili iki ayrı statüden bahsetti.
Öncelikle şunu ifade etmek isterim: Son dönemlerde
yaptığımız düzenlemelerle, araştırma
görevlilerimiz başta olmak üzere, akademisyenlerimizin özlük
haklarında çok önemli iyileştirmeler gerçekleştirdik.
Gençlerimizin akademisyenliği tercih etmesi noktasında önemli bir
teşvik de sağlanmış oldu, ortam iyileştirilmiş
oldu. Yüksek öğretimde, biliyorsunuz, çok sayıda da üniversite hayata
geçti; buralara nitelikli gençlerimizin çekilmesi anlamında önemli
adımlar atıldı. Ancak spesifik olarak bu enstitü-üniversite
ayrımı, bu konularla ilgili hususlar Hükûmetimize henüz gelmiş
bir konu değil. Bu konuyla ilgili YÖK Başkanlığımızdan
ve Maliye Bakanlığımızdan daha detaylı bilgiler talep
edilebilir diye düşünüyorum.
Giresun Milletvekilimiz Sayın
Bektaşoğlu, doğal gazla ilgili ildeki yetersizlikleri ifade
etti, abone sayısının artması için Karayolları ile
belediyenin iş birliği yapması gerektiğini söyledi. Tabii,
konunun detaylarına hâkim değilim doğrusu ama bir iş
birliği ihtiyacı varsa tabii ki bunu kurumlarımızın
gerçekleştirmesinde büyük fayda var.
Sayın Tanal polislerimizle ilgili sağlanan
ilerlemelerin daha da iyisi yapılsın anlamında bir öneri
getirdi. Biz 2200den 3000e çıkarıyoruz göstergeyi ama bir taraftan
da tazminatlarını artırıyoruz polisimizin.
Dolayısıyla, hem tazminatı hem de bu yapılan düzenlemeyi
düşündüğümüz zaman polisimizin özlük haklarında çok önemli
iyileştirmeler yapıyoruz. Ancak, her kurumun da kendi içinde bir
hiyerarşisi var, değişik düzeylerin ek göstergeleri var. Bir
düzeyle ilgili vereceğiniz bir karar diğer düzeyleri de
etkileyebiliyor. Polis için, Emniyet teşkilatımız için böyle bir
durum söz konusu. Dolayısıyla, bizim uygun gördüğümüz
artış 3000 şeklinde çünkü o polislerimizin üstleri de var, belli
bir hiyerarşi içinde bu ek göstergeler tespit ediliyor.
Sayın Arık erken doğum meselesini
gündeme getirdi. Bu konular da gerçekten önemli. Bu vesileyle şunun
altını çizmek isterim: Son on üç yılda sosyal alanda elde
ettiğimiz en büyük başarılardan biri doğumda bebek ve anne
ölümlerinin azalmasıdır. Bunu da, tabii, daha yaygın,
erişilebilir bir sağlık hizmetiyle gerçekleştirdik. Bugün
bebek ölümlerinde de, anne ölümlerinde de Türkiye geçmişe göre çok daha
iyi bir noktadadır. Yalnız, bahsettiği, anladığım
kadarıyla, bir ilaçla ilgili bir husus. O ilaçla ilgili detayı,
doğrusu, bilemiyorum. Bunu Sağlık
Bakanlığımızın daha teknik yazılı bir
şekilde cevaplandırması daha doğru olur ama hastanelerde
özel kuvözler oluşturulması, hastane ortamında doğumun
gerçekleştirilmesi, hatta kırsal alanda yaşıyorsa
vatandaşımız onun belli bir süre önceden, doğumdan önce
hastaneye alınması ve bu hizmetin verilmesine kadar bir dizi tedbirle
bu konularda gerçekten önemli ilerlemeler, mesafeler aldık. Bu konuyla,
özel olarak bahsettiği hususun Sağlık
Bakanlığımız tarafından yazılı
cevaplandırılmasında fayda var diye düşünüyorum.
Tekrar bu önemli düzenlemelerin her bir kesim için,
bütün ülkemiz için hayırlı olmasını diliyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Benim soruma cevap
vermedi.
BAŞKAN Son bir dakikalık süremiz var.
Sayın Aksuya da biz bir söz verelim.
Sayın Aksu
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul)
Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, bir sayın bakana atfen
medyada yer alan bir hususu sormak istiyorum. Acaba Devlet Memurları
Kanununda yapacağınız değişiklikle memur
güvenliğini kaldıracağınız ve kamu
çalışanlarını güvencesiz hâle getireceğiniz doğru
mudur?
BAŞKAN Evet, Sayın Bakan
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Şimdi,
Sayın Başkanım, ülkemizde devlet personel rejimi reformu
tartışmaları uzun yıllardan bu yana
yapılmaktadır. Avrupada da çeşitli ülkelerde
baktığınız zaman memur ve kamu çalışanı
ayrımı vardır. Bizde de, Anayasamızda da var aslında
bu ayrım. Kamuda belli kamunun egemenlik yetkisini kullanan, piyasada
karşılığı olmayan işlevleri yürüten
memurları olduğu gibi, piyasada, sivil kesimde
karşılığı olan işleri yapan
çalışanları da mevcuttur. Avrupada, gelişmiş
ülkelerdeki mevzuat özellikle bu açıdan Türkiye'de de uzun
yıllardır tartışılmaktadır. Ancak, henüz bir
devlet personel rejiminin ayrıntıları şekillenmiş
değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Bunlar
birçok tarafı ilgilendiren hususlardır. İlgili taraflarla
istişare içinde bunun içeriği şekillendirilecektir.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bakan.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Bakanım, polislerin özlük haklarıyla ilgili soruma cevap vermediniz.
BAŞKAN İkinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, sisteme girmiştim efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay, kusura
bakmayın, fark etmedim.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın 68 sıra sayılı Kanun
Tasarısının ikinci bölümü üzerindeki soru-cevap işlemi
sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, Bursa Milletvekilimiz
Sayın Lale Karabıyık Sayın Bakana bir soru sordu. Soru,
milletvekilinin buradaki varlık sebeplerinden biridir. Sayın
Bakanın Sorunun gündemle ne alakası var? cevabını
yadırgadığımı söylemem lazım. Sayın Bakana
sorulan, yöneltilen soruların hemen hemen tamamı
görüştüğümüz kanunla ilgili değil zaten, ayrı.
Ama, asıl söylemek istediğimiz şudur:
Şeffaflık ve hesap verebilirlik demokrasilerin olmazsa
olmazıdır. Bu sorulan soru müteaddit defalar sorulmuştur,
doğru. Sayın Bakan dedi ki: Daha önce ilgili bakanlar bunu
cevapladı. Şu Mecliste, muhalefeti bırakın, iktidar
partisinden bir milletvekili bu sorunun cevabını biliyorsa ben
adımı değiştireceğim. Bu sorunun cevabı
verilmemiştir Sayın Bakan. Bu 250 bin doları, dönemin
Başbakanı, Sayın Cumhurbaşkanı, sivil toplumlara
bağışlayacağını söyledi; güzel, iyi. Biz de
diyoruz ki: Bu nereye bağışlandı? Ne var bunda? Bunun
cevabını vermek bu kadar zor mu? Merak ediyorum.
Şunu da diyebilir:
Bağışlamadı, parayı yedi. de denebilir, bu da bir
cevaptır. Ama, topluma, millete, sivil toplumlara
bağışlanacak denilen paranın
bağışlanmadığına dair bizde bir kuşku var.
Bu kuşkuyu gidermek de Hükûmet üyesi olarak sizin göreviniz. Bu daha önce
soruldu, ilgili bakanlar cevap verdi, verildi. demek
Böyle bir cevabı
doğru bulmuyorum. Sorulan soruyu tartmak, yargılamak da bence sizin
işiniz değil Sayın Bakan. Bu 250 bin dolar hangi sivil toplum
kuruluşlarına verildi? Ya da verilmediyse Verilmedi. denecek, bir
kelimelik cevabı var bunun.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bakan
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Ben, hiç
kimsenin sorusunu belirleyecek durumda değilim elbette.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Öyle dediniz ama.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Ama hiç
kimse de benim verdiğim cevabı belirleyecek durumda değil.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Siz cevap
vermediniz, siz cevap vermeye mecbursunuz.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Dolayısıyla, sizin ne kadar soru sorma hakkınız varsa benim
de istediğim gibi cevap verme hakkım var.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Oldu canım,
ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yok öyle şey! Yok öyle
şey!
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Kusura
bakmayın, sizin keyfinize göre cevap veremem. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Öyle şey
olmaz!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Alkışladığınız şeye bakın, ayıp
ya! Neyi alkışladığınızın farkında
mısınız?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Daha önce
verilmiş
Kendinize bazı şeyleri hak görüp
başkalarını o haktan mahrum görmenizi de ben
yadırgıyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Böyle bir şey olur mu ya?
Neyi alkışladığının farkında mısın
ya?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Ben hiç
kimsenin sorusunu yargılamam
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İşime göre cevaplama
hakkı
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
ama benim
cevabımı da siz sınırlayamazsınız, kusura
bakmayın.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet,
sınırlamıyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın
Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN - Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.03
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.13
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara),
Sema KIRCI (Balıkesir)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 33üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale
Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/517, 2/434) (S. Sayısı: 68) (Devam)
BAŞKAN - İkinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Şimdi, ikinci bölümde yer alan
maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan
sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan, ben söz hakkı istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Demirel.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Sistemi
açma şansımız var mı?
BAŞKAN Ne için söz istiyorsunuz önce bir onu
şey yapayım.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Bir
bilgilendirme yapacağım Genel Kurula.
BAŞKAN Açalım.
Sayın Özel, siz de sisteme girerseniz
Buyurun Sayın Demirel.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
6.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, HDP
Grubundan 3 milletvekilinin, Cizrede bir bodrum katında mahsur bulunan
yaralıların hastaneye götürülmemesi nedeniyle İçişleri
Bakanlığında açlık grevine başladıklarına,
bu sorunun bir an önce çözülmesi ve Hükûmetin bu konuda bir açıklama
yapması gerektiğine ilişkin açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, bugün -dört gündür ifade ediyoruz, burada da ifade
ettik, daha önce de Genel Kurulu bu konuda bilgilendirdik- Genel Kurulun
başladığı saatlerde bizim 3 milletvekilimiz -Grup
Başkan Vekilimiz İdris Baluken, Osman Baydemir ve Meral
Danış Beştaş arkadaşlarımız- Cizrede
yaşanan olaylara ilişkin, 24 yurttaşımızın
bodrumda bekletilmesi ve ambulansın gönderilmesine ilişkin
İçişleri Bakanıyla görüşme talebinde bulunmuştu ve
-saat 11.00den beri- İçişleri Bakanlığına bu
görüşmeyi gerçekleştirmek üzere gittiler. Ambulansların
yaralıları almaya gittiğine dair bilgiler bize ulaştı,
yola çıktığına dair. Hatta ambulansla değil
-Sağlık Bakanı biraz önce açıkladı -yapılan
görüşmeler sonucunda belediyeye ait bir araçla, ortak belirlenen
kişilerle, onların dışında da oradaki personeller ve
sonrasında da, arkasında da ambulansla, sağlık personeliyle
birlikte yaralıların alınmasına yönelik yola
çıkıldı. Ama ne yazık ki yola
çıkıldığı an itibarıyla onların gittiği
güzergâh, ambulansların gittiği güzergâh, gönderildiği güzergâh
farklı bir güzergâh oldu ve arkadaşların mahsur kaldığı
binanın etrafı bir bütün olarak zırhlı araçlarla
sarıldı ve oraya top atışları ve ağır
silahlarla saldırı başlatıldı. Ambulansla
yaralıların oradan alınması gerekirken, öyle bir çaba
içerisindeyken, hâlâ milletvekili ve grup başkan vekili arkadaşlarımız
oradayken bu gerçekleşmedi ve yaralılardan haber alınamayacak
düzeyde, iletişime geçilemeyecek düzeyde etrafı
kuşatıldı ve hastaneye gönderilmeleri engellendi. Şimdi, bu
kabul edilecek bir durum değil. Hâlâ arkadaşlarımız
İçişleri Bakanlığında ve yapmış
oldukları
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan, bir dakika daha isteyeceğim, bitireceğim.
BAŞKAN Sayın Demirel, tamamlayalım.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Arkadaşlarımız bir sorunu çözmek için, orada bulundukları
an itibarıyla bu sorunu, Cizredeki sorunu birlikte çözebilmek ve müzakere
yapabilmek için oradalardı ama ne yazık ki bu durum yaşandı
ve yaralılar hâlâ bodrum katında ölüme terk edilmiş durumda.
Arkadaşlarımız bunun sonucunu alamadılar İçişleri
Bakanlığında ve 3 arkadaşımız şu anda orada
açlık grevine başladı. Çünkü bu sorunu çözmek için
gitmişlerdi fakat sorun çözülmedi. Bu bilgilendirmeyi biz Genel Kurula
yapmak istiyoruz. Genel Kuruldaki milletvekili arkadaşlarımız,
biri grup başkan vekilimiz olmak üzere HDP Grubundan 3 milletvekili
şu anda İçişleri Bakanlığında yaralıların
hastaneye götürülmesi için çaba sarf etmelerine rağmen bu
gerçekleşmediğinden dolayı arkadaşlarımız
İçişleri Bakanlığında açlık grevine
başlamışlardır ve bu sorunun bir an önce çözülmesini ve
sayın Hükûmet yetkililerinin bu konuda bir açıklama yapmasını
bekliyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özel
7.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmazın 68 sıra sayılı Kanun
Tasarısının ikinci bölümü üzerindeki soru-cevap işlemi
sırasındaki bazı ifadeleri ile Diyarbakır Milletvekili
Çağlar Demirelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan,
öncelikle biraz önceki durumla ilgili söz aldım ama sayın grup
başkan vekilinin ifadelerinden sonra o konuda da bir iki kelime etmek
isterim.
Öncelikle, bir milletvekilimiz, Kaddafiden
alınan bir ödülün devrin başbakanı tarafından sivil toplum
örgütlerine bağışlanacağını
açıklamasına rağmen, daha sonra defalarca sorulan bakanların
bu soruya net ve tatmin edici bir cevap vermemesi üzerine fikri takip içinde
konuyu Kabinenin bir değerli üyesine sordu, bu soruya cevap
alınmadı. Sayın grup başkan vekilimiz haklı olarak söz
almak suretiyle Parlamentonun denetim görevinin önemine vurgu yapıp
sorulara sayın bakanın şekil ve yön veremeyeceğini ifade
etti. Buna karşılık gelen cevap akıl alır gibi
değil. Hele hele -hani belki orada küçük bir sürçülisan oldu falan
diyeceğiz, söz maksadını aştı- iktidar partisi
grubunun bunu alkışlamasını anlamak gerçekten çok güç.
Elbette, böylesine önemli bir görevi üstlenmiş bir sayın bakanın
böylesine ciddi bir soruyu bir milletvekilinin ağzından duyduktan
sonra Sizin sorunuza karışmam ama ben de cevabı istediğim
gibi veririm. şeklinde cevap vermeme hakkını ve cevabı
istediği gibi verme hakkını kendine tanımlaması
Parlamentoyla, Parlamentonun ciddiyetiyle, yaptığımız
işle bağdaşır değildir, yemininizle de
bağdaşır değildir Sayın Bakan. Türkiye yemin
ihlallerinden çok çekiyor ama biz sizi matematiği kuvvetli, hesap kitap
bilen ve objektif kriterler üzerinden hareket eden veya etmesi gereken bir
bakan olarak tanıyoruz. Siz böyle bir ifadeyi lütfen
kullanmayınız, uygulamayı bu şekle dönüştürmeyiniz.
Parlamenter sistemi itibarsızlaştırmak ve bir sayın
milletvekilinin sorusuna karşılık
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özel, tamamlayalım
lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamamlayacağım
Sayın Başkanım.
Bu çok önemli. Aksi takdirde, şunu da bilmenizi
isteriz ki gerek Sayın Genel Başkanımızın grup
konuşmalarında gerekse bizlerin burada kürsülerde sorduğumuz ve
cevap alamadığımız her soru bundan sonraki süreçte de
muhataplarına ve dolayısıyla Kabinenin temsilcilerine her
ortamda sorulacak ve bu cevaplardan kaçma şansınız yok.
İkinci konu, biraz önce -eğer
yanlış anlamadıysam burada duyuyorum- bir sayın grup
başkan vekilimizin de içinde olduğu 3 milletvekilinin açlık
grevine başladığıyla ilgili bir konudan haberdar olduk. Bu,
Parlamento açısından son derece ciddi ve önemli bir konu. Bu konuda hızla
bilgilendirilmeye ihtiyacımız var ve sizin de oturumu yöneten
Başkan olarak sorumluluklarınızın olduğunu
değerlendiriyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Evet, teşekkür ediyoruz
Sayın Özel.
Sayın Bakan
8.- Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın,
İstanbul Milletvekili Engin Altay ile Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben cevap vermeme gibi herhangi bir
tavra girmedim, öyle bir şey de ifade etmedim. Sadece söylediğim
şu: Verilen soruya cevabımı sayın grup başkan vekili
eleştirdi ve soruyu yargıladığıma ilişkin bir
ifadede bulundu. Ben de kendisinin benim cevabımı
yargıladığı şeklinde bir ifadede bulundum. Yani soruyu
soranın ne kadar istediği gibi sorma hakkı varsa benim de cevap
verirken mevcut bilgilerim, mevcut anlayışım çerçevesinde cevap
verme hakkım var. Beğenirsiniz beğenmezsiniz ama bu cevap verme
hakkına da soru soranın saygı göstermesi gerekir anlamında
ifadeler kullandım.
TUR YILDIZ BİÇER (Manisa) Görevinizi yapacaksınız.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Bundan
niçin bu kadar rahatsız oldunuz bilmiyorum doğrusu. Burada
Parlamentonun denetim hakkını tanımama, görmeme gibi kesinlikle
bir durum söz konusu değil. Sadece defalarca ve defalarca gündeme getirilmiş
bir konunun yeniden bu çerçevede, pek bağlamını
bulamadığım bir çerçevede dile getirilmesini bir anlamda
eleştirmiş oldum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Cevabını verin,
verin cevabı.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) Cevabı vermek
zorundasınız.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Bakan
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Burada
defalarca cevabı verilmiş bir soru.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, verin, bilmiyoruz
Sayın Bakan. Bilmiyoruz Sayın Bakan, bilmiyoruz.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Benim ilave
edecek herhangi bir hususum yoktur.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bilmiyoruz, verin cevabı,
utandırın bizi, bilmiyoruz.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, her milletvekilinin
özgür bir şekilde sorusunu sorma hakkı vardır. İlgili bakan
da tatmin eder etmez, takdir kamuoyunundur.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yahu, cevap vermiyor ki tatmin
etsin?
BAŞKAN Cevabını kendi bilgisi ve
anlayışı çerçevesinde ifade eder, takdir kamuoyunundur.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yahu Daha önce
cevaplandı. diyor. Ne cevaplandı? Bilmiyoruz Sayın Bakan,
cevabı verin.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/517, 2/434) (S. Sayısı: 68) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 19uncu
madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere toplam üç adet önerge
vardır, okutuyorum...
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan...
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Başkan, sorumuza cevap alamadık.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan, gördüğünüz hâlde önünüze
bakıyorsunuz. Sizden istirham ediyorum. Ben bir milletvekiliyim.
BAŞKAN
Sayın Tanal, bakın, bir işleme başladım.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan, bakın, hakkınızı
kötüye kullanıyorsunuz. Gözümüzün içine baka baka hemen metni okumaya
başlıyorsunuz.
BAŞKAN
Siz hakkınızı çok iyi mi kullanıyorsunuz Tanal Bey?
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Tanal gayet iyi kullanıyor.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Bakın, Sayın Başkanım,
hakkınıza hukukunuza saygımız sonsuz.
BAŞKAN
Eyvallah, o zaman okutalım.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sizin de Meclis Başkan Vekili olarak burada tüm
milletvekillerinin hakkına hukukuna saygı göstermenizi istirham
ediyorum.
BAŞKAN
Aynen öyle.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Şimdi, konu şu Sayın Başkanım:
Değerli Bakana soru sordum, dedim ki: Polislerin özlük haklarıyla
ilgili neden cevap verilmedi?
BAŞKAN
Sayın Tanal, onlar geçmişte kaldı. Bakın, ara verdik,
soru-cevap faslını bitirdik. Her soru tatmin eder etmez, o takdir
kamuoyunundur.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Zaman olduğu hâlde cevap verilmedi. Mümkünse,
istirhamım bu konuda cevap versinler.
BAŞKAN
Siz sordunuz, Sayın Bakan cevapladı.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Bakın, Bakan cevap vermek istiyor Sayın
Başkanım.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Cevap verdim Sayın Tanal, tutanaklarda var.
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Sayın Başkan, biz bir soru yönelttik
ama cevap alamadık.
BAŞKAN
Sayın Çağlar, İç Tüzük var, şu İç Tüzükü açın
bakın; her sorunuzun ya da her talebinizin mutlaka ama mutlaka
karşılık bulacağı diye bir şey var mı?
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Tamam, o zaman Cevabımız yok.
desin.
BAŞKAN O
sizin düşünceniz, o sizin kanaatiniz. Biz yasama faaliyeti yapıyoruz.
Burada, Meclis olarak, gündemimize bağlı bir şekilde, şu
İç Tüzüke uygun olarak Meclisi yönetmek durumundayız.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 68 sıra sayılı Kanun Tasarısının 19uncu
maddesinin (g) bendinin tasarı metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Çağlar Demirel İdris
Baluken Feleknas
Uca
Diyarbakır Diyarbakır Diyarbakır
Ayşe Acar Başaran Burcu Çelik Özkan Erol Dora
Batman Muş Mardin
Bedia Özgökçe Ertan
Van
BAŞKAN
Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette olduğundan
önergeleri birlikte işleme alacağım. Talepleri hâlinde önerge
sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Aynı
mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 19uncu maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Erhan Usta Arzu Erdem
Antalya Samsun İstanbul
İsmail Faruk Aksu Deniz Depboylu Kamil Aydın
İstanbul Aydın Erzurum
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Bülent Kuşoğlu Mahmut Tanal Seyit Torun
Ankara İstanbul Ordu
Musa Çam Gülay
Yedekci
İzmir İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Gülay Yedekci.
Buyurun Sayın Yedekci. (CHP
sıralarından alkışlar)
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Küreselleşme olgusu günümüz dünyasında
taraftarları ve karşıtlarıyla sürekli gündemde olan bir
olgudur. Bu olgu dünya üzerindeki her türlü ilişkiyi ve olayı
etkilemekte ve yaşadığımız çağı
dönüştürmektedir. Özellikle, istihdam alanında yaşanan küreselleşmeyle
birlikte işin kalitesi, ücretler ve çalışma koşulları
gibi birçok etkende büyük değişiklikler meydana gelmiştir.
İstihdam oranları bir ülkenin
gelişmişlik durumunun belirlenmesinde çok önemli bir yere sahiptir.
Nitekim, gelişmiş ülkeler diye tanımlanabilen Amerika, Japonya
ve Avrupa ülkelerinin benimsedikleri politikalarda öncelikli alanlardan biri
mutlaka istihdam sağlamaktır.
Sosyal devlet, bir toplumda daha fazla eşitlik
yaratmak ya da var olan eşitsizlikleri ortadan kaldırmak için sosyal
ve piyasa aktörlerinin olumsuz etkilerini yok etmeyi hedef alan bir devlet
biçimi olarak tanımlanmıştır. Hükûmetlerin özellikle
kadın çalışanlarda iş-yaşam
çatışmasının nedeni olan çocuk ve yaşlı
bakımında ulusal düzeyde programlar uygulayarak katkıda
bulunmaları önemlidir. Getirilmek istenen esnek çalışma
düzeniyle birlikte kadın çalışanları daha da güvencesiz
bırakan düzenleme yalnızca kadınların değil, tüm
işçi ve emekçilerin yaşamını zorlaştıracak
hükümler barındırmaktadır. Tasarıyla esnek
çalışma döneminde primleri tamamlama görevi işveren yerine
kamuya verilirken bunun sürekliliği de güvence altına
alınmamaktadır.
Bu tasarıyla, doğum sebebiyle esnek
çalışanlara ödenecek ücret günlük asgari ücretin brüt tutarı
kadar olacaktır. Bu tutar, çalışanların ücretlerinden
yapılan kesintilerin toplandığı İşsizlik
Fonundan karşılanarak işverenin yükü kamuya yüklenecektir.
Ayrıca tasarı, bunun sürekliliğini sağlayacak önlemleri de
içermemektedir. Tasarıda çocuk bakımı gibi sorumlulukları
kadının ve erkeğin eşit biçimde üstleneceği bir
anlayış yerine, kadının rolü eş ve annelik gibi bir bakış
açısıyla tanımlanmaktadır. Süt izninin
kaldırılmasını öngören esnek çalışmayla patronlar
kadınlara yönelik süt izni yerine yarı zamanlı çalışma
uygulamasını teşvik edecek, mobbing uygulamaları gündeme
gelebilecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
izin döneminde ücret ve prim bakımından hak kaybı
oluşmayacak gibi görülmekle birlikte uzun dönemde meslekte ilerleme,
kıdem alma ve yöneticilik gibi tam zamanlı çalışmayı
gerektiren nitelikli işlerde yükselme olanağı kadınlar için
ortadan kalkacaktır. Kadın odaklı
hazırlandığı iddia edilen tasarıyla kayıt
dışı çalışan milyonlarca kadın görmezden
gelinmektedir. Ayrıca, kadınların istihdam oranlarının
düşürülebileceğine dönük kaygılarımız
bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 34 maddelik tasarıyla 11 ayrı yasada
değişiklik yapılan bu düzenlemelerin en az 5 ayrı
komisyonun alanına girmesine karşın hiçbirinde ele
alınmaması manidardır. Bu madde, asgari ücretin üstünde
maaş alan kadınları kapsamamaktadır, onların
maaşları düşmektedir; bu durum sakıncalıdır. Biz,
emekçi, çalışan tüm kadınların yanındayız.
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonunda, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda
görüşülmedi. Doğrudan Plan ve Bütçe Komisyonundan geldi. Plan
Bütçedekiler bu işi bilemezler, yapamazlar; bu işi 2 çocuk annesi
olarak en iyi ben bilirim.
Biz, kadınların
esnek çalışma sistemine karşı değiliz. Nasıl
karşı olabiliriz? Ama maddenin tüm sonuçlarıyla ilgili
komisyonlarda tartışılarak düzenlenmesinden yanayız. Bu çalışmanın,
özellikle esnek çalışmayla ilgili yapılan düzenlemenin sadece
doğum yapanlarla sınırlı olması değil,
insanların aile yaşamlarını düzenli kılmaları
için iş tanımını doğru yaparak
yaygınlaştırılmasından yanayız. Bunu da
inşallah Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarında biz
yapacağız.
Doğum ve annelik nedeniyle yarı
zamanlı çalışmayı kadınlar için bir tercih olarak
sunan düzenleme, kiralık işçi uygulamasının yolunu
açmaktadır. Bu uygulama özel istihdam bürolarının yolunu
açacaktır. Nitekim, Plan ve Bütçe Komisyonuna katılan TOBB
temsilcisi, özel istihdam büroları kurulmadan böyle bir düzenlemenin
yapılmasının mümkün olmayacağını
belirtmiştir. İşçilerin en temel sömürü aracı hâline gelen
taşeron işçiliği kaldırmak isterken, şimdi esnek
çalışmanın ışıltısında taşeron
işçiliği çok daha yaygınlaştırılmaya
çalışılıyor. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizler, fakiri
fukarayı, öksüzü yetimi, işçiyi, emekçiyi, ezilenleri, horlanıp
dışlananları, sömürülenleri savunup taşeron
işçiliğe son vermek isterken kiralık işçi sisteminin önü
açılmak istenmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) Bu vesileyle,
eşitlik, adalet, paylaşımcılık, dayanışma,
erdemlilik, ahlak gibi değer ve duyarlılıklardan yana olmaya
devam edeceğimizi bir kez daha saygıyla bildiririz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Doğanın bir
önceki konuşmasındaki bir söyleminden dolayı bir söz isteme
talebi oldu. Pek kısa bir söz veriyorum düzeltmek üzere.
Buyurun Sayın Doğan.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
9.- İstanbul Milletvekili Selina Doğanın,
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin açıklaması (x)
SELİNA DOĞAN (İstanbul) Sayın
Başkanım, teşekkür ederim.
Maalesef, az önceki kürsüdeki konuşmamdan sonra
sosyal medyada bir linç kampanyası başlatıldı hem
şahsım hem şahsım aracılığıyla
Sayın Genel Başkanımız, değerli milletvekillerimiz ve
genel olarak partimiz hakkında. O yüzden tekrar söz talebinde bulundum.
Her ne kadar sayın grup başkan vekilimiz
bir düzeltmede bulunduysa da bir kez daha ben de ifade etmek istiyorum. Burada
partimizin Allah korkusu üzerinden bir tartışma
başlatılmıştı. Ben onun üzerine söz
almıştım. Şunu ifade etmek istemiştim: Biz Allahtan
korkmadığımızdan değil, asıl bu ülkenin
hukuksuzluklara sahne olmasından korktuğumuzu ifade etmek
istemiştim. Bu ifademi tekrarlıyorum.
Benim inancımı kimsenin sorgulamasına
müsaade edemem. İnançlı olduğumu da herkes bilir. Aynı
şekilde, değerli milletvekillerimizin de ve Sayın Genel
Başkanımızın da Allah korkusunu kimsenin sorgulamasına
müsaade edemeyiz.
Tekrar, söz hakkı verdiğiniz için
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale
Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/517, 2/434) (S. Sayısı: 68) (Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki diğer
önerge üzerinde söz isteyen Aydın Milletvekili Deniz Depboylu.
Buyurun Sayın Depboylu. (MHP sıralarından
alkışlar)
DENİZ DEPBOYLU (Aydın) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; konuşmama
başlamadan önce, bugün Diyarbakırın Sur ilçesinde şehit
düşen askerlerimize Allahtan rahmet, yakınlarına başsağlığı
diliyorum, ruhları şad olsun.
Yine, İstanbul Fatih İlçe Başkan
Yardımcımız Sayın İbrahim Küçük gittiği Türkmen
Dağında şehit düşmüştür. Kendisine de Allahtan
rahmet, yakınlarına ve teşkilatımıza başsağlığı
diliyorum.
Bugün burada Meclis gündemindeki 68 sıra
sayılı Gelir Vergisi Kanunu Tasarısının 19uncu
maddesinde konu edilen 4447 sayılı İş Kanunundaki
değişiklikler hakkında söz almış bulunmaktayım.
Maddeyle ilgili olarak, ihtiyacı olana yardım sağlayacak gelirin
planlanmasına yönelik bir çalışma mutlaka yapılacaktır
ancak bunların fondan karşılanması yerine işsizlik
sorununun çözülmesi daha anlamlı ve kalıcı olur diye
düşünüyorum.
Maalesef, çalışma gücü ve arzusunda olan
ve cari ücretten çalışmaya razı olup da iş bulamayan çok
sayıda vatandaşımız var. Türkiye İstatistik Kurumu
tarafından kamuoyuyla paylaşılan Türkiyede işsizlik
oranı yüzde 10,5 oranında gerçekleşti. Türkiyede
çalışma çağındaki nüfus 57 milyon kişi. Toplam iş
gücü ise 28 milyon 713 bin kişiden oluşuyor. Toplam işsiz
sayısı 3 milyon 259 bin kişi. İş gücüne dâhil olmayan
28 milyon 762 bin kişi bulunuyor. Bunlar iş arayıp
çalışmaya hazır olanlar, mevsimlik çalışanlar, ev
işleriyle meşgul olanlar, öğrenciler, emekliler,
çalışamaz hâlde olanlardan iş aramayanlar ve diğerlerinden
oluşuyor.
Türkiyede 2002-2015 yılları
arasındaki işsizlik oranları incelendiğinde işsizlik
oranının ortalama yüzde 10,5 dolayında gerçekleştiğini
gördüğümüzü söylemiştim. 2012den itibaren işsizlik
oranında devamlı bir artışın olduğunu da
söyleyebilirim. OECD ülkelerinin 2014 yılı itibarıyla
işsizlik oranlarına göre Türkiye yüzde 9,9luk işsizlik
oranıyla 36 ülke arasında 30uncu sırada yer alıyor.
Kamuoyunda 11 ayaklı istihdam ve teşvik
paketi olarak bilinen paketin en önemli hedeflerinden biri işsizlik
oranını yüzde 10un altına düşürmekti. Kısa vadede bu
hedefi tutturmak mümkün gözükmüyor çünkü işsizlik oranının
düşmesi için büyümenin artması şart, ancak Türkiye 2014
yılında sadece yüzde 2,9 oranında büyüdü ve bununla birlikte,
Türkiye'nin 2015 yılında yüzde 4 olan büyüme hedefi yüzde 3
oranında gerçekleşti. Düşük büyüme verileriyle
işsizliği yüzde 10un altına düşürme hedefini
gerçekleştirmek oldukça zor görünüyor.
Üniversite mezunu işsizlerimizin
sayısıysa yüzde 30a dayandı. Umudunu yitirmiş
işsizlerimiz var bir de. Türkiyede milyonlarca genç iş
bulamadığı için çalışamıyor. Toplam 18 milyon 800
bin gençten 6 milyonu işsizlik batağında. 4 milyon 700 bin genç
ise iş bulma ümidini yitirdiği için iş aramıyor.
