TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
39uncu Birleşim
16 Şubat 2016 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Mersin
Milletvekili Oktay Öztürkün, Mersin ilinin Erdemli ilçesine doğal gaz
getirilmesi talebine ilişkin gündem dışı
konuşması
2.-
Gümüşhane Milletvekili Cihan Pektaşın, 15 Şubat
Gümüşhanenin düşman işgalinden kurtuluşunun 98inci
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdinin, Türkiyede insan hakları
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
B) Hükûmetin
Gündem Dışı Açıklamaları
1.- Millî Savunma
Bakanı İsmet Yılmazın, Suriye bağlamında
yaşanan gelişmelere ilişkin gündem dışı
açıklaması ve MHP Grubu adına Gaziantep Milletvekili Ümit
Özdağ, HDP Grubu adına Bingöl Milletvekili Hişyar Özsoy, CHP
Grubu adına Ardahan Milletvekili Öztürk Yılmaz ve AK PARTİ Grubu
adına Adana Milletvekili Talip Küçükcanın konuşmaları
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Millî Savunma
Bakanı İsmet Yılmazın, Hükûmetin gündem
dışı konuşmasıyla ilgili Gaziantep Milletvekili Ümit
Özdağın MHP Grubu adına ve Ardahan Milletvekili Öztürk
Yılmazın CHP Grubu adına yaptıkları
konuşmaları sırasında Hükûmete sataşması
nedeniyle konuşması
2.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Adana Milletvekili Talip
Küçükcanın Hükûmetin gündem dışı konuşmasıyla
ilgili AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Gaziantep
Milletvekili Ümit Özdağın, Millî Savunma Bakanı İsmet
Yılmazın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
4.- Bingöl
Milletvekili Hişyar Özsoyun, Adana Milletvekili Talip Küçükcanın
Hükûmetin gündem dışı konuşmasıyla ilgili AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
5.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
6.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
7.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Konya Milletvekili Leyla
Şahin Ustanın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
8.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin
97 sıra sayılı Kanun Tasarısının 26ncı
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
9.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması ile
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklaması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, Artvinde vatandaşların ormana ve
doğaya sahip çıkmak için iki yüz kırk gündür nöbet
tuttuğuna ve Hükûmetin burada maden aranmasıyla ilgili
düşüncesini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
2.- Bursa
Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, kadına yönelik
şiddetin ve kadın cinayetlerinin önlenmesi konusunda Hükûmetin seçim
bildirgesindeki sözünü tutması gerektiğine ilişkin
açıklaması
3.- Bursa
Milletvekili Erkan Aydının, Bursada teleferik ücretine yapılan
zamma ilişkin açıklaması
4.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğde ve Aksarayda
vatandaşların sel nedeniyle uğradıkları zararın
giderilmesi gerektiğine ve Çamardı Bademderedeki TOKİ
konutlarının hak sahiplerine teslim edilemediğine ilişkin
açıklaması
5.- Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, yeni anayasayı hayata geçirmek için tüm
muhalefet partilerini göreve davet ettiğine ilişkin
açıklaması
6.- İstanbul
Milletvekili Didem Enginin, emeklilikte yaşa takılanların
sorunlarına ilişkin açıklaması
7.- Hatay
Milletvekili Serkan Topalın, Hatay Yayladağında şehit
olan askere Allahtan rahmet dilediğine ve şehit edildiği
karakolun yandaş medya tarafından hedef gösterildiğine
ilişkin açıklaması
8.- Konya
Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurtun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanın bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
9.- Manisa
Milletvekili Mazlum Nurlunun, dünyada petrol fiyatları düşerken AKP
hükûmetlerinin akaryakıta sürekli zam yapmasının büyük bir
çelişki olduğuna ilişkin açıklaması
10.- İzmir
Milletvekili Tacettin Bayırın, İzmirdeki akademik personelin,
AR-GE çalışmaları ve yenilik potansiyelini artırmak için
teşvik edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
11.- Mersin
Milletvekili Serdal Kuyucuoğlunun, Mersinde ihracat yapan iş
adamlarının, KDV iadesinin çok geç ödenmesinden şikâyetçi
olduklarına ve bu sorunun çözülmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
12.- Denizli
Milletvekili Kazım Arslanın, siyasi iktidarın ülkemizi
savaşın eşiğine getirdiğine ve muhtarların hizmet
binalarının ne zaman yapılacağını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
13.-
İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzelin, İstanbulda metrobüs
duraklarıyla ilgili yeni düzenlemenin vatandaşı mağdur
ettiğine ilişkin açıklaması
14.-
Eskişehir Milletvekili Gaye Usluerin, Sosyal Güvenlik Kurumunun,
akciğer kanseri olan hastaların ilaç parasını ödemek için
hiç sigara kullanmamış olmak koşulunu getirmesine ilişkin
açıklaması
15.- Muğla
Milletvekili Nurettin Demirin, 18 yaşını doldurduğu için
yetiştirme yurtlarından çıkarılan çocuklara sahip
çıkılması ve tarım danışmanlarına kadro
verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
16.- Giresun
Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun, Millî Eğitim
Bakanlığınca görevlerinden alınan eğitim
kurumları yöneticilerinin Danıştay kararına rağmen eski
görevlerine iade edilmediğine ilişkin açıklaması
17.- Erzurum
Milletvekili Kamil Aydının, Artvinde vatandaşların maden
arayışı ve HESlere karşı bir tavır içerisinde
olduğuna ve Hükûmetin bunu dikkate alması gerektiğine
ilişkin açıklaması
18.- İzmir
Milletvekili Atila Sertelin, Kahramanmaraşta cezaevlerindeki mahkûm
sayısının fazlalığı nedeniyle yaşanan
sıkıntılara ve mahkûmların denetimli serbestlik süresinin
yeniden gözden geçirilmesinin toplum yararına olacağına
ilişkin açıklaması
19.- Ankara Milletvekili
Erkan Haberalın, Milliyetçi Hareket Partisinin, bölücü terör örgütü
liderinin İmralıda özel misafir olarak ağırlanmasına
ve avukatları vasıtasıyla terör örgütünü serbestçe yönetmesine
son verilmesini ısrarla talep ettiğine ilişkin
açıklaması
20.- Adana
Milletvekili Mevlüt Karakayanın, et ve ekmek fiyatlarındaki tüketici
aleyhine fiyat artışlarının ve süt fiyatlarındaki
üretici aleyhine fiyat düşüşlerinin ciddi bir sorun
yarattığına ilişkin açıklaması
21.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebiye görevinde başarılar
dilediğine, Artvin Cerattepede halkın direnişini
desteklediğine, sokağa çıkma yasaklarının gün geçtikçe
arttığı bir sürecin yaşandığına, Cizrede
bazı binalarda mahsur kalan insanların cenazelerinin teşhisi ve
alınmasıyla ilgili ailelerin yaşadığı
sıkıntıya, Adanadaki cinayetin kadın bedeni üzerinden
yapılan işkencenin son örneği olduğuna ve erkek egemen
zihniyetin cinsiyetçi yaklaşımının Türkiye tarihine kara
bir leke süreceğine ilişkin açıklaması
22.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Suriye kaynaklı mülteci krizinin her
geçen gün büyüdüğüne ve NATOnun mülteci geçişine karşı
tertibatını Suriye sınırında değil Ege Denizinde
alması konusunda Hükûmeti tedbir almaya davet ettiğine ilişkin
açıklaması
23.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, CHPli 4 milletvekilinin Artvin Cerattepede
ormanı ve doğayı korumak isteyen vatandaşlarla birlikte
olduklarına ve yapılacak müdahaleler için Çevik Kuvvet ekiplerinin
bölgeye gönderilmesine ilişkin açıklaması
24.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, terörle mücadelenin zor bir iş
olduğuna ve devletin bu mücadele sırasında hiç kimsenin
kaybını istemediğine ilişkin açıklaması
25.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Konya Milletvekili Leyla
Şahin Usta ile Ankara Milletvekili Necati Yılmazın HDP grup
önerisi üzerinde yaptıkları konuşmalarındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
26.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, CHP Parti Meclisi üyesi Avukat Sera Kadıgilin
Cumhuriyet Halk Partisinin kurumsal kimliğini savunduğu bir davada
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanla ilgili söylediği bir
söz nedeniyle cezaya çarptırılmasına ilişkin
açıklaması
27.- Konya
Milletvekili Leyla Şahin Ustanın, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
28.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, tüm siyasi partilere ve
siyasi partilerdeki kadınlara, kadınların işkence görerek
öldürülmesi ve cesetlerinin teşhir edilmesiyle ilgili bir
araştırma komisyonu kurulması konusunda çağrıda
bulunduğuna ilişkin açıklaması
29.- Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işıkın, Trabzon
Milletvekili Haluk Pekşenin 97 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 17nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
30.- Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işıkın, Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin 97 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 23üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
31.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin 97 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 26ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde ve
Manisa Milletvekili Özgür Özelin sataşma nedeniyle yaptıkları
konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Güvenlik ve
İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesinde, NATO
Parlamenter Asamblesinde, Parlamentolar Arası Birlik Asamblesinde Türkiye
Büyük Millet Meclisini temsil edecek grupları oluşturmak üzere
Başkanlık Divanınca uygun bulunan üyelerin isimlerine
ilişkin tezkeresi (3/501)
2.-
Başkanlıkça, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonunun (1/596) esas numaralı Kanun Tasarısının
İç Tüzükün 34üncü maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca
kendisine havale edilmesine ilişkin istemi İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonunca da uygun bulunduğundan, İç Tüzükün
34üncü maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca gereğinin
yerine getirildiğine ilişkin tezkeresi (3/500)
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 28 milletvekilinin, Doğu Karadeniz
Bölgesinde yaşanan afetlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/93)
2.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 29 milletvekilinin, 24/8/2015 tarihinde
Arhavi ve Hopa, 12/11/2015 tarihinde Murgul ve Borçka ilçelerinde yaşanan
sel afetinin bölgede yarattığı tahribatın
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/94)
3.- Konya
Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurt ve 26 milletvekilinin, Konyanın
Karapınar ilçesinde belirli aralıklarla meydana gelen obrukların
yaratabileceği tehlikelerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/95)
C) Önergeler
1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, (2/159) esas numaralı Ulusal
Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/14)
VIII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun,
15/2/2016 tarihinde Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili
Çağlar Demirel tarafından, sokağa çıkma
yasaklarının ilan edildiği yerleşim yerlerinde
kadınların işkence görerek öldürülmesi ve ölü bedenlerinin sokak
ortasında çıplak bir şekilde teşhir edilmesi ile bu
görüntülerin sosyal medya hesapları aracılığıyla
basın yayın organlarına servis edilmesi türü olayların tüm
boyutlarıyla incelenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 16 Şubat 2016
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
IX.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.-
Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi
Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(1/540) (S. Sayısı: 97)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti
Arasında Genişletilmiş Bilgi Değişimi Yoluyla
Uluslararası Vergi Uyumunun Artırılması Anlaşması
ve Eki Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/310) (S. Sayısı: 6)
X.- OYLAMALAR
1.- (S.
Sayısı: 97) Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin
Desteklenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının oylaması
XI.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İzmir
Milletvekili Kamil Okyay Sındırın, süt üreticilerinin
sorunlarına ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/1340)
2.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, Şanlıurfada hayvancılık
alanında yaşanan sorunlara ilişkin sorusu ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin cevabı
(7/1341)
3.- Adana
Milletvekili Mevlüt Karakayanın, tarımsal üretimde girdi
maliyetlerinin düşürülmesine yönelik çalışmalara ve Rusya ile
yaşanan kriz sonrası alınan tedbirlere ilişkin sorusu ve
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin
cevabı (7/1342)
4.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, Bartın, Karabük
ve Zonguldak illerinin 2014-2020 IPARD Hibe Programında kapsam
dışında kalmasına ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/1343)
5.- Denizli
Milletvekili Melike Basmacının, kredi borcunu ödeyemeyen çiftçilere
ve sicil affı çalışmalarına ilişkin sorusu ve
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin
cevabı (7/1344)
6.- İzmir
Milletvekili Kamil Okyay Sındırın, sulanabilir tarım
alanlarına ve sulama projelerine ilişkin sorusu ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin cevabı
(7/1345)
7.- İstanbul
Milletvekili Hüda Kayanın, 23 ve 24. Yasama Dönemlerinde verilen parlamenter
denetim önergeleri ile kanun teklifleri ile ilgili çeşitli verilere
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet
Aydının cevabı (7/1404)
8.- Osmaniye
Milletvekili Ruhi Ersoyun, Osmaniyede TKDK İl Koordinatörlüğü
bulunmamasına ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/1449)
9.- Konya
Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurtun, Türk Silahlı Kuvvetleri
bünyesindeki Kabul Toplama Merkezlerinin fiziki şartlarına
ilişkin sorusu ve Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmazın
cevabı (7/1474)
10.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğdedeki arazi
toplulaştırması çalışmalarına ilişkin sorusu
ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin
cevabı (7/1532)
11.- Isparta
Milletvekili İrfan Bakırın, Ispartada büyükbaş
hayvanlarda görülen şap ve çiçek hastalığına
karşı alınan önlemlere ilişkin sorusu ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin cevabı
(7/1533)
12.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, mevsimlik tarım işçilerinin
sorunlarının çözümüne yönelik yürütülen çalışmalara
ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/1534)
13.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın, Antalyada bulunan bankalara ve
2002-2015 yılları arasında kullandırdıkları kredi
ve mevduat büyüklüklerine ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Şimşekin cevabı (7/1603)
14.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın, Konyada bulunan bankalara ve
2002-2015 yılları arasında kullandırdıkları kredi
ve mevduat büyüklüklerine ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Mehmet Şimşekin cevabı (7/1604)
15.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Özün, soru önergelerinin bakanlıklara havalesi ve
iadesi kapsamında yapılan işlemlere ilişkin sorusu ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydının
cevabı (7/1806)
16.- Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzünün, TBMMnin içinde bulunduğu bölgenin
"TBMM Külliyesi" olarak adlandırılmasına ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet
Aydının cevabı (7/1809)
17.- Ankara
Milletvekili Necati Yılmazın, TBMMnin içinde bulunduğu
bölgenin "TBMM Külliyesi" olarak adlandırılmasına
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet
Aydının cevabı (7/1810)
16
Şubat 2016 Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP
ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Zihni AÇBA (Sakarya)
-----
0 -----
BAŞKAN Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 39uncu Birleşimini açıyorum.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine
basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde
elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan
teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen
üyelerin ise, yoklama pusulalarını, görevli personel
aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz, Mersin ilinin Erdemli ilçesine doğal gaz getirilmesi talebi
hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Oktay Öztürke aittir.
Buyurun Sayın Öztürk.
(MHP sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Mersin
Milletvekili Oktay Öztürkün, Mersin ilinin Erdemli ilçesine doğal gaz
getirilmesi talebine ilişkin gündem dışı
konuşması
OKTAY ÖZTÜRK (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mersin ili Erdemli
Belediye Başkanımız Sayın Mükerrem Tollu Beyin Erdemli
halkı adına bir talebini huzurlarınızda Hükûmetin dikkatine
sunmak üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Erdemli Mersin iline
bağlı, il merkezine 35 kilometre uzaklıkta, tarım, turizm
ve tarihî yönüyle büyük değere sahip, Akdenizin incisi konumunda, son
yıllarda şehircilik, sosyal, kültürel ve ekonomik alanlarda
yaşadığı gelişmelerle geleceğe umut vadeden
şirin bir ilçemiz.
Müstakil ilçe iken 50.154
kişilik nüfusa, 42 kilometrekarelik yüz ölçümüne sahip olan Erdemli, 6360
sayılı Büyükşehir Yasasıyla birlikte büyükşehir
ilçesi statüsüne kavuşmuş, böylece nüfusu 133 bine çıkarken yüz
ölçümü ise 68 kat büyüyerek 2.926 kilometrekareye ulaşmış
durumdadır.
Daha önce 12
mahalleden oluşan Erdemli ilçesi, tüm köylerin ve kapanan 10 belde
belediyesinin mahalleye dönüşmesiyle 71 mahalleye sahip olmuş, yaz
mevsiminde deniz ve tarih turizmi nedeniyle nüfusu 500 binin üzerine
çıkmış vaziyettedir. D-400 kara yolunun şehrin içerisinden
geçmesiyle Orta Akdeniz ile Batı Akdeniz Bölgesini, Ege Bölgesi ile
Akdeniz Bölgesini güneyden bağlayan, önemli bir bağlantı
noktasıdır. Tüm bu özellikleriyle stratejik konumdaki Erdemli
tarım sektöründe de büyük bir üretim payına sahiptir. Ülkemizde ve
dünyada önemli bir narenciye üretim merkezi olan Erdemli Türkiye'deki
yıllık limon üretiminin yüzde 60ını
karşılamaktadır.
Açıklanan
bu yönleri ve sahip olduğu kentsel, ekonomik, sosyal, kültürel ve turizm
potansiyeli daha da gelişmeye müsait olan Erdemlide yeni ihtiyaçlar da
beraberinde gelmektedir. Bu ihtiyaçlardan birisi de doğal gaz temini
konusudur. Bu konuda meskenlerde duyulan ihtiyacın yanı sıra
şu an kurulması için altyapısı oluşturulmakta olan
Erdemli Gıda, Tarım İhtisas Organize Sanayi Bölgesinin de
ihtiyacını göz önünde bulundurarak Mersin merkezde
gerçekleştirilen ve Erdemli ilçesine sınır komşu olan
Mezitlide var olan doğal gaz temininin Erdemli için de gerçekleştirilmesi
artık zaruret hâline gelmiş bulunmaktadır.
Ayrıca
Erdemli sera tarımında da büyük bir paya sahiptir. Erdemli ilçesinde
örtü altı sebze üretim alanı yaklaşık 35 bin dönümdür.
Özellikle örtü altı sebze ve meyve ürünleri yetiştiriciliğinde
gerekli olan ısıyı gerek ekonomik üretim yapmak gerekse
rekolteyi artırmak amacıyla, gelişmiş ülkelerde olduğu
gibi doğal gazla sağlamak düşüncesi tüm çiftçilerimiz ve ilgili
kuruluşlarca benimsenmiş, sonucu ise merakla beklenmektedir. Bu
konuda İlçe Belediye Meclisimiz gerekli kararı oy birliğiyle
almış, çalışmaları başlatmak, iş ve
işlemleri yürütmek için Belediye Başkanına yetki vermiştir.
Hâlen BOTAŞ nezdinde yürütülen çalışmalar Erdemli ilçemizin
Aksagaz Doğal Gaz Dağıtım AŞnin lisans alanı
kapsamında olmaması nedeniyle bir türlü sonuca ulaşamamaktadır.
Yukarıda
da belirttiğimiz üzere, her geçen gün ilçe ekonomisindeki payı artan
sera tarım işletmelerinin maliyetlerinin düşürülerek bu alandaki
üretim ve istihdamın artırılması için doğal gaz önemli
bir fırsattır ve bu nimetten 100 bini aşkın Erdemlili
vatandaşımız da istifade etmek istemektedir. Diğer
taraftan, doğal gazın gelmesi hâlinde hâlen önemli altyapı
aşamaları bitirilen Erdemli Gıda ve Tarıma Dayalı
İhtisas Organize Sanayi Bölgesinin en önemli ihtiyacı da
halledilmiş olacak ve bölgede yeni bir ekonomik kalkınmaya vesile
olabilecek bu istihdam kapısı da hizmete girmiş olacaktır.
Erdemli ilçemizde meskûn
bulunan vatandaşlarımızın da hemen hemen tamamı
ısınma ve mutfak tüketimi için doğal gaz talep etmekte olup
ihtiyacın karşılanması hususunda gerek yerel yönetim
gerekse kaymakamlık nezdinde sürekli başvuru yapılmaktadır.
Mevcut durumda, fizibilite ve uygulama çalışmaları devam eden
Mersin-Karaman-Ayrancı Doğal Gaz Boru Hattı ayrıca bu konuda
bir şans olup hattın ana güzergâhı Erdemli ilçe sınırları
içerisinden geçmektedir. Doğal gaz konusunda Mezitli ilçesine kadar
(Mezitli dâhil) geçerli olan lisans alanının genişletilerek,
gerekiyorsa lisans süresinin uzatılarak Erdemli ilçesini de kapsaması
için gerekli çalışmaların başta Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı olmak üzere, ilgili kurum ve kuruluşlarca
yapılmasını önemle beklemekteyiz. 21inci asra girerken ortaya
koyduğumuz bu talebin çok abartılı bir talep
olmadığını da Hükûmetimizin dikkatine sunuyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Öztürk.
Gündem dışı
ikinci söz Gümüşhanenin düşman işgalinden kurtuluşunun
yıldönümü münasebetiyle söz isteyen Gümüşhane Milletvekili Cihan
Pektaşa aittir.
Buyurun Sayın
Pektaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2.-
Gümüşhane Milletvekili Cihan Pektaşın, 15 Şubat
Gümüşhanenin düşman işgalinden kurtuluşunun 98inci
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
CİHAN PEKTAŞ
(Gümüşhane) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Gümüşhanemizin düşman işgalinden kurtuluşunun 98inci
yıldönümü münasebetiyle gündem dışı söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
1 Şubatta
Diyarbakır Surda terör örgütü PKKya karşı yürütülen
operasyonlarda şehit düşen hemşehrim Jandarma Teğmen Recep
Erdoğan kardeşime ve bütün şehitlerimize Allahtan rahmet
diliyorum.
Gümüşhane gümüş ve
altın madenlerinin zenginliğinden ve tarihî İpek Yolu üzerindeki
konumundan dolayı tarih boyunca ehemmiyetini kaybetmemiş bir
şehrimizdir. Fatih Sultan Mehmet Hanın 1461 yılında
bölgeyi fethetmesiyle ecdadımız yöreye yerleşmeye
başlamış, Rumlar ve Ermenilerle bu sevgi, hoşgörü ve
barış şehrinde asırlarca birlikte
yaşamışlardır.
Gümüşhanede bulunan
darphanelerde Osmanlı İmparatorluğu hazinesinin altıda
1ini temin eden gümüş ve altın sikkeler
basılmıştır.
Birinci Dünya
Savaşının bütün şiddetiyle devam ettiği günlerde 19
Temmuz 1916da Gümüşhane ve Torul, 22 Temmuzda da Kelkit ilçemiz Ruslar
tarafından işgal edilmiştir. Yaklaşık bir buçuk
yıl Rus işgalinde kalan ilimizde, yaşlı, çocuk, kadın,
erkek demeden topyekûn verilen bir mücadele sonunda Torul 14 Şubat,
Gümüşhane 15 Şubat, Kelkit ise 17 Şubat 1918 tarihinde
işgalden kurtarılmıştır.
Doğu Karadeniz
Bölgesini Doğu Anadoluya bağlayan ilimizde deniz ve kara iklimi
özellikleri görülmektedir. Bir tarafında kemençesi, diğer
tarafında davul zurnasıyla çok kültürlü bir şehrimizdir.
İlimizde tarım ve hayvancılığın hâkim olduğu
görülse de madencilik ve turizm sektörünün de potansiyel olarak gelecek
vadettiğini söyleyebiliriz. Son yıllarda madenlerimiz çevreci bir
anlayışla işletilmeye başlanmış ve büyük bir
istihdam oluşturulmuştur.
Büyük bir turizm
potansiyeline sahip olan ilimiz, kültür, yayla ve ekoturizmin yanı
sıra kayak turizmi için de vazgeçilmez bir yerdir. Kelkitteki tarihî
Satala Antik Kenti, Santa Harabeleri, Krom şehri ve İmera
Manastırı, Canca Kalesi, Kov Kalesi, Torul Kalesi ve Gümüşhane
konakları görülmeye değer tarihî mekânlarımızdır.
Torul ilçemizdeki tabiatın yer altı sarayı diye tabir
ettiğimiz Karaca Mağarası tabii mimarisiyle ziyaretçilerine
huzur ve mutluluk vermektedir. Şiran ilçemizdeki Tomara Şelalesi 25
metre yükseklikten dökülerek çevresindeki zengin flora ve tabii peyzaj ile
muhteşem bir görsellik sunmaktadır. Kürtün ilçemizdeki
Avrupanın en yüksek köknarları ve Türkiyenin en uzun ladinlerinin
bulunduğu Örümcek Ormanları, Kadırga Yaylası, doğal
çim alanlarıyla meşhur Kazıkbeli Yaylası ve merkez
Taşköprü Yaylası eşsiz güzellikleriyle görülmeye değer
tabiat alanlarımızdır. Limni Gölü, Artabel Gölleri ve
çevresindeki zengin flora âdeta insanı büyülemektedir. Eski
Gümüşhane dediğimiz tarihî Süleymaniye ve yapımı planlanan
kayak merkezi, Zigana Turizm ve Kayak Merkezi önemli potansiyele sahiptir.
Özellikle AK PARTİ
hükûmetleri dönemlerinde büyük bir yatırım hamlesine sahne olan
Gümüşhanemiz tarım, ulaşım, turizm, madencilik,
eğitim ve sağlık alanlarında önemli hizmetler
almaktadır. Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından ihalesi
yapılan toplamda 25.400 metre uzunluğuyla Türkiyenin en uzunu olan
Zigana Tüneli inşaatına başlanmak üzeredir. İlimizdeki
toplam tünel uzunluğumuz 65 kilometredir. Yol projelerimiz hızla
devam etmektedir. Havaalanımızın ve hızlı tren
projemizin yapımıyla ulaşım hizmetlerini
taçlandıracağız. Daha önce tamamen iptidai usullerle
tarımsal sulama yapılırken 2003 yılından itibaren
hızlı bir şekilde hayata geçirmeye
başladığımız baraj, gölet ve sulama projeleriyle
şu ana kadar 100 bin dekar araziyi sulamaya açmış
bulunmaktayız. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü
tarafından yürütülen Bin Günde Bin Gölet ve Sulama kapsamında
projelerimiz devam etmektedir. İnşallah, ilimizdeki sulanabilir arazi
olan 450 bin dekar arazinin tamamını modern ve basınçlı
sulama sistemleriyle sulayabilecek duruma geleceğiz. Tarım ve
hayvancılıkta öncü bir şehir olacağız.
Karşıyaka Tabiat Parkı ve şehri, tabiat parkına
bağlayacak teleferik projesini başlatıyoruz. Bütün turistik
mekânlarımızdaki ulaşım, dinlenme ve sosyal alanları
hızlı bir şekilde inşa ediyoruz. Yakın bir gelecekte
turistlerimizi ağırlamaya başlayacağız. Ahmet
Ziyaüddin Gümüşhanevi Hazretlerinin manevi mimarı olduğu pestil
ve kömenin başkenti Gümüşhanemiz; kuşburnu, fasulye ve Kelkit
döneriyle meşhurdur.
Sözlerime son verirken tekrar
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Pektaş.
Gündem dışı
üçüncü söz, Türkiyede insan hakları sorunları hakkında söz
isteyen, İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdiye aittir.
Buyurun Sayın Akkuş
İlgezdi. (CHP sıralarından alkışlar)
3.- İstanbul
Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdinin, Türkiyede insan hakları
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
GAMZE AKKUŞ
İLGEZDİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, Türkiye İnsan
Hakları Vakfının kuruluşunun 26ncı yılı.
Ben de bu sebeple, Türkiyede her geçen gün daha da yakıcı hâle gelen
insan hakları ihlallerine bir kez daha dikkatlerinizi çekmek istiyorum.
Sözlerime, vakfın
kurucuları arasında yer alan Muzaffer İlhan Erdostun 7
Kasım 1980de Mamak Cezaevinde dövülerek öldürülen kardeşi İlhan
Erdostu ve geçtiğimiz günlerde hain bir saldırıda
yitirdiğimiz Tahir Elçiyi anarak başlamak istiyorum. Hak ve
özgürlükler mücadelesinde anıları önünde saygıyla
eğiliyorum.
İnsan Hakları
Vakfı, işkence görenlerin tedavisi ve yakınlarının
rehabilitasyonu amacıyla kurulmuştur yani bugün anayasasını
değiştirmemizin gerektiği konusunda hemfikir olduğumuz 12
Eylülün yaralarını sarmak için. Aradan yirmi altı yıl geçti
ancak vakıf misyonunu tamamlayamadı. İnsan hakları
ihlalleri o karanlık günlerden bugünlere artarak geldi ve çeşitlendi.
Dün işkence, gözaltında kayıplar, yargısız infazlar,
adil yargılama, düşünce ve ifade özgürlüğü diyorduk, bugün
bunlara kadına yönelik şiddet, iş güvenliği, çocuk
işçiler ve topraklarımızda sayıları 2,5 milyona
ulaşan mültecileri de ekledik.
Değerli vekiller,
ülkemizde insan hakları ihlalinin nereden başlayıp nerede
bittiğini kestirmek mümkün değil. Sokağa çıkma
yasaklarının yol açtığı ihlalleri mi,
cezasızlığın ortaya çıkardığı
sorunları mı söyleyeyim, yargı
bağımsızlığı, ifade özgürlüğü, basın
özgürlüğü, kadın cinayetleri, iş kazaları ya da yasa
dışı çalıştırılan çocuk işçileri mi, F
tipi cezaevlerindeki tecrit ve baskıları mı, yoksa Türkiye'nin
dört bir yanına dağılmış 2,5 milyon Suriyelinin
dramını mı?
Şunu biliyorum ki, hangi
görüşten olursak olalım, hangi partiyi temsil edersek edelim,
tanık olduğumuz insan hakları ihlalleri hepimizi belli düzeyde
etkilemekte. Ne yazık ki, siyaset yapma geleneğimiz ortak akıl
üretmekten çok karşılıklı pozisyon almakla
sınırlı olduğu için bu sorunlara çözüm üretmekte
başarılı olamamaktayız.
Geçtiğimiz
günlerde Dünya Özgürlük Raporu 2016 yayınlandı. Bu rapora göre Türkiye
kısmen özgür ülkeler arasında yer alıyor, özgürlükler
bakımından da gerileyen ülkelerden biri olarak
tanımlanmış. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde 8.450
dosyayla hakkında en fazla dava başvurusu olan üçüncü ülkeyiz, 2015
yılında alınan 823 kararın 87si ülkemizle ilgili. En fazla
ceza aldığımız konu ise adil yargılanma hakkının ihlali.
Yine, bu
ihlaller karşısında cezasızlık da ne yazık ki
ülkemizde bir yönetim ilkesi hâline geldi. Hak ihlalinde bulunanlar yargı
önünde hesap vermediği gibi, korunuyor, kollanıyor, terfi ediyorlar.
Bu, iktidardan iktidara devredilen, süreklilik arz eden bir devlet
geleneğine dönüştü ne yazık ki. Cezalandırılmayan her
ihlal bir sonrakine davet çıkarıyor, vicdanlarımızı
yaralıyor, insanlığımızı törpülüyor ve
toplumumuzu çürütüyor.
Değerli
vekiller, gelin, kamu görevlilerinin hiçbir gerekçeyle, insanın insan
olmaktan kaynaklanan haklarını elinden alamayacağını
hep birlikte savunalım. Savunalım ki yeni Dilek Doğan
olaylarıyla karşılaşmayalım. Yarın, hiçbir nedeni
yokken hayatından koparılan Dilek Doğanın davası var.
Gelin, hayat hakkı elinden alınan gencecik bir kızın
ailesinin yanında duralım. Bugün Doğan ailesinin
başına gelenlerin yarın bizlerin, sevdiklerimizin de
başına gelmesi mümkün.
Bildiğiniz
gibi, Türkiyede çok uzun yıllardır insan hakları ihlali ve
ifade özgürlüğü ihlalleri bakımından süregelen bir süreç var. Ne
yazık ki bugün ifade özgürlüğünün yanı sıra siyasi
eleştiri özgürlüğü hakkımız da yok. 30dan fazla gazeteci
tutuklu. Diğer taraftan, kadınlarımız büyük bir şiddet
sarmalının içinde. 2015 yılında 303 kadın
hayatını kaybetti; ocak ayında bu rakam 36yı buldu.
Hepimizi
derinden etkileyen, kadına yönelik şiddetin simge ismi Özgecan
adıyla anılan yasayı ne yazık ki Meclisten hâlâ
çıkaramadık.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
GAMZE
AKKUŞ İLGEZDİ (Devamla) - Bir dakika süre alabilir miyim.
BAŞKAN
Buyurun, sözlerinizi tamamlayınız.
Mikrofonunuzu
açıyorum.
GAMZE
AKKUŞ İLGEZDİ (Devamla) Ceza Yasasında
yapacağımız değişiklikle, sanıklara verilen iyi
hâl ve tahrik indirimlerinin ortadan kaldırılmasını
istiyoruz. Partiler üstü olan kadın sorununa bile çözüm üretemememiz çok
acı.
Diğer bir
konu da, insanca yaşam hakkı. İş kazaları deyip
geçiyoruz bunu biz. 1.730 emekçimiz geçen sene hayatını kaybetti.
Sonuç olarak değerli
vekiller, bugün tüm bu olumsuzlukları ortadan kaldıramasak da en aza
indirme şansımız var. Yarın İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonunda görüşmeye başlayacağımız,
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumuna İlişkin
Kanun Tasarısını bu bakımdan önemsiyorum.
Bütün partilerin
katkılarıyla hak ihlallerini engelleyici bir yasayı buradan
çıkarma umuduyla tüm Genel Kurulu buradan selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akkuş İlgezdi.
Sayın milletvekilleri,
Hükûmet adına Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmazın
Suriye bağlamında yaşanan gelişmeler konusunda İç
Tüzükün 59uncu maddesine göre söz talebi vardır. Sayın Bakanın
bu talebini yerine getireceğim. Sayın Bakanın
açıklamasından sonra istemleri hâlinde siyasi parti gruplarına
söz vereceğim. Konuşma süreleri Hükûmet için yirmi, siyasi parti
grupları için on dakikadır.
Buyurun Sayın Bakan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
B) Hükûmetin
Gündem Dışı Açıklamaları
1.- Millî Savunma
Bakanı İsmet Yılmazın, Suriye bağlamında
yaşanan gelişmelere ilişkin gündem dışı
açıklaması ve MHP Grubu adına Gaziantep Milletvekili Ümit
Özdağ, HDP Grubu adına Bingöl Milletvekili Hişyar Özsoy, CHP
Grubu adına Ardahan Milletvekili Öztürk Yılmaz ve AK PARTİ Grubu
adına Adana Milletvekili Talip Küçükcanın konuşmaları
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Suriyedeki gelişmeler ve siyasi sürece ilişkin son
durum hakkında yüce Meclisi bilgilendirmek üzere söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; ülkemiz, Suriyede başlayan olayların
başından itibaren Suriye halkının yanında
olmuştur. Bu çerçevede sorunun siyasi olarak çözülmesini ve bu
doğrultuda gereğinin yapılmasını her platformda da
savunmuştur. Bu platformlardan biri de Viyanada gerçekleştirilen
toplantılardır. Ekim ayında Viyana toplantılarıyla
siyasi sürece ivme kazandırdık. Konuyla ilgili olarak geçen yıl
aralık ayında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 2254
sayılı Kararı oy birliğiyle kabul edildi. Kabul edilen
kararda Suriyede acil bir ateşkesin sağlanması ve ülkede siyasi
bir çözüme ulaşılması çağrısı
yapılmıştır. Kabul edilen karar uyarınca da
dolaylı görüşmelere 29 Ocakta
başlanılmıştır. Görüşmelerin başında
yaşanan tıkanıklık nedeniyle Birleşmiş Milletler
Genel Sekreterinin Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Misturanın
girişimiyle görüşmelere 3 Şubata kadar ara verilmiştir, bir
sonraki tur için de 25 Şubat tarihi hedef olarak belirlenmiştir. Bu
kısa ilk tur, taraflar arasında müzakere için gerekli olan asgari
müştereklerin henüz oluşmadığını göstermektedir.
Bu aşamadaki ilk değerlendirmemiz, en son 2014te tarafları bir
araya getiren süreçle kıyaslandığında, ortada daha fazla
sorunun ve aktörün olduğudur. Sahada çatışan gruplara Rusya da
eklenmiştir. Bu ilave faktör mevcut süreci daha da karmaşık hâle
getirmiştir. Dışişleri Bakanımız Sayın
Mevlüt Çavuşoğlu, Uluslararası Suriye Destek Grubunun geçen
hafta Münihte yapılan toplantısına katıldı. Burada
yapılan görüşmelerde ülkemizin yaklaşımı tüm taraflara
bir kez daha aktarıldı, PYD/YPG konusundaki hassasiyetimiz de
anlatıldı. İnsani yardım ulaştırılması
öngörülen yerler belirlenirken rejimin değil, sivil halkın
ihtiyaçlarının gözetilmesi gerektiği vurgulandı. Münihteki
toplantı sonunda siyasi sürecin önünün tekrar açılması için
çatışmaların durdurulması ve kuşatma altındaki
yerlere insani erişimin sağlanması gerekliliği yinelendi ve
bunun için 2 çalışma grubu da oluşturuldu. Münih
toplantısı sonucunda öncelikle Rusların hava
saldırılarını durdurması, rejimin
kuşatmaları kaldırması ve bu yerlere insani erişimin
tam olarak sağlanması yükümlülüğünün yerine getirilmesi
esasları kabul edilmiştir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Rusya askerî harekatına
başladığı 30 Eylül 2015ten bugüne kadar 7.200ün üzerinde
hava saldırısı gerçekleştirmiştir. Bunun yüzde 88i
muhalifleri ve sivilleri hedef almıştır, geriye kalan yüzde
12lik kısmı ise DEAŞa karşı
gerçekleştirilmiştir. DEAŞa karşı yapılan
saldırıların sahada somut bir etkisi de görülmemektedir. Aksine,
DEAŞın işini kolaylaştırmıştır, ona
ilave alan açmıştır. Rusya, muhalifleri ve sivilleri
aralıksız her gün Halepte, Lazkiyede, Şamda, İdlipte,
Hamada, Humusta ve Derada hedef almaya devam etmektedir. Bugün
yaklaşık 5 bin askeri ile Suriyede sahada olan Rusya sadece havadan
değil, Hazar Denizi ve Akdenizdeki savaş gemilerinden attığı
füzelerle Suriyedeki ateşi körüklemekte, iç savaşı daha da
derinleştirmekte, bölgede tehlikeli bir tırmanmaya yol
açmaktadır. Nitekim, biz Cenevrede müzakerelerin önünü açmaya
çalışırken rejim ve Rusya Halepi kuzeyden çevrelemek
amacıyla alanda muhaliflere karşı kapsamlı bir harekâta girişti.
Rejim güçleri Rusyanın yoğun hava desteği altında Halepin
kuzeyinde Halep-Azez kara yolunu kesti. Bu gelişmeleri, Rusyanın ve
rejimin iş birlikçisi PYD/YPGnin eş güdümlü
saldırıları izledi. Bu saldırılar hâlen de devam
etmektedir.
Ruslar, sadece son yirmi dört
saat içerisinde Azezde 2 okul ve 1 hastane ile İdlip-Maaratta El
Numandaki Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütünün
işlettiği bir hastaneye saldırdılar. Çoğunluğunu
kadın ve çocukların oluşturduğu 30un üzerinde masum sivil
hayatını kaybetti, 100ün üzerinde de yaralı olduğu
bildirilmektedir. Bu vahim saldırıların ayrıca bir
savaş suçu olduğunu da açıkça belirtmek isterim.
Rusyanın ve rejimin
muhaliflere yönelik saldırılarının Cenevredeki
görüşmelere giden süreçle birlikte yoğunlaştığına
dikkatinizi çekmek istiyorum. Şubatın başında, Halepin
kuzeyini Kilis bölgesi sınırlarımıza bağlayan
muhaliflerin kontrolündeki koridor kapandı, Halepe ve güneyine giden insani
yardım akışları da durdu.
Bu saldırılardan ve
yoğun çatışmalardan kaçan on binlerce insan
sınırımıza doğru hareketlendi. Bunlar için
sınırın öbür tarafında her türlü tedbiri aldık. Durumu
ağır olanları ülkemize kabul ettik.
Suriyede siyasi değil,
askerî bir çözümün peşinde koşan Rusyanın yoğun hava
desteğiyle rejimin ilerleyen dönemde Halep şehir merkezini tamamen
kuşatmasıyla yeni ve çok daha büyük bir kitlesel göç dalgasıyla
karşılaşabiliriz. Rus tarafının ve rejimin bu insani
trajediyi ülkemizi ve Avrupayı zor durumda bırakmak için bir silah
olarak kullandığını düşünüyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; PYD/YPG sahada muhaliflerin maruz
kaldığı durumu bir fırsat olarak görmektedir. Bir süredir
Afrin-Azez hattında muhaliflerin kontrolündeki bölgeye yönelik
saldırılarını Rusyanın da hava gücü ve mühimmat
desteğiyle artırmıştır. PYD/YPGyi pek çok kez
uyardık. Son olarak, yine, Rusya ve rejimle eş güdüm hâlinde Azez
yakınlarındaki Minak Hava Üssünün kontrolünü ele geçirdiler, dün de
muhaliflerin rejimle yoğun çatışmasını fırsat
bilerek Azezin güneyindeki Tel Rıfat ve Kafernayaya
saldırdılar.
Azez,
sınırımızın hemen yanı başındadır.
YPGnin Azeze ve çevresine yönelik saldırıları mülteci
akınını daha da artırmaktadır. Bu örgütü terörist
olarak kabul etmeyenlere şunu sormak gerek: PYD/YPG DEAŞın
olmadığı, Arap ve Türkmenlerin yaşadığı bu
bölgede neyin mücadelesini vermektedir? Kimin taşeronluğunu
yapmaktadır? Muhalefetin davası adına kime sekte vurmaya
çalışmaktadır?
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) El Nusraya, Ahrar-uş Şama!
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
İSMET YILMAZ (Devamla) PYD/YPGnin faaliyetlerinden Rusya ve rejim
istifade etmektedir, PYD/YPGnin muhalefet blokuyla uzaktan yakından bir
alakası yoktur, Rusyanın bölgedeki maşası hâline
dönüşmüştür, bu gerçeği de herkesin görmesi gerekir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; topçu birliklerimiz angajman
kurallarımız çerçevesinde 13 Şubat gecesinden bu yana YPG
hedeflerini vurmaktadır. Bu, o bölgede yaşayan Kürtlere yönelik bir
tutum değildir, onların koruyucusu da hamisi de biziz. Bunu sözle
değil eylemlerimizle gösterdiğimizi dünya âlem biliyor. Halepçeye
kimyasal silahla saldırıldığında yaklaşık
500 bin Iraklı Kürt kardeşimizi kabul eden biziz. 28 Avrupa ülkesi
121 mültecinin paylaşımı konusunda mutabakata varamazken, Kobani
işgal altındayken üç gün içerisinde yaklaşık 200 bin Kürt
kardeşimizi ülkemizde misafir eden de biziz. Allah göstermesin, yarın
yine bir ihtiyaç olduğunda aynı desteği bu coğrafyada
yaşayan tüm kardeşlerimize hiçbir ayrım yapmadan yine biz
vereceğiz, bundan hiç kimsenin de şüphesi olmasın.
Şunun bilinmesi
lazım: Bizim tutumumuzun son derece meşru bir temeli var. Birincisi,
Türkiye kendi güvenliğini korumak için her türlü tedbiri alır;
DEAŞa karşı da alır, diğer terör unsurlarına
karşı da alır.
Sınırımıza
bitişik Suriyedeki gelişmeler Türkiye için ulusal güvenlik
meselesidir. Dolayısıyla ülkemizin, halkımızın
güvenliği için gerekli tüm tedbirleri tereddüt etmeden atarız,
gerekli tüm tedbirleri tereddüt etmeden de alırız. PYD-YPGnin
sınırımızın güneyini muhaliflerin erişimine
tamamen kapatması, burada sözde bir koridor tesisi için Fıratın
batısına geçmesi veya Afrinden Azez bölgesine yönelik taarruza
girişmesi bizim gözümüzde aynıdır. Bu duruma da müsaade
edilemez.
Son gelişmeler
hakkında müttefik ülkeleri bilgilendirdik. Sayın
Başbakanımız ABD Başkan Yardımcısı Biden ve
Almanya Şansölyesi Merkel ile görüştü, Sayın
Dışişleri Bakanımız İngiliz ve Fransız
muhataplarıyla konuyu ele aldı, ben de NATO Savunma Bakanları
Toplantısı vesilesiyle müttefiklerimize Türkiyenin görüşlerini
aktardım. İnsani durumun daha da kötüleşmesini ve mülteci
akınlarını önlemek, sınır güvenliğini
sağlamak ve Suriye halkının gerçek temsilcisi olan muhalefetin
yanında olduğumuzu göstermek durumundayız. Bu, Suriyedeki
barış sürecine de verilebilecek en büyük katkıdır.
Suriyedeki ihtilafa siyasi bir çözüm bulanmasının en güçlü
savunucuları arasındayız. Gelişmelerin, muhalefetin ve
Suriye halkının meşru beklentileri doğrultusunda
neticelenmesi yolundaki çabalarımızı sürdüreceğiz. Bunu
yaparken terörle mücadelemizden de asla taviz vermeyeceğiz. Terörün her
çeşidini bertaraf edeceğiz. Bu vatanın birliğine ve
bütünlüğüne yönelik her türlü tehdide misliyle yanıt vereceğiz.
Yüce milletimizden aldığımız görevin bilincindeyiz,
sorumlulukları eksiksiz yerine getireceğiz.
Sözlerime son verirken, aziz
milletimizin şundan emin olmasını istiyorum: Türkiye bir
savaş istememektedir. Bölgemizde de dünyamızda da
barışın esas olmasını, sağlanmasını
istiyoruz ve bu doğrultuda da çalışıyoruz. Ancak söz konusu
olan bu aziz milletin hakkı ve hukuku ise onu korumak için de gereken her
adımı atmaktan bir an bile tereddüt göstermeyeceğimizin de
bilinmesini ister ve yüce Meclisi bir kez daha saygıyla selamlarım.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
Şimdi, siyasi parti
gruplarının söz taleplerini yerine getireceğim.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Ümit Özdağ, Gaziantep Milletvekili.
Buyurun Sayın
Özdağ. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA ÜMİT
ÖZDAĞ (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
üçüncü dünya savaşı kavramının, stratejistler, senaryo
yazarları veya beyin fırtınası yapan entelektüeller
tarafından değil Rusya Başbakanı tarafından gündeme
taşındığı günlerden geçiyoruz. Üstelik, Rusya
Başbakanı üçüncü dünya savaşını engelleyebilecek
ülkeler olarak Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye ve Suudi Arabistandan
bahsediyor.
Millî Savunma Bakanı
Sayın İsmet Yılmaz yaptığı
değerlendirmelerle Suriyede gerçekleşecek muhtemel gelişmeleri
değerlendirdi. Bu öngörülere dayanarak rahatlamayı çok arzu ederdik
gerçekten ama Kabinede kendisinden önce yer alan ve AKP dış
politikasını uzun bir süre temsil eden Sayın Yaşar
Yakış kısa bir süre önce yaptığı açıklamada,
Suriyede ortaya çıkacak gelişmelerin Hatayı kaybetmemize neden
olacağını açıkladı.
Öte yandan Sayın Davutoğlu
da Dışişleri Bakanıyken, Ağustos 2012de
yaptığı bir açıklamada savaşın birkaç ay içinde
biteceğini söylemişti.
Özetle, AKP Hükûmetinin
Dışişleri Bakanlarına baktığımız zaman,
yapmış olduğu açıklamalar bize gelecekle ilgili güven
vermiyor ve bazı sorular sormayı düşünüyoruz.
AKP Hükûmetine
soracağımız ilk soru, AKP Hükûmetinin Suriye
politikasının temel hedefi olan Esadın devrilmesiyle ilgili.
Sayın Bakan, Esad
devrilince Suriyede iç savaş sona mı erecek, yoksa Esadın
devrilmesinden sonra Şamda iktidarı ele geçirmek için
savaşın ikinci evresi mi başlayacak? Eğer Esadın
devrilmesiyle iç savaşın sona ereceğini
düşünüyorsanız, hâlâ Birkaç ay içinde Suriyede iç savaş biter,
Şamda Emevi Camisinde cuma namazı kılarız.
noktasında olduğunu anlayacağız Hükûmetin. Ne yazık ki
Şamda cuma namazı kılamıyoruz, ancak Suriye iç
savaşının neden olduğu şehitlerin cenaze
namazlarını kılıyoruz.
Tabii, PYD terör örgütü
konusunda da bazı sorularımız var. Türkiye'nin Suriyede
müttefiki var mı? Eğer ABD ile Türkiye müttefikse, Türkiye ve ABDnin
desteklediği ÖSOya saldıran ABD destekli PYDye yönelik
operasyonlarımızı neden Amerika Birleşik Devletleri
kınıyor? Türkiye'nin terör örgütü olarak tanıdığı
PYD ve onun silahlı kanadı olan YPGye, ABDnin silah, mühimmat, ilaç
ve benzeri lojistik destek sağladığı açık. ABDli
yetkililer de bunu kabul ediyorlar. İncirlik Üssünün PYDye yapılan
destekte oynadığı rol nedir?
İktidara yakın bir
gazeteci, İbrahim Karagül, 10/2/2016da Yeni Şafak gazetesinde PYD
İncirlikten mi yönetiliyor? sorusunu sordu. ABDnin İncirlikten
PYDye yapmış olduğu yardımı nasıl engellemeyi
düşünüyorsunuz? Eğer Türkiye'nin terör örgütü olarak
tanıdığı bir yapıya müttefikimiz ABD bizim
topraklarımızı kullanarak yardım yapıyorsa, biz de bu
terör örgütüne desteğe yataklık yapmıyor muyuz?
PKK, KCK
yapılanmasına gittiği dönemden itibaren KCKnın bir
parçası olan ve bu nedenle terör örgütü sayılması gereken
PYDyle son beş yılda kaç kez görüştünüz?
Eğer PYD bir terör
örgütü ise Ekim 2014, Temmuz 2015 ve Ekim 2015te Türkiyeyi ziyaret eden PYD
Eş Başkanı Salih Müslimle neler görüştünüz? Bu
görüşmelerin tutanaklarını Meclisle paylaşabilir misiniz?
Süleyman Şah Türbesinin
nakli konusunda PYDyle HDP aracılığıyla bir koordinasyon
sağlandı mı? PYDliler Türk tanklarına yol gösterdiler mi?
PYDye 150 bin dolarlık bir ödeme yapıldı mı?
PYD ile IŞİD
arasında Ayn El Arapta çatışmalar devam ederken neden PYD
lehine çatışmalara müdahale ettiniz? Neden PKK ve PYDlilerin
Türkiyede tedavi olmasını sağladınız? Ayn El Arapta
çatışmalar devam ederken neden Barzani güçlerinin, Irak
Anayasası ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına aykırı olarak
ve TBMMnin çıkardığı tezkerenin ruhuna aykırı
olarak Türkiyeden geçip PKK/PYD terör örgütüne yardım etmesine izin verdiniz?
Sayın Erdoğan
Obamaya Peşmergelerin Türkiyeden geçerek PYDye yardım etmesini
ben teklif ettim. açıklamasını yapmıştı. Türkiye
terörist olarak tanımladığı PYDye neden yardım etti?
Başbakan Davutoğlu,
AKPnin Diyarbakır il kongresinde, neden Ayn El Araptaki PKK ve
PYDlilere Kobaniye buradan selam ediyorum. Kobanideki her kardeşimin
alnından öpüyorum. Kobani bize tarihin emanetidir. diyerek selam
yolladı?
Sayın Davutoğlu
bilmelidir ki PKK haritaları dışında hiçbir haritada
Kobani diye bir yer yoktur. Osmanlı haritalarında Ayn El Arap,
Arap Pınarı vardır yani tarihin bize mirası Kobani
değildir.
Sorularımızın
ikinci boyutunu Sayın Bakana ve Hükûmete yönelttiğimiz
sınır ötesi operasyonla ilgili sorular oluşturuyor.
Türkiyenin sınır
ötesi hedeflere yaptığı sınırlı harekâtın
stratejik hedefi nedir?
YPGnin Fıratın
batısına geçmesine izin vermeyeceğiz. diyorsunuz. Teşrin
Barajı şu anda kimin kontrolündedir? Teşrin Barajı, AKP
Fıratın batısına geçilmesini kırmızı çizgi
ilan ettikten sonra PYD tarafından, PYDnin isim
değiştirmiş hâli olan Suriye Demokratik Güçleri tarafından
işgal edilmedi mi?
Sayın Bakan, AKP
Hükûmeti ve siz sadece söz üretip saha gerçeklerini yadsıyorsunuz. Bugün
YPG, gerek Kürt Dağında -Fıratın batısında yer
alır- gerek Teşrin Barajını geçerek Suriye ordusuyla
birlikte bütün söylemlerinizi çökertirken söylem üretmenin ötesinde ne
yapıyorsunuz?
Türkiyenin sınır
ötesindeki hedeflere yöneldiği atışlarla PYD ve
ortaklarını caydırdığınızı
düşünüyor musunuz? TSK, Halepin kuzeyi ve Kürt Dağında PYDye
ait hedefleri vurmaya başladıktan sonra PYD, Ayn Dagne, Maarnaz, Kfar
Naya ve Tel Rıfatı ele geçirdi. Birkaç gün içinde Marenin
düşmesi ihtimali çok yüksek. Hâlâ Türkiyenin sınır ötesi
operasyonlarının başarıya
ulaştığını düşünüyor musunuz?
YPGnin, PYDnin
vurulmasının nedenlerinden birisi Türkmen köylerinin
kurtarılması ise Şubat 2014te Çobanbeyin IŞİDin
eline geçmesine, Ocak 2015te Bayır Bucakın rejimin eline geçmesine
neden izin verdiniz? O zaman neden operasyon yapmadınız?
Türkiye, Suriyede hangi
silahlı gruplara yardım ediyor? Bunlara yapılan yardımlar
hangi nitelikte?
Türkmenlere silah yardımı
yaptığınızı söylüyorsunuz. Eğer bu doğru ise
Türkmenlerin silah ihtiyacı olmaması lazım. Oysa, benim de
içinde bulunduğum üst düzey bir Milliyetçi Hareket Partisi heyetine
Türkmenlerin bu konuda silah ihtiyacı olduğu devlet yetkilileri
tarafından ifade edildi.
