TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
41inci
Birleşim
18
Şubat 2016 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Trabzon Milletvekili Ayşe Sula
Köseoğlunun, Trabzonun düşman işgalinden kurtuluşunun
98inci yıl dönümü ile 24-28 Şubat tarihleri arasında
Dortmundda yapılacak olan Her Yönüyle Trabzon etkinliklerine
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertanın,
sokağa çıkma yasaklarında kadınların
mağduriyetine ilişkin gündem dışı konuşması
3.- İstanbul Milletvekili Gülay Yedekcinin,
kent kimliği ve İstanbulda kentsel dönüşüme ilişkin gündem
dışı konuşması
IV.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
24-28 Şubat tarihlerinde Dortmundda yapılacak olan Her Yönüyle
Trabzon etkinliklerinin başarılı geçmesini dilediğine
ilişkin konuşması
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
Diyarbakırda yaşanan terör saldırısında
hayatını kaybeden 6 askere Allahtan rahmet, yaralı 1 askere
acil şifalar dilediğine ve terörü bir kez daha şiddetle
kınadığına ilişkin konuşması
3.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
ifade özgürlüğünün Meclisin temeli olduğuna ve milletvekillerinin
konuşma hakkına saygı duyulması gerektiğine
ilişkin konuşması
4.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
Mecliste bulunan 550 milletvekilinin de yerli ve millî olduğuna ve
Türkiyenin gündemine yoğunlaşıp daha ciddi şeyler
üretilmesi gerektiğine ilişkin konuşması
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün, Van Milletvekili Bedia
Özgökçe Ertanın yaptığı gündem dışı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Aksaray Milletvekili
İlknur İnceözün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
3.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Manisa Milletvekili
Özgür Özelin CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
4.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
5.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Gaziantep Milletvekili Şamil
Tayyarın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
6.-
İstanbul Milletvekili Eren Erdemin, Gaziantep Milletvekili Şamil
Tayyarın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
7.-
İstanbul Milletvekili Eren Erdemin, Gaziantep Milletvekili Şamil
Tayyarın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle tekraren konuşması
8.-
Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyarın, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
9.-
Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın, Gaziantep Milletvekili Şamil
Tayyarın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun, Ankarada yaşanan terör
saldırısını şiddetle kınadığına,
ve hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil
şifalar dilediğine ilişkin açıklaması
2.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, AKP Hükûmetinin ülkeyi
yönetemediğine ve derhâl istifa etmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
3.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Ankara ve Diyarbakırda
yaşanan terör saldırılarında hayatını
kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar
dilediğine ve bu saldırılara karşılık verme
konusunda kararlılığın tam olduğuna ilişkin
açıklaması
4.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydının, Ankarada yaşanan terör
saldırısını kınadığına,
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine ve
sorumluların istifa etmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
5.-
Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, mevsimlik olarak geçici statüde
çalıştırılan orman işçilerinin sorunlarına
ilişkin açıklaması
6.-
Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçerin, Ankarada yaşanan terör
saldırısını kınadığına,
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil
şifalar dilediğine ve sorumluların istifa etmeyi düşünüp
düşünmediğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
7.-
İstanbul Milletvekili Didem Enginin, Ankara ve Diyarbakırda
yaşanan terör saldırılarında hayatını
kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar
dilediğine ve terörü yaratanlar ile arkalarındaki destekçilerinin
hiçbir zaman amaçlarına ulaşamayacaklarına ilişkin
açıklaması
8.-
Adana Milletvekili İbrahim Özdişin, Ankara ve Diyarbakırda
yaşanan terör saldırılarında hayatını
kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar
dilediğine ve Hükûmeti bu tarz olaylar yaşandıktan sonra
çıkıp açıklama yaparken değil, bu olayları önlerken
görmek istediğine ilişkin açıklaması
9.-
Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, Ankara ve Diyarbakırda
yaşanan terör saldırılarında hayatını
kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar
dilediğine, terörü lanetlediğine ve terörün son bulması için
siyasi iktidarı göreve davet ettiğine ilişkin
açıklaması
10.-
Denizli Milletvekili Şahin Tinin, Ankara ve Diyarbakırda
yaşanan terör saldırılarında hayatını
kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar
dilediğine ve öncelikle terörün köküne inmek gerektiğine ilişkin
açıklaması
11.-
Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün, Ankara ve Diyarbakırda
yaşanan terör saldırılarında hayatını
kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar
dilediğine ve AKP iktidarının izlemiş olduğu Orta
Doğu politikasının ülkemizi kan gölüne çevirdiğine
ilişkin açıklaması
12.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Ankara ve Diyarbakırda
yaşanan terör saldırılarında hayatını
kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar
dilediğine, terörü lanetlediğine ve yaşananların,
yanlış politikaların ülkemizi getirdiği durumun bir
yansıması olduğuna ilişkin açıklaması
13.-
Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, Ankara ve
Diyarbakırda yaşanan terör saldırılarında
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil
şifalar dilediğine, bu insanlık dışı saldırıları
lanetlediğine ve sırtlarını PYDye dayayanların teröre
karşı imzalanan ortak bildiriye imza atmaktan dahi imtina etmelerini
hiçbir vicdanın kabul edemeyeceğine ilişkin açıklaması
14.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Özün, Bozcaada ve Gökçeadaya ulaşımda
yaşanan sorunlara ilişkin açıklaması
15.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Ankara ve Diyarbakırda
yaşanan terör saldırılarında hayatını
kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar
dilediğine ve terörü lanetlediğine ilişkin açıklaması
16.-
Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldızın, Ankarada
yaşanan terör saldırısında hayatını kaybedenlere
Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğine ve
Aydında jeotermal tesislere ruhsat verilmesinin yarattığı
sorunlara ilişkin açıklaması
17.-
Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlunun, Ankara ve Diyarbakırda
yaşanan terör saldırılarında hayatını
kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar
dilediğine ve Mersinde termik santralin yapımının
durdurulmasını ve ÇED raporu verilmemesini beklediğine
ilişkin açıklaması
18.-
Kahramanmaraş Milletvekili Nursel Reyhanlıoğlunun, Ankarada
yaşanan terör saldırısında hayatını kaybedenlere
ve bu saldırıda hayatını kaybeden Kahramanmaraş
Elbistanlı Gülşen Yıldıza Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifalar dilediğine ve terör
saldırılarını kınadığına ilişkin
açıklaması
19.-
Trabzon Milletvekili Muhammet Baltanın, Ankara ve Diyarbakırda
yaşanan terör saldırılarında hayatını
kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar
dilediğine ve güvenlik görevlilerine selamlarını
gönderdiğine ilişkin açıklaması
20.-
Sivas Milletvekili Hilmi Bilginin, Ankara ve Diyarbakırda yaşanan
terör saldırılarında hayatını kaybedenlere Allahtan
rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğine, terörü
lanetlediğine ve kimden gelirse gelsin, herkesin açık ve net olarak
teröre karşı durması gerektiğine ilişkin
açıklaması
21.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Ankara ve Diyarbakırda
yaşanan terör saldırılarında hayatını
kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar
dilediğine, terörle mücadele konusunda Hükûmette kararlı bir irade
görmediklerine ve müzakereyle terörün önlenemeyeceğine ilişkin
açıklaması
22.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Ankarada meydana gelen
acımasız saldırıyı kınadıklarına, bu
saldırıyı yapan kim olursa olsun sorumluluğun AKP
Hükûmetinde olduğuna, bu olayın arka planının
açığa çıkarılması ve kamuoyuna ciddi bilgilendirmenin
yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması
23.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Ankarada yaşanan terör saldırısı
sonrasında Mecliste yapılan görüşmelerin içeriğine yönelik
çok ciddi eleştiriler olduğuna, Hükûmetin bu saldırıyla
ilgili Meclise bilgi vermesi gerektiğine ve Hava Kuvvetleri
Komutanlığının terör saldırılarıyla ilgili
personelini uyarmasına rağmen tedbir alınmadığına
ilişkin açıklaması
24.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Ankarada yaşanan
terör saldırısında hayatını kaybedenlere Allahtan
rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğine, terörün
karşısında herkesin sorumluluğu olduğuna ve halkın
iradesini temsil edenlerin teröre karşı tavır alması
gerektiğine ilişkin açıklaması
25.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, İstanbul Milletvekili Eren
Erdemin konuşmasına gösterilen tepkiler ve Genel Kurulda
yaşanan tablodan dolayı üzüntü duyduklarına ve milletvekillerini
soğukkanlı ve farklı görüşlere saygılı olmaya
çağırdıklarına ilişkin açıklaması
26.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, İstanbul Milletvekili
Eren Erdemin konuşmasına gösterilen tepkiler ve Genel Kurulda
yaşanan tablodan dolayı üzüntü duyduklarına ve milletvekillerini
soğukkanlı ve farklı görüşlere saygılı olmaya
çağırdıklarına ilişkin açıklaması
27.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Eren Erdemin
konuşmasına gösterilen tepkiler ve Genel Kurulda yaşanan
tablodan dolayı üzüntü duyduklarına ve milletvekillerini
soğukkanlı ve farklı görüşlere saygılı olmaya
çağırdıklarına ilişkin açıklaması
28.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İstanbul
Milletvekili Eren Erdemin konuşmasına gösterilen tepkiler ve Genel
Kurulda yaşanan tablodan dolayı üzüntü duyduklarına ve
milletvekillerini soğukkanlı ve farklı görüşlere
saygılı olmaya çağırdıklarına ilişkin
açıklaması
29.-
Trabzon Milletvekili Haluk Pekşenin, cezaevlerinde kapasitenin çok
üstünde tutuklu, hükümlü ve hükümözlü bulunduğuna ve denetimli serbestlik
süresinin iki yıla çıkarılması yönünde kamuoyunda beklenti
olduğuna ilişkin açıklaması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen ve 25 milletvekilinin, Rus
uçağının düşürülmesinin yarattığı siyasi ve
ekonomik etkilerin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/99)
2.-
Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan ve 25 milletvekilinin, TOKİnin
yaptığı işlerdeki yolsuzlukların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/100)
3.-
İzmir Milletvekili Ali Yiğit ve 30 milletvekilinin, Ankara Tren
Garı ile Diyarbakır ve Suruçta yaşanan patlamaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/101)
VIII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili Çağlar
Demirel tarafından, özel istihdam bürolarının dünyadaki
deneyimlerinde işçilere ve çalışma koşullarına
etkilerinin araştırılması amacıyla 16/2/2016 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 18 Şubat 2016
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.-
CHP Grubunun, Manisa Milletvekili Özgür Özel ve 24 milletvekili
tarafından, Sultanahmet Meydanında gerçekleşen terör
saldırısının tüm yönleriyle araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 13/1/2016
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
18 Şubat 2016 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
B)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Özel
Gündemde Yer Alacak işler kısmının 1inci ve 2nci
sıralarında yer almasına; 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısının Genel Kurulda görüşme usul ve takvimi
ile konuşma sürelerine; kamu idarelerinin bütçeleri üzerindeki
görüşmelerin dokuz turda tamamlanmasına, turların bitiminden
sonra bütçe ve kesin hesap kanunu tasarılarının maddelerinin
oylanmasına ilişkin önerisi
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısı (1/541) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
117)
2.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti
Arasında Genişletilmiş Bilgi Değişimi Yoluyla
Uluslararası Vergi Uyumunun Artırılması Anlaşması
ve Eki Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/310) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 6)
X.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın, 2002-2015 yılları
arasında Antalya, Konya ve Diyarbakır illerinde alınan
teşvik belgesi sayılarına ilişkin sorusu ve Ekonomi
Bakanı Mustafa Elitaşın cevabı (7/1545)
2.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın, ABD ile Türkiye arasındaki
bazı ticari verilere ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mustafa
Elitaşın cevabı (7/1629)
18 Şubat 2016
Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.02
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Ömer
SERDAR (Elâzığ), Zihni AÇBA (Sakarya)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
41inci Birleşimini açıyorum.
(MHP sıralarına Türk Bayrakları
konulması)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Trabzonun
düşman işgalinden kurtuluş yıl dönümü ile 24-28 Şubat
tarihleri arasında Dortmundda yapılacak olan Her Yönüyle Trabzon
etkinlikleri münasebetiyle söz isteyen Trabzon Milletvekili Ayşe Sula
Köseoğluna aittir.
Buyurun Sayın Köseoğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Trabzon
Milletvekili Ayşe Sula Köseoğlunun, Trabzonun düşman işgalinden
kurtuluşunun 98inci yıl dönümü ile 24-28 Şubat tarihleri
arasında Dortmundda yapılacak olan Her Yönüyle Trabzon
etkinliklerine ilişkin gündem dışı konuşması
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bir Trabzon Milletvekili
olarak şehrim ve ülkem adına fevkalade önemli gördüğüm bir
etkinlik hakkında siz saygıdeğer milletvekillerimizi ve
halkımızı bilgilendirmek ve bu kürsüden şehrim adına
bir davette bulunmak üzere geçtiğimiz hafta gündem dışı söz
talebinde bulunmuştum. Ancak, dün akşam Ankarada, Meclisin hemen
yanı başında meydana gelen ve 28
vatandaşımızın hayatını kaybettiği, 61
vatandaşımızın yaralandığı hain bir terör
saldırısı sonucu ülke olarak büyük bir üzüntüyle karşı
karşıya kalmış bulunmaktayız. Yine, bugün
Diyarbakırda hain bir terör saldırısıyla 6 askerimizin
şehit düşmesi, 1 askerimizin de yaralanmasıyla acımız
daha da katlanmıştır. Dün gece 3 siyasi parti grubunun teröre
karşı ortak imza ile net bir kınama mesajı vermesi bu
ülkenin zor zamanlarda tek ses, tek yürek olduğunun ve bu milletin teröre
boyun eğmeyeceğinin en güzel kanıtıdır. Bu vesileyle,
sözlerime başlamadan önce, dün ve bugün terör olaylarında
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza ve
şehitlerimize Cenab-ı Allahtan rahmet ve
yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; önümüzdeki hafta anlamlı birkaç tarihin
kesiştiği bir günde, Trabzondan, Türkiyeden Avrupaya iş gücü
göçünün 55inci, Trabzonun fethinin 555inci yılında ve yine Trabzonumuzun
düşman işgalinden kurtuluş günü olan 24 Şubatta Trabzonu
her yönüyle Avrupaya açıyoruz.
İlk kez 2007 yılında Ankarada
başlatılan ve sonrasında başka birçok şehre de örnek
olan Her Yönüyle Trabzon etkinliklerinin 10uncusunu Trabzonun Almanyadaki
kardeş kenti olan Dortmundda düzenleyerek Trabzon olarak bu etkinlikle
yurt dışına açılıyoruz. Bir Trabzon Vekili olarak
gururla ifade edebilirim ki, bu etkinlikle Trabzon, Karadeniz Bölgemiz ve
Türkiye adına önemli bir ilke de imza atmış bulunmaktadır.
Bugüne kadar 9 kez Ankarada düzenlenen etkinlikler bir şehrin
tanıtımından çok öte anlamlar taşıdı. Ülkemizin
bugün en çok ihtiyacı olan birlikteliğin, kardeşliğin her
görüşten, her düşünceden insanların
kaynaşmalarının güzel bir örneği oldu. Siyaset üstü
değerlerin paylaşıldığı ve konuşulduğu
bir platform işlevi gördü. Birçok vatandaşımızın
yanı sıra buradaki pek çok değerli siyasetçimizin de
aralarında bulunduğu, önemli siyaset, kültür ve sivil toplum
insanını ağırladı.
Şimdi, bizler, tüm aktörleriyle birlikte Trabzonu
her yönüyle, tüm güzellikleriyle yurt dışına
taşımayı amaçlıyoruz. Bu sayede Avrupalılarla zengin
kültürümüzü paylaşmak mümkün olacağı gibi, Avrupanın dört
bir yanında şu an ikinci ve üçüncü kuşak olarak
yaşamlarını sürdüren Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları
ve soydaşlarımızın da kendi kültürleri, gelenekleri ve
görenekleriyle Avrupada buluşmalarına, birbirleriyle
kaynaşmalarına imkân sağlayacaktır. Bunun yanı
sıra, bu etkinliklerle Türkiye ve Trabzon lehine olumlu bir kamuoyu
oluşturarak Türkiye'nin marka değerini güçlendirme, Türk turizmine
yeni bir cazibe rotası olan Trabzonun turizmine katkı ve ülkemiz
için farklı yatırım fırsatlarına yönelik bir pazar
oluşturulması da hedeflenmektedir. Bu kapsamda etkinliğin ticari
boyutuna da özel önem verilmiştir. Türkiye'nin ve dünyanın içinde
bulunduğu böylesine hassas bir dönemde millî değerlerimizin,
Trabzonun, Karadenizin çok yönlü olarak yurt dışında
tanıtılmasının pek çok bakımdan stratejik önemi
haizdir.
Binlerce yıllık kültür mirasına
sahip, Fatihin fethettiği, Yavuzun yönettiği, Kanuninin gözlerini
dünyaya açtığı bir şehrin yurt dışında
Türkiyeyi temsil etmesi hiç şüphe yok ki Türkiye adına bir gurur
vesilesidir. Zira, Trabzon bir şehir olarak Trabzondan ibaret
değildir; Türkiye'nin bir özeti, yaşadığımız bu
toprakların kültürel zenginliğinin seçkin bir sentezidir. Biz
aslında Bize her yer Trabzon. derken biraz da bundan söz ediyoruz.
Türkiye'nin her karış toprağını, her vatandaşını,
bizi birleştiren tüm değerleri yürekten sahiplenerek Trabzonu tüm
bunların bir teminatı olarak görüyoruz.
Bu düşüncelerden hareketle Trabzonumuzun,
Karadenizin ve Türkiyemizin güzelliklerini paylaşmak için -her zaman
söylediğimiz gibi- Bize Avrupa da Trabzon, bize Almanya da Trabzon, bize
her yer Trabzon. demek için 24-28 Şubat tarihleri arasında
Dortmundda gerçekleşecek olan bu buluşmaya, Trabzonlu bir
Başkan Vekilinin yönettiği bu oturumda milletin Meclisinden siz
saygıdeğer vekillerimizi ve tüm vatandaşlarımızı
davet ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Köseoğlu, sözlerinizi tamamlayınız.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Gelin Dortmundda Trabzonu, gelin Dortmundda
Türkiyeyi birlikte yaşayalım.
Sözlerimi bitirmeden önce, kimden ve nereden gelirse
gelsin terörün her türlüsünü kınıyor, hain terör
saldırılarında yaşamını kaybeden
vatandaşlarımıza ve aziz şehitlerimize Yüce Allahtan
rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Köseoğlu.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Mehmet Akif Hamzaçebinin, 24-28 Şubat tarihlerinde Dortmundda
yapılacak olan Her Yönüyle Trabzon etkinliklerinin
başarılı geçmesini dilediğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN Ben de 24-28 Şubat tarihlerinde
Almanyanın Dortmund şehrinde gerçekleştirilecek olan Her
Yönüyle Trabzon etkinliklerinin başarılı geçmesini diliyorum.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
2.- Van Milletvekili Bedia
Özgökçe Ertanın, sokağa çıkma yasaklarında
kadınların mağduriyetine ilişkin gündem dışı
konuşması
BAŞKAN - Gündem dışı ikinci söz,
sokağa çıkma yasaklarında kadınların mağduriyeti
hakkında söz isteyen Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertana aittir.
Buyurun Sayın Özgökçe Ertan. (HDP
sıralarından alkışlar)
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de dünkü saldırıda
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil
şifa dileyerek başlamak istiyorum.
Bugün burada sokağa çıkma
yasaklarında kadınların maruz kaldığı ihlaller ve
şiddet üzerine gündem dışı söz almış bulunmaktayım.
Bugün itibarıyla ağustos ayından beri 7 kentte ve 20 ilçede
uygulanan sokağa çıkma yasakları toplamda 394 günü bulmuş
durumda. Adı sokağa çıkma yasağı ama gerçekte
pencerenizi aralayamazsınız, balkona çıkamazsınız,
sağlık hizmetine erişmeniz mümkün değil, elektrik yok, su
yok, okul yok, ölüyseniz mezara gömülemezsiniz. Böyle bir uygulama
altında.
1990'larda olduğu gibi bugün de var olan
savaştan en çok kadınlar ve çocuklar etkilenmektedir. 7 Haziran
sonrasından beri var olan savaş ortamında Kürt illerinde
devletin kadınlara yönelik ihlalleri de artmış ve bugüne kadar
78 kadın hayatını kaybetmiştir.
Sokağa çıkma yasakları kadınlar
için katliam demek, zorla yerinden edilme demek, taciz demek, şiddet
demek, yargısız infaz demek, çocuğuna yetememek demek ve
çocuğunun ve ailesinin ölümünü izlemek demektir.
Bu savaşta kadınların bedeni,
yaşam alanları, sevdikleri doğrudan hedef
alınmaktadır. 1990lı yıllarda Türk ordusunun yakıp
yıktığı köylerden göç ettirilen kadınlar bugün direnişleriyle
ikinci bir göçü kabul etmediklerini ve asla topraklarını terk
etmeyeceklerini net bir şekilde dile getirdiler. Devlet güçleri bu
direnişi kırmak için kadınları sadece katletmedi, aynı
zamanda gözaltında taciz etti; evsiz ve açlığa, susuzluğa
mahkûm ederek en temel günlük ihtiyaçlarını bile
karşılamalarını engelliyor.
Değerli milletvekilleri, bir buçuk ay önce
Silopi'de katledilen 3 kadın siyasetçi; Seve Demir, Pakize Nayır ve
Fatma Uyar Kürt kadın siyasetçilerine yönelik kıyımın
simgesi hâline gelmiştir. Bu arkadaşlarımız
çatışmada değil devlet güçlerince boşaltılan bir
mahalleden çıkmaya çalışırken havan
saldırısıyla yaralanmışlardır. Tüm
müdahalelerimize ve girişimlerimize rağmen ve yaralı
olmalarına rağmen müdahale edilmeyerek ölüme terk edildiler. Hukuki
tanıma göre de bunun adı yargısız infazdır.
KJA ve MAZLUMDERin yayınladığı
raporlarda sokağa çıkma yasaklarını yaşamış
kadınlarla ilgili görüşmeler yer alıyor. Bu görüşmelere
göre uzun namlulu silahları bulunan kişiler sokakta
karşılaştıkları kadınlara gönüllerince hakaret
edebiliyor. Bu devletin polisi evlerini karargâha dönüştürdükleri
kadınlara "Her şeyi yapabilirim, istersem size tecavüz
ederim." deme cesaretini kendilerinde buluyor.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Nasıl böyle bir
şey söyleyebilirsiniz!
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) - Doğrudan
kadınlara yönelen bu hakaretler yasaklı mahallelerde paramiliter
güçlerin duvarlara yazdığı cinsiyetçi ve ırkçı
ifadelerle de sürekli tekrarlanıyor. Kadınlar o sokaklardan her geçtiğinde
kendilerine yapılan bu hakaret ve küfürlere maruz kalıyor.
Kadınlar için psikolojik savaş
niteliğinde olan ablukalardaki ihlallerden biri de sokakta bekletilen
kadın cenazeleridir. yedi gün boyunca sokakta çürümeye terk edilen Taybet
İnanın cenazesi maalesef bu vahşetin simge isimlerinden biri
olmuştur.
Değerli milletvekilleri, ablukalarda
öldürülmekten kurtulan kadınlar ölmekten beter bir yaşama mahkûm
ediliyor. Evlerin, sokakların yıkılmasıyla barınma
gibi ihtiyaçlarının karşılanmaması kadınların
gündelik yaşamını bütünüyle etkiliyor, onları
savaşın en mağduru hâline getiriyor. Kadınlar
saldırılara rağmen evlerinin bahçelerinde ekmek pişirmeye, hayvanlarını
beslemeye devam ediyorlar. Yani kadınlar, ne olursa olsun üretmeye ve
çocukları ile ailelerini ayakta tutmaya çalışıyorlar.
Devletin güvenlik güçlerinin bu direnişe verdiği cevap ise öldürmek
oluyor. Ablukalar başladığından beri Kürtlerin yaşam
alanları olan mahallelere yönelik baskılar arttıkça yüzbinlerce
insan göç etmek zorunda kaldı. Buna zorla yerinden edilme denir. Bölgede
çalışan sivil toplum örgütleri aileleriyle evlerini ve
yurtlarını bırakmak zorunda kalan kadınlarda travma
sonrası stres bozuklukları ve depresyon gibi sorunlar
yaşandığını ifade ediyor. Ve özellikle hamile kadınların
hastane ve sağlık hizmetlerine erişememesi düşük risklerine
ve hem anne hem de bebek için çok ciddi sonuçlara yol açmış
olmaktadır. Bütün bu ağır ablukalar, insanlık onurunu
ayaklar altına alan, başta yaşam hakkı olmak üzere
akıl almaz hak ihlallerinin yaşandığı bir sürece
dönüşmüştür ve ne yazık ki bütün bu yaşananlar Türkiye ve
dünya kamuoyunun gözleri önünde cereyan ediyor.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Özgökçe Ertan.
Gündem dışı üçüncü söz
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkanım, biraz evvel hatip konuşması içerisinde hem
doğu ve güneydoğuda bir savaş ortamından bahsetmiş,
oradaki polise, askere birtakım haksız, yersiz ithamlarda bulunmak
suretiyle
Bu konuda cevap vermek istiyorum. Sataşmadan söz talep ediyorum
efendim.
BAŞKAN Yani, bir sataşma olduğunu
söylüyorsunuz sanıyorum.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Evet, evet,
baştan sona kadar bir sataşmaydı.
BAŞKAN Buyurun 69uncu madde çerçevesinde iki
dakika süreyle söz veriyorum Sayın İnceöz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Aksaray Milletvekili
İlknur İnceözün, Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertanın
yaptığı gündem dışı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Ben, öncelikle, dün Ankaradaki terör olayında
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza, askerlerimize,
şehadet şerbeti içenlere Allahtan rahmet diliyorum. Hastanedeki
yaralılara acil şifalar diliyorum. Ve yine Diyarbakır, Bingölde
6 askerimiz şehit olmuştur, başsağlığı diliyorum,
yakınlarına Allahtan sabır diliyorum ve bütün bunlar olurken
ülkemizde, az evvelki hatibi dinlerken, gerçekten
Aslında, söylediklerini,
baştan sona konuştuklarını burada gerçekleştiren bir
örgüt var, terör örgütü. Orada sokağa çıkma yasaklarının
alınmasının sebepleri, sivil
vatandaşlarımızın, kadınlarımızın,
çocuklarımızın, her bir vatandaşımızın
güvenliğini temin etmektir. Onlara hayatı zulmedenlere
karşı, terör örgütüne karşı güvenliklerini
sağlayabilmektir. Çok ağır bir itham, bunu kabul etmemiz mümkün
değil. Devletin polisi Her şeyi yapabilirim, isterse vesaire
Bunları telaffuz etmeyeceğim burada. Sakın bunları oradaki
terör örgütü oradaki vatandaşlarımıza yapıyor olmasın!
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Baştan sona
söyledikleriniz, oradaki vatandaşlarımızın, terör örgütünün
uyguladığı tehditler, tavizler
Bunlara asla müsaade
etmeyeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buradaki mücadele, özellikle kadın siyasetçiler, burada öldürüldükleri,
katledildikleri
Evet, birileri yapıyorsa bunun adresini, bunun
sebeplerini, dün burada, Parlamentoda, CHPnin, MHPnin, AK PARTİ Grubunun
teröre karşı verdiği deklarasyonun altına imza
atamayanların kendi içlerinde aramaları gerekmektedir diyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Bütün bu savaş ortamı vesaire
Tutanaklara geçsin diye de özellikle belirtmek istiyorum. Türkiyede bir
savaş yoktur. Savaş olabilmesi için 2 tane legal,
tanınmış devletin olması gerekmektedir. Türkiyede, bugün,
YPG, PYD, PKK, KCK, DHKP-C, adı her ne olursa olsun, 7 düvel birleşse
terörle mücadele vardır, terörle mücadele konusunda da
kararlılığımız sonuna kadar sürdürülecektir. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
İnceöz.
MEHMET TÜM (Balıkesir) IŞİD yok mu,
IŞİD? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) DEAŞ da
var, DEAŞ da. DEAŞı telaffuz etmedim. Hepsi var.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken, dinliyorum sizi
efendim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın hatip teröre karşı ortak irade gösteremeyen diyerek
sataşmada bulundu.
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken, 69uncu
madde çerçevesinde size de iki dakika süreyle söz veriyorum.
2.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dün meydana gelen bu acımasız
saldırıyla ilgili, en başından beri, grup olarak
tavrımızı, kınadığımızı net olarak
ifade ettik.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Deklarasyonun
altına da imza atmadınız.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Dün, burada,
bahsetmiş olduğunuz, sizler tarafından kaleme
alınmış bir metne imza atma zorunluluğumuz yok. Bu kürsüde
de ben olayla ilgili tutumumuzu, metnin içeriğinde olması gereken
hususları ifade ettim, bugün de aynı tavrımızın
arkasındayız. Bu konuda hiçbir beis yok.
Ha, şunu iade edeyim: Muhalefetin de
katkılarıyla, siz, Türkiyede yaşanan bütün olayların
sorumluluğunu taşımanıza rağmen yaşanan her
hadisede HDPye yönelik bir linç üzerinden işin içinden
sıyrılmaya çalışıyorsunuz. Meclisin 100 metre ötesi,
Genelkurmayın 50 metre ötesi, Hava Kuvvetlerinin bilmem kaç metre ötesinde
bombalar patlıyorsa orada en büyük sorumluluk Hükûmet olarak, iktidar
olarak sizdedir.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Ne alakası
var? Fransada patladı, Pentagonu vurdular, Pentagonu
İDRİS BALUKEN (Devamla) Biz mi
yönetiyoruz ülkeyi?
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Pentagonu
vurdular! Öyle kolay değil canlı bombaya müdahale etmek.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Hükûmet kim?
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Müdahale etmek
kolay değil öyle.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, sayın
milletvekilleri, lütfen efendim
İDRİS BALUKEN (Devamla) AKP Hükûmeti
bugüne kadar Diyarbakırda, Suruçta, Ankarada, Sultanahmette
yaşanan o patlamaların arka planlarını açığa
çıkardı mı?
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Pentagonu
vurdular 2011de, Pentagonu.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Etkin bir tek
soruşturma yürüttü mü?
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Canlı
bombayla mücadele etmek kolay mı zannediyorsunuz?
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Bugün Mecliste
çalışırken artık patlayan bombalarla burada irkilmeye
başladık. Bunun sorumluluğunu hiçbir yere atamazsınız.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Devlet insan
öldürmez!
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Bunun
sorumluluğunu kendi üzerinizden atmanız için bütün bu
katliamların arka planlarını açığa çıkarıp
bütün kamuoyuna duyurmanız gerekir.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - 5-6 Ekimde
sokağa döktüğünüz insanların hesabını verin siz önce.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Biz hiçbir zaman
sizin hazırladığınız metinlere imza atmak zorunda
değiliz, deklarasyonları sizin kaleminizden
çıktığı şekliyle onaylamak zorunda değiliz ama bütün
vahim saldırılarla ilgili, yaşanan can kayıplarıyla
ilgili ilkesel tutumumuz nettir.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) PYD, PYD!
İDRİS BALUKEN (Devamla) İkircikli
yaklaşan sizlersiniz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Dün Bölgede
yaşanan sivil ölümler kimden gelirse gelsin onu da terör olarak buraya
yazalım. dediğimizde karşı çıkan, ilkesiz duran
sizsiniz.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Bunları
kabul etmemiz mümkün değil.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
3.- İstanbul
Milletvekili Gülay Yedekcinin, kent kimliği ve İstanbulda kentsel
dönüşüme ilişkin gündem dışı konuşması
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz
kent kimliği ve İstanbulda kentsel dönüşüm hakkında söz
isteyen İstanbul Milletvekili Gülay Yedekciye aittir.
Buyurun Sayın Yedekci.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Değerli
Başkan, sayın milletvekilleri, yüce Meclisi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Olağanüstü koşullardan geçen ülkemizde
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet, yakınlarına
sabır, yaralılara acil şifalar diliyorum. Ancak
unutulmamalıdır ki Türkiye Cumhuriyeti devleti büyük bir devlettir,
her bir karışı şehit kanıyla sulanmıştır
ve ülkemiz asla teröre teslim olmayacaktır. (CHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Değerli Başkan, sayın
milletvekilleri; kenti kent yapan yaşam alanlarımızın
tarihsel değerlerinden, anılarımızdan
ayrıştırılarak kent belleği yok edilmek üzere yasalar
çıkarıldığı, plan ve projeler üretildiği, kent
kimliklerinin kamu kaynaklarını israf eden gösteriş amaçlı
projelerle yok edildiği algısı toplumda oluşmuştur.
Tarihî, kültürel ve mimari eserlerin korunması devletin ana görevlerinden
olduğuna göre genellikle kent merkezlerinde yer alan konumuyla,
ölçeğiyle, yaşanmışlıklarıyla, kent tarihinde ve
yaşamında önemli bir rol oynayan kültürel miras alanlarının
korunması temel alınmalıdır.
Kente ait alanların ticarete kurban gitmemesi
için eğer bir dönüşüm yapılacaksa burada uygulanacak her bir
projenin katılımcı olması gerekliliği
açıktır. Meslek odalarının ve orada yaşayan
halkın görüşlerinin alınması ve projesinin şeffaf bir
şekilde topluma sunulması, toplum tarafından
tartışılır hâle gelmesi için bilimsel çalışmalar
yapılmalıdır. İktidarın neoliberal
politikalarıyla uyumlu olarak kentsel yaşamla ilgili her projeye
parasal açıdan yaklaştığı,
kârlılığı toplumsal yarardan daha değerli gördüğü
açıktır.
Bir parktaki ağaçların kesilmesine
direnerek başlayan, üç beş ağacın arkasında Kanal
İstanbuldan HESlere, kıyıların yağmalanmasından
TOKİlere kadar büyük bir sorun yığını vardır.
Şunu bilmelisiniz ki, milletimiz artık
birilerine rant sağlamak için doğal, estetik ya da kültürel
varlıklarını kaybetmek istemiyor. Değişen toplum
gereksinimlerine çözüm üretmek, gelişen teknolojiyle birlikte
farklılaşan topluma yeni anlayışlar sunmak idarecilerin
görevidir. Bunun güvencesi de bilimsel kriterlere göre belirlenmiş
kurallar ve kanunlardır.
Bu bağlamda, taşıdığı
değerlere, tescilli olan yapılarına, ağaçlarına,
denizine kadar korunması gereken İstanbulun korunarak
yaşatılması ve tarihî ve kültürel değerlerinin kamusal
kullanımlarla kente kazandırılması için uluslararası
standartlara uygun çalışmalar yapılmalıdır.
Bugün İstanbulun nüfusu 130 ülkeyi
geçmiştir. Bu kadar hızlı nüfus artışıyla
karşılaşan bir kentin yaşanabilir olması için bilimsel
çalışmalar yapılmalıdır. Biz mimarlar artık İstanbul
anlatılır, İstanbulda yaşanılmaz. diyoruz.
İstanbul kentini yirmi bir yıllık yönetiminizle artık
yaşanmaz hâle getirdiniz.
İstanbulda hemen her ilçede yapılan
kentsel dönüşüm, Türkiyenin hemen her vilayetinde yapılan kentsel
dönüşüm anlayışınız yanlıştır. Kentsel
dönüşüm demek, sadece mevcut yapıları yıkıp yerine
yenisini yapmak demek değildir. Kentsel dönüşüm demek, orada yaşayan
halkın demografik yapısıyla, ulaşım
akslarını öncelleyen, komşuluk ilişkilerini gözeten,
insanı merkez alan ve kendi enerjisini kendi üretebilen, karbon
salınımı sıfıra yakın kentler üretmeye
çalışmaktır.
Arapların yaşam tarzını
insanlarımıza dikte etmeye çalışacağınıza,
Sevda Tepesini onların ikametine açmaya
çalışacağınıza, Birleşik Arap Emirlikleri
Masdarda 2025 yılında tamamlanması planlanan dünyanın ilk
sıfır karbon ve sıfır atık şehri
çalışmalarıyla ilgilenmenizin daha yerinde olacağı
kanaatindeyiz.
Soylulaşma mantığıyla kentsel
dönüşüm insanı, mülkiyet hakkını yok sayan metadan yana bir
anlayışın ürünüdür.
Burada Gezi Parkında direnen,
hayatını kaybeden, gözünü kaybeden ve bugün Cerattepede yeşile,
doğaya, Artvine ve Karadenize sahip çıkan bütün
dostlarımızı, yol arkadaşlarımızı sevgiyle
selamlıyoruz.
TOKİ ve KİPTAŞın, kent
kimliğini hiçe sayarak birbirinin aynı projelerini güneşlenme
yönünü bile gözetmeden Erzuruma, Tekirdağa, Amasyaya, Bursaya,
Adanaya uygulayarak kentlerimizin böğürlerine âdeta birer hançer gibi
sapladığı açıktır. Bizler her koşulda 3
ağaca sarılarak yaptığımız gibi insana, kente,
kültüre ve değerlerimize sahip çıkmaya devam edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum.
Sözlerinizi tamamlayınız Sayın Yedekci.
GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) İstanbulda
herkesin insanca yaşayacağı, yoksulluğun kader olmaktan
çıkacağı, keyfî imar uygulamalarına ve yolsuzluklara son
verileceği anlayışı hâkim kılacağız.
İçinden deniz geçen tek dünya kenti
İstanbul her alanda Avrupa standartlarına ulaşacaktır.
İstanbulun buna gücü vardır, milletimizin buna gücü yeter. Bir
başka İstanbul, bir başka Türkiye mümkündür. Yirmi bir
yıldır yerelde, on dört yıldır merkezî düzeyde kenti ve
kent kültürünü ayaklar altına alan karanlık zihniyete karşı
Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürkün aydınlık yolu
ışığımız olacaktır.
Yüce Meclisi sevgiyle saygıyla selamlarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yedekci.
Şimdi, elektronik sisteme girerek söz talep
eden milletvekillerine talep sırasını gözeterek söz
vereceğim.
Sayın Tunç
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun,
Ankarada yaşanan terör saldırısını şiddetle
kınadığına, ve hayatını kaybedenlere Allahtan
rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğine ilişkin
açıklaması
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Dün Ankarada Türk Silahlı Kuvvetleri
mensuplarımızı taşıyan servis araçlarına yönelik
alçakça ve kalleşçe düzenlenen terör saldırısını
şiddetle kınıyorum. Ülkemizin birlik ve beraberliğine,
milletimizin huzuruna yönelik bu saldırı karşısında
milletçe tek yürek olma vaktidir.
Saldırıyı düzenleyenlerin YPGye
mensup teröristler olduğu ortaya çıkmıştır. PYD ve
YPGnin terör örgütü olmadığını söyleyenlerin ve
sırtlarını YPGye dayadığını ifade edenlerin
bir kez daha şapkalarını öne alıp düşünmeleri gerekir.
Hain saldırıda hayatını kaybeden
Türk Silahlı Kuvvetleri çalışanlarımıza, askerlerimize
ve vatandaşlarımıza Allahtan rahmet diliyor, milletimize ve
yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Atıcı
2.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, AKP Hükûmetinin ülkeyi yönetemediğine ve derhâl
istifa etmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, açık ve net bir
soru sormak istiyorum: Bir ülkede Hükûmet hangi durumda istifa eder?
Aslında cevap çok basit: Kendisine millet tarafından verilen ülkeyi
yönetme görevini yerine getiremediği zaman. Şimdi, Allah
aşkına arkanıza yaslanın ve AKP Hükûmeti ülkeyi
yönetebiliyor mu diye kendi kendinize bir sorun. Cevabınız evet ise
akşamları rahat rahat uyuyun, hiç hâlinizden yakınmayın.
Eğer, AKP döneminde terör hortlamış, Ankaranın kalbinde
bombalar patlıyor, oluk oluk kan akıyor, çok sayıda şehit
geliyor, her yer yangın yerine dönmüş diyorsanız, AKP Hükûmeti
ülkemizi yönetemiyor demektir. Bu durumda Hükûmetin derhâl istifa etmesi
gerekir. İstifa etmiyorsa milletvekillerinin gereğini yapması
gerekir. Hükûmetin istifa etmesi için kaç kişinin ölmesi gerekiyor Allah
aşkına?
BAŞKAN Sayın Özkan
3.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Ankara
ve Diyarbakırda yaşanan terör saldırılarında
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil
şifalar dilediğine ve bu saldırılara
karşılık verme konusunda kararlılığın tam
olduğuna ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Dün Ankarada Türk Silahlı Kuvvetleri
personelini taşıyan servis araçlarına yönelik
saldırıda hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza, bugün de Diyarbakırda hain
saldırı sonucu şehit olan askerlerimize Allahtan rahmet,
yakınlarına ve milletimize başsağlığı,
yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.
Türkiyenin terörle mücadelesinde verdiği
kayıplara yenilerinin eklenmesi milletçe yüreğimizi yaralamakta,
sabrımızı zorlamaktadır. Ülkemizi, aziz milletimizi ve
demokrasimizi hedef alan bu menfur saldırılara misliyle
karşılık verme konusundaki
kararlılığımız tamdır. Ahlaki ve insani hiçbir
sınırı olmayan bu saldırıları gerçekleştiren
piyonlarla ve onların arkasındaki güçlerle mücadelemizi her gün daha
kararlı bir şekilde sürdüreceğimizi bir kez daha ifade ediyor,
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Aydın
4.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının,
Ankarada yaşanan terör saldırısını
kınadığına, hayatını kaybedenlere Allahtan
rahmet dilediğine ve sorumluların istifa etmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Sayın Başkan,
değerli üyeler; dün akşam Ankarada, Meclisimize çok yakın bir
yerde, Genelkurmayın karşısında gerçekleşen terör
saldırısını kınıyoruz, terörün her türlüsünü.
Ölen, şehit olan askerlerimize, vatandaşlarımıza da
Allahtan rahmet, yakınlarına başsağlığı
diliyoruz.
Olay yerine çok önce gidip, hemen patlamadan sonra
gidip yerinde gören biri olarak, güvenlik zafiyetini ve istihbarat zafiyetinin
ne boyutlara geldiğini aleni görmüş biri olarak bunun daha sonra da
tekrar yaşanmaması için mutlaka ve mutlaka önlem alınması
gerekiyor. Ayrıca, bundan sorumlu olan kişilerin de sadece altı
saat sonra İnternetten bir tweet atarak kınaması da çok
çelişkili ve düşündürücüdür. Bunu önlemekle mükellef olan
kişiler oturdukları yerden tweet atarak bu olayı
kınamamalıdır, bütün gelişmiş ülkelerde olduğu
gibi gereğini yapıp istifa etmelidir.
BAŞKAN Sayın Çamak
5.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın,
mevsimlik olarak geçici statüde çalıştırılan orman
işçilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) Sayın
Başkan, Türkiye genelinde 8 bin civarında orman işçisi mevsimlik
olarak geçici statüde çalıştırılmakta. Bilindiği gibi,
5620 sayılı Yasa gereği mevsimlik işçilerin
çalışma süresi bir mali yılda beş ay yirmi dokuz günle
sınırlandırılmakta. Altı ayın altında
çalıştırılmaları bu işçilerde birçok hak
kaybına ve maddi zorluğa neden olmakta. Oysa, ormanda on iki ay
iş olmasına rağmen bu kişiler sadece beş ay yirmi
dokuz gün çalıştırılarak hem işverenleri hem de
kendileri maddi, manevi zararlar görüp ciddi sıkıntılar
yaşamaktadır. Bu mevsimlik orman işçileri çıkış
aldıktan sonra iş yerindeki hizmetleri yapacak işçi
sayısı azaldığından taşeronlaşmaya
gidilmekte, bu kişiler de kalan sürede sadece altı aylık
işler aradıkları için iş bulmakta zorlanıp yıl
sonunu zor getirmektedir. Bu işçilerin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yıldız Biçer
6.- Manisa Milletvekili Tur Yıldız
Biçerin, Ankarada yaşanan terör saldırısını
kınadığına, hayatını kaybedenlere Allahtan
rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğine ve sorumluların
istifa etmeyi düşünüp düşünmediğini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
TUR YILDIZ BİÇER (Manisa) Sayın
Başkan, sayın vekillerim; dünkü patlamada hayatını kaybeden
şehitlerimize ve vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet,
ailelerine ve milletimize başsağlığı,
yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Terör
saldırısını kınıyorum ve lanetliyorum.
Ülkemizde çözülmesi gereken çok ciddi güvenlik,
istihbarat, terörle mücadele ve yaşam hakkı sorunu vardır.
Buradan Başbakana, İçişleri Bakanına, MİT
Müsteşarına ve Emniyet Genel Müdürüne sesleniyorum: Diyarbakır,
Suruç, Ankara Garı, İstanbul Sultanahmet ve Ankaradaki dünkü
bombalı saldırılarda görev başındaydınız,
sorumluluk hissediyor musunuz? Sorumluluk hissediyorsanız istifa etmeyi
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Engin
7.- İstanbul Milletvekili Didem Enginin,
Ankara ve Diyarbakırda yaşanan terör saldırılarında
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil
şifalar dilediğine ve terörü yaratanlar ile arkalarındaki
destekçilerinin hiçbir zaman amaçlarına ulaşamayacaklarına
ilişkin açıklaması
DİDEM ENGİN (İstanbul) Bugün ne
yazık ki Diyarbakır-Bingöl kara yolunda teröristlerin
saldırısı sonucunda 6 askerimizin şehit olduğu ve 1
askerimizin de yaralandığı haberini aldık. Dün ise
Ankara'daki saldırıda 28 canımızı kaybettik ve 61
yaralımız var. Akşam işinden çıkıp evine,
eşine, çocuklarına, sevdiklerine kavuşmaya çalışan
masum insanları hedef alabilecek kadar canice ve alçakça ölümden ve kandan
medet uman teröristleri lanetliyorum. Hiç kimsenin ama hiç kimsenin
Allahın verdiği canı almaya hakkı yok.
Terörü yaratanlar ve arkalarındaki destekçileri
bilsinler ki onlar bizi ayırmaya çalıştıkça biz
kenetleneceğiz, bilsinler ki onlar ülkemizi bölmeye
çalıştıkça biz birleşeceğiz, bilsinler ki hiçbir zaman
amaçlarına ulaşamayacaklar.
Şehitlerimize Allah'tan rahmet, ailelerine ve
sevenlerine güç ve sabır, yaralılarımıza acil şifa
diliyorum.
BAŞKAN Sayın Özdiş
8.- Adana Milletvekili İbrahim Özdişin,
Ankara ve Diyarbakırda yaşanan terör saldırılarında
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil
şifalar dilediğine ve Hükûmeti bu tarz olaylar yaşandıktan
sonra çıkıp açıklama yaparken değil, bu olayları
önlerken görmek istediğine ilişkin açıklaması
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Dün Ankara'da, bugün Diyarbakırda
hayatını kaybeden bütün vatandaşlarımıza rahmet,
yaralılara acil şifalar diliyorum. Hükûmeti de bu tarz olaylar
yaşandıktan sonra çıkıp açıklama yaparken değil,
bu olayları önlerken görmek istiyoruz, onu da belirteyim.
Bir
vatandaşımızdan dün akşam bana verilen bilgiye göre
yaklaşık bir ay öncesinden Türk Silahlı Kuvvetlerinde bu tarz
eylemlere karşı dikkatli olunması talimatı verildiğini
gördüm. Hatta o belge de yanımda, isterseniz okuyabilirim. Şimdi,
Sayın Başbakana sormak istediğim soru şu: Mademki önceden
bir istihbarat vardı ve Türk Silahlı Kuvvetleri personeline
bilgilendirme ve dikkatli olunması yazısı yollandı, bu
denli büyük bir saldırı başkentin göbeğinde nasıl
yapıldı?
BAŞKAN Sayın
Arslan
9.- Denizli Milletvekili Kazım Arslanın,
Ankara ve Diyarbakırda yaşanan terör saldırılarında
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil
şifalar dilediğine, terörü lanetlediğine ve terörün son
bulması için siyasi iktidarı göreve davet ettiğine ilişkin
açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli)
Sayın Başkan, dün Ankarada, bugün de Diyarbakırda meydana
gelen acımasız terörü şiddetle, nefretle kınıyor ve
lanetliyorum. Terör olayları sonucu şehit olan askerlerimize, sivil
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, geride kalan ailelerine
başsağlığı ve sabır diliyorum. Yaralı
olanlara da acil şifalar diliyorum.
Artık terörün son
bulması için siyasi iktidarı ciddiyete ve göreve davet ediyorum. Milletimizin
başı sağ olsun.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tin
10.- Denizli Milletvekili Şahin Tinin, Ankara
ve Diyarbakırda yaşanan terör saldırılarında
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil
şifalar dilediğine ve öncelikle terörün köküne inmek gerektiğine
ilişkin açıklaması
ŞAHİN TİN
(Denizli) Sayın Başkan, bugün ve dün tabii ki Diyarbakırda ve
Ankarada yaşanan terör olayından dolayı ne yazık ki
rahmetli olan ve şehit olan güvenlik kuvvetlerimize Allah rahmet eylesin
diyoruz ve kalanlara da sabır, yaralılara da acil şifalar
diliyoruz.
Burada birbirini suçlamaktansa,
Millet Meclisinde öncelikle Hükûmet suçlu, şu suçlu, bu suçlu demektense
önce bizim aslında terörün köküne inmemiz gerektiğini ben
düşünüyorum. Terör nereden kaynaklanıyor? Hükûmet mi bu terörü ortaya
çıkarıyor ya da yapıyor? Ama bunun aslında bütün dünyaya
karşı verilmiş bir savaş olduğunu bizim hepimizin
bilmesi lazım ve buna göre de Mecliste bile bir birlik olamıyorsak
bunu oturup düşünmemiz lazım diye düşünüyorum.
Bugün Meclis
açıldığından beri ne yazık ki HDPli milletvekilleri
bir gün olsun terörü burada lanetlemeden ve PKKyı lanetlemeden
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tüm
11.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün,
Ankara ve Diyarbakırda yaşanan terör saldırılarında
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil
şifalar dilediğine ve AKP iktidarının izlemiş
olduğu Orta Doğu politikasının ülkemizi kan gölüne
çevirdiğine ilişkin açıklaması
MEHMET TÜM (Balıkesir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Dün Ankarada, Diyarbakırda yaşanan terör
olaylarında yaşamını yitiren asker, sivil tüm
yurttaşlarımıza Allahtan rahmet, yaralı olanlara acil
şifalar diliyorum.
