TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
42nci
Birleşim
23
Şubat 2016 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
İstanbul Milletvekili Fatma Benlinin, 28 Şubat sürecinde
yaşananlara ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
Ankara Milletvekili Erkan Haberalın, kent merkezlerindeki güvenlik
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, çiftçilerin
yaşadığı mağduriyetlere ilişkin gündem
dışı konuşması
IV.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldanın, 21
Şubat Uluslararası Ana Dil Gününe ilişkin konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, Uşak Milletvekili Özkan
Yalımın yaptığı gündem dışı
konuşmasındaki bazı ifadelerine, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
darbelerin arkasındaki gerçeklerin açığa
çıkartılması için defalarca önerge verdiklerine ve Aydın
İl Millî Eğitim Müdürlüğünün okullara gönderdiği bir
yazıdaki bazı ifadelere ilişkin açıklaması
2.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Ankaradaki terör
saldırısında yaralanan ve bugün şehit olan Aydın
Dedehayır ile Diyarbakır Surda şehit olan askere Allahtan
rahmet dilediğine, saldırıdan sonraki Hükûmet
açıklamalarının bir yönetim zafiyetine işaret
ettiğine, Fırat Yılmaz Çakıroğlunun 20/2/2015
tarihinde Ege Üniversitesi kampüsünde PKKlı teröristler tarafından
öldürülmesiyle ilgili adalet arayışlarının devam
ettiğine ve İstanbul Aydın Üniversitesinde yapılan anma
törenine katılan bazı öğrencilere verilen disiplin
cezalarının hukuk dışı olduğuna ilişkin
açıklaması
3.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, 21 Şubat Uluslararası
Ana Dil Gününe, AKP Hükûmetinin hukuk dışı bir şekilde
sürdürdüğü sokağa çıkma yasakları süresince yaşanan
can kayıplarının kabul edilemez olduğuna,
yaralıların hastanelere nakli ile cenazelerin teşhisi ve
ailelere teslimiyle ilgili insanlık dışı tutumu
kınadığına ilişkin açıklaması
4.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, devletin kamu düzenini
sağlamakla yükümlü olduğuna ve gereken tedbirleri
alacağına, Van Milletvekili Tuğba Hezer Öztürkün Ankara
saldırısını gerçekleştiren canlı bombanın
cenaze törenine katılmasının teröre destek demek olduğuna
ve bu tutumu protesto ettiğine, 21 Şubat Uluslararası Ana Dil
Gününe ilişkin açıklaması
5.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
6.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, Artvinlilerin
doğayı korumak için sürdürdükleri haklı mücadeleleri konusunda
Hükûmeti duyarlı olmaya davet ettiğine ilişkin
açıklaması
7.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, İngiliz
Independent gazetesinde yer alan, Keseb kasabası hizasındaki Türk
karakolundan Suriye içine beton yol yapıldığıyla ilgili
haberin doğru olup olmadığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
8.-
Manisa Milletvekili Mazlum Nurlunun, Somada toplanan vergi gelirlerinin
azalmasının nedeninin 301 işçinin ölümüne neden olan maden
faciası olduğu şeklindeki açıklamayı anlamanın
mümkün olmadığına ilişkin açıklaması
9.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, AKPli bir milletvekilinin
İslamın şartlarıyla ilgili bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
10.-
Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukaranın, canlı bombacı
teröristleri yücelten siyasi anlayışı
kınadığına ve Diyarbakır Surda şehit olan Selçuk
Dosta Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
11.-
İstanbul Milletvekili Didem Enginin, analık borçlanmasıyla
ilgili bir düzenleme yapılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
12.-
İstanbul Milletvekili Hurşit Yıldırımın, terör
ve terör savunucularının milletimize asla diz çöktüremeyeceğine
ilişkin açıklaması
13.-
Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun, Ankaradaki
saldırının terörün ülkemizde vardığı
boyutları ve güvenlik kuruluşlarının nasıl bir zafiyet
içinde olduğunu gösterdiğine, şehitlere Allahtan rahmet
dilediğine ve Hükûmetin teröre karşı mücadeleyi
yönetemediğine ilişkin açıklaması
14.-
Amasya Milletvekili Mustafa Tuncerin, Ankara ve Diyarbakır
patlamalarında şehit olanlara Allahtan rahmet dilediğine,
şehrini ve doğasını koruyan Artvinlileri
selamladığına ve İŞKUR kanalıyla işe
alımlarda AKP il ve ilçe teşkilatlarının etkili
olduğuna ilişkin açıklaması
15.-
Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, Kayseride 17/2/2016 tarihinde
bir lise öğrencisinin intiharıyla ilgili iddialara ve
Başbakanın bu olayın ciddi bir takipçisi olup
olmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
16.-
İstanbul Milletvekili Ahmet Hamdi Çamlının, 23/2/1979 tarihinde
katledilen Metin Yükseli rahmetle andığına ilişkin
açıklaması
17.-
Bursa Milletvekili Orhan Sarıbalın, 21 Şubat Uluslararası
Ana Dil Gününe ve terörü önleme konusunda siyasi iktidarı göreve davet
ettiğine ilişkin açıklaması
18.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, darbe ürünü Anayasadan kurtulmak
için muhalefet milletvekillerini sürece destek vermeye
çağırdığına ve 28 vatandaşın
hayatını kaybetmesine neden olan teröristin taziye çadırına
gitmenin faşizan bir tutum olduğuna ilişkin açıklaması
19.-
İzmir Milletvekili Hamza Dağın, HDPli bir milletvekilinin 28
kişinin katilinin taziye çadırını ziyaret ederek
insanlık suçu işlediğine ilişkin açıklaması
20.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğdenin tarım ve
hayvancılıkla ilgili sorunlarına ilişkin
açıklaması
21.-
Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldızın, Didim ve
Kuşadası sokaklarındaki Suriyelilerin kamu düzeni
açısından güvenlik riski yarattığına ve bunlarla
ilgili herhangi bir çalışmanın olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
22.-
Adana Milletvekili İbrahim Özdişin, sendikalara yönelik baskı,
tehdit ve hukuk dışı uygulamaların artarak devam
ettiğine ilişkin açıklaması
23.-
Mardin Milletvekili Erol Doranın, 21 Şubat Uluslararası Ana Dil
Gününe ve Artvin Cerattepede halkın yaşam alanlarını
savunmak için yürüttüğü onurlu mücadeleyi selamladığına
ilişkin açıklaması
24.-
Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdinin, defalarca talep etmesine
rağmen Millî Eğitim Bakanından randevu
alamadığına ilişkin açıklaması
25.-
İstanbul Milletvekili Gülay Yedekcinin, mahkemelerin yürütmeyi durdurma
kararına rağmen Artvin Cerattepede maden arama
çalışmalarının başladığına ve Artvin
halkının kentini ve doğasını korumaya devam
edeceğine ilişkin açıklaması
26.-
İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdinin, TÜİK
tarafından açıklanan intihar istatistiklerine ilişkin
açıklaması
27.-
Hatay Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlunun, Hatayın
Kırıkhan ilçesindeki Vali Ürgen mesire alanının yok edilmek
istendiğine ve bu konuda gerekli işlemlerin
yapılmasını beklediklerine ilişkin açıklaması
28.-
Sivas Milletvekili Ali Akyıldızın, Ankara-Sivas arasında
yapımına başlanan hızlı tren hattının
2018de tamamlanmasını umut ettiklerine ve hattın Sivas
bölümündeki istasyonunun yerinin değiştirilmesine ilişkin
açıklaması
29.-
Kocaeli Milletvekili Mehmet Akif Yılmazın, bir yandan Ankaradaki
terör eylemini kınayan bir yandan da eylemi yapanı
kahramanlaştıran ikiyüzlü politikayı
kınadığına ilişkin açıklaması
30.-
Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın, Malatyanın
sağlıkla ilgili sorunlarına ilişkin açıklaması
31.-
Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemirin,
Şanlıurfanın sağlıkla ilgili sorunlarına
ilişkin açıklaması
32.-
Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün, Balıkesirin sağlıkla
ilgili sorunlarına ilişkin açıklaması
33.-
Kocaeli Milletvekili Cemil Yamanın, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
34.-
İzmir Milletvekili Müslüm Doğanın, Sivasın Divriği
ilçesindeki maden işletmesiyle ilgili olarak bir ıslah projesinin
düşünülüp düşünülmediğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
35.-
İstanbul Milletvekili Halis Dalkılıçın, Ankaradaki terör
saldırısında hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet
dilediğine, bu saldırıyı ve terörü kınama erdemi
gösteremeyenleri kınadığına ilişkin
açıklaması
36.-
Kastamonu Milletvekili Murat Demirin, Millî Mücadelede şehit olan
Kastamonulu Şerife Bacıyı ve tüm şehitleri rahmetle
andığına ilişkin açıklaması
37.-
Adana Milletvekili Seyfettin Yılmazın, Adana-Aladağ yolunun
durumuna ilişkin açıklaması
38.-
İzmir Milletvekili Aytun Çırayın, Van Milletvekili Tuğba
Hezer Öztürkün dokunulmazlığının
kaldırılması gerektiğine ilişkin açıklaması
39.-
Hatay Milletvekili Serkan Topalın, terörü lanetlediğine ve
sorumluluları istifaya davet ettiğine ilişkin
açıklaması
40.-
Isparta Milletvekili İrfan Bakırın, Ispartada üreticilerin
elinde kalan elmaların satılabilmesi için neler
yapılacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
41.-
Trabzon Milletvekili Haluk Pekşenin, Gençlik ve Spor Bakanının
bütün spor federasyonlarını yandaşlarına peşkeş
çektiğine ilişkin açıklaması
42.-
Artvin Milletvekili İsrafil Kışlanın, Artvin Cerattepeyle
ilgili bilgi kirliliği olduğuna ve Hükûmetin Artvinin
doğasını korumaya yönelik her türlü tedbiri
aldığına ilişkin açıklaması
43.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, İstanbul Milletvekili
Barış Yarkadaşın doğrudan gündeme alınma
önergesi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
44.-
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, görüşülmekte olan (11/1) esas
numaralı Gensoru Önergesinin görüşmelerinde MHP Grubu olarak
konuşma yapmaktan vazgeçtiklerine ve bu önergeye ret oyu vereceklerine ilişkin
açıklaması
45.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının (11/1) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde
CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
46.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının (11/1) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde
CHP Grubu adına yaptığı konuşmasında dile
getirdiği iddiaları Hükûmetin kabul edip etmediğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
47.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasıdaki bazı ifadelerine ve
Etimesgut İlçe Millî Eğitim Müdürlüğünün,
Cumhurbaşkanının doğum gününü kutlamak için yapmayı
planladığı etkinliğe ilişkin açıklaması
48.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, kendilerine gelen bilgilere
göre Surda 15 çocuğun yaralandığına ve hastaneye
nakledilmeyi beklediklerine, yaşam koridoru oluşturma anlamında
engel çıkaran zihniyeti kınadığına ilişkin
açıklaması
49.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, görüşülmekte olan (11/2) esas
numaralı Gensoru Önergesinin görüşmelerinde MHP Grubu olarak
konuşma yapmaktan vazgeçtiklerine ve önergeye ret oyu vereceklerine
ilişkin açıklaması
50.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaşın (11/2) esas numaralı Gensoru
Önergesi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
51.-
Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
52.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaşın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
53.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Tokat Milletvekili Zeyid Aslanın
(11/2) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
54.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, Malatya Milletvekili Nurettin
Yaşarın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
55.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Ankara Milletvekili Levent Gökün
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
56.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Malatya Milletvekili Nurettin
Yaşarın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
57.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, İçişleri
Bakanı Efkan Alanın (11/2) esas numaralı Gensoru Önergesi
üzerinde Hükûmet adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
58.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, Cumhuriyet Halk Partisi olarak Mustafa Kemal
Atatürke laf söyletmeyeceklerine ve sayısal çoğunluğun hiçbir
zaman, hiç kimseye, kurucu değerlerimize hakaret etme hakkını
vermeyeceğine ilişkin açıklaması
59.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Ankara Milletvekili Levent Gökün
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
2.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
3.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkayanın, İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanalın doğrudan gündeme alınma önergesi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Afyonkarahisar Milletvekili
Ali Özkayanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
5.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Adana Milletvekili Mehmet
Şükrü Erdinçin (11/1) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında şahsına ve HDP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
6.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
7.-
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın, Adana Milletvekili
Mehmet Şükrü Erdinçin (11/1) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde
AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
8.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
9.-
Adana Milletvekili Mehmet Şükrü Erdinçin, Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
10.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
11.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Adana Milletvekili Mehmet Şükrü
Erdinçin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
12.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
13.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, Sağlık
Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun (11/1) esas numaralı Gensoru
Önergesi üzerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
14.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Sağlık
Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun (11/1) esas numaralı Gensoru
Önergesi üzerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
15.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, İzmir Milletvekili
Ertuğrul Kürkcünün (11/2) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde
önerge sahibi olarak yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
16.-
İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcünün, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
17.-
Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Tokat
Milletvekili Zeyid Aslanın (11/2) esas numaralı Gensoru Önergesi
üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
18.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
19.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Tokat Milletvekili Zeyid
Aslanın (11/2) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde AK PARTİ
Grubu adına yaptığı konuşması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
20.-
Malatya Milletvekili Nurettin Yaşarın, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, 6253
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
İdari Teşkilatı Kanununun 37nci maddesi kapsamında
düzenlenen Türkiye Büyük Millet Meclisinin 2014 Yılı Harcamalarına
İlişkin Dış Denetim Raporunun Başkanlık
Divanının 13/1/2016 tarihli toplantısında, 5018
sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun 69uncu maddesi
kapsamında düzenlenen Sayıştayın 2014 Yılı
Harcamalarına İlişkin Dış Denetim Raporunun ise Başkanlık
Divanının 27/1/2016 tarihli toplantısında üst yöneticilerin
cevapları da dikkate alınarak görüşüldüğüne ve inceleme
sonuçlarının Genel Kurulun bilgisine sunulmasına karar verildiğine
ilişkin tezkeresi (3/502)
2.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa
Parlamentosu Kadın Hakları ve Cinsiyet Eşitliği Komitesi
(FEMM) tarafından 3/3/2016 tarihinde Belçikanın başkenti
Brükselde düzenlenecek ABde Kadın Mülteci ve Sığınmacılar
başlıklı Parlamentolar Arası Komite toplantısına
katılması Genel Kurulun 19/1/2016 tarihli 29uncu Birleşiminde
kabul edilen heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının
bildirmiş olduğu isimlere ilişkin tezkeresi (3/503)
3.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Eş
Başkanlığını Türkiye ile ABDnin yürüttüğü
Terörizmle Mücadele Küresel Forumu (TMKF) çerçevesinde 1-2 Mart 2016
tarihlerinde Belçikanın başkenti Brükselde Hukukun Üstünlüğü
Çerçevesinde Terörizmle Mücadele Sistemleri İnşa Edilmesinde
Parlamenterlerin Rolünün Geliştirilmesi konulu çalıştaya katılım
sağlanmasına ilişkin tezkeresi (3/504)
B)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 26 milletvekilinin,
son günlerde artış gösteren çocuk kaçırma olaylarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/102)
2.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 27 milletvekilinin,
ÇAYKURun zarar etmesinin nedenlerinin ve sorumlularının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/103)
3.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 27 milletvekilinin,
tutuklu ve hükümlü çocukların durumlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/104)
C)
Önergeler
1.-
İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaşın, (2/234) esas
numaralı, Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye
Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/18)
VIII.-
GENSORU
A)
Ön Görüşmeler
1.-
HDP Grubu adına Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin, sokağa çıkma yasağı uygulanan
yerlerde kişilerin yaşam haklarının korunmasına
yönelik gerekli tedbirleri almadığı ve sağlık
hizmetlerinde aksamalara sebebiyet verdiği iddiasıyla
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/1)
2.-
HDP Grubu adına Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin, sokağa çıkma yasağı uygulanan
yerlerde meydana gelen yaşam hakkı ihlalleri konusunda gerekli
tedbirleri almadığı ve sokağa çıkma yasaklarıyla
sorunların derinleşmesine zemin hazırladığı
iddiasıyla İçişleri Bakanı Efkan Ala hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/2)
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısı (1/541) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
117)
2.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti
Arasında Genişletilmiş Bilgi Değişimi Yoluyla
Uluslararası Vergi Uyumunun Artırılması Anlaşması
ve Eki Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/310) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 6)
X.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, İstanbul'da üçüncü köprü
inşaatı için ağaçların kesilmesinin ortaya
çıkaracağı sorunlara ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Fatma Güldemet Sarının cevabı
(7/1526)
2.- Giresun Milletvekili
Bülent Yener Bektaşoğlu'nun, emeklilerin banka promosyonu
almaları için yapılan çalışmalara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Süleyman Soylunun cevabı (7/1601)
3.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, dokunulmazlık
fezlekelerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Ahmet Aydının cevabı (7/1704)
4.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan'ın, Artvin'de Toplum Yararına Program
kapsamında İŞKUR bünyesinde işe alınan kişilere
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Süleyman Soylunun cevabı (7/1749)
5.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba'nın, SODES Projesi kapsamında bir köye çocuk oyun
parkı yapılmamasına ilişkin sorusu ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı (7/1784)
6.- Hatay Milletvekili Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu'nun, TBMM'deki bilgisayarlarda kullanılan
işletim sistemi ve yazılımlara ilişkin sorusu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydının cevabı
(7/1808)
7.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Öz'ün, TBMM 2016 yılı ajandalarına ilişkin sorusu ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydının
cevabı (7/1928)
8.- Van Milletvekili Lezgin
Botan'ın, 24, 25 ve 26ncı yasama dönemlerinde Başkanlığa
sunulan soru ve Meclis araştırması önergeleri ile ilgili
çeşitli verilere ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet
Aydının cevabı (7/1929)
23 Şubat 2016 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Özcan
PURÇU (İzmir), İshak GAZEL (Kütahya)
-----
0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 42nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, 28 Şubat
sürecinde yaşananlar hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili
Sayın Fatma Benliye aittir.
Sayın Benli, buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Fatma Benlinin, 28
Şubat sürecinde yaşananlara ilişkin gündem dışı
konuşması
FATMA BENLİ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 28 Şubat
haftası içerisinde bulunduğumuz için 28 Şubatta yaşananlar
hakkında söz istedim ama işin doğrusu, Bin yıl sürecek.
denilen, on üç sene boyunca, özellikle üniversite öğrencileri için
kesintisiz uygulanan
BAŞKAN Sayın Benli, bir saniye lütfen
Sayın milletvekilleri, Genel Kurulda çok
yoğun bir uğultu var. Sayın hatibin ne dediğini gerçekten
duymuyoruz ve anlamıyoruz; o yüzden, bir sükûnet içerisinde olursak
sayın hatibi dinleyebiliriz.
Buyurun Sayın Benli, sürenizi yeniden başlatıyorum.
FATMA BENLİ (Devamla) Çok teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Belirttiğim üzere, 28 Şubat
haftasında bulunduğumuz için, aslında, sizlerin önünde, 28
Şubat uygulamalarını anlatmak üzere buradayım ama Bin
yıl sürecek. denilerek başlatılan ve özellikle üniversite
öğrencileri için on üç sene kesintisiz uygulanan, en azından on
binlerce insanın hayatında bire bir etkiler yapan, hiç etkilenmese bile,
komşusu, etrafındaki kardeşi, teyzesi, annesi yasağın
muhatabı olmasa bile, bu yasağı konuşmak suretiyle, bütün
Türkiyede bundan dolayı zarar gören, on üç senemize mal olan bir yasak
nedeniyle yapılan uygulamaları sadece beş dakika içerisinde
anlatmam mümkün değil ama işin doğrusu, bunu anlatmak gerekir.
En azından birkaç tane örneği bilginize sunmak istiyorum ki
tekrarlanmasın, bir daha Türkiye on üç senesini kaybetmesin. On binlerce
insanı dışlamasıyla karşılaşılan ve
bütün Türkiyeye zarar veren o uygulamaları tekrar etmemek için, bir daha bunların
yaşanmaması için, en azından bu defa hep beraberce neler
yapabiliriz onu düşünmemize vesile olsun diye söz aldım işin
doğrusu çünkü etrafınızdaki insanlardan yoksa bile en
azından televizyonlardan takip etmişsinizdir, 28 Şubat süreci
her ne kadar postmodern darbe olarak adlandırılsa da, her ne kadar
sadece hükûmetin devrilmesi gibi adlandırılsa da özellikle
kadınları etkileyen bir durum içermekteydi. Amerika Anayasa
Mahkemesinde Yargıç Brandeis, özellikle bir muhalefet şerhinde
şunu ifade eder: İnsanoğlu cadılardan korktu ama
kadınları yaktı. İşte, 28 Şubat sürecinde
yaşananlar buydu. İrticayla mücadele adı altında
başlatılan, güya modernizm, güya çağdaşlık adına
legalleştirilmeye, meşrulaştırılmaya
çalışılan bu süreçte üniversitedeki öğrenciler
dışarı atıldılar. Onların dışarı
atılması yetmedi, hâlihazırda memur olarak
çalışanların çalışmaları engellendi. Bu yetmedi,
üniversiteye ve KPSSye, devlet sınavlarına giriş
yasağı kondu, ondan sonra devam etmeleri engellendi. Bu yetmedi,
imam-hatiplerin orta kısımları kapatıldı. Tekraren
yetmedi, liselerde katsayı uygulaması getirildi ki bunlar en
azından üniversitelere gidemesinler. Maddi durumu olan öğrenciler En
azından Kıbrısa gidelim, biraz daha ailemizin durumunu
zorlayarak eğitimimizi sürekli olarak devam ettirelim. dediler ama
yasakçı uygulama orada da peşlerini bırakmadı, yasak
bizatihi Kıbrısa kadar onların peşinden devam ettirildi.
Avrupaya gidenlerin şansı da çok fazla yoktu çünkü oradan,
Avrupadan alınan eğitimleri olmalarına rağmen denklik
alamadılar ve süreç uzayıp gitti. Çünkü en başında bu
yasağın tek sebebi vardı, insanları kıyafetleri
nedeniyle ayrımcı uygulamalara tabi tutmak, makbul vatandaş
tanımı üretmek ve bunun dışında kalan bütün herkesi
dışında tutmak.
Ayrımcılık o kadar
ağırdı ki ve bir noktadan sonra ileri sürülen mazeretler o kadar
absürt hâle geliyordu ki biz bütün Türkiye olarak Medine Bircan
vakasını bile yaşadık çünkü İstanbul Üniversitesi
sadece öğrenciler için ya da memurlar için başörtüsü yasağı
getirmekle yetinmedi, sağlık karneleri konulu 2002 tarihli bir
genelge çıkardı ve dedi ki Öğretim görevlilerinin eğer
eşleri ve kızları da sağlık karnesi istiyorlarsa,
başları açık olmak zorundadırlar.
Tabii, yasakçı zihniyet, hazır bu genelge
varken bu genelgeyi üniversitenin tıp fakültelerinde tedavi gören
hastalara uyguladı. Medine Bircan 71 yaşında bir
kadındı, kanser tedavisi gördüğü için saçlarının
olmadığını bile dikkate almadılar, başı
açık fotoğraf olma noktasında ısrar ettiler ve Medine
Bircanı biz aslında o başı açık
fotoğrafının yer aldığı sağlık
karnesinin çıkartıldığı gün kaybettik.
Benim bu tarz örnekleri anlatacak o kadar çok vakam
var ki ama tek bir olayla bitirmek istiyorum çünkü burada anlatmazsam ileride
içime dert olur. Ayşe Özyurttan bahsetmek istiyorum size. Ayşe,
benim lise arkadaşımdı. Ben avukat oldum, o lisede
öğretmen. Kur'an-ı Kerim öğretmeniydi, imam-hatipte eğitim
veriyordu ama bunun için yeterli olmadı, soruşturmalar geçirdi,
görevden uzaklaştırıldı, memuriyetten atıldı,
yetmedi, hakkında ceza davası açıldı yetkili amirlerin
verdiği emirlere itaatsizlik ettiği gerekçesiyle, ki onunla aynı
akıbeti paylaşan, adi bir suçlu gibi ifade veren yüzlerce kadın
vardı ama Ayşenin farkı, hâkimin ona duruşma salonunda
Başını aç. demesiydi. Davanın bizatihi konusunun başını
açmaması olmasını bile önemsemedi hâkim bey ve Ayşe o gün
ceza almadı belki, beraat etti ama daha sonra yaşananlar onun içinde
kalan bu ukdeyi hep devam ettirdi. Çünkü AK PARTİ iktidarı zamanında,
yani bizatihi kurucuları başörtülü diye Anayasa Mahkemesine
getirilen, Anayasa Mahkemesinde hakkında kapatma davası açılan,
cumhuriyet mitingleriyle ortadan kaldırılmaya
çalışılan, e-muhtıra alan AK PARTİ zamanında,
ancak 2010 yılında, askerî vesayet rejimi
kaldırılabildiğinde başörtüsü yasağı kalktı.
Daha sonra öğrenciler okula girmeye başladılar, daha sonra
değişen yönetmeliklerle memurlar çalışmaya
başladı ve öğretmenlerimiz geri döndü, benim gibi
öğrenciler de geri döndü ama Ayşe dönemedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Benli, pozitif
ayrımcılık yapıyorum, size bir dakika daha veriyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun.
FATMA BENLİ (Devamla) Çok teşekkür
ederim.
Bu hikâye benim için önemli çünkü herkes geri dönse
de Ayşe dönmedi çünkü aradan geçen süreçte kanser hastası olduğu
için vefat etmişti. Ben, bir daha Ayşelerin aynı
sıkıntıyı yaşamaması için, o on üç senelik
mağduriyette sürekli o ayrımcı muameleye maruz kalan kadınların
yaşadıklarının tekrarlanmaması için en azından bu
sefer bütün partiler olarak hep beraberce mücadele etmemiz gerektiğine
inanıyorum. Çünkü sadece yasalarda ya da Anayasada başörtüsünün
yasaklanmaması yetmiyor, eğer biz ayrımcı uygulamalara
karşı Anayasada bir düzenleme yapmazsak yarın bir gün
tekrarlanmasını engelleyecek hiçbir şey olmaz. O yüzden her
birinizin desteğini istiyorum.
Son kalan yirmi saniyemde de
Biliyorsunuz,
geçtiğimiz hafta çok elim bir hadise yaşandı, 28
canımızı kaybettik. Meclis İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu üyeleri olarak anma töreninde bulunacağız
saat dörtte. Eğer Başkanım da izin verirse, katılmak
isteyen bütün partilileri bu törene davet ediyorum saat dörtte.
Tekrar teşekkür ederim.
Saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Benli.
Gündem dışı ikinci söz, kent
merkezlerindeki güvenlik sorunları hakkında söz isteyen Ankara
Milletvekili Sayın Erkan Haberala aittir.
Süreniz beş dakika Sayın Haberal.
Buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
2.- Ankara Milletvekili Erkan Haberalın, kent merkezlerindeki
güvenlik sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
ERKAN HABERAL (Ankara) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kent merkezlerindeki güvenlik sorunları ve yaşanan
terör olayları hakkında gündem dışı söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Büyük Türk milletinin malumu olduğu üzere, 2002
senesinde sıfır düzeyinde teslim edilen terör bugün yanlış
ve bilinçsiz uygulamalarla yeniden belini doğrultmuştur. Memleketimiz
1980 öncesi döneme keskin bir dönüş yapmış, her gün şehit
cenazeleriyle karşı karşıya
kalınmıştır. 20 Temmuzdan bu tarafa şehit
sayısı 358e çıkmıştır. 1 Kasımdan bu tarafa
verdiğimiz şehit sayısı ise 169u bulmuştur. Sadece
yılbaşından bu yana -23 Şubata kadar- 123 vatan
evladını şehit verdik ve geride 93 yetim çocuk kaldı, 60
kardeşimiz dul kaldı.
Değerli milletvekilleri, teröristlere siyasi
mütareke çağrıları ve siyasi af çağrıları bizzat
Hükûmet yetkilileri tarafından gündeme taşınmış, sonuç
Ankarada art arda patlayan bombalar olmuştur. Türk millî kimliğiyle
oynamanın, etnik kimlikleri okşayarak siyasi rant
sağlamanın, Barzaniyle el ele dolaşmanın,
Kürdistanı Türkiyeyle birlikte kuracağız, Türk yetkililer
bana çok iyi davrandı. diyen, özel konutlarda ağırlanan Salih
Müslimin cesaretleri başkentimize bomba olarak
yağmıştır.
Bu gayriinsani eylemlerle millî birliğimiz
sarsılmakta, ülkemizin sinir uçlarıyla oynanmaktadır.
Karşımızdaki tehlike çok yakın, çok büyük ve çok ciddidir.
Varlığımıza kastetmek isteyen ihanet şebekeleri pusu
kurmuştur. Memleketimiz içeriden ve dışarıdan bir husumet
kuşatması altındadır.
Bağımsızlığımız tehlikededir, cumhuriyetimiz
sarsılmaktadır, kardeşliğimiz zedelenmektedir. Millî
kimliğimiz, millî kültürümüz saldırılarla karşı
karşıyadır. Yine yabancı güçler kalleşçe iç
işlerimize karışmak cüretindedirler, yine iş birlikçiler
dört koldan ihanet yarışına girmişlerdir ve maalesef yine
Türkiyenin her yöresinden şehitlerimiz uğurlanmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Gülhane Tıp Akademisi ve akabinde Adli
Tıp Başkanlığında incelemelerde bulunduk. GATAda
terör gazilerimizin tedavi süreçlerini görmek ve onlara bir nebze moral vermek
amacıyla yaptığımız ziyarette bizim moralimize
ihtiyaçları olduğunu düşündüğümüz gazilerimizin bize hiç
ihtiyaçları olmadığını gördük. Utandık,
kendimizden utandık. Kahraman gazilerimizin metanetini, vakarılı,
dik duruşunu görünce kendi kendimize çok üzüldük. Diyarbakırda
Surda yaralanan Sivaslı Özel Harekâtçı kardeşimizin vatan
sevgisi karşısında söyleyecek söz bulamadık; o, yaralanan
bacağını bize gösterdi Alın size Oslo! dedi. Bedeni
paramparça olmuş Adıyamanlı uzman çavuşumuzun bayrak
aşkı hıçkırıklarımızı tutamamamıza
neden oldu; ondan bize gelen cevap: Alın size Dolmabahçe! idi. İki
gözünü kaybeden gazimizin memleket sevdası karşısında
söyleyecek söz bulamadık, Nasılsın? diyememenin
acısını yaşadık. İnsan gözyaşlarından
utanır mı? Grup Başkan Vekilimiz -burada kendileri- Sayın
Oktay Vural Beyin gözyaşlarından nasıl
utandığını, nasıl sakladığını
gördük, insani duyguların ne kadar yetersiz, ne kadar kifayetsiz
kaldığına şahit olduk. Alın size Habur!
Adli Tıp
Başkanlığının önünde annesinin, babasının,
evladının, canının bedenini değil yanmış
iskeletini, yanmış organlarını, küllerini bekleyen
insanlara cevap veremedik, seslenemedik. Hayatımızın en aciz
anılarını yaşarken nefesimiz kesildi, nutkumuz tutuldu.
Alın size
(x)
Değerli milletvekilleri,
Milliyetçi Hareket, Türkiyenin bir kavga ortamına sürüklenmesini önlemek
ve millî birliğimizi korumak için herkesin üzerinde mutabık
kalması gereken temel ilkeleri çok önceden ortaya koymuş ve bugüne
kadar bu doğrultuda sabırlı, sorumlu ve dirayetli bir tutum
sergilemiştir, bundan sonra da Allahın izniyle, inşallah böyle
olacaktır. Yüceler yücesi büyük Allahım vatanımıza zeval
vermesin, devletimize zeval vermesin, milletimize zeval vermesin, kahraman Özel
Harekâtçılarımıza, Jandarma Özel
Harekâtçılarımıza, Mehmetçikimize zeval vermesin.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Haberal.
Gündem dışı üçüncü söz,
çiftçilerimizin yaşadığı mağduriyetlerle ilgili söz
isteyen Uşak Milletvekili Sayın Özkan Yalıma aittir.
Sayın Yalım, süreniz beş dakika.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
3.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın,
çiftçilerin yaşadığı mağduriyetlere ilişkin
gündem dışı konuşması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şahsım adına gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisimize ve
bizleri ekran başında izleyen tüm vatandaşlarıma saygı
ve sevgilerimi sunarım.
Değerli milletvekilleri, Türkiye, maalesef kötü
bir dönemden geçiyor. Ülkede terör olayları azalacağına her
geçen gün şiddetli bir şekilde çoğalıyor. Analar
ağlamasın. diye çıkılan çözüm süreci maalesef ölüm sürecine
dönmüştür. Ölen kardeşlerimizin kerpiçten ve tuğladan
yapılı saraylarından her geçen gün ağıtlar yükseliyor.
Bu düşüncelerle, terörü ve teröre zemin hazırlayanları,
çıkar ve menfaat için terörü besleyenleri milletin kürsüsünden
şiddetle ve nefretle kınıyor ve aziz şehitlerimize
Allahtan rahmet diliyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
bugünkü konuşmamda birinci önceliğim Suriyeliler olacaktır.
Evet, değerli arkadaşlarım, şu ana kadar Suriyelilere 8,5
milyar dolar para harcadık. Peki, ne duruma geldik? Sınırlardan
gelen Suriyeli vatandaşlar hiçbir kontrol altına alınmadan,
hiçbir güvenlik sorgulamasına alınmadan ülkemize
bırakıldı ve geldiler. Şu anda da hem sağlık
hizmetlerinden hem de sosyal faaliyetlerden, her türlü etkinliklerden
faydalanıyorlar ve de -Sağlık Bakanımız da burada-
ücretsiz bir şekilde sağlık hizmetlerinden gerekenleri
alıyorlar. Hatta ilaçlarına 1 TL katkı ödemeden, gözlüklerine 1
TL para ödemeden -hatta yabancı marka gözlük çerçevesini bile-
almaktadırlar ücretsiz bir şekilde. Ama bizim
vatandaşımız iki ay sigortasını ödeyemediğinde
sağlık hizmetlerinden faydalanamıyor, ilacını
alamıyor vesaire vesaire
Bunların hepsini daha önce anlattım,
yine de anlatıyorum. Yani parası varsa Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı sağlığına baktırabiliyor,
hastalığına baktırabiliyor ama yoksa maalesef ölümle
karşı karşıya geliyor.
Ben şunu özellikle sizlere anlatmak istiyorum,
özellikle beni ekranlardan dinleyen Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarımıza ve bizi izleyen bütün seyircilerimize:
Değerli milletvekili arkadaşlarım, bir memlekette savaş var
diye kendi memleketinden kaçıp gelen vatandaştan bize ne hayır
gelir? Bunu özellikle sizlere sormak istiyorum. Onun için bu konuda tekrar
tekrar hassasiyetimi özellikle belirtiyorum ve Suriyelilerin şu ana kadar
bizler için, ülkemizde yarattığı birkaç tane olaydan da örnek
vermek istiyorum. Elbette ki hepsi kötü değil, on parmak bir değil
ancak maalesef, kontrolsüz bir şekilde alındıkları için
ülkemizde ciddi problem yaratıyorlar. Antepte bir ev sahibini öldürdüler,
2 kişiyi öldürdüler, Konyada otoparkçıyı öldürdüler.
Bunları sizler biliyorsunuz. Daha bir sürü ilimizde
Bunlar küçük
olaylardı ama bunlardan önce, maalesef, turizmimize darbe vuran
Sultanahmet patlamasında canlı bomba biliyorsunuz Suriyeliydi.
Oradan, geçiyorum, geçen hafta çarşamba günü
saat 18.30daki patlama -biz de bu sıralardaydık biliyorsunuz- 29
vatandaşımızın ölmesine sebep oldu, şehit
olmasına sebep oldu. Maalesef bugün 1 kişi daha şehit oldu.
Bundan dolayı da üzüntümüz gerçekten büyük. Tekrar altından, yine bir
Suriyeli çıktı. Onun için, gelen Suriyeli vatandaşlar kontrollü
bir şekilde alınmalı, hatta tampon bölgede tutulup, orada ta ki
kendi memleketlerindeki sorun bitinceye kadar bakılıp, zaruri
ihtiyaçları verilip ondan sonra kendi memleketlerine gönderilmelidir.
Eğer alınan her Suriyeli kontrolsüz bir şekilde alınmaya
devam edilirse bizler daha çok şehit vereceğiz
arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlarım, maalesef sürem
çok az kaldı ancak şunu da çiftçilerimizle ilgili söyleyeceğim:
Çiftçilerimiz şu anda tarım krediden aldıkları kredilerini
ödeyemiyorlar ve hacizle karşı karşıyalar; ürünleri, hatta
aldıkları primler, destekler kendilerine gelmeden bankada haczoluyor.
Bakın, bir örnek vereceğim. Bundan on yıl önce -tütün
üreticisinden bahsediyorum- 1 kilogram tütünle 10 paket yabancı marka
sigara alınıyordu. Bugün ne oldu? 1 kilogram tütünle sadece 1 paket
yabancı marka sigara alınabiliyor. Maalesef, değerli
arkadaşlarım, sizler on üç yıldır iktidardasınız,
çiftçinin geldiği durum bu.
Başkanım, ben sizden bir dakika rica
edeceğim, lütfen.
BAŞKAN Sayın Yalım,
toparlamanız için, buyurunuz.
ÖZKAN YALIM (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Sonuç itibarıyla, bu, çiftçinin, tütün
üreticisinin sıkıntılarından bir tanesiydi.
Gelelim buğdaya yani çiftçimizin ürettiği
buğdaya. Buğdayın kilosu sadece 58 kuruş. Mazotun litresi
3,45 TL. Yani çiftçim 6 kilogram buğday satacak, 1 litre mazot alabilecek.
Bunun neresinde adalet?
Diğer taraftan, biraz önce dediğim gibi,
çiftçimiz tarım kredi kooperatifinden aldığı krediden
dolayı tamamen haciz altında ve de ipotek altında. Çünkü
ödeyemiyor, kaldırdığı ürünü sattığı zaman
masraflarını karşılamıyor.
Gelelim en önemli üreticilerimizden, bizim de
sağlığımızı ilgilendiren süt üreticisine.
Değerli arkadaşlarım, 1 litre süt 95 kuruş. Peki, 1 litre
su ne kadar? 1,2 TL. Yani, 1 litre süt sudan ucuz. Artık bundan sonra bu
atasözünü değiştiriyoruz, bir şeyi ucuz gördüğümüz anda
Sütten ucuz. diyeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZKAN YALIM (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, sayın milletvekilleri, iktidar partili
arkadaşlarım, Sayın Bakanım; çiftçimizin yakasından
düşün.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yalım.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce
sisteme giren sayın milletvekillerine İç Tüzükün 60ıncı
maddesine göre yerlerinden söz vereceğim.
Ayrıca, grup başkan vekillerine de söz
vereceğim. Önceliği sayın grup başkan vekillerine
vereceğim.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Pervin Buldanın, 21 Şubat Uluslararası Ana Dil Gününe
ilişkin konuşması
BAŞKAN - Sayın milletvekillerine söz
vermeden önce, bilindiği gibi 21 Şubat Uluslararası Ana Dil
Günü. 2000 yılından beri dünya çapında kültürel
çeşitliliği ve çok dilliliği desteklemek amacıyla
kutlanmaktadır Dünya Ana Dil Günü. Bugün, Türkiye'nin onaylamış
olduğu başta İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi olmak üzere, diğer tüm
uluslararası temel belgeler uyarınca da ana dil hakkının
tanınması ve uygulamaya geçirilmesi acil bir gerekliliktir.
Bu temennilerle 21 Şubat Dünya Ana Dil Gününü
kutluyor, farklı ana dil ve kültürlerin özgürce yaşaması ve
gelişmesinin önündeki bütün yasal ve fiilî engellerin
kaldırılmasını diliyorum.(x)
Yani, ana dilim kimliğimdir diyorum, teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
Şimdi sayın milletvekillerine ve grup
başkan vekillerine söz vereceğim.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, Sayın Özkan az
önce yaptığı konuşmada geçen bir cümleyi tashih etmek
istiyor. İsterseniz ondan sonra ben de devam edeceğim.
BAŞKAN Tabii ki.
Buyurun Sayın Gök.
Sayın Yalım mı konuşacak
Sayın Gök?
LEVENT GÖK (Ankara) Ben daha sonra söz
alacağım ama bir cümlesi herhâlde yanlış geçti tutanaklara,
onu
BAŞKAN Peki.
Yalnız, sistem dolu olduğu için
giremeyebilir Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Ben ifade edeyim isterseniz
efendim.
BAŞKAN Peki.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Uşak
Milletvekili Özkan Yalımın yaptığı gündem
dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak darbelerin arkasındaki gerçeklerin açığa
çıkartılması için defalarca önerge verdiklerine ve Aydın
İl Millî Eğitim Müdürlüğünün okullara gönderdiği bir
yazıdaki bazı ifadelere ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gündem dışı söz alan Uşak
Milletvekilimiz Sayın Özkan Yalımın konuşmasının
bir bölümünde ifade ettiği hususu kendisinin de bana az önce
naklettiği gibi Meclisimizin bilgisine sunmak isterim.
Türkiye Cumhuriyeti her zaman, ihtiyaç hâlinde, zor
durumda kalan herkese kucağını açmış bir
cumhuriyettir. Sayın Özkan Yalımın kastettiği, dikkat
edilmesi gereken unsurlar, suça karışmış olan ve suça
karışmaya meyilli olan unsurların önceden tespit edilmiş
olması ve buna karşı önlem alması gerçeğidir.
Sayın Başkan, AKP Grubu adına gündem
dışı söz alan arkadaşımızın
konuşmasını dinledik. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bütün
darbelerin, hangi dönemde olursa olsun bütün darbelerin açığa
çıkartılması, arkasındaki gerçeklerin,
koşullarının saptanması ve bundan zarar gören herkesin ne
oranda zarar gördüğünün belirlenmesi açısından da Meclise defalarca
önerge verdik. Ben dilerim ki önümüzdeki günlerde bu konuda vereceğimiz
önergeye AKP Grubu da iştirak eder ve 28 Şubat da dâhil olmak üzere
bütün darbelerin nedenlerini, sonuçlarını ve ülkemizde
yarattığı tahribatları ortaya çıkartırız.
Bunları ifade ederken, bir mağduriyeti
ifade ettiğimiz zaman bir başka mağduriyeti de görmezden
gelmememiz gerekir. Örneğin, 6 Ocak 2016 tarihinde Aydın İl
Millî Eğitim Müdürlüğü okullara mesaj gönderiyor, yazı gönderiyor.
Sayın Bakanların da beni dikkatle dinlemesini
öneririm. Sayın Bakanlarım, sizlere ifade ediyorum, dinlerseniz
sevineceğim ve bu konuda ne diyeceğinizi de gerçekten merak ediyorum.
İnsanları ayrıştırmaktan, kutuplaştırmaktan
söz ederken biraz da kendi pozisyonumuza bakmak gerekir.
Bildiğiniz gibi, okullara branş
öğretmeni olarak atanacak öğretmenlere bir rehber öğretmen
veriliyor ve bu rehber öğretmen onları gözetliyor. Şimdi,
Aydın İl Millî Eğitim Müdürlüğünün ilçedeki tüm okullara
göndermiş olduğu şu yazıyı dikkatinize sunuyorum.
Deniyor ki bu yazıda: İlgi yazı gereği okulunuzda her
türlü branştan mesleğinde on yılını doldurmuş,
yeni atanacak öğretmenlere rehberlik edecek, manevi yönden zengin
öğretmenlerin ekte gönderilen tabloya işlenerek yarım saatte
İl Millî Eğitim Müdürlüğümüze göndermenizi rica ederiz. Ne
demektir bu Sayın Bakanlar? Yani kim kimin manevi yönden zengin
olduğunu nasıl takdir edecektir? Nasıl bir
ayrıştırmadır bu? Yani bu dil çok sorunludur. Sizin
bilginize sunuyorum. Eğer bilmiyorsanız da gereğini
yapmanızı rica ediyorum. Yani böyle bir tabloyu, bir başka
mağduriyeti anlatırken, haklıdır, 28 Şubat
araştırılmalıdır, 12 Eylülün gereği
yapılmalıdır, 12 Mart muhtırasının gereği
yapılmalıdır
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gök, bir dakika daha veriyorum.
Buyurunuz.
LEVENT GÖK (Ankara)
darbe dönemleri Türkiye Büyük
Millet Meclisinde enine boyuna tartışılmalı ve tüm
haksızlıkların da üzerine gidilmelidir ama şu anda bu
okuduğum metindeki gibi insanları manevi yönden zengin olanlar,
olmayanlar
Bunun ayrımını nasıl yapacak? Her kim ise bu
şekilde yazıya döken, Millî Eğitim müdürleri hakkında da
gereği yapılmalıdır.
İnsanlarımız
kutuplaştırmadan, ayrıştırmadan yeteri kadar zaten
sıkıntı çekmiştir. Bu dili kullanırken hep beraber bir
birleştirici dil olması gerektiğine inanıyor ve bunu
sayın bakanların dikkatine sunuyorum ve bir açıklamayı da
kendilerinden bekliyorum.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Gök.
Buyurunuz Sayın Akçay.
2.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
Ankaradaki terör saldırısında yaralanan ve bugün şehit
olan Aydın Dedehayır ile Diyarbakır Surda şehit olan
askere Allahtan rahmet dilediğine, saldırıdan sonraki Hükûmet
açıklamalarının bir yönetim zafiyetine işaret
ettiğine, Fırat Yılmaz Çakıroğlunun 20/2/2015
tarihinde Ege Üniversitesi kampüsünde PKKlı teröristler tarafından
öldürülmesiyle ilgili adalet arayışlarının devam
ettiğine ve İstanbul Aydın Üniversitesinde yapılan anma
törenine katılan bazı öğrencilere verilen disiplin
cezalarının hukuk dışı olduğuna ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
17 Şubat 2016 tarihinde Türkiye Cumhuriyetinin
başkenti Ankarada terör saldırısında şehit
sayımız maalesef bugün 29a yükselmiştir. Maliye Uzmanı
Aydın Dedehayır bugün şehit olmuştur. Ayrıca, yine
bugün Diyarbakır Surda 1 askerimiz daha şehit olmuştur.
Şehitlerimize Allahtan rahmet, kederli yakınlarına ve büyük
Türk milletine başsağlığı ve sabırlar diliyorum.
Bu saldırının hemen ertesinden
itibaren Hükûmetin açıklamaları bir yönetim zafiyetine işaret
etmektedir. Hükûmet sözcüsü Sayın Numan Kurtulmuşun
açıklamalarını dikkate aldığımızda bunu
görmek mümkündür. Saldırının daha ilk saatlerinde
Saldırının çok iyi planlanarak gerçekleştiğini
görüyoruz. demişti. Bu sözler bize yabancı gelmedi.
Yine, 19 Eylül 2012 tarihinde de zamanın
Hükûmet sözcüsü Başbakan Yardımcısı, Bingölde bir askerî
konvoyumuza yapılan saldırıyla ilgili olarak Bu
saldırının konvoydaki son araca saldırılarak
akıllıca yapıldığını görüyoruz.
demişti. Ve yine, geçmişte Tokat Reşadiyedeki PKK
saldırısıyla da ilgili olarak, saldırının hemen
ertesinde de bir Hükûmet sözcüsü Başbakan Yardımcısı Bu
saldırıyı PKK yapmış olamaz. şeklinde bir açıklamada
bulunmuştu. Bir terör saldırısını tanımlarken
veya açıklarken çok iyi planlandığını,
akıllıca hareket edildiğini veya şu örgütün
yapmadığını, bu örgütün yaptığını
söyleyebilmesi, Hükûmetin terörü tanımlarken bile dilinin ne kadar sorunlu
olduğunu göstermektedir. Biz de tabii, soruyoruz: Peki, terörist, eylem
yaparken çok iyi planlama yapabiliyor da sen, Hükûmet olarak terörle mücadele
ederken neden çok iyi planlama yapamıyorsun? Terör eylemlerinin güya,
sözde istihbarata rağmen önlenememesi bir idari zafiyettir.
Yine, dün, aynı Hükûmet sözcüsü teröristin
kimliğine ilişkin İsminin başka olması meselenin
gerçeğini değiştirmez. demektedir. Bu, bir gerçeği de
maalesef değiştirmiyor; bu da Hükûmetin aklının
karışık olduğunu, bu süreçleri iyi yönetemediğini
göstermektedir. Bu denli bir saldırıda Türk milletine yönelik âdeta
bir dezenformasyon
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Akçay, bir dakika daha
veriyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum Sayın
Başkan.
faaliyeti içerisinde hareket edildiği
anlaşılıyor.
Sonuç olarak, Hükûmet açık bir zafiyet
içerisindedir. Hükûmete, terörle mücadele gibi önemli bir konuda alınan
kararların ve kamuoyuna yapılan açıklamaların mutlak bir
şekilde doğrulanmadan kamuoyuyla paylaşılmaması
gerektiğini hatırlatıyorum.
Yine, 20 Şubat 2015 Cuma günü, İzmirde,
Ege Üniversitesi kampüsünde, 22 yaşında, Edebiyat Fakültesi Tarih
Bölümü öğrencisi Fırat Yılmaz Çakıroğlu PKKlı
teröristler tarafından şehit edilmişti. Aradan geçen bir
yıla rağmen, adalet arayışımız devam etmektedir.
Bu terör saldırısı ve Fıratın şehit edilmesine
ilişkin dava süreci İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesinde bu
hafta boyunca devam edecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Merhum Fırat Yılmaz
Çakıroğlunun bilim konuşulması gereken üniversitede
şehit edilmesine rağmen, üniversitelerdeki terör
yapılanmalarına karşı hâlen yeterli ve gerekli önlemlerin
alınmadığını görüyoruz.
Yine, Fırat memleketimizin dört bir
yanında anılırken
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Akçaya bir dakika daha
verelim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
bu anmalara ilişkin bu sabah İstanbuldan
aldığımız bir haberden de kaygı duyuyoruz. Pek çok
ölümlere yol açan teröristlerin ölümüyle, canlı bombaların ölümleri
nedeniyle taziye çadırlarında anmaları açıkça
kutlanırken İstanbul Aydın Üniversitesinde Fırat
Çakıroğlunu anmak isteyen öğrenciler rektörden
aldıkları izinle programlarını yapmışlardır
ancak bir rektör yardımcısı tarafından 15 öğrenciye
disiplin soruşturması açılmış ve 1 öğrenciye de
altı ay uzaklaştırma cezası verilmiştir. Üniversite
yönetimini bu hukuk dışı uygulamadan bir an önce vazgeçmeleri için
uyarıyorum ve ayrıca, YÖKü de bu hukuk dışı uygulama
için göreve davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akçay.
Sayın Baluken, sizin var mı söz talebiniz?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Evet
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Size de söz vereceğim Sayın
Bostancı.
3.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, 21 Şubat Uluslararası Ana Dil Gününe, AKP Hükûmetinin
hukuk dışı bir şekilde sürdürdüğü sokağa
çıkma yasakları süresince yaşanan can kayıplarının
kabul edilemez olduğuna, yaralıların hastanelere nakli ile
cenazelerin teşhisi ve ailelere teslimiyle ilgili insanlık
dışı tutumu kınadığına ilişkin
açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
(x) Bugün Dünya Ana Dil Günü. Biz
Halkların Demokratik Partisi olarak, ezilen, yok sayılan, yok edilmek
istenen bütün diller üzerindeki baskıyı kınıyoruz. Bu
baskının, dünyanın neresinde olursa olsun, bir an önce
kaldırılması gerektiğini, her dilin dünya halklar
bahçesinde korunması gereken bir çiçek olduğunu buradan bir kez daha
ifade etmek istiyoruz.
Yine, bizim coğrafyamızda da ülkemizde de,
Anadolu ve Mezopotamya, Orta Doğu coğrafyasında da Kürtçe,
Lazca, Çerkezce, Gürcüce, Süryanice, Ermenice başta olmak üzere,
asimilasyona maruz kalan bütün diller üzerindeki baskının bir an önce
kaldırılması gerektiğini, kamusal alan ve eğitim
kurumları dâhil olmak üzere, bütün alanlarda her ana dilin özgürce
kullanılması gerektiğini ifade ediyoruz. Özellikle toplumsal
sözleşme, yeni bir anayasayla ilgili tartışmaların
olduğu bir dönemde, bütün toplumun, ana diller üzerindeki bu
baskının kaldırılması ve yeni anayasada ana dil
önündeki bütün engellerin kaldırılmasıyla ilgili bir toplumsal
mutabakatın önemine bugün vesilesiyle bir kez daha vurgu yapmak istiyoruz.
Sayın Başkan, AKP Hükûmetinin yasa
dışı ve hukuk dışı bir şekilde
sürdürdüğü sokağa çıkma yasakları maalesef devam ediyor. Bu
sokağa çıkma yasakları süresince yaşanan can
kayıpları da her birimizi kahretmeye, her birimizi büyük acılara
sürüklemeye devam ediyor. Silopide ve Cizrede 72nci günü bulan, İdilde
8inci gününü geride bırakan, Surda da 84üncü günü aşan bir
sokağa çıkma yasağı uygulamasıyla karşı
karşıyayız. Bu süreç içerisinde yaşananları zaman
zaman burada dile getirdik. Hiçbir darbe döneminde, hiçbir
sıkıyönetim döneminde bile görülmemiş olan bu sokağa
çıkma yasağı uygulamaları maalesef, bugün itibarıyla
Surda da büyük bir katliamı, tıpkı Cizrede olduğu gibi
gündemleştirmiştir. Surda 200e yakın sivil insanın
bulunduğu bir alanda büyük bir katliam tehlikesi, büyük bir katliam riski
bilgileri yerelden sürekli olarak bize iletilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Ek süre veriyorum Sayın Baluken,
tamamlayınız.
Buyurunuz.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Aralarında 4 yaşındaki, 5 yaşındaki
15 çocuğun da olduğu, kadınların ve
yaşlıların olduğu, 200 insanın bulunduğu,
sığındığı binalar iki gündür pervasız bir
şekilde top atışına maruz kalmaktadır. Biraz sonra
gensoru önergesinde de göstereceğim fotoğraflarda da görüleceği
gibi, oradaki çocukların birçoğu şarapnel parçalarıyla
maalesef, yaralanmışlardır. Tıpkı Cizrede olduğu
gibi, bu insanları kurtarma adına oluşturulması gereken bir
yaşam koridoru, insani koridorla ilgili talebimize de bu saate kadar
Diyarbakır Valiliği ve AKP Hükûmeti tarafından olumlu bir cevap
verilmemiş dolayısıyla tıpkı Cizrede olduğu gibi,
bir vahşet tablosu bir kez daha Sur üzerinden bütün ülkenin gündemine
sokulmak istenmektedir. Bu durumun kabul edilemez olduğunu, Surdaki
sağ olduğunu bildiğimiz, ağırlığı
çocuklardan, kadınlardan ve yaşlılardan oluşan bu
insanların hastaneye nakledilmesiyle ilgili sürecin bir an önce
işletilmesi gerektiğini buradan bir kez daha Hükûmete
hatırlatmak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Son bir hususla bağlayayım Sayın
Başkan.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Diğer taraftan, Cizredeki vahşet
bodrumlarından çıkan 148 cenazenin otopsi işlemlerinde de gerek
ulusal yasalardaki mevzuatlar gerek uluslararası Minnesota Protokolünün
bütün hükümleri AKP Hükûmeti tarafından ayaklar altına
alınmıştır. Otopsi ve teşhis işlemlerine
çoğunlukla aileler, hekimler, avukatlar, bağımsız heyetler
girememekte; cenazeler 6 ile dağıtılarak ailelerin,
anaların tek tek, il il dolaşarak kendi çocuklarının
cenazelerini tanıma yaklaşımı, insanlık
dışı, utanç olarak niteleyeceğimiz tavır AKP Hükûmeti
tarafından devreye konulmuştur.
Yine, bugüne kadar
yürüttüğümüz bütün görüşmelere rağmen, bu insanlık
dışı tutumun devam ettiğini, bu tutumu
kınadığımızı, bunun insanlık önünde, tarih
önünde bir insanlık suçu olarak mutlaka
yargılanacağını ifade ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Baluken.
Buyurunuz Sayın Bostancı.
4.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, devletin kamu düzenini sağlamakla yükümlü
olduğuna ve gereken tedbirleri alacağına, Van Milletvekili
Tuğba Hezer Öztürkün Ankara saldırısını
gerçekleştiren canlı bombanın cenaze törenine katılmasının
teröre destek demek olduğuna ve bu tutumu protesto ettiğine, 21
Şubat Uluslararası Ana Dil Gününe ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
2015 Temmuz ayından bu yana terör örgütü
girişimlerinde yeni bir aşamaya geçmiştir. Bu, şehirlerde
çukur kazarak fiilî özerklik ilan etme teşebbüsü ve devletin güvenlik
güçleri üzerlerine geldiğinde de -tabii ki devletin bunu kabul etmesi
mümkün değil- krizi derinleştirme girişimidir. Krizi
derinleştirirken de Sivil can kayıpları oluyor. Burada
insanlara zulüm yapılıyor. Devlet gayrihukuki, gayriinsani işler
yapıyor. propagandasıyla kamuoyu oluşturmaya
çalışılmak istenmektedir. Kastı, devletin bu fiilî duruma
bir nevi rıza göstermesini, endişeye kapılıp geri
çekilmesini temin etmek ve buralarda fiilî bir durum yaratmaktır. Devlet,
kamu düzenini sağlama ahlaki ödeviyle yükümlüdür ve hiçbir şekilde bu
propagandaların etkili olmasını beklemek mümkün değildir.
Devlet buralarda gereken tedbirleri alacaktır.
Terör örgütünün girişimi neticesinde, orada
yaşayan sivil halk endişeye kapılıp göç etmek durumunda
kalmaktadır çünkü orada kalması demek, terör örgütünün de onları
kalkan olarak kullanması, kendi propaganda stratejisinin malzemesi olarak,
bir çeşit kullanışlı olarak onları kendi stratejisinin
bir parçası hâline getirme teşebbüsüdür. Halkın buna
karşı tepkisi maalesef, yerini yurdunu terk etmek, malını
mülkünü terk etmek, canını kurtarmak biçimindedir. Kimi yerlerde -bu
yerler sınırlıdır- terör örgütü ile devletin güvenlik güçleri
arasında bir fiilî durum vardır. Devlet, kısa zamanda
buralardaki terör örgütünü ve yandaşlarını muhakkak
temizleyecektir.
Temmuzdan bu yana terör örgütü, kirli savaşa
ilişkin, Suriyede yaşanan kirli savaşa ilişkin çok
çeşitli stratejileri de seferber etmektedir. Bunlardan birisi de
yakın zamanlarda Ankarada yaşanan ve servis araçlarına yönelik
bombalama girişimidir, bir canlı bombanın yaptığı
girişim. Bunun neticesinde 28 kişi hayatını kaybetmiş,
çok sayıda yaralanma olmuştur. Burada çeşitli partiler, 4
partiden 3ü ortak bir deklarasyonla, HDP de başlangıçta, bu
olayı kınamışlardır. HDPnin katılmama
gerekçeleri kendilerinde saklıdır ortak deklarasyona.
Burada dikkat çekici olan husus şudur:
Olayı gerçekleştirdiği iddia edilen ama buna ilişkin henüz
tahkikatın neticelenmediği bir kişinin Vandaki cenaze törenine
ilişkin olarak Van Milletvekili Tuğba Hezerin oraya
katılması, başsağlığı dilemesi ve canlı
bombaya ilişkin orada dile getirilen görüşlerin bir parçası
olarak resim vermesidir. Demokratik bir biçimde halkın oylarıyla
Meclise gelmiş olan bir kişinin, böylesine kirli, böylesine
utanmazca, böylesine ahlaksız bir yöntemle burada gelip servis
araçlarına yönelik bir terörist girişimin kişisi olarak, faili
olarak iddia edilen, öyle anlatılan kişinin cenaze törenine katılması
açıkça teröre bir destektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açtırıyorum Sayın
Bostancı, buyurunuz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Terörün bu
kirli yüzüne, iğrenç yöntemlerine bir destektir. Bunun insani bir
tarafını görmek mümkün değildir.
Eğer bir milletvekili canlı bomba olarak
gelip sivil katliamlar gerçekleştiren insanların cenaze törenlerine
katılır ve orada resim vermeye kalkarsa terör konusuna ilişkin
olarak doğrusu, bu ülkedeki insanların, meşru mecraları
kullanmak durumunda olan ve bunlar üzerinden söz hakkı kazanan çevrelere
ilişkin bakışlarını da elbette gözden geçirmeleri
gerekir. Bu kabul edilemez, bir milletvekilinin bunu yapması hiçbir
biçimde kabul edilemez. Bunu şiddetle, öncelikle protesto ediyorum.
İkincisi, 21 Şubat günü Uluslararası
Ana Dil Günüdür. Biz de bu gün dolayısıyla dünyanın bütün
dillerini kutluyoruz.
Şunu unutmamak lazım: Yeryüzünde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız Sayın
Bostancı, buyurunuz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Teşekkür ediyorum.
yaklaşık 200 devlet var ama 8 bin
civarında ana dil var. Dolayısıyla, her ülkenin muhakkak ana
dillere ilişkin olarak hem serbestlik tanıması hem de o ülke
içerisinde resmî dil üzerinden iletişimin sağlanması konusunda
bir yaklaşımı var, Türkiye'nin de yaptığı budur.
Türkiye'de ana dillere yönelik herhangi bir baskı söz konusu
değildir. İnsanlar ana dillerini serbestçe kullanabilirler ancak
resmî dil hepimizin anlaşması ve ortak kader istikametinde geleceğe
yürümesi bakımından son derece önemlidir. Böyle bir bağlam
içerisinde ana dil meselesini gördüğümüzü ifade ediyor,
saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Bostancı.
Buyurunuz Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Bostancının milletvekilimiz hakkında
kullanmış olduğu bazı ifadeler var; onlarla ilgili bir
cevap verme durumum olacak.
BAŞKAN Peki, mikrofonunuzu
açtırıyorum.
Buyurunuz Sayın Baluken.
5.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bostancının sokağa
çıkma yasaklarıyla ilgili söylemiş olduğu sözler
konusundaki görüşlerimiz son derece nettir. Orada kimin terör
uyguladığı, kimin katliam yaptığıyla ilgili bu
Meclis kürsüsünde de ifade etmiş olduğumuz süreçlerin
tamamını süre kısıtlı olduğu için buradan bir kez
daha ifade edemiyorum ancak Sayın Bostancının çok pişkin
bir şekilde, yapılan resmî açıklamaların aksine olan
bilgiler üzerinden bir değerlendirmeye girmiş olmasını
doğrusu hayretle, ibretle karşıladım.
Bizim bildiğimiz kadarıyla, bu ülkenin
Cumhurbaşkanı, bu ülkenin Başbakanı Ankara
patlamasıyla ilgili bir Suriye yurttaşını adres gösterdiler
ve isim verdiler. Şimdi, bununla ilgili kamuoyuna henüz bir açıklama
yapılmamışken, bununla ilgili kamuoyuna neden bu şekilde
yanlış bilgiler aktarılarak henüz cenazeler yerdeyken bir siyasi
değerlendirme yapıldığı bilgisi verilmemişken,
Sayın Bostancının buradan çıkıp bir taziye
ziyaretiyle ilgili değerlendirmede bulunmasını biz en büyük
ahlaksızlık ve utanmazlık olarak değerlendiriyoruz. Taziye
kültürü, geride kalanların acılarını paylaşma üzerine
yüz yıllardır bu coğrafyada olan bir kültürdür. Bir insan ölünce
üzerindeki hüküm kalkar.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) 28
vatandaşımızı orada kaybettik. Onların da
acısını paylaşın.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Onların da taziyelerini paylaştık, burada da
paylaştık, her biriniz şahitsiniz.
Biz, Ankara katliamında, şu anda, bütün
dünya kamuoyuna, ülke kamuoyuna yalan yanlış bilgiler vererek neden
bu şekilde bir siyasi tutum belirlendiğinin hesabını henüz
öğrenmemişken yeni bir yapay gündem dayatmasıyla karşı
karşıya olduğumuzu ifade etmek için bunları söylüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonu açtırıyorum
Sayın Baluken.