Cerablus-Azez arasındaki
bölgenin PKK/PYD çeteleri tarafından işgal edilmemesi için gösterilen
hassasiyeti anlıyoruz Milliyetçi Hareket Partisi olarak. Aynı
hassasiyeti Yunan ordusu tarafından işgal edilen Egedeki 16
adamız için neden göstermiyorsunuz? Bu adaların işgal
altında olduğunu bizzat siz söylediniz buradan.
Suriyeye kara
kuvvetlerimizle müdahale edersek, girecek zırhlı birliklere ve piyade
birliklerine havadan korumayı Türk Hava Kuvvetlerinin sağlaması,
Rus hava savunma sistemlerinden ötürü, ağır bir bedel ödemeden mümkün
olur mu?
Sonuç olarak, Milliyetçi
Hareket Partisi AKP Hükûmetini, şiddetle ve kararlılıkla, Suriye
iç savaşına Türkiyeyi askerî bir müdahaleyle sokmaması
konusunda uyarmaktadır. Böyle bir müdahale, Suriye iç savaşını
Türkiyeye daha güçlü bir şekilde taşıyacaktır.
Değerli milletvekilleri,
AKP Hükûmetine ve Sayın Bakana sorularımızın dördüncü
boyutunu Suriyeden gelen göçmenlere dair sorular oluşturacak.
Davutoğlu, Suriyeden
gelen mülteci sayısı 100 bini bulursa Türkiye dışında,
Suriyede karşılanması gerektiğini
açıklamıştı. Türkiyeye gelen mülteci sayısı,
Davutoğlunun söylediği kırmızı çizgi olan 100 bini 25
kat aştı. Şimdi, son göç dalgası karşısında
Cumhurbaşkanı Enayi miyiz ki alalım? anlamında bir ifade kullandı.
Sorumuz: Enayi sayılabilmek için ölçü olarak aldığınız
sayı nedir? Ne kadar mülteciyle enayi durumuna düşeceğiz?
Sayın milletvekilleri,
Milliyetçi Hareket Partisi, bölgedeki gelişmelerin Türkiye içindeki terör
dinamiklerini harekete geçireceğini öngörmektedir. Esasen, güvenlik
güçleri ve istihbarat birimlerinden gelen bilgiler de bu öngörüyü
doğrulamaktadır. AKP Hükûmeti, Türkiye bir iç savaşın
kıyısında, bir şehir çatışması içinde
yaşarken duruma hâlâ normal şartlar hâkimmiş gibi
davranmaktadır. Oysa, Cumhurbaşkanı, öğretmenlere
Güneydoğu Anadolunun tekrar vatanlaştırılmak zorunda
olduğunu açıkladı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÜMİT ÖZDAĞ
(Devamla) - Bir dakika rica ediyorum, müsaade ederseniz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Özdağ,
sözlerinizi tamamlamanız için mikrofonu açıyorum, buyurun.
ÜMİT ÖZDAĞ
(Devamla) - MHP size Güneydoğu Anadoluyu bıraktığında
vatandı. Ne zaman kaybettiniz ki şimdi tekrar
vatanlaştırmak için çalışıyorsunuz? (MHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Cizrede her ev için
ayrı arama izni alındığını biliyor musunuz?
Sayın Bakan, Cizrede her ev için ayrı arama izni alındı.
Artık olağanüstü hâl veya sıkıyönetim ilan edilmelidir. Bu
adımları atmayan bir Hükûmet bir gün kısmi seferberlik ilan
ederse şaşırmamak lazım. Ayrıca, AKP Hükûmeti bir an
önce Seferberlik Tetkik Kurullarını da tekrar kurmalıdır.
Türkiye Cumhuriyeti devleti kendisini olağanüstü koşullara
hazırlamak zorundadır.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özdağ.
Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Hişyar Özsoy, Bingöl Milletvekili.
Buyurun Sayın Özsoy.
(HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
HDP GRUBU ADINA
HİŞYAR ÖZSOY (Bingöl) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, Orta Doğuyu,
Suriyeyi konuşurken bu konuşmanın sadece Savunma Bakanı
tarafından yapılmış olması aslında biraz
düşündürücü. Böylesi bir konuda şahsen ben işin teknik, askerî
boyutlarına girebilecek bilgiye sahip değilim. Savunma Bakanı bu
çerçevede bir konuşma yaptı ama biz aslında
Dışişleri Bakanımızdan Suriyeye yönelik olan
dış politikaya dair derli toplu bir açıklama bekliyoruz. Ben de
bugün yapacağım kısa konuşmada dış politika
üzerinden Türkiye'nin
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Yapsın bir daha.
AHMET YILDIRIM (Muş)
On dakikası eksik kalmıştı.
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) On dakikaları eksik kalmıştı,
kullanmadılar, belki hani bu konuda da bizi aydınlatabilirler ne olup
bittiğine dair.
Ben de bugünkü
konuşmamda kısaca genel hatlarıyla Türkiye'nin gerçekten iflas
etmiş Orta Doğu ve Suriye politikasına dair birtakım
eleştiriler ve bir de kendimizce HDP Grubu olarak bir çıkış
yolu önereceğim.
Şimdi, daha önce de bu
kürsüde defalarca ifade ettik. Türkiye'nin Suriye politikasındaki en temel
yanlış -tekrar söylüyoruz, altını çize çize söylüyoruz-
oradaki Kürt karşıtlığıdır. Bunu sağa sola
çevirmenin hiçbir anlamı yok. Bakın, on üç yıl önce bölgesel
yönetim sahibi olmuş Irak Kürtlerine dair geçen gün
Cumhurbaşkanının bir açıklaması oldu, dedi ki: Biz,
Irakta yaptığımız hatayı Suriyede
yapmayacağız, aynı hatayı tekrarlamayacağız.
Irakta yapılan hata, oradaki Kürtlerin bir bölgesel yönetimle siyasal
statüye kavuşmasıydı. Bakın, Sayın Barzaniyi kendisi
daha önce AK PARTİ kongresine davet etmişti değil mi?
Bakın, Türkiyeye geldiği zaman en üst düzeyde
karşılanıyor Başbakanlık tarafından,
Cumhurbaşkanlığı tarafından ama bütün bunlara rağmen
bırakın Suriyedeki Kürtlerin durumunu, Iraktaki Kürtlerin elde
etmiş oldukları siyasal statüyü hâlâ içine sindirememiş olan bir
mantıktan biz bahsediyoruz. Bu, sadece Türkiyeyi Orta Doğudaki
siyasette, Orta Doğu siyasetinde zor duruma koymuyor aynı zamanda
Türkiyede yaşayan Kürtleri de ciddi anlamda endişelendiriyor,
kaygıya sevk ediyor.
Şimdi, Sayın Bakan,
yaptığı konuşmada, tabii, bu, Türkiye'nin son dönemde
işte Suriyeye yönelik olarak yaptığı kısmi askerî
müdahaleleri insani birtakım kaygılarıyla, mültecilerin durumuyla,
sınır güvenliğiyle izah etmeye çalıştı ancak biz
bunu çok da doğru görmüyoruz. Tabii ki Suriyede yaşayan bütün
halkların çok ciddi bir şekilde trajedi içerisinde olduğunu
hepimiz görüyoruz, bu konuda tabii ki yapılması gereken şeyler
var, bir insani yardım koridoru dâhil, tabii ki olmalı. Yine,
mültecilerin Türkiye üzerinde kurduğu baskının da
farkındayız, Türkiyeyi ciddi anlamda zora sokuyor. Yalnız
üzülerek ifade ediyoruz, Suriye, mültecileri bir kart olarak dünyaya
karşı, Avrupaya karşı kullanıyor, doğrudur ama
aynı şekilde Türkiye'nin de mültecileri hiç de salt, insani olmayan
bir yerden ele aldıklarını ve bu mültecileri de bir
dış politika kartı olarak kullandıklarını
üzülerek görüyoruz. Mülteciler konusunu mümkün mertebe siyaset
dışında tutmak, meseleye insani bir boyutla yaklaşmak,
insani bir açıdan yaklaşmak... Bu konuda, evet, dünyanın
ikiyüzlülüğü söz konusudur; evet, Avrupa, Amerika, hiçbir ülke bu mülteci
krizinin yarattığı baskı konusunda Türkiyeye ciddi anlamda
yardımcı olmuş değil ancak Türkiye'nin de bu mülteci
kartını Orta Doğuda daralmış olan dış
politikasına alan açmak için kullanmaması gerektiğini
düşünüyoruz.
AKP Hükûmeti Suriyedeki
politikasında her geçen gün daha fazla sıkışıyor
arkadaşlar. Yani, hatayı kabul etmenin bir zararı yok,
ettiğimiz noktada belki başka bir pozisyon alabilme
şansımız olur.
Bakın, 1 Kasım
seçimlerinden önce AKPnin temel vaadi neydi, hatırlayın. Hem içte
hem dışta istikrar.dı, değil mi? 1 Kasım seçimlerinde
insanlar sandığa gittikleri zaman, evet, AK PARTİ tek
başına iktidar olursa hem içeride hem dışarıda
tansiyon azalır, belki memleket huzur görür, biraz istikrar görür. diye
sandıklara yöneldiler. 1 Kasım seçimlerinden sonra iç tarafta
gittikçe şiddetlenen bir savaş, kavga durumu,
karşılıklı olarak bin kişiden fazla ölüm, neredeyse,
bizim elimizdeki verilere göre 500e yakın sivil Cizrede, Silopide,
Şırnakta, buralarda vefat etmiş, ölmüş, katledilmiş;
diğer taraftan, Türkiye'nin birtakım, Irakta, Suriyede
maceraları söz konusu. Başikaya asker gönderdikleri zaman burada
konuşmuştuk. Bakın, şimdi, Azez civarında YPGlilere
ya da Suriye Demokratik Güç Birliği olarak oluşturdukları
yapılara karşı bir saldırı söz konusu ve bahane de
aslında komik. Bakın, Oradan havan atıldı Türkiyeye
diyorlar, değil mi? Ya, ben bilmiyorum teknik olarak ama bana çok
mantıklı gelmiyor, subay arkadaşlarımız var burada.
Oradan Türkiyeye havan atılması menzil açısından mümkün mü
gerçekten bilmiyorum. Bakın, çıkıp açıklıyorlar.
Şu ana kadar YPGden Türkiyeye yönelik olarak tek bir saldırı
yok, bunu çıkıp söylüyorlar. Tel Abyad düştükten sonra
hatırlayın, Türkiye'nin yine YPGye yönelik
saldırıları olmuştu, YPG soğukkanlı
davrandı, iyi de yaptı, buna cevap vermedi, şu an da cevap
vermiş değil. İşler daha fazla arapsaçına dönmeden,
bir şekilde sorumlu davranıyor, biz durumu bu şekilde
anlıyoruz. Türkiye'nin de bir an önce, işte, Asarız.,
Ezeriz., Keseriz. mantığıyla Suriye Kürtleriyle
ilişkilenmesinin son derece tehlikeli olduğunu düşünüyoruz.
Bakın, bu açıdan
sonuç almak mümkün değil. Obüslerle vuruyorlar, sağı solu
vuruyorlar ama pratikte durum şudur: İlk önce, Amerika,
Birleşmiş Milletler, NATO üzerinden belki bir askerî müdahalenin
zeminini zorladı Türkiye ama bütün bunlarda yalnız kaldı, bütün
bu kapılar şu an için kapanmış durumda. Şimdi,
yanına Suudi Arabistanı almış, bu konu özellikle ilginç
bir durum. Sanırım uçaklar ya geldi ya gelecek değil mi?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Doğrudur.
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) Uçaklar da geliyor. Suudi Arabistan çok güzel dostu Türkiye'nin,
maşallahı var! Bu Suudi Arabistan meselesini her
konuştuğumuz zaman Mısırı da
konuşacağız, Rabiayı konuşacağız, Müslüman
Kardeşlerin katledilmesini konuşacağız, Suudun
verdiği desteği konuşacağız Sisiye ve bu Suudla
şimdi, orada Kürtler belli bir statü elde etmesin, artı, Suud ve
Türkiye için vekâlet savaşı yürüten gruplar saha hâkimiyetini kaybetmesin
diye tuhaf bir ittifak durumu söz konusu. Müslüman Kardeşler,
Mısırda, o meydanlarda ölen bütün insanlar şimdi gerçekten
mezarlarında ters dönmüş durumdalar. Mursi de Acaba Türkiye ne
yapıyor? diye derin derin düşünüyordur bu konuda.
Şimdi, Türkiye ne
yapmaya çalışıyor? Türkiye, Irak ve Suriye masasının
dışına kendi yaptığı hatalar yüzünden itildi, bir
jet krizi Suriyeyi Rusyanın askerî müdahalesine tamamen açtı. Evet,
doğrudur, şu an Rusya, Türkiye adına Suriyede vekâlet
savaşı yürüten bütün gruplara kan kusturuyor ve bunu yaparken
açıkçası, sivil ayrımı da yapmıyor, onu da
lanetliyoruz yaptığı sivil katliamlar yüzünden, bunu da
lanetliyoruz, bunu açık şekilde söylüyoruz.
Yalnız, Sayın
Bakanım, şunu da söyleyelim: Suriyede ölen siviller için burada
haklı bir şekilde durumu kınadınız, Cizrede bizim
elimizdeki verilere göre yüzlerce sivil katledilmiş, bu konuda da en
azından bir üzüntü ifade edilmesini bekliyoruz. Durumu çok farklı
görmüyoruz, elimizdeki veriler -tanıdığımız insanlar,
fotoğraflar- bizim coğrafyamızda yüzlerce sivilin
katledildiğini gösteriyor, bu konuda da aynı hassasiyeti biz
bekliyoruz.
Şimdi -kapatayım,
zamanım çok az kaldı- Türkiye askerî gerilimi artırarak
diplomatik alanda bir pozisyon bulmak, yeniden Irak ve Suriye masalarına
dönmek istiyor. Biz diyoruz ki: Bakın, bu hem
sıkıntılı, zahmetli hem de çok zor bir yol, işin
kolayı var. Suriyedeki Kürtlerle ve aynı zamanda Türkiyedeki
Kürtlerle dostane ilişkiler kuralım, Türkiyedeki çözüm sürecini
yeniden başlatalım ve bu çerçevede
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) -
Suriyedeki Kürtlerle de dostane ilişkilerimizi
BAŞKAN Sayın
Özsoy, sözlerinizi tamamlamanız için mikrofonu açıyorum, buyurun.
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) Teşekkür ediyorum.
Suriyedeki
Kürtlerle, terörist dediğiniz PYDyle biz ilişkilerin yeniden
başlaması, derinleştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
HDP olarak Türkiyenin Orta Doğuda, Suriyede, Irakta yeni bir pozisyon
alabilmesinin en kolay, en güvenli, en kansız yolu Kürtlerle
ilişkilerini yeniden düzenlemektir diyoruz. PYD, bütün
saldırılara rağmen, sürekli olarak Türkiye tarafından
terörize edilmesine rağmen, hâlâ aynı noktada: Biz Türkiyeyle dost
olmak istiyoruz, biz Türkiyeye karşı düşmanlık yapmak
istemiyoruz. diyorlar, bunu söylüyorlar; bunu kale almak, bunu ciddiye almak
lazım. Malum, Türkiyedeki barış sürecinin askıya
alınması da çok fazla Suriyedeki gelişmelerle iç içe bir durum,
dolayısıyla iç tarafta, Cizrede, Silopide, Surda tanklarla,
toplarla bu meseleyi çözmek mümkün değil. Bugün gider yarın gelir,
bahar geldiği zaman işler çok daha karışabilir, hepiniz
bunun farkındasınız. Dolayısıyla bir an önce, çok
fazla geç olmadan, daha fazla kan dökülmeden, hem Türkiyedeki barış
sürecine bir ivme kazandırmaya çalışalım bu baharla
birlikte hem de Türkiye, Suriyedeki Kürtlerle ilişkilerini
yapıcı, barışçıl bir şekilde yeniden düzenlesin.
HDP olarak bu her iki durumda da, hem barış sürecinin yeniden ivme
kazanması hem Suriyedeki Kürtler ile Türkiye arasındaki ilişkilerin
olumlu anlamda, pozitif anlamda düzenlenmesi için biz üzerimize düşen
bütün rolü yerine getireceğimizi tekrar ifade ediyoruz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özsoy.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Öztürk Yılmaz, Ardahan Milletvekili.
Buyurun
Sayın Yılmaz. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA
ÖZTÜRK YILMAZ (Ardahan) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Millî Savunma Bakanımızın vermiş olduğu brifingi
dinledik hepimiz. Keşke daha uzun olsaydı Sayın Bakanım,
biraz daha detaylı olsaydı çünkü bazı sorular var. Sayın
Dışişleri Bakanımızın da burada olduğunu
görüyoruz, belki o on dakikayı siz kullanmak isterseniz memnun oluruz.
Şimdi,
doğrusu, Suriye konusunun şu anda bir çıkmaza girdiğini
hepimiz görüyoruz. Suriye konusu, başlangıçta Esad ile muhalifler
arasında bir sorun olarak başladı, birinci evresiydi.
İkinci evresi Vekâlet savaşı dediğimiz bir dönem
yaşadık, uzunca bir dönem, yaklaşık üç yıllık bir
dönem ve son olarak da Rusyanın bombardımana başlamasıyla
birlikte artık vekâlet veren ülkeler doğrudan alana inmeye
başladı. İşte bu noktada işin boyutu
değişti. Şimdi, Türkiye, Amerikayla çok uzunca bir süre
müttefik ilişkisine sahip ama Amerika Birleşik Devletleri, Türkiyeyi
maalesef müttefik ilişkisinin gereği gibi görmüyor. En son
yapılan açıklamalarda da PYD ile Türkiyeyi aynı kefeye
koyması düşündürücü. Diğer taraftan, Rusya, özellikle
bombardımana başladığından bu yana, arazide çok büyük
etki doğuran, sonuçlar doğuran bir alan açtı Esada; Esad, âdeta
can çekişiyordu, Esadı diriltti, şimdi Esada ülkeyi tekrar
kontrol etme olanağı sağlattırmak istiyor.
Evet, Amerika Birleşik
Devletlerinin bu konuda bizimle ters düştüğü doğru, en
azından şu anda bizi desteklemediği doğru. Rusyanın
Suriyeyi âdeta işgal etmeye çalıştığı, gerek
Akdenizden gerek hava sahasıyla gerekse karadaki bazı eğitici
birlikleriyle Suriyede büyük bir zulüm yaptığı, bu da
doğru. Türkiyede mültecilerin olduğu, Avrupalıların ve
diğer ülkelerin bunlara bakmadığı, o da doğru.
Bunların hepsi doğru. Peki, bu krizin sebebi ne, kim bunun sebebi? Bu
krizi buraya getiren bunları düşünmedi mi? Suriye gibi kaygan bir
zeminde zar zor kontrol edilen, farklı mezhebi yapısının
olduğu, etnik yapının farklı olduğu bir yerde böyle
bir dinamiği değiştirdiğimiz zaman Suriyenin bu noktaya
geleceğini bilmiyor muyduk? Dolayısıyla, bu krizin
yaratıcısı bizleriz. Niye bu kriz bu noktaya geldi? Biz
sonuçlarını tartışıyoruz.
Bize deniyor ki: Mültecilere
bakmayalım mı? Kimse size bakmayın demiyor. Rusyanın
bombardımanı oluyor, insanları öldürüyor, kınamayalım
mı? Elbette kınayın. PYD koridor genişletiyor, buna
karşı çıkmayalım mı? Elbette çıkalım.
Bunların hepsini yapalım ama bunların hepsi sonuç, sebep
değil. Biz sonuçları tartışıyoruz, sebepleri unuttuk,
sonuçlarla bir noktaya gitmek istiyoruz ve birbirimizi suçluyoruz. Bu konu,
Türkiyenin ulusal güvenliğini ilgilendiren bir konu. Gelinen aşama
itibarıyla da Türkiye neredeyse savaşın içine sürükleniyor
adım adım, adım adım o noktaya gidiyor.
Biz, doğrusu Meclise
Hükûmetin bilgi vermesini istiyorduk, bu konuda bugün bu
sağlanmış oldu; teşekkür ederiz, bu önemli. Başka
konularda da keza, bu mekanizmayı keşke biz istemeden siz
yapsanız daha mutlu oluruz, teşekkür ederiz. Çünkü, bu hepimizin
konusu, burada iktidar, muhalefet diye bir olay yok, Türkiyenin güvenliği
konusu. Biz Türkiyeye herhangi bir yerden saldırı olması
hâlinde angajman kuralları, meşru müdafaa çerçevesinde buna
yekvücuduz, tamamen karşıyız; burada hiçbir tereddüdünüz
olmasın. Ama, biz burada başka bir şey
tartışıyoruz: Türkiye'nin adım adım Suriyedeki iç
savaşa askerî müdahaleyle dâhil olmasını tartışıyoruz;
konu bu. Şimdi, bu noktada bazı şeyleri, bazı
hususları birlikte değerlendirmek istiyorum.
Bir, biz böyle bir müdahaleye
dâhil olursak, arazide bize destek veren bir unsur var mı? Kim var bize
destek verecek? Muhalifler gitmiş. Muhalifler eğer Halepin
yarısı da düşerse yarısını kontrol ediyorlar. Halep
düşüyor, bir İdlip kalıyor muhaliflerin elinde. Muhalifler
kaçıyor. Esad mı bize yardımcı olacak, IŞİD mi
bize yardımcı olacak, PYD mi bize yardımcı olacak?
Türkiyeyi böyle karanlık bir noktaya götürecek adımlardan kesinlikle
uzak olmak gerekiyor.
Sınırın
dışında müdahale. Türkiye, Suriye denkleminde sadece Azez ile
Kilis arasına sıkıştı, 40 kilometre derinlikte bir
alan. Başka bir alan kalmadı. Türkiye
sıkıştırıldı, oradan da PYDnin alan
genişletmesi, Rusyanın hava bombardımanıyla Türkiye, Suriye
tablosundan tamamen dışlanıyor, hem diplomatik olarak
dışlandı hem de şimdi askerî olarak
dışlanıyor; bunu bir kere tespit etmek lazım.
Şimdi, başka bir öz
eleştiri de yapmak lazım. Efendim, Fıratın
batısına geçerse bu kırmızı çizgi. Niye Azez bu kadar
önemli? Çünkü koridor var, insani yardımlar muhaliflere gidiyor, oradaki
halka gidiyor; tamam doğru, bunu anlıyoruz. Peki, sadece teorik bir
yanlışlığı tespit etmek istiyorum. Fıratın
batısına geçerse kırmızı çizgi. Peki, doğusunda
kalınca kırmızı çizgi değil mi? Afrinin doğusuna
geçerse kırmızı çizgi, güzel. Peki, Afrinde kalınca tehdit
değil mi, bu anlayışla gidersek? Yani, burada bir çelişki
var. Biz bu çelişkiyi iki farklı eksende götüremeyiz, bunu bir
uyumlaştırmak lazım.
İki, Suriye
sınırımızın uzunluğu ne kadar? 911 kilometre -yanlış
hatırlamıyorsam- bunun 650si neredeyse PYDnin kontrolüne
geçmiş. Peki, Rusyanın bombardımanı dört ay önce
başladı, ondan önce niye biz müdahale etmedik? Madem orada bu
hassasiyetle hareket ediyorsak niye müdahale etmedik? Yani illa Azez mi çok kritik?
Burada da bir çelişki var.
Bir başka konu:
Şimdi
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Daha önce IŞİDteydi, IŞİDte. Sen IŞİDden
rahatsız olamazsın herhâlde!
ÖZTÜRK YILMAZ (Devamla)
Müsaade edin.
Şimdi, Rusyanın
bir stratejisi var. Rusya ne yapmak istiyor? Bizim gördüğümüz
kadarıyla, Rusya, muhalifleri önce aradan silip süpürmek istiyor, Suriye
dışına itmek istiyor. Güzel...
İkinci aşama ne?
Şunu demek istiyor uluslararası topluma? Esaddan mı
yanasınız, IŞİDden mi yanasınız? Böyle bir
olasılık çıkıyor ortaya ve Türkiye tezlerini burada da
tamamen kaybediyor. Suriye politikası hakikaten çökmüştür. Bunu bir
eleştiri olarak artık söylemiyoruz, bir gerçek bu, bunun
eleştiriyle bir alakası kalmadı. Düzeltmemiz lazım
bazı şeyleri.
Bir başka konu:
Şimdi, bizim bazı durum tespitleri daha yapmamız gerekiyor.
Amerika Birleşik Devletlerinin bu politika değişikliğinde
ne etken oldu, bu kadar uzunca bir süre Esadın gönderilmesi
önceliğini gündeme almışken ne oldu da bir anda bu önceliği
değiştirdi, IŞİDle mücadeleyi öne aldı?
Bakınız, Amerika
Birleşik Devletleri, maalesef, bizim müttefikimiz ama arkamızda
durmuyor. Bunun da tespit edilmesi lazım. Rusyanın arkamızda
durmadığı gibi, karşımızda durduğunu, İranın
arazide Türkiyeyle en azından psikolojik olarak
çatıştığını bilmemiz lazım.
Böyle bir durumda biz Suudi
Arabistan ve Katarla hareket ediyoruz. Suudi Arabistanın gücü
olsaydı Yemende kullanırdı ve bir sonuç alırdı.
Kullandı da ne oldu? Bugün Yemen paramparça oldu. Suudi Arabistanın
peşine takılıp veya onunla birlikte hareket edip, Katarla
birlikte hareket edip bölgede bir şeye şekil vereceğimizi
zannediyorsak burada da yanılıyoruz. Bir kere bundan uzak
durmamız gerekiyor.
Suriyede, peki, bu
eleştiri ama siz ne düşünüyorsunuz? denilebilir. Bir kere, her
şeyden önce, biz diplomatik çözümü tercih ediyoruz. Suriye sorununun
diplomatik çözüm dışında bir çıkış yolu yok,
askerî bir çözüm yok, alan kazanmalar sürekli olmayacak. Sürekli böyle giderse
iç savaş ve sürekli toprak değişikliği ve toprakların
farklı gruplar tarafından kontrolünün, kapısını açan
bir süreç başlayacak. Dolayısıyla, biz ne istiyoruz Suriyede?
İç savaşın sonlandırılması. Bu, diplomatik
çözümle
Ateşkes
Suriyenin egemenliği ve toprak bütünlüğünün
mutlaka korunması konusunda biz durmalıyız. Terör örgütlerinin
Suriyenin geleceğinde bir yeri olmamalı, masada da olmamalı
bunlar. Suriyenin geleceğine Suriye halkı karar vermeli, başka
bir güç karar vermemeli. Başta Rusya olmak üzere orada askerî güç kullanan
bütün ülkeler Suriyeyi terk etmeli. Suriyedeki bütün halkların
hakları anayasal garanti altına alınmalı. Bizim
sınırımızda bize yönelik veya Suriyenin toprak
bütünlüğüne yönelik herhangi bir oluşuma karşı durmalıyız.
Suriyenin seküler ve demokratik bir ülke olması için çalışmalıyız.
Bu konuda çaba sarf etmeliyiz. Ve en nihayetinde Türkiyeye gelmiş
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu
açıyorum, sözlerinizi tamamlayınız Sayın Yılmaz.
ÖZTÜRK YILMAZ (Devamla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ve Türkiyeye gelmiş,
yerleşmiş, savaştan kaçmış burada bulunan Suriyeli
mültecilerin barış sağlandıktan sonra vatanlarına
dönmesini istiyoruz.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Yılmaz.
Siyasi parti grupları
adına son söz talebi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Talip Küçükcan, Adana Milletvekiline aittir.
Buyurun Sayın Küçükcan.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA
TALİP KÜÇÜKCAN (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sayın Bakanın bilgilendirmesi için kendisine teşekkür ediyorum.
Ben de AK PARTİnin konuya ilişkin görüşlerini sizinle
paylaşmaya çalışacağım.
Türkiyeyi yakından
ilgilendiren dış politika gündemini tartışmamız çok
önemli ve kritik bir anlaşmanın yıl dönümüne rastladı
sayın milletvekilleri. Tartışmalarımızın bugün
karşı karşıya kaldığımız bölgesel
sorunların tarihsel arka planını inşa eden Sykes-Picot
Anlaşmasının yüzüncü yılına denk düşen günlerde
olması gündemdeki gelişmeleri tarihsel bir perspektifle
değerlendirmenin daha anlamlı ve önemli olduğuna işaret
ediyor.
Osmanlı bakiyesi
toplulukların ve toprakların sömürge güçleri tarafından gizlice
parçalanması, paylaşılması ve yönetilmesi 100 yıl önce
başladı ama etkileri hâlâ sürüyor. Şu günlerde herkesin zihninde
İkinci bir Sykes-Picot planı mı hayata geçiriliyor? sorusu
var. Çünkü Suriyenin toprak bütünlüğünü tehdit eden ve Suriyeyi etnik ve
mezhepsel temellere dayalı küçük devletçiklere bölme ve yanı başımızda
uydu devletler kurdurma çalışması
yapıldığını hepimiz görüyoruz ve şahit oluyoruz.
Değerli milletvekilleri,
bugün karşılaşılan sorunları yeni bir oryantalist
söylem olan Orta Doğu bataklığı kavramıyla
açıklamak ve geçiştirmek mümkün değildir. Irak, Suriye, Lübnan başta
olmak üzere, bu bölgede postkolonyal dönemde etnisite, din, mezhep katı
sekülerizm, yani laikçilik ve seküler milletçilik siyaset ve devletin temelini
oluşturmuştur. Çok kültürlü, çok dinli, çok etnisiteli olmasına
rağmen, bölgede azınlıkların çoğunlukları yönettiği,
demokratik ve eşit yurttaşlık temelinde temsil ve yönetime
katılım yerine, katı, seküler ve milliyetçi ideolojilerin
şekillendirdiği, darbe ve otoriter rejimlerin hâkim olduğu
siyasal dengeler oluşturulmuştur. İşte Arap devrimleri tam
da bu mirasa başkaldırı olarak ortaya
çıkmıştır; demokrasi, insan hakları, eşit
vatandaşlık arayışı olarak tarihe geçmiştir.
Değerli milletvekilleri,
AK PARTİ döneminde Türkiye'nin Suriyeye bakışını
kısaca özetlemek istiyorum.
Arap Baharı Kuzey
Afrikadan başlayıp Orta Doğunun derinliklerine ve Suriyeye
ulaştığında Türkiye ilkesel bir tutum benimsedi. Bu tutum,
demokrasi, insan hakları, eşit vatandaşlık ve temsil
taleplerinin desteklenmesiydi.
Hatırlayalım: Arap
devrimlerinin başında pek çok ülke önce şaşkınlık
içinde sessiz kaldı bu sürece. Ama ilerleyen dönemlerde baktılar ki
toplumsal dinamikler statükoyu değiştirme gücüne sahip o zaman onlar
da bu Arap Baharını desteklediler. Ancak Arap
uyanışının bölgesel etkilerinin tahmin edileceğinden
daha derin ve yaygın olduğu anlaşılınca
Mısırda bir darbeyle bu süreç sonlandırıldı veya en
azından durduruldu. Türkiye, Tunus, Mısır ve Libyadaki
demokratik toplumsal taleplere destek verdiği gibi Suriyedeki toplumsal
taleplere de destek vermiş ve barışçıl bir geçiş için
Esed rejimiyle uzun görüşmeler gerçekleştirmiştir. Bunun
altını çizmek isterim. Ancak, rejimin meşru toplumsal ve siyasi
taleplere kayıtsız kalması ve muhalifleri acımasızca
bastırması, Türkiye'nin iyi niyetli girişimlerinin sonuçsuz
kalmasına yol açmıştır. Bakın, şimdi, Suriyede,
iç çatışmaların başlaması, yapılması ve ülke
dışında unsurların -İran, Hizbullah, DEAŞ ve
Rusya gibi- çatışmalara dâhil olmasıyla kriz iyice
derinleşmiş ve büyümüştür. Bugün gelinen noktada, Sayın
Bakanın da açıkladığı gibi, 300 bini aşkın
insan hayatını kaybetmiş, Suriyede ülke dışına
çıkan mülteci sayısı 6 milyonu aşmış, ülke içinde
yaşadığı yerleşim biriminden kaçmak zorunda kalan
mülteciler 7,5 milyona ulaşmış ve 21 milyon nüfusu olan
Suriyenin nüfusunun yüzde 60-65i göç etmek zorunda kalmıştır;
yani, demokratik olarak ciddi bir değişim yaşanmış,
şehirlerin etnik ve mezhepsel yapısı kökten
değiştirilmiştir. Şimdi bu yapıdan Türkiyeyi sorumlu
tutmanın adil olmadığı kanaatindeyiz.
Değerli
milletvekilleri, Suriye konusunda Türkiyenin politikası krizin
başladığı 2011 yılından beri açık, nettir.
Türkiye, hakkın, haklının, mazlum ve masumların
yanında yer almıştır; Suriyede siyasi ve toplumsal
grupların demokratik taleplerine destek vermesi için, yönetime
çatışmasız bir geçişin sağlanması için özel çaba
sarf etmiştir. Türkiye, Suriyenin toprak bütünlüğünün
korunmasına özel önem vermiştir, bunu ifade edelim.
Dolayısıyla, bugün Suriyenin bölünmesinin en çok Türkiye
açısından risk oluşturduğunu hep söyleyegeldik. O nedenle,
Sayın CHPli hatibin söylediğine bu anlamda ciddi
itirazımız var. Krizin sebebi biziz. dedi, Türkiye dedi. Az önce
de özetlediğimiz gibi, krizin sebebi Türkiye değil Irak işgalinden
itibaren bu bölgede oluşan jeopolitik ve jeostratejik boşluktur.
Unutmayalım, Türkiye çatışmasız bir geçiş için çok
çaba sarf etti ve bu anlamda toplumsal mutabakat sağlanması için
başlatılan girişimlere her zaman destek verdi ve hâlâ veriyor.
Arap ligi, İslam İşbirliği Teşkilatı, Birleşmiş
Milletler girişimleri, Cenevre 1-2 ve daha sonra gelecekler, hepsine
destek verdiği gibi bundan sonra da destek verecek. Yani, Türkiye
diplomasinin bütün sınırlarını zorluyor, diplomasinin bütün
sınırlarının ve imkânlarının
kullanılması konusunda elbette ki CHPli hatibe biz de
katılıyoruz. Keşke durum onun söylediği gibi kolayca
geçiştirilebilse, Rusyaya çık deyince çıkabilse veya
İrana çık deyince çıkabilse ama realite çok daha farklı
bir şekilde karşımızda duruyor. O nedenle bu süreci iyi
takip etmemiz lazım. Niçin böyle oldu? Türkiyeyi suçlamanın bir
yararı olmadığı kanaatindeyiz. Bu süreçte, 2003 Irak
işgalinden itibaren bu bölgede çok ciddi bir jeopolitik ve jeostratejik
boşluk oluştu. Zaten Musuldaki kriz de bu boşluğun bir
parçası olarak sayın hatibin çok yakından gördüğü ve
yaşadığı bir hadise, DAEŞin oraya kadar gelerek bu
boşluktan yararlanması. Söz konusu jeopolitik ve jeostratejik
boşluktan yararlanarak bölgesel istikrarı bozmak isteyenler, bunu bir
fırsat görüp Suriyenin bölünmesi ve sınırımızda uydu
devletler kurulmasını destekleyenler ortaya çıktı ve
Türkiye buna tamamen karşı. İşte, PYDye müdahale de bundan
kaynaklanıyor. Suriye ve Rusyayla iş birliği içinde olan, hem
Şam hem de Moskovadan destek aldığı aşikâr olan
PYD/YPG işte bu bağlamda değerlendirilmesi gereken bir örgüttür
ya da aktördür. Aynı şeklide DAİŞ, Irakta
başlattığı yayılmacılığı Suriyede
devam ettirmekte, İran ve Hizbullah da benzeri şekilde Suriyedeki
jeopolitik ve jeostratejik boşluğu fırsat olarak görüp nüfuz
alanlarını genişletme gayretindedir.
Değerli
milletvekilleri, AK PARTİ açısından
bakıldığında PKK, DAİŞ, PYD Türkiyenin bölge
istikrarını tehdit eden terör örgütleridir ve bu örgütlerle sonuna
kadar mücadele edilmelidir. Türkiyenin yaptığı işte tam da
budur. Türkiye, DAİŞi bir terör örgütü olarak tanımlayan ilk
ülkelerden biridir, Uluslararası Koalisyona
katılmıştır ve destek vermeye devam etmektedir. Türkiye
için PYD de aynı şekilde bir terör örgütüdür ama öyle görüyoruz ki
bazı milletvekillerimiz PYDnin bir terör örgütü olarak görülmesine
karşılar PYDyle aramızı bozmayalım, PYD bir terör
örgütü değildir. şekilde bir siyasi retorik kullanmaktadırlar.
Şunu ifade
edelim, kuşkuları olan veya bilgisi olmayan milletvekilleri için
ifade edelim ki PYD, mahkeme kararıyla terör örgütü olarak
tanımlanmıştır. Bu sorulduğu için söylüyorum daha
önce.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Hangi mahkeme ya?
TALİP
KÜÇÜKCAN (Devamla) Mardinde YPG üyesi olduğu için tutuklanan
İsmail Sadıkın yargılandığı davanın
gerekçeli kararını açıklayan Mardin 2. Ağır Ceza
Mahkemesi PYD ve YPGnin terör örgütü olduğuna hükmetmiştir; bunu da
burada belirtmekte yarar var.
Değerli
milletvekilleri, PYDnin terör örgütü olmadığını iddia
etmek, PYDyle aramızı bozmayalım çağrısında
bulunmak, PYDyi meşru bir örgüt gibi yansıtan siyasi bir retorik
kullanmak Türkiye Cumhuriyetinin mahkemelerini ve yargı
kararlarını tanımamak demektir. PKKyla organik ve siyasi
ilişkileri bilinen PYDnin terör örgütü olarak kabul edilmemesi
düşünülemez, böyle bir şey siyaseten kabul edilemez.
Rusya, Şam
yönetimi ve bazı Batılı ülkelerin DAİŞle mücadele
altında PYDye destek vermeleri, PYDyi lejyon olarak kullanmaları,
bu yolla kendi gündem amaçlarını dayatmaları kabul edilemez,
PYDnin DAİŞle mücadele adı altında Türkiyenin
sınır güvenliğini tehdit eden faaliyetlerine göz yumulamaz, saha
kapatmasına asla izin verilemez.
PYDnin Azez hamleleri yeni
bir göç dalgası yaratma riski ve güvenliğimiz açısından
müdahaleyi gerekli ve zorunlu kılmıştır. Türkiye, Musulla
nasıl ve ne kadar ilgileniyorsa Haleple, Azezle de o kadar ilgilenmek
durumundadır çünkü Türkiyenin güvenliği sadece kendi
sınırından başlamaz çok daha ilerisinden ve öteden
başlar. Çünkü geçmişte de gördük, bugün de görüyoruz. Nüfus
değişimiyle bile demografik değişimle bile komşu
ülkelerin güvenliğini tehdit edebilirsiniz, istikrarını
bozabilirsiniz. Türkiyenin buna göz yumması mümkün değildir.
Bu noktada şunu da ifade
etmeliyiz ki: Türkiyenin yaptığı müdahale Suriyeli Kürtlere
karşı yapılmış gibi gösterilmek isteniyor. HDPli
sayın hatibin de ifadelerinde kısmen buna yer verildi çünkü o da
Türkiyenin Suriye politikasının Kürtlere karşı olmaktan
ibaret olduğunu ifade etti. Hâlbuki Suriyedeki kargaşanın ve
karmaşanın nedeni çok daha farklı. Şunu ifade edelim:
Eğer statü eşitlikse, adaletse, insan hakları ise, kimlik ise,
vatandaşlık ise Suriyede Türkiye bu konuda üzerine düşeni
çoktan yaptı. Rejimle bu konularda uzun uzun -biliyorsunuz-
görüşmeler yapıldı Suriyedeki Kürt kardeşlerimize kimliklerinin
verilmesi, eşit vatandaş olarak kabul edilmesi için. Biz şunu
ifade ettik: Tarihdaş olarak, kültürdaş olarak biz Türklerle,
Kürtlerle, Araplarla bu coğrafyada beraber yaşadık ve
yaşamak istiyoruz. Dolayısıyla çatışmalara mutlaka ve
mutlaka bir çözüm bulunması gerekir. Ama şunu da ifade edelim: Suriye
ve Cizre benzetmesi tamamen yanlıştır; hem tarihsel olarak
yanlıştır hem de gerçeklere uymamaktadır. Türkiyenin
Cizrede yaptığı, insanların ve toplumun ticaret,
eğitim, ibadet özgürlüğünü elinden alan bir örgüte karşı
verdiği bir mücadeledir. Suriyede yapılan ise halkın bir
başkaldırısıydı, öyle başladı, farklı
boyutlar aldı.
Evet, biz diplomatik
girişimleri mutlaka desteklemeliyiz, bu konuda hiçbir problemimiz yok
ancak şunu da ifade etmeliyiz: Türkiyeye yönelik bütün tehditleri de
bertaraf etmek için meşru savunma hakkımızı da sonuna kadar
kullanmalıyız, bunu kullanmaktan da çekinmemeliyiz. Bu bir savaş
ilanı asla değildir.
Saygılarımla. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Küçükcan.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, sayın hatip
BAŞKAN Sayın
Bakanın bir söz talebi var.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Peki, buyurun. Ondan sonra
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bakan, sizi dinliyorum efendim.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Sayın Başkanım, hatiplerin bir
kısmı ileri sürmüş olduğumuz görüşten farklı bir
görüşü Hükûmete atfetti. Nedir bunlardan birisi? PYDye para verildi.
PYDyle iş birliği yapıldı. gibi Süleyman Şah
operasyonu da dâhil olmak üzere
Hem bir başka hatip Suriyede toprak
bütünlüğünü savunarak sanki biz, Hükûmet bunu savunmuyormuş gibi yine
zımni olarak dile getirdi. Dolayısıyla da hatiplerin
yapmış olduğu doğru olmayan açıklamalarına karşı
cevap vermek istiyorum 69a göre.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, önemli bir konuyu görüşüyoruz. Hükûmet Suriye
bağlamında yaşanan gelişmeler konusunda Genel Kurulu
bilgilendirdi. Hükûmetin yirmi dakikalık konuşma süresini Hükûmet on
dakika olarak kullandı. Öte yandan siyasi parti gruplarının onar
dakika konuşma süreleri vardı. Konunun önemi nedeniyle bu
uygulamayı teamülleri de dikkate alarak esnek bir şekilde bugün devam
ettirdik ve ilave söz taleplerini tüm siyasi parti gruplarına verdik.
Hükûmetin yirmi dakikalık süreye ilave olarak bir söz talebi olsaydı,
şüphesiz onu da karşılayacaktım.
Öte yandan, Sayın Bakan
69uncu maddeye göre hem sataşma hem de ileri sürmüş olduğu
görüşten daha farklı bir görüşün Hükûmete atfedilmiş
olması nedeniyle söz talebinde bulunmaktadır.
Buyurun Sayın Bakan,
69uncu maddeye göre size söz veriyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurun efendim.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Millî Savunma
Bakanı İsmet Yılmazın, Hükûmetin gündem
dışı konuşmasıyla ilgili Gaziantep Milletvekili Ümit
Özdağın MHP Grubu adına ve Ardahan Milletvekili Öztürk
Yılmazın CHP Grubu adına yaptıkları
konuşmaları sırasında Hükûmete sataşması
nedeniyle konuşması
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Başkanım teşekkür ediyorum.
Öncelikle Süleyman Şah
operasyonunda PYDyle iş birliği yapılmadı. İlgili
tarafların hepsine bilgi verilmiştir, buna PYDde dahildir.
KAMİL AYDIN (Erzurum)
Niye teşekkür ettiniz Sayın Bakan?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
İSMET YILMAZ (Devamla) Sayın Başkana teşekkür ettim, süre
verdiği için.
Dolayısıyla, ilgili
taraflara bilgi verilmiştir. Bir iş birliği söz konusu
değildir.
Yine PYDye para verildi gibi
bir iddiada bulundu. Bu da doğru değildir. Geçmişte PYDyle
yapılan görüşmelerde şu söylendi: Rejimle iş birliği
yapma, teröre başvurma ve oldubittilerden de uzak dur çünkü bunu Türkiye
kabul etmez. denildi.
Yine bir
başka kardeşimiz bir suçlama getirdi. Biz hiçbir yerde Kürt
kardeşlerimize karşı değiliz. Kürtlerin statüsüyle
Türkiye'nin bir kaygısı söz konusu değildir. Kuzey Irak
Kürtlerinin de Kuzey Irak Yönetiminin de dostu Türkiyedir. Suriyede Kürtleri
tek başına PYD temsil etmiyor. Suriye Ulusal Kürt Koalisyonu,
muhalefetin müzakere heyeti içinde yer almaktadır ve DEAŞa
karşı koalisyonun içinde 65 ülke var. Bu 65 ülkenin içerisinde Suudi
Arabistan da var. Bizim İncirlikte İngilterenin, Amerikanın
ve Almanyanın da uçakları var. Bu koalisyona dâhil olan Suudi
Arabistanın da uçakları DEAŞa karşı mücadele için
gelecekler. DEAŞa karşı verilen mücadelede biz de aktif
katkı sağlıyoruz.
Yine,
Sayın Başkanım, bir başka sayın vekil Ege
adalarının işgal edildiğini söylediniz." dedi. Böyle
bir şey kesinlikle söylemedim, doğru değil.
Hürriyet
gazetesine bakın, 26 Ağustos 1998
O zamanki Sayın Cumhurbaşkanı
-onun Cumhurbaşkanı olduğu dönemdeki Hükûmette olanlara da
bakın- Hürriyet gazetesine vermiş olduğu mülakatta şunu
söylüyor: Ege Denizinde gri alanlar var. Yani aidiyeti anlaşmalarla
tespit edilmemiş. Biz diyoruz ki: Bunlar size ait değil, halefiyet
dolayısıyla bunlar bize ait. Sayın Demirelin ifadesi. Yine,
Demirel hepinizin çok iyi bildiği gibi Ege bir Yunan gölü değildir.
Ege bir Türk gölü değildir. Binaenaleyh, Ege bir göl de değildir.
demiştir. Dolayısıyla, biz burada diyoruz ki: Ege ortak
denizimizdir, ortak menfaatimizdir.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Aslında Ege diye bir yer yoktur Sayın Bakan!
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) Uluslararası
anlaşmalardan doğan haklarımızı savunuyoruz. Bu
1998de edilen iddianın bugüne farklı şekilde
aktarılması doğru değildir.
MUSTAFA HÜSNÜ
BOZKURT (Konya) Adalarda Yunan Bayrağı var mı yok mu? Yani,
Egenin göl olup olmamasıyla ne alakası var?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) Bir başka husus: Biz
Suriyenin toprak bütünlüğünü savunuyoruz. 2011den bu yana Millî Savunma
Bakanlığı görevini üstleniyorum. Suriye olayları
başladığından bu yana, yurt dışındaki birçok
insanın Suriyenin geçmişinde dahi 4-5 parça olduğunu, bunlardan
Lübnanın o parçanın içinden ayrılıp da bağımsızlığını
kazandığını, dolayısıyla geri kalanının
da eski kültüre uygun olarak bölünmesi gerektiğini söyleyenlere
karşı bunun Orta Doğuda bitmeyen bir sorunlar yumağı
oluşturacağını, eğer Orta Doğuya barış
ve istikrar getiriyorsak mutlaka Suriyenin toprak bütünlüğünün
savunulması gerektiğini biz söyledik. Bundan sonra da söylemeye devam
edeceğiz.
Yine, biz hem
içte hem dışta gerçekten istikrar istiyoruz, barış
istiyoruz çünkü Yurtta sulh, cihanda sulh. bizim ilkemiz. Barış
için de çalışıyoruz ama tek başına sizin
barış istemeniz de yetmiyor.
Yine, masum
insanlar nerede hayatını kaybederse kaybetsin bizim yüreğimizi
kanatır, bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın, hiçbir
ayrımcılığa da tutmayız.
Yine, Cizrede
ne yapılıyorsa bütün mevzuata uygun olarak
yapıldığını çok net şekilde söylemek istiyorum.
Bir başka isim, Kobani
ismi. Genelde biz hep şunu söyleriz -hele bence siyasetçiler için de
doğru olan odur- siyasetçilerin halkı takip etmesi lazım -halk
ne diyorsa- onun değeri değeri, onun düşüncesi de
düşüncesidir. Halkın karşısında farklı fikirler
de söyleyebilir ama şahsi görüşüm odur ki öğretim üyeleriyle
sanatçılar halkın düşündüğünün dışında
farklı görüşler ifade ederler; halkın görüşünü, ufkunu
açarlar ama siyasetçilerin halkın değerlerine dost olması
gerekir, halkın değerlerini savunması lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
İSMET YILMAZ (Devamla) Dolayısıyla, bir yerin ismi Kobaniyse,
halk oraya Kobani diyorsa, bundan da hiç rahatsız olmamak gerekiyor
diyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
ÜMİT ÖZDAĞ
(Gaziantep) Sayın Başkan
BAŞKAN Sizden önce
Sayın Balukenin talebi vardı Sayın Özdağ, söz
vereceğim size de, dinleyeceğim sizi.
Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, demin AKP Grubu adına
konuşan sayın hatip grubumuzu kastederek PYDye terör örgütü demeyen
grup ve milletvekilleri işgüzarlık içerisindedir. demek suretiyle
sataşmada bulunmuşlardır.
BAŞKAN 69uncu maddeye
göre size söz veriyorum. Lütfen, yeni bir sataşmaya meydan vermeyiniz
Sayın Baluken.
Süreniz iki dakikadır.
Buyurun.
2.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Adana Milletvekili Talip
Küçükcanın Hükûmetin gündem dışı konuşmasıyla
ilgili AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle, şu mahkeme kararını bir
açıklığa kavuşturmak lazım. Ne zamandan beri mahkeme
kararlarını siyasi irade olarak tanıyorsunuz, biz bunu
bilmiyoruz. Eğer, öyle bir durumunuz varsa iktidar partisi olan bir parti
hakkında kapatma davalarını da onaylıyorsunuz demektir.
Partinize karşı açılmış olan o davaları, bir
şiir okudu diye şimdiki Cumhurbaşkanının cezaevine
gönderilmesi iradesini de tanıyorsunuz anlamına geliyor.
Hatırlayın, şu anki Cumhurbaşkanı daha bir yıl
önce Adliye koridorlarında bu paralel çetelerden geçilmiyor.
demişti. Şimdi, getirip burada bize o mahkemelerden
alınmış kararları bir siyasi irade olarak
yansıtmayın.
PYD, Suriyedeki Kürtlerin
siyasi iradesidir. Bu konu bizim açımızdan son derece nettir ve bütün
dünya da bunu böyle kabul ediyor. Yani, Amerikaya gidiyorsunuz, Rusyaya
gidiyorsunuz, bölge ülkelerine gidiyorsunuz, âdeta bir siyasi dilencilik pozisyonu
ortaya çıkıyor, Ne olur PYDye, YPGye terör örgütü deyin.
diyorsunuz. Evrensel kriterlere göre, böyle bir tanımı sizin
dışınızda yapan kimse yok. Var, birkaç güç daha var,
işte, Suud rejimi var, belki Katar var, IŞİD var, El Nusra var,
Ahrar el- Şam var. Dikkat edin, bu IŞİD, El Nusra, Ahrar el-
Şamın ortak özelliği bütün insanlık değerlerine
saldırıyorlar; PYD/YPG de insanlık değerlerini bu
vahşet çetelerine karşı savunduğu için bütün dünya PYDnin,
YPGnin ne anlama geldiğini çok iyi biliyor.
Diğer taraftan,
Demokratik Suriye Güçleriyle oluşan hem meclis hem askerî düzeydeki o
ittifakta da Türkmen, Arap, Ermeni Süryani, oradaki Nusayri halkların
tamamı var. Dolayısıyla, oradaki iradeyi sizin kendi siyasi
çıkarlarınız doğrultusunda değerlendirmek değil,
dünyadaki siyasi gelişmeler doğru olur kanaatindeyiz.
Şu ortaya
çıkmıştır: Sizin, PYDye karşı angajman
kuralları da Türkiye sınırları için değil, El Nusra,
Ahrar el- Şam ve IŞİD saldırıları için
geçerlidir. Bunu da zaten bütün dünya maskeniz düşecek şekilde
tartışıyor. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Baluken.
Sayın Özdağ
ayaktaydı biraz önce.
Sizi dinliyorum Sayın
Özdağ.
ÜMİT ÖZDAĞ
(Gaziantep) Sataşma var.
BAŞKAN Gerekçeyi ifade
ederseniz
ÜMİT ÖZDAĞ
(Gaziantep) Sayın Bakan benim gerçeği söylemediğimi ifade
etti.
BAŞKAN Hangi konuda
Sayın Özdağ?
ÜMİT ÖZDAĞ
(Gaziantep) PYD ile Türkiye arasındaki AKP Hükûmetinin, haberleşme
konusunda.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Özdağ, size de 69uncu madde çerçevesinde söz veriyorum.
Lütfen, bir sataşmaya
meydan vermeden düşüncelerinizi ifade ediniz.
3.- Gaziantep
Milletvekili Ümit Özdağın, Millî Savunma Bakanı İsmet
Yılmazın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ÜMİT ÖZDAĞ
(Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben PYDnin
yol kılavuzluğu yaptığını söylemiştim.
Sayın Bakan, bunun böyle olmadığını, bütün taraflara
bilgi verildiğini söyledi. Bütün taraflar Amerika Birleşik
Devletleri, Rusya, Fransa ve İngiltere değil, PYD ve IŞİD
muhtemelen. Demek ki bütün taraflar deyince terör örgütleriyle
haberleştiğinizi de kendiniz ifade etmiş oldunuz Sayın
Bakan.
Para konusunun da gerçek
olmadığını söylediniz. Devlet sorumluluğuyla
bildiğimiz her şeyi söylemiyoruz, neden verildiğini de
söylemiyoruz. Haritaya bakmak lazım. Haritada Ayn El Arap mı
yazıyor yoksa Kobani mi yazıyor?
Siyasetçiler halkın
dilini konuşur. dediniz, Sayın Başbakan gitsin bakalım
Edirnede bu halk dilini konuşsun, kendisine ne diyecekler.
