TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
44üncü Birleşim
25 Şubat 2016
Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Balıkesir
Milletvekili Mehmet Tümün, yaşam ve özgürlüklere ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Mardin
Milletvekili Erol Doranın, nefret söylemi ve
ayrımcılığa ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Adana
Milletvekili Necdet Ünüvarın, Azerbaycan Cumhuriyeti Dağlık
Karabağ bölgesinde 26 Şubat 1992de yaşanan Hocalı
katliamının yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Osman Boyrazın, 27 Şubat Necmettin Erbakanın ölüm
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
2.- Manisa
Milletvekili Mazlum Nurlunun, Meclisin en kısa zamanda kredi ve kredi
kartı borçlularının sorunlarının çözümü için yasal
düzenleme yapması gerektiğine ilişkin açıklaması
3.- Adana
Milletvekili İbrahim Özdişin, Adananın Kozan ilçesinin
sorunlarına ilişkin açıklaması
4.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, halkı, kütüphanelerde görme engelliler
için kitap okumaya davet ettiğine ilişkin açıklaması
5.- Bursa
Milletvekili Erkan Aydının, Millî Eğitim
Bakanlığının Bursanın Nilüfer ilçesinde okul
sayısını artırması gerektiğine ilişkin
açıklaması
6.- Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, Meclisin bir yasama reformuyla
güçlendirilmesi ve İç Tüzük çalışmalarının acilen
hayata geçirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
7.- İstanbul
Milletvekili Didem Enginin, Hükûmetin kadın ölümleri konusunda acilen
somut adımlar atmasını beklediğine ilişkin
açıklaması
8.- Adıyaman
Milletvekili Behçet Yıldırımın, Cizrede
hayatını kaybeden Demokratik Bölgeler Partisi meclis üyesi Mehmet
Yavuzel ile Mehmet Kulbayı ve Surda hayatını kaybeden Uzman
Çavuş Selçuk Dostu rahmetle andığına ve tüm bu ölümlerin
sorumlusunun kirli savaşta ısrar eden zihniyetler olduğuna
ilişkin açıklaması
9.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, Balıkesirin Manyas
ilçesi Süleymanlı Mahallesinde yaşayanların siyasal nedenlerle
kendilerinin cezalandırıldığını
düşündüklerine ilişkin açıklaması
10.-
İstanbul Milletvekili Hurşit Yıldırımın, mevcut
İç Tüzükün Meclisin sağlıklı
çalışmasını engellediğine ve yeni bir İç Tüzükün
zaruri olduğuna ilişkin açıklaması
11.-
İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzelin, YÖKün, öğretim üyesi
yetiştirme programı usul ve esaslarında
değişikliğe giderek binlerce araştırma görevlisini
mağdur ettiğine ilişkin açıklaması
12.- Denizli
Milletvekili Kazım Arslanın, büyükşehir belediyelerinin
olduğu illerde köy ve kasabaların mahalle olması nedeniyle
hayvancılık yapmanın yasaklanmasıyla ilgili kararın ve
çiftçi borçlarının ertelenmesinin düşünülüp
düşünülmediğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
13.- Bursa
Milletvekili Orhan Sarıbalın, Bursa Nilüfer Özlüce İmam Hatip
okulunda erkek ve kız öğrencilerin ayrı ayrı eğitim
yaptıkları ve Bursa Olgunlaştırma Enstitüsünün TÜRGEVe
aktarıldığı söylentileri konularında açıklama
beklediğine ilişkin açıklaması
14.- Kayseri
Milletvekili Çetin Arıkın, TOKİden konut alan
vatandaşların her ay düzenli olarak ödeme yapmalarına
rağmen borçlarının azalmayarak artması nedeniyle zor
durumda olduklarına ilişkin açıklaması
15.- İzmir
Milletvekili Müslüm Doğanın, İzmirin Kınık ilçesinde
bulunan Yayakent Köprüsünün çökme tehlikesiyle karşı
karşıya bulunduğuna ve tedbir alınması
gerektiğine ilişkin açıklaması
16.- Manisa
Milletvekili Tur Yıldız Biçerin, antidepresan kullanımıyla
ilgili bilgilerin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından neden
saklandığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
17.- Mersin
Milletvekili Hüseyin Çamakın, Mersindeki baraj projeleriyle ilgili bilgi
almak istediğine ilişkin açıklaması
18.- İzmir
Milletvekili Ali Yiğitın, mülteci ölümleri konusunda Hükûmeti önlem
almaya çağırdığına ilişkin açıklaması
19.- Burdur
Milletvekili Reşat Petekin, 29 şehidin katili olan teröristin
taziyesine katılan HDPli milletvekilini Meclis çatısı
altında kınadığına ilişkin açıklaması
20.-
İstanbul Milletvekili Gülay Yedekcinin, 1 Haziran-31 Aralık 2015
tarihlerini kapsayan Twitter Şeffaflık Raporuna ilişkin
açıklaması
21.- Bitlis
Milletvekili Mahmut Celadet Gaydalının, Bitlisin Ahlat ilçesinin
Ovakışla beldesinde bazı mahallelere elektrik
bağlanmadığından vatandaşların mağdur
olduğuna ilişkin açıklaması
22.- Konya
Milletvekili Hacı Ahmet Özdemirin, 26 Şubat 1992de yaşanan
Hocalı katliamı ile 27 Şubat Necmettin Erbakanın ölüm
yıl dönümlerine ve İslam İşbirliği
Teşkilatının 2016 yılı İslam Kültür Başkenti
olarak Konyayı seçtiğine ilişkin açıklaması
23.- Ordu
Milletvekili Ergün Taşcının, 27 Şubat Necmettin
Erbakanın ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması
24.-
İstanbul Milletvekili Hasan Sertin, milletvekillerinin yapmış
olduğu konuşmalarda partileri ve şahısları rencide
edecek bir dilden uzak durmaları gerektiğine ilişkin
açıklaması
25.- Aydın
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, Aydında jeotermal santrali
kurulduktan sonra kükürt dioksit oranının yüzde 180
arttığına ilişkin açıklaması
26.- Ankara
Milletvekili Şenal Sarıhanın, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin Mehmet Uytunun ölümüyle ilgili kararına ilişkin
açıklaması
27.-
Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün, Balıkesir Manyas Kuş
Cenneti Gölünün hızla kirlenmesi nedeniyle önlem alınması
gerektiğine ilişkin açıklaması
28.- Isparta
Milletvekili Nuri Okutanın, 27 Şubat Necmettin Erbakanın ölüm
yıl dönümüne, hayatını kaybeden Mehmed Kırkıncı
Hocaya Allahtan rahmet dilediğine ve Ispartadaki elma üreticilerinin
sorunlarına ilişkin açıklaması
29.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Uğur Dilipakın, Esedi iyi,
Türkiyeyi kötü gören düşünceyi anlamakta zorlandığına ve
Ankaranın kalbine bomba koyan teröristin taziyesine giden Van
Milletvekili Tuğba Hezer Öztürkün bu Meclise
yakışmadığına ilişkin açıklaması
30.-
Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukaranın, terörü savaş
kavramıyla izah etmenin terörü desteklemek ve sözcülüğünü üstlenmek
olduğuna ilişkin açıklaması
31.- Sivas
Milletvekili Hilmi Bilginin, 27 Şubat Necmettin Erbakanın ölüm
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
32.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Suruç
katliamından yaralı olarak kurtulan Tülin Gürün canlı bomba
olabileceği şüphesiyle takibe alınmasının kabul
edilemez olduğuna ilişkin açıklaması
33.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, 26 Şubat 1992de yaşanan
Hocalı katliamının yıl dönümüne, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Hocalı katliamını soykırım olarak kabul
etmek yönünde bir irade göstermesini istediğine, Bayır Bucak Türkmen
Dağında hayatını kaybeden Ferhat Tüleye Allahtan rahmet
dilediğine ve 27 Şubat Necmettin Erbakanın ölüm yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
34.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, sokağa çıkma
yasaklarının uygulandığı yerlerde hayatını
kaybedenlerin cenazelerinin ailelerinin teşhis edemeyeceği durumda
olduğuna, Surda sokağa çıkma yasağına derhâl son verilerek
yaralıların tedavilerine başlanmasını, cenazelerin
ailelerine teslim edilmesini sağlayacak bir zeminin
oluşturulması gerektiğine ilişkin açıklaması
35.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, 26 Şubat 1992de yaşanan Hocalı
katliamının yıl dönümüne ve Suriyedeki iç
çatışmaları sona erdirici her türlü girişime destek
olunması gerektiğine ilişkin açıklaması
36.- Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün, 27 Şubat Necmettin
Erbakanın ölüm ve 26 Şubat 1992de yaşanan Hocalı
katliamının yıl dönümlerine, demokrasiye yapılan tüm
müdahalelere karşı olduklarına, sokağa çıkma
yasaklarının uygulandığı yerlerde terörle mücadele
eden güvenlik güçlerine şükranlarını ilettiğine ve bu
süreçte şehit olanlara Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
37.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Anayasa Mahkemesinin, tutuklu gazeteciler Can
Dündar ve Erdem Gülle ilgili vermiş olduğu hak ihlali
kararından memnuniyet duyduklarına ilişkin açıklaması
38.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Anayasa Mahkemesinin,
tutuklu gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gülle ilgili vermiş olduğu
hak ihlali kararından memnuniyet duyduklarına ilişkin
açıklaması
39.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Anayasa Mahkemesinin, tutuklu gazeteciler Can
Dündar ve Erdem Gülle ilgili vermiş olduğu hak ihlali
kararından memnuniyet duyduklarına ilişkin açıklaması
40.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, Anayasa Mahkemesinin, tutuklu gazeteciler
Can Dündar ve Erdem Gülle ilgili vermiş olduğu hak ihlali
kararından memnuniyet duyduklarına ilişkin açıklaması
41.-
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylunun, Van
Milletvekili Bedia Özgökçe Ertanın 86 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 1inci maddesi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
42.- Van Milletvekili
Bedia Özgökçe Ertanın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Süleyman Soylunun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
43.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Süleyman Soylunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
44.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Süleyman Soylunun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
45.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
46.-
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylunun, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile Diyarbakır
Milletvekili Çağlar Demirelin yaptıkları
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
47.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Süleyman Soylunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması
48.- Diyarbakır
Milletvekili Çağlar Demirelin, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Süleyman Soylunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması
49.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Süleyman Soylunun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması
50.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, tüm düşünce suçlularının bir an önce
tahliye olmalarını temenni ettiğine ve Türkiyede halkın
haber alma hakkının ve özgürlüğünün önünde bir engel olarak
görülen bu tutuklamaları şiddetle kınadığına
ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.-
Başkanlığın, esas komisyon olarak Dışişleri
Komisyonuna, tali komisyon olarak da Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler Komisyonuna havale edilen (1/406) esas numaralı
Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile İran
İslam Cumhuriyeti Sağlık ve Tıbbi Eğitim
Bakanlığı Arasında Sağlık ve Tıp Bilimleri
Alanlarında İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının Hükûmetçe geri alındığına
ilişkin tezkeresi (3/529)
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 25 milletvekilinin, çok
katlı yapılarda insan ve yük taşıması için
yapılan asansörlerle ilgili eksikliklerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/108)
2.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 27 milletvekilinin, ASELSAN
çalışanlarının şüpheli ölümlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/109)
3.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 29 milletvekilinin, Yüksek Seçim
Kurulunun gerçekleştirdiği faaliyetlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/110)
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun,
28/12/2015 tarihinde Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul ve
arkadaşları tarafından, Gaziantepte IŞİDin bütün
faaliyetlerinin açığa çıkarılması ve gerekli
tedbirlerin alınması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen
diğer önergelerin önüne alınarak, 25 Şubat 2016 Perşembe
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, Gaziantep Milletvekili
Mehmet Erdoğanın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Kocaeli
Milletvekili Zeki Aygünün, Bingöl Milletvekili Hişyar Özsoyun 85
sıra sayılı Kanun Tasarısının tümü üzerinde HDP
Grubu adına yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Bingöl
Milletvekili Hişyar Özsoyun, Kocaeli Milletvekili Zeki Aygünün
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
4.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin 85
sıra sayılı Kanun Tasarısının 2nci maddesi
üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
5.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
6.- Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün, Malatya Milletvekili Veli
Ağbabanın 85 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 3üncü maddesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisi ile Adalet ve Kalkınma Partisi eski Genel
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
7.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbabanın, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceözün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
8.- Malatya
Milletvekili Öznur Çalıkın, Malatya Milletvekili Veli
Ağbabanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
9.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbabanın, Malatya Milletvekili Öznur
Çalıkın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
10.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Malatya Milletvekili Öznur Çalıkın
yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri sırasında Cumhuriyet
Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
11.- Tokat
Milletvekili Coşkun Çakırın, İstanbul Milletvekili Hüda
Kayanın 86 sıra sayılı Kanun Tasarısının
tümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
12.-
İstanbul Milletvekili Hüda Kayanın, Tokat Milletvekili Coşkun
Çakırın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
13.- Aydın
Milletvekili Mehmet Erdemin, Aydın Milletvekili Hüseyin
Yıldızın 86 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 1inci maddesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
14.- Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün, Hatay Milletvekili Serkan
Topalın 86 sıra sayılı Kanun Tasarısının
2nci maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
15.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
16.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Aksaray Milletvekili
İlknur İnceözün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
IX.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Kişisel
Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/541) (S. Sayısı: 117)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Bangladeş Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Gümrük Konularında İşbirliği ve
Karşılıklı Yardım Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/411) (S. Sayısı: 85)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Filistin Devleti Hükümeti Arasında Gümrük
Konularında İşbirliği ve Karşılıklı
İdari Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/418) (S. Sayısı: 86)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Yemen Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük
Konularında İşbirliği ve Karşılıklı
Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/419) (S. Sayısı: 87)
5.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük
Konularında İşbirliği ve Karşılıklı
Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/427) (S. Sayısı: 95)
6.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Gürcistan Hükümeti Arasında Enerji Alanında
İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu Raporları (1/312) (S. Sayısı:
7)
7.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Ruanda Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri
Alanlarda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Çerçeve
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu Raporları (1/308) (S. Sayısı:
5)
8.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Macaristan Arasında Dostluk ve İşbirliği
Antlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/313)
(S. Sayısı: 8)
9.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Nijer Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/316) (S. Sayısı: 10)
X.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldanın,
Başkanlık Divanı olarak Anayasa Mahkemesinin tutuklu gazeteciler
Can Dündar ve Erdem Gülle ilgili hak ihlali kararı vermiş
olmasından memnuniyet duyduklarına ilişkin konuşması
XI.- OYLAMALAR
1.- (S.
Sayısı: 85) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bangladeş Halk
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında
İşbirliği ve Karşılıklı Yardım
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının oylaması
2.- (S.
Sayısı: 86) Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Filistin Devleti Hükümeti
Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve
Karşılıklı İdari Yardım
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının oylaması
3.- (S.
Sayısı: 95) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve
Karşılıklı Yardım Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
4.- (S.
Sayısı: 8) Türkiye Cumhuriyeti ile Macaristan Arasında Dostluk
ve İşbirliği Antlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
25 Şubat 2016
Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.02
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)
-----
0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
44üncü Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine
basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde
elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan
teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen
üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel
aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, yaşam ve
özgürlükler hakkında söz isteyen Balıkesir Milletvekili Sayın
Mehmet Tüme aittir.
Sayın Tüm, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün, yaşam ve özgürlüklere
ilişkin gündem dışı konuşması
MEHMET TÜM (Balıkesir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; barış ve kardeşlik
duygularıyla hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Orta Doğuda devam eden kirli savaş ve
ülkemizde yaşanan terör ve şiddet ne yazık ki
canımızı yakıyor; her gün evlatlarımız şehit
oluyor, sivil yurttaşlarımız yaşamını yitiriyor,
çocuklarımız ölüyor, ülkenin her yerinden feryatlar yükseliyor,
doğmadan yetim kalan çocuklar, dul kadınlar, boynu bükük babalar,
gözü yaşlı analar, sönen ocaklar hepimizi derinden yaralıyor,
yüreğimizi yakıyor.
Değerli milletvekilleri, halkımız
büyük bir çaresizlik ve umutsuzluk içindedir çünkü sadece
çocuklarımız ölmüyor, umutlarımız ve geleceğimiz yok
oluyor. Ben buradan 550 milletvekilimize sesleniyorum: Bizler umutların
tükenişini, ocakların sönüşünü, gözü yaşlı anneleri,
boynu bükük çocukları çaresizlik içinde seyredemeyiz. Gelin hep birlikte
bizim olmayan bu savaşa, teröre karşı çıkalım, bu akan
kanı hep birlikte durduralım, yüksek sesle barış için
haykıralım.
Değerli milletvekilleri, biz, savaşı
iyi tanıyoruz; savunmasız insanların bombalarla, nükleer
silahlarla yok edilmesinden tanıyoruz; doğanın ve kentlerin
yakılmasından, yıkılmasından tanıyoruz.
Savaşı anaların dinmeyen gözyaşlarından,
babaların çığlıklarından tanıyoruz; gelinlerin
feryatlarından, küçük yaşta ölen çocukların ardından
yakılan ağıtlardan tanıyoruz; yazarların,
aydınların ve gençlerin öldürülmesinden, hapse atılmasından
tanıyoruz; insana ve topluma ait iyi, güzel ne varsa yasaklanmasından
tanıyoruz.
Değerli milletvekilleri, buradan Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Sayın Başkanına sesleniyorum: Bekleme
odasına alınan, Meclisin asli görevi olan ülkenin sorunlarının
acilen tartışılmasını sağlayınız.
Meclisin baypas edilmesine asla izin vermeyiniz. Bu tarihî sorumluluktan
kaçmayınız.
Değerli milletvekilleri, barış bu
toprakların temel harcıdır. Yüzyıllardır bu
topraklarda sevgi ve kardeşlik içinde birlikte yaşıyoruz. Bizler
Yunusun, Mevlânanın, Hacı Bektaşın torunları olarak
barışı sağlayabiliriz. Tarihsel görevimizi yerine
getirelim. Gelin, bu taşın altına hep birlikte elimizi
koyalım. Bu güzelim topraklarda kinin ve nefretin yeşermesine asla
izin vermeyelim. Çünkü, barış, akşam eve dönen babadır,
çocuğun gördüğü düştür; anaların yüzündeki tebessüm, genç
kızların çeyizindeki gelinliktir; işverenin fabrikası,
yoksulun işi, aşıdır; delikanlının sevda
sözleridir. Şimdi soruyorum: Bunlara karşı çıkan, itiraz
eden bir arkadaşımız olabilir mi? Hepimiz tarihî bir
sorumlulukla karşı karşıyayız. Milletvekili olarak
bizler bu tarihî sorumluluğumuzu yerine getirmek zorundayız.
Ayrımcı şiddet ve nefret dilini bırakıp
barışı istemekte ısrar etmeliyiz.
Değerli milletvekilleri, ben burada hiç kimseyi
eleştirmek ve suçlamak için konuşmuyorum.
İnsanımızın can ve mal güvenliği, ülkemizin
barış ve huzuru için, yitirilen canlara yenilerinin eklenmemesi için
tarihî bir çağrı yapıyorum. Lütfen, bu çağrımıza
kulak veriniz. Bizim vicdani ve insani sorumluluğumuz bunu gerektiriyor.
İnsan yaşamı bizce kutsaldır, her şeyin üstünde
olmalıdır. Ben sizlerin de benimle aynı duyguları
paylaştığınıza inanıyorum. Öyleyse bizlere
düşen tarihî görev, günlük siyasi çekişmeleri bir yana
bırakmalıyız. Bu yangını hep birlikte söndürecek
çareler aramalı ve çözüm üretmeliyiz. Halkımızın bizlerden
acilen beklentisi budur. Bu ülkede ve coğrafyada yaşanan,
yaşayan farklı kültür ve inançlar bizim zenginliğimizdir.
İstenen ve beklenen, demokratik bir anlayış içinde eşit
koşullarda birlikte yaşamaktır. Nazımın dediği
gibi Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi
kardeşçesine. Yaşamayı özlem olmaktan çıkarıp gerçek
kılmalıyız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET TÜM (Devamla) Bir dakika izin istiyorum,
bitireyim konuşmamı.
BAŞKAN Tamamlayınız Sayın Tüm.
Buyurunuz.
MEHMET TÜM (Devamla) Atatürkün dediği gibi,
yurtta barış, dünyada barış diyorum.
Değerli milletvekilleri, unutmayalım ki
ülkemizde barışı sağlamak herkesten önce Türkiye Büyük
Millet Meclisine düşmektedir. Gelin, hep birlikte bu gidişe son
verelim. Şehit cenazelerinde çaresizlik içinde gözümüzün içine bakan
ailelerin dertlerine derman olalım, feryatlarına kulak verelim.
İnsanın ekmekten, sudan daha çok barışa ihtiyacı var.
Yaşam hakkı olmayan insanların geleceğe dair beklentisi
olamaz. Gelin, savaşa, teröre, şiddete karşı
barışı savunalım. Barışın egemen olduğu
bu topraklarda bu güzellikleri birlikte yaşayalım.
Ozan Nesimi Çimenin dediği gibi:
İnsancıl insanlar barıştan yana/ Ancak zalim olan
kıyar insana/ Barış aşkı yayılmalı cihana/
Barış güvercini uçsun dünyada.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Tüm.
Gündem dışı ikinci söz, nefret dili
ve ayrımcılık hakkında söz isteyen Mardin Milletvekili
Sayın Erol Doraya aittir. (HDP sıralarından alkışlar)
Sayın Dora, süreniz beş dakika.
2.- Mardin
Milletvekili Erol Doranın, nefret söylemi ve
ayrımcılığa ilişkin gündem dışı
konuşması
EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; nefret söylemi ve ayrımcılık
üzerine gündem dışı söz almış bulunuyorum.
Konuşmama başlamadan önce, 21
Şubatın Dünya Ana Dil Günü olması hasebiyle kendi ana dilim olan
Süryaniceden birkaç kelam etmek istiyorum.
(x)
Bilindiği üzere, 21 Şubat günü Dünya Ana
Dil Günü olarak kutlanmaktadır. Dolayısıyla, başta
dünyanın en eski dillerinden olan Süryanice olmak üzere, tüm ana dillerin
bu özel gününü kutluyorum. Hepinize selam ve saygılarımı
sunuyorum.
İnsanlık tarihi
ayrımcılığın yol açtığı büyük
felaketlerle doludur. Yalnızca geride
bıraktığımız yüzyılda bile biz ve ötekiler
arasında yapılan ayrım milyonlarca insanın katliamına
ve acı çekmesine yol açmıştır. Farklı muamele
biçimleri içinde insanlığa en ağır tecrübeyi yaşatan
durum, ötekine yaşama hakkı tanımamak olmuştur.
Değerli milletvekilleri, nefret söylemi ve
suçları ise kaynağını ayrımcılıktan almakla
birlikte daha yıkıcı sonuçlara yol açmaktadır.
Dolayısıyla, ön yargının doğurduğu
ayrımcılık birinci aşamadır, nefret söylemi ikinci
aşamadır, nefret suçu da nihai aşamadır. Bu anlamda
Türkiyede ne bir ayrımcılık mevzuatı var ne de bir nefret
söylemi mevzuatı. Bunlar olmadan da nefret suçu mevzuatının
olması mümkün değildir.
Aslında, ayrımcılık ve hatta
nefret söylemi mevzuatı için bir çekirdek var; Anayasa'nın 10'uncu maddesinde
ayrımcılık yasağı ve kanun önünde eşitlik, yine
Anayasa'nın 24'üncü maddesinde din ve vicdan hürriyeti. Ayrıca,
onayladığımız uluslararası sözleşmeler,
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi gibi belgeler
ayrımcılık ve nefret söylemleri ve suçlarıyla hukuki
mücadele açısından gerekli zemini sunmaktadır. Bu
saydıklarımız, aslında, nefret söylemini cezalandırmak
için yeterli hukuksal zemini oluşturmaktadır. Ancak, maalesef,
Türkiye yargısı bu aşamaya henüz gelemedi.
Değerli milletvekilleri, Türkiye, nefret
söylemi ve bunun yol açtığı nefret suçlarının oldukça
yoğun yaşandığı bir ülkedir. Bu suçlar, taciz veya
hakaretten mülk ve eşyalara zarar vermeye, iş yerinde
zorbalıktan kundaklama ve cinayete kadar varabilmektedir. Türkiye'de,
Kürtler, Ermeniler, Rumlar, Süryaniler, Yahudiler, Romanlar, Araplar,
başörtülüler, Aleviler, Hristiyanlar, Ezidiler, kadınlar, LGBTİ
bireyler, engelliler gibi daha birçok dezavantajlı grubun çeşitli
biçimlerde nefret söylemlerine ve nefret suçlarına maruz
kaldıklarına zaman zaman hep birlikte şahit olmaktayız.
Gerek siyasetçilerin gerekse medyanın
ayrımcılık ve nefret söylemi üretme konusunda oldukça kötü bir
karneye sahip oldukları hepimizin malumudur. Örneğin, medyanın
insanların vaftiz olup olmadığını
araştırmaya cüret edebilmesi, bunu bir marifet olarak görmesi, bu
konuda hukuki caydırıcılığın
olmadığının en büyük göstergelerinden biridir. Ayrıca,
Türkiyede evrensel değerlerin yerleştirilmediğinin de bir
karinesidir.
Değerli milletvekilleri, inançlar arasında
hiyerarşi kurmak ayrımcılıktır. İnsanları
inançlarından ötürü teşhir etmek ve hedef göstermek nefret suçudur.
Kendini vatansever gösterip siyasi rakiplerini vatan haini göstermek nefret
söylemidir. Son yüz yıllık tarihimizde bile
ayrımcılığın, nefret söylemlerinin yol açtığı
toplumsal travmaları hep birlikte yaşadık. Örneğin, Alevi
yurttaşlarımıza yönelik geliştirilen Çorum, Maraş,
Sivas katliamları birer nefret suçudur.
MEHMET HABİB SOLUK (Sivas)
Başbağları da söyle.
EROL DORA (Devamla) Cemevlerini ibadethane olarak
kabul etmemek ayrımcılıktır. 6-7 Eylülde Rum
yurttaşlarımıza karşı girişilen linç
girişimleri bir nefret suçudur. Bir dönem başörtülü
yurttaşlarımıza karşı geliştirilen engelleyici
uygulamalar ayrımcılıktır. Kürt
yurttaşlarımızın evrensel insan hakları temelinde
talep ettikleri kimlik haklarını teslim etmemek
ayrımcılıktır. Gayrımüslim
yurttaşlarımızın vakıflarına ve mülklerine el
konulmuş olması ve bu sorunların henüz tam olarak
giderilmemiş olması ayrımcılıktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Dora.
EROL DORA (Devamla) Üzerinden yıllar
geçmiş olmasına karşın henüz
aydınlatılmamış olan Hrant Dinkin katledilmesi bir nefret
suçuydu.
Bunların yanında, kadını sadece
anne olarak tanımlama gayreti içinde olmak, kadının gece geç
saatlerde dışarıda bulunmamasını telkin etmek,
kadının giyeceği kıyafete ilişkin kıstaslar
belirlemek, kadının nasıl konuşacağına,
nasıl güleceğine karar vermek, bunlar da
ayrımcılığın ve nefret söylemlerinin birer
örneğidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ayrımcılık ve nefret suçları bizzat insan
hakları fikrine yönelik bir saldırıdır.
Ayrımcılık ve nefret söylemleri, çalışma
hakkının, eğitim hakkının, sağlık
hakkının, barınma hakkının ve benzeri hakların da
ihlalini beraberinde getirir.
Bu bağlamda, hiçbir
yurttaşımızın gerek doğuştan getirdiği
gerekse sonradan kazandığı kimliklerinden ötürü
ayrımcılığa ve nefret suçuna maruz
bırakılmadığı bir toplumsal yaşamı inşa
etmek herkesten önce bizlerin görevidir diyor, hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Dora.
Gündem dışı üçüncü söz, Azerbaycan
Cumhuriyeti Dağlık Karabağ bölgesinde 26 Şubat 1992
tarihinde Hocalı kasabasında yaşanan Hocalı
katliamının yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Adana
Milletvekili Sayın Necdet Ünüvara aittir.
Buyurunuz Sayın Ünüvar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
3.- Adana
Milletvekili Necdet Ünüvarın, Azerbaycan Cumhuriyeti Dağlık
Karabağ bölgesinde 26 Şubat 1992de yaşanan Hocalı katliamının
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
NECDET ÜNÜVAR (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, şubat
ayının son haftasında biz her zaman Hocalıyı
konuşuyoruz. Ben de Türkiye-Azerbaycan Dostluk Grubu Başkanı
olarak her zaman Hocalıyı gündeme getiriyorum.
Hocalı, tam yirmi dört
yıl önce, 25 Şubatı 26 Şubata bağlayan gece
yaşanan çok vahşi bir hadise. Hatta, İnsan Hakları
İzleme Komitesine göre 20nci yüzyılda yaşanan en büyük katliam.
Şöyle düşünülebilir: Hocalı küçük bir
kentti, 11 bin nüfuslu bir kasabaydı, Dağlık Karabağ
bölgesinde stratejik öneme sahip bir kasabaydı. Orada yaşanan
hadiseler yirmi dört yıldır niçin gündeme getiriliyor? diye
düşünülebilir. Ama değerli milletvekilleri, şunu
hatırlatmak isterim: Yüz yıl öncesinin olmamış hadiselerini
bugün gündemde tutmaya çalışanlara karşılık, her
şeyi kayıt altında, videolarıyla,
fotoğraflarıyla, itirafçılarıyla, yazanları
çizenleriyle beraber her şeyi gün gibi ortada olan bir hadiseyi
konuşmanın bugün için ayrı bir önemi var. Esasında o gün
konuşulan şeylere uluslararası örgütler, uluslararası
toplum, dünyayı yönettiğini iddia eden büyük ülkeler sesini
çıkarsaydı bugün yaşadığımız
acıları, ıstırapları da yaşamazdık.
Şayet 1992nin 26 Şubat gecesi yaşanan Hocalı
katliamına gerçekten insanlığın gereği olarak
uluslararası toplum sesini gür bir şekilde çıkarsaydı,
Durun, ne yapıyorsunuz? deseydi, bugün Suriyede yaşadığımız,
dün Irakta yaşadığımız ve pek çok Orta Doğu
ülkesinde, bölgesinde ve dünyanın pek çok yöresinde yaşanan ve birçok
mazlumun, mağdurun ortaya çıkmasına vesile olan hadiseler de
yaşanmazdı. O yüzden bizler Hocalıyı konuşmak ve
Hocalıyı mutlaka gündemde tutmak durumundayız.
Bir de işin şu yönü var: Biz Azerbaycanla
dost ve kardeş bir ülkeyiz, et ile tırnak gibiyiz, bir milletten
neşet etmiş iki devletiz. Belki bu sadece Türkiye ve
Azerbaycanın problemi gibi görünebilir çünkü orada bizim din
kardeşlerimiz ve soydaşlarımız hayatını kaybetti
ama sadece Türk ve İslam dünyasının problemi değil, orada
hayatını kaybedenler her şeyden önce insandı,
dolayısıyla insanlığın problemiydi,
insanlığın da bu konuyla ilgili mutlaka sesini çıkartması
gerekiyor.
Hocalı aslında malum bir hadiseydi, meçhul
bir hadise değildi. 1988den itibaren, hatırlayınız,
Gorbaçov ön tarafta, vitrinin önünde perestroyka ve glasnost diyerek dünya
vitrininde âdeta dostluğun, kardeşliğin bir temsilcisi gibi
görünürken, arka tarafta 20 Ocakta Baküde, daha sonra 26 Şubatta
Hocalıda, 1994te Dağlık Karabağda -ki Azerbaycan
topraklarının yüzde 20sini teşkil ediyor- o toprakların
işgali esnasında aslında kanlı bir pençeyle özellikle Türk
dünyası üzerinde hükümrandı.
Ama dünya, bırakın Hocalıyı,
Dağlık Karabağdaki işgali görmeyi, Nobel Ödülü verdi
Gorbaçova. Esasında, Ermenistan güçleri, özellikle 366ncı Mekanize
Rus Tugayıyla beraber Dağlık Karabağda, Hocalıda
katliamı yaparken, o katliamı yapanlar, daha sonra âdeta Kan tuttu.
dediğimiz bir deyimi doğrularcasına itiraf ettiler. Kendileri
yazdılar, konuştular, videolara, televizyonlara demeçler verdiler ama
Ermenistan onları cezalandırmak yerine onları ödüllendirdi,
devlet başkanı yaptı. Ama Ermenistan bunları savunarak abat
mı oldu? Azerbaycanın topraklarının yüzde 20sini
işgal ederek, tam 1 milyon Azerbaycanlı kardeşimizi kaçkın
ve göçkün durumuna düşürerek abat mı oldu? Hayır, bugün
Ermenistan dünyanın en fakir ülkelerinden birisi. Dışarıyla
bağlantısı son derece düşük. Dolayısıyla o
Dağlık Karabağ bölgesinin işgalinin
kaldırılması, yani Azerbaycanın topraklarına,
hasretle beklediği topraklara kavuşması Ermenistanın da
lehine. Güney Kafkasyada bir barış ortamının, ikliminin
doğması için de Dağlık Karabağın mutlaka
özgürlüğüne kavuşması gerekiyor.
O sebeple, değerli milletvekilleri, bizler
sesimizi daha gür bir şekilde çıkartıyoruz ama sesimizi gür bir
şekilde çıkartmak yetmez, mutlaka Minsk Grubu başta olmak üzere
-onların da etkin bir şekilde- hem Hocalı hem de o
Dağlık Karabağ bölgesi içerisindeki kentlerin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Ünüvar,
tamamlayınız.
NECDET ÜNÜVAR (Devamla)
esir düşmüş
kentlerin özgürlüğüne kavuşması noktasında daha gür bir
şekilde sesimizi çıkarmamız lazım. Sesimizi gür bir
şekilde çıkarmalıyız ki
Suriyede tam 400 bin insan
hayatını kaybetti, 3 milyona yakın insan kendi öz
yurtlarından başta Türkiye olmak üzere başka ülkelere gitmek
durumunda kaldı. Onun için, yeni Hocalıların olmaması için,
yeni Suriyelilerin olmaması için, yeni mazlumların,
mağdurların olmaması için bizim sesimizi daha gür bir
şekilde çıkarmamız ve uluslararası toplumu mutlaka harekete
geçirmemiz lazım.
Daima mazlumun ve mağdurun yanında olan
bir partinin temsilcisi olarak da Hocalıda hayatını kaybeden
din kardeşlerimizin, soydaşlarımızın makamının
cennet olmasını diliyor, onlara Fatiha gönderiyorum ve
Dağlık Karabağın da bir an evvel özgürlüğüne
kavuşması temennisiyle hepinizi saygıyla, muhabbetle
selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Ünüvar.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce,
sisteme giren sayın milletvekillerine İç Tüzükün 60ıncı
maddesine göre yerlerinden kısa söz vereceğim. Sayın grup
başkan vekillerine de istemleri hâlinde, sayın milletvekillerinden
sonra söz vereceğim.
Şimdi, sırasıyla, sisteme giren
sayın milletvekillerine söz veriyorum.
Sayın Boyraz
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Osman Boyrazın, 27 Şubat Necmettin Erbakanın ölüm
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
OSMAN BOYRAZ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
27 Şubat 2011 tarihinde Rahmetirahmana
kavuşan 54üncü Hükûmetin Başbakanı Profesör Doktor Necmettin
Erbakanı ölüm yıl dönümünün haftasında bir kez daha rahmet,
minnet ve şükranla anıyorum.
Bu topraklarda inancından, fikrinden,
tercihinden dolayı dışlanmış, yok
sayılmış, ötekileştirilmiş, hor görülmüş aziz
vatan evlatlarının Ben de varım. demesinin adıdır
Erbakan.
Türkiyede her türlü vesayete karşı,
milleti adına, statükoya karşı asil, soylu ve dik duruşun
adıdır Erbakan.
Millî ve yerli siyasetin dünkü güçlü öncüsü olan,
bugünün siyasetine yön veren siyasetçi kuşağı yetiştiren
bir hocanın adıdır Erbakan.
Defalarca partisinin
kapatılmasına rağmen, devletine küsmeden, onu hasım ilan
etmeden, düzene savaş ilan etmek yerine düzenin içinde kalarak düzeni
millet adına değiştirmeyi siyasal bir ilke hâline getirmenin
adıdır Erbakan. Nezaketin, zarafetin, zekânın, tevazunun ve
kibarlığın adıdır Erbakan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Nurlu
2.- Manisa
Milletvekili Mazlum Nurlunun, Meclisin en kısa zamanda kredi ve kredi
kartı borçlularının sorunlarının çözümü için yasal
düzenleme yapması gerektiğine ilişkin açıklaması
MAZLUM NURLU (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün AKP hükûmetlerinin
vatandaşı nasıl borç batağına sürüklediğinden
bahsedeceğim. AKPyle birlikte topluma, kazanmadan borçlanma ve borcu
borçla ödeme alışkanlığı yerleştirilmiştir.
Bu nedenle, kredi borcu ve borçlu sayısı her yıl katlanarak
artmıştır. Türkiye Bankalar Birliği
açıklamalarına göre, kredi borçlusu sayısı 26 milyona, borç
miktarı ise 1 trilyon 800 milyon liraya ulaşmıştır.
Kredi kartı borçlularının durumu daha da kötüdür. 10 milyon
kişi sadece borcun asgari tutarını ödemektedir. 2,5 milyon
kişi kredi kartı borcu yüzünden takibe alınmış olup 1
milyon kişi ise hâlen icralıktır.
Değerli milletvekilleri,
kanayan bir yara hâline gelen kredi ve kredi kartı borçlularının
sorunlarının çözümü için Meclisin bu konuya el koyarak en kısa
zamanda yasal düzenlemelerin yapılması gerektiğini ifade ediyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Özdiş
3.- Adana
Milletvekili İbrahim Özdişin, Adananın Kozan ilçesinin
sorunlarına ilişkin açıklaması
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Adananın Kozan
ilçesinin çeşitli sorunlarına değinmek istiyorum.
129 bin nüfuslu Kozana
sadece 35 kilometre uzaklıktaki Osmaniye ili Kadirli ilçesinde doğal
gaz hizmeti varken, iki ilçe arasındaki arazi de dümdüzken Kozan ilçesinde
yaşayan vatandaşlarımız hâlen odun, kömür sobaları
kullanmak zorunda bırakılıyor. 35 kilometrelik doğal gaz
hattının maliyeti ne kadar olabilir ki? İlçede hizmete sunulacak
doğal gaz günlük yaşamı kolaylaştırmakla beraber
özellikle tarımın seracılık alanında da bir
kalkınma yaratacaktır.
Kadirliye çekilecek demir
yolu projesine Kozan da dâhil edilmelidir.
Bu konulara dikkat çekmek
istedim.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Gürer
4.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, halkı, kütüphanelerde görme engelliler
için kitap okumaya davet ettiğine ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Teşekkürler Sayın Başkan.
İstanbul Beyazıt
Devlet Kütüphanesinde görme engelliler bölümünde, on sekiz yıldır,
Niğdeli hemşehrimiz Sabahat Varol İnsel gönüllü olarak görme engelliler
için kitap okuyor. 708inci kitabını seslendiriyor. Okuduğu
kitaplarla üniversite bitirenlerin teşekkürü en büyük mutluluğu.
Beyazıt Kütüphanesinde gönüllü olmaya talip
olanlar kütüphaneye başvurabilirler. Deneme okuması sonrası
uygun bulunanlar görme engelliler için kitap okuyorlar. Sayın İnsel
diyor ki: Hiç düşündünüz mü, birisi sizden gözlerini ödünç almak istese
verir miydiniz? Gözlerini görme engellilerle paylaşmak işte böyle bir
şey. Ve diyor ki: Gönüllü olarak, gözlerim gördüğü sürece gözlerimi
paylaşmaya devam edeceğim.
Halkımızı bu konuda duyarlı
olmaya, görme engelliler için kütüphanelerde kitap okumak adına
başvurularda bulunmaya davet ediyorum.
BAŞKAN Sayın Aydın
5.- Bursa
Milletvekili Erkan Aydının, Millî Eğitim
Bakanlığının Bursanın Nilüfer ilçesinde okul
sayısını artırması gerektiğine ilişkin
açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Millî eğitimdeki sorunlar öğrenci,
öğretmen ve veliler için çok bilinmeyenli bir denkleme dönüşmektedir.
Seçim bölgem Bursanın her geçen gün büyüyen Nilüfer ilçesi yerel yönetim
açısından bir örnek olsa da eğitim açısından büyük
eksikliklerle doludur. İlçede özel okullar çoğunlukta olmasına
rağmen, devlet okullarının sayısı yetersizdir. Öyle ki
birçok veli çocuğunu uzaktaki bir devlet okuluna göndermek zorunda
kalmaktadır. Eğitime devam eden okulların mevcutlarıysa çok
kalabalıktır. Nilüfer Belediyesi okul yapımı için kamu
arazisi göstermesine rağmen, Millî Eğitim Bakanlığı
okul yapımına bir planlama yapmamaktadır.
Bakanlığın bu konuda harekete geçip nüfusu artık 300 bine
yaklaşan ilçede devlet okulu sayısını
artırmasını talep etmekteyiz.
BAŞKAN Sayın Özkan
6.- Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, Meclisin bir yasama reformuyla
güçlendirilmesi ve İç Tüzük çalışmalarının acilen
hayata geçirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Dün akşam, Kişisel Verilerin
Korunması Kanunu Tasarısının görüşmeleri
sırasında maalesef, muhalefet partilerinin Meclisin
çalıştırılmasını nasıl engellediklerine hep
beraber tanık olduk.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Genelleme yapma
kardeşim, hangi partiyse onu söyle be!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Milletimize havale
ediyoruz. Milletimiz yeni 1 Kasımlarda elbette bunların
hesabını soracaktır.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın İnceöz,
uyarın lütfen! Yani, daha Meclis başlarken kavga çıkartacak ya!
Var mı böyle bir şey? Provoke ediyor, provoke! Düzeltsin
lafını! Hangi parti engellemeye çalışıyorsa söyleyin.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Ancak, Milliyetçi
Hareket Partisinin yapıcı tutumlarına da hep beraber tanık
olduk. Ancak, yine yüce Meclisimizin üzerinde çalışması için
İç Tüzük çalışmalarının gerekli ve zorunlu
olduğunu hep beraber gördük.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sizi özel
zikretti.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Reformu yapacak
kurumun, Meclisimizin reforma muhtaç olduğu, yasama reformuyla
güçlendirilmesi gerektiği hepimizce malumdur. Milletimiz bizden hizmet
beklemektedir.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Her zaman onu yapıyor o!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bu vesileyle,
Meclisimizin acilen İç Tüzük çalışmalarını hayata
geçirerek çalışır bir Meclisi hayata geçirmesini arzu ediyoruz.
Yüce Meclisi selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Engin
7.- İstanbul
Milletvekili Didem Enginin, Hükûmetin kadın ölümleri konusunda acilen
somut adımlar atmasını beklediğine ilişkin
açıklaması
DİDEM ENGİN (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Kayseride, öğretmeninin tecavüzüne
uğradıktan sonra intihar eden Canselin yaşadıkları
hepimizi derinden sarstı.
Bugün basında Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanının açıklaması vardı, İyi Hâl
İndirimi Kalkıyor başlıklı bir haber ama
içeriğini okuduğumda, Bakanlığın tam olarak nasıl
bir çalışması var; bundan sonra bu tür taciz, tecavüz,
şiddet olaylarını engellemek için nasıl bir yol
haritası oluşturulmuş; bunun bilgisini ne yazık ki
göremedim.
Birkaç ay önce Adalet Bakanına AKP
iktidarı döneminde kaç davada iyi hâl indirimi
uygulandığını sormuştum, Adalet
Bakanlığından Bilmiyoruz. yanıtı gelmişti. Bu
yanıt Hükûmetin kadına ne kadar değer verdiğinin de bir
göstergesi.
Her gün başka bir vakayı basından
acıyla okuyoruz, sadece kadınların isimleri değişiyor.
Bu meselenin artık bekletilecek, geçiştirilecek tarafı yok. Acil
olarak Hükûmetten bu konuda somut adım bekliyoruz, somut eylem planı
bekliyoruz.
Başka Canselleri kaybetmememiz dileğiyle,
Sevgili Cansele Allahtan rahmet, ailesine ve sevenlerine sabır ve güç
diliyorum.
BAŞKAN Sayın Yıldırım
8.- Adıyaman
Milletvekili Behçet Yıldırımın, Cizrede
hayatını kaybeden Demokratik Bölgeler Partisi meclis üyesi Mehmet
Yavuzel ile Mehmet Kulbayı ve Surda hayatını kaybeden Uzman
Çavuş Selçuk Dostu rahmetle andığına ve tüm bu ölümlerin
sorumlusunun kirli savaşta ısrar eden zihniyetler olduğuna
ilişkin açıklaması
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Cizredeki vahşet bodrumunda
yaşamlarını yitiren arkadaşım, Demokratik Bölgeler
Partisi parti meclisi üyesi, melek yüzlü Mehmet Yavuzel, Adıyaman Sincikli
sivil Mehmet Kulbay ve Surda
yaşamını yitiren hemşehrim, Besnili Uzman Çavuş Selçuk
Dostu rahmetle anıyor, yakınlarına
başsağlığı ve sabırlar diliyorum.
Tüm bu ölümlerin sorumlusu bu kirli savaşta
ısrar eden zihniyetlerdir. Şu bilinmelidir ki: Bunun hesabı
yargı önünde bir gün mutlaka sorulacaktır. Tam bir aya yakın o
vahşet bodrumunda mahsur kalan sivil ve yaralıların
kurtulması için grubum HDP olarak açlık grevi dâhil tüm
girişimlerde bulunduk. Başbakan dâhil, tüm yetkili makamlarla
görüşme yapıldı ama maalesef, oraya bir ambulans bile
gönderilemedi. Gönderilen ambulanslar karanlık güçlerce engellendi. Bu
suçu işleyenleri kınıyor, varsa vicdanları, onları
vicdanlarıyla baş başa bırakıyorum.
BAŞKAN Sayın Akın
9.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, Balıkesirin Manyas
ilçesi Süleymanlı Mahallesinde yaşayanların siyasal nedenlerle
kendilerinin cezalandırıldığını
düşündüklerine ilişkin açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) Balıkesir Manyas
Süleymanlı Mahallesinde yaşayan hemşehrilerimiz kendilerinin
cezalandırıldıklarını düşünüyorlar. Önce köyde
var olan ortaokul kapatılmış, sonrasında köyde bulunan
ilkokul ise eğitime devam etmekteyken taşıma kararı
alınmış. Süleymanlıda yaşayan hemşehrilerimiz
köylerinde CHPye oy çıkıyor diye bütün bunların olduğunu
belirtiyorlar.
AKP nezdinde CHPye veya
başka bir partiye oy veriyor olmak bir cezalandırma nedeni hâline
geldi. Demokratik hukuk devletinde bu anlayışın yeri olamaz.
Bütün araştırmalarda da ortaya çıktığı gibi,
AKPyle birlikte gelişen toplumsal kutuplaşmayı bu tür
uygulamalarla daha da artırmanın, bu toplumu germenin,
ayrıştırmanın, ötekileştirmenin bu millete bir
faydası yoktur. Bir hizmetin gerekleri nedeniyle yeni bir düzenleme yapmak
ayrı şey, siyasal nedenlerle bir cezalandırma
anlayışı içerisinde bir düzenleme yapmak başka bir
şeydir. Süleymanlı ve civar köylerde yaşayanlar bu konuda imza
toplamışlar ve ilgili yerlere ulaştırmışlar.
Millî Eğitim Bakanını bu taleplere duyarlı olmaya davet
ediyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın
Yıldırım
10.-
İstanbul Milletvekili Hurşit Yıldırımın, mevcut
İç Tüzükün Meclisin sağlıklı
çalışmasını engellediğine ve yeni bir İç Tüzükün
zaruri olduğuna ilişkin açıklaması
HURŞİT YILDIRIM
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; pek çok
milletvekili arkadaşım gibi ben de ilk defa vekil olmuş bir
milletvekiliyim. Buraya gelirken, her bir milletvekili gibi, milletimizin acil
ihtiyaç duyduğu kanunları çıkarmanın asıl gayemiz
olduğunu düşünüyordum. İki günde
çıkardığımız kanun maddesi sadece ama sadece 1.
Çalıştığımız iki günde, yirmi bir saat boyunca 1
uluslararası anlaşmayla sadece 1 kanun maddesini çıkarabildik.
Bu İç Tüzükle bu Meclis çalışamaz. Bu İç Tüzük
sağlıklı çalışmayı engellemektedir. Bu İç
Tüzük evrensel kurallara da aykırıdır. Zaten işlemeyen,
zaten kötü kaleme alınmış, günün ihtiyaçlarına cevap
vermeyen İç Tüzükün bir de kötüye kullanılması
karşısında yeni bir İç Tüzük zaruridir. Kanunların
çıkmasını geciktirmek ve kaybedilen her vakit aslında
milletten çalınan zamandır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin asli
görevi yasama yani kanun yapma görevidir. Bütün partilerin bu İç Tüzükün
değiştirilmesine katkı vermesi gerektiğini
düşünüyorum. Dünya parlamentoları ile TBMMyi
karşılaştırdığımızda kanun çıkarma
süresinin aleyhimize olduğunu görüyor, İç Tüzükü sık sık
gündeme alacağımızı belirtiyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Adıgüzel
11.-
İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzelin, YÖKün, öğretim üyesi
yetiştirme programı usul ve esaslarında
değişikliğe giderek binlerce araştırma görevlisini
mağdur ettiğine ilişkin açıklaması
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Sayın
Başkan, şubat ayının başında YÖK, öğretim
üyesi yetiştirme programı usul ve esaslarında
değişikliğe giderek binlerce araştırma görevlisini mağdur
edecek bir karara imza atmıştır. YÖKün 4 Şubat 2016
tarihinde yaptığı değişiklikle, tez
aşamasını tamamlamış araştırma
görevlilerinin bağlı oldukları üniversitelere geri
çağrılmalarının önü tamamen açılmış
durumdadır. Yeni düzenleme tez yazma sürecinin lisans üstü eğitim
sürecinin önemli bir parçası olduğunu ve tez
danışmanıyla düzenli ilişki içinde olunması
gerekliliğini tamamen göz ardı etmektedir. YÖK kararı, binlerce
ÖYPli araştırma görevlisinin ve tez
danışmanlarının iradelerini hiçe saymaktadır. Tez
yazma sürecini sekteye uğratacak olan bu düzenleme, binlerce ÖYPliyi
mağdur edecektir.
Öte yandan, YÖK kararının
zamanlaması, Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifinin
bildirisini imzalayan akademisyenlere baskıların
arttığı bugünlerde, her gün yeni soruşturmaların açıldığı
bugünlerde Acaba barış isteyenler cezalandırılıyor
mu? sorusunu akıllara getirmektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Arslan
12.- Denizli
Milletvekili Kazım Arslanın, büyükşehir belediyelerinin
olduğu illerde köy ve kasabaların mahalle olması nedeniyle
hayvancılık yapmanın yasaklanmasıyla ilgili kararın ve
çiftçi borçlarının ertelenmesinin düşünülüp
düşünülmediğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan,
büyükşehir belediyelerinin olduğu illerimizde köy ve kasabaların
tamamının mahalle olması nedeniyle, bu yerlerde
hayvancılık yapmak yasaklanmaya başlanmıştır.
Bakanlar Kurulu kararıyla bu uygulamanın on sene daha ertelenmesi
sağlanabilir mi?
İki: Denizlide ve başka illerimizde süt
üreticileri ve hayvancılık yapan yurttaşlarımız, sütün
düşük fiyatla satılmış olması, hayvanların para
etmemesi nedeniyle borçlarını ödemekte zorluk çekmektedirler. Bu
nedenle, çiftçi borçlarının ertelenmesini düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Sarıbal
13.- Bursa
Milletvekili Orhan Sarıbalın, Bursa Nilüfer Özlüce İmam Hatip
okulunda erkek ve kız öğrencilerin ayrı ayrı eğitim
yaptıkları ve Bursa Olgunlaştırma Enstitüsünün TÜRGEVe
aktarıldığı söylentileri konularında açıklama
beklediğine ilişkin açıklaması
ORHAN SARIBAL (Bursa) Sayın Başkan,
teşekkürler.
Bursa Nilüfer Özlüce İmam-Hatip Okulunda erkek
ve kız öğrenciler ayrı ayrı eğitim
yapmaktadırlar. Vali talimatıyla yapılan bu uygulamanın
aslında eğitimde karma olgusunu tamamen tükettiğini görüyoruz.
Buradan Bursa İl Millî Eğitim Müdürlüğünü göreve davet ediyoruz.
Bizlere mantıklı ve akılcı bir açıklama
yapmalarını bekliyoruz.
Geçtiğimiz günlerde, Bilal Erdoğanın
Bursayı ziyaret ettiğini öğrendik. Bursada, bu ziyaret
sonrası Olgunlaştırma Enstitüsünün TÜRGEVe
aktarıldığı söyleniyor. Yine, burada valiyi göreve
çağırıyoruz. Bize bu konuda net bir bilgi vermesi
gerektiğini ve TÜRGEVin herhâlde yakında mutluluk ve zenginlik
bakanlığı olarak yerini alacağı konusunda
öngörülerimizin olduğunu düşünüyoruz.
BAŞKAN Sayın Arık
14.- Kayseri
Milletvekili Çetin Arıkın, TOKİden konut alan
vatandaşların her ay düzenli olarak ödeme yapmalarına
rağmen borçlarının azalmayarak artması nedeniyle zor
durumda olduklarına ilişkin açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Uygun koşullarda TOKİden konut sahibi
olmak isteyen vatandaşlarımız zor durumda. Zira, TOKİden
konut alan vatandaşlarımızın her ay düzenli olarak ödeme
yapmalarına rağmen, borçları azalmıyor, aksine sürekli
artıyor. Örneğin Kayseride TOKİ üyesi bir
vatandaşımızın TOKİye Haziran 2015 tarihinde 63.506
lira borcu varken bu vatandaşımız 632 lira olan taksitlerini
düzenli olarak her ay ödüyor; yıl sonunda borcu 63.536 liradan 63.946
liraya yükseliyor yani ödeme yaptıkça vatandaşın borcu
azalmıyor, aksine artıyor. Sayın Başbakana sormak
istiyorum: Sayın Başbakanın TOKİzedelerin bu
mağduriyetinden haberi var mı, varsa bu konuda nasıl bir
çalışma yapmayı planlıyor?
Teşekkür ediyorum.
Sayın Doğan
15.- İzmir
Milletvekili Müslüm Doğanın, İzmirin Kınık ilçesinde
bulunan Yayakent Köprüsünün çökme tehlikesiyle karşı
karşıya bulunduğuna ve tedbir alınması
gerektiğine ilişkin açıklaması
MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) Sayın
Başkan, 18 Ocak 2016 tarihindeki aşırı
yağışlar nedeniyle İzmirin Kınık ilçesinde
bulunan Yayakent Köprüsünün ayağı kayıp çökme tehlikesi geçirmiştir.