Buyurun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Parti
olarak bugüne kadar duruşumuzu hep ifade ettik. Ölen kişinin
üzerinden hüküm kalkar, tekrar söylüyorum. Kim olursa olsun, vekillerimiz
açısından, bulundukları bölgede geride kalan kişilerin
yasına gitmek, o aileyi ziyaret etmekte herhangi bir beis görmedik,
görmeyiz.
HAMZA DAĞ (İzmir) Yazıklar olsun!
Yazıklar olsun size!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Kaldı ki demin ifade ettiğim gibi, bu konuda AKP Hükûmetinin
kamuoyuna yapması gereken bir açıklamanın gerekliliği
ortadadır. Şimdi, böyle bir durum üzerinden ilk günde, bir
deklarasyon gündemiyle, hesap vermesi gereken iktidar partisi, hesap verme
konumundan kendini sıyırdı. Belli ki şimdi ortaya
çıkan, patlamanın da sorumluluğunu taşıyan, onu
önleyemeyen, onu engelleyemeyen AKP Hükûmeti, yeni bir taziye
tartışması üzerinden bu işin sorumluluğundan
sıyrılmak istiyor. Bunu asla kabul etmemiz mümkün değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) HDP
olarak pozisyonumuz, iktidar partisinin ve Hükûmetinin hem bu katliamdaki
sorumluluğuyla ilgili hem de yapmış olduğu yalan
yanlış açıklamalarla ilgili hesap verme sürecini takip etmektir
diyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Baluken.
Buyurunuz Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, Sayın Baluken pişkinlik ve ahlaksızlık
ifadelerini kullanmıştır benim için. Bu, açık bir
sataşmadır. Bu çerçevede söz talep ediyorum.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bostancı.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, yerinden açıklama vermeniz lazım. O zaman
benim de kürsüyü kullanmam gerekiyor.
BAŞKAN Buyurunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin
yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Sayın
Baluken meseleyi hâlen PYD, PKK, o mevzular üzerine kaydırıyor.
Ortada olan gerçeklik şu: Vanda birisi çıkıyor, diyor ki:
Ankara patlamasını bu yaptı, biz de bunun taziye
çadırını kuruyoruz. Yani oradaki iddia, patlamayı yapan
kişinin taziye çadırının kurulduğu Sayın Baluken
ve sizin vekiliniz o taziye çadırına giderek
başsağlığı diliyor. Kim bu taziyesine gidilen
kişi? 28 sivilin hayatına kıymış bir cani!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) Kişinin taziyesine gidilmiyor, ailesinin taziyesine
gidiliyor. Ölen insanın taziyesi mi olur?
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Ailenin taziyesine gidiliyor.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) - Siz bunu onaylıyor musunuz? İnsanlar, şu demokratik
zeminleri kullananlar terör karşısında ikiyüzlü olamazlar, açık
bir şekilde tavır almak durumundadırlar; ahlaksız
tavır tam da buradadır. Oradakilerin iddiası budur. Eğer
kendisini canlı bomba olarak patlatıp 28 kişinin canına
kıydıysa, bir milletvekilinin o taziye çadırında işi
olmaz. Bu, acıları paylaşmak değildir. Acıların
paylaşılacağı yer, o 28 kişinin hayatını
kaybettiği yer ve o evlerdir. Gidin bakalım, taziye dileyebilecek
misiniz! (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurunuz
Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) İkiyüzlü olmakla suçladı grubumuzu, cevap vermek
istiyorum.
BAŞKAN Size de
kürsüden iki dakika söz veriyorum, 69a göre.
Buyurunuz Sayın Baluken.
2.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında HDP
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Cumhurbaşkanının
ve Başbakanın yapmış olduğu açıklamaya göre,
Ankara patlamasındaki fail, Suriye vatandaşı olan Salih Neccar
ismindeki kişi midir, değil midir?
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Vana gel, Vana!
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Salih Neccar ismindeki kişi, TAK örgütü tarafından
yapılan açıklamaya rağmen, bu ülkenin İçişleri
Bakanı ve Başbakanı tarafından fail olarak gösterilmiş
midir, gösterilmemiş midir?
Şimdi, bütün dünyaya, bütün ülke kamuoyuna bir
Hükûmetin, bir devletin ciddiyetinin hangi noktalara kadar savrulduğunu
izah etme durumuyla karşı karşıya
kaldığınızda, elinizde sığınacak başka
bir malzemeye sarılmaya çalışıyorsunuz.
RECEP ŞEKER (Karaman) Aynı sizin gibi!
İDRİS BALUKEN (Devamla) Bütün ülke
kamuoyu da, bütün dünya kamuoyu da bu konuda sizin çıkıp neden henüz
cenazeler yerdeyken bu olay üzerinden bu şekilde yalan yanlış
bilgilerle Suriye ve Rojava politikasına meşruiyet kazandırmak
istediğinizi sorguluyor.
HAMZA DAĞ (İzmir) Caniye taziyeye gittin
mi?
İDRİS BALUKEN (Devamla) Neden yalan
yanlış bilgiler veriliyor? Bir ülkenin Cumhurbaşkanı,
Başbakanı kamuoyunun gözünün içine baka baka yalan söyler mi,
yanlış bilgi verir mi? Nerede görülmüş bu?
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Yanlış
bilgi yok!
İDRİS BALUKEN (Devamla) Siz, bunun
hesabını vermeniz gereken yerde, şimdi, ilk günkü gibi, HDP
üzerinden bir linç kültürü yaratayım da, bir kampanyaya dönüştüreyim
de bu yalanın içerisinden sıyrılayım.ın gayreti
içerisindesiniz.
Hiç oralara girmem, taziyenin ne anlama
geldiği, geride kalanların acısının
paylaşılıp paylaşılmadığı meselesinin
ne olduğunu biz kendi siyasi ahlakımızdan da, kültürümüzden de,
geleneğimizden de, göreneğimizden de biliriz. Size de hiçbir konuda
açıklama yapmak ve sizi rahatlatmak zorunda değiliz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Sizin yapmanız gereken şey, buraya
çıkıp o yalan yanlış bilgilerin hesabını
vermektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) Biz de bunun
hesabını sizden soracağız.
Teşekkür ederim. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Baluken.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Balukenin Yalan yanlış bilgiler sunuluyor kamuoyuna.
iddiasını reddediyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ortada
her şey, ortada! Ortada her şey!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Yapılan
açıklamalar bütünüyle olaya ilişkindir, bunlar gazetelerde,
televizyonlarda çarşaf çarşaf vardır. Sayın Baluken sadece
PYDyi korumak isteyen koroya katılıyor.
Arz ederim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Her
şey ortada Sayın Başkan! Başbakanın
açıklaması ortada, Cumhurbaşkanının
açıklaması ortada! Çıkın, onun hesabını verin!
BAŞKAN Peki, sayın milletvekilleri,
şimdi, sisteme giren sayın milletvekillerine yerlerinden söz
vereceğim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Tanal, zaten sisteme
girmişsiniz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Başka bir husus
Sayın Başkanım.
Aslında, siyasi iktidar PYDyi kolluyor ve
koruyor, hem terör örgütü diyor hem Bakanlar Kurulu kararı almıyor
hem Resmî Gazetede ilan etmiyor.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) İşte, beraber
hareket ediyorsunuz, beraber!
BAŞKAN Sayın Tanal,
sisteme girmişsiniz, yerinizden konuşma yapınca
konuşursunuz, lütfen.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yani, kamuoyuna
yanlış bilgi veriyorlar, kamuoyuna doğru bilgi versinler.
Mevzuat bu şekildedir Sayın Başkanım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Akın, buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
6.- Balıkesir Milletvekili Ahmet
Akının, Artvinlilerin doğayı korumak için sürdürdükleri
haklı mücadeleleri konusunda Hükûmeti duyarlı olmaya davet
ettiğine ilişkin açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) Artvin halkı
günlerdir çevresini, toprağını, doğasını korumak
için direniyor. Doğamız, toprağımız, havamız,
suyumuz talan edilerek doğal kaynaklar ekonomiye kazandırılamaz.
Bir kent, madencilik yatırımına komple karşı
çıkıyor ve o kadar baskıya, karalamaya rağmen direniyorsa o
yatırımın gözden geçirilerek iptal edilmesi gerekir. Bu millete
hakaret eden, ağza alınmayacak sözlerle küfürler eden birisine bütün
kamu olanaklarını seferber eden Hükûmet, şimdi de Cerattepede
ormanı ve doğayı aynı kişinin emrine sunuyor. AKP
Hükûmetinin artık bir karar vermesinin zamanı gelmiştir; yandaştan
yana mı, vatandaştan yana mı çalışacaklar? Cerattepede
ortaya çıkmıştır ki AKPnin vatandaşla işi yok.
AKP bu devletin bütün olanaklarını yandaşların emrine
sunmaktan vazgeçmiyor. Bu millet bunu görüyor, bunu biliyor. Hükûmeti
Artvinlilerin bu haklı mücadelesi konusunda duyarlı olmaya davet
ediyorum. Buradan Cerattepeye, doğasını, yaşam
ortamını, toprağını korumak için mücadele veren
Artvinlilere selam gönderiyorum.
BAŞKAN Sayın Atıcı
7.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, İngiliz Independent gazetesinde yer alan, Keseb
kasabası hizasındaki Türk karakolundan Suriye içine beton yol
yapıldığıyla ilgili haberin doğru olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar İngiliz
Independent gazetesini bilmeyeniniz yoktur, herkes bu gazetenin
güvenilirliğini tespit eder. Bu gazetenin bir yazarı Robert Fisk
Türkiyenin Suriyeli muhaliflere yol yaptığını iddia
ediyor. Türkiyeden Suriyeye doğru Keseb kasabası hizasındaki
Türk karakolundan Suriye içine doğru beton yol
yapıldığı söyleniyor. Amaç, muhaliflerin Türkiyeye
gidiş gelişini kolaylaştırmak. Aynı yazar bir Türk
generalinin de öldüğünü iddia etmişti. Şimdi, Türkiye
tarafı bunu yalanladı ama yolun yapıldığını
yalanlamadı. Bu yalanlama gelmediğine göre, bu durum AKPnin teröre
yardım ve yataklık ettiğinin bir başka göstergesi olarak
karşımıza çıkmaktadır. Bu yol yapılmadıysa
derhâl yalanlanmalı, eğer yalanlanmazsa AKP teröre açıkça
yardım ve yataklık etmektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Nurlu
8.- Manisa Milletvekili Mazlum Nurlunun, Somada
toplanan vergi gelirlerinin azalmasının nedeninin 301 işçinin
ölümüne neden olan maden faciası olduğu şeklindeki
açıklamayı anlamanın mümkün olmadığına
ilişkin açıklaması
MAZLUM NURLU (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Artvin Cerattepeyi katledecek olan iş
adamının 420 milyon liralık vergi borcunu affedenlere ses
çıkarmayanların, Somada toplanan vergi gelirlerinin
azalmasının nedeni olarak 301 işçinin ölümüne neden olan maden
faciasını göstermesini anlamak mümkün değildir. Bu
açıklamalar, Soma madenlerinde işçilerin sırtından
kazanılan paranın büyüklüğünü ve sömürü düzenini açıkça
ortaya koymuştur. Somada işçilere mezar olan 1,5 milyon ton
kapasiteli maden ocağından yılda 3,5 milyon ton kömür
çıkarılmasına göz yumarak 301 madenciyi ölüme yollayanlar ne
kadar sorumluysa olaya sadece vergi geliri açısından bakanlar da o
kadar sorumludur. Bu talihsiz açıklamayı yapan kamu görevlilerinin
öncelikli görevi, siyasi iktidarın koltuğunun altında vergi
kaçıranlarla mücadele etmek ve Manisada tahsil edemedikleri 2 milyar
vergi alacağını toplamak olmalıdır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Tanal
9.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
AKPli bir milletvekilinin İslamın şartlarıyla ilgili
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, değerli bakanlar;
bugün çıkan basındaki haberlere göre, AKPli bir milletvekili
İslamın şartının 5 değil 7 olduğunu
açıklamış. Bu, dinî duygularımıza ve dinimize zarar
veren bir açıklama değil midir? Siz, siyasi parti olarak bu kadar
dinimizi küçümseyen, aşağılayan bir milletvekili hakkında
ne tür işlem yapacaksınız?
Teşekkür eder, saygılarımı
sunarım.
BAŞKAN Sayın Boynukara
10.- Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukaranın,
canlı bombacı teröristleri yücelten siyasi anlayışı
kınadığına ve Diyarbakır Surda şehit olan Selçuk
Dosta Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Sayın
Başkan, PKK ve türevleri birçok terör saldırısı gibi canlı
bomba saldırılarını da ülkemize taşıyan ilk terör
örgütleridir. 30 Haziran 1996 tarihini hatırlayalım,
kadınları, çocukları ve hastaları canlı bomba olarak
kullanan gerici anlayışın adıdır, ülkemizde
yaşayan insanların arasına kan davası sokmaya çalışan
faşist bir örgüttür, şiddeti ve terörü zorun gücü kavramıyla
meşrulaştırmaya çalışan terör baronlarının
merkezidir.
Bu vesileyle, canlı bombacı teröristleri
yücelten, kutsayan ve canlı bombacı teröristlerden kahraman üreten
siyasi anlayışı ise kınıyorum.
Bugün Surda şehit olan Selçuk Dost
kardeşimize Allahtan rahmet diliyorum.
BAŞKAN Sayın Engin
11.- İstanbul Milletvekili Didem Enginin,
analık borçlanmasıyla ilgili bir düzenleme yapılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
DİDEM ENGİN (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; ülkemizde, ne yazık ki
kadınlarımızın ve annelerimizin çoğunun sosyal
güvencesi yok. Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda analık borçlanması olarak da bilinen düzenlemeye göre,
anneler sigortalı oldukları dönemde doğum yapmışlarsa
borçlanma hakları var fakat
igortalı olmadan önce doğum yapmışlarsa bu hakları ne
yazık ki yok.
Annelerimiz, bütün hayatlarını fedakârca
çocuklarına adıyorlar ve evlatları için yaşıyorlar.
Doğum yapan ve ihtiyacı olan bütün annelerin, doğum
yaptıkları dönemde çalışıp
çalışmadıklarına ya da sigortalı olup
olmadıklarına bakılmaksızın bu haktan
yararlanabilmeleri ve emekli olabilmeleri gerekli.
Bu sorunu çözmek için Cumhuriyet Halk Partisi olarak
Meclis Başkanlığına bir kanun teklifi sunduk.
Yaklaşık olarak 500 bin annenin emeklilik hakkını
ilgilendiren bu düzenlemenin hayata geçirilmesi için Meclisteki bütün
partilerin desteklerini bekliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yıldırım
12.- İstanbul Milletvekili Hurşit
Yıldırımın, terör ve terör savunucularının
milletimize asla diz çöktüremeyeceğine ilişkin açıklaması
HURŞİT YILDIRIM (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; terör, savunmasız ve
masum insanları hedef alarak, toplumda panik ve korkutma çabalarıyla
milletimizin moralini ve birlikteliğini bozmak istiyor. Terörün ve
teröristlerin verdiği hiçbir mesajı almıyor ve terörle verilmek
istenen her türlü mesajı reddediyoruz. Terör saldırısına
rağmen, millî iradenin merkezi olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışmalarını sürdürmesini de takdirle
karşılıyorum. Çukurlara, pusulara, bombalara, şehirlerdeki
teröre değil de güvenlik uygulamalarına karşı
çıkanların bir kez daha düşünmesinin vaktinin geldiğini,
ülkesinin ve milletinin yanında yer alması gerektiğini
düşünüyorum.
Her unsuruyla bir bütün olan bu millet, asla
birlikte yaşamaktan vazgeçmeyecektir. Köklü bir tarihe ve medeniyete sahip
olan milletimize, terör ve terör savunucuları asla ama asla diz
çöktüremeyeceklerdir. Alçak terör saldırısına rağmen,
şehit yakınlarının ve milletimizin metanetini anlamlı
buluyor, aziz milletimize başsağlığı diliyorum.
BAŞKAN Sayın Bektaşoğlu
13.- Giresun Milletvekili Bülent Yener
Bektaşoğlunun, Ankaradaki saldırının terörün
ülkemizde vardığı boyutları ve güvenlik
kuruluşlarının nasıl bir zafiyet içinde olduğunu
gösterdiğine, şehitlere Allahtan rahmet dilediğine ve Hükûmetin
teröre karşı mücadeleyi yönetemediğine ilişkin açıklaması
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Ankara,
geçtiğimiz hafta cumhuriyet tarihinin en kanlı terör eylemine
tanık oldu. Aralarında Türkiye Büyük Millet Meclisinin de
bulunduğu, Türkiye'nin kalbi diye adlandırılan bir alan içinde
patlayan bomba, terörün ülkemizde vardığı boyutları ortaya
koyduğu gibi, İçişleri Bakanlığı, MİT,
istihbarat ve güvenlik kuruluşlarının nasıl bir acziyet ve
zafiyet içinde olduğunun da göstergesidir. Bu saldırı
göstermiştir ki terör örgütleri ve arkasındaki uluslararası
güçler, artık her an her yerde eylem yapabilme kabiliyetindedir. Bu
örgütlerin alanı artık sınır boyları, sınır
öteleri ve dağlar değil, bütün Türkiyedir, kentlerdir, yaşam
alanlarıdır. Bunun bir sonucu olarak, geçen hafta 40a yakın
yurttaşımız, 7 Hazirandan bu yana da çoğu güvenlik
görevlisi olmak üzere 400 yurttaşımız hayatını
kaybetmiştir. Bu vesileyle şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum,
ailelerinin acılarını paylaşıyorum.
Sonuç olarak, artık, Sayın Başbakan
ve ekibi teröre karşı mücadeleyi yönetememektedir.
Dolayısıyla, kendisi öncelikle İçişleri Bakanı ve
MİT Müsteşarının istifasını istemekle işe
başlamalı. Türkiyeye 28 kişiyi katlettikten sonra ölen
teröristin zaten belli olan kimliğini yeniden tespit etmekle övünen bir
İçişleri Bakanı lazım değildir. Sizlere değil bu
düşüncelere kırmızı kart gösteriyorum.
BAŞKAN Sayın Tuncer
14.- Amasya Milletvekili Mustafa Tuncerin, Ankara
ve Diyarbakır patlamalarında şehit olanlara Allahtan rahmet
dilediğine, şehrini ve doğasını koruyan Artvinlileri
selamladığına ve İŞKUR kanalıyla işe
alımlarda AKP il ve ilçe teşkilatlarının etkili
olduğuna ilişkin açıklaması
MUSTAFA TUNCER (Amasya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle Ankara ve Diyarbakır
patlamalarında şehit düşen Amasyalı hemşehrilerimize
ve diğer şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum. Artvin
Cerattepede şehrini ve doğasını koruyan yurtsever
Artvinlileri sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün bana ulaşan
bir bilgiyi sizlerle paylaşmak istiyorum. İŞKUR kanalıyla
altı ay süreli de olsa asgari ücret karşılığında
işçiler alınmaktadır. İşe alımlarda AKP il ve
ilçe teşkilatları âdeta İŞKUR müdürlüğü gibi
çalışmaktadır. Valilikler ve İŞKUR buna müsaade
etmektedir ve bu durum toplum tarafından da
kanıksanmıştır. Ancak, duymaya hiç alışık
olmadığımız yeni bir uygulama
başlatılmıştır; Amasyanın Gümüşhacıköy
ilçesinin Adalet ve Kalkınma Partisi yönetimi tarafından,
İŞKUR kanalıyla işe başlayanlardan 200 Türk
lirası para talep edilmektedir, vermeyenlere Bir daha iş yüzü
göremezsiniz. denilmektedir. Bu para talebi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Arık
15.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın,
Kayseride 17/2/2016 tarihinde bir lise öğrencisinin intiharıyla
ilgili iddialara ve Başbakanın bu olayın ciddi bir takipçisi
olup olmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
17 Şubat 2016 tarihinde, Kayseride, 17
yaşındaki bir lise öğrencimiz babasının silahıyla
yaşamına son verdi. İlk başta sınav stresine bağlı
intihar olarak kamuoyuna yansıyan olay, öğrencinin
arkadaşlarının sosyal medyadan yükselen sesleriyle farklı
bir boyuta ulaştı. Öğrencinin, öğretmenin cinsel
istismarına maruz kaldığı, okul yöneticilerinin de bu
olayı örtbas etmeye çalıştığı öne sürülüyor.
Yaptığımız incelemeler de böyle bir örtbas girişiminin
olduğunu gösteriyor. Yetkililer, 18 Şubatta gerekli işlemleri
başlattıklarını, ihmali olanları görevden
aldıklarını beyan ederken, biz olayın medyaya
yansıdığı güne kadar işlemin
yapılmadığını tespit ettik. Sayın Başbakana
sormak istiyorum: Siz bu olayın ciddi bir takipçisi mi
olacaksınız, yoksa yetkililerin beyanını esas alıp
örtbas etme yolunu tercih edenleri kollayacak mısınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Çamlı
16.- İstanbul Milletvekili Ahmet Hamdi
Çamlının, 23/2/1979 tarihinde katledilen Metin Yükseli rahmetle
andığına ilişkin açıklaması
AHMET HAMDİ ÇAMLI
(İstanbul) Bugün 23 Şubat 2016. Bundan tam otuz yedi yıl önce
memleket sokaklarında sağ-sol çatışmasının hüküm
sürdüğü soğuk zamanlardı. Millet çocuklarının
bölündüğü, karşılıklı nefret duygularının
kabartıldığı karanlık günlerde üniversiteler,
lokaller, kahvehaneler, meydanlar vatan evlatlarının karşılıklı
çatışmalarına sahne ediliyordu. Ülke birçok katliama, siyasi
suikasta tanıklık ediyordu. Can güvenliğinin
kalmadığı bu yıllarda vatandaşlar sokağa
çıkamaz hâle gelmişti. Şu an Huzuruilahide hesap vermekle
meşgul darbeci Evren Paşanın, bilinen ifadesiyle, Şartların
oluşmasını bekledik. dediği süreçte emperyalistlerin
hesapları adına vatan evlatları sokaklarda birbirine
kırdırılıyordu. İşte, o karanlık ve kan
kokan günlerde, şubat soğuğunda
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AHMET HAMDİ ÇAMLI
(İstanbul)
23 Şubat 1979 günü, İstanbul Fatih Camisinde cuma
namazını kıldıktan sonra abdestli bir şekilde
karanlık güçler tarafından katledilen, milletin sivil şehidi
Metin Yükseli rahmetle, minnetle anıyorum.
BAŞKAN Sayın
Sarıbal
17.- Bursa Milletvekili Orhan Sarıbalın,
21 Şubat Uluslararası Ana Dil Gününe ve terörü önleme konusunda
siyasi iktidarı göreve davet ettiğine ilişkin
açıklaması
ORHAN SARIBAL (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle, 21 Şubat
Dünya Ana Dil Gününü kutluyorum, bütün ana dillere özgürlük diliyorum,
birincisi bu.
Tabii, en önemlisi kirli
savaş. Ne yazık ki içindeyiz. Bu Meclis bu kirli savaşa daha ne
kadar seyirci kalacaktır? Göreve çağırıyorum.
Bir sitemim de gerçekten
iktidaradır. 10 Ekim 2015te, Ankara Garında, barış için
gelen meslektaşlarımızı, dostlarımızı
yitirdiğimizde Cumhurbaşkanı Garın da camları
kırılmıştı. demişti. Evet, ciddi bir
duyarsızlık ve aymazlık söz konusudur; ciddi bir, maalesef,
kanla yıkanma söz konusudur; ciddi bir yanlış uygulama söz
konusudur. Bu kanı durdurmanın yolu Türkiye Büyük Millet Meclisinden,
buradan geçmektedir. Senin ölün, benim ölüm; senin katilin, benim katilim.le
bu sorunu çözemeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ORHAN SARIBAL (Bursa)
Siyasi iktidarı göreve davet ediyorum. Yetmedi mi artık?
BAŞKAN Sayın
Özkan
18.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, darbe
ürünü Anayasadan kurtulmak için muhalefet milletvekillerini sürece destek
vermeye çağırdığına ve 28 vatandaşın
hayatını kaybetmesine neden olan teröristin taziye çadırına
gitmenin faşizan bir tutum olduğuna ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Aslında, Anayasayla ilgili konuşmayı
arzu ediyordum. Malum olduğu üzere, darbe ürünü Anayasadan kurtulmak için
kurmuş olduğumuz Anayasa Mutabakat Komisyonu, yine, bildik, hiç de
inandırıcı olmayan gerekçeyle masanın devrilmesi suretiyle
sona ermiştir. Biliyoruz ki milletin talebinden ve beklentisinden
kaçış yoktur. Öyle ya da böyle yeni anayasayı, özgürlükçü,
demokratik ve katılımcı anayasayı milletimiz hak etmektedir
ve öyle ya da böyle hayat bulacaktır.
Onun için, muhalefet partilerine her zaman
seslendiğimiz gibi tekrar sesleniyorum: Gelin, milletimizin ihtiyacı
olan bu sürece destek verin. Bu sürecin karşısında durmak,
öncelikle kendi tabanına ve seçmenine ihanettir diyorum.
Aynı zamanda, polisin, askerin taziye
çadırına yaklaşamayanların 28
vatandaşımızın hayatına neden olan teröristin lanetli
çadırına koşması, hiçbir izahı olmayan faşizan
bir tutumdur diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Muhalefete söyleyeceğine
kendi partine bir sor bakalım, masayı kim devirmiş.
BAŞKAN Sayın Dağ
19.- İzmir Milletvekili Hamza Dağın,
HDPli bir milletvekilinin 28 kişinin katilinin taziye
çadırını ziyaret ederek insanlık suçu işlediğine
ilişkin açıklaması
HAMZA DAĞ (İzmir) Teşekkür ediyorum
Başkanım.
Geçen hafta çarşamba günü Ankarada
yaşanmış olan elim hadiseden sonra, burada bizlerin de
duyduğu hadiseden sonra hafta sonu ajanslara düşen HDP
milletvekilinin taziye çadırını ziyareti
Açıkçası, ben
bunu ilk okuduğumda, bunun olumsuz bir şekilde
yalanlanmasını bekledim, HDPnin hem sitesinden hem de Twitter
adresinden yalanlamasını çok arzuladım ama bugün de Sayın
Balukenin yaptığı açıklamalardan bundan bir hicap
duyulmadığını görüyoruz. Açıkçası, bu
yaşananlar doğrultusunda, ben, 28 kişinin katili ve birçok
kişinin yaralanmasına sebebiyet veren -belki sadece katil değil
cani demek gerekecek olan- bu insanın çadırına gidenlerin ve
aynı zamanda çadırına gidenleri savunanların
insanlığından şüphe ettiğimi söylüyor ve insanlık
suçu işlediklerini düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Gürer
20.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
Niğdenin tarım ve hayvancılıkla ilgili sorunlarına
ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Teşekkür
ederiz Sayın Başkan.
Hafta sonu Niğdenin köy ve
kasabalarını gezdim. Vatandaşımızın önceliği
tabii ki terör, şehitlerimizden dolayı büyük üzüntü duyuyorlar.
Bunun yanında,
Niğde tarım ve hayvancılıkla geçimini sağlayan bir
bölge. Köylerimizde patates depoda kaldığı için vatandaşımız
çay parası olmadığından kahveye çıkamaz duruma
gelmiş. Yetkilileri birkaç kez uyarmıştım, Sayın
Bakana da durumu ilettiğimde fazlalık olmadığını
söylemişti bütçe görüşmelerinde. Oysa depodaki patates çimlenmiş
ve çürümeye başlıyor. Keza aynı durum elma üreticisi için de söz
konusu. Son olarak süt üreticimiz de mağdur durumda.
Esnaflarımızla konuştum, onlar da gidişattan memnun
değiller. Hükûmetimizin özellikle patates ve elma üreticileri için önlem
almasını öneriyorum -bunun için de büyükşehir belediyelerimiz
geçici olarak çözümün adresi- yoksa bu yıl üretim, ekim, dikim yapamayacak
durumdalar. Yetkilileri göreve davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Sarıhan? Yok.
Sayın Yıldız
21.- Aydın Milletvekili Hüseyin
Yıldızın, Didim ve Kuşadası sokaklarındaki
Suriyelilerin kamu düzeni açısından güvenlik riski
yarattığına ve bunlarla ilgili herhangi bir
çalışmanın olup olmadığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
HÜSEYİN YILDIZ
(Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Turizm sezonu bir ay sonra
başlıyor. Bu hafta sonu seçim bölgem olan Aydın Didimde ve
Kuşadasında çalışmalara katıldım. Özellikle
Didim ve Kuşadası sokaklarında binlerce Suriyeli var -zaten
turizm kötüye gidiyor- kamu düzeni açısından güvenlik riski
yaratıyorlar. Bunlarla ilgili herhangi bir çalışmanız var
mı? Didim ve Kuşadası bu şekilde giderse gelen turistler
geri gidecektir, esnaf zor durumda kalacaktır ve bu esnaf da
-aşağı yukarı- borçlarını ödeyemeyecek; zaten zor
durumdadır.
BAŞKAN Sayın Demir? Yok.
Sayın Özdiş
22.- Adana Milletvekili İbrahim Özdişin,
sendikalara yönelik baskı, tehdit ve hukuk dışı
uygulamaların artarak devam ettiğine ilişkin
açıklaması
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Türkiyede son yıllarda örneklerini sıkça
görmeye başladığımız sendikalara, emek ve demokrasi
mücadelesi yürüten kesimlere yönelik baskı, tehdit ve hukuk
dışı uygulamalar artarak sürmektedir. 10 Ekimde yaşanan
katliamı protesto etmek için, kınamak için yapılan basın
açıklamasında metnin içeriği nedeniyle gün geçmiyor ki
açıklamayı yapan KESK, TMMOB, DİSK, Türk Tabipleri Birliği
yöneticileri Emniyete çağrılmasın. Neredeyse görev yerlerinden
daha çok Emniyette günleri geçiyor. Üstünlerin hukuku değil, hukukun
üstünlüğü iddiasıyla iktidara gelenler bugün bu arkadaşlarımızı
hukuk dışı uygulamalarıyla tedirgin etmektedirler.
Soruyorum iktidar yetkililerine: Bu durum daha ne kadar devam edecektir? Ne tür
bir önlem düşünüyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Dora
23.- Mardin Milletvekili Erol Doranın, 21
Şubat Uluslararası Ana Dil Gününe ve Artvin Cerattepede halkın
yaşam alanlarını savunmak için yürüttüğü onurlu mücadeleyi
selamladığına ilişkin açıklaması
EROL DORA (Mardin) Bildiğiniz gibi, 21
Şubat UNESCO tarafından Ana Dil Günü ilan edilmiştir. Bu
vesileyle, dünya insanlık ailesine ait hiçbir dilin baskı
altında tutulmadığı, bütün dillerin özgürce konuşulup
kuşaktan kuşağa aktarılmasının garanti
altına alındığı bir dünya özlemiyle bütün
halkların Ana Dil Gününü kutluyorum.
İkinci olarak, Cerattepede bir doğa
kıyımıyla karşı karşıya olan Artvin
halkının yaşam alanlarını savunmak için yürüttüğü
onurlu mücadeleyi selamlıyorum. Bu meşru mücadelede yanlarında
olduğumuzu belirtiyor, kendilerini tekrar selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Hakverdi
24.- Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdinin,
defalarca talep etmesine rağmen Millî Eğitim Bakanından randevu
alamadığına ilişkin açıklaması
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben 29 Ocak Cuma günü Millî Eğitim
Bakanımızdan bir randevu istedim. Dayanamadım, ısrarcı
oldum 1 Şubatta bir daha aradım kendisini, yine bir randevu istedim,
olmadı. Biraz bekleyelim, belki yoğundur dedik ama 17 Şubatta
yine bir randevu istedim ancak hâlâ bekliyorum Sayın Millî Eğitim
Bakanımızdan bir randevu. Ya, şimdi, Sayın Bakan,
korkmayın, sizi bir Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arıyor ve
bir randevu istiyor. Şimdi, bizi başkalarıyla da
karıştırmayın, ihale falan da istemeyiz sizden; sadece
burada, yakında, Çiğdem Mahallesinde ilkokul ve ortaokul
öğrencilerimizin bir okul sorunu var, bunu anlatacağım ve bir
çözüm önerisi sunacağım. Lütfen bu talebimize bir
karşılık verin, duyarlı olun, sorumlu olun. Aksi hâlde, her
gün ama her gün bu kürsüden söz hakkı alıp sizin bu
tavrınızı ve tarzınızı eleştireceğim,
halka sizi şikâyet edeceğim. Şimdiden uyarıyorum.
BAŞKAN Sayın Yedekci
25.- İstanbul Milletvekili Gülay Yedekcinin,
mahkemelerin yürütmeyi durdurma kararına rağmen Artvin Cerattepede
maden arama çalışmalarının başladığına
ve Artvin halkının kentini ve doğasını korumaya devam
edeceğine ilişkin açıklaması
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Mahkemelerin yürütmeyi
durdurma kararlarına rağmen, maden aramasının
durdurulmasını gerektiren bütün makul gerekçelere rağmen 18
Şubat tarihinde konu şirket alana girmiştir. Toplumsal
aşınma, yorgunluk ve ayrışmaya neden olan toplumsal
olaylarla ilgili yaşanan sayısız tecrübeye rağmen aynı
şekilde devam ediliyor olması akıllara durgunluk vermektedir.
Burada açıkça görülüyor ki bir düzen var ve biz bu düzene çomak
sokarız. Borçları Hükûmet tarafından silinen firma, polis ve
jandarma tarafından halktan korunmaya çalışılmaya devam
edecek midir bilemiyoruz ama Artvin halkı kentini,
doğasını, yeşil alanını korumaya devam edecektir.
Millet adına, o firmanın sahibinin millete
ettiği küfrü milletin vekili olarak iade ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın İlgezdi
26.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş
İlgezdinin, TÜİK tarafından açıklanan intihar
istatistiklerine ilişkin açıklaması
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul)
Teşekkürler Başkan.
TÜİK tarafından açıklanan intihar
istatistikleri korkunç bir boyutta. 2014 yılında 3.065 kişi
intihar etmiş, 2004-2015 yılları arasında da 29.253,
verilen rakam. Anılan yıllar arasında geçim
sıkıntısı nedeniyle intihar edenlerin sayısı ise
3.204tür. Dün, Adanada bir edebiyat öğretmenimizin gene geçim
sıkıntısı nedeniyle intihar ettiği haberlerini duyduk.
Türkiye Bankalar Birliği tarafından bugün
açıklanan verilerde yurttaşlarımızın kredi
batağına saplandığı görülüyor. Bireysel kredi kullanan
kişi sayısı 2015 yılında 2 milyon artarak 25 milyon
800 bin kişiye çıkmıştır. Buradan biz soruyoruz:
Bankalara olan borcundan dolayı intihar eden kişi sayısı
nedir? Bu kişilerden devlet memuru olanların sayısı nedir?
2002-2016 yılları arasında intihar eden polis, asker,
öğretmen, doktor sayısı nedir?
BAŞKAN Sayın Ahrazoğlu
27.- Hatay Milletvekili Mehmet Necmettin
Ahrazoğlunun, Hatayın Kırıkhan ilçesindeki Vali Ürgen
mesire alanının yok edilmek istendiğine ve bu konuda gerekli
işlemlerin yapılmasını beklediklerine ilişkin
açıklaması
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Hatay Kırıkhan Vali Ürgen mesire
alanı yani çamlık bölgesi okul yapılması gibi ulvi bir
amacın arkasına sığınılarak yok edilmek istenmektedir.
Halkın nefes alacağı tek yer olan bu alan 1960 yılında
Kırıkhanlıların kendi elleriyle yetiştirip
büyüttüğü bir ormanlık alan hâline dönüşmüştür. Buraya okul
yapılmak istenmesi maksadıyla ağaçlar kesilmekte,
insanların nefes alacağı alan daraltılmaktadır. Kamu
kuruluşlarına eğer Kırıkhanda yer aranıyorsa
bunlara yer bulmak, hatta onlarca yer göstermek mümkündür. Daha önce hastane
yapımı için burada 1.347 tane yetişmiş ağaç kesilmiştir.
Bu konuda sayın bakanlarımızı duyarlılığa
davet ediyor, bu konuya el atmalarını ve çamlığın, tek
nefes alanı olan yerin heba edilmemesi, birilerine peşkeş
çekilmemesi için gerekli işlemlerin yapılmasını bekliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Akyıldız
28.- Sivas Milletvekili Ali
Akyıldızın, Ankara-Sivas arasında yapımına
başlanan hızlı tren hattının 2018de
tamamlanmasını umut ettiklerine ve hattın Sivas bölümündeki
istasyonunun yerinin değiştirilmesine ilişkin
açıklaması
ALİ AKYILDIZ (Sivas) - Teşekkür ediyorum.
Ankara-Sivas arasında yapımına
başlanan ve daha önce 3 kez ertelenen hızlı tren
hattının 2018 yılında tamamlanacağı
belirtilmektedir. Birçok yerde hâlâ ihalesinin yapılmadığı,
altyapı çalışmalarının henüz ihale aşamasına
getirilmediğini gördüğümüz bu yolun inşallah 2018de
tamamlanmasını biz de umut ediyoruz. Ama bir başka
sıkıntı da aynı hızlı tren güzergâhının
Sivas bölümündeki istasyonunun yerinin değiştirilmiş
olduğunu kamuoyundan öğreniyoruz. Şimdi, mevcut tren istasyonunun
yerinin değişikliğinin yapılmasından önce
Karşıyaka Köprüsü bölgesinde, Kızılırmak bölgesinde
çok ciddi şekilde altyapı çalışmaları
yapılmış ve çok ciddi şekilde oraya masraf
yapılmıştır. Şimdi, bu güzergâhın
değiştirilmiş olmasının hassasiyetini anlamakta
zorlanıyoruz. Madem böyle bir hassasiyet vardı, değişiklik
yapılacaktı, buraya neden bu kadar masraf yapıldı, bir
nokta?
Diğer nokta da, üniversite arazisi içerisinden
geçirilecek olan bu yolun -üniversitede rektörle görüşüldü mü- rektörle
görüşülmeden üniversite arazisine tren istasyonu yapılıyor
olmasının
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yılmaz
29.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Akif
Yılmazın, bir yandan Ankaradaki terör eylemini kınayan bir
yandan da eylemi yapanı kahramanlaştıran ikiyüzlü
politikayı kınadığına ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; geçen hafta
yaşadığımız menfur ve alçak terör
saldırısı sonrasında Meclisimizin
hazırladığı ortak bildiriye imza atmayarak teröre arka
çıkan HDPyi, sivil ve asker, kadın ve çocuk katliamını
gerçekleştiren hain bombacı için bir kahraman edasıyla taziye
çadırı kuran HDP Van Belediyesini milletimizin acısını
hiçe sayarak bombacı teröristin cenazesine katılan ve bomba eylemini
âdeta meşrulaştıran HDP milletvekilini, bir yandan eylemi
kınayan bir yandan da eylemi yapanı kahramanlaştıran bu
sahte, ikiyüzlü politikayı kınıyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Ağbaba
30.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
Malatyanın sağlıkla ilgili sorunlarına ilişkin
açıklaması
VELİ AĞBABA (Malatya) Teşekkür
ederim.
Sayın Sağlık Bakanına memleketim
Malatyanın bir sorununu aktarmak istiyorum. Yeşiltepe Hoca Ahmet
Yesevi Mahallesi maddi durumu iyi olmayan vatandaşlarımızın
yoğun yaşadıkları bir mahalle. Otuz yıl önce bölgeye
yapılan afet evleriyle birlikte on bini aşan bir nüfusa sahip -on
bini bulan- mahallenin sağlık ocağı yok, en yakın
sağlık ocağı 2-3 kilometre uzakta, çoğu mahalle sakini
minibüse verecek parası olmadığı için yürüyerek gidip
gelmek zorunda hastaneye. Malatya Büyükşehir Belediyesine ait 2.260
metrekarelik arsa Sağlık Bakanlığına devredildi ancak
Bakanlık henüz sağlık ocağı yapımıyla ilgili
maalesef bir adım atmadı. Siz de buradayken Sayın Bakan, sizden
rica ediyorum, Hoca Ahmet Yesevi Mahallesi Malatyanın en merkezî
mahallelerinden ama çok yoksul bir mahalle. Belediye arsayı
devretmiş, sizin bir imzanızı bekliyor. Bu konuda desteklerinizi
bekliyoruz. 2016 Yatırım Programına mutlaka bunun
alınmasını bekliyoruz. Çok bir şey değil, bunu sizden
rica ediyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Baydemir...
31.- Şanlıurfa Milletvekili Osman
Baydemirin, Şanlıurfanın sağlıkla ilgili
sorunlarına ilişkin açıklaması
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Urfada var olan hastane, yatak ve hekim
sayısı, malumunuz, ihtiyaca yanıt vermemektedir. Urfa ilimiz,
AKP iktidarı döneminde sağlık sektöründe 78inci sıraya
geriletilmiştir.
Sayın Bakan, Urfada 2008den beri faaliyet
gösteren, 7 ameliyathanesi, 55 polikliniği olan, 251 yatak kapasiteli ve
802 personelin çalıştırıldığı OSM Hastanesi,
SGKnın ilişkisi kesildiğinden bu yana âdeta kapatılma
girişimiyle karşı karşıyadır. SGKlı
hastaların da ödeme yapmadan sağlık hizmeti alabildiği bu
hastane, özellikle kanser tedavisi konusunda ve teşhisi konusunda önemli
bir hastaneydi Urfa ilimiz için. Bahsi geçen hastanenin
kapatılmasıyla oluşacak mağduriyetlerin giderilmesine dair
Bakanlığınızın bir önlem tedbiri, bir önlem planı
var mıdır? Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı sizin bilginiz dâhilinde mi bu hastanenin SGKyla
ilişkisini kesmiştir? Sayın Bakan, SGKyla ilişkisi kesilen
ve bundan dolayı kapatılan kaç tane hastane bulunmaktadır, daha
kaç tane hastane kapatılacaktır? Sağlıktan ve özgürlükten
tasarruf edilemez.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tüm...
32.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün,
Balıkesirin sağlıkla ilgili sorunlarına ilişkin
açıklaması
MEHMET TÜM (Balıkesir) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Balıkesirin sağlık tesisleri
ihtiyacı karşılamamakta, yetersiz kalmaktadır.
Sağlık Bakanlığının
tanımladığı 70 klinik hizmetlerinden 45 tanesi
Balıkesirde sunulmamaktadır. Bunlara çocuk cerrahisi, yenidoğan
ve alerji gibi yaygın hastalıklar da dâhildir. Türkiyede bir uzman
hekime ortalama 1.131 kişi düşerken, Balıkesirde bir uzman
hekime 1.505 kişi düşmektedir. Hastalarımız büyük
şehirlerde tedavi ararken perişan olmaktadırlar. Buradan
Hükûmete soruyorum: Balıkesire tam teşekküllü bir hastaneyi ne zaman
yapacaksınız? Var olan hastanelerden
tanımladığınız 70 adet klinik hizmetini ne zaman vereceksiniz?
Uzman hekim sayısını artırmayı düşünüyor musunuz?
Balıkesir halkı sizden hizmet bekliyor, mevcut durum Balıkesiri
cezalandırmak değil midir? Balıkesirliler her gün Bursa,
İstanbul, Ankara hastanelerinde çektiği çileyi bitirmenizi sizden
talep ediyorlar.
BAŞKAN Teşekkür ederiz sayın
milletvekilleri.
Son olarak Sayın Tanalın iddialarına
ilişkin Sayın Cemil Yamanın bir söz talebi vardır.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sayın
Başkan, benim de var.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Sayın
Başkan, bizim de söz talebimiz var.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, ben
normalde sisteme giren ilk otuz milletvekiline söz veriyorum. Otuz
arkadaşımız konuştuktan sonra yeniden girenler oluyor,
onlara söz vermeyi çok düşünmüyorum açıkçası. Belki bir sefere
mahsus, bu sefer, tekrar giren sayın milletvekillerine bir söz
vereceğim son olarak ama bundan sonraki oturumlarımda sadece ilk otuz
arkadaşımıza söz vereceğim, bilginiz olsun.
Sayın Yaman, buyurun.
33.- Kocaeli Milletvekili Cemil Yamanın,
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
CEMİL YAMAN (Kocaeli) Sayın
Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; öncelikle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Geçen, yerel bir medyanın beni ziyaretinde
teşkilatlarla ve millî iradeyle ilgili sorduğu bir soruya, ben bu
soruya cevap vermenin benim haddime düşmediğini, Anadoluda çok güzel
bir terim vardır yüz yıllardır kullanılan, insanın
haddini bilmesiyle ilgili ve kimi Müslümanlarca da bunun kendilerine ilke
edindiğiyle ilgili, şiar edindiğiyle ilgili Ben haddimi
biliyorum ve bu konuda da benim bu soruya vereceğim bir cevabım
yoktur. anlamında kullandığım ifademi kimi medya
kuruluşları bunu sanki İslamın -haşa, o benim haddime
değildir- bir şartıymış gibi sunduğumu
yazmışlardır, özellikle yüce Meclisin ve milletvekili
arkadaşlarımın bunu böyle bilmesini arzuluyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Anlaşılmıştır, teşekkür ederiz Sayın Yaman.
Sayın Doğan sisteme girmiş.
34.- İzmir Milletvekili Müslüm
Doğanın, Sivasın Divriği ilçesindeki maden
işletmesiyle ilgili olarak bir ıslah projesinin düşünülüp
düşünülmediğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) Sayın
Başkan, bu demokratik tavrınızdan dolayı size
saygılarımı sunuyorum, bu oldukça demokratik oldu.
Sayın Bakanımızın, Çevre ve
Şehircilik Bakanının bilgisine sunuyorum.
Sivas ili Divriği ilçesinde yaklaşık
elli yıldır bir maden işletmesi var. O işletme yüzünden
doğa tahribatı çok ileri bir düzeye ulaşmış ve
doğanın dengesi bozulmuş durumdadır. Açık ve
kapalı işletmeler nedeniyle yaklaşık 20 bin hektar
alanın ıslah edilmesi gerekmektedir. Ekolojik dengenin kurulabilmesi
için bu alanla ilgili olarak bir ıslah projesini Sayın Bakan
düşünüyor mu? Bu alanın tekrar çevre ve şehircilik
anlamında planlanması acil olduğu görüşü sizce de söz
konusu mudur? diye Sayın Bakana soruyorum.
BAŞKAN Sayın Dalkılıç
35.- İstanbul Milletvekili Halis
Dalkılıçın, Ankaradaki terör saldırısında
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine, bu
saldırıyı ve terörü kınama erdemi gösteremeyenleri
kınadığına ilişkin açıklaması
HALİS DALKILIÇ (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
17 Şubatta Ankarada yapılan terör
saldırısında hayatını kaybeden 29 şehidimize ben
de Allahtan rahmet diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun.
Milletimizin birliğini hedef alan bu alçak terör
saldırısını lanetliyorum. Bu acının üzerinden
siyaset üretmeyi ahlaksızca buluyorum ve yapanları
kınıyorum. Terörü kınama erdemi gösteremeyenleri de kınamak
istiyorum ama öyle bir iradelerinin olmadığını
düşündüğüm için kınamaya bile değer bulmuyorum.
Tekrar başımız sağ olsun, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Demir
36.- Kastamonu Milletvekili Murat Demirin, Millî
Mücadelede şehit olan Kastamonulu Şerife Bacıyı ve tüm
şehitleri rahmetle andığına ilişkin
açıklaması
MURAT DEMİR (Kastamonu) Sayın
Başkan, Millî Mücadelenin verildiği yıllarda
kağnısıyla İnebolu Limanından küçük çocuğunu
yanına alıp şubat ayında vatanı uğruna cepheye
cephane taşıyan, kar ve tipide mermiler ıslanmasın diye
çocuğunun üzerine örttüğü örtüyü alıp mermilerin üzerine örten
ve vatanı uğruna donarak şehit olan kahraman Kastamonulu
Şerife Bacıyı ölümünün 95inci yılında rahmetle
anıyorum ve tüm şehitlerimizi de rahmetle anıyorum, Allah rahmet
eylesin.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yılmaz
37.- Adana Milletvekili Seyfettin
Yılmazın, Adana-Aladağ yolunun durumuna ilişkin
açıklaması
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, bu hafta Adana Aladağ
ilçemizdeydim, Sayın Bakan da buradayken ifade etmek istiyorum. Daha
önceki Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, 2014 seçimlerinden önce ve
genel seçimlerden önce siyasi birtakım gerekçelerle dozerleri, greyderleri
indiriyor, seçim bitince dozer ve greyder alınıyor. Şimdi yine
bir Adanalı Bakanımız var, Çevre ve Şehircilik Bakanı.
Yedi yıldır yılan hikâyesine döndü. Yani, Adana Aladağ
ilçesi Türkiye'nin en geri kalmış ilçelerinden bir tanesi. Sayın
Bakanın Adanalı olarak bu işe el atarak, yedi yıldır
bu Aladağlıların çektiği sıkıntıya bir son
verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Her gittiğimizde
Aladağlılar bu yolla ilgili şikâyetlerini ve sitemlerini
belirtiyorlar. Hükûmet her zaman övünüyor Biz yaptığımız
işi yarım bırakmayız. diye. Eğer bir Aladağ
yolunu yedi yıldır bu Hükûmet yapamıyorsa yapacak bir hükûmete
yerini devretmesinde fayda vardır diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
Sayın Çıray
38.- İzmir Milletvekili Aytun
Çırayın, Van Milletvekili Tuğba Hezer Öztürkün
dokunulmazlığının kaldırılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sayın Başkan,
dünyanın hiçbir medeni demokratik ülkesinde Tuğba Hezerin
yaptığı kabul edilemez. Bu nedenle, Sayın Genel
Başkanımız bugün, bu şahsın yaptığını
ihanet olarak tanımladı. Dolayısıyla, bu bir suçtur ve
Meclisten talebim, bu şahsın tezkeresinin Meclise getirilerek
dokunulmazlığının kaldırılmasıdır. Ama
aynı derecede Öcalanla görüşenler de suçludur; bunu da ilave etmek
istiyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Senin
varlığın ihanettir ya! Senin zihniyetin ihanettir!
BAŞKAN Sayın Topal
39.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, terörü
lanetlediğine ve sorumluluları istifaya davet ettiğine
ilişkin açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Öncelikle terörü lanetleyerek başlamak
istiyorum.
Sayın Bakan ve sayın iktidar
milletvekillerine seslenmek istiyorum: 7 Hazirandan 1 Kasıma kadar onlarca
şehit verdik. Dediniz ki: Tek başımıza iktidar
olalım, bu iş bitecek. 1 Kasımdan şu ana kadar yüzlerce şehit
verdik, vermeye devam ediyoruz. Bu işin sorumlusu kim? Birazcık
kendinizi sorumlu hissediyor musunuz? Eğer sorumlu siz iseniz ben sizleri
istifaya davet ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bakır
40.- Isparta Milletvekili İrfan
Bakırın, Ispartada üreticilerin elinde kalan elmaların
satılabilmesi için neler yapılacağını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
İRFAN BAKIR (Isparta) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ülkemiz, yıllık yaklaşık 3
milyon ton elma rekoltesiyle dünyanın en büyük 3üncü elma üreticisi
durumundadır. İlimiz Isparta ise yaklaşık 600 bin tonluk
üretimle bu konuda Türkiyede 1incidir. Dünya genelinde elma üretiminde 3üncü
sırada olan ülkemiz, maalesef konu ihracat olunca ancak 23üncü
sırayı alabilmektedir. Özellikle Türkiyedeki elma üretiminin yüzde
20-25ini tek başına yapan ilimizde sıkıntı daha da
büyüktür. Geçen yıl nisan ayında yaşanan don olayı
nedeniyle rekolte yarı yarıya düşmüş olmasına
rağmen depolardaki elmanın yüzde 60ı, yüzde 70i satılamamıştır.
Dolayısıyla Sayın Bakana
sorularım şu şekildedir: Elde kalan elmaların
satışının sağlanabilmesi için yol haritanız
nedir? Kısa vadede bu elmaların yurt dışında
satılması sağlanabilir mi? Yurt içinde ise devlet eliyle
alım yapılarak kamu kuruluşları, Kredi Yurtlar Kurumu, Türk
Silahlı Kuvvetleri, Millî Eğitim ve benzeri yerlerde bu
(Mikrofon otomatik sistem tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Pekşen
41.- Trabzon Milletvekili Haluk Pekşenin,
Gençlik ve Spor Bakanının bütün spor federasyonlarını
yandaşlarına peşkeş çektiğine ilişkin
açıklaması
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Sayın
Başkan, bir spor bakanı düşünün ki, bütün spor
federasyonlarını kendi siyasi partisinin yandaşlarına,
liyakatsiz, kariyersiz ve etkisiz yandaşlarına peşkeş
çekmiştir. Sonuçlar pazar günü Türkiyenin gözleri önüne serilmiştir.
Yine, bir futbol federasyonu düşünelim ki, futbol
takımlarının seçecekleri teknik direktörü bile siyasi parti
yandaşlarından belirleyecek şekilde baskı
yapmıştır. Türk sporunun bugün geldiği noktada ne Salih
Dursunlar ne de kırmızı kartlar bu çürümüşlüğü
ortadan kaldırır. Çok kırmızı kartlara, çok Salih
Dursunlara ihtiyaç var.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Son olarak, Sayın
Kışla
42.- Artvin Milletvekili İsrafil
Kışlanın, Artvin Cerattepeyle ilgili bilgi kirliliği
olduğuna ve Hükûmetin Artvinin doğasını korumaya yönelik
her türlü tedbiri aldığına ilişkin açıklaması
İSRAFİL KIŞLA (Artvin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Artvinin bir gerçeğini paylaşmak
istiyorum. Artvin, gerçekten bitki örtüsüyle eşsiz doğal güzelliklere
sahipken dağlarının pek çoğu da maden yataklarıyla
dolu bir ilimiz. Cerattepeyle ilgili de ciddi bir bilgi kirliliği söz
konusu. Cerattepedeki maden açık işletme olarak
tasarlanmış değil kapalı galeri ve altın değil
bakır çıkartılması -ÇED alınan konu bu- ve orada bir
tesis söz konusu değil, teleferikle Borçka yoluna indirilerek Murgulda
işletilmesi söz konusu. Bütün yatırımlara ideolojik bir
mantıkla bakarak doğrusu marjinal grupları ikna etmek mümkün
değil ama samimi halkımızın endişelerini her zaman
hissediyoruz, bunları hem bakanlarımızla hem
Başbakanımızla paylaştık. Yani Artvinin
doğasını korumaya yönelik de her türlü tedbirlerin
alınması noktasında Hükûmetimiz elinden gelen çabayı
gösteriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve
Sayıştayın 2014 yılı harcamalarına ait
dış denetim raporlarının inceleme sonuçlarına
ilişkin tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, 6253 sayılı Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı
Kanununun 37nci maddesi kapsamında düzenlenen Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 2014 Yılı Harcamalarına İlişkin
Dış Denetim Raporunun Başkanlık Divanının
13/1/2016 tarihli toplantısında, 5018 sayılı Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanununun 69uncu maddesi kapsamında düzenlenen
Sayıştayın 2014 Yılı Harcamalarına
İlişkin Dış Denetim Raporunun ise Başkanlık
Divanının 27/1/2016 tarihli toplantısında üst yöneticilerin
cevapları da dikkate alınarak görüşüldüğüne ve inceleme
sonuçlarının Genel Kurulun bilgisine sunulmasına karar
verildiğine ilişkin tezkeresi (3/502)
19/02/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
6253 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanununun 37'nci
maddesi kapsamında düzenlenen Türkiye Büyük Millet Meclisi 2014
yılı harcamalarına ilişkin Dış Denetim Raporu
Başkanlık Divanının 13 Ocak 2016 tarihli toplantısında,
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun 69'uncu maddesi
kapsamında düzenlenen Sayıştay'ın 2014 yılı
harcamalarına ilişkin Dış Denetim Raporu ise
Başkanlık Divanının 27 Ocak 2016 tarihli
toplantısında üst yöneticilerin cevapları da dikkate
alınarak görüşülmüş ve ekteki inceleme sonuçlarının
Genel Kurulun bilgisine sunulmasına karar verilmiştir.
Bilgilerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Türkiye Büyük Millet Meclisi ve
Sayıştayın 2014 yılı Dış Denetim
Raporları İnceleme Sonuçları:
1- Türkiye Büyük Millet Meclisinin 2014 mali
yılı hesaplarının dış denetimini yapmak üzere
görevlendirilen Sayıştay Uzman Denetçileri tarafından düzenlenen
18.09.2015 tarihli Dış Denetim Raporunda; 2014 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunuyla tahsis edilen ödeneklerin, harcama birimleri
tarafından kullanımı sırasında düzenlenen harcama
belgelerinin kanunlara ve diğer hukuki düzenlemelere uygun olup
olmadığı, hazırlanan mali tablolarının
doğruluğu, denkliği ve güvenilirliği hususlarının
incelendiği belirtilmiştir.
Yapılan inceleme sırasında; 2014 yılına
ait cetvel ve tablolarda gösterilen gider rakamlarının; doğru ve
denk olarak kaydedilip kaydedilmediği, toplamlarının doğru,
denk ve tutarlı olup olmadıkları ve hesapların birbirleriyle
mutabık bulunup bulunmadıklarına
bakılmıştır. Bütçede tahmini olarak yer alan
kullanılabilir ödenek rakamlarıyla kesin hesap sonuç rakamları
karşılaştırılmak suretiyle gerçekleşme
oranları ve uygunluk durumları, programa alınan
yatırımların gerçekleştirilip
gerçekleştirilmediği araştırılmış,
cetvellerdeki rakamların dayandıkları sarf belgelerinin ilgili
mevzuatına uygunluğu örnekleme yoluyla denetlenmiştir.
Raporda özetle;
TBMM Başkanlığı 2014
yılı başlangıç ödeneği 774.393.000 TL olup yıl
içinde yapılan aktarmalar ve eklemelerle birlikte 779.516.094,95 TL
olmuştur. 31.12.2014 tarihi itibariyle bu ödeneğin 689.220.324,21
TL'si, başka bir deyişle % 88,4'ü harcanmıştır.
Ekonomik sınıflandırmaya göre
harcamalara bakıldığında, personel için ayrılan
ödeneğin % 93,24'ünün harcandığı, Sosyal Güvenlik Kurumu
prim giderlerine ayrılan ödeneğin % 93,83 oranında
harcandığı, cari transferlerin % 89,10 oranında
gerçekleştirildiği, mal ve hizmet alımlarına tahsis edilen
ödeneğin % 81,14 oranında harcandığı, sermaye
giderlerine ayrılan ödeneğin % 70,14 oranında
kullanıldığı belirtilmiştir.
Ayrıca;
TBMM Başkanlığı Strateji
Geliştirme Başkanlığınca arşivlenen ödeme emri
belgeleri ve muhasebe işlem fişleri tutarlarıyla bunların
kaydedildiği ilgili hesaplardaki tutarların mutabık olduğu,
Kesin hesap cetvellerinde gösterilen gelir-gider rakamlarının
doğru ve denk olduğu, ödenek üstü harcama
yapılmadığı,
Üst Yöneticinin, 5018 sayılı Kanunda
öngörülen mali yönetim ve kontrol sisteminin işleyişinin gözetilmesi
ve bütçeyle verilen ödeneğin etkili, ekonomik ve verimli bir şekilde
kullanılması amacıyla, İdari Teşkilatın eylem ve
işlemlerinin mevzuata uygun olarak düzenlenmesine, Kurumun amaç ve
politikaları çerçevesinde belirlenen stratejik plan dahilinde
işlemlerin yürütülmesine özen gösterdiği,
Harcama birimleri ile Strateji Geliştirme
Başkanı ve diğer personelin, mali işlemlerin yürütülmesinde
ve buna ilişkin harcama belgelerinin düzenlenmesinde, ilgili mevzuatta
öngörülen usul ve esaslara uygun şekilde işlem yaptıkları,
ifade edilmiştir.
Harcama belgelerinin incelenmesinde ise;
İhale komisyonu kararına, elenen
firmanın teknik şartnamenin hangi maddesine göre elendiği
hususunun açık şekilde yazılmasının,
İhale onay belgesi ile teknik şartnamede
işin adının aynı yazılması ve teknik
şartnamede yazılı özelliklere göre alım
yapılmasının,
İş artışının,
sözleşmede düzenlenmiş olan şartlara göre yapılması ve
sözleşme ile eki dokümanlarda sayılan işlerde ihtiyaç hasıl
olduğunda iş artışına gidilmesinin, gerektiği
yönünde değerlendirme ve tavsiyelerde bulunulmuştur.
Bu çerçevede, dış denetçilerin denetim
bulguları ve önerileri dikkate alınarak düzenlenen Üst Yönetici
Cevabında;
İhale komisyonunca yapılan
değerlendirme sonucunda; bahse konu firmanın, elenme gerekçesi teknik
raporda ayrıntılı olarak belirtilerek ihale komisyonu
kararına eklendiğinden, ayrıca ihale komisyonu kararında
detaylı olarak belirtilmemiş olup, bundan sonraki uygulamalarda ihale
komisyonu kararına firmanın elenme gerekçesinin açıkça
yazılması hususunda gerekli dikkat ve özenin gösterileceği,
Onay belgesinde işin tanımında yer
alan iş ile gerçekleştirilen işin aynı olduğu
belirtilerek, bundan sonraki uygulamalarda daha dikkatli davranılarak
şartnamelerle uyumlu düzenlemeler yapılmasına dikkat
edileceği,
Obje restorasyon ve bakım hizmetlerinin; bir
tarihi objenin restorasyonu, taşınması ve paketlenmesi
faaliyetlerini kapsaması nedeniyle Teknik Şartnamenin
"Çalışacak Personelde Aranacak Nitelikler ve Diğer
Şartlar" başlıklı 3.1. maddesine nakil ifadesinin
eklendiği ve bu madde hükmüne göre sözleşme kapsamında,
mobilyaların taşınması için iş artışına
gidildiği,
ifade edilmiş ve Dış Denetim
Raporunda yer alan öneriler kapsamında gerekli tedbirlerin
alınacağı belirtilmiştir.
2- Sayıştay
Başkanlığının 2014 mali yılı
hesaplarının dış denetimini yapmak üzere Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlık Divanınca görevlendirilen içişleri
Bakanlığı Mülkiye Başmüfettişleri tarafından
düzenlenen 15/7/2015 tarihli Dış Denetim Raporunda; 2014
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunuyla tahsis edilen ödenekler
kapsamında yapılan harcamalar ve bunlara ilişkin belgeler esas
alınarak, bu ödeneklerin kullanımı sırasında
düzenlenen harcama belgelerinin kanunlara ve diğer hukuki düzenlemelere
uygun olup olmadığı, kamu kaynaklarının ekonomik,
etkili ve verimli olarak kullanılıp
kullanılmadığı, yapılan harcamaları gösteren mali
tablolarının güvenilirliği ve doğruluğu
hususlarının incelendiği belirtilmiştir.
Raporda özetle;
Sayıştay Başkanlığına
2014 yılı bütçesinde 175.493.300,00 TL ödenek tahsis edildiği,
bu ödeneğin 151.161.108,06 TL'Iik kısmının
harcandığı, söz konusu bütçe ödenekleri ve harcama
rakamları oransal olarak
karşılaştırıldığında ise; 2012
yılında tahsis edilen bütçe ödeneğinin yüzde 91'inin, 2013
yılında yüzde 85,67'sinin, 2014 yılında da yüzde 86,13'ünün
harcandığı belirtilmiştir.