Ama beni en çok şaşırtan
şey sizin 24üncü Dönem sonunda Sayın Erkan Akçayın vermiş
olduğu soru önergesi üzerine burada yapmış olduğunuz ve
tutanaklarda olan konuşmada Egede işgal edilen adalar konusunda
sizin, Yunan ordusunun fiilî durum oluşturduğunu ifade etmenizdir.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Söylemedim Ümit Bey.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Söylediniz efendim.
ÜMİT ÖZDAĞ
(Devamla) Bakın, Erkan Akçay da burada.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Kabul etmiyorum.
ÜMİT ÖZDAĞ
(Devamla) Ben bu konuda Sayın Bakan, makale yazdım şeylere
bakarak.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Ben de deniz hukuku uzmanıyım.
ÜMİT ÖZDAĞ
(Devamla) Tamam. Onları getirtelim, bakalım, ben sizden o zaman
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Yaklaşık beş yıla yakın
Denizcilik Müsteşarlığı yaptım.
ÜMİT ÖZDAĞ
(Devamla) Fiilî durum demediyseniz ve Yunan işgalini kabul etmediyseniz
bunlara benim söyleyecek bir şeyim yok ama bir Yunan işgali adalarda
devam ediyor.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) 1998deki Demirelin açıklamasına bak.
BAŞKAN Genel Kurula
hitap edin efendim.
ÜMİT ÖZDAĞ
(Devamla) Efendim, herhâlde orası da Genel Kurul değil mi?
Orası da Genel Kurul, onun için Sayın Bakana döndüm.
BAŞKAN Yani,
karşılıklı diyaloğa gerek yok anlamında
söylüyorum.
ÜMİT ÖZDAĞ
(Devamla) Teşekkür ediyorum. Mesele bundan ibaret.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özdağ.
HİŞYAR ÖZSOY
(Bingöl) Sayın Başkan
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkan
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye
değerli arkadaşlar, hepinizi dinleyeceğim. Sayın Özsoy daha
önce ayağa kalkıp bir söz talebinde bulunmuştu.
Sayın Özsoy, dinliyorum
sizi.
HİŞYAR ÖZSOY
(Bingöl) Sayın Başkan, AKPli hatip benim Suriye ve Cizreye
yönelik yaptığım benzetmeye farklı anlamlar yükleyerek
ifade etti. O konuda bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN 69uncu maddeye
göre size de iki dakika süreyle söz veriyorum. Lütfen, bir sataşmaya
meydan vermeyecek şekilde düşüncenizi ifade edin efendim.
Buyurun.
4.- Bingöl
Milletvekili Hişyar Özsoyun, Adana Milletvekili Talip Küçükcanın
Hükûmetin gündem dışı konuşmasıyla ilgili AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
HİŞYAR ÖZSOY
(Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Bakın, burada gerçekten
polemik yapmanın bir anlamı yok. Devletler sivil öldürdükleri zaman
ya vatan savunması için ya teröristle mücadele ediyorum diye yaparlar.
Sizin için Suriye'de tabii ki haklı gerekçeler var Hükûmet açısından,
Ben orada teröristlerle mücadele ediyorum. diyor. E, Suriyeye sorun,
aynısını söylüyorlar, Rusya da aynısını söylüyor.
Yani, böyle bir hayalet gibi bir terörist var, ben giderim istediğimi
yaparım
Sonuç? Yüzlerce sivil ölü var ve maalesef Terörle mücadele
ediyorum. söylemi bu ölen insanları meşrulaştırmıyor.
Bunu söylüyoruz sadece. Dolayısıyla, bu konu üzerine polemik
yapmanın bir anlamı yok ve orada bu ablukalar sürecinde ölen bütün
sivillerin hesabının muhakkak sorulması lazım. Niye biliyor
musunuz? Sorulmazsa devlet çete olmuş olur. Çünkü, sizin
sorumluluğunuz altındaki bir ülkede devletin güvencesinde olan sivil
insanlar ölmüş. Bunun sorumluluğu büyüktür hem ulusal hem
uluslararası hukukta.
Bakın, arkadaşlar,
ortada şöyle bir durum var: Bir mahkeme kararına dayanarak PYD
terörist
E, ilan etseydin şimdiye kadar. PKKyi mesela diyorsunuz. Niye
PYD şu ana kadar ilan edilmedi? Bir mahkeme kararının
arkasına saklanarak siyaset yapılmaz. İyi ki de edilmemiş
diyoruz biz. Demek ki Türkiye hâlâ belki ileride olabilir, belki bir
ilişki, bir zemin tutabilirim gibi düşünüyorsa Hükûmet iyi
yapıyor, kötü yapmıyor bunda. Götürüp terör kategorisine
sıkıştırırsanız yarın
ilişkilenebileceğiniz zemini de ortadan
kaldırırsınız. 2013 yılında gelmişti Salih
Müslim buraya değil mi? Bazı görüşmeler yapıldı.
Bakın, bunlar kötü şeyler değil. Bu konuda doğru
yapıyorsanız o doğrunuzda bizce ısrarcı olmanız
lazım. Dünya kadar söyleyelim PKK, PYD, YPG terör örgütü olarak
görebilirsiniz ama Orta Doğu siyasetinde sosyolojik siyasal
gerçekliklerdir. Bu gerçekliklere gözünüzü kapatıp ne Türkiye'de ne Orta
Doğuda ne Suriyede barışı tesis edemezsiniz. Onun için
çatışmadan ziyade biz müzakereyi öneriyoruz.
Teşekkür ediyoruz. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özsoy.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Bostancı
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Baluken konuşmasında
iktidarın, AK PARTİnin desteklediği iktidarın çeşitli
ülkelere giderek PYDyi terör örgütü olarak kabul edin. diye siyasi
dilencilik yaptığını söylemiştir. Bu açık bir
sataşmadır. Bu çerçevede
BAŞKAN
Sayın Bostancı, Hükûmete yönelik bir sataşma var burada
efendim.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) AK PARTİnin Hükûmeti sonuçta.
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Desteklediği Hükûmet, güvenoyu
verdiği Hükûmet.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Gökten zembille inmiyor.
BAŞKAN
Peki, buyurun Sayın Bostancı, size de iki dakika söz veriyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Lütfen
bir sataşmaya meydan vermeyiniz.
5.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
Hükûmet herhâlde bir yerden güç alarak Hükûmet oluyor, kendi kendine Hükûmet
olacak hâli yok.
LEVENT
GÖK (Ankara) Ama sonuçta adı Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti oluyor
Sayın Bostancı.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Kıymetli arkadaşlar, Suriyede
insanların canı yanıyor. Suriyedeki insanların canı
yanınca Türkiye'nin de canı yanıyor. Türkiye elbette ki
Suriyedeki gelişmelere, orada terör yapılanmalarına
ilişkin olarak çeşitli ülkelere gidecek, onları bilgilendirecek.
Bu bilgilendirmeye de ihtiyaç var çünkü bu ülkeler burunlarının ucunu
görmüyorlar Sayın Baluken.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Acaba!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Burunlarının ucunu görmüyorlar.
lafı Sayın Demirtaşın. Brükseldekiler
burunlarının ucunu görmüyor. Hakikaten görmüyorlar,
katılıyorum.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) O mülteciler konusunda.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Görmeleri lazım. Burunlarının
ucunu görmedikleri için PYDnin de bir terör örgütü olduğunu görmüyorlar.
Onlar neye bakıyorlar? Suriyede kim kullanışlı, kim işimize yarar,
oradaki güçler ilişkisinde bize en az maliyeti kim çıkartır,
kimi biz taşeron olarak kullanabiliriz? Maalesef burada PYD
kullanılmaya çalışılıyor. Bu coğrafyada Kürtlerin
ilk defa kullanılmaya çalışılması değildir bu
arkadaşlar. Bu coğrafyada Kürtler defalarca satıldı, yine
satılacaktır, bundan haberiniz olsun. Bu ülkedeki insanların
gerçek dostları bu coğrafyadaki insanlardır, bunu bilin.
PYD, evet, terör örgütü. O
terörü de önce oradaki Kürtlere yaptı. Herhâlde PYDyle bu kadar
yakından ilgilenenler, orada egemenlik kurmak için orada kendilerine itaat
etmeyen Kürtlere neler yaptıklarını iyi bilirler. Bu, bize hiç
yabancı değil tabii. Kendisine benzemeyen, kendisiyle aynı
ideolojiyi paylaşmayan Kürtlere karşı o zalimane, o müstebit, o
faşizan yöntemleri kullanma bize hiç yabancı değil. O yüzden,
bir terör örgütünü tayin eden, esasen, oradaki halka ve insanlara şiddet
marifetiyle kendi iradesini dayatmasıdır. Cizrede de yapılan
budur, bir irade dayatması. Devlet öyle mücadele etmez, böyle mücadele
eder
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) Allah rızası için devlet nasıl mücadele edecek
terörle? Bir de o konuda konuşsalar memnun oluruz.
Saygılarımla. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bostancı.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Baluken, bir saniye
Sayın Tanal, buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Şimdi, Sayın Bakan
açıklamasını yaparken Ege Denizinde bulunan adalarla ilgili net
bir açıklama yapmadı. Oradaki adalarda kimin bayrağı
asılı? Yunanistan bayrağı mı asılı, Türkiye
bayrağı mı asılı? Yani burada bu konuyla ilgili bir
açıklama yapmak isterim.
Bir de aynı şekilde
Sayın Bakan dedi ki: Efendim, PYD terör örgütüdür. Peki, terör örgütüyse
bizim mevcut olan kanunlarımıza göre bir örgütün terör örgütü
sayılabilmesi için Bakanlar Kurulu kararı alınıp Resmî
Gazetede ilan edilmesi gerekmiyor mu? Mademki öyle diyorsunuz, niye bunu
yapmaktan çekiniyorsunuz? Onun için, açıklama için
Yani mahkeme
kararları bugün
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Açıklama için izin verebilecek misiniz Başkanım?
BAŞKAN Sayın
Tanal, sözleriniz tutanaklara geçmiştir. Teşekkür ederim efendim.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Bitmedi. Şu husus var izin verirseniz: Şimdi, Sayın Bakan
diyor ki: Efendim mahkeme kararı. Mahkeme kararı yazılı
emir yoluyla hâlen kesinleşmiş bir karar olmadığı için
Yargıtaydan bozulabilir veya kesinleşmişse yazılı emir
yoluyla bozulabilir. Siyasi iktidar burada sorumluluktan kaçınıyor,
kamuoyuna doğru bilgi vermiyor. Madem ki terör örgütüyse buyurun, elinizi
tutan mı var? Her konuda, kentsel dönüşümle ilgili Bakanlar Kurulu
kararı alabiliyorsunuz, vatandaşın risksiz olan
alanını riskli hâle getirebiliyorsunuz. Bu konuda niçin karar
almıyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Tanal, sözleriniz tutanaklara geçmiştir.
Teşekkür ediyorum.
Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Bostancı, konuşması
sırasında siyaseten burnumuzun ucunu göremediğimizi ifade etti,
bu konuda açık sataşmada bulundu.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Bürükseldekiler dedim Sayın Baluken.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Baluken.
69uncu madde çerçevesinde
söz veriyorum, lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyiniz.
6.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri;
Cizredeki, Surdaki savaş sürecini Kürt halkına karşı
açılmış bir savaş diye söylediğimizde burada
çıkıp hendeklerden, barikatlardan söz ediyordunuz. Peki, şimdi,
Azezde, Afrinde hendekler mi var, barikatlar mı var? Siz Hükûmet olarak
Orta Doğu politikasının merkezine Kürt
karşıtlığını, Kürt
düşmanlığını koymuş durumdasınız.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Yanlış!
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Öyle PYDnin arkasına saklanarak, içeride terörle mücadele
yalanına sarılarak bu gerçeği gizleyemezsiniz, ortaya
çıkıyor zaten. Nesi yanlış? Azezden Cizreye kadar,
Surdan Halepe kadar savaş koridoru oluşturdunuz. Nedir, mantığı
ne? Hangi omurga üstüne oturuyor? Kürtler statü sahibi olmasın diye El
Nusrayla iş birliği yapıyorsunuz, Ahrar el-Şamın
hamiliğini yapıyorsunuz, IŞİD çeteleriyle ilişkinizi
bütün dünya konuşuyor. Ne adına? Kürtler statü elde etmesin.
adına. Sonra buraya gelip Yok, PYD kendinden olmayan Kürtleri bilmem
şöyle yapmış
Bunlara dünya inanmaz, inanmaz. Orada tekçi
zihniyeti yansıtan IŞİDdir, El Nusradır, Ahrar el
Şam, El Kaide çeteleridir; kendinden farklı olan herkesi
kılıçtan geçiriyorlar, Kürtü, Arapı, Süryaniyi, Ermeniyi,
Nusayriyi, kendisi gibi olmayanın tamamını katlediyorlar.
Onlara karşı direnen, çoğul demokrasiyi esas alan tek güç
PYDdir, pratiği ortada. Rojavadaki kanton yönetimlerine, demokratik
Suriye meclisinin yapısına bakın. Yöneten Başbakan, Eş
Başkan Araptır, Meclisin çoğunluğu Türkmendir,
Ermenidir, diğer halklardır. Tel Abyad meclisinin, Gre Spi
meclisinin yapısına bakın. Bırakın Kürtü yok bilmem
oraya sürme yalanını, diğer halkları da katliamdan koruyan
asıl güç PYDdir. Sizin zorunuza giden de bu
anlayışınızın teşhir olmasıdır.
Bir saniye de mültecilerle
ilgili ifade edeyim. PYDnin özgürleştirdiği her alana geri
dönüşler olmuştur. Şu anda Halepten kaçanların büyük
kısmı da Afrine sığınıyorlar. Bu kadar açık
ve nettir tablo.
Teşekkür ederim. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Baluken.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkanım, Sayın Balukenin Sizin Orta
Doğu politikanız Kürt karşıtıdır.
iddiasını şiddetle reddediyorum.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Cevap verin. Aynen öyledir, aynen öyledir.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Türkiyenin gerçekliği pratik, bunu zaten nakzeder.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Kürt düşmanlığı üzerine yakında
Esada da gideceksiniz.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Hiç alakası yok.
BAŞKAN - Tutanaklara
geçmiştir Sayın Baluken.
Teşekkür ederim
değerli arkadaşlar.
Sayın milletvekilleri,
şimdi, sisteme girmiş milletvekillerine söz talep
sırasını gözeterek İç Tüzükün 60ıncı maddesine
göre birer dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın Tanal
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, Artvinde vatandaşların ormana ve
doğaya sahip çıkmak için iki yüz kırk gündür nöbet
tuttuğuna ve Hükûmetin burada maden aranmasıyla ilgili
düşüncesini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın bakanlar, bugün,
şu anda Artvin ilimizin ormanına, doğasına sahip
çıkmak için iki yüz kırk gündür orada vatandaş, siyasi parti
ayrımı yapmaksızın nöbet tutuyor. Ve geçmişte
alınan ÇED raporu iptal edildi. O rapora göre şu deniliyor: Ya bu
şehir taşınacak veyahut da burada madencilik yapılacak.
Yani siz iktidar olarak şehrin taşınmasından mı
yanasınız, madenin araştırılmasından mı
yanasınız? Burada net bir vaziyette düşünceniz nedir? Hiç
olmazsa ona göre de Artvin halkı yerleşim alanını mı
seçsin, yoksa mevcut alanda, yerleşim alanında devam mı etsin
yaşamaya?
Teşekkür ediyorum,
saygılarımı sunarım.
BAŞKAN Sayın
Atıcı
Yok sanıyorum.
Sayın
Kayışoğlu
2.- Bursa
Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, kadına yönelik
şiddetin ve kadın cinayetlerinin önlenmesi konusunda Hükûmetin seçim
bildirgesindeki sözünü tutması gerektiğine ilişkin
açıklaması
NURHAYAT ALTACA
KAYIŞOĞLU (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bugün yine bir kadın
cinayeti işlendi. Adanada Türkan Sarıkaya, bir cani tarafından
dövülerek yedi gün komada kaldıktan sonra bugün hayatını
kaybetti.
Sayın Hükûmet
Gerçi
gitmişler, vekillere seslenelim, AKPlilere seslenelim: Seçim
bildirgenizin 90ıncı sayfasında kadına şiddetle
ilgili mücadele vereceğinizi söylüyorsunuz, seçim bittikten sonra Aile
Bakanınız diyor ki: Kadına şiddet yok, algıda
seçicilik var. Tamam, şiddet yaygın ama hangi erkek sevdiği
tarafından öldürüldü? Hangi erkek boşanmak istediği için,
ayrılmak istediği için dövüldü, öldürüldü, tecavüz edildi? Elbette ki
kadına şiddet var, bu gerçeği yok sayamazsınız.
Diyoruz ki: Biz, evet,
kadına yönelik şiddetin önlenmesi için onlarca kanun teklifi verdik.
Ya, zorunuza gidiyorsa kendiniz getirin, biz kabul edelim bunu. Her gün öldürülen
kadınlarda sizin de vebaliniz var, bunu kabul edin ve artık
Özgecanlar, bugün öldürülen Türkanlar, Dilaylar öldürülmesin. Hiç mi
vicdanınız sızlamıyor? Bugün Türkanın
babasının isyanını dinlemediniz mi? Sizin kız
çocuklarınız yok mu? Yeter artık, bu kadar
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Aydın
3.- Bursa
Milletvekili Erkan Aydının, Bursada teleferik ücretine yapılan
zamma ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa)
Sayın Başkan, Türkiyede alt ve orta gelir grupları için hayat
gittikçe daha zorlaşmaktadır. Seçim bölgem olan Bursada
teleferiğe yapılan en son zamlarla birlikte, yüzde 600 oranında
yapılan zamla, 2008 yılında 6 liraya gidiş olan bir ücret,
o zaman için 4 kişilik ailenin 24 lira olan ücreti, bugün 35 lira olup 4
kişilik bir aile 140 liraya hemen yanı başındaki bu
doğal cennetten faydalanmak üzere gitmeye çalışıyor. Ancak,
dikkat ederseniz ki gelir gruplarına da bakıldığında
bu oranla, ya arabayla gitmeniz gerekiyor ya da yüksek gelir grubuna sahip
olmanız gerekiyor. Bursanın bu doğadan yararlanmak isteyen
insanına yapılan bu zam reva mıdır diyorum ve el insaf
diyorum.
BAŞKAN Sayın
Yüceer
Sayın Yüceeri
göremiyorum.
Sayın Gürer
4.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğde ve Aksarayda
vatandaşların sel nedeniyle uğradıkları zararın
giderilmesi gerektiğine ve Çamardı Bademderedeki TOKİ
konutlarının hak sahiplerine teslim edilemediğine ilişkin
açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Teşekkürler Sayın Başkan.
Niğde ili Çiftlik
ilçesinde 11 Eylül 2014 tarihinde sel meydana geldi. Bozköy,
Ovalıbağ, Divarlı, Çardak ve Orhanlı ile Kayırlı
bu selden etkilendi, hasar tespiti yapıldı. Benzer durum Aksaray
Taşpınar bölgesinde de meydana geldi. Niğde ve Aksarayda ekili
alanları zarar gören, hayvanlarını yitiren vatandaşlar ile
yolları zarar gören, köprüleri zarar gören belediyeler meydana gelen hasar
karşılığında alacaklarını iki
yıldır bekliyorlar. Maliye Bakanlığındaki
evrakları işleme girmediği için iki yıl önce selden zarar
gören yurttaşlarımız bundan, verdikleri evraklar, tespitler
karşılığı alacaklarını alamıyorlar.
Ayrıca, Çamardı
Bademderede TOKİ konutları yapıldı, bunlar da sorunlu
olduğu için iki yıldır hak sahiplerine verilemiyor.
Defterdarlıkla yapan kişi arasında süren yazışmalar
devam ediyor. Vatandaş bu konuda da mağdur. Gerek TOKİ
konutlarındaki sorunun çözülmesi gerek Çiftlik ilçesinde ve Aksaray
Taşpınarda meydana gelen sel felaketindeki zararların bir an
önce giderilmesi konusunda Hükûmeti duyarlı olmaya davet ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Özkan
5.- Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, yeni anayasayı hayata geçirmek için tüm
muhalefet partilerini göreve davet ettiğine ilişkin
açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bilindiği üzere, Anayasa
Uzlaşma Komisyonumuz göreve başladı. Milletimizin arzu
ettiği anayasayı hayata geçirmek için uzun zamandan beri bir
arayış içerisindeyiz. Tabii, Anayasa bazı reformların
öncesindedir. Bugüne kadar AK PARTİ hükûmetleri olarak pek çok alanda
reformlar gerçekleştirdik. Âdeta bir gecekondu anayasası olarak
tanımlayacağımız bu Anayasanın olabildiğince
değiştirilmesi için gayret ettik. Ancak, önümüzde doğan süreçte
kalıcı, uzun süreli, demokratik ve Evet, benim anayasam.
diyeceğimiz bir anayasayı hayata geçirme zaruretiyle karşı
karşıyayız. Bugün yerli otomotivden, kalkınma
hamlelerimizden, akıllı telefonlardan ve büyük
yatırımlarımızdan çok daha önem arz eden bu anayasayı
hayata geçirmek için tüm muhalefet partilerini göreve davet ediyorum.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Engin
6.- İstanbul
Milletvekili Didem Enginin, emeklilikte yaşa takılanların
sorunlarına ilişkin açıklaması
DİDEM ENGİN
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Emeklilikte
yaşa takılan vatandaşlarımızın
sorunlarını dile getirmek istiyorum. Biliyorsunuz, 8 Eylül 1999
tarihinden önce işe başlayanlar yaş şartı
olmaksızın prim günü ve sigortalılık süresinin
tamamlanmasıyla emekli olabiliyorken bu tarihte yapılan düzenlemeyle
yaş şartı getirildi. Bu yasal düzenlemenin mağdur
ettiği ve kamuoyunda emeklilikte yaşa takılanlar olarak
bilinen vatandaşlarımızın mağduriyeti bir an evvel
giderilmeli. Emeklilikte yaşa takılan vatandaşlarımız
emekli maaşı alamadıkları için ekonomik olarak sıkıntı
yaşıyorlar. Gelir elde etmek için tekrar çalışmak
istediklerinde ise çoğu zaman yaşları gerekçe gösterilerek
işe alınmıyorlar. AKP Hükûmeti ise ne emeklilikte yaşa
takılanların tekrar iş sahibi olmalarına destek olacak bir
düzenleme için çaba gösteriyor ne de emeklilikte yaşa takılmanın
önüne geçecek olan yasal düzenlemelere destek veriyor. Sayıları
neredeyse 100 bini geçen bu mağdur grubu yok sayılmakta.
Sorunları göz ardı ederek ya da öteleyerek çözüm üretemeyiz.
Emeklilikte yaşa takılan vatandaşlarımızın
mağduriyetini giderecek yasal düzenlemeyi el birliğiyle bir an evvel
Meclisten geçirmeliyiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın
Topal
7.- Hatay
Milletvekili Serkan Topalın, Hatay Yayladağında şehit
olan askere Allahtan rahmet dilediğine ve şehit edildiği
karakolun yandaş medya tarafından hedef gösterildiğine
ilişkin açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın iktidar
milletvekillerine seslenmek istiyorum: Dün Hatay ilimizin Yayladağı
ilçesinde vicdanlarımızı sızlatarak şehit edilen
askerimize Allahtan rahmet diliyorum. Acaba bu sabah uyandığınızda
vicdanlarınız sızladı mı? O karakolumuz günlerdir,
sosyal medyada, yandaş medya tarafından hedef gösterilmişti. Bu
konuda ne yaptınız? Bunun müsebbibi sizlersiniz, sizin
yanlış dış politikanız iflas etmiştir. Madem
barış istiyorsunuz, o zaman barışa endeksli bir
dış politika uygulamak zorundasınız. Ya, yeter artık!
Kaç şehit daha vereceğiz? Biraz elinizi vicdanınıza koyun,
öyle el kaldırıp indirin ya, yeter artık yeter!
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın
Bozkurt
8.- Konya Milletvekili
Mustafa Hüsnü Bozkurtun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanın bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yanlış biliyoruz
herhâlde, çünkü benim bildiğim, Türkiye Cumhuriyeti devleti 9 Eylül
1922de sona eren Kuvayımilliyenin Atatürk öncülüğünde
yaptığı ulusal Kurtuluş Savaşıyla kurulmuş
ve bu topraklar Lozan Anlaşmasıyla vatan olmuş idi.
Şimdi, bu ülkenin
Cumhurbaşkanı on dört yıllık iktidarının sonunda
çıkıp diyor ki: Bazı yerlerimiz yeniden vatan olsun diye
şehit veriyoruz. Bu lafı şiddetle reddediyorum ve bu Meclis de
reddetmelidir, bu Meclis Gazi Meclistir. Oralar vatan
toprağıdır, Diyarbakır da bizimdir, Serik de bizimdir,
Cizre de bizimdir, Sur da bizimdir, orada yaşayan her yurttaş da
bizim yurttaşımızdır. Dolayısıyla,
vatanımızın bir kısmı vatan olmaktan
çıkmamıştır, bunu söylemek Sayın
Cumhurbaşkanına yakışan bir laf değildir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın
Nurlu
9.- Manisa
Milletvekili Mazlum Nurlunun, dünyada petrol fiyatları düşerken AKP
hükûmetlerinin akaryakıta sürekli zam yapmasının büyük bir
çelişki olduğuna ilişkin açıklaması
MAZLUM NURLU (Manisa)
Sayın Başkan, dünyada petrol fiyatları düşerken AKP
hükûmetlerinin akaryakıta sürekli zam yapması çok büyük bir
çelişkidir. Yapılan zamlar vatandaşı çileden
çıkarmaktadır. 2008 yılında petrolün varil fiyatı 147
dolar, ülkemizde benzin fiyatı 3 lira 61 kuruş; 2014
yılında petrolün varili 58 dolar, ülkemizde benzin 4 lira 24
kuruş, bugün ise petrolün varili 33 dolar, benzin ise 4 lira 6 kuruş.
AKP Hükûmeti benzin ve mazot fiyatlarına zam yaparken hep artan petrol
fiyatlarını bahane olarak göstermiştir. Son sekiz
yıldır petrol fiyatları sürekli düşerken ülkemizde
akaryakıt fiyatları sürekli artmaktadır. İktidara
geldiklerinde 1 litre benzin 1 dolar bile değil iken şimdi 1 litre
benzin 1,4 dolar seviyesindedir. 147 dolardan 33 dolara düşen dünya petrol
fiyatlarına uygun olarak ülkemizde de akaryakıt
fiyatlarının düşürülmesi gerekmektedir.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Bayır
10.- İzmir
Milletvekili Tacettin Bayırın, İzmirdeki akademik personelin,
AR-GE çalışmaları ve yenilik potansiyelini artırmak için
teşvik edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
TACETTİN BAYIR
(İzmir) Sağ olun Başkanım.
İzmirdeki birçok kurum
ve kuruluşta teknoloji üretebilme yeteneğinin mevcut olduğu
ancak bu yeteneğin istenilen düzeyde hayata geçirilmediği ortaya
çıkmıştır. Ayrıca, AR-GE ve yenilik potansiyelini
artırmak için İzmirdeki akademik personel proje oluşturma ve
yürütme konusunda teşvik edilmeli ve desteklenmelidir. Bu destekler proje
oluşturma ve geliştirme çalışmalarında özellikle genç
araştırmacıların becerilerinin artırılması
ve proje oluşturmaya doğru teşvik edilmesi açısından
da önem taşımaktadır. İzmir üniversitelerinde yürütülen
çalışmaların sanayiye istenilen düzeyde
aktarılamadığı ve bu iki taraf arasındaki etkin bir
iş birliğinin gerçekleşmesini beklemekteyiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Kuyucuoğlu
11.- Mersin
Milletvekili Serdal Kuyucuoğlunun, Mersinde ihracat yapan iş
adamlarının, KDV iadesinin çok geç ödenmesinden şikâyetçi
olduklarına ve bu sorunun çözülmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
SERDAL KUYUCUOĞLU
(Mersin) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Mersin
ilimizde ihracat yapan iş adamlarımız KDV iadesinin çok geç
ödenmesinden şikâyetçidir. Bazen bu ödemelerin sekiz ay gibi bir süreyi
bulduğundan yakınmaktadırlar. Takdir edersiniz ki, bu gecikmeler
iş adamlarımızı finansman sıkıntısına soktuğu
gibi, dolaylı olarak da birçok sektör bu durumdan etkilenmektedir. Bu
gecikmelerin nedeni herhangi bir evrak ya da işlem eksikliğinden
kaynaklanmamaktadır, anladığımız kadarıyla, keyfî
bir uygulamadır. Bu ödemelerin, işlemlerin tamamlanması
sonrası belli bir zaman dilimi içerisinde ödeme zorunluluğu
olmalıdır. Bölge milletvekili olarak, bu sorunun çözümü konusunda
bölge iş adamlarımız ve ülke ekonomimiz adına sizden bir an
önce çözüm beklediğimiz gibi, bu keyfî uygulamanın nedenlerini de
araştırmanızı istiyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Arslan
12.- Denizli
Milletvekili Kazım Arslanın, siyasi iktidarın ülkemizi
savaşın eşiğine getirdiğine ve muhtarların hizmet
binalarının ne zaman yapılacağını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli)
Sayın Başkanım, Suriyeyle adım adım savaşa
doğru gidiyoruz. Siyasi iktidar, içteki gerginlik politikasını
dıştaki ilişkilerde de aynı şekilde sürdürmeye devam
etmektedir. Bu girişimleriyle ülkemizi savaşın eşiğine
getirmiştir. Siyasi iktidar gerginlik politikasından ne zaman
vazgeçecektir, bunu öğrenmek istiyorum.
Yine, ülkemizde birçok köy ve
mahalle muhtarının hizmet oda ve binaları yoktur.
Muhtarlarımızın hizmet verecekleri hizmet binaları ne zaman
yapılacaktır, hizmet binalarına muhtarlarımız ne zaman
kavuşacaktır, bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Adıgüzel
13.-
İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzelin, İstanbulda metrobüs
duraklarıyla ilgili yeni düzenlemenin vatandaşı mağdur
ettiğine ilişkin açıklaması
ONURSAL ADIGÜZEL
(İstanbul) Sayın Başkan, bugün medyada
yansıdığı üzere, İstanbul Büyükşehir Belediyesi,
İstanbulda her gün binlerce kişinin kullandığı
metrobüste vatandaşların tepkisini çeken yeni bir düzenlemeye
başlamıştır.
Daha önceden Beylikdüzündeki
ara duraklardan Söğütlüçeşme yönündeki yoğunluk nedeniyle
metrobüse binemeyen vatandaşlar ters yöndeki TÜYAP durağına
giderek, boş metrobüslere ayrı bir ücret ödemeden biniyordu.
İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı İETT
tarafından bugün başlatılan yeni düzenlemeye göre ise, son
durak, TÜYAP durağından boş metrobüse binmek isteyen yolcular
ikinci kez bir bilet ücreti ödemek zorunda bırakılıyor.
Şimdi sormak istiyorum:
Vatandaşların üzerinden kâr etmesi değil, vatandaşlara
hizmet etmesi gereken belediye, hangi gerekçelerle vatandaşı
mağdur edecek böyle bir uygulamaya imza atmıştır? Zamlarla
boğuşan vatandaşlarımızı daha fazla mağdur
etmeden söz konusu uygulamaya bir an önce son verilmelidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Usluer
14.-
Eskişehir Milletvekili Gaye Usluerin, Sosyal Güvenlik Kurumunun,
akciğer kanseri olan hastaların ilaç parasını ödemek için
hiç sigara kullanmamış olmak koşulunu getirmesine ilişkin
açıklaması
GAYE USLUER (Eskişehir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sosyal Güvenlik Kurumu,
akciğer kanseri olan hastaların ilaç parasını ödemek için
hiç sigara kullanmamış olmak koşulunu getiriyor ve bu
koşulun 3 Mart itibarıyla hayata geçirileceğini biliyoruz.
Ülkemizde 17 milyon kişi
sigara kullanıyor. Her yıl 18.479 kişi yeni akciğer kanseri
tanısını almakta. Yine biliyoruz ki akciğer kanserlerinin
yüzde 91,5inde neden sigara.
Sigara elbette ki kötü
alışkanlık, elbette ki devletler halkın sigara içmesini
önleyici birtakım önlemler, koruyucu tedbirler alabilirler, ancak ben,
buradan Sağlık Bakanlığını göreve davet ediyorum,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, insan
sağlığı üzerinden kâr etmek, tasarruf etmek istemektedir.
Lütfen hastaları müşteri, hastaneleri işletme olarak görme
zihniyetini bırakalım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Demir
15.- Muğla
Milletvekili Nurettin Demirin, 18 yaşını doldurduğu için
yetiştirme yurtlarından çıkarılan çocuklara sahip
çıkılması ve tarım danışmanlarına kadro
verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
NURETTİN DEMİR
(Muğla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yetiştirme
yurtlarında kalan çocuklarımız, gençlerimiz 18
yaşını doldurduğu için yurtlardan
çıkarılıyor, sokağa atılıyor, hatta ceplerine yol
parası bile konmuyor. Sadece, üniversiteyi kazanırlarsa devletten
yardım alabiliyorlar. Bu çocuklara devlet sahip çıkmadığı
için, çoğu gidecek yer bulamıyor. Bu yüzden suça bulaşıyorlar,
uyuşturucu bağımlısı oluyorlar. Bu konuda mahkemelere
de sıkça yansıyan olaylar bulunmaktadır.
Yurttan ayrılan bu
çocuklarımız suça itilmemeli, 18 yaşından sonra da sahip
çıkılmalı, kontrol edilmelidir. Mesleki eğitim
fırsatlarıyla bu çocuklarımıza istihdam olanakları
yaratılabilir. On dört yıldır iktidarda bulunan AKP
iktidarı neden bu sorunu görmezden geliyor? Bu konuda bir
çalışma olacak mıdır?
Tarım alanında da,
tarım danışmanı olarak çalışan 2.600 kişi
taşeron şirketler tarafından mağdur ediliyor,
maaşları eksik ve geç veriliyor. Tarım
danışmanlarına 4/A, 4/C kadroları verilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Bektaşoğlu
16.- Giresun
Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun, Millî Eğitim
Bakanlığınca görevlerinden alınan eğitim
kurumları yöneticilerinin Danıştay kararına rağmen
eski görevlerine iade edilmediğine ilişkin açıklaması
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Başta Sayın Bakan
olmak üzere, hepimizin malumu olan bir hususa dikkat çekmek istiyorum.
Millî Eğitim
Bakanlığına bağlı eğitim kurumları
yöneticilerinin müdür ve diğer idari kadrodaki öğretmenlerin
görevlerinden alınarak başka okullarda görevlendirilmesine
ilişkin kararı Danıştay iptal etmiş olmasına
rağmen, bu durumdaki öğretmenlerin eski görevlerine iade edilmesine
karar verilmiştir. Ancak Millî Eğitim Bakanlığı,
aradan bir yıl geçmesine rağmen, bu kararı uygulamamakta,
Türkiye'nin pek çok ilinde 4.300 civarında, ilim Giresunda da 16
eğitim yöneticisi öğretmeni görevlerine iade etmemektedir. Bu
öğretmenler ve eğitim sendikaları Bakanlık, valiler, Millî
Eğitim müdürleri hakkında savcılıklara suç duyurusunda
bulunmakta ve kararın uygulanmasını istemektedirler.
Eğitimde sırf bu nedenle tam bir kaos yaşanmaktadır. Böylesine,
yöneticilik vasfı, deneyimi, bilgi ve görgü taşıyan
eğitimci kitlenin mağdur edilmesi, itibar kaybına
uğratılması kabul edilebilir değildir. Hukuka uymayan,
hukuk kararlarını hiçe sayan bir Millî Eğitim
Bakanlığı imajının ortadan kalkması ancak eğitim
yöneticilerini görevine iade etmesiyle mümkündür. Bilginize sunulur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın
Aydın
17.- Erzurum
Milletvekili Kamil Aydının, Artvinde vatandaşların maden
arayışı ve HESlere karşı bir tavır içerisinde
olduğuna ve Hükûmetin bunu dikkate alması gerektiğine
ilişkin açıklaması
KAMİL AYDIN (Erzurum) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, biraz önce burada
5 bakanımız vardı; gönül isterdi ki bu dilek ve temennileri,
istekleri dinleselerdi ama 5i de yok şu anda.
Sayın Millî Savunma
Bakanımız dedi ki: Halka soralım, ona göre karar verip siyaset
yapalım. Şimdi, bugün, bu lafın üzerine gerçekten çok ciddi bir
olay yaşanıyor bölgemde, yeşil Artvinde. O bölgenin muhalif
milletvekili olarak diyebilirim ki gerçekten o bölgede şu anda bir cinnet
yaşanıyor. O güzelim doğa harikası, bütün endemik türlerin
yaşadığı, florasıyla, faunasıyla muhteşem
bir kent olan Artvin, madenciliğe heba edilmekte halkın iradesine
rağmen. Şu anda Artvin halkı direniyor, istemiyor bunu yani
bölgede maden arayışı ve HESlere karşı bir tavır
içerisindeler. Keşke Bakan Bey burada olsaydı, sorsaydık: Bu
nasıl halkın iradesine bakarak siyaset oluşturmaktır?
Üstelik mahkeme kararı olmasına rağmen, halkın iradesine
rağmen şu anda gerçekten Artvin ili bir zapturapt altındadır.
Bunu özellikle belirtmek istiyorum ve Artvinin de yalnız
olmadığını buradan belirtmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Sertel
18.- İzmir
Milletvekili Atila Sertelin, Kahramanmaraşta cezaevlerindeki mahkûm
sayısının fazlalığı nedeniyle yaşanan
sıkıntılara ve mahkûmların denetimli serbestlik süresinin
yeniden gözden geçirilmesinin toplum yararına olacağına
ilişkin açıklaması
ATİLA SERTEL
(İzmir) Çok teşekkürler Sayın Başkanım.
Toplumun tüm kesimleri
Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerine telefonla ulaşabiliyor, hatta
ben buradan yurttaşlarımıza şahsi telefonumu da vermek
isterim: 0 533 293 01 00.
Kahramanmaraş Açık
Cezaevinden bir mahkûm aradı beni. Bu cezaevi, 160 kişilik bir
cezaevi ve şu anda 410 kişi bu cezaevinde yatıyor. Aynı
cezaevinin kapalı kısmı ise 750 kişilik, şu anda 1.160
kişi yatıyor. AKPnin iktidara geldiği 2002den sonra mahkûm
sayısında hızla artış gözlenmiş. 2005te bu rakam
55.870ken 2015te 170 bine ulaşmış, şimdi de ne yazık
ki 200 binlere ulaşmış vaziyette. Mahkûmları birbirinin
üzerine basarak tuvalete gittikleri ve insan haklarının
çiğnendiği cezaevlerinde yatırmak yerine, mahkûmların
denetimli serbestlik süresinin yeniden gözden geçirilmesinin toplumun
yararına olacağını düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın
Haberal
19.- Ankara
Milletvekili Erkan Haberalın, Milliyetçi Hareket Partisinin, bölücü terör
örgütü liderinin İmralıda özel misafir olarak
ağırlanmasına ve avukatları vasıtasıyla terör
örgütünü serbestçe yönetmesine son verilmesini ısrarla talep ettiğine
ilişkin açıklaması
ERKAN HABERAL (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
16/2/1999 tarihinde bölücü
terör örgütü lideri, bebek katili hain, Kenyanın başkenti Nairobide
yakalandı ve Türkiyeye getirildi. Milliyetçi Hareket Partisi,
başından beri, bu hainin askerî yasak bölge statüsündeki
İmralıda özel misafir olarak ağırlanmasına ve
avukatları vasıtasıyla terör örgütünü serbestçe yönetmesine son
verilmesini ısrarla talep etti. Ömür boyu
ağırlaştırılmış mahkûmiyet
cezasını gerçek hayat ortamında, tam tecrit altında, F tipi
cezaevinde çekmesini savundu. F tipi cezaevinde, bir hücrede, mutlak tecrit
altında yaşamak, terör örgütünü yönetmek imkânından mahrum
kalmak ve şerefsiz bir hayatın sonu için gün saymak bu caninin tek
özlemi olmalıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Karakaya
20.- Adana
Milletvekili Mevlüt Karakayanın, et ve ekmek fiyatlarındaki tüketici
aleyhine fiyat artışlarının ve süt fiyatlarındaki
üretici aleyhine fiyat düşüşlerinin ciddi bir sorun
yarattığına ilişkin açıklaması
MEVLÜT KARAKAYA (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Son günlerde et ve ekmek
fiyatlarındaki tüketici aleyhine fiyat artışları, yine süt
fiyatlarında üretici aleyhine yaşanan fiyat düşüşleri ciddi
bir şekilde sorun yaratmaktadır. Çiğ süt fiyatlarındaki bu
anormal düşüşler süt üreticilerini önemli ölçüde
sıkıntıya sokmuştur. Anası olmayanın danası
olmaz. Danası olmayan ülkenin de eti olmaz. basit söyleminden hareket
ettiğimizde çiğ süt üreticilerinin yaşadığı bu
sorunun çözümü için Hükûmetin bir an önce tedbir alması gerekiyor. Aksi
takdirde, 2008 yılında 1 milyon süt ineğinin kasaba
gittiğini düşünecek olursak bugünlerde de benzer oyunların
oynandığını tekrar gündeme getiriyorum.
Çok teşekkür ediyorum
efendim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Karakaya.
Birer dakikalık
konuşmalar sona ermiştir.
Grup başkan
vekillerinden bazılarının söz talebi vardır, şimdi
onları karşılayacağım.
Sayın Demirel
21.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebiye görevinde başarılar
dilediğine, Artvin Cerattepede halkın direnişini
desteklediğine, sokağa çıkma yasaklarının gün geçtikçe
arttığı bir sürecin yaşandığına, Cizrede
bazı binalarda mahsur kalan insanların cenazelerinin teşhisi ve
alınmasıyla ilgili ailelerin yaşadığı
sıkıntıya, Adanadaki cinayetin kadın bedeni üzerinden
yapılan işkencenin son örneği olduğuna ve erkek egemen
zihniyetin cinsiyetçi yaklaşımının Türkiye tarihine kara
bir leke süreceğine ilişkin açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) Teşekkürler Sayın Başkan.
Yeni görevinizde
başarılar diliyorum. İlk kez sizin olduğunuz oturuma
katıldığım için şimdi söylemek zorunda kaldım,
başarılar diliyorum.
BAŞKAN Çok
teşekkür ederim, sağ olun.
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet,
Artvin Cerattepede yaşanan olayı gerçekten kınıyor,
oradaki halkın direnişini de selamlıyorum. Herkesin yerelde
yapması gereken, ne istiyorsa, yereli ne istiyorsa onun gerçekleştirilmesi
gereken düşünce ve anlayışın hayata geçirilmesi
gerektiğini bir kez daha ifade ediyorum.
İkincisi: Sizin de
bildiğiniz gibi, sokağa çıkma yasaklarının gün
geçtikçe arttığı bir süreçten geçiyoruz. Evet, sokağa
çıkma yasağı bugün Surda 76ncı gününde; Cizrede 66 ve
Silopide de kısmi olarak 66ncı gününü devam ettiriyor. Bu da
yetmezmiş gibi bu kadar sivil ölümlerin, evlerin ve yaşanan
alanların bu kadar yakılıp yıkıldığı
bir süreçte, İdilde de bugün sokağa çıkma yasağı
tekrar ilan edildi.
Cizrede vahşet
bodrumu olarak ifade ettiğimiz bodrumlarda kalan insanların
cenazeleri ne yazık ki yakılmış bir şekilde birçok ile
gönderildi. Her ne kadar valilik açıklamasıyla 10 cenaze dense, TRT
alt yazı olarak 100 cenazenin olduğunu ifade etse de bugün
itibarıyla baktığımızda, devletin ve Hükûmetin ne
kadar çelişkili hareket ettiğini bir kez daha görmüş oluyoruz.
Şu anda tespit ettiğimiz, Şırnak, Silopi, özelde Silopi
Habur Sınır Kapısı, Urfa, Mardin ve Gaziantepe gönderilen
cenazelerin yakılması ve gerçekten, bir şekilde
bütünlüğünün bozulması nedeniyle ailelerin teşhis etmesini bile
zorlaştıran bir durumla karşı karşıyayız. Bu
da yetmezmiş gibi, bu acı yetmezmiş gibi aynı zamanda
ikinci bir işkence ve acı ailelerine yaşatılmak isteniyor.
Cenazelerin teşhis edilmesi için aileler bir yandan Gaziantepe, bir
yandan Mardine, bir yandan Şırnaka, Cizreye, Urfaya ve Silopiye
koşturmak zorunda kalıyor. Yani, bu, Türkiyede gerçekleştirilen
bir işkencedir; ölüsünü, cenazesini bile almaya gidemeyen aileler söz
konusudur. Bu sorunun gerçekten bir an önce çözülmesi gerekir. Aileler için,
şu anda ancak DNA testleriyle açığa çıkacak bazı
teşhisler söz konusudur. Bunların bir an önce ele alınması
gerektiğini ve bu yaşanan vahşeti bir kez daha, buradan,
kınadığımızı ifade ediyoruz. Ailelere
yaşatılan işkenceyi de kabul etmediğimizi bir kez daha
buradan söylemek istiyoruz.
Yine, aynı şekilde,
kadın cinayetleri üzerinden ifade ediyorum: Bugün de bir kadın
katledildi yine Adanada; evet, ne yazık ki kadın bedeni üzerinden
yapılan işkencelerin en son örneği. Yani ilk başta Ekin Van
üzerinden Vartoda yaşandı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu
açıyorum, sözlerinizi tamamlayınız Sayın Demirel.
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ekin Vanın Vartoda katledilmesi
ve çıplak bedeninin bütün kamuoyuna gösterilmesine ilişkin
tepkilerimizi buradan ifade etmiştik. Ama ne yazık ki aynı
iktidar döneminde aynı şeyi Cizrede gördük. Ki kadın bedenini
katletmek, işkence etmek ve çıplak bedenini tüm kamuoyuna
yansıtmak ve bunun üzerinden de bir zafer işareti olarak bunu ifade
etmek kabul edilecek bir durum değildir. Biz 2016 Türkiyesinde bunu asla
kabul etmeyeceğimizi... Erkek egemen zihniyetin cinsiyetçi
yaklaşımı, bir kez daha Türkiye tarihine kara bir leke
sürmüştür. Cizrede yaşananların, bunun emrini verenlerin, bunu yapanların ve bunu servis
edenlerin mutlaka kamuoyunda açıklanması, ulusal ve uluslararası
sözleşmelere de aykırı olarak gerçekleştirilen bu durumun,
bunları yapanların mutlaka yargılanması gerektiğini
bir kez daha ifade ediyor, bunu kabul etmediğimizi tüm kamuoyuyla
paylaşmak istiyoruz.
Teşekkür ediyorum
Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Demirel.
Sayın Akçay...
22.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Suriye kaynaklı mülteci krizinin her geçen
gün büyüdüğüne ve NATOnun mülteci geçişine karşı
tertibatını Suriye sınırında değil Ege Denizinde
alması konusunda Hükûmeti tedbir almaya davet ettiğine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Suriye kaynaklı mülteci
krizi her geçen gün büyümektedir. Uluslararası kamuoyu ve bazı
ülkeler soruna her geçen gün daha fazla müdahil oluyor ancak Hükûmet,
mülteciler konusunda etkinliğini kaybetmiş durumdadır.
11 Şubat günü,
mültecilere karşı NATOnun Ege Denizinde devriye görevine
başlayacağı haberleri kamuoyuna yansıdı. Aynı
günlerde, Yunan Savunma Bakanı, NATOnun Egede kurtardığı
mültecileri Türkiyeye iade edeceğini açıkladı. NATO Genel
Sekreterinin 8 Aralık 2015 tarihinde söylediği şu sözlerini
tekrar hatırlatıyorum: Bu savaşta Müslümanlar ön cephede,
kurbanların çoğu Müslüman ve IŞİDe karşı
savaşanların çoğu da Müslüman, bu mücadeleyi onlar için
yürütemeyiz. demiştir.
Parçaları
birleştirince tablo ortaya çıkıyor. NATO, mülteci geçişine
karşı tertibatını Suriye sınırında
değil Ege Denizinde alıyor yani Avrupa Birliği
sınırında. Soruyorum: NATOnun sınırı Ege Denizi
midir? NATOnun mülteciler için Ege Denizine konuşlanması Türkiyeyi
NATO dışında bırakan bir tabloyu göstermektedir. Çıkan
sonuç; korunması gerekenler Avrupa ülkeleri, korunması gerekenler
için görevli ülkeyse Türkiye olmaktadır. NATOnun bu hamlesinin Almanya
Başbakanı Merkelin Ankara ziyaretinde gündeme getirmesiyse bir
başka vahim noktadır.
Hükûmeti bu konuda daha
dirayetli, etkin ve Türkiye'nin hak ve çıkarlarına uygun bir tedbir
almaya davet ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Akçay.
Sayın Özel
23.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, CHPli 4 milletvekilinin Artvin Cerattepede
ormanı ve doğayı korumak isteyen vatandaşlarla birlikte
olduklarına ve yapılacak müdahaleler için Çevik Kuvvet ekiplerinin
bölgeye gönderilmesine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün Artvinde herkesin gözü
Cerrattepede, Türkiye'nin gözü Cerrattepede; bizim de gözümüz,
kulağımız, yüreğimiz Cerrattepedeki insanlarla birlikte.
Aslında iktidar partisinin seçimden önce verdiği vaatlerin hangisini,
ne zaman yerine getireceği tartışılıyor ama her
ihalenin altından çıkan şirketlerden bir tanesinin, seçimden
önce son derece rencide edici ve ahlaka aykırı sözlerinden bir
tanesini yerine getirmek için bugün Cerrattepede harekete geçtiğini hep
birlikte görüyoruz. Bu saldırı ve oradaki dünyada tescillenmiş
en önemli 100 doğal ormandan 1 tanesinin olduğu bölgeye
yapılacak müdahale için 6 ilden Çevik Kuvvet ekiplerinin getirildiği,
devlet hastanesinin yaralılar konusunda uyarıldığı,
yatak ve acil servis müdahale kapasitesinin
artırıldığı bir ortamda Cumhuriyet Halk Partisi
Grubundan 4 sayın milletvekili; başta Artvin Milletvekilimiz
Uğur Bayraktutan olmak üzere Sayın Erdin Bircan, Sayın
Barış Karadeniz ve Sayın Mehmet Tüm, dün akşam saatlerinden
itibaren bölgede doğayı, ormanı, yaşam haklarını
ve torunlarına emanet aldıkları o güzel ağaçları
korumak isteyen Artvinlilerle ve Cerrattepelilerle birlikteler. Maalesef,
dünden itibaren gerek İçişleri Bakanıyla kurmaya
çalıştığımız temaslar gerekse kamudaki tüm
yetkililer kararın verildiğini, bugün devletin orada gereğini yapacağını
söylüyor. Geçtiğimiz dönemlerde Mersinde, Sinopta, Manisada, Somada,
Yırcada devletin benzer yaklaşımları daha sonra kamuoyu
vicdanında mahkûm olmuştu. Yırcada 70 yaşında
teyzelere yerlerde sürüklenip ters kelepçe vurulduğunda iktidar partisinin
başbakan yardımcıları o görüntülerden
utandıklarını söylemişlerdi.
Buradan uyarıyoruz:
Utanılacak işler olmadan, oradaki, 6 ilden getirilen ve bu ülkenin
evlatları olan Çevik Kuvvet polislerine vatandaşa, sivil
vatandaşa, teyzeye saldırma emrini vermeyin, verdiğiniz gaz
sıkma ve müdahale emirlerinden geri dönün. Çok net olarak söylüyoruz:
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun iradesi Artvinlilerin iradesidir.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özel.
Sayın Bostancı
24.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, terörle mücadelenin zor bir iş
olduğuna ve devletin bu mücadele sırasında hiç kimsenin
kaybını istemediğine ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Terörle mücadele zor bir
iştir, sevimli değildir, akıl veren ve eleştiren çok olur
ama işin sevimsiz kısmına ilişkin yükümlülüğü
üstlenmek isteyen çıkmaz. Türkiye istekli olduğu için değil,
mecbur kaldığı için mevcut terörist saldırganlıkla,
terörist dalgayla mücadele etmek durumunda. Eminim oradaki güvenlik görevlileri
ve bu terörle mücadelenin her aşamasında görev alan herkes, bu
yaşanan olaylara karşı üzülerek, istemeyerek ama bu ülkedeki
insanların, halkın -Türküyle, Kürtüyle- can ve mal emniyetini
sağlamak ahlaki ödevi dolayısıyla bu işi üstlenmek
durumundalar.
Türkiye temmuzdan bu yana
Orta Doğudaki gelişmelerin bir neticesi olan terörist bir
saldırganlıkla karşı karşıya. Bazı
şehirlere bu iş taşınmak, hendekler açılmak, buralar
patlayıcılarla doldurulmak ve arkada silahlı gençler marifetiyle
de burada öz yönetim adı altında fiilî işgal durumu
yaratılmak isteniyor; devlet buna seyirci kalmaz. Keşke bu ülkede bu
tür gelişmeler yaşanmasa ve hayırlı bir iş
yaptığını zannederek ellerine silah alıp o hendeklerin
arkasında kendilerince onurlu bir iş yaptığını
düşünen o gençler, esasen, başkalarının yaptığı
gibi, meşru siyaset marifetiyle hak arayışına girseler,
üniversitelerde okusalar, bu ülkeye, bu ülkede yaşayan herkese
karşı hayırlı işler yapsalar; bu işin başka
yolları var. Şiddet, kan dökmek, orada devletin güvenlik kuvvetlerine
karşı çatışmaya girmek ne Kürtlere ne Türklere hiç kimseye
hayır getirmez. Devlet, bu mücadeleyi verecek, bu mücadeleyi verirken
üzülerek elbette ki Hiç kimsenin burnu kanamasın. diye bir ihtimamla
yürütecek ama maalesef kayıplar yaşanıyor. Bu
kayıpların yaşanmasını istemeyiz, oradaki güvenlik
görevlilerinin şehit olmasından hiç kimsenin memnun
olmayacağı gibi, emin olun orada gençlerin hayatlarını
kaybetmesinden, o terörist diye tanımladığımız ve
esasen yaptıkları iş bu olan insanların kaybından da
memnun olmayız. Fakat bu bir mecburiyet, oradaki fiilî işgal etme
girişimine karşı da devletin kayıtsız
kalmasını beklemek, Yapsınlar, etsinler. diye arkada beklemek,
durmak, seyirci olmak mümkün değil. Ben orada elinde silah olan, o
patlayıcılarla uğraşan gençlerin elbette ki bir suçu,
kabahati olduğunu düşünüyorum, elbette bunun yükümlülüğünü
üstlenecekler ama asıl katil
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu
açıyorum, sözlerinizi tamamlayınız Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Teşekkür ediyorum.