Köprünün hemen korumaya alınıp bakımının
yapılması gerekmektedir. Yayakent Köprüsü bu hâliyle
kullanılmaya devam edildiği sürece facia kaçınılmaz
durumdadır.
Kınık halkıyla
yaptığımız görüşmeler sonucunda, köprünün onarım
için ne AKPli İlçe Belediyesinin ne de CHPli Büyükşehir
Belediyesinin sorumluluk alanında olmadığı
görülmüştür. Söz konusu belediyelerle de konuyu görüştüğümüzde,
ilgili sorumluluğun Ulaştırma Bakanlığına ait olduğu
ve bu köprünün Ulaştırma Bakanlığı tarafından
onarılması veya yeniden yapılması gerektiği
söylenmektedir.
Bilgilerine sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Yıldız Biçer.
16.- Manisa
Milletvekili Tur Yıldız Biçerin, antidepresan kullanımıyla
ilgili bilgilerin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından neden
saklandığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
TUR YILDIZ BİÇER (Manisa) Sayın
Başkan, AKP iktidarının acımasız, kâr
hırsına dayalı sağlık politikalarının
dramatik bir yönü de antidepresan tuzağıdır. Ülkemizde, 2002
yılında 12 milyon kutu antidepresan ilaç kullanılırken bu
rakam 2012 yılında 3 kat artarak 37 milyon kutuya
ulaşmıştır. Son üç yıla ait veriler ise Sosyal
Güvenlik Kurumu tarafından sır gibi saklanmaktadır. Bu veriler,
bilgi edinme hakkı gereğince istememe rağmen tarafıma
verilmemiştir. Bu rakamın 55 milyon kutuya
ulaştığını tahmin ediyoruz.
Sosyal Güvenlik Kurumunun amacı nedir? AKP
iktidarının istediği, direniş gücü olmayan, belleği
silinmiş, sorgulamayan, kendisine verileni her koşulda
değişmez bir doğru olarak gören, otomatik olarak kabullenen,
savaşın eşiğinde olmamızı bile âdeta
kanıksayan vatandaş tipinin yaratılmasına hizmet mi
etmektedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Çamak
17.- Mersin
Milletvekili Hüseyin Çamakın, Mersindeki baraj projeleriyle ilgili bilgi
almak istediğine ilişkin açıklaması
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) Sayın
Başkan, Mersin Mut barajı 1946dan beri gündemde. Ayrıca,
Mezitli Değirmençay Barajı, Mersin Tarsus Pamuklu Barajı
projeleri hâlen proje aşamasında olup bugüne değin bir
gelişme olmamıştır. O yörede oturan köylüler, sular
altında kalacağı düşüncesiyle yatırım
yapmamaktadır. Bu durumu netleştirip o bölgedeki yöre
halkının endişelerini giderecek ve bir sonuca götürecek
girişimler var mıdır, varsa kesin bir tarih verilebilir mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yiğit
18.- İzmir
Milletvekili Ali Yiğitın, mülteci ölümleri konusunda Hükûmeti önlem
almaya çağırdığına ilişkin açıklaması
ALİ YİĞİT (İzmir)
Sağ ol Başkanım.
Değerli arkadaşlar, bizim görevimiz
elbette kanun yapmaktır ama bunun yanında ülkedeki sorunları da
gündeme getirmektir. Ege Denizi ölüm denizine dönüşmüş durumda.
Çeşme, Dikili, Ayvalık hattındaki çalı altlarında,
inşaat alanlarında ve kullanılmayan konutlarda ölümü bekleyen
binlerce Suriyeli Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir.
anlayışıyla kaderlerine terk edilmiştir. Bu mülteciler yetmiyormuş
gibi doğu ve güneydoğudaki olaylardan dolayı yerlerini
yurtları terk eden bizim vatandaşlarımız da bu kervana
katılmıştır. Önlem alınmadığı takdirde
artık, her gün duymaya alıştığımız mülteci
ölümlerinin yanına kendi vatandaşlarımızın da
boğulma ve ölüm haberlerini ekleyeceğiz.
Hükûmeti bu konuda bir an önce önlem almaya
çağırıyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Petek
19.- Burdur
Milletvekili Reşat Petekin, 29 şehidin katili olan teröristin
taziyesine katılan HDPli milletvekilini Meclis çatısı
altında kınadığına ilişkin açıklaması
REŞAT PETEK (Burdur) Milletimizin birlik ve
beraberliğinin korunması, vatandaşlarımızın
yaşam hakkının korunması için canla başla, fedakârca
mücadele eden güvenlik görevlilerimize destek veren, aziz şehit ve gazilerimiz
safında yer alan değerli milletvekillerimizi saygıyla
selamlıyorum.
29 şehidimizin katili, eli kanlı cani
teröristin taziyesine katılarak milletimizin düşmanı
teröristlerin yanında yer alan HDP milletvekilini de bu yüce Meclisin
çatısı altında kınıyorum. Safını belli
etmesini
Aziz milletimizin istiklal ve istikbali için, birlik ve
beraberliğin korunması için bu konuda bütün partilerimizin aynı
safta yer almaları temennisiyle, saf dışı olanlara
karşı da sıkılmış yumruk gibi, istiklal
savaşında olduğu gibi birlik beraberliğimizi göstermemizin
zamanı ve günü olduğunu ifade ediyorum.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Yedekci
20.-
İstanbul Milletvekili Gülay Yedekcinin, 1 Haziran-31 Aralık 2015
tarihlerini kapsayan Twitter Şeffaflık Raporuna ilişkin
açıklaması
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, ben Twitter
şeffaflık raporundan bahsetmek istiyorum. 1 Haziran-31 Aralık
2015 tarihlerini kapsayan rapora göre, hesap dondurma taleplerinin yüzde 72si
Türkiyeden geldi. Twitter verilerine göre, toplam 11.092 hesap dondurma talebi
geldi, bu taleplerden 8.092si Türkiyeye ait. Türkiyeden resmî makamlar
aracılığıyla 1.761 başvuru yapılırken 1.729
başvuru sayısıyla Rusya 2inci sırada. Twitterdan 403
hesapla alakalı bilgi istenirken bunların hiçbirine olumlu geri
dönüş alınamadı. Twitter, son altı aylık dilimde 432
hesap dondurdu, bu hesapların ülkelere göre dağılımı
manidar; Türkiyede 414, Rusyada 14, Fransada 2, Almanyada 1, Brezilyada 1.
Şimdi, gençlik kolları
başkanımızın, eski milletvekilimizin, ilçe
başkanlarımızın, il başkanlarımızın,
parti meclisi üyemizin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul)
en son dün
itibarıyla, 13 yaşındaki bir çocuğun
Cumhurbaşkanına hakaretten ifade vermesiyle birlikte Türkiyedeki
adil düzen tekrar sorgulanmaya başlanmıştır.
Özgürlüğün ve adaletin hâkim olacağı
bir Türkiye özlemiyle hepinizi sevgiyle selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Gaydalı
21.- Bitlis
Milletvekili Mahmut Celadet Gaydalının, Bitlisin Ahlat ilçesinin
Ovakışla beldesinde bazı mahallelere elektrik
bağlanmadığından vatandaşların mağdur
olduğuna ilişkin açıklaması
MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) Teşekkür
ederim.
Bitlis Ahlat Ovakışla beldesinde
-Burcukaya, Güzelsu Mahalleleri dâhil- olan 4 mahallenin elektrik şebekesi
hâlâ bağlanmamıştır. Bu mahallelerde yaşayan 100ün
üzerindeki aile mağdurdur. Bu sıkıntı dört yıldan beri
devam etmektedir. Yüksek gerilim hattı için TEDAŞ döneminde mal
sahiplerinin rızası alınmadan direkler dikilmiş,
özelleştirme sonrası VEDAŞ konuyu üstlenmemiştir. Konunun
bir an önce çözülüp 4 mahalleye elektrik sağlanarak burada yaşayan
vatandaşlarımızın mağduriyetlerinin giderilmesi için
Sayın Bakanın ilgisini rica ediyorum.
Saygılar.
BAŞKAN Sayın Özdemir
Sayın
Özdemir? Yok.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) Hangi Özdemir?
Pardon, hangi Özdemir?
BAŞKAN H. A. Özdemir.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) Benim
BAŞKAN Buyurunuz.
22.- Konya
Milletvekili Hacı Ahmet Özdemirin, 26 Şubat 1992de yaşanan
Hocalı katliamı ile 27 Şubat Necmettin Erbakanın ölüm
yıl dönümlerine ve İslam İşbirliği
Teşkilatının 2016 yılı İslam Kültür Başkenti
olarak Konyayı seçtiğine ilişkin açıklaması
HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) Ben de Hocalı
katliamını kınayarak, Erbakan Hocaya rahmet dileyerek sözlerime
başlamak istiyorum.
Bilindiği gibi, İslam
İşbirliği Teşkilatı 2016 yılı İslam
Kültür Başkenti olarak -ilki Kudüsteydi- Konyayı seçmiş
bulunmaktadır. Konya, Ahmet Hamdi Tanpınarın sözünde ifadesini
bulduğu gibi Bir başkent daima başkenttir. gerçeğine
uygun hareket etmeye devam etmektedir. 2016 yılında konferanslar,
seminerler, sempozyumlar, sergiler, sema gösterilerinin yanı sıra,
Mevlâna Kültür Merkezi civarında yapımı tamamlanacak olan
İslam kültür merkezindeki Mevlevihane...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) ...Panorama
Mevlâna, semahane ve diğer birtakım faaliyetlerle bu yılı
dolu dolu kutlanacaktır.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Taşçı...
23.- Ordu
Milletvekili Ergün Taşcının, 27 Şubat Necmettin
Erbakanın ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması
ERGÜN TAŞCI (Ordu) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
27/2/2011 tarihinde vefat eden eski
Başbakanlarımızdan değerli devlet adamı, Türk
siyasetinin duayeni, millî görüş lideri, millî sanayimizin kurulması
için yoğun gayretleriyle tanıdığımız ve
Dünyayı ezen sömürü canavarının beyni siyonizm, sağ kolu
Amerika, sol kolu Rusyadır. diyerek âdeta bugüne ışık
tutan Profesör Doktor Necmettin Erbakan Hocamızı rahmetle
anıyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Sert...
24.-
İstanbul Milletvekili Hasan Sertin, milletvekillerinin yapmış
olduğu konuşmalarda partileri ve şahısları rencide
edecek bir dilden uzak durmaları gerektiğine ilişkin
açıklaması
HASAN SERT (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de milletvekillerimizin gerek
kürsüden gerek sıralardan yapmış olduğu konuşmalarda
partileri ve şahısları rencide edecek bir dilden uzak
durmaları, bir nezaket dilini kullanmaları gerektiğine
inanıyorum.
Yine, özellikle kürsüde
yapılan konuşmalarda gündeme bağlı
kalınmasını, gündem dışı konuşmaların
kısa tutulmasını arzu ediyorum.
Birleştirici bir dilin
hepimize fayda getireceğini, partileri ve şahısları rencide
edecek dilden uzak durulması gerektiğini, özellikle teröre destek
veren konuşmalardan uzak durulması gerektiğini ve tekrar
konuşmalardan uzak durulması gerektiğini temenni ediyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın
Yıldız...
25.- Aydın
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, Aydında jeotermal santrali
kurulduktan sonra kükürt dioksit oranının yüzde 180
arttığına ilişkin açıklaması
HÜSEYİN YILDIZ
(Aydın) Sayın
Başkanım, değerli milletvekillerim; Aydın tarım kenti
olup halkın yüzde 80i geçimini tarımdan sağlamaktadır.
Türkiyede üretilen tüm incirin yüzde 63ü, kestanenin yüzde 36sı,
zeytinin yüzde 20si, pamuğun yüzde 13ü Aydında üretilmektedir.
Tarım ürünleri ihracatımız yaklaşık 500 milyon dolar.
2007de AKP, çıkardığı jeotermal santrali yasasında
ÇED raporunu kaldırarak, Aydın ilimizin yüz ölçümünün yüzde 85inin,
maalesef, jeotermal ruhsatlarını kendi yandaşlarına verdi.
Jeotermal santrali kurulduktan sonra kükürt dioksitin yüzde 180
arttığı ve bu dönemde, bu yıl incirde çok
sıkıntılar çektiğimiz malumunuzdur. Çevre ve
Şehircilik Bakanına hem soru olarak hem sözlü olarak, o ilin il
müdürünü arayarak bu kükürt oranının ölçülmesini istedik ama
maalesef, AKP milletvekili bunu gündeme farklı getirdi.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Sarıhan
26.- Ankara
Milletvekili Şenal Sarıhanın, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin Mehmet Uytunun ölümüyle ilgili kararına ilişkin
açıklaması
ŞENAL SARIHAN (Ankara) Değerli
Başkan, dün Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince,
Şırnakta, yedi yıl önce annesinin kucağında gaz
fişeğiyle yaşamını yitiren Mehmet Uytun hakkında
bir karar verildi. Bu kararda, yaşama hakkının ihlal
edildiği konusunda saptama yapıldı ve tazminata hükmedildi. Bu
karar, dün Af Örgütünün açıklamış olduğu Bugünlerde
dünyamızda sadece haklarımız değil, onu koruyan yasalar ve
sistem de tehlikede, yedi yıllık kazanımımız ziyan
oluyor. sözünü bana anımsatıyor. Ziyan etmemeliyiz yıllarca
kazandığımız hakları, özellikle de yaşama hakkını
ziyan etmemeliyiz diyorum, bunun da bizim elimizde olduğunu düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tüm
27.-
Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün, Balıkesir Manyas Kuş
Cenneti Gölünün hızla kirlenmesi nedeniyle önlem alınması
gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET
TÜM (Balıkesir) Sayın Başkan, Balıkesir Manyas Kuş
Cenneti Gölü uluslararası koruma altına almış bir sulak
alandır. Yüz binlerce kuş bu gölde barınmakta ve üremektedir.
Fakat, 2000 yılından bu tarafa göl hızla kirleniyor, gölde
yaşayan canlıların üremesi kirlilikten dolayı azaldı
ve yok olmak üzeredir. Gölün çevresinde bulunan sanayi
kuruluşlarının çoğunun arıtma tesisi yok, var
olanların da tesisleri çalışmıyor, konut
atıklarının göle ulaşması engellenmiyor, göl
kıyısında yapılan tarım faaliyetlerinin denetimi yok. Çevre
Bakanlığı ve Orman ve Su İşleri Bakanlığının
uluslararası Ramsar Sözleşmesinden doğan
sorumluluklarını yerine getirerek acilen önlem almalarını
Bandırma ve Manyas halkı adına talep ediyorum.
Hükûmeti de buradan
uyarıyorum: Yeni bir çevre faciasına sebep olmayın. Kuş
Cennetini yok etmeye hakkınız yok. Yeni bir Cerattepe
yaratmayın.
BAŞKAN Sayın
Okutan
28.- Isparta
Milletvekili Nuri Okutanın, 27 Şubat Necmettin Erbakanın ölüm
yıl dönümüne, hayatını kaybeden Mehmed Kırkıncı
Hocaya Allahtan rahmet dilediğine ve Ispartadaki elma üreticilerinin
sorunlarına ilişkin açıklaması
NURİ OKUTAN (Isparta)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle, önceki
Başbakanlarımızdan Necmettin Erbakanın ölüm yıl
dönümü münasebetiyle kendilerine Allahtan rahmet diliyoruz.
Diğer taraftan, dün
Mehmet Kırkıncı Hocamızı Erzurumda kaybettik, ona da Allahtan rahmet diliyoruz.
Ve bilhassa, süt üreticileri
gibi artık, elma üreticileri de, Ispartada elmalarını
sokağa dökme noktasına geldiler. Yaklaşık 600 bin ton elma
üretiliyor; tonu 750 liraya üretilirken neredeyse aynı fiyatlara elden
çıkarmak durumunda kalıyorlar. İşin kötüsü, bizim
elmalarımız yurt dışına ihraç edilirdi ama şimdi
daha çok içeride tüketilmek durumunda kalıyor. Derhâl Hükûmetin bir önlem
alması ve bu elmaların belki mültecilere, belki öğrencilere,
belki başka tüketim alanlarına kaydırılarak çiftçilere
destek olması gerekiyor. Hükûmeti bu noktada göreve davet ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Dilipak
29.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Uğur Dilipakın, Esedi iyi,
Türkiyeyi kötü gören düşünceyi anlamakta zorlandığına ve
Ankaranın kalbine bomba koyan teröristin taziyesine giden Van
Milletvekili Tuğba Hezer Öztürkün bu Meclise
yakışmadığına ilişkin açıklaması
MEHMET UĞUR
DİLİPAK (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, Suriyede
diktatör Esed tarafından Kürtlere bugüne kadar vatandaşlık
hakkı verilmiyordu, seçme ve seçilme hakkı dahi yoktu. Şu anda
Esed iyi, Türkiye kötü propagandası yapanlar, geçmişlerini
bilmeyenlerdir. Bizler, Kobanide, üç günde, çoğunluğu Kürt kökenli
197 bin masum insanı IŞİD zulmünden
kurtardığımız için kötü, diktatör Esed masum. Bu ne biçim
bir akıl tutulması? Bunu anlamakta zorlanıyorum.
Bizler bu sorunu ümmetçi
bilincimizle çözeceğiz. İyi niyetimizle, doğru yapanlarla
beraber yanlış yapanların karşısında
olacağız. Sırtlarını PYDye yaslayanlar bilmelidir ki
yaslandığınız odun çürüktür, sizler de onlar gibi
çürüyeceksiniz.
Ankaranın kalbine bomba
koyan teröristi ziyaret eden Hezerin bu Meclise
yakışmadığını belirtir, Genel Kurulu
saygıyla selamlarım.
BAŞKAN Sayın Boynukara
30.-
Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukaranın, terörü savaş
kavramıyla izah etmenin terörü desteklemek ve sözcülüğünü üstlenmek
olduğuna ilişkin açıklaması
ADNAN BOYNUKARA
(Adıyaman) Sayın Başkan, Türkiyede bazı yerleşim
merkezlerinde meydana gelen olayların adını doğru koymakta
fayda var. Bunlar, PKK terör örgütünün ve türevlerinin üstlendiği terör
faaliyetleridir. Terör faaliyetlerini savaş kavramıyla izah etmek
bilgi eksikliğine dayanıyorsa düzeltilmesinde yarar var ancak terör
faaliyetleri için savaş kavramı bilinçli olarak
kullanılıyorsa bunun terörü desteklemek ve sözcülüğünü üstlenmek
olduğu açıktır. Bunun kayıtlara geçmesini istiyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın
Bilgin
31.- Sivas
Milletvekili Hilmi Bilginin, 27 Şubat Necmettin Erbakanın ölüm
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
HİLMİ
BİLGİN (Sivas) Teşekkür ediyorum Başkanım.
54üncü Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmeti Başbakanı, büyük dava adamı, Millî Görüş Lideri
Profesör Doktor Necmettin Erbakan 27 Şubat 2011 tarihinde Hakka yürümüştür.
Bu vesileyle, kendisini rahmetle, minnetle, şükranla anıyorum.
Kendisi, ülkesine hizmet
etmek üzere çıkmış olduğu siyasi mücadelede defalarca
engellenmesine, yasaklanmasına, partisinin kapatılmasına
rağmen hukuk çizgisinden ayrılmamış, hukuk içerisinde
kalarak mücadelesini sürdürmüştür. Bu millet onu, vesayet odaklarına
karşı vermiş olduğu onurlu ve vakur mücadelesini asla
unutmayacaktır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Son söz,
Sayın Beştaş
32.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Suruç katliamından
yaralı olarak kurtulan Tülin Gürün canlı bomba olabileceği
şüphesiyle takibe alınmasının kabul edilemez olduğuna
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan, ben de Adanada yaşayan
bir kadınla ilgili, Tülin Gürle ilgili birkaç hususu belirtmek istiyorum.
Tülin Gür, Suruç
katliamında yaralı olarak kurtulan bir genç kadın ve geçen, üç
gün önce öğrendiğimize göre, 81 ilin valilik ve emniyet
müdürlüklerine gönderilmiş, Tülin Gürün psikolojisinin bozuk olduğu
ve canlı bomba olabileceği şüphesi ve kendisinin takibe
alındığına dair ciddi bir yazışma elimize
ulaştı. Buna ilişkin ilgili bakanlığa soru önergesi
verdik ama tabii, buradan da gerçekten canlı bomba olanların takip
edilmediği ve canlı bombaların yakalanamayacağına dair
-patlatılmadan önceki- beyanlarla kıyaslandığında,
Suruç katliamından sağ olarak kurtulan birisinin bu şekilde
nitelendirilmesi, takibe alınması, gerçekten kabul edilebilir bir
durum değil.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz sayın
milletvekilleri.
Şimdi sırasıyla sayın grup
başkan vekillerine yerlerinden söz vereceğim.
Sırayla isterseniz başlayalım
Sayın Akçaydan.
Buyurunuz Sayın Akçay.
33.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, 26 Şubat 1992de yaşanan
Hocalı katliamının yıl dönümüne, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Hocalı katliamını soykırım olarak kabul
etmek yönünde bir irade göstermesini istediğine, Bayır Bucak Türkmen
Dağında hayatını kaybeden Ferhat Tüleye Allahtan rahmet
dilediğine ve 27 Şubat Necmettin Erbakanın ölüm yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
1992 yılında 25 Şubatı 26 Şubata
bağlayan gece, Azerbaycan Türkleri Karabağ Hocalıda
vahşice katledilmiştir. Hocalıda o gün 106sı kadın,
63ü çocuk olmak üzere 613 insan şehit edilmiştir. Aradan geçen yirmi
dört yılda üzüntümüz ve eli kanlı katillere karşı
nefretimiz eksilmemiştir. Hocalıda yaşananlar tereddütsüz bir
soykırımdır.
Uluslararası hukukta soykırım millî,
etnik, ırki veya dinî bir grubu kısmen veya tamamen imha etmedir.
Hocalı katliamını soykırım olarak kabul eden ülkeler
şunlardır: Azerbaycan, Meksika, Pakistan, Kolombiya, Çek Cumhuriyeti,
Bosna-Hersek, Peru, Honduras, Sudan. Peki, ya, Türkiye Cumhuriyeti? Milliyetçi
Hareket Partisi olarak bu olayın soykırım olarak kabul
edilmesini, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu yönde bir irade göstermesini
istiyoruz. Bu konuda İstanbul Milletvekilimiz Sayın Atila Kaya, 26
Şubatın Hocalı soykırımını anma günü olarak
belirlenmesi için kanun teklifini Türkiye Büyük Millet Meclisine
sunmuştur. Hocalı, millî bir onurdur; Hocalı, Azerbaycanın
öz yurdudur; Hocalıyı unutmayacağız ve
unutturmayacağız. Arayışımız Hocalı için
adalettir ve aynı zamanda insanlık için de bir adalettir. Bu
vesileyle Hocalıda, Doğu Türkistanda, Türkmenelinde, Bayır
Bucakta ve tarihin herhangi bir yerinde veya herhangi bir devrinde
hayatını kaybetmiş bütün mazlumları bir kez daha
saygıyla ve rahmetle anıyorum.
İki gün önce, Suriye
Bayır Bucak Türkmen Dağı'nda ülküdaşımız Ferhat Tüle şehit
düşmüştür, bugün İstanbulda toprağa verilmektedir. Ferhat
Tüleye Allahtan rahmet, ailesine ve aziz milletimize
başsağlığı dileklerimi iletiyorum.
Yine, 27 Şubat 2011 tarihi de eski
başbakanlarımızdan merhum Necmettin Erbakanın
vefatının tarihidir. Merhum Necmettin Erbakanı da vefatının
bu yıl dönümünde rahmetle anıyorum ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Sayın Demirel, buyurunuz.
34.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, sokağa çıkma
yasaklarının uygulandığı yerlerde hayatını
kaybedenlerin cenazelerinin ailelerinin teşhis edemeyeceği durumda
olduğuna, Surda sokağa çıkma yasağına derhâl son
verilerek yaralıların tedavilerine başlanmasını,
cenazelerin ailelerine teslim edilmesini sağlayacak bir zeminin
oluşturulması gerektiğine ilişkin açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, siz de biliyorsunuz, Genel
Kurulda da defalarca ifade ettik ki bugün Surda 86ncı gününe giren bir
sokağa çıkma yasağı ilanı var. Hukuksuz bir
şekilde ilan edilen sokağa çıkma yasaklarıyla birlikte
bugün Surda 200e yakın çocuk, kadın ve yaşlı insanın
orada katledilmesi söz konusu. Daha önce Cizrede yaşanan vahşet
bodrumunu dile getirdiğimizde, bunları ifade ettiğimizde oradaki
insanlar aynen Madımaktaki gibi canlı canlı yakıldı,
katledildi ve şu an onların cenazeleri birçok ilde ve birçok ilçede
ailelerinin teşhis edemeyeceği durumda ve bu da yetmezmiş gibi
Adli Tıp Kurumunun -yapmış olduğu- sonuçlarıyla
birlikte cenazelerin bir kısmı Malatyada, bir kısmı da
Antepte çıkmış durumda.
Şunu ifade etmek istiyorum ki bugün cenazeler
yakılıp, işkence edilip paramparça bir şekilde ailelere
verilmeye çalışılıyor ve ailelere de aynı şekilde
işkence yapılıyor. Bu yaşananların -daha önce de
söyledik- ne hukukta ne ahlakta ne vicdanda, hiçbir yerde yeri yoktur. Biz
bunların iç hukuka, uluslararası sözleşmelere
aykırılığının bir kez daha takipçisi
olacağız. Bunun emrini verenlerin, bunu gerçekleştirenlerin bir
gün mutlaka yargılanacağına inanıyoruz. Aynı
şeyin bugün Surda tekrar gerçekleşmemesi için, özellikle bugün
buradan, Genel Kuruldan bir kez daha ifade ediyoruz ki Surda 86ncı güne
girilen sokağa çıkma yasağının derhâl
kaldırılması ve orada yaşam mücadelesi veren yaralıların
derhâl sağlık tedavilerine ve ailelerine cenazelerin verilmesi
gerekiyor. Oradaki sivil toplum kuruluşlarının
açıklamaları var, Türkiyenin birçok yerinden giden gazeteci ve
sanatçıların da açıklamaları var. Bunların mutlaka
dikkate alınması ve Surda da ikinci bir vahşetin önlenmesi için
mutlaka en az yirmi dört saat sokağa çıkma yasağının
ortadan kaldırılması ve halkın, ailelerin oraya giderek
ailelerini oradan alması gerektiğini bir kez daha ifade ediyorum.
Ve en son olarak, Surda yaşanan Fatma
Ateşin katledilmesi, kan kaybından yaşamını
yitirmesiyle birlikte, aile fertleri ve oradaki basın emekçisinin
hastaneye ve ambulansa yetiştirmeye çalıştığı
Fatma Ateş
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) -
hastaneye kaldırılırken yaşamını yitirdi.
Toparlıyorum Başkan.
BAŞKAN Toparlayınız Sayın
Demirel.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - Bu da
yetmezmiş gibi, Fatma Ateşin yaşamını yitirmesiyle
birlikte oradaki aileleri gözaltına alınıp tutuklandı.
Yani, hangi ülkede yaşıyoruz, bir daha sormak istiyoruz. Buradaki
durum
BAŞKAN Sayın Demirel, sistem
açılmıyor, girebilirseniz eğer, söz isterseniz
Buyurun, tamamlayınız lütfen.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Şunu ifade etmek istiyorum: Yani, şurada yapılmak istenen,
Cizrede, Surda ve tüm illerde yapılmak istenen şu ki Ya
katledeceğiz ya da tutuklayacağız, cezaevine
bırakacağız. Yaralıları hastaneye götüren aile
fertleri bile tutuklanıyor. Kendi evinde kalınmasına bile izin
verilmeyen bir anlayış, bir devlet politikası, bir iktidar
zihniyeti söz konusudur. Bunu kabul etmediğimizi bir kez daha ifade ederek
Surda derhâl sokağa çıkma yasağının ortadan
kaldırılması ve oradaki yaralıların,
yaşamını yitirenlerin ailelerine kavuşmasını
sağlayacak bir zeminin oluşturulmasını bir kez daha ifade
ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Demirel.
Buyurunuz Sayın Gök.
35.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, 26 Şubat 1992de yaşanan Hocalı
katliamının yıl dönümüne ve Suriyedeki iç
çatışmaları sona erdirici her türlü girişime destek
olunması gerektiğine ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
26 Şubat 1992de Hocalıda
gerçekleştirilen katliam dünya insanlık tarihinin en ağır,
travmatik ve trajik olaylarından bir tanesidir. Gerek ülkelerin kendi iç
sorunlarının gerekse ülkeler arasındaki sorunların
barışçıl yöntemlerden çözülmesi gerektiğine inanan Mustafa
Kemal Atatürkün Yurtta sulh, cihanda sulh. ilkesine inanan Cumhuriyet Halk
Partisinin fertleri olarak, bugün de sınırlarımızda
yaşanan çatışmaların, özellikle Suriye düzleminde
gerçekleştirilen olayların dünya barışına bozucu etki
yapmaması açısından çok dikkatli davranmamız gereken bir
süreçten geçtiğimizi hepimiz biliyoruz. Böyle bir süreçte siyasal iktidara
ve herkese, bütün dış ülkelere ve Suriyede çatışan bütün
taraflara çok ağır sorumluluk düşmektedir. Cenevre
konferanslarının bu yapılan görüşmeler trafiğinde
başarılı bir sonuç çıkartması dünya
barışına da büyük katkı sağlayacaktır. Aksi
takdirde, Hocalı katliamı gibi, her zaman derinden üzüntüyle
gerçekleştiğini görmekten büyük üzüntü duyduğumuz bu
olayların tekrarlanacağı günlerin Suriyede önümüzdeki günlerde
olması muhtemeldir. Bu nedenle Yurtta sulh, cihanda sulh. ilkesiyle
beraber Suriyedeki iç çatışmaları sona erdirici her türlü
girişimlere destek olunması gerektiğinin altını
çiziyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Gök.
Sayın İnceöz, buyurunuz.
36.- Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün, 27 Şubat Necmettin
Erbakanın ölüm ve 26 Şubat 1992de yaşanan Hocalı
katliamının yıl dönümlerine, demokrasiye yapılan tüm
müdahalelere karşı olduklarına, sokağa çıkma
yasaklarının uygulandığı yerlerde terörle mücadele
eden güvenlik güçlerine şükranlarını ilettiğine ve bu
süreçte şehit olanlara Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de öncelikle sözlerimin
başında
29 Ekim 1926 tarihinde doğup 27 Şubat 2011
tarihinde ebedî yolculuğuna intikal eden Profesör Doktor Necmettin Erbakan
Hocamızın seksen beş yıllık yaşam mücadelesi,
demokrasi mücadelesi, eşi ve benzeri olmayan demokrasi mücadelesiyle dolu
bir yaşamdı. 28 Şubata bir gün kala vefat etti. Ben Allahtan
rahmet diliyorum. Ülkemize bugüne kadar yapmış olduğu hizmetleri
daima hatırlanacaktır ve milletimizin hatırasında da daima
rahmetle yâd edilecektir. Kendisi yaşamı boyunca çeşitli darbe
uygulamalarını görmüş, siyasi partisi kapatılmış,
yasaklı kalmış ve demokrasi mücadelesini
gerçekleştirmiştir.
Bununla birlikte, 26 Şubat 1992 tarihinde, 25
Şubatı 26 Şubata bağlayan gecede Yukarı
Karabağın Hocalı kasabasında düzenlenen
saldırıda 106sı kadın, 63ü çocuk ve 70i yaşlı
olmak üzere toplam 613 Azerbaycan vatandaşı da katledilmişti. Bu
katliamı, dost ve kardeş Azerbaycanın yaşadığı
bu tarifsiz acıyı kınadığımızı
belirtmek istiyorum. Böyle acı günler yaşamamayı, tüm dünyada
yaşanmamasını da özellikle bir temenni olarak diliyorum.
Bununla birlikte, yine 28 Şubata çok az bir
süre kaldı. Ben, demokrasiye yapılan tüm müdahalelere karşı
olduğumuzu, demokrasimizin her daim güçlendirilmesi gerektiğini,
egemenliğin kayıtsız ve şartsız milletimize ait
olduğunu ve millet iradesinin her şeyin önünde olması
gerektiğini, geçmiş, demokrasiye yapılan müdahaleleri göz önüne
alarak, bir kez daha vurgulamak istiyorum. Bir daha ülkemize, aziz milletimize
hiçbir şekilde
Sadece tek iradenin sandık olmasını, millet
iradesi olmasını, yapılacak her türlü müdahaleye de
karşı olduğumuzu da özellikle belirtmek istiyorum.
Tekrar, bu vesileyle, doğu ve güneydoğuda
sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı
yerlerde terörle mücadele eden güvenlik güçlerimize bir kez daha şükranla
buradan selamlarımızı iletiyoruz, teşekkürlerimizi
iletiyoruz. Bu süreçte hayatını kaybeden, şehit olanlara da
Allahtan tekrar rahmet diliyor, acılı ailelerine de sabır
dileklerimi buradan bir kez daha iletmeyi bir borç olarak görüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
İnceöz.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.-
Başkanlığın, esas komisyon olarak Dışişleri
Komisyonuna, tali komisyon olarak da Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler Komisyonuna havale edilen (1/406) esas numaralı
Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile İran
İslam Cumhuriyeti Sağlık ve Tıbbi Eğitim
Bakanlığı Arasında Sağlık ve Tıp Bilimleri
Alanlarında İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının Hükûmetçe geri alındığına
ilişkin tezkeresi (3/529)
BAŞKAN - Esas komisyon
olarak Dışişleri Komisyonuna, tali komisyon olarak da
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna
havale edilen (1/406) esas numaralı Türkiye Cumhuriyeti Sağlık
Bakanlığı ile İran İslam Cumhuriyeti Sağlık
ve Tıbbi Eğitim Bakanlığı Arasında
Sağlık ve Tıp Bilimleri Alanlarında
İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı Hükûmetçe geri
alınmıştır.
Bilgilerinize sunulur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 25 milletvekilinin, çok
katlı yapılarda insan ve yük taşıması için
yapılan asansörlerle ilgili eksikliklerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/108)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İnsan ve yük
taşıma amacıyla kullanılan asansörlerin
bakımlarının yetersizliği can kayıplarına neden
olmaktadır. Gelecekte yaşanabilecek bu ihmalin önlenmesi
açısından çok katlı yapılarda insan ve yük
taşıması için yapılan asansörlerin
bakımlarının denetlenmesi ve tespit edilen eksikliklerin
giderilmesi amacıyla Anayasamızın 98inci, TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince ekte sunulan
gerekçe çerçevesinde Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
2) Namık Havutça (Balıkesir)
3) Mahmut Tanal (İstanbul)
4) Ahmet Akın (Balıkesir)
5) Gamze Akkuş
İlgezdi (İstanbul)
6) Erkan Aydın (Bursa)
7) Candan Yüceer (Tekirdağ)
8) Gülay Yedekci (İstanbul)
9) Şerafettin Turpcu (Zonguldak)
10) Sibel Özdemir (İstanbul)
11) Ali Haydar Hakverdi (Ankara)
12) Zeynel Emre (İstanbul)
13) Gürsel Erol (Tunceli)
14) Didem Engin (İstanbul)
15) Melike Basmacı (Denizli)
16) Özkan Yalım (Uşak)
17) Tekin Bingöl (Ankara)
18) Musa Çam (İzmir)
19) Ünal Demirtaş (Zonguldak)
20) Kadim Durmaz (Tokat)
21) Atila Sertel (İzmir)
22) Zülfikar İnönü Tümer
(Adana)
23) Haydar Akar (Kocaeli)
24) Devrim Kök (Antalya)
25) Okan
Gaytancıoğlu (Edirne)
26) Aytuğ
Atıcı (Mersin)
Gerekçe:
6 Eylül 2014 tarihinde
İstanbul Şişli'de meydana gelen asansör kazasında 10
işçimiz hayatını kaybetmiştir. İnşaatta insan ve
yük taşımasında kullanılan asansörün 32nci kattan düşmesi
sonucu hayatlarını kaybeden vatandaşlarımız büyük bir
ihmalin kurbanı olmuştur.
Türk Standartları
Enstitüsü (TSE) Gözetim ve Muayene Merkezi Başkanlığı,
Asansör Bakım ve İşletme Yönetmeliği çerçevesinde 2012
yılının mayıs ayından bu yana asansörlerin periyodik
muayenelerini gerçekleştirmektedir. Basında yer alan haberlere göre,
TSE ekipleri, söz konusu tarihten bu yana 23 ildeki 138 belediye ile imzalanan
protokoller kapsamında Türkiye genelinde 45.565 asansörün muayenesini
gerçekleştirmiştir. Bu muayeneler sonucunda bu asansörlerin 30.656'sı
"Kullanılamaz", 4.673'ü "Bakımdan geçtikten sonra
kullanılabilir." ve 10.873'ü ise "Güvenli şekilde
kullanılabilir." durumda olduğu tespit edilmiştir.
Konutlar ve iş merkezlerinde gün içinde çok
defa kullanılan asansörlerin periyodik bakımları, TSE normlarınca
düzenli ve profesyonellerce yapılmalıdır. Asansörlerin
denetlenmesi ve bakımlarına yönelik mevzuatın açıkça
belirttiği Can ve mal güvenliğinin devamını sağlamak
için; asansörün ve tüm aksamlarının bakımı, bakım ve
işletme kılavuzlarında yer alan talimatlara göre
yapılmalıdır. ibaresi maalesef hiçe sayılmaktadır.
Araştırmalar, ülkemizde kullanımda olan asansörlerin
çoğunun bakımlarının yetersiz olduğunu göstermektedir.
Kentsel dönüşüm çalışmaları
sonucu çok katlı yapıların sayısındaki artış
ve bu yapılarda kullanılan asansörler gelecek adına risk
teşkil etmektedir. Denetimsizlik sonucu oluşabilecek tehlike
yurttaşlarımızın hayatını tehdit etmektedir.
İstanbul Şişli'de yapımı süren lüks bir rezidansta
yaşanan kaza akıllara şu soruyu getirmektedir: İstanbul
gibi mega bir kentte bu ihmal yaşanıyorsa Anadolu'nun diğer
şehirlerinde durum nasıldır?
Vatandaşın can güvenliğini korumakla
yükümlü olan devlet, insan ve yük taşımasında kullanılan
asansörlerin bakımlarının denetlenmesini zaman kaybetmeksizin gerçekleştirmelidir.
Bu hususta ihmallere yol açılmadan ve kamuoyunda oluşan tüm
şüphelerin giderilmesi için Meclis Araştırması
açılması elzemdir.
2.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 27 milletvekilinin, ASELSAN
çalışanlarının şüpheli ölümlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/109)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
ASELSAN çalışanlarının
şüpheli ölümlerinin araştırılması ve kamuoyunun
şüphelerinin giderilmesi ve Hükûmetin yetersizliklerinin
araştırılması amacıyla Anayasanın 98'inci,
İç Tüzükün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılması için gereğini arz ederim.
1) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
2) Özgür Özel (Manisa)
3) Namık Havutça (Balıkesir)
4) Ahmet Akın (Balıkesir)
5) Mahmut Tanal (İstanbul)
6) Gamze Akkuş
İlgezdi (İstanbul)
7) Erkan Aydın (Bursa)
8) Gülay Yedekci (İstanbul)
9) Atila Sertel (İzmir)
10) Sibel Özdemir (İstanbul)
11) Candan Yüceer (Tekirdağ)
12) Ali Haydar Hakverdi (Ankara)
13) Zeynel Emre (İstanbul)
14) Musa Çam (İzmir)
15) Gürsel Erol (Tunceli)
16) Şerafettin Turpcu (Zonguldak)
17) Didem Engin (İstanbul)
18) Melike Basmacı (Denizli)
19) Özkan Yalım (Uşak)
20) Burcu Köksal (Afyonkarahisar)
21) Tekin Bingöl (Ankara)
22) Ünal Demirtaş (Zonguldak)
23) Kadim Durmaz (Tokat)
24) Zülfikar İnönü Tümer (Adana)
25) Haydar Akar (Kocaeli)
26) Devrim Kök (Antalya)
27) Okan Gaytancıoğlu (Edirne)
28) Aytuğ Atıcı (Mersin)
Gerekçe
Askerî Elektronik Sanayii (ASELSAN) Türk
Silahlı Kuvvetlerine askerî haberleşme ve elektronik ekipmanın
sağlanması amacıyla 1975 yılında kurulmuş, yerli
savunma sanayimizin en önemli kuruluşlarından biridir. Savunma
sanayisinde dışa bağımlılığı azaltan,
önemli ekipmanları yurt içi üretimiyle Türk Silahlı Kuvvetleri
başta olmak üzere emniyet güçlerine sağlayan ASELSAN, son
yıllardaki çalışmalarıyla Türk savunma sanayisinin
dünyanın çeşitli ülkelerine ihracat yapan değerli bir
kuruluşu olmuştur. Ülke savunmasında kullanılan ve
kullanılması planlanan birçok özgün projeyi hayata geçiren ASELSAN,
Türkiye için stratejik bir sanayi tesisi olmaktadır. Üretim ve AR-GE
faaliyetleriyle bünyesinde çok sayıda çalışanı
barındırmaktadır.
ASELSAN, ülke gündemine, sadece ürettiği gurur
verici yerli savunma sanayi ekipmanlarıyla değil, şüpheli
ölümlerle de gelmektedir. 7 Ağustos 2006 tarihinde, ASELSAN
mühendislerinden Hüseyin Başbilen, 17 Ocak 2007 tarihinde ASELSAN
mühendislerinden Halim Ünal, 26 Ocak 2007 tarihinde ise ASELSAN
mühendislerinden Evrim Yançeken, 5 Mayıs 2008'de zorunlu askerlik
hizmetlerini yerine getiren ASELSAN bağlantılı mühendislerden
Zafer Oluk ve 9 Ekim 2007 tarihinde ise Burhaneddin Volkan
hayatlarını kaybetmişlerdir. 2006-2008 yılları
arasındaki mühendislerimizin şüpheli ölümleri kamuoyunun
hafızasından silinmemişken, 25 Ocak 2013 tarihinde bir
başka ASELSAN mühendisi Hakan Öksüz trafik kazasında
hayatını kaybetmiştir. Son olarak da şüpheli bir ölüm
Çankaya Cebeci Mahallesi'nde meydana gelmiştir. Akat Sokak 4/2 adresinde
meydana gelen olayda, iki gündür işe gitmediği için
endişelenerek kontrol etmek için ASELSAN mühendisi Erdem Uğur'un (28)
evine gelen arkadaşları, kapının açılmaması
üzerine polis ekiplerine haber vermiş ve olay yerine gelen polis ekipleri,
çilingir yardımıyla girdiği evde Uğur'un cesediyle
karşılaşmıştır. Erdem Uğur, üzerinde
battaniye örtülü hâlde, ağzına dayanmış büyük tüp
hortumuyla yatağında bulunmuştur. Ülkenin stratejik bir sanayi
kuruluşunda çalışan mühendislerin şüphe uyandıran
ölümleri akıllara birçok soruyu getirmektedir. Mesleki yeterlilikleri
açısından yurt dışındaki meslektaşlarıyla
yarışabilecek kadar donanımlı mühendislerimizin ölümlerinin
intihar ve kazayla açıklanması, olayın ayrıntılı
araştırmasının yapılmaması
ihmalkârlıktır. Her biri milli askerî projelerde görev alan
mühendislerimizin ölümleri kamuoyunda derin şüphelere yol açmaktadır.
Türkiye'de yıllar önce yaşanan
şüpheli ölümlerin, faili meçhul cinayetlerin dahi aydınlatılmadığı
gerçeği ortada iken yakın tarihte yaşanan bu şüpheli
ölümlerin üzerinde fazla durulmamıştır. Yabancı
İstihbarat servislerinden derin devlet yapılanmalarına, terör
örgütlerine kadar birçok komplo teorisinin ortaya atılmasının
sebebi ise ASELSAN mühendislerinin ölümleri hakkında kamuoyunu tatmin
edici cevapların adli ve siyasi makamlarca verilmemesinden
kaynaklanmaktadır. Trafik kazasında hayatını kaybeden
mühendisimiz Hakan Öksüz'ün daha önceki yıllarda kimliği belirsiz
kişilerce saldırıya uğraması, ölen mühendislerimizin
ailelerinin isteği sonucu Başbakanlık Teftiş Kurulunun
araştırma yapması, kamuoyundaki şüphelerin
haklılığını göstermektedir.
Kamuoyunun ve öncelikle hayatını kaybeden
mühendislerimizin ailelerinin şüphelerinin giderilmesi için,
olayların Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından incelenmesi ve
açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Çünkü olaylar
intihar ve kaza ihtimalleriyle basite indirgendiği takdirde, ülke
savunmasını ilgilendiren birçok konunun da üstü
kapatılacaktır.
3.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 29 milletvekilinin, Yüksek Seçim
Kurulunun gerçekleştirdiği faaliyetlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/110)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Seçimlerde güvenirlilik, doğruluk,
şeffaflık kriterlerinin tespit edilmesi, seçmen kütükleri ve seçim
sonuçlarının denetlenmesi, kamuoyu ve siyasi partiler tarafından
ölçülebilir hâle getirilmesinin sağlanması amacıyla
Anayasanın 98'inci, İç Tüzükün 104 ve 105'inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılması için
gereğini arz ederim.
1) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
2) Özgür Özel (Manisa)
3) Namık Havutça (Balıkesir)
4) Ahmet Akın (Balıkesir)
5) Mahmut Tanal (İstanbul)
6) Atila Sertel (İzmir)
7) Erkan Aydın (Bursa)
8) Gülay Yedekci (İstanbul)
9) Candan Yüceer (Tekirdağ)
10) Musa Çam (İzmir)
11) Sibel Özdemir (İstanbul)
12) Şerafettin Turpcu (Zonguldak)
13) Ali Haydar Hakverdi (Ankara)
14) Zeynel Emre (İstanbul)
15) Gamze Akkuş
İlgezdi (İstanbul)
16) Mustafa Tuncer (Amasya)
17) Gürsel Erol (Tunceli)
18) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
19) Didem Engin (İstanbul)
20) Melike Basmacı (Denizli)
21) Özkan Yalım (Uşak)
22) Burcu Köksal (Afyonkarahisar)
23) Tekin Bingöl (Ankara)
24) Ünal Demirtaş (Zonguldak)
25) Kadim Durmaz (Tokat)
26) Zülfikar İnönü Tümer (Adana)
27) Haydar Akar (Kocaeli)
28) Devrim Kök (Antalya)
29) Okan
Gaytancıoğlu (Edirne)
30) Aytuğ
Atıcı (Mersin)
Gerekçe
Türkiye'de seçimlerin yönetimi ve denetimi
YSK'nın sorumluluğu altındadır. YSK, seçmen kütüklerinin
takibini ve seçim sonuçlarının birleştirme işlemlerini
SEÇSİS adını verdiği bir sistem üzerinden yapmaktadır.
SEÇSİS'in iki temel amacı ve uygulama alanı vardır; seçmen
kütüğü takibi ve seçimlerin takibi. Birinci uygulama alanı, seçmen
kimlik ve adreslerinin TC kimlik numarasına (TCKN) dayalı olarak
merkezî ortamda, güncel bir biçimde tutulmasıdır. SEÇSİS'in
ikinci uygulama alanı ise, seçim sonuçlarının ilçelerden veri
girişi ile YSK merkezine ulaştırılması, kamuoyu ve
siyasi partilerle paylaşımıdır.
Mükerrer seçmenlerin bulunması,
yanlış bilgiler içermesi (örneğin 170 yaşında seçmen
olması), vatandaşların haberi dahi olmadan seçmen kütüklerinden
düşürülmesi, yer değiştirmesi, hiç
tanımadığı kimselerin kendi ikamet ettiği adreste
kayıtlı görünmesi güvenilir bir seçim için kabul edilemez durumlardır.
YSK seçmen bilgilerinin doğruluğunu,
güncelliğini, şeffaflığını sağlamak ve
denetimini yapmakla mükelleftir. Seçmen kütüklerinin MERNİS (KPS), Adres
Kayıt Sistemi (AKS)'leri üzerinden güncellenmesi, kontrol edilmesi,
denetlenmesi süreçlerinin raporlanması, yayımlanması, seçimlerin
şeffaflığının sağlanması açısından
önem taşımaktadır. Seçmen kütüklerinin hangi tarihlerde, kim
tarafından, nasıl güncellendiğinin denetlenmesi ve seçmen
listelerinin nasıl oluşturulduğuna ilişkin bilgilendirmenin
seçimlerden önce yapılması gerekmektedir.
Seçimlerden önce yayımlanan seçmen listeleri
verilerin işlenmiş ve sonuç niteliğindeki son halidir. Siyasi
partilerin seçmen kütüklerini etkin biçimde kontrol etmesi için, seçmen
listeleri askıya çıkarılırken, nakil yapılan
seçmenler, eklenen seçmenler, eklenen (18) genç seçmen, adres
değişikliği yapan seçmenler, bir önceki seçim dönemi askı
listesinde olmayıp eklenen seçmenler, bir önceki seçim dönemi askı
listesinde olup çıkarılan seçmenlere ait veriler de tahakkuk
ettirilmelidir. Seçimler öncesinde vatandaşlarımızın adres
değişikliği bilgilerinin doğruluğunun emniyet
görevlileri tarafından etkin bir şekilde
araştırılmasının sağlanması önemlidir.
Elektrik, doğal gaz, su abonelikleri iptal edilmeden adres değişikliği
işlemlerinin yapılmaması önleyici ve caydırıcı
bir tedbir olabilecektir. YSK vatandaşların adres bilgilerinin
doğruluğunu elektrik, su, doğal gaz abonelik
kayıtları, devletten aldığı sosyal yardımlar ve
Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarından sorgulamalıdır.
Seçim sonuçlarının hesaplanması ve
denetlenmesi için gerekli temel unsur ıslak imzalı sandık sonuç
tutanaklarıdır. Islak imzalı sandık sonuç tutanakları,
ilçe seçim kurullarında SEÇSİS aracılığıyla
bilgisayar ortamına girilmekte, sonuçlar eş zamanlı olarak YSK
merkezine aktarılmakta, aynı sonuçlar seçimlere katılan tüm siyasi
partiler ile paylaşılmaktadır. Islak imzalı sandık
sonuç tutanağı, ilçe seçim kurulu tarafından SEÇSİS
sistemine girilinceye kadar yürütülen tüm işlemler manuel olup insana
dayalıdır ve bilişim teknolojileri kullanarak müdahale etmek
mümkün değildir. SEÇSİS sistemine ıslak imzalı sandık
sonuç tutanaklarının girilmesinde iki kuşku söz konusu
olmaktadır. Birincisi; sandık sonuç tutanaklarının
değiştirildiği ya da hatalı girildiğidir.
İkincisi ise birleştirme tutanakları üzerinde oynamalar
yapıldığıdır.
Islak imzalı sandık sonuç
tutanakları, seçim sonuçlarının ilk tahakkuk kaydıdır.
Seçimlerdeki usulsüzlükler, itirazlar, iddialar ıslak imzalı
sandık sonuç tutanakları ve oy torbaları ilçe seçim kuruluna
ulaştırılmasına kadarki süreç içerisinde meydana gelmektedir.
Sandık sonuç tutanaklarının tarayıcıdan geçirilerek
yayınlanması seçimlerin sağlıklı bir zeminde
gerçekleşmesi elzemdir. İllerdeki sandık numaralarına göre
oy pusulaları ve zarfların barkodlanarak denetim ve kontrole tabi
tutulması seçim güvenliğinin sağlanması
bakımından önem arz etmektedir. Oy pusulalarının
güvenliğinin sağlanması için sandık başkanı ve en
fazla oyu alan üç siyasi parti görevlilerinin müşterek muhafaza ile ilçe
seçim kurullarına götürülmesi kuralı titizlikle
uygulanmalıdır. Müşterek muhafaza seçim sonuçlarının
ilçe seçim kurullarına ulaştırılması ve
birleştirme tutanaklarının düzenlenmesine kadar devam eden bir
süreç olmalıdır.
TBMM seçimlerin şeffaf, adil, güven ve huzur
ortamı içerisinde geçmesini sağlamak üzere YSK'nın
gerçekleştirdiği faaliyetlerin denetlenmesi, sorunların tespiti
ve çözüm önerileri getirilmesi amacıyla araştırma komisyonu
kurmalıdır.
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.23
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.38
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)
-----
0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 44üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Şimdi, Halkların Demokratik Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun,
28/12/2015 tarihinde Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul ve
arkadaşları tarafından, Gaziantepte IŞİDin bütün
faaliyetlerinin açığa çıkarılması ve gerekli tedbirlerin
alınması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 25 Şubat 2016
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
25/2/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 25/2/2016 Perşembe
günü (Bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
İdris
Baluken
Diyarbakır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
28 Aralık 2015 tarihinde, Gaziantep
Milletvekili Sayın Mahmut Toğrul ve arkadaşları
tarafından verilen (409 sıra no.lu) Gaziantepte IŞİDin
bütün faaliyetlerinin açığa çıkarılması ve gerekli
tedbirlerin alınması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak
25/2/2016 Perşembe günlü birleşiminde sunuşlarda okunması
ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubunun önerisi üzerinde ilk konuşmacı, lehte olmak üzere Muş
Milletvekili Sayın Ahmet Yıldırım.
Sayın Yıldırım, süreniz on
dakika.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2013 yılına kadar IŞİD olarak, 2013
yılından beri ise kendini İD yani İslam Devleti olarak
tarifleyen bir insanlık belası olarak ifade edebileceğimiz bu
cani, barbar ve tecavüzcü örgütle ilgili bütün dünya belli bir fikir ve
düşünce sahibidir. Bu, dünyanın çok farklı yerlerinde
araştırmalara, haberlere, incelemelere konu olmaktadır.
Özellikle IŞİDin katliamcı politikası, Orta Doğuda
insanlık ailesinin yüzünü karartacak uygulamaları
karşısında Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti uzunca bir süre sessiz
kalmış, kendi düşüncelerini ve bu örgüte karşı,
insanlık düşmanı örgüte karşı düşüncelerini
uzunca bir süre ifade etmekten, eleştirmekten, kınamaktan veya terör
örgütü olarak adlandırmaktan imtina etmiştir.
Burada ifade etmek isteriz ki İlişkimiz
yok, biz zaten terör örgütü olarak görüyoruz. diye, bugün gelinen noktada
artık her şeyin ifşa edilmiş olması bu örgütün
savunulabilir hiçbir tarafının kalmaması sonrasında
Hükûmet, AKP iktidarı tarafından ifade edilmeye
başlanmıştır. Ya değilse? Zaten böyle bir örgütün
açıktan sahiplenilmesi, bu örgütle bir ilişkinin varlığının
bırakın kabul edilmesi, tartışılmasının bile
çok zor olduğu bu konjonktürde, AKP iktidarının da bu örgütle
olan ilişkisini savunabilmesi mümkün değildir.
Tabii, yakın
geçmiş, tarihsel süreç içerisinde bazı devlet adamlarının,
bazı araştırmacıların, bazı gazetecilerin kendi
makalelerinde özellikle Türkiye ile IŞİD arasındaki
ilişkilere dönük araştırma, inceleme, demeç ve haberleriyle karşılaştık.