AKP iktidarının izlemiş olduğu
Orta Doğu politikası ne yazık ki ülkemizi kan gölüne çevirdi.
Baştan beri bu politikanın Türkiyeyi bataklığa
sürükleyeceğini söylüyoruz ancak iktidar, kendi
yanlışlarında ısrar etmeye devam etmektedir. Birinci Dünya
Savaşından sonra ilk kez bu kadar
yalnızlaştırılmış bir Türkiye var. ABD ve Rusya,
ortak düşman olarak IŞİD belirlemesine karşın, AKP,
Esadı devirmek iddiasını sürdürmeye devam ediyor. Cuma
namazını kılmak için ülkemizde tarihî öneme sahip güzel
camilerimiz var. Emevi Camisinde cuma namazı kılma hayallerini
bırakın artık. ABD ve Rusya gibi iki küresel gücü
karşımıza almanın Türkiyeye ne faydası var? Katar ve
Suudi Arabistanla mı savaşa karşı duracağız?
AKP, Türkiyenin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gürer
12.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
Ankara ve Diyarbakırda yaşanan terör saldırılarında
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil
şifalar dilediğine, terörü lanetlediğine ve
yaşananların, yanlış politikaların ülkemizi
getirdiği durumun bir yansıması olduğuna ilişkin
açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Başkan, öncelikle terörü lanetliyorum. Dün Ankarada, bugün
Diyarbakırdaki şehitlerimize Allahtan rahmet,
yaralılarımıza ve gazilerimize sağlık diliyorum.
Sayın Başkan, bombalı
saldırılarda bugüne kadar 7 olayın 6sının Suriye
kaynaklı olması düşündürücüdür. Yaşananlar yanlış
politikaların ülkemizi getirdiği durumun bir
yansımasıdır. Terörün yansımasını etkisiz
kılacağız diye olaydan sonra TRT Müzikin müzik
yayınını sürdürmesini anlamıyorum. Olaydan on dört saat
sonra bombanın patladığı bölgede hâlâ delil toplanacak
diye ulaşımın kesilmesini de anlamıyorum. Ankara Valisi,
Emniyet Müdürü, İçişleri Bakanı, istihbarat örgüt
başkanları ne iş yaparlar? Her yer MOBESE, sivil istihbarat
kaynıyor. 4 genç bir konuda açıklama yapacak olsa yüzlerce polis
orada. Facebookta Cumhurbaşkanına iki satır yazı
yazılacak diye onlarca görevli var. Hayır ve şerrin Allahtan
olduğuna inanıyoruz, elhamdülillah Müslümanız. Öyleyse Cumhurbaşkanının
yüzlerce koruması niye var? Vatandaş, asker şehit olunca
kınamaktan başka bir sorumluluk hisseden niye yok? Devletin
olanağı, Meclisin vekilini, bir tek Cumhurbaşkanını
korumak için mi var?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Durmuşoğlu
13.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun,
Ankara ve Diyarbakırda yaşanan terör saldırılarında
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil
şifalar dilediğine, bu insanlık dışı saldırıları
lanetlediğine ve sırtlarını PYDye dayayanların teröre
karşı imzalanan ortak bildiriye imza atmaktan dahi imtina etmelerini
hiçbir vicdanın kabul edemeyeceğine ilişkin açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dün, Türkiyenin kalbi Ankaranın en yoğun
olduğu bölgelerden birinde, bugün de Diyarbakır-Bingöl kara yolu Lice
mevkisinde gerçekleştirilen insanlık dışı
saldırıları lanetliyorum. Hayatını kaybeden tüm
şehitlerimize rahmet, yakınlarına sabır, yaralılara da
acil şifalar diliyorum.
Biz kardeşlik dedikçe kalleşçe
saldırmaya devam eden hainlere karşı mücadele
kararlılığımız daha da artmıştır. Gün,
dehşet ortamı oluşturmak isteyen teröre karşı Ben
Türkiyeyim. deme günüdür.
Halkın oylarıyla seçilen Sayın
Cumhurbaşkanımız ve Hükûmetimizi insafsızca
eleştirenlerin terör örgütlerine karşı en ufak bir eleştiride
bulunmadıkları gibi, sırtlarını PYDye
dayayanların teröre karşı imzalanan ortak bildiriye imza
atmaktan dahi imtina etmelerini hiçbir vicdan kabul edemez.
Teröristlere terörist diyemeyenler şunu çok
iyi bilmelidir ki, ülkemizi ve milletimizi geleceğe dair büyük
hedeflerinden uzaklaştırabileceklerini sananlar
yanıldıklarını göreceklerdir.
Her şehidimiz, her gazimiz ve her
vatandaşımız bu toprakların ilelebet vatanımız
olduğunu, bayrağımızın inmeyeceğini
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Öz
14.- Çanakkale Milletvekili Bülent Özün, Bozcaada
ve Gökçeadaya ulaşımda yaşanan sorunlara ilişkin
açıklaması
BÜLENT ÖZ (Çanakkale) Sayın Başkan,
Bozcaada ve Gökçeadaya ulaşımın GESTAŞ
dışında bir alternatifi bulunmamaktadır. Bir kamu
işletmesi olan şirketin ana hedefinin insanlarımızın
ulaşım ve seyahat hakkını ticari kâr kaygısı
gütmeden yerine getirmesi ana ilke olmalıdır.
Vatandaşlarımızın
GESTAŞın Bozcaada ve Gökçeada hattında hizmet veren gemilerinin
fiziki durumuyla ilgili olarak şikâyetleri bulunmaktadır. Şöyle
ki: Bu gemilerin araç taşımaya yönelik olduğu, yaşlı
ve engelli yurttaşlarımızın dik merdivenleri
çıkamadıkları için seyahat süresince araçların
arasında ayakta beklemek durumunda kaldıklarını ve wclerin
eski, bakımsız olduğu, yaşlı ve engelli bireylerin
kullanımına olanak vermediği bilinmektedir. Bu konuda bir tedbir
alınması düşünülmekte midir?
Kış aylarında ulaşım
çoğu zaman aksamaktadır. Özellikle acil sağlık
durumlarında Çanakkaleye ulaşım sağlanabilmesi için her
türlü hava koşulunda çalışabilecek bir gemi bulunmakta
mıdır? Yok ise, temin edilmesi düşünülmekte midir?
Ada sakinleri açısından sefer saatleri,
mesai saatleri ve ulaşım mesafeleri göz önünde bulundurularak yeniden
değerlendirilmelidir.
Adada ikamet eden
yurttaşlarımızın ulaşımı konusunda yeni bir
düzenleme yaparak en azından
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Erdoğan
Sayın Erdoğan yok sanıyorum.
Sayın Tanal
15.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, Ankara ve Diyarbakırda yaşanan terör
saldırılarında hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifalar dilediğine ve terörü lanetlediğine
ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Tabii, dün, beni onore ettiniz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Nazar değdi galiba Sayın
Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yok, sistemde
arıza var. Yetkili arkadaşlarıma söyledim. Onun için bugün ilk
sırayı alamadım. Kusura bakmayınız. Mahcup etmek
istemem. Yer değişikliğinden oldu.
BAŞKAN Rica ederim. Her zaman yine bekliyoruz
ilk sırayı almanızı.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Gerek dün Ankarada
ve gerek bugün Diyarbakır-Elâzığ arasındaki patlama
nedeniyle Hakkın rahmetine kavuşan Türk Silahlı Kuvvetleri
personellerimize, ayrıca sivil vatandaşlarımıza Allahtan
rahmet diliyorum. Yaralılara acil şifa diliyorum, sevenlerine,
dostlarına ve ulusumuza sabırlar diliyorum.
Terör insanlık suçudur, terörü lanetliyoruz.
Ayrıca, terörü besleyenler, büyütenler, kol kanat gerenler aynen
teröristler gibi bu suça iştirak edenlerdir, bunları da lanetliyorum.
BAŞKAN Sayın Yıldız
16.- Aydın Milletvekili Hüseyin
Yıldızın, Ankarada yaşanan terör
saldırısında hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifalar dilediğine ve Aydında jeotermal
tesislere ruhsat verilmesinin yarattığı sorunlara ilişkin
açıklaması
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Dün Ankarada askerî araca hain
saldırıyı ve
Sivil vatandaşlarımıza Allahtan
rahmet, yaralılara da acil şifalar diliyorum. Terörü lanetliyorum.
Sayın Başkanım, Aydında
jeotermal tesislere yüzde 85 -üzülerek söylüyorum, yüzde 85- jeotermal
ruhsatı verilmiştir. 2007de acilen bir yasa çıkardılar,
jeotermalde kullanılan ÇED raporunu kaldırarak Aydın yüz
ölçümünün yüzde 85ini sadece 5-6 tane firmaya verdiler. Bu da
Aydının yirmi yıl sonra çoraklaşmasına neden oluyor.
Bununla ilgili daha önce de Çevre ve Şehirlik Bakanlığına
bir soru önergesi vermiştim, cevap vermediler. Bununla ilgili bir yasa
çıkaracaklar mı? Eğer bunun önlemini almadığımız
takdirde, şu an Aydında dünyanın yüzde 65 incirini,
dünyanın yüzde 20 zeytinini ve yüzde 36
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kuyucuoğlu
17.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlunun,
Ankara ve Diyarbakırda yaşanan terör saldırılarında
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil
şifalar dilediğine ve Mersinde termik santralin
yapımının durdurulmasını ve ÇED raporu verilmemesini
beklediğine ilişkin açıklaması
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Dün ve bugün ölen insanlarımıza rahmet,
yaralılarımıza da şifa diliyorum.
Evet, Türkiyede doğamız tahrip edilmeye
devam ediyor. Mersin önemli bir yaş meyve, sebze bölgesi ve 2015
yılında bu konuda Türkiye 1incisi ihracatta. 7 tane ilan
edilmiş turizm bölgemiz var. Bu bölge aynı zamanda bir tarım bölgesi.
Ancak bu bölgenin ortasına bir nükleer santral yapılıyor.
Temenni ederiz Rusyayla bozulan ilişkiler bunun iptalini getirir. Buraya
gene bir çimento fabrikası yapıldı ve şimdi de bir termik
santral yapılma çalışması var. Türkiye'nin en bakir
bölgelerinden birisi olan Mersinin batısındaki bu bölgenin bu
şekilde heder edilmesi hepimizi üzüyor.
Bu nedenle, yapılacak bu termik santralin
yapımının durdurulmasını ve ÇED raporu verilmemesini
bekliyorum.
BAŞKAN Sayın Reyhanlıoğlu
18.- Kahramanmaraş Milletvekili Nursel
Reyhanlıoğlunun, Ankarada yaşanan terör
saldırısında hayatını kaybedenlere ve bu
saldırıda hayatını kaybeden Kahramanmaraş
Elbistanlı Gülşen Yıldıza Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifalar dilediğine ve terör
saldırılarını kınadığına ilişkin
açıklaması
NURSEL REYHANLIOĞLU (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ankaradaki hain saldırıda
hayatını kaybeden Kahramanmaraş Elbistanlı
hemşehrimiz, Tarım Bakanlığı personeli Gülşen
Yıldıza Allahtan rahmet diliyorum, ailesine sabırlar
diliyorum. Alçakça ve şerefsizce yapılan bu terör
saldırılarını ve bu saldırıya maddi, lojistik,
siyasal destek verenlerin tamamını kınıyorum.
Saldırıda ölen vatandaşlarımıza Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifa diliyorum. Allah vatanımızı,
milletimizi ve birliğimizi korusun diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Balta
19.- Trabzon Milletvekili Muhammet Baltanın,
Ankara ve Diyarbakırda yaşanan terör saldırılarında
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil
şifalar dilediğine ve güvenlik görevlilerine selamlarını
gönderdiğine ilişkin açıklaması
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Ankara ve Diyarbakırda alçakça ve haince
yapılan terör saldırılarını ve teröre destek verenleri
şiddetle ve nefretle kınıyorum. Şehitlerimize Allahtan
rahmet, yaralılara şifa, milletimize sabır diliyorum. Vatan,
millet ve bayrak uğruna görev yapan, başta askerlerimize,
polislerimize, tüm vatan evlatlarına yüce Meclis çatısı
altında saygıyla selamlarımı gönderiyor, Allahtan
başarılar diliyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bilgin
20.- Sivas Milletvekili Hilmi Bilginin, Ankara ve
Diyarbakırda yaşanan terör saldırılarında
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil
şifalar dilediğine, terörü lanetlediğine ve kimden gelirse
gelsin, herkesin açık ve net olarak teröre karşı durması
gerektiğine ilişkin açıklaması
HİLMİ BİLGİN (Sivas)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Dün Ankarada, bugün Diyarbakırda ülkemizin ve
milletimizin huzurunu, birliğini, beraberliğini hedef alan hain,
alçak ve şerefsizce yapılan terör saldırısını
kınıyor; şehitlerimize ve hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Cenab-ı Allahtan rahmet,
yakınlarına ve milletimize sabır, yaralılarımıza
acil şifalar diliyorum.
Milletimizin birlik ve beraberliğini hedef alan
alçaklar ve hainler bilsin ki, bu millet ebediyete kadar bu hainlere
fırsat vermeyecektir. Terör kimden gelirse gelsin, herkesin açık ve
net olarak teröre karşı durması gerekir. Bu ortamda dahi teröre
karşı tavır koyamayan, terörden beslenen her türlü terör
uzantılarını da lanetliyor, onları aklıselime davet
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Erkan Akçay, söz talebiniz olduğunu
görüyorum.
Buyurun, mikrofonunuzu açıyorum.
21.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Ankara
ve Diyarbakırda yaşanan terör saldırılarında
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil
şifalar dilediğine, terörle mücadele konusunda Hükûmette kararlı
bir irade görmediklerine ve müzakereyle terörün önlenemeyeceğine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, terör kanlı
yüzünü göstermeye devam ediyor. Dün Türkiye Büyük Millet Meclisimize 500 metre
mesafede 28 vatandaşımız ve askerlerimiz şehit olmuş,
61 vatandaşımızsa yaralanmıştı. 1921
yılında 23 Ağustos-13 Eylül tarihleri arasında Sakarya
Savaşı esnasında da Büyük Millet Meclisimiz top sesleri
arasında çalışmalarına devam etmişti. Bugün
Diyarbakırda askerî aracın geçişi sırasında
yapılan bombalı saldırıyla 6 askerimiz şehit
düştü ve 1 askerimiz de yaralandı. İki günde 34 şehidimiz
ve çok sayıda yaralımız. Hepsine Allahtan rahmet, ailelerine ve
büyük Türk milletine başsağlığı diliyorum,
yaralılarımıza acil şifalar temenni ediyorum.
Ülkemiz çok sıkıntılı bir
süreçten geçmektedir. Terörle mücadele mutlak bir iradeyle yapılır.
Bu mücadelenin birinci derecede yükümlüsü Hükûmettir. Gerek iki gündür gerekse
de önceki bazı açıklamalarına bakıyoruz da Hükûmette bu
yönde gerçekten kararlı bir irade gördüğümüzü söyleyemeyiz. Dün
Hükûmet Sözcüsü aynen şu ifadeyi kullandı: Saldırının
çok iyi planlanarak gerçekleştirildiğini görüyoruz. Biz bu tür,
benzeri açıklamayı daha önce de duyduk. Yine eski bir Hükûmet Sözcüsü
Bingöl saldırısı sonrasında 19 Eylül 2012de de şöyle
demişti: Askerlerimiz konvoy hâlinde giderken jammer cihazları da
onlara eşlik etmiş, bu sırada teröristler açısından
akıllıca bir hareketle son otobüse ateş açılmış.
Terörist eylem yaparken çok iyi planlama yapıyor, akıllıca
davranıyor da sen Hükûmet olarak terörle mücadele ederken neden çok iyi
planlama yapamıyorsun, akıllıca hareket edemiyorsun? Sayın
Başbakan 11 Şubat 2016 günü Hollanda programı dönüşünde
Mardindeki yeni süreci değerlendirirken şunu söyledi: Burada,
dikkat ederseniz açıkladığımız 10 maddede mücadele
kavramı yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Akçay.
Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bunca şehitler, bunca acılar
yaşanırken, Sayın Başbakan neden mücadele etmeyeceğini
ifade ediyor, bu ifadeyi kullanıyor? Peki, mücadele etmeyeceksiniz de ne
yapacaksınız? Müzakereye ve mütarekeye devam mı etmeyi
düşünüyorsunuz? Tekrar hatırlatıyorum: Müzakereyle terör
çözülmez. Pazarlıkla terör önlenemez. Mütarekeyle teröristin elinden silah
alınamaz. Anlayın artık bunu. Türkiye Cumhuriyetinin ve Türk
milletinin, varlığına ve birliğine yönelen tehditlere
karşı eşsiz bir kararlı gücü, kudreti vardır. Hükûmet
bu kudretin farkına varmalıdır. Hükûmeti bu konuda bilinçli, duyarlı,
aklıselim içerisinde hareket etmeye bir kez daha davet ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Gündem dışı konuşmalar sona
ermiştir.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, söz istemiştik. Herhâlde
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken.
22.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, Ankarada meydana gelen acımasız saldırıyı
kınadıklarına, bu saldırıyı yapan kim olursa
olsun sorumluluğun AKP Hükûmetinde olduğuna, bu olayın arka
planının açığa çıkarılması ve kamuoyuna
ciddi bilgilendirmenin yapılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dün meydana gelen vahim, acımasız
saldırıyı kınayıp tüm halkımıza ve
toplumumuza başsağlığı ve Geçmiş olsun.
dileklerimizi ilettiğimizi bugün bir kez daha Meclis kürsüsünden
belirttik. Genel Kurulla ve kamuoyuyla paylaşmış olduğumuz
bu ifadelere, bu görüşlere rağmen, bu işin sorumluluğunu
taşıyanların, dikkatleri başka yere çekerek bu
sorumluluktan kaçma arayışlarını hayretle ve ibretle
izliyoruz. Bu saldırıyı yapan kim olursa olsun, fail kim olursa
olsun
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Önemli
değil, fail önemli değil.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
yaşanan can kayıplarıyla ilgili sorumluluğun AKP
Hükûmetinde olduğunu açık ve net bir şekilde ifade ediyoruz.
Daha önce, Diyarbakırda, Suruçta, Ankarada,
Sultanahmette patlayan bombaları önleyemeyenler, önlemeyenler dün de
Ankarada Meclisin birkaç yüz metre ötesinde patlayan bombalara engel
olmamışlardır.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Fransa
önleyemedi, Amerika önleyemedi.
ORHAN KIRCALI (Samsun) Bildirgeye niye imza
atmadınız o zaman?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Fransada bombalar patladığında Bu ülkenin istihbaratı yok
mu? diye kükreyenler, Fransız istihbaratı yatıyor mu? diye
kükreyenler, bugün aynı perspektiften hesap vermesi gereken bir noktadan
yaklaşmak yerine dikkatleri farklı yöne çekmenin
arayışı içerisindedirler. İstifa etmesi gerekenler,
toplumsal linç kampanyaları üzerinden bu sorumluluktan kaçmak istemektedirler.
Bu saldırının failleri konusunda da
Sayın Başkan, şunu ifade edeyim: Daha önceki
saldırılarda olduğu gibi son derece karanlık noktalar
vardır. Diyarbakırda, Suruçta, Ankarada yapılan
saldırılardan, patlamalardan sonra gerçek faillerin açığa
çıkmaması adına kokteyl terör tanımı yapanlar bugün
de bu, dün meydana gelen acımasız saldırıyla ilgili,
çökmüş Suriye ve Rojavadaki savaş politikalarını
meşrulaştırma arayışına girmişlerdir. PYD ve
YPGden bahsederek Suriye ve Rojavadaki savaş politikalarına
meşruiyet kazandırmanın arayışı içerisine
girmişlerdir. PYD Eş Başkanı Salih Müslimin
yaptığı açıklama, YPGnin yapmış olduğu
açıklama ve yine, Demokratik Suriye Güçlerinin yapmış
olduğu açıklama ve kınama mesajı nettir, ortadadır.
Kimliği belirlenen bu kişinin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Timsah
gözyaşları istemiyoruz.
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum,
sözlerinizi tamamlayınız Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Yapılan bu açıklamalarda da Ankara patlamasıyla hiçbir
ilgilerinin olmadığı, açıklanan kimliğin YPG, PYD,
Demokratik Suriye Güçleriyle hiçbir ilişkilerinin olmadığı
ifade edilmiştir, net olarak ifade edilmiştir. Kaldı ki
kimliği açıklanan bu kişi Temmuz 2014te mülteciler arasından
Türkiyeye giriş yapmış yani IŞİDin Kobani üzerindeki
en ağır, en vahşi saldırılarının olduğu
bir dönemde Türkiyeye giriş yaptığı belirtilmiş. O
tarihte giriş yapan birisiyle ilgili bu tarz, dikkatleri farklı yöne
çeken açıklamalar yerine, bu olayın bütün arka planının
açığa çıkarılması ve kamuoyuna derli toplu ve ciddi
birtakım bilgilendirmelerin yapılmasının gerektiğini
ifade etmek istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, yılbaşından hemen önce de
Toparlayabilir miyim?
BAŞKAN Bitti süre, ilave süreyi de verdim
Sayın Baluken. Lütfen
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Başkanım, biz
de söz istiyoruz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Peki
Sayın Başkanım.
Teşekkür ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
Sayın Özel
23.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Ankarada
yaşanan terör saldırısı sonrasında Mecliste
yapılan görüşmelerin içeriğine yönelik çok ciddi
eleştiriler olduğuna, Hükûmetin bu saldırıyla ilgili
Meclise bilgi vermesi gerektiğine ve Hava Kuvvetleri
Komutanlığının terör saldırılarıyla ilgili
personelini uyarmasına rağmen tedbir alınmadığına
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
teşekkür ederim.
Dün burada bu üzücü olayı, bu menfur
saldırıyı hep beraber öğrendik. Ardından Meclisin
çalışması kararını aldık ama dün de birkaç kez
ifade etmeye çalışmıştım, Meclis böyle bir olayda
hiçbir şey olmamış gibi çalışamazdı.
Bugün hem milletvekillerinin seçim bölgelerinden
gelen telefonlar hem ailelere gerek adli tıpta gerek lojmanlarda
yapılan ziyaretler, gerekse sosyal medyada, Meclisin
çalışmasıyla ilgili ortaya koyduğu irade takdir edilecekken
o aşamada Mecliste yapılan görüşmelerin içeriğine yönelik
çok ciddi eleştiriler var. Bu benim, bir başkasının, o
partinin, bu partinin değil, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve siyaset
kurumunun itibarıyla ilgili bir mesele.
Şimdi, Sayın Bakanın salonda
olması büyük bir şans. Ben ümit ediyorum, İç Tüzükün kendisine
verdiği yetki ve hatta sorumlulukla, 59uncu maddeye göre şu anda
Hükûmetin elinde bu konuyla ilgili toplanmış,
doğrulanmış ve değerli parlamenterlerle
paylaşmasında fayda mütalaa ettiği konularda Hükûmet adına
kürsüden bilgilendirme yapmasını bekleriz. Eğer, biz rutin
gündem içindeki
Gördünüz, iktidar partisinden de çok sayıda milletvekili
söz aldı, herkes bu konuda bir şeyler söylemek istiyor. Siyasetçinin,
başta kendi seçim bölgesi ve ülkedeki tüm insanların duygu
durumları, bu konuya, gündeme olan ilgileri ve merak ettikleri, öğrenmek
istedikleri konusunda duyarlılık göstermesi gereklidir. Bu da parti
ayrımı yapmaksızın tüm milletvekillerinin
konuşmalarından anlaşılıyor.
Sayın Bakanın, İç Tüzükün
verdiği yetkiyle ve Hükûmetin bir mensubu olmanın
sorumluluğuyla, Hükûmetin Parlamentoyu ciddiye
aldığını, bilgilendirme kaynağı olarak
İnternet sitelerini, televizyonları değil, doğrudan yüz
yüze iletişimi önceleyeceğini ümit ediyorum. Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu olarak Sayın Bakandan bu konuda hızlı, etkin, şeffaf
ve samimi bir bilgilendirme istemek, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
hakkıdır.
Ayrıca, biraz önce söz alan
arkadaşlarımızdan ifade edenler oldu, şu an bir
nüshası önümde, Sayın Bakanın konuyu bildiğini tahmin
ederim, yoksa fotokopisini paylaşabiliriz. Hava Kuvvetleri
Komutanlığının 20 Ocak tarihinde kendi personeline
yaptığı bir dağıtımla, bu saldırıyı
aynen tarif ettiği ortada. Yani diyor ki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum,
sözlerinizi tamamlayınız Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamamlayacağım
Sayın Başkan.
Diyor ki: Personelimiz, iş yerlerine, görev
yerlerine gelirken giderken lojmanlarının önlerinde sabah ya da akşam
bomba yüklü araçlarla -hareketli ya da değil- eylemler yapılmak
suretiyle ses getirici eylemler yapılabileceği
değerlendiriliyor, bu konuda tedbir alın. Ayrıca, onun
dışında, farklı terör örgütlerinin IŞİDin,
DHKP-Cnin ve onun dışında çok sayıda terör örgütünün de
adı geçiyor. Bu konudan mutlaka bilgi sahibidir ama şu
kadarını söyleyelim: Sendikacıların fabrika önünde
işçilere broşür dağıtacakları
öğrenildiğinde, Manisada fabrikalar işçiyi servislere
fabrikanın içinden bindiriyorlar ki sendikacıyla temas etmesin. Biz
de bunu eleştiriyoruz Bu doğru bir iş değil. diye.
Burada, tam buralarda Bombalı araçla saldırı yapılacak.
yazıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O ana kuzularını
birileri aynı araçlara yine bindiriyor. Bu konunun Hükûmet tarafından
açıklanması gerekiyor. Bu konuda ne düşüyorlar, ne
yapıyorlar?
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
Sayın Bostancı...
24.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Ankarada yaşanan terör saldırısında
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil
şifalar dilediğine, terörün karşısında herkesin
sorumluluğu olduğuna ve halkın iradesini temsil edenlerin teröre
karşı tavır alması gerektiğine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, teşekkürler.
Ankara'da gerçekleştirilen terör olayı ve
daha öncesinde bu ülkenin yaşadığı terör teşebbüsü,
girişimleri, fiilleri dolayısıyla yaşanan acılar
sebebiyle bir kez daha milletimize başsağlığı diliyor,
bütün terör olaylarını kınıyorum. Hayatlarını
kaybedenlere Allahtan rahmet diliyorum, yaralılara da şifa
diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun.
Terör 1970li yıllardan bu yana Türkiye'nin bir
gerçekliği. Çok çeşitli iktidarlar geldi geçti ama Türk halkı
terörün acılarını çekti, terör karşısında da
ortak dayanışmasını her daim sergiledi. Sadece bizim ve ait
olduğumuz coğrafyanın değil, aynı zamanda
Avrupanın, Amerikanın da bir gerçekliği, modern dünyanın
bir gerçekliği.
Terörü bir tür iktidar-muhalefet polemiğine
indirgeyici tarzdaki değerlendirmelerin teröre ilişkin
layıkıveçhile bir değerlendirme olacağı kanaatinde
değilim. Elbette iktidarın da sorumluluğu vardır ama
terörün karşısında herkesin sorumluluğu vardır ve
siyaset kurumunun, bütünüyle terörü reddeden, lanetleyen, açık bir
şekilde milletle dayanışma gösteren karar ve iradesi ortada
olmalıdır.
Dün bu noktada bir ortak tavır da sergilendi.
HDP kendi blokajları çerçevesinde başlangıçta Ankara'daki terör
saldırısını kınadı fakat bu meselelere kendi
bakışını biliyoruz -Meclis kürsüsünden de defalarca bunlar
dile geliyor- bu ortak bildiriye katılmadı.
Biz bu Mecliste teröre ilişkin çok çeşitli
konuşmalar yapıyoruz, sadece Ankarada yaşanan olay
dolayısıyla değil, Türkiyenin karşı karşıya
olduğu bu terörist saldırganlık dolayısıyla Meclis
gündeminin zaman zaman bir parçası oluyor ve Meclis elbette hiçbir
şey olmamış gibi davranmıyor, hem kendi gündemini yürütüyor
hem de teröre karşı bu milletin sesini yükseltiyor, Meclis görevini
yapıyor. Önemli olan, siyaset kurumunun da, herkesin, her partinin,
demokrasi temelinde irade sahibi olan, bu kürsüden konuşan, burada temsil
edilen, halkın iradesini burada temsil eden çevrelerin de teröre
karşı açık seçik bir tavır alması, sırtını
terör örgütlerine değil, PYDye, YPGye değil, doğrudan halka
dayayan bir akıl ve siyasetle davranması son derece önemlidir. Ümit
ederiz ki bundan sonra bu istikamette
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Bostancı, sözlerinizi tamamlayınız lütfen.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
terörün Ankara
saldırısıyla bir kere daha vahşi ve çirkin yüzünü
gösterdiği bu gerçeklik, gücünü demokratik zeminlerden alan ve
sırtını gerçekten halka dayamış olan bütün siyasetler
için bu son saldırı ve öncekiler öğretici olur ve gerçek
yerlerini tayin ederler. Herkesin sorumluluğu vardır terör
karşısında ve bu sorumluluğunu mutlak surette, açık
seçik, kelime oyunlarına girmeksizin net bir şekilde ortaya
koyması önemlidir ve halkın beklentisi bu istikamettedir.
Saygılar
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Mehmet Akif Hamzaçebinin, Diyarbakırda yaşanan terör
saldırısında hayatını kaybeden 6 askere Allahtan
rahmet, yaralı 1 askere acil şifalar dilediğine ve terörü bir
kez daha şiddetle kınadığına ilişkin
konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, dün
Ankarada yaşanan ve 28 vatandaşımızın, bir
kısmının Türk Silahlı Kuvvetleri personeli olması
nedeniyle şehit olmasına, bir kısım vatandaşlarımızın
hayatını kaybetmesine neden olan terör olayının
acısını bütün tazeliğiyle yüreğimizde hissederken,
yaşarken, bu sabah yine Diyarbakır-Lice kara yolunda saat 09.30da
meydana gelen bir başka terör olayında 6 askerimiz şehit
olmuş, 1 askerimiz yaralanmıştır. Genelkurmay Başkanlığının
yapmış olduğu açıklamaya göre, Diyarbakır-Lice kara
yolunda mayın aramak üzere görevlendirilmiş olan bu birliğe,
daha önce menfeze yerleştirilmiş olan el yapımı bir
patlayıcıyla bölücü terör örgütü tarafından bir
saldırı düzenlenmiştir.
Ben şehit olan askerlerimize buradan Allahtan
rahmet diliyorum, Türk Silahlı Kuvvetlerine, milletimize sabır ve
başsağlığı diliyorum, yaralı askerimize şifa
diliyorum ve bölücü terör örgütünü, tüm terör örgütlerini, terörü bir kez daha
şiddetle kınıyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
çok özür dilerim, tutanaklara geçmesi açısından
Dün Meclis bu haberi aldığı
sırada, siz Meclisin çalışması gerektiğini söylediniz
ve iktidar partisi Meclisin gündemine devam etmesi gerektiğini, terör
saldırılarının amacına ulaşmaması için
Meclisin aralıksız olarak çalışması gerektiğini
söyledi.
Şu anda, terör saldırılarından
dolayı bütün dünyanın, bütün Türkiyenin gözü kulağı
Ankarada ve Mecliste. Ben iktidar partisi sıralarının Meclis
çalışmalarına gösterdiği ilgiyi takdirlerinize sunuyorum
efendim.
Arz ederim.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sen kendine bak
ya!
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen ve 25
milletvekilinin, Rus uçağının düşürülmesinin
yarattığı siyasi ve ekonomik etkilerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/99)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Hava sahası ihlali nedeniyle Rus
uçağının düşürülmesinin çok ciddi siyasi sonuçları
beklenirken ekonomik sonuçları hemen ortaya çıkmaya
başlamıştır. Rusyayla ekonomik ilişkileri olan şirketler
Rusya tarafından uygulanan ağır ekonomik yaptırımlarla
karşı karşıya kalmaktadırlar. Enerji, turizm,
inşaat, müteahhitlik, gıda, nakliyat sektörlerine yönelik ticaret
kısıtlayıcı, öteleyici, erteleyici veya tamamen iptal
etmeye yönelik yaptırımlar Türk şirketleri ve
yatırımcılarının ciddi oranda zarar görmesine hatta
ekonomik çöküşüne neden olacaktır. Rus uçağının
düşürülmesinin yarattığı siyasi etkilerin ülkemiz ekonomisi
üzerinde yaptığı ve yapacağı etkilerinin
araştırılması, ortaya çıkan siyasi krizin firmalar
üzerinde neden olacağı ekonomik zararların tespit edilmesi,
Rusyanın yaptırımlardan etkilenen firmaların
zararlarının tazminine yönelik ne gibi tedbirler
alınacağı, firmaların Rusyaya yaptığı
ihracat ve hizmetlerden doğan tahsil edemedikleri alacaklar, iptal edilen
iş akitleri, gümrüklerde bekletilen ya da geri dönecek mallar, ithalat
akreditifi açılmış olduğu hâlde
karşılığı malın ithalatını Rusyadan
yapamayan firmalar ve rezervasyon iptalleri nedeniyle zora giren turizm
şirketlerinin durumunun incelenmesi, Rusyayla ekonomik ilişkileri
olan firmaların alacakları, kontratları, kredi borçlarına
ilişkin ne gibi ekonomik tedbirlerin yürürlüğe
konulacağının tespit edilmesi, Rusyanın yaptırımlardan
etkilenen ve etkilenecek olan firmaların vergi borçları, kredi
borçları ve SGK primlerinin ötelenmesi ve yeniden
yapılandırılması gibi gerekli politikaların üretilmesi
amacıyla Anayasanın 98inci ve TBMM İçtüzüğünün 104üncü
ve 105inci maddeleri gereği Meclis araştırması
açılmasını arz ederiz. 3/12/2015
Saygılarımızla.
1) Haluk Pekşen (Trabzon)
2) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
3) Gürsel Erol (Tunceli)
4) Musa Çam (İzmir)
5) Hüseyin Yıldız (Aydın)
6) Şerafettin Turpcu (Zonguldak)
7) Murat Bakan (İzmir)
8) İbrahim Özdiş (Adana)
9) Kamil Okyay Sındır (İzmir)
10)
Mahmut Tanal (İstanbul)
11)
Ahmet Akın (Balıkesir)
12)
Gülay Yedekci (İstanbul)
13)
Erdin Bircan (Edirne)
14)
Mehmet Göker (Burdur)
15)
Özkan Yalım (Uşak)
16)
Gamze Akkuş İlgezdi (İstanbul)
17) Ali
Şeker (İstanbul)
18) Ünal
Demirtaş (Zonguldak)
19)
Kadim Durmaz (Tokat)
20)
Atila Sertel (İzmir)
21)
Zülfikar İnönü Tümer (Adana)
22)
Haydar Akar (Kocaeli)
23)
Devrim Kök (Antalya)
24)
Nurhayat Altaca Kayışoğlu (Bursa)
25) Okan
Gaytancıoğlu (Edirne)
26)
Aytuğ Atıcı (Mersin)
Gerekçe
Hava sahası ihlali nedeniyle Rus
uçağının düşürülmesinin çok ciddi siyasi sonuçlan
beklenirken ekonomik sonuçları hemen ortaya çıkmaya
başlamıştır. Rusya ile ekonomik ilişkileri olan
şirketler, Rusya tarafından uygulanan ağır ekonomik
yaptırımlarla karşı karşıya kalmaktadırlar.
Bu yaptırımların Türk ekonomisi üzerinde yüksek ölçüde etkili,
olumsuz yansımalarının olacağı
anlaşılmaktadır. Enerji, turizm, inşaat, müteahhitlik, gıda,
nakliyat sektörlerine yönelik ticaret kısıtlayıcı,
öteleyici, erteleyici veya tamamen iptal etmeye yönelik yaptırımlar
Türk şirketleri ve yatırımcılarının ciddi oranda
zarar görmesine, hatta ekonomik çöküşüne neden olacaktır.
Türkiye, Rusyaya 2014 yılında 5,94 milyar
dolarlık ihracat gerçekleştirmiştir. Rusya 2014
yılında en çok ihracat yaptığımız ülkeler
arasında ihracat büyüklüğü açısından 7nci
sıradadır. Türkiye, Rusyadan 2014 yılında 25,3 milyar
dolarlık ithalat gerçekleştirmiştir. Rusya 2014 yılında
ithalat yaptığımız ülkeler arasında ithalat
büyüklüğü açısından 1inci sıradadır. Almanyadan
sonra Rusya Türkiye'nin önemli bir dış ticaret
ortağıdır.
Türkiyeye Almanyadan sonra en fazla turist
Rusyadan gelmektedir. 2014 yılında Rusyadan gelen turist
sayısı 4 milyon 479 bin 49 kişidir.
Ülkemizin doğal gaz ithalatında büyük ölçüde
Rusyaya bağımlılığı söz konusudur. Türkiye 2014
yılında ithal ettiği doğal gazın yüzde
56sını, ham petrolün yüzde 3ünü Rusyadan
karşılamıştır. Türkiye ithal ettiği doğal
gazın yüzde 48ini elektrik üretim sektöründe kullanır; elektrik
enerjisi üretiminin 43,8i doğal gaz ile gerçekleştirilir.
Dolayısıyla Rusyaya olan enerji
bağımlılığımızın sadece
ısınma amaçlı değil, enerji ve sanayi üretim sektörleri
açısından değerlendirilmesi gerekir.
Türk müteahhitleri, Rusyada toplam 61 milyar 254
milyon 482 bin 583 dolarlık 1.921 adet proje üstlenmişlerdir. Yurt
dışı müteahhitlik hizmetlerinde toplamda en yüksek pay Rusyaya
aittir. 2010-2014 yılları arasında Türkmenistan (yüzde 21,5),
Rusya Federasyonu (yüzde 16,9) ve Irak (yüzde 10,8) Türk müteahhitlik firmalarının
en aktif olduğu pazarlar olarak öne çıkmıştır.
Rakamlardan da anlaşılacağı
üzere Türkiye ile Rusya arasında dış ticaret, turizm, enerji,
nakliyat ve müteahhitlik sektörlerinde çok önemli ekonomik ilişkiler
gerçekleşmektedir. Hava sahası ihlali nedeniyle Rus
uçağının düşürülmesinin siyasi ve ekonomik
sonuçlarının yansıdığı müteahhitlik, nakliyat,
enerji, turizm sektörlerinde faaliyet gösteren firmaların
uğrayacağı zararların tazminine yönelik ne gibi tedbirlerin
alınacağı ve ileride dolaylı olarak etkilenecek sektörlere
yönelik olarak da ne gibi hazırlık tedbirlerinin
alınacağı çok önemli bir husustur. Bir sektördeki gelişme
kar topu etkisiyle diğer sektörü de etkilemektedir. Herhangi bir sektör
üzerindeki olumsuz etki diğer sektörler üzerinde de olumsuz etkiler
yaratacaktır. Dolayısıyla, Rusya'nın ülkemize yönelik
hâlihazırda yürürlüğe koyduğu yaptırımlar ile
yürürlüğe ileri ki dönemlerde koyacağı
yaptırımların yaratacağı olumsuz etkilerin
araştırılıp, tespit edilerek, karşılık
olarak gerekli önleyici politikaların belirlenip uygulanması
gerekmektedir. Türkiye'nin atacağı karşı adımlar ve
tedbirlerin TBMM çatısı altında tüm partilerin görüşleriyle
belirlenmesi çok önemlidir.
Rus uçağının düşürülmesinin
yarattığı siyasi etkilerin ülkemiz ekonomisi üzerinde
yaptığı ve yapacağı etkilerin
araştırılması; ortaya çıkan siyasi krizin firmalar
üzerinde neden olacağı ekonomik zararların tespit edilmesi;
Rusya'nın yaptırımlarından etkilenen firmaların
zararlarının tazminine yönelik ne gibi tedbirlerin alınacağı;
firmaların Rusya'ya yaptığı ihracat ve hizmetlerinden
doğan tahsil edemedikleri alacaklar, iptal edilen iş akitleri,
gümrüklerde bekletilen ya da geri dönecek mallar, ithalat akreditifi
açılmış olduğu hâlde karşılığı
malın ithalatını Rusya'dan yapamayan firmalar ve rezervasyon
iptalleri nedeniyle zora giren turizm şirketlerinin durumunun incelenmesi;
Rusya ile ekonomik ilişkileri olan firmaların alacakları,
kontratları, kredi borçlarına ilişkin ne gibi ekonomik tedbirlerin
yürürlüğe konulacağının tespit edilmesi; Rusya'nın
yaptırımlarından etkilenen ve etkilenecek olan firmaların
vergi borçları, kredi borçları ve SGK primlerinin ötelenmesi ve
yeniden yapılandırılması gibi gerekli politikaların
üretilmesi amacıyla bir Meclis araştırmasına ihtiyaç
duyulmaktadır.
2.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan ve 25
milletvekilinin, TOKİnin yaptığı işlerdeki
yolsuzlukların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/100)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
TOKİ, 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu
ile oluşmuş, Başbakanlığa bağlı bir
kurumdur. Toplu Konut İdaresi Başkanlığı dar gelirli
yurttaşlarımıza konut edindirmek amacıyla
oluşturulmuştur. Taksitle ev sahibi olmak isteyen
yurttaşlarımızın devlet güvencesi olduğu
düşüncesi ile konut edinmek için TOKİ'yi tercih ettiği
bilinmektedir. Koşullarını zorlayarak ev sahibi olabilmek için
çabalayan yurttaşlarımız TOKİ'nin teslim ettiği
konutlarla ilgili de sorun yaşamaktadır. Toplu Konut İdaresinin
kâr elde etme amacını ön planda tutması nedeniyle alt gelir
grubu için yaptığı inşaatlarda yeterli özeni
göstermediği ifade edilmektedir. Bu konuda çeşitli dönemlerde
yayınlanan raporların genelinde, özellikle alt gelir grubu için
yapılan konutların sağlık, dayanıklılık ve
kalite açısından çok yetersiz olduğu, bunun yanında
yurttaşların altyapı konusunda da sorun
yaşadığı ifade edilmektedir. Eksik teslim edilen konutlarda
sorunlar yaşayan yurttaşlarımız ayrıca ağır
sözleşme şartları altında da ezilmektedir.
Siyasi iktidar, 2002 yılından bu yana
TOKİyi kuruluş amacından saptırmış, kâr elde
etmeyi amaçlayan bir kurum hâline getirmiştir. Son on üç yılda
TOKİ'nin yetkileri sürekli genişletilmiştir. Sosyal konut yapma
ikinci hatta üçüncü sıraya itilmiş, TOKİ, turizm, endüstri,
eğitim, sağlık gibi pek çok alanda faaliyet göstermeye
başlamıştır. Üstelik, bu faaliyetlerin neredeyse
tamamında tek tip yapılaşmaya gidilmekte, 2985 sayılı
Kanunun 2nci maddesiyle öngörülen köy mimarisinin geliştirilmesine,
tarihî doku ve yöresel mimarinin korunup yenilenmesine kaynak
ayrılması gibi düzenlemeler hiçe sayılmaktadır. TOKİ,
tarihî ve kültürel dokunun bırakın korunması, aksine talan
edilmesinde baş aktörlerden biri hâline gelmiştir. Şehircilik
ilkeleri, mimari, planlama yetkisinin suistimal edilmesi gibi pek çok konuda
TOKİ tarafından temel yanlışlıkların
yapıldığının ispatı olabilecek pek çok
örneğin bulunduğu bu konularda uzman kişi ve kurumlarca ifade edilmektedir.
TOKİ tarafından finanse edilen konut ve
diğer projelerin çoğundan iktidara yakınlığı ile
bilenen geniş bir girişimci kesim
yararlandırılmaktadır. Doğrudan Başbakanlığa
bağlı olması bu kuruma siyasi bir rol atfedildiğini
açıkça ortaya koymaktadır. TOKİ, ülkenin her ilinde ve 800'ün
üzerinde ilçede pek çok proje gerçekleştirmiştir. Siyasi
ilişkiler sonucunda projelerin yapım işlerinin
dağıtılması Hükûmetin yerel ölçekte güçlenmesine ve siyasi
destek tabanının genişletmesine yardımcı
olmaktadır.
Yapılan kanun değişiklikleriyle
amacından sapmış kâr odaklı projeler prestij konutları
adı altında pazarlanmaktadır. Hazine arazileri üzerinde
planlamaya kadar varan olağanüstü yetkilerle kuşatılan Toplu
Konut İdaresi Başkanlığı, inşaata dayalı
rant ekonomisinin uygulandığı alanların başına
geçmiştir. Pek çok projede devletin zarara
uğratıldığı Sayıştay raporlarıyla
tespit edilmiştir. Devleti zarara uğratan, vatandaşı
mağdur eden Toplu Konut İdaresi Başkanlığına
karşı açılan davalarda yıldan yıla artış
olmaya devam etmekte ancak TOKİ'deki usulsüzlük ve
yanlışlıklar görmezden gelinmeye devam etmektedir.
TOKİ, üreten ekonomi modelinin lokomotifi
olabilecekken bugün yolsuzluk, rant odaklı bir kuruluş hâline
getirilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle,
TOKİ'nin yaptığı işlerde yaşanan
yolsuzlukların nedenleri ile bu nedenleri ortadan kaldıracak
tedbirlerin tespit edilmesi amacıyla Anayasa'nın 98inci ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104üncü ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz.
1) Tahsin Tarhan (Kocaeli)
2) Ahmet Akın (Balıkesir)
3) Namık Havutça (Balıkesir)
4) Barış Karadeniz (Sinop)
5) Mahmut Tanal (İstanbul)
6) Erkan Aydın (Bursa)
7) Candan Yüceer (Tekirdağ)
8) Gülay Yedekci (İstanbul)
9) Ali Haydar Hakverdi (Ankara)
10) Gürsel Erol (Tunceli)
11) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
12) Musa Çam (İzmir)
13) Kadim Durmaz (Tokat)
14) Zeynel Emre (İstanbul)
15) Didem Engin (İstanbul)
16) Melike Basmacı (Denizli)
17) Özkan Yalım (Uşak)
18) Tekin Bingöl (Ankara)
19) Gamze Akkuş
İlgezdi (İstanbul)
20) Yaşar Tüzün (Bilecik)
21) Atila Sertel (İzmir)
22) Zülfikar İnönü Tümer (Adana)
23) Şerafettin Turpcu (Zonguldak)
24) Haydar Akar (Kocaeli)
25) Okan
Gaytancıoğlu (Edirne)
26) Aytuğ
Atıcı (Mersin)
3.- İzmir Milletvekili Ali Yiğit ve 30
milletvekilinin, Ankara Tren Garı ile Diyarbakır ve Suruçta
yaşanan patlamaların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/101)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
10 Ekimde Ankara Tren Garı
kavşağında patlatılan ve bütün Türkiye'yi infiale ve
huzursuzluğa sürükleyen, ülke tarihimizin en kanlı
katliamının bütün yönleriyle araştırılması,
Diyarbakır ve Suruç'ta yaşananlarla bağlantılı bir
şekilde irdelenmesi, ihmal ve zafiyetlerle ilgili yetkili ve sorumlular
dâhil hangi görevde olursa olsun araştırma kapsamının
geniş tutulması, toplumda oluşan kuşkuların
dağıtılması için elde edilen sonuçların
halkımız tarafından paylaşılması, saldırıların
bütün yönleriyle açığa çıkarılması ve benzeri
olayların tekrarlanmaması için gerekli önlemlerin alınması
amacıyla Anayasanın 98inci İç Tüzükün 104üncü ve 105inci
maddeleri gereğince bir Meclis araştırması
açılmasını arz ederiz.
1) Ali Yiğit (İzmir)
2) Ahmet Akın (Balıkesir)
3) Namık Havutça (Balıkesir)
4) Mahmut Tanal (İstanbul)
5) Erkan Aydın (Bursa)
6) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
7) Mustafa Tuncer (Amasya)
8) Candan Yüceer (Tekirdağ)
9) Sibel Özdemir (İstanbul)
10) Zeynel Emre (İstanbul)
11) Şerafettin Turpcu (Zonguldak)
12) Gürsel Erol (Tunceli)
13) Musa Çam (İzmir)
14) Gamze Akkuş İlgezdi (İstanbul)
15) Atila Sertel (İzmir)
16) Barış Karadeniz (Sinop)
17) Gülay Yedekci (İstanbul)
18) Ali Haydar Hakverdi (Ankara)
19) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
20) Didem Engin (İstanbul)
21) Melike Basmacı (Denizli)
22) Özkan Yalım (Uşak)
23) Tekin Bingöl (Ankara)
24) Ünal Demirtaş (Zonguldak)
25) Kadim Durmaz (Tokat)
26) Zülfikar İnönü Tümer
(Adana)
27) Haydar Akar (Kocaeli)
28) Devrim Kök (Antalya)
29) Nurhayat Altaca
Kayışoğlu (Bursa)
30) Okan
Gaytancıoğlu (Edirne)
31) Aytuğ
Atıcı (Mersin)
Gerekçe:
10 Ekimde Ankara Tren Garı'nda üç saniye arayla
patlatılan bombalarla ülke tarihimizin en kanlı katliamlarından
biri yaşanmıştır. Çok sayıda siyasi parti, sivil
toplum örgütü ve sendikanın destek verdiği "emek,
barış ve demokrasi mitingi" için binlerce insanın
toplandığı Ankara Tren Garı kavşağında
meydana gelen patlamalar sonucu resmî rakamlara göre ilk etapta 97 kişinin
hayatını kaybettiği ve 250'ye yakın vatandaşımızın
da yaralandığı açıklanmıştır. Mitingi
organize eden siyasi parti yetkilileri, sivil toplum örgütleri ve sendika
yöneticileri ise yaşamını yitiren ve yaralanan
sayısının daha fazla olduğunu iddia etmektedirler.