Asıl katiller, bu
işin asıl sorumluları, işin arkasında duranlar, o
çocukları çok onurlu bir iş yapıyormuş gibi plastik,
muhayyel, ideolojik diskurlarla oraya sevk eden 20, 22, 25 yaşında,
belki başka bir mecra bulsalar bu ülkedeki herkese hayırlı
olacak gençleri ölüme gönderenlerdir, asıl katiller onlardır. Elbette
ki bu halk asıl katilleri unutmayacaktır.
Saygılarımla.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bostancı.
Başkanlığın
Genel Kurula Sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım.
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Güvenlik ve
İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesinde, NATO
Parlamenter Asamblesinde, Parlamentolar Arası Birlik Asamblesinde Türkiye
Büyük Millet Meclisini temsil edecek grupları oluşturmak üzere
Başkanlık Divanınca uygun bulunan üyelerin isimlerine
ilişkin tezkeresi (3/501)
15/02/2016
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında
3620 sayılı Kanunun 2'nci maddesine göre Avrupa Güvenlik ve
İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi, NATO
Parlamenter Asamblesi, Parlamentolar Arası Birlik asamblelerinde Türkiye
Büyük Millet Meclisini temsil edecek grupları oluşturmak üzere,
aynı kanunun 12'nci maddesi uyarınca, Başkanlık
Divanınca uygun bulunan üyelerin isimleri Genel Kurulun bilgilerine
sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
Avrupa
Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi
(Agitpa) Türkiye Delegasyonu Üyeleri
Asil Üye
Vedat Bilgin (Ankara)
Sena Nur Çelik (Antalya)
Hişyar Özsoy (Bingöl)
Cemalettin Kani Torun (Bursa)
Bihlun Tamaylıgil (İstanbul)
İsmail Emrah Karayel (Kayseri)
Haydar Akar (Kocaeli)
Celil Göçer (Tokat)
Yedek Üye
Orhan Atalay (Ardahan)
Ravza Kavakcı Kan (İstanbul)
Serap Yaşar (İstanbul)
Lale Karabıyık (Bursa)
Recai Berber (Manisa)
Mahmut Kaçar (Şanlıurfa)
NATO
Parlamenter Asamblesi Türkiye Delegasyonu Üyeleri
Asil Üye
Ertan Aydın (Ankara)
Aydın Ünal (Ankara)
Metin Lütfi Baydar (Aydın)
Ziya Pir (Diyarbakır)
Metin Bulut (Elâzığ)
Zehra
Taşkesenlioğlu (Erzurum)
Ahmet Berat Çonkar (İstanbul)
Şafak Pavey (İstanbul)
Şirin Ünal (İstanbul)
Oktay Vural (İzmir)
Osman Aşkın Bak (Rize)
Faik Öztrak (Tekirdağ)
Yedek Üye
Cemalettin Kani Torun (Bursa)
Feleknas Uca (Diyarbakır)
Faruk Özlü (Düzce)
Erkan Kandemir (İstanbul)
Hasan Sert (İstanbul)
İlhan Kesici (İstanbul)
Mehmet Babaoğlu (Konya)
Yılmaz Tezcan (Mersin)
Ebubekir Gizligider (Nevşehir)
Ruhi Ersoy (Osmaniye)
Parlamentolar
Arası Birlik (PAB) Türkiye Delegasyonu Üyeleri
Şahap
Kavcıoğlu (Bayburt)
Lütfiye İlksen
Ceritoğlu Kurt (Çorum)
Hasan Sert (İstanbul)
Aytuğ Atıcı (Mersin)
Ahmet Yıldırım (Muş)
Ebubekir Gizligider (Nevşehir)
Yasin Aktay (Siirt)
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 28 milletvekilinin, Doğu Karadeniz
Bölgesinde yaşanan afetlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/93)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Doğu Karadeniz
Bölgesinde yaşanan afetlerin yerinde incelenip, gerekli tedbirlerin
alınıp alınmadığının, olası afetlere
karşı önlemlerin alınması ve yeni projelerde muhtemel
afetlerin bertaraf edilmesi amacıyla kurulacak bir Meclis
araştırması komisyonunun tüm bu sorunları yerinde inceleyip
belirlemesi amacıyla Anayasa'nın 98inci ve İç Tüzükümüzün
104üncü ve 105inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
komisyonu açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Uğur Bayraktutan (Artvin)
2) Mahmut Tanal (İstanbul)
3) Ömer Fethi Gürer (Niğde)
4) Gülay Yedekci (İstanbul)
5) Candan Yüceer (Tekirdağ)
6) Gürsel Erol (Tunceli)
7) Aylin Nazlıaka (Ankara)
8) Hüseyin Yıldız (Aydın)
9) Ali Yiğit (İzmir)
10) Murat Bakan (İzmir)
11) İbrahim Özdiş (Adana)
12) Kamil Okyay
Sındır (İzmir)
13) Mehmet Göker (Burdur)
14) Ahmet Akın (Balıkesir)
15) Özkan Yalım (Uşak)
16) Burcu Köksal (Afyonkarahisar)
17) Gamze Akkuş
İlgezdi (İstanbul)
18) Ali Şeker (İstanbul)
19) Musa Çam (İzmir)
20) Ünal Demirtaş (Zonguldak)
21) Kadim Durmaz (Tokat)
22) Atila Sertel (İzmir)
23) Zülfikar İnönü Tümer (Adana)
24) Şerafettin Turpcu (Zonguldak)
25) Haydar Akar (Kocaeli)
26) Devrim Kök (Antalya)
27) Nurhayat Altaca
Kayışoğlu (Bursa)
28) Okan
Gaytancıoğlu (Edirne)
29) Aytuğ
Atıcı (Mersin)
Gerekçe:
Doğu Karadeniz Bölgesi
doğa güzellikleri, temiz havası, eşine az rastlanır
nehirleri, şelaleleri, vadileri, yaylaları, denizin mavisi,
doğanın yeşili iç içe geçmiş, el değmemiş cennet
bir köşe olarak bilinir. Bilinir diyoruz çünkü bakir doğası her
geçen gün zedeleniyor, sermaye ve rant düşkünleri el değmemiş
Doğu Karadeniz'i doğa cenneti değil, maalesef, pazar cenneti
olarak görüyor.
Bölgede hiçbir altyapı
ve bilimsel araştırma yapılmadan siyasi ve ekonomik
ilişkiler neticesinde derelerimize irili ufaklı sayısız
hidroelektrik santralleri kuruluyor, dere yatakları, ekolojik yaşam
ister istemez değişime uğruyor. Sayısız ağaçlar
kesiliyor, yeşil yol denerek yaylalar betonlaşıyor. Bakir Doğu
Karadeniz ormanları artık insanlığın değil,
sermayenin cenneti haline geliyor. Denizler dolduruluyor, ormanlar kesiliyor,
zaruri işler bir yana yangından mal kaçırırcasına,
doğadan intikam alırcasına talan üstüne talan
gerçekleşiyor.
Halk dilinde
"Doğa er ya da geç kendine ait olanı geri alır." diye
bir tabir mevcuttur. Son beş yıl içerisinde Karadeniz Sahil Yolu
defalarca deniz tarafında geri alınmış, maddi ve manevi
zararlar oldukça büyük olmuştur. Ancak projeyi yapanlar, kontrol edenler
ve onaylayanlar yaşanan milyonlarca dolar kaybın, devleti zarara
sokmanın hesabını vermemişlerdir. Aksine yaşanan
afetler yeni iş kapıları oluşturmuş, hatalarından
kaynaklanan maliyetler sermayelerine sermaye katmıştır.
Yine, dere
yataklarıyla oynanmış, HES adı altında
yapılması uygun olmayan projeler siyasi ve ekonomik ilişkiler
neticesinde geçmiş ve akabinde dereden alınanları dere geri
alarak büyük afetler yaşanmasına etken olunmuştur. Yetkililer
ise doğal afet deyip konuyu çok rahat geçiştirmişlerdir.
Tabii, kaçak ağaç kesimleri, doğanın tahribatı, taş
ocakları vb gibi birçok doğa tahribatı da bölgedeki ekolojik
dengeyi bozmuş, iklimsel koşulları
değiştirmiştir.
Doğu Karadeniz
Bölgesinde, özellikle Rize ve Artvin'i içine kapsayan bölgede
aşırı yağışların
yaşandığı bilgisi yöre insanında olduğu gibi
devletin ilgili kurumlarının da malumatıdır. Ancak
DSİ, Karayolları, AFAD, Çevre ve Şehircilik, Özel İdare gibi
ilgili kurumlarımız bölgede yaşananlara karşı yeterli
olamadıkları gibi yaşananlardan da ders
çıkaramamış, hiçbir önleyici tedbir almamıştır.
Her sel afeti neticesinde anılan kurumlarımız yetersiz
kalmış, yetersizlik neticesinde mağduriyetlerin
yaşanmasına neden olunmuştur.
24 Ağustos
2015 tarihinde Artvin ili Arhavi ve Hopa ilçesinde büyük bir sel felaketi
yaşanmış, tarifsiz maddi ve manevi kayıpların
yanında telafisi olmayan can kayıpları da
gerçekleşmiştir. Bu tablo tüm Türkiye'yi ziyadesiyle üzmüş,
ülkemizin dört bir yanından araç gereçler gelerek bölgedeki yaraları
sarmayı hedeflemiştir. Ancak, mevcut yaralar sarılırken
Borçka ve Murgul ilçelerimizde üç ay sonra bir afet daha meydana gelmiş
bölge yaşanmaz hâle gelmiştir. Durum yetkili ve sorumlu kurumlar
tarafından oldukça vahimdir. Devletimiz bölgede yaşanması
muhtemel afet karşısında, afet olmadan hazırlıklı
olmak durumundadır.
Hepimizin bildiği gibi, Doğu Karadeniz Bölgesi
Türkiye'nin en çok yağış alan bölgesidir. O nedenle yaşanan
yağışlar neticesinde yetkililerin oluşan mağduriyeti
afet diye geçiştirmesi asla kabul edilemez bir durumdur. İlgili
kurumların görevi, durum tespiti yapıp yaşanan afeti
açıklamak değil, o afet olmadan bertaraf etmektir. O kurumların
olmasının amacı da budur. İhmalkârlıklar neticesinde
vatandaşlarımız ölmektedir. Görevlileri afetiyle ilgili daha
duyarlı olmaya, özellikle de afet yaşanmadan önleyici tedbirlerin
alınması yönünde çalışmalar yapmaya, perşembenin
gelişini çarşambadan anlamaya, her an afet olacakmış gibi
tedbirli olmaya davet ediyor, bir kez daha vurguluyoruz.
Yukarıda belirtilen hususlar
ışığında Doğu Karadeniz Bölgesinde yaşanan
afetlerin yerinde incelenip, gerekli tedbirlerin alınıp
alınmadığının, olası afetlere karşı
önlemlerin alınması ve yeni projelerde muhtemel afetlerin bertaraf
edilmesi amacıyla kurulacak bir Meclis araştırması
komisyonunun tüm bu sorunları yerinde inceleyip belirlemesi amacıyla
Anayasa'nın 98inci ve İç Tüzüğümüzün 104üncü ve 105inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması komisyonu
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
2.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 29 milletvekilinin, 24/8/2015 tarihinde
Arhavi ve Hopa, 12/11/2015 tarihinde Murgul ve Borçka ilçelerinde yaşanan
sel afetinin bölgede yarattığı tahribatın
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/94)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
24 Ağustos 2015 tarihinde Arhavi ve Hopa, 12
Kasım 2015 tarihinde Murgul ve Borçka ilçelerinde yaşanan sel
afetinin bölgede yarattığı tahribatın tespit edilip,
vatandaşlarımızın yaşadığı
mağduriyetleri yerinde inceleyip giderilmesi amacıyla
Anayasa'nın 98inci ve İç Tüzükümüzün 104üncü ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması komisyonu
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Uğur Bayraktutan (Artvin)
2) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
3) Mahmut Tanal (İstanbul)
4) Ömer Fethi Gürer (Niğde)
5) Gülay Yedekci (İstanbul)
6) Candan Yüceer (Tekirdağ)
7) Gürsel Erol (Tunceli)
8) Aylin Nazlıaka (Ankara
9) Hüseyin Yıldız (Aydın)
10) Selina Doğan (İstanbul)
11) Ali Yiğit (İzmir)
12) İbrahim Özdiş (Adana)
13) Erdin Bircan (Edirne)
14) Mehmet Göker (Burdur)
15) Ahmet Akın (Balıkesir)
16) Özkan Yalım (Uşak)
17) Burcu Köksal (Afyonkarahisar)
18) Gamze Akkuş İlgezdi (İstanbul)
19) Ali Şeker (İstanbul)
20) Musa Çam (İzmir)
21) Ünal
Demirtaş (Zonguldak)
22) Kadim Durmaz (Tokat)
23) Atila Sertel (İzmir)
24) Zülfikar
İnönü Tümer (Adana)
25)
Şerafettin Turpcu (Zonguldak)
26) Haydar Akar (Kocaeli)
27) Devrim Kök (Antalya)
28) Nurhayat
Altaca Kayışoğlu (Bursa)
29) Okan
Gaytancıoğlu (Edirne)
30) Aytuğ
Atıcı (Mersin)
Gerekçe:
24/8/2015 tarihinde Artvin
iline bağlı Arhavi ve Hopa ilçelerinde son elli yılın en
büyük sel afeti yaşanmıştır. Metrekareye düşen
yağmur miktarı bölgeyi yaşanmaz hâle getirmiş ve neticesinde
ilçelerde maddi ve manevi zararların yanında Hopa ilçesinde 11
vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 3 kişi de
bulunamamıştır. Borçka ilçemizde maalesef 3
vatandaşımız 12 Kasım 2015 tarihindeki afet nedeniyle
hayatını kaybetmiştir.
Yaşanan
mağduriyetler vatandaşların beyanı esas alınarak
tespit edilmiş ancak bu tespitler hakkaniyetten uzak olmuştur.
Örneğin, aynı afet yerinde, aynı site ve apartman dairesinde
kapı komşu iki daireye farklı miktarların ödenmesi
haksızlıklara neden olmuştur. Sıcağı
sıcağına yapılan tespitlerin hatalı olduğu
iddiası bölge insanında feryat derecesindedir. Bu beyanlar yeniden
incelenmelidir.
Sel afetinin nedenleri
mutlaka araştırılmalı, hatta önleyici tedbirler
alınmalıdır. Yaşanan can kayıpları geri
gelmediği gibi manevi zararlar ifade edilecek gibi değildir.
Örneğin, 24 Ağustos 2015 tarihindeki sel afetinde Hopa ilçemizde
tespit edilen 276 iş yeri, 152 ticari araç, 65 hususi otomobil
kullanılmaz hâle gelmiştir. Araçların 26'sı sel
sularına kapılarak kaybolmuştur. Yine 239 konutun oturulmaz hâle
geldiği AFAD yetkililerince rapora bağlanmıştır.
Sel afetinin
yaşandığı Arhavi ve Hopa ilçelerimizde çay tarımı
yapılmakta olup kesin tespiti yapılamayan bilgilere göre Hopa
ilçesinde 1.700 vatandaşımızın tarım arazisi zarar
görmüştür. 160 dekar toprağın heyelan, çökme vb gibi
şekillerde kaybolduğu iddia edilmektedir. 170 oturulmaz durumda evin
olduğu, 70 evin ise tahliye edildiği söylenmektedir. 240 kişiye
kira yardımı yapılmıştır. Tüm tespitlerin yüzde
20'si esnaf ve vatandaşa ödenmiş, geri kalan yüzde 80'inin ne zaman
ödeneceği ise muamma konusudur. Bu rakamlar Hopa ilçesine ait olup benzer
tablonun Arhavi, Borçka ve Murgul ilçelerinde de olduğunu söyleyebiliriz.
Afet neticesinde bütün halk
teyakkuza geçmiş, Türkiye'nin dört bir yanından, her kesimden
yardımlar gelmiştir. Ancak bu yardımlar günü kurtaran
yardımlardır. Yaraların sarılabilmesi ve hayatın
normalleşmesi için devletimiz gücünü yurttaşlarına göstermesi
gerekmektedir. Devletin afet bölgesi için göndermiş olduğu
yardımları bazı kurumlarımızın başka ihtiyaçları
için kullandıklarını vatandaşlarımız iddia
etmektir. Kurumlarımızın afet harcamaları incelenmeli varsa
bir hata düzeltilmelidir. Bölgeye gelen yardımlar ve
vatandaşlarımıza ödenen miktarlar yetersizdir. Bölgede
detaylı incelemelerin yapılması, kurulacak bir Meclis
araştırma komisyonuyla birlikte içinde bilim adamlarının da
olduğu bir çalışmanın yapılması ve ivedilikle
raporun hazırlanması gerekmektedir. Bölgede AFAD şubesinin
açılması, AKUT gibi ekiplerin kurulup desteklenmesi, hazine destekli
uzun vadeli ve ertelemeli kredilerin kaynak olarak sağlanması ve
yerleşim olarak riskli bölgeler çalışmasının
yapılması, oturulamaz raporu verilen konut sahiplerine kendilerinin
de uygun göreceği alanlarda konut yapılması veya konut bedelinin
ödenmesi, doğal afetler bilincinin gelişmesi yönündeki
çalışılmalar hayata geçmelidir. Yaşanan bu doğal
afetin yaralarını saracak yine büyük devletimizdir. Bizler, milletin
vekilleri olarak milletin sorunlarına sahip çıkmak için Arhavi, Hopa,
Murgul ve Borçka ilçelerimizde olup, afet bölgesinde çalışmalar
yapıp yaşanan mağduriyetleri bertaraf etmek durumundayız.
Yukarıda belirtilen
hususlar ışığında; 24 Ağustos 2015 tarihinde
Arhavi ve Hopa, 12 Kasım 2015 tarihinde Murgul ve Borçka ilçelerinde
yaşanan sel afetinin bölgede yarattığı tahribatın
tespit edilip, vatandaşlarımızın
yaşadığı mağduriyetleri yerinde inceleyip giderilmesi
amacıyla Anayasa'nın 98inci ve İç Tüzükümüzün 104üncü ve
105inci maddeleri gereğince Meclis araştırması komisyonu
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
3.- Konya
Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurt ve 26 milletvekilinin, Konyanın
Karapınar ilçesinde belirli aralıklarla meydana gelen obrukların
yaratabileceği tehlikelerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/95)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Obruk oluşumları
ülkemizde artan arazi kullanımları neticesinde meydana gelen bir
doğal afet olup Konya havzasında yaygın olarak
karşılaşılmaktadır. Araştırmalar, havzadaki
obrukların bir kısmının fosilleştiğine,
bazılarının hâlen aktif olduğuna işaret etmektedir.
Özellikle Karapınar ilçesi civarında yer altında zamanla eriyen
kalker taşlarının boşluk oluşturması ve zeminin
çökmesiyle oluşan obruklar, son yıllarda bölgenin sosyoekonomik
gelişiminde büyük olumsuzluklar yaratacak derecede yoğunluk
kazanmış, ekili alanlara zarar vermesinin yanı sıra,
yerleşim alanlarını ve bu alanlardaki insanların can
güvenliğini tehdit edecek boyutlara ulaşmıştır.
Yağışlarla birlikte yer yer göçmelerin
yaşandığı ilçede, son üç ay içinde, derinliği
yaklaşık 70 metreyi bulan farklı çaplarda ve sonuncusu Ekim
2015'te, 10 metre çapında, 7 metre derinliğinde olmak üzere, 10'dan
fazla obruk meydana gelmiştir. Hâlihazırda bölgede irili ufaklı
200 civarında da obruk bulunmaktadır.
Karapınar, ekonomisi
tarıma dayanan bir ilçedir ancak tarım arazilerinde obrukların
meydana gelmesi çiftçiyi zor durumda bırakmaktadır. Korku içinde
tarım yapan bölge halkı, obruk izlerini görünce ya tarlasını
ekmekten vazgeçmekte ya da her an obruk oluşması riskiyle, can
güvenliğini hiçe sayarak ekim yapmaktadır. İlçede 2008
yılının şubat ayında bir mısır
tarlasında meydana gelen obruğun ardından MTA'ya müracaatta
bulunulmuş, bölgenin risk haritasını oluşturmak için
yetkililer tarafından çalışma
başlatılmıştır. Nitekim MTA yetkilileri zaman zaman
bölgeye gelerek çalışmalarını sürdürmektedir.
Konunun uzmanları, 4
milyon yıldan günümüze devam eden yer altı
karstlaşmasının bir sonucu olarak meydana gelen obrukları
önlemenin mümkün olmadığını belirtmekle beraber,
çalışmalar neticesinde çöküntülerin gelişebileceği
potansiyel alanların ve yaklaşık boyutlarının
belirlenebileceğini dile getirmektedir.
Yukarıda bahsi geçen
bilgiler ışığında, Konya'nın Karapınar
ilçesinde belirli aralıklarla meydana gelen obrukların incelenerek
tehlike arz edip etmediğinin saptanması, olası çökmelerin
meydana gelebileceği alanların belirlenmesi ve ekili alanların
tespitinin ardından olası can ve mal kayıplarının
önlenmesi amacıyla, Anayasa'nın 98, TBMM İçtüzüğü'nün 104
ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını saygılarımla arz ederim.
1) Mustafa Hüsnü
Bozkurt (Konya)
2) Şerafettin
Turpcu (Zonguldak)
3) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
4) Namık
Havutça (Balıkesir)
5) Gamze
Akkuş İlgezdi (İstanbul)
6) Ahmet
Akın (Balıkesir)
7) Mahmut Tanal (İstanbul)
8) Ömer Fethi
Gürer (Niğde)
9) Gülay Yedekci (İstanbul)
10) Gürsel Erol (Tunceli)
11) Nurhayat Altaca
Kayışoğlu (Bursa)
12) Kamil Okyay
Sındır (İzmir)
13) İbrahim
Özdiş (Adana)
14) Erdin Bircan (Edirne)
15) Özkan
Yalım (Uşak)
16) Niyazi Nefi
Kara (Antalya)
17) Musa Çam (İzmir)
18) Ünal
Demirtaş (Zonguldak)
19) Yaşar
Tüzün (Bilecik)
20) Kadim Durmaz (Tokat)
21) Atila Sertel (İzmir)
22) Zülfikar İnönü Tümer
(Adana)
23) Haydar Akar (Kocaeli)
24) Devrim Kök (Antalya)
25) Sibel Özdemir (İstanbul)
26) Okan
Gaytancıoğlu (Edirne)
27) Aytuğ
Atıcı (Mersin)
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
A) Tezkereler
(Devam)
2.-
Başkanlıkça, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonunun (1/596) esas numaralı Kanun Tasarısının
İç Tüzükün 34üncü maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca
kendisine havale edilmesine ilişkin istemi İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonunca da uygun bulunduğundan, İç Tüzükün
34üncü maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca gereğinin
yerine getirildiğine ilişkin tezkeresi (3/500)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun
(1/596) esas numaralı Kanun Tasarısının İç Tüzükün
34üncü maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca kendisine havale
edilmesine ilişkin istemi İnsan Hakları İnceleme
Komisyonunca da uygun bulunduğundan, İç Tüzükün 34üncü maddesinin
dördüncü fıkrası uyarınca
Başkanlığımızca gereği yerine getirilmiştir.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.31
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.46
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP
ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Zihni AÇBA (Sakarya)
-----
0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 39uncu Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Halkların Demokratik
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VIII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun,
15/2/2016 tarihinde Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili
Çağlar Demirel tarafından, sokağa çıkma
yasaklarının ilan edildiği yerleşim yerlerinde
kadınların işkence görerek öldürülmesi ve ölü bedenlerinin sokak
ortasında çıplak bir şekilde teşhir edilmesi ile bu
görüntülerin sosyal medya hesapları aracılığıyla
basın yayın organlarına servis edilmesi türü olayların tüm
boyutlarıyla incelenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak 16 Şubat 2016 Salı günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
16/2/2016
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
16/2/2016 Salı günü, (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Çağlar
Demirel
Diyarbakır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
15 Şubat 2016 tarihinde
Diyarbakır Milletvekili Grup Başkan Vekili Çağlar Demirel
tarafından verilen, 1054 sıra numaralı "Sokağa
çıkma yasaklarının ilan edildiği yerleşim yerlerinde
kadınların işkence görerek öldürülmesi ve ölü bedenlerinin sokak
ortasında çıplak bir şekilde teşhir edilmesi ile bu
görüntülerin sosyal medya hesapları aracılığıyla
basın yayın organlarına servis edilmesi türü olayların tüm
boyutlarıyla incelenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,
16/2/2016 Salı günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu önerisinin lehinde Ayşe Acar Başaran, Batman
Milletvekili.
Buyurun Sayın Acar
Başaran. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
AYŞE ACAR BAŞARAN
(Batman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 16
Ağustos 2015 tarihinden beri kürdistanın dört bir yanında
sokağa çıkma yasaklarıyla ilgili olarak, bu sokağa
çıkma yasaklarında uygulanan antidemokratik, vahşi uygulamalara
dair burada birçok arkadaşımız konuşma yaptı. Ancak bu
sokağa çıkma yasaklarının bir başka boyutunu burada konuşup
bu konuyla ilgili olarak bir Meclis araştırması komisyonunun
kurulması için bugün konuşma yapacağım. Bu da bu
sokağa çıkma yasakları süreçlerinde özellikle kadınlar
üzerinde uygulanan antidemokratik, gayrimeşru ve vahşi boyutlara
varan uygulamalardır.
İlk olarak, Vartoda
Ekin Van katledildikten sonra işkence edilerek, işkence edilip,
fotoğraflarının çekilip sosyal medya üzerinden özellikle
teşhir edilmesiyle başlayan bu süreç, yine Silopide üç kadın
arkadaşımızın yaralı olarak bulundukları noktaların
bildirilmiş olmasına rağmen daha sonra kafaları
parçalanarak vahşice katledilmesi, en son olarak da Cizredeki iki
ayı aşkın süredir devam eden sokağa çıkma
yasaklarında zafer naraları atılırken sosyal medya
üzerinden özellikle bizler de etiketlenerek ahlaksızca birtakım
yorumlar yapılıp kadın bedeni teşhir edilmiştir.
Bu şekilde teşhirin
asıl nedeni, aslında bütün kadın mücadelesini veren
kadınlara karşı gözdağı vermektir. Bu şekilde
özelde kadınlar, Kürt kadınları, Kürt toplumu olmak üzere bütün
toplumu baskıyla sindirerek onları, bir şekilde, verilen
mücadelelerin dışında tutulmasının
amaçlandığını hepimiz biliyoruz.
Ekin Van
olayında eğer etkili ve düzgün bir soruşturma
yapılsaydı, bugün Cizrede, yine, kadın üzerinden uygulanan bu
psikolojik savaş konsepti uygulanmıyor olacaktı. Her ne kadar
Şırnak Valisi kendini aklamak adına birtakım
açıklamalar yapsa da oranın Cizre olmadığını
söylese de bizler oranın Cizre olduğunu biliyoruz. Elimizde
başka görüntüler de mevcut. Orası Cizreydi. Orada aslında o kadın
üzerinden bütün kadınlara bir mesaj verilmeye çalışıyordu.
Sizler iradenize sahip çıkarsanız sizi katlederiz ve bu şekilde
teşhir ederiz mesajıydı. Bu, aslında bugün bile katledilen,
Türkiyede sürekli katledilen diğer kadınlardan, diğer
kadınların durumundan çok bağımsız değil.
Şunu net olarak bilmemiz gerekiyor ki o teşhir edilen kadın
üzerinden, iktidar, aslında erkinin, iktidarının ne kadar güçlü
olduğunu göstermeye çalışıyor. Bu uygulama ulusal ve
uluslararası hukuka göre suçtur. Ancak, maalesef ki maalesef, bunlarla
ilgili olarak şu ana kadar soruşturulacağına ya da
soruşturulması için en ufak bir adım atılacağına
dair herhangi bir açıklama yapılmamıştır.
Çıplak olarak
teşhir edilen kadının kim olduğuna bakmadan,
bakmaksızın aslında bugün buradaki bütün kadın vekillerin
bir araya gelip bu uygulamaya karşı bütün olarak bir isyan hâlinde
olması gerekirken maalesef suskunluğu görüyoruz yine. Ama
dediğim gibi, bugün orada teşhir edilen, aslında, bütün kadınlara
verilecek bir mesajdı, bütün kadınların onurunu bu şekilde
ayaklar altına alma çabasıydı, bu erkin kadın üzerinden
bütün toplumu sindirme çabasıydı. Onun için, biz bir daha buradan
sesleniyoruz: Gelin, bu antidemokratik, bu gayrimeşru uygulamalara karşı
komisyon kuralım, gidip yerinden açıklama yapalım; kendi evinden
çıkmayıp hiçbir şekilde bilgisi olmayan valinin, odasından
yaptığı açıklama üzerinden karar vermeyelim. Gidelim orada
bu uygulamayı yapanların hepsini hep beraber tespit edelim ve gerekli
cezayı alması için beraber mücadele edelim. Eğer, bugün burada
hep beraber bunun için bir komisyon çıkaramazsak bunun sorumlusu hepimiz
olacağız ama öncelikle, buna göz yuman, bunu görmezden gelen, bütün
sosyal medya hesaplarında dolaşmasına rağmen en ufak bir
ses çıkartmayan kadın vekiller olarak hepimiz, işte bu
yapılan, bu ahlaksızca, bu gayriinsani, gayrimeşru
uygulamanın sorumlusu olacağız.
Bir gün bunun
yargılanmayacağını, cezasız kalacağını
düşünmemek gerekiyor çünkü oradaki bu şekildeki uygulamalar
insanlığa karşı suç olarak kabul ediliyor ve bu
suçların zaman aşımı yoktur. Bugün sessiz kalabilirsiniz,
bugün hiçbir tepki vermeyebilirsiniz ama bir gün, mutlaka ama mutlaka, bunu
yapanlar yargılanacaktır. Vicdanen de insanen de dinen de bu
uygulamanın hepimiz karşısında olmalı, buna
karşı ortak mücadele etmeliyiz. Onun için, dediğim gibi,
özellikle kadın üzerinden, kadını hiçleştirmeye
çalışan, kadını dört duvar arasına hapsetmeye
çalışan, kadını iradesizleştirmeye çalışan,
kadın mücadelesinin önünü tıkamaya çalışan bu tür
uygulamalara karşı, kadın vekiller olarak eğer buradan bir
komisyon kurulmasa bile, buyurun, gelin, bizler kadınlar olarak, bütün
kimliklerimizi bir tarafa bırakarak, bütün siyasal, etnik, dini kimlikleri
gerekirse bir tarafa bırakarak hepimiz gidip oradaki bu vahşi
uygulamalara karşı kendimiz araştırıp kendimiz tespit
edelim. Bunu tespit etmememiz, dediğim gibi, hepimizin sorumluluğu
olacaktır ve bu sorumluluktan hiçbir şekilde kaçmamız da söz
konusu değildir.
Bunun için,
bugün verdiğimiz araştırma önergesinin -bugüne kadar hiçbiri
kabul edilmedi ama- bunun en azından vicdanen kabul edilerek, bütün ön
yargılardan bağımsız, gidip oradaki tespitinin
yapılması için sizlerin de desteğini, özellikle
kadınların desteğini bekliyoruz.
Tekrar
teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Acar Başaran.
Önerinin
aleyhinde Leyla Şahin Usta, Konya Milletvekili.
Buyurun
Sayın Usta. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
LEYLA
ŞAHİN USTA (Konya) Saygıdeğer Başkanım,
saygıdeğer milletvekillerim; bugün burada HDP grup önerisinin
aleyhinde görüşlerimizi açıklamak için huzurunuzda
bulunmaktayım. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Öncelikle,
hangi koşul ve şartlar altında olursa olsun bedenin mahremiyeti
kişiye özeldir. İster sağ olsun, isterse bir ölünün bedeni
olsun, bu konu ulusal ve uluslararası hükümlerle teminat
altındadır ve bunun da sonuna kadar savunucusu olduk, bundan sonra da
savunucusu olacağız.
Bu olayı
elbette ki büyük bir esefle ve şiddetle kınıyoruz, bu bir
insanlık ayıbıdır ve bir insanlık suçudur.
Zor
şartlar altında görev yapan askerlerimizin ve tüm güvenlik
güçlerimizin bölgede vatandaşlarımızla kurduğu güven
bağını ve yardım elini kırmaya yönelik bir karalama
kampanyası başlatılmaya
çalışılmıştır. Bu, askerlerimizin bölgede Kürt
vatandaşlarla olan yakın teması ve sivil halkı,
yaşlısıyla, çoluğuyla çocuğuyla gerekirse
sırtında taşıyarak, hem de bunu, terörle olan, terörizmle
olan mücadeleyi devam ettirirken yaparken Mehmetçikimizin itibarını
zedelemeye yönelik yapılmış bir çalışmadır, bir kampanyadır.
Bu, kasıtlı olarak yayılmış bir sosyal medya
algısıdır.
Bugüne kadar
çıkıp açıkça PKKnın, PYDnin bir terör örgütü
olduğunu söyleyemeyen ve her fırsatta terör örgütlerinin
propagandasını yapmak için bu milletin kürsüsünü kullanan HDPnin
önerisinin de gerçeklerden uzak ve yanıltıcı olduğunu yüce
Meclisin dikkatine sunuyorum.
Şırnak
Valimizin yapmış olduğu açıklamadan, sosyal medyada servis
edilen fotoğrafın Cizreyle hiçbir alakasının
olmadığı açıkça tespit edilmiştir. Bu konuda
araştırma ve soruşturma başlatılmıştır.
Bu konuyla ilgili müfettişler görevlendirilmiş ve bölgede
çalışmalarını devam ettirmektedirler.
Burada
asıl sorun, terör örgütlerinin hiçbir kutsalının
olmadığının farkına varmamızdır.
Okulları, ibadethaneleri, hastaneleri bombalayan, okulların
bahçelerinde çocuklar oynarken bile hiç endişe etmeden oraya
roketatarlı füzelerle saldırılar yapan ve sivil halk dâhil,
askerimizi, polisimizi şehit etmekten, katletmekten çekinmeyen bir
örgütten bahsediyoruz.
Sosyal medyaya
servis edilen bu fotoğraflarla ilgili gerekli araştırma ve
soruşturmanın başlatıldığını tekrar
özellikle söylemek istiyorum. O yüzden, asıl bu fotoğrafların
kimlere ve neye hizmet ettiğine bakmalıyız ve bundan nemalanan
siyasi bir grup olarak HDPnin önerisinin samimi olmadığını
açıkça burada ifade etmek istiyorum.
Tekrar
söylüyorum: Valilik tarafından resmî açıklama yapılmış
olmasına rağmen Türkiye Cumhuriyetinin resmî kurumlarının
yapmış olduğu açıklamayı dahi
itibarsızlaştırma çalışmalarına karşı
daha uyanık, daha bilinçli ve daha şuurlu hareket etmek zorundayız.
Biz bugüne
kadar herkesin hakkını ve hukukunu, kutsalını koruduk,
bundan sonra da koruyacağız. Burada yapılan, servis edilen
fotoğraflarla ilgili görüntülerin hiç kimse için kabul
edilemeyeceğini; hiçbir kadın için, hiçbir erkek için, hiçbir çocuk
için, hiçbir insan için kabul edilemeyeceğini tekrar vurgulayarak, bu
işi servis edenlerin kime ve neye hizmet ettiklerini düşünmemiz
gerektiğini tekrar vurgulamak istiyorum. Bu öneriyi verenler teröristlerle
bir olarak bu halkın çocuklarını ölüme sürükleyip sonra da
onların aileleriyle birlikte ağlıyorlar maalesef.
Az önceki
konuşmacının Türkiye Cumhuriyeti sınırları
içerisinde olmasına rağmen kürdistan diye bahsettiği bir yer
yoktur. Orası Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisindedir;
orası Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisindeki
Şırnaktır, Cizredir, Diyarbakırdır, bizim doğu
ve güneydoğu bölgesindeki illerimizdir.
İSMAİL
OK (Balıkesir) Bravo! (MHP sıralarından alkışlar)
LEYLA
ŞAHİN USTA (Devamla) Siz 40 defa da olsa Burası
kürdistandır. deseniz de bu doğru değildir. 40 defa da
söyleseniz doğru olmayacaktır. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Cumhurbaşkanına söyle onu.
LEYLA
ŞAHİN USTA (Devamla) Az önce Elimizde başka görüntüler var.
diyerek bile bu olayı sahipleniyorsunuz. Bu görüntüler niye sizlerin
ellerinizde var da başka kimselerin ellerinde yok?
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Sen uyuyorsun çünkü.
LEYLA
ŞAHİN USTA (Devamla) Servis etmemek için neyi beklediniz?
Başka bir zamanı ve başka bir olayı mı bekliyorsunuz?
Bunların hepsi bu önergenin ne kadar doğru ve gerçekçi bir ifadeyle
sunulduğunun ve ülkenin gündeminin yalan yanlış olaylarla
çarpıtılmaya çalışıldığının
açık bir göstergesidir diyerek ben önerge üzerindeki aleyhteki fikirlerimi
bu şekilde belirtmek istiyorum.
Yüce
Meclisimizin de takdirlerine sunarak sizlere tekrar saygı ve sevgilerimi,
teşekkürlerimi iletiyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Usta.
Öneri
lehinde ikinci söz
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Sayın Başkan, az önce konuşan
hatip HDPnin bu önergesiyle samimi olmadığını ifade etti.
Ben söz
hakkı istiyorum sataşmadan dolayı.
BAŞKAN
Şimdi, Sayın Demirel; sayın hatip, Sayın Usta
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) Yani başka şeyler de ifade etti de bunu öncelikle
söylüyorum.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Konuşmanın tamamı sataşma zaten.
BAŞKAN Yani
sataşmaya yönelik açık bir cümle alamadım sizden. Hangi cümleyle
69uncu maddeye tekabül eden bir durum oluştu?
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) Konuşmanın tamamı, aslında bütün
çerçevesi direkt bizim verdiğimiz önergeye ilişkin farklı
söylemlerdi. HDPnin vermiş olduğu önergenin samimi
olmadığını, bu verdiği önergede bile samimiyetinin
ifade edilmediğini ifade etti. Yalan yanlış bilgileri ifade ettiğimizi
söyledi. Gerçeklerden uzak ifadelerde bulunduğumuzu söyledi.
Sanırım bunlar
BAŞKAN Sayın
Demirel yalan yanlış ifade cümlenize atfen size 69uncu maddeye
göre söz vereceğim ama onun ötesinde, önerge üzerinde siyasi parti
grupları elbette kendi görüşlerini ifade edeceklerdir. İfade
edilen her görüşü 69uncu madde çerçevesinde almıyorum ama yalan
yanlış bilgiler ifade ettiğiniz için bu çerçevede size söz
veriyorum.
Buyurun efendim.
Süreniz iki dakikadır.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
7.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Konya Milletvekili Leyla
Şahin Ustanın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tabii ki eleştiriye
herkesin açık olması lazım, bütün partilerin bütün
düşüncelere ve görüşlere, eleştiriye açık olması
lazım ama işin içinde somut bir durum söz konusu. Somut bir olay
üzerinden ifade ediyoruz. Bunu biz ifade etmiyoruz. Bu görseli de biz yayınlamadık.
İçişleri Bakanı, Bütçe Komisyonunda kendisine sorduğumda
bile Orada olabilir, yapılmış olabilir. demesine rağmen,
AKPden milletvekili ve bir kadın milletvekili Kesinlikle öyle bir
şey yoktur. ifadesini kullanıyor. Yani ben gerçekten anlamakta
zorlanıyorum. Bu, kadın mücadelesine vurulmak istenen bir darbedir.
Kadın bedenini teşhir etmek, kadın bedenini öldürmek,
işkence etmek, işkence sonucunda da bütün çıplak bedenini
teşhir etmek
Ben anlam veremiyorum, tüm partiler ve özelde kadınlar
nasıl bunu savunabiliyor; nasıl buna ilişkin bir tepki
gösteremiyor. Yalan yanlışsa ya da gerçek dışıysa
açığa çıkaralım.
SAİT YÜCE (Isparta)
Onu savunan yok.
ÇAĞLAR DEMİREL
(Devamla) Kadın mücadelesine vurulmak istenen bir darbedir bu. Biz bunu
asla kabul etmeyeceğiz. Ve kadın mücadelesinin ve iradesinin de
bununla asla geri adım atılmayacağını bilmeleri
gerekiyor.
SAİT YÜCE (Isparta)
Kadın haklarını sizden iyi savunuyoruz biz, sizden iyi. Orada
yalan yanlış şeyler söyleme!
ÇAĞLAR DEMİREL
(Devamla) Özelde iktidarın, AKP Hükûmetinin bilmesi gerekiyor.
SAİT YÜCE (Isparta)
Kadın haklarını daha iyi savunuyoruz, daha iyi. Öyle
bağırarak olmaz bu.
ÇAĞLAR DEMİREL
(Devamla) Onlar bu tür uygulamalarla
Zafer naraları atanlara ifade
ediyoruz ki, kadın mücadelesi her şeyi açığa
çıkaracaktır.
SAİT YÜCE (Isparta)
Kadın haklarını savunan orada gidip bomba atmaz.
ÇAĞLAR DEMİREL
(Devamla) Kadın mücadelesi dimdik ayakta duracak, iradesi dimdik ayakta
duracak ve bunların hepsini lanetleyecektir.
Onlar
SAİT YÜCE (Isparta)
Hadi oradan!
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla)
Devletin polisi, devletin ordusu zafer narası atıyor. Sen ne
anlatıyorsun?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
ÇAĞLAR DEMİREL
(Devamla) Onlar bunu ifade edebilir.
NİHAT ÖZTÜRK
(Muğla) Zafer narası atan kim? Ondan rahatsız mı oldun?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen hatibi dinleyin efendim.
ÇAĞLAR DEMİREL
(Devamla) Onlar bu zafer naralarını atarak çıplak bedenlerin
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÇAĞLAR DEMİREL
(Devamla) Ama bizler direnişi giyineceğiz. Biz kadınlar olarak
zafer direnişini giyineceğiz.
Teşekkür ederim. (HDP
sıralarından alkışlar)
NİHAT ÖZTÜRK
(Muğla) Devam et bakalım direnişine. Biz de aslanlar gibi
orduyu savunacağız. Anlat bakalım sen.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Demirel.
Önerinin lehinde
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Bostancı, dinliyorum sizi.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkanım, değerli konuşmacı
çıplak kadın bedenine yapılan işkencenin ve oradaki
görsellerin kullanılmasının savunulduğundan bahsetti.
Burada hiç kimse onu savunmaya yönelik bir beyanda bulunmadı.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Konuşmayı dinlemediniz o zaman.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Bu tamamen yanlış bir izlenimdir ve haksız bir
temelde mukabil iddiadır. Bunu tashih etmek amacıyla zabıtlara
geçsin diye
BAŞKAN Tutanaklara
geçmiştir.
Teşekkür ederim
Sayın Bostancı.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun,
15/2/2016 tarihinde Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili
Çağlar Demirel tarafından, sokağa çıkma
yasaklarının ilan edildiği yerleşim yerlerinde
kadınların işkence görerek öldürülmesi ve ölü bedenlerinin sokak
ortasında çıplak bir şekilde teşhir edilmesi ile bu
görüntülerin sosyal medya hesapları aracılığıyla
basın yayın organlarına servis edilmesi türü olayların tüm
boyutlarıyla incelenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 16 Şubat 2016
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Önerinin
lehinde ikinci söz hakkı Necati Yılmaz, Ankara Milletvekiline aittir.
Buyurun Sayın
Yılmaz. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
NECATİ YILMAZ (Ankara)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Halkların Demokrasi
Partisinin sokağa çıkma yasaklarının ihlal edildiği
yerleşim bölgelerinde kadınların işkence görerek öldürülmesi
ve ölü bedenlerinin sokak ortasında teşhir edildiğine dair görüntülerinin
sosyal medyada paylaşılmasıyla ilgili bu önergesi üzerinde
grubumuz adına söz almış bulunuyorum.
Sevgili milletvekilleri,
öncelikle 2016 yılında Meclisin gündeminde böyle bir konuyu
konuşuyor durumda olmaktan dolayı ülkemizin demokrasi düzeyi, özgürlük
düzeyi ve insan hakları düzeyiyle ilgili ciddi bir eksikliği ve
utancı tespit ediyorum. Hemen burada bizleri insan olmaktan utandıran
görüntüleri ortaya çıkaran terör ve şiddet ortamında
yaşamını yitirmiş olan bütün
yurttaşlarımızı ve güvenlik güçlerimizi rahmetle
anıyorum.
On üç yıllık AKP
iktidarının ülkemizi getirdiği noktada yaşanan sıcak
çatışmaların olduğu bölgede, başta yaşam
hakkı olmak üzere, çoklu insan hakkı ihlallerinin sıradan, gündelik
olaylar hâline gelmesi, özellikle şiddet ve nefretin görünümünün giderek
kadın bedeni üzerinden şekillendirilmesi, kadın bedeninin bir
iktidar ve çatışma alanına dönüştürülmesi her kesim
tarafından infialle karşılanmaktadır.
Önce Vartoda,
sonrasında Cizrede yaşandığı kamuoyunun gündemine
gelen ve bu araştırma önergesine konu edilen, bedenleri sokak
ortasında çırılçıplak sürüklenen bu kadın cesetleri
üzerinden toplumu psikolojik olarak namus ve şeref kavramı üzerinden
bölmeye yönelik nefret suçu ve söylemi niteliğindeki olayları ibretle
izliyorum. Bu kadınlar, bu ülkenin yurttaşlarının
anası olan kadınlardır, bu ülkenin yurttaşlarının
bacısı olan kadınlardır, bu ülkenin
yurttaşlarının evladı olan kadınlardır.
Sevgili milletvekilleri,
üzerinde konuştuğumuz konu terörle mücadele meselesi üzerinden
ülkemizin gündemine gelmiş, başta yaşam hakkı ve insan
onuru olmak üzere, insan hakkı ihlallerine ilişkin bir meseledir.
Sevgili milletvekilleri,
terörle mücadele her devletin hakkı ve yurttaşlarına
karşı vazgeçilmez bir ödevidir. Devlet bu ödevinden ve yükümlülüğünden
bir dakika olsun geri duramaz, eksik kalamaz. Ancak devlet olmanın bir
başka varlık nedeni de devlet olarak kalabilmek, devlet tutumuyla
davranabilmektir. Yani bu mücadeleyi yaparken kendisini var eden, meşru
kılan, başta Anayasa olmak üzere, hukuk kuralları içerisinde
davranabilmektir. Ne yazık ki iktidarınızın aynı
şeyleri yaptığını, bu gereklere uygun
davrandığını söylemek pek de mümkün görünmemektedir.
Devlet bir yandan terörle
mücadele edecek, bir yandan da terörle mücadele ederken terör örgütünün
yöntemlerinden ve hukuk dışılığından uzak
kalacaktır. Ve yine bunu yaparken vatandaşının, sivil
yurttaşının başta yaşam hakkı olmak üzere tüm
özgürlüklerini güvence altına alacaktır; suçluyla mücadele ederken
devletin öncelikli varlık nedeninin yurttaşını
yaşatmak olduğunu unutmayacaktır. Yine mücadelesini asla ve asla
hukuki ve meşru yöntemler dışına çıkarmayacaktır.
Siyasal iktidarların
hukukla sınırlandırılmış olduğu anayasal
düzenin öncelikli ilkesi keyfîliğin olmaması, hukuki ve meşru
koşullarda kişinin onurunun, maddi ve manevi
varlığının korunmasının
sağlanmasıdır. Bunun en olumlu sonucu insan hak ve
özgürlüklerinin hukuk güvenliği altında olması, yargı ve
yürütmenin yasayla bağlılıktan asla
uzaklaşmamasıdır. Bu anlamda temel çerçeve
Anayasamızın başlangıç hükümlerinin beşinci
paragrafında ve yine devletin amaç ve görevlerini düzenleyen 5inci
maddesinde, temel hak ve hürriyetlere ilişkin 15inci maddesinde ve yine
kişinin dokunulmazlığı ve maddi varlığını
düzenleyen 17nci maddesinde açıklıkla düzenlenmiştir.
Anayasamızın 17nci maddesinin üçüncü fıkrasında Kimseye
işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle
bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz. denilmektedir.
Ayrıca işkence yasağı 15inci maddede sayılan çekirdek
yani hiçbir şart altında hiçbir şekilde
sınırlandırılmayacak haklar kapsamında yer almakta ve
birinci fıkrada belirlenen durumlarda da Savaş hukukuna uygun
fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında kişinin
yaşama hakkına, maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne
dokunulamaz. hükmü yer almaktadır. Anayasadaki bu düzenlemeye paralel
düzenlemeler ceza kanunumuzda da yer almaktadır.
Sevgili milletvekilleri, iç
hukuktaki bu doğrudan düzenlemenin yanı sıra Türkiye,
işkence ve insanlık dışı muamele yasağıyla
ilgili birçok uluslararası insan hakları sözleşmesine taraf olmuştur.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 3üncü maddesi İnsan
Hakları Evrensel Beyannamesinin 5inci maddesi, Birleşmiş
Milletler Kişisel ve Siyasal Haklara İlişkin Uluslararası
Sözleşmenin 7nci maddesi, İşkenceye ve Diğer Zalimane,
Gayriinsanî veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı
Birleşmiş Milletler Sözleşmesi ve İşkence ve
İnsanlık Dışı veya Onur Kırıcı
Davranış veya Cezanın Önlenmesine İlişkin Avrupa
Sözleşmesi Türkiye tarafından imzalanmıştır.
Son olarak, 1 Haziran 2007
tarihinde yürürlüğe giren Avrupa Konseyi Terörizmin Önlenmesi
Sözleşmesi, ülkemiz bakımından 1 Temmuz 2012 tarihi
itibarıyla yürürlükte bulunmaktadır. Sözleşmenin Güvenceler
başlıklı 12nci maddesi, taraf devletin terörle mücadelede insan
haklarına saygı duyması gerektiğini düzenlemiş; her
bir tarafa, insan hakları ve temel özgürlüklerin korunmasına dair
sözleşme, uluslararası medeni ve siyasi haklar sözleşmesi ve
uluslararası hukuk uyarınca diğer yükümlülüklerin de yer
aldığı şekilde o tarafa uygulanabildiği durumlarda
insan hakları yükümlülüklerine uyma ve aksine davranışları,
özellikle de sözleşmenin 5 ila 7 ve 9uncu maddelerinde yer alan
konuları suç hâline getirme yükümlülüğünü taraf devletlere
yüklemiştir. Haliyle de bu sözleşmeler Anayasamızın
90ıncı maddesi gereği iç hukukumuzun bir parçası
olmuştur.
Özetle sevgili
milletvekilleri, kadınların ve çocukların korunması,
savaş dönemlerinde dahi uluslararası sözleşmelerle güvence
altına alınmıştır.
Sevgili milletvekilleri, bu
ihlallerin yaşandığı dönemde ülkemizde ve dünyamızda
yaşanmışlıkla sabittir ki bu dönemler özellikle
olağanüstü dönemlerdir. Yani savaş, sıkıyönetim ve
olağanüstü hâl dönemleridir. Yani darbe, cunta dönemleridir. Bu dönemler,
insanın kendisinin, yani yaşam ve bedensel bütünlüğünün hedef
alındığı ve tüm özgürlüklerin sistematik biçimde ihlal
edildiği hatta yok edildiği dönemlerdir.
Yakın tarihimizde buna
örnek 12 Mart darbe dönemidir, 12 Eylül darbe dönemidir ve en son kendini
hukukla dahi bağlı görmeyen AKPnin bugün bize
yaşattığı darbe dönemidir. Tüm darbe dönemlerinde durum
aynıdır ve böyledir.
Sevgili milletvekilleri, bu
dönemler otoritenin sorgulanmadığı, hukukun
uygulanmadığı, siyasal iktidarın hesap vermediği
dönemlerdir. Bu dönemler, can pazarında insanların canının,
yaşam hakkının derdine düştüğü dönemlerdir. Bu
dönemleri kim ister? Elbette ki sorgulanmak istemeyen, denetlenmek istemeyen,
topluma ve hukuka hesap vermekten çekinen iktidar sahipleri ister.
Sevgili
arkadaşlar, sevgili milletvekilleri; böylesine karanlık ve
olağanüstü yönetim dönemlerinin o ağır koşulları ve
bizlere yaşattıkları tüm acılar ve sonuçları örtülür
veya örtülemez şekilde tüm tahribatlarıyla bir gün geride
kalacaktır. Ancak, biliyoruz ki böylesine karanlık dönemlerde,
böylesine çatışma dönemlerinde geriye kalan 3 şey daha var: Bir,
ölüler ordusu; iki, öksüzler ordusu; üç, hırsızlar ordusu. Bunlar da
geriye kalacaktır. (CHP sıralarından alkışlar)
Sevgili
milletvekilleri, şunun altını çizmemiz lazım: Yerde
sürüklenen ceset, bir suçlunun cesedi dahi olsa ölmüştür, cesettir. Bu
cesedin sürüklenmesiyle ne istenilmekte, ne mesaj verilmektedir? Ne etkiler
yaratılmak istenmektedir? Yaratacağı etki açıktır,
nettir; halk arasında, toplum arasında yaratacağı duygu
kindir, nefrettir. Bu duyguyu kim ister, kim bundan medet umar, kim bunun
üzerinden bir gelecek kurgular? Öncelikle bundan uzak olması gereken de
devlettir, devlet görevlileridir.