Ayrıca, kurumun ödeme emri belgeleri ve
muhasebe işlem fişlerine dayalı olarak tahakkuk ettirdiği
ödemeleri ile banka hesap özetlerinin mutabık olduğu, kesin hesap
cetvellerinde gösterilen gelir-gider rakamlarının doğru ve denk
olduğu, ödenek üstü harcama yapılmadığı,
Sayıştay Başkanının üst yönetici olarak, bütçe ile
verilen kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli bir
şekilde kullanılmasını temin edecek mali tedbirlerin
alınmasında, 5018 sayılı Kanunda öngörülen mali yönetim ve
kontrol sisteminin işleyişinin gözetilmesinde, görev ve
sorumlulukların yerine getirilmesinde üstün gayret gösterdiği,
harcama yetkilisi, gerçekleştirme görevlisi, mali hizmetler birim
yöneticisi ve muhasebe yetkilisinin mali mevzuatın uygulanmasında ve
gerekli tedbirlerin alınmasında azami çaba sarf ettikleri, idarenin
mali faaliyet, karar ve işlemlerinin 5018 sayılı Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanunu ve ilgili diğer mevzuat çerçevesinde
yürütüldüğü ifade edilmiştir.
Harcama belgelerinin incelenmesinde ise; 4734
sayılı Kanun kapsamında yapılan bazı ihale
dosyalarında imza eksikliklerine rastlanıldığı
belirtilerek evraklarda imzalarının bulunmasına özen
gösterilmesinin, bazı ödeme emirlerinde "kontrol edilmiştir ve
uygun görülmüştür" sütununun boş
bırakıldığı, yetkili kişinin imzasının
bulunmadığı belirtilerek, ödeme emirlerinde adlarına imza
yeri açılan yetkili kişilerin sorumlulukları gereği evrakta
imzalarının bulunmasına özen gösterilmesinin, telefon
görüşmelerine ait kurumsal tek faturanın, görüşmeler resmîdir
şerhi vurularak onaylandığı ancak telefon faturalarına
ait ayrıntılı görüşme kayıtlarının fatura
ekinde yer almadığı belirtilerek, görüşme dökümünün
alınarak kullanıcısı tarafından görüşmelerin
resmî olduğu belirtildikten sonra faturanın ilgili daire amirince
onaylanmasına özen gösterilmesinin,
Ödeme emri ekinde yer alan otel faturasında
otele giriş ve çıkış tarihleri veya otelde kaç gün süre ile
konaklandığı gibi hususların yer almadığı
belirtilerek, geçici görev yollukları ekindeki konaklamaya ilişkin
faturalarda konaklama gün sayısının ya da otelde kaç gün
konaklama yapıldığının açıkça belirtilmesine özen
gösterilmesinin,
Yurt içi geçici yolluk bildirimlerinde taksi
giderinin yapıldığı hattın açık olarak
yazılmadığı belirtilerek, söz konusu bildirimlerde taksi
giderinin yapıldığı hattın açık olarak
yazılmasına özen gösterilmesinin, gerektiği yönünde
değerlendirme ve tavsiyelerde bulunulmuştur.
Bu çerçevede, dış denetçilerin denetim
bulguları ve önerileri dikkate alınarak düzenlenen üst yönetici
cevabında; Sayıştay Başkanlığınca
yapılan ihalelerde, teklifler, ihale dokümanında belirtilen ihale
saatine kadar Evrak Müdürlüğüne verildiği ve söz konusu Müdürlük
tarafından bir tutanakla ihale komisyonuna teslim edildiği,
yapılan ihalede ise sadece raporda bahsi geçen tutanağın sehven
imzasız teslim edildiği, diğer bilgilerin ise tam ve eksiksiz
olduğu belirtilerek, bundan sonraki uygulamalarda gerekli özenin
gösterileceği,
Sayıştay
Başkanlığının Ön Mali Kontrol İşlemleri
Yönergesinin 16'ncı maddesinde harcama birimlerinin 03 Mal ve Hizmet
Alım Giderleri, 05 Cari Transferler ve 06 Sermaye Giderleri ekonomik
kodlarından yapacakları ödemelere ait (ön ödeme dâhil) ödeme emirleri
ve eki belgelerin; harcama yetkilisince imzalanmasından önce, bütçe
sınıflandırması ve ilgili mevzuat hükümlerine uygunluk yönünden
ön mali kontrole tabi tutulacağının hüküm altına
alındığı belirtilerek, raporda bahsi geçen ödeme emri
belgesinin 01 Temel Maaşlar ve 02 Sosyal Güvenlik ekonomik kodlardan
yapılan harcamalara ait olduğu, bu nedenle söz konusu Yönerge
hükümlerine göre ön mali kontrole tabi tutulmasına gerek
olmadığı,
Merkezi Yönetim Harcama
Belgeleri Yönetmeliğinin 43'üncü maddesinde, ulaştırma ve
haberleşme giderlerinin ödenmesinde, yurtiçi ve yurtdışı
şehirlerarası telefon görüşme bedellerinin resmi-özel ayrımını
gösterir, kullanıcının beyanına dayalı olarak ilgili
daire amirince onanmış faturanın ödeme emri belgesine
bağlanacağının hüküm altına
alındığı belirtilerek, ilgili yönetmelikte telefon
faturasına ait ayrıntılı görüşme
kayıtlarının ödeme emri belgesine bağlanacağına
dair bir düzenleme bulunmadığı ifade edilmiş ve
ayrıntılı görüşme kayıtları ödeme emri belgesi
ekinde yer almasa da ilgili daire personeli tarafından kurumsal on-line
işlem merkezine girilerek incelendiği ve söz konusu faturada
ayrıntılı görüşme kayıtları incelendikten sonra
"görüşmeler resmîdir" şerhi vurularak ilgili daire amirince
onaylanarak ödeme emri belgesine bağlandığı belirtilerek,
haberleşme giderlerinin ödenmesi hususunda gerekli özenin gösterilmeye
devam edileceği,
Raporda bahsi geçen ödeme
emri belgesi ekinde yer alan yurtiçi geçici görev yolluğu bildirim
formunda, konaklama tarihleri açık olarak belirtilmiş olup,
yapılan ödemede herhangi bir fazlalık bulunmamaktadır. Ancak,
bundan böyle yapılacak ödemelerde, geçici görev yollukları ekindeki
konaklamaya ilişkin faturalarda, konaklama gün sayısının
açıkça belirtilmesi hususunda gerekli özenin gösterileceği,
İlgili mevzuatta konuyla
ilgili bir düzenleme bulunmamakla beraber, görev yolluğu bildirimlerinde
beyana tabi taksi giderinin yapıldığı hattın açık
olarak belirtilmesi hususunda gerekli özenin gösterileceği, ifade
edilmiş ve Dış Denetim Raporunda yer alan öneriler
kapsamında gerekli tedbirlerin alınacağı
belirtilmiştir.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi daha vardır,
okutup bilgilerinize sunacağım.
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Avrupa Parlamentosu Kadın
Hakları ve Cinsiyet Eşitliği Komitesi (FEMM) tarafından
3/3/2016 tarihinde Belçikanın başkenti Brükselde düzenlenecek
ABde Kadın Mülteci ve Sığınmacılar
başlıklı Parlamentolar Arası Komite toplantısına
katılması Genel Kurulun 19/1/2016 tarihli 29uncu Birleşiminde
kabul edilen heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının
bildirmiş olduğu isimlere ilişkin tezkeresi (3/503)
18/02/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Avrupa Parlamentosu Kadın Hakları ve
Cinsiyet Eşitliği Komitesi (FEMM) tarafından 3 Mart 2016
tarihinde Belçika'nın başkenti Brüksel'de "AB'de Kadın
Mülteci ve Sığınmacılar" başlıklı
Parlamentolar Arası Komite toplantısına Türkiye Büyük Millet
Meclisinden bir heyetin katılması Genel Kurulun 19/01/2016 tarihli
29'uncu Birleşiminde kabul edilmiştir.
28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun'un 2'nci maddesi uyarınca heyeti oluşturmak üzere
siyasi parti gruplarının bildirmiş olduğu isimler Genel
Kurulun bilgilerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
Ad ve Soyad Seçim
Çevresi
Sibel Özdemir (İstanbul)
Ayşe Doğan (Tekirdağ)
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Sayın milletvekilleri, Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum.
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu ve 26 milletvekilinin, son günlerde artış gösteren
çocuk kaçırma olaylarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/102)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Son günlerde artış gösteren çocuk
kaçırılma olaylarının nedenlerinin ve kaçırılma
eylemlerinin sona ermesi için gerekli tedbirlerin
araştırılması, bu sorunların çözümlerinin tespiti amacıyla
Anayasa'nın 98inci ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
2) Özgür Özel (Manisa)
3) Mahmut Tanal (İstanbul)
4) Ahmet Akın (Balıkesir)
5) Candan Yüceer (Tekirdağ)
6) Erkan Aydın (Bursa)
7) Gülay Yedekci (İstanbul)
8) Sibel Özdemir (İstanbul)
9) Şerafettin Turpcu (Zonguldak)
10) Ali Haydar Hakverdi (Ankara)
11) Zeynel Emre (İstanbul)
12) Gürsel Erol (Tunceli)
13) Musa Çam (İzmir)
14) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
15) Didem Engin (İstanbul)
16) Melike Basmacı (Denizli)
17) Özkan Yalım (Uşak)
18) Tekin Bingöl (Ankara)
19) Gamze Akkuş İlgezdi (İstanbul)
20) Ünal Demirtaş (Zonguldak)
21) Kadim Durmaz (Tokat)
22) Atila Sertel (İzmir)
23) Zülfikar İnönü Tümer (Adana)
24) Haydar Akar (Kocaeli)
25) Devrim Kök (Antalya)
26) Okan Gaytancıoğlu (Edirne)
27) Aytuğ Atıcı (Mersin)
Gerekçe:
Ülkemizde son günlerde sıkça yaşanan ve
derin bir panik havasının doğmasına neden olan çocuk
kaçırma eylemleri, kamuoyunu meşgul etmektedir. Basına da
yansıyan haberlerden anlaşılacağı üzere
kaçırılan çocukların dilenme amaçlı kullanılması,
sömürülmesi ya da ölü olarak bulunması konunun ciddiyeti hakkında
ipucu vermektedir.
Türkiye Psikiyatri Derneği Genel Sekreteri
Doçent Doktor Burhanettin Kaya, çocuğa yönelik şiddetin;
yetiştirme yurtlarında ihmal ve istismar, sokakta yaşamak
zorunda bırakılma, kâğıt mendil satarak, cam silerek
dilenmeye zorlanma, ticari ve cinsel sömürünün nesnesi olma, fabrikalarda
riskli işlerde karın tokluğuna çalıştırılma,
eğitim olanaklarından yoksun bırakılma, organ ticaretine
konu olma, anne-babalarının bilgisi dâhilinde çocuk yaşta zorla
evlendirilme, töre gereği intihara sürüklenme, siyasi eylemci olarak
değerlendirilme, birçok ülkede asker olmaya zorlanma gibi çeşitli
şekillerde olabildiğini ifade ederek konunun önemli bir boyutunu
gözler önüne sermiştir.
UNICEF'in verilerine göre, gelişmekte olan
ülkelerde yaşayan çocukların yüzde 40'ı, yani yaklaşık
500 milyon çocuk, günde 1 doların altında bir gelirle
yaşamını sürdürmektedir. Başka bir ifadeyle, dünyada 600
milyonu aşkın çocuk yoksulluk içinde yaşamaktadır; 100
milyonu aşkın çocuk ise yoksulluk, ayrımcılık ya da
kaynak yetersizliği yüzünden temel eğitim olanaklarından
yararlanamamaktadır. 1 milyar çocuk, sağlıklı ev
ortamından uzakta büyümektedir. Birleşmiş Milletler örgütünün
verilerine göre, cinsel ve ticari sömürünün nesnesi hâline dönüştürülen
çocukların sayısının 8,5 milyonu aştığı
belirtilmektedir. Yılda 1,2 milyonu aşkın sayıda çocuk
alınıp satılma, kaçırılma gibi uygulamalara maruz
kalmakta, seks işçiliğine zorlanmaktadır.
Bu olaylar ve rakamlar ülkemizi de yakından
ilgilendirmektedir. Ülkemizde 1.600 çocuğun kayıp olduğu
bilinmektedir. Bu çocuklardan 1.100'ünün kız olması konunun
başka bir boyutunu açığa çıkarmaktadır. Özellikle
kız çocukları büyük bir sömürü ağının kurbanı
olmaktadır. Üstelik, bu rakamların yalnızca ihbar edilenler
olduğunu düşünürsek, ihbar edilmeyen daha çok sayıda
çocuğun kayıp olduğu ve sömürünün kurbanı olduğunu
düşünebiliriz.
Konu, ekonomik, toplumsal, güvenlik ve psikolojik
olmak üzere çok sayıda nedeni taşımaktadır. Bu nedenlerin
üzerinde ayrıntıyla çalışma yapılmadan olumlu sonuçlar
alınmasını beklemek yanıltıcı olacaktır.
2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu ve 27 milletvekilinin, ÇAYKURun zarar etmesinin nedenlerinin ve
sorumlularının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/103)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığına bağlı Çay İşletmeleri Genel
Müdürlüğü, kısa adıyla ÇAYKUR'un 2008 yılından
itibaren zarar etmesinin nedenlerini, ayrıca ÇAYKUR'un mevcut potansiyel
işlevselliği ile belirtilen yıllarda büyük tutarlarda kâr elde
etmesi gerekirken, tam tersine büyük tutarda zarara uğramasında
sorumluluğu bulunanların belirlenmesi amacıyla Anayasanın
98'inci ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince
Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
2) Namık Havutça (Balıkesir)
3) Ahmet Akın (Balıkesir)
4) Mahmut Tanal (İstanbul)
5) Erkan Aydın (Bursa)
6) Candan Yüceer (Tekirdağ)
7) Gülay Yedekci (İstanbul)
8) Sibel Özdemir (İstanbul)
9) Musa Çam (İzmir)
10) Ali Haydar Hakverdi (Ankara)
11) Zeynel Emre (İstanbul)
12) Gamze Akkuş İlgezdi (İstanbul)
13) Şerafettin Turpcu (Zonguldak)
14) Gürsel Erol (Tunceli)
15) Didem Engin (İstanbul)
16) Melike Basmacı (Denizli)
17) Özkan Yalım (Uşak)
18) Burcu Köksal (Afyonkarahisar)
19) Tekin Bingöl (Ankara)
20) Yaşar Tüzün (Bilecik)
21) Ünal Demirtaş (Zonguldak)
22) Kadim Durmaz (Tokat)
23) Atila Sertel (İzmir)
24) Zülfikar İnönü Tümer (Adana)
25) Haydar Akar (Kocaeli)
26) Devrim Kök (Antalya)
27) Okan Gaytancıoğlu (Edirne)
28) Aytuğ Atıcı (Mersin)
Gerekçe:
Aşağıdaki tabloda ÇAYKUR'un 2008
yılından itibaren zarar ettiği açıkça görünmektedir.
Tablo, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı resmî İnternet sitesinden
aktarılmaktadır.
ÇAYKUR
Kâr-Zarar Durumu
YILLAR |
GELİR |
GİDER |
KÂR/ZARAR |
2006 |
772.782.761 |
740.524.310 |
32.258.451 |
2007 |
836.320.242 |
826.643.553 |
9.676.689 |
2008 |
862.468.891 |
871.300.656 |
-8.831.765 |
2009 |
964.063.294 |
987.271.949 |
-23.208.655 |
2010 |
1.196.875.159 |
1.223.866.365 |
-26.991.206 |
2011 |
1.046.980.169 |
1.121.537.063 |
-74.556.894 |
2012 |
1.281.078.064 |
1.345.905.605 |
-64.827.541 |
2013 |
970.929.878 |
1.010.230.878 |
-39.301.000 |
ÇAYKUR 2008 yılına
kadar kâr eden bir kuruluş iken 2008, 2009 ve 2010 yıllarında
toplam 59 milyon 31 bin 626 TL zarar etmiştir.
11 Nisan ayında
2011 Nisan
ayında ÇAYKUR Genel Müdürünün göreve başlamasının
ardından ise, ÇAYKUR üç yıllık dönemde toplam 178 milyon 685 bin
435 TL zarar etmiştir.
2011, 2012 ve 2013
yıllarında ÇAYKUR'un yaklaşık 4 bin personel azaltması
yaptığı, kuru çay satışlarında artış
sağladığı ve yaklaşık 100 milyon kutu soğuk
içecek (Didi markası ile) satışı gerçekleştirmesine
rağmen toplam 178 milyon 685 bin 435 TL zarar etmesi şüpheler içeren
ve kesinlikle incelenmesi gereken bir
husustur.
ÇAYKUR
KURU ÇAY SATIŞLARI
Yıllar |
İç Satış (Ton) , |
Dış Satış (Ton) |
Toplam (Ton) |
2006 |
114.195 |
2.839 |
117.034 |
2007 |
113.693 |
2.631 |
116.324 |
2008 |
104.441 |
3.107 |
107.547 |
2009 |
107.655 |
2.505 |
110.160 |
2010 |
96.408 |
792 |
97.200 |
2011 |
101.136 |
2.131 |
103.267 |
2012 |
112.090 |
3.181 |
115.270 |
2013 |
113.447 |
2.248 |
115.695 |
2011, 2012 ve 2013
yıllarında ÇAYKUR'un büyük tutarlarda kamu aleyhine oluşan
zararlarının nedenlerinin Türkiye genelindeki 9 ana çay satış
bayisi tarafından kurulan şirkette yüksek maaşlar ile ÇAYKUR
Genel Müdürünün akrabalarının istihdam edilmesi, Çaytaş
adlı şirkete hizmet faturası karşılığı
primi ile reklam karşılığı ÇAYKUR tarafından
yüksek meblağlarda ödemeler yapılması, Çaytaş adlı
firmaya kuru çay satışlarından yüksek oranlarda destek ödemesi
yapılması, ÇAYKUR'un söz konusu şirkete ödediği prim
oranının da üç yılda yüzde 6'dan yüzde 12'ye yükseltilmesi,
ÇAYKUR'un, kendi pazarlama birimi olmasına rağmen bu konudaki
işleri Çaytaş adlı şirkete devretmesi ve adı geçen
şirkete 139 milyon TL kaynak aktarımında bulunulması,
ÇAYKUR Genel Müdürünün yeni yaptırdığı makam odası
için -makam odası için bina dışından şifreli özel
asansör yapım işinde 2 ayrı firmaya yüksek meblağlarda
ödemeler yapıldığı- yüksek tutarlardan harcamalar
yapılması, ÇAYKUR'a ait 100. Yıl Paketleme
Fabrikasının Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesine 143 milyon
TL'ye, Güneysu'daki fabrikanın Millî Eğitim Bakanlığına
10 milyon TL'ye satışının gerçekleştirildiği ve
satışlarda ÇAYKUR'un zarara uğratıldığı ve
yabancı bir firmaya satışının
gerçekleştirilmesinde bahane oluşturmak için ÇAYKUR'un
kasıtlı olarak zarara uğratıldığı yönündeki
vahim iddiaların araştırılması sebebiyle Meclis
araştırması açılması elzemdir.
3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu ve 27 milletvekilinin, tutuklu ve hükümlü çocukların
durumlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/104)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Demokratik ülkelerde çocuk mahpusların
koşulları onların topluma kazandırılması ve
geleceğe dair umutlarının söndürülmesinin engellenmesi üzerine
kurulurken, ülkemizdeki uygulamalar, çocukların gerek hapiste gerekse
cezalarını çekip çıktıktan sonra toplum içinde sorunlu,
öfkeli birer birey hâline gelmelerine zemin hazırlamaktadır.
Cezaevlerinden gelen çok sayıda şikâyet ve insan hakları
örgütlerinin değerlendirme raporları, çocuk mahpuslara yönelik insan
haklarını hiçe sayan uygulamaların sürdürüldüğünü ortaya
koymaktadır. Tutuklu ve hükümlü çocukların durumlarının
TBMMce inceleme altına alınması ve bu tür olayların
incelemelerden çıkacak sonuçlara göre gerekli düzenlemelerin
yapılması amacıyla Anayasanın 98 ve İç Tüzükün 104
ve 105inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
2) Özgür Özel (Manisa)
3) Mahmut Tanal (İstanbul)
4) Ahmet Akın (Balıkesir)
5) Musa Çam (İzmir)
6) Erkan Aydın (Bursa)
7) Gülay Yedekci (İstanbul)
8) Candan Yüceer (Tekirdağ)
9) Mustafa Tuncer (Amasya)
10) Atila Sertel (İzmir)
11) Sibel Özdemir (İstanbul)
12) Ali Haydar Hakverdi (Ankara)
13) Gamze Akkuş İlgezdi (İstanbul)
14) Zeynel Emre (İstanbul)
15) Gürsel Erol (Tunceli)
16) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
17) Didem Engin (İstanbul)
18) Melike Basmacı (Denizli)
19) Özkan Yalım (Uşak)
20) Tekin Bingöl (Ankara)
21) Ünal Demirtaş (Zonguldak)
22) Kadim Durmaz (Tokat)
23) Zülfikar İnönü Tümer (Adana)
24) Şerafettin Turpcu (Zonguldak)
25) Haydar Akar (Kocaeli)
26) Devrim Kök (Antalya)
27) Okan Gaytancıoğlu (Edirne)
28) Aytuğ Atıcı (Mersin)
Gerekçe:
İnsan Hakları Derneği (İHD)
Ankara Şubesi Cezaevi Komisyonundan Avukat Hürmüz Biçer, Sincan'daki
Ankara Çocuk ve Gençlik Kapalı Cezaevindeki 3 çocuk mahpusu ziyaret ederek
hazırladığı beş sayfalık raporda çocuklara
yapılan insanlık dışı muameleye işaret
etmiştir. Avukat Biçer, 16 Eylül ile 9 Ekimde cezaevindeki avukat
görüş odasında 17 yaşındaki H.E. ile K.Ş. ve 16
yaşındaki E.T. ile görüşmüş ve çocukların
anlatımından yola çıkarak özetle şunları
yazmıştır:
"Görüşülen 3
çocuktan 2si hastane sevki için ring aracına bindirilmeden önce
çıplak aramaya maruz kaldıklarını anlattı. Çocuklardan
biri haziran ayında hastane öncesi kamerasız odaya
alındıklarını, bir gardiyanın soyunmalarını
söylediğini, kabul etmediklerinde de odaya 4-5 gardiyanın
girdiğini, çocukların kıyafetlerini zorla çıkardığını
söyledi. Diğer bir çocuk da, hastane sevkine tek başına
gittiği bir günde 4 gardiyanın zorla kıyafetlerini
çıkarttığını ve çıplak arama
yaptıklarını anlattı. Çocuk mahpuslar, diğer çocuk
mahpusların, diğerlerinin doğrudan görüp duyabilecekleri
mesafelerde kaba dayağa ve ağır hakaretlere maruz
kaldıklarını belirttiler. Kendileri de diğer
çocukların dövüldüğünü gördüklerini anlattılar.
Koğuşlardaki
tuvaletler gün boyunca otomatik kapılarla kilitli kalıyor ve
kapıları sadece gardiyanlar açabiliyor. Dolayısıyla,
koğuşlardaki tuvalete gidebilmeleri gardiyanın iznine tabi. Her
odada birer tuvalet ve banyo bulunuyor. Sabah 07:00'deki sabah
sayımıyla birlikte çocuklar sabah sporu için çıkıyor, sonra
da gün boyu ortak alanda bulunuyorlar. Çocuklar çıktıklarında
odalar otomatik kilitle gardiyanlarca kilitleniyor. Çocuk mahpuslar
uyudukları, şahsi banyo ve tuvaletlerinin bulunduğu odaya gün
içinde girebilmek için gardiyana seslenmek zorunda kalıyorlar. Gardiyan
yerinden ayrıldığından çocuklar tuvalete girebilmek için
uzun süre kapıları yumruklamak zorunda kalıyorlar. İzin
alırken de onur kırıcı hakaretlere maruz kalıyorlar.
Pozantı ve Mersin
Cezaevlerinden sevkle getirilen çocuklar, cezaevi yönetiminin ve
gardiyanların diğer çocuklara "Bunlar terörist, bunlarla
konuşup etmeyin." dediğini aktardı. Sevkle gelen 4 çocuk
mahpus, kendileriyle havalandırmada konuşan diğer bir
çocuğun gardiyanlarca azarlandığını ve
dövüldüğünü anlattı. Haziran ayında Kürtçe türkü söyleyen
çocuklara diğer koğuşlardaki çocukların sözlü
sataşmasıyla başlayan tartışma, çocukların bir
araya geldikleri etkinlikte birbirlerini darp etmesiyle sonuçlandı. 4
çocuk mahpus, bu nedenlerle etkinliklerde ve sosyal faaliyetlerde diğer
çocuklarla birlikte olmak istemiyor, 4ü birlikte sabah sporuna
çıkıyor, kütüphaneye gidiyorlar. Diğer çocuklarla yan yana
gelmemek için bilgisayar hakkından yararlanamıyorlar.
Demokratik ülkelerde çocuk mahpusların
koşulları onların topluma kazandırılması ve
geleceğe dair umutlarının söndürülmesinin engellenmesi üzerine
kurulurken, ülkemizdeki uygulamalar çocukların gerek hapiste gerekse cezalarını
çekip çıktıktan sonra toplum içinde sorunlu, öfkeli birer birey
hâline gelmelerine zemin hazırlamaktadır. Cezaevlerinden gelen çok
sayıda şikâyet ve insan hakları örgütlerinin değerlendirme
raporları, çocuk mahpuslara yönelik insan haklarını hiçe sayan
uygulamaların sürdürüldüğünü ortaya koymaktadır. Tutuklu ve
hükümlü çocukların durumlarının TBMM'ce inceleme altına
alınması ve incelemelerden çıkacak sonuçlara göre gerekli
düzenlemelerin yapılması bu açıdan çok büyük önem arz
etmektedir.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi daha vardır,
okutup oylarınıza sunacağım:
A) Tezkereler (Devam)
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Eş
Başkanlığını Türkiye ile ABDnin yürüttüğü
Terörizmle Mücadele Küresel Forumu (TMKF) çerçevesinde 1-2 Mart 2016
tarihlerinde Belçikanın başkenti Brükselde Hukukun Üstünlüğü
Çerçevesinde Terörizmle Mücadele Sistemleri İnşa Edilmesinde
Parlamenterlerin Rolünün Geliştirilmesi konulu çalıştaya
katılım sağlanmasına ilişkin tezkeresi (3/504)
19/02/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Eş başkanlığını
Türkiye ile ABD'nin yürüttüğü Terörizmle Mücadele Küresel Forumu (TMKF)
çerçevesinde 1-2 Mart 2016 tarihlerinde Belçika'nın başkenti
Brüksel'de "Hukukun Üstünlüğü Çerçevesinde Terörizmle Mücadele
Sistemleri İnşa Edilmesinde Parlamenterlerin Rolünün
Geliştirilmesi" konulu çalıştay düzenlenecektir.
Söz konusu çalıştaya katılım
sağlanması hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun'un 9'uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine
sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Tezkereyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Tezkere kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, İç Tüzükün 37nci
maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
C) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili Barış
Yarkadaşın, (2/234) esas numaralı, Adli Yargı İlk
Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve
Yetkileri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/18)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/234)
esas numaralı Teklifimin TBMM İçtüzüğü'nün 37nci maddesi
uyarınca doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını arz
ve talep ederim. 04.02.2016
Barış
Yarkadaş
İstanbul
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, teklif
sahibi olarak Sayın Barış Yarkadaşa beş dakika söz
vereceğim.
Buyurunuz Sayın Yarkadaş. (CHP
sıralarından alkışlar)
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Değerli milletvekilleri, yargıya olan güvenin her geçen gün
azaldığını Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da
geçtiğimiz günlerde yaptığı bir konuşmada itiraf
etmiştir.
Yargıya olan güvenin yüzde 30lar seviyesine
düşmesinin sebebi nedir? Yargı neden gitgide güven kaybetmektedir?
Bunun kuşkusuz başlıca sorumlusu AKP iktidarının
yargı üzerinde uyguladığı politikalardır. Örneğin
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu AKPnin âdeta bir kolu hâline
gelmiştir. Bakın, elimde İçişleri
Bakanlığının gizli damgalı bir evrakı var.
İçişleri Bakanlığı ve çeşitli valilikler HSYKya
yazı yazarak 12 hâkimi şikâyet etmiş ve bu 12 hâkim
hakkında HSYK tarafından soruşturma açılmıştır.
Bu hâkimlerin tek suçu idarenin aleyhine karar vermektir. Bu, hukuk devleti adına
bir skandaldır. Aynı zamanda, 12 hâkim hakkında soruşturma
açılmasının yanı sıra bazı hâkimlerin terfileri
de durdurulmuştur. AKP iktidarı, beğenmediği, kendi
aleyhine karar veren herkesi âdeta suçlu olarak görmekte ve
cezalandırmaktadır.
Rezalet bununla mı bitmektedir? Kuşkusuz
hayır. AKP iktidarı tarafından 17-25 Aralık rüşvet ve
yolsuzluk operasyonlarının ardından bizzat Tayyip Erdoğan
eliyle kurdurulan sulh ceza hâkimlikleri vardır. Özel yetkili mahkemelerin
kapatılıp sulh ceza hâkimliklerinin devreye sokulmasıyla
birlikte yargı iktidarın sopası hâline gelmiştir ve AKP
iktidarının aleyhine kim konuşuyorsa, kim AKP iktidarından
şikâyetçiyse onun hakkında derhâl sulh ceza hâkimlikleri devreye girmekte
ve âdeta yargısız infaz yapmaktadır. Bu sulh ceza
hâkimliklerinin başına getirilen hâkimlerin birçoğunun ise 17-25
Aralık operasyonlarının ardından Tayyip Erdoğan ve
yakın çevresini kurtaran hâkimlerin olması kuşkusuz tesadüf
değildir. 17-25 Aralık yolsuzluk ve hırsızlık
operasyonlarında dosyaları kapatanlar bugün sulh ceza hâkimliklerinde
ödüllendirilmiştir. Bu hâkimliklerden herhangi bir adaletin beklenmesi
mümkün değildir, bu yüzden sulh ceza hâkimliklerinin bir an önce
kaldırılması gerekmektedir.
Bakın, sulh ceza hâkimlikleri nasıl karar
veriyor? AKP sıralarında oturan arkadaşlarımız bu
tartışmaya kuşkusuz ki şahittirler. AKP Ankara İl
Başkanı geçtiğimiz günlerde bir toplantı yapıyor,
Nedim Yamalı Başkanlığında Ankara örgütüyle bir
toplantı yapılıyor ve orada Can Dündar ile Erdem Gül serbest
bırakılmalı mıdır, yoksa tutuklulukları devam
etmeli midir? anketi yapılıyor, kamuoyu araştırması
yapılıyor. Belli ki oradan çıkacak verilere göre sulh ceza
hâkimliklerine bir talimat gidecek ve buradan yapılan kamuoyu
yoklamaları sonrası buna göre bir karar verilecek.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Fazla bu
saçmalık ya! Bu saçmalık fazla ya.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yapma ya! Bravo, çok
yakıştı!
HARUN KARACA (İstanbul) Hangi gazete
yazmış Barış?
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) - İşte
burada, burada. Nedim Yamalı bugüne kadar bunu yalanlamadı. Sadece bu
gazetede yok. İşte Ahmet Hakan da yazdı Hürriyet gazetesinde.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Ne yazdı, ne
yazıyor?
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) -
Okumadıysanız ben göstereyim. Bugüne kadar yalanlamadınız.
Sulh ceza hâkimliklerinin AKPnin günlük siyasi ihtiyaçlarına göre karar
verdiği ve buna göre kararlar aldığı ortadadır. O
yüzden, artık iktidarın bir sopası hâline gelen bu hâkimliklerin
bir an önce kaldırılması gerekmektedir. Sulh ceza
hâkimliklerinin verdiği haksız tutuklama kararları yüzünden
mağdur olan gazeteci arkadaşlarımız ise ne yazık ki
tecrit koşullarında cezalandırılmaktadır.
İşte o arkadaşlarımızdan Can Dündar ve Erdem Gülün
geride bıraktığımız hafta Sayın Adalet
Bakanına da yansıttığım şikâyetleri. Birkaç gün
önce Sayın Adalet Bakanına Genel Kurulda, iki
arkadaşımızın Halk TVyi izlemek istedikleri hâlde
izleyemediklerini ve buna ilişkin defalarca dilekçe verdiklerini
söylemiştim. Sayın Adalet Bakanı Bizde böyle bir dilekçe yok.
demişti. İşte o dilekçeyi getirdim. Şimdi Adalet
Bakanının bir an önce gerekeni yapmasını istiyorum ve
kendisine de bugün bu dilekçeyi mektupla yolladım. Buradan da kamuoyuna
duyuruyorum ve Adalet Bakanının burada verdiği sözü tutmasını
istiyorum. Her iki arkadaşımızın bir an önce mağduriyeti
sona erdirilmeli, tecrit koşulları bitirilmeli, tahliye
edilmelidirler. Tahliye süresince de tüm haklarından, tutukluların
yararlandığı tüm haklardan yararlanmalıdırlar.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yarkadaş.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Az
önceki sayın konuşmacı, konuşmasında Ankara İl
Başkanlığındaki bir anketten bahsetti. İzin verirseniz
düzeltmek istiyorum onunla ilgili.
BAŞKAN Düzeltmeyse yerinizden verelim.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
43.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaşın doğrudan
gündeme alınma önergesi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; teşekkür ediyorum.
Az önceki sayın konuşmacının
Ankara İl Başkanlığımızdaki bir toplantıda
bir anketten bahsetmesini biz tebessümle karşıladık. Biz tüm
yönetim kurullarımızın sonunda, dilek, temenniler bölümünde tüm
gündemi tartışırız, istişare ederiz, o gündemle ilgili
ne varsa masaya getirilir, kanaatler aktarılır. Bunu bir anket diye
yorumlamanın bir siyasi görüş sahibi olan kişiye
yakışmadığını ifade etmek istiyorum. Her
toplantının sonunda zaten gündemle ilgili yapılan bir
değerlendirmedir. Bunu böyle anket diye yorumlamak, ardından da
bunu sanki sulh ceza hâkimlerine bir tavsiyeymiş gibi algılamak bizim
açımızdan komedidir.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, tabii,
AKP grup başkan vekilinin söylediği konuyu dikkate alan bir
incelemeyi biz de yaparız ama gazetede çıkan bir haberin tekzip
edilmesi de mümkündür eğer öyle bir şey yok ise.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Her gazeteyi
taşımayalım buraya Sayın Başkan. Akıl var, izan
var ya!
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) İşimiz
gücümüz yok onlarla mı uğraşacağız? Her şeyi
tekzip et, tekzip et yani!
LEVENT GÖK (Ankara) Tekzip edilmediği
müddetçe bu haber gerçek bir haberdir, arkadaşımız da buna
dayanarak konuşmasını yapmıştır. Eğer gerçek
değil ise AKPnin ya da AKP İl Başkanının tekzip
hakkı elbette vardır.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Muhatap almıyoruz
Sayın Başkan bu iddiayı.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Gök,
kayıtlara geçmiştir.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Haber
kaynağınız yalan olamaz mı? Onu yazan yalan yazamaz
mı?
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
C) Önergeler (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Barış
Yarkadaşın, (2/234) esas numaralı, Adli Yargı İlk
Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve
Yetkileri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/18) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
önerge üzerinde son konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın
Mahmut Tanal.
Süreniz beş dakika Sayın Tanal.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla,
hürmetle selamlıyorum.
Tabii, sulh ceza hâkimliği
Daha önce bu sulh
ceza mahkemesiydi, mahkemenin adını değiştirdiler, sulh
ceza hâkimliği yaptılar. Bu nedir? Bizim meşhur
Anayasamızın 37nci maddesinde denilir ki: Hiç kimse kanunen tabî
olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz. Bir
kimseyi kanunen tabî olduğu mahkemeden başka bir merci önüne
çıkarma sonucunu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü
merciler kurulamaz. Yani, bu, Sulh ceza hâkimlikleri olağanüstü merci midir,
değil midir? tartışması. Bu olaylara baktığımız
zaman, sulh ceza hâkimlikleri esasen hangi olaylardan sonra kuruldu, buna
baktığımız zaman, hep geçmişteki olayları
yargılamak üzere kurulan bir hâkimliktir. İlk kurulduğu zaman İstanbulda
38 tane sulh ceza hâkimliği vardı, daha doğrusu 38 tane sulh
ceza mahkemesi vardı, 38 tane sulh ceza mahkemesi 6 tane sulh ceza
hâkimliğine indi; 38den 6ya indi. O dönemde, mevcut olan sulh ceza
mahkemelerinin tüm yetkileri asliye ceza mahkemelerine iletildi, 38 tane sulh
ceza, 55 tane de asliye ceza mahkemesi vardı. Ve eğer herhangi bir
tutuklama, arama veya gözaltı kararı verilecekse bu ne usulüyle
oluyordu? Nöbet usulüyle oluyordu. Nöbet usulüyle olduğu zaman, doğal
olarak tabii yargıçlık ilkesi gerçekleşiyordu. Bu yasa
değişti
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Şimdi hangi tür oluyor?
MAHMUT TANAL (Devamla) Laf
atacağınıza gelip konuşursunuz.
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Şimdi de nöbet usulü oluyor.
MAHMUT TANAL (Devamla)
Ağabeyinizi HSYKda
Ağabeyinin nasıl
yaptığını git sor oradan. Ağabeyin bu atamaları
nasıl yaptı? Ağabeyin orada.
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) O da nöbetle oluyor, o da nöbetle oluyor, nöbet.
MAHMUT TANAL (Devamla) Sen
milletvekilisin, ağabeyin HSYKda.
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Nöbetsiz mi oluyor? Nöbetsiz mi oluyor?
MAHMUT TANAL (Devamla)
Hâkimleri nasıl atadığınızı biliyoruz, nasıl
yaptığını biliyoruz.
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Bilmeden konuşuyorsun ya!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen karşılıklı konuşmayalım.
MAHMUT TANAL (Devamla)
Biriniz AK milletvekili, biriniz HSYK üyesi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Suç mu?
MAHMUT TANAL (Devamla) 6
tane sulh ceza hâkimi var, 6 tane. Bakın, 38 taneden
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) 6 hâkimle mi
MAHMUT TANAL (Devamla)
Sayın Başkanım, susturabilir misiniz?
BAŞKAN Sayın
Tanal, siz Genel Kurula hitap ediniz lütfen.
MAHMUT TANAL (Devamla)
Değerli arkadaşlar, laf atan beyefendinin ağabeyi HSYK üyesi.
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Onur duyarım, şeref duyarım.
MAHMUT TANAL (Devamla)
Aynı zamanda, bu, Cumhurbaşkanı tarafından atanan bir
arkadaşımız.
Netice itibarıyla, 38
tane sulh ceza hâkimini, bunları kontrol edemeyeceklerini anlayan zihniyet
bunu 6ya düşürdü. Bunu 6ya düşürdüğü zaman da bir çember
oluşturuldu. Bunun itirazını asliye cezaya
yapamazsınız, 1 sulh cezanın itirazını 2ye
yapabilirsiniz, 2ninkini 3e yapabilirsiniz yani çember etrafında
dönüyor.
Örnek anlamında, mesela,
İstanbulda 6 tane sulh ceza hâkimi 17-25 Aralık
soruşturmasında yani o dönem yolsuzluğa ve
hırsızlığa bulaşmış olanların hepsini
tahliye eden hâkimler tarafından atandı. 17-25 Aralık
hırsızlık ve yolsuzluk operasyonunda tahliye kararı verip
buraya atanmayan yargıç var mı? Yok. Tamamı oradan atandı
ve aynı zamanda paralel polislerin hakkındaki soruşturmada
arama, tutuklama kararını veren yine aynı hâkimler.
Bunların hepsi tesadüf mü?
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Paraleli mi savunuyorsun şimdi burada?
MAHMUT TANAL (Devamla) - Yine
aynı şekilde, avukatların tüm itirazlarını reddedenler
yine aynı hâkimler. Yani hırsızlık ve yolsuzluk
operasyonunda bunlara itiraz ediyorsunuz yine aynı hâkim bakıyor,
tutuklamaya aynı hâkim bakıyor, aramaya aynı hâkim bakıyor.
Bu, doğal yargıçlık ilkesine aykırı değerli
arkadaşlar.
Bu neye benzer biliyor musunuz?
2014 yılında kurulan bu ceza hâkimliklerinin -hani, hep şikâyet
edilir ya- cumhuriyetin ilk yıllarında çalışan istiklal
mahkemelerinden ve 27 Mayıs 1960 Hükûmet darbesinden sonra
Yassıadada faaliyet gösteren mahkemelerden hiçbir farkı yoktur
değerli arkadaşlar.
Onun için, biz bu sulh ceza
hâkimliklerinin iktidarın sopasından çıkarılması için,
adil yargılama için, herkesin adalete sığınması için
bu yasanın değiştirilmesini talep ediyoruz.
Adaletten yana olan,
özgürlüklerden yana olan, bağımsız ve tarafsız
yargıdan olan tüm değerli arkadaşlarımızın bu
kanun teklifimize destek vermelerini istirham eder, hepinize
saygılarımı, hürmetlerimi sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Tanal.
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Sayın Başkan, 69uncu maddeye göre
BAŞKAN Buyurun
Sayın Özkaya.
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Sayın Başkan, 69uncu maddeye göre söz istiyorum.
İsmimi ve ağabeyimi söyleyerek doğrudan sataştı
efendim.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Yerinden laf atarak sataşma olmaz Sayın Başkanım.
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Lütfen
Lütfen efendim.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
- Yani İç Tüzük burada benim elimde. Laf atıyor bana. İsimle
zikretmedim ben.
BAŞKAN Sizin isminizi
zikretti mi Sayın Özkaya?
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Sayın Özkaya, siz ve ağabeyiniz diyerek söyledi.
BAŞKAN Peki. Buyurun.
İki dakika size
sataşmadan söz veriyorum.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, kürsü özgürlüğü var. Arkadaşımız
konuşurken beyefendi sataşıyor.
BAŞKAN Sayın Gök,
ismi geçtiği için sataşmadan söz veriyorum.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkayanın,
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın doğrudan gündeme
alınma önergesi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri
MAHMUT TANAL (İstanbul)
İsim geçmedi. Tutanakları getirin, ismi zikretmedim Sayın
Başkan.
BAŞKAN Siz ve
ağabeyiniz dediniz Sayın Tanal.
LEVENT GÖK (Ankara)
Efendim, bunun sataşmayla ilgisi ne yani? Siz ve ağabeyiniz demek
sataşma değil ki.
BAŞKAN - Buyurun.
ALİ ÖZKAYA (Devamla)
Sayın Tanal, bunu özellikle dinlemenizi istirham ediyorum.
Ben, 2003-2007
yılları arasında AK PARTİnin Çankaya İlçe
Başkanıydım, 2003-2007; 2007 ve 2011 seçimlerinde de
milletvekili adayıydım. Ağabeyim, 2014 Anayasa
değişikliğinden sonra Sayın Cumhurbaşkanının
takdirleriyle HSYK üyesi oldu. Yani ben ve ağabeyim bu görevlere gelmeden
önce de ben bu partinin yöneticisi ve milletvekili adayıydım.
Bunları kısaca bilginize sunayım.
Sulh ceza mahkemeleri bir tedbir mahkemeleridir.
Bilirsiniz ki, siz de avukatsınız, hepsi görevlerini
sırasıyla ve nöbet usulü yaparlar. Nöbetsiz, efendim, A hâkim, B
hâkim
böyle bir şey yok. Bu hâkimlere de bühtanda bulunuyorsunuz, o
hâkimlerle ilgili haksız suçlamalarda bulunuyorsunuz.
Dolayısıyla hem şahsıma hem ağabeyime hem de bu
mahkemelerdeki hâkimlere karşı haksız bühtanınızı
size aynen iade ediyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özkaya.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkanım, açık, net sataşmada bulundu, ben bu sataşma
nedeniyle söz istiyorum.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Ne dedim
sataştım?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hayır Sayın
Başkan, lütfen.
BAŞKAN Ne dedi Sayın Tanal?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Efendim, Aynen size
iade ediyorum, bühtanda bulunuyorsunuz. şeklinde bir ithamda bulunuyor,
bu açıdan.
BAŞKAN Sayın Tanal, size iki dakika söz
veriyorum, fakat yeni bir sataşmaya mahal vermeyiniz lütfen.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
niye söz verdiniz?
4.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkayanın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
arkadaşlar, sulh ceza hâkimlerinin içerisinde uzun adama
hayranlığını ifade eden, Sayın
Cumhurbaşkanına uzun adam diyen HSYK üyesi, yani ağabeyiniz de
o heyet içinde bulunduğu hâkim bunu söylüyor, ben söylemiyorum
Milletvekili.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Ağabeyimle ne
ilgisi var?
MAHMUT TANAL (Devamla) O hâkim şu anda bu 6
tane sulh ceza hâkiminin içerisinde. Hâkimler ne olur? Hâkimler tarafsız
olur, bağımsız olur.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Koşa
koşa CHP'den milletvekili adayı olur!
MAHMUT TANAL (Devamla) Keşke CHP'den
milletvekili adayı olan kadar onur gösterseydiniz.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Eski HSYK
başkan vekilleri CHP'den milletvekili olmadı mı?
MAHMUT TANAL (Devamla) - O, Türkiye Barolar
Birliği Başkanı Özdemir Özoktu, Cumhuriyet Halk Partisi
üyesiydi.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Yargıtay
daire başkanı olmadı mı?
BAŞKAN Sayın Özkaya, lütfen.
MAHMUT TANAL (Devamla) Gösterildiği zaman istifa
eden bir onur sahibiydi. Bu onuru AKP içerisinde gösteren birisi olursa önünde
saygıyla eğilirim. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) CHP'den aday
olursa iyi, AK PARTİden olursa yok!
MAHMUT TANAL (Devamla) Özdemir Özokun pabucu
kadar olamazsınız. Özdemir Özok dedi ki: Ben tarafsız
yargıdan yanayım, ben bağımsız yargıdan
yanayım. Ben bir siyasi parti üyesiysem Cumhurbaşkanı beni
eğer Anayasa Mahkemesi üyesi olarak seçmişse ben bundan istifa
ediyorum. Keşke bu onuru gösterebilseydiniz. Bu onuru gösterebilmeniz
için daha sizin çok un yemeniz gerekiyor.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Biz onurlu ve
şerefli insanlarız. Sen kendine bak, kendine bak!
MAHMUT TANAL (Devamla) Daha çok ekmeğe
ihtiyacınız var, çok paraya ihtiyacınız var, çok katlara
ihtiyacınız var, çok yatlara ihtiyacınız var sizin.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Hiç yok, tam
tersine. Allaha hamdolsun, hiçbir ihtiyacımız yok, sen kendine bak!
MAHMUT TANAL (Devamla) Allaha kurban
olasınız.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Sen kurban ol!
MAHMUT TANAL (Devamla) Allah bunun hepsini
burnunuzdan fitil fitil getirecek, merak etmeyin.
Saygılar. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Senin getirecek.
Allahtan kork!
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Tanal.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
C) Önergeler (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Barış
Yarkadaşın, (2/234) esas numaralı, Adli Yargı İlk
Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve
Yetkileri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/18) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, önergeyi
oylarınıza sunuyorum
LEVENT GÖK (Ankara) Karar yeter sayısı
istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.26
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.42
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Özcan
PURÇU (İzmir)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 42nci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar gereğince, gündemin Özel
Gündemde Yer Alacak İşler kısmına geçiyoruz.
Bu kısmın 1'inci sırasında yer
alan, Halkların Demokratik Partisi Grubu Adına Grup Başkanvekili
Diyarbakır Milletvekili Sayın İdris Balukenin, Sokağa
Çıkma Yasağı Uygulanan Yerlerde Kişilerin Yaşam
Haklarının Korunmasına Yönelik Gerekli Tedbirleri
Almadığı ve Sağlık Hizmetlerinde Aksamalara Sebebiyet
Verdiği İddiasıyla Sağlık Bakanı Sayın
Mehmet Müezzinoğlu Hakkında Bir Gensoru Açılmasına
İlişkin (11/1) esas numaralı Gensoru Önergesi'nin görüşmelerine
başlıyoruz.
VIII.- GENSORU
A) Ön Görüşmeler
1.- HDP Grubu adına Grup Başkan Vekili
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, sokağa çıkma
yasağı uygulanan yerlerde kişilerin yaşam
haklarının korunmasına yönelik gerekli tedbirleri
almadığı ve sağlık hizmetlerinde aksamalara sebebiyet
verdiği iddiasıyla Sağlık Bakanı Mehmet
Müezzinoğlu hakkında gensoru açılmasına ilişkin
önergesi (11/1)
BAŞKAN - Hükûmet? Burada.
Önerge daha önce bastırılıp
dağıtıldığı ve Genel Kurulun 17/2/2016 tarihli
40'ıncı Birleşiminde okunduğu için tekrar okutmuyorum.
Sayın milletvekilleri, Anayasa'nın 99'uncu
maddesine göre, bu görüşmede, önerge sahiplerinden bir üyeye, siyasi parti
grupları adına birer milletvekiline ve Bakanlar Kurulu adına
Başbakan veya bir bakana söz verilecektir.
Konuşma süreleri, önerge sahibi için on dakika,
gruplar ve Hükûmet için yirmişer dakikadır.
Şimdi, söz alan sayın üyelerin isimlerini
okuyorum: Önerge sahibi Muş Milletvekili Sayın Ahmet
Yıldırım; gruplar adına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Antalya Milletvekili Sayın Ahmet Selim Yurdakul; Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın
İdris Baluken; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin
Milletvekili Sayın Aytuğ Atıcı; Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Mehmet Şükrü
Erdinç; Hükûmet adına Sağlık Bakanı Sayın Mehmet
Müezzinoğlu.
Şimdi, önerge sahibi olarak, Muş
Milletvekili Sayın Ahmet Yıldırımı kürsüye davet
ediyorum.
Buyurunuz Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; son birkaç aydır mütemadiyen dile getirdiğimiz
husus, aslında ülkemizin bir bölümü üzerinden ülkenin tamamını
etkileyen bir şiddet sarmalıyla zor günlerden geçtiğimiz gerçeğiydi.
Bu zor günler er geç atlatılacaktır ancak bu zor günlerde siyasi
partilerin ve ülkeyi yönetme sorumluluğunda olan kişilerin
oynamış olduğu roller tarihin sayfalarına ak veya kara
olarak yazılacaktır.
Bir ülke ve hükûmet gerçekliği düşünün ki
kamu güvenliğinin tehdit altına alındığı ilk
andan itibaren şu yeryüzünde sergilenebilecek en kolay, en ucuz ve en aciz
yöntemi devreye sokarak topyekûn kentleri zapturapt altına alma, tanklarla
ve toplarla dövme, sivil ile oradaki direnişçileri ayırt etmeksizin
bir bütün hedef hâline getirme yolunu seçmiştir.
Gelişmiş ülkeler ve demokrasiyi önceleyen
ülkeler kamu güvenliği tehdit edildiğinde, öncelikle, eksik olan
demokratik standartları tamamlama, özgürlükleri genişletme ve
toplumsal barışı tesis etme yolunu seçerler. Aciz ülkeler ise en
kolay, en ucuz ve en aciz yöntem olan şiddeti, güvenlik tedbirlerini
artırma yöntemini seçerler. Üzülerek ifade etmeliyiz ki 64üncü Hükûmet ve
ondan önceki seçim Hükûmeti en kolay yöntemi seçerek, bir bütün olarak, bir
kentte yaşayan on binleri, hatta yüz binleri konut hakkından, sosyal
yaşamı gerçekleştirme hakkından yoksun
bırakmış, en nihayetinde tanklarla, toplarla bir kenti veya
birçok kenti hedef alarak yaşam hakkına kastetmiştir. Bu zor
günler içerisinde bugünlerin çok önemli bir turnusol görevi vardır: Zor
günlerde, ülke zor günlerden geçerken vicdanın, erdemin,
fedakârlığın, etiğin ne ölçüde kutsandığı ve
değerlendirildiği açısından bir turnusol işlevi görür.
Burada ifade etmek isteriz ki ortalık güllük
gülistanlıkken, kısmi olarak sağlanmış toplumsal
barış dönemlerinde barış söylemlerini yükseltmek
kolaydır. Önemli olan kanın aktığı, gençlerin,
yaşlıların, çocukların öldürüldüğü dönemde
barış kavramına ve yaşam hakkına sahip çıkabilmektir.
Buradan ifade etmek isteriz ki sağlık
sektöründeki bütün sağlık emekçiliğine tekabül eden meslekler
-bu hekimlik olur, hemşirelik olur, acil tıp uzmanlığı
olur, sağlık memurluğu olur, ambulans şoförlüğü olur
veya bütün yardımcı destek hizmetler açısından olur- özellikle
çatışmaların olduğu, kanın aktığı,
ölümlerin fazlaca ülke gündemine oturduğu dönemlerde biraz daha fazla
kutsal meslekler olarak ön plana çıkar. Bu mesleklerin en önemli
özelliklerinden biri, insanları yaşama ve yaşatmak üzerine
kurulu bir felsefeyle taçlandırır. Ancak bu meslekte daha kutsi olan
bir şey vardır ki o da özellikle bu mesleğin onuruna ve
etiğine sahip çıkarak, gerekirse sağlık personellerinin
yani sağlık emekçilerinin kendi yaşamlarını riske
atarak yaralılara, hastalara ulaşabilme, onlara gerekli
sağlık desteğini ve hizmetini sağlayabilmedir.
Burada ifade ettiğimiz her koşulda veya
Sağlık Bakanlığının Plan ve Bütçe Komisyonunda
bütçesi görüşülürken Sayın Bakana bölgede yaşananlarla ilgili ve
iletilemeyen, ulaştırılamayan sağlık hizmetleriyle
ilgili eleştirileri getirdiğimizde çok kolay, çok ucuz bir argüman ve
mazeret bulmuşlardı. Hep hendeğin ve barikatın
arkasına sığınarak ve bunu kendilerine mazeret yaparak
Bir
diğeri de Nasıl olsa çatışmalı ortam var.
Neymiş? Ambulans şoförü öldürüldü. Yaralıya yetişmeye
çalışan sağlık personeli öldürüldü. Neymiş?
Hendekten sıkılan kurşunlarla öldürülmüş. Bu konuda haber
kaynağınız ne Sayın Bakan? Bizim de özellikle bu ölümlere,
bu yaralanmalara, bu akan kana fail olarak gördüğümüz, faili olarak
belirttiğimiz eli silahlı olan güvenlik güçleri sizin haber
kaynağınızdı. Onun dışında, bu
olayların meydana geldiği, katliamların
yapıldığı sokaktan hiçbir zaman sağlıklı
bilgi alabildiniz mi? Bizim tam da fail olarak işaret ettiğimiz kişiler
sizin bizatihi bilgi ve haber kaynağınızdı.
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Bursa)
Bu fail dedikleriniz orada ne arıyordu?
AHMET YILDIRIM (Devamla) Geleceğim.
İşte ben tam da ondan söz ediyorum. Böyle bir ucuz gerekçe
arkasına sığınarak siz kendi görevinizi yapmamayı bize
meşrulaştıramazsınız.
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU
(Bursa) O direnişçilere terörist deyin.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Gelip
konuşacaksınız Sayın Bakan. Bu tahammülsüzlükler üzerinden
siz o Bakanlık koltuğunu olsa olsa işgal etmiş olursunuz.
Bakın, savaş koşullarında bile
sizin Bakanlığınızın icra etmekle mükellef olduğu
uluslararası sözleşmelere riayet etme gibi bir zorunluluğu
vardır. Buradan ifade edelim: Bakın, 12 Ağustos 1949 tarihli
savaş hukukunu düzenleyen
ALİ ERCOŞKUN (Bolu) Ne
savaşından bahsediyorsun sen ya?
AHMET YILDIRIM (Devamla) -
Cenevre
Sözleşmesine Türkiye de taraftır ve orada denir ki:
Sağlık ve emniyet mıntıkalarına
Özellikle,
bakın: Sağlık mıntıkalarına hiçbir silahlı
güç giremez. Siz Komisyonda bize söylediniz; Cizre Devlet Hastanesine gizliden
gidip ziyaret ettiğinizi ifade ettiniz. Peki orada güvenlik güçleri belli
bölümleri neden kapatmıştı? Veya sizin gidebildiğiniz bir
yere
Bu ülkenin demokratik vicdanını temsil eden Türk Tabipleri
Birliğinin oluşturmuş olduğu heyetin günlerce ısrar
etmesine, sizden izin istemesine, oraya yaralıları almaya gitme
taleplerine neden olumlu cevap vermediniz Sayın Bakan?
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Tamam da niye
bağırıyorsun?
AHMET YILDIRIM (Devamla) Sayın Bakanın
öfkesine binaen bağırıyorum.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul)
Bağırmadan da konuşabilirsin.
AHMET YILDIRIM (Devamla) -
Tabii, içi yanan bağırır, içi yanan. Siz gidip o
yaralıları görmediniz, siz gidip o akan kanın açığa
çıkarmış olduğu sokaktaki 70 yaşındaki Taybet
ananın on beş gün cenazesinin sokak ortasında kalmasına
tanıklık etmediniz. Böyle buralarda oturup bu konularla ilgili yorum
yapmak veya gerçekleri ifade edenlere karşı
Bu doğru
değildir, yok, hendekten sıkıldı. deniyor.
Sayın Bakan, Komisyonda size sorduğum bir
soru hâlâ cevapsızdır. 25 Eylül 2015 günü Şırnak
Beytüşşebapta bir patlama meydana geldi ve o patlamada ambulans
şoförü patlamadaki yaralıları almaya gitti. O ambulansın
şoförü Şeyhmus Dursun, özellikle güvenlik şeridinden geçmek
istedi, engellendi, izin verilmedi, buna rağmen Gideceğim. dendi;
arkadan taranarak öldürüldü. Siz Terör örgütü öldürdü. dediniz. Ben de size
Hadi, birlikte gidelim, eşini, kardeşini dinleyelim, en son
Şeyhmus Dursunun yaptığı telefon görüşmesinin
tapelerini çıkarıp beraber dinleyelim. dedim. Neden buna cevap
vermediniz? Ya, değilse
Yine, Cizrede yaralılara müdahale etmek için
oraya giden Aziz Yural adlı sağlık emekçisi katledildi. Onunla
ilgili etkin soruşturma yürütüldü mü? Bir cümle söyleyin, işin
içinden çıkın; ne âlâ memleket, Sağlık Bakanı görevini
yerine getirdi. Aziz Yuralın ailesini dinlediniz mi, mesai
arkadaşlarını dinlediniz mi, nasıl öldürüldüğünü
duydunuz mu? Ya, değilse
O vahşet bodrumundayken partim ve parti grubum
adına Bakanlığınızda kurmuş olduğunuz kriz
masasıyla yapılan görüşmelerden birkaçını bizatihi
yapmış ve telefonumda kaydetmiş durumdayım. Biz
sağlık personeli gönderemeyiz. dediniz. Biz de belediyelerin
sağlık ve teknik personellerinden müteşekkil heyet
oluşturduk. Orada adını artık bir daha anmaya gerek
duymayacağım kriz masasının başındaki kişi
Onlara da müsaade edemeyiz. dedi. O yaralılardan
bazılarının anneleri gitmek istiyor. dediniz. Önce, Olabilir.
dediniz, daha sonra onları da yasakladınız. Sadece o eve 40-50
metre kalmış olan bir alana kadar anneler gitti. Ne oldu annelerin
durumu? Gözaltına alındılar Sayın Bakan. Ve en nihayetinde,
o vahşet bodrumlarından açığa çıkan bir hususu dile
getirelim: 163 kişi öldürüldü, 120si tanınmayacak durumda. Sizin
demokrasi, demokratik temelde sağlık hizmeti götürme
anlayışınız ve kalibreniz bu olabilir ama toplum
vicdanında da mahkûmsunuz, dünyada ve ahirette biz bunun
hesabının sorulması için bu işin peşini bırakmayacağız.
Bütün Meclisi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yıldırım.
Gruplar adına ilk konuşmacı
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın
Ahmet Selim Yurdakuldur.
OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın Başkan,
bir arzım olacak efendim.
BAŞKAN Sayın Vural, söz talebiniz var,
buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
44.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
görüşülmekte olan (11/1) esas numaralı Gensoru Önergesinin
görüşmelerinde MHP Grubu olarak konuşma yapmaktan vazgeçtiklerine ve
bu önergeye ret oyu vereceklerine ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir)
Açılım ve çözüm süreci boyunca verilen tavizler sonucunda terör
örgütünün alan hâkimiyeti sağladığı, silahların
stoklandığı, kurtarılmış bölgenin ilan
edildiği, terör yuvaları olarak kullanılmak üzere teröristlerin
pislettiği yerleri güvenlik güçlerimiz temizlemekte ve terörle mücadele
etmektedirler. Bu süreç yerine devletimizin güvenlik güçleri tarafından
bölgenin huzuru için gerçekleştirilen terörle mücadelesini, terör
örgütünden bizar olmuş bölge halkının yegâne güvenebileceği
güvenlik güçlerini, devleti Katliam yapıyor, zulmediyor, sivilleri
öldürüyor. diyerek suçlayan, suçlayarak Meclis gündemine getiren, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde 3 partinin terörü kınayan
hazırladığı metne imza atmaktan imtina eden, en son 29
canımızı alan Ankara bombacısı teröristlerin
taziyesine gidenlerin, zamanlaması itibarıyla asıl amacının
bugüne kadar ortaya koydukları tavrı meşrulaştırmak ve
haklılaştırmak için vermiş olduğu önergede Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak konuşma yapmaktan sarfınazar
ettiğimizi ve bu önergeye de ret oyu vereceğimizi belirtmek
istiyorum.
Teşekkür ederim. (MHP ve
AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VIII.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- HDP Grubu adına Grup Başkan Vekili
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, sokağa çıkma
yasağı uygulanan yerlerde kişilerin yaşam
haklarının korunmasına yönelik gerekli tedbirleri almadığı
ve sağlık hizmetlerinde aksamalara sebebiyet verdiği
iddiasıyla Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu
hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/1) (Devam)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Sayın Vuralın ifadesi doğrultusunda Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz talebi geri çekilmiştir.
İkinci konuşmacı
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili
Sayın İdris Balukendir.
Buyurunuz Sayın Baluken.
(HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
HDP GRUBU ADINA
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; grubumuzun Sağlık Bakanı
Sayın Mehmet Müezzinoğlu hakkında vermiş olduğu
gensoru önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, defalarca bu kürsüden
Kürt meselesiyle ilgili temel yaklaşımları ve çözüm yöntemlerini
ifade etmeye çalıştım. Asıl sorunun, bu Meclisin kurucu
iradesinin reddi, çoğulculuğu esas alan 1921 Anayasasının
bir kenara bırakılarak tekçi bir asimilasyon zihniyetine dayanan 1924
Anayasasının devreye girmesiyle beraber bu coğrafyada
gündemleştiğini defalarca burada belirttik, ifade ettik. 1924
Anayasasının zihniyetinin devreye girdiği günden bugüne kadar
bu ülkenin tarihi, bu tekçi anlayış dayatması ve buna karşı
yükselen itirazların bir özeti şeklinde geçmiştir. Maalesef ki
her yapılan itiraz anlaşılmaya çalışılıp
demokratikleşme ve çoğulculuk esasında çözümler üretme
anlayışı yerine büyük katliamlara, büyük imha konseptlerine
maruz bırakılmıştır. Şeyh Sait kıyamı,
Ağrı Zilan katliamı ve Dersim katliamında yaşanan
süreçleri bu kürsüden defalarca ifade ettik. 12 Eylülde Diyarbakır
Cezaevindeki utanç verici, insanlığı utandıran işkence
uygulamaları, Roboski katliamı, Paris katliamı ve son AKP
döneminde de kent merkezlerinde uygulanan, sokağa çıkma
yasaklarıyla birlikte uygulanan savaş ve katliam konseptleri bu
konuda yüz yıllık bir özetin tekrarını
yaşadığımızı bir kez daha açıkça ortaya
koymuştur. Maalesef ki yüz yıldır kısır bir döngüden
çıkma adına bu ülkede siyaset hiçbir çözüm üretememiştir.