Bütün Türkiye'yi yasa boğan ve dünyada da
şaşkınlıkla izlenen bu saldırı sonucu toplum,
büyük bir infiale ve huzursuzluğa sürüklenmiştir. Tek amaçları
barış olan ve bunu yüksek sesle, hep bir ağızdan
haykırmak için yurdun dört bir yanından gelerek Sıhhiye
Meydanı'nda toplanmak isteyenlere yönelik bu vahşi ve gaddarca
katliam, insanın insana yaptığı en acımasız katliamlarından
biri olarak şimdiden tarihin karanlık sayfalarındaki yerini
almıştır. Patlamalar sonucu ortaya çıkan görüntü, güvenlik
kuvvetlerinin sergilediği tutum, ambulansların gecikmesi,
yetkililerin uzun süre sessiz kalması ve sonrasında yapılan
açıklamalar, olayın vahametini daha da arttırmış,
belirsizliğin dalga dalga yayılmasıyla bütün Türkiye'de bir
panik havası oluşmuştur. Hâlen ülkemiz büyük bir travma ve
akıl tutulması içindedir.
Öte yandan ülkemiz, özellikle son beş
aydır birbiri ardına yaşanan ölümlere ve toplumu acıya
boğan, derinden sarsan katliamlara sahne olmaktadır. 7 Haziran
seçimleri öncesi başlayan ve birdenbire tırmanan terör ve şiddet
olaylarının yanı sıra 5 Haziranda Diyarbakır
İstasyon Meydanı'nda, 20 Temmuzda Suruç'ta meydana gelen bombalı
saldırılar, 10 Ekim Ankara katliamının âdeta habercisidir.
Hem Diyarbakır hem de Suruç'ta meydana gelen patlamaların Ankara Tren
Garı'ndaki patlamalarla çeşitli benzerlikler taşıması
ve bu olaylardan ders çıkarılmaması, bugün yaşanılan
felaketin en büyük nedenidir. Her 3 olayın bir diğer ortak
noktası ise barışı ve özgürlüğü savunanları hedef
almasıdır.
Ayrıca,
Diyarbakır ve Suruçtaki patlamalarla ilgili soruşturma, inceleme,
araştırma, aydınlatma ve bunları kamuoyuyla paylaşma
sürecinde ortaya konulan yaklaşım olayların arkasında yer
alan sis perdesini aralamak bir yana, daha da karartma şüphelerine yol
açmıştır. Bu bağlamda, toplumda yönetim ile yönetilenler
arasında bir güven zafiyetinin oluşmaya başlaması sürecin
iyi yönetilemediğinin açık bir sonucudur.
Bugüne kadar
yapılan en acımasız ve vahşi katliam olan ve binlerce
yılda oluşmuş kardeşliğimizi hedef alan bu hain
saldırı aynı zamanda demokrasi ve barışa da
yapılmış bir saldırıdır. Bu
saldırının faili ya da faillerinin bir an önce ortaya çıkarılması,
arka planının aydınlatılması,
halkımızın güven ve huzur içinde yaşaması için büyük
önem taşımaktadır. Bu bağlamda, Türkiyenin bir an önce bu
travmadan kurtulması ve her anlamda kendisiyle yüzleşmesi
gerekmektedir. Bunun için, olay her yönüyle araştırılmalı,
nedeni, nasılı, zamanlaması, azmettireni, sorumlusu, göz
yumanı, ihmali ve benzeri sorular hiçbir kuşkuya yer
bırakılmayacak şekilde yanıtlanmalı ve kamuoyunu
tatmin edecek ölçüde açığa çıkarılmalıdır. Bu
doğrultuda başlatılan soruşturmayla ilk etapta bazı
şüpheliler üzerinde yoğunlaşmaya
başlanılmış, Ankara İl Emniyet Müdürü ve bazı
şube müdürleri görevden alınmış, Devlet Denetleme Kurulu da
görevlendirilmiştir. Olayın aydınlatılması için
atılan, adımların yanı sıra TBMMye ve siyasi
partilere de büyük sorumluluk düşmektedir.
Uluslararası
çevreler tarafından da yakından izlenen bu gelişmeler, toplumda
devlete karşı bir güven bunalımına yol açmakta, hukukun
üstünlüğüne dayanan, çoğulcu, demokratik yaşamı erozyona uğratmaktadır.
Bütün bu
gelişmeler ışığında, Diyarbakır, Suruç ve
Ankarada yaşanan patlamaların birbirleriyle
bağlantılı bir şekilde geniş kapsamlı ele
alınması, katliamların bütün yönleriyle açığa
çıkarılması, ihmal ve zafiyetlerle ilgili araştırma
kapsamının, kamu görevlileri dâhil, geniş tutulması,
toplumda oluşan kuşkuların dağıtılması için
elde edilen sonuçların kamuoyu tarafından paylaşılması
ve benzeri olayların tekrarlanmaması için gerekli önlemlerin
alınması amacıyla Anayasanın 98inci İç Tüzükün 104
ve 105inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması
açılmasını arz ederiz.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel tarafından, özel istihdam
bürolarının dünyadaki deneyimlerinde işçilere ve
çalışma koşullarına etkilerinin
araştırılması amacıyla 16/2/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 18 Şubat 2016
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
18/2/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 18/2/2016 Perşembe
günü (Bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Çağlar
Demirel
Diyarbakır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
16 Şubat 2016 tarihinde Diyarbakır
Milletvekili Grup Başkan Vekili Çağlar Demirel tarafından verilen
(1073 sıra no.lu) Özel istihdam bürolarının dünyadaki
deneyimlerinde işçilere ve çalışma koşullarına
etkilerinin araştırılması amacıyla, Türkiye Büyük
Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 18/2/2016 Perşembe günlü Birleşiminde sunuşlarda
okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin lehinde ve aleyhinde olmak
üzere ikişer sayın milletvekiline söz vereceğim.
Önerinin lehinde Meral Danış
Beştaş, Adana Milletvekili.
Buyurun Sayın Danış Beştaş.
(HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bizim önergemiz özel istihdam bürolarıyla
ilgili ve bunların kadın yaşamına, kadın
çalışma hayatına etkilerinin araştırılması
aslında temel gerekçemiz. Bunu biraz ayrıntılandırmak
istiyoruz.
Özel istihdam büroları bilindiği üzere
Sanayi Devriminin ardından dünyada yaşanan küreselleşme süreci,
uluslararası artan rekabet ve hızla ilerleyen teknolojinin yanı
sıra, pek çok ülkede ciddi boyutlara ulaşan işsizlik sorununu,
iş gücü piyasalarını da zorlamış olup bunun
neticesinde yeni istihdam türleri, yöntemleri dünyanın her yerinde
oluşmuştur. Bunun sonucunda önceleri kamu denetimi altında
istihdam birimleri oluşturulmuş ise de işsizlik sorunu gitgide
arttıkça yeni yöntemler, yeni oluşumlar aranmaya başlanılmış
ve neticesinde özel istihdam bürolarının kurulması ve işleyişi
gündeme gelmiştir.
Esas itibarıyla özel istihdam
bürolarının oluşumu, hükûmetlerin dünyanın neresinde olursa
olsun, aynı zamanda Türkiyede de işsizlik sorunuyla baş
edemiyor olmaları ile sorumluluğu istihdam bürolarıyla bir
anlamda kendi üzerlerinden atma gayreti olarak da ifade edilebilir. Nitekim
istihdam sağlamak, devletin görev ve sorumluluklarının
başında gelmektedir. Devletin bu sorumluluktan kurtulmak istemesine
tekabül eden bu yasal düzenlemeyle iş güvencesi değil, esasen
istihdam güvencesi sağlanmaktadır, bu hedeflenmektedir.
İşçinin emeğinin göz ardı
edildiği ve sömürünün giderek artmasına yönelik bir düzenlemeyle
karşı karşıya olduğumuzu öncelikle ifade etmek
istiyorum. Örneğin, özel istihdam bürolarına verilen yetkiyle
işverenler sadece çalıştırdıkları süreyle,
sınırlı sorumlulukla, istediği zaman gereksinim
duyduğu süreyle işçi çalıştırabilecektir. Düzenlemeyle
2003 yılında iş ve işçi bulma fonksiyonuyla devreye giren
özel istihdam bürolarına yeni bir fonksiyon daha ekleniyor. Özel istihdam
büroları, bizzat işçi istihdam edebilecek ve bunları gereksinim
duyan işverenlere belirtilen koşullarda en fazla sekiz ay süreyle
geçici olarak verebilecektir. Zaten düzenlemenin ilk gündeme geldiği 2003
yılında madde başlığı esasta ödünç
işçiydi. Nitekim tartışmaların ardından geçici
iş ilişkisi şeklinde bir yeni tanımlama
getirilmiştir. Yani bu tanımlamayla işçi alınır,
satılır, ödünç verilir ancak hakları asla göz önüne alınmaz
ve göz ardı edilir, emeği daha da kolay sömürülür bir hâle getirilmek
istenir. İşçinin güvencesiz bir şekilde sömürüye maruz
bırakıldığı bu uygulamayla esas olarak
işverenlere gereksinim duyacakları, neredeyse her durumda ve sekiz
ayı aşmayacak süre kadar geçici işçi
çalıştırabilme hakkı verilmektedir. Tam zamanlı
istihdamın yükleyeceği sorumluluklardan, yani tazminat,
yıllık izin, engelli çalıştırma ve benzeri gibi
zaruretlerden azade olacaklardır. Bununla, bu düzenlemeyle bu
sağlanıyor. Ancak, bu uygulama tabii ki yeni değil, biraz önce
de vurguladığım gibi, holdingler ve şirket
toplulukları yanında benzer iş yapan işverenler
arasında uygulanmak üzere düzenlenmiş yasal yetki var olduğu
kadar, özel istihdam bürolarının eylemli olarak
uyguladıkları kayıt dışı bir düzen olarak da
mevcudiyetini koruyor. Ayrıca, düzenlemeler arasında işverenle
kurulan geçici iş ilişkisinin devam edebileceği dört aylık,
en fazla sekiz aylık süre bittiğinde veya daha önceden istihdamdan
vazgeçildiğinde özel istihdam bürosunun işveren olarak işçiye
karşı olan yükümlülükleri açık olarak düzenlenmemiştir.
Nitekim, geçici iş ilişkisi kurulamadığında, erken
sona erdiğinde, grev veya lokavt nedeniyle devam edemediğinde özel
istihdam bürosunun işçiyle olan sözleşmeyi ne kadar süreyle devam
ettireceği, ne kadar ücret vereceği konuları da bu düzenlemeler
arasında yer almamaktadır.
Bu uygulama işçilerin tüm güvence ve
haklarını yok sayarken, iki alan var ki denetimi çok zor
olduğundan, gerçekten sömürüye oldukça açık bir alan
oluşturuyor, o da mevsimlik tarım işçileri ve ev işçileri.
Ev işçiliğinde de, mevsimlik tarım işçiliğinde de
kadınların çok büyük oranda emeklerinin olduğu ve o alanda
çalıştırıldıklarını da not etmek istiyorum.
Hükûmetin, AKP Hükûmetinin, Onuncu Kalkınma
Planı ve 2014-2023 Ulusal İstihdam Stratejisi gibi politik
belgelerinin kadın istihdamını kadının ailenin bir
parçası olması yaklaşımıyla ele almış,
kadını birey olarak, kendi kişilik hakları temelinde bir
ele alma olmadığını önemle tekrar belirtmek istiyorum. Bu
bakış açısıyla, özel istihdam büroları kadın
istihdamının artırılması ve iş gücü
piyasasının esnekleştirilmesinin yanı sıra,
kadınlar için iş-aile yaşamını uyumlaştırma
gerekçeleriyle ele alınmıştır yani öncelikle
kadının sağlığı, güvencesi, istihdamı ve
mutluluğu değil yine daha çok aile içinde bir birey olarak
değerlendirildiği açıktır.
2003 yılında yasal mevzuata
kavuşturulan özel istihdam bürolarının işçi kiralama
yetkisi yeni bir yasa tasarısıyla düzenlenmek isteniyor. Ancak
istihdam, devlet gibi kâr amacı gütmeyen bir kurum tarafından yerine
getirilmesi gereken bir yükümlülük olması gerekirken iş gücü
piyasasının özel sektöre teslim edilmesi emekçiler
açısından büyük bir hak kaybına sebep olabilecektir. Özel
istihdam bürolarıyla iş güvencesi değil istihdam güvencesi sağlandığını
belirtmiştim ama bunu daha da açarsak insanlara iş güvencesi vermeyip
esasında istihdam edilebilir gibi bir potansiyel içeriyor.
Dolayısıyla iş bulmayı kişilerin kendi yeteneklerine
ve tümüyle rekabetçi bir anlayışa bırakıyor. Mevcut iş
gücü piyasasında eşitsiz bir durumda olan kadınlar bu durumdan kesinlikle
daha da olumsuz bir şekilde etkilenmektedirler. Hele ki sendikalaşma
oranının yüzde 10 gibi çok düşük olduğu,
kadınların yüzde 47sinin kayıtsız olarak
çalıştığı düşünüldüğünde götürüleri çok daha
büyük olacaktır. Geçici istihdam arttıkça güvenceli, kadrolu
çalışma da giderek azalıyor. Kiralık işçi alan
firmalar ya da kamu sektörü kadrolu çalışanlarını
işten çıkarıyor. Almanyada 2010 yılında yapılan
bir araştırmaya göre, yeni istihdamın yüzde 53ü geçici istihdam
büroları tarafından yapılıyor ve geçici istihdamla
şirketler kadrolu çalışanları işten
çıkarmaktadır. Geçici istihdamla çalışanlar aynı
işi yapıyor olsalar da daha düşük ücret almaktadırlar.
KEİG raporuna göre İngilterede esnek çalışanlar aynı
işi yapan tam zamanlı çalışanlara göre saat ücretinin
sadece yüzde 68ini alabilmektedir. Türkiye gibi zaten kadınların
aynı işi yapan erkeklere göre çok daha düşük ücret
aldığı ülkelerde, geçici esnek istihdam, ücretleri daha da
düşürecektir ve kadının mağduriyetini daha da
artıracaktır. Ayrıca, özel istihdam bürolarının, iddia
edildiği gibi, başta söylediğimiz gibi çok yeni istihdam
alanları da açmaktan uzaktır. Mevcut iş gücü piyasasındaki
boşluklara, örneğin, askere giden çalışanın,
doğum yaptığı için işten ayrılan
kadının yerine istihdam edildiği için yeni bir istihdam
alanı oluşturmuyor, geçici bir istihdam alanı oluşuyor ve
işe dönmeyle o tekrar eskiye dönüyor. Dolayısıyla,
istihdamın garantilendiğini söyleyemeyiz.
Yine bir diğer nokta, geçici istihdamın,
esnek çalışmanın -başta kadınlar için- tercih
edilebilir olduğu gerçeğiyle de yüz yüzeyiz. Evet, kadınlar,
hayatlarının belirli dönemlerinde yarı zamanlı ya da esnek
çalışma içinde olmak isteyebilirler ancak esnek çalışma,
daha az çalışma saati ile mevcut tüm sosyal ve çalışma
haklarının korunması olmadığı için yetersiz
ücretlerle ek işe de itmektedir, bu da kadınları daha çok
mağdur etmektedir.
Geçici işçilerle yapılan
görüşmelerde, işçilerin tamamı, geçici istihdamı biraz daha
seçeneksizlikten kabul ettiğini, yakın zamanda tam zamanlı bir
işe geçme ümidini hep taşıdıklarını ortaya
koymuştur. Bu nedenle, kadın istihdamının düşük
olduğu, kadın işsizliğinin yüksek olduğu ülkemizde
kadınlar için çok daha büyük bir baskı oluşacaktır.
Özel istihdam bürolarıyla getirilmek istenen,
geçici istihdam, kiralık işçi uygulamalarına dair dünyada
yapılan araştırmalarda işçilerin ve özellikle kadın
işçilerin koşullarının büyük oranda gerilediği yönünde
tespitler vardır. Dolayısıyla, özellikle sermaye kesimlerinin
belirtiği üzere, istihdam artırıcı, iş yaşam uyumunu
sağlayıcı olduğu iddiaları gerçeği
yansıtmamaktadır.
Sürem kalmadı ama sonuç olarak şunu
belirtmek istiyorum: Türkiyede kadın istihdamının durumu,
cinsiyetçi iş bölümü ve kadınların omuzlarında olan
bakım hizmetleri gibi yüklerin kamusal olarak karşılanması,
mevcut...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayınız,
açıyorum mikrofonunuzu.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
sözleşmeli personel ve taşeron
uygulamalarının sonuçlarını ve özel istihdam
bürolarıyla kiralık işçiliğin yasallaşması
durumunda emekçiler adına olası etkilerinin emekçiler, kadın
örgütleri ve sendikaların katkılarıyla
araştırılması için bir araştırma komisyonu
kurulmasını önermekteyiz.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum,
sağ olun. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Danış Beştaş.
Önerinin aleyhinde, Radiye Sezer
Katırcıoğlu.
Buyurun Sayın Katırcıoğlu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDPnin Meclis
araştırma önergesi aleyhine söz almış bulunmaktayım.
AK PARTİ Grubu adına Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, Ankarada,
bizlere yakın mesafede meydana gelen patlamada hayatını kaybeden
Türk Silahlı Kuvvetleri personelleri ve vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum.
Bugün de Diyarbakır Licede menfur saldırıda 6 askerimiz şehit
oldu, milletimizin başı sağ olsun. Türkiyeyi derinden üzen bu
cani terörü lanetliyorum. Tüm bu terörist saldırıların
arkasındaki güçler ve taşeronlarıyla mücadelemize bunları
yok edinceye kadar devam edeceğimi bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ
hükûmetleri, insan odaklı politikalar üretmesinin gereği
toplumumuzdaki dezavantajlı gruplar lehine pozitif
ayrımcılığı esas almıştır. Bu kapsamda,
on üç yılda gerçekleştirilen politikalara şöyle bir
baktığımızda ilk önce gözümüze çarpan, Anayasanın
10uncu maddesindeki pozitif ayrımcılık ilkesinin getirildiğini
görmekteyiz. Bununla birlikte, Medeni Kanunda, Ceza Kanununda, İş
Kanununda kadının aleyhindeki hükümleri kaldırarak kadın
lehine kanunların düzenlendiğini görüyoruz, bununla birlikte, hemen
beraberinde İstanbul Sözleşmesi, ki bunu ilk imzalayan ülke olarak
tarihe geçtik. Birleşmiş Milletler UN Womenın geçtiğimiz
günlerde bir çağrısı vardı: İstanbul
Sözleşmesine Avrupadaki 28 ülkenin daha imza
atmadığını, atan ülkelerin de gereğini yerine
getirmediğini ve bununla ilgili en kısa zamanda eyleme geçmelerinin
duyurusu vardı; bunun da altını çizerek devamında CEDAW ve
devamında 6284 no.lu Yasayla birlikte tüm Avrupa ülkelerinde benzeri
olmayan önemli bir yasayı hayata geçirdiğimizi görürüz.
Bununla birlikte, kadın
girişimciliğini artırmaya yönelik KOSGEB hibeleri ve faizsiz
kredilerini görüyoruz kadınlar için. Aynı zamanda kadının
işveren yönünden istihdamını artırabilmek için
işverene devletin verdiği destek primlerini görüyoruz.
Tüm bu politikaları daha çok
sıralayabiliriz ama konudan uzaklaşmamak adına, kadın
istihdam oranlarına hep birlikte baktığımızda şu
verileri görüyoruz: 2004 yılında yüzde 25,7 iken, 2013te kadın
istihdamı yüzde 27,1 olmuştur.
Arkadaşlar, yüzde 2lik bir artış
kadın istihdamında -bu konuyla yakından ilgilenenler çok iyi
bilir- çok önemli bir artıştır. Bu bize on üç yılda AK
PARTİ hükûmetlerinin kadına dair politikalarının ne kadar
doğru, yerinde ve hayata geçirmekteki kararlılığını
bir kez daha göstermektedir.
Değerli milletvekilleri, bu kapsamda
kadınların toplumsal rolünü güçlendirmeye yönelik her dönemde, her
yasal zeminde ilerici adımlar atılmakta, atılmaya devam
edilecektir. Hukuki iyileştirmelerle kadın güçlendikçe kadın
iş gücüne katılım oranı -az önce belirttiğim gibi- her
geçen gün artmaktadır. Kadının istihdamdaki nitelikli payı,
kadının sosyal yaşama entegrasyonu açısından önemli
bir göstergedir. Fakat, dikkat edilmesi gereken bir diğer husus da,
çalışma haklarının ve özlük düzenlemelerinin
kadınların lehine iyileştirilmesi gerektiğidir. Buna
yönelik atacağımız adımları seçim beyannamemizde
detaylıca belirttik ve nitekim, bu beyanlarımızı hayata
geçirdik.
Bunlara şöyle kısaca bir bakalım
istiyorum: Memurlara doğum sonrası aylıksız izinde
geçirdikleri her yıl için bir kademe ilerlemesi ve her üç yıl için
bir derece yükselmesi verilecek. Doğum yapan kadın, memur ve
işçilere analık izni sonrasında birinci doğumda iki, ikinci
doğumda dört, sonraki doğumlarda ise altı ay süreyle yarım
günlük çalışma imkânı tanınacak. İkiz olursa bu sürelere
birer ay eklenecek. Bebek engelli doğarsa yarım gün çalışma
on iki aya çıkartılacak. Doğum sonrasında kadın
memurların analık izni tamamlanmasında başlayan yirmi dört
ay aylıksız izin, istekleri hâlinde iki, dört ve altı aylık
yarı zamanlı çalışma sürelerinin bitiminde de
başlatılabilecek. Bu imkân evlat edinenler için de getirilecek. 3
yaşını doldurmamış bir çocuğu evlat edinen
memurlara sekiz hafta izin verilecek. Memur ve işçi anneye çocuğun mecburi
ilköğretim çağının başladığı tarihi
takip eden ay başına kadar normal çalışma süresinin
yarısına kadar çalışma imkânı getirilecek. Bu
düzenlemeden, evlat edinenler de yararlanacak.
İşsizlik sigortasında
değişiklik yapılarak doğum sonrası yarım
çalışma ödeneği ödemeleri, prim giderleri fonun giderleri
arasına eklenecek, kadın işçilere doğum sonrası
yarım çalışma ödeneği verilecektir. Doğum nedeniyle
mali haklar ile sosyal yardımları yarım ödenen memurların
fiilî hizmet süreleri ile prim ödeme gün sayıları yarım olarak
hesaplanacak.
Kadınlarımızın iş gücüne
katılımında kurumsal aracıların fonksiyonunu göz
ardı etmemek gerekiyor. İŞKUR ve özel istihdam
bürolarının fonksiyonunu bu anlamda çok önemli görüyoruz ve
değerli buluyoruz çünkü özel istihdam büroları, nitelikli iş
gücünün bulunması, sağlanması konusunda oldukça aktif
bürolardır. Bu bürolar, aynı zamanda iş gücünün doğru
kullanımı ve yaygınlaştırılması için çok
önemlidir. İş gücünün profesyonel değerlendirilmesi
anlamında bu bürolar çok aktif bir şekilde halkımıza yarar
sağlamaktadır. Bu bürolar online hizmet verdikleri için devletin
bazen yavaş işlediği veya hizmetlerin tam olarak
anlatılamadığı bölgelerde aktif olarak iş gücünün
bulunmasını sağlamakta, bu yönde destek vermektedir. Özel istihdam
büroları sayesinde her yıl 50 bine yakın
vatandaşımız iş bulmaktadır. Uluslararası ILO
sözleşmeleri hem devletin hem de özel sektörün yani özel istihdam
bürolarının iş gücü piyasasında ortak
çalışmasında, işsizliğin azaltılmasında çok
önemli bir göstergedir, bir unsurdur.
Özel istihdam büroları, aynı zamanda
uluslararası iş gücünün bulunup değerlendirilmesi anlamında
çok işlevsel bir şekilde çalışmaktadır. Bu bürolar
sayesinde firmalar doğru profesyonellerin öz geçmişlerini okuyarak
bulabilmektedir. 2004 ve 2013 yılları arasında 291 bin kişi
istihdam edilmiş yani yıllık ortalama 20 bin kişinin özel
istihdam büroları sayesinde istihdam edildiğini göstermektedir
değerli arkadaşlar. İŞKUR ve özel istihdam
bürolarının birbirini tamamladığını
düşünüyorum çünkü İŞKUR lise altında iş bulurken özel
istihdam büroları lise üstü, daha üst eğitimlilere hizmet
sağlamaktadır.
Bu anlamda özel istihdam bürolarının
fonksiyonunu destekliyor, olumlu buluyor, gerekli buluyorum ve bir kez daha bu
büroları güçlendirerek, daha da yaygınlaştırarak
devamı yönünde olduğumu ifade ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Katırcıoğlu.
Önerinin lehinde, Ünal Demirtaş Zonguldak
Milletvekili.
Buyurun Sayın Demirtaş. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; öncelikle şunu ifade etmek
istiyorum: Dün terör karanlık, soğuk ve insanlıktan
çıkmış yüzünü bir kez daha göstermiştir. Ankaranın ve
devletin göbeğinde yapılan bu kalleş ve sinsi terör
saldırısını ve tüm terör saldırılarını
lanetliyorum. Yine, Diyarbakırda da sabah saatlerinde maalesef 6
askerimizin şehit düştüğü haberini büyük bir üzüntüyle
öğrendik. Terör olaylarında yaşamını yitiren, şehit
olan askerlerimize ve yaşamını yitiren sivil
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum, yaralılara
acil şifalar diliyorum, hayatını kaybeden
vatandaşlarımızın yakınlarına ve tüm Türkiyeye
başsağlığı diliyorum.
Özel istihdam bürolarıyla ilgili HDP grup
önerisini görüşmek üzere karşınızdayım. Önerinin
lehinde görüş bildireceğim
Şunu ifade etmek istiyorum: Özel istihdam
büroları, çalışma yaşamında bugüne kadar sürekli AKP
iktidarının ısıtıp ısıtıp gündeme
getirdiği konulardır. Yine, şu anda, Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda güvenceli esneklik ve
uzaktan çalışma ve özel istihdam bürolarıyla ilgili bir kanun
tasarısını görüşüyoruz. Tasarının
görüşmeleri esnasında öğrendik ki bu tasarı bütün sosyal
taraflarla görüşülmeden Meclise getirilmiş. Özellikle, 2008/104
sayılı Avrupa Direktifi üzerinden özel istihdam bürolarının
gündeme getirildiğini öğrenmiş olduk. Ama Avrupa direktifleri,
bütün sosyal tarafların birlikte konuyu tartışarak, birlikte
konuda uzlaşarak gündeme getirmesiyle ortaya konuluyor.
Şunu ifade etmek istiyorum: Özel istihdam
büroları, özellikle tüm sosyal tarafları bir arada dinleyerek,
konuşularak gündeme getirilmiş değil. Komisyon görüşmeleri
sırasında öğrendik ki Çalışma Bakanlığı
işçi temsilcilerini davet etmiş, Sizin bu konudaki
görüşlerinizi alalım. demiş. Ama bakıyoruz,
TÜRK-İŞ yetkilisi orada açıkça ifade etti: Bizim özel istihdam
bürolarıyla ilgili görüşümüz alınmadı. dedi. Sadece,
uzaktan çalışmayla ilgili görüşleri ifade edilmiş. Onunla
ilgili bir günlük bir çalışma yapmışlar ve yapmış
oldukları çalışma neticesinde de bir metin üzerinde
uzlaşmışlar. Ama TÜRK-İŞ yetkilisinin ifadesine göre,
diyor ki: Geldik buraya, bizim uzlaştığımız metin
burada yok. Yani uzaktan çalışmayla ilgili bir metin üzerinde
anlaştık, ama bu metin bu kanun tasarısında yok. Daha
ötesi, özel istihdam bürolarıyla ilgili konuyu biz hiç
konuşmadık. Yine, güvenceli esnek çalışmayla ilgili
hükümleri ise hiç tartışmadık. Baktığımız
zaman, Bakanlığın bunu sosyal taraflardan kaçırarak gündeme
getirdiği anlaşılıyor; oysa bu kanun, özel istihdam
büroları, AKP iktidara geldiğinden bugüne kadar sürekli
ısıtılıp ısıtılıp gündeme getirilen bir
metin. Özellikle 2008, 2009 yılında bu kanun Meclisten
çıkmış ama Sayın Abdullah Gül bu kanunu iade etmiş.
Bakın, AKP iktidarında 836 kanun Sayın Abdullah Gülün önüne
gitmiş ama 4 tanesini iade etmiş ve iade ettiği 4 tane kanundan
birisi bu, özel istihdam büroları. Dolayısıyla bu kanunu
konuşurken, tartışırken Abdullah Gülün, Sayın
Cumhurbaşkanımızın görüş ve önerilerinin de dikkate
alınması gerekirdi diye düşünüyoruz.
Tabii, özel istihdam büroları, özellikle
Türkiyedeki iş ve çalışma yaşamını temelinden
etkileyecek, iş ve çalışma yaşamını bozabilecek
hükümler getiriyor.
Şimdi, 2015 verilerine göre ben size bazı
bilgiler vermek istiyorum: Türkiyede toplam 1 milyon 736 bin 830 iş yeri
var ve iş yerlerinden 1 ila 9 işçi çalıştıran iş
yeri sayısı 1 milyon 482 bin, geri kalanlar da 10 ve daha fazla
işçi çalıştırıyor. Yani yaklaşık 300 bin
civarında 10 ve daha fazla işçi çalıştıran iş
yeri var, 1 milyon 482 bin de 10 ve 10un altında işçi
çalıştıran iş yeri var.
Baktığımız zaman, toplam
çalışan işçi sayısı da, SGK verilerine göre
yaklaşık 12 milyon 800 bin kişi. Kanun tasarısına
baktığımızda, 1 ila 9 işçi çalıştıran
iş yerlerinin tamamında özel istihdam büroları işçi
istihdam edebilecek; bu da işçi sayısına
baktığımızda 4 milyon 96 bin civarında insanı
ilgilendiriyor. Yine 10 ve üzerinde çalışan işçi
sayısını baz aldığımızdaysa 8 milyon 704 bin
işçi var. Bunların da yüzde 25i 2 milyon 176 bin kişi
yapıyor. Yani toplamda kayıtlı işçi dediğimiz,
işçi sayısını ilgilendiren bölümü 6 milyon 272 bin. Ama
bize ifade edilen şu: Özel istihdam bürolarıyla biz kayıt
dışı çalışan işçileri kayıt içine
almayı hedefliyoruz. deniliyor. O da yaklaşık 3-4 milyon
civarında kayıt dışı işçi olduğunu varsayarsak,
10 milyon çalışanı ilgilendiren, aileleriyle beraber 30-40
milyon kişiyi ilgilendiren bir tasarıyı görüşüyoruz.
Az önce de ifade ettim, iş ve çalışma
yaşamını temelinden sarsacak, iş ve çalışma
barışını temelinden bozacak bir yasadan bahsediyoruz.
Burada tabii, bu verilerle birlikte bu kanun neyi getiriyor, -özel istihdam
büroları- ona bir bakmak lazım. Bir iş yerinde maksimum dört
aylık çalışabilecek bir kiralama söz konusu. Yani işçiyi
üretimin bir parçası gibi gören, deyim yerindeyse bir mal gibi gören bir
anlayış söz konusu. Aynı işçiyi özel istihdam bürosu, bir
yılın içerisinde 4 tane iş yerinde kiralayabiliyor.
Dolayısıyla, işçinin iş yeriyle bir
bağlantısı kalmıyor. Yani bu belki 4 diyoruz ama en fazla
dört ay, belki iki ay çalışıp ayrılacak, bir ay
çalışıp ayrılacak. Yani bir işçi, bir iş yerinde
bir yılda 10 defa iş yerlerini değiştirmek zorunda
kalabilir.
Dolayısıyla, çok tehlikeli bir durum.
İnsanı, insan gibi görmeyen, işçiyi insan gibi görmeyen bir
anlayış ve yaklaşım söz konusu ve özel istihdam
bürolarının dünyadaki uygulamasına
baktığımız zaman, 2014 verilerine göre 415 milyar
dolarlık bir pazardan bahsediyoruz, bir emek pazarından bahsediyoruz.
415 milyar dolarlık bir emek sömürüsünden bahsediyoruz. Dünyada özellikle
10 özel istihdam bürosu var. Dünyadaki yüzde 25lik özel istihdam
pazarını elinde tutuyor. Yani, baktığımız zaman,
aslında özel istihdam büroları bizim bildiğimiz
dayıbaşının yasallaşmış şekli, bir
kölelik sistemi. Dolayısıyla, bu tasarı, özel istihdam
büroları çıkarılırken iş ve sosyal
barışı bozmayacak bir yapı gündeme getirilmelidir.
Yine, meselenin bir başka boyutu, iş
kazaları boyutu. Bakın, işçi ile işveren arasında daha
önce taşeronu getirdiniz. Taşeronluk uygulaması sizin dönemizde
yaygınlaştı. 2002de 300 bin taşeron işçisi varken
şu anda 1,5 milyonun üzerinde ama geldiğimiz nokta iş
cinayetleri. Her yıl yaklaşık 1.700-1.800 civarında
işçimiz yaşamını yitiriyor. Dolayısıyla, bu
yasayla özel istihdam bürolarının kiraladığı
işçilerin iş güvenliği de mümkün olmayacak. Bunların
özellikle görüşülmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Biz, yine, aynı özel istihdam
bürolarının Anayasanın 48, 49, 50, 51, 53, 54, 55 ve
60ncı maddeleriyle direkt ilgili olduğundan Anayasanın bu
hükümlerine de aykırı olduğunu düşünüyoruz. Özellikle, 5 ve
17nci maddelerini de dolaylı olarak ilgilendirmekte bu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla)
tasarı. Bu
sebeple, bu tasarının gündemden kalkmasını talep ediyoruz.
Yine, HDPnin grup önerisi, bu konunun
araştırılmasına yöneliktir, dünyadaki
uygulamalarının araştırılmasına yöneliktir.
Öneriyi destekliyoruz, araştırılması gerekir diyoruz.
İnsanı gözden kaçırmayalım diyoruz.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Demirtaş.
Önerinin aleyhinde Zehra Taşkesenlioğlu,
Erzurum Milletvekili.
Buyurun Sayın Taşkesenlioğlu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum)
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
HDP grup önerisinin aleyhinde söz almış
bulunuyorum. Ancak, sözlerime başlamadan önce, dün, hemen yanı
başımızda menfur terör saldırısıyla
hayatını kaybeden Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına ve
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, yaralılara Rabbimin El
Şafi ismiyle en yakın zamanda şifalar diliyorum ve
unutulmasın ki bu terör olaylarıyla bizim sadece sakalımız
kesilir. Kesilen sakalın yerine daha gürü muhakkak ki
çıkacaktır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sakallar ölmüyor,
anaların evlatları ölüyor!
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Devamla) -
Hepimizin bildiği gibi, yaşanan ekonomik gelişmeler,
uluslararası rekabetin gelişmesi, hizmet sektörünün giderek
gelişmesi, ekonominin büyümesi, teknolojik ilerlemeler ve gelişmeler
sonucu üretim biçimlerinde ve istihdam kaynaklarında farklılıklar
ve gelişmeler meydana gelmiştir. Özellikle iş dünyası
1970li yıllardan itibaren esnek çalışma modeliyle
tanışmaya başlamış ve özel istihdam bürolarıyla
da esnek çalışma sisteminin güvence altına alınması
sağlanmıştır. Esnek çalışma biçimine geçilmesinde,
iş gücü maliyetlerini azaltmak değil, aksine, iş gücüne
katılımın artması hedeflenmektedir.
İşsizliği azaltabilmek amacıyla çıkarılan esnek
çalışma sistemiyle hem ekonomilerdeki büyüme hedeflenmiş hem de
istihdamın gelişmesiyle işverenin rekabet gücünün artırılarak
ekonomilerin derinleşmesine ve gelişmesine katkı yapması
amaçlanmıştır. Esnek çalışma sistemi, aynı
zamanda kayıt dışı istihdamı azaltmakta, sosyal
güvenlik sistemi içine de bireylerin alınmasını
sağlamaktadır. Yapılan düzenlemelerle, özellikle bizim
çıkarmaya çalışacağımız yasayla, mevsimlik
tarım işçilerinin, evde ev işi yapan hanımların özel
istihdam bürolarıyla kayıt altına alınması
sağlanmakta ve onların kayıtlı istihdam bireyleri hâline
gelmesi hedeflenmektedir.
Peki, Avrupa Birliği gibi bir sürecin
içerisindeyken Avrupa Birliğindeki durum nedir? diye
baktığımızda, Avrupa Birliğinde çalışan
kadınların yaklaşık yüzde 56sı ve özellikle hizmet
sektöründe çalışan kadınların yüzde 82si esnek
çalışma sistemiyle karşı karşıyadır. Yine,
Avrupa Birliği çalışma sistemi içerisinde 2002 yılında
yüzde 16,1 olan esnek çalışma sistemi içindeki birey sayısı
2015 yılında yüzde 19,1e çıkmıştır. Bu da
gösteriyor ki gelişen ve büyüyen ekonomilerde esnek çalışma
sistemi özellikle önemli bir istihdam modeli olarak kabul edilmektedir.
1970li yıllardan itibaren esnek
çalışma modelini kabul eden Avrupa Birliği, bu anlamda
farklı 5 tane direktif çıkarmış ve bu direktifler bugün
Avrupa Birliğinin çalışma hayatını düzenleyen önemli
direktifler hâline gelmiştir. Ayrıca, Avrupa Birliğinin temel
dokümanları olan Beyaz Kitap, Amsterdam Antlaşması, Lüksemburg
Sözleşmesi gibi sözleşmelerle esnek çalışma sistemleri ve
özel istihdam büroları birer model olarak ülkelere tavsiye edilmektedir.
Dünya Bankasının 2013 yılında ülkemiz
için hazırlamış olduğu Türkiye İşbirliği
Ülke Profili Görünümü Raporunda da belirttiği gibi, iş gücü
piyasasındaki esnek çalışma sistemine geçilmesiyle ülkemizde
katı olarak kabul edilen iş gücü piyasasına bu
katılımın azaltılması sağlanacak, aynı
zamanda iş gücü maliyetlerinde dengelemeler meydana getirilerek istihdam
ortamının gelişmesine ve büyümesine katkı yapacaktır.
Şunu da unutmamak lazım: AK PARTİ
iktidarı, iktidara geldiği günden bugüne kadar kadınların
özellikle istihdam alanında varlığını ve
gelişimini sağlamak amacıyla gerek ulusal gerekse
uluslararası alanda birtakım çalışmalar ve çabalar
yürütmüştür. Uluslararası alanda yapılan en önemli
çalışma, G20 Dönem Başkanlığımız içerisinde
-G19 ülkenin hiçbirisi bugüne kadar yapmamışken- Türkiye Cumhuriyeti
tarafından Kadın 20 gibi önemli bir madde gündeme getirilmiş ve
ekonominin en önemli maddesi olan kapsayıcılık ilkesinde
özellikle kadın istihdamının artırılması yine G20
Sonuç Belgesinde önemli bir madde olarak kabul edilmiş ve 20 ülke tarafından
da imzalanmıştır.
2002 yılında ülkemizdeki kadın
istihdam oranına baktığımızda, yüzde 18lerde olan bu
oran, 2014 yılında yüzde 33,3 gibi önemli bir seviyeye
çıkmıştır. İşte, bu da bizim kadın
istihdamıyla ilgili yaptığımız önemli düzenlemelerin
neticesindedir.
Özellikle, 2010 yılı referandumuyla
Anayasada yaptığımız değişiklikle,
Kadınların ve erkeklerin eşit haklara sahip olduğu ve
devletin bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlü
olduğu ifadesi getirilerek kadınların ve erkeklerin her alanda,
çalışma hayatı da dâhil olmak üzere, devlet güvencesi
altına alınması sağlanmıştır.
2003 tarihinde yürürlüğe giren 4857
sayılı İş Kanununda da özellikle işçi-işveren
ilişkilerinde, cinsiyet dâhil olmak üzere, hiçbir nedenle temel insan
hakları bakımından ayrım yapılmayacağı
felsefesi, tüm bu maddelerde, 4857nin tüm maddelerinde kendini
göstermiştir. Yapacağımız düzenlemeyle, özellikle sistemin
içindeki mevcut çalışanların sadece yüzde 2sinin esnek
istihdamda olacağı ifadesi vardır. Yani bir iş yerinde
çalışan kadınların ya da çalışanların yüzde
2sinin bu esneklik içinde olduğunu düşünürsek aslında
amacımız, biraz önce de söylediğim gibi, mevsimlik tarım
işçilerinin, evde çalışmak zorunda olan kadınların
kayıt altına alınması bu sayede sağlanmış olacaktır.
Yine yapacağımız
düzenlemeyle, geçici çalışanların yeni işe
alınanlarına göre sadece dörtte 1i olmasına özen gösterilecek,
aynı iş yerinde daimî çalışanların geçici çalışanlar
olması için ayrılmasıyla ilgili en az altı ay geçtikten
sonra kendi iş yerinde kabul edilmesi güvence altına
alınacaktır. Eğer geçici çalışma süresi dolmuşsa,
geçici çalışma süresi dolduğu hâlde işveren işçiyle bu
anlamda çalışmaya devam ediyorsa artık bunun geçici değil,
daimî işçi statüsüne alınması da yine aynı kanunla güvence
altına alınacaktır. Uzaktan çalışma ve geçici
çalışma sistemi içinde yer almak isteyenlerin bu özel istihdam
bürolarıyla çalışacağı ve bunların da altı
ay ile sekiz ay arasında sınırlı kalacağı ifade
ediliyor.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bugün bu öneriyi veren HDPnin, uluslararası hak
ihlalleri izleme raporu kayıtlarına da giren PKK tarafından
kaçırılan 2 binden fazla kişi -yaklaşık bunun yüzde
30unun kız çocuğu olduğu dikkate alınırsa-
hakkında da bir şeyler yapmasını ve özellikle
Diyarbakır Anneleri diye bilinen 350 çocuğun -88i kız
çocuğu, 18 yaş altı kız çocuğu- anneleri için de bir
şeyler yapmasını ve onların yalvarmalarını, göz
yaşlarını dindirmeleri amacıyla da eyleme geçmelerini arzu
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Belki onlardan
birileri; belki Berivanlar, belki Berfinler, belki Mizginler, belki
Ayşeler, belki Fatmalar, biz bugün özel istihdam bürolarıyla ilgili
konuşurken onlardan her birisi belki bu özel istihdam
bürolarının sahibi olacaktı. Ya da belki Berivan doktor olup bu ülkeye
faydalı olacaktı. Ya da belki Mizgin iyi bir balerin olup Türkiye'nin
adını başka yerlerde daha güçlü bir ses olmasını
sağlayacaktı. Ya da belki bir Mizgin gerçekten sevinç olup -adının
anlamı gibi- bu ülkede yeni çığırlar
açılmasını sağlayacak, NASAda iyi bir astronot
olacaktı. O yüzden biz sadece zarflarla ilgilenmeyelim, biraz
içindekilerle de ilgilenelim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Taşkesenlioğlu.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Karar
yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Karar yeter sayısı talebi
vardır. Oylamada karar yeter sayısını arayacağım.
Öneriyi kabul edenler
Etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- CHP Grubunun, Manisa Milletvekili Özgür Özel ve
24 milletvekili tarafından, Sultanahmet Meydanında gerçekleşen
terör saldırısının tüm yönleriyle
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 13/1/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 18 Şubat 2016 Perşembe günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Sayı:
96 18/02/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu, 18/02/2016 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Manisa Milletvekili Özgür Özel ve 24 milletvekilince
Sultanahmet Meydanında gerçekleşen terör
saldırısının tüm yönleriyle araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 13/01/2016
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin (214 sıra
no.lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin
önüne alınarak 18/02/2016 Perşembe günlü birleşimde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisinin lehinde ve aleyhinde olmak üzere ikişer sayın
milletvekiline söz vereceğim.
Lehinde Özgür Özel, Manisa Milletvekili.
Buyurun Sayın Özel. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi şahsım ve grubum adına
saygıyla selamlarım.
Dün akşam o acı dakikaları hep beraber
yaşadık. Bir kez daha hem dün hayatını kaybedenleri hem
bugün Diyarbakırda hayatını kaybedenleri rahmetle
anıyoruz; ailelerine başsağlığı diliyoruz,
sabır diliyoruz; yaralılarımıza acil şifalar
diliyoruz.
Dört ay içinde Ankarada, ülkenin kalbinde bu ikinci
büyük saldırı. Dünyanın neresinde olursa olsun bu, o
saldırının gerçekleştiği şehir ve o
saldırının gerçekleştiği ülke dışında,
bütün dünya kamuoyu tarafından orasıyla ilgili bir algı
yerleştiren ve oradaki güvenlik, istihbarat, devletin egemenliği,
terör örgütlerinin oradaki eylemleri ve terör örgütlerinin oradaki
etkinliği hakkında fikir veren bir saldırıdır.
Maalesef, Ankarada, egemenliğimizin en
kuvvetle temsil edildiği, Türkiye'nin dört bir yanından seçilerek
gelen milletvekillerinin görev yaptığı Türkiye Büyük Millet
Meclisine yürüme mesafesinde bir yerde böyle büyük bir saldırıyla
karşılaştık. Sadece Ankarada değil, 5 Haziran günü
Diyarbakırda yapılan ve 5 kişinin ölümüyle sonuçlanan, 20
Temmuz Suruçta 34 gencin hayatına mal olan; 10 Ekimde Ankarada 103
gencin, 103 evladımızın, 103 yurttaşımızın
hayatını kaybetmesine sebep olan
12 Ocakta Sultanahmette
misafirlerimiz, Türkiyede turist olarak bulunan, Türkiye'nin güzelliklerine
şahit olmak, gittiğinde belki Türkiye'nin turizm elçisi olması
için burada ağırlamamız gereken 11 kişi hayatını
kaybetti; misafirlerimizin de yaşamlarına sahip çıkamadık.
Ve dün ikinci Ankara saldırısı olarak tarihe geçen bu
saldırıda 28 vatandaşımız hayatını kaybetti.
7 Haziran gününden bugüne 300 güvenlik görevlisi hayatını kaybetti.
Ülkenin acı düşmeyen, yürekleri parça parça olmayan hiçbir
şehri, hiçbir vatandaşı kalmadı.
Türkiye'nin dört bir yanında analar
ağlıyor, gençler ölüyor; bizler lanetliyoruz, kınıyoruz,
üzülüyoruz ama Türkiyede hayat devam ediyor ve maalesef ölümler
normalleşiyor, kınamaktan başka hiçbir şey yapmıyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi dün olayı duyduğu
andan itibaren hem Parlamentodaki ilgili komisyonlardaki
arkadaşlarımız hem de grup içi komisyonlarımız
kendiliklerinden, bizlerle koordine kurarak önce olay yerine gittiler.
Ardından, hastanelerdeydi hekim kökenli arkadaşlarımız,
hekimlerimiz yaralıları ziyaret ettiler. Ardından,
lojmanların olduğu bölgede tek tek ailelerle temas ettiler. Ve Adli Tıbbın
önünde, bahçesinde, hayatını kaybetmiş, maalesef,
hayatını kaybettiğini bildikleri ama hangi cesedin, hangi
cenazenin, hangi naaşın kendilerine ait olduğunu bilmeyen
acılı ailelerin acılarını paylaşmaya, onları
dinlemeye gittiler. Burada pek çok arkadaşımız var, pek
çoğu Sayın Genel Başkanımızla birlikte taziyelerde ve
olayı yerinde incelemeye devam ediyor. Gelen bütün bilgiler şu
Ailelerin ortak söylediği bir tek söz var, diyorlar ki: Lütfen,
artık terörü kınamayı bırakın, bir şeyler
yapın, engel olun. Biz yandık, bundan sonra kimse yanmasın.
Değerli arkadaşlar, dün bu terörü hep
birlikte kınadık. Duygusal anlar yaşandı. Gayret gösterdik,
samimiyetle gayret gösterdik. Keşke Parlamentoda 4 parti birden aynı
metnin üzerinde birleşebilseydik. Bunu samimiyetle istedik,
olmasını da çok isterdik. 3 parti bu konuda bir metin üzerinde
anlaştı, yayınladık. Ayrıca, bir diğer, imza
koyamayan parti, saldırıyı kınadığını
ancak metin mutabakatı sağlayamadığını söyledi.
Bize, Parlamentoya aslında bu noktada bir tecrit, bir
ayrıştırma değil kapsayıcılık düşer. Bir
gün bu ülkede, hep birlikte, terör örgütünü, terörü, nereden gelirse gelsin,
kim olursa olsun, menşeine, kökenine, aracına bakmadan hepimizin
birden kınayabileceği, ortaklaşabileceği metinleri mutlaka
sağlamalıyız, altında birleşmeliyiz. Terörle mücadele
için Cumhuriyet Halk Partisi, geçmişte, AKP ve HDP gruplarına
Bakın, Hükûmet odaklı bir çözüm öneriyorsunuz, doğru
değil. derken bunu söylüyordu. Bu Parlamento çatısı
esastır. derken bunu söylüyorduk. 4 parti birlikte olabileceğimiz
bir yerde birleşmezsek eğer, hiçbir zaman bu birlikteliğin
kalıcı olmayacağını ve gerçek anlamda çözüm
üretmeyeceğini söylerken bunu söylüyorduk. Maalesef haklı
çıkmanın utancı, sıkıntısı içindeyiz. Buna
bu Parlamento bir çözüm bulmalıdır.
Ancak patlamayla ilgili şunu söylemem gerekir:
Patlama olduğu anda Hükûmetin tavrı Bir ses geldi,
bakacağız. dediler, Bir terör örgütünün
yaptığını düşünüyoruz. dediler, Saldırı
Türkiyeye yapılmış bir saldırıdır. dediler.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Çok iyi
planlanmış. dediler.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Bu açıklamaları
daha öncekilerden ayırabilecek bir açıklama değil. Bu,
çaresizlik; bu, yönetememe; bu, teslimiyet; bu, âcizlik durumunun tescilidir.
Ardından Bir şey yapmanız lazım. dendiğinde ilk akla
geleni hemen yaptılar.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul)
Acının ve terörün üzerinden siyaset yapılmaz. Buradan siyaset
üretilmez.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Cezasızlık ve bedel
ödememe hâlinin sonucunda ilk refleks, yayın yasağı koymak oldu.
Bugüne kadar RTÜK ve sulh ceza mahkemelerinin yayın yasakları,
maalesef, basının haber almasını engellemek ve bu
kararın sonucunda bir karartmaya hizmet etmek dışında
hiçbir işe yaramadı; yarasaydı Diyarbakırdaki yayın
yasağı Suruça, Suruçtaki yayın yasağı Ankaraya,
Ankaradaki yayın yasağı Sultanahmete, oradaki buna fayda
ederdi. Böyle bir şey yok. Neyi yayınlayacaksınız?