Yalnız başına birilerinin Türkiye'nin IŞİDle olan
ilişkisini ifade etmiş olması, siyasi iktidar üzerinden Türkiye
Cumhuriyeti devletinin IŞİDle olan ilişkisini şüphesiz
kesin kılmaz. Ancak şu bilinmelidir ki: Türkiye'nin gerek Suriye
politikası bağlamında IŞİDle olan ilişkisi
sadece ve sadece Türkiye Cumhuriyetinde siyasi iktidar dışında
benzer cümlelerle savunulan bir siyasi çevre, örgüt, devlet
kalmamıştır. Gerek Avrupa devletleri gerek Amerika Birleşik
Devletleri gerekse Orta Doğudaki birçok devlet, IŞİDi AKP
iktidarının gördüğü gibi görmemekte, onun tariflediği gibi
tariflememekte veya son iki yıldır IŞİDle olan ilişkisini
reddetmesini çok inandırıcı bulmamaktadır.
Bu temelde, Türkiyeyle iş birliği
yapıldığı öne sürülen konulardan biri -IŞİDle
ilgili- özellikle petrol ilişkisidir. Bu konuda ABD
Dışişleri Bakanı John Kerrynin ve Irak
Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebarinin
açıklamaları IŞİD-Türkiye ilişkisi açısından
oldukça dikkat çekicidir. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry,
senatörlerin ona ısrarla sorması üzerine DAİŞin kaçak
petrolü hangi sınırlardan geçirilerek uluslararası ticarete
sokulmaktadır? sorusuna Türkiye ve Lübnan sınırlarından.
diyerek bizatihi cevaplamıştır. Irak Dışişleri
Bakanı Hoşyar Zebari ise 12 Aralık 2014 tarihinde yani
yaklaşık olarak on dört ay önce El Cezire'ye verdiği mülakatta,
DAİŞin Suriye ve Irakta ele geçirdiği petrol rafinerilerinden
çıkardığı petrolü Türkiyedeki aracılarla
uluslararası ticari dolaşıma soktuğunu ve
sattığını ifade etmiştir. Şüphesiz, Kerrynin
veya Hoşyar Zebarinin IŞİD-Türkiye petrol ticareti
ilişkisini ifade etmesi yalnız başına yeterli bir karine
olur mu? Olmayabilir. Ancak Orta Doğuda çok etkin çalışmalar
yapan yazar, The Independent yazarı Robert Fisk, 22 Şubat 2015
tarihinde -yaklaşık bir yıl önce- Süleyman Şah
başlıklı makalesinde şunu ifade etmektedir: Süleyman
Şah Türbesine dokunulmaması karşılığında
çıkarılacak petrol için teknik yetersizliklerinden dolayı Türkiye'den
teknik personel talebinde bulunulduğunu ve bunların temin
edildiğini 22 Şubat 2015 günü The Independenttaki köşesinde
yazmıştır.
Avrupa Birliği tarafından Suriye'deki
petrolü kaçırmakla suçlanan Suriyeli iş adamı George Haswani ise
Siz beni bırakın asıl, sistematik olarak Türkiyeye
kaçırılan petrole bakın. cevabını Avrupadaki sorgu
ve yargı süreçlerinde ifade etmiştir.
Son olarak İngiliz Observer gazetesinde Martin
Chulov imzası ile yayınlanan makalede, ABD özel kuvvetlerinin 2015
Mayıs ayında Suriye'de DAİŞ'in petrol
kaçakçılığından sorumlu üst düzey lideri olan Ebu Sayyafa
yönelik operasyon düzenlediğini ve bu operasyonda yüzlerce flaş
bellek ve belgenin ele geçirildiğini, bu belgelerde DAİŞ'in
petrolden günde 1 ile 4 milyon arasında dolar
kazandığını ve cihatçı gruplar ile Türkiye
arasında bu petrol ticaretinin kanıtlarının olduğunu
ifade etmiştir.
Yine, bu insanlık düşmanı örgütün
özellikle kadın ticareti ile ilgili Tel Alfarda, Baajda, Aseybada,
Rabiada, Şengalde, Koçoda, Tıl Azerde savaş ganimeti
olarak ele geçirdiğini ifade ettiği kadınları yine, Ezidi,
Süryani, Şii, Şabak, Türkmen ve Arap kadın ve kız
çocuklarını başta Rakka olmak üzere Ambar, Musul, Tel Alfar ve Aseybada
köle pazarlarında para karşılığı
sattığı bilinmektedir.
Burada, son olarak, daha birkaç gün önce Ankara 3.
Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden DAİŞ davası
duruşmasında -ki bir basın kurumu üç gün önce kendi gazetesinde
yazdı- burada bazı telefon kayıtlarının dava
dosyasında bulunduğunu ve bu kayıt görüşmelerinde
DAİŞin Türkiyeye tüm geçişlerini organize eden Mustafa Demir
adlı çete mensubunun yüz yüze veya telefonla, çok sayıda tapesi
-Burak Üsteğmen, A.A., Abdullah Üsteğmen, A.B., M.U. ve ismini sayamayacağım
birçok kısaltmayla, askerler tarafından yürütüldüğü- dava
dosyasında kayıt altına alınmıştır. Yine,
telefon görüşmelerinde, bir askerin -ki bu da aynı dava
dosyasında- DAİŞ tarafından alıkonulan asker için aradığı
DAİŞ çete mensubuna Ama biz size böyle davranmıyorduk.
tapesine rastlanmıştır. Yine, DAİŞin Türkiye
sınır emiri olduğu iddia edilen Mustafa isimli kişi
"Burada 14 nokta tespit ettim. Araç girişiyle ilgili buraları
kullanıyoruz
Biz de soruyoruz: Bu noktalar nerelerdir? Bu dava
dosyasındaki iddialar Hükûmetin ne kadar bilgisi dâhilindedir? Buna
verebilecekleri cevaplar nelerdir?
Tüm bunlar olurken artık bu örgütün,
insanlık düşmanı örgütün savunulacak hiçbir tarafı
kalmayınca, Hükûmet, DAİŞle olan ilişkisinin
olmadığını, sadece Bizim için DAİŞ ile PYD aynıdır.
kılıfının arkasına sığınmak suretiyle
vermeye çalışmaktadır. Oysa şunu söyleyelim: Kendi
kentinde, ilçesinde, yurdunda yaşayan Rojavalı Kürtler, hiçbir
rejimin kendilerini koruyabilecek askeri, polisi, güvenlik gücü
kalmamışken, kendilerini koruyabilecek müesses nizam bir ordu gücü
yokken, sadece kendilerinin kentlerini ele geçirmeye çalışan,
evlerini yıkmaya çalışan, kadınlarını köle
pazarlarında satmak üzere alıkoymaya çalışan bu örgüte
karşı sizce ne yapmalıydı? Ne zamandan beri kentini, evini,
canını, namusunu barbar bir orduya karşı korumak üzere
kendini savunmaya çalışanlar terörist olarak
adlandırılmaktadır?
Bu yönüyle şunu ifade edelim ki sadece PYD ile
DAİŞ bizim için aynıdır. cümlesi, Türkiye ve siyasi
iktidar açısından dünyada kendisine Katar ile Suudi Arabistan
dışında partner bulunamayan bir iddiadan öte hiçbir anlam ifade
etmemektedir. Bu yönüyle, Türkiye değerli bir
yalnızlığı yaşamaktadır ve bu son günlerde,
özellikle Rojavaya dönük Türkiye tarafından yapılan
saldırılarda ifade edilen en önemli hususlardan biri, son birkaç
gündür sağlanmaya çalışılan ateşkesle alakalı
olarak Başbakan, dün ve bugün de ifade etti, Biz bu ateşkese
uymayacağız. diyor. Şimdi buradan sormak isterim
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET YILDIRIM (Devamla) Başkan,
toparlıyorum.
BAŞKAN Tamamlayınız Sayın
Yıldırım.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Şimdi,
sanırsınız ki Türkiye Cumhuriyeti devleti de ateşkes
içerisinde mütalaa edilen Suriyedeki örgütlerden biridir. Ya, ateşkes
seni kapsadı mı ki Ben bu ateşkese uymayacağım.
diyorsun? Sen burada sağlanmaya çalışılan Suriyedeki iç
savaşın neresindesin ki Ben bu ateşkese uymayacağım.
diyorsun? Ateşkesin sağlanmaya çalışıldığı
taraflar belli; bir, Şamdaki rejim güçleridir, bir de oradaki
silahlı örgütler veya yapılardır. Türkiye Şamdaki rejim
olmadığına göre, acaba Suriyede kendini bir örgüt olarak
mı sayıyor ki Ben ateşkese uymayacağım. diyor?
Ateşkesin kapsamı, muhtevası neyi ifade ediyor, ülkenin
Başbakanı buna nasıl cevap vermeye çalışıyor? Tüm
bunların özellikle, yıllardan beri bu ilişkiye, IŞİD
denen insanlık düşmanı bu örgütle olan ilişkilere dair,
sıkışmışlığa dair -en azından iddia
diyelim- verilen âciz cevaplar olduğunu ifade eder, bütün Genel Kurulu
saygıyla selamlarım. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yıldırım.
Grup önerisi aleyhinde ilk konuşmacı,
Bursa Milletvekili Sayın Kadir Koçdemir.
Sayın Koçdemir, süreniz on dakika.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
KADİR KOÇDEMİR (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yirmi dört yıl önce 613 sivilin
katledildiği Hocalı katliamındaki şehitlerimizi rahmetle,
katliamı yapanları da nefretle anıyorum. Allah, Azerbaycandaki
kardeşlerimizin balalarını saklasın.
Yine bugünlerde ölüm yıl dönümünü idrak
ettiğimiz rahmetli Erbakanı ve yine Mehmet Kırkıncı
hocayı da rahmetle anıyorum.
Kamuoyunun ilk defa 9 Haziran 2014 tarihinde Musulu
ele geçirmesiyle kendisinden yakından haberdar olduğu IŞİD
terör örgütü, esas itibarıyla Amerika Birleşik Devletlerinin
dış politika ve müdahaledeki akut kusurlu
davranışlarının bir ürünüdür. Amerika Birleşik
Devletleri bir yere müdahale ederken giriş planları yapmakta ancak bu
zamana kadar müdahale ettiği bütün bölgelerde çıkışla
ilgili bir planı bulunmamaktadır. Nitekim, Iraka müdahalesi, 2003
yılından bu yana 1,5 milyon Amerikan askeri orada görev
almış, 4.500ü hayatını kaybetmiş, 30 bin
yaralısı var, 30 bin de psikolojik olarak travmaya
uğramış hastası var bu askerlerden. 2012 yılına
kadar, kendi rakamlarına göre, 880 milyar dolar burada Amerika
tarafından harcanmıştır. Ancak, Iraka müdahalesinde
uluslararası politikanın gereklerini yerine getirmemesi sebebiyle
IŞİD denen bir bela bugün bölgeye ve hatta ülkemize de sirayet
etmiş, buralarda etkin hâle gelmiştir.
Bence buradan çıkarılacak,
IŞİDle ilgili süreçten çıkarılacak 4 tane temel sonuç
vardır. Bunlardan birisi, devlet tavrı, diplomasi akşamdan
sabaha birinin masada oturarak oluşturduğu kurallar demek değildir.
Bunlar başka türlü davranıldığında zararın daha
fazla olduğu defalarca ispat edilen tecrübelerin neticesinde ortaya konan
kurallardır. 2013 yılı Mayıs ayında, Kilise gittim,
orada göçmen, mülteci, misafir -ne diyorsak- Suriyelilerin bulundukları
yerleri gezdim. Bir ara tıraş olmak için berbere gittiğimde
16-17 yaşlarında bir berber, bu Suriyeden gelenlerden çok bizar, çok
şikâyetçiydi. Çünkü kendisi 7,5 liraya, 10 liraya tıraş
yapıyor, Suriyeden gelenlerden berberlik mesleği olanlar
kaldırımın üzerine tahta bir sandalye atarak orada 2 lira, 2,5
lira, ne verirlerse tıraş yapıyor ve haksız rekabet
vardı. Sadece o değil, Kilis, bugün de nüfusundan daha fazla misafiri
olan bir ilimizdir. Dinledim, dinledim -benim ne olduğumu, kim
olduğumu bilmiyor- dedim ki: Peki, ne yapacağız, harp var, bu
insanlar yerinden yurdundan oldu buraya geldi, ne yapılabilir, ne
yapacaktık? 16-17 yaşındaki berberden bir diplomasi dersi
aldım arkadaşlar, dedi ki: Ağabey, konuşmayı
kesmeyecektik. O ara Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve
Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Hanımefendi Mısıra
gitmiş, Sisiyle de görüşmüş ama görüşmeden
çıkışta Sisiye ve Mısırdaki o darbeyi yapanlara
demediğini bırakmamış. Onu bana örnek gösterdi: Bak,
kadın gitti ve demediğini de bırakmadı, biz
görüşmezsek bu meseleyi nasıl, kiminle görüşerek
çözeceğiz? dedi. Bu diplomasinin görüşme kaidesi o kadar esaslı
unsurudur ki savaş eden iki ülke bile cephede savaş ederken
diplomatları görüşür. Bizim bugün, Orta Doğunun önemli
merkezlerinin hemen hemen hiçbirinde temsilciliğimiz yok, hiçbiriyle
görüşmüyoruz.
İkinci çıkarılacak
sonuç: Hukuk devleti kurallarının uygulanmaması, görmezden
gelinmesinin uzun vadede herkese zarar verdiğidir. IŞİD bir
terör örgütüdür ama orada başka terör örgütlerinin bugün
Hasmımın hasmı dostumdur. diye kendilerine
yaklaşılarak görmezden gelinmesi, hele hele desteklenmesi, uzun
vadede -yine diplomasi tarihinin öğrettiği önemli derslerden birisi
olarak- herkese zarar vermektedir.
Üçüncü
çıkarabileceğimiz sonuç ise, bir yerde düzeni kurarken etnik temelde,
mezhep temelinde yaklaştığımızda buradan asla çözüm
çıkmayacağıdır. Avrupanın ortasında bunun
örnekleri var ama güney komşumuzda, komşularımızda
yaşananlar bunun en taze, en canlı örneğidir.
2016 yılında, siyasi hareketlerin,
insanların kendilerini DNA genetikle, kendilerini rasyonel bir
karşılığı olmayan mezheple hâlâ ifade etmeleri;
anlaşmaların, politikaların bu temelde gerçekleştirilmesi
büyük zararlara yol açmakta ve uzlaşmayı imkânsız hâle
getirmektedir. Amerika böyle davranmıştır, Irak Merkezî Yönetiminde
Sünni Arapları aşağılar derecede
dışlamıştır ve bunun neticesinde oluşan atmosferi
IŞİD terör örgütü kendi lehine çevirmiştir. Ama bugün,
başta Suriye olmak üzere bölgeye bakışımızda da
olayları analiz ederken, oradaki birlikte yaşama denkleminin
unsurlarını zikrederken, maalesef yine etnik ve mezhep
referanslarını esas alıyoruz. Bu çıkmaz bir yol, bu yolun
sonunda uzlaşma yok çünkü demokrasi -daha önce de arz ettiğim gibi-
müşterek, biz duygusuna sahip olan bir topluluk varsayar. Siz, rasyonel bir
karşılığı olmayan, etnik köken ya da mezhep gibi
unsurları siyasetin ana omurgası yaparsanız buradan
müşterek biz duygusunu tesis etmeniz mümkün değildir. Nitekim,
Uluslararası Af Örgütünün ve insan haklarıyla ilgili
uluslararası örgütlerin on beş, yirmi gündür raporlarına
yansıyan hususlar var. Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi kendi fiilî egemenlik
kurduğu alan içinde maalesef Kürt dışı etnik kökenden olan
köylerde yakıp yıkma ve ciddi etnik temizliğe girmektedir.
Bununla ilgili haberler, raporlar uluslararası basında yer
bulmuştur. Benzer bir durum Suriyede de yaşanacaktır.
Nihayet, Türkiye için buradan
çıkarılması gereken sonuç, Türkiyede de etnik ve mezhep temelli
ayrımcılık, ötekileştirme ve bunların sözcüsü olarak
demokrasi kurgusu bizi telafisi imkânsız zararlara doğru
götürmektedir. Bunların başında alt-üst kimlik uygulaması
gelmektedir, bu lafız gelmektedir. Sosyolojide alt-üst kültür
kavramı vardır ama alt-üst kimlik diye bir şey yoktur çünkü
kimlikler üzerinde bir hiyerarşi tesisi absürt, saçma bir şeydir. Bu
alt-üst kimlik lafı bizim zihin dünyamızı, bizim analiz
zeminimizi altüst etmekten başka hiçbir işe yaramamaktadır.
Yine, buna bağlı olarak buradan da
sık sık söylenen Kürtü, Türkü, Çerkezi diye başlayan
şeyler yanlıştır. Türkü dediğimiz anda -Anayasa da
bunu emretmektedir- başka bir etnik grubu zikretmemiz Anayasanın
tarif ettiği Türk kavramına aykırı ve yanlış bir
şeydir. Şunu diyebiliriz: Kürtü, Çerkezi, Türkmeni, Kıpçakı,
Çepnisiyle diye
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KADİR KOÇDEMİR (Devamla) Başkanım,
müsaade ederseniz tamamlayayım.
BAŞKAN Tamamlayınız Sayın
Koçdemir.
KADİR KOÇDEMİR (Devamla) Bunu
söyleyebiliriz ama bütün o saydığımız hususların
tamamı Anayasa ve modern zamanlardaki birlikte yaşama biçimi olarak
Türkün karşılığıdır.
IŞİD terör örgütünün, onunla
ilişkimizde devlet olma vasfımızı unutmamızın yol
açtığı zararların burada kalması dileğiyle tekrar
hepinize saygılar sunarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Koçdemir.
Grup önerisi lehinde ikinci konuşmacı
Gaziantep Milletvekili Sayın Mehmet Gökdağ.
Süreniz on dakika Sayın Gökdağ.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisinin
grup önerisi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Grup
önerisi de Gaziantepin IŞİD terörüyle ilgili ilişkisini
araştırmak üzere verilen bir önerge.
Değerli arkadaşlar, öncelikle şunu
belirtmem gerekir ki, vekilliğini yaptığım Gaziantepin,
memleketimin araştırma önergesine konu olan hususlarla
anılmasından büyük rahatsızlık duyuyorum, kabullenemiyorum,
tıpkı Gaziantepin yaşanılabilir şehirler
arasında 60ncı sırada olmasını kabullenmediğim
gibi. Gaziantep bunu hak etmiyor değerli arkadaşlar. Ancak
sorunları halı altına süpürmek çözüm değildir, çözüm
olmadığı da görülmüştür.
Sayın milletvekilleri, devletin bütün
organları, en başta da Türkiye Büyük Millet Meclisi,
sıralarında oturduğumuz Parlamento, ülkede var olan, olduğu
iddia edilen sorunları araştırıp çözmekle görevlidir.
Devlet bunun için vardır, Parlamento bunun için vardır. O nedenle,
sorunları görmezden gelmek görevimizi yapmamak anlamına gelir. Bu da
sorunların giderek ağırlaşması sonucunu doğurur.
Hele hele can alıcı bir sorun olan terör konusu, can yakıcı
sorun olan terör konusu söz konusu olursa hiç ama hiç ihmale gelmediğini
hep birlikte görüyoruz. Bunun ağır sonuçlarını
yaşadık, yaşıyoruz. İktidarıyla muhalefetiyle hep
birlikte oturmalıyız, araştırmalıyız ve
çözmeliyiz değerli arkadaşlar; Türkiye bizden bunu bekliyor,
Gaziantep bizden bunu bekliyor.
Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk
Partisinin bütün milletvekilleri gibi ben de bu sorumlulukla
çalışıyorum. Bu mesele henüz bu kadar can yakıcı
boyuta gelmeden AKPnin yanlış dış politikasının,
dolayısıyla yanlış Suriye politikasının
sonuçları ve etkileriyle ilgili uyarma görevimi yerine getirdim, dikkatinizi
bu konuya çekmeye çalıştım ve bununla ilgili önergeler verdim. 8
Temmuz 2015 IŞİDle ilgili soru önergemi, 23 Temmuz 2015
IŞİD ve El Kaideyle ilgili soru önergemi, en sonunda 24 Temmuzda
Gaziantepteki Suriye meselesinin, Suriyeli göçmen meselesinin Gaziantepe
olumsuz etkilerini araştırmak üzere bir araştırma önergesini
Türkiye Büyük Millet Meclisine sundum.
Değerli arkadaşlar, Suriye
yanlış politikasının acısını bütün ülke
olarak çekiyoruz ama sınır şehri olarak Gaziantep bu
acıyı, bu sıkıntıyı çok daha derinden yaşayan,
ekonomik, sosyal, siyasi sonuçlarını çok derinden hisseden bir
şehrimizdir. Sadece Gaziantep değil sınır şehri olan
Urfa da, Kilis de, Hatay da bu sıkıntıyı çok acı
olarak yaşıyor; hem güvenlik anlamında yaşıyor hem
ekonomik anlamda yaşıyor arkadaşlar.
Şimdi, benim bu konuyla ilgili
konuşacağımı duyan Gaziantepli hemşehrilerim bana
mesaj üstüne mesaj atıyor, sorunları buradan dile getirmemi söylüyor.
Sadece bir tanesini söyleyeyim. Gaziler Caddesini bilirsiniz -Gaziantepli
milletvekillerim var- Gaziantepin en hareketli ticaret caddesi. Orada bin lira
olan iş yeri kiraları şu anda 4 katına, 5 katına
çıkmış, 4 bin liradan, 5 bin liradan kiracı buluyor
arkadaşlar. Ev kiraları, gerçekten, karşılanması
mümkün olmayacak miktara yükselmiş.
Değerli arkadaşlarım, bunları
görmezden gelmemiz mümkün mü? Fakat bu önergelerimize bir
karşılık bulamadık.
Değerli arkadaşlar, sayın
milletvekilleri; Ben bilirim, ben çözerim, hiç kimseyi dinlemem, tek adam
anlayışıyla, muhalefetin katkısını reddeden
anlayışla nereye varacaksınız? On dört yıldır bu
anlayışla ülkeyi getirdiğiniz yer ve içine düştüğümüz
hâl meydanda değerli arkadaşlar; ülke kan gölüne dönmüş, esnaf
sıkıntıda, emekli sıkıntıda. Ülkede bütün çiftçi,
üretici, herkes huzursuz, herkes rahatsız.
Değerli arkadaşlar, biz burada ne söylersek
söyleyelim, kabul edelim etmeyelim ama bir gerçek yaşanıyor: Bu
ülkede bombalar patlıyor, insanlarımız yaşamını
yitiriyor, askerimiz, polisimiz şehit oluyor, ocaklar sönüyor, göçler
yaşanıyor. İster kabul edelim ister kabul etmeyelim halk bu
gerçekliği en yapıcı bir şekilde yaşıyor.
Değerli arkadaşlar,
şimdi elinizi vicdanınıza koyun, düşünün, siz bu gelinen
noktadan memnun musunuz? Ben memnun olmadığınızı
umuyorum ve öyle olmadığını biliyorum. Gelin, bu anlayıştan
vazgeçin arkadaşlar. Gelin, Cumhuriyet Halk Partisinin sorumlu ve
yapıcı siyaset anlayışından yararlanın. Gelin,
sorunlarımızı birlikte sahiplenelim, birlikte çözelim. Bu çözüm,
değerli arkadaşlar, tek kişinin iradesiyle olmaz,
olmadığı görüldü. Bugün geldiğimiz nokta tek kişinin
iradesine teslim olan siyaset anlayışından kaynaklanıyor.
Bu çözümü ortak akılla çözelim. Bu ortak akılda sizin de, bizim de,
tüm Parlamentonun iradesi olsun. Gelin bu irade Gazi Mustafa Kemal Atatürkün
Yurtta barış, dünyada barış. iradesi olsun.
Ben Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Gökdağ.
Halkların Demokratik
Partisi grup önerisinin aleyhinde son konuşmacı Gaziantep
Milletvekili Sayın Mehmet Erdoğan.
Sayın Erdoğan,
süreniz on dakika.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN
(Gaziantep) Sayın Başkan, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygı ve muhabbetle selamlıyorum.
Evet, herkesin bildiği
ve kabul ettiği gibi, ülkemiz son otuz beş yıldır terör
örgütlerinin baskıları altında ve bu terör örgütlerinin
baskısını gördüğümüz bu otuz beş kırk yıl
içerisinde hiçbirisinin lokal olmadığını bilmeyen bir
Allahın kulu yok; ha, bilmemek isteyen varsa, o, terör örgütünün bizatihi
mensubudur da onun için.
Değerli arkadaşlar,
1960lı yılları yaşadık ve terör örgütlerini gördük.
Mezhepler üzerine çıkıp sadece bir mezhep üzerine çalışan
terör örgütlerini gördük. Ama en büyük zararı kim gördü? O mezhep, terör
örgütü adına çıktığı mezhep gördü. Sonra ne oldu? Başka
bir etnik grup adına çıkanlar oldu. En büyük zararı kime verdi
Allah aşkına? Etnik gruplar adına çıkan terör örgütleri en
büyük zararı o etnik gruplara vermedi mi?
Evet, şöyle bir
bakalım, bugün Türkiye sınırı sadece Suriyeyle 960
kilometre. Bu 960 kilometreden sık sık sızmalar var; niye
olduğu belli. Karşıda koskoca bir devlet yok ediliyor. Hani
insan hakları? Hani hür dünyanın şakşakçıları
nerede? Burada konuşulan bazı terör örgütlerinin savunuculuğunu
yapanlar hiç ağzınızı açıyor musunuz bir defa Allah
aşkına? Milyonlar öldürülüyor, milyonlar sürülüyor; mezhebi ne olursa
olsun, ırkı ne olursa olsun insanlık öldürülüyor. Bir kediye
bile acıyanlar milyonların katline seyirci kalıyorlar. Bu kürsü
katillerin savunuculuğunun yapıldığı kürsü olamaz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli kardeşlerim, bunun partisi falan
da olmaz. Burada Türkiye kokteyl bir terör örgütü iş birliğiyle
karşı karşıya bulunuyor. Türkiyeye karşı dünya
devletleri, özellikle mandacı, sömürgeci, Orta Doğunun
kanını kusturan, yüz yıl önce bu coğrafyayı parça
parça bölenler, cetvelle çizenler yeni bir otorite uyguluyorlar ve bu
otoritedeki malzemeleri besbelli; bunun adına IŞİD diyoruz evet,
bunun adına DAİŞ diyoruz. O lanetli DAİŞ en büyük
zararı kime veriyor? Müslümanlara veriyor.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Ne
yapalım biz?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla)
Yapacağınızı yapacaksınız, burada
yapacaksınız. Şov yapmayacaksın. Her seferinde burada
şov yapıyorsun.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Desteklemeyeceksin, Antepte silah vermeyeceksin.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Evet, bura şov
yeri değil. Niye alınıyorsun sen? Terör örgütleri sözcüsü müsün?
VELİ AĞBABA (Malatya) IŞİD
desene IŞİD! Sağa bak, IŞİD deyince sağa bak!
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Ben deminden beri
terör örgütüne konuşuyorum. Niye alınıyorsun sen?
VELİ AĞBABA (Malatya) Sağa bak,
buraya bakarak konuşma!
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Değerli
kardeşlerim, aldırmayın onlara.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Seninki şov değil
mi?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Değerli
kardeşlerim, bakın, Kürtler adına çıkan örgüte bakın.
En büyük zararı kime veriyor? Kürtlere veriyor. Bugün açılan
hendekler, açılan çukurlar, şehirler altüst olmuş,
sınırdan silahlar sokuluyor. Kim sokuyor? PYD geliyor orada
çatışıyor. Cizrede 650 terör örgütü mensubu öldürülmüş.
Kaç tanesi bölge halkından, soruyorum size; sözcülüğünü burada
yapanlara soruyorum. Bölge halkından kaç kişi var? Hepsi PYDli,
PKKlı, YPGli, bilmem ne
Evet, Çanakkale savaşlarında da o
bilmem ne yamyamlar vardı, bugün de aynı. Konuşmamdan
alınanlar tabii ki olacak. Dokunuyor değil mi?
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Biz
alınmıyoruz.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Evet,
milyonların kanına dokunuluyor üzülmüyorsunuz, burada PYDnin,
PKKnın, terör örgütünün aleyhinde konuşuyorum o mu dokunuyor?
Suriyeyi bölüyorlar, parça parça ediyorlar, milyonlar ölüyor, o mu dokunuyor
size?
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Suriyeyi kim
karıştırdı?
VELİ AĞBABA (Malatya) Sağa bak
sağa!
MEHMET ERDOĞAN (Devamla)
Evet, değerli arkadaşlarım, kimse burada terör örgütünün
savunuculuğunu yapmasın.
AHMET YILDIRIM (Muş) Senin
Cumhurbaşkanın bölüyor ya! Sen bölüyorsun sen!
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Siz bizzat burada
terör örgütünün savunuculuğunu yaptınız Sayın Vekil.
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Yüzünü
IŞİDe döndür, bize değil.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Biraz önce PYDnın
savunuculuğunu yaptın. Zagros silahını Türkiyeye kim
soktu? YPG sokmadı mı? Rusya
Bütün keleşleri YPG, PYD
sokmadı mı?
AHMET YILDIRIM (Muş) Gel buraya, gel burada
konuş. Kürsü orada!
BAŞKAN Sayın Erdoğan, lütfen Genel
Kurula hitap ediniz.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Sen burada
konuşmayı yapmadın mı? Ben çok gördüm sizin gibileri.
Değerli kardeşlerim
BAŞKAN Sayın Erdoğan, lütfen Genel
Kurula hitap edin.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Laf atana hitap
ediyorum.
ABDULKADİR YÜKSEL (Gaziantep) Sen konuşurken
bir şey yapıldı mı? Dinlesene!
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım aldırmayın bunlara. Bunu unutmayın.
ABDULKADİR YÜKSEL (Gaziantep) Sen
konuşurken kimse karıştı mı sana?
AHMET YILDIRIM (Muş) Böyle mi konuştum?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Sevgili
arkadaşlarım, sevgili kardeşlerim; bakın, bu kokteyl terör
örgütü her kesim adına ortaya çıkıyor. Kimine
İslamcı diyorlar, kimine mezhepçi diyorlar, kimine Kürtçü
diyorlar fakat her birinin Karagöz Hacivat gibi ipini çeken aynı.
Canları istediği yerde isteği örgütü piyasaya sürüyorlar,
istediği eylemi yaptırıyorlar. Olan kime olacak? Suriyeyi
parçalayacaklar, daha sonra Irakı parçalayacaklar. Türkiyeyi size böldürmeyiz.
Bunu böyle bilin! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Kimse Türkiyeyi bölemeyecek, bedeli ne olursa olsun. 79 milyon bir arada,
dipdiri durarak bu ülkeyi parçalatmayacak.
Yüz sene önce böldünüz. Bölenlere söylüyorum:
Sizlerin örgütlerini kullananlara -sizlerdeki kastım savunuculuğu
kim yaptıysa o- onlara söylüyorum. Bu ülkeyi bölmek o kadar kolay
olmayacak. Bu ülkenin her metrekaresinde şehitlerin kanı var.
Gaziantep için burada ikide bir önerge veren
arkadaşlara da söylüyorum. Gaziantep bugün dahi UNESCO tarafından dünyanın
Yaratıcı Şehirler Ağında 8inci şehir seçildi.
Sanayide bugün bölgemizin lideri durumunda. Arkeolojide, turizmde lider
durumda. Bu şehre de yazık etmeyin arkadaşlar gözünüzü seveyim.
Eğer Gazianteple ilgili çok da oynayacaksanız, çok da
uğraşacaksanız 6-7 Ekim olaylarını
hatırlatırım ben size. 6-7 Ekim olaylarında Gaziantep
halkı Barak Mahallesine topyekûn indi, o teröristlerin dersini verdi,
bundan sonra da verecektir. Gaziantep sahipsiz değildir, Gaziantep
yekvücuttur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Gaziantep sanayide, ticarette, ekonomide, kültürde, arkeolojide, gastronomide
bir dünya şehridir. Bu şehrin üzerine oynamayı şu kürsüde
telaffuz etmeye de müsaade etmeyiz. Olumsuzluklar şehri değildir
Gaziantep. Kurtuluş Savaşını vermiş, evet, Anadoluya
ışık tutmuş bir şehirdir, yedi düvele karşı
durmuş bir şehirdir. Bu şehrin adını burada
kirletmeyelim.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Kirlenmiyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) Antepe bir
şey demedik canım. Antepe bir şey demiyoruz.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Buna çok dikkat
edelim arkadaşlar.
Sevgili kardeşlerim, tabii ki
öfkeleneceğiz. Her gün ben 5 askerimi, polisimi şehit verirken
birileri çıkıp bu kürsüde o örgütlerin savunuculuğunu
yapmamalı ve bunlar bu meydanları bu kadar boş bulmamalı.
Bu meydanlar bu kadar boş değil, bu ülke de bu kadar sahipsiz
değil.
Evet, şimdi, IŞİDle ilgili bir
şey yapılmıyormuş. E, ne yapılacak?
Araştırma önergesi verilmiş. Samimiyseniz, söylüyorum, burada,
Gaziantepte ve Türkiyede IŞİDle ilgili yapılan operasyonlar
Türkiye bugün IŞİDi terör örgütü ilan eden ilk ülkeler
arasında. DAİŞle beraber PKKyı da lanetlemişiz,
YPGyi de, zararlı örgütlerin tamamını, hepsini lanetlemiş
bir partiyiz.
Şimdi, arkadaşlar, burada, özellikle,
bakın, ekimin son haftasında Ankara ve İstanbulda DAEŞ mensuplarının
bazı eylemlerinin bilgisi alındı ve bu eylemleri de belli bir
partiye yapacaklardı ve bunların 2si de kıskıvrak
yakalanarak hemen tutuklandılar. Bunun dışında, yine,
DAEŞle ilgili başka bir operasyonda Gaziantepte 12 kişi gözaltına
alınıp 5i tutuklandı. Yine, başka bir olayda 1i ölü ele
geçirildi. Yine, Ankara Garı olayını planlayan ve terör örgütü
mensubunu taşıyan ne oldu? Kendini patlattı emniyet
sıkıştırınca. Bunun gibi önümde yüzlerce olaylar var,
yığın yığın dokümanlar var. Ben bunlara
girmeyeceğim. Ancak, şunu herkesin bilmesini isterim ki
arkadaşlar, herkes burada temsil ettiği kitlelerin
savunuculuğunu yapsın. Acaba Gaziantepin hiçbir ekonomik sorunu ya
da benzeri meselesi, atılımı yok mu da sürekli buraya HDP
DAEŞle ilgili bilgi getiriyor? Soruyorum size, madem bu kadar
biliyorsunuz -devlet gereğini yapıyor- eğer bildiğiniz,
tespit ettiğiniz yerler varsa, gidilmediğini iddia ettiğiniz yer
varsa buyurun beraber üzerine gidelim, bugün birlikte mücadelesini verelim.
Ama, bunun yanında niye PKKya hiç dil uzatmıyorsunuz? Ya, binlerce
keleş yakalanıyor, tonlarca amonyum nitratlar yakalanıyor,
tonlarca silah yakalanıyor, niye bir gün lafını edemiyorsunuz?
Gelin, lanetleyin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) DAEŞe bin kere
lanet, PKK'ya bin kere lanet. Buyurun siz de söyleyin. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Teşekkür ederim hepinize. Sağ olun.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Tırlarla
siz de silah gönderiyorsunuz.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) O tırlar
Bayır Bucaklılara gidiyordu. Evet, hazmedemediniz değil mi?
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Erdoğan.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Demirel.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, hatip az önce konuşurken tamamen partimize
birilerinin savunuculuğunu yaptığımızı,
getirdiğimiz önergeye ilişkin yaklaşımlarında, önerge
getirmemize yönelik çalışmalarımıza ilişkin direkt
partimizi hedef alan ve gösteren bir tutum sergiledi. Buna ilişkin cevap
hakkını kullanmak istiyoruz.
BAŞKAN Buyurun.
Siz mi konuşacaksınız?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Ahmet Yıldırım konuşacak.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Yıldırım.
İki dakika sataşmadan söz veriyorum.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Hangi yüzle konuşacak?
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, Gaziantep Milletvekili
Mehmet Erdoğanın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Benden önceki hatip buraya çıkmış
öyle bir konuşuyor ki bu ülkeyi on dört yıldır, on beş
yıldır yöneten partinin milletvekili değil de muhalefet
partisiymiş gibi Bunu kim yaptı, bunu kim etti? Antepi,
Urfayı, Adanayı
Siz yaptınız, siz. Ben mi
iktidardaydım?
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) Hadi oradan!
AHMET UZER (Gaziantep) Hadi oradan! Gaziantepi
sen ne bilirsin be! Seni Antepe göndersek kaybolursun be!
AHMET YILDIRIM (Devamla) Valisini kim belirledi,
komutanını kim atadı? Sen yaptın.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Biz yaptık.
Antepi biz yaptık, ne güzel.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Biz mi yönettik bu
ülkeyi? Siz yönettiniz.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Türkiyenin en
güzel ili.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Geleceğim.
Bir kişi ancak bu kadar tarih bilmezlik
üzerinden konuşur.
AHMET UZER (Gaziantep) Sen ne bilirsin Antepi be!
Ne bilirsin Antepi!
AHMET YILDIRIM (Devamla) Yüz yıl önce ülkeyi
kim böldü? diyor. Ya bu kadar mı tarih bilgisinden yoksun olur insan? Yüz
yıl önce kim böldü? Ne anlatıyorsun?
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Demagoji yapma!
Demagoji yapıyorsun sen şu anda. Sen demagoji yapıyorsun.
İşiniz gücünüz demagoji yapmak zaten.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Sanırsınız
ki yüz yıl önce HDP gelmiş bu imparatorluğu bozmuş.
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) İşiniz
gücünüz demagoji yapmak zaten.
AHMET UZER (Gaziantep) Zihniyet, zihniyet.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Bir diğeri,
IŞİDle ilgili söyleyeyim mi? Bakın, Sayın
Başbakanın ne dedi?
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Türkiyenin
Başbakanı.
AHMET UZER (Gaziantep) Senin de
Başbakanın.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Dedi ki: 30 tanelik
canlı bomba listesi elimde ama eylem yapmadan yakalayamıyoruz.
Kendini patlatacak, 30 kişi ölecek Suruçta, 100 kişi Ankarada
ölecek ondan sonra yakalayacakmış. Sen yakalasan yakalasan ancak
işte parçalanmış ceset buluyorsun.
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Sen de cenazesine
gideceksin, taziyeye gideceksin.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Kim yaptı onu!
AHMET YILDIRIM (Devamla) Kim yaptı? Sen
yaptın.
Bir diğer husus, bakın, hani isimleri,
yakalanmaları söylüyor ya, 5 Haziran 2015, Diyarbakır
bombacısı otelde yakalandı, emniyette misafir edildi,
ağırlandı, yüklendi, Diyarbakır İstasyon Meydanına
gönderildi.
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Yalan
söylüyorsun. Doğru değil bu.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Kimdi İçişleri
Bakanı? Emniyet kim? Savcı kim?
AHMET UZER (Gaziantep) Yalan söylüyorsun.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Katil mi arıyorsun?
Katil savunuculuğu mu arıyorsun?
AHMET UZER (Gaziantep) Doğru söyle.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Önceki gün burada
işte Sivas katliamının avukatları geldi Surun, Silopinin,
Cizrenin katliamlarını savundu. Git aynaya bak bakayım. (HDP
sıralarından alkışlar)
ABDULKADİR YÜKSEL (Gaziantep) Sen neyin
avukatısın?
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Doğruyu
söylemiyorsun.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun,
28/12/2015 tarihinde Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul ve
arkadaşları tarafından, Gaziantepte IŞİDin bütün
faaliyetlerinin açığa çıkarılması ve gerekli
tedbirlerin alınması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 25 Şubat 2016
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Halkların Demokratik Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum
LEVENT GÖK (Ankara) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Karar yeter
sayısı arayacağım Sayın Gök.
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kâtip üyeler arasında bir
anlaşmazlık olduğundan yoklama alacağım, karar yeter
sayısı arayacağım. Elektronik cihazla sisteme girmenizi
istiyorum sayın milletvekilleri.
Üç dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.27
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.38
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Elif
Doğan TÜRKMEN (Adana)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44üncü
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Öneriyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.39
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.52
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 44üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Kişisel Verilerin
Korunması Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Kişisel
Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/541) (S. Sayısı: 117)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Bangladeş Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük
Konularında İşbirliği ve Karşılıklı
Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Bangladeş Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Gümrük Konularında İşbirliği ve
Karşılıklı Yardım Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/411) (S. Sayısı: 85) (x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon Raporu 85 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Şimdi, tasarının tümü üzerinde söz
isteyen Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Bingöl Milletvekili
Sayın Hişyar Özsoy.
Sayın Özsoy, süreniz yirmi dakika.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HİŞYAR ÖZSOY (Bingöl)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, bu iki ay içerisinde sanırım
200den fazla uluslararası anlaşmayı biz
Dışişleri Komisyonunda tartıştık. Bunların
birçoğu zaman içerisinde Meclise de gelecek. Bunlar daha çok teknik anlaşmalar.
Tabii, bu teknik anlaşmaların detaylarını biz Komisyonda
tartıştık. Bugün yapacağım konuşmada bu tür
teknik anlaşmaların çok detaylarına girmeyi düşünmüyorum.
Yalnız, Dışişleri Komisyonu
olarak artık bu teknik anlaşmalardan gerçekten yorulduk, Türkiyenin
dış politika ajandası çok derece yüklü ve son derece tansiyonlu.
Bu gerekçeyle de geçen hafta ben kendim Komisyon Başkanımızdan,
Taha Beyden Dışişleri Bakanımızı Komisyona davet
etmesini rica etmiştim. Sağ olsunlar, Sayın
Dışişleri Bakanı bugün geldiler, Dışişleri
Komisyonunda Komisyon üyelerinin sorularına cevap vermeye
çalıştılar; aynı zamanda, özellikle Orta Doğudaki
gerilen bu diplomatik alana dair fikirlerini paylaştılar.
Şimdi, ben de bugün, biraz, Sayın
Bakanımızın orada ifade ettikleri üzerinden Türkiyenin
özellikle Orta Doğudaki dış politikası hakkındaki
fikirlerimizi HDP Grubu olarak paylaşacağız.
Şimdi, Sayın Bakana ben ilk sorumu sordum,
tabii, genel, böyle, bir giriş ve açıklama yaptıktan sonra.
Yalnız, doğrusu, Sayın Bakanımız
sorularımızın hiçbirine doyurucu bir cevap vermedi. Mesela
birinci sorumuz şuydu: Şimdi, Türkiye hem komşularıyla hem
bölgesel güçlerle hem Rusyayla hem Amerikayla bayağı
sıkıntılı bir diplomatik süreci yaşıyor.
Sayın Bakana Hükûmet olarak sizin, Bakanlık olarak sizin mevcut
durumun bu hâle gelmesinde herhangi bir hatanız, sorumluluğunuz,
eksikliğiniz var mıdır; varsa nedir? diye ilk sorumu
sormuştum öz eleştirel yaklaşım, kendi
hatalarımızı görmek yeni pozisyon almayı sağlayabilir
düşüncesiyle. Sayın Bakanımız genelgeçer birtakım
şeyler söyledi, herhangi bir hatayı kabul etmedi. Yoğunlukla da
dışarıdan dış güçlerin, bölgesel güçlerin Türkiyeyi
nasıl zora sokmaya çalıştığından bahsetti.
Şimdi, biz bunları biliyoruz. Dış güçler olabilir, Türkiyeyi
zora sokmaya çalışırlar. Tabii, Rusyasından
Amerikasına, İranından İsrailine, herkesle bu kadar sert
bir şekilde mücadele ederken onlar da herhâlde oturdukları yerde
oturmayacaklar, onlar da ellerinden gelen her şeyi yapacaklardır.
Burada Dış güçler bunları yapıyor.dan ziyade burası
ne yapıyor, asıl önemli olan budur.
İkinci olarak, biliyorsunuz, Suriyede
ateşkes konusunda Rusyayla Amerika arasında bir mutabakat
oluştu. Doğrusu, bu süreçte Türkiyeyi de dışta
bırakarak böyle bir karar aldılar. Şimdi, Sayın Dışişleri
Bakanı Biz bu ateşkese uyacağız. diyor, Başbakan Sayın
Davutoğlu Bu ateşkes Suriyeyle ilgili, Türkiyeyi bağlamaz.
diyor, Sayın Cumhurbaşkanı bambaşka bir yerden
çalıyor, işte, Biz sonuna kadar PYDye, YPGye müdahalelerimizi
sürdüreceğiz. diyor. Şimdi, ortada böyle de Bakanlık,
Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı arasında
karmaşık bir durum söz konusu.
Tabii, şimdi, bu Türkiye dış
politikasında PYD, YPG takıntısı gerçekten Türkiyeyi son
derece zor bir duruma sokuyor. Bakın, Sayın Bakana da sordum, dedim
ki: Sayın Bakanım, şu ana kadar YPGden, PYDden Türkiyeye
fiziki anlamda saldırı var mıdır? Bunun bilgisini bize
verin. Sayın Bakan bu soruyu es geçti, buna cevap vermedi ama temel
olarak biz biliyoruz ki Türkiyenin argümanı şu: PYD ve YPG Esad
rejiminin iş birlikçisi. Bunu söylüyor değil mi? Temel olarak
söylüyor. Yalnız Sayın Bakan ilginç bir şey söyledi benim bir
soruma istinaden, Bu bizim için sıkıntı değildir. dedi.
Evet, söyledi. Niye söyledi, onu da size söyleyeyim, bana da biraz ilginç geldi
çünkü. Şimdi, eğer Esad rejimiyle iş birliği yapıyor
Hani, kabul edelim, bir an için bunu kabul edelim, böyle olduğunu
düşünmüyoruz, kabul edelim.
HASAN TURAN (İstanbul) Sadece öyle
değil, PKKlılarla da iş birliği yapıyor.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Tamam, oraya da
geleceğiz.
Şimdi, bunu kabul edelim.
HASAN TURAN (İstanbul) PKKyı onlar
yönetiyor hatta.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Şimdi, ben
de kendisine sordum, dedim ki: Sayın Bakanım, Esad rejimiyle en büyük
iş birliğini yapan İran, İranla ilişkileri düzeltmeye
çalışıyorsunuz. İran olmazsa Suriye rejiminin ayakta kalma
şansı yok, bu bir. İkincisi, Rusyanın bütün
yaptırımlarına rağmen Sayın Bakan Biz
yaptırım uygulamadık, cevap vermedik çünkü ilişkilerin
düzelmesini istiyoruz, yapıcı olmak istiyoruz. dedi kendisi
toplantıda haklı olarak. Rusya zaten Suriyeye en büyük desteği
veren güç. Onlar olmasa Suriyenin ayakta kalması mümkün değil,
değil mi? Şimdi, hâl böyleyken tırnak içinde- Esad iş
birliği üzerinden YPGye, PYDye vurmanın herhangi bir anlamı
yok. Bakın, şunu daha önce de burada ifade ettik. Şu an PYD, YPG
dediğiniz yapıyla Rusya ilişkilenmiş durumda, açıktan.
Amerika ilişkilenmiş durumda, açıktan. Hatta bu ara tuhaf,
herkesin böyle bir Suriyede Kürtleri sevmesi tutmuş. Öyle söyleyeyim,
biraz ironik bir şekilde.
HÜSEYİN TURAN (İstanbul) Sevmiyorlar.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla)
Farkındayız Sayın Vekilim, farkındayız. Fakat ortada
ilginç olan durum şu.
HÜSEYİN TURAN (İstanbul) Yüz yıl
önce de aynısını yaptılar.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Kendi
toprakları içerisinde 15-20 milyon Kürt yaşıyor Türkiyenin ve
Türkiye, Suriyedeki Kürtlerle, PYDyle pozitif anlamda ilişki
kuramıyor. Aslında daha önce bunun denemeleri olmuştu. Oturup
nasıl koptu, hatalar neredeydi bunları da tartışabiliriz
ama Türkiyenin içine girdiği bu bölgesel
sıkışmışlığı aşmasının
yolu olarak biz, hem sınırın o tarafında hem bu
tarafındaki Kürtlerle mümkün mertebe, bir an önce pozitif anlamda
ilişki kurmasını söylüyoruz. Şimdi, bu ne kadar mümkün
olur? Bunları tartışırız.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) PYD lideri
Salih Müslim verdiği sözleri tuttu mu bugüne kadar Kürt halkına?
Salih Müslimin verdiği sözlere güveniyor musunuz?
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Şimdi,
şöyle devam edeyim: Bakın, dış politikada siyaset, niyet ve
samimiyet meselesi değildir. Maalesef, insanlık henüz dış
politikayı insan hakları üzerinden götürebilecek durumda değil.
Mevzu bir çıkar mevzusudur. Ben buradan konuşayım. Onun niyeti
böyleydi, bunun samimiyeti şu kadardı. bununla hiçbir noktaya kimse
gidemez. Sayın Vekilim, İsrailin niyeti nedir, dostluk
ilişkilerini koyuyorsunuz bir daha ortaya, samimiyeti nedir? Suudi
Arabistanın niyeti ve samimiyeti nedir? Müslüman Kardeşleri
paramparça ettiler, kan gölüne çevirdiler Mısırı. Niyet,
samimiyet meselesinden bakmayalım şu meseleye. Sürekli olarak Bu bu
kadar samimi, bu bu kadar değil. hiçbir yere götürmez bizi, kusura
bakmayın. Ama şu götürür, bizim iddiamız HDP olarak şudur:
Orta Doğunun dağılan, altüst olan bu yapısında
Kürtlerin geneli ile Türkiye arasındaki pozitif ilişkiler, güçlü bir
ittifak hem Türkiye'nin hem Türklerin hem Kürtlerin hem Orta Doğunun
yararınadır diyoruz.
HASAN TURAN (İstanbul) Zaten ilişkisi
var. Kürtlerin devleti Türkiyedir.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Tamam, Türklerin
devleti Türkiyedir. Tabii, Kürtler de Marstan geldiler zaten.
Geçelim bunları. Ya, bunlar hamasi
laflardır, geçelim. Burada ciddi bir şekilde
tartışıyoruz.
HASAN TURAN (İstanbul) Nasıl hamasi laf
ya?
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Bakın, bölge
gerilmiş, bölge gerildiği için ülke gerilmiş ve ülke
patlamanın eşiğine doğru gidiyor. Gerçekten polemik yapacak
bizim zamanımız yok. Böyle düşünüyoruz, bu polemiklik bir mevzu
değildir.
Dış ilişkiler itibarıyla
önümüzde birtakım tehlikeler ve birtakım fırsatlar var. Siyasi
basiret şunu gerektirir: Tehlikeleri görüp ama bu tehlikeler içerisinde
varsa bir imkân, bir fırsat bunları değerlendirmektir.
Siz oturup suçlayabilirsiniz, polemik olabilir.
Mecliste yoğunlukla zaten yapılan bu ama ben polemiğe girmek
istemiyorum burada. Söylediğimiz son derece nettir. Bakın, bütün
sıkıntılara, sorunlara rağmen -Salih Müslim dediniz,
PYD dediniz- defalarca üst üste açıklamalar yapıyor, diyor ki: Biz
Türkiyeyle iyi geçinmek istiyoruz. Şimdi, siz ne kadar samimi derseniz
bu sıkıntı.
Ben diyorum ki, oradaki Kürtlerin Türkiye'ye
siyaseten de, toplumsal olarak da, ekonomik olarak da ihtiyacı var;
Türkiye'nin de onlara ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz ve bu
anlamda çıkarların örtüştüğünü biz düşünüyoruz. Bunu
iyi değerlendirip, iyi analiz edip buna yönelik politika oluşturmak
gerektiğini söylüyoruz. Farkındayız, bakın, Suriyedeki bu
durum yüzünden, yoğunlukla o durum yüzünden Türkiye'de barış
süreci ne hâle geldi.
Ben burada bir şey söylemek istiyorum,
özellikle AK PARTİli vekillere, grup başkan vekillerine söylemek
istiyorum: Bu ülkeye yaptığınız iyiliklerden en büyüğü
bence çözüm süreci konusunda AK PARTİ'nin irade göstermiş
olmasıydı. Bir noktaya gitti, gidemedi, kırıldı,
döküldü, hatalar oldu, şu oldu, bu oldu ancak başka gruplardan
partinize yönelik olarak Siz çözüm sürecini
başlattığınız için bu kadar kan akıyor. gibi
yapılan eleştiriler konusunda bence çözüm sürecini sonuna kadar
sahiplenecek tavrınızda ısrar etmeniz gerekiyor. Bu noktada
kesinlikle geri adım atmamanız gerektiğini düşünüyoruz. Eğer
bugün kan akıyorsa çözüm süreci başladığı için değil,
şu veyahut da bu gerekçeyle, şu veyahut da bu sebeple rafa
kaldırıldığı içindir diyoruz. Dolayısıyla,
şu an hem Orta Doğudaki genel gerilim, savaş durumu Türkiyenin
içine de yansıyor, evet, Meclisin içine de yansıyor. Bakın,
özellikle son günlerde şu Meclisin içerisinde artan tansiyonu biz
görüyoruz, sürekli artıyor.
HALUK İPEK (Amasya) Silahı
bırakın bir kere, bir kere.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Bakın,
arkadaşlar, birbirimize bağırıp çağırabiliriz,
dünya kadar polemik de yapabiliriz ancak şöyle bir durum söz konusu: Biz
mevcut olan sorunlar üzerinden birbirimize vuruyoruz ama mevcut olan
sorunların çözümü için adım atamıyoruz. Şimdi, sorun var
mı? Herkes muzdarip mi bu sorunlardan? Bakın, ben şuna
inanıyorum, iddia ediyorum, kulislerde de konuşuyoruz
arkadaşlarla: Ben bütün siyasi partilerde olan insanların, neredeyse
hepsinin Türkiyenin gidişatından memnun olmadıklarını
görüyorum, bunu konuşuyoruz, kimse memnun değil arkadaşlar, bu
sıralarda oturan arkadaşlar da memnun değil.
MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) Öyle bir şey
yok.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Memnun musunuz,
her şeyden memnun musunuz? Yani, şu ülkede son üç beş ay
içerisinde binden fazla insanın -askerdir, polistir, gerilladır,
sivildir, yaşlıdır, gençtir- ölmesi memnuniyet verici bir durum
mudur?
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Sayın
Vekilim, teröristle ilgili bir şey söyle, bu samimi
konuşmalarınızı dinleyelim.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Ya, geçelim
şu lafları artık, kınadın, kınamadın, terör
mü, değil mi
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Hayır,
kınama değil yani. Şu anda, orta yere bomba patlatacak
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Başka bir
şey konuşuyoruz burada. Terörist dediğinizle iki yıl
konuştunuz siz.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Kiminle
konuşmuşuz?
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Konuştunuz tabii,
kötü de yapmadınız, bu kötü bir şey değil. E, dediniz,
konuştunuz canım.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Çözüm sürecinin son
bulmasının sebebini lütfen açıklar mısınız? Çözüm
süreci neden son buldu? 2 polisin ensesinden kurşun sıkarken niye
konuşmadınız?