Değerli milletvekilleri, gensorumuza da konu
olan Cizredeki vahşet bodrumları ve cehennem binalarında
yaşananları, tıpkı Dersim katliamları gibi,
insanlık kendi utanç sayfasına şimdiden işlemiştir ve
fail bir dönemlerin tekçi anlayışı gibi bugün de tekçiliği
dayatan AKP Hükûmetinin kendisi olarak tarih önünde yargılanmaya
başlamıştır.
Bugün Mecliste görüşülen gensoru
görüşmelerini milletvekillerinin vicdanlarını devreye koyarak
kullanacakları oy rengi üzerinden asla değerlendirmiyoruz.
Tıpkı Dersim katliamı gibi, günün birinde o bodrumlarda, o
cehennem binalarında neler yaşandığını merak edip
Meclis tutanaklarına bakanlar için, tarihe bir kayıt geçmesi
adına bugün buraya getiriyoruz ve inanın ki tarih insanlığa
karşı suç işlemiş olanların yargısını
bugüne kadar eksiksiz bir şekilde yerine getirmiştir.
Bugün ben, verdiğimiz gensorunun konusu ve
içeriği itibarıyla Sağlık Bakanı hakkında
değerlendirmelerde bulunacağım. Ancak, her şeyden önce
demin de arkadaşımızın ifade ettiği gibi, uygulanan bu
sokağa çıkma yasaklarının tamamının Türkiye
Cumhuriyetinin kendi yasası, Anayasası ve kendisini bağlayan
uluslararası anlaşmalara göre hukuk dışı, yasa
dışı ve insanlık dışı olduğunu bir kez
daha, tarihe not düşme adına, buradan ifade etmek istiyorum.
Milyonlarca insanın yaşam hakkı, sağlık hakkı,
eğitim hakkı, seyahat hakkı, hatta defin ve gömülme hakkı
bu Hükûmet tarafından hukuk dışı bir şekilde açık
olarak gasbedilmiştir. Biz bu gasplarla ilgili, yine, mevcut yaşanan
sıkıntıları defalarca burada söyledik. Ancak, özellikle
yaşam hakkı ve sağlık hakkı gasbıyla ilgili,
gerek bulunduğu görev itibarıyla gerek
taşıdığı hekim kimliği itibarıyla tavır
alması gereken Sağlık Bakanının ya da Sağlık
Bakanlığının içerisine girmiş olduğu
duyarsız yaklaşımı kabul edilemez bulduğumuzu bir kez
daha ifade etmek istiyoruz. Bir kentin tamamı sağlık
hakkından mahrum bırakılırken, yaşam hakkı
gasbedilirken bu ülkenin Sağlık Bakanı çıkıp
sağlık adına tek bir cümle kullanmadığı gibi, tam
bir savaş bakanı gibi bu savaş uygulamalarını
aklamanın bir parçası hâline gelmiştir. Bir tek insanın
yaşamı için gecesini gündüzüne katan bir doktor
duyarlılığından, bir hekim yaklaşımından
çok, bölgede hedefini yok etmeye kilitlenmiş olan bir asker pratiğinin,
bir asker zihniyetinin ötesine maalesef geçememiştir ve bu nedenledir ki
Cizredeki vahşet bodrumlarında ve cehennem binalarında
isimlerini, adreslerini ve taleplerini buradan saydığımız,
Meclis tutanaklarına geçirdiğimiz 150yi aşkın
yurttaştan hiçbirisi sağ olarak
çıkarılmamıştır, yaralı olarak hastaneye
nakledilmemiştir. Bu ülkenin yaşamdan sorumlu Sağlık
Bakanı 150yi aşkın yurttaşın cenazesinin o bodrum
katlarından çıkarılmasının sadece bir parçası
olmuştur.
Bizler Parlamentoda, sokaklarda, bakanlıklarda,
uluslararası platformlarda günlerce bu konuyla ilgili, bu meseleyle ilgili
olması gereken tavrın, gösterilmesi gereken insani
yaklaşımın ne olduğunu ifade etmeye
çalıştık, katliamın olmaması için çaba gösterdik.
Demin dediğim gibi, yaralı insanların ya da orada hasta olan
insanların adreslerini, kimliklerini ve taleplerini, 112 ve 155te
kayıtlı olan o taleplerini gittiğimiz her yerde ifade etmeye
çalıştık. Ulusal ve uluslararası hukuk yollarına
başvurduk. 21inci yüzyılda, bizi arayıp Su,
(x) su
diyen bir kanamalı
hastanın yaşadığı Kerbelâyla ilgili buradaki
insanların vicdanına seslenmeye çalıştık ama bir
bodrum katındaki kanamalı hastalardan bir damla suyu, bir tablet
ağrı kesiciyi esirgeyerek acılar içerisinde ölüme gönderen bir
sürecin sahibi oldu bu Hükûmet ve maalesef, bu Hükûmet bütün bu süreçleri yürütürken
de bununla ilgili asgari duyarlılığı göstermesi gereken
Sağlık Bakanı da duyarlılık geliştirmeyi bir
kenara bırakalım, aklanma operasyonlarının merkezinde yer
aldı. Biz, yaralı kim olursa olsun, bugüne kadar işlediği
suç ne olursa olsun kimliğine bakılmaksızın, onun o
bodrumlardan alınıp hastaneye naklinin devletin bir lütfu değil,
asli görevi olduğunu, gerekli tıbbi müdahaleler yapıldıktan
sonra eğer işlemiş olduğu bir suç varsa onunla ilgili adli
tahkikatların da iletilmesi gerektiğini yine bütün görüşmelerde
ifade ettik. Yaptığımız bütün bu görüşmelerdeki
talepler asla siyasi talepler değildi, asgari insani kriterlere sahip
olanlara karşı tekrar bir sorumluluğu hatırlatan insani
taleplerdi ancak üzülerek belirtiyorum, ne insani ne siyasi ne vicdani ne
ahlaki ne hukuki ne dinî olarak hiçbir teamülü yerine getiremeyenler açık
bir şekilde bu katliamın ortağı oldular. Buradan
çıkardığımız her ses büyük bir gürültüyle işleyen
ölüm makinesinin gürültüsünde boğdurulmak istendi, buna isyan ettik. Ama
özellikle yaşam hakkını savunan, bir hekim olan Sağlık
Bakanının ya da Sağlık Bakanlığının
yaşama dair çıkan o sesi ölüm makinesinin gürültüsünde boğmaya
çalışmasına isyan ettik, bugün verdiğimiz gensoru da bu
isyanın bir parçasıdır. Sağlık Bakanı çaba
göstermesi gereken yerde yalan yanlış açıklamalarla süreci
kotarma, Hükûmeti aklama telaşına düştü.
Bakın, ben hiç kimse için kolay kolay yalan
yanlış açıklama yaptı demem. Ancak, Sağlık
Bakanının kendi ifadeleri üzerinden neden yalan yanlış
dediğimi buradan ifade etmek istiyorum. 27 Ocak tarihinde Sağlık
Bakanı yaptığı açıklamada ambulansların o bölgeye
gidemediğini, yaralıların da güvenli bölgeye gelmeyi
reddettiğini söylemişti. Oysaki aynı Bakana bağlı olan
Bakanlık aracılığıyla 8 Şubatta yapılan
açıklamada Cizre konusunda 112 çağrı merkezimize ulaşan
herhangi bir yardım talebi ve ihbar olmamıştır. dendi yani
on gün önce söylediğini on gün sonra tekzip eden, yalanlayan bir Bakan
pratiğiyle karşı karşıya kaldık. Kaldı ki
Sağlık Bakanlığının bünyesinde kriz masasının
oluşturulduğu 30 Ocak tarihinde yetkililerle yapmış
olduğumuz görüşmelerde -ismini ben de vermeyeyim- Sağlık
Bakanlığının görevlendirilmiş yetkilisi vahşet
bodrumundan İslam Balıkesir adında bir yaralının
kendilerini aradığını, 6 cenaze ve 25 yurttaşın
kimlik bilgilerini verdiğini ve kendilerinin o bodrumdan hastaneye nakille
ilgili taleplerini Bakanlıklarına ilettiklerini açık bir
şekilde bize ifade etti. Sayın Bakan merak ederse o yetkiliden o ses
kayıtlarını da rahatlıkla bulabilir. Maalesef Ambulans
gönderiyoruz. adı altında yapılan uygulamaların
tamamı planlanmış birer mizansenin ötesine geçemedi. Her
Ambulans gönderiyoruz. dediklerinde, o bölgeye, vahşet bodrumlarına
ve cehennem binalarına operasyonel birlikler gönderdiler. Nitekim, heyetimizin,
30 Ocak tarihi itibarıyla, yaralılarla, Sağlık
Bakanlığı kriz masasıyla ve sağlık ekipleriyle üç
koldan canlı telefon bağlantısıyla yürütmüş
olduğu süreçte de sağlık ekiplerini bekleyen o yaralı ve
hastaların üzerine operasyon birlikleri gönderildi. Sağlık
ekipleriyle dışarı çıkmayı bekleyenler birden büyük
patlama ve silah sesleri altında Öldürülüyoruz, infaz ediliyoruz, bir
şeyler yapın. çığlığını heyetimize
aktarmak durumunda kaldılar. Bütün bu söylediklerim ses
kayıtlarında tespitlidir arkadaşlar. Kamuoyuna çok kısa
bir şekilde sunduğumuz o ses kayıtlarının otuz iki
dakikalık bölümünü herhangi bir cesur savcı soruşturma açarsa
ona iletmeye hazırız. açıklamasını yapmıştık
ve maalesef, sağlık ekibi bekleyen insanlar bu operasyonel
birliklerin yıktığı binanın enkazı altında
kaldılar, Enkaz altında kaldık.
çığlığını bize ilettiler. Utanç verici bir durum.
Tıp fakültesi birinci sınıfa giden
bir öğrenciye önce Hipokratın ...(X)
yani Tıbbî müdahaleye ihtiyacı olan bir yaralıya ya da hastaya
önce zarar verme ilkesi öğretilir. Bir yaralı ya da hastaya önce
tıbbî müdahale üzerinden zarar verme diyen bir etik anlayış,
maalesef orada, sağlık ekipleri yerine giden operasyonel birliklerin
bir katliam yapmasının parçası olmuştur ve bugüne kadar da
bu konuda kamuoyunu doğru bilgilendirecek hiçbir açıklama
yapmamıştır. O insanlar enkaz altında
kaldıklarını bize ilettiklerinde biz Oraya hemen enkaz
kaldırma ekipleri gitsin, kurtarma ekipleri gitsin, o insanların
artık çıkacak durumu yok. dediğimizde de bu taleplerimize cevap
verilmedi. Bazı bilgiler, burada yalan yanlış bilgiler
aktarılırsa detaylarını da burada açıklamaya
hazırım. Ve 23 Ocak tarihindeki ilk vahşet bodrumundan 30 Ocakta
kriz masasının kurulduğu güne kadar bir tek Sağlık
Bakanlığına bağlı ambulans o binaya, 150-200 metre
mesafeye bile yaklaşmadı, 1 kilometreden daha uzak bir mesafede o
bölgede bekleyerek 1 kilometreden yaralılar buraya gelmiyorlar.
üzerinden bu süreci kotarmaya çalıştı. Biz bu süreç içerisinde,
defalarca bütün riskleri alarak belediye ambulanslarını göndermemize
rağmen belediye ambulansları da maalesef engellendi. Hele hele, bu
enkaz altında yaralılar kaldıktan iki gün sonra basın
mensuplarını da alarak bir mizansen çekimi yapmak üzere
ambulansı oraya göndermeleri de utanç verici bir durumdur; hekimlik
adına, insanlık adına utanıyorum, iğreniyorum. Çünkü,
o insanların enkaz altında olduğu belliyken,
çığlıklarında öldürüldükleri belliyken on dakika basın
mensuplarını götürüp yaralılara Hadi biz geldik,
çıkın. demenin ahlaki boyutunu hepinizin vicdanına
bırakıyorum. Bakın, o anonsun yapıldığı
saatlerde o yaralılar şu enkazın altındaydı
arkadaşlar, Biz ambulans getirdik, hadi gelin. dedikleri saatlerde o
cenaze parçaları bu enkazların altında kalmıştı.
Burada, özellikle bu süreç yürürken 2nci bir
cehennem binasından almış olduğumuz haberle ilgili
detayı da paylaşmak istiyorum: Bizi arayan Cizre halk meclisi eş
başkanı Mehmet Tunç bir binada mahsur kaldıklarını, 37
yurttaş olduklarını, yapılan top atışlarıyla
büyük bir yangın başladığını ve yangına
müdahale edilmemesi durumunda buradaki herkesin ölüm riski altında
olduğunu ifade etti. İtfaiye ekipleri, kurtarma ekipleri,
sağlık ekipleri için yaptığımız bütün
görüşmelere rağmen oraya bu ekiplerin gönderilmesi yerine top
atışlarının daha pervasız bir şekilde
yapılması talimatı verildi ve gece boyunca itfaiye gönderilmedi.
Ertesi sabah Mehmet Tunçla tekrar telefon görüşmesi
yaptığımızda Mehmet Tunç yangından dolayı 9
yurttaşın yanarak yaşamını yitirdiğini, 25
yurttaşın da ağır yaralı olduğunu bize belirtti. Müteakip
günler içerisinde, o bina içerisinde 9 cenaze, 52 yaşayan insanın
olduğu bilgisi tarafımıza iletilmiş olmasına
rağmen bu konudaki hiçbir çabaya maalesef izin verilmedi.
Milletvekillerimiz gitti izin vermediler; eş başkanımız
gitti Ben alıp getireceğim. dedi izin vermediler; SES ve TTBnin
profesyonel sağlık ekipleri gitti izin vermediler; Nusaybinde
haftalar boyu binlerce insan birikip Biz gidip alacağız. dedi izin
vermediler; bu ülkenin vicdanlı aydınları, yazarları,
STKları çağrı yaptı izin vermediler ve bütün bunların
sonucunda da bu cehennem binasında, 61 yurttaşın olduğu
cehennem binasında TRT Haberde -sanırım 7 Şubat tarihinde-
geçen bir alt yazıyla oradaki 61 kişinin etkisiz hâle
getirildiği haberleri ahlaksızca yazıldı. Yaralı ve
hastaneye nakledilme iradesini gösterenler devletin resmî kanalında
Etkisiz hâle getirildi. şeklinde bu topluma, bu halklara sunuldu. O alt
yazıyı Şırnak Valiliği yalanladı, ertesi gün
İçişleri Bakanlığı yalanladı, Başbakan yalanladı.
Sadece bir çatışmada 10 kişinin öldürüldüğünü söylediler
ama saatler sonra vahşet bodrumlarından cenazeler çıktıkça
biz o alt yazının doğru olduğunu, bu Bakanın da dâhil
olduğu Kabine üyelerinin yalan söylediğini maalesef, görmek durumunda
kaldık.
Yani, değerli milletvekilleri, tablo şu:
150yi aşkın insanın, yaralı ya da sağ, hastaneye
nakille ilgili talepleri var. Bu ülkenin Sağlık Bakanı ya da
Bakanlığı ya da Hükûmeti 1 tek insanı sağ ya da
yaralı olarak o bodrumlardan çıkarmamıştır,
tamamı infaz edilmiştir, tamamı bir katliama maruz
kalmıştır. Aynı süreç devam ederken, bu sefer Cizrenin Sur
Mahallesinde üçüncü bir cehennem binasından arkadaşlarımız
bizi aradı, Milas İlçe Eş Başkanımız Derya
Koçun bizi aramasıyla haberdar olduk. Derya Koçun ifadesine göre, 20
cenaze ve 25 yaşayan insanın olduğu o binaya da yoğun top
atışları yapılıyordu ve bir an önce sağlık
ekiplerinin gönderilerek, hastaneye nakil talebi bize iletildi, 112 ve 155e iletildi
ancak bütün bunlara rağmen maalesef diğer iki vahşet
binasına olduğu gibi bu binaya da operasyon yapıldı ve o
insanların da o binadan cenazeleri çıktı. Cenazeler
çıktıktan sonra 6 ile dağıtıldı arkadaşlar.
6 ilde her bir aile, her bir ana, tek tek, önce Mardine gidip Çocuğum
burada mı? diye bakıyor, orada teşhis edemediyse Urfaya
gidiyor, oradan Antepe gidiyor, sonra gerisin geriye Silopiye gidiyor, sonra
Malatyaya gönderiyorlar. İnsanlık dışı bir
yaklaşımı cenazeler üzerinde de sürdürmeye devam ediyorlar.
Otopsi işlemlerine bağımsız
heyetler giremedi, hekimler giremedi, avukatlar giremedi, aile fertleri
giremedi, hatta anaların ya da ailelerin o cenazeleri teşhisine bile
engeller, güçlükler çıkarıldı. Bütün bunları
karşı karşıya olduğumuz bir katliam zihniyetinin, bir
katliam konseptinin hangi aşamaya geldiğini ifade etmek
açısından söylüyorum.
Bütün bunlar yaşanırken bu ülkenin
Sağlık Bakanı ne yaptı? Bunlarla ilgili tek bir cümle
kullanmadığı gibi kendi liderinin neden diktatör olarak
tanımlandığının siyasi tezleriyle uğraştı.
Hatırlarsınız, bu Bakan, ilk savaş konsepti sahaya
sürülünce de Eğer başkan yapsaydınız bunlar olmazdı.
demişti, Eğer Başkanlık olsaydı bu kaos süreci
olmazdı. açıklamalarını yapmıştı.
Dolayısıyla buraya gelip vereceği cevapların bizim
açımızdan hiçbir inandırıcılığı yoktur.
Biz, özellikle bu gensorunun vicdan sahibi olan,
vicdanını dinleyen bütün milletvekilleri tarafından defalarca
düşünülerek değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. 150
insandan hiçbir kişi eğer hastaneye nakledilmemişse burada her
milletvekilinin ortaya koyması gereken tarihî bir sorumluluk vardır
düşüncesindeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Sayın
Başkan, bir dakikada toparlayabilir miyim?
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum
Sayın Baluken, toparlayınız.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Sokağa
çıkma yasakları boyunca bu ülkede yaşananları da burada
defalarca ifade ettik. Beyaz bayraklarla hastaneye gitmek zorunda kalan kronik
hastalar, 4 doz alması gereken ilaçları ilaç
bulamadığı için 1 doz ya da hiç alamayan kanser
hastalarının dramı, bu sokağa çıkma
yasaklarının olduğu yerlerde hafif kanamalarda bile kan
kaybından yaşamını yitirenler,
arkadaşımızın dile getirdiği Abdülaziz Yural, Eyüp
Ergen ve Şeyhmus Dursunun yaşamını yitirdiği
sağlık emekçilerine yönelik katliamlar, bir kentte bir eczaneyi bile
açık tutmayan bir zihniyet; bütün bunların tamamı, işte, bu
Sağlık Bakanı döneminde yaşandı. Taybet ananın
cenazesi tam sekiz gün boyunca sokak ortasında bekletildi. Önce Taybet
ananın ölümü çocuklarına izletildi, sonra sekiz gün boyunca o cenaze
kurda kuşa yem olmasın diye, o çocuklar kendi analarının
cenazesine bakmak zorunda kaldılar. Güler Yanalakın bebeği
karın içerisinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) -
henüz
doğmadan maalesef katledildi. Birçok kadın bu dönem içerisinde
düşükler yaptı, en temel sağlık ihtiyaçlarından,
sağlık hizmetlerinden mahrum kaldı.
İşte bütün bu özetlemeye
çalıştığımız tablo içerisinde, biz, bu
Sağlık Bakanının kendi görevini ve işini
yapmadığını, yaşam hakkına, sağlık
hakkına sahip çıkmadığını, savaş
politikalarının bir parçası olduğunu ve bu nedenle de bu
gensorunun mutlaka işleme alınması gerektiğini
düşünüyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.(HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Baluken.
Önerge üzerinde gruplar adına üçüncü
konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin
Milletvekili Sayın Aytuğ Atıcı.
Süreniz yirmi dakika Sayın Atıcı.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Sokağa Çıkma
Yasağı Uygulanan Yerlerde Kişilerin Yaşam
Haklarının Korunmasına Yönelik Gerekli Tedbirleri
Almadığı ve Sağlık Hizmetlerinde Aksamalara Sebebiyet
Verdiği İddiasıyla Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu
Hakkında Bir Gensoru Açılmasına İlişkin önergenin
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuz adına söz almış
bulunuyorum. Şahsî menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit
etmeyen milletvekillerini saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlar,
yakamda gördüğünüz bu resim cinsel tacize uğradığı
için Kayseride intihar eden 12nci sınıf öğrencisi 17
yaşındaki bir kızımıza ait. AKPnin
yarattığı acımasız sistemin kurbanı olan, devleti
yönetenlerin koruyamadığı bir kızımız.
Şikâyet edildiği hâlde ısrarla gereğinin
yapılmaması sonucunda ailesinin yüzüne bakamayacağımız
bir kızımız. Meclise sunduğum Özgecan yasası AKP
tarafından bekletilirken, acaba daha kaç kızımız, kaç canımız
yitecek. Özgecan yasasının bir an önce çıkması
gerektiğini önemle vurguluyorum.
Değerli arkadaşlar,
gensoruya gelecek olursak ne diyor gensoruda? Diyor ki: Sağlık
Bakanı, kişilerin yaşam haklarının korunmasına
yönelik bir tedbir almadı. Sağlık hizmetlerinde aksamalar oldu.
Bu sebeple, doğuda ve güneydoğuda insanlar ölüyor. Doğru mu?
Keşke doğru olmasaydı, keşke bunlar yaşanmasaydı,
keşke Sayın Sağlık Bakanı başarılı bir
görev yapmış olsaydı.
Peki, bu yaşam
hakkı, bu kutsal yaşam hakkı nerede korunamamış?
Sokağa çıkma yasağı olan yerlerde. Yani, siz, bu ülkeyi
yönetemediğinizi kendi kendinize itiraf etmiş durumdasınız.
Ben ülkeyi yönetemiyorum, sokağa çıkma yasağı ilan
ediyorum. Sokağa çıkma yasağı ilan edeceğimi
bildiğim hâlde gerekli tedbirleri almıyorum, alamıyorum,
acizim. demenin siyasi dilidir bu.
Şimdi, burada,
Sağlık Bakanının iki türlü sorumluluğu olduğunu
hepimizin görmesi lazım. Birincisi: Sağlık Bakanı olarak,
Doğu ve Güneydoğu Bölgelerinde halkın
sağlığını koruyamamak ve gerektiğinde
sağlık hizmeti verememek. Bu, bir bakan olarak, üstelik bir hekim
bakan olarak Sayın Müezzinoğlunun yapamadığı bir
iş.
İkincisi: AKP
Hükûmetinin bir üyesi olarak Doğu ve Güneydoğu Bölgelerimizin
yangın yerine dönmesini engelleyememek ve dolayısıyla,
insanların en kıymetli hakları olan yaşam
haklarını da koruyamamak.
Peki, bu görevler Sağlık Bakanına kim
tarafından veriliyor? Anayasa tarafından veriliyor, Anayasa. Yani
amir hüküm diyor ki: Sayın Bakan, sen, Türkiye'de ayrım yapmadan
herkesin sağlığını koruyacaksın,
koruyamadığın yerde tedavi edeceksin. Peki bu görevi kim yapamıyor?
Sağlık Bakanı yapamıyor. Şimdi Sayın
Sağlık Bakanı bu kürsüye çıkacak, bunları inkâr
edebilecek. Bilmiyorum, dikkatle dinleyip göreceğiz.
Şimdi ben de size sorarım o zaman:
Sıfır terörle devraldığınız bu güzelim ülkeyi
sokağa çıkma yasaklarının olduğu bir duruma
getirdiğiniz doğru mu yalan mı? Allah aşkına, yani
şöyle bir tarafsız düşünün. Sıfır terörle
devraldınız, ülke yangın yerine döndü, her tarafta sokağa
çıkma yasağı var. İki: Hadi oldu, sokağa çıkma
yasağı ilan edeceğinizi anladınız, yiyecek ve
sağlık konularında neden gerekli önlemleri almadınız?
Yani insanların doktora ulaşamadığı yalan mı?
İnsanların yiyecek ve su sıkıntısı çektikleri
yalan mı? İnsanların korkudan beyaz bayrak çekerek hastaneye
gitmeye çalıştıkları yalan mı? Bunların hepsi benim
ülkemde ve herkesin gözü önünde oluyor.
O yüzden, Sayın Bakan, o
koltukta asla oturmamalısınız. Gensoruya bile gerek kalmadan
Ben bu işi yapamadım. deyip o koltuktan derhâl
kalkmalısınız. Gensoruya ne gerek var? Zaten siz bu işi
yapamadığınızın farkındasınız ve derhâl
o koltuğu terk etmelisiniz. Üstelik sağlığı sadece
insanın hastalığı ve sakatlığı olarak
tanımlamıyoruz. Dünya Sağlık Örgütü diyor ki: Bir insan
bedenen, ruhen, zihnen ve sosyal yönden tam olarak iyiyse
sağlıklıdır. Şimdi, bu tanıma uygun olarak siz
sağlık hizmetini verdiniz mi, vermediniz mi? Allah aşkına
ya, bir kendi kendinize sorun. Dünya Sağlık Örgütü sizlere
sağlığı tanımlamış, siz de bakan
olmuşsunuz, oturmuşsunuz. Bu işi yaptınız mı,
yapamadınız mı? Ya, bırakın bizi, bırakın muhalefeti,
herkesi bir kenara bırakın, Ya, ben bu işi yapamadım.
dediğiniz olmuyor mu Allah aşkına, çok merak ediyorum? Üstelik
sağlıklı olma hakkı bizlere verilen bir lütuf değil,
bir lütuf değil, bir hak; hem anayasal hak hem de uluslararası
sözleşmelere göre bir hak. İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesinden tutun da Avrupa Birliği Temel Haklar Bildirgesine,
Avrupa Sosyal Şartına, sayabileceğimiz pek çok
uluslararası anlaşmaya göre bir hak. İşte şimdi, sizin
bu görevinizi yerine getirmediğinizi ben değil cümle âlem görüyor,
cümle âlem biliyor. Sağlık hizmetlerinin verilmediğini, sanki
savaş hukuku varmışçasına bir görüntüye, bir ortama müsaade
ettiğinizi daha ne kadar inkâr edeceksiniz? Bunu yaptığınız
için siz de, Hükûmetiniz de acz içerisindesiniz.
Allah aşkına, bu
duruma nasıl düştünüz? Ben bu soruları size sormak
zorundayım, bütün milletvekilleri sormak zorunda, en başta AKPnin
milletvekilleri sormak zorunda. Ee, arkadaşlar, demiyor musunuz Allah
aşkına Sayın Bakan, bu duruma nasıl düştünüz?
İnsanların sağlığını nasıl
koruyamadınız? Siz orada bizi de temsil ediyorsunuz. Demeyecek
misiniz? Bunu demek yerine barış isteyen, kan dökülmemesini isteyen,
gözyaşı akmamasını isteyen ve insanca bunları
sorgulayanları da zan altında bıraktınız. Nasıl?
Bu adam, bu kadın teröre destek oluyor. dediniz; baskı
uyguladınız, uyguluyorsunuz. Bu konuda hiç kimsenin
konuşmasını istemiyorsunuz. Kim ağzını açarsa
terörist diyorsunuz, kim ağzını açarsa Teröre yardım
ediyor, yandaşlık ediyor. diyorsunuz. Birazdan sizin ve
Hükûmetinizin teröre nasıl yandaşlık
yaptığınızı tek tek açıklayacağım.
Ben burada, bu Genel Kurulda
Cizrede tüm insanlara, yaşlı-çocuk, yardım edilmelidir,
suçluları bile tedavi edip adalete teslim etmek gerekir. dediğimde,
Sayın Bakan siz ve grubunuz ve yandaş medyanız ve AK trolleriniz
beni hedefe koydunuz ama benim doğru söylediğimi siz
anladınız ve ertesi gün aynı şeyleri siz söyleyince
aynı AK troller, aynı medya, aynı milletvekilleri sizleri
alkışladı ama keşke söyleminizle eyleminiz bir olabilseydi.
Baskı ve korku siyaseti
yöntemi uygulayarak siz kendinizin, Hükûmetinizin teröre yardım ve
yataklık yaptığı gerçeğini asla gizleyemeyeceksiniz
her fırsatta bunu ben ve arkadaşlarım bu kürsüden dile getireceğiz.
Bakın ne yaptınız? Barış
kelimesini değersizleştirme pahasına Barış
görüşmeleri veya Çözüm süreci dediğiniz dönemde terör örgütüyle
müzakere ettiğiniz yalan mı? Bu, yardım ve yataklık
değil mi? Şehirlerde aylarca savaşacak kadar silah ve bomba
yığılmasına sessiz kalmak teröre yardım ve
yataklık değil mi Sayın Bakan? Allah aşkına
Bunları görmedik. demeyin. Sağır sultanın bile
duyduğu, Cumhurbaşkanı ve diğer yetkililerin
manşetlere konu olmasına rağmen, çeşitli açıklamalara
rağmen şehirlere bu silah yığınağı
yapıldığı acaba Bakanlar Kurulunda konuşulmadı
mı? Eğer konuşulmadıysa uyuyorsunuz demektir; derhâl sizin
değil Hükûmetin istifa etmesi gerekir. Bu silah ve bombaların
doğu ve güneydoğudaki bu evlere süs olarak getirilmediğini Kabinede
anlayan bir Allah kulu çıkmadı mı Allah aşkına? Bizim
Genel Başkanımız Terör örgütü bölgede şube kurmuş,
militan topluyor, vergi dairesi kurmuş, vergi topluyor, polis olmuş,
yol denetliyor. dediğinde ana muhalefeti duymadan işinize devam
etmek teröre yardım ve yataklık etmek değil mi? Teröre insan kaynağı
yetiştiren düzene zemin hazırlamak, tüm uyarılarımıza
rağmen seyretmek teröre yardım ve yataklık değil mi Allah
aşkına? Biz buradan konuşunca mı insanlara Vay, bunlar
teröre yardım ediyor. diyorsunuz. Siz bunları fiilen
yaptınız; bunları yaptığınızı da
geçmişte böbürlenerek söylediniz, göğsünüzü gere gere söylediniz.
Şimdi de başkalarını suçlamaya
çalışıyorsunuz.
Kesinlikle bunların hesabını bir bir
bu halk sizden soracak. Siz ne derseniz deyin, bunları söylemeye devam
edin, biz gerçekleri her zaman söylemeye devam edeceğiz.
Sayın Başbakanın IŞİDe
öfkeli Sünni gençler muamelesi yapması, militanları burada
eğitip donatmanız teröre yardım ve yataklık değil mi
Allah aşkına? Komşu ülkenin yönetimini yıkmak için,
Suriyenin yönetimini yıkmak için oraya müdahale etmek, IŞİD
üyelerinin ülkemizden savaşçı toplamasına, 50den fazla
kentimizden militan toplamasına seyirci kalmak ve onlara lojistik destek
sağlamak teröre yardım ve yataklık değil mi? İşte,
bütün bu yaptıklarınız Türkiyeyi vurmaya devam ediyor,
dengeleri altüst etmeye devam ediyor.
İşte, bozulan dengelerden birisi de
sağlık oldu Sayın Bakan, sağlık. Siz çok iyi
bilirsiniz, sağlıkta ispat edilmiş, bilimsel olarak
kanıtlanmış en değerli kriter koruyucu hekimliktir.
Koruyucu hekimlik sadece aşı yapmak değildir Sayın Bakan,
yolların düzgün yapılmasını sağlayıp trafikte
ölümleri azaltmak da koruyucu hekimliktir. Kurşunun namludan
çıkmasını engellemek, bombaların patlamasını engellemektir
koruyucu hekimlik Sayın Bakan. O kurşun o namludan çıkmayacak Sayın
Bakan, o bombalar patlamayacak. O kurşun çıktıktan sonra
dünyanın en iyi cerrahını getir, dünyanın en iyi doktorunu
getir, o insan orada ölür. Sizin Bakanlar Kurulundaki var oluş
sebebinizdir bu savaşı önlemek. Hiç kimse bilmese, siz yumruğu
masaya vurup Hayır. diyeceksiniz, Ben yurtta barış, dünyada
barış istiyorum. diyeceksiniz. Benim ülkemdeki
çatışmaları, Suriyeye palas pandıras savaşa gitme
heyecanını, hevesini sizin yok etmeniz gerekirdi. O nedenle siz orada
oturuyorsunuz bir hekim ve bir Sağlık Bakanı olarak.
Eğer Hükûmete bunları anlattım, beni
dinlemediler. diyorsanız, ne işiniz var o koltukta? Onurunuzla
kalkın ve hekimlik onurunu da koruyun. Ben savaşı istemiyorum,
ben ülkemde çatışma istemiyorum, o yüzden de bunu
anlattığım hâlde dinlemediler. diyorsanız kalkın.
Kalkmıyorsanız siz de bu suça iştirak ediyorsunuz ve bu
gensoruyu yerden göğe kadar haklı çıkarıyorsunuz Sayın
Bakan. O yüzden, biz sizi bu konuda ciddi şekilde eleştiriyoruz.
Aylarca süren sokağa çıkma
yasaklarının zeminini kim hazırladı, kim
hazırladı? Benim ülkemi bu dönemde kim yönetti? Eğer Biz
hazırlamadık. diyorsanız bize söyleyin, kim
hazırladı? Dış güçler mi, sizin yönetemediğiniz
ülkedeki teröristler mi, sizin yönetemediğiniz bu ülkede
başkaları mı geldi benim ülkemi yönetti ve sokağa
çıkma yasaklarına zemin hazırladı? Bir yerde kargaşa
var, çatışma var iken sizin Sağlık Bakanı olarak
ishali olan, ateşi olan çocukların doktora nasıl gideceğini
hesaplamanız gerekmiyor muydu? Diyaliz hastalarının ne
olacağını, yaralıların, hastaların nasıl
tahliye edileceğini sizin anlamanız, bilmeniz, yönetmeniz gerekmiyor
muydu? E, bütün bunları yapmamışsınız, şimdi de
kalkmışsınız size gensoru verildi diye, daha ilk Yallah
bismillah. derken oradan bu tarafa laf atıyorsunuz Sayın Bakan.
Bunların bir tanesi yanlış ise ben çıkacağım,
burada özür dileyeceğim.
KEMALETTİN
YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) Hepsi yanlış.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Söylediğim her
şey tamamen doğru ve ispatlıdır. Konuşmamı çok
dikkatli hazırladım, konuştuğum her şey gerçektir.
İsteyen herkese de bunu buradan net olarak ifade edebilirim ve ispat
edebilirim.
Şimdi, eğer siz benim ülkemde seksen dört
gün sokağa çıkma yasağı koymuşsanız, eğer
benim ülkemde Ulus gibi, Ankaranın Ulusu gibi, İstanbulun
Eminönüsü gibi, Diyarbakırın Sur ilçesinde insanları korku
içinde yaşatıyorsanız bu işte bir yanlışlık
var. Şırnak Cizrede, Silopide 14 Aralıktan beri insanlar korku
içinde, sokağa çıkamıyorsa, İdil halkı 16
Şubattan beri sokağa çıkamıyorsa, Silvanda, Bismilde,
Licede aralıklı olarak günlerce, haftalarca insanlar sokağa
çıkamıyorsa, doktora gidemiyorsa, Allah aşkına, siz
nasıl bir hükûmetsiniz, siz kendinizi nasıl iktidarda görüyorsunuz,
bu ülkeyi yönetemediğinizin farkında değil misiniz? Mardinin
Nusaybin, Dargeçit, Derikinde, Hakkârinin Yüksekovasında, Muşun
Vartosunda insanlar kan ağlıyorlar ve siz bunları sadece
seyrediyorsunuz Sayın Bakan.
Şimdi, normal şartlarda sağlık
hizmetini vermekten aciz iken bu şartlarda veremeyeceğinizi çok iyi
biliyoruz. Bize diyorsunuz ki: Ambulansları gönderdik. Karşıdan
silah sıkılıyordu, biz de sağlık hizmeti veremedik.
ya da Bölgede çatışma var, sağlık hizmeti veremiyoruz. Bu
söyledikleriniz doğru değil Sayın Bakan.
Bakın, size birkaç rakam vereceğim. Sizler
on dört yıllık -tırnak içinde- istikrarlı
iktidarınıza rağmen doğuda, güneydoğuda her
tarafın güllük gülistanlık olduğu dönemlerde de sağlık
hizmeti veremediniz ya da vermediniz. Nereden mi biliyorum? Siz söylediniz.
Sizin yayımladığınız Sağlık
İstatistikleri Yıllığında -aynen sizin cümlelerinizle
söylüyorum- diyorsunuz ki: Anne ölümleri: 100 bin canlı doğumda,
Doğu Marmarada 7,2; Güneydoğu Anadoluda 18,1; Orta Doğu
Anadoluda 33,8. Ben de merak ettim Orta Doğu Anadolu nereden çıktı
diye, kitapçığa siz yazmışsınız. Yani Bingölü,
Elâzığı, Malatyayı, Tunceliyi, Bitlisi, Hakkâriyi,
Muşu, Vanı katmışsınız, yine de rakamı
düşürememişsiniz.
Bakın, tekrar söylüyorum Sayın Bakan,
ortada çatışma yok, bir şey yok. Doğu Marmarada annelerden
100 bin canlı doğumda 7 kişi ölürken Doğu Anadoluda 33,8
ölüyor. Allah aşkına, burada bir yanlışlık yok mu,
burada bir sorun yok mu? Siz nasıl kalkıp Ben sağlık
hizmeti verebildim. diyorsunuz? 5 katından daha fazla bir şey var.
Her ne kadar siz, erkeklerin de doğum yaptığını varsayıp
rakamı düşürmeye çalışıyorsanız da asla bu
gerçekleri saptıramayacaksınız, saklayamayacaksınız.
Bebekler de daha çok ölüyor doğu ve
güneydoğuda. Bu çatışmalardan bağımsız olarak,
Doğu Marmarada bebek ölümü binde 5,4 iken sizin rakamınıza göre
Güneydoğu Anadoluda 11,6; 2 katından fazla. Şimdi siz
kalkmışsınız, bir de sokağa çıkma
yasağı ilan etmişsiniz, bir de Türkiyeyi kan gölüne
çevirmişsiniz. Bu rakamların nasıl olduğunu hayal bile
etmek istemiyorum, düşünmek bile istemiyorum.
Bu yetmiyor, geleceğimiz de karanlık.
Orada, 100 bin kişiye düşen doktor sayısına bakıyorum
Uzman pratisyen veriyorsunuz, uzmanları ayrı verseniz durum facia.
Yine sizin rakamınız, Batı Anadoluda 100 bin kişiye 270
doktor düşüyor, güneydoğuda sadece 122 doktor düşüyor Sayın
Bakan. Bunun çatışmayla, terörle ne ilgisi var? Siz zaten Doğu
ve Güneydoğu Anadoluyu gözden çıkarmışsınız, siz
zaten oraya hizmet vermiyorsunuz, sizin boşluğunuzu
başkaları dolduruyor.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Türkiyeyi gözden
çıkardılar, Türkiyeyi.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Ondan sonra
çıkıyorsunuz, Yandım Allah diyorsunuz. Bu sayıyı,
diş hekimi, ebeye de indirgeyebiliriz, yansıtabiliriz.
O nedenle, bu bölgeler arasındaki farkı
kaldırmadığınız için bu gensoruyu hak etmişsiniz
zaten. On dört yıldır elinizde para var, on dört yıldır
elinizde her şey var. Nereden mi para var? Ben söylemiyorum yine, sizin
bakan arkadaşınız söylüyor, Çalışma Bakanı
çıkıyor: Ben, topladığım vergiler ve
topladığım primlerle sağlık giderlerinin yüzde 92sini
karşılıyorum. diyor 2014 yılında. 2016
yılında hedefim yüzde 106. diyor. Ne demek yüzde 106? Kâra
geçeceğim demek. Yani, katkı ve katılım paylarını
bıraktığınız hâlde, katkı ve katılım
paylarını buraya koymadığımız hâlde
sağlıktan kâr ediyorsunuz; bunu yapamazsınız. Bölgeler
arasında böyle farklılık varken siz o parayı bebekler
ölmesin diye oraya harcamak mecburiyetindesiniz. Bu nedenle, orada siz
doğal, normal koşullarda bile görevinizi
yapamamışsınız, bir de bunun üzerine kan gölüne
çevirmişsiniz, bir de Bana niye gensoru verdiler? diyorsunuz. Ya, size
gensoru verilmeyecek de kime verilecek Allah aşkına? Burada gensoruyu
en çok hak eden bakanlardan bir tanesi sizsiniz. Doğudaki insanlar dönüp
batıya bakıyorlar, herkesin akrabası var. Benim annem daha çok
ölüyor, benim bebeğim daha çok ölüyor. diyorlar. Ondan sonra da isyan
ettiğinde diyorsunuz ki Bu ülkeye neden barış gelmiyor?
Siz, bir taraftan asli işlerinizi yapmayı
bir kenara bırakıp diğer taraftan da taşeron
bakanlığına dönüşmüşsünüz Sayın Bakan. Yani, inşaat
firmaları, özel hastaneler, uluslararası finans şirketleri ne
emrediyorlarsa hemen yasa, yönetmelik çıkarıyorsunuz. Örnek mi?
Şehir hastaneleri. Sizin çıkardığınız, Kamu-özel
ortaklığıyla yapacağım. dediğiniz şehir
hastaneleri bir efsane yerine kâbusa dönüştü ve bizim geleceğimizi
âdeta yok etti Sayın Bakan. Sırf bunun için bile sizin o koltukta
oturmamanız gerekiyor.
Siz, Batılı finans kaynaklarına hasta
ve hazine garantili olarak hastane açtırdınız Sayın Bakan.
Bunları unutmayacak bu halk, ben de unutmayacağım, yüreğim
yettikçe bunları size anlatacağım.
Beterin beteri var mı? Var. Beterin beteri
şu: Benim ülkemin Sağlık Bakanı kalkıyor Bu ülkede
Cumhurbaşkanı yerine...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Atıcı, bir dakika
ek süre veriyorum, toparlayınız lütfen.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Benim ülkemin
Sağlık Bakanı Bu ülkede Cumhurbaşkanı yerine
başkan seçseydik bu kaos olmayacaktı. diyor. Sayın Bakan, o
mübarek ağzınıza yakıştı mı Allah
aşkına bu laf? Ne işiniz var sizin beyefendi başkan
olmuş olmamış? Ya, siz ölen insanlara bakın. (CHP
sıralarından alkışlar)
Her gün şehitler
geliyor, her gün kan akıyor; siz başkanlık derdindesiniz. Öyle
bir şekilde ülkemi yönetemiyorsunuz ki bu kadar şehit gelirken, bu
kadar insan ölürken Sayın Cumhurbaşkanının doğum
gününü nasıl kutlarım?ın derdine düşmüşsünüz, yeni
bir kutlu doğum haftası yaratmaya çalışıyorsunuz
sayın milletvekilleri.
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Yalan söylüyorsun.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Ne kadar acze
düşürüldüğünüzün farkında mısınız?
AHMET UZER (Gaziantep) Hadi be!
KEMALETTİN
YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) Yalan söylüyorsun, yalan söylüyorsun!
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Sizler milletvekilisiniz, sizler milletin vekilisiniz.
HARUN KARACA (İstanbul)
Ayıp ya, ayıp ya!
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Sizler Sayın Cumhurbaşkanının doğum günü partisini
yapma, organize etme kurumu, makamı değilsiniz.
HARUN KARACA (İstanbul)
Ağzından çıkanı kulağın duysun.
AYTUĞ ATICI (Devamla)
İşte, biz bu yüzden bu gensoruya evet diyeceğiz.
AHMET UZER (Gaziantep)
Baştan sona yalan.
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Yiğit olun, siz de evet deyin. (CHP sıralarından
alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Haydi bakalım, maşallah!
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Atıcı.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, izin verirseniz bir sözü düzeltebilir miyim yerimden,
60a göre?
BAŞKAN Neyi
düzelteceksiniz?
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Özgecan yasası olarak ifade edilen bir teklifin özellikle
bekletildiğini ifade etti sayın hatip, onu düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun,
yerinizden size söz verelim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
45.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının (11/1) esas
numaralı Gensoru Önergesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; az önce konuşan
hatip Özgecan yasası diye ifade edilen bir teklifinin ısrarla
bekletildiğini ifade ettiler.
Öncelikle, toplumdaki ortak
hassasiyetlerin siyasi parti gözetmeksizin ortak değerlendirilmesi
gerektiği kanaatindeyim. Ancak, hatırlatmak isterim ki geçen senenin
haziran ayında Türk Ceza Kanununda yapılan değişiklikle
ilgili -ki beraber yapmıştık- 103üncü maddenin (6)ncı
fıkrasına göre, ilgili konuyla ilgili en ağır ceza olan
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası
getirilmiştir, daha önce olmayan bu fıkra eklenmiştir Ceza
Kanunumuza. Dolayısıyla, bu konuyla ilgili bir yanlış
bilgi vardır, onu düzeltmek isterim.
Ayrıca, yine, sayın
hatibin son cümlesinde Kutlu Doğum Haftasına atıfta bulunarak
talihsiz bir ifadede bulunduğunu, bunu da revize etmesini talep ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Altay, sisteme girmişsiniz.
Buyurun Sayın Altay.
46.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının (11/1) esas
numaralı Gensoru Önergesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasında dile getirdiği
iddiaları Hükûmetin kabul edip etmediğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
Türkiyede çok bilinen bir özdeyiş, atasözü var: Sükût ikrardan gelir.
Biraz önce kürsüde konuşan, partimize mensup milletvekili Sayın
Aytuğ Atıcı konuşmasında 3 defa 63üncü Hükûmetin terör
örgütü PKKya yardım ve yataklık yaptığını iddia etti.
Hükûmet bu iddiayı kabul etmiş midir? Biz böyle anlıyoruz.
Teşekkür ederim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Turan, Sayın Altayın ifade ettiği şeye sanırım
Sayın Bakan cevap verecektir.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, şöyle: AK PARTİ Grubu henüz
konuşmamıştır. Bunu da en iyi, çok tecrübeli olan
sayın grup başkan vekilinin bilmesi gerekir.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) AK PARTİye değil, itham Hükûmete. Benim tecrübemi
sen tartışamazsın.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - AK
PARTİnin ilgili milletvekili konuşacaktır, ardından da
Hükûmet buna cevap verecektir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Peki,
Sayın Turan.
Buyurun Sayın Gök.
47.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasıdaki bazı ifadelerine ve Etimesgut İlçe Millî
Eğitim Müdürlüğünün, Cumhurbaşkanının doğum
gününü kutlamak için yapmayı planladığı etkinliğe
ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkanım, AKP grup başkan vekili belki Meclisi geçen
hafta yeterli bir şekilde takip edemedi ama Özgecan yasası diye
adlandırdığımız yasayı, biz Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu milletvekilleri olarak -yine az önce burada
yaptığımız gibi- İç Tüzükün 37nci maddesine göre buraya
getirdik ve AKPnin oylarıyla reddedildi. Bir kere, onu Millet
Meclisimizin bilgisine sunuyorum.
İkincisi: Sayın
Aytuğ Atıcının belirtmek istediği hususa biraz daha
açıklık getirmek isterim.
Etimesgut İlçe Millî
Eğitim Müdürlüğü geçtiğimiz hafta içerisinde Etimesgutta
bulunan bütün okullara yazı göndererek 2.023 öğrenci tespit
edilmesini, bununla da Cumhurbaşkanının 26 Şubatta olan
doğum günü nedeniyle bir yürüyüş tertipleneceğini, bütün
okulların bir kortej hâlinde belli bir yerden
Cumhurbaşkanlığı Sarayına kadar yürüyerek -2.023
öğrenciyle Cumhurbaşkanlığına gidilerek-
Cumhurbaşkanının doğum gününün kutlanacağına dair
bir genelgeyi bütün okullara gönderdiler.
Bunun üzerine, benim de
arasında bulunduğum Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri soru
önergesiyle ya da suç duyurularıyla bu olayın üzerine gidince önceki
gün iptal etmek zorunda kaldılar.
Sayın Aytuğ
Atıcının dikkat çektiği nokta budur ve böyle bir tablo
yaşanmıştır, tüm belgeleri elimizdedir. Yani,
Cumhurbaşkanının doğum gününü kutlamak için okulu tatil
eden bir anlayışın da burada sorgulanması gerekir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Peki,
teşekkür ederiz Sayın Gök.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Kutlu Doğum konusu problemli Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Niye problem var orada?
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Düzeltmeyin, size yakışanı söyleyin.
BAŞKAN Sayın
Atıcı, buyurun.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan,
Özgecan yasasını bizzat ben imzalayarak Türkiye Büyük Millet
Meclisine sundum, bekliyor. Sayın grup başkan vekilinin
bilmediğini buradan anlıyoruz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Değişti
Sayın Başkan.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Geçen dönem yapılan
düzenlemenin daha da ileriye giderek iyi hâl indiriminin kaldırılması
ve İnfaz Yasasından bunların
yararlandırılmamasını da talep ettim.
ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) İnfaz
Yasasından zaten yararlanmıyorlar ki tecavüzcüler.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Şimdi Bunlara
karşıyız. diyorlarsa bu bir görüştür, bunun bedelini siyaseten
öderler. Özgecan yasası dediğimiz budur.
Kutlu Doğum Haftasına gelince: Ben
konuşmamda âdeta ikinci bir kutlu doğum haftası dedim. Kutlu
Doğum Haftasının ne anlama geldiğini hepimiz biliyoruz,
onu istismar etmeyeceğim. Ama ikinci bir kutlu doğum haftasına
hazırlık yapıldığını, billboardlarda,
efendim, bunun mevlitlerle Kuranla, tilavetleriyle
kutlanacağını gözlerimizle gördük. Şimdi bunları inkâr
ediyorlarsa buyursunlar, Böyle bir şey yok. desinler, inkâr etmiyorlarsa
düştükleri durum içler acısıdır diyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Peki, Sayın Atıcı,
kayıtlara geçmiştir.
Sayın Turan, tamam, açıklık
getirildi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
polemik olmasın diye uzatmak istemiyorum ancak usulde bir yanlış
varsa beraber düzeltelim. TCK açıktır, bu düzenleme
yapılmıştır. Uygulamadan kaynaklı sorun varsa bir daha
konuşalım ancak ağırlaştırılmış
müebbede çevirmişiz, en ağır ceza gündeme gelmiş.
Teröristbaşının da aldığı ceza bu, benzer
konuların da aldığı bu, daha ağırı yok bu
cezanın. O yüzden ısrarla bir daha altını çiziyorum:
Israrla, Hükûmetin bu konuyu ihmal ettiğine ilişkin iddiayı
reddediyorum.
Onun dışında, siyaseten
doğrulanmaya açık olan bir konuyu burada tartışabilirsiniz,
problem değil ancak bu benzerliğin Hazreti Peygamberin Kutlu
Doğumuna bağlıyor olmak bir siyasi ahlak meselesidir.
AYTUĞ ATICI (Mersin) İyi hâl indirimi
kalksın. diyorum.
ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) İyi hâl
indirimi hukukta genel hüküm.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Cumhurbaşkanının doğum gününü kim kutlamış,
nasıl kutlamış, bunu bilmiyorum, bunu tartışalım.
LEVENT GÖK (Ankara) Anlatıyoruz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Ancak bunu kutlu
doğum diye ifade etmek, ikinci bir kutlu doğum diye
ENGİN ALTAY (İstanbul) Böyle bir özenti
var diyor, özenti.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
İkinci bir özenti
var. diye ifade etmek Hazreti Peygambere haksızlıktır, bu,
sapla samanın karıştırılmasıdır. Bu ifadenin
düzeltilmesini istiyorum diyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Gök, buyurunuz.
LEVENT GÖK (Ankara) Şimdi, sayın grup
başkan vekili konuşurken hata üstüne hata yaptı. Biz, tam
tersine, hepimizin büyük hürmetle ve saygıyla andığı,
kutladığı Kutlu Doğuma karşı bir alternatif
sanki şimdiki Cumhurbaşkanının doğum gününün
kutlanmasını eleştirdik. Buradan, eleştirimizden maksat
Bırakın, o, Peygamberimizin, öyle kalsın. O Kutlu Doğum
Peygamberimize yöneliktir, Başka kutlu doğumlar icat etmeyin.
diyerek bir saygısızlığı teşhir ettik.
Ayrıca, Özgecan yasasında, bizim,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak talebimiz, hiçbir indirimin
yapılmamasıdır. Sayın grup başkan vekili bu konuda da
yanlış bilgi vermiştir. Özgecan yasasındaki bizim
talebimiz, kadın cinayetleri konusunda en ağır ceza verildikten
sonra hiçbir indirimin yapılmamasına ilişkindir. Bunu da
belirtmek isterim.
BAŞKAN Tamam Sayın Gök, teşekkür
ederiz.
Sayın Turan, açıklık getirildi
sanırım. Sayın grup başkan vekili Sayın
Atıcının sözlerine açıklık getirmiştir.
Dolayısıyla, bu konuyu kapatalım derim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Herkes kendine
yakışanı yapar Sayın Başkan. Ben özür talep ettim,
kendi takdirleridir.
BAŞKAN - Peki, teşekkür ederiz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) İç
Tüzük 60a göre söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Balukenin söz talebi
vardır.
Buyurunuz Sayın Baluken.
48.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, kendilerine gelen bilgilere göre Surda 15 çocuğun
yaralandığına ve hastaneye nakledilmeyi beklediklerine,
yaşam koridoru oluşturma anlamında engel çıkaran zihniyeti
kınadığına ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Şimdi, burada, Sayın Başkan
(AK PARTİ ve CHP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın
Balukene söz verdim, lütfen dinleyelim!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, burada, özellikle Cizredeki vahşet
bodrumları ve cehennem binalarında yaşanan süreçle ilgili
hazırladığımız bir gensoru önergesini görüşürken,
şimdi aynı haberleri Sur ilçesinden alıyoruz. Biraz önce elimize
görüntüler ulaştı. HDPnin sosyal medya hesaplarından o kamera
çekimlerine, o görüntülere isteyen milletvekili ulaşabilir. Ben buraya
birkaç fotoğraf aldım. Şu anda Sur ilçesinde şarapnel
parçalarıyla yaralanmış olan 4 yaşındaki, 6
yaşındaki, 10 yaşındaki çocuklar bir yaşam koridorunun
açılmasını bekliyorlar, hastaneye nakli bekliyorlar.
HARUN KARACA (İstanbul) Bombayı siz mi
attınız?
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Burada, bu çocuklarda var olan bu durumu yaratıp hâlâ
yaşam koridoru oluşturma anlamında engel çıkaran bir
zihniyeti kınıyorum, kabul edilemez buluyorum. Bize gelen bilgilere
göre, Surda şu anda 15 çocuk benzer şekilde yaralanmış ve
hastaneye nakli bekliyorlar. İçlerinde bulunan hasta, yaşlı ve
kadınlarla birlikte o bodrumda bulunanların sayısının
200 olduğu ve 200ünün bulunduğu alana yönelik ağır bir top
atışı saldırısının
başladığı nettir, açıktır. Bugün Diyarbakır
Valiliği bir resmî açıklama yaptı, saat 16.00ya kadar bu konuda
çaba içerisinde olduğunu ifade etti ama belirttiği saatler içerisinde
o bölgeye yönelik top atışları bir dakika bile
durmamıştır. Şu anda, hâlâ bize ulaşan insanlar -ki,
bu çocukların yanında bulunan insanlar ulaşıyor bize- o
bölgeye yoğun top atışının devam ettiğini
söylüyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Burada, bütün Meclisin bu konuda duyarlı olması
gerektiğini, Cizredeki vahşet bodrumlarında
BAŞKAN Mikrofonu
açalım Sayın Baluken, bir saniye
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) -
ortaya çıkan insanlık suçunun bir kez daha
yaşanmaması çağrısını ifade etmek istiyoruz.
Burada Hükûmetin, Kabinenin üyeleri de var. Bu görüntüler üzerinden de
Hükûmetin bugüne kadar bu konuda açmadığı yaşam koridoruyla
ilgili zaman kaybetmeksizin harekete geçmesini, mümkünse de Sur ilçesinde bir
gün olur, iki gün olur, bir hafta olur bilemem ama sokağa çıkma
yasağının bir an önce kaldırılarak bu insanların
hastaneye nakillerini sağlaması gerektiğini belirtmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Baluken.
VIII.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- HDP Grubu adına Grup Başkan Vekili
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, sokağa çıkma
yasağı uygulanan yerlerde kişilerin yaşam
haklarının korunmasına yönelik gerekli tedbirleri
almadığı ve sağlık hizmetlerinde aksamalara sebebiyet
verdiği iddiasıyla Sağlık Bakanı Mehmet
Müezzinoğlu hakkında gensoru açılmasına ilişkin
önergesi (11/1) (Devam)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, şimdi önerge üzerinde dördüncü konuşma Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Mehmet
Şükrü Erdinçe aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Erdinç, sizin de
süreniz yirmi dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; HDP Grubunun Sağlık Bakanımız Sayın
Mehmet Müezzinoğlu hakkında vermiş olduğu gensoru üzerine
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri saygıyla
selamlarım.
Tabii, sözlerimin
başında konunun içeriğine geçmeden önce, benden önce burada
konuşan hatibin söylediği birkaç cümleyle ilgili hususları ifade
etmek isterim.
Öncelikle, şunu herkes iyi bilmelidir ki
Türkiye Cumhuriyeti hiçbir terör örgütüne, hiçbir illegal yapılanmaya asla
ve asla yardım etmemektedir, buna IŞİD de dâhil, PKK da dâhil ve
diğer örgütler de adına ne derseniz deyin.
Bununla birlikte, yine, Türkiye Cumhuriyeti bu
mücadeleyi yürütürken terörizmle mücadele etmektedir, savaş değil.
Bunu böyle ifade etmenin aslında bu ülkeye yapılan iyilik
olduğunu da düşünmüyorum. Siz de Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir
milletvekilisiniz, bu milletin milletvekilisiniz. Bu milletin milletvekili olarak
da Türkiye Cumhuriyetinin yapmış olduğu terörizmle mücadeleyi
bir savaş olarak addetmek ne kadar doğrudur, onu da milletimizin
takdirine sunuyorum.
Tabii, HDP Grubunun vermiş olduğu önergeyi
incelediğimizde, Cizrede yaşandığı iddia edilen
olaylarla ilgili, sağlık hakkının, yaşam hakkının
engellendiği, 150 vatandaşın hayatını
kaybettiğiyle ilgili değerlendirmeleri görüyoruz, iddiaları
görüyoruz. Bu iddialarla ilgili değerlendirmeleri yapacağım ama
öncelikle birkaç hususa değinmekte fayda olduğunu düşünüyorum.
Zira, bugün, Türkiye Cumhuriyeti, Sağlık Bakanlığı
eliyle gerçekten Türkiye Cumhuriyetinin her bir tarafına, 780 bin
kilometrekare bütün alana, bütün Türkiye'nin dört bir yanına,
doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine her bir köşesine
en iyi imkânları götürme gayreti içerisindedir. Bu çerçevede, Türkiyede
sağlık alanında memnuniyet oranları ciddi seviyelere
ulaşmıştır.
Bununla birlikte, 2016 yılı bütçesi
içerisine sağlık harcamalarıyla ilgili çok ciddi bir rakam
koyuyoruz, geçen yıla göre yüzde 18 oranında artırıp,
inşallah 95 milyar civarında bir parayı önümüzdeki günlerde
yapacağımız bütçe görüşmeleriyle Sağlık
Bakanlığımıza tahsis edeceğiz
Bugün, ülkenin her bir köşesinde,
yardımlaşma ve dayanışma duygusuyla, muhtaç ve mağdur
durumda olanlara insani yardım faaliyetleri kesintisiz yürütülmektedir.
Öte yandan,
sağlıktaki insan kaynağının ülke genelinde adil ve
dengeli bir şekilde dağıtımına 2002den 2015
yılına kadar aralıksız devam edilmiştir. Bugün
baktığımızda, 112 Acil sağlık hizmetlerinin
geldiği noktayı görmek muhakkak çok rahattır. Bu çerçevede
baktığımızda, özellikle 2002den bu yana 112 Acil
merkezlerimize intikal eden vaka sayısı 14 kat
artmıştır.
Tabii, bu 14 kat artmakla birlikte, kırsal
kesimde 112ye duyulan güven ve ulaşım yüzde 20lerden bugün yüzde
100ler seviyesine gelmiştir. Bugün hava ambulans sağlık
sistemiyle 2008 yılından 2015 yılına kadar geçen süre
içerisinde 30 binin üzerinde insan taşınmış ve müdahale
edilmiştir. Yine, deniz bot ambulanslarıyla 7 binin üzerinde
insanımıza yardımcı olunmuştur. Yoğun bakım
üniteleriyle ilgili olarak, yoğun bakım yatakları ve bununla
birlikte Türkiye'nin dört bir yanına yapılan hastaneler -sağlıktaki
memnuniyet- şehir hastaneleri bu ülkeye yaptığımız en
önemli yatırımlardır.
Tabii, burada özellikle önergede ileri sürülen
iddialara değinmeden önce Şırnakta ve Cizrede 14
Aralıktan bu yana sürmekte olan sokağa çıkma yasağı
dolayısıyla meydana gelmiş sağlık hizmetlerinden de
kısaca bahsetmek isterim.
Bakın, sokağa çıkma
yasağının başladığı 14 Aralık 2015
tarihinden itibaren Şırnak ilinde 1.513 doğum
gerçekleşmiş, 1.373 diyaliz hastası, 98.395 acil servis
hastası, 2.317 ameliyat, 1.414 il içerisinde sevk ve 1.932 il
dışı sevk hizmeti verilmiştir. Bununla birlikte, 9.089
kişi ambulanslarla hastanelere nakledilmiştir.
Yine, Cizre ilçesinde, 14 Aralıktan günümüze
242 doğum, 162 diyaliz vakası, 311 yatan hasta, yaklaşık 14
bin poliklinik hastası, 120 ameliyat, 121 il içerisinde sevk ve 252 il
dışı sevk verilmiş. Bununla birlikte, 3.044 vakaya
ambulanslarla müdahale edilmiş ve taşınmıştır.
Şimdi, buradan da anlaşılacağı üzere, Şırnak
il genelinde ve Cizre özelinde sağlık hizmetlerinin aksamasında
hiçbir sorun bulunmamaktadır.
Şimdi önergeyle ilgili
değerlendirmelere gelirsek
Burada bizden önce konuşan HDP Grubuna
mensup hatiplerin dile getirdiği hususları inanın
şaşkınlıkla izledim. Şaşkınlıkla
izledim çünkü eğer bu anlatılanlar, burada söylenenler bir mizansen
değilse başka nedir, bilmiyorum. Zira, bugün burada bahsedilen
telefon görüşmelerini, oranın bombalandığıyla ilgili
görüntüleri bizzat izleme ve dinleme imkânına sahip oldum. Bakın, o
gün orada ne oldu? Yaralı var. diye burada, ilk olarak 23 Ocak tarihinde
dile getirildi. HDP Grubundan bir milletvekili 112 Acil istasyonunu arayarak bu
bahsedilen 23 no.lu binanın bodrumunda yaralılar olduğunu
belirtti ve akabinde burada, Genel Kurulda ve çeşitli ortamlarda HDP Grubu
tarafından bu hususlar müteaddit defalar dile getirildi ama vatandaş
olarak gerçekten orada bulunduğunu iddia eden bir kişi 30 Ocak
tarihinde 112 Acil istasyonunu arıyor, saat 07.21de arama
gerçekleşiyor. Arama gerçekleştiğinde orada 9 insanın
sağlıklı olduğunu, 6 cesedin bulunduğunu, 16
kişinin de yaralı olduğunu belirtiyor ve bu çerçevede de oraya
ambulans talebinde bulunuyor. İsimleri de veriyor, isimlerin hepsi burada
kayıtlı. Tabii, burada dile getiriliyor Oraya ambulans
göndermediniz. diye. Bakın, bu, insansız hava uçaklarının
orada o gün, 30 Ocak tarihinde çektiği görüntü, saat 08.08, 30 Ocak 2016.
Burada ambulanslar, olayın olduğu mıntıkaya intikal ediyor
ve mıntıkanın hemen yanında, oradaki petrol istasyonunun
bulunduğu köşede.