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Günah çıkarma!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Ama şunu bilin:
Hükûmetin ilk verdiği tepki Dün gece oturduk
Cumhurbaşkanımızla, güvenlik bürokrasisiyle toplandık,
altı saat içinde failleri bulduk. Çok güzel, bunu bir gece önce
beklerdik. Altı saat içinde belirlemek değil, altı saat önce bu
saldırıdan haberdar olmak, ana kuzularını, o evlatları
akşam evlerine sağ salim ulaştırmak devletin görevidir,
Hükûmetin görevidir. (CHP sıralarından alkışlar)
Hep birlikte kınayabiliriz ama şundan
lütfen uzak durunuz: Bir hesap vermeme, bir sorumsuzluk, bir Ne olursa olsun,
fatura bize kesilmiyor. hâli var ki, bu, en tehlikelisi; Türkiye için de
tehlikelidir, bizatihi iktidarın kendisi için de son derece tehlikelidir.
Bir bakıyorsunuz, dünyanın
sayılı büyük iş kazalarından bir tanesi oluyor, Soma
katliamından sonra gensoru veriliyor, Bakan orada duruyor, dimdik
arkasında duruyorsunuz; aferin! Afşin Elbistanda
aynısını yaptınız, diğer kazalarda
yaptınız. Ülkenin elektrik teknisyenleri göz önünde su bisikletinin
üzerinde donarak ölüyorlar, yalvararak ölüyorlar; sorumlular duruyor.
Doğuda, güneydoğuda yatılı Kuran kurslarından bir
tanesinde yangın çıkıyor, çocuklar ölüyor; sorumluları
hesap vermiyor.
ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) Sizler de
destek veriyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Ne olursa olsun, biraz önce
saydığım, 7 Hazirandan bugüne kadar yaşanan her şeyin
sonunda iktidarın bir tam sorumsuzluk ve hesap vermeme hâli var.
Başka bir şey daha var arkadaşlar: 7 Haziran gecesi,
Cumhurbaşkanının danışmanı, şimdi yine
milletvekiliniz Burhan Kuzu, çağırın, gelsin
açıklasın, ne demek kardeşim Seçmen kaosu seçti.? O tweeti
bir bize anlatması lazım Burhan Kuzunun.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Hüseyin Avninin
tweetlerini açıklasana.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Sayın Müezzinoğlu,
Sağlık Bakanı, Bursada çıkacaksın ve Suruç
katliamının üzerine diyeceksin ki: Başkan seçseydik bunlar
olmazdı. Gelsin, anlatsın Sayın Müezzinoğlu, ne demek
yahu, ne demek, gözünü seveyim?
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Hüseyin Avninin
tweetlerini de açıkla, Sayın Başkan.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Altta Dağlıca
katliamının haberi akacak, üzerine böyle büyük bir kibirle diyeceksin
ki: 400 vekil alınsaydı bunlar olmazdı.
Arkadaşlar, bu işlere siz tepki
göstereceksiniz. Bu sıraların gösterdiği tepkiler bu işlere
engel olmuyor. Hatta bu kaosu yaratmak isteyenlerin o tepkilerden
beslendiğini de söyleyenler var. Ve günü geldiğinde sizin yerinize
manşet atan, günü geldiğinde hakaret eden, günü geldiğinde
küfreden, başyazarı için Keşke naaşı burada
olsaydı da Türkiye yolunda sohbet etseydik. dediği
Cumhurbaşkanının gazetesi bakın ne diyor? Ya
başkanlık ya kaos. Buna tepkiyi siz göstermezseniz bugün burada
attığınız imza belki sizin içinizi tatmin edebilir,
bireysel olarak bir şey demem grup başkan vekiline ama bu bir karartma;
bu, sorumluluktan kaçma. Bizim attığımız imzayla
ortaklaşarak sorumluluktan kaçamazsınız. Hükûmetsiniz, hesap
vereceksiniz!
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı, dinliyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
konuşmacı Sorumsuz bir iktidarın arkasında sapasağlam
duruyorsunuz, aferin. diyerek grubumuza tahkirde bulunmuştur.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı,
69uncu madde çerçevesinde size söz veriyorum.
NURETTİN DEMİR (Muğla) Hükûmet
nerede?
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) Hükûmet nerede?
Hükûmetin cevap vermesi lazım.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Hükûmet
nerede?
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; Özgür Bey çeşitli
olaylardan bahsetti, kazalardan bahsetti ve nihai olarak Ankaradaki terör
saldırısından. Buna ilişkin de iktidarın
sorumluluğunu ve bu çerçevede bu sorumluluğun yerine getirilmesini
talep etti. İktidar sorumluluğunu yerine getiriyor. Bunu derken
kastınız eğer iktidarın çekip gitmesiyse bunun için zaten
terör saldırısını beklemeye gerek yok, CHP Grubu her vakit
iktidarın gitmesi gerektiğini söylüyor, şimdi de bu vesileyle
söylemiş olursunuz.
Özgür Bey, daha önce saymış olduğunuz
olaylar, kazalara ilişkin bir hukuk devleti olarak Türkiye'de takibatlar
yapılıyor; incelemeler, araştırmalar yapılıyor,
mahkemeler açılıyor. Bütün bunlardan haberdar
olmalısınız. Elbette bütün bunlar yapılırken iktidar
da bu çerçevede kendi üzerine düşen sorumluluğu yerine getiriyor. Dün
müessif bir hadise yaşandı. Bu sabah yine bir terör
saldırısı neticesinde 6 askerimiz hayatını kaybetti,
şehit oldu. Ben de başsağlığı diliyorum.
ALİ ŞEKER (İstanbul) 8 olmuş.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Şimdi, bu
terör saldırısı olmuş, dün yaşandı, bu sabah
yaşandı. Türkiye büyük bir terörist saldırıyla
karşı karşıya. 1970li yıllardan bu yana esasen biz
bunları yaşıyoruz. Farklı iktidarlar geldi geçti. Sadece
biz de değil, Avrupa da yaşıyor, Amerikaya kadar
yaşıyor. Sizin
CEYHUN İRGİL (Bursa) Nasıl normalleştiriyorsunuz
bunu?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Siyasetçiyle,
gündelik, böyle sinekten yağ çıkarmaya çalışan siyasetçi
ile devlet adamı arasındaki fark şudur.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Nedir?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Bizi
eleştirebilirsiniz elbette, bunu da her vakit yapıyorsunuz ama öyle
zamanlar vardır ki orada devlet adamlığı çerçevesinde
milletin ortak acısını paylaşan ve burada siyasi
spekülasyona gitmeyen bir tavır gerekir.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Sayın
Başkan, 30 kişi ölmüş Ne var bunda?ya mı getiriyorsunuz?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Bu
konuşmanızda bu eksikti. Bunu üzülerek belirtiyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Bir tane milletvekiliniz
de gitsin Adli Tıpta olanlara başsağlığı dilesin.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Gitmediğimizi nereden biliyorsunuz?
CEYHUN İRGİL (Bursa) Biz oradaydık,
ben oradaydım.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Ya,
gitmediğimizi nereden biliyorsunuz?
CEYHUN İRGİL (Bursa) Biliyorum,
oradaydım.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Ben de oradan
geliyorum, hayret bir şey ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Bostancının konuşmak üzerine kurduğu ve eleştiri yaptığı
süreçte tavrımızı, muhalefet biçimimizi sinekten yağ
çıkaran şeklinde eleştirmesi sataşma niteliğindedir.
Cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel, size de
69uncu madde çerçevesinde söz veriyorum.
(AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
efendim
Sayın milletvekilleri
Buyurun Sayın Özel.
4.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bir
şeyden bahsediyoruz, diyoruz ki hesap vermelisiniz, diyoruz ki sorumluluk
içinde davranmalısınız.
Sayın Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkan Vekili, gözünüzün içine bakarak söylüyorum, gözünüzün içine
bakarak: Dünyanın neresinde beş altı ay içerisinde, 2 tanesi
ülkenin başkentinde olmak üzere, canlı bomba eylemleri sonucunda,
patlamaların sonucunda bu kadar insan ölse ve burada, hangi ülkede
bunların karşısında siyasetçilerin hesap vermeme,
sorumluluk almama, istifa mekanizmasını işletmeme, kendileri
bundan geri duruyorlarsa partileri tarafından azledilmeme durumları
ortaya çıkabilir? Siz, Türkiye dışında bunun bir
örneği varsa gelin, burada paylaşın. Yok. Şuna
inandığınıza eminim: Sorumlular hesap versin. Eğer
buna inanıyorsanız ve diyorsanız ki: Bu yaşananların
sorumlusu iktidar değil, ana muhalefet olarak sorumluluk sizde. Ben size
söz veriyorum, ben istifa edeceğim. (CHP sıralarından
alkışlar)
Gelin, burada Hükûmet sorumluluğunu
konuşun, deyin ki: Bunlar yaşanırken güvenlik bürokrasisi
bundan sorumlu değildir, istihbarat bürokrasisi bundan sorumlu
değildir, siyasiler bundan sorumlu değildir.
Bakın, eğri oturalım, doğru
konuşalım. Suruç, Ankara ve bugün geldiğimiz nokta burada.
Eğer hâlâ daha o İçişleri Bakanı orada oturacaksa, yerinde
oturacaksa; olaydan altı saat geçtikten sonra Ankarada yaşanan
terör saldırısını şiddetle kınıyorum. Diyorsa,
bu adam bu göreve devam ederse bu ülkede daha çok bombalar patlar, biz daha çok
bedeller öderiz.
Sadece tweetle kınayan, görevini yapmayan
İçişleri Bakanını kınıyoruz, istifaya davet
ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Türkiye teröre
karşı kararlı bir mücadele veriyor. İktidar da bu
doğrultuda üzerine düşen bütün görevleri yerine getiriyor.
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Beceremiyorsunuz, beceremiyorsunuz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Böyle ucuz,
polemikçi siyasi değerlendirmeler kesinlikle bizim
yaşadığımız şartlara uymuyor.
Bizim ana muhalefet partisinden beklediğimiz
böyle polemikçi bir dille konuşmak değil, terör
karşısında açık bir tavır almak ve Buradan iktidara
ne söyleyebilirim? fırsatçılığı yapmamaktır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Polemik o değil, budur
polemik!
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, Manisa Milletvekili Özgür Özel ve
24 milletvekili tarafından, Sultanahmet Meydanında gerçekleşen
terör saldırısının tüm yönleriyle
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 13/1/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 18 Şubat 2016
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi
hakkında ikinci konuşmacı Ruhi Ersoy, Osmaniye Milletvekili.
Buyurun Sayın Ersoy. (MHP
sıralarından alkışlar)
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Terörle yatıp terörle
kalkmadığımız ve kan akmayan bir günü hasretle bekliyoruz,
o günler acaba gelir mi diyoruz. Yeni gelecek günler cemrenin düşmesiyle
birlikte havayı güzelleştirebilir mi, bahar güzel gelir mi Ankaraya
acaba diye düşünüyoruz, Türkiyeye acaba diye düşünüyoruz. Ama
baharın çok daha kanlı geçeceğinin tehditlerini yollayanlara ve
huzursuz bir Türkiye için yanıp tutuşanlara da buradan lanet ediyor,
lanet etmenin ve kınamanın ötesinde de üzerinde sorumluluğu
olanların, siyaseten yapması gereken işleri
sağlıklı bir şekilde, devlet adamı gibi yapması
gerekenlerin görevlerini hakkıyla yerine getirmeleri gerektiği
hususunda da hatırlatma yapmak istiyoruz.
Dün akşam bu yüce mabet içerisinde mesai
esnasındayken sarsıldık, duymadık, sarsıldık,
hissettik, hemdert olduk. Bizim kültürümüzde empati değil, hemdert olmak
vardır. Empatide mış gibi yapmak vardır ama hemdert olmak
yaşamak ve hissetmektir. Biz dertleri, bu topraklarda yaşayanlar
olarak birbiriyle dertleşmeyi hemdert olarak düşünürüz.
İşte, o kapsamda, bu sarsıntıyı hisseden Ankara
Milletvekilimiz Erkan Haberal Bey derhâl Başkent Üniversitesi Hastanesini
teyakkuza geçirerek hastanede olası yardımlar için diğer
birimlerinden takviye hekimleri ve teknik tertibatları aldırmak için
bölgeye gitti. Şimdi de yine heyetimiz gerek hasta ziyaretleri gerekse
ilgili resmî çalışmaları takiple görevliler ve bir başka
heyetimiz de şehit cenazesinde. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu neden
bugün daha az? diye konuşulup düşünüldüğünde bu görevlerle
meşgul olduğunu bu vesileyle hatırlatmak isterim.
Şimdi, değerli milletvekilleri,
değerli yüce Türk milleti; bugün
tartıştığımız bu konu Bir adım sonra nereye
gidecek? ve Ne olacak? sorularını da beraberinde getiriyor. Burada
memleketin maceraya hiçbir şekilde sürüklenmemesi gerektiğini uyaran
bir Milliyetçi Hareket Partisi var, hangi olayı ne zaman yapmanız
gerektiği konusunda da sürekli üzerine düşen sorumluluğu
hatırlatan bir Milliyetçi Hareket Partisi Grubu var. Düne kadar
yapılması gereken sınır ötesi operasyonlara sonuna kadar
destek veren, özellikle Ekim 2008, Ağustos 2011 ve Haziran 2015te terörle
mücadele konusunda, sınır ötesi harekâtlar konusunda iktidarı
uyaran ve gerekirse Kandile Türk Bayrağının dikilmesi
gerektiğini söyleyen Milliyetçi Hareket Partisi lideri Sayın Devlet
Bahçeli Bey, bugün itibarıyla Birleşik Arap Emirlikleri ve arka
planında sınırlı sayıda bir ülkeyle Suriye
müdahalesinin başımıza nasıl bir iş öreceğinin
uyarılarını yapmakta ve bu meselenin sadece ve sadece bölgedeki
PKK, PYD ve YPG güçleriyle sınırlı kalmayarak başka bir
savaşa yani Medvedevin ifadesiyle üçüncü dünya savaşına
doğru bizi götürebilecek birtakım olayları getirebileceğini
söylemekte.
Elbette ki devlet aklı bütün bunların
hepsini düşünüyordur, biz düşündüğüne inanmak istiyoruz en
azından ama beraberinde, terörle mücadele konsepti konusunda müzakereyi
yapanlarla bugün mücadeleyi yapan aktörlerin de aynı aktörler
olduğunu görmek, doğrusu bizi düşündürüyor. Dün akşam,
olaylar esnasında Sayın Efkan Ala Bu akşam Ankarada
yaşanan terör saldırılarını şiddetle
kınıyorum. Bu, ülkemize yapılan bir terör
saldırısıdır. diyor. Evet, doğrudur ama malumun
ilamı konusunda, bir sorunu çözme makamında olan bir insan bari sussa
ve bunları hiç konuşmasa.
Bir zihin bulanıklığı gözüküyor
sayın milletvekilleri. Bu zihin bulanıklığının,
tepeden tırnağa, mücadele noktasında netleşmesi gerekiyor.
Yani Londradan Mardin hattına yeni bir açılım süreciyle
pazarlık aşamalarına mı gidiliyor, yeni tehditlere
karşı taviz mi verilecek? Buradaki siyasetimizi, biz, eğer
sıcak-soğuk ikilemindeki gibi ani geçişlerle, hem dış
politik gelişmeleri hem terörle mücadelemizi ani geçişler üzerinden
yaparsak gerek kamuoyunun gerekse güvenlik güçlerinin motivasyonunu
bozarız. Buradaki tutumu, Dostoyevskinin Suç ve ceza romanında
Raskolnikov karakteri vardır; Oradaki çifte şahsiyetin tutum ve
davranışı gibi siyasetin iç ve dış politikalardaki
tutumu, birbiri arasında, çelişkilerle dolu.
Yani, bunu, çoğu zaman çoğu milletvekili,
Adalet ve Kalkınma Partisinin çeşitli dönemlerde yaptıkları
ile uyguladıkları arasındaki tezatlıkları ifade etti.
Salih Müslimi getirdiniz, burada misafir ettiniz; PYDyi meşru, hukuki
bir siyasi parti gibi görmeye çalıştınız. Buradan giden
Salih Müslim, verdiği bir röportajda Bana çok güzel muameleler
yapıldı, Türk devletine teşekkür ediyorum. Biz Kürdistanı
Türklerle beraber kuracağız. söylemlerini geliştirdi. Bunlar
çok yakında oldu, çok, daha dün denilecek günlerde oldu. PYD ve YPG
sıfatlı PKKlı teröristleri tedavi ettik. İnsan olarak biz,
cephede düşman askerine dahi yardım ederiz ama buradaki
uygulamaların arka planı, terörü ve teröristi güçlendirecek siyasal
zafiyetlerse buna da çok ciddi anlamda dikkat etmek gerekiyor.
Şimdi, burada, son tahlilde
hatırlatılması ve uyarılması gereken bir husus var.
İktidarda çok nobran bir milliyetçi söylem görüyoruz. Bakın,
milliyetçi bir partinin, milliyetçi, ülkücü geleneğinden
yetişmiş bir insan olarak söylüyorum: İktidardaki nobran
milliyetçi dilin tehditleri etnik fitne terörünü tetikleyecek noktaya
doğru gitmektedir. Kastettiğimiz şudur: Sağlıklı
milliyetçiliğin temeli kültüre dayandığı için, bu, bir
medeniyet tasavvuru olarak olur; etnisiteyi, etnik kimlikleri, etnik
kimliklerin siyasallaşmasını ve
ırkçılığı reddeder, sağlıklı olan
budur. Diğer tarafta, sağlıklı milliyetçilik demokrasiye ve
halka dayandığı için totaliter sistemleri, otoriter sistemleri
reddeder.
Bugünkü uygulamalarla vatan, millet, bayrak,
heyecan, coşku ve beraberinde Haydi çocuklar! diyerek, bu
patlamaları dahi siyasal malzemeye dönüştürerek Biz PYDye, PKKya,
YPGye haddini bildireceğiz, Suriyeye gireceğiz bu yüzden. diyerek
kamuoyu oluşturma gerekçesine referans yaparsanız bu memleketi bir
üçüncü dünya savaşının eşiğine getirirsiniz. Bu konuda
da Milliyetçi Hareket Partisi yüksek bir sesle zatıalilerini,
devletlülerini ve yüce heyeti uyarmakla meşgul.
Bir başka
ayrımcılık: Milliyetçi düşüncede din bir bütün olarak
algılanır ve dinin içerisindeki mezhep ayrımları hiçbir
zaman hesaba katılmaz. Sünni taraftarı olup Alevi
karşıtlığının veyahut da mezhep
taraftarlığının bir siyasi partinin ideolojisi hâline
dönüştürülmesine asla müsaade edilmez ama bu konuda siyasi partilerin
referans noktalarını ifade ederken, olayları tasvir ederken
Şu kadar Sünni vatandaş öldürüldü. veyahut da Şu kadar
şu oldu. Falanca partinin genel başkanı Alevi değil mi?
gibi söylemler çok büyük tehlikeyi de beraberinde getiriyor.
Şimdi, üçüncü dünya
savaş senaryoları kuranlar ve 100üncü yılını, 100
yaşını yaşayan yeni Sykes-Picotların cetvellerle
harita çizme sevdalıları bu konuları çok şiddetli bir
şekilde kaşımaya ve tahrik etmeye başlıyor.
İşte bu kapsamda
hepimize düşen vazife: Hepimiz bu kapsamda tutum ve
davranışlarımızı belirlerken
yarınımıza, çocuklarımıza olan sorumluluğumuzu
hesaba katarak ifade etmek zorundayız. Bir kere parti içerisindeki
ayrışmalar, düşünceler, farklılıklar, bunların
hepsi kendi içerisinde tartışılmalı, zenginlik olarak
görülebilmeli. İktidar partisi olarak size bu ifadelerimi söylüyorum:
Millî bekayla ve mücadeleyle ilgili konuda terörle mücadele etme
kararlılığında olan insanları görevlere getirin ve milletin
ve güvenlik güçlerinin bir daha zaafa dönüşecek hareketlerin içerisine
asla girmeme konusunda lütfen kararlı olun. Yani, artık biz
şunları duymak istemiyoruz: Ey Fransa, senin Parisinde bu bomba
patlarken senin istihbaratın ne yapıyordu? diye konuşan bir devlet
büyüğü, bugün itibarıyla bize de
Bizim istihbarat
kaynaklarımız acaba parti içi problemleri normalleştirmek için
mi meşgullerdi? Devletin mahallesinde bu bombalar patlarken, bugün
İdilde bu çocuklar can verirken, kan dökerken neredeydi bu devletiali?
diyoruz ve devletialiyi devlet gibi milletle bütünleşerek mücadele etmeye
davet ediyor ve bunu da Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak çok
yakın takip ettiğimizi ve sahada dinamik bir siyasetle Milliyetçi
Hareket Partisinin, canlı ve gür biçimde takipçiniz, tavsiyeciniz ve bu
konuda gördüğü hataların uyarıcısı olduğunu ifade
ediyor -yüce Meclisimizi- vatanın birliği ve bütünlüğü, devletin
bekası noktasında hizmetlerinizin hayırlara vesile olmasını
diliyor, huzurunuzdan saygıyla ayrılıyorum efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ersoy.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde
Erol Dora, Mardin Milletvekili.
Buyurun Sayın Dora. (HDP sıralarından
alkışlar)
EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş
olduğu Reyhanlı, Diyarbakır, Suruç, Ankara, Sultanahmet
katliamları ve benzeri yöntemlerle gerçekleştirilen
saldırıların faillerinin ve siyasi sorumlularının
ortaya çıkarılması, bundan sonra bu tür
saldırıların yaşanmaması için gerekli tedbirlerin
alınması amacıyla Meclis araştırması
açılması yönündeki araştırma önergesi üzerine
Halkların Demokratik Partisi adına söz almış buluyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; konuşmama geçmeden önce, dün akşam saatlerinde
Türkiye Büyük Millet Meclisine de çok yakın mesafede meydana gelen,
acımasızca gerçekleştirilen bombalı terör
saldırısını kınıyor, saldırıda
yaşamını yitiren yurttaşlarımıza Allahtan
rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Ayrıca, patlamada yaralanan yurttaşlarımıza acil
şifalar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, 11 Mayıs 2013te
Hatay Reyhanlıda düzenlenen bombalı saldırılarda 52
kişi yaşamını yitirmiş, 150 insanımız
yaralanmıştı. Benzer bir katliam girişimi, Diyarbakırda,
7 Haziran 2015 genel seçimleri öncesi partimizin düzenlediği, Eş
Genel Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaşın
konuşmacı olduğu mitinge yapılan saldırıda
yaşanmıştır.
Yine, 20 Temmuz 2015te Urfa Suruç ilçesi Amara
Kültür Merkezinde Kobaninin inşası ve yardım faaliyetlerinde
bulunmak için Suruç ilçesine gelen Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu,
Ezilenlerin Sosyalist Partisi ve Bilim Eğitim Estetik Kültür Sanat
Araştırmaları Vakfı gruplarına, basın
açıklaması yapacakları sırada vahşice bir saldırı
düzenlenmiş ve meydana gelen patlamada 32 kişi
yaşamını yitirmiş, 104 kişi
yaralanmıştı.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yine, 10 Ekim 2015 tarihinde KESK, DİSK, Türk Tabipleri
Birliği, TMMOB çağrısıyla çok sayıda sivil toplum
örgütü, siyasi parti ve yurttaşın katılımıyla emek,
demokrasi ve barış mitingi yapılmak istenmiştir. Miting
tertip komitesi Ankara Valiliğine başvurarak gerekli izinleri
almış ve mitingin ne şekilde yapılacağını da
valiliğe bildirmiştir. Buna göre, Ankara ve Ankara
dışından katılacak göstericiler merkez tren garı
önünde toplanıp kortej oluşturacak ve saat onda Sıhhiye
Meydanına doğru yürüyüşe geçeceklerdi. Göstericilerin
tamamı Sıhhiye Meydanına vardığında da miting
başlayacaktı.
Değerli milletvekilleri, 10 Ekim 2015 Ankara
emek, demokrasi ve barış mitinginde yaşam hakkı ve toplanma
özgürlüğü ağır bir şekilde ihlal edilmiştir.
Bilindiği gibi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine göre
devletlerin iki tür yükümlülüğü vardır, bunlar negatif yükümlülük ve
pozitif yükümlülük olarak belirtilmektedir. Negatif yükümlülük, ihlal etmeme
yükümlülüğüdür yani yapılacak gösteri ve yürüyüşlere müdahale
etmemektir, onların özgürlük içerisinde yapılmasını
sağlamaktır. Pozitif yükümlülük ise önlem alma ve koruma tedbirlerini
gerçekleştirmektir.
Devlet, yaşam hakkı bakımından
gerçekleşen ağır ihlali önleme görevini
yapmamıştır. 100ü aşkın kişinin
yaşamını yitirmesine, yüzlerce insanımızın
yaralanmasına neden olan bombaların patlatılmasını
kamu görevlileri veya devletin güvenlik ve istihbarat birimleriyle
bağlantılı kişiler yapmamış olsa bile, devletin
güvenlik güçleri pozitif yükümlülüklerini bu vesileyle yerine getirmemiş
olmaktadır.
Devlet, alması gereken istihbarat önlemlerini
almamıştır. Devlet istihbarat bilgilerini almış ve bu
bilgileri önleme mevkisindeki birimlere sunmuş olsa bile, bu birimler
gerektiği gibi görevlerini yapmamışlardır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; aynı tutum toplanma özgürlüğü ve bu konuya
yaklaşım açısından da kendisini göstermektedir.
İçişleri ile Adalet Bakanlıkları, vali ve emniyet
müdürlüğü, toplanma özgürlüğünün mitingin gerçekleştiği
mekânla sınırlı olduğunu düşünmektedirler. Hâlbuki
2911 sayılı Yasanın adında bile Toplantı ve Gösteri
Yürüyüşleri Yasası yazılıdır. Dolayısıyla,
kamu otoritelerinin sorumlulukları, hem genel ilkeler hem de toplanma
özgürlüğünün niteliği bakımından yalnızca miting
alanıyla sınırlı olamaz.
Toplanma özgürlüğü konusunda pozitif
yükümlülükler maalesef yerine getirilmemiştir. Henüz bilmediğimiz bir
güç, yurttaşların toplanma özgürlüğünü şiddet kullanarak
önlemiş ve buna karşın kamu otoritesi, hem yaşam hakkı
ihlaline neden olan hem de toplanma özgürlüğünü engellemeyi amaçlayan
eylemi önleyecek yeterli, gerekli ve etkin önlemleri maalesef
almamıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yine 12 Ocak 2015te Sultanahmette 10 kişinin yaşamını
yitirdiği, 15 kişinin yaralandığı başka bir
vahşi saldırıya hep birlikte tanıklık ettik.
Hayatını kaybedenlerin biliyorsunuz büyük çoğunluğu
Almanlardı. Türk vatandaşı olmayan bu insanlar maalesef
Türkiye'mizi gezmek için turist olarak bulunan kişilerdi.
Ne yazık ki Türkiye, artık, gerek kendi
yurttaşlarının gerekse ülkeye gelen turistlerin can
güvenliklerinin sağlanamadığı bir ülke imajı
yaratmış bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
benzer muhtevada katliam ve cinayetlerin geçmişte sıkça
yaşandığı, hâlen de yaşanmaya devam ettiği bir
ülke durumuna gelmiş bulunmaktayız. Devlet yetkililerinin bu
saldırı, cinayet ve katliam girişimleri neticesinde
aldıkları tek önlem ise konuya haber yasağı getirmek
biçiminde olmaktadır. Benzer muhtevada gerçekleşen tüm
vahşetlere ilişkin açılmış olan soruşturmalara
gizlilik kararı getirilmiş, ancak hiçbir olay etraflı bir
şekilde aydınlatılarak kamuoyuyla
paylaşılamamıştır.
Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmetinin
üzerinde konuştuğumuz bu konularla ilgili problemli ve manidar bir
yaklaşımı da söz konusu cinayet, saldırı ve
katliamların Türkiye Büyük Millet Meclisi gibi toplumun siyasi
temsilcilerinden oluşan bir kurum bünyesinde oluşturulacak komisyonlarla
araştırılması taleplerini sürekli bir biçimde
engellemiş bulunmasıdır. Hepinizin bildiği gibi, üzerinde
konuştuğumuz önergeye benzer nitelikte Meclis
araştırması talebiyle Meclise verdiğimiz çok sayıda
araştırma önergesi bizzat AKP'li milletvekillerince sürekli
reddedilmiştir. Olayın aydınlatılması konusunda
milletvekillerinin bir komisyon kurması AKP tarafından sürekli
engellenmiş bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; geldiğimiz noktada Orta Doğuda yaşanan altüst
oluşlar karşısında Türkiyenin yürüttüğü dış
politikaların, bununla bağlantılı biçimde güvenlikçi bir
eksene çekilen iç politikanın sonuçları her gün daha somut biçimlerde
karşımıza çıkmakta ve can yakmaya maalesef devam
etmektedir. Tabii, bu politikaların en ağır faturasını
sivil insanlarımız ödemektedir. Bir bütün olarak bu yanlış
politikaların uzun vadeli ve son derece olumsuz ekonomik, siyasi ve sosyal
sonuçları olmaktadır. Yurttaş-devlet ilişkileri son derece
zedelenmiş, asgari demokratik ve Anayasanın
tanıdığı özgürlükler bile kullanılamaz hâle
gelmiş bulunmaktadır. Basın özgürlüğünden söz dahi etmemiz
mümkün değildir. Akademik özgürlük tehdit edilmekte ve
acımasızca cezalandırılmakta, düşüncesini ifade eden
akademisyenler vatan haini olarak lanse edilmektedirler.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; geldiğimiz noktada, AKP Hükûmetinin gerek dış
politikada gerekse iç politikada evrensel demokrasi normlarını,
evrensel insan hakları normlarını, evrensel özgürlükleri dikkate
almak ve gereğini yapmak zorunlulukları olduğunu bir kez daha
hatırlatmaktayız. Dünyaya evrensel özgürlükler penceresinden
bakabilirsek gerek komşu ülkelerde yaşanan toplumsal ve siyasi
karışıklıklara nitelikli çözümler önerebiliriz gerekse
kendi iç meselelerimize nitelikli ve kalıcı çözümler de üretebiliriz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Yurtta barış, dünyada barış.
sloganını savunabilmemiz için öncelikli Yurtta demokrasi, dünyada
demokrasi. diyebilmeli ve politikalarımızı da bu eksen çerçevesinde
oluşturmalıyız. Dış politikada insan haklarına
saygılı, çoğulcu, evrensel düşüncelerin egemen olduğu
bir politika izlememiz gerektiğine inanmaktayız ve bu anlamda da
demokratik yönetim biçimlerini desteklemeliyiz.
Konuşmamı bu duygularla
sonlandırırken Cumhuriyet Halk Partisinin bu bağlamda
vermiş olduğu Meclis araştırmasını
desteklediğimizi belirtiyor, Genel Kurulu tekrar saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Dora.
Önerinin aleyhinde, Şamil Tayyar, Gaziantep
Milletvekili.
Buyurun Sayın Tayyar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ŞAMİL TAYYAR (Gaziantep) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin
verdiği araştırma önergesi üzerine partim adına söz
aldım. Hepinizi sevgi ve muhabbetle selamlıyorum.
Bu arada, Ankarada ve Silvanda hayatını
kaybeden tüm şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum. Mekânları
cennet olsun inşallah. Yaralılara da şifa diliyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin araştırma
önergesini dikkatlice okudum. Son dönemdeki eylemlere gönderme yaptıktan
sonra şöyle bir ifade, daha doğrusu, araştırma komisyonu
kurulmasına gerekçe olarak belirtilen bir ifade. Terör
saldırısının Hükûmetin uyguladığı
yanlış Orta Doğu politikasının bir sonucu olduğu
ifade ediliyor.
Şimdi, bu ifadeyi okuyunca ya yazanların
çok saf ya da çok art niyetli olduğunu düşündüm. Zira, hepimiz iyi
biliyoruz ki bu kadim coğrafyada tarih boyunca benzer terör eylemleriyle
-farklı konseptte, farklı teknolojide uygulanmış olsa bile-
bu ülkenin -hatta Osmanlıya kadar da bunu uzatmak mümkün- dış
politikasının rehin alınmak istendiğini, siyasetinin
formatlanmak istendiğini ve o ülkede rejimi değiştirmek için bu
tür karanlık eylemlere başvurulduğunu her zaman çok iyi
biliyoruz. Bu sadece bugüne özgü bir mesele değil. Bunu Atatürk dönemine
kadar da götürebilirsiniz, Osmanlıya kadar da götürebilirsiniz.
Bakın, çarpıcı bir örnek olsun diye
söyleyeyim: Osmanlının son döneminde Abdülhamiti devirmek için
harekete geçenler ve o kirli tezgâhı kuranlar arka arkaya eylemler
planlarken dozu öyle bir artırdılar ki periyodik olarak, sonunda da
31 Mart Vakasıyla da kısmen amaçlarına ulaştılar.
Bakın, çarpıcı olsun diye söyleyeyim: 1906 yılında bu
tarz, bu içerikteki eylemlerin sayısı toplam 4tür. Bir yıl
sonra, 1907de iktidarı değiştirmeye yönelik sokaktaki eylemler
ile bu tür karanlık ittifaklarla ve ilişkilerle iktidarı
değiştirmeye yönelik eylem sayısı 8. Sonra, 1908
yılının ilk altı ayında bu eylemlerin
sayısının bir anda 28e çıktığını
görüyoruz.
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Düne gel, düne.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Geleceğim,
merak etme.
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Bırak
tarihleri de sen bugüne gel, bugüne.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Yahu, sen
altmış günde Atatürk posteriyle ilgili araştırmayı
tamamlayamadın, şimdi neyi konuşuyorsun? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Yazık sana be!
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Bravo! Hâlâ
tamamlayamadılar.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Neyi
konuşuyorsun şimdi?
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir)
Osmanlıyı anlatıyorsun, bugünü anlat, bugünü
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Geleceğim,
bugüne de geleceğim, merak etme.
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir)
ne
konuşuyorsun?
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Merak etme, biraz
sabırlı ol.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Yazıklar olsun!
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Biraz
sabırlı ol.
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Masal anlatma
burada, masal anlatıyorsun.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Biraz
sabırlı ol.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Yalan söylerken biraz yüzün
kızarsın.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Yahu, sen poster
soruşturmasını iki ayda zor bitirdin zaten; ona geleceğiz.
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Masal
anlatıyorsun, masal.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - Ondan sonra da
kalkıyorsunuz, yok, efendim Bu üç gün içerisinde
TANJU ÖZCAN (Bolu) Ne alakası var, sen konuya
gelsene.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla)
üç dakika
içerisinde failleri bulun, vesaire. diye.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Şu konuya gelsene.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Anlatıyoruz.
Eğer, tarih bilinciniz yoksa bugünü
anlayamazsınız.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Allah Allah! Senden mi
öğreneceğiz tarihi?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kardeşini anlat,
kardeşini.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Konuşuruz,
onu da konuşuruz.
Ne oldu peki? Ne oldu kardeşime?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kardeşini anlat.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Ne oldu
kardeşime? Sen söylüyorsun, ne olmuş kardeşime?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Anlat işte, anlat.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Biz onların
cevabını verdik, hiçbir problem yok.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Anlat kardeşini.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Şimdi,
konuyu değiştirme. Onu anlatırım.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Nasıl bir ballı
hayatı var, anlat haydi.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Bak Ali Haydar,
haddini aşıyorsun, o meseleyi de çok iyi biliyoruz biz. Terbiyeli ol,
haddini de aşma. Otur!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ballı
hayatını anlat, boşver.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
bu nasıl bir üslup ya!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Sayın Hatip, lütfen Genel Kurula hitap edin.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Teşekkür
ediyorum.
Şimdi, tarih bilincinizin
olmadığının farkındayım.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Senden mi öğreneceğiz
tarihî?
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Yani Mustafa
Kemalin kurduğu bir parti olmakla övünürken partiyi HDPnin PKK çizgisine
nasıl getirdiğinizi de çok iyi biliyoruz.
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) Doğru
konuş!
TANJU ÖZCAN (Bolu) HDPyle kol kola olan sizdiniz.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Eski Genel
Başkanınız Sayın Deniz Baykalın bu konudaki o
muhteşem tespitlerinin de kamuoyunda oluşturduğu tepkilerin
herhâlde çok iyi farkındasınız.
Bakın, Lozanda çözülemeyen
(CHP
sıralarından gürültüler)
MURAT EMİR (Ankara) Konuya gelemediniz daha,
konuya gelin.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Provokatörsün sen, başka
hiçbir şey değil!
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Ya, bir saniye
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Provokasyon yapıyorsun.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Ya niye
hopluyorsunuz ki?
TANJU ÖZCAN (Bolu) Konuya gel.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Ya, niye
hopluyorsunuz ki? Daha bismillah, yeni başladık ya. Yeni
başladık, bismillah. Durun bakalım.
Bakın, 1925te Şeyh Sait meselesi
üzerinden
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
ŞAMİL TAYYAR (Devamla)
Musul
anlaşmasının nasıl planlandığını çok
iyi biliyoruz.
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) Türk
Silahlı Kuvvetlerinin gücünü kırdın, gücünü
Ayışığı, sarı ışık dedin,
mahvettin.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) 27 Mayıs
1960 askerî darbesinden önce, 12 Eylül askerî darbesinden önce bu tür
eylemlerin karanlık ilişkilerle nasıl peyda edildiğini,
nasıl tezgâhlandığını hepimiz çok iyi biliyoruz.
Başka ülkelerin Türkiye'nin dış
politikasını rehin almak, siyasi istikrarını bozmak için bu
tür kanlı planları olabilir. Ama bizi asıl üzen, o ülkelerin
planlarından ziyade, bu ülkede buldukları yerli iş
birlikçilerdir, hainlerdir.
Bakın, az önce arka arkaya
sıralamışsınız. Ankarada bir patlama oldu. Patlamadan
hemen sonra, HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, daha
cenazeler olay yerinden kalkmadan, henüz olaya ilişkin tek bir veri, tek
bir bilgi ortada yok iken şunu söylüyor, diyor ki: Eliniz
kanlıdır, yüzünüzden, ağzınızdan
tırnağınıza kadar her yerinize kan
sıçramıştır. En büyük terör destekçisi olduğunuz
ortaya çıkmıştır. Ve sonra da geliyor, IŞİDe
bağlıyor. Peki, daha faillerin kim olduğu bile belli
değilken bu kanlı eylem ile IŞİD arasındaki
bağı hangi tespite dayanarak ortaya koydunuz? Kandilden mi size bu
mesajlar geldi? İmralıdan mı bu mesajlar geldi? Nereden geldi?
MURAT EMİR (Ankara) Siz hangi tespitle
kokteyl dediniz peki? Nereden biliyordunuz kokteyl olduğunu?
TANJU ÖZCAN (Bolu) İmralıyla
görüşen sensin. İmralıdan mesaj gelirse sana gelir.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Bir saniye ya,
size de cevap vereceğim. Sabırlı ol biraz.
Arkasından, DİSKten bir açıklama, on
dakika sonra. DİSK Genel Sekreteri diyor ki: Bu eylem bir polis
eylemidir.
Yahu, Allahtan korkun, biraz insaf sahibi olun;
daha beş dakika sonra, daha cesetler kalkmadan, insanların
naaşı meydandan alınmadan hemen failleri buldunuz. Bu
kolaycılığınızı biliyoruz ama aynı
DİSKin bir başka toplantısında Sayın
Cumhurbaşkanımıza yönelik olarak ağza alınmayacak
ifadeler kullanılıyor. Sayın Bakanımız da buna tepki
olarak salonu terk ediyor. Daha sonra Selahattin Demirtaşa soruyorlar,
diyor ki: Orada bulunan insanlar protesto hakkını kullandılar.
Eyvallah, diyelim ki protesto hakkını kullandılar. Peki, siz o
ifadeleri protesto hakkı olarak kullanacaksınız ama Sayın
Bakanın arkasından verdiği cevabı, kalkacak, sizin
milletvekiliniz, Plan ve Bütçe Komisyonunda çok ağır ifadelerle
eleştirecek. Yani burada ikiyüzlülüğünüzü anlatacak çok fazla
örneğimiz var.
Bu en son hadiseyle alakalı olarak CHP grup
başkan vekili az önce konuşurken diyor ki: Yayın
yasağı getirdiniz, sonra Sayın Başbakan çıktı
Araştıracağız. dedi. Peki, Sevgili Başkan Vekili,
Sayın Başbakanımıza o soru ne zaman soruldu ve kendisi o
ifadeyi ne zaman kullandı? Daha olay yeni olmuş, bir dakika sonra,
bakın, bir dakika sonra Sayın Başbakanımız da Bunu
araştırıyoruz. diyor. Yani Selahattin Demirtaş gibi
kolaycılığa kaçıp bir terör örgütünün adını
mı sayması gerekirdi? Ya da sizin Eren Erdem milletvekiliniz gibi
kolaycılığa kaçıp hemen bir isim mi söylemesi gerekiyordu?
Ne demesi gerekiyordu peki? Elbette ki araştırılacak, ondan
sonra da gereken cevap kamuoyuyla paylaşılacak.
Efendim, işte, 5 defa olay oldu, hangi ülkede
bunlar olsaydı falanca istifa etmezdi.
Size bir şey söyleyeyim, Pariste olmadı
mı olay? Kaç kişi hayatını kaybetti Pariste?
KAZIM ARSLAN (Denizli) Pariste kaç sefer oldu?
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) New Yorkta ne
zaman oldu? 5 bin kişi hayatını kaybetti.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Belediye Başkanı akşamına
istifa etti be!
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Bir saniye
5 bin kişiden bahsediyorum. (CHP
sıralarından gürültüler)
Paristeki katliamdan sonra üç ay süreyle
olağanüstü hâl ilan edildi. Eğer Türkiye'de üç aylık bir
olağanüstü hâl ilan edilmiş olsaydı, herhâlde, maşallah,
kıyameti koparırdınız.
Eren Erdem, milletvekiliniz, dün bir tweet
atıyor ve eylemi IŞİDin yaptığını iddia
ediyor.
Ya, bre hadsiz, bre densiz, ne zaman elinde bilgi
var ki bu eylemi IŞİDin yaptığını söylüyorsunuz!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hadsiz olan da sensin,
densiz olan da sensin! Ne biçim konuşuyorsun?
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Şimdi,
bakın
Bir saniye
Bir saniye
BAŞKAN Sayın Tayyar, lütfen temiz bir
dil kullanınız.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Şimdi,
burada eylemi PKK ve PYDnin yaptığı açık ve net bir
şekilde ortaya çıkmıştır. Kurulan bomba düzeneği,
daha önce PYDde ele geçirilen, PYDli militanlarda, PKKlı militanlarda
ele geçirilen bomba düzeneklerinden birisidir. Bu konuda hiçbir şüphe yok.
PYD, PKK denildi ama üzülerek gördük ki CHPli milletvekilleri, HDPli
milletvekilleri PYDyi ve PKKyı aklamak için arka arkaya harekete
geçtiler.
Bu arada, Eren Erdem diyor ki
MURAT EMİR (Ankara) Biz kimseyi
aklamıyoruz.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Bir saniye
Saldırıyı gerçekleştiren Salih
Neccarın IŞİD üyesi olduğu bir iddia, örgütsel
bağlantısı henüz netleşmiş değil,
öğreneceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Ee, peki, bir
öğren. Bir öğren kardeşim. Öğren de ondan sonra konuş.
Size de tavsiyem, siz de öğrenin ondan sonra
gelin burada bir daha konuşun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Tayyar.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken, önce Sayın
Özeli dinleyeceğim.
Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
dilim sayın demeye yeltenmiyor ama seçmenlerine hürmeten
söyleyeceğim. Biraz önceki sayın hatip, seçmenlerine hürmeten
sayın hatip, grubumuza, şahsıma ve milletvekillerimize
ağır sataşmalarda bulundu. Grubumuz adına cevap
hakkını talep ediyorum, daha sonra Sayın Eren Erdemin
şahsı adına söz talebi olacak.
BAŞKAN Sayın Özel, sataşma
nedeniyle size 69uncu madde çerçevesinde söz veriyorum.
Buyurun efendim.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
5.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Gaziantep
Milletvekili Şamil Tayyarın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Değerli milletvekilleri,
öncelikle bir sitem AKPnin grup başkan vekillerine: Günün önemi ortada,
dün bu patlama yaşandığında bir birlik ve beraberlik içinde
davranmak için gelip gruplarla kurduğunuz temas ortada, aldığınız
cevap ortada. Bugün bir önceki katliam araştırılsın diye
verdiğimiz önergede çıkardığınız hatip de ortada;
teessüf ederiz, başka bir şey söylemiyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Size mi soracağız kimi konuşturacağımızı?
Demokrasi anlayışınız bu kadar!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Şimdi, Şamil
Tayyar, seçmenine hürmeten sayın dediğimiz milletvekili o kadar
akıl almaz sözler söylüyor ki Çok saf ya da art niyetli olmak
lazım. diyor ya, vatandaşı saf yerine koymak ve art niyetli
olmak
Ülkede böylesine bir terör varken, böylesine kan gövdeyi götürürken,
hepimizin yüreği parçalanırken, her gün bu Parlamentonun
milletvekilleri polis cenazelerinde salı tutmaya girer, ağlayan
analarını teskin ederken kendi polis kardeşini İslahiye
ilçesine Gençlik ve Spor Müdürü olarak atattırmaktır hadsizlik,
densizlik, utanmazlık. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar; AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HAMZA DAĞ (İzmir) Sen nasıl bir
adamsın!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Bunu Cumhuriyet Halk Partisi
ortaya çıkardığında ertesi gün kardeşi istifa edince
çıkıp da bunları buradan konuşmaktır. AKP Grubunun en
büyük utancı böyle bir kişiyi böyle bir günde grup adına
konuşturmaktır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Terörle ilgili bir
şey söyle, terörle ilgili bir şey söyle! Terörle ilgili konuş
ya!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
efendim
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Bakın, bugün hakaret
ettiği Bülent Arınça yapmadığı methiye kalmayan bu
kişi
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Şahsi bir
şey konuşma, terörle ilgili sözünü söyle!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
1999da Gaziantepten
Demokratik Sol Partiden aday olup seçilemeyecek yere gelince istifa eden
kişidir. Bu kişidir utanmaz kişi, bu kişidir hadsiz
kişi. Haddinizi
(CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler.)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ŞAMİL TAYYAR (Gaziantep) Ahlaksız
herif! Ahlaksız herif!
BAŞKAN Sayın Özel, lütfen efendim,
üslubunuza dikkat ediniz. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Söyleyecek sözün yoksa
hakaret ediyorsun be! Söz söyle, teröre söyle söz!
BAŞKAN Bir saniye sayın milletvekilleri,
tüm arkadaşları dinleyeceğim.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY
KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, kısa bir söz,
Bakanlığımla ilgili hususta
BAŞKAN Sayın Erdem, size, sataşma
nedeniyle söz veriyorum.
Buyurun efendim.
6.- İstanbul Milletvekili Eren Erdemin,
Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyarın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
EREN ERDEM (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri
(AK PARTİ sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar, Yuh! sesleri ve gürültüler)
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul)
İrancı hoş geldin, İrancı!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Sayın
milletvekilleri...
Sayın Erdem, bir saniye efendim.
Sayın milletvekilleri, lütfen, sizi sükûnete
davet ediyorum.
HARUN KARACA (İstanbul) Başkan, biz
yerli olmayanları dinlemek zorunda değiliz.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Dinlemek istemeyen çıkar.
Bu kürsü milletin kürsüsü. Çık dışarı o zaman, dinlemek
istemiyorsan.
BAŞKAN Hatiplere şunu tavsiye ediyorum
(AK PARTİ sıralarından İrana git! sesleri)
Sayın milletvekilleri, kürsüdeki hatibin daha
ne konuşacağını bilmeden kendisine tepki gösteriyorsunuz.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler) Sayın milletvekilleri,
hayır, bu tutumunuzu asla kabul etmiyorum. Hatipler kürsüye çıkarlar,
konuşmalarını yaparlar. Bu konuşmaya karşı
eleştiri cümleleri var ise eleştiri yapacak olan milletvekillerimiz
de İç Tüzük çerçevesinde söz isterler. Ben bu talepleri
değerlendiririm, gereğini yerine getiririm.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) İran
ordusunda savaşacak adam bu kürsüde konuşamaz.
BAŞKAN Bir saniye efendim, bir saniye,
sözlerim bitmedi daha.
Hatiplerden ben şunu rica ediyorum: Genel
Kurulun tansiyonunu kürsüdeki hatibin konuşması belirler, daima
böyledir bu. O hatip isterse bu tansiyonu aşağı indirir, o hatip
isterse bu tansiyonu yukarı çıkarır. Laf atmak bizim Parlamento
geleneğimizde vardır. Bu, bir dereceye kadar Başkanlık
Divanı tarafından tolere edilir, gayet doğaldır. Ama
kürsüdeki hatip eğer laf atanlarla karşılıklı
ilişkiye girerse bunun önünü almamız mümkün değildir.
Ben şimdi, bakın, tüm milletvekillerinden
şunu rica ediyorum: Dün acı bir olay yaşadık, bugün
şehit haberlerimiz geldi. Biz, şimdi, burada kürsüdeki konuşmacılara
eğer bu şekilde davranır isek, herhâlde, dün ve bugün
yaşadığımız bu acıyı bir kenara
atmış oluruz diye düşünüyorum. Bu acıya saygı
duyalım, kürsüdeki hatipleri dinleyelim.
Hatiplerden de ricam, lütfen Genel Kurulda tansiyonu
yükseltmeyecek şekilde konuşmalarınızı
yapınız, düşüncelerinizi ifade ediniz.
Sayın Erdem, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - İran
ordusunda savaşacak adam bu kürsüde konuşamaz!
İSMAİL AYDIN (Bursa) - Bunu dinlemek
zorunda değiliz Sayın Başkan.
EREN ERDEM (Devamla) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şu anda burada
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Rica ediyorum değerli
milletvekilleri
EREN ERDEM (Devamla) - Şu anda burada
sataşarak
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Erdem, devam edin efendim.