Dolayısıyla,
sevgili arkadaşlar, güvenlik güçlerinin böyle bir itham altında
kalması bizim için kabul edilecek bir durum değildir. Siyasal iktidar
yaptığı her şeyin hesabını hukuka ve diğer
denetim mekanizmaları kapsamında elbette ki yasamaya vermelidir.
Dolayısıyla, bu önerge kabul görmelidir ve Türkiye bu utancın
muhatabı olmaktan çıkmalıdır. Ülkemiz, bu dönemde böyle bir
tarih yaşanmışlığı varsa açığa
çıkarmanın hiç değilse tesellisini yaşamalıdır.
Sevgili milletvekilleri,
yıkılan şehirleri onarabiliriz, sökülen ağaçları
dikebiliriz, şehirlerimizin altyapısını yeni baştan
giderebiliriz ancak bu olayların, bu
yaşanmışlıkların toplum içerisinde, bireyler
arasında yarattığı sevgi bağlarını koparan
etkisini gidermekte çok ciddi zorluklar çekeriz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NECATİ
YILMAZ (Devamla) Ve elbette ki birlikte yaşama arzumuzu ayakta tutmakta
ve büyütmekte büyük sıkıntılar yaşayabiliriz.
İstiyorum,
diliyorum ki yaşayacağımız bu aydınlanma, gelecekteki
birlikte yaşama arzumuza katkı sunsun.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Baluken
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) İç Tüzük 60a göre bir kısa açıklama
yapmak istiyorum.
BAŞKAN İç Tüzük
60a göre mikrofonunuzu açıyorum.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
25.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Konya Milletvekili Leyla
Şahin Usta ile Ankara Milletvekili Necati Yılmazın HDP grup
önerisi üzerinde yaptıkları konuşmalarındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Son derece önemli bir konuyu
görüşüyoruz. Yani, gerek insani açıdan gerek ahlaki, vicdani, dinî,
inançsal açıdan değerlendirdiğimizde hiçbirimizin duyarsız
kalamayacağı, insanlığa karşı işlenmiş
bir suçla ilgili Parlamentonun inisiyatif almasıyla ilgili bir
görüşme yapıyoruz. Dolayısıyla, bu konuda bütün
milletvekillerine yönelik en azından iradelerini ortaya koyarken
yardımcı olması açısından birkaç hususu ifade etmek
istiyorum.
Ama ondan önce, demin
Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşan sayın hatibin niyetten
bağımsız olarak ifade ettiği bir hususu Halkların
Demokratik Partisi olarak kabul etmediğimizi belirtmek isterim. Kadın
kimliğini tanımlarken Onlar bizim eşimiz olabilir,
evladımız olabilir, anamız olabilir. üzerindeki bir söylemin
erkeğe ait bir aidiyet duygusu üzerinden bir kadın
tanımlamasına girdiğini, bunun özgür kadın kimliği
anlayışına uymadığını, Halkların
Demokratik Partisi olarak erkeğe ait bir aidiyet üzerinden kadını
tanımlamanın doğru olmadığını ifade etmek
isterim.
Diğer taraftan, görüştüğümüz
konuyla ilgili AKP'li sayın hatip de kürsüde, Şırnak
Valiliğinin açıklamalarına ithafen olayın doğru
olmadığını ya da bu anlama gelecek birtakım cümleler
kullandı. Şunu söyleyeyim, hani Şırnak Valiliğinin
açıklamalarının ne kadar güvenilir olduğuna dair sadece
size iki örnek sunayım.
LEYLA ŞAHİN USTA
(Konya) Sizden daha güvenilir!
ŞAMİL TAYYAR
(Gaziantep) Sizden daha güvenilir!
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Yakın dönemde, çözüm süreci döneminde Roboski
köylülerinin katırları bizzat Valiliğin emriyle itlaf
edildiğinde, katledildiğinde o katırlar için resmî olarak
Katırlar intihar etti. açıklaması
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu
açıyorum, sözlerinizi tamamlayınız Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Katırlar intihar etti. diyecek kadar
güvenilirliğini ve ciddiyetini ortaya koymuş olan bir kişiden
bahsediyoruz.
Yine, bu vahşet
bodrumlarıyla ilgili, TRT kanallarında o bodrumlara baskın
yapıldığı ve 60ın üzerinde kişinin etkisiz hâle
getirildiği altyazıları geçildiğinde de Başbakanı
da yanıltacak şekilde resmî açıklama yapıp Orada, sadece
10 terörist etkisiz hâle getirilmiştir. şeklinde bir operasyonel
açıklama yapan birisidir. O 10 sayısının daha sonra
ulaşılan bodrumlarda 145 cenazeye tekabül ettiğini bugün
itibarıyla hepimiz biliyoruz.
Dolayısıyla,
böylesi önemli bir konuda, hele hele bir kadın vekil olarak
güvenilirliği ve ciddiyeti ortada olan bir vali ya da valilik üzerinden
yaklaşımın doğru olmayacağını ifade etmek
istiyorum.
Daha önceki Varto
olayında
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) -
hem Başbakan hem İçişleri Bakanı
soruşturma emri verdiklerini ve bu konuyu asla kabul edemeyeceklerini
ifade etmişlerdi. Bugünkü yaklaşımın da aynı olması
gerekiyor. Biz, o soruşturma sonucunun ne olduğunu bilmiyoruz. Belki
soruşturma sonucunu bilseydik bugün, hepimizin vicdanına
insanlığa karşı bir suç olarak işlenecek bu
ayıbı bir kez daha bu topraklarda yaşamıyor olacaktık.
O yüzden, özellikle AKPli
vekillerin bu önergeyle ilgili oy kullanma esnasında bu bilgileri dikkate
almasını özellikle rica ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Baluken.
Sayın Özel
26.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, CHP Parti Meclisi üyesi Avukat Sera Kadıgilin
Cumhuriyet Halk Partisinin kurumsal kimliğini savunduğu bir davada
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanla ilgili söylediği bir
söz nedeniyle cezaya çarptırılmasına ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, çok teşekkür ederim.
Bugün, Parti Meclisi üyemiz,
Parti Meclisimizin genç ve kadın üyelerinden bir tanesi Avukat Sera
Kadıgil, Çağlayanda 44. Asliye Ceza Mahkemesinde sanık olarak
bir mahkemeye çıktı ve duruşmada bir yıl dokuz ay hapis
cezasına çarptırıldı. Kendisi, Cumhuriyet Halk Partisinin
kurumsal kimliğini savunduğu bir davada, savunmada
kullandığı bir tanımlama nedeniyle bu cezaya
çarptırıldı. Öncelikle, bir avukatın asliye ceza
mahkemesinde yargılanmaması gerektiği gerçeğinin ve ağır
ceza dışında yargılanamayacağı gerçeğinin
altını çizip ardından, savunma mesleğinin
icrasının asla soruşturmaya ve yargılamaya konu edilemeyeceğinin
altını çizip Sera Kadıgili, genç ve kadın bir siyasetçiyi
bir yıl dokuz ay özgürlüğünden mahrum bırakacak
tanımlamanın otoriterleşen Erdoğan rejimi kelimeleri
olduğunu yüce Meclisle paylaşmak isterim. Sera Kadıgil,
Cumhuriyet Halk Partisinin kurumsal kimliğini savunduğu bir davada
otoriterleşen Erdoğan rejimi tanımlamasını
kullandığı için Cumhurbaşkanına hakaret suçundan bu
cezaya çarptırıldı. Tabii, bu yargı sürecinin tamamlanması
ve -üst mahkemede onaylanmayacağını ümit ediyoruz ama-
onaylanması durumunda da Sera Kadıgil hem Türkiyede hem de
uluslararası hukukta haklarını arayacaktır. Sera
Kadıgilin, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu genç kadın siyasetçinin
arkasında olduğumuzu, tam da o tanımlamasının
nasıl gerçeğe dönüştüğünü ispatlayan bir cezaya
çarptırıldığını da Meclisin bilgilerine sunmak
isterim.
Teşekkür ederim efendim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özel.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun,
15/2/2016 tarihinde Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili
Çağlar Demirel tarafından, sokağa çıkma
yasaklarının ilan edildiği yerleşim yerlerinde
kadınların işkence görerek öldürülmesi ve ölü bedenlerinin sokak
ortasında çıplak bir şekilde teşhir edilmesi ile bu
görüntülerin sosyal medya hesapları aracılığıyla
basın yayın organlarına servis edilmesi türü olayların tüm
boyutlarıyla incelenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 16 Şubat 2016
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu önerisinin aleyhinde ikinci söz hakkı
İstanbul Milletvekili Haydar Ali Yıldıza aittir.
Buyurun Sayın
Yıldız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
HAYDAR ALİ YILDIZ
(İstanbul) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
HDP grup önerisi üzerine AK PARTİ grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri saygıyla selamlıyorum.
Grup önerisinden önce burada
müzakere edilen ve sorulan bir soruya şahsım adına bir cevap
vermek istiyorum. Neden Suriyede bu duruma gelindiği sorusuna hepimiz yüz
yıl öncesinden bir cevap bulabiliriz. Yüz yıl önce bu topraklarda
Sykes-Picot ve ismi geçmeyen, tıpkı bugün olduğu gibi Sykes ile
Picot arasındaki sözleşmenin onayına tabi olan Rus Sazonov
vardı. Amaçları -tıpkı 1915te Çanakkalede
Britanyanın amacı- Bakü petrollerine ulaşmak ve Suriye
bölgesindeki İngiliz ve Fransız egemenliğini, silah
egemenliğini, petrol üzerindeki egemenliğini tesis etmekti. Daha
sonra, savaştan sonra Birleşmiş Milletler adı
altında bir örgüt kurdular. Bu örgütün de kuruluşu Versay
Antlaşmasına dayanıyor. Orada, Osmanlı
İmparatorluğundan sonra kurulacak olan devletlerin yasal ve
meşru bir zeminde tanınması için bu örgütü kurdular ve yüz
yıl sonra Recep Tayyip Erdoğan Dünya 5ten büyüktür. dediğinde,
bugün Meclis olarak şunu demeliyiz; Birleşmiş Milletler
eğer bu topraklarda, Osmanlı bakiyesi bu topraklarda bir meşru
zemini tesis etmek için kurulmuş ise biz de hep birlikte Türkiye Büyük
Millet Meclisinde bulunanlar olarak demeliyiz ki: Evet, dünya 5ten büyüktür.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Tabii,
zaman zaman medyada ve burada özerklik ve özerk yönetim adı
altında da müzakereler yapılabiliyor, konuşmalar
yapılabiliyor. Bununla ilgili de Bilgeliğin Yedi Sütunu adlı
anı kitabında Lawrence İngiliz Hükûmeti bölgedeki halklara
özerklik ve özerk yönetim vadederek, onlara yine İngiliz hâkimiyetini
sağlamak için vaatlerde bulunuyordu. diye anılarında ifade
ediyor. Bunları bir tarihî kayıt olarak sizlerle paylaşmak
istedim.
Elbette ki grup önerisine
gelince, bahsedilen, sosyal medyada bir kadın vücudunun teşhir
edilmesi bizim inanç değerlerimizde, medeniyet değerlerimizde, örf ve
âdetlerimizde, geleneğimizde yeri olmayan, kabul edilemez bir durumdur.
Fakat bizim inancımız bize der ki: Size biri bir haber ulaştırdığında
-buradaki olayda sosyal medyadaki görüntüden bahsedersek-
kaynağını araştırın. Kim, ne maksatla bu
görüntüyü sosyal medyaya servis etmiştir, bunun
araştırılması lazım. Elbette ki devletimiz bir hukuk
devletidir, hukukun üstünlüğünü ve insan onurunu esas alan bir devlettir.
Bu anlamda, hukuk dairesinde bununla ilgili gerekli araştırma ve
tahkikat yapılacak ve bununla ilgili varsa suçlular bunlar da
cezalandırılacaktır.
Türkiye
Cumhuriyeti bin yıldır bu topraklarda var olma mücadelesini veren,
köklü medeniyeti olan bir devlettir. Defalarca bu topraklarda varlık
mücadelesini hep birlikte vermiş olan bir milletiz. Önemli olan, böyle
zamanlarda kimin, nerede durduğudur, tarih ve millet
karşısındaki duruşudur. Tarih ve millet kahramanları
ve hainleri de kaydeder, toprak, vatan için şehitlerini ve toprağa
kan akıtan teröristi de kaydeder.
Bu konuda,
devlet olarak, Hükûmet olarak temel paradigmamız,
Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız tarafından
defaatle ifade edilmiştir. Esas, hukukun üstünlüğüdür. Yapılan,
bir terörle mücadeledir tanım olarak. Amaç, terörle mücadeleye kamu
düzenini sağlayıncaya kadar devam etmektir ve amaç, kapsam ve
şümul anlamında da kim nerede olursa olsun, ismi ne olursa olsun;
ister PKK ister PYD, YPG, DHKP-C, DEAŞ, paralel ve benzeri örgütler terör
örgütüdür. Devletimiz ve milletimizi el ele bu terör örgütleriyle mücadeleyi
sonuna kadar hukukun üstünlüğü çerçevesinde, özgürlük ve güvenlik
dengesini gözeterek; devlet organları, Anayasa ve yasalar çerçevesinde hak
ve hürriyetlere riayet ederek; uluslararası, evrensel insan hak ve
hürriyetlerine riayet ederek bir hukuk devletine yakışır tarzda
mücadelesini devam ettirecek, sorumlularını da elbette ki
yargıya intikal ettirecektir.
Elbette ki
burada terörle Türkiyeyi kuşatmak isteyenler Türkiyeye, bu millete diz
çöktürmek istiyorlar. Tarih şahittir ki bu millet Allahtan başka hiç
kimsenin önünde eğilmeyen bir millettir. Terörle de kimse bu millete diz
çöktüremeyecek ve boyun eğdiremeyecektir.
Evet, grup
önerileriyle Meclisimizde farklı konular görüşülecek ama çözüm,
başkanlığı esas alan, insan onurunu esas alan, milleti esas
alan, kadim geleneğimizi esas alan, medeniyet değerlerimizi esas
alan, millet kokan, tarih kokan, bu topraklar kokan bir anayasayı hep
birlikte yapmaktır. Muhatap bizleriz, Türkiye Büyük Millet Meclisidir.
Sözlerimi Ziya
Paşanın bir sözüyle bitirmek istiyorum.
İnsana
sadakat yaraşır görse de ikrah
Yardımcısıdır
doğruların Hazreti Allah.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yıldız.
Sayın Şahin Usta,
bir söz talebiniz mi var?
LEYLA ŞAHİN USTA
(Konya) Sayın Başkan, fotoğraflar üzerine
yaptığım konuşmamda olayı
savunmadığımı söylememe rağmen savunuyormuşum
gibi bir ithamda bulundular. Bunun için söz almak istiyorum.
BAŞKAN
60ıncı maddeye göre yerinizden söz talebiniz var, öyle
anlıyorum.
LEYLA ŞAHİN USTA
(Konya) Evet.
BAŞKAN Buyurun,
mikrofonunuzu açıyorum.
VI.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
27.- Konya
Milletvekili Leyla Şahin Ustanın, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
LEYLA ŞAHİN USTA
(Konya) Saygıdeğer Başkanım ve saygıdeğer
milletvekillerimiz; az önce yaptığım konuşmamda
ısrarla belirtmeme rağmen
Şunu söyledim: Sadece kadın
fotoğrafları bile değil, bu görüntülerin bir erkek bedenine
dahi, bir çocuk bedenine dahi hiçbir insana yapılamayacak,
bırakın insanı, hiçbir hayvana dahi uygulanamayacak ve servis
edilmeyecek görüntüler olduğunu söylememe rağmen, bunu
kınıyor olmama rağmen, tam tersiymiş gibi, sanki savunuyormuşum
gibi bir ithamda bulundular. Bunun böyle olmadığını tekrar
ifade etmek istiyorum. Servis edilen fotoğraflar hiçbir şekilde kabul
edilmeyecek fotoğraflardır ama bunun kime ve neye hizmet
ettiğini iyi düşünmemiz gerektiğini ve bu konunun Cizreyle alakasının
olmadığını tekrar vurgulayarak tutanaklara bu şekilde
geçirilmesini
Biz, her zaman için, kutsal olarak gördüğümüz bütün
değerlerimizle birlikte, insan haklarına ve hukukuna
saygılı bir şekilde bir tutum içerisinde olmuşuzdur. Bundan
sonra da bu tutumumuzu sürdüreceğiz. O yüzden, yapılan
konuşmalarda söylenen sözlerin dikkatli dinlenilmesini ve ifadelerin
çarpıtılmadan bir anlam çıkartılmasını özellikle
tüm siyasi gruplardan rica ediyorum.
Teşekkür ederim
Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Şahin Usta.
Sayın Demirel, sizin de
sanıyorum yerinden söz talebiniz var.
Buyurun, mikrofonunuzu
açıyorum.
28.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, tüm siyasi partilere ve
siyasi partilerdeki kadınlara, kadınların işkence görerek
öldürülmesi ve cesetlerinin teşhir edilmesiyle ilgili bir
araştırma komisyonu kurulması konusunda çağrıda
bulunduğuna ilişkin açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, bu
öneri tabii ki hem hak ihlallerine ilişkin hem kadın katliamlarına,
kadına yapılan işkencelere hem de kadın düşüncesine
özgün bir durumdur. Bunun, aslında, şu şekilde
anlaşılması gerekiyor: Ne olursa olsun, savaş
ortamlarında bile hiçbir ölüye, hiçbir cesede işkence
yapılamayacağı ve bunun teşhir edilmeyeceği hem TCKda
açıklaması vardır, cezası bellidir hem de hiçbir hukukta,
ahlakta böyle bir şeye yer yoktur. O yüzden, basında veya işte
İnternet sitelerinde yayınlananların
araştırılması noktasında bir talebimiz vardır.
Hani, bunun, bu gündemin getirilip, özellikle kadın bedeni üzerine
yapılan bu durumun getirilip başka konularla
ortaklaştırılmasını doğru
bulmadığımızı başta ifade edelim. Yani bu
konunun, işte çözüm süreciyle ya da şunu söyleyelim-
başkanlık sisteminin oluşmasıyla, anayasadaki
başkanlık sistemiyle çözüleceğini ifade eden bir ibareyle bir
alakasının olmadığını ifade etmek istiyorum.
Burada, insan haklarına, kadın haklarına aykırı,
ulusal ve uluslararası sözleşmelere aykırı bir durum söz
konusudur. Onun için, eğer gerçekleri açığa çıkarmak
istiyorsak buradan hep birlikte, hepimiz kınıyorsak bu durumu -ki
herkes kınadığını ifade ediyor- eğer
kınıyorsak bunu gerçekleştirenleri, bunu yapanları, bunun
emrini verenleri, bunu uygulayanları açığa çıkaralım.
Nerede olduğu çok önemli değil bizim için, kim olduğu da önemli
değil ama yapanlar, bu emri verenler ve bunu yaptıktan sonra da
zafermiş gibi gösterenlere ilişkin araştırma yapalım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun,
tamamlayınız sözlerinizi.
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) Kim yapmışsa, kim gerçekleştirmişse bu
durumu, bu vahşi durumu, hep birlikte kınıyorsak, o zaman gelin
bu Parlamento bir ilki gerçekleştirsin. Kadınlar olarak, bütün siyasi
partilerde bulunan kadınlar olarak çağrımızdır, tüm
siyasi partilere çağrımızdır: Bu vahşeti
kınıyorsak bunu birlikte araştıralım. Hep birlikte bir
komisyon kuralım -eğer kabul etmiyorsak- birlikte gidelim, araştıralım
ve açığa çıkartalım. Kim yapmışsa yargı ona
-gereken ne ceza varsa- cezasını versin diyelim, burada hep birlikte
bir karara varalım. Eğer biz bu önergeyi kabul etmiyorsak o zaman bu
suça ortak olacağız demektir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Demirel.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Karar yeter sayısı
VIII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun,
15/2/2016 tarihinde Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili
Çağlar Demirel tarafından, sokağa çıkma
yasaklarının ilan edildiği yerleşim yerlerinde
kadınların işkence görerek öldürülmesi ve ölü bedenlerinin sokak
ortasında çıplak bir şekilde teşhir edilmesi ile bu
görüntülerin sosyal medya hesapları aracılığıyla
basın yayın organlarına servis edilmesi türü olayların tüm
boyutlarıyla incelenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 16 Şubat 2016
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Halkların
Demokratik Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunacağım.
Öneriyi oylamaya sunmadan önce karar yeter sayısı talebi
olduğundan oylamada karar yeter sayısı arayacağım.
Öneriyi kabul
edenler
Etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
İç
Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme
alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) Önergeler
1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, (2/159) esas numaralı
Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/14)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/159 esas
numaralı Kanun Teklifimin İç Tüzükün 37nci maddesine göre
doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mustafa
Sezgin Tanrıkulu
İstanbul
BAŞKAN
Teklif sahibi Mustafa Sezgin Tanrıkulu.
Buyurun
Sayın Tanrıkulu. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Zorlu,
kanlı, acılı, kara bir kışın ardından yeni
bir bahara hazırlanıyoruz. Orta Doğuda her gün katliamlar
yaşanırken, Türkiyede her gün insanlarımız öldürülürken
yaklaşmakta olan döneme, bahara ilişkin bir umut yok önümüzde.
Bugünkü politikalarıyla Hükûmet, savaştan medet uman, savaştan
rant sağlayan kesimler dışında kimseye bir şey
kazandırmıyor. İnsan hayatına değer verenler,
öldürmeyi değil yaşatmayı, Türkiye içinde ve
dışında barışı hedefleyenler olarak umudu
kendimiz yaratacağız.
Değerli milletvekilleri,
bu koltuklarda hangi partiden olursa olsun oturan herkes Türkiye için, temsil
ettiği tüm halk için çaba sarf etmekle mükelleftir. Bizi buraya gönderen
seçmen, yeni çatışma ve savaşlar çıkaralım diye
değil ülkeyi barış içinde huzura kavuşturalım diye
gönderdi. Ancak bu politikayı yürütenler Suriye politikalarıyla iflah
olmaz bir kumarbaza benziyorlar, kaybettikçe kaybediyor ve kaybettikçe o
hırsla daha çok şeyi bu politikaya yatırıyor, tüm ülkenin
geleceğini kendi hırsları için harcıyorlar. Bugün Orta
Doğunun etkili aktörü olmanın yolunu savaşta görenler, tüm
Türkiye halklarını aldatmaya çalışıyor. Mezhep
savaşları, etnik temelli savaşlar Orta Doğuya neler
çektiriyor hep beraber görüyoruz. Bu gittiğimiz yol stratejik derinlik
değil, stratejisiz deliliktir.
Değerli milletvekilleri,
21 Mart, Kafkasyadan Orta Doğuya tüm bu coğrafyanın
insanları için bahar bayramıdır, müjdedir, karanlıktan
aydınlığa çıkış zamanıdır,
yaşamın ölüme karşı zaferidir, yeniden doğuştur,
zalimin zulmüne karşı mazluma sunulan bir umuttur. Baharda filizlenen
çocuklarımızın, gençlerimizin,
kadınlarımızın, erkeklerimizin kanları akmasın
diyoruz. İnsanlarımızın Nevrozu hak ettiği biçimde
kutlaması için yeni bir barış, yeni bir kardeşlik iklimini
hep beraber yakalama şansımız hâlâ var. Bütün
çatıştırma siyasetlerine rağmen, Türkiye'nin
insanlarının çoğu hâlâ birbirleriyle ve ülke
dışında çatışmaktan yana değil, hâlâ siyasetin
yurtta ve bu coğrafyada barışı sağlamasını
bekliyor. Surdan, Cizreden, Silopiden, Nusaybinden, İdilden,
Yüksekovadan binlerce insanımız hâlâ Barış. diye
haykırıyor. Biz de onların, İzmirden Edirneye, Trabzona,
Türkiye'nin dört bir yanında, insanı öldürmek değil
yaşatmak isteyenlerin sesi olmaya çalışıyoruz. Siyaset
devreye girerse güvenlik sorunları da bir bir çözülecektir. Bu Meclisin
buna gücü var. Savaş zamanı kurulmuştur bu Meclis ve
barışın değerini bilen bir cumhuriyetin Meclisidir.
Değerli arkadaşlar
-kayıtlara geçmesi açısından- bugün son derece karanlık
kimlikler, isimler devrededir. Savaş ortamı bu gibi karanlık
şahsiyetleri beslemektedir. Ben de bugünlerde ciddiye almak zorunda kaldığım
boyutta tehditler alıyorum. Son derece şüphe çekecek tuhaf olaylarla
karşılaşıyorum. Eğer Sevgili Hrant Dink ve Tahir Elçi
cinayetlerini yaşamasaydık, onları en verimli
çağlarında hayattan koparan cinayetlerin karanlık ağı
çözülseydi, bugün ne ben, ne siyasetçi, politikayla ilgilenen hiçbir arkadaşımız,
insanımız tehdit altında olmazdı. Ancak, o karanlık
ağ devrede. Buradan ihbar ediyorum: Bana bir zarar gelirse,
yakınlarıma bir zarar gelirse, bu milletin de bir vekili olarak beni
ve benim gibileri tehdit edip hedef gösteren bu iktidar bizi koruyamazsa bu
işin sorumlusu kendisidir.
Değerli milletvekilleri,
Nevruz, Nevroz, ne derseniz deyin, tüm bu coğrafyanın
bayramını beraberce kutlayabiliriz, barışa ve siyasetin
yeniden doğuşuna vesile olabiliriz.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Tanrıkulu.
Önerge üzerinde, 37nci madde
kapsamında, bir milletvekili bağlamında söz isteyen Şenal
Sarıhan, Ankara Milletvekili.
Buyurun Sayın
Sarıhan. (CHP sıralarından alkışlar)
Sizin süreniz de beş
dakikadır.
ŞENAL SARIHAN (Ankara)
Değerli Başkanım, değerli kâtip üyesi
arkadaşlarım, değerli milletvekilleri ve diğer emekçi
arkadaşlar; biraz önce arkadaşım tarafından bilgilerinize
sunulmuş olan kanun teklifimizin gündeme alınması konusundaki
düşüncelerimi ben de bilgilerinize sunmaya
çalışacağım.
Nevruz Bayramı konusunda
idi istemimiz. Bir bayram gününün resmîleşmesini talep ediyoruz. Hepiniz
bilirsiniz ki ister ulusal bayramlar olsun isterse gelenek ve göreneklerimize
ya da dinsel inançlarımıza bağlı bayramlar olsun,
bunların hepsi o ülke sınırları içinde yaşayan
yurttaşların maddi ve manevi alanda birliklerini
sağlayıcı, onların kardeşlik duygularını,
onların bir arada yaşama duygularını, ortak bir
geçmişe sahip olma ve ortak bir geleceği inşa etme
duygularını geliştiren günlerdir. Hangi bayramlar olursa olsun,
ister dinî bayramlarımız ister ulusal bayramlarımız ya da
gelenek ve görenekler içinde artık bir bayram gününe dönüşmüş
olan günler olsun.
Biliyorsunuz ki Nevruz
Bayramı aslında hem Türklerde hem Kürtlerde yıllardır
kutlanmakta olan, fiilen kutlanmakta olan bayramlardır. Göktürklerin
Ergenekondan demirden dağı eritip çıkmalarıyla gündeme
gelmiş olan ve baharın gelişini, doğanın
uyanışını ifade ettiği söylenen bu gün, Doğu
Türkistandan Balkanlara kadar tüm Türk kavimleri ve toplulukları
tarafından milattan önce 8inci yüzyıldan bu yana fiilen kutlanmakta
olan günlerdir. Türki cumhuriyetler de ise resmî bayram niteliğindedir.
Eski Mısır, İran, Safevi, Sasani, Moğollar, Selçuklular ve
Osmanlılar da bu günü bayram olarak kutladılar.
Bilirsiniz, bizim Manisadaki
mesir şenliklerimiz aslında Nevruziye kavramından gelmiş ve
macun anlamına gelen Manisa şenliklerine esas olmuştur. Alevi ve
Bektaşilerde ise Mart 9u diye anılmaktadır. Kürtlerin
geleneklerinde ise, Kürt etnik kökenden gelen
arkadaşlarımızın, yurttaşların geleneklerinde ise
21 Mart Sümer inancından Dumuzi yani yeni doğuşun simgesi
olarak, doğurganlığın simgesi olarak kutlanılmakta olan
bir gündür. Ayrıca, her ikisinde de bizim Ergenekon Destanı gibi, Kawa
Destanı gibi bu günün, bu uyanışın, halkın zulme
karşı uyanışı olarak da ifade edildiğini biliriz,
bu tür öyküleri de biliriz.
Şimdi, bizim kendi
geçmişimize, yakın tarihimize bakalım. Şöyle bir şeye
rastladım, paylaşmak isterim sizinle: 21 Mart 1922 tarihli
Hâkimiyet-i Milliye Gazetesi o günün yarı resmî gazetesidir. 461inci
sayısında şöyle bir haber var, diyor ki: Yarın, Nevroz
münasebetiyle şehrimizde bulunan kıtaat Büyük Millet Meclisi önünde
bir resmî geçit icra ettikten sonra şehri dolaşacaktır. 23 Mart
1922 tarihli Hâkimiyet-i Milliyenin 463üncü sayısında ise Resmî
geçit bütün göğüsleri kabartacak ve bütün halkı kucaklayacak derecede
muntazam olmuştur. bilgisi var. Şimdi, Kurtuluş
Savaşının hemen arkasından Nevruz Bayramının
kutlanmakta oluşu aslında Türk, Kürt, hangi kökenden olursa olsun bu
sınırlarımız içinde ortak yaşama iradesini besleyecek
bir gün olarak değerlendirilmiş ve bir bayram günü olarak
nitelendirilmiştir.
Şimdi, çok
yaklaşacak olan Nevruz şenliklerini yeni baştan, çok yakın
zamanda yaşadığımız gibi, bir kan gölüne döndürmemek
amacını da gözeterek bu günün bayram günü olarak kabul edilmesinin
önümüzü açacak, birliğimizi ve kardeşliğimizi güçlendirecek bir
gün olacağı inancındayım.
Saygıyla bilgilerinize
sunarım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Sarıhan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Alınan karar
gereğince sözlü soru önergeleri ile diğer denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz.
1inci sırada yer alan,
Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi
Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.-
Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi
Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(1/540) (S. Sayısı: 97) (x)
BAŞKAN Komisyon?
Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
11 Şubat 2016 tarihli
38inci Birleşimde İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun
olarak görüşülen tasarının ikinci bölümünde yer alan 15inci
madde kabul edilmişti.
16ncı madde üzerinde,
ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 97
sıra sayılı Araştırma ve Geliştirme
Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 16ncı maddesinde geçen off-set ifadesinin
katılımına ait şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Emin
Haluk Ayhan Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu Şefkat
Çetin
Denizli Hatay Ankara
Baki
Şimşek Mustafa
Mit İsmail
Ok
Mersin Ankara Balıkesir
BAŞKAN Şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyette bulunduğundan
önergeleri birlikte işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge
sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Aynı mahiyetteki
önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 97
sıra sayılı Kanun Tasarısının 16ncı
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
İdris
Baluken Mahmut
Toğrul Mehmet
Emin Adıyaman
Diyarbakır Gaziantep Iğdır
Mizgin
Irgat Ahmet
Yıldırım Ertuğrul
Kürkcü
Bitlis Muş İzmir
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Gaye Usluer İbrahim Özdiş Kazım
Arslan
Eskişehir Adana Denizli
Muharrem Erkek Murat Emir
Çanakkale Ankara
BAŞKAN Komisyon
önergelere katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Kazım Arslan, Denizli
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Arslan.
KAZIM ARSLAN (Denizli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
tasarının 16ncı maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi
öncelikle sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bugün
İstanbul 44. Asliye Ceza Mahkemesince Avukat Sera Kadıgil
arkadaşımıza verilmiş olan cezayı gerçekten savunmaya
karşı verilmiş bir karar, haksız bir karar, hukuka
aykırı bir karar olarak söylüyorum ve bunu açıklıkla
huzurunuzda ifade ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu maddenin içinde -yer alması istenen- off-set
uygulamasının kaldırılması isteniyor, biz ise bunun
yerinde kalması şeklinde düşünüyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi
olarak genelde olumlu olarak yaklaştığımız AR-GE
Kanununun, bu tasarının, Komisyon ve Genel Kurul süresince
eksikliklerinin giderilmesini ve Bakanlığa aşırı yetki
veren hususların da kaldırılmasını özellikle talep
ediyoruz. Bunu söylerken, iş dünyasından gelmiş bir
arkadaşınız olarak iş dünyasının ihtiyaçlarına
dönük olarak beklentilerine cevap veren, onların istemlerini göz ardı
etmeden çalışmalarını sürdüren ve AR-GEnin özellikle
maliyetleri olumsuz yönde etkileyen enerji, akaryakıt, doğal gaz ve
vergi yükünün azaltılması yönündeki çalışmaların da öne
çıkarılmasının ihtiyaç olduğunu belirtmek istiyorum.
Bu yasa, genç
akademisyenlerin projelerden elde edecekleri gelirlerin desteklenmesi ve bu
yaptıkları proje çerçevesinde gelir kaynağına daha çok
kavuşmalarını amaç edinmektedir.
Biz, AR-GE
tasarısıyla kimlere hangi oranda teşvik ve vergi indiriminin
sağlanacağını tartışırken, bunları
konuşurken sanayicimiz çok daha kapsamlı reformlar bizlerden
beklemektedir. Davosta ise dünya ülkeleri dördüncü sanayi devrimini
tartışmaktadır. İşte bu noktada, sanayimizin özellikle
insan odaklı, üretim odaklı ve yatırım odaklı
yapılmasının bir kez daha öne çıkarılmasının
önemini burada vurgulamak istiyorum.
Sanal dünyaya
baktığımızda, özellikle sanal dünya ile gerçek dünya
arasındaki duvarların tümden yıkılacağı, teknolojiye
yepyeni bir bakışın katılacağı ve yeni bir sanayi
toplumunun temel dinamikleri olarak ortaya konulan şu konuları
özellikle arz etmek istiyorum: Ülkemizin eğitiminin küçük yaştan
itibaren beceri kazandırabilen özellikte olması. Fen eğitimi
alan, bilgi sistemiyle desteklenen, soran, sorgulayan ve özgürce düşünüp
araştırma yapan ve gelişmelere ayak uyduran bir neslin
yetiştirilmesine büyük ihtiyaç bulunmaktadır. İşte bu temel
dinamikler karşısında iktidarın ufkunda ve ortaya
koyduğu yasa maddelerinde, maalesef, bunları göremiyoruz.
Değerli milletvekilleri,
bu tasarı günü kurtarmak adına yapılan bir
hazırlıktır. Dünya, dördüncü sanayi devrimi için AR-GE
kaynaklı yatırımlarla, eğitimde büyük reformlarla 2020
yıllarının hazırlığını yaparken bizim
daha onun çok gerisinde çalışmalar yaptığımız
ortaya çıkmaktadır.
Üretime ve yüksek
teknolojinin önemine eğitim alanında değer veren, meslek ve
teknik okullara önem veren, özerk üniversitelerin kurulduğu,
çalışmalarını bu alanda yaptığı,
üniversite-sanayi iş birliğinin de gerçekleştirildiği ve
katma değerli ürünlerin daha fazla üretildiği bir Türkiyeyi yeniden
ortaya koymak zorundayız.
Bu nedenle, insan sermayesine
yatırım yapmaya önem veren, sanayisini daha ileriye
taşımaya çalışan bir Türkiye temennisiyle sözlerimi
bitiriyorum.
Hepinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Arslan.
Aynı mahiyetteki ikinci
önergenin imza sahipleri adına Ertuğrul Kürkcü, İzmir
Milletvekili.
Buyurun Sayın Kürkcü.
(HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; bu 16ncı
maddenin değiştirilmesi, bunun tamamen çıkartılması
doğrultusunda bir değişiklik önergesi verdik ama aslında bu
değişiklik önergesi, tasarının tamamıyla, ruhuyla
ilgili bir başka tartışma yapmaktan bizi alıkoymuyor.
Her şeyden önce en ilgi
çekici bölümlerden bir tanesi genel amaçlar arasında Ülkenin bilim ve
teknoloji alanında çekim merkezi hâline gelmesi için temel bilimler,
yüksek lisans, doktora eğitimi desteklenecek ve nitelikli yabancı
çalışmasının önü açılacaktır. der. Fakat, bu,
gerçekten kayda değer bir amaç. Fakat bununla ilgili olarak
yapılması gereken şey kanun çıkartmak değil
uluslararası alanda Türkiyeyi ve Türkiye üniversitelerini, Türkiyedeki
araştırma geliştirme faaliyetlerini ciddi, insanlığa
yeni bir değer katan bir merkez olarak görecekleri bir ülke hâline
getirmek. Bunun da temel taşı barış ve esenlik.
Barışın olmadığı yerde, her gün Türkiye'nin hangi
ülkeye askerini sokacağına dair hesap yaptığı ve bu
hesaplarını yaygın medyadan yaydığı bir yerde,
bırakın bilim insanını, Türkiyeyi gezmek için Türkiyeye
gelen yabancı sayısında ne kadar büyük bir düşüş
olduğunu turizmciler size anlatsın. Benim bir şey anlatmama bile
gerek yok. Antalya boşaldı, İstanbula gelen turist
sayısında çok büyük düşüş var. Esasen gelirleri turizme
dayalı bütün her yerde Türkiye bir barış ülkesi olarak
görülmediği için insanların ilgisini çekmeyen iş hâline geldi
uluslararası alana kendinizi takdim etmek.
Dolayısıyla, bence,
bu kanunu çıkartmak yerine -ki bu kanunun kendisinde çok ciddi problemler
var- Türkiye'nin kendisini bir barış ülkesi hâline getirmeyi Hükûmet
deneyebilir mi acaba? Bunu yaptığı takdirde bunun için bir kanun
çıkartmaya bile gerek olmaksızın, bu yükselen refah ve
barıştan payını almak için dünyanın her yerinden
gözler zaten buraya dikilecektir.
Ancak bunun yanı
sıra araştırma geliştirme faaliyetlerinin doludizgin
gidebilmesinin temel şartı, düşünce ve ifade özgürlüğünün
mevcudiyeti. Siz, sakıncalı araştırma alanları,
sakıncalı deneyim alanları
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, uğultu çok fazla.
BAŞKAN Sayın
Kürkcü, bir saniye efendim
Değerli arkadaşlar,
bir uğultu hissediyorum Genel Kurulda. Sessiz olursak çok daha iyi dinleyeceğiz.
Teşekkür ederim.
Buyurun, devam edin efendim.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) Biz halka konuşuyoruz zaten, dinleyen dinlemeyen
olabilir, hiç önemi yok, halk dinliyor.
Sakıncalı
araştırma alanları, sakıncalı deneyim alanları
bir bir artarken, bunların oluşturduğu
sakıncalılık alanı özgürlük alanını fersah fersah
geçmişken araştırma-geliştirme faaliyetlerine ne kadar
yatırım yaparsanız yapın, asıl düşünce sahipleri,
kendilerinde bir geliştirme-araştırma cevheri olanların
hiçbirisi bu imkânları kendileri için değerlendiremeyeceklerdir.
Çünkü aslında Hükûmetin, devletin
araştırılmasının yasak olduğunu söylediği
alanlara girmek ihtiyacını gören, buna cesaret eden herkesin
başına neler geldiği malumdur. Yıllarca Türkiyede
Kürdistan araştırmaları yasak konuydu, Ermeni
soykırımı araştırmaları yasak konuydu. Türkiyede
şimdi giderek felsefi alanda da yasaklar bir bir üremektedir. Örneğin
evrim teorisinin üniversiteden kovulması, bunun yerini yaradılış
inancının alması yönündeki basınçların nasıl bir
üniversite bize sunacağını söylemeye bile gerek yok.
Bütün bu nedenlerle, çevre
faktörünü de istediğiniz kadar dikkate almak istediğinizi söyleyin,
Türkiye Kyoto Anlaşmasını imzaladı mı,
imzalamadı. Türkiye esasen karbon salımı konusunda kendi önüne
engeller konulmasına razı değildir. O zaman çevreye
duyarlı, ekolojik bir yaklaşım bu kanunla nasıl
sağlanacaktır? Bu aslında bir oksimorondur yani birinci terimin
ikinci terimi yadsıdığı bir ifade. O yüzden bu yasanın
özü ve bütün maddeleri aslında Türkiyenin alelacele uluslararası
alana
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla)
yetişme çabası içerisinde önündeki temel sorunları
sihirli çizmelerle atlama çabasıdır.
BAŞKAN Sayın
Kürkcü
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla) Ama öyle bir sihirli çizme yok yüzünüzü halka dönmekten başka.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sözünüze biraz önce müdahale
etmek zorunda kaldığım için ilave söz verecektim size ama gerek
kalmadı sanıyorum.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) Bu kadarı kâfi.
BAŞKAN Peki,
teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki iki
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 97
sıra sayılı Araştırma ve Geliştirme
Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 16ncı maddesinde geçen off-set ifadesinin
katılımına ait şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
İsmail
Ok (Balıkesir) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge üzerinde söz isteyen
İsmail Ok, Balıkesir Milletvekili.
Buyurun Sayın Ok. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
İSMAİL OK (Balıkesir)
97 sıra sayılı Tasarının 16ncı maddesi
üzerindeki önergemiz hakkında söz almış bulunmaktayım.
Öncelikle, Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Maalesef, ülkemizde bütün
sosyal kesimler büyük sıkıntı içerisinde
yaşamaktadırlar ama özellikle Türk köylüsü ve çiftçisi,
Balıkesirdeki süt üreticileri bugünlerde eşi ve benzeri
görülmemiş bir sıkıntı içerisinde bulunmaktadırlar.
Çünkü Hükûmetin uygulamış olduğu yanlış iç ve
dış politikalar başta olmak üzere, yanlış tarım
politikaları sonucunda şu anda Balıkesirde süt üreticileri
sütünü verecek bir pazar bulamamaktadırlar.
Bazı rakamlar üzerinden Adalet
ve Kalkınma Partisinin on üç yılını kısaca
değerlendirmek istiyorum. 2002-2015 yılları arasında, on üç
yılda çiftçilerimize dağıtılan destek 80 milyar TL. Peki,
bu kadar destek verilmiş, sonuç ne olmuş? Maalesef, çiftçi
sayısı, tarımsal üretim ve ekilen alan ciddi bir şekilde
azalmıştır. Tarım ürünü ithalatı ise patlama yapmış.
Maalesef, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez saman ithal ettik. Sadece
bununla da kalmadı, kurbanlık canlı hayvan ithal eder duruma
düştük. Toplam 3 milyon 300 bin baş hayvan ve 193.045 ton karkas et
ithalatı yapılmıştır. On üç yılda çiftçiye
verilen destek büyük oranda ithalata gitmiş yani halkın vergilerinden
toplanan parayla ithalatçı ülkelerin çiftçileri desteklenmiştir. On
üç yılda toplam 75 milyar dolarlık tarım ve gıda ürünü
ithalatı yapılmıştır. Yıllardan beri canlı hayvan
ve et ithalatıyla sorunlar çözülemedi. Her defasında ithalatın
çözüm olmadığı görülmesine rağmen bu politika ısrarla
sürdürülmeye devam etmektedir.
Maalesef, meralar, yeşil
alanlar toplu konutlara tahsis edilmiştir. 1990lı yıllarda 24
milyar hektar olan mera ve çayır alanı, bugün 9-10 milyar hektara
kadar gerilemiştir. Yani, hayvanlarımız hazır yemle
beslenmek zorunda kalmaktadırlar. Bu da bizi dışa
bağımlı yani ithalata dayalı bir
hayvancılığa yönlendirmektedir ve bunun sonucunda da maliyetler
hızla artmaktadır. Et ithalatı da kendi çiftçimize darbe vurmak,
rakibimiz diğer ülkelerin çiftçilerine destek vermektir.
Kısacası, üretici de tüketici de memnun değil. Peki, bu durumdan
kimler memnun? Çözüm, maliyetlerin düşürülmesi ve üretim
artışıyla mümkündür.
Çiftçi perişan, et ve
süt üreticileri iflasın eşiğindedir. Süt üreticileri sütlerini
satamamakta, satanlar, maliyetinin altında satmalarına rağmen
ücretlerini alamamaktadırlar. Süt üretiminin daha çok artacağı
bahar dönemine doğru yaklaşıyoruz ama süt alımı hızla
yavaşlıyor. Sütte yaşanan sorunlar çözülmezse ve sürdürülebilir
süt üretimi olmazsa hayvancılıkta tarihin en büyük krizlerinden biri
yaşanabilir. Böyle bir krizin altından kalkmak hiç de kolay olmaz.
Süt referans fiyatı, 1 Temmuz 2014ten bu yana artmamasına
rağmen, litre fiyatı 1 lira 15 kuruş olmasına rağmen bugün
üreticiler sütlerini 90 kuruşa dahi satamamaktadırlar. Daha da
kötüsü, firmalar sütü bırakmaya ve süt alımını durdurmaya
başlamışlardır. Süt bedelleri on beş günde ödenirken
artık iki üç ayda ödenmeye başlamıştır. Hatta iki üç
ayda ödenme teklifleri üreticilerimize sunulmaya
başlanılmıştır. Bunun sonucu olarak süt üreticileri
inek kesimlerini hızla artırmaktadırlar. Süt fiyatı,
maliyetlerini karşılamadığı için bugün içinde bulunduğumuz
durum 2008 krizinden daha kötüdür. Eğer önlem alınmazsa 2008 krizinde
nasıl milyonlarca süt ineği kesildiyse bugün ondan daha büyük
krizlerle karşı karşıyayız.
Zamanımız çok
sınırlı ama çiftçimizin sorunları çok büyük, özellikle süt
üreticilerinin sorunları çok büyük .
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İSMAİL OK (Devamla)
Buradan özelikle iktidar partisinin milletvekillerine seslenmek istiyorum.
Öğrencinin fakiri zengini olmaz, öğrenci her zaman yardımca
muhtaçtır. Eğer süt krizine derhâl çözüm bulamazsak Balıkesirde
olduğu gibi Türkiyede süt üretici ve et üretici çiftçilerimiz iflas
edecektir. Bunun için diyorum ki öncelikli olarak üniversitelerde okuyan
öğrencilerimize -devletimizin gücü bunu karşılayacak düzeydedir-
ve sadece ana sınıflarında değil, ilköğretim ve
liselerdeki bütün öğrencilere ücretsiz süt
dağıtılmalıdır. Tabii, bu, bir çözüm değildir.
Çözüm, mera alanlarının tahrip edilmesiyle dışa
bağlı bir yem politikası izlemememizdir; çözüm ithalatın
durdurulması, ithalata verilen paraların Türk köylüsüne ve Türk
çiftçisine aktarılmasıdır.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Ok.
İSMAİL OK (Devamla)
Aksi takdirde, Türk köylüsünü ve çiftçisini ve özellikle süt üreticilerini,
Balıkesiri, Türkiyenin en büyük süt üretimi ve beyaz et,
kırmızı et üretiminin merkezi olan Balıkesirimizi ve
Türkiyeyi çok büyük tepkiler beklemektedir.
Sayın
Başkanım, anlayışınıza teşekkür ediyorum,
çok önemli bir konu.
Bugün çiftçilerimiz,
sütlerini sokaklarda dökmektedirler. Buna Hükûmet derhâl çözüm bulmak
durumundadır. Aksi takdirde, biraz önce de ifade ettiğim gibi,
milyonlarca süt ineği kesilmeyle karşı karşıya.
Çiftçilerimiz iflasın eşiğindedir.
Bu vesileyle, tekrar,
başta anlayışları dolayısıyla Sayın
Başkanımıza ve yüce Meclise selam ve saygılarımı
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Ok.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
17nci madde üzerinde üç
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Şimdi, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 97
sıra sayılı Kanun Tasarısının 17nci maddesinde
yer alan Ar-Ge ibaresinin Araştırma ve Geliştirme olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Mahmut
Toğrul Mehmet Emin
Adıyaman
Diyarbakır Gaziantep Iğdır
Mizgin
Irgat Ahmet Yıldırım Filiz Kerestecioğlu Demir
Bitlis Muş İstanbul
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 97 sıra sayılı Araştırma ve Geliştirme
Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 17nci maddesinde geçen Teknoloji Geliştirme
Bölgelerinde, ifadesinin Teknoloji Geliştirme Bölgelerinde ve
ayrıca şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Emin Haluk
Ayhan Mehmet N.
Ahrazoğlu Kamil
Aydın
Denizli Hatay Erzurum
Mustafa
Kalaycı Ümit
Özdağ Baki
Şimşek
Konya Gaziantep Mersin
BAŞKAN Şimdi,
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 97 sıra sayılı Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin
Desteklenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 17nci maddesinde yer alan ve bunlar
dışında öz kaynaklar ile geliştirilmiş ve
değerlendirilmesi için gerekli usulleri Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığınca belirlenen ve Türkiye Bilimsel ve Teknolojik
Araştırma Kurumu tarafından AR-GE projesi neticesinde ortaya
çıktığı belgelendirilen ürünlerin ibaresinin AR-GE projesi
sonucunda oluştuğu belgelendirilen ürünlerin biçiminde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım
Arslan Ali
Şeker Haluk
Pekşen
Denizli İstanbul Trabzon
Özcan
Purçu Murat
Emir
İzmir Ankara
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge üzerinde söz isteyen Haluk Pekşen,
Trabzon Milletvekili.
Buyurun Sayın
Pekşen. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
HALUK PEKŞEN (Trabzon)
Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri;
Türkiye'nin içerisinde bulunduğu bu süreçte önemli bir ekonomik
sıkıntıyla baş başa kalmak üzere olduğumuzu
hepiniz biliyorsunuz.
Türkiye'nin beş büyük
sektörü var; bunlardan birisi tarım, birisi turizm, otomotiv, yurt
dışı müteahhitlik hizmetleri ve tekstil.
Şu anda, özellikle Rusya
uçak krizi sonrasında turizm ve yurt dışı müteahhitlik
hizmetleri sektörlerinde Türkiye, artık büyük bir ekonomik krizle
karşı karşıyadır. Turizmde aşağı
yukarı yüzde 38lik bir rezervasyon kaybı yaşanmakta,
müteahhitlik hizmetlerinde de yalnızca Rusyayla 62 milyar dolarlık
kontrat kaybettik.
Bütün bunlar olurken
Hükûmetin bunlara ilişkin nasıl bir tedbir
aldığını, bu krizlerin sektörlere
yansımasını, sektörlerin çökmesine engel olmak için neler
yaptığını da merak ettik, ancak bugüne kadar elle
tutulabilir, ciddiye alınabilir hiçbir tedbirin
olmadığını görüyoruz.
Şimdi, çok kıymetli
milletvekilleri, elimde 21/9/1992 tarihinde görevde olan rahmetli Demirel
Hükûmetinin bir YPK kararı var. O tarihte de Irakta, Türkiye'nin birçok
şirketi, Irak politikası sebebiyle krize girmiş, o tarihteki YPK
toplanıyor. O YPKnın çok kıymetli, o dönemdeki
müsteşarı Sayın Bakanımız İlhan Kesiciyi de
selamlıyorum; görev almış, bu kararnamenin altına imza
atmış. Hükûmet o dönemde demiş ki: Bu şirketlerin sektörde
ayakta kalabilmeleri için vergi borçları, SSK borçları, banka kredi
borçlarının yapılandırmaları, yurt
dışındaki alacaklarının Eximbank tarafından
iskonto edilmesi ve faizsiz krediyle, ucuz kredilerle desteklenmeleri çok
önemlidir. Çünkü bu şirketler, sektörden bir kez çıkarlarsa yeniden
o piyasanın, o pazarın içerisine giremeyeceklerini Hükûmetimiz
biliyormuş.
Şimdi, Rusyada
müteahhitlik hizmetlerinde büyük kaybettik, tekstilde Denizli, Adıyaman,
Kahramanmaraş, Gaziantep gibi illerimiz büyük kaybetti. Turizmde çok büyük
kaybediyoruz, müthiş bir rezervasyon kaybı var. Siz, yalnızca
Türkiyeye gelecek olan uçaklara 6 bin dolar destek veriyorsunuz.
Arkadaşlar, gelmeyen turisti taşımayacak uçağa 6 bin dolar
yakıt desteğinin hiçbir anlamı yoktur. Bu, yalnızca
spesifik bir destek veriyormuş gibi davranıştır. Biz 2000
yılında
1999 yılında da benzer bir krizi depremle birlikte
yaşadık. O zamanki Hükûmet, yurt dışı
tanıtımlara büyük destek verdi ve o zaman da YPK kararıyla
birlikte bu sektörlerin ayakta tutulmalarıyla ilgili çok ciddi önlemler
aldılar. Şu anda özellikle Samsunda ve milletvekili olarak görev
yaptığım Trabzon ilinde meyve, sebze ihracatının yüzde
37si gerçekleştiriliyor ve ne yazık ki o sektörde görev yapan
şirketlerin çok büyük bir kısmı battı. Yalnızca
Trabzonda, Samsunda değil elbette, Mersinde de Denizlide de çok
sayıda lojistik şirket de ekonomik krizin içerisinde çöküyor. Bu
şirketlerin ekonomiye yeniden kazandırılması kolay iş
değildir. Hükûmetin bunlara yönelik tedbir almaması, doğrusu,
izah edilebilir bir durum değil. Üstelik de bu sermaye grupları,
Türkiye'nin bu sanayi gruplarını temsil eden önemli sanayicilerimiz
de aynı zamanda Hükûmetin siyasi partisine oy vermişlerdir.
Şimdi, o insanların büyük bir acziyet içerisinde, çaresizlik
içerisinde olduklarını biliyoruz. Bunlara ilişkin, ivedilikle
bir YPK önleminin alınmasını öneriyoruz ama bu
hazırlıkları yapmanızda eğer destek isterseniz, ben
eminim, Sayın Kesici, size bu konuda destek olacaktır. Zaten bütçe
konuşmasında da bu konuda açık kapı
bırakmıştı. Bu konuda her türlü desteği sağlamaya
hazır olduğumuzu ifade ediyorum.
Sayın Bakanım, bu
arada Plan ve Bütçe Komisyonundaki vizyon planınızı da
paylaştınız. Buna ilişkin de bir şey söyleyeyim. Benim
ilim Trabzona geldiniz, orada bir yatırım adası vaadinde bulundunuz.