Şimdi, diyecekler ki: Ya, oraya gitmediler ve
bodrum kata yanaşmadılar. Çünkü bodrum kata yanaşma
şansı yok; etrafı tamamen barikatlarla ve çukurlarla
çevrilmiş durumda.
Bakın, bunlar o bölgedeki insansız hava
uçaklarının çektiği görüntü. 23 no.lu bina diye tabir edilen o
binanın altında, o binanın çevresine, o binaya giden her yola
döşenmiş olan barikatlar, bombalı tuzaklar, mayınlı
tuzaklar. Bununla birlikte, yine aynı şekilde mayınlı
tuzakların yanında bombalı araçlarla da yollar tamamen
kapatılmış durumda.
Şimdi, Sağlık
Bakanlığı ekipleri oraya gidiyor, 300-400 metre mesafeye kadar
gidiyor ama daha ilerisi yok çünkü böyle bir sıkıntının
yaşandığı yerde, böyle bir barikatın, çukurun
olduğu yerde oraya ulaşabilme imkânınız zaten olamaz.
Şimdi, baktığımızda, saat
07.21de arayan şahıs İslam Balıkesir, yaralılardan,
ölülerden ve sağ olanlardan bahsediyor. Onlardan bahsettikten sonra,
Sağlık Bakanlığımızda, hemen, anında orada
bir kriz masası kuruluyor, hemşehrim olan, bugün İlaç ve
Tıbbi Cihaz Kurumu Başkanı olan Osman Nacar kardeşimiz de o
kriz masasının başına getiriliyor. Kriz masasının
başına geldiğinde ilk yaptığı iş şu
oluyor: Kaymakamla, valiyle görüştükten sonra, bu hususun
Oradan, o
binadan yaralı olduğu iddia edilen yaralıların güvenli bir
şekilde alınabilmesi için, valiyle ve kaymakamla
yaptığı görüşmenin hemen akabinde, şeffaf olsun diye,
bakın şeffaf olsun diye -üzerine basa basa söylüyorum- sayın
grup başkan vekilini telefonla arıyor. Grup başkan vekili o gün
İçişleri Bakanlığında açlık grevinde. Tabii,
böyle bir arama karşısında bir şaşkınlık
oluşuyor. Ki burada dinlediniz, Bütün görüşmeleri biz yaptık.
diye anlattılar. Hâlbuki ilk aramayı yapan buradaki kriz masasının
başındaki insan. Aramayı yapıyor Sayın Vekilim, biz
burada bir operasyon yapacağız. Oradaki iddia edilen
yaralıları, oradaki sağlam insanlarımızı,
eğer varsa ölüleri buradan taşıyacağız,
çıkaracağız ama çıkarırken bir sıkıntı
yaşanmaması adına sizlerin de devreye girerek, sizlerin de bu
olaya dâhil olarak ve bilhassa bu olayın şeffaf bir şekilde
yürütülmesi adına sizlerin de oradaki kişilerle irtibat kurarak
bizlere bilgi vermenizi istiyorum ve sizi on beş dakika sonra
arayacağım. diyor. Tabii, on beş dakikanın hemen sonunda
sayın grup başkan vekili kendisini arıyor. Tabii, kendisi o an
ilin valisiyle, kaymakamıyla görüşmeler yapıyor. Tabii, hemen,
görüşmeler yapılırken yirmi üç dakika sonra kriz masası
başkanımız, Sayın Balukene dönüyor. Bunların hepsi
ses kaydında var, ben dinledim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Bizde de
var, merak etmeyin.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Devamla) Ve
döndüğünde de Sayın Balukenin ifadesi aynen şöyle: Siz ne diye
beni arıyorsunuz? Siz on beş dakika sonra dönecektiniz ama şimdi
polisler Size yardım ediyoruz. diye girdiler, orayı
bombaladılar ve oradaki bina yıkıldı, insanlar enkaz
altında. diye beyanda bulunuyor.
AHMET YILDIRIM (Muş) Ee?
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Devamla)
Bakın, bu iddianın gerçek olmadığı, insansız hava
uçakları tarafından çekilmiş görüntüyle çok açık. Sizin
görüşme yaptığınız o saatte, bakın, görüşme
yaptığınız
AHMET YILDIRIM (Muş) Tam bir mizansen
oynuyorsun Şükrü Bey, tam bir mizansen.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Devamla) Ben sizi
dinledim. Siz de dinleyin, rahatsız olmayın.
AHMET YILDIRIM (Muş) Yok mizansen dediniz
ya
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Artistlik yapma
ya!
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Devamla)
Bakın, binanın sapasağlam olduğu görünüyor, bina
sapasağlam.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Nerede
bu insanlar?
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Devamla) Bunun
anlamı şu: Siz burada bir ifadede bulunuyorsunuz. Benim kendime
yakışmıyor. Yalan yanlış ifade dediniz, aynı
ifadeyi ben de şimdi kullanmak zorunda kalıyorum. Bugün yalan
yanlış ifadelerle, yalan yanlış bir şekilde Türkiye
devletini, bu ülkedeki Hükûmeti terörün yanında duran bir unsur olarak
göstermek gafletine düşüyorsunuz. Maalesef böyle bir algı söz konusu.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HÜDA KAYA (İstanbul) 150 tane cenaze nerede
peki, yakılan cenazeler?
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Devamla)
Bakın, şimdi, burada, az önce önergeyi sunan
arkadaşımız -Komisyonda da beraberiz kendisiyle- Şeyhmus
kardeşimizden bahsetti, ambulans şoförü. Bakın, Şeyhmus
kardeşimiz de, hani, iddia edildiği gibi -otopsi raporu da var-
arkadan vurulmuş değil. Ya, bakın, Türkiye Cumhuriyeti
devletinin hiçbir kolluk gücü hiçbir sağlık görevlisini
vurmamıştır. O Şeyhmus kardeşimiz de
sırtından değil bizzat göğsünden vurularak şehit
edilmiştir, göğsünden vurularak şehit edilmiştir.
AHMET YILDIRIM (Muş) - Görüntü var, görüntü.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Devamla) - Bunlarla
ilgili de görüntüler var.
Bakın, bu ülkede biz sağlık
hizmetlerini Türkiye'nin her bir noktasına götürmeye
çalışıyoruz. Bunları götürürken de çeşitli
sıkıntılar, çeşitli hususlar yaşanıyor. Bugün
Türkiye terörle bir mücadele veriyor; bu mücadeleyi verirken de şehit
vatandaşlarımızı buluyoruz, şehit
vatandaşlarımız oluyor.
Bakın, sadece cuma günü Adanada 3
şehidimizi Allaha uğurladık, Rahmana uğurladık,
defnettik. 3 şehidimizin ortak özelliği: 3ü de askerdi. Biri,
burada, Ankarada o bombalanma olayını gerçekleştiren hainin,
alçağın yapmış olduğu bombalama neticesinde şehit
olmuş bir kardeşimizdi, o aracı süren kardeşimizdi, Ali
Öztaş kardeşimizdi ve bu kardeşimiz Türktü.
Bununla birlikte, yine, Diyarbakırda
araçlarına yapılan bombalı saldırı sonucu şehit
olan Fatih Yeniay kardeşimiz Adanada yaşıyordu ama ailesi
Mardinden göç etmişti, Arap bir kardeşimizdi.
Yine, Diyarbakırda şehit olan Kadir
Görgülü kardeşimiz de Şanlıurfadan Adanaya göç etmiş,
Adanada yaşayan bir Kürt kardeşimizdi.
Her 3 şehidi de havaalanında
karşılarken onların annesini, babasını gördüm. Bir
anne Türkçe, bir anne Kürtçe, bir anne Arapça ağıt yakıyordu.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Ne hâle getirdiniz? Bu
Laz., Bu Çerkez.
İşte, milleti böyle böyle bölüyorsunuz
Sayın Bakanlar.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Devamla) - Ama
hepsinin ortak bir özelliği vardı.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Böyle konuşma olur mu?
Etnik siyaset yapıyor.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Devamla) - Hepsinin
ortak özelliği de şuydu: Terör örgütüne, PKKya, YPGye, PYDye,
şuna, buna, adına ne derseniz deyin, onlara lanet okuyorlardı,
kendi dillerinde lanet okuyorlardı. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
Şimdi, biz bu insanların yanında olmaya
çalışırken, ortada böyle bir tablo varken bir de bakıyoruz
ki diğer tarafta farklı bir tablo var. Ankarada bir bombalama
olayı gerçekleşiyor. O bombalama olayında 28
vatandaşımız şehit oluyor. O vatandaşlarımız
şehit olduğunda, onları şehit eden hainin, şehit eden
alçağın, işte, Türkiyeye girerken kendisini farklı
tanıtmış ama Van nüfusuna kayıtlı bir kişi
olduğunu görüyoruz. Ve Vanda bir çadır açılıyor, taziye
çadırı. Bir bakıyorsunuz, burada 3 siyasi partinin
ortaklaşa imzaladığı o teröre lanet bildirgesine imza
atmayan bir partinin mensubu -her ne kadar Genel Başkanları aynı
gün içerisinde ama olan cümlelerle bu yapılan terör olayını
kınamış olsa bile- o milletvekili oradaki taziye
çadırına, 28 canımıza kıyan hainin, teröristin taziye
çadırına gidiyor. Bir tarafta da böyle bir tablo
Ortada böyle bir
durum varken, ortada böyle bir hâl yaşanırken şimdi bu
olayı nereye koymak lazım?
Terörün yanında durmayın. dedikçe siz
terörün yanında duruyorsunuz, terörün yanından
ayrılmıyorsunuz maalesef. Burada da kalkmış, terörden
şikâyetçi oluyorsunuz.
Bakın, sağlık hizmetleri gerçekten
engelleniyor, oradaki insanlarımızın yaşam hakkı
gerçekten engelleniyor, orada yaşayan insanlarımızın
sağlık hakkı gasbediliyor. Kim tarafından? Terör örgütü
tarafından. Nasıl mı? Bakın, Cizre Devlet Hastanesine
yapılan bombalı, roketatarlı saldırılar. Yine Cizre
Devlet Hastanesine yapılan saldırılar farklı tarihlerde.
Bakın, bunlar Cizre Devlet Hastanesine yapılan saldırılar.
Yine, Cizre Devlet Hastanesine 17/12/2015te roketatarlı
saldırı. Buna da ses çıkarın, buna da ses
çıkarın. Çıkaramazlar, çıkaramazlar!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Ya, mesele yok,
hiç sorun yok, her şey mükemmel!
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ
(Devamla) Cizre Devlet Hastanesine yapılan farklı bir
saldırı. Bakın, Diyarbakır Ergani Aile
Sağlığı Merkezine yapılan saldırı. Yine
Diyarbakır Aile Sağlığı Merkezi Erganide. Yine
Erganideki Aile Sağlığı Merkezi. Yine, Şırnak Silopi
Bakın, Hakkâri
Bunların hepsi, tamamı, terör örgütünün
yapmış olduğu o terörist eylemler neticesinde zarar gören
sağlık kuruluşlarımız.
Tabii, ambulanslar var,
çeşitli ambulanslar var; yakılan ambulanslar -şehit edilen
sağlıkçılar- kurşunlanan ambulanslar. Bakın, bunlar
ambulans. Bunun ne olduğunu biliyor musunuz? Bir sorayım ben. Bileniniz
var mı? Vallahi, Sağlık Bakanlığı, bunu herhâlde
bir mizansen olsun diye veya farklı bir şey olsun diye yapmıyor
veya fantezi olsun diye böyle bir şey yapmamış. Bakın,
Sağlık Bakanlığı, terör örgütünün
sağlıkçılara yapmış olduğu saldırılar
neticesinde dünyada belki örneği olmayan bir uygulamaya imza atmak zorunda
kalıyor; zırhlı ambulans. İşte sizin millete
verdiğiniz bu, sizin millete verdiğiniz bu.
Bakın, ben, geçen gün
Komisyonda da bir hususu dile getirdim, orada şunu söylemiştim burada
polemik yaşadığımız HDPli bir milletvekiline: Burada
sıklıkla dile getiriyorsunuz, Kürt meselesi, Kürt sorunu
diyorsunuz. Bunları derken de şunu o gün de orada söyledim, bugün de
söylüyorum: Kürt milleti sorunlu bir millet değildir. Kürt milleti, Kürt
halkı sorunla aynı cümlede anılacak bir millet değildir,
bir halk değildir. Ben bir Kürt olarak bunu söylüyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Eğer Kürt halkını,
Kürt milletini sizler sorunla aynı cümlede anarsanız Kürt
halkına en büyük ihaneti yapmış olursunuz.
Bu çerçevede, AK PARTİ
Grubu olarak görüşmekte olduğumuz gensorunun aleyhinde oy
kullanacağımızı belirtir, hepinizi saygıyla hürmetle
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) - Hizbullaha devam, Hizbullaha!
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Erdinç.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Baluken, buyurunuz.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, AKP adına konuşan
sayın hatip, hem şahsıma yönelik burada yanlış
bilgiler vermekle şahsıma sataştı hem de grubumuzun
verdiği bilgileri mizansenin bir parçası olmakla
değerlendirmekten tutalım da -bilmem- teröre destek vermeye kadar
bazı şeyler ifade etti. İki ayrı sataşmadan, hem
şahsıma hem de gruba sataşmadan dört dakika söz istiyorum.
BAŞKAN Önce iki
dakikayı verelim Sayın Baluken.
Önce şahsınıza
ilişkin sataşmaya iki dakika veriyorum.
Buyurun konuşun.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Grup adınayla birleştirebiliriz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Birleştirebiliriz Sayın Baluken, siz konuşun.
Buyurun.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
5.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, Adana Milletvekili Mehmet Şükrü Erdinçin (11/1) esas
numaralı Gensoru Önergesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına ve HDP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Değerli arkadaşlar, tekrar hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın hatibin burada
ifade ettiği bazı bilgiler zaten itiraf niteliğinde.
TAHİR ÖZTÜRK
(Elâzığ) - Ne itirafı?
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Biz de zaten 30 Ocağa kadar Sağlık
Bakanlığına bağlı hiçbir ambulansın oraya
gitmediğini ifade ettik. Bugüne kadarki tutanakların
tamamını inceleyin, 23ü ile 30u arası Sağlık
Bakanlığına bağlı hiçbir ambulansın olay
mahalline 150 metreden daha yakın bir mesafeye gitmediğini söyledik,
1 kilometre uzakta beklediğini söyledik.
Şimdi, sizin buradan
İHAdan gösterdiğiniz resimlerle ilgili bir durum
yapılabiliyorduysa bir hafta boyunca niye o yapılmadı? Bir hafta
boyunca çırpındık.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ
(Adana) Bombalandı. dediğiniz yer niye bombalanmadı?
Bombalanmamış.
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Bir hafta boyunca, niye 1 kilometreden öteye geçemiyorsunuz diye
sorduk. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bakın, siz, demin burada
İslam Balıkesirin yaptığı kaydı örnek verdiniz
değil mi? Ben de konuşmamda dedim ki: 8 Şubatta Sağlık
Bakanlığı bir açıklama yaptı, dedi ki: Bize Cizreden
112ye gelmiş olan hiçbir kayıt yok. Yalan üstüne yalan,
çarpıtma üstüne çarpıtma.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ
(Adana) Sağlık Bakanlığının bu konuda
açıklaması var.
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Yani sizin burada yaptığınız şeylerin
tamamı itiraf niteliğinde.
Şimdi, ne olduğunu
bilmediğimiz, ekranı tutuyorsunuz, İHA görüntüleri... Ben size
söyleyeyim, o hemşehrinizden... (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Arkadaşlar, bir dinler
misiniz?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen dinleyelim.
İDRİS BALUKEN (Devamla) O hemşehrinizden,
Sayın Osman Beyden enkazla ilgili haberler çıktıktan sonra
İHA görüntülerini görmek istiyoruz. diye talepte bulunduk ancak o
İHA görüntülerini paylaşamayacaklarını, o İHA
görüntülerinin sadece bir kısmıyla ilgili bilgiye sahip
olduklarını kendisi bize söyledi. O zaman, AKPli vekile farklı
bilgi, bize farklı bilgi söylüyor. Biz, aileler bizi aradıktan sonra,
defalarca, şu İHA görüntülerini gösterin, sağlamsa bina biz
görelim dedik. Ama onlarla ilgili tamamen bize verilen yanıltıcı
bilgiler söz konusu oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Baluken, iki dakika daha
veriyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Kaç dakika vereceksin
Sayın Başkan?
ALİ ERCOŞKUN (Bolu) Sayın
Başkan, böyle bir usul var mı?
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Böyle bir
uygulama yok!
BAŞKAN Gruba sataşmadan dolayı grup
başkan vekili olarak söz istedi.
Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Şimdi, bu,
ilk bizi kimin aradığı hususuyla ilgili belirttiğiniz
şeyi söyleyeyim size. Biz, bırakın Osman Nacarı,
İçişleri Bakanlığında gece on ikiden ikiye kadar
görüşme yaptık. İçişleri Bakanına sor,
ayrıntılarını söyler.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana)
Sağlık Bakanlığını görüşün.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Başbakan
Davutoğlu, 2 kez Ben yarın talimat veriyorum, o yaralılar
hastaneye alınacak. dedi. Süreç içinde 3 kez Başbakan Talimat
veriyorum. demesine rağmen, o yaralılar orada katledildi. Bize neyi
anlatıyorsunuz? Yani, inisiyatifi tamamen bitirmiş, inisiyatifi tamamen
birilerine vermiş bir anlayış üzerinden buraya gelip böyle
algı operasyonlarına girmeyin. Doğru, On beş dakika sonra
size geri döneceğim. dedi, doğru; biz de yaralılara Kendinizi
hazırlayın, hazırlıklarınızı yapın, on
beş dakika sonra sağlık ekipleri sizi almaya gelecek, siz de
toplu olarak oraya doğru çıkmaya çalışın. dedik ama
yirmi beşinci dakikada, bizi aradığında, on dakika boyunca
o insanlar silah atışı altındaydı, bombalar
patlıyordu, Enkaz altındayız. feryadı yapıyordu.
Bunu biz Başbakan Yardımcısına dinlettik,
İçişleri Bakan Yardımcısına dinlettik: Nasıl
olur böyle bir şey? Nasıl size Yaralılar alınacak. derken
oraya bu şekilde silah sesleriyle yüklenme olur? diye onlar bize ifade
ettiler, Biz talimat veriyoruz, müdahaleyi durduruyoruz. dediler.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Görüntüler
var Sayın Baluken, görüntüler var.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Bütün
bunların detayına gireceksek anlatacak çok şey var.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Bizim de çok
şeyimiz var.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Bakın, hani
bu Cizre Devlet Hastanesine roket atılma meseleleri var ya -keşke
bunlardan fazla getirseydim- karargâh olarak kullanılıyor Cizre
Devlet Hastanesi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Bizde var, bizde var,
hepsi var bizde.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Sürecin
başından beri Cizredeki okullar, Cizredeki hastaneler
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Karargâh
olarak da kullanılsa haklı kılar mı?
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Bu bir hastane
görüntüsü mü?
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Bomba
atmayı haklı kılar mı? Roket atmayı haklı
kılar mı?
İDRİS BALUKEN (Devamla) Hayır!
Asla! Asla! Ama orada bir hastane durumu yok; orada bir karargâh durumu,
karargâh olma durumu var. PÖHün, JÖHün eğitimlerini buraya getirdik
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN
(Devamla) -
Sizi nasıl eğiteceğiz? gibi ırkçı
sloganları okul tahtalarına yazdıklarını gösterdik.
AHMET HAMDİ ÇAMLI
(İstanbul) Ayıp, ayıp!
REŞAT PETEK (Burdur)
Utanın be ayıp!
İDRİS BALUKEN (Devamla) Siz şimdi
orayı bir karargâh olarak değerlendirmiyor musunuz? Böyle bir
anlayış var mı?
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Ankarada
bombayı kim patlattı?
İDRİS BALUKEN (Devamla) Bakın,
diğer taraftan, bu sağlık emekçilerine yönelik, Abdülaziz
Yuralı kim öldürdü, açık soruyorum, Abdülaziz Yuralı kim
öldürdü? Eyüp Ergini kim öldürdü? Şeyhmus Dursunu kim öldürdü?
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Daha önce
söyledim, az önce söyledim.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Aradan bu kadar
süre geçmesine rağmen, bu Hükûmetin hâlâ bize verecek bir cevabı yok
mu?
Teröre destek meselesine gelince, merak etmeyin,
bütün dünya IŞİDle, El Nusrayla, El Kaideyle olan
ilişkilerinizi konuşuyor. (AK PARTİ sıralarından
Yazıklar olsun! sesleri, gürültüler, sıra kapaklarına
vurmalar)
Bu konuda da önümüzdeki dönemde yargı önüne
çıkacaksınız, yargı önüne. (HDP sıralarından
alkışlar)
HASAN TURAN (İstanbul) PKK, dünyaca ilan
edilmiş bir örgüttür, siz de onu desteklemiş oluyorsunuz!
REŞAT PETEK (Burdur) Hastaneye bomba
atmayı meşru mu görüyorsun? Utanın be ayıp ya!
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Vicdan denen bir
şey yok tabii ki, her şey
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Baluken.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
öncesinde bana, ismimi vererek sataştı sayın hatip.
BAŞKAN Bir saniye Sayın
Yıldırım.
Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
sayın hatip konuşmasının sonunda IŞİDle ilgili
tekrarla söylemiş olduğu iddiayı bir daha söylemiş oldu.
Bununla ilgili söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan, iki dakika
söz veriyorum size de. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, Dört dakika, dört dakika sesleri)
6.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sağlık Bakanımız hakkında
verilen gensoruyla ilgili müzakereleri sabırla izliyoruz, dinliyoruz.
Grubumuz adına kıymetli arkadaşımız cevap verdi, az
sonra da Sayın Bakanımız Hükûmet adına cevap verecek.
Ancak, HDPnin grup başkan vekili ilk konuşmasında cümlesine
Tarihe not düşsün diye bunları söyleyeceğim. diye
başladı, ısrarla takip ettik -yine, sabrettiğimizin
altını çizmek istiyorum- fakat gördük ki anlattığı
tabloda doğuda güllük gülistanlık bir ortam var, çok iyi niyetli
taraf ya da teröristler var ama oraya asla yardımcı olmayan bir
Sağlık Bakanı var gibi yaklaştı. İsterdim ki bir
kez olsun, bir kez olsun o silaha sarılan, askerimizi şehit eden,
sivillerimizi bombalayan, o çukurları kazan insanlara karşı bir
kez yahu, bir kez Yaptığınız yanlıştır.
deseydiniz, Ayıptır. deseydiniz! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Şu doktoru kimin öldürdüğü belli. Bu
doktorumuz, hepinizin bildiği gibi, Abdullah Biroğul -ki Kürt
olmasına rağmen- sadece işini yaparken öldürüldü, ambulanslar
yakıldı. Onun ötesinde, şunlar başka bir ülkeden
çıkmadı, sizin anlattığınız evden çıktı,
mahalleden çıktı.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Meşrulaştırıyorsun yani Öyle değil. diyorsunuz.
BÜLENT TURAN (Devamla) Bir defa da deyin ki:
Şu görüntüler, şu terörist görüntüler bize
yakışmıyor.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Diyemez ki.
Nasıl diyecek?
BÜLENT TURAN (Devamla) Ama artık umudumuzu da
kestik, 28 kişinin öldürüldüğü şu meydanda, Meclise 200 metre
olan yerde canlı bomba diye ifade edilen adamın evine gittiniz,
kınamak bir tarafa taziyede bulundunuz. [AK PARTİ
sıralarından Yuh! sesleri, alkışlar(!)]
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana)
IŞİDden ne farkları var, IŞİDden?
FUAT KÖKTAŞ (Samsun)
Sırtlarını dayadıklarını söylüyorlar.
BÜLENT TURAN (Devamla) Ayıp! Ayıp!
Ayıp! Bunu yaptınız ama çıktınız buraya,
IŞİDle ilgili, Hükûmeti ısrarla itham ediyorsunuz.
IŞİD de teröristtir, PKK da teröristtir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) PYD de, PYD de.
BÜLENT TURAN (Devamla) Biz bunu söylüyoruz.
IŞİD terörist, hadi, PKK da deyin, PYD de deyin, söyleyin
bakalım.
İLYAS ŞEKER Diyemez ki.
Sırtını ona dayamış, nasıl diyecek?
BÜLENT TURAN (Devamla) Ama yok, Benim teröristim
iyidir, seninki kötüdür. anlayışı ahlaksız bir
anlayıştır. Biz herkesin milletvekiliyiz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT TURAN (Devamla) Sayın Başkan, iki
dakika daha istiyorum lütfen, hem grup hem şahsım adına.
BAŞKAN Sayın Turan
ALİ ERCOŞKUN (Bolu) Sayın
Başkan, eşit davran.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Adaletli ol,
adaletli!
BAŞKAN Size sesleniyorum Sayın Turan:
Bakın, demin Sayın Baluken hem grup adına hem de şahsı
adına söz istedi yani her iki sataşmadan dolayı, siz şimdi
sadece grup adına sataşmadan dolayı söz istediniz.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Sayın
Başkan, bana da sataştı.
BÜLENT TURAN (Devamla) Bizden sonra HDPli bir
başka şahsa söz veremeyecekseniz ben de söz istemiyorum.
BAŞKAN Böyle bir uygulama yok Sayın
Turan, böyle bir söz veremem size.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın vekiliniz söz istiyor,
bakın.
BÜLENT TURAN (Devamla) Cümlemi bitirebilir miyim?
BAŞKAN Tabii ki ben sözünüzü bitirmeniz için
bir dakika söz veririm size.
Buyurun.
BÜLENT TURAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, derdim polemik yapmak değil ama vekil, Türkiye vekilidir;
vekil, her yerin, herkesin vekilidir. Siz doğudaki bir canlı
bombanın evine girip orada eyleme katılacaksınız
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Yuh, yuh
be!
BÜLENT TURAN (Devamla)
orada onlara destek
olacaksınız ama aynı gün 4 yaşındaki, gözünün birisi
yok olan evladımızın yüzüne nasıl bakacaksınız? O
yüzden, bir daha söylüyorum: Teröre karşı hep beraber Hayır.
diyebileceksek buradayız ama siz doğudaki çukurları görmeden, AK
PARTİnin şimdiye kadar ısrarla istediği, sivil inisiyatif
aldığı teröre karşı mücadeleyi görmeden itham
edeceksiniz
Bizi hangi güçlerin IŞİDle ortak gösterdiğini biz
biliyoruz. Size bu yakışmaz Sayın Baluken. O yüzden bir daha
söylüyorum: İnsaf edin, Türkiyeye dönün artık.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken, Sayın
Yıldırımın söz talebi var.
Buyurunuz Sayın Yıldırım.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Erdinç,
adımı anarak gerek komisyon çalışmaları gerekse Genel
Kurulda bugün yaptığım konuşmadan ötürü yalan
yanlış bilgiler diye sataştı. Buna binaen 69dan söz
istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun, size de iki dakika söz
veriyorum.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Bence az oldu ya, on
beş dakika verseydin!
ALİ ERCOŞKUN (Bolu) Hakaret mi etti, ne
yaptı yani? Komisyonda beraberdiniz.
7.- Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın, Adana Milletvekili Mehmet Şükrü Erdinçin
(11/1) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri
Bakın, Sayın Erdinç,
çıktınız, yirmi dakikanın on iki dakikasında gensoruyla
ilgisi olmayan icraatın içinden konuşma yaptınız,
bakın, icraatın içinden... (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) Sana ne
bundan, sana ne?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Dinleyin, dinleyin, bağırmayın öyle.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Geri kalan sekiz dakikada
ise
Elinize tutuşturulmuş ben coğrafya doçentiyim- o hava
fotoğrafının tarihi ne? Bakanlık burada, ısrarla
Beraber izleyelim. dedik, vermediler; bir.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Sen neyle ilgili konuşuyorsun?
AHMET YILDIRIM (Devamla) İkinci husus:
Bakın, Komisyonda söylediniz, burada söylediniz. Daha önce burada,
oturmuş, bir Erzurum Milletvekili hanımefendi Ben de Kürtüm.,
hatta ileri gitti Kürtlüğümden gurur duyuyorum.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Duyamaz mı?
Duyacak.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Bakın, ben
söylüyorum, ben bir Kürt olarak asla Kürtlüğümü hiçbir yerde üstünlük
meselesi olarak, gurur meselesi olarak ömrüm boyunca dile getirmedim. Etnik
kimlik ne gurur ne utanç meselesidir. Allah beni etnik kimliğimden ötürü
gurur duymaktan men etsin, kendim için söylüyorum.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Etnik kimlik
propagandası yapıyorsunuz orada.
AHMET YILDIRIM (Devamla) - Ama, Allah, benim, bana
bahşettiği etnik kimliğimden kaynaklı bütün sistemlere ve
zalimlere karşı, uygulanmış yasaklara karşı
hiçbir zaman mücadele azmimi eksik etmesin.
HASAN TURAN (İstanbul) Neye karşı
söyledin?
AHMET YILDIRIM (Devamla) Yoksa etnik kimlik
övünülecek bir şey değildir. Etnik kimliğimden kaynaklı
haklarımın yasaklanmasına karşı vereceğim
mücadelede bana güç kuvvet versin.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Yıldırım.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Sayın Erdinç, Baluken daha önce
istemişti, daha sonra sizi dinleyeceğim.
Buyurunuz Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) AKP
adına konuşan sayın grup başkan vekili
ahlaksızlığa kadar gidecek sataşmalarda bulundu, ona cevap
vereceğim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken.
Süreniz iki dakika.
ŞAHİN TİN (Denizli) PKKdan
korkmuyorsan terörist ilan etsene!
8.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün, AKP grup başkan vekillerinin,
Cumhurbaşkanı ve Başbakanı yalanlama günü. Salih Neccar
isminde bir Rojavalı bu patlamayı yapmıştır. diyen
Cumhurbaşkanı ve Başbakanın açıklamasına önce
burada çıkıp Yanlıştır, yalandır.
açıklaması yapmadan böyle taziye lincine girişmenize asla
müsaade etmeyeceğiz. Bu işin içinden öyle kolay
sıyrılamazsınız. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MEHMET METİNER (İstanbul) Siz kimsiniz
ki?
İDRİS BALUKEN (Devamla) Bu ülkedeki
Suruç, Diyarbakır, Ankara, Sultanahmet ve en son ikinci Ankara
katliamıyla ilgili bütün o patlamaların sorumluluğu iktidar
olarak, Hükûmet olarak sizdedir. (AK PARTİ sıralarından
Teröristlere destek verenlerindir. sesi)
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Sizdedir!
İDRSİ BALUKEN (Devamla) İlk gün
deklarasyon linci üzerinden bu işin içinden sıyrılmaya
çalışanlar, şimdi bütün uluslararası kamuoyunda skandal
olarak ortaya çıkan bir yalanın içerisinden çıkma adına
taziye lincine başvuruyorlar.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Yalanı siz
çok iyi biliyorsunuz!
İDRİS BALUKEN (Devamla) Buradan
çıkışınız olmaz. Siz ulusal kamuoyunu,
uluslararası kamuoyunu yanıltacak şekilde 78 milyonun gözünün
içine baka baka neden o yalanları söyleme ahlaksızlığına
başvurdunuz?
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Ahlaklıysanız PKKya Terör örgütüdür.
dersiniz.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Ahlaksız da
sizsiniz!
İDRİS BALUKEN (Devamla) Önce onu
açıklayın, sonra gelin burada bize ahlak dersi verin. Böyle bir
şeyden hepinizi men ederiz. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Diğer taraftan, IŞİDe destekle
ilgili bizim çok fazla burada konuşmamıza gerek yok. Hani o MİT
tırları vardı ya, meşhur MİT tırları
Türkmen halkına gidiyor. denilen, bakın, burada bir
bakanınız var, Vallahi de billahi de tillahi de onlar Türkmen
halkına gitmiyordu. diyen ben miydim? El Nusraya, El Kaideye, Ahrar-us
Şama, IŞİDe Cerablusta, Azezde canlı kalkan olan ben
miyim? (HDP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Bütün dünyanın terör örgütü olarak
kabul ettiği bu örgütlerle ilişkilerinizi artık
yaptığınız açıklamalarda da zaten siz itiraf
ediyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) Başka bir
şey söylemeye gerek yok. (HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) PKKya Terör örgütüdür. diyemiyorsunuz bak.
Ahlaklıysanız PKKya Terör örgütüdür. deyin.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Erdinçin sizden önce söz
talebi var sayın grup başkan vekilleri. Müsaade ederseniz
Sayın Erdinç, buyurun.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Sayın
Yıldırım ismimi anarak, bizzat ismimi ifade ederek eline
tutuşturulmuş belgeler diye bir ithamda da bulunarak
sataştı. Sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, size de iki dakika söz
veriyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
9.- Adana Milletvekili Mehmet Şükrü Erdinçin,
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana)
Teşekkür ediyorum.
Şimdi, ben burada konuşma yaparken
Tabii,
kendi konuşmalarını çok üst düzey konuşma, bizim
konuşmamızı da böyle yerin dibine sokacak bir konuşma gibi
gösterme gafletinde bulundu bence. Onu isteyerek
yapmadığını düşünüyorum. Çünkü eline
tutuşturulmuş ifadesi hoş bir ifade değil. Aynı ifade
sizler için kullanıldığında ne kadar rahatsız olacağınızı
da ümit ederek bu ifadeyi sizlere iade ediyorum.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Biz oradaydık, yaşadık bunu.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Devamla)
Şimdi, az önce konuşmamda hiçbir şekilde hiçbir ırkın,
ne Türkün ne Kürtün ne Arapın ne Sünninin ne Alevinin, ne olursa
olsun, etnik kimliği ne olursa olsun, dinî inancı ne olursa olsun
hiçbirinin birbirinden üstün olmadığını söyledim. Bununla
ilgili bir değerlendirmem olmadı. Ama burada bir atıf
yapıldı.
Şimdi, bakın, ben, Müslüman bir
insanım. Elhamdülillah Allaha ve Peygambere inanan bir insanım ve
benim Peygamberim, Allah Resulü milliyetçiliği,
ırkçılığı yerin dibine sokan bir
anlayışın lideridir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Milliyetçiliği siz yapıyorsunuz, biz milliyetçilik yapmıyoruz.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Devamla) Biz bunu
reddediyoruz. Bununla bizi itham etmeniz kadar büyük bir
yanılgıyı da sizlere iade ediyorum.
EDİP SEMİH YALCIN (İstanbul)
Milliyetçiliği nereden bileceksiniz?
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Devamla)
Şimdi, bakın, IŞİDe yardım ediyorsunuz. diyorsunuz.
Bugün, IŞİD Suruçta bombaladı, Ankarada bombaladı.
Aynı şekilde, bugün taziye çadırına gittiğiniz
bombacı da Ankarada bombaladı. IŞİD ile PKKnın
birbirinden ne farkı var? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Buna cevap verin!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Ben sana
anlatacağım şimdi.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
Sayın
Başkan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Turan, buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
az önce grup başkan vekili konuşmasına başlarken Bugün
Başbakanı yalanlamak için sıraya giren grup başkan
vekilleri diye bize sataştılar. Söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
Sayın Akçay, daha sonra size söz
vereceğim.
EDİP SEMİH YALÇIN (İstanbul)
Milliyetçiliği bir tarif ettirelim bu arkadaşlara.
10.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; mesele, kimin terörist olduğu meselesi
değil. Biri diyor ki: Ben terörle ilgili eylemimi yaptım, 28
kişiyi öldürdüm ve taziye çadırı kurdum. O öyle demiş, bu
böyle demiş
Sayın Baluken, bu değil ki mesele. Siz bir
teröristin evine taziyeye gittiniz. Ben utanıyorum.
Utanmıyorsanız canınız sağ olsun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sen
utan! Sen utan! Zaten sen utanmazsan
BÜLENT TURAN (Devamla) İkincisi: Sayın
Başbakanımızın ifade etmiş olduğu, kişinin
biyometrik kimlik belgesi üzerinden yapılan beyandır. Biyometrik
kimlik yapılırken de bununla ilgili beyan kişinin
beyanıdır.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Yazık,
yazık, taziyeye kadar düştünüz. Bak, böyle
sıkışırsınız. Taziyeye sarılacak kadar
düştünüz.
BÜLENT TURAN (Devamla) Bugün basına
düştü. Vandaki terör eylemini iddia eden kişi olduğu tespit
edildi. Var mı problem? Kim olduğu belli, ne olduğu belli.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Açıkla işte, bütün dünya merak ediyor.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Siz kendinize bunu
nasıl yakıştırabiliyorsunuz?
Ben bir daha söylüyorum: Terör kimden gelirse
gelsin lanet olsun. niye demiyorsunuz, niye diyemiyorsunuz? (AK PARTİ
sıralarından Diyemezler
sesleri)
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Niye demiyorsun?
BÜLENT TURAN (Devamla) - Sabahtan beri
konuştuğumuz şu
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Cizrede
150 kişi katledildi, sen Lanet olsun. diyebiliyor musun?
BÜLENT TURAN (Devamla) Bakınız
değerli arkadaşlar, bizim doğudaki meseleyi nasıl ele
aldığımız cümle kamuoyunca malum. Bir derdimiz var dedik,
bunu çözelim istedik ama Suriyede ortaya çıkan sorunla ilgili, küresel
güçlerin size olan talimatıyla ilgili tavır değiştirdiniz.
Kanın da müsebbibi sizsiniz, teröre karşı hayır demeyen
de sizsiniz. İsterdik ki, bu Meclis yekvücut olsun, bunu
kınasın, Suriyenin bataklığında PKKnın yaptığı
gibi yapmayın isterdik ama olmadı.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Asla sizinle
aynı metne imza atmayız, asla! Siz her gün onlarca insanı
katlediyorsunuz, asla sizinle imza atmayız.
BÜLENT TURAN (Devamla) Bir daha diyorum: Bu
ülkenin geleceği bizim geleceğimiz. Gemide beraber varız,
beraber batarız, beraber sahile, selamete çıkarız.
Tavrınızı gözden geçirin.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay, buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Biraz evvel kürsüde konuşan
AKP konuşmacısı milliyetçilik hakkında, milliyetçiliği
olumsuzlayarak birtakım ifadelerde bulundu. Biz, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak açıklama yapmak istiyoruz.
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay, iki dakika
size de söz veriyorum.
11.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Adana
Milletvekili Mehmet Şükrü Erdinçin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi
Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Lütfen kürsülerde Hazreti Peygamberin sözleri
tahrif edilmesin sayın milletvekilleri. Kişi kavmini sevmekle
kınanamaz. bir, Hazreti Peygamberimizin sözü. Burada olumsuzlanan ve
lanetlenen asabiyetçiliktir ve bugünkü karşılığı da
ırkçılıktır.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Dinlemediniz
o zaman.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Milliyetçilik, millet
gerçeğinden hareket ederek, millet merkezli siyasetin adıdır.
Deminden beri burada neredeyse saatlerdir
etnikçilik, ırkçılık yapılıyor. Bütün etnik gruplar
sayıla sayıla resmen Adalet ve Kalkınma Partisi de etnik temelli
siyaset yapmaktadır. Bugün, biraz evvel AKP temsilcisinin
konuşmalarında bunu gördük.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Yazık,
yazık!
ERKAN AKÇAY (Devamla) Siz milletten ne
anlıyorsunuz? Sosyolojik olarak milletin tanımını,
anlamını bir öğrenmeniz lazım. Bu kadar süreçten
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Siz
nasıl dinlediniz, bilmiyorum. Irkçılığı nasıl
milliyetçilik anladınız, onu da bilmiyorum.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Tasada, kıvançta ortak,
beraber ağlayıp beraber gülen topluluğu nasıl
oluşturacaksınız? Zaten bu imal edilen bir varlık
değildir; yüzlerce yıllık, binlerce yıllık ortak
özelliklere sahip; tarihiyle, coğrafyasıyla, kültürüyle, diliyle,
inancıyla ve ortak paylaştığı kaderiyle birlikte
oluşan ve kesinlikle ırk kavramının ve etnisitenin
dışında değerlendirilmesi gereken sosyolojik bir
vakıadır. Lütfen sözlerimizi çok dikkatli konuşalım
değerli arkadaşlar.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Konuşma
tutanaklarını incelerseniz ne dediğimi iyi anlarsınız.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Çünkü bu kürsülerden dile
getirilen görüşlerin yansıması kitlelerde farklı olabilir.
O bakımdan, bazı kavramları dile getirirken özellikle dikkatli
olunmasını ben tavsiye ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) Şu an, milletimizin
birliğinin ve beraberliğinin terör örgütü tarafından ve
Türkiye'nin düşmanları tarafından hedef
alındığı bir dönemde milletimizin birliğini, bütünlüğünü
güçlendirecek birtakım tutum ve ifadeler içerisinde bulunmak gerekiyor.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Süre
versene Sayın Başkan.
BAŞKAN Talep ederse veririm tabii ki.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Hatip
konuşuyor, görmüyor musunuz?
BAŞKAN Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim, sağ olun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) AKP
adına konuşan sayın hatip
MEHMET
UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) Yeter be! Yeter be!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
yine
grubumuza ahlaksızlık demek suretiyle sataşmada bulundu, cevap
vermek istiyorum. Açık bir sataşma var Sayın Başkan. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) HDP
akan kandan sorumludur. Bütün bu akan kanın müsebbibidir. demek, bundan
daha ağır bir sataşma var mı? Yani buradan ne diye ses
çıkarıyorsunuz!
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Senden mi izin alacağız?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Kullanılmışsa bir cümle cevabını
duyacaksınız. Açık sataşma var Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Baluken, iki dakika daha
size söz vereceğim.
Lütfen yeni bir sataşmaya mahal vermeyiniz, ara
vermek durumunda kalacağım.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Sayın
Başkan, Balukeni yormayın, oraya bir sandalye atın, hepsine
cevap versin zaten. Sayın başkanı yormayın, grup
başkan vekilini.
12.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, burada yaşanan bütün
sorunların özetini biz hep söyledik. İçeride müzakere
masasını devirdiniz, dışarıda mezhepçi politika
izlediniz. Bütün bu katliamların, patlamaların, kan gölünün sebebi
budur dedik. Bunun için içeride müzakere masasını kurun, Suriye, Orta
Doğuda da bu mezhepçi dış politikadan vazgeçin dedik.
Şimdi, bunları yapmamışsınız, bunlarla ilgili tam
tersi istikamette ilerlemişsiniz, ülkeyi kan gölüne çevirmişsiniz.
Ortaya bu politikaların sonucu çıkınca da gelip suçu HDPye
atacaksınız. Böyle bir şey var mı?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) PKKya ne diyorsun,
PKKya?
İDRİS BALUKEN (Devamla) HDP ilk günden
bugüne kadar barış dedi, bugün de aynı şeyi söylüyor.
Bakın, velev ki, diyelim ki HDP her şeyi
yanlış yaptı, velev ki HDP her şeyi yanlış
yapıyor, dediğiniz doğru olsun; peki, bu sizi içinde
bulunduğumuz tablonun, bu ağır tablonun sorumluluğundan
kurtarıyor mu? İçeride kan gölüne dönünce ülke sorumluluk sizde
değil mi, iktidar olan siz değil misiniz? Suriyedeki vekâlet
savaşlarına müdahil olarak burayı kan gölüne çeviren iktidar siz
değil misiniz? Siz, bakın, işin kınama boyutuna girerek bu
işin ağırlığından, sorumluluğundan
kurtulmaya çalışıyorsunuz. AKP patlamayı
kınadı. Ya, ne demek, AKP patlamayı kınamakla kurtulamaz,
hesap verir. Ama buradaki muhalefet de sizin bu oyunlarınıza
katıldığı için, İçişleri Bakanı tweet
üzerinden, siz buradan kınama seremonileri yapıp bu işin içinden
kurtulmaya çalışıyorsunuz.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Taziyeye
gidiyorsun teröriste.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Biz en
başından bu işi kınadık. Ama dedik ki sizle aynı
metne imza atmayız. Aynı metne imza atmamız için Suruç
katliamı, diğer Ankara katliamı, Diyarbakır katliamı,
sokağa çıkma yasağı olan Cizredeki katliam
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Taşeronla
teröriste gidip başsağlığı diliyorsun, daha ne
yapacaksın!
İDRİS BALUKEN (Devamla) -
bunların
da altına imza atın, o şekilde sizinle imza atabiliriz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Cizredeki katliamı siz yapıyorsunuz, siz!
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Ne AKPyle ne de
bir başka partiyle asla HDPnin duruşunu ortaklaştırmak
durumunda değiliz, patlamayla ilgili tutumuz da ilk günden itibaren
nettir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Baluken.
VIII.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- HDP Grubu adına Grup Başkan Vekili
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, sokağa çıkma
yasağı uygulanan yerlerde kişilerin yaşam
haklarının korunmasına yönelik gerekli tedbirleri almadığı
ve sağlık hizmetlerinde aksamalara sebebiyet verdiği iddiasıyla
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/1) (Devam)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi
önerge üzerinde Hükûmet adına Sağlık Bakanı Sayın
Mehmet Müezzinoğlu konuşacaktır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Bakan, süreniz yirmi dakikadır.
Buyurunuz.
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hakkımda
verilen gensoruyla ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Vatanın ve milletin bağımsızlığı,
bölünmez bütünlüğü için fedakârca hizmet ederken, sağlık hizmeti
sunarken şehit olan tüm meslektaşlarımıza ve
şehitlerimize Allahtan rahmet dileyerek sözlerime başlamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ olarak
çıktığımız bu mukaddes yolculukta daima insan dedik,
önce insan dedik ve insanı yaşat ki devlet yaşasın diyerek
bu yolculuğa devam ediyoruz, etmeye devam edeceğiz. Bizim için bu
ülkede yaşayan her insan hiçbir ayrım gözetmeksizin yalnızca
insan olduğu için eşit, özgür ve onurlu bir yaşam hakkına
sahiptir. Herkes cinsiyet, ırk, renk, dil, din, ulusal veya toplumsal
köken, zenginlik, fakirlik farkı olmaksızın bizim için
eşittir ve her türlü hizmete layıktır. Biz bu düşüncelerle
AK PARTİ hükûmetleri olarak dünyanın da takdir ettiği devasa bir
dönüşüm yaptık. Bu millet, bu asil millet kendisine sunulan hizmeti
büyük bir kadirşinaslıkla destekledi, her seçimde arkamızda
durdu, bize güç verdi. Bu sayede büyük dönüşümleri gerçekleştirmemiz
mümkün oldu. Hizmetlerin en iyisine, en güzeline layık olan aziz
milletimize huzurlarınızda şükranlarımı sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, işin
doğrusu, silahların gölgesinde, zırhlı ambulanslarla
-yanlış anlamadınız, zırhlı ambulanslarla-
roketatarlarla, bomba yüklü araçların patlatılmasıyla tahrip edilen
hastanelerimizle hizmet veren bir bakanlık olarak, dünyanın en
fedakâr sağlık çalışanlarıyla hizmet veren bir
bakanlığın Bakanı olarak burada bulunmak, benim için tam
bir ironi. Bu ironiyi oluşturanların amacı zulme rıza
göstermemiz ise biliniz ki bu asla olmayacaktır. Yine, amaç 780 bin
kilometrekarelik vatan toprağımızın herhangi bir
noktasında ay yıldızlı bayrağımızın
indirilmesi ise yine asla olmayacaktır, asla gerçekleşmeyecektir.
Bu ironiyi oluşturanlar şunu çok iyi
bilsinler ki: Aziz milletimiz, her şeyin en doğrusunu bilmekte ve
bizim samimi gayretlerimizi, basiretiyle her zaman en doğru biçimde
değerlendirmektedir. Eminim, bu ironiyi oluşturanların
samimiyetini, vatanına ve milletine bağlılığını,
yine aziz milletimiz basiretiyle en doğru biçimde değerlendirecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün niçin gensoru görüşmesi yapıyoruz? Neyle itham
ediliyoruz? Hangi iftiralara muhatabız? Aslında ne oldu? Şimdi,
aziz milletimizi ve yüce Meclisimizi kısaca ama doğru bir biçimde
bilgilendirmek istiyorum.
Bugün, terör, tüm dünyanın ortak sorunu olarak
karşımızda durmaktadır. Terörist örgütler,
yaydıkları şiddet hareketleriyle topluma korku salarak
kargaşa ortamı yaratmayı ve vatandaşın devlete olan
güvenini sarsmayı hedef almaktadır. Sizler de çok iyi biliyorsunuz ki
terör eylemlerinde, psikoloji önceliklenerek fiziksel sonuçlar alınmaya
çalışılır. Zira, birkaç kişiyi doğrudan
etkilediği düşünülen terör eylemleri psikolojik boyutlarıyla
milyonlarca kişiyi etkileyebiliyor. İnsanlar korkutularak,
öldürülerek hedefe gitmek amaçlanmaktadır. Bölücü terör örgütü PKK da
yıllardır bunu yapmaya çalışıyor. Bölücü terör örgütü,
daha önce kırsal kesimlerde gerçekleştirdiği terör eylemlerini
son zamanlarda şehir merkezlerine taşıdı.
Vatandaşımızın olağan yaşamı belirli bölge
ve ilçelerde sürdürülemez hâle geldi. Sokağa çıkma yasakları
ilan edilmeden önce kurulmuş barikatlarla, kazılmış
çukurlarla, tuzaklanmış mayınlarla ve silahlı teröristlerle
kamu hizmetinin bu bölgelerde yürütülmesi engellenmeye çalışıldı.
Sadece sağlık hizmetleri değil, eğitim hizmetleri, adalet
hizmetleri, güvenlik hizmetleri ve tüm vatandaşlarımıza devletin
asli görevi olarak vermesi gereken kamu hizmetleri terör nedeniyle engellendi;
savaş nedeniyle değil, terör nedeniyle engellendi arkadaşlar.
Huzurun, güvenin, bağımsızlığımızın
sembolü ve rengini şehit kanından alan ay yıldızlı
bayrağımız gönderden indirilmeye çalışıldı.
Bu süreçlerin sonucu olarak,
vatandaşlarımıza kamu hizmetlerinin etkin ve yerinde verilmesi,
can ve mal güvenliğinin temin edilmesi amacıyla terörle mücadele
kapsamında 5402 sayılı Kanun uyarınca muhtelif il ve
ilçelerde sokağa çıkma yasakları ilan edildi.
Değerli milletvekilleri,
sokağa çıkma yasakları ilan edilmeden önce İçişleri
Bakanlığıyla koordinasyon sağlanarak sağlık
hizmetleri öngörülen sürece göre yeniden planlandı. Bu çerçevede, acil
sağlık hizmetleri kapsamında ek insan kaynağı ve
ambulans planlaması yapıldı. Acil durumlarda hasta nakli için
bölgeye 2 uçak, 4 helikopter ambulans görevlendirildi. Çalışma
güvenliğini tehdit eden durumların ortaya çıkması üzerine,
çalışan güvenliğini ve hastaya erişimi artırmak
amacıyla zırhlı ambulansları bölgeye gönderdik.
Ulusal medikal kurtarma
ekiplerimizi, olağandışı durumlarda sağlık
hizmeti sunum tecrübesi de göz önüne alınarak, düzenli aralıklarla
değişim yapmak suretiyle, sokağa çıkma yasağı
uygulanan bölgelerde görevlendirdik. Hastanelerin acil servislerini
güçlendirerek yaralanmalara anında ve yerinde müdahale edecek uzman tabip
ve sağlık personeli görevlendirmeleri yaptık. Hastane yoğun
bakım ve ameliyathanelerimizi tıbbi cihaz ve insan kaynağı
bakımından güçlendirdik ve yerinde hizmet sunumunu etkin hâle
getirdik.
Diyaliz
hastalarımızın sokağa çıkma yasağı
uygulamalarından önce hastanelere yatışlarını yaparak
diyaliz hizmetlerini verdik. Sokağa çıkma yasağı olan
bölgelerde aile hekimlerimizin bütün zorluklara rağmen hizmet sunması
amacıyla güvenli olan ek binalara taşınmasını
sağladık. Ayrıca, mobil sağlık hizmetleriyle yerinde
birinci basamak hizmetleri verdik, vermeye devam ediyoruz.
Terör olayları nedeniyle
geçici yer değişikliği yapan
vatandaşlarımızın gittikleri yerlerde aile hekimliği
hizmetleri alabilmelerini sağladık. Gebe, bebek, çocuk izlem ve
aşı vakti gelenlere birinci basamak sağlık hizmetlerini
verdik, vermeye devam ediyoruz.
Sokağa çıkma
yasağı uygulanan bölgelere merkezden yöneticiler gönderdik, üst düzey
bürokratlarımız düzenli aralıklarla sürekli olarak bölgede
bulundu ve yapılan çalışmaları her zaman yerinde takip
ettik. Benim başkanlığımda, sürekli bir biçimde,
Sağlık Bakanlığı Koordinasyon Merkezinde telekonferans
görüşmeleriyle sağlık hizmetlerinin koordinasyonunu sürdürdük,
sürdürüyoruz. Böylece, etkin bir kriz yönetimini en üst düzeyde
gerçekleştirdik.
Bizzat kendim
Diyarbakırda bölge sağlık yöneticilerini toplayarak hizmet
planlamasını yerinde yaptık ve sağlık hizmetlerini
yerinde inceledik. Yaralıları hastanelerde ziyaret ederek halkımızla
da durumun tespitini yaptık.
Cizreyle ilgili toplumda
oluşturulmaya çalışılan olumsuz algıyı da dikkate
alarak Cizreye gidip sağlık hizmetlerini yerinde inceledim. Göründü
ki kent merkezlerinde kazılan çukurlara, tuzaklanan bombalara, yakılan,
kurşunlanan ambulanslara rağmen bölge halkının
sağlık hakkına ve hizmetine erişimi engellenememiş,
kahraman sağlık personelimiz bu şartlar altında dahi
sağlık hizmetini en iyi şekilde sunmuş, sunmaya devam
etmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlar; şimdi yüce Meclisimize
sunacağım bilgiler ve vereceğim rakamlar az önce ifade
ettiğim hususları bütün açıklığıyla ortaya
serecektir.
Şükrü Erdinç
kardeşim az önce Şırnak ve Cizre rakamlarını verdi.
Ben de Nusaybin ilçemizdeki rakamları vereceğim: 21 Aralıktan
günümüze 466 doğum, 64 diyaliz vakası, 2.770 yatan hasta,
yaklaşık 139 bin poliklinik hastası, 1.448 ameliyat, 616 il
içinde sevk, 1.027 il dışı sevk hizmeti verilmiş.
Diyarbakır ilimizde 2
Aralıktan günümüze 5.197 doğum, hastanelerimizde yapıldı.
262 diyaliz vakası, 39.038 yatan hasta, yaklaşık 500 bin
poliklinik hastası, 3.540 ameliyat, 3.200 il içinde sevk, 404 il
dışı sevk hizmeti verildi.
Halk sağlığı hizmetleri olarak,
aile hekimlerimiz tarafından, sokağa çıkma yasağı ilan
edilen bölgelerde ikamet eden 365.110 kişi tek tek aranarak
bulundukları ile göre aşılama, gebe takibi, bebek ve çocuk
izlemleri, evde sağlık hizmetleri gibi konularda bilgilendirme ve
aile hekimlerine yönlendirme çalışmalarını
gerçekleştirmiş, sokağa çıkma yasağı kaldırılan
bölgelerde ise halk sağlığı ve aile hekimliği
hizmetleri kesintisiz olarak sunulmaya başlanmıştır.
Acil sağlık hizmetlerinde
gerçekleştirdiklerimize bakacak olursak, Şırnak il genelinde
sokağa çıkma yasağının başladığı
tarihten bugüne 112 acil çağrı numaramıza 31.938 çağrı
gelmiş, 9.302 vakaya ambulans görevlendirilmiş, 9.089 vaka
taşınmış, Cizre ilçemizde 3.216 ambulans talebinin 3.044
adedi karşılanmıştır. Sur ilçemizde 24.440 vakaya
ambulans görevlendirilmiş, Sur ilçemizde ulaşılamayan vaka
sayısı sadece 2dir. Nusaybin ilçemizde 1 Ekim tarihi itibarıyla
1.974 vaka taşınmış, il içinde 267 sevk, il
dışında ise 127 sevk gerçekleştirilmiştir. 2015 ve
2016 yıllarında, bugüne kadar ilin kendi yöneticileri tarafından
sağlık hizmeti almış vatandaşlarımızın
yaşadığı Diyarbakırda 4.348, Şırnakta
1.873 ev ziyareti yapılmıştır. Bu ziyaretler
sırasında vatandaşlarımızın memnuniyeti yüz yüze
alınmış ve talepleri de değerlendirilmiştir.
Değerli arkadaşlar, daha önce de bu
kürsüden, zaman zaman da meydanlarda şu cümleyi söyledim: Biz Edirnede
ne varsa Şırnakta da o olacak. diyoruz, biz Bursada ne varsa
Diyarbakırda da o olsun istiyoruz. Bakın, size şimdi Bursa ve
Diyarbakır kıyaslamasıyla ilgili birkaç rakam vereceğim,
Aytuğ kardeşim de rakamları inceleyebilir. Bursada 10 bin
kişiye 17 yatak düşerken Diyarbakırda 10 bin kişiye 15
yatak düşüyor. Bursa'da 10 bin kişiye 1,85 yoğun bakım
yatağı düşerken Diyarbakırda 10 bin kişiye 1,82 yoğun
bakım yatağı düşüyor. Bursada her 1.153 kişiye 1
doktor düşerken Diyarbakırda her 1.194 kişiye 1 hekim
düşüyor. Bursada her 810 kişiye 1 hemşire düşerken
aynı sayı Diyarbakırda da yine 810 hemşire. Bursada
ambulans başına düşen nüfus sayısı 34.248 iken
Diyarbakırda ambulans başına düşen nüfus 19.693tür.
Bursada 112 istasyonu başına düşen nüfus sayısı
46.599 iken Diyarbakırda 31.811dir.
Edirneden de örneği vereyim: Edirnede ne
varsa Şırnakta da o olacak. dedik. Edirnede 10 bin kişiye 19
yatak düşerken Şırnakta 10 bin kişiye 13 yatak
düşüyor. Edirnede 10 bin kişiye 1,79 yoğun bakım
yatağı düşerken Şırnakta 10 bin kişiye 1,31
yoğun bakım yatağı düşüyor. Edirnede her 704
kişiye 1 hemşire düşerken Şırnakta 934 kişiye 1
hemşire düşüyor. Edirnede ambulans başına düşen nüfus
sayısı 11.182 iken Şırnakta 12.900. Edirnede istasyon
başına düşen nüfus 10.593 iken Şırnakta 11.141dir
değerli arkadaşlar. 2002den 2016ya geçen sürede, yaklaşık
on dört yıllık iktidar dönemimizde Edirnedeki yatak sayısı
yüzde 39 artarken Şırnakta yüzde 235 artmıştır.
Arkadaşlar, AK PARTİ dönemini
eleştirmek yerine daha önceki dönemdeki hataları, gelin
CHP, AK
PARTİyi eleştirdiğinin onda 1i kendisini eleştirebilse,
esasında kendine büyük bir iyilik yapacak.
Yine, uzman hekim
sayısı Edirnede yüzde 98 artarken Şırnakta yüzde 590
artmıştır. Hemşire sayısı Edirnede yüzde 60
artarken Şırnakta yüzde 377 artmış. Bursadaki yatak
sayısı yüzde 78 artarken Diyarbakırda yüzde 62; yine, uzman
hekim sayısı Bursada yüzde 165 artarken Diyarbakırda yüzde 345
artmış. Hemşire sayısı Bursada yüzde 178 artarken
Şırnakta yüzde 201 artmış arkadaşlar. Şimdi,
bütün bunlardan rahatsızlık duymayı HDP adına
anlıyorum ama CHP adına anlamakta açıkçası
zorlanıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; verilen bu sağlık hizmetleri sunumundan
rahatsız olan terör unsurları ve destekçileri ne yazık ki
fedakâr sağlık çalışanlarımızı da hedef
almıştır. Bu süreç içerisinde 5 sağlık
çalışanımız şehit edilmiştir. 25 ambulans ve
ekibimize silahlı, molotoflu ve roketatarlı saldırı
olmuştur. 3 devlet hastanemize toplam 30 roketatarlı
saldırı yapılmıştır. 15 ambulans hekimimiz
teröristler tarafından alıkonulmuştur. 5 ambulans ekibimiz
çatışma arasında kalmıştır. 9 ambulansımızın
tıbbi cihaz ve ekipmanları gasbedilmiştir. Arkadaş, CHP
sözcüsünün bir kelimeyle terörist demediği, bir kelimeyle
sağlık çalışanlarının bu mağduriyetlerini
dile getirmediği bir anlayışı nasıl izah edecekler,
anlamakta zorlanıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bu terörist
saldırılarda şehit olan sağlık
çalışanlarımıza Allahtan rahmet, yakınlarına
sabır diliyorum. Sokağa çıkma yasağı uygulanan kent
merkezlerinde görev yapan kahraman ve fedakâr sağlık
çalışanlarına şükranlarımı sunuyorum. Böyle bir
teşkilatın mensubu olmaktan onur ve şeref duyuyorum.
Buradan aziz milletimizin
huzurunda bütün sağlık çalışanlarına sesleniyorum:
Fedakâr sağlık ordumuzun kahramanları olan sevgili
kardeşlerim; canınızı dişinize takarak yedi gün yirmi
dört saat esasına göre yaptığınız hizmetleri
görmezlikten gelen ve şu anda bu konuşmayı yapmamıza neden
olan iftiraları, kötü niyetli suçlamaları dikkate almayın.
Yaratılanların en şereflisi olan insana hizmet etmeye aynı
gönüllülükle, aynı samimiyetle, aynı kararlılıkla devam
etmenizi istiyorum. Bu millet sizden razıdır, Rabbim de razı
olsun.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; burada, Cizrede bir evin bodrum katında yaralılar
olduğu iddiasıyla ilgili konuyu Değerli Şükrü Kardeşim
bütün boyutlarıyla açıkladı. Bu, dünyaya ve Türk kamuoyuna,
Türkiye kamuoyuna bir algı yönetimiydi. Burada, bodrumlarda ölen insanların
neden 10 ile dağıldığını
Orada, bodrumda olan
vatandaşlar o ilde meskûn mu değil mi, onun dökümünü de siz
verirseniz, onu da Meclis bilir, kamuoyu da öğrenmiş olur,
İçişleri Bakanımız da verecektir.
Değerli milletvekilleri, burada insan
haklarından bahsedenlerin insan haklarını doğrudan hiçe
saydıklarını görmekteyiz. Tabii ki zaman zaman bu
olağanüstü şartlarda sağlık hizmetlerine
erişemedikleri, bizim de onlara ulaşamadığımız
vatandaşlarımız olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan, bir dakika daha ek
süre veriyorum toparlamanız için.
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU
(Devamla) Sayın Başkan, grup yönetimlerine ikişer verirken
bize
BAŞKAN Sayın Bakan, bitiremezseniz
tekrar veririm. Bir dakikada toparlamaya çalışın lütfen.
Buyurun.
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU
(Devamla) Ancak bunun tek sorumlusu terör örgütüdür, eli silahlı
teröristlerdir. Onlara rağmen, sağlık
çalışanlarımız tarafından örnek bir sağlık
hizmeti verilmiştir, verilmeye devam edilecektir.
Terör, meşru olmayan bir amaca meşru
olmayan şiddeti kullanarak ulaşma eylemidir. Burada, meşru
olmanın ölçüsü hukuktur, manevi dinamiklerimizdir ve ortak toplum
vicdanıdır. Bu tanıma ve ölçüye göre terör suçtur,
günahtır, ayıptır. Herkesin ona karşı çıkması
ve onu lanetlemesi gerekir. Teröre karşı yapılan mücadele
meşru müdafaadır ve meşru müdafaa bütün hukuk normlarında
insan hakkıdır.
Sözlerimi burada sonlandırırken, birlik ve
bütünlüğümüze, huzur ve güvenliğimize yönelik insanlık
dışı terör saldırılarını şiddetle
kınıyorum. Herkesi sağduyuya ve mesuliyetini icraya davet
ediyorum. Her türlü olumsuzluğa, terör saldırılarına
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız Sayın
Bakan.