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) Bugün Dışişleri Komisyonunda Bakan Bey şunu
söylüyor: Efendim, PYD Rusyada bir büro açmış, arkasına
Abdullah Öcalanın fotoğrafını koymuş. diyor, buradan
vurmaya çalışıyor. Ya, Abdullah Öcalanla iki yıl boyunca
görüşmeler yapıldı. Nereye savruluyoruz? Bir daha geriye,
fabrika ayarlarına mı savruluyoruz? Şu an farkındayız,
bir kavga, bir savaş, bir çatışma durumu olduğu için herkes
kendi yarasına bakıyor. Tabii ki bakacak, yarasına bakacak.
Herkesin kanı da kırmızı, o kan her bedenden
kırmızı akıyor. Her ananın gözyaşının
da biz tuzlu olduğunu biliyoruz o açıdan, insani açıdan
baktığınız zaman. Fakat, ortada şu an bir mesele var
ve mesele uluslararası bölgesel güçlerin girmesiyle daha
ağırlaşıyor. Bunu söylüyorum, bu bir tespit.
HALİS DALKILIÇ
(İstanbul) Konuşabilmek için terörün bitmesi lazım, teröristin
silahı bırakıp gömmesi lazım. Konuşma zemini yok
şu an önümüzde.
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) Şimdi, biz şunu söylüyoruz: Bakın, arkadaşlar,
ya el insaf, Türkiyede yeni kavramlar çıkıyor. Konuşabilmek
için terörün bitmesi lazım. Ya, bu ülkede binlerce akademisyen imza
attı diye yeni bir kavram türetildi akademik terör. Ben bunu
dışarıda anlattığım zaman gülüyorlar, biliyor
musunuz? Gülüyorlar, gerçekten gülüyorlar. Katılmayabilirsiniz,
diyebilirsiniz ki bu yanlış, bu yanlış, bu
yanlış. Karşıt bildiri de yapabilirsiniz. Ya, böyle bir
şey yok ki.
Ya, bakın, öyle bir
noktaya savrulmuşuz ki kim ağzını açarsa HDP; aha, bunlar
terörist. Sürekli olarak bunu pompalıyorlar. Siz ulusal basına
bakıyorsunuz, değil mi? Size yakın olan medyanın bu mevzuyu
nasıl işlediğinin farkında mısınız?
Bizim söylediğimiz
şudur: Şu an herkes bir savaş psikolojisine savrulmuş
durumda. Mevcut durum o kadar gergin ki -bundan kastım- herkes kendi evine
çekiliyor, herkes kendi yarasına bakmaya çalışıyor. Ama,
bakın, biz siyasetçiyiz diyoruz.
HALİS DALKILIÇ
(İstanbul) İhanet etmeyen Kürtlerin yarasının hepsi bizim
yaramızdır, biz hiç ayrı görmüyoruz.
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) Bütün bu vahim duruma rağmen, siyasetçilerin yapması
gereken, toplumun duygusal anlamda içine girdiği durumun
HALİS DALKILIÇ
(İstanbul) Kürtlerin hepsinin yarası bizim yaramız, yeter ki
teröristle iş birliği yapmasınlar.
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla)
yani acı, öfke, bütün bunların ötesinde, aklıselim
dediğimiz noktaya gelmesi ve Evet, arkadaşlar, kötü gidiyor, iyiye
giden bir taraf yok. Vekilim diyor ki: Biz memnunuz. Ekonomi kötüye gidiyor,
turizm kötüye gidiyor -biliyoruz- endüstri kötüye gidiyor, maliye kötüye gidiyor.
HASAN TURAN (İstanbul)
Biz terörizmden memnun değiliz ya.
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) Yani, vallahi biz memnun değiliz, halkın geneli de memnun
değil. Size oy veren insanların da önemli bir kısmı memnun
değil.
HASAN TURAN (İstanbul)
Terörizmden kimse memnun değil.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Bakın, geçen
gün ben burada bir şey söyledim, bu Yeni Şafak gazetesi sürekli
çarpıtıyor. Sürekli yani ağzından aldığı
lafı 180 derece çevirip başka türlü ifade ediyor. Şunu söyledik,
dedik ki: 1 Kasım seçimlerinde insanlar sandığa gittikleri zaman
-bir daha söylüyorum, umarım bu defa çarpıtmaz- dediler ki: Biz AK
PARTİyi tek başına iktidar görmek istiyoruz. Böyle bir karar
çıktı. Ne kadar adil; adil değil, bunu tartışırız.
Bize göre adil olmadı, size göre olmuş olabilir ama en nihayetinde
toplumda, ülkede, ekonomide istikrar olabilir diye -sizin verdiğiniz söz
buydu, ölümler olmayacaktı, istikrar olacaktı politik anlamda,
ekonomik anlamda- şimdi, insanlar gittiler sandığa, oy verdiler,
tek başına Hükûmet oldunuz, kurdunuz. Ama 1 Kasımdan sonra, 1
Kasım öncesine nazaran biz gerilimin, kutuplaşmanın, ölümlerin
daha arttığını, insanların daha tedirgin
olduğunu, daha fazla
istikrarsızlaştığımızı görüyoruz,
yanlış mı görüyoruz? Diyoruz ki: Bakın, bu bahar geliyor,
bu bahar iki şeye vesile olabilir. Bu bahar tansiyonun düşmesi,
kademeli olarak, belki zorlayıp karşılıklı
hatalarımızı görüp çözüm sürecine geri dönmenin
yollarını arayabiliriz. Eğer müdahale olmazsa olumlu anlamda,
pozitif anlamda katkı olmazsa bu baharla birlikte ortalığın
daha fazla kızıl kıyamet olacağına dair yeterince
emare var. Bunu söylediğimiz zaman lütfen, rica ediyoruz, bir tehdit
olarak almayın, bir korku mevzusu değil, Allahtan başka
kimseden korkumuz yok ama bu memleketin geneli için, Türklerin de Kürtlerin de
burada yaşayan diğer insanların da geleceği için çok ciddi
kaygılarımız var. Eğer bu şekilde gidersek yani
Sayın Dışişleri Bakanının Komisyonda
söylediği şekliyle dönüp hatalarımıza bakıp ders
çıkarmadan böyle olduğumuz şekliyle, şu hâliyle biz devam
edersek öyle bir toslarız ki duvara gerçekten dönüp toparlayacak mecalimiz
kalmaz.
HASAN TURAN (İstanbul) Bu cümlenin içinde
tehdit var, tehdit!
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Onun için -yani
şimdi dış politika konuşurken sürekli iç politikaya da
giriyoruz çünkü iyice iç içe girmiş durumda bu iki mevzu- biz şunu
söylüyoruz, tekrar söylüyoruz: Türkiyenin de Kürtlerin de Türklerin de
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) 5
Şubatta, yirmi gün önce Birleşmiş Milletlere ülkenizi
şikâyet ettiniz.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Bitireyim lütfen,
iki dakika kaldı, bitireyim.
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Sayın
Vekilim, bu konuda
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Lütfen, bak,
zamanınız kayıyor. Bak, yirmi saniye hakkımdan yediniz.
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Sayın
Başkan versin.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Şunu
bitireyim, yine söyleyin.
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) - Bakın,
yirmi gün önce ülkenizi Birleşmiş Milletlere şikâyet ettiniz. Bu
konudaki düşüncelerinizi de öğrenebilir miyim?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Çıkıp kürsüden konuşabilirsiniz sonradan.
Siz devam edin.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Şimdi,
tamam, arkadaşlar
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, lütfen
karşılıklı konuşmayalım.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Ya, ilk defa
yirmi dakika aldım, bırakın bir
BAŞKAN Sayın Özsoy, siz Genel Kurula
hitap edin lütfen.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Şimdi,
şöyle söyleyelim: Zamanımız az, bir daha ben tekrar etmekte
fayda görüyorum.
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Yirmi gün önce
ülkenizi şikâyet ettiniz.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Diyoruz ki her
şeye rağmen
Olumsuzluk var, görüyoruz, ölümler var, görüyoruz.
Arkadaşlar, görüyoruz bunları, hepsi için de inanılmaz acı
hissediyoruz. Bunu da hiç, kesinlikle, öyle hamaset olsun diye, işte,
gerçek duygularımızı falan saklıyoruz, böyle bir durum yok.
Her ölüm karşısında insan olan herkes üzüntü duyar, duymuyorsa
sıkıntı var. Bunu hepsi için söylüyoruz. Eğer bir insan
ölüyorsa, günahı ne olursa olsun, ölmüşse biz üzüntü duyarız, oh
çekecek bir durumumuz yok.
Duygular kabarmış ama rasyonel aklın
devreye girmesi lazım. Tekrar söylüyoruz: Türkiyenin yapabileceği,
kendisine, Türklere, Kürtlere, Orta Doğuya, herkese yapabileceği en
iyi şey, bir an önce Suriyedeki Kürtlerle, terörist olarak ifade
ettiği PYDyle, YPGyle bir an önce ilişki kurması, pozitif
ilişki kurması, Kürtlere orada aşırı baskı
yapıp Kürtleri başka seçeneklere itmemesi, kayıtlara geçsin diye
söylüyoruz, bu hâlâ imkân dâhilindedir diyoruz. Bu bir seçenektir
arkadaşlar.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) PKKyla
ilişkinizi bitirin, gelin beraber kurarız.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Bunu
yaparsınız, yapmazsınız ama biz siyaseten
sorumluluğumuz gereği bunu söylüyoruz. Bunu yaparsanız hem orada
ilişkilerin düzelmesine katkınız olmuş olur hem Türkiyede
iç tansiyonun düşmesine
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla)
belki çözüm
sürecine bir daha geri dönüş için bir zemin şansımız
olabilir.
Yok zamanım, değil mi Başkanım?
BAŞKAN Tamamlayınız Sayın
Özsoy, bir dakika sadece, buyurun.
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Sayın
Milletvekili, yirmi gün önce ülkenizi şikâyet ettiniz Birleşmiş
Milletlere. Ne hissediyorsunuz, bunu öğrenmek istiyorum.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Siz
devam edin.
BAŞKAN Sayın Özsoy, devam edin lütfen.
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Acil eylem
çağrısı
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Biz, bakın
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Siz
şikâyet ettiniz, siz.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Bakın, biz
ülkemizi kimseye falan şikâyet etmiyoruz.
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) 5 Şubat
2016, siz, bizzat sizin imzanızla.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Biz AK PARTİ
Hükûmetinin dış politikasının bu ülkeyi birçok
savaşın eşiğine getirdiğini düşünüyoruz ve bunu
burada söylediğimiz gibi her yerde de söylüyoruz.
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir)
Yaptığınız eylemi kabullenemiyorsunuz.
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) Bunu durduracaksınız. Hem sınırın o
tarafında hem sınırın bu tarafında, Kürtlerle şu
an mevcut konjonktür ne kadar ateşli olursa olsun, dostane ilişkiler
kurup tarihî bir Kürt-Türk ittifakıyla bütün bu halkları güçlendirerek
çıkarabilirsiniz. Bu mümkündür, tercih de sizindir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özsoy.
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) 5 Şubatta
ülkenizi Birleşmiş Milletlere siz, sizin imzanızla şikâyet
ettiniz. Ne hissediyorsunuz, bunu öğrenmek istedim, fazla bir şey
istemedim.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurunuz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkanım, biraz evvel
BAŞKAN Sayın İnceöz, sayın
milletvekili de
Buyurun, siz mi konuşacaksınız?
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Şöyle: Zeki
Beye yönlendireceğim. Sayın Başkanım, az evvelki hatip
konuşmasında hem çözüm sürecinin tarafımızca
bitirildiğini söylemek suretiyle hem biraz evvelki politikalarımız
nedeniyle bugünkü ortamın oluştuğunu söylemek suretiyle,
grubumuza ve milletvekillerimizi de ayrı ayrı zikretmek suretiyle
sataşmada bulunmuştur. Sataşmadan söz istiyoruz ama Zeki Bey
konuşacak efendim.
BAŞKAN Sayın İnceöz, yani isim
getirerek bir sataşma olmadı, ben de dinledim Sayın Özsoyu.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Grup
başkan vekilleri, milletvekilleri dedi. Yok, ben cevap verebilirim.
BAŞKAN Yok, fark etmez. Tamam, isterseniz
sayın milletvekili söz alabilir ama sataşma yok burada, onu ifade
etmeye çalışıyorum. Çok ısrarcıysanız ben yine de
söz veririm, bu konuda bir sıkıntı yok.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Bütün
bunları söylerken milletvekilleri, grup başkan vekilleri demek
suretiyle
BAŞKAN Peki Sayın İnceöz.
Buyurunuz Zeki Bey. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
2.- Kocaeli
Milletvekili Zeki Aygünün, Bingöl Milletvekili Hişyar Özsoyun 85
sıra sayılı Kanun Tasarısının tümü üzerinde HDP
Grubu adına yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tabii, konuşmacıyı dinlerken bir
akışkanlık içerisinde, evet, o, ülkenin kötüye gittiğini,
gidişatın iyi olmadığını söyledi; biz, hayır,
iyiye gittiğini ifade eden bir açıklama yaptık. Tabii, bunu
yaparken de peşinden de şunu yaptı: Türkiyedeki ölümler,
şunlar, bunlar eğer hoşunuza gidiyorsa buna diyecek bir şey
yok. dedi. Bu ölümlerin ve bu kadar vahşetin kimse arkasında durmaz,
kimsenin hoşuna gitmez. Bakın, geçen hafta yine sizlerin vermiş
olduğu önergeyle ilgili bir konuşma yapmıştım, sahadan
bilgiler getirdim. Bu hafta da size sahadan bilgiler getireyim. Bu hafta Vanda
ve Hakkârideydim. Hakkâride sivil toplum örgütleriyle toplantı
yaptım. Oradaki insanların söylediği şey şu: Evet, bu
huzuru istiyoruz, şunu istiyoruz, kalkınmayı istiyoruz, her
şeyi istiyoruz. diye söylediler. Ben de kendilerine şunu söyledim:
Burada, on üç yıldan beri yapılması gereken bütün hizmetler
yapıldı. Hizmetler yapılırken makineleri yakanların
yanında mı duracaksınız veyahut da bunları
yapanların yanında mı duracaksınız?
İkincisi, devlet kudret
elini gösterdi, şimdi üç yıldır şefkat elini gösterdi. Bu
üç yıl içerisinde size gösterilen bu şefkat elini nasıl
değerlendirdiniz? Hakkını aradığınız insanlara
zulmettiniz ve onlardan haraç istediniz, verilmeyince arabasını,
evini ve kendisini kurşunladınız ve bu yüzünüzü gördü.
Şimdi, ne diyorlar? Öz yönetim ve özerklik peşinden. Ya ülkeyi
bölenlerin yanında olacaksınız ya onların
karşısında olacaksınız. Bin yıl beraber
yaşadığımız kardeşliği
pekiştireceğiz dedim. Eğer ülkeyi bölenler varsa
çıksın dedim ve hiç kimse çıkmadı orada. Ülke birlik ve
bütünlüğünden bahsettim.
Onun için, değerli
dostlar, sizin bir kere bunu ayırt etmeniz lazım. Onun için, biz,
toplumun vermiş olduğu bu izlenimle ülkenin iyiye gittiğini
söylüyoruz. Tabii ki Orta Doğuda bugün küresel güçlerin oynamış
olduğu oyununun maşalığını yapanlar ülkenin iyi
gitmediği söyleyecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ZEKİ AYGÜN (Devamla)
Ama bugün bu gidişat -tabii ki dünyanın gidişatı iyi
değil ama- Türkiyenin gidişatı, onların
karşısında dik duruşu iyidir. Biz bunu söylemek istedik.
Teşekkür ederim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Aygün.
Buyurunuz Sayın Özsoy.
HİŞYAR ÖZSOY
(Bingöl) Sayın Başkan, yani, sayın hatip
yaptığı konuşmasında Biz bunları, bunları
yaptık, devletin şefkat elini gösterdik, siz ne yaptınız?
dedi. Yani, burada açık bir sataşma var.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Maşa dedi.
BAŞKAN İki dakika
size de söz veriyorum.
Buyurun.
3.- Bingöl
Milletvekili Hişyar Özsoyun, Kocaeli Milletvekili Zeki Aygünün
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
HİŞYAR ÖZSOY
(Bingöl) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
bakın, burada sorunlarımızı konuşurken bile egemen dil
ne kadar yansıyor bize. Bakın, diyorsunuz ki: Devletin kudret eli,
şefkat eli... Değil mi? Kudret
Şefkat
Biz ne kudret diyoruz
ne şefkat diyoruz, eşit diyoruz.
HASAN TURAN (İstanbul)
Devletin iki eli de vardır yani.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Eşit
diyoruz, bunu anlatmaya çalışıyoruz. Devlet niye
vatandaşına şefkat yapsın? Ya böyle bir saçmalık olur
mu? Devlet ile vatandaş arasında bir toplumsal sözleşme olur, toplumsal
sözleşme; hak olur, hukuk olur, vatandaşın sorumlulukları
olur, yerine getirecek şeyleri olur. Ya devlet niye kudret göstersin, niye
şefkat göstersin? Bizim bu egemen dilden bir çıkmamız
lazım. Çok devletçi çok
Ve AK PARTİnin, böyle çeperden gelip
devlete gelen AK PARTİnin bu dili kullanması gerçekten çok rencide
edicidir. Onun için, önce bir durup bu kullandığımız dile
bir bakalım.
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Şefkat
Şefkat
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Kudret
değil, şefkat değil, eşit. Bunu söylüyoruz.
Bunun dışında, bakın
HASAN TURAN (İstanbul) Eşit olamaz.
Kudret gerekirse kudret olur, şefkat gerekirse şefkat olur.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Ya,
karşılıklı suçlamalarla hiçbir yere gidemeyiz.
Bakın, siz, buraya getirin bütün 317 vekili,
sabahtan akşama kadar bizim burada irademizi kırmaya
çalışsalar da bir yere gitmeyiz arkadaşlar, geçelim
bunları. Bizi, oturup, bir köşeye sıkıştırmakla
bir sonuca gidemezsiniz. Başka bir şey söylüyoruz burada.
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir)
Birleşmiş Milletlere şikâyet ettiniz sizin imzanızla.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Kimse kimseyi
şikâyet etmiyor. Ortada şöyle bir durum var.
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Yirmi gün
önce, sizin imzanızla şikâyet ettiniz.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Bakın, biz
bir daha söylüyoruz: Tercih sizindir. diyoruz. Türkiye'nin bu durumdan,
Kürtlerin bu durumdan çıkabilmesinin bütün olumsuz koşullara
rağmen, hâlâ bir yolu bir şansı vardır diyoruz ve bu
siyasal tercih meselesidir. Eğer bugün bu tercihleri yapmaz, bu
kararları almazsak yarın dizimize çok vuracağız. Bunu
söylüyoruz. İnşallah, o noktaya gelmez. Bunun için de siyasal
iktidarın sorumluluk alması, bütün olumsuzluklara rağmen aklıselimi
savunması ve Kürt sorununda hem sınırın o tarafında
hem sınırın bu tarafında mutlak surette
barışçıl bir yol izlemesi lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir)
Birleşmiş Milletlere 5 Şubat dilekçesini niçin verdiniz? Ne
istediniz? Sizin imzanızla verildi.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Katliam
yaptığınız için verdik.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Hadi canım
sende!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Katliam
yaptığınız için verdik. Merak etme, daha çok şikâyet
olacak.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özsoy.
IX.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Bangladeş Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Gümrük Konularında İşbirliği ve
Karşılıklı Yardım Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/411) (S. Sayısı: 85)
(Devam)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerine gruplar adına başka söz talebi
yoktur.
Şimdi, tümü üzerinde soru-cevap işlemini
başlatacağım.
Sisteme giren milletvekili yoktur.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelere geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE BANGLADEŞ HALK
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA GÜMRÜK KONULARINDA
İŞBİRLİĞİ VE KARŞILIKLI YARDIM
ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 12
Nisan 2012 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Bangladeş Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında
İşbirliği ve Karşılıklı Yardım
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 1inci
madde üzerinde gruplar adına ilk konuşmacı, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Mevlüt Karakaya.
Buyurunuz Sayın Karakaya. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA MEVLÜT KARAKAYA (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sıra sayısı 85 olan
Türkiye Cumhuriyeti ile Bangladeş Halk Cumhuriyeti Arasında Gümrük
Konularda İş Birliği ve Karşılıklı
Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde 1nci madde konusunda
grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, ben de buradan, bu kürsüden
vefatının yıl dönümü münasebetiyle Profesör Doktor Necmettin
Erbakanı ve onunla birlikte aynı dönemde siyaset yapan
Başbuğumuz Alparslan Türkeşi, yine merhum Süleyman Demireli,
merhum Bülent Eceviti bu vesileyle saygıyla, rahmetle anıyorum.
Yine, aynı şekilde Hocalı
katliamının yıl dönümü münasebetiyle şehit edilen
kardeşlerimize Allahtan rahmet diliyorum, bu katliamı
gerçekleştiren canileri de kınıyorum.
Değerli milletvekilleri, tabii, gelişen ve
sürekli artan bir dünya ticareti var. Para hareketleri neredeyse tamamen
serbest duruma geldi, mal ve insan hareketleri çok yoğunlaştı.
Dünya ticaret hacmi artıkça, seyahat eden yolcu sayısı
yükseldikçe gümrük sorunları da artmaya başladı. Sadece artma
değil, yine bu gelişmelere bağlı olarak yeni ticaret yöntem
ve tekniklerinin gelişmesi, dış ticaretin finansmanında
uygulanan yeni yöntemler ve benzeri teknikler dolayısıyla
çeşitlenerek bu sorunlar artmaya başladı. Tabii, bu, önemli
ölçüde kayıplara neden olmakta, ekonomik kayıplar olduğu gibi,
sosyal, sağlık açısından da ciddi sorunların
taşınmasına da neden olabilmekte. Bu maksatla 1953
yılında Dünya Gümrük Örgütü bir taslak sözleşmeyi tavsiye
ediyor. Bunun devamında, yine birçoğumuzun malumu, gümrük
idarelerinin karşılıklı yardımlaşmasına
ilişkin tavsiye kararı yayınlıyor ve daha sıkı
iş birliğinin gerçekleşmesi için 1977 yılında Dünya
Gümrük Örgütü tarafından hazırlanan Nairobi Sözleşmesini
onaylıyor ve Türkiye de 1982 yılında bu sözleşmeyi
onaylayarak taraf oluyor.
Bugün üzerinde konuştuğumuz tasarı
Türkiye Cumhuriyeti ile Bangladeş Halk Cumhuriyeti arasında gümrük
suçlarını önlemeye ve yardımlaşmaya yönelik bir
anlaşma, bilgi değişimi yanında gümrük memurlarının
eğitimi, karşılıklı uzman değişimi gibi
teknik birtakım konuları da içermekte.
Değerli milletvekilleri, ülke Bangladeş,
bu vesileyle bir iki konuyu da hatırlara getirmek istiyorum.
Bangladeş dost ve bir kardeş ülkemiz. Türk ve Bengal
halklarının sekiz asırlık bir dostluğu söz konusudur.
Beş yüz yıl süreyle Türk ve Moğol hâkimiyetinde kalan, 1757
yılında İngiliz, 1947 yılından sonra da Pakistan
egemenliğine girmiş olan bir ülke. 1971 yılında bağımsızlığını
kazandı, 1974 yılında Türkiye, bağımsız bir ülke
olarak Bangladeşi tanıdı, 1976 yılında Dakkada
Türkiye Büyükelçiliğini açtık, yine 1981 yılında da
Bangladeşin Ankara Büyükelçiliği açıldı.
1976 yılından bu yana, başta ticaret
anlaşması olmak üzere çok sayıda anlaşma
imzalanmıştır. Bu ülkeyle başta ticaret anlaşması
ve bunun yanında kültürel, askerî, eğitim, yine birçok konuda
anlaşmalar imzalanmıştır. Karşılıklı
ticaret hacmimiz, dış ticaret hacminin büyüklüğü içerisinde
belki çok önemli rakamlarda olmasa da yine 1 milyar civarında, hatta 1
milyarı aşan bir öneme sahip ülkedir.
Burada, bir konuyu dile getirmekte fayda var.
Bangladeş halkı, kurtuluş mücadelemizde, kendi aralarında
toplayarak Kuvayımilliyenin mücadelesinde başarılı
olması için, karınca kararınca önemli bir miktar olmasa da bir
yardımda, maddi destekte bulunmuştur. Aynı şekilde, manevi
desteğini dualarında hiçbir zaman esirgememiş olan bir ülkedir.
Biliyorsunuz, Büyük
Atatürke, burada, Bangladeşte duyulan sevgi ve saygı da yine son
derece önemli. Başta Dakka olmak üzere iki metropolde iki bulvara Mustafa
Kemal Atatürk adının verildiğini görüyoruz. Yine, birçok
eğitim kurumuna Mustafa Kemal adının verildiğini görüyoruz.
Bangladeş halkının Mustafa Kemale olan sevgisi
dolayısıyla, doğan çocuklarına yine Mustafa Kemal
adını verdiklerini görüyoruz ve 1921de millî şair Kazi Nazrul
İslamın yazdığı Kemal Paşa olarak
isimlendirdiği destan da okullarında ve okullarındaki kitaplarda
okutulmaktadır.
Değerli milletvekilleri, tabii, Türk Hava
Yollarının buraya olan seferleri var, TİKAyla ilgili
yapılan birtakım hizmetler var. Yani burası ülke olarak
yapılması gereken, ilişkilerinin geliştirilmesi gereken ve
millî mücadelemizde ciddi katkıları olan bir ülke.
Onun için, ben bu sözleşmenin hayırlı
uğurlu olmasını dileyerek, dış siyasette de bir iki
konuya değinmek istiyorum, özellikle gümrükler konusuna.
Biliyorsunuz, geçmişte, gümrüklerde özellikle
ticaretle ilgili olarak hayalî ihracatları da biz ülke olarak
yaşadık. Yine, gümrük uygulamalarında dâhilde işleme
rejimleri konusunda çok ciddi sıkıntılar çektik. Yani buralarda
yapılan hatalar, yanlışlar, ihmaller, kontrolsüzlükler bu
ülkenin gerçek anlamda yerli üreticilerine de ciddi sıkıntılar
verdi. Bunu birçok üründe, birçok alanda, birçok sektörde ifade etmek,
örneklerini vermek de mümkündür. Bunların önemli bir kısmı yine
basından, medyadan izlediğimiz, gördüğümüz şeylerdir. Daha
geçen ay, ocak ayında yine çok önemli ölçüde hayalî ihracatla ilgili
konular gündeme geldi ve bu konuların, bir şekilde gümrüklerin kontrol
altına alınamadığını tekrar görmüş olduk.
Değerli milletvekilleri, bakın, biz
Milliyetçi Hareket Partisi olarak ülkeler arasındaki her türlü
ilişkiyi her alanda geliştirme noktasında katkı
vereceğimizi ifade ediyoruz. Türkiye, ülkeler arasındaki ilişkilere
çok sayıdaki karmaşık sorunlar merceğinden değil,
karşılıklı menfaat ilkesine dayalı, iş
birliğini ve dostlukları geliştirici fırsatlar ve
girişimler penceresinden bakmalıdır.
Sonuç olarak Türkiye, dış siyasetini
Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürkün Yurtta sulh, cihanda
sulh ilkesi temeline dayalı, millî çıkarları
karşılıklı olarak önceleyen bir vizyonla ve sahip
olduğu tüm imkânları azami suretle seferber ederek hayata
geçirmelidir.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Karakaya.
Madde üzerinde, gruplar adına ikinci söz, Adana
Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş.
Buyurunuz. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bangladeş Halk
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında
İşbirliği ve Karşılıklı Yardım
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının 1inci maddesi üzerinde söz
almış bulunmaktayım. Bu maddeden ziyade ben genel olarak
Türkiyede ülkemizin dış politikasına ilişkin
görüşlerimi genel çerçeve olarak kısaca paylaşmak istiyorum
sizlerle.
Doğrusu, Türkiyenin dış
politikası, yansımaları, iç politikadan çok da farksız
değil. İç politika ve dış politikanın zaten
birbirinden bağımsız olarak değerlendirilmesi, siyasi
yaklaşımlarının ayrıksı olması pek mümkün
değil. Genellikle de bu meselede Türkiyenin özellikle son yıllarda
ve son, Suriyedeki iç savaştan sonra dış dünyada nasıl bir
itibar kaybına uğradığını, Türkiyenin
uluslararası bilinen, tirajı en büyük gazetelerde, dergilerde,
manşetlerde nasıl nitelendirildiğini hepimiz çok iyi biliyoruz.
Malum, Türkiyede basın-yayın
özgürlüğü yok artık. Hiç kimse özgürce yazı yazamıyor,
düşüncelerini açıklayamıyor, işlenen suçları
gazetelerine haber konusu yapamıyor ve bu konudaki sansür ve yasaklar
ülkenin Cumhurbaşkanı tarafından bizzat yönetiliyor ve Hükûmet
de kendini bunları uygulamakla görevli addediyor. Hâlâ cezaevinde bulunan
gazeteciler bu meselenin en önemli göstergelerinden biri. Niye bunu söyledim?
Çünkü dış basına, gerçekten, Türkiyede yaşananların
çok daha objektif, reel bir yaklaşımla
yansıdığını biliyoruz.
Türkiye'nin dış politika
yaklaşımı sıfır sorundu, çok iyi biliyoruz.
Stratejik Derinlik kitaplarında ve bu konudaki yol haritalarında
sıfır sorun, Bütün komşularımızla iyi
geçineceğiz. tezleriyle hareket edildi ama bugün geldiğimiz
aşamada -çok sıkça ifade edildiği gibi, moda deyimle, ben de
söyleyeyim- sıfır komşumuz kaldı neredeyse. Sıfır
sorundan sıfır anlaşmaya vardık. Yani, komşumuz
kimler kaldı? Suudi Arabistan ve Katar dışında kimlerle
-bazı ayrıntılara değinmeden söylüyorum- dost kaldık,
ilişkilerimiz iyi? Bunu yüce Meclisin takdirine sunuyorum tabii.
Niye bu hâle geldik? Çünkü bizim dış
politikaya, Hükûmetin dış politikaya yönelik
yaklaşımı, diyor ki: Bizim iç işlerimize
karışamazsın. Biz her türlü kararı verebiliriz. Sizin
ülkenizle ilgili de karar verebiliriz -Suriyede olduğu gibi,
Mısırda olduğu gibi- biz kendi yönetim tarzımızı
ve anlayışımızı size ihraç edebiliriz ama siz bizim iç
meselelerimizle ilgili asla bir söz edemezsiniz. Sizin hak ve özgürlük
sorununuz vardır. diyemezsiniz. Siz Ülkede işkence vardır, basın-yayın
özgürlüğü yoktur. diyemezsiniz. En çok gazetecinin tutuklu olduğu
ülke olduğumuzu söyleyemezsiniz. Söyleyemezsiniz, söyleyemezsiniz. Bu
bizim iç işimiz. diyor. Deminki sataşmalarda, doğrusu, değerli
milletvekili arkadaşlarımın sataşmaları bazen öyle bir
ufuk açıyor ki, o resmî olarak söylenmeyen sözler bazen buradan,
bilinçaltından ortaya çıkıyor.
Mesela demin, ismini bilmediğim bir
milletvekili arkadaşım dedi ki: Bizi niye şikâyet ediyorsunuz?
Siz bizi Birleşmiş Milletlere kendi imzanızla şikâyet
ettiniz. Ederiz, bu bizim görevimiz.
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) - E, tamam,
işte, ben de onu demek istedim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Bu
meseleye yaklaşım nedir? Türkiyenin uluslararası
sözleşmelere yaklaşımı nedir? Diyor ki: Ben en ileri
derecedeki uluslararası sözleşmeleri imzalayayım, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde de onaylayayım ama bu sözleşmelerin getirdiği
hak ve yükümlülükleri, vatandaşa getirilen hakları asla
tanımayayım, vatandaşım buna yaklaşırken bu
şikâyetleri yapamasın. Buna, doğrusu, avukatlık
yıllarımın ilk dönemlerinde tanık olmuştum.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi,
bildiğiniz üzere, 1987 yılında imzalandı, sonra bireysel
başvuru hakkı kullanıldı. Biz mahkemelerde
yaptığımız savunmalarda Bu, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin şu maddesine aykırıdır.
dediğimizde mahkeme başkanları, hâkim ve savcılar bize
vatan haini gözüyle bakıyorlardı. Nasıl şikâyet edersiniz,
sözleşmeyi niye söylersiniz? Allah, Allah! Ya biz bu sözleşmeye imza
attık, iç hukukta bu iş çözülmezse, bu da hukuk mekanizmasıdır,
biz oraya gideriz. Bu bizim hakkımız, bu iç hukukun bir parçası.
Neyse, oradan nereye geldik? Şuraya geldik: Anayasada bazı
değişiklikler yapıldı ve artık Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesine aykırı durumlardan dolayı gidişimiz
o kadar sert tepkiyle karşılanmasa da Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin verdiği kararlara uymamak konusundaki direniş devam
ediyor.
İki gün önce burada AK PARTİli bir
milletvekili Hukuk sokağa çıkma yasaklarına ilişkin
noktayı koydu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi karar verdi.
dedi. Doğru değil, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
sokağa çıkma yasaklarına ilişkin esas hakkında bir
karar vermedi; aksine, tedbir kararlarıyla ilgili bir
kısmını reddetti, bir kısmını kabul etti. Kabul
ettiklerine dair de uygulanmadı ve maalesef tedbir kararı verilen
insanlar tek tek öldürüldü Cizrede. Buna rağmen, şu anda gelip
yanıltmaya yönelik Bu ulusal üstü mahkemenin kararları işte bu
şekildedir. şeklinde söyleniyor.
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Terörizmi
savunmak için mahkemeye mi başvuruyorsunuz, insaf! Siz nasıl
hukukçusunuz ya, hukuka hiç mi saygınız yok sizin? İnsaf ya!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Biz
niye başvuruyoruz? İç hukukta idari pratik, Hükûmet,
yargıyı tümüyle eline alarak verdiği talimatlarla
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Teröristlerin
haklarını korumak için mi başvuruyorsunuz acaba?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
bu
kararları aldırmakta ve bu konuda yaptığımız
başvurulara dair de maalesef kendi tutumunu devam ettirmekte.
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir)
Hanımefendi, sizin diplomanız geri alınmalı, teröre destek
veriyorsunuz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
İşte, Birleşmiş Milletler mekanizmaları, Avrupa
Birliği Konseyi üyesi ülkelerin başvurabileceği
mekanizmaları, bu konudaki ulusal üstü sözleşmelerin getirdiği
yetkileri biz Halkların Demokratik Partisi olarak tabii ki
kullanırız. Türkiye Birleşmiş Milletler sözleşmelerini
süs olsun diye mi imzaladı? İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesini öyle çerçeveye koyup, buna bakıp bakıp Ben ne kadar
büyük bir insan hakları savunucusu ülkeyim. diye mi imzaladı?
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Teröristleri
müdafaa için yapıyorsunuz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Eğer burada, Türkiye'de basın-yayın özgürlüğü yoksa,
işkence varsa, sivil halka yönelik katliamlar varsa ve siz bu
mekanizmalara, bu sözleşmelere aykırı bir Hükûmet icra
ediyorsanız tabii ki bizim görevimiz, sorumluluğumuz ve yetkimiz bu
başvuruları yapmaktır. Bu, bir eleştiri konusu bile olamaz,
eleştiri konusu bile olamaz.
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Kimin için
yaptınız? O başvuruyu kimin için yaptınız, söyleyin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Biz
herkes için bu başvuruyu yapabiliriz. Biz Cerattepe için de yapabiliriz.
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Öyle mi? Hadi
yapın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Soma
için de yapabiliriz, Sur için de yapabiliriz, Cizre için de yapabiliriz, Gezi
için de yapabiliriz.
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Bakın,
terörist için yaptınız, terörist.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Biz
Halkların Demokratik Partisi için sizin gibi bu gözlüklerle, tek
taraflı, at gözlükleriyle hayatı değerlendirmiyoruz.
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir)
Yakalandınız. 5 Şubat 2016
Yakalandınız,
yakalandınız, belgesi var bunun.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Evet,
Türkiye'de şu anda Hükûmet görevini icra eden parti ve Hükûmet
yaklaşımını şöyle ortaya koyuyor, diyor ki: Benim iç
sorunum bu. Sizin başvuru mu yapmanız gerekiyor? Ne âlâ. Ben
İnsan Hakları Kurumu kurarım. Ben ombudsmanı da getiririm
kurum olarak. İşte dün kişisel verilerle ilgili kanun
tasarısı ertelendi bütçe sonrasına. Ben bu kurulları
oluştururum, siz oraya gitmeyin. AYMdeki düzenleme de buna
ilişkindi.
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Sonuç ne oldu
Hanımefendi, sonuç? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ne dedi?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Gelin, iç hukukta bunu çözelim. Tabii ki çözelim. Biz, çok meraklı
değiliz, Strazburga gitmeye, Cenevreye gitmeye, Laheye gitmeye
meraklı değiliz. Biz, Ankarada, İstanbulda, Diyarbakırda
bu meseleyi çözmek istiyoruz. Peki, ne yapılıyor? İnsan
Hakları Kurumu diye kurulan kuruma yapılan başvurulara
bakıyoruz: Bir kere, objektif ve hakları koruyan bir
yaklaşımdan uzak. Ombudsman diye atanan kişi Hrant Dink
cinayetinin azmettiricilerinden biri ve konuşmalarında
kadınları bile reddeden, dezavantajlı grup diye nitelendiren
Bu kadar kıyamet koptu, ombudsmanın hakkı olduğu hâlde
bölgede tek bir inceleme yapmayan kurul
Diğer yandan, Kişisel Verileri Koruma
Kuruluyla ilgili bizim parti olarak şerhlerimiz var, diyoruz ki: 79 milyon
insanın kişisel verisini teslim edeceğimiz kurul niye böyle oluşsun,
niye sadece Hükûmet ve Cumhurbaşkanı görevlendirsin? Gelin, kaynakta
çeşitliliği artıralım. Bu kurul gerçekten kişisel
verileri koruyacaksa bu konuda evrensel normlara, ulusal üstü sözleşmelere
uygun bir şekilde yapalım. Hayır, sen benim
vatandaşımsın, ben istersem seni döverim, istersem severim
demin söylediği gibi- kudret de gösteririm, şefkat de gösteririm;
işte, biz, bu yaklaşımı reddediyoruz. Biz devletin
vatandaşa hizmet etmesini savunan bir yaklaşımla siyaset
yapıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Peki, sonuç ne
oldu bu mahkemelerde?
BAŞKAN Tamamlayınız Sayın
Beştaş.
Buyurun.
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir)
Uluslararası mahkemeler size ne dedi, onu da söyleyin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Daha
bekleyin bizi, şikâyetlerimiz bitmedi.
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Hadi, Laheye
de
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Süreç
devam ediyor, merak etmeyin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Laheyde, Uluslararası Ceza Mahkemesinin önünde yargılanacak bu
fiiller.
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Önce siz
Türkiyede yargılanacaksınız.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bu suç
fiilleri
Orada tek tek tarih önünde failler hesap verecek. Çünkü şu anda
Türkiye, Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Statüsünü imzalamıyorsa,
insanlığa karşı suçlara dair sözleşmeyi
imzalamıyorsa tümüyle bu korkusundan ibaret. Tabii ki biz bunu biliyoruz,
bunun farkındayız ama Türkiye taahhüdüne rağmen hâlâ UCM
Statüsünü tanımadı, hâlâ imzalamadı. Bu vesileyle şu
çağrıyı da yapmak istiyorum: Eğer bir kaygınız
yoksa gelin, Uluslararası Ceza Mahkemesinin yargılama yetkisini
Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak kabul edelim. Bangladeş ve diğer
ülkelere ilişkin iş birliklerini konuşalım ama Türkiyenin
içler acısı, Türkiyenin dışarıda dostunun
kalmadığı bir ortamda, gelin, insan hakları
standartlarını birlikte yükseltelim diyorum.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Beştaş.
Madde üzerinde gruplar adına üçüncü
konuşmacı, İstanbul Milletvekili Sayın Ali Özcan.
Buyurun
Sayın Özcan. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
CHP
GRUBU ADINA ALİ ÖZCAN (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile
Bangladeş Halk Cumhuriyeti Hükûmeti arasındaki gümrük anlaşmasıyla
ilgili konuşma almış bulunuyorum.
Elbette,
uluslararası ilişkilerimizi geliştirmemiz gerekir, ticaretimizi
geliştirmemiz gerekir, ekonomimizi geliştirmemiz gerekir ama bütün
bunlardan önce, bu sözleşmelerden önce en önemlisi ülkemize huzuru,
barışı ve istikrarı getirmek gerekir. Bugün,
baktığımız zaman, bizim ülkemizde huzur, barış,
istikrar var mı? 1 Kasım seçimlerine giderken bu memlekete huzur
getirmek için, istikrarı getirmek için, terörü durdurmak için propaganda
yaptınız, oylarınızı artırdınız ama
bugün ülkede huzur yok, doğu ve güneydoğu ateş içinde ve
memlekette istikrar yok. Bunun gibi yüz tane anlaşma da yapsanız
ticaret bitmiştir, ekonomi iflas etmiştir ve ülkemizde artık
ticaret adamları yarınlarını görememektedir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bir atasözü vardır: Benim oğlum bina
okur, döner döner yine bina okur. Bu binayı da ben ekliyorum. Ben de bu
memlekete barış gelene kadar, bu doğu ile batı
arasındaki algı, ortak düşünce, kardeşlik ve insan
hakları, özgürlük gelinceye kadar bu kürsüde Barış,
barış, barış! diye haykıracağım. (CHP ve
HDP sıralarından alkışlar)
Bugünün meselesi değil ki bu. 1990lı
yıllarda faili belli cinayetler oldu; yakınlarımızı
kaybettik, insanlarımızı kaybettik, yazarları kaybettik,
sendikacıları kaybettik, gazetecileri kaybettik. O gazetecilerin
yakınları burada, şimdi bu kürsüde, bu Mecliste. Devlet
adına cinayet işledik, o devlet adına cinayet işleyenler
sonuçta cezalarını gördüler. Onun için, devlet cinayet işlemez,
devlet adına da kimse cinayet işlemesin. Eninde sonunda -biraz önce
arkadaşımızın dediği gibi- Laheyde yargılanmak
diye bir şey söz konusudur.
Gazi olaylarını mı söyleyelim,
Maraşı mı söyleyelim, Sivası mı söyleyelim, en son
Suruçu mu söyleyelim, Diyarbakırı mı söyleyelim,
Ankarayı bir kez, bir kez daha mı söyleyelim, İstanbulu mu
söyleyelim? Biz bütün bunları konuşamıyorsak, kendi
aramızda bir ortak mutabakat sağlayamıyorsak, bu halk zaten
bizden bunu beklerken Mecliste neleri konuşuyoruz? Yüzlerce, belki de daha
fazla ülkelerle ticari sözleşmeyi konuşuyoruz. Eğer binalara,
yüksek binalara, bölünmüş yollara önem verdiğiniz kadar
insanlığa önem vermiş olsaydınız, insan hak ve
özgürlüklerine önem vermiş olsaydınız ve bu savaşın
durması için burada Cumhurbaşkanı dâhil Barış,
barış! diye seslenmiş olsaydınız biz bugün bu duruma
gelmeyecektik.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Barış
dediğimiz zaman da başka şeyler söylüyordunuz siz, öyle
değil mi?
ALİ ÖZCAN (Devamla) Uluslararası güç
odaklarının bu bölgede uyguladıkları politikaların bir
parçası olduk. Bunun sebebi icra hükûmetidir, bunun sebebi AKP
iktidarının Hükûmetidir ama daha sonra dengeler değişti; o
bölgelerde enerji politikası var, petrol politikası var ve orada bu
politikalardan dolayı dengeler değişince Orta Doğunun
ağabeyi, lideri olmak iddiasında olan Sayın
Cumhurbaşkanının bugün o memlekette hiçbir şekilde
kıymeti kalmamış, hiçbir memleketle, Suudi Arabistan dâhil,
hiçbir memleketle ilişkisi yoktur. Ve bu değişen politikalara
dahi ayak uyduramadınız ve sonunda, Rusya ile Amerika ittifak
yaptılar ve açıkta kaldık.
Suriye politikasının
yanlışlığı
Emevi Camisinde Cuma namazını
kılacaktık, şimdi sınırdan öteye gidemiyoruz ve Orta
Doğu politikası şu anda bir bataklığa sürüklenmiştir,
Orta Doğu politikasında bir çıkmaza girmiş durumdayız.
Orta Doğuyla ilgili şimdi özgün ve belirgin bir politikamız yok
maalesef, varsa yoksa ajandanızda tek bir şey var: Recep Tayyip
Erdoğanı nasıl başkan yapacağız?
CİHAN PEKTAŞ (Gümüşhane) Aslanlar
gibi yapacağız!
ALİ ÖZCAN (Devamla) Yaparsın.
CİHAN PEKTAŞ (Gümüşhane)
Yapacağız, yapacağız.
ALİ ÖZCAN (Devamla) Yaparsın ama
memleketi de başkanlık uğruna ikiye bölersin
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Bal gibi
yapacağız!
ALİ ÖZCAN (Devamla)
kan revan içerisinde
bırakırsın. Bugünkü durumda sizlerin vicdanı huzur
içerisinde mi? Vicdanen düşünmüyor musunuz? Evinize gittiğiniz zaman,
yatağa kafanızı koyduğunuz zaman bu durumdan memnun
musunuz?
SUAT ÖNAL (Osmaniye) Bu millet nasıl
Başbakan yaptıysa, nasıl Cumhurbaşkanı yaptıysa
öyle de başkan yapar.
ALİ ÖZCAN (Devamla) Ben
Cumhurbaşkanına buradan bir kez daha sesleniyorum: Her gün her yerde
konuşuyor, bir gün de Barış. de, Barış.;
ağzından bir barış çıksın, bu savaşın
durması için ağzından barış kelimesi
çıksın. Ve ben buradan yine sesleniyorum -1994te belediye
başkanıyken ben SHPnin il başkanıydım, hukukum var
kendisiyle, siz daha o zaman tanımazdınız bile- diyorum ki
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğana: Gel, ne zaman istersen
Nusaybine gidelim, Şırnaka gidelim, orada birlikte barış
türküsünü söyleyelim, bak o zaman Türkiyede savaş nasıl durur.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) O türküleri biz
söylerken siz neredeydiniz?
SUAT ÖNAL (Osmaniye) CHP olarak Kürt
milletvekillerini bu Meclisten, bu kürsüden attığınız
günleri unuttun mu?
ALİ ÖZCAN (Devamla) Ben sizinle ilgili bir
şey söylesem bu kadar tepki vermiyorsunuz ama Cumhurbaşkanıyla
ilgili bir şey söylediğim zaman hepinizin ayranı kabarıyor.
(CHP sıralarından alkışlar)
Ahmet Davutoğlu danışmanken stratejik
dönüşüm tezleri vardı
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Türkiye'nin
Başbakanından bahsediyorsun biraz daha seçkin bir dil kullanmayı
tercih et, Türkiye'nin Başbakanından bahsediyorsun.
ALİ ÖZCAN (Devamla)
iflas etti.
Sıfır sorun, sıfır ilişkiye döndü; vay, vay, vay!
Bugün dünyada ekonomik, stratejik konjonktür olarak gerçekleşen
dönüşümü iyi okuyamadınız ve şu anda diplomatik bir enkaz
var ve dış politikada köklü bir değişikliğe ihtiyaç
var.
Terör iki şeyden kaynaklanır, bir
mezhepten, bir de etnik kökenden; bunu asla silahla bitiremezsiniz, ideolojiyle
olan şeyleri minimize edebilirsiniz ama bunu asla bitiremezsiniz. Bunu
Özel Harekât timleriyle bitirme şansınız yoktur, bunun masada
halledilmesi lazım.
İstihbaratınız
sıfırdır. İstihbarat, merhalelerden yükselmiş adamlar
başında olduğu zaman verimli olur; akıl ister, beceri
ister, güç ister ama siz ne yaptınız? Yargıyı ve
istihbaratı teslim ettiğiniz, sonra paralel adını
verdiğiniz eski ortağınızla 17-25 skandalı sonrası
yollarınızı ayırırken onların yerlerine, liyakati
olmayan insanları getirdiniz. İstihbarat önemli ama ondan önemlisi
istihbarat doğru uygulanacak, sonuç alınacak; işte, zayıf
halka budur. Onun için MİT Müsteşarı istifa etsin veya
şimdi, bugün aldığınız bir kararla bir yere gönderin,
bir yere gönderin arkadaşı büyükelçi yapın, bir an evvel ülke
MİTin başındaki bu insandan kurtulsun.
Bu dünyada, tarih önünde er geç ve Allahın
huzurunda, öbür dünyada hesap vereceksiniz, hesap vereceksiniz, bunu
aklınızdan çıkarmayın. (CHP ve HDP sıralarından
alkışlar)
Bu meselenin her zaman iddia ettiğimiz gibi
Mecliste ve siyasi partilerin bir araya gelerek ve toplumsal bir
uzlaşmayla ancak çözülebileceğini söylüyorum. Tüm partilere buradan
çağrı yapıyorum: Araştırma komisyonlarından,
falan filan onlardan vazgeçin. Gelin, hep beraber bu yaraya merhem olalım,
merhem olalım. Halk bizden merhem olmamızı istiyor. (CHP
sıralarından alkışlar) Burada gece gündüz bizi avara kasnak
konuşturmayın ve sabahlara kadar da meşgul etmeyin.
Teşekkür ediyorum, sağ olun. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özcan.
Sayın Gök, sisteme girmişsiniz.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
37.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Anayasa Mahkemesinin, tutuklu gazeteciler Can
Dündar ve Erdem Gülle ilgili vermiş olduğu hak ihlali
kararından memnuniyet duyduklarına ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, bir müddet önce MİT
tırları davası nedeniyle haklarında soruşturma
başlatılan Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Sayın
Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Sayın Erdem Gülün Anayasa Mahkemesine
yapmış oldukları bireysel başvuruyla ilgili konuda Anayasa
Mahkemesi bugün tutuklanmalarıyla ilgili olarak hak ihlali kararı
vermiştir. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla, haksız yere tutuklanan, haber yazma ve halkın
da haber alma hakkının dolaylı olarak ve doğrudan olarak
engellendiği bu haksız tutuklamayla ilgili Anayasa Mahkemesinin
vermiş olduğu bu hak ihlali kararını memnuniyetle karşıladığımızı,
bir ağır kusurun, Erdem Gül ve Can Dündarla ilgili verilen
haksız bir kararın Artık neresinden dönülürse kârdır.
şeklinde tezahür eden bu kararın ülkemizde ifade özgürlüğü
açısından, demokrasi açısından önemli olduğunu
düşünüyorum ve bu kararı alan Anayasa Mahkemesi üyelerini de
kutluyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Gök.
Buyurunuz Sayın Baluken.
38.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Anayasa Mahkemesinin,
tutuklu gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gülle ilgili vermiş olduğu
hak ihlali kararından memnuniyet duyduklarına ilişkin
açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili
Sayın Levent Gökün belirtmiş olduğu haberi bizler de büyük bir
memnuniyet ile büyük bir coşkuyla öğrenmiş olduk. Sayın Can
Dündar ve Sayın Erdem Gülün haksız bir şekilde
tutuklanmaları, tecrit koşulları altında tutulmaları,
cezaevlerinde haksız bir şekilde bekletilmeleri bütün ülke ve dünya
kamuoyunun vicdanını kanatıyordu. Bu yönüyle Anayasa
Mahkemesinin bu haksız karara karşı bir Hak ihlali
vardır. tespitini yapması son derece önemlidir. Umarız ki bu
karar MİT tırlarıyla ilgili haber yapan gazetecilerin değil
o tırları çetelere gönderenlerin yargılanmasının da
yolunu açar. AKP Hükûmeti döneminde IŞİD, El Nusra, El Kaide
çetelerine her türlü lojistik, askerî, ekonomik desteklerin verildiği
artık bir sır değildir. Dolayısıyla
yargılanması gereken fiil, bunlarla ilgili gerçekleri dile
getirenlerin yargılanması, bununla ilgili haberleri yapan
gazetecilerin yargılanması değil, uluslararası sözleşmelere
göre bu suçu işleyenlerin bir an önce yargı önüne
çıkarılmasıdır. HDP olarak temennimiz ve takibimiz bu suçu
işleyen AKP Hükûmeti yetkililerinin bir an önce yargı önünde
yargılanmalarıyla ilgili süreci takip etmektir.
Diğer taraftan, tabii, Sayın Can Dündar ve
Erdem Gül şahsında tutuklu gazetecilerin ve basın
özgürlüğüyle ilgili gelinen durumun gündemleştiği bir dönemde bu
karar üzerine tekrar bütün kamuoyunu özgür basının, muhalif
basının susturulmaya çalışıldığı,
basın üzerinde her gün sansür uygulamalarının
yoğunlaştığı bir dönemde basın özgürlüğüne
sahip çıkma noktasında bir duyarlılığı devam
ettirme çağrısını yapmak istiyoruz. Sayın Can Dündar
ve Erdem Gül cezaevlerinden çıkabilirler ama bu hâlâ içerideki
gazetecilerin cezaevlerinde bulunma ayıbını ortadan
kaldırmıyor. Türkiyede bir tek gazetecinin bile cezaevinde
bulunması bizim açımızdan, Halkların Demokratik Partisi
açısından kabul edilemezdir. Kaldı ki sadece halkı bilgilendirmek
için kendi görevini yapan gazeteciler, sokak ortasında başlarına
silah dayatılarak tehdit edilebiliyorlar, her gün sokak ortasında
işkence görebiliyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Bağlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamamlayınız Sayın
Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
TOMAlarla, tazyikli sulu müdahalelerle, coplarla sokak ortasında darp
edilebiliyorlar. Bütün bu ayıpların kaldırılması için
basın özgürlüğüyle ilgili düzenlemelerin yapılması,
basın özgürlüğü önündeki bütün engellerin kaldırılması
gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Yargının bu kadar
siyasallaştığı bir dönemde Anayasa Mahkemesinin vermiş
olduğu bu kararı da kutlamak gerektiğini belirtiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Baluken.
Sayın Akçay, buyurunuz.
39.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Anayasa Mahkemesinin, tutuklu gazeteciler Can
Dündar ve Erdem Gülle ilgili vermiş olduğu hak ihlali
kararından memnuniyet duyduklarına ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ben de gazeteci Can Dündar ve Erdem Gülle ilgili
Anayasa Mahkemesinin bu kararını önemli ve sevindirici bulduğumu
ifade etmek istiyorum.
Türkiyede yıllardan beri, uzun
yıllardır habercilik ve doğru haber sorunu vardır.
Türkiyede devlet, siyaset ve medya aktörlerinin, yapısı
itibarıyla, topyekûn şapkasını önüne koyup
değerlendirmesi gerekir. Sadece, kamu yönetimini ve devleti yönetenler
açısından değil, medya yöneticileri açısından da
objektiflik, doğru haber ve dürüstlük, toplumun gerçekten haber alma
hakkına hizmet eden bir yapının hep birlikte
oluşturulması gerekir.
Bununla ilgili olarak
ayrıca diyebilirim ki herkesin bildiği sır, sırrın
ifşası olmaz. Zaten, muhtemelen, elbette yargı sürecinin
sonucunu tahmin edemeyiz fakat toplum vicdanında da bu söz konusu davaya
konu olan haberle ilgili olarak da kamu vicdanında herhangi bir yerini
bulması söz konusu değildir.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akçay.