İşsizlik oranı genç kadınlarda
erkeklerin yaklaşık 4 katı. 6 milyon işsiz gencin 4 milyon 221
binini genç kadınlar oluşturuyor. OECD ve TÜİK verilerinden yola
çıkarak hazırlanan rapor genç işsizlerle ilgili acı tabloyu
da ortaya koymuş. Türkiyede 15-29 yaş grubu gençlerin
yaklaşık üçte 1i işsiz, eğitimde veya çalışma
hayatında maalesef değiller. Sorunun temel nedeni ise genç
kadınların yüzde 45inin hem eğitim hem de istihdam
dışı kalmış olması.
Türkiye işsiz gençlerin oranının
yüksekliği açısından ilk sıralarda yer alıyor. Bir
okula devam etmeyen veya bir işte çalışmayan gençlerin yüzde
80i de iş aramıyor. Maalesef, kadınların oranıysa
erkeklerin oranının çok üzerinde olduğu için bu bizi daha fazla
kaygılandırıyor. Buna ek olarak, Suriyeden
aldığımız göçleri de düşünürsek kayıt
dışı çalışanların bir sonraki istatistik
çalışmalarında önümüze nasıl bir tablo getireceğini
maalesef ben ümitsizlikle bekliyorum. Muhtemelen bunların da bu istatistik
verilerine olumsuz bir yansımasını göreceğiz. Bunların
da kontrol altına alınması gerektiğini düşünüyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki her iki önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 19uncu maddesinin (g) bendinin tasarı
metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Burcu
Çelik Özkan (Muş) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu
önergeye?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Muş
Milletvekili Burcu Çelik Özkan.
Buyurun Sayın Özkan. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu kürsüye her geldiğimizde HDP
milletvekili olarak, şu anda ülkede kanayan yaranın, akan
kanların sebebini sorgulamak için, orada yaşananların neden
kaynaklandığını araştırmak için her
defasında konuşuyoruz. Nasıl bir şey bilmiyorum, nasıl
tarif edilebilir bilmiyorum, ancak bizim dışımızda
bazı milletvekillerinin de parti gruplarının da yüreklerine
belki dokunabiliriz, vicdanlarına belki dokunabiliriz. Ve bizim
dışımızda da birilerinin bu ülkedeki sorunlara ses
çıkarması ümidiyle her defasında bu kürsüde tekrar tekrar
şu anda yaşananları anlatıyoruz. Fakat Parlamentonun
çözümsüzlüğü, Parlamentonun duyarsızlığı, Parlamentonun
alelacele bir araya gelmiş, alt komisyon çalışmaları
layıkıyla gerçekleştirilmemiş bir tasarıyı
kanunlaştırmaktan başka hiçbir derdi yok. Günlerdir
buradayız, tek derdimiz, tek sıkıntımız Bu yasa
buradan ne kadar hızlı çıkar? Elbette ki şu anda bu
yasanın sonuçlarından yararlanacak olan, bu yasanın sonuçlarını
bekleyen halkımız var, elbette, bunun aksini söylemiyoruz. Ancak
hâlihazırda yaşam hakkını
koruyamadığımız insanlarımız var. Bu gerçeklik
karşısında bizlerin oturup ekonomiden, kalkınmadan, sosyal
yaşamdan bahsetmemiz ne kadar doğru, ne kadar vicdani, ne kadar
ilkesel arkadaşlar?
Burada yaptığımız tüm
konuşmaların neticesiz kalması sebebiyle ve öte yandan
yürüttüğümüz diplomasinin de sonuç vermemesi sebebiyle 3
arkadaşımız, 3 değerli yoldaşımız şu
anda İçişleri Bakanlığında açlık grevi
başlatmıştır ve bu noktada, Sayın Başkan, sizin
bu konuda misyonunuz ve göreviniz açıktır. Esasen, derhâl bu soruna
bir çözüm bulunması amacıyla -Hükûmet de yanı
başımızda- mutlaka, ya ara verilmesi ya bu konuda bizlerin,
hepimizin bilgilendirilmesi gerekmektedir. Fakat hakikaten
anlaşılır değil. Bu kadar duyarsız kalınmaz. Bu
Parlamentonun 3 üyesi şu anda İçişleri
Bakanlığında açlık grevinde arkadaşlar. Eminim, bu
söylemlerimden sonra mutlaka Sayın Başkan ve Hükûmetin değerli
üyeleri bir duyarlılık, bir refleks göstereceklerdir diye umut
ediyorum.
Bunun yanı sıra dün burada, şu anda
açlık grevi içerisinde olan vekillerimizden Meral Danış
Beştaş arkadaşımız, sanırım elli güne
yaklaşan ablukanın devam ettiği Cizrede bulunan Faysal
Sarıyıldızın burada sesini dinletmek istedi; oradaki
vahşeti, orada yaşananları, bir nebze olsun göremediğiniz,
duymak istemediğiniz, kulaklarınızın sağır,
gözlerinizin kör olduğu bir durumdan dolayı burada yansıtmaya
çalıştı, izin verilmedi. Neleri duymaktan korktuğunuzu bir
kenara bırakıyorum ancak Faysal Sarıyıldızın
burada ne yazık ki sesini dinletmememize rağmen, bakın,
attığı tweetleri, size birkaç tane tweeti
ALİM TUNÇ (Uşak) Teröristleri
dinlemeyiz.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla)
sosyal medyada,
burada paylaşmak istiyorum. Özellikle vahşet bodrumunda şu anda
24 sivil vatandaşın içerisinde bulunduğu ve 13
yaşında
ALİM TUNÇ (Uşak) Teröristler mi?
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) İzin
verirseniz anlarsınız.
13 yaşında bir kız çocuğumuzun
iç kanama geçirdiği bir bodrumdan bahsediyorum, saygı duyun, en
azından nezaketli davranın.
BAŞKAN Müdahale etmeyelim sayın
milletvekilleri.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) Burada Sayın
Faysal Sarıyıldızın tweetleri: Burada Sultan
adında ağır yaralı bir kız çocuğu var. Bana
sürekli Baba beni bırakma. diyor, duyunca kahroluyorum. Sürekli su
isteyen 13 yaşında bir kız çocuğu var, hep su istiyor ancak
iç kanaması olduğu için ona su veremiyorum. Gece boyunca
ulaşamadığımız yaralılardan mesaj geldi. Veli
Çiçek 13 yaşında, Sultan Irmak 16 yaşında, Nusret Bayer 20
yaşında, durumu çok kritik. Ve hemen akabinde bir tweet: Nusret
Bayeri de en vahşi biçimde katlettiler. Kaymakamlıkla irtibat
hâlinde gönderdiğimiz ambulanslardan önce zırhlı araçlar
kuşatmış bodrumun etrafını, bu katliamcı bir
mantıktır. Şu anda bodrumun etrafı zırhlarla
kaplı. Velhasıl arkadaşlar, sesini kestiğiniz
arkadaşımızın, aynen sizler gibi oy alan, on binlerce, yüz
binlerce oy almış ve bu halkın temsilcisi olan
arkadaşımızın söylemleri bunlardır. Ben
inanıyorum ki şu anda yerinde oturup bunlara duyarsız kalmayacak
olan arkadaşlar var ancak onları durduran talimatlar sebebiyle ses
çıkaramıyorlar. Ben yine de Parlamentoyu göreve davet ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
ALİM TUNÇ (Uşak) O talimatları siz
alıyorsunuz.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Biz milletten talimat
alırız, siz dağdan alırsınız.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın İnceöz, buyurun.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkanım, biraz evvel hatip konuşmasında Akan kanın
sebebini sorgulayın. deyip itham ederek grubumuzu yine bütün bunlardan
bizleri sorumlu tutmuştur. 69a göre sataşmadan söz talep ediyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın İnceöz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İki dakika veriyorum, lütfen yeni bir
sataşmaya meydan vermeyelim.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, partiye ve gruba sataşma yok.
BAŞKAN Talimattan bahsedeceksiniz, bilmem ne.
Biri de kalksa size Kimden talimat alıyorsunuz? dese olur mu? Bu,
milletvekillerinin hepsine hakarettir. Böyle bir şey kabul edilir mi?
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) Sayın
Başkan, sizden tek ricam, bir kez olsun lütfen hakkaniyetli ve objektif
davranın, İç Tüzük 64.
MEHMET METİNER (İstanbul) Otur yerine!
BAŞKAN Ben sürekli hakkaniyeti gözden
kaçırmadım, hakkaniyetten ayrılmadım, sizler de hakkaniyetli
olun.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, orada oturmuyorsunuz şu an, burada otuyorsunuz,
ona göre davranın.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) Bu
tartışmalara katılamazsınız Sayın Başkan.
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
11.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün, Muş
Milletvekili Burcu Çelik Özkanın 68 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 19uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; biraz
evvel hatip konuşmasında yine grubumuzu, partimizi, Parlamentoyu da
dâhil olmak üzere suçlayıcı bir konuşmada bulunmuştur.
Allahtan ki hakikaten kulaklarımız iyi duyuyor, Allahtan ki
gözlerimiz iyi görüyor. Görüyor ki orada bulunan
vatandaşımızı hiçbir şekilde terör örgütünün
inisiyatifine bırakmayacağımızı söylüyoruz ve terörle
mücadelemiz de bu konuda kararlılıkla sürecektir. Bunu özellikle
belirtmek istiyorum.
Bununla beraber, biraz evvel, hatta bugün gündemi,
birkaç gündür burada Meclisin gündemini meşgul eden bir konu var. Evet,
HDPli bir milletvekili Faysal Sarıyıldızın bulunduğu
bir durumdan bahsediliyor.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Onlar vatandaş
değil mi, 30 kişi?
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Bakın,
orayla ilgili açıklayıcı, süre yettiğince size
hızlıca bilgi vermek istiyorum. Burada unsurlarla
çatışmalar devam ediyor, Nusaybin Caddesi istikametinde servis
otobüsüne roketatarlarla saldırıda bulunuluyor. Biraz evvel deniliyor
ya zırhlı birliklerle, vesaireyle
Bahse konu yerde defalarca
güvenlik görevlilerince Teslim ol. çağrısı
yapılıyor, silahla karşılık veriliyor, aman
Allahım. Onların teslim olma ya da yaralıları tahliye etme
gibi bir niyetleri yok. Amaç başka, o amaç başka, burada da onun
tiyatrosu yapılıyor.
Cudi Mahallesi olayının vuku bulduğu
yer Cizrede, operasyon bölgesi olan dördüncü mahallede 900 tane milletvekili
arkadaşlarım- tuzaklanmış bomba imha ediliyor. Oradaki
vefakârca görev yapan polisimiz, emniyet güçlerimiz ve jandarma
kuvvetlerimizce. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ve
şu an, sözde yaralıların olduğu ifade edilen adrese en
yakın güvenlikli bölgede, Nusaybin Caddesinde ambulanslar güvenlikli olan
kısma kadar gelebiliyor, devamına güvenlik nedeniyle ateş
açılıyor; biraz evvel
VELİ AĞBABA (Malatya) Nereye
bağlı, İrana mı bağlı, yoksa Irakta mı?
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla)
söylediğim
mühimmatlar, kamu görevlilerine, kamu güvenlik mensuplarına doğru
yönlendirildiği için- daha fazla yaklaşılamıyor.
Yaralıları getirin. diyoruz, yaralılar gelmiyor. Bu aynen
onların ifadesi. (HDP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Yaralı nasıl yürüyüp gidecek?
BESİME KONCA (Siirt) Vicdan, vicdan, ahlak;
biraz fikir.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Ambulans orada
güvenli bir bölgede, yaralılar gelsin diye. Yani burada söylediğiniz
gibi saldıranlar, ablukaya alanlar emniyeti, jandarması değil
bilakis emniyet ve jandarma güvenli bölgeye kadar duruyor,
Yaralıları getirin. diye kendilerine ihtarda bulunuyor.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Faysal
Sarıyıldızı rehin aldı herhâlde teröristler.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Gerçekleri
olduğu gibi tüm çıplaklığıyla anlatalım burada,
vatandaşımızı da doğru bir şekilde
bilgilendirelim.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Sen ne konuşuyorsun?
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Ama bilin ki,
vatandaşımızı oradaki tehditlere boyun eğecek
şekilde bırakmayacağız, onların yanındayız.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Ambulans almak zorundadır.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Parlamento da
bugün onların güvenliği için onlarla ilgili çalışmayı
yapmaktadır.
BAŞKAN Sayın İnceöz, süreniz doldu,
teşekkür ediyoruz.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan...
BAŞKAN Buyurun Sayın Demirel.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
direkt
HDP Grubumuzu, milletvekilimizi ve bizim konuşan
arkadaşlarımızı hedef alan bir konuşma yaptı.
BAŞKAN Ne dedi?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) HDPli
milletvekili Faysal Sarıyıldızın ifadesinin
yanlış olduğunu ve oradaki yaşananlardan sorumlu
olduğunu ifade etti. Hiç kimseye bu soruyu sormadınız ama bize
sordunuz çünkü biz not da alıyoruz.
BAŞKAN Soruyorum, ben herkese soruyorum.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başka da şunu dedi: O amaçla burada da onların tiyatrosu
yapılıyor. dedi.
BAŞKAN Tamam. İki dakika sataşmadan
buyurun.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Faysal
Sarıyıldızın tweetlerinin tiyatrosunu
yaptığımıza dair ifadede bulunuyor Başkan. Tutanaklara
da bakabilirsiniz.
BAŞKAN Buyurun, sataşmadan iki dakika
süre veriyorum.
Sayın Özkan, buyurun.
12.- Muş Milletvekili Burcu Çelik Özkanın, Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) Evet,
anlamıyorsunuz arkadaşlar. Ben, bu Parlamentonun
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
AYŞE KEŞİR (Düzce) Milletvekiline
Anlamıyorsun. denilmez.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen...
Lütfen sayın milletvekilleri.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) Süreyi
baştan başlatır mısınız?
BAŞKAN Başlattık zaten, buyurun.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) Bu Parlamentonun
en genç vekillerinden biriyim ve ben bir anneyim. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen... Sonra
gerekirse ilgili arkadaşlar kalkar cevap verir.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Şehitlerin de
annesinin olduğunu biliyorsun, değil mi?
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) Emin olun ki...
BAŞKAN - Lütfen müdahale etmeyelim.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) Başkan,
yarım dakikamı kesinlikle rica edeceğim.
BAŞKAN Siz konuşun.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) Şimdi, en
genç vekillerden biri ve bir anne olarak sesleniyorum size ve bir de 90lardaki
savaştan nasibini almış bir arkadaşınız olarak
söylüyorum: Bugün bu ülkede polisin, askerin, gerillanın...
ALİM TUNÇ (Uşak) Terörist de,
Terörist.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Terörist, terörist.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) ...sivil
insanlarımızın -hiç fark etmez- ölümünü isteyen gerçekten
insanlıktan nasibini almamıştır zaten.
ZEYİD ASLAN (Tokat) Senin gibi!
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) Biz, bu ülkede
kalıcı barış için, eşitlikçi, özgürlükçü, bütün
Türkiye halklarının birlikte özgürce yaşayacağı bir
ülke için mücadele ediyoruz. Ve arkadaşlar, bugün burada alelacele
geçirilmeye çalışılan yasanın bir kenara
bırakılıp sizler tarafından bunun önerilmesini beklerdim,
ilk önce bu ülkedeki can kayıplarına, bu ülkedeki ölümlere hep
birlikte dur diyebilmek gibi bir büyüklük göstermenizi beklerdim.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Aklınıza
yeni mi geldi? Biz kırk yıldır aynı şeyi söylüyoruz,
kırk yıldır. Aklınıza yeni mi geldi?
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) PKK, katliam
yapıyor. de, teröristler de. Diyemezsin.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) Ve bu konuda HDP
milletvekilleri, HDP Grubu olarak bize hitaben yapmış olduğunuz
sözlerin bizler için ne kadar anlamsız, ne kadar
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Sabahtan beri
konuşuyorsunuz.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) Ya, bizi
incitmediğini lütfen bilin.
Sizden istirhamımız ve hepinizi tekrardan
Türkiye halklarının beklediği kalıcı çözüm için,
barış için hep birlikte mücadeleye çağırıyoruz.
Sağ olun. (HDP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkanım, sadece kayda geçsin diye bir cümle söyleyeceğim.
Eğer bu ülkede gerçekten kalıcı bir şekilde çözüm
istiyorsak öncelikle kendilerinin terör örgütü sözcülüğünden vazgeçmeleri
gerekir. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar; HDP sıralarından gürültüler)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan, bu ithamları kabul edemeyiz. Yani, Açıkça bir şey
söyleyeceğim. diyor ve sataşma var direkt. Direkt sataşma var.
BAŞKAN Tamam, buyurun, iki dakika.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Besime
Konca konuşacak.
13.- Siirt Milletvekili Besime Koncanın, Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün yerinden sarf ettiği bazı
ifadeleri sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
BESİME KONCA (Siirt) Sorunları
çözmeyeceğinizi biliyoruz ama bunlar kayıtlara geçsin. Bak, şu
an mesajlar geliyor sosyal medyadan ve toplum bizi arayıp söylüyor.
Diyarbakırın Bağlar ilçesinde bir şey yok. On beş
tatil sürecidir ve siz okulların, yurtların yarısına Özel
Harekât timini yerleştiriyorsunuz, yarısında öğrenciler duruyor.
Bak, bunun nedeni nedir? Her yerden korucu getirip
Ya, biraz insani
davranın. Siz binlerce tankı, panzeri, topu niçin oraya
Çiçek mi
topluyorlar bunlar burada? (AK PARTİ sıralarından terörist,
terörist sesleri)
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Ya,
teröristlerle mücadele ediyorlar.
ALİM TUNÇ (Uşak) Terörle mücadele
ediyorlar, terörle.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Terörle mücadele
ediyorlar, Türkiyeyi koruyorlar.
BESİME KONCA (Devamla) Peki, niye bu kadar
insan
O evlerin hepsini kim yıkıyor ya? Kim yıkıyor
bunları?
ALİM TUNÇ (Uşak) Okulun bahçesine bomba
atmayın.
HİLMİ BİLGİN (Sivas) Terörle
mücadele ediyorlar.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, müdahale
etmeyin.
BESİME KONCA (Devamla) Siz yüz binlerce
insana Evinizi boşaltın, gidin. demeyi niçin yaptınız?
Nereye gönderdiniz o insanları?
ALİM TUNÇ (Uşak) Siz gönderdiniz o
insanları.
BESİME KONCA (Devamla) Bu faşizmdir, bu
sizin uyguladığınız terördür.
ALİM TUNÇ (Uşak) Siz gönderdiniz
onları.
BESİME KONCA (Devamla) Sizin övündüğünüz
birçok şeyi yaptınız
ALİM TUNÇ (Uşak) Dağdan gelenlere
sor onu, dağdan gelenlere
BESİME KONCA (Devamla)
bugün bunun
karşısındaki hesabı yarın bir gün siz vereceksiniz.
MURAT BAYBATUR (Manisa) He, he.
BESİME KONCA (Devamla) Bunu sorgulamak
zorundasınız. Her yeri işgal etmişsiniz, her yeri orada;
evi de sokağı da mahalleyi de hendek olanı da olmayanı da,
aileleri evinden bırakmışsınız.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Türkiye
Cumhuriyeti devletinde yaşıyorsunuz.
BESİME KONCA (Devamla) Bak, dün yine
söyledim
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Bu devletin sahibi var,
sahibi.
BESİME KONCA (Devamla) Evet, her yere, her
yere, yüz binlerce, on binlerce silahı, tankı, topu niye yerleştiriyorsunuz?
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) İşgal
yok; işgalci PKK, işgalci teröristler.
BESİME KONCA (Devamla) Kaç bin var?
Açıklayın, burada açıklayın, biz sizden istiyoruz. Kaç bin
terörist acaba var -sizin tabirinizle- Nusaybinde ya da Cizrede? Kaç milyon,
kaç bin; açıklayın.
ORHAN
KIRCALI (Samsun) PKK terör örgütüdür. desene.
FUAT
KÖKTAŞ (Samsun) Terörist deyin PKKya, sorun çözülür. Niye
demiyorsunuz?
BESİME KONCA (Devamla) Siz o kadar askeri, o
kadar panzeri
5 katlı evi, 4 katlı evi, 6 katlı evi kim
yıkıyor? Hangisi
ORHAN
KIRCALI (Samsun) PKK terör örgütüdür. desene Sayın Milletvekilim.
BESİME KONCA (Devamla) PKK terörü
dediğiniz hangi tankı, hangi topu kullanıyor? Hangi tankı
kullanıyor, hangi topu kullanıyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ORHAN KIRCALI (Samsun) Sayın Vekil PKK terör
örgütüdür. der misin?
BESİME KONCA (Devamla) Biz burada halkın
temsilcileriyiz. Biz orada katledilen sivil insanların
kurtarılması için bir şeyler yapmaya çalışıyoruz.
(HDP sıralarından alkışlar) Buna
sığınmayın, terörle mücadele adı altında
yaptığınız katliamların altına
sığınmayın.
FUAT
KÖKTAŞ (Samsun) Tabutların içerisine silah gömdünüz, olmadı,
şimdi ambulanslara mı taşıtacaksınız
Kanasları?
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Süre bitti
Başkanım.
BESİME KONCA (Devamla) 90larda da
yapılanlar var, siz onların aynısını
yapıyorsunuz.
BAŞKAN Süreniz bitti efendim.
BESİME KONCA (Devamla) Bakan, Hükûmet
yetkilileri açıklamalıdır, şu anda 3
arkadaşımız hangi gerekçeyle İçişleri
Bakanlığında açlık grevindeler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın İnceöz
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkanım, biraz evvel konuşması içerisinde askerlere
vesaire orada çiçek mi gidecek, toplayacak vesaire gibi söylemlerde bulundu.
Buna ilişkin grubumuza atfen verilen
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Askerlere dedi ama grubunuza ilişkin bir şey yok ki Başkan.
BESİME KONCA (Siirt) Askere söyledim.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Bir dakika, bir
dakika.
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Van) Saray korosu zaten
cevabı veriyor.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Grubumuza bu
konuda sataşma var, 69a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
İki dakika süre veriyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
14.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün, Siirt
Milletvekili Besime Koncanın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; çok uzun
söylemeyeceğim.
Biraz evvel bize burada -konuyu tekrar
etmeyeceğim- bir soru sordu hatip. Ben aynı soruyu şöyle
soruyorum: Oradaki teröristler, terör grupları, sözde orada halkların
devrimci savaşını başlatanlar acaba oradaki çukurları
-hendek demiyorum bakın- çiçek ekmek için mi kazdılar? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu sorunun cevabını
versinler bu kürsüde.
Okullara
birtakım askerlerin, jandarmanın bir karargâh gibi
Elbette ki, bomba
atılıyorsa okulun bahçesine oradaki annelerin yerine de kendimizi
koymamız lazım.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Araştıralım.
BESİME
KONCA (Siirt) Araştırma önergesi verdik, niye reddediyorsunuz?
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) Bir anne olarak, siz bunu burada söylerken şunu
düşündüm.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Kışlaya çevirmişsiniz,
kışlaya.
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) Bir anne çocuğunu okula güvenli bir şekilde
göndermek ister; o da, devletin, iktidarda olan Hükûmetin görevidir. İşte,
onun için, orada özellikle sivil halkı kalkan olarak kullanan teröristlere
karşı her türlü tedbiri almak da bu Hükûmetin, bu iktidarın,
devletin görevidir ve devlet de bunun gereğini yerine getirmektedir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Demirel
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır)
hatip konuşurken
BAŞKAN
Sayın Demirel, grubunuza, size yönelik
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Başkan, lütfen
BAŞKAN -
en ufak bir sataşma yok, dinledim ben.
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Grup değil, grup değil. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Terör örgütünün yapmış olduğu, kazmış olduğu
çukurlardan bahsediyor.
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Başkan
Başkan
BAŞKAN
Siz niye üzerinize alınıyorsunuz, niye üzerinize
alınıyorsunuz?
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Başkan, işte
bırakırsanız ifade edeceğim.
FUAT
KÖKTAŞ (Samsun) Alıyorlar çünkü onlar da onun temsilcisi.
PKKnın temsilcisi oldukları için üzerlerine alınıyorlar.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale
Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/517, 2/434) (S. Sayısı: 68) (Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Başkan..
BAŞKAN
az önceki HDP önergesini
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Başkan, bırakın
BAŞKAN -
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Başkan, derdimizi anlatalım.
BAŞKAN
Kabul etmeyenler
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Başkan, doğru değil ama.
BAŞKAN
Önerge kabul edilmemiştir.
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Yaptığınız yasal suçtur
Başkan.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: 19uncu maddeyi kabul edenler
Etmeyenler
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Yaptığınız yasal suçtur.
BAŞKAN
Madde kabul edilmiştir.
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Siz bizim konuşmamıza izin
vermiyorsunuz.
BAŞKAN
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.57
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.07
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara),
Sema KIRCI (Balıkesir)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 33üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
68 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
20nci madde üzerinde üç adet önerge vardır,
şimdi önergeleri okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/434) 20'nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Bülent
Kuşoğlu Mahmut
Tanal Seyit
Torun
Ankara İstanbul Ordu
Lale
Karabıyık Şenal
Sarıhan Musa
Çam
Bursa Ankara İzmir
MADDE 20- 4447 sayılı Kanuna
aşağıdaki ek madde ilave edilmiştir.
"Doğum ve evlat edinme sonrası
yarım çalışma ödeneği
EK MADDE 5- İşçiye, 4857 sayılı
Kanunun 74 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca haftalık
çalışma süresinin yarısı kadar verilen ücretsiz izin
süresince doğum ve evlat edinme sonrası yarım çalışma
ödeneği ödenir. Ödenek süresi, 4857 sayılı Kanunun 63 üncü
maddesinde belirtilen haftalık çalışma süresinin
yarısı kadardır. Yarım çalışma ödeneği,
çalışılan aya ait aylık prim ve hizmet belgesinin
ilişkin olduğu aydan sonraki ikinci ay içinde Fondan aylık
olarak ödenir. Doğum ve evlat edinme sonrası yarım
çalışma ödeneğinin günlük miktarı, günlük asgari ücretin
brüt tutarı kadardır. Bu madde hükümlerinden yararlanılabilmesi
için işçinin adına doğum veya evlat edinme tarihinden önceki son
üç yılda en az 600 gün işsizlik sigortası primi bildirilmiş
olması, 4857 sayılı Kanunun 63 üncü maddesinde belirtilen
haftalık çalışma süresinin yarısı kadar fiilen
çalışılması ve doğum ve evlat edinme sonrası
analık hali izninin bittiği tarihten itibaren 30 gün içinde Kuruma
doğum ve evlat edinme sonrası yarım çalışma belgesi
ile başvuruda bulunulması gerekir. Mücbir sebepler
dışında, başvuruda gecikilen süre doğum ve evlat
edinme sonrası yarım çalışma ödeneği almaya hak
kazanılan toplam süreden düşülerek ödeme yapılır. Bu
ödemeler damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaz.
Geçici işgöremezlik ödeneği almaya hak kazananlara, bu
durumlarının devamı süresince doğum ve evlat edinme
sonrası yarım çalışma ödeneği ödenmez.
İşverenin hatalı bilgi ve belge vermesi nedeniyle yapılan
yersiz ödemeler kanuni faiziyle birlikte işverenden tahsil edilir. Bu
madde hükümleri 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesi
kapsamındaki sandıkların statülerine tabi personel için de
uygulanır.
Birinci fıkra kapsamındaki
sigortalılar için, 5510 sayılı Kanunun 82 nci maddesinde
belirtilen prime esas kazanç alt sınırı üzerinden aynı
Kanunun 81 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (f)
bentleri uyarınca toplam %32,5 oranında sigorta primleri işçi ve
işveren payları doğum ve evlat edinme sonrası yarım
çalışma ödeneği ödenen gün sayısı kadar Fondan Sosyal
Güvenlik Kurumuna ödenir. 5510 sayılı Kanun kapsamında, Kurum
prim ödeme yükümlüsü olmakla birlikte işyeri ve işveren sayılmaz
ve bu kişiler için işe giriş ve çıkış bildirimi
yapılmaz.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve
esaslar Maliye Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu, Kurum ve
Hazine Müsteşarlığı tarafından birlikte
belirlenir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 20nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Günal Erhan
Usta Arzu
Erdem
Antalya Samsun İstanbul
Kamil Aydın İsmail
Faruk Aksu Deniz
Depboylu
Erzurum İstanbul Aydın
Madde 20- 4447 sayılı Kanuna
aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
Doğum ve evlat edinme sonrası yarım
çalışma ödeneği
Ek Madde 5- 4857 sayılı Kanunun 74 üncü
maddesinin ikinci fıkrası uyarınca haftalık
çalışma süresinin yarısı kadar verilen ücretsiz izin
süresince doğum ve evlat edinme sonrası yarım çalışma
ödeneği ödenir. Ödenek süresi, 4857 sayılı Kanunun 63 üncü
maddesinde belirtilen haftalık çalışma süresinin
yarısı kadardır. Yarım çalışma ödeneği
çalışılan aya ait aylık prim ve hizmet belgesinin
ilişkin olduğu aydan sonraki ikinci ay içerisinde Hazine tarafından
aylık olarak ödenir. Doğum ve evlat edinme sonrası yarım
çalışma ödeneğinin günlük miktarı, günlük asgari ücretin
brüt tutarı kadardır. Bu madde hükümlerinden yararlanılabilmesi
için işçinin adına doğum veya evlat edinme tarihinden önceki son
üç yılda en az 600 gün işsizlik sigortası primi bildirilmiş
olması, Kanunun 63 üncü maddesinde belirtilen haftalık
çalışma süresinin yarısı kadar fiilen
çalışılması ve doğum ve evlat edinme sonrası
analık hali izninin bittiği tarihten itibaren 30 gün içinde Kuruma
doğum ve evlat edinme sonrası yarım çalışma belgesi
ile başvuruda bulunulması gerekir. Mücbir sebepler
dışında, başvuruda gecikilen süre doğum ve evlat
edinme sonrası yarım çalışma ödeneği almaya hak
kazanılan toplam süreden düşülerek ödeme yapılır. Bu ödemeler
damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaz. Geçici
işgöremezlik ödeneği almaya hak kazananlara, bu
durumlarının devamı süresince doğum ve evlat edinme
sonrası yarım çalışma ödeneği ödenmez.
İşverenin hatalı bilgi ve belge vermesi nedeniyle yapılan
yersiz ödemeler kanuni faiziyle birlikte işverenden tahsil edilir. Bu
madde hükümleri 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesi
kapsamındaki sandıkların statülerine tabi personeller için de
uygulanır.
Birinci fıkrada belirlenen ücret
kısımlarının ödenmesine ilişkin usul ve esaslar,
Maliye Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığının
uygun görüşü alınmak suretiyle Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı tarafından çıkarılan yönetmelikle
belirlenir.
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 20nci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Çağlar
Demirel İdris
Baluken Filiz
Kerestecioğlu Demir
Diyarbakır Diyarbakır İstanbul
Burcu Çelik
Özkan Bedia Özgökçe
Ertan Dirayet
Taşdemir
Muş Van Ağrı
Sibel
Yiğitalp
Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY
KILIÇ (Samsun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp.
Buyurun Sayın Yiğitalp. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yarı zamanlı çalışan
kadınlara verilmesi planlanan İşsizlik Fonundaki finansın
bizim tarafımızdan doğru olmadığını
düşünüyoruz. Çünkü yeteri kadar işsizler ordusuna sahip bir ülkeyiz
ve insanlar işsizlikten kaynaklı, işinden
çıkarıldıktan sonra zaten İşsizlik Fonunu
alamıyor. Bunun sermayesini, finansını farklı
şekillerde kullanmak gerekiyor. Yarı zamanlı çalışan
kadınlar için, anneler için o farklı yöntemlerle, kreşlerle,
anaokullarıyla vesaire bunların üzerinde bakımevleriyle
çözülebilir.
Bunun
dışında, bugün 3 arkadaşımızın açlık
grevinde olmasını konuşmak istiyorum. 3
arkadaşımız, düşünün ki beş gündür, altıncı
güne girdiğimiz bir alanda, tanklarla, toplarla dövülen bir alanda
ambulans gidemediği için, sadece ambulans gelsin, hizmet alsın diye
açlık grevinde. Burada sayın milletvekilleri şunu söylüyor,
onlar üzerinde onlarca kriminalize eden cümleler kuruyor
Velev ki öyledir, o
insanları ölüme mi mahkûm edeceksiniz? Hukuk ülkesi değil mi
burası? Hukuk ülkesiyse ve yargı varsa bunu alırsınız,
tutuklarsınız, yargılarsınız ama önce tedavisini
yapmak zorundasınız. Ve ambulans bir lütuf değildir, ambulans
yapılması gereken bir görevdir, kamu hizmetidir ve bu kamu hizmetini
yapmak için de siz bu halktan vergiler alıyorsunuz. Bakın, dün
gitmiş olsaydı bugün 5inci insan yaşamını
yitirmemişti. Eğer bugün de alınmamış olursa 23 insan
daha yaşamını yitirmiş olacak. Peki, biz, ileride
bunların kimliklerini gördüğümüzde, sivil olduğunu
gördüğümüzde ne diyeceğiz bunlara? Diyelim ki
savaşçıdır, siz yine gidersiniz, ambulans olarak
alırsınız, görevinizi yaparsınız, sonra adli kolluk
kuvvetleri gider, görevini yapar. Burada ısrarla ve ısrarla insanlar
ambulans için ya
Türkiye Büyük Millet Meclisi gibi bir meclis ambulans
konusunu çözemiyor. Vay bizim halimize! Siz 80 milyonun sorununu nasıl
çözeceksiniz? Grup başkan vekilimiz ve 2 vekilimiz şu anda orada
açlık grevine giriyor, sırf ambulans alsın diye; bundan daha
ayıp ne olabilir, bundan daha utanılacak ne olabilir? Yani bu kadar
basit, en sıradan, en kolay yapılması gereken bir görev ne
yazık ki yapılmıyor, 3 vekilimiz açlık grevine girmek
zorunda kalıyor ve burada sayın bakanlar bunun üzerine bir
açıklama dahi yapmıyorlar. Onun için onlarca parantez
açılıyor, yok, teröristtir; yok, odur; yok, budur; bu sizin sorununuz
değil, siz ambulansı gönderirsiniz, ambulans onları alır,
gider tedavisi varsa tedavi edilir, edilmeyenler
Kolluk kuvvetleri orada
zaten, kimlikleri belli, kim oldukları belli, neyin peşindesiniz?