Buyurun.
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU
(Devamla) Tamamlıyorum.
bugün bir örneğini
yaşadığımız gibi, iftira ve karalamalara rağmen,
insanımıza sağlık hizmeti sunmaya devam edeceğimizin
herkes tarafından bilinmesini istiyorum.
Son olarak bir şeyin daha bilinmesini
istiyorum: Terör örgütü en ağır bedeli ne yazık ki Kürt kökenli
vatandaşlarımıza yaşatıyor. Bu millet ne Kürt kökenli
vatandaşlarını mağdur edecektir ne onları sahipsiz
bırakacaktır.
Son olarak da, bu kürsüden ülke adına, millet
adına, bayrak adına yemin edenleri yeminlerine sadık kalmaya
davet ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Atıcı, buyurun.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan,
Sayın Bakan konuşmasında, yaptıklarından bizim
rahatsızlık duyduğumuzu ve bunu anlamakta
zorlandığını ifade ederek bize, grubumuza
sataşmıştır. İzin verirseniz iki dakika söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Atıcı,
iki dakika, sataşmadan söz veriyorum size.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
13.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, Sağlık Bakanı Mehmet
Müezzinoğlunun (11/1) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde
Hükûmet adına yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, biz sizin
yaptığınız yanlışlardan rahatsızız.
Yaptığınız doğru şeyler varsa niye rahatsız
olalım, biz ülkemizi sevmiyor muyuz, biz insanımızı
sevmiyor muyuz? Ama biz sizin yapmadıklarınızdan
rahatsızız, biz sizin yaptığınız
yanlışlardan rahatsızız.
Çıktınız, burada birtakım
rakamlar verdiniz. Benim verdiğim rakamlar da size ait, bana ait
değil ki. Ben bu rakamları tahminî rakamlar ya da hayali rakamlar
olarak vermedim ki, kaynak gösterdim Sağlık İstatistiği
Yıllığı 2014 dedim Sayın Bakan, sizin özenle
verdiğiniz rakamlar.
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU
(Bursa) Sayın Atıcı, o istatistikleri doğru oku ama.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Efendim, işte siz
vermişsiniz, anne ölümü Doğu Marmarada 7,2, Orta Doğu Anadoluda
33,8.
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU
(Bursa) CHP'nin de Hakkâride oy oranı 1, yani iş mi ya!
AYTUĞ ATICI (Devamla) Hiçbir yorum yapmadan
getirdim, size verdim. Sayın Bakan, Bu rakamlar yanlış.
demediniz. Yani ben, hem sizi hem de AKP adına konuşan hatibi çok
dikkatle dinledim, acaba benim yaptığım çok ama çok
ağır suçlamaların birisine cevap verir misiniz diye, hiç kimse
vermedi. Ben burada hakikaten söylemekte çok zorlandığım ve bir
daha çok söylemek istemediğim ağır ithamlarda bulundum size ve
Hükûmetinize ama ne siz ne de AKP adına konuşan sayın hatip
kalkıp da bunlara cevap vermedi. Sessiz kalmayı tercih ettiniz, bu da
sükût ikrardan gelir anlamını taşıyor.
Sayın AKPli hatip, HDPnin söylemlerini
inanılmaz ve mizansen olarak yorumlarken benim söylediklerim hakkında
bir tek şey söylemiyorsa o zaman bizim bu konuda haklı olduğumuz
ortaya çıkıyor. Keşke haklı olmasaydık, keşke
benim söylediklerimin de yanlış olduğunu söyleseydiniz.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Atıcı.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken, buyurun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Bakan Bölgeye giden hizmetlerden HDPnin rahatsız
olmasını zaten anlarız. demek suretiyle açık
sataşmada bulunmuştur
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken.
Size de iki dakika söz veriyorum.
14.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun (11/1)
esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biz, hiçbir zaman bölgeye gidecek olan hizmetlerden
rahatsız olacak bir parti ya da insanlar değiliz.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Ambulansları kim yaktı?
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Kim
yapmışsa, kim herhangi bir hizmet yapmışsa onu takdir
etmesini de biliriz.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Yakanları,
yıkanları da lanetleyin o zaman.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Ama buraya gelip
Diyarbakırda, Şırnakta artan hastane yatak
sayısını, yoğun bakım sayısının
istatistiklerini verip oraya insanların ulaşmadığı
için ölümünü açıklamaya karşı tabii ki dururuz.
Bakın, ben demin yerimden söz
aldığımda Surdaki bu çocukların fotoğrafını
gösterdim, şarapnel parçalarıyla yaralanmış bu çocuklar
hastaneye nakledilmeyi bekliyorlar. Bakın, koşullar
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Siz yaraladınız, siz.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Şu anda top
atışları altındalar, ne diyorsunuz arkadaşlar? Top
atışları altında bu çocuklar eğer yoğun
bakıma kaldırılmıyorsa, eğer oraya götürülmüyorlarsa
siz o istatistiği buradan gelip okusanız neye yarar, okumasanız
neye yarar.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Siz ahlaklıysanız PKKyı
kınayın.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Sağlık
emekçileriyle ilgili burada açık isimler verdim, Abdülaziz Yural, Eyüp
Ergen, Şeyhmuz Dursun kim tarafından katledildi? diye sordum. Sizin
gösterdiğiniz doktoru PKK öldürdüğünü kabul etti, özür diledi, siz
bunu yapıyor musunuz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Siz Bizim güvenlik güçlerinin kurşunlarıyla bu sağlık
emekçileri öldürüldü. diyor musunuz? Burada açık bir çelişki var.
Diğer taraftan, bu bölgeyle ilgili
istatistiklerinize gelince Sayın Bakan, Vanda babasının
sırtında çuvalda taşınan Muhammetin haberini biliyorsunuz
herhâlde, hatırlıyorsunuz değil mi? Benim istatistikleri
anlatmama gerek yok. O Muhammetin babasının sırtında
çuvalda taşınan cenazesine tekrar bakın, buraya gelip Şu
kadar ambulans aldık., Şöyle hizmet yaptık. deme
hakkını kendinizde bulun diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Baluken.
VIII.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- HDP Grubu adına Grup Başkan Vekili
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, sokağa çıkma
yasağı uygulanan yerlerde kişilerin yaşam
haklarının korunmasına yönelik gerekli tedbirleri
almadığı ve sağlık hizmetlerinde aksamalara sebebiyet
verdiği iddiasıyla Sağlık Bakanı Mehmet
Müezzinoğlu hakkında gensoru açılmasına ilişkin
önergesi (11/1) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Sağlık Bakanı Sayın Mehmet Müezzinoğlu hakkındaki
gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı
hususundaki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi gensoru önergesinin gündeme
alınıp alınmayacağı hususunu oylarınıza
sunacağım: Gensoru önergesinin gündeme alınmasını
kabul edenler
Kabul etmeyenler
Gensoru önergesinin gündeme alınması
kabul edilmemiştir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.06
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.07
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Özcan PURÇU (İzmir)
-----
0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 42nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
2nci sırada yer alan,
Halkların Demokratik Partisi Grubu Adına Grup Başkanvekili
Diyarbakır Milletvekili Sayın İdris Balukenin; Sokağa
Çıkma Yasağı Uygulanan Yerlerde Meydana Gelen Yaşam Hakkı
İhlalleri Konusunda Gerekli Tedbirleri Almadığı ve
Sokağa Çıkma Yasaklarıyla Sorunların Derinleşmesine
Zemin Hazırladığı İddiasıyla İçişleri
Bakanı Sayın Efkan Ala Hakkında Bir Gensoru Açılmasına
İlişkin (11/2) esas numaralı Gensoru Önergesinin
görüşmelerine başlıyoruz.
2.- HDP Grubu adına Grup Başkan Vekili Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin, sokağa çıkma yasağı
uygulanan yerlerde meydana gelen yaşam hakkı ihlalleri konusunda
gerekli tedbirleri almadığı ve sokağa çıkma
yasaklarıyla sorunların derinleşmesine zemin
hazırladığı iddiasıyla İçişleri Bakanı
Efkan Ala hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi
(11/2)
BAŞKAN - Hükûmet? Burada.
Önerge daha önce bastırılıp
dağıtıldığı ve Genel Kurulun 17/2/2016 tarihli
40'ıncı Birleşiminde okunduğu için tekrar okutmuyorum.
Sayın milletvekilleri, Anayasa'nın 99'uncu
maddesine göre, bu görüşmede, önerge sahiplerinden bir üyeye, siyasi parti
grupları adına birer milletvekiline ve Bakanlar Kurulu adına
Başbakan veya bir bakana söz verilecektir.
Konuşma süreleri, önerge sahibi için on dakika,
gruplar ve Hükûmet için yirmişer dakikadır.
Şimdi, söz alan sayın üyelerin isimlerini
okuyorum: Önerge sahibi olarak, İzmir Milletvekili Sayın
Ertuğrul Kürkcü; gruplar adına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Edip Semih Yalçın;
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Adana Milletvekili
Sayın Meral Danış Beştaş; Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Levent Gök; Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Tokat Milletvekili Sayın Zeyid
Aslan; Hükûmet adına İçişleri Bakanı Sayın Efkan Ala.
Şimdi, önerge sahibi olarak, İzmir
Milletvekili Sayın Ertuğrul Kürkcüyü kürsüye davet ediyorum.
Sayın Kürkcü, süreniz on dakika.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Sayın
Başkan, sevgili arkadaşlar; Halkların Demokratik Partisi
adına verdiğimiz gensoru önergesiyle İçişleri Bakanı
Sayın Efkan Alayı 7 il ve 20 ilçede sürüp giden ve toplam üç yüz
yetmiş yedi güne ulaşan sokağa çıkma yasakları
döneminde ortaya çıkan vahim insan hakları ihlalleri, temel hak ve
özgürlerin ihlali, yaşam hakkı ihlali ve bunlara bağlı bir
dizi başka ihlaller dolayısıyla birinci dereceden sorumlu
tutuyoruz ve bu gensorunun işleme alınarak Sayın Efkan
Alanın görevini hakkıyla yapamadığı, bu görevi
halkın, toplumun güvenliği bakış açısından yerine
getiremediği gerekçesiyle hakkındaki işlemlerin
başlatılmasını istiyoruz.
Bu sıkıyönetimler başlayalı,
sokağa çıkma yasakları başlayalı altı aydan fazla
bir zaman geçti ve bu zaman boyunca 7 il ve 20 ilçede eğitim hakkı,
çalışma hakkı, ticaret hakkı, konut hakkı,
sağlık hakkı başta olmak üzere ve yaşam hakkı
hepsinden önce olmak üzere bir dizi hakkın son derece vahim bir biçimde
ihlal edildiğini biliyoruz. Bu sokağa çıkma
yasaklarının hiçbir anı yasaya, Anayasaya, Türkiye'nin
tarafı olduğu uluslararası anlaşmalara uygun değildir.
Hiçbir yasa hiçbir valiye sokağa çıkma yasağı ilan etme
yetkisi vermemektedir, yasadan alınan bir hak yoktur. Bu valiler
İçişleri Bakanlığına bağlıdırlar ve
bütün sokağa çıkma yasakları doğrudan doğruya
İçişleri Bakanlığının bilgisi dâhilinde
gerçekleşmiştir. İçişleri Bakanı diyemez ki Şu
şu şu vali, şu şu şu kaymakam ve jandarma
komutanları sorumludur. Çünkü onların amiri, bütün bu operasyonu
yöneten kişi İçişleri Bakanının kendisidir.
Hukuki mevzuatta iki yerde sokağa çıkma
yasağına Anayasa ve yasalar imkân vermektedir: Birisi
Sıkıyönetim Kanunu, ikincisi Olağanüstü Hal Kanunu. Her ikisinde
de sokağa çıkma yasağı kanunlarla bağlıdır
ve bu kanunların uygulanmasından ötürü sorumlu olan
sıkıyönetim komutanları veya valiler İçişleri Bakanına,
İçişleri Bakanı da Meclise hesap vermekle yükümlüdür. Ancak
şu an Türkiyede ne sıkıyönetim ilan edilmiştir ne de
olağanüstü hâl vardır. Şu hâlde bu valiler yetkilerini nereden
almaktadırlar? Sözüm ona, İller Kanunundaki valilere verilen
çeşitli koşullarda tedbir alma yetkisine binaen. Bu tedbirlerin
hiçbirinde sokağa çıkma yasağı açık bir hüküm olarak
yoktur. Dolayısıyla, valiler, bu sokağa çıkma
yasaklarını bütünüyle kanunsuz, kuralsız, hiçbir makama
karşı hesap verme mecburiyeti olmaksızın uygulamaktadırlar.
Dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kararıyla
alınabilen sokağa çıkma yasakları ister istemez bir hesap
alıp verme ilkesine bağlıdır. Burada valiler Türkiye Büyük
Millet Meclisine karşı hiçbir sorumluluğa sahip
değillerdir, İçişleri Bakanı da Türkiye Büyük Millet
Meclisine, bu bakımdan, eğer bu gensoru olmasa, herhangi bir hesap
verme mecburiyetinde kendisini hissetmemektedir. Sokağa çıkma
yasağından daha önemli bir kısıtlama olamaz bir toplumun
hayatında. Sokağa çıkmasını yasakladığınız
kişinin toplumsallığını yasaklıyorsunuz demektir,
çalışmasını yasaklıyorsunuz, eğitimini
yasaklıyorsunuz, ticaretini yasaklıyorsunuz, sağlık hizmeti
almasını yasaklıyorsunuz demektir ve bunu haftada yedi gün yirmi
dört saat yapıyorsunuz. Böyle bir şeyi yaptığınız
zaman topluma saldırıyorsunuz anlamını taşır bu.
İsterse birkaç mahallede isterse bir ilçede isterse birkaç ilçede olsun
tek bir yurttaşa bunu yaptığınız zaman bütün
yurttaşlara yapmışsınız demektir. Peki, şu hâlde
herhangi bir biçimde bir yasaya dayanmayan, herhangi bir yasadan
kaynağını almayan bu uygulamanın gerisinde ne var, niçin
böyle bir uygulamaya ihtiyaç var, nedir sorun? diye sorduğumuzda bize
deniyor ki: Teröristler var, terörizmle mücadele ediyoruz. Bunun da usulü ve
yasası var, bunun da kanunu ve kuralı var, bunun da tanıma
ihtiyacı var her şeyden evvel. Hangi tanıma göre neyi terörist
kabul ediyorsunuz? Şu an ortadaki can kayıplarına
baktığımız zaman 200e yakın -yanlış
söylemeyeyim doğrusunu söyleyeyim- bizdeki rakamlara göre 160 sivilin
hayatını kaybettiğini görüyoruz. Bu insanların hiçbirinin
şiddet ile şiddete dayalı vasıtalarla eylemde bulunmakla
herhangi bir ilgisi yoktur. Şu hâlde bu insanlar niçin
öldürülmüşlerdir? Niçin bunlar
sakınılmamışlardır? Niçin bunların hayatları
sudan ucuzdur? Çünkü sevgili arkadaşlar, öyle görülüyor ki
İçişleri Bakanının kendisini de aşan bir başka
plan yürürlüktedir. Bu plan, bir kolektif cezalandırma planıdır.
Tıpkı -bu benzetmeme kızacaksınız ama aradaki
benzerliğe dikkatinizi çekerim- IŞİDin şehirleri teslim
alması nasılsa öyledir; tankçı birlikleri şehirleri
kuşatıyor, herkese deniyor ki: Geliyoruz, kaçın. Kaçan
kaçıyor, kaçmayan, toprağını, evini, hakkını,
sokağını savunmaya çalışan da terörist ilan ediliyor
ve ondan sonra kolektif bir cezalandırmanın konusu hâline geliyorlar.
Başka türlü bunu izaha imkân yoktur.
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) Sen inanıyor musun Ertuğrul Bey?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla) İkincisi, bu bir spekülasyon değil, burada herkesin
önünde, Meclisin önünde, sizin önünüzde sordum: Çöktürme harekât planı
doğru mudur, yanlış mıdır? diye. Şimdi, sevgili
arkadaşlar, buna cevap verilecek. Savunma Bakanına sordum cevap
vermedi. İçişleri Bakanına soruyorum: Çöktürme harekât
planı diye bir plan var mı? Bu plana göre, 15 bin kişinin
hayatını kaybetmesi, 300 bin kişinin yerinden edilmesi, 7-8 bin
kişinin yaralanması, sakatlanması, 7-8 bin kişinin de
hapsedilmesiyle sonuçlanacağı öngörülen bir çöktürme harekât
planı var mıdır, yok mudur? Hiç kimse o gün bana cevap vermedi.
Bana Bizi IŞİDle bir tutuyorsun. diye... Ben sizi
IŞİDle bir tutmuyorum, siz zaten kendinizi bir tutuyorsunuz ama ben
sizi başka bir şeyle itham ediyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Ayıp, ayıp!
HARUN KARACA (İstanbul)
Ayıp be!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla) Ben sizi yavaşlatılmış, zamana
yayılmış bir soykırım planına razı olmakla
itham ediyorum.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Yuh!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Buna ise hiçbir
şekilde cevap almıyorum.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Yuh!
FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) Soykırımcı
sensin be, sensin katliamcı! Sen yaptığın katliamın
hesabını ver. (AK PARTİ sıralarından Lütfen
sözlerinize dikkat edin. sesi)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Sözlerime dikkat
Ne dediğimi bilerek konuşuyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen hatibi
dinleyelim.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Ben soruma cevap
istiyorum: 15 bin kişiyi öldürecek misiniz, öldürmeyecek misiniz? (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) Katil sensin!
BAŞKAN Sayın Kürkcü, siz Genel Kurula
hitap edin.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Bu soruya cevap
vereceksiniz! Kaçamazsınız bundan! Halka karşı böyle bir
plan yapamazsınız! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Faşist sensin, terörist sensin!
NURETTİN YAŞAR (Malatya)
Bağırma! Bağırma!
HARUN KARACA (İstanbul) Bağırma!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Neyi
susturmaya çalışıyorsunuz ya!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) 300 bin kişiyi
yerinden etme planını yapamazsınız! Bu hakkı size hiç
kimse vermiyor, hiçbir Meclis size bu hakkı vermiyor, hiçbir yasa
vermiyor, hiçbir yerden bu hakkı almıyorsunuz!
HARUN KARACA (İstanbul) Yasaların hepsi
bizden yana, yasaların.
NURETTİN YAŞAR (Malatya)
Bağırma! Bağırma!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) -
Yurttaşına karşı, 15 bin yurttaşını
öldürmeyi hedefleyen bir tasarının sahibi olamaz bir hükûmet!
Çıkıp burada inkâr etmesi gerekir, Hayır. demesi gerekir.
Duymadım bugüne kadar Hayır. dediğinizi.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Bak,
Ertuğrul Kürkcü, Kürtler senden hesap soracak, Kürtler!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Bugüne kadar
Hayır. dediğinizi duymadım.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Kürtler senden
hesap soracak!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Ve olan bitenin
hepsi aslında yasaya uymuyor, kanuna uymuyor, terörizmle mücadele denilen
şeye uymuyor ama bu çöktürme harekât planı denilen, sızan
bilgilere çok güzel, motamot uyuyor.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Kürtlerin
oylarıyla dirildin, O oylar seni gömecek. Kürtlerin oylarıyla
dirildin, Kürtler seni gömecek!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) O yüzden ben,
İçişleri Bakanına ayrıca şu soruyu da soruyorum:
Basına düşen, geçtiğimiz hafta Mecliste herkesin önünde Savunma
Bakanına sorduğum sorunun cevabını istiyorum.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Ertuğrul
Kürkcü, ölmüştün, Kürtler seni diriltti, tekrar o Kürtler seni gömecek!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Kürtler
adına konuşma, konuşma. Otur yerine, Kürtler adına
konuşma sen.
BAŞKAN Sayın milletvekili, lütfen
oturduğunuz yerden laf atmayın ve hatibi dinleyin.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Çöktürme harekât
planı diye bir plan var mı?
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Ertuğrul
Kürkcü, Kürtler seni kuyudan çıkardı, o kuyuya tekrar gömüleceksin,
Kürtler gömecek!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Bu plana göre, 15
bin kişiyi öldürmeyi planlıyor musunuz? Bu plana göre 300 bin
kişiyi yerinden etmeyi planlıyor musunuz? Bu plana göre, 7-8 bin
kişiyi hapsetmeyi, 7-8 bin kişiyi sakatlamayı planlıyor
musunuz? Eğer planlamıyorsanız çıkar söylersiniz ama
görüyorum ki teferruatla uğraşıyorsunuz. Ben diyorum ki tepeden
tırnağa kana batmışsınız, siz diyorsunuz ki
Üzerime çamur atıyorsunuz.
HARUN KARACA (İstanbul) Elindeki kana bak,
elindeki kana bak sen!
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Kan taciri
sensin, kan taciri!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Keşke çamur
olsaydı, keşke kan olmasaydı üzerinizde ama bileklerinize kadar
kana bulandınız. Gözünüzün önüne getirin bunu 1, 2, 3, 4, 5
başka ilçede daha devam ettirdiğiniz takdirde neler
olabileceğini
HARUN KARACA (İstanbul) Teröristler neredeyse
devam edecek, merak etme.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Bununla başa
çıkabilir misiniz?
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Kan
ticaretinden ekmek çıkmaz sana.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sen git
savaş, sen; o çocukları gönderme savaşa.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Biz size bir
çıkış yolu gösterdik. Bu hengameden çıkış için 2
tane
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla)
yol öneriyoruz.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Kürt
kanında boğulacaksın sen, Kürtler seni boğacak!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Birisi, demokratik,
özgürlükçü bir yeni ortaklığı hep birlikte kurmaktır.
HARUN KARACA (İstanbul) Kim ortak ya?
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Teröristlerle ortak olmayacağız.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla) İkincisi, ne pahasına olursa olsun, ne pahasına
olursa olsun bir Başkanlık rejimi tesis etmektir.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum)
Gelecek, inadınıza gelecek.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla) İkisinden birinin sonunda etkin olacağını,
sonuç alacağını hep birlikte göreceğiz.
BAŞKAN Sayın Kürkcü
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Sayın
Başkan, süre verin, toparlayacağım.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Ertuğrul
Bey, Kürtler seni boğacak.
BAŞKAN Sayın Kürkcü, toparlamanız
için bir dakika söz veriyorum.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Bu savaştan
bir çıkış planınız var mı, yok mu?
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Savaş yok.
HARUN KARACA (İstanbul) Teröristle savaş
olmaz, terörle mücadele olur.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Bu savaştan
sizin çıkış planınız anladığıma göre
şu: Son teröriste kadar öldüreceksiniz
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Yok öyle bir
şey, yalan söylüyorsun, yalan söylüyorsun.
HARUN KARACA (İstanbul) Terörist olursa
öldürülür.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla)
sonra onun üzerine
bir padişahlık kuracaksınız. Ben de diyorum ki: Bundan daha
akıl dışı bir planı insanlık tarihi görmedi,
böyle bir plan olamaz. Sadece ve sadece, yeniden bir çözüm müzakeresine geri
dönüş için
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Yalan üzerine
bir şey inşa edemezsin.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla)
tıpkı
2013e kadar terörist, terörist diye bağırdığınız
insanlarla ister istemez tartışmak zorunda olduğunuzu
gördüğünüz gibi şimdi bunun çıkmaz yol olduğunu görüp
tekrar masaya geleceğiz. Ama nasıl geleceğiz? Bir
başkanlık rejimiyle mi, yoksa demokratik bir rejimle mi? Buna da halk
karar verecek.
HARUN KARACA (İstanbul) Halka gideriz.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) İnanın
bana, bu tuttuğunuz yoldan ne terörizmle mücadele edebilirsiniz ne de
aslında gözünüzün önünde yükselen bir halk isyanının taleplerine
karşılık bulabilirsiniz.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Bu işi
senin ağababaların da çözemeyecek.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Sizi tarihin
yargısına emanet ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Senin
güvendiğin güçler de bu işi çözemez Ertuğrul Kürkcü.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Kürkcü.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
az önceki hatip, arkadaşlarımızı soykırıma ses
çıkarmamakla itham etti, onunla ilgili söz almak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Size iki dakika söz veriyorum.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
15.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcünün (11/2) esas numaralı
Gensoru Önergesi üzerinde önerge sahibi olarak yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; prensip olarak tüm grupların
konuşmasından sonra ilgili arkadaşımızın
cevabı ve Hükûmet üyemizin cevabı beklenir ancak az önceki
konuşmacı ilk konuşmacı olmasına rağmen o kadar
bizi itham eden, o kadar insafsız, o kadar ahlak dışı
söylemlerde bulundu ki anlaşılır gibi değil.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Ne ahlak
dışı ya! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul)
Bağırma oradan, otur yerine.
HARUN KARACA (İstanbul) Bağırma be!
BÜLENT TURAN (Devamla) Bak, sen orada niye
bağırıyorsun bilmiyorum da ben değil, biz, 317 AK
PARTİli vekil sizin o etek giyen erkek arkadaşlarınıza benzemeyiz.
(AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar; HDP
sıralarından gürültüler)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ne
demek, ne demek? Geri al o sözünü. Etek giymeyi de hakaret olarak
kullanıyorsunuz, yazık ya! Kadına saygın yok senin.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Kendi
annene hakaret ediyorsun.
BÜLENT TURAN (Devamla) Biz 317 arkadaş sizin
bağırmanızdan korkmayız,
bağırmayacaksınız. Burası Kandil değil, milletin
kürsüsü. Biz, 317 arkadaş dağda tetik çekip de şehirde saz çalmanıza
benzemeyiz, kimseden korkmuyoruz Allahtan başka. Ne
bağırıyorsunuz! (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Ya ben ne senden
korkuyorum, ne senin gibilerden.
BÜLENT TURAN (Devamla)
Bağırmayacaksınız! Konuştun, dinleyeceksin! Dinleyeceksin!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Hadi
bakalım, kim kimden korkuyor!
KEREM ALİ SÜREKLİ (İzmir) Otur
yerine, otur!
BÜLENT TURAN (Devamla) Burası Kandil
değil, milletin Meclisi. Bağırmayacaksın! Haddini
bileceksin, konuşacaksın. Bağırarak olmaz. (HDP sıralarından
gürültüler)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Sen haddini
bileceksin!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sen
haddini bil! Ne biçim konuşuyorsun! Kime haddini bildiriyorsun sen!
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Sen
kime haddini bildiriyorsun!
BÜLENT TURAN (Devamla) Sahip çık önergene.
Sessizliğimiz edebimizden, işi bilmediğimizden değil.
Dinleyeceksiniz!
KEREM ALİ SÜREKLİ (İzmir) Otur
yerine, terbiyesiz adam!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Sensin
terbiyesiz! Geri zekâlı!
KEREM ALİ SÜREKLİ (İzmir) Sensin
geri zekâlı! Terbiyesiz!
BÜLENT TURAN (Devamla) Sen bana,
arkadaşlarıma soykırımcı diyeceksin,
IŞİD diyeceksin ve cevap almayacaksın.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Ne?
BÜLENT TURAN (Devamla) Utan be! Utan!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Neden
utanacağım lan!
BAŞKAN Sayın Turan, lütfen Genel Kurula
hitap ediniz.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Ben mi
öldürüyorum insanları?
BÜLENT TURAN (Devamla) 317 arkadaşın
hiçbirisi soykırımcı değildir, sessiz kalamaz, sabredemez
buna. Tüm ithamlarınızı iade ediyorum. Kana
bulanmışız! Kimin kana bulandığını gördünüz.
Bütün riskleri üzerimize aldık. Baldıran zehri. dedik, Bu ülkede
kan akmasın. dedik, Sivil siyaset öne çıksın. dedik, yüz elli
yıllık sorunu masaya yatırdık. Ne yaptınız?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Ne yaptık?
Görüşme yaptık.
BÜLENT TURAN (Devamla) Esada köle oldunuz! Esada
köle oldunuz, köle! Biten bir sorunu ayağa kaldırdınız.
Zerre kadar bir canınız varsa, zerre kadar onurunuz varsa aynaya
bakacaksınız, bu kanın sorumlusu kim göreceksiniz!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ne biçim
grup başkan vekilisin ya! Nasıl konuşuyorsun? Ayıp ya!
Ayıp denen bir şey var ya! Lise öğrencisi modunda
konuşuyorsun!
BÜLENT TURAN (Devamla) Meclise şurada 100
metre yan tarafta bomba patladı Geçmiş olsun. diyemediniz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT TURAN (Devamla) Teröristin evine gidip
taziyede bulundunuz. Artık bundan sonra bunların topunun
cevabını alacaksınız buradan.
Saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken, size söz vermeden
önce ya da Sayın Kürkcüye söz vermeden önce bir şey ifade etmek
istiyorum.
Sayın Turan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
soykırımcı lafına cevap verdim.
Soykırımcı. dedi, bunu kabul edemediğimizi söyledim. Ne
demem lazımdı?
BAŞKAN Sayın Turan, sizin
konuşmanız esnasında kullanmış olduğunuz bir
cümleye dair söyleyeceklerim var. Etek giyme meselesini
BÜLENT TURAN Çanakkale) Soykırım diye
de iade ediyorum.
BAŞKAN Etek giyme meselesini cinsiyetçi bir
yaklaşım olarak gördüğünüzü ifade etmek istiyorum. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Asla kabul etmiyorum
Sayın Başkan. Etek giyen erkekler dedim.
BAŞKAN Ve bu tanımı kadınlara
yapılmış bir hakaret olarak nitelendiriyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Asla, asla!
BAŞKAN Dolayısıyla böyle bir
tanımın bundan sonra Genel Kurulda kullanılmaması
gerektiğini ifade etmek istiyorum.
HARUN KARACA (İstanbul) Ne alakası var!
Onu etek giyenlere söyle sen!
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Sayın Başkan, kadınlardan özür dilemesi lazım.
BAŞKAN Sayın Turan
Sayın Turan,
bakınız, daha önce de bir milletvekili arkadaşınız bir
komisyon toplantısında böylesi bir cümle kullanmıştı.
Buna ilişkin, parti olarak sanırım Halkların Demokratik
Partisi bir cevap vermişti. Dolayısıyla, bugün siz de aynı
cümleyi kullandınız. Ben de Divan Başkanı olarak, Meclis Başkan
Vekili olarak bu cümlenin yanlış bir cümle olduğunu ve
kadınlara yapılmış bir hakaret olduğunu ifade etmek
istiyorum.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
PKKlı teröristlere yapıyoruz, kadınlara değil.
HARUN KARACA (İstanbul) PKKlı
teröristlere söyleyin onu.
BAŞKAN - Bunu kabul etmiyoruz. Bu
tanımın yanlış bir tanım olduğunu ifade etmek
istiyorum.
Şimdi
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Peki, Sayın
Başkan, lütfen, zabıtlara geçsin diye söyleyeceğim.
BAŞKAN - Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Öncelikle teşekkür
ediyorum söz verdiğiniz için.
Ancak siz, orada, HDPnin grup başkan vekili değilsiniz,
Meclisin grup başkan vekilisiniz.
BAŞKAN Değilim tabii ki.
Ben bir kadın olarak bu meseleye nasıl
bakıldığını ifade ediyorum Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bir dakika Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Bir kadın olarak
konuşuyorum. Siz etekten bahsettiniz. Ben HDPyi savunmak için
söylemiyorum bunu.
HARUN KARACA (İstanbul) PKKlılar
giyiyor eteği.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
izin verir misiniz.
BAŞKAN - Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Asla etek ve kadın
şeyinde bulunmadım.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Etek giyen
teröristlere söyledik.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Söylediğimi bir daha
söylüyorum. Ben kürsüdeyken sözümü kesen, bağıran kişiye dedim
ki: Ben korkmuyorum. Biz korkmuyoruz. Etek giyen erkek
arkadaşlarınız, onlar gibi değiliz dedim. Mesele kadın
değildir. Saptırmayın lütfen. Mesele kadın gibi davranan
etek giyen erkeklerdir dedim.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Nedir peki?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Siz ne
dediğinizi bilmiyorsunuz o zaman başkan yani.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bir daha söyleyeyim mi
Sayın Başkan?
BAŞKAN Peki Sayın Turan. Tamam,
anlaşıldı.
Buyurunuz Sayın Kürkcü. (AK PARTİ ve HDP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar,
gürültüler)
Sayın milletvekilleri, Sayın Kürkcünün
söz talebi var. Bir saniye lütfen
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Sayın
Başkan, ben konuşmamda herhangi bir biçimde ahlakiyata girmedim.
Siyasi, tarihî, hukuki meselelere kendi bağlamlarında değindim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Kana
bulandınız. dedi! Soykırımcı dedi.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Bunlar hoşa
gitmeyebilir. Ama bunun ahlakla ilgisi yok, bunun siyasetle ilgisi var.
Dolayısıyla, bu ahlaki suçlamaya yanıt vereceğim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Kürkcü.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Yalan söylemek
ahlaki bir durumdur.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sizin
yalanınıza bütün dünya şahit.
BAŞKAN - İki dakika size söz veriyorum.
Yeni bir sataşmaya mahal vermeyin lütfen.
Sayın Milletvekili, buyurun!
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Ertuğrul
Bey yalan üzerine düşünce bina ediyor. Açıktan yalan söylüyor. Çok
net yalan söylüyor.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Otur yerine
arkadaş!
BAŞKAN - Sayın Milletvekili, bakın,
Sayın Kürkcüyü kürsüye davet ettim, lütfen
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Çok açık
yalan söylüyor. Bu ahlaki bir durumdur.
BAŞKAN - Dinleyelim lütfen.
16.- İzmir Milletvekili Ertuğrul
Kürkcünün, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Ya yerine oturur
musun!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Başkan, sen konuşmanı yap.
Kürsüye mi yürüyeceksin? Yürü bakayım!
BAŞKAN - Sayın Kürkcü, siz Genel Kurula
hitap edin lütfen.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Yerine otur
arkadaş! Yerine otur!
MEHMET METİNER (İstanbul) Kimin nereye
oturacağına sen mi karar vereceksin!
BAŞKAN Sataşmalara cevap vermeyin
Sayın Kürkcü.
MEHMET METİNER (İstanbul)
Saygısıza bak ya!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Sen
saygısızlık etme! Terbiyesiz!
MEHMET METİNER (İstanbul) Kimin nereye
oturacağına sen mi karar vereceksin? Haddini bil ya!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Otur
yerine be! Oturun yerinize!
BAŞKAN Sayın Kürkcü, buyurun.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Şimdi, sevgili
arkadaşlar
Başkan, dakika, saniyeler
BAŞKAN Tamam, yeniden başlatıyorum.
Buyurun.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Şimdi,
eğri oturalım, doğru konuşalım.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Doğru otur,
doğru konuş!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Benim sorduğum
soru şudur: Ben diyorum ki, bakın arkadaşlar, Başbakana
soru önergesi verdim. Burada geçtiğimiz haftaki tartışmada Millî
Savunma Bakanına sordum, diyorum ki, yaygın medyada hiç ele
alınmıyor, bu Mecliste hiç kimse cevap vermiyor ama ben bu soruyu
sormaya devam ediyorum: Çöktürme harekât planı diye bir plan var
mı?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Yoktur.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Ben sorumlu
kişilerden yanıt istiyorum. Ben sorumlu kişilerden yanıt
istiyorum. (AK PARTİ sıralarından Yoktur. diyor sesleri,
gürültüler)
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Yoktur. diyor.
HARUN KARACA (İstanbul) Ne oldu? Ne oldu? Aldın
mı cevabı?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Hayır, öyle
Yok. demekle olmaz. Yok. demekle olmaz. Konuşma! Konuşma! Yok.
demekle olmaz. Ben buna yanıt istiyorum. Eğer diyorum gidişat,
harekât, ortadaki gerçekler kanuna uymuyorsa
HARUN KARACA (İstanbul) Sana mı
soracaktı harekâtı? PKKnın sözcüsü müsün?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla)
siyasete
uymuyorsa, insan haklarına uymuyorsa, Türkiye'nin tarafı olduğu
sözleşmelere uymuyorsa, o zaman başka bir plana uyuyor, o da bu plan.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Terör insan
haklarına uyuyor mu?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Şimdi, o
nedenle ben bunun açıklığa kavuşmasını istiyorum,
bir.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Yok. diyor,
hâlâ Var. diyorsun ya! Hangi gezegendesin sen?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) İkincisi, tutalım
ki hepsi terörist
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Tutalım.
değil, terörist
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Peki, ne
yapacaksın? Teröristi kurşuna mı dizeceksin?
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Kafasını
kıracaksın teröristin!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Şart mı? Böyle
mi? Böyle mi yapılıyor?
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Askere
silahı sıkanı kurşuna dizeceksin! Sıkmayacak!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Bak sevgili
arkadaşım, senin gibi düşünenler, otuz senedir bunu giderek daha
büyüyen bir sorun hâline getirdiler, bir de siz şansınızı
deneyin.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Şehit
annelerine anlat onu, şehit annelerine!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Peki, siz deneyin,
siz deneyin
Göreceksiniz iki sene sonra bunun böyle çözülmeyeceğini.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Vatandaş
yapılandan memnun, dua ediyor, dua.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Bunun böyle
çözülmeyeceğini 2013te biliyordunuz. Ne oldu iki yılda?
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Merak etme, düzelecek.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla)
Padişahlık kuracaksınız. Hadi canım sizde! (HDP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
VIII.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
2.- HDP Grubu adına Grup Başkan Vekili
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, sokağa çıkma
yasağı uygulanan yerlerde meydana gelen yaşam hakkı
ihlalleri konusunda gerekli tedbirleri almadığı ve sokağa
çıkma yasaklarıyla sorunların derinleşmesine zemin
hazırladığı iddiasıyla İçişleri Bakanı
Efkan Ala hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi
(11/2) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi,
gruplar adına ilk konuşmacı Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Edip Semih Yalçın.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
49.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, görüşülmekte
olan (11/2) esas numaralı Gensoru Önergesinin görüşmelerinde MHP
Grubu olarak konuşma yapmaktan vazgeçtiklerine ve önergeye ret oyu
vereceklerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; terör saldırılarının her geçen gün
arttığı, adına çözüm denilen süreç boyunca iktidar
tarafından göz yumularak güçlendirilen terör örgütünün
canımızı yaktığı, ülkemizin birliğini
bütünlüğünü tehdit ettiği, tünellerin ve çukurların
kazıldığı, barikatların kurulduğu;
askerlerimizin, polislerimizin ve vatandaşlarımızın
şehit edildiği bir ortamda güvenlik kuvvetlerimiz vatan ve millet
aşkıyla teröristlerle mücadele ediyor ve asayişi sağlamaya
çalışıyor ve bu mücadelede maalesef çok sayıda
şehitler vermeye devam ediyoruz, geçtiğimiz haftalarda AB
Bakanının ifade ettiği gibi; şehit verilmeye devam
edileceğini söylemişlerdi.
Ve terör örgütünün yine, bugün İzmir
Kemalpaşada bir jandarma karakoluna saldırdığını
da öğrenmiş bulunuyoruz. Yapılan bu mücadele, terör örgütü ve
destekçileri tarafından Türkiye Cumhuriyeti devletine bir kara propaganda
ve töhmet olarak yansıtılmaktadır. Biz asıl hedefin, 28
Şubatta Dolmabahçede 10 maddelik mutabakat metni ortaklaşa
açıklanırken birlikte fotoğraf verilen İçişleri
Bakanı Efkan Ala olmadığını düşünüyoruz.
Ülkemiz çok zor bir dönemden geçmektedir. Terör
saldırıları milletimizin canını yakmaktadır.
Milletimiz huzursuz ve endişelidir. Böylesine bir kaos ortamında,
HDPnin vermiş olduğu gensoru önergesinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak konuşma yapmaktan vazgeçtiğimizi ve önergeye ret oyu
vereceğimizi belirtiyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bu vesileyle şu hususları da
hatırlatmakta fayda görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Tamam Sayın Akçay.
Buyurun, tamamlayın.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak daha önce de
terörün sorumlularıyla ilgili bir soruşturma önergesi vermiştik,
ancak dönemin Meclis Başkanı tarafından geri çevrildi. Ve 17
Şubat Ankara saldırısı üzerine attığı
tweetle aciz bir görüntü sergilediğini de unutmadık
İçişleri Bakanının. Diyarbakır Valisiyken vilayet
binasının taşlanarak camlarının
kırılması üzerine Cama gelsin, cana gelmesin. dedikten sonra
üstlendiği İçişleri Bakanlığı döneminde
açılım sürecinin terör örgütlerine verdiği tavizlerle artık
bugün başkentimizde canlı bombaların patlatıldığını,
şehirlerimizin âdeta Suriye ve Iraka döndürülmeye
çalışıldığını da not etmekte fayda
görüyoruz. Terörist heykeli dikilince Fiberglastan yapılmış.
diyerek aklınca olayın ciddiyetini hafifletmeye
çalıştığını da ibretle gördük. Yine, aynı
Bakanın 28 Şubat 2015te Dolmabahçede 10 maddelik mutabakat metni
açıklanmasında da birlikte olduğunu da unutmadık.
5 Şubatta Mardinde Sayın
Başbakanın açıkladığı 10 maddelik eylem
planını, yine, aynı, Sayın Başbakanın 11
Şubatta Hollanda seyahati dönüşü yaptığı konuşmada,
aynen, Dikkat ederseniz bu 10 maddede mücadele kavramı yok. diyerek
eylem planına terörle mücadele konulmadığını da not
ettiğimizi belirtiyor ve eleştirilerimiz bakidir diyor, hepinize
saygılar sunuyorum.
VIII.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
2.- HDP Grubu adına Grup Başkan Vekili
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, sokağa çıkma
yasağı uygulanan yerlerde meydana gelen yaşam hakkı
ihlalleri konusunda gerekli tedbirleri almadığı ve sokağa
çıkma yasaklarıyla sorunların derinleşmesine zemin
hazırladığı iddiasıyla İçişleri Bakanı
Efkan Ala hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi
(11/2) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın
Akçayın ifadeleri doğrultusunda Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
söz talebini geri çektiğini anladık. Dolayısıyla,
şimdi ikinci konuşma hakkı Halkların Demokratik Partisi
grubu adına Adana Milletvekili Sayın Meral Danış
Beştaşa aittir.
Sayın Beştaş, süreniz yirmi dakika.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ben de partimin İçişleri
Bakanlığı hakkında esası Cizrede yaşanan katliam
ve ölümler üzerine konu alan gensoru üzerine söz almış bulunmaktayım.
Doğrusu, benden önceki arkadaşlarım
Sağlık Bakanlığıyla ilgili verilen gensoruya dair
sokağa çıkma yasakları, sokağa çıkma
yasaklarının neticeleri, bugüne kadar yaşanan ağır
insan hakları ihlalleri, yaşam hakkı ihlalleri, işkence
vakalarını ayrıntılı bir şekilde anlattı.
Mümkün olduğunca tekrara girmeden ben de bu konuyla ilgili gerçekten
yaşanan büyük bir vahşeti, vahşetin boyutlarını
Sağlık Bakanlığıyla ilgili gündemde AK PARTİ
adına konuşan hatibin somut verilere dayalı bilgilerine ben de
somut verilerle yanıt vermeye çalışacağım ama
konuşmama başlamadan önce demin grup başkan vekilinin etek
üzerinden, kadın cinsiyeti üzerinden bütün kadınlara yapmış
olduğu hakareti kınıyorum. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Öf! Kabul
etmiyoruz kardeşim, kabul etmiyoruz! Hikâye, kabul etmiyoruz!
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Ne alakası var.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) -
Gerçekten bu Meclisteki erkek egemen zihniyeti, eril dili şiddetle
protesto ediyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Terörist etek giyiyorsa
onu söyledim! Bir daha söylüyorum, yapmayın.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - AK PARTİde görev yapan,
milletvekili olan kadın arkadaşlarımı, Cumhuriyet Halk
Partisinde ve Milliyetçi Hareket Partisinde
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Onlar anladı, ses
çıkarmıyorlar o yüzden.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Etek giyen teröristleri de lanetliyoruz, erkekleri de kadınları da!
İmza atıyoruz altına! Boşuna duygu sömürüsü yapmayın!
Lanetliyoruz öyle kadınları da erkekleri de!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) -
milletvekili olan kadın arkadaşlarımı da bu cinsiyetçi
yaklaşıma, bu kadın üzerinden, kadının kıyafeti
üzerinden cinsiyetçiliği protesto etmeye ve kadın asgari
müştereğini yakalamaya davet ediyorum.
HARUN KARACA (İstanbul) Sizi istismar eden
teröristlere söyleyin onu!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, evet, sokağa çıkma yasakları
üzerinden maalesef çok şey anlatıldı ve hâlâ hiçbir hukuk
kuralı tanımadan, hiçbir Anayasa hükmü tanımadan, hiçbir ulusal
üstü sözleşme tanımadan İçişleri Bakanlığına
bağlı valilikler tarafından bugün Surda seksen dördüncü gününü
dolduran ve şu anda 200 kişinin orada anbean
bombalandığı bir aşamada sokağa çıkma yasaklarını
tekrar konuşuyoruz.
HARUN KARACA (İstanbul) Teröristler mi
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) -
İlk gün 16 Ağustos
Cevap vermek büyük bir acizlik, gerçekten
yakışmıyor.
HARUN KARACA (İstanbul) Hayır, 200
terörist varsa bilelim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) -
Dinlemenizi öneririm, birbirimizi anlamaya ihtiyacımız var.
Burası Meclis ve birbirimizi anlamazsak
Halk bizi izliyor.
HARUN KARACA (İstanbul) İzliyor tabii.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Ben
size gerçekten bir şey anlatmaya çalışıyorum.
HARUN KARACA (İstanbul) Ben de size bir
şey anlatmaya çalışıyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Yani
cevap yetiştirmeyin, söz hakkı alın ve gelin, konuşun ve
saygılı olun.
HARUN KARACA (İstanbul) 200 terörist varsa
bilelim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Yani
her şeyi terör ve terörizm üzerinden ifade etmeyin.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Hâkimler ölüyor,
polis ölüyor, vatandaş ölüyor.
HARUN KARACA (İstanbul) Siz neyi
savunuyorsunuz?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) - Siz halkın temsilcisi olarak, milletvekili
olarak benim karşımda
HARUN KARACA (İstanbul) Vahşet derken
neyi savunuyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
hatibi dinleyelim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) -
şu anda büyük bir acizlik gösteriyorsunuz, zavallısınız,
zavallı.
HARUN KARACA (İstanbul) Vahşet yapanlara
söyleyin onu. Zavallı olan sizsiniz! Zavallı olan sizsiniz!
BAŞKAN Sayın Beştaş, Genel
Kurula hitap edin siz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Siz bu
işlediğiniz suçlarda boğulacaksınız, bunun
hesabını vereceksiniz.
HARUN KARACA (İstanbul) Teröristlerin
hakkını burada savunmayın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Bugün
vermeseniz de yarın vereceksiniz. Bu beyanınızla imza
atıyorsunuz.
ŞAHİN TİN (Denizli) Siz kimsiniz?
HARUN KARACA (İstanbul) Göreceğiz.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sen kimsin!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, bu, kürsü dokunulmazlığına
yapılmış bir saldırı.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sabahtan
beri, on dakikadır bekliyoruz yani böyle bir tarz yok, böyle bir yöntem
yok.
BAŞKAN - Tamam Sayın Baluken, ben ikaz
ettim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Geçen
hafta da kürsüye yürüyen bir anlayışla bunu yapıyorlar.
HARUN KARACA (İstanbul) Konuşma be!
Neden bahsediyorsun? Ben mecbur muyum? Ben dinlemek mecburiyetinde
değilim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Dinlemiyorsan çık dışarı!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, kürsüde
bir hatip var. Lütfen, sayın hatibin ne dediği
anlaşılmıyor.
HARUN KARACA (İstanbul) Biliyoruz Sayın
Başkan, hatibin olduğunu biliyoruz.
Hatip de Türkiye Cumhuriyetine uygun konuşma
yapsın! Türkiyede konuşma yapıyor. Vahşet diyemez
Türkiyeye!
BAŞKAN Sayın Milletvekili
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Ne
diyeceğine siz karar veremezsiniz!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ya sen
çık oradan cevabını ver.
HARUN KARACA (İstanbul) Böyle bir şey
söyleyemez.
BAŞKAN Sayın Milletvekili, daha sonra
kalkıp cevap verirsiniz, lütfen müdahale etmeyiniz.
HARUN KARACA (İstanbul) Böyle bir şey
söyleyemez! Siz bu hakkı savunacaksınız! Vahşet diyemez.
Siz savunmak zorundasınız!
AHMET YILDIRIM (Muş) Sana mı soracak ne
diyeceğini be!
BAŞKAN Ne oluyor size arkadaşlar,
lütfen, niye böyle yapıyorsunuz?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Size
mi soracağım ya!
HARUN KARACA (İstanbul) Bana soracaksın!
BAŞKAN - Bana niye söylüyorsunuz?
HARUN KARACA (İstanbul) Türkiye
Cumhuriyetinin kürsüsünde yapıyorsun! Vahşet diyemezsin!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Sana
sormuyorum. Ben de senin gibi haklara sahibim. Şu anda bu kürsüdeyim ve
dinlemek zorundasın!
HARUN KARACA (İstanbul) Türk ordusunun
yaptığına, teröristle olan mücadelesine vahşet diyemezsin!
BAŞKAN Hatip konuşuyor, tabii ki
dinlemek zorundasınız.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Ne
kadar zavallısınız ya! Gerçekten.
HARUN KARACA (İstanbul) Sizsiniz zavallı
olan
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Benim
sürem geçti Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Beştaş, siz Genel
Kurula hitap edin lütfen, sataşmalara cevap vermeyin.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Sayın Başkan, uyarır mısınız, zavallı
diyor milletvekiline.
BAŞKAN - Ben daha sonra ek süre vereceğim
size, siz devam edin lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Evet,
değerli arkadaşlar, bu meselenin dayanağı tarihsel bir
haksızlık ve adaletsizlik. Sonuçlara gelmeden önce, bugün niye
sokağa çıkma yasakları var, orada neden barikatlar var, neden
hendekler var? Kürt halkına uygulanan, bugüne kadar yüz yıllık
cumhuriyet tarihi boyunca uygulanan ayrımcılık, inkâr, imha ve
katliam politikasını hepimizin öğrenmesi ve bu konuda böyle
değerlendirme yapması gerekiyor. Gerçekten, Kürt halkına bugün
uygulanan ayrımcılık ve eşit ve özgür yurttaş olma
önündeki engeller bu sorunların temel dayanağını
oluşturuyor.
Burada, Kürtlük üzerinden
övünen arkadaşlara sesleniyorum: Arkadaşımın da
söylediği gibi hiçbir etnik kimlik, bir övünç kaynağı olarak
değerlendirilemez sadece. Kimlik, diliyle, kültürüyle, inancıyla,
yaşam tarzıyla, bunu yaşamaktır.
Biz Türkiyeliyiz. Kürt olabiliriz, ben de bir Kürt
kadınıyım ama Türkçeyi de iyi konuşuyorum Kürtçeyi de iyi
konuşuyorum fakat bu ülkenin Anayasasında, benim Anayasamda benim
ana dilimde eğitim görmem yasak, benim kendimi Kürt olarak nüfus
cüzdanıma yazmam yasak, benim kültürümü özgürce yaşamam yasak, benim
çocuklarımı kendi ana dillerinde eğitim alabilecekleri bir okula
göndermem yasak.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Meral
Hanım, hangi kültürünüzü?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Kürtçenin kullanımına ilişkin -2932 sayılı- yasak daha
Turgut Özal döneminde kaldırıldı.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Hangi
kültürünüzü yaşamanız yasak? Hangi kültürü bıraktınız?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Ve bu
ülkede Kürtlere yönelik imha, inkâr, siyaset politikası, katliam
politikası bugün maalesef başka şekillerde başka
yöntemlerle devam ettiriliyor.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Katliam yok, katliam yok.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Hanımefendi, terör var, terör.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Meral Hanım, katliam
yok.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Ve bu
işin tek çözümü var: Gerçekten demokratik siyasetin rolünü
oynamasıdır; gerçekten bu ülkede, bu ülkenin Anayasasında
herkesin eşit ve özgür yurttaşlar olarak yerini almasıdır;
hiç kimsenin ayrımcılığa uğramamasıdır; hiç
kimsenin evinde seksen dört gün aç, susuz, eğitimsiz, sağlık
hakkından yoksun ve çocuklarının, eşlerinin cenazesiyle
yaşamamasıdır; hiç kimsenin, sağlık hakkını,
bodrumda haftalarca beklediği hâlde öldürülmemesidir.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Ne işi var
orada? Ne işi var bodrumda?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bu
listeler o kadar ağır ki, eğer Kürt problemini ve Kürtlerin
istemlerini öğrenmek istiyorsanız gerçekten Kürt halkını dinlemenizi
öneririm.
ŞAHİN TİN (Denizli)
Yanlış söylüyorsun, yanlış.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Çünkü,
hiçbir şey buradan bakıldığı gibi değil.
Gerçekten, beni dinlerken on dakika empati yapmanızı öneriyorum.
Lütfen, sadece empati yapın. Yaşadığınız ilde,
yaşadığınız semtte saatlerce, günlerce sokağa
çıkamadığınızı, sokağa
çıkıyorsanız bile ölüm naralarını, oraya giden
zırhlı araçları ve her an ölüm haberi alacakmış gibi
bir duyguyu, lütfen, lütfen bunu bir an empati yapın. Empati yaparsak
birbirimizi daha iyi anlayacağız.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) O halkı
oraya kim mahkûm etti?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Değerli arkadaşlar, biraz önceki gündemde değerli hatipler
mizansen yapmakla ve yalan atmakla bize ithamda bulundular. Gerçekten, benim
-mümkün olduğunca birbirimizi tanıyacağız- hiç kimseye
ağır laflar etmeyi sevmeyen ve yöntem olarak da birbirimizi anlayarak
dinlemeyi tercih eden bir yapım var. Ama emin olun, bu iktidarın
ürettiği yalanlar artık ülke içinde değil, kıtalar
arasında konuşuluyor.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Hiçbir yalan
sizinle yarışamaz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Öyle
bir yalan makinesi devrede ki, öyle bir mizansen çiziliyor ki biraz sonra size
bu mizansenin ayrıntılarını, bendeki
kayıtlarını anlatacağım.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Mesela,
Kürtleri asimile ettiniz, asimilasyondan bahsettiniz. Şimdi de Kürtlerin
kültürlerini yaşamasından bahsediyorsunuz. Yalan söylüyorsunuz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bizzat
telefonumda, isteyenlerin hepsine WhatsApptan ya da özel mesajdan gerçekten
gönderebilirim. O bodrum süreci nasıl yaşandı ve bu, kamuoyuna
nasıl yansıtıldı, nasıl yönetildi?
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Kürtleri
asimile ettiniz.
FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) Çelik çomak
mı oynuyorsunuz o roketle!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bizim
bu konuda tek derdimiz vardı, sivillerin, çocukların,
kadınların yaşam hakkının ihlal edilmemesiydi;
ağır işkence altında dakika dakika bombalanarak ölümü
yaşamamalarıydı. Bizim yaptığımız bütün
görüşmeler, bulunduğumuz bütün girişimler bu ülkede bir katliama
izin vermemek üzerinden planlanmıştı ve bundan önce de gerek
Cizre gerek diğer bütün katliamlara ilişkin, ölümlere ilişkin
verdiğimiz araştırma önergeleri bu Mecliste maalesef reddedildi ve
bu nedenle araştırılamadı.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Katliam yok, terörle
mücadele var, katliam yok. Katliam Merasim Sokakta yapıldı.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bu
tutum, bu duyarsızlık, bu ilgisizlik, bu ret gerçekten Türkiyeyi
bölüyor, bölen başka birileri yok.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Sizsiniz, sizsiniz
bölen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Şu anda bu, duygu kopuşu. Orada bizi izleyen insanların duygusal
olarak yaklaşımını gerçekten dinlemenizi, temas etmenizi,
okumanızı, bir gitmenizi öneririm çünkü orada başka bir dünya
var.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Kürtler sizden
koptu Hanımefendi. Hanımefendi, Kürtler sizden koptu.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Burada
siz Benim vatandaşımsın ama seni istediğimde öldürürüm,
istediğimde yakarım, senin uzuvlarını parçalarım,
senin cenazeni ailen teşhis edemez...
ŞAHİN TİN (Denizli) Saptırma!
Saptırma!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Ben
senin cenazeni 6 ayrı ile gönderirim ve senin ailen bir tek kişiyi
teşhis etmek için 6 ile gidecek, kafası vücudundan
ayrılmış cenazeler görecek, kolları ayrı bir yerde
olacak, bacakları ayrı bir yerde... Şu anda, Cizrede 3
bodrumda yaşamını yitiren 162 kişinin sadece 30 kişisi
teşhis edilebildi.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Kürtleri oraya
mahkûm ettiniz, sizden hesap soracak Kürtler.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Diğerlerinin hepsi vücut bütünlüğü bozulduğu için
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) Kürtleri asimile ettiniz, sizden hesap soracaklar.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) -
vücutlarındaki uzuvlar yerinde olmadığı için
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Ne yapsaydık?
Hizmet içi ameliyat mı yapalım orada?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) -
ve
DNA testleri bile çok uzun sürdüğü için şu anda aileler, yüzlerce
aile, yüzlerce kilometre yol giderek çocuklarını teşhis
edemedikleri için kan örnekleri vermekteler. Böyle bir vahşet, böyle bir
zulüm olabilir mi? Bu çağda, 2016 yılında böyle bir şey
yaşanıyorsa hepimizin durup gerçekten düşünmesi gerekiyor.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Çarşamba günü, akşam burada gördük zulmü.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) 2016
yılında yaşanan bu vahşet
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Vahşeti siz
yapıyorsunuz, siz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Mutlaka gideniniz çoktur, Almanyada Weimarda, orada, Hitler dönemindeki
fırınları ziyaret etmiş biri olarak söylüyorum.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) O hikâyeleri
anlatıyorsun zaten, Türkiyede olanı anlatmıyorsun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Emin
olun, şu anda, o vahşet bodrumlarının o
fırınlardan hiçbir farkı yok.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) İkinci Dünya
Savaşı ve Hitleri anlatıyorsun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Çünkü
şu anda ne yapılıyor biliyor musunuz? Size adım adım
anlatayım ne yapılıyor.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Kürtleri oraya
kim mahkûm etti?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Önce,
bu bodrum sürecinde bizler devreye girdik ve hepinizin bildiği gibi 3
kişi açlık grevine de girdik. Tek talebimiz vardı.
HARUN KARACA (İstanbul) Niye geldiniz?
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Kürtleri
hendeklere kim hapsetti?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Yakalanacaksa, gözaltı mı olacak
HARUN KARACA (İstanbul) Kilo alıp
geldiniz, açlık grevinden kilo alıp geldiniz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
devletin yargısı var, savcısı var, emniyeti var. Eğer
bir Hükûmet, bir bakanlık oradan 30 kişiyi, 40 kişiyi, 100
kişiyi derdest edemiyorsa, alamıyorsa, hastaneye götüremiyorsa,
yargı önüne çıkaramıyorsa buraya büyük bir soru işareti
koyuyoruz.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Yapıyoruz,
yapıyoruz, hepsini yapıyoruz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Biz
bir hafta, o zaman, bu meseleyi aktif bir şekilde takip ettik. 11 defa
ambulans gitti, Sağlık Bakanlığına bağlı
ambulanslar değil ama, belediye, son gün Sağlık
Bakanlığı gitti.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Belediyenin neyi
varmış? Ne yapmış?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Ambulanslar gidiyordu -belediye ambulansı- 200 metre yakınına
kadar ve sonrasında, hemen canlı bir şekilde biz
sağlık personeliyle görüşürken Bombardıman
başladı. diye maalesef bize yanıt veriyordu ve her seferinde
geri dönüyordu.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Nerede olmuş o
bombardıman ya? Nerede olmuş bombardıman?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Ve en
son -demin, bir saat önce hatibin anlattığı gibi- işte, o
gün geldi ve ondan önce biz 27sinde İçişleri
Bakanlığındaydık...
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Siz gidin bunu
Esede sorun, Esede.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
28inde ben geldim ve burada Sayın Meclise 24 kişilik, artı 6
kişilik bir liste açıkladım. Tek tek isimlerini
açıkladım, dedim ki: Bu isimlerle biz görüştük, bunlar şu
anda canlı ve Bostancı Sokakta 23 numaralı binada bulunuyorlar.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) O binadan hep teröristler
çıktı.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Ve biz
bunların kurtarılması için
Yaralıysa zaten
yaralıdır, hastaneye gidecek, gözetim olacaksa orada işlem
yapılacak. Biz açıkladıktan sonra bir kriz koordinasyon merkezi
kuruldu Sağlık Bakanlığı, İçişleri
Bakanlığı ve ilgili yetkililerin içinde olduğu. Ve benim
telefon kayıtlarımda belli olan
Ben böyle size harita
göstermeyeceğim. Mehmet Yavuzel, Demokratik Bölgeler Partisi Parti Meclisi
üyesi, kendisiyle bütün gece şu mesajları
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) O ne ya?
HARUN KARACA (İstanbul) O ne ya?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Hangi
saatte top atışı var, hangi saatte ne var, hepsini
yazdılar. Saat 5.52, 5.53, 5.57, 6.07, 6.35 ve en son 9.00da
Bakanlığın kriz masası başladı.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) O mesajlar niye size
geliyor da bize gelmiyor, sorguladınız mı?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) -
Deminki hatip saat 8.00 dedi, kendisine bir daha saati hatırlatmak
istiyorum. Ve sadece bir gün gittiler, bir gün, bu da ayın 30u bu arada,
30 Ocak. Sadece o gün Sağlık Bakanlığına ait
ambulanslar olay yerine -tahminimizce, bize aktarıldığı
kadarıyla- 150 metre yakın bir mesafeye gitti. Ve biz üçlü olarak,
birilerimiz koordinasyon merkeziyle, birilerimiz sağlık personeliyle,
ben de oradaki yaralılarla, telefon sürekli açık ve telekonferans
hâlinde görüşüyoruz. Tek bir şey başarmaya
çalışıyoruz: O yaralılar çıkacak, ambulansa binecek ve
biz ondan sonra zaten neyse gereği, hastaneyse, gözaltıysa, neyse yapılacak.
Ve orada kriz koordinasyon merkezindeki kişi -ismini vermeye hiç gerek
yok, biliyor kendisini- dedi ki: On beş dakika sonra sizi
arayacağım ve onlar dışarı çıkabilir., aynen
konuşmamız bu. Ben de o arada telefonu açıp dedim ki: Lütfen
bekleyin siz, çıkmayın. Dediler ki: Şu anda sessiz. Bu ses
kayıtları otuz iki dakika bende kayıtlı, isteyen hangi
milletvekili arkadaşım olursa kendisine dinletebilirim çünkü bütün
görüşmeleri kayıt altına aldım. Sonra on beş dakika
geçince ilgili kişi aramadı, biz yine yaralıyı aradık
ve işte, basınla bir dakikasını paylaştığım
telefon görüşmesi oldu, dedi ki: Polisler burada. Nerede? Tarif
ettirdim. Kapıdalar. İşte, şu atışı
yaptılar, bu atışı
Seslerin hepsi kayıtlı. Ve
en son o büyük patlamaları, o büyük izdihamı biz
kulağımızla canlı bir şekilde dinledik heyet olarak,
İdris ve Osman Beyle birlikte dinledik. Ve o arada kriz koordinasyon
merkezi de aradı, biz kendilerine de aynı sesleri dinlettik, dedik
ki: Biz şu anda onların dışarı
çıkmasını beklerken, bunu organize ederken güvenlik kuvvetleri
oraya müdahale ettiler. Lütfen durdurun.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Çok güzel
yapıyorlar, çok isabetli oluyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Hatta,
ben bağırıyorum. Siz müdahale edemezsiniz, öldüremezsiniz,
şu anda Bakanlık yetkilileri telefon hattında. diye
ısrarla çağırmama rağmen bu sesler kesilmedi. Şu anda
Meclis İç Tüzükü elverseydi bu otuz iki dakikayı size gerçekten
dinletmek isterdim. Ve son cümle şu oldu: Enkaz altındayız.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Ya, yalan!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Sonra,
telefon kesildi, o patlama sesleri
Ben bir saat ulaşamadım, 11den
sonra ulaşamadım. En son, saat 12.31de
ulaştığımda artık sesler,
bağırışlar yoktu, sadece inlemeler, başka sesler ve
Biz enkaz altındayız.lar. O günden bugüne kadar biz o 23 no.lu
binadan, Bostancı Sokaktan haber almış değiliz. Ve bu
gensorunun asıl konusu da bu bodrumdur ve sonra meydana gelen, diğer
bodrumlarda yaşanan ölümlerdir. Açıkça ve alenen, orada
yaralılar olduğu bilindiği hâlde, isim listesini verdiğimiz
hâlde şimdi karşımıza şöyle bir savunma gelmiş,
diyor ki AK PARTİ adına çıkan hatip: 30 Ocakta 08.08de
arandık. Yalan, 9da arandık. Diyor ki: İslam Balıkesir
bizi aradı ve isim listesi verdi ve bizdekilerle aynı sayılar.