Sayın Turan, buyurunuz.
40.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, Anayasa Mahkemesinin, tutuklu gazeteciler
Can Dündar ve Erdem Gülle ilgili vermiş olduğu hak ihlali
kararından memnuniyet duyduklarına ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; ben de bahse konu mahkeme kararını
sevinçle karşıladığımızı ifade etmek istiyorum.
Ancak, hepinizin bildiği gibi, mahkeme kararları üzerinden partimizin
veya iktidarımızın itham edilmesini de doğru bulmuyorum.
Geçen dönem, arkadaşlarımızın da büyük katkısıyla
adli kontrol gibi, tutuksuz yargılamaların esas olması gibi
birçok prensibi beraber burada yasallaştırdık. Asıl olan
tutuksuz yargılamaktır. Yerel mahkemelerin kararı da bizim
açımızdan hukuka uygun bir karar olarak değerlendirilecektir,
Anayasa Mahkemesininki de öyle olacaktır. Dolayısıyla, bu,
yargının işidir; yargı kendi içerisindeki sürecinde usulü
gözden geçirmiştir, bu kararı vermiştir. Ben, tekrar
hayırlı olmasını ümit ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Turan.
X.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldanın,
Başkanlık Divanı olarak Anayasa Mahkemesinin tutuklu gazeteciler
Can Dündar ve Erdem Gülle ilgili hak ihlali kararı vermiş
olmasından memnuniyet duyduklarına ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, ben de
Divan adına özellikle, Anayasa Mahkemesinin bugün Sayın Erdem Gül ve
Sayın Can Dündarla ilgili hak ihlali kararını vermiş
olmasından kaynaklı büyük bir memnuniyet duyduğumu ifade etmek
istiyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar) Ve bu kararın
şu anda cezaevlerinde bulunan tüm tutsaklar için emsal teşkil
etmesini de temenni ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan,
tutsak demeyin, tutuklu.
IX.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Bangladeş Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Gümrük Konularında İşbirliği ve
Karşılıklı Yardım Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/411) (S. Sayısı: 85)
(Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 1inci
madde üzerindeki gruplar adına söz talepleri bitmiştir.
Şimdi, soru-cevap işlemine
başlayacağız. Sisteme giren sayın milletvekilli yoktur.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2 - (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 2nci
madde üzerinde gruplar adına ilk konuşmacı Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sivas Milletvekili Sayın Ali Akyıldız.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ AKYILDIZ (Sivas)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Bangladeş Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük
Konularında İşbirliği ve Karşılıklı
Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair 85 sıra sayılı Kanun Tasarısı
hakkında söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygı ve
sevgilerimle selamlıyorum.
Ben de öncelikle, Anayasa Mahkemesinin Sayın
Erdem Gül ve Sayın Can Dündarla ilgili bugün vermiş olduğu hak
ihlali kararından dolayı duyduğum memnuniyeti arz ediyorum ve yargının,
az da olsa bazen doğru kararlar verebileceğini görmüş olmak da
bizleri memnun etmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii ki bu konuda söz aldım ama bu konu, komisyonlarda
ve gerekli yerlerde çok ciddi şekilde konuşulduğu için müsaade
buyurursanız ben sizlere Sivasla ilgili, Sivas Demir Çelik
Fabrikasıyla ilgili vermiş olduğum Meclis araştırması
önergesinin
Ki bu, üç haftadır sürekli ertelenmek durumunda kalıyor,
şimdi de bütçe görüşmeleri nedeniyle bütçe görüşmelerinden hemen
sonra Meclis Genel Kuruluna gelecek. Bu Meclis Genel Kuruluna geldiğinde
siz değerli milletvekillerimizin zaten o zaman çok geniş şekilde
konuyla ilgili bilgi sahibi olacağınızı belirtiyorum ama
müsaade buyurursanız bu konuda da yine sizlere çok kısa bilgi arz
etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Genel
Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlunun
görevlendirmesiyle Sivas Demir Çelik Fabrikasında yaşanan
sorunları ve sıkıntıları yerinde görmek, sorunları
tespit etmek ve çözüm önerileriyle birlikte güzel bir çalışma yaparak
Sayın Genel Başkanımıza bir rapor sunmak amacıyla
Cumhuriyet Halk Partisinde oluşan 5 kişilik milletvekili grubuyla
birlikte Sivasa gittik. Ve orada bütün taraflarla yapmış
olduğumuz görüşmeler sonrasında hazırlayıp Sayın
Genel Başkanımıza takdim ettiğimiz rapor sonrasında
Sayın Genel Başkanım 15 Aralık 2015 tarihinde grup
toplantısında yapmış olduğu konuşmasında
Sivas Demir Çelik sorunuyla ilgili çok geniş şekilde
konuşmuş ve çözüm önerisini de grup toplantısında bütün
Türkiyeye ve iktidar partisine önermişti. Sayın Genel
Başkanımızın bu çözüm önerisi maalesef dikkate
alınmadığı için, biz de Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu
konunun Mecliste görüşülmesi ve bir araştırma önergesiyle Meclis
Genel Kuruluna getirilmesi ve siz değerli milletvekili
arkadaşlarımızla bu konunun çözümünü birlikte bulalım
mantığıyla önerge verdik.
Tabii, öncelikle şunu belirtmek istiyorum:
Sivas Demir Çelik sorununun çözümü noktasında Sivaslı milletvekili
arkadaşlarımın tamamı hemfikirdir yani bu konuda, iktidar
partisindeki milletvekili arkadaşlarım da bu konunun çözümü
noktasında bizimle beraber aynı düşüncedeler ve bu konunun
çözümü noktasında destek veriyorlar. Hani bunu niye belirtiyorum?
Özellikle iktidar partisine belirtiyorum. Bütçe görüşmelerinden sonra
Meclis Genel Kuruluna geldiğinde araştırma önergemiz Ya, bu,
Cumhuriyet Halk Partisi tarafından verilmiştir, muhalefet partisi
tarafından getirilmiştir. düşüncesiyle ön yargıyla hareket
edilmeden bunun çözümünü birlikte bulalım istiyorum. Hatta şunu da
öneriyorum: Eğer isterseniz Meclis araştırması
noktasında siz de bir önerge verin, bu önergeleri birleştirelim ve
birlikte ortak bir önerge gibi bu konuyu burada görüşerek birlikte de
çözüm bulalım. Yani, Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz bu konuda
samimiyiz ve bu konunun çözümünü istiyoruz. Hani niye bu kadar önemli Sivas
Demir Çelik Fabrikasının sorunu? Çok kısaca, on dakikalık
süremde çok kısaca bunu arz etmek istiyorum.
Sevgili milletvekili arkadaşlarım, Sivas
Demir Çelik Fabrikası, 1987 yılında 40 bin dekar arazi istimlak
edilerek yılda 400 bin ton uzun mamul üretim kapasitesine sahip
Türkiyenin en modern haddehanesi olarak kurulmuştu. 1992
yılında da EAF teknolojisiyle çalışan yıllık 450
bin ton sıvı çelik kapasitesine sahip çelikhanesi üretime
girmişti. Yıllık 200 bin ton kapalı hurda alanına
sahip yani hurda holü atölyesi ambarlarına sahip, saatte 2 bin metreküp
kapasiteli oksijen tesisi, su arıtma tesisi, 27 kilometre
uzunluğundaki su isale hattı, trafo merkezi, fabrika içerisine uzanan
demir yolu ile 115 aile lojmanı, konukevi, 40 adet bekâr lojmanı,
düğün salonu, marketi, okulu, camisi, spor tesisiyle komple çok nezih bir
tesis olarak Sivasın hizmetine ve Türkiyenin hizmetine sunulmuştu.
Ve bu tesis özelleştirilirken 747 çalışanıyla
çalışır bir vaziyette özelleştirilmişti. 25 Mart 1998
tarihinde 23297 sayılı Resmî Gazetede yayınlanan kararla Sivas
Ortak Girişim Grubuna (SİVYAT AŞ) 9 milyon 679 bin dolar yani
yuvarlak rakam 10 milyon dolarla özelleştirmesi yapılan bu tesis,
sağlıklı ve düzgün bir şekilde
çalıştırılmadığı ve satış
sözleşmesine uyulmadığı için, Özelleştirme
İdaresi tarafından Kentbankın vermiş olduğu teminat
mektubu nakde çevrilmiş ve SİDEMİR, Kentbankın eline
geçtikten sonra da tekrar burası haciz yoluyla satışa
çıkarılmıştır. Tam bu dönemde de Kentbanka devletin,
TMSFnin el koyması sonucu bu SİDEMİR tekrar devletin eline
geçmiştir. Ve -sürem az kaldı, ben onun için tamamını Genel
Kurulda o zaman görüştüğümüzde sizlere arz edeceğim- tekrar 2004
yılında Erol Evcil grubuna burası satılmış ve
TMSF bu satışı onaylamıştır. 2004
yılından sonra yine bu tesis sağlıklı bir şekilde
çalışmamış ve mahkeme kararıyla buraya denetim kayyumu
atanmış, bugün de hâlâ denetim kayyumu Sivas Demir Çeliki
götürmektedir.
Gelinen nokta şu sevgili arkadaşlar:
Bakın, bugün itibarıyla Sivas Demir Çelik kapatılmış,
600ün üzerinde çalışanı maalesef sokakta aç ve işsiz
durumda. Bu, çalışanlarının boyutuyla baktığımızda
durum. Bir de devletin boyutuyla baktığımızda -demin
söylediğim gibi yuvarlak rakam- 10 milyon dolara
sattığımız bu tesis, özelleştirdiğimiz bu tesis,
bugün devletimize 210 milyon dolar borcunu ödememekte -yani vergi borcu, SGK
prim borcu vesaire- yani devletimizin bugün SİDEMİRden
alacağı olan -sayın valimizin resmî
açıklamasıdır- 630 milyon TL alacağını tahsil
edemiyoruz. Bu nedenle, Sivas Demir Çelik bu kadar önemli. Bu nedenle Sivas
Demir Çelikin üzerinde bu kadar duruyoruz. Hani, demin söylediğim gibi
Ya, Cumhuriyet Halk Partisi verdi bu önergeyi, boş ver, nasılsa
muhalefet partisidir. Biz peşin olarak bunu reddedelim.
mantığıyla hareket etmeyeceğinize inanıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisinin grup başkan
vekilleriyle bu konuyu birkaç kez birlikte konuştuk. Değerli grup
başkan vekillerimiz de bu konuda hassasiyetlerini gösterdiler ve üzerinde
durduklarını, kendi milletvekili arkadaşlarıyla da
görüştükten sonra bu konuyu değerlendireceklerini belirtmişlerdir.
Ben umutla bekliyorum, bütçe görüşmelerinden sonra bu konu
görüşüldüğünde ben birlikte bu konuyu çözeceğimize
inanıyorum.
Değerli arkadaşlar, Sivas, maalesef,
sorunlar ve sıkıntılar yumağı hâline dönüşen bir
dönemi yaşıyor. 10 Aralık 2015 tarihinde Meclise vermiş
olduğum bir soru önergem vardı ama hâlâ buna da cevap gelmiş
değil. Ha, niye
En az yirminin üzerinde soru önergem var ama bu da önemli
bir konu olduğu için bunu tekrar burada sizlerin bilgilerine arz etmek
istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
Sivas ilinde kamu hastanelerinin birleştirilmesi
sıkıntısı yaşadık. Sivasta bir bölge hastanesi
kuruldu. 1.200 yatak kapasiteli bölge hastanesi daha sonra 600 yatak
kapasitesine düşürüldü. Sivasta hizmet vermekte olan eski adıyla SSK
Hastanesi, yeni adıyla Devlet Hastanesi ve eski Numune Hastanesi, yeni
hastaneyle birleştirildi 1.200 yatak kapasiteli Sivas Bölge Hastanesi bu
iki hastaneyle birleştikten sonra toplam yatak kapasitesi 837ye
düşürülerek Sivas, âdeta, özel hastanelere sevk edilen, özel hastanelere
hastanın gönderilmesini teşvik eden bir düşünceye, bir
anlayışa bırakılmıştır.
Bir başka konu şu:
Sivasta eski Numune Hastanesinin yerinin TOKİye peşkeş
çekileceği belirtilmektedir ve bir endişem de şu; bunu da sordum
ama soruma cevap alamadım: TOKİ aracılığıyla üç
gün sonra buranın da TÜRGEVe verileceği dedikoduları
basında geniş şekilde yer almaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayınız lütfen Sayın Akyıldız.
ALİ AKYILDIZ (Devamla)
O nedenle Sayın Sağlık Bakanımızın bu hassas
konularda soru önergemize lütfen cevap vermesini
Sivas kamuoyunun bu
konulardaki beklentilerinin ve sorularının cevabını biz de birlikte
bekliyoruz Sayın Bakanımızdan.
Evet, değerli
arkadaşlar, demin söylediğim gibi, bütçe görüşmelerinden sonra
bu Meclis araştırması önergemizi birlikte, beraber
değerlendireceğimize ve birlikte bu konuyu çözeceğimize
inanıyorum ve Sayın Başkanın da sabrına
sığınarak hepinize çok çok teşekkür ediyorum, hepinizi
sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Akyıldız.
2nci madde üzerinde gruplar
adına ikinci söz Halkların Demokratik Partisi adına
Diyarbakır Milletvekili Sayın İdris Balukene aittir.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
85 sıra sayılı
Kanun Tasarısı üzerine söz almış bulundum. Bu
sözleşmenin içeriği Türkiye ile Bangladeş arasındaki
birtakım gümrük anlaşmalarını düzenlemek; ancak tabii ki
dış politikayla ilgili o kadar büyük sorunlar var ki, Türkiye AKP
Hükûmeti eliyle o kadar büyük sorunlar girdabının içerisine
sürüklendi ki burada gerçekten böyle herhangi, suya sabuna dokunmayan
sözleşmeleri tartışmak da mesai kaybı
dışında hiçbir işe yaramıyor. Dolayısıyla
biz de özellikle bu fırsatla, çıkıp bu yapılan
dış politika yanlışlarıyla ilgili bazı
uyarıları bu kürsüden ifade etmeye çalışıyoruz.
Şimdi, AKPli hatipler
buraya çıkınca her şeyin güllük gülistanlık olduğunu,
memleketin işte her zaman iyiye doğru gittiğini, aslanlar gibi
bir başkanlık sistemi falan getireceklerini de söylüyorlar ama
sanırım, halkın bu konudaki duygusunu, sokağın bu konudaki
endişesini, kaygısını ya anlayamıyorlar ya da anlamak
istemiyorlar. Hani, İyi giden ne var? diye
baktığımızda, biz iyi giden hiçbir şey görmüyoruz.
Yani bu ülkede içeride oluk oluk kan akıyor, her gün onlarca cenaze
kalkıyor, bir ay içerisindeki ölen insan sayısını
artık tutamayacak, not edemeyecek düzeye geliyoruz. Dış
politikada bütün büyük ülkelerle sorun yaşıyoruz, bölgesel bütün
ülkelerle ilişkiler bitmiş, Suriyede bir savaş eşiğine
gelmişiz. İçeride ekonomi çökmüş, içeride turizm çökmüş,
demokrasi yok, basın özgürlüğü yok. Onun üzerine çıkıp
burada İşler iyi gidiyor. demeyi doğrusu biz hayretle
karşılıyoruz.
Şimdi, bunları kabul etmediğiniz
sürece, bunlarla yüzleşmediğiniz sürece bunları düzeltmek de
mümkün değildir; önce kabul edeceksiniz, yüzleşeceksiniz,
teşhisi doğru koyacaksınız, sonra da onun üstüne çözüm ve
tedavi yöntemini belirleyeceksiniz.
Bakın, dış politikayla ilgili, biz
avazımız çıktığı kadar, burada AKPnin
yürüttüğü mezhepçi, tekçi dış politikanın, çetelerle
iş tutan dış politikanın Türkiyenin başına her
geçen gün daha büyük belalar açtığını söylüyoruz. Bütün
süreç bizi doğrulayacak şekilde gelişiyor; Rusyayla
ilişkiler bitme noktasına geliyor, çeteler pahasına Amerika
günde 6 kez artık Türkiyeden yapılan açıklamaları yalanlama
noktasına geliyor. İç güvenlikle ilgili inanılmaz sorunlar
yaşıyoruz ama hâlâ bu politikada ısrara devam ediyorlar, anlamak
mümkün değil.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Anlaman mümkün
değil zaten.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Bakın,
bunlara öyle yerinden itiraz edileceğine çıkıp buradan cevap
verilebilir. Nettir yani Türkiyenin çetelerle iş tuttuğunu
artık Cumhurbaşkanı ve Davutoğlu da söylüyor. Bakın,
Davutoğlu, 23 Şubatta bir dergiye, bir gazeteye yapmış
olduğu röportajda: Suriye devleti eğer bugün kontrolü ele
alamıyorsa bunda bizim Hükûmetin oraya vermiş olduğu
desteğin payı var. diyor. Yani Azezdeki, Cerablustaki durumla
ilgili Davutoğlu, Türk Hükûmetinin, Türkiye Hükûmetinin vermiş
olduğu desteğe açık işaret ediyor. Bizden olmasaydı,
şu anda Suriyedeki mevcut gelişmeler çoktan farklı bir noktada
nihai sonuca ulaşmıştı. demeye getiriyor.
Aynı şekilde Cumhurbaşkanı
Erdoğan, dün sanırım, yine muhtarlara yaptığı
zülüm toplantısında...
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Herkes
rızasıyla geliyor.
İDRİS BALUKEN (Devamla)
diyor ki:
PYDyi terör örgütü olarak görmüyorlarsa El Nusrayı niye aynı
şekilde değerlendirmiyorlar? Açıktan bütün dünya kamuoyuna El
Nusrayı terör örgütleri listesinden çıkarın, El Nusra bizim için
terör örgütü değildir. demeye getiriyor.
MUSTAFA KÖSE (Antalya) Böyle mi anlıyorsunuz,
ne alakası var.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Çarpıtma!
İDRİS BALUKEN (Devamla) Çok nettir.
MUSTAFA KÖSE (Antalya) Hayır, ne alakası
var? Çarpıtıyorsun.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Hayır,
hiçbir çarpıtma yok. Yaptığı açıklamayı okuyun.
El Nusraya niye terör örgütü diyorsunuz? diyor.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Birbirinden
farkı yok, PYDnin El Nusradan farkı yok.
MUSTAFA KÖSE (Antalya) Öyle demiyor.
İDRİS BALUKEN (Devamla) O
konuşmanın ayrıntılarına bakarsanız
söylediği sözler son derece net. Yani Türkiye'nin temel politikası
bugüne kadar Suriyede Kürt karşıtı, çete yanlısı bir
hat üzerinden gittiği için, işte, Türkiye'nin başı beladan
eksilmiyor.
Kobani düşecek, Azez düşmeyecek.
üzerinden şekillenen bir dış politika var. Kobaninin
düşmesi için ellerini ovuşturanlar Azezde El Nusranın,
Ahrar-uş Şamın başı sıkışınca
Biz angajman kurallarını uygularız. tavrına giriyorlar.
Azez düşmeyecek. diye bütün dünyanın gözünün içine baka baka El
Nusranın, Ahrar-uş Şamın hamisi biziz. diyorlar.
İşte, sorun ve sıkıntı buradan kaynaklanıyor.
Dünya kadar yanlışınız her geçen gün ortaya
çıkıyor. Tutarsız bir dış politika, neresinden
tutarsanız zerre kadar tutarlılık yok. İsraile terör
devleti, Binlerce Filistinlinin kanına giren bir devletle asla
oturmayız. diyordunuz, sonra sözcüleriniz kalkıp İsrail
devletinin dost devlet olduğunu açıklıyor.
Suudi Arabistanla her türlü işi tutup bu
çeteleri finanse ediyorsunuz, Suudi Arabistana İncirliki açıyorsunuz
ama Suudi Arabistan, işte, dün Biz Suriye krizinde Putinle
görüşmeler yapıyoruz. Putinle görüşmelerimiz iyi bir hat
üzerinden ilerliyor. açıklaması yapıyor.
Sisiye darbeci diyordunuz,
karşıtlık yapıyordunuz; bugün Sisinin ekibini Türkiyeye davet
etmenin yollarını açıyorsunuz. Sisiyle aynı koalisyonda,
aynı mezhepçi Sünni ittifak içerisinde, bir blok içerisinde yer
alıyorsunuz yani Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! derler. Siz
şu anda Mısırla oluşturulan o aynı Sünni
ittifakın içerisinde misiniz, değil misiniz? Askerî olarak öyle bir
iş birliğiyle bütün Orta Doğuyu bir mezhep
çatışmasının içerisine sürükleyecek bir yapılanmada
yer aldınız mı, almadınız mı? Bunlara cevap
vermeniz lazım.
Başikaya asker gönderdiniz, elleri
ovuşturup Musula girmenin hazırlığını
yaptınız, bir telefonla -söylediğiniz bütün cümlelerin aksine-
Başikadan, oradan askerleri apar topar çekmek zorunda kaldınız.
Yani, bu şekilde tutarsız, ağırlığı olmayan,
itibarı olmayan çıkışlar yaptığınız
zaman, bunun üzerinden dış politika belirlediğiniz zaman tabii
ki hem ülke açısından son derece kötü sonuçlar doğurursunuz hem
de uluslararası hiçbir itibarınız kalmaz.
Bakın, bütün
dış politikayı son dönemde PYD ve YPG üzerinden oluşturmaya
çalışıyorsunuz. Bunun için Dışişleri Bakanı
çıkıp Amerikalı yetkililerle yaptığı
görüşmeleri çarpıtarak Türkiye kamuoyuna sunuyor.
Cumhurbaşkanlığı, Amerika Başkanının
yapmış olduğu açıklamayı çarpıtarak,
içeriğini tamamen ters yüz ederek Türkiye kamuoyuna sunuyor ama
yalancının mumu yatsıya kadar yanıyor. Hemen
Dışişleri Bakanının açıklamasının
üzerinden iki saat sonra Amerika Biz PYD ve YPG konusunda böyle bir şey
demedik, böyle düşünmüyoruz, Türkiyeyle farklı düşünüyoruz, Türkiyeyi
de doğru bir politika belirleme çağırıyoruz.
açıklaması yapıyor. Beyaz Saray son dönemde, âdeta ak
sarayı ve Dışişlerini yalanlayan bir mesaiyle bütün süreci
harcamak durumunda kalıyor. Bütün bunları yapan siz, bütün bunlarla
ilgili yanlışlarla yüzleşmeyen siz; sonra da buraya
çıkıp Bangladeşle gümrük anlaşması mesaisiyle bu
Meclisin vaktini tüketiyorsunuz.
Buradan hiçbir
çıkışın olmayacağını, bu yürünen yoldan asla
herhangi bir sonuç alınmayacağını açık bir
şekilde ifade etmek istiyoruz. Suriye politikasında bu mezhepçi
yaklaşımdan vazgeçeceksiniz, çetelerle iş tutmaktan
vazgeçeceksiniz. Bakın, Müslüman Kardeşler üzerinden bütün Orta
Doğu politikasını yürüttünüz, şimdi Müslüman
Kardeşleri de bütün dünya ülkeleri terör örgütü listesine almaya
hazırlanıyor. Yani bu kadar yanlış bir hat üzerinden
giderseniz korkunç bedelleri, korkunç faturaları önümüze gelir. Çetelerle
iş tutmayıp içeride kendi barışını sağlayan;
dışarıda da eğer Kürtler başta olmak üzere, Asuri,
Süryani, Ermeni, Arap, Alevi, Sünni, Şii, Nusayri halkları
düşman olarak görmeyen, onların iradeleri doğrultusunda
şekillenecek sürece barışçıl katkılar sunan bir
pozisyon belirlerseniz Türkiyenin bu işten bir çıkışı
olur
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Sayın Başkan, toparlıyorum.
BAŞKAN
Tamamlayınız Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN
(Devamla)
temel meselelerle ilgili bir gelişme imkânı
yakalanır. Ama onun dışındaki süreçlerde, inanın ki
bir ay sonra buradaki gerilimli ortamdan çok daha gerilimli bir şekilde bu
kürsülerde konuşmalar yapmak zorunda kalacağız. Hem içeride çok
daha vahim, çok daha kanlı, çok daha kötü bir tablo
karşımıza çıkacak hem de dışarıda, Suriyede
ve Orta Doğuda başımıza geleceklere artık Meclis
olarak çözüm bulamayacak bir noktaya doğru savrulacağız.
Umarız yol yakınken
bu yanlışlardan dönersiniz, umarız bir an önce rasyonel bir
aklı devreye koyup içeride ve dışarıda
barışı önceleyen politikalarda
yoğunlaşırsınız diyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Baluken.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
sayın grup başkan vekili konuşmasında özellikle
dış politika alanında mezhepçi bir politika
uyguladığımızı ifade ettiler. İzin verirseniz,
düzeltmek istiyorum bununla ilgili.
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İki dakika veriyorum.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin 85 sıra sayılı Kanun Tasarısının
2nci maddesi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Az önce grup başkan vekili konuşmasında
defaatle mezhepçi olduğumuzla ilgili iddiada bulundular. Aslında
konuşmanın tümüne baktığımda neresini düzelteyim diye
bakıyorum, o kadar çok farklı ithamlarda bulundu ki belki 10 tane,
belki 15 tane farklı konuda hak etmediğimiz ifadelerde bulundu. Ama,
şunu söyleyeyim: On dört yıldan beri AK PARTİ hükûmetlerinin
hiçbir alanda insanların diniyle, mezhebiyle, giyimiyle
uğraşmadığını, aksine aradaki tüm engelleri
kaldırıp bununla ilgili adım attığını bütün
dünya biliyor. Gözümüzü kapayarak kendimize gece yaparız. Onu demekle biz
mezhepçi olmayız. Biz kendimizin ne yaptığını
biliyoruz. Ayağımız yere sağlam
İnsan odaklı
olarak dış politikamızı yönetmeye devam ediyoruz. Siz bunu
söylerken bölgedeki mezhepçi olan devletlerin politikasına gizlenmek
istiyorsanız bu başka. O bölgede hangi devletin hangi mezhep
adına ne işler yaptığını herkes biliyor. Ama,
Türkiye El Azezden de, Kobaniden de, diğer yerlerden de gelen kim varsa
bağrını açarak yardımcı olmaya çalıştı,
kimseye ön yargıyla yaklaşmadı, gelenin mezhebi nedir diye
bakmadı; aksine Bu coğrafyadaki en kadim medeniyet bizim
medeniyetimizdir, ev sahipliği bize yakışır. dedi, birçok
riske rağmen, ekonomik sıkıntıya rağmen bu konuda
görevini yerine getirmeye çalıştı.
Onun dışında,
muhtarların yaptığı toplantı sürekli dile getiriliyor.
Biz, demokrasi usulü içerisinde baktığımızda, en
kılcal noktalarımızın, seçimle direkt gelen
insanlarımızın muhtarlar olduğunu keyifle biliyoruz.
Aslında bu sizin demokrasi anlayışınızı da
gösterir. O seviyeye inince Cumhurbaşkanı görüşmesin. Olur mu
öyle bir şey? Keşke daha çok toplantı yapılsa, keşke
daha çok bir araya gelinse -tırnak içerisinde- en tepedeki görevli ile en
alttaki birim daha fazla bir araya gelse de ortak bir ruh ortaya konulsa. O
yüzden ben muhtarlarla yapılan toplantıyı Sayın
Cumhurbaşkanımızdan başka, sizlerin de yapması
gerektiğini düşünüyorum, sizler de yapın bunu. Kötü bir şey
değil bu, iyi bir şey Sayın Başkan, keşke her
zaman yapsak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT TURAN (Devamla) Bir dakika alabilir miyim
Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamamlayınız Sayın
Turan.
BÜLENT TURAN (Devamla) Ama sizin, bu ülkede
seçilmiş olmanın ilk başlangıcı olan, en kıymetli
yerlerinden birisi olan muhtarlar ile Sayın
Cumhurbaşkanının bir araya gelmesinden gurur duymanızı
beklerdim ben. Ben istiyorum ki herkes daha fazla bir araya gelsin, her grup
daha fazla toplantı yapsın.
Onun dışında, bizim İsraille
ilgili, Sisiyle ilgili, diğer meselelerle ilgili duruşumuz dün neyse
bugün de o. Yeni bir şey söylemiyoruz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Öyle mi?
İsrail terör devleti mi, değil mi?
BÜLENT TURAN (Devamla) Gazzeye yapılan
saldırıları kınadık, kınıyoruz. Halklar
arasındaki diyaloglara ilişkin yapılan vurgunun tonu
tartışılabilir, o yüzden bir daha söylüyorum: Biz dün Sisinin
darbesiyle ilgili de, İsrailin zulmüyle ilgili de neredeysek orada
duruyoruz. Ama bir şey daha söyleyeyim: Terörle ilgili de aynı
yerdeyiz. Sizi de aynı yerde durmaya davet ederiz Sayın Başkan.
Ben bir daha söylüyorum: Bu önümüzdeki
kanunların daha hızlı geçmesi için ses tonumuzu artırmadan
konuları gündeme getirerek düzeltmeye devam edeceğiz.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Turan.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın grup başkan vekili konuşması
sırasında demokrasi anlayışımızın
olmadığını, muhtarlarla ilgili toplantıyı da o
yüzden eleştirdiğimizi söyledi. Sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, size de
iki dakika söz veriyorum.
5.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Grup Başkan Vekili, ben Muhtarlarla
niye Cumhurbaşkanı toplantı yapıyor? demiyorum. Tabii ki
muhtarlarla da yapabilir, herkesle de yapabilir ama oradan verdiği
mesajlarla bu ülkede yürütmeyi Başbakan Davutoğlu mu yönetiyor, AKP
Hükûmeti mi yönetiyor, yoksa saraydan Erdoğan mı yönetiyor, bunu
anlamıyoruz diyorum.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) O
seçilmiş Cumhurbaşkanı.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Oradan
yapmış olduğu konuşmalarla 78 milyonun değil, sadece
bir siyasi partinin Cumhurbaşkanı olduğunu ortaya koyuyor
diyorum. Bir Cumhurbaşkanının kapsayıcı olması
gerekir.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bunları söylemediniz
Sayın Başkan.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Muhtarlarla
yaptığı bir toplantıda Meclisteki herhangi bir muhalefet
partisine, işini gücünü bırakarak yüklenmemesi gerekir. Diğer
siyasi partileri rencide edecek söylemlerden kaçınması gerekir. Ha,
Türkiye tarihinde bugüne kadar bu tarafsızlığı, bu
bağımsızlığı gösterecek kaç
Cumhurbaşkanı oldu? diye sorarsanız ayrı bir
tartışma konusudur. Ama normalde, Cumhurbaşkanının,
partilerüstü, bütün siyasi partilere eşit mesafede olması gereken,
Türkiyenin temel politikalarıyla ilgili de Başbakanın ve
yürütmenin yetki alanına girmemesi gereken bir yerde olması gerekir.
Anayasal tanımı budur. Ha bu tanımın dışına
çıktığı sürece de bizden cevabını almaya devam
eder. Bunun demokratik tutuma aykırı olmayla hiçbir ilgisi yok.
Eğer kendisi demokratik tutum gösterirse, anayasal
sınırlarında kendi işiyle uğraşırsa
diğer siyasi partilerden de istemediği cümleleri duymaz ama
dediğim gibi AKP Genel Başkanı gibi Başbakanın da
işine karışacak, Hükûmete de istikamet belirleyecek şekilde
konuşursa, siz kabul edebilirsiniz, biz onu kabul edemeyiz.
Diğer taraftan, bu dış politika
çelişkilerinden hangi birine yanıt verdiniz, Allah aşkına?
Sayın Başkan, bir dakikada toparlayabilir
miyim?
BAŞKAN Sayın Baluken, sataşmadan
söz veriyorum, iki dakikadır sataşmadan söz hakkı.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Ama sayın
grup başkan vekiline de verdiniz.
BAŞKAN Tamam, herkes için söylüyorum bunu.
Bundan sonra vermeyeceğim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurun, bir dakika daha; tamamlayınız.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Yani
bakınız, sadece İsraille ilgili bir soru sordum size. Birkaç ay
önce İsrail terör devletidir -seçim meydanlarında çıkıp-
biz asla İsraille yan yana gelmeyiz, şunu yaparız, bunu
yaparız. diyen yine bu Hükûmet değil miydi? E şimdi de
çıkıp İsrail devleti ve İsrail halkı dost devlettir,
dost halktır. açıklaması yapıyor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Aynı yerdeyiz
Sayın Baluken, aynı yerdeyiz.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Anlaşmalar
pişiriliyor, yakında kamuoyuna sunulacak. Burada söyleyecek,
konuşacak yüzünüz kalmaz.
Sisiyle ilgili aynı durum. Şu anda
Sisiyle birlikte aynı Sünni ittifakın içinde misiniz, değil
misiniz? Sisiyi oraya getiren, Mursiyi devirmesini sağlayan Suud
Kralıyla yakın ilişkileriniz var mı, yok mu? Hani
neresinden bakarsanız bir tutarsızlık var, neresinden bakarsanız
bir çelişki var. Söylediğim dış politika tutarsızlıklarının
hiçbiri sizin açınızdan doğru değildir. Sizin
açınızdan, hiçbiri tutarsız değildir. Siz buraya
çıkıp beni yalanlayacağınıza, çıkıp hangi
konuda doğru söylemediğimi ifade ederseniz ona göre cevap veririz
diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Baluken.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
tutanaklara geçsin diye ifade edeceğim.
İsraille ilgili yapılan tüm süreç,
görüşmeler tüm kamuoyunun malumu. Bizim o konuyla ilgili 3 tane temel
iddiamız vardı. Bu iddialarımızın hiçbirinden
vazgeçmedik. Durduğumuz yer bellidir.
Sayın Başkan az önce zulüm
toplantısı diye ifade etti muhtarları. O yüzden ben cevap
vermeye çalıştım. Aynı şeyi tekrar etmek istiyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Muhtarlar için büyük bir zulüm. Katılan birkaç muhtar söyledi bile.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Turan,
sözleriniz tutanaklara geçmiştir.
IX.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Bangladeş Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Gümrük Konularında İşbirliği ve
Karşılıklı Yardım Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/411) (S. Sayısı: 85)
(Devam)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 2nci
madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Soru-cevap işlemini
başlatacağım.
Sisteme giren milletvekili? Yok.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde gruplar
adına ilk konuşmacı Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Malatya Milletvekili Sayın Veli Ağbaba. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Can Dündar ve
Erdem Gülle ilgili mahkemenin vermiş olduğu kararı sevinçle
karşıladığımı belirtmek istiyorum. Biraz önce,
AKP Grup Başkan Vekili Sayın Bülent Turanı dikkatle dinledim,
memnun olduğunu ifade ediyor, inşallah Cumhurbaşkanı da
memnundur.
Tabii, biz, aslında geçtiğimiz dönemden
AKP Grubunu biliyoruz. AKP Grubu biz buradan konuşurken tutuklu milletvekillerine
terörist dediler. Yine, aynı AKP milletvekilleri, İlker
Başbuğa generallere terörist dediler, Emniyet Müdürü Hanefi
Avcıya terörist dediler, ama onlar çıkınca ilk kutlama
kuyruğuna giren de sayın AKP milletvekilleri oldu. Bu konuda sizin
hakkınızı yememek lazım. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buradaki milletvekillerimizi, İlker
Başbuğu arayan ilk sizin milletvekilleriydi. Hanefi
Avcıyı kanal kanal gezdiren yine AKP milletvekilleriydi, sizi
kutlamak lazım.
Yani, bazen düşünüyorum da bir söz aklıma
geliyor değerli milletvekilleri, bu AKP var ya AKP, adamı yardan
ittirirsiniz siz, anasına başsağlığına
gidersiniz. Yani gidersiniz taziye evinde anasıyla beraber
ağlarsınız. Böyle bu kadar bu işi pişkin pişkin
yapabilirsiniz siz.
Hani derler ya bazen, düğün evinin tefçisi ölü
evinin yasçısıyız diye. Ya, adamı ittiren sizsiniz, taziye
kuyruğuna gidip ağlayan sizsiniz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Herhâlde bu
lafları yargıya söylüyorsunuz değil mi?
VELİ AĞBABA (Devamla) - Bakın,
geçtiğimiz dönemde, bir düşünün tutuklanan milletvekillerini,
paşaları, gazetecileri, ne yaptınız? Gittiniz, ilk
onları kutlayan, ilk onlara geçmiş olsun ziyareti yapan sizsiniz.
Burada gördük geçen dönem, ilk geçmiş olsun kuyruğuna, tebrik
kuyruğuna siz girdiniz. Ne yaptınız, ne dediniz? Bunu biz
yapmadık, o yaptı. dediniz. Hani yaramaz çocuklar der ya: Biz
yapmadık, o yaptı. Şimdi, düşünüyorum da Can Dündar
çıkınca herhâlde ilk arayacak sizsiniz. Acaba onu kim yaptı?
Şimdi, Bunu paralel mi yaptı, cemaat mi yaptı? diyemezsiniz,
yargı elinizde.
Ya, şimdi, düşünüyorum, bizim grubu da
uyarmak istiyorum: Bunu bile bize yükleyebilirler arkadaşlar. AKP var ya,
sayın grup başkan vekilleri dikkat edin, Can Dündarın
tutukluluğunu bile bize yükleyebilirler, dikkatli olmak lazım. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, ben, tabii, söyleyecek
çok söz var ama biraz seçildiğim ille ilgili birkaç şey söylemek
istiyorum. Seçildiğim ve temsil etmekten büyük onur duyduğum
Malatyayla ilgili bir şey konuşmak istiyorum. Ben Malatyayla ilgili
konuşacağım. Niye konuşacağım? Çünkü
Malatyalılar beni seçiyor. Siz konuşmayabilirsiniz çünkü sizi seçen
başkası, seçmenleriniz değil, iliniz değil. Kim seçiyor?
Tek seçici seçiyor.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Ayıp ya!
Ayıp ya!
VELİ AĞBABA (Devamla) - Onun için, beni
Malatyalılar seçiyor, oy veriyorlar ön seçimde. Siz kendi illerinizde
konuşmayabilirsiniz, konuşmayın. Siz, bir adam ne diyorsa onu
söylersiniz ama ben memleketim Malatyaya namus sözü verdim, şeref sözü
verdim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
hatibi dinleyelim.
VELİ AĞBABA (Devamla) AKP
milletvekilleri, komşu ilin milletvekili kendi ilinin sorununu
konuşmayabilir ama ben Malatyaya söz verdim; Malatya, sana yapılan
haksızlıkları ben gündeme getireceğim, senin
hakkını ben savunacağım dedim, onu yapmaya
çalışıyorum.
Değerli arkadaşlar,
bakın, birçok şey aklımıza gelirdi de bugün
yaşadığımız şey aklımıza gelmezdi.
Geçtiğimiz günlerde Malatyadan Adıyamana giden insanlar Malatya tabelasının
olmadığını gördüler. Bakın, Malatya
tabelasının olmadığını gördüler. Acaba Malatya
tabelasının yeri mi değişti? diye düşündüler, Bir
yanlışlık var mı? diye düşündüler ya da -bu dönem,
gerçi Malatyada çok olmaz da, Malatyalılar çok yapmaz da; hani
yaygın olarak söylenir ya, bazen hırsızlıklar, bazen para
kasaları, bazen ayakkabı kutuları diyorlar ya- Ulan, para da
etmez, bu tabelayı kim alsın? diye düşündüler, tabela yok.
Malatya-Adıyaman sınırı değişmiş, tabela yok
değerli arkadaşlar.
Bakın, şu resim
Malatya il sınırı, geçtiğimiz hafta. Bakın, siz de
dikkatlice bakın, görmeyenler de görsün bu sınırı bu
vesileyle sayemde. Şimdi, hiç kimsenin haberi olmadan, sessiz
sedasız
Bir hafta sonra geçenler şunu gördüler, bakın.
SELİM DURSUN (Sivas)
Seçmenlerine hakaret ediyorsun ya!
VELİ AĞBABA
(Devamla) Bakın, karlar erimiş -Sayın Ulaştırma
Bakanlığı Müsteşarı da burada, Sayın Bakan da
burada- Malatya sınırı tam 7.200 metre geri gelmiş.
Bakın, 7.200 metre geri gelmiş. Değerli arkadaşlar, anlamadım
ki gülelim mi, ağlayalım mı? Tam Aziz Nesinlik hikâye,
bakın arkadaşlar, tabela yok.
TAHİR ÖZTÜRK
(Elâzığ) Çok büyük bir problem! Çok büyük bir problem!
VELİ AĞBABA
(Devamla) Bakın, tabela yok. Burada tabela var, burada sökülmüş.
Bakın, burada sökülmüş. Malatya tabelası yok değerli
arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Şimdi, ne
yapacağız? Acaba o tarihlerde AKP milletvekilleri geçti mi oradan?
Geçmemişler, sıkıntı yok. Acaba ne olduğunu çözmeye
çalıştık, maalesef, Malatya il sınırı, değerli
arkadaşlar, değişmiş, tam 7.200 metre.
Değerli arkadaşlar,
bu Malatyalılar var ya Malatyalılar, İstiklal
Savaşında gitmiş savaşmışlar, toprak
kaybetmemişler
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) Bravo!
VELİ AĞBABA
(Devamla) Kıbrısta savaşmışlar, toprak kaybetmemişler.
Sayın Bakan, Korede savaşmışlar, toprak
kaybetmemişler. Bir karış toprak kaybetmemişiz. Bu memleket
2 Cumhurbaşkanı yetiştirmiş, Özalı ve İnönüyü;
bakanlar yetiştirmiş, siyasetçiler yetiştirmiş değerli
arkadaşlar. Kimsenin toprağında gözümüz olmamış.
Yanı başımızdaki Adıyamanlı
kardeşlerimizden, Elâzığlı kardeşlerimizden asla
toprak talebimiz olmamış ve bu dönem, maalesef, üzülerek söylüyorum,
Malatya AKPye 5 milletvekili vermiş.
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) Buradayız, biz buradayız.
VELİ AĞBABA
(Devamla) AKP varken düşmana gerek yok. Yunanlının, Rusun
yapmadığını AKPliler yaptı; Malatyanın
sınırını 7.200 metre içeri yaptı arkadaşlar. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler) İlk kez, savaşmadan ilk kez toprak kaybettik. Toprak
kaybettik, kimin sayesinde? Vallahi anlamadım. Yani nasıl oluyor?
Sınırımız 7.200 metre içeri girmiş değerli
arkadaşlar.
Bakın, değerli milletvekilleri, bu dönem
Malatya çok haksızlığa uğradı. Şimdi, bakın,
beldelerimiz kapatıldı, devlet hastanemiz kapatıldı,
Sümerbank bazı yandaş iş adamlarına peşkeş
çekildi, hırsızlık yapıldı yani. TEKEL,
Malatyalıların TEKELi, Malatyalıların hakkı olan
TEKEL AKP milletvekillerinin gözü önünde peşkeş çekilerek,
hırsızlık yapılarak yandaş iş adamlarına
verildi.
Bakın, Meteoroloji Bölge Müdürlüğü geçen
dönem AKPli milletvekillerinin gözü önünde taşındı,
taşındı değerli arkadaşlar, Meteoroloji Bölge
Müdürlüğü taşındı. Malatya Türkiyenin en önemli tarım
kenti. Niye taşındığını anlayamadık. Bina
var, personel var, niye taşındığını
anlayamadık. Meteoroloji önemli bizim için, kayısımız var,
elmamız var, üzümümüz var, ya, niye taşındı bilemedik, ne
suçu var bilemedik. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ)
Elâzığa taşındı.
VELİ AĞBABA (Devamla) Bakın,
Malatya bir kepazelik daha yaşadı, bir kepazelik daha
yaşadı. İçinde parasıyla TEDAŞ özelleştirildi.
Kime verildi? Herhâlde CHPli birine verilecek değil. Kime verildi?
Cumhurbaşkanının yakın bir arkadaşına verildi,
peşkeş çekildi. Şimdi Malatyalı, AKPye oy veren, CHPye oy
veren, MHPye oy veren herkes illallah ediyor, illallah, illallah diyor. Kimden
illallah ediyor?
OSMAN BOYRAZ (İstanbul) En son seçimde ne
kadar aldın? En son seçimde Malatyada ne oy aldın?
VELİ AĞBABA (Devamla) TEDAŞın
yeni sahiplerinden değil, o kuruma peşkeş çekenlerden illallah
ediyor. AKP milletvekilleri ne yapıyor? Biz de memnun değiliz.
diyor.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Malatyalı
niye bize oy veriyor bu kadar?
VELİ AĞBABA (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bakın, bu dönemde meralarımız peşkeş
çekildi, meralarımız.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Ya, yüzde 75
nasıl alıyoruz biz?
VELİ AĞBABA (Devamla)
Toprağımız zengin iş adamlarına peşkeş
çekildi. Artık Malatyalı çiftçi kapısının önünde
hayvan otlatamıyor. Kimin sayesinde? Sizin sayenizde.
OSMAN BOYRAZ (İstanbul) Çiftçi kadar
ferasetin yok be!
VELİ AĞBABA (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bakın, Ulaştırma
Bakanlığının maalesef Malatyaya yaptığı
sadece bunlar değil, birçok şeyi yaptı. Malatya bitirilemeyen
tünelleriyle ünlü, Sayın Bakan iyi bilir, Erkenek Tüneli, Karahan Tüneli.
Sekiz yıldan beri, 2008 yılından beri her milletvekili bareti
alıyor, gidiyor, denetleme yapıyor. İnşaat mühendisi
değil, bir şey değil, AKP milletvekili, başında baret,
tünel denetliyor. Ya, Bu yıl açılacak, bu yıl açılacak.
Bir türlü açılamadı.
Bakın, başka bir hikâye daha
anlatayım size arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Bak, başka bir şey daha anlatayım. Bu Malatya var ya
Malatya, Malatyada 2 tane baraj yapıldı. 1990lı yıllarda
temeli atıldı, 2 baraj yapıldı. Birinin ismi -Allah rahmet
eylesin- hemşehrimiz Turgut Özalın ismi, biri de -Allah uzun ömürler
versin- sevgili Recai Kutanın ismine. Şimdi, barajlar yapıldı
ama barajlar sulama için yapıldı ama kanal yapmayı unutmuşlar.
Değerli arkadaşlar, kanal yok. Üç yıl önce, dört yıl önce
Cumhurbaşkanı, Başbakan geldi, barajı açtı, kanal
yapmayı unutmuşlar.
OSMAN BOYRAZ (İstanbul) Niye? Güründen gelen
kanal nerede?
VELİ AĞBABA (Devamla) Kapıkaya
Barajı, Boztepe Barajında su yok. Yazıhanlı baraja
bakıyor, baraj Yazıhanlıya bakıyor.
OSMAN BOYRAZ (İstanbul) Veli Bey, Güründen
gelen kanal nerede?
VELİ AĞBABA (Devamla)
Kapıkayalı baraja bakıyor, baraj Kapıkayalıya
bakıyor. Yani bu dönemki yaşadığımız şeyleri
anlatmakla bitiremeyiz değerli arkadaşlar.
Bundan aslında AKP milletvekillerinin memnun
olması lazım çünkü Malatyayı konuşuyorum, Malatyanın
haklarını savunuyorum. Aynı kentten seçilmiş
milletvekilleriyiz, kime karşı savunuyoruz, Hükûmete karşı.
Diyoruz ki Malatyanın hakkını ver, Malatyanın
hakkını teslim et. Yapma diyoruz değerli arkadaşlar.
MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) Battalgazisi var
VELİ AĞBABA (Devamla) Battalgazi var
tabii, Battalgaziyi de AKP vermedi ya, onu Allah verdi bize. Battalgaziyi de
sen vermedin ya Sayın Bakan. Battalgazi Allah vergisi, AKPnin vergisi
değil yani. O bizim onur duyduğumuz birisi Sayın Bakanım.
MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) Hiç teşekkür
edecek bir şey yok mu? Hiçbir şey yapmadık mı?
VELİ AĞBABA (Devamla) Şimdi,
bakın, bir de, değerli arkadaşlar -sözüm bitiyor-
Cumhurbaşkanı Ey Amerika
, Ey Amerika
diyorsan gel, Malatya
Kürecik Üssünü kaldır, ABDnin dikmiş olduğu üssü kaldır,
o zaman inanırım Ey Amerika
, ey Erdoğan! (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Ağbaba.
Sayın İnceöz, buyurunuz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkanım, az evvel hatip aslında bütün konuşmasında
hem grubumuza hem Hükûmetimize hem geçmiş dönemde Başbakanlık
yapmış kurucu Genel Başkanımıza
Her şekilde
tipik bir Veli Ağbaba konuşması dinledik. Sataşmadan söz
istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz iki dakika.
VELİ AĞBABA (Malatya) Neye
sataşmışım Sayın İnceöz, neye sataştım
yani?
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
6.- Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün, Malatya Milletvekili Veli
Ağbabanın 85 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 3üncü maddesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisi ile Adalet ve Kalkınma Partisi eski Genel
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Ya, ben biraz
evvel söyledim, sataşmadığınız hiçbir şey
bırakmadınız.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Sataşmadım.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Grubumuza
sataştınız, milletvekillerimize sataştınız,
kurucu Genel Başkanımız, Başbakanımıza.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Bakan
Battalgaziye sahip çıkıyor, ben ne yapayım?
İLKNUR İNCEÖZ
(Devamla) İyi ki Sayın Cumhurbaşkanımız var. Yoksa,
olmasa neleri konuşacaktınız, çok merak ediyorum doğrusu.
Her konuşmanızın arkasından da bunu özellikle
zikrediyorsunuz. Yaptığı her işi burada gündeme
getirmekten, onu birtakım ithamlar altında bırakmaktan
başka
Konuşmanın içerisinde özellikle cevap vereceğim.
VELİ AĞBABA (Malatya) Ne söyledim?
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - Bakın, ben
şunu söylüyorum: İyi ki siz varsınız, iyi ki Malatya
illallah ediyor ki AK PARTİye 5 milletvekili veriyor. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ben buradaki Malatyalı
hemşehrilerime şükranlarımı arz ediyorum, size de
teşekkür ediyorum, varlığınız bize güç katıyor bu
anlamda. AK PARTİ yüzde 68, CHP burada yüzde 15,3; çok teşekkür
ediyorum Malatyaya.
Biraz evvel konuşmanızda dediniz ki: Biz
yargının bağımsız ve tarafsız olması için
Ben bundan önce, geçmiş dönem içerisinde Adalet Komisyonunda
çalıştım, yargının bağımsız ve
tarafsız olması ve birilerinin arka bahçesi olmaması için çok
gayret gösterdik, bundan sonra da görünen o ki gayretlerimiz devam edecek.
Çünkü Türkiyenin mücadelesi sadece terörle değil, sadece bir başka
grupla değil, aynı zamanda -bu dönemde özellikle- bir paralel
yapılanmayla da bu mücadeleyi sürdürüyoruz, bugün her yerde var. Bizim
yargı konusundaki, tutuklama konusundaki tavrımız çok açık
ve net; tutuklamanın en son düşünülmesi gerekir dedik, tutuksuz
yargılanmanın olması lazım ve bu konuda da gerekli
düzenlemeleri, adımları attık.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Başsavcı ne dedi,
başsavcı?
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - Sayın Cumhurbaşkanımız
Başbakanlığı döneminde de bu tutukluluklarla ilgili gereken
açıklamaları yaptı, bu konudaki ithamları aynen Veli
Ağbabaya iade ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkan
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Sayın Başkan
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Sayın
Başkan
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Şimdi Malatya milletvekilleri
ayakta.
Sayın Ağbaba, buyurun.
VELİ AĞBABA (Malatya) Ben 69uncu
maddeye göre sataşmadan
BAŞKAN - Önce ne diyorsunuz, onu dinleyeyim.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın grup
başkan vekili Malatyalılar demek ki sayın vekilden
bıkmış, onun için bize oy verdi. diyor, onunla ilgili bir
şey söylemek istiyorum.
BAŞKAN Sayın Ağbaba, sayın
grup başkan vekili sataşmadı, size teşekkür etti.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Hayır,
bıkmış dedi.
BAŞKAN - Yani bu bir sataşma değil,
teşekkür etti çünkü.
VELİ AĞBABA (Malatya) İsim verdi
Sayın Başkan. Daha ne yapacak?
BAŞKAN Peki Sayın Ağbaba, buyurun.
İki dakika size önce söz vereyim, daha sonra
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan, teşekkür ettim aslında kendisine.
7.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbabanın, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceözün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
VELİ AĞBABA (Malatya) Değerli
arkadaşlar, çok teşekkür ederim.
Tabii, sayın grup başkan vekili bir
şeyi doğru söylüyor, hakkını vermek lazım.
Malatyalılar maalesef AKPye bizden çok daha fazla oy veriyor.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) AK PARTİ
VELİ AĞBABA (Devamla) Yüzde 67 oy verdi,
onu söyleyeyim ben yani bunu belirtmek istiyorum ancak şunu söylemek
istiyorum değerli arkadaşlar, bakın, şunu söylemek
istiyorum: Sayın İnceöz inşallah bir gün Malatyaya gelir, bir
gün Malatyanın sokaklarında birlikte gezeriz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Geldim, geldim.
VELİ AĞBABA (Devamla) Hem AKPli
kahvelere hem MHPli kahvelere hem CHPli hem HDPli kahvelere gideriz, orada
görürsünüz itibarı. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Malatyada en çok insan sayenizde kahvelerde yaşıyor. İşçi
kahvesinden pastanesine, yaylasından sokağına kadar her yerde
sizlerle gezmeye varım, AKP milletvekilleriyle gezmeye varım.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Ben geziyorum
zaten.
VELİ AĞBABA (Devamla) - Bakın, her
gittiğim yerde Malatyalılar şunu söylüyor: Senden fazla
çalışan yok. Burada övünerek söylerim, bakın, rakamları
çıkarırız, geçtiğimiz döneme bakarız. Benden fazla
Eğer Malatyanın kayısısının
yandığını dünya duyuyorsa, Türkiye duyuyorsa kusura
bakmayın o CHPnin milletvekili sayesinde, o, Malatyalıların az
oy verdiği milletvekili sayesinde. Malatyanın çevre yolu
olmadığını söylüyorsa birisi, hâlâ çevre yolu olmayan tek
ilin Malatyanın olduğunu Türkiye duyuyorsa, Sayın Bakan
duyuyorsa o, Malatyalıların az oy verdiği Veli Ağbaba
sayesinde. Malatyanın hakkı savunuluyorsa, Malatyanın
değerleri savunuluyorsa Veli Ağbaba sayesinde. Malatyasporun
hakkına sahip çıkılıyorsa Veli Ağbabanın
sayesinde. Malatyasporlulara saldırı olduğunda onların
arkasında duran biri varsa Veli Ağbaba.
Hiçbir zaman, muhalefet milletvekili demedim,
boynumu bükmedim, her zaman Malatyanın hakkını savunmak için
uğraştım, bundan sonra da uğraşacağım.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Senin Malatyaya
heykelini dikeceğiz, tamam.
VELİ AĞBABA (Devamla) - Zorunuza gider
gitmez, oy versin vermesin, namusum üzerine, şerefim üzerine söz
vermişim. Demişim ki: Dört yıl sizin hakkınızı
savunacağım, dört yıl sizlerle beraber olacağım.