Yani onların hepsinin birden ölmesini mi izleyeceğiz burada?
Canlı canlı hepimiz ölümlerini mi izleyeceğiz? Bu kadar mı
biz insanlığımızdan çıktık, bu kadar mı
vicdanlarımız yok? Ben bunu gerçekten soruyorum: Yani oradaki 24
insan yaşamını yitirdiğinde siz mutlu mu
olacaksınız, çok mu rahatlayacaksınız? Kürt sorunu mu
bitmiş olacak, terör sorununu çözmüş mü olacaksınız, yoksa
yeni bir terör mü yaratacaksınız? Yani oraya ambulans gitmemesi için
bu kadar çaba sarf ediyorsunuz.
Size düşen neydi, bize düşen? Anında
ambulansın gitmesiydi. Ambulans gidecekti, alacaktı, gerekirse kolluk
kuvvetleri onların tüm hukuki işlemlerini yapacaktı. Israrla
aynı şeyleri söylüyorum çünkü bunu görmüyorsunuz. Zamanla
yarışıyoruz; bakın, 5 insan yaşamını
yitirdi, 29 insandan 5i yaşamını yitirdi ve bunların
içinde çocuklar var. Bu mu yani? Bu kadar mıyız? Bu Meclis bu kadar
mıdır, bir ambulansı temin edemeyecek kadar? Bunu mu söyleyelim?
Yani yarın, öbür gün bu sorunlar çözüldüğünde ya da çözüme
gidildiğinde bu günler açılacak, arşivler açılacak ve bu 28
insanın nasıl öldüğünü ve günlerce ambulans için neler
yapıldığını size herkes soracak. Bunu nasıl
açıklayacaksınız hiç düşündünüz mü? Bunun izahını
nasıl yapacaksınız? Kime ne söyleyeceksiniz? Yok teröristtiler,
biz ambulans göndermedik mi diyeceksiniz? Ölmelerini mi istiyoruz diyeceksiniz?
Biz onları öldürdük mü diyeceksiniz? Bilerek, isteyerek, taammüden
öldürdük diyeceksiniz değil mi, her gün ve her gün?
Tam bugün altı gündür o ambulans sorunu
çözülmüyor. Bu ülke nasıl yönetiliyor? Bu ülkeyi kim yönetiyor?
Sağlık Bakanı ambulans gönderemiyorsa, İçişleri
Bakanı bunun güvenliğini alamıyorsa bu ülkeyi kim yönetiyor? Kim
bu ambulansa karar veriyor? Kim bu ambulansın gitmesini engelliyor? Bunu
bir izah edin, lütfen bir izah edin! İnsanların açlık grevine
girmesini zorlayacak kadar bunun bir açıklaması olmalı, olmak
zorunda. Durduğunuz yer bunu gerektiriyor. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 20nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Arzu Erdem (İstanbul) ve arkadaşları
Madde 20- 4447 sayılı Kanuna
aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
Doğum ve evlat edinme sonrası yarım
çalışma ödeneği
Ek Madde 5- 4857 sayılı Kanunun 74 üncü
maddesinin ikinci fıkrası uyarınca haftalık
çalışma süresinin yarısı kadar verilen ücretsiz izin
süresince doğum ve evlat edinme sonrası yarım çalışma
ödeneği ödenir. Ödenek süresi, 4857 sayılı Kanunun 63 üncü
maddesinde belirtilen haftalık çalışma süresinin
yarısı kadardır. Yarım çalışma ödeneği
çalışılan aya ait aylık prim ve hizmet belgesinin
ilişkin olduğu aydan sonraki ikinci ay içerisinde Hazine
tarafından aylık olarak ödenir. Doğum ve evlat edinme
sonrası yarım çalışma ödeneğinin günlük miktarı,
günlük asgari ücretin brüt tutarı kadardır. Bu madde hükümlerinden
yararlanılabilmesi için işçinin adına doğum veya evlat
edinme tarihinden önceki son üç yılda en az 600 gün işsizlik
sigortası primi bildirilmiş olması, Kanunun 63 üncü maddesinde
belirtilen haftalık çalışma süresinin yarısı kadar
fiilen çalışılması ve doğum ve evlat edinme
sonrası analık hâli izninin bittiği tarihten itibaren 30 gün
içinde Kuruma doğum ve evlat edinme sonrası yarım
çalışma belgesi ile başvuruda bulunulması gerekir. Mücbir
sebepler dışında, başvuruda gecikilen süre doğum ve
evlat edinme sonrası yarım çalışma ödeneği almaya hak
kazanılan toplam süreden düşülerek ödeme yapılır. Bu
ödemeler damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaz.
Geçici işgöremezlik ödeneği almaya hak kazananlara, bu
durumlarının devamı süresince doğum ve evlat edinme
sonrası yarım çalışma ödeneği ödenmez.
İşverenin hatalı bilgi ve belge vermesi nedeniyle yapılan
yersiz ödemeler kanuni faiziyle birlikte işverenden tahsil edilir. Bu
madde hükümleri 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesi
kapsamındaki sandıkların statülerine tabi personeller için de
uygulanır.
Birinci fıkrada belirlenen ücret
kısımlarının ödenmesine ilişkin usul ve esaslar,
Maliye Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığının
uygun görüşü alınmak suretiyle Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı tarafından çıkarılan yönetmelikle
belirlenir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY
KILIÇ (Samsun) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekili Arzu Erdem.
Buyurun Sayın Erdem. (MHP
sıralarından alkışlar)
ARZU ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, iki sene önce dün
Esenyurt ilçemizdeki Milliyetçi Hareket Partisi seçim bürosunun
açılışında PKKlıların hain
saldırısına uğramış olan
ülküdaşımız gazeteci ağabeyimiz Cengiz
Akyıldızı rahmetle anıyorum.
Biliyorsunuz ki Türkmen kardeşlerimiz Türkmen
Dağında varlık yokluk mücadelesi vermektedir. Bu mücadeleye
destek vermek üzere orada bulunan ülküdaşımız Milliyetçi Hareket
Partisi Fatih İlçe Başkan Yardımcımız İbrahim
Küçük kardeşimizin şehit olduğu haberini dün almış
bulunuyoruz, mekânı cennet olsun.
Ve bugün yine Diyarbakırdan şehit
haberlerimiz var. Şehitlerimize Allahtan rahmet, kederli ailelerine,
geride kalanlara sabır diliyorum. Büyük Türk milletimizin başı
sağ olsun.
Ve ayrıca, söz konusu vatan uğruna ölmekse
en güzel ülkücüler ölür diyorum.
Değerli milletvekilleri, Gelir Vergisi Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 20nci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum.
Evet, kadınımızın
çalışma haklarını konuşuyoruz yine, bir torba yasayla
birlikte. On üç yıllık iktidarın bugün geldiği noktaya
baktığımızda hâlâ çalışma haklarından bahsediyoruz.
Mutlu ve sağlıklı bir bebek dünyaya
getirmenin huzurlu bir hamilelik dönemi geçirmeye bağlı olduğunu
hepimiz biliyoruz. Bebek bekleyen anneler bir taraftan ekonomik kaygılar,
diğer taraftan dünyaya getirecekleri evlatlarının geleceklerine
dair endişeleri sebebiyle bir hayli stresli bir hamilelik dönemi
geçirmekteler. Hamilelik döneminin sakin ve stresten uzak, güven içerisinde
geçirilmesi anne ile bebeğin sağlığı
açısından oldukça önemlidir. Çalışan annelerin durumu daha
da zor. Yorucu iş temposu ve her an İşimle ilgili sorun
yaşar mıyım? kaygısı anneyi etkilemektedir. Bu durum
bebeğin fiziksel ve zihinsel gelişimine olumsuz yönde etki
etmektedir. Bu bakımdan annenin doğum öncesi ve sonrasını
iyi planlaması gerekmektedir.
Fizyolojik olarak neslin devamı kadınlar
tarafından sağlanmaktadır. Çalışma hayatında yer
alan kadınlarımız doğum öncesi ve sonrası dönemlerde
bu çok kutsal görevi yerine getirirken çeşitli sorunlarla karşılaşmaktalar.
Yaşanan bu zorluklar sağlıklı bir nesil
yetiştirilmesinin önündeki engellerden bir tanesidir.
Milliyetçi Hareket Partisi annelerin
çalışma haklarının düzenlenmesi hususunu defalarca Meclis
gündemine taşımıştır. Ancak, bu konuda da bugüne kadar
yapılan düzenlemeler yetersiz kalmıştır.
Hamilelik dönemini çalışarak geçiren anne
adaylarını doğum sonrasında da pek çok
sıkıntı beklemektedir. Annenin kısa sürede işe
başlaması ve izin konusunda zorluklarla
karşılaşması bu sıkıntıların
başında yer almaktadır. Çalışan annelerle ilgili
çalışma haklarının bir türlü iyileştirilememesi konusu
oldukça manidardır. Bunlara bir de örnek olarak doğum
borçlanmalarını da verebiliriz.
Değerli milletvekilleri, on üç yıllık
AKP Hükûmeti döneminde kadınlarımızla ilgili kimler ne
demişti, gelin hep birlikte hatırlayalım.
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan Kadın ile erkek eşit
olamaz, fıtrata aykırıdır. demiştir. Maliye
Bakanı Mehmet Şimşek Kadınlar iş
aradığı için işsizlik yüksek. demiştir. Ankara
Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek Anası tecavüze
uğruyorsa neden çocuk ölsün, günahı ne? Anası ölsün.
demiştir. Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu
Evdeki işler yetmiyor mu? demiştir. AKP Milletvekili Uğur
Işılak Kadının fıtratında köle olmak
vardır. demiştir. Eminim ki hafızalarımız bunlarla
tazelenirken hepimiz tekrar şaşırmışızdır.
Gelin, bir de Kurtuluş Savaşında
büyük mücadeleler veren kahraman Türk kadınlarını
hatırlayalım: Nene Hatun, Halide Onbaşı, Nezahat
Onbaşı, Şerife Bacı, Erzurumlu Kara Fatma, Halime Çavuş
ve isimlerini saymakla bitiremeyeceğim birçok kahraman
kadınımız. Milliyetçi Hareket Partisi olarak Türk
kadını kahramandır. diyoruz, Türk kadını hem
çalışır hem kutsal görev olan anneliği layıkıyla
yerine getirir. diyoruz. Cennet anaların ayakları
altındadır. deriz, değil mi? Peki, analarımız bu
kadar kıymetliyken hak ettikleri değeri vermemiz gerekmez mi? Tüm
annelerimize ve kadınlarımıza zaten hakları olan
değerlerin verilmesi ve haklarının korunması hususunda
hepimize görev düşmektedir. En nihayetinde her birimizi büyüten ve
yetiştiren annelerimiz değil midir?
Günümüzde belki en popüler kavram kadına
şiddete karşı mücadele kavramıdır. Ancak ben bir alt
başlığa değinerek sözlerime son vermek istiyorum. Erkek,
eşini cezalandırmak istediğinde ekonomik şiddet
uygulamakta
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ARZU ERDEM (Devamla) -
ve ben yine bu sebeple
kadınlarımızın çalışma hayatına
katılmalarını ve çalışma hayatındaki
kadınlarımızın haklarının sağlanmasının
büyük önem arz ettiğini de belirtmek isterim.
Sözde değer vermek esas değildir, özde
değer vermek esastır. Başta iktidar partisi olmak üzere
hepimizin görevi, milletimize verdiğimiz sözleri yerine getirmektir.
Saygılarımı sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Erdem.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/434) 20'nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Şenal
Sarıhan (Ankara) ve arkadaşları
MADDE 20- 4447 sayılı Kanuna
aşağıdaki ek madde ilave edilmiştir.
"Doğum ve evlat edinme sonrası
yarım çalışma ödeneği
EK MADDE 5- İşçiye, 4857 sayılı
Kanunun 74 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca haftalık
çalışma süresinin yarısı kadar verilen ücretsiz izin
süresince doğum ve evlat edinme sonrası yarım çalışma
ödeneği ödenir. Ödenek süresi, 4857 sayılı Kanunun 63 üncü
maddesinde belirtilen haftalık çalışma süresinin
yarısı kadardır. Yarım çalışma ödeneği,
çalışılan aya ait aylık prim ve hizmet belgesinin
ilişkin olduğu aydan sonraki ikinci ay içinde Fondan aylık
olarak ödenir. Doğum ve evlat edinme sonrası yarım çalışma
ödeneğinin günlük miktarı, günlük asgari ücretin brüt tutarı
kadardır. Bu madde hükümlerinden yararlanılabilmesi için işçinin
adına doğum veya evlat edinme tarihinden önceki son üç yılda en
az 600 gün işsizlik sigortası primi bildirilmiş olması, 4857
sayılı Kanunun 63 üncü maddesinde belirtilen haftalık
çalışma süresinin yarısı kadar fiilen
çalışılması ve doğum ve evlat edinme sonrası
analık hali izninin bittiği tarihten itibaren 30 gün içinde Kuruma
doğum ve evlat edinme sonrası yarım çalışma belgesi
ile başvuruda bulunulması gerekir. Mücbir sebepler
dışında, başvuruda gecikilen süre doğum ve evlat
edinme sonrası yarım çalışma ödeneği almaya hak
kazanılan toplam süreden düşülerek ödeme yapılır. Bu
ödemeler damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaz.
Geçici işgöremezlik ödeneği almaya hak kazananlara, bu
durumlarının devamı süresince doğum ve evlat edinme
sonrası yarım çalışma ödeneği ödenmez.
İşverenin hatalı bilgi ve belge vermesi nedeniyle yapılan
yersiz ödemeler kanuni faiziyle birlikte işverenden tahsil edilir. Bu
madde hükümleri 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesi
kapsamındaki sandıkların statülerine tabi personel için de
uygulanır.
Birinci fıkra kapsamındaki
sigortalılar için, 5510 sayılı Kanunun 82 nci maddesinde belirtilen
prime esas kazanç alt sınırı üzerinden aynı Kanunun 81 inci
maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (f) bentleri uyarınca
toplam %32,5 oranında sigorta primleri işçi ve işveren
payları doğum ve evlat edinme sonrası yarım
çalışma ödeneği ödenen gün sayısı kadar Fondan Sosyal
Güvenlik Kurumuna ödenir. 5510 sayılı Kanun kapsamında, Kurum
prim ödeme yükümlüsü olmakla birlikte işyeri ve işveren sayılmaz
ve bu kişiler için işe giriş ve çıkış bildirimi
yapılmaz.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve
esaslar Maliye Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu, Kurum ve
Hazine Müsteşarlığı tarafından birlikte
belirlenir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY
KILIÇ (Samsun) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ankara
Milletvekili Şenal Sarıhan.
Buyurun Sayın Sarıhan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sürenizi başlatıyorum.
ŞENAL SARIHAN (Ankara) Değerli
Başkan, değerli kâtip üyeler, emekçi arkadaşlarım,
basın ve sevgili meslektaşlarım; günlerdir burada birtakım
yasaları çıkarmak için toplandığımızda, sürekli
ölümlerden ve acılardan bahsediyor olmamızın şahsen benim
içimi çok yaraladığını ifade etmek isterim. Özellikle de
bugün 3 arkadaşımızın -1i bizim aramızdan olan vekil
arkadaşımızın ve diğer siyasetçi 2
arkadaşımızın(x)- bir
açlık grevine girmiş olmasının da bizim için çok büyük bir
üzüntü kaynağı olması gerektiğini düşünüyorum.
Umarım ki bu yüce Meclis ölümlerin değil, sevinçlerin
anılacağı bir Meclis olur.
Madde üzerine konuşmadan önce bir
sıkıntımı daha sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bildiğiniz gibi Anayasanın 2nci maddesi -ki bu değişmez
maddedir- şuna vurgu yapar, der ki: Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk
devletidir. Bu hukuk devleti içinde görev almış bütün kişiler,
kurumlar, kimlikler, herkes bu hukuk devleti ilkesine uygun davranma
yükümlülüğündedir. Özellikle birçoğumuzun oylarıyla göreve
gelmiş olan bir değerli Sayın Cumhurbaşkanının da
hukuka uymak gibi temel bir sorumluluğu vardır. Çünkü bu
sorumluluğu, hem yemin maddesi olan 103üncü maddeyle -hukukun
üstünlüğüne bağlı kalacağıma cümlesiyle- hem de
104üncü maddeyle, devletin başı sıfatıyla devlet
organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını
sağlamakla yükümlendirilmiş bir kişi olarak, hukuka uyması
öncelikle beklenen bir olgudur. Ama ne yazık ki Sayın
Cumhurbaşkanı, dün kaymakamlarla yapmış olduğu
toplantıda yeri geldiği zaman mevzuatı bir tarafa koymaları
ve gerekeni yapmaları konusunda kaymakamlara bir sorumluluk
vermiştir. Bu sorumluluk
Tırnak içine alarak söylüyorum. Bu, bir
sorumluluk değildir; kanuna aykırı bir emirdir ve bu emrin
uygulanması hâlinde ne yazık ki bütün kaymakamlar suç
işleyeceklerdir.
Şimdi, bize, hukuka uyma noktasında bir
yol gösterici olmayan, bir yol açmayan Sayın
Cumhurbaşkanının bu tavrından sonra bizim bugün burada
yasalar üzerine, hukuk üzerine konuşmamız beyhude midir? Hayır,
olmamalıdır. Bu sebeple ben, önergemiz çerçevesinde bu maddeye
ilişkin de görüşlerimi açıklayacağım. Çünkü koskoca
bir Türkiye her yanıyla, işçisiyle, köylüsüyle, memuruyla, askeriyle,
kadınıyla, erkeğiyle bizden görev ve sorumluluk beklemektedir.
Şimdi, sevgili arkadaşlar, bu elimizdeki
68 sıra sayılı konu üzerinde konuşurken çok sayıda
madde, 7, 6, 10, 11, 18, 20, 21 ve 24üncü maddeler daha 24e gelmedik ama-
hep sanki kadınlar için bir devrimi müjdeliyormuş gibi,
kadınlara yarım zamanlı çalışma hakkı
tanıyarak onları büyük bir yükten, büyük bir engelden
kurtarıyormuş gibi düzenlemelerle doluydu. Son olarak da şu anda
konuştuğumuz madde diyor ki: Siz yarı zamanlı
çalışın ama biz size bu yarı zaman için de yarı
zamanlı süreci karşılayan bir ödemede bulunacağız.
Değerli arkadaşlar, analık bir hak
mıdır değil midir? (CEDAW) Kadınlara Karşı Her
Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesinin
11inci maddesi analık hakkının korunmasını emreder.
ILO sözleşmeleri, 183 no.lu ILO Sözleşmesi analık hakkının
devletlerce tanınmasını ve korunmasını emreder.
Biz onlara diyoruz ki: Sen git evde analık
yap, analık görevini üstlen ama iş yaşamından ayrıl,
iş yaşamının dışına çık ve
dışına çıktığın bu yaşam içinde de
kendini var etmeye çalış. Oysa çalışma da bir hak ve
çalışma hakkı diğer hakların insan onuruyla
birleştiği bir hak olarak karşımıza çıkar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ŞENAL SARIHAN (Devamla) Şimdi, biz, bu
düzenlemelerle onun çalışma hakkını alıyoruz,
analık hakkının ücretsiz bir biçimde
kullanılmasının da önüne geçmiş oluyoruz.
Sevgili arkadaşlar, bir devrim gerçekleştirmiyoruz.
Bir kez daha kadınlar aleyhine yeni bir düzenlemeyi yapmış
bulunuyoruz ki bu kadınlar sizin analarınız olan kadınlar,
sizin bacılarınız olan kadınlar.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Kadınlar
başımızın tacıdır, analarımız
başımızın tacıdır.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Yapma hocam ya,
yetersiz bulabilirsiniz de geri gidiş olarak ifade etmeyin.
ŞENAL SARIHAN (Devamla) Bilgilerinize sunmak
istedim.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Sarıhan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
20nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 20nci madde kabul edilmiştir.
Birleşime kırk beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 19.39
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.30
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Ali
Haydar HAKVERDİ (Ankara)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 33üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
68 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon, Hükûmet burada.
21inci madde üzerinde ikisi aynı mahiyette
olmak üzere dört adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 21inci maddesinde
yer alan veya münferiden ibaresinin madde metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Erhan
Usta Mustafa
Kalaycı
Antalya Samsun Konya
Arzu Erdem İsmail
Faruk Aksu Deniz
Depboylu
İstanbul İstanbul Aydın
Emin
Haluk Ayhan
Denizli
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 21inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İlknur İnceöz Mehmet Doğan Kubat Hüseyin Şahin
Aksaray İstanbul Bursa
Ramazan Can Hüseyin
Özbakır
Kırıkkale Zonguldak
MADDE 21- 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı
İş Kanununun 13 üncü maddesine aşağıdaki fıkralar
eklenmiştir.
"Bu kanunun 74 üncü maddesinde öngörülen
izinlerin bitiminden sonra mecburi ilköğretim çağının
başladığı tarihi takip eden aybaşına kadar bu
maddeye göre ebeveynlerden biri kısmi süreli çalışma talebinde
bulunabilir. Bu talep işveren tarafından karşılanır ve
geçerli fesih nedeni sayılmaz. Bu fıkra kapsamında kısmi
süreli çalışmaya başlayan işçi aynı çocuk için bir
daha bu haktan faydalanmamak üzere tam zamanlı çalışmaya
dönebilir. Kısmi süreli çalışmaya geçen işçinin tam
zamanlı çalışmaya başlaması durumunda yerine işe
alınan işçinin iş sözleşmesi kendiliğinden sona erer.
Bu haktan faydalanmak veya tam zamanlı çalışmaya geri dönmek
isteyen işçi işverene bunu en az bir ay önce yazılı olarak
bildirir. Ebeveynlerden birinin çalışmaması halinde,
çalışan eş kısmi süreli çalışma talebinde
bulunamaz. Üç yaşını doldurmamış bir çocuğu
eşiyle birlikte veya münferiden evlat edinenler de çocuğun fiilen
teslim edildiği tarihten itibaren bu haktan faydalanır.
Beşinci fıkra kapsamında hangi sektör
veya işlerde kısmi çalışma yapılabileceği ile
uygulamaya ilişkin usul ve esaslar Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle
belirlenir."
BAŞKAN
Şimdi okutacağım iki önerge, aynı mahiyette
bulunduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım,
talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 68 sıra sayılı Kanun Tasarısının 21inci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Çağlar
Demirel İdris
Baluken Burcu Çelik
Özkan
Diyarbakır Diyarbakır Muş
Filiz
Kerestecioğlu Demir Gülser
Yıldırım Mahmut
Toğrul
İstanbul Mardin Gaziantep
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Bülent
Kuşoğlu Burcu
Köksal Mahmut
Tanal
Ankara Afyonkarahisar İstanbul
Seyit
Torun Musa
Çam Özgür
Özel
Ordu
İzmir Manisa
Lale
Karabıyık
Bursa
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde ilk söz, Afyonkarahisar
Milletvekili Burcu Köksalın.
Buyurun Sayın Köksal. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu tasarının 21inci maddesiyle, tüm
izinlerin bitiminden sonra mecburi ilköğretim çağının
başladığı tarihi takip eden ay başına kadar
ebeveynlerden birinin, kısmi süreli çalışma talebinde
bulunmalarına olanak tanınmak istenmiştir.
Şimdi, bu madde değerlendirildiğinde,
kısa süreli çalışanların yerine kimlerin
çalışacağı konusunda bir açıklık
getirilmemiştir. Yani, bu çalışma sürelerinde kadın çalışacak
ama çalışma sürelerinin dışındaki sürelerde onun
yerine kim çalışacak? Bu konuda ne yazık ki maddede net bir
ifade yok. Bu da bize şunu düşündürüyor: Daha önce ortaya
atılmış olan kiralık işçiler kavramı; işçi
kiralama şirketleri yani özel istihdam büroları, işçi istihdam
büroları. Bu da taşeronlaşmanın Türkiyede
yaygınlaşmasına olanak tanıyor.
Biz, taşeron işçiliğe karşıyken,
Taşeronu kaldıracağız. derken bu tasarıyla beraber,
bu maddeyle beraber taşeron şirketlerin daha da güçlendirilmesi ve
taşerondan belki de daha beter olan modern kölelik dediğimiz
işçi kiralama şirketlerinin, kiralık işçi
kavramının ortaya çıkması söz konusu olacak. Ki bu da
özellikle işçilerimiz, emekçilerimiz açısından son derece
sıkıntılı bir durum.
Öte yandan, baktığınızda, bu
düzenlemeyle kadınların yavaş yavaş çalışma
hayatından çekilmeye çalışıldığını
gözlemliyoruz. Bizim amacımız ne? Kız
çocuklarımızı eğitim öğretim hayatına özendirme,
kazandırma, onların iş hayatına
katılımını sağlama, kadınların
çalışma, meslek hayatına, sosyal yaşama
katılımlarını sağlama değil mi?
E şimdi siz bir düzenleme getiriyorsunuz, bu
düzenleme kadınların yararına gibi gösterilse de aslında,
hani, verilen bu yarım çalışma zamanları
Ki bu yarım
çalışma zamanlarında da bizim ciddi anlamda kaygı ve
çekincelerimiz var çünkü yarım çalışma zamanının hangi
saatler içerisinde yapılacağı yasada netlik
kazanmadığı için, idari amirlerin keyfiyetine
bırakıldığı için, ne yazık ki amacını
aşacağını ve suistimale uğrayacağını
düşünüyoruz.
Öte yandan, bu kısa süreli
çalışmaların da kadın açısından aslında çok
da bir yarar sağlamayacağı kanaatindeyiz. Neden? Çünkü özel
sektörde kısa süreli çalışma izni isteyen, kısa süreli
çalışma talebinde bulunan, işte ilköğretim çağına
kadar çocuklarına kısa süreli bakacağını söyleyen
kadınlarımıza, Allah aşkına, hangi işveren
iş olanağı sağlar, bir düşünün.
Şimdi bile kadınlarımız işe
girerken Çocuk sahibi olmayı düşünüyor musunuz? ya da Önümüzdeki
iki üç yıl içerisinde çocuk sahibi olma planınız var mı?
diye soran işverenler var. Bu yasanın yürürlüğe girmesiyle
beraber yine bu işverenlerin sayısı da artacak. Yani bu, her
bakımdan aslında sakıncalı. İş
dünyasının da büyük kaygıları var, kadın
işçilerimizin de kaygıları var, ki özel sektörde bu
sıkıntılar yaşanacak. Şu an bile ne yazık ki
hamilelik döneminde her ne kadar İşveren açısından
haklı bir fesih nedeni değildir. dense de başka gerekçelerle
kadın işçilerimizin ne yazık ki iş akitleri feshediliyor.
Yine aynı şekilde burada da belki işveren bu maddeden
dolayı haklı fesih nedenine sahip olamayacak ama siz de biliyorsunuz
ki bir işveren, işçiyi işten çıkartmak isteyince,
kısmi süreli çalışıyor, bana çok verimli olmuyor diye
başka gerekçelerle bu kadın işçileri işten
çıkartabilecek; bu nedenle sakıncalı görüyorum.
Kaldı ki sizin gerçekten emekçinin,
işçinin yanında olmadığınızı çok iyi
biliyoruz. Taşeron işçiler konusunda seçim meydanlarında
vermiş olduğunuz sözlerinizi tutmadınız.
Tutmadığınız gibi, size oy vermeyen, sizinle aynı
fikirde olmayan işçileri de işten çıkarttınız. Benim
seçim bölgemde, Afyonkarahisarda, Sandıklı ilçesinde huzurevinde ve
KYKda çalışan işçiler, yaklaşık 15 işçi AKP'li
olmadığı için işten çıkarıldı. Orada Birsel
anne var, 3 tane çocuk okutmak için uğraşıyor, o
kadını kış gününde kapı önüne koydunuz. Hiçbirine
tazminatlarını vermediniz, işe iade davası dahi
açamadılar. Siz önce bunların çözümünü getirin lütfen. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki diğer
önerge üzerinde söz isteyen Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul.
Buyurun Sayın Toğrul. (HDP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri ve Genel Kurulun sevgili emekçileri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, bu madde üzerinde
konuşurken gerçekten çocuk bakım hizmetinde bir kurumlaşmaya
doğru gidilmesi gerektiğinden bahsetmek isterdim. Ebeveynlerin
yarım zamanlı çalışmasının kadınlar için hak
kaybına nasıl neden olacağından bahsetmek isterdim.
Devletin kamudaki iş yerlerindeki kreşleri nasıl kapattığından
bahsetmek isterdim. Çocuk bakım hizmetlerinin yaygınlaşması
gerektiğinden bahsetmek isterdim. Kamuda kreş açılması
koşullarının çalışanlar lehine değişmesinden
bahsetmek isterdim. Örneğin, bir iş yerinde bir kreşin
açılması için 150 kadının değil, 100
çalışanla kreş açılmasından bahsetmek isterdim. Yine,
Hükûmetin gündeminde olan özel istihdam bürolarından bahsetmek isterdim.
Esnek çalışmayla aslında nasıl kadının
çalışma yaşamının dışına itilmek
istendiğinden bahsetmek isterdim.
Değerli arkadaşlar, bizler bu
yasaları neresi için çıkarıyoruz, niye çıkarıyoruz?
Anayasaya, hukuka uymamamız gerektiğini söyleyen Sayın
Cumhurbaşkanımız varken, bu yasaların uygulama
alanlarının yüzde 50si savaş alanına dönmüşken, bugün
bölgenin en az 1 milyon insanı şu anda göçertme politikalarıyla
karşı karşıya bırakılmışken,
bırakın insanların çalışmasını, yaşam
hakkının engellendiğini gördüğümüz bir durumda nasıl
bunlardan bahsedelim?
Değerli arkadaşlar, insanların ölümü
beklediği ve her gün birini kaybettiğimizi gözlerimizin önünde
günbegün sayarken nasıl bunlardan bahsedelim? Bugün 6ncı gün.
Alınamayan yaralıların 3ünün ağır ve kaybetmek üzere
olduğumuz -Veli Çiçek 13 yaşında, Sultan Irmak 16
yaşında, Nusret Bayar 20 yaşında- ve ölüm
sınırında olduğu durumda nasıl bunlardan bahsedelim?
Değerli arkadaşlar, bu vahamet
karşısında İçişleri Bakanlığına
gitmiş olan milletvekili arkadaşlarımız, açlık grevine
girdiklerinde nasıl burada yasalar üzerinde konuşabilelim? AKPnin
türlü türlü huyu var değerli arkadaşlar. Şimdi orada açlık
grevinde olan Sayın grup başkan vekilimizin ve Sayın Urfa Milletvekilimizin
GSM operatörlerinin bloke edildiğini gördüğümüz bir anda burada hangi
maddelerden bahsediyoruz? Şırnakta, Cizrede, Silopide, Surda
yaşayan vatandaşlar bizim vatandaşlarımız değil
mi? Peki, bu yasaları orada nasıl uyguluyorsunuz, nasıl uygulayacaksınız?
Değerli arkadaşlar, şu anda insanlar
yerinden yurdundan ediliyor. 1 milyonun üzerinde insanın yerinden
edilmesinden bahsediyoruz ve dediğim gibi, günlerdir hâlâ yerinde,
alamadığımız, hâlâ orada yaralılar söz konusuyken biz
burada oturmuş, yasalar üzerinde tartışıyoruz. Evet,
tartışalım, mutlaka bizim de söyleyecek sözümüz var ama
gerçekten sizleri biraz daha insani, vicdani davranmaya, yaşananı
görmeye davet ediyoruz değerli arkadaşlar.
Değerli
arkadaşlar, şunu söylemek isterim: Biz burada bahsettiğimizde
hemen terör, hemen hendek, hemen barikat laflarını
dayıyorsunuz karşımıza. Şu anda söz konusu olan
hendek, barikat vesaire değil, şu anda söz konusu olan
insanların yaşam hakkıdır ve oradaki 30
yurttaşımız her an kaybedilmekle karşı karşıya.
3 tanesini saydım, durumları kritik, bugün veya yarın
kaybedeceğiz, her gecikmemizde birilerini kaybetmekle yüz yüze
kalacağız. İnsanlık öldü mü yahu? Burada artık yerin
dibine giriyoruz. Gerçekten burada olmaktan hicap duyuyorum. Bunlar
yaşanırken, bunlar ortadayken hâlâ bizim O öldü, bu öldü, çocuk
öldü, bilmem ne öldü; sen öldürdün, ben öldürdüm.
davranışlarında bulunmamız gerçekten hicap vericidir.
İnsanlığa davet ediyorum, herkesi vicdanını bir kez
daha dinlemeye davet ediyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Bir sonraki
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 68 sıra sayılı Kanun Tasarısının 21inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
İlknur İnceöz (Aksaray) ve
arkadaşları
MADDE 21- 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı
İş Kanununun 13 üncü maddesine aşağıdaki fıkralar
eklenmiştir.