Hâlbuki, biz zaten Mecliste bunu tutanaklara geçirmişiz. Bunlar, biz isim
listesini verdiğimiz için öyle bir mizansan hazırlanmış ki
aynı isim listeleri ve sayılar şu andaki konuşmada mevcut.
Sonra diyorlar ki: Ambulanslar intikal etti. Doğru, ambulanslar
gittiler, 200 metreye kadar gittiler. Ve diyorlar ki: Binaya giden yollarda
mayınlı tuzaklar var.
Değerli arkadaşlar,
oraya giden personelle anbean görüştük. Orada tuzak falan yok. Orada,
güvenlik kuvvetleri, bizim yetkililerle beraber dinlediğimiz bölümlerde O
Başbakan kim, o Bakan kim? Ben dinlemiyorum, burada ben bu
atışı durdurmuyorum. dedi. Defalarca görüşüldüğü
hâlde, Ankaradan bizim yetkililerle görüşmelerimize rağmen ambulans
gittiğinde orada kesinlikle top atışları
başlıyordu ve polisin zaten oraya gitmeme gibi bir durumu söz konusu
değil, polis zaten adım adım içeri gitti ve oradakilere yönelik
böyle bir girişimde bulundu. Ama hatibin söylediği eksik bir şey
var, diyor ki: Şeffaf bir şekilde yürüttük ve on beş dakika
sonra aradık. On beş dakika değil, yirmi beş dakika sonra
-bizde kayıtlar var- ve yirmi beş dakika içinde zaten müdahale oldu.
Güvenlik personeli biz aranmayı beklerken içeri girdi ve o insanların
akıbeti hakkında hâlâ şey yok. İnsansız hava
araçları fotoğrafları
O fotoğrafları biz de istedik,
defalarca istedik ama bize verilmedi.
Şimdi, neticede -süremin
az kaldığını biliyorum, söyleyeceğim çok şey var-
şu anda tablo ne? Açıklanan listelerde ikinci ve üçüncü bodruma
ilişkin bir kısım isimler tespit edilmiş, teşhis edilmiş.
Birinci bodruma ilişkin en son ben kendi adıma, partim adına ombudsmana
da başvurdum. Aileler sürekli arıyorlar ve oradaki uzuvlar -kollar,
bacaklar, kulaklar- şu anda Dicle Nehrinin kenarında geziyor. Bu
şekilde, biz, gerçekten, o bodrumdakilere ilişkin ne soru
önergelerimize, ne araştırma önergelerimize, ne kamu denetçisine
yaptığımız başvurularda
Bunlara ne oldu?
Uçmadılar ya, bunlar öldürüldü ve hiçbir şekilde iletişimimiz
yok. Şimdi, böyle bir tabloda Sayın Sağlık Bakanı
çıkıp yirmi dakika konuştu, garip bir şekilde
-arkadaşlar tutmuşlar, ben de dikkat ettim- son otuz yedi saniyede
nedense bodruma geldi. El insaf yani, el insaf!
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Orada da bir şey demedi.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Bana kaç doğum olduğunu, kaç sezaryen
olduğunu, kaç tane ameliyat olduğunu, kaç tane 112ye ambulans servis
ettiklerini anlatıyor da şu bodrumda haftalarca yaralıların
tek tek öldüğü ve sonra topluca
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Beştaş, ek sürenizi veriyorum.
Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
katledildiği yere gelmedi bir türlü; ne sayın hatip geldi, ne
Sağlık Bakanı geldi. İşte, böyle bir ortamda,
Türkiyede, 2016 yılında büyük bir senaryo yürürlüğe konmuş
ve adım adım planlanmıştır. Bunun aksini iddia
ediyorsa Sayın İçişleri Bakanlığı ve
Başbakan, bu konuda kamuoyunu aydınlatmak zorundadır.
Tek bir insanın hayatı her şeyden
daha değerlidir, hele devlet o cana kastetmişse, devlet bilerek ve
isteyerek onu öldürmüşse
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Teröristi,
teröristi!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) -
cenazeye işkence yapmışsa
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Devlet niye öldürsün?
Öyle bir şey yok!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) -
uzuvları sokakta toplanıyorsa bunun hesabını ya bu Meclis
soracak ya mahkemelerde hesap verilecek ya da emin olun, bu halk, bu tarih asla
affetmeyecek.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Terörist onlar,
terörist.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Biz,
bunu affetsek bile o anneler, babalar, o kardeşler, o evlatlar, o gidip
oğlunun kafasının vücudundan koptuğunu gören anne kimi neden
affetsin? Barış diye bağıran anneler, öz anneleri
(AK
PARTİ sıralarından Yeter, yeter! sesleri)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Yalan
söylüyorsun!
GÖKÇEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Şehit
annelerini de söyle, şehit annelerini!
BAŞKAN Sayın Beştaş, bir
dakika daha toparlamanız için veriyorum. (AK PARTİ
sıralarından Ooo sesleri)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Sözümü
çok kesmişlerdi de o yüzden.
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Değerli arkadaşlar, siz benim beş dakikamı bloke ettiniz
ama o kadar konuştunuz ki. Doğrusu
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Fark etmez yani
karşılıklı konuşuruz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Neyse,
toparlıyorum.
BAŞKAN Sayın Beştaş, bir
saniye
Sayın milletvekilleri, ben ek süre verince
neden Ooo diye bir ses çıkıyor?
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Niye
çıkmasın? Tarafsız olsanız çıkmaz.
HARUN KARACA (İstanbul) Niye
çıkmasın Başkanım? Bu normal bir şey değil ki.
BAŞKAN - Yani ben bunu bütün gruplara
yapıyorum sayın milletvekilleri. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Bakın, bütün gruplara bunu yapıyorum.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Tarafsız
yönetmiyorsunuz.
BAŞKAN - Yani, burada niye bu
haksızlığı yapıyorsunuz? Lütfen birbirimize saygılı
olalım.
HARUN KARACA (İstanbul)
Haksızlığı siz yapıyorsunuz.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Meclisi
tarafsız yönetmiyorsunuz.
BAŞKAN Kim isterse ek süre veriyorum.
HARUN KARACA (İstanbul) Başkanım,
siz geçtiğiniz zaman bunlar oluyor.
BAŞKAN - Sayın Milletvekili, size de
veriyorum, grup başkan vekillerine de veriyorum. Lütfen
haksızlık yapmayın.
Sayın Beştaş, buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Toparlıyorum Sayın Başkan.
Evet,
anlattığım tabloda diğer eksiklikleri merak eden, gerçekten
halkın temsiliyetini önemseyen arkadaşların
araştıracağına inanıyorum ya da inanmak istiyorum.
Çünkü, şu anda, anlattığım tablo tam anlamıyla bir
savaş suçudur, insanlığa karşı işlenmiş bir
suçtur. Böyle oturduğumuz yerden Hitleri, Mussoliniyi, diğer
faşist diktatörleri suçlamakla olmaz bu iş, eleştirmekle hiç
olmaz, demokrasi havarisi kesilmekle hiç olmaz. Kendi burnumuzun dibinde,
eğer Cizre, bu ülkenin toprağıysa, eğer bu ülkenin bir
ilçesiyse orada insanlar -yüzlerce, 160 insan yakılarak diyorum,
altını çiziyorum- yaşamını yitirmişse bu ülkede
halka karşı bir savaş vardır.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Silopide
teröristlerden temizlenmesinden halk memnun, halk memnun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Ve bu
savaş suçu bugün ya da yarın yargı önüne çıkacaktır
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Savaş
değil, savaş değil.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
ve
biz bu konuda Meclisin gerekli kararı vereceğini umut etmek
istiyoruz.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Silopide de
memnun, Cizrede de memnun.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Vereceğiz, vereceğiz,
Sayın Bakanımıza destek vereceğiz, merak etme.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Beştaş.
HARUN KARACA (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay sisteme girmiş.
Buyurunuz.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri
ŞAHİN TİN (Denizli) Yalan
yanlış herkesi dolduruyorsunuz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ne
diyorsun?
ŞAHİN TİN (Denizli) Yalan
söylüyorsun!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sen
yalan söylüyorsun!
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) Ya,
yürü git be!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sen
yalan söylüyorsun. Alçak! Alçak herif! Yalan söyleyen sensin. Terbiyesiz.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Sensin terbiyesiz.
AHMET YILDIRIM (Muş) Yalancı sensin,
ayıp değil mi ya!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Terbiyeli ol! Terbiyeli ol bir kere! Ne biçim adamsın sen ya, otururken
laf atıyorsun ya, saygılı ol biraz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
nasıl konuşuyorsun öyle!
BAŞKAN - Sayın Beştaş
Sayın milletvekilleri, lütfen yerlerinize oturur musunuz? (AK PARTİ
ve HDP' sıraları arasında karşılıklı laf
atmalar ve gürültüler)
AHMET YILDIRIM (Muş) Terbiyesiz, varsa sözün,
çıkar söylersin.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Niye rahatsız oluyorsunuz? Yalan söylüyor. diyor, niye rahatsız
oluyorsunuz? Yalan söylüyorsunuz, baştan sona yalan.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Siz
yalan söylüyorsunuz, utanmadan yalan söylüyorsunuz, gerçekten
utanmıyorsunuz.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Kimse dinlemiyor, kimse inanmıyor, kendi kendinizi
kandırıyorsunuz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Utanın ya utanın! Ben size kayıtlardan söz ediyorum, kayıtlardan.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Utanacak bir şey yok, siz utanın! Yalan söylüyorsunuz, bu kadar
basit.
HARUN KARACA (İstanbul) Ya, bozacı
şıracı hesabı!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ya
inanmak zorunda değilsin, ayıp!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.59
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 22.08
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Özcan PURÇU (İzmir)
-----
0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 42nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
(11/2) esas numaralı Gensoru Önergesinin
gündeme alınıp alınmamasına ilişkin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Hükûmet burada.
Ara vermeden önce MHP Grup Başkan Vekili
Sayın Erkan Akçayın bir söz talebi vardı, şimdi kendisine
söz vereceğim.
Buyurun Sayın Akçay.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
50.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın (11/2) esas
numaralı Gensoru Önergesi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biraz önce HDP Grubu adına konuşma yapan
sayın konuşmacı konuşması sırasında Benim
nüfus cüzdanıma Kürt olduğumu yazmak yasak. şeklinde bir ifade
kullanmıştır. Ben bütün milletvekili arkadaşlarıma ve
vatandaşlarımıza nüfus cüzdanlarını ve kimlik
kartlarını bir dakika olsun incelemelerini tavsiye ediyorum ve bu
inceleme sonunda görülecektir ki insanlarımızın ve
vatandaşlarımızın nüfus cüzdanlarında hiçbir zaman
etnik köken yazmaz, sadece Türkiye Cumhuriyeti Nüfus Cüzdanı
yazıyor. Bu hatırlatmayı bilgilerinize ve takdirlerinize
sunuyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Peki, teşekkürler Sayın
Akçay.
Sayın milletvekilleri
HARUN KARACA (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurunuz.
HARUN KARACA (İstanbul) Bir önceki oturumda
-gerçi oturum kapandı, Erkan Beye söz verdiğiniz için söz
alıyorum- zavallı diyerek bana sataşmada bulunulduğundan
dolayı cevap hakkımı kullanmak istiyorum.
BAŞKAN Ben zaten kavga nedeniyle bir ara
vermiştim Sayın Milletvekili
HARUN KARACA (İstanbul) Ama Erkan Beye söz
verdiğiniz için
BAŞKAN Sayın Akçay Grup Başkan
Vekili olduğu için kendisine öncelik tanıdım.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sataşma değildi.
HARUN KARACA (İstanbul) Özür dilerim
Aynı sataşmadan, aynı oturumda
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Biraz
İç Tüzük oku, dört yıldır buradasın.
BAŞKAN Söz vermeyeceğim Sayın
Milletvekili. Zaten benim iyi niyetimi ne yazık ki suistimal ediyorsunuz,
ben buna tanıklık ediyorum. Sayın Milletvekili, yeni bir oturuma
geçtiğimiz için söz vermeyeceğim.
HARUN KARACA (İstanbul) Sayın
Başkanım, zavallılık, Türkiye Cumhuriyetinin
birliğiyle ilgili bildiriye üç siyasi partinin imza atıp da bir
siyasi partinin imza atmamasıdır. Zavallılık teröristleri
desteklemektir.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sen en
büyük destekçisisin terörün! En büyük terörist destekçisi sensin!
HARUN KARACA (İstanbul) Zavallılık,
Türkiye Cumhuriyetinden oy alıp da, bu kürsüde konuşma
hakkını elde edip de Türkiye'ye ihanet etmektir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Zavallılık teröristlere
şehit demektir.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Zavallının tekisin sen!
HARUN KARACA (İstanbul) Ben, bu gensorunun
burada konuşulmasını bile zül addediyorum
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) Konuşma o
zaman!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Dinleme!
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) Dinleme,
konuşma!
HARUN KARACA (İstanbul)
çünkü böyle bir
gensorunun olması mümkün değildir, teröristleri burada tutup da
savunmak zavallılığın en büyüğüdür. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Kaç
dönem milletvekilisin İç Tüzükten haberin yok ya!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ben
sayın grup başkan vekilinin nüfus cüzdanıyla ilgili sözüne
Anayasayla bir cümle cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Yerinizden size açıklık
getirmek amacıyla söz vereceğim Sayın Beştaş.
Buyurun.
51.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, MHP grup başkan vekili nüfus
cüzdanımızı çıkarmamızı söyledi. Doğru,
nüfus cüzdanından haberim var tabii ki ama benim sözünü ettiğim nüfus
cüzdanını bir metafor olarak kullandım. Asıl dayanak
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasıdır, 66ncı madde, birinci
fıkra: Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı
olan herkes Türktür. Bu ülkede yaşayan Laz, Çerkez, Arap, Ermeni, Kürt,
kimliği, etnik kimliği ne olursa olsun Anayasaya göre herkes Türk
olarak dercediliyor ve biz, bu vatandaşlık tanımının
kesinlikle Türkiye halklarını, Türkiye
farklılıklarını ve çoğulculuğunu
kapsamadığını söylüyoruz. Bunu anayasa önerilerimizde de
bütün konuşmalarımızda da ifade ediyoruz. Kendilerinin de bu
maddeye bakmasını öneririz.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Beştaş.
Sayın Akçay, buyurun.
52.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Tabii, Anayasanın 66ncı maddesinden
hepimizin haberi var. Türk Devletine vatandaşlık bağı ile
bağlı olan herkes Türktür. ifadesi bir etnik ırk
bağlılığını değil bir millet
bağlılığını hukuken ve siyaseten ifade
etmektedir. Dolayısıyla, burada, Türkiyede yıllardır
Anayasa üzerine veya kimlik üzerine yapılan tartışmalarda
asıl hedefin Türk millî kimliği olduğu da böylelikle biraz daha
berraklaşmış oluyor.
Dolayısıyla, bu görüşlerimizi de
şimdilik bu şekilde ifade etmekle yetiniyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz Sayın
Akçay.
VIII.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
2.- HDP Grubu adına Grup Başkan Vekili
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, sokağa çıkma
yasağı uygulanan yerlerde meydana gelen yaşam hakkı
ihlalleri konusunda gerekli tedbirleri almadığı ve sokağa
çıkma yasaklarıyla sorunların derinleşmesine zemin hazırladığı
iddiasıyla İçişleri Bakanı Efkan Ala hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/2) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, önerge
üzerinde gruplar adına üçüncü konuşma Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekili Sayın Levent Göke aittir.
Sayın Gök, süreniz yirmi dakika, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisinin
İçişleri Bakanı hakkında vermiş olduğu gensoru
önergesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım.
Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye dünyada itibarlı bir ülke,
saygın bir ülke olma iddiasını sürdürüyor elbette, hep beraber
bunu yapmaya gayret ediyoruz. Bunları yaparken dünyanın bütün
ülkelerinde kabul görmüş etik davranışların hayata
geçirilmesi gerekir. Örneğin, eğer Mısırda, 2012
yılında bir trenin okul otobüsüne çarpması sonucu 47 kişi
öldüğünde Ulaştırma Bakanı istifa ediyorsa, o,
Mısırın siyasi etik bakımından ne kadar zengin
olduğunu gösterir. Yine, Gürcistanda hapishanede mahkûmlara işkence
edildiği görüntülere düşmüş ve İçişleri Bakanı
istifa etmişse, bu, Gürcistanın siyasi etik açısından
Türkiyeden çok daha ileri olduğunu gösterir. Yine, Hondurasta, 2008
yılında alkollüyken polisi dövme görüntüleri İnternete sızınca
Dışişleri Bakanı istifa etmişse Hondurasın da
Türkiyeden çok daha farklı bir siyasi etik anlayışına
sahip olduğu anlaşılır. Hele hele, 2007 yılında,
Amerika Birleşik Devletlerinde savcıları görevden alma
işine karıştığı için eleştirilince Adalet Bakanı
istifa etmişse Türkiyenin gözünü oraya çevirmesi gerekir. Kosovada 2007
yılında protesto gösterilerinde 3 kişi ölüp 80 kişi
yaralanınca İçişleri Bakanı istifa etmişse işte
bizim de Türkiye olarak tam da bu işlerin neresindeyiz diye
düşünmemiz gerekir ve sadece bu nedenlerden dolayı şu andaki
İçişleri Bakanı bu gensoru önergesinin görüşülmesini hak
etmiş bir İçişleri Bakanıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben on gün kadar önce doğu ve güneydoğu illerini
gezen bir arkadaşınızım. Diyarbakır, Sur, Mardin gibi
bölgelerde arkadaşlarımızla beraber incelemelerde bulunduk ve
orada yaşadığımız, gördüğümüz tabloya
baktığımızda Türkiyenin gerçekten çok olağanüstü bir
sürecin içerisinden nasıl ağır travmalarla geçtiğini, o
travmaların bugün Meclise de nasıl
yansıdığını büyük bir üzüntüyle gördük.
Değerli milletvekilleri, şimdi,
sokağa çıkma yasakları diye konuştuğumuz zaman,
öncelikli olarak bu Hükûmetin, iktidar partisinin ikircikli
tavırlarını bir masaya yatırmamız gerekiyor. Bugün konuştuğumuz
sorun, iktidar partisinin yol açtığı bir sorundur. Yani,
sokağa çıkma yasakları hukuksuz olduğu gibi, ondan önce
Türkiyede terörü önlemek adına başvurulan yöntemler de
hukuksuzluktu. Yani, iktidar partisinin her aşamada hukuksuz
yürüttüğü süreçler sonucunda Türkiye böyle ağır travmaları
yaşayan bir ülke hâline maalesef dönüşmüştür.
Şimdi, iktidar partisi beş ay kadar önce
-Sayın Bakan da görsün- Olağanüstü hâl kalktı. Köyümde özgürce
yaşıyorum. diye her yeri billboardlarla doldurmuştu.
Değerli milletvekilleri, Türkiyedeki olağanüstü hâl AKP iktidara
geldiği zaman 2002de kalktı ama süresi dolduğu için kalktı
ve iktidar partisi bunu -haklı olarak, belki kendi dönemlerinde
olağanüstü hâl ilan edilmedi diye- bir demokratik manifesto gibi herkese
anlatmaya çalıştı. Ne olmuş? Olağanüstü hâl
kalkmış, köyünde özgürce dolaşıyormuş. Kim
dolaşıyor? Doğu ve güneydoğudaki
arkadaşlarımız, yurttaşlarımız.
Şimdi, bu tabloya bakıldığı
zaman, değerli arkadaşlarım, seksen güne varan sokağa
çıkma yasaklarını hukuksal olarak bir irdeleyeceğiz, bunun
yol açtığı sonuçları irdeleyeceğiz ve Türkiyeyi
nerelere getirdiğini bir inceleyeceğiz. Biz Cumhuriyet Halk Partisi
olarak sol, sosyal demokrat anlayışımızla, hukukun evrenselliğine,
insan haklarına olan saygımızla Türkiyede Kürt sorununun
Türkiye Büyük Millet Meclisinde, meşru ortamlarda çözülmesini savunan bir partiyiz.
Terörün her türlüsüne karşıyız, PKK terörüne de, IŞİD
terörüne de, DHKP-C terörüne de, hepsine aynı oranda
karşıyız. Terör kimden gelirse gelsin karşısında
durmaya ve mücadele etmeye kararlıyız. Cumhuriyet Halk Partisi
terörün Türkiyede insanların özgürlük alanlarını yok
ettiğini biliyor. Terörden yola çıkarak Türkiyede insan hakları
kurulamaz, demokrasi kurulamaz, kimsenin hakkı savunulamaz. Hendekler,
barikatlar, bunlar Türkiye'nin gündeminden çıkması gereken
konulardır. Ama, insan hakları
Evet, Cumhuriyet Halk Partisi insan
haklarında var. Temel hak ve özgürlükler
Dünyanın en ileri ülkesinde
ne kadar varsa Cumhuriyet Halk Partisi de onları savunuyor. Biz bu anlayışla
bakıyoruz ve şimdi sokağa çıkma yasaklarına
baktığımızda, tam seksen güne yaklaşan sokağa
çıkma yasaklarını irdelediğimizde, Türkiye Cumhuriyeti
tarihinde, sayın milletvekilleri, geçmişe ait sokağa çıkma
yasaklarına baktığımızda böylesi bir tablo asla yok.
6-7 Eylül 1955 yılına dönüyoruz. O zaman azınlıklara
yapılan saldırılarda -biliyorsunuz, pek çok Rum kesiminden
yurttaşımızın dükkânlarına, evlerine saldırı
olmuştu- İstanbul, Ankara ve İzmirde sıkıyönetim ilan
ediliyor, Meclisten geçmek kaydıyla, 1955 yılında birkaç gün
süren bir sokağa çıkma yasağı var. Sonra, 15-16 Haziran
işçi eylemleri sonrası, yine Meclisten geçmek kaydıyla, bir
günlük bir sokağa çıkma yasağı ilan ediliyor 17 Haziran
1970 tarihinde. 12 Eylüle dönüyoruz: Darbe... Her türlü demokrasinin, temel
hakların, özgürlüklerin üzerine şal örtüldüğü, kimsenin sesini
çıkartamadığı 12 Eylülde ilan edilen sokağa çıkma
yasağı sabah 05.00ten ertesi gün sabah 08.00e kadar tam yirmi yedi
saat değerli arkadaşlarım, 12 Eylüldeki sokağa çıkma
yasağı. Daha sonra geceleri 24.00ten 05.00e konuluyor, bir müddet
devam ediyor. Türkiye'de en uzun sokağa çıkma yasağı 29
Eylül 1980 tarihinde Malatyada bir patlama meydana geliyor ve tam otuz üç saat
olmak kaydıyla sadece Malatya ilinde sokağa çıkma yasağı
ilan ediliyor ama bütün bunların hepsi Meclisten geçmek kaydıyla
oluyor değerli arkadaşlarım.
Şimdi, Hükûmetin tablosuna
baktığımızda -burada az önce ifade edildi, ben de ifade
etmek istiyorum- Anayasamız var bizim, yasalarımız var.
Anayasamız temel hak ve özgürlüklerin sınırlanmasının
çok önemli olaylar olması hâlinde yine meşruiyet
sınırları içerisinde olabileceğini, bunun da iki yolu
olduğunu ifade ediyor: Birisi olağanüstü hâl ilanı, birisi
sıkıyönetim. Cumhurbaşkanı Bakanlar Kurulunu
toplantıya çağıracaktır eğer olağanüstü hâl ve
sıkıyönetim ilan ediyorsa, oradan karar alınacak, Resmî
Gazetede yayımlandığı gün Türkiye Büyük Millet Meclisine
gelecektir. Eğer Türkiye Büyük Millet Meclisine gelirse ve buradan geçerse
ancak olağanüstü hâl ve sıkıyönetimi ilan edebilirsiniz. Bu
hâllerde ancak olağanüstü hâl ve sıkıyönetimde sokağa
çıkma yasakları vardır değerli arkadaşlarım.
Şimdi, valiler bir yetki kullanıyor,
Sayın Bakan açmış önlerini, Bu yetkileri kullanın. diyor.
Ne hakla? Şimdi, hukuk devletiysek, hukukun üstünlüğünü savunuyorsak
bunu tartışmamız gerekiyor değerli arkadaşlarım.
Hukuksuz bir şekilde sokağa çıkma yasaklarının
sürdürebilir bir yanı yoktur, Anayasamıza aykırıdır,
hukuk sistemimize aykırıdır. Eğer ilan edeceksen, eğer
cesaretiniz varsa getirirsiniz olağanüstü hâli, sıkıyönetimi
Beş ay önce Olağanüstü hâl kalktı. diye övünürsen onu
getiremezsin. Ama şimdi biz ne yapıyoruz? Anayasayı ihlal var,
yasalarımızı ihlal var ve bir kanıksama durumu, bir
umursamazlık durumu, yasalarımızın çiğnenmesi durumu
var.
Peki, öbür yanda terör. Terör elbette
engellenecektir ama meşru zeminlerde değerli arkadaşlarım.
Terörle mücadeleden de vazgeçmeyeceğiz, hukuktan da vazgeçmeyeceğiz.
Bu nasıl yürüyecek? İşte, bu ikisi beraber yürürse zaten devlet,
devlet olur. Eğer devlet hukukun dışına çıkarsa zaten
devletin adına devlet denmez, buna aşiret devleti denir. Ama,
Türkiye Cumhuriyetini eğer biz demokratik bir ülke yapma
iddiasındaysak hem terörle mücadelemizi sürdürmek durumundayız
şu anda hem de hukuktan ayrılmamak durumundayız. Bu elbette çok
önemli bir konu ve zor bir konu. Peki, bu Hükûmet bunu başarabilir mi,
hele Sayın Efkan Ala bunu başarabilir mi? Kesinlikle mümkün
değil.
Değerli arkadaşlarım, Sayın
Efkan Ala, özellikle 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarının
Türkiyede gölgelenmesine ve kapatılmasına dönük bütün
senaryoların içerisinde yer almış baş bir aktördür hiç
tartışmasız. Emniyette, hâkimliklerde yapılan bütün operasyonlarda,
Türkiyede valilere verilen bütün antidemokratik talimatların altında
Efkan Ala damgası vardır. Efkan Ala kendisine bağlı olan
MİTle en iyi yaptıkları işi yapıyorlar; muhalefet
partisi milletvekillerini fişlemeye, onlar hakkında istihbarat toplamaya,
bir açıklarını yakalamaya çalışıyorlar. Eğer
gerçekten görevlerini yapsalardı, çözüm süreci diye
adlandırdıkları süreçte, doğu ve güneydoğuda, bugün
silah cephanesi hâline gelen doğu ve güneydoğuda bunlara izin veren
bir anlayış içerisinde olamazlardı.
Şimdi, ben, doğu ve güneydoğuyu
gezdim; bizim kahraman askerlerimiz, polislerimiz şehit oluyorlar. Ne
uğruna? Hükûmetin çözüm süreci diye yürüttüğü süreçte göz
yumduğu ve silah cephanesi hâline dönüştürdüğü doğu ve
güneydoğuda gencecik askerlerimiz, polislerimiz şehit oluyor. Peki,
askerlerimiz şehit olurken bakanlarımız ne yapıyor, bakan
çocukları ne yapıyor? Örneğin, Sayın İçişleri
Bakanı burada cevaplandırırsa sevinirim: Hükûmet üyeleri
arasından askerliğini para vererek yani bedelli olarak yapan bakan
var mıdır? Ben biliyorum. Bakanların çocuklarından
askerliklerini bedelli olarak yapanlar var mıdır? Vardır,
hepsinin listesi elimizde. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Suç mu? Yapabilir.
Yasalar engelliyor mu?
LEVENT GÖK (Devamla) Suç
değildir elbette ama siz ölen o gariban çocukları, yoksul
çocukları, polislerimizi, askerlerimizi oraya sürdüğünüz anda, bunu
ben de siyaseten sizlere sorarım. Hangi bakan bedelli olarak askerlik
yapmıştır? Hangi bakan çocukları askerliklerini bedelli
olarak yapmıştır? Garibanlar cepheye, bizimkiler İtalyaya,
başka bir yere. Var mı böyle yağma? Sıkıysa siz de
gidin, sıkıysa siz de gidin. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bu, sığınak
yapılmasını ben söylemiyorum ki Recep Tayyip Erdoğan
söylüyor, diyor ki: Çözüm sürecinde, tabii, valilerimize verdiğimiz
talimatlar gereği terör örgütlerinin üzerine operasyon
yapılmıyordu. Hepinizin alkışladığı
Cumhurbaşkanı söylüyor bunu, ben söylemiyorum, kalkın gidin
ondan sorun hesabınızı.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum)
- Silahsızlara yapılmıyor, silahlılara yapılıyor.
LEVENT GÖK (Devamla) Peki,
eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ne diyor? Biz
aldanmadık, her şeyden haberimiz vardı, 78 milyonun
hatırına gözümüzü yumduk.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Antalya) Sayın Başkan, PKK CHPye birlik çağrısı
yapmış, haberiniz var mı?
LEVENT GÖK (Devamla)
Silahlarıyla her gün köylerde geçiyorlardı, askerlerimize el
sallıyorlardı, asker de onlara hiçbir şey yapamıyor.
diyor. İşte bugün doğu ve güneydoğuda askerlerimiz,
polislerimiz ölüyorsa bundan dolayı ölüyor.
Yine, değerli
arkadaşlarım, Diyarbakır eski Emniyet Müdür
Yardımcısı diyor ki: Bizim istihbarat birimlerinin hendeklerin
kazıldığından, silahların
depolandığından haberi vardır. Şimdi, siz
bunları sorgulamayacak mısınız? Bunun hesabını
biz mi vereceğiz, kim verecek? O gencecik çocuklar niye ölüyor? Ben her
gün şehit cenazelerine gidiyorum, o annelerin, babaların
feryatlarına tanık oluyorum. Bunlar sizi hiç mi ilgilendirmiyor?
Şimdi, çözüm süreci diye
başladınız. Uyardık sizi, sakın yapmayın,
veremeyeceğiniz angajmanlara girmeyin dedik. Bunun meşru
muhatabı Türkiyedir, Türkiye Büyük Millet Meclisidir dedik. Buna
inanmadınız ve gelmediniz.
Şimdi, Öcalan ne diyor
biliyor musunuz? 2013 yılında, değerli milletvekilleri, Diyarbakır
meydanında 2013 Nevruzunda ve 2015 Nevruzunda Abdullah Öcalanın
bildirisi okundu. Öcalan diyor ki: Nevruz Bildirisini AKPyle beraber
yazdık. Buyurun bakalım, çıkın işin içinden.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum)
O diyor diye doğru mu olur ya!
LEVENT GÖK (Devamla) O da
ayrı bir yanlış, şimdi, hukuktan ayrılmak da ayrı
bir yanlış.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum)
Terör örgütünün başının sözüne inanıyorsunuz ya!
Ayıp.
LEVENT GÖK (Devamla) Bunlar
ortada dolaşıyor, ortada dolaşıyor, senin haberin yok.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum)
Ayıp.
LEVENT GÖK (Devamla) Şimdi, değerli
milletvekilleri, sadece sokağa çıkma yasakları doğu ve
güneydoğuda mı uygulanıyor? Başka yerlerde de var.
Doğu ve güneydoğu ekonomik yönden çökmüş durumda. Doğu ve
güneydoğuda 300 bin insan göç etti. Surun tamamına yakını
neredeyse yerlerinden oldu. Surun en önemli tarihî eserleri yok edildi;
Kurşunlu Camisi gibi, Sur Dragos Kilisesi gibi, Çardaklı Hamamı
gibi. Bir yandan insanlar göç ediyor, bir yandan ekonomimiz çöküyor. Artık
Sur eski Sur olmayacaktır değerli arkadaşlarım. Şu
anda operasyonlar bitse, Suru yeniden inşa etmeye kalksalar Surun zaten
eski ruhunu kazandırmak mümkün değildir ve Surun şu anda
yeniden canlanması için en az beş yıla gerek vardır. Kimdir
bunun sorumlusu? Bir sorumlu yok mudur bu işte? Ankarada patlayan o
bombada, 28 kişinin öldüğü bombada -Ankaranın en güvenli
yerinde ölen 28 kişinin, bugün ölen 1 kişiyle 29a çıktı-
İçişleri Bakanının hiç mi sorumluluğu yoktur?
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Ne yapsın
İçişleri Bakanı, ne yapsın! Yedi düvele karşı
savaşıyoruz.
LEVENT GÖK (Devamla) - Kimsenin mi yoktur?
Başbakanın sorumluluğu yok mudur? Ne konuşuyorsunuz siz!
Türkiyeyi bir kan gölüne döndürüyorsunuz. Çok dikkatli olmak
durumundayız.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Bunları hep
bildiğiniz hâlde böyle konuşuyorsunuz!
LEVENT GÖK (Devamla) - Şimdi, güneydoğuda
ve doğuda sokağa çıkma yasakları var. Peki, Artvinde ne
var? Artvin Cerattepede ne oluyor? Hükûmete yakın bir iş
adamına bir bakır madeni tahsis ediliyor. O bakır madenine
iş adamının adamları girsin diye, iş makineleri girsin
diye Artvine giriş çıkışlar yasaklanıyor değerli
arkadaşlarım. Yani, sokağa çıkma yasağı
artık nitelik değiştirdi. Artvin gibi hiçbir sorunu, hiçbir
asayiş sorunu olmayan bir yerde İçişleri Bakanının -ki
ben de kendisinden rica etmiştim lütfen yardımcı olun diye-
Valiye verdiği talimatlarla tam 25 bin Artvinli -açık cezaevine
dönüşmüş durumda- orada yaşıyorlar, TOMAların,
gazların pençesinde boğuşuyorlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Sayın
Baykalın dediklerini söyleyin.
LEVENT GÖK (Devamla) - İnsanlar Artvini terk
etmek istiyor, çıkamıyor; Artvine girmek isteyenler giremiyorlar.
Nedir bu? Cengiz İnşaata bakır madenini vereceksiniz.
Verecekseniz de ne olacak? Yani, burada hangi rant var da, hangi siyasetçiyi
ilgilendiriyor da, hangi bürokratı ilgilendiriyor da, bu kadar topunuzla
tüfeğinizle, TOMAnızla Artvini sardınız?
Yazıktır! Yazıktır!
Bir sözüm de Faruk Çelike. Tam 2002
yılında Faruk Çelik Cerattepede bu bakır madeni
çıkartılmaya başlanacağı zaman çıktı
şuradan konuştu, dedi ki: Ülkenin enerji kaynaklarına
kavuşması normaldir ama insanın huzuru ve mutluluğunu
bozmayın. Kim söylüyor bunu? Tarım Bakanınız Faruk Çelik
söylüyor. Diyor ki: Tabiat bilinçsizce yok edilmemelidir. Yine Faruk Çelik
devam ediyor: Yüzde 60 eğimli, heyelanlı
bir bölge olan Artvin ilimizde bu maden çalışmaları
heyelanları daha da artıracaktır. Yöre halkının
huzurunu bozmayın. Nerede şimdi Faruk Çelik? Tarım
Bakanını burada cesaretle çıkmaya ve öz eleştirisini
yapmaya davet ediyorum. Artvin halkının günlerdir
uğradığı bu ağır travmanın sorumlusu kim? Bu
travmanın sorumlusu elbette Hükûmet ve iktidar. Artvine giriş
çıkışlar yasak ama Cengiz İnşaatın makinelerine,
iş adamlarına, hepsine kol kanat germişler.
Değerli arkadaşlarım, Ankarada,
Suruç patlaması olduğu günden beri gelişen süreçte iktidarı
izliyoruz, tam bir akıl tutulması yaşıyorlar, tam bir
akıl tutulması. Cumhurbaşkanı, Genelkurmay
Başkanı 2 bakanla gidiyor, Başbakan tek başına gidiyor;
sonradan, ertesi gün algıyı düzeltmek için alıyor yanına
bakanlarını karanfil bırakmaya gidiyor.
Başbakanınızı yalnız bırakıyorsunuz,
Başbakanınızı yalnız bırakıyorsunuz.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Sana ne!
LEVENT GÖK (Devamla) Sorumlu olan kişiler
sorumluluklarının gereğini yerine getirmiyorlar.
Bakın, şimdi, Efkan Ala geçmişte çok
konunun muhatabı olmuştur. Bilgi Teknolojileri Başkanına
bir gazetecinin sesinin kapatılması talimatını veriyor,
Başkan da diyor ki: Bana mahkeme kararı lütfen gönderin. Efkan
Alanın demecini okuyorum: Ya Kardeşim, biz yasa yapan yeriz; hangi
yasaysa gerekiyorsa bulur, çıkarır, sizin
yaptığınızı suç olmaktan çıkarırız.
diyor, Savcıdan korkmayın, size koskoca yüzde 50 oy almış
partinin iradesini söylüyorum. Kim söylüyor bunu? İçişleri
Bakanı Efkan Ala. Hani hukuk? Nerede?
Başka ne diyor Efkan Ala? Bilal
Erdoğanın evine polisler gittiği zaman talimat veriyor,
Yaklaşanı vurun. diyor. Kim söylüyor bunu? İçişleri
Bakanı Efkan Ala söylüyor. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar!)
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Doğru söylüyor,
doğru.
LEVENT GÖK (Devamla) Efkan Ala başka daha ne
söylüyor? Efkan Ala bu kürsüye çıkıyor, diyor ki: Ben
Anayasayı tanımıyorum, Anayasayı tanımıyorum.
Siz Anayasayı tanımıyorsanız biz de sizi
tanımıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Efkan Ala çıkmış Ankara
patlamasından sonra, 28 kişi ölmüş, tweet atıyor,
Lanetliyorum, ülkemize yapılmış bir saldırı,
kınıyorum. Biz de sizi kınıyoruz Sayın Bakan, sizin
göreviniz kınamak değil, sizin göreviniz bu olayları önlemek,
başından beri önlemek, İnsanlar ölmesin. demek. Bunları
yapabiliyor musun? Yapamıyorsun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, işte böyle
bir tablo içerisinde, ülkemizin yönetilemediği bir tabloda herkesin
artık umursamaz hâle geldiğini ben görüyorum bu ölümler
karşısında. Ölümler oluyor, insanlar umursamaz hâle geliyorlar.
Bakanlar, istifaları ne kelime; tweetlerle işi götürmeye
çalışıyor. Kınıyormuş, lanetliyormuş! Böyle
bir tablo olmaz, böyle bir tabloda ne bakanlık yapılır, ne de
görev yapılır.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Aynı gün hepsi
yakalandı, ondan bahsetsene.
LEVENT GÖK (Devamla) Sayın Bakan, sizin
atmanız gereken tweet şuydu: Sevgili Türk milleti, ben görevimi
yapamadım, onurlu bir şekilde istifa ediyorum. demeniz gerekirdi.
(CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Senin Genel
Başkanın niye istifa etmiyor, her seçimde yenildi, senin Genel
Başkanın da istifa etsin.
LEVENT GÖK (Devamla) Herkesin gerekçesi ne olursa
olsun Cumhuriyet Halk Partisi insan haklarına saygılı, terörün
tam karşısında olarak Suruç katliamının
hesabını sormak için bu gensoruya evet oyu verecektir. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Millet bunun
hesabını soracak sizden.
İSMAİL AYDIN (Bursa) HDPye oy ver,
HDPye.
LEVENT GÖK (Devamla) Ankara katliamının
hesabını sormak için bu gensoruya evet oyu verecektir. 102
kişinin öldüğü, Gardaki patlamanın hesabını sormak
için bu gensoruya evet oyu verecektir.
İSMAİL AYDIN (Bursa) Teröre destek
verme, terörün yanında olma!
LEVENT GÖK (Devamla) Bu evetler,
İçişleri Bakanının Türkiyeyi yönetemediği tablosunu
göstermek içindir. Bu evetler, Türkiyeyi demokrasiyle, insan
haklarıyla, temel hak ve hürriyetlerle tanıştırmak içindir.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Sayın
Kılıçdaroğlu niye istifa etmiyor?
LEVENT GÖK (Devamla) Bu evetler, yasa
dışı davranan, Anayasayı tanımayan İçişleri
Bakanına Anayasayı hatırlatmak içindir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Bak,
İlyas Bey kasımda tweeti attı, yüzde 49,5 AK PARTİ,
tweeti attı; tweet istiyorsan, tweetin kralını attı
size.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Gök.
Sayın milletvekilleri, önerge üzerinde dördüncü
ve son konuşmacı Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Tokat Milletvekili Sayın Zeyid Aslan.
Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
ZEYİD ASLAN (Tokat) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İçişleri Bakanımız Sayın Efkan Ala
hakkında Halkların Demokratik Partisi tarafından verilen gensoru
üzerinde görüşlerimizi belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, sokağa çıkma
yasağının hukuki nitelendirmesi üzerinde durmayacağım
çünkü bununla ilgili olarak Anayasa Mahkemesine ve İnsan Hakları
Mahkemesine yapılmış başvurularda bu hukuki
tartışmalar yargıçlar tarafından, hukukçular
tarafından yeterince yapılmış ve sokağa çıkma
yasaklarının hukuki vasfının varlığı mahkeme
kararlarıyla tescil edilmiştir.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Öyle bir
karar yok.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bu, usul
yönündendir Zeyid Bey, esas değil.
ZEYİD ASLAN (Devamla) - O yüzden bu hukuki
niteleme üzerinde zaman kaybetmek istemiyorum.
Evet, bugün, Türkiye'nin bazı ilçelerinde belli
bir süreden beridir devam eden, bir kısmında noktalanmış,
bir kısmında kısmen devam eden sokağa çıkma
yasakları var. Öncelikle, bu sokağa çıkma yasaklarının
nedenleri ve sokağa çıkma yasağı uygulanmasının
sebepleri ve bunların müsebbipleri üzerinde mutlaka tespit yapmak
lazım.
Hepimizin bildiği gibi, 7 Haziran seçimleri
sonrası ortaya çıkan siyasi zafiyetten birileri istifade etmek
amacıyla, bir dönem Suriyede yaşanan kargaşadan istifade ederek
belli bölgelerde fiilî durum üretip bu fiilî durumun uluslararası güçlerin
yardımıyla hukuki vasfa kazandırılmış
olmasının hevesiyle Türkiyede bir siyasi zafiyet varken biz de
belli bölgelerde bir fiilî durum oluşturalım ve bunun üzerinden
ileride uluslararası güçlerin de etkisiyle bunu hukuki bir duruma
çevirelim. düşüncesiyle özellikle PKK terör örgütünün Türkiyedeki,
maalesef, simetrisi olan siyasi aktörlerle birlikte bazı bölgelerde,
Cizrede, Surda, İdilde, Vartoda isimlerini tek tek
saymayacağım- bazı ilçelerde öz yönetim ilanları
yapıldı. Öz yönetim ilanları, açılan çukurlarla, kurulan
barikatlarla ve bu ilçelerde bazı sokaklarda ellerine silah
tutuşturulmuş çocukların o bölge halkını tehdidiyle
bir fiilî durumdan hukuki durum yaratılmaya çalışıldı.
İşte böylesi bir ortamda Türkiye Cumhuriyeti devleti hükümranlık
hakkının gereği olarak öncelikle sokağa çıkma
yasağı ilan edilen bu bölgelerde yaşayan
vatandaşlarımızın can emniyeti için, mal emniyeti için,
yaşam hakkının korunması için, velhasıl tüm
özgürlüklerini rahatça yaşayabilmeleri için müdahale etmesi gerekiyordu.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Daha önce niye
yapmadı?
ZEYİD ASLAN (Devamla) Elbette
daraltılmış sokaklarda, küçük alanlarda böyle bir müdahale
yapacaksanız, orada yaşayan insanların da bu müdahale
sırasında can emniyetini dikkate almak zorundasınız. Sivil
kayıpların yaşanmaması için, özellikle her
sokağın birçok noktasına kurulmuş barikatlar,
mayınlanmış tuzaklar ve bu mücadeleyi yürütecek asker ve
polisin, bu mücadeleyi güvenli bir şekilde yürütebilmesi ve sivil halka da
zarar vermemesi için sokağa çıkma yasaklarının belki
bazı bölgelerde süresi ve zamanı uzadı. Bu tehlikenin
olmadığı yerlerde çok hızlı bir şekilde
operasyonlar başarıyla tamamlandı ve sokağa çıkma
yasağının sebebi olan çukurlar o çukurları kazanlar içine
gömülerek kapatıldı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) O barikatlar kuranların üzerine yıkılarak
kapatıldı ve oralarda, o bölgelerde yaşayan
insanlarımızın can emniyeti, mal emniyeti sağlandı.
Ama özellikle coğrafi açıdan zor ve sıkıntılı
olan yerlerde bu süreç uzadı. Elbette, bir hukukçu olarak, bir insan
olarak, sokağa çıkma yasağının uzun sürmesinin
doğuracağı mağduriyetleri bilenlerden biriyim. Elbette ki
gönül isterdi ki bu sokağa çıkma yasakları bir an önce bitsin ve
orada yaşayan insanlar çalışma haklarına, yaşam
haklarına, eğitim haklarına, sağlık yardımı
haklarına bir an önce huzur içinde kavuşabilsinler ama özellikle
biraz önce söylediğim sebeplerle, bir yandan PKK terör örgütünün kana
doymayan siyaseti, bir yandan da PKK terör örgütüne neredeyse artık teslim
olmuş durumdaki Türkiyedeki simetrisi siyasetçilerinin ortaya
koydukları tavırlar bu süreci her geçen gün uzatıyor. Belki
buradan şuraya gitmek lazım: Sokağa çıkma yasakları
insani açıdan bir dram olarak var ama peki, bu dramı, halkları
adına mücadele ettiklerini iddia edenler mi yarattı yoksa durup
dururken Türkiye Cumhuriyeti devleti Efendim, şurada bir çukur kazılmış.
Hele ben bir gezi mi yapayım? dedi.
Değerli arkadaşlar, şunun
altını özellikle çizmek lazım: Bugün belli bölgelerde devam eden
sokağa çıkma yasağı varsa bu, her bir ölüden yeni bir PKK
destekçisi çıkacak, her bir ölen babanın çocuğu kana doymayan
PKKya destekçi olacak diyerek ölümleri teşvik eden bir faşist
zihniyet ve maalesef, bu faşist zihniyete teslim olmuş, bir kere bile
-ben başından beri konuşmaları dinliyorum- bir cümleyle
bile sokağa çıkma yasağının ana temelinde oluşan
teröristlere, terör örgütüne, faşist baskılara, Kürtlerin yaşam
hakkını engelleyen, Kürtlerin eğitim hakkını
engelleyen, o bölgede yaşayan insanların yaşam hakkını
engelleyen o teröristlere ve terör gruplara bir cümle dahi söyleyemediniz. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Niye söylemediniz? Çünkü, kusura bakmayın, üç
aydan beridir dinliyorum sabah akşam burada devlete katil diyorsunuz ve
bu sıralara yönelip birileri bu sıraları katil diye itham
etmeye kalkıyor.
Evet, bu ülkede katiller var. Evet, bu ülkede
Kürtlerin hakları adına mücadele ettiğini iddia ettiklerinin
katilleri var. Bu katillerin kim olduğunu görmek isteyen ya da bilmek
isteyenler varsa biraz önce grup başkan vekilimin dediği gibi, bu
sıralara dönüp Katilsiniz ve hesap vereceksiniz. diyenler aynaya bakarsa
katili görecekler. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Halk
biliyor, halk. Kimin katil olduğunu sen belirleyemezsin. Halk biliyor
kimin katil olduğunu
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ZEYİD ASLAN (Devamla) Arkadaşlar,
lütfen
Değerli arkadaşlar, öncelikle şunu da
ifade etmek lazım: Bu ülkede geçmiş dönemlerde bu ülkenin belli
kesimlerine karşı kötü muameleler yapılmış.
Birtakım kimlikler reddedilmiş, inkâr edilmiş, asimilasyona tabi
tutulmuş.
Evet, geçmişle yüzleştiğimizde,
maalesef bu ülkede bugün yaşanan acıların temeline dayanan
birtakım hatalar ve yanlışlar olmuş. Ama, zaman zaman kimi
siyasi liderler bunu dillendirmeye kalksa da irade koyup çözümü noktasında
adım atamamışlar çünkü bir cesaret ister. Seksen
yıllık cumhuriyet tarihinde oluşmuş toplumsal
sorunları bir anda çözebilmek için büyük demokrasi gerekir, derin
demokrasi gerekir. Bunu gerçekleştirmek de yürek ister, cesaret ister.
İşte, bu yüreği, bu cesareti AK PARTİ gösterdi. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ kuruluşunun ilk gününde, daha ilk
gününün açıklamasında siyasi hareketimizin lideri
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan dedi ki: Bizim
dinsel milliyetçilik, bölgesel milliyetçilik ve etnik milliyetçilik
kırmızı çizgimizdir. Ve o günden itibaren siyasetini geçmişteki
hatalarla yüzleşmeye ve bu hataları ortadan kaldırıp
Yaratılanı Yaradandan ötürü severiz. insan merkezli bir siyasetle
sorunları çözmeye kendini adadı ve on yılı aşkın
bir zamandan beridir bu ülkede geçmişin inkâr ve ret politikaları
ortadan kalktı. Daha on beş yıl değil, daha kısa bir
süre önce bu ülkenin çarşısında, pazarında, kamu dairesinde
insanlar kendi arasında bile Kürtçe konuşması yasak ve bu Kürtçe
konuştuğu zaman eğer cezalandırılıyor ama bugün
İzmirin Alsancakında Kürtçe propaganda yapabilecek hâle
gelmişse, bu, AK PARTİnin ve Tayyip Erdoğanın ortaya
koyduğu insan siyasetinin eseridir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AHMET YILDIRIM (Muş) Bedeli ödenmiştir.
ZEYİD ASLAN (Devamla) - Eğer bu ülkede
insanlar çocuklarına istedikleri isimleri koyabilir hâle gelmişse
MİZGİN IRGAT (Bitlis) Elbette koyacak
ZEYİD ASLAN (Devamla) -
bu
ülkede ret ve inkâr politikaları sonucu birtakım yerleşim
yerlerinin ismi değiştirilmiş, bunları geri alabilme
hakları ortaya verilmişse, bu, AK PARTİnin ve Recep Tayyip
Erdoğanın ortaya koyduğu insan merkezli bir siyasetin ürünüdür.
O yüzden, elbette eleştiriler yapabilirsiniz;
elbette geçmişte yapılmış, geçmişte üretilmiş
acıları bugün tekrar ısıtıp ısıtıp
gündeme getirebilirsiniz ama bir şeyin de hakkını vermelisiniz:
Geçmişin hesabını on dört yıllık AK PARTİ
iktidarından sormaya, her noktada cesaretini ortaya koyan, yüreğini
ortaya koyan ve bu ülkenin insanlarını yeniden kardeş yapmada,
kardeşliğinin bozulmasını engelleme noktasında irade
koyan Tayyip Erdoğana haksızlık yapmamalısınız.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, evet, bugün Türkiyede
bir Kürt sorunu vardır -altını çizerek söylüyorum- ama bugün
Türkiyede var olan Kürt sorununun bugünkü müsebbipleri ne AK PARTİ
iktidarıdır ne de Türklerdir. Eğer bugün Türkiye'de var olan ve
neticede terörle özdeşleşmiş Kürt sorununun ne olduğunu
anlamak istiyorsak şunu bilmemiz lazım: Otuz yılı
aşkın bir zamandan beridir Marksist ve Leninist bir ideolojiye sahip
ve bu ideolojiye uygun bir ulus yaratma iradesiyle ortaya çıkıp
monarşik bir yapı kurmak isteyen PKK terör örgütünün Kürtlere
uyguladığı asimilasyon politikasıdır. Kendinden
olmayan Kürtleri, kendi ideolojisini kabul etmeyen Kürtleri hain Kürt kabul
ettiği bir Kürt sorunu vardır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Evet, bugün bir Kürt sorunu vardır. Bu Kürt sorununun
müsebbibi de hakları adına mücadele ettiklerini iddia ettikleri ama
asla hiçbir hakları adına mücadele vermeyip kendi ideolojisinden
olmayan, değerlerini, inançlarını, geleneklerini, göreneklerini
terk etmeye ve kendileri gibi Maocu bir zihniyete sahip olmaya zorlayan terör
örgütü ve onun yandaşlarıdır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, eğer burada
katliamdan bahsedeceksek, eğer burada bir zulümden bahsedeceksek,
eğer burada bu ülkenin belli noktalarında yapılan
yanlışlardan bahsedeceksek ve bunda da yüreğimizle samimiysek
önce iradesini Kandile teslim etmekten vazgeçeceğiz. (AK PARTİ
sıralarından Bravo. sesleri, alkışlar) Önce silahlar
sussun, ben huzur içinde köyümden kentime geleyim, ben güven içinde
kepenklerimi açıp çocuklarıma ekmek götüreyim. kaygısıyla
çalışan, çabalayan o bölgede yaşayan insanlar üzerindeki
baskıyı kaldıracaksınız ve bu baskının
kalkması için de bu baskıyı uygulayanlara vekâletini
aldığınız insanlar için karşı
duracaksınız. Bugün PKKya karşı durmadan Kürtlerin
hakkını savunduğunu iddia etmek en büyük yalandır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Çünkü bu ülkede
istediğiniz şeyi söyleyebilirsiniz, tarihî olayları tersinden
okutmaya çalışabilirsiniz ama gerçek asla değişmez.
Bu ülkede Kürtlerin katili PKK terör örgütüdür ve
PKK terör örgütünü meşrulaştırmaya çalışan,
şehirlere indirmeye çalışan ve arabalarının
bagajlarında roketatar taşımaya çalışan, sıkıştırıldıkları
yerden kurtulmak için koridor açmaya çalışan siyasetçilerdir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Evet, bugün hangi Kürtü ne için öldürdüğünü
bilmeyen bir zihniyetle karşı karşıyayız. Otuz
yılda 7 bini aşan sivil Kürt ölümü var.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Cizredeki 150 Kürtü kim öldürdü, onu söyle.
ZEYİD ASLAN (Devamla) Katili PKK.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Gensorunun konusuna gel.
ZEYİD ASLAN (Devamla) Bunların tek tek
örneklerini verebiliriz, isim isim sayabiliriz.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) Bodrumda ölenleri
isim isim sayabiliriz.
ZEYİD ASLAN (Devamla) Hatta bir adım
ileri gider, PKKnın içinde biraz vicdana gelip de, vicdan sahibi olup da
Ya, biz Kürt hakları adına mücadele ediyoruz ama neden Kürtleri
öldürüyoruz, niye bir evi basıyoruz? Hadi korucuyu öldürdük, onun
eşinin ne suçu var, kundaktaki bebeğinin ne suçu var,
çocuklarının ne suçu var? Bu eylemlerimize yeniden bir göz
atalım. diye itiraz edenlerin, siz onların isimlerini bilirsiniz,
siz Semiri de bilirsiniz, siz Evini de bilirsiniz, siz Soreşi de
bilirsiniz, siz Murat Bayraklıyı da bilirsiniz, siz Zülfü Gökü de
bilirsiniz, siz Enver Atayı da bilirsiniz, Cemile Kaytanı da
bilirsiniz, daha nicelerini sizler bilirsiniz. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) İçinde biraz
vicdan kalmış olanların Sivilleri niye öldürüyoruz.
itirazını faşist bir anlayışla infaz edip susturan PKK
terör örgütünün öldürdükleri Kürt değil mi? Birçok örnek verebiliriz.
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa)
Madımakta yakılanları da biliriz!
ZEYİD ASLAN (Devamla) Bırak
Madımakı, Bağlara gel Bağlara, Bağlara gel
başkan, Bağlara. 2006da Bağlarda otobüs
durağının yanına çocuklar çocukluklarını
yaşasın diye yapılan parkta oynayan çocukların yanında
bomba patlatıp 6 aylık çocukları, 2 yaşındaki
çocukları, 4 yaşındaki çocukları katledenleri masum
göstermeye çalışmayın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sivası anlatın Sivası! Sivas katliamındaki
avukatlığınızı anlatın! Madımakı
anlatın, Madımakı!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sen
katliamcıları savunmakta mahirsin! Katliamın
avukatlığında mahirsin sen! Sivas katliamının
avukatlığını yapansın!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, hatibi
dinleyelim lütfen.
ZEYİD ASLAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, Madımak da bu ülkenin acılarındandır,
Başbağlar da bu ülkenin acılarındandır. Elbette bu
acıların hepsiyle yüzleşmeliyiz. Elbette bu acıların
hepsiyle yüzleşmeliyiz.
AHMET YILDIRIM (Muş) Madımak
Madımak, oraya gel, Madımakı anlat! (AK PARTİ ve HDP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Aslan, Genel Kurula hitap
edin lütfen.
ZEYİD ASLAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, elinizde çekiç varsa her şeyi çivi olarak görürsünüz.
Sizin yüreğinizde nefret var, kin var, elinizde de silah var, o yüzden
herkesi düşman görüyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Senin
yüreğinde nefret var! Siz insan öldürüyorsunuz be! Yaralı
öldürüyorsunuz, yaralı!
ZEYİD ASLAN (Devamla) Sizin olmayan,
ideolojinize sahip olmayan, ideolojinizi desteklemeyen bütün Kürtleri de hain
görüyorsunuz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen hatibi
dinleyelim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Yaralı insan öldürecek kadar nefret sahibisiniz!
ZEYİD ASLAN (Devamla) Siz Kürtlerin
katilisiniz. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Katliamı savunmaya alışmışsın! Katliamcıları
iyi savunuyorsun!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sen
katliamcıları savunmakta mahirsin!
ZEYİD ASLAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, uzağa gitmeye gerek yok, daha bir yıl önce PKK
ideolojisine sahip PYDnin Rojavada yaptıklarını
unutmadık.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) İyi
savunuyorsun, iyi!
ZEYİD ASLAN (Devamla) Orada devrim
çıkarmayın. Uygarlığın en temel değerlerinin
orada nasıl yok edildiğini gördük. PYDnin ideolojisine sahip olmayan
Kürtlere nasıl ideolojik soykırım yaptıklarını
gördük.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sen
kendi bağlılığını anlat ya!
ZEYİD ASLAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, evet, ben
Süre azalıyor, söylenecek çok şey var.
(HDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
ZEYİD ASLAN (Devamla) Ama bir soru sormak
istiyorum: Siz hangi Kürtler için hangi Kürtleri öldürüyorsunuz? Bu sorunun
cevabını da sizden bekliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, HDP sıralarından gürültüler)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sen
hangi hükûmetin ne yaptığını
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Sen
diri diri yaktın, yaktın! Diri diri yaktın vicdansızca,
ayıptır ya!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ya
ayıp ayıp, 150 cenaze morglarda be! Utan, utan! Cenazeleri bile
yaktınız, cenazeleri. Utan!
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Diri
diri yaktınız insanları.
ZEYİD ASLAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bu millet sizi demokratik siyaset yapsın diye bu Meclise
gönderdi.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Senden
mi müsaade alacağız.
ZEYİD ASLAN (Devamla) Sizi, teröristleri
kaçırmak için koridor açsın diye değil (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, HDP sıralarından
gürültüler)
AHMET YILDIRIM (Muş) Madımakta
yapılanlar
ZEYİD ASLAN (Devamla) Sizi, araçlarında
teröristlere silah taşısın diye değil, sizi, bu ülkenin 29
masumunu katletmiş canilerin tabutuna omuz versin diye değil (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, HDP
sıralarından gürültüler)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Siz
katlediyorsunuz, katlediyorsunuz.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Siz
diri diri yakıyorsunuz, yakıyor.
ZEYİD ASLAN (Devamla) Haklarını
savunsun, kendisine faşist baskı uygulayan PKKya karşı da
bizi savunsun diye buraya gönderdi. Hani bir zamanlar, Bize demokratik siyaset
hakkı tanınmıyor, o yüzden dağlardayız. diyordunuz.
Hadi bugün demokratik hak sahibisiniz.
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) Masumların,
mazlumların avukatları olarak da gurur duyuyoruz.
ZEYİD ASLAN (Devamla) Mecliste yokken
öldürdünüz, 80 kişiyle Meclise geldiniz yine öldürmeye devam ediyorsunuz,
yine öldürmeye.
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) Siz de
canilerin, kaçakların avukatı olarak gurur duyun. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ZEYİD ASLAN (Devamla) Çünkü, içinizde
öğretilmiş bir nefret, içinizde bir kin var ve bunu bu ülkenin
çocuklarına aktarmak istiyorsunuz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ya
kimsenin senin terbiyene ihtiyacı yok.
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) Zalime
karşı, zalimin zulmüne karşı öfkemiz var. Zalime
karşı, zalimin zulmüne karşı
ZEYİD ASLAN (Devamla) Ama bu
öğretilmiş nefretlerinizin çocuklarımıza
aktarılmasına asla müsaade etmeyeceğiz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
ZEYİD ASLAN (Devamla) Biz asla Cizrenin,
Silopinin, Nusaybinin, İdilin, Silvanın Kürt çocukları
üzerinden
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) O
çocukları ağzına alma ya, alma o çocukları
ağzına.
ZEYİD ASLAN (Devamla) 1960lardan 1970lerden
kalmış, o halk devrimi idealini gerçekleştirmeniz için ortaya
koyduğunuz anlayışa asla müsaade etmeyeceğiz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) O
çocukları öldürdünüz. O çocukları öldürdünüz, hesabını da
vereceksiniz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) O
çocukları öldürdünüz.
ZEYİD ASLAN (Devamla) Buradan şunu
söylemek istiyorum: Değerli arkadaşlar
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) Zalimin
zulmü varsa mazlumun ahı vardır. Bir gün o ah
ZEYİD ASLAN (Devamla)
yıllarca içinde
biriktirdiği Maocu devrim heveslerini Kürt gençleri üzerinden tatmin
etmeye
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZEYİD ASLAN (Devamla)
kalkan ideolojik
(AK
PARTİ ve HDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) Allah
birdir
BAŞKAN - Sayın Baydemir
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa)
zalimden hesap soracaktır. (AK PARTİ ve HDP sıralarından
gürültüler)
FATİH ŞAHİN (Ankara) Sayın
Başkan, uyarsana, niye uyarmıyorsun? İzin verme, uyar. Niye
uyarmıyorsun? Uyarsana.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ne
bağırıyorsun! Sabahtan beri bağırıyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Aslan, ek süre veriyorum,
tamamlayınız lütfen.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Bu Sayın
Baydemiri kendi işçileri yargıladı be! Kendi işçileri
yargıladı. Seni kendi işçilerin yargıladı.
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) Onu
diyen varsa...
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Kes
sesini!
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) Hem bu
dünyada...
ZEYİD ASLAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, özellikle burada altını çizerek bir şeyi daha
ifade etmek istiyorum.
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) ...hem
mahşerde...
BAŞKAN Sayın Baydemir... Sayın
Baydemir... Sayın Baluken... Sayın Baluken...
ZEYİD ASLAN (Devamla) Kürt gençlerinin
beyinlerini yemeye çalışan kart Maocu Dahhaklara asla yol
vermeyeceğiz.
Ve burada şunu ifade ediyorum: Uydusu Kandil
olanlar bilsin ki...
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) Bizim
uydumuz halktır.