MEHMET METİNER (İstanbul) - Yazıklar
olsun sana!
EREN ERDEM (Devamla) - Yerinden konuşarak
çeşitli ithamlarda bulunan iktidar partisinin milletvekillerine
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Sayın Başkan, müdahale eder misiniz.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
bakınız, şimdi, Sayın Tayyar, Sayın Eren Erdemin
ismini birkaç kere tekrarlamak suretiyle kendisine sataşmada bulundu,
görüşler ifade etti.
MEHMET METİNER (İstanbul) - Keşke
anmaya değer bulmasaydı!
BAŞKAN - Sayın Metiner, rica ediyorum.
Sayın Erdem de İç Tüzükün kendisine
verdiği hakkı kullanmak için söz talep etti, ben de bu hakkı
kendisine verdim. Burası demokrasinin merkezi olan bir kurum ise herhâlde
kürsüdeki hatibi hepimiz dinlemeliyiz değerli arkadaşlar.
HARUN KARACA (İstanbul) Hayır, dinlemek
zorunda değiliz.
BAŞKAN - Kürsüdeki hatibi ne kadar olgunlukla
dinlersek demokrasi seviyemiz o kadar yüksek olur diye düşünüyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Çıkın
dışarı ya.
HARUN KARACA (İstanbul) - Haydar konuşma,
önce Türkiyeli olsun, önce Türkiyeli olsun!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Senden daha sağlam
Türkiyeli.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Erdem.
EREN ERDEM (Devamla) - Süreyi eklerseniz
BAŞKAN - Sürenizi yeniden
başlatıyorum.
Buyurunuz.
HARUN KARACA (İstanbul) - Önce Türkiyeli olsun!
Rusyayla, İranla konuşmasın burada.
EREN ERDEM (Devamla) - Değerli milletvekilleri
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) -
Hikmetyarın dizinin dibinde fotoğraf çektirdi, ne
yaptınız? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
EREN ERDEM (Devamla) - Değerli milletvekilleri
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) -
Hikmetyarın dizinin dibinde fotoğraf çektirdi, ne
yaptınız? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
EREN ERDEM (Devamla) - Şu an
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Arkadaşlar
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) - Fotoğraf
çektirenlere bakın!
EREN ERDEM (Devamla) - Arkadaşlar, lütfen, bir
saniye
BAŞKAN - Eren Erdem, buyurun efendim.
EREN ERDEM (Devamla) - Arkadaşlar, bir saniye
İSMAİL AYDIN (Bursa) - İranın
Meclisinde söz al!
EREN ERDEM (Devamla) - Şu anda burada
ağzına İran kelimesini alan arkadaşların bana itham
ettiği cümlelerin tümünü, sadece bir kişinin çıkıp o
cümleyi benim nerede, hangi tarihte söylediğimi burada ispat etmesini
istiyorum.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Al,
işte, burada, bak,!
EREN ERDEM (Devamla) - İspat etmezse
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Al, bak,
burada!
EREN ERDEM (Devamla) - İspat etmezse
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Al,
işte, al!
EREN ERDEM (Devamla) - Bir dakika
İspat etmezse
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Al,
işte!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Burada gösteriyor
işte!
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Bu senin
mi, bu?
EREN ERDEM (Devamla) - Ben bu kürsüde
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Bu senin
mi?
(İstanbul Milletvekili Ahmet Hamdi
Çamlının cep telefonunu hatibe göstererek kürsüye yürümesi)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Otur yerine!
BAŞKAN - Bir saniye
Sayın milletvekili, lütfen
EREN ERDEM (Devamla) - Onunla alakalı
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Bak, bu
kimin? Senin mi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Otur yerine!
EREN ERDEM (Devamla) - Onunla alakalı
(Kürsü önünde toplanmalar, gürültüler)
BAŞKAN - Lütfen efendim
EREN ERDEM (Devamla) - Bakın, onunla
alakalı gerekenleri söyledim.
HAMZA DAĞ (İzmir) - Biraz utanma olur
insanda!
BAŞKAN - Lütfen efendim
(Gürültüler)
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.01
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.21
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Ömer
SERDAR (Elâzığ), Zihni AÇBA (Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 41inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Sayın grup başkan vekillerine söz
vereceğim.
Buyurun Sayın Akçay.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
25.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
İstanbul Milletvekili Eren Erdemin konuşmasına gösterilen
tepkiler ve Genel Kurulda yaşanan tablodan dolayı üzüntü
duyduklarına ve milletvekillerini soğukkanlı ve farklı
görüşlere saygılı olmaya çağırdıklarına
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biraz önce, maalesef, yaşanmasını hiç
istemediğimiz, ancak zaman zaman Türkiye Büyük Millet Meclisinde ve
bilhassa geçen dönemlerde yaşanan tatsız hadiselere tanık olduk.
Öyle sanıyorum ki bu 26ncı Dönemin en gerilimli anlarıydı.
Ben bütün milletvekili arkadaşlarımı, parti
gruplarımızı itidale, sakin, soğukkanlı ve
saygılı olmaya davet ediyorum. Bunu bir hatırlatma olarak
şahsen -grup olarak da- üzerimize bir görev kabul ediyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiyenin en kutsal,
en dokunulmaz mekân ve yerlerinden birisi de bu yüce kürsüdür, yüce millet
kürsüsüdür; söylenecek ilk söz de söylenecek son söz de burada söylenir. Fikri
hür, vicdanı hür milletvekillerinin kürsüsüdür ve bu kürsünün de mutlaka
bir dokunulmazlığı, adabı, usulü, geleneği
göreneği vardır. Aziz milletimizin yüzlerce yıllık
irfanından ve Büyük Millet Meclisi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Akçay, mikrofonunuzu
açıyorum sözlerinizi tamamlayın diye.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim.
Yüz elli yıla varan Parlamento
geleneğinden yola çıkarak artık istenmeyen hadiselerin
yaşanmaması gerekir. Bilhassa, hatip konuşurken kürsüye yürümek
en olmaması gereken harekettir. Zinhar, bilhassa Parlamentoya bu dönem
katılan arkadaşları hassaten uyarıyorum; sakın ola ki
hiçbir şart altında, hiçbir milletvekili, hiçbir gerekçeyle kürsüye
yürümeye çalışmasın. Ve Mecliste görev yapan Meclis idare amirlerinin
de bu hadiselerin çıkacağını öngörebilmesi lazım.
Bakın, ben Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili olarak daha
ilk, konuşmacının ismi okunduktan sonra ve gelişinden
hadiselerin başlayacağını, nelerin
yaşanacağını kendi grubumuzdaki arkadaşlarıma tek
tek söyledim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum. Cümlemi
tamamlayayım.
BAŞKAN Buyurun, mikrofonunuzu açıyorum,
tamamlayınız lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ve maalesef bunların
hepsi yaşandı değerli arkadaşlar. Onun için sakin,
soğukkanlı ve saygılı olalım, ne kadar
istemediğimiz sözler de olsa belli bir tahammül marjını
gösterelim. Lafları atarken de mutlaka seviyeli, ölçülü, saygılı
olsun, küfre varan hakaretler veya fiziki darp eğilimleri kesinlikle kabul
edilemez. İnşallah, bundan böyle bu hadiselerin
yaşanmasını temenni etmemek üzere grup başkan vekili
arkadaşlarımızı ve Meclis idare amirlerini de
gruplarıyla ilgili daha duyarlı olmaya davet ediyorum; 4 grup olarak
da ifade ediyorum bunu.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum,
sağ olun Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Sayın Baluken
.
26.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, İstanbul Milletvekili Eren Erdemin konuşmasına
gösterilen tepkiler ve Genel Kurulda yaşanan tablodan dolayı üzüntü
duyduklarına ve milletvekillerini soğukkanlı ve farklı
görüşlere saygılı olmaya çağırdıklarına
ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bizler de Halkların Demokratik Partisi olarak bir önceki
oturumda ortaya çıkan görüntünün ve tartışma düzeyinin bu
Parlamentoya, bu Meclise yakışmadığını ifade
etmek istiyoruz.
Burada bulunan 4 siyasi partinin tüm
milletvekillerinin bu ülkenin ve 78 milyonun demokratik geleceği için ve
halkımızın çıkarı için farklı bakış
açılarıyla temel sorunlara çözüm aradığı
kanaatindeyiz. Farklılıklarımızın olması kadar
doğal bir şey olamaz, eşyanın tabiatı bunu gerektiriyor.
Aynı şeyleri düşünsek, aynı politikalarda ısrar etsek
hepimizin aynı siyasi parti çatısı altında olması
gerekirdi. Ancak bazen bu farklılıklarımızı
birbirimize karşı bir susturma aracı, bir şiddet
aracı, bir linç aracı olarak kullanma yanlışına
maalesef, Parlamentoda bulunan her bir milletvekili ve siyasi parti grubu
olarak yönelebiliyoruz. Bu tutumların doğru
olmadığını, bu Parlamentoya
yakışmadığını özellikle ifade etmek istiyorum.
Tabii, Mecliste konuşma yapmak için kürsüye
çıkan bir hatibin susturulmaya çalışılması son derece
yanlış bir davranıştır. Bütün halkımız
milletvekillerine bu Meclisteki kürsüde susturulmak üzere değil, tam
tersine konuşmak üzere oy vermişlerdir. Dolayısıyla,
kürsüye çıkan hatibin konuşmasını ne kadar beğenmezsek
beğenmeyelim ona saygı duymak, onun temsil etmiş olduğu
iradeye saygı duymak anlamına gelir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum.
Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Bu
yönüyle özellikle toplumsal gerilimin, toplumsal kutuplaşmanın bu
kadar çok derinleştiği bir ortamda en fazla sorumluluk
taşıması gereken kişiler ve kurumlar olarak burada
bulunuyoruz, bunun hatırlatmasını yapmak istiyoruz. Burada
milletvekilleri arasında ortaya çıkan her bir görüntünün sokakta bir
toplumsal karşılığı vardır. Her bir milletvekili
50 bin, 100 bin kişinin iradesi olarak buradadır.
Ben, o nedenle bütün milletvekillerimize, bütün
siyasi parti gruplarımıza sükûnet, itidal ve farklı
görüşlere saygı çağrısını yapmak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
Sayın Özel
27.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
İstanbul Milletvekili Eren Erdemin konuşmasına gösterilen
tepkiler ve Genel Kurulda yaşanan tablodan dolayı üzüntü
duyduklarına ve milletvekillerini soğukkanlı ve farklı
görüşlere saygılı olmaya çağırdıklarına
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, çok
teşekkür ederim.
Yaşananlardan büyük bir üzüntü duyduğumuzu
ifade ederek başlamak isterim.
Geçen dönem, daha doğrusu 24üncü Dönem
Parlamentoyu birlikte paylaştığımız bütün
arkadaşlarımız bilirler -ki içeride
Başkanlığınızdaki istişarede de aynı
şeyleri konuştuk- bu Parlamentonun 24üncü Dönemdeki en büyük
ayıbı, en büyük utancı fiziki kavgalar, fiziki müdahalelerdi.
Burnu kırılan oldu, omuriliği zedelenen, kaburgaları kırılanlar
oldu. Sonra hep çok üzüldük, hastanelerde ziyaretler oldu, özür dilemeler oldu
ama Parlamento, o görüntülerin hepimizin üzerine yüklediği utançla 24üncü
Dönemde kapandı. O görüntüler, 24üncü Dönemde, Parlamentonun
altıncı ya da yedinci ayında, bir gün bir milletvekilinin -isim
vermeyeceğim- kürsüdeki bir milletvekilimize müdahale etmesi sonucu
çıkan kavgadan sonra başladı ve bir daha önünü alamadık,
gitgide alevlendi, her seferki bir öncekinden daha fena bir hâle geldi. Bu
yüzden kürsüye müdahale ki iktidar partisi açısından şöyle
görülmeli: Pek çok iktidar alanınız var; bakanlarınız var,
Başbakanınız var. Orası muhalefetin egemenlik ve iktidar
alanıdır, o süre içinde; ona saygı duymamak, oraya müdahale
etmek meşru Hükûmetinize yapılabilecek fiilî bir müdahaleyle,
engellemeyle eş değerdir. Yani, günü geldiğinde darbelere
karşı olup muhalefet partisini kürsüde yerinizden susturmak ya da
üstüne yürümek, ona fiziki müdahalede bulunmak bir anlamda ve aynıyla
kürsüdeki hatip üzerinden bir darbe girişimidir. Bu yüzden bu konuda hassasiyet
duyan herkesin bunu bilmesi lazım. Sayın Erkan Akçayın ve Balukenin
uyarılarını önemsiyorum.
Bu Parlamento birinci prensip olarak kürsü
dokunulmazlığı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Özel.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Elbette, bakın, burada
yazan anlam kürsü dokunulmazlığını, hukuki
sorumsuzluğu tarif eder, aklına bile getirmez fiziki müdahaleyi
kürsüye. Bu konuda hepimiz hassasiyet gösterelim. CHP Grubu olarak sonuna kadar
bu hassasiyet içinde olacağız.
24üncü Dönemin ikinci büyük utancı kadına
karşı sözlü şiddetti. O işin aktörü olmuş ve kendi
partisini de çok sıkıntılara sokmuş bir
arkadaşımız
MEHMET METİNER (İstanbul) Tahrikçilik
yapma ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
bugün bir kadın
milletvekilimize karşı benzer bir sözde
O sözü
tekrarlamayacağız, bu seferlik duymazdan geleceğiz ama çok rica
ediyoruz, iktidar partisi bu konuda bundan sonra o üstüne düşen
sorumluluğu yapsın çünkü yenilir yutulur bir şey olmadı
orada. Tekrarı, konuşulması, üstünde durulması çok daha büyük
sıkıntılara sebebiyet verir diye, bu seferlik, CHP Grubu olarak
iktidar partisi grup başkan vekillerinin bu konudaki iyi niyetlerine de
inanarak o konuyu geçiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Başkanım, toparlayacağım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Asla kavgadan yana
değiliz ama şu ilkeleri çok net koyalım: Biraz önce, çok
değer verdiğim bazı arkadaşlar Ya, o sözleri neden
söylediniz? dedi. Söylediğimiz sözlerin tamamı bir önceki hatibin bize
söylediği sözlerdi, not aldım, aynılarını
tekrarladım. Duyunca nasıl rahatsız olduysanız,
inanın, duyduğumuzda da öyle rahatsız oluyoruz. Bu yüzden de
aynıyla cevap vermek durumundayız.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak çok net bir
tavrımız var. Grubumuzun, grupların mahremiyetine, mahrem
alanlarına saygı gösterilmesini istiyoruz, aksi duruma izin vermemiz
mümkün değil. Dostluk içinde elbette gidiyoruz birbirimizin
Ama gergin
anlarda grupların önlerine doğru yürümek o gruplara hakaret,
baskı ve şiddet demektir, bunu kabul etmemiz mümkün değil.
Ben bu yaşananları, tehlikeyi çok çabuk
savuşturduğumuz, bir daha yaşanmaması için hepimizin birden
ders alması gereken bir süreç olarak değerlendiriyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz, tamamlayınız
Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tekrarının veya
bunun ötesinde birtakım olayların yaşanmaması için
üzerimize sorumluluk düştüğünün farkındayız ancak bu
durumda güçlü olana, kalabalık olana, daha çok olana daha çok sorumluluk
düştüğünü de bir kez daha hatırlatmak isteriz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
Sayın Bostancı, buyurun efendim.
28.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, İstanbul Milletvekili Eren Erdemin
konuşmasına gösterilen tepkiler ve Genel Kurulda yaşanan
tablodan dolayı üzüntü duyduklarına ve milletvekillerini
soğukkanlı ve farklı görüşlere saygılı olmaya
çağırdıklarına ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, teşekkürler.
Biraz önce yaşanan tablo üzüntü vericidir.
Esasen geçmişte de benzeri tablolar yaşanmıştı.
Herhâlde hiçbir grup böyle olaylar yaşanmasından memnun
değildir. Parlamentodaki üslubun ne olması gerektiğine
ilişkin herhâlde buradaki herkes ortak fikre sahip ama zaman zaman
fikirden yani kuvveden fiile çıkıldığında, maalesef,
eleştiriyi aşan, incitici olan, tahrik edici olan bir dil
kullanılabiliyor. Bunlara dikkat etmek herkesin görevi, iktidarın
görevi, doğru; aynı zamanda, muhalefetin görevi. Bana öyle geliyor ki
bazen bir siyasi partiye ait olan kişi kürsüden konuşurken kendisi
açısından esasen hakaret gibi görülmeyen, eleştiri gibi görülen
ifadelerin, bir an pozisyonunu değiştirse ve iktidar
sıralarına otursa oradan bambaşka bir şekilde görüldüğünü
bilebilmeli, anlayabilmeli. Buna ister empati diyelim, ister hemdert diyelim
-biraz önceki konuşmacıya atıfla söylüyorum- ama böyle bir
dikkat, mukabil bir okuma, zannediyorum birtakım problemlerin önüne geçmek
bakımından önemlidir.
Kürsü dokunulmazlığı çok kesin bir
kuraldır, kesinlikle. Buradan arkadaşımızın kürsüye
doğru fırlaması kesinlikle dokunulmazlığa yönelik bir
tehdit unsuru taşımıyordu ama ortamın gerginliği,
arkadaşımızın hareketliliği ve esasen olmasını
kabul etmediğimiz bu davranış sonuçta böyle bir algı ortaya
çıkardı, bu da bir gerilim doğurdu. Doğrudur, burada
seçilen her vekilin kürsüden konuşma, kendi fikirlerini anlatma hakkı
vardır. Eğer onların fikirlerini beğenmiyorsak,
görüşlerini beğenmiyorsak bunlara ilişkin eleştirilerimizi
söyleriz, daha da vahim durumlar varsa Türkiye bir hukuk devleti, hukuk
gereğini yapar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bu çerçevede,
kimi zaman bu Mecliste kürsüden konuşan çeşitli vekillere
ilişkin farklı parti grupları protesto eylemleri yaptılar;
bu, ilk defa yaşanan bir olay değil. Daha yakınlarda, bizim grup
başkan vekilimiz konuşurken benzeri bir protesto eylemi burada
yaşandı. Şunu anlayabilirim: Makul ölçülerde gruplar kendi tepkilerini
ortaya koyabilirler ama bu tepki hiçbir şekilde kürsüden konuşan
kişinin konuşma hakkını elinden almaya dönük bir kasta,
böyle bir iradeye asla ulaşamaz çünkü halkın özgür iradesiyle
seçilmiş 550 vekilin 550sinin de bu kürsüden konuşma, fikirlerini
söyleme -doğru yanlış, kime göre, değişir elbette-
bunları ortaya koyma hakkı vardır. Bizim
anlayışımız budur, Parlamento geleneği budur, herkesin
anlayışı budur. Bu çerçevede
yaklaşımımızı bu şekilde ifade ediyor, üzüntümü
beyan ediyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Eren
Erdemin de bu genel çerçevede, söylediklerim çerçevesinde tabii ki
görüşlerini anlatma hakkı olduğunu beyanla
saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Mehmet Akif Hamzaçebinin, ifade özgürlüğünün Meclisin temeli
olduğuna ve milletvekillerinin konuşma hakkına saygı
duyulması gerektiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, dün bütün
toplumu yasa, acıya boğan bir olay yaşadık. Bu olay
sonrasında Parlamentonun çalışmalarına devam etmesi yönünde
Başkanlık Divanı ve 4 siyasi parti hep birlikte bir
kararlılık gösterdik. Bu, aynı zamanda teröre karşı
bir net duruşu ifade etmektir. Bu acının bütün
sıcaklığı yüreğimizde dururken Genel Kuruldaki
görüşmelerde bu acıyla ters düşecek davranışlara
meydan vermemek lazım.
Düşünce özgürlüğü, ifade özgürlüğü bu
Meclisin temelidir. Bu kürsüde konuşan
arkadaşlarımızın, bırakalım İç Tüzük
kurallarını bir kenara, İç Tüzükün, Anayasanın
maddelerine sığınmaya hiç gerek yok, insan olarak kendisini
anlatmaya hakkı vardır. Bu hakka hepimizin saygı duyması
lazım.
Laf atmak Parlamento geleneğimizde vardır,
olmamalıdır belki ama oluyor, bunun da tolere edilebilir, tahammül
edilebilir bir derecesi vardır, bunun ötesine geçtiği anda biz bu
çalışmaları yürütemeyiz, Genel Kurulu yönetemeyiz.
Geçmişe yönelik bir envanter yapmayı bir
kenara bırakmayı öneriyorum. Her siyasi parti Geçmişte
şunlar, şunlar oldu. diyerek kendisini haklı çıkaracak
birçok olayı anlatabilir. Önerim, bunları bir kenara
bırakalım, bundan sonra önümüze bakalım, geleceğe
bakalım.
Çok teşekkür ederim.
Şimdi, Sayın Eren Erdeme söz veriyorum.
Biraz önce konuşmasına tam başlayamamıştı,
İç Tüzükün 69uncu maddesi çerçevesinde iki dakika süreyle size söz
veriyorum Sayın Erdem.
Lütfen, düşüncelerinizi bir sataşmaya
meydan vermeyecek şekilde ifade ediniz, teşekkür ederim.
Buyurun.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
7.- İstanbul Milletvekili Eren Erdemin,
Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyarın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle tekraren konuşması
EREN ERDEM (İstanbul) Çok teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bizim inandığımız dinin metni diyor ki: Bir kavme olan
kininiz sizi sakın adaletten alıkoymasın. Şimdi, burada
tabii bir cümlem sonrasında bir tepki oluştu, saygı duyuyorum.
İnsanların tepki gösterme hakkı var fakat iddialarının
cevabını arama zarureti var çünkü bir iddia üzerinde beyanda
bulunuluyor. Yani işte bir tweet mesela, kürsüye yürüyen
arkadaşımız bir tweet gösterdi. Ben bu tweetle alakalı
bakınız, en az 10 tane açıklama yaptım. 2011 yılında
bir konferansta bir arkadaşımızın bu ifadeyi
kullandığını, benim ona cevap verdiğimi, akabinde o
konuşma metnimi yazıya döktüğümüzü ve madde madde Twitterda o
yazımızı -çoğumuz yapıyor, hatta bu ara sık
sık Fuat Avniyi okuruz böyle madde madde, Fuat Avni de bir, iki, üç,
dört diye yazar- o konuşma metnimi oraya aktardığımı,
o konferansın bütün kayıtlarını sizinle
paylaşabileceğimi, hatta sizin çok yakından
tanıdığınız birisinin o cümleyi
kullandığını ifade ettim ama tabii siz
okuyamadınız çünkü sizin okuduğunuz gazeteler benim
açıklamamı yazmadı. Aynı şekilde Rus televizyonunda
Türkiyenin IŞİDe sarin gazı sattığını
söylediğimi iddia ettiniz. Ham videoyu yayınladım, sarin
gazını Avrupa devletleri satıyor, Batı ikiyüzlüdür, bizim
ülkemizin üstünden geçiriyorlar dediğimin esas ham görüntülerini paylaştım
ama siz o görüntüyü de izlemediniz çünkü sizin izlediğiniz televizyon
kanallarında ben o görüntüyü yayınlatamadım.
Dolayısıyla değerli arkadaşlar,
bakınız, ben buraya bir sataşmaya cevap vermek için
çıktım, yeni bir sataşma yapmak için de çıkmadım.
Sadece Sayın Tayyarın iddia ettiği gibi, tıpkı az
önce olduğu gibi -hani benim böyle bir söz söylediğimi iddia ettiniz
ya- aynı şekilde ifade ettiği tweetteki cümleyi size okumak
için çıktım. Bir iddiaya göre, IŞİDin
yaptığı söyleniyor şeklinde bir tweet
atmışım, ben gazeteci kökenliyim arkadaşlar, bir iddiaya
göre cümlesini ortaya koyduğum zaman
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Erdem.
EREN ERDEM (Devamla) Tamamlamama müsaade eder
misiniz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Buyurun, açıyorum mikrofonunuzu.
EREN ERDEM (Devamla)
bunun bir
bağlayıcılığının olmadığı,
bunun iddiadan ibaret bir fasıl olduğunu orada beyan etmiş
olurum.
ORHAN KIRCALI (Samsun) O zaman niye öyle deme
ihtiyacı hissettin?
EREN ERDEM (Devamla) Akabinde de zaten Bu
bombalamanın faili üzerine hâlen araştırma yürütülmektedir.
diye bir tweet daha attım ve bugün bir basın
açıklamasında da, arkadaşlar, basın açıklamamda da beyanatlarımı
ifade ettim. Dolayısıyla, burada birbirimizi dinlemek üzere siyaset
üretmeliyiz. Zannediyorum ki aylarca süren, benim on yedi aylık
bebeğimin öldürülmesi çağrılarının
yapılmasına sebep olan bir linç kampanyasına da...
HARUN KARACA (İstanbul) Yahu bırak,
ayıp be!
EREN ERDEM (Devamla) Siz yaptınız
demiyorum.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Yeter be!
EREN ERDEM (Devamla) Bakın, siz
yaptınız demiyorum. Dikkatli dinleyin, siz yaptınız
demiyorum.
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Diyemezsiniz.
EREN ERDEM (Devamla) Bu kadar alıngan
olmayın, çok alıngansınız. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Bunu sizin propagandanızdan dolayı
kendine vazife çıkartan insanların yaptığını
söylüyorum.
Bu bağlamda, arkadaşlar, zannediyorum ki
maksat hasıl olmuştur.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Erdem.
Sayın Tayyar, size de 69uncu madde
çerçevesinde söz veriyorum. Siz de lütfen düşüncelerinizi bir
sataşmaya meydan vermeyecek şekilde ifade ediniz.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
8.- Gaziantep Milletvekili Şamil
Tayyarın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ŞAMİL TAYYAR (Gaziantep) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Az önceki konuşmamdaki bazı ifadeler
elbette ki tartışılabilir, benim de çok arzu ettiğim,
kullanmayı tercih ettiğim ifadeler değil ama aylardır
burada hakarete maruz kalan AK PARTİnin bir ferdi olarak
konuştuğumu da herkesin değerlendirmesi gerekir, bir miktar
empati yapması gerekir diye düşünüyorum.
Diğer taraftan, CHP grup başkan vekilinin
birkaç iddiası oldu. İddia edilen yani o mevzudaki kardeşim 50
yaşında. 1inci derece devlet memuru. Görev aldığı yer
İslâhiye, 35 bin nüfuslu yer. Sadece iki görevlisi var. Kendisinin ek
göstergesi 3000, talip olduğu görev 2200, maaşı da
yaklaşık 700 lira daha düşük. Sadece kuruluş
aşamasında, doğup büyüdüğü topraklarda İslâhiyesporla
bir miktar ilgilenmek için geçici süreli üç aylık görevi kabul
etmiştir; bu, polemik konusu yapılınca da ikinci gün görevinden
istifa etmiştir, mesele de bundan ibaret.
DSP meselesine gelince, 1999 yılında
DSPnin 2 Bakanı, Mustafa Yılmaz ve Ali Ilıksoy, merhum Bülent
Ecevitin talimatıyla bana adaylık teklifinde bulunmuş; ancak
konu, parti meclisinde konuşulurken, işte oradaki üyelerin
ifadesiyle, benim dinci, faşist olduğum vesaire gibi gerekçelerle
kendi getirdikleri talebi daha sonra kendileri çekmiştir; durum da bundan
ibaret.
Diğer taraftan, keşke, keşke
sayın grup başkan vekili, bizim grup başkan vekillerine hitaben,
yani Böylesine kritik bir günde, böyle bir ismi niye
çıkardınız? diye sitem etmek yerine -ben bunu biliyorum, daha
önce de HDPnin bir grup başkan vekilinin bizim bir grup başkan
vekilimizi arayarak Bu arkadaşı bizim öneriler konuşulurken
kürsüye çıkarmasaydınız. diye ricacı olduğunu
biliyorum- keşke siz de, kurtuluş mücadelesinin verildiği,
Türkiye'nin her yerinin kan gölüne çevrilmek istendiği bu süreçte,
keşke yerli ve millî bir ismi buraya çıkarsaydınız daha iyi
olurdu diye düşünüyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Tayyar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye Sayın Akar
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Daha
öncesinden söz talebimiz vardı. AKPli hatip konuşması
sırasında bizi ikiyüzlülükle suçlamıştı ve
konuşmanın tamamı sataşmalarla geçmişti.
BAŞKAN Sayın Baluken, evvelkileri
evvelki oturumda bıraktık. İzin verirseniz orada
bırakalım bunları efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Efendim
BAŞKAN Sayın Özel, dinliyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şimdi efendim, içeride,
Başkanlığınızda çok olumlu bir süreç
yaşadık, karşılıklı fikir
alışverişi yaptık. Yaptığımız
görüşmede grup başkan vekillerinin konuşması, ayrıca
Eren Erdemin -ki oradaki sizin hassasiyetiniz önemliydi- kürsüdeki bir
milletvekilinin, o veya bu sebepten, hangi partiden olursa olsun
konuşmasına mâni olunmaması ilkesi için Eren çıktı ve
hiçbir sataşma yapmadan bir konuşmayı tamamladı. Oradan
sonra çalışmalara devam ederdik, hiç sıkıntı yok. Ama
Sayın Şamil Tayyarın grup başkan vekillerinin ifade
etmediği, ortaya koymadığı şekilde gelip söz alması
Son yirmi saniyesine kadar da söyleyecek bir sözüm yok ama ondan sonra kürsüye
çıkardığımız hatibin yerli ve millî
olmadığını söylemesi kaçınılmaz olarak cevaba
muhtaçtır.
Bu yüzden müsaade ederseniz
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel, size söz
veriyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Haydar Akar kullanacak söz
hakkını.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri -Sayın
Akar söz vereceğim elbette- Sayın Tayyarın cümlesinin,
konuşmasının sonuna doğru kullanmış olduğu
cümle İç Tüzük 69uncu madde çerçevesinde bir açıklama
hakkını kendiliğinden yaratıyor.
ŞAMİL TAYYAR (Gaziantep) Haydar Beyle
ne alakası var Sayın Başkan?
BAŞKAN - Bu hakkı elbette vereceğim
ama ricam, yeni bir sataşmaya lütfen meydan vermeyin, lütfen gerilimi
yükseltmeyin.
Teşekkür ederim.
HARUN KARACA (İstanbul) İsim vermedi.
Hayır, hayır nasıl anladılar kendilerinin yerli ve millî olmadığını?
ŞAMİL TAYYAR (Gaziantep) Sayın
Başkan, sözlerimin Haydar Beyle uzaktan yakından bir alakası
yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Grup adına cevap verecek.
ŞAMİL TAYYAR (Gaziantep) Eyvallah!
BAŞKAN Buyurun Sayın Akar.
9.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın,
Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyarın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Önce, yerlilik, millîlik
konusunda bir endişem yok Şamil Bey, gayet yerli ve millîyim. Bu konuda
bir endişeniz olmasın. Adım Ali Haydar değil, Haydar. Ali
olmasından da övünç duyardım ayrıca olsaydı ama bunun
arkasındaki zihniyeti de anlamış değilim, niye böyle bir
şeyi öne çıkartmaya çalıştığınızı.
(CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi Sevgili Kardeşim, burada laf
atılır, laf atarken de hiç kimse bir başka
arkadaşımızın, laf attığı
arkadaşımızın kişilikleri üzerinden laf atmaz. Ama bu
kürsüde MHP grup başkan vekilinin dediği gibi, bizim de
düşündüğümüz gibi, siz kürsüye geldiğinizde bu Meclisi provoke
edeceğinizi düşündük ve de bunu gerçekleştirdiniz ve de bunu
gerçekleştirdiniz.
Evet, şimdi kitaplarınıza
bakıyorum, bakın, kitaplarınıza bakıyorum, Balyozu
düşünüyorum, Ergenekonu düşünüyorum, orada ölen insanları
düşünüyorum, beş yıl annesiz babasız büyüyen çocukları
düşünüyorum, onların çektiği çileleri düşünüyorum, Türk
ordusunu nasıl bitirdiğini düşünüyorum ve orduyu da nasıl
provoke ettiğini düşünüyorum. Bu, senin kitaplarında var, hepsi
bir ithamdı. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET UZER (Gaziantep) Türk ordusu bitti mi!
Bitmedi.
HAYDAR AKAR (Devamla) - Evet, ben de şunu
sormak istiyorum: Bu kitaplardan kaç para kazandın? Bizim Türk ordusunu bu
kadar yerle bir ederken, haksız ithamlarda bulunurken bu kitaplardan kaç
para kazandın diye sormak istiyorum. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Yine, bunu vicdanın rahat bir şekilde
yiyebiliyor musun diye sormak istiyorum.
AHMET UZER (Gaziantep) - Haddini bil! Terbiyesizlik
yapıyorsun!
HAYDAR AKAR (Devamla) - Yine başka bir şey
daha söyleyeceğim, yine başka bir şey daha söyleyeceğim,
eğer yerli ve millî aramak istiyorsan önce kendine bakacaksın.
Bu ülkeye lazım olan, bir yerli
cumhurbaşkanı ve yerli ve millî bir hükûmettir diyorum. (AK
PARTİ sıralarından sıra kapaklarına vurmalar,
ayağa kalkmalar ve gürültüler)
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akar.
Birleşime yarım saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.48
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.29
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Zihni
AÇBA (Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 41inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
4.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Mehmet Akif Hamzaçebinin, Mecliste bulunan 550 milletvekilinin de yerli ve
millî olduğuna ve Türkiyenin gündemine yoğunlaşıp daha
ciddi şeyler üretilmesi gerektiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bir önceki
oturumda, kürsüye çıkan iki hatibin yerli ve millî kelimelerini
kullanmak suretiyle kurmuş olduğu cümleler, Genel Kurulda bir
rahatsızlığa neden oldu.
Şunu ifade etmek isterim ki: Kim daha yerli,
kim daha millî tartışmasının Genel Kurula, ülkeye hiçbir
yararı yoktur. Böyle bir yarışa girmeye gerek yoktur. Bu
Mecliste bulunan 550 milletvekili de yerlidir, millîdir. Türkiye Büyük Millet
Meclisinden çıkan Hükûmetimiz de yerlidir, millîdir; halkın
oylarıyla seçilmiş olan Sayın Cumhurbaşkanı da
yerlidir, millîdir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bu tartışmaları bir kenara
bırakalım. Ülkemizin çok önemli gündemi var. Dün çok acı bir
terör olayını yaşadık. İnsanlar daha cenazelerini
alamadılar. Böyle bir acıyı yüreğimizde yaşarken,
bunun acısı daha soğumamış iken, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin çalışmalarına devam etmesi gibi bir kararlılığı
ortaya koymuş iken, bizim, Türkiye Büyük Millet Meclisinde gündeme, Türkiye'nin
gündemine yoğunlaşıp daha ciddi şeyler üretmemiz gerekir
diye düşünüyorum.
Bu düşüncelerimi ifade ettikten sonra
çalışmalara devam ediyoruz.
Bu düşüncelerimi, biraz önce verdiğimiz
arada tüm grup başkan vekilleriyle de paylaştım. Bu şekilde
yolumuza devam edeceğiz.
Anlayışınız için teşekkür
ediyorum.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, Manisa Milletvekili Özgür Özel ve
24 milletvekili tarafından, Sultanahmet Meydanında gerçekleşen
terör saldırısının tüm yönleriyle
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 13/1/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 18 Şubat 2016
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Evet, oylamada
kalmıştık.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleriyle
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Kişisel Verilerin
Korunması Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısı (1/541) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
117) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Geçen birleşimde, İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının, tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmış ve maddelerine geçilmesi kabul
edilmişti.
Şimdi birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 18nci maddeleri
kapsamaktadır.
Birinci bölümde söz isteyen milletvekillerimize,
siyasi parti gruplarımıza sırasıyla söz vereceğim.
Birinci bölümde gruplar adına ilk söz, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına Nevşehir Milletvekili Murat
Göktürke aittir.
Buyurun Sayın Göktürk. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA MURAT GÖKTÜRK
(Nevşehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
konuşmama başlarken, dün Ankarada meydana gelen alçakça, haince
yapılan terör saldırısında hayatlarını kaybeden
asker ve sivil tüm vatandaşlarımıza Allahtan rahmet,
yakınlarına sabır ve yaralılarımıza da acil
şifalar diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun, Allah daha
büyük acıları bize yaşatmasın.
Bu olay karşısında, yine, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu ve AK PARTİ olarak
bir araya gelip bir bildiri yayınlayan Meclisimizi de gerçekten, bir
milletvekili olarak tebrik ediyorum. Ancak, burada terörün iyisinin, kötüsünün,
dininin, mezhebinin, milletinin olmadığını hepimizin kabul
etmesi lazım. Gönül isterdi ki Halkların Demokratik Partisi de bu
bildiride yer alsın ve teröre karşı dik bir duruşta, birlik
beraberlik içerisinde gereğini yapsın. Ancak bunu göremedik, bu,
düşündürücü bir durum ve biz bu durumu milletimize havale ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının birinci bölümü üzerine AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle değerli heyetinizi
ve aziz milletimizi saygılarımla selamlıyorum.
Bu kanun tasarısıyla kişisel
verilerin korunmasına ilişkin ülkemizde ilk defa genel bir düzenleme
yapılmaktadır. 2010 yılında halk oylaması sonucu
yapılan Anayasa değişikliği sonunda kişisel verilerin
korunması, temel bir insan hakkı olarak güvence altına
alınmış ve detayların kanunla düzenlenmesi hususunda, kanun
yapılması hususunda açıklık getirilmiştir. Ancak, o
günden bu zamana kadar herhangi bir düzenleme
yapılmamıştır.
Yine, Avrupa Birliği üyelik sürecinde
yürüttüğümüz fasılların 4ü kişisel verilerle ilgilidir. Bu
fasıllarla ilgili sürecin ilerleyebilmesi için ülkemizde kişisel
verilerin korunmasına ilişkin temel bir kanunun yürürlüğe
girmesi gerekmektedir. Ülkemizde kişisel verilerin korunmasına
ilişkin bir düzenleme olmaması sebebiyle polis teşkilatları
arasında etkin bir iş birliğini hayata geçiren EUROPOLle
ülkemiz güvenlik birimleri arasında operasyonel iş birliği
anlaşması yapılamamakta ve yine elektronik bilgi
değişimi gerçekleştirilememektedir.
Bunun yanında, kişisel verilerin
korunmasına ilişkin yasal düzenlemenin bulunmaması, EUROJUSTla
iş birliği imkânını vermemekte, ülkemizde yaşayan
yabancılar ve yurt dışında yaşayan Türk
vatandaşları bakımından askerlik, vatandaşlık,
kimlik ve mal varlığı gibi konularda veri
paylaşımı sorunlarının yaşanmasına sebep olmaktadır.
Avrupa Birliği, üye ülkelerin kişisel verilerin korunmasına
ilişkin yapacakları mevzuatları arasında uyum
sağlayabilmek için 24/10/1995 tarihinde Kişisel Verilerin
İşlenmesi Sırasında Gerçek Kişilerin Korunması ve
Serbest Veri Trafiği Direktifini (25/46/EC) yürürlüğe
koymuştur. Şu anda görüştüğümüz kanun tasarısı,
bu ilkelerden yani bu direktifte belirtilen ilkelerden daha modern, hukuk
açısından bazı konularda daha ileri durumdadır.
Temel kanun olarak yani ülkemizde düzenlenen ilk
uygulama, ilk kanun olarak görüştüğümüz kanun
tasarısının birinci bölümü 1 ila 18inci maddelerden
oluşmaktadır. Bu bölümde yani 1 ila 18inci maddeler arasında
amaç, kapsam, tanımlar, kişisel verilerin işlenmesine
ilişkin genel ilkeler, işlenme şartları, özel nitelikli
kişisel veriler ve işlenme şartları; kişisel verilerin
silinmesi, yok edilmesi, anonim hâle getirilmesi; kişisel verilerin
aktarılması, kişisel veriyle ilgili hak ve yükümlülükler, veri
sorumlusunun yükümlülükleri; başvuru, şikâyet ve veri
sorumluları başvuru ve şikâyeti; veri sorumluları sicili,
kurula şikâyet hakkı, kurulun şikâyet üzerine veya resen
şikâyetleri incelemesine ilişkin usul ve esaslar, suçlar ve
kabahatler. Yani ilk 18inci maddede bu hususlar düzenlenmiştir.
Şimdi, kanunun amacıyla ilgili, ne
olduğunu anlatmak istiyorum. Kişisel verilerin işlenmesinde
başta özel hayatın gizliliği olmak üzere, kişilerin temel
hak ve özgürlüklerini korumak ve kişisel verileri işleyen gerçek ve
tüzel kişilerin yükümlülükleriyle uyacakları usul ve esasları düzenlemektedir.
Kanun metninden de açıkça
anlaşılacağı gibi, kanunun amacı,
düşünüldüğü ya da iddia edildiği gibi fişleme merkezi
oluşturmak değildir. Bu kanun, kişisel veri toplayan, depolayan,
saklayan bir merkez oluşturmamaktadır; aksine okulda, hastanede,
bankada, telefon aboneliği gibi değişik birçok yerde, gerek kamu
gerek özel sektörde işlenen kişisel verilerin işlenmesi,
korunması ve aktarılması, süresi sona erenlerin silinmesi, yok
edilmesi veya anonim hâle getirilmesine ilişkin, bugüne kadar ülkemizde
bulunmayan bir düzenlemeyi hayata geçirmektedir. Anayasanın temel bir
insan hakkı olarak tanımladığı kişisel verilerin
korunmasına ilişkin önemli bir yasal düzenleme yapmaktayız. Bu
kanun tasarısında öngörülen kişisel verilerin korunmasına
ilişkin kurum ve kurulların kişisel veri işlemeye,
toplamaya, saklamaya veya depolamaya ilişkin bir görevi ve yetkisi
bulunmamaktadır. Görüştüğümüz kanun bir fişleme kanunu
değildir arkadaşlar, bunu açık bir dille ifade etmek lazım.
Değerli milletvekilleri, kişisel veri
nedir? Bunun tanımını ortaya koymak için bundan bahsetmek
istiyorum. Kişisel veri, kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek
kişiye ilişkin her türlü bilgiyi ifade etmektedir. Kanun ayrıca
özel nitelikli kişisel veriyi de tanımlamıştır.
Kişisel verinin işlenebilmesi için kişinin açık
rızasına ihtiyaç vardır ve kanun, açık rızayı
belirli bir konuya ilişkin bilgilendirmeye dayanan, özgür iradeyle
açıklanan rıza olarak tanımlamaktadır. Kişisel
veriler, istisnalar dışında açık rıza
olmaksızın hiç kimse tarafından işlenemez, depolanamaz,
aktarılamaz.
Kanunda öngörülen istisnalar da
düşünüldüğü ya da iddia edildiği gibi temel hak ve hürriyetleri
ortadan kaldıran nitelikte değildir. Buna benzer istisnalar tüm
dünyada kabul edilmiş istisnalardır. İstisnaların gayesi,
insan sağlığını ve güvenliğini, toplumun düzen ve
güvenliğini, huzurunu ilgilendiren konulardadır. Kanun
tasarısıyla, kişisel verilerin işlenmesi önemli bir
disiplin altına alınmış, verilerin işlenmesinde
hukuka, dürüstlük kurallarına uygun olma, doğru ve güncel olma,
belirli, açık ve meşru amaçlar için işlenme, işlendikleri
amaçla bağlantılı, sınırlı ve ölçülü olma, ilgili
mevzuatta öngörülen veya işlendikleri amaç için gerekli olan süre kadar
muhafaza edilme ilkelerine bağlı kalmak zorunluluğu getirilmiştir.
Aynı zamanda, kişisel veri işleyen bu
kanun kapsamındaki gerek kamu gerekse özel sektör kuruluşları
veri işleme sorumlusu tayin etmek zorundadır. Veri işlemenin
ilkeleri, usul ve esaslarıyla veri işleme sorumlusu belli olunca,
kişisel verilerin ülkemizde bu anlamda hiçbir yasal düzenleme
olmaması nedeniyle, bundan sonraki süreçte daha güvence altına
alınmış olacağı aşikârdır. Hâlen ülkemizde
kişisel veriler kuralsız bir şekilde işlenmekte,
aktarılmaktadır. Bu düzenlemeyle daha düzgün ve biraz önce
bahsettiğim gibi temel hak ve hürriyetleri, kişi özgürlüklerini
garanti altına alan bir yapı oluşturulmaktadır.
Sözlerime son verirken, bugün Diyarbakırda ve
İdilde verdiğimiz şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum.
Ben, Nevşehir Milletvekiliyim, temmuzdan bu yana terörle mücadelede bizim
de şehitlerimiz oldu. Latif Adıgüzel ve Ali Rıza Güneş
kardeşlerimizi de buradan rahmetle anıyorum. Onlar, bu vatanın
varlığı, birliği ve dirliği için canlarını
feda ettiler.
Bu duygu ve düşüncelerle, 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının milletimize hayırlı olmasını
temenni ediyor, yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Göktürk.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mehmet
Erdoğan, Muğla Milletvekili.
Buyurun Sayın Erdoğan. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN (Muğla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında, terörün her türlüsünü
lanetliyorum. Alçak hainlerin, dün Ankarada, bugün sabah Licede, daha sonra
İdilde gerçekleştirdiği terör saldırılarında
şehit olan vatandaşlarımıza ve askerlerimize Cenab-ı
Allahtan rahmet, yakınlarına ve milletimize başsağlığı
diliyorum. Yaralıların hepsine acil şifalar diliyorum.
Bu, çok vahim bir durum. Burası Ankara,
burası başkent. Teröristlerin buraya kadar gelip eylem yapabilmesi
gerçekten düşündürücü bir durum. Ben, daha birkaç hafta önce bu kürsüde,
iktidarın terörle mücadele yapmadığını söylemiştim.
Terörle mücadele çok boyutlu bir iştir. Eğer, AKP iktidarı,
terörle mücadelede samimiyse, bir kere, bunu görmemiz lazım. Terörle
mücadele yapılacaksa gerçekten, silahlı teröristlerle mücadelenin
yapıldığı gibi, terörü savunan, teröre destek veren
herkesle, terör örgütlerine üye olanlarla, terörün üniversitelerdeki
yapılanmalarıyla, terörü finanse edenlerle, terör örgütlerine üye
olanlarla, kaçakçılarla, velhasıl terörün bütün unsurlarıyla,
bütün bölücülerle kararlılıkla ve topyekûn mücadele edilmelidir.
Terörle mücadele eden güvenlik birimlerinin eli hukuki
olarak güçlendirilmelidir. Bakınız, Paris
saldırısından bu yana Fransada olağanüstü hâl
uygulaması devam ettiriliyor ama Türkiyede, hâlâ atılan, terörle
mücadele konusunda çalışan güvenlik güçlerine destek olacak bir
hukuki altyapı yoktur. Sınır güvenliği, maalesef, Allaha
emanettir. İktidar, milleti ayrıştırma
hastalığından vazgeçmeli, teröre karşı millî bir
hassasiyet oluşturulmalı ve teröre karşı milletçe tek yürek
olmalıyız.
AKP iktidarı, yukarıda
saydıklarımı yapabilecek bir kararlılık sergileyebilirse,
biz de her zaman olduğu gibi, Milliyetçi Hareket Partisi
olarak bugün de terörle mücadele edenlerin arkasında dimdik dururuz ama
öncelikle AKPnin bu kararlılığını görmemiz
lazım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarı
elbette çok önemlidir. Kişisel bilgiler kişilerin mahremleridir.
Peygamber Efendimiz, bir hadisişeriflerinde Her kim bir Müslüman
kardeşinin ayıp ve kusurlarını, kimsenin görmediği ve
görmesini istemediği şeylerini örterse Allahutaala da kıyamet
gününde onun ayıplarını örter. Her kim, Müslüman kardeşinin
meydana çıkmasını istemediği bir şeyini ortaya
çıkarır ve dile getirirse Allah da onun ayıplarını,
kimsenin bilmesini istemediği hâllerini meydana çıkarır. Bu
suretle, kendi evi içinde de olsa onu rezil eder. Müslüman kardeşinin
ayıplarını örten, bir ölüyü diriltmiş gibidir. diyor.
Bu meyanda, kişisel veri
toplarken ilk dikkat edilecek husus, kişisel veri ihtiyaçlarının
hangi verilerin toplanması gerektiğinin titiz bir çalışma
sonucunda belirlenmesi ve mümkün olan en az kişisel verinin
toplanmasıdır. Elimizdeki veri arttıkça tabii ki bunun
korunması, paylaşılması vesaireyle ilgili risk de
artacaktır. Hangi kişisel veriyi hangi kurum niçin toplayacaksa bunun
kanunlarımızda tek tek sayılması lazım.
Dün, Sayın Adalet
Bakanı, bu kürsüde kişisel verileri toplama konusundaki
istisnaları bolca saydı. Değerli arkadaşlar, istisnalar
kaideyi bozar. İstisnası olan işte kural olamaz. Ayrıca,
Sayın Bakanın saydığı başlıca istisnalar
kimdir? MİT, Emniyet, Jandarma. Ben de Sayın Bakana -eğer
sohbeti bitirebilirse- buradan sormak istiyorum: Ben, hiçbir olayın
istihbaratını zamanında toplamayan, toplayamayan MİTe
nasıl güveneceğim? Ben, kendi tırlarını Adanadan
Türkiye sınırına götüremeyen MİTe nasıl
güveneceğim? Ben, İmralıda yaptığı görüşmelerin
tutanakları Almanyada kitap olarak basılan MİTe nasıl
güveneceğim? Ben, Osloda Büyük şehirlere ne kadar bomba
getirdiğinizi biliyoruz. deyip bombalar patlatılırken seyreden
MİTe nasıl güveneceğim? Ya da ben, MERNİSten aldığı
bilgileri muhafaza edemeyen Emniyete nasıl güveneceğim? Onun
istisnalarına nasıl razı olacağım Sayın Bakan?
(MHP sıralarından alkışlar)
Öbür taraftan, siber saldırılar konusunda
ülkemizin durumu ortadadır, bu konuda bir sürü saldırıyla bugüne
kadar muhatap olduk. Bundan sonra bu saldırıların önlenmesiyle
ilgili ortada iktidarın ciddi bir adımı var mıdır?
Elbette ki yoktur. Bakınız, cep telefonlarında, bilgisayarlarda
ve birçok yerde millî yazılımımız yok,
başkalarının yazılımını kullanıyoruz.