"Bu kanunun 74 üncü maddesinde öngörülen
izinlerin bitiminden sonra mecburi ilköğretim çağının
başladığı tarihi takip eden aybaşına kadar bu
maddeye göre ebeveynlerden biri kısmi süreli çalışma talebinde
bulunabilir. Bu talep işveren tarafından karşılanır ve
geçerli fesih nedeni sayılmaz. Bu fıkra kapsamında kısmi
süreli çalışmaya başlayan işçi aynı çocuk için bir
daha bu haktan faydalanmamak üzere tam zamanlı çalışmaya
dönebilir. Kısmi süreli çalışmaya geçen işçinin tam
zamanlı çalışmaya başlaması durumunda yerine işe
alınan işçinin iş sözleşmesi kendiliğinden sona erer.
Bu haktan faydalanmak veya tam zamanlı çalışmaya geri dönmek
isteyen işçi işverene bunu en az bir ay önce yazılı olarak
bildirir. Ebeveynlerden birinin çalışmaması halinde,
çalışan eş kısmi süreli çalışma talebinde
bulunamaz. Üç yaşını doldurmamış bir çocuğu
eşiyle birlikte veya münferiden evlat edinenler de çocuğun fiilen
teslim edildiği tarihten itibaren bu haktan faydalanır.
Beşinci
fıkra kapsamında hangi sektör veya işlerde kısmi çalışma
yapılabileceği ile uygulamaya ilişkin usul ve esaslar
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca
çıkarılacak yönetmelikle belirlenir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA
(Trabzon) - Takdirlerinize bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın İnceöz, gerekçeyi mi
okutuyoruz?
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okuyoruz:
Gerekçe:
Analık izni ve yarı zamanlı
çalışma sonrasında her ikisi de çalışan ebeveynlerden
birine çocukların mecburi eğitim yaşına gelene kadar
İş Kanununda düzenlenmiş olan kısmi süreli çalışmadan
faydalanma imkânı getirilmiştir. İşçinin talebi halinde
işverenin bu talebi karşılaması zorunlu olacak,
işveren bu talebi geçerli fesih nedeni sayamayacaktır. Burada
işçinin işinin korunması amaçlanırken işçiye
yazılı bildirim şartı getirilerek, işverene zorunlu
olarak kısmi çalışma talebini
karşıladığı işçinin yerine ikame işgücünü
bulabilmesi için süre tanınmıştır. Bu süre işyerinde
düzenin sağlanması açısından önem arz etmektedir.
Ayrıca evlat edinme durumunda da bu haktan faydalanma imkânı
getirilmiştir. Kısmi çalışmanın
yapılabileceği sektör veya işler ile usul ve esasların sosyal
tarafların görüşü alınarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle belirlenmesi
hüküm altına alınarak uygulamaya yönelik hususların düzenlenmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, kabul edilen önerge,
maddeyi yeniden düzenlediğinden ibare değişikliği yapan
Milliyetçi Hareket Partisi grup önergesini işlemden
kaldırıyoruz.
Dolayısıyla, kabul edilen önerge
doğrultusunda da maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... 21inci madde kabul edilmiştir.
22nci madde üzerinde üç adet önerge vardır.
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum, buyurun:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 22nci maddesinde geçen analık izni
ifadelerinin ebeveyn izni olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Çağlar
Demirel İdris
Baluken Filiz
Kerestecioğlu Demir
Diyarbakır Diyarbakır İstanbul
Burcu Çelik
Özkan Dirayet
Taşdemir Gülser
Yıldırım
Muş Ağrı Mardin
Tuğba Hezer
Öztürk
Van
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/434) 22'nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Bülent
Kuşoğlu Mahmut
Tanal Seyit
Torun
Ankara İstanbul Ordu
Lale
Karabıyık Musa
Çam Mehmet
Bekaroğlu
Bursa İzmir İstanbul
MADDE 22- 4857 sayılı Kanunun 74 üncü maddesinin
birinci fıkrasına aşağıdaki cümleler, maddeye birinci
fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra,
maddenin mevcut beşinci fıkrasına birinci cümlesinden sonra
gelmek üzere aşağıdaki cümle ve maddeye aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
"Doğumda veya doğum sonrasında
annenin ölümü halinde, doğum sonrası kullanılamayan süreler
babaya kullandırılır. Üç yaşını
doldurmamış çocuğu evlat edinen eşlerden birine veya evlat
edinene çocuğun aileye fiilen teslim edildiği tarihten itibaren sekiz
hafta analık hali izni kullandırılır."
"Birinci fıkra uyarınca
kullanılan doğum sonrası analık izninin bitiminden itibaren
çocuğunun bakımı ve yetiştirilmesi amacıyla ve
çocuğun hayatta olması kaydıyla kadın işçi ile üç
yaşını doldurmamış çocuğu evlat edinen kadın
veya erkek işçilere istekleri halinde birinci doğumda
altmış gün, ikinci doğumda yüzyirmi gün, sonraki doğumlarda
ise yüzseksen gün süreyle haftalık çalışma süresinin
yarısı kadar ücretsiz izin verilir. Çoğul doğum halinde bu
sürelere altmışar gün eklenir. Çocuğun engelli doğması
halinde bu süre üçyüzaltmış gün olarak uygulanır. Bu fıkra
hükümlerinden yararlanılan süre içerisinde süt iznine ilişkin
hükümler uygulanmaz."
"Bu izin, üç yaşını
doldurmamış çocuğu evlat edinme halinde eşlerden birine
veya evlat edinene verilir."
"Bu madde hükümleri iş sözleşmesi ile
çalışan ve bu Kanunun kapsamında olan veya olmayan her türlü
işçi için uygulanır."
BAŞKAN Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68
sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 22nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Erkan
Akçay Mehmet
Günal Erhan Usta
Manisa Antalya Samsun
Deniz
Depboylu Mustafa
Kalaycı Arzu
Erdem
Aydın Konya İstanbul
İsmail
Faruk Aksu Emin Haluk
Ayhan
İstanbul Denizli
MADDE 22-
22/5/2003 tarih ve 4857 sayılı İş Kanununun 74üncü
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 74-
Kadın işçiIerin doğumdan önce sekiz ve doğumdan sonra yirmi
dört hafta olmak üzere toplam 32 haftalık süre için
çalıştırılmamaları esastır. ÇoğuI gebelik
halinde doğumdan önce çalıştırılmayacak sekiz
haftalık süreye dört hafta süre eklenir. Ancak, sağlık durumu
uygun olduğu takdirde, doktorun onayı ile kadın işçi
isterse doğumdan önceki üç haftaya kadar işyerinde
çalışabilir. Bu durumda, kadın işçinin
çalıştığı süreler doğum sonrası sürelere
eklenir. Kadın işçinin erken doğum yapması halinde ise
doğumdan önce kullanamadığı
çalıştırılmayacak süreler, doğum sonrası sürelere
eklenmek suretiyle kullandırılır. Doğumda veya doğum
sonrasında annenin ölümü halinde, doğum sonrası
kullanılamayan süreler babaya kullandırılır. Üç
yaşını doldurmamış çocuğu evlat edinen
eşlerden birine veya evlat edinene çocuğun aileye fiilen teslim
ediIdiği tarihten itibaren sekiz hafta analık hali izni
kullandırılır.
Birinci
fıkra uyarınca kullanılan doğum sonrası analık
izninin bitiminden itibaren çocuğunun bakımı ve
yetiştirilmesi amacıyla ve çocuğun hayatta olması
kaydıyla kadın işçi ile üç yaşını
doldurmamış çocuğu evlat edinen kadın veya erkek
işçiIere istekleri halinde birinci doğumda altmış gün,
ikinci doğumda yüzyirmigün, sonraki doğumlarda ise yüzseksen gün
süreyle haftalık çalışma süresinin yarısı kadar
ücretsiz izin verilir. Çoğul doğum halinde bu sürelere otuzar gün
eklenir. Çocuğun engelli doğması halinde bu süre
üçyüzaltmış gün olarak uygulanır. Bu fıkra hükümlerinden
yararlanılan süre içerisinde süt iznine ilişkin hükümler
uygulanmaz."
Yukarıda
öngörülen süreler işçinin sağlık durumuna ve işin
özelliğine göre doğumdan önce ve sonra gerekirse
artırılabilir. Bu süreler hekim raporu ile belirtilir.
Hamilelik
süresince kadın işçiye periyodik kontroller için ücretli izin
verilir.
Hekim raporu
ile gerekli görüldüğü takdirde, hamile kadın işçi
sağlığına uygun daha hafif işlerde çalıştırılır.
Bu hâlde işçinin ücretinde bir indirim yapılmaz.
İsteği
halinde kadın işçiye, otuziki haftalık sürenin
tamamlanmasından veya çoğul gebelik halinde otuzaltı
haftalık süreden sonra altı aya kadar ücretsiz izin verilir. Bu izin,
üç yaşını doldurmamış çocuğu evlat edinme halinde
eşlerden birine veya evlat edinene verilir. Bu süre, yıllık
ücretli izin hakkının hesabında dikkate alınmaz.
Kadın
işçilere doğum sonrası analık izin süresinin bitim
tarihinden itibaren ilk altı ayda günde birbuçuk saat süt izni verilir. Bu
sürenin hangi saatler arasında ve kaça bölünerek
kullanılacağını işçi kendisi belirler. Bu süre günlük
çalışma süresinden sayılır.
Bu madde
hükümleri iş sözleşmesi ile çalışan ve bu Kanun
kapsamında olan veya olmayan her türlü işçi için uygulanır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA
(Trabzon)
Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Aydın
Milletvekili Deniz Depboylu.
Buyurun Sayın Depboylu. (MHP
sıralarından alkışlar)
DENİZ DEPBOYLU (Aydın) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 68 sıra
sayılı Tasarının 22nci maddesi üzerinde söz
almış bulunmaktayım. Yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Maddede devlet memurlarına verilmiş olan
izin düzenlemelerinin işçilere de tanınması gündeme
getirilmiştir. Düzenlemelerin özellikle özel kurum ve kuruluşlarda
kadın istihdamı açısından sorun yaratacağına dair
kaygılarımızı önceden belirtmiştik. Ancak kamu kurum
ve kuruluşlarında çalışan kamu personelinin kendini güvende
hissedebileceğini düşünürken onların da risk altında
olduğunu fark ettik. Zira, 657 sayılı Kanun
değiştiğinde onların da neler yaşayabileceği
konusunda çok bir fikrimiz yok, bunları hep birlikte göreceğiz.
Yine şöyle bir baktığımızda
Gelecekte kaygı yaratacak durumlar karşılarına
çıkabilir. derken bugün de yine kendilerini güvende hissetmediğini
görmekteyiz. Bunu neye dayanarak söylüyorum? Kamu personeli arasında
yapılan anket çalışmalarından biri de öğretmenler
arasında yapılmış. TÜRK EĞİTİM-SEN her
yıl olduğu gibi bu yıl da öğretmenlerin sosyoekonomik
durumlarını, mesleki sorunlarını tespit edebilmek
amacıyla bir anket çalışması gerçekleştirdi. Anket
çalışmasında toplam 21.313 kişi katıldı. Ankete
katılanların yüzde 79,3ü son beş yıl içinde bankadan kredi
çektiğini, yüzde 20,7si çekmediğini ifade etmiş. Şu anda
üzerinizde kaç banka kredisi var? sorusuna ankete katılanların yüzde
33,9u 1, yüzde 22,8i 2, yüzde 10,2si 3, yüzde 4,9u 4 ve üzeri, yüzde
28,2si ise Hiç yok. cevabını vermiş. Ankete
katılanların yüzde 59u kredi kartı borcunu düzenli olarak ve
tamamını ödeyebildiğini, yüzde 41i ise ödeyemediğini
kaydetmiş. Ankete katılanların yüzde 86,6sı son bir
yıl içinde alım gücünde azalma olduğunu ifade etmiş. Toplu
sözleşmede 2016 yılı için yüzde 6+5, 2017 yılı içinse
yüzde 3+4 oranında zam yapılması, ekonomik
kayıplarınızı telafi edecek mi? sorusuna ankete
katılanların yüzde 89,7si hayır cevabını
vermiş. Bu yıl yapılan toplu sözleşmeyi ankete
katılanların yüzde 74,6sı hayal
kırıklığı, yüzde 16,6sı idare eder
şeklinde, yüzde 6,6sı memnuniyet verici olarak ifade etmiş,
yüzde 2,2si ise diğer cevabını işaretlemiş.
Ankete katılanların yüzde 34ü herhangi
bir psikolojik rahatsızlık yaşadığını ifade
etmiştir. Bunun nedenini sorduğumuzda yüzde 54,8i ekonomik sorunlar,
yüzde 23,2si mesleki sorunlar, yüzde 9u ailevi, yüzde 6sı sağlık
sorunları verirken yüzde 7si diğer seçeneğini işaretlemiş.
Psikolojik rahatsızlık yaşayanların yüzde 36,6sı da
ilaç kullanmakta. Ankete katılanlara Devlet okullarının en
büyük sorunu nedir? diye sorulduğunda yüzde 35,7si torpilli yapılan
yönetici atamaları ve ayrımcılık, yüzde 21,6sı siyasi
ideolojik yapılanma, yüzde 21i okullara ayrılan ödeneklerin
yetersizliği, yüzde 6,2si öğretmen ve derslik açığı,
yüzde 5,3ü okullarda hizmetli personelin yetersizliği, okulların
hijyenik olmaması, yüzde 3 de güvenliğinin
sağlanamamasından şikâyet etmiş. Ankete katılanların
yüzde 70,7si şubatta 30 bin atamanın da yetersiz olduğunu ifade
etmiş. Ankete katılanların yüzde 41,4ü veli ve öğrenci
şiddetine maruz kaldığını ifade etmiş.
Yine, 85,6sı geleceğe güvenle
bakamadığını ifade etmiş. Ankete katılanlar
Türkiyenin geleceğine dair en büyük korkunuz nedir? sorusuna, buna göre
yüzde 52,1i toplumsal kutuplaşma ve bunun doğurabileceği toplumsal
çatışma ve bölünme, yüzde 15,8i terör olayları, yüzde 12,8i
adam kayırmacılık ve kadrolaşmadan bahsetmiştir.
Bir ailede -Maslowun Gereksinimler
Hiyerarşisini eğitimci arkadaşlarım bilir- bir bireyin
sağlıklı olabilmesi için fizyolojik gereksinimlerinin, güvenlik
gereksiniminin, ait olma ve sevecenlik gereksiniminin, saygınlık gereksiniminin,
yine, kendini gerçekleştirme gereksiniminin karşılanması
gerekir. Böyle bir durumda, bireyin bunu sağlayacağı ilk kurum
ailedir. Aileyi güvensiz bırakırsanız -ki okullarda da
öğretmenlerimiz güvensiz kalmış- gelecekte nasıl bir nesil
yetiştireceğiz, bu da soru işareti. Bence önce diğer sorunlarımızın
bir an önce çözülmesi gerekiyor.
Teşekkür ediyorum, saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Depboylu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/434) 22'nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Bekaroğlu (İstanbul) ve arkadaşları
MADDE 22- 4857 sayılı Kanunun 74 üncü
maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümleler,
maddeye birinci fıkrasından sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkra, maddenin mevcut beşinci fıkrasına
birinci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle ve
maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Doğumda veya doğum sonrasında
annenin ölümü halinde, doğum sonrası kullanılamayan süreler
babaya kullandırılır. Üç yaşını
doldurmamış çocuğu evlat edinen eşlerden birine veya evlat
edinene çocuğun aileye fiilen teslim edildiği tarihten itibaren sekiz
hafta analık hali izni kullandırılır."
"Birinci fıkra uyarınca
kullanılan doğum sonrası analık izninin bitiminden itibaren
çocuğunun bakımı ve yetiştirilmesi amacıyla ve
çocuğun hayatta olması kaydıyla kadın işçi ile üç
yaşını doldurmamış çocuğu evlat edinen kadın
veya erkek işçilere istekleri halinde birinci doğumda
altmış gün, ikinci doğumda yüzyirmi gün, sonraki doğumlarda
ise yüzseksen gün süreyle haftalık çalışma süresinin
yarısı kadar ücretsiz izin verilir. Çoğul doğum halinde bu
sürelere altmışar gün eklenir. Çocuğun engelli doğması
halinde bu süre üçyüzaltmış gün olarak uygulanır. Bu fıkra
hükümlerinden yararlanılan süre içerisinde süt iznine ilişkin
hükümler uygulanmaz."
"Bu izin, üç yaşını
doldurmamış çocuğu evlat edinme halinde eşlerden birine
veya evlat edinene verilir."
"Bu madde hükümleri iş sözleşmesi ile
çalışan ve bu Kanunun kapsamında olan veya olmayan her türlü
işçi için uygulanır."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY
KILIÇ (Samsun) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu.
Buyurun Sayın Bekaroğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 68 sıra
sayılı Yasa Teklifinin 22nci maddesi üzerine vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde konuşacağım.
Bu madde, 4857 sayılı İş
Kanununun 74üncü maddesinde değişiklik yapıyor ve doğum
sonrası ve öncesi ücretli ve ücretsiz izinlerle ilgili iyileştirmeler
yapıyor. Biz bu konuda daha da iyileştirme yapılması için
bir değişiklik önergesi verdik ama biliyorum ki bunu reddedeceksiniz.
Nereden biliyorum? Çünkü bugüne kadar muhalefet ne söylediyse hepsini
reddettiniz. Niye böyle? Çünkü Adalet ve Kalkınma Partisi
çoğunluğun vermiş olduğu bir kibirle, bir istiğna
hâliyle dolaşıyor bu Mecliste. Bu iyi bir şey değil
değerli arkadaşlarım. Türkiye parlamenter demokrasiyle
yönetiliyor; evet, çoğunluk kanunları çıkarır,
çoğunluğun oyuyla burada kararlar alınır ama bir
uzlaşma kültürü de olur, bunlar konuşulur, muhalefetten gelen
tekliflere de açık olursunuz.
Bakın, bugün üç saat Meclis gündemine geçemedi.
Mecliste bulunan gruplardan biri olan Halkların Demokratik Partisinin bir
iddiası var, diyor ki: Cizrede 24 insan -28di, 4ü öldü- yaralı
bir şekilde bekliyor. Bu bir iddia mı? Değerli
arkadaşlarım, bekliyor deniliyor, bunlar yaralı, bunların
kim olduğu, kimliği önemli değil. Evet, terörle mücadele,
hepsini anladık ama insan hakları, yaşam hakkı diye bir
şey var. Savaşlarda bu yapılıyor Sayın Bostancı,
savaşlarda yapılıyor. Dolayısıyla, buna kulak
tıkamak yanlıştır, bunu dinlemek gerekiyor, gereğini
yapmak gerekiyor. Bakın, bölge insanının, bölgedeki
siyasetçilerin, milletvekillerinin Ankaraya olan umutları bütünüyle
ortadan kalkıyor. Bu, vahim bir şeydir Türkiye için değerli
arkadaşlarım. Türkiye'nin bölünmez bütünlüğü diyorsunuz ama bu
tutumunuz bölünmez bütünlük konusunda en büyük risktir.
Değerli arkadaşlarım, aslında
görüştüğümüz torba yasada çok farklı konularda değişik
düzenlemeler getiriliyor. Bu konulardan bir tanesi de sözleşmeli erler,
uzman çavuşlar ve uzman jandarma. Bu konuyla ilgili 14üncü, 15inci
maddede düzenlemeler yapıldı, değişiklik önergeleri verdik,
reddettiniz. Daha önce de, daha önceki bir torba yasada da sözleşmeli
erlerle ilgili gerçekten vicdanları sızlatan bir düzenleme yaptınız.
Asgari ücretin 1.300 lira olması dolayısıyla sözleşmeli
erlerin maaşı artacak, bu maaş artışı da ordudaki
hiyerarşiyi bozacak diye, sadece hiyerarşiye takılarak ölüme
sürülen bu insanlara gerçekten vicdansızlık yaptınız, geçen
sefer de söyledim.
Bakın, değerli arkadaşlarım,
şu anda -bugün de ölenlerden bir tanesi, şehitlerden bir tanesi uzman
çavuş- 73 bin uzman er ve erbaş var, 20 bin uzman jandarma var ve
8.125 de sözleşmeli er var. Aslında 50 bin kadronuz var, 2010dan
beri bu kadroyu tamamlayamıyorsunuz. Niye? Çünkü bu insanlar gerçekten
esir kamplarında yaşıyorlar neredeyse. Hiçbir hakları yok,
hiçbir insani şeyleri yok. Bunlar taşeron işçi gibi büyük bir
baskı altında yaşıyorlar. Ekonomik, sosyal
şartları çok kötü. Uzman er ve erbaşların da böyle. Ya,
kanun yapın, değiştirin, doğru fakat sadece bürokrasiye
bakmayın. Gelin, bu insanların, bunların sivil toplum örgütleri
var, dernekleri var. Bakın, Emekli Uzmanlar Derneği. Adamlar geliyor,
konuşuyor, anlatıyorlar. Bunları bir dinleyin lütfen, ne olur?
Bunlar ne istiyorlar? Ondan sonra oturalım, böyle torba çorbayı
bırakalım, adam gibi bir yasa yapalım. Bu insanların
ihtiyaçları ne?
Bakın, bu insanlar derken gerçekten ölüme
gönderdiğimiz insanlar. Ölüme göndermemizin sebebi de siyasetin bu sorunu
çözmemesidir değerli arkadaşlarım. Terör örgütü var, tabii var;
dış güçler var, tabii var ama bu işi çözecek olan ne
dış güçler ne terör örgütü ne kimse. Biz, biz değerli
arkadaşlarım, siz yani siyaset, bu işi Türkiye Büyük Millet
Meclisi çözecek. İşte, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu işi
çözmediği için bu çocuklar ölüme gidiyor ama ordudaki hiyerarşi,
düzen filan diye bu çocuklara gerçekten yazık ediliyor. Bu insanlarla
ilgili adam gibi bir yasa yapın. Bakın, görüşün bu Emekli
Uzmanlar Derneğiyle, hep beraber görüşelim. Bu insanların
isteklerini yerine getirelim, büyük haksızlıklar var.
14üncü maddede yaptığınız
düzenlemeyle, yine Anayasaya aykırı bir şekilde bu insanlara
büyük bir haksızlık yaptınız. Nedir o haksızlık?
Bütün memurlar üç sene bekledikten sonra, çalıştıktan sonra, iki
sene çalıştıktan sonra ayrılırlarsa görevlerine
dönebiliyorlar, bunlara yedi senelik çalışma şartı
getiriyorsunuz. İnsaf edin değerli arkadaşlar! Bunlar gerçekten
fakir aile çocukları, gariban çocukları. Gariban oldukları için
bunlar uzman er, erbaş, sözleşmeli er oluyor, gidiyor orada
ölüyorlar, bizim için, vatanı için.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Ve siz onlara
arkadan dolanarak kazık atıyorsunuz maalesef değerli
arkadaşlar.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Ne
demek? Öyle bir şey olur mu Sayın Vekilim? Ne kazığı
ya? Öyle şey yapar mıyız?
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Bu, kabul
edilemez.
Saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum. Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı, buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
konuşmacı grubumuzu kibirle suçlamıştır, açık bir
sataşmadır. Söz hakkı talep ediyorum 69a göre.
BAŞKAN İsminizi de zikrederek
Buyurun Sayın Bostancı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İki dakika süre veriyorum.
Yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
15.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlunun 68 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 22nci maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; muhalefetin sözcüsü bizi kibirle
suçlayabilir, biz bunu dikkate alırız elbette ama temelde
siyasetçilerin kendi bulundukları yere göre ne söyledikleri önemli
değildir. Neye göre? Milletin söylediğine göre. Milletimiz kibirden
hoşlanmaz Sayın Bekaroğlu. Eğer AK PARTİ kibirli bir
parti olsaydı, böyle bir çalımla piyasada dolaşan bir parti
olsaydı, herhâlde, takdir edersiniz ki kibirden, bu mağrur
tavırlardan hiç hoşlanmayacak olan milletimiz AK PARTİye geçit
vermezdi. Siz de çok iyi biliyorsunuz ki 2002den bu yana yüzde 50lik bir oy
oranıyla AK PARTİ sürekli olarak iktidarda. Uzlaşma
yokluğundan bahsediyorsunuz. Milletin yüzde 50sini bir araya
getirmişiz, -1990larda yoktu bu- yüzde 100ünü de bir araya getiremeyiz
ki Sayın Bekaroğlu.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Kenan Evren de yüzde 92sini bir araya getirdi.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) İşte, büyük uzlaşma burada. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Muhalefet de olacak tabii
ki.
CEYHUN
İRGİL (Bursa) - Biz sizin yüzde 50yi bir araya getirmenizden mutsuz
değiliz, diğer yüzde 50yi yok saymanızdan mutsuzuz.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Şunu kastediyorsanız: Meclisteki
görüşmelerde muhalefete kulak vermiyorsunuz. Vallahi dinliyoruz,
söylediklerinizi dinliyoruz, bakıyoruz, kendi programımızı
yani millete vadettiğimizi yapmaya çalışıyoruz. Siz iktidar
olursanız siz de aynısını yapacaksınız.
Uzlaşmadan
bahsediyorsunuz. Allah için, bizim kaç tane maddemize el
kaldırdınız? Hepsi mi kötüydü? Niye muhalefet bu uzlaşma
meselesinde arada da olsa AK PARTİnin getirdiği bu madde
doğrudur, biz de el kaldıralım. demiyor. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Niçin uzlaşma yokluğu
derken hep buraya bakıyorsunuz ve Bizim önergelere hayır
diyorlar. diye düşünüyorsunuz? Ben de bakıyorum, sizin elleriniz kalkmıyor.
Hepsi mi kötü kardeşim?
CEYHUN
İRGİL (Bursa) Sayın Hatip, on iki yılda muhalefetin bir
tane yasasını geçirmemişsin, normal mi? On iki yılda bir
tane muhalefet yasası geçmemiş, normal mi? Bu konuşmanın
psikiyatri kliniklerinde kibir örneği olarak gösterilmesi lazım.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Hadi üçüne beşine itiraz ettiniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Uzlaşma derken adaletin keskin
kılıcını iki taraflı kullanın.
Saygılarımla.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Sayın grup başkan vekili, kibir kelimesinin
kullanılmasından bir rahatsızlık duyup cevap verme
ihtiyacı duydu ama fevkalade kibirli ve her kelimesiyle de grubumuzu itham
eden bir konuşmaydı, cevap vermek durumundayım.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) İtham mı?
Özgür Bey, ne
ithamı, aşk olsun!
BAŞKAN
Buyurun, iki dakika söz veriyorum efendim.
Yeni bir
sataşmaya meydan vermeyelim Sayın Özel.
16.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Herkesi saygıyla selamlıyorum, iyi akşamlar diliyorum.
Öncelikle,
tabii, Sayın Bostancı muhalefetin niçin uzlaşmaya açık
olmadığını, hangi maddeye el
kaldırılmadığını falan soruyor. Bunu bize
sormadan önce her iki yanınızda oturan sayın grup başkan
vekilleriyle istişare edebilirseniz
Geçen haftadan itibaren hem
Parlamentonun çalışma düzeniyle ilgili -o kötü hava
koşulları ve tüm milletvekillerimizin sağlık ve
sıhhatle evlerine ulaşması için- hem de 68 sıra
sayılı Yasa Tasarısında toplumun tüm kesimlerini
ilgilendiren ve üzerinde genel bir mutabakat olan, görüşülme şekline
itirazımıza rağmen Plan ve Bütçe Komisyonundaki bu torba yasaya,
genelindeki birtakım eleştirilerimiz dışında
verdiğimiz destekten dolayı iki gündür burada son derece anlayışlı
bir şekilde ve birçok şeyi görmezden gelerek
Ki biraz önce sizin
yaptığınız gibi eğer biz bir kibir kelimesinden
itiraz edip bir şeyler konuşmaya kalkacak olsak burada bu maddeler
dörtte 1i hızında geçmez. Sayın grup başkan vekilleri
burada şahit, gruplar öneri vermiyorlar 68 hızla
kanunlaşsın. diye ama siz engellemek için elinizden geleni
yapıyorsunuz. Bir görev yüklenildiği belli çok yukarılardan;
parlamenter sistemi işlevsiz göstermek, Parlamentoyu
tıkanmış göstermek. Bugüne kadar, uluslararası
anlaşmalar dışında, 6 tane sıra sayısı alan
kanun buradan çıktı, görüşüldü; 1 tanesi geçici bütçe, 5te 5
torba, 5te 5 temel kanun. Başbakanın bütün sözüne rağmen,
2011-2015 arası hatalarımızdan ders aldık. demesine
rağmen...
Kibirse, siz biraz önceki gibi konuşmaları
2011-2015 arasında yüzlerce kez yaptınız, 2015in
Haziranında da tek başına iktidarı kaybettiniz. Nasıl
geri aldığınız çok tartışmalı bir konu, onu
uzun uzun konuşuruz ama şimdi görüyoruz ki o hataları misliyle
tekrarlıyorsunuz. Aldığınız yüzde 49u dile
getirirseniz Kenan Evrenin aldığı yüzde 93ü bilgilerinize arz
ederiz. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Aşk olsun,
Kenan Evrenin oranı söylenir mi Özgür! Çok ayıp, çok ayıp!
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın Akçay...
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, Sayın
Bostancı konuşmasında muhalefet diyerek genelleme yaptı.
Biz de Milliyetçi Hareket Partisi olarak bir muhalefet partisiyiz.
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay.
İki dakika, lütfen...
17.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi
Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, biz muhalefet olarak elimizden gelen gayreti
göstererek şu 68 sıra sayılı yasayı... Çünkü içinde
olumlu bulduklarımız da var. Fakat, pek dikkat edilmiyor herhâlde,
olumlulara biz olumlu diyoruz. Geçmişteki Meclis Genel Kurulundaki
oylamalara -elektronik oylamalar da dâhil- dikkat edilirse biraz
haksızlık yapmamak gerekir. Bu konuda, sanki her şeye
hayır diyen bir muhalefet varmış... Biz de Milliyetçi Hareket
Partisi olarak fevkalade alınırız bundan Sayın Başkan
çünkü Plan ve Bütçe Komisyonunda, gerek alt komisyonda ve üst komisyonda, bütün
diğer komisyonlarda, gelen birtakım tasarı ve tekliflere ne
kadar olumlu katkı verdiğimize, yapıcı bir gayret
içerisinde olduğumuza herhâlde bütün partili arkadaşlar da bu konuda
tanıktırlar.
Dolayısıyla, iktidar partisinin
sözcülerinden benim başlıca istirhamım şu: Muhalefet
diyerek genelleme yapmayın; bu, polemiği artırır
değerli arkadaşlar. Elbette muhalefet üzerine yapılan bütün
eleştirileri veya polemikleri üstümüze alınacak değiliz ama
ister istemez bu da üste alınmaya davet gibi oluyor. Bu konuda hangi
siyasi partiyi veya grubu kastediyorsanız bunu da açık seçik ifade
etmekte fayda var. Bu gereksiz polemikleri ve sataşmaları, muhalefet
grubu ve grupları olarak vermek istediğimiz, zaman
bakımından da vermek istediğimiz desteği doğrusu
köstekleme gayreti içerisinde bir davranış olarak
değerlendiriyorum. Yani, illa her şeye de cevap vermek zorunda
değilsiniz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Vermiyoruz
zaten. Erkan Bey, her konuda da cevap vermiyoruz.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Evet -bu kadar- işte
iktidara kibirli denilmiş, ondan veriliyor. Ya, bu kürsülerde Türkiye
Cumhuriyetinin varlığı, birliği ne hakaretlere
uğruyor, ne eleştiriler var.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Onlara da cevap
veriyoruz Erkan Bey.
ERKAN AKÇAY (Devamla) - Grubumuza sataşma da
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Demirel.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, aynı ithamlar muhalefet partilerine bir bütün
olarak yapıldı. Biz de aynı
BAŞKAN İki dakika size de söz veriyorum.
Buyurun.
Yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim lütfen.
18.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, muhalefet partisi
olarak buradayız. Zaten aynı düşüncede olsaydık bugün
muhalefette olmazdık. Bunun ilk başta bilinmesi gerekiyor.
Bu gelen torba yasaya ve diğer yasalara
ilişkin söyleyeyim. Torba yasada dikkat ederseniz çok fazla
konuşamadık ama konuşacak ve söyleyecek o kadar çok sözümüz var
ki. Kadına ilişkin yaklaşım çok net ortada. Torba yasa
içerisinde dağıtılmış maddeler hâlinde, kadın
sadece eve kapatılarak, eve hapsedilerek, annelik görevini, çocuk
doğurma görevini, cinsiyetçi bir yaklaşımı yansıtan
bir durum söz konusudur. Kadını özgürleştiren, kadının
yaşam hakkını sağlayan bir durum olsa tabii ki biz burada
ifade eder, savunur ve gereğini de yaparız. Ama siz kadını
eve kapatır, işçi ve emekçinin, bu kadar pazarlıklarla,
maaşını, emekliliğini, kıdemini öne alıp bu tür
durumları netleştiremezseniz, sadece askere, polise emeklilik ve zam
üzerinden ele alırsanız bir problem var demektir. Onun için,
şunu söylüyoruz: Şimdi bir savaş politikasında askeri,
polisi ölüme göndererek Size para vereceğiz, sizin
haklarınızı savunacağız. gibi bir yaklaşım
içinde olmanız kabul edilecek bir durum değildir. Asker ve polislerin
şu anda bölgede, Cizrede ve Surda neler
yaşadığını çok yakinen biliyoruz. Onların
yaşadıkları, yaşamlarını sağlamak
olmalıdır bizler için, onları ölüme göndererek bu sorunu
çözemeyiz. Şimdi, bizim milletvekillerimizin açlık grevine
girdiği gibi, yaşam hakkını savunduğumuz için bugün
burada bir muhalefet yapıyoruz, yaşam hakkını
savunduğumuz için milletvekillerimiz bugün açlık grevindedir diyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Özür diliyorum Sayın
Başkan. Biraz evvel tabii süre yeterli olmadığı için
cümleyi de tamamlayamamıştık, ilaveten şunu da ifade etmek
isterim tutanaklara girmesi bakımından: Tabii, iktidar grubu, muhalefet
partilerinin verdiği önergelerin hangilerini kabul etmiş ki bu
eleştiriyi getirme hakkını kendinde buluyor? Pek çok önergemiz,
olumlu katkı veren, o maddeyi daha iyi hâle getirecek önerilerken
bunların tamamı sırf biz verdiğimiz için reddediliyor. Bunu
da görmek lazım, bunun bir haksızlık olduğunu da bilmek
lazım. Yani 36 maddelik bir tasarıda verdiğimiz önergelerin
hepsi mi yanlış veya haksız? Bunu da iktidar grubunun mutlaka
düşünmesi gerek.