Yapmaya çalışıyorum. Gece demiyorum gündüz demiyorum, pazar
demiyorum, bayram demiyorum Malatya için çalışıyorum. Takdir
Malatyalıların, kimin ne kadar oy verdiğini sorgulayacak
değilim.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Ağbaba.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Çalık, daha sonra sizi
dinleyeceğim. Bir konuşmacım var, ondan sonra sizi
dinleyeceğim, söz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Bangladeş Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Gümrük Konularında İşbirliği ve
Karşılıklı Yardım Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/411) (S. Sayısı: 85)
(Devam)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gruplar
adına ikinci söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Isparta
Milletvekili Sayın Nuri Okutan.
Buyurun Sayın Okutan. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU NURİ OKUTAN (Isparta) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; herkesi saygıyla, hürmetle
selamlıyorum.
Esasen, bir sonraki maddede Filistin konusu var.
Madem Filistin konusu gelecek, şimdiden Filistinle ilgili
düşüncelerimi aktarmak isterim. Hazırlığım da buna
yönelik bir hazırlıktı.
Filistin konusu bizim millî davamız, Filistin
konusu aynı zamanda bizim aynamızdır. Eğer iyi anlar, iyi
değerlendirirsek belki oradan günümüze de cevap verebilecek bulgular,
hisler, anlayışlar çıkarmak mümkündür.
Urfa yani Yukarı Mezopotamya dediğimiz
Urfa, orada Göbeklitepe var. Göbeklitepede on üç bin yıllık bulgular
var ve şimdiye kadar ulaşılan bilgilere göre biliniyor ki gerek
Konyaya gerek Mısıra buradaki hayattan, medeniyetten sonra gidildi
ve Filistin topraklarına da biz buradan sonra ulaşmış
olduk.
Batılılar bu Bereketli Hilal diye
adlandırdıkları ve kilit taşı bizim Urfanın yani
Göbeklitepenin merkez olduğu ve aynı zamanda Adıyaman, Antep,
Hatayı da içine alan, diğer taraftan Diyarbakır, Mardin ve ta
Körfeze kadar içine alan alanı Bereketli Hilal diye
adlandırıyorlar ve bu Bereketli Hilal uğruna ne kavgalar oluyor,
ne kanlar dökülüyor, ne savaşlar oluyor ve hâlâ oluyor. Bu Bereketli
Hilalin üstünde -hepinizin dikkatini çekerim, bu Bereketli Hilale sahip
olanlar- kim, hangi medeniyet sahip oluyorsa bütün dünyayı da onlar
yönetir hâle geldi ve bu manada Orta Doğunun, Kudüsün, bizim
diyarımızın kıymeti de buradan ortaya çıkıyor.
Bizim ecdadımız da, geçmişimiz de bunu fark etmişler ve
dikkat ederseniz, bu siyahla çizili yerler, bu tren yolunu bizim
ecdadımız yaptırmış. Diğer mavi hatları da
kara yolları belirliyor ve bugünkü modern hayatta Bereketli Hilalin
izlerini izliyor.
Bu haritada Urfa, Bereketli Hilalin nirengi
noktası, Hazreti İbrahimin tevhit inancını ilk
haykırdığı yer. Peygamberler şehri Urfadan bakıldığında,
İstanbul 1.200 kilometre, Bağdat yine 1.200 kilometre, Tahran da
1.200 kilometre, Kudüs de buradan 2 bin kilometre. Urfadan, bu Bereketli
Hilalin kilit taşından bakıldığında, Halep,
Adanadan daha yakın; Şam, Kayseri kadar. Bu bakımdan, bizim Kudüsle
ilgili, Filistinle ilgili davamız bir kardeşlik davasıdır,
aynı davanın, aynı gönlün ve aynı dünyanın
paylaşılması davasıdır ve bizi de tanımlar.
Oradan Filistine baktığınızda, Filistin davasına ne
kadar sahip çıktığımızla, ne kadar uzak durduğumuzla
doğrudan alakalıdır.
Hani Mevlâna diyor ya:
Aynı dili değil, aynı duyguyu paylaşanlar gerçek
kardeştirler. Hâlbuki, biz zaman zaman bu etnik tanımın, etnik
milliyetçiliğin girdabına kapılıyoruz, bu etnik
milliyetçilik bizim kültürümüzün takip ettiği bir milliyetçilik
değildir. Bu etnisite, soy kavramı cahiliye devrinin
alışkanlıklarıdır ve bölücülüğe götürür, kavgaya
götürür ve kan akar. O bakımdan, biz gönlü esas alan, değerleri esas
alan bir kardeşliği arzu ediyoruz ve bunu bize ilk öğreten,
tevhit inancının ilk yeşerdiği,
haykırıldığı yer Urfadır ve hemen Urfanın
ikinci
Halilürrahman -biliyorsunuz- Peygamberimizle doğrudan
bağlantılıdır. O bakımdan, biz tarihte hep o bölgede
olduk yani Abbasiler döneminde, Emeviler döneminde, Eyyubiler döneminde,
Memlûklüler döneminde, Selçuklular ve Osmanlı döneminde hep olduk ve bugün
buradan baktığımızda, bu kardeşlik bizim için önemli.
Alparslan Bizanslılarla karşılaştığında
oradaki hangi etnisiteden, hangi soydan gelirse gelsin oradaki tüm askerler
-başkomutan dâhil- herkes aynı duyguyu taşıyordu ve bizim
kardeşimizdi ve kardeştiler. Ve Selahaddin Eyyubi Kudüsü fethederken
hangi duyguyu taşıyorsa biz o duygudanız, biz ondanız,
bizim milletimiz ondan. Dolayısıyla, bizim kardeşliğimiz bu
manada soya, sopa dayanmaz.
Efendim,
Yıldırım, Niğboluda, Kosovada hangi duygularla
karşılaşıyorsa biz de aynı duyguların içindeyiz
ve aynı duyguları taşıyorsak biz kardeşiz. Ve
Çanakkalede, Millî Mücadelede de bu Millî Mücadele davasına katılan
kim varsa bizdendir. Biz aynı milletteniz bu manada ve Batılılar
buna diyorlar ki: Türklük üzerine yemin ediyorlar. Ben Adapazarı
Valiliği yaptım, Adapazarında bütün imparatorluğun
çevresinden gelen insanlar vardır ve o soylarını da saklarlar,
amenna, ama hepsi Türktürler.
Ve Balkanlarda, bilhassa,
Türklük üzerine yemin ederler, hani Ekmek Kuran çarpsın. der gibi, bir
şey olursa, hemen Türklükten çıkayım. falan diye yemin
ederler. Dolayısıyla, bu Türklük meselesi, aslında etnisiteye
dayalı, soya dayalı bir tabir değildir; gönüle dayalı bir
tabirdir, değerlere dayalı bir tabirdir. Hepimiz bu değerlerin
etrafında birleşebiliriz.
Bu manada, Filistin
davası bizim davamızdır, doğrudan bizim
davamızdır, bizim milletimizin davasıdır. Buna böyle bakmak
lazım.
Diğer taraftan, hâl
böyleyken, baştan beri Filistine gerek imparatorluk döneminde gerek
cumhuriyet döneminde hep bir kardeşlik davası bakımından
bakılmış ve doğrudan kendi millî davamız olarak görülmüştür,
tıpkı Kıbrıs davası gibi. Ama son dönemde bu, biraz iç
politikada kullanılır hâle gelmiştir, biraz genel politikadan, o
millî dava oluşundan vazgeçilerek iç politikada kullanılır hâle
gelmiştir.
Mesela, bu hususta, iç
politikada kullanılır hâle gelmesini bir Sayın
Bakanımız şöyle dile getiriyor: İsrail en büyük zaferini
AKP sayesinde kazandı. Birleşmiş Milletlerin Uluslararası
Atom Enerjisi Kurumunda İsrailin nükleer kapasitesi var mı yok mu?
oylamasında Türk delegasyonu çekimser kaldı. 2010 Mayısında
da Türkiye, İsrailin OECD üyeliğini onayladı. Veto
ettiğimiz takdirde üye olması mümkün değildi. Daha önce birçok
ülke veto etmişti. Otel lobisinde, Birleşmiş Milletlerde, OECD
salonlarında (
.)(*) demek
marifet değil. Sayın Başbakanın kalbi Ali diyor, dili
Muaviye diyor. diye söylüyor Sayın Numan Kurtulmuş
Bakanımız.
Diğer taraftan, bir
daha, şimdi, birtakım soruları sormak icap ediyor. Birinci soru:
İsrail NATO tatbikatlarına katılmıyordu biliyorsunuz. Ama
bu veto hangi Hükûmet döneminde kaldırılmıştır ve
hangi Hükûmet dönemindeki kararla, İsrail, NATO tatbikatlarına
katılır hâle gelmiştir? Filistinliler bizim kardeşimiz,
İsrail de onları katlediyor.
Yine Tepkim İsrail
Başkanına değil, moderatöredir. diye kim söyledi?
İsrailde nükleer silah
var mı? diye yapılan anlaşmada Türkiye çekimser kalarak kime
destek verdi?
ABD Yahudi lobisinden Davut
Yıldızı Ödülünü alan dünyada tek Müslüman kimdir?
Dolayısıyla,
değerli milletvekilleri, bu tür şeyleri çoğaltmak mümkün. Burada
incitmek amacıyla filan söylemiyorum. Bu millî davaları, gerek
Kıbrıs davası gibi gerek Filistin davası gibi davaları
doğru yerine oturtmalıyız, kardeşlik hukukuyla
bunların savunucuları olmalıyız, bunları da iç
politikada malzeme yapmamalıyız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
NURİ OKUTAN (Devamla)
Gerçek devlet adamlığı bunu icap ettirir.
Herkesi bu duygularla,
saygıyla, hürmetle selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Okutan.
Buyurunuz Sayın Çalık, ne oldu,
hayırdır?
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Sayın
Başkanım, bana da söz vereceğinizi biliyorum, o yüzden direkt
peşin peşin geliyorum.
Şimdiye kadar, Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü
Malatyayla ilgili olarak yapılan yatırımları, maalesef,
hiç görmeden, bilmeden, orada yaşamadığı için -sürekli
Türkiyenin her yerinde dolaşıyor ama Malatyada yaşamıyor-
Meclise gelip sadece şov yapıyor. Dolayısıyla,
yapılanları ona anlatmak ve bir kez daha gözüne, bir kez daha
bakması için işaret etmek üzere sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Çalık, yeni bir
sataşmaya mahal vermeyiniz, siz de güzel Malatyayı
anlatınız bence.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
8.- Malatya
Milletvekili Öznur Çalıkın, Malatya Milletvekili Veli
Ağbabanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben de çok teşekkür ediyorum.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayemde kürsüye de
çıktı Öznur Hanım!
ÖZNUR ÇALIK (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, şimdi, öncelikle bir maddelemek istiyorum. Birincisi,
Malatyayla alakalı biz on üç yılda 15,1 katrilyonluk
yatırım yaptık.
VELİ AĞBABA (Malatya) Kürsünün yolunu
öğrendin Sayın Çalık sayemde!
ÖZNUR ÇALIK (Devamla) Veli kardeşim, hiç sana
sataşmayacağım, sen merak etme!
15,1, Malatyaya, biz yatırım yaptık.
Yapılan yatırımları, Allah göz vermiş, göremiyorsan
hiçbir şey söyleyemiyorum; dil vermiş, konuşamıyorsan
hiçbir şey söyleyemiyorum; kulak vermiş, duyamıyorsan hiçbir
şey söylemiyorum.
BAŞKAN Hah, işte, sataştın!
VELİ AĞBABA (Malatya)
Sataştın, vallahi sataştın!
ÖZNUR ÇALIK (Devamla) Şimdi, bak, 15,1
katrilyonluk yatırımı görmek için göz lazım, bu bir.
İkincisi, tabelayla alakalı. Sen tabela
konusunu buraya getirene kadar, Meclisin gündemini boş yere meşgul
edene kadar biz o tabelayı oradan kaldırdık, sen ayakta
uyuyorsun Veli kardeşim! (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Tabela oradan kalktı. Tapu Kadastronun yanlışı
yüzünden oraya konmuştu, biz müdahale ettik, Valiyle, Karayollarıyla
görüştük, tabela oradan kalktı, eski yerine de konuyor, sen merak
etme! Malatyanın da Türkiyenin de sahibi var, AK PARTİ her yere de
sahip çıkıyor, sen hiç merak etme! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Arkadaşlar, bir konu hakkında da sizi
bilgilendirmek istiyorum. Malatya on bir yıldır AK PARTİye çok
büyük destek verdi ve var olduğu 11 seçimde de çok büyük destek verdi. Son
seçimde AK PARTİ olarak biz yüzde 68 oy aldık, CHP yüzde 15,3. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Ama ben
bir şey söylemek istiyorum: Veli Bey, kıymetli kardeşim, 2007
yılında il başkanlığı yapamadı, başka
bir arkadaşımıza görevi devretti. Sonrasında,
hatırlarsınız, Allah rahmet eylesin, Mevlüt Aslanoğlu
diye bir ağabeyimiz vardı. Mevlüt ağabeyin aday olduğu
dönemde Malatyaya hizmetleri için ben her sefer
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZNUR ÇALIK (Devamla) Sayın
Başkanım, bir dakika istiyorum.
BAŞKAN Sataşmadan ek süre
vermeyeceğimi söylemiştim. Siz ilk defa istiyorsunuz, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZNUR ÇALIK (Devamla) Mevlüt ağabeyin
döneminde Cumhuriyet Halk Partisinin Malatyadaki oy oranı 2007de yüzde
20ydi, sonra 2011de Veli Ağbaba aday oldu, CHPnin oy oranı yüzde
18e düştü
VELİ AĞBABA (Malatya) Atıyorsun,
atıyorsun, atıyorsun!
ÖZNUR ÇALIK (Devamla) 2015te aday oldu, yüzde
15e düştü.
VELİ AĞBABA (Malatya) Atıyorsun,
atıyorsun!
ÖZNUR ÇALIK (Devamla) Allah Veliyi
başımızdan eksik etmesin. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Biz onun sayesinde AK PARTİ olarak her geçen gün
oylarımızı artırıyoruz ve biz, başka bir şey
söyleyeyim, anket yaptırıyoruz arkadaşlar. Kafadan olma, genel
merkezden dolma milletvekillerini listeleyip de Malatyaya göndermiyoruz.
Kendisinin yaptırdığı ankette Malatyanın en çok
milletvekili olmasını istediği isim kim çıkmış,
kendisi çıksın açıklasın. Bana kendisi ismi verdi. Kendi
yaptırdığı ankette Malatyalı hemşehrilerimizin
kimin milletvekili olmasını istediğini Veli kardeşim bana
kendisi söyledi. Ben söylemeyeceğim. Ben söylemeyeceğim, kendisi
çıksın söylesin.
Ben bu vesileyle Malatyaya hizmetleri için bütün AK
PARTİli milletvekili arkadaşlarıma
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZNUR ÇALIK (Devamla)
gelmiş geçmiş
bütün bakanlarıma, Cumhurbaşkanıma, Başbakanıma
teşekkür ediyorum. Veli Ağbabanın
CEYHUN İRGİL (Bursa) Ayrıca, Veli
Ağbabaya hiç sataşmadığınız için teşekkür
ederiz, çok güzel sataşmadınız!
BAŞKAN Sayın Çalık, size pozitif
ayrımcılık yapıyorum. Bir dakika daha kullanabilirsiniz,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZNUR ÇALIK (Devamla) Arkadaşlar, bahsedilen
barajlar
Biz vefa sahibiyiz, rahmetli Turgut Özalın ismini barajlarla
anıyoruz. Recai Kutan, Allah sağlık versin, barajlarla
anıyoruz ve bahsedilen, yıllarca Yoncalı Barajı denilen
bir baraj vardı, iz kapsamındaydı. Arkadaşımız
yerini belki bilmiyor ama biz gittik, o Yoncalı Barajının
yerinde inceleme yaptık, müteahhitlerimizin çalışması için
bire bir takip yaptık. Yoncalı Barajımız, Allah nasip
ederse, bütün o Arguvan Ovasını çok net bir şekilde sulayacak.
Biz ulaştırmada tam 2,5 milyar, katrilyonluk yatırımı
Malatyaya kazandırdık ve Malatyayı sağlık
turizminin başkenti yapacağız. dedik. Malatyaya dünyada olmayan
bir merkezi kazandırdık, Karaciğer Nakli Enstitüsü tam 100
milyona mal oldu ve bırakın Türkiyeyi, dünyada yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZNUR ÇALIK (Devamla) Ve Karaciğer Nakli
Enstitüsü bizim için çok büyük başarıdır.
Saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Çalık.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Başkanım,
teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Öncelikle size Meclisi
yönetirken göstermiş olduğunuz demokratik tutum ve söz
haklarını sonuna kadar kullandırmanız ve
yarattığınız bu demokrasi ortamından Adalet ve
Kalkınma Partili milletvekillerinin de yararlanabildiği için
özellikle teşekkür ederim. (AK PARTİ ve HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sataşmamak üzere söz
aldı. Siz iki dakika, bir dakika ve bir dakika, sistemin otomatik
verdiği yirmi beş saniyelerle birlikte beş dakika on beş
saniye kürsüyü kullandı. Milletvekilimizi Meclisi meşgul etmekle
suçladı önce, sonra insana özgü olmayan bir sıfatı layık
görerek, birazcık da amacını aşarak ayakta uyumakla
suçladı.
HAMZA DAĞ (İzmir) O bir deyimdir, deyim.
Sen bilmezsin büyük ihtimalle! O bir deyimdir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sonra, il
başkanlığı yapamamakla suçladı o dönemde, sonra
oyları her dönem düşürmekle suçladı, gerçek
olmadığı hâlde, Yoncalı Barajının yerini
bilmemekle suçladı, beş dakika yirmi beş saniye milletvekilimize
ve genel başkan yardımcımıza ağır sataşma ve
hakaretlerde bulundu.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Ama o da sürekli
sataşıyor Başkanım, ben hiç karışmıyorum ki!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Cevap hakkı istiyoruz,
süreyi takdirlerinize arz ediyoruz efendim. Mümkünse en az dört dakika cevap
hakkı istiyoruz.
BAŞKAN Sayın Özel, iki dakika
sataşmadan söz vereceğim, bir konuşsun bakalım.
Buyurun Sayın Ağbaba.
Yeni bir sataşma olmasın lütfen.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Bu kadar
oyları düşürdün, istifa etmeyi düşünmüyor musun Sayın
Ağbaba?
9.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbabanın, Malatya Milletvekili Öznur
Çalıkın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
VELİ AĞBABA
(Malatya) Sayın milletvekilleri, değerli arkadaşlar;
öncelikle, kendimle gurur duyuyorum, onu söyleyeyim. (CHP
sıralarından alkışlar) Sayın Çalıka kürsünün
yolunu öğrettiğim için kendimle gurur duyuyorum, sayemde konuşma
fırsatı verdim. Ben böyle bir milletvekiliyim.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Veli
Bey, sen gelirken ben gidiyordum.
VELİ AĞBABA
(Devamla) Veli Ağbaba varsa herkes için var, sizin için de var, onu
söyleyeyim. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, değerli
arkadaşlar, benim Malatyayla ilgili söylediğim her söz, bu kürsüde
ifade etmeye çalıştığım her söz Malatyada
yaşayan, AKPye, CHPye, MHPye, HDPye oy veren hiç kimseyi rahatsız
etmez, etmemeli; hele hele bir milletvekilini hiç etmemeli. Ben şimdiye
kadar bu kürsüde ilimin seçilmiş milletvekilleriyle asla polemiğe
girmedim, bundan sonra da girecek değilim.
Değerli arkadaşlar,
ben burada Sayın Çalıkı hedef alarak konuşma
yapmadım.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya)
Malatya milletvekillerini Genel Merkez belirliyor, Malatya belirlemiyor.
dedin, daha ne kadar hedef alacaksın?
VELİ AĞBABA
(Devamla) - Sayın Çalık, ben Hükûmeti eleştirdim, Hükûmet
tüneli yapmıyor. dedim, Hükûmet eksik yapıyor. dedim. Beni tebrik
edeceğine bana cevap veriyorsun. Ben ne demişim? Efendim, Karahan
tüneli 2008den beri açılmıyor. demişim, yalan mı
demişim? Erkenek tüneli yapılmadı. demişim, yalan mı
demişim? Malatyadaki kara yolları müteahhitlerinin hepsi
batmış. demişim, yalan mı demişim? Bana teşekkür
edeceğine bana cevap veriyorsun.
Ben tekrar söylüyorum:
Malatyayla ilgili olumsuz tek bir kelime etmedim, konuştuğum her
şey Malatya kentinde yaşayan bana oy vermeyenler başta olmak
üzere herkesin yararınadır, başta senin yararınadır. Bak,
5 milletvekilisiniz, övünüyorsun -haklısın, üzgünüm-
söyleyemediğiniz her şeyi ben söylüyorum.
Değerli arkadaşlar,
bakın, benim söylediğim şeyi farklı anlıyorsun.
Yoncalı Barajı benim ağzımdan çıkmadı.
Yoncalı Barajını senden iyi bilirim, Yoncalının
yukarısındaki köyünün de aşağısındaki köyünün de
mezrasını senden iyi bilirim, mezra mezra bilirim; onu bil.
Malatyada sadece orayı değil, Doğanyolun Konurtay köyünden
Doğanşehirin Elmalı köyüne kadar bilirim. Senin hiç
gitmediğin Doğanşehirin Örencik köyünden, Elmalı köyüne
kadar her yeri herkesten iyi bilirim, onu söyleyeyim önce ben.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
VELİ AĞBABA
(Devamla) Değerli arkadaşlar, Yoncalı demedim, Boztepe
dedim. Eğer Boztepe Barajında
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir
dakika daha verin Sayın Başkan.
BAŞKAN Özgür Beyin
hatırı için iki dakika daha veriyorum.
Buyurun.
VELİ AĞBABA (Devamla) Eğer Boztepe
Barajında sulama varsa, üç yıl önce Recai Kutan adına
açılan barajda sulama kanalı varsa sizden özür dileyeceğim.
Sulama kanalı yok, baraj yapılmış sulama kanalı yok.
Bu mu zorunuza gitti? Sulama kanalı yok değerli arkadaşlar. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Diyor ki, bakın, değerli arkadaşlar,
tekrar söylüyorum. Malatya AKPye -maalesef, üzülerek söylüyorum- yüzde 67 oy vermiş,
elinizi vicdanınıza koyun, Malatyalılara siz ne verdiniz?
Buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Sen Malatyaya
güvenmiyor musun?
VELİ AĞBABA (Devamla) Ben Malatyaya
yapılan haksızlığı söylemeye devam edeceğim. Ben
seninle polemiğe girmeyeceğim ama milletvekilliğim bittiği
güne kadar Hükûmetle uğraşmak, Hükûmetin Malatyaya hizmet getirmesi
için uğraşmak benim namus borcum, şeref borcum, Malatya için
çalışacağım, bunu bilmenizi istiyorum.
Ayrıca, bakın, değerli arkadaşlar,
diyor ki: Seni kim seçti? Beni Malatyadaki delegeler seçti, 2011de
Malatyanın delegeleri seçti, 2015te Malatyanın delegeleri seçti,
seni kim seçti?
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Tabela ne oldu,
tabela?
VELİ AĞBABA (Devamla) Sen
Bakın,
kusura bakmayın, özür dilerim hepinizden ama bunu söylemek
zorundayım. Parmak milletvekilliği denen bir şey var, Tayyip
Erdoğan mümkün olabilse senin parmağını milletvekili yapar.
RECEP ŞEKER (Karaman) Anketteki isim nedir,
anketteki?
VELİ AĞBABA (Devamla) Çünkü tek işe
yarayan organın parmağın, başka bir şey değil,
kusura bakma. ( AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İki: Başka bir şey söyleyeceğim,
diyor ki: Özal, Recai Kutan. Allah Recai Kutana uzun ömürler versin. Özal
Malatyanın gurur duyduğu bir insan, İnönüyü niye
ağzına alamıyorsun, niye ağzına alamıyorsun
İnönüyü, niye alamıyorsun?
RECEP ŞEKER (Karaman) Sen de almadın.
VELİ AĞBABA (Devamla) Bakın, bir
şey söyleyeceğim, Malatya deyince akla Özal gelir, Özal deyince akla
Malatya gelir; İnönü deyince akla Malatya gelir, Malatya deyince akla
İnönü gelir. Başbakan, Cumhurbaşkanı kızsa da bu
gerçek böyledir, bunu bilmenizi istiyorum.
Değerli arkadaşlar
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Veli Bey, tabela
ne oldu, tabela?
VELİ AĞBABA (Devamla) Sözümü hemen
toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Ağbaba, lütfen, dört
dakika verdim zaten
VELİ AĞBABA (Devamla) Tamam, hemen
bitiriyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
VELİ AĞBABA
(Devamla) Değerli milletvekilleri, ben -tekrar söylüyorum- Malatya için
çalışmaya devam edeceğim. Malatyanın
yapılanını, yapılmayanını söyleyeceğim.
Biraz önce sayın müsteşar dedi ki: Sayın Bakan Beylerderesi
Viyadüğünü yapmadı. Vallahi yaptınız, teşekkür
ederim ama orada şimdi ismini anmaktan korktuğunuz eski
milletvekillerine de teşekkür ederim, oldu mu? (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Ağbaba, teşekkür
ediyoruz.
Sayın milletvekilleri, ben bir şey ifade
etmek istiyorum: Bu Parlamentoya gelen her bir milletvekilini millet ve halk
seçti. Seni kim seçti? lafını ben doğru bulmuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Buyurunuz Sayın İnceöz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum, aynı konuyu söyleyecektim.
Zannediyorum ki grup başkan vekili
arkadaşlarımız da biraz evvelki parmak vekillik gibi küçültücü
ifadeleri kabul etmediğimizi ve kendilerinin de bu ifadeleri kabul
etmeyeceğini düşünüyorum. Özellikle tutanaklara geçsin diye
söylüyorum. Buradaki, seçilen her bir milletvekili
arkadaşımızın bulundukları illerde bir
karşılıkları vardır. Bu şekilde ifade etmek
suretiyle, parmak vekillik, şöyle vekillik, böyle tercih edildin,
yöntem bu oldu... Türkiyedeki sistem neyi gerektiriyorsa buna uygun hareket
edilerek bu tercihler... Ama herkes...
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ön seçim var ama, Siyasi
Partiler Kanunu imkân veriyor.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sizde ön seçimle
gelmeyen milletvekilleri de var, bunun da özellikle kayda geçmesi gerekir.
Bu şekildeki küçültücü ifadeleri kabul etmediğimizi,
grup başkan vekili arkadaşlarımızın da bu konuya
katılacaklarını düşünüyorum. Tutanaklara geçsin diye
özellikle söylüyorum. Bu, aynı zamanda milletimize de
yapılmış bir hakarettir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
İnceöz.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Sayın
Başkanım, sadece kayıtlara geçmesi adına söylüyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Çalık.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Malatyalı hiçbir
milletvekilimizle bugüne kadar polemiğe girmek istemedik ama her
defasında, AK PARTİ milletvekillerinin Malatya için
çalışmadığını, yatırım
yapmadığını ve Malatyaya hizmet etmediğini
söyleyince...
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Çalık, Hükûmet, Hükûmet...
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) ...ben de AK PARTİ
milletvekili olarak cevap verme mükellefiyeti taşıyorum ve bilsinler
ki asla ve asla Malatyaya hizmet eden insanları anmaktan imtina etmedik
ve bizi seçen milletimize şükranlarımızı her daim ilettik.
Onların genel başkan sorunu olabilir, bizim asla genel başkan
sorunumuz yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya, bunu söylersen olmaz ki,
ne alakası var?
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Bizim Genel
Başkanımız, Başbakanımız,
Cumhurbaşkanımız Allaha şükür var.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan...
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya, kaş yaparken göz
çıkarıyorlar. Mecburen cevap vereceğiz şu genel
başkan sorunu lafına, müsaadenizle efendim.
BAŞKAN Sayın Özel, çok rica ediyorum,
sadece iki dakika; lütfen yeni bir sataşma olmasın, ara
vereceğim yoksa.
Buyurun.
10.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Malatya Milletvekili Öznur Çalıkın
yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri sırasında Cumhuriyet
Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tabii, iyi niyetin suistimali diye bir şey
var. Bu noktada, artık tartışma bitsin diye gayret gösterirken,
grup başkan vekilleriyle de bu konuda karşılıklı
anlayış birliği içindeyken hem burada pozitif
ayrımcılıktan yararlanıp iki artı bir artı bir;
toplam, beş dakika yirmi beş saniye konuşup daha sonra
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Veli Ağbaba neyle ifade
etti?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) -
bunun üstüne yerinizden
tutanağa konuşup Her şey bitmiş, cevap vermeyeceğiz.
Parlamento aksın, çalışsın. diyoruz, CHPnin genel
başkan sorunu var. Şimdi, bu sözü söylerseniz, Sayın Öznur
Çalık, Sayın Başbakana gidin şunu söyleyin, bugün söyledim:
Parlamentoda Sayın Başbakana bir operasyon yapılıyor.
1923ten bugüne kadar parti grupları kimleri ayakta karşılar,
kimleri ayakta alkışlar bellidir. Gruplar kendi genel
başkanlarını ayakta alkışlarlar, ayrıca
tarafsız cumhurbaşkanları ayakta karşılanır. Ama,
siz son yirmi gündür en son Zeyid Aslanı kürsüde, onu bırakın
Bekir Bozdağı yerinden konuştuktan sonra ayakta
alkışladınız. Bu alkışları grup başkan
vekilleriniz başlatmadı yüzleri burada, en son kalktılar,
birbirlerine içinde bulundukları zorluğu ifade ederek kalktılar.
Yarın bütçe görüşmesi olacak, Sayın Başbakan buraya
gelecek, hepimiz kendi genel başkanlarımızı ayakta
karşılayıp ayakta alkışlayacağız.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Biz de öyle
yapacağız.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Siz Sayın Recep Tayyip
Erdoğan Başbakanken başka kimi ayakta
alkışladınız, hangi bakanı, hangi milletvekilini
kürsüde ya da oturduğu yerden? Bu, Sayın Başbakana karşı
grubunuzun içinden bir algı, yıpratma,
itibarsızlaştırma operasyonudur, Başbakan sorunu budur.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HAMZA DAĞ (İzmir) Hadi canım
oradan! Yapmış olduğu konuşmayla alakalı o,
konuşmayla alakalı, konuşmayla.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Bir kelime Sayın
Başkan
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Tutanağa
geçmesi bakımından Sayın Başkan.
Buyurun yerinizden.
HAMZA DAĞ (İzmir) Git işine! Sen
kendi Genel Başkanına bak.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan,
biz Özgür Özeli ayakta alkışladık geçen hafta.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Açıkladım onu da,
kayıtlarda var.
HAMZA DAĞ (İzmir) Buradan ekmek
çıkmaz Özel.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz. (AK
PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
Lütfen, sayın milletvekilleri
IX.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Bangladeş Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Gümrük Konularında İşbirliği ve
Karşılıklı Yardım Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/411) (S. Sayısı: 85)
(Devam)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 3üncü
madde üzerinde gruplar adına söz tamamlanmıştır.
Şimdi, soru-cevap işlemini
başlatacağım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ali Beyin bir
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ali Beye iki dakika,
ne olur
ALİ ÖZCAN (İstanbul) Sayın
Başkanım, konuşmada sataşma var.
BAŞKAN Sayın Yılmaz sisteme
girmiş.
Buyurunuz Sayın Yılmaz.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sayın Millî
Eğitim Bakanına sormak istiyorum, geçen hafta Adanada 138 görevden
alınan okul müdürüyle bir görüşmemiz oldu. Bu okul müdürlerimiz
yıllarca eğitime hizmet vermişler, analarının ak sütü
gibi helal mesaileriyle öğrencilerimizi yetiştirmişler. Fakat,
cumhuriyet tarihinin en büyük kıyımını Sayın Millî
Eğitim Bakanı yaptı. Eğer Türkiye bir hukuk devletiyse,
eğer Türkiyede hâlâ adalet hâkimse
Biliyorsunuz bu okul müdürlerimiz
mahkemeye gittiler, bu sizin yaptığınız uygulamanın
antidemokratik ve gerekli olmadığı noktasında bir karara
vardı.
Şimdi, ömrünü eğitime adamış bu
okul müdürleriyle ilgili nasıl bir uygulamanız olacak? Hepsiyle
görüştüğümüzde, otuz yıllık, yirmi beş
yıllık okul müdürleri ve eğitimcilerin hayatlarının
ikinci baharı diye adlandıracağımız son döneminde
yaptıkları emeklerin karşılığında bir
cezalandırma sistemi uygulandığını görmekteyim. Bu ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özkaya sisteme girmiş.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; ben yaklaşık bir
saat kadar önce, Afyonkarahisar Hocalar ilçesi Çalca köyündeki, dün
Diyarbakır Surda şehit olan Uzman Çavuş Mustafa Hakan Kaçar
kardeşimizin cenazesinden, defninden geliyorum. Şehitlerimize Allahtan
rahmet diliyorum. Afyonkarahisarlılar benden şu iki hususu bütün
Meclise iletmemi istediler: Biz devletimizin, milletimizin
yanındayız. Allah devlete ve millete zeval vermesin. Ancak, teröre
destek veren, teröre yol veren, teröre silah veren, teröristin taziyesine
giderek onu kutsayan ve katillerin suçuna asli fail olarak iştirak
edenleri yüce Meclisin huzuruna havale ediyoruz. Lütfen, Meclis gereğini
yapsın. dediler. Ben de bunu, yüce Meclise saygıyla sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Özcan, buyurun.
ALİ ÖZCAN (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; ben
Elazığlıyım, İstanbul Milletvekiliyim. Komşu
ilimin görüşmelerinde şunu anladım ki
Şimdi, sayın
vekilimiz Malatyaya 15 milyar yatırım
yapıldığını bizatihi buradan söyledi.
VELİ AĞBABA (Malatya) İnanma,
inanma!
ALİ ÖZCAN (İstanbul) Daha fazla
E, 20
milyar
VELİ AĞBABA (Malatya) İnanma, az,
az
ALİ ÖZCAN (İstanbul) Sataşma yapma.
BAŞKAN Sayın Özcan, buyurun.
Sayın Özcan, süreniz bitecek.
ALİ ÖZCAN (İstanbul) Ve 15 milyar
yatırım yapıldığını söyledi.
VELİ AĞBABA (Malatya) Yalan
ALİ ÖZCAN (İstanbul) Elâzığ
bir ilim kenti, Elâzığ bir turizm kenti, Elâzığ
Harputuyla, Hazarıyla yani kış turizmiyle, yaz turizmiyle ve
tarih turizmiyle önemli bir kent, üniversite kenti.
Şimdi bunu duyunca gerçekten burada
acımı ve burukluğumu ifade etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ ÖZCAN (İstanbul) Cumhuriyet Halk
Partili bir milletvekili olarak, İstanbul Milletvekili olarak şunu
söylüyorum: Elâzığ AKPye çok şey verdi, her seferinde 4
milletvekili, 5 milletvekili verdi, görüyorum ki Adalet ve Kalkınma
Partisi benim memleketime hiçbir şey vermemiştir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Sarıhan
ŞENAL SARIHAN (Ankara) Sayın Bakan,
bildiğiniz gibi, kadınlara yönelik cinayetler son süreçte
alabildiğine artmış durumda. Cinayet olgusunun yanı
sıra, aynı zamanda taciz ve tecavüz olgularının da
okullarımıza kadar yayıldığını görüyoruz.
Kadın-erkek eşitliği konusunda millî eğitim
politikalarında bir değişlik yapmayı planlıyor
musunuz? Bunun bir cezalandırma sistemiyle değil, bilinç yaratma
sistemiyle olacağı inancındayım. Bu konudaki
düşüncelerinizi rica ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yılmaz, bir daha
girmişsiniz sisteme.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Şimdi Adalet ve
Kalkınma Partisinin Afyon Milletvekili bir değerlendirme yapınca
yaklaşık yedi yıldır Kabinede olan Bakan buradayken
cevaplamasını istiyorum. Sayın Afyon Milletvekilinin
bahsettiği teröristlerle Osloda Hükûmetinizin talimatı
doğrultusunda mı konuşuldu?
Haburdan giren teröristlerde Hükûmetinizin bir
bilgisi var mıdır?
Dolmabahçede, terörist denilen bu yapıyla
bir görüşmeye vardınız mı?
Şemdinlide teröristlerle kucaklaşan
HDPli milletvekillerinin dokunulmazlıklarını,
Cumhurbaşkanı, kaldıralım dediğinden on gün sonra
aynı milletvekilleriyle Dolmabahçede bir mutabakata vardınız
mı?
Bu on yıllık süre içerisinde PKKlı
terör örgütüyle ne gibi temasınız oldu? Bu on yılın
içerisinde bu terör örgütünün elebaşı, çetebaşı olan
Abdullah Öcalanla Hükûmetinizin bilgisi dâhilinde mi görüşmeler oldu? Bu
görüşmelerde HDPli milletvekilleri İmralıya ve Kandile kimin
talimatıyla ve kimin izniyle gitti? Bunları cevaplayabilir misiz.
BAŞKAN Sayın Bakan, kalan süre size ait.
Buyurun.
METİN BULUT (Elâzığ) - Sayın
Başkan
BAŞKAN Arkadaşlar, sisteme giren
başka milletvekilleri de var fakat kalan süre Sayın Bakana ait.
Sizden önce giren vekiller de var, ben onlara da söz veremedim. Yani burada suç
benim değil sistemin.
Buyurun Sayın Bakan
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ
AVCI (Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu, Adanadaki öğretmen müdürlerin durumuyla
ilgili soru üzerine bir ön açıklama yapmakta fayda var.
Biliyorsunuz daha önce, dört
yılını tamamlamış olan okul müdürlerinin görevleri
yasayla kendiliğinden sona ermişti ve tekrar okul müdürü olarak
atanmak isteyen arkadaşlarımız bir değerlendirme sürecine
tabi tutulmuştu. Bu değerlendirme sürecinde okul müdürlerimiz,
yöneticilerimiz, ilçe millî eğitim müdürü, atamalardan sorumlu şube
müdürü, o okulda görevli en kıdemli öğretmen, o okulda görevli en
kıdemsiz öğretmen, okul aile birliği temsilcisi ve öğrenci
birliği temsilcisinden oluşan 6 kişilik bir değerlendirme
sürecinden geçmiştir. Bunları da 6 kişiyi bir araya toplayarak
birbirlerini etkileyecekleri bir komisyon çalışması biçiminde
değil, her birinin elektronik ortamda kendi hür iradeleriyle ve bizim
kendilerine gönderdiğimiz 100ün üzerinde kriter doğrultusunda
Bu
kriterler neydi? Bir okul müdüründe aranması gereken objektif kriterler.
Biz bu seçicilere, bu 6 kişiye bu kriterleri göndererek dedik ki: Bu
kriterler doğrultusunda adayları değerlendirin. Bu
değerlendirme sonucunda 70 ve üzeri alanlar görevlerine devam ettiler,
altında olanlar ya başka bir okul için tekrar girdiler veya
öğretmenliğe döndüler.
Şimdi, bununla ilgili
olarak, bu süreçten geçemeyen bazı arkadaşlarımız
mahkemelere müracaat ettiler. Bunlardan özellikle ilçe müdürlerinin ve
şube müdürlerinin değerlendirilmeleri konusunda bizce de haklı
olan şöyle bir itiraz vardı: Bazı yerlerde ilçe müdürleri veya
şube müdürleri oraya atandıkları süre henüz altı ayı
doldurmadığı hâlde bu müdür adaylarıyla ilgili
değerlendirmelerde bulunmuşlardı. Bu konularda mahkeme dedi ki:
Altı aydan az görev yapmış olanların bu
değerlendirmeye katılmamaları gerekir. Biz de o kapsama giren
bütün atamalarda yönetmeliği de buna uyarlayarak yeniden
değerlendirme yaptık.
Onun dışında
da, bu veya başka gerekçelerle objektif değerlendirilmediğini
düşünen arkadaşlarımız mahkemeye gittikleri zaman bu
mahkemelerin bir kısmı, çok büyük bir kısmı idare lehine,
bir kısmı da davacılar lehine sonuçlandı. Davacılar
lehine sonuçlanan, yani ataması gerektiği hâlde
atanmadığına mahkemelerin karar verdiği bütün durumlarda da
mahkeme kararlarını uyguladık.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Hayır efendim, Adanada uygulamadınız
Sayın Bakan. Adanada uygulamadınız. Sayın Yılmaz
haklı, Adanada uygulamadınız.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) Eğer söz
konusu edilen müdürlerle ilgili bir mahkeme kararı varsa, onların
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Var efendim. Vali beyle de görüştük, vali bey
bize hak verdi.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Hiçbir yerde uygulamadınız.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) Onların
lehine
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Adanada uygulamadınız efendim.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) Onların
lehine alınmış mahkeme kararı varsa
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Var, var efendim.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana)
Hukuk müşavirliğinin kararı var.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
verin,
onları uygularız; mahkeme kararlarını uygularız,
uyguluyoruz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Tamam, yollarım ben de, ben de yollarım Kocaelidekileri.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) Verin.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Kimi yerlerde valilikler bu kararı
uygulamışlar ama birçok yerde valilikler uygulamıyorlar.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ
AVCI (Eskişehir) Biz mahkemelerden gelen bütün kesin kararları
uygulama talimatını bütün il müdürlüklerimize, valiliklerimize
gönderdik. Uygulanmadığını iddia ettikleriniz varsa verin,
onları takip edeyim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ
AVCI (Eskişehir) Sayın Başkan
BAŞKAN Süreniz bitti Sayın Bakanım,
o yüzden.
Sayın milletvekilleri, 3üncü madde üzerindeki
soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Şimdi, 3üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre
içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini,
bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy
pusulalarını oylama için öngörülen üç dakikalık süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da
taşıyan oy pusulasını yine, oylama için öngörülen üç
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Bangladeş Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Gümrük Konularında İşbirliği ve
Karşılıklı Yardım Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 259
Kabul : 257
Ret : 1
Çekimser : 1 (x)
|
Kâtip
Üye İshak
Gazel Kütahya |
Kâtip
Üye Elif
Doğan Türkmen Adana |
Tasarı, kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Sayın milletvekilleri,
birleşime yarım saat ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.36
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.08
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 44üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
Sayın milletvekilleri, birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.09
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.17
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 44üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
3üncü sırada bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümetiyle Filistin Devleti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında
İşbirliği ve Karşılıklı İdari
Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Filistin Devleti Hükümeti Arasında Gümrük
Konularında İşbirliği ve Karşılıklı
İdari Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/418) (S. Sayısı: 86) (x)
BAŞKAN Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Komisyon Raporu 86 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Şimdi, tasarının tümü üzerinde
gruplar adına söz isteyen Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Gürer.
CHP GRUBU ADINA ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sıra
sayısı 86 olan Kanun Tasarısıyla ilgili söz aldım.
Meclisi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz
günlerde Niğde ilimizin köy, kasabalarını, demokratik kitle
örgütlerini, kurum ve kuruluşlarını ziyaret ettim. Doğal
olarak toplumumuzun ilk sırada terörle ilgili müthiş bir rahatsızlığı
var. Bir an önce terörün bitmesini halkımız arzu ediyor. Bu
bağlamda şehitlerimizi rahmetle anıyor, gazilerimize
sağlık diliyorum.
Niğde ilinde köy ve kasabalarda dile getirilen
ilk sorun terör, sonrasında ise ekonomik sorunlar. Çünkü bölgemiz tarım
ve hayvancılıkla geçiniyor. Şu anda patates ürünü depoda
olduğu için satılmadığından dolayı çiftçi büyük
bir mağduriyet yaşıyor. Bu konuda ben Sayın Tarım
Bakanımıza da önermiştim, Niğdedeki patatesin,
Nevşehirdeki patatesin alınıp büyükşehir belediyeleri
eliyle dağıtım ve satışı yapılabilir. Keza,
aynı durumda elma da artık çürüme noktasında. Üretici bu nedenle
önümüzdeki yıl ağaçlarının bakımını ya da
patatesin ekimini yapamama noktasında. Hükûmetin bu konuyu acilen ele
almasını diliyorum.
Ayrıca, bu yıl çiğ sütte büyük bir
sıkıntı var. Süt üreticileri 2014ten beri değişmeyen
süt fiyatları yanında maliyetteki artıştan
rahatsızlar. Bu arada yemde indirilen KDV fiyatı kadar yeme gelen zamdan
dert yanıyorlar. Ayrıca, hayvanların bu yıl sütteki sorun
nedeniyle kesime verilebileceğini belirtiyorlar. Bunun, yine, ülkemizde
geçmişte, 2007lerde yaşadığımız gibi
hayvancılıkla ilgili tekrar bir sıkıntı yaratması
da söz konusu. Bu durumun da bir an önce dikkate alınmasını
temenni ediyorum.
Niğdede meralara son dönemlerde maden arama
adına zarar verilmeye başlandı. Gümüşlerdeki meralarda
uygulanan yöntemde maden aramak için kullanılan kimyasallar bazı
hayvanların da ölümüne neden oldu. Meraların yok olması bölgede
hayvancılığı da yok eder.
Niğde olarak tarım ve
hayvancılığın dışında tek
şansımız turizm ama bilindiği gibi turizmde de büyük
sorunlar yaşanıyor. Yanımızda Nevşehir ilimizde
artık bu yıl nasıl iş yerini açacağını
düşünen, otelini açacağını düşünen, nereden gelir
temin edeceğini düşünen önemli bir kesim var. Tabii,
Nevşehirdeki yapılmış yatırımların bu
şekilde yaşadıkları mağduriyet
Bizim bölgemizde
turizm talebimizin, turizmin yanında kültür ve farklı folklor gibi
buluşmaları da sağlayacak bir yönelişe geçmesini diliyoruz.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz
günlerde Meclisimizden çıkan ve esnaflara 30 bin lira kredi verilen
uygulamanın da alanda büyük sıkıntı
yarattığını gördüm. Çünkü 3 tane kefil, bir ipotek gösteren
ve borcu olmayan kişiye 30 bin lira kredi veriliyor. Oysa orada
yapılması gerekli olan, Halk Bankasına borcunu düzenli ödeyen
esnafa da bu kredinin verilmesiydi. Ben esnaf kefalet kooperatifleri
toplantılarında yaptığım konuşmalarda
esnaflarımıza sordum borcu olmayan esnafımız var mı
diye. Ne Niğdede ne de Borda borcu olmayan esnafımız yok. Yeni
başlayan esnaflarımız bundan yararlanabiliyor ama Meclisimizin
esnaflarımızın mağduriyetini gidermek için Halk
Bankasına borcunu düzenli ödeyen esnafların bundan
yararlanmasını sağlamasının önemli bir fayda
sağlayacağını düşünüyorum.
İşçiler tedirgin; esnek
çalışmayla ilgili gelecek kanunun modern bir kölelik olduğunu
belirtiyorlar. Öğretmenler, üzerlerinde yoğun bir baskı
uygulanıp verimli olmalarını engelleyecek tayin tehdidi
altında olduklarını söylüyorlar.
Muhtarlar sosyal güvence ve muhtarlıktan sonra
silah taşıma ruhsatı, ayrıca bildik yasalarındaki
problemlerinden dolayı sorunlarını ifade ediyorlar.
Tabii, yarın bütçe görüşmeleri
başlayacak. Bu bütçe görüşmelerinde her ile ayrılan
yatırımlar çok önemli. Niğde ili yıllardır
havaalanı bekler. Havaalanı konusunda, Aksarayla Niğdenin
arasına bir yere yapılacağı söyleniyor. Oysa
geçtiğimiz günlerde biz Rizeye gittik KİT Komisyonu olarak.
Trabzonda varken Rizeye de havaalanı yapılıyor mesafeleri o
kadar da yakın olduğu hâlde. Onun için, Aksarayın temeli
atıldığı yerde havaalanı olsun ama Niğdenin
temeli atıldığı yerde de havaalanımız
yapılsın istiyoruz. Bu konuyu gündeme taşımak istiyorum.
Tıp fakültesiyle ilgili, Niğde
Üniversitesi YÖKten karar çıkardı. Ancak Sağlık
Bakanlığında bu karar bekliyor. Niğdeye tıp
fakültesinin açılabilmesi için Sağlık
Bakanlığının bir an önce bu konuda kararını
vermesini diliyorum.
Hızlı tren konusunda 64üncü Hükûmet
Programımızda Niğde ili yer almıyor. Onun yerine
Konya-Nevşehir-Aksaray ve Kayseri yeni demir yolundan söz ediliyor. Oysa
1932de Cumhuriyet Halk Partisi döneminde Niğdeye tren gelmişti. Bu
dönemde o demir yolunun hızlı tren olarak, yüksek hızlı
tren olarak düzenlenmesini diliyor ve bekliyoruz.
Otoyol projesiyle ilgili, 64üncü Hükûmet
Programında Niğdeden Ankaraya uzanacağı belirtiliyor.
Onun da bir an önce başlamasını temenni ediyoruz.
Akkaya Barajında bir kirlilik sorunu var. Bu
konudaki yazılı soru önergemize Sayın Bakan yanıt da verdi,
Bunun kirlenmesinin nedeni Niğde Belediyesinin arıtma tesisinin
çalışmaması. dedi. Niğdeyle Bor arasından geçerken kokudan
müthiş bir rahatsızlık duyuyorsunuz. Üniversitenin de
olduğu bu bölgede bu sorunun artık bu dönemde çözülmesini bekliyoruz.
Ecemiş suyu bölge için çok önemli. Ecemiş
suyu Çamardıdan çıkıyor Akdenize akıyor. Niğdenin
ovalarında elektrikle çıkan su kullanılıyor. KOP
kapsamında bu projenin ele alınmasını bu dönem için
bekliyoruz.
Hayvancılık organize sanayisinin
Kızılca ile Çukurkuyu arasında yapılmasını
temenni ediyoruz.
Aksaray Çiftlikte meydana gelen sel felaketinin
ödenmeyen paraları 2014ten beri Maliye Bakanımızın
imzasını bekliyor. Bu süreçte onun da bir an önce imzadan
çıkmasını diliyoruz.
Kaçak avcılık bölgede en önemli
sorunlardan biri. Belgeli 300 avcımız var, kaçak 1.500
avcımız var. Bunun önlenmemesi bölgedeki av hayvanlarının
yok olmasına neden oluyor. Bu konuda bir Meclis araştırması
önergesi de verdim.
Çok sayıdaki yazılı, sözlü soru
önergelerimizin bir kısmını sayın bakanlarımız
yanıtladı. Orada verdikleri yanıtta seçim öncesi seçmene
söylenen ile gelen yanıt arasında farklılıklar var.
Örneğin, bölgede Çinle ilgili bir yatırımdan söz ediliyordu,
Çin endüstriyel park projesinin gerçekleşeceği ifade ediliyordu.
Bugün Sayın Bakan Fikri Işıktan gelen yanıtta şöyle
diyordu: Bakanlığımızda endüstriyel park projesi olarak
herhangi bir statü ve mevzuat bulunmamaktadır. 2012de açıklanan
beş yılda yapılacak Çin yatırımı bölgemize
gelmedi. Bugün görüşülen ülkeler arası anlaşmalar sonucunda
Niğdenin bu yatırımının da bölgeye gelmesini
diliyorum.
Önümüzdeki süreçte terörün bir an önce bitmesinin
yanında, bölgenin en yoksul, en fakir, en sahipsiz ve bugüne kadar
yatırımlardan en az nasibini alan ili Niğdeye Hükûmetin önem
vermesini, değer vermesini; üreticiye, çiftçiye, esnafa, emekliye, sorunu
olan herkese bu dönemde sorunlarını aşması için katkı
diliyorum.
Hepinize iyi akşamlar. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Gürer.
Gruplar adına ikinci söz Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Hüda
Kayanın.
Buyurunuz Sayın Kaya. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HÜDA KAYA (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; saygıyla
selamlıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümetiyle Filistin Devleti
Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve
Karşılıklı İdari Yardım
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı hakkında söz almış bulunuyorum.
Gerekçesinde Türkiye Cumhuriyeti ile Filistin
Devleti arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin yasal bir
altyapı kazanmış olmasına katkıda bulunmak üzere
imzalanan Anlaşma ile; Türkiye ile Filistin Devleti Gümrük İdareleri
arasında işbirliğini kurumsallaştırmak, bu suretle söz
konusu ülkeler arasındaki eşya ve yolcu akışını
kolaylaştırmak ve teşvik etmek ve iki ülkenin ekonomik, sosyal
ve mali çıkarlarına aykırı olan ve gümrük
mevzuatlarına karşı işlenen suçlarla daha etkin mücadele
edilebilmesini sağlamaktır. denilmektedir.
Sayın vekiller, Türkiye Filistinle hangi
konularda ne kadar anlaşmalar yaparsa yapsın,
imzaladığı ticaret ve tüm anlaşmaların hayata
geçirilmesi sadece İsrailin onayına, iznine tabidir. İsrailin
izni olmadan bu anlaşmaların bir moralden öte pratikte hiçbir
karşılığı yoktur.
Yine, bugün üzerinde konuştuğumuz kanun
tasarısının Hassas Eşyanın Yasadışı
Ticaretine İlişkin Bilgiler bölümünün 9uncu maddesinin (a) bendi
silah, füze, patlayıcı ve nükleer maddeler yasaklarını
içermektedir.
Filistin halkının yıllardır
işgal altında olan yurtları için verdikleri destansı
mücadeleden bahsetmeme bile gerek yok. Gazze başta olmak üzere, Filistin
halkının büyük ambargo ve imkânsızlıklara rağmen
nasıl ayakta durabildiğini, dirençlerini, cesaret ve azimlerini
hepimiz biliyoruz. Gittiğim Filistin mülteci kamplarında, işgal
edilen topraklarını terk etmek zorunda kalmış ve üç
kuşaktır büyük mahrumiyetler altında yaşamaya
çalışan Filistinlileri görmüştüm. Hâlâ terk ettikleri evlerinin
anahtarlarını saklıyorlar ve yurtlarına geri dönüş
umutlarını kaybetmeden mücadele etmeye devam ediyorlar.
Otuz yıldan fazladır Filistin
mücadelesinin her aşamada pek çok hareketiyle
dayanışmalarım olmuştur. Bugün hâlâ siyasi ve askerî
direnebilme güçleri varsa onların mücadeleleri üzerine haksız,
hamaset ve edebiyat yapan ülkelere rağmen ayakta durabilmektedirler.
İsrailin aleyhine en ufak bir adım atmayan ve yıllardır
Filistin halklarının haklı davasını görmezden gelen,
yıllardır Gazze halkı bombalar altında katledilirken,
ambargolar altında inim inim inlerken zerre kadar titremeyen,
etkilenmeyen, başta dikta Arap ülkeleri ile bugün Türkiye İslam
ittifakı diye bir garabet oluşuma adım atmıştır
ve bu anlaşmaların çabası içeriksiz ve manasız kalmaktadır
Filistin mücadelesi karşısında.