Dolayısıyla, elimizdeki birçok bilgi otomatik olarak
başkalarının eline geçmektedir. Bu konuda da ciddi adımlar
atılması gerekmektedir.
Kişisel verileri hukuk ve kişilerin
rızası hilafına paylaşanların sorumluluğu ne
olacak? Efendim, kanun tasarısına bakıyoruz: Genel hükümler ve
disiplin mevzuatı çerçevesinde gereği yapılacaktır. Bu
durumda yani birilerinin mahremini paylaşan, birilerine ait özel veri
paylaşanlarla ilgili olarak, sadece o kurumdaki memur, paylaşan, hata
yapan, suç işleyen değil, o kurumun başındaki
kişilerin sorumluluğu ve elbette ki bu ülkeyi idare eden siyasilerin
de sorumluluğunun bu kanunda yer alması lazım.
Kişisel verileri yasal olmayan yollarla üçüncü
kişilerin ellerine geçen vatandaşların korunmasıyla ilgili
kanunda ciddi bir düzenlemeyle karşılaşamadık.
Vatandaşlarımızın birçok kişisel verisi
hâlihazırda ortada dolaşmaktadır. Bugün birtakım
dolandırıcılar, ellerinde cep telefonları, vatandaşlarımızı
arıyor yani bunların içinde, aranan, profesörü de var, cahili de var,
köylüsü de var, şehirlisi de var. Ben polisim, ben savcıyım
vesaire kimliklerle vatandaşlarımızı suçluyor ama bu arada
da vatandaşlarımıza ait bütün kişisel bilgileri
söylüyorlar, Efendim, senin TC kimlik numaran şu, annen şu, baban
şu, şurada oturuyorsun
bütün bunları kullanıyorlar. Bu
dolandırıcılara karşı da maalesef yapılan ortada
ciddi bir mücadeleyle
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Yasa onun için
çıkıyor.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Yasa
çıkıyor da yasada gene bunlarla ilgili ciddi bir şey
olmadığını sen de pekâlâ biliyorsun okuduysan.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Yazdık.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Onun için, buradan
laf atmayı bırakın, sıra gelince gelir konuşursunuz
burada.
Gene, özel sektör tarafından veri
toplanması ve verilerin muhafaza edilmesi de son derece tehlikeli ve
sakıncalıdır. Özel sektörün toplayabileceği veriler,
kanunla muhakkak sınırlandırılmalı ve kontrol
edilmelidir.
Şimdi, tabii ki AKP iktidarı için bu çok
önemli bir düzenleme. Niye? AKP iktidarı döneminde
vatandaşlarımıza ait birçok kişisel veri toplandı,
birçok kişinin telefonları dinlendi, birçok kişinin kasetleri
yayınlandı. Tabii, bu konuda, on dört yıldır iktidarda
olanların, elhamdülillah, hiçbir kusuru ve sorumluluğu yoktur çünkü
AKP iktidarı her türlü sorumluluktan münezzehtir!
Lakin unutulmaması gereken bir husus da
şudur: Günümüzde teknoloji ilerlemiştir. MİT Kanunu, iç güvenlik
paketi vesaire, dinleme, takip, fişleme işlerini
yasallaştırmış ve
kolaylaştırmıştır.
İktidar gücünü kullanan arkadaşlar,
biliniz ki siz bütün teknolojiyi kullansanız da herkesi dinleyemez,
herkesi takip edemez, herkesi kaydedemezsiniz. Lakin, Cenab-ı Allah, bütün
âlemin yaptıklarını -sizinkiler de dâhil olmak üzere-
kaydetmektedir.
Bugün bazı hususlarla ilgili
iddialarımızı geçiştirebilirsiniz, bazı
vatandaşlarımızın haklarıyla
devriiktidarınızda yapılan tecavüzleri inkâr edebilirsiniz ancak
mahkemeikübrada Cenab-ı Allahın kayıtları önünüze konunca ne
yapacaksınız? Dersinize şimdiden birazcık
çalışın.
Ne yazık ki AKP iktidarı, birçok masum
vatandaşımızı dinleyip kasetlerini yayınlarken, takip
ederken, fişlerken, ülkemizin birliğine, dirliğine kasteden
hainleri, teröristleri dinleyememiş, takip edememiş, kontrol
edememiştir. AKP iktidarının takip edemediği teröristler,
Sura, Cizreye, Silopiye yerleşebilmiş ve oralara yerleşen
teröristler, yüzlerce askerimizi, polisimizi şehit etmiş ve de
şehit etmeye devam etmektedir.
Yine AKPnin takip edemediği, dinleyemediği
teröristler, Ankara Garında, Sultanahmet Meydanında, Meclisin
yanı başında canlı bombaları patlatıp onlarca
vatandaşımızı şehit etmiştir.
İktidar gücünü kullananlar, size sesleniyorum:
Masum insanlarla uğraşacağınıza hainlerle
uğraşın.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Erdoğan.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Erol Dora, Mardin Milletvekili.
Buyurun Sayın Dora. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
Kürsünün en devamlı milletvekili Sayın
Erol Dora, sanıyorum.
HDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 117 sıra sayılı
Kişisel Verilerin Korunması Hakkında Kanun
Tasarısının birinci bölümü üzerinde Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye, kişisel
verilerin korunması alanında ilk uluslararası belge olan, Avrupa
Konseyinin 28 Ocak 1981 tarihinde imzaya açtığı, Kişisel
Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması
Karşısında Bireylerin Korunmasına Dair Sözleşmeyi
imzaya açıldığı gün imzalayan ilk ülkelerden birisidir,
ancak günümüz itibarıyla, sözleşmeyi imzalamasına rağmen
onay süresini işletmemiş olan tek ülke konumundadır.
Kişisel verilerin korunması konusunda yasal düzenleme
yapılması ve düzenleyici ve denetleyici bir kurum kurulması
Avrupa Birliği müzakere fasıllarıyla yakından ilgilidir. Bu
konuda Avrupa Birliği standartlarında bir kanun ya da çerçeve bir
düzenlemenin çıkartılmamasının temelinde devletteki
fişleme zihniyeti ve geleneği yatmaktadır. Böyle bir çerçeve
kanun çıkartılması, artık devletteki fişleme
geleneğine son vereceğinden, böyle önemli bir imkândan feragat etmeyi
göze almayı gerektirmektedir.
Değerli milletvekilleri, konuyu ele alış
açısından bakınca tasarının daha çok veriyi toplayan
ve işleyenin haklarına yöneldiği, tasarıda ilgili
kişi olarak adlandırılan kişisel veri sahibinin
haklarının ikinci planda kaldığı görülmektedir.
Tasarının amacına bakıldığında ise korunmak
istenen kişisel veri sahibinin hakları ve faydalanacağı
korumalardan ziyade, verileri işleyenlerin hangi hakları ne surette
haiz olduklarına ağırlık verildiği görülmektedir.
Tasarı, madde madde incelendiğinde, bu husus son derece
belirginleşmekte. Tasarının hazırlanmasında Avrupa
Konseyinin, Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi
Tutulması Karşısında Bireylerin Korunması
Sözleşmesi direktiflerinden uzaklaşıldığı
açıkça göze çarpmaktadır. Açıkçası, son yıllarda AKP
Hükûmetince çıkartılan kanunların mantığına
bakıldığı zaman, demokratik yaşamı
geliştirme yönünde bir adım görmek pek mümkün değildir. Daha
ziyade, mevcut durumdaki fişlemelere hukuki zemin
hazırlanacağını düşünüyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu hâliyle tasarının Avrupa Birliği kriterlerine
uymak gibi bir kaygısının olduğunu düşünmemiz mümkün
değildir. Tasarıya göre, kişilerin ismi, telefon numarası,
motorlu taşıt plakası, sosyal güvenlik numarası, pasaport
numarası, özgeçmişi, resim, görüntü ve ses kayıtları,
parmak izleri, genetik bilgileri belirli, açık ve meşru amaçlar için
işlenmek, işlendikleri amaçla bağlantılı
sınırlı ve ölçülü olmak, işlendikleri amaç için gerekli
olan süre kadar muhafaza edilmek koşuluyla işlenebilecektir.
Kişilerin etnik kökeni, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini,
mezhebi veya diğer inançları, dernek, vakıf ya da sendika
üyeliği, sağlığı veya cinsel hayatıyla ilgili
verileri özel nitelikli kişisel veriler olup bunların işlenmesi
yasaklanıyor gibi görünse de ilgili kişinin açık
rızasının bulunması, kanunlarda açıkça öngörülmesi,
siyasi parti, vakıf, dernek veya sendika gibi kâr amacı gütmeyen
kuruluş ya da oluşumların tabi oldukları mevzuata ve
amaçlarına uygun olmak, faaliyet alanlarıyla sınırlı
olmak ve üçüncü kişilere açıklanmamak kaydıyla kendi üyelerine
veya mensuplarına yönelik verilerin işlenmesi, ilgili kişinin
kendisi tarafından alenileştirilmiş olması, veri
işlenmesinin zorunlu olması, kamu sağlığının
korunması ve bakım hizmetlerinin yürütülmesiyle sağlık
hizmetlerinin yönetimi altında bulunan kişiler tarafından
işlenmesi hâlleri bu yasa kapsamı dışında
tutulmaktadır.
Değerli milletvekilleri, kişisel verilerin
işlenmesi konusunda geniş istisna getiriliyor. Düzenlemeyle polis,
Jandarma ve MİTe fişleme için yasal kılıf getirilmektedir.
Bu çerçevede, Polis, Jandarma ve MİT Yasaları kapsamına giren
suçlar, veri koruması dışında bulunacak, bu hâllerde
kişilerin hak arama kapsamında yapacakları başvuruları
da doğrudan reddedilecektir. İşte, özellikle bu hüküm, kolluk ve
istihbarat birimleri tarafından fişlemeye açık bir çek
vermektedir. Bu hüküm, özellikle Türkiye gibi fişleme geleneğine
sahip bir devlet anlayışında kesinlikle fişlemeye yasal
kılıf uydurma amaçlıdır. Söz konusu bu hükümlerin Avrupa
Birliği direktifleriyle uyumlu olmadığı da açıkça
ortadadır. Bu bağlamda, Hükûmetin şu anda hukuku Avrupa
Birliği müktesebatıyla uyumlu hâle getirmesi gibi bir
kaygısının olmadığı açıktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AKP Hükûmeti Kişisel verilere Avrupa Birliği
standardı geliyor. söylemiyle Meclise getirdiği bu tasarıyla
fişlemeyi yasalaştırma arayışında. Tasarıyla
kişisel verilerin millî savunma, millî güvenlik, kamu güvenliği, kamu
düzeni veya ekonomik güvenlik sağlamaya yönelik önleyici, koruyucu ve
istihbari faaliyetler kapsamında işlenmesi mümkün olabilecektir.
Tasarıdaki kişisel verilerin kişilerin rızası olmadan
işlenemeyeceği hükmü, getirilen istisnalarla geçersiz hâle
getirilmektedir. Buna göre, kişisel veriler, soruşturma,
kovuşturma, yargılama ve infaz mercileri ile disiplin soruşturma
ve kovuşturma makamları tarafından ilgili kanun hükümleri
uyarınca işlenebilecek, doğrudan kurum ismi sayılmamakla
birlikte, bu istisnalarla MİT, Emniyet, Jandarmanın fişleme
yapması da serbest bırakılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarıya göre, düzenleyici ve denetleyici birim olarak
Başbakanlıkla ilişkili Kişisel Verileri Koruma Kurulu
oluşturulmaktadır. 7 üyeden oluşan kurulun 4 üyesini
Başbakanın, 3 üyesini Cumhurbaşkanının ataması
öngörülüyor. Tasarıya göre, kurul başkanı ve 2nci
başkanın ise Bakanlar Kurulu tarafından atanması
öngörülmektedir. Bu düzenlemelere bakarak ve mevcut durumda
Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanlar Kurulu ilişkilerini
dikkate alarak kişisel verilerin korunacağından bahsetmek, en
hafif ifadeyle, toplumu yanıltmak anlamına gelmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu tasarı kişisel verilerin korunmasından
ziyade toplanmasına ve sonrasında da istenildiğinde kamu
otoritesi tarafından kullanılabilmesine imkân sağlayacak
şekilde kaleme alınmış bulunmaktadır. Oysa kişisel
verilerin korunmasında önemli olan, kişisel verilerin, mümkün
olduğu kadar, elde edilmesinin sağlanmasının, bir yerde
toplanmasının ve kullanıma açılmasının önüne
geçmektir.
Tasarı, banka ve kredi kurumları, sigorta
şirketleri, sağlık kuruluşları gibi çeşitli
kişi, kurum ve kuruluşlar tarafından elde bulundurulmakta ve
saklanmakta olan tüm kişisel verilerin kanun uyarınca
oluşturulacak kurul tarafından denetlenmesi, bu kurula her türlü
bilgiye erişim imkânının sağlanması, bu yolla temel
hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasının önünü
açmaktadır. Bu bakımdan her ne kadar kanunun adı Kişisel
Verilerin Korunması Kanunu olarak öngörülmüş ise de iktidarca
amaçlanan, kişisel verilere kurul tarafından kolayca
ulaşılması, bu bilgilerin denetlenmesidir.
Değerli milletvekilleri, yurttaşlar
hakkındaki her türlü bilgilerin kaydetme yoluyla saklanması
beraberinde kişilerin fişlenmesine ve bu yolla mağdur
edilmelerine yol açabilecektir. Demokratik bir hukuk devletinde kişilerin
siyasi düşünceleri, felsefi ve dinî inançları, ahlaki
eğilimlerine yönelik herhangi bir müdahale tümüyle kişi
dokunulmazlıklarının ihlali anlamına gelecektir.
Kişilerin özel bilgilerinden hareketle kriminal içerikli keyfî
yorumların önünün açılması ve bu yolla kişinin bir tehdit
olarak işaretlenmesi kabul edilemezdir.
Değerli milletvekilleri, tasarıda konu
edilen verilerin toplanması veri sorumlusu tarafından kişinin
rızası veya en azından kurulun izni olmaksızın
mevzuata aykırı biçimde kişisel verilerin üçüncü kişilere
aktarılması hâlinde kişisel veriler zaten aktarılıp bu
hâlde kişiler hakkında tüm bilgiler öğrenilmiş
olacağından, telafisi güç ve hatta imkânsız zararların
doğmasına sebebiyet verecektir. Bu bağlamda, kişi hak ve
özgürlüklerinin açıkça tehdit edilebileceği, öngörülemez trajedilere
neden olabileceği ve yurttaşların gerek devlet
karşısında gerekse özel bilgileri kendi çıkarları
doğrultusunda kullanabilecek kişi ve kurumlar
karşısında savunmasız bırakılacağı,
mağdur edileceği risklerini yoğun bir biçimde
barındıran bu tasarı bu hâliyle kabul edilemezdir.
Bu duygu ve düşüncelerle tekrar Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Dora.
Tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Murat Emir, Ankara Milletvekili.
Buyurun Sayın Emir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
CHP GRUBU ADINA MURAT EMİR (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Dün Ankaranın göbeğinde, Meclisimize
yürüyüş mesafesinde yaşadığımız terör
olayını lanetlerken, kaybettiğimiz canlarımıza,
şehitlerimize Allahtan rahmet, yaralılarımıza bir an evvel
şifa diliyorum.
Yine, bugün, Licedeki şehitlerimiz için de
Allahtan rahmet diliyorum.
Maalesef, bugünlerde acılarımız
acılara karışıyor ve hepimizin, herkesin sağduyulu olması
gereken bir dönemden geçiyoruz.
Değerli arkadaşlar,
tartıştığımız yasa tasarısı
aslında bir yönüyle siyasi, dolayısıyla grupların kendine
göre bir tavır geliştirmesini anlayışla karşılayabilirim
ama bir yönüyle de hiç siyasi olmayan bir yasa tasarısı; hepimizi
ilgilendiriyor, hepimizin insani taraflarını ilgilendiriyor, özel
bilgilerini ilgilendiriyor. Bu nedenle, bu kanun tasarısıyla ilgili
tartışmaların özenli, dikkatli ve de açık bir kalple,
açık bir kulakla yapılmasında yarar görüyorum.
Değerli arkadaşlar, bu yasa
tasarısında -amacına baktığınız zaman-
deniyor ki: Kişisel verileri koruyacağız, insanların
kişilik haklarını koruyacağız ve kişisel verileri
işleyenleri belli kurallara veya yükümlülüklere
bağlayacağız. Çok güzel çünkü Avrupa Birliğinin 1995
yılındaki 46 numaralı Direktifi bunu gerektiriyor ve yine Avrupa
Birliğinin bu konuda hazırladığı yeni bir tüzük var.
Aynı zamanda, Anayasamızın 20nci maddesi ve bu kanunun
gerekçesinde hiç bahsedilmeyen -bence bir eksiklik olan- Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinin 8inci maddesi de böyle bir yasanın
gerekliliğini açık bir biçimde ortaya koyuyor.
Peki, bu yasa böyle bir yasa mı? Çok kısa
bir değerlendirme yapacağım. Bu yasa, böyle bir yasa değil
maalesef arkadaşlar. Bu yasa, alelacele yapılmış bir yasadır.
Sayın Bakan Üzerinde tartışıldı. diyor ama ben alt
komisyonda da, Komisyonda da bulundum; bu yasa yeteri kadar
konuşulmamıştır,
çalışılmamıştır, çok ciddi teknik hatalar
vardır, bazıları da kasıtlı hatalardır.
Değerli arkadaşlar, öyle bir yasa ki,
amacı güzel ama ondan sonra, bakıyorsunuz, 5inci maddede
kişisel verileri anlatmış, Hiç kimse işleyemez. diyor.
Öyle mi? Ama, değil. Bakıyorsunuz, istisnaları saymaya
başlıyor. Bakıyorsunuz ki geride neredeyse kişisel veri
kalmamış. Peki, 6ncı maddeye geliyorsunuz, Özel nitelikli
hassas kişisel veri. Bir rahatlıyorsunuz belki burada cidden bir
koruma sağlanmıştır diye. O da ne? Orada da yine aynı
şekilde istisna maddeleriyle neredeyse bütün veriler özel nitelikli
kişisel veri sayılıyor ve ilgililerin rahatça işlemesine
olanak tanıyor. Bana sorarsanız, bu yasanın adının bir
yönüyle fişleme yasası olması lazım, bir yönüyle de
kişisel verilerin rahatça işlenmesi ve gerektiğinde satılmasına
dönük bir yasa tasarısı olarak adlandırmakta yarar var.
Bununla da bitmiyor, devamında, bu
kuralları izlemekle görevli olarak bir üst kurul oluşturuluyor. Bu
üst kurulu duyunca belki diyorsunuz bir ölçüde bir rahatlama olabilir ama o da
ne? Bakıyorsunuz ki üst kurul tamamen siyasi iktidarın güdümünde.
Dolayısıyla, böyle bir siyasi iktidarın güdümündeki bir kurul,
adı her ne kadar bağımsız da olsa, bu kişisel
verilerin, özellikle de özel nitelikli kişisel verilerin hukuka uygun bir
biçimde, kuralına uygun bir biçimde işlenmesini nasıl temin
edecek? Buna inanmanız, güvenmeniz mümkün değil.
Tabii, bununla da bitmiyor, bakıyorsunuz ki,
30uncu maddeye geliyorsunuz ama yine istisnalar bitmemiş ve aslına
bakarsanız, içeriğine baktığınız zaman bu yasa
bir istisnalar yasasıdır ve kişisel verileri ortalığa
dökmenin adıdır. Aslında sizin ortalığa
dökmeyeceğinizi tahmin ediyoruz. Bunun bir özü de Ben bileyim ama kimse
bilmesin.
Değerli arkadaşlar, bu yasa şu elimde
bulunan metinden alıntılanmış. İddia budur, bu yasayla
Türkiye'nin bu alandaki hukuku Avrupa Birliği normlarına uygulanacak.
Peki, bakalım, bunun adı Kişisel Verilerin İşlenmesi
ve Bu Tür Verilerin Serbest Dolaşımıyla İlgili Olarak
Bireylerin Korunmasına İlişkin Avrupa Parlamentosu ve Konseyi
Tüzüğü.
Peki, buradan soruyorum, çünkü ben bunu Komisyonda
sordum cevap alamadım, umarım Sayın Komisyon buna burada cevap
verebilir: Mesela hassas veri, özel nitelikli veri diyoruz, değil mi?
Özel nitelikli veriler içerisinde, bakın, bu tüzükte bir tane
kılık kıyafet var mı? Yok. Mesela burada mezhep var
mı? Yok. Nereden çıkardınız bunu? İnsanların
mezhebini kodlayıp, fişleyip ne yapacaksınız, nerede
kullanacaksınız? Size hangi istatistiki veriyi sağlayacak, hangi
değeri var bunun? İnsanların kılık kıyafetiyle
niye uğraşıyorsunuz? Bu Avrupa Birliği tüzüğünde
olmayan bir şeyi buraya yazarak nereye ulaşmaya
çalışıyorsunuz?
Yine aynı şekilde, felsefi inanç meselesi
var. Bunların, burada olmayan şeylerin bizim yasa
tasarımızda olmasının hiçbir anlamı yoktur. Bu
despotik bir yaklaşımdır.
Bununla da yetinmiyoruz, sağlık verileri.
Bakınız, sağlık verileri çok kritik verilerdir, özel
nitelikli verilerdir, içerisinde son derece kişiye ait, kişiye
sıkı sıkıya bağlı, kişilik haklarıyla
iç içe geçmiş bilgiler vardır. Bunların detaylarını
burada anlatmak için yeteri kadar vaktimiz yok, ama aile facialarına yol
açacak kadar ciddi bilgilerdir bunlar. Peki, madde 30a bakınız,
diyor ki: Sağlık verilerini istediğim gibi işlerim. Peki,
var mı burada? Nereden aldınız? Almanya Sağlık Bakanlığının,
Hollanda Sağlık Bakanlığının
işleyemediğini siz niye işlemek istiyorsunuz? Nerede
kullanacaksınız bu verileri? Hangi işinize yarayacak?
Bakınız, Avrupa Birliğinin çok
açık normları var, diyor ki: Sağlık verileri ancak toplum
sağlığı açısından bir risk oluşturuyorsa
işlenebilir. 123üncü madde, bakabilirsiniz. Bakınız, bu büyük
bir yanlış, hata yapıyoruz.
Siz muhafazakârsınız değil mi? En çok
muhafaza etmeniz gereken şeyi muhafaza etmiyorsunuz burada.
Çoluğunuzun çocuğunuzun, oğlunuzun,
kızınızın, sizin bütün özel verilerini, her şeyini
Sağlık Bakanlığının işlemesine olanak
veriyorsunuz, siyasi iradenin iki dudağının arasına
bırakıyorsunuz. Hiçbir Avrupa Birliği normunda bu yok
arkadaşlar, bunu bilmenizi isterim.
Mesela, rıza. Rıza çok önemli bir
şeydir. Bizim Anayasamızın 24üncü maddesinde açık bir şekilde
Kimseye rızası dışında tıbbi müdahale
yapılamaz, işlem yapılamaz. der. Bakın, sağlık
verilerini rızası dışında işleme hakkına
ulaşıyorsunuz. Avrupa Birliğinin, madde 7, açıp
bakabilirsiniz rızayla ilgili koşullarına. İnsanların
rıza göstermeden, rızaları olmadan her türlü özel verisini
alıp, işleyip, hatta gerektiğinde satabilme hakkını
nereden buluyorsunuz? Üstelik siz şaibeli bir iktidarsınız.
Bakın, daha Plan ve Bütçe konuşmaları
sırasında Sayın İçişleri Bakanına soruldu,
Kodluyor musunuz? denildi. Evet, kodlanıyor insanlar; insanlar
ırkına göre kodlanıyor bu ülkede ve bu itiraf edilmiştir.
Biz böyle bir ülkede yaşıyoruz. Siz böyle bir iktidarsınız.
Böyle bir siyasi iktidara Alın, bütün verileri istediğiniz gibi
işleyin. demek mümkün müdür?
Bakınız, sizin siyasi
iktidarınız bugün sağlam gibi görünüyor ama biliniz ki bütün
kumdan kaleler sonunda yıkılır, eninde sonunda
yıkılır. Siyasi iradeye bunları bırakmamak gerekir.
Mesela, kurul diyorsunuz. Bakın, burada
yazıyor kurulun nitelikleri. Siz diyorsunuz ki: Dört yıllık
okul mezunu olacak. Yeter mi? Nerede burada akademisyenler, hukukçular,
tıp uzmanları, tıp etikçileri? İnsanlar, sivil toplum
örgütleri, etik kurullar, hiçbiri yok burada. Bunlar olmadan bağlamışsınız,
Dört yıllık üniversite mezunu olsun. Yeter mi? Yetmez. 3ünü
Sayın Cumhurbaşkanı, 4ünü Başbakan atasın.
Sayın Bakanım, Sayın İyimaya;
bunlar yok burada, yapmayın. Bu yanlış bir yasadır, yeteri
kadar konuşulmamıştır, eksiktir ve bu hepimizi ilgilendiren
bir yasadır. Dolayısıyla, hepimizin bu konuda duyarlı
olması gereken bir dönemden geçiyoruz.
Bakın, bir Devlet Denetleme Kurulu raporu var.
Devlet Denetleme Kurulu raporunda açıkça diyor: Kamu kurumları
kişisel verilerin saklamasında özenli davranmamaktadır. Bu kamu
kurumlarını belli bir akılla, belli bir düzenle ve kişilik
haklarını korumaya dönük olarak düzenlemek varken bütün yetkileri bir
kamu kurumuna devrediyoruz. Buna hakkımız yok, buna
çocuklarımızın geleceği adına hakkımız yok.
Bakınız, yine, daha önce, Tunceli Hozatta
insanların polis kayıtlarında fişlendiği, özel
nitelikli verilerinin sonuna kadar depolandığı 2013
yılında Malatya Cumhuriyet Savcılığının
dosyasında ortaya çıktı. Dolayısıyla, şaibeli,
sabıkalı bir iktidarsınız ve sizleri bu konuda duyarlı
olmaya çağırıyorum.
Değerli arkadaşlar, Anayasamızda
20nci madde varken bu yasa tasarısı Anayasamıza açıkça
aykırıdır. Yine, bakınız, Anayasa Mahkememizin daha
önce verdiği bir iptal kararına bakarsanız, özel ve aile
hayatına saygıyı anımsatmış, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinin 8inci maddesini ve günümüz teknolojik
gelişmesiyle veri eşleştirme, veri madenciliği
yöntemleriyle birbirinden ayrı tutulan bilgiler arasında analiz
yapılarak yeni verilere ulaşıldığı
anımsatılan kararda, kişisel verilerin ticari işletmeler
için kıymetli varlık niteliği kazandığı ve
risklerin giderek arttığı tespiti
yapılmıştır. Dolayısıyla, kişisel verilere özenmek
zorundayız.
Bu iktidarın, bu anlayışın
kişilerin canını yeteri kadar korumadığını
biliyoruz, dolayısıyla duyarlı olmamız gerekiyor.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Emir.
Siyasi parti grupları adına olan
konuşmalar sona ermiştir, şahıslar adına olan
konuşmalara geçiyorum.
Serap Yaşar, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Yaşar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
SERAP YAŞAR (İstanbul) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; sözlerime başlamadan
önce, dün Ankarada yaşanan terör saldırısında
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza ve bu sabah
Diyarbakırda askerî araca yönelik yapılan bombalı
saldırıda şehit olan askerlerimize Allahtan rahmet,
yakınlarına ve milletimize başsağlığı
dilemek istiyorum, yaralılarımıza da acil şifalar
diliyorum.
Bugün Genel Kurul gündeminde 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının birinci bölümü üzerinde şahsım adına
söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
İnsan haklarının korunması
bilincinin gelişmesiyle kişisel verilerin işlenebilmesi ve etkin
bir denetime tabii tutulması daha da önem kazanmıştır. Söz
konusu yasa tasarısıyla, kişisel verilerin kaydedilmesi ve
muhafazasına ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir. Yasa
tasarısı Adalet Komisyonunda görüşülmesi sırasında
siyasi parti gruplarının olumlu katkılarıyla Genel Kurul
gündemine getirilmiştir.
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısı Hükûmetimizin önem verdiği, halkımızın
beklediği, Avrupa Birliği standartları bakımından da
son derece önem arz eden, özellikle ekim ayında başlamasını
planladığımız vize muafiyeti düzenlemesi
bakımından da öncelikler arasında yer alan yasa
tasarılarından bir tanesidir.
Türkiyede kişisel verilerin korunmasına
ilişkin müstakil bir düzenleme bugüne kadar maalesef
yapılmamıştır. 2002 yılından beri çok çeşitli
konularda, vatandaşımızın da beklentisi dikkate
alınarak pek çok konuda yasal düzenlemeler yapılıp çözüme
kavuşmuş olmakla birlikte, bana göre, açıkçası
gecikmiş bir yasal düzenlemedir. Dün Genel Kurulda görüşmeye
başladığımız yasa tasarısıyla, ilk defa ve
kapsamlı bir yasal düzenlemeyle Genel Kurul gündemindedir.
Kişisel veriler gerek özel sektör ve gerekse
kamu sektörü tarafından bilişim sistemleri üzerinden, aslında
biz istesek de istemesek de, modern yaşamda, artı, teknolojinin de
gelişmesiyle kayıt altına alınmaktadır. Bu bilgilerin
kullanılması bireyler ile mal ve hizmet sunanlar bakımından
bazı kolaylıklar sağlasa da, söz konusu bilgilerin istismar
edilme riskini bertaraf edememektedir. Tam da bu amaçla bu yasa
hazırlanmış ve benim de mensubu olduğum Adalet Komisyonunda
muhalefet partilerinin öneri ve katkılarıyla bugün Genel Kurulumuzun
gündemine getirilmiştir.
Bu yasanın öncelikli amacı, kişisel
verilerin işlenmesinin disiplin altına alınması, temel hak
ve özgürlüklerin korunmasıdır. Bunun dışında,
aslında Türk Ceza Kanununda, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun
135 ve devamı maddelerinde kişisel verilerin hukuka aykırı
olarak elde edilmesi, kaydedilmesi veya ifşa edilmesi fiilleri suç olarak
düzenlenmiş ve cezai bir yaptırıma
bağlanmıştır. Buna karşılık, kişisel
verilerin işlenmesine yönelik özel bir kanunun, derli toplu, bütün
hükümleri içeren bir kanunun bulunmaması bu fiillerin ne zaman hukuka
aykırı, ne zaman hukuka uygun olduğunun belirlenmesinde
birtakım tereddütleri de beraberinde getirmiştir. Uluslararası
belgeler, mukayeseli hukuk uygulamaları ve ülkemizin ihtiyaçları göz
önüne alınmak suretiyle hazırlanan tasarıyla kişisel
verilerin çağdaş standartlarda işlenmesi ve koruma altına
alınması amaçlanmaktadır.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Çağdaş
standart diyorsun. Dünyanın neresinde mezhep soruluyor?
SERAP YAŞAR (Devamla) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; 2010 yılında yapılan
Anayasa değişikliğiyle kişisel verilerin korunmasına
yönelik önemli bir düzenleme hayata geçirildi. Anayasamızın 20nci
maddesine eklenen üçüncü fıkrayla kişisel verilerin korunması
temel bir anayasal hak olarak koruma altına alındı ve bunun bir
gereği olarak da kişisel verilerin korunmasına ilişkin usul
ve esasların kanunla düzenleneceği anayasal hükme
bağlanmıştır.
Kişisel verilerin korunması konusunda
yapılan yasal düzenlemeyle bu konuda düzenleyici ve denetleyici bir kurum
kurulması öngörülmüştür. Bu kanundaki düzenlemeler, aynı
zamanda, Avrupa Birliği müzakere fasıllarından olan yargı
ve temel haklar, polis iş birliği, bilgi toplumu ve medya,
tüketici ve sağlığın korunması adı altında
4 fasılla çok yakından ilgilidir.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; kişisel verilerin korunmasına ilişkin, Avrupa
Birliği üyesi ülkeler başta olmak üzere, birçok ülkede özel kanunlar
bulunmaktadır. Bu tasarının yasalaşmasıyla birlikte
kişisel veriler Avrupa Birliği standartlarında koruma
altına alınacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum,
sözlerinizi tamamlayınız.
SERAP YAŞAR (Devamla) Tasarının
birinci bölümünde özellikle kişisel verilerin işlenmesi düzen
altına alınmakta, buna ilişkin genel ilkeler belirlenmektedir.
Kişisel veriler ancak ilgili kişinin açık rızasıyla
işlenecektir. Özel nitelikli kişisel veriler tanımlanmış
ve işlenmeleri özel hükme bağlanmıştır.
Muhafaza edilmesine artık ihtiyaç duyulmayan
veriler silinecek, yok edilecek, anonim hâle getirilecektir. Yasa
tasarısıyla, verilerin ilgilinin açık rızası
olmaksızın üçüncü kişilere aktarılması yasaklanmıştır.
Yine, bu bölümde, kişisel verilerin yurt
dışına aktarımı özel olarak düzenlenmiş, ilgili
kişinin açık rızası olmaksızın yurt
dışına aktarılamayacağı hükme bağlanmıştır.
Bu açık rızanın altını çizmek istiyorum. Bu, kişi
hak ve hürriyetlerine verilen değerin bir göstergesidir.
Veri sorumlularına
ilişkin, kişileri aydınlatma yükümlülüğü; verileri
işlenen kişilere ise bilgi edinme ve düzeltme hakları gibi
haklar getirilmektedir.
Tasarıyla, bir veri
sorumluları sicili kurulması öngörülmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SERAP YAŞAR (Devamla) Bu
sicil, kurulun gözetiminde kamuoyuna açık olarak tutulacak ve veri
işleyen gerçek ve tüzel kişiler kendileriyle ilgili bilgileri edinme
hakkına sahip olacaktır.
Sözlerimi beş dakika içerisinde
aslında toparlayamadım. Bu benim ilk deneyimim. Çok teşekkür
ediyorum hoşgörünüz için, sağ olun.
Teşekkürler. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Yaşar.
Sayın milletvekilleri,
sadece kadın milletvekillerimize bir pozitif ayrımcılık
yaparak sözlerini tamamlaması için ilave bir dakikalık süre
veriyorum. Bugün böyle bir uygulama yaptım, bunu bilginize sunuyorum. (AK
PARTİ, CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
Şahsı adına
ikinci konuşmacı Mizgin Irgat, Bitlis Milletvekili.
Buyurun Sayın Irgat. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
MİZGİN IRGAT (Bitlis)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu an
görüşülmekte olan Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısı aslında Amaç maddesinden başlayarak son
maddesine kadar yani 30uncu maddeye kadar birtakım sorunları
içermekte ve aslında bu hâliyle yasalaşmasının Türkiye
açısından, geleceğimiz açısından çok tehlikeli bir
sürece doğru bizi götürdüğü çok açık. Öncelikle bunu dile
getirmek gerekiyor.
Bu Kişisel Verilerin
Korunması Kanunu Tasarısının amacı aslında bir
gözetim toplumunu oluşturmak. Yani toplumu, kişilerin hak ve
yükümlülüklerini, yaşam tarzlarını, geçmişlerini,
sağlık verilerini bir bütün dizayn etme, izleme ve gözetlemeyi
amaçlamaktadır. Yasa tasarısına baktığımızda
ise söz konusu amaç aslında eksik belirtilmiştir. Bahsedildiği
şekliyle Özel hayatın gizliliği olmak üzere kişilerin
temel hak ve özgürlüklerini korumak. olarak dile getirilen amaç aslında
yasa hazırlanırken
dikkate alınması gereken Avrupa direktifiyle çelişmektedir.
Avrupa direktifi rıza ve meşru amacın hep birlikte olması
gerektiğine işaret eder fakat biz bu yasa tasarısının
Amaç kısmının ve genelinin, bu meşru amacı çok iyi
bir şekilde açıklamadığını net görmekteyiz. Yani
kişilerin kişisel verilerinin neden kayıt altına
alınması ve bu kaydı tutanların neden korunması
gerektiği ve bu kurulun neden kurulmuş olduğuna ilişkin
cevapları eksiktir.
Bu yasanın meşru amacı toplumu ikna
edecek düzeyde değildir. Dolayısıyla da devamı maddelerinde
tartışacağımız bu yasa maddesi istisnalarla, eksik
olan bu meşru amacı da aslında geriye itmektedir ve
dolayısıyla da insan hak ve özgürlükleri bağlamında,
bireyin temel hak ve özgürlüklerine ciddi bir saldırıyı
teşkil etmektedir. Ve bu hâliyle bu yasa tasarısının
geçmesi noktasında, ileride, hem mahkemelerde hem Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinde hem de Anayasa Mahkemesinde yürütülecek
sayısız davanın gerekçesi olduğunu düşünmekteyiz.
Türk Ceza Kanununda buna ilişkin düzenlenen
uygulamayı ve yasa maddelerini de aslında bir şekilde ortadan
kaldıran bu yasa tasarısının gerekli ve yeterli
şekilde biz tartışılmadığını
düşünüyoruz. Çünkü burada yasanın kuruluş amacına baktığımızda
ve özellikle burada kurulmak istenen kurulun kuruluş şekline
baktığımızda, bunun, teokratik, diktatöryal rejime
doğru, Hükûmetin aslında bir memuru statüsünde çalışacak bu
kurulun da bu Komisyonda belirlenen, bu tasarıda belirlenen bu amaca
hizmet etmeyeceğini düşünüyoruz.
7 üyeden oluşan kurulun 3 tanesinin
Cumhurbaşkanı, 4 tanesinin Bakanlar Kurulu eliyle seçilmesi,
başkanı ve başkan yardımcısını dahi bu
kurulun seçemeyeceği şeklindeki düzenlemeye de
baktığımızda, ciddi tehlikeleri barındıran söz
konusu tasarı yeniden gözden geçirilmeli ve eminim tamamı
reddedilecek muhalefet partilerinin önergeleri dikkate alınarak yeniden
gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Merkezî bir gözetim toplumu yaratılırken,
burada bireyin hak ve özgürlüklerinden ziyade devletin kurum ve
kuruluşlarının nasıl daha rahat
çalışacağı, bu verileri nasıl sorunsuz ve
eleştirisiz bir şekilde başka ülkelere, kıtalara
sunacağı ya da gerçek ve tüzel kişilerin bu konuda ticari
amaçları doğrultusunda kullanacağı, bu verileri nasıl
kullanacağı noktasında, aslında buna hizmet eden tarzda
düzenlenmiş bir tasarıdır. Evet, bu yasa tasarısı bir
bütünel toplumu gözetleyen, kadınıyla erkeğiyle, cinsel
yönelimi, ırkı, etnik kökeniyle toplumu fişleyen bir yasa
tasarısıdır. Bu yasa tasarısının ismi tam da böyledir.
Hiç süslemeyelim, amacını farklı şekilde
yansıtmayalım; bu yasa tasarısının tek bir amacı
vardır, bugüne kadar aslında fiilî yapılan fişleme
işleminin bir yasa tasarısı adı altında resmî bir
şekilde yürütülmesidir.
Yasa başta farklı bir amaçla
anlatılmakta, devamı maddelerindeki istisnalarla bu amaçtan bir
bütünel uzaklaşılmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum,
sözlerinizi tamamlayınız Sayın Irgat.
MİZGİN IRGAT (Devamla) Tamam.
En büyük veriyi tutan devlet, verilerimizin
tamamını en çok kullanan devletin kurum ve kuruluşlarıdır
fakat bu yasanın istisna maddesine baktığımızda ise bu
söz konusu kuruluşlara bir muafiyet tanınmaktadır. Yani burada
birey-devlet dengesi orantısız bir şekilde birey aleyhine
yürütülmüştür. Yani bizim fakültelerde çokça
tartıştığımız bir konu vardı: Devlet mi halk
içindir, halk mı devlet içindir? Bu yasa tasarısında cevap: Halk
devlet içindir, her şey devlet için meşrudur. Dolayısıyla
da bireyin yaşamı, bütün hayatı, etnik kökeni, kıyafeti bir
bütünel siyasi düşüncesiyle bir gözetim toplumu çerçevesinde bir sisteme
oturtulmakta ve bu yasanın adı fişleme yasasıdır.
Bu anlamıyla söz konusu yasa ciddi tehlikeleri
barındırmaktadır; değişime, yeniden
tartışılmaya ihtiyaç duymaktadır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Irgat.
Birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.28
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.32
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Mustafa AÇIKGÖZ
(Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 41inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
117
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon
yerinde.
Hükûmet
yerinde.
Tasarının birinci bölümü üzerindeki
konuşmalar tamamlanmıştı.
Şimdi, bölüm üzerinde on beş dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Bir saniye
Soru-cevap işlemine başlamadan önce,
Sayın Tanalı görüyorum, söz talep ediyor.
Sayın Tanal, dinliyorum sizi.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkanım, bu mevcut olan tasarı, kişilerin cinsel
hayatının kişisel veri olarak kayıt altına
alınmasına ilişkin tasarı şu anda bizim huzurumuzda.
BAŞKAN Evet.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bu cinsel
hayatın, tabii, özel veri olarak kaydedilmesi bu devletin hangi
ihtiyacından doğdu, bu hangi gereklilikten doğdu? Yani, bu
toplumun cinsel hayatının performansına devletin ihtiyacı
niye doğar? Bu, Anayasa'mızdaki özel hayatın gizliliğine
aykırı olduğu için, öncelikle bu Anayasa'ya aykırılık
iddiamızın Sayın Meclis Başkanlığınızca
gündeme alınarak bunun değerlendirilmesini talep ediyorum. Ne için?
Çünkü, Komisyonda bu konuda Anayasa'ya aykırılıkla ilgili bir
talep olmamış Sayın Başkanım. Bunu
değerlendirmenizi arz ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tanal, siz de gayet iyi
biliyorsunuz ki İç Tüzükümüzün 38inci maddesine göre, komisyonlar
kendilerine havale edilen tasarı veya tekliflerin öncelikle
Anayasa'nın metnine ve ruhuna uygun olup olmadığını
tetkik etmekle yükümlüdürler. Komisyon bu inceleme sonucunda o tasarı veya
teklifin Anayasa'ya aykırı olduğuna kanaat getirirse maddelerine
geçilmesini reddeder, hiçbir şekilde tasarı ve teklifi görüşmez
ve reddedilmiş sayılır. Komisyon bu değerlendirme
konusunda, daha doğrusu 38inci maddeye göre Anayasa'ya
aykırılık değerlendirmesi yapmadığına göre,
Komisyon bu tasarıyı tümü üzerinde, maddeleri üzerinde görüşerek
çalışmasını tamamlayıp Genel Kurula gönderdiğine
göre, Genel Kurulun bu konuda yapacağı herhangi bir işlem
bulunmamaktadır.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ama, Sayın
Başkan
BAŞKAN Bitmedi açıklamalarım.
Ayrıca, İç Tüzük'ün 84üncü maddesine
göre, tasarı ve tekliflerin herhangi bir maddesinin Anayasa'ya
aykırı olduğunu siyasi parti grupları veya mükellef
milletvekilleri önergelerle ileri sürebilir. Bu aykırılık Genel
Kurul tarafından ciddi görülür ise önergenin kabul edilmesi suretiyle o
maddenin tasarı ve tekliften çıkarılması
sağlanır. Bütün bunlar dışında, Başkanlık
Divanının Anayasaya aykırılık iddiası konusunda
yapacağı herhangi bir şey yoktur Sayın Tanal.
Teşekkür ederim.
Sorulara başlıyorum ve ilk soru her
zamanki gibi Sayın Tanalın.
Buyurun Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli Bakan, değerli milletvekilleri;
tasarının 6ncı maddesinde kişilerin cinsel hayatı
veri olarak kaydediliyor. Tabii, bu, vatandaşımızın cinsel
hayatı devletin hangi ihtiyacından doğdu? Devletin
vatandaşların cinsel hayatını veri olarak kayıt
altına almasını gerektiren gereklilik nedir? Burada,
vatandaşımızın cinsel performansını ölçmek için
devletin hangi ihtiyacı var? Burada damızlık insan mı
aranıyor? Hitler döneminde ari ırk zihniyeti vardı, o ari
ırk zihniyetinin bir yansıması mıdır bu? Bu
açıdan, Sayın Bakanlık bize eğer açık, net bilgi
verirse
Ayrıca bu, Anayasanın özel hayatın gizlilik ilkesine
de aykırılık teşkil etmiyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Arslan
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Bakanım,
dün de sormuştum, özellikle Türkiyede yargı
bağımsızlığının
olmadığını söylemiştim ama cevap alamadım. Bugün
tekrar soruyorum: Yürütmenin yargı üzerinde baskısı ve
yönlendirmesi vardır. Yargı bağımsızlığı
ne zaman ve nasıl sağlanacaktır?
İki: Birçok bakanlığın hizmet
binalarının kiralandığı ve çok büyük kiraların
ödendiği söyleniyor. Şu anda kaç bakanlık kirada kalıyor ve
ne kadar kira bedeli ödeniyor?
Üç: Eğitimde ezberci eğitimden
uygulamalı eğitime geçmeyi düşünüyor musunuz?
Düşünüyorsanız, ne zaman uygulamaya başlayacaksınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Altaca
Kayışoğlu
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Maalesef, Anayasaya aykırı bir
şekilde çıkarılmış olan Büyükşehir Yasasına
dayanarak yerel yönetimleriniz köylülerin mallarını talan etmeye devam
ediyor. Bunlardan biri de Bursanın Karacabey ilçesi Danişment
köyünde gerçekleşmektedir. 1950 yılında, 52 köylünün
parasını vererek aldığı 819 dönüm toprak köyün ortak
kullanımı için bağışlanmıştır ve mera
olarak kullanılmaktayken Büyükşehir Yasasıyla belediyeye
devredilmiş ve belediye ısrarla orada zemin etüdü yapmaya
çalışmaktadır fakat köylülerin engelleriyle
karşılaşmıştır.
Oraya ne yapmak istiyorsunuz? Ve şunu da bilin
ki köylüler o kendi mallarını sizlere peşkeş
çektirmeyeceklerdir.
BAŞKAN Sayın Yalım
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Başkanım.
Sayın Bakan, biliyorsunuz, şu anda
İstanbul Hadımköy Hapishanesinde istihbarattan sorumlu 25 kişi
yatmaktadır. Bunlar -benim kanaatimce- görevlerini çok iyi
yapıyorlardı ve de o tarihten bu tarihe kadar istihbarat
çalışamamaz hâle geldi ve bunun sonucu da dün akşam saat
18.30da olan vahim olaydır.
Bunun yanında, Suriyeliler kontrollü bir
şekilde ülkemize girselerdi, bu tip olaylarla
karşılaşır mıydık, gerçekten bunun sorusunu
sizlere sormak istiyorum. Eğer bu olay -ben Avrupadan gelen bir
vatandaş olarak- Avrupada olsaydı, en kötü ihtimalle bakanın
birisinin kellesi gitmişti.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gürer
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Başkan, Sayın Bakan; 4/Cli personele ek ödeme verilmemesi üzerine
açılan davada, mahkeme çalışan lehine karar vermişti ve söz
konusu personele 550 ile 670 lira arasında değişen ek ödeme
hükme bağlanmıştı. Ancak, toplu sözleşmede, yetkili
konfederasyonun da desteğiyle, Ağustos 2015te geçici personele ek
ödeme brüt 159 liraya düşürüldü.
1 Ocak 2016da uygulamaya başlanan süreçle
ilgili mahkemenin daha önce vermiş olduğu kararla ücretini alanlardan
bunun geri alınacağı, bu yönde bir çalışma
yapılacağı konusunda bir söylenti var. Mahkemenin vermiş
olduğu karar doğrultusunda bu hakkı kullanan
çalışanlardan bu para geri alınacak mı?
BAŞKAN Sayın Emir? Sayın Emir yok.
Sayın Yedekci
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Adalet Bakanımız da buradayken sormak
isterim: Adalet tarihimizin Türkiyedeki en kötü seyirlerinden birinin
yaşandığı Yassıadada, Adnan Menderes ve
arkadaşlarının yargılandığı ve tutuklu
kaldığı alanda ciddi bir doğa katliamı ve yeşil
katliamı yapılmaktadır, tarih yağmalanmaktadır.
Orası birinci ve üçüncü derece sit alanıdır. Şu anda,
Anıtlar Kurulu ve Adalar Belediyesi baypas edilerek orada bir kongre
merkezi oluşturulmak istenmektedir ve orası bir betona
dönüştürülmektedir. İstanbullular, Adalılar ve tüm Türkiye için
önemli bir alan olarak düzenlenebilecekken, orası yeşil
donatıların, daha çok rekreasyon alanının
kurgulanabileceği bir alan olacakken böyle, beton bir alan hâline gelmesi
herhâlde sizin de Adalet Bakanı olarak canınızı
sıkmıştır diye düşünüyoruz. Bu konuda nasıl bir
tasarrufta bulunacaksınız? Orası tarihi yağmalayanların
gücünün simgelendiği bir yer olarak mı kalacak yoksa tekrar
doğaya, insana, denize mi dönecek?
BAŞKAN Sayın Aydın
ERKAN AYDIN (Bursa) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Sayın Bakan, dün akşamüstü Meclise hemen
500 metre uzaklıkta gerçekleşen 28 vatandaşımızın
ve askerimizin şehit olduğu olaydan sonra bugün de Diyarbakır
Licede ve İdilde 8 askerimiz şehit oldu. Daha önce, Suudi Arabistan
Kralı öldüğünde ulusal yas ilan eden Hükûmet bu şehitlerimiz
için, yaklaşık 36 şehidimiz için ulusal yas ilan etmeyi
düşünüyor mu? Düşünmüyorsa sebebini öğrenebilir miyiz?
BAŞKAN Sayın İrgil
CEYHUN İRGİL (Bursa) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bildiğiniz gibi, Silivri
Cezaevinde tutuklu bulunan sevgili Can Dündar ve Erdem Gül hücrelerinde bütün televizyonları
izlerken 3 kez dilekçe vermiş olmalarına rağmen, Halk TV
izlemelerine izin verilmemektedir. Bu dilekçelerine henüz yanıt
verilmemiş olmakla birlikte, Sayın Yarkadaşın bu konudaki
soru önergesine de yanıt vermiş bulunmuyorsunuz. Biz Dündar ve Gülün
niye bu dilekçelerine yanıt verilmiyor, onu merak ediyoruz.
Ayrıca, Halk TVye uygulanan bu izleme
yasağının gerekçesini öğrenmek istiyoruz.