BAŞKAN Tutanağa geçmiştir
Sayın Akçay.
Sayın Sarıhan, Az önceki konuşmamda
bir düzeltme yapayım. demişsiniz, kısa bir söz veriyorum 60a
göre.
Buyurun, düzeltirseniz
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
10.- Ankara Milletvekili Şenal Sarıhanın, 68
sıra sayılı Kanun Tasarısının 20nci maddesiyle
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin açıklaması (x)
ŞENAL SARIHAN (Ankara) Sayın
Başkan, konuşmamda, açlık grevinde olan
arkadaşlarımızın 3ünün de vekil olduğu konusunda
bilgim yoktu, o sebeple 2si siyasetçi, 1i vekil gibi ifade ettim. 3 vekil
arkadaşımız, HDP vekili olan arkadaşlarımız diye
düzeltiyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bekaroğlu
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Sayın
Bostancı ismimi vererek eleştirdi. Gruplara söz verdiniz, ben de iki
dakika söz istiyorum. İsmimi verdi.
BAŞKAN Sayın Bekaroğlu, siz
kibirli dediniz, Millet kibirden hoşlanmaz. dedi. Yani ben özellikle o
kısmı çok net dinledim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Birkaç yerde adı geçti.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Tamam, bu
sebepten dolayı gruplara söz verdiniz, benim de ismim geçti, ben de iki
dakika söz istiyorum. Sataşmaya da mahal vermeyeceğim.
BAŞKAN Sayın Bekaroğlu, ben
tutanakları bir isteteyim o zaman.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Ben rica
edeyim sizden iki dakika
BAŞKAN Tamam, tutanakları isteteyim,
varsa veririm.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Ama, hiç
uzatmaya gerek yok, iki dakika verin, hiçbir şekilde ayrı bir
sataşmaya mahal vermeyeceğim.
BAŞKAN Hayır, hayır,
vereceğim; ben tutanaklara bakayım, varsa vereceğim. Tamam,
bakacağım ben, tamam Sayın Bekaroğlu.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale
Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/517, 2/434) (S. Sayısı: 68) (Devam)
BAŞKAN Sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 22nci maddesinde geçen analık hali
izni ifadelerinin ebeveyn izni olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Tuğba
Hezer Öztürk (Van) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY
KILIÇ (Samsun) - Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Van
Milletvekili Tuğba Hezer Öztürk.
Buyurun Sayın Öztürk. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Van) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; yine bütün yasalarda, uygulamalarda,
pratikte kadına yönelik tutum, cinsiyetçi yaklaşım bir kez daha
bu maddede karşımıza çıkıyor aslında.
Analık izni diye, çocuk bakımını sadece anneye
yüklediğimiz, kadına yüklediğimiz bir tutumla karşı
karşıyayız. Bunun gerçeklikte ebeveyn izni olarak ele
alınması, hem anneye hem babaya yönelik bir iş bölümü olarak
değerlendirilmesi gerekmektedir.
Ancak, dilerseniz analık izni deyin,
dilerseniz ebeveyn izni deyin, bu ibarenin sonucunda bunu, bu izinleri
kullanacak kadınlar, çocuklar ve babalar ne yazık ki bu ülkenin bir
tarafında öldürülüyor. Sizden ricam, ezberlediğiniz hendek, terör
gibi sataşmaları bir tarafa bırakın. Bakın, şu an
Türkiyenin her yerine ne yazık ki tabutlar gidiyor ve şu an bu
söyledikleriniz, bu yüz yıllık sorunu bu şekilde
değiştirmiyor. Bizler diyoruz ki, bir hukuk ülkesinde, hukuk
devletinde 24 yaralı bir yerde ve oraya bu yasal çerçevede ambulansın
gitmesi gerekmektedir.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Giden
ambulansı patlatıyorsunuz.
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) İsterseniz
terör deyin, isterseniz başka bir şey deyin, ambulans oraya
ulaşıp o yaralılar oradan çıkarıldığı
zaman kimliklerini hep birlikte sorgularız. Ancak, bu çözüm getirmiyor.
Bakın, on beş gündür
Şırnaktaydım ve her gün Cizre Devlet Hastanesi morguna
cenazeler geliyordu; çocuk bedenleri, kadın, yaşlı bedenleri
geliyordu. Biz onları toprağa vermek durumunda kalıyorduk. İçlerinde
bir çift vardı, Selamet ve Mehmet Şahin, kimliğe göre 1938
doğumlu. Dört gün boyunca ölü bir şekilde evlerinde
bekletilmişlerdi. Evleri bombalanmıştı. Bakın, 1938
doğumlu. Muhtemelen yine terörist diyeceksiniz. Dört gün haber
alınamadıktan sonra cansız bedenlerine ulaşıldı
ve Selamet Şahinin yüzüne baktığım zaman tam
şakağında bir mermi izi vardı. Bunu neyle
açıklayacağız biz? Bu kabul edilemez bir tutumdur.
Şu an bütün her şeyi bir tarafa
bırakıp kurtarılmayı bekleyen 24 yaralı için ambulans
gidemediği için 3 milletvekilimiz açlık grevinde ve bizler diyoruz ki
bu Parlamento bunu çözmek zorundadır. Sizler de bizler de Türkiye
halklarından oy aldık ve o halkların bizden beklentileri var.
Tabutların gittiği her şehirde herkesin gözü burayı
bekliyor ne sorun çıkacak diye, bu kan duracak mı diye.
Buradan hendektir, terördür, şudur budur
demekle bu sorun çözülmüyor, bunu görün. Ve bahsettiğim
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Duracak. Şundan
emin olun: O silahlar betona gömüldüğü zaman duracak.
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) Buyurun, gelin
konuşun. Ama muhtemelen size buraya kadar konuşma talimatı
verilmemiştir. En fazla yerinizde sataşın denilmiştir. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Lütfen Sayın Hatip, siz de şahsiyatla
uğraşmayın.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Öyle bir talimat
falan yok.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Biz
talimatla iş yapmıyoruz.
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) Onu biliyoruz.
Evet, evet, biliyoruz. Biliyoruz, bunu çok iyi biliyoruz.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Biz kendi
özgür irademizle konuşuyoruz, talimatla iş yapan sizsiniz.
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) Çok iyi
biliyoruz onu. Kendinizi anlatmayın bize. On üç yıl boyunca gördük
sizleri.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Biz de
biliyoruz, herkes de biliyor.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Parlamentoda
siyaset yapılması gerekir.
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) Evet,
Parlamentoda siyaset yapılması gerekir. Arkada oturup, hangi madde
üzerinde konuşulduğu bilinmeden, gelip burada elinizi
kaldırıp tekrar geri dönmek değildir. İhale peşinde
koşmak değildir. (AK PARTİ sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar, gürültüler)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Önergeni
konuşsana sen!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Sayın
milletvekilleri, lütfen
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) Ve şu an
sizin gibi aynı yetkiye sahip 3 milletvekili açlık grevindeyken o
rahatlıkla oturmak değildir.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Konuşma o
zaman!
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) Dinlemek
zorundasınız siz!
RECAİ BERBER (Manisa) Ayıp be! Neyi
dinleyeceğiz? Hakaret mi dinleyeceğiz?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) O zaman önergeni
konuş!
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) Bu kürsüde ben
konuştuğum zaman, bir milletvekili konuştuğu zaman
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) O zaman önergede
konuş!
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) Çıkıp
burada söz hakkı alırsınız.
RECAİ BERBER (Manisa) Konuşuyorsunuz,
görüşlerinizi adam gibi dinliyoruz. Hakaret etmek zorunda
mısınız?
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) Tekrardan
söylüyorum: Bizler, sizin bu ortaya attığınız yapay
gündemlerle mevcut gerçekliği kapatmanıza izin vermeyeceğiz.
Çünkü bu şekilde oldukça sizler, bu canlardan kendinizi sorumlu
tutmayabilirsiniz ama bu Parlamentonun üyeleri olarak bizler, her yitip giden
candan kendimizi sorumlu tutarız.
RECAİ BERBER (Manisa) En sonunda tepki
göstermeyince hakarete başlıyorsunuz, olacak iş mi?
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) Hiç alakası
yok. Biraz eğer bulunduğunuz konumun sorumluluğunu bilmiş
olsanız bu şekilde davranılmayacağını bilirsiniz
zaten.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Konuşmacı konuşmasında grubumuza dönerek Sizler gibi ihale
takip etmiyoruz. demiştir.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Yalan mı?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bu açık
bir sataşmadır.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı, iki
dakika süre veriyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
19.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Van Milletvekili
Tuğba Hezer Öztürkün 68 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 22nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; Değerli
Hanımefendi, buraya geleceksiniz, burada, kim ihale takip ediyormuş
söyleyeceksiniz. Gelip buradan söyleyeceksiniz! (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Van) Ona biz karar
veririz, siz değil!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Öyle desteksiz
atmak olmaz! Bu, saygısızlık; bu, utanç verici bir dil!
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Van) Kendinize bakın
önce!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Geleceksin
burada önce insanlıktan bahsedeceksin, barıştan bahsedeceksin,
vicdandan bahsedeceksin ve sonra birdenbire, konuşmanın
sonlarına doğru öfke ve nefret dili kullanacaksın. Bu öfke ve
nefret diliyle mi barış ve insanlık gelecek?
NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) Beş gündür
biz ambulansı gönderemiyoruz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Tersi ve yüzü;
işine gelirse barış, işine gelmezse en büyük
düşmanlık şeklinde bir anlayış, bir anlatım
doğru olabilir mi? Buradan bir barış, bir kardeşlik,
halkların barışı çıkar mı? Çıkmaz.
Hanımefendi, buradan desteksiz
attınız, desteksiz. Geleceksiniz burada, kim ihale takip ettiyse
söyleyeceksiniz, yoksa bunun altında kalırsınız. Buyurun!
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Bakanlıkların kameralarına bakın, bakanlıkların
kameralarına!
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Öyle desteksiz
atmakla olmaz bu iş.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Gelin,
söyleyin!
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
(AK PARTİ ve HDP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Buyurun Sayın Demirel.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Gel buraya,
söyle!
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Bostancı direkt grubumuza ve konuşan
arkadaşımıza hitap ederek ifade etmiştir
BAŞKAN Sayın Demirel, grubunuza yönelik
bir şey demedi ama Sayın Öztürke yönelik, şahsına yönelik
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Van) Şahsıma
yönelik yapıldı Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Öztürk, iki dakika
süre veriyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Hanımefendi, açıklayacaksın!
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Kimler
yapıyor bu işi açıklayacaksın!
BAŞKAN Yalnız, sayın
milletvekilleri, burada her bir milletvekili milletin iradesiyle, özgür bir
şekilde, millet adına siyaset yapıyor. Başka bir şey
değil, siyaset yapmak adına burada.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Öyle yalanla,
hileyle, vesveseyle, iftirayla bu işler olmaz; belgeli
konuşacaksın!
BAŞKAN Hiç kimse hiç kimseden talimat
almıyor. Eğer siz Bir yerden talimat alıyorsunuz. derseniz bir
başkası da size Nereden talimatla buradasınız? der. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, HDP
sıralarından gürültüler) Hiç kimse talimatla burada hareket etmiyor.
Sözlerimize dikkat edeceğiz.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan, bu sizin göreviniz değil Başkan!
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Van) Her
konuşanın savunmasını yapıyor musunuz bu şekilde?
BAŞKAN Ben milletvekillerinin, milletin
hakkını savunurum. Bütün milletvekillerinin ve tüm milletin
hakkını savunurum.
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Van) Hayır, her
konuşanın hakkında savunma yapmıyorsunuz.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika süre veriyorum.
20.- Van Milletvekili Tuğba Hezer Öztürkün, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Van) Bulunduğunuz
yerde sadece AKPli milletvekillerini savunmak sizin konumunuza
yakışmıyor, lütfen!
Ve Sayın Bostancının sözlerine
gelince
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
hatibi dinleyelim.
Buyurun.
BESİME KONCA (Siirt) Önce siz dinleyin
hatibi!
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) Bizler on üç
yıl boyunca bu ülkede
NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) Başkan,
sizin buraya çıkan vekillere hakaret etmeye hakkınız yok,
terbiye etmeye de hakkınız yok.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, hatip
kürsüde.
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla)
neler
yapıldığını, nelerin götürüldüğünü çok iyi
biliyoruz. İsme gerek yok Sayın Bostancı. Siz sizi bizden daha
iyi bilirsiniz.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Öyle yuvarlama.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Beni şahit göstermeyin, bildiğinizi
söyleyin, bildiğinizi.
TUĞBA
HEZER ÖZTÜRK (Devamla) Ve bizler barış ifadesini
kullanırken
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Yuvarlama.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Polemik yapmayın, polemik, bildiğinizi
söyleyin.
TUĞBA
HEZER ÖZTÜRK (Devamla)
onun sorumluluğuyla dururuz
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Kim? Kim ihaleci?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla)
sizin gibi arka
kulislerde muhabbet ederek değil.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Soruya cevap ver, soruya. Boş konuşma!
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla)
Barış sözünün sorumluluğuyla buralardayız ve
aylardır, bir tane HDPli gösterin ki barış söyleminin
arkasında farklı bir tutum sergilesin. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Ama sizlerin tutumu bu şekildedir. Saray korosu
gibi, aynı ağızla, aynı şeyi söylemekten başka
bir şey yapmıyorsunuz sizler. Bu siyaset değildir, bu çözüm
değildir.
RECAİ BERBER (Manisa) İhaleci kim,
ihaleci?
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) O yüzden,
eğer size verilen oylara layık olmak istiyorsanız o halkın
beklentilerine uygun cevap olmak durumundasınız.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) İhalecileri
açıkla ya.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Soruya cevap ver, soruya. Boş konuşma, soruya cevap ver.
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) Size oy
verenlere dahi cevap olamayacak kadar utanç verici bir durumdasınız.
Teşekkürler.
BAŞKAN Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 21.28
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.41
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Ali
Haydar HAKVERDİ (Ankara)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 33üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu
açıyorum.
68 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet burada.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, söz talebimiz var.
BAŞKAN Buyurun Sayın Demirel.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkanım, söz talebimiz vardı.
BAŞKAN Tamam.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, Başkan,
milletvekili arkadaşımız kürsüde konuşurken siz yorum
yaptınız. Madde 64te, Başkanın veya başkan vekilinin
asıl konu konuşulurken ya da hiçbir şekilde, kendi görüşünü
ifade etmemesine ilişkin bir beyan var; bunu biliyorsunuz zaten ama siz
bir yorum yaptınız. Ben bir usul tartışması açmak
istiyorum.
BAŞKAN Sayın Çağlar, söz
vereceğim ancak İç Tüzükün diğer maddelerine de
bakarsanız, Başkanın hangi durumda söz keseceğini, neye
göre açıklama hakkı verip vermeyeceğini, bunun takdirinin kimde
olacağını
Sizden istirhamım, tamamını
okumanız. Ben sadece şunu söylüyorum: Burada, her bir milletvekili bu
milletin iradesiyle buradadır. Milletin sorunlarının takipçisi
noktasında burada hep birlikte siyaset yürütmeye
çalışıyoruz ama tümden milletvekillerini tahkir edici, itham
edici, işte Talimatla hareket ediyorsunuz. Şu şekilde
yapıyorsunuz. Bu şekilde yapıyorsunuz. gibi
yaklaşımları hem milletvekillerine hem de milletimize bir
haksızlık olarak görüyorum ben. Dolayısıyla, kaba ve
yaralayıcı sözlerin kullanılmaması noktasında, burada
-Başkanın yetkisi dâhilinde olarak- ben bu ifadeyi kullanıyorum
ve bu bağlamda da her birimizin azami dikkati sarf etmesi gerekir diye
düşünüyorum ve usul tartışmasını da açıyorum,
eyvallah.
Buyurun.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan, şunu söyleyeyim: Sizin bahsettiğiniz
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Aleyhte.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Lehte.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Lehte.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Aleyhte.
BAŞKAN Aleyhte Sayın Çağlar
Demirel, Sayın Özgür Özel; lehte Sayın İlknur İnceöz,
Sayın Naci Bostancı
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) Ben
konuşacağım ya, Mehmet Emin Adıyaman.
BAŞKAN Ama lehte konuşacaksın
değil mi Mehmet Emin Bey?
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Aleyhte konuşacağım.
BAŞKAN Aleyhteler doldu.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) Usulen
lehte.
BAŞKAN - Lehte ilk söz, Sayın İlknur
İnceözün.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VIII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının Genel Kurul çalışmalarında İç Tüzük
hükümlerine uygun davranıp davranmadığı hakkında
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; az evvel,
aradan önce gerçekleşen oturumda, oturumla alakalı bir usul
tartışması açılmıştır.
Öncelikle şunu belirtmek istiyorum: Elbette ki
Meclis başkan vekilleri, Meclis Başkanlarımız İç
Tüzüke bağlı bir şekilde, tarafsız bir şekilde
yönetecektir ve şu ana kadar da siz İç Tüzükte ne yazıyorsa
bununla ilgili gerekeni yaptınız. Burada, hatip biraz evvelki
konuşmasında bütün milletvekillerine
Aslında, bu bir gruba
değildi, ben hepinizin burada aynı tepkiyi vermesini özellikle
beklerdim.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) Size
bir şey demedik.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Üzerinize alınmayın!
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - Buradan
milletvekilliğine ilişkin bir söz söylendiğinde, aslında bu
bütün milletvekillerinin, milletin iradesinin yansımış yetkisini
kullanan milletvekillerimizin burada bir alınganlık göstermesi
gerekiyordu. Ve bu hukuk hepimizin hukuku. Bizler, milletimizin oyuyla
seçilmiş, her birimiz arkasında çok önemli destekleri olan ve milleti
temsilen buralardayız. Hatip konuşmasında bunu söyleyince, bu
elbette ki Sayın Başkanın
-tarafsızlığının yanında- konuşma üslubu konusunda
bir açıklama yapmasını gerektirdi. 67ye göre,
Başkanın buradaki tutumu, tavrı, bu anlamda doğru ve
yerindedir. Aynı tepkiyi herkesin göstermesi gerekmekteydi.
Dolayısıyla,
Başkanımızın tutumunun yerinde olduğunu belirtiyorum,
lehinde de böyle bir söz alma gereği doğmuştur. Tüm bu
ithamları da az evvelki hatibe aynen iade ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aleyhte Çağlar Demirel,
Diyarbakır Milletvekili.
Buyurun Sayın Demirel.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yani gerçekten, bugünkü
oturumu şaşkınlıkla izliyoruz. Sayın Başkan
söylemesi gereken sözleri
Zaten AK PARTİ grup başkan vekilleri
eleştirilerini, önerilerini burada ifade ediyor. Biz de sağduyuyla
dinliyoruz. Eleştirilerimiz olabilir birbirimize, birbirimizi çok rahat
eleştirebiliriz. Bunu çok net söyleyelim ama Sayın Başkanın
bu tartışmalara direkt katılması yani bu yorumu
yapması gerçekten bizi şaşkına çevirdi. Bir yerden
talimat alıyorsunuz. derseniz, ben de size, siz nereden talimat
alıyorsunuz
Hani, bunu bir grup başkan vekili söylese, Hükûmet
yetkilisi söylese
BAŞKAN Ben değil de birisi size böyle
derse dedim, bir başka arkadaş.
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) Ama şimdi,
bu gerçekten, bir başkan vekilinin ya da şunu çok net ifade edelim ki
Meclis başkan vekilinin söyleyeceği bir ifade değil. AKP ya da
siyasi partiler grubundan arkadaşlarımız tabii ki
söyleyebilirler. Birbirimizi eleştirebiliriz. Burada birbirimize tahammül
etmek zorundayız. Evet, çok sert eleştirilerimiz de olabilir, kabul
etmediğimiz durumlar da olabilir, yaşadıklarımızı
burada paylaşmamız da olabilir ama biz birbirimize tahammül
etmediğimiz sürece burada bir çözüm geliştiremeyiz. Biz bugün,
halkın iradesiyle buradaysak hep birlikte çözüm geliştirmek
zorundayız. Yaşanan sorunlara bizler çözüm bulmalıyız. Biz
başkasının çözüm bulmasını ararsak o zaman
sormalıyız kendimize, niye buradayız?
Onun için diyoruz, burası bir iradeyse bu irade
çözüm bulmalıdır. Şu anda, Türkiye geneline
baktığımızda, yaşanan sorunlara çözüm üretmek birinci
derecede Parlamentonun sorumluluğundadır ama burada iktidar partisi,
Hükûmet en üst düzeyde sorumludur. Bir insanın yaşam hakkından,
bir insanın yaşadığı haksızlığı
gidermekle birinci derecede sorumlu olan hükûmettir, devlettir ve iktidar
partisidir. O yüzden, tabii ki eleştirilerimiz de olacak,
değerlendirmelerimiz de olacak.
Bugün, eğer yaşanan sorunlar çözülmüyorsa,
insanlar patır patır yaşamını yitiriyorsa biz burada
neden bahsedeceğiz, bunu ifade ediyoruz. İnsanlar
yaşamını yitirmesin diye, bu Parlamentonun 3 milletvekili
şu anda Parlamentoda -Mecliste- açlık grevindedir ve buna bu kadar
duyarsız kalmayı gerçekten anlamakta zorlanıyoruz.
Biz çözüm üretmek zorundayız, biz birbirimizi
muhatap almak, diyaloğa geçmek zorundayız. Biz bunları
yapmadığımız sürece zaten sorunları çözemeyiz. Amaç
sorun çözmekse bunları gerçekleştirmek de bizim elimizdedir diyoruz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
İhale takip ediyorsunuz. diyen vekiline söyleyeceksin bunları.
BAŞKAN Lehte ikinci söz, Mehmet Naci
Bostancı, Amasya Milletvekili.
Buyurun Sayın Bostancı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; Parlamento, konuşulan
yer. Burada, hepimizin elinde dilden başka bir şey yok. Dilimizi kullanacağız.
Dilimizi kullanırken meseleleri farklı siyasi partilerden
insanların birbirini anlayacağı ve dinleyeceği tarzda
kullanmak, konuşmak hepimizin boynunun borcu. Hakareti insanlar dinler mi?
Hiç kimse dinlemez. Hakaret marifetiyle bir eleştiri yapmak mümkün
olabilir mi? Hakareti eleştiri kılıfı içinde sunmak mümkün
mü? Değil. Peki, hakaret ile eleştiri aynı anlama mı
geliyor? Herhâlde, buradaki saygıdeğer milletvekilleri hakaret ile
eleştiriyi birbirinden ayırt edebiliyorlar.
İktidar muhakkak muhalefet tarafından
eleştirilecek, bize çok sözler söylenecek, biz de dinleyeceğiz, buna
hiçbir itirazımız yok ama Talimat alıyorsunuz. Talimatla bu
işleri yapıyorsunuz. demek, milletin iradesiyle, özgür oylarıyla
buraya gelmiş olan insanları töhmet altında bırakan,
Türkiyedeki demokratik tecrübeye karşı çok da iyi niyetli olmayan,
onu da töhmet altında bırakan bir yaklaşımdır. Burada
insanlar niçin talimatla davransınlar? Burada baştan beri hep
birlikte çalışmaları takip ediyoruz. Öbür taraftan, dönüp -affedersiniz-
burada milletvekillerine İhale takip ediyorsunuz. demek eleştiri
değil. Bunun eleştiriyle ilgili ne tarafı olabilir? Eğer
çıkıp derseniz ki: Ey Ahmet, sen şöyle bir ihale takip ettin.
Bu da milletvekilliğine yakışmaz. Bunu anlarım ama bunu
delilli, ispatlı konuşmak lazım. Öyle genelgeçer hükümlerle
söyleyip bir algı provokasyonu anlamına gelebilecek tarzda bir takdim
Meclisin müzakere etme anlayışına, müzakere etme
mantığına uymaz.
Sayın Başkan burada herhangi bir parti
grubuna yönelik, bu talimat ve ihale meselesinde ona yönelik dili ikaz etmedi.
Sayın Başkan burada Meclisin geneli bakımından da problemli
olan bir dile Meclisin mehabeti, Meclisin ahlakı, buraya seçilen
milletvekillerinin hukuku adına müdahale etmiştir. Bu müdahale son
derece yerindedir. Sayın Başkan, ayrıca teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Aleyhte Manisa Milletvekili Özgür Özel.
Buyurun
Sayın Özel. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle bu saatte böyle bir usul tartışması yapıyoruz ama
Parlamento için Bütün grupların tepki göstermesi gereken şeyler.
diye Sayın Bostancı biraz önce söyledi, Sayın İnceöz de
sık sık hatırlatıyor ama şöyle bir usulün de önünü
açamayız: Meclis başkan vekili bir sayın milletvekilini kürsüye
çağıracak, mikrofonunu açmak yerine o milletvekilinin biraz önce
yapmış olduğu bir konuşma üzerinden ona makamından
ayar verecek, azarlayacak ve o milletvekili de burada onu dinleyecek. Bunun
yolunu açarsanız, yarın Pervin Buldan sizden bir milletvekilini, öbür
gün bir başka Meclis başkan vekili bir başka milletvekilini
çağırır, bunu yapar.
ALİM TUNÇ (Uşak) Adını söyle, adını.
OKTAY ÇANAK (Ordu) Yapmıyor mu?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Bunun sonunda kazanan olmaz, Parlamento ve
milletvekilleri itibar kaybeder. Bu meseleye milletvekilinin hangi partiden,
kürsüde oturanın hangi partiden olduğuna bakmaksızın
karşı çıkmamız gerekir. İç Tüzük açık, oturumu
yöneten Başkan -kendi kişisel savunma hakkı hariç- konunun
aslına ilişkin olarak zaten fikir beyan edemez, bundan men ediliyor
oturumu yöneten Başkan ve başkan vekili.
Gelelim tartışmanın bir diğer boyutuna. Esas
işi alevlendiren ne? Ne sözler söyleniyor, iktidar partisi hiçbir şey
söylemiyor; ihale lafı olunca hep beraber ayağa kalkıyoruz ve
örnek isteniyor.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Aaaa!
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Bu yeni bir sataşma yani.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Sayın Bostancı, yüzlerce fezleke
bekliyor ama dokunulmazlığı kürsü
dokunulmazlığıyla sınırlayalım diyoruz, kabul
etmiyorsunuz; 2005te reddettiniz, 2010da reddettiniz, geçen ay tekrar
söyledik. O yüzlerce fezlekenin içinde grubunuza ait dünya kadar ihale takip,
ihaleye fesat karıştırma ve benzeri suçlardan dosyalar var. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Ne, ne?
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Söyle, söyle!
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Açıkla onları,
açıkla!
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Açıkla!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Ayrıca, Anıtlar Kurulu dosyası
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Açıkla, böyle geçme!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
Millî Emlak dosyası, TOKİ
dosyası. Bu dosyaların tamamında, AKPli belediye
başkanları ve geçmişte belediyedeki görevlerinden sonra
dokunulmazlık zırhına kavuşmuş milletvekilleriyle
ilgili çok ciddi
iddialar var. (CHP sıralarından alkışlar) Hodri meydan,
cuma gününe çalışma koyalım, getirelim bu dosyaları,
Mecliste kurulacak olan önce araştırma ve sonra soruşturma
komisyonları eliyle bir açalım bakalım, halkımız da
görsün, kim, neyi savunuyor!
Düne kadar Ak belediyeler dediklerinizden önce 3,
bu hafta okuyoruz 10 tane daha, geçen aya kadar Ak belediye deyip
arkasında durduklarınız şimdi ihaleye fesat
karıştırma, rüşvet, rüşvete aracılık
etmekten soruşturuluyorlar ve gördünüz ki iş nasıl bir yere
gidiyor, hemen ihraç noktasına veya bir disiplin soruşturması
noktasına sığınıyorsunuz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Ak kalmak için.
Demek ki yapanlara gereğini yapıyoruz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ona
teşekkür etmeniz lazım.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - O zaman, Sayın Bülent
Arınçın sözünün arkasında durun. Başbakan
Yardımcısıyken ne dedi? 8 Haziranda çıkacağım,
Ankarayı parsel parsel nasıl sattınız,
açıklayacağım. dedi. Hadi bakalım, Bülent Arınç
çıksın şimdi, onları açıklasın da siz orada öyle
oturun bakalım!
Teşekkür ediyorum. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, Özgür Beye çok teşekkür ediyorum çünkü
(CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Buyurun Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
AK PARTİ
rüşvetin, iltimasın gölgesi ortaya çıktığında
gereğini yapıyor, bunu ifade etti. Dolayısıyla, Özgür Beye
söylediği bu sözler dolayısıyla teşekkür ediyorum
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Bakanlar
nerede, bakanlar?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) -
ancak Meclise
gelen yüzlerce dosya var. gibi genel bir ifadesini de talihsizlik olarak
görüyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Bostancı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, yüzlerce, 200
küsur dosya var milletvekilleriniz hakkında.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
milletvekillerinin ve milletin hukukunu korumak bizim, hepimizin aslında
görevi. Dolayısıyla, burada, Başkan veya Başkan Vekilleri
görevlerinin yerine getirilmesinin gerektirdiği hâller
dışında tartışmalara katılamazlar; kişisel
savunma hakları saklıdır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Aynen öyle.
BAŞKAN - Ben her şeyden önce, aynı
zamanda bir milletvekilliyim. (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O zaman haftaya
konuşursun Başkan.
BAŞKAN - Bir milletvekiliyim her şeyden
önce ve milletin iradesiyle buradayım. Dolayısıyla, millete
karşı ve milletvekiline karşı bir şey olursa
düzeltmeyi, gereğini yaparım ben.
İkincisi: Evet, hepimiz uygun bir dille
konuşmak durumundayız. Eleştiriye sonuna kadar herkes açık
olmak durumunda, birbirine katılmak durumunda değil ama saygıyla
dinlemek zorunda. Ona katılıyorum ama hakarete asla. Kendimize
yapılmasını istemediğimiz bir şeyi ne olursunuz
başkasına yapmayalım.
Bakın, 65inci madde, İç Tüzükten
gidiyorum: Genel Kurulda söz kesmek, şahsiyatla uğraşmak ve
çalışma düzenini bozucu hareketlerde bulunmak yasaktır.
66ncı madde: Kürsüdeki üyenin sözü ancak
Başkan tarafından, kendisini İçtüzüğe uymaya ve konudan
ayrılmamaya davet etmek için kesilebilir.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) Bunda da problem
yok zaten. Siz tartışma yaratıyorsunuz Sayın Başkan.
BAŞKAN Bakın, bunu uygularsam
Bakın, buna uyulmadığı takdirde arkada müeyyidesi var; bu
bir.
İkincisi, 67nci madde:
Konuşma üslûbu
Genel Kurulda kaba ve yaralayıcı sözler
söyleyen kimseyi Başkan derhal, temiz bir dille konuşmaya, buna
rağmen temiz bir dil kullanmamakta ısrar ederse
İşte, devamını da sizler okuyun,
müeyyidelerini.
Yine aynı şekilde diğer İç Tüzük
hükümlerine baktığımızda
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Siz tartışmaya
katıldınız Sayın Başkan.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) Siz
uyarabilirsiniz ancak tartışmaya katılamazsınız
burada. 64/2yi iyice okuyun.
BAŞKAN - Bakın, sayın
milletvekilleri, değerli grup başkan vekilleri; ben bu İç
Tüzükü mümkün mertebe, çalışma düzenini uygun bir zeminde,
milletvekillerinin sözünü kesmeden ama öbür taraftan da uygun bir
çalışma ortamını sağlayarak yürütmek
durumundayım. Dolayısıyla, tutumumda hiçbir değişiklik
yoktur.
Ben tekrar hepinize teşekkür ediyorum.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale
Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/517, 2/434) (S. Sayısı: 68) (Devam)
BAŞKAN 23üncü madde üzerinde üç adet önerge
vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/434) 23'üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Bülent
Kuşoğlu Okan
Gaytancıoğlu Mahmut
Tanal
Ankara Edirne İstanbul
Seyit Torun Musa Çam Lale
Karabıyık
Ordu İzmir Bursa
MADDE 23- 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 6 ncı
maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent ilave
edilmiştir.
n) 30 uncu maddenin üçüncü
fıkrasının (b) bendi kapsamında olanlar hariç olmak üzere,
yaşlılık aylığı almaktayken bu
aylıkları kesilmeksizin 4 üncü maddenin birinci fıkrasının
(b) bendi kapsamında çalışanlar,
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 23üncü maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan (b) bendi kapsamında çalışanlar
ifadesinin (a) ve (b) bendi kapsamında çalışanlar
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Çağlar
Demirel Müslüm
Doğan
Diyarbakır Diyarbakır İzmir
Mahmut Celadet
Gaydalı Kadri
Yıldırım
Bitlis Siirt
BAŞKAN Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 23üncü maddesinde
yer alan (n) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Erhan Usta Mustafa
Kalaycı
Antalya Samsun Konya
Arzu Erdem İsmail
Faruk Aksu Deniz
Depboylu
İstanbul İstanbul Aydın
Emin Haluk Ayhan Mehmet
Erdoğan
Denizli Muğla
n) Yaşlılık aylığı
almaktayken bu aylıkları kesilmeksizin 4 üncü maddenin birinci
fıkrasının (b) bendi kapsamında çalışanlar (30
uncu maddenin üçüncü fıkrasının (b) bendi kapsamında
olanlar hariç),
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET
HABİB SOLUK (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY
KILIÇ (Samsun) Katılmıyoruz Başkanım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
tutanak geldiyse Sayın Bekaroğluna
BAŞKAN Bu önergeden sonra
konuşacağız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Muğla
Milletvekili Mehmet Erdoğan.