Türkiye, sınırlarımızın
güneyinden binlerce mühimmat tırlarını bölge
dışından işgal ve vahşet yaşatan örgütlere
değil de Filistin hareketlerine eğer gönderseydi Filistin halkı
şimdi daha özgür koşullarda olabilecekti. Konyada İsrailli
pilotlar hâlâ eğitilmeye devam ederken Filistinle ne anlaşması
yapılırsa yapılsın boştur. Türkiyenin
eğittiği pilotlar Filistin halkını bombalamaya devam
ediyorken Türkiyenin İsrailden aldığı savaş
uçakları ve mühimmatıyla da Kürt halkı bombalanmaya devam
ediyor.
Biraz önceki oturumda AKP grup sözcüsü
arkadaşımız İsraille dün neredeysek bugün de aynı
yerdeyiz. dedi. Keşke öyle olabilseydi ama hayır, böyle değil.
Türkiye, bu Hükûmet zamanında İsrailin
7nci veya 8inci büyük ticaret ortağı olmuştur ve bu, resmî
kayıtlarda mevcuttur. Orta Asyadan İsraile savaş
uçağı yakıtlarını kim taşıyor, sormamız
lazım. İsrailin Güney Akdenizdeki doğal gaz ticareti kimler
üzerinden anlaşılıyor, düşünmemiz lazım. AKP
Hükûmetinin sadece son beş yılında İsraille askerî ticaret
anlaşmaları kaç kat artmıştır? Türkiye İstatistik
Enstitüsü rakamlarıyla söylüyorum: 5,6 milyar dolara yükselmiştir
sadece son beş yılda. Mavi Marmara katliamı dâhil, katledilen
binlerce Filistinli bile bu kâr ortaklığını
bozamamıştır. AKP iktidarı sürecinde her şey ama her
şeye ticaret ve kâr gözüyle bakılmaktadır. Mülteci
politikasından Mavi Marmaraya kadar her şeye nasıl daha
kazanabiliriz diye bakılıyor ve politika üretiliyor. 20 milyon dolar
tazminat karşılığında Mavi Marmara katliamı
sorumluları cezadan kurtarılmadı mı arkadaşlar? Buna
karşılık ise İsrail aleyhine çalışma yapan
Filistin özgürlük hareketlerinin çalışmalarına kısıtlama
getirildi. İsraille en ileri, en üst düzeyde askerî, silah ve mühimmat
anlaşmaları, ilişkileri devam ediyorken Filistine en ilkel bir
silahın girmesinin yolu kapatılmıştır.
Sayın vekiller, 28 Şubat haftası
içinde olmamız hasebiyle 28 Şubat postmodern darbesine de
değinmek istiyorum. On binlerce kadın üzerinden kadınların
tercih ve inançlarının toplumsal görselliğine bir ayar çekilmeye
çalışılmıştı 28 Şubat darbe döneminde. Bu
vesileyle, yasaklara, zulümlere karşı direnen bütün
kadınlarımızı, onları destekleyen
halkımızı saygıyla selamlıyorum. Yine, bu vesileyle,
başörtüsü direnişleri sırasında hayatını kaybeden
şehit kadınlarımızı, Filizi, Macideyi, Özlemi,
Cevahiri ve 25 yaşında Bandırma Cezaevinden tahliye olduktan
sonra yine Bandırmada kaybettiğimiz sevgili kızım
Nurulhakı rahmet ve özlemle anıyorum. Yine, bu vesileyle, burada, bu
Meclisin çatısı altında başörtüsüyle seçilip geldiği
hâlde bu çatının altında utanılacak bir sahne
yaşatılarak vazifesine devam ettirilmeyen Sayın Merve
Kavakçı arkadaşımızı da saygıyla anıyorum.
Şunu belirtmek istiyorum ki başörtüsü özgürlüğü AKP ile
kazanılmamıştır
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Ya kimle
kazanılmıştır?
HÜDA KAYA (Devamla)
direnen kadınlarla
kazanılmıştır. Başörtülüler özgürlüğü AKPye
borçlu değildir, bir kişiye borçlu değildir, bilakis bu iktidar
ve malum kişi başörtülü kadınların direnişine
bugünleri borçludurlar.
Yine, bütün şubat şehitlerimizi;
ırkçılık, asimilasyon, tek tipçi, faşist yönetimlere
karşı mücadele ederken şehit edilen Metin Yüksel ve Malcolm Xi
saygıyla anıyorum. 28 Şubat darbe dönemi de bütün darbe
dönemlerinde olduğu gibi halkları hedef alan bir süreçti, evet ama bu
dönemde özellikle başörtülü kadınların inançları ve
tercihleri hedef alınmıştı.
1998de başörtüsü yasakları sebebiyle
yazdığım bir yazı sebebiyle yirmi ay hapis cezası
alıp Malatya E Tipi Cezaevinde kalmıştım ve bu davada,
DGMde yargılanırken 13 yaşındaki oğlum da benimle
birlikte DGMde yargılanmıştı. 1999 yılında o
sene Malatyada imam-hatip lisesi son sınıfa giden 3
kızımla birlikte tekrar hapsedildik ve kızlarımdan biri
özgürlük duası okuduğu için, biri Özgürlük Türküsü şiirini
okuduğu için sadece bu suçlarımızdan dolayı idamla
yargılandık, yıllarca şehir şehir hapishanelerde
dolandık.
28 Şubat bin yıl sürmedi. diyorlar
arkadaşlarımız. Bugün iktidar dünkü o darbeci derin
yapılarla ittifak kurarak içeride ve dışarıda zulüm
politikalarını devam ettiriyorsa nasıl bin yıl sürmedi
diyebiliriz? 28 Şubat daha derin, daha vahşi bir şekilde devam
ediyor arkadaşlar. İsrailde olduğu gibi bugün Türkiyede de
insanlar barış istiyor diye yine hapsedilmeye devam ediyor; siviller,
kadınlar, çocuklar katledilmeye devam ediyor. Dün 28 Şubatta
kadınların başını açmaya çalışıyordu
devlet güçleri. Peki, bugün ne değişti? Kadınlar işkence
edilmiş, bedeni soyulmuş, açılmış, çıplak bir
şekilde cesetleri sokaklarda teşhir edilmiyor mu arkadaşlar?
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Çok nankörsünüz, çok.
HÜDA KAYA (Devamla) - Sadece şu fotoğraf,
28 Şubatta başı açan bir polis, buradaysa bir kadının
bedenini açarak sokaklarda işkenceyle teşhir eden bir devlet
mekanizmasından bahsediyorum. Bunun adı nankörlük değildir,
gerçekleri görmeye çalışmanız gerekiyor.
Aynı zamanda, Hediye Şen
Dün, 28
Şubatta Özgürlük şiiri okuyoruz diye hapsediliyorduk, bugün de
kadınlar özgürlük ve barış istiyor diye hapsediliyor.
Yine bir kadın, tesettürlü bir kadın
arkadaşımız Diba Keskin, bir belediye eş başkanı
yine hapiste.
Yine kadınlar, bahçesinde, evinin bahçesinde
abdest almaya çalışırken evinde infaz edilen, keskin
nişancılarla infaz edilen Hediye Şen arkadaşımız.
Dün, 28 Şubatta Batı Çalışma
Grubuyla insanlar fişleniyordu, bugün çok daha vahim boyutlarda, insanlar
istisnasız sivil hayatlarında fişleniyorlar, görevlerinden
alınıyorlar. Bakın, sadece geçtiğimiz haftalarda Sayın
Başbakanın imzaladığı bir genelgede, Millî
güvenliği tehdit eden örgüt ve yapılarla irtibatlı kamu
çalışanları hakkında başlıklı genelgede,
Terör örgütleri yanında legal görünüm altında illegal faaliyet yürüten
yapılarla hukuki zeminde mücadele yürütüldüğü; devletin ve ülkenin
menfaatlerini korumakla yükümlü olan kamu çalışanlarının
hizmet içi ve dışındaki davranışlarının,
resmî sıfatlarının gerektirdiği niteliklerle
bağdaşır olması gerektiği; amirlerin mahiyetinde
çalışanların görevlerini Anayasa ve kanunlara uygun olarak
yerine getirip getirmediğini takip ve kontrol etmekle yükümlü
oldukları
gibi devam eden cümlelerle, insanların sivil
hayatlarında, çalışma hayatlarının, meslek
hayatlarının dışında bile nasıl bir takibata
maruz kaldığı ve işlerinden atılmakla karşı
karşıya kaldığını görüyoruz. Bu, Batı
Çalışma Grubundan daha ileri boyutta bir yasak, sınırlama,
hayata müdahale etmek demek değil midir arkadaşlar?
Dün, Cevahir Çağlar adında bir doktor
kadın arkadaşımız başörtülü bir hayatı tercih
ettiğinden dolayı babası tarafından katledilmişti.
Şimdi ise kadınlar evinin bahçesinde abdest alırken veya sofra
başında evlatlarıyla kahvaltı ederken yine devlet güçleri
tarafından katledilmeye devam ediyor.
İşgale karşı, zulümlere
karşı, orantısız güçlere, tankına, toplarına
karşı ellerinde taşlarla direnen Filistinli ve yeryüzünün tüm
mazlum çocuklarına ithafen şehit Malcolm Xin bir şiiriyle
konuşmamı bitireceğim arkadaşlar.
Bir taş at.
Bir taş daha at.
Bir şiir ateşle.
Bir yumruk yükselt.
Sesini yükselt.
Bir çocuk yetiştir.
Bir maske tak.
Duvara bir slogan yaz.
Şehitleri an.
Bir hayal kur.
Bir barikat kur.
Tarihine sahip çık.
Sokaklara sahip çık.
Bir slogan at.
Bir tohum ek.
Bir ateş yak.
Bir cam kır.
Terle.
İşçilerden öğren.
Bir yoldaşa öğret.
Bir hücreyi ziyaret et.
Bir savaş esirini kurtar.
Hainlerle hesaplaş.
Ağırlığını
hakkıyla taşı.
Biraz daha ağırlık kazan.
Sevmek için mücadele et.
Sevdiğini bir daha söyle.
Sınırı aş.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Kaya.
Buyurunuz Sayın Çakır.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan,
konuşmacı arkadaşımız konuşmasında Darbeci
derin yapılarla ittifak kurarak yaptığınız... diyerek
devam eden bir cümle kurmak suretiyle gerçek olmayan bir beyanla bize bühtanda
bulunmuştur, sataşmıştır. 69a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
11.- Tokat
Milletvekili Coşkun Çakırın, İstanbul Milletvekili Hüda Kayanın
86 sıra sayılı Kanun Tasarısının tümü üzerinde
HDP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar, AK PARTİ'nin
darbeyle ilgili tutumu açıktır. Kuruluşundan bugüne kadar geçen
on dört yıllık süre içerisinde yapmış olduğu
mücadeleyi özetlemeye kalkıştığımızda, esas
itibarıyla bu mücadelenin özet kavramlarından birisi darbeyle ve
darbecilerle mücadele etmek olmuştur ve bu konuda da daha düne kadar
yapıp ettiğini hatırlarsanız, 12 Eylül dâhil olmak üzere,
Kenan Evren dâhil olmak üzere, meseleyi nereye
taşıdığını, getirdiğini hepimiz gördük.
Değerli arkadaşlar, konuşmacı
hanımefendi burada konuşurken 28 Şubatta ve ondan önce bu ülkede
yaşanan başörtüsü zulmüyle ilgili bir hikâye nakletti, doğrudur.
O hikâyenin mağdurlarındandır, doğrudur. O hikâyenin
başka mağdurlarından benim de arkadaşım olan Macide
Hanım gibi arkadaşlardan bahsetti, doğrudur. Ben de o hikâyede
geçenlere, sağ olanlara sıhhat, afiyet ve esenlik, ölenlere -Macide
Hanım gibi- rahmet diliyorum. Fakat, sayın konuşmacı
başka zamanda yaptığı gibi, elmalar ile armutları
karıştırıyor, sapı samana
karıştırıyor, Hüda Hanım bunu hep yapıyor. Niye
biliyor musunuz arkadaşlar? Sosyal bilimlerde, yöntem biliminde -hukukçu
arkadaşlar bilir- hukuk biliminde mukayese ve kıyasın bir
kuralı vardır; iki şeyi, iki nesneyi, iki entiteyi, iki
varlığı karşılaştırdığınızda
bir alakasının, ilgisinin olması lazım. Eğer siz
başörtüsü zulmüne uğrayan bir insan ile güneydoğuda elinde
silahla, roketle terörize faaliyette bulunan bir insanı
karşılaştırdığınızda, böyle bir
mukayese yaptığınızda işte benim dediğim şey
gerçekleşmiş olur, sapı samana
karıştırmış olursunuz.
Saygılarımla. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Çakır.
Buyurunuz Sayın Kaya.
HÜDA KAYA (İstanbul) Şahsıma direkt
saldırı olduğu için söz almak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Kaya, size de iki
dakika söz veriyorum.
YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars)
Yazılı metni eline verdiler mi?
12.-
İstanbul Milletvekili Hüda Kayanın, Tokat Milletvekili Coşkun
Çakırın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
HÜDA KAYA (İstanbul) Özgür irademle ben kendi
notlarımı kendim almayı biliyorum.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Saygılı olun, biraz saygılı!
YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars)
Soruyorum
Soruyorum
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Saygı bekliyoruz sizden, saygı!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, yerinizden
böyle laf atmak, sataşmak gerçekten doğru bir yöntem değil.
HÜDA KAYA (Devamla) Bizim partimizdeki bütün
arkadaşlarımız özgür iradeleriyle kendi
konuşmalarını yapıyorlar, bize sizin gibi Beştepeden
gelmiyor bunlar.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Saygılı olun ya! Biraz kadına saygı gösterin.
BAŞKAN Sayın Kaya, buyurun.
HÜDA KAYA (Devamla)
Arkadaşlar, değerli arkadaşımız, sayın grup
sözcüsü arkadaşımız sahsımı itham ederek elma ile
armutları, sap ile samanı
karıştırdığımı ifade etti.
YUSUF SELAHATTİN
BEYRİBEY (Kars) Aynen, doğru söyledi.
HÜDA KAYA (Devamla) Sevgili
arkadaşım, size resmini gösterdim
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) -
Terörist onlar ya, terörist!
HÜDA KAYA (Devamla)
yanında 2 çocuğuyla Hediye Şenin resmini gösterdim.
HALİL ETYEMEZ (Konya)
Yasin Börünün resmini niye göstermiyorsun?
HÜDA KAYA (Devamla)
Arkadaşlar, gelin, beraber Hediye Şenin evine gidelim;
çocuklarıyla tanışın, eşiyle, annesiyle,
babasıyla tanışın, 3 aylık Miray bebeğin
ailesiyle tanışın. Taybet ana, yedi sekiz gün sokakta
bırakılan kadın kimmiş, nasıl bir hayat
yaşıyormuş, gelin gidelim. Ben gördüğüm için, şahit
olduğum için bunu size rahatlıkla söylüyorum.
MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI
(Kütahya) - Yasin Börünün evine gittin mi? Yasin Börüye gittin mi?
HÜDA KAYA (Devamla) Bu,
elma ile armutların karışması değildir. Tam da
böyledir. Size insani bir kıyas yapıyorum, vicdani bir kıyas
yapıyorum. 28 Şubatın bedellerini yaşarken, zulümleriyle
muhatap olurken başımız açılmaya
çalışılırken ki ben, cezaevinde parmak izlerim
alınırken dahi başımı açtırmak için zulümlere,
müdahalelere maruz kalmış bir insanım- fakat orada -resmini
gösterdim size- baş açmak mı hayatı kaybettiriyor yoksa bir
bedeni paramparça ederek sokakta teşhir etmek mi hayata zulümdür?
Hediye Şen, evinin
bahçesinde, çocuklarının yanında abdest alırken infaz
edildi. Diğer bir kadın sofrada çocuklarıyla kahvaltı
yaparken, yine keskin nişancıların atışıyla kafası
bedeninden ayrıldı çocuklarının gözü önünde.
YUSUF SELAHATTİN
BEYRİBEY (Kars) O senin fikrindir, senin!
HÜDA KAYA (Devamla) 3
aylık Miray bebek, Allah aşkına, terörist miydi?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
YUSUF SELAHATTİN
BEYRİBEY (Kars) Senin uydurman onlar.
HÜDA KAYA (Devamla) Gelin
götürelim sizleri, gelin görün, gerçeklerden kaçmayın.
YUSUF SELAHATTİN
BEYRİBEY (Kars) Hepsi yalan!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
Sayın Kaya
HÜDA KAYA (Devamla)
Gerçeklerden kaçmayın.
Bir dakika daha süre
verebilir misiniz.
BAŞKAN Sayın
Kaya, ben size pozitif ayrımcılık yapacağım, bir
dakika daha söz veriyorum, buyurun.
HÜDA KAYA (Devamla) Bir de şunu
söyleyeceğim: Darbecilerle mücadele edildiğini söyledi sayın
arkadaşımız. Allah rızası için, bugün cezaevlerinde
bir tane darbeci kişiyi bana gösterebilir misiniz? Darbe var. diyenler
aylardır, yıllardır hapiste, özgür düşüncesini ifade etmeye
çalışanlar, düşünenler, yazarlar, gazeteciler hapiste; ne 12
Eylül darbecilerine ne 28 Şubat darbecilerine ne Ergenekonculara ne
şuculara ne buculara bir tek ceza verilmedi.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Gelin
kaldıralım diyoruz, neredesiniz?
HÜDA KAYA (Devamla) - 28 Şubat davalarına
bizzat müdahil oldum, siz -biraz önce- benim de o dönemleri bire bir
yaşadığıma hepiniz şahitlik ediyorsunuz fakat 28
Şubat davasını açanlar benim davaya müdahil olmamı bile
kabul etmediler, ben kaç defa o davaya gittiysem, ilk mahkeme dâhil olmak
üzere. O zamandan yazdığım iki yazı vardır,
hayatımda HDP de yoktu o zaman. Yazdığım yazılarda Bu
darbe davaları bir şovdan ibarettir. demiştim ve bugün
darbecilerle ittifak hâlinde zulüm politikaları hâlâ devam ediyor
arkadaşlar, gerçekleri görelim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Kaya.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Ben Ergenekon
darbesinden altı yıl yattım.
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezam, üstüne
de on altı yılım var. Bu sözleri reddediyorum. Sataşma var,
söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Milletvekili, hayır,
size yönelik bir sataşma yoktur.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) Söz istiyorum
efendim. Böyle şey olur mu efendim, her ağzına geleni,
aklına geleni söyleyebilir mi ya? Böyle bir şey olur mu?
BAŞKAN - Şahsınıza yönelik bir
sataşma yok Sayın Milletvekili, lütfen.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) Yani, bizim insan
hakkımız, bizim vicdanımız, bizim aklımız yok mu?
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) O sizi koruyan
bir şey söylüyor, farkında değilsiniz.
HÜDA KAYA (İstanbul) - Yok, yok, ben
şahsınızı itham etmedim.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) Böyle bir şey
olur mu? Ben neyin korunup neyin korunmadığını biliyorum.
Böyle bir şey var mı ya?
IX.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Filistin Devleti Hükümeti Arasında Gümrük
Konularında İşbirliği ve Karşılıklı
İdari Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/418) (S. Sayısı: 86) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerindeki gruplar adına konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi soru-cevap işlemini
başlatacağım.
Sisteme giren milletvekili yoktur.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİYLE
FİLİSTİN DEVLETİ HÜKÜMETİ ARASINDA GÜMRÜK KONULARINDA
İŞBİRLİĞİ VE KARŞILIKLI İDARİ
YARDIM ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 15 Nisan 2013
tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümetiyle Filistin Devleti
Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve
Karşılıklı İdari Yardım
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 1inci
madde üzerinde gruplar adına ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Aydın Milletvekili Sayın Hüseyin Yıldıza ait.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HÜSEYİN YILDIZ (Aydın)
Sayın Başkanım, değerli milletvekillerim; Can Dündar ve
Erdem Gül için Anayasa Mahkemesi hak ihlali kararı verdiği için çok
sevinçliyim. İlk cezaevine girdiğinde ziyaret etmiştik. Silivri
Cezaevinin ne olduğunu iyi bilen bir arkadaşınızım.
Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, bir
aydan beri Aydınla ilgili, jeotermallerle ilgili, bu kürsüden size hitap
ediyorum. Değerli dostlarım, 2007 yılında çıkan
jeotermal yasasına göre Aydın ilinin jeotermal ruhsat alanları
şurası yani Aydının yüz ölçümünün yüzde 85ine jeotermal
santral kurulması için ruhsat verildi.
Değerli arkadaşlar, Aydın ili,
nüfusunun yüzde 80i tarımla geçinen bir ilimizdir. Yani bizim 5 bin, 10
bin, 20 bin, 50 bin kişi çalıştıracak ne fabrikamız
var ne sanayi kuruluşumuz var. Üzülerek söylüyorum, bütün geçim kaynağımız
-Türkiyede üretilen incirin yüzde 63ü Aydında, Türkiyede üretilen
zeytinin yüzde 20si Aydında, pamuğun yüzde 15i Aydında
üretilir- sadece tarımdır.
Değerli arkadaşlar, 2007 yılında
çıkarılan bu jeotermal yasası nedir? Üzülerek söylüyorum:
Birilerine -yandaş firmalara- kıyakçılık yapıldı.
Düşünün, jeotermal santrali açılıyor, siz ÇED raporunu
kaldırıyorsunuz, jeotermal santrali kuran, kuyular açan firmalar da
ömür boyu oradaki enerjiden faydalanıyor. Ben bir Aydınlı olarak
kendime ısıtma olarak enerji istediğimde veya jeotermal suyunu
istediğimde o firmalara gidip müracaat edeceğim, parasını
yatıracağım, izin verdikleri takdirde ben bu işlemi
yapabilirim.
Değerli arkadaşlar, şu an
Aydında 30 bin aile incir üreterek geçimini sağlıyor, 30 bin
aile; 30 bin aile değerli arkadaşlar. Ama maalesef bu iktidar sadece
3 tane firmayı zengin etmek için 30 bin ailenin ekmeğine çomak soktu.
Değerli arkadaşlar, bu salı günü
sivil toplum örgütleri -Tabip Odası Başkanı, çevre dernekleri,
diğer ziraat odaları, Ziraat Mühendisleri Odası
Başkanı- Meclise Aydın milletvekilleriyle görüşmeye
geldiler. Bizden şunu istediler: Biz bütün siyasi partilerin
milletvekilleriyle görüşeceğiz ama sizden bir Aydın milletvekili
olarak kürsünüzü istiyoruz, basın açıklaması yapacağız.
Bu basın açıklamasını yaparken
Tabii ki ben Aydın
halkı için buraya geldim, Aydının sorunlarını çözmek
için buraya geldim. Hangi sivil toplum örgütü buraya gelirse kendi
koltuğumu ve o makamımı ona vermeye hazırım.
Değerli arkadaşlar, ben hiçbir zaman
Ön
seçimle gelen bir milletvekiliyim. Yani, ön seçimde 30 bin tane CHPli üye oy
kullandı, beni aday gösterdi, Aydın halkı bana oy vererek bu
Meclise gönderdi. Ne için gönderdi? İlk önce Aydının sorununu
çözün, sonra Türkiyenin sorunlarını çözersiniz. diye bizi buraya
gönderdi. Biz buraya bağcı dövmeye gelmedik, üzüm yemeye geldik.
Değerli arkadaşlar, Aydında beni iyi
tanırlar, hiçbir zaman Aydının milletvekilleriyle polemiğe
girmedim; AKPyle veya MHPyle veya diğer arkadaşlarımla. Ben
hep şunu savundum: Seçildikten sonra Aydının bütün siyasi
partilerden milletvekillerine şunu söyledim: Aydının
geleceği için ne gerekiyorsa, yatırım için ne gerekiyorsa
altına imzayı atacağım. Salı günü bu
arkadaşlarımız toplantı yaptı, biz de yanında yer
aldık ve sevgili Aydın Milletvekili Mehmet Erdemi de -aynı
zamanda AKPnin MYK üyesi- ziyaret ettiler. Mehmet Erdem o sivil toplum
örgütlerini Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
Müsteşarıyla görüştürdü. Ertesi gün, Yeni Asırda ropörtaj
veriyor, diyor ki: Cumhuriyet Halk Partisi sol bloku incirimizi karaladı.
Ben, Aydında dedemden, babamdan kalan inciri kurtarmaya
çalışıyorum. Ben, Aydın halkının, incircinin,
zeytincinin haklarını korumak için mücadele ediyorum bir aydan beri.
(CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, ben, Aydın
halkına sizi havale ediyorum. Ben şu an bir önerge verdim
araştırma komisyonu kurulsun diye. Araştırma komisyonu
kurulsun, destek verin, gidelim bütün siyasi partilerin milletvekilleri olarak,
orada bir araştırma yapalım. Gerçekten, bu santraller
kurulduktan sonra yüzde 80 arttı mı, artmadı mı kükürt
oranı? Araştıralım. Bunu ben söylemiyorum arkadaşlar,
bunu laboratuvarlar, Aydın Tabip Odası Başkanı söylüyor.
Bunu ben söylemiyorum, Ziraat Odaları, Mühendisler Odası
Başkanı bunu söylüyor değerli arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, şimdi, diyorlar
ki: O santrallerde ne var? Size bir örnek vereyim. Bunu ben getirmedim, sivil
toplum örgütleri getirdi, bize verdi arkadaşlar, sivil toplum örgütleri.
Jeotermal santrali, yani Amerikada, Avrupada, İtalyada çöpe atılan
teknolojiyi getirdiler, kullandılar bu firmalar. Görüyorsunuz. Bunu ben
getirmedim, Aydının sivil toplum örgütü getirdi, verdi bize
değerli arkadaşlar. İşte hâlimiz bu. İncirliova,
Germencik, Efeler ilçeleri; Köşk, Nazilli ve Buharkente kadar şu an
şu durumdayız arkadaşlar. Bir Aydınlı olarak hiçbir
zaman yatırımcıya karşı olan bir
arkadaşınız değilim. Benim derdim, eğer bunu
kullanıyorsanız yeni bir teknolojiyle kullanın, çevreye zarar
vermeyecek bir teknoloji kullanın. Yani birileri para kazanacak diye yirmi
yıl sonra Aydın çöle mi dönüşsün? Bunu mu istiyorsunuz
değerli arkadaşlar? Onun için, elinizi vicdanınıza
koyacaksınız.
Size ayrı bir şey göstereceğim. Bu
bizim incir ağacımız, yirmi senede yetişir. Bunu ben
getirmedim, bunu Ziraat Odası, Mühendisler Odası bana getirdi, verdi.
Şöyle bakın, özellikle AKPlilere sesleniyorum, bakın, incirimiz
bu duruma geldi. Bak, tekrar ediyorum: Bu şekilde devam ederse yirmi
yıl sonra Aydın çöle dönüşür arkadaşlar. İçinizde
ziraat mühendisi vardır, tarımla ilgilenen vardır, bu
toprağı kaybettiğimiz zaman bin yıl sonra anca geri döner.
Şu an göç başladı arkadaşlar. Gelin, beraber bu 2007
Jeotermal Yasasını yeniden değiştirelim. Bunu, gerçekten
Aydın halkına fayda sağlamak istiyorsanız 100 bin hektar
seracılık yapılacak şekil getirelim, jeotermali
kullandıralım, 100 bin insana iş verelim. Beraber yapalım,
sıkıntı yok, iktidar sizsiniz, yaparsanız tonla
alırsınız, problem yok. Gelin, 100 bin konutun
ısıtmasını yapalım. Ben sadece jeotermal enerjiyi
Düşünün değerli arkadaşlar, 2014te enerjiden elde edilen,
elektrikten elde edilen gelir 150 milyon dolar, biz sadece incirde 200 milyon
dolarlık ihracat sergiliyoruz, toplam tarım ürünlerinde Aydında
500 milyon dolar şu anda ihracat yapıyoruz. Gelin, destek verin, bu
yasayı değiştirelim, 2 milyar dolara çıkaralım,
Aydını şaha kaldıralım değerli arkadaşlar.
On üç yıldan beri AKP iktidarında
Aydına bir çivi dahi vurulmadı arkadaşlar, bir tane
vurulmadı.
MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) 13 milyarlık
yatırım yapıldı.
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) Ben size söyleyeyim,
ben Ulaştırma Bakanlığının Komisyonundayım
arkadaşlar. Bize bir kitapçık dağıttılar, üzülerek
söylüyorum
MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) Çine
Barajını görmüyor musun?
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) Çine Barajı
senin zamanında değil, ANAPın, Doğru-Yolun, SHPnin
zamanında başladı, o zaman bitti. Bakın, İzmir,
Aydın, Antalya otoyolu vardı, ANAP başlattı SHP ve
Doğru-Yol zamanında bitirildi Aydına kadar, ondan sonra on üç
yıldan beri bir çivi çakılmadı, bir çivi. Ulaştırma
Bakanlığında baktım, o yolu sanki AKP yapmış diye
gösteriyor, utandım ya, gerçekten utandım.
Hepinize saygılarımı sunuyorum,
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yıldız.
MEHMET ERDEM (Aydın) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET ERDEM (Aydın) Benim de ismimi
geçirerek Aydınla ilgili, milletvekili olduğum ilimle ilgili
sataşma söz konusu oldu, buna cevap vermem lazım.
BAŞKAN Peki, buyurun.
İki dakika size söz veriyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
13.- Aydın
Milletvekili Mehmet Erdemin, Aydın Milletvekili Hüseyin
Yıldızın 86 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 1inci maddesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET ERDEM (Aydın)
Çok değerli arkadaşlar, incir bizim için çok mübarek bir ürün, çok
önemli bir ürün, Kuranda da adı geçiyor. Biz incirimizi, zeytinimizi,
toprağımızı, havamızı, suyumuzu korumakla
mükellefiz. Bu konuda tabii üzüldüğümüz nokta şu: İncire isnat
edilen, işte kanserojen, efendime söyleyeyim İçerisinde kanserojen
maddeler ihtiva ediyor. şeklindeki ithamlar incir ürünümüze
yapılabilecek en büyük kötülüktür.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) İncirin muhafaza edilmesiyle ilgili problem o,
aflatoksin.
MEHMET ERDEM (Devamla)
Bakın, bunlarla ilgili, Aydında bilimsel raporlara dayanan bir
çalışma yok, neden? Böyle bir çalışma
olmadığı için, CHPli Aydın Büyükşehir Belediye
Başkanı, Belediye Meclisine bir gündem maddesi koydu; incirle ilgili
bilimsel araştırma raporu yapmak üzere, böyle 1 milyon liralık
bir bütçe kararı alınması için Belediye Meclisinde bir maddeyle
karar aldılar. Ellerinde bir rapor yok, bilimsel bir rapor yok. Bizim
üzüldüğümüz nokta şu: Bilimsel bir rapor olmadan, bu şekilde,
incire kanserojen hükmü vermek ve bu konu üzerinden, özellikle 2014 yerel
seçimleri öncesinde siyaset üretmek, siyaset malzemesi hâline getirmek. Bizim
üzüldüğümüz nokta bu.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Bilimsel raporlar var, var.
MEHMET ERDEM (Devamla)
Yani, ilan ediyorlar: İncir yemeyin, kanser olursunuz. Böyle bir
şey olmaz. Ellerinde daha bilimsel bir rapor yok. Jeotermal santrallerle
ilgili her türlü denetim yapılmalıdır, çevreye zarar veriyorsa
bu denetimler artırılmalıdır ve gereken tedbirler
alınmalıdır, bunda müttefikiz.
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Uyarı, uyarı!
MEHMET ERDEM (Devamla) Hiç
problem yok.
Teşekkür ederim,
saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz.
HÜSEYİN YILDIZ
(Aydın) Sayın Başkan...
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Yıldız.
HÜSEYİN YILDIZ
(Aydın) Şimdi, sayın vekilim diyor ki: Herhangi bir şey
yok.
Şimdi, sayın
vekilim de çok iyi biliyor ki İncirliovada incir üreticilerinin ihraç
ettiği 20 milyon dolarlık incir geri geldi ve raporu da burada,
raporu da burada. (CHP sıralarından alkışlar) Bunları
getiren.
Ben söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın
Yıldız, ben sizi dinliyorum, tutanaklara da geçiyor; buyurun, devam
edin.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Bunları
getiren Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı ve aynı zamanda
bu rapor Ege Üniversitesinin raporu. Aynı rapor Sayın Erdeme de
geldi, sivil toplum örgütleri bize getirdi. Onun için
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Aydına zarar veriyorsunuz ya bunları açıklayarak.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Ben incir yemeyin
diye
İki aydan beri konuşma yapıyorum, yemeyin dedim mi size?
Uygun ortamlarda biz Aydının geleceğini konuşuyoruz.
ERKAN HABERAL (Ankara) Getir de yiyelim.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Bizden sonra
gelen nesillere doğru bir Aydını verelim, çevreci olalım
diyoruz; mesele burada. (CHP sıralarından alkışlar)
CEYHUN İRGİL (Bursa)
Koruyacağız hep beraber.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz Sayın
Yıldız.
IX.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Filistin Devleti Hükümeti Arasında Gümrük
Konularında İşbirliği ve Karşılıklı
İdari Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/418) (S. Sayısı: 86)
(Devam)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 1inci
madde üzerinde gruplar adına ikinci söz Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Van Milletvekili Sayın Bedia Özgökçe Ertana aittir. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye ve Filistin
devleti hükûmetlerinin arasındaki anlaşmanın
onaylanmasının uygun bulunduğuna dair tasarı hakkında
söz aldım.
Bu konuda Komisyonda grubumuz adına gerekli
önergeler, öneriler sunuldu ve tartışıldı. Ben, bugün
burada Millî Güvenliği Tehdit Eden Örgüt ve Yapılarla
İrtibatlı Kamu Çalışanları Hakkındaki Genelgeden
ve bu genelgenin yaratacağı tahribat hakkında konuşmak
istiyorum. Bildiğiniz gibi, 17 Şubat 2016 tarihli Resmî Gazete'de
yayımlanan genelge ile Hükûmet muhalif kesimleri susturmak adına bir
hukuk faciasına daha imza atmıştır. Söz konusu genelgede
kamu görevlilerine kanunlarca suç sayılan faaliyetleri yürüten
örgütlenmelere dâhil olamayacakları hatırlatılıyor.
Ayrıca, kurum amirlerine de olağanüstü ve görevleri
dışında yetkiler veriliyor. Genelgeye göre, kurum amirleri terör
örgütleri veya legal görünüm altında illegal faaliyet yürüten
yapılarla ilişki kuran veya eylem birliği içinde olan, bu örgüt
ve yapıların emir ve talimatıyla hareket eden, bu örgüt ve
yapılara yardım eden, kamu imkân ve kaynaklarını bu örgüt
ve yapıları desteklemeye yönelik kullanan veya kullandıran, bu
örgüt veya yapılarla mücadeleyi engelleyen, bu örgüt veya
yapıların propagandasını yapan kamu
çalışanlarına ilişkin idari işlem
başlatabilecektir.
Değerli milletvekilleri, özetlemeye
çalıştığım genelgenin hangi cümlesini okursanız
okuyun, hem ulusal hem de uluslararası hukuka aykırılık göreceksiniz.
İlk başta darbe anayasasındaki hükümleri bile fersah fersah
aşan bir kısıtlayıcı zihniyetin bu genelgeyle
açığa çıktığını kabul etmek gerekir.
Neresinden tutarsak elimizde kalacak bir genelgeyle karşı
karşıyayız. Öncelikle, Başbakanlık çalışanları,
yetkilileri "legal görünüm altında illegal faaliyet" adlı
yeni bir kavramı literatürümüze kazandırmış bulunuyor. Bu
tanımın hangi hukuk belgesinde ya da nerede
karşılığı olduğunu hiçbirimiz bilmiyoruz.
Gündelik yaşamımızda legal görünüm altında illegal
faaliyet diye bir karşılık olabilir mi? Olamaz.
Barış talebinin ve "çocuklar
ölmesin" demenin bile terör propagandası
sayıldığı bugünlerde, bu genelgeyle birlikte bu talepleri
dile getiren kamu çalışanları da illegal faaliyet yürüten
kişiler olarak adlandırılabilir durumdadır şu an. Bu
kavramla birlikte, güvenlik politikaları, kamu düzeni, kamu
güvenliği gibi muğlak kavramlarla şekillendirilerek
yurttaşların güvenliksiz bırakıldığı
Türkiye'de, mevcut hukuksuzluklara sadece bir yenisi daha eklenmiş oluyor.
Mevcut genelge, kamu
çalışanlarının zaten sınırlı olan ifade ve
örgütlenme özgürlüklerine de bir darbe niteliğindedir. 10 Ekim
katliamında yaşamını yitirenleri anmak ya da sokağa
çıkma yasaklarını protesto etmek ve abluka altında
yaşayan insanlarla dayanışmak için eylem ve etkinliklere
katılan ya da grev yapan binlerce kamu çalışanı zaten
çeşitli baskılarla ve soruşturmalarla karşı
karşıya kalmaktadır. Gerek sivil toplum örgütlerinin gerekse
sendikaların düzenlediği basın açıklamaları,
toplantılar ve paneller terörle mücadele polisleri tarafından takip
ediliyor. Zaten yeterince yasa var. Başbakanlık genelgesinin bu
baskılara yasal olmasa bile idari dayanak oluşturduğu çok
açık görülmektedir.
Değerli milletvekilleri, genelgedeki ifadelerin
hukuk belgelerinde yer almadığını az önce belirttim. Mevzuatta
karşılığı olmayan bir tanımı suç
sayamayacağımız suç ve cezanın kanuniliği ilkesini
düzenleyen Anayasa'nın 38inci maddesine açıkça
aykırıdır. Ayrıca Anayasa'nın 14üncü maddesi de hak
ve hürriyetlerin ancak kanunla
sınırlandırılabileceğini belirtir.
Öte yandan, 657 sayılı Devlet
Memurları Kanunu'nun 125inci maddesi, devlet memurlarına verilecek
disiplin cezaları ile her bir disiplin cezasını gerektiren fiil
ve hâlleri düzenliyor. Bir kamu görevlisinin fiili nedeniyle idari
soruşturmaya tabi tutulabilmesi ve disiplin cezası alabilmesi için bu
fiillerin maddede düzenlenmiş olması gerekir. Burada bulunmayan
hiçbir fiilden dolayı kamu görevlileri hakkında soruşturma
açılamaz. Bu gerçek ortadayken kanunda yer almayan unsurların
genelgede suç sayıldığını ve idari işlem
gerekçesi olarak belirlendiğini görüyoruz.
Ortada bir kanun yokken hazırlanan bu genelge,
hukuk devletinin olmazsa olmazları olan yasaları ve mahkemeleri hiçe
saymakta, yasama yetkisini Başbakana vermekte ve amirlere de âdeta hâkim
rolünü biçmektedir. Sayın Başbakan bu genelgenin altına imza
atarak Anayasanın 7nci maddesinde düzenlenen Türkiye Büyük Millet
Meclisinin yasama yetkisini ve kanun yapma iradesini açıkça gasbetmiştir.
Değerli milletvekilleri, bu genelgenin keyfî
uygulamalara kapı açarak toplumdaki mevcut kutuplaşmayı
derinleştirebileceğini ve bu kutuplaşmayı kamudaki iş
yaşamına kadar yaygınlaştırabileceğini düşünmek
için kâhin olmaya gerek yok.
Buradan Başbakana soruyorum: Amirlerin keyfî karar
vermesini nasıl engelleyeceksiniz? Örneğin, bir amirin kişisel
gerilim yaşadığı veya anlaşamadığı bir
personelini ihbar etmesinin önüne nasıl geçeceksiniz? Terör ihbarları
ülkenin yargı ve güvenlik makamları için âdeta kutsal
sayılıp hemen işleme alınırken yalan yanlış
beyanların doğruluğu nasıl
araştırılacaktır? Kamu çalışanlarına
ilişkin ihbar edilen her türlü filin terör olarak
adlandırılmasının önüne nasıl geçeceksiniz?
Kurum amirlerinin esas amacı ve onlardan
beklenen, kendisine bağlı çalışanların kurum içindeki
çalışma performansını takip etmesidir. Ama bu genelge,
amirlere görev ve yetkileriyle hiçbir alakası bulunmayan bir de muhbirlik
işini yüklüyor. Türkiye'de terör kavramının muğlak olduğu
her platformda tartışılırken, amirlerin hangi fiilin
illegal ya da terör kapsamında olduğunu tereddütsüz tespit etmesini
bekleyemeyiz. Sayın Başbakan, amirlerin iş tanımına
terörle mücadele polisliğini eklemişken acaba illegal faaliyetlere
dair de bir yönerge hazırlanacak mıdır? Çalışma
arkadaşını siyasi perspektifle takip etme zorunluluğu
getirilen amirlerin haklarını nasıl koruyacağız peki?
Bu genelge iş yaşamında uyumlu olması gereken amir ve
personeller arasında anlaşmazlığın önünü açmaktan ve
kurum performansını olumsuz etkilemekten başka bir işe yaramayacak
durumdadır. Bizler her defasında toplumsal barışın
sağlanması gerektiğini dile getirirken bu genelge
savaşı iş yerlerinin içine kadar sokmaktadır.
Sayın milletvekilleri, sözlerime burada son
vereceğim ama kamu personelinin düşünce ve ifade özgürlüğü ile
örgütlenme özgürlüğünün apaçık ihlali yönünde olan bu genelgenin
derhâl kaldırılması gerektiğine dair olan
inancımı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Özgökçe Ertan.
Sayın milletvekilleri, 1inci madde
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Bakan.
V.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
41.-
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylunun, Van
Milletvekili Bedia Özgökçe Ertanın 86 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 1inci maddesi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Hatibin 657 sayılı Devlet Memurları Kanunuyla
ilgili söylediği sözlerle ilgili birkaç şey ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; Türkiye bir hukuk devletidir ve Türkiye hukuk
devleti ilkelerine sımsıkı bağlıdır ama Türkiye
aynı zamanda bir demokratik devlettir ve Türkiye gelirlerini
vatandaşların vergileriyle beraber gerçekleştiren ve kamuyu da
vatandaşların verdiği vergilerle beraber idare etmeye
çalışan bir ülkenin adıdır. Eğer bir ülkede devlet
kendi koyduğu kuralları yani milletin kendisine yüklediği
kuralları savunabilecek bir kabiliyette değilse aslında milletin
kendine verdiği görevi yerine getiremiyor demektir. Şimdi, bir devlet
memuru düşünün, bir belediyede çalışan memur düşünün,
maaşını devletten alan, bu milletin verdiği vergilerle,
emeklerle, yaptığı alışverişten elde edilen
vergilerle birlikte bütçeden kaynaklanan maaşını alan bir memur,
bir taraftan gündüz memurluk yaptığını iddia edecek,
akşamleyin hendek kazacak ve terör örgütüne bir şekilde
yardımcı olacak, bir taraftan da paralel yapı içerisinde bu
ülkede paralel bir devlet örgütlenmesi ortaya koyacak. Affedersiniz ama bu
devlet ne işe yarar? Bizim hakkımızı müdafaa edemezse,
vatandaşın hakkını müdafaa edemezse ne işe yarar?
Başbakanlık
genelgesinin ne kanuna aykırılığı söz konusudur ne
657ye aykırılığı söz konusudur ne de
bahsedildiği gibi, sizin bahsettiğiniz, diğerlerinin
bahsettiği gibi bir cadı avıdır; tam tersi
vatandaşın hukukuna ve milletin hukukuna sahip çıkabilme
adına ortaya konulan bir hatırlatmadır, başka hiçbir
şey değil. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Her şey, her şey olduğu gibi çarpıtılacak
ve sanki, orada terör ortaya konulacak devlet sessiz kalacak. Bir
başbakanın görevi nedir, bir bakanın görevi nedir? Elbette ki
kamu düzenini müdafaa etmektir, başka hiçbir şey değildir.
KEMAL ZEYBEK (Samsun) Bir
yıl önce neredeydiniz, bir yıl öncesi?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Bunun, lütfen, bir şekilde
yanlış anlatılmasının önüne geçmek elbette ki bizim
temel görevlerimizden bir tanesidir. Normal bir süreçtir ve bir hassasiyet
ortaya konulmaktadır; millet bunu istemektedir ve arzu etmektedir. Her gittiğimiz
yerde Nasıl bir devlet memuru eline molotofkokteyli alır, nasıl
bir devlet memuru hendek kazar; siz ne iş yapıyorsunuz? diye bu
vatandaş bize sormaktadır. Biz elbette ki görevimizi yerine
getirebilmek
Eğer böyle bir şey varsa, böyle bir şeyi ortaya
koyan kişi varsa bunun soruşturulmasını istemek ama hukukun
kuralları içerisinde, tekraren söylüyorum soruşturulmasını
istemek elbette ki görevimiz. Hukuktan niye bu kadar rahatsız oluyoruz ki?
Yani bu ülkede herkes istediğini yapabilme kabiliyetine sahip mi olacak?
BURCU ÇELİK ÖZKAN
(Muş) Aksine, hukukun uygulanmasını istiyoruz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Elbette 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun
-125inci madde- disiplinle ilgili konusu Başbakanlık genelgesi
olarak Sayın Başbakanın imzasıyla beraber Türkiye'deki tüm
kamu kurumlarına ve kamu idarelerine gönderilmiştir. Doğru bir
işlemdir ve yapılması gereken bir işlemdir. Herkes, bu
memleketin evlatlarının verdiği vergilerden kendi
maaşını alan her devlet memuru hukukun ve 657nin kendi
içerisinde bulunduğu kurallara uymakla mükelleftir.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Demirel.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Bakanın yapmış olduğumuz konuşmaya
ilişkin, grubumuz adına konuşan arkadaşımıza
ilişkin söylemleri, eleştirileri ve genelgeye ilişkin
eleştirilerimizi boşa çıkartan bir davranış ve tutum
içerisindedir ve direkt partimizi, grubumuzu hedef alan bir tutum
sergilemektedir. Buna ilişkin söz hakkı talep ediyoruz.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Ne alakası
var? Teröristlere söylüyor.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) MEMUR-SEN
üyeleri ne olacak?
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Teröristlere
söylüyor.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) İstanbulda
hendek mi var?
BAŞKAN Sayın Özgökçe Ertan, Sayın Bakanın
yaptığı açıklamaya dair isterseniz yerinizden bir
açıklama yapın.
Buyurunuz.
42.- Van
Milletvekili Bedia Özgökçe Ertanın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Süleyman Soylunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) Sayın
Başkan, teşekkür ederim bu fırsatı verdiğiniz için.
Sayın Bakan, ne
söylediğimi, nasıl söylediğimi çok iyi biliyorum ve genelgeyi
bir hukukçu gözüyle de tarttım, o şekilde, yasaları
araştırarak ve kamuoyunun tepkisiyle beraber değerlendirmeye
gayret ettim. Pek tabii ki, benim
Yani siz çıplak şekilde ifade
ettiniz, gerçek anlamda bir cadı avıdır bu. İstanbulda
hendek mi vardı; yüzlerce MEMUR-SEN üyesi ve memurlar hakkında
soruşturmalar başlatıldı? O 1.128 akademisyen hendek mi
kazmıştı acaba? Sadece barış söylemleri nedeniyle
lince maruz kaldılar, görevlerinden alındılar. Ben
tanımlarken yasadaki tabirleri muhalif kesimleri susturmak
amaçlıdır diyorum çünkü bir hukuk devleti olduğunu iddia eden
Türkiye'de maalesef ne Anayasa ne ulusal ne uluslararası yasalar
uygulanmıyor. Sadece genelgeler ve talimatlarla yönetiliyor bu ülke. Çok
ufak bir şekilde protesto hakkımızı kullanmak için
sokaklara indiğimizde oradaki polis memurları bize genelgeden ve talimattan
bahsederek müdahalede bulunuyor. Vatandaşların protesto
haklarını kullanmalarına engel oluyor ve bunu tariflerken de
talimat diyor, genelge diyor. Ben bir hukukçuyum, biliyorum. Nefret söylemi
içermeyen, silahsız, saldırısız her türlü protesto
eyleminde açıkça yürüyüş yapabilirsiniz, fikirlerinizi beyan
edebilirsiniz. Ancak görüyoruz, bu ülkenin nasıl yönetildiği çok
aşikâr. Bu genelgeye gerek yok aslında çünkü hem Ceza Kanununda hem
de Terörle Mücadele Kanununda yeterince düzenleme var ve fiziki takip, teknik
takip olmak üzere bir çok -milyon tane artık benim bilmediğim-
yönüyle zaten takibatlar yapılıyor. Bu genelgeye ayrıca gerek
yok ve tekrar ediyorum cadı avı ibaresini de sizden duymuş
oldum. Doğrudur cadı avıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Özgökçe Ertan.
Sayın Akçay sisteme
girmiş, Sayın Gökte sistemde söz vereceğim.
Buyurun Sayın Akçay.
43.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Süleyman Soylunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben Sayın Bakana ve
Hükûmete bir hususu hatırlatmak istiyorum. Bundan birkaç gün evvel bu
genelgeye ilişkin bir konuşma yapmıştım Genel Kurulda.
Sayın Bakan da bu genelgeyi bir hatırlatma olarak ifade etti. Aslında
bu genelgenin yayınlanma ihtiyacı duyulması kanunların
gerekli, yetkili, görevli amir ve memur mercilerce
uygulanmadığının da dolaylı bir itirafıdır.
Bir de hukukta kurallar
hiyerarşisi vardır -onu saymaya gerek yok ama hatırlatmakta
fayda var herhâlde- Anayasa, kanun, tüzük, yönetmelik, genelge diye gider. Yani
genelgenin kanunların uygulanması için gönderilmesi biraz idari bir
zafiyetin de bu konuda olduğunu gösterir. Konuşmamda onu da ifade
etmiştim.
657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun, Türk Ceza Kanununun terör, teröre yardım ve
yataklığa ilişkin ayrıntılı düzenlemeleri var.
Demek ki sizin atadığınız bürokratlar bu kanunları
uygulamakta zafiyet gösterdiler. Aynı Sayın Cumhurbaşkanının,
Başbakanın ve bazı sayın bakanların zaman zaman
yaptığı itiraflar gibi Efendim, işte, bu çözüm süreci
içerisinde bazı şeyleri görmedik, görmezlikten geldik veya ilgili
mülki amirler bunları ihmal ettiler. Şeklinde. Herhâlde
hatırlatma bu yöndendir diyorum.
Özellikle, bu kurallar hiyerarşisini Hükûmete
hatırlatmak istiyorum. Bir an evvel bu idari zaaftan, yönetim
zaafından kurtulmanız gerekir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akçay.
Sayın Gök, buyurun.
44.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Süleyman Soylunun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
Sayın Bakanın konuşmasını büyük bir dikkatle dinledim.
Oldukça fazla sayıda hukuk devleti, hukuk meşruiyeti gibi sözcükleri
öne çıkaran bir anlayışla konuşmasını,
değerlendirmesini yapmaya çalıştı. Ama, Sayın Bakan
herhâlde yakın çevresinin neler söylediğinin farkında değil
ya da biliyor da görmezden geliyor. Eğer bu konuşmasında bugün
burada hukuka uygunluktan, meşruiyetten bahsediyorsa
Örneğin,
Cumhurbaşkanının, kaçak sarayın mühürlenmesine ilişkin
idare mahkemesi kararı verildikten sonra Ben mahkeme kararını
tanımıyorum. demesini acaba nasıl
karşılıyorsunuz Sayın Bakan? Acaba,
Cumhurbaşkanının muhtarları, kaymakamları
topladığı toplantıda Siz mevzuatı boş verin.
gerekirse yasa dışına da çıkarsınız anlamına
gelen sözlerini nasıl değerlendiriyorsunuz Sayın Bakan?
Hele, önceki gün gensorusu görüşülen
İçişleri Bakanının, Bilgi Teknolojileri Başkanına
bir sitenin kapatılması talimatını verdiğinde, Bilgi
Teknolojileri Başkanının Bana mahkeme kararı gerekir
Sayın Bakan. dediğinde, Sen boş ver, biz yasa
çıkarıyoruz, yüzde 50sini almış bir partiyiz, sen o siteyi
kapat, ben yasayı çıkartır sana arkadan gönderirim. demesini
nasıl karşılıyorsunuz? O İçişleri
Bakanının, Efkan Alanın Ben Anayasayı
tanımıyorum. dediği Meclis kürsüsündeki
konuşmasını nasıl karşılıyorsunuz?
Kendinizle çelişmeyin, hiç birbirimizi
aldatmaya gerek yok. Yaptığınız işlerin tümü gündelik
çalışmaları kurtarmak -Türkiyeyi getirdiğiniz ortamda, bir
garabet ortamında, çelişkiler ortamında- işin içinden
çıkmaya dönük çabalarınızın,
yaptıklarınızın tümü de hukuksuzdur. Ben bunu bilir, bunu
söylerim. Sizin bu söylediklerinizin hiçbir inandırıcılığı
yoktur. Eğer inandırıcı olmaya
çalışıyorsanız, az önce örneklerini saydığım
konularda ne düşündüğünüzü çok net bir şekilde burada ifade
etmenizi isterim. Yüz yüze bana lütfen ifade edin ve sizinle bir
yüzleşelim Sayın Bakan eğer cesaretiniz varsa, cüretiniz varsa.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Gök.
Sayın Demirel, buyurun.
45.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan ifade etti, bu genelgenin
İlk
başta şunu ifade edelim ki: Anayasaya aykırıdır, bu
genelge Anayasaya aykırı bir şekilde hazırlanmış
bir genelgedir. Genelgeye ilişkin zaten özgün görüşmelerimiz
olacaktır. Bu, çalışanlara bir gözdağı vermektir, çalışanların
özel hayatına müdahaledir, çalışanların
çalıştıkları an dışındaki
yaşamlarını nasıl idame ettiklerini de fişlemektir.
Yani buna cadı avı derken bütün çalışanlara
gözdağı vermek, onları fişlemek ve bununla birlikte
Sadece
belediyeden örnek verdi; millî eğitim, öğretmenler, 1.200
öğretmen Batmanda, 1.600-1.700 öğretmen şu anda
Diyarbakırda ve birçok ilde soruşturma geçiriyor,
yaşamları ve mesai saatinin dışındaki
katıldıkları basın açıklamaları ya da sendikal
eylemlerinden kaynaklı soruşturma geçiriyorlar. Yani, bu, bir
gözdağıdır; bu, insanları sindirme politikasıdır.
Asla bu genelgeyi kabul etmiyoruz, özel yaşama müdahaledir. Bu, kamu
alanında zaten baskı ve müdahale altında tutulan tüm emekçilerin
aynı zamanda özel yaşamını da, bütün hayatını da
görmek ve ona göre fişlemektir, bütün yaşamını
fişlemektir yani. Çok net, açık olarak bunu ifade edeyim. Bu,
kesinlikle kabul edilecek bir şey değildir. Ya benim gibi
düşüneceksin, ya benim gibi davranacaksın ya da seni yok
edeceğim. mantığıdır, bu böyle bir
anlayıştır. Bu, asla kabul edilecek bir durum değildir,
bunu asla, hiçbir şekilde kabul etmeyeceğiz diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Demirel.
Sayın Bakan, buyurun.
46.-
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylunun, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile Diyarbakır
Milletvekili Çağlar Demirelin yaptıkları
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Birkaç cümleyle cevap vermek isterim.
CHPli arkadaşımız benimle
yüzleşmek istiyor
LEVENT GÖK (Ankara) Evet, çok net cevaplar
istiyorum. Sorduklarım çok nettir, aynı netlikte cevap istiyorum
Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Sevgili kardeşim, ben seninle yüzleşirim, hiç merak
etme. Bugün bunun sırası değil.