Bunun içerisinde yatırım adasını göremedim. Acaba unuttunuz
mu, yoksa yatırım adası, seçimlerin yapılmasıyla
birlikte yattı mı? Biz Trabzonlular size bu konuda tolerans
tanıyacağız. Bu yıl unuttuğunuzu farz ediyoruz.
Umuyorum, gelecek yılki bütçenin içerisine koyarsınız ama
koymazsanız, emin olun, Trabzonlular unutmaz, takip edeceğiz.
Genel Kurulu, dinlediği
için nezaketle, saygıyla selamlıyorum. Çok teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Pekşen.
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Kısa bir
açıklama yapabilir miyim konuşmayla ilgili.
BAŞKAN
60ıncı maddeye göre söz talebiniz var Sayın Bakan.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
29.- Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işıkın, Trabzon
Milletvekili Haluk Pekşenin 97 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 17nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Sayın
Başkan, sayın hatibin biraz önce ifade ettiği konularla ilgili
bugün Bakanlar Kurulunda çok kapsamlı bir değerlendirme
yapıldı. Turizm sektörüyle ilgili, pazartesi günü Sayın
Başbakanımızın bizzat açıklayacağı çok
kapsamlı bir paket olacak. Genel Kurulun bilgilerine arz ediyorum.
Trabzon yatırım
adası, Hükûmetimizin bir projesidir, devam edecektir. Ancak, biz
yatırım programına giren konuları kitapçığa
alıyoruz. Bu, Hükûmetimizin bir projesidir ve hayata geçirilecektir
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
X.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi
Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(1/540) (S. Sayısı: 97) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
İkinci
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 97
sıra sayılı Araştırma ve Geliştirme
Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 17nci maddesinde geçen Teknoloji Geliştirme
Bölgelerinde, ifadesinin Teknoloji Geliştirme Bölgelerinde ve
ayrıca şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kamil Aydın (Erzurum) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge üzerinde Kamil Aydın,
Erzurum Milletvekili.
Buyurun Sayın Aydın.
(MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
KAMİL AYDIN (Erzurum)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilgili maddedeki küçük
bir değişiklik için Milliyetçi Hareket Partisi adına söz
almış bulunmaktayım ama konuşmamın içeriğini
Kurulun
açılışından bu saate kadarki çok önemli bir meselenin
irdelenmesi noktasında bir şeyler ifade etme adına söz
aldım.
Efendim, güney
sınırımız, uzun bir sınırımız, 900
küsur kilometre dedi arkadaşlar, işin uzmanları. Bu
sınırımızda, hâlihazırda, bir güvenlik
sıkıntısı yaşamaktayız hem içeriye hem
dışarıya yönelik. Bir milletvekili arkadaşımız
dedi ki: Biz hep sonuçlar üzerinde konuşuyoruz. Doğrudur, hep
sonuçlar üzerinde konuşuyoruz, nedenleri hiç sorgulamadık ama iç ve
dış siyasette başarılı sonuçlar alabilmek için biz çok
güçlü nedenler oluşturmalıyız. Batı demokrasilerine
baktığımızda bu örnekleri çok rahat görüyoruz. Yani, bizim
hem içeride hem dışarıda, kısa, orta ve uzun vadeli
siyasetimizde çok sağlıklı bir paradigmamız yok,
nedenlerimiz yok. Bunu nereden anlıyoruz? İşte, sonuçlar
üzerinden konuşarak yani bizim siyasetimizin ekseni hayır, zaman
zaman belki oluyor, belki, evet oluyor ya da tam tersi evetten
belkiye dönüşüyor, belkiden hayıra dönüşen bir siyasi
yapımız var.
Bunu biraz somutlaştırmak
gerekirse; bakın, neyi tartışıyoruz: Dün, YPGyle dost
muyduk, değil miydik; Hükûmet bunlarla flört hâlinde miydi, değil
miydi; hayır, az flörttü, çok flörttü; efendim, birlikteydik, değildik;
efendim, terör bitmiş miydi, bitmemiş miydi
Ya da bir paradigma
oluşturma adına, inanın
Bakın, Batı
demokrasilerinde paradigmayı kim oluşturur biliyor musunuz: Özellikle
uzun vadeli siyaseti sadece siyasi erki elinde bulunduran iktidar
oluşturmaz; tam tersine, istişare kültürü, bizim yapımızda,
inancımızda, geleneğimizde olan istişare kültürü, bugün
modern anlamda ifade edildiği şekliyle ortak akılla hareket
edilerek oluşturulur. Bunlar da nedir? Efendim, siyasi aktörlerdir,
kurumlardır. Hangi kurumlardır? İçişleri
Bakanlığıdır, Dışişleri
Bakanlığıdır, Türk Silahlı Kuvvetleridir,
MİTtir, STKlardır, üniversitelerin araştırma
merkezleridir. Ama bugün görüyoruz ki Türkiyenin siyasi bir paradigması
oluşturulurken sadece bir kişiye bakıyoruz, sanki her şeyi
bilenmiş gibi -haşa- her şeye kudretliymiş gibi. Zaman
zaman bu tür ifadeler, yakıştırmalar da yapıyor bazı
arkadaşlarımız. Arkadaşlar, bir paradigma ne kadar
paydaşlarla, oluşturulan istişare gruplarıyla
tartışılır, sonuca varılırsa o kadar
sağlıklı sonuçlar verir. İşte, bizim
sağlıksız sonuç almamızın nedeni budur.
Amerika Birleşik
Devletleri -ister Bush olsun, ister Clinton olsun, ister ondan sonra gelen
Obama olsun- Orta Doğu projesinde, Orta Doğu politikasında
hiçbir değişiklik yapmamıştır. Efendim,
İngilterede büyük bir yönetim değişikliği olmuştur
1991de; muhafazakârlar gitmiş, Tony Blair
Başkanlığında İşçi Partisi gelmiştir ama
Orta Doğu projesinde uygulamada hiçbir değişiklik
yapmamıştır Büyük Britanya. Ama bizde nedense birinin
yaptığını bozmak bir geleneğimiz
Hâlbuki bizim
paradigmamız var. Kurucu irade demiş ki: Yurtta sulh, cihanda sulh.
Allah aşkına, bunun neresinde eksik var, neresinde kusur var? Ben
soruyorum yüce Meclise: Ne istiyoruz? Bu paradigmaya Yurtta sulh, cihanda
savaş mı diyeceğiz ya da Cihanda savaş, yurtta sulh. ya
da Hem cihanda savaş hem yurtta savaş mı diyeceğiz?
Neresini beğenmediysek bunu paydaşlarla bir araya gelip bir an önce
oluşturalım.
Ben bizatihi deneyimlerinden
aktarıyorum: Yıl 2009, Lider Ülke Türkiye diye Genel
Başkanımızın bir öngörüsüyle
Maalesef, bugün AKP
tarafından tırtıklanan bir projedir, o, Milliyetçi Hareket
Partisinin vizyonudur. Lider Ülke Türkiye konulu panellere gidiyoruz,
konferanslar veriyoruz. Hiç unutmuyorum, bir ilimizde bir harita
kullandım. 2006, Romadaki NATO eğitim toplantısında
kullanılan bir harita ve o haritada bugün
yaşadığımız
Bugün yeni yeni gündeme gelen harita
gösterildi ve biz onu kullandık, Eyvah, Türkiye üzerinde çok derin
hesaplar var. Bu harita eyleme dönüştürülüyor. dedik, çok hafife
alındık. Ama, bugün görüyoruz ki geldiğimiz nokta
itibarıyla pişmanlıklar var. Efendim, Türkiye, mazlumların
her zaman yanında olduğu için bu hâllere geliyoruz. Böyle bir
açıklama lafügüzaftır. Türkiye mazlumların yanında olurken
mazlumlaşıyor değerli milletvekilleri. Efendim, Türkiyede beka
sorunu var. demek yetmiyor. Türkiye'nin bir bölgesini yeniden
vatanlaştırıyoruz; bunlar lafügüzaftır diyorum,
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aydın.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 97
sıra sayılı Kanun Tasarısının 17nci maddesinde
yer alan Ar-Ge ibaresinin Araştırma ve Geliştirme olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken (Diyarbakır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge üzerinde söz isteyen Filiz
Kerestecioğlu, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın
Kerestecioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Teşekkürler.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tek tip insan, eleştiri olmadan ya da
gerçekten, insanların sözleri boğazına düğümlenmişken
ve insanlar kendilerini ifade edemezken ne araştırma olabilir ne geliştirme
olabilir ne üretim olabilir, aslında hiçbir şey olmaz,
yaratıcı hiçbir şey de çıkmaz maalesef. O nedenle,
Şırnaka gitmeye, uzaklara gitmeye gerek yok. Ama, daha iki gün önce
İstanbul Kadıköyde toplantı, gösteri hakkıyla, ifade
özgürlüğüyle ilgili yaşadığım bir durumu size
aktararak bu ülkede neden icat olmadığını, neden mucit
olmadığını, neden buluş
yapılamadığını, neden gerçekten çocukların o
sıkışmış eğitim içerisinde
kaldığını ve sadece, belki daha önce de ifade ettiğim
gibi, sermayeye hizmet etmek, sermayenin çıkarları için, bir
şeyleri geliştirmek için bazı akılların ortaya
koyduğu şeylerin araştırma ve geliştirme
sayılabileceğini söylemek istiyorum.
Evet, sokakta bir
kadının çıplak bedeni teşhir edildi. O yaptı, bu
yaptı, yapmadı; bunların hiçbir önemi yok ama hepimiz bununla
sarsıldık, özellikle kadınlar sarsıldı. Ve
İstanbulda Kadıköyde de kadınlar sokağa
çıktılar, topu topu 60-70 kadın ve dediler ki: Savaşa
hayır, barış hemen şimdi. ve Cizredeki insanlara da selam
gönderdiler. Hemen megafonla bir ses geldi: Terörü öven sloganlar
atmayın. Ben milletvekili olarak, bir de hukukçu olarak neyin neyi
övdüğünü veya övmediğini ya da protestonun hak olup
olmadığını, ifade etmenin nasıl bir şey
olduğunu, özgürlüğün olup olmadığını biliyorum,
sizler de biliyorsunuz. Sonuçta hepimiz burada, aynı çatı
altında milletvekili olmuş insanlarız ve sadece herhâlde bu
kürsüden olan bir ifade özgürlüğü için yaşamıyoruz bu ülkede,
başka insanların ifade özgürlüğünü de, protesto
hakkını da garanti altına almak için buradayız aynı
zamanda. Ve giderek giderek, kalkanlarla kalkanlarla kuşatıldık,
kıstırıldık, daha fazla üstümüze üstümüze geldiler ve ben
orada bir mülki amir yardımcısını aradım. Bana dedi
ki: Biz devletin hukukunu savunuyoruz. Devletin hukuku nedir arkadaşlar?
Devletin hukuku diye bir şey mi var? Hukuk dediğiniz şey -ki
şu gün en eksiğiyle gediğiyle olan bile-aslında
insanların, yani ticarette olsun, aile hukukunda olsun, başka
konularda olsun özgürlüğünü korumak için ama bunu özellikle devlete
karşı korumak için zaten üretilmiş kavramlardır çünkü
devlettir güçlü olan, vatandaş güçlü değildir, vatandaş
zayıftır, korunması gereken odur. Ve en ufak bir protestoya
dahi, barışçıl bir protestoya, 60 kadının
toplandığı, sadece orada kalkıp da bir basın açıklamasını
okuyacakları bir protestoya dahi izin verilmeyen bir ülkeden ne buluş
çıkar ne mucit çıkar ne özgürlük çıkar, hiçbir şey
çıkmaz; tek tip insan çıkar.
Şurada kalkıp
hepimiz aynı konuşmaları yapsak çok sıkılmaz
mısınız bu Mecliste? Gerçekten farklı düşünceleri
ifade etmesek çok sıkılmaz mısınız? O zaman, polis, bu
gücü nereden alıyor? Bu gücü vermeyin Emniyet görevlilerine. Oradaki
Emniyet görevlileri, barışçıl bir gösteri varsa, oradaki insanları
korumak için vardır; onlara karşı olmak, onları bastırmak,
onları durdurmak için değil. Bunun gidebileceği tek yer
faşizmdir, buradan faşizm çıkar, başka hiçbir şey
çıkmaz ve insanlar soluksuz kalırlar, kendilerini ifade edemezler.
Ondan sonra da gerçekten, gelişmiş bir toplum değil, bugün
işte içeride yaşadığımız savaş gibi,
dışarıda da aslında en kadın düşmanı olan o
ittifak bulduğumuz ülkelerle, Katardı, Suudi Arabistandı gibi
ülkelerle ya da öncesinde karşı çıkıp şimdi, bugün
müttefik olduğumuz İsrail gibi ülkelerle yalnız
başımıza kalırız. Daha özgür bir ülkeden daha büyük
şeyler çıkar, daha güzel insanlar çıkar.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kerestecioğlu.
Önergeyi
oylarınıza
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN Oylamaya
geçmeden önce karar yeter sayısı talebi olduğu için oylamada
karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime bir saat ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.29
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.34
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Zihni
AÇBA (Sakarya)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 39uncu
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
97 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 17nci maddesi üzerinde İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu ve arkadaşlarının
önergesinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Tasarının
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
18inci madde
üzerinde üç önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 97
sıra sayılı Araştırma ve Geliştirme
Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 18inci maddesindeki "teknolojiye
katkısı" ibaresinden sonra gelmek üzere "uluslararası
düzeyde kabul görmüş" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan Muharrem Erkek İbrahim
Özdiş
Denizli Çanakkale Adana
Mustafa Hüsnü Bozkurt Murat Emir Nurhayat Altaca
Kayışoğlu
Konya Ankara Bursa
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi
Hakkında Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 18inci maddesinde
aşağıdaki değişliklerin yapılmasını arz
ederim.
27/2/2003 tarihli ve 4817
sayılı Yabancıların Çalışma İzinleri
Hakkında Kanunun 6ncı maddesinin (1)inci fıkrasında yer
alan "yabancılara" ibaresi "yabancılar ile bilim ve teknolojiye
katkısı bakımından anahtar personel niteliğinde olan
yabancılara, ilgili arge projesindeki araştırmacı
sayısının %20sini aşmamak üzere..." şeklinde
değiştirilmiştir.
Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu Emin
Haluk Ayhan Celal
Adan
Hatay Denizli İstanbul
Mustafa
Mit Ruhi
Ersoy Nuri
Okutan
Ankara Osmaniye Isparta
Fahrettin
Oğuz Tor
Kahramanmaraş
BAŞKAN Şimdi
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 97
sıra sayılı Kanun Tasarısının 18inci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Mahmut
Toğrul Mehmet
Emin Adıyaman
Diyarbakır Gaziantep Iğdır
Ahmet Yıldırım Mizgin Irgat Hişyar
Özsoy
Muş
Bitlis Bingöl
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge üzerinde söz isteyen
Sayın Hişyar Özsoy, buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
HİŞYAR ÖZSOY
(Bingöl) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
18inci madde şöyle
diyor, önce kısaca bir madde gerekçesini okuyalım: Ülkemizin AR-GE
ve yenilik ekosistemini güçlendirmek, teknoloji transferini sağlamak,
işletmelerimizin teknoloji seviyesini yükselterek katma değeri yüksek
ürünler üretilmesini sağlamak için eğitim düzeyi, mesleki deneyimi,
bilim ve teknolojiye katkısı, Türkiyedeki faaliyetinin veya
yatırımının ülke ekonomisine ve istihdama etkisi önemli
olan yabancılara süresiz çalışma izni verilebilmesi amaçlanmaktadır.
Şimdi, bu vesileyle,
ben, zaten ülkemizde olup çalışan ama işine son verilen Mardin
Artuklu Üniversitesindeki bazı hocaların durumuna dikkat çekmek
istiyorum. Özellikle bir akademisyene yönelik bir durum var ki gerçekten kayda
değer. Geçen yazdan beri bu konu hakkında biz bir soru önergesi de
verdik. Mardin Artuklu Üniversitesinde, Rektörün inisiyatifiyle, tamamen
gayrihukuki bir şekilde, Türkiyede yaşayan ve Mardin Artuklu
Üniversitesinde ders veren hocalardan 14ü görevlerinden
çıkarıldılar. Şu an çalışmıyorlar.
Bunların bazıları mahkemeye başvurdular. İdari
mahkemede bu kararın durdurulmasına yönelik karar aldıkları
hâlde, YÖK, kesinlikle bu insanların işlerine geri dönmesine müsaade
etmiyor.
Bakın, ortada son derece
ilginç bir durum var. Biz araştırma geliştirmeyi tabii ki
üniversitelerle yapacağız, bilimsel kurumlarla yapacağız
ancak dünyanın en iyi üniversitelerinde okuyup Mardin Artukluya
gelmiş, burada bir müddet çalıştıktan sonra hiçbir
mantıklı gerekçe gösterilmeden işine son verilen -bir iki isim
de vereceğim size bu konuda- bu insanların, bu akademisyenlerin
Türkiyeye gelebilmesi için çok büyük, çok ciddi çalışmalar da
yürütüldü. Daha önceki, Mardin Artuklunun özellikle Rektör
Yardımcılığını yapan Kadri Hocamız şu
an HDP milletvekili.
Birçok insan geldi. Bunlardan
bir tanesinin ismini vermek istiyorum çünkü durumu çok ilginç. Kemal Süleymani
aslen İranlı bir Kürt ama Avrupada ve Amerikada eğitim
almış, dünyanın en iyi üç beş üniversitesinden biri olan
Kolombiya Üniversitesinde karşılaştırmalı edebiyat
okumuş, dünya kadar yayın yapmış, akademik performansı
son derece yüksek. Bir gün Mardin Artuklu Üniversitesine geliyor ve eline
kâğıt tutuşturuyorlar işinize son verildi diye.
Kemal Süleymani şu an
New Yorkta, Kolombiya Üniversitesine dönmüş. Davayı
kazandığı hâlde, Türkiyeye gelmek istemediğini söylüyor.
Bunu hak etmediğini düşünüyor çünkü görevine son verildiği zaman
kendisine sorulmamış, Bölüm Başkanının fikri
alınmamış, performans kriterlerine bakılmamış,
uluslararası kaç tane dergide kaç tane yayını olduğuna
kesinlikle bakılmamış, bir şekilde muhtemelen öyle
düşünüyoruz- eleştirel düşünceye sahip olduğu için
kendisine yol vermişler, kaba bir şekilde söyleyeyim. Binbir güçlükle
dünyanın en iyi üniversitelerinde okuyup Türkiyeye gelen ama Türkiye
vatandaşı olmayan insanlara Mardin Artuklu Üniversitesinin
gösterdiği muamele maalesef bu.
Bunu şunun için
söylüyoruz: Şimdi, araştırmayı geliştirmeyi, tabii,
yetişmiş insanlar, eğitim almış insanlar yapacaklar.
Binbir zahmetle buraya bir şekilde getirilen insanlara, idari birtakım
kararlarla, siyasi birtakım kararlarla set çekiliyor. Mardin Artuklu
Üniversitesinde toplam 14 kişi işten çıkarılmış,
mahkeme kararlarına rağmen YÖK, kararları tanımıyor.
Zaten YÖK gibi bir kurumun olması bir üniversitede başlı
başına abes olan bir durumdur, akademik özgürlükle kesinlikle
bağdaşır bir tarafı yoktur.
Az önce Filiz Vekilimiz de
ifade etti, düşüncelerin serbest bir şekilde ifade edilmediği,
dolaşıma girmediği bir ortamda, ne araştırmadan ne
geliştirmeden bahsedebilirsiniz. Dolayısıyla, bu insan
kaynaklarını bu kadar siyasi kaygılarla harcamanın bir
anlamı yoktur. Eğer araştırmak, geliştirmek
istiyorsak, yeni fikirlere, yeni insanlara ihtiyacımız var. Tabii ki
yabancıların bu ülkeye gelip burada çalışmasına
yönelik olarak bizim olumsuz bir tavrımız yoktur, aksine, buraya
gelen yabancıların
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) -
düşünceleri yüzünden işten çıkarılmasına
net bir itirazımız söz konusudur.
Bu Mardin Artuklu
Üniversitesindeki duruma ilişkin olarak da Millî Eğitim
Bakanlığını ve YÖKü bu konuyu acilen görüşmesi ve
olumlu anlamda bir sonuca bağlaması için göreve davet ediyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özsoy.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Karar yeter sayısı Sayın Başkan.
BAŞKAN Karar yeter
sayısı talebi vardır, önerge oylamasında karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı
vardır.
İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi
Hakkında Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 18inci maddesinde
aşağıdaki değişliklerin yapılmasını arz
ederim.
27/2/2003 tarihli ve 4817
sayılı Yabancıların Çalışma İzinleri
Hakkında Kanunun 6ncı maddesinin (1)inci fıkrasında yer
alan "yabancılara" ibaresi "yabancılar ile bilim ve teknolojiye
katkısı bakımından anahtar personel niteliğinde olan
yabancılara, ilgili arge projesindeki araştırmacı
sayısının %20sini aşmamak üzere
" şeklinde
değiştirilmiştir.
Fahrettin
Oğuz Tor (Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge üzerinde Fahrettin Oğuz Tor,
Kahramanmaraş Milletvekili.
Buyurun Sayın Tor. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
FAHRETTİN OĞUZ TOR
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri;
97 sıra sayılı Kanun Tasarısının 18inci maddesi
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini açıklamak üzere
huzurlarınızdayım.
Günümüzde ülke ekonomilerinin
verimlilik düzeyleri ve üretim yapıları istikrarlı bir ekonomik
büyümeye kavuşabilmek ve refah artışı sağlayabilmek
açısından büyük önem arz etmektedir. Bu çerçevede, dünyada
araştırma geliştirme ve inovasyon faaliyetlerine yönelim ivme
kazanmakta ve ülkelerin daha az kaynakla daha fazla katma değer yaratma
çabası içerisinde oldukları görülmektedir.
Dinamik bir nüfus
yapısına sahip olan Türkiyenin 2023 yılı itibarıyla
küresel bazda ilk 10 ekonomi arasında yer alabilmesi, 25 bin dolarlık
kişi başına millî gelir ve 500 milyar dolarlık ihracat
hedefine ulaşabilmesi için mutlaka, muhakkak surette AR-GE ve inovasyon
alanlarında atılım yaparak üretim yapması, dönüşüm
yapması, dönüşüm gerçekleştirmesi gerekmektedir. Ancak
baktığımızda, mevcut durum itibarıyla bu hedef sadece
hayaldir.
Değerli
milletvekilleri, 1950 yılında Güney Korenin fert başına
düşen millî geliri 100 dolar civarındadır, Japonyanın 130
dolar civarındadır, Türkiyenin fert başına düşen
millî geliri 200 dolar civarındadır. Bugün Güney Korenin satın
alma paritesine göre fert başına düşen millî geliri 35.485
dolardır, Japonyanın 46 bin küsur dolardır. Geçen süre
içerisinde Güney Kore 350, Japonya ise yaklaşık 359 kat fert
başına düşen millî gelirini artırmıştır.
Türkiye ise ancak 50 kat artırabilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, her iki ülkenin nüfusu, yüz ölçümü, coğrafi
şartları, iklim şartları ile ekonomik göstergeleri birlikte
değerlendirildiğinde başarıları
karşısında tek kelimeyle şapka çıkarmamız
lazımdır.
Değerli
milletvekilleri, Japonya-Kore-Türkiye
karşılaştırmasında esasında ülkelerin yer
değiştirmesi gerekiyordu. Zira, hadisişeriflerde buyruluyor ki
İki günü aynı olan ziyandadır. Bu sadece uhrevi işler
için değil, dünyevi işler için de böyledir. Siz hem böyle bir inanca
mensup olacaksınız hem de -tabirimi mazur görünüz- yerlerde
sürüneceksiniz.
Türkiyenin
imkânları Japonyada, Güney Korede olsa herhâlde fert başına
düşen millî gelir 100 bin dolar olurdu diye düşünüyorum. Bu ülkede
taş taş üstüne koyana minnet duyarız ancak olması gereken
bu değildir. Her gün kapınızda, telefonunuzda
yalvarırcasına iş istemeler bu ülkeye asla
yakışmamaktadır. Her gün gazetelerde yer alan imar
yolsuzlukları, adam kayırma iddiaları, para sıfırlama
iddiaları, Rıza Sarrafın arkasında kuyruk oluşturma
iddiaları bu güzelim ülkemize yakışmamaktadır.
İslam
inancı, inancımız en küçük bir yolsuzluk iddiasının
dahi soruşturulmasını emretmektedir. Israrla söylüyorum,
Cumhurbaşkanının bineceği otomobili Güney Amerikaya
götürmesi israftır ve İslami değildir. Finlandiya
Cumhurbaşkanının örnek alınmasını tavsiye ederiz.
Kıymetli
milletvekilleri, dünya genelinde 2009 yılında 1,2 trilyon dolar AR-GE
harcaması yapılmıştır. Tahminlere göre, 2012
yılında bu rakam 1,4 trilyon dolara çıkacaktır. Çin 2009da
AR-GEye 154 milyar dolar harcamıştır. Japonyanın
harcaması 138 milyar dolardır, Güney Kore 40 milyar dolar
harcamaktadır. Türkiyenin ise harcaması sadece 11,1 milyardan
ibarettir.
Yüksek teknoloji ürünleri
daha rekabetçi ve katma değeri yüksektir. Asya-8 ülkelerinin yüksek
teknolojili mallar ihracatı rakamı 576 milyar dolar, Çinin 476
milyar dolardır. Çin, Japonya, Güney Kore ve diğer ülkeler bu
başarıyı yakalamıştır. Cevabı,
çalışmaktır, dürüst olmaktır,
hırsızlatmamaktır, israf etmemektir, sorumluluk sahibi
olmaktır, ideal ve heyecan sahibi olmaktır, adil olmak, işi
ehline vermek, israf yapmamaktır.
Değerli milletvekilleri,
AR-GE olmazsa olmazımızdır. Bakınız, Çinde AR-GE
faaliyetlerinde çalışan kişi sayısı 1 milyonun
üzerindedir, Güney Korede 250 binin üzerindedir, ülkemizde ise bu rakam 65 bin
civarındadır. Patent açısından baktığımızda,
Çinde 2011de alınan patent sayısı 172 bindir, Türkiyede bin
rakamına bile ulaşmamıştır.
Sonuç olarak
şunları söylemek istiyorum: Türkiyede değil çağı
yakalamak, maalesef, çağın oldukça gerisinde kalmamak için AR-GE
faaliyetlerinin
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FAHRETTİN OĞUZ TOR
(Devamla)
desteklenmesi kaçınılmaz hâle gelmiştir. Bu sebeple
tasarıyı destekliyor ve hayırlı olsun diyoruz.
Bu vesileyle yüce heyetinizi
de saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tor.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 97
sıra sayılı Araştırma ve Geliştirme
Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 18inci maddesindeki "teknolojiye
katkısı" ibaresinden sonra gelmek üzere "uluslararası
düzeyde kabul görmüş" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Muharrem Erkek (Çanakkale) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında Muharrem Erkek,
Çanakkale Milletvekili.
Buyurun Sayın Erkek. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 97 sıra
sayılı Yasa Tasarısının 18inci maddesine
ilişkin verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan
önce, bir hukukçu olarak büyük üzüntü duyduğum bir kararla ilgili
görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Evet, bugün İstanbul
44. Asliye Ceza Mahkemesi, Parti Meclisi üyemiz Avukat Sera Kadıgili bir
yıl dokuz ay cezaya mahkûm etti ve bu cezayı ertelemedi. Avukat Sera
Kadıgil, başka bir davada, duruşmada Cumhuriyet Halk Partisini
savunurken yaptığı savunmayla ilgili bugün
cezalandırıldı. Bu, hukuk adına büyük üzüntü verici bir
karar ve maalesef, ülkemizde hukukun kuvvetinin değil, kuvvetlinin
hukukunun devrede olduğunu bize gösteriyor.
Tasarıyla ilgili,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak tasarının geneline
katılmakla birlikte tasarının yapısal bir reform
içermediğini önemle vurguluyoruz. Unutmayalım ki AR-GE konusunda
yapısal bir reform sağlayamazsak gelecekte ülkemizi teknolojik olarak
küresel rekabette ön plana çıkaramayız. Tasarı böyle bir
yaklaşım maalesef öngörmemektedir.
7 Haziran ve 1 Kasım
seçim bildirgelerimizde AR-GE konusuna özel önem verdik. İnsan odaklı
kalkınma modeli ve herkesi kapsayan bir büyüme anlayışıyla
AR-GEye yönelik kapsamlı destek ve teşvik verilmesini savunmuştuk,
savunmaya da devam ediyoruz. Yalnız, bu desteğin millî gelirin sadece
yüzde 1iyle yapılamayacağı da açıktır.
Gelişmiş ülkelerde bu rakamın yüzde 3 olduğu
düşünüldüğünde, bulunduğumuz durum pek de iç açıcı
değildir. Ekonominin yeni yıldızı Güney Korede bu rakam
yüzde 4,15tir.
Değerli milletvekilleri,
dünyada inovasyona dayalı ekonomilere baktığımızda üç
ortak özellik görüyoruz. İlk olarak, bu ekonomilerde bilgiye
ulaşmanın önünde ekonomik ve siyasal hiçbir engel yok yani demokrasi.
İkinci olarak, inovasyona dayalı ekonomilerde adil rekabet yasal
güvence altında yani hukukun üstünlüğü. Üçüncü olarak, yeni ekonomi
dayanışmaya dayalı bir ekosistemde gelişiyor, ihtiyacı
olana el uzatma ve dayanışma ruhu. Adına bilgi toplumu, bilgi
ekonomisi denen bu yeni dönemin sacayağı aslında
aydınlanma döneminden miras üç önemli değer: Özgürlük, adalet ve
dayanışma. Peki, biz bu üç unsurda dünyada neredeyiz? Bilgiye
ulaşma özgürlüğünde 180 ülke içinde 154üncü sıradayız.
2015 Yılı Hukukun Üstünlüğü Endeksi verilerine göre, Türkiye 99
ülke arasında 80inci sırada. Bu rakamlar maalesef az
gelişmiş ülkelerin rakamlarına denk geliyor.
Dayanışmaya dair veriler de çok farklı değil.
Yaratıcılık ve problem çözme becerisinde ileri seviyede
yaratıcılığa sahip gençlerimizin oranı yalnızca
yüzde 2,2; OECD ortalaması yüzde 11,4.
Hukukun üstünlüğünü
sağlamadan, bilginin önündeki engelleri kaldırmadan, gerçek bir
demokrasi yaratmadan maalesef kalkınma da mümkün olmuyor. Yeni ekonomik
düzende özgürlük, adalet ve dayanışma olmadan soframızda ekmek de
olmayacak.
Değerli milletvekilleri,
AKP hükûmetleri adalet ve özgürlük konusunda Türkiyeye gerçekten çağ
atlattı ama geriye doğru. Modern çağdan feodal çağa, hukuk
devletinden polis devletine doğru geriye gittik ve gitmeye de devam
ediyoruz. Demokratikleşmiyoruz, otoriterleşiyoruz. Böyle devam ederse
2023te dünyanın ilk 10 ekonomisine girmeyi bırakın, ilk 20 bile
hayal görünüyor.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tasarının Başbakan Ahmet
Davutoğlu tarafından imzalanan genel gerekçesinde bir vurgu
dikkatimizi çekti, niceliksel kalkınma, niteliksel derinlik vurgusu.
AR-GE çalışmalarındaki niteliksel derinlik, umarım,
dış politikadaki stratejik derinliğe benzemez. Malum,
dış politikada stratejik derinlik diye yola çıktınız
ve bugün, başımıza neler geldi.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerime son verirken, 18inci maddeye
ilişkin önergemizin kabul edilmesini diler, hepinize sevgi ve
saygılarımı sunarım.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Erkek.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
19uncu madde üzerinde iki
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 97 sıra sayılı Kanun Tasarısının 19uncu
maddesinde yer alan yenilik ibaresinin inovasyon şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Mahmut
Toğrul Mehmet Emin
Adıyaman
Diyarbakır Gaziantep Iğdır
Mizgin
Irgat Ahmet
Yıldırım Mahmut
Celadet Gaydalı
Bitlis Muş Bitlis
BAŞKAN -
Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 97 sıra sayılı Araştırma ve Geliştirme
Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 19 uncu maddesiyle düzenlenen 4817 sayılı
Kanunun 8inci maddesinin birinci fıkrasına eklenen (j) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
İbrahim
Özdiş Mustafa
Hüsnü Bozkurt Kazım
Arslan
Adana Konya Denizli
Murat
Emir Nurhayat AltacaKayışoğlu Melike Basmacı
Ankara Bursa Denizli
j) Ülkemizin bilim,
teknoloji, AR-GE, yenilik ve tasarım alanındaki gelişimine
katkı sağlayacağı TÜBİTAK tarafından belirlenen
koşullar çerçevesinde karar verilen yabancılara,
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Melike Basmacı, Denizli Milletvekili
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
MELİKE
BASMACI (Denizli) Sayın Başkan, sevgili vekiller; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
İçinde
azıcık nur olmayana dışarıdan verilen öğüt fayda
etmez. demiş Yüce Mevlâna ama biz yine de diyelim ve
anlaşılsın diye de umut edelim.
Ey AKPliler,
ülkemde altı aydır
SEBAHATTİN
KARAKELLE (Erzincan) Vay, vay, vay!
MELİKE
BASMACI (Devamla) -
282 şehit verdiğimizi, türkü söyleyen, halaylar
çekilen, efeler oynanan ülkemin yas evine döndüğünü
SEBAHATTİN
KARAKELLE (Erzincan) Vay, vay, vay!
MELİKE
BASMACI (Devamla) -
anaların gözyaşlarının
durmadığını, çocukların babasız
kaldığını biliyor musunuz?
Ey
AKPliler
(AK PARTİ sıralarından Oy,oy! sesleri)
AHMET
HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Ey CHP'liler!
MELİKE
BASMACI (Devamla) -
ülkemde işçinin, memurun, emeklinin elektriğinin
ödemediği için kesik olduğunu, suyunun akmadığını
(AK PARTİ sıralarından Bravo! sesleri)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen sükûnet içerisinde hatibi dinleyelim.
MELİKE BASMACI (Devamla)
-
et yiyemediğini, hatta 1 liraya aldığı ekmeğe yüzde
58 zam geldi diye soğanı, sarımsağı bile katkı,
katık edemediğini, sabah pazar pahalıdır diye gece
karanlıkta pazara çıkıp siz ağalardan kalanları
topladığını biliyor musunuz?
Ey AKPliler, araç
sigortalarını ödeyemediği için sigortasız araca binenleri,
SRC belgesini çıkaramadı diye işten kovulanları, K1, K2
belgesine parası yetmediği için yük
taşıyamadığı ya da kelle koltukta kaçak
taşıyanları biliyor musunuz?
SUAT ÖNAL (Osmaniye)
Tiyatro sahnelerine eleman aranıyor!
MELİKE BASMACI (Devamla)
Ey AKPliler, Diyarbakır, Suriye, Rusya pazarını
yanlış dış politikalar yüzünden kaybettik diye ülkemde her
gün iflas erteleme isteyenleri, fabrika kapatanları, boğazına
kadar kredi borcu olan iş adamlarını biliyor musunuz?
Ey AKPliler
AHMET HAMDİ ÇAMLI
(İstanbul) Ey CHPliler!
MELİKE BASMACI (Devamla)
Siz, ülkemde 17 milyon yoksul, 6 milyon işsiz, 350 bin atanamayan
öğretmen, ziraat mühendisi, hemşire olduğunu, 26 milyonun
antidepresan kullandığını biliyor musunuz?
Ey AKPliler
ZEHRA
TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) Ey CHPliler!
MELİKE BASMACI (Devamla)
on üç yılda uyuşturucu kullanan sayısının yüzde 678
arttığını, fuhşun yüzde 790
arttığını, cezaevine girenlerin yüzde 437
arttığını ve çoğunun borçtan olduğunu, kadın
şiddetinin yüzde 1.400 arttığını biliyor musunuz?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
1 Kasımda AK PARTİnin yüzde 50 aldığını biliyor
musun sen? Onu söyle!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen, dinleyelim hatibi efendim.
MELİKE BASMACI (Devamla)
Ey AKPliler, sizin aranızdan çıkan sayın bakanların
Mardinde terörü türkü çığırarak çözmeye
çalıştıklarını, 25 bin konut projesini unutturmak için
teleferikte kartopu oynadığını, canına kıyan
öğretmenlerle Gösteri yapıyorlar. diye eğlenenleri biliyor
musunuz? (CHP sıralarından alkışlar)
Ey AKPliler, siz
bunları nereden bileceksiniz?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
1 Kasım sonucunu biliyor musun?
MELİKE BASMACI (Devamla)
Tam on üç yıldır ülkemdeki her devlet kuruluşunu
babanızın malıymış gibi kullandınız.
ZEHRA
TAŞKESENLİOĞLU(Erzurum) Ey CHPliler, SGKyı
hatırlıyor musunuz?
MELİKE BASMACI (Devamla)
KİTlere liyakatle değil, üniversiteli çocukların
hakkını yiyerek siyasi mülakatlarla aldınız.
ZEHRA
TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) Ey CHPliler, İSKİ Gatei
hatırlıyor musunuz, İSKİ Gatei? Yaşın tutmuyorsa
da anlatayım ben sana!
MELİKE BASMACI (Devamla)
Ama, keşke Osmanlı padişahlarının tahtına,
şatafatına özeneceğinize Kanunî Sultan Süleymanın
dediği Beni gömerken bir elimi dışarıda bırakın,
o elimi görsünler ve koskoca Sultan Süleyman bile bu dünyadan bir şey
götüremedi. sözünü şiar edindirdiniz.
Saygılarımla.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
1 Kasımda AK PARTİ kaç oy aldı, onu biliyor musun?
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Basmacı.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 97
sıra sayılı Kanun Tasarısının 19uncu maddesinde
yer alan yenilik ibaresinin inovasyon şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut
Celadet Gaydalı (Bitlis) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında Sayın
Celadet Gaydalı, Bitlis Milletvekili.
Buyurun Sayın
Gaydalı. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; partim ve grubum
adına, görüşülmekte olan 97 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 19uncu maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Sözlerime başlamadan önce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Söz konusu
maddeyle, bilim, teknoloji, AR-GE, yenilik ve tasarım alanında
gelişmeye katkı sağlayacak nitelikli yabancıları
desteklemek amaçlanmaktadır. AR-GE faaliyetlerine destek verilmesi ve bu
alandaki çalışmalara yönelik teşviklere karşı
değiliz fakat burada önceliğin öz kaynaklara verilmesi
taraftarıyız.
Bilimin diyalektiği göz
önüne alındığında, bilimsel ilerlemenin din, ırk, renk
veya mezhep kriterlerine göre değil, evrensel akıl ve öngörü üzerinde
yükseldiğini kabul etmeliyiz. Bu temelde, bilimsel ilerlemeyi
güçlendirecek, toplumsal bilgiyi artıracak, teknolojik gelişmeleri
sağlayacak katkı nereden gelirse ve nasıl geliyorsa gelsin,
toplumun yararına hizmet ediyorsa, yaşamı, emeği
önceliyorsa önemlidir ve aynı zamanda desteklenmelidir.
Burada temel konu şu:
Bilimsel, teknolojik ilerleme ve gelişimde dışa
bağımlılığı azaltacak uzun erimli planlara
ihtiyacımız var; bu da ancak sağlıklı ve nitelikli bir
eğitim politikasıyla mümkündür.
Eğitimin her evresi çok
mühimdir çünkü ardışık olarak birbirlerine hazırlık
yaparlar. Kuşkusuz ki yükseköğretim de bu işin finalidir. Bugün
ülkemizde, üniversitelere baktığımız zaman, durumumuzun iç
açıcı olduğunu söyleyemeyiz. AR-GE çalışmalarında
atılım yapmak ve öncü bir ülke olmak, bilgi birikimi ve bilimsel
gelişimle doğru orantılıdır. Bilginin ve bilimsel
ilerlemenin dinamiği olan üniversitelerin bu rolünün ancak ve ancak özgür
düşüncenin, bilimsel ve akademik özgürlüklerin güvence altında
olduğu dönemlerde ve ortamlarda olduğu görülmektedir. Fakat, bugün
Türkiyede üniversitelerimiz, başta YÖK olmak üzere Hükûmetin ve polisin
baskısı altındadır. Akademisyenlerin siyasal ve toplumsal
sorunlara ilişkin çağrıları vatan hainliği olarak
değerlendirilmekte, haklarında gözaltı kararları
verilmekte, soruşturmalar açılmaktadır. Üniversite
kapılarında polis kimlik kontrolü yapmakta, kampüslerde özel güvenlik
noktaları kurulmaktadır.
Savaş
politikalarının, güvenlikçi zihniyetin, siyasal
kadrolaşmanın, ideolojik kutuplaşmanın Hükûmet
politikalarıyla derinleştirildiği, akademik özgürlüklerin
askıya alındığı böylesi bir süreçte Türkiyede
bilimsel bir gelişmeden söz etmek mümkün olmayacağı gibi, AR-GE
çalışmalarında da, hangi düzenlemeyi yaparsanız yapın,
herhangi bir ilerleme olmayacaktır. Barışın
inşası, özgürlüklerin artırılması, toplumsal adalet ve
eşitliğin sağlanması, demokrasinin güçlendirilmesi AR-GE
çalışmaları açısından da öncelik arz etmektedir.
Bunların sağlanmadığı bir ortamda gelişim
beklemek hayalciliktir. Savaşın yüceltildiği, ölümün kol
gezdiği bir atmosferde, sokağa çıkma yasaklarının, ablukaların
rutine dönüştüğü bir ülkede bilim nasıl ilerleyebilir? Bilim,
bilgi ve ona bağlı bütün gelişmeler yalnızca huzur,
barış ve özgür ortamlarda gelişir. Bizlerin ilk ve önemli
görevi, halklar arası sevgi ve kardeşlik tohumlarını
ekmemizdir. Toplumlar bizden bunu bekliyor. Türkiye halkları
barış, demokrasi dedikçe karşımıza savaşa ve
askerî harcamalara öncelik veren bir anlayış dikilmektedir. Bugün, bu
anlayış, yurtta barış sürecini ve istikrarı bozup
savaşı başlattığı yetmiyormuş gibi
şimdi de Suriyeye girme planları yapıyor, ülkeyi savaşa
sokmaya çalışıyor; Suriyede kendi özgürlüğü için mücadele
eden Kürt, Arap, Türkmen güçlerinin oluşturduğu Demokratik Suriye
Güçlerini top ateşine tutuyor. IŞİD ve El Kaidenin
sınırda hâkimiyet kurmasından mutlu olan, bin yıllık
kardeşim dediği Kürtün ise en ufak kazanımından
rahatsız olan bir yaklaşımla karşı
karşıyayız. Hükûmetin Türkiyeyi soktuğu yol, bu
çıkmaz yoldur.
Son olarak şunu
belirteyim: Hamaset, belki siyasetle, belki sosyal yaşamla
bağdaşabilir fakat teknolojiyle asla bağdaşamaz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Gaydalı.
Önergeyi
oylarınıza
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter
sayısı talebi vardır. Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
20nci madde üzerinde bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 97
sıra sayılı Kanun Tasarısının 20nci maddesinde
yer alan yenilik ibaresinin inovasyon şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Mahmut
Toğrul Mehmet Emin
Adıyaman
Diyarbakır Gaziantep Iğdır
Mizgin
Irgat Erol
Dora Ahmet
Yıldırım
Bitlis Mardin Muş
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge
hakkında söz isteyen Erol Dora, Mardin Milletvekili.
Buyurun Sayın Dora.
Süreniz beş
dakikadır.
EROL DORA (Mardin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 97 sıra
sayılı, Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin
Desteklenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 20nci maddesiyle
ilgili önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Hazırlanan
tasarının gerekçe kısmında ana eksenler yüksek katma
değerli ürünlerin üretilmesini sağlamak ve desteklemek, AR-GE insan
kaynağı kapasitesini artırmak, bilgiyi ticarileştirmek,
teknoloji ve yenilikçi şirketlerin ortaya çıkmasını ve gelişimini
desteklemek, üniversite-sanayi iş birliğini geliştirmek ve
kurumsallaştırmak biçiminde belirtilmiştir.
Değerli milletvekilleri,
elbette üniversitelerde üretilen bilimsel bilgilerin, nitelikli bir toplumsal
yaşamı inşa etmede çağdaş, teknik araçların
geliştirilmesiyle medeni bir yaşamı teçhiz etme yolunda önemi
çok büyüktür.
Araştırma
geliştirme faaliyetlerinin önemsenerek buna dönük teşvik edici
ekonomik politikaların geliştirilmesi, akademilerin ve
akademisyenlerin özenle geliştirdikleri çalışmaların
toplumsal yaşamda ihtiyaç hissedilen alanlarda kullanıma
sokulmasına dönük yasama çalışmaları da son derece
önemsediğimiz bir husustur.
Eklemek gerekir ki
üniversiteler bağlamında yaratıcı teknik
tasarımların, ekonomik değeri yüksek tasarımların
ortaya çıkabilmesinin temel ön koşullarından en önemlisi de hiç
şüphesiz ki özgür bir çalışma ortamıdır. Bunun
yanında unutmamak gerekir ki toplumsal yaşam gündelik yaşamda
kullanılan teknik araç ve gereçlerden ibaret değildir, üniversiteler
de sadece teknik ve mühendislik bölümlerinden ibaret bir yapı
değildir. Üniversiteler, teknik bilimlerden mühendislik bilimlerine,
hukuktan tıbba, doğa bilimlerinden sosyal bilimlere,
yaşamın her alanına dair gerçek bilgi
arayışının kurumsallaşmış biçimidirler.
Değerli milletvekilleri,
hepimiz biliyoruz ki fen bilimleri kadar sosyal bilimlerin çalışma
alanları olan sosyoloji, hukuk, tarih, antropoloji, arkeoloji, psikoloji,
eğitim bilimleri gibi disiplinlerin ve bu disiplinler üzerinde
çalışan akademisyenlerin ortaya koydukları bulgular, veriler de
nitelikli bir toplumsal yaşamın nasıl mümkün olabileceğine
dair hayati ipuçları sunanlar. Elbette, bilimsel faaliyetlerin ortaya
çıkabilmesinin en temel şartı özgür bir çalışma
ortamı ve bilimsel verileri beyan edebilme yani ifade özgürlüğüdür.
Değerli milletvekilleri,
bu bağlamda, üniversiteler, akademisyenler ve ifade özgürlüğü
üzerinde durmak kaçınılmazdır. İfade özgürlüğünün
demokrasinin temel değerlerinden biri olması, onunla ilgili
taleplerin asli muhatabının devlet olduğu anlamına gelir ve
öncelikle kamu otoritelerinin keyfî müdahalesinden korunması gerekir. Bu
ise kişilerin görüş, duygu ve düşüncelerini ifade etmelerinin
devletçe keyfî olarak engellenmemesini ve ifade ettikleri düşüncelerinden
dolayı da kamu otoritelerinin herhangi bir baskıcı muamelesiyle
karşılaşmamalarını gerektirmektedir; yine devletin
başka kişi ve gruplardan gelebilecek baskılara karşı
da bu özgürlüğün öznesini korumasını gerektirir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ifade özgürlüğü toplumda kanaat
oluşumunun ve kamusal tartışmanın
varlığını mümkün kılar. Fikirlerin serbestçe dile
getirilemediği bir toplumda kamusal, toplumsal meseleler hakkında
sağlıklı bilgi ve fikir edinmek ve neyin kamunun iyiliğine
olduğunu tespit etmemize imkân verecek bir tartışma ve müzakere
ortamını oluşturmak mümkün değildir. Kamu otoritelerinin ve
iktidarın alenen eleştirilebilmesi demokrasinin temel
taşıdır.
Değerli milletvekilleri,
bakınız, Avrupa Birliği Türkiye 2015 İlerleme Raporunda,
ifade özgürlüğünün kısıtlanması ve özel hayatın
gizliliğinin endişe verici boyutlarda olduğu, 2015
yılında 80 bin İnternet sitesinin engellendiği, Türkiye'nin
Twittera içerik silme ya da hesapların askıya alınması
için dünyada en fazla başvuru yapan ülke olduğu ve daha da
uzayıp giden, Türkiye adına son derece kötü bir tabloyla
karşılaşmaktayız.
Değerli milletvekilleri,
bugün, bilgiye erişim haklarımızın âdeta askıya
alındığı, direnen birkaç basın organı
dışında da tek sesli bir koro hâline getirilmiş ve iktidar
güdümünde hareket etmekten başka seçenek bırakılmamış
bir medya ve barış isteminin dahi vatan hainliğiyle eş
tutulduğu ibret verici bir durumla karşı karşıya
bulunmaktayız. Dilerim ki bundan sonra ifade özgürlüğünün
gelişmesi bağlamında bütün siyasi partiler gereken özeni gösterir
diyor, tekrar hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Dora.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum...
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Karar yeter sayısı...
BAŞKAN Karar yeter
sayısı talebi vardır, karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler... Etmeyenler...
Kâtip üyeler arasında
anlaşmazlık olduğundan, karar yeter sayısı için
elektronik cihazla oylama yapacağım.
Oylama için iki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Önerge kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
21inci madde üzerinde bir
önerge vardır; önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 97
sıra sayılı Kanun Tasarısının 21inci maddesinde
yer alan görevli ibaresinin görev alanı şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Mahmut
Toğrul Mehmet
Emin Adıyaman
Diyarbakır Gaziantep Iğdır
Mizgin Irgat Ahmet
Yıldırım
Bitlis Muş
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge
hakkında söz isteyen Mehmet Emin Adıyaman, Iğdır
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Adıyaman. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
MEHMET EMİN ADIYAMAN
(Iğdır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, tabii, bugün,
Suriyeyle ilgili Hükûmetin politikalarına ilişkin Hükûmet adına
yirmi dakikalık bir konuşma süresi varken Sayın Savunma
Bakanının on dakikalık konuşmasından sonra, gönül
isterdi ki Dışişleri Bakanı da kalan on dakikalık süre
içinde Suriyeye ilişkin ve genel olarak da Orta Doğu
politikalarına ilişkin Meclisi bilgilendirmiş olsaydı ama
maalesef, Dışişleri Bakanı bu konuda bir bilgilendirme
yapmadı, sadece Savunma Bakanı işin savunma boyutuna, bir
bakıma işin askerî boyutuna vurgu yaptı.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, Suriye dolayısıyla Orta Doğuya ilişkin
Türkiye'nin kısa vadeli değil, belki önümüzdeki otuz
yıllık, elli yıllık süreç boyunca nasıl bir politika
izleyeceğine ilişkin, maalesef, ne Hükûmetin ne de ilgili
bakanlığın Meclise vermiş olduğu bir bilgilendirme
yok. Zaten, geçmişte de öyleydi; üç, dört yıl öncesine kadar
Suriyeyle neredeyse stratejik iş birliği, Suriye neredeyse Orta
Doğudaki en yakın müttefikimiz iken, Hükûmetin bugün diktatör olarak
ilan ettiği Beşar Esad Sayın Cumhurbaşkanıyla aile
boyu tatil yaparken üç yıl sonra tamamen zıddına, tersine bir
politikayla şimdi Suriye düşman ülke, Suriye Hükûmeti düşman
hükûmet şeklinde bir politika oluştu. Gerçekten, Türkiye'nin Orta
Doğuya yönelik politikası ne yani nasıl bir politika? Orta
Doğuda müttefikler kimler? Düşman dinamikler kimler? Orta
Doğuda Skyes-Picot Anlaşmasının 100üncü yıl
dönümünde, özellikle iktidar partisi belki sevinerek Skyes-Picotun
miadını tamamladığını ve çözüldüğünü
söylüyor. E, doğrudur, zaten, Skyes-Picot Anlaşması bundan yüz
yıl önce, âdeta Japon yapıştırıcısıyla
farklı inançları, farklı mezhepleri, kimlikleri zoraki bir
dayatmayla birbirlerine yapıştırıp işte, bildiğimiz
Sünni yapay bir Suriye devletini oluşturdu ama neydi bu devletin temel
paradigması? Arap milliyetçiliğine dayalı Baas ideolojisi. Bu
ideoloji yüz yıl sonra, zorla, baskıyla, şiddetle devam
ettirilmesinin sonucu olarak bugün
karşılaştığımız gerçeklikle yüz yüze
kalacaktı ve parçalanacaktı, nitekim parçalanıyor. Nedir bu?
Tarihsel, doğal dinamiklerine dönüyor aslında Suriye. Suriyede
Kürtler var, bu bir gerçeklik, Sünni Araplar var ve Şii Araplar var; bir
azınlığın tahakkümüne veya tek bir etnisitenin tahakkümüne
dayalı bir iktidar olamayacağına göre parçalanacaktı.
Dolayasıyla, Türkiye'nin şu anda Suriyede dayandığı
hiçbir dinamik yok; mevcut Baas iktidarı düşman, Kürtler düşman,
geriye kala kala elde işte IŞİD kaldı, El Nusra kaldı,
bunlar da çözülüyor dolayısıyla Orta Doğudaki politikası
iflas etmiş durumda.
Yapılması gereken
şey şu: Orta Doğu ve dolayısıyla Suriyede taşlar
yerli yerine otururken, yüz yıl önceki Sykes-Picotla yapay
oluşturulan yapılar çözülürken Türkiye'nin kısa vadeli
değil, Kürt düşmanlığı üzerinden, YPG, YPJ veya PYD
düşmanlığı üzerinden değil, önümüzdeki elli yıl,
belki yüz yıl Orta Doğuda nasıl ittifaklar
gerçekleştireceğine, nasıl bir diplomasi yürüteceğine, dost
ve müttefik güçlerin kimler olacağına karar vermesi lazım ve
politikayı buna göre belirlemesi lazım. Yarın ne olacaktır?