Buyurun Sayın Erdoğan. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 68 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 23üncü maddesinde vermiş olduğumuz
önerge hakkında söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında, Surda şehit olan
askerlerimize ve polisimize Cenab-ı Allahtan rahmet,
yakınlarına ve milletimize sabır ve
başsağlığı diliyorum.
Hakikaten çok kötü günler yaşamaktayız.
Geldiğimiz bu noktada bir kayıkçı kavgası devam ediyor.
Yüce Meclis çalışamaz hâle geldi. Herkesin ayrı bir derdi var.
Sayın Cumhurbaşkanı başkanlık derdine
düşmüş, Parlamenter demokratik sistemin çalışmadığını
ispat etmeye çalışıyor. Lakin, her gün
aldığımız şehit haberleri yüreğimizi
dağlıyor. Bugünlere nasıl geldiğimizi kimse
konuşmuyor. İktidarın bakanları, sözcüleri Terörü
bitireceğiz. diye ahkâm kesiyorlar her gün ayrı bir platformda.
Çözüm adlı ihanet süreciyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisinin
hiçbir uyarısına bugüne kadar kulak asmayanlar bugün size soruyorum:
PKK, KCK şehirlere yerleşirken, silah stoklarken, hendek kazarken,
sözde mahkemeler kurarken, sözde vergi toplarken iktidar kimdi? Bu olaylar
2002den önce mi oldu yoksa AKP iktidarı döneminde mi oldu? Yukarıda
saydığım olaylara sebep olan hangi kamu görevlileri
hakkında, hangi belediye başkanları hakkında,
zamanında, hangi işlemleri yaptınız? Bugün Surda,
Cizrede, Nusaybinde yaşananların siyasi sorumlusu Milliyetçi
Hareket Partisi midir yoksa hainlerle masada poz veren AKP iktidarı
mıdır?
Bakın, AKP
iktidarı 2002den önce terörle mücadele edenleri faili meçhullerle
suçladı. 2007, 2008de terörle mücadele ediyormuş gibi yaptınız,
sonra Haburda teröristleri törenle karşılayarak güvenlik güçlerimizi
yüzüstü bıraktınız. 2012, 2013te yeniden terörle mücadele eder
gibi yaptınız, arkasından Çözüm sürecini başlattık,
çözüm sürecini bozacak hiçbir operasyona izin vermeyiz, teröristlerin
yaptıklarını içinize sindiremeseniz de operasyon
yapılmayacak. dediniz. Askerimizi, polisimizi kışlasına,
karargâhına hapsettiniz. 7 Hazirandan sonra ne olduysa yeniden terörle
mücadele yaparmış gibi bir görüntü vermeye başladınız.
İktidarınız döneminde yaptığınız bu kadar
zikzaktan sonra kahraman güvenlik güçleri size nasıl güvenecek? Bugün
terörle mücadele eden kahraman güvenlik güçlerimiz yarın yüzüstü
bırakıp suçlamayacağınıza nasıl güvenecekler?
Yeniden zikzak yapmayacağınıza biz nasıl
inanacağız?
Bakın, yine, geçtiğimiz günlerde,
yandaş televizyon kanallarında birçok araştırmacı
yazar çıkmış Diyarbakır Emniyet Müdürü Recep Güvenin
Selahattin Demirtaş ve HDP yetkilileriyle yaptığı iş
birliklerini anlatarak kamuoyunda bir algı operasyonu yapmaya çalışıyorlar.
Bu Recep Güvenle ilgili olarak Sayın Genel Başkanımız grup
toplantılarında, ben ve diğer milletvekillilerimiz bu kürsüden
defalarca Bunun dışında emniyet müdürü bulamadınız
mı? diye sorduk. Bu araştırmacılarınız o zaman
ne işle meşguldü, neyi araştırıyorlardı?
Ben bugün geldiğimiz noktada güvenlik
güçlerimizi tekrar zorda bırakacak, onları
kandırılmışlık duygusuyla baş başa
bırakacak bir geri adım atmamanız dileğiyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın Bekaroğlu, tutanağı ben
aldım; bakın, aynen ifade şu: Milletin söylediğine göre
milletimiz kibirden hoşlanmadı Sayın Bekaroğlu. Eğer
AK PARTİ kibirli bir parti olsaydı, böyle bir çalımla piyasada
dolaşan bir parti olsaydı herhâlde takdir edersiniz ki kibirden, bu
mağrur tavırlardan hiç hoşlanmayacak olan milletimiz AK
PARTİye geçit vermezdi.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Bundan
dolayı bütün gruplara söz verdiniz Sayın Başkanım.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - AK
PARTİ grup başkan vekili mi konuşuyor şu anda acaba?
Konuşan AK PARTİ grup başkan vekili mi?
BAŞKAN Şimdi, talep üzerine
tutanağı okuyorum efendim, İç Tüzük'e bakın.
Bu tutanakta bir sataşma yok. Ama ben yine de
zaten ara verdiğimiz için sataşmadan söz veremiyorum- yerinizden pek
kısa bir söz verebilirim, bir dakikalık.
Arkadaşlar, lütfen her birimiz dikkat edelim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, süre
de iki dakika olursa hakkaniyet yerine gelmiş olur, öyle görünüyor yani.
BAŞKAN Sataşma yok. Zaten
sataşmadan dolayı veremiyoruz, ancak bu şekilde pek kısa
söz verebiliyoruz.
ZİHNİ AÇBA (Sakarya) Yerinden söz
talebinde bulunabilir miyiz Başkan?
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
11.- İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlunun, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Sayın
Başkanım, kibir ille de hakaret anlamına gelmiyor, bazen insan
kendi kendine yeter, Ben neymişim. der ve diğerlerini görmez.
Arkadaşların böyle bir havası var ama esasen başka bir
şey söylemek istiyorum ben: Bakın, Anayasa Uzlaşma Komisyonu
kuruldu, demek ki her şeyi iktidar partisi yapamıyor. Bu Meclisin
uzlaşarak, bütün muhalefetiyle iktidarıyla uzlaşarak bu ülkenin,
bu milletin birtakım sorunlarını çözmesi gerekiyor. Siz bir
taraftan Uzlaşma Komisyonu kurar, uzlaşma ararken diğer taraftan
da muhalefetten gelen her şeyi reddederseniz demek ki sizde bir büyüklenme
var, kendi kendimize yeterlilik inancı var. Bunu anlatmaya
çalıştım. Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun böyle bir
havası var, bu yanlıştır. Bu Mecliste uzlaşarak,
birbirimize saygılı davranarak gerçekten, milletin istediği
birtakım değişiklikler yapabiliriz, ilk defa demokratik bir
anayasa, sivil bir anayasa buradan çıkabilir ama Bizim dediğimiz
dedik. derseniz bu iş olmaz. Bunu anlatmaya çalıştım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Bekaroğlu.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale
Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/517, 2/434) (S. Sayısı: 68) (Devam)
BAŞKAN Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 23üncü maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan (b) bendi kapsamında çalışanlar
ifadesinin (a) ve (b) bendi kapsamında çalışanlar
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kadri
Yıldırım (Siirt) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET
HABİB SOLUK (Sivas) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY
KILIÇ (Samsun) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Siirt
Milletvekili Kadri Yıldırım.
Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
KADRİ YILDIRIM (Siirt) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Saidi Nursinin bir sözü var, diyor ki: Kürtler ve
Türklerin mecmuu -yani toplamı- tam iyi bir adam eder. Bu şu manaya
geliyor: Eğer bu iki halk birbiriyle bütünleşmeyi, tamamlanmayı
beceremezlerse Kürtler de, Türkler de yarım adam kalmaya mahkûmdurlar.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Biz bütünüz
Hocam, bütünüz.
KADRİ YILDIRIM (Devamla) Aynı Saidi
Nursinin bir sözü de şöyledir: Saik-i tenkit, aşk-ı hak ve
arzu-yu tenzih-i hakikat olmalı. Yani eleştirinin amacı hak
sevgisi ve hakikatin ortaya çıkmasıdır. Dolayısıyla,
böyle bir tenkitten hiçbirimiz, başta AK PARTİ iktidarı
rahatsız olmamalı, bilakis istifade etmeye
çalışmalıdır diye düşünüyorum.
Hakkında söz talebinde bulunduğum madde,
yaşlıların aylıklarıyla ilgili. Hem Hazreti
Peygamberin (AS) sünnetinde hem
onu takip eden halifelerin uygulamalarında yaşlılarla ilgili son
derece dikkat çekici hükümler ve uygulamalar vardır.
Hazreti Peygamber bir hadisinde diyor ki:
(X) Yani Eğer beli bükülmüş
yaşlılarınız olmasaydı
... (X) Yani Daha bu dünyadayken azap ve
belalar üzerinize dökülecekti. Dolayısıyla, bunca kötülüklerimize
rağmen, eğer bu dünyada henüz bir azap ve belaya maruz
kalmamışsak bu biraz da yaşlılarımızın
sayesindedir bu hadise göre.
Yine, Hazreti Peygamber bir hadisinde
(X) Yani Savaşlarda hiçbir
yaşlıyı, ister Müslüman olsun ister olmasın, öldürmeyin.
diye emir vermektedir emir kipiyle.
Şeyh Edebali Osmanlı Devletinin kurucusu
olan Osman Beye her biri bir altın değerinde olan bazı
nasihatlerde bulunurken, bunlardan bir tanesinde de diyor ki: İnsanı
yaşat ki devlet yaşasın. Yani devletin yaşaması
insanı yaşatmasına bağlıdır, devletin kendi
insanını yaşatmasına bağlıdır.
Ancak, maalesef, devlet 16sı yaşlı,
81i çocuk, 78i de kadın olmak üzere toplam 443 sivil
vatandaşını yaşatmaktan âciz kalmıştır
diyebilirim.
OKTAY ÇANAK (Ordu) Öteki taraf
KADRİ YILDIRIM (Devamla) Geleceğim, iki
tarafa da geleceğim.
Zira, geride bıraktığımız
altı aylık çatışmalı sürecin
başlangıcından bu yana, maalesef, sayılarını
verdiğim 443 sivil vatandaşımız hayatını
kaybetmiş ve bunlardan 16sı yaş ortalamaları 70 olan
yaşlı insanlarımızdır.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Hiç terörist yok mu acaba?
KADRİ YILDIRIM (Devamla) Bunlardan biri
Taybet İnan anamızdır ki kendisi 70 yaşlarında ve
cenazesi Silopide bir hafta kadar yerde kaldı. Cenazesini kaldırmaya
giden kaynı da maalesef vuruldu.
Şimdi, tabii bu katliamların nedeni olarak
PKK devleti, devlet de PKKyi suçlamaktadır, sorumlu tutmaktadır. Tam
da bu noktada Hucurat Suresinin 6ncı ayeti akla geliyor. O ayette mealen
deniliyor ki: Eğer şahitliği kabul olunmayacak birisi bir
iddiayla, bir haberle size gelirse o iddiayı, o haberi
araştırın. Zira, araştırmadan bir hüküm verirseniz,
gerçek ortaya çıktıktan sonra pişman olabilirsiniz. Tam bu
noktada diyoruz ki: Mecliste grubu bulunan 4 partinin temsilcilerinden
müteşekkil bir heyet oluşturalım ve bu heyet gitsin, oradaki
durumu tarafsız bir şekilde incelesin; eğer bu iddialardan biri
doğruysa, öbürü yalansa o yalan iddiada bulunan kim ise devlet ise de
kınayalım birlikte, PKK ise de birlikte kınayalım. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Allahın ayetlerini alet etme!
MUSTAFA YEL (Tekirdağ) Devlet ile PKK
aynı mı? İkisini aynı kefeye nasıl koyuyorsunuz siz?
PKK kim oluyor?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Evet Sayın Yıldırım, süreniz
doldu.
KADRİ YILDIRIM (Devamla) Bu noktada şunu
da söyleyeyim
VURAL KAVUNCU (Kütahya) En canavar insanlar var
orada.
MUSTAFA YEL (Tekirdağ) PKK kim?
KADRİ YILDIRIM (Devamla) Zaman verilirse ona
da söyleyeceğim ama bir başka sefer onu da söylemeye
çalışırım. Ama birbirimizi dinleyelim.
MUSTAFA YEL (Tekirdağ) Dinledik zaten.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Hocam, PKKyı tarif
et, PKK nedir?
KADRİ YILDIRIM (Devamla) Birbirimizi
dinlemeye çalışalım.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) PKK nedir Hoca, onu söyle!
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
süreniz bitti.
KADRİ YILDIRIM (Devamla) Başkan beş
dakika daha versin, konuşayım.
BAŞKAN Bir dahaki önergede Sayın
Yıldırım.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Hoca, PKKyı anlat,
PKK için ne diyorsun; onu söyle.
KADRİ YILDIRIM (Devamla) Bir başka
konuşmada onu da anlatacağım. Siz ne yapsanız da ben
kızmayacağım. Türkler ile Kürtlerin tamamlanması için elimizden
geleni yapacağız.
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
bir sonraki konuşmacıyı davet edeceğim, lütfen.
Sayın milletvekilleri, lütfen
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Kürdoloji Enstitüsünün
Hocasısın, daha ne istiyorsun hak olarak?
KADRİ YILDIRIM (Devamla) Tamam, teşekkür
ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/434) 23'üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Okan
Gaytancıoğlu (Edirne) ve arkadaşları
MADDE 23- 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 6 ncı
maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent ilave
edilmiştir.
n) 30 uncu maddenin üçüncü
fıkrasının (b) bendi kapsamında olanlar hariç olmak üzere,
yaşlılık aylığı almaktayken bu aylıkları
kesilmeksizin 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendi
kapsamında çalışanlar,
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET
HABİB SOLUK (Sivas) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY
KILIÇ (Samsun) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Edirne
Milletvekili Okan Gaytancıoğlu.
Buyurun Sayın Gaytancıoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun
tasarısının 23üncü maddesi üzerine verdiğimiz önergeyle
ilgili söz almış bulunmaktayım.
Maddeyle Türkiyede ilk defa 1986 yılında
gündeme gelen, sosyal güvenlik sistemine dâhil edilen bağımsız
çalışan emeklilerden kesilen sosyal güvenlik destek priminin
kaldırılması amaçlanmıştır. Amaç çok güzel.
Neden? Çünkü Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini içeriyor. Sosyal
güvenlik destek priminin kaldırılması ilk defa üç yıl önce,
önce Cumhuriyet Halk Partisi tarafından teklif edilmişti. Ülkemizde
kendi adına bağımsız çalışan ve gerekse bir
şirket ortağı olarak çalışanlar ya da yüzlerce,
binlerce işçi çalıştırmak suretiyle istihdam yaratan,
milyonlarca sigorta primi ve vergi ödeyen insanlar ve şirketler
vardır. Kendilerine hiçbir yarar sağlamadığı hâlde,
sırf çalıştıkları için emekli aylıklarından
sosyal güvenlik destek primi adı altında kesinti yapılması
yanlıştır ve haksızlıktır. Kendilerine hiçbir
yararı olmayan bu primle emekliler cezalandırılmaktadır.
Emeklilerden kesilen sosyal güvenlik destek primleri, iş kazaları
hariç hiçbir yarar sağlamıyor. Şöyle ki:
1) Hastalanmaları veya kadın işçinin
doğum yapması nedeniyle istirahatli ya da raporlu oldukları
günlere ait istirahat parası ödenmez.
2) Sosyal güvenlik destek primi ödenmiş süreler
sigortalılık süresinden sayılmaz.
3) Bu çalışma süreleri, hizmetlerinin
birleştirilmesinde de dikkate alınmaz.
4) Sosyal güvenlik destek primi olarak ödenen bu
primlerin toptan ödemesi yapılmaz yani geri verilmez.
5) İş yerinden ayrıldıktan sonra
kişiye veya ölümünden sonra hak sahiplerine iade edilmez.
Peki, alınan bu primler ne işe yarar ve
neye faydası vardır? Sosyal güvenlik destek primi adı
altında alınan bu primler sadece ve sadece çalışırken
meydana gelecek iş kazası veya meslek hastalığı
haklarından yararlanmak için gereklidir ve bunun için alınmaktadır.
Emekliliği hak eden insanların emekli
maaşlarından kesintiler yapılarak çalışma
özgürlüklerinin kısıtlanması Anayasaya
aykırıdır. Geçim sıkıntısı yaşayan
emekliler yıllarca zorla kayıt dışına
itilmişlerdir.
AKPnin şu an, çalışan emeklilerle
ilgili bu çalışmasını Cumhuriyet Halk Partisi üç yıl
önce Meclise teklif etmiştir. Üç yıldan bu yana AKP iktidarı
neden beklemiştir? Cumhuriyet Halk Partisi 7 Haziran seçimleri öncesi
meydan meydan dolaşarak 11 milyon emeklinin sorunlarını dile
getirip emekli aylıklarının düzeltilmesi, yılda 2 maaş
ikramiye gibi sosyal söylemlerle ortaya çıktıktan sonra mı AKP
iktidarı devreye girmiştir? Bunları somut olarak meydanlarda
dile getirdik ve sizler de bizden kopya çektiniz emeklilerin oyunu alabilmek
için. Şimdi, sosyal güvenlik destek primini kaldırma
kararlılığını gösterdiniz. Neden emeklinin
gelirlerinin açlık sınırının altında
olduğunu bildiğiniz hâlde bunları düzeltmek için bir çaba
göstermiyorsunuz? Neden emeklinin yaşam standartlarını
yükseltmiyorsunuz? 11 milyon emeklinin birçoğu bankalardan kredi çekiyor,
kredi mağduru oluyor, her birinin maaşlarında kesintiler var.
Bu, toplum yaşamında kabul edilemez bir durumdur. Türkiyede maalesef
emekliler de mutsuzdur, işçiler de mutsuzdur, memurlar da mutsuzdur, hele
hele çiftçiler daha da mutsuzdur. Emeklilere yaptığınız
zamlar, maalesef, zamlarla geri alınmıştır. Şu anda
iğneden ipliğe kadar her şeye en az yüzde 10-15 civarında
zam yaptınız ama emeklinin maaşına gelen zam ayda 100 lira
gibi komik bir rakamdır. Onun yanında, BAĞ-KUR primi ödeyenlerin
aylıklarına fazla zam yapmamanıza rağmen prim
miktarlarını çok fazla miktarda artırdınız ve
maalesef, BAĞ-KURda çalışanlar, kendi hesabına
çalışanlar BAĞ-KUR primlerini ödemekte güçlük çekiyorlar.
Yıllarca bu borçlarını taksitlendirdiler, taksitlerini bile
ödemekte güçlük çekiyorlar.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
23üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
24üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 24üncü maddesinde
yer alan Yaşlılık aylığının
başlangıcı ve kesilmesi ibaresinin Yaşlılık
aylığı ödemesinin başlangıcı ve kesilmesi
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Erhan Usta Mustafa Kalaycı
Antalya Samsun Konya
Deniz Depboylu Arzu Erdem İsmail Faruk Aksu
Aydın İstanbul İstanbul
Fahrettin Oğuz Tor Emin Haluk Ayhan
Kahramanmaraş Denizli
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/434) 24üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Bülent Kuşoğlu Mahmut Tanal Seyit Torun
Ankara İstanbul Ordu
Musa Çam Özgür
Özel Hüseyin
Çamak
İzmir Manisa Mersin
MADDE 24 5510 sayılı Kanunun 30 uncu
maddesinin başlığı Yaşlılık
aylığının başlangıcı ve sona erdirilmesi
şeklinde değiştirilmiş, üçüncü fıkrasının
(a) bendinde yer alan bendinin (4) numaralı alt ve veya işyerini
kapatarak ibareleri yürürlükten kaldırılmış, aynı
fıkranın (b) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş ve beşinci fıkrası yürürlükten
kaldırılmıştır.
b) 4 üncü maddenin birinci
fıkrasının (b) bendi kapsamında çalışmaya
başlayanlardan aylıklarının kesilmesi için yazılı
istekte bulunanların yaşlılık aylıkları talep
tarihini takip eden aybaşından itibaren kesilir. Bu sigortalılar
hakkında bu fıkranın (a) bendi hükümleri uygulanır.
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 24üncü maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan (b) bendi kapsamında çalışma
ifadesinin (a) ve (b) bendi kapsamında çalışmaya şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Çağlar
Demirel Mehmet
Emin Adıyaman
Diyarbakır Diyarbakır Iğdır
Mahmut
Toğrul Kadri
Yıldırım Erol
Dora
Gaziantep Siirt Mardin
Ayşe Acar
Başaran Mehmet
Ali Aslan
Batman Batman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Batman
Milletvekili Mehmet Ali Aslan.
Buyurun Sayın Aslan. (HDP sıralarından
alkışlar)
Beş dakikalık sürenizi açıyorum,
buyurun.
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) Sayın
Başkan, değerli Meclis; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) -
Kürsüye geçmeden başlatıyorsunuz.
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) Evet, gerçekten,
nasıl oluyorsa hep on saniye erken başlıyor.
Peygamber (AS) döneminde biri bir kediyi
yağmurdan, soğuktan koruduğu için -Ebu Hureyredir ki o yüzden
kedilerin babası unvanını almıştır- sahabe
cennetle müjdelenmiştir. Yine, aynı şekilde, köpeğe,
susayan bir köpeğe kuyudan su veren bir sahabe yine cennetle
müjdelenmiştir ve Kıyametin kopacağını bilseniz bir
ağaç dikiniz. diye bir hadisişerif vardır. Yani
İslamın pak, temiz uygulandığı yıllarda bitkiye,
ağaca, hayvana verilen değeri hepimiz görüyoruz ve hepimizin
malumudur. Ama, bugün, biz o asrın insanlarının torunları
olarak ve büyük kısmımız ümmeti olarak -içimizde çünkü Hristiyan
ve Ezidi kardeşlerimiz de var- bırakın bitkiyi, hayvanları,
artık insanların ölümünü izleyecek kadar ve bahane, gerekçe üretecek
kadar maalesef o ruhtan uzaklaşmış durumdayız.
Oysaki ayetikerimede şöyle
buyurulmaktadır:
(Hatip tarafından Maide Suresinin 8inci
ayetikerimesinin okunması)
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) Ey iman edenler!
Allah için hakkı ayakta tutanların lehinde şahitlik ediniz. Bir
kavme olan buğzunuz, kininiz sizi adaletsizliğe götürmesin, sevk
etmesin. Adalet gösterin, o takvaya daha yakın olandır. Allahtan
sakının. Şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızdan
haberdardır. (HDP sıralarından alkışlar) Bizlerin
insanlar olarak, insanlık olarak bütün ölümlerin karşısında
durması gerekiyor. Az önce Kadri Hoca Bediüzzamanın sözlerini
nakletti, ben biraz daha açayım onu, diyor ki: Kürtlerin ve Türklerin
birbirine olan nispeti akıl ve kuvvet gibidir. Akılsız bir
kuvvet işe yaramayacağı gibi, kuvvetsiz bir akıl da
işe yaramayacaktır. En iyisi bu akıl ile kuvveti
barıştırmak, ittifak ve ittihat etmektir yoksa her iki
halkın, her iki kardeş halkın zararınadır.
Dolayısıyla, bizim bu bağları güçlendirmemiz gerekiyor,
bunun için çaba sarf etmemiz gerekiyor.
Hasankeyfe de
biraz değineceğim. Tabii, daha doğrusu, 30uncu maddede
Hasankeyf, ben onunla ilgili de konuşacağım.
Sayın
Diyanet İşleri Başkanı, Türkiyede İslam dininin
kurumunun en üst düzeydeki temsilcisidir. Lütfen, çıkıp cenazeler
hakkındaki hükmü açıklasın; lütfen, yaralılar
hakkındaki, yardıma muhtaç olan insanlar hakkındaki hükmü
açıklasın. Yaralılara el uzatmamak caiz midir? Cenazelerin
günlerce yerlerde bekletilmesi, panzerlerin arkasından sürüklenmesi caiz
midir, İslamda öyle bir şey var mıdır? Bunları bir
zahmet, lütfen, açıklasın; bu anlamda da bir sorumluluğu
vardır.
Ve bize hep
şu öğretildi: Ben bir Arapım, Mıhallemiyim; tarih,
coğrafya, sosyal bilgiler kitabında 3 tarafımızın
denizlerle çevrili olduğu öğretildi ama geri kalan 3
tarafımızın Kürtlerle çevrili olduğu öğretilmedi.
Bunların ders kitabında yer alması lazım. Komşumuz
Suriye, İran, Irak değil, komşumuz Kürtlerdir. Kürtlerle ittifak
ve ittihat edeceğiz, başka çaresi yok; başka yol aramak gaflettir,
büyük kafalara gafletli olmak yakışmaz.
Teşekkürler.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/434) 24üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Bülent
Kuşoğlu (Ankara) ve arkadaşları
MADDE 24 5510 sayılı Kanunun 30 uncu
maddesinin başlığı Yaşlılık
aylığının başlangıcı ve sona erdirilmesi
şeklinde değiştirilmiş, üçüncü fıkrasının
(a) bendinde yer alan bendinin (4) numaralı alt ve veya işyerini
kapatarak ibareleri yürürlükten kaldırılmış, aynı
fıkranın (b) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş ve beşinci fıkrası yürürlükten
kaldırılmıştır.
b) 4 üncü maddenin birinci
fıkrasının (b) bendi kapsamında çalışmaya
başlayanlardan aylıklarının kesilmesi için yazılı
istekte bulunanların yaşlılık aylıkları talep
tarihini takip eden aybaşından itibaren kesilir. Bu sigortalılar
hakkında bu fıkranın (a) bendi hükümleri uygulanır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET
HABİB SOLUK (Sivas) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak.
Buyurun Sayın Çamak.
(CHP sıralarından alkışlar)
(Hatip tarafından kürsü
önüne pankart konulması)
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi önergesi
üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sanırım, kendi yarattığı
mağduriyetleri kaldırma vaatleriyle oy alan bir iktidar örneğine
dünyada pek nadir rastlanır. İşte bizim memleketimiz böyle
istisnai bir iktidara sahip. Yine de hatanın neresinden dönülse
kârdır diyerek en azından bu yarattıkları
mağduriyetleri giderme çabasını olumlu bir gelişme olarak
kabul ediyoruz. Bu açıdan, çalışan emeklilerin kesintilerinin
kaldırılması ve asgari ücret artışı gibi
Cumhuriyet Halk Partisinin seçim beyannamesinde de öngörülen
değişiklikleri iktidarın uygulamasını memleketimize
bir faydamız olarak düşünüyoruz. Öte yandan, madalyonun öteki
tarafıysa tam anlamıyla içler acısı. İktidar bu
zamların faturasını kendi geçimini zar zor sağlayan
sıradan vatandaşlara kesiyor. Bilindiği gibi, SGK primi tavan
ücretinin yüzde 34,5u oranında prim uygulanmakta. Asgari ücrette
yapılan son değişiklikten sonra bu prim ücretleri de
yaklaşık yüzde 30 oranında zamlandı. Örneğin, eskiden
taban prim ücreti olarak 444 lira prim ödeyen kişiler 1 Ocak
itibarıyla 568 lira ödemek zorundalar. Şimdi, iktidara soruyorum:
Peki, vatandaş acaba bunu ödeyebilecek durumda mı? 1 Ocak öncesine göre
gelir düzeylerinde gerekli iyileşmeleri yapmadan vatandaştan
nasıl bu kadar astronomik artışları ödemesini
bekliyorsunuz? Cidden çok merak ediyorum. 31 Aralık 2015 ile 1 Ocak 2016
arasında bir günde ne oldu da herkesi bir anda heybesini dolduran Karunlardan
sandınız? Vatandaş isyanda. Prim borçları altmış
günü geçerse vatandaşın tüm sağlık hakları ellerinden
alınıyor. Bu asla kabul edilebilir bir durum değil. Ayrıca,
biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak genel sağlık sigortası
denilen işsiz evlat vergisinden yaklaşık 7 milyon mağdurun
9 milyar lirayı aşan borçlanmalarının silineceğini de
seçim beyannamemizde belirtmiştik. 1 Kasım seçimlerinden önce mevcut
iktidar da bunun ne denli büyük bir hata olduğunu 7 Haziran
sonuçlarından anlamış olacak ki Cumhuriyet Halk Partisinden
isabetli feyizler alarak 1 Kasım seçimlerinden önce bizzat Başbakan
bu genel sağlık sigortası borçlarının
silineceğini vadetmiştir. Sayın Davutoğlunun seçimlerden
önce Üsküdarda bir kafede bir grup üniversite öğrencisiyle
buluşmasında GSSden ötürü biriken borçların silineceğine
dair kullandığı ifadeler aynen şöyle: Borç
sıkıntısı içinde strese girmeyin sevgili gençler. 1
Kasımdan sonra ilk işimiz bütün o borçları silmek olacak. Oysa
5510 sayılı Kanunun 67nci maddesinde yapılan değişikliklerden
anlıyoruz ki bu mağdur gençlerin GSS prim borçları tam olarak
silinmiyor. Lise veya üniversiteyi bitirenlerin GSS giderlerinin sadece iki
yıl süreyle devlet desteğiyle ödenmesi kararlaştırılıyor.
Bu borçlar silinmediği gibi, asgari ücrete gelen zamlarla beraber, ocak
ayı itibarıyla yüzde 30 oranında zamlanmış bir
şekilde artmaya devam ediyor. Buna göre, geçen yıl ayda 50 lira
borçlandırılanlar 65 lira, 152 lira borçlandırılanlar 197
lira, 305 lira ödeyenler ise 395 lira ödemek zorundalar. Gelir testi
yaptırmayan veya yaptırsa bile ödeyemeyen vatandaşları
yıllarca faydalanmadıkları sağlık hizmetlerinden ötürü
borçlandırmanın nasıl bir mantığın ürünü
olduğunu anlamakta güçlük çekiyoruz.
Bir devlet düşünün ki istihdamını
sağlayamadığı vatandaşlarını, zaten yük
olmak zorunda kaldıkları ailelerinin gelir düzeyine göre
borçlandırıp bu sürede faydalandırmadığı
sağlık hizmetlerinin parasını ödetmek için Ne yap ne et,
ailenin maddi durumuna göre bana şu kadar para bul, getir. diyebiliyor.
İşsiz kalan vatandaşın,
sığındığı ailesine ikinci kez mahcup
olmasından başka bir anlam ifade etmeyen böyle bir uygulama acilen
zorunlu olmaktan çıkarılmalıdır. Devletimiz, milyonlarca
Suriyeli mülteciye uyguladığı gibi, insan hakkı olan
sağlık hizmetini kendi halkına da ücretsiz sunmalıdır.
Özellikle, GSS konusundaki
haksızlıkların düzeltilmemesi nedeniyle hâlen ciddi eksiklikler
olmasına rağmen ilgili maddelerde az da olsa bir iyileşme
olmasından ötürü Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu yasal
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN ÇAMAK (Devamla)
değişikliklere Yetmez ama evet. diyerek destek vereceğiz.
Fakat bizden feyzalırken bir dahaki sefere böyle yarım yamalak
değil de tam olarak uygulayabilecek şekilde alabilirlerse daha fazla
memnun olacağımızı da belirtmek isterim.
Saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 24üncü maddesinde
yer alan Yaşlılık aylığının
başlangıcı ve kesilmesi ibaresinin Yaşlılık
aylığı ödemesinin başlangıcı ve kesilmesi
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Fahrettin
Oğuz Tor (Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET
HABİB SOLUK (Sivas) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Kahramanmaraş Milletvekili Fahrettin Oğuz Tor.
Buyurun Sayın Tor. (MHP sıralarından
alkışlar)
FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 68 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 24üncü maddesi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan
yasa tasarısının 24üncü maddesiyle emekli olduktan sonra
BAĞ-KUR kapsamında çalışmaya devam eden esnafın emekli
aylıklarından kesilen yüzde 10 oranındaki sosyal güvenlik destek
primi kesintisinin kaldırılması amaçlanmıştır.
MHP olarak her zaman olduğu gibi, milletimizin yararına
gördüğümüz her konuda olduğu gibi, seçim beyannamemizde de beyan
ettiğimiz üzere BAĞ-KURlulardan sosyal güvenlik destek priminin
kaldırılmasını destekliyoruz. Hatta, yapılan
düzenlemede geç kalındığını da söylemek isterim.