LEVENT GÖK (Ankara) Yani, bu soruları ben
İçişleri Bakanına sordum, kendisi hiçbir cevap veremedi.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Bugün bunun sırası değil ama bir cümle
söyleyeyim ben size.
LEVENT GÖK (Ankara) Buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Sizin evin tapusunu veren devlet, bilesin ki kendi
şerefi için, kendi şanı için ve geleceğin nesilleri için
yaptırdığı külliyenin tapusunu bin kere verir, hiç merak
etmeyin. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Şimdi, bunlar kaçamak
cevaplar. Bırakın siz bunları. Siz mahkeme kararı
tanır mısınız? Onu bir söyleyin.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Yalnız, ben şunun cevabını isterim:
Bakın, burası
LEVENT GÖK (Ankara) Yani, mahkeme kararına
uyar mısın, uymaz mısın Sayın Bakan, ona cevap ver. Böyle
bir cevap olabilir mi?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Ben sizi dinledim, bak, sakin bir şekilde cevap
veriyorum, niye tedirgin oluyorsunuz? Tedirgin olmayın.
LEVENT GÖK (Ankara) Bu cevap, cevap değil. Bu
cevap hukuk devletinde yasa dışıdır. Bu cevap yasa
dışıdır, yasa dışı.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Biz sakin
kalamayız çünkü bizim aklımızla alay eder gibi, dalga geçer gibi
cevap veremezsiniz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, dinleyelim
lütfen.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Sayın Başkan, ben nazikçe dinledim ve bir cümle
söyledim.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Ama, dalga geçer
gibi cevap veriyorsunuz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Estağfurullah, ne haddime öyle bir şey?
LEVENT GÖK (Ankara) Yani, kaymakamlara
Mevzuatın dışına çıkın. demek hukuka uygun
mudur, uygun değil midir? Net cevap, bu kadar. Evet mi, hayır
mı? Buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Bakın, bir şey söyleyeyim: Ben size
cevabımı verdim ama ben sizden bir cevap bekliyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Siz bize cevap vermediniz
Sayın Bakan, daha cevap vermediniz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Bugün Türkiye Cumhuriyeti devleti ve her birimiz topyekûn bir
terörle mücadele yapıyoruz. HDPyi anlayabiliyorum ama hem MHPdeki
kardeşlerimiz sizler 657 sayılı Devlet Memurları Kanunuyla
ilgili olarak bir hatırlatmayı, hukuk devletinin gereğini yerine
getirmeyi bir ülkenin Başbakanının bir genelgeyle beraber tekrar
tüm kamu bürokrasisine göndermesini ve hukukun kuralları içerisinde
göndermesini kabul ediyor musunuz, etmiyor musunuz?
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Bakan, ben size
neler söylüyorum, siz bana nasıl cevap veriyorsunuz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Yani, biz terörle mücadele etmede bu devletin
memurlarını hukuk sınırları içerisine çekme
konusundaki bir irade
ORHAN SARIBAL (Bursa) Sen sorulara cevap versene
ya!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Hiç dolanmaya gerek yok, bir tek cümle, rahatsız
olmayın, bak, bir tek cümle
LEVENT GÖK (Ankara) Ben size neler söyledim, ben
size neler söylüyorum, siz bana neler söylüyorsunuz. Ben cevabını
veriyim mi size? Siz benim soruma cevap verin, ben de vereceğim.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Bakın, Levent Bey, ben bu işleri iyi bilirim.
İyi bildiğimi siz de bilirsiniz. Bak, bu
karşılıklı polemiğe girdiğimiz zaman
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Bakan, bu polemik
değil. Siz polemik bile yapamıyorsunuz. Bırakın Allah
aşkına!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon)
kimin kârlı kimin zararlı
çıkacağını herkes bilir.
LEVENT GÖK (Ankara) E, buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Onun için, istirham ediyorum, siz bir tek soruya cevap verin.
LEVENT GÖK (Ankara) Ben yasaya davet ediyorum.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) 657 sayılı Devlet Memurları Kanunuyla ilgili
bir ülkede hendek kazan, molotof atan, bu ülkenin birliğine,
varlığına, bu ülkedeki insanların kardeşliğine
bir şekilde tecavüz etmeye çalışan insanlara karşı bu
ülkenin, hukuk devletinin ilkeleri içerisine çağırılmasına,
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun içerisindeki
çağrıya siz katılıyor musunuz, katılmıyor
musunuz? Bu kadar basit. Niye bunun ötesine çıkıyorsunuz? (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Cevabını
vereceğiz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Benin söylediğim o, başka bir şey yok.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Bakan, benim
söylediklerime siz cevap vermediniz. Ben o anlattığınıza
dün burada gensoruda çok net cevaplar verdim önceki gün, çok net verdim.
Sayın Başkan, izin verirseniz Sayın
Bakan benim bir net cevap vermemi istiyor. Ben net cevabı kamuoyuna ve
kendisine takdim edeyim.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, sayın
grup başkan vekilleri bir kez daha sisteme girmişler.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Şu
ayakkabı kutularını bir aç ya!
LEVENT GÖK (Ankara) Haydi cevap verin Sayın
Bakan, buyurun.
BAŞKAN Sayın Akçay, buyurun.
47.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Süleyman Soylunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ben Sayın Bakana üslubunu biraz daha özenli,
tahrikten uzak kullanmasını salık veriyorum. (Gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın
Akçaya söz verdim, dinleyebilir miyiz. Ben duyamıyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bizim, Milliyetçi Hareket Partisi
olarak bu konulardaki görüşümüz açık ve net olduğu gibi
asıl, bugüne kadar böyle muğlak, sürekli zikzaklar çizerek bugün
öyle, dün şöyle, yarın ne olacağı meçhul birtakım
politikalarla, gündüz külahlı, gece silahlı misali çelişkili
politikalar uygulayıp uygulayıp -milletimize âdeta baldıran
zehri içirme durumuna geldikten sonra- ondan sonra suçlarınıza da,
kabahatlerinize de kimseyi ortak etmeye kalkışmayın. Bir hukuku
hatırlatıyoruz burada. Genelge bir hatırlatma değildir.
İşte bu
Resmen bir cehalet söz konusu. Sen kurallar
hiyerarşisini bilme Hükûmet olarak, yazılı talimat nedir,
genelge nedir, Anayasa
Sen Anayasayı tanımayacaksın veya
Anayasayı uygulamayacaksın veya uygulatmayacaksın Anayasa bana
uysun." diyeceksin; sonra, kanunları yerine getirmeyeceksin, senin
atadığın görevliler, yöneticiler bunları uygulamaktan âciz
duruma gelecek; tüzükleri, yönetmelikleri icra edemeyeceksin, sonra genelgeyle
hatırlatma yapacaksın, bu da âczin bir itirafından öteye gitmez.
Siz, demagoji yapmayı bırakın, ülkede bir hukuk devleti olarak,
hukuk ilkeleri, kanun, nizam içerisinde bir icra makamı olarak görevinizi
yapın. Siz polemik yapmayı bilirseniz buradaki milletvekillerinin pek
çoğu -iktidar partisi milletvekilli arkadaşlar da dâhil- Sayın
Bakan, sizden daha iyi polemik yapar. Yani Genel Kurulun bu çalışma
mesaisini çok fazla da meşgul etmemeye gayret göstermenizi ben tavsiye
ederim.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akçay.
Sayın Demirel, buyurun.
48.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren
açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, bu genelge Türkiyenin bütün illerini, bütün
ilçelerini, bütün alanlarını kaplayan bir genelgedir. Bütün her yeri
kapsayan bir genelgeyi getirip sadece bazı olay ve olgular üzerinden
değerlendirip bir kenara atmak, bu Hükûmete yakışan bir durum
değildir. Yani bu nedir? Bunun adı nedir? Bunun adı, Türkiyede
benim gibi düşünmeyenlere baskı unsuru oluşturmaktır,
Benim gibi düşünmeyenleri ya katlederim ya tutuklarım ya
işkence yaparım ya da vahşet bodrumunda yakarım. demektir.
Yani bu genelgenin anlamı
Sadece bu genelge için söylemiyorum,
Başbakanlık genelgesi; aynı zamanda, daha önce çıkarılan
genelgeler için de söylüyorum. Bu genelgeler, kendine göre ayarlanan, kendine
göre belirlenen, hukuk tanımayan bir tutumdur. Nasıl ki, işte
Cumhurbaşkanının Kanun dinlemeyin, hiç kimseyi de
aramayın, yani Başbakanın söylediklerini bile dinlemeyin, sadece
sıkıştığınızda beni arayın.
dediği gibi ifade edilen genelgelerdir. Bu genelgeler, aslında,
nasıl insanların her yerde, Türkiyenin her yerinde
fişlendiğini göstermektir. Bu genelgeler, bırakın
demokrasiyi, insanların nefes almasına izin vermeyen genelgelerdir.
Nerede demokrasi, kime göre demokrasi, neye göre demokrasi? Kendine göre,
Hükûmete göre bir demokrasi anlayışı vardır.
Evet, HDP olarak bunun karşısında
duracağız. Her zaman da duracağız, durmaya da devam
edeceğiz. Biz emekçiden, işçiden, memurdan ve ezilenden yana
olduğumuz için bunun karşısında duracağız. Tüm
Türkiye halkları da bunu bilmelidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Demirel.
Sayın Gök, buyurun.
49.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Süleyman Soylunun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim, tekrar,
Sayın Başkan.
Tabii, Sayın Soylu kendi siyasal
yaşantısında AKPye girmeden önce en ağır
eleştirilerde bulunduğu bir dönemden daha sonra, AKPye transfer
olduktan sonra AKPyi savunan bir pozisyona geçince, gerçekten siyaset
hayatının en zikzaklı günlerini
yaşadığını kendisi de biliyor. Yani önceden
ağır eleştirilerde, hatta bizim söylediğimizden de daha
ağır eleştirilerde bulunduğu AKPde daha sonra bir siyaset
yapma uğruna bütün ilkelerini terk etmesini, gerçekten siyasi etik olarak
hiçbir yere yakıştıramıyorum. Ben, böyle siyasetçilerin, ne
gittikleri partiye ne de Türkiyeye yararlı olacaklarını asla
düşünmüyorum.
Sayın Süleyman Soylunun bu, boynunda ve
alnında yazılı trajik bir anı olarak kalacaktır ve
asla o ilişkilerden ve geçmişinden de kurtulamayacaktır.
Diyor ki: Benimle polemik yaparsanız
kazançlı çıkamazsınız, kaybedersiniz. Hodri meydan. Ben
size son derece net sorular sordum. Grubunuzdan bana laf atıyorlar, Hodri
meydan mı diyorsunuz? Evet, siyaset iddia işidir, hodri meydan
diyorum. Cesaretiniz varsa az önce sorduğum sorulara çok net cevap verin,
çok net cevap verin.
Hendeklerden bahsediyorsunuz Sayın Süleyman
Soylu. Bak, sana, ben, hendeklerin nasıl oluştuğunu
anlatayım. Eski Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın şu sözlerine ne dersiniz acaba? Diyor ki: Bizi
aldatmış kabul edebilirler. Biz kendimiz aldanmadık, her
şeyden haberimiz vardı. PKKnın silahlandığı
dönem için PKKlı teröristler karakolun önünden geçiyorlar, askerlere el
sallıyorlar, asker de onlara hiçbir şey yapamıyordu. Durum
böyleydi. Meğerse onlar bizimle alay ediyorlarmış. dediği
sözleri nereye oturtacaksınız? Bülent Arınçın bu sözleri
önemli.
Peki, Diyarbakır eski Emniyet Müdür
Yardımcısının sözüne ne demeli? PKKnın çözüm
sürecinde, istihbarat birimlerinin, hendeklerin
kazıldığından, silahların
depolandığından, örgütün şehri ve kırsalı terk
etmediğinden haberdardık. dediği sözleri nereye
oturtturacaksınız? Siz kendi ellerinizle bir yere getirdiniz, cephane
deposu hâline getirdiniz; şimdi gencecik, körpecik genç askerlerimizi,
polislerimizi oraya yolluyorsunuz. Kendi çocuğunuzu, akrabanızı
niye yollamıyorsunuz? Niye yollamıyorsunuz? (AK PARTİ
sıralarından Nereden biliyorsun? sesleri)
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Yoksa,
akraba mı yaratacak göndermek için sen tatmin olasın diye.
LEVENT GÖK (Ankara) Sizin Bakanlar Kurulunda
askerliğini bedelli olarak yapmış bakan var Sayın Bakan.
Bakan çocuklarının çoğu bedelli askerlik yapmış.
Gücünüz yetiyorsa onları gönderin.
Siz benim sorduğum hiçbir soruya cevap
veremiyorsunuz. Ben size bir şey söyleyeyim mi
SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) Yeter ya!
ÖMER ÜNAL (Konya) Sayın Başkan, böyle
bir usul var mı ya?
LEVENT GÖK (Ankara)
devlet elbette terörle
mücadele edecektir, bunda hiçbir kuşku yok ama hukuk devletinde her
şeyin sınırı hukuk ve meşruiyet içerisinde
olacaktır. Biz bunu savunuyoruz, bizim savunduğumuz tamamen budur.
Biz, çözüm süreci başlattığınızı ilan
ettiğiniz zaman kalktık size destek verdik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LEVENT GÖK (Ankara) Veremeyeceğiniz
angajmanlara girmeyin, bizleri bilgilendirin, kamuoyunu bilgilendirin dedik,
elinizin tersiyle ittiniz.
Bugünlere Türkiyeyi getiren sizsiniz ve bunun
altında mutlaka kalacaksınız. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Gök.
Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.36
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.49
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 44üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu
açıyorum.
86 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
IX.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Filistin Devleti Hükümeti Arasında Gümrük
Konularında İşbirliği ve Karşılıklı
İdari Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/418) (S. Sayısı: 86) (Devam)
BAŞKAN Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
1inci madde üzerinde konuşmalar
tamamlanmıştı.
Şimdi soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sisteme giren tek bir milletvekili var fakat o da
şu anda salonda yok. Sayın Tüm.
Sayın milletvekilleri, 1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde gruplar
adına ilk konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Hatay Milletvekili Sayın Serkan Topal. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SERKAN TOPAL (Hatay) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bundan beş yıl önce barıştan söz
ederken şimdi savaşlardan ve ölümlerden bahsediyoruz; beş
yıl önce dostluk ve kardeşlikten bahsederken şimdi silahlardan,
bombalardan bahsediyoruz; beş yıl önce siz Osloda görüşmeler
yaparken, kapalı kapılar ardında bugün terörist dediklerinizle
pazarlıklar yaparken Milletten hiçbir şey saklamayın.
diyorduk, Sorunun çözümünü Osloda, Haburda, Kandilde aramayın.
diyorduk, Milletin Meclisinde el ele verip bu sorunu çözelim. diyorduk ama
bizi dinlemediniz, oralı bile olmadınız. İçeride terör
örgütlerinin ve çetelerin silah ve mühimmat depolamalarına sessiz
kaldınız, dışarıda ise adına stratejik derinlik
dediğiniz, aslında stratejik felaket olan dış politika
anlayışınızla bir tane dost ülke bile bırakmadınız.
Buna rağmen, barış olsun diye,
kardeşlik gelsin diye, ölümler dursun diye yine tekrar ettik,
uyarılarımızı tekrar ettik, dinlemediniz. Şeffaf olun,
milletten hiçbir şey saklamayın, başka ülkelerin iç
işlerine karışmayın dedik; maalesef yine dinlemediniz, yine
bombalar patladı, yine insanlarımız öldü, yine şehitler
verdik.
Tarihi size şöyle hatırlatmak istiyorum:
2011 yılından önce, Suriyede savaş başlamadan önce
Suriyeye hem Sayın Davutoğlu hem Erdoğan onlarca defa
ziyaretlerde bulundu. Ortak bakanlar kurulları toplandı, vizeler
kalktı, hatta Esad AKP Hükûmeti için sadece dost değil, aynı
zamanda kardeşti. Ama siz elini sıktığınız,
sırtını sıvazladığınız Esadı bir
sabah uyandınız hain diye ilan ettiniz, hatta onun için bir kelime
ürettiniz, sözlüğe eklediniz Esed diye. Putin için de Potin dediniz.
Vallahi merak ediyorum, Obama ne zamana kadar Obama diye kalacak.
Sizin dış politikanız her sabah
uyandığınızda değişiveriyor. Kardeş
dediğiniz Suriye halkını çakalların, teröristlerin önüne
almaktan yana bir tavır sergilediniz. Bundan sonra kime kardeşim
diyecekseniz, merak ediyoruz, bilelim ki şimdiden
düşmanımız belli olsun. Suriyede önce Özgür Suriye Ordusu diye
bir şey tutturdunuz, terörist olduklarının farkına sonradan
vardınız. Sonra, IŞİD için Bunlar öfkeli gençler. diye
sırtlarını sıvazladınız, sonra baktınız
ki Ankaranın göbeğinde bomba patlatacak kadar öfkeliymişler.
Hemen çark ettiniz. Neye ak dediyseniz kara, neye kara dediyseniz ak
çıktı. Türkiye gibi bölgede asaleti, ağırlığı,
güvenilirliği olan koskoca bir devleti savaşın içine
attınız; bu da yetmedi, terörist grupların ve çetelerin mühimmat
depolama ve tedavi olma merkezi hâline getirdiniz.
Yanlış dış politikaların
sonucunda nereye geldik biliyor musunuz? İflas ettiniz. Şimdi ne
yapacaksınız? Haydi Mehmetçik, savaşa! diyeceksiniz; yok öyle.
Çok istiyorsanız en önde çocuklarınızı yollayın da
görelim sizin vatandaşlığınızı ve vatanseverliğinizi.
(CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Bir de en önde
o savaş tamtamları yazan yandaş kalemşörlerinizi
yollayın da görelim sizin yandaşlığınızı;
öyle olmuyor buradan.
Bakın, arkadaşlar, Hatayı söylemeden
de edemeyeceğim. Son beş yıldır yüzlerce, binlerce, on
binlerce turist adı altında Hataya insanlar geliyor ama ne
hikmetse sabah olur olmaz otobüslerle başka yerlere
taşınıyor. Bu gelen turistler nereye taşınıyor,
bunları kim taşıyor? Ayrıca, Suriyede siyasi
fantezileriniz için ne kadar para harcadınız? Bu para yetimin
hakkı mıdır değil midir, bunları da
konuşalım, bizim milletimiz de bunları bilsin.
Siz o insanların üzerinden bile pazarlık
yaptınız, Avrupadan 3 mü alalım, 5 mi alalım
Ya,
barıştan yana tavır alacağınıza insanların
göz yaşlarıyla umutlarını maalesef pazarlık konusu
hâline getirdiniz. Buradan size sesleniyorum: Siz Hatayı Halep,
Ankarayı Şam, Diyarbakırı Erbil, Urfayı Hama
yapmaya çalışanların önünü açıyorsunuz, biz de buna asla
ama asla izin vermeyeceğiz. Şunu biliniz ki Suriyeden kaçarken
ölenlerin, evini barkını terk edenlerin vebali üzerinizdedir,
ülkemize giren terörist gruplarının yaptıklarının da
vebali üzerinizdedir, ülkemizde şehit olan askerlerimizin ve
polislerimizin de vebali üzerinizdedir.
Her şehit haberi geldiğinde, bombalar
patladığında televizyonların karşısına
çıkıyorsunuz, Terörü kınıyoruz. diyorsunuz ama teröre
silah taşıyorsunuz, silah taşımalarına da seyirci
kalıyorsunuz. Birlik ve beraberliğimizi kimse bozamaz. diyorsunuz
ama her ağzınızı açtığınızda
mezhepçilikten, ayrımcılıktan söz ediyorsunuz.
Barıştan yanayız. diyorsunuz, Ya başkanlık ya kaos
diye manşet atan yandaş gazetelerinize sessiz kalıyorsunuz. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Bir de Bayrağımızı kimse
indiremez. diyorsunuz ama bayrağımızı indirmeye
çalışan insanlara da zemin hazırlıyorsunuz. Siz merak
etmeyin, siz olsanız da olmasanız da biz burada olduğumuz
müddetçe bu ülkenin bayrağını hiç kimse indiremez, Cumhuriyet
Halk Partisi olduğu müddetçe; net olarak söylüyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, dikkat ederseniz, Suriyede
savaşın başladığından bugüne kadar, Suriyeden
onlarca defa ülkemiz topraklarına top mermisi düştü, Akçakaleye,
Yayladağına, en son Kilise. İnsanlarımız öldü,
çocuklarımız öldü. Bakın, hatırlıyor musunuz
Gerekirse Suriyeye 4 adam gönderir, 8 füze attırırım. diyen
bir zihniyetin ülkemizi getirdiği hâle bakın. Bu zihniyet
yönetimdeyken atılan füzenin kimden geldiğini nereden bileceğiz?
Bu ülkenin evlatlarının bir hiç uğruna, bir kişinin
hırsı uğruna ölmediğinden nasıl emin
olacağız?
Şimdi, bütün bunları söylediğimizde
Vay, bunlar PKK yandaşı, bunlar terör yandaşı. diye böyle
ithamlarda bulunuyorsunuz. Biz, her türlü terörü lanetliyoruz; biz, terörü
destekleyenleri de lanetliyoruz; biz, hendeklere de karşıyız,
hendeklerin açılmasına zemin hazırlayanlara da
karşıyız, ayrıca ülkemizi uçuruma sürükleyen yönetiminize
de karşıyız. (CHP sıralarından alkışlar)
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Biz de size
karşıyız.
SERKAN TOPAL (Devamla) Bu hendekler
açılırken, bu bombalar patlarken, şehitler verirken siz hangi ülkenin
iktidarıydınız, Tanzanyanın mı, Antarktikanın
mı?
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Millet de size
karşı Allahtan da, iktidar olamıyorsunuz. Allahtan millet size
karşı.
SERKAN TOPAL (Devamla) Biz sizin neye yandaş
olduğunuzu biliyoruz. Evet, biz de yandaşız, biz de bir
şeye tarafız. Biz, bu ülkeye göz bebeği kadar hassas
bakanların yandaşıyız; biz, vatanının üzerine
titreyenlerin yandaşıyız; biz, bu milleti sevenlerin yandaşıyız;
biz, bu ülkeyi sevenlerin yandaşıyız; biz, bu bayrağı
sevenlerin yandaşıyız; biz, bu ülkeyi kuran Mustafa Kemallerin
yandaşıyız. (CHP sıralarından alkışlar)
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) AK PARTİ
indirmedi, posteri kim indirdi? İşçileri unutmayın, işçi
skandallarını.
SERKAN TOPAL (Devamla) Evet, eğer siz de öyle
düşünüyorsanız lütfen artık vicdanınızın sesine
kulak verin.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Bir şeyi
unuttun: Esedin tarafını, unuttun Esedin tarafı olduğunu.
SERKAN TOPAL (Devamla) Bakın, sayın grup
başkan vekilleri, Sayın AKP grup başkan vekilleri,
Başbakana bir talebim var: Burada, sağ olsunlar, AKP milletvekilleri
sataşıyorlar. Sataşmalardan sorumlu AKP milletvekilleri burada,
arkadaşımız burada, orada da bir arkadaşımız var.
REŞAT PETEK (Burdur) Sen söyledin ya
yaparız biz(!) Siz sataşmıyorsunuz sanki.
SERKAN TOPAL (Devamla) Sizden bir talebimiz var:
Bir de sataşmalardan sorumlu bir bakanlık kurarsanız
arkadaşlar da burada otururlar daha iyi konuşurlar.
Evet, ben de söylüyorum, size söylüyorum, size de
söylüyorum sataşanlara.
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Mihraç Ural...
Mihraç Ural...
SERKAN TOPAL (Devamla) Bu ülkede, gelin, bunu
burada konuşun.
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Mihraç Ural...
SERKAN TOPAL (Devamla) Bu ülkede kaç milyon
kişi işsiz, gelin, burada bunu açıklayın, tam olarak
sayıyı verin. Bakın, bütün milletin önünde sizden özür
dileyeceğim, gelin burada açıklayın. Buyurun gelin.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Neyi
açıklayacağız?
SERKAN TOPAL (Devamla) Hepinize
saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Mihraç Uralla
ilgili niye bir cevap vermiyorsun?
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Topal.
Buyurunuz Sayın İnceöz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkanım, biraz evvel konuşmacı hatip
konuşmasında, bizi, özellikle ülkemizi terör örgütüyle eş
değer, terör örgütüne yardım gösteren bir ülke ve politikalar
yapmakla suçlamıştır. Ve yine ülkemizi bu politikalarla
savaşa sürüklediğimizi belirtmek suretiyle sataşmada
bulunmuştur. Grubumuza sataşmadan dolayı 69a göre söz talep
ediyorum efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın İnceöz, iki
dakika. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
14.- Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün, Hatay Milletvekili Serkan
Topalın 86 sıra sayılı Kanun Tasarısının
2nci maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; gerçekten az
evvel hatibi dinlerken eğer partisini zikretmemiş olsaydı hangi
partiden olduğunu, Cumhuriyet Halk Partisinden olduğunu
anlayamayacaktım doğrusu. Bir başka partinin diliyle
konuştuğu burada çok açık ve net, onu özellikle belirtmek
istiyorum. Milliyetçi Hareket Partisi üstüne hiç alınmasın, kimi kastettiğim
çok açık ve net olarak belli. Bunu özellikle belirtmek istiyorum.
ERKAN HABERAL (Ankara) Biz kendimizi biliyoruz
Sayın Başkan.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) Dolaylı
konuşmayın, direkt söyleyin.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Bir kere
şunu çok açık ve net söylemek lazım: Bu ülkede parlamenter
olacaksınız, bu kürsüye çıkacaksınız, ülkemizin
milletinden oy alacaksınız ve sonra kendi ülkenizi bir başka
terör örgütüne, uluslararası herhangi bir terör örgütüne, DEAŞa
yardım yapıyor göstereceksiniz ve bunu uluslararası kamuoyunda,
sonra bu Parlamentoda zikredeceksiniz. Doğrusu, bu rahatlığa ben
hayret ediyorum.
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Yüzde yüz
doğru.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Kendi ülkesini
uluslararası arenaya şikâyet eden bir milletvekili
konumundasınız.
Bir kere şunu özellikle belirtmek istiyorum:
Biz DEAŞı terör örgütü olarak ilan ettiğimizi 2013
yılından beri söylüyoruz ve hiçbir şekilde terör örgütlerini
ayırt etmediğimizi, her türlü terör örgütüne karşı
olduğumuzu, bunun için de Senin örgütün, benim örgütüm.
olmadığını özellikle belirtmek istiyorum.
Bir de siz, bu ülkedeki terörle mücadeleyi
savaş ve barış gibi terminolojilerle niteleyemezsiniz. Bu
ülkede terörle mücadele vardır. Savaş ve barış derken
bunların özellikle iki tanınmış devlet olması
gerekmektedir. Bunu da ayrıca çok yadırgadığımı
belirtmek istiyorum.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Bravo!
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Türkiyedeki
gerçekleri görmezden gelerek böyle bu ifadeleri çok hoyratça
kullanmanızı da hakikaten kınadığımı
belirtiyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
İnceöz.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Gök, buyurunuz.
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, sayın grup
başkan vekili yapmış olduğu değerlendirmede, az önce
burada konuşan hatibimizin söylemlerinden yola çıkarak O partinin
hangi parti olduğunu bilirsiniz. İfade ettiğiniz söylemlerle,
kastettiğiniz cümlelerle siz sanki terörü destekleyen bir parti gibi
görünüyorsunuz. şeklinde değerlendirmede bulunarak açıkça
partimize sataşmıştır.
BAŞKAN Buyurun Sayın Gök. (CHP
sıralarından alkışlar)
15.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; anlaşılıyor ki iktidar partisinin
en ufak bir eleştiriye dahi tahammülü yok.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Bu eleştiri
değil ki artık ya! Terör örgütünün sözcüsü gibi konuşuyor.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Haksız
eleştiri, haksız!
LEVENT GÖK (Devamla) Ülkenin meydana geldiği,
kan gölüne döndüğü bu ortamda sanki muhalefet partileri suçluymuş,
kendileri sütten çıkmış ak kaşıkmış gibi
konuşmalarına devam ediyorlar.
Değerli arkadaşlar, bu ülkeyi siz bu kan
gölü hâline getirdiniz.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) AK PARTİyiz,
AK!
LEVENT GÖK (Devamla) Özgür Suriye Ordusu nerede
kuruldu? Kim kurdurdu bu orduyu?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hangi kamplarda
eğittiler?
LEVENT GÖK (Devamla) El Nusraya kim destek
veriyor? Amerikan Başkan Yardımcısı daha bugün
açıkladı.
REŞAT PETEK (Burdur) Esedi kim destekledi?
LEVENT GÖK (Devamla) Türkiyenin El Nusraya
destek verdiği biliniyor. dedi.
REŞAT PETEK (Burdur) Esedi kim destekleyerek
birlikte fotoğraf çektiriyor?
LEVENT GÖK (Devamla) Siz bunları görmüyor
musunuz? Biz kimseyle Suriyenin iç çatışmasına asla taraftar
olmadık, Yurtta sulh, cihanda sulh. dedik
REŞAT PETEK (Burdur) Esede kim destek
veriyor, onu da söyle.
LEVENT GÖK (Devamla) -
ama siz, ülkemizin güneyini,
bütün sınır kapılarını silahlı teröristlerin
geçişine açık hâle getirdiniz, koruyamadınız ülkemizi.
Bunlardan sorumlusunuz.
Şimdi, bizim partimiz bir su gibi berrak ama
siz öyle değilsiniz. (AK PARTİ sıralarından Ooo
sesleri)
Şimdi, bakın, burada bir Bakan var,
Hükûmeti temsil eden bir Bakan var. Bu Bakan daha önce ne diyor biliyor musunuz
iktidarınızla ilgili?
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Niye geçmişe
atıp duruyorsun, bugüne gelsene sen! Söyleyecek başka bir şey
bulamıyorsun, aynı şeyi tekrar ediyorsun.
LEVENT GÖK (Devamla) - Kendisi Recep Tayyip
Erdoğan için- evdekilerin yüzüne nasıl bakıyor?
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Aynı şeyi
anlatmadın mı? Anlat aynı şeyi. 5inci kez söylüyorsun,
5inci kez!
LEVENT GÖK (Devamla) Başbakan at üstünde
durmayı nasıl beceremediyse şimdi ülkeyi aynı şekilde
yönetemiyor. diyor. Paçalarından yolsuzluk akıyor. diyor Recep
Tayyip Erdoğana 2008 yılının 10 Aralığında.
Şimdi, bu Bakanla siz kendinizi savunmaya kalkıyorsunuz; öyle mi?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Düzeltmeye gelmiş
AKPyi.
LEVENT GÖK (Devamla) - Bir de Sayın Bakan bize
Hodri meydan! diyor, Benimle polemiğe giremiyorsun. diyor. Hadi, gir
bakalım! (CHP sıralarından alkışlar)
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Bakan doğruyu
gördü.
LEVENT GÖK (Devamla) - Sonra Boyan döküldü. diyor
31 Aralık 2008de Recep Tayyip Erdoğana. Boyan döküldü Recep Tayyip
Erdoğan, sen kendini padişah olarak görüyorsun. diyor. Siz, bununla
mı savunacaksınız kendinizi? (CHP sıralarından
alkışlar)
Bizim alnımız ak, yüzümüz ak ama sizin her
yönünüzle, nereye baksanız boyanızın döküldüğü apaçık
ortada, tıpkı bu Bakan gibi. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Gök.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Demirel.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) -
Sayın Başkan, AKP grup başkan vekili konuşurken çok
açık bir şekilde CHPli hatibe Sanki başka bir partiden
konuşuyor gibi. deyip ve ondan sonra da MHPyi kastetmediğini, kimi
kastettiğini ifade ettiğini söylüyor. Burada başka parti de
olmadığına göre, demek ki bu HDPdir. Dolayısıyla, ben
söz hakkı talep ediyorum.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Ama isim vermedi,
sizin isminizi vermedi.
BAŞKAN Sayın Demirel, sadece iki dakika,
ondan sonra kimseye söz vermeyeceğim.
Buyurun.
Yeni bir sataşmaya mahal vermeyin lütfen.
16.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Aksaray Milletvekili
İlknur İnceözün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu arada, Genel Kurula müjdeli bir haber de verelim:
Sayın Can Dündar ve Erdem Gül tahliye oldu. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar, HDP sıralarından
alkışlar)
Yani şimdi, evet, neden
tutuklanmıştı, bir daha ifade edelim neden
tutuklanmıştı gazeteciler; şimdi gazeteciler, düşünce
özgürlüğündeki insanlar neden cezaevinde bunları bir kez daha
hatırlatalım.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Vatan
hainliğinden tutuklandı, neden tutuklanacak?
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) -
IŞİDe yardım götüren ve onun emrini verenleri açığa
çıkartan Can Dündar ve Erdem Gül için Gereği
yapılacaktır. dendi. Evet, Gereği yapılacaktır.
dendiği an itibarıyla tutuklama kararı verildi.
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir)
Sataşmaya gel, sataşmaya!
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) - Şu anda
cezaevlerinde tutuklu birçok gazeteci vardır.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Gazeteci
değil onlar, bak, gazeteci değil!
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Terörist var,
terörist; ne gazetecisi!
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) - Evet,
gazeteciler terörist miydi? Erdem Gül ile Can Dündar, öyle diyordunuz, daha
düne kadar öyle dediniz, bugün cezaevinden çıktılar.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Aklandı
mı yani?
HASAN TURAN (İstanbul) Yargılama devam
ediyor, yargılama!
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) - Yani, sizin
ifade ettiğiniz kelimeleri bir kez daha size geri iade ediyorum buradan,
bütün ifade ettiklerinizi geri iade ediyorum.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana)
Sataşmaya gel, sataşmaya!
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) - Evet, HDP ilkeli,
söyleminde net, dürüst bir partidir.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) PKKnın
yanında aslanlar gibi duruyorsunuz, netsiniz, net! Terörün yanında,
PKKnın yanında netsiniz!
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) - Siz
söyleminizin ne olduğunu bilmeyen, bugün farklı, yarın farklı
bir ifade kullanan ve bunun tutarsızlığını
yaşamınızın her alanında gösteren bir partisiniz, bunu
böyle görmeniz gerekiyor.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Çok netsiniz, çok!
Millet de net görüyor sizi, merak etme!
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla)
IŞİDe destek veren, El Nusraya destek veren ve onları
Türkiyede besleyen bizzat sizsiniz, AKP Hükûmetidir!
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) PKKya destek
veren; askerin, polisin katiline destek veren bir partisiniz siz be! Millet
sizi biliyor, millet!
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) - Diyarbakır
bombacısını gözaltına alıp, serbest bırakıp
bombalı hâliyle bizim HDPnin mitingine gönderen, bombayı orada
patlatan
Dokuz aydır hâlâ gizlilik kararı verilen, hâlâ bunun
arkasında kimlerin olduğunu ortaya çıkarmayan bir mahkeme söz
konusudur.
Teşekkür ederim. (HDP
sıralarından alkışlar)
ŞAHİN TİN (Denizli) PKK var, kim
olacak?
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Demirel.
Sayın Gök, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
50.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, tüm düşünce suçlularının bir an önce
tahliye olmalarını temenni ettiğine ve Türkiyede halkın
haber alma hakkının ve özgürlüğünün önünde bir engel olarak
görülen bu tutuklamaları şiddetle kınadığına
ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
Anayasa Mahkemesinin hak ihlali tespiti kararından sonra önceki
dakikalarda Sayın Can Dündar ve Erdem Gülün tahliyesine ilişkin
karar aslında bizi sevindiren bir karar olarak ortada dursa da
ağlanacak hâlimize gülecek miyiz, böyle bir tablonun içerisindeyiz. Yani,
neden tutuklandılar? Yazdıkları gerçek bir haberden dolayı
Cumhurbaşkanının talimatıyla tutuklanan bu gazetecilerin
bunca zaman haksız bir şekilde tutuklanmasını kim tazmin
edecektir? Bu tutuklu kaldıkları sürelerin, ailelerin geçirdiği
travmaların, acıların bedeli nasıl ödenecektir? Böyle bir
tablo içerisinde Can Dündar ve Erdem Gül gibi içeride tahliye olmayı
bekleyen tüm düşünce suçlularının bir an önce tahliye
olmaları temennisiyle Can Dündara ve Erdem Güle Hoş geldiniz.
diyorum. Gerçek haberciliği bundan sonra da çok cesur bir şekilde
yapacaklarına inanıyorum ve Türkiyede halkın haber alma
hakkının ve özgürlüğünün önünde bir engel olarak görülen bu
tutuklamaları da şiddetle kınıyor, bir daha da
gerçekleşmemesini diliyorum.
Sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Gök.
Biz de Sayın Can Dündar ve Sayın Erdem
Güle bir kez daha geçmiş olsun dileklerimizi ifade ediyor ve
Aramıza hoş geldiniz. diyoruz.
IX.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Filistin Devleti Hükümeti Arasında Gümrük
Konularında İşbirliği ve Karşılıklı
İdari Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/418) (S. Sayısı: 86) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 2nci
madde üzerinde ikinci konuşmacı Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Muş Milletvekili Sayın Burcu Çelik Özkan.
HDP GRUBU ADINA BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında konuşmamı
çok farklı bir başlıkla açmıştım ama Sayın
Bakan o kadar çok sataşmada bulundu ki hepimize, bütün milletvekillerine
-muhalefet partilerinden bahsediyorum- bir iki hususa değinip daha sonra
konuya döneceğim.
Sadece Muşta, Muş ilinde, Ankara
katliamında yani orada barış mitinginde ölen, hayatını
kaybedenleri anmak için Muşta belediye önünde basın
açıklaması yapan öğretmenler için açılan
soruşturmaların ve sürgün edilen öğretmenlerin sayısını
eminim ki biliyorsunuzdur diye düşünüyorum.
REŞAT PETEK (Burdur) Siz Ankara
katliamını yapanın taziyesine gittiniz. Ona cevap verin
bakalım.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) Muş ilinde
ne hendek var ne başka bir mevzu var; sadece protesto hakkını
kullanan öğretmenler hakkında da böyle hukuksuz, hukuka uymayan,
hiçbir yasal gerekçesi olmayan tamamen keyfî uygulamalar tüm Türkiye illerinde
olduğu gibi devam ediyor ne yazık ki deyip tekrardan konuya dönmek
istiyorum.
REŞAT PETEK (Burdur) Taziye
çadırına mı dönmek istiyorsun?
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) Şimdi, arkadaşlar,
aslında, konumuz, biliyorsunuz ki uluslararası sözleşmelerle
ilgili. Bugün hep birlikte ülkemizin
REŞAT PETEK (Burdur) Taziye
çadırına mı, teröristin çadırına mı dönüyorsun?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ya, bırak da
konuşsun insanlar ya! Herkese laf atıyorsun oradan.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) İzninizle
ya, nezaket, biraz nezaket, nezaket
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Sayın
milletvekilleri
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Biraz
saygılı olun ya! Yeter artık! Saygılı olun biraz!
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) Biliyorum yok ama
biraz nezaket
BAŞKAN Lütfen birbirimizi dinleyelim
sayın milletvekilleri.
REŞAT PETEK (Burdur) Teröristin taziye
çadırına, oraya gitmen lazım. Terörü savunuyorsun, ondan sonra
başka bir şey söylüyorsun.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Çıkın konuşun o zaman. Saygılı olun,
saygılı, konuşmacıya saygılı olun!
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) - Bu tavrınla
mı savcılık yaptın?
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) Filistin
halkı bugüne kadar zulmedilmiş, zulüm görmüş bir halktır.
Biz, HDP olarak bugüne kadarki politikalarımızla tüm dünyada zulüm
gören, ezilen, sömürülen, yok sayılan tüm halkların mücadelesine
ortak olduğumuzu buradan tekrardan belirtelim.
REŞAT PETEK (Burdur) Katilleri ziyaret ederek
mi ortak oluyorsun?
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) Ancak, şöyle
bir durum var: Yanı başımızda
REŞAT PETEK (Burdur) Katilleri ziyaret ederek
mi ortak oluyorsun?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) Bugün ve bundan
önceki günlerde bu Parlamentoda
REŞAT PETEK (Burdur) Evet, cevap ver!
Katilleri ziyaret ederek mi?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Size
cevap vermek için oraya çıkmadı.
Başkan
Başkan
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) Sayın
Başkan, bu şekilde konuşamayacağım.
BAŞKAN Sayın İnceöz
Sayın
grup başkan vekilleri, müdahale etmenizi istirham ediyorum, lütfen
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Yani o
zaman oraya siz çıkıp konuşun.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) İki buçuk
dakika, bakın, üç dakikadır
Çok ayıp!
REŞAT PETEK (Burdur) Katilleri ziyarete devam
edin.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) Ben süremin
gerçekten eklenmesini istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Çelik, siz devam edin
lütfen, Genel Kurula hitap edin.
REŞAT PETEK (Burdur) Benim 29 şehidim
var. Onu ziyarete gidip burada katil diyemezsin!
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) Ülkemizde esasen
hepimizin konuşması gereken çok önemli bir gündem var, bugün
ülkemizde kanayan bir yara var. Bakın, çocuklar, gençler, kadınlar
şu anda hâlen, biz burada otururken de hayatlarını kaybediyorlar.
Şimdi, kendi iç sorunlarımız bu kadar açık, aleniyken ve
uluslararası mecralara taşınmışken bizim, alelacele,
alt komisyonlardan hiç görüş alınmamış, hiç
tartışılmamış bütün yasaları buraya getirip belli
bir sistemin alt zeminini kurmak için saatlerce burada mesai harcamamız
yerine, burada bir kez olsun -hani, hep tek yürek, yekyürek diyor ya
sayın grup başkan vekili- bugün, şimdi, hepimiz Surda
-isimlerini size açıklayacağım birazdan- kurtarılmayı
bekleyen çocuklar ve kadınlar için hadi gelin tek yürek olalım, tek
vücut olalım. Bakın, Sibel Yiğitalp arkadaşımız
Surda yaptığı görüşmeler neticesinde
İsimleri belli,
yaşları belli, ortada: Elif Su Aslan 4 aylık, Özgür Aslan 3
yaşında, Muazzez Aslan 4 yaşında, Rojda Aslan 7
yaşında, Gülistan Aslan 11 yaşında ve dahası
Arkadaşlar, terörle mücadelede kamu düzeni
adı altında şu anda ülkede olanları göz ardı
edemezsiniz. Eğer bir siyasi sorunsa bu, eğer yüz yıllık
meseleyse bu; bunun çözümü yine siyasidir, yine Parlamentodadır. Kendi
yurttaşlarınıza, kendi topraklarınıza, ülkenin bir
bölümünde şu anda direnen ve bu meseleye Dur. diyen insanlara
karşı topla, tankla, silahla yönelirseniz biz bu işin
içerisinden çıkamayız. Konuşmak, müzakere etmek ve
tartışmak zorundayız ama hangi çerçevede? Hukuk çerçevesinde.
İSMAİL TAMER (Kayseri) PKKnın
öldürdüğünü ne yapacağız?
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) - Bu ülkede hukuk
olduğunu söyleyen Hükûmet temsilcimiz burada, aslında çok net bir
cevap verdi az önce, dedi ki Külliye için Bu memleket, bu yasalar
gereğini yapar. noktasına getirdi. Açık bir şekilde
hukukun istenildiğinde nasıl kullanılabileceğine,
nasıl işleyebileceğine dair çok özetti aslında cevabı,
bunu hepimizin anlaması gerekiyor.
Bundan kısa bir süre önce Sağlık
Bakanı ve İçişleri Bakanı hakkında gensoru verildi ve
kendileri burada bu gensorulara ilişkin konuşmalar yaptılar,
cevaplar verdiler. Sağlık Bakanı, hakkında verilen
gensorunun içeriğine ilişkin son otuz yedi saniyede birkaç cümle
etmeye çalıştı. Yaptığı konuşmanın
tamamı kaç tane ambulans, kaç tane uçak ambulans aldık vesaire.
İçişleri Bakanı ise bu ülkede şu anda
yaşananların terörle mücadele kapsamında, kamu güvenliği
kapsamında yaşanan bir süreç olduğunu ve sivil ölümlerin önüne
geçmek için bu sürecin uzadığına dair bilgiler verdi kendince.
Arkadaşlar, Hediye Şeni -Hüda
arkadaşımız bahsetti- Şırnak Devlet Hastanesinde ben
kendim teslim aldım, oradaydım. 2 çocuk bıraktı geriye, 1
de eş. Hediye Şen kapısının önünde katledildi,
hayatını yitirdi. Niçin, nereden ve nasıl hayatını
kaybettiğine dair kafanızda soru işaretleri varsa Hediye
Şenin adresi, eşinin adresi, çocuklarının adresi belli; bu
ülkede, bu ülkenin bir ilçesinde şu anda yaşamaya devam ediyor geriye
kalanlar. Buyurun birlikte gidelim
İSMAİL TAMER (Kayseri) Polislerin
eşlerine gidelim, gidebiliyor musunuz?
KASIM BOSTAN (Balıkesir) Bandırmaya
gidelim, Bandırmada 25 yaşındaki kadını dul
bıraktınız, 6 yaşındaki çocuğu yetim
bıraktınız.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) -
eşine
soralım, eşi gözünün önünde ölen insana soralım.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Hiç samimi
değilsiniz.
KASIM BOSTAN (Balıkesir) Gelin, gidelim
beraber.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) - Taybet İnan
Yine ben oradayken oldu, yine arkadaşlarımızla birlikte
oradayken geldi haber ve yedi gün cenazesi yerde kaldı. Yine,
Şırnak Devlet Hastanesinde annesinin karnında daha
doğmamış 8 aylık bebeğin ölmüş bedenini teslim
alanlardan biri olarak konuşuyorum. Bakın, aslında bunlar,
duygusal anlamda da, psikolojik olarak da bunları yaşayan bireylerin
hakikaten burada ruh sağlıklarının normal olması bile
yani bizlerin ruh sağlıklarımızın normal olması
bile hakikaten çok güçlü olduğumuzun göstergesi. Bir kaos
yaşanıyor şu anda; gözlerinizi kapatsanız da,
kulaklarınızı tıkasanız da bu meseleyi, bu süreci
birlikte çözmek zorundayız, bu çözümü birlikte bulmak zorundayız.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Aynı
şeyleri ölen askerler için, şehit olan askerler için söyleyin.
KASIM BOSTAN (Balıkesir) Bandırmada bu
kardeşimiz dul kaldı, dul!
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) Şimdi,
arkadaşlar, en vahşi olanını da, şunu da söylemek
lazım: Bakın, Cizredeki bodrumlarda ölenler, hayatını
kaybedenlerin parçaları hafriyat içerisinde Dicle Nehrinin kenarına
döküldü ve bunların tamamı basına yansıdı,
bunları ben söylemiyorum, tamamı basına yansıyan konular.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Şehitler
için de bir kelime etsene.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) Arkadaşlar,
bugün aynı şeyi Surda da yaşıyoruz. Ben
tekrarlıyorum, Surda yaralıları kurtarmak için bugün tek vücut
olmak zorundayız, tek yürek olmak zorundayız, insanlarımızın,
yurttaşlarımızın yaşam hakkını korumak
zorundayız. Sosyal devlet olmanın, hukuk devleti olmanın ilk
görevi, yegâne görevi esasen yaşam hakkını korumaktır.
Bu noktada biz nereden geldik buraya? Nasıl
ülkemiz şu anda bu durumda? Çözüm süreci adı altında devam
eden görüşmeler, müzakereler
Bir yandan Silahlar sussun. diye sesler
duyuyoruz. Peki, silahların nasıl susacağına dair yasal
düzenlemeler, bunun alt zemini konuşuluyor mu, konuşulabiliyor mu?
Tekrardan müzakereye dönmeden, tekrardan diyalog kanallarını açmadan
biz bunlara çözümü nasıl bulmayı düşünüyoruz? Bunların
hepsi soru işareti.
Dün yapılan konuşmada sayın AKP grup
başkan vekili -hatırladığım kadarıyla- Fransa
devletini örnek verdi, Paris katliamına ilişkin tek yürek
olduklarına dair bir beyanda bulunduğunu hatırlıyorum,
yanlış olmasa. Fakat bir şeyi karıştırıyoruz
bence. Orada, devletin dışından bir terör örgütünün,
IŞİDin yapmış olduğu saldırıya
karşı hem halk hem de hükûmet tek vücut oldular, doğru ve o
olaylarda Paris, Fransa ordusu da sokaklarda, caddelerde görüldü, doğru
fakat bugün Surda, Cizrede devletin ordusunun, toplarının,
tanklarının bütün sokakları, caddeleri ablukaya
almasını hangi hukuki dayanakla, hangi inançla, hangi vicdanla
açıklayabiliyorsunuz sevgili arkadaşlar?
İSMAİL TAMER (Kayseri) Sizin
vicdanınız varsa şehitler için de aynı şeyi söyleyin.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) Şimdi,
şöyle: Bakın arkadaşlar...
KASIM BOSTAN (Balıkesir) Bu hanımın
kocasını hangi hukukla katlettiniz?
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Yeter ya, pes
doğrusu yani ha! Bu kadar pişkin konuşulur ya!
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) Şunu
özetlemek lazım aslında...
İSMAİL TAMER (Kayseri)
Ağzınızdan bir de şehitler için çıksın aynı
şeyler.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) İzninizle,
izninizle arkadaşlar, izninizle arkadaşlar. Anlatacağım,
tek tek, tek tek.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Zamanın
kalmadı, süren bitti yani, geç kaldın.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) Barışa
giden bir yol...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) Toparlamak için
bir dakika Başkanım.
BAŞKAN Sayın Çelik Özkan, lütfen
toparlayınız.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) Barışa
giden yol değil arkadaşlar, barışın kendisidir yol. Bu
anlamda, ben iktidar yerinde olsaydım bütün...
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Olamazsın!
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Hayal bile edemezsin,
hayal.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Bu mantıkla
hayatta olamazsın.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) İzninizle.
Bütün politikaların, bütün sürecinizin
aslında tepetaklak olduğu, tarumar olduğu nokta çocukların,
kadınların, annelerin ve gençlerin öldüğü andır ve bu
ülkede ne yazık ki sayısız sivil terörle mücadele adı
altında hayatını kaybetmiştir. Gelin, daha çok geç olmadan
bu ölümlere hep birlikte Dur. diyelim.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Silahları
bırakırsanız olur.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) PKKya çağrıda
bulunsana!
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) Ne asker ne polis
ne sivil yurttaşımız, hiçbiri hayatını kaybetmesin,
hiçbir anne ağlamasın ve Türkiye halklarının hak
ettiği barışçıl politikaları birlikte üretmeye devam
edelim.
Çok teşekkür ederim, sağ olun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) PKKye söyle.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Silahları betona
gömün, tek yol bu.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Önce elindeki
keleşi bırakacaksın.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Çelik
Özkan.
Sayın milletvekilleri, 2nci madde üzerindeki
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, soru-cevap işlemini
gerçekleştireceğim. Sisteme giren milletvekili yoktur.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3 - (1)
Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 3üncü
madde üzerinde herhangi bir söz talebi yoktur.
Soru-cevap işlemini
gerçekleştireceğim. Sisteme giren milletvekili yoktur.
Şimdi, 3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre
içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini,
bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy
pusulalarını oylama için öngörülen üç dakikalık süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da
taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen üç
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümetiyle Filistin Devleti Hükümeti Arasında Gümrük
Konularında İşbirliği ve Karşılıklı
İdari Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı :256
Kabul : 256 (x)
|
Kâtip
Üye İshak
Gazel Kütahya |
Kâtip
Üye Elif
Doğan Türkmen Adana |
Sayın milletvekilleri, tasarı, kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Sayın milletvekilleri, 4üncü sırada
bulunan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yemen Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve
Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Yemen Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük
Konularında İşbirliği ve Karşılıklı
Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/419) (S. Sayısı: 87)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri, 5inci sırada yer
alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve
Karşılıklı Yardım Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
5.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük
Konularında İşbirliği ve Karşılıklı
Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/427) (S. Sayısı: 95) (x)
BAŞKAN - Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Komisyon Raporu 95 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde konuşmacı
yoktur.
Tasarının tümü üzerinde soru-cevap
işlemine başlayacağım.
Sisteme giren milletvekilleri yoktur.
Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE ÇİN HALK
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA GÜMRÜK KONULARINDA
İŞBİRLİĞİ VE KARŞILIKLI YARDIM
ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE
1- (1) 11
Haziran 2014 tarihinde Pekinde imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin
Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında
İşbirliği ve Karşılıklı Yardım
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde konuşmacı yok.
Soru-cevap işleminde sisteme giren sayın milletvekilleri yok.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde
konuşmacı yok.
Soru-cevap işleminde sisteme giren milletvekili
yok.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde
konuşmacı yok.
Soru-cevap işleminde sisteme giren milletvekili
yok.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve
Karşılıklı Yardım Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı :253
Kabul :252
Ret :1 (x)
|
Kâtip
Üye İshak
Gazel Kütahya |
Kâtip Üye Elif Doğan Türkmen Adana |
Tasarı, kabul edilmiş
ve kanunlaşmıştır.
Sayın milletvekilleri,
6ncı sırada bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Gürcistan
Hükümeti Arasında Enerji Alanında İşbirliğine Dair
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/312) ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu
raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
6.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Gürcistan Hükümeti Arasında Enerji Alanında
İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu Raporları (1/312) (S. Sayısı:
7)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri, 7nci sırada
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ruanda Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Askeri Alanlarda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş
Birliği Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Milli Savunma Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
7.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Ruanda Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri
Alanlarda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Çerçeve
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu Raporları (1/308) (S. Sayısı:
5)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri, 8inci sırada bulunan, Türkiye
Cumhuriyeti ile Macaristan Arasında Dostluk ve İşbirliği
Antlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
8.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Macaristan Arasında Dostluk ve İşbirliği
Antlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/313)
(S. Sayısı: 8) (X)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon Raporu 8 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde
konuşmacı yok.
Soru-cevap işlemini
gerçekleştireceğim. Sisteme giren milletvekili yok.
Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ İLE MACARİSTAN ARASINDA DOSTLUK VE
İŞBİRLİĞİ ANTLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1)
12/3/2015 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti ile Macaristan
Arasında Dostluk ve İşbirliği Antlaşmasının
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde
konuşmacı yok.
Soru-cevap işleminde sisteme giren milletvekili
yok.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 1inci madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde
konuşmacı yok.
Soru-cevap işleminde sisteme giren milletvekili
yok.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde
konuşmacı yok.
Soru-cevap işleminde sisteme giren milletvekili
yok.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 3üncü madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti ile Macaristan Arasında Dostluk ve İşbirliği
Antlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı :257
Kabul :
257 (x)
|
Kâtip
Üye İshak
Gazel Kütahya |
Kâtip
Üye Elif
Doğan Türkmen Adana |
Tasarı, kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Sayın milletvekilleri, 9uncu sırada yer
alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Nijer Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Güvenlik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
9.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Nijer Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/316) (S. Sayısı: 10)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonun bulunmayacağı
anlaşıldığından, alınan karar gereğince,
2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısını
görüşmek için 26 Şubat 2016 Cuma günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 22.43
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) 85 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(*) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 86 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 95 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(X) 8 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.