Muhtemelen, IŞİD, El Nusra gibi çeteler tasfiye edilince salt Kürtler
orada bir statü elde etmesin diye belki de Hükûmet, düşman ilan
ettiği Beşar Esadla gidip sarmaş dolaş olacak, böyle bir
durumda Rusyayla sarmaş dolaş ya da İranla olacak ya da
doğru olan şeyi yapması gerekiyor; şimdiden,
tıpkı Iraktaki gibi Suriye Kürtleriyle ittifaka dayalı,
eşitliğe dayalı, onların statüsünün tanınmasına
dayalı bir dostluk politikası geliştirmesi lazım, böyle bir
dış politika geliştirmesi lazım diyorum, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Adıyaman.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Karar yeter
sayısı talebi vardır, karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
22nci madde üzerinde iki
önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 97
sıra sayılı Araştırma ve Geliştirme
Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 22nci maddesinde geçen "göreve"
ibaresinin çalışmaya olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Kazım Arslan Hüseyin Çamak İbrahim
Özdiş
Denizli Mersin
Adana
Mustafa Hüsnü Bozkurt Murat Emir Nurhayat Altaca
Kayışoğlu
Konya Ankara Bursa
BAŞKAN Şimdi
okutacağım önerge maddeye en aykırı önerge olup okuttuktan
sonra işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 97
sıra sayılı Kanun Tasarısının 22nci maddesinde
yer alan "mesleki eğitime, staja veya bursiyer olarak göreve"
ibaresinin mesleki eğitime, staja veya bursiyerler şeklinde göreve
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Mahmut
Toğrul Mehmet
Emin Adıyaman
Diyarbakır
Gaziantep
Iğdır
Mizgin
Irgat Ahmet
Yıldırım Ayşe
Acar Başaran
Bitlis
Muş
Batman
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge
hakkında söz isteyen Ayşe Acar Başaran, Batman Milletvekili.
Buyurun Sayın Acar
Başaran. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
AYŞE ACAR BAŞARAN
(Batman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tekrar Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 97 sıra sayılı Araştırma ve Geliştirme
Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilim ve
Teknoloji Komisyonu Raporunun 22nci maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum.
Evet, kanunun
başlığında araştırma ve geliştirme
faaliyetleri yer alsa da maalesef ki yakında Türkiyede
araştırılacak -en azından kültürel olarak- hiçbir yapı
kalmayacak. Bunun en önemli örneği de bugün Batman
sınırları içerisinde olan Hasankeyfin sadece elli
yıllık bir proje için sular altında
bırakılmasıdır.
Bugün iktidarın
gelişme dediği tek alan, maalesef, Türkiye'nin dört bir
yanında HESler, barajlar ve dağların tepelerine kadar bütün
doğayı tahrip eden yollardır.
Bugün, dediğim gibi,
benim açımdan en önemli konulardan biri Hasankeyftir. Hasankeyf,
UNESCOnun dünya mirası kriterlerinin onda 9unu taşımasına
rağmen, bugün sadece elli yıllık bir su için, elli yıllık
bir proje için şu anda sular altında bırakılıyor ve
Hasankeyf halkı zorla evlerinden göç ettirilip ucube, sadece maket olarak
kabul edilebilecek başka bir alana taşınıyor.
Bugün, bin
yıllardır bütün medeniyetlerin beşiği olan Hasankeyfin
aslında yerinden edilmesi bir şekilde kültürel asimilasyonun da bir
parçasıdır.
Yine, son süreçte, özellikle
sokağa çıkma yasaklarının olduğu bölgelerde tarihî
yapılar bilerek, isteyerek, kasıtlı olarak bombalanmakta,
oradaki bütün tarihî yapılar yerle bir edilmektedir. Bu da yine, dediğim
gibi, tarihsel olarak -bir milletin tamamen kültürünü yok ederek, aslında
o milletin bir yönüyle geçmişini yok ederek- asimilasyonun bir
parçasıdır.
Gelişmekten
kastımız sadece, dediğim gibi, her tarafa barajlar
kurmaktır. Ama, bakarsanız, bir taraftan da şu anda bilim
yuvası olan üniversitelerde hiçbir bilimsel araştırmanın
yapılması mümkün değildir. Çünkü en ufak bir muhalif ses
çıkaran bilim adamları bir şekilde soruşturmalara maruz
kalmakta ve bu bilim yuvalarının dışına itilmektedir.
Yani sadece iktidarın benim bilim adamım dediği, sadece kendi
ideolojisiyle bağlı olanları kendi bünyesinde tuttuğu
şu anda üniversitelerle maalesef karşı
karşıyayız. Bu üniversitelerden de sonuç olarak ortaya
çıkacak, geleceğimiz dediğimiz gençlerin nasıl tek tip, muhakeme
yetenekleri olmayan, maalesef sadece bir düşünce çerçevesinde
şekillenmiş olacağını ve geleceğimizin de bu
şekilde nasıl karartıldığını hepimiz net
olarak görüyoruz.
Yine, bilim yuvaları
dediğimiz özellikle ilkokullarda ve ortaokullarda öğretmenleri
sürekli baskı altında tutmak, eğitime sürekli darbe
niteliğini taşıyor. Bu şekilde gelişmekten söz
ediyorsak sadece söz üzerinde, sadece yazı üzerinde, sadece iktidarın
kendi istekleri, kendi çıkarları doğrultusunda bir şekilde
gelişmekten söz ediliyorsa bunu kabul etmememiz mümkün değildir. Bu
şekilde gelişmek ve ilerlemek bu ülkenin kaderi
olmamalıdır. Söz üzerinde, kâğıt üzerinde burada
çıkaracağımız hiçbir yasa önümüzdeki gelişimi,
teknolojiyi ya da bilimi geliştirmeyecektir.
Onun için, özellikle, dediğim
gibi, bütün gelişmeyi, tarihi tahrip ederek, bütün doğayı tahrip
ederek sadece rant üzerine kurulan bir gelişme sisteminden, bir
zihniyetten vazgeçerek gerçekten bu ülkenin daha aydınlık
yarınlarında hep beraber buluşabileceğimiz şekilde
bilim yuvalarında gerçek bilimin üretilebilmesi için hep beraber el ele
vermemiz gerektiğini düşünüyorum.
Ben, tekrar, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Acar Başaran.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Kara yeter sayısı Sayın Başkan.
BAŞKAN Karar yeter
sayısı talebi vardır. Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 97
sıra sayılı Araştırma ve Geliştirme
Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 22nci maddesinde geçen "göreve" ibaresinin
çalışmaya olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hüseyin
Çamak (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Hüseyin Çamak, Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın Çamak.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin)
Sayın Başkan ve değerli milletvekilleri; 97 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 22nci maddesi üzerinde verdiğimiz
önergeyle ilgili CHP Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlarım.
5510 sayılı
Kanunun 7nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer
alan mesleki eğitime veya staja ibaresi mesleki eğitime, staja
veya bursiyer olarak göreve şeklinde değiştirilmiştir. Bu
kanun değişikliğiyle beraber kamu destekli projelerde görev alan
bursiyerlere sigorta imkânının sağlanmasını olumlu
karşılıyoruz. Fakat, burada muğlak olan görev ibaresinin
bilinçli olarak tercih edildiği kanısındayız. Bunun yerine
daha net bir anlam içerecek bir görevi icra etme açısından
çalışma sözcüğünün tercih edilmesi gerektiği
kanısındayız.
Bu
araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde bulunacak olan stajyer
ve bursiyerler mesleki alanlarında yoğun olarak emek harcamaktadır.
Özellikle bilgi teknolojisinin son derece önemli bir anlam ifade ettiği bu
çağda AR-GE faaliyetlerinde bulunanlar, belirli bir görevden ziyade,
eğitim alırken aynı zamanda başlı başına bir
meslek icra etmektedirler. Öte yandan, sigorta imkânı tanımak için
gerçekleştirilen değişikliklerle durumları
iyileştirilmeye çalışılan stajyer ve bursiyerlerin
eğitimleri formaliteden ibaret olmamalıdır. Bu mesleki
eğitimlerini sağlıklı bir şekilde tamamlayıp ehil
olduklarından emin olunmalıdır, Sen git, sürenin sonunda gel,
staj belgeni al. şeklinde olmamalıdır. Fakat maalesef,
ülkemizde bazen işler bu şekilde gerçekleştirilmekte ve buna
engel olmak için denetim mekanizmaları görevlerini yerine getirmemektedir.
Değerli
milletvekilleri, bildiğiniz gibi stajyer ve bursiyer öğrencilere
asgari ücretin yüzde 33,5u burs yaptıkları yani staj
yaptıkları kurumlar tarafından ödenmektedir ama ne yazık ki
bunun da zaman zaman ödenmediğini bilmekteyiz, bunun sıkı bir
şekilde denetlenmesi gerekir.
Ayrıca,
AR-GE ve tasarım alanında çalışan yurt
dışındaki vatandaşlarımıza belli kolaylık ve
istisnalar tanınarak ülkemizde de bu alanda eğitim gören
öğrencilerin çalışma alanlarında araştırma
laboratuvarlarında da istihdamı ve stajı
sağlanmalıdır. Bunun yanı sıra, bu AR-GE Kanunundaki
değişikliklerle yabancıların yasal güvenceleri
sağlanarak çalışmaları yabancıların daha fazla
katkı sunacakları turizm gibi alanlara da
yansımalıdır.
Değerli milletvekilleri,
bu yasayla AR-GEde çalışan stajyer ve bursiyerlere sigorta güvencesi
garanti altına alınmışken yine bu 5510 sayılı
Genel Sağlık Sigortası Kanunu kapsamındaki milyonlarca
vatandaşımızdan işsiz oldukları için zorunlu ücretler
hâlen alınmaya devam edilecektir. Gelir testinden geçip ödemesini
yapamayan veya gelir testini yaptırmayıp en yüksek oranda ödemek
zorunda bırakılan vatandaşlarımızın hâli ne
olacak? Gün geçmesin ki hastane kapısından birileri arayıp
Sigorta paramı yatıramadım, onun için bakılamıyorum,
sağlık hizmeti alamıyorum. Bizim hâlimiz ne olacak? Oysa
hepimizin bildiği gibi sağlık doğuştan bir
haktır. Anayasanın 56ncı maddesi devletin herkesin
hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini
sağlamakla görevli olduğunu belirtmektedir. Burada Parası
olmayana veya sigortası olmayana böyle bir hak sunulmaz. diye bir ibare
yoktur. O hâlde neden bu vatandaşlara GSS zorunlu olarak ödetilmek
isteniyor ve neden bu vatandaşlar hep hastane kapılarından
çevriliyor? Meclis olarak GSS mağdurlarımıza bir çözüm
bulmamız gerekli. Artık bize gelen telefonların,
e-postaların, mesajların, tweetlerin haddi hesabı yok. Bunlara
bir çare bulalım.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Çamak.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
23üncü madde üzerinde bir
önerge vardır.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 97
sıra sayılı Kanun Tasarısının 23üncü maddesinde
yer alan kamu kurum ve kuruluşları tarafından desteklenen
projelerde görevli bursiyerler ibaresinin kamu kurum ve
kuruluşlarının desteklediği ve/veya finanse ettiği
projelerde görev alan bursiyerler şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
İdris Baluken Mahmut
Toğrul Mehmet
Emin Adıyaman
Diyarbakır Gaziantep Iğdır
Mizgin Irgat Ahmet
Yıldırım
Bitlis Muş
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde
söz isteyen Sayın İdris Baluken, Diyarbakır Milletvekili.
Buyurun Sayın Baluken.
(HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, araştırma
geliştirmeyle ilgili önemli bir yasa tasarısı
görüşüyormuşuz gibi bir izlenim veriyoruz ama şu anda
Türkiyedeki mevcut ortamın ne AR-GE çalışmalarını
geliştirmeye yönelik ne de academiada bir özgürlük sağlamaya
yönelik hiçbir demokratik içerik taşımadığını en başından
ifade etmek istiyoruz. Academiada, üniversitede araştırma geliştirmeyi,
özgürlüğü tamamen kısıtlayan, tamamen demokrasiyi rafa
kaldıran, mevcut hukuk devleti anlayışını bitiren bir
hükûmetin getireceği yasal düzenleme de ancak bu kadar olur.
Eğer bu yasa
tasarısı savaşla ilgili bir araştırma geliştirme
olsaydı o konuda gerçekten başarılı işler
yapmıştınız, burada da önemli tartışmalar
yürütülebilirdi çünkü diyalog masaları nasıl devrilir, savaş
nasıl başlatılır, sivillere yönelik katliamlar nasıl
devreye konulur, dışarıda belaya nasıl
bulaşılır, içerideki savaştan sonra dışarıda
da ülkeyi savaşa doğru nasıl sürükleriz noktasında
gelmiş geçmiş en başarılı hükûmetlerden birisiniz.
Bunu açık bir şekilde ifade etmek gerekiyor. Hatta o kadar başarılısınız
ki işte, o dönemin Başbakanı şimdiki
Cumhurbaşkanı, geçmişte Orta Doğudaki savaşlara neden
bulaşmadık diye şimdi öz eleştiri veriyor, 1 Mart
tezkeresiyle Iraktaki savaşa neden müdahil olmadık? diye Türkiye
kamuoyunun gözünün içine baka baka açıklamalar yapıyor. Doğrusu
dehşete kapılıyoruz yani bütün dünya Iraktaki vahşeti,
Iraktaki oluk oluk akan Müslüman kanını sorgularken, oradaki
emperyal planların bu coğrafyaya hangi faciaları
getirdiğini ortaya koyarken bu ülkenin Cumhurbaşkanı
çıkıp 1 Mart tezkeresine onay vermemekle çok büyük bir hata
yaptık. diyor. O dönemin savaşın yürütücülerine bakın hiç
kimse o savaşa sahip çıkma cesaretini gösteremiyor. Tony Blair
defalarca İngiliz kamuoyundan özür diledi Biz aldatıldık,
Irakla ilgili yanlış bilgiler bize verildi. dedi. Bushla ilgili
herhâlde çok fazla bir şey ifade etmeme gerek yok ama Amerika, Iraktaki o
savaş sürecinden ilk fırsatta hemen askerini geri çekip bölgede
işte sizin Hükûmetinizin de olduğu gibi kendisine âdeta
taşeronluk yapan, jandarmalık yapacak olan güçlerin arayışına
girdi.
Şimdi,
ortada böyle bir tablo varken, biz, hâlâ, 1 Mart tezkeresinde niye onay
vermemişiz de, niye Irakta oluk oluk akan Müslüman kanına ortak
olmamışız diye bir tartışma yürütüyoruz. Neyse bereket
ki yani bu sıralardan çok fazla ayrıksı düşünce gelip
burada ifade edilmiyor ama AKP içerisinde de artık ayrıksı
bazı düşünceler yüksek sesle dile getirilmeye başlandı.
O dönemin
bakanlarından birisinin çıkıp kendi oyuna sahip
çıkması, Ben bu oyu kullanmakla en doğru işi yaptım
ve o dönemin suçlarına, emperyal suçlarına ortak olmadım.
açıklamasını yapması son derece önemlidir. Keşke bugün
de bu savaş politikalarına karşı bu sıralardan bu
şekilde itirazlar yükselse. On yıl sonra itiraz yükseltmenin çok
fazla bir anlamı kalmıyor. On yıl sonra çıkıp Bu koca
çınarın altında hangi güneşe ulaşmamış
hakikatler var. açıklaması yapmak maalesef süreci geriye götürmüyor,
yaşanan kayıpları tekrar bize kazandırmıyor. O
nedenle, özellikle burada AKP sıralarında oturan milletvekili arkadaşlarıma
da AKPnin kurucu kadrolarının şu anda nerede olduğuna,
nasıl bir tutum içerisinde olduğuna bir bakmalarını tavsiye
ediyorum.
MUHAMMET BALTA (Trabzon)
Akıl verme, sen kendine bak.
İDRİS BALUKEN
(Devamla) - Size doğru gelen neyse, vicdanınızdan gelen ses
neyse çıkıp onu burada dile getirin. Bir yerden gelmiş olan
talimatla burada sadece parmak indirip parmak kaldırıp vekillik
yaparsanız biz de işte karar yeter sayısı isteyerek sizin
içerisine düşmüş olduğunuz o durumu bütün halkımıza
göstermek durumunda kalırız.
Umarım içinizde
demokrasi gelişir, umarım o güneşle buluşmamış
olan hakikatler bir an önce gün yüzüne çıkar ve sizin için de memleket
için de hayırlı sonuçlar doğar.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
MUHAMMET BALTA (Trabzon)
Aklını kendine sakla.
BAŞKAN Sayın
Bakan, 60ncı maddeye göre söz talebiniz mi var efendim?
VI.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
30.- Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işıkın, Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin 97 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 23üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Evet.
Sayın Başkan,
sayın hatip konuşmasında Hükûmetimizi taşeronlukla
suçladı. Sadece AK PARTİ hükûmetleri değil, hiçbir Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti hiç kimseye taşeronluk yapmaz. Kayıtlara geçmesi
için özellikle ifade ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
IX.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi
Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(1/540) (S. Sayısı: 97) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
24üncü madde üzerinde iki
önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 97
sıra sayılı Kanun Tasarısının 24üncü maddesinde
yer alan kamu kurum ve kuruluşları tarafından desteklenen
projelerde görevli bursiyerler ibaresinin kamu kurum ve
kuruluşlarının desteklediği ve/veya finanse ettiği
projelerde görev alan bursiyerler şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
İdris Baluken Mahmut
Toğrul Mehmet
Emin Adıyaman
Diyarbakır Gaziantep Iğdır
Ahmet Yıldırım Mizgin Irgat Erol
Dora
Muş Bitlis Mardin
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 97 sıra sayılı
Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi
Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 24üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İbrahim Özdiş Mustafa Hüsnü
Bozkurt Kazım
Arslan
Adana Konya Denizli
Murat Emir Nurhayat Altaca Kayışoğlu
Ankara Bursa
MADDE 24 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı
Sosyal Sigortalar ve Genel sağlık Sigortası Kanununun 87 nci
maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde yer alan bu
öğrencilerin eğitim gördükleri okullar ibaresinden sonra gelmek
üzere kamu kurum ve kuruluşları veya kamu kurumu niteliğindeki
meslek kuruluşları/üst kuruluşları tarafından
desteklenen projelerde görevli bursiyerler ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge
hakkında söz isteyen
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarı metnine eklenen
kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları/üst
kuruluşları tarafından desteklenen projelerde görevli
bursiyerler ibaresi ile ilgili maddenin kapsamı genişletilerek daha
fazla bursiyerin iş kazası ve meslek hastalığı
sigortası kapsamına alınması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 97
sıra sayılı Kanun Tasarısının 24üncü maddesinde
yer alan kamu kurum ve kuruluşları tarafından desteklenen
projelerde görevli bursiyerler ibaresinin kamu kurum ve kuruluşlarının
desteklediği ve/veya finanse ettiği projelerde görev alan
bursiyerler şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken (Diyarbakır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Erol Dora konuşacak efendim.
BAŞKAN Önerge
hakkında söz isteyen Erol Dora, Mardin Milletvekili.
Buyurun Sayın Dora. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
EROL DORA (Mardin) 97
sıra sayılı Kanun Tasarısının 24üncü maddesi
üzerinde söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; otuz yıllık düşük yoğunluklu
savaştan sonra tecrübe etmeyi denediğimiz çözüm ve barış
süreci ülkemizin tamamına rahat bir nefes aldırmıştı,
bunu hiçbirimiz inkâr edemeyiz. Bu sürecin en önemli kazanımlarından
birisi de sorunlarımızı birbirimize ifade ederek, diyalogla,
müzakereyle çözebileceğimize dair umutların yeşermiş
olmasıydı.
Bu bağlamda,
geçtiğimiz haftalarda başlayan ve hâlen de devam eden
aydınların, akademisyenlerin, sanatçıların,
sporcuların barışa ses veren çabalarını hepimizin
önemsemesi gerektiğine inanıyorum. Buna karşın
akademisyenlerin cezalandırılmakla tehdit edilmesi, barış
isteyen tüm kesimleri dehşete düşürmektedir. Onlarca akademisyen,
kangren hâline gelmiş toplumsal bir meselemiz hakkında fikirlerini
beyan ettikleri için gözaltına alınıyorlar, evlerine
baskınlar düzenleniyor, üniversitelerden atılıyorlar, sporculara
cezalar veriliyor, buna da hep birlikte karşı durmamız
gerektiğine inanıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; akademisyenlerin toplumsal alana dair, ülke
barışına dair, savaşlara ve ölümlere dair söz söylemeleri,
bu konuda rol üstlenmeleri topluma örnek olan ve bizlerin de teşvik etmesi
gereken bir tutumdur. Bir siyaset bilimci elbette toplumsal
barışın tesisine dair siyasi yöntemler konusunda
çalışmalar yapacak ve bu konudaki fikrini de toplumla
paylaşabilecektir. Bir sosyolog elbette sosyal, toplumsal alanda
yaşanan her türlü sorunla ilgili fikirlerini beyan edecektir. Bu, onun her
şeyden önce aynı zamanda görevidir. Toplumsal bir meseleyle ilgili
görüşlerini ifade etmesi için bir akademisyenin sosyal bilimci
olmasına da gerek yoktur.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ulusal güvenlik ve güvenlikçi politikalar
gerekçesiyle eleştirel düşünce sansürlenmekte ve
cezalandırılmaktadır. Eleştirel tartışma
ortamının ihanet olarak damgalanması, iktidara yöneltilen
eleştirilerin devletin bütünlüğünü bozma girişimi biçiminde
maniple edilmesi özgür düşünceye gözdağı verme girişimidir,
bunu kabul etmemiz asla mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri,
bakınız, en faşizan rejimlerde bile eşine az rastlanır
yöntemlerle, Kürt kentlerine yönelik aylardır sokağa çıkma
yasağı adı altında, hukuki temeli bulunmayan keyfî
ablukalar uygulanmaktadır. Türkiye toplumu 100 bini aşkın nüfusa
sahip Cizre ilçesinde neler olup bittiğini bilmemektedir, Parlamento
bilmemektedir. Tam bir bilgi karartması yaşatılmaktadır.
Sivil insanlar, yaralılar tüm çağrılarımıza ve
girişimlerimize karşın vahşet bodrumu olarak nitelendirdiğimiz
sığınaklarda vahşice ölüme gönderilmiştir. Cenazelerin
otopsi süreçleri apar topar ve gizlice yapılmaktadır. Otopsilere
avukatlar alınmamaktadır.
Değerli milletvekilleri,
yaşanan vahşet karşısında parti olarak tüm
girişimlerimiz Hükûmet ve bağlı birimlerince
engellenmiştir. Bölgenin seçilmişleri olarak kentlere girişimize
izin verilmemiştir. İnsanlarımızın en temel hakkı
olan yaşam hakkı en vahşi yöntemlerle ayaklar altına
alınmıştır. İnsanlarımızın göz göre
göre ölümüne razı olmamız beklenmektedir, toplum
duyarsızlaştırılmak istenmektedir.
Yurttaşlarımıza yönelik hak ihlallerinin dile getirilmesine bile
tahammül edilmemektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; geldiğimiz noktada, gerek Kürt
halkının ve gerekse diğer halkların ve inançların
eşit yurttaşlık temelinde kimlik haklarının yasal
güvenceye alınması ertelenemez bir aciliyet arz etmektedir. Gerek
Hükûmetin gerekse diğer siyasi partilerin, ülkede olup bitene kriminal
pencereden bakmaktan bir an önce vazgeçip ortak vatanda eşit ve özgür
yurttaşlığın bir an önce tesis edilebilmesi yönünde
yapısal değişiklikler üzerinde yoğunlaşmaları
gerektiğine inanmaktayız. Demokratik bir toplumsal yaşamın
ön şartı eşit ve özgür yurttaşlıktır. Eşit
ve özgür bir yurttaşlığı tesis edemediğimiz müddetçe
gerçek bir barışı elde etmemizin de mümkün
olmadığını belirtiyor, bu duygu ve düşüncelerle tekrar
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Dora.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) - Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN - Karar yeter
sayısı talebi vardır. Karar yeter sayısını
arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Etmeyenler
Kâtip üyeler arasında
anlaşmazlık olduğundan, karar yeter sayısına
ilişkin oylamayı elektronik cihazla yapacağım.
Oylama için iki dakika süre
veriyorum.
Oylamayı
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Önerge kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
25inci madde üzerinde bir
önerge vardır.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 97
sıra sayılı Kanun Tasarısının 25inci maddesinde
yer alan şeklinde ifadesinin biçiminde olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Mahmut
Toğrul Mehmet
Emin Adıyaman
Diyarbakır Gaziantep Iğdır
Ahmet
Yıldırım Mizgin
Irgat
Muş Bitlis
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge
hakkında söz isteyen Mehmet Emin Adıyaman, Iğdır
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Adıyaman. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
MEHMET EMİN ADIYAMAN
(Iğdır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
97 sıra sayılı
Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi
Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 25inci maddesinin
başlığının değiştirilmesine ilişkin
önerge verdik.
Değerli arkadaşlar,
25inci madde, Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin
Desteklenmesi Hakkında Kanunun başlığının
değişikliğine ilişkindir. Tabii, tasarıda Araştırma,
Geliştirme ve Tasarım Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında
Kanun. şeklindedir. Bizim önergemiz de Araştırma ve
Geliştirme ile Tasarım Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında
Kanun. Ben Türkçeyi sonradan öğrendim. Kürt olduğum için, tabii
Türkçeyi ilkokul yıllarında, hatta ilkokulu bitirdikten sonra
öğrendim ama sanırım bizim verdiğimiz önerge Türkçe gramere
daha uygundur. Araştırma, geliştirme olmaz,
araştırma ve geliştirme ile tasarım. çünkü tasarım
kanuna yeni eklenen bir faaliyet. Dolayısıyla, hem
araştırma ve geliştirme teknik olarak, kelime olarak da
birbirlerinden ayrı iki işlevi, iki faaliyeti ifade eder.
Dolayısıyla ve ile ayrılması -daha teknik- Türkçe gramere
de uygun düşer diye düşünüyorum.
Şimdi, tabii,
arkadaşlar, araştırma ve geliştirme esas itibarıyla
önemli bir alan ama hem araştırmanın hem geliştirmenin
gerçekleşebilmesinin belli aşamaları var. Şimdi, birinci
aşama, hiç şüphesiz bilgi birikim sürecidir yani bir faaliyet, bir
icraat, bir hizmet ya da bir ürünün ortaya çıkabilmesi için öncelikle bir
bilgi birikiminin oluşması lazım veya bir hayalin bir
tasarıma dönüşmesi lazım. Bu bilgi birikiminin
oluştuğu alan hiç şüphesiz eğitim kurumları ve bunun
başında da üniversiteler gelmekte. Dolayısıyla, bu birinci
aşama üniversiteleri ilgilendirildiği için, Türkiyede, maalesef,
mevcut üniversitelerin hem fiziki koşulları hem altyapı
sorunları hem öğretim elemanlarının kalite düzeyi böyle bir
araştırma ve geliştirmenin yani diğer deyişle, bilgi
birikiminin, yeni bir bilginin, yeni bir tasarımın ortaya
çıkmasına elverişli değil, öncelikle bu alanı
geliştirmek lazım.
İkinci
önemli aşaması, hiç şüphesiz biriken bilgi birikiminin veya
hayalin bir tasarıya, projeye dönüşebilmesi için yine bir zeminin
olması lazım. Yani, bir laboratuvarın, bir araştırma
mekânının, o araştırma mekânı içerisinde bilgi
birikimine sahip insanların tasarımlarını, hayallerini veya
bilgi birikimini deneyebileceği, sonuçlarını görebileceği
bir zemin gerekiyor ki Türkiyede maalesef bu düzeyde hem bilimsel anlamda,
hatta bilimin her alanında yeteri kadar araştırmaya
elverişli zemin, laboratuvar veya benzeri araştırma
mekânları yok.
Üçüncü
aşaması nedir? Denenmiş olan bu bilginin, yani hayal edilen,
tasarlanan veya yeni icada dönüşecek, laboratuvarda denenmiş o
bilginin pratiğe geçirilmesi, uygulamaya geçirilmesidir yani bir sonuca
ulaşmasıdır, bir çıktının elde edilmesidir. Bu,
yine bir ürün, yeni bir ürün olabileceği gibi, var olan bir ürünün daha
ileri bir düzeye getirilmesi veya bir meta ya da örneğin bir mimarın
hayalinin ürünü olan bir tasarım olabilir. Dolayısıyla, bunun da
pratiğe geçmesi için, yine o bilginin, o birikimin uygulanacağı
-örneğin fabrika gibi- örneğin eğer tıbbi alansa bir
hastanede ya da örneğin pazara yönelik bir meta ise keza onun pazarda
denenmesi gerekiyor. Maalesef, Türkiyede bunun zemini ve koşulları
yok. Dolayısıyla, bizce her ne kadar araştırma ve
araştırma yapacak elemanlara, özellikle bilim adamlarına,
doktora veya doçentlik kariyerine, profesörlük kariyerine ulaşmış,
bilgi birikimine sahip insanlara bir katkı sunacaksa da, teorik düzeyde
bir fayda getirecekse de pratikte çok sonuç alıcı bir ürün elde
edemeyeceğimizi, istenilen sonucun elde edilemeyeceğini
düşünüyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Adıyaman.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı
vardır.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
26ncı madde üzerinde
bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 97
sıra sayılı Kanun Tasarısının 26ncı
maddesinde yer alan şeklinde ifadelerinin biçiminde olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Mahmut
Toğrul Mehmet
Emin Adıyaman
Diyarbakır Gaziantep Iğdır
Mizgin Irgat Ahmet
Yıldırım
Bitlis Muş
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge
hakkında söz isteyen İdris Baluken, Diyarbakır Milletvekili.
Buyurun Sayın Baluken.
(HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu cumhuriyet ilk
kurulduğu dönemde beş toplumsal kesime çok ağır zulümler
yaptı, hatta o dönemden bugüne kadar da maalesef, tarihimizde
ağır katliamlar da bu topraklarda hepimizin bulunmuş olduğu
coğrafyayı kana bulayacak şekilde devreye kondu. Özellikle
Kürtler, Aleviler, bazılarının siyasal İslam
geleneği dediği mütedeyyin kesimler, sosyalist kesimler ve
gayrimüslim halklar cumhuriyetin 1924 Anayasasındaki tekçi
anlayışıyla beraber, herkesi tekleştirme potasında
eritme mantığıyla çok ağır zulümler gördüler. Sizler
de bu ağır zulümleri görmüş olan bir gelenekten aslında
geldiniz ve 2002 yılında, sizler, halka, Türkiyede demokrasiyi
geliştirme, uluslararası alanda evrensel hukuk normlarını
ve Avrupa Birliği kriterlerini vadederek oy topladınız ve
iktidara geldiniz. Ama, maalesef, bir ezilen damardan, cumhuriyet boyunca
ağır haksızlıklara maruz kalmış olan bir siyasal
gelenekten gelmenize rağmen, özellikle 2010dan sonra sizler de muktedir
olmanın öz güveniyle âdeta iktidar hastalığına
yakalandınız, devletleştiniz, devlete toz konduramaz bir duruma
geldiniz. Bu kürsüden devlet şu yanlışı yaptı
dediğimiz anda, artık en fazla reaksiyonu bu sıralardan
görüyoruz. Oysaki, bu sıralardaki her bir milletvekili bu devletin
tarihinde hangi yanlışların olduğunu bizden çok daha iyi
biliyor. Şimdi, böyle bir durumda, bütün özgürlükleri
kısıtlamayı bu iktidarın devamı, bu devletleşme
anlayışının devamı olarak, vazgeçilmez bir doğru
olarak değerlendiriyorsunuz. O nedenle üniversiteyi susturmaya
çalışıyorsunuz. Üniversite biat ediyorsa olsun, biat etmiyorsa,
aykırı düşünüyorsa kafasına sopayı vurup mutlaka
susturmamız gerekir. diyorsunuz. Akademisyen savaş
politikalarınıza destek veriyorsa konuşsun ama Ben savaşa
ortak olmak istemiyorum, bu topraklarda barış istiyorum. diyorsa o
zaman gözaltına alıp işine son veriyorsunuz. Basın
özgürlüğü, düşünce, ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü,
bütün alanlarda maalesef siz gelmiş olduğunuz o geleneğe, deyim
yerindeyse ihanet ettiniz. Ezilen bir gelenekten gelenler bu muktedirlik
hastalığına yakalanma lüksüne sahip değiller, devleti
kutsallaştırma anlayışına sahip değiller. Devlet
ne kadar demokratikleşirse, ne kadar çoğul kimlikleri, çoğul
sesleri içerisinde barındırırsa o ölçüde biz kendi
sorunlarımızı çözebiliriz anlayışından hızla
maalesef savruldunuz.
Hitlerin meşhur bir
sözü var, özellikle otoriterlik ve diktatörlük anlayışını
bisiklet sürmeye benzetir Bir kere yola çıktınız mı
artık durmamanız gerekir çünkü durduğunuz anda devrilirsiniz.
der. Keşke, 2010 yılından sonra özellikle, siz böyle bir
hastalığa yakalanmış olmasaydınız. Keşke, bu
ülkede çoğul demokrasiyi geliştirme adına, ezilen bütün
kesimlerin hakkını hukukunu en çok siz savunuyor olsaydınız.
Sayın Bostancı
cevaba hazırlanıyor; şöyle bir anekdot aktarayım:
Hemingwayin ünlü bir köpek balığı tarifi vardır, der ki:
Köpek balığının dişlerini fark etmeyinceye kadar
deniz altında gördüğünüzde onun büyüsüne, onun renklerine, onun o
ihtişamına kapılırsınız. Devlet de böyle bir
şeydir; çıkar ilişkileri, krediler, ekonomik birtakım
şeyler o köpekbalığının gövdesindeki ihtişam
kadar önemlidir ve insanları kendisine bağlar. Ama, ne zamanki köpek
balığının dişleri görülürse o zaman o ihtişamdan
eser kalmaz ama o zaman da çok geç olur. der. Şimdi, sizin de
yaşamış olduğunuz şey biraz bu Hemingwayin köpek
balığı tanımına benziyor. Öyle hiçbir şeyi burada
kutsallaştırmayın. Hele hele siyasal İslam
geleneğinden geldiğini iddia edip devletin ve hükûmetin pratiklerini
kutsallaştırma asla hiçbir milletvekiline yakışmaz diyorum.
Bugün, Başbakan
Yardımcısı Numan Kurtulmuşun da bu kürsüde ifade
ettiğimiz pek çok sorunla ilgili yanlış
yapılmışsa ki yapılma ihtimali yüksektir anlamına
gelen açıklamaları var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Üstüne gideceğiz. dedi. O yüzden sizler de burada körü
körüne yanlışları savunmak yerine, biraz vicdanınıza
ve geçmişinize bakın diyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
YILDIZ SEFERİNOĞLU
(İstanbul) Bir de siz kendinizi check edin, PKKya destek verme
tavrınızı check edin.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Baluken.
Sayın Özgür Özel,
buyurun efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, Sayın Baluken konuşması
sırasında 1924ten, kurucu iradeden bahsederken hem partimize hem
partimizin kurucularına ağır sataşmalarda bulunmuştur.
O konuyla ilgili cevap hakkımızı kullanmak isteriz.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Hayır, kurucularına hakaret etmedim canım!
BAŞKAN Buyurun,
69uncu maddeye göre size söz veriyorum Sayın Özel.
Süreniz iki dakikadır.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
8.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin
97 sıra sayılı Kanun Tasarısının 26ncı
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Burada
uzayacak tartışmaları körükleyecek değilim ama 1924te
kurulan cumhuriyetle ilgili ve daha sonra başlayan aydınlanma
devrimiyle ilgili günü geldiğinde Bu ülkeyi Türkü, Lazı, Kürtü,
Çerkezi birlikte kurduk. Çanakkalede atalarımız, dedelerimiz
birlikte yatıyor. diye söylerken daha sonra, iktidar partisiyle ortaya
çıkan bir çelişkiden dolayı o dönemlere ilişkin
kullanılan dilin biraz daha özenli, biraz daha az incitici olması
gerekir.
Cumhuriyet Halk Partisine
yönelik olarak burada zaman zaman çok haddini aşan sataşmalarda
bulunuldu. Cumhuriyet Halk Partisi cumhuriyetin ilk dönemini hatasıyla,
sevabıyla kabullenen ama bunun Türkiye Cumhuriyetini oluşturan tüm
katmanların ortak bir mücadelesi ve ortak ortaya koydukları bir ürün,
inanış ve yaşayış biçimi olduğunu hep ifade
ettik.
Dersimle
hesaplaşın. diye söylediler. Getirdik; dokuz kez, iktidar partisi Dersimi
araştırma önergemizi reddetti. Gün oldu hakikatleri
araştırma komisyonunu önerdik, bundan kaçan yine Adalet ve
Kalkınma Partisi oldu.
1980de, Sayın Baluken,
bizim partimiz kapatıldı, bizim genel başkanlarımız
tutuklandı, bizim mal varlığımıza el konuldu. Adalet
ve Kalkınma Partisinin o dönemdeki mağduriyetini anlamak için Recep
Tayyip Erdoğanı dinlemek ve ondan çok etkilenmiş olmak gerekir
çünkü o, buna kendini, partisini ve partisinin teşkilatını inandırdı
ama biz, AKPnin geldiği siyasi geleneğe saygı duyuyoruz ancak
AKPnin bu ülkede, bu salonda en az mağduriyet yaşamış ve
kendi iktidarı döneminde en çok mağduriyet yaşatmış
siyasi parti olduğunun da altını çizmek istiyoruz.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özel.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkan
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye
Sayın Baluken. Sayın Bostancının söz talebi var.
Buyurun Sayın
Bostancı, mikrofonunuzu açıyorum efendim.
VI.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
31.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin 97 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 26ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde ve
Manisa Milletvekili Özgür Özelin sataşma nedeniyle yaptıkları
konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Özgür Beyin, HDPli
sayın hatibin konuşması üzerine sataşmadan söz alıp AK
PARTİye eleştiriler dolu bir konuşma yapmasını
şaşırtıcı bulmuyorum. Önce bunu belirteyim.
Sayın Baluken, ulus
devletle birlikte Türkiye Cumhuriyetinde zulümler ve
-konuşmasının girişinde- katliamlar
yapıldığından bahsetti. Zulümler bir eleştiri olabilir
ama katliamlar, tarihin de reddettiği haksız bir iddiadır.
Türkiye Cumhuriyeti devleti,
19uncu yüzyılda bütün dünyaya egemen olan, esasen birçok yerde
örneği teşekkül eden ulus devletin bir formu olarak kurulmuştur;
bir dünyanın gerçekliği olarak kurulmuştur. Ulus devletler,
19uncu yüzyılda kuruldukları zamanda ve 20nci yüzyıla intikal
eden mirasçılarında -Türkiye Cumhuriyeti dâhil- kimi hatalar,
eleştirilecek yanları vardır. Zaten demokrasi, özgürlükler
vesaire bu alanda gelişmeler yaşandıkça ulus devletler de bu
hatalarından geri dönmeye, devletle halkın bütünleştiği bir
mecrada ilerlemeye başlamışlardır ki Türkiye
Cumhuriyetinin de yürüdüğü mecra burasıdır.
Tarihe bakarken hakkaniyetli
olmak gerekir. Hemen burada şunu belirteyim: Sayın Balukenin de ait
olduğu siyasi gelenek kendi ilham kaynağı olarak, Türkiye
Cumhuriyetinin ulus devlet olarak kurulduğu dönemleri almaktadır.
Öcalanın buna ilişkin atıflarını
hatırlatırım. Yani bugün eleştirdikleri ulus devlet
formunun daha da gerisinde bir tahayyülle, bir ulusçu devlet arayışıyla
davrandıklarına ilişkin sayısız delil vardır
kendi geleneklerinde. Türkiye Cumhuriyetinin yaşadığı
mecra, geldiği bugünkü birikim, vardığı nokta geçmişle
mukayese edildiğinde halkıyla kucaklaşan bir ulus devlet
formudur.
Öte yandan, AK PARTİye
yönelik olarak Siz dün mazlumdunuz, bugün zalim oldunuz. Devletle
bütünleştiniz. eleştirilerini kesin bir dille reddediyorum. Devlet,
bugünkü devlet, dünkü devletten farklı olarak daha demokratik, daha
özgürlükçü bir siyaset ve iktidar ilişkileri üzerinden teşekkül
ediyor. Bizim devletimiz değil, herkesin devleti böyle. Bugün Sayın
Baluken de burada oturuyor ve o devletin bir parçası olarak
konuşuyor.
Devlet dediğimiz, orada,
dışımızda olan bir kurum değil ki. Hep beraber
aynı devletin bir parçası olarak görev yapıyoruz. Kendileri de
bu devletin bir parçası. Biz sadece iktidarız.
Ayrıca, devlete yönelik
eleştiriler elbette yapılabilir. Bunlar da yapılıyor zaten.
Haksız olan, Devlet halka katliam yapıyor. dediğinizde bu
ideolojik bir propagandaya dönük, hiçbir şekilde devletin fiillerini
karşılamayan, siyasi olarak da eleştiri bağlamına
yerleştirilemeyecek bir açıklamadır.
Öte yandan, akademik
özgürlüklerden bahsediliyor, birkaç sayın konuşmacı daha
aynı hususlara değindi. Entelektüel
Buna ilişkin birçok
tanım vardır. Epistemik statüsü eleştiri olan yaralı bilinç.
biraz şairane ama doğru, Dariush Shayeganın bir
tanımıdır. Walter Benjamin -ki Frankfurt Okulunun önemli
isimlerinden- devlete mesafeli olmayı entelektüel olmanın bir
şartı olarak görür. Eğer ona bakarsak, tabii, o
arkadaşın da devlette olmaması gerekir, o tanımlardan
birisine bakarsak.
KAMİL AYDIN (Erzurum)
Devlet değil iktidar Sayın Başkan. Mesafe iktidara
karşı, yanlış yorumlamayın.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Her hâlükârda, entelektüel olan kişinin -devlete mesafeli
olabilir, eleştirel olabilir ama- gidip de mikro düzeyde bir başka
iktidar odağının dünya görüşünü de ifade eden, oraya oturan
birisinin de olmaması gerekir diye düşünüyorum.
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Affedersiniz
Örnek nedir, tabii bakmak
lazım. Ama bu tartışmalarda hep devlete eleştirel bir
referans verilirken ilgili kişilerin bir başka, daha küçük mikro
iktidar çevresinin sözcüsü olma durumu atlanıyor.
Buna dikkat çekmek istedim.
Saygılarımla.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bostancı.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın
Baluken
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) İki sataşmadan dolayı söz isteyeceğim.
Cumhuriyet Halk Partisi
adına konuşan sayın grup başkan vekili cumhuriyetin kurucu
değerlerine ve kurucu iradesine hakaret ettiğimizi söyledi, açık
bir sataşmada bulundu.
ORHAN KIRCALI (Samsun)
Sataşmadı, doğruları söyledi, doğruları.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Yine, Sayın Bostancı da konuşması
sırasında, benim yapmadığım değerlendirmeler
üzerinden birtakım çözümlemeler yaparak sataşmada bulundu.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Ben de sen yapıyorsun demedim ki, ilgili siyasi gelenek dedim
Sayın Baluken.
BAŞKAN Peki, her iki
sataşma nedeniyle size 69uncu madde çerçevesinde söz veriyorum.
Buyurun Sayın Baluken.
(HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz dört dakikadır.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
9.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması ile
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklaması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben burada bir zihniyetten
bahsettim; 24 Anayasasının inkârı, asimilasyonu ve imhayı
esas alan, Şark Islahat Planlarıyla bugüne kadar bu ülkede
yaşanan pek çok soruna kaynaklık eden bir zihniyetten bahsettim.
Burada kurucu değerlere ya da kendisinin, grup başkan vekilinin
belirttiği gibi, cumhuriyetin kurucularına yönelik en küçük bir
ithamım ya da hakaretim olmadı. Ha, ağır eleştirilerim
var ama bu ülkedeki 78 milyonun tamamının hassasiyetlerini gözeten
bir milletvekili olarak onlara hakaret etmeyi kendi siyasi
anlayışıma, siyasi ahlakıma zül sayarım.
Dolayısıyla bunu özellikle düzeltmek istiyorum.
Diğer taraftan, tabii,
yani bu ülkenin tarihinde katliamlar olmuş mudur olmamış
mıdır, bu sıradaki milletvekillerinden birçoğu biliyor. Biz
özellikle 1925 Şeyh Sait Kıyamından, Ağrı Zilan sürecinden
Dersim katliamına kadar; oradan tutun işte Çorum, Maraş, Sivasa
kadar, yaşanan bu hadiselere bakışımızı hep ifade
ediyoruz. Siz, binlerce, on binlerce insanın yaşamını
yitirdiği bu süreçleri bir katliam olarak değerlendirmeyebilirsiniz
ama bunları kendi doğrularınız üzerinden bize dayatma ya da
dikte ettirme anlayışına veya hakkına sahip
değilsiniz.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Siz de değilsiniz.
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Nitekim, şuna şaşırıyorum yani
Başbakan Tayyip Erdoğan bu Meclis kürsüsünde Dersimde katliam
yapıldı. derken hiçbirinizden ses çıkmıyor, HDPli
milletvekilleri söyleyince anormal bir savunma refleksi içerisine giriyorsunuz.
Biz tabii ki tarihçi değiliz ve burada da tarihi
tartıştırmıyoruz. Ama bu ülkenin gerçek demokrasisinin,
kendi geçmişiyle doğru temelde bir yüzleşme, hakikatleri
açığa çıkarma ve yapıcı bir şekilde bir
çoğul demokrasiyi geliştirmekten geçtiğine inanıyoruz.
Burada kürsüde ifade ederken de çıkıp da 78 milyonun tamamında
bir rahatsızlık yaratalım, şöyle bir sinir uçlarına
dokunalım, herkes bizden nefret etsin merakı içerisinde değiliz.
Tam tersine, bazı hakikatlerin bu Meclis kürsüsünde özgürce
tartışılması gerektiğini, geçmişle ilgili
bazı şeylerin artık bu ülkenin tarihinde sağlıklı
bir tartışma sürecine tabi tutulması gerektiğini
söylüyoruz. Bunu söylemeye de devam edeceğiz. Yani siz inkâr edebilirsiniz
ama biz 1924 Anayasasının ruhunun sonraki gelen darbe
anayasalarıyla birlikte hâlen yaşatıldığına ve bu
ülkeye, bu ülkenin halklarına yakışmadığına
inanıyoruz. Bunu bir an önce değiştirip çoğul demokrasiyi
esas alan; halkları, kimlikleri, inançları, dinleri bir tehlike
olarak görmeyen, onların hakkını hukukunu bir toplumsal
sözleşmeye kavuşturmaya çalışan bir anlayışın
bir an önce yaşam bulması gerektiğini ifade ediyoruz. AR-GEyle
ilgili getirdiğiniz yasa bir işe yaramıyor. derken tam da bunu
ifade ediyoruz. Yani, bu temel sorunlarımızla ilgili birtakım
ilerlemeler sağlamadan, demokrasiyle ilgili birtakım gelişmeler
sağlamadan, bu ülkede çoğul tartışma kültürünü sokaktan
üniversiteye kadar yaşamın bütün alanına nüfuz ettirmeden buraya
AR-GE Yasasını getirseniz ne, getirmeseniz ne; söylemek
istediğimiz budur.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Baluken.
IX.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi
Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(1/540) (S. Sayısı: 97) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati:22.21
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 22.30
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Zihni
AÇBA (Sakarya)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 39uncu
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
97
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam edeceğiz.
Komisyon?
Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
27nci
madde üzerinde iki önerge vardır.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/540 esas numaralı Araştırma ve Geliştirme
Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 27nci maddesinde geçen kimya ifadesinden sonra
gelmek üzere , istatiktik ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Emin Haluk Ayhan Mehmet Necmettin
Ahrazoğlu Şefkat
Çetin
Denizli Hatay Ankara
Mustafa Mit Yusuf Halaçoğlu Celal Adan
Ankara Kayseri Adana
Kamil Aydın
Erzurum
BAŞKAN
Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 97 sıra sayılı Kanun Tasarısının 27nci
maddesinin m) bendinde yer alan herhangi ifadesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Mahmut Toğrul Mehmet Emin
Adıyaman
Diyarbakır Gaziantep Iğdır
Mizgin Irgat Ahmet
Yıldırım Mahmut
Celadet Gaydalı
Bitlis Muş Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge
hakkında söz isteyen, Mahmut Celadet Gaydalı, Bitlis Milletvekili.
Buyurun Sayın
Gaydalı. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
MAHMUT CELADET GAYDALI
(Bitlis) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 27nci madde üzerine partim ve grubum adına
söz almış bulunuyorum.
Şunu arz etmek
istiyorum: AR-GE, teknolojinin olmazsa olmazıdır. Yalnız, bizim
toplumumuzda muzdarip olduğumuz iki hastalık var. Tanıyı,
teşhisi doğru yapmazsak tedaviyi de doğru yapamayız
maalesef, bu hastalıkların birisi bencillik, ikincisi de megalomani
hastalıklarımız. Biz, bunlardan
kurtulamadığımız sürece hiçbir zaman teknoloji toplumu da
olamayız, araştırma ve geliştirme ortamı da
sağlayamayız.
Ben başımdan geçen
bazı olayları size aktaracağım. Tabii, yaş
ortalamasının üzerinde bir yaşım var. Sene 1976, genç bir
mühendisken ben kendi arzumla Hakkâriye çalışmaya gittim. Oranın
valisi -şimdi, tabii, rahmetlik olmuştur, Allah rahmet eylesi- benim
oraya gittiğimi fark edince beni yemeğe çağırıp sohbet
etti benimle, aynen valinin söylediğini size aktarıyorum: Sene 1957,
ilk defa Hakkâriye İstanbul Teknik mezunu bir mühendis kendi arzusuyla
çalışmaya gitmiş, aradan on dokuz sene geçiyor, sene 1976, benim
ikinci kendi arzusuyla oraya çalışmaya giden mühendis olduğumu
ifade etti. Tabii, etrafıma baktığım zaman, hakikaten de
bütün insanlar sağdan, soldan sürgün olarak gönderilmiş. Hani hamaset
nutukları yapıyoruz ya Kardeşiz, her tarafta eşitlik
olsun. Sayın Valiyle bu konuyu konuşurken Sayın Valim, bu il
pilot bölge ilan edilerek insanlara cazip hâle getirilebilir. Sayın
Valinin ifadesi de aynen şu oldu: Gaydalı, burası pilot bölge
ilan edildi ama gelenler pilot oldu, buraya hiçbir şey olmadı.
Şimdi, bu tür şeylerle, doğrudur, belki AR-GEde de bazı
insanları pilot yapmak için bir şeyler olur ama araştırma,
geliştirme kesinlikle olmaz.
Hakkârideki
bir anımı daha size anlatayım: Oradaki bir binayı bana
gösterdiler, gezdirdiler, mükemmel bir binaydı; mimarisi, görünümü, her
şeyiyle dört dörtlük. Zamanın birinde, Hakkâri mirine biri geliyor
diyor ki: Ben şu kadar odalı şöyle bir bina yapacağım
şu kadar sürede, zaman tanımını falan da yapıyor.
Tabii, mirin pek hoşuna gitmiyor, Peki, buyur, meydan ortada. diyor.
Adam tabii, başına da kontroller konuyor- söylediği süre içinde
hatta kullanacak taş adedini de söyleyerek bitiriyor binayı Bu kadar
taş kullanacağım. Tabii, böyle bir ortam Batı toplumlarında
olsa takdir edilir değil mi? Bu adamcağızın akıbeti ne
olmuş biliyor musunuz? Bunun ruhunda şeytan var. diye idam
edilmiş. Ne yazık ki bu kafa yapısında, bizim genlerimizde
var herhâlde bu şey; bir türlü kurtulamıyoruz bundan.
Aynı şey İznik
çinilerinde de olur. İznikte çinicilikte bizim bayağı ileri bir
teknolojimiz vardı. Ama zamanın birinde bir tane Osman usta
çıkıyor, İznik mavisi diye bir tane renk çıkarıyor
ve sır kullanıyor, Kesinlikle benden sonra kimse bunu bilmesin ve
benim ismimle anılsın. İşte, ne yazık ki
söylediğim bencillik ve megalomani hastalıkları toplumumuzda
var. Önce bizim bunu tedavi etmemiz lazım, bundan kurtulmamız
gerekiyor ki, böyle bir ortam yaratalım ki AR-GE gelişsin.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Gaydalı.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Karar yeter sayısı
BAŞKAN - Karar yeter
sayısı talebi vardır, karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/540 esas numaralı Araştırma ve Geliştirme
Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 27nci maddesinde geçen kimya ifadesinden sonra
gelmek üzere ,istatistik ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Kamil Aydın (Erzurum) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında
Kamil Aydın, Erzurum Milletvekili konuşacak.
Buyurun
Sayın Aydın (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
KAMİL AYDIN (Erzurum)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; gecenin bu saatinde
sabrınızı zorlayacağım, kusura bakmayın ama
şu ana kadarki konuşmalar hakikaten böyle bir ihtiyaç doğurdu
diyorum.
Şimdi, efendim,
bakın, biz mütemadiyen söyledik, dedik ki: Devlet milletin
kurumsallaşmış, sistematikleşmiş hâlidir. Bu devleti
çok ötekileştirmeyin, bu devleti çok böyle
yabancılaştırmayın. Aslında, söylemek istediğimiz
icraatların eleştirisidir. Devleti büyük bir malikâneye benzetin;
büyük bir ev, çok odalı bir eve benzetin. Bu malikânede, bu evde
farklı odalar var; mutfak var, yatak odası var, efendim, oturma
odası var, dinlenme odası var, vesaire vesaire. Bu odaların
herhangi birindeki bir sıkıntıyı tutup da o güzelim
malikâneye mal etmeyin. Toptan olarak bu malikâneyi tartışmaya tabi
tutalım, yıkalım, yok edelim.
Şimdi, bu aralar çok
moda ulus devleti linç etme siyaseti. Sevgili Hocam, affınıza
sığınarak söylüyorum: Dünyada, Avrupada ulus devlet
yapısı Fransız İhtilaliyle başlamadı.