Değerli milletvekilleri, çok güzel bir deyimimiz
var: Üslububeyan ayniyle insan. Tabii, siyasete, üsluba nezaketin hâkim
olması, sevginin, saygının, barışın hâkim
olması güzel bir şey, buna gönülden inanıyorum ancak ülkemizin
birlik ve bütünlüğü, vatanımızın bölünmezliği için
canla başla, fedakârca mücadele eden güvenlik güçlerimizi kurdukları
tuzaklarla alçakça şehit edenlere de huzurunuzda alçak ve hain demek bir
vatan borcudur. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bu vesileyle, Diyarbakırda bugün şehit
edilen, alçakça, kalleşçe kurulan tuzaklarla şehit edilen 3 güvenlik
görevlimize
4 güvenlik görevlimize -4 olmuş maalesef- Allahtan rahmet
diliyorum, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum ve bu
şehitlerimizin son olması da en büyük dileğimdir.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz
günlerde, Diyarbakırda ve Silopide PKKlı vatan hainleri katillerin
açtığı ateş sonucu yaralanan yiğit gazilerimizi
Gülhane Tıp Akademisinde ve diğer hastanelerde ziyaret ettim. Terör
örgütünün, açılım sürecinde yaptığı
yığınakları, yerleştirdiği bombaları,
kazdığı hendekleri olayın gazilerinden dinledim. Öyle ki
teröristler hendeklere, menfezlere bomba yerleştirmenin ötesinde bina
dışı kapı arkalarına, dairelerin iç oda
kapıları arkalarına, bahçe duvarlarının diplerine,
elbise, yatak dolaplarına, gardıropların içlerine, hiç tahmin
edilemeyecek yerlere, polisimizi, askerimizi tuzağa düşürerek
katletmek amacıyla bomba düzenekleri kurduklarının resimlerini
gördüm. Elbette bunlar bir anda olmamıştır. Uzun süreyi alan
örgütsel eğitimden sonra bunların gerçekleştirildiğinden
şüphe yoktur. Dağ kadrolarının, silahların
şehirlere indirildiği, açılım süreci içinde
yapıldığından da şüphe yoktur. Bunu Hükûmet
yetkilileri, AKP yöneticileri de açıkça ifade etmiştir.
Bu sebeple açılım süreci, Türkiyenin,
özellikle de yöre halkının çok büyük şekilde aleyhine
olmuştur. Terörün bu hâle gelmesinin tek sebebi açılım süreci
adı altında teröristlerin beslenmesi ve şehirlere inmesine göz
yumulmasıdır.
Geçen gün Sayın Cumhurbaşkanı
kaymakamlara hitap etti. Ajans haberlerine göre PKKya yüklenerek Bu vatan
hainlerinin dertlerini biz biliyoruz; dert bizi bölmek, parçalamak. dedi;
Müslüman aynı delikten iki defa ısırılmaz. hadisişerifini
söyledi. Hainlerin amacının bu olduğu 7 Haziran seçimlerinden
sonra ortaya çıkmış bir durum değildir. Buna rağmen
Cumhurbaşkanının geldiği noktayı önemsiyor ve bu
beyanları bir daha PKKya ısırılmayacağının
sözü olarak kabul ediyorum.
İnşallah, Türkiyemiz, bir ikinci defa
açılım safsatasıyla meşgul edilmez ve -altını
çizerek söylüyorum- hiçbir siyasi çıkar gözetilmeden benzer
açılım süreçleri bir daha yaşatılmaz. Hayır
bundadır.
Gece gündüz demeden, soğuk, kış kar
demeden büyük fedakârlıkla ülkenin birliği ve dirliği için çaba
gösteren yiğit güvenlik görevlilerimizi de burada saygıyla
selamlıyorum.
Bununla beraber, yıllarca oturup
kalktığım, aynı sofraları yüzlerce defa
paylaştığım, birçok dostumun, arkadaşımın
olduğu Diyarbakırlı, Batmanlı, Mardinli, Siirtli, Şırnaklı,
kısaca yöre halkı ülkesini sever, milletini sever, samimidir,
mütedeyyindir, vatanseverdir, birlikten ve dirlikten yanadır. Fazla bir
sesi çıkamıyorsa tek sebebi tehdittir, silahlı terördür.
Teröristlerle mücadele ederken yöre halkının incitilmemesi de en
büyük arzumdur.
Bu sebeple, saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
24üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına
dair bir önerge vardır. Önergeyi okutup Komisyona soracağım.
Komisyon önergeye salt çoğunlukla yani 21 üyesiyle katılırsa
önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım,
Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi
işlemden kaldıracağım.
Şimdi önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 24üncü maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki maddenin eklenmesi ve diğer maddelerin buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mustafa Kalaycı Kamil Aydın
Manisa Konya Erzurum
Oktay Vural Zihni Açba Erkan Haberal
İzmir Sakarya Ankara
"MADDE 25 - 31/5/2006 tarihli ve 5510
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununun 41 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, birinci
fıkraya aşağıdaki (k) ve (l) bentleri eklenmiş, üçüncü
fıkrasının birinci cümlesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki cümle eklenmiş, dördüncü
fıkrasının (a) bendinde yer alan "(a), (b), (d), (e), (f),
(g), (h) ve (j) bentleri" ibaresi "(a), (b), (d), (e), (f), (g), (h),
(j) ve( k) bentleri" şeklinde değiştirilmiştir.
"a) Kanunları gereği verilen ücretsiz
doğum ya da analık izni süreleri ile 4 üncü maddenin birinci
fıkrasının (a), (b) ve (c) bentleri kapsamındaki
sigortalı kadının, üç defaya mahsus olmak üzere ve
sigortalılık şartı aranmaksızın doğum
tarihinden sonra iki yıllık süreyi geçmemek kaydıyla
borçlanılacak sürelerde uzun vadeli sigorta kolları
açısından sigortalı sayılmaması ve çocuğunun
yaşaması şartlarıyla talepte bulunulan süreleri,"
"k) Tabii olduğu sosyal güvenlik
hükümlerine göre emekli yaşını doldurduğu halde halen
çalışan veya mücbir sebeple sosyal güvenlik kurumuyla ilişiğine
ara vermiş olanların beş yıla kadar eksik süreleri,"
"l) 3308 sayılı Mesleki Eğitim
Kanununda belirtilen çıraklar ile meslek liselerinde okumakta iken veya
yükseköğrenimleri sırasında staja tabi tutulan öğrencilerin
çıraklık ve staj süreleri,"
"Birinci fıkranın (l) bendinde geçen
sürelerin borçlanılması halinde, çıraklık ve stajın
başladığı tarih, sigortalılık başlangıç
tarihi olarak esas alınır."
BAŞKAN Sayın Komisyon, önergelere salt
çoğunlukla katılabiliyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA
(Trabzon) Sayın Başkanım
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, önce
Komisyonu davet etsinler. Böyle bir, doğrudan irade belirtemezler.
BAŞKAN Evet, belki davet edecektir.
Buyurun, Komisyon üyelerini davet edin.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA
(Trabzon) Sayın Başkanım, Komisyon üyelerimizi davet ediyoruz.
Sayın Başkanım, Komisyonumuzun salt
çoğunluğu olmadığından madde ihdası talebine
katılamıyoruz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
Komisyon üyeleri davet edilir, beklenir, ondan sonra da
Böyle mütereddit bir
hâlde böyle bir davet söz konusu olmaz. Zaman zaman, işte muhalefetin
önergeleri
Şimdi Sayın Kâtip Üye okudu; bu, madde ilavesine
ilişkin son derece makul, mantıklı, yapıcı bir
tekliftir; madde ilavesi öneriyoruz. Bunun kabul edilmeme gerekçesini biz
şahsen düşünemiyoruz. Bu 68 sıra sayılı Kanun
Tasarısının da tam da ruhuna uyan bir düzenleme önerisi
getiriyoruz. Komisyon üyesi arkadaşlarımızın da gelip bunu
değerlendirmemizde büyük fayda vardı.
BAŞKAN Sayın Akçay, evet, Komisyon
üyeleri
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
tutanaklara girmesi bakımından da söylüyorum.
BAŞKAN Tabii, tabii, buyurun Sayın
Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Özetle, değerli
arkadaşlar, doğum yapıp daha sonra sigortalı bir işe
giren kadınlara doğum borçlanma imkânı getiriliyor iki yıl
süreyle ve bir diğer husus da yaşa takılanlarla ilgili
düzenleme.
Ve en son olarak da çıraklar ve staj yapan
öğrencilerin sosyal güvenlik sigortalılık başlangıç
tarihi olarak kabul edilmesini öneren bir önergedir.
Onun için Komisyonu ben davet ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akçay.
Komisyon önergeye salt çoğunlukla
katılamamış olduğundan önergeyi işlemden
kaldırıyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, sizin bir söz
talebiniz var.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, biraz
önce
Uzun süredir böyle bir şeyin yaşanmasını zaten
bekliyorduk ve bunun yaşanması son derece doğal ve bir somut
gerçeği apaçık bütün Meclisin gözleri önüne serecek bir durumla
karşı karşıyayız.
Hükûmet güvenoyu aldığı günden
itibaren Meclise şu ana kadar 1.230 küsur yasa teklif ve
tasarısı sevk edilmiş, yani milletvekilleri büyük bir
şevkle çalışmak istiyorlar. Bunların komisyonlara dağılımına
baktığımızda ve bunların asıl komisyon olarak
Meclis Başkanlığından nasıl gönderildiğine
baktığımızda, bunlar Hükûmetten gelen kanun tasarılarının
-uluslararası anlaşmalar olan ve mecburen Dışişleri
Komisyonunda görüşülenleri hariç- neredeyse tamamı Plan Bütçe
Komisyonuna yollanmış. Diğer tali komisyonlar, yazılar
kendisine geldikten sonra, normal dünya saatiyle on dört ila on altı saat
ama Meclis çalışma saatiyle bir buçuk, iki saat içinde İş yoğunluğumuzdan
dolayı görüşülemez. deyip Plan Bütçeye yazılar
yollanmış ve Plan Bütçede torba olarak görüşülmüş ve buraya
da daha önce de anlattığım gibi, İç Tüzükün 91inci
maddesinin ruhuna da aykırı olarak, 12 maddelik kanun bile 6lı
iki parçaya bölünerek maddeler görüşülmeden yollanmış.
Ayrıca, aynı anda Plan Bütçeden
çıkmış, yani asli komisyonun Plan Bütçe olduğu bir kanun
görüşülürken Plan Bütçe Komisyonu da çalışmalarına devam
ediyor. Bu, günlerdir böyle, bundan sonra da böyle olacak bir süre boyunca.
Şimdi, sizin yaptığınız,
düzeltiyorum, Adalet ve Kalkınma Partisinin yönlendirmesi ve Meclis
Başkanlığının göz yummasıyla yapılan torba
kanun artı temel kanun tekniği şu noktaya götürüyor bizi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Mecliste Plan Bütçe
Komisyonunun kanunu görüşülüyor.
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Özel.
Tekrar butona basın bir Sayın Özel, söz
isteme
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Mecliste Plan Bütçeden
geçmiş bir kanun görüşülüyor, yukarıda Plan Bütçe Komisyonu
çalışıyor.
Milliyetçi Hareket Partisi son derece meşru,
İç Tüzükten kaynaklı, vatandaşın yararına
olduğuna bizim de katıldığımız bir teklif
getiriyor buraya, diyor ki doğum borçlanması. Burada yeni madde
ihdası olduğu için Komisyonun salt çoğunlukla
katılması lazım. Ama bir tane Plan Bütçe Komisyonu var
arkadaşlar. O Plan Bütçe Komisyonu burada durup salt çoğunluğu
mu sağlayacak, yukarıda bütçe görüşmesi mi yapacak?
Dolayısıyla, siz bu tip bir yasama
tekniği kullanarak Plan Bütçe Komisyonunu, onunla ilgili bir kanun burada
görüşülürken orada bloke etmek vasıtasıyla bir siyasi partinin
Anayasadan ve İç Tüzükten gelen yeni madde ihdası hakkını
gasbediyorsunuz. Böyle bir yasama olmaz. Bunu yaptığınız
takdirde, bu şu demektir: Türkiye Cumhuriyeti Büyük Millet Meclisinde
hiçbir muhalefet partisi, hatta iktidar partisi yeni madde ihdası yapamaz.
Fiilî imkânsızlık yaratıyorsunuz. Ha, iktidar ne yapar? Göz
kırpar, yukarıdaki ara verir, aşağı koşar
gelirler, yapar. Peki, Milliyetçi Hareket Partisinin bu önerisinde, yarın
bizim, HDPnin önerisinde bu nasıl olacak? Bir teknik
imkânsızlık yaratılıyor. Bunu, benzer uygulamaları
yapmayacağına söz vermiş olan ama şu ana kadar bütün
kanunları torba getiren Sayın Davutoğlunun sözünü
tutmadığı ve tutmamaya devam ettiğinin önce
altını çizip
Elbette ki böylesine, vatandaş yararına
maddelere katılıyoruz ama bu kötü yasama tekniğine iştirak
etmiyoruz ve ileride, yaptığınız bu tip yasamaların
tamamında Anayasa Mahkemesi açısından, şekil yönünden de
ruh yönünden de aykırılık vardır. Bu hatanın telafi
edilmesi için de yarın yapılacak olan Danışma Kuruluna
Sayın Meclis Başkanının bizzat başkanlık etmesini
ve bu konuda Plan Bütçe Komisyonundan 2 tane
Yani Nasrettin Hocanın
fıkrasında olduğu gibi Kedi buradaysa ciğer nerede? Plan
Bütçe buysa yukarıdakiler ne? Yukarıdakiler Plan Bütçe Komisyonuysa
burada nasıl salt çoğunluğu sağlayacağız? Yüce
Meclisin takdirine sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özel.
Tabii, olağan, geçmişten beri uygulanan
bir durum. İç Tüzüke uygun olarak şimdi bütçe görüşmeleri
yapılıyor o tarafta, Komisyon geç saatlere kadar
çalışıyor sizlerin de malumu, aynı şekilde burada da
Komisyon tabii ki var.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçaya da söz vereyim,
sonra sayın Komisyona söz vereceğim.
Buyurun Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Özel çok önemli bir konuya temas etti.
Keşke bu tartışmaları Sayın Bostancı da burada
izleyebilseydi; şimdi, muhalefet olarak verilen önergelerin de iktidar
partisi tarafından hangi ciddiyetle ve samimiyetle ele alınıp
alınmadığı hususu da vuzuha kavuşurdu.
Şimdi, bütçe görüşmeleri mazeret
gösteriliyor Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından ancak bütçe
görüşmelerinden evvel de yine Plan Bütçe Komisyonundan çıkan ve
bundan evvelki görüştüğümüz kanun tasarısı Genel Kurulda
görüşülürken de Plan Bütçe Komisyonu yine aynı şekilde
çalışmaya devam etti. Oysa bu böyle değildi, bu yeni dönemde
böyle olmaya başladı ağırlıklı olarak. Bu
sıkışmalarda belki makul görülecek durumlar da olabilir ama bu defa,
gelebilecek önerileri bloke etme durumuyla da karşı karşıya
kalınıyor, İç Tüzükün ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışma ruhuna da aykırı olarak bunu
değerlendiriyoruz.
Şimdi, Komisyon temsilcisi
arkadaşımızın Komisyonu davet şekli bile yadırgadığımız
bir tutum oldu yani bu, kabul edilemez bir durum. Bunun mutlaka bu
görüşmelere, tartışmalara tanık olan bir Başkan Vekili
olarak inşallah sizin de bulunduğunuz Danışma Kurulunda Meclis
Başkanıyla birlikte bunları değerlendirip, bir
açıklığa kavuşturup doğrusunu yapmamızda fayda
var Sayın Başkan.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Sayın Komisyonun söyleyeceği bir şey
var mı?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA
(Trabzon) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Plan
ve Bütçe Komisyonumuz bugün Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının bütçesinin görüşmesini tamamladı,
saat 20.00de de bu görüşme sona erdi. Biz de burada, daha önce
belirtildiği gibi 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanununu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının görüşmesini yapmaktayız.
Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş
olduğu önergede, önerge sahipleri de burada bulunmamaktadır. Biz
Komisyonu davet ettiğimizde, şu anda Genel Kurulda Komisyon
üyelerimize baktığımızda çoğunluğu sağlayamayacağımızdan
dolayı bu ifadeyi belirttik.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Yapmayın ya,
5imiz de buradayız.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA
(Trabzon) Şu anda Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleri olarak biz de
buradayız. Salt çoğunluk olmadığı için bu madde ihdası
talebine katılamadığımızı ifade ettik.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay
Şimdi, sayın milletvekilleri, Sayın
Akçay, Sayın Özel, hepiniz de çok iyi biliyorsunuz ki Meclisin, Genel
Kurulun çalışma saatleri içerisinde çoğunlukla komisyonlar
çalışıyor. Bu gelenek, hem teamül olarak hem de Meclis İçtüzüğüne
uygun bir şekilde devam eden bir gelenek. Dolayısıyla, bunda ne
İç Tüzüke bir aykırılık var ne de teamüllere bir
aykırılık var. Bir taraftan komisyonlar
çalışırken öbür taraftan da Genel Kurulda, Genel Kurulun
gündemine gelen kanun tasarı ya da tekliflerini hep birlikte
görüşüyoruz. Yani bu yeni olan bir hadise değil, İç Tüzüke
aykırı bir hadise değil. Dolayısıyla, bunun böyle
bilinmesi gerekiyor.
Sayın Akçayın tekrar söz talebi oldu.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Yani bunu bir tartışma, bir polemik
şeklinde sürdürmek niyetinde değilim. Öncelikle önerge sahipleri, 4
arkadaş olarak buradayız.
Şimdi, Plan ve Bütçe Komisyonunda yıllarca
görev yaptık. Genel Kurulda bulunan arkadaşlarımız da gayet
iyi bilir. Bırakalım Genel Kuruldaki bir görüşmeyi, bir yoklama
olduğunda nasıl aniden emrivaki bir şekilde Plan ve Bütçe
Komisyonu çalışmalarına ara verdiklerini ve burada toplantı
veya karar yeter sayısı için çoğunluk sağlamaya
çalıştıklarını, bu yüzden en az bir saat, iki saat
Plan ve Bütçe Komisyonu çalışmalarını
aksattıklarını gayet iyi biliyoruz.
Burada yapılması gereken şuydu: Plan
ve Bütçe Komisyonu Başkanına gerekli haber de gönderilir, bu davet
yapılırdı. Yani, burada Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi olan belki
vardır ama pek zannetmiyorum, belki birkaç arkadaşımız
olabilir. Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Sayın Bilgiçe buradaki
Komisyon temsilcisi tarafından haber gönderilmesi gerekirdi, bu
yapılmadı. Mazeret değil bunlar yani iktidar partisi isterse bir
yoklama için dahi Plan ve Bütçe Komisyonunu saatlerce
çalıştırmayabiliyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akçay.
Sayın Özel...
Sayın Özel, lütfen kısa. Artık konuyu
zaten konuştuk.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yani, zaten amacımız
kaliteli yasama.
BAŞKAN Aynen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ona katkı sağlamaya
çalışıyoruz, bir polemik yaptığımız yok ama
sayın sözcü aslında şunu söyledi: Saat sekize kadar
çalıştı. Biz de biliyoruz, arkadaşlarımız
geldiler, bilgi verdiler. Bir kısmı burada.
BAŞKAN Dün gece de sabaha karşı
dörde kadar çalıştı herhâlde.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Dün gece de dörde kadar
çalıştı. Saat sekizden önceki saatlerde burada partilerden bir
tanesi yeni madde ihdası talep edebilir mi? Edebilir.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ama onu hesap
ediyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Milletvekillerinin görevi
başta burayı takip etmek ama siz buradaki
sıkıntıyı komisyon ile Parlamentonun eş zamanlı
çalışması olarak görürseniz onda bir sıkıntı yok,
İç Tüzük ona cevaz veriyor. Sıkıntı, hem
gelenekselleşmiş hem de aslında Parlamentonun ruhuna uygun
olarak Plan ve Bütçeden çıkmış bir kanun Mecliste
görüşülürken Plan ve Bütçeyi çalıştırmamak. Sayın
Erkan Akçay o konudaki geleneğin çok içinde olmuş birisidir.
Komisyonun geçmiş dönem Başkanı Manisa Milletvekilimiz biraz
önce buradaydı. Plan ve Bütçeden çıkmış bir kanun burada
görüşülürken hem bütün grupların Plan Bütçe üyeleri bu işe
katkı sağlamak hem de iktidar partisi grubunun bunu burada takip
etmek gibi yükümlülüğü var, kaliteli yasama bunu gerektirir. Siz, sanki
iki Plan Bütçe Komisyonu varmış gibi, bir tanesinin burada, bir
tanesinin orada görev yapmasını sağlayamazsınız.
Sıkıntı, esas sorun şu: Bu kanunun içinde, örneğin
doğum yapan kadın memurlara altı aya kadar yarım gün
çalışma olanağı tanıyan 6ncı maddenin Plan
Bütçede değil, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonunda asıl komisyon olarak görüşülmesi gerekirdi. Şu anda
burada Çalışma Bakanı oturuyor olurdu, yanında
Çalışma Komisyon sözcüsü olurdu, Plan Bütçe de orada onu
görüşürdü.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) O ayrı bir
konu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama, siz hepsini Plan Bütçeye
yolladığınız için ve Plan Bütçe ile Meclisin Plan Bütçeden
çıkmış bir kanununu eş zamanlı müzakereye açtığınız
için bu fiilî imkânsızlık çıkıyor. Ortaya çıkan
şu: Plan Bütçe sekizde kapandı. E, sekize kadar ne olacak?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Dün gece dörde kadar
çalıştı. Nasıl olacak? Bu insanlar biyonik insanlar
değil.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Siz fiilen, burada Plan Bütçe
Komisyonu üyelerinin olmaması dolayısıyla yeni madde ihdası
konusunda da özgürce fikir belirtmelerine engel oluyorsunuz. Bunu
anlatıyoruz.
BAŞKAN Sayın Özel, teşekkür
ediyoruz.
Şunu da özellikle belirteyim:
Başkanlık Divanı olarak biz toplandık, malum 23 üyesiyle,
tüm siyasi parti gruplarına ait idare amiri ve kâtip üye, Meclis
başkan vekilleri de dâhil olarak. Genel Kurulun çalışma saatleri
içerisinde komisyonların da çalışmasını oy
birliğiyle orada karara bağladık, bunu özellikle söyleyeyim ama
söylediğinizi de anladım ben; bunu antrparantez belirtiyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
tutanağa geçsin, bir daha söz istemeyeyim.
BAŞKAN Anladım ben, söylediğinizi
anladım. Tamam, aykırılık yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bizim o konuda bir
itirazımız yok. İtirazımız, bir komisyondan
çıkmış bir kanun müzakere edilirken o komisyonun aynı anda
çalışması. Yoksa, şurada Plan Bütçe oturuyorken
dışarıda Millî Eğitim çalışacak tabii ama hem
Millî Eğitim orada çalışacak hem burada, iki tane Millî
Eğitim Komisyonu yok, sonra demeyesiniz Paralel komisyon mu vardı,
beni aldattılar? diye. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki Sayın Özel.
25inci madde üzerinde üç adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım ve ilk önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 25inci maddesinde
yer alan bendine tabi olarak ibaresinin bendi hükümlerine tabi olarak
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Erhan
Usta Mustafa
Kalaycı
Antalya Samsun
Konya
Arzu Erdem Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu İsmail
Faruk Aksu
İstanbul Hatay
İstanbul
Deniz Depboylu Emin
Haluk Ayhan
Aydın Denizli
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider,
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
(2/434) 25inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Bülent Kuşoğlu Mahmut Tanal Çetin Osman Budak
Ankara İstanbul Antalya
Kazım Arslan Musa
Çam Lale
Karabıyık
Denizli İzmir Bursa
Seyit Torun
Ordu
MADDE 25- 5510 sayılı Kanunun 47 nci maddesinin
onbeşinci fıkrasının (c) bendi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
c) 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b)
bendine tabi olarak çalışma hayatına başlayanlar
hakkında ilgisine göre 6 ncı maddenin birinci
fıkrasının (n) bendi veya 30 uncu maddenin üçüncü
fıkrası hükmü uygulanır.
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 25inci maddesinin (2)nci fıkrasında
yer alan (b) bendine tabi olarak çalışmaya ifadesinin (a) ve (b)
bendine tabi olarak çalışmaya şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Çağlar
Demirel Garo
Paylan
Diyarbakır Diyarbakır İstanbul
Erol Dora Gülser
Yıldırım Abdullah
Zeydan
Mardin Mardin
Hakkâri
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET HABİB
SOLUK (Sivas) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Hakkâri
Milletvekili Abdullah Zeydan.
Buyurun Sayın Zeydan. (HDP sıralarından
alkışlar)
ABDULLAH ZEYDAN (Hakkâri) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 68 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 25inci maddesi üzerinde verdiğimiz önerge
için söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiyenin yer altı ve yer üstü zenginlikleri,
Türkiyenin coğrafik ticari avantajları Türkiyedeki insanların
yaşam standardının daha yüksek olmasını gerektiriyor.
Yalnız, son kırk yıldır akan
kardeş kanı, maalesef, Hükûmet yetkililerinin de
açıkladığı gibi 1 trilyon dolarımıza mal
olmuş ve 50 bine yakın insanımızın hayatını
kaybetmesine sebep olmuştur. Eğer bu kadar para, bu akan kardeş
kanına gitmeseydi, bugün asgari ücret 1.300 lira değil, en az 5 bin
lira olurdu.
Bugün akan kardeş kanının
durması için -geçmişte de Sayın Cumhurbaşkanının
birkaç söylemini- geçen günkü konuşmamda da dile getirdim. Hepimizin
temennisi, bir an önce bu akan kardeş kanının durması ve
herkesin eşit, özgür, demokratik bir yaşam içerisinde yaşam
fırsatı bulmasıdır.
Şimdi, Sayın Kalkınma
Bakanımız buradayken ben geçmişte, 2009 yılında
Hakkâride yaptığı bir konuşmayı anımsatmak
istiyorum. 2009 yerel seçimlerinden sonra Sayın Bakan Hakkâri AK
PARTİ İl Kongresine geldiğinde -yanlış
hatırlıyorsam lütfen düzeltsin- son seçimlerde aldıkları
oyun çok yetersiz ve az olduğunu
NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) Sayın Bakan
dinlemiyor.
ABDULLAH ZEYDAN (Devamla) -
ama muhalefet partileri
gibi bu suçu halka yüklemediğinizi; Evet, kamusal yatırımlar
yapılmış, yollar yapılmış ama
halkımızın gönlüne giden yolu inşa edememişiz demek ki
biz az oy almışız. demişti.
Herhâlde Sayın Bakan dinlemiyor ama
tutanaklardan dinleyebilir.
Evet, değerli arkadaşlar, bugün biz
eğer Hakkâri halkının, o bölge halkının gönlüne girmek
istiyorsak, o yolu inşa etmek istiyorsak, bugün Cizrede 24 yaralı
yurttaşımızın tedavi edilmelerinin olanağını
sağlayabilmeliyiz. Eğer Hakkâri halkının gönlüne giden yolu
inşa etmek istiyorsak, vahşi, barbar DAİŞ çetesine
karşı Şengalde, Kerkükte, Mahmurda, Gire Spide, Kobanide
hayatını kaybeden, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan 16
tane Hakkârili insanın cenazesinin Türkiye Cumhuriyeti devletine
girişine izin vermemiz gerekiyordu. Şimdi, biz hem Hakkâri
halkının gönlüne giden yolu inşa etmek istiyoruz.
diyeceğiz hem de Hakkârili çocukların, o gençlerin ailelerinin
cenazelerini almasına müsaade etmeyeceğiz. Değerli
arkadaşlar, bu anlamda Hükûmetin bu insani boyuttaki talepleri, ailelerin
taleplerini bir daha gözden geçirmesini temenni ediyoruz.
Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, 7
Hazirandan sonra AK PARTİ Türkiye halklarına istikrarı vadetti
ve bugün Türkiye halklarının ortaya koyduğu iradeyi biz tam
boyutuyla tartışamayız. Biz saygı duyuyoruz ama bu
halkın çözümden, istikrardan, barıştan yana taleplerinin bir an
önce hayata geçmesi adına ve tekrar yöre halkının gönlüne giden
yolu inşa etme adına bu güvenlikçi politikalardan bir an önce
vazgeçilmesi lazım. Bugün Cizredeki bu 24 tane yaralı
vatandaşımızın alınması adına, 3 tane
milletvekilimizin çok insani duyarlılık yaratma adına
başlattığı bir açlık grevi var ve 2 milletvekilimizin
telefonlarına şu anda ulaşılamıyor. Yani bu gibi
konular gerçekten halkımızı üzüyor, bizleri üzüyor. Bu gibi
uygulamalara bir an önce son verilmesi lazım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Karar yeter
sayısı istiyoruz Başkanım.
BAŞKAN Geç kaldın.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Geç kalmadık
Başkanım.
BAŞKAN - Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider,
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/434)
25inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Bülent
Kuşoğlu (Ankara) ve arkadaşları
MADDE 25- 5510 sayılı Kanunun 47 nci maddesinin
onbeşinci fıkrasının (c) bendi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
c) 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b)
bendine tabi olarak çalışma hayatına başlayanlar
hakkında ilgisine göre 6 ncı maddenin birinci
fıkrasının (n) bendi veya 30 uncu maddenin üçüncü fıkrası
hükmü uygulanır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET
HABİB SOLUK (Sivas) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, Denizli
Milletvekili Kazım Arslan.
Sayın Arslan, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
Diyarbakır Sur ilçesinde şehit olan askerlerimiz
ve güvenlik güçlerimiz için öncelikle Allahtan rahmet diliyorum, ailelerine ve
yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Ben, bugün, 25inci maddede yapılacak bir
değişiklik önergesiyle ilgili söz aldım, bununla ilgili
görüşlerimi sizlere arz edeceğim. Biliyorsunuz, birçok
vatandaşımız emekli olduktan sonra gerek esnaflık yaparak
gerekse başka işlerde çalışarak hayatını daha iyi
idame ettirebilmek için çalışma hayatının içinde her zaman
bulunuyordu, çalışıyordu. Fakat, 2008de yapılan bir
değişiklikle, sosyal güvenlik destekleme primi ödemesi yönünde bir
değişiklikle, çalışan emeklilerimizin üzerine önce yüzde
15, daha sonra da yüzde 10a inen bir destekleme primi kesintisi yapılmaya
başladı. Ancak, bu kesintilerden birçok vatandaşın haberi
olmadı. Birçok emeklimize geriye doğru borç çıkarıldı
ve bu borçların birçoğu da vatandaş tarafından
ödenemediği için hacizler geldi, kimileri taksitler hâlinde ödemeye
çalıştı, kimileri de ödemeye devam ediyorlar. Şimdi, bu
sistemin ne kadar yanlış olduğu ortaya çıktı. Çünkü
siz bir yandan emekliye geçinebileceği ücreti vermiyorsunuz,
çalışmak isteyen emeklinin aldığı paraya göz
dikiyorsunuz, oradan kesinti yapmak suretiyle devlete yeni bir gelir elde etme
olanağını sağlıyorsunuz; şimdi de bu yasayla
bunları düzeltmeye çalışıyorsunuz. Çünkü biz bunların
yanlış olduğunu defalarca söyledik, Mecliste dile getirdik ama
ne yazık ki bugüne gelinceye kadar düzeltme noktasında maalesef
ciddi, samimi bir yaklaşım gösterilmedi. Ne zaman ki Cumhuriyet Halk
Partisi olarak seçim bildirgemizde Biz bunu kaldıracağız,
emeklilerimizin daha rahat geçinebilmeleri için imkânı
sağlayacağız. dedikten sonra böyle bir düzenlemeyi Meclise
getirmiş oldunuz.
Şimdi,
aynı şekilde büyük bir sıkıntı yaşayan genel
sağlık sigortası kapsamına alınan gençlerimiz var.
Gençlerimiz çalışamadığı hâlde, gelirleri
olmadığı hâlde genel sağlık sigortası içine
alınmak suretiyle burada da aynı yanlış yapılmaya
devam ediliyor. Bugün 6 milyonu geçkin genel sağlık sigortası
borçlusu var. Bunların çoğu işsiz, çoğu genç,
arkadaşlar. Dolayısıyla, bunların da mutlak surette
düzeltilmesi gerekiyor. Gelin bunun için de bir düzeltme yapalım, genel
sağlık sigortası primini iş kazanmamış,
çalışmaya başlamamış olan kardeşlerimizden,
gençlerimizden almayalım diye özellikle belirtmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, emekli maaşlarının insanca yaşama
düzeyinde olmadığını hepimiz biliyoruz. Bunun için, genel
anlamda emekliyi çalıştırmayarak istihdamı artırmak
için bir gayret sarf ediliyor ise de bu konuda bunun hiçbir şekilde hem
çalışanlara hem halkımıza hem de ülkemize
yararının olmadığını da açıklıkla
gördük. Onun için, emeklilerimizin, aylıklarını
aldıkları yerlerden promosyon alması noktasında bir
düzenlemeye ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.
Bunun
dışında şimdiye kadar haksız olarak
alınmış olan bu primlerin emeklilerimize iade edilmek suretiyle,
onların kendi hakları olan paralarının iadesiyle rahat ve
huzur içinde yaşayacakları bir ortamı sağlayalım
diyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum, sağ olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 25inci maddesinde
yer alan bendine tabi olarak ibaresinin bendi hükümlerine tabi olarak
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu (Hatay) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET
HABİB SOLUK (Sivas) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) -
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, Hatay
Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlu. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Ahrazoğlu.
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Diyarbakırda bugün
şehit edilen 3 askerimiz ve 1 Özel Harekât komiserimiz ile dün Türkmen
Dağında Rus uçaklarının bombardımanı sonucu
hayatını kaybeden Ülkü Ocakları Tekirdağ eski İl
Başkanımız İbrahim Küçükü rahmetle, şükranla
anıyorum. Yaralı asker ve polislerimize acil şifalar diliyorum.
Ailelerinin ve Türk milletinin başı sağ olsun.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile bazı kanunlarda ve
kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapan tasarının
25inci maddesi üzerinde verdiğimiz önerge hakkında Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Anılan tasarı ile 5510 sayılı
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu uyarınca
vazife malullüğü aylığı almakta olan ve aynı kanunun
4üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında
çalışanlar hakkında da sosyal güvenlik destek primi
alınması amaçlanmaktadır. Kanunda belirtilen malullük:
Sigortalıların vazifelerini yaptıkları sırada veya
vazifeleri dışında idarelerince görevlendirildikleri herhangi
bir kamu idaresine ait başka işleri yaparken bu işlerden veya
kurumlarının menfaatini korumak maksadıyla bir iş yaparken
ya da idarelerince sağlanan bir taşıtla işe gelişi ve
işten dönüşü sırasında veya işyerinde meydana gelen
kazadan doğmuş olursa, buna vazife malûllüğü ve bunlara
uğrayanlara da vazife malûlü denir.