BAŞKAN Sayın Topal
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bugün, sosyal medyada ve
İnternet sitelerinin bazılarında 2 bin kişilik silahlı
grubun Türkiyeden Suriyenin Azez şehrine girdikleri iddiaları yer
aldı. Bu haberlerin aslı var mıdır? Eğer varsa bu
kişiler kimler? Hangi uluslararası hukuka göre girmişlerdir? Bu
konuda sizin yaptıklarınız nedir? Ayrıca, son zamanlarda
ülkemizde yapılan bu bombalı saldırılarda Suriyeden
ülkemize girişlerde hata yapıldığını kabul ediyor
musunuz? Bu konuda sorumlu kim sizce?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Evet, teşekkür ederim.
Sayın Bakan, cevap için size söz
vereceğim.
Buyurun.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının
6ncı maddesi özel nitelikli kişisel verilerin nasıl
korunacağına ilişkin bir düzenleme getirmektedir. Esasında,
maddenin (1)inci fıkrasına baktığımızda, özel
nitelikli kişisel verilerin ne olduğunu ifade ediyor ve bunların
işlenmesinin, kişinin rızası olmaksızın
işlenmesinin yasak olduğu da (2)nci fıkrada açıkça ifade
ediliyor. Daha sonra (3)üncü fıkrada ise rıza olmaksızın
işlenebilecek istisnai iki hâl düzenleniyor; birisi kanunda yazan hâl,
diğeri ise sağlıkla ilgili bazı verileri burada ifade
ediyor. (4)üncü fıkrasında ise özel nitelikli kişisel verilerin
(2)nci ve (3)üncü fıkradaki kurallar yanında (4)üncü fıkraya
göre kişisel verileri koruma kurulu tarafından alınacak yeterli
önleme kurallarına da uyulmasını şart koşuyor, sadece
buradaki yasaklara değil, aynı zamanda Kişisel Verileri Korumu
Kurulunun ortaya koyacağı kurallara da uyma zorunluluğu
getiriyor. Esasında bu madde, hassas kişisel verilerin daha fazla
korunması için kurallar içeren bir maddedir, bunları daha fazla
korumaktadır.
Sağlıkla ilgili, cinsel hayatla
alakalı veriler neden burada yer alıyor? şeklindeki
değerlendirme de
Esasında, bizim Türk Ceza Kanununun 135inci
maddesine baktığımız zaman, orada cinsel
yaşamlarına, sağlık durumlarına ilişkin
kişisel verilerin hukuka aykırı bir şekilde
işlenmesini suç olarak tanzim ediyor ve bunu bir cezai yaptırıma
bağlıyor.
Bu maddenin (3)üncü fıkrasına
baktığımız zaman ise Kamu
sağlığının korunması, koruyucu hekimlik,
tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi ile
sağlık hizmetlerinin planlanması, yönetimi ve finansmanı
amacıyla, sır saklama yükümlülüğü altında bulunan
kişiler veya yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından
işlenmesi
deniyor. (1)inci fıkrada hassas veriyi koyuyor, (2)nci
fıkrada cinsel yaşamla ilgili verilerin işlenemeyeceğini
hükme bağlıyor; Bu veri işlenemez. kişinin açık
rızası olmadıkça yasaktır, o yasağı getiriyor.
Ayrıca, (3)üncü fıkranın içerisindeki b) bendi ise buna bir
istisna getiriyor. Ne istisnası? Sağlıkla ilgili olması
hâlinde bu işlenebilir. Yani, siz, cinsel yaşamınızla
ilgili bir sağlık sorunu yaşadığınızda,
hastaneye gittiğinizde doktorlar size soru sormayacak mı, siz o
doktora cevap vermeyecek misiniz? Vatandaşımızın tedavi
hakkı ve orada gerekli cevapları alması ve bununla ilgili
birtakım verilerin kaydolması zorunlu olduğu zaman bu
kaydedilmeyecek mi? Bu bir zorunluluktan konulmuştur yoksa devletin
güvenliğiyle falan alakası yok. Sadece sağlıkla ilgili
konularda, teşhis ve tedavi süreçlerinde, gerekli olduğu zaman,
tabipler tarafından, sağlıkla ilgili birimler tarafından
bunun işlenmesi için bir kural getiriliyor yoksa (1)inci fıkra
hassas veri diyor, (2)nci fıkra işlenmeyi yasaklıyor, o zaman
işleyemeyecek ama bu kuralı koyduğumuzda, bu istisna
çerçevesinde işlenecektir. Ayrıca, Avrupa Genel Veri Koruma
Regülasyon Taslağının -bu taslak, bu sene içerisinde yürürlüğe
girecek taslak- içerisindeki hassas verilerle ilgili 9uncu maddesinde -maddeyi
de veriyorum, bakabilirler- Genetik veriler ya da sağlık veya cinsel
yaşam
ve devam ediyor. Bunlara dair veriler, nitelikli kişisel veri
olarak kabul edilmiş, kural olarak işlenmelerinin yasak olduğu
belirtilmiş ancak işlenebileceği hâller de öngörülmüştür.
Bunlardan bir tanesi, bu sağlıktır. Onun için, bu,
sağlıkla ilgili bir husus olduğu için buraya konulmuştur
aksi takdirde işlenmesi mümkün olmayacaktır. O nedenle, bu konudaki
değerlendirmenin isabetli olmadığını, amacın da
tamamen bu olduğunu burada ifade etmek isterim.
Tabii, diğer bir konu, yargı üzerindeki
yürütme baskısı. Türkiyede yasama, yürütme ve yargı birbirinden
ayrı, yargı bağımsızdır. Yürütmenin yargı
üzerinde etkisi sürekli tartışılır, kim iktidarsa onun
yargı üzerinde bir etkisi olduğu her zaman söylenir. Bunun gerekçesi
nedir? diye sorduğumuzda, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
Başkanının Adalet Bakanı olması ve Adalet
Bakanlığı Müsteşarının HSYKda yer alması
gösterilir. Bu, geçmiş dönemdeki HSYK yapısına
baktığınızda etkili bir durumdu. Neden? Başkan
olduğu için Adalet Bakanı, Teftiş Kurulu doğrudan Adalet
Bakanına bağlı ve Adalet Bakanının talimatıyla
her işi yapabiliyordu ve tek bir kurul vardı, bu kurul da Adalet
Bakanının Başkanlığında toplanıp her
işi yapabiliyordu. Ama, biz, yeni HSYK yapılanmasını
yaparak esasında, Adalet Bakanının kuruldaki rolünü temsili bir
pozisyona indirmiş olduk. Şu anda, Adalet Bakanı kurulun
dairelerinden herhangi birinin çalışmasına katılamaz,
sadece Genel Kurula -disiplinle ilgili kısımlar hariç- belli konular
görüşülürken Başkanlık yapabilir, onun dışında
herhangi bir yetkisi söz konusu değil. Örneğin, bir cumhuriyet
savcısı veya hâkimle ilgili şikâyet olduğunda 3. daire
eğer bu şikâyetin incelenmesine karar verirse dosya Adalet
Bakanının önüne geliyor, Adalet Bakanı ona imza veriyor,
vermediği zaman önüne dosya da gelmiyor. Yani, Adalet Bakanının
rolü burada azaltılmış oldu ve bizim dönemde, bu anlamda bir
iyileştirme sağlandı. Bakanın orada olması, bütçe
görüşmelerinde HSYKya dönük birtakım eleştirilerde,
yargıya dönük eleştirilerde yargının
siyasallaşmasını önlemek, her eleştiriye cevap
yetiştirmesini önlemek ve onlara karşı esasında bir koruma
oluşturmak içindir. Bugün, herkes, yargıyla ilgili bir şey
olduğunda siyasete hücum ediyor. Bu açıdan da siyaset
yıpranırken esasında, orayı da bir koruma
yaptığını burada ifade etmek isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum,
sözlerinizi tamamlayınız Sayın Bakan.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Şimdi, soru çok olduğu için
Bir şey daha söyleyeceğim, bakın biz
iktidar partisiydik ve AK PARTİnin 341 milletvekili vardı, tek
başına iktidardık. Bizim emrimizde olduğunu
söylediğiniz yargı, AK PARTİye kapatma davası
açmıştı. Başbakanımızla, bakanlarımızla
ilgili, bizim emrimizde olduğunu söylediğiniz yargı pek çok
soruşturma yapmıştır. Bütün bunların hepsi,
yargının bizim emrimizde olmadığının en somut
göstergeleridir. Biz yargının ne iktidarın ne paralel güçlerin
ne de başka bir gücün elinde olmasını, bu ülke için, hukuk
devleti için en büyük tehlike olarak görüyoruz. Onun için de yargının
bağımsızlığı ve
tarafsızlığının her daim güçlü olması için
elimizden geleni yaptık, bundan sonra da yapacağız.
Sayın Başkan, diğer sorular için
ayrıca yazılı cevap verelim, sürem
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim Sayın
Bakan.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Ben
teşekkür ederim.
SERKAN TOPAL (Hatay) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Topal, bir şey mi
söylediniz?
SERKAN TOPAL (Hatay) Sorduğum sorunun
cevabını istiyorum da eğer süre bittiyse ek süre verelim
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Sayın Bakan, Halk TV neden sansüre uğruyor? Lütfen
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkan, Halk TVyle ilgili soruya cevap verebilir miyim?
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakan,
mikrofonunuzu açıyorum.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Şimdi, Can Dündar ve Erdem Gülün bugüne kadar Halk TV seyretmek
istiyoruz. diye Bakanlığa veya Ceza ve Tevkifevleri Genel
Müdürlüğüne yapılmış bir yazılı müracaatı
yoktur; bir.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Sayın Bakan
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Bir
dakika.
İkincisi, Ceza ve Tevkifevleri Genel
Müdürlüğünde, cezaevlerindeki, infaz kurumlarındaki
Kanunun Hükümlünün
Radyo, Televizyon Yayınları İle İnternet
Olanaklarından Yararlanma Hakkı kenar başlıklı 67nci
maddesinde yer alan hükümler gereğince ceza infaz kurumlarında
merkezî yayın sistemi üzerinden izlenebilen televizyon kanalları
hükümlü ve tutuklulardan gelen talepler doğrultusunda idare ve gözlem
kurulunca belirlenmektedir. Özellikle mevcudu kalabalık ceza infaz
kurumlarında hükümlü ve tutuklular arasında anket yapılmak
suretiyle en çok talep edilen kanallar belirlenmekte ve merkezî sistemden
yayınlanmaktadır. Kural budur yoksa cezaevinde falan kanalın
seyredilmesi, seyredilmemesi konusunda Bakanlığımızın
bir uygulaması yoktur. Bu kurala göre bu yapılıyor çünkü
cezaevlerinde çok farklı düşünen insanlarımız var;
onların ortak isteklerine -kalabalık olan yerlerde- riayet ediliyor
ama tek kalınan, diyelim 2 kişi olan yerlerde talepleri varsa o
taleplere göre onlar da değerlendiriliyor. Şu anda bir talepleri yok.
Talepleri yazılı olarak olduğunda gereği yapılır.
BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Bakan.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Sayın Bakan
BAŞKAN Sayın Yarkadaş, 60ncı
maddeye göre söz istediğinizi anlıyorum.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Evet.
BAŞKAN - Yerinize oturursanız,
mikrofonunuzu açacağım.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Özür dilerim.
Sayın Bakan, havaalanlarında niçin Sözcü
gazetesi ve Cumhuriyet gazetesi yok?
BAŞKAN Buyurun.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Sayın Bakan, geçen gün, teşekkür ederim, sizin de izninizle,
Sayın Can Dündar ve Erdem Gülle yüz yüze görüştüm ve Sayın Can
Dündar 3 kez idareye Halk TVyi açtırmak için dilekçe vermelerine
rağmen, herhangi bir cevap verilmediğini ve Halk TV sansürünün devam
ettiğini söyledi.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Bakın, şimdi diyorum ki
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun, açıyorum mikrofonunuzu
Sayın Bakan.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Burada, birimizin bilgisinde yanlışlık var.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) 3 kez
dilekçe verdiğini söyledi.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Şimdi, bakın, o dilekçelerin örneklerini alın getirin, burada
açıklayın, benim yanlış verdiğimi söyleyin, ben sizden
özür dileyim.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Estağfurullah
efendim.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Şu anda, bakın, bizim elimizde, kayıtlarda -özellikle
baktırdık, dün de soruldu- idareye verilmiş tek bir dilekçesi
yok. Can Dündar Halk TV izlemek istiyorsa dilekçesini versin, bir saat sonra ona
o yayını verelim. Talep etsin.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Tamam.
Sayın Bakan
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Şu anda talep etmiyor. Biz ne yapalım?
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) -
Sayın Bakan, dilekçelerin örneğini sizin makamınıza
ileteceğim.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Örneğini tarihleriyle
Tarihleri de vardır, kayda da girmiştir,
o kayıtları da
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Dilekçeye ne gerek var
Sayın Bakan? Açın gitsin, Allah Allah!
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın Yarkadaş, teşekkür ederim.
Sayın Özel, 60a göre söz talebiniz var
herhâlde.
Buyurun.
ÖZGÜL ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
anlayışınız için teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, geçen dönem, ben,
Cumhuriyet Halk Partisinin dâhili bir komisyonu olan Cezaevi İnceleme ve
İzleme Komisyonundaydım. Biliyorsunuz, 110 farklı cezaevine 180
ziyaret gerçekleştirdik. Ortak olarak
karşılaştığımız en büyük şikâyet, belli
kanalları -ama bunların başında Halk TV geliyordu- izlemek
için verilen dilekçelerin hiç işleme konulmadığı ve asla açılmadığıydı.
Biraz önceki yaklaşımınız çok önemli; dilekçe verdikleri
takdirde bir saat içinde verme sözü. Can Dündarın yanında, Türkiye
cezaevlerinde bu dilekçeyi veren tüm mahkûmlar için bu sözü veriyorsunuz
değil mi?
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bakan.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Bir
şeyi ifade edeyim: Bu, tek kişi kalan ve 2 kişi aynı yerde,
ikisi beraber istediği zaman. Tek kişi, 2 kişi, 3 kişi olan
yerlerde, onların ortak talebi neyse zaten ona göre işlem
yapılıyor. Ama, onun dışında, kalabalık olan
yerlerde, işte 10 kişi, 15 kişi olduğu zaman onların
ortak isteklerine bakılıyor. Belli istekler bir araya gelip
oluştuğunda, orada bir kurul var; bu kurul bunu değerlendiriyor,
ona göre izin veriliyor. Talep olmadığında ve talep o ortak
istekleri arasında az kaldığında
Çünkü belli sayıda o
izin veriliyor, ondan kaynaklanıyor. Ama diyelim ki
Kalabalık
değil de az olan yerlerde zaten isteğe uyuyoruz ama kalabalıkta
da ortak talebe riayet ediyoruz. O açıdan, ortak talepler içerisinde yer
alan her yerde ona imkân tanırız.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri,
varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
1inci madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 1inci maddesinde yer alan "özgürlüklerini
korumak ve" ibaresinin "özgürlüklerini korumak suretiyle" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Baki Şimşek Arzu Erdem Nuri Okutan
Mersin İstanbul Isparta
İsmail Faruk Aksu Kamil Aydın İsmail Ok
İstanbul Erzurum Balıkesir
Erkan Haberal
Ankara
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 1inci maddesinin birinci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 1- (1) Bu Kanunun amacı kişisel
verilerin işlenmesinde başta özel hayatın gizliliği olmak
üzere kişilerin temel hak ve özgürlüklerini korumak ve ilgili
kişilerin bilgisi ve rızası dahilinde kişisel verileri
işleyen gerçek ve tüzel kişilerin yükümlülükleri ile uyacakları
usul ve esasları düzenlemektir."
Namık Havutça Ömer Süha Aldan Özkan Yalım
Balıkesir Muğla Uşak
Cemal Okan Yüksel Zeynel Emre Haydar Akar
Eskişehir İstanbul Kocaeli
BAŞKAN Şimdi,
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 1inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 1- Bu Kanunun amacı, kişisel
verilerin işlenmesinde başta özel hayatın gizliliği olmak
üzere kişilerin temel hak ve özgürlüklerini korurken kişisel verileri
işleyen gerçek ve tüzel kişiler, kamu kurum ve
kuruluşlarının yükümlülükleri ile uyacakları usul ve
esasları düzenlemektir.
İdris Baluken Osman Baydemir Bedia Özgökçe Ertan
Diyarbakır Şanlıurfa Van
Meral Danış Beştaş Mahmut Celadet Gaydalı Mizgin Irgat
Adana Bitlis Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Mizgin Irgat, Bitlis
Milletvekili.
Buyurun Sayın Irgat. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MİZGİN IRGAT (Bitlis) Tekrar merhaba.
Sayın Başkan, sayın üyeler; hepinizi
selamlıyorum.
Evet, aslında ara vermeden önceki
konuşmamda da dile getirdiğim gibi, 1981den beri beklenen yasa
tasarısı belki de toplumda ya da hukukçular nezdinde acaba nasıl
bir yasa çıkarılacak, bu yasayla topluma nasıl bir mesaj
verilecek, nasıl bir ilerleme kaydedilecek? Avrupa Birliği
noktasında gelgitleri yaşayan Türkiye siyasetinde, Hükûmet
politikasında sadece kişisel verileri koruma yasasıyla ilgili bu
usul ve esası, bu uyumu sağlama niyetini aslında biz bu yasayla
topluma çok iyi anlatamadık diye düşünüyorum.
Kişisel Verilerin Korunması Yasa
Tasarısının çıkış gerekçesi nedir? Kişisel
veriler neden korunmak istenir? Kişisel veriler, bir bireyin, toplumun ve
Türkiye'de yaşayan tüm etnik kökenlerin, bir bütünel eğilimlerin,
bütün verileri neden bir yerde toplanmak istenir ve bu toplanan veriler için
koruma yasası neden çıkarılmıştır? Bütün bunlar,
aslında, cevaplanmayı bekleyen sorular olarak
karşımızda durmaktadır.
Evet, her birimizi, gelecekte doğan
çocukları ve bir toplumu çokça yakından ilgilendiren söz konusu yasa
tasarısını, AKP Hükûmetinin yıllardır
uygulamış olduğu iyi bir şeyler yapıyormuşum
görüntüsü adı altında yapmış olduğu, yine Hükûmeti
totaliterleştiren, aslında merkezî hükûmeti güçlendiren bir
yaklaşım olarak görüyoruz ve bu yasa tasarısı da böylesi
bir yaklaşımın ve politikanın sonucu olarak alelacele
çıkarılmıştır.
Aslında bugün burada bizlerin, çok önemli
sorunlarımızı konuşmamız gerekiyordu. Türkiye'de
şu an sokağa çıkma yasağı adı altında
uygulanan uygulamalar, hâlâ hastaneye gitmeyi bekleyen yaralılar varken ve
her gün sokağa çıkma yasağı ilanları günbegün
artırılırken burada, iyi açıklanmamış, iyi
gerekçelendirilmemiş, Avrupa direktifi denilip de direktife uyum
sağlamayan bu söz konusu yasa tasarısını
tartışıyoruz ve yasalaştırmaya
çalışıyoruz. Burada yapılmak istenen tek şey şu:
Burada, kişisel verileri koruma adı altında birinci amaç
Türkiyede yaşayan bütün insanların fişlenmesidir, diğer
bir amaç da bu verilerin ticarileşme noktasında ülkelere, tüzel
kişilere ve ticari şirketlere satılmasıdır. Dolayısıyla
da bu yasa tasarısı bu hâliyle eksiktir. Yeterli
tartışmalar yapılmadan, sivil toplum
kuruluşlarının, hukukçuların, yargıçların ve
belki de bu işe mesai harcayan insanların görüşleri yeterince
alınmadan, birkaç akademisyenin ama Hükûmete yakın bu görüşleri
destekleyen akademisyenlerin görüşü alınarak eksik bir yasa
tasarısı burada kanunlaştırılmaya
çalışılmaktadır. Dolayısıyla da aslında
bizim, kişisel veriler burada irdelenirken birey ve toplum
ilişkilerini, birey ilişkilerini, hepsini yeniden gözden geçirmemiz
gerekmektedir. Evet, bütün bunları tartışırken birey neden
vardır, devletin gözünde birey nedir, halk nedir? Bunların hepsinin
tartışmaya açıldığı bu yasa
tasarısında, biz, devletin, Hükûmetin güdümünde otoriterleşen
bir sisteme gittiğimizi çok net görmekteyiz. Dolayısıyla da bu
kanunun amacı, anlatıldığı gibi temel hak ve özgürleri
koruma değildir, devletin daha çok gözetlediği, daha çok
hükmedeceği, daha çok baskı kuracağı bir sistemi
kurmaktır. Dolayısıyla da biz bu yönüyle söz konusu yasa tasarısını
eleştiriyoruz, yasa tasarısının ileride telafisi mümkün
olmayan zararlara neden olacağı noktasında çok ciddi
kuşkular taşımaktayız. Devlet bireyi gözetlerken, bireyin
yaşam koşullarına, değişen yaşam sistemine de bir
şekilde aslında müdahale etmektedir. Yani, burada biz, devletin
topluma müdahalesini çok net bir şekilde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum,
sözlerinizi tamamlayınız.
MİZGİN IRGAT (Devamla)
bireyin
yaşamına müdahale eden ve aslında AKP Hükûmetinin iktidarı
süresince topluma dizayn getirdiği, topluma yeni bir şekil, yeni bir
dil, yeni bir sistemi getirmesinin başka bir versiyonudur, bu yasa bu
uygulamanın bir devamıdır. Dolayısıyla da bu yönüyle
bizim açımızdan sakıncalıdır ve değişmesi,
yeniden gözden geçirilmesi, sunduğumuz önergelerle güçlendirilmesi
gerektiğini düşünüyoruz. İleriki maddelerde de tamamen
çıkarılması gereken yasa maddeleri var tasarıda. Bu
tasarının bu maddelerinin de zaten söz konusu tasarıdan
çıkarılması gerekmektedir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Irgat.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanun
Tasarısının 1inci maddesinin (1)inci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 1- (1) Bu Kanunun amacı kişisel
verilerin işlenmesinde başta özel hayatın gizliliği olmak
üzere kişilerin temel hak ve özgürlüklerini korumak ve ilgili
kişilerin bilgisi ve rızası dahilinde kişisel verileri
işleyen gerçek ve tüzel kişilerin yükümlülükleri ile uyacakları
usul ve esasları düzenlemektir.
Ömer Süha Aldan (Muğla) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katlıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında Ömer Süha Aldan,
Muğla Milletvekili.
Buyurun Sayın Aldan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yasanın 1inci maddesinde aslında kişisel veri
sahibinin temel hak ve özgürlükleri ile o verileri bir anlamda fişleyecek
ya da inceleme altına alacak kesim arasındaki bir denge kurulmaya
çalışılmış, amaç maddesi olarak bu belirtilmiş.
Şimdi, aslında bu yasanın üç
tarafı var. Birincisi, kişisel veri sahibi olan kişi var, bunun
temel hak ve özgürlüklerini korumak son derece önemli. İkincisi, o
kişinin içinde yaşadığı toplumu idare eden devletin o
kişisel veriler hakkında bilgi sahibi olması gerekliliği
var. Üçüncüsüyse, bu kişisel verilerin ticari amaçla
kullanılması var. Belki söze şöyle de başlamak mümkündü:
Biraz önce tatsız bir şekilde yerli
tartışmasını yaşadık. Aslında
yerli-yabancı tartışmasının asıl nedeni bu
yasanın amaç maddesidir.
Ulusal yargı ağımız giderek
önemini yitirmektedir. Dünyada öyle bir noktaya doğru gidiyoruz ki
küreselleşmenin etkisiyle şirketler artık dünyaya egemen olmaya
başlayacaklar. Bir süre sonra şirketlerin hukuku her ülkede etkin
olmaya başlayacak. Bunların tipik örneği budur. Aslında bu
yasayla temel amaç o kişisel verileri bir güvence altına almaktan
öte, o kişisel verilerin ticari özelliklerini pazarlamadır. Dünyada
şu anda belki en değerli meta, bir bireyin, 6 milyar insanın
yaşadığı dünyadaki insanların kişisel
verileridir. O kişisel veriler bir anlamda bir toplumun genel
özelliklerini saptamada, o topluma yönelik birtakım operasyonlar yapmada
önemli bir etken olarak karşımıza çıkacaktır. Biz buna
direnemiyoruz. Aslında bireylerin yerli ya da yabancı olmaları
üzerindeki tartışma yerine, bu küresel güçlerin dayatmasına
yönelik düzenlemeler karşısında ne kadar dik durabiliyoruz, onun
arayışı içinde olmak durumundayız.
Değerli milletvekilleri, bu yasada maddelerin
sırası geldikçe pek çok konuyu gündeme getireceğiz; örneğin
6ncı madde, örneğin istisnaları kapsayan 28inci madde,
örneğin bu Kişisel Verileri Koruma Kurulunun nasıl
yapılanacağına dair maddeler, bunlarla ilgili birtakım
düzenlemeleri yapacağız ama ben bu noktada işin bir de
başka boyutuna değinmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, evet, dış
dünyanın, küresel güçlerin birtakım dayatmasına engel
olamıyoruz, onların etki alanı içindeyiz. Bu çerçevede, dün olan
olaylar var, pek çok insanımızı kaybettik. Meclisimize çok
yakın mesafedeki dünkü patlamada yaşamını yitiren,
şehit olanlardan biri benim oğlumun ilkokul
arkadaşıydı, sivil memurdu. Böyle bir yaşamı herhâlde
hiçbir zaman istemezdi ama kaybolup gitti gepegencecik bir yaşta.
Bunun elbette ki bir anlamı var,
Ankaranın göbeğinde Genelkurmay karargâhına
yapılmış bu saldırının bir anlamı var. Bence
bunun temel nedeni, Türkiye'yi bir yerlere çekmektir. Siyasi otoriteyi
razı edelim, bunun yanında, olmadı, orduyu da tahrik edelim.
düşüncesi egemen olmuştur. Bu konuda sağduyulu davranmak
durumundayız.
Türkiye'nin kendi içindeki sorunlarıyla
yeterince başı beladadır. Kendi topraklarımız
dışındaki birtakım maceralara girmeye gerek yoktur ve bu
noktada terör konusundaki en önemli özellik de ortak duruştur, ortak
tavırdır. Bu tavrı sergilemek durumundayız. Bugün sanki bir
şey olmamış gibi, her şey gelip, geçip gidebiliyor. Elbette
ki terörün en önemli silahlarından bir tanesi, insanları kaosa
itmektir. Bundan kurtulmak durumundayız. Ama, şunu unutmayalım:
Bu yangın giderek büyümektedir. Yangını tek taraflı çözmek
de mümkün değildir.
Ortak aklı egemen kılalım diyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aldan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 117 sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması
Kanunu Tasarısının 1inci maddesinde yer alan
"özgürlüklerini korumak ve" ibaresinin "özgürlüklerini korumak
suretiyle" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ruhi Ersoy (Osmaniye) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge
hakkında Ruhi Ersoy, Osmaniye Milletvekili...
Buyurun Sayın Ersoy. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
RUHİ ERSOY (Osmaniye)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üzerinde
tartışılan konu aslında bir noktada mahremiyetle ilgilidir.
Mahremiyet muhafazakâr dünya görüşünde çok önem ifade eden bir
kavramdır. İnsanlığın yeryüzü serüveninden bu tarafa
kutsal olan ilişkileri, onun yaratılışında var olan,
hilkatinde var olan hayâsının gereği birtakım duygu ve
düşüncelerini inanç sistemiyle beraber geliştirmesine sebebiyet
vermiştir. İlk insandan bu tarafa örtünme duygusu bunun temel bir
göstergesidir. Hayatın değişim dinamikleri yazılı,
sözlü, elektronik kültür ortamları ve insanlığın yaşadığı
çağlar her döneme göre kendisine birtakım mahremiyetler inşa etmiş
ve kişiye ait, aileye ait değerleri muhafaza etmiştir. Oysa
bugün insanlık içerisinde bulunduğu henüz daha modernitenin bir
şekliyle sonucu olan, ama postmodern süreci de beraber yaşayan bir
ikilemde bizim gibi de daha gelişmekte olan, gecikmiş bir modernite
ile erken gelen postmodern dalga arasında
sıkışmış ülkelerdeki bu tür sorunlar siyasetin de,
insanlığın da temel problemi olur. (Gürültüler)
Benim yüce Parlamentoya saygım
sonsuz, yerlerinde olsam dinlerdim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Ersoy, bir saniye efendim.
Sayın milletvekilleri, sayın hatibi
dinleyelim lütfen. Teorik bilgilerin de olduğu bir konuşma
yapıyor. Lütfen
RUHİ ERSOY (Devamla) Değerli
arkadaşlar, burada, tabii, bir akademik ve entelektüel birikim ifadelerini
yansıtmak istemiyoruz ama bu kürsü vesile olsun. Özellikle
çoğunluğu oluşturan iktidar partisini, belki okumakta ve
düşünmekte fırsat bulamadığı bazı kavramlardan
haberdar edebilir miyiz diye de özel bir gayretimiz var. Fark ediliyor mu,
bilmiyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, sayın
milletvekilleri; bugün içerisinde bulunduğumuz dünyada evimizde televizyon
açamıyor; her çocuğumuzun cebine koyduğumuz akıllı
telefonlarla sosyal medya üzerinden dünyaya entegre ettiğimizi
düşündüğümüz hayatın içerisinde mahremiyetlerimizi olduğu
gibi yaşam tarzımızın, neredeyse yediğimiz,
içtiğimiz mutfağımızdan özel hâllerimize kadar dünyaya
servis edildiği bir süreç yaşıyoruz. Bugün, oranlara ve
istatistiklere bakıldığında Türkiyedeki İnternet,
Facebook ve Twitter kullanıcısı sayıları, demokrasinin
gelişmesi ve sahip olduğumuz imkânlar açısından çok güzel
fakat bunlarla ilgili denetimle beraber kontrol sadece siyasal
gelişmelerde, birtakım olağanüstü hâllerde devreye giriyor. Bir
Gezi Parkı hadisesinde, bir terör olayında veyahut da bir tape
meselesinde ya da bir yolsuzluk iddiasının olduğu siyasal
gündemlerde bunlar yasaklanırken bugün itibarıyla mahremiyeti
muhafaza etme noktasında muhafazakâr parti acaba bunun ne
kadarını muhafaza edebiliyor?
Gelişmiş toplumlarda, Batı ülkelerinde
İnternet ve Facebook üzerinden birtakım özel sitelere ulaşma
yaş oranı ve denetlenebilirliği nedir, bugün Türkiyede
bunların denetlenebilirliği nedir? Denetleyebiliyorlar mı, yoksa
bu konuda bir kaygı yok mu? Türkiyede muhafazakâr değerler üzerinden
söylem geliştirip liberal yaşam tarzını dayatarak bir
şekliyle toplumun başkalaşmasına zemin hazırlayan bir
politik süreç mi yaşanıyor? Biz, bunu geçmişteki
konuşmalarımızda da söyledik. Peyami Safanın
Fatih-Harbiyesinde olduğu gibi Fatihten oy almak için Fatihçilik yapmak
ama oy aldıktan sonra uygulamalarımızı ne hikmetse
Harbiyeci olarak yapmak, Şişlici olarak yapmak ve bunun ikisinin
arasında gençlerimizi, toplumumuzu, muhafazakâr değerler üreten insanlarımızı,
ürettikleri değerleri muhafaza etme noktasında yeni değerler
üretmeyerek bir tarafa bırakmak. Bu millet bunu hak etmiyor, bu devlet
bunu hak etmiyor, bu toplum bunu hak etmiyor.
Mesele, sadece ve sadece muhafaza etmek ve
muhafazakârlık adına özel bilgilerin mahremiyetini bir şekliyle
kanunla sınırlamakla elbette ki iyi işler yapılıyor.
Bu, daha da gelişmelidir ve iyi hâle getirilmelidir. Ama mahremiyeti ve
muhafazakârlığı savunan, aile değerlerini savunan iktidar
partisinin de bu değerleri muhafaza etmek adına ne
yaptığını bu kürsüden sormak istiyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ersoy.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
Sayın Murat Emir, sisteme girdiğinizi
görüyorum.
Sayın Murat Emir yok herhâlde.
Sayın Pekşen, biraz önce 60a göre söz
talep ettiğinizi söylediniz ama sistemde kaydınızı göremedim.
Giriş yaparsanız söz vereceğim size.
Buyurun, mikrofonunuzu açıyorum bir dakika
süreyle.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- Trabzon Milletvekili Haluk Pekşenin,
cezaevlerinde kapasitenin çok üstünde tutuklu, hükümlü ve hükümözlü
bulunduğuna ve denetimli serbestlik süresinin iki yıla
çıkarılması yönünde kamuoyunda beklenti olduğuna
ilişkin açıklaması
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Sayın Bakan,
cezaevlerindeki tutuklu, hükümlü, hükümözlü sayısının cezaevleri
kapasitesinin çok üzerinde olduğu bilinen bir gerçek. Cezaevlerindeki bu
tutuklu, hükümlü, hükümözlülerin bu kadar çok olmasının temel sebebi,
özellikle banka kredi kartlarından kaynaklanan icra usulüne ilişkin
tutuklamalar vesaire. Bunlara ilişkin toplumda da çok büyük bir hassasiyet
var. Toplumda, kamuoyunda beklenti, cezaevi tuvaletlerinin önünde yatan, masa
üzerinde yatan insanların bu mağduriyetlerinin giderilmesine yönelik.
Yaygın kabul edilen husus da, denetimli serbestlik süresinin iki yıla
çıkarılması yönünde kamuoyunda da bir beklenti var.
Bu yönde Bakanlığınız cezaevlerindeki
bu insanlık dışı sonuçları ortadan kaldırmak için
herhangi bir çalışma yürütmekte midir? Bunun ivedilikle yürütülmesi
için bir çalışma yapmayı düşünmekte misiniz efendim?
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Pekşen.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısı (1/541) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
117) (Devam)
BAŞKAN 2nci madde üzerinde üç önerge
vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 2nci maddesinde geçen "kanun" ifadesinin
"kanunun" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Bedia
Özgökçe Ertan Meral
Danış Beştaş
Diyarbakır
Van Adana
Osman
Baydemir Mahmut
Celadet Gaydalı
Şanlıurfa Bitlis
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 2nci maddesinde yer alan "işleyen gerçek
ve tüzel kişiler" ibaresinin "işleyen gerçek kişiler
ile tüzel kişiler" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Baki
Şimşek Arzu
Erdem Erkan
Haberal
Mersin İstanbul Ankara
Nuri
Okutan İsmail
Faruk Aksu Kamil
Aydın
Isparta İstanbul Erzurum
İsmail
Ok
Balıkesir
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 2nci maddesinin birinci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 2- (1) Bu Kanun hükümleri, kişisel
verileri işlenen gerçek kişiler ile bu verileri tamamen otomatik olan
ya da herhangi bir veri kayıt sisteminin parçası olmak kaydıyla
otomatik olmayan yollarla işleyen gerçek ve tüzel kişiler
hakkında uygulanır.
Namık
Havutça Ömer
Süha Aldan Cemal
Okan Yüksel
Balıkesir Muğla Eskişehir
Özkan
Yalım Haydar
Akar Nurhayat Altaca
Kayışoğlu
Uşak Kocaeli Bursa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında Nurhayat Altaca
Kayışoğlu, Bursa Milletvekili konuşacaktır.
Buyurun Sayın Altaca Kayışoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidara sesleniyorum: On
dört yıllık icraatlarınız neticesinde ülkemizi terör
cehennemine çevirdiniz ve şimdi sınırı aşan suçlarla
ilgili ortak operasyonlar yapmak, EUROPOL ve EUROJUSTa bir an evvel dâhil
olmak için apar topar bu yasayı çıkarıyorsunuz.
Kuşkunuz olmasın ki sınır
aşan suçları işleyenler hakkında bir gün bu kanunu biz de
uygulayacağız, o verileri paylaşacağız. Üzerinde
konuştuğumuz tasarı da diğer tasarılar gibi STKların
itirazları dikkate alınmadan, Ben yaptım, oldu.
mantığıyla ve direktif doğrultusunda ülkemizin
gerçeklikleri göz önünde bulundurulmadan hazırlanmıştır.
Üzerinde konuştuğum 2nci madde ise
kanunun kapsamını belirtmektedir ama devamında düzenlenmiş olan
28inci madde öyle istisnalar getirmiştir ki âdeta bu 2nci kapsam maddesi
devre dışı kalmıştır.
Özel hayat kapsamında kalan kişisel
verilerin korunmasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kriterleri
göz önünde bulundurulduğunda devletin hem pozitif hem negatif
yükümlülükleri vardır, yani hem kişisel verileri koruma hem de ihlal
edenleri cezalandırma. Ama 2nci maddenin gerekçesinde korumanın hem
kamu hem de özel sektöre karşı olacağı belirtilmiş
olmasına rağmen 28inci maddede kamu tüzel kişileri neredeyse
tamamen kanun kapsamı dışına
çıkarılmıştır. Bu veriler kamuya karşı
korunmamaktadır. Madde gerekçesinde kapsamda olmayan fiillerin Türk Ceza
Kanunu 135inci madde gereğince cezalandırılacağı
belirtilmiştir ama gözden kaçırılan çok önemli bir husus vardır,
TCK 135inci madde sadece verilerin kaydedilmesi, başkasına verilmesi
ve yayılmasını cezalandırmaktadır. Bu kanundaki
diğer fiiller, TCK kapsamında kanunilik ilkesi gereği
cezalandırılamaz.
Bunun yanında, diğer ihlaller kabahat
olarak düzenlenmiştir. Suçların tanımı belirsiz olduğu
için TCKdaki sınırlı sayıda suç dışında bu
kanundaki koruma amaçlı düzenlemeler, biraz önce belirttiğimiz gibi
cezalandırılamaz. Kabahatler karşısında da kamu tüzel
kişileri ile özel tüzel kişiler arasında bir eşitsizlik, dengesizlik
söz konusudur. Kamu tüzel kişileri bu kanunu ihlal ettiğinde sadece
disiplin cezası öngörülmüştür, özel tüzel kişilerle ilgili
olarak da farklı miktarlarda, bazen fahiş miktarda para cezası
öngörülmüştür.
Hâlbuki, kişisel verilerin en fazla korunması
gereken kişilik kamu tüzel kişiliğidir. Çünkü, veriler en çok
orada depolanmaktadır. Geçen günlerde, Grup Başkan Vekilimiz Özgür
Özel hakkında açılan bir davada da
anlaşıldığı gibi, SGK kişisel verileri
satmıştır ve bu, en somut örneğidir kişisel verilerin
kamuya karşı korunması gerektiği konusunda.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Davayı kazandım.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla)
Evet, Özgür Başkanımız davayı kazandı bu arada,
bilginiz olsun.
Esasen, kanun tasarısının geneline
baktığımızda, tasarının kişisel verileri
korumaktan çok, kişisel verileri toplamayı yani insanları
fişlemeyi koruma altına aldığı
anlaşılmaktadır. Ama bu fişlemeyi de doğru
yaptığınızı söyleyemiyoruz maalesef. Yapmış
olsaydınız, Türkiyenin kalbinde, yüce Meclise 300 metre mesafede dünkü
hain saldırı gerçekleşmezdi. Dün, Sayın Bakan kanun
kapsamındaki kurumun bağımsız ve
tarafsızlığından bahsetti. Kurul üyeleri
Cumhurbaşkanı ve bakanlar tarafından atanan, başkanı
belirlenen ve kurul gündemine kurul üyelerinin dahi müdahale edemediği bir
kurum nasıl bağımsız olabilir? Böyle bir kurum,
örneğin, özel tüzel kişilerle ilgili, derneklerle ilgili
şikâyetler geldiğinde yandaşlar ile muhalifler arasında
ayrımcılık yapmayacak mıdır?
Yine, kanunda kanunilik ilkesi ihlal
edilmiştir. Tanımlar maddesinde, kişisel veri tanımına
ilişkin olarak belirlenebilir ibaresi net değildir. Verilerin
saklanmasıyla ilgili olarak da müphem, belirsiz bir ifade vardır.
Gerekli olan süre kadar ibaresi kullanılmıştır ve tamamen
kurumun takdirine bırakılmıştır. Yani neresinden
bakarsanız bakın, kanunun her tarafı belirsizliklerle,
Anayasaya aykırılıklarla doludur.
Mesela, 28inci maddedeki istisnalarda aynı
konutta aile efradının veri işlemesini sayıyorsunuz. Size
avukatken yaşadığım bir olayı anlatacağım:
Birisi telefon açtı, dedi ki: Boşanmak istiyorum, eşim beni
aldatıyor, ben aralarındaki konuşmayı dinledim.
Nasıl dinlediniz? dedim, Seslerini kaydettim, uygulamadan bir program
indirdim ve orada, telefonda konuşulan bütün konuşmalar kaydediliyor,
ben de bunu delil olarak kullanacağım. Şimdi, bu
tasarıyı görüşürken Yargıtaya sordunuz mu? Şimdi, bu
veri kaydını bu şekilde yasallaştırmış
olmuyor musunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum,
sözlerinizi tamamlayınız Sayın Altaca Kayışoğlu.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) Bu
hâliyle eksik görüş alınmış, uygulamada
karşılaşılacak sorunlar göz önüne alınmamış
ve dolayısıyla her hâliyle Anayasaya, hukukun genel ilkelerine
aykırı bir şekilde fişleme amacıyla çıkarıldığını
düşünüyoruz ve bu hâliyle itiraz ediyoruz diyorum.
Teşekkür ederim, saygılarımı
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Altaca
Kayışoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 2nci maddesinde yer alan "işleyen gerçek
ve tüzel kişiler" ibaresinin "işleyen gerçek kişiler
ile tüzel kişiler" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
İsmail
Ok (Balıkesir) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY
KILIÇ (Samsun) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında İsmail Ok,
Balıkesir Milletvekili.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin daha açık ve anlaşılır
hâle getirilmesi öngörülmüştür.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısının 2nci
maddesinde geçen "kanun" ifadesinin "kanunun" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Meral
Danış Beştaş (Adana) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY
KILIÇ (Samsun) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında Meral
Danış Beştaş, Adana Milletvekili.
Buyurun Sayın Danış Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli üyeler; ben de hepinizi öncelikle
saygıyla selamlıyorum.
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 2nci maddesi üzerindeki önerge üzerinde söz
almış bulunmaktayım.
Doğrusu, bu kanun tasarısı üzerinde
diğer maddelerle ilgili ayrıntılı bir şekilde
görüşlerimizi ve eleştirilerimizi tabii ki sunacağız.
Gerçekten bu kanun kişisel verilerin korunmasından ziyade
kişisel verilerin ortalığa saçılması, kişilerin
güvenlik, özel yaşam, sırları, yaşamlarına ilişkin
bilgilerin kamunun elinde başka bir araca dönüşmesi konusunda ciddi
riskler içerdiğini öncelikle ifade etmek istiyorum.
Sayın Adalet Bakanı buradayken ben
açıkçası bir konuda tekrar düşüncelerimizi ifade etmek
istiyorum. Geçen hafta Meclis Plan ve Bütçe Komisyonunda milletvekillerimizin
Sayın Adalet Bakanına sorusu üzerine, bizim partimize mensup
milletvekillerinin cezaevinde görüşmelerine izin verilmediğini bizzat
Adalet Bakanının kendisi kabul etmiştir, diğer anlamda
itiraf etmiştir. Aslında bunu kabul etmesine gerek yoktu, biz zaten
verdiğimiz başvurularda olumsuz ya da olumlu bir yanıt
verilmediği için
Umarım Sayın Adalet Bakanı da bu
konuşmamızı dinler, memnun oluruz çünkü önemli bir mesele fakat
kendisi çok keyfî bir tutumla maalesef Evet, ben takdir hakkımı
böyle kullandım. Yetki bana ait, ben kullanıyorum. Ben bu
cevabımı söylüyorum, açıkça söylüyorum, takdir hakkı bana
aittir, ben de vermedim. diyor ve şu anda da konuşmamı
dinlememeyi tercih ediyor. Maalesef, Adalet Bakanının bile Mecliste doğrudan
kendi şahsıyla ilgili yapılan konuşmayı dinlememesini
de büyük bir talihsizlik ve adaletin içinde bulunduğu... Türkiye
kamuoyunun gözleri önüne sermesi açısından ibret verici
bulduğumu ifade etmek istiyorum.
Adalet Bakanı söz konusu konuşmasında
Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelikin
40ıncı maddesine atıfta bulunmuş ve o maddeye göre
kendisinin takdir hakkı olduğunu söylemiştir. Ben Sayın
Meclise bu 40ıncı maddeyi aynen okumak istiyorum:
Milletvekillerinin, ceza infaz kurumlarındaki yaşam
şartlarını yerinde görerek tespitlerde bulunmak, inceleme yapmak
veya hükümlü ve tutuklular ile görüşmede bulunmak amacıyla
yapmış oldukları istemler, ceza infaz kurumu idaresine bilgi
vermek koşuluyla yerine getirilir. Bizzat Adalet Bakanının
konuşmasında 40ıncı maddeye atıf vardır.
Milletvekilleri hükümlü ve tutuklularla açık ziyaret şeklinde
görüşebilir. Bunun yönetmelik ve kanuni dayanakları da tabii ki var.
Şimdi, bütün bunlara rağmen, Adalet
Bakanı Sayın Bozdağ toplantıda ısrarla şunu
söylüyor: 20 Temmuzdan sonra başlayan terör saldırıları
nedeniyle, terör örgütü mensuplarıyla ilgili, vekillerin görüşmesine
dair izin taleplerine olumlu cevap vermedim. diyor başka bir yerde.
Şimdi, sayın milletvekilleri,
Anayasanın 38inci maddesini eminim birçoğumuz biliyoruz, hukukçu
olmamıza gerek yok. 38inci maddenin dördüncü fıkrasında
Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.
diyor.
Bir kere, bu ülkenin adaletten sorumlu, birinci
derecede yetkili ve sorumlu kişisi Anayasanın açık hükmüne
rağmen, cezaevindeki herkesi hükmen hükümlü olarak kabul etmiş ve
bunu ilan etmiştir.
Diğer maddeyi okumak istiyorum. Yine
Anayasanın çok temel maddelerinden biri, Anayasanın 10uncu
maddesi. 10uncu maddede, herkesin, hiçbir farklılık gözetmeden
-zaman sıkıntısı sebebiyle okumayacağım- kanun
önünde eşit olduğunu derceder. Ve dördüncü fıkrada, hiçbir
kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamayacağını
zikreder. Ve son fıkra: Devlet organları ve idare makamları
bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket
etmek zorundadırlar.
Eğer bu ülkede, Sayın Adalet Bakanı
kanun önünde eşitliğe, suçsuzluk karinesine, Anayasanın temel
ilkelerine aykırı bir şekilde işlem tesis ediyorsa bu
ülkede yargı bağımsızlığından, adaletten,
kanun önünde eşitlikten ve ayrımcılık yasağından
söz edemeyiz. Bu ülkede yargıya olan güvensizlik, adalete olan
güvensizlik, insanların artık yargıdan ve adalet kavramından
anladıklarını yapılan anketler ve istatistikler çok net bir
şekilde gözler önüne sermektedir. Gerçekten, adalet ve yargı
konusunda ortaya çıkan manzara Türkiye tarihinin en kötü dönemlerinden
birini daha yaşatmaya devam etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız, mikrofonunuzu açıyorum Sayın Danış
Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Son olarak şunu söylemek istiyorum: Sayın
Adalet Bakanının bu işleminin, Anayasaya aykırı
işleminin, bizim cezaevlerinde görüş yapmamıza izin vermeyen
işleminin hukuka aykırı olduğunu; kendisinin açıkça
suç işlediğini, ayrımcılık yasağına
uymadığını, imza attığımız
sözleşmeleri ihlal ettiğini ve bunu artık yargı önüne
götüreceğimizi ve kendisinin de burada bulunduğu hâlde ve sesimi
duyduğu hâlde bunları dinlemezlikten geldiğini büyük bir ibretle
izliyorum gerçekten. Ama, bu, artık mahkemeler önüne gidecek, artık
bu mahkemeler kimden talimat alıyor, yürütmenin emirlerini mi yerine
getirecek, yoksa yasaların gereğini mi yerine getirecek hep birlikte
göreceğiz. Bu tablo
Türkiyede bir partinin milletvekillerine, partimizin
milletvekillerine açıkça ayrımcılık
yapıldığını, eşitlik ilkesine ve halkın
oylarına büyük bir saygısızlık olarak icra edildiğini
maalesef üzülerek belirtmek istiyorum. Hiçbirimize oy veren bireyler,
yurttaşlar arasında bir hiyerarşi yoktur, halk halktır; biz
de o oylarla geldik, sizler de geldiniz. Ve bu tutumunuzu protesto ediyoruz,
kınıyoruz. Kınamakla kalmayacağız; emin olun,
eğer Türkiyede bunun gereği yerine getirilmezse, bu
ayrımcılık ortadan kalkmazsa, gerçi sizin
talimatlarınızdan çıkmayan yargının
dışında ulusal üstü mahkemeleri ve bu konuda her türlü
mekanizmayı kullanacağımızı da ifade ediyoruz. Siyasi
arenada da Avrupa Birliği mekanizmalarında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
ve
Avrupa siyasetinde AKP iktidarının bu uygulamalarını
teşhir edeceğimizi şimdiden ilan ediyoruz.