Bakın, ulus devletin temelleri ta Rönesansa kadar gider. Orta
Çağdan bıkan Avrupada uluslaşma süreci ta o dönemde
başlamıştır. Onun için, İngilizler Anglikan Kilisesi
demiştir, yani kilise İngiliz kilisesi, dini millileştirmiş
neredeyse Avrupa. Erasmus onun için İncilin Latinceden, Yunancadan
çevirilerini, Avrupa dillerine çevirilerini savunmuştur. Onun için,
üniversitelileşme süreci Orta Çağdır, Fransada da öyledir,
İngilterede de öyledir, Almanyada da öyledir. Göttingen öyledir, Oxford
öyledir, efendim, Sorbonne öyledir. Burada da eğitim dili o halkın
diline çevrilmiştir, artık bu üniversitelerde Fransızca,
İngilizce ve Almanca eğitim dili olacaktır. İşte
bunlar ulus devletin ilk ayak sesleridir. Yani İngiliz demiştir ki:
Ben artık İngilizim, Romadaki Vatikan Kilisesinin emriyle ben
birlikte hareket etmeyeceğim. Fransada da aynı şey
olmuştur, Almanyada da öyle şey olmuştur. Maalesef, bunlar
bakın, sanki ulus devletten vazgeçmişler. Hayır, efendim, burada
bir düzeltme yapıyorum: Ulus devlet süreci tamamlanmıştır
Avrupada ve Amerikada, Batı toplumlarında ama ne menemdir ki onlar
ulus devlet olma süreçlerini tamamladıktan sonra, melting pot eritme
potası diye kavram vardır. Buradan bu kavramı kullanan
milletvekiline de söylemek istiyorum. Bu Türkiye Cumhuriyeti kurulurken böyle
bir kavram kullanılmadı. Bu Amerikan yapımı bir kavramdır,
eritme potasıdır; 72 milleti katmış, eritmiş, bir
millet daha çıkarmış ondan ve bugün, artık o milletin
bekası ve kurumsal yapısı tartışılmıyor.
Allah aşkına biz
neyin peşindeyiz? Niye bunları sürekli tartışmaya tabi
tutuyoruz? Burada, aslında icraatlardır tartışma konusu
olan. Yani bu malikânenin mutfağında sıkıntı var.
Şu yüce Mecliste neyiz
biz? Biz neyiz? Yasamayız değil mi? İşte, bu devlette, güç
olan devletin organlaşmış hâlinin bir parçasıyız.
Yasamayı doğru yapamıyorsak bu bizim suçumuz. Yürütme
hükûmettir; yürütme iyi yürütemiyorsa, doğru yürütemiyorsa, bu onun
hatasıdır, burada sorgulanması gereken yürütmedir, yargı
yapamıyorsa yargıdır, yasama yapamıyorsa yasamadır.
Efendim, Devletten uzak
duralım. Böyle bir entelektüel tanım yok. Bakın, burada
kastedilen, Shayegan de, Walter Benjamin de, Said de -hatta daha
fazlasını da sayabiliriz- Gramsci de diyor ki: İktidardan uzak
durun. Nizamın köpeği diye bir kavram kullanır entelektüel
uzmanlar, İktidardan uzak durun. der. Yani organik bir bilgi teknisyeni
olmayın. Entelektüel, iktidara mesafe koyar, hakkı söyler, hakkı
savunur; biz bunu söyledik.
Bugün, inanın, kendi
iktidar yanlışlarımızı kamufle etmek için ya da
Türkiye'nin birlik beraberliğini, cumhuriyetini, genç bir
yapıyı, devleti yok etmek için sürekli yapay birtakım söylemler
peşindeyiz. Bunlardan vazgeçeceğiz. Efendim, yolcu hatalıysa
yolun günahı yoktur. Burada yolla uğraşmayalım lütfen.
Evet, Türkiye'de neredeyse
soykırıma bile evet diyecek duruma gelmiş iktidar partisi. Yapmayın
bunu lütfen. Hatalar vardır ama soykırım derecesinde
değildir. Hatalar vardır tabii ki, bireysel hatalar vardır, ama
burada devleti zan altında bırakmak haksızlıktır. Bu
çatı, devletin varlığının bir simgesidir.
Ben şimdi size
soruyorum: Aynı duyarlılığımızı, Dersim için
gösterdiğimiz aynı duyarlılığımızı
Dersimdeki rakamların katbekat üstünde olan depremlerde
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KAMİL AYDIN (Devamla)
hatalarımızdan dolayı kaybettiklerimiz için konuştuk mu?
Her bayram trafik kazalarında kaybettiklerimizi on yıl üst üste
koyun, inanın 50 tane Dersim hikâyesi çıkar. Niye bunları konuşmuyoruz?
Neden sadece devletin bekasını yorumlayacak, sorgulayacak
birtakım şeyleri dile getiriyorsunuz? Artık lütfen
Bu, siyaset
üstü bir ifadedir.
Hepinizin affına
sığınarak söylüyorum, siyasetimize bunu malzeme etmeyelim, o
malikâneyi yıkmayalım. O devlet, o malikâne yıkılırsa
altında ne yasama kalır ne yürütme kalır ne yargı
kalır.
Teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Aydın.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çok
teşekkür ederim Sayın Başkan.
AR-GE kanununu Cumhuriyet
Halk Partisi olarak desteklediğimizi hep söyledik. Eksikleri var, olumlu
katkılar sağladık, Komisyon üyelerimiz Komisyonda çok ciddi
katkılar sağlamaya çalıştılar. Burada da belli
sayıda önergeyle daha iyiye doğru geliştirmek için bir çaba
içinde olduk. Ancak, hani hep söylüyoruz ya Artık Komisyonun
olmadığı anlaşıldığından oturuma ara
veriyoruz... Biz de önergelerimize artık destek gelmeyeceği
anlaşıldığından bundan sonraki maddelerde
Birkaç
maddedir önerge vermedik. Ama önergeyle anlatamadığımız bir
hususu burada dikkatlere sunmak istiyoruz, eğer Sayın Bakan talimat
verirse ortak bir önergeyle bu iş halledilebilir.
Gelecekte
görüşeceğimiz 28inci maddede AR-GE merkezleri için bir teşvik
ortaya konuyor ve teknoloji geliştirme bölgelerindeki girişimcilerden
bu noktada bu AR-GE merkezlerine verilen teşvikten önemlisinin kendileri
için olduğunu ve burada bir düzenleme gerektiğini ifade ediyorlar ama
burada bir önerge versek, çıksak üzerinde konuşsak
Dönülüyor,
Sayın Bakan
Hatta orada da şöyle bir gelenek var, benim çok
hoşuma giden, Sayın Bakan nedense o geleneği takip etmiyor:
Eğer ki maddeyi daha iyiye geliştiren ancak Hükûmetin maddi
imkânsızlıklardan, belki ekonomik, belki başka sebeplerden
katılamadığı önergelerde Katılmıyoruz. demek
yerine Katılamıyoruz. demesi hem önerge sahiplerine karşı
bir nezaket hem de meseleye yaklaşımı göstermek açısından...
Sayın Bakan herkesin olumlu katkı yaptığı böyle bir
yerde, hep iyiye -önergelerde dahi- büyük bir şevkle
Katılmıyoruz. diyor. Hatta önergeleri reddederken de, sanki ihtiyaç
varmış gibi, iki elini kaldırarak bir bakan arkadaşına
da vekâlet ediyor. Onu sorduk: Kime vekâlet ediyor? Bütün bakanların
bütün bakanlara
gibi tuhaf bir vekâletnameyi bize sundular.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Mikrofonunuzu
açıyorum. Sözlerinizi tamamlayınız Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bütün
bakanların bütün bakanlara vekâlet ettiği gibi tuhaf bir Adalet ve
Kalkınma Partisi uygulamasını dosya hâlinde sundular. Oysa,
açıktır, sayın bakanların Divana, hangi bakana vekâlet
ettiklerini ve o vekâletle ilgili belgeyi sunmaları lazım. O belge de
usulüne uygun sunulmadığı hâlde ve ihtiyacı da yokken, hem
de tüm muhalefet partileri daha iyiye götürmek için önerge verirken Önergelere
katılmıyoruz., iki elle de reddediyor. Biz bunu Sayın Bakana ve
meselenin ruhuna yakıştıramadık. Bundan sonra da,
Sayın Bakanın iyileştirme çabalarından bir fayda murat
etmediği anlaşıldığından önergemiz yoktur.
Arz ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Özel.
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Sayın
Başkan, çok kısa bir açıklama
BAŞKAN - Sayın
Bakan, buyurun efendim.
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Şimdi,
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar; biz bu
kanunun başından beri olumlu katkılara hep açık olduk.
Hatta bu 28inci maddede CHP Grubunun Komisyonda verdiği önergeyi de,
Tasarım Danışma Konseyinin görüşleri doğrultusunda
kriterlerin belirlenmesi noktasında -Sayın Arslan vardı,
işte, Komisyondaki arkadaşımız Sayın Tahsin Tarhan
burada şu anda- biz bunu kabul ettik.
Şimdi,
kanunun, kanun tasarısının içeriğine yönelik verilen her
önergeyi kesinlikle bizim toptan reddetmek veya Muhalefet veriyor. diye kabul
etmemek gibi anlayışımız kesinlikle olmaz. Şu anda
söylediğiniz konuda da eğer size AR-GEyle ilgili paydaşlardan
gelen Şu olsa daha iyi olur. dediğiniz herhangi bir şey varsa
lütfen onu getirin, beraber değerlendirelim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Getirdik Sayın Bakan.
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Hayır,
getirmediniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Didem
Hanım sabahtan beri diplomasisini yaptı, Yapamayız.
demişsiniz.
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Kim? Hayır,
bana hiç kimse gelmedi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Biraz
önce arkadaşımız iletti efendim.
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Hayır,
bakın, lütfen
Şu ana kadar bana muhalefet partilerinin hiç birinden,
Mecliste görüşmeye başladığımız andan itibaren
yani Şu kanunun içeriğinde şu düzenlemeyi yapsak daha iyi
olur. diyen herhangi bir şey gelmedi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Önergeler haddizatında öyle de
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Önergeler var zaten, önergelerimiz orada.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Önerge
dediğimiz öyle bir şeydir de
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Önerge odur zaten.
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Değerli
arkadaşlar, burada, bu AR-GE kanunu biz özellikle
Türkiye'nin geleceği
açısından, bütün partilerin kendi parti programlarında da, seçim
beyannamelerinde de aşağı yukarı, neredeyse ortak
cümlelerle vurguladığı bir alan. Bu noktada bizim kesinlikle
yaklaşımımızda iktidar-muhalefet ayrımı yok ama
takdir edersiniz ki verilen önerge, kanunun metnini, sadece lafzını
İlişkin değil de işte, efendim, şekli gibi böyle
sadece lafız olarak bazı değişmeleri bizim burada kabul
etmemiz mümkün değil ama kanun tasarısının içeriğine
yönelik, içeriği zenginleştirecek, paydaşların ihtiyacını
karşılayacak herhangi bir önergeye bizim kayıtsız
kalmamız mümkün değil. Kayıtlara geçmesi açısından
açıklama ihtiyacı hissettim.
Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, çok kısa bir söz daha
BAŞKAN Buyurun
Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, teşekkür ederim
anlayışınız için.
Sayın Bakanım,
Cumhuriyet Halk Partisinin ikinci bölüm üzerinde verdiği 5 tane önergenin
hiçbir tanesi, dediğiniz gibi öyle şeklî bir önerge falan değil,
onları incelerseniz görürsünüz. Madem böyle söylüyorsunuz
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
İçeriği zenginleştiren değil.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Komisyon üyemiz Didem Hanım Komisyon Başkanımız Ziya Beye
iletmiş, Ziya Bey çok olumlu olacağını ancak bunun yük
getireceğini söylemiş. Önerimiz şudur -getirin önergeyi, hemen beş
dakika ara verelim, hep beraber imzalayalım- AR-GE merkezlerine
sağlanan teşvikin teknoloji geliştirme bölgelerindeki
girişimciler için de sağlanmasını öneriyoruz.
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Var zaten
şu anda kanunda.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Nasıl var efendim? Komisyon Başkanı bunun kapsamı
genişleteceğini, yük artıracağını söylüyor.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özel.
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Sayın
Başkan, bir açıklama müsaadenizle
BAŞKAN - Sayın
Bakan, bir saniye efendim. Şimdi Sayın Özgür Özel bazı
önerilerde bulunuyor. Siz olumlu önerileri karşılamaya hazır
olduğunuzu ifade ediyorsunuz, önergeler dışındaki
diğer önerileri kastetiğinizi anlıyorum bundan. Öyle
anlıyorum ki arada bir anlaşmazlık var. Eğer böyle bir
karşılıklı çalışma imkânı olacaksa bir ara
da verebiliriz arzu ederseniz, değilse devam edeceğim. (AK PARTİ
sıralarından Devam sesleri)
Evet, 28inci madde üzerinde
iki önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/540
esas numaralı Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin
Desteklenmesi Hakkında Kanun İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 28inci maddesinin (f) bendinin sekizinci
fıkrasında geçen kâğıtlar ifadesinin değerli
kâğıtlar şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Emin Haluk Ayhan Mehmet Necmettin
Ahrazoğlu Şefkat
Çetin
Denizli Hatay Ankara
Mustafa Mit Yusuf
Halaçoğlu Celal
Adan
Ankara Kayseri İstanbul
Ruhi Ersoy
Osmaniye
BAŞKAN Şimdi
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 97
sıra sayılı Kanun Tasarısının 28inci maddesiyle
5746 sayılı Kanunun 3üncü maddesinin ikinci fıkrasına
eklenen Haftalık kırk beş saatin üzerindeki ve ek
çalışma sürelerine ilişkin ücretler bu istisnadan faydalanamaz.
ifadesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
İdris Baluken Mahmut Toğrul Mehmet Emin
Adıyaman
Diyarbakır Gaziantep Iğdır
Mizgin Irgat Ahmet
Yıldırım
Bitlis Muş
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) -
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) -
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında söz isteyen,
İdris Baluken, Diyarbakır Milletvekili.
Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum.
Gerek demin
yapılan konuşmaya gerekse de Sayın Naci Bostancının
ulus devlet anlayışı üzerinden bize getirmiş olduğu
bazı eleştirilere de bu vesileyle cevap vermek istiyorum.
Sayın Bostancı
okumaya meraklı birisi ama anladığım kadarıyla söz
konusu biz olunca, HDP olunca o konuda okumaktan çok zihnindeki ön
yargılarla hareket etmeyi tercih ediyor. Eğer biraz inceleme
şansı olmuş olsaydı, HDPnin sadece ulus devlet
anlayışına değil, bir bütün olarak ulus devletin de dâhil
olduğu kapitalist moderniteye karşı olduğunu, kapitalist
modernitenin 3 sacayağı olan kapitalizmi, endüstriyalizmi ve ulus
devleti bir sorun olarak gördüğünü tespit edebilirdi. Biz, bu her 3
sacayağına karşı demokratik ulusu, komünal ekonomiyi ve
ekolojik toplumu önceleyen bir paradigmaya sahibiz ve bunların
tamamının yaşama geçmesi durumunda da gerek Türkiye'nin gerek
Orta Doğunun temel meselelerinin çözüleceğini söylüyoruz.
Dolayısıyla, Orta Doğudaki bütün sorunların kökeni olarak,
omurgası olarak gördüğümüz bir ulus devlet anlayışı
üzerinden bize yöneltilen ithamları kabul etmemiz mümkün değil. Zaten
yaşadığımız bütün sorunların kökeni, sadece
Türkiye için değil bütün Orta Doğu için, bu eline cetvel almış
emperyal güçlerin ve bölgesel hegemonik güçlerin çizmiş olduğu
sınırlar ve yarattığı ulus devletlerdir. Bütün dünyada
şu anda ulus devlet anlayışları aşılıyorken,
ülkeler arasındaki sınırlar yerini kolektif birlikteliklere
bırakıyorken siz hâlâ kendi Hükûmetiniz döneminde Rojavayla
aranıza -hani hep şikâyet ediyorsunuz ya- hendekleri
kazdınız, duvarlar ördünüz; Irakla aynı şekilde,
İranla aynı şekilde. Biz, tam tersine bu
anlayışı sorunlu bir anlayış olarak görüyoruz.
Demokratik ulus dediğimiz şey, Türkün, Kürtün, Arapın,
Lazın, Çerkezin, Alevinin, Sünninin bir arada bir toplumsal
sözleşmeyle haklarının çoğul demokrasiyle güvence
altına alınmış olduğu bir yapıdır, bir
sistemdir. Yine, kapitalizmi herhâlde anlatmaya gerek yok, Sayın
Bostancı çok iyi bilir. Yani, ülkenin bir tarafında çocuklar aç
olarak başlarını yastığa koyarken diğer tarafta
milyon dolarlık saraylar yapmak değil, işte ona da
karşıyız. Onun yerine de biz komünal bir ekonomik
anlayışı, gelir dağılımı adaletsizliklerinin
ortadan kaldırıldığı eşitlikçi bir
anlayışı savunuyoruz. Endüstriyalizm derken işte bugün
Artvin Cerattepedeki durumu görüyorsunuz yani azami kâr uğruna,
aşırı kâr uğruna bütün doğayı talan eden, her
tarafa maden ocakları, HESler, bilmem barajlar yapan bir sömürü sistemi,
bir talan sisteminden bahsediyoruz. Bunun, bu anlayışın
yanlış olduğunu, öncelenmesi gereken anlayışın
doğa ve insanı koruma üzerine bir paradigma olduğunu ifade
ediyoruz. Şimdi, bu ulus devlet yapısıyla ilgili
bazıları farklı düşünebilir ama biz kendimizle
çelişmeme adına bunu sadece bu coğrafya için değil her
taraf için savunuyoruz. Yani, düşünün ki ulus devleti eğer
savunuyorsak o zaman Bulgaristanda, bilmem Batı Trakyada Bulgar milleti
adına asimile edilen Türklerin durumunu nasıl ele alacağız?
Orada inancını yaşayamayan, asimile edilen Müslümanların durumunu
nasıl alacağız? Bulgar milleti yaratılıyor diye bunu
bir anlayış üzerinden mi değerlendireceğiz? Bu konuda biz
duruşumuzun net olduğunu ifade etmek istiyoruz. Özellikle Türkiye'nin
bölünme paranoyası üzerinden bir yaklaşımı da bir kenara
bırakın yani onu savunsak çıkar burada söyleriz, korkmayız,
bedeli neyse de öderiz, bizim öyle bir anlayışımız yok.
Yani, şu anda Türkiyede bir bölünme yaratalım, bir
bağımsız ulus devlet, bir kürdistan yaratalım
Bunu bir
çözüm olarak görmüş olsak gelir burada söyleriz, hiç kimseden de
korkmayız ama biz bunun bir çözüm olmadığını, tam
tersine şu anda İsrail başta olmak üzere emperyal planların
da daha çok yeni ulus devletçikler yaratarak Orta Doğuda kendine alan
yaratma arayışı içerisinde olduğunu, buna karşı
en etkili panzehrin de halkların bir arada yaşayacağı
demokratik ulus modeli olduğunu ifade ediyoruz. Bu konudaki
düşüncemiz son derece nettir. Keşke üniversitelerimiz özgür
olsaydı da bu bahsettiğim kapitalist modernite, demokratik ulus
anlayışı, bunlarla ilgili araştırma yapma
imkânına sahip olmuş olsalardı diyorum, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Baluken.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan (1/540) esas numaralı Araştırma ve Geliştirme
Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 28inci maddesinin (f) bendinin sekizinci
fıkrasında geçen kâğıtlar ifadesinin değerli
kâğıtlar şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ruhi
Ersoy (Osmaniye) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında
söz isteyen Ruhi Ersoy, Osmaniye Milletvekili.
Buyurun
Sayın Ersoy. (MHP sıralarından alkışlar)
RUHİ
ERSOY (Osmaniye) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu grubumuz adına saygıyla selamlıyorum.
Devlet, millet, devleti ebet
müddet, temel kavramlarımızı oluşturan değerlerimiz ve
değerlerimizin toplamı üzerine çeşitli tartışmalar
yapılıyor. Elbette ki milletin kürsüsünde, milleti temsil
noktasında olanlar düşüncelerini ifade edecek. Çıkış
noktamız AR-GE yasası olsa da görüşler bu kürsüden ifade
ediliyor. İfade edilirken kullanılan kavramlar bazen anakronik
ifadeler, bazen kendisi için yeni ama uzmanlık alanı olan için
sıradan kelimeler olabiliyor. Elbette burası siyaset kürsüsü,
Akademia kürsüsü değil ama siyasetle Akademiayı birleştirerek müktesebatlar
üzerine insanlar görüşlerini söyleyebilirler. Milliyetçi Hareket
düşüncesinde devlet ebedi müddettir; millet kavramı, bu ebedi
müddetin kökü mazide olan atisidir; halk kavramı,
yaşadığı kesitteki vatandaşlarıdır.
Dolayısıyla, yer yüzünde varlığını ifade
etmiş olan ilk Türk belgelerinde Bilge Kağanın Tonyukukun
yazıtlarında yerini bulmuş olan Ey Türk
diye başlayan
ifadelerden bugüne, bugünden de henüz ruhlar âleminde, bezmielestte, inancımıza
göre
(x) diyerek tekrar yeryüzüne, bir
Türk-İslam bedenine gönderilmek üzere bekleyen ruha kadarki olan
sorumluluk da milleti oluşturur. Nasıl ki bugün gündelik yaşamda
vatandaşın mutluluğunu düşünüyor, ona göre siyaset
üretiyorsak bu siyaseti üretirkenki değerlerimiz, millî kimliğimiz,
mazimizi var eden değerlerin toplamı üzerinde bizi var ettiği
için, bugünkü gündelik hayatın içerisinde bazı konuları sadece
bugüne göre değil, doğmamış olanları, doğacak
olanları da hesaba katıp geleceği planlamakla mümkün
olmuştur.
İşte, bin
yıldır bu topraklarda var olan medeniyet, gelecek bin yıllarda
da bu temel diskurla, bu temel ülküyle ancak mümkün olabilecektir. Ondan
dolayı, devleti ebet müddetinde Kanuni Sultan Süleymanı
düşündüğümüzde adaleti, kanunu, hakkı, hukuku bize getiren ve
medeniyetimizdeki imparatorluğun âdeta -altın harflerle- yüz akı
kabul edilen Kanuninin, başta, hepimizin maalesef popüler kültür
üzerinden öğrendiği Şehzade Mustafa meselesi değil, ondan
daha sonraki cereyan eden Beyazıt vakası ve Beyazıtın
çocukları dâhil, kanını dökmeden boğdurarak öldürme
meselesini düşündüğümüzde, belki de Kanuni, devleti ebet müddet için
bunları yapan bir insandı.
Evet, birtakım
değerleri seküler akılla izah edemezsiniz, bu değerler var olan
manevi kuvvetin içerisinde varlıklarını göstermeden temsil
ederler. Bu manevi kuvvet, bazen bir fert, bazen bir şahıs, bazen bir
mebus, bazen bir vatandaş; gündelik hayatta ise bunun adına irfan
meclisi dediğimiz, hayatın biriktirdikleriyle beraber bu medeniyetin
içerisinden süzülmüş bir hâl diliyle, bir kâl diliyle, bir cümleyle
kendini ifade eden bir vatandaştan terennüm edebilir. Bu değerlerin
üzerinde yol yürüdüğümüzü bilerek hareket etmemiz gerektiğine
inanıyoruz ve merkez-kenar ikileminde İbn-i Haldun teorisi der ki:
Kenardan merkeze gelenler, bir müddet sonra kendileri merkezîleşirler ve
yeni kenarlar oluştururlar. Çürüme başladığında
kenardan yeni bir yürüyüş, o çürümenin önüne geçmeye
çalışır.
İşte, on dört
yıllık iktidarı sürecinde çeşitli çürümelere rağmen,
muhalefet olma ifadelerinin içerisini başka saiklerle doldurarak kendini
güncellemeye çalışan bir Hükûmet var fakat bu Hükûmetin
karşısına millî birikimle ve samimiyetle bu milletin
müktesebatını haiz, iyi bir hazırlık içerisinde olan
Milliyetçi Hareket Partisi var. Milliyetçi Hareket Partisi de deminki
bahsetmiş olduğumuz değerler manzumesinde Önce ülkem yani
devletim, sonra partim ve ben. anlayışını ortaya
koyduğu için, doğru olan işlerde, mücadelelerde yanlarında
olmuştur. Siyasi iradenin, devlet anlayışını yerine
getirmesi ve bu konuda kararlı olması ve katı kurallarla Vatan
bölünmez. diyebilmesi için vereceği her türlü mücadelede bilerek ve
isteyerek yanında olma prensibiyle hareket etmekteyiz.
Bu duygu ve düşüncelerle
hepinizi saygıyla selamlıyor, hayırlı akşamlar
diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Ersoy.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri,
28inci maddenin oylanmasından önce Komisyonun bir düzeltme talebi
vardır.
Komisyona söz veriyorum
şimdi.
Buyurun.
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) Sayın
Başkan, redaksiyon kapsamında tasarının 28inci maddesiyle
5746 sayılı Kanunun 3üncü maddesine eklenen Tasarım
Danışma Konseyinin ibaresinin başına meri mevzuattaki
adına uygun olarak Türk ibaresinin eklenmesi gerekmektedir.
Teşekkür ediyorum.
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Sayın
Başkan, bir kısa açıklama da ben
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bakan, size de açıklama için söz veriyorum.
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Sayın
Başkan, biraz önce Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili
Sayın Özgür Özelin yaptığı açıklamayla ilgili yaptığımız
görüşmede Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önergeyle talep ettiği
konuyu, inşallah, bir sonraki üretim reform paketi
hazırlığımız var, orada temel bilimlerin hem fen
bilimlerinin hem de sosyal bilimlerin desteklenmesi kapsamında temel
bilimler mezunlarını çalıştıranlara devlet bütçesinden
yardım yapılmasıyla ilgili düzenlemeyi orada hayata
geçireceğiz. Bunun kayıtlara geçmesini ben de özellikle belirtmek
isterim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
Sayın Bakan farklı
bir konuda açıklamada bulundu.
Komisyon şunu söylüyor
değerli milletvekilleri: Görüştüğümüz 28inci maddede yer alan
Tasarım Danışma Konseyi ibaresi, meri mevzuatta, yani ilgili
Bakanlar Kurulu kararında Türk Tasarım Danışma Konseyi
olarak geçmiş olduğu için buradaki ibareye Türk kelimesinin
eklenmesi gerekiyor. Bu konuda bir redaksiyon yetkisiyle maddenin
oylanmasını talep ediyor Komisyon. Ben de bu talebi uygun görüyorum.
Eğer Genel Kurul da uygun görürse bu şekilde madde
yasalaşmış olacak.
Komisyonun düzeltmesi
çerçevesinde 28inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
29uncu madde üzerinde iki
önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 97 sıra sayılı Araştırma ve Geliştirme
Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 29uncu maddesinde geçen onbeşe"
ifadesinin ona şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Necmettin Ahrazoğlu Emin
Haluk Ayhan Celal
Adan
Hatay Denizli
İstanbul
Mustafa Mit Ruhi
Ersoy Nuri
Okutan
Ankara Osmaniye
Isparta
BAŞKAN Şimdi,
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 97
sıra sayılı Kanun Tasarısının 29uncu maddesinde
yer alan TÜBİTAKın görüşü alınmak suretiyle "
ifadesinin TÜBİTAKtan görüş alınması şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Mahmut
Toğrul Mehmet
Emin Adıyaman
Diyarbakır
Gaziantep
Iğdır
Mizgin
Irgat Ahmet
Yıldırım Bitlis Muş
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında söz isteyen
Mehmet Emin Adıyaman, Iğdır Milletvekili.
Buyurun Sayın
Adıyaman. (HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN ADIYAMAN
(Iğdır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
tabii, bugün Suriyeye ilişkin çokça konuştuk, birçok hatip
arkadaşımız görüşlerini dile getirdi. Keza Türkiye'nin Orta
Doğu ve özel olarak Suriyeye ilişkin dış politikasını
tartıştık, gündeme getirdik. Yine, PYDnin son dönemde Türkiye
tarafından top atışlarıyla baskı altına
alınmasına ilişkin konular gündeme geldi, ama bildiğiniz
üzere, sadece AKP Hükûmeti, PYDyi Suriyede bir terör örgütü olarak kabul
etmekte. Buna mukabil dünyanın hemen hemen tüm ülkeleri, PYDyi ve onun
askerî gücü olan YPGyle YPJyi, IŞİD ve El Kaide çetelerine
karşı mücadele veren seküler, demokratik ve çoğulcu bir
yapıyı savunan bir yapı olarak değerlendirmekte.
Son dört gün, hatta beş
gündür Türkiye sınırlarından yapılan topçu
atışlarıyla -bildiğiniz üzere- PYDnin ele geçirdiği
Suriyedeki kasaba ve köyler bombalanıyor. Bunun üzerine Rusya,
Türkiye'nin bu topçu atışlarını ve tacizini
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine götürmüştü.
HÜSEYİN
KOCABIYIK (İzmir) - Hey sana söylüyorum! Suriye senin neyin oluyor?
MEHMET EMİN ADIYAMAN
(Devamla) Basına düşen haberlere göre, şu anda
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi oy birliğiyle Türkiyeye
çağrı yapıp Suriyeye yapılan topçu
atışlarına son vermesi gerektiği yönünde bir karar
almış bulunmaktadır.
Değerli arkadaşlar,
biz, burada, ısrarla Türkiye'nin şu ana kadar Suriyede
yürüttüğü politikanın, hem uzun vadede hem de Türkiye'nin kendi iç
dinamikleri açısından, bölge dinamikleri açısından ve
Türkiye'nin çıkarları açısından doğru politikalar
olmadığının hep altını çizdik, hep
vurguladık. Bunu tarihten örneklerle destekledik, Türkiyedeki
dinamiklerle destekledik, keza tarihî geçmişle destekledik. Hatta hatta
tüm arkadaşların burada dile getirdiği Sykes-Picot
Anlaşmasıyla suni sınırların çizildiğini
Mesela, Türkiye-Suriye sınırının, hepinizin bildiği
gibi, sadece bir tren hattının sınırı olarak
belirlendiğini, bunun tarihî gerçeklere uymadığını
söyledik ve Türkiye'nin özel olarak Suriye ve genel olarak da Orta Doğu
siyasetinde en doğru müttefiklerinin Kürtler olacağını, hem
Irakta hem Suriyede ve hatta İranda tıpkı o tarihsel
geçmiş gibi doğru müttefikin Kürtler olacağının
altını ısrarla çizdik. Ama maalesef AKP Hükûmeti, dış
siyasette, özellikle Suriye politikasında, Kürtleri inkâr, ret, Kürt
düşmancılığı üzerinden ısrarla bir politika devam
ettirmekte. İşte, bu politikanın, bu yanlış
politikanın uluslararası arenada, uluslararası boyutta karşılığı
da tıpkı şu anda basına yansıdığı gibi
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin almış olduğu
karardır.
Buradan bir kez daha
sesleniyoruz arkadaşlar: Doğru politikaya dönmek zorundadır AKP
Hükûmeti, uzun vadeli bir dış politika stratejisi belirlemek
durumundadır. Yoksa, bugün PYD düşman, tıpkı Güney
Kürdistanda on yıl önce yürüttüğü politika gibi, sonra, iki yıl
sonrasında dost. Suriyede aynı konuma düşmemeli. İki
yıl sonra, belki bir yıl sonra bu kez Suriyedeki Kürtler bizim
müttefikimiz, dostlarımız konumuna düşmeden, doğru
siyaseti, doğru yöntemi bence bugünden, şu andan, yarından tezi
yok, Türkiyenin bu ittifakı, bu doğru politikayı hayata
geçirmesi lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET EMİN ADIYAMAN
(Devamla) Suriyedeki barbar IŞİD ve El Kaide örgütlerine
dayanmaktan vazgeçmesi gerekiyor.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Adıyaman.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 97
sıra sayılı Araştırma ve Geliştirme
Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 29uncu maddesinde geçen onbeşe"
ifadesinin ona şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Ahrazoğlu (Hatay) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) -
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) -
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında söz isteyen yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Öte yandan, doğası
gereği daha az sayıda AR-GE veya tasarım personeliyle faaliyet
gösteren sektörlerdeki işletmelerin AR-GE veya tasarım merkezi
açabilmesini teminen tam zaman eşdeğer AR-GE ve tasarım
personeli sayısını belirli bir sayıya kadar indirme ve
sektörel farklılaştırma yapabilme konusunda Bakanlar Kuruluna
yetki verilmektedir. Bu kapsamda, ülkemiz açısından stratejik önemi
haiz olan sektörlere ilişkin AR-GE ve tasarım merkezi
açılabilmesi teşvik edilmiş olmaktadır.
AR-GE
çalışması yapmayı hedefleyen girişimcilerin veya
KOBİ'lerin daha az sayıda AR-GE ve tasarım personeliyle
faaliyetlerine imkân sağlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
30uncu madde üzerinde bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 97
sıra sayılı Kanun Tasarısının 30uncu maddesinde
yer alan "iptal etmek veya" ifadesinin "iptal etmek
ve/veya" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Mahmut
Toğrul Mehmet
Emin Adıyaman
Diyarbakır Gaziantep Iğdır
Mizgin Irgat Ahmet
Yıldırım
Bitlis Muş
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge üzerinde Sayın İdris
Baluken, Diyarbakır Milletvekili.
Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında
yaşadığımız sorunların tamamı, empati yapma
duygusundan yoksun olmamızdan kaynaklanıyor. Yani biz buraya
çıktığımızda bize nefret duygusuyla bakan gözlerdeki o
duyguları görebiliyoruz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Biz mi? Yok öyle bir şey.
HASAN TURAN (İstanbul)
İnsan olarak yoruluyoruz ayrıca.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Biz de hani bu sıralarda oturan herkese o anlamda çok
yakınlık hissetmiyoruz ama halkın vekilleri olarak, halkın
temsilcileri olarak burada belli şeylerin
tartışılmasını, oyunu almış olduğumuz
halkımıza karşı bir görev olarak biliyoruz.
Düşünce özgürlüğü
yok, ifade özgürlüğü yok, akademiyada özgürlük yok. derken, bundan
gerçekten mutluluk duymuyoruz, düzelsin diye söylüyoruz. Yani grup başkan
vekilleri burada, bakanlar burada. Belki, hani geçmişte olduğu gibi
halkın vekillerinin söylediklerine bir kulak kabartır, not
alırlar, onun üzerine bu düşüncelerimizi dile getiriyoruz.
HÜSEYİN KOCABIYIK
(İzmir) Günlerdir iddia ediyorsunuz!
İDRİS BALUKEN
(Devamla) - Bakın, ben empati duygusu için bir yazı
okuyacağım, Ahmet Altanın 1995 yılında
yazmış olduğu bir yazı ve sanırım 1 yıl 8 ay
da ceza almıştı Ahmet Altan. Şöyle diyor, Atakürt
başlıklı bir yazı: Düşünün ki Mustafa Kemal,
Selanikte değil de Musulda doğmuş bir Osmanlı
paşası olsaydı, Kurtuluş Savaşını Türkler
ve Kürtlerle birlikte gerçekleştirdikten sonra kurulmasına önayak
olduğu cumhuriyetin adını Kürdiye Cumhuriyeti koysaydı,
kendisi de Meclis kararıyla Atakürt adını alsaydı...
Kürdiye Cumhuriyetinin bütün
vatandaşlarına Kürt deneceği için hepimiz Kürt
sayılsaydık, Taksime, Kadıköye, Kızılay
Meydanına, Kordona "Ne mutlu Kürtüm diyene" pankartları
asılsaydı...
Kürdiyede Türk
olmadığı, herkesin aslında Kürt olduğu söylenseydi,
kendilerini Türk sananların aslında deniz Kürtü oldukları
iddia edilseydi
Bunları yazan da bir Türk arkadaşlar, onu
hatırlatayım: Kürtlerin yedi bin yıllık bir tarihi
bulunduğunu, Anadolunun esas sahiplerinin Kürtler olduğunu,
Moğolların, Hunların, Etrüsklerin aslında Kürtlerin
atası sayıldığını, Osmanlıdaki Kürt
paşalarının kahramanlıklarını derslerde
okusaydık. Teoman, Cengiz, Atilla, Osman gibi isimler almamız
yasaklansaydı, Berfin, Beruj, Tiruj, Nevruz gibi isimler almak zorunda
kalsaydık. Türkçe televizyon kurulması yasak edilseydi, bütün
televizyon yayınları Kürtçe yapılsaydı
Romanlarımızı, hikâyelerimizi, şiirlerimizi Kürtçe yazmak
zorunda kalsaydık, yalnızca Kürt şarkıları
dinleseydik, gazetelerimizi Kürtçe çıkarsaydık
Okullarımızda yalnız Kürtçe okutulsaydı ve Türkçe
okutulması yasaklansaydı
Biz Türküz, bizim bir tarihimiz, bir
dilimiz var. dediğimizde sorgusuz sualsiz hapislere atılsaydık.
İstanbulda, Ankarada,
İzmirde, Bursada, Edirnede polis sürekli olarak bizi izleseydi, özel
timler bizim Kürdiye Cumhuriyetini parçalamak isteyen
ayrılıkçılar olmamızdan kuşkulanıp hepimize
sürekli suçlu muamelesi yapsaydı, sırf Türk olduğumuz için
hakaretlere uğrasaydık. 12 Eylül darbesinden sonra bütün batı
bölgesindekiler hapishanelere doldurulsa, inanılmaz işkencelerden
geçirilse, boğazlarına kadar çamurların içine
battıkları hücrelere konsa, tazyikli sularla iç organları
perişan edilse, azgın köpeklerle bacakları parçalansaydı
Evlerimiz basılsa,
ayrılıkçı Türk teröristlere yardım ettiğimiz
iddialarıyla apartmanlarımız yakılsa, biz evimizden bir
eşya bile alamadan çıkarılıp Diyarbakıra, Hakkâriye
sürgüne gönderilerek, çadırlarda yaşamak zorunda
bırakılsaydık
Biz Türkler buna razı olur muyduk,
işte hepiniz Kürdiye Cumhuriyetinin vatandaşı olarak birer
Kürtsünüz, ayrıca Türklük diye niye tutturuyorsunuz, isterseniz
başbakan bile olabilirsiniz sözlerini bir hakkaniyet işareti olarak
kabul eder miydik?
MEHMET AKİF YILMAZ
(Kocaeli) O söylediklerini AK PARTİ ortadan kaldırdı.
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Yoksa, Türk kimliğimizin, dilimizin, kültürümüzün, bu ülkenin
eşit vatandaşları olarak kabul edilmesinde ısrarcı
mı olurduk? diye giden bir yazı ve Burada kendimiz için
isteyeceğimizi, bizimle eşit olduğunu kabul ettiğimiz
insanlara vermemek için bu kadar kan dökmeye, ülkeyi bir çıkmaza sürüklemeye
değer mi? sorusuyla biten bir yazı.
Eğer cevabınız
hayır ise demokrasi testinden geçmişsiniz demektir ama
cevabınız hâlâ bu yazıya da, empati duygusu geliştirmeniz
için buradan ifade etmeye çalıştığımız bu yazıya
yönelik sataşmaysa da söyleyecek sözümüz yok diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Baluken.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
31inci madde üzerinde bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 97
sıra sayılı Kanun Tasarısının 31inci maddesinde
yer alan Bakanlık, uhdesindeki ifadesinin Bakanlık, bünyesindeki
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Mahmut
Toğrul Mizgin
Irgat
Diyarbakır Gaziantep Bitlis
Mehmet Emin Adıyaman Behçet
Yıldırım
Iğdır Adıyaman
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) -
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında?
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Düzenlemeyle maddenin daha
anlaşılır olması amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
32nci madde üzerinde bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 97
sıra sayılı Kanun Tasarısının 32nci maddesinde
yer alan Bu kanunun yayımını ifadesinin Bu kanun resmi
gazetede yayımlanmasını şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Mahmut
Toğrul Mizgin
Irgat
Diyarbakır Gaziantep Bitlis
Mehmet Emin Adıyaman Behçet
Yıldırım
Iğdır Adıyaman
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Önerge
hakkında söz isteyen yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Düzenlemeyle maddenin daha
anlaşılır olması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
33üncü maddede bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 97 sıra sayılı Kanun Tasarısının 33üncü
maddesinde yer alan Bu kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. ifadesinin
Bu Kanun hükümleri Bakanlar Kurulu tarafından yürütülür. şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Mahmut
Toğrul Mehmet Emin
Adıyaman
Diyarbakır Gaziantep Iğdır
Mizgin
Irgat Behçet
Yıldırım
Bitlis Adıyaman
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge
hakkında söz talebi yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Düzenlemeyle maddenin daha
anlaşılır olması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri,
ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Şimdi, oyunun rengini
belli etmek üzere söz talep eden milletvekillerine İç Tüzükün 86ncı
maddesine göre söz vereceğim.
Lehte olmak üzere Şahin
Tin, Denizli Milletvekili.
Buyurun Sayın Tin. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
ŞAHİN
TİN (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanun tasarısının tümü üzerinde oyumun
rengini belirtmek üzere lehte söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, milletimizin
huzuru, vatanımızın özgürlüğü,
bayrağımızın ilelebet bu topraklarda varlığı
için canlarını veren, dün Denizlide defnettiğimiz Mustafa Uygun
kardeşimiz başta olmak üzere tüm aziz şehitlerimize Allahtan
rahmet diliyorum.
AK PARTİ iktidarı
olarak Türkiye'de on dört yıldır nice reformlara imza attık ve
nice başarılı icraatları milletimizle birlikte
gerçekleştirdik. Türkiye olarak her alanda kendini yenileyen ve güçlenerek
dünyada adından söz ettiren bir ülke olmanın haklı gururunu
yaşıyoruz. Türkiye'nin büyümesinin önündeki engeller hep birlikte aşılmalı,
yerli üretim daha çok desteklenmelidir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; artık, Türkiye, teknolojiyi üreten ülke
olmakla yetinmemelidir, Türkiye, aynı zamanda dünyaya teknoloji satan bir
ülke olmak durumundadır. Bu anlamda hazırlanan AR-GE Reform Paketi
sanayicimize ve üreticimize güç verecektir. Yapılan bu yasal düzenlemeyle
ülkemizde AR-GE kültürü daha da gelişecek, bilim kurullarının
sanayiye güç vermesine büyük bir destek verilmiş olacaktır. Bilim
adamlarımızın üretim sektörüne güç vermesi, şüphesiz, daha
kaliteli ve marka değeri yüksek yerli ürünlerin piyasada olması
bakımından önemlidir. Üretim, kahramanlık işidir çünkü.
Değerli milletvekilleri,
üretim sektörüne ilişkin kendi ilim Denizliden bahsetmek istiyorum.
Hepimizin bildiği gibi, Denizli, sanayisi güçlü, girişimci
insanların var olduğu, üreten bir şehirdir. Özellikle tekstil ve
hazır giyim sektörü bakımından Denizli, kendini dünyaya kabul
ettirmiş ve markalaşmış bir şehirdir. Tekstil ve
hazır giyim sektöründe tasarımın ehemmiyeti ise son derece
büyüktür. Tasarım konusunda mutlaka destek sağlamamız gerekiyor.
Üzerinde konuştuğumuz tasarı, tekstil ve hazır giyim
sektörü başta olmak üzere ilintili tüm sektörler için önemli bir
yeniliktir. Tekstil sektörünün yanı sıra yine birçok makine, mermer,
kablo ve tarım ürünleri üretimi yeni ve yerli markaların
imalatıyla Denizliden dünyaya açılmaktadır. Yenilikçi fikirlere
sahip gençlerimizin desteklenmesi, üniversite-sanayi iş birliği
faaliyetlerinde bulunan öğretim üyelerine güç verilmesi adına bu
reform paketinin getirileri ülkemiz ve ilimiz açısından vazgeçilmez
bir ihtiyaçtır.
Reform niteliğinde olan
bu düzenlemenin ilk ışığını yakan Sayın
Başbakanımız başta olmak üzere, tasarının
hazırlanmasında büyük emeği olan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanımız,
Bakan Yardımcımız, AK PARTİ Grubumuz, ilgili
bürokratlarımız, iktidarıyla muhalefetiyle birlikte
çalışmasını yaptığımız tüm Komisyon
üyelerimize, sanayicilerimiz ve milletimiz adına
şükranlarımı sunuyorum.
Son olarak şu husustan
bahsetmeden geçemeyeceğim: Ülkemizde yaşanan terör uzantılı
elim hadiseler bizleri derinden üzmektedir. Aslına
bakıldığında, ülkemizin büyümesinin önündeki en büyük engel
iç huzurumuza yönelik, dışarıdan organize edilen ve içerideki
taşeronların maşa olduğu, adı her ne olursa olsun
teröristlerdir. Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında
hiçbir milletvekilinin terör taşeronluğu yaparak kahraman güvenlik
güçlerimize dil uzatması asla kabul edilemez. Bu kürsü, milletin
kürsüsüdür, terörü ve teröristi destekleyenlerin nutuk attığı,
hamaset yaptığı bir kürsü asla değildir ve
olmayacaktır. Bu yüce millet hainleri asla unutmaz. Tarih bunun en büyük
şahididir.
Değerli milletvekilleri,
görüşülen kanun tasarısının tümü üzerinde kabul yönünde oy
kullanacağımı belirtiyor, yüce heyetinizi ve milletimizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Tin.
Aleyhte Mahmut Tanal,
İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Tanal.
Süreniz beş
dakikadır.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla,
hürmetle selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
olarak, Türkiye'nin lehine olan tüm yasalara bugüne kadar katkı verdik,
katkı vermeye de devam edeceğiz lehe olanlara. Ancak, mevcut olan bu
AR-GE yasa tasarısı yeterli mi? Yetersiz. Nasıl yetersiz?
Buradan şimdi Sayın
Bakana soruyorum: Mevcut olan AR-GE yasasıyla ilgili, yapılacak olan
buluşlar ve bu geliştirme ve araştırma neticesinde herhangi
bir yasal koruma var mı? Var diyeceksiniz. Hangi yasaya göre var?
diyeceğim şimdi size, Telif Hakları Kanununa göre
diyeceksiniz. Telif Hakları Kanununa göre, Türkiye'nin
sıralamasına baktığımız zaman, dünya
sıralamasının altında yer almakta.
Bu açıdan, siz
yasayı ne kadar mükemmel yapmaya çalışırsanız
çalışın, eğer bu yasaların korunmasına yönelik düzenlemeler
olmazsa bir işe yaramaz.
Burada, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak, Sayın Grup Başkan Vekilimiz Özgür Özelin
teknoloji geliştirme bölgesindeki girişimlere teşvikle ilgili
talebine Sayın Bakanlık aynen şu cevabı verdi: İleride
torba yasalarımız var, onun içerisine koyarız.
Sayın
Bakanım, gerçekten, bu cevap, yasama tekniği açısından,
kanun yapma tekniği açısından doğru bir teknik değil.
Nedir? Yasa koyucu, yani yasama organı bir kanun yaparken, bir halı
nasıl ince ilmeklerle örülüyorsa, kanunu da aynen o şekilde
yapması lazım. Kanunun bu şekilde, hovardaca, yani
gelişigüzel, İleride bir daha yaparız, olmazsa
değiştiririz. mantığıyla yapılması,
Parlamentonun yasa yapma tekniğine uygun bir yaklaşım tarzı
değil.
Tabii, araştırma ve
geliştirme, AR-GE yasası dediğimiz
Bunun özgür ortamda
olması lazım, baskıdan arındırılmış
olması lazım, hukukun üstünlüğünün olması lazım,
özgürlüklerin olması lazım. Mevcut olan bu baskı ortamında
bu yapılabilir mi? İleride hep birlikte bunu göreceğiz.
Niçin bu kanaate
varıyorum ben? Düşünebiliyor musunuz, yargıçlar verdiği
kararlardan dolayı cezaevinde. Ne yaptı bu yargıçlar?
İstanbul 29. Asliye Ceza Hâkimi hâkimin reddi kararını kabul
ettiği için şu anda cezaevindeyse, bir başka yargıç tahliye
kararını verdiği için cezaevindeyse, Adanadaki Cumhuriyet
Başsavcısı kaçak silahlar tırla
taşındığı için gelen ihbar üzerine arama ve durdurma
kararını verdiği için cezaevindeyse, emniyet mensupları
yolsuzluk ve hırsızlığı
araştırdığı için cezaevinde ise bu ortamda bunun ne
kadar gelişebileceğinin takdirini hep birlikte ileride
göreceğiz.
Evet, yasayı yaparken
yasa iyi de Sayın Bakanım, ben şimdi size burada
Elimde insan
hakları mevzuatı var. Anayasamızın 10uncu maddesi her
alanda eşitlik ilkesini arıyor. İnsan Hakları Evrensel
Bildirgesinin 2nci maddesi eşitliği arıyor yani
çalışma alanında, iş yaşamında, tüm kamu
kurumlarında. Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesinin
26ncı maddesi eşitliği arıyor. Avrupa Sosyal
Şartı Sözleşmesinin V. Bölümünün (E) maddesi ayrımcılık
yasağını getiriyor. İnsan Hakları Avrupa
Sözleşmesinin 14üncü maddesi ayrımcılık
yasağını getiriyor. Bu sözleşmelerin hepsi var. Şimdi,
ben sizin Bakanlığınızın bürokratlarına
bakıyorum, 3 kadın kardeşimiz var, diğerlerinin hepsi
erkek. Yani eşitlik ilkesi arıyoruz, ayrımcılık
yasağını arıyoruz, ilk önce bu yapının, bu
mantalitenin, bu düşüncenin değişmesi lazım.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum)
Siz kendi sıralarınıza bakın!
MAHMUT TANAL (Devamla)
Burada biz bürokrasiden bahsediyoruz, bu işe alınanlara, işe
alınan personel arkadaşlarımıza bu
ayrımcılığı yapıyorsunuz. Bürokratları alan
AKP iktidarı. Yani, netice itibarıyla, bu kadar uluslararası
sözleşmeler, anayasalar
Çalışma Bakanı burada.
İş Kanununun 5inci maddesi her türlü
ayrımcılığı reddederken, eşitlik ilkesini
ararken
Ama maalesef, hangi kanunu getirirseniz getirin, bu düşünce,
mantalite değişmediği müddetçe, bu kanunları,
eşitliği özümsemediğiniz müddetçe
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla)
bu
toplumda ilerlemenin, gelişmenin olacağını zannetmiyorum.
İnşallah, ileride mahcup olmak isterim.
Hepinize iyi akşamlar
diliyorum, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Tanal.
Tasarının
görüşmeleri tamamlanmıştır.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
şekli hakkında İç Tüzükün 139uncu maddesine göre Genel Kurulun
kararını alacağım.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre
vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden
yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen
üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen üç dakikalık süre
içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy
kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve
soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını
yine oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN
Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi
Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
"Kullanılan oy
sayısı : 255
Kabul : 254
Geçersiz: 1(X)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Ömer
Serdar Zihni
Açba
Elâzığ
Sakarya"
Tasarı,
kanunlaşmıştır, hayırlı olsun.
Sayın Bakanın
teşekkür konuşması talebi vardır.
Buyurun Sayın Bakan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin geleceği
açısından son derece önemli bir kanunu görüşmüş ve
yasalaştırmış olduk. Gerçekten, dünyada özellikle bilim ve
teknoloji alanında baş döndürücü gelişmeler var. Artık,
dünyada bilim ve teknolojiye sahip olan ülkeler ile bilim ve teknolojiye sahip
olmayan ülkeler arasındaki fark her geçen gün açılıyor. Dünya
artık dördüncü sanayi devrimine doludizgin ilerliyor. Türkiye, bu
yarıştan kopmamak için, orta gelir tuzağında daha fazla
takılıp kalmamak için mutlaka daha katma değeri yüksek ürünler
üretmek, üretim yapısını nitelikli ve sürekli hâle getirmek zorundadır.
Bu açıdan da Türkiye için mecburi istikamet AR-GE ve inovasyondur. Türkiye
bilim ve teknolojide, AR-GE ve inovasyonda ya üreten, geliştiren ve ihraç
eden ülke olacak veya ithal eden, kullanan ve tüketen bir ülke olacak. Biz AK
PARTİ iktidarı olarak, Türkiye'nin üreten, geliştiren ve ihraç
eden bir ülke olmasını istiyoruz; bugüne kadarki tüm
politikalarımız Türkiye'nin bu noktada bütün
altyapısını güçlendirmeye yöneliktir.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Teşekkür konuşması değil, propaganda
konuşmasına döndü Sayın Başkan, teşekkür etmiyor.
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Devamla)
İşte sizlerin değerli katkılarıyla, gerçekten büyük
bir özverili çalışmanın sonucunda kanunlaşan bu AR-GE
tasarısı da Türkiye'nin daha katma değeri yüksek ürün üretmesi,
nitelikli ve sürdürülebilir üretim yapısına kavuşması için
son derece önemli bir adımdır.
Ben bu kanunun
ülkemiz için, bilim ve teknoloji ekosistemimiz için hayırlı
olmasını temenni ediyorum. Bu tasarının
yasalaşmasında emeği geçen bütün milletvekili
arkadaşlarımıza özellikle teşekkür ediyorum. Kanunun
çıkmasında katkı veren iktidar muhalefet bütün
gruplarımızın grup başkan vekillerine ve grup üyelerine
teşekkür ediyorum. Kanunun hazırlık sürecinde, yasalaşma
sürecinde büyük bir özveriyle çalışan Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonumuzun Değerli Başkanına
ve tüm üyelerine ayrıca çok çok teşekkür ediyorum. Kanunun
hazırlanmasında emek veren bütün mesai arkadaşlarıma ve bu
kanunun hazırlanmasında katkı ve emek veren bütün
paydaşlarımıza da çok çok teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkanım, size de çok teşekkür ediyor, kanunumuzun ülkemiz,
milletimiz ve geleceğimiz için hayırlı olmasını
diliyor, her birinizi en içten sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Ben de
Başkanlık Divanı üyelerine, Kanunlar Kararlar
Başkanlığı personeline, stenograf arkadaşlara, kavas
arkadaşlara, hizmeti geçen bütün arkadaşlara çok teşekkür
ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
gündemin 2nci sırasında yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Genişletilmiş
Bilgi Değişimi Yoluyla Uluslararası Vergi Uyumunun
Artırılması Anlaşması ve Eki Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti
Arasında Genişletilmiş Bilgi Değişimi Yoluyla
Uluslararası Vergi Uyumunun Artırılması Anlaşması
ve Eki Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/310) (S. Sayısı: 6)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonun
olmayacağı anlaşıldığından, kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için, 17 Şubat 2016 Çarşamba günü,
alınan karar gereğince saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
İyi geceler diliyorum.
Kapanma
Saati: 23.46