ZEYİD ASLAN (Devamla) ...dün Kürtlere
karşı baskının ve zulmün kalesi olan Ninovayı
Gâvenin çocukları nasıl yaktıysa biz de bugün Kawanın
çocuklarıyla beraber Kandili yakacağız, başınıza
geçireceğiz. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri, ayakta
alkışlar)
Hepinizi, yüce Meclisi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
ayakta alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Yani,
bir konuşma diyemeyeceğim. Meclis kürsüsünde yapılan bu
hakaretler silsilesine karşı grubumuz adına sataşmadan söz
istiyorum.
BAŞKAN Kim konuşacak?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Meral Danış Beştaş.
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) PKKya sataşma var, PKKya.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) PKKya söylüyor.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
17.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Tokat Milletvekili Zeyid Aslanın (11/2) esas numaralı
Gensoru Önergesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, evet, deminden beri sayın hatip yıkmak,
gömmek, katletmek kavramlarını sıklıkla kullandı
ve bunları, katliam kavramlarını öyle bir böbürle anlattı
ki, bu katliamların faili olduğunu, arkasında olduğunu
itiraf etti ve kendisinin Sivasta, Madımakta... (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Katliam yok, terörle
mücadele var.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri...
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
...insanların diri diri yakıldığı Türkiye tarihine
kara lekelerle geçen Madımakın avukatı olduğunu burada bir
kez daha öğrendik.
Evet, siz katliamları savunmayı iyi
bilirsiniz çünkü siz katliam faillerinin arkasındasınız. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Siz iradesini saraya teslim
edenler
(AK PARTİ sıralarından sıra kapaklarına
vurmalar, HDP sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) PKKnın
avukatı mısın? PKKnın avukatı mısın sen?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
siz
kendi başına karar vermeyenler, bizim irademiz halktır, halk,
bizim uydumuz halktır, halkın haklarıdır; sizin gibi her
şeye el pençe divan durup burada emir ve talimatlarla hareket etmiyoruz.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Sizin iradeniz
Kandilde.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Hepiniz nereye hesap veriyorsunuz, bunu çok iyi biliyoruz.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Siz Kandile
hesap veriyorsunuz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Saraydan korkuyorsunuz ve iradenizi tümüyle oraya teslim etmişsiniz. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Evet, evet, halkın zarar
görmemesi için sokağa çıkma yasaklarını getirenler
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Biz sadece
Allahtan korkarız, sadece Allahtan. Kandilden falan çekinmeyiz, sadece
Allahtan korkarız.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
3
aylık bebekler ile 70 yaşındaki anneleri katlettiniz ve deminki
hatip katliam sanıklarının avukatlığını
yaptığını o kadar iyi gösterdi ki bugünkü katliam
sanıklarının da avukatlığını Allah nasip
etsin ki o yapacak. Mahkemeler önünde o artık avukat olmayacak, katliam
sanığı olarak, sanığı olarak o mahkemelerin önüne
gidecek.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) PKK avukatı
mısın sen?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Ve
şu anda faşist zihniyete teslim olmuş
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Asıl
faşist sizsiniz, siz. Asıl faşist sizsiniz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
diktatörlüğe doğru adım adım ülkeyi götürdüğünüzü
bütün Türkiye ve dünya görüyor. Gerçekten, Salih Neccara atarak
kurtulacağını mı sandınız?
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Kahrolsun PKK!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Siz bu
işi, yalan üzerine, Ankaranın göbeğinde bombayı
patlatarak, birilerine yükleyerek ve bize ders vermeye
(AK PARTİ
sıralarından Yuh! sesleri)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HARUN KARACA (İstanbul) Yazıklar olsun
size!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Yuh!
size be! Bu Meclisi tribünlere çevirdiniz. Yazıklar olsun!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
bakın, gerçekten sabır taşım çatlamak üzere. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Sayın milletvekilleri
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Baydemir konuşurken niye ses
çıkarmıyordunuz?
BAŞKAN Hepiniz için söylüyorum değerli
arkadaşlar, ben sadece size söylemiyorum, Genel Kurula hitap ediyorum.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Etmiyordunuz.
BAŞKAN Lütfen, kürsüye çıkan sayın
hatibi dinleyelim, lütfen değerli arkadaşlar. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Beştaş, buyurun.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Süre bitti
Başkan.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Deminki hatip Kürtçe propagandanın serbestisinden, yerel isimlerden söz
etti, çocuklarımıza Kürtçe isim vermekten kendilerinin ne kadar büyük
bir böbürlenmesi olduğunu anlattı.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Ne alaka şimdi?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Ayıp ya! Utanın, utanın! (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Bu, mücadeleyle, ödenen bedellerle kazanılmış bir
haktır; bu, sizin bir lütfunuz değildir. Siz asla ve asla bu kadar
mücadele edilmeden, bedel ödenmeden bu hakları verecek bir zihniyete sahip
değilsiniz. Hak verilmez; alınır, alınır! Biz bu
hakları aldık ve diğer hakları da alacağız.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Al, al, devam et,
al; alabiliyor musun? Alacakmış!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Biz
ana dilde eğitimi de, vatandaşlığı da, statü istemeyi
de, Türkiye halklarının kardeşliği ve birlikteliğini
de, bu ülkenin çoğulcu yapısını da sizin faşist
zihniyetinize rağmen alacağız. Bundan hiçbir kuşkunuz
olmasın. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Faşist sizsiniz!
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Kürtler sizden
nefret ediyor, nefret!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Evet,
siz
Şu anda burada hatip, 3 kere, RTye, Cumhurbaşkanına
hakaretten söz etti. Onun senin avukatlığına ihtiyacı var
mı acaba? Kaç tane danışmanı var? Bütün grup olarak
avukatlığını yapıyorsunuz, yetmiyor mu? Gerçekten
yeter! Ve artık bu katliamları savunmayı bırakın. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Sayın
Başkan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Turan, buyurun.
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Hem faşist
dedi, hem İradesini saraya teslim etti. diyerek hakaret etti hepimize.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Bütün gruba
hakaret etti.
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Hepimiz ayrı
ayrı söz istiyoruz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Öyle
şey yok, otur yerine, otur! Grup başkan vekili cevap verir, öyle
şey mi olur?
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Size gelince
oluyor, hayret bir şey!
BAŞKAN Sayın Boynukara
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Gruba
sataşma varsa grup başkan vekili cevap verir.
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Sana mı
soracağım İdris Bey?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Grup
başkan vekili cevap verir gruba sataşma varsa.
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Sana mı soracağım?
Sana mı soracağım?
NURETTİN YAŞAR (Malatya)
Başkanım, benimki grupla ilgili bir şey değil, bireysel bir
şey.
BAŞKAN Böyle bir usul yok değerli
arkadaşlar.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Şahsına sataşma mı var senin?
BAŞKAN Grup başkan vekiliniz söz
istiyor. Ben Sayın Turana söz vereceğim.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Efendim,
bireysel bir şey, bireysel bir şey.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Biraz
İç Tüzük okuyun, ayıptır ya! Milletvekilisiniz, ne iş
yapıyorsunuz bilmiyorsunuz.
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Beyefendi, siz
ayağa kalkıp hem gruba hem kendinize bir söz istemediniz mi?
BAŞKAN Sayın Boynukara
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Gruba
sataşma olduğunda grup başkan vekili ya da vekil çıkar
cevap verir.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Burada
yaşayan canlı bir faşizm vardır, ben faşist
değilim.
BAŞKAN Tamam, Sayın Turan cevap verecek.
Sayın Turan, buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
defaatle, az önceki konuşmacı grubumuza hakaret etmiştir.
Özellikle Saraya irade teslim edenler demiştir. Söz istiyorum Sayın
Başkan.
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Al şunu!
Facebooktaki hesabına bak, ne yazmışsınız.
BAŞKAN Sayın Boynukara
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Kimin
Facebooktaki hesabında?
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Sizin.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ne
yazılmış? Facebook hesabım yok benim.
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Bir bakın,
bir bakın, hesabınıza bir bakın ne yazılmış.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Benim
Facebook hesabım yok be!
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Bir bakın
işte; sizin adınıza açılmış, 80 bin takipçisi
var.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ne
düzeysiz bir insansın, benim Facebook hesabım yok ya. Allah Allah!
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman)
Bir bakın, bir bakın!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Neye
bakayım yani?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Kandil
kullanıyor demek ki, Kandil kullanıyor.
BAŞKAN Sayın Turan, buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
az önce hatip defaatle hakaret etti. Özellikle Saraya iradesini teslim
edenler. dedi, faşistler dedi vesaire. Söz almak istiyorum onunla
ilgili.
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İki dakika
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Kimin faşist
olduğunu biliyoruz biz!
18.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında AK
PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Hükûmet temsilcimizin konuşmasından
önce söz almayacaktım.
Şunu beklerdim: 4 siyasi parti her
konuşmacıya makul ölçüde sabretsin, demokratik olgunluk içerisinde
dinlesin isterdim. Ancak, hendek kazan, çukur kazan, talimatı Kandilden
alan insanlar kendilerine ufacık bir eleştiri olunca ne denli tepki
gösteriyormuş bir daha görmüş olduk. Sizin demokrasiniz kendinize,
sizin siyasi anlayışınız sadece kendinize. Burası
konuşma yeriyse bizim hatibimiz bir defa olsun size cevap verdiğinde,
hiç izin vermediniz, ısrarla haykırdınız,
bağırmaya devam ettiniz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bizim
hatibi dinlemedin mi, konuşabildi mi?
BÜLENT TURAN (Devamla) Biz konuşmaya devam
edeceğiz. Millet bizi anlıyor, millet bizi dinliyor. Faşist
diyenler, ciddiye almıyoruz. Hakaret edenler, ciddiye almıyoruz. O
ithamlarınızı 317 kez iade ediyoruz sizlere. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Ayrıca Zeyid Aslan Bey Vekilimiz PKK dedi,
sizden ses geldi; terörist dedi, sizden ses geldi; Kandil dedi, sizden ses
geldi. Anlaşılır gibi değil, anlaşılır gibi
değil.
AHMET YILDIRIM (Muş) Ama Madımak
dedik, Madımak!
BÜLENT TURAN (Devamla) Oysa terör insanlık
suçuysa hep beraber Hayır! dememiz gerekirdi.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) Bizden
çıkan ses Madımak!
BÜLENT TURAN (Devamla) Bir diğer mesele:
Zeyid Beyin avukatlığına sözüm ona laf atmak had bilmekle
ilgili bir şeydir, yaptığınız şeyi çok teessüfle
karşılıyorum, siz de avukatsınız. Avukat, failden
farklı olarak bu vekillik görevini yerine getirir. Eğer Zeyid Beyin
avukatlığı failiyle ilgili özdeşleşecekse
avukatlarınızın yarısı teröristlerin
avukatlığını yaptı. (AK PARTİ
sıralarından Doğru sesleri, alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Listesini
çıkartalım o zaman!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Hepsi
terfi etti ama!
BÜLENT TURAN (Devamla) O yüzden mesleği bu
kürsüye getirmeyi bir siyasi körlük görüyorum.
Tekrar teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken, Sayın Akçay
sizden önce sisteme girdi, Sayın Akçaya söz vereyim, daha sonra sizi
dinleyeceğim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
53.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Tokat
Milletvekili Zeyid Aslanın (11/2) esas numaralı Gensoru Önergesi
üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biraz evvel AKP Grubu adına konuşan
sayın konuşmacı konuşması sırasında bir
cümleyle Kürt sorunu vardır. dedi. Biraz evvel de Sağlık
Bakanı hakkında verilen gensoruda AKP Grubu adına konuşma
yapan konuşmacı da Kürtler ile sorun kelimesini aynı anda
anarsanız Kürt halkına en büyük ihaneti yapmış olursunuz.
diyerek bu Kürt sorunu ifadesini reddetti. Sayın Cumhurbaşkanı,
Sayın Başbakan, AKPnin, Hükûmetin yetkilileri zaman zaman Kürt
sorunu vardır. dediler, zaman zaman Yoktur. dediler.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli)
Konuşmayı dinlemişsin ki be kardeşim ya!
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Şu gün, şu saat
itibarıyla doğrusu ne düşündüklerini bilemiyoruz. Ve
tartışma ve konuşmalardan çıkan da şu: AKP Grubunun
zihni bulanık, aklı karışık. AKP görüşlerini
berraklaştırsın, milletimiz de kim ne düşünüyorsa ayan
beyan görsün. Çünkü, hakikatler belki yavaş yürür ama yolundan
şaşmadan yürür.
Değerli milletvekilleri, bütün bu
tartışmaların, etnisite üzerinden yapılan siyasetin toplumu
ve milletimizi nasıl böldüğünü, ne kötülüklere ve acılara yol
açtığını da bütün Türkiye ibretle izliyor.
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Baluken, buyurun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, demin AKP adına konuşan hatip irademizi
Kandile teslim ettiğimizi söyleyerek açık sataşmada bulundu.
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken, iki dakika
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
19.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, Tokat Milletvekili Zeyid Aslanın (11/2) esas numaralı
Gensoru Önergesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
Buradan katliam kelimesini duyunca rahatsız
oluyorsunuz değil mi?
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Rahatsız olmuyoruz.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Ama gerçekler
acıdır. Tarih bu işlediğiniz katliamlarla ilgili yargı
ve sorgu sürecini işletmeye başlamıştır. Roboski
katliamını kimin yaptığını tarih yazıyor,
Paris katliamını kimin yaptığını tarih
yazıyor, Cizrede vahşet bodrumlarında ve cehennem
binalarında 150 insanı diri diri yakıp kimin bu şekilde
katlettiğini tarih yazıyor.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Paris
katliamını Rıza Altun yaptı, Osman Öcalan söylüyor. Osman
Öcalan diyor ki: Rıza Altun yaptı Paris katliamını.
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Burada katliam kelimesini susturmaya çalışmakla siz
katliamdan sıyrılmış olmuyorsunuz. Bal, bal demekle
ağız tatlanmıyor. Hakikatler acıdır, gerçekler
acıdır. O acılarla sizi yüzleştirme sürecini buradan bizler
işletiyoruz. İnanın ki tarih önünde, insanlık önünde
işlediğiniz bu suçların tek tek hesabını vereceksiniz.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) Siz vereceksiniz, siz!
İDRİS BALUKEN
(Devamla) - Ha, iradeye gelince, bakın, buradaki her bir milletvekili
yasama faaliyetinize bile bakıp sizin iradenizin nerede olduğunu çok
rahat takdir edebiliyor.
MEHMET UĞUR
DİLİPAK (Kahramanmaraş) Sizinki Kandilde, Kandilde.
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Sizin yasama faaliyetiniz hiçbir fikir sahibi olmadığınız
yasalar hakkında parmak kaldırıp parmak indirme iradesidir. Onun
nereye dayandığını çok iyi biliyoruz.
NİHAT ÖZTÜRK
(Muğla) Size mi soracağız?
MEHMET UĞUR
DİLİPAK (Kahramanmaraş) Kandile dayanmıyor, Kandile
dayanmıyor.
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Diğer taraftan, bu terör örgütü meselesine gelince;
IŞİD, El Nusra, El Kaide, Ahrar el-Şam ve AKP iş
birliğini bütün dünya tartışıyor.
MEHMET UĞUR
DİLİPAK (Kahramanmaraş) Yüreğin yetiyorsa PKK de.
İDRİS BALUKEN
(Devamla) - Hep beraber yargılanacaksınız.
Teşekkür ederim. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET UĞUR
DİLİPAK (Kahramanmaraş) PKK, PKK desene.
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) Sayın Başkanım
MEHMET UĞUR
DİLİPAK (Kahramanmaraş) Bak yüreğin yetemiyor, PKK de
bakalım.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) IŞİD diyoruz, IŞİD
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) Sayın Başkanım
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan
MEHMET UĞUR
DİLİPAK (Kahramanmaraş) PKK de, PYD de, yüreğin
yetiyorsa PKK de.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) IŞİD diyoruz, IŞİD diyoruz ya; kes
sesini, otur yerine! IŞİDci!
MEHMET UĞUR
DİLİPAK (Kahramanmaraş) Hadi oradan!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
Sayın Turan, buyurunuz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, Nurettin Beyin özel bir talebi var, bir dinleyebilir
miyiz kendini?
BAŞKAN Sizi
duyamıyorum Sayın Turan.
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) Efendim, Sayın Başkanım her bir milletvekili
diyerek
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Grubumuza sataşmadan dolayı Nurettin Beyin bir talebi var,
dinleyebilir miyiz?
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) O her bir milletvekilinden biri benim.
BAŞKAN Peki, grubunuz
adına size söz veriyorum iki dakika.
Buyurunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Tamam, grup adına.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Yahu İç Tüzük okuyun, isminizi anmadı, söz
hakkı doğmaz size.
20.- Malatya Milletvekili Nurettin
Yaşarın, Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; burada
başından beri bir mizansen izliyoruz. Bir oyun oynanıyor, bir
yalan makinesi harıl harıl çalışıyor.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) 150 insan nerede, sen biliyor musun? Morgda kaç insan var?
NURETTİN YAŞAR
(Devamla) Bir yalan makinesi harıl harıl çalışıyor,
bir yalan makinesi harıl harıl çalışıyor hiç
tınmadan, vazgeçmeden, yeri geldiğinde çamura yatarak. Biraz önce
Zeyid arkadaşımız hiçbir sığınacak köşe
bırakmayınca ona çamur atmaya başladılar, her zaman bunu
yapıyorlar. Kürtler bunlardan hesap soracak, Kürtlerin katili bunlar.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Merak etme soracak, soracak.
NURETTİN YAŞAR
(Devamla) Kürtleri eski rejim, eski sistem, eski Kemalist yapı -ne
derseniz deyin- eski faşizm asimile edemedi. (CHP sıralarından
Yuh! sesleri ve gürültüler; HDP sıralarından gürültüler) Kürtlerin
asimilasyonuyla görevli olan PKKnın sonu geldi.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sen de
yeşil Kemalist misin? Yeşil yeşil!
ÖZKAN YALIM (Uşak) Durup dururken bizi niye
karıştırıyorsun sen?
CEYHUN İRGİL (Bursa) Hazırlık
yapmadan konuşunca işte böyle çuvallarsın!
NURETTİN YAŞAR (Devamla) - PKK Kürtleri
asimile edemeyecek. PKK ve türevleri bu faşizmi sürdüremeyecek. Kürt
halkı, bu faşizme son verecek.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Sen faşizm
ne biliyor musun?
NURETTİN YAŞAR (Devamla) - Bakın,
silahsızlanma dedikleri şey
Silahları niye bırakmadı
PKK biliyor musunuz? Devlete karşı, güvenlik güçlerine
karşı Kürtleri savunmak için değil
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Çok
ayıp! Çok ayıp!
NURETTİN YAŞAR (Devamla) -
Kürtlere
karşı gücünü sürdürmek için silahları bırakmadı, onu
da uyguladı. PKK silahla kepenk indirtiyor fakat PKK silahı
kullanmadığı yerde lambaları yakıp söndüremiyor,
aynı etkiyi gösteremiyor.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Mustafa Kemal ve
PKKyı aynı yerde anmakla çok ayıp ettin! Çok ayıp ettin!
NURETTİN YAŞAR (Devamla) - Burada, PKK ve
iş birlikçilerinin sonu geldi. Kürt halkı uyandı. Kanla
beslenenler, cesetle beslenenler, kan ve cenaze üzerinden siyaset
yapanların sonu geldi, siyasetleri de bitti
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Mustafa Kemal
Atatürk olmasa sen orada konuşuyor olabilir miydin ya? Böyle bir şey
olur mu?
NURETTİN YAŞAR (Devamla) -
örgütleri de
bitti, güçleri de bitti. Kürt halkı uyandı.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Hâlâ devam
ediyor musun sen konuşmaya?
NURETTİN YAŞAR (Devamla) - Kürt
halkı, artık bunlara prim vermeyecek.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Mustafa Kemal
Atatürk ile PKKyı yan yana nasıl koyarsın? Böyle bir şey
olur mu?
NURETTİN YAŞAR (Devamla) - Kürt halkı
bunların yanında değil. Kürt halkının rızası
yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NURETTİN YAŞAR (Devamla) Kürt halkı
bu eylemlere razı değil. Dolayısıyla, yalanla, dolanla
kimse bir yere varamaz; bitti, Kürt halkı uyandı. Bunu belirtmek
istiyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Kimse, Mustafa
Kemal Atatürke Atatürkün Meclisinde laf edemez! Kimse Mustafa Kemal Atatürke
laf edemez!
BÜLENT YAŞAR BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Çok ayıp ettin Nurettin, çok!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
NURETTİN YAŞAR (Devamla) Hiç kimsenin
Kürt halkı üzerinden, Kürtlerin üzerinden, özellikle Kürtlerin
asimilasyonu için görevlendirilen yapının, örgütlerin
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Aynı cümleyi kullanıp duruyorsun, tamam anladık.
NURETTİN YAŞAR (Devamla)
Kürtler
üzerinden siyaset yapmaya hakkı yok.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
NURETTİN YAŞAR (Devamla) - Türklerin de,
Kürtlerin de, Lazların da, Çerkezlerin de, Alevilerin de, Sünnilerin de
partisi Adalet ve Kalkınma Partisidir. Biz bu toplumun, Türkiye'nin
sahibiyiz.
Teşekkür ediyorum.(AK PARTİ
sıralarından alkışlar; CHP sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar, gürültüler)
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Kimin
imzasının altında konuşuyorsun? Kafanı
kaldırıp imzaya bak! Hangi imzanın altında konuşuyorsun?
Böyle bir şey olur mu ya!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.12
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.24
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Özcan PURÇU (İzmir)
-----
0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 42nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
(11/2) esas numaralı Gensoru Önergesinin
gündeme alınıp alınmamasına ilişkin görüşmelere
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Hükûmet burada.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım,
siz birleşime ara vermeden önce burada konuşan zatın psikolojik
durumunu, herhâlde, AKP Grubu bir şekilde onu doktora göndermek suretiyle
bir tespit ettirecektir.
Bizim partimizin kurucusu ve cumhuriyetimizin
kurucusu Mustafa Kemal Atatürkle ilgili
bağdaştırdığı bir cümleden ve ayrıca siz ara
verdikten sonra grup başkan vekilimize yapmış olduğu
ağır hakaretten dolayı, bir kere burada kınanması ve
aslında bu Meclise bir daha da gelmemesi gereken bir zattır.
Bu konuda AKP grup başkan vekillerinden
öncelikle şunu talep ediyorum: Bu zatın, ismini anmak
istemediğim bu zatın, az önce Meclis kürsüsünde yapmış
olduğu konuşmaya katılıyorlar mı parti grubu olarak?
Ben o zatın psikolojik durumunu biliyorum ama AKP Grubunun durumu beni
ilgilendiriyor. Onu sahipleniyorlar mı, yoksa ret mi ediyorlar? Ve grup
başkan vekilimize yapılmış olan aradaki o hakaret konusunda
AKP Grubunun tavrını merak ediyorum.
Bu konuda az önce söylenmiş olan o sözlerle
ilgili olarak da bizlerin elbette söyleyeceği çok şey var. Ben bu
konuda, başlamadan önce, her ne kadar oturumu kapattıysanız da
konunun önemi ve büyüklüğü nedeniyle söz vermenizi talep ediyorum.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Olmaz, öyle bir
şey yok!
BAŞKAN Sayın Gök, siz de takdir
edersiniz ki ben birleşime ara verdim, yaşanan sataşma ve
kavgadan kaynaklı olarak birleşime ara vermek durumunda kaldım.
Dolayısıyla
LEVENT GÖK (Ankara) Ben yerimden söz talep
ediyorum efendim.
BAŞKAN Peki, yerinizden size kısa bir
söz vereceğim ama lütfen yeni bir sataşmaya mahal vermeyiniz.
Saat çok ilerledi, Sayın Bakanın da
konuşması var daha. Dolayısıyla bu konuyu bu şekilde
bitirelim diye öneririm.
Sayın Gök, kısa bir söz veriyorum size,
buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
54.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Malatya
Milletvekili Nurettin Yaşarın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, az önce kürsüde konuşan
zat, Mustafa Kemal Atatürkle ilgili yapmış olduğu benzetmeyle
aslında bilinçaltında olan duygularını ortaya
çıkardı. Böyle konularda aslında biz bireysel
çıkışlardaki tavırlara şaşırmıyoruz ama
AKP Grubunun bu aymaz tutumlar karşısında almış
olduğu tutum daha vahim bir tutumdur. Cumhuriyetimizin kurucusuna yönelik
bir söz söylendiğinde buna hep beraber bir ortak iradeyle karşı
çıkmamız gerektiği tartışmadan uzaktır.
Ben bu kişinin ifade etmek istediği bütün
hususları reddediyorum. Bilmelidir ki o kişi, eğer Mustafa Kemal
Atatürk olmasaydı, cumhuriyet olmasaydı kendisi belki, acaba
doğacak mıydı ya da kimden doğacaktı, nasıl doğacaktı
belli değildir; bu Meclis olacak mıydı, belli değildir.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Bu laf mı
şimdi?
LEVENT GÖK (Ankara) Şimdi, böylesine bir
ağır hakareti yapan bu kişinin bu Mecliste yerinin
olmadığını düşünüyorum.
Ayrıca, grup başkan
vekilimize sarf etmiş olduğu sözü aynen iade ediyorum. Eğer AKP
Grubu bunu da kınamazsa AKP Grubunu da kınıyorum. Bizim
beklentimiz, grup başkan vekillerinin Meclis çatısı altında
bütün konuşmalarda, bütün hareketlerde partilerini temsil ettiği
ilkesinden hareketle, bir kere onlara yönelecek her türlü hareketin partiye
doğrudan yapılmış olduğu ilkesidir. Biz bu konuda
hassas davranıyoruz ama bu konuda sabrımız da zorlanmasın
ve böylesine densiz insanlara karşı AKP Grubu da lütfen
tavrını göstersin.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz Sayın
Gök.
Sayın Turan, söz talebiniz var.
Buyurun.
55.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
Ankara Milletvekili Levent Gökün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; öncelikle, siyasi nezaket davetiyle ilgili,
sayın başkana katıldığımı ifade etmek
istiyorum. Her milletvekilinin asgari bir nezaket göstererek, söylemlerine
dikkat ederek en azından ortak görevimizin ifası sırasında
ve sonrasında yüzümüze bakacak bir
karşılığımızın olması lazım.
Ancak, söylediklerini beğenmediğimiz zaman karşı tarafa
zat demek, hakaret etmek, işte Doktora gitsin. demek gibi, yine, bence
nezaket dışında olan söylemleri de doğru bulmadığımı
ifade etmek istiyorum.
Az önce konuşan arkadaşımız,
sayın başkanın da ifade ettiği gibi Mustafa Kemal
Atatürkle ilgili bir laf ifade etmemiştir. Zabıtlara
bakacağız beraberce. Kemalizm başkadır, Atatürk
başkadır. (CHP sıralarından gürültüler)
ÖZKAN YALIM (Uşak) Ne alakası var ya?
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Böyle bir
şey yok!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, dinleyelim
lütfen.
Sayın Turan, siz devam edin.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Nezaket dediğim
şey bu Sayın Başkan. Siz nezaketten uzak
davrandığınız zaman karşı taraftan nezaket
bekleyemezsiniz. Sayın başkanın hatip diye ifade ettiği
arkadaşımız, katılmayabilirler fikirlerine ama
bağırmamıştır, hakaret etmemiştir -özür
diliyorum- küfretmemiştir; bir siyasi eleştiri
yapmıştır. Kaldı ki sabahtan beri grubumuza ne laflar
söylendi. Faşist mi denmedi, Terörle ortak çalışıyor.
mu denmedi, neler söylendi.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Biz bir şey
söylemedik.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Katil mi
denmedi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Dolayısıyla,
ben siyasi nezaket davetini herkese açık olarak tekrar ediyorum, bunu
kabul ediyorum. Ancak, Mustafa Kemal Atatürk bu ülkenin kurucusudur.
Dolayısıyla, mesele, Mustafa Kemal meselesi değil, Kemalizm
diye bir siyasi ideoloji eleştirisidir. Olaya bu şekilde
bakılmasını öneriyorum ısrarla.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Turan.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Atatürke
hakaret etmek siyasi eleştiri değildir. Böyle bir şey yok!
Burası Atütürkün Meclisi, yok böyle bir şey!
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Hakaret yok ki Atatürke.
LEVENT GÖK (Ankara) Katılıyor musun
buraya, katılıyor musun Bülent Bey?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hayır, hayır.
LEVENT GÖK (Ankara) E,
katılmadığını ifade et.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Atatürke hakareti kabul
etmiyorum, hakaret olmadığını ifade ediyorum. Hakaret varsa
karşı çıkarım diyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Bunu kabul
edemeyiz. Atatürkün Meclisinde
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
LEVENT GÖK (Ankara) Özgür Beye olan hakaretine?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hayır, asla, asla.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Efendim, siz de
Atatürkün Meclisinde milletvekilisiniz. Böyle bir eleştiri kabul
edilebilir mi?
KAZIM ARSLAN (Denizli) Kemalizme eleştiriye
katılıyor musun? Kemalizmin asimile şeyi var mıdır
Türkiyede? Lütfen, bunu söyler misin.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın
Turan açıklamasını yaptı.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Fikrine
katılmayabilirsiniz.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Bakın, fikir
değil bu. Bu, fikir değil. Kemalizmin Türkiyedeki Kürtleri asimile
etmesine katılıyor musun, söyle. Ayıp ya!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, önergeyle
ilgili, Hükûmet adına
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkanım, özür dilerim
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Tanal.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Sayın Başkan, neden söz veriyorsunuz ya! Bizden birisine söz
vermiyorsunuz, ikide bir Mahmut Tanalı dinliyoruz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkanım, şimdi çok önemli bir aşamaya geldik. Herkes
faşist devlet, faşist devlet diyor. Şimdi, eğer izin
verirseniz, ben bir anayasa hukuku kitabından size
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
İç Tüzükün hangi maddesine göre konuşuyor Başkanım?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yani, bu faşist
devletin -ne olduğunu, herkesin yerini bilmesi açısından- 14
tane özelliği var. Bir: Sürekli düşman yaratmak. İki: Günah
keçisi çıkarmak.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Sayın Başkan, gündeme devam edelim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Üç: Ordunun ve
militarizmin yüceltilmesi.
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Dört: Cinsiyet
ayrımcılığı yapmak. Beş
BAŞKAN Sayın Tanal, böyle bir usulümüz
yok ama.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Anladım ama
milletin öğrenmesi lazım. (CHP sıralarından
alkışlar) Gerçekten yani bu kalıplara kim uyuyor
BAŞKAN Tamam, başka zaman
Sayın
Tanal, milletin öğrenmesini istiyorsanız yarın grup önerisi
getirirsiniz, grup önerisinde konuşursunuz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Peki, teşekkür
ederim Sayın Başkan, sağ olun.
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay, buyurun.
56.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
Malatya Milletvekili Nurettin Yaşarın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biraz evvel verilen arada meydana gelen
tartışma sırasında Cumhuriyet Halk Partisi grup başkan
vekili arkadaşımıza yöneltilen ve benim de tanık
olduğum ve duyduğum hakaretamiz ötesi sözü kınıyorum.
Öncelikle, kendisinden özür dilenmesi gerektiğini ifade ediyorum ve AKP
grup başkan vekillerinin de bunu tasvip etmediklerini tavzih etmelerini
diliyorum.
Ayrıca, değerli milletvekili
arkadaşlarımızın kürsüde yaptığı
konuşmalarda
Tabii, hepimizin dikkatli ve özenli olma gibi bir görevimiz
var. Mustafa Kemal Atatürk Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, çok önemli millî
bir değerimizdir. O nedenle, ona atfen yapılan bazı
göndermelerde ve benzetmelerde daha dikkatli olunması gerekir ve Mustafa
Kemal Atatürk üzerinden yapılan benzetmeyi de doğru
bulmadığımı ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
VIII.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
2.- HDP Grubu adına Grup Başkan Vekili
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, sokağa çıkma
yasağı uygulanan yerlerde meydana gelen yaşam hakkı
ihlalleri konusunda gerekli tedbirleri almadığı ve sokağa
çıkma yasaklarıyla sorunların derinleşmesine zemin
hazırladığı iddiasıyla İçişleri Bakanı
Efkan Ala hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi
(11/2) (Devam)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi
Hükûmet adına İçişleri Bakanı Sayın Efkan Ala
konuşacaktır.
Sayın Bakan, süreniz yirmi dakikadır.
Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Bursa) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; yüce
Meclisi, sizleri saygıyla selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.
Sözlerimin başında tüm şehitlerimize
ve terör saldırıları sonucunda hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza yüce Allahtan rahmet, yaralılara acil
şifalar diliyorum, gazilerimizi minnetle anıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; olan biten nedir, neler oluyor
bölgemizde, dünyada neler oluyor ve bu bizim ülkemizi nasıl etkiliyor, bu
çağda bu sorunlarla en az maliyetli çözüm yolları nelerdir,
milletimize en az maliyet ödeterek bu coğrafyada en çok faydayı
nasıl sağlarız, bunun çabası içerisindeyiz ve Türkiye Büyük
Millet Meclisinin her şeye rağmen, tartışmaların zaman
zaman ateşli, zaman zaman kırıcı olarak geçmesine
rağmen sürekli çalışıyor olması ve meselelerini millet
adına, değişik üsluplarla da olsa tartışıyor
olması Türkiye'nin en önemli kazanımıdır. O nedenle, bu
Meclisin üyelerinin her birini ayrı ayrı saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiye otuz beş
yıldır terörle mücadele etmektedir. Tabii, her bir dönemin ayrı
ayrı özellikleri oluyor. Biz bunun daha önceki dönemlerine ilişkin
değerlendirmelerine girersek, elbette, takdir edersiniz ki
zamanımız yetmeyecektir. O nedenle, sıcak, güncel bazı
meseleleri sizlerle paylaşmak istiyorum.
Irakta, yanı başımızda
Suriyede, genel olarak yeryüzünde ama özel olarak da bu coğrafyada, Orta
Doğuda meydana gelen hadiselerin, istikrarsızlıkların
teröristlere ve terör odaklarına ve örgütlerine özel bir imkân
sağladığı kuşkusuzdur. O nedenle, biz uluslararası
ilişkilerimizde, gerek Avrupa Birliğiyle olan ilişkilerimizde
gerek dünyanın başka ülkeleriyle olan ikili ilişkilerimizde hep
terörü birinci başlık olarak ele alıyoruz çünkü, değerli
arkadaşlar, terör bir küresel nitelik kazanmıştır.
Önümüzdeki yüzyılda da öyle görünüyor ki
insanoğlu, dünya, bütün ülkeler konvansiyonel silahlar arasındaki
dengesizlik nedeniyle ve iletişim devrimi dolayısıyla, bilgiye
ve malzemeye kolay ulaşılabilir bir ortamın oluşması
nedeniyle bu terör sorunuyla -yüzyıl boyunca- uğraşacaktır.
Bu nedenle, değerli arkadaşlar, soğukkanlılıkla, rahat
bir perspektifle on yılları, yirmi yılları, elli
yılları, yüz yılı dikkate alan bir anlayışla bu
meseleye yaklaşmamız gerekir.
Güncel sorunların
yakıcılığı içerisinde elbette bazı değerlendirmelerimiz
olabilir ama bunların ülkemize kalıcı problem
bırakmasına fırsat vermemeliyiz. Bunları o gün
konuşup, bir kenara koyup kalıcı çözümler üretmeliyiz,
kalıcı problemler üreten yaklaşımlardan zinhar
vazgeçmeliyiz.
Değerli milletvekilleri,
bakınız, bu ortamların, Suriyede, Irakta ortaya çıkan
ortamın bir sonucu terör örgütlerinin artık ittifak ve iş
birliği yapabiliyor olmasıdır. Bunun etkisini sadece Türkiyede
görmüyoruz, bunun etkisini Fransada görüyoruz, bunun etkisini
İngilterede görüyoruz, bunun etkisini Amerika Birleşik
Devletlerinde görüyoruz, bunun etkisini dünyanın çeşitli yerlerinde
görüyoruz. O nedenle, bu, iştahları -bu ortamdan dolayı- kabaran
terör örgütlerine yönelik hem küresel ölçekte hem ülke genelinde, ülke
ölçeğinde ciddi bir yeknesaklığa ve iş birliğine
ihtiyaç vardır. Dikkat ederseniz, gelişmiş ülkelerde bir terör
olayı ortaya çıktığı zaman, meydana geldiği zaman
o ülkelerdeki kamu sektörü, özel sektör, sivil toplum, bütün siyasi
mekanizmalar yekvücut oluyor, tek vücut oluyor ve ona karşı
çıkıyor, siyasi rekabet anlayışlarını ve politik
farklılıklarını başka zeminlerde gündeme getiriyorlar
ve orada kıyasıya mücadele ediyorlar. Ama, terör söz konusuysa burada
amasız, fakatsız, ancaksız bir duruş var, bu
duruşu bizim milletimiz fazlasıyla hak ediyor.
Değerli arkadaşlar, bizler
yıllardır hem kırsalda hem şehirlerde bu terör örgütleriyle
mücadele ediyoruz. Şimdi, tabii, burada güvenlik birimlerinin
yapacağı işler var, siyasi mekanizmaların alacağı
tavırlar var, devletin diğer birimlerinin yapacağı
işler var. Hatırlarsanız 1990lı yıllarda hep şu
söylenirdi, daha çok güvenlik birimlerince dile getirilirdi: Terör çok yönlü,
eş zamanlı, çok alanlı mücadele edilmesi gereken bir husustur.
Bizim 2002den beri yaptığımız da budur değerli
arkadaşlar ve 2002den beri sosyal alanda, siyasal alanda, ekonomik alanda
eş zamanlı olarak birçok projeyi bir araya koyduk, bu bölgelerde de
uygulamaya koyduk, 2002den beri çok ciddi reformlar yaptık; vatandaşımızın
-kültürel hakları, kimliği, kişiliği- önündeki
yasakları kaldırdık, 28 Şubatı çöpe attık -Kürt
kimliği- kimlik yani etnik kimlikten dolayı önüne anlamsız,
lüzumsuz, mantıksız konulan inanç ve bu kimlikler önündeki
yasakları kaldırdık ve vatandaşımız için
yaptık bunu.
Demokrasi ile terör eğer aynı
başlık içerisinde ele alınacaksa demokrasinin fonksiyonu
şudur arkadaşlar: Demokrasi teröre olan desteği azaltır,
toplumsal desteği azaltır, terörü ortadan kaldırmaz. Nitekim, bu
bölgelerde, terörün yoğun olarak yaşadığı yerde AK
PARTİ vardır -yaptıklarıyla var- ve
vatandaşlarımız orada bizimle beraberdir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Vatandaşlarımız her
bir sıkıntılı anda kendisine el uzatanlarla, kendi hakkını
teslim edenlerle hep birlikte olmuştur. Onun için, onları da buradan
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, elbette terörü ve
teröristi bertaraf etmenin yöntemleri farklıdır. Onun için, biz
2002den beri bu yönde de çeşitli adımlar attık, elbette sadece
silahlı mücadelenin dışındaki enstrümanları da devreye
soktuk ve bunların hepsinde doğru yaptık. Bugün,
vatandaşlarımız eğer bu kadar zulme rağmen, bu kadar
probleme rağmen yani Suriyedeki bu gelişmelerin doğrudan
yansımasının sonucu ortaya çıkan bu ortama rağmen,
teröre hayır, Türkiyeye, demokrasiye, bize evet diyorsa bu, bunun
neticesidir; bu, kadroların yaptığı reformların
neticesidir. Onun için, her birinize teşekkür ediyorum arkadaşlar.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, olan biten nedir? Olan biten şu:
Bu, Iraktaki, Suriyedeki bütün dünyayı etkileyen, gerek göç
dolayısıyla gerekse sınırlarımızın
yapısı dolayısıyla gerekse oradaki yeni yapılanmalar
dolayısıyla ortaya çıkan sorunun Türkiyeyi etkilemesiyle
sınıra çok daha yakın birtakım bölgelerde ama bazen de
içerilerde, değerli arkadaşlar, terör örgütü yöntem değiştirdi;
çukurlar kazdı, barikatlar koydu, patlayıcıları,
düzeneklerini koydu ama şöyle bir soru akla gelebilir
KAZIM ARSLAN (Denizli) Siz izin verdiniz!
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Devamla) Hiç bağırmayın arkadaşlar, ben sizin
zihninizdeki soruları biliyorum.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Hayır, siz
görevdeydiniz Sayın Bakan, görmediniz mi?
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Devamla) Diyebilirsiniz ki: Ya, arkadaşlar, bunlar olurken neredeydi
bu devlet? Tamam. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bravo, bravo Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Devamla) Şimdi, bakın, ben size -bu soru soruluyor- şimdi
nerede olduğumuzu söyleyeceğim. Bakın, bunlar sizin
gördüğünüz bu konjonktürden etkilenen ama bizim
Şurada sadece
listesi var, bakın, son, 31 Aralıktan sonra yakalananları
söyleyeyim, tarihleri, bütün illeri söylemeyeceğim devlet sorumluluğu
var, bizim böyle bir lüksümüz yok, biz sorumlu mevkide, makamda ve yerdeyiz.
Memleketin huzuru, güvenliği
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Her yerde bomla
patlıyor.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Devamla)
ekonomik gelişmesi, memleketin ileri demokrasiye
ulaşması, 2003 hedeflerine ulaşması bizim
sorumluluğumuzdur, bu sorumluluğu da milletimiz yüzde 49,5la verdi. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Yani, o bakımdan,
bizim bütün yaptıklarımızın odağında
vatandaşımız vardır. Ben hep şunu söylüyorum: Bizim
hiçbir, attığımız adımda ya da ortaya koyduğumuz
politikada, muhalefet partilerini ya da başka odakların yönetim
kadrolarını memnun etme gibi bir hedefimiz yoktur yaptığımız
işte, hepsinin hedefi vatandaşın memnuniyetini hedef
almaktır.
MUSA ÇAM (İzmir) Onları yapmak gibi bir
göreviniz vardı, onları!
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar, biz ne yapıyoruz?
Şu ana kadar, bakın, saygıdeğer milletvekilleri, 8 ilçede
bu tür operasyonlar yaptık, Cizre, Silopi, Sur, Dargeçit, İdil,
Varto, Silvan; bunlarda kaldırdığımız barikat, çukur
2.080, bomba düzeneği 2.500, silah ve patlayıcı, uzun namlulu silah,
böyle mühimmatlar
Arkadaşlar, aşağı doğru gidiyor.
Sokağa çıkma yasağı şu anda
4 ilçede devam ediyor. Birinde kısmen, gece, diğer üçündeyse gün
boyu; Sur, İdil ve Cizre. Değerli arkadaşlar, diğerlerinde
yaptığımız gibi inşallah burada da
vatandaşımızı bu sıkıntıdan kurtaracak
tedbirleri aldık ve bunları kısa zamanda neticelendirmek
arzusundayız.
Değerli kardeşlerim, şimdi
bakın
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Sayın
Bakanım, bunu şimdi yapıyorsunuz.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Devamla) Ben söyleyeceğim, söyleyeceğim.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Biz iki yıl öncekini
merak ettik Sayın Bakan, bunlar kazılırken ne
yaptığınızı merak ettik Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Devamla) Arkadaşlar, saygıdeğer milletvekilleri; ben sizi
bilgilendirmek istiyorum.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) O dönemi de
bilgilendirirseniz Sayın Bakanım.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Devamla) Bakın, sizler burada konuşurken ben hiçbir şey
söylemedim.
Değerli arkadaşlar, burada bu terörle
mücadele ederken bizim vazgeçilmezlerimiz var.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Kazılırken niye müdahale etmediniz, kazılırken?
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Devamla) Bunlardan birisi: Mutlak surette terör Türkiye'nin gündeminden
çıkmalı, bunun için her türlü tedbire başvurulacak. Ama bununla
eş değer özelliğe sahip ve kıymete sahip başka bir
şey daha var, vatandaş ile terörist ayrımı kesin
yapılacak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Üç: Vatandaşlarımızın hiçbir
zarar görmemesi için bazı idari tedbirler alınacak, bunların
başında sokağa çıkma yasağı geliyor. Biz sokağa
çıkma yasağını niye alıyoruz?
Vatandaşlarımıza sıkıntı doğmasın,
vatandaşlarımız orada hiçbir şeylerini kaybetmesinler. Biz
orada
Nasıl ki daha önce burada söylendi, ben ondan gurur duyuyorum,
şimdi de diyorum ki: Orada cana, vatandaşlarımızın
kılına dokunulmasın, kılına bir halel gelmesin, biz o
evleri yeniden kentsel dönüşümle yapıp o
vatandaşlarımıza da vereceğiz, burada da hiç tereddüt yok.
LEVENT GÖK (Ankara) TOKİyi mi
sokacaksın oraya, TOKİyi mi? Bravo be!
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Devamla)
Çünkü bizim aldığımız tedbirden dolayı onlar da onu
biliyorlar, vatandaşlarımız da o ilçeleri terk ediyor ve
geliyorlar, biz onlara imkân sağlıyoruz. Tabii ki mükemmelen, her
şey dört dörtlük demiyoruz ama bize ulaşan her sorunu dört dörtlük
çözeceğiz dedik ve çözüyoruz. Bazıları bize ulaşamayabilir,
onun mekanizmalarını kurduk ama bunlar çok iyi
kullanılamıyor olabilir, bunu da ihtiyaten söylüyorum. Değerli
kardeşlerim, biz o kardeşlerimizin de barınmadan yiyeceğe
bütün ihtiyaçlarını karşılayarak, can ve mal güvenliklerini
sağlayarak bu sorunu çözüp onların ihtiyaçlarını da
Allahın izniyle gidereceğiz.
Değerli kardeşlerim, tabii, terör örgütü
buralarda ne yaptı? Okul yaktı, cami yaktı, hastane yaktı,
ambulans, itfaiye yaktı. Değerli kardeşlerim, şimdi ne
hazindir ki
Ben burada bir siyasi davet de yapmak istiyorum, çağrı
da yapmak istiyorum. Biz anneleri odağımıza aldık, dedik
ki: Annelerin gözyaşı olmasın. Eğer buradan annelere bir
maliyet ödettirilmemesi isteniyorsa o zaman siyasete topyekûn düşen
şey bir çağrı yapmaktır. Terör bir insanlık suçudur.
Teröristler silahlarını bıraksınlar, üzerine betonu
örtsünler ve sonra hep birlikte, Türkiye Büyük Millet Meclisi, oturur ve hep
birlikte buradayız, bu silahları bırakan, teslim olan, üzerine
betonu örten teröristlere bile çözümü bu Meclis bulur.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Çözüm süreci öncesinde
neden yapmadınız Sayın Bakan?
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Devamla) - Değerli arkadaşlar ama silah bırakılacak,
üzerine beton örtülecek ve bu memlekette oradaki vatandaşlarımız
da terör belasından kurtulacak.
Arkadaşlar, Türkiye'nin geldiği ekonomik
standart şunu göstermektedir: PKKnın, bölücü örgütün herhangi bir
Kürt sorunu yok ama Kürtlerin bir PKK sorunu var. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Kardeşim, şu anda, açık
söylüyorum -burada zaman zaman milletvekilleriyle de görüşüyoruz-
eğer bu terör sorunu olmasa, bu barikatlar olmasa, bu çukurlar olmasa biz
reformları konuşuyor olacaktık. Kim yararlanacak bu
reformlardan? Bu reformlardan yararlanacak olan vatandaşlar. Biz 2004
yılında yönetim reformunu göndermişiz, ekonomik reformları
yapmışız, kültürel hakların önündeki engelleri
kaldırmışız. Bu kadro nelere rağmen
28
Şubatın önündeki
Orada inançlı insanlar, biz biliyoruz. Onlar
ne kadar huzursuzdu, onların önündeki engelleri kaldırdık. Yani
bundan sonra da ileri demokrasi hedefini koymuş, milletimize
vadetmişiz. E, bunun gereğini yapacağız. Ama bunun,
demokrasiyi çukura gömmeye çalışanların karşısında,
siyaseten sandıktan çıkmış olanların topyekûn
durması lazım. Ve bu, bu millete yapılan eziyetin en maliyetsiz,
arkadaşlar, çaresidir. Burada tereddüde ne gerek var?
Şimdi, bakın, biz, belediyelere, herkese,
her belediyeye aynı parayı gönderiyoruz. Ama belediyeler,
arkadaşlar -araçlarını burada gösterebilirim- değerli kardeşlerim,
çukur kazıyor ve içinden, traktörünün içinden silahlar çıkıyor.
Tabii ki biz gereğini yapıyoruz. 20 belediye başkanı
görevden uzaklaştırılmıştır. Yani 60a yakın
orada belediye meclisi, il genel meclisi görevden
uzaklaştırılmıştır. Ama mesele şu:
Milletten, sandıktan oy alanların, milletin bu derdine bir çare
üretme mercisi olması lazım, problem üretenlere yardımcı
olan bir mekanizmaya dönüşmemesi gerekir. Bunu da, yine, sandıktan oy
alarak, milletin meselesini çözmek için Meclise gelmiş insanların
yapması lazım. Çünkü vatandaş problemi
ağırlaştırılsın diye kimseye oy vermez,
değerli kardeşlerim, onlara hizmet edilsin diye oy verir.
Bakıyorsunuz, aynı dönemde belediyelere
burada söyleyebilirim ama buna gerek yok- para gönderilmiş. Bu para gönderilmiş
de ne yapılmış? Çukur kazılmış. Peki, Türkiyede
başka yerde de alsanız belediyeyi, o zaman çukur
kazacaksınız demektir.
Başka bir sorun: Bugün çukurun
kazılmadığı, barikatın kurulmadığı,
bomba düzeneğinin olmadığı, arkadaşlar, bir ilçede ya
da bir ilde sorun var mı? Yok. E, biz kamu düzenini
sağlayacağız arkadaşlar. Kamu düzenini
sağlayacağız ve oradaki vatandaşları da terör
örgütünün inisiyatifine elbette teslim etmeyeceğiz. Bu konuda kararlıyız.
Ama istiyoruz ki
Bakın, Surda da şu anda sona gelmek
üzere. Sadece size bir önerim var. Bugün 2 defa Diyarbakır Valiliği
bir basın açıklaması yaptı. Lütfen, açın ve o
basın açıklamasını okuyun, İnternet sitesinde var. Biz
vatandaşların her türlü durumunu dikkate alarak bu mücadeleyi
yürütüyoruz da onun için uzun sürüyor. Biz antidemokratik ve
vatandaşı dikkate almayan hiçbir yöntemi terörle mücadelede
kullanmadık, bundan sonra da kullanmayız. Hukuk içerisinde, yetmez,
ahlak içerisinde bu mücadeleyi, değerli arkadaşlar, sürdürüyoruz.
Şimdi, değerli kardeşlerim,
bakınız, Denizliye 347 milyon gitmiş, Erzuruma 382 milyon,
Diyarbakıra 489 milyon, Eskişehire 329 milyon
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan, ek süre veriyorum
toparlamanız için.
Buyurun.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değişik partilerden burada örnekler
sundum. Bunlar 2015 yılında giden ödenekler. Hiçbirinde bir
değişik kısıtlama yok.
Bakın, Diyarbakır 489 milyon, Denizli 347
milyon
Bakınız, bunlar objektif kriterlere göre gönderiliyor. E,
vatandaştan oy alan insanların vatandaşa hizmet yapması
gerekirken, Surda bu barikatlar, bu çukurlar, bu kadar bomba düzeneği
neden? Neden? Belediyenin araçları hizmet yapacağına çukur
kazmış ve onun arkasında duranları neden destekleyen bazen
açıklamalar yapılıyor değerli kardeşlerim?
Ben bunları, şunu söylüyorum
KAZIM ARSLAN (Denizli) Görmediniz mi?
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Devamla) Gördük, gereğini yaptık arkadaşlar. Biz hepsini
yaptık. Yalnız bizim her yaptığımızı siz her
zaman göreceksiniz diye bir şey yok. Onu millet görüyor. Millet
göremeyenlerin göremediğini de görüyor.
Onun için, bizim hedef kitlemiz milletimizdir ve
milletimize yapıyoruz ne yaparsak, ondan da takdir bekliyoruz. Yüzde
495la takdirini sunmuştur, biz de onlara hizmet ediyoruz.
Saygıyla selamlıyorum sizleri. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Ala.
Sayın milletvekilleri
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Demirel.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Sayın
Başkan, ben söz hakkı istiyorum, birkaç şey söyleyeceğim
yerimden.
BAŞKAN Efendim?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) İç
Tüzüke göre söz hakkı talep ediyorum.
BAŞKAN Buyurun, sisteme girin Sayın
Demirel.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
57.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar
Demirelin, İçişleri Bakanı Efkan Alanın (11/2) esas
numaralı Gensoru Önergesi üzerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Sayın Bakanı
dinledik. Gerçekten, hani, burada Cizrede, Silopide, Surda
yaşananları bizzat bilerek ifade ettik fakat Sayın Bakandan
şunları açıklamasını beklerdik, daha önce de kendisine
sorduk, bunlara bir açıklık getirmeliydi: Şu anda Silopide,
Cizrede, Şırnakta, Mardinde, Urfada, Antepte ve bugün de
Malatyaya gönderilen cenazeler vardır. Yani sayısı her saat
değişebilen rakamlarla karşı karşıyayız, en
son 172ye ulaştık ve cenazeler tanınmayacak durumda, cenazeler
yakılmış -daha önce arkadaşlarımız da ifade etti,
çok ayrıntılara girmeyeceğim- bu da yetmezmiş gibi
Sayın Bakanın açıklamasını istiyoruz. Cenazeler bu
kadar il ve ilçelere gönderildi ve o cenazeler işkence görmüş,
kadın bedenleri teşhir edilmiş. Daha önce de Sayın Bakana
ifade ettik, Vartoda Ekin Vanın cenazesi işkence görmüş bir
şekilde, kadın bedeni teşhir edildi. Bu da yetmezmiş gibi,
Cizrede yine aynı şekilde, kadın bedeni teşhir edildi ve
daha dün bir de Silopide kadın bedeni tekrar teşhir edildi. Ama
Sayın Bakanın bunlara ilişkin bir açıklama
yapmasını beklerdik çünkü daha önce de ifade ettik, bütçe
görüşmelerinde de söyledik ama hiçbir açıklama yapmadan
Yani
kadın bedenlerini teşhir eden, cenazelere işkence yapan ve cenazeleri
yakılmış bir hâlde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Demirel,
tamamlayınız lütfen.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Ve cenazeler şu anda Adli Tıpta, ailelerin
Adli Tıp sonuçlarını, DNA sonuçlarını beklemeden,
ailelerin teşhis etmesine bile izin verilmeden hukuk dışı
bir uygulamayla kaçırılarak gömülüyor. Bugün Cizrede 5 cenaze
kaçırıldı, nereye gömüldü, bunu merak ediyoruz. Cenazelerini
görmesine izin vermeyen, ailelere izin vermeyen savcılar vardır.
Yani kısacası şunu söyleyeceğim:
Yapılan hiçbir uygulama hiçbir yasaya uymadığı gibi, ne
vicdana ne ahlaka ne hukuka hiçbir şekilde uymuyor.
Evet, sadece şunu da soracağım:
Surdan bahsetti. Ben iki gün önce Surdaydım,
Diyarbakırdaydım. Fatma Ateş şarapnel parçasıyla
yaralandı. Biz aradık. Bize bilgi geldi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Aradığımızda ambulans gitmesi gerektiğini ifade etti
ve ambulans
Sayın Başkan
Ambulans gitmesini ifade etti ve ambulans
BAŞKAN Sayın Demirel,
tamamlayınız lütfen.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Evet,
ambulans
Hani Vatandaşı koruyoruz. adı altında ifade
ettiği için Sayın Bakan, bunu söylüyorum. Çocukları, ambulansla,
eşi ve çocukları battaniyeye sararak ambulansa götürürken kan
kaybından yaşamını yitirdi Fatma Ateş ve orada
yaşayan halktı bunlar ve çocukları da gözaltına
alınıp tutuklandı.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Sayın Başkan, bir süreye bağlayalım isterseniz.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Annesini götürürken bunları yaşadı ve şunu ifade ediyorum
ki
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Yani bence sabırla dinlemesi gerekiyor
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bu ne
saygısızlık ya! Bir grup başkan vekili konuşuyor.
BAŞKAN Siz konuşun Sayın Demirel.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Bir
siyasetçiye yakışan söylenenleri sabırlı bir şekilde
dinlemek ve bunun da
Çözüm gücü olan iktidarın bunu çözmesi gerekiyor.
Valinin açıklamasını da biliyoruz. Şu anda Cizrede
yapılan katliam Surda yapılmaya çalışılıyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Demirel.
Sayın milletvekilleri
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Gök.
58.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak Mustafa Kemal Atatürke laf söyletmeyeceklerine ve
sayısal çoğunluğun hiçbir zaman, hiç kimseye, kurucu değerlerimize
hakaret etme hakkını vermeyeceğine ilişkin
açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Bir kere, öncelikli olarak, daha önce ifade
ettiğimiz gibi, AKP adına konuşan sözcünün
tutanaklarını getirttim. AKP grup başkan vekili de tutanaklara
bir bakıp değerlendirme yapacağını bize ifade etti ama
kendilerinin o değerlendirmelerini hâlâ bekliyoruz.
Şimdi, bu arkadaşımız bu sözleri
söylerken özellikle AKP Grubu tarafından sahiplenir bir görüntü verilmesi
bir başka tartışma konusu ama kendilerine yönelik en ufak bir
hakaret olmayan eleştiride dahi ayaklanan AKP Grubunun tamamına
yakını sessiz kalmıştır, tümünü kınıyorum.
Herkes bilmelidir ki Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz burada olduğumuz
müddetçe Mustafa Kemal Atatürke asla laf söyletmeyiz. (CHP
sıralarından alkışlar) Bunu söylemeye cüret edenler,
aklından geçirenler çıkabilir ama herkes bilmelidir ki bizler
kanımızın son damlasına kadar Mustafa Kemal Atatürkün
ilkelerini ve onun kurmuş olduğu laik cumhuriyeti savunmaya
kararlılıkla devam edeceğiz. Öyle haddini bilmeyen, kendini
bilmeyen densizlere bu Mecliste dünyanın kaç bucak olduğunu da
göstermek Cumhuriyet Halk Partililerin başlıca görevi olacaktır,
herkes bunu bir kere böyle bilsin. Sayısal çoğunluğuna güvenerek
kimse sesini yükseltebileceğini zannetmesin. Böyle bir tablo
karşısında Cumhuriyet Halk Partililerin sillesinin çok da
ağır olacağını herkesin bilmesini isterim. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
MEHMET METİNER (İstanbul) Senin silleni
biliriz biz ya!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gök, tamamlayınız
lütfen.
LEVENT GÖK (Ankara) Toparlayacağım.
Bu konuda kendini test etmeye kalkanların
gerçekle yüzleşeceği günler de yakındır. Sayısal
çoğunluk hiçbir zaman kimseye, kurucu değerlerimize hakaret ve kurucu
değerlerimiz üzerinden bu Mecliste yer alıp da söz söyleme
hakkını vermez, bunun böyle olamayacağını herkes
görecektir.
Sayın Başkan, ayrıca Sayın
Bakanı dinledik. Sayın Bakan kürsüde konuştuğumuz, dile
getirdiğimiz iddiaların hiçbirine cevap verememiştir. Sayın
Bakan daha konunun vahametinden, konunun öneminden ve konunun
derinliğinden bihaberdir.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
(Bursa) Değer bulmadı değer, değer bulmadı sizin
söyledikleriniz.
LEVENT GÖK (Ankara) Böyle bir tablo
karşısında, gerçekten tatminkâr olmayan bu
açıklamaların hukuken de kıymeti yoktur, siyaseten de
kıymeti yoktur. Bu nedenle, böyle bir bakan tarafından yönetilmek de
gerçekten vahim bir tablodur.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Gök.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Önce Sayın Turana söz verelim.
Buyurun.
59.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
Ankara Milletvekili Levent Gökün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; konunun önemine binaen bir daha söylüyorum: Arkadaşımızın
az önce kürsüden ifade ettiği mesele Mustafa Kemal Atatürkle ilgili
değildir.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Kimdir?
LEVENT GÖK (Ankara) Kim?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Konu Kemalizmdir.
1950den sonra sistematik hâle gelen bir
KAZIM ARSLAN (Denizli) Tekrar etme lütfen ya,
aynı şeyi tekrar etme ya. Konuşacaksan güzel konuş ya,
konuşmayacaksan konuşma.
BAŞKAN Dinleyelim lütfen sayın
milletvekilleri.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Özre ihtiyacımız
var, özre ihtiyacımız var. Özür dileyin bitirelim bu meseleyi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Arkadaşlar, sizin
gibi düşünmek zorunda değilim. Sizin gibi düşünmek zorunda
değilim ama
BAŞKAN Sayın Turan, siz
konuşmanıza devam ediniz.
LEVENT GÖK (Ankara) Zarif bir şekilde kapat
meseleyi Bülent.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ben, izin verirseniz,
şu tabloyla söylüyorum. Hiçbirimiz CHP gibi düşünmek zorunda
değiliz, hiçbirimiz birbirimizin fikirlerini zorla angaje etmek zorunda
değiliz.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Ama burada söylemesin.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
Mustafa Kemal Atatürke yapılan bir hakaret yoktur, biz de zabıtlara
baktık. Kemalizm eleştirisi vardır. Bu saatte felsefi tartışma
yapmayı uygun görmüyorum ama Kemalizm, sistematik olarak 1950den sonra
kitaplara geçen bir ifadedir.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Kemalizmi kimse
eleştiremez burada.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Dolayısıyla,
eleştiri başka bir şeydir. Ancak Mustafa Kemal eleştirisi
olsaydı, tavrımız da başka olurdu.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Turan.
Sayın Yaşar, buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, Sayın
Yaşarı niye konuşturuyor bunlar?
BAŞKAN Sayın Gök, belki bir
açıklama yapmak isteyecektir. Bir saniye, dinleyelim kendisini.
LEVENT GÖK (Ankara) Grup başkan vekili
konuşuyor orada zaten. Grup başkan vekili konuşuyor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Oylamayı
yapalım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Konuşmuyor musunuz?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, oylamamızı
yapalım lütfen.
LEVENT GÖK (Ankara) Yani böyle bir
anlayışla nasıl çalışacağız burada? Grup
başkan vekili konuşuyor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Zabıtlara geçti,
gündeme devam edelim Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Peki.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Bu Meclisi kuran Mustafa
Kemal Atatürk sayesinde buradasın. Özür dileyeceksin, özür dileyeceksin,
özür dileyeceksin, o kadar söylüyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET METİNER (İstanbul) Ne özürü ya!
BAŞKAN Sayın Yaşar
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Oylamayı yapalım.
VIII.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
2.- HDP Grubu adına Grup Başkan Vekili
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, sokağa çıkma
yasağı uygulanan yerlerde meydana gelen yaşam hakkı
ihlalleri konusunda gerekli tedbirleri almadığı ve sokağa
çıkma yasaklarıyla sorunların derinleşmesine zemin
hazırladığı iddiasıyla İçişleri Bakanı
Efkan Ala hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi
(11/2) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
İçişleri Bakanı Sayın Efkan Ala hakkındaki gensoru
önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi gensoru önergesinin gündeme
alınıp alınmayacağı hususunu oylarınıza
sunacağım.
Gensoru önergesinin gündeme
alınmasını kabul edenler
Kabul etmeyenler
Gensoru önergesinin
gündeme alınması kabul edilmemiştir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 00.06
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 00.36
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Özcan PURÇU (İzmir)
-----
0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 42nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar gereğince, sözlü soru
önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Kişisel Verilerin
Korunması Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı (1/541)
ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 117)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükûmeti Arasında
Genişletilmiş Bilgi Değişimi Yoluyla Uluslararası
Vergi Uyumunun Artırılması Anlaşması ve Eki Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika
Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Genişletilmiş Bilgi
Değişimi Yoluyla Uluslararası Vergi Uyumunun
Artırılması Anlaşması ve Eki Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/310) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 6)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonun olmayacağı
anlaşıldığından alınan karar gereğince, kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için, 24 Şubat 2016 Çarşamba günü
saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 00.37
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde Başkan tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) ) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.
(X) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.