Sayın Başkana da kadınlara pozitif
ayrımcılığından dolayı ayrıca teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Danış Beştaş.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
3üncü madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 3üncü maddesinin (1)inci fıkrasının
(a) bendinin aşağıdaki şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
"a) Açık rıza: Belirli bir konuya
ilişkin açık bilgilendirilmeye dayanan ve özgür iradeyle
açıklanan yazılı, onaylanmış olmak kaydıyla sesli
veya sözlü, elektronik rızayı"
Namık
Havutça Ömer
Süha Aldan Özkan
Yalım
Balıkesir Muğla Uşak
Cemal
Okan Yüksel Zeynel
Emre Haydar
Akar
Eskişehir İstanbul Kocaeli
Mehmet
Gökdağ
Gaziantep
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 3üncü maddesinin (1)inci
fıkrasının sonuna "ifade eder" ibaresinden önce gelmek
üzere aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Baki
Şimşek Nuri
Okutan İsmail
Faruk Aksu
Mersin Isparta İstanbul
Erkan
Haberal Kamil
Aydın İsmail
Ok
Ankara Erzurum Balıkesir
Arzu
Erdem Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu
İstanbul Hatay
i) Düzeltme Hakkı: Veri sahibinin veri
sorumlusundan kendisine ilişkin doğru olmayan kişisel
verilerinin düzeltilmesini, eksik bilgilerin tamamlanmasını isteme
hakkı
BAŞKAN Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 3üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Bedia
Özgökçe Ertan Osman
Baydemir
Diyarbakır Van Şanlıurfa
Mahmut
Celadet Gaydalı Çağlar
Demirel
Bitlis Diyarbakır
Madde 3
a)Açık rıza: İlgili kişinin
kendisiyle ilgili veri işlenmesine, özgürce, konuyla ilgili yeterli bilgi
sahibi olarak, yazılı, sesli, sözlü ve elektronik olarak verdiği
onay beyanını,
b) Anonim hale getirme: Kişisel verilerin,
kimliği belirli veya belirlenebilir bir gerçek kişiyle, ona
aşırı maliyet ya da çaba getirmeden, ilişkilendirilemeyecek
hâle getirilmesini,
d) Kişisel veri: Kimliği belirli veya
kimliği belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgiyi,
ifade etmektedir.
e) Kişisel verilerin işlenmesi:
Kişisel verilerin tamamen veya kısmen otomatik olan ya da herhangi
bir veri kayıt sisteminin parçası olmak kaydıyla otomatik
olmayan yollarla elde edilmesi, kaydedilmesi, depolanması, muhafaza
edilmesi, değiştirilmesi, yeniden düzenlenmesi,
açıklanması, aktarılması, devralınması, elde
edilebilir hale getirilmesi, sınıflandırılması ya da
izinsiz kullanılmasının engellenmesi gibi veriler üzerinde
gerçekleştirilen her türlü işlemi,
ı) Veri sorumlusu: Kişisel veri
işleme amaç ve araçlarını birlikte ya da tek başına
belirleyen gerçek ya da tüzel kişiler, kamu kurum ya da
kuruluşları veya diğer kişileri ifade etmektedir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY
KILIÇ (Samsun) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Osman Baydemir, Şanlıurfa Milletvekili.
Buyurun Sayın Baydemir. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şüphesiz ki Türkiyenin Avrupa Birliğine
entegresi, Türkiyenin Avrupa Birliğine dâhil olması ve dâhil
olabilmesi için de ev ödevi mahiyetinde müktesebatının Avrupa
Birliği normlarına uyarlaması bir ulusal yükümlülük olarak
önümüzde duran bir realitedir.
Elbette ki bu yasanın adı, açıkçası,
kulağa çok hoş geliyor ama bu yasanın adıyla, bu
yasanın 1inci maddesi ile yasanın bütün maddeleri arasında
büyük bir çelişki, büyük bir uçurum var.
Yine bu yasanın getirmiş olduğu
düzenlemeler de muhtevası itibarıyla kişilerin
haklarının hukuklarının -özellikle de özel hayatına
dair bütün verilerin depolanması- bırakın korunmasını,
son derece art niyetli, yanlış kullanımına zemin
hazırlayan, yasal mevzuat hazırlayan bir düzenleme hâlini almış
durumdadır.
Ben, açıkçasını ifade etmek gerekirse
3üncü maddenin içeriğine dahi baktığımızda, bir kere,
ilgili kişiden kasıt fişlenen kişidir. Veriyi işleyen
kişiden kasıt ise onu fişleyen kişidir. Veriyi işleyen
kişinin gücüne baktığımızda bir kamu kuruluşunun
örneğin üst düzey yöneticisi olacaktır veya bir özel şirketin
üst düzey yöneticisi olacaktır, karşısında da sadece ve
sadece bir birey olacaktır. Bu birey ile bu kurum arasında, bu tüzel
kişilik arasındaki güç orantısızlığına
baktığımızda, Allah aşkına, irade nerede
kalıyor? Hangi iş arayan bir yurttaşımız, bir kamu
kuruluşuna gittiğinde veya çalışmış olduğu
kurumun içerisinde Ben rıza göstermiyorum, benim verilerimi
işleyemezsiniz. deme imkânına sahip olacaktır?
Dolayısıyla, bu yasa büyük bir felaketin -açık ve net söylüyorum-
habercisidir ve aynı şekilde bu yasaya sadece iktidar, muhalefet ya
da ana muhalefet çelişkisini esas alan bir bakış
açısıyla bakmamamız lazım, her yurttaşın
mahreminin korunması perspektifiyle bakmamız lazım. Bütün milletvekili
arkadaşlarımız da şu anda burada, bir samimi soru ve bir
samimi cevap: Hangi birimiz sadece ve sadece kendi
şahsımızın, belki eşimizin ve Rabbimizin bildiği
bir bilginin, bir verinin genel başkanlarımız, grup başkan
vekillerimiz veya Parlamento tarafından veya çalışmış
olduğumuz kurum tarafından bilinmesini isteriz? İşte, bu
yasa bütün verileri, bir insanın inciğine boncuğuna kadar bütün
verileri toplama yetkisini üçüncü bir şahsa veriyor Sen benimle ilgili
her türlü veriyi toplama yetkisine, hakkına sahipsin. diyor ve bunu da
rızaya dayandırıyor. Burada rıza falan yoktur, burada
baskı vardır, burada güçlerin eşitsizliğine dayalı bir
baskı vardır. Örneğin, Urfalı bir hemşehrim, adı
Halil; hani Halil dedim, İbrahim kardeşlerimin gönlü kalmasın,
ismi İbrahim Halil olsun ya da Halil İbrahim olsun; bu bir yere
iş başvurusunda bulundu. Örneğin, KPSSde 95 puan aldı,
geldi Adalet Bakanlığının kapısına dayandı,
sözlü mülakat yapılıyor. Bu sözlü mülakatı yapan kamu
personelinin önüne bir belge konulacak ve denilecek ki, örneğin Bu
Türkmendir veya Kürttür veya Araptır veya Hanefidir veya Caferidir
veya Hanbelidir veya Rafızidir veya inanıyor veya inanmıyor.
Oradaki kişinin, mülakatı yapacak kişinin duygusu,
hissiyatı neyse o mülakatta o esas alınarak onun hak etmiş
olduğu bir hakka erişimi de bu vesileyle engellenmiş olacak. Bu
ve buna benzer onlarca, yüzlerce örneği demin Sayın Bakan buradayken,
siyasi tarihimizin en vahim davaları olan, en büyük davaları olan
KCK, Balyoz, Ergenekon ve diğer siyasi davalarda bütün bunları
gördük.
Dolayısıyla dünyanın en iyi
yasasını kötü uygulayıcının eline verdiğinizde
sorun vahamettir ama bu yasayı dünyanın en iyi
uygulayıcılarının eline dahi verseniz sonu vahamettir.
Bu yasa Adan Zye 1inci maddenin ruhuna ve kanunun
adına bana göre bağdaşmamaktadır. Bu yasanın kendisi
Sayın Başkan, bu, kanuna karşı bir hiledir.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baydemir.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 3üncü maddesinin (1)inci
fıkrasının sonuna "ifade eder" ibaresinden önce gelmek
üzere aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
i) Düzeltme Hakkı: Veri sahibinin veri
sorumlusundan kendisine ilişkin doğru olmayan kişisel
verilerinin düzeltilmesini, eksik bilgilerin tamamlanmasını isteme
hakkı
Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu (Hatay) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY
KILIÇ (Samsun) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Necmettin Ahrazoğlu, Hatay Milletvekili.
Buyurun Sayın Ahrazoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce dün
Ankarada, bugün Diyarbakır ve Şırnak İdilde Hakkın rahmetine
kavuşan, şehadet şerbetini içen hem sivil
vatandaşlarımıza hem güvenlik güçlerimize Cenab-ı Allahtan
rahmet diliyorum. Yaralılara acil şifalar diliyorum.
İnşallah bu olaylar ülkemiz açısından da son olur diye umut
ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 117 sıra sayılı Kişisel Verilerin
Korunması Kanunu Tasarısının 3üncü maddesi hakkında
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bireylerin kimliklerini belirli hâle getirmeye
elverişli her türlü bilgi olarak; kişinin kimlik, iletişim,
sağlık ve mali bilgileri ile özel hayatına, dinî inancına
ve siyasi görüşüne ilişkin bilgiler kişisel veri olarak
nitelendirilmektedir.
Kişisel verilerin korunması Anayasa'da
düzenlenmiş temel bir hak olarak belirtilmektedir.
Türkiye, kişisel verilerin izinsiz
paylaşıldığı, yasal olmayan dinleme ve izlemelerle,
özel hayatın gizliliğinin ihlal edildiği bir ülke
durumundadır.
İnsanlar telefonda, işte ve evde
dinlenildikleri; hastane, vergi, noter, telekomünikasyon ve benzeri resmî
veyahut da özel veri işleyicileriyle muhatap olduklarında kendilerine
ait kişisel bilgilerin kaydedildiği kuşkusuyla ve
endişesiyle yaşamaktadır. Toplumda bir korku imparatorluğuna
dönüşmüş olan bu durum hızlı bir şekilde
onarılmalıdır.
Nitekim, Milliyetçi Hareket Partisi olarak seçim
beyannamelerimize kişisel verilerin korunmasıyla ilgili; Özel
hayatın gizliliğini ihlal eden, yasal olmayan dinleme ve izlemeler
ile bunların yayınlanmasını engelleyecek ve
vatandaşların iletişim özgürlüğü ve özel hayatını
gizliliğini teminat altına alacak koruyucu tedbirler
alınmalı ve faillerin etkin cezai müeyyideye tabi tutulması
sağlanmalıdır. şeklinde ifade edilmiştir. Bu
tasarının yasalaşmasıyla ilgili anayasal bir zorunluluk
yerine getirilirken bir taraftan da diğer kanunların uygulanması
sırasında yaşanan sıkıntıların,
tereddütlerin ve karmaşanın da son bulması hususunun da bir
çerçeve düzenlemeye kavuşturulması beklenmektedir. Ancak, bu kanuna
rağmen, kişisel bilgilerin korunmasının bugünkü
anlayışla zor gözüktüğü de göz önünde bulundurulmadır.
Zira, ülkemizde Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay
Başkanı, siyasi partiler, siyasi parti liderleri, sendikacılar,
gazeteciler, iş adamları yani toplumun bütün kesimleri özel
hayatlarının ve özel bilgilerinin birileri tarafından servis
edileceğinden korkmaktadır.
Sayın Bülent Arınç'a suikast
iddiasıyla 2009 yılında başlatılan ve devletin çok
gizli bilgilerinin bulunduğu Genelkurmaya ait Kozmik Odaya yani
Seferberlik Tetkik Kuruluna girilerek yirmi beş gün süren arama
yapılması sonucunda ülke için önemli birtakım bilgilere
ulaşılmış, bu bilgilerin de yabancı servislere
iletildiği iddia edilmişti. Şayet Sayın Arınç'la
ilgili iddia edilen duruma rastlansaydı, iktidar olanlar yeri göğü birbirine
katardı. Ancak, belge bulunmayınca, yıllar sonra, yapılan
hukuksuzluğu eski yandaşı olan paralel yapının üzerine
atarak, aldandıklarını belirtmekle kalmışlardır.
Muhalefet parti lideri ve milletvekillerine
yapılan kaset operasyonlarına hiç sesi çıkmayan ve
İnternete müdahale etmeyen iktidar, kendisine bazı iddiaların
dokunacağını hissedince hemen yayın yasağı
koydurmayı, Twitter, Facebook gibi sosyal medya sitelerini durdurmayı
veya kapatmayı saatler içinde gerçekleştirmiştir.
Sayın Cumhurbaşkanının
Başbakanlığı dönemindeki kaset operasyonlarında Bu
özel hayattır. denildiğinde, Neyi özel? Genel, genel! diye
bağırarak, daha sonra kendisi Devletin kriptolu telefonları
dinlendi. diyerek rahatsızlığını ifade etmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Devamla)
Buna benzer olayları çoğaltmak mümkündür.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sayın Başkan,
söz hakkı verin, diğerlerine verdiniz.
BAŞKAN Sadece kadın milletvekillerimize
pozitif ayrımcılık yaptım, onun dışında
uzatma yapmadım arkadaşlar.
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Devamla)
Peki.
Sözlerime burada son verirken hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Ahrazoğlu.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 3üncü maddesinin (1)inci
fıkrasının (a) bendinin aşağıdaki şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
a) Açık rıza: Belirli bir konuya
ilişkin açık bilgilendirilmeye dayanan ve özgür iradeyle
açıklanan yazılı, onaylanmış olmak kaydıyla sesli
veya sözlü, elektronik rızayı"
Mehmet Gökdağ (Gaziantep) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY
KILIÇ (Samsun) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında Mehmet
Gökdağ, Gaziantep Milletvekili.
Buyurun Sayın Gökdağ.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
117 sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 3üncü maddesiyle ilgili, Cumhuriyet Halk
Partisinin verdiği değişiklik önerisi üzerine söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, dün Ankarada,
Başkentin göbeğinde meydana gelen terör saldırısında
yaşamını yitiren yurttaşlarımıza ve
şehitlerimize, bugün Diyarbakırdaki saldırıda
yaşamını yitiren yurttaşlarımıza ve
şehitlerimize Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı diliyorum, yaralılara da acil
şifalar diliyorum. Nereden gelirse gelsin, kimden gelirse gelsin her türlü
terörü de lanetliyorum.
Sayın milletvekilleri,
tasarının 3üncü maddesinde tasarıda kullanılan tanımlar yer
alıyor. Daha bu tanımlar kısmında aslında bu
tasarının ne kadar ihtiyaca cevap veremeyecek olduğunu, ne kadar
amacından uzak olduğunu çok açık ve net bir şekilde
görürüz.
Değerli arkadaşlar, tasarıya
baktığımızda yasanın içeriğindeki,
tasarının içeriğindeki en önemli kavram açık
rızadır. Açık rıza o kadar önemli; tasarının
birçok maddesinde, eğer açık rıza olmazsa
işlenmeyeceği yazmaktadır. Özel nitelikli kişisel veriler,
açık rıza olmazsa üçüncü kişilere aktarılmayacak, açık
rıza olmazsa yurt dışına aktarılmayacak. Önemli bir
madde. Komisyonumuza gelen ilk tasarıda açık rıza Belirli bir
konuya ilişkin, bilgilendirmeye dayanan ve özgür iradeyle açıklanan
rıza. şeklinde tanımlanmış idi. Bu tanımı
biz alt komisyonda tartıştık ve açık rızanın daha
somut olarak belirlenmesi gereğine bütün arkadaşlar, bütün siyasi
partilerin üyeleri; AKP'nin, MHP'nin, HDP'nin ve CHPnin üyeleri, ortak bir
karara vardık. Başkanlığımızı da Sayın
Hakkı Köylü yaptı. Ve biz dedik ki: Arkadaşlar, bu açık
rızayı somut bir hâle getirelim, tartışmadan uzaklaştıralım.
Oraya açık rızanın yazılı olması hâlini ekledik.
Değil mi Sevgili Başkanım? Oraya Onaylanmış olmak
kaydıyla sesli veya sözlü elektronik rıza olarak ekleyelim ve bu
konudaki tartışmayı ortadan kaldıralım dedik, alt
komisyonda böyle kararlaştırdık ittifakla. Daha sonra, esas
Komisyonda görüşülmeye başlandığında Adalet
Bakanlığının itirazıyla bu değişiklik
ortadan kaldırıldı ve ilk hâline dönüldü. Bunu anlamak mümkün
değil, bütün partilerin üyelerinin ortak olarak karar verdiği bir
değişikliği tekrar esas Komisyonda değiştirdik.
Sayın milletvekilleri, kişisel verilerin
korunması temel bir haktır. Bu anlamda kişinin kendisiyle ilgili
bilgilerin işlenmesine, özgürce, konuyla ilgili yeterli bilgi sahibi
olarak, tereddüde yer bırakmayacak açıklıkta onay verdiği
bir beyan olarak algılanması gerekir ve bu onayın her türlü
tartışmadan uzak olması gerekir. Böyle
bakıldığında açık rızanın yazılı
olması, tereddüdü ortadan kaldıracak en etkili yöntem olarak
görülecektir.
Temel amacı bireyi koruma olan yasa
tasarısında, kişinin iradesini sakatlayacak her düzenleme
tasarıyı amacından uzaklaştıracaktır
arkadaşlar. Kişinin temel hak ve hürriyetini bu kadar yakından
ilgilendiren bir konuda eğer kişinin iradesi esas olmaktan
çıkarsa bu, kişisel verileri koruma anlayışından daha
çok tam bir fişleme anlayışına hizmet eder. Hep söylüyor,
Bakanım da söylüyor, Komisyondaki arkadaşlarımız da
söylüyor, diyorlar ki: Bu yasaya fişleme yasası demeyelim. Demek ki
fişlemenin kötü bir şey olduğunu herkes biliyor. Fişleme
demeyelim, böyle konuşmayalım. Ben de merak ediyorum değerli
arkadaşlar: Bu yasaya ne eklenirse bu yasa fişleme olur? Öyle
değil mi? Madem fişleme kötü bir şey, madem fişlemeyi
hiçbirimiz istemiyoruz, o hâlde bu yasaya neyi eklersek fişleme olur?
Arkadaşlar, bu hâliyle bu yasa tam bir fişleme anlayışını
taşıyor ve bu konuda kamuoyundaki tartışmalara da
haklılık kazandırıyor.
Ben Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Gökdağ.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
4üncü madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 4üncü maddesinin (2)nci fıkrasının
(a) ve (c) bentlerinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"a) Adil biçimde ve yasal yollardan elde
edilebilmesi."
"c) Belli ve meşru amaçlar için kaydedilme
ve bu amaçlara aykırı şekilde kullanılamama."
Namık
Havutça Ömer
Süha Aldan Özkan
Yalım
Balıkesir
Muğla
Uşak
Cemal
Okan Yüksel Zeynel
Emre Haydar
Akar
Eskişehir
İstanbul
Kocaeli
Erkan
Aydın
Bursa
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 4inci maddesinin 2nci fıkrasının
sonuna aşağıdaki "e" bendinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Baki
Şimşek Nuri
Okutan İsmail
Faruk Aksu
Mersin
Isparta
İstanbul
Erkan
Haberal Arzu
Erdem İsmail
Ok
Ankara
İstanbul
Balıkesir
Kamil
Aydın
Erzurum
(e) İlgilileri bilgilendirme, hukuki
başvuru yollarını gösterme.
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 4üncü maddesinin 1inci fıkrası ve 2nci
fıkrasının (ç) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Bedia
Özgökçe Ertan Meral
Danış Beştaş
Diyarbakır
Van
Adana
Osman
Baydemir Mahmut Celadet
Gaydalı Ayşe
Acar Başaran
Şanlıurfa
Bitlis
Batman
(1) Kişisel veriler ancak bu kanunda öngörülen
usul ve esaslara uygun olarak işlenebilir.
ç) Belirli, açık ve meşru amaçlar için
toplanmak ve işlenmek.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY
KILIÇ (Samsun) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Ayşe Acar Başaran, Batman Milletvekili.
Buyurun Sayın Acar Başaran. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; evet,
arkadaşlarımızın hepsi ispat etti bu kanunun ismi,
kişisel verilerin korunması kanunu. Ancak tek tek bütün
arkadaşlarımızın ifade ettiği gibi aslında mevcut
durumda uygulanan, uygulamada olan fişlenme yönteminin, burada,
kanunlaşmış ya da kanunlaştırılma hâli üzerinde
konuşuyoruz.
Ben de bu kanunun 4üncü maddesinde konuşmak
için söz almış bulunuyorum. Öncelikle kanunun 4üncü maddesinde genel
ilkeler açıklanıyor. Bu genel ilkelerden sonra nasıl
Kişisel verilerin işlenmesinin genel ilkeleri burada tek tek
açıklanıyor. Belirli açık ve meşru amaçlar için
işlenme. Bu meşru amaçları kim belirleyecek, neye göre
meşru olacak? Yani yapısını tamamen iktidarın
belirlediği, iktidarın denetiminde olan bir kurumun nasıl
meşru bir şekilde bunu değerlendireceği gerçekten kafalarda
soru işareti yaratan bir durumdur.
Dediğim gibi, bu meşruiyet neye
dayanır, nasıl yapılır? Bununla ilgili olarak açık,
ucu açık, yoruma açık, sadece bu iktidar döneminde değil
Yani
iktidar sadece kendisi için eğer bu kanunu çıkarıyorsa şunu
net olarak bilmek gerekiyor: İktidarlar değişir ancak bu kurum
sürekli bir hâle gelirse, iki gün sonra nasıl ki paralel yapı
adı altında o sizi de etkilediyse, yarın öbür gün bu kanunu
bugün çıkaranlar, çıkartmak için uğraşanları da bire
bir etkileyecektir.
Hukukçu olanlar bilirler, dosyalara sürekli olarak
şu şekilde bilgiler gelirdi: İstihbari bilgiler. Bu istihbari
bilgilerin kimler tarafından toplatıldığı, neye göre
toplatıldığını hepimiz biliyorduk ama bugün bu kanun
çerçevesinde artık istihbari bilgi değil, kişisel veri
adı altında bütün bilgiler, insanların mezheplerine kadar,
cinsel eğilimlerine kadar bütün bilgiler dosya kapsamına, dosyalar
kapsamına girecek ya da -aslında Osman Beyin de dediği gibi-
bugün hiçbir kurumda mülakata dayanmayan, kişinin yeteneklerine dayanmayan
alım usulleri bu şekilde aslında hukuk çerçevesinde, kanun
dolanmayla bu şekilde gayrimeşru uygulamaların hepsi meşru
ve hukuka uygun hâle getirilecek.
Dediğim gibi, o istihbari bilgiler bu
şekilde kanunlara girecek. Yine, o kamu kurumlarında insanların
önünde şu bilgiler olacak ve bunlar yasal bilgiler olacak. Bugün
nasıl siyasi düşünceleri, mezhepleri, dilleri, hepsi istihbari bilgi
olarak önlerine geliyorsa bunlar da gelecek.
4üncü maddede genel ilkeler, evet,
sayılmış ama sonraki maddelerde öyle istisnalar var ki
aslında o maddelerin hepsini egale eden, o kanun maddelerinin hepsini
anlamsızlaştıran birtakım düzenlemeler var. Ancaklarla,
fakatlarla, istisnalarla bu kanunun ilk maddelerinin içi tamamen
boşaltılarak tamamen toplum içerisinde bir ayrışmayı,
bir sınıflaşmayı, bir gruplaşmayı yaratacak bir
kanun olduğunu görüyoruz.
Şu şekilde mi
sınıflandıracak kişisel verilerde: Hangi mezhebe dâhil? Bu,
bütün kamu kurumlarında, devletin bütün yapılarında
kişilerin hangi mezhebe dâhil olduğu mu olacak? Buna göre mi
değerlendirme yapacağız? Ya da şu mu olacak: Kılık
kıyafeti. Kılık kıyafeti bütün kurumların elinde ne
için olacak? Bu hangi meşru temele dayanıyor? Bu hangi hukuka,
uluslararası hukuka mı dayanıyor, iç hukuka mı
dayanıyor? Hangi hukukta bunların varlığının
bizim için bir anlamı ya da önemi var? Ben, kılık
kıyafetim
Ben ceket giyiyorum diye farklı muamele mi göreceğim
ya da başı örtülü olan ile olmayan arasında farklı bir
muamele mi olacak? Bunlar neye göre belirlenecek?
Açıkçası, kafamızda birçok soru
işareti var ve önümüzdeki süreçte, dediğim gibi, bugün iktidarın
sıkı sıkıya sarıldığı bu kurum, iki gün
sonra iktidarın karşısında kendisini de -deyim yerindeyse-
vuracak bir kurum hâline gelecek. Bunu tarihte, geçen çok yakın dönemde
hep beraber yaşadık. Bütün o operasyonlarda burada, bu Meclis
çatısı altında olan bütün gruplar tek tek bu uygulamaların
mağdurları oldular, bu antidemokratik uygulamaların mağduru
oldular ve bugün eğer bu kanun bu hâliyle çıkacak olursa iki gün
sonra bu Meclisteki hiç kimsenin Bu uygulamalara biz maruz kaldık.
Ayrımcılığa maruz kaldık. Kılık
kıyafetimiz için, mezhebimiz için, dilimiz için, etnik kökenimiz için
farklılaştırıp sınıflandırıyoruz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum,
sözlerinizi tamamlayınız.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) -
gibi bir
savunma ya da gibi bir söz söyleme hakkı da olmayacak. Bu açıdan, biz
aslında kanunun bütün olarak geri çekilmesi gerektiğini
düşünüyoruz. Eğer gerçekten kişisel veriler ya da kişi hak
ve özgürlükleri, kişilerin özel hayatları bu kadar önemseniyorsa, bu
kanun onu koruyacak, savunacak bir kanun değil. Hepimizin önüne üç gün
sonra
Bütün hayatımızın en ince ayrıntılarına
kadar herkesin bildiği, en mahremine kadar devlet kurumlarının
hepsinin elinde olan bir sistemin içerisinde kendimizi boğuluyor olarak
göreceğiz.
Umarım bu çerçevede, bu kanunla ilgili tekrar
bir değerlendirme yapılır. Kanun geri çekilerek esaslı,
daha düzgün ve gerçekten kişi hak ve özgürlüklerini koruyan
kanunların buraya gelmesini diliyorum.
Tekrar teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Acar
Başaran.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 4üncü maddesinin (2)nci fıkrasının
sonuna aşağıdaki "e" bendinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Kamil
Aydın (Erzurum) ve arkadaşları
(e) İlgilileri bilgilendirme, hukuki
başvuru yollarını gösterme.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY
KILIÇ (Samsun) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak isteyen
Kamil Aydın, Erzurum Milletvekili.
Buyurun Sayın Aydın. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Efendim, kişilerin korunamadığı
Ankaranın merkezinde, kişisel verilerin korunmasıyla ilgili bir
maddeyi konuşmak ironik bir durum. Dolayısıyla ben dün ve bugün
yaşananlar bağlamında bir iki şey söylemek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bizler bu çatı
altında bir taraftan milletvekiliyiz ama asıl unutmamamız
gereken özelliklerimiz, kimliklerimiz, bizler birer anneyiz, bizler birer
babayız, bizler birer evladız, bizler birer aile bireyiyiz ve bizler
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyız. Dolayısıyla bu saydığım,
tanımlanan kategorilerden hangisine koyarsanız koyun, bugün 36-37
şehidimiz var ve inanın, bu sıfatların hangisiyle
yaralıların olduğu hastanelere giderseniz gidin, mutlaka bir
yeriniz sızlayacak, vicdanınız rahatsız olacak ve ağlayacaksınız
çünkü bugün o hastane önlerinde, o acillerde, o ameliyathane önlerinde, o adli
tıp koridorlarında anne olmak da zor, baba olmak da zor, evlat olmak
da zor, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak da orada zor.
Şimdi, dolayısıyla, bu terör ve bu
teröre yandaşlık edenler, uzantıları ne olursa olsun,
adını çok rahat telaffuz ediyoruz biz, bizim bir çekincemiz yok. Dün
terörist dediğimize bugün Belki olabilir, aslında değil ama
gibi sığınmalarımız söz konusu değil. PKK
başta olmak üzere PYDsi, YPGsi, YPJsi, IŞİDi, El
Nusrası, kimse; bütün bu terörist grupları lanetliyoruz ama bu
lanetimiz sadece onlara değil. Haburda başlayan bu teröristlerin
ellerini kollarını sallayarak geçmelerine müsaade edenleri, daha
sonra sınırlarımızı kevgire çevirenleri, Suriye üzerinden
gelenlerin hiçbir kimlik, hiçbir güvenlik soruşturması yapmadan
buraya geçişlerini sağlayanları da lanetliyoruz.
Oldubittiye getirip büyük şehir
yasasını bir anda çıkarıp daha sonra pişman olarak
Eyvah, biz bu yasayı çıkardık ama
Bu yasayla birlikte bugün
teröre maruz kalan birçok ilimizde saha hâkimiyeti sağlanmasına neden
olanları da lanetliyoruz. Teröristler buralarda kuyular, o çok övünerek
bahsettiğiniz duble yolların altına mayınlar döşerken
biz görmezlikten gelenleri de kınıyoruz. Yine, aynı
şekilde, baktığımızda, bayrağı bir dönem
tahrik unsuru sayıp daha sonra bütün evlere dağıtıp zorunlu
asmaları gerektiğini söyleyen iradeyi de kınıyoruz. 21 Mart
Nevruz törenlerinde bugün siyasi temsilciler olarak kendimize kanal bulmakta
zorlandığımız bir süreci dikkate alarak o gün Türkiyenin
bütün kanallarını oraya kilitleyip bölücü başının
mesajlarını naklen okutanları da kınıyoruz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Beraber yazdılar zaten o
mektubu.
KAMİL AYDIN (Devamla) Efendim, bakın,
Licede 6 şehidimiz var. Bingöl-Diyarbakır yolunu iyi bilirsiniz, o
yol bir buçuk yıl önce on beş gün kapalı kaldı. Bingöllü,
Diyarbakırlı hemşehrilerimiz dediler ki: Seyahat edemiyoruz,
yol kapalı, kimlik kontrolü var. Biz de uyardık o dönemde
yetkilileri, Sayın Bakan aynı Bakandı, ne tesadüf. Hayır,
öyle bir şey yok, geçişler serbest. dediler ama geçiş yoktu.
Hâlâ daha o yolda güvenlik yok, o döşenen mayınlar bugün dahi
patlıyor, bugün 6 canımıza mal oldu ve orada anıt mezarlar
yapıldı teröristler tarafından. Bir tanesinin heykelini
diktiler. Ey Bakan, bu heykel neyin nesi? dedik. Siz Türkiye Cumhuriyeti
devletinin kurucu iradesinin heykellerine tahammül edemezken bu heykelleri
nasıl sindiriyorsunuz içinize?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Fiberglas
KAMİL AYDIN (Devamla) Dediler ki: Efendim,
onlar fiberglas, onlar yapay şeyler, onlara takılmayalım. Biz
bunları da kınıyoruz. İşte, bugün geldiğimiz
nokta itibarıyla bütün bu ihmaller sonucu Türkiye gerçekten zor günlerden
geçiyor. Allah birliğimizi beraberliğimizi bozmasın fakat
üzülerek söylüyorum ki niyeyse birlik beraberliğimiz hep büyük afetler,
kazalar, terör eylemleri sonrasında aklımıza geliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAMİL AYDIN (Devamla) Ne olur bu birlik
beraberliğimizi siyasi mülahazalarınıza kurban etmeyin. Siyaset
söz konusu olduğu zaman 36, 37, 38 parça oluyoruz ama bir terör eylemi
sonrasında, bir doğal afet sonrasında, ölüm söz konusu
olduğunda birlik beraberlikten bahsediyoruz. Hâlbuki yaşarken de iyi
günde de kötü günde de hep birlik beraberlik vurgusu yapmak dileklerimle
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Aydın.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 4üncü maddesinin (2)nci fıkrasının
(a) ve (c) bentlerinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"a) Adil biçimde ve yasal yollardan elde
edilebilmesi."
"c) Belli ve meşru amaçlar için kaydedilme
ve bu amaçlara aykırı şekilde kullanılamama."
Erkan
Aydın (Bursa) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY
KILIÇ (Samsun) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Erkan Aydın, Bursa Milletvekili.
Buyurun Sayın Aydın. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ERKAN AYDIN (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
117 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 4üncü maddesi üzerine söz almış
bulunmaktayım.
Ankarada dün akşam yaşanan, Meclisimize
de 300 metre mesafede olan hain saldırıyı kınıyor,
ölenlere Allahtan rahmet, yakınlarına da
başsağlığı diliyorum; aynı şekilde bugün
şehit olan askerlerimize de.
Kişisel veriler kavramı, tarihimizin en
fazla tartışılan konularından biridir. Terör
saldırılarıyla sarsıldığımız bugünlerde
bile bu konuyu konuşuyorsak demek ki yirmi dört saat baştan sona
izlenmek istiyoruz. Eskiden fişlenme denirdi, şimdi bilimsel dilini
kullanıyoruz. Elimizdeki tasarıyla tüm vatandaşlar
fişlenecek, bilgileri devletin elinde toplanacak. Nerede toplanacak?
İstihbarat birimlerinde. Şimdi, akla şu soru geliyor:
İstihbarat birimleri esas fişlemesi gerekenleri fişliyor mu?
Suruçta, Ankara Garında, dün akşam askerî servislerde, diğer
terör saldırılarına bakılacak olunursa fişlenmesi gereken
teröristler elini kolunu sallayarak dolaşıyorlar. Yani ortada
güvenlik ve istihbarat zafiyeti var.
Bakın, bir örnek vereyim: Diyarbakır,
Suruç ve Ankara katliamları Ebubekir kod adlı IŞİDli bir
teröristin talimatıyla gerçekleşti. Gazete haberlerine göre bu
kişi, 2002den beri emniyetin takibindeydi. El Kaide üyeliğinden üç
yıl hapis yattı. Çıktı, 2012de Suriyeye gitti, El
Nusraya katıldı. 2013te IŞİDin bir üyesi oldu.
İnsanlar üç satır muhalif yazı yazınca yıllarca hapis
yatıyor da El Kaide üyeliğinden içeri girmiş birisi nasıl
olup da üç yılda serbest kalıyor? Yanıtını bilenler
biliyor.
2014 sonrası bu kişi
sınırın hemen ötesinde konuşlanıyor, bu kişinin
yasa dışı yollarla Türkiyeye girip çıktığı
da biliniyor. Hatta, 1 Eylül 2015te Kilise bağlı Yavuzlu köyü
sınırında yaşanan silahlı çatışmanın
bir parçası olduğu da biliniyor. O çatışmada 1 asker
şehit oldu, 1 asker de kaçırılmıştı. 1 Eylül
2015, Ankara katliamından bir ay on gün önce, irtibatı kesildiği
iddia edilen ve Kilise bir taksi uzaklığında bulunan bu
kişi Türk askerleriyle çatışıyor, 1ini şehit ediyor,
1ini kaçırıyor. Bunlar yetmezmiş gibi bir ay sonra da 102
kişinin canına mal olan bir katliamı organize ediyor. Daha
bitmedi. Ankara katliamından sonra, Habertürk gazetesinden bir ekip,
Antepteki IŞİD yuvalanmasını anlamak için bölgeye gidiyor,
o kişinin teknik takip belgelerine ulaşıyor ve fezlekede görülen
cep telefonunu arıyor. Muhabir Bu numara size mi ait? diye soruyor,
telefondaki kişi Size bu soruyu sorma hakkını kim veriyor?
diyor, Beni bulmak isteyen gelir, bulur, adresim belli. diyor.
Dinlendiğinizi biliyor musunuz? diye sorunca da Benim Allahtan
başka kimseden korkum yok. Sen kimsin? Gel buraya, görüşelim. diyor.
Bu haber 28 Ekim 2015 tarihli.
Öyle birini düşünün ki neredeyse on beş
yıldır takip ediliyor, El Kaide üyeliği suçundan hapis
yatıyor fakat üç yıl sonra serbest kalıyor,
kaldığı gibi cihatçı olmak üzere Suriyeye gidiyor,
Türkiyeye dönüyor, IŞİDci oluyor, sınırdan
IŞİDcileri sokuyor. Emniyetin takip ettiği telefon
numarasını hâlâ kullanan birisi, gazetecilerin de çok kolay
ulaştığı birisi bu teknik takibe takılmıyor. Tüm
bunlar olurken, IŞİDin Adıyaman hücresini yönetiyor,
Diyarbakır, Suruç ve Ankara katliamlarının talimatını
veriyor.
Şimdi, bu kadar zafiyet varken biz masum
vatandaşlarımızı nasıl koruyacağız?
Bunları nasıl fişleyeceğimizi tartışıyor,
gecenin bu saatinde de bununla ilgili görüşme yapıyoruz. 4üncü
maddenin (2)nci fıkrasındaki ifadelere bir bakarsak ne
yaptığımızı da tam olarak anlarız. Her gün
tartıştığımız siyasallaşan hukuk
sistemimizle, kişiye göre değişen dürüstlük kavramıyla,
başı sonu belli olmayan güncelleme zaman dilimiyle, göreceli
meşru amaçlar ilkesiyle, kişiye göre ölçülü olma ifadesiyle yani bol
bol muğlak ifadelerle insanımızın kişisel verilerini
güvence altına almaya çalışıyoruz. Konu bu kadar ciddiyken,
açık ve net ifadelerden uzak bir maddenin yeni
sıkıntıları da beraberinde getireceğini belirtiyor,
daha büyük travmaların doğmamasını diliyoruz.
Dolayısıyla, bu maddenin de geri
çekilerek, düzeltilerek tekrar gelmesini talep ediyor, yüce Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Aydın.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
5inci madde üzerinde üç önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 5inci maddesinin (1)inci
fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Baki
Şimşek Nuri
Okutan İsmail
Faruk Aksu
Mersin Isparta İstanbul
Erkan
Haberal İsmail
Ok Kamil
Aydın
Ankara Balıkesir Erzurum
Arzu
Erdem Deniz
Depboylu
İstanbul Aydın
Çocukların kişisel verileri, ancak
rızasının çocuğun velisi ya da vasisi tarafından
verilmesi veya onaylanması durumunda ve verildiği veya
onaylandığı ölçüde işlenebilir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısının 5inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Bedia Özgökçe
Ertan Meral
Danış Beştaş
Diyarbakır Van Adana
Mahmut
Celadet Gaydalı Osman
Baydemir
Bitlis Şanlıurfa
MADDE 5
(1) Kişisel veriler yalnızca
aşağıda belirtilen şartlarda istenebilir:
e) İlgili kişinin veri işleme
amaçlarına yönelik açık rıza vermesi,
f) İlgili kişinin kişisel verilerin
korunmasını gerektiren temel hak ve özgürlükleri ile
çatıştığı hâller saklı kalmak kaydıyla,
işlemenin sorumlu ya da diğer üçüncü kişilerce güdülen
meşru amaçlar için gerekli olması.
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanun
Tasarısının 5inci maddesinin (2)nci fıkrasının
(c), (ç), (e) bentlerinin madde metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Namık Havutça Ömer Süha Aldan Özkan
Yalım
Balıkesir Muğla Uşak
Cemal Okan Yüksel Zeynel Emre Haydar Akar
Eskişehir İstanbul Kocaeli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY
KILIÇ (Samsun) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Zeynel Emre, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Emre. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ZEYNEL EMRE (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 117 sıra sayılı
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısının 5inci
maddesiyle ilgili söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Bu maddeyle ilgili değişiklik önergemizi
ve gerekçelerimizi Adalet Komisyonunda tasarı görüşülürken ileri
sürmüştük, maalesef dikkate alınmadı.
Madde kişisel verilerin işlenme
şartlarını düzenliyor. Maddenin ilk fıkrası
Kişisel veriler ilgili kişinin açık rızası
olmaksızın işlenemez. diyor. Burası tamam ancak (2)nci
fıkrada (a)dan (f)ye kadar sayılan istisnalarla birlikte maddenin
de rızanın da bir önemi kalmamış durumda.
Değerli milletvekilleri, tasarının
asıl amacı kişisel verilerin korunmasıdır. Maddeyle
getirilen özellikle (c), (ç) ve (e) bentlerinde sayılan istisnalar,
kişilerin değer yargılarıyla ve subjektif
değerlendirmeleriyle ortaya çıkabilecek istisnalardır.
Şu husus kabul edilmelidir ki yasayla getirilen
istisnalar, yasayla amaçlanan hukuki yararı da ortadan
kaldırmış olacaktır. İstisnalar ne kadar
çoğaltılırsa yasayla korunması beklenen hukuki menfaat o
kadar korumasız kalır. Evrensel hukuk normları ve yasa tasarısının
gerekçesinde de yasayla yerine getirilmesi beklenen amacın kişisel
verilerin azami ölçüde korunması olduğu hususu birlikte
değerlendirildiğinde, istisnaların
yaygınlaştırılmasının yasanın ruhuna
aykırı olduğu ve kişisel verilerin işlenme
şartlarına getirilen istisnaların açık, net, öngörülebilir
olmadığı ve en önemlisi de suistimale açık olduğu
izahtan varestedir. Belirtilen gerekçelerle, madde metninde belirtilen
düzenlemenin değiştirilmesini istiyoruz.
Değerli milletvekilleri, kanunun (2)nci
fıkrasının (f) bendinde yer alan İlgili kişinin temel
hak ve özgürlüklerine zarar vermemek kaydıyla, veri sorumlusunun
meşru menfaatleri için veri işlenmesinin zorunlu olması.
ifadesi kanunun genel gerekçesinde de belirtildiği gibi Avrupa
Birliğinin konuya ilişkin direktifinden
alınmıştır. Ancak meşru menfaatin ne olduğu,
kavramın neleri içerdiği kanunla açıklanmamıştır.
Değerli milletvekilleri, dün burada
tasarının geneli hakkında konuşurken sırf muhalefet
istedi diye bazen bizlerin düşüncesine katılsanız da sürekli
reddettiğinizden bahsettim. Bakın, burada bu maddeye ilişkin
yapmış olduğum itirazların gerekçesini iki değerli
milletvekilinin konuya ilişkin yazılı ve tutanaklarına
yansıyan konuşmalarından derledim. Birisi Adalet Komisyonu
Başkanı Sayın Ahmet İyimayanın Komisyon
toplantılarındaki konuşmaları, bir diğeri de
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı
Sayın Mustafa Yeneroğlunun konuya ilişkin Adalet Komisyonu Başkanlığına
gönderdiği görüşleridir.
Şimdi, bu maddeye ilişkin önerimizi
birazdan oylayacağız, bu kez de açıkçası kendi partinizin
görüşlerini burada oylayıp reddedin istedim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Emre.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısının 5inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Bedia Özgökçe
Ertan (Van) ve arkadaşları
MADDE 5
(1) Kişisel veriler yalnızca
aşağıda belirtilen şartlarda istenebilir:
e) İlgili kişinin veri işleme
amaçlarına yönelik açık rıza vermesi,
f) İlgili kişinin kişisel verilerin
korunmasını gerektiren temel hak ve özgürlükleri ile
çatıştığı haller saklı kalmak kaydıyla,
işlemenin sorumlu ya da diğer üçüncü kişilerce güdülen
meşru amaçlar için gerekli olması.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarıda kişisel verilerin işlenme
şartları AB standartlarından daha dar bir kapsamla
tanımlanmıştır. AB düzenlemelerinde rıza, veri
işlemek için gerekli hukuki dayanaklardan yalnızca biri olup tek
hukuki dayanak değildir. Meşru amaç kişisel verilerin
işlenmesi konusunda bir diğer hukuki dayanak olarak kabul
edilmektedir. İlgili kişinin, özgür ve bilgilendirilmiş
rızası (informed consent) uygun bir metot ile alınabilmelidir.
Bu noktada ilgili kişi kişisel verinin işlendiği
bağlamdan da haberdar olmalıdır. Alınan rıza,
aynı ya da benzer amaçtaki diğer tüm veri işleme faaliyetleri için
de geçerli olmalıdır. Eğer ilgili kişinin rızası
elektronik bir istek ile alınmışsa bu istek açık ve net
olmalı ve bahsedilen servisle sınırlı tutulması
zorunluluğu da olmamalıdır.
2)nci fıkranın d) bendinde yer alan
"alenileştirme" terimi ile kastedilenin ne olduğu
anlaşılamamakla birlikte, soyut bu kavram tehlikeli bir nitelik arz
etmektedir. Örneğin, sosyal medyada bir takım bilgilerini
paylaşan kişi ya da bir konferansta fikirlerini belirli bir grupla
paylaşan kişi bu bilgileri alenileştirmiş sayılacak
mıdır? Sayılacaksa bu verilere güven nasıl
sağlanacaktır? Bu verileri kim, nasıl işleyecektir?
Kişi belirli bir hususta ifşa ettiği bilginin alenileştirme
sınırlarına girip girmediğini nasıl bilecek ve
belirleyecektir? Bu bent ile, tasarının aslında temel hak ve
özgürlükleri korumaktan ziyade iktidarın daha fazla kişisel veri elde
etmeyi amaçlamasına hizmet etmesinin bir yansıması olarak
değerlendirebiliriz. Bu değerlendirme direktifin 7nci maddesinde
alenileştirme teriminin yer almaması dikkate alındığında
daha da somutlaşmaktadır. Bu nedenle (2)nci fıkranın d)
bendi tasarıdan çıkarılmalıdır.
(2)nci fıkranın f) bendinin
tanıdığı "meşru menfaat" kavramına
dayalı istisna da yine kanunun asıl amacının kişisel
verilerin işlenmesini sağlamak olduğunu göstermektedir.
Meşru menfaat gibi soyut ve sübjektif bir kavramın istisnalar
arasında yer alması kişisel verileri kayıt almayı
esas, korumayı ise istisna hâline getirmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 5inci maddesinin (1)inci
fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Deniz
Depboylu (Aydın) ve arkadaşları
Çocukların kişisel verileri, ancak
rızasının çocuğun velisi ya da vasisi tarafından
verilmesi veya onaylanması durumunda ve verildiği veya
onaylandığı ölçüde işlenebilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
Tasarıda önemli bir eksiklik de çocuklara
ilişkin koruyucu bir düzenlemenin yer almamış
olmasıdır. Bu nedenle, Avrupa Parlamentosu ve Konsey Genel Veri
Koruma Tüzüğünde de belirtilen çocuğun kişisel verilerinin
işlenmesi hususunda işlemeye ilişkin rızanın
çocuğun velisi veya vasisi tarafından verilmesi ve onaylanması
durumunda verilmiş olacağı bir hukuka uygunluğun
düzenlenmesi yerinde olacaktır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime iki dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.32
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.33
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP
ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 41inci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
Danışma
Kurulunun bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, 2016 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının Türkiye Büyük Millet
Meclisi gündeminin Özel Gündemde Yer Alacak işler
kısmının 1inci ve 2nci sıralarında yer
almasına; 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının Genel Kurulda görüşme usul ve takvimi ile
konuşma sürelerine; kamu idarelerinin bütçeleri üzerindeki
görüşmelerin dokuz turda tamamlanmasına, turların bitiminden
sonra bütçe ve kesin hesap kanunu tasarılarının maddelerinin
oylanmasına ilişkin önerisi
18/02/2016
Danışma Kurulu Önerisi
Danışma
Kurulunun 18/02/2016 Perşembe günü (bugün) yaptığı
toplantıda aşağıdaki önerinin Genel Kurulun onayına
sunulması uygun görülmüştür.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Mehmet Naci Bostancı Özgür
Özel
Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grup Başkan Vekili Grup
Başkan Vekili
İdris Baluken Erkan
Akçay
Halkların Demokratik Partisi Milliyetçi
Hareket Partisi
Grup Başkan Vekili Grup
Başkan Vekili
Öneriler:
1 - 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı'nın Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Özel
Gündemde Yer Alacak işler kısmının 1inci ve 2'nci
sıralarında yer alması; bütçe görüşmelerine 26/02/2016 Cuma
günü saat 14.00'te başlanması ve bitimine kadar, resmî tatil günleri
dâhil her gün saat 11.00'den günlük programın tamamlanmasına kadar
çalışmalara devam olunması ve görüşmelerin on üç günde
tamamlanması; bütçe görüşmelerinin son günü olan 09/03/2016
Çarşamba günü görüşmelere saat 14.00'te başlanması ve
bitimine kadar çalışmalara devam olunması,
2 - Başlangıçta bütçenin tümü üzerinde
gruplar ve Hükûmet adına yapılacak konuşmaların (Hükûmetin
sunuş konuşması hariç) birer saat (bu süre birden fazla
konuşmacı tarafından kullanılabilir) kişisel
konuşmaların ise onar dakika ile sınırlandırılması,
3 - Kamu idarelerinin bütçeleri üzerindeki
görüşmelerin 9 turda tamamlanması, turların bitiminden sonra
bütçe ve kesin hesap kanunu tasarılarının maddelerinin
oylanması,
4 - İç Tüzük'ün 72'nci maddesi gereğince
yapılacak görüşmelerde gruplar ve Hükûmet adına yapılacak
konuşmaların 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7 ve 8'inci turlarda seksener dakika,
9'uncu turda altmış dakika, (bu süre birden fazla konuşmacı
tarafından kullanılabilir) kişisel konuşmaların
beşer dakika olması, kişisel konuşmalarda her turda İç
Tüzükün 61'inci maddesine göre biri lehte, biri aleyhte olmak üzere iki üyeye
söz verilmesi ve bir üyenin sadece bütçenin tümü üzerinde veya sonundaki
görüşmelerde ya da bir turda söz kaydı yaptırması
5 - Bütçe görüşmelerinde soruların
gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve her tur için soru-cevap
işleminin on dakika soru, on dakika cevap olarak
sınırlandırılması,
6 - Bütçe görüşmelerinin sonunda gruplara ve
Hükûmete birer saat süreyle söz verilmesi (bu süre birden fazla
konuşmacı tarafından kullanılabilir) İç Tüzük'ün
86'ncı maddesine göre yapılacak kişisel konuşmaların
onar dakika olması,
Önerilmiştir.
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, bütçe ve kesin hesap
kanunu tasarılarının Genel Kuruldaki görüşme programı,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin İnternet sayfasında yer alacak ve
bastırılarak sayın üyelere dağıtılacaktır.
Bütçeler üzerinde şahısları
adına söz almak isteyen sayın üyelerin söz kayıt
işlemlerine ilişkin duyuru daha sonra yapılacaktır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısı (1/541) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
117) (Devam)
BAŞKAN 117 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik
Devletleri Hükümeti Arasında Genişletilmiş Bilgi
Değişimi Yoluyla Uluslararası Vergi Uyumunun
Artırılması Anlaşması ve Eki Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika
Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Genişletilmiş Bilgi
Değişimi Yoluyla Uluslararası Vergi Uyumunun
Artırılması Anlaşması ve Eki Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/310) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 6)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra
da komisyonun bulunamayacağı
anlaşıldığından, alınan karar gereğince,
(11/1) esas numaralı, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu
hakkında ve (11/2) esas numaralı, İçişleri Bakanı
Efkan Ala hakkındaki gensoru önergelerinin gündeme alınıp
alınmayacağına ilişkin görüşmeler ve kanun tasarı
ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek üzere, 23 Şubat 2016 Salı günü saat
15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum, iyi geceler
diliyorum.
Kapanma Saati: 22.37