Kanunun önceki hâlinde vazife malulü
aylığı bağlananlardan 5510 sayılı Kanunun 4üncü
maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında
çalışanlardan sadece tarımsal faaliyetlerde bulunanlardan sosyal
güvenlik primi kesilmezken, bu düzenlemeyle, emekli olan BAĞ-KUR, SSK,
memur, serbest meslek sahipleri ve esnaflardan sosyal güvenlik destekleme
primleri kesilmesi önlenmektedir. Esnafımızın, emeklimizin,
çiftçimizin, kısaca milletimizin her kesiminin refahı için her karara
Milliyetçi Hareket Partisi olarak destek vereceğiz.
Bu kanundan önce, AKP hükûmetlerinin
vatandaşı düşünmeden, gerekli etki analizlerini yapmadan ve
muhalefetin haklı eleştirilerini dikkate almadan
çıkarmış olduğu kanunlar sonucunda, Sosyal Güvenlik Destek
Primi kesilmesi konusunda emekliler ve maluller başta olmak üzere çok
sayıda vatandaşımız mağduriyet
yaşamıştır.
Bu durum Milliyetçi Hareket Partisi tarafından
23üncü Dönem İkinci Yasama Yılı 90ıncı
Birleşimde partimiz milletvekilleri tarafından dile getirilmiş,
ancak Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından kabul edilmemişti.
Bunun sonucu olarak,
vatandaşlarımızdan bilerek veya bilmeyerek Sosyal Güvenlik
Destek Primi yatırmayanlar hakkında, geçtiğimiz yıllarda
binlercesinin maaşından dörtte 1 oranında haciz işlemi yapılmış,
insanlar mağdur olmuş; geç de olsa bu kanundan, bu hatadan
dönüldüğü ve bu mağduriyet giderilmiş olduğu için
memnuniyetimizi bir daha ifade ediyoruz. Birçok konuda Milliyetçi Hareket
Partisinin haklı itirazları ve önerileri geç de olsa dikkate alındığından
memnuniyetimizi bir daha tekrarlıyorum; inşallah, ülkemiz için önem
arz eden her konuda ikazlarımızı dikkate
alırsınız.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak seçim
beyannamemizde de belirttiğimiz üzere, vatandaşların
geleceğinden emin olması ve yüksek standartlarda bir hayat sürmesi
için, bütün nüfusu kapsayacak şekilde nimet-külfet esasına göre
işleyen çağdaş normlarda sosyal sigorta sistemine
kavuşturulmasını arzu ediyoruz.
Sosyal sigorta sistemi, hukuki boyutu
itibarıyla
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Devamla)
uygulanabilir, mali boyutu itibarıyla sürdürülebilir ve ilgili taraflarca
kabul edilebilir bir yapıya kavuşturularak, sistemin bilgi
teknolojileriyle donatılması, güçlendirilmesi, hak kaybı ve
mükerrerliğin azaltılmasını önleyen etkili,
erişilebilir ve sürdürülebilir hizmet sunan bir yapı
oluşturulmalı diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
25inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Plan ve Bütçe Komisyonu
Başkanlığından 68 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 1inci maddesinin yeniden görüşülmesine
yönelik bir talep gelmiştir. Ancak İç Tüzükün 89uncu maddesine
göre, Komisyonun bu isteminin Danışma Kurulunun görüşü
alınmadan işleme alınması mümkün değildir.
Dolayısıyla önergenin Danışma Kuruluna sunulması
gerekmektedir.
Bilgilerinize arz olunur.
26ncı madde üzerinde üç adet önerge vardır.
Önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım ve ilk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/434) 26'ncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Bülent Kuşoğlu Türabi Kayan Mahmut Tanal
Ankara Kırklareli İstanbul
Seyit Torun Musa Çam Lale Karabıyık
Ordu İzmir Bursa
MADDE 26- 5510 sayılı Kanunun 60
ıncı maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Ana veya babası üzerinden bakmakla
yükümlü olunan kişi sayılmayanlardan; lise ve dengi öğrenimden
mezun olanlar 20 yaşını, yükseköğrenimden mezun olanlar ise
25 yaşını geçmemek ve bakmakla yükümlü olunan kişi ya da bu
maddenin birinci fıkrasının (g) bendinde sayılanlar hariç
genel sağlık sigortalısı olmamak şartıyla mezun
oldukları tarihi izleyen günden itibaren üç yıl süreyle gelir tespiti
yapılmaksızın birinci fıkranın (c) bendinin (1)
numaralı alt bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı
sayılır."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 26ncı
maddesinde geçen "lise ve dengi öğrenimden" ibaresinden önce
"ilk ve orta öğretimden mezun olanlar 20 yaşını"
ifadesinin eklenmesini, "20" ve "25" ibarelerinin ise
"22" ve "28" olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mehmet Günal Erhan Usta Mustafa Kalaycı
Antalya Samsun Konya
Fahrettin Oğuz Tor Arzu Erdem Emin Haluk Ayhan
Kahramanmaraş İstanbul Denizli
İsmail Faruk Aksu Deniz Depboylu
İstanbul Aydın
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 26ncı maddesinin ikinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ana ve babası üzerinden bakmakla yükümlü
olunan kişi sayılmayanlardan; en az lise ve dengi öğrenimden
mezun olanlar sigortalı bir işte çalışmaya
başladıkları tarihe kadar gelir tespiti
yapılmaksızın birinci fıkranın (c) bendinin (1)
numaralı alt bendi kapsamında genel sağlık sigortalı
sayılır. Bu maddesinin önceki hali kapsamında
borçlandırılanların tüm borçları silinir.
İdris Baluken Çağlar
Demirel Dirayet
Taşdemir
Diyarbakır Diyarbakır Ağrı
Behçet Yıldırım Erol Dora Mahmut Celadet
Gaydalı
Adıyaman Mardin Bitlis
Müslüm Doğan Osman
Baydemir
İzmir Şanlıurfa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET
HABİB SOLUK (Sivas) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım.
Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Görüşülmekte olan yasa tasarısı
üzerinde grubum adına söz almış bulunmaktayım.
Yalnız, öncelikle şunu söyleyeyim
arkadaşlar: Yaralılara ambulans istemek için insanlar Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine başvuruyorsa, milletvekilleri
açlık grevine gidiyorsa sözün bittiği yerdeyiz.
Az önce Sağlık Bakanıyla
görüştüm, kendisine yanlış bilgilerin verildiğini
aktardım. Kendisine, gerekirse bir heyet göndermeyi, buradaki 45 doktor
arkadaşın içinde gönüllü olarak gitmeyi, kendimi de önerdim.
İnşallah vekil doktor arkadaşlardan bir heyet oluştururuz,
her şeyi gidip yerinde inceler görürüz diye kendisine öyle bir teklifim
oldu. İnşallah bunu dikkate alır diye düşünüyorum.
Şimdi, İnsanı yaşat ki devlet
yaşasın. çok güzel bir söz. Evet, dikkat edin, öncelik insan.
İnsan iyi yaşayacak ki devlet iyi yaşasın, insan
özgürleşecek ki devlet özgürleşsin, insan zenginleşecek ki
devlet zenginleşsin. Buna hiçbirimizin itiraz edeceğini
sanmıyorum. Sosyal devletin temel görevlerinin başında
vatandaşın tüm yaşamsal faaliyetlerini sürdürmesi için gerekli
tedbirleri alması gerekir. Bunun için uzun uzun maddelerle kanun tasarısı
yapmamıza gerek yok diye düşünüyorum.
Son zamanlarda, zaten zor durumda olan devlet
hastanelerinin iş yükü daha da artmış bulunmaktadır.
Yaşlılık raporu, engelli raporu, evde bakım için heyet
raporu almak için hastanelerin yoğunluğu daha da artmaktadır.
Meslektaşlarım bu konuda büyük sıkıntı çekmektedir.
Heyet raporu alabilmek için, hekim arkadaşlarımız yoğun
baskılarla karşılaşmakta. Bence bunlara hiç gerek yok.
Devlet, ihtiyacı olan herkese bakmakla yükümlüdür. Vatandaşın,
hayatını devam ettirmesi için, başta sağlık olmak
üzere tüm yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamalı,
ihtiyacı olan kesimler aylarca süren bu prosedürlerle
uğraşmamalı, vatandaşın beyanı esas
alınmalı.
Yine, ilgili tasarı üniversite
mezunlarını da yakından ilgilendiriyor. Vatandaş
çocuğunu okutmak için, İstikbali kurtulsun, kimseye muhtaç
olmasın, ileride belki bize bakar. düşüncesiyle işinden,
aşından, dişinden artırarak çocuğunu okula gönderiyor
ama devlet ne yapıyor? Şu anda bölgede devam eden
çatışmalı ortamın durması, kardeş kanı
dökülmemesi adına barış istemiş, basın açıklaması
ya da yürüyüşe katılmış diye okulla ilişkisi
kesiliyor.
Son örnek, Malatya İnönü Üniversitesinden.
Rektörün keyfî uygulamalarıyla, barış isteyen bu
öğrencilerden 92 kişinin okulla ilişkisi altı ay süreyle
kesilmiş, öğrenimleri âdeta engellenmiştir. Yetmedi, ev
baskınlarıyla başka bir öğrenci grubundan -yine aynı
üniversiteden bahsediyorum- 19 kişi gözaltına alınmış;
bunlardan 14 kişi tutuklanmış, 5i denetimli serbestlikle
salıverilmiştir. Ki bu çocukların çoğu fakir aile
çocukları. Kimi dönem, kimisi sene kaybedecek, kiminin yurtlarla
ilişkisi kesilecek, kiminin öğrenci bursu kesilecek. Diyeceksiniz ki:
Barış isteyen akademisyenleri üniversitelerden
uzaklaştırıyoruz, öğrenciyi uzaklaştırmışız,
çok mu? Evet, siz de haklısınız, maalesef durum böyle. Üniversiteler
bir ülkenin geleceğidir, geleceğimizi karartmayalım;
akademisyenlerimize, öğrencilerimize sahip çıkalım, özgürce
düşüncelerini açıklasınlar. Herkesi cezalandırırsak
ülkede demokrasiden bahsedilemez. Yine de bütün bu olumsuzluklara rağmen
bir şansımız var arkadaşlar. Amaçları sadece
barışı savunmak olan bu öğrencilerin bir an önce okullara
dönmeleri için başta Malatya milletvekilleri olmak üzere her kesimi
duyarlı olmaya çağırıyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın Özel, sizin bir söz talebiniz var.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, biraz
önce Plan ve Bütçe Komisyonunun yapmış olduğu bir
başvuruyu, bir talebi dile getirdiniz ve tekririmüzakere, Genel Kurulda
yeniden görüşme
Bunun madde 89a göre yapılması gerekiyor.
Madde 89da da bu istemin Danışma Kurulunun görüşü
alındıktan sonra yapılması ifade edilmiş. Onu da ifade
ettiniz. Şimdi, bu istem yerine gelecekse yarın yapılacak bir
Danışma Kurulunda görüşülmesi gerekiyor. İstem, genç
girişimcilere düzenlenmiş olan 12.600 liralık desteğin 75
bin liraya çıkarılması. Buna Cumhuriyet Halk Partisi olarak
-daha önce de ifade ettiğimiz gibi, zaten o rakamı düşük bulmuştuk,
artırılmasını önermiştik- bu noktada olumlu katkı
vermek isteriz. Tahmin ediyorum, birçok grup böyle. Ancak, Danışma
Kurulunun yarın toplanamaması durumunda yerleşik uygulama nedir?
Yarın bu Danışma Kurulu toplanmazsa bu tekririmüzakere
imkânı var mıdır, yok mudur? O konuyu gerekirse geçmiş
uygulamalara da bakarak netleştirirsek her grup tavrını ona göre
belirler. Yarın bu 75 bin lirayı hayata geçiremezsek oradaki
sorumluluk daha sonra
Yani, iktidar partisinin sorumluluğu ortadan
kalkmaz ama Danışma Kurulunda bulunmayan bir grup yüzünden
görüşülememiş de olmasın, onu bir netleştirelim lütfen.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Desteğinizi
bekliyoruz.
BAŞKAN Sayın Özel, malumunuz, biz
çoğu zaman, uyuştuğumuz zaman, Danışma Kurulunu elden
bile yapabiliyoruz. Dolayısıyla, elden burada dahi yapılabilir,
Danışma Kurulu önerisi olarak o şekilde düzenlenebilir. Oy
birliği sağlanamaması ya da toplanamaması hâlinde ilgili
grup, grup önerisiyle getirebilir. Ama madem böyle bir şey var, burada
oturur, konuşursunuz, oy birliğiyle burada bile çözülebilir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
orası biraz şüpheli. Yani şunu sormak istiyorum
açıkçası: Şimdi Danışma Kuruluna götürülecek, orada
uygun görülürse görüşülecek. Danışma Kurulu yarın
toplanamazsa ya da oy birliği sağlanamazsa bu durumdaki yerleşik
uygulamayı bir duyalım, mutabakatımız varsa bunun üzerinde
onun üstünden devam edelim. Yani bu 12.600ün 75.000e çıkmasını
destekliyoruz da zamanında kabul edilmiyor, şimdi böyle bir şey
var. Yarın Danışma Kurulu toplanamaz ya da oy birliği
sağlanamazsa ne olacak?
BAŞKAN Grup önerisi olarak getirebilir
yarın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Getirebilir.
BAŞKAN Getirebilir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yani Genel Kurul
kararıyla karara bağlanabilir.
BAŞKAN Yani tabii ki grup önerisiyle
getirilir, grup önerisinin oylanmasıyla bu iş çözülebilir.
Evet teşekkür ediyorum.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 26ncı
maddesinde geçen "lise ve dengi öğrenimden" ibaresinden önce
"ilk ve orta öğretimden mezun olanlar 20 yaşını"
ifadesinin eklenmesini, "20" ve "25" ibarelerinin ise
"22" ve "28" olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Fahrettin
Oğuz Tor (Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET
HABİB SOLUK (Sivas) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Kahramanmaraş
Milletvekili Fahrettin Oğuz Tor konuşacaktır.
Buyurun Sayın Tor. (MHP sıralarından
alkışlar)
FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 68 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 26ncı maddesi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan
yasa tasarısının 26ncı maddesiyle, ana ve babasından
dolayı bakmakla yükümlü olunan kişi durumunda olmayan gençlerden lise
ve dengi mezunu olanların en fazla 20 yaşını,
yükseköğretimden mezun olanların ise en fazla 25
yaşını geçmemek şartıyla primlerinin devlet
tarafından ödenmesi suretiyle mezuniyet tarihinden itibaren iki yıl
süreyle gelir testi yaptırmaksızın ücretsiz sağlık
hizmeti verilmesini amaçladığı anlaşılmaktadır.
6 yaşından başlayan öğrencilik
hayatı lise düzeyinde genellikle 17-18 yaşında, üniversitede ise
genel olarak 22-23 yaşlarında son bulmaktadır. Erkek
çocukların, her hâlükârda, lise ve üniversite öğreniminin bitimiyle
sağlık güvencesinin son bulduğunu da biliyoruz. Bu
kişilerin hemen işe girmesi de çoğu kez mümkün
olmadığından, sağlık güvencesi yönünden önemli olumsuzluklarla
karşılaştığı bir gerçektir. Burada anne ve
babası sağlık güvencesine sahip değilse lise ve üniversite
öğrencilerinin durumları daha da sıkıntılı idi.
En azından üst yaş sınırı dâhilinde lise mezunu
olanlara ve üniversite mezunu olanlara, okullarını bitirdikleri
tarihten itibaren iki yıl süreyle primleri devlet tarafından
karşılanarak sağlık güvencesi sağlanmasını
olumlu bir düzenleme olarak değerlendiriyoruz.
Değerli milletvekilleri, konu üniversite
öğrencilerinin, lise öğrencilerinin sağlık güvencesinden
açılmış iken, hoş, Bakanlık üst düzey bürokratları,
mesai arkadaşlarım da burada iken konuyla alakalı birkaç konuyu
da belirtmek istiyorum.
Bunlardan birincisi, bildiğiniz gibi asgari
ücret 1.300 TL olmuştur, sigortalılarımıza
hayırlı uğurlu olsun. Asgari ücret sadece hizmet akdiyle
çalışanları, işverenleri ilgilendirmiyor, birçok kesimi
ilgilendiriyor. Bunlardan biri de 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu kapsamında SGK isteğe
bağlı sigortalılardır. Asgari ücret artışı
sonucunda SGK isteğe bağlı sigortalılığına
dışarıdan prim ödeyenlerin prim yükünde yaklaşık yüzde
30 artış olacaktır. Devlet desteği SSK 4/A
sigortalılarıyla sınırlandığından, emeklilik
ve sağlıkla ilgili haklardan yararlanmak için dışarıdan
isteğe bağlı sigortaya prim ödeyen özellikle ev
hanımları ve diğer kesimler artan prim yükleri nedeniyle
mağdur olacaklardır. İsteğe bağlı
sigortalılar için prime esas kazanç artışını daha
düşük tutmak veya başka bir düzenlemeyle bu mağduriyet
giderilmelidir.
Değerli milletvekilleri, bir başka konu,
Sağlık Uygulama Tebliğidir. Bildiğiniz gibi
Sağlık Uygulama Tebliğine göre belirlenen tetkik, tahlil,
tedavi ücretleri uzun süreden beri artırılmamıştır. Bu
tercihle devletin yükünün artırılmaması amaçlanmış ise
de sağlık gibi önemli bir kamu hizmeti veren özel sağlık
tesislerinin, hatta kamu sağlık kuruluşlarının
faaliyetlerini devam ettirebilmeleri imkânsız hâle geleceği için
ilave ücret yolu tercih edilerek devletin yükü vatandaşın üzerine
yıkılmıştır. Başlangıçta ilave ücret
sıfır iken tedricen yüzde 30, yüzde 70, yüzde 110 oranlarında
artırılmıştır. Bugün vatandaştan alınan
ilave ücret yüzde 200 oranındadır. Burada hastane, tıp merkezi,
dal merkezi uygulaması da kaldırılarak alan
genişletilmiştir. Normal bir cerrahi müdahaleden alınan ilave
ücret normal bir gelir düzeyine sahip vatandaşın ödeme gücünün
üstündedir. Böyle olunca da acaba ne kadar ilave ücretle
karşılaşacağını bilmeyen vatandaşın
tedirginliği artmakta, hatta tavassutlarda bulunarak daha düşük ilave
ücret ödemenin yollarını aramaktadır. Bu sebeple, devlet
devletliğini göstermeli ve ya SUT fiyatları artırılarak
vatandaşın yükünü hafifletecek ya da ilave ücret konusunda
vatandaşın tedirginliğini giderecek, ödeme gücünü aşmayacak
tedbirler alınmalıdır.
Başka bir konu da genel sağlık
sigortası primlerini kendileri ödeyen kişilerdir. Asgari ücret
artışıyla genel sağlık sigortası mükellefi yüz
binlerce kişinin külfeti artacaktır, zaten GSS prim tahsilatı
fevkalade düşük olup yapılan düzenlemeyle tahsilat oranı daha da
düşecektir.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/434) 26'ncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Türabi
Kayan (Kırklareli) ve arkadaşları
Madde 26 - 5510 sayılı Kanunun 60
ıncı maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Ana veya babası üzerinden bakmakla
yükümlü olunan kişi sayılmayanlardan; lise ve dengi öğrenimden
mezun olanlar 20 yaşını, yükseköğrenimden mezun olanlar ise
25 yaşını geçmemek ve bakmakla yükümlü olunan kişi ya da bu
maddenin birinci fıkrasının (g) bendinde sayılanlar hariç
genel sağlık sigortalısı olmamak şartıyla mezun
oldukları tarihi izleyen günden itibaren üç yıl süreyle gelir tespiti
yapılmaksızın birinci fıkranın (c) bendinin (1)
numaralı alt bendi kapsamında genel sağlık
sigortalısı sayılır."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Kırklareli Milletvekili Türabi Kayan.
Buyurun Sayın Kayan. (CHP
sıralarından alkışlar)
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, 68 sıra
sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 26ncı maddesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyeti sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum.
Hepimizin bildiği üzere, 1 Ocak 2012de
yürürlüğe giren genel sağlık sigortası Türkiyede
yaşayan her vatandaşımız için zorunlu hâle getirildi.
Çalışanlar, emekliler ve sigortalı bir kişinin bakmakla
yükümlü olduğu kişiler için sorun yoktu ancak çalışmayan
kişiler için gelir testi yaptırma ve genel sağlık
sigortası primi ödeme zorunluluğu getirildi.
2011 TÜİK verilerine göre Türkiye genelinde
toplam işsiz sayımız 2 milyon 615 bindir. Toplam işsiz
sayımızın yüzde 18,4ünü genç işçilerimizin
oluşturduğu bir dönemde tüm uyarılarımıza rağmen
dayatma ile 1 Ocak 2012den bu yana işsizlikle mücadele eden tüm
vatandaşlarımız genel sağlık sigortası
kapsamına alınarak sigorta primi ödemeye mecbur
bırakıldılar. Daha sonra bu kanunun yetersizliği görülerek
çeşitli dönemlerde, 2014te ve 2015te yeni düzenlemeler, yeni tashihler
yapılarak bu primlerin ödenmesinin gecikmesinden veyahut da hiç
başvurulmamasından dolayı ertelemeye gidilmiştir. Bunun da
sonuç vermemesinden dolayı, şimdi, önümüzde 68 sıra
sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
26ncı maddesinde der ki: 5510 sayılı Kanunun 60 ıncı
maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir. Ana veya
babası üzerinden bakmakla yükümlü olunan kişi sayılmayanlardan;
lise ve dengi öğrenimden mezun olanlar 20 yaşını,
yükseköğrenimden mezun olanlar ise 25 yaşını geçmemek ve
bakmakla yükümlü olunan kişi ya da bu maddenin birinci
fıkrasının (g) bendinde sayılanlar hariç genel
sağlık sigortalısı olmamak şartıyla mezun
oldukları tarihi izleyen günden itibaren iki yıl süreyle gelir
tespiti yapılmaksızın birinci fıkranın (c) bendinin
(1) numaralı alt bendi kapsamında genel sağlık
sigortalısı sayılır. Neden iki yıl? Genç
işsizlerimizin mevcut ülke şartlarında iki yıl içinde
iş bulabileceklerine inanıyor musunuz? Eğer genç
işsizlerimize lise veya yükseköğrenimden mezun olduktan sonra iki
yıl içerisinde iş bulma garantisi veriyorsanız
tasarınızı anlayabiliriz ama Hükûmetiniz döneminde işsizlik
oranları düşmek yerine sürekli yükseldiği için çok yakın
bir zamanda tekrar yeni bir düzenleme karşımıza
geleceğinden hiç şüphemiz yoktur.
Şimdi, anlaşılıyor ki
Hükûmetimiz sinekten yağ çıkarmaya çalışıyor. Daha
üniversiteyi veyahut da liseyi yeni bitirmiş gencimizden sağlık
primi istiyor. Hâlbuki yapılması gereken, bu gençlerimize iş
bulana kadar veyahut da iş kurana kadar bu sağlık primlerinin
devlet tarafından karşılanmasını sağlamaktır
ve önemli olan gelirleri artırıcı tedbirler almaktır ve
üretim yaparak, kazanç artırarak gençlerimizin ihtiyacı olan
sağlık primlerini devletin kendisinin yatırmasıdır.
Hâlbuki ülkemizde sanayici neredeyse sanayisine kilit vurdurmakta. Bunun
yanında, çiftçimiz, işçimiz nefes alamaz durumda. Bizim bölgemizde,
özellikle Trakyada, Ergene havzasında 50 bin hektar arazinin
ortasından Ergene Nehri geçmektedir. Bu nehir Ergene havzasına zehir
saçmaktadır oraya dökülen sanayi atıklarından dolayı.
Şimdi, Hükûmetiniz bu nehri temizleyip, arıtıp
yatağına tekrar suyu salarak bu bölgedeki çiftçilerimize arazisini
sulama imkânı vereceği yerde buradan 2 tane kolektörle Marmara
Denizine ve Ege Denizine bu zehri akıtmaya çalışıyor. Ege
Denizini de batıracaklar, Marmara Denizini de batıracaklar.
Hükûmetin Trakyayla, benim gördüğüm
kadarıyla, bir hesabı vardır, Ergene Nehrini zehirlediği
yetmiyormuş gibi şimdi de İğneadaya nükleer santral
yaptırarak tekrar Trakyayı zehirlemeye çalışmaktadır.
Hem de dünyada yirmi beş yıldan bu yana 1 tane dahi nükleer santral
yapılmadığı hâlde. Almanya 17 tane santralinin
tamamını on yedi yıl içinde sökme kararı
aldığı hâlde bizim bölgemizde nükleer santral yapılmaya
çalışılıyor. Hükûmet, Trakya kendisine oy vermiyor diye
Trakyayı cezalandırmak mı istiyor diyorum, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
26ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
27nci madde üzerinde üç adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım ve ilk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/434) 27nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Bülent Kuşoğlu Mahmut Tanal Seyit Torun
Ankara İstanbul Ordu
Serkan Topal Musa
Çam Özgür
Özel
Hatay İzmir Manisa
MADDE 27- 5510 sayılı Kanunun 67nci
maddesinin dördüncü fıkrasının üçüncü cümlesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Ayrıca, lise veya dengi öğrenimden
mezun olanlar 20 yaşını, yükseköğrenimden mezun olanlar ise
25 yaşını geçmemek ve bakmakla yükümlü olunan kişi ya da 60
ıncı maddenin birinci fıkrasının (g) bendinde
sayılanlar hariç genel sağlık sigortalısı olmamak
şartıyla mezun oldukları tarihi izleyen günden itibaren üç yıl
süreyle, prim borçlarına bakılmaksızın bakmakla yükümlü
olunan veya hak sahibi kişi sayılmak suretiyle sağlık
hizmetinden faydalandırılır."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 27nci maddesinin ikinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Ayrıca en az lise ve dengi
öğrenimden mezun olanlar sigortalı bir işte çalışmaya
başladıkları tarihe kadar prim borçlarına
bakılmaksızın bakmakla yükümlü olunan veya hak sahibi kişi
sayılmak suretiyle sağlık hizmetlerinden
faydalandırılır"
İdris
Baluken Çağlar
Demirel Osman
Baydemir
Diyarbakır Diyarbakır Şanlıurfa
Kadri
Yıldırım Gülser
Yıldırım Garo
Paylan
Siirt Mardin İstanbul
Erol Dora Mahmut
Toğrul
Mardin Gaziantep
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 27nci maddesinde
geçen lise ve dengi öğrenimden ibaresinden önce ilk ve orta
öğretimden mezun olanlar 20 yaşını ifadesinin eklenmesini
20 ve 25 ibarelerinin ise 22 ve 28 olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Erhan Usta Mustafa
Kalaycı
Antalya Samsun Konya
İsmail
Faruk Aksu Deniz
Depboylu Arzu
Erdem
İstanbul Aydın İstanbul
Emin Haluk Ayhan Ruhi Ersoy
Denizli
Osmaniye
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Osmaniye Milletvekili
Ruhi Ersoy konuşacaktır.
Sayın Ersoy, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gece yarısına yaklaşan bu vakitte
sizlerin huzurunda Türk milletine hitap etmekten ayrı bir sorumluluk
duygusu içerisinde olduğumu ifade etmek istiyorum.
Öncelikle, Türkmen Dağı Çanakkaledir.
diyerek Türkmen Dağı mücadelesinde ön savunma gücü olarak gören ama
gereğini yapma noktasında yer yer çelişkilere düşen siyasal
iradenin Türkmen Dağındaki gelişmeleri çok yakın takip
etmesini arzu ediyoruz ve sadece gösteri için dantelli kefen giyerek şov
yapanlardan değil, 2 tane balasını evde bırakıp
Türkmen balasının yanında olmayı tercih eden, yüreği
kocaman, İbrahim şuurlu İbrahim Küçük ağabeyimizin
şehadetini, rahmetini, Cenab-ı Allaha bir şekliyle
kanatlanıp gidişini, bugünkü Fatih Camisindeki merasimde
olamamanın hüznünü, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak hissediyor,
onun acısını yüreğimizde hissettiğimizi ifade etmek
istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün ve bundan önceki
günlerde ve bundan sonraki günlerde de tartışmaları yaparken
siyasal parti gruplarının, ülke menfaatine, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin mehabetine uygun olan görüşleri ifade etmenin ötesinde siyasal
müktesebatı, ideolojik arka planı ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin
ve milletinin geleceğini tehdit edebilecek tutum ve davranışlar
içerisine girdiğini, girebilmekte olduğunu görüyoruz.
Burada birtakım pozitif değerler setleri
üzerinden, insan hakları, çocuklar, kadınlar, yaralılar
gibi kavramlarla akamete uğratılmak istenen terörle mücadelenin,
ciddi anlamda, uluslararası kamuoyuna Türkiye Büyük Millet Meclisinden
seslenildiği konusunda dikkatlerinizi çekmek istiyoruz ve aynı zamanda,
bir şekliyle siyasal propagandanın parçası olarak düşünülen
açlık grevlerinin, 2012 Kasımında cezaevindeki açlık
grevlerini önlemek için bebek katili Öcalanı nasıl devreye koymak
için bu stratejinin kurulduğunu da yeniden hatırlatmak istiyoruz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bravo!
RUHİ ERSOY (Devamla) Bugünlerde
başlatılan açlık grevlerinin bir adım sonra nerelere
doğru gidebileceği, ona karşı kimlerin müdahale etmesi için
çağrılar yapılabileceğini hesaba katmak lazım.
İkinci husus, terörle mücadelede Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine başvuru ve evrensel hukuku referans
gösterenler, AİHM müracaatları sırası içerisinde kimlerin
hangi niyetle takip edildiklerini ve AİHMin bu konuda objektif mi yoksa
birtakım siyasal gerçeklerle mi, gerekçelerle mi hareket ettiğini
dikkate almasını ifade ediyoruz.
Bir tarafta devlet kendi hukukunu tanzim etmek için
meşru hakkını kullanırken diğer tarafta devlete meydan
okuyan terörist örgütlerin bir şekilde de kalkıp uluslararası
hukukta, AİHMde kendi haklarını aramaya kalkmaları bu
manada manidar gelmektedir.
Öte yandan, memleketin bu noktaya gelişinde,
acziyete düşüşünde Biz bilmiyorduk bunları. Böyle
olacağını bilseydik yapmazdık. iradesini gösterenler
şunu bilmelidir ki, Sokrat der ki: Devlet makamı kılıç
kullanmasını öğrenilecek makam değil, öğrenmiş
oldukları tecrübeyi bir şekliyle uyguladıkları
makamdır. Devlet makamı tesadüflerle, bilmiyordum, olmadılarla
yönetilecek makamlar değildir.
Siyasal iradeleri, siyasal iktidarı, bu
tecrübeden hareketle bundan sonra terörle mücadeleyi akamete uğratmadan
samimiyetle devam ettirilmesi konusunda sonuna kadar Milliyetçi Hareket Partisi
olarak desteklediğimizi ifade ediyor; Surda açılan gediklerin
köklerinin, dehlizlerinin nereye kadar gittiğini neredeyse defineciler
dahi bilirken oralara, sığınaklara yerleştirilen bitmeyen
mühimmatların yerleştiriliş gün ve saatlerini takip etmesi
gereken güç ve iradenin, bugün de bunu temizleyecek güç ve iradede
olduğuna yürekten inanıyoruz.
Bu mücadele dün dağlardaydı, bugün
şehirlerde. Eğer bu mücadele orada durdurulmazsa, Allah korusun, bu
Meclisin varlığı tartışma hâlinde, bu Meclisin ve
devletin geleceği tartışılır hâle gelecektir. Bu, bir
millî seferberliktir, millî kaynaşmadır.
Teröristle vatandaşı birbirinden
ayırt eden bu mücadeleden ders çıkararak mücadele verme
kararlılığında olanların ve bugün güvenlik güçlerinin
verdiği mücadelenin sonuna kadar yanındayız ve
şehitlerimizi rahmetle anıyoruz.
Hayırlı akşamlar. (MHP
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Karar yeter sayısı
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.54
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.58
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Ali
Haydar HAKVERDİ (Ankara)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 33üncü Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
68 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 27nci maddesi üzerinde Osmaniye Milletvekili Ruhi
Ersoy ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Sayın milletvekilleri, çalışma
süremizin sonuna geldik. Kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan
gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 28 Ocak
2016 Perşembe günü, alınan karar gereğince, saat 14.00te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum, hayırlı geceler
diliyorum.
Kapanma Saati: 23.59
(X) (10/76) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin tam metni tutanağa eklidir.
(X) (10/77) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin tam metni tutanağa eklidir.
(x) Bu bölümde Malatya Milletvekili Nurettin Yaşar tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından, Türkçe olmayan kelimeler kullanıldı.
(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme bu Birleşim Tutanağının 216ncı sayfasındaki Açıklamalar bölümünde yer almıştır.
(x) 68 S. Sayılı Basmayazı 19/1/2016 tarihli 29uncu Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Bu düzeltmeye ilişkin ifade bu Birleşim Tutanak Dergisinin 62nci sayfasında yer almaktadır.
(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme bu Birleşim Tutanağının 313üncü sayfasındaki Açıklamalar bölümünde yer almıştır.
(x) Bu düzeltmeye ilişkin ifade bu Birleşim Tutanağının 265inci sayfasında yer almaktadır.
(